Professional Documents
Culture Documents
Kızıl Bayrak 2007 - 23
Kızıl Bayrak 2007 - 23
halklarÝn
kardeßliÛi!
www.kizilbayrak.net
2 Kızıl Bayrak Kızıl Bayrak’tan... Sayı:2007/19 18 Mayıs 2007
İÇİNDEKİLER
Faşist ırkçılığa ve darbe tehditlerine karşı
Kızıl Bayrak’tan
“İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!”. . 3 22 Temmuz seçimlerine doğru yol alınırken düzen
Genelkurmay adım adım ülkeyi savaşa içi çatışmalar derinleşiyor. Her ne kadar 12 Haziran
götürüyor! Halklara düşman savaş günü “mini MGK”nin gerçekleştirdiği “Güvenlik
ağalarına geçit vermeyelim!. . . . . . . . . . 4 zirvesi”nde “terörle mücadelenin ülke gündemindeki
Rayından çıkan ordu-hükümet çatışması en öncelikli konu olduğunun bir kez daha teyit edildiği
ve bu konunun tüm çıkarların ve siyasi mülahazaların
ABD ve tekelci burjuvazinin üstünde olduğu konusunda kimsenin kuşkusu
müdahalesiyle yeniden seçim zeminine bulunmaması gerektiği” ve “TSK ve güvenlik
taşındı… Düzene karşı devrim kuruluşları arasındaki çalışmaların tam bir uyum ve
mücadelesini büyütelim!. . . . . . . . . . . 5-6 eşgüdüm içerisinde yürütüldüğü, asker ile hükümet
“Sınır ötesi operasyon”da son perde . . . 7 arasında herhangi bir görüş ayrılığı olmadığı” dile
Darbeci generaller “kitlesel refleks” getirilse de, kamuoyuna sunulan bu “birlik ve
beraberlik” görüntüsünün gerisindeki gerici iç
çağrısı yapıyor... Yanıtımız işçilerin hesaplaşmalar/çatışmalar devam ediyor.
birliği halkların kardeşliği mücadelesini İşçi, emekçi ve Kürt halkına karşı yürütülen
yükseltmek olmalı!... . . . . . . . . . . . . . . . 8 topyekûn bir savaşta birlik olan tüm düzen kuvvetleri,
Seçim sandığı Pandora’nın kutusudur! kendi gerici hesaplaşmalarında/çatışmalarında işçi ve
İşçi ve emekçilerin çıkarına olan tek şey emekçileri kendi yanlarında saf tutmaya çağırıyorlar.
örgütlü mücadeledir!. . . . . . . . . . . . . 9-10 Kuşkusuz bugünkü koşullarda işçi ve emekçiler düzen
içi çatışmada kendi bağımsız sınıf çıkarlarının
15-16 Haziran Direnişi yol göstermeye gerektirdiği bir sınıf tutumu almaktan uzak
devam ediyor... İşçi sınıfı ve emekçiler durumdadırlar. Düzenin çok yönlü olarak, sayısız araç
kendi davası için dövüşme yolunu ve yöntemi de kullanarak şovenist/milliyetçi
seçmelidir! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11 söylemlerle sersemlettiği ve bilincini dumura uğrattığı
Liseli gençlik ÖSS’ye ve geleceksizliğe işçi ve emekçiler, ancak kendi bağımsız sınıf
çıkarlarının gerektirdiği bir tutumla mücadele saflarını
karşı alanlara çıktı... ÖSS duvarını
ayrıştırabilir ve kendi sınıf çıkarlarına sahip
yıkacağız!.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12-13 çıkabilirler.
İşçi-emekçi hareketinden... . . . . . . . . . 14 İşçi sınıfı tarihinde bu saflaştırıcı “an”lardan biri de
KESK eylemlerinden . . . . . . . . . . . . . . 15 15-16 Haziran büyük işçi direnişidir. 15-16 Haziran
Devrimci mirası yaşatmak, daha ileriye direnişinin 37. yılında, işçi sınıfı, sınıflar mücadelesinde Haftalara sığdırılacak çok yönlü, sistemli, hedefli ve
taşımakla mümkündür! (Orta sayfa)16-18 kendi konumuna ve misyonuna uygun bir rol yoğunlaştırılmış bir seçim çalışması ile sınıf ve emekçi
oynamaktan uzaktır. Bu rolün oynanmasının kitleleri “Düzene karşı devrim!” şiarı ile mücadeleye
Seçim faaliyetlerinden.... . . . . . . . . . . . 19
kendiliğinden olmayacağı açık olmalı. Bu rol ancak işçi çağıracaklar. Çözümün ne seçimde ne mecliste, çözümün
Kadının kurtuluşu sosyalizmde!... . . . . 20 sınıfının bağımsız sınıf çizgisi temelinde mücadele devrimde kurtuluşun sosyalizmde olduğunu dile
Seçim süreci ve emekçi kadın çalışmamız sahnesine çıkmasıyla mümkündür. Bu ise devrimci bir getirecekler. Kuşkusuz bu çabanın sınıf kitlelerinde
üzerine.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21 önderlik müdahalesiyle başarılabilir. etkisini gösterebilmesi ve yankı bulabilmesi, sınıf
G8’ler Zirvesi ve aldatıcı vaadler. . . . . 22 Yeni bir seçim sürecinde, işçi sınıfının bağımsız devrimcilerinin ortaya koyacakları devrimci önderlik
Venezüellalı emekçiler ABD devrimci tutumunun ifadesi olacak bir devrimci seçim pratiği ve yeteneğine sıkı sıka bağlı olacaktır.
platformu ile sınıf ve emekçi kitlelerin karşısına çıkmak, Seçim çalışması, sınıf devrimcileri için yeni bir
emperyalizm ile işbirlikçilerine geçit
güncel planda temel önemde devrimci bir müdahale düzeye sıçramanın sınanacağı bir alan olacaktır. Sınıf
vermiyor! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23 zeminidir. Sınıf devrimcileri, sınıfın bağımsız devrimci devrimcileri, bu yeni düzeyi kazanma merkezli bir
Kapitalizm ve doğanın yıkımı . . . . . . . 24 tutumunu politik ve pratik planda ortaya koyacak bir çalışma örgütlemenin tüm yakıcı sorumluluğu ve
Bültenlerden. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25 müdahaleyle süreci karşılıyorlar. görevleriyle karşı karşıyadırlar.
Basından . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26-27
Birinci yılında günlük Kızıl Bayrak
sitesi... Birinci yayın yılımızı geride
bırakmış durumdayız . . . . . . . . . . . . . . 28
Kızıl Bayrak sitesi Mayıs ayı
rakamları.... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29
“Halkın Hakları Var” forumu . . . . . . . . 30
Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Sosyalizm İçin
Kızıl Bayrak
Çıktı!..
Haftalık Sosyalist Siyasal Gazete
l e r d e . . .
Fiyatı: 50 Ykr
Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ
v e b a y ii
Kitapçı
EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.
Yayın türü: Süreli Yaygın
Yönetim Adresi:
Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.
(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbul Tel: 0 (212) 621 74 52
Fax: 0 (212) 534 95 90
e-mail: kb1@tnn.net
Web: http://www.kizilbayrak.de
http://www.kizilbayrak.org
http://www.kizilbayrak.com
Baskı: Gün Matbaacılık Genel Dağıtım:
İSTANBUL YAYSAT
Tel: 0 (212) 426 63 30
CMYK
Sayı:2007/23 15 Haziran 2007 Kapak Kızıl Bayrak 3
“İşçilerin birliği,
halkların kardeşliği!”
Bazı işlerini karanlıkta yapmayı adet edinen devrimci güçler bir kez daha hedef gösteriliyor.
militarist güçler, yine bir geceyarısı Genelkurmay’ın Türkiye’nin kapitalist rejimi, düzen bekçilerini her
internet sitesine “e-muhtıra” yerleştirerek, namluyu zaman, toplumsal uyanışı bastırmak, sınıf hareketi ve
birkez daha “mutlu Türk” olmayanlara çevirdiler. ilerici-devrimci güçleri ezmek, Kürt halkının özgürlük
Toplumsal uyanışı, demokratik tepki gösteren işçi özlemlerini yok etmek için seferber etmiştir. 12 Eylül
sınıfı ve emekçileri, ilerici-devrimci hareketi tank faşist darbesinin açtığı alanlarda güçlenen dinsel
paletleri altında ezenler, bu defa “yüce Türk gericiliğe “balans ayarı” yapmak için gerçekleştirilen
milletinin kitlesel karşı koyma refleksi”ne seslenerek 28 Şubat “postmodern” darbesiyle de, fiili saldırıya
“harekete geç!” emri veriyorlar. uğrayan bir kez daha işçi sınıfı ve devrimci hareket
Daha önce yaptıkları darbeler savaş aygıtı olmuştur. Hem işçi sınıfının kazanımlarının pervasızca
NATO’nun Brüksel’deki karargahında kutlamalara gaspı, hem de en vahşi cezaevleri katliamları, tam da
vesile olurken, verili durumda Kürt sorunu 28 Şubat darbesinin yarattığı iklimde
konusunda Washington’daki efendileriyle gerçekleştirilmiştir.
