Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 9

METAFİZİK KİMYA

KEŞİFLERİ

RÜYALAR VE KİMYA
BULUŞLARI
BOHR (1885–1962)’UN RÜYASI, GÜNEŞ
SİSTEMİ İLE ATOMUN YAPISI ARASINDA
BENZERLİK DÜŞÜNMESİNE VE “BOHR
ATOM MODELİ”Nİ KEŞFİNE VESİLE OLDU
• Niels Bohr, Danimarkalı bilim adamıdır.
• 1922 yılında Nobel ödülü almıştır.
• Bu rüya Bohr’un güneş sistemi ile atomun yapısı arasında
benzerlik düşünmesine ve kendi adıyla anılan “Bohr Atom
Modeli”nin ortaya çıkmasına vesile olmuştur.
• Bohr’un rüyası şöyleydi: “Bohr, güneşin kızgın gazlarla
dolu merkezinde duruyordu. Gezegenler de ince ipliklerle bağlı
oldukları güneşin etrafında dönüyorlardı. Her gezegen Bohr’un
yanından geçerken bir düdük çalıyordu. Sonra kızgın gazlar
soğuyup katılaştı.”

KEKULE (1829–1896)’NİN RÜYASI VE


BENZEN HALKASININ KEŞFİ

• Friedrich August Kekule, Alman kimyacıdır. Şöyle bir rüya


1
gördüğünü anlatıyor:
• “Sandalyemi ateşe doğru çevirip uyuklamaya başladım.
Atomlar gözümün önünde zıplayıp duruyordu. Küçük atomlar
mütevazı bir tavırla arka plana çekilmişlerdi. Küçük atomlardan
başka daha büyük şekiller de görüyordum. Yılana benzer
hareketlerle eğilip bükülen uzun zincirler vardı. Birden
yılanlardan biri kendi kuyruğunu ağzına aldı ve bu halka, alay
edercesine gözlerimin önünde döndü. Yıldırım hızıyla uyandım.”

RÜYADAKİ KEŞİFLER BİR ANDA ULAŞILAN


BAŞARIDIR
• İlmî çalışmalarda başarıya ulaşmada iki yol vardır:
• Birincisi; düşünmek, ezberlemek, fikri çalıştırmaktır. Bu;
zamanla olanıdır.
• İkincisi; sezgi adını verdiğimiz bir anda ulaşılan başarıdır.
Bu da iki kısımdır: Birisi gayret gösterme sonucunda ilhamla
olanı diğeri de o branşta çalışmadan ilhamla olanıdır.
• Gayret gösterme sonucunda ilhamla olanı, çalışma ve
tecrübe ile ama çalışma sonucu değil de farklı bir zamanda ele
geçer. Bohr’un güneş sistemi ile atomun yapısı arasındaki
benzerliği rüyada keşfetmesi buna örnektir.
• Bir anda ulaşılan başarının ikincisi, o branşta çalışmadan
gelen ilhamdır. Herkes potansiyel olarak buna açık var
edilmiştir. Bu yolda; peygamberler, doğruluktan şaşmayan akıl
sahipleri ve temiz duygu, temiz düşünce taşıyan kalp sahipleri
vardır. Bu başarı; mevhibeiilahiye olarak verilir.

RÜYA GÖREREK BAŞARIYA ULAŞIN


• Bohr’un ve Kekule’nin rüyası, Bilim ve Teknik Dergisi’nin
Ağustos 1972 sayısının 8. sayfasında “Rüya Görerek Başarıya
Ulaşın” yazısında yayımlanmıştır.
• Bohr’un ve Kekule’nin rüyasında olduğu gibi sadık
rüyalarla ortaya çıkan bilimsel buluş ve keşifler, hem ruhun hem
de kaderin varlığına delil teşkil eder.

2
• Birçok keşif ve buluşun temelinde sadık rüyada verilen
mesajlar vardır.

SU, DUYGULARI
ALGILAYAN
KRİSTALLERDEN
OLUŞMAKTADIR
Dr. Masaru Emoto, Japon bilim adamıdır. 1943 yılında
Japonya’da doğmuştur. Alternatif tıp doktorudur. Yaptığı
deneylerden elde ettiği su kristalleri fotoğraflarını ‘’Suyun
Verdiği Mesajlar’’ isimli kitabında yayınlamıştır.

Dr. Masaru Emoto “Su cansız bir madde değildir. Canlı ve


duyguları algılayan kristallerden oluşmaktadır. Çevresinden
pozitif ve negatif bilgileri alır ve ona göre tepki verir.”
demektedir.

