Download as doc, pdf, or txt
Download as doc, pdf, or txt
You are on page 1of 18

BASIN – YAYIN ORGANLARINDA EN ÇOK KULLANILAN TERİMLER:

A minority government : Azınlık hükümeti


A national policy : Milli politika
A permanent and a just / justful solution : Kalıcı ve adil çözüm
A set of bilateral meetings : Bir dizi ikili görüşme
A threat to peace : Barışı tehdit
(to) abide by : -e uymak, riayet etmek
Accelerating economic reforms : Ekonomik reformların hız kazanması
(to) accept interference from outside : Dış müdaheleyi kabul etmek
(to) accept international mediation : Uluslararası arabuluculuğu kabul etmek
(to) achieve full integration with Europe : Avrupa’yla tam (olarak) bütünleşmek
(to) achieve military success : Askeri başarı sağlamak
(to) act in cool-handed manner : Sakin bir tavırla davranmak
Action of NATO : NATO Harekatı
Activities are condemned. : Eylemler kınandı.
Adequate pay :Yeterli ödenek
(to) adhere to international specifications : Uluslararası şartnamelere bağlı kalmak
(to) admit responsibility : Sorumluluğu kabul etmek
Advisor to treasury : Hazine müsteşarı
Advocates of war : Savaş destekçileri
Aggressive and expansionist intentions : Saldırgan ve yayılmacı emeller
Aid / relief flights : Yardım uçuşları
Ailing and unsteady economy : Sorunlu ve istikrarsız ekonomi
(to) aim to deepen economic and political ties : Ekonomik ve politik bağları
güçlendirmeyi hedeflemek
Airlift operation : Hava köprüsü
Alawites : Aleviler
Allegation : Suçlama
Allegedly : İddiaya göre
All-out assault : Topyekün savaş
Amendment : Değişiklik
Amnesty International : Uluslararası Af Örgütü
Ankara’s unease : Ankara’nın tedirginliği
Anatolian Fortress : Anadolu Hisarı
Anti-proliferation efforts : Silahsızlanma çabaları
Anti-terror legislation : Anti-terör yasası
Appeal : temyiz
(to) approve by 193 versus 25 : 25’e karşı 193’le onaylamak
April 5 austerity measures : 5 Nisan istikrar paketi
Armed struggle for independence : Bağımsızlık için silahlı mücadele
As a memento of this visit : Bu ziyaretin anısı olarak
Associate Professor : Doçent
Association of Kemalist Thoughts : Atatürkçü Düşünce Derneği
(to) assume a role : Rol üstlenmek
(to) attract investments : Yatırımları çekmek
Auto-theft ring : Oto hırsız şebekesi
Auxiliary vessels : Destek gemileri
(to) avoid a potential confrontation with Greeks : Yunanistan’la potansiyel bir çatışmayı
önlemek
(to) back up intervention : Müdaheleyi desteklemek
ballot box : Oy sandığı
(to) ban activities of : Eylemlerini yasaklamak
Ban on heavy weapons : Ağır silahların yasaklanması
(to) ban the PKK in European countries : PKK’yı Avrupa ülkelerinde yasaklamak
(to) be at odds over something : Bir konuda karşıt görüşleri savunmak
(to) be crushed by the inflation : Enflasyon altında ezilmek
(to) be engaged : Meşgul olmak
(to) be in the control of an unscrupulous dictator:Vicdansız bir diktatörün kontrolü
altında olmak
(to) be in public office : Kamu görevinde (çalışıyor) olmak
(to) be involved in : Yer almak
(to) be sentenced to life imprisonment : Ömür boyu hapis cezasına çarptırılmak
(to) be under inquiry for alleged corruption : Yolsuzluk suçlamasından soruşturma
altında olmak
(to) be up for franchise : Halka açılmak
Belligerence : Savaş hali
Bilateral contacts / talks : İkili görüşmeler

Bluecollar : İşçi sınıfından


(to) bombard the Bihac enclave in BiH : Bosna-Hersek’teki Bihaç bölgesini
bombalamak
Booming business : Patlayan iş hacmi
Border violation : Sınır ihlali
Bottleneck in external affairs : Dış ilişkilerde darboğaz
Breakthrough into demilitarized zone : Askerden arındırılmış bölgeye sızma
Breakaway state : Bağımsızlığını ilan eden ülke
Breathalyzer : Alkol muayenesi ölçüm aleti
(to) bring amnesty : Af getirmek
(to) bring peace to long-troubled part of the world: Dünyanın uzun süredir karışık olan
bölgesinde barış sağlamak
Budgetary constraints : Bütçe kısıtlamaları
Budgetary goals : Bütçe hedefleri
Budget deficit / gap : Bütçe açığı
Buffer zone : Tampon bölge
(to) build market economies : Piyasa ekonomisi kurmak
(to) buy everything from “needles to locomotives”: İğneden ipliğe herşeyi satın almak
(to) buy ordnance from : Mühimmat satın almak
By-election : Ara seçim