anlaşamayan Türk ordusunun kurmayları, yeni bir Devletin karanlık güçlerinin yönlendirmesiyle
askeri darbe için vize alamıyorlar. Tabii önceki toplum kesimlerini sokaklara salan, “e-muhtıra”lar
darbelerin baş destekçisi olan TÜSİAD kodamanları yayınlayıp darbe tehditleri savuran, “bize yetki verin
da, bugünkü koşullarda darbeyi pek “şık” Kuzey Irak”a saldıralım diyen düzen bekçilerinin bu
bulmuyorlar. Bundan dolayı generaller öncelikle girişimleri, elbette dinsel gericilik şahsında temsil
sorunu “e-muhtıralar”la çözmeye çalışıyorlar. günlerde orduya yetki verecek.” Buna karşın edilen düzenin diğer kutbu ile tutuştukları iktidar
Abdullah Gül’ün Çankaya tepesine tırmanmaya sözkonusu yetkinin Güney Kürdistan’a hemen saldırı mücadelesinden bağımsız değildir. Generallerin
heves etmesiyle yeni bir evreye giren egemenler arası başlatmak anlamına gelmeyeceği de bugünkü rejim içi dalaşmadan galip ayrılmak için
iktidar savaşı, gelinen yerde, Kürt halkına düşmanlık, vurgulanmaktadır. gerekirse yeni girişimlerde bulunmaktan
‘Kuzey Irak’a operasyon’, “terör”, “güvenlik” NATO’nun ikinci büyük ordusu olan Türk Silahlı kaçınmayacakları açıktır.
görünümüne bürünmüştür. 27 Nisan muhtırasının Kuvvetleri, ABD’ye rağmen, ondan onay almadan bir Egemenler arası çelişkinin bu kadar sertleşmesi,
gerekçesi “laikliği korumak” şeklinde ifade edilirken, girişimde bulunmak bir yana, Amerikan savaş rejimin siyasi krizini daha da derinleştirse de,
birbuçuk ay gibi kısa bir sürede “laiklik/şeriat” makinesi ile yoğun işbirliği/suç ortaklığı yapmaya sermayenin iki farklı kesimi arasındaki iktidar
kutuplaşması unutulmuş, taraflar savaş çığırtkanlığı devam ediyor. Örneğin Ankara’daki işbirlikçiler, 23 mücadelesinin fiili çatışmaya yol açması olasılığı
yarışına girmiştir. Tam da bu evrede, militarist Haziran’da süresi dolacak olan İncirlik ve bazı üslerin düşüktür. Çatışan kutupların polis devletini birlikte
güçlerin argümanlarını güçlendiren Ankara’daki kullanımını içeren anlaşmayı bir yıl daha uzatma tahkim etmesi, dahası en basit demokratik hak
patlama ile mayınların peşpeşe patlamasıyla çok kararı aldılar. Öte yandan Anadolu Kartalı Tatbikatı kazanımlarını bile sürüp süpürecek hazırlıklara
sayıda askerin ölmesi dikkat çekicidir. Konya Ovası’nda başladı. Üstelik bu yıl ABD-İsrail başlanması, asıl hedefin bu iki kutup dışında olduğunu
Bu arada Tayyip Erdoğan ve müritlerinin ikilisinin yanısıra, işgalci İngiliz ordusu da tatbikata gösteriyor. Demokrasiden, özgürlüklerden, insan
katılmaya cesaret edemediği asker cenazelerinin, tam katılıyor. haklarından söz edenleri, “terörün destekçisi”, “mutlu
bir ırkçı-intikamcı gösteriye dönüştürülmesi, Egemenler arası iktidar savaşının vardığı aşamada, Türk” olmadıkları için de “düşman” ilan eden
generaller cenahına avantajlar sağlıyor. Zira Kürt sorunu ve PKK bahanesiyle Güney Kürdistan’a Genelkurmay muhtıraları, düzen bekçilerinin namluyu
gösterilerin “Kuzey Irak’a girelim, Kandil’i dağıtalım, saldırının gündeme damgasını vurması, ırkçılık kimlere çevirme hazırlığı içinde olduğunu ayan beyan
Barzani’ye haddini bildirelim” türünden saldırgan bir zehiriyle sersemleyen toplumun belli bir kesiminin ortaya koymaktadır.
havaya bürünmesi AKP’yi sıkıştırıyor. Bunu fırsat savaş çığırtkanlığına destek vermesi, emperyalist Düzen bekçilerinin hazırlıkları devam ederken,
bilen militarist cenah ile arkasında saf tutan güçler de merkezlerde bazı kaygılara yol açıyor. Buna, militarist ırkçı-şoven histerinin yayılması ile halklar arası
öyle bir hava yarattılar ki, kokuşmuş kapitalist rejimin cenahın erken seçim aracılığıyla AKP’yi belli bir düşmanlık da körüklenmektedir. Ankara’nın ortasında
ürettiği her sorunun günahı sanki sadece hükümetin noktaya kadar geriletmesinin zor görünmesi eklenince, bomba patlatan zihniyetin de hizmet ettiği bu vahim
boynundadır. Bunlara göre hükümet, generallere askeri darbe de, Güney Kürdistan’a saldırı da olasılık rotayı çizenler, halkların kardeşliğini dinamitlemeyi,
“saldırın” yetkisi verirse, “terör sorunu” o dakika dahilinde görünüyor. Bush liderliğindeki savaş işçilerin birliğini paramparça etmeyi hedeflemektedir.
kökten hallolacak! kundakçılarının Ankara’daki işbirlikçilerini sık sık Kapitalist rejim bekçilerinin dayattığı bu gidişat,
Oysa Kürt sorunu burjuva cumhuriyetinin uyarma ihtiyacı hissetmesi, bunların medyadaki bazı bir yandan işçi sınıfının, emekçilerin, Kürt halkının,
kuruluşuyla ile yaşıttır. Sorunun özünde ve temelinde, borazanlarının ardı ardına uyarı/tehdit içerikli ilerici-sosyalist güçlerin maruz kaldığı/kalacağı
ırkçı-inkarcı burjuva devlet politikası yatıyor. Bu makaleler yayınlaması, taşınan kaygıların tehditlere işaret ediyor. Öte yandan ise, toplumun bu
sorunu “terör” kategorisine yerleştirme çabası içinde dışavurumudur. Tehdit savuranların, Türkiye’nin Irak ileri kesimlerine dönemin yüklediği ciddi
olanlar, devletin iflas eden bu inkârcı politikasında sahnesine çıkmasının zamanının henüz gelmediğini sorumlulukları gösteriyor. Emperyalistlerle
ısrar edenlerden başkaları değildir. Gerici rejim ifade etmeleri kayda değerdir. işbirlikçilerine, ırkçılığa, şovenizme, darbeye,
kurumları içinde AKP, Kürt halkına karşı işlenen bu Irkçı-militarist cenahın (bunu başarıp gericiliğe karşı net bir tutum! İşçilerin birliğini,
ırkçı-inkarcı tarihsel suça ortak olan son figürandır başarmayacağından bağımsız olarak) Kürt halkının her halkların kardeşliğini pekiştirmek için azami çaba!
yalnızca. tür kazanımını yok etmek istediği açıktır. Ancak Düzenden, düzen içi çatışmalardan, düzen
Savaş çığırtkanlığını ifrata vardıran generallerin generallerin hazırlığının bu aşaması, esas olarak dışa kurumlarından medet ummayı değil, (seçim ortamının
hükümeti sıkıştırdığı kesin, ancak ABD’ye rağmen değil, içe dönüktür. “Terör” bahanesiyle ırkçı dozu yarattığı politik atmosferi de en iyi şekilde
Kuzey Irak’a girmeyi göze almaları pek kolay değil. yüksek saldırganlığı kışkırtan, malum kesimleri değerlendirerek) egemenlerin saldırılarına karşı,
Güney Kürdistan’a saldırmak için hükümetten “yetki” sokağa çıkmaya çağıranlar, söylendiği gibi “teröre öznesi işçiler ve emekçiler olan meşru-militan bir
talep eden ordu, üç ili “güvenlik bölgesi” ilan ederken destek veren müttefikler”i veya ‘Kuzey Irak’taki mücadele hattını örmeyi esas almak, bu doğrultuda
kimseye danışma ihtiyacı duymuyor. Bu da yetkinin güçleri hedef almıyor. Hazırlık içe dönük olunca, anti-emperyalist, anti-kapitalist, anti-şovenist
kimde olduğunu açıkça gösteriyor. Hal böyleyken, özgürlük talebinden vazgeçemeyen Kürt halkı, mücadeleyi yükseltmek!
Ankara kulislerinin müdavimi olan bazı kalemşörlere ırkçılığa, militarizme karşı çıkan toplum kesimleri, Günün acil devrimci görevleri bu çerçevede ele
göre, “sıkışan hükümet büyük ihtimalle önümüzdeki işçi sınıfı ve emekçilerin haklarını savunan ilerici- alınmalıdır...
