• Hindistan’da M.Ö. 5.-6. yüzyıllarda esirlerin veya
mahkumlara yaygın olarak uygulanan ceza, burunlarının ampute edilmesiydi. Bu yıllarda burun veya kulağı kesilen insanlara uygulanan onarım yöntemleri ilk defa Sushruta tarafından, “Sushruta samhita” adlı kitapta tarif etmiştir. Daha sonra Celsus ise M.Ö. 25 ile M.S. 50 yılları arasında ilk defa yaklaştırma fleplerini kullanmış, Paulus Aeginata M.S. 625-690 yılları arasında Hindistan ve Arabistan ile batı arasında tıp eğitiminin köprüsünü oluşturmuştur FLEP CERRAHİSİ
• Form ve fonksiyon oluşturmak amacıyla,
kanlanması orijinal yerinden ayrılmadan ya da aktarıldığı yerde devam edecek şekilde başka bir vücüt bölgesine aktarılan doku parçalarına, flep adı verilir. • Bu tanıma uyan tüm dokulardan örneğin deri, kas, kıkırdak, kemik, tendon, sinir yapılarından flep hazırlanabilir. İn san v ücu t d erisi i ki a na şek il de ka nlan mak ta dı r • 1. Muskülokütan arteriyel sistem, 2. Septokütan arteriyel sistem.
• a. direkt kütanöz arteriyel sistem,
b. fasyokütanöz arteriyel sistem. • Muskülokütan arteriyel sistem, vücutta daha yaygın ve hakim olan sistemdir. Bu sistemde aortadan ayrılan ana dal (segmental arter), belli bir anatomik bölgede, bir kasın içine girer. Bu arter bir taraftan kasın kanlanmasını sağlarken, belli aralıklarla kasa genellikle dik açıyla seyreden muskülokütan perforatör dalları verir. Bu dallar, o kasın üzerindeki derialtı yağ dokusu içinde bulunan dermal-subdermal pleksusa açılırlar. Başka bir deyişle, insan derisinin büyük kısmı, altındaki kastan gelen arter dalları ile kanlanır. • İnsan vücüt derisinin bazı bölgelerinde ise farklı bir dolaşım mevcuttur. Aortadan ayrılan segmental arter bu defa kasa hiç uğramadan belli bir anatomik bölgede doğrudan derialtı yağ dokusu içine girerek daha kısa dallarla dermal-subdermal pleksusa açılır. Bu sisteme direkt kütan arteriyel sistem denir. Yine bu segmental arter bazı bölgelerde kasların üzerini saran fasya tabakalarına dal verir. Bu fasya yapılarında oluşan arter ağından ayrılan dallar, üzerindeki dermal-subdermal pleksusa açılır. Bu sistem ise fasyokütan arteriyel sistem denir. Kan lan mas ına g öre F lep çeşi tl eri: • 1. Random flep 2. Aksiyel paternli flepler 3. Aksiyel paternli ada flepleri 4. Kas-deri flepleri 5. Fasyokütan flepler 6. Serbest flepler Random Flep:
• Random, rastgele anlamına gelmektedir.
