Professional Documents
Culture Documents
Ekonomik Havza-Ozgur Uckan
Ekonomik Havza-Ozgur Uckan
Ekonomik Havza-Ozgur Uckan
Özgür Uçkan
E-Yönetişim…
Bölgesel kalkınma stratejilerinin, gayri merkezi ve bu yüzden daha etkili bir yatay
koordinasyon gerektirdiği bilinmektedir. Çünkü kalkınma, ancak bir bölgenin kendi iç
dinamiklerini harekete geçirdiğinde kalıcı bir ivme kazanabilir. Bu bağlamda, e-yönetişim
modeli, yatay koordinasyonun ihtiyaç duyduğu bilgi akışı ve etkin iletişimi sağlayarak,
ekonomik havza yapılanmalarını bölgesel kalkınma dinamiklerinin temel aktörleri
haline getirebilir.
1
Kalkınmakta olan ülkelerde e-devlet modelinin hangi süreçlerden geçerek uygulanabileceği
konusunda genel bir stratejik yaklaşım için bkz. The Information for Development Program (infoDev) -
The Center for Democracy & Technology, The E-Government Handbook For Developing Countries,
Kasım 2002, http://www.cdt.org/egov/handbook/2002-11-14egovhandbook.pdf ; ülke özelinde bir
strateji örneği için bkz. Sameer Sachdeva, White Paper on E-Governance Strategy in India, Aralık
2002,
1
Ekonomik Havza kavramı…
Türkiye için önerilen kalkınma eksenli ve katılımcı kamu yönetim stratejisi, bir
yandan Avrupa Birliği’yle entegrasyon sürecinin sağlıklı işlemesi ve modelin doğru
yerleştirilmesi gözetilerek, daha kararlı bir siyasal irade ile kapsamlı “eTürkiye”
projesine sahip çıkılırken; bununla eş zamanlı olarak, hem küçük ölçekli projelerin
yönetilebilirliği avantajından yararlanabilmek, hem de gerek kamu kesiminin gerekse
kamuoyunun gündemine e-devlet modelini yerleştirebilmek adına, gayri merkezi,
tabandan tavana doğru gelişen, yatay koordinasyona izin veren esnek pilot projelerin
geliştirilmesi üzerinde temellendirilmelidir.
Bölgesel kalkınma planları içinde, alternatif bir yönetim biçimi olarak “ekonomik
havza” kavramı ön plana çıkmaktadır. Doğal havzaların (su havzaları gibi) kendi içerisinde
yeterli ekosistemlerinden esinlenen bu kavram, ekonomik yeterlilik ilkesi gereğince, idari
ve siyasi otoritenin yerine yatırım ve denetimin ekonomik otoritesinin vurgulandığı,
yerel yönetimlerin yatay koordinasyon ilişkisi içinde maksimum katılımın sağlandığı
bir bölgesel yönetim modeli sunmaktadır.2 Ekonomik havza yönetim modelinde, havza
bölgesi, ekonomik yeterlilik kıstaslarına uygun olarak seçilmekte, ekonomik, sosyal, kültürel
kalkınma hedefleri ortaklaşa geliştirilen politikalar çerçevesinde belirlenmekte, havzadaki tüm
yerel yönetim birimleri gerek politikaların oluşturulması gerekse uygulanması aşamalarında
yönetime etkin bir biçimde katılmaktadırlar.
http://www.developmentgateway.org/node/130685/search/redir?item_id=272186&url=%2fdownload%2
f158244%2fwgovernancestrategyforindia%2edoc
2
Bkz. “MENCEP – Büyük Menderes Havzası Çevre Koruma Projesi”, (Proje Tanıtım Raporu –
özellikle bkz. Bölüm IV: Mencep Yönetimi), http://www.aydin-bld.gov.tr/mencep.htm ; ayrıca bkz.
“Gündem 21”, http://www.iula-emme.org/yg21/G21-info.htm
2
“Havza Meclisi”, “Havza Encümeni”, “Havza Belediye Birlikleri” gibi ekonomik
havza yönetim birimleri, mevcut idari yapı içinde bir ara kademe yaratmadan, havzanın
planlanması, yatırımların projelendirilmesi, finansman kaynaklarının yaratılması,
yatırımların inşa ve uygulanması gibi ekonomik faaliyetlerin düzenlenmesine doğrudan
katılacaklardır. Bu sistem, Türkiye’nin üniter devlet yapısıyla çelişmeyecek bir tarzda, etkili
bir bölgesel kalkınma yönetimi için benzersiz fırsatlar sunmaktadır.3
Pilot bölge olarak, ekonomik yeterlilik ilkesine göre seçilecek bir ekonomik havzada,
organik tarım, çevre, kültür, turizm ve diğer alternatif geçinme olanakları çevresinde
yapılandırılacak bir e-yönetişim projesi, yukarıda konumlanan yatay koordinasyon ve iletişim
yapısı sayesinde, doğru bir kaynak yönetimiyle hızla başarıya ulaşabilir. Bu model, başlı
başına bir bölgesel kalkınma programı konusu olabilir ve temsil ettiği paradigma
dönüşümüyle güçlü iletişim imkanları da sunmaktadır.
