Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 61

Fl or ans a Not l ar ' yl a Rus k i n' e ok byk ke-

y i f ve r mi P r ens es Mada m Al exandr e de Car a -


man- C h i may ' a du ydu um der i n hayr anl n
an s na , Madam' n ho una gi t t i i i i n bi r ar a -
y a get i rdi i m b u s a y f al ar s ayg l ar ml a ad y o -
r um.


Bize yaanmam gibi gelen ocukluk yllar- 7
mzda, ok sevdiimiz bir kitapla geirdiimiz
gnler kadar dolu dolu yaanm baka zaman
belki yoktur. Bakalarna gre bu ocukluk
gnlerini dolduran, bizimse, kutsal bir zevki
kabaca engelliyor diye uzaklatrdmz her
ey: kitabn en ilgin blmndeyken oyun oy-
nayalm diye bizi aramaya gelen bir arkada;
gzlerimizi sayfadan ayrmak ya da yerimizi
deitirmek zorunda brakan rahatsz edici g-
ne ya da ar; tadna bakalm diye getirilen
yiyecekler ki, dokunmadan, yanmzda, sra-
nn zerinde brakmken, tepemizde, mavi
gkyznde gnein klar zayflar, akam ye-
mei iin ieri girmemiz gerekir, oysa bizim ak-
lmz fikrimiz yemein hemen ardndan kp
kitabn yarm kalan blmn bitirmektedir;
kitap okurken sadece uygunsuz bir ey olarak
algladmz btn bu eyler, tersine ylesine
tatl (o dnemde bu denli bir akla okuduumuz
kitaptan ok daha deerli olduunu imdi anla-
dmz) bir hatray iimize iliyordur ki, bu-
gn bile gemi zamann bu kitaplarn kartr-
mak aklmza gelirse, bu kitaplar, gemi gn-
lerden kalan tek takvim olarak ve artk var ol-
mayan evlerin ve glcklerin, sayfalarna yan-
sdn grme umuduyla kartrrz.
Rahata okuyabilecek kadar dingin ve doku-
nulmaz, gnn her saatine srasyla snlan
tatil gnlerindeki bu okumalar kim anmsa-
maz. Sabahlar, park dn, herkes "bir ge-
zinti yapmaya" gitmiken, henz uzak olan ye-
mek saatine kadar sesi soluu pek kmayan ih-
tiyar Felicie dnda kimsenin girmedii ve du-
vara asl boyal tabaklar; bir nceki gnn
yapra henz koparlm takvim; karlk bek-
lemeden konuan ve anlamca bo tatl szleri,
okuduunuz szckleri deitiren insanlarn
laflarndan farkl, duvar saati ve ocak trn-
den okumaya ok saygl arkadalarn bana e-
lik ettii yemek odasna szlverirdim. Sa-
bahlar erken kalkan bahvan amcamn yemek
srasnda,'"**^Rahatsz etmiyor ya! Biraz ate in-
sana iyi gelir; sizi temin ederim ki, saat altda
bostan pek souk oluyor. Sekiz gn sonra Pas-
kalya olduuna kim inanr!" diye szn ettii
kk odun ateinin yanna, bir iskemleye ili-
irdim. Okumaya, ne yazk ki son verecek olan
yemee hl iki byk saat vard. Zaman za-
man pompann grlts iitilir; su szdrdn-
dan baklarnz pompaya ynelir ve orada,
ok yakndaki, yarm ay biiminde tula ve fa-
yanslarla kapl meneke tarhlar olan bu me-
nekeler, sanki u ok gzel gkyznden, u
yanardner renkli ve kimi zaman ky atlar
arasndan grlen kilisenin vitraylarnda yan-
sr gibi olan gkyznden, frtnadan nce ya
da sonra, ok sonra, gn batarken beliren h-
znl gkyznden derlenmi gibidir- kk
bahenin tek aalkl yolundaki kapal pence-
reden pompaya bakardnz. Ne yazk ki, a
kadn sofray kurmaya pek erken gelirdi; bari
konumadan kursa! Ama, "Byle rahat deilsi-
niz, size bir masa yanatraym m?" demek zo-
runda sanrd kendini. "Hayr, teekkr ede-
rim," diyebilmek iin birdenbire susmak ve
gzlerin okumakta olduu btn szckleri du-
daklarn arasnda sessizce, koarak tekrarla-
yan sesi uzaklardan geri getirmek gerekirdi; se-
si durdurmak, dar karmak ve uygunca,
"hayr, teekkr ederim," diyebilmek iin bu
szcklere kaybetmi olduklar olaan yaam
grnmn ve yant vurgusunu vermek gere-
kirdi. Zaman geerdi, yorulup gezintiyi ksa ke-
senler, "Meseglise'den dnenler" ya da "yaza-
cak eyleri olduundan" o sabah kmayanlar,
ou zaman, yemekten ok nce yemek salonu-
na gelmeye balard. "Seni rahatsz etmek iste-
mem,'' derlerdi ama nnda atee yaklamaya,
saate bakmaya, yemee oturmann pek de fena
olmayacan sylemeye balarlard. "Yazmak
iin kalm" erkein ya da kadnn etrafn
zenle evirirler ve sayg, sr, apknlk ve ihti-
yat ieren bir glmsemeyle ona, "Minik yaz-
manz tamamladnz m?" diye sorarlard, san-
ki bu "minik yazma" hem bir devlet srr, bir
ayrcalk, hem de keyif karc bir eymi gibi.
Bazlar daha fazla beklemeden, masaya, kendi
yerlerine nceden otururdu. Bu bir felaketti
nk bu davran sonradan gelenlere oktan
*----- ---------------------------------------------------------------------------------
le olduunu dndrtecek ve ailemi, "Hadi,
kapa kitabn, yemek yiyeceiz," gibi ldrc
szleri sylemeye yneltecek kt bir rnekti.
Her ey hazrd, sofra rtsnn zerine btn
sofra takm yerletirilmiti, sadece yemein so-
nunda getirilen ey eksikti: bahvan ve a
amcann bizzat masada kahve yapt camdan
aygt; bir fizik aleti gibi karmak, boru bii-
mirideki bu aygt gzel kokard ve buulanm
eperlerde kokulu ve kahverengi bir kl bra-
kan ani kaynamay cam kapakta grmek ok
hotu; yine bu amca, her zaman ayn oranlarda
kartrd krema ve ilekleri, renklerle ura-
an bir ressamn deneyimi ve bir oburun uzg-
rsyle, gereken pembelie eritiklerinde ka-
rtrmay durdururdu. Yemek bana ne kadar
da uzun gelirdi! Byk halam itiraz hogr ile
karlayan ama kabul etmeyen bir tatllkla d-
ncesini belirtmek iin tadard yemekleri sa-
dece. Bir roman, dizeler, haddini iyi bildii ey-
ler hakknda, bir kadn alakgnlllyle
daha bilgili olanlarn dncesine her zaman
gvenirdi. Bu konularn, tek bir kiinin beeni-
sinin doruyu saptamaya yetmedii geici he-
veslerin belirsiz alam olduunu dnrd.
Ama kurallarn ve ilkelerini annesinden ren-
mi olduu birtakm konular; kimi yemeklerin
yapl, Beethoven'in sonatlarn alma ve ne-
zaketle konuk alama hakknda kusursuzlu-
un ne olduunu bildiine ve br insanlarn
bu kusursuzluu ne kadar yakn olduunu
ayrt ettiine emindi. Zaten bu konuda da
kusursuzluk hemen hemen ayn eydi: yetenek-
lerde bir tr basitlik, sadelik ve sevimlilik. Ke-
sinlikle baharat konulmamas gereken yemekle-
re baharat konmasna, piyano alarken gere-
inden fazla pedal kullanlmasna ya da yapma-
ck almaya, "misafir kabul ederken" kusursuz
bir doallktan klmasna ve insann kendin-
den abartyla sz etmesine iddetle kar kar-
d. Daha ilk lokmadan, ilk notalardan, basit bir
belirtiden yola karak karsndakinin iyi bir
a, gerek bir mzisyen, iyi yetitirilmi bir
kadn olup olmadn bildii iddiasndayd.
"Benden daha hnerli olabilir ama bu kadar
basit bir andanteyi byle abartyla alarak
zevkten yoksun olduunu gsteriyor." "ok
parlak ve nitelikli bir kadn olabilir ama ken-
dinden bu denli ayrntl sz etmesi incelik ek-
siklii." "ok bilgili bir a olabilir ama pata-
tesli biftek yapmay bilmiyor." Patatesli biftek!
Gzde yarma paras, basitliiyle bile zor,
mutfan bir tr Patetik Sonat, toplumsal ya-
amda bir hizmeti zerine sizden bilgi almaya
gelen, incelikli ve eitimli olup olmadn ok
basit bir davranla kantlayabilen soylu kad-
nn ziyaretinin gastronomik edeeri! Byk-
babam gururuna yle dknd ki, btn ye-
meklerde baarl olunsun isterdi ve yemek
yapma konusunda ne zaman baarsz olundu-
unu asla anlayamayacak kadar az ey bilirdi.
ok ender de olsa kimi zaman baarsz olundu-
unu kabul edebiliyordu ama tamamen rastlan-
t sonucu. Tersine, a kadnn falanca yemei
yapmay bilmediine ilikin byk halamn her
zaman gerekelendirilmi eletirileri, bykba-
bama hogrden zellikle yoksun gelirdi. Ge-
nellikle, byk halam, yemei dudann ucuy-
la tattktan sonra, onunla tartmaktan kan-
mak iin dncesini belirtmezdi, zaten biz de
houna gitmediini nnda anlardk. Susard
ama bykbabam fkeye bomaya yetecek,
kesin ve kararl bir onaylamazl uysal gzle-
rinden okurduk. Byk halamn sessizlii kar-
snda sabr taan bykbabam, inceden ince-
ye alay ederek dncesini belirtmesini rica
eder, sorularla onu sktrr, kzdrrd, ama
halamn, bykbabamn dncesini: ara ye-
mein fazla ekerli olmadn dorulamak yeri-
ne, azap ekmeye raz olduu hissedilirdi.
Yemekten sonra hemen okumaya koyulur-
dum; zellikle o gn hava biraz fazla scaksa,
herkes "odasna ekilmeye" kard, bu da be-
nim, insann kendini sokakta bulmak iin bir
ocuun srayarak bile pencerelerinden atla-
yabilecei kadar alak olan birinci kattaki oda-
ma dar basamakl kk merdiveni karak he-
men ekilmemi salard. Penceremi kapamaya
gittiimde, rzgrlklar indirmek bahanesiyle
her gn yemekten sonra kapsnn nne siga-
rasn imeye kan ve sokaktan geerken kimi
zaman sohbet etmek iin duran insanlara mer-
haba diyen kardaki silahnn selamna kar-
lk verirdim, ingiliz dekoratrler ve Maple ta-
rafndan uygulanagelmi William Morris teori-
leri, bir odann sadece bize yararl eylerle do-
lu olma ve yararl her eyin, basit bir ivi bile
olsa, gizli deil ortada olma kouluyla gzel ol-
duunu kesin olarak belirtir. Bakr ubuklu ve
st tamamen ak yatan zerinde, bu temiz
odalarn plak duvarlarnda kimi bayaptla-
rn taklitleri. Bu estetiin kurallarna gre de-
erlendirildiinde benim odam asla gzel deil- di
nk hibir ie yaramayacak eylerle do-
luydu ve bunlar, bir ie yarayacak eyleri, kul-
lanmlarn son derece gletirecek kadar du-
yarlkla gizliyordu. Ama bence odam gzelliini
tam da, benim rahatm iin deil, sanki kendi
zevkleri iin oraya gelmie benzeyen bu eyler-
di .
den alyordu. Sanki bir tapman dibine yerle-
tirilmi yata gzlerden gizleyen o uzun beyaz
perdeler; gndzleri yere salan sslemeli yu-
muak ipek yatak rtsnn, iekli karyola
rtsnn, nakl yatak rtsnn, patiska
yastk klflarnn altndaki yatam, Meryem
yortusunda fistolar ve iekler altnda kaybo-
lan sunak gibi kayboluyordu, ve geceleri, yata-
bilmek iin btn bunlar geceyi geirmeyi ka-
bul ettikleri bir koltuun zerine zenle yerle-
tiriyordum; yatan yannda, mavi desenli bar-
dak, ayn desenden ekerlik ve (dkmemden e-
kinen halamn emri zerine geldiimin ertesi
gnnden beri bo duran) srahi ls ile te-
ki ara gereler; grmezden gelmenin de, kiisel
gereksinimlerim iin kullanmann da mmkn
olmadn bildiim, ama soyunurken, yanl
bir hareketle deviririm korkusuyla uzun uzun
dikkatle baktm bir tr ibadet ara gereleri
bunlar, neredeyse cam bir ampul iinde yan-
larna yerletirilmi portakal iei likr ka-
dar kutsaldr; okumay bitirdiim ve her kalk-
mak istediimde yapp kaldm fark ettiime
gre dikensiz olmasna imkn olmayan beyaz
gllerden rts koltuklarn srtna frlatlm
t ii ajurlu o kk atklar; fanus altnda ka-
ba temaslardan korunan sarkac, uzaktan ge-
len deniz kabuklaryla ve eski, duygusal bir i-
ekle itenlikle gevezelik eden ama yerinden k-
mldatlamayacak kadar ar olduundan, sar-
ka durduunda saati dnda kimsenin onu
yeniden kurmaya giriecek kadar ihtiyatsz ol-
mad o camdan an; birinde isa'nn resmi,
tekinde kutsanm imir iki vazoyla ssl
konsolun zerine bir sunak kaplamas gibi atl-
m olduundan, konsolu Kutsal Masa'ya ben-
zeten (her gn, "oda yapldnda" oraya yer-
letirilen bir dua iskemlesi bu dncenin a-
rmn tamamlyordu) ama her zaman ekme-
ce aralarna skan tiftikleri oyunu tamamen
imknsz kldndan, sa'nn resmini, kutsal
vazolar, kutsanm imiri bir hamlede dr-
meden ve sendeleyip dua iskemlesine tutunma-
dan tek bir mendil bile alamadm u beyaz gu-
pr sofra rts; kk etamin perdelerin, b-
yk muslin perdelerin ve daha byk pazen
perdelerin oluturduu st ste aslm l; bu
perdeler genellikle gnelenmi akdiken beyaz-
l iinde her zaman gleryzlyd ama kout
tahta ubuklar etrafnda hareket etmedeki ve
pencereyi amak ya da kapamak istediimde
birbirlerinin arasna ve hep birlikte de pence-
reye skmadaki beceriksizlikleri ve inatlar
yznden de aslnda olduka sinir bozucuydu-
lar, bir perdeyi kurtarmay baardmda, san-
ki perdeler, gerek akdiken als ya da oray
seecek kadar hayal gcne sahip krlang yu-
valar tarafndan kusursuz biimde tkanma-
sna, eklemlerdeki yerini almaya br her za-
man annda hazr oluyordu, yle ki, grnte
ok basit bu ilemi, penceremi ama ya da ka-
pama ilemini, evden birinin yardm olmadan
asla baaryla sonulandramyordum; benim
hibir gereksinimimi karlamamalar bir yana,
bunlarn tatminine hafif de olsa kstek bile olan
ve elbette asla biri yararlansn diye odama kon-
mam btn bu eyler, odam bir anlamda ki-
isel dncelerle, genellikle aasz bir alanda-
ki aalarda ve yol kysnda ya da eski duvar-
larn zerinde biten ieklerde grlen bu ter-
cih havasyla, orada yaamay ve oradan ho-
lanmay semi olma havasyla dolduruyordu.
Bu eyalar oday sessiz ve deiken bir havayla,
kiiliimi hem yok eden hem de byleyen bir
esrarla dolduruyordu; bu oday bir tr kk
kilise haline sokuyordu; gne -amcamn pen-
cerelerin tepesine eklemi olduu kk krm-
z karolar geip perdelerin akdikenini pembe-
letirdikten sonra duvarlarn zerine, sanki bu
kk kilise vitrayl daha byk bir nefin iine
hapsedilmi gibi garip nlar yolluyordu; ve za-
ten nemli bayramlarda, kutsal emanetlerin i-
ekli yoluyla evimize balanan kilisenin yakn-
l nedeniyle anlarn grlts yle gl ge-
liyordu ki anlarn sanki bizim atda, dua ki-
tabn elinde tutan papaz, akam duasndan
dnen halam ya da bize kutsanm ekmek geti-
ren kilise korosundaki ocuu sk sk selamlad-
m pencerenin tam zerinde aldn hayal
edebiliyordum. William Morris'in ilevsiz g-
zellie tand ayrcalkla, Maple odalarnn
duvarlarnda, minenin zerinde duran Botti-
celli'nin l kb a har m n Brown tarafndan ekil-
mi fotorafna ya da Lille Mzesi'ndeki Me-
hul Ka d n mulajna gelince, itiraf etmeliyim ki,
benim odamda onlarn yerine, n islemeli as-
ker ceketi iinde olaanst ve yakkl Prens
Egene'i temsil eden bir tr gravr vard ve bir
gece, iddetli lokomotif ve dolu grlts altn-
da, bir biskvi markasnn reklamn yapt
gardaki bir bfenin kapsnda, her zamanki gi-
bi olaanst ve yakkl haliyle onu grnce
ok ardm. Bugn, bu gravrn sonsuza dek
duraca odama yerlemeden nce, eskiden bir
fabrikatr tarafndan bykbabama cmertlik
olsun diye prim olarak verildiinden kukula-
nyorum. Ama o zaman, bana tarihi ve esrarl
gelen kkeninden kuku duymuyordum ve be-
nim tarihi bir kiilik, kendisiyle odam payla-
tm kalc bir oda sakini olarak kabul ettiim
ve her yd, hi deimeden karmda bulduum
kiinin birok kopyasnn olabileceini hayal
bile edemiyordum. imdi onu grmn ze-
rinden epey zaman geti, bir daha da grecei-
mi sanmyorum. Ama talih bir gn onu karma
karrsa, hakknda Botticelli'nin i l k b ah ar n-
dan daha fazla ey syleyebileceimi sanyo-
rum. Deerli bir resmi oyma tahtadan bir er-
eveye emanet edip koruma zahmetini zihinler-
den uzaklatrarak evlerini hayran olduklar
bayaptlarn rprodksiyonlaryla sslemeyi
zevk sahibi insanlara brakyorum. Odalarn
zevklerine gre demeyi ve sadece onaylayabi-
lecekleri eylerle doldurmay da zevk sahibi in-
sanlara brakyorum. Bense, kendimi, her eyi
benimkinden ok farkl hayatlarn, benimkine
kart bir zevkin yarats ve dili olduu bir oda-
cfa, bilinli dnceme ait hibir ey bulamaya-
cam, hayal gcmn kendini ben olmayann .


