Fl or ans a Not l ar ' yl a Rus k i n' e ok byk ke-
y i f ve r mi P r ens es Mada m Al exandr e de Car a -
man- C h i may ' a du ydu um der i n hayr anl n an s na , Madam' n ho una gi t t i i i i n bi r ar a - y a get i rdi i m b u s a y f al ar s ayg l ar ml a ad y o - r um.
Bize yaanmam gibi gelen ocukluk yllar- 7 mzda, ok sevdiimiz bir kitapla geirdiimiz gnler kadar dolu dolu yaanm baka zaman belki yoktur. Bakalarna gre bu ocukluk gnlerini dolduran, bizimse, kutsal bir zevki kabaca engelliyor diye uzaklatrdmz her ey: kitabn en ilgin blmndeyken oyun oy- nayalm diye bizi aramaya gelen bir arkada; gzlerimizi sayfadan ayrmak ya da yerimizi deitirmek zorunda brakan rahatsz edici g- ne ya da ar; tadna bakalm diye getirilen yiyecekler ki, dokunmadan, yanmzda, sra- nn zerinde brakmken, tepemizde, mavi gkyznde gnein klar zayflar, akam ye- mei iin ieri girmemiz gerekir, oysa bizim ak- lmz fikrimiz yemein hemen ardndan kp kitabn yarm kalan blmn bitirmektedir; kitap okurken sadece uygunsuz bir ey olarak algladmz btn bu eyler, tersine ylesine tatl (o dnemde bu denli bir akla okuduumuz kitaptan ok daha deerli olduunu imdi anla- dmz) bir hatray iimize iliyordur ki, bu- gn bile gemi zamann bu kitaplarn kartr- mak aklmza gelirse, bu kitaplar, gemi gn- lerden kalan tek takvim olarak ve artk var ol- mayan evlerin ve glcklerin, sayfalarna yan- sdn grme umuduyla kartrrz. Rahata okuyabilecek kadar dingin ve doku- nulmaz, gnn her saatine srasyla snlan tatil gnlerindeki bu okumalar kim anmsa- maz. Sabahlar, park dn, herkes "bir ge- zinti yapmaya" gitmiken, henz uzak olan ye- mek saatine kadar sesi soluu pek kmayan ih- tiyar Felicie dnda kimsenin girmedii ve du- vara asl boyal tabaklar; bir nceki gnn yapra henz koparlm takvim; karlk bek- lemeden konuan ve anlamca bo tatl szleri, okuduunuz szckleri deitiren insanlarn laflarndan farkl, duvar saati ve ocak trn- den okumaya ok saygl arkadalarn bana e- lik ettii yemek odasna szlverirdim. Sa- bahlar erken kalkan bahvan amcamn yemek srasnda,'"**^Rahatsz etmiyor ya! Biraz ate in- sana iyi gelir; sizi temin ederim ki, saat altda bostan pek souk oluyor. Sekiz gn sonra Pas- kalya olduuna kim inanr!" diye szn ettii kk odun ateinin yanna, bir iskemleye ili- irdim. Okumaya, ne yazk ki son verecek olan yemee hl iki byk saat vard. Zaman za- man pompann grlts iitilir; su szdrdn- dan baklarnz pompaya ynelir ve orada, ok yakndaki, yarm ay biiminde tula ve fa- yanslarla kapl meneke tarhlar olan bu me- nekeler, sanki u ok gzel gkyznden, u yanardner renkli ve kimi zaman ky atlar arasndan grlen kilisenin vitraylarnda yan- sr gibi olan gkyznden, frtnadan nce ya da sonra, ok sonra, gn batarken beliren h- znl gkyznden derlenmi gibidir- kk bahenin tek aalkl yolundaki kapal pence- reden pompaya bakardnz. Ne yazk ki, a kadn sofray kurmaya pek erken gelirdi; bari konumadan kursa! Ama, "Byle rahat deilsi- niz, size bir masa yanatraym m?" demek zo- runda sanrd kendini. "Hayr, teekkr ede- rim," diyebilmek iin birdenbire susmak ve gzlerin okumakta olduu btn szckleri du- daklarn arasnda sessizce, koarak tekrarla- yan sesi uzaklardan geri getirmek gerekirdi; se- si durdurmak, dar karmak ve uygunca, "hayr, teekkr ederim," diyebilmek iin bu szcklere kaybetmi olduklar olaan yaam grnmn ve yant vurgusunu vermek gere- kirdi. Zaman geerdi, yorulup gezintiyi ksa ke- senler, "Meseglise'den dnenler" ya da "yaza- cak eyleri olduundan" o sabah kmayanlar, ou zaman, yemekten ok nce yemek salonu- na gelmeye balard. "Seni rahatsz etmek iste- mem,'' derlerdi ama nnda atee yaklamaya, saate bakmaya, yemee oturmann pek de fena olmayacan sylemeye balarlard. "Yazmak iin kalm" erkein ya da kadnn etrafn zenle evirirler ve sayg, sr, apknlk ve ihti- yat ieren bir glmsemeyle ona, "Minik yaz- manz tamamladnz m?" diye sorarlard, san- ki bu "minik yazma" hem bir devlet srr, bir ayrcalk, hem de keyif karc bir eymi gibi. Bazlar daha fazla beklemeden, masaya, kendi yerlerine nceden otururdu. Bu bir felaketti nk bu davran sonradan gelenlere oktan *----- --------------------------------------------------------------------------------- le olduunu dndrtecek ve ailemi, "Hadi, kapa kitabn, yemek yiyeceiz," gibi ldrc szleri sylemeye yneltecek kt bir rnekti. Her ey hazrd, sofra rtsnn zerine btn sofra takm yerletirilmiti, sadece yemein so- nunda getirilen ey eksikti: bahvan ve a amcann bizzat masada kahve yapt camdan aygt; bir fizik aleti gibi karmak, boru bii- mirideki bu aygt gzel kokard ve buulanm eperlerde kokulu ve kahverengi bir kl bra- kan ani kaynamay cam kapakta grmek ok hotu; yine bu amca, her zaman ayn oranlarda kartrd krema ve ilekleri, renklerle ura- an bir ressamn deneyimi ve bir oburun uzg- rsyle, gereken pembelie eritiklerinde ka- rtrmay durdururdu. Yemek bana ne kadar da uzun gelirdi! Byk halam itiraz hogr ile karlayan ama kabul etmeyen bir tatllkla d- ncesini belirtmek iin tadard yemekleri sa- dece. Bir roman, dizeler, haddini iyi bildii ey- ler hakknda, bir kadn alakgnlllyle daha bilgili olanlarn dncesine her zaman gvenirdi. Bu konularn, tek bir kiinin beeni- sinin doruyu saptamaya yetmedii geici he- veslerin belirsiz alam olduunu dnrd. Ama kurallarn ve ilkelerini annesinden ren- mi olduu birtakm konular; kimi yemeklerin yapl, Beethoven'in sonatlarn alma ve ne- zaketle konuk alama hakknda kusursuzlu- un ne olduunu bildiine ve br insanlarn bu kusursuzluu ne kadar yakn olduunu ayrt ettiine emindi. Zaten bu konuda da kusursuzluk hemen hemen ayn eydi: yetenek- lerde bir tr basitlik, sadelik ve sevimlilik. Ke- sinlikle baharat konulmamas gereken yemekle- re baharat konmasna, piyano alarken gere- inden fazla pedal kullanlmasna ya da yapma- ck almaya, "misafir kabul ederken" kusursuz bir doallktan klmasna ve insann kendin- den abartyla sz etmesine iddetle kar kar- d. Daha ilk lokmadan, ilk notalardan, basit bir belirtiden yola karak karsndakinin iyi bir a, gerek bir mzisyen, iyi yetitirilmi bir kadn olup olmadn bildii iddiasndayd. "Benden daha hnerli olabilir ama bu kadar basit bir andanteyi byle abartyla alarak zevkten yoksun olduunu gsteriyor." "ok parlak ve nitelikli bir kadn olabilir ama ken- dinden bu denli ayrntl sz etmesi incelik ek- siklii." "ok bilgili bir a olabilir ama pata- tesli biftek yapmay bilmiyor." Patatesli biftek! Gzde yarma paras, basitliiyle bile zor, mutfan bir tr Patetik Sonat, toplumsal ya- amda bir hizmeti zerine sizden bilgi almaya gelen, incelikli ve eitimli olup olmadn ok basit bir davranla kantlayabilen soylu kad- nn ziyaretinin gastronomik edeeri! Byk- babam gururuna yle dknd ki, btn ye- meklerde baarl olunsun isterdi ve yemek yapma konusunda ne zaman baarsz olundu- unu asla anlayamayacak kadar az ey bilirdi. ok ender de olsa kimi zaman baarsz olundu- unu kabul edebiliyordu ama tamamen rastlan- t sonucu. Tersine, a kadnn falanca yemei yapmay bilmediine ilikin byk halamn her zaman gerekelendirilmi eletirileri, bykba- bama hogrden zellikle yoksun gelirdi. Ge- nellikle, byk halam, yemei dudann ucuy- la tattktan sonra, onunla tartmaktan kan- mak iin dncesini belirtmezdi, zaten biz de houna gitmediini nnda anlardk. Susard ama bykbabam fkeye bomaya yetecek, kesin ve kararl bir onaylamazl uysal gzle- rinden okurduk. Byk halamn sessizlii kar- snda sabr taan bykbabam, inceden ince- ye alay ederek dncesini belirtmesini rica eder, sorularla onu sktrr, kzdrrd, ama halamn, bykbabamn dncesini: ara ye- mein fazla ekerli olmadn dorulamak yeri- ne, azap ekmeye raz olduu hissedilirdi. Yemekten sonra hemen okumaya koyulur- dum; zellikle o gn hava biraz fazla scaksa, herkes "odasna ekilmeye" kard, bu da be- nim, insann kendini sokakta bulmak iin bir ocuun srayarak bile pencerelerinden atla- yabilecei kadar alak olan birinci kattaki oda- ma dar basamakl kk merdiveni karak he- men ekilmemi salard. Penceremi kapamaya gittiimde, rzgrlklar indirmek bahanesiyle her gn yemekten sonra kapsnn nne siga- rasn imeye kan ve sokaktan geerken kimi zaman sohbet etmek iin duran insanlara mer- haba diyen kardaki silahnn selamna kar- lk verirdim, ingiliz dekoratrler ve Maple ta- rafndan uygulanagelmi William Morris teori- leri, bir odann sadece bize yararl eylerle do- lu olma ve yararl her eyin, basit bir ivi bile olsa, gizli deil ortada olma kouluyla gzel ol- duunu kesin olarak