3
Ekonomik havza yönetimi, her ne kadar pilot projeler bağlamında test edilebilecek bir uygulama olsa
da, etkin bir bölgesel kalkınma stratejisi çerçevesinde, siyasi irade tarafından özel bir yasal
düzenlemeyle, yani bir “Ekonomik Havza Yönetimi” kanun tasarısıyla daha kapsamlı bir politika unsuru
haline getirilebilir.
3
Bu faaliyet alanında, kamusal bilgilere erişim özgürlüğü, elektronik imza,
kişisel verilerin (mahremiyetin) korunması ve tüketici hakları konularındaki yasal
düzenlemelere öncelik tanınmalı (Avrupa Birliği müktesabatına uyum yasaları
kapsamına alınmalı) ve bu konular, “ulusal güvenlik” tartışmasının mümkün
olduğunca dışında tutulmalıdır. Hangi bilgilerin paylaşılamayacağını açık seçik bir
biçimde konumlayan ve bu kararı kamu yönetim birimlerinin yetkisi dışına çıkaran,
uluslararası ve özellikle de Avrupa Birliği standartlarında bir “Bilgi Özgürlüğü” ya da
“Bilgilenme Hakkı” yasasının bir an önce çıkarılması bu bakımdan da öncelik
taşımaktadır. Bilgi paylaşımı hukuk devleti düzleminde konumlanmadıkça, katılımdan,
şeffaflıktan, sorumluluktan, yönetsel meşruiyetten, yani e-devletten söz edilemeyeceği
açıktır.
Yukarıda söz edilen her iki gerçeklik düzleminde de, gerek sivil toplum kuruluşlarının
gerekse iş dünyasının, çalışmamızın yönetişim ile ilgili birinci bölümünde çizilen demokratik
bir çerçevede etkin katılımı, işbirliği ve koordinasyonu esastır. Bu, hem projelerin başarısının
teminatı olacaktır, hem de kamuoyu oluşturmak için en verimli yolu açacaktır. Yeniden
yapılanma girişiminin meşruiyeti katılım imkanlarının zenginliğiyle doğru orantılıdır.
Karmaşık bir yapıya sahip olan devlet kurumları, birbirinden bağımsız, hatta çoğu
zaman birbirine rakip olarak işleyen kurumlardan oluşmaktadır. E-devlet’in verimliliği
artıracağı, giderleri azaltacağı, vergileri düşürebileceği, 24 saat ve 7 gün hizmet verebileceği,
bilgi paylaşımına olanak sağlayacağı, devletin şeffaflığını artıracağı ve yurttaşların görüş ve
dileklerini yansıtabileceği tartışma götürmeyen gerçekler arasındadır. Ancak devletin büyük
yapılanmalarının elektronik ortama taşınması sürecinde, aynı zamanda bunlara paralel
ve yurttaşların acil ihtiyaçlarına cevap verebilecek ve onları elektronik ortamla
tanıştıracak, ölçümlenebilir ve hızla geliştirilebilecek bir takım projelerin de aynı
süreçte hayata geçirilmesi ve zaman içinde büyük yapılanmalarla yatay ilişkilerin
kurulması gerekmektedir.
4
İdeal sürece bakıldığında, öncelikle devletin dahili kullanımı için bir intranet (iç ağ)
oluşturulması gerekmektedir. Bunu takiben yurttaşlara bir çok konuda internet üzerinden
hizmet sağlanmalı, bir e-devlet pazaryeri kurulmalı ve “dijital demokrasiye” geçiş süreci
başlatılmalıdır. Yani yurttaşların katılıma teşvik edildiği bir yapı oluşturulmalıdır.
Yukarıda da değinildiği gibi bu sürecin oldukça karmaşık ve maliyetli olması, bir çok
aşamada karar merciilerinden ve siyasal belirleyicilerden geçecek olması, bu yapıya temel
oluşturacak pilot projelerin önemini daha da artırmaktadır. Hazırlanacak olan ilk projelerin
sonuçlarının en kısa zamanda görülebilmesi hedefiyle, birbirinden bağımsız, bölge, meslek
grubu, ilgi grubu vb. denetlenebilir ve ölçülebilir küçük yapılanmalarla başlanması
hedeflenmelidir. Ancak, tüm bu projeler gerek altyapı gerekse içerik açısından yetenekli,
esnek ve geliştirilebilir olarak planlanmalı, gerçekçi eylem planları ile büyütülmeli ve diğer
projelerle koordinasyon sağlanarak zaman içerisinde birbirine bağlanmalıdır.