4 Kızıl Bayrak İşçilerin birliği, halkların kardeşliği! Sayı:2007/23 15 Haziran 2007
22 Temmuz seçimleri, Cumhurbaşkanlığı düzen siyasetini yeniden yoluna sokmak, en azından “Böylesine hassas bir dönemde, devletin
seçimleriyle patlayan düzen güçleri arasındaki kontrol altına almak üzere harekete geçtiler. zirvesindeki yöneticiler arasındaki diyalog olması
çatışmanın yarattığı siyasi krize bir çözüm olarak Bu çerçevedeki ilk müdahaleyi yapan ABD oldu. gereken ölçülerden uzaktır. Ahenk görüntüsünden söz
gündeme getirilmişti. Fakat mevcut koşullarda ABD emperyalizmi, dolaylı yollardan, “Türkiye’nin etmek güçtür.
seçimlerden bu krize çözüm olabilecek bir sonucun caydırıcılık kabiliyeti sorgulanıyor, gerçekten oldukça “Türkiye, bütün ayarları bozulmuş bir ülke
çıkması son derece zayıf bir ihtimaldir. Ordu eliyle zayıflamış bir devlet görüntüsü veriyor” (Washington görüntüsü vermemelidir.
yürütülen AKP’yi zayıflatma ve CHP’yi güçlendirme Times) biçiminde açığa vurduğu bir uyarı yaptı. İlgili “Ülkemizin bir an önce bu bunalımdan çıkması
yönündeki müdahalenin beklenen sonucu yaratmaktan gazetenin Beyaz Saray yetkililerine dayandırarak elzemdir. Demokrasilerde bunalımları aşmanın yolu,
uzak olduğu anlaşılmaktadır. Yanısıra, AKP’ye karşı verdiği haberde ordu, “askerlerin caydırıcılık politikası ulusal iradeye başvurmaktır.
“merkez sağ”a aday olarak hazırlanan DYP-ANAP PKK’den çok ABD’ye yönelik” denilerek uyarıldı. “Erken seçim, Türkiye’yi içine girdiği belirsizlikten
birleşmesi de tam bir fiyaskoya dönüşünce, mevcut Bu uyarı içerisinde ordunun yürüttüğü psikolojik kurtaracak, ülkenin dengelerinin demokratik meşruiyet
durumda AKP’nin şansı daha da artmıştır. savaşa da gönderme yapılmaktadır: içinde yeniden yerli yerine oturmasını sağlayacaktır.
Seçimlerin düzen siyasetinin krizine bir çare “ABD, Türkiye’nin Irak sahnesine girmesi “Bütün güçlüklere rağmen, Türkiye, terörle
olamayacağı ihtimali güçlenince, ordu müdahalelerini zamanının henüz gelmediğini biliyor. Üst düzey bir mücadelesini demokrasisinden ödün vermeden
daha da yoğunlaştırma gereği duydu. Bu amaçla ABD’li yetkiliye göre, Türkiye’nin, Kuzey Irak’a sürdürmek zorundadır.
AKP’ye yönelik olarak seçim oyununun kurallarını girerse, toprak bütünlüğü tehlikeye girer. Türk askerleri “Türkiye, 1991 ve 1995 seçimlerini PKK terörünün
aşacak boyutlarda bir psikolojik harekat örgütlemeye bu yetkiliyle hem fikir olabilir. Mesele, Türkiye’de son zirvede olduğu dönemlerde düzgün bir şekilde
yöneldi. Ulus’taki bombalamayla start alan bu harekat terörist saldırıları gerçekten kimin provoke ettiğidir.(…) yapabilmişti. Geçmişte gösterdiği bu beceriyi bugün de
her geçen gün sertleştirilerek, AKP hükümeti tam bir Washington, İran’ın nükleer silahları elde etmesini sergilememesi için hiçbir neden yoktur.
kuşatma altına alındı. önleyip önlemeyeceğine veya bunun nasıl yapacağına “Yolunu kaybeden gemiler için kutup yıldızı nasıl
Ordu merkezli bu psikolojik harekatın ana karar verinceye kadar PKK’ya karşı açık bir eylemi yol gösterici ise 22 Temmuz’da yapılacak olan seçimler
malzemesi PKK ve sınır ötesi operasyondur. Ordunun olmayacak. Şimdiye kadar Washington, Kürtleri İran ve de Türkiye için aynı değerde bir umut ışığıdır.
yoğunluğunu arttırdığı askeri operasyonlara bağlı olarak Suriye’de kargaşa yaratmaları için kullanmaya niyetli “Gözümüzü bu ışıktan ayırmayacağız.”
artan asker ölümleri, sınır ötesi bir operasyonun görünüyor. Açık ki ABD, Türkiye’ye zarar vermek Aynı tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Ertuğrul Özkök
gerekliliğine bağlanarak, bu konuda hükümetin istemiyor ancak mecbur kalınca yapabilir.” de “Daraltılmış gayri resmi MGK” başlıklı yazısında
iradesizliği öne çıkarılmaktadır. Aynı yazıda ordunun yanısıra AKP de, ordu benzer şeyler söylüyor ve sorunun çözüm adresini
Ordunun bu çabası kısa sürede oldukça etkili de karşısındaki sinmişliğinden ötürü eleştiriliyor. Yazıda gösteriyordu:
oldu. Özellikle yeni bir gece yarısı bildirisiyle “kitlesel ABD Büyükelçisi Wilson’un, Erdoğan’ın “ordu talep “Bugün Ankara’da çok önemli bir toplantı var.
refleks” emrinin çıkmasıyla birlikte hükümet üzerindeki etsin operasyon iznini veririz” biçimindeki sözü ve son Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah
kuşatma tam bir ablukaya döndü. Bu arada TÜSİAD da, günlerde ordu ile aynı telden çalması ile birlikte Gül, İçişleri Bakanı Osman Güneş, Genelkurmay
“ekonomiden önce güvenlik” biçimindeki bir tutumla iradesizliğini göstermiş olması nedeniyle, hükümeti Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Kara Kuvvetleri
ordunun yanında tavrını ortaya koydu. Bu, burjuva aşarak Genelkurmay’la görüştüğü belirtilmektedir. Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Jandarma Genel
meydanın ve ordunun sivil uzantılarının sergilediği İkinci müdahale tekelci burjuvaziden geldi. Bu Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, MİT Müsteşarı Emre
performansla da birleşince, kısa sürede asker cenazeleri, müdahale de yine medya aracılığıyla yansıtıldı.12 Taner ile Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kaan Köksal,
hedefinde hükümetin olduğu öfkeli kitle gösterilerine Haziran tarihli Milliyet gazetesinde bu konuya ayrılan saat 17.00’de bir araya gelecek. Çünkü son bir haftadır
dönüştürüldü. Bu gösteriler öyle bir noktaya vardı ki, en “başyazı”da şunlar ifade edilmekteydi: meydana gelen gelişmeler, ‘olayların kontrolden
sonunda başta Bülent Arınç olmak üzere AKP “Terörün tırmanışı, ne yazık ki, Cumhurbaşkanlığı çıkması’ riskini taşımaya başladı. 23 Temmuz’a kadar
yöneticilerine yönelik fiili saldırılara vardı. seçiminin krize dönüşerek siyasal sistemin tümüyle geçecek sürede, toplumun her kesiminin, bütün siyasi
Bu koşullarda, düzen güçlerinin iç dalaşının tıkandığı ve çare olarak erken seçime gidildiği bir partilerin, böyle ‘eldivensiz’ bir iç muhasebe
yarattığı krizi yönetmek amacıyla gündeme getirilmiş döneme denk geliyor. yapmasında büyük yarar var (… ) İsterseniz, işe
olan seçim oyunu da giderek anlamsız hale geldi. İşte “Teröre verilecek yanıtın etkili olabilmesi için, ‘Cenaze başı siyasetinden’ başlayayım.”
bu noktada seçimlerin iptal edilmesi konusu ciddi ciddi toplumsal seferberlik ve ulusal refleksler kadar ülke İşte Özkök’ün duyurusunu yaptığı bu toplantı,
tartışılır oldu. Durumun bu noktaya ulaşması üzerine, yönetiminden sorumlu olan kurumların verecekleri zıvanadan çıkan düzen siyasetini yeniden yoluna
ABD, tekelci burjuvazi ve hükümet rayından çıkan birlik ve dayanışma görüntüleri de hayati önem taşır. sokmak, en azından kontrol edilebilir hale sokmak
6 Kızıl Bayrak Düzene karşı devrim! Sayı:2007/23 15 Haziran 2007
İstanbul Liseli Gençlik Platformu’nun da Okullarınızda tek öğrendiğimiz rekabet etmekse; Tiyatro gösterisinin ardından liselilerin
örgütleyicilerinden biri olduğu “ÖSS Duvarını Okullarınız ve sınavlarınız, korku ve bunalım konuşmalarına geçildi. Cinsel ve ulusal sömürünün
Yıkacağız” mitingi gerçekleştirildi. Ön tartışmalarının yayıyorsa; eğitim alanındaki yansımaları, daha sınava bile
yaklaşık üç ay sürdüğü miting, yaşanan bir dizi Bizi yalnızlaştırıp intiharlara sürüklüyorsa; giremeden elenen genç işçilerin yaşadıkları, meslek
aksaklığa rağmen Kadıköy İskele Meydanı’nda Ne ölçeceksiniz okullarınızda; ne ölçeceksiniz liselerindeki sömürü koşulları, liseli gençliğin yaşadığı
yapıldı. sınavlarınızla?” yozlaşma, disiplin yönetmeliklerinin okullardaki
Saat 13.00’de kitle Kadıköy Numune Hastanesi “Yolumuz açık dostlar… Yolumuz açık… Yeter ki etkileri, dershane denilen soygun sistemine ilişkin
önünde toplanmaya başladı. Harem yol ayrımında mücadeleden vazgeçmeyelim… Yeter ki dayanışmadan olarak liseliler tarafından yapılan konuşmalar oldukça
kortej düzenine geçilmesiyle, saat 14.00’de yürüyüş vazgeçmeyelim.” sözleriyle biten ortak metnin anlamlıydı.