belirtir. Bakr ubuklu ve st tamamen ak yatan zerinde, bu temiz odalarn plak duvarlarnda kimi bayaptla- rn taklitleri. Bu estetiin kurallarna gre de- erlendirildiinde benim odam asla gzel deil- di nk hibir ie yaramayacak eylerle do- luydu ve bunlar, bir ie yarayacak eyleri, kul- lanmlarn son derece gletirecek kadar du- yarlkla gizliyordu. Ama bence odam gzelliini tam da, benim rahatm iin deil, sanki kendi zevkleri iin oraya gelmie benzeyen bu eyler- di . den alyordu. Sanki bir tapman dibine yerle- tirilmi yata gzlerden gizleyen o uzun beyaz perdeler; gndzleri yere salan sslemeli yu- muak ipek yatak rtsnn, iekli karyola rtsnn, nakl yatak rtsnn, patiska yastk klflarnn altndaki yatam, Meryem yortusunda fistolar ve iekler altnda kaybo- lan sunak gibi kayboluyordu, ve geceleri, yata- bilmek iin btn bunlar geceyi geirmeyi ka- bul ettikleri bir koltuun zerine zenle yerle- tiriyordum; yatan yannda, mavi desenli bar- dak, ayn desenden ekerlik ve (dkmemden e- kinen halamn emri zerine geldiimin ertesi gnnden beri bo duran) srahi ls ile te- ki ara gereler; grmezden gelmenin de, kiisel gereksinimlerim iin kullanmann da mmkn olmadn bildiim, ama soyunurken, yanl bir hareketle deviririm korkusuyla uzun uzun dikkatle baktm bir tr ibadet ara gereleri bunlar, neredeyse cam bir ampul iinde yan- larna yerletirilmi portakal iei likr ka- dar kutsaldr; okumay bitirdiim ve her kalk- mak istediimde yapp kaldm fark ettiime gre dikensiz olmasna imkn olmayan beyaz gllerden rts koltuklarn srtna frlatlm t ii ajurlu o kk atklar; fanus altnda ka- ba temaslardan korunan sarkac, uzaktan ge- len deniz kabuklaryla ve eski, duygusal bir i- ekle itenlikle gevezelik eden ama yerinden k- mldatlamayacak kadar ar olduundan, sar- ka durduunda saati dnda kimsenin onu yeniden kurmaya giriecek kadar ihtiyatsz ol- mad o camdan an; birinde isa'nn resmi, tekinde kutsanm imir iki vazoyla ssl konsolun zerine bir sunak kaplamas gibi atl- m olduundan, konsolu Kutsal Masa'ya ben- zeten (her gn, "oda yapldnda" oraya yer- letirilen bir dua iskemlesi bu dncenin a- rmn tamamlyordu) ama her zaman ekme- ce aralarna skan tiftikleri oyunu tamamen imknsz kldndan, sa'nn resmini, kutsal vazolar, kutsanm imiri bir hamlede dr- meden ve sendeleyip dua iskemlesine tutunma- dan tek bir mendil bile alamadm u beyaz gu- pr sofra rts; kk etamin perdelerin, b- yk muslin perdelerin ve daha byk pazen perdelerin oluturduu st ste aslm l; bu perdeler genellikle gnelenmi akdiken beyaz- l iinde her zaman gleryzlyd ama kout tahta ubuklar etrafnda hareket etmedeki ve pencereyi amak ya da kapamak istediimde birbirlerinin arasna ve hep birlikte de pence- reye skmadaki beceriksizlikleri ve inatlar yznden de aslnda olduka sinir bozucuydu- lar, bir perdeyi kurtarmay baardmda, san- ki perdeler, gerek akdiken als ya da oray seecek kadar hayal gcne sahip krlang yu- valar tarafndan kusursuz biimde tkanma- sna, eklemlerdeki yerini almaya br her za- man annda hazr oluyordu, yle ki, grnte ok basit bu ilemi, penceremi ama ya da ka- pama ilemini, evden birinin yardm olmadan asla baaryla sonulandramyordum; benim hibir gereksinimimi karlamamalar bir yana, bunlarn tatminine hafif de olsa kstek bile olan ve elbette asla biri yararlansn diye odama kon- mam btn bu eyler, odam bir anlamda ki- isel dncelerle, genellikle aasz bir alanda- ki aalarda ve yol kysnda ya da eski duvar- larn zerinde biten ieklerde grlen bu ter- cih havasyla, orada yaamay ve oradan ho- lanmay semi olma havasyla dolduruyordu. Bu eyalar oday sessiz ve deiken bir havayla, kiiliimi hem yok eden hem de byleyen bir esrarla dolduruyordu; bu oday bir tr kk kilise haline sokuyordu; gne -amcamn pen- cerelerin tepesine eklemi olduu kk krm- z karolar geip perdelerin akdikenini pembe- letirdikten sonra duvarlarn zerine, sanki bu kk kilise vitrayl daha byk bir nefin iine hapsedilmi gibi garip nlar yolluyordu; ve za- ten nemli bayramlarda, kutsal emanetlerin i- ekli yoluyla evimize balanan kilisenin yakn- l nedeniyle anlarn grlts yle gl ge- liyordu ki anlarn sanki bizim atda, dua ki- tabn elinde tutan papaz, akam duasndan dnen halam ya da bize kutsanm ekmek geti- ren kilise korosundaki ocuu sk sk selamlad- m pencerenin tam zerinde aldn hayal edebiliyordum. William Morris'in ilevsiz g- zellie tand ayrcalkla, Maple odalarnn duvarlarnda, minenin zerinde duran Botti- celli'nin l kb a har m n Brown tarafndan ekil- mi fotorafna ya da Lille Mzesi'ndeki Me- hul Ka d n mulajna gelince, itiraf etmeliyim ki, benim odamda onlarn yerine, n islemeli as- ker ceketi iinde olaanst ve yakkl Prens Egene'i temsil eden bir tr gravr vard ve bir gece, iddetli lokomotif ve dolu grlts altn- da, bir biskvi markasnn reklamn yapt gardaki bir bfenin kapsnda, her zamanki gi- bi olaanst ve yakkl haliyle onu grnce ok ardm. Bugn, bu gravrn sonsuza dek duraca odama yerlemeden nce, eskiden bir fabrikatr tarafndan bykbabama cmertlik olsun diye prim olarak verildiinden kukula- nyorum. Ama o zaman, bana tarihi ve esrarl gelen kkeninden kuku duymuyordum ve be- nim tarihi bir kiilik, kendisiyle odam payla- tm kalc bir oda sakini olarak kabul ettiim ve her yd, hi deimeden karmda bulduum kiinin birok kopyasnn olabileceini hayal bile edemiyordum. imdi onu grmn ze- rinden epey zaman geti, bir daha da grecei- mi sanmyorum. Ama talih bir gn onu karma karrsa, hakknda Botticelli'nin i l k b ah ar n- dan daha fazla ey syleyebileceimi sanyo- rum. Deerli bir resmi oyma tahtadan bir er- eveye emanet edip koruma zahmetini zihinler- den uzaklatrarak evlerini hayran olduklar bayaptlarn rprodksiyonlaryla sslemeyi zevk sahibi insanlara brakyorum. Odalarn zevklerine gre demeyi ve sadece onaylayabi- lecekleri eylerle doldurmay da zevk sahibi in- sanlara brakyorum. Bense, kendimi, her eyi benimkinden ok farkl hayatlarn, benimkine kart bir zevkin yarats ve dili olduu bir oda- cfa, bilinli dnceme ait hibir ey bulamaya- cam, hayal gcmn kendini ben olmayann .
barna gmlm hissederek cotuu bir oda- da ancak yayor ve dnyor hissederim; uzun, souk koridorlu, dardaki rzgrn ka- loriferin stma abalarna baaryla kar koy- duu, duvarlarn hl ilenin corafi haritas- nn ssledii, her sesin sessizlii yerinden oyna- tarak grnr kld, odalarda hava akmnn temizledii ama silinmeyen bir kapatlmlk kokusunun korunduu ve bu duruma hayran kalan, bu kokuyu dnce ve hatra olarak ierdii her eyle birlikte kendi iinde yeniden yaratmay denemek iin ona bir model gibi poz verdiren hayal gcne ulatrmak iin yzlerce kez teneffs ettiren; geceleyin, odann kapsn atnda, insann, orada dank duran tm bir hayata tecavz etme hissine kapld ve ka- py kapayp, daha ileriye, masaya ya da pence- reye kadar ilerlediinde, bu hayat ekinmeden elinden tuttuunu sand; ile merkezindeki halcnn Paris zevki sanarak dedii kanepe- nin zerine bu hayatla birlikte bir tr hafifme- replikle oturma hissine kapld; bakalarnn ruhuyla azna kadar dolu olan ve zgaralarn biimine ve perdelerin desenlerine kadar Onla-_ rn dlerinin izlerini koruyan hu odada, eya- lar uraya buraya koyarak efendi rol tasla- yp, odadaki mehul hah zerinde plak ayak yryerek ve insann samimiyetle kendi kafas- n kartrma niyetiyle her yerde bu hayatn plaklna dokunma hissiyle dolup tat gar yolu, rhtm ya da kilise meydanndaki bu tara otellerinden birine ayak bastmda kendimi ancak mutlu hissederim; o zaman, insan titre- yerek srgy ektiinde, bu gizli hayat kendi- siyle birlikte kapadn, nnde, yataa doru ittiini ve nihayet zerine ektii byk beyaz araflarda onunla birlikte yattn sanr, oy- sa, ok yakndaki kilise, can ekienlerin ve klarn uykusuzluk saatini btn ehir iin almaktadr. Kye' bir kilometre uzaklktaki parka gitmek gerektiinden uzun sredir odamda okuyam- yordum. Ama bu zorunlu oyun bitince, sepet- lerde getirilen ve nehir kysnda, kitabn el sr- memek kaydyla brakld imenlerin zerin- de ocuklara datlan ikindi kahvaltsn ksa kesiyordum. Biraz ilerde, parkn olduka ba- kmsz ve esrarl kimi kuytularnda, nehir, ku- ularla dolu ve heykellerin glmsedii aal yollarla evrili, kimi zaman sazan balklarnn srad dz izgi halinde akan yapay bir su ol- maktan kyor, hzlanyor, hzla akarak par- kn kapsn geiyor ve szcn corafi anla- mnda bir nehir haline geliyordu, bu nehrin bir ad olmalyd, sularnn sar dnieklerine boduu ve kzlerin uyuduu, tam bir bataa dnm ayrlk benzeri otlaklar