Vücudun herhangi bir yerinden, yerleşim kısıtlaması olmadan hazırlanabilir. Tek kısıtlama, boyutları ile ilgilidir. Boyu eninin iki katından fazla olamaz. Belli bir kanlanma sistemi yoktur. Dikdörtgen ya da dil şeklinde hazırlanan flep üç kenarının kesilmesi ile oluşturulur. Bağlı kalan ve kanlanmasını sağlayan sap kısmına “pedikül” adı verilir Aksiyel Paternli Flepler: • Bu flepler, direkt kütan arteriyel sistemle kanlanırlar. Belli bir arterleri vardır. Flep arteri ortalayacak şekilde hazırlanır. Bu flebin olumlu özelliği, boyunun enine göre 5-6 kat fazla olabilmesidir. Bu sayede flep daha uzak bölgelere taşınabilmektedir. Temporal süperfisyel arterle kanlanan alın flebi (frontal flep) ve ilyak sirkümfleks eksterna ile kanlanan kasık flebi (inguinal flep) örnek verilebilir. Aksiyel Paternli Ada Flebi:
• Bu flep aksiyel patern gibi hazırlanıp, sapı
oluşturan deri bağlantısının da kesilmesi ile hazırlanır. Sadece flebi besleyen damarlar ve varsa sinir korunur. Örnek olarak kaş rekonstrüksüyonu amacıyla saçlı deriden hazırlanan temporal süperfisyel arter pediküllü ada flebi verilebilir. Fasyokütan flepler:
• Fasyokütan arteriyel sistemden yararlanılarak hazırlanırlar. Deri flebi
kaldırılırken, altındaki fasya ile birlikte kaldırılırak kanlanmasının artması sağlanır (Şekil 6). Bu fleplerin de boyları aksiyal flepler gibi eninin 5–6 katı kadar olabilmektedir. Ancak vücut derisinin bazı bölgelerinden fasyokütan flep hazırlama imkanı vardır. Bu flepler ilk defa 1980’de İsveç’li Plastik Cerrah “Ponten” tarafından tarif edilmiştir. İlk tarif edilen flep, baldır bölgesinde gastroknemius kası üzerinde yukardan aşağı doğru uzanan üstten pediküllü bir flepti. Daha sonra tüm vücut fasya yapılarının anjiografilerle haritaları çıkarılmış ve günümüzde fasyokütan flepler TipA, B, C, D olmak üzere dört guruba ayrılmıştır. Serbest Flepler:
• Serbest flepler (“free flap”) diğer fleplere göre teknik
olarak uygulaması daha zor ancak sonuçları daha yüz güldürücüdür. Serbest flep, mikrocerrahi şartlarda, mikroskop altında ve mikrocerrahi aletler kullanılarak vücudun bir donör alanından damarlarıyla alınan bir doku parçasının defekt alanındaki damarlara anastomoze edilmesi ile gerçekleştirilir. Serbest olarak aktarılan bu fleplerin pedikülü oluşturan damarları ortalama 2-3 mm kalınlıktadır. Bu flebin uygulanması için cerrahın mikrocerrahi tecrübesi olması gerekir Ha zı rlan ış Ş ek li ne Gö re F lep Çeş itl eri: • 1. Rotasyon flebi 2. Transpozisyon flebi 3. İnterpolasyon flebi 4. V-Y plasti 5. Yaklaştırma flebi 6. Z-plasti Rotasyon flebi:
• Defektin hemen kenarından yay şeklinde
ya da dairenin bir parçası şeklinde bir flep hazırlanır ve doku parçası döndürülerek defekt üzerine dikilir. Flep alınan verici bölgede sekonder doku defekti oluşmaz Transpozisyon flebi:
• Defekt kenarında dil şeklinde bir flep
hazırlanır ve genellikle 90 derece çevrilerek defekt üzerine dikilir. Bu uygulamada, flep verici bölgesinde sekonder doku defekti oluşur. Bu defekt kenarlar yaklaştırılarak primer kapatılmaya çalışılır. Kapanmayan kısım olursa burası deri grefti ile örtülür. İnterpolasyon flebi: • Defekt bölgesinin hemen yanındaki dokular flep hazırlamaya uygun değilse bu durumda flep arada normal doku bırakarak biraz daha uzaktan kaldırılır. Normal doku üzerinden atlatılarak defekt üzerine dikilir. Bu uygulamada flebin artan kısmının düzeltilmesi için ikinci bir ameliyat gerekir. Bu ameliyat, üç hafta sonra yapılır. Üç hafta beklenmesinin nedeni, aktarılan doku parçasının defekt yatağından yeterli oranda vaskülarize olmasını beklemektir. İkinci ameliyatta flebin artan kısmı kesilerek donör sahaya geri dikilir ya da rezeke edilir. V-Y plasti:
• Flebin V şeklinde kesilip, Y şeklinde
