Professional Documents
Culture Documents
İlhan Dilman'ın Psikanaliz Anlayışı
İlhan Dilman'ın Psikanaliz Anlayışı
İlhan Dilman'ın Psikanaliz Anlayışı
MARMARA NVERSTES
SOSYAL BLMLER ENSTTS
LAHYAT ANABLM DALI
DN PSKOLOJS BLM DALI
GLSM MEHDYEV
stanbul, 2009
T.C.
MARMARA NVERSTES
SOSYAL BLMLER ENSTTS
LAHYAT ANABLM DALI
DN PSKOLOJS BLM DALI
GLSM MEHDYEV
stanbul, 2009
NDEKLER
GR
14
18
19
21
24
26
28
32
33
35
36
37
40
44
46
49
SONU
51
BBLYOGRAFYA
53
GR
lham Dilman, 1930 ylnda stanbulda dodu. Robert Kolejinden mezun olduktan
sonra (1950) felsefe alannda yksek eitim grmek zere Cambridge niversitesine
gitti ve 1953de lisans, 1955de de yksek lisans eitimini tamamlad. Ardndan nl
ngiliz filozof John Wisdomun ynetiminde doktora eitimine balad. 1958 ylnda
psikanaliz
felsefesi
zerine
doktora
almasn
tamamlayarak
Cambridge
niversitesinden doktora derecesini ald. Daha sonra Trkiye dnmesine karn 1961
ylnda ald niversite retmenlii teklifi zerine tekrar Byk Britanyaya dnerek
Gallerdeki Wales niversitesinde (Swansea) okutman olarak greve balamtr.
Swanseade geirdii alt yln ardndan 1965-1971 yllar arasnda srasyla
Amerikadaki Santa Barbara ve Oregon niversiteleri ve ngilteredeki Hull
niversitesinde dersler verdi. Daha sonra kendisine kiisel bir krs tahsis edilen Wales
niversitesine dnerek emekli oluncaya kadar (1997) bu niversitede almalarn
srdrd. 2000 ylnda yakaland kanser hastalna ancak yl dayanabilen Profesr
Dilman, 17 Ocak 2003de yetmi yanda iken stanbuldaki evinde vefat etti.1
Londradaki Kraliyet Felsefe Enstits yeliine seilmi ve Bat dncesi
problemlerine bir Batl dnr kadar vkf olabilmi ender yabanc dnrler
arasnda yer alan lham Dilman, ada felsefe ve disiplinler aras almalar alannda
en retken felsefecilerden birisi olarak kabul edilmektedir. Felsefenin eitli
1
Dilmann hayat ve kiilii ile ilgili geni bilgi iin rencisi Chryssi Sidiropoulounun u
yazsna bkz.: lham Dilman, Felsefe Tartmalar, 30. kitap, (stanbul: Boazii niversitesi Yaynevi,
2003), s. 1-4.
Robert Bocock, Freud and Human Nature, The British Journal of of Sociology, cilt 36, say 1,
lham Dilman, Morality and Inner Life, (London: Macmillan, 1979), s. 190.
Otto F. Kernberg, Din Tecrbe zerine Psikanalitik Perspektifler, ev. Ali Ulvi Mehmedolu,
Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi, (Ankara: 2006), cilt 46, say 1, s. 179.
zgr
irade
asndan
deerlendirildiinde
nevrotik
semptomlarn
lham Dilman, Freud and the Mind, (Oxford: Basil Blackwell, 1984), s. 3.
