Professional Documents
Culture Documents
Kizil Bayrak 2007-11
Kizil Bayrak 2007-11
Kizil Bayrak 2007-11
Yzbinler ulusal
zgrlk ve eßitlik
iin alanlara õktõlar!
2 Kızıl Bayrak Kızıl Bayrak’tan... Sayı:2007/11 23 Mart 2007
İÇİNDEKİLER
Emperyalist işgalin dördüncü yılında
Kızıl Bayrak’tan
Irak… Kapitalist barbarlık ve ezilen Devlet ve düzen cephesinin tüm baskı ve tehdit
lerine karşın, Newroz, büyük bir coşku ve kararlılıkla
halkların direnme gücü! . . . . . . . . . . . . . 3 kutlandı. Diyarbakır’da yüzbinlerin katılımıyla
merkezi, Kürdistan’ın tamamında da yaygın ve kitlesel
Newroz’un gösterdikleri. . . . . . . . . . . . . 4
kutlamalar vardı. Adana, Mersin, İstanbul ve İzmir
Ülke çapında coşkulu ve kitlesel Newroz başta olmak üzere, ‘batı’nın pek çok merkezi ve
ilçesinde de Newroz kutlamaları gerçekleştirildi.
kutlamaları!... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5-6 Devletin tek gayreti Newroz’u sabote etmeye
Cumhurbaşkanlığı seçimleri... Burjuva yönelik olmadı. Sermaye devleti Ankara ve İstanbul’da
‘resmi Nevruz’ törenleri düzenledi, sermaye medyası
düzenden demokrasi manzaraları . . . . . 7 ‘Nevruz Türk bayramıdır’ şeklinde reklam
kampanyaları yürüttü, ancak devlet ve düzen
İMF ve hükümet anlaştı….. . . . . . . . . . . 8 cephesinin saldırıları gibi reklamları da Newroz’un
İşgalin 4. yılında eylemlerden. . . . . . 9-11 gölgesinde silinip gitti.
Ağzına yakışanın da yakışmayanın da sarfettiği
“Beyazıt ve Halepçe katliamlarını ‘barıştır, kardeşliktir’ sözlerine inat, yüzbinlerce Kürt
talepleriyle alanlardaydı. Kürt halkı da tüm mazlum
unutmadık, unutturmayacağız!”.... . 12-13
halklar gibi ve hiç kuşkusuz halkların kardeşliğinden
Eğitim-Sen alanlara çıkmaya yanadır. Yine tüm mazlum halklar gibi Kürt halkı da
barıştan yanadır. Ancak, Newroz’da alanları dolduran
hazırlanıyor! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14 yüzbinlerin özlediği barış, halk olarak haklarının
Tarımda yoksulluk kentte yoksulluk . . 15 tanındığı bir barış ve arzuladığı kardeşlik eşitlik ve
özgürlük temelinde gelişip serpilecek bir kardeşliktir.
Parti programımızda ulusal sorun/2 Demirci Kawa’nın yaktığı Newroz ateşinin, Kürt
halkı tam bir özgürlüğe kavuşana dek sönmeyeceği
(Orta sayfa). . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16-18 açıktır. Ve bu yılın Newroz’u, tüm olumsuz koşullara
ABD taşeronlarının Filistin sorununa rağmen halkın bu ateşi beslemeye devam ettiğini
göstermiştir. Mesele artık zulme başkaldırmakta değil,
“çözüm” arayışı . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19 kaldırılan başın nereye çevrileceğinde, kurtuluşun
nerede aranacağındadır. 1 Mayıs; tarihte, ulusların kendi kaderini tayin
Şeriatçı rejim bir kez daha sahnede!
Düzen medyası tam tersi anlama gelmek üzere hakkını kayıtsız şartsız savunma ve uygulama gücünü
Bağdat’ta yeni kukla hükümet kullansa da, evet, Newroz amacına uygun kutlanmıştır. sadece işçi sınıfının ortaya koyabildiğini, uluslar
Zulme karşı isyanın haklılığını ve soyluluğunu hapishanesi tabir edilen çarlık rejimini yıkıp, onlarca
kurma arayışları! . . . . . . . . . . . . . . . . . 20 göstermiştir. Şimdi önümüzde 1 Mayıs var. İşçi sınıfının ulusu özgürlüğe kavuşturanın da yine işçi sınıfı
ABD ve İsrail’in İran ve Suriye’ye işaret ettiği kurtuluşun simgesi 1 Mayıs, gerçek ve kalıcı olduğunu hatırlatıyor.
bir özgürlük için isyanların nasıl ve ne şekilde Aslında sadece Kürt halkının değil, tüm dünya
yönelik tehditleri . . . . . . . . . . . . . . . 21-22 sonuçlandırılması gerektiğini anlatıyor. halklarının emperyalist-kapitalist baskı ve sömürüden,
Türkiye’de Kürtler, Türkler, Ermeniler, her ulus ve işkence ve zulümden kurtuluşunun sadece işçi sınıfı
Asalak düzeninize tutulan ayna! . . . . . 23 kökenden işçi ve emekçiler, tüm ezilen ve sömürülenler iktidarıyla, sosyalizmle mümkün olduğunu ilan ediyor.
“Dünyanın bütün dillerini konuşuyoruz!” için sınırsız özgürlüklerin, savaşsız ve sömürüsüz bir 1 Mayıs’a doğru bu anlamları en fazla da Kürt işçi
düzen zemininde tam eşitlik temelinde kurulacak ve emekçilere hatırlatmak gerekiyor. 1 Mayıs’ı da tıpkı
kampanya faaliyetinden . . . . . . . . . 24-25 sarsılmaz kardeşliğin, ancak ve ancak, her ulustan işçi Newroz’da olduğu gibi, ‘anlam ve önemine uygun’, yani
ve emekçinin birleşik mücadelesiyle ve sosyalist ‘İşçilerin birliği, halkların kardeşliği’ mesajlarını
Eylem ve etkinliklerden . . . . . . . . . . . . 26 iktidarıyla sağlanıp korunabileceğini anlatıyor. yükselterek kutlamak gerekiyor.
Ekim Gençliği’nden . . . . . . . . . . . . . . . 27
Devrimci Yurtsever Gençlik, durumu,
görev ve sorumlulukları / III . . . . . . . . 28
Bültenlerden.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29
Pusulanız neyi işaret ediyor?.. . . . . . . . 30
Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
r d e . . .
Sosyalizm İçin
y i i l e
Kızıl Bayrak
p ç ı v e b a
Kita
Haftalık Sosyalist Siyasal Gazete
Kapitalist barbarlık ve
ezilen halkların direnme gücü!
ABD emperyalizminin halklara karşı ilan ettiği sınırlardaki bir başarısı bile, “yenilmez güç” diye lanse
“süresiz savaş”ın Irak cephesi 20 Mart 2003’te açılmıştı. taktiklerinin uygulanması ya da yeni savaş cephelerinin
edilen Amerikan savaş makinesinin sahte imajını
Saddam Hüseyin başkanlığındaki çürümüş rejim ve açılması ihtimal dahilindedir. Bu ise tüm bölge
sarsmaya yetebiliyor. Kuşkusuz ki, Irak halkları
ordusunun utanç verici kaçışı sayesinde, emperyalist halklarının geleceğini yakından ilgilendirmektedir. Zira
devrimci bir önderlik etrafında kenetlenip ortak direniş
ordular kayda değer kayıplar vermeden kısa sürede Irak’taki yangın heran bölge ülkelerinden birine
sergileyebilseydi, emperyalist ordulara indirilecek darbe
başkent Bağdat’a girebilmiş, bu beklenmedik sıçratılabilir.
şimdikiyle kıyas kabul etmez boyutta etkili ve sonuç
“başarı”, rambo kılığına bürünen neo-faşist çetenin başı alıcı olacaktı.
Bush’un 1 Mayıs’ta “zafer” ilan etmesine neden Emperyalist/siyonist vebanın
olmuştu. Mezhepler arası kışkırtma ve işbirlikçilerin temizlenebilmesi için bölge halklarının
katılımıyla İran’a karşı cephe açma tehdidi birleşik/devrimci direnişi!
“Model ülke” Irak
Ebu Garib, gizli işkence merkezleri, -Felluce’de Mezhep çatışmaları ile kemirilen Irak direnişi, ABD
Ordularının çiçeklerle karşılanacağını varsayan olduğu gibi- Iraklılar’ın kimyasal silahlarla yakılması, savaş makinesini bataklığa sürükleyebildi, buna karşın
Washington’daki savaş kurmayları, son model savaş salkım bombaları… Bunların hiçbiri ne direnişi halihazırdaki çizgisiyle emperyalizme karşı zafer
uçağı ve tanklarla Irak halkını kurtaracaklarını, burada zayıflatabildi, ne de işgal ordularının bataklıktan kazanması neredeyse imkansız durumda. Çünkü bu
kuracakları “demokratik/müreffeh” bir yönetimin çıkmasını sağladı. Irak’ın bataklığa dönüştüğünü haliyle direniş, ne mezhep çatışmalarının önüne
Ortadoğu’ya model olacağını öne sürmüşlerdi. Bu farkeden savaş kurmayları, hedefe ulaşmak için yeni geçebiliyor, ne de diğer halkları kucaklayabilecek bir
fanteziye göre, Irak’taki “örnek demokrasiyi” gören planlar hazırlamaya veya önceden hazırlanan planları program ortaya koyabiliyor. Yani direniş, Irak halklarını
bölge halkları da “biz de isteriz, biz de isteriz” diye uygulamaya başladılar. Yeni plan mezhep çatışmalarının ilerici-devrimci bir program etrafında birleştirecek
ABD’nin peşinden koşturacaklardı. kışkırtılmasını, İran ve ona yakın duran Suriye, konum, nitelik ve kapasiteden yoksundur halen.
Kendinden fazlasıyla emin ve bir o kadar da küstah Hizbullah, Hamas gibi güçlerin hedef alınmasını esas Gerek ABD’yle işbirlikçilerinin uygulamaya
olan Bush liderliğindeki savaş kurmaylarının bu hesabı, alıyordu. çalıştığı sinsi plan, gerekse de direnişin taşıdığı ciddi
Irak halklarının “direnmeyeceği” tezine dayanıyordu. Siyonist İsrail’in Lübnan’a saldırısı yeni planın zaaflar, Irak halklarıyla devrimci dayanışmanın önemini
Nitekim Bush’un yardımcıları bu ölümcül yanılgılarını önemli bir aşamasıydı. Ancak İsrail savaş makinesinin bir kat daha arttırıyor. Bu yönüyle dayanışma
sonradan itiraf etmek durumunda kaldılar. Bilindği gibi ortaya konulan hedefler çerçevesindeki hezimeti, yeni eylemlerinin takvimlere bağlı kalınarak değil, belli bir
neo-faşist ekibin bu temelsiz “özgüven”i, savaşa planın ilk fiyaskosu oldu. Bu aşamadan sonra Suudi sürekliliğe göre örgütlenebilmesinin ayrı bir önemi var.
başlarken BM ile diğer emperyalist güç odaklarının bir Arabistan, Mısır, Ürdün gibi Amerikancı Arap devletleri Direnişle dayanışma eylemleri, aynı zamanda ABD
kenara itilmesine de neden olmuştu. uğursuz rolleriyle sahneye çıktılar. İsrail saldırısını ilk emperyalizmi ile işbirlikçilerinin yeni planını da hedef
Kapitalist/emperyalist düzenin efendileri, işgalin defa açıktan destekleyen bu gerici devletler, ABD’nin alacak perspektifle örülmelidir. Unutulmamalıdır ki,
üzerinden dört yıl geçtikten sonra Irak’ı gerçekten de İran’a karşı oluşturacağı “ılımlı Sünni koalisyon”un hedeflerinden biri mezhep çatışmalarını kışkırtmak olan
“model ülke” yapmayı başardılar. Ancak bu “model” omurgasını oluşturacaktı. Apoletlisinden sarıklısına, eli bu plana karşı bölgesel çapta bir mücadele hattı örmek
onların pazarladığı fanteziye hiç mi hiç uymuyordu. Zira kalem tutanından siyasetçisine bu cenahta yer alan hayati bir önem taşımaktadır. Bu yönde atılacak önemli
dört yıllık işgalden sonra demokrasi, özgürlük, refah bir herkes, emperyalist işgali görmezden gelip, Şiiler’in adımlardan biri, bölgedeki ilerici-devrimci güçler ve
yana, gerçekte harabeye çevrilmiş, her tarafından ceset Sünniler’i baskı altına aldığını vaazetmeye başladı. direniş odaklarıyla iletişim kanallarının kurulmasıdır.
fışkıran bir Irak var bugün tüm dünyanın gözleri Yüzbinlerce Iraklı’yı katleden işgalcilerin çizdiği rotayı Sonrasında ise mümkün olduğu ölçüde paralel bir
önünde. izlemeye başlayan bu soysuzlar takımı, utanmadan mücadele ve direniş hattının örülmesi yönünde çaba
İşgalin ardından şekillenen “Irak modeli”nin iki “Sünniler’in hamiliği”ne talip olduklarını ilan ettiler. sarfedilmelidir.