dikilmesidir. Kullanım alanlarından biri, sakral dekübitüs ülserlerinin kapatılmasıdır. Yine giyotin kesisi şeklinde oluşan parmak pulpa amputasyonlarının tedavisinde eğer ampute olan parça dikilmeye uygun değilse, defektin onarımında V-Y plasti kullanılabilir. Yaklaştırma flebi:
• Defekt alanının kenarından iki paralel kesi
yapılarak defekte distal pediküllü bir flep oluşturulur. Flep defektin karşı kenarına doğru yaklaştırılarak dikilir. Z- Pl as ti:
• Aslında iki adet üçgen flebin hazırlanıp, çapraz olarak
yerlerinin değiştirilip dikilmesi işlemidir. Skar kontraktürlerinde özellikle büzülmeye neden olan skarların uzatılmasında kullanılan bir yöntemdir. Şekilde z-plasti işleminde hazırlanan “a” ve “b” flepleri çapraz olarak yer değiştirilerek dikilir. Sonuçta, “x” ve “y” noktalarının arasındaki uzaklık artar. Bu sayede kontraktür ya da büzülmeye neden olan doku gevşetilmiş olur. Ayrıca daha önce “x” ve “y” noktalarını düz bir skar birleştirirken ameliyat sonunda bu skar hattı uzatılmış ve kırılmış olur Flep Y aşam Tes tle ri:
• Flep hazırlandıktan sonra gerek ameliyat
sırasında gerekse ameliyat sonrası devrede oluşabilecek komplikasyonların erken devrede tespiti ve flebin nekroz olmadan kurtarılması, flebin bir takım yöntemler kullanılarak kısa aralıklarla yakından takibine bağlıdır. • Flep cerrahisinde en sık komplikasyon kanamadır. • Kanama sonucu oluşan hematom, flepte parsiyel veya total nekrozlara neden olabilir • Bunun dışında enfeksiyon diğer önemli komplikasyondur. İN TRA VENÖ Z FL ORESE İN • Flep uygulaması sırasında intravenöz yolla verilen 10-15 mg/kg floreseinin ultraviyole ışık altında floresans oluşturması, flep ameliyatı sırasında uygulana gelen bir işlemdir. Bu dozlarda floreseinin deriden temizlenmesi 12-18 saat sürer. Bu şekilde sonraki takipleri bu süre içinde olanaksız kılar. Bunun yerine florosken cihazı ile gözle görülemeyen floresansın ölçülmesi düşük doz (1.5 mg/kg) floresein yapılması ile sağlanmıştır. Bu sayede aralıklarla test tekrarlanabilmektedir TRANS KÜ TANÖ Z OK SİJE N BAS INCI • Doku içi oksijen basıncının ölçülmesi çok güvenilir bir parametre olarak kullanılmıştır. Oksijen basıncının 20-25 mm cıva basıncının üzerinde olması yeterli perfüzyonu gösterir. Doku oksijen basıncının aniden 20 nin altına düşmesi ve hastaya % 100 oksijen verilmesine rağmen (oksijen yanıt testi) düzelmemesi arterial tıkanıklık olduğunu gösterir DOKU pH ’sı
• Doku pH’sının ölçülmesi yoluyla yapılan
flep takibinin, özellikle deneysel şartlarda daha güvenilir sonuçlar verdiği bildirilmiştir. Tavşanlarda yapılan epigastrik fleplerde doku pH’sı ölçüçü, doku oksijen basıncının ölçülmesinden daha doğru sonuçlar vermiştir. PU LS OK SİM ETR İ
• Puls oksimetri, ışık yayan iki diyottan
oluşmaktadır. Bu ışınlar görülebilir kırmızı (660 nm) ve görülemeyen kırmızı (940 nm) dan oluşur. Bu iki diyottan gelen ışınları bir fotodiyot alıcı ölçer. Fotopletismografik yöntemle çalışan bu cihaz, pulsatil akımı tanımlar. Oksihemoglobin ve redükte hemoglobinin bu ışınları farklı oranlarda emmesi, doku oksijenasyonunun ölçülmesini sağlar. Arterial kanda oksijen satürasyonu % 94, venöz kanda ise % 70 tir. Puls oksimetri, sürekli bir takip sağlar FO TO PLET İSM OGR AF İ
• İnfrared diyottan çıkan ışın, flebin 3 mm
derinine kadar penetre olur. Daha sonra ışın yansıyarak fotoelektrik hücreye ulaşır • Flebin kan hacmindeki değişmelerden etkilenir. ISI TAK İBİ
• Özellikle parmak replantasyonlarında
kullanılan bu yöntemde, diğer parmaklara göre 2.5 dereceden fazla fark olması durumunda ya da ısının 30 derece altına düşmesi dolaşım bozukluğunu gösterir. LAZE R D OPLER
• Helyum Neon lazer ışınının uniform dalga
boyu, flep yüzeyinden 1.5 mm derinliğe penetre olabilir. Bu ışının bir kısmı, 1 mm3 doku içinde bulunan kapillerler içindeki alyuvarlardan geri yansır. Verilen ışın ile geri yansıyan ışın arasındaki frekans kayması kapiller kan akımı ile doğrudan orantılıdır. Teşekkürler…