barna gmlm hissederek cotuu bir oda-
da ancak yayor ve dnyor hissederim;
uzun, souk koridorlu, dardaki rzgrn ka-
loriferin stma abalarna baaryla kar koy-
duu, duvarlarn hl ilenin corafi haritas-
nn ssledii, her sesin sessizlii yerinden oyna-
tarak grnr kld, odalarda hava akmnn
temizledii ama silinmeyen bir kapatlmlk
kokusunun korunduu ve bu duruma hayran
kalan, bu kokuyu dnce ve
hatra olarak ierdii her eyle birlikte kendi
iinde yeniden yaratmay denemek iin ona bir
model gibi poz verdiren hayal gcne ulatrmak
iin yzlerce kez teneffs ettiren; geceleyin,
odann kapsn atnda, insann, orada dank
duran tm bir hayata tecavz etme hissine
kapld ve ka- py kapayp, daha ileriye, masaya
ya da pence- reye kadar ilerlediinde, bu
hayat ekinmeden elinden tuttuunu
sand; ile merkezindeki halcnn Paris zevki
sanarak dedii kanepe- nin zerine bu hayatla
birlikte bir tr hafifme- replikle oturma hissine
kapld; bakalarnn
ruhuyla azna kadar dolu olan ve zgaralarn
biimine ve perdelerin desenlerine kadar Onla-_
rn dlerinin izlerini koruyan hu odada, eya-
lar uraya buraya koyarak efendi rol tasla-
yp, odadaki mehul hah zerinde plak ayak
yryerek ve insann samimiyetle kendi kafas-
n kartrma niyetiyle her yerde bu hayatn
plaklna dokunma hissiyle dolup tat gar
yolu, rhtm ya da kilise meydanndaki bu tara
otellerinden birine ayak bastmda kendimi
ancak mutlu hissederim; o zaman, insan titre-
yerek srgy ektiinde, bu gizli hayat kendi-
siyle birlikte kapadn, nnde, yataa doru
ittiini ve nihayet zerine ektii byk beyaz
araflarda onunla birlikte yattn sanr, oy-
sa, ok yakndaki kilise, can ekienlerin ve
klarn uykusuzluk saatini btn ehir iin
almaktadr.
Kye' bir kilometre uzaklktaki parka gitmek
gerektiinden uzun sredir odamda okuyam-
yordum. Ama bu zorunlu oyun bitince, sepet-
lerde getirilen ve nehir kysnda, kitabn el sr-
memek kaydyla brakld imenlerin zerin-
de ocuklara datlan ikindi kahvaltsn ksa
kesiyordum. Biraz ilerde, parkn olduka ba-
kmsz ve esrarl kimi kuytularnda, nehir, ku-
ularla dolu ve heykellerin glmsedii aal
yollarla evrili, kimi zaman sazan balklarnn
srad dz izgi halinde akan yapay bir su ol-
maktan kyor, hzlanyor, hzla akarak par-
kn kapsn geiyor ve szcn corafi anla-
mnda bir nehir haline geliyordu, bu nehrin bir
ad olmalyd, sularnn sar dnieklerine
boduu ve kzlerin uyuduu, tam bir bataa
dnm ayrlk benzeri otlaklar arasnda da-
lmakta gecikmiyordu (tpk heykeller arasn-
da ve zerinde kuular yzerken olduu gibi
mi?) ve bir yanyla, ortaadan kald syle-
nen biim siz, yknt kulelerle kye balanr-
ken, te yandan kuburnu aalaryla ve akdi-
kenlerle kapl patikalarla baka adlar olan bi-
linmedik kylerin sonsuza uzanan "doa"sma
kavuuyordu. Ben, parkn aasnda, kuular
seyrederek ikindi kahvaltsn bitirmeyi tekile-
re brakyordum ve karmakark yollarda ko-
arak, kukonmaz fidesine, ilek fidanlarnn
bittii yere, baz gnler atlarn evresinde d-
nerek suyunu ykselttikleri havuza, arada bir
yukarda "parkn sonu" olan kapya ve tedeki
peygamberiei ve gelincik tarlalarna baka-
rak, srtm budanm fndk aalarna daya-
yarak oturduum, kimsenin beni kolay kolay
bulamayaca yeilliklerden herhangi birine
kadar gidiyordum. Bu yeillikte derin bir ses-
sizlik vard, kefedilme tehlikesi neredeyse yok-
tu, aadan bana bo yere seslenenlerin, hatta
kimi zaman yaklap ilk bayrlar kanlarn,
her yeri aradktan sonra eli bo dnenlerin
uzaklaan lklar gvenlii daha ho klyor-
du; bu lklar da uzaklanca hi grlt kal-
myordu; sadece zaman zaman, uzakta, ovala-
rn tesindeki anlarn mavi gkyznn ar-
dnda nlyor gibi gelen altn sesi geen zaman
konusunda beni uyarabiliyordu; ama bu sesin
tatllndan akna dnerek son
an vurula- rnn iini boaltt daha derin
sessizlik kafam kartrdndan vuru saysndan
asla emin olamyordum. Bu ses, kye girerken
yakndan bakldnda yksek ve sarp
grnmn yeni- den kazanan, akamn
mavisi zerinde karga- larn belirginletirdii
arduvazdan baca apka- s dimdik
ykselen kiliseye yaklaldnda iiti- len,
gkgrltsn andran ve "yeryznn iyilii
iin" meydanda pare pare
nlayan an- larn sesi gibi deildi. Bu an
sesleri, parkn ucuna hafif ve clz
ulayordu ve bana deil, btn kra, btn
kylere, tarlalarnda yalnz bana olan
kyllere sesleniyordu, beni asla bam
kaldrmaya zorlamyordu, zaman uzak lkelere
tayarak, beni grmeden, beni tan- madan
ve rahatsz etmeden yanmdan geiyor-
du.
Ve kimi zaman evde, yatamda, yemekten
ok sonra, kitap okumak iin akamn son saat-
lerine sndn da oluyordu ama bu sadece bir
kitabn son blmlerine geldiim, bitirmek iin
fazla okumann gerekmedii gnlerdi. O za-
man, eer yakalanrsam cezalandrlmay ve ki-
tap bittiinde, belki btn gece srecek uyku-
suzluu gze alarak, evdekiler uyur uyumaz
mumumu yeniden yakyordum; hemen yakn-
mzdaki silahnn eviyle postane arasndaki so-
kak sessizlie brnmken, karanlk ama yine
de mavi gkyz yldz doluyordu, ve solda,
kvrlarak birdenbire trmanmaya balayan
kk dik sokakta, geceleri uyumayan canavar
gibi ve karanlk heykelli kilise apsidinin ortal-
gzledii hissediliyordu; bu bir ky kilisesi
olmasna karn tarihi bir yerdi, Ulu Tanr'nn,
kutsanm ekmein, rengrenk giysili azizlerin
ve komu atolardaki soylu hanmlarn byl
konutu! Bu hanmlar bayram gnlerinde pa-
zarda dolarken tavuklar bartyor ve dedi-
koducu kadnlar kendilerine baktryor, ayine
"koum takmlaryla" gelip, dnte mminle-
rin dolapl kapy iterek ahna yakutlar serpti-
i sundurmann glgesini terk eder etmez mey-
dandaki pastacdan, aylak ve ekerli kokusu
benim iin byk ayin anlarna ve pazarlarn
neesine karp kalm, bir istorla gneten ko-
runan kule biimindeki pastalardan "pralinli
biskvi", "krem antili rek" ve "bademli pas-
ta" birka tane satn alyordu.
Son sayfa okunduktan sonra kitap bitiyordu.
Gzlerin lgnca yarn ve gzleri grltsz- ce
izleyen ve sadece nefes almak iin derin bir i
ekile duran sesinkini durdurmak gereki-
yordu. 0 zaman, uzun zamandan beri iimde
uyanan kargaalar yattrmak ve br hare-
ketleri ynetmek iin ayaa kalkyor, yatam
boyunca aa yukar yrmeye koyuluyor-
dum; teki uzaklklar gibi metreyle ya da mille
llmeyen ve ancak "baka eyler" dnenle-
rin "uzak" gzlerine bakldndakiyle kart-
rlmas zaten imknsz bir ruh uzaklnda ol-
masna karn odada ya da darda bo yere
aranan bir noktaya dikili duruyordu. O halde
ne? Bu kitap bundan ibaret miydi? , Bizi okur-
ken gren ebeveynlerimiz heyecanmz kar-
snda glmser bir hava takndnda, yapma-
ck bir ilgisizlik ya da sahte bir skntyla kitab
kaparken, yaayan insanlardan daha fazla
zen ve efkat gsterdiimiz, onlar iin soluk
solua kaldmz bu varlklar bir daha gre-
memenin, haklarnda hibir ey bilememenin
iimizi paraladn itiraf edeme- yiz. Yazar
daha imdiden birka sayfadan beri kat yrek-
li "Sondeyi"inde, bu varlklar buraya kadar
adm adm izleyiindeki ilgiyi bilen biri iin ina-
nlmaz bir ilgisizlikle onlar "uzaklatrmaya"