arasnda da- lmakta gecikmiyordu (tpk heykeller arasn- da ve zerinde kuular yzerken olduu gibi mi?) ve bir yanyla, ortaadan kald syle- nen biim siz, yknt kulelerle kye balanr- ken, te yandan kuburnu aalaryla ve akdi- kenlerle kapl patikalarla baka adlar olan bi- linmedik kylerin sonsuza uzanan "doa"sma kavuuyordu. Ben, parkn aasnda, kuular seyrederek ikindi kahvaltsn bitirmeyi tekile- re brakyordum ve karmakark yollarda ko- arak, kukonmaz fidesine, ilek fidanlarnn bittii yere, baz gnler atlarn evresinde d- nerek suyunu ykselttikleri havuza, arada bir yukarda "parkn sonu" olan kapya ve tedeki peygamberiei ve gelincik tarlalarna baka- rak, srtm budanm fndk aalarna daya- yarak oturduum, kimsenin beni kolay kolay bulamayaca yeilliklerden herhangi birine kadar gidiyordum. Bu yeillikte derin bir ses- sizlik vard, kefedilme tehlikesi neredeyse yok- tu, aadan bana bo yere seslenenlerin, hatta kimi zaman yaklap ilk bayrlar kanlarn, her yeri aradktan sonra eli bo dnenlerin uzaklaan lklar gvenlii daha ho klyor- du; bu lklar da uzaklanca hi grlt kal- myordu; sadece zaman zaman, uzakta, ovala- rn tesindeki anlarn mavi gkyznn ar- dnda nlyor gibi gelen altn sesi geen zaman konusunda beni uyarabiliyordu; ama bu sesin tatllndan akna dnerek son an vurula- rnn iini boaltt daha derin sessizlik kafam kartrdndan vuru saysndan asla emin olamyordum. Bu ses, kye girerken yakndan bakldnda yksek ve sarp grnmn yeni- den kazanan, akamn mavisi zerinde karga- larn belirginletirdii arduvazdan baca apka- s dimdik ykselen kiliseye yaklaldnda iiti- len, gkgrltsn andran ve "yeryznn iyilii iin" meydanda pare pare nlayan an- larn sesi gibi deildi. Bu an sesleri, parkn ucuna hafif ve clz ulayordu ve bana deil, btn kra, btn kylere, tarlalarnda yalnz bana olan kyllere sesleniyordu, beni asla bam kaldrmaya zorlamyordu, zaman uzak lkelere tayarak, beni grmeden, beni tan- madan ve rahatsz etmeden yanmdan geiyor- du. Ve kimi zaman evde, yatamda, yemekten ok sonra, kitap okumak iin akamn son saat- lerine sndn da oluyordu ama bu sadece bir kitabn son blmlerine geldiim, bitirmek iin fazla okumann gerekmedii gnlerdi. O za- man, eer yakalanrsam cezalandrlmay ve ki- tap bittiinde, belki btn gece srecek uyku- suzluu gze alarak, evdekiler uyur uyumaz mumumu yeniden yakyordum; hemen yakn- mzdaki silahnn eviyle postane arasndaki so- kak sessizlie brnmken, karanlk ama yine de mavi gkyz yldz doluyordu, ve solda, kvrlarak birdenbire trmanmaya balayan kk dik sokakta, geceleri uyumayan canavar gibi ve karanlk heykelli kilise apsidinin ortal- gzledii hissediliyordu; bu bir ky kilisesi olmasna karn tarihi bir yerdi, Ulu Tanr'nn, kutsanm ekmein, rengrenk giysili azizlerin ve komu atolardaki soylu hanmlarn byl konutu! Bu hanmlar bayram gnlerinde pa- zarda dolarken tavuklar bartyor ve dedi- koducu kadnlar kendilerine baktryor, ayine "koum takmlaryla" gelip, dnte mminle- rin dolapl kapy iterek ahna yakutlar serpti- i sundurmann glgesini terk eder etmez mey- dandaki pastacdan, aylak ve ekerli kokusu benim iin byk ayin anlarna ve pazarlarn neesine karp kalm, bir istorla gneten ko- runan kule biimindeki pastalardan "pralinli biskvi", "krem antili rek" ve "bademli pas- ta" birka tane satn alyordu. Son sayfa okunduktan sonra kitap bitiyordu. Gzlerin lgnca yarn ve gzleri grltsz- ce izleyen ve sadece nefes almak iin derin bir i ekile duran sesinkini durdurmak gereki- yordu. 0 zaman, uzun zamandan beri iimde uyanan kargaalar yattrmak ve br hare- ketleri ynetmek iin ayaa kalkyor, yatam boyunca aa yukar yrmeye koyuluyor- dum; teki uzaklklar gibi metreyle ya da mille llmeyen ve ancak "baka eyler" dnenle- rin "uzak" gzlerine bakldndakiyle kart- rlmas zaten imknsz bir ruh uzaklnda ol- masna karn odada ya da darda bo yere aranan bir noktaya dikili duruyordu. O halde ne? Bu kitap bundan ibaret miydi? , Bizi okur- ken gren ebeveynlerimiz heyecanmz kar- snda glmser bir hava takndnda, yapma- ck bir ilgisizlik ya da sahte bir skntyla kitab kaparken, yaayan insanlardan daha fazla zen ve efkat gsterdiimiz, onlar iin soluk solua kaldmz bu varlklar bir daha gre- memenin, haklarnda hibir ey bilememenin iimizi paraladn itiraf edeme- yiz. Yazar daha imdiden birka sayfadan beri kat yrek- li "Sondeyi"inde, bu varlklar buraya kadar adm adm izleyiindeki ilgiyi bilen biri iin ina- nlmaz bir ilgisizlikle onlar "uzaklatrmaya"
zen gstermiti. Hayatlarnn her saatinde yaptklar bize anlatlmt. Sonra anszn: "Bu olaylardan yirmi yl sonra Fougeres sokakla- rnda hl dimdik yal bir adama rastlayabi- lirdiniz, vb." 2 Ve ortaya kan her engelle kor- kup, ardndan engel aldnda sevinerek iki cilt boyunca hayal meyaTsezmek^in hazrlan- dmz o tadna doyum olmaz olasln, evlili- in kutlandn, bizim anlk tutkularmza ilgi- siz, yazarn yerine gemi bir kii tarafndan yksek semalarda yazlm bu artc sonde- yiteki ikinci dereceden birinin araya karm bir tmcesinden reniriz, ne zaman olduunu tam olarak bilemeyiz. Kitabn devam etmesini ok isteriz ve eer mmknse, btn bu kiiler zerine baka bgilere sahip olmak, imdiki hayatlarndan bir eyler renmek, bize esinle- dikleri 3 ve eksikliini birden hissettiimiz aka tmyle yabanc olmayan eylere kendi yaam- mz uygulamak, yarn, hayatmzla ilikisi ol- mayan ve deeri hakknda kukusuz yanld- mz, nk bu dnyada payna den, imdi anladmz kadaryla ve gerektiinde ebeveyn- lerimizin bize kmseyici bir tmceyle ret- tikleri zere, asla sandmz gibi evreni ve yaz- gy kapsamak de, noterin ktphanesinde, J our nal de Modes iiitstre'nin ve Geographi e d' Eur e- et - Lo i r gibi nemsiz ydhklarn arasnda ok az yer igal etmek olan kitabn unutulmu sayfasndaki adlardan baka bir ey olmayacak varlklar, bir saat iin bo yere sevmemi olma- y isteriz ................................................................................
1 ........"Krallarn Hazinesi"ne balarken, bence okumann niin bu kk eserde Ruskin'in ona atfettii baskn rol oynamamas gerektiini gstermeden nce, hatras her birimiz iin bir Tanr ltf olarak kalmas gereken ocukluun sevimli okumalarn tartma d brakyorum. Hi kukusuz, bu okumalardan kardm ilk sonucu bu okumalardan bizde kalan ey, zel- likle bizim bu kitaplar okuduumuz yerlerin ve gnlerin imgesidir, yaptm aklamann uzunluu ve niteliiyle fazlasyla kantladm. Bu imgenin bysnden kaamadm: Okuma- dan sz etmek isterken, kitaplardan baka her eyden sz ettim, nk okumalarm srasnda benimle konuanlar kitaplar deildi. Ama belki okumalarn bende birbiri ardna braktklar hatralar benim okurumda da uyanacaktr, bu iekli ve sapa yollarda zaman kaybetse de oku- ma ad verilen zgn psikolojik edim, zihinde yava yava yeniden yaratlacak ve bylece be- nim belirtmem gereken kimi dnceleri imdi kendine aitmi gibi izleyebilecek gce sahip ola- caktr.
"Krallarn Hazinesi"nin Ruskin'in, Manc- hester yaknnda, Rusholme Belediyesi'nde, Rusholme Enstits'nde bir ktphanenin ku- rulmasna yardm amacyla 6 Aralk 1864'te yapt okuma zerine bir konuma olduu bi- linmiyor. 14 Aralk'ta, Ancoats'ta okullarn kurulmasna yardm etmek iin kadnn rol zerine, "Kralielerin Baheleri" adl ikinci bir konuma yapt. Collingwood, Li f e and Wor k of Rus k i n adl olaanst yaptnda yle der: "Btn bu 1864 yl boyunca, Carlyle' sk sk ziyaret etmesi dnda evden kmad. Aralk aynda Manchester'da ders verdiinde, bu dersler Sus am ve Z a mba k l ar ad altnda en bi- linen eserini oluturur, 4 dncesinin en parlak renkleri iinde fiziksel ve entelektel olarak en salkl durumda olduunu ayrt edebiliriz. le- ri srd kahramanca, aristokratik ve stoac ideallerde ve kitaplarn ve halka ak ktpha- nelerin deerini yeniden ele alndaki srarda Londra Ktphanesi'nin kurucusu Cariyle ile syleilerinin yanksn bulabiliriz..." Burada Ruskin'in tezini tarihsel kkenleriy- le ilgilenmeden kendi iinde incelemek isteyen bizler, tezi Descartes'n u szckleriyle olduk- a doru zetleyebiliriz: ''Btn iyi kitaplar okumak, hu kitaplarn yazar olmu gemi yzyllarn en deerli insanlaryla konumak gi- bidir."' Fransz filozofun zaten biraz kuru bu dncesini belki Ruskin bilmiyordu ama gr- kemleriyle en sevdii ressamn peyzajlarn ay- dnlatan sisleri andran Ingiliz sislerinin eriyip, Apollonvari bir altna kart konumasnn her yerinde karlalan ey gerekte bu dn- cedir. "Dostlarmz doru seme istencimizin ve zekmzn olduunu varsayalm," der. "ok azmzn buna gc yeter, tercih alanmz ok snrldr. stediimiz kimseyi tanyamayz. . . Byk bir ans eseri, b>k bir airi sezebilir ve sesinin tnsn iitebiliriz ya da bizi kibarca yantlayan bir bilini adamna bir soru sorabili riz. Bir bakann zel odasnda on dakikalk g- rme elde edebiliriz, bir kralienin nazik ba- kn hayatmzda bir kez yakalama ayrcal- mz olabilir. Ve yine de bu kaamak rastlantla- ra gz diker, yllarmz, tutkularm;/,! \e velile- rimizi bunun ok daha az iin harcarz. owki bu zaman sresince, konumunuz ne olursa ol- sun biz dilediimiz srece bizimle konuarak insanlardan oluan, bize srekli a;:k bir top- lum vardr. Ve bu o kadar kalabalk, o kadar uysal ve tm gn yanmzda bekletebileceimiz bir toplumdur ki krallar ve devlet adamlar gi- bi ilgi gstermek iin deil, ilgi grmek iin s a- brla beklerler bizler, ktphanelerimizin - yla denmi bekleme odamzda asla aramaya kmayacaz onlar, bize sylediklerinin bir te- kini bile dinlemeyeceiz." 5 "Belki bana diye- ceksiniz ki," diye ekler Ruskin, "canllarla e-