başladı. Mitingin ortak pankartının gecikmesi ardından “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya Liselilerin konuşmalarının ardından mitingin
nedeniyle yürüyüş kolunda bir dizi aksaklık yaşandı. hiçbirimiz!” sloganı atıldı. kapanış konuşması yapıldı:
Yürüyüş kolu boyunca çevreden geçenlerin ve Ardından aileler adına söz alan Ayşe Yılmaz, “Bugün liseli gençlik bu alanda bir iradeyi dışa
özellikle liselilerin yoğun ilgisi oldu. mücadelede birlikte ve elele olmanın önemini vurdu. ÖSS karşısındaki gücünü açığa çıkarttı. Bugün
İLGP olarak mitinge ‘ÖSS’ye ve Geleceksizliğe vurguladı. Sistemin dayatmalarının ve eşitsizliğinin liseli gençlik bu alanda geleceğinin takipçisi olduğunu
Karşı Liselilerin Sesi Yükseliyor!’ pankartıyla aşılabilmesinin tek yolunun mücadeleden geçtiğini dosta düşmana ilan etti. Açık ki bugünkü buluşma
katıldık. Yürüyüş kolu boyunca gür sloganlarımız ve söyleyen Yılmaz, mücadele çağrısı yaparak oluşturulan birlikteliğimizin bir başarısıdır ve bundan
disiplinimizle kolun en disiplinli kortejini oluşturduk. konuşmasını bitirdi. sonra söz konusu ortak zemin, ortak iş yapabilme
80 kişilik kortejimizle yürüyüş boyunca “Eşit, parasız, “Miting öncesi destek amacıyla çokça kapıyı kültürü ÖSS karşıtı mücadelenin sürdüğü tüm
bilimsel, anadilde eğitim!”, “Gençlik gelecek, gelecek çaldık. Ancak açık ki çaldığımız bu kapılardan en çok alanlarda bizleri yan yana getirmeye ön ayak
sosyalizm!”, “Yeni Ekimler için ileri!”, “Marx, yanıt almayı istediklerimizin başında öğretmenlerimiz, olacaktır. Bugün liseliler bir sınav verdi. Geleceğine
Engels, Lenin! Yaşasın devrim ve sosyalizm!”, eğitim emekçileri geliyordu” sözlerinin ardından sahip çıkma sınavı. Çok açık ki geleceğe giden yol 17
“Kurtuluş devrimde, kurtuluş sosyalizmde!”, “Savaşa Dursun Yıldız kürsüye davet edildi. Yılmaz, Eğitim Haziran’dan geçmiyor. 17 Haziran’ın sonunda salt
değil eğitime bütçe!”, “Liselilerin Sesi yükseliyor!”, Sen 3 No’lu Şube adına yaptığı konuşmasında, işçi ve geleceksizlik var. Ancak işte bizler bugün geleceğe
“Sınavsız üniversite istiyoruz!”, “Diplomalı işsiz emekçi çocuklarının niteliksiz eğitim nedeniyle dair atılmış anlamlı adımların sahipleriyiz ve artık
olmayacağız!”, “Sermaye defol, liseler bizimdir!”, yeteneksiz ve mesleksiz bırakıldığını, 12 yıllık bilgi daha hızlı yürüyeceğiz. Evet dostlar, miting
“ÖSS’nin mağduru olmayacağız!”, “Yaşasın devrim birikiminin 3.5 saatlik bir sürede ölçülmeye programımız burada bitiyor. Şimdi elimizde güçlü bir
ve sosyalizm!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, çalışıldığını, Kürt illerindeki öğrencilerin, anadilde ÖSS duvarını yıkma iradesi var!”
“ÖSS, AOBP kaldırılsın!” sloganlarını attık. eğitim verilmemesinden kaynaklı anlama ve yorumla “ÖSS duvarını yıkacağız!”, “Susma haykır,
Miting alanına girilip kortejlerin yerlerini güçlerinin zayıf olduğunu vurguladı. ÖSS’nin ÖSS’ye hayır!”, “ÖSS’ye hayır!” sloganlarıyla miting
almasının ardından program, sunucuların Yaşar adaletsiz ve tuzak bir sınav olduğunun altını çizdi. bitirildi.
Kemal’in Merhaba şiirinden bir parça okumasıyla Öğrenci velilerinin parasız eğitim ve sağlık için Zamanın sıkışması ve kitlenin dağılmaya
başladı. İlk olarak miting örgütleme bileşeninin ödedikleri vergilerin IMF’ye, DB’ye, emperyalistlere, başlaması nedeniyle program tamamlanamadı. Grup
hazırladığı ortak metin okundu. Eğitim sisteminin, derin devlete, adam öldürmeye, köy bombalamalarına Mayıs ve Grup Fırtına sahneye çıkamadı. Yürüyüş
özelde ÖSS’nin adaletsizliğinin ve bu sistemin aktarıldığını söyledi. kolunda yaklaşık 500 kişi olan kitle alanda 600 kişiyi
çözümsüz olduğunun vurgulandığı metin şöyle devam Ardından sahneye çıkan Grup Vardiya, coşkulu aştı. Miting bitirilirken ise alanda ancak 150 kişi
etti: bir program sundu. Marşlar ve türküler eşliğinde kalmıştı. Grup Vardiya’nın programının ardından
“Kurduğunuz okullar, bilim ya da ilim adı altında durulan halaylarla programını tamamlayan Grup alanda atılan bazı sloganlar çok sayıdaki bağımsız
her türlü hurafeyi patronların, generallerin, Vardiya yerini Kaktüs Tiyatro Grubu’na bıraktı. Grup liselinin alanı terk etmesine yolaçtı. Bağımsız
tarikatların ihtiyaçlarına göre yayıyorsa, Vardiya’nın sahneden inmesinin ardından SGD unsurların mitingde kendilerini var edememelerinin
Ders kitaplarınız ırkçı, şovenist, cinsiyetçi kitlesinin dağılmaya başladığı gözlendi. nedenlerinden biri de alanda ortak sloganların atılması
propagandalarla doluysa; Kaktüs tiyatro grubu, miting öncesinde 10 dakika iradesinin gösterilememesiydi. Kaktüs tiyatro
Baskı ve dayak merkezinden başka bir şey olarak anlaşılmış olmasına rağmen, 40 dakikayı bulan grubunun uzun gösterisi ise kitlenin dağılmasındaki
olmayan okullarınızda en ufak bir demokratik hak bir gösteri sundu. Gösterilerinde lise ve dershanelerde son etken oldu.
talep ettiğimizde karşımıza disiplin yönetmelikleriyle yaşanan çarpıklıkları esprili bir dille anlatmaya
dikiliyorsanız, çalıştılar. Bu süreçte kitle dağılmaya başladı. İstanbul Liseli Gençlik Platformu
Sayı:2007/23 15 Haziran 2007 “Geleceğimize sahip çıkacağız!” Kızıl Bayrak 13
İzmir Mersin
İzmir: “ÖSS duvarını yıkalım!” ifade ettiğine ilişkin cevapları biz vereceğiz.”
Ardından Özgür Yaşam ve Dayanışma
Antakya’da ÖSS karşıtı eylem
İzmir’de 10 Haziran günü 2 milyonu aşkın Kooperatifi’nden bir arkadaşımız yaptığı konuşmada, 9 Haziran günü DSG, Öğrenci Birliği, SGD, ÖGD,
öğrencinin hayatında belirleyici bir yere sahip olan ÖSS’nin cinsel olarak kız öğrencileri elediğini, İşçi Ekim Gençliği tarafından 17 Haziran’da yapılacak
ÖSS’ye karşı, “ÖSS Duvarını Yıkalım!” şiarıyla Mücadelesi’nden bir arkadaşımız ise ÖSS’nin Kürt ÖSS’yi protesto etmek amacıyla bir eylem
kitlesel bir basın açıklaması gerçekleştirildi. çocuklarını elediğini, doğu ile batı arasındaki eğitim gerçekleştirildi. Gelişim Dersanesi önünde toplanan
10 Haziran günü saat 15.00’de, Gümrük Telekom farkını vurguladı. Liselilerin yaptıkları konuşmanın yaklaşık 60 kişilik kitle, sloganlarla yolu trafiğe
yanında toplanan DGH, İşçi Mücadelesi, İzmir Liseli ardından bir işçi de söz alarak, çocuklarını okutmakta kapatarak Ulus Alanı’na doğru yürüyüşe geçti.
Gençlik Platformu-Girişimi, SGD’li Liseliler, Özgür yaşadığı zorlukları anlattı ve liseli gençliğin Ulus Alanı’nda basın açıklaması metni okundu.
Yaşam ve Dayanışma Kooperatifi ile eyleme destek geleceğine sahip çıkma mücadelesine destek verdiğini Açıklamada 2 milyon öğrencinin sınava gireceği,
veren Dev-Lis, “ÖSS Duvarı Yıkılsın!” ortak pankartı açıkladı. bunlardan sadece 200 bin kişinin alınacağı, sınav
arkasında yürüyüşe geçti. Eylemde “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber sisteminin ticari eğitimin bir ürünü olduğu, ÖSS’nin bir
İzmir Liseli Gençlik Platformu-Girişimi olarak, ya hiçbirimiz!”, “Öğrenci sömürü sınavı kaldırılsın!”, eleme aracı olduğu, üniversite kapılarının işçi ve emekçi
“ÖSS’nin 5 seçeneğine karşı tek seçenek mücadele!” “ÖSS duvarı yıkılsın!”, “Parasız, bilimsel, anadilde çocuklarına kapatılmak istendiği vurgulandı, mücadele
şiarlı pankartımız ve çeşitli taleplerin yazıldığı eğitim!” sloganları atıldı. Grup Kavel’in söylediği çağrısı yapıldı. Açıklamadan sonra yerel müzik grubu
dövizlerimizle kortejdeki yerimizi aldık. Yürüyüş marşlarla halaylar çekildi. Grup Serüven müzik dinletisi verdi. Türküler eşliğinde
boyunca “Susma haykır, ÖSS’ye hayır!”, “Öğrenci Eyleme 200 kişi katılırken, İzmir Liseli Gençlik çekilen halaylarla eylem sona erdi.