Suyun Verdiği Mesajlar adlı kitabında suyu çeşitli yönlerden ele


alan Dr. Masaru Emoto, çalışmalarının bilimsel temelini
oluştururken din gerçeğini de göz ardı etmemiştir. Dr. Masaru
Emoto şöyle demektedir: "21. asırda en önemli olayın ilimle
dinin yeniden buluşması olacağını düşünüyorum. Eğer din
olmasaydı insan aptallaşacak, modern ilim de hiçbir zaman
ortaya çıkmayacaktı."

Dr. Masaru Emoto yaptığı deneylerde; temiz kaynaklardan


alınan su örneklerinin ve kendilerine sevgi dolu sözcükler
söylenen su örneklerinin aynen kar tanesi kristallerine
benzeyen çok parlak, yoğun motifli, simetrik, estetik, çok ince
dizayn edilmiş, çok renkli ve altıgen kristallerden oluştuklarını
göstermiştir.

3
Kar tanelerinden hiçbirisinin birbirine benzemediği bilinmektedir.
Bunun gibi su kristalleri de birbirinden farklıdır. Zaten karın
sudan meydana geldiği de malumdur.

Dr. Masaru Emoto klorlu çeşme sularıyla, çevre kirliliğinin çok


olduğu bölgelerden aldığı su örnekleriyle ve negatif düşüncelere
maruz bırakılan su örnekleriyle yaptığı deney sonucunda ise
kristal yapının bozulduğunu gözlemlemiştir. Küfür sözlerinin
aksettiği suyun kristal yapısı tamamen parçalanıp dağılmıştır.

Demek ki kötü söz de iyi söz de su üzerinde tesirli oluyor.


Dr. Masaru Emoto, bu çalışmalarıyla görünmeyen bir ruh
âleminin varlığına da işaret etmektedir.

Dr. Masaru Emoto, dünyanın her tarafına konferanslar vermek


üzere davet edilmektedir. Japonya, Avrupa ve Amerika’da
yaptığı canlı deneylerle düşünce, davranış ve duygularımızın
çevre üzerinde ne derece derin etkileri olduğunu göstermiştir.

Bu konu ile ilgili olarak Amerikan Holistik Tıp Derneği (American


Holistic Medical Association) Başkanı Dr. Norman Shealy şu
yorumu yapmıştır: ‘’Dünyanın yarısı sularla kaplıdır ve bizim
vücudumuzun dörtte üçü de sudur. Su, bizim içinde yaşadığımız
dördüncü boyutla ruhumuzun beşinci boyutu arasındaki
bağlantıyı temsil eder. Suyun infrared (kızıl ötesi) IR ışınlarını
emmesi gibi su ile ilgili pek çok çalışma, suyun gözle
görünmeyen etkilerini meydana çıkartmıştır. Ancak, bu
çalışmaların hiçbirisi Dr. Masaru Emoto’nun zarif çalışması ile
boy ölçüşemez. Düşünce ve güzelliğin etkisi bundan evvel bu
kadar iyi bir şeklide hiç anlatılmamıştı.’’

Holistik düşünde; hayatın fiziksel, mental ve ruhsal yönlerine


bağlantılı, bütüncül ve dengeli bakıştır. Başka bir ifadeyle bilim
ve ruhun birleşmesiyle dünyayı algılamaktır.

Naturally Well mecmuasının editörü olan Dr. Marcus Laux ise


şöyle bir yorum yapmıştır: ‘’Galileo, Newton, Einstein gibi Dr.

4
Masaru Emoto’nun net vizyonu da bize hem kendimizi hem de
evreni farklı bir şekilde algılamayı göstermiştir. Burada bilim ve
ruh birleşerek bizim dünyayı algılayışımızla ilgili inkâr
edilemeyecek bir kuantum sıçraması yapmış, sağlığımızı
kazanarak nasıl huzur duyabileceğimizi göstermiştir.’’

KİMYA İLMİNDEKİ
METAFİZİK KEŞİFLERE
ÖZDEYİŞLERLE
ÖRNEKLER
Maddenin en küçük parçası olan cüz–ü
layetecezzada yoğun bir enerji vardır. Yunan
bilginlerinin iddia ettiği gibi bunun
parçalanamayacağı söylenemez. O da
parçalanabilir. Parçalanınca da öylesine bir enerji
meydana gelir ki Bağdat’ın altını üstüne
getirebilir. Bu, Allah’ın bir kudret nişanıdır.
Cabir bin HAYYAN*
(721–805)
*Kimya ilminin babası, Türk bilim adamı, büyük dahi, Harran Üniversitesi rektörü.