ne almay daha ok sevmenizin nedeni yzleri- ni gryor olmanz, vb." ve Ruskin bu birinci itiraz, ardndan bir ikincisini rterek oku- mann zellikle evremizde tanma frsatna sa- hip olabileceimiz insanlardan ok daha bilge ve ok daha ilgin insanlarla yaplan bir konu- ma olduunu gsterir. Bu cilde eklediim not- larla gstermeye altm ki, okuma, insanlarn en bilgesiyle bile olsa, bir konumaya indirge- nemez; bir kitapla bir dost arasndaki asl fark- llk, bilgeliklerinin byklndeki farkllk
; deil, onlarla iletiim kurma biimidir; okuma, konumann tersine, yalnzlmz srdrr- le ., ----------------------------- , ---- ken, yani yalnzken sahip olunan ve konuunca
abucak dalan entelektel gten yararlan- maya devam ederek, esinlere ak olmaya ve ze- knn kendi kendisi zerindeki almasn b- tnyle verimli klmaya devam ederek, her bi- rimizin nceden iletilmi bir baka dnceyi edinmesidir. Eger Ruskin birka sayfa ilerde dile getirdii baka gereklerin sonularn - karm olsayd, benimkine benzer bir yargya varmas olasyd. Ama elbette o okuma dn- cesinin kaynana kadar gitmeye almad. Okumann bedelini bize retmek iin hemen hemen btn doru dnceleri bize gstermi ve bunlar derinletirme iini modern hurafele- re brakm Yunanlarn bu yalnlyla bize bir tr Platoncu gzel mit anlatmak istedi. Ama okumann, balangtaki znde, yalnzln barndaki bir iletiimin, bu verimli mucizesi iinde, daha fazlas olduuna, Ruskin'in syle- mi olduundan baka bir ey olduuna inan- sam da tinsel yaammzda Ruskin'in okumaya atfetmi grnd baskn ilevin verilebilece- ini sanmyorum. Okumann ilevinin snrlar zel nitelikleri- nin doasndan gelir. Ve bu zel niteliklerin ne- lerden olutuunu yine ocukluk okumalarna bavurarak anlarz. Biraz nce, yemek odasn- da, atein yan banda ve odamda, stne yas- tk atlm t ii koltua gml durumda ve leden sonrann gzel saatlerinde, sonsuz kr- larn btn soluunun, yorgun gzlerimin kimi zaman yneldii evliyaotu ve yonca kokusunu dalgn burun deliklerime tek sz etmeden y- nelterek benim yanmda sessizce oynamak iin ok uzaklardan geldii parktaki fndk aala- rnn ve akdikenlerin altnda beni okurken gr- dnz bu kitap; bu kitabn hangisi olduu- nu, yirmi yl uzaktan adn skebilmek iin siz zerine eilirken, benim bak bu tr alglara (Taba alk olan hafzam size syleyecektir: Theophile Gautier'nin Kapt an Fr aca s s e' . Ba- na eserin en zgn ve en gzel tmceleri gibi ge- len iki ya da tmceyi her eyden ok sever- dim. Bir baka yazarn asla benzer bir ey yaz- m olduunu hayal edemiyordum. Ama bu tmcelerdeki gzelliin Theophile Gautier'nin her ciltte bir ya da iki kez ancak bir ucundan sezmemize izin verdii bir gereklie denk d- t kansndaym. Ve Gautier'nin bu gerei kukusuz btnyle bildiini dndmden, btn tmcelerin bunlar kadar gzel olaca ve onun dncesini renmeyi arzulayacam eyleri konu alan br kitaplarn okumak iste- dim. "Glmek, doas gerei acmasz deildir; insan hayvandan ayrt eder, ve o, Yunan air Homeros'un Odysseia'snda grld gibi, ebediyetin bo zamanlar boyunca Olimposlu- luklarna yakr biimde az dolusu glen ok
kutlu ve lmsz tanrlara vergidir." Bu t 6
m- ce beni geekten sarho ediyordu. Gautier'den baka kimsenin bana gsteremeyecei bu orta- a araclyla olaanst bir antika fark ettiimi dnyordum. Ama bilmediim ok .sayda terim yznden en ufak eyi bile gzm-" de canlandramadm sikici bir ato tanmnn ardndan, bunu gizlice sylemek yerine, btn cilt boyuncu his lr tmceler yazmasn ve bana kitap bittiinde de bilme) e M- sevmeye devan edeceim eylerden sz etmesini isterdim. Sha- kespeare, Saintine, Sofokles, Euripides, Silvio Pellico hakknda, ok souk bir mart ay bo- yunca okuduum ve her kitab kapadmda, ,bi ten okumann verdii coku ve hareketsizliin iimde biriktirdii gle, kyn sokaklarnda esen temiz rzgr altnda yollarda yrdm, ayaklarm yere vurup kotuum bu yazarlar hakknda ne dnmem gerektiini, bana onun, gerei elinde tutan tek bilgenin syleme- sini isterdim dorusu. zellikle altnc snfta ift diki giderek mi, yoksa geerek mi, daha sonra yargtayda avukat olarak m, yoksa dip- lomat olarak m geree varmakta daha fazla ansm olduunu bana sylesin isterdim. Ama gzelim tmce daha biter bitmez, benim gzm- de dikkate demeyecek kadar nemsiz bir ey olan, "zerine parmakla ekiller izilebilecek kadar tozlu" bir masay tanmlamaya koyulu- yordu; ve ben, Gautier'nin zlemimi honut k- lacak ve nihayet bana btn dncesini tan- . . . . . . . . da, tacak baka hangi kitaplar yazm olduu so- rusunu kendime sormaya itiyordu. Gerekten de, yazar iin "Sonular" ve okur iin "Tevikler" diye adlandrlabilecek (ve okumann tinsel hayatmzda oynayabilecei hem temel hem de snrl rol bize retecek) gzel kitaplarn byk ve olaanst zellikle- rinden biri budur. Yazarn bilgeliinin bittii yerde bizimkinin baladn ok iyi hissederiz ve onun yapabilecei tek ey bizim arzu duyma- mz salamakken biz yant vermesini isteriz. O ^ase bu arzular bizde, sanatnn son abasyla eriebildii nihai gzellii bize seyrettirerek uyandrabilir. Ama zihinsel gr asnn ben- zersiz, hem de kredilecek yasas (gerei ba- kasnda bulamayacamz ve bunu yaratmas gerekenin biz olduunu belirten yasa) aracd-
^ gy la, bu yazarlarn bilgeliklerinin snr olan
ey bize ancak kendi bilgeliimizin balangc
' olarak belirebdir, yle ki, bize syleyebilecek- leri her eyi syledikleri an, hl bir ey syle- memi olduklar duygusunu verirler. Zaten, eer onlara yantlayamayacaklar sorular so- rarsak bize veremeyecekleri yantlar da istemi oluruz. nk airlerin bizde uyandrd ak etkisinin davurumlarndan biri, kendileri iin sadece kiisel heyecan belirtisi olan eylere ede- bi bir nemle balanma duygusu uyandrmas- dr. Bize gsterdikleri her tabloda, dnyann geri kalanndan farkl ve bizi ta iine sokmala- rn istediimiz olaanst manzaraya yle bir bak sunuyor gibidirler sadece. Msy Maeter- linck'e ya da Madam De Noailles'e, "yonca ve yaban karanfili" kokulu yol boyunca, "modas gemi ieklerin yetitii Zelanda bahesine" ve kitaplarnzda sz etmediiniz ama sz ettik- leriniz kadar gzel bulduunuz yeryznn her yerine "gtrn bizi" diyebilmek isterdik. Millet'nin i l kbah ar tablosunda betimledii bu kr grmek isterdik (nk ressamlar da air- ler gibi eitir bizi), Msy Claude Monet'nin bi- zi Seine kysndaki Giverny'ye, sabahn sisi arasnda hayal meyal seebildiimiz bu rmak kvrmna gtrmesini isterdik. Oysa gerekte, Matmazel De Noailles'e, Maeterlinck'e, Mil- let'ye, Claude Monet'ye, bu yerlerin yaknn- dan geerek ya da buralarda konaklama frsat vererek resmetmeleri iin baka yerleri deil de bu soka, bu baheyi, bu nehir kvrmn seti- ren, ilikilerdeki ya da ailevi yaknlklardaki basit rastlantlardr. Bize onlar dnyann geri kalanndan daha gzel ve baka gsteren ey, deha sahibi kiiye verdikleri izlenimi uucu bir yans olarak zerlerinde tayor olmalardr ve bu izlenimin onlarn resmettikleri btn lkele- rin kaytsz ve itaatkr yznde bir o kadar e- siz ve bir o kadar zorba, aylak aylak gezindii- ni grrz. Bizi hem byledikleri hem de ha- yal krklna urattklar ve tesine gemek is- tediimiz bu grnt, bir grden baka bir ey olmayan, bu bir anlamda kalnlksz eyin bir tuval zerinde dondurulmu serap bizzat z- dr. Ve a gzlerimizle delip gemek istediimiz bu sis, resim sanatnn son szdr. Sanatnn olduu gibi yazarn da nihai abas, bizi evren karsnda meraksz brakan irkinlik ve an- lamszlk perdesini bizim iin ancak ksmen aralamaya varr. O zaman, bize yle der:
"Bak, bak Yonca ve miskotu kokulu, Dar, canl derelerini sktran Aisne ve Oise elleri.