Sömürü Sınavı kaldırılsın!”, “Sınavsız üniversite Platformu Girişimi olarak 40 kişilik bir katılım Eylem boyunca sık sık “Ticari eğitime hayır!”,
hakkımızdır!”, “Müşteri değil, liseliyiz!” , “Savaşa gerçekleştirdik. “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!”, “ÖSS, AOBP
değil eğitime/sağlığa bütçe!”, “ÖSS’ye, İzmir Liseli Gençlik Platformu Girişimi kaldırılsın!”, “Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!”,
geleceksizliğe, paralı eğitime, disiplin “ÖSS’nin 5 seçeneğine karşı tek seçenek mücadele!”
yönetmeliklerine, gerici müfredata, staj sömürüsüne sloganları atıldı.
kazandı
Sendika patronun sendikalaşma hakkına
yönelik saldırısını ve antidemokratik
Sağlık-İş, Adana Çukurova Üniversitesi tutumunu yaptığı açıklama ile kınadı. Sonuç
Balcalı Hastanesi’nde geçen yılın Ağustos alıncaya kadar mücadelelerine devam
ayından bu yana örgütlenme faaliyeti edeceklerini ilan eden sendika yönetimi
Balcalı
yürütüyor. Bu süreçte 4 işçi işten atılmış, işverenin üretime devam ettiği halde üç aydır
bunun üzerine yargı yoluna gidilmişti. Açılan işçilerin ücretlerini ödemediğini ifade etti.
dava geçen yılın Aralık ayında işçiler lehine Patronun küçük miktarlarda verdiği avanslarla
işçilerin ücret hakkını ertelediğini dile getirdi.
Angarya uygulamasına dikkat çeken sendika,
Esen Plastik’ten direnişçi bir işçi ile konuştuk... Delta patronunu işçilerin ücretlerini ödemeye
KESK eylemlerinden...
geçmişe tutucu ya da oportünist bir şekilde şehir gerillacılığı yapması değildir hiç de. dinamiklerle belirlenir. Küçük insan çevrelerinin
sarılmak için kullanılır, bu noktada gerici ya da Kopuşun kendisi asıl anlamını bu akımların bilinci bunu yalnızca kavrayıp yansıtabilir. Bir
geriye dönük niyetlere alet edilmiş bir sözdür. ideolojik-politik bilincinde bulmaktadır. Bu dönem kapanıyordu, biz bunu farkettik. Yeni bir
Ama temelde doğru bir sözdür. Geçmişe tutucu bir akımlara baktığımızda, bunların devlet konusunda, dönemin ilk işaretleri konusunda ciddi bir etken o
şekilde sarılanların, geçmişin zaaflarını, devlet yıkıcılığı konusunda, düzenin daha temel dönemin sınıf hareketliliği idi. Ama bunun ‘91
zaafiyetlerini savunmak için bu özdeyişe noktalardan reddi konusunda, düzen kurumlarının yılının başında kırılmaya uğraması ve bugüne
sarılanların durumu ne olursa olsun, biz geçmişle karşıya alınması konusunda radikal bir ideolojik- kadar belini yeniden doğrultamaması, kendi
sert bir hesaplaşmayı yaşayan, o noktada geçmişi politik tutum içerisinde olduğunu görüyoruz. birikimini, kendi enerjisini bugüne kadar ortaya
aşıp geleceğe bakan bir akım olarak kendi Kopuşa asıl anlamını veren de bu zaten. Yoksa koyamaması, sınıf hareketinin damgasını vuracağı
kimliğimizi oluşturduğumuz bir noktada, “geçmişi küçük insan gruplarının silahlanarak dağa çıkmış yeni bir dönemin henüz başlayamadığının da bir
olmayanın geleceği olmaz” özdeyişinin anlamını olması ya da kentlerde bir takım silahlı eylemler göstergesi. Ama biz bu yeni dönemi kucaklayarak
pozitif bir tutumla gözönünde bulundurmalı, yapmış olması değil. Bunların sembolik politik- bir siyasal akım olarak ‘87’de doğmuşuz. Belli bir
bunun gereklerine uygun davranabilmeliyiz. pratik anlamı var yalnızca. gelişme yaşamışız ve bugün partimizi kuracak
Geçmişte olumlu olanı, bu geçmişin içinden ‘71 Hareketi, kendinden birkaç yıl sonra aşamaya gelmişiz. Deyim uygunsa başlayacak
geleceğe taşınacak olanı anlamayı ve özümsemeyi görkemli bir büyüme yaşayacak büyük devrimci dönemi kucaklayacak bir öncü hazırlık süreci
başaramayan bir hareket zaten yeni bir kimlik akımlara kaynaklık etti. Ve kalıcı olan yan hiç de içinde olmuşuz.
yaratamaz, yaşama gücü ve olanağı bulamazdı. küçük insan gruplarının silahlı eylemi olmadı. İşin Yeni döneme işçi sınıfının ve tarihsel olarak
İnkarcılığın tutunduğuna tanık olunmamıştır, bu bireysel şiddete dayalı eylem çizgisi yanı daha onun temsil ettiği proleter sosyalizminin
kendinden önceki birikimi hiçleyen bir akımın ‘74 yılında geride kalmış, aşılmıştı. Bu ancak o damgasını vuracağının açık göstergeleri şimdiden
yaşadığı görülmemiştir. Biz eğer, çok sınırlı güç ve dönem Türkiye’sinde, ‘70’li yıllarda fazla bir var. İlk gösterge, sınıfın bu yeni döneminin
imkanlarla çok kötü bir dönemde, gerçekten ciddiyeti olmayan bir takım küçük grup ve başlangıç evresinde ortaya koyduğu ilk
tarihsel konjonktür olarak çok kısır ve elverişsiz çevreler tarafından sürdürülmek isteniyordu. Oysa hareketlenmeler, oradaki kapasite, potansiyel idi.
bir evrede ortaya çıktıysak, ama buna rağmen ‘71 Hareketi’nden köklenen asıl akımlar büyük İkinci bir gösterge ise tersinden bir olgu üzerinden
yaşama gücü bulabildiysek ve bugüne kitlesel mücadelelerin içerisinde kendilerini yansıyor. Küçük-burjuva kitleler belli
gelebildiysek, belli ki biz “geçmişi olmayanın buldular. Kitle çizgisine oturdular. Büyük kitle hareketlilikler ortaya koysalar bile geçmişi
geleceği olmaz” bilincine fazlasıyla sahip bir eylemlerinin bir parçası, yer yer öncüsü haline tekrarlamayacaklarını aradan geçen on yıllık süre
hareket olarak davranmışız. Biz bu geçmişe kaba geldiler. Demek ki kalıcı olan, küçük insan içerisinde fazlasıyla göstermişlerdir.
inkarcı bir tarzda yaklaşmış olsaydık, zaten birkaç gruplarının silahlı eylemleri değil. Devrimcilik Bu ülkede yeni bir sosyal mücadeleler dönemi
yıl içerisinde silinir giderdik. Hiçbir biçimde kök orada hiç de devlete silah çekmekten ibaret değil. ancak işçi sınıfının damgasını taşıyabilir. Artık biz
tutamazdık. Biz kendi ulusal ve evrensel Devlet ve düzen kurumlarını karşıya alan, şiddete ‘60’lı ve ‘70’li yıllardaki türden küçük-burjuva
tarihimizde kendimize sağlam kökler bulduğumuz dayalı devrim fikrine bağlılık gösteren bir yığınların egemen olacağı ve damgasını
içindir ki, bu temel üzerinde yeni bir filiz olarak ideolojik ilerleme sözkonusu. Devlet ve devrim vurabileceği bir tarihsel dönemi bu ülkede
yeşermek, yeni bir gövde olarak gelişip serpilmek konusunda bir ilerleme var, kopuşun ideolojik- yaşayamayacağız. Türkiye’deki sosyal ilişkilerin
imkanını da böylece bulabildik. politik özü, ifadesini asıl olarak burada evrimi, küçük-burjuvazi üzerinde yıkıcı etkiler
bulmaktadır. ‘60’lı yılların sol akımlarına, burjuva yapan bir takım başka gelişmeler sözkonusu. Biz
Proletarya sosyalizmi dönemi sosyalizminin temsilcisi bu akımlara baktığımızda, çoğu kere yirmi yılın yorgunluğu dedik, ama bu
olmayan da bu zaten. işin gerçekte öznel yanı. Bir de bunun nesnel
Türkiye’nin ‘60’lı yıllarına baktığımız zaman, ‘70 yıllar, bu temel üzerinde ortaya çıkan ve temeli var. Türkiye’de burjuvazi bugün öyle bir
net bir biçimde bir burjuva sosyalist hareket ‘70’li yıllara egemen yaygın küçük-burjuva egemenlik kurmuş, öyle bir örgütlü aygıt yaratmış,
görüyoruz. Aslında görkemli bir dönemdir, ‘60’lı hareketliliği içinde kendini bulan küçük-burjuva siyasete, kültüre, ideolojiye ve gündelik yaşama
yıllar. Türkiye’de bir sol uyanış dönemidir. sosyalizmi dönemi oldu. Küçük-burjuva öylesine yön vermektedir ki, bu hakimiyetin
Sosyalizmin büyük heyecanlar yarattığı, sosyalist sosyalizmi de kendi çapında görkemli bir dönem karşısında ideolojik sağlamlığı ve politik bir gücü,
olmak iddiasındaki politik akımların toplumla yaşadı, gelişip serpildi. Fakat sonuçta o da ancak gerçekten bu düzenin anti-tezi olan sınıf,
yüzyüze, düzenin resmi güçleriyle karşı karşıya gelişmesinin sınırlarına vardı. Belli bir noktadan onun temsilcisi ve öncüsü politik akım, yani
geldiği, kendini bir kuvvet olarak hissettirebildiği sonra da karşı-devrimin sert karşı saldırısıyla komünist bir sınıf partisi başarabilir. Sayısız sol
bir dönemdir. Solun ilk kez olarak kitleselleştiği yüzyüze kalarak yenilgi ve yıkımla sonuçlandı. Ve akım içerisinde bütün bu kargaşaya, bütün bu
bir dönemdir. Bu gerçek bir heyecan ve coşku ‘80’lerin ortası, bu yenilginin, bu yıkımın çok da çalkantıya karşı ideolojik açıdan sağlam durmayı
dönemidir. Bence Türkiye’nin sol ve sosyalizm rastlantı olmadığını, sözkonusu olanın basit bir yalnızca komünist hareketimizin başarmış olması
konusunda samimi heyecanları ve coşkuları karşı-devrim yenilgisi olmadığını, bu hareketlerin bile bu açıdan hiçbir biçimde rastlantı değildir.