Call for early election : Erken seçim çağrısı


Candid camera : Gizli kamera
Casualty evacuation operation : Yaralı tahliye harekatı
Center-right coalition : Orta sağ koalisyonu
Central Discipline Council : Merkezi Disiplin Kurulu
Central Intelligence Agency (CIA) : ABD Merkezi Haberalma Örgütü
Centrist political parties : Merkeziyetçi siyasi partiler
(to) challenge the French government’s policy
on Bosnia : Fransız hükümetinin Bosna
konusundaki tutumunu eleştirmek
Chairmanship of Privatization Administration : Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
Chairmanship of Turkish Standards Institute : Türk Standartları Enstitüsü (TSE)
Chechen ignored the ultimatum. : Çeçenistan ültimatomu dikkate almadı.
Chechen independence fighters : Çeçen bağımsızlık savaşçıları
Chemical Warfare : Kimyasal Savaş
City Electricity Board : Elektrik İdaresi
City Water Board : Sular İdaresi
Civil non-military approach : Sivil yaklaşım
Civil servants : Devlet memurları
Clinton’s top aide : Clinton’un baş danışmanları
Close of business : Mesai bitimi
Closed circuit TV : Kapalı devre televizyon
Collapse of Soviet Union : Sovyetler Birliği’nin çöküşü
Collective effort : Müşterek çaba
Collocated operated bases : Müşterek kullanılan üsler
(to) commit an aggression against Bosnia : Bosna’ya karşı saldırgan tutumda
bulunmak
(to) commit crimes against community : Toplumsal suç işlemek
Commonwealth of Independent States : Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)
Communiqué : Bildiri
(to) compensate : Tazminat ödemek
Complete cessation of hostilities : Düşmanlıkların tam olarak sona ermesi
(to) comply with all conditions of UN : B.M.’nin bütün şartlarını yerine
getirmek
Comprehensive negotiations : Detaylı görüşmeler
Conditions deteriorate. : Şartlar kötüleşiyor.
(to) compromise : Uzlaşmak
Confidence and security building measures : Güven ve güvenlik artırıcı önlemler
Confidence building measures : Güven artırıcı önlemler
Confidence in the government : Hükümete güven
Confidence inspiring : Güven telkin edici
Confident approach : Güvenli yaklaşım
Conflict of interests : Çıkarların çatışması
Conflict Prevention Center : Çatışma Önleme Merkezi
(to) constitute a threat against Turkey : Türkiye için bir tehdit oluşturmak
Constitution : Anayasa
Constitutional Commission of the Assembly : Meclis Anayasa Komisyonu
Constitutional Court : Anayasa Mahkemesi
Constitutional restraints : Anayasal sınırlamalar
Constrained budget : Kısıtlı bütçe
Constructive criticism : Yapıcı eleştiri
Constructive dialogue : Yapıcı görüşme
Contact group : Temas grubu
Contemporary : Şimdiki zamana ait, çağdaş
Continental shelf : Kıta sahanlığı
Contractor : Müteahhit
Controversial privatization bill : Tartışmalı özelleştirme yasası
(to) convene : (Meclis vs. yi) toplantıya çağırmak,
toplanmak
Cooperation Partners : İşbirliği Ortakları
Cost estimate : Maliyet tahmini
Counter-insurgency operations : Karşı ayaklanma hareketleri
(to) counter the threat to represent a serious danger: Tehditi ciddi bir tehlike olarak
görmek
Coup d’etat : Hükümet darbesi
Court proceedings : Adli işlemler
Counter Proliferation : Kitle İmha Silahlarının Yayılmasını
Önleme
Counter-terrorist activities : Terörist karşıtı hareketler
Covertly support : Gizli, örtülü destek
(to) create a sound national economy : Sağlam bir milli ekonomi tesis etmek
(to) create confidence : Güven sağlamak
Crew protection : Mürettebatı koruma
Crime ridden area : Suçun yoğun olduğu bölge
Criminal Investigation Department (CID) : Cinayet Şubesi
Crippling economy : Aksayan ekonomi
Crisis Management Manual : Kriz Yönetimi Muhtırası
Cross border / off-border operation : Sınır-ötesi harekat
Crucial : Hayati, çok önemli, can alıcı
CT Scan : Tomografi
(to) cultivate military contacts : Askeri ilişkileri geliştirmek
Cultural heritage : Kültürel miras
Current account deficit : Cari hesap açığı
Current population growth trends : Son nüfus artışı eğilimleri
Curriculum Vitae (CV) : Özgeçmiş
(to) curtail freedom of speech : Konuşma özgürlüğünü gölgelemek
Customs Union : Gümrük Birliği
Customs Union negotiation process : Gümrük Birliği anlaşma süreci
(to) cut spending : Harcamaları kesmek

Damage assessment : Hasar tesbiti


Dead-toll : Ölüm oranı
Death and disability compensation : Ölüm ve maluliyet yardımı
Debates were deadlocked. : Tartışmalar sonuçsuz kaldı.
Deceased : Rahmetli, merhum
(to) decide on a course of action : Ne yapılacağına karar vermek
Decision-making period : Karar verme süreci
Decisive measures : Kesin tedbirler
(to) declare state of emergency : Olağanüstü hal ilan etmek
(to) decline comment on : Yorum yapmamak
Declining budgets : Kötüleşen bütçe
Delaying tactics : Oyalama taktiği
Delineation of territorial waters : Uluslararası suların tespit edilmesi
(to) deliver aid : Yardım götürmek
Democratic Left Party : Demokratik Sol Parti
Democratic secular republic : Demokratik laik cumhuriyet
Democratic values : Demokratik değerler
(to) deny Muslims heavy weapons by
international arms embargo : Uluslararası silah ambargosu ile
Müslümanları ağır silahlardan mahrum
etmek
Department of Family Affairs : Aile İşleri Bakanlığı
(to) deport : Sınır dışı etmek
Deputy Prime Minister : Başbakan Yardımcısı
(to) designate 1994 as the Year of Family : 1994’ü Aile Yılı ilan etmek
(to) deter against internal and external threats : İç ve dış tehditlerin karşısında
durakalmak
Deterioration in income distribution : Gelir dağılımındaki düşüş
Deterioration of human rights : İnsan haklarının ihlali
(to) detonate : İnfilak et(tir)mek
(to) develop concrete policy : Somut bir politika geliştirmek
(to) die a martyr : Şehit düşmek
Die-hard Chechen defenders : Gözüpek / yılmaz Çeçen savaşçıları
Dignified foreign policy : Saygın dış politika
Dilemma = dead lock : Müşgül durum, çıkmaz
Diplomatic efforts : Diplomatik çabalar
Disaster Assistance Center : Afet Yardım Merkezi
Dish antenna : Çanak anten
Disputed enclave : Tartışmalı bölge
Disputed territories : Tartışmalı bölgeler
(to) disrupt state unity : Devlet bütünlüğünü bozmak
Dissemination of the propaganda : Propogandanın yayılması
Dissolution of the coalition : Koalisyonun dağılması
Doctor of philosophy (PhD) : Bilim doktoru
Draft resolution : Taslak çözüm
Dramatic rise in crime : Suç oranında ciddi artış
(to) draw parallel with terrorism : Terörizmle paralellik kurmak
Drug trafficking : Uyuşturucu trafiği
Dual citizenship : Çifte vatandaşlık
Durable resolution to problem : Soruna kalıcı çözüm