Mary Midgley, Freud and Human Nature & Freud and the Mind, Philosophy, cilt 60, say 234,
olumsuz tutumunun nedeni, esasnda onu dsal bir bask unsuru olarak grmesi iken,
Dilman, iselletirilmi bir ahlak grn ortaya atarak Freudun argmann daha
karmak
hale
getirmekte,
yahut
da
daha
doru
bir
ifadeyle,
amacndan
11
D. Z. Phillips, Religious Beliefs and Language-Games, The Philosophy of Religion, ed. Basil
10
Dilmann
psikanaliz
anlaynn
temelinde
Wittgenstein
dncesinin byk bir etkisinin bulunduunu dikkate almak gerekir. Fakat bu, onun
psikanalize ynelttii eletirilerin tutarsz olduu ya da btnyle Wittgensteinc arka
plana sahip olduu anlamna gelmemelidir. Dilmannn psikanaliz eletirisi, insanln
tarihsel ve psikolojik tecrbesini belirli bir teori erevesinde snrlandrma ve
mekanikletirme giriimine kar gelitirilmi ok daha kapsaml ve kuatc bir
grnme sahiptir. Nitekim, Dilmann belirli bir kategori ierisinde mtalaa edilmesi
zor olup Antikadan gnmze kadar gerek dnrler gerekse de dncelere dayal
olarak ele ald epistemolojik, psikolojik, ahlak vs. ynleriyle insan problemini ieren
dier yazlar bunun ak bir gstergesidir.
Szgelimi, Matter and Mind, Two Essays in Epistemology (1975), Philosophy
and Life: Essays on John Wisdom (1984), Quine on Ontology, Necessity and Experience
(1984), Mind, Brain and Behaviour: Discussions of Skinner and Searle (1988),
Existentialist Critique of Cartesianism (1993), Free Will: an Historical and
Philosophical Introduction (1999) ve lmnden sonra yaynlanan The Self, the Soul
and the Psychology of Good and Evil: Studies in Ethics and Moral Theory (2005) gibi
eserleri ve daha pek ok benzer makalelerinin temel sylemi, insan tabiat ve zihinsel
srelerinin dinamik ve deiken bir yap arz eden ve dolaysyla da belirli bir ilke
tarafndan ngrlemez bir olgu olduudur. Bu yazlar arasnda bir anlamda felsef
duruunun bir zeti olma zelliini tayan Existentialist Critique of Cartesianism adl
eserinin sonunda, insann kendi gemiinin bir rn olduu eklindeki yaygn
deterministik gre meydan okuyarak yle der: deiim gc bireyin kendi elindedir
13
iddiasyla Wittgensteinn birisinin inand bir eye benim inanmamamn bir eliki dourmayaca
iddias arasnda da apak bir eitliin bulunduunu belirtmekte yarar vardr (bkz: Ludwig Wittgenstein,
Estetik, Ruhbilim, Dinsel nan zerine Dersler ve Syleiler, ev. A. Baki Gl, (Ankara: Bilim ve
Sanat Yaynlar, 1997), s. 91.
11
ve yalnzca hatalarna ilikin gemi kaytlarna bakarak niha anlamda onun bu gcn
grmezden gelmek son derece yanltr.14 Burada Dilmann sylemek istedii ey
udur: yardmc psikoterapi teknikleri veya kendini bilme yoluyla salkl bir bireyin
kendi gemiinde normal olmayan durumlar -adna gerek Freudcu anlamda Oedipus
kompleksi, gerekse de genel anlamda bilind ya da bilintesi travma denilsinkefetmi olmas, onun gelecei zerinde belirleyici bir etki brakmaktan ziyade
gemiteki kendi kendisine yabanc durumu veya eksik ynn grmesine ve
dolaysyla da bununla hesaplamasna yol amaktadr; bu hesaplama sonucunda birey,
o durumundan ben durumuna geerek Platondan Sartrea kadar pek ok dnrn
ana temas olan felsef yaam biimini, yani kendisi olmay (ben-bilgisi)
gerekletirmi olmaktadr.