zen gstermiti. Hayatlarnn her saatinde
yaptklar bize anlatlmt. Sonra anszn: "Bu
olaylardan yirmi yl sonra Fougeres sokakla-
rnda hl dimdik yal bir adama rastlayabi-
lirdiniz, vb."
2
Ve ortaya kan her engelle kor-
kup, ardndan engel aldnda sevinerek iki
cilt boyunca hayal meyaTsezmek^in hazrlan-
dmz o tadna doyum olmaz olasln, evlili-
in kutlandn, bizim anlk tutkularmza ilgi-
siz, yazarn yerine gemi bir kii tarafndan
yksek semalarda yazlm bu artc sonde-
yiteki ikinci dereceden birinin araya karm
bir tmcesinden reniriz, ne zaman olduunu
tam olarak bilemeyiz. Kitabn devam etmesini
ok isteriz ve eer mmknse, btn bu kiiler
zerine baka bgilere sahip olmak, imdiki
hayatlarndan bir eyler renmek, bize esinle-
dikleri
3
ve eksikliini birden hissettiimiz aka
tmyle yabanc olmayan eylere kendi yaam-
mz uygulamak, yarn, hayatmzla ilikisi ol-
mayan ve deeri hakknda kukusuz yanld-
mz, nk bu dnyada payna den, imdi
anladmz kadaryla ve gerektiinde ebeveyn-
lerimizin bize kmseyici bir tmceyle ret-
tikleri zere, asla sandmz gibi evreni ve yaz-
gy kapsamak de, noterin ktphanesinde,
J our nal de Modes iiitstre'nin ve Geographi e
d' Eur e- et - Lo i r gibi nemsiz ydhklarn arasnda
ok az yer igal etmek olan kitabn unutulmu
sayfasndaki adlardan baka bir ey olmayacak
varlklar, bir saat iin bo yere sevmemi olma-
y isteriz ................................................................................

1
........"Krallarn Hazinesi"ne balarken, bence
okumann niin bu kk eserde Ruskin'in ona
atfettii baskn rol oynamamas gerektiini
gstermeden nce, hatras her birimiz iin bir
Tanr ltf olarak kalmas gereken ocukluun
sevimli okumalarn tartma d brakyorum.
Hi kukusuz, bu okumalardan kardm ilk
sonucu bu okumalardan bizde kalan ey, zel-
likle bizim bu kitaplar okuduumuz yerlerin
ve gnlerin imgesidir, yaptm aklamann
uzunluu ve niteliiyle fazlasyla kantladm. Bu
imgenin bysnden kaamadm: Okuma- dan
sz etmek isterken, kitaplardan baka her eyden
sz ettim, nk okumalarm srasnda benimle
konuanlar kitaplar deildi. Ama belki okumalarn
bende birbiri ardna braktklar hatralar
benim okurumda da uyanacaktr, bu iekli ve
sapa yollarda zaman kaybetse de oku- ma ad
verilen zgn psikolojik edim, zihinde yava
yava yeniden yaratlacak ve bylece be- nim
belirtmem gereken kimi dnceleri imdi
kendine aitmi gibi izleyebilecek gce sahip ola-
caktr.


"Krallarn Hazinesi"nin Ruskin'in, Manc-
hester yaknnda, Rusholme Belediyesi'nde,
Rusholme Enstits'nde bir ktphanenin ku-
rulmasna yardm amacyla 6 Aralk 1864'te
yapt okuma zerine bir konuma olduu bi-
linmiyor. 14 Aralk'ta, Ancoats'ta okullarn
kurulmasna yardm etmek iin kadnn rol
zerine, "Kralielerin Baheleri" adl ikinci bir
konuma yapt. Collingwood, Li f e and Wor k of
Rus k i n adl olaanst yaptnda yle der:
"Btn bu 1864 yl boyunca, Carlyle' sk sk
ziyaret etmesi dnda evden kmad. Aralk
aynda Manchester'da ders verdiinde, bu
dersler Sus am ve Z a mba k l ar ad altnda en bi-
linen eserini oluturur,
4
dncesinin en parlak
renkleri iinde fiziksel ve entelektel olarak en
salkl durumda olduunu ayrt edebiliriz. le- ri
srd kahramanca, aristokratik ve stoac
ideallerde ve kitaplarn ve halka ak ktpha-
nelerin deerini yeniden ele alndaki srarda
Londra Ktphanesi'nin kurucusu Cariyle ile
syleilerinin yanksn bulabiliriz..."
Burada Ruskin'in tezini tarihsel kkenleriy-
le ilgilenmeden kendi iinde incelemek isteyen
bizler, tezi Descartes'n u szckleriyle olduk-
a doru zetleyebiliriz: ''Btn iyi kitaplar
okumak, hu kitaplarn yazar olmu gemi
yzyllarn en deerli insanlaryla konumak gi-
bidir."' Fransz filozofun zaten biraz kuru bu
dncesini belki Ruskin bilmiyordu ama gr-
kemleriyle en sevdii ressamn peyzajlarn ay-
dnlatan sisleri andran Ingiliz sislerinin eriyip,
Apollonvari bir altna kart konumasnn
her yerinde karlalan ey gerekte bu dn-
cedir. "Dostlarmz doru seme istencimizin
ve zekmzn olduunu varsayalm," der. "ok
azmzn buna gc yeter, tercih alanmz ok
snrldr. stediimiz kimseyi tanyamayz. . .
Byk bir ans eseri, b>k bir airi sezebilir
ve sesinin tnsn iitebiliriz ya da bizi kibarca
yantlayan bir bilini adamna bir soru sorabili
riz. Bir bakann zel odasnda on dakikalk g-
rme elde edebiliriz, bir kralienin nazik ba-
kn hayatmzda bir kez yakalama ayrcal-
mz olabilir. Ve yine de bu kaamak rastlantla-
ra gz diker, yllarmz, tutkularm;/,! \e velile-
rimizi bunun ok daha az iin harcarz. owki
bu zaman sresince, konumunuz ne olursa ol-
sun biz dilediimiz srece bizimle konuarak
insanlardan oluan, bize srekli a;:k bir top-
lum vardr. Ve bu o kadar kalabalk, o kadar
uysal ve tm gn yanmzda bekletebileceimiz
bir toplumdur ki krallar ve devlet adamlar gi-
bi ilgi gstermek iin deil, ilgi grmek iin s a-
brla beklerler bizler, ktphanelerimizin -
yla denmi bekleme odamzda asla aramaya
kmayacaz onlar, bize sylediklerinin bir te-
kini bile dinlemeyeceiz."
5
"Belki bana diye-
ceksiniz ki," diye ekler Ruskin, "canllarla e-

ne almay daha ok sevmenizin nedeni yzleri-
ni gryor olmanz, vb." ve Ruskin bu birinci
itiraz, ardndan
bir ikincisini rterek oku- mann zellikle
evremizde tanma frsatna sa- hip olabileceimiz
insanlardan ok daha bilge
ve ok daha ilgin insanlarla yaplan bir konu-
ma olduunu gsterir. Bu cilde eklediim not-
larla gstermeye altm ki, okuma, insanlarn
en bilgesiyle bile olsa, bir konumaya indirge-
nemez; bir kitapla bir dost arasndaki asl fark-
llk, bilgeliklerinin byklndeki farkllk