(to) ease the tension : Gerginliği yumuşatmak


Economic reconstruction : Ekonomik yapılanma
Economic recovery program : Ekonomik istikrar paketi
Economic stability measures : Ekonomik istikrar önlemleri
Election rally : Seçim toplantısı
(to) embezzle the charity funds collected for Bosnia: Bosna için toplanan yardımlarda
yolsuzluk yapmak
Emergency Rule Governor : Olağanüstü Hal Bölge Valisi
Emergency Rule Region : Olağanüstü Hal Bölgesi
(to) employ hit and run tactics : Vur-kaç taktiği uygulamak
(to) encounter fierce resistance : Güçlü bir direnişle karşılaşmak
(to) encourage regional peace : Bölgesel barışı teşvik etmek
(to) endanger vital interests : Son derece önemli çıkarları tehlikeye
atmak
(to) enjoy freedom : Özgürlüğü yaşamak
Entering the Customs Union : Gümrük Birliği’ne geçiş
Envoy : Delege, elçi
Equal rights are granted to people. : İnsanlara eşit haklar tanınır.
(to) escalate the efforts : Çabaları artırmak
Escalation of tensions : Gerginliğin artması
Escalation of war : Savaşın kızışması
(to) establish permanent peace and stability in the area: Bölgede kalıcı barış ve istikrar
sağlamak
Establishment of a multi-party democracy : Çok partili bir demokrasinin tesisi
Ethnic cleansing : Etnik arındırma
Ethnic cleansing campaign : Etnik arındırma girişimi
Ethnic strife : Etnik mücadele
European Court of Human Rights : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
European Currency Unit : Avrupa Para Birimi
European Stability Pact : Avrupa İstikrar Paktı
European Union : Avrupa Birliği
(to) evacuate troops : Birlikleri tahliye etmek
(to) examine alternatives : Seçenekleri değerlendirmek
Exclusive : Özel
Executive : Yürütme
Executive Working Group : İcra Kurulu
(to) exert pressure : Baskı uygulamak
Existing political instability : Mevcut siyasi istikrarsızlık
Exclusion zone was hit. : Yasak bölge bombalandı.
(to) expand union further : Birliği daha da genişletmek
(to) expose personnel to high-tech weapon systems: Personeli modern donanımlarla
tanıştırmak
(to) express condemnation (of sthg) : Kınamak
(to) express optimism and support for : Destek ve iyimserliği vurgulamak
(to) express scepticism : Tedirginliği dile getirmek
(to) express willingness to join : Birleşme isteğini dile getirmek
(to) extend the NATO membership : NATO üyelik süresini uzatmak
Extension of the military service term : Askerlik süresinin uzatılması
Extension of the stay of Hammer Force : Çekiç Güç’ün kalma süresinin
uzatılması
Extensive and international strategic cooperation:Geniş çaplı uluslararası stratejik işbirliği
Extensive discussion : Büyük tartışma
Extra judicial execution : Yargısız infaz

(to) face threats from terrorists : Teröristlerden tehdit almak


(to) fall from power : İktidardan düşmek
Father Christmas : Noel Baba
(to) fit within budgetary constraints : Bütçe kısıtlamalarına ayak uydurmak
Favorable statements : Cazip açıklamalar
Federal Bureau of Investigation (FBI) : ABD Federal Soruşturma Bürosu
Fierce criticism from opposition parties : Muhalif partilerden sert eleştiri
Finance Ministry : Maliye Bakanlığı
Financial backing : Mali destek
Financial legislation : Mali mevzuat
Financially capable companies : Mali açıdan yeterli şirketler
Fiscal consolidation : Devlet sübvansiyonu (mali takviye)
Fiscal imbalances : Mali dengesizlikler
Five-billion aid : Beş milyar dolarlık yardım
Five nation contact group : Beş uluslu temas grubu
Footage : Görüntü, film
For better or for worse : İyisiyle kötüsüyle
Foreign Ministry = Office : Dışişleri Bakanlığı
(to) form a dual federation : İkili federasyon kurmak
(to) form a technical committee : Teknik bir komisyon oluşturmak
Forthcoming presidency : Beklenen başkanlık
4 % growth rate : % 4’lük büyüme oranı
Free market mechanism : Serbest piyasa mekanizması
Free trade zone : Serbest ticaret bölgesi
(to) freeze and dismantle nuclear weapons : Nükleer silahları kısıtlamak
(to) fulfill commitments : Vaatleri yerine getirmek
Full democratic government : Tam demokratik yönetim
Full independence : Tam bağımsızlık
Full membership in the EU : AT’ye tam üyelik
Full respect for orders : Emirlere mutlak itaat
Fully equipped hospital : Tam teşekküllü hastane
Fundamental changes in security : Güvenlikte köklü değişiklikler
Further developing relations : İlişkilerin daha da geliştirilmesi