Kalkınmakta olan ülkelerde, gelişmiş ülkelere nazaran daha sorunlu olan bürokratik
süreçlerin egemen olduğu merkeziyetçi yapılanmaların dayattığı (ve genellikle imaj
kaygısıyla girişilen) uygulamalar, kısa sürede dinamizmini kaybetmekte ve ölü doğmuş
projelerden, zaman ve kaynak israfından başka bir şey üretememektedir.
5
Bu anlayış dönüşümünün yanı sıra, kalkınma eksenli bir e-yönetişim projesinin gerek
duyduğu bir takım örgütlenme koşulları da bulunmaktadır. Söz konusu pilot projeler,
kalkınmakta olan ülke için yük olabilecek bir mali kaynağı gerektirirler. eAvrupa+ programı
çerçevesinde sağlanabilecek ya da diğer uluslararası kuruluşların sunduğu fonların ve yerel
sektörün sağlayacağı desteğin projelere aktarılması önem taşımaktadır. Ancak bu
kaynakların etkili bir biçimde kullanılması için, yerinden yönetim ilkesiyle projeye özel
kaynak yönetim modellerinin ve bu modelleri hayata geçirebilecek örgütlenme
yapılanmalarının oluşturulması gerektirmektedir. Bu gerekliliklere, bilişim ve iletişim
teknolojilerinin pilot projeye en uygun koşullarda uyarlanması için zorunlu olan Ar-Ge
çalışmaları ve elbette bilgi yönetimi de eklemlenmelidir.
Projeye katılan her bir tarafın sorumluluğu net bir biçimde konumlanmalı ve ortak bir
anlayış zemininde paylaşıma açılmalıdır. Proje paydaşları, süreç içinde elde ettikleri tüm
bilgiyi birbirleriyle ve projenin yöneldiği kullanıcılarla paylaşmalıdırlar. Paydaşlar, projenin
planlama aşamasından sonuna kadar tüm sürece katılmak zorundadırlar; pilot projelerin
temel koşulu olan yatay koordinasyonu işletmenin başka bir yolu yoktur.
Hazırlanacak olan projelerin gerek yazılımları gerekse görsel arayüzü açık, net,
anlaşılabilir yani kısaca “kullanıcı dostu” olarak tasarlanmalıdır. Proje kapsamında
uygulamayla etkileşime girecek olan kullanıcıların, genellikle ilk kez elektronik ortamla
tanışmaları sağlanacağından, mümkün olduğunca basit ve kolay anlaşılır, yer yer eğlenceli
grafik dillerin kullanıldığı bir sistem kurulması öncelikli bir koşul olarak karşımıza
6
çıkmaktadır.4 Ayrıca, maliyetleri düşürmek ve performansı artırmak bakımından açık kodlu
işletim sistemlerinin tercih edilmesi de uygun olacaktır. 5
Pilot proje olarak uygulanmaya başlanan projelere yönelik, ucuz (hatta gerektiğinde
ücretsiz) internet erişimi sağlanması büyük önem taşımakta olup, projelerin başarıya
ulaşabilmesi ve yaygınlaştırılması için ön koşullardan biri olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun
için, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapılması kaynak yönetiminin verimini
sağlayacaktır. Hatta, özellikle teknik altyapının, iş dünyasından mali destek alınarak, öncelikli
olarak KOBİ’lere ihale edilmesi, proje yönetiminin yerel sivil toplum kuruluşlarıyla
paylaşılması, yerel ekonominin ve katılımın desteklenmesi açısından da uygun olacaktır.
4
Bu tür projelerde, bilgisayar okuryazarlığı, hatta genel okuryazarlık önemli bir engel olarak
belireceğinden dolayı, görsel iletişimin yanı sıra sesli iletişim de önemli bir unsur olarak ortaya
çıkmaktadır. Ancak, ne yazık ki, elektronik ortamda Türkçe için geliştirilmiş sesli iletişim komutlarıyla
çalışan arayüzler, bu alanda yeterli dilbilimsel bilişim çalışmalarının eksikliğinden dolayı, pek
bulunmamaktadır. Yine de sesli iletişim imkanları sonuna dek zorlanmalıdır.
5
Linux gibi açık kodlu iletişim sistemleri, hem ücretsiz olmaları hem de düşük konfigürasyonlu
donanımlarda yüksek performasta çalışabilmeleri dolayısıyla, kamu yönetim birimleri tarafından dünya
çapında giderek daha çok tercih edilmektedir.
7
ve ağırlıklı olarak alt gelir grubunda yer alan yurttaşların yararlanacakları dikkate alınarak,
geniş çaplı kullanıcı eğitimi, kamuya açık yerlerde ücretsiz erişim sağlanması (açık alanlarda
kiosk’lar ve kapalı alanlarda yer alacak kişisel bilgisayarlarla) planlanmalıdır.