; deil, onlarla iletiim kurma biimidir; okuma,
konumann tersine, yalnzlmz srdrr-
le ., ----------------------------- , ----
ken, yani yalnzken sahip olunan ve konuunca

abucak dalan entelektel gten yararlan-
maya devam ederek, esinlere ak olmaya ve ze-
knn kendi kendisi zerindeki almasn b-
tnyle verimli klmaya devam ederek, her bi-
rimizin nceden iletilmi bir baka dnceyi
edinmesidir. Eger Ruskin birka sayfa ilerde
dile getirdii baka gereklerin sonularn -
karm olsayd, benimkine benzer bir yargya
varmas olasyd. Ama elbette o okuma dn-
cesinin kaynana kadar gitmeye almad.
Okumann bedelini bize retmek iin hemen
hemen btn doru dnceleri bize gstermi
ve bunlar derinletirme iini modern hurafele-
re brakm Yunanlarn bu yalnlyla bize bir
tr Platoncu gzel mit anlatmak istedi. Ama
okumann, balangtaki znde, yalnzln
barndaki bir iletiimin, bu verimli mucizesi
iinde, daha fazlas olduuna, Ruskin'in syle-
mi olduundan baka bir ey olduuna inan-
sam da tinsel yaammzda Ruskin'in okumaya
atfetmi grnd baskn ilevin verilebilece-
ini sanmyorum.
Okumann ilevinin snrlar zel nitelikleri-
nin doasndan gelir. Ve bu zel niteliklerin ne-
lerden olutuunu yine ocukluk okumalarna
bavurarak anlarz. Biraz nce, yemek odasn-
da, atein yan banda ve odamda, stne yas-
tk atlm t ii koltua gml durumda ve
leden sonrann gzel saatlerinde, sonsuz kr-
larn btn soluunun, yorgun gzlerimin kimi
zaman yneldii evliyaotu ve yonca kokusunu
dalgn burun deliklerime tek sz etmeden y-
nelterek benim yanmda sessizce oynamak iin
ok uzaklardan geldii parktaki fndk aala-
rnn ve akdikenlerin altnda beni okurken gr-
dnz bu kitap; bu kitabn hangisi olduu-
nu, yirmi yl uzaktan adn skebilmek iin siz
zerine eilirken, benim bak bu tr alglara
(Taba alk olan hafzam size syleyecektir:
Theophile Gautier'nin Kapt an Fr aca s s e' . Ba-
na eserin en zgn ve en gzel tmceleri gibi ge-
len iki ya da tmceyi her eyden ok sever-
dim. Bir baka yazarn asla benzer bir ey yaz-
m olduunu hayal edemiyordum. Ama bu
tmcelerdeki gzelliin Theophile Gautier'nin
her ciltte bir ya da iki kez ancak bir ucundan
sezmemize izin verdii bir gereklie denk d-
t kansndaym. Ve Gautier'nin bu gerei
kukusuz btnyle bildiini dndmden,
btn tmcelerin bunlar kadar gzel olaca ve
onun dncesini renmeyi arzulayacam
eyleri konu alan br kitaplarn okumak iste-
dim. "Glmek, doas gerei acmasz deildir;
insan hayvandan ayrt eder, ve o, Yunan air
Homeros'un Odysseia'snda grld gibi,
ebediyetin bo zamanlar boyunca Olimposlu-
luklarna yakr biimde az dolusu glen ok

kutlu ve lmsz tanrlara vergidir."
Bu t
6


m-
ce beni geekten sarho ediyordu. Gautier'den
baka kimsenin bana gsteremeyecei bu orta-
a araclyla olaanst bir antika fark
ettiimi dnyordum. Ama bilmediim ok
.sayda terim yznden en ufak eyi bile gzm-"
de canlandramadm sikici bir ato tanmnn
ardndan, bunu gizlice sylemek yerine, btn
cilt boyuncu his lr tmceler yazmasn ve bana
kitap bittiinde de bilme) e M- sevmeye devan
edeceim eylerden sz etmesini isterdim. Sha-
kespeare, Saintine, Sofokles, Euripides, Silvio
Pellico hakknda, ok souk bir mart ay bo-
yunca okuduum ve her kitab kapadmda,
,bi
ten okumann verdii coku ve hareketsizliin
iimde biriktirdii gle, kyn sokaklarnda
esen temiz rzgr altnda yollarda yrdm,
ayaklarm yere vurup kotuum bu yazarlar
hakknda ne dnmem gerektiini, bana
onun, gerei elinde tutan tek bilgenin syleme-
sini isterdim dorusu. zellikle altnc snfta
ift diki giderek mi, yoksa geerek mi, daha
sonra yargtayda avukat olarak m, yoksa dip-
lomat olarak m geree varmakta daha fazla
ansm olduunu bana sylesin isterdim. Ama
gzelim tmce daha biter bitmez, benim gzm-
de dikkate demeyecek kadar nemsiz bir ey
olan, "zerine parmakla ekiller izilebilecek
kadar tozlu" bir masay tanmlamaya koyulu-
yordu; ve ben, Gautier'nin zlemimi honut k-
lacak ve nihayet bana btn dncesini tan-
. . . . . . . . da,
tacak baka hangi kitaplar yazm olduu so-
rusunu kendime sormaya itiyordu.
Gerekten de, yazar iin "Sonular" ve okur
iin "Tevikler" diye adlandrlabilecek (ve
okumann tinsel hayatmzda oynayabilecei
hem temel hem de snrl rol bize retecek)
gzel kitaplarn byk ve olaanst zellikle-
rinden biri budur. Yazarn bilgeliinin bittii
yerde bizimkinin baladn ok iyi hissederiz
ve onun yapabilecei tek ey bizim arzu duyma-
mz salamakken biz yant vermesini isteriz. O
^ase bu arzular bizde, sanatnn son abasyla
eriebildii nihai gzellii bize seyrettirerek
uyandrabilir. Ama zihinsel gr asnn ben-
zersiz, hem de kredilecek yasas (gerei ba-
kasnda bulamayacamz ve bunu yaratmas
gerekenin biz olduunu belirten yasa) aracd-

^ gy la, bu yazarlarn bilgeliklerinin snr olan

ey bize ancak kendi bilgeliimizin balangc

' olarak belirebdir, yle ki, bize syleyebilecek-
leri her eyi syledikleri an, hl bir ey syle-
memi olduklar duygusunu verirler. Zaten,
eer onlara yantlayamayacaklar sorular so-
rarsak bize veremeyecekleri yantlar da istemi
oluruz. nk airlerin bizde uyandrd ak
etkisinin davurumlarndan biri, kendileri iin
sadece kiisel heyecan belirtisi olan eylere ede-
bi bir nemle balanma duygusu uyandrmas-
dr. Bize gsterdikleri her tabloda, dnyann
geri kalanndan farkl ve bizi ta iine sokmala-
rn istediimiz olaanst manzaraya yle bir
bak sunuyor gibidirler sadece. Msy Maeter-
linck'e ya da Madam De Noailles'e, "yonca ve
yaban karanfili" kokulu yol boyunca, "modas
gemi ieklerin yetitii Zelanda bahesine"
ve kitaplarnzda sz etmediiniz ama sz ettik-
leriniz kadar gzel bulduunuz yeryznn
her yerine "gtrn bizi" diyebilmek isterdik.
Millet'nin i l kbah ar tablosunda betimledii bu
kr grmek isterdik (nk ressamlar da air-
ler gibi eitir bizi), Msy Claude Monet'nin bi-
zi Seine kysndaki Giverny'ye, sabahn sisi
arasnda hayal meyal seebildiimiz bu rmak
kvrmna gtrmesini isterdik. Oysa gerekte,
Matmazel De Noailles'e, Maeterlinck'e, Mil-
let'ye, Claude Monet'ye, bu yerlerin yaknn-
dan geerek ya da buralarda konaklama frsat
vererek resmetmeleri iin baka yerleri deil de
bu soka, bu baheyi, bu nehir kvrmn seti-
ren, ilikilerdeki ya da ailevi yaknlklardaki
basit rastlantlardr. Bize onlar dnyann geri
kalanndan daha gzel ve baka gsteren ey,
deha sahibi kiiye verdikleri izlenimi uucu bir
yans olarak zerlerinde tayor olmalardr ve
bu izlenimin onlarn resmettikleri btn lkele-
rin kaytsz ve itaatkr yznde bir o kadar e-
siz ve bir o kadar zorba, aylak aylak gezindii-
ni grrz. Bizi hem byledikleri hem de ha-
yal krklna urattklar ve tesine gemek is-
tediimiz bu grnt, bir grden baka bir ey
olmayan, bu bir anlamda kalnlksz eyin bir
tuval zerinde dondurulmu serap bizzat z-
dr. Ve a gzlerimizle delip gemek istediimiz
bu sis, resim sanatnn son szdr. Sanatnn
olduu gibi yazarn da nihai abas, bizi evren
karsnda meraksz brakan irkinlik ve an-
lamszlk perdesini bizim iin ancak ksmen
aralamaya varr. O zaman, bize yle der:


"Bak, bak
Yonca ve miskotu kokulu,
Dar, canl derelerini sktran
Aisne ve Oise elleri.