Yukardaki bilgi ve mtalaalardan hareketle, lham Dilmann, ada Bat
dncesi ierisinde insan problemini determinist felsefe veya bilim savunucularnn
inhisarndan kurtarmaya alan sekin bir dnr olduunu syleyebiliriz. Bu
giriimin balatcs tabii ki Dilman deildir; bu ynde ncelik, phesiz ki ada Bat
edeb gelenei ierisinde zel bir konumu haiz varoluu akma aittir. Dostoyevski,
Tolstoy, Proust, Unamuno ve Sartre gibi daha pek ok ismin ban ektii varoluu
yazarlar, bilimsel anlamda insan tabiatna ynelik her trl aklamann aslnda onun
kendi kendisine yabanclamasna yol amaktan baka bir ie yaramadn deiik dil
ve tarzlarda ortaya koymulardr. Dilmann bu yazarlardan fark, grlerinin edeb bir
tarzda deil, sz konusu yazarlarn tasvirlerini de gz nnde bulundurmak suretiyle
dorudan felsef veya bilimsel bir ynteme dayanm olmasdr. Bu anlamda Dilman,
zellikle de Free Will adl eserinde ada felsefedeki mutlak determinizm ve mutlak
zgrlk tezadna kar karak, bir taraftan insan probleminin yalnzca determinist bir
anlayn inhisarnda olmadn gsterirken, dier taraftan insann znn zgrlk
olduunu savunan Sartrec anlamda mutlak zgrln de mutlak determinizm gibi
ar ve gerekd bir tutum olduunu ifade edecek kadar ll bir dnrdr. Sonu
olarak, Dilman, son derece verimli geen entelektel yaam boyunca kaleme ald
14
lham Dilman, Existentialist Critiques of Cartesianism, (London: Barnes & Noble Books, 1993),
s. 172.
12
13
John Forrester, The Seductions of Psychoanalysis: Freud, Lacan and Derrida, (Cambridge:
14
kabul edilen bn-i Sn (980-1037) ve melankoliyi ilk kez kuruntu, manik depresyon ve
psikozlarla aklayan bn Cezle (. 1100), Batda ise siyasal erkin basksndan dolay
biraz gecikmeli de olsa zihinsel zelliklerin mitolojik yorumunu reddederek doal
olgularla ilikilendiren Johan Weyer (1515-1588) gibi nc tabiplerin almalarn gz
ard etmemek durumundayz.17
Ne var ki, ada psikanalizin kurucusu olarak kabul edilen Freudun
grlerinin geleneksel dnce tarzndan ziyade Aydnlanma sonras Kant (1724-1804)
ve Hume (1711-1776) gibi filozoflar tarafndan felsefe ve teoloji, Laplace (1749-1827)
ve Darwin (1808-1882) gibi dnrler tarafndan da bilim alannda uygulanan
aklletirme srecinin psikoloji alanndaki bir uzants olduu yadsnamaz. Bu srete
yer alan dnrler arasnda Freudun en ok etkilendii isim, phesiz ki Darwindir.
Psikanaliz retisi balamnda, zellikle dinin kkenine ilikin grlerinde Darwinin
etkisinde kalan Freud, Totem ve Tabu adl eserinde yle der: Psikanalitik totem
gryle Darwinin insan topluluunun ilk durumuna ilikin teorilerini birletirecek
olursak, imdiye kadar birbirinden kopuk olan olgular arasnda ak bir iliki kurmasn
salayacak bir varsaym belirmektedir.18
Fakat tabii ki Freud, ayn zamanda iinde bulunduu dnemin bilim adam ve
tp uzmanlarndan da -ki bazlaryla dorudan grme imkan bulmu ya da
deneylerine katlmtr- nemli bir bilgi birikimi tevars etmitir. On dokuzuncu
yzylda anatomi, fizyoloji, nroloji ve biyokimya alannda yaanan gelimeler, zihinsel
bozukluklarn beyin ilevindeki aksamalardan kaynaklanabilecei ynndeki yeni
yaklamlar destekler nitelikte olsa da, Freudun psikanaliz retisini sistematik hale
getirmesinde bir taraftan klinik gzlemden hareketle deneysel aratrma yntemleri
17
Budizmden slamiyete kadar pek ok farkl kltr ve din havzalarnda insan davranlarnn
psikolojik izahna ilikin tutumlarla ilgili geni ve tatmin edici bilgi iin bkz.: James K. Boehnlein (ed.),
Psychiatry and Religion: The Convergence of Mind and Spirit, (Washington, D. C.: American Psychiatric
Press, 2000); bu balamda Trke bir kaynak iin R. Adasaln Ruh Hastalklar (Ankara: Ankara
Universitesi Basmevi, 1975) adl kitabnn Psikiyatrinin Ksa Tarihi adl ksmna baklabilir (s. 571579).