(to) gain control of oil wells in Iraq : Irak’taki petrol kuyularının


kontrolünü ele geçirmek
General amnesty : Genel af
(to) get a bill through the Turkish Grand Assembly: TBMM’den yasa geçirmek
(to) give approval to Serbs : Sırpları onaylamak
(to) give assurances (to) : Teminat vermek
(to) give parliament members new powers : Milletvekillerine yeni haklar tanımak
(to) go Dutch : Alman usulü
(to) go on a goodwill mission : İyiniyet görevine çıkmak
(to) go off the air : Yayının kesilmesi
(to) go straight into talks : Direkt görüşmelere girişmek
(to) go through a period of transition : Değişim sürecinden geçmek
Goodwill gesture : İyiniyet gösterisi
Governor of the State of Emergency Region : Olağanüstü Hal Bölge Valisi
Government Spokesman : Hükümet Sözcüsü
Government subsidy : Devlet ödeneği
(to) grant right to somebody : Hak tanımak
Greek Cypriots : Kıbrıs Rumları
Greek Cypriots Administration of Southern
Cyprus : Güney Kıbrıs Rum Yönetimi
Green light for Turkey’s application : Türkiye’nin başvurusuna yeşil ışık
Gregorian calendar : Miladi takvim
(to) grip on economy : Ekonomiye hakim olmak
Gross national product : Gayri safi milli hasıla
Guerrilla infested area : Gerilla kaynayan bölge

Hammer Force : Çekiç Güç


(to) hammer out the solutions around the table : Çözümleri tartışmak
Hardliners of crazy policies : Çılgın politika izleyenler
(to) have different political connotations : Farklı siyasi temayülleri olmak
(to) have a face-to-face meeting with somebody : Yüz yüze görüşme yapmak
(to) have intention (of) : Niyetinde olmak
(to) have the authority to strike targets in Bosnia: Bosna’daki hedefleri vurma
yetkisi olmak
He accepted the draft law. : Yasa tasarısını kabul etti.
Head of Delegations : Delegasyon Başkanı
Headscarf : Başörtüsü
Heavy rain shower : Şiddetli yağmur
Heavy weapon exclusion zone : Ağır silahtan arındırılmış bölge
Hegira calendar : Hicri takvim
High-level source : Yüksek seviyeli (güvenilir) kaynaklar
High power lines : Yüksek enerji hatları
(to) hold a regular meeting : Olağan toplantı yapmak
(to) hold responsible for : Sorumlu tutmak
(to) hold up UN convoy vehicles : B.M. konvoylarını engellemek
(to) hope a peaceful solution : Barışçıl bir çözüm ummak
(to) hope for the full cooperation : Geniş çaplı işbirliği ummak
Hostile to international community : Uluslararası toplum karşıtı
Human rights abuses : İnsan hakları suçları
Human Rights Association : İnsan Hakları Derneği
Humanitarian mission : İnsani görev
Humanitarian relief : İnsani yardım
Humiliating conflicts : Aşağılayıcı tartışmalar

Immediate and unconditional withdrawal : Hemen ve şartsız geri çekilme


(to) immunize somebody against : Dokunulmazlığı tanımak
Impasse in the election : Seçimlerde kördüğüm
In anticipation of high rates : Yüksek oran beklentisiyle
In every stage of peace : Barışın her aşamasında
In plain-clothes : Sivil elbiseli
In stark contrast to Greece : Yunanistan’ın tam aksine
In the eyes of local and foreign public opinion : Yerli ve yabancı kamuoyunun gözünde
In the new working term : Yeni çalışma döneminde
Increased firepower : Artırılmış silah gücü
Increased mobility : Yüksek hareket (manevra) kabiliyeti
In police custody : Polis nezaretinde, gözaltında
(to) increase defense spending : Savunma harcamalarını arttırmak
(to) increase humanitarian and economic aid : İnsani ve ekonomik yardımı arttırmak
(to) increase muscle power : Kaba kuvvet kullanmak
(to) increase self-sufficiency : Kendi ayakları üzerinde durmayı
sağlamak
Increasing pressure : Artan baskı
Independent Ankara deputy : Bağımsız Ankara milletvekili
Inflow of capital : Anapara akımı
Influx of immigrants : Göçmen akımı
In-service training : Hizmet içi eğitim
(to) intensify fights : Çatışmaları yoğunlaştırmak
Interest rates : Faiz oranları
Interior Minister : İçişleri Bakanı
Intermediate Range Nuclear Forces : Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler
Internal turmoil : İç karışıklık
International aid agencies : Uluslar arası yardım kuruluşları
International and regional developments : Uluslararası ve bölgesel gelişmeler
International legitimacy : Uluslararası hukuk, yasa
International Monetary Fund (IMF) : Uluslararası Para Fonu
International Standardization Organization (ISO): Uluslar arası Standartlar Kurumu
Interpol = International Police : Uluslararası Polis
Interrogation of prisoner of war : Savaş esirlerinin sorgulanması
Irregular = faulty : Defolu
Istanbul Chamber of Automobile Trade : İstanbul Otomobil Sanayiciler Odası
Istanbul Gold Exchange : İstanbul Altın Borsası
Istanbul Police Department : İstanbul Emniyet Müdürlüğü
It is a grave mistake to deny that. : Bunu inkar etmek büyük bir hatadır.
It is under debate. : Tartışılıyor.
It remains in effect on Serbia. : Sırbistan üzerinde etkili olur.