Ben gerçek düşünür diye kimya ilmini bilene derim.


Razi*
* Arap kimyager, Tahran’a yakın Rey’de 864’te doğdu, 925’te Bağdat’ta vefat etti,
asıl adı Ebubekir Muhammed bin Zekeriya’dır, doğum yerinden dolayı Razi
denmiştir. H2S04, etil alkol, antiseptik vb. kimyasal maddelerin mucididir. Doğum
günü olan 27 Ağustos İran’da her sene Tıp Bayramı olarak kutlanır. 230 kitabı
vardır.

5
Maddenin içi, dolu gözüktüğü hâlde aslında boştur.
İmam Rabbani*
(1563–1624)
* İkinci bin yılının müceddididir. Türkistanlı mutasavvıftır. Evren ve nesnelerin
oluşumuyla ilgili düşünceleri günümüze ışık tutmaktadır.

Madde, sonsuz denecek ölçüde parçalanabilir.


Nazzam*
(792–845)
* İslam âlimi, Basra’da doğdu, Basra’da yaşadı, hayatının son devresini Bağdat’ta
geçirdi.

NAZZAM “MADDE, SONSUZ DENECEK


ÖLÇÜDE PARÇALANABİLİR.” DEMEKLE
NELERİ SÖYLEMİŞTİR?

• 1. Atomun parçalanabileceğini belirtmiştir.


• 2. Atom altı parçacıklara işarette bulunmuştur.
• 3. Maddenin bir başlangıçtan itibaren var olduğunu ifade
etmiştir.
• 4. Yarı ömürden söz ettiği düşünülebilir.

SEZİ YOLUYLA ULAŞILAN


KEŞİFLER, KİMYADAKİ
METAFİZİĞE ÖRNEKTİR
Günümüzde din ve ilmin beraber ele alınmasının yeni ufuklar
açacağı hususu en önemli meselelerimizdendir. Bundan dolayı
6
din ile ilmi birleştirmek için çalışma yapmamız, kendi dünyamızı
kurmaya çalışmamız gerekmektedir.

Metafizik ve aklın her ikisini de ihmal etmemeliyiz. Bundan


dolayı da aklımızın nurunu, vicdanımızın ziyasıyla birleştirip
himmetimizi kamçılama yolunda olmalıyız.
Aklı ihmal etmemeliyiz; çünkü zihnin gayesi marifettir. Kalbi,
devre dışı bırakmamalıyız; çünkü kalbin gayesi müşahededir.
Hissimizi hakikat ve ilim aşkına kanalize etmeye çalışmalıyız;
çünkü hissin gayesi muhabbettir. Bunlarda başarılı olabilmek
için rehber olan irademizi gerçek gayesine yönlendirmeliyiz.

İnsan gerçek kimya ilmini, evreni okuyarak elde eder. Elde ettiği
bu ilim neticesinde kendini tanır (tümevarım); veya değişik bir
yolla önce kendini tanır, sonra evreni okuyarak gerçek kimya
ilmini elde eder (tümdengelim).

İlmî çalışmalarda başarıya ulaşmada iki yol vardır: Birincisi;


düşünmek, ezberlemek, fikri çalıştırmaktır. Bu; zamanla
olanıdır. İkincisi; sezgi (sezi) adını verdiğimiz bir anda ulaşılan
başarıdır. Bu da iki kısımdır: Kesbî olanı; çalışmakla, tecrübe
suretiyle elde edilenidir. Kekule’nin rüyasında benzen halkasını
bulmasını; yine Bohr’un rüyasında kendi adıyla anılan atom
modelini keşfetmesini buna örnek verebiliriz. Bir anda ulaşılan
başarının ikincisi ise; ilhamdır. Herkes potansiyel olarak buna
açık var edilmiştir. Bu yolda; peygamberler, doğruluktan
şaşmayan akıl, kusursuz kalp ve temiz duygu/düşünce taşıyan
kalp sahipleri vardır. Bu başarı; mevhibeiilahiye olarak verilir.

Sezi yoluyla ulaşılan keşifler, kimyadaki metafiziğe örnektir.