yaşadığı bir dönemdir, ‘60’lı yıllar. Ama bu aynı yapısal zaafiyetleri, açmazları temeli üzerinde bu Bu gerçek, yeni döneme işçi sınıfının
zamanda, marksist bilincin ışığında devrimci denli yıkıcı ve tasfiyeci etkisini gösterdiğini ortaya damgasını vuracağının, işçi sınıfının temsilcisi
açıdan bakıldığında, çok da yüzeysel bir dönemdir. koydu. Yine ‘80’lerin ikinci yarısı, küçük-burjuva olan akım üzerinden kanıtlanmasından başka bir
Çünkü bu dönemin soluna çok büyük ölçüde orta hareketliliğinin artık geçmişteki biçimiyle şey değil. Yani bir toplumsal sınıfın
sınıf aydınları damgasını vurmaktadır. Mücadele tekrarlanamayacağına da tanıklık etti. gösterebileceği bir kapasiteyi ve tutarlılığı, o
edenler alt sınıflar oldukları halde, o dönemin Dolayısıyla, ‘60’lı yıllar orta sınıf sınıfın henüz kendini siyaset sahnesinde ortaya
bilinci çok büyük ölçüde YÖN, MDD ve TİP’de sosyalizminin, bu anlamda burjuva sosyalizminin koyamadığı bir dönemde, o toplumsal sınıfın
ifadesini bulan orta sınıf aydınları tarafından gelişip serpilmesi dönemi olduysa, ‘70’li yıllar da temsilcisi olan siyasal akım kendi şahsında
oluşturulmaktadır. Bu dönemin ideolojik küçük-burjuva sosyalizminin gelişip serpilmesi gösterebilmektedir. Bizim üzerimizden yansıyan,
görüşlerine, programlarına, mücadele dönemi oldu. Ve ‘80’li yıllar, bu her iki sosyalizm gelecekte işçi sınıfının gerçekleştireceği önderlik
platformlarına baktığımız zaman, düzenin ve türünün ürünü olan akımların yenilgiyi yaşadıkları kapasitesinin bir göstergesinden, bu sınıfa özgü
düzen kurumlarının aşılamadığını görmekteyiz. ve dağılma süreçleriyle yüzyüze kaldıkları bir devrimci tutarlılığın bir ifadesinden başka bir şey
Biz burjuva sosyalizmi derken de bunu evreye tanıklık etti. Biz işte tam da bu dönemde, değil. Ve öyle anlaşılıyor ki, ‘60’lı yıllar burjuva
kastetmekteyiz. İşin özünde düzeni kendi temelleri ‘80’lerin ikinci yarısında, siyasal mücadele sosyalizmi için bir yükseliş, ‘70’li yıllar küçük-
üzerinde reforme etme programlarıdır bunlar. sahnesine doğduk. Ve bir dönemin, burjuva ve burjuva sosyalizmi için bir yükseliş, ‘80’li yıllar
‘60’lı yıllar burjuva sosyalizminin damgasını küçük-burjuva sosyalizmlerinin birbirlerini bu her iki sosyalizm türü için bir yenilgi ve
vurduğu bir dönem oldu ve bu dönem ‘71 izleyerek sırayla damgasını vurdukları bir çözülüş dönemi oldu. Devrimci kitle hareketleri
Devrimci Hareketi’nin çıkışıyla kapandı. ‘71 dönemin kapandığını ve artık proletarya yönünden durgun geçen ‘90’lı yıllar ise yeni bir
Devrimci Hareketi yeni dönemin, devrimci küçük- sosyalizminin damgasını vuracağı dönemin sosyalizm türü için, proletarya sosyalizmi için bir
burjuva radikalizminin, aynı anlama gelmek üzere başladığını ilan ettik. şekillenme dönemi olarak yaşandı. Ve öyle
küçük-burjuva sosyalizminin doğuşunu işaretler. Ama az önce dünya üzerinden söylediğimin bu anlaşılıyor ki, partili bir kimlikle gireceğimiz
Bilindiği gibi biz, ‘71 Devrimci Hareketi’ni çerçevede bir kez daha altını çiziyorum. Bu bizim, 2000’li yıllar, partimizin damgasını vuracağı bir
Türkiye’nin reformist geleneğinden devrimci bir deyim uygunsa dar bir insan çevresinin, o günkü dönemin de ifadesi olacaktır.
kopuş olarak değerlendiriyoruz. Buradaki bilincinin ve inancının ifadesiydi. Dönemler daima (TKİP Kuruluş Kongresi Açılış
devrimci kopuş, ‘71’in devrimci sınıflar mücadelesiyle ve sosyal hareketliliklerle Konuşması’ndan...
akımlarında/örgütlerinde ifadesini bulan küçük belirlenir. Dönemlerin bitişi, yeni dönemlerin Partinin Adı ve Amblemi, Eksen Yayıncılık,
insan gruplarının silahlanarak dağa çıkması ya da başlayışı, nesnel toplumsal nedenler ve s.32-38))
Sayı:2007/23 15 Haziran 2007 Seçim çalışmalarından... Kızıl Bayrak 19
Seçim faaliyetlerinden...
grev oylaması
emekçilerin iki haftadır sürdürdükleri grev, diğer bastığınız yere dikkat edin çağrısı yaptım. Venezüella
sektörlerden emekçilerin de katılımıyla yayılıyor. burjuvazisi, umutsuz hale gelip birlikte barış içinde
Sendika yöneticileri, 13 Haziran günü ülke Almanya’da Niedersachsen eyaletinde 70 bin yaşama çağrımızı kabul etmez ve Bolivarcı halkın
çapında gerçekleştirilecek 40 yürüyüşe onbinlerce ve Schleswig-Holstein eyaletlerinde 40 bin inşaat altını oymayı sürdürürse, malvarlıklarını teker teker
kişinin katılacağını açıkladılar. Ülke çapında iş işçisini kapsayan toplu iş sözleşmelerinin Mayıs kaybetmeye devam edecek. Teker teker!” dedi.
bırakan emekçilerin sayısı iki milyonu bulabilir. ayında çıkmaza girmesi üzerine grev sinyali “Bugünden itibaren karşı saldırılarımız ülke
Ülkede grevden dolayı tren seferleri durmuş verildi. Böylece 6 Haziran gününden itibaren tüm genelinde başlıyor” diyen Chavez, çatışmaların farklı
durumda, 13 gündür okullar ve hastanelerin çoğu Almanya’da grev oylaması için hazırlıklar boyutlar kazanabileceği sinyalini verdi. Burjuvazinin
kapalı. Öğretmenler, hemşireler ve diğer başladı. Almanya’da inşaat sektöründe 700 bin emekçilerle uzun süre “barış içinde” yaşaması söz
sektörlerdeki kamu emekçileri maaşlarına yüzde işçi çalışıyor. konusu olmayacağına göre, çatışmaların daha da sert
11,5 zam istiyor. İnşaat işçilerinin sendikası IG-Bau, bir evreye sıçraması kaçınılmaz görünüyor.