"Zelanda'daki eve bak, bir deniz kabuu gi-
bi pembe ve parlak. Bak! Grmeyi ren!" Ve
yazar o anda yok olur. Okumann dl ve yet-
mezlii budur. Bir okuma disiplini yaratmak,
sadece tevik edici bir eye fazlasyla rol ykle-
mektir. Okuma tinsel hayatn eiidir, oradaki
yolu bize gsterebilir, yolu oluturmaz.
Yine de baz durumlar vardr, tinsel kn-
tlerin patolojik denebilecek baz durumlar,
bu durumlarda okuma bir tr iyiletirici disip-
lin olabilir ve tekrara dayal teviklerle, tembel
bir tini zihinsel yaama ebediyen dahil edebil-
mekle ykml olabilir. Bu durumda kitaplar,
tembel tin iin, baz sinir hastalarnn ruhsal te-
davilerine benzer rol oynar.
Baz sinir sistemi hastalklarnda, hastann
organlarnda bir sorun olmasa da bir tr istek-
sizlie sapland bilinir, hasta sanki gl ve
kurtarc bir el uzanmazsa tek bana kurtula-
mayaca ve sonunda yok olup gidecei derin
bir saplant iinde gibidir. Beyninde, bacakla-
rnda, cierlerinde, midesinde bir sorun yok-
tur. almak, yrmek, soua maruz kal-
mak, yemek yemek konusunda hibir gerek
yetersizlii yoktur. Ama bu farkl edimleri yeri-
ne getirmeye fazlasyla yeterli olsa da onlar is-
temekte yetersizdir. Eer kendi iinde bulama-
d itki, dardan, onun yerine isteyecek bir
doktordan gelmiyorsa, sonunda, eitli organik
istenleri yava yava yeniden alr duruma
i gelecei gne kadar, olmayan hastalklarnn
yerini tutan organik bir gszlk, isten yok-
luunun kanlmaz sonucu olur. Oysa, bu has-
talarla kyaslanabilecek kimi zihinler vardr ki
bunlarda zihnin gerek yaamnn balad de-
rin benlik blgelerine kendiliinden inmeyi en-
gelleyen ey bir tr tembellik
7
ya da havailiktir.
Bir kez bu yola sevk edilseler orada gerek zen-
ginliklerini kefedebilecek ve bunlardan yarar-
lanabilecek durumdadrlar ama bu d mda-
halenin yokluunda, ebediyen kendini unuta-
rak yzeyde yaarlar, onlar btn zevklerin
elinde oyuncak yapan ve etraflarndaki kkr-
tclarn dzeyine indirgeyen bir tr edilgenlik
iindedirler ve da bandaki haramilerin ha-
yatn ocukluundan beri paylam olduu
iin, ok uzun sre nce terk ettii adn artk
anmsamayan o roman kahraman centilmene
benzerler, eer d bir itki kendileri hakknda
dnme ve yaratma gcn aniden kefede-
cekleri zihni yaama onlar bir anlamda zorla
yeniden dahil etmezse sonunda ilerindeki tin-
sel soylulua ilikin btn anlam ve hatralar
yok ederler. Oysa aktr ki, tembel tinin ken-
dinde bulamayaca ve bakasndan gelmesi ge-
reken bu itki yalnzlk iinde kabul edilmelidir,
bu yle bir yalnzlktr ki, diriltilmesi gereken
yaratc etkinlik bu yalnzln dnda olua-
maz. Tembel tinin katksz yalnzlktan ka-
raca hibir ey yoktur, nk bu tr yalnzlk
yaratc etkinlii kendisi harekete geirebilecek
gte deildir. Ama en st dzey sohbet de, en
ivedi tler de onun iine yaramaz, nk on-
larn bu zgn eylemi dorudan retmeleri
mmkn deildir. Dolaysyla gerekli bir mda-
haledir, bir bakasndan gelirken bizim iimiz-
de retilir, bir baka tinin itkisidir bu ama bize
yalnzlmzn barnda ular. Okumann ta-
nmnn tam da bu olduunu grdk ve bu ta-
nm tek bana okumaya uygun der. Demek
ki byle zihinler zerinde uygun bir etkide Eu-
Iunabilecek tek disiplin okumadr: Geometrici-
lerin syledii gibi, "kantlanmas gereken bu-
dur". Ama burada bile okuma, yeri kiisel "et-
kinliimiz tarafndan asla dolduramayacak bir
kkrtma grevini yerine getirir; tpk, biraz
nce deindiimiz sinir hastalklarnda olduu
gibi, terapistin hastann salam midesinden,
bacaklarndan, beyninden yararlanma istenci-
ni iade etmekten baka bir ey yapmamas gibi
bize kiisel etkinliimizin kullanmn sunmakla
yetinir. Btn zihinler bu tembellikten, alt d-
zeylerdeki bu rehavetten az ya da ok payn al-
dndan ya da gerekli olmamakla birlikte, baz
okumalarn ardndan gelen coku kiisel al-
mamz zerinde hayrl etkide bulunduundan,
almaya koyulmadan nce gzel bir sayfa
okumay seven birden ok yazar ad anlr.
Emerson yazmaya, Platon'dan birka sayfay
tekrar tekrar okumadan ender olarak balard.
Vergilius'un cennetin eiine kadar gtrd
tek air de Dante deildir.
Bizim iin byl anahtarlar olan, iimizde-
ki derin, nfuz edemeyeceimiz yerlerin kapla-
^....
rn aan yol gsterici olduu srece, okumann
yaammzdaki rol saaltcdr. Tersine, olcu-
ma, bizi zihnin kiisel hayatna uyandrmak ye -
rine, onun yerine gemeye yneldiinde; gerek
bize artk bizim dncemizin isel geliimi ve
yreimizin abasyla gerekletirebileceimiz
bir ideal olarak deil de maddi bir ey olarak,
bakalar tarafndan yaplp kitap sayfalar
arasna braklm bal gibi geldiinde tehlikeli
hal alr; artk uzanp onu ktphane raflarn-
dan indirme ve zihinle bedenin kusursuz din-
ginlii iinde edilgince tatmaya katlanmaktan
baka yapacak bir ey kalmamtr. Hatta kimi
zaman, ksmen baz ayrks ve -ilerde grecei-
miz gibi daha az tehlikeli durumlarda, hl
dsal olarak kavranan gerek ok uzakta, ula-
lmas g bir yerde gizlidir. Kimi kez, belli ka-
rakterlere k tutacak gizli bir belge, yaymlan-
mam bir yazma ve baz hatratlar olabilir ki
bunlara da ulamamz son derece gtr. Ger-
ei kendinde aramaktan bezmi bir zihin iin
gerein darda, bir Hollanda manastrnda
kskanlkla korunan bir formann yapraklar
arasnda bulunduunu ve ona ulamak bir mik-
tar abaya da mal olsa, bu abann sadece mad-
di olacan, zihin iin ok ho bir dinlenmeden
ibaret olacan kavramak nasl bir mutluluk ve
huzurdur! Hi kukusuz bu, rzgrla inleyen
sazlklarda mavnayla uzun bir yolculuk yap-
mak anlamna gelir, kyda kamlar sonsuz bir
dalgalanma iinde eilip dorulur; uyuyan ka-
nallarn oluturduu girift a desenine sarma-
k kapl kilisesi yansyan Dordrecht'te, ve ge-
celeyin, gemilerin kayp giderken krmz at-
larn ve mavi gkyznn sra sra yansmala-
rnn krtrdklar altn rengi, titreyen Meu-
se'de mola vermek anlamna gelir; ve nihayet,
yolculuun sonuna geldiimizde geree ulap
ulamadmzdan hl emin olamayz. Bu ne-
denle, nfuzlu kiileri araya sokmak gereke-
cek, eski Jansenistler gibi gzel, keli yzl
saygdeer Utrecht bapiskoposuyla ve Amers-
foort arivlerinin sofu ariv memuruyla dost ol-
mak gerekir. Bu durumlarda, gerein elde
edilmesi, ne yolculuun glklerden ne de pa-
zarln tehlikelerden yoksun olduu bir tr
diplomatik grevin baars gibi grlebilir.
Ama ne nemi var? Utrecht'teki, eski kk ki-
lisedeki herkes, ki geree sahip olmamz onla-
rn iyi niyetine baldr, sevimli insanlardr ve
onlarn XVIII. yzyl ehreleri altklarmz-
dan farkldr ve bunlarla hi deilse yazarak
ilikiyi srdrmek ok elenceli olacaktr. Za-
man zaman bize bildiklerini ulatrmakta gs-
terdikleri sayg, bizim kendi gzmzde deeri-
mizi artrr ve onlarn mektuplarn birer belge
ve birer nadide para olarak saklarz. Ve bir
gn onlara kitaplarmzdan birini ithaf etmeyi
ihmal etmeyeceiz, ki bu, bize bir armaan ver-
mi doru ve gerein bilgisini armaan etmi
kiilere verebileceimiz ok ufak bir karlktr.
Ve gerei karsnda daha temkinli olmak ve
elimizden kamas riskini gze almamak ama-
cyla hakknda notlar alacamz gerei- kav-
ramaya yaklamann kanlmaz bir balangc
olacak bir iki aratrmamza, manastr ktp-
hanesinde harcamak zorunda kalacamz bir
para emee gelince, bunlarn bize vermi ola-
bilecei skntdan yaknmak nezaketsizlik
olur: Rahibelerin ziyareti odasndaki Roger
Van der Weyden tablosundaki beyaz kanatl
uzun balklarn hl giymeyi srdrdkleri
eski manastrn dinginlii ve serinlii son dere-
ce drt ba mamurdur; ve biz alrken XVII.
yzyln anlar kanaln yapmacksz suyunu
efkatle ltrr, bir para solgun gne, iki s-
ra aa arasnda gzmz kamatrmaya yete-
bilir, aalar yazn sonundan beri plaktr ve
her iki yakadaki sivri atl evlerin zerine as-
l aynalara srnr**'
Dncenin davetine sar ama etkilenmeye
boyun een bir gerek, belki doru ve gerein
bilgisine sahip olduunu bile bilmeden maddi
olarak sahip biri tarafndan elimize verilmi,
tavsiye mektuplaryla elde edilmi bir gerek,
bir not defterine yazlmaya boyun een gerek-
lik dncesi, byle bir gereklik dncesi, yi-
ne de gerein en tehlikelisi olmaktan ok uzak-
tr. nk ou zaman tarihi iin, hatta bilgm
iin, uzakta bir kitapta aradklar gerek, tam
anlamyla, gerein kendisinden ok, iareti ya
da kantdr, sonu olarak, vaat ettii ya da
dorulad bir baka geree yer brakr ki, bu
da en azndan kendi zihinlerinin kiisel bir ya-
ratdr. Edebiyat iin durum hi de byle
deildir. 0, okumak iin okur, okuduunu ak-
lna hapsetmek iin okur. Onun iin kitap, ken-
disi cennetin kaplarn atnda kanatlanp gi-
den melek deil, kprtsz bir puttur; o bu pu-
ta, kendi kendisi iin tapar ve uyandrd d-
ncelerden gerek bir saygnlk edinmek yeri-
ne, evresindeki her eyi yapay bir saygnlkla
doldurur. Edebiyat, hatrna getirirken g-
lmser, bunu Villehardouin'de ya da Boccaci-
o'da getiini bildii belli bir ada ya da Vergili-
s'ta betimlendiini bildii belli bir dete sayg
gsterisinde bulunmak iin yapar.
9
Edebiyat zihninin

zgn bir

ileyii yoktur ve kendini
glendirebilecek z kitaplardan nasl dam-
tacan bilmez: derdi bir btn olarak onlarn
biimidir, ki bu biim, onun iin, zmlenebilir
bir *ge, bir yaam ilkesi olmak yerine, sadece
yabanc bir gvde, bir lm ilkesidir. Belirt-
mem gerekir mi bilmem, bu zevki, kitaplara du-
yulan bu tr fetiist saygy salksz olarak ni-
telerken, organlarn canl varlklarda pek rast-
lanmayan biimde saat gibi ileyiini betimle-
yen fizyolojistlerin yapt gibi, var olmayan
hatasz bir zihnin ideal alkanlklar olan eye
oranla konuuyorum. Tersine, ne tamamen
salkl bedenlerin ne de kusursuz zihinlerin ol-
duu gerek yaamda, yce zihinler dediimiz
kimseler de tekiler gibi bu "edebiyat hastal-
"na tutulmutur. brlerinden fazla tutul-
duklar bile sylenebilir. Kitap sevmenin zek-
ya kout gelitii anlalyor, onun biraz altnda
ama ayn sap zerindedir, tpk her tutkunun
nesnesini evreleyen bir tercihle birlikte gelme-
si, onunla bir balants olmas ve o olmadn-
da hl ondan sz etmesi gibi. Bu yzden, en
byk yazarlar, kendi dnceleriyle doru-
dan iliki iinde olmadklar zamanlarda, ki-
taplarla birlikte olmaktan zevk alr. Zaten bu
kitaplar zellikle onlar iin yazlmam mdr;
avamdan gizli kalan binlerce gzellik onlarn
nne serilmemi midir? Dorusu istenirse,
yksek zihinlerin kitab diye adlandrlmalar
bunun bir eksiklik olmadn kantlamaktan
ok uzaktr. Vasat insanlarn genellikle al-
kan ve zekilerinse genellikle tembel olmalar
gereinden, almann zihin iin tembellikten
daha iyi bir disiplin olmad sonucu kmaz.
Buna karn, bizim eksiklerimizden birine b-
yk bir in'sanda 'rastlamak, her zaman, bunun
temelde ad konmam bir erdem olup olmad-
n sordurtur bize; Hugo'nun Quintus-Curti-
us'u, Tacitus'u ve Justianus'u ezbere bildiini,
eer onun nnde bir terimin meruluu tart-
lyor s a,
10
gerek bir bilgelii kantlayan alnt-
larla soy zincirim en baa kadar oluturacak
yetenekte olduunu renmek bize az buz zevk
vermez. (Bu bilgeliin, hafif atei sndren
ama byk atei canlandracak al rp deste-
si gibi, onun dehasn bomak yerine nasl bes-
lediini baka bir yazda gsterdim.) Bana g-
re, edebiyatnn kart olan ve akl fikri s-
rekli ar kovanlarndan, iek tarhlarndan ya
da ayrlardan gelen binlerce adsz duyguya
ak Maeterlinck, Jacob Kats'n ya da Peder
Sanderus'un eski bir basksn ssleyen gravr-
leri amatr bir ruhla betimlediinde, bilgeliin
ve ksmen kitap kurdu olmann tehlikeleri ko-
nusundaki kukularmz byk lde pekiti-
rir. Zaten bu tehlikeler, var olduklarnda, ze-
kdan ok duyarllmz tehdit eder; yararl
okuma kapasitesi ise, dnrlerde, eer yle
denebilirse, hayal gcne yaslanan yazarlar-
dan ok daha fazladr. rnein Schopenhauer
bize, dirimsellii en muazzam okumay bile
arlkszmcasna tayan bir zihin imgesi su-
nar, her yeni bilgi, nnda kendi gereklik e-
sine, ierdii hayat miktarna indirgenir.