temel özelliği öne çıkıyor: Bunlardan ilki, Ancak bu “hamilik” hiç de emperyalist/siyonist güçlerin Tekrar vurgulayalım ki, emperyalist/siyonist
emperyalizmin ne kadar acımasız, yağmacı, kibirli, Filistin veya Irak’ta işledikleri cinayetlere karşı halklar güçlerle işbirlikçilerinin Ortadoğu’yu hedef alan
barbar, yıkıcı, katliamcı bir düzen olduğuna dair oluşan için değildi; tam tersine, emperyalist işgalcilerin saldırıları, ancak bölge halklarının birleşik/devrimci
veciz tablodur. Diğeri ise, ezilen halkların hiçbir koşulda hizmetinde, İran’ın yanısıra Irak’taki Şiiler ile direnişi ile püskürtülebilir.
işgalcilerin dayattığı köleliği kabul etmeyeceği, ne Lübnan’daki Hizbullah’ın hedef haline getirilmesiydi
pahasına olursa olsun direnişin kaçınılmaz olduğudur. sözkonusu olan. Dört yılın ardından yaratılan
Görünürde Sünniliğin merkezi olan Vahabi Suudi “model ülke” tablosu…
Amerikan savaş makinesine Arabistan rejimi, “Sünni” Filistin halkını 50 yıldır
indirilen ağır darbe katleden İsrail’le işbirliği yapmaktan kaçınmıyor artık. Dört yıldır devam eden emperyalist işgal süresince
Ne de olsa İran her iki tarafın “ortak düşmanı” sayılır. 650 binden fazla Iraklı katledildi. 3 milyon Iraklı
Saddam Hüseyin rejiminin ABD’nin teşvik, destek Dahası Ortaçağ kalıntısı bu rejimin, ABD yaralandı. Bir milyonu ülke içinde, toplam 4 milyon
ve yönlendirmesi ile 1980’de İran’a savaş açması, emperyalizminin halkları birbirine kırdırma planının Iraklı mülteci durumuna düşürüldü. 24 milyon nüfuslu
ülkeyi tüketen bu savaşın bitiminden sadece üç yıl finansörü olduğunu ortaya koyan güçlü iddialar da var. ülkede, önceki savaşlar ve dört yıllık işgal sonucunda 2
sonra, 1991’de gerçekleşen körfez savaşında ABD Şeriatçı Suudi rejimi, bu tutumuyla hem halklar arasında milyon 300 bin kadının dul bırakıldığı tahmin
öncülüğündeki emperyalit güçlerin Irak’ı tahrip etmesi, kışkırtıcılık yapıyor, hem de Filistin ve Irak halklarına edilmektedir.
tüm bunların ardından on yıl süren vahşi bir ambargo… karşı işlenen ağır suçlara dolaysız şekilde ortak oluyor. On milyarlarca dolarlık petrol gelirinin sistematik olarak
Irak halkları peşpeşe gelen ve iki on yıl süren bu Elbette Mısır, Ürdün rejimleri ile Ankara’daki yağmalandığı Irak’ta elektrik, su, kanalizasyon
ağır yıkımların ardından bile kararlı bir direniş Amerikancılar da aynı suçun ortaklarıdır. Mısır-Türkiye hizmetleri sağlanamıyor. Eğitim ve sağlık kurumları
sergilemiş ve insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en güçlü dışişleri bakanlarının bir ay içerisinde beş defa büyük ölçüde işlevsizleştirilmiş. Yüzlerce akademisyen
savaş makinesini acze düşürmüştür. Üstelik Irak’ı görüşmesi ve Mısır devlet başkanı Hüsnü Mübarek’in ve bilim insanı katledilmiş, bir o kadarı da canını
işgalciler için bir bataklığa çeviren direnişe hala da Irak Ankara ziyaretine hazırlanması, suç ortaklığının giderek kurtarmak için ülkeden kaçmıştır. Üretici güçleri tahrip
halklarının fiilen sadece bir kesimi katıldığı halde. Ve pekiştirildiği kanısını güçlendiriyor. edilen Irak’ta işsizlik oranı tam olarak bilinmemekle
dahası, Irak direnişi bu kadarını devrimci bir önderlikten ABD-İsrail ikilisi ile işbirlikçilerinin uygulamaya birlikte yüzde 40’ın üzerinde olduğu tahmin ediliyor.
yoksun olmanın dezavantajlarına rağmen çalıştığı plan, bölgedeki tüm direniş odaklarının tasfiye Dört yıllık bir yıkım savaşının ardından
başarabilmiştir. edilmesini hedefliyor. Bu amaca ulaşmak için mezhep emperyalizmin Ortadoğu halkları için yaratmayı
Dört yıllık işgalin sonunda görüldü ki, direnişin bu çatışmalarının yaygınlaştırılması, kirli savaş başardığı “model ülke”nin acı tablosu işte budur.
4 Kızıl Bayrak Yaşasın halkların kardeşliğ! Sayı:2007/11 23 Mart 2007
Newroz’un gösterdikleri
Newroz başta Diyarbakır, İstanbul,
İzmir, Mersin, Adana ve Van olmak üzere
birçok kent merkezinde kitlesel gösterilerle
kutlandı. Böylelikle devletin günler
öncesinden baskı ve terör kampanyasıyla
oluşturduğu kuşatma, Kürt halkı tarafından
boşa çıkarıldı. Ne baskılar, ne yasaklamalar
ve tutuklamalar, ne de tehdit ve şantaj işe
yaradı. Kürt halkı militan bir ruhla, engelleri
bir bir yıkarak alanları doldurdu. Büyük bir
mücadele coşkusu ve kararlılığıyla düzen
güçlerine teslim olmayacağını ve ulusal
özgürlük taleplerine sahip çıktığını gösterdi.
Bu haliyle Kürt halkı sermaye iktidarı
karşısında bir Newroz’u daha kazanmış oldu.
Oysa devlet Newroz öncesinde son
yıllarda görülmemiş bir hazırlık yapmıştı.
Öyle ki, günler öncesinden üst düzey askeri
yetkililerin katıldığı güvenlik zirvelerinde
konu tartışıldı. Hassas bölgelere büyük bir
askeri yığınak yapıldı. En önemlisi üst
perdeden tehditler savruldu, halk Newroz
alanlarından uzak durması konusunda
uyarıldı. Yetmedi, her yıl hafta sonu yapılan
Newroz mitinglerine bu kez hafta sonları
yasaklandı. Bitmedi Mersin gibi kent
merkezlerinde, belediyenin ulaşım araçları
seferden kaldırılarak katılım engellenmeye
çalışıldı. Bazı merkezlerde ise tutulan
otobüslerin hareket etmesine engel olundu.
Yetmedi, halkın önü birçok noktada programına esas oluşturan değerlendirme bu ve moral atmosfer halkın ufkunun ve umudunun
kesilerek bitmek bilmeyen arama-tarama prosedürleri biçimdeydi. Bundan dolayı DTP yönetimi Newroz bunun çok daha ötesinde olduğunu göstermektedir.
uygulandı. Miting alanlarının girişlerinde ise insanlar alanlarında herşeyden önce bunun gereklerini Bundan dolayı düzen küçük kırıntılar vermeyi ve bir
didik didik arandı, taciz edildi. Yasaklanan döviz, yapmaya çalıştı. Dolayısıyla kürsü ve organizasyon takım düzen içi kanallar yaratmayı bir politika olarak
pankart ve flamalara el kondu. Birçok kişi gözaltına bakımından Newroz’a damgasını vuran bu hassasiyet benimsese dahi Kürt halkı bu kadarıyla yetinmeyecek,
alındı. Direnenler dayaktan geçirildi, bazı yerlerde ise ve bunun ürünü tutumlar oldu. İşte DTP’nin bu sıkı daha ötesini isteyecektir. İşte düzenin çok yönlü
kurşunlandı. Devletin müdahalesi alan ve kürsülere denetimi ve müdahaleleri olmasaydı, Newroz kuşatması ile birlikte DTP’nin dizginleyici tutumuna
kadar uzandı. Polis helikopterleriyle alanı taciz alanlarına bugün olandan çok daha mücadeleci ve karşın Newroz’un bu denli militan ve görkemli bir
etmekten kitlenin açtığı döviz ve flamalar gerekçe militan bir ruh egemen olabilirdi. Zira biçimde kutlanıyor olmasının sırrı buradadır. Kürt
gösterilerek kürsüye yapılan anlık müdahalelere kadar gözlemlenebildiği ölçüde Kürt halkının mücadele halkının hareketini belirleyen o denli çok faktör vardır
oldukça provokatif davranışlarda bulunuldu. Fakat azmi ve enerjisi, özellikle son yaşanan saldırılarla ki, ne düzenin ne de DTP ve PKK’nin bu hareketi tam
tüm bu saldırgan ve provokatif tavırlara karşın ne birlikte oldukça artmıştır. olarak denetleme ve yönetme imkanı
Newroz’un kitleselliği ve coşkusu baltanabildi, ne de DTP’nin Kürt halkı üzerinde uyguladığı bu bulunmamaktadır. İşte bu yılın Newroz’unun en
Kürt halkının kendisini ifade etmesine engel denetim, her ne kadar Kürt halkının mücadele önemli sonuçlarından biri de bu olmuştur.
olunabildi. Newroz her yıl olduğu gibi, militan bir ruh enerjisinin açığa çıkmasına mani olmuşsa da, bir Bir yıl öncesinin Newroz’u ile karşılaştırıldığında
ve coşkulu bir atmosferde kutlandı. başka yönden bu enerjinin ve mücadele dinamiklerinin bu yılın Newrozu’nu ayırt eden en dikkat çekici olgu,
Newroz gösterilerini örgütleyen DTP yönetimi bu boyutlarının test edilmesine de yardım etmiştir. Öyle alana hakim ruh halidir. Öyle ki, bu yılın
yıl, alanlarda herhangi bir çatışmalı durumun ki alan, kürsünün düzen güçlerine barışçıl mesajlar Newroz’unda kopması beklenen bir fırtınanın
çıkmasını engellemek ve olası provokasyonları gönderen ifadeleri karşısında oldukça tepkisiz öncesinde olabilecek nitelikte, endişe ile dinginliğin iç
önlemek üzere özel bir hassasiyet gösterdi. Bunun için kalırken, Kürt ulusal davası ve Güney Kürdistan içe geçtiği bir ruhhali gözlemlenmekteydi.
“belirlenen slogan ve pankartlar dışında pankart ve konusundan bahsedildiğinde alabildiğine canlanmış, Emperyalist savaş hazırlıklarının gizli kapılar ardında
slogan kullanılmaması” yönünde sık sık uyarılarda gerilim yükselmiştir. Diğer taraftan DTP yönetiminin sürdüğü, buna bağlı olarak Ortadoğu’yu karanlık
bulunuldu. Kolluk güçlerinin saldırgan tutumlarına denetiminin zayıfladığı her durumda halk kolluk bulutların kapladığı bir dönemde bölgenin kadim
karşı öfkesini haykıran halk sakinleştirildi, militan ve güçleriyle karşı karşıya gelmiş ve uzun süreli haklarından Kürt halkının bu tepkisi boşuna değil.
coşkulu çıkışların önü baştan alındı vb. DTP yönetimi çatışmalar yaşanmıştır. Örneğin Diyarbakır’da polisin Son olarak belirtmek gerekirse, 2007
bu hassasiyetine gerekçe olarak, ordu merkezli devlet bazı insanları gözaltına almak istemesi üzerine halk Newroz’unda Kürt halkı bir kez daha mücadele
güçlerinin Cumhurbaşkanlığı seçimi ekseninde polisi ve polisin sığındığı binayı taşlamıştır. enerjisini ve gücünü ortaya koymuştur. Fakat bu güç
yaşanan çatışmada Newroz’u kullanma ihtimalini İstanbul’da, Siirt’te, Mersin’de, Adana ve İzmir’de de ve enerjinin düzeni temellerinden sarsması için
gösterdi. DTP yönetimine göre, Cumhurbaşkanlığı benzer görüntüler yaşanmıştır. Tüm bunlar Kürt “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” ekseninde diğer
konusunda çatışan güçler, Newroz’u bahane ederek halkının düzenle bağlarının son derece zayıf, milliyetlerden işçi ve emekçilerle devrimci bir çizgide
ellerini güçlendirmeye, kendi lehlerine avantaj mücadele isteğinin ise son derece güçlü olduğunu teyit buluşması zorunludur. Maalesef Kürt halkı 2007
sağlamaya çalışacaklardı. Ordu merkezli düzen etmektedir. Bu halkın bugün ihtiyacı net hedefler ve Newroz’unda devrimci güçlerin sınırlı desteği bir yana
güçlerinin hazırlığı bu yöndeydi, bunun için günlerdir doğru bir mücadele perspektifidir. bırakılırsa, büyük ölçüde yalnız kalmıştır. Bu
ortamı gerecek biçimde davranmakta, sınır ötesi DTP yönetiminin bugün bu halka gösterdiği tek yalnızlığı ortadan kaldırmak bugünün en önemli
operasyon ve Öcalan’ı zehirleme gibi provokasyonlara somut hedef seçimlerdir, seçimler yoluyla halkın görevidir ve Newroz’da olmadıysa 1 Mayıs bu
imza atmaktaydılar. Bundan dolayı Newroz bu iradesinin meclise taşınmasıdır. Newroz alanında her buluşma için bir zemin olarak değerlendirilebilir.