Joint press conference : Ortak basın toplantısı


Joint readiness : Ortak hazırlık
Judgement and Development Party : Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)
Judicial : Yargı
Justice Minister : Adalet Bakanı

(to) keep abreast with the new developments : Son gelişmeleri takip etmek
(to) keep Turkey out of the club : Türkiye’yi topluluğun dışında tutmak
(to) keep under surveillance : Gözaltında tutmak
Key advisor : Baş danışman
(to) knock the doors of the E.U. : AT’nin kapılarını çalmak
Korea is a party with China. : Kore Çin’le aynı tarafta.
Kurdistan Worker’s Party : PKK

Labor and Social Security Ministry : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı


Labor Party : İşçi Partisi
Labor Unions : İşçi Sendikaları
(to) languish under one’s control : Birinin kontrolü altında ezilmek
(to) launch investigation : Soruşturma başlatmak
(to) lead to unease among parties : Partiler arasında hoşnutsuzluğa
sebeb olmak
Leading opposition group : Birinci muhalif parti
Left-Wing Parties : Sol Kanat Partileri
Legacy of British Colonialism : İngiliz koloniciliğinin hakimiyeti
Legal circles : Yasal çevreler
Legislative : Yasama
Legislative reform : Yasal reform
Lengthy discussions / talks : Kapsamlı tartışmalar
(to) lessen the burden on : Üzerindeki yükü azaltmak
(to) lift immunities : Dokunulmazlıkları kaldırmak
Little likelihood of a Turkish-Bulgarian bounding: Umutsuz Türk-Bulgar ilişkisi
(to) live happily within the existing boundaries of Turkey: Türkiye’nin mevcut sınırları
içerisinde mutlu yaşamak
(to) live in unity and brotherhood : Uyum içerisinde ve kardeşçe yaşamak
Lobby campaign : Lobi faaliyetleri
Long-standing peace : Uzun süreli barış
(to) loot : Yağma etmek, yağmalamak

Mahmut Yıldırım, alias Yeşil : Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım


(to) maintain contact and communication : Temas ve irtibatı devam ettirmek
(to) maintain the legal status of : Yasal statüsünü devam ettirmek
Maintenance and up-keep : Bakım onarım
(to) make an official statement : Resmi bir açıklama yapmak
(to) make public opinion sensitive towards the problem: Kamuoyunu soruna karşı duyarlı
hale getirmek
malpractice : Yolsuzluk, yasaya aykırı hareket
Mass deportation : Toplu sınırdışı
Mass media : Kitle iletişim araçları
Massacre : Katliam
(to) maximize election chances : Seçim olasılığını arttırmak
(to) meet one-on-one with Bush : Bush’la yüzyüze görüşmek
(to) meet requirements : İhtiyaçları karşılamak
Member-in-waiting of the European Community: Avrupa Topluluğu’nun askıdaki üyesi
Memorandum of Understanding : Mutabakat Muhtırası
Midterm elections : Ara seçim
Minister of Interior : İçişleri Bakanı
Minister of State : Devlet Bakanı
Ministry of Defense : Savunma Bakanlığı
Ministry of National Education : Milli Eğitim Bakanlığı
Minorities : Azınlıklar
Misleading propaganda : Yanlış yönlendirici propaganda
Moderate policies : Ilımlı politikalar
Mole : Köstebek
Money lenders : Tefeciler
Mortality rate : Ölüm oranı
Mortgage : İpotek
Moslem Festival of Sacrifices : Kurban Bayramı
Moslem fundamentalists : Köktendinci müslümanlar
MOSSAD (Israeli Intelligence Agency) : İsrail Gizli Servisi
Most pressing needs : Elzem ihtiyaçlar
Motherland Party : Anavatan Partisi
Multidimensional Turkish policy : Çok yönlü Türk politikası
Multiplayer satellite system : Çok amaçlı uydu sistemi
Multilateral operations : Çok yönlü operasyonlar
Multilateral talks : Çok taraflı görüşmeler
Multinational forces : Çok uluslu güçler
Mutual defense treaty : Karşılıklı savunma anlaşması
Mutual links : Karşılıklı bağlantı
Mutually acceptable solutions : Karşılıklı kabul edilebilir çözümler
National and regional stability : Milli ve bölgesel istikrar
National Intelligence Service : Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT)
National Security Council : Milli Güvenlik Kurulu (MGK)
National Security Council General Secretariat : Milli Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği
National Sovereignty and Children’s Day : Milli Egemenlik ve Çoçuk Bayramı
Nationalist Action Party : Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)
Nationalistic-populist anti-westernism : Milliyetçi-halkçı batı karşıtlığı
NATO expansion : NATO’nun genişlemesi
NATO Military Authorities : NATO Askeri Makamları
Natural geopolitical center of security arrangement: Güvenlik düzenlemesinin doğal
jeopolitik merkezi
Near-term strategy : Kısa vadeli strateji
Negotiations are under way. : Anlaşma yolda.
No firm decision was made. : Hiçbir kesin karar alınmadı.
No fly-zone : Uçuşa yasak bölge
Non-Governmental Organizations (NGO) : Sivil Toplum Örgütleri
Non-military resolution of Kurdish issue : Kürt sorunu için sivil yaklaşım
Normalization of relations : İlişkilerin normalleştirilmesi
North Atlantic Assembly : Kuzey Atlantik Asemblesi
North Atlantic Council : Kuzey Atlantik Konseyi

(to) obtain support : Destek almak


Occupied territories : İşgal altındaki topraklar
Official Gazette : Resmi Gazete
Official sources : Resmi kaynaklar
Official visit : Resmi ziyaret
On the international scene : Uluslararası platformda
(to) open a new era in economy : Ekonomide yeni bir dönem açmak
(to) oust from the enclave : Bölgeden çıkarmak