Schopenhauer her grn ayn anda bir-
ok alntyla destekler. Gene de kiiye yle gelir
ki, onun szn ettii metinler sadece birer r-
nek, ilerinde kendi dncesinin baz nitelik-
lerini kefetmekten holand ama onu esinlen-
dirmemi olduklar kesin olan bilind ya da
girizgh niteliinde deinmelerdir, i s t eme v e
Tas ar m Ol a rak D nya' da art arda belki yirmi
alntnn bulunduu bir sayfa aklma geliyor.
Konu karamsarlktr (alntlar doal olarak k-
saltyorum): "Voltaire, Candi d e' d e , iyimserlie
elenceli bir biimde sava aar, Byron,
Cara'de bunu kendi trajik slubuyla yapm-
tr. Herodotus, Trakyallarn yeni doan bebe-
i yakarlarla selamladklarn ve her lme
sevindiklerini anlatr. Plutarkus'un gzel dize-
lerinde dile getirilen budur: Luger e geni t u m,
t a nt a qui i n t ravi t mal a, ' vb. Meksikallarn di-
lek dileme geleneini buna atfetmek gerekir,
vb. ve Swift de (Walter Scott biyografisine ina-
nacak olursak) genliinden beri doum gn-
n derin bir kederle kutladnda ayn duyguy-
la hareket ediyordu. Platon'un lmn hayran
olunacak bir iyilik olduunu syledii Sokra-
tes'in Savunmas'ndaki blm herkese bilinir.
Herakleitos'un bir zdeyiinde de ayn dnce


'Yeni doana merhamet edin, nk saysz ktlkle
karlaacaktr.'
vardr: Vi t ae nome n qu i d em e s t vi t a , opus au-
t em mor s .
h
Theognis'in gzel dizelerine gelince,
onlar da nldr: Opt i ma s o r s hom i ni non e s -
s e , " vb. Sofokles, Oi di pu s Kol ono s (1224) met-
ninde ayn eyi yle zetler: Nat um non e s s e
s ort es vi nci t al i as omnes,' vb. Euripides yle
der: Omni s h omi nu m vi t a es t pl ena dol or e *
(Hippolyte, 189) ve Homeros ise ok nceden
sylemitir: No n en i m qui d quam al i c ub i es t ca -
l ami t o s i u s hom i ne om ni um , quo t quot s pe r
t er -
ram s pi r a n t , ' vb. Ayrca Plinius da byle syle-
mitir: Nul l u m mel i u s es s e t empes t i v a mor t e. '
Shakespeare bu szleri yal kral IV. Henry'ye
syletir: O , if t hi s vo er e s e en T he ha ppi e s t yo -
ut h, Woul d s hu t t he book and s i t hi m d own
and die. Nihayet Byron:
e
Th i s s omet h i n g bet t e r
n o t t o b e . ' ' Baltasar Gracin Criticon'da varo-


''Yaam, yaam adn alm ama gerekte lmdr onun
ad.
' Domam olmak insan iin en iyi ey olmal.
l
Hi domam olmak insan iin en iyisidir.
''nsann tm yaam ac doludur.
'u dnyada soluk alan, yryen yaratklar arasnda in-
sandan daha acnacak bir yaratk yok.
f
... hibir ey zamannda bir lmden daha deerli deil-
dir.
B
Ah, bir grebilseydi, en mutlu gen bile...
Kitab kapatr ve oturup lm beklerdi.
11
Daha iyisi var olmamaktr.
luu en karanlk renklerde betimler..." 11 Eer
Schopenhauer'in beni ok uzaklara srkleme-
sine izin vermi olmasaydm, bu kk tant-
m, Ya am Bi l gel i i zer i n e Afor i z mal ar ' n
yardmyla bitirmek isterdim. Bildiim btn
kitaplar arasnda^ bu, yazarndaki azami oku-
mayla, azami zgnl nkoul olarak sunan
tek kitaptr; hatta her sayfas birok alnt ie-
ren bu kitabn banda, Schopenhauer byk
bir ciddiyetle yle yazabilmitir: "Derlemek


benim iim deildir."
Hi kukusuz, dostluk, bireyler arasndaki
dostluk hava cvadr ve okuma bir dostluk bii-
midir. Ama en azndan dostluun samimi bir bi-
imidir ve bir lye, olmayan birine ynelik ol-
mas ona karsz, neredeyse dokunakl bir ha-
va verir. Dahas o, teki btn dostluk biimle-
rini irkinletiren her eyden bamsz bir dost-
luktur. Biz yaayanlar, henz greve balama-
m llerden baka bir ey olmadmz iin
btn bu nezaket, bir evin^holnde giritiimiz
btn o selamlamalar, ki adna sayg, minnet
ya da ballk deriz ve iine onca sahtekrlk
"bartrrz, bunlarn tm bezdirici ve ksr-
dr. Dahas ilk yaknlk duygusu, hayranlk, ta-
nma ilikilerinden sonra azmzdan kan ilk
szckler, yazdmz ilk mektuplar, sonraki
kanlk ann, tam bir varolu biiminin ilk ip-
liklerini etrafmzda rer; sylemeye gerek bile
yok, bu sre iinde dile getirdiimiz ar laflar
dememiz gereken vaat mektuplar olarak kalr
ve kar klmalarna izin verdiimiz iin b-
tn yaammz boyunca ac vererek bize daha
pahalya mal olur. Okumada, dostluk aniden
balangtaki saflna kavuur. Kitaplarda
sahte sevimlilik yoktur. Geceyi bu dostlarla ge-
iriyorsak, bu, gerekten istediimiz iindir.
En azndan kitaplar sz konusu olduunda
dostlarmz genellikle zlerek terk ederiz. Ve ^
onlar bir kere terk ettiimizde, "Bizim hakk-
mzda ne dndler?", "Densizlik etmedik
ya?", "Bizden holandlar m?" trnden dost-
luu bozan bu dncelerden hibiri olmad
gibi, baka biri yznden unutulmu olma kor-
kusu da yoktur. Btn bu dostluk endieleri,
okuma denen bu katksz ve dingin dostluun
eiinde son nefeslerini verir. Sayg da gerek-
sizdir; Moliere'in sylediine tam tuhaf buldu-
umuz lde gleriz; bizi sktnda, sklm
grlmekten korkmayz Ve onunla birlikte ol-
maktan gna geldiinde ne dehas ne de n onu
aniden yerine koymaktan bizi alkoyamaz. Bu
katksz dostluun atmosferi, szden daha

4

ka-
tksz olan sessizliktir. nk bakalar iin
konuuruz ama kendimiz iin susarz. Bu yz-
den, sessizlik, konumadan farkl olarak, ek-
siklerimizin, yapmack davranlarmzn izini
tamaz. O katkszdr, o gerek bir atmosfer-
dir. Yazarn dncesi ile bizimki arasna fark-
l bencilliklerimizin ortadan kaldrlamaz, d-
nceye uymayan elerini sokmaz. Kitab ken-
di sadk imgesi klncaya kadar kendisi olma-
yan her eyi ekip karm yazarn dncesi
tarafndan effaflatrlm kitabn gerek dili
katkszdr (eer kitap bu ad hak ediyorsa);
her tmce aslnda brlerine benzer, nk
hepsi ayn kiiliin benzersiz tonlamasyla sy-
lenmitir; gndelik yaammzdan ve dnce-
mize katlan yabanc elerden dlanm bir
tr sreklilik doar, bu sreklilik yazarn d-
nce izgisini, bu durgun aynada yansyan fiz-
yonomisinin izgilerini kolaylkla izlememizi
salar. Bu izgilerin her birinden, hayranlk
verici olmalarna gerek duymadan zevk almay
biliriz, nk bu derinlikli portreleri ayrt et-
mek ve onlar bencillikten uzak, mtevaz bir
dostlukla sevmek zihin iin byk zevktir. r-
nein sade, iyi bir dost olan Gautier'den (onu
sanatta mkemmelliin temsilcisi olarak grme-
leri bizi elendirir) holanrz. Onun tinsel g-
cn abartmayz ve her tmcede, farknda ol-
madan, kiiliinin ok zarif ve ok neeli izgi-
sini vurgulad ve izledii Voy a ge en Es pag n e
kitabnda (szckler kiiliini betimlemek iin
kendiliinden dzene girer, nk onlar se-
mi ve dzene sokmu olan kiiliidir), tek bir
biimi bile btnyle betimlemeden brakma-
masn, onun herhangi bir gl ya da ho izle-
nimden domayan hibir karlatrmay bize
sunmama zorunluluunu hissetmesi bize gerek
sanattan olduka uzak gelir ve bu bizi hibir bi-
imde kendine balamaz. Paris'le Angouleme
arasnda hayran olunacak hibir ey olmad-

n sylediinde ya da farkl ilenme biimleriy-
1

le topra "zerlerine pantolon ve yelek rnek-
leri yaptrlm u terzi kartonlar"na benzet-
tiinde onu hayal gcnn acnas yavanlyla
sulamadan edemeyiz. Chartres'a gidip kated-
rali ziyaret etme zahmetine bile katlanmam ,

bu ateli Gotik dknne glmser geeriz^)*^
j
Ama ne keyif, ne zevk! Nee dolu bu arkada-
, maceralarnda nasl da seve seve izleriz; y-
le cana yakndr ki, etrafndaki her ey de yle
olur. Ve, kaptan Lebarbier de Tinan'n yann-
da geirdii birka gnden sonra, "altn gibi
parlayan" gzel gemisinin gvertesinde frtna-
ya yakalanan bu sevimli denizci hakknda bize
tek sz sylemeden ve onun bana neler geldi-
ini bize anlatmadan onu terk etmek zorunda

brakt iin znt duyarz.
O
13


ndaki bu pa-

lavrac neenin ve melankolinin, bir gazetecinin
biraz apaul alkanlklar olduunu hissede-
riz. Ama btn bunlar yapmasna ses karma-
yz, onun istediini yaparz, iliklerine kadar s-
lanm, alktan ve uykusuzluktan bitkin ieri
girdiinde eleniriz ve kuann vaktinden n-
ce lm insanlarnn adlarn bir tefrika yaza- r
hznyle saydnda zlrz. Onun hak- knda,
tmcelerinin fizyonomisini andrdn
ama kendisinin bunun farknda olmadn sy-
leriz, nk szckler dncemiz tarafndan
zlerine olan yaknlklarna gre deil de, ken-
dimizi betimleme arzumuz uyarnca seilmise,
bizi deil o arzuyu temsil eder. Fromentin ve
Musset, btn yeteneklerine karn kendi por-
trelerini gelecek kuaklara brakmak istedikle- ri
iin ok vasat betimlemitir, yine de bizi tam
d*a*bu nedenle mthi ilgilendirirler, nk ye-
nilgileri reticidir. yle ki, bir kitap gl bir
bireyselliin aynas olmadnda be, zihnin tu-
haf hatalarnn aynasdr. Fromentin'in ya da
Musset'nin bir kitabna gmlm okurken
bi- rincideki belli bir "sekinliin'" aslnda nasl k-
stl ve aptalca olduunu ve ikincinin ise nasl
bo laflarla dolu olduunu fark ederiz.
Kitap zevki zek ile birlikte artyorsa, grl-
d gibi, bu zevkin tehlikeleri de zekyla bir-
likte azalr. zgn zek, okumay kendi kiisel
ileyiine bal klmay bilir. Okuma, onun iin
elencelerin en soylusundan, zellikle en soylu-
latrcsndan baka ey deildir, nk sadece
okuma ve bilme yoluyla zihin "en grgl ha-
li"ne kavuur. Duyarlmzn ve zekmzn g-
cn ancak kendi iimizde, ruhsal yaammzn
derinliklerinde gelitirebiliriz. Ama bizim zi-
hinlerimizin "grgsnn" eitilii teki oku-
mu zihinlerle iliki iinde olur. Okumular,
her eye karn, nitelikli zeklar olmay srd-
rr ve baz kitaplar, edebiyat biliminin baz
zelliklerini bilmemek, bir dehada bile entelek-
tel eksiklik iareti olarak kalacaktr. Dnce
dzeyinde bile sekinlik ve soyluluk, bir tr g-
renek masonluundan ve geleneklerin mirasn-
dan oluur.
14