güçlerin emellerini boşa çıkaracak biçimde sükunet şeyi getirip bu noktaya bağlamışlardır. Fakat Bunun için Newroz ruhunu 1 Mayıs’a taşıyacak bir
içinde olaysız ve barışçıl geçmeliydi. İşte DTP karşılarında duran halkın ufku, hiç de mecliste temsil bakışla hareket etmek büyük önem taşımaktadır.
yönetiminin Newroz’a hazırlığı ve Newroz edilmekle sınırlı değildir. Newroz alanlarındaki politik
Sayı:2007/11 23 Mart 2007 Yaşasın halkların kardeşliği! Kızıl Bayrak 5
kardeşliği!”
kardeşliği!” pankartının bulunduğu kürsüden barış ve PKK’ye karşı operasyon yapıyorsunuz sonuç ne oldu?
demokrasi mücadelesinde şehit düşenler için bir PKK Türkiye’nin içindedir, dışından gelen bir tehdit
Demirci Kawa’nın zalim Dehaq’a karşı isyanının dakikalık saygı duruşuna çağrı yapıldı. değil. PKK bir realitedir. Bu yüzleşmeden korkmamak
adı olan Newroz, bugün de zalimlere karşı halkların Saygı duruşundan ardından Demokratik Toplum gerekiyor” dedi. Sakık Cumhurbaşkanı seçimlerine
direniş, mücadele ve isyan günü olarak kutlandı. Partisi (DTP) İstanbul İl Başkanı Doğan Erbaş bir değinerek, Cumhurbaşkanı’nın halklara karşı kindar
İstanbul’da Newroz’u kutlamak için biraraya gelen konuşma yaptı. Daha sonra, Jehat Kürtçe şarkılar değil demokrat olması gerektiğini ifade etti.
onbinlerce kişi sabah saatlerinden itibaren Kazlıçeşme söyledi. Barış Anneleri adına bir konuşma yapıldı. Cumhurbaşkanı Türkiye’de yaşayan tüm halkların
Meydanı’nda toplanmaya başladı. Bu seneki mitingi Ardından DTP Genel Başkan yardımcısı Sırrı Sakık bir Cumhurbaşkanı olmalıdır dedi. Bizleri birilerinin arka
DTP, EMEP, SDP, ESP, EHP ve İHD düzenledi. konuşma yapıtı. bahçesi sananların kimlerin arka bahçesi olarak
Alanda “Newroz piroz be, ırkçılığa, Sakık yaptığı konuşmada “Sınır ötesi kullanıldıklarını çok iyi bildiklerini dile getirdi.
6 Kızıl Bayrak Newroz kutlamaları... Sayı:2007/11 23 Mart 2007
CHP’nin bugün militarizmin, askerlerin partisi konuşmalarda son günlerde DTP’ye yöneltilen
olduğunu vurguladı. “AKP irticanın, MHP ve DYP ise saldırılar protesto edildi, barış talebi dile getirildi.
çete ve suç örgütlerinin partisidir”, “Bizler ise arka Sennur Sezer, Adnan Özyalçıner ve Barış Anaları
bahçe değil, bir halkın partisiyiz, demokratik bir İnisiyatifi adına bir Kürt kadınının yaptığı
partiyiz” dedi. konuşmaların ardından Newroz ateşi yakıldı. Kürtçe
Sakık, “Bizi bugünlere taşıyanlara, Newroz ezgiler eşliğinde Newroz ateşi önünde çekilen
yasaklarına karşı bedenini ateşe veren kardeşlerimize, halayların ardından kutlamalar sona erdi.
Diyarbakır zindanında 1992’de yaşamını yitiren 102 Yaklaşık 2 bin kişinin katıldığı mitingde “Sayın
insanımıza diyoruz ki, onlar rahat uyusunlar” Öcalan!”, “Biji serok Apo!” sloganlarının yanı sıra
sözleriyle şehitleri selamladı. Konuşmasını bitirirken “Susma haykır halklar kardeştir!”, “Biji bıratiya
herkesin Newroz bayramını “Biji Newroz, biji aşiti!” gelan!”, “Biji Newroz!” gibi sloganlar atıldı.
sözleriyle kutladı. Miting alanına “Ya demokrasi ya hiç!” DTP
Ozan Ferhat’ın şarkılarının ardından Asrın Bursa İl Örgütü imzalı pankart ile “Operasyonlar
Hukuk Bürosu’nun gönderdiği mesaj okundu. durdurulsun!”, “Kürt sorununda adil, onurlu,
Grup Munzur ve Rewşen’in söylediği şarkılardan katıldığı eyleme Alınteri ve Kurtuluş flamalarıyla demokratik barış!”, “Emperyalizme, şovenizme,
sonra eylem sona erdi. katılarak destek verdiler. faşizme, inkar ve imhaya karşı yaşasın halkların
Sarı, kırmızı, yeşil kıyafetleriyle alandaki Kızıl Bayrak/Kartal kardeşliği!” Tertip Komitesi imzalı pankartlar asıldı.
yerlerini alan Kürt kadınları eyleme ayrı bir renk Kızıl Bayrak/Bursa
kattılar. Halkların kardeşliği şiarını haykıran onbinler
Adana’da coşkulu Newroz
yakılan Newroz ateşinin üzerinden atladılar.
Adana’da Newroz kutlamaları yaklaşık bir hafta
İskenderun’da Newroz
Eyleme BDSP, DGH, Partizan, Mücadele Birliği,
önce Kürt nüfusunun yoğun olduğu emekçi İskenderun’da Newroz 21 Mart’ta
HKM, TÖP, Kaldıraç, Çağrı, SODAP, KÖZ, Limter-İş,
semtlerinde başlamıştı. Ağırlığını gençlerin Yıldırımtepe’de saat 11:30’da devrim şehitleri anısına
Halkevleri ve Anarşist Komünistler katılarak destek
oluşturduğu Kürt halkı günler öncesinden geceleri ateş bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. İskenderun DTP
verdiler.
yakarak, sokaklara çıkarak Newroz gününe kadar Başkanı’nın konuşması ile devam etti. Konuşmada son
Komünistler eyleme “Özgürlük, eşitlik, gönüllü
kutlamalar gerçekleştirdiler. Kürt halkının Newroz dönemde Kürt halkına yönelik baskılara değinildi.
birlik!/BDSP” imzalı pankartıyla ve kızıl bayraklarla
kutlamalarına devlet azgınca saldırdı, Kürt Tutuklanan DTP temsilcilerinin serbest bırakılması
katıldılar.
mahallelerinde terör estirerek Newroz’a katılımı talep edildi. Barış ve kardeşlik çağrısı yapıldı.
Eylemde sık sık “Biji Newroz, biji sosyalizm!”,
düşürmeye çalıştı. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Ardından EMEP temsilcisi konuştu. Eyleme katılan
“Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Biji serok Apo!”,
emekçi mahallelerinde Adana Emniyet Müdürlüğü devrimci grupların gönderdiği mesajların okunmasıyla
“Yaşasın proletarya entarnasyonalizmi!”, “Kürt
tarafından hazırlanan, “Nevruz”un barış ve kardeşlik program devam etti. Müzik gruplarının sahne
ulusuna özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!” sloganları
ateşinin yandığı bir bayram günü olduğunu anlatan almasıyla kitle halay çekti. Konuşmalarda ve
atıldı.
afişler bilbordlarda yerini almıştı. sloganlarda barış ve halkların kardeşliği vurgusu öne
Onbinlerce kişinin katıldığı eylemde alana girişte
Newroz günü ise binlerce Kürt emekçi çıktı.
15 kişi gözaltına alındı. Eylem bitiminde ise kitleye
Newroz’un kutlanacağı yer olan Mimar Sinan Açık Kızıl Bayrak/Antakya
saldıran kolluk güçleriyle çıkan çatışmada onlarca kişi
Hava Tiyatrosu’na akın etti. DTP, ESP, EMEP ve SDP
ÇÜ’de Newroz kutlaması
gözaltına alındı.
Kızıl Bayrak/İstanbul tarafından örgütlenen Newroz’a 20 binden fazla Kürt
emekçi katıldı.
Gülsuyu’nda Newroz Alana giriş sırasında polis sarı, kırmızı, yeşil
renkli flama ve bayraklarla Güncel gazetesini
Bu yıl Çukurova Üniversitesi’nde Newroz 20 Mart
kutlaması
günü YÖGEH’in gerçekleştirdiği yürüyüşün ardından
toplamaya çalıştı. Tertip komitesinde yer alan Emrah yakılan Newroz ateşi etrafında çekilen halaylara
21 Mart akşamı Gülsuyu’ndaki ilerici, devrimci Toplaoğlu gözaltına alındı. kutlandı.
güçler Newroz kutlaması gerçekleştirdiler. Mitingte Öcalan’ın zehirlenmesi ve barış söylemi Saat 11.30’da R1 derslikleri önünde toplanarak
Saat 19.30’da Gülsuyu’nun farklı noktalarından öne çıktı. “Unutmayalım ki barış için hala bir şans “Newroz ateşiyle direnişe, özgürlüğe!” pankartı açan
yapılan yürüyüşlerde Kürt halkına özgürlük talebi var!”, “Biz barış dedik siz zehirlediniz!”, “Türkiye’de 80 kişlik kitle sloganlarla Fen-Edebiyat Fakültesi
haykırıldı. ESP, SDP, EMEP, DTP ve Köz, Tepe Son ve Ortadoğu’da barış, halklara özgürlük!”, “Ya gerçek önüne, oradan da yemekhaneye yürüdü. Yemekhane
Durak’tan, DHP ve PDD As Kıraathanesi’nden, demokrasi ya hiç!”, “Newroz ruhuyla güneşimizi önünde okunan açıklamanın ardından tekrar kortejler
Partizan ise Kaşgarlı’dan başlayarak, pankart ve özgürleştireceğiz!” pankartlarının asılı olduğu alana oluşturularak R1 önüne gelindi ve araba lastiklerinden
flamalarını açarak yürüyüşe geçtiler. Bileşenler “Biji serok Apo!”, “Newroz piroz be!” sloganları Newroz ateşi yakıldı. Yaklaşık 300 kişi Newroz ateşi
Nurettin Sözen Parkı’nda biraraya geldiler. damgasını vurdu. etrafında halay çekti.
Komünistler ise “Özgürlük, eşitlik, gönüllü İlk sözü DTP Adana İl Başkanı Ali Arslan aldı. Kutlama sırasında çevik kuvvet ve sivil polis
birlik!/BDSP” pankartı ve Gülsuyu BDSP imzalı Arslan konuşmasında Kürt halkı ve önderliği üzerinde yığınak yaptı. Kutlama öncesi kolluk güçleri ateş
flamalarıyla Trafo’dan yürüyerek ana cadde üzerinden estirilen teröre ve saldırı politikalarına değindi. yakılmaması konusunda “uyarı”da bulundular. Bir gün
meydana girdiler. Yürüyüş güzergahı boyunca mahalle Saldırılar karşısında barış, özgürlük ve demokrasiye önce yapılan YÖGEH afişleri polis ve güvenlik
halkına ajitasyon konuşmaları ve Newroz kutlamasına vurgu yaptı. Mitingde ayrıca DTP Genel Merkezi görevlilerinin “takibi”ne uğradı, afişlerden parmak izi
katılma çağrısı yapıldı. Nurettin Sözen Parkı’nda adına Dr. Nazmi Gür, EMEP adına Ercüment Akdeniz, alındı. Saldırılara rağmen coşkulu bir Newroz
biraraya gelen kitle davul zurna eşliğinde halaylar SDP adına Yılmaz Gül ve ESP adına Dinçer Ergün örgütlenmiş oldu.
çekti. Alanda “Biji Newroz!”, “Emperyalizme, birer konuşma yaptılar. Konuşmaların ardından Çukurova Üniversitesi Ekim Gençliği
şovenizme ve faşizme karşı yaşasın halkların sahneye Xero Abbas, Suzana Barmani ve Koma
kardeşliği!” ortak pankartı açıldı. Alanda halkların Raperin çıktı. Miting çekilen halaylarla sona erdi.
Kızıl Bayrak/Adana
Cebeci’de Newroz ateşi
özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler adına
21 Mart günü öğlen saatlerinde Cebeci
saygı duruşunda bulunuldu. Newroz ateşinin yakıldığı
eylemde ortak açıklama metni okundu. Açıklamada, Bursa: “Biji Newroz!” Kampüsü’nde buluşan 200’ü aşkın öğrenci sloganlarla
yürüyüş gerçekleştirdiler. Daha sonra kampüs içinde
son dönemde Kürt halkına ve partilerine yönelik Bursa’da Newroz’un isyan ateşi 21 Mart günü Newroz ateşi yakıldı, saygı duruşunda bulunuldu.
baskılara rağmen Kürt halkının özgürlük Gökdere Meydanı’nda yapılan mitingle yakıldı. DTP, Okunan basın metinde son dönemde DTP’ye yönelik
mücadelesinin boğulamadığı dile getirildi. Türkiyeli EMEP, SDP, ESP, DHP tarafından örgütlenen Newroz baskılara, yükseltilen faşist teröre değinildi, halkların
işçi ve emekçilerin özgürlük mücadelesinin yolunun mitingine sendikalar temsili düzeyde katıldı. Partizan kardeşliğine vurgu yapıldı.