Pacifism : Barışseverlik
Package of compensation : Telafi paketi
Palestinian self-rule : Özerk Filistin
Parliamentarian : Parlamenter
Parliamentary immunity was lifted. : Milletvekili dokunulmazlığı kaldırıldı.
Partisan warfare : Çete harbi
Partnership agreement : Ortaklık anlaşması
(to) pass the bill : Yasa çıkarmak
Pay hike : Ödeme (maaş) artışı
Peace and reconciliation : Barış ve uzlaşma
Peace enforcement approach : Barışı kuvvetlendirme yaklaşımı
Peaceful settlement : Barışçıl çözüm
Peacekeeping operations : Barış sağlama operasyonları, çabaları
Peacekeeping troops : Barış gücü birlikleri
Peacetime Establishment : Barış Kuruluşu
Pentagon’s push to position more heavy armor
in the region : Pentagon’un bölgeye ağır silah
yerleştirme yolundaki teşviki
Per capita income : Kişi başına düşen milli gelir
Period of profound change and uncertainty : Tam bir değişim ve kararsızlık dönemi
Permanent end to fighting in Bosnia : Bosna’daki savaşa kalıcı çözüm
Peshmerga : Peşmerge
Pirate CD : Korsan CD
Pity to UN : Birleşmiş Milletler’i kınama
Pipeline : Boru hattı
PKK and Armenian collaboration : PKK ve Ermeni işbirliği
PKK and their adherents : PKK ve destekçileri
PKK’s mask falls from its face. : PKK’nın maskesi düşüyor.
(to) place high emphasis on technology :Teknolojiye önem vermek
(to) place wreath at the Atatürk’s mausoleum : Atatürk’ün mozolesine çelenk koymak
(to) play a bridge role : Kilit rol oynamak
Policy makers : Politika güdücüler
Political asylum : Siyasi sığınma / iltica
Political awareness : Siyasi duyarlılık
Political blackmail against Turkey : Türkiye’ye yapılan santaj
Political climbdown : Politik çöküş
Political criminal : Siyasi suçlu
Political disputes : Politik tartışmalar
Political gain : Politik kazanç
Political immunity : Politik dokunulmazlık
Political nightmare : Politik kabus
Political party representatives : Siyasi parti temsilcileri
Political rights and duties : Siyasi haklar ve sorumluluklar
Political setback : Siyasi engel
Political sovereignty : Politik hakimiyet
Poll-weary Germany : Seçim yorgunu Almanya
(to) pose a danger for stability : İstikrar için tehlike arzetmek
Post-cold war era : Soğuk savaş sonrası
Postgraduate education (PG) : Mezuniyet sonrası öğrenim
Post-mortem = autopsy : Otopsi
Post-war political scene : Savaş sonrası politik sahne
Precipitation : Yağış
(to) present credentials : İyi niyet mektubu sunmak
Press conference : Basın toplantısı
Price hikes for petrol : Petrol fiyatlarında artış
Privatization : Özelleştirme
Privatization Administration Chairmanship : Özelleştirme Kurulu Başkanlığı
Progress of stand-by agreement : Protokol anlaşmasında gelişme
(to) promote economic growth : Ekonomik büyümeyi sağlamak
(to) promote human rights : İnsan haklarını iyileştirmek
Promulgation of reforms : Reformların yürürlüğe konması
(to) provide humanitarian support : İnsani yardım desteği sağlamak
Purchasing power : Satın alma gücü
(to) pursue a policy : Bir politika takip etmek
(to) put the agreement into force / operation : Anlaşmayı yürürlüğe koymak

Raise in pay : Ödemelerdeki artış


(to) ransack : Didik didik aramak, tamtakır edip
bırakmak
Rapid Deployment Force : Çevik Kuvvet
(to) reach a compromise / consensus : Uzlaşmaya / anlaşmaya varmak
(to) reach a satisfactory point : Memnuniyet verici bir noktaya varmak
(to) reach a solution through talks : Diyalog yoluyla sonuca varmak
(to) reach alarming rates : Tehlikeli boyutlara ulaşmak
Real increase in salary : Maaşlardaki reel artış
(to) receive a positive result : Olumlu bir sonuç almak
(to) receive ear-piercing criticism : Sert eleştiri almak
Recognition of a Turkish Cypriot State : Kıbrıs Türk Devletinin tanınması
(to) recognize the territorial integrity and sovereignty: Toprak birlik ve bütünlüğü
tanımak
Reduction of defense sources : Savunma kaynaklarının kısıtlanması
Registration number = plate number : Plaka
(to) release a statement : Açıklamada bulunmak
(to) release its economy from crippling sanctions: Ekonomisini yıpratıcı yaptırımlardan
kurtarmak
Relevant : Konu ile ilgili
Reliance on U.S. : ABD’ye bağlılık
Relief agencies : Yardım aracıları
Relief shipments : Gemi yoluyla yardım gönderme
Religious and ethnic discrimination : Dini ve etnik ayırımcılık
(to) remain in office : Makamını korumak
(to) remain within the bounds of legality : Yasalar içerisinde kalmak
(to) remove restrictions on free expression : Konuşma özgürlüğü kısıtlamalarını
kaldırmak
(to) renew hostilities : Düşmanlıkları tekrarlamak
Renewed bombardment of Sarajevo : Saraybosna’ya yeni bir bombardıman
Republic Day celebrations : Cumhuriyet Bayramı kutlamaları
Republican Guards : Cumhuriyet Muhafızları
Republican People’s Party : Cumhuriyet Halk Partisi
(to) request a NATO air presence : NATO hava desteği istemek
(to) resolve the conflict in Katabakh : Karabağ sorununu çözmek
(to) resolve the issue : Sorunu çözmek
(to) respect democratic standards : Demokratik düzene saygı duymak
(to) respect human rights : İnsan haklarına saygı göstermek
(to) respect its new U.N. defined borders : B.M. tarafından tanınan yeni
sınırları kabul etmek
(to) respect one’s dignity : Kişinin onuruna saygı göstermek
(to) restore constitutional order : Anayasal düzeni tesis etmek
(to) resume : Yeniden başlamak
(to) retain a lawyer : Avukat tutmak
Right-Wing Parties : Sağ Kanat Partileri
Ruling coalition partners : Baştaki (yönetimdeki) koalisyon
ortakları
(to) run country under election conditions : Ülkeyi seçim şartlarına sokmak
Rural Affairs General Directorate : Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Russian Intelligence Agency (KGB) : Rus İstihbarat Örgütü