Bu okuma zevki ve elencesi iinde, byk >

yazarlarn tercihi, ok gemeden antika ya-
zarlarna doru ynelir. Kendi adalarna
pek "romantik" gelenler bile klasiklerden ba-
ka pek bir ey okumuyordu. Victor Hugo syle-
ilerinde okuduu kitaplardan sz ettiinde, sk
sk geen adlar Moliere, Horatius, Ovidius ve
Regnard'n adlardr. Yazarlarn en az kitab
olan ve eseri tamamyla modernliin ve yaa-
mn iinde olduundan btn klasik miras red-
detmi grnen Alphonse Daudet, durmadan
Pascal', Montaigne'i, Diderot'yu ve Tacitus'u
okur, alntlar ve konu ederdi.
15
Hatta belki
klasik ve romantik arasndaki neredeyse yar
yarya yorumdan oluan ayrm yenileyerek u-
nu da diyebiliriz ki, romantik olan okurlardr
(akll okurlar, elbette), oysaki ustalar (hatta
romantik denen ustalar, romantik okurlarn
gzde ustalar) klasiktir. (Bu saptama btn
sanatlara yaylabilir. Halk Bay Vincent
d'Indy'nin mziini dinleyecektir, Bay Vincent
d'Indy, Monsigny'ninkini yeniden okur.
16

Halk, Bay Vuillard'n ve Bay Maurice De-
ni'nin sergilerine giderken onlar Louvre'a gi-
der.) zgn yazar ve sanatlar, okur iin erii-
lebilir ve arzulanr kldklar ada dncele-
ri ylesine kendilerine mal eder ki, farkl d-
nceler kolaylkla akllarn elebilir. Bu fark-
l dncelere ynelmek yazarlarn daha byk
aba harcamas demektir, ki bu da onlara daha
fazla zevk verir; kitap okurken kendinden bi-
raz uzaklamak, seyahat etmek her zaman hoa
gider.
Ama son olarak, byk zihinlerin eski eserle-
ri tercin etmelerini balamak istediim bir ba-

ka neden var.
Bunlar,
17


ada eserlerden fark-
l olarak, bizim iin, sadece bu eserleri yarat-
m zihnin esere yerletirebildii gzellikten
ibaret deildir. Tzlerinin, yani yazldklar di-
lin, tpk yaamn aynas olmas olgusundan da-
ha etkileyici bir baka gzellik edinirler. e-
mesi, amarhanesi, kaplaman ve resimli at-
ma tonozu, dvme kurundan hafif baaklarn
ssledii tavan pencereleriyle delinmi yksek
kalkanl atsyla birlikte XV. yzyldan kalma
hastanesini el demeden olarak koruyan Beau-
ne gibi bir ehirde dolamaktan alman mutlulu-
a benzeyen bir ey; btn bunlar, sanki bir
dnemin yok olurken orada unuttuu, ardn-
dan gelen hibir dnemde benzerleri domad-
ndan ancak o dneme aittir. Racine'in bir
trajedisinin ya da Saint-Simone'un bir cildinin
ortasnda gezinirken insan ayn mutluluu an-
dran bir ey hisseder. nk bunlar, artk ya-
amayan geleneklerin ya da hissedi biimleri-
nin hatrasn koruyan yrrlkten kalkm
dillerin btn gzel biimlerini, bugnk hi-
bir eyi andrmayan ve zamann, zerlerinden
geerken, hl renklerini gzelletiren tek ey
olabildii, sregelmekte srar eden gemi izle-
rini ierir.
Racine'in bir trajedisi, Saint-Simone'un ha
tralarnn bir cildi artk yaplmayan gzel e-
yalar gibidir. Byk sanatlarn, olgunluunu
parlaklatran ve kendinden gelen canllm
ortaya karan bir zgrlkle bu eserleri iledi*
1
i dil, bizi, gemi zaman iilerinin kullandk-
lar, bugn hi kullanlmayan baz mermerlerin"
grnm gibi heyecanlandrr. Bu eski binala-
rn kiminde ta, heykeltran dncesini hi
kukusuz sadk biimde korumutur ama ayn
zamanda, heykeltra sayesinde, bugn bilin-
meyen bir trdeki ta, heykeltran tatan -
karmay baard btn renklere brnm,
ortaya km, bir uyum oluturmu biimde bi-
ze aktarlmtr. Racine'in dizelerinde grmeyi
sevdiimiz ey, XVII. yzyl Fransa'snda yaa-
yan bir sentakstr ve b u sentakstaki kaybolmu
grenekler ve dnce kvrakldr. Bizi heye-
canlandran bu sentaksn, onun bu ok serbest
ama hassas heykeltra tarafndan aa ka-
rlm, sayg gsterilmi, donatlm biimleri-
"nin ta kendisidir. Bunlarn hoyrat desenlerinin
tuhaf, gzpek'
8
denecek kadar tandk syle-
yilerde, en yumuak ve en tatl pasajlarda bir
ok gibi hzla geip gittiini ya da gzel, krk
izgiler halinde geri dndn grrz. Hi
bozulmadan kalm bir bakentte grmeye gitti-
imiz eyler gibi Racine'in eserinde grmeye
gittiimiz eyler dorudan gemiin yaamndan
karlm, artk kullanlmayan biimlerdir.
Bunlarn nnde, ancak bunlar biimlemi
olan gemiin bize miras brakt ender ve gr-
kemli rnekleri nnde u anda hayran olduu-
muz, ayn biimde ortadan kalkm mimari bi-
imler nnde duyduumuz heyecan duyarz;
eski ehir surlar, bur ve kuleler, kilise vaftiz-
likleri; rnein manastra bitiik ya da Ait-
re'deki kemikliin altndaki, mezarlk emesi-
nin ve mezar kandilinin gne nda unutul-
mu bir halde kelebekler ve iekler altnda
durduu kk mezarlk gibi.
Dahas, bizim gzmzde, ruhun eski biim-
lerini ifade eden ey sadece tmceler deildir.
Tmceler arasnda balangta azdan za
aktarlan ok eski kitaplar~~kastediyorum,
tmceleri birbirinden ayran aralklarda, do-
kunulmam bir yeralt mezarlnda olduu gi-
bi, aralklarla, yzlerce yllk bir sessizlik g-
nmzde hl varln srdrr. ou kez,
Aziz Luka ncili'nde, araya serpitirilmi ks-
men ilahi biimindeki paralarn her birinden
nce metni kesintiye uratan iki nokta'ya rast-
ladmda," ncil'in en eski mezmurlarn ona
anmsatan bir mezmur gibi aadaki ayetleri
20

sylemeye balamak iin yksek sesle okumaya
ara veren mminin sessizliini iitirim. Bu ses-
sizlik, tmcenin duraklamasn doldurur, tm-
ce onu kuatmak iin blnerek biimini ko-
rur; ve bana birok kez, ben okurken, ak
pencereden giren meltemin cemaatin topland
yksek tavanl salonda yayd ve on yedi yz-
yldan bu yana uup gitmeyen bir gln koku
sunu getirdii olur.

i l a h i Ko med y a" * da, Shakespeare'de, sanki
imdiki zamana katlm gemie ait bir eyin
nnde olduum duygusuna defalarca kapl-
dm; insann Venedik'te, kk meydanda, bi-
ri Aziz Marcus'un aslann, br timsah
ayaklarnn altna alm Aziz Theodore'u ta-
yan gri ve pembe granitten Yunan balkl iki
stun karsnda hissedebilecei o d andran
izlenim. Bir uzakln tesinden gzlerini dikip
baktklar ve ayaklarnn dibine gelip len deni-
zin zerinden Dou'dan gelmi gzel yabanc-
lar; ve ilerinden ikisi, lkelerine ait olmayan
bir dilde etraflarnda edilen szleri anlamadan,
dalgn glmsemelerinin hl parldad bu
meydanda, bizim zamanmza dahil ettikleri
kendi XII. yzyllarn gecikmi olarak aramz-
da yaatmay srdrr. Evet, bu meydann or-
tasnda, egemenlii burackta paralanm bir
bugnn orta yerinde, XII. yzyla, oktan ka-
p gitmi bir XII. yzyla ait bir eyler, ince
uzun pembe granitin ifte atlyla havaya yk-
seliyor. evresinde, u ann, yaadmz gnle-
rin mrlts stunlarn etrafnda dolar ve ev-
reyi doldurur ama orada aniden kesilir, geri
pskrtlm arlar gibi gerisin geriye kaar,
nk uzun ve nazl stunlarnn kaplad ge-
mie ait alan imdiki zamanda deil, imdiki za-
mann nfuz etmesinin yasak olduu bir baka
zamandadr. Geni balklarna doru atlan
pembe stunlarn etrafna imdiki zaman dolu-
ur ve orada uuldar. Ama onlar imdiki zama-
nn tam ortasna girerek onu bir yana iter, tm
ince enlilikleri iinde, bu el dememi yeri Ge-
mi'in klar: imdiki zamann ortasndan tan-
dk biimde belirmi Gemi'in- onlar kimi"
nesnelerin sahip olduklar olduka gerekd
renkleri iinde bir tr yanlsama uyarnca bir-
ka adm temizdeymi gibi grrz ama ger-
ekte yzyllarca tede dururlar; tm grn-
leriyle zihnimize olduka dorudan seslenir, zi-
hinlerimizi yceltirler ki, bu da oktan gm-
lp gitmi bir yzyldan gelme birer hayalet ol-
duklar dnlrse, artc deildir; gene de
burada, tam ortamzda, gne altnda, hi
kprtsz dururlar, onlara yaklar, srtnr, dokunuruz.
Not l ar