18
Sigmund Freud, Totem and Taboo, (The Penguin Freud Library iinde; bundan byle PFL),
15
gelitiren Brcke, Mynert ve Charcot gibi hocalarnn, dier taraftan da zellikle histeri
olgusu zerine eilerek daha sonralar serbest arm tekniini gelitirmesine yol aan
Libeault ve Bernheim gibi hipnotistlerin belirleyici bir etkisi sz konusudur.19
Dolaysyla, giri mahiyetindeki bu genel bilgilerden hareketle, zihinsel bozukluklarn
zihnin (veya beynin) kendi ileyiinden kaynakland grnn ve ynde ortaya atlan
tedavi tekniklerinin insanln ok eski dnemlerinden beri bilinen ve tartlan bir ey
olduunu teslim etmekle birlikte, ilerleyen ksmlarda ayrntl bir ekilde zerinde
duracamz zihinsel sreleri psikolojik kurallara dayal olarak aklamaya alan ve
insan davranlarnn yan sra btn bir tarih, kltr, din, sanat ve ahlak yorumunu
libido eksenli zmleyici bir ynteme irca eden psikanaliz retisinin Freudla
baladn syleyebiliriz.
Freudun psikanaliz retisi, kendisinden sonra olumlu ve olumsuz anlamda
pek ok tartmaya yol aan ve zerine saysz yazlar kaleme alnm olan retilerden
birisi olarak kabul edilmektedir. Kimileri Freudu amzn en ilerici bilim adam ve
filozofu ilan ederken, kimileri de onu bir kltr kart ve son derece yzeysel bir
dnce sahibi olarak nitelemektedir. Szgelimi, Weinert, Freudu bilim tarihinin
byk devrimcisinden birisi olarak takdim ederken, Thornton, onun grlerini kokain
etkisi altnda yazdn ileri srer.20 Yahut da, E. Jones btn hayatn Freudun
grlerinin doruluunu ortaya koymaya adarken, Popper, deneysel olarak
yanllanamad iin psikanaliz teorisinin sahte bilim kategorisi iinde mtalaa
edilmesi gerektiini iddia eder.21
19
William W. Meissner, Freud and Psychoanalysis, (Notre Dame: University of Notre Dame
Press, 2000), s. 8.
20
Friedel Weinert, Copernicus, Darwin, Freud: Revolutions in the History and Philosophy of
Science, (New York: John Wiley & Sons, 2008); E. M. Thornton, The Freudian Fallacy, (New York:
Blond & Briggs, 1984).
21
Karl Popper, Science: Conjectures and Refutations, Philosophy of Science and the Occult
iinde, ed. Patrick Grim, (Albany: State University of New York Press, 1990), s. 104-110.
16
22
Freudun grleriyle ilgili akademik nitelii haiz tutarl eletiriler de yok deildir. Szgelimi
Paul Robinson, Sulloway, Masson ve Grnbaum gibi Freud eletirmenlerinin grlerini tartmaya
aarak, kendi deyimiyle eletirmenlerin eletirisini sunmay amalamaktadr; bkz.: Freud and His
Critics, (Berkeley: University of California Press, 1993).
23
lham Dilman, Freud: Insight and Change, (Oxford: Basil Blackwell, 1988), s. 1. Teori-pratik
ayrm, psikanaliz aratrmalarnda batan beri kabul edilen bir ayrmdr; Dilmann byle bir ayrm
tekrar gndeme getirmesinin nedeni ise, ileride de greceimiz gibi, Freudun grlerinin doru
anlalmas ya da onun felsef grleriyle bilimsel bulgular arasndaki ztlklar giderme kaygsndan
kaynaklanmaktadr.