Güney Afrika’da sendikalarla hükümet geçtiğimiz hafta Aşağı Saksonya eyaletinde 50 OAS kongresinde Amerikalı bakanın
arasındaki gerginliği tırmandıran gelişme ise inşaatta uyarı grevine gitmişti. Schleswig Holstein sataşmalarına yanıt veren dışişleri bakanı Nicolas
sağlık sektöründeki 600 işçinin görevine son ve Hamburg eyaletlerinde 14 kişilik bir grup, 40 Maduro da, Chavez gibi net vurgularla ABD
verilmesi oldu. inşaatı ziyaret ederek toplu sözleşmelerin çıkmaza emperyalizmine boyun eğmeyeceklerini dile getirdi.
girmesinin nedenlerini işçilerle tartıştı. Grevi Condoleezza Rice’a “bağımsız ve demokratik bir
Ufuk’suz isyankârlık
Rahmi Yıldırım
İyi kötü gazete okuyup televizyon izleyenlere
Ufuk Güldemir’i uzun uzadıya tanıtmaya gerek yok. Ufuk Güldemir neye isyan etmişti, Türkiye İşçi Partisi mensupları daha iyi
Gazeteci, Habertürk TV’nin patronu, eski TİP’li, yani
Türkiye İşçi Partisi mensubu... Ayrıntısını merak
bilir. Benim bildiğim, gençliğinde isyan ettiyse de, bir seveninin yazdığı gibi,
edenler, Varlık Özmenek’in yazısından okusunlar. “Öteki Türkiye’de’ doğdu. Ama sonradan çok sıkı bir ‘Beyaz Türk’ oldu.”
Kanser, genç, yaşlı, çocuk dinlemiyor. Ufuk Kıyısında gezindiği isyankârlığı, sermayenin açtığı kültürel bitpazarında nakde
Güldemir de kansere yenik düştü. Yakın dostu
meslektaşları yas tutuyor, Ufuk’un ardından gözyaşı çevirdi. Vardıysa da isyankâr vicdanını boşaltıp sıfırladı. Bu kadarla kalmadı.
döküyorlar, Vicdanını sıfırladıktan sonra masum hayvanları avlamakla yetinmeyip insan
Güneri Cıvaoğlu, Ufuk’la ilgili yazısını avcılığına da soyundu ve isyankârları, barış eylemcilerini “Manken-Solcu-
“Yıldızlara Yürümek” başlığıyla takdim etmiş.
Ekranlarda gözyaşlarını tutamayan Hasan Cemal, İslamcı koalisyonu” diye karaladı. Ve hâlâ “isyankâr”!
yazısının başlığında “Hayat onun hızına yetişemedi” Ölen kim olursa olsun üzülmek insani bir duygu. Ne ki, çalıştırdığı bir kadını
demiş.
korkudan nasıl işettiğine ilişkin köşe yazısını ya da Kamçatka’da bir ayıyı nasıl
Yalçın Doğan, Emre Aköz, Perihan Mağden,
Derya Sazak ve öteki arkadaşları da benzeri şeyler avladığına ilişkin yazısını anımsamaya engel değil.
yazmışlar. Ertuğrul Özkök, cenaze töreninde İsyankârlığı bitpazarına düşürmeyenler, korkudan işettiği emekçiler ve
dokunaklı bir konuşma yapmış
Meliha Okur, yazısının başlığında “O bir
avladığı masum hayvanlar Ufuk Güldemir’i bağışlarlar mı bilmem, hiç değilse
anarşistti” diye yas tutuyor. Yine de yazısında bizi bağışlasınlar!
Ufuk’un serencamını yerli yerine oturtan bir cümle
kurmayı başarmış: “Farklıydı. Güldemir, ‘Öteki yazısını anımsadım. (Hürriyet Pazar, 23 Mayıs 2004) penisini açıp kemiğini çıkarıyorum. Bir karış
Türkiye’de’ doğdu. Ama sonradan çok sıkı bir uzunluğunda kalem gibi bir kemik. Ayının sadece
Yazısında anlattığına göre, bir yakın dostunun ayı
‘Beyaz Türk’ oldu.” avına ilişkin tavsiyesi üzerine önce 3 saatte postu ve başı 75 kilo. İki kişi kar motoruna
Romantik isyankâr, yani Can Dündar da, Ufuk İstanbul’dan Moskova’ya, oradan yine uçakla 9,5 taşımakta güçlük çekiyoruz. Burnunun ucundan
Güldemir’i Yunan mitolojisinin tanrılara isyan eden saatte Petropavlosk’a gitmiş. Daha sonra 5 saatlik bir kuyruk sokumuna olan mesafe 9.8 feet. Irkının
kahramanı İkarus’la bir tutmuş. otomobil yolculuğu, en sonunda 4 saatlik bir kar sıradan bir ferdi.”
Reha Muhtar ise hepsinin Ufuk Güldemir motoru yolculuğu... Nihayet ayı kampına ulaşmış. Sonrasında Petropavlosk Otel’e dönüyor avcımız.
üzerinden kendilerini pazarladıklarını, hiçbirinin Avcımız, rehberine “Ayı rehberi, dünyada nesli Otelin takma adı ‘Ayı Oteli’. Her milletten avcının
dürüst ve samimi olmadıklarını yazmış. Ne demeli? tükenen bir tür, hızla koruma altına alınmalı” diye kamptan dönüşte kaldığı tek otel. Amerika’nın
Birbirlerini en iyi kendileri bilirler. iltifatta bulunmayı ihmal etmiyor. ‘Altına hücum’ kasabalarının otellerini andırıyor.
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Avcımız, bunca yolculuk cefasına niçin Birbirine merhaba bile demeden ‘Senin ayının boyu
Ahmet Abakay ise, mesajında Ufuk Güldemir’in katlandığını da anlatıyor: “Ayı o kadar büyük ki kaçtı’ diye sorduğu tek yer. Burada, tıpkı karides gibi
1979–80 yıllarında ÇGD yöneticisi olduğunu, arabası kurşunumla tek omzu kırılsa bile üç ayağı ile iç organları gözüken beyaz ve şeffaf kadınlar yaşıyor.
ve aile olanaklarıyla ÇGD’nin hizmetine koştuğunu saldırabiliyor. (...) Silahtan kaygılıyım. Her Otelde herkes ayıları ve karides kadınları konuşuyor...
anlatıyor. Abakay da Ufuk’un ardından, “O, köşeleri zamanki silahım değil. Daha önce kullanmadığım Demek, hayvan avcılığının edebi (!) olmanın
tutmuş egemen medyaya başkaldıran bir bir çap. Tehlikeli bir hayvanla karşı karşıyayım ve ötesinde böylesine “ufuk” açıcı bir yönü de varmış!..
isyancıydı. Başkaldırısında da başarılı oldu. silahın gücünü bilmiyorum. Kuvvetli bir çap ama İlk mesleğinde hayvan avlamak da değil, insan
Dostum, kardeşim Ufuğu başarılarıyla,
ayı da lokomotif gibi karı yara yara geliyor.” avlama eğitimi almış biri olarak, tiksinti ve iğrenme
isyancılığıyla, aşklarıyla , ele avuca sığmazlığıyla
Ayının her adımında yer titriyor; ama, avcımız duygusuna yenik düşüyorum, iç organlarım bir daha
hep sevgiyle anacağız” diye yas tutmuş. tehlikeye aldırmıyor, okuyucuyu av edebiyatından yerine girmeyecek gibi kusuyorum...
mahrum bırakmıyor, Sibirya karını ayının kızıl
Hayvan avcısı “isyankâr” kanıyla buluşturuyor: “Ayı ayakta... 338 Win Mag, İnsan avcısı “isyankâr”
koltuğunda patladığında sanki yanardağ patlıyor...
Ölenin ardından elbette kötü söylenmez. Sade bir Koca cüsse önce sırtüstü yere yıkılıyor, sonra Kamçatka’da ayı avlayarak yağdırdığı kızıl
insan öldüğünde hoşgörü duygusuyla dolmak, öleni ayağa kalkıyor ve göğsünü, kurşunun değdiği yeri karları gözlerimin önüne getirdikçe, Ufuk
sadece iyilikle anmak, elbette insani bir davranış. ısırmaya çalışıyor. Önüne geçilmez bir öfke topu, Güldemir’in insan avcılığına da niyetlendiğini
Zararı varsa da ölenin yakınlarıyla sınırlı. Ama, iyi 100 bin beygir gücünde bir motorlu testere, anımsıyorum. Devam yazısında anlatacağım üzere,
kötü kamuyu etkileyen bir TV patronu öldüğünde, kulakları sağır eden, adamı zürriyetinden kesen itirafçılar ve dönekler avlandıktan sora av olmaktan
gelenek icabı, “Ölenin ardından kötü konuşulmaz” bir hiddet çığlığı. 338 Win Mag bir daha patlıyor... çıkıp eski yol ve mücadele arkadaşlarının avcısı
tutumu samimiyetsizlikten başka bir şey değil. Zararı Bir daha konuşuyor... Karla kan birbirine acıyla olurlar.
tüm kamuya. Samimi olunacaksa centilmenliğin karışıyor. Kar ve kan bu kadar mı yakışırmış ABD’nin Irak’ın üzerine çullanmaya hazırlandığı
lüzumu yok. birbirine? Kızıl kar yağar mı hiç? Ayı ölünce kızıl günlerdi. Türkiye kamuoyunun yüzde 85’i işgale ve
Ölüm haberi duyurulduğunda tam da kar yağıyor ey sevgili okur...” işgalin suç ortağı olmaya karşıydı, meydanlarda
“Devşirmeler ve dönekler” konulu yazının devamını Okuyucunun vicdanına kızıl kar yağdırdıktan protesto gösterileri vardı. Ufuk Güldemir
yazıyordum. Yazının ikinci bölümünde, sonra, yalnızca postu ve başı 75 kilo gelen ayıyı yönetimindeki Habertürk ise, işgale karşı çıkanlara,
devşirmelerin, itirafçıların ve döneklerin egemen sınıf kılavuzu ile birlikte yüzmüşler: “Ayıyı yüzerken, “Manken-Solcu-İslamcı koalisyonu” diye hakaret
tarafından avlanıp devşirildikten sonra av olmaktan balık kokan bu muhteşem hayvanı okşuyorum. ediyordu. Bir bildiği vardı herhalde Ufuk’un. Belki
çıkıp avcı olduklarını, eski yol ve mücadele Ellerimi etlerine sürüyorum. Yağını kokluyorum, de, Kamçatka ayılarının penisi gibi, avlanacak
arkadaşlarını avladıklarını anlatmaya çalışıyorum. kokusunu içime çekiyorum. Ya bir gören olsa ayıyı Mezopotamya erkeklerinin penisleri de bir işe
Ufuk Güldemir’in ölüm haberi tam üstüne geldi. kokladığımı? Avcı niye avlar bu kadar muhteşem yarayacaktı! Böylesine “ufuk” açıcı bir avcıydı Ufuk!