"Zelanda'daki eve bak, bir deniz kabuu gi- bi pembe ve parlak. Bak! Grmeyi ren!" Ve yazar o anda yok olur. Okumann dl ve yet- mezlii budur. Bir okuma disiplini yaratmak, sadece tevik edici bir eye fazlasyla rol ykle- mektir. Okuma tinsel hayatn eiidir, oradaki yolu bize gsterebilir, yolu oluturmaz. Yine de baz durumlar vardr, tinsel kn- tlerin patolojik denebilecek baz durumlar, bu durumlarda okuma bir tr iyiletirici disip- lin olabilir ve tekrara dayal teviklerle, tembel bir tini zihinsel yaama ebediyen dahil edebil- mekle ykml olabilir. Bu durumda kitaplar, tembel tin iin, baz sinir hastalarnn ruhsal te- davilerine benzer rol oynar. Baz sinir sistemi hastalklarnda, hastann organlarnda bir sorun olmasa da bir tr istek- sizlie sapland bilinir, hasta sanki gl ve kurtarc bir el uzanmazsa tek bana kurtula- mayaca ve sonunda yok olup gidecei derin bir saplant iinde gibidir. Beyninde, bacakla- rnda, cierlerinde, midesinde bir sorun yok- tur. almak, yrmek, soua maruz kal- mak, yemek yemek konusunda hibir gerek yetersizlii yoktur. Ama bu farkl edimleri yeri- ne getirmeye fazlasyla yeterli olsa da onlar is- temekte yetersizdir. Eer kendi iinde bulama- d itki, dardan, onun yerine isteyecek bir doktordan gelmiyorsa, sonunda, eitli organik istenleri yava yava yeniden alr duruma i gelecei gne kadar, olmayan hastalklarnn yerini tutan organik bir gszlk, isten yok- luunun kanlmaz sonucu olur. Oysa, bu has- talarla kyaslanabilecek kimi zihinler vardr ki bunlarda zihnin gerek yaamnn balad de- rin benlik blgelerine kendiliinden inmeyi en- gelleyen ey bir tr tembellik 7 ya da havailiktir. Bir kez bu yola sevk edilseler orada gerek zen- ginliklerini kefedebilecek ve bunlardan yarar- lanabilecek durumdadrlar ama bu d mda- halenin yokluunda, ebediyen kendini unuta- rak yzeyde yaarlar, onlar btn zevklerin elinde oyuncak yapan ve etraflarndaki kkr- tclarn dzeyine indirgeyen bir tr edilgenlik iindedirler ve da bandaki haramilerin ha- yatn ocukluundan beri paylam olduu iin, ok uzun sre nce terk ettii adn artk anmsamayan o roman kahraman centilmene benzerler, eer d bir itki kendileri hakknda dnme ve yaratma gcn aniden kefede- cekleri zihni yaama onlar bir anlamda zorla yeniden dahil etmezse sonunda ilerindeki tin- sel soylulua ilikin btn anlam ve hatralar yok ederler. Oysa aktr ki, tembel tinin ken- dinde bulamayaca ve bakasndan gelmesi ge- reken bu itki yalnzlk iinde kabul edilmelidir, bu yle bir yalnzlktr ki, diriltilmesi gereken yaratc etkinlik bu yalnzln dnda olua- maz. Tembel tinin katksz yalnzlktan ka- raca hibir ey yoktur, nk bu tr yalnzlk yaratc etkinlii kendisi harekete geirebilecek gte deildir. Ama en st dzey sohbet de, en ivedi tler de onun iine yaramaz, nk on- larn bu zgn eylemi dorudan retmeleri mmkn deildir. Dolaysyla gerekli bir mda- haledir, bir bakasndan gelirken bizim iimiz- de retilir, bir baka tinin itkisidir bu ama bize yalnzlmzn barnda ular. Okumann ta- nmnn tam da bu olduunu grdk ve bu ta- nm tek bana okumaya uygun der. Demek ki byle zihinler zerinde uygun bir etkide Eu- Iunabilecek tek disiplin okumadr: Geometrici- lerin syledii gibi, "kantlanmas gereken bu- dur". Ama burada bile okuma, yeri kiisel "et- kinliimiz tarafndan asla dolduramayacak bir kkrtma grevini yerine getirir; tpk, biraz nce deindiimiz sinir hastalklarnda olduu gibi, terapistin hastann salam midesinden, bacaklarndan, beyninden yararlanma istenci- ni iade etmekten baka bir ey yapmamas gibi bize kiisel etkinliimizin kullanmn sunmakla yetinir. Btn zihinler bu tembellikten, alt d- zeylerdeki bu rehavetten az ya da ok payn al- dndan ya da gerekli olmamakla birlikte, baz okumalarn ardndan gelen coku kiisel al- mamz zerinde hayrl etkide bulunduundan, almaya koyulmadan nce gzel bir sayfa okumay seven birden ok yazar ad anlr. Emerson yazmaya, Platon'dan birka sayfay tekrar tekrar okumadan ender olarak balard. Vergilius'un cennetin eiine kadar gtrd tek air de Dante deildir. Bizim iin byl anahtarlar olan, iimizde- ki derin, nfuz edemeyeceimiz yerlerin kapla- ^.... rn aan yol gsterici olduu srece, okumann yaammzdaki rol saaltcdr. Tersine, olcu- ma, bizi zihnin kiisel hayatna uyandrmak ye - rine, onun yerine gemeye yneldiinde; gerek bize artk bizim dncemizin isel geliimi ve yreimizin abasyla gerekletirebileceimiz bir ideal olarak deil de maddi bir ey olarak, bakalar tarafndan yaplp kitap sayfalar arasna braklm bal gibi geldiinde tehlikeli hal alr; artk uzanp onu ktphane raflarn- dan indirme ve zihinle bedenin kusursuz din- ginlii iinde edilgince tatmaya katlanmaktan baka yapacak bir ey kalmamtr. Hatta kimi zaman, ksmen baz ayrks ve -ilerde grecei- miz gibi daha az tehlikeli durumlarda, hl dsal olarak kavranan gerek ok uzakta, ula- lmas g bir yerde gizlidir. Kimi kez, belli ka- rakterlere k tutacak gizli bir belge, yaymlan- mam bir yazma ve baz hatratlar olabilir ki bunlara da ulamamz son derece gtr. Ger- ei kendinde aramaktan bezmi bir zihin iin gerein darda, bir Hollanda manastrnda kskanlkla korunan bir formann yapraklar arasnda bulunduunu ve ona ulamak bir mik- tar abaya da mal olsa, bu abann sadece mad- di olacan, zihin iin ok ho bir dinlenmeden ibaret olacan kavramak nasl bir mutluluk ve huzurdur! Hi kukusuz bu, rzgrla inleyen sazlklarda mavnayla uzun bir yolculuk yap- mak anlamna gelir, kyda kamlar sonsuz bir dalgalanma iinde eilip dorulur; uyuyan ka- nallarn oluturduu girift a desenine sarma- k kapl kilisesi yansyan Dordrecht'te, ve ge- celeyin, gemilerin kayp giderken krmz at- larn ve mavi gkyznn sra sra yansmala- rnn krtrdklar altn rengi, titreyen Meu- se'de mola vermek anlamna gelir; ve nihayet, yolculuun sonuna geldiimizde geree ulap ulamadmzdan hl emin olamayz. Bu ne- denle, nfuzlu kiileri araya sokmak gereke- cek, eski Jansenistler gibi gzel, keli yzl saygdeer Utrecht bapiskoposuyla ve Amers- foort arivlerinin sofu ariv memuruyla dost ol- mak gerekir. Bu durumlarda, gerein elde edilmesi, ne yolculuun glklerden ne de pa- zarln tehlikelerden yoksun olduu bir tr diplomatik grevin baars gibi grlebilir. Ama ne nemi var? Utrecht'teki, eski kk ki- lisedeki herkes, ki geree sahip olmamz onla- rn iyi niyetine baldr, sevimli insanlardr ve onlarn XVIII. yzyl ehreleri altklarmz- dan farkldr ve bunlarla hi deilse yazarak ilikiyi srdrmek ok elenceli olacaktr. Za- man zaman bize bildiklerini ulatrmakta gs- terdikleri sayg, bizim kendi gzmzde deeri- mizi artrr ve onlarn mektuplarn birer belge ve birer nadide para olarak saklarz. Ve bir gn onlara kitaplarmzdan birini ithaf etmeyi ihmal etmeyeceiz, ki bu, bize bir armaan ver- mi doru ve gerein bilgisini armaan etmi kiilere verebileceimiz ok ufak bir karlktr. Ve gerei karsnda daha temkinli olmak ve elimizden kamas riskini gze almamak ama- cyla hakknda notlar alacamz gerei- kav- ramaya yaklamann kanlmaz bir balangc olacak bir iki aratrmamza, manastr ktp- hanesinde harcamak zorunda kalacamz bir para emee gelince, bunlarn bize vermi ola- bilecei skntdan yaknmak nezaketsizlik olur: Rahibelerin ziyareti odasndaki Roger Van der Weyden tablosundaki beyaz kanatl uzun balklarn hl giymeyi srdrdkleri eski manastrn dinginlii ve serinlii son dere- ce drt ba mamurdur; ve biz alrken XVII. yzyln anlar kanaln yapmacksz suyunu efkatle ltrr, bir para solgun gne, iki s- ra aa arasnda gzmz kamatrmaya yete- bilir, aalar yazn sonundan beri plaktr ve her iki yakadaki sivri atl evlerin zerine as- l aynalara srnr**' Dncenin davetine sar ama etkilenmeye boyun een bir gerek, belki doru ve gerein bilgisine sahip olduunu bile bilmeden maddi olarak sahip biri tarafndan elimize verilmi, tavsiye mektuplaryla elde edilmi bir gerek, bir not defterine yazlmaya boyun een gerek- lik dncesi, byle bir gereklik dncesi, yi- ne de gerein en tehlikelisi olmaktan ok uzak- tr. nk ou zaman tarihi iin, hatta bilgm iin, uzakta bir kitapta aradklar gerek, tam anlamyla, gerein kendisinden ok, iareti ya da kantdr, sonu olarak, vaat ettii ya da dorulad bir baka geree yer brakr ki, bu da en azndan kendi zihinlerinin kiisel bir ya- ratdr. Edebiyat iin durum hi de byle deildir. 0, okumak iin okur, okuduunu ak- lna hapsetmek iin okur. Onun iin kitap, ken- disi cennetin kaplarn atnda kanatlanp gi- den melek deil, kprtsz bir puttur; o bu pu- ta, kendi kendisi iin tapar ve uyandrd d- ncelerden gerek bir saygnlk edinmek yeri- ne, evresindeki her eyi yapay bir saygnlkla doldurur. Edebiyat, hatrna getirirken g- lmser, bunu Villehardouin'de ya da Boccaci- o'da getiini bildii belli bir ada ya da Vergili- s'ta betimlendiini bildii belli bir dete sayg gsterisinde bulunmak iin yapar. 9 Edebiyat zihninin
zgn bir
ileyii yoktur ve kendini glendirebilecek z kitaplardan nasl dam- tacan bilmez: derdi bir btn olarak onlarn biimidir, ki bu biim, onun iin, zmlenebilir bir *ge, bir yaam ilkesi olmak yerine, sadece yabanc bir gvde, bir lm ilkesidir. Belirt- mem gerekir mi bilmem, bu zevki, kitaplara du- yulan bu tr fetiist saygy salksz olarak ni- telerken, organlarn canl varlklarda pek rast- lanmayan biimde saat gibi ileyiini betimle- yen fizyolojistlerin yapt gibi, var olmayan hatasz bir zihnin ideal alkanlklar olan eye oranla konuuyorum. Tersine, ne tamamen salkl bedenlerin ne de kusursuz zihinlerin ol- duu gerek yaamda, yce zihinler dediimiz kimseler de tekiler gibi bu "edebiyat hastal- "na tutulmutur. brlerinden fazla tutul- duklar bile sylenebilir. Kitap sevmenin zek- ya kout gelitii anlalyor, onun biraz altnda ama ayn sap zerindedir, tpk her tutkunun nesnesini evreleyen bir tercihle birlikte gelme- si, onunla bir balants olmas ve o olmadn- da hl ondan sz etmesi gibi. Bu yzden, en byk yazarlar, kendi dnceleriyle doru- dan iliki iinde olmadklar zamanlarda, ki- taplarla birlikte olmaktan zevk alr. Zaten bu kitaplar zellikle onlar iin yazlmam mdr; avamdan gizli kalan binlerce gzellik onlarn nne serilmemi midir? Dorusu istenirse, yksek zihinlerin kitab diye adlandrlmalar bunun bir eksiklik olmadn kantlamaktan ok uzaktr. Vasat insanlarn genellikle al- kan ve zekilerinse genellikle tembel olmalar gereinden, almann zihin iin tembellikten daha iyi bir disiplin olmad sonucu kmaz. Buna karn, bizim eksiklerimizden birine b- yk bir in'sanda 'rastlamak, her zaman, bunun temelde ad konmam bir erdem olup olmad- n sordurtur bize; Hugo'nun Quintus-Curti- us'u, Tacitus'u ve Justianus'u ezbere bildiini, eer onun nnde bir terimin meruluu tart- lyor s a, 10 gerek bir bilgelii kantlayan alnt- larla soy zincirim en baa kadar oluturacak yetenekte olduunu renmek bize az buz zevk vermez. (Bu bilgeliin, hafif atei sndren ama byk atei canlandracak al rp deste- si gibi, onun dehasn bomak yerine nasl bes- lediini baka bir yazda gsterdim.) Bana g- re, edebiyatnn kart olan ve akl fikri s- rekli ar kovanlarndan, iek tarhlarndan ya da ayrlardan gelen binlerce adsz duyguya ak Maeterlinck, Jacob Kats'n ya da Peder Sanderus'un eski bir basksn ssleyen gravr- leri amatr bir ruhla betimlediinde, bilgeliin ve ksmen kitap kurdu olmann tehlikeleri ko- nusundaki kukularmz byk lde pekiti- rir. Zaten bu tehlikeler, var olduklarnda, ze- kdan ok duyarllmz tehdit eder; yararl okuma kapasitesi ise, dnrlerde, eer yle denebilirse, hayal gcne yaslanan yazarlar- dan ok daha fazladr. rnein Schopenhauer bize, dirimsellii en muazzam okumay bile arlkszmcasna tayan bir zihin imgesi su- nar, her yeni bilgi, nnda kendi gereklik e- sine, ierdii hayat miktarna indirgenir.