Başarının sırrı, melek saflığında olmaya bağlıdır. Melek


safiyetinde olmak; kâinattaki dengeyi koruyarak çalışmak
demektir. Doğal dengenin kimyası iyi bilinmelidir. Ancak o
zaman; melek, sırrını insana verecektir. Ayrıca maddenin
emrimizde olduğunu anlamalı, duymalı ve görmeliyiz. Maddenin
sırlarını aklımızla görme azmimiz, her an devam etmeli ve
bizimle beraber olmalıdır. Etrafımızdaki olayları aydınlatmak,
7
kavramak, keşfetmek azminde olunmalıdır. Bilgiler, sırtta yük
olmamalıdır. Bilgi hamalı olunmamalıdır. İlimler gayeli
öğrenilmelidir. Hayattaki olaylar ile vicdan arasında ilişki
kurulmalıdır. Hayatın en büyük muallim olduğu
unutulmamalıdır.

Kimyanın lisanı bizi büyülemelidir. Öğrendiklerimiz bize cazip ve


orijinal gelmelidir. Bu konulardaki konsantremiz tam olursa,
sürekli huzurlu oluruz. Böylece hem stres yenilmiş hem de
kinetik enerji dengelenmiş olur.

BATI DÜNYASINDA
METAFİZİĞİN YERİ
Batı dünyasında bilimde metafiziğin yerinin ayrı bir önemi
vardır.
Hazreti İsa’nın getirdiği mesaj, Batı medeniyetinin en güçlü, en
sağlam ve en önemli temelini oluşturur. Batı medeniyeti böylece
varlık sahnesine çıkmıştır; çünkü Batı medeniyetinin esası;
Grek felsefesi (matematiksel düşünce), Roma hukuku ve gerçek
Hıristiyan dinine dayanmaktadır. Batı’da; hem laikliğin
doğuşundan hem de Rönesans’tan sonra Galileo, Newton,
Einstein, Pascal gibi dindar ve dinin ilimden kopuk hâline
üzülen, metafiziğe önem veren insaflı Batı bilim adamları
mevcuttur.

Batı, tarihinin hiçbir döneminde metafiziğe karşı tamamen


duyarsız kalmamıştır. Batı’da metafiziğe önem veren hem
düşünür de çoktur. Eflatun milattan önce 427–347 tarihleri
arasında yaşamıştır. Hem Eflatun ve hem de Henry Bergson
(1859–1941) düşüncesinde bilimde metafiziğin ayrı bir yeri
vardır. Batı, tarihinin her döneminde farklı zaman dilimlerinde,
bu iki düşünür gibi düşünce adamları yetiştirmiştir.

8
Batı’daki bilimsel gelişmeye Rönesans’la beraber zemin
hazırlayan aslında bizim ilim tarihimizdir.

Metafiziği ihmal ettiğimizden dolayıdır ki hem eskiye hem de


Batı’nın hâlihazırdaki durumuna göre bilim ve teknikte geri
kalmış vaziyetteyiz. İslam dinini Hıristiyan dinine kıyas edip
Avrupa gibi dine lakayt olmak, çok büyük bir hatadır. Ayrıca;
Avrupa, dinine sahiptir. İslamiyet’i Hıristiyan dinine kıyas etmek,
yanlış kıyastır; çünkü Avrupa, dinine bağlıdır.

Ne vakit Müslümanlar dine ciddi sahip olmuşlarsa, ilimde o


zamana göre çok yüksek ilerleme kaydetmişlerdir. Ne vakit dine
karşı lakayt vaziyeti almışlar, fen ve teknolojide perişan vaziyete
düşerek tedenni etmişlerdir. Başka dinin aksine, dinimize bağlı
olma derecesinde milletimiz ilerlemiş; ihmali nispetinde de geri
kalmıştır. Bu, tarihsel bir gerçektir.

Türk milleti fen ve sanatı metafizik ile yoğurarak eskide ilimde


ileri gittiği gibi ileride de gidecektir. Hakiki medeniyete sarılarak
insanlığa yine rehber olacaktır.

METAFİZİK AKLA TERS


DEĞİLDİR
• Descartes, Gottfried Wilhelm Leibniz, Nicholas
Malebranche akılcı insandı ama “Allah vardır.” diyorlardı.
• Shakespeare ve Goethe de Allah’a inanıyordu.
• Bunlar gibi başka Batılı düşünürler de iman hakikatlerinin
akla ters olmadığını rahatlıkla her ortamda belirtebiliyorlardı.

You might also like