(to) safeguard security : Güvenliği muhafaza etmek


(to) sanction : Onaylamak, tasdik etmek
Search and rescue helicopters : Arama-kurtarma helikopterleri
Secretary General of the National Security Council : Milli Güvenlik Konseyi Genel
Sekreteri
Secure regions in Southeast : Güneydoğu’daki güvenli bölgeler
Secure = safe zone : Güvenli bölge
Security issues : Güvenlik meseleleri
Security zone : Güvenlik bölgesi
(to) seek parliamentary seats : Parlamentoya girmeye çabalamak
(to) seem indifferent to pressure : Baskıya kayıtsız görünmek
Self-determination : Kararlılık, kendi kendini idare
Self-rule elections : Demokratik seçimler
(to) send an “olive branch” : Zeytin dalı uzatmak
Sense of confidence : Güven hissi
Sensible compromise : Mantıklı uzlaşma
Separatist forces : Ayrılıkçı kuvvetler
Separatist leader : Ayrılıkçı lider
Serb-held town : Sırp kontrolündeki kasaba
Serbian troops have withdrawn. : Sırp birlikleri geri çekildi.
Services came to a stop. : Hizmetler durdu.
(to) set up a cross party commission : Partilerarası bir komisyon kurmak
(to) set up a dummy party : Hülle partisi kurmak
(to) settle the dispute by peaceful means : Anlaşmazlığı barışçıl yollarla çözmek
(to) settle the problems and frictions : Sorunları ve anlaşmazlıkları çözmek
Shantytown : Gecekondu bölgesi
(to) shape new relationships : Yeni ilişkileri şekillendirmek
(to) sharply criticize : Sert bir şekilde eleştirmek
(to) shed further light on the existence of
repression and torture : Baskı ve işkencenin varlığına daha
fazla ışık tutmak
(to) shed blood / tears : Kan / gözyaşı dökmek
(to) shell selected targets in Sarajevo : Saraybosna’daki belli hedefleri
bombalamak
Shiite : Şii
Short Range Nuclear Forces : Kısa Menzilli Nükleer Kuvvetler
(to) show an adverse reaction : Ters tepki göstermek
(to) show their true faces : Gerçek yüzlerini göstermek
Shrinking forces : Fire veren güçler
(to) sign a peace treaty : Barış anlaşması imzalamak
Signatories : Taraflar
Signatory countries : İmza eden taraflar
Sincere apology : İçten özür
Single-minded opportunists : Tek amaçlı fırsatçılar
Skins of sacrificed animals : Kurban derileri
Social discontent and strife : Sosyal doyumsuzluk ve mücadele
Social well-being : Sosyal refah
Solidarity : Dayanışma
Solution or autonomy for South East : Güneydoğu sorunu için çözüm veya
özerklik
(to) speak on condition of anonymity : İsim vermeme şartıyla konuşmak
Spread of armed confrontations to neighboring states: Silahlı çatışmaların komşu
devletlere sıçraması
(to) spread the flame of civil war : İç savaş alevini yaymak
(to) start / launch an investigation : Soruşturma başlatmak
State bureaucracy : Devlet bürokrasisi
State Economic Enterprises : İktisadi Devlet Teşekkülleri
State Institute of Statistics : Devlet İstatistikleri Enstitüsü
State Owned Enterprises : Kamu İktisadi Teşebbüsleri
State Planning Organization : Devlet Planlama Teşkilatı
State Security Court : Devlet Güvenlik Mahkemesi
(to) stay in the ruling : İktidarda kalmak
Strained Turco-Greek relations : Zoraki Türk-Yunan ilişkileri
(to) strengthen constitutional framework : Anayasal yapıyı güçlendirmek
(to) strengthen the friendship : Dostluğu güçlendirmek
(to) study the recommendations : Önerileri değerlendirmek
(to) submit a petition : Dilekçe vermek
Sub-committee : Alt kurul
Sufficient foreign currency stocks / reservoir : Yeterli döviz stoku
(to) suppress the riot : Ayaklanmayı bastırmak
Suppression on human rights : İnsan hakları için yapılan baskı
Suppressive anti-democratic authorities : Baskıcı anti-demokratik otoriteler
Supreme Board of Privatization : Özelleştirme Yüksek Kurulu
Supreme Military Council : Yüksek Askeri Şura (YAŞ)
Surplus in current accounts : Cari hesap fazlası
(to) swoop : Hücum etmek, yukarıdan üstüne
çullanmak
Systematic distortion : Sistematik bozulma