Kürt halkıyla vereceği birleşik mücadeleden geçtiği kendi pankartıyla alandaki yerini aldı. HÖC ve BDSP Newroz kutlamalarında davul, zurna eşliğinde
vurgulandı. Eylem hep bir ağızdan söylenen devrimci “Emperyalizme, şovenizme, faşizme karşı yaşasın halaylar çekildi. Yürüyüşte “Yaşasın halkların
marşlarla devam etti. halkların kardeşliği!” ortak pankartıyla eyleme kardeşliği!”, “Ortadoğu halkları yalnız değildir!”
Yaklaşık birbuçuk saat boyunca süren eylemin katıldılar. Yenişehir ve İnegöl ilçelerinden gelen sloganları atıldı.
son bölümünde halaylar çekildi. DTP’lilerin otobüslerinin durdurulması nedeniyle Coşkulu geçen eylem 13.30’da sona erdi. Eylemi
Eylem boyunca “Yaşasın halkların kardeşliği!”, kutlama bir saat gecikmeli olarak saat 11:30’da YÖGEH, SGD, SDG, Öğrenci Kolektifleri, Emek
“Biji Newroz!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!”, başladı. Gençliği örgütledi.
“Kahrolsun faşizm, yaşasın mücadelemiz!”, “Biji DTP ve Tertip Komitesi adına yapılan Cebeci Ekim Gençliği
bıratiya gelan!” sloganları atıldı. Yaklaşık 400 kişinin
Sayı:2007/11 23 Mart 2007 Burjuva politik arenadan... Kızıl Bayrak 7
Cumhurbaşkanlığı seçimleri...
“Emperyalizm yenilecek,
direnen halklar kazanacak!”
Irak işgalinin 4. yılında biraraya gelen
Emperyalizme Karşı Yurtsever Cephe, Haklar ve
Özgürlükler Cephesi, Bağımsız Devrimci Sınıf
Platformu, Halkevleri, Emekçi Hareket Partisi, Odak,
Kaldıraç, Demokratik Haklar Platformu, Devrimci
Hareket, Halk Kültür Merkezi, Çağdaş Hukukçular
Derneği, Proleter Devrimci Duruş, Divriği Kültür
Derneği, Tunceliler Dernekleri Fedarasyonu, Alınteri ve
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, 17 Mart günü saat
15.00’te Taksim’den Dolmabahçe’ye bir yürüyüş
gerçekleştirdi. Yürüyüşte işgalci ABD emperyalizmi
lanetlendi, başta Irak ve Ortadoğu halkları olmak üzere
direnen tüm halklarla dayanışma çağrısı yapıldı.
Taksim AKM önünde saat 15.00’te toplanmaya
Ankara’da işgal lanetlendi... başlayan kitle, en önde “Emperyalizm yenilecek,
direnen halklar kazanacak! Yaşasın halkların kardeşliği”
“Yaşasın halkların kardeşliği!” ortak pankartı taşıdı. Eylemde sırasıyla “Emperyalizm
yenilecek direnen halklar kazanacak!/Divriği Kültür
17 Mart günü, Irak işgalinin 4 .yılında devrimci yerlerini aldılar. Öğrenci pankartların arkasında ise Derneği”, “Emperyalist saldırganlığa karşı halkların
gruplar, siyasi partiler, DKÖ ve sendikalar ABD SDP, EMEP, DTP, TKP gibi siyasi partiler yer haklı mücadelesini yükseltelim!/DHP”, “Medeniyetler
emperyalizmini ve işbirlikçilerini lanetleyen bir aldılar. beşiği Ortadoğu modern barbarlara mezar
protesto eylemi gerçekleştirdiler. Eylem Kolej Yürüyüş boyunca “Emperyalizm yenilecek, olacak!/Kaldıraç”, “İşgale karşı direnen Irak halkı
Kavşağı’nda saat 13.00’te başladı. Her zamanki gibi direnen halklar kazanacak!”, “Yaşasın halkların kazanacak!/HÖC”, TUDEF, ÇHD, “Iraklılar korkmadı
polis eylemi terörize etmek için yürüyüşün kardeşliği!”, “Kahrolsun emperyalizm!”, “Yaşasın biz de korkmuyoruz, Amerikan emperyalizmine meydan
başlayacağı kavşağı ablukaya aldı. Fakat kitlenin devrim ve sosyalizm!”, “Kurtuluş devrimde, barış okuyoruz!/Yurtsever Cephe, “Yaşasın halkların
kararlı duruşu ile barikat aşıldı. Ziya Gökalp sosyalizmde!”, “Emperyalistler işbirlikçiler 6. mücadele kardeşliği!/Alınteri”, “Emperyalizmi ve
Caddesi trafiğe kapatılarak yürüyüşe geçildi. Filo’yu unutmayın!” sloganları coşkuyla atıldı. Kitle şovenizmi direnen halklar yenecek!/EHP”, “Yaşasın
Yürüyüş kolunun en önünde ortak pankart taşındı. kortejler halinde Sakarya Meydanı’na geldiğinde Ortadoğu direniş çemberi!/HKM, “İşgale, zulme,
Hemen arkasında KESK Ankara Şubeler Platformu, katılımcı tüm kurumlar kürsüden selamlandı. yağmaya karşı halkların direnişi!/Odak, “Katil ABD
Halkevleri, Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Kortejler alana yerleştikten sonra program başladı. Ortadoğu’dan defol!/Halkevleri”, “Emperyalizm
Ankara Platformu ortak pankartı yer aldı. İlk olarak şair Mehmet Özer günün anlamına yenilecek, direnen halklar kazanacak!/BDSP”,
Komünistler, “Emperyalizm savaş demektir! Barış uygun bir şiir okudu. Ardından hazırlanan ortak “Kahrolsun ezen ulus şovenizmi!/Köz”, Özgürlük
sosyalizmle gelecek!/BDSP” imzalı pankartla basın açıklamasını okumak için KESK Ankara Dergisi ve “Kerkük’e girme kardeş kanı
Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Ankara Şubeler Platformu dönem sözcüsü kürsüye çağrıldı. dökme!/Öğrenci Muhalefeti” pankartları açıldı.
Platformu’nun arkasındaki yerlerini aldılar. Basın metninin okunmasının ardından sahneye Pankartlar, dövizler ve flamalarıyla harekete geçen
Platform bileşenlerinin ardında ise öğrenci İdilcan Kültür Merkezi Müzik Topluluğu çıktı. yaklaşık 3500 kişilik kitle sloganlarla Dolmabahçe’ye
pankartları yer aldı. Okul pankartları arasında İdilcan Müzik Topluluğu söylediği marşlarla kitleyi kadar yürüdü.
Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği ve Hacettepe coşturdu. Marşlardan sonra eylem bitirildi. Eyleme Dolmabahçe’ye gelindiğinde kitle adına ortak basın
Öğrenci Derneği ortak pankart açtılar. Ayrıca yaklaşık bin kişi katıldı. metni okundu. Yapılan açıklamada; “ABD’nin Irak’a
ODTÜ öğrencileri de ayrı pankart açarak eylemde Kızıl Bayrak/Ankara dönük başlattığı saldırının ve işgalin üzerinden dört yıl
geçti. Kendi egemenliklerinin ve sistemlerinin devamı
için saldırı, işgal gibi her türlü insanlık dışı yönteme
eylem
işbirlikçilerine karşı mücadale çağrısı yaptılar ve ESP’den işgal protestosu
Irak’ta 4 yıldır süren direnişi selamladılar. Konuşmalar
ESP tarafından 18 Mart’ta Kadıköy İskele
Ankara’da işgalin 4. yılında “savaşa ve işgale dur” sık sık atılan anti-emperyalist sloganlarla kesildi.
Meydanı’nda gerçekleştirilen eylemde çözümün
demek için 16 Mart’ta ABD Büyükelçiliği önünde Birçok sendika ve odanın genel başkanının
“Demokratik Ortadoğu Federasyonu” olduğu
açıklama yapan demokratik kitle örgütleri, siyasi katıldığı mitingin son bölümünde söylediği şarkılarla
vurgulandı. “Yankee go home!” pankartının açıldığı
partiler ve sendikalar Bush’u protesto etti. Bulutsuzluk Özlemi yer aldı.
eyleme ESP’liler flamalarıyla katıldılar. Eylem
Saat 12:30’da Yüksel Caddesi’nde toplanan kitle Yaklaşık 2500 kişinin katıldığı miting sloganlarla
boyunca “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!”, “Yaşasın
buradan ABD Büyükelçiliği’ne yürüdü ve basın sona erdi.
halkların kardeşliği!”, “Emperyalizm yenilecek
açıklaması yaptı. Basın açıklamasını KESK Genel Kızıl Bayrak/Kartal
direnen halklar kazanacak!” sloganları atıldı.
Başkanı Dr. İsmail Hakkı Tombul okudu. Açıklamada
Eskişehir: “Kahrolsun ABD
Kızıl Bayrak/Kartal
şunlar söylendi:
İstanbul/Kartal Bursa
İstanbul: Irak işgali protesto Ortadoğu’dan defol!”, “Kahrolsun ABD Setbaşı’nda toplanan yaklaşık 300 emekçi buradan
edildi
emperyalizmi!”, “Hepimiz Arap’ız, hepimiz Orhangazi Parkı’na kadar “Savaşa dur de! Bir ışık yak
Iraklı’yız” sloganları attı. bir ses ver!” pankartıyla yürüdüler. Reformist partiler
20 Mart günü Irak’ın işgalinin 4. yıldönümünde Kitle İnönü Parkı’na vardığında yapılan ve derneklerin de katıldığı eyleme devrimci gruplar da
çeşitli sendika ve meslek odaları “Irak’ta savaşa ve açıklamada şunlar söylendi: “Irak’a özgürlük ve katılarak destek verdi.
işgale dur de!” şiarlı bir yürüyüş gerçekleştirdi. DİSK, demokrasi götüreceğini söyleyen işgalci güçlerin bu Eylemde, “Hepimiz Filistinli’yiz, Iraklı’yız!”,
KESK, TTB, Türk Diş Hekimleri Birliği, Türk ülkeye götürdükleri tek şey kan ve gözyaşı olmuştur. “Kahrolsun ABD emperyalizmi!”, “Katil ABD
Eczacılar Birliği, İstanbul Serbest Muhasebeciler ve Irak’ta bugün ölenlerin çoğu çocuklar ve kadınlardır. Ortadoğu’dan defol!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”’
Müşavirler Odası, İstanbul Barosu ve İstanbul ... İnsanın insana bu denli hoyrat ve acımasız sloganları atıldı.
Veteriner Hekimler Odası tarafından organize edilen yaklaşımı emperyalizmin ve vahşi kapitalizmin son Kızıl Bayrak/Bursa
yürüyüşe yaklaşık 2 bin kişi katıldı. ürünüdür.”
Taksim Gezi Parkı’nda toplanan eylemciler Irak’a KESK, DİSK, TMMOB, ATO, İHD, Alevi Edirne: Irak işgali protesto
edildi
ilk bombanın düştüğü saat olan 20.00’de düdük ve Birlikleri, ÖDP, SDP, DTP, EMEP, Halkevleri, ESP,
ıslıklarla ABD’yi protesto ettiler. Protestonun ardından ÇHKM, İşçi Mücadelesi ve TÖP tarafından örgütlenen
Dolmabahçe’ye Fındıklı Parkı istikametinden eyleme 200 aşkın kişi katıldı. Eylem basın metninin 20 Mart günü Edirne’de Irak işgalini protesto eden
yürümek isteyen kitleye polis izin vermedi. Gezi okunmasının ardından sloganlarla sona erdi. bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Saat 20.00’de
Parkı’nın arkasından yürüyüşe izin verilmesi üzerine Kızıl Bayrak/Adana Antik Park’ta gerçekleştirilen meşaleli eylemde ABD
kitle sloganlarla Dolmabahçe’nin yukarısında bulunan emperyalizmi lanetlendi, ölen insanlar anısına saygı
İnönü Stadyumu’na kadar yürüdü. Yürüyüş boyunca Sivas: “Direnen halklar duruşu yapıldı ve ardından basın açıklaması okundu.
kazanacak!”
sıklıkla “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!”, “Irak halkı Sık sık “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!”, “Gün
yalnız değildir!”, “Hepimiz Iraklı hepimiz gelecek, devran dönecek, katiller halka hesap
Filistinli’yiz!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, Sivas’ta, 20 Mart günü saat 20.00’de Eğitim-Sen verecek!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya
“Susma haykır savaşa dur de!” sloganları atıldı. Kitle önünden Cıbırlar Parkı’na doğru sessiz bir şekilde hiçbirimiz!” sloganları gür bir şekilde atıldı. Eyleme
İnönü Stadyumu önünde bir basın açıklaması yürüyen yaklaşık 200 kişilik kitle, burada meşaleler yaklaşık 200 kişi katıldı.
gerçekleştirdi. yakarak basın açıklaması gerçekleştirdi. KESK’in Ekim Gençliği/Edirne
Burada yapılan ortak açıklamayı KESK Genel organize ettiği eyleme; ÖDP, EMEP, Halkevleri,
Başkanı Hakkı Tombul okudu. Tombul, “Tarihin en Yurtsever cephe, Anarşistler, YÖGEH, GDF, ESP ve Kayseri’de işgal karşıtı eylem
utanç verici olaylarından biri tam dört yıldır, Ekim Gençliği katıldı.