Schopenhauer her grn ayn anda bir- ok alntyla destekler. Gene de kiiye yle gelir ki, onun szn ettii metinler sadece birer r- nek, ilerinde kendi dncesinin baz nitelik- lerini kefetmekten holand ama onu esinlen- dirmemi olduklar kesin olan bilind ya da girizgh niteliinde deinmelerdir, i s t eme v e Tas ar m Ol a rak D nya' da art arda belki yirmi alntnn bulunduu bir sayfa aklma geliyor. Konu karamsarlktr (alntlar doal olarak k- saltyorum): "Voltaire, Candi d e' d e , iyimserlie elenceli bir biimde sava aar, Byron, Cara'de bunu kendi trajik slubuyla yapm- tr. Herodotus, Trakyallarn yeni doan bebe- i yakarlarla selamladklarn ve her lme sevindiklerini anlatr. Plutarkus'un gzel dize- lerinde dile getirilen budur: Luger e geni t u m, t a nt a qui i n t ravi t mal a, ' vb. Meksikallarn di- lek dileme geleneini buna atfetmek gerekir, vb. ve Swift de (Walter Scott biyografisine ina- nacak olursak) genliinden beri doum gn- n derin bir kederle kutladnda ayn duyguy- la hareket ediyordu. Platon'un lmn hayran olunacak bir iyilik olduunu syledii Sokra- tes'in Savunmas'ndaki blm herkese bilinir. Herakleitos'un bir zdeyiinde de ayn dnce
'Yeni doana merhamet edin, nk saysz ktlkle karlaacaktr.' vardr: Vi t ae nome n qu i d em e s t vi t a , opus au- t em mor s . h Theognis'in gzel dizelerine gelince, onlar da nldr: Opt i ma s o r s hom i ni non e s - s e , " vb. Sofokles, Oi di pu s Kol ono s (1224) met- ninde ayn eyi yle zetler: Nat um non e s s e s ort es vi nci t al i as omnes,' vb. Euripides yle der: Omni s h omi nu m vi t a es t pl ena dol or e * (Hippolyte, 189) ve Homeros ise ok nceden sylemitir: No n en i m qui d quam al i c ub i es t ca - l ami t o s i u s hom i ne om ni um , quo t quot s pe r t er - ram s pi r a n t , ' vb. Ayrca Plinius da byle syle- mitir: Nul l u m mel i u s es s e t empes t i v a mor t e. ' Shakespeare bu szleri yal kral IV. Henry'ye syletir: O , if t hi s vo er e s e en T he ha ppi e s t yo - ut h, Woul d s hu t t he book and s i t hi m d own and die. Nihayet Byron: e Th i s s omet h i n g bet t e r n o t t o b e . ' ' Baltasar Gracin Criticon'da varo-
''Yaam, yaam adn alm ama gerekte lmdr onun ad. ' Domam olmak insan iin en iyi ey olmal. l Hi domam olmak insan iin en iyisidir. ''nsann tm yaam ac doludur. 'u dnyada soluk alan, yryen yaratklar arasnda in- sandan daha acnacak bir yaratk yok. f ... hibir ey zamannda bir lmden daha deerli deil- dir. B Ah, bir grebilseydi, en mutlu gen bile... Kitab kapatr ve oturup lm beklerdi. 11 Daha iyisi var olmamaktr. luu en karanlk renklerde betimler..." 11 Eer Schopenhauer'in beni ok uzaklara srkleme- sine izin vermi olmasaydm, bu kk tant- m, Ya am Bi l gel i i zer i n e Afor i z mal ar ' n yardmyla bitirmek isterdim. Bildiim btn kitaplar arasnda^ bu, yazarndaki azami oku- mayla, azami zgnl nkoul olarak sunan tek kitaptr; hatta her sayfas birok alnt ie- ren bu kitabn banda, Schopenhauer byk bir ciddiyetle yle yazabilmitir: "Derlemek
benim iim deildir." Hi kukusuz, dostluk, bireyler arasndaki dostluk hava cvadr ve okuma bir dostluk bii- midir. Ama en azndan dostluun samimi bir bi- imidir ve bir lye, olmayan birine ynelik ol- mas ona karsz, neredeyse dokunakl bir ha- va verir. Dahas o, teki btn dostluk biimle- rini irkinletiren her eyden bamsz bir dost- luktur. Biz yaayanlar, henz greve balama- m llerden baka bir ey olmadmz iin btn bu nezaket, bir evin^holnde giritiimiz btn o selamlamalar, ki adna sayg, minnet ya da ballk deriz ve iine onca sahtekrlk "bartrrz, bunlarn tm bezdirici ve ksr- dr. Dahas ilk yaknlk duygusu, hayranlk, ta- nma ilikilerinden sonra azmzdan kan ilk szckler, yazdmz ilk mektuplar, sonraki kanlk ann, tam bir varolu biiminin ilk ip- liklerini etrafmzda rer; sylemeye gerek bile yok, bu sre iinde dile getirdiimiz ar laflar dememiz gereken vaat mektuplar olarak kalr ve kar klmalarna izin verdiimiz iin b- tn yaammz boyunca ac vererek bize daha pahalya mal olur. Okumada, dostluk aniden balangtaki saflna kavuur. Kitaplarda sahte sevimlilik yoktur. Geceyi bu dostlarla ge- iriyorsak, bu, gerekten istediimiz iindir. En azndan kitaplar sz konusu olduunda dostlarmz genellikle zlerek terk ederiz. Ve ^ onlar bir kere terk ettiimizde, "Bizim hakk- mzda ne dndler?", "Densizlik etmedik ya?", "Bizden holandlar m?" trnden dost- luu bozan bu dncelerden hibiri olmad gibi, baka biri yznden unutulmu olma kor- kusu da yoktur. Btn bu dostluk endieleri, okuma denen bu katksz ve dingin dostluun eiinde son nefeslerini verir. Sayg da gerek- sizdir; Moliere'in sylediine tam tuhaf buldu- umuz lde gleriz; bizi sktnda, sklm grlmekten korkmayz Ve onunla birlikte ol- maktan gna geldiinde ne dehas ne de n onu aniden yerine koymaktan bizi alkoyamaz. Bu katksz dostluun atmosferi, szden daha
4
ka- tksz olan sessizliktir. nk bakalar iin konuuruz ama kendimiz iin susarz. Bu yz- den, sessizlik, konumadan farkl olarak, ek- siklerimizin, yapmack davranlarmzn izini tamaz. O katkszdr, o gerek bir atmosfer- dir. Yazarn dncesi ile bizimki arasna fark- l bencilliklerimizin ortadan kaldrlamaz, d- nceye uymayan elerini sokmaz. Kitab ken- di sadk imgesi klncaya kadar kendisi olma- yan her eyi ekip karm yazarn dncesi tarafndan effaflatrlm kitabn gerek dili katkszdr (eer kitap bu ad hak ediyorsa); her tmce aslnda brlerine benzer, nk hepsi ayn kiiliin benzersiz tonlamasyla sy- lenmitir; gndelik yaammzdan ve dnce- mize katlan yabanc elerden dlanm bir tr sreklilik doar, bu sreklilik yazarn d- nce izgisini, bu durgun aynada yansyan fiz- yonomisinin izgilerini kolaylkla izlememizi salar. Bu izgilerin her birinden, hayranlk verici olmalarna gerek duymadan zevk almay biliriz, nk bu derinlikli portreleri ayrt et- mek ve onlar bencillikten uzak, mtevaz bir dostlukla sevmek zihin iin byk zevktir. r- nein sade, iyi bir dost olan Gautier'den (onu sanatta mkemmelliin temsilcisi olarak grme- leri bizi elendirir) holanrz. Onun tinsel g- cn abartmayz ve her tmcede, farknda ol- madan, kiiliinin ok zarif ve ok neeli izgi- sini vurgulad ve izledii Voy a ge en Es pag n e kitabnda (szckler kiiliini betimlemek iin kendiliinden dzene girer, nk onlar se- mi ve dzene sokmu olan kiiliidir), tek bir biimi bile btnyle betimlemeden brakma- masn, onun herhangi bir gl ya da ho izle- nimden domayan hibir karlatrmay bize sunmama zorunluluunu hissetmesi bize gerek sanattan olduka uzak gelir ve bu bizi hibir bi- imde kendine balamaz. Paris'le Angouleme arasnda hayran olunacak hibir ey olmad-
n sylediinde ya da farkl ilenme biimleriy- 1
le topra "zerlerine pantolon ve yelek rnek- leri yaptrlm u terzi kartonlar"na benzet- tiinde onu hayal gcnn acnas yavanlyla sulamadan edemeyiz. Chartres'a gidip kated- rali ziyaret etme zahmetine bile katlanmam ,
bu ateli Gotik dknne glmser geeriz^)*^ j Ama ne keyif, ne zevk! Nee dolu bu arkada- , maceralarnda nasl da seve seve izleriz; y- le cana yakndr ki, etrafndaki her ey de yle olur. Ve, kaptan Lebarbier de Tinan'n yann- da geirdii birka gnden sonra, "altn gibi parlayan" gzel gemisinin gvertesinde frtna- ya yakalanan bu sevimli denizci hakknda bize tek sz sylemeden ve onun bana neler geldi- ini bize anlatmadan onu terk etmek zorunda
brakt iin znt duyarz. O 13
ndaki bu pa-
lavrac neenin ve melankolinin, bir gazetecinin biraz apaul alkanlklar olduunu hissede- riz. Ama btn bunlar yapmasna ses karma- yz, onun istediini yaparz, iliklerine kadar s- lanm, alktan ve uykusuzluktan bitkin ieri girdiinde eleniriz ve kuann vaktinden n- ce lm insanlarnn adlarn bir tefrika yaza- r hznyle saydnda zlrz. Onun hak- knda, tmcelerinin fizyonomisini andrdn ama kendisinin bunun farknda olmadn sy- leriz, nk szckler dncemiz tarafndan zlerine olan yaknlklarna gre deil de, ken- dimizi betimleme arzumuz uyarnca seilmise, bizi deil o arzuyu temsil eder. Fromentin ve Musset, btn yeteneklerine karn kendi por- trelerini gelecek kuaklara brakmak istedikle- ri iin ok vasat betimlemitir, yine de bizi tam d*a*bu nedenle mthi ilgilendirirler, nk ye- nilgileri reticidir. yle ki, bir kitap gl bir bireyselliin aynas olmadnda be, zihnin tu- haf hatalarnn aynasdr. Fromentin'in ya da Musset'nin bir kitabna gmlm okurken bi- rincideki belli bir "sekinliin'" aslnda nasl k- stl ve aptalca olduunu ve ikincinin ise nasl bo laflarla dolu olduunu fark ederiz. Kitap zevki zek ile birlikte artyorsa, grl- d gibi, bu zevkin tehlikeleri de zekyla bir- likte azalr. zgn zek, okumay kendi kiisel ileyiine bal klmay bilir. Okuma, onun iin elencelerin en soylusundan, zellikle en soylu- latrcsndan baka ey deildir, nk sadece okuma ve bilme yoluyla zihin "en grgl ha- li"ne kavuur. Duyarlmzn ve zekmzn g- cn ancak kendi iimizde, ruhsal yaammzn derinliklerinde gelitirebiliriz. Ama bizim zi- hinlerimizin "grgsnn" eitilii teki oku- mu zihinlerle iliki iinde olur. Okumular, her eye karn, nitelikli zeklar olmay srd- rr ve baz kitaplar, edebiyat biliminin baz zelliklerini bilmemek, bir dehada bile entelek- tel eksiklik iareti olarak kalacaktr. Dnce dzeyinde bile sekinlik ve soyluluk, bir tr g- renek masonluundan ve geleneklerin mirasn- dan oluur. 14