Ölüm haberi üzerine yakın dostları dokunaklı bir hayvanı?” İnsan avlama eğitimi almış biri olarak, tiksinti ve
şeyler söylemişler, yazmışlar. Bense, “Devşirmeler Bu soruyu da kendisi yanıtlıyor: “Bir tek iğrenme duygusuna bir kez daha yenik düşüyorum, iç
ve dönekler” konulu yazıyla ne denli denk düştüğünü çirkinleri mi avlayacağız?” organlarım bir daha yerine girmeyecek gibi tekrar
düşündüm. İtirafçıların, döneklerin avlanıp Sonra okuyucusunu nasıl bir ayı avladığı kusuyorum...
devşirildikten sonra avcı olduklarını söylüyorum ya, konusunda bilgilendiriyor: “Penisinin içinde kemik Irak’ın işgal edildiği il günlerdeydi. Çağdaş
Ufuk Güldemir’in Kamçatka’da bir ayıyı nasıl olan tek canlı, ayı. Kemiğin topuzu gümüş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) Onur Kurulu’na bir
avladığını anlattığı “Acıdır ayının ölümü” başlıklı kaplanarak içki karıştırıcısı yapılıyor. Ellerimle dilekçe ulaştı. Dilekçe, ÇGD’nin 1979–80 yıllarındaki
Sayı:2007/23 15 Haziran 2007 Basından... Kızıl Bayrak 27
yönetim kurulu üyesi Ufuk Güldemir ve dernek üyesi tarihinde ÇGD’nin Genel Kurul toplantısı vardı. Şimdiki ÇGD Başkanı’na göre Ufuk Güldemir,
Hakan Aygün hakkındaydı. Dilekçeyi soruşturmaya vakit kalmamıştı. Buna karşın “Köşeleri tutmuş egemen medyaya başkaldıran bir
Dilekçenin sahibi emektar ÇGD’li Attila Aşut, Onur Kurulu, 22 Mayıs 2003 tarihli son toplantısında isyancı” ve “isyankâr kimliğiyle anılacak”.
derneğin birçok ilkesinin yanı sıra “Gazeteci, şiddet, dilekçeyi gündeme aldı ve ifadelerinin alınabilmesi Dilimin ucundakileri yazmayayım daha iyi. Yine
zorbalık ve savaş kışkırtıcılığına araç olamaz. Barışı, için Güldemir ve Aygün’ün üyelik ve adres de kısmen yazayım ve ölenin ardından kötü
ulusların ve halkların kardeşliğini ve eşitliğini bilgilerinin dernek yönetim kurulundan istenmesini konuşmak olacaksa olsun.
savunur; insanlar, topluluklar ve uluslar arasında kararlaştırdı. Ufuk Güldemir neye isyan etmişti, Türkiye İşçi
nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Bir hafta sonra toplanan dernek genel kurulunda, Partisi mensupları daha iyi bilir. Benim bildiğim,
Ulusal bağımsızlık ve demokrasiyi vazgeçilmez ilke şimdi Ufuk Güldemir’in ardından ağıt yakan Ahmet gençliğinde isyan ettiyse de, bir seveninin yazdığı
olarak kabul eder” ilkesini de anımsatıyor, Abakay, Divan Başkanı idi. Genel Kurul’da Onur gibi, “Öteki Türkiye’de’ doğdu. Ama sonradan çok
Habertürk’ün İmtiyaz Sahibi Ufuk Güldemir ile Yayın Kurulu’nun “GAZETECİLİK VE AHLAK” başlıklı sıkı bir ‘Beyaz Türk’ oldu.” Kıyısında gezindiği
Kurulu Başkanı Hakan Aygün’ün bu ilkelere açıkça raporu reddedilince Onur Kurulu üyeleri Rahmi isyankârlığı, sermayenin açtığı kültürel bitpazarında
aykırı davrandıklarını anlatıyordu. Yıldırım, Ali Tartanoğlu, Cengiz Kuşçuoğlu, nakde çevirdi. Vardıysa da isyankâr vicdanını boşaltıp
Attila Aşut, 23 Nisan 2003 tarihli dilekçesinde, Muzaffer Geçtoğan ve Bekir Öztoprak dernekten sıfırladı. Bu kadarla kalmadı. Vicdanını sıfırladıktan
“Habertürk Televizyonu, bu ülkenin en namuslu, istifa etmek zorunda kaldılar. Devir, dernek ilkelerine sonra masum hayvanları avlamakla yetinmeyip insan
en yurtsever yazarlarını, gazetecilerini, değil, küçük çıkarlara sahip çıkma günüydü. avcılığına da soyundu ve isyankârları, barış
sanatçılarını, aydınlarını günlerce “Manken-Solcu- Onur Kurulu’nun raporu reddedildiği gibi, eylemcilerini “Manken-Solcu-İslamcı koalisyonu”
İslamcı Koalisyonu” diye tanıtmış ve barışseverleri intihalden kesin hükümlü “Romantik İsyankâr” diye karaladı. Ve hâlâ “isyankâr”!
psikolojik savaş yöntemleriyle yıldırmaya intihali ödüllendirilircesine, “solcu” Birgün Ölen kim olursa olsun üzülmek insani bir duygu.
çalışmıştır. Bütün bu yayınlar herkesin gözü Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Doç. Dr Doğan Ne ki, çalıştırdığı bir kadını korkudan nasıl işettiğine
önünde açıkça yapılırken, Çağdaş Gazeteciler Tılıç’ın listesinden Genel Başkan Yardımcısı seçildi. ilişkin köşe yazısını ya da Kamçatka’da bir ayıyı nasıl
Derneği yönetiminin sessiz kalması üzücüdür” Eski genel başkanlar Ahmet Abakay ve İsmet avladığına ilişkin yazısını anımsamaya engel değil.
diyor ve Güldemir ile Aygün’ün dernek üyeliğinden Demirdöğen de Onur Kurulu üyesi seçildiler. Şimdi İsyankârlığı bitpazarına düşürmeyenler, korkudan
sürekli çıkarılmalarını talep ediyordu. de, ÇGD Onur Kurulu Başkanı Attila Aşut. Ufuk işettiği emekçiler ve avladığı masum hayvanlar Ufuk
Aşut’un dilekçesi ÇGD Genel Merkezi’nde bir ay Güldemir ve Hakan Aygün hakkındaki savaş Güldemir’i bağışlarlar mı bilmem, hiç değilse bizi
bekledi ve Onur Kurulu Başkanı Rahmi Yıldırım’ın kışkırtıcılığı ve insan avcılığı konulu şikâyet dilekçesi bağışlasınlar!
eline tesadüfen ancak ulaşabildi. 31 Mayıs 2003 ne oldu, bilinmez. (Sansursuz.com, 13 Haziran ‘07)
Bir yılın (Haziran 2006-Mayıs 2007) aylık ziyaretçi tablosu: Bir yılın (Haziran 2006-Mayıs 2007) aylık bakılan sayfa (tıklama) tablosu:
Sayı:2007/23 15 Haziran 2007 Kızıl Bayrak sitesi Mayıs ayı izlenme oranları... Kızıl Bayrak 29
Mayıs (2007) ayı günlük ziyaretçi tablosu (Grafik olarak): Mayıs (2007) ayı günlük bakılan sayfa tablosu (grafik olarak):
Mayıs (2007) ayı günlük ziyaretçi tablosu (Rakam olarak): Mayıs (2007) ayı günlük bakılan sayfa tablosu (Rakam olarak):
30 Kızıl Bayrak Eylem ve etkinliklerden... Sayı:2007/23 15 Haziran 2007
EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!
Üsküdar (İstasyon) Cad. Pınar İşhanı 853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710
Adı : .......................................................................
Soyadı :........................................................................
No: 5 Kat: 4 Daire: 52 Kartal/İstanbul (0 216 353 35 82) Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23 Adresi : .......................................................................
Necatibey Cd. Gözlükçü İşhanı No: 26/24
........................................................................
Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3
Kızılay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44
Tel : .......................................................................
No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94
6 Aylık Yurt içi 30.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro
Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Cumhuriyet Mah. Tennur Sok. Cumhuriyet İşhanı 1 Yıllık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro
Tel: 0 (224) 220 84 92 Kat: 3/45 KAYSERİ Tel-fax: 0 (352) 2326671
Gülcan Ceyran adına,
Silifke Cd. Çavdaroğlu Çarşısı 2/93 Saadetdere Mah. Fırın Sok. No: 37/25 (Depo durağı) * TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3
* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094
MERSİN Esenyurt/İSTANBUL No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.
CMYK
15-16 Haziran direnißi ißi ve
emekilere yol gstermeye
devam ediyor!