20 Mart günü ABD’nin Irak işgali Kayseri’de de
milyarlarca insanın gözü önünde yaşanmaya devam Eylemde sık sık “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!”,
protesto edildi. Eylem Eğitim-Sen’in önünde alkışlarla
ediyor” derken, 4 yıl boyunca Irak’ta bombalanmayan “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Direnen halklar
başladı. Eylemde Irak direnişi meşaleler ve sloganlarla
yıkılmayanın sadece petrol kuyuları olduğunu ve daha kazanacak!”, Katil ABD, işbirlikçi AKP!”, Katil ABD
selamlandı.
fazla petrol için savaş bezirgânlarının yüzbinlerce şimdi sıra nerede!”, “Susma zaten sıra sen de!”,
80 kişinin katıldığı eylemde “Katil ABD
insanın kanını döktüğünü vurguladı. “Emperyalizm halklara hesap verecek!” sloganları
Ortadoğu’dan defol!”, “Kahrolsun AB-ABD
Açıklamayı “Biz bu savaşı durduracağız. Mutlaka atıldı.
emperyalizmi!”, “Irak’ta direniş kazanacak!”, “Savaşa
durduracağız!” sözleri ile bitiren Tombul, bu yürüyüşü Basın açıklamasının sonunda bir süre oturma
değil eğitime-sağlığa bütçe!” sloganları atıldı. Eylem
düzenleyen kurumların Irak’ın işgaline ortak olan eylemi yapıldı. Bu sırada sloganlar susmadı. Eylemin
alkışlarla bitirildi.
ülkelerin Irak’ın savaş zararlarını tanzim etmesini, ardından Eğitim-Sen’e doğru meşelalerle ve
Kayseri/Kızıl Bayrak
Bush ve Blair’in savaş suçlusu olarak yargılanmasını sloganlarla yürüyüşe geçen kitlenin önü devletin
Parti programımızd
II. Bö
ezerek, bu egemenliği burjuva sınıf düzeninin yeni Parti programımızın “ulusal sorun” başlıklı alt
Türkiye’de ulusal sorun ve Kürt sorunu temelleri üzerinden yeniden kurdu. Türkiye’de Kürtler bölümünün önden yapılmış ayrıntılı bir
daha baştan, burjuva cumhuriyetinin ilk kuruluş gerekçelendirilmesi niteliğindedir (Bkz. Kürt Ulusal
“Parti Programımızda Ulusal Sorun” konusuna anından itibaren, resmen inkar edildiler ve zora dayalı Sorunu-1, Eksen Y, s.23-72). Bu bize, burada Kürt
programımızın teorik bölümü ile başlamış, I. olarak temel ulusal haklarından yoksun bırakıldılar. ulusal sorununun anlamı ve kapsamı üzerine
Bölüm’de sorunun daha çok teorik-ilkesel ele alınışına Bu hakları direnerek elde etmeye yönelik tüm söyleyeceklerimizi mümkün mertebe sınırlı tutmak
ilişkin sorunlar üzerinde durmuş, bunları tarihsel bir girişimleri her defasında geniş çaplı katliamlar ve olanağı vermektedir.
çerçeve içinde irdelemeye çalışmıştık (bkz. Ekim, sayı: sürgünlerle bastırıldı.
245, Mart 2006). Burada ise programımızın “Ulusal Zora dayalı olarak kurulmuş bu egemenliği Ulusal sorun ve azınlık milliyetler
Sorun” başlıklı özel alt bölümüne geçiyoruz ve bunu süreklileştirmek ve zaman içinde pekiştirmek ihtiyacı,
iki sayı sürecek iki ayrı bölüm halinde incelemek Kürt ulusal varlığını sistemli biçimde baskı altında Esasını bu oluşturmakla birlikte Türkiye’de ulusal
istiyoruz. tutmayı, Kürtlerin her türden özgürlük ve eşitlik sorun Kürt sorununu aşan bir kapsama sahiptir. Ezilen
Programımızın “Ulusal Sorun” başlıklı özel alt istemini boğmayı, Kürt kimliğini, dilini ve kültürünü bir ulus olarak Kürtlerin yanısıra Türkiye’nin devlet
bölümü, dört ana maddeden oluşmaktadır. İlk madde sistemli çabalarla egemen ulus kimliği içinde eritip sınırları içinde çok sayıda azınlık milliyet de
toplumumuzda ulusal sorunun genel kapsamını, yoketmeyi gerektiriyordu. Türk burjuvazisi bunu yaşamaktadır. Arap, Ermeni, Rum, Laz, Çerkez,
sosyal-sınıfsal kaynaklarını ve başlıca özelliklerini kendi kötü tarihsel ününe yakışan biçimde yapmak Gürcü, Yahudi, Asuri, Süryani, Roman, Arnavut,
ortaya koymaktadır. Bütünlüğü içinde bu ilk madde yoluna gitti. Abhaza vb.’den oluşan bu azınlık milliyetler de, şu
şöyledir: Burjuva sınıf düzeninin zora, inkâra ve veya bu biçimde ve ölçüde, ulusal baskı altındadırlar
“1-) Bugünkü düzen altında Kürt ulusunun temel asimilasyona dayalı bu çizgisi, toplumumuzdaki Kürt ve temel demokratik haklarından yoksundurlar.
ulusal hakları inkar edilmekte, Kürtler ve tüm azınlık sorununun tarihsel temelini oluşturmakta ve bize Lozan Antlaşması kapsamında kültürel ve dinsel
milliyetler (Araplar, Ermeniler, Rumlar, Lazlar, Türkiye’deki ulusal sorunun asıl kapsamını hakları tanınmış olan Hıristiyan ve Musevi azınlıklar
Çerkezler, Gürcüler vb.) sistematik olarak ulusal baskı vermektedir. Bu kapsam tarihsel, sınıfsal ve siyasal ilk bakışta bu tanımlamanın dışındaymış gibi
altında tutulmaktadır. Türk burjuvazisinin Kürdistan yönleriyle, Ekim 1. Genel Konferansı’nın Kürt görünseler de gerçekte bu tümüyle yanlıştır ve
üzerindeki köleci egemenliği içte Kürt burjuva-feodal Ulusal Sorunu başlıklı metninde bütünsel bir yanıltıcıdır. Tam tersine, tüm Cumhuriyet tarihi
sınıflara, dışta emperyalizme dayanmaktadır. Bu, çerçevede ortaya konulmuştur. Komünist hareketin boyunca en çok baskı gören ve aşağılanan azınlıkların
ulusal özgürlük sorununu Kürt köylülüğünün 1991 yılı başına ait bu temel önemde belgesi, genel başında tam da Hıristiyan azınlıklar, yani Rumlar ve
özgürleşmesi sorununa bağlamakta ve ona anti- kapsamıyla özellikle Kürt sorunu çerçevesinde, adeta Ermeniler gelmektedir. Kaldı ki bu azınlıkların Lozan
emperyalist bir karakter Antlaşması çerçevesinde kullanabildikleri haklar da
kazandırmaktadır.” (TKİP - Program salt içe dönük “cemaat” yaşamı sınırları içindedir;
Tüzük, s. 44-45) devlet ve kamu yaşamı alanında onlar da her türlü
Türkiye iki uluslu ve çok milliyetli demokratik ulusal haktan yoksundurlar.
bir ülkedir. Türkiye’nin bugünkü Cumhuriyet’ten önceki kitlesel kıyımlar ve toplu
devlet sınırları içinde Türk ve Kürt bir kıyıma dönüşen tehcir Ermenileri ve
uluslarının yanısıra çok sayıda azınlık Cumhuriyet’ten sonraki nüfus mübadelesi Rumları,
milliyet yaşamaktadır. Türkler, Türk binlerce yıldır yaşadıkları Anadolu topraklarında zaten
burjuvazisinin sınıf egemenliği neredeyse tükenme noktasına getirmişti. Cumhuriyet
üzerinden, egemen ulustur ve burjuva dönemi boyunca sistemli biçimde süren baskılar,
cumhuriyetinin kuruluşundan beri, tümüyle azınlıkları hedef alan Varlık Vergisi türünden
devlete ve topluma yalnızca Türk uygulamalar ve bu arada 6-7 Eylül örneği devlet
kimliği damgasını vurmaktadır. Ezilen odaklı kontrgerilla provokasyonları, Anadolu’nun bu
ulus olarak Kürtler ve tüm öteki en eski halklarını, bugünün Türkiye’sinde ancak birkaç
azınlık milliyetler, temel ulusal onbinlik sayılarla ifade edilebilen küçük azınlıklar
demokratik hak ve özgürlüklerden durumuna düşürmüştür. Fakat bu bile onlar üzerindeki
yoksundurlar. Burjuva sınıf düzeni baskıların ve onlara karşı ayrımcılığın hafiflemesi
kuruluşundan beri “tek ulus, tek dil, sonucuna yolaçmış değildir. Tersine, özellikle
tek bayrak” ideolojisi ve politikasına Ermeniler hala da günümüzde her vesileyle
dayanmakta, bu çerçevede tüm öteki aşağılanırlar, olur olmaz hakaretlerin ve şoven
ulusal topluluklar sistemli bir baskı kampanyaların hedefi haline getirilirler. Bu çıplak
altında tutulmakta, varlıkları bile halen olgusal durum, Lozan antlaşmasıyla verilmiş dinsel,
resmi düzeyde inkar edilmektedir. eğitsel-kültürel bir takım haklara rağmen, Rumların ve
Çok sayıda azınlık milliyeti de Ermenilerin gerçekte ağır bir ulusal baskının hedefi
kapsamakla birlikte Türkiye’de ulusal olduklarının açık bir ifadesinden başka bir şey
sorunun esas kapsamını Kürt sorunu değildir.
oluşturmaktadır. Öte yandan Hırıstiyan ve Musevi azınlıklara
Türk burjuvazisi Kürdistan tanındığı kadarıyla bu kültürel, dinsel ve eğitsel
üzerindeki köleci egemenliğini tarihsel haklar, kendi içine kapalı birer Ermeni, Rum ve
mirasçısı olduğu feodal Osmanlı Musevi cemaati yaratmaktadır. Bu ise hiçbir biçimde
İmparatorluğu’ndan devraldı ve ilerici ya da demokratik bir toplumsal durum ve
Kürtlerin başlangıçta, burjuva çözüm değildir. Zira bu, sözkonusu azınlıkları
cumhuriyetinin o ilk kuruluş evresinde, toplumun genelinden soyutlamakta, halklar arası çok
isyanlar yoluyla gösterdiği direnişi yönlü ilerici bir yakınlaşmayı, bütünleşmeyi ve
CMYK
da ulusal sorun / 2 Sayı:2007/11 23 Mart 2007 Kızıl Bayrak 17
da ulusal sorun / 2
ölüm
Kürdistan’daki toplumsal ilerlemeyi sınırlamak ve geri
sorununa ilişkin belirlemelerle sürmektedir:
“Türk burjuvazisinin Kürdistan üzerindeki köleci
toplumsal ilişkileri, dolayısıyla onların temsilcisi konumundaki egemenliği içte Kürt burjuva-feodal sınıflara, dışta
emperyalizme dayanmaktadır...”
geleneksel sömürücü sınıfları olanaklı olduğunca korumak ve Bu temel önemde belirlemeye ilişkin olarak önce
CMYK
18 Kızıl Bayrak Parti programımızda ulusal sorun / 2 Sayı:2007/11 23 Mart 2007
egemenliğini, daha önce de dile getirdiğimiz gibi, bile bu konuda yeterli bir fikir verebilmektedir.