Bu okuma zevki ve elencesi iinde, byk >
yazarlarn tercihi, ok gemeden antika ya- zarlarna doru ynelir. Kendi adalarna pek "romantik" gelenler bile klasiklerden ba- ka pek bir ey okumuyordu. Victor Hugo syle- ilerinde okuduu kitaplardan sz ettiinde, sk sk geen adlar Moliere, Horatius, Ovidius ve Regnard'n adlardr. Yazarlarn en az kitab olan ve eseri tamamyla modernliin ve yaa- mn iinde olduundan btn klasik miras red- detmi grnen Alphonse Daudet, durmadan Pascal', Montaigne'i, Diderot'yu ve Tacitus'u okur, alntlar ve konu ederdi. 15 Hatta belki klasik ve romantik arasndaki neredeyse yar yarya yorumdan oluan ayrm yenileyerek u- nu da diyebiliriz ki, romantik olan okurlardr (akll okurlar, elbette), oysaki ustalar (hatta romantik denen ustalar, romantik okurlarn gzde ustalar) klasiktir. (Bu saptama btn sanatlara yaylabilir. Halk Bay Vincent d'Indy'nin mziini dinleyecektir, Bay Vincent d'Indy, Monsigny'ninkini yeniden okur. 16
Halk, Bay Vuillard'n ve Bay Maurice De- ni'nin sergilerine giderken onlar Louvre'a gi- der.) zgn yazar ve sanatlar, okur iin erii- lebilir ve arzulanr kldklar ada dncele- ri ylesine kendilerine mal eder ki, farkl d- nceler kolaylkla akllarn elebilir. Bu fark- l dncelere ynelmek yazarlarn daha byk aba harcamas demektir, ki bu da onlara daha fazla zevk verir; kitap okurken kendinden bi- raz uzaklamak, seyahat etmek her zaman hoa gider. Ama son olarak, byk zihinlerin eski eserle- ri tercin etmelerini balamak istediim bir ba-
ka neden var. Bunlar, 17
ada eserlerden fark- l olarak, bizim iin, sadece bu eserleri yarat- m zihnin esere yerletirebildii gzellikten ibaret deildir. Tzlerinin, yani yazldklar di- lin, tpk yaamn aynas olmas olgusundan da- ha etkileyici bir baka gzellik edinirler. e- mesi, amarhanesi, kaplaman ve resimli at- ma tonozu, dvme kurundan hafif baaklarn ssledii tavan pencereleriyle delinmi yksek kalkanl atsyla birlikte XV. yzyldan kalma hastanesini el demeden olarak koruyan Beau- ne gibi bir ehirde dolamaktan alman mutlulu- a benzeyen bir ey; btn bunlar, sanki bir dnemin yok olurken orada unuttuu, ardn- dan gelen hibir dnemde benzerleri domad- ndan ancak o dneme aittir. Racine'in bir trajedisinin ya da Saint-Simone'un bir cildinin ortasnda gezinirken insan ayn mutluluu an- dran bir ey hisseder. nk bunlar, artk ya- amayan geleneklerin ya da hissedi biimleri- nin hatrasn koruyan yrrlkten kalkm dillerin btn gzel biimlerini, bugnk hi- bir eyi andrmayan ve zamann, zerlerinden geerken, hl renklerini gzelletiren tek ey olabildii, sregelmekte srar eden gemi izle- rini ierir. Racine'in bir trajedisi, Saint-Simone'un ha tralarnn bir cildi artk yaplmayan gzel e- yalar gibidir. Byk sanatlarn, olgunluunu parlaklatran ve kendinden gelen canllm ortaya karan bir zgrlkle bu eserleri iledi* 1 i dil, bizi, gemi zaman iilerinin kullandk- lar, bugn hi kullanlmayan baz mermerlerin" grnm gibi heyecanlandrr. Bu eski binala- rn kiminde ta, heykeltran dncesini hi kukusuz sadk biimde korumutur ama ayn zamanda, heykeltra sayesinde, bugn bilin- meyen bir trdeki ta, heykeltran tatan - karmay baard btn renklere brnm, ortaya km, bir uyum oluturmu biimde bi- ze aktarlmtr. Racine'in dizelerinde grmeyi sevdiimiz ey, XVII. yzyl Fransa'snda yaa- yan bir sentakstr ve b u sentakstaki kaybolmu grenekler ve dnce kvrakldr. Bizi heye- canlandran bu sentaksn, onun bu ok serbest ama hassas heykeltra tarafndan aa ka- rlm, sayg gsterilmi, donatlm biimleri- "nin ta kendisidir. Bunlarn hoyrat desenlerinin tuhaf, gzpek' 8 denecek kadar tandk syle- yilerde, en yumuak ve en tatl pasajlarda bir ok gibi hzla geip gittiini ya da gzel, krk izgiler halinde geri dndn grrz. Hi bozulmadan kalm bir bakentte grmeye gitti- imiz eyler gibi Racine'in eserinde grmeye gittiimiz eyler dorudan gemiin yaamndan karlm, artk kullanlmayan biimlerdir. Bunlarn nnde, ancak bunlar biimlemi olan gemiin bize miras brakt ender ve gr- kemli rnekleri nnde u anda hayran olduu- muz, ayn biimde ortadan kalkm mimari bi- imler nnde duyduumuz heyecan duyarz; eski ehir surlar, bur ve kuleler, kilise vaftiz- likleri; rnein manastra bitiik ya da Ait- re'deki kemikliin altndaki, mezarlk emesi- nin ve mezar kandilinin gne nda unutul- mu bir halde kelebekler ve iekler altnda durduu kk mezarlk gibi. Dahas, bizim gzmzde, ruhun eski biim- lerini ifade eden ey sadece tmceler deildir. Tmceler arasnda balangta azdan za aktarlan ok eski kitaplar~~kastediyorum, tmceleri birbirinden ayran aralklarda, do- kunulmam bir yeralt mezarlnda olduu gi- bi, aralklarla, yzlerce yllk bir sessizlik g- nmzde hl varln srdrr. ou kez, Aziz Luka ncili'nde, araya serpitirilmi ks- men ilahi biimindeki paralarn her birinden nce metni kesintiye uratan iki nokta'ya rast- ladmda," ncil'in en eski mezmurlarn ona anmsatan bir mezmur gibi aadaki ayetleri 20
sylemeye balamak iin yksek sesle okumaya ara veren mminin sessizliini iitirim. Bu ses- sizlik, tmcenin duraklamasn doldurur, tm- ce onu kuatmak iin blnerek biimini ko- rur; ve bana birok kez, ben okurken, ak pencereden giren meltemin cemaatin topland yksek tavanl salonda yayd ve on yedi yz- yldan bu yana uup gitmeyen bir gln koku sunu getirdii olur.
i l a h i Ko med y a" * da, Shakespeare'de, sanki imdiki zamana katlm gemie ait bir eyin nnde olduum duygusuna defalarca kapl- dm; insann Venedik'te, kk meydanda, bi- ri Aziz Marcus'un aslann, br timsah ayaklarnn altna alm Aziz Theodore'u ta- yan gri ve pembe granitten Yunan balkl iki stun karsnda hissedebilecei o d andran izlenim. Bir uzakln tesinden gzlerini dikip baktklar ve ayaklarnn dibine gelip len deni- zin zerinden Dou'dan gelmi gzel yabanc- lar; ve ilerinden ikisi, lkelerine ait olmayan bir dilde etraflarnda edilen szleri anlamadan, dalgn glmsemelerinin hl parldad bu meydanda, bizim zamanmza dahil ettikleri kendi XII. yzyllarn gecikmi olarak aramz- da yaatmay srdrr. Evet, bu meydann or- tasnda, egemenlii burackta paralanm bir bugnn orta yerinde, XII. yzyla, oktan ka- p gitmi bir XII. yzyla ait bir eyler, ince uzun pembe granitin ifte atlyla havaya yk- seliyor. evresinde, u ann, yaadmz gnle- rin mrlts stunlarn etrafnda dolar ve ev- reyi doldurur ama orada aniden kesilir, geri pskrtlm arlar gibi gerisin geriye kaar, nk uzun ve nazl stunlarnn kaplad ge- mie ait alan imdiki zamanda deil, imdiki za- mann nfuz etmesinin yasak olduu bir baka zamandadr. Geni balklarna doru atlan pembe stunlarn etrafna imdiki zaman dolu- ur ve orada uuldar. Ama onlar imdiki zama- nn tam ortasna girerek onu bir yana iter, tm ince enlilikleri iinde, bu el dememi yeri Ge- mi'in klar: imdiki zamann ortasndan tan- dk biimde belirmi Gemi'in- onlar kimi" nesnelerin sahip olduklar olduka gerekd renkleri iinde bir tr yanlsama uyarnca bir- ka adm temizdeymi gibi grrz ama ger- ekte yzyllarca tede dururlar; tm grn- leriyle zihnimize olduka dorudan seslenir, zi- hinlerimizi yceltirler ki, bu da oktan gm- lp gitmi bir yzyldan gelme birer hayalet ol- duklar dnlrse, artc deildir; gene de burada, tam ortamzda, gne altnda, hi kprtsz dururlar, onlara yaklar, srtnr, dokunuruz. Not l ar
1 Niin bilmiyorum, bizim ky diye adlandrdmz yer, Guide Joanne'a gre yaklak 3.000 kiinin oturduu kantondaki bir ile merkezidir. 2 tiraf etmeliyim ki, haber kipi hikye birleik zama- nnn kullanm eylemlerimizi dile getirirken bile onlar yanlsamaya uratan, belirli gemi gibi bizi eylemin teseUisiyle ba baa brakmadan gemi za- manda onlarn iini boaltan, yaam geici ve ayn zamanda edilgen bir ey olarak bize sunan bu mer- hametsiz kipin kullanm- benim iin gizemli hzn- lerin tkenmez kayna olmay srdrd. Bugn bi- le saatlerce, sknetle lm hakknda dnebili- rim; en derin melankoliye kendimi annda kaptrm hissetmem iin Sainte-Beuve'n Lundis'nin (Pazar- tesiler) bir cildini amam ve rnein Lamartine'in u tmcesine rastlamam yeter (sz edilen Madam D'Albany'dir): "O dnemde hibir tandk taraf kalmamt [...] Arl altnda biraz km, boyu kaybolmu kk bir kadnd, vb." -Romanlarda, yazarn bize ac ektirme niyeti ylesine belirgindir ki, kendi kendimizi dizginlemek zorunda kalrz. 3 Bu, hayal gcnn katksz rn olmayan ve ta- rihsel dayanaa sahip kitaplar iin dolayl olarak denenebilir. rnein, eserleri bir anlamda katk- sz olmayan ve pek az dnme uram gereklik- le dncenin karm olan Balzac, kimi zaman zellikle bu tr okumaya uygundur. Ya da en azn- dan, "tarihi okurlar "inin en hayranlk vericisini, ne t e nebr e us e affa ir e (Karanlk Bir Olay) ve L' En - vers de l' h istoire c ontemp ora ine (ada Tarihin Tersi) zerine benzersiz denemeler yazm Albert Sorel'dc bulmutur. Okuma, o hem ateli hem de