1 Niin bilmiyorum, bizim ky diye adlandrdmz
yer, Guide Joanne'a gre yaklak 3.000 kiinin
oturduu kantondaki bir ile merkezidir.
2 tiraf etmeliyim ki, haber kipi hikye birleik zama-
nnn kullanm eylemlerimizi dile getirirken bile
onlar yanlsamaya uratan, belirli gemi gibi bizi
eylemin teseUisiyle ba baa brakmadan gemi za-
manda onlarn iini boaltan, yaam geici ve ayn
zamanda edilgen bir ey olarak bize sunan bu mer-
hametsiz kipin kullanm- benim iin gizemli hzn-
lerin tkenmez kayna olmay srdrd. Bugn bi-
le saatlerce, sknetle lm hakknda dnebili-
rim; en derin melankoliye kendimi annda kaptrm
hissetmem iin Sainte-Beuve'n Lundis'nin (Pazar-
tesiler) bir cildini amam ve rnein Lamartine'in
u tmcesine rastlamam yeter (sz edilen Madam
D'Albany'dir): "O dnemde hibir tandk taraf
kalmamt [...] Arl altnda biraz km, boyu
kaybolmu kk bir kadnd, vb." -Romanlarda,
yazarn bize ac ektirme niyeti ylesine belirgindir
ki, kendi kendimizi dizginlemek zorunda kalrz.
3 Bu, hayal gcnn katksz rn olmayan ve ta-
rihsel dayanaa sahip kitaplar iin dolayl olarak
denenebilir. rnein, eserleri bir anlamda katk-
sz olmayan ve pek az dnme uram gereklik-
le dncenin karm olan Balzac, kimi zaman
zellikle bu tr okumaya uygundur. Ya da en azn-
dan, "tarihi okurlar "inin en hayranlk vericisini,
ne t e nebr e us e affa ir e (Karanlk Bir Olay) ve L' En -
vers de l' h istoire c ontemp ora ine (ada Tarihin
Tersi) zerine benzersiz denemeler yazm Albert
Sorel'dc bulmutur. Okuma, o hem ateli hem de







arbal zevk, Msy Sorel'e, onun aratrc zihni-
ne, onun sakin ve gl gvdesine ok yakr, oku-
ma srasnda saysz iir duyumu ve hafife akn
bir kendini iyi hissetme hali salkl bedenlerimizin
ta derinliklerinden kanatlanp okurun hayalleri
evresinde bal kadar tatl ve altn rengi bir zevk ya-
ratr, -Bir yn zgn ve gl dnceyi okumaya
dahil etme sanat, sadece Msy Sorel'in bu kusur-
suzlua ulatrd yar-tarihsel eserlerle ilgili deil-
dir. La Bi bl e d
,
Ami e n s
,
i n (Amiens ncili) evirisi-
nin, Sorel'in bugne kadar yazm olduu sayfala-
rn belki en gllerini esinlediini her zaman -hem
de byk bir minnetle- hatrlayacam.
Bu eser, daha sonra, ilk iki konferansa bir nc-
snn, "The Mystery of Life and its Arts"n (Haya-
tn Gizemi ve Sanatlar) eklenmesiyle geniletildi.
Yaygn basklarda sadece "Krallarn Hazineleri" ve
"Kralielerin Baheleri" yer almaya devam etti. Bu
ciltte biz sadece bu iki konferans evirdik (Pro-
ust'un bu metni, sz geen yaptlarn Franszca e-
virilerinin nsz olarak yaymland) ve Ruskin'in
S us a m v e Za mb a kl a r ( S e s o m e e t l e s l y s ) iin yazm
olduu nszlerden hibirini eklemedik. Bu cildin
boyutlar ve bizim yorumumuzdaki ifade kolayl
daha iyisini yapmamza izin vermedi. Sadece ile-
rinden drd iin (Smith, Elder ve C) S u s a m v e
Za mb a k l a r n ok saydaki basklarnn hepsi, Rus-
kin'in eserlerinin nl editr Georges Allen'in sa-
hibi olduu Ruskin House Yaymevi'nden kt.
S us a m v e Za mb a k l a r , "Krallarn Hazineleri".
Gerekte, bu tmce, en azndan bu biimiyle, Le
Ca p t a i n e F r a c a s s e ' d a (Yzba Fracasse) karmza
kmaz. "Grek airi Homeros'un Odysseia'snda g-
rld gibi," tmcesinin yerinde sadece "Home-
B R NCEK SAYFA YI
i)

zerine gzel kitabnda Carpeter'in szle rii syle
aktarr: "Filozofun akl yrtme gcn ve ann
hayal gcn, vb. o dnemde Coleridge'den daha
fazla bir araya getirebdmi hi kimse yoklu . tlimin
la birlikte, bu kadar kayda deer yeteneklerle do-
nanm olmasna karn bu kadar az ey yanlm
baka kimse de yoktur; karakterinin en byk ek-
siklii doal yeteneklerinden yararlanacak irade ek-
sikliiydi, yle ki zihninde her zaman dev tasarlar
dolanrken bunlardan birini bile ciddi olarak ger-
ekletirmeyi asla denemedi. Bylece, mesleinin
balangcndan itibaren, ylesine ortaya okuyuver-
dii baz iirleri yaymlamak iin kendisine otuz gi-
ne veren cmert bir yaync bulmutu. Yazd tak-
dirde kendini zgr klacak bu iirlerin tek satrn
bile yazmadan her hafta parasn dilenmeye gelmeyi
tercih etti."
Bu manastr Utrecht yaknlarnda aramann yarar-
sz olacan ve btn bu blmn katksz hayal g-
c rn olduunu sylemem gereksiz. Yine de bu-
nu bana esinlendireri Msy Leon Seche'nin baite-
Beuve zerine eserindeki u satrlardr: "O (Sainte-
Beuve), Liege'deyken, bir gn, Utrecht'deki kk
kiliseyle temasa gemeye karar verdi. Biraz ge ol-
mutu, ama Utrecht Paris'ten ok uzaktayd ve Vo-
lupte'nin (ehvet) ona Aersfoort arivlerinin kap-
larn amaya yetip yetmediini bilmiyorum. Biraz
kukuluyum nk Port-Royal"inin ilk iki cildin-
den sonra bile, o zaman bu arivlerin, vb. bekilii-
ni yapan sofu bir bilgin olan Sainte-Beuve iyi yrek-
li Msy Karsten'den baz dosyalar aralama iznini
glkle elde etmiti. (...) Port-Royal'in ikinci bas-
ksn anz, orada Sainte-Beuve'n Msy Kars-
ten'e duyduu minneti greceksiniz." (Leon Seche,
Sainte-Beuve, cilt I, s. 229 ve devam.) Gezinin ay-
rntlarna gelince, hepsi gerek izlenimlere daya-
nr. Utrecht'e gitmek iin Dordrecht'ten gemek ge-
rekiyor mu bilmiyorum ama byle grdmden
Dortrecht'i grdm gibi betimledim. Kamlar
arasnda bir rmak kaynda yolculuum Utrecht'e
deil, Vollendam'a gidiimdir. Utrecht'e yerletirdi-
im kanal Delft'tedir. Beaune Hastanesi'nde bir
Van der Weyden ve sanyorum Flandres'lardan ge-
len tarikat yesi rahibeler grdm. Kafalarna Ro-
ger van der Weyden'in tablolarndakiler gibi olma-
sa da, Hollanda'da grdm br tablolarda tak-
lan balklarn benzerlerinden takyorlard.
Katksz zppelik daha masum bir eydir. Slale-
sinde hal seferlerine katlm biri var diye biriyle
dostluk etmekten holanmak kendini beenmilik-
tir, zeknn bununla hi ilgisi yoktur. Ama, byk-
babasnn ad Alfred de Vigny'de ya da Chateaubri-
and'da sk sk geiyor diye ya da Notre-Dame'n b-
yk glbezeinde Amiens'deki ailesinin armas var
diye (itiraf etmeliyim ki bana gerekten dayanlmaz
ekici geldi ama burada szn ettiim kadn bu ol-
madan da byk hayranla layktr) biriyle gr-
mek; ite entelektel gnahn balad nokta. Bunu
zaten baka yerde zmledim ama hl syleyecek
ok eyim olduundan burada daha fazla ondan
bahsetmek niyetinde deilim.
Paul Stapfer, S o uv e ni r s S u r V i c t o r Hu g o , (Vietor
Hugo zerine Anlar) La Revue de Paris'te yaym-
land.
Schopenhauer, i s t e m e v e T a s a r m Ol a r a k D nya
( Di e We l t a l s Wi l l e u n d Va r s t e l l ng ; "Kendini
Gster-
me Merak ve Hayatn Istraplar zerine" blm).
12 "Katedrali gremeden Chartres'dan getiim iin
zgnm." Vo y a g e En Es pa g ne (spanya'ya Yolcu-
luk), s. 2.
13 Bana sylendiine gre o nl Amiral Tinan olmu-
tur. Hl sanatlarn sevgilisi olmay srdren Ma-
dam Pechet de Tinan'n babas ve parlak svari
yzbasnn byk babasdr -Gae'te nlerindeyken
II. Franois ile Napoli kraliesinin silah vb. gereksi-
nimlerini ve iletiimlerini salayann o olduu syle-
nir. Bkz. Pierre de la Gorce, Hi s t o i r e d u s e c o nd
Empi r e (kinci imparatorluun Tarihi).
14 Gerek sekinlik zaten detleri bilen sekin kiilere
hitap edermi gibidir daima; bir ey "aklamaz."
Anatole France'n bir kitab bir yn derin bilgiyi
st kapal dile getirir, cahil insann fark etmedii
ve br gzelliklerinin yan sra kyaslanamaz soy-
luluunu da meydana getiren srekli imalarda bulu-
nur. 67
15 Hi kukusuz bu yzdendir ki, genellikle, byk ya-
zarlar eletiri yazdnda daha ok eski eserlerin ye-
ni basklarndan sz ederler, ada kitaplardan
pek sz etmezler. Sainte-Beuve'n Lu d i s ' s i ve
Anatole France'n Vi e l i t t e r a i r e ' i rnektir. Ama,
Anatole France adalarn alacak derecede yar-
glarken Sainte-Beuve'n zamannn btn byk
yazarlarm yanl yorumlad sylenebilir. Ve kii-
sel kinin gzn kr ettiini de itiraf edelim. Ro-
manc olarak Stendhal' inanlmaz biimde yerdik-
ten sonra; sanki syleyecek daha uygun bir ey yok-
mu gibi, karlnda, insan olarak tevazusunu, na-
zik davranlarn yceltir. Sainte-Beuve'n dne-
mine ilikin bu krl basiret ve nsezi iddialary-
la zellikle eliir. C h a t e a u b r i a n d e t s o n g r o u p e U
t t e r a i r e (Chateaubriand ve Edebiyat evresi) adl
bir nceki sayfay tarayamadm ve bundan sonraki iki sayfay da

kelciliinin gerek yorumcusu olduunu gsteriyor bize (Msy Mauclair'in makalesi).
17 Kendileri bile genellikle rastlantsal olduunu sanr bu tercihin; rastlant sonucu en gzel
kitaplarn es- ki yazarlar tarafndan yazldklarn varsayarlar; ve bu hi kukusuz
olabilir, nk okuduumuz es- ki kitaplar, amza oranla ok geni olan gemiin
btnnden seilmitir. Ama bir anlamda rastlant- sal bir neden bu kadar yaygn bir
zihinsel aklama- ya yetmez.
18 Sanyorum ki, rnein, Andromaque'm,

Pourtmoi l'assassiner? Qu'a-t-il fait? A quel titre? Qui te l'a dit?

Niin ldrecekmiim onu? Ne yapt <? Ne sfatla? Sana bunu kim syledi?

dizelerinde genellikle bulduumuz cazibe, tam da, sentaksn allm bann bile bile
krlmasndan ileri gelir. "Ne sfatla?", hemen nndeki "Ne yapt o?"ya deil, "Niin
ldrecekmiim onu?"ya bal- dr. "Sana kim syledi?" de "ldrmeli"ye baldr.
(Andromaque'n, "Kim size syledi, senyr, beni kmsediini?" eklindeki teki bir
dizesi hatrla- narak, "Sana kim syledi?", "Onu ldrmeyi kim syledi sana?" olarak
alnabilir.) Byk bir aktrisin prozodisinin dzgnlnden ok konumann an- lalrh
zerinde titizlenerek bunlar dmdz,
"Niin ldrmeli? Hangi sfatla? Ne yapt?" diye sylediini duymutum. Bunlar
kanlmaz olarak anlam biraz belirsizletirmeye yol aan ifade
zik- zaklardr (yukarda szn ettiim tekrar eden ve k k i i) R i 'i l di l i b
k d

You might also like