halefi olduğu Osmanlı İmparatorluğu’ndan bir miras Abdülkadir Aksular, Hüseyin Çelikler, Dengir Mir egemenliğin aracı bir devlet sözkonusudur. Türk
olarak devraldı; başlangıçta Kürt burjuva-feodal Mehmet Fıratlar, Cüneyt Zapsular, Kürt burjuvazisinin burjuvazisinin temsil ettiği milli kimliğin bugünkü
sınıflarının hiç değilse bir kesiminin istek ve iradesine Türkiye’deki genel burjuva sınıf egemenliği içinde egemen sınıf devletine rengini veriyor olması bu
rağmen, dahası onların önderlik ettiği isyanlar serisini tuttukları yeri sergilemektedirler. Onlar son 60 yıllık toplumsal-sınıfsal gerçeğin özüne değil biçimine
bastırarak ve ardından boyun eğmeye mecbur ederek süreç içinde gerçekleşmiş çok yönlü kaynaşmanın ilişkin bir olgudur. Kapsamlı bir ulusal sorunla
korudu ve pekiştirdi. Cumhuriyetin ilk 15 yılına bugünkü simgesi durumundadırlar. yüzyüze bulunan bir toplumda yaşadığımız için, biz
yayılan isyanların bastırılmasının ardından Türk 15 yıllık savaş boyunca ve halen devletin komünistler mevcut egemen sınıfı egemen milli
burjuvazisi, Kürt burjuva-feodal sınıflarını ekonomik, Kürdistan’da 90 bin kişilik bir korucu ordusu istihdam kimlik üzerinden tanımlamayı, yani Türk burjuvazisi
sosyal, kültürel ve elbette siyasal açıdan kendisiyle etmeyi başarabilmesi, bu açıdan ayrıca son derece ifadesini kullanmayı tercih ederiz genellikle. Fakat
bütünleştirmeye yöneldi ve bilindiği gibi zaman içinde önemli bir maddi toplumsal veridir elimizde. Bugünün gerçekte sözkonusu olan, Türk, Kürt ve çeşitli
bunda büyük başarı da elde etti. dünyasında BM üyesi devletlerin önemli bir bölümü milliyetlerden burjuvazinin organik bütünlüğünden
Böylece her iki ulustan burjuva-feodal sınıflar bile bu sayısal çapta bir ordudan yoksundur. Ama Kürt oluşun bir egemen sınıftır. Salt sınıfsal ilişkiler
arası ilişkilerde tümüyle yeni bir tarihi dönem halkının özgürlük mücadelesine karşı bizzat üzerinden baktığımızda, bugünkü egemen sınıf değişik
başlamış oldu. Bu, her iki ulustan burjuvazinin ve Kürdistan’da Kürt aşiretlerinden 90 bin kişilik uluslardan ve milliyetlerden oluşan bir Türkiye
burjuva-feodal tabakaların Türk ulusal devleti istikrarlı bir korucu ordusu kurulabilmiştir. Aradan burjuvazisidir. Ama yineliyoruz; ulusal sorun
bünyesinde sınıfsal kaynaşması dönemi idi. Zaman geçen 20 yıla, bu 20 yılın ulusal uyanış ve bütünleşme gerçekliğinden hareketle, devletin egemen sınıf
içinde bu kaynaşma ekonomik, mali, siyasal, ideolojik alanında sağladığı büyük ilerlemelere rağmen, bu güç üzerinden de yansıyan ulusal kimliğine vurgu yapmak
ve kültürel boyutları kapsayacak düzeyde gelişti ve bugüne dek korunabilmiştir. Korunabilmiştir; zira için, biz genellikle Türk burjuvazisi deriz. Ulusal
sağlam bir biçimde oturdu. Sınıfsal çıkarlar temeline gerisinde, Kürt burjuvaları, büyük toprak sahipleri, sorunun toplumumuzda taşıdığı özel önemden dolayı
dayalı bu organik bütünleşmeyi kapitalist gelişme, aşiret reisleri ve tarikat şeyhleri vardır. Toprak bu nitelemeyi özellikle önemseriz ve tercihen öne
onun toplumsal yaşamın her alanındaki sonuçları ağalarının, aşiret reislerinin, tarikat şeyhlerinin ve çıkarırız.
alabildiğine kolaylaştırdı, ona modern anlamda sağlam elbette Kürt büyük burjuvalarının desteği olmasaydı,
bir iktisadi-sınıfsal zemin kazandırdı, böylece bin bir böyle bir durumun gerçekleşmesi düşünülemezdi. Konunun politik önemi
yolla ve bağla pekiştirdi. Bugün artık her iki ulustan Bu olgu bizi sorunun bir öteki yönüne getirmektir.
burjuvazi, ekonomik ilişkiler ve sınıfsal çıkarlar Bugünün Türkiye toplumunda yarı-feodal toprak Türk burjuvazisinin Kürdistan üzerinde Kürt
temelinde sağlam biçimde içiçe geçmiş durumdadır. sahipleri, aşiret reisleri ve tarikat şeyhleri denilince, burjuva-feodal sınıflarına dayanan, onlardan güç alan
(Bu ilişkilerin tarihsel seyri, daha somut olarak 19. akla doğal olarak öncelikle Kürt egemen sınıfları egemenliği tanımı ve tespiti, programatik ve stratejik
yüzyıldaki ve Cumhuriyet’in ilk evresindeki durumu ve gelmektedir. Zira bu pre-kapitalist ilişkilerin hala da açıdan son derece önemlidir. Ortaya konulacak çözüm
gelişimi, EKİM 1. Genel Konferansı’nın daha önce de belli bir dirençle yaşayabildiği alan öncelikle programının, bu temelde izlenecek stratejik çizginin
sözünü ettiğimiz Kürt Ulusal Sorunu başlıklı Kürdistan’dır. Bu toplumsal olgu, Türk burjuzisinin ve onun ürünü ittifaklar politikasının özüne ilişkin bir
metninde temel çizgileriyle ortaya konulmuştur. Bkz. Kürdistan üzerindeki egemenliğinden ayrı sorundur, burada sözkonusu olan. Çıkışında devrimci
II. ve III. bölümler). düşünülemez. Bunun bir yönü, sömürgeci politikaların bir kimlik taşıyan Kürt ulusal hareketi de başlangıçta
Kürt burjuva-feodal sınıfları, uzun zamandan bir sonucu olarak Kürdistan’da kapitalist gelişmenin genel planda bu tespite dayanıyordu, devrimci-
beridir ve bugün halen, Türk burjuvazisinin Kürdistan ağır ilerlemesidir. Fakat bundan ayrı düşünelemez olan demokratik stratejik çizgisini bu temel üzerinde
üzerindeki egemenliğinin en sağlam toplumsal öteki yönü ise, bu sınıf ve tabakaların Türk burjuva kurmuştu. Fakat mücadelenin elde ettiği ilk önemli
dayanakları durumundadır. Mevcut sınıf ilişkilerinin egemenlik sistemi tarafından her açıdan korunması, ilerlemelerin ardından bu tespitler hızla anlamını
somut çözümlemesi kadar politik süreçlerin verileri de kollanması ve desteklenmesidir. yitirdi, geri plana itildi ve zamanla da terkedildi.
bu konuda fazlasıyla açıklayıcıdır. İlki özel Kürdistan’daki toplumsal ilerlemeyi sınırlamak ve Kuşkusuz bu, ulusal mücadelenin kendi sınırılarında
açıklamaları gereksiz kılacak denli açık bir toplumsal geri toplumsal ilişkileri, dolayısıyla onların temsilcisi dahi sınıfsal bakış ve ölçülerin tümüyle terkedilmesi
olgudur artık. Bugünün Türkiye’sinde egemen sınıf konumundaki geleneksel sömürücü sınıfları olanaklı anlamına geliyordu.
olgusunu Türk ve Kürt burjuvazisinin (artı tüm öteki olduğunca korumak ve kollamak, Türk burjuvazisi Daha somut konuşursak; PKK siyasal sahneye
milliyetlerden burjuvazinin) organik bütünlüğü dışında için Kürdistan üzerindeki köleci egemenliğini çıkarken, Kürdistan’daki sınıfların kendince bir
düşünmek olanağı yoktur. Bu milliyet ötesi sağlam sürdürme politikasının bir gereği olagelmiştir. Zira tahlilini yaptı, Kürt burjuva-feodal sınıflarını Türk
sınıfsal kaynaşma, Kürt kökenli burjuva-feodal geleneksel yapı ve ilişkiler ile bu ilişkilerin temsilcisi burjuva egemeniğinin iç sosyal dayanağı olarak
sınıfları Türk burjuvazisinin Kürdistan üzerindeki egemen sınıflar sayesinde, Kürt halk kitleleri tanımladı. Gelgelelim bu programatik ve stratejik
egemenliğinin sağlam dayanağı haline getirmekte, üzerindeki denetimi korumak alabildiğine tespitler, sonradan izlediği siyasal çizgiye neredeyse
sözkonusu kaynaşma bu temelde gerçekleşmektedir. kolaylaşmıştır. Feodal bağımlılığın her biçimi, aşiret hiç yansımadı, hemen tamamen kağıt üzerinde kaldı.
İkincisi, politik süreçlerin verileri ise, Kürt halkının ve tarikat bağları, sonuçta buna hizmet etmiştir. PKK sınıf olarak Kürt egemenlerine değil, Türk
son 40 yıl içinde yaşadığı büyük ulusal uyanışı, bu Bugün, 40 yıllık yeni ulusal uyanış dönemine ve iki burjuvazisiyle organik bir bütün oluşturan ve sınıfsal
uyanış içinde ya da karşısında oluşan sınıfsal tavırlar onyılı bulan son isyana rağmen, Kürt halkının bir olarak onunla siyasal iktidarı paylaşan sosyal
üzerinden açıklıkla izlenebilmektedir. Herşey bir yana, kesiminin hala da ulusal mücadelenin dışında, dahası katmanlara değil, fakat yalnızca bireysel planda devlet
son onyılların büyük Kürt ulusal uyanışının önemli ölçüde karşısında tutulabilmesi bu sayede yanlılarına, devlet yanlısı tek tek burjuvalara, aşiret
bastırılması çabasında Türk burjuvazisi en büyük olanaklı olabilmiştir ve ancak bu temelde anlaşılabilir. reislerine, toprak sahiplerine, kendi çok bilinen
desteği bizzat Kürt burjuva-feodal sınıflardan almıştır. Partimizin programı Türk burjuvazisinin ifadesiyle salt “TC’nin ajanları”na yöneldi. Bu aynı
Neredeyse 20 yıldır varlığını sürdüren 90 bin kişilik Kürdistan üzerindeki köleci egemenliğinin “içte Kürt mantık tersinden de işledi; devletle işbirliği yapan
korucu ordusu bunun en dolaysız bir kantıdır. burjuva-feodal sınıflar”ına dayandığını söylerken, düşmanımdır mantığının öteki yüzü, benimle işbirliği
Dolayısıyla bu ikincisi ilkini, yani nesnel toplumsal aynı zamanda modern ulusal oluşumu, bütünleşmeyi yapansa dostumdur, ister tarikat şeyhi, ister aşiret reisi,
olguyu, ayrıca doğrulamakta, bu konuda herhangi bir ve birleşmeyi geciktiren, Kürt halk kitlelerini düzenin isterse toprak ağası olsun yaklaşımı oldu. Buradaki
belirsizlik bırakmamaktadır. ihtiyaçları çerçevesinde denetim altında tutmayı ayrım sınıfsal değil, fakat en dar anlamda siyasaldı;
Uzun onyıllardan beridir Kürt burjuva-feodal kolaylaştıran bu sosyo-ekonomik ilişkiler gerçeğine de sınıflar arası değil bireyler arası ayrıma dayanıyordu.
sınıfları Türkiye’deki sınıfsal egemenlik sisteminin bir işaret etmiş olmaktadır. Oysa devrimci bir akım bu ayrımı sınıfsal ölçülerde
parçasıdırlar. Her türden ulusal istemi ve özlemi bir Türk burjuvazisi Cumhuriyeti izleyen ilk isyan yapabilmek, stratejik çizgisini buna dayandırmak,
yana itmiş olmak karşılığında, ekonomide ve ticarette, dalgasının ardından, zaman içinde Kürt burjuva-feodal bunun gerektirdiği bir politik çizgi izlemek
ülke yönetiminde ve devlet bürokrasisinde, sınıflarını kendine entegre etti. Bu sınıfların özel durumundadır. Bundan uzak durmak, Kürt sorununun
parlamentoda, hükümette ve siyasal partiler ulusal varlık imkanını ortadan kaldırdı ve sınıfsal sınıfsal-sosyal muhtevasını gözardı etmek, ulusal
bünyesinde etkin biçimde yer almakta, dolayısıyla planda organik olarak kendisiyle bütünleştirdi. sorunun çözümü ile Kürt toplumunun devrimci
burjuva sınıf egemenliğini her açıdan paylaşmakta, Bugünün Kürt büyük burjuvaları ve toprak ağaları, dönüşümü arasındaki organik bağı koparmak, sonuçta
olanaklarından tam olarak yararlanmakta, elbette Kürt aşiret reisleri ve tarikat şeyhleri, elbette Türk devrimden, devrimci çözüm arayışından kopmak
sorumluluğunu da paylaşmakta, bu sayede ekonomik, kimliği temelinde, Türk burjuvazisi ile içiçedirler ve demektir. Nitekim çıkışında genel manada devrimci
ticari ve mali açıdan sınırlanmaksızın gelişmekte, birlikte Türkiye burjuvazisini oluşturmaktadırlar. Türk bir kimliğe sahip olan Kürt hareketinin zaman içindeki
güçlenmekte, palazlanmaktadırlar. Bugün Kürt burjuvazisi kavramı bu çerçevede sadece devletin evrimiyle bugün tam olarak ulaşmış bulunduğu nokta
kökenli burjuva siyasetçiler hemen her partide etkin milli kimliğini dile getirmek sınırları içinde bir anlam da budur.
bir yer tutmakta, hükümetlerde önemli görevler taşır, ama yalnızca bu sınırlar içinde. Bunun ötesinde (Devam edecek...)