arbal zevk, Msy Sorel'e, onun aratrc zihni- ne, onun sakin ve gl gvdesine ok yakr, oku- ma srasnda saysz iir duyumu ve hafife akn bir kendini iyi hissetme hali salkl bedenlerimizin ta derinliklerinden kanatlanp okurun hayalleri evresinde bal kadar tatl ve altn rengi bir zevk ya- ratr, -Bir yn zgn ve gl dnceyi okumaya dahil etme sanat, sadece Msy Sorel'in bu kusur- suzlua ulatrd yar-tarihsel eserlerle ilgili deil- dir. La Bi bl e d , Ami e n s , i n (Amiens ncili) evirisi- nin, Sorel'in bugne kadar yazm olduu sayfala- rn belki en gllerini esinlediini her zaman -hem de byk bir minnetle- hatrlayacam. Bu eser, daha sonra, ilk iki konferansa bir nc- snn, "The Mystery of Life and its Arts"n (Haya- tn Gizemi ve Sanatlar) eklenmesiyle geniletildi. Yaygn basklarda sadece "Krallarn Hazineleri" ve "Kralielerin Baheleri" yer almaya devam etti. Bu ciltte biz sadece bu iki konferans evirdik (Pro- ust'un bu metni, sz geen yaptlarn Franszca e- virilerinin nsz olarak yaymland) ve Ruskin'in S us a m v e Za mb a kl a r ( S e s o m e e t l e s l y s ) iin yazm olduu nszlerden hibirini eklemedik. Bu cildin boyutlar ve bizim yorumumuzdaki ifade kolayl daha iyisini yapmamza izin vermedi. Sadece ile- rinden drd iin (Smith, Elder ve C) S u s a m v e Za mb a k l a r n ok saydaki basklarnn hepsi, Rus- kin'in eserlerinin nl editr Georges Allen'in sa- hibi olduu Ruskin House Yaymevi'nden kt. S us a m v e Za mb a k l a r , "Krallarn Hazineleri". Gerekte, bu tmce, en azndan bu biimiyle, Le Ca p t a i n e F r a c a s s e ' d a (Yzba Fracasse) karmza kmaz. "Grek airi Homeros'un Odysseia'snda g- rld gibi," tmcesinin yerinde sadece "Home- B R NCEK SAYFA YI i)
zerine gzel kitabnda Carpeter'in szle rii syle aktarr: "Filozofun akl yrtme gcn ve ann hayal gcn, vb. o dnemde Coleridge'den daha fazla bir araya getirebdmi hi kimse yoklu . tlimin la birlikte, bu kadar kayda deer yeteneklerle do- nanm olmasna karn bu kadar az ey yanlm baka kimse de yoktur; karakterinin en byk ek- siklii doal yeteneklerinden yararlanacak irade ek- sikliiydi, yle ki zihninde her zaman dev tasarlar dolanrken bunlardan birini bile ciddi olarak ger- ekletirmeyi asla denemedi. Bylece, mesleinin balangcndan itibaren, ylesine ortaya okuyuver- dii baz iirleri yaymlamak iin kendisine otuz gi- ne veren cmert bir yaync bulmutu. Yazd tak- dirde kendini zgr klacak bu iirlerin tek satrn bile yazmadan her hafta parasn dilenmeye gelmeyi tercih etti." Bu manastr Utrecht yaknlarnda aramann yarar- sz olacan ve btn bu blmn katksz hayal g- c rn olduunu sylemem gereksiz. Yine de bu- nu bana esinlendireri Msy Leon Seche'nin baite- Beuve zerine eserindeki u satrlardr: "O (Sainte- Beuve), Liege'deyken, bir gn, Utrecht'deki kk kiliseyle temasa gemeye karar verdi. Biraz ge ol- mutu, ama Utrecht Paris'ten ok uzaktayd ve Vo- lupte'nin (ehvet) ona Aersfoort arivlerinin kap- larn amaya yetip yetmediini bilmiyorum. Biraz kukuluyum nk Port-Royal"inin ilk iki cildin- den sonra bile, o zaman bu arivlerin, vb. bekilii- ni yapan sofu bir bilgin olan Sainte-Beuve iyi yrek- li Msy Karsten'den baz dosyalar aralama iznini glkle elde etmiti. (...) Port-Royal'in ikinci bas- ksn anz, orada Sainte-Beuve'n Msy Kars- ten'e duyduu minneti greceksiniz." (Leon Seche, Sainte-Beuve, cilt I, s. 229 ve devam.) Gezinin ay- rntlarna gelince, hepsi gerek izlenimlere daya- nr. Utrecht'e gitmek iin Dordrecht'ten gemek ge- rekiyor mu bilmiyorum ama byle grdmden Dortrecht'i grdm gibi betimledim. Kamlar arasnda bir rmak kaynda yolculuum Utrecht'e deil, Vollendam'a gidiimdir. Utrecht'e yerletirdi- im kanal Delft'tedir. Beaune Hastanesi'nde bir Van der Weyden ve sanyorum Flandres'lardan ge- len tarikat yesi rahibeler grdm. Kafalarna Ro- ger van der Weyden'in tablolarndakiler gibi olma- sa da, Hollanda'da grdm br tablolarda tak- lan balklarn benzerlerinden takyorlard. Katksz zppelik daha masum bir eydir. Slale- sinde hal seferlerine katlm biri var diye biriyle dostluk etmekten holanmak kendini beenmilik- tir, zeknn bununla hi ilgisi yoktur. Ama, byk- babasnn ad Alfred de Vigny'de ya da Chateaubri- and'da sk sk geiyor diye ya da Notre-Dame'n b- yk glbezeinde Amiens'deki ailesinin armas var diye (itiraf etmeliyim ki bana gerekten dayanlmaz ekici geldi ama burada szn ettiim kadn bu ol- madan da byk hayranla layktr) biriyle gr- mek; ite entelektel gnahn balad nokta. Bunu zaten baka yerde zmledim ama hl syleyecek ok eyim olduundan burada daha fazla ondan bahsetmek niyetinde deilim. Paul Stapfer, S o uv e ni r s S u r V i c t o r Hu g o , (Vietor Hugo zerine Anlar) La Revue de Paris'te yaym- land. Schopenhauer, i s t e m e v e T a s a r m Ol a r a k D nya ( Di e We l t a l s Wi l l e u n d Va r s t e l l ng ; "Kendini Gster- me Merak ve Hayatn Istraplar zerine" blm). 12 "Katedrali gremeden Chartres'dan getiim iin zgnm." Vo y a g e En Es pa g ne (spanya'ya Yolcu- luk), s. 2. 13 Bana sylendiine gre o nl Amiral Tinan olmu- tur. Hl sanatlarn sevgilisi olmay srdren Ma- dam Pechet de Tinan'n babas ve parlak svari yzbasnn byk babasdr -Gae'te nlerindeyken II. Franois ile Napoli kraliesinin silah vb. gereksi- nimlerini ve iletiimlerini salayann o olduu syle- nir. Bkz. Pierre de la Gorce, Hi s t o i r e d u s e c o nd Empi r e (kinci imparatorluun Tarihi). 14 Gerek sekinlik zaten detleri bilen sekin kiilere hitap edermi gibidir daima; bir ey "aklamaz." Anatole France'n bir kitab bir yn derin bilgiyi st kapal dile getirir, cahil insann fark etmedii ve br gzelliklerinin yan sra kyaslanamaz soy- luluunu da meydana getiren srekli imalarda bulu- nur. 67 15 Hi kukusuz bu yzdendir ki, genellikle, byk ya- zarlar eletiri yazdnda daha ok eski eserlerin ye- ni basklarndan sz ederler, ada kitaplardan pek sz etmezler. Sainte-Beuve'n Lu d i s ' s i ve Anatole France'n Vi e l i t t e r a i r e ' i rnektir. Ama, Anatole France adalarn alacak derecede yar- glarken Sainte-Beuve'n zamannn btn byk yazarlarm yanl yorumlad sylenebilir. Ve kii- sel kinin gzn kr ettiini de itiraf edelim. Ro- manc olarak Stendhal' inanlmaz biimde yerdik- ten sonra; sanki syleyecek daha uygun bir ey yok- mu gibi, karlnda, insan olarak tevazusunu, na- zik davranlarn yceltir. Sainte-Beuve'n dne- mine ilikin bu krl basiret ve nsezi iddialary- la zellikle eliir. C h a t e a u b r i a n d e t s o n g r o u p e U t t e r a i r e (Chateaubriand ve Edebiyat evresi) adl bir nceki sayfay tarayamadm ve bundan sonraki iki sayfay da
kelciliinin gerek yorumcusu olduunu gsteriyor bize (Msy Mauclair'in makalesi). 17 Kendileri bile genellikle rastlantsal olduunu sanr bu tercihin; rastlant sonucu en gzel kitaplarn es- ki yazarlar tarafndan yazldklarn varsayarlar; ve bu hi kukusuz olabilir, nk okuduumuz es- ki kitaplar, amza oranla ok geni olan gemiin btnnden seilmitir. Ama bir anlamda rastlant- sal bir neden bu kadar yaygn bir zihinsel aklama- ya yetmez. 18 Sanyorum ki, rnein, Andromaque'm,
Pourtmoi l'assassiner? Qu'a-t-il fait? A quel titre? Qui te l'a dit?
Niin ldrecekmiim onu? Ne yapt <? Ne sfatla? Sana bunu kim syledi?
dizelerinde genellikle bulduumuz cazibe, tam da, sentaksn allm bann bile bile krlmasndan ileri gelir. "Ne sfatla?", hemen nndeki "Ne yapt o?"ya deil, "Niin ldrecekmiim onu?"ya bal- dr. "Sana kim syledi?" de "ldrmeli"ye baldr. (Andromaque'n, "Kim size syledi, senyr, beni kmsediini?" eklindeki teki bir dizesi hatrla- narak, "Sana kim syledi?", "Onu ldrmeyi kim syledi sana?" olarak alnabilir.) Byk bir aktrisin prozodisinin dzgnlnden ok konumann an- lalrh zerinde titizlenerek bunlar dmdz, "Niin ldrmeli? Hangi sfatla? Ne yapt?" diye sylediini duymutum. Bunlar kanlmaz olarak anlam biraz belirsizletirmeye yol aan ifade zik- zaklardr (yukarda szn ettiim tekrar eden ve k k i i) R i 'i l di l i b k d