(to) take a stand against terrorism : Terörizme karşı tavır almak


(to) take asylum : İltica etmek
(to) take precautions / measures against ... : -e karşı önlemler almak
(to) take refuge in safe areas : Güvenli bölgelere sığınmak
(to) take refuge in schools : Okullara sığınmak
(to) take tougher measures towards peace : Barış için daha sıkı tedbirler almak
Taking necessary precautions : Gerekli tedbirlerin alınması
Tampon area : Tampon bölge
Tax amnesty : Vergi affı
Tax evasion : Vergi kaçırma
Tax revenue : Vergi iadesi
(to) tender (his) resignation : İstifa(sını) talep etmek
Terms of Reference : Görev Yönergesi
Territorial integrity : Bölgesel (toprak) bütünlüğü
Territorial settlement : Bölgesel çözüm
Territorial waters : Kara suları
Terrorists trying to leak into Turkey : Türkiye’ye sızmaya çalışan teröristler
The Armed Forces Pension Fund : Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK)
The better-armed Serbs : Daha iyi silahlanmış Sırplar
The center-right cabinet : Orta-sağ kabine
The chief prosecutor : Başsavcı
The enforcement of embargo : Ambargonun teşviki
The flow of arms to Turkey : Türkiye’ye silah akışı
The High Education Board : Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK)
The issue was debated at length. : Mesele derinlemesine tartışıldı.
The Istanbul Water and Canalization Management : İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi
(İSKİ)
The junior coalition partner : Küçük koalisyon ortağı
The junior partner of the coalition : Koalisyonun küçük ortağı
The outlawed PKK terrorist organization : Yasadışı PKK terör örgütü
The Privatization Board : Özelleştirme Kurulu
The right to elect and be elected : Seçme ve seçilme hakkı
The State-owned Agricultural Credit Bank : Ziraat Bankası
(to) take your time : Acele etmemek
The tension is rising. : Gerginlik artıyor.
The term extension of the Navy Commander : Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın görev
süresinin uzatılması
The then independent states : O zamanın bağımsız devletleri
Thorny issue : Tehlikeli mesele
Thousands of panicking civilians : Panik içindeki binlerce sivil
(to) threaten secular regime : Laik düzeni tehdit etmek
(to) threaten to hit back with a major counterattack: Büyük bir karşı taarruzla tehdit
etmek
(to) threaten to withhold continued support : Verilen desteği kesmekle tehdit etmek
Three-year bid to break away from Kremlin control : Kremlin kontrolünden kurtulmak
için harcanan üç yıllık mücadele
Three-year independence drive : Üç yıl süren bağımsızlık isteği
(to) tolerate and sympathize with the PKK : PKK’ya yardım ve yataklık etmek
(to) topple Saddam : Saddam’ı devirmek
Tough measures : Sıkı tedbirler
Trade Secretary : Ticaret Bakanı
Tranche = portion : Miktar, pay
Transportation on International Roads : TIR
Treasury and Foreign Trade Undersecretary : Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı
(to) trigger debate : Tartışma başlatmak
Tripartite meeting : Üç tarafla yapılan toplantı
True Path Party : Doğru Yol Partisi
Turkey does not recognize Kurds as a minority. : Türkiye Kürtleri azınlık olarak
değerlendirmiyor (tanımıyor).
Turkey is deeply grieved over Chechnya. : Türkiye Çeçenistan konusunda derin
üzüntü duyuyor.
Turkey is faced with a South East problem. : Türkiye bir Güneydoğu sorunuyla
karşı karşıya.
Turkey’s credit rate fell. : Türkiye’nin kredi oranı düştü.
Turkey will remain active in Cyprus problem. : Türkiye Kıbrıs sorununda rol almaya
devam edecektir.
Turkey Worker’s Party : Türkiye İşçi Partisi
Turkish Atomic Energy Administration/Institution : Türkiye Atom Enerjisi Kurumu
Turkish Aviation Institute : Türk Hava Kurumu (THK)
Turkish Cypriots : Kıbrıs Türkleri
Turkish Grand National Assembly : Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)
Turkish Motorists and Drivers Association : Türkiye Şöförler ve Otomobilciler
Derneği
Turkish Republic of Northern Cyprus(TRNC) : Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Turkish Scientific Technical Research Board : Türkiye Bilimsel ve Teknik
Araştırma Kurulu (TUBİTAK)
Turkish Straits Foundation : Türk Boğazlar Kurumu
Turkish Union of Chambers and Commodity
Exchanges : Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Ultra nationalists movements : Aşırı milliyetçi hareketler


Unadjusted birth rate : Düzensiz doğum oranı
Unanimously : Oybirliğiyle
Uncaring world : Duyarsız dünya
Unconventional warfare : Gayrinizami savaş
Under construction : İnşaat halinde
Under shellfire : Ateş altında
Under siege : Kuşatma altında
Under the counter : Yasa dışı yoldan, gizlice
Underpaid and unprivileged civil servants : Düşük ücretli ve imtiyazsız devlet
memurları
Undersecretary : Müşavir
Unilateral action : Tek taraflı hareket
Unilateral / bilateral / multilateral talks : Tek / iki / çok taraflı görüşmeler
Unilateral peace-keeping : Tek-taraflı barış
Uninhabited industrial zone : Kullanılmayan endüstriyel bölge
Universal Declaration of Human Rights : İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
UNPROPOR, U.N. Protection Force : B.M. Koruma Gücü
UN Security Council : B.M. Güvenlik Kurulu
UN-sponsored peace : B.M. destekli barış
Unresolved murders : Faili meçhul cinayetler
(to) uproot democracy and stability : Demokrasiyi ve istikrarı bozmak
Use of chemical and biological agents : Kimyasal ve biyolojik savaş
maddelerinin kullanılması

Vast irrigation and energy scheme : Geniş çaplı sulama ve enerji projesi
Vehicle registration paper : Ruhsatname
Veneral disease : Zührevi hastalık
Village guards : Köy korucuları
(to) violate public order : Kamu düzenini bozmak
Violation of constitutional rights : Anayasal hakların ihlali
Violation of human rights : İnsan haklarının ihlali
Violation of U.N. decisions : B.M. kararlarının ihlali
Virtue Party : Fazilet Partisi
(to) voice his adverse condition : Karşı olduğunu açıklamak
(to) vote for independence : Bağımsızlıktan yana oy kullanmak
Vulnerable to enemy attacks : Düşman saldırılarına karşı zayıf

(to) wage a separatist terrorist campaign in Turkey : Türkiye’de terörist ve ayrılıkçı


mücadele sürdürmek
War captives : Savaş esirleri
War convicts : Savaş suçluları
War-torn Bosnia : Savaşın parçaladığı harabettiği) Bosna
Weakening economic conditions : Kötüleşen ekonomik şartlar
Welfare Party : Refah Partisi
Well-received : İyi karşılanmış
Western-imposed no fly zone : Batının belirlediği uçuşa kapalı bölge
(to) widen the circle of peacemakers : Arabuluculuk sahasını genişletmek
Widespread public opposition : Geniş çaplı halk muhalefeti
Widespread use of torture : Geniş çaplı işkence uygulaması
(to) win a slice : Pay koparmak
(to) wipe out resistance : Direnci kırmak
(to) wish to remain anonymous : İsminin gizli tutulmasını istemek
(to) work through government channels : Hükümet kanallarıyla çalışmak
Working committee : Çalışma komitesi

You might also like