üstlenebilmektedirler. Bugünkü parlamentonun ve çeşitli milliyetlerden büyük burjuvazinin ve büyük
hükümetin bileşimine ve danışman kadrosuna bakmak toprak sahiplerinin birleşik sınıf egemenliği ve bu (Ekim, Sayı: 246, Şubat 2007)
Sayı:2007/11 23 Mart 2007 Ortadoğu emperyalizme mezar olacak! Kızıl Bayrak 19
Beyaz Saray’daki savaş çetesinin başı ABD alınması için ne gerekiyorsa yapılması doğrultusunda
başkanı George Bush ve ekibi tarihe savaş tanrısına ABD ve emperyalist merkezlerin yürütülmektedir. Bu anlamda Beyaz Sarayın açık sözlü
aşık olmuş aparat olarak geçmek istiyorlar. Bu savaş başkan yardımcısı ve bir o kadarda provokatif olan
çetesi Afganistan ve Irak’tan sonra, yaralı bir hayvanın bölgeye yönelik sopa ve havuç Dick Cheney, “umarım İsrail ABD’den habersiz İran’a
sağa sola saldırması gibi, İran’a yönelik de bir siyaseti çok yönlü işliyor. Asıl bir saldırı düzenlemez” diyerek adeta İran’ı provoke
kudurganlık sergileyip öyle ömrünü tamamlamak etmeye çalışıyor. ABD’nin stratejik planlarının
istiyor. G. Bush ve ekibinin hayata geçirmek mesele ise, İran’ın ABD karşısında çerçevesini uluslararası müttefiklerine ve dünyaya en
istedikleri, Amerikan değerlerinin dünyada olduğu gibi elde ettiği bölgesel güçtür. İran’ın iyi izah eden Dick Cheney’in kendisidir. Çünkü
bu gücünü ABD’ye dayatması ve
Ortadoğu’da da kök salıp yayılmasını amaçlayan, bu G.Bush ve ekibinin tüm stratejik hedeflerinin
değerlere biat eylemeyenlerin ise askeri müdahalelerle planlayıcısı ve uygulayıcısıdır. Bu yılın başlarında
bertaraf edilmesine dayanan ve ABD’nin bugüne kadar gel Filistin’i, Lübnan’ı, Irak’ı vs. G.Bush’un “yeni Irak stratejisi” çerçevesinde Irak’a
üretmiş olduğu birçok doktrinin karışımı olan G.
Bush’un dış siyaset doktrini, ağırlıklı olarak Wilson
konuları görüşelim demesidir. daha fazla asker gönderme vb. gibi yaptığı
açıklamalardan sonra, Dick Cheney “İran’ın bulanık
ve Jacksonizm eksenli olarak şekillenmiştir. suda balık avladığını herkes biliyor ve İran’ın, Irak’ta
Bu her iki doktrinin temel kavramları, yayılmacı “ABD savunma onarımı” şeklinde yeniden gözden istikrarsızlık yaratma çabalarını görmek istemiyoruz”
ve saldırgan stratejiler üzerine inşa edilmiştir. geçirildi ve 11 Eylül saldırısından sonra “ABD Ulusal sözleriyle, bölgeye yönelik yayılmacı politikalarını
Wilson’un “Amerikan yayılmacılığı” olarak ünlenen Güvenlik Stratejisi” olarak yeniden düzenlendi. Bu izah ederek, İran karşıtı cepheye gönderme yapıyor ve
stratejisi, Amerikan değerlerinin korunması için strateji gereğince, ABD’nin dünya ölçüsündeki İran’ı tehdit ediyordu.
uluslararası alanda bir takım değişiklikleri kapsıyordu. egemenliğinin pekiştirilmesi ve Ortadoğu’da “teröre Dikkat edilirse, Irak savaşı öncesi sinirleri germe
Bunlar, Amerika’nın ulusal güvenlik stratejisi destek veren” devletlere karşı mücadele edilmesi savaşı denen psikolojik ve kültürel saldırı şu an İran’a
doğrultusunda askeri, siyasi ve ekonomik gücünün amacı doğrultusunda, Müslüman dünyasına karşı (burada İran’a yönelik birkaç hava saldırısı dışında
uluslararası alanda etkili olabilmesi için, ABD terörü destekleyenler olarak karalama kampanyası ABD’nin bir kara savaşını göze alacağını
değerlerini benimseyen ve koruyan hükümet ve başlatılarak, hakir ve küçümseme propagandasının söylemiyoruz) yönelik sürdürülüyor. Yani Arap-İsrail
rejimlerin işbaşına getirilmesi vb.’ni kapsıyordu. Buna sürdürülmesi gerekiyor. savaşları sırasında İsrail’in başvurduğu kışkırtma,
mukabil kendi başına buyruk davranan ve ABD Bu Beyaz Adamın ırk üstünlüğüne dayanan yıldırma ve korkutmayı, kendi yenilmezliğini empoze
çıkarlarına çomak sokan “muhalif” rejim ve devletlerin Mesihçi anlayışın kendi dışındakini etme ve düşman psikolojisini bozmayı amaçlayan
de bertaraf edilmesi için askeri güç ile etkisiz hale dışlayan/ötekileştiren bakışıdır. Edward W. Said, Batı psikolojik savaş stratejisini, bugün bölgeye yönelik
getirilmesi, ABD’nin öncelikleri arasında yer alıyordu. merkezlerinin ve özellikle ABD’nin Ortadoğu’ya olarak ABD arkasına aldığı güçler ile sürdürüyor.
Bunu bugün bu bağlamda G. Bush ve ekibi bakışlarını şöyle izah eder: “Washington’daki yüksek İran’a yönelik nükleer eksenli dayatılan süreçte
sürdürüyor. Onlar ABD emperyalizminin dünyada görevliler arasında ve diğer çevrelerde Ortadoğu’nun İran’ın böyle bir güce sahip olup olmamasının payı
hakim kılınması için “ilahi misyon”u adeta kurtarıcı haritasını değiştirmekten söz ediliyor sık sık. Ne var ki olsa da, mesele salt nükleer değildir. Hatta bugün İran
Mesih olarak üstlendiklerini iddia ediyorlar ve bu iş genelde ‘Şark’ sayesinde Napolyon’un böyle (nükleer) bir çalışmadan vazgeçiyorum dese
dünyaya da “adalet, barış, özgürlük, insan hakları ve onsekizinci yüzyıl sonunda Mısır’ı işgalinden beri, dahi, ABD’nin İran’a yönelik saldırgan tutumundan
demokrasi” için savaştıklarını söyleyerek emperyalist ‘İşte Şark’ın tabiatı budur ve ona buna göre muamele vazgeçeceğini söylemek zor. Bölgedeki emperyalist
yayılmacılıkta ısrar ediyorlar. Bu çerçevede ABD’nin etmemiz gerekir’...” söylemiyle yapılıyor. (Edward W. politika dikkatle izlendiği zaman, ABD ve
müttefikleri ‘hayır cephesi’ne oturtulurken, Said, Şarkiyatçılık, Batının Şark Anlayışları) müttefiklerinin yaptığı açıklamaların, İran’ın nükleer
Amerikanın hegemonyası için Doğu da şer ve şeytan 11 Eylül saldırısından sonra, George Bush asıl faaliyetinden ziyade bölgedeki etkinliği üzerine olduğu
eksenine konuldu. 2001 yılında Afganistan’ın niyetini söyleyerek ağzından kaçırdığı “Haçlı seferi” görülecektir. Yani ABD ve müttefikleri tarafından
işgalinden sonra 2003 yılında da Irak işgal edildi. Beyaz Adamın bilinçaltının dışavurumudur. Batı İran’a bölgeden “elini çek” mesajları veriliyor. Aynı
Şimdi sıranın İran veya Suriye’ye geldiği çerçevesinde merkezlerinin Doğu’yu yani Müslüman dünyasını mesaj bir diğer şekliyle İran ile ilişki içerisinde olan
bir psikolojik savaş sürdürülüyor. Her ne kadar sorgulayan bakışı, ona topyekûn terör ve gericilik bölge devletlerine de veriliyor. Batı merkezlerinin
İsrail’in Lübnan’a yönelik 34 günlük savaşında bu temelinde yaklaşması tamamen ideolojik temellidir. yüksek düzeyli memurlarının bölgeye birinin gidip
ortam doğmuş olsa da, Suriye ve İran’a bir ders Batı merkezli medyanın iletişim ve görsel araçlarının birinin gelmesinin, hatta geçen hafta Javier Salona’nın
vermek zaten planlanmıştı. Velakin bu olmadı. ilk gündem maddesi Müslüman coğrafyasına yönelik Suriye’ye gidişinin amacı da buydu.
Bu aparatın Tel Aviv’deki refikleri ise, özellikle sairleştirmedir. “Terör, terörist” sözcüklerini öne Kısacası ABD ve emperyalist merkezlerin bölgeye
2003 Irak savaşından bu yana, İran’ın dizginlenmesi çıkararak, adeta ABD’nin İran’a ve bir başka yere yönelik sopa ve havuç siyaseti çok yönlü işliyor. Asıl
için ne gerekiyorsa onun yapılması için büyük çaba saldırması için kamuoyunu kışkırtıyor ve kamuoyu mesele ise, İran’ın ABD karşısında elde ettiği bölgesel
içerisindeler. Irak’ın işgaliyle birlikte İran’ın ve yaratıyorlar. Aynı medya araçları Irak’ta, güçtür. İran’ın bu gücünü ABD’ye dayatması ve gel
Suriye’nin koltuğunun altına yerleşen İsrail, her iki Afganistan’da, Filistin’de vb. yerlerde her gün onlarca Filistin’i, Lübnan’ı, Irak’ı vs. konuları görüşelim
ülkenin de sınırlarına bir adım daha yaklaşarak Irak sivilin ABD, İsrail ve müttefiklerince öldürülmesine ya demesidir. Bu konuda İran’ın ABD’ye gel bölgeyi ve
üzerinden bu ülkelere yönelik tehdit, provokasyon, kerhen yer veriyorlar yada hiç yer vermeyip terörün iç nükleer sorunu görüşelim şeklinde kaç kez İsviçre
casusluk vb. faaliyetleri sürdürmektedir. Irak yüzünü bizzat gizliyorlar. Bu çerçevede G. Bush ve kanalıyla gönderdiği diplomat ve aracıları ABD’nin
savaşından bu yana ABD ve İsrail’in hedefinde İran’ın ekibinin şu an hedefine koyduğu İran’a ve bölgeye geri çevirdiği sır değildir. Yani sözün özeti olarak,
dizi getirilmesi ve mümkünse dişinin kırılması var. yönelik sürdürdüğü savaş, psikolojik savaş ve kültürel Beyaz Saray ve Tel Aviv’deki savaş aparatı, bölgedeki
Ayrıca ABD Ortadoğu enerji kaynakları üzerinde tek saldırı faaliyetleri, ABD’nin bölge üzerinde ekonomik, sorunları kendileriyle aynı masada ve koridorlarda
hakimiyeti sağlamak için dünyayı İran’a karşı askeri, ideolojik ve jeopolitik hegemonyasının görüşecek bir Doğu ülkesini görmek istemiyorlar.
kışkırtıyor ve İran’la boğuşmanın zeminlerini pekiştirilmesidir. Öte yandan ABD, İsrail ve müttefikleri, İran
yokluyor. Zira, ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik planladığı ve tarafından Ortadoğu’nun önemli stratejik noktalarında,
Beyaz Saray’daki savaş aparatı ve Tel Aviv’deki ürettiği stratejilerde her ne kadar kendi çıkarları Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da, Filistin’de ve Körfezde
ortaklarının Ortadoğu’ya yönelik hakimiyet öncelikliyse de, İsrail devleti bu stratejilerin ortağı ve “köşeye” sıkıştırılmış durumda. Onlara göre,
stratejisinin plan ve projeleri, petrol ve ekonominin müttefiki olarak önemli bir yerde durmaktadır. ABD Ortadoğu’da böyle bir gücün varlığı emperyal
ötesinde, ideolojik boyutlar taşıyor. Birinci Körfez öncülüğünde Irak eksenli sürdürülen Ortadoğu’daki stratejinin geleceği açısından engel teşkil yaratacağı
savaşından sonra, 1993 yılında, Ortadoğu’ya yönelik hegemonya savaşı İsrail’e stratejik derinlik olanakları için kabul edilemez. Hele kitab-ı mukaddesin “vaat
olarak “Amerika savunma stratejisi bildirgesi” olarak sağlayarak yayılmacı ve işgalci emelleri doğrultusunda ettiği büyük İsrail devleti” için dua eden hahamlar ve
hazırlanan plan daha sonra Dick Cheney öncülüğünde İran, Suriye vs. gibi ülkelerin kıskaç ve denetim altına “Araplar olsa olsa İsraillilere kölelik eder” diyen ırkçı
22 Kızıl Bayrak Emperyalizm Ortadoğu’dan elini çek! Sayı:2007/11 23 Mart 2007
Siyonistler için asla! bu açıdan sıkıştıkça, yeni musibet (yani felaket) Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, İran’ın
İran Mollaları bunu çok iyi görüyor, ABD ve ortamlarını körüklüyorlar. Başta ABD olmak üzere nükleer faaliyetlerine yönelik olarak “Bu trenin geri
müttefikleri karşısında sorunu bilinçli olarak salt Batılı emperyalist merkezler bugün İran’ın nükleer vitesi ve freni yok” diyerek, nükleer çalışmaları sürekli
İran’ın nükleer konusu üzerinde yoğunlaştırıyorlar. problemini öne çıkartsalar da, bölge için petrolün ilerleyen bir trene benzetiyor.
Çünkü bu eksende İran’a yönelik bir askeri haydutluk ötesinde asıl hedefledikleri askeri, ekonomik, siyasi, Sonuç itibarıyla, İran Mollalar rejimi, nükleer
İslam dünyasında büyük tepkiye neden olacaktır ve ideolojik ve jeopolitik amacın gerçekleşmesidir. konusunda başta kendi halkı olmak üzere bölge ve
yukarda da belirttiğimiz gibi “Haçlı seferi” saldırısı Bunu Mollalar rejiminin Acem politikacıları iyi bölge dışından aldığı destek ile ABD ve
olarak algılanabilecektir. görüyor, buna göre de taktiksel ve stratejik olarak usta müttefiklerinin saldırgan politikalarına karşı şu an dik
Ayrıca İran ne Irak ne de Afganistan’dır. İran, davranmaya çalışıyorlar. İran Mollalar rejiminin duruşunu sürdürüyor.
engin ovaları ve yüksek dağları ile, 1 milyon 600 vitrininde radikal ve “reformcular” olarak bilinen
kilometrekarelik yüzölçümü ile, 70 milyonu aşkın kesimlerden kendilerine yönelik süreçle ilgili çeşitli 1
Zbigniew Brzezinski, Yeni strateji savaş habercisi,
nüfusuyla önemli bir güçtür ve yanısıra üç bin yıllık taktiksel açıklamaları görmek mümkün. İran’a yönelik aktaran Global Siyaset.com
bir tarihe ve derin bir kültürel varlığa sahiptir. Bush’un Batının izlediği çifte standarta dayalı politikalara karşı, (Bu yazı aracılığıyla herkesin, başta Kürt halkı
ataları daha devlet sistemlerini bilmezken, İran Asya İran’ın sağından soluna kadar her kesim, İran neden olmak üzere Mezopotamya halklarının Newroz
toprakları üzerinde Roma imparatorluğuna karşı böylesi bir güçten mahrum edilmek isteniyor diyerek, Bayramını kutlar ve bölge halklarına barış, özgürlük
imparatorluklar kurmuş bir ülkedir. İran kendi askeri İran’ın nükleer çalışmasını destekliyor. Bu anlamda ve demokrasi getirmesini dilerim).
gücünün dışında, Şii geleneği köklerine dayanan ve halkın desteğini arkasına almış olan İran’ın sivri dilli 18 Mart ‘07
bin yıl önce bugünkü ABD’nin kendisi gibi yayılmacı
ve sultacı olan Selçuklu devletine diz çöktüren ve
Haçlı seferlere karşı güçlü direniş sergileyen Hasan
Sabbah öğretisine yakınlığıyla bilinen, İran’ın elinin ODTÜ’de Ortadoğu paneli
altında Hizbullah ve benzeri gibi güçlü, ABD karşıtı Geçtiğimiz hafta yükseltilen milliyetçiliğe, şovenizme ve faşizme karşı Yaşasın Halkların Kardeşliği
atomize olmuş insani silahlar ile kendine saldıran Günleri çerçevesinde düzenlenen etkinliğin ardından 20 Mart günü saat 16.30’da bir panel düzenlendi.
güç/güçlere bölgede ve dünyada kan kusturma Panelin başlığı ”Ortadoğu: Ateş Çemberi”ydi. Panelde ABD’nin Irak’ı işgalinin 4. yıldönümünde,
imkanlarına sahiptir. Nitekim, ülkenin iç ve dış Ortadoğu’da değişen dengeler, çatışmalar, çıkarlar, çıkmazlar ele alındı. Petrol, para ve dünya hakimiyeti
siyasetinde en son sözü söyleyen dini lider Ayetullah ekseninde Ortadoğu konusu işlendi. Panel Kerkük, Musul, Türkiye’nin kırmızı çizgileri vb. alt başlıklardan
Ali Hameney; “Eğer saldırıya uğrarsak dünyanın dört oluşuyordu. Etkinliğe panelist olarak Haluk Gerger ve Temel Demirer katıldılar.
bir yanındaki ABD çıkarlarını hedef alacağız” diyor ve İlk olarak Haluk Gerger söz aldı. Ortadoğu’yu anlamak için Ortadoğu’nun tarihine bakmak gerekir diyen
dünya deniz ticaretinin merkezi olan “Hürmüz Boğazı Gerger, bu bölgede yüzyıllardır süren çıkar çatışmalarını, emperyalistlerin Ortadoğu’yu nasıl
ve Körfez’deki petrolün dünyaya akışını” şekillendirdiğini, bölüp parçalayarak yeni devletler kurduğunu, işbirlikçi iktidarlar yarattığını anlattı.
baltalayacaklarını söylüyordu. Zaten petrol hali Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’daki ilerici rolüne vurgu yaptı. 1. ve 2. emperyalist paylaşım savaşları
hazırda en ufak bir çalkantıda kapitalizmin borsa sonucunda Ortadoğu’da egemenlik kurma noktasında birçok emperyalist devletin çıkarlarının çatıştığını
merkezlerini altüst etmekteyken, ABD’nin ve söyledi. Türkiye’nin, Ürdün’ün kurulmasının, Irak ve Suriye’nin parçalanmasının tam da İngiliz ve ABD
müttefiklerinin İran’a karşı askeri bir müdahale emperyalizminin çıkarları doğrultusunda gerçekleştiğini belirtti. Tüm bunları emperyalizmin çıkarları
girişimi petrol fiyatlarını dramatik bir şekilde doğrultusunda halklar arasında yaratılmaya çalışılan düşmanlığa bağladı. Halkların ortak mücadelesini
artıracağı gibi, dünya ekonomisini de olumsuz yönde savundu.
etkileyecektir. Ardından Temel Demirer, Ortadoğu’da yaşananları güncel sorunlara bağlayarak, her koşulda
Bugün Irak’ta işgalci ABD ve müttefikleri emperyalizme karşı ezilen halkların yanında yer alınması, ancak sınıfsal kimliğin ve tavrın da her zaman ön
bataklığa saplanıp kapana takılıp işleri çıkmaza planda tutulması gerektiğini, bu olmadığı koşullarda reformizme kayılacağını söyledi. Bugün için Kürt
girmişse, bunu büyük ölçüde Acem siyasetini ustalıkla halkının özgür iradesinin sahiplenilmesi gerektiğini söyleyen Temel Demirer, “bugün Kürt halkının
sürdüren İran’ın kendisi bu hale getirmiştir. Batı özgürlüğü istemenin İmralı’yı kabullenmek” olmadığını söyledi. Direnişi yücelten ve bugüne kadar direnişçi
merkezlerinin ve ABD’nin o çok güvendiği ileri kimliğiyle var olan Kürt halkının talepleri için Türk burjuvazisine ve iktidarına karşı mücadeleye devam
teknolojisi her şey demek değildir, her ne kadar etmesi gerektiğini dile getirdi. Kürt halkının talebinin bağımsızlık olması gerektiğini, “sadece anadilde
kapitalist sistemin kendisi gelişmiş ileri teknolojiye eğitim için dağa çıkılmaz” diyerek somutladı. Barış Konferansı’na da atıfta bulunan Demirer, bugüne kadar
sahip olsa da, insan gücünü halen aşmış değildir. Eğer her koşulda Kürt halkının yanında yer alanların orada olmadığını, ancak geçmişte Kürtlere terörist
ABD ve müttefikleri İran’ı vurmaya kalkarlarsa, diyenlerin orada olduğunu söyleyerek eleştiride bulundu.
ABD’nin o çok güvendiği yüksek teknoloji İran Soru-cevap kısmında canlı tartışmalar yaşandı. Yaklaşık iki buçuk saat süren panele 60’a yakın öğrenci
dağlarında fazla bir iş göremeyecektir. Yani geçmiş katıldı.
emperyal güçlerin merkezden uzaklaştıkça kendi ODTÜ Ekim Gençliği
sonlarını hazırladıkları gibi, Amerika Afganistan’da ve
Irak’ta içine düştüğü bataklığa bir de İran’ı eklerse,
gelmiş geçmiş emperyal güçler gibi kendisi de bölgede
sonunu hazırlar. ABD’nin Avrasya stratejisinin Tecrit Karşıtı Birlik genelgenin uygulanması çağrısı yaptı!
mimarlarından olan Zbigniew Brzezinski, ABD’nin
bölgede geldiği konumuna gönderme yapan yazısında, Tecrit Karşıtı Birlik 19 Mart günü gerçekleştirdiği basın toplantısıyla Erol Zavar ve diğer hasta
“ABD’nin İran ve Suriye’yle görüşmek ihtimalini tutsakların yaşadıkları insanlık dışı muameleleri protesto etti ve devlete genelgenin uygulanması çağrısında
değerlendirmeyi reddetmesi, bu yönetimin strateji bulundu.
geliştirmek yerine slogan atmaya dayanan ‘kendi Saat 13:00’te TMMOB Makine Mühendisleri Odası Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen basın
kendini dışlama’ politikasının bir parçası” diyor ve toplantısında ilk sözü ÇHD aldı. Cezaevlerinin bugünkü koşullarını aktardı. Genelgenin birçok cezaevinde
ekliyor: “Amerika Irak’ta sömürgeci bir güç gibi uygulanmadığını dile getirdi. Daha sonra EHP İstanbul İl Başkanı Fadik Bilgetekin ortak açıklamayı okudu.
davranıyor. Ama sömürgecilik sonrası dönemde, Devletin yıllardır zindanlara yönelik uyguladığı politikalardan ve bu politikaların arka planlarından
sömürgeci bir savaşa girişmek kendi kendinizi bahsedilen basın metninde; “Ancak yılların tanıklık ettiği bir gerçek bugün de apaçık ortadadır; siyasi
yenilgiye uğratmak anlamına geliyor” ve “sömürge tutsaklar tek başlarına da çoğuldular. Fiziki koşullar onları kimliklerinden ayrıştıramazdı. Öldüler,
devri biteli çok oldu”1 diyordu. ABD’nin savaş yaralandılar, sakat kaldılar, ama her haksızlığa ve sömürüye başkaldırmayı bildiler. Tutsaktılar ama teslim
sevdalısı G. Bush ve ekibine yönelik olarak, buna alınamadılar. Bu anlamda tecrit hücrelerini de yendiler” denilerek, devletin tüm saldırılarının tutsakların
benzer biçimde kendi iç kamuoyunun yanı sıra birçok direniş duvarına çarptığı vurgulandı.
telkinler yapılıyor. Ancak, Beyaz Saray’daki savaş Ayrıca hasta tutsakların durumlarının gittikçe kötüleştiğinden ve bunun tecrit ve tretman uygulamalarının
ekibi ve Tel Aviv’deki ortakları bu telkinleri bir sonucu olduğundan bahsedilen açıklamada; “İşte Erol Zavar. Tam 13 kez ameliyat geçirmesine ve
dinlemeyecek kadar pervasız ve kibirlidirler. kanserli hücrelerin vücudun diğer organlarına sıçraması riskine karşın, üstelik safra kesesi alınmışken dahi
Zira ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik BOP ve YOP ne modern infaz anlayışına ne de insan haklarına uygun düşmeyen bir tarzda hala F tipi şartlarında
(“Büyük Ortadoğu Planı” ve “Yeni Ortadoğu Planı”) tutuluyor. Sincan F tipi hapishanesinde tutulan Zavar için dışarıda ilgili kurum ve kuruluşlara yüzlerce
gibi çeşitli plan ve projeleri amacına erişmesi için girişimde bulunulmasına rağmen durumunda bir değişiklik yapılmamıştır” denildi.
Ortadoğu coğrafyasında yönünü arıyor. ABD’nin Irak Basın metninin okunmasının ardından EHP, ÖDP ve TKP il başkanları söz alarak genelgenin uygulanıp
işgaliyle birlikte Ortadoğu’ya yerleşmesi uzun sürmese uygulanmadığının takipçisi olacaklarını, gerekirse yeniden alanlara çıkarak mücadeleyi sürdüreceklerini
de, kısa vadede tek hakim güç olarak bölgede belirttiler.
kalıcılaşması ve Avrasya’ya erişmesi geciktikçe, süreç Kızıl Bayrak/İstanbul
Sayı:2007/11 23 Mart 2007 Kapitalizme ölüm! Kızıl Bayrak 23
EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!
Üsküdar (İstasyon) Cad. Pınar İşhanı 853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710
Adı : .......................................................................
Soyadı :........................................................................
No: 5 Kat: 4 Daire: 52 Kartal/İstanbul (0 216 353 35 82) Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23 Adresi : .......................................................................
Necatibey Cd. Gözlükçü İşhanı No: 26/24
........................................................................
Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3
Kızılay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44
Tel : .......................................................................
No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 52 91
6 Aylık Yurt içi 30.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro
Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Cumhuriyet Mah. Tennur Sok. Cumhuriyet İşhanı 1 Yıllık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro
Tel: 0 (224) 220 84 92 Kat: 3/45 KAYSERİ Tel-fax: 0 (352) 2326671
Gülcan Ceyran adına,
Silifke Cd. Çavdaroğlu Çarşısı 2/93 Saadetdere Mah. Fırın Sok. No: 37/25 (Depo durağı) * TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3
* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094
MERSİN Esenyurt/İSTANBUL No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.
Devrimci direniß ve
kararlÝlÝÛÝn, devrim uÛruna
kendini adamanÝn adÝdÝr...
KIZILDERE!
Mahir ayan Hdai ArÝkan
Sinan KazÝm
zdoÛru
Ertan Saruhan Saffet Alp
Sabahattin Kurt Nihat YÝlmaz
Ahmet Atasoy Cihan Alptekin>
mer Ayna