17
24
Sigmund Freud, Three Essays on the Theory of Sexuality, (PFL iinde), cilt 7, s. 88.
25
26
27
18
28
19
29
lham Dilman, Freud and Human Nature, (Oxford: Basil Blackwell, 1983), s. 27.
30
31
Bronislaw Malinowski, Sex and Repression in Savage Society, (New York: Routledge, 2001), s.
192.
20
olmadmz ve fakat bunun yan sra sz konusu fiziksel temasn bir anlam olmas
gerektiini dnmektedir. Bunun anlam, ona gre, tm bedensel birleme ve
yaknlamalarda olduu gibi karlkl bir duygu olan sevgidir. Baka bir ifadeyle,
ocuun anne kucanda haz alyor olmas, annesinin sevgisine karlk vermesinden
kaynaklanmaktadr. Freudun yanld nokta, sevgi tezahrlerini cinsellik olarak
nitelemi olmasdr. Nitekim tm bedensel temaslarn cinsel karakter tayor olmas
zorunlu deildir; aksi takdirde, ocuun anneye kar duygularnn ileri yalarda
cinsellik eklinde ifade bulmas gerekirdi ki, antropolojik almalarn da ortaya
koyduu gibi, fiil olarak hibir kltr byle bir ifade eklini onaylamamaktadr.32 Freud
ise byle bir kltrel uygulamann bulunmayn, bilimsel verilerden ziyade -Dilmann
ayrca zerinde durduu ve evrenselliini tartmaya at Oedipus kompleksi
eklindeki- mitolojik temellere dayandrmaya almaktadr.
2.1.1.1. Oedipus Kompleksinin Evrensellii. ocuun cinsel nitelikli isteklerinden
sululuk duyma veya bu yndeki i atmalar gibi genel endielerinin belirginletii
fallik dneme ilikin mtalaalar, Freudun basit bir cinsel davran zmlemelerin
snrn aarak tm bir insanlk tarihini iine alan genel bir yargda bulunmasna yol
amtr. Nevroz nedeni olup olmad tartmalar sonucu esasnda klinik gzlemlerden
hareketle ortaya atlan ve fakat daha sonra antropolojik bir hviyet kazanan Oedipus
kompleksi (kz ocuklarda Electra kompleksi) eklindeki sz konusu yarg, tabiat
itibariyle evrensellik iddias tamaktadr: Bu dnyaya gelen her insan, Oedipus
kompleksiyle yzleir ve eer bu kompleksle ba edemezse kanlmaz olarak nevrozun
kurbanna evrilir.33 Fallik dnemde ortaya kan Oedipus kompleksi sonrasnda ocuk
strap ve sululuk duygusuna kaplarak annesine (kzlarda babaya) duyduu istei
bastrmak durumunda kalr ki bu da ileri yalarda yeni ve karmak i atmalara yol
aar; bu anlamda Oedipus kompleksi, Freudun kendi ifadesiyle, nevrozlarn nvesi
olarak grlebilir.34
32
33
34
21
te
bu
aamada
Dilmannn
kendisine
daha
yakn
bulduu
C. G. Jung, Modern Man in Search of a Soul, (New York: Routledge, 2001), s. 59.
36
37
22
lham Dilman, Freud and Human Nature, s. 60-61. Freudun tarih ve antropoloji aratrmalar,
uzmanlar tarafndan ciddi eletirilere tbi tutulmu ve hatta kimi zaman hibir bilimsel deeri haiz
olmayan metinler olarak grlmtr; szgelimi Hans Jurgen Eysencke gre, Freudun teorileri
(zellikle tarihsel aratrmalar) sadece gzel olmamakla kalmayp, ayn zamanda samalklarn
giderecek hibir somut delile de sahip deildir (Decline and Fall of the Freudian Empire, (New Jersey:
Transaction, 2005), s. 192); Fakat Dilman, bir taraftan Freudun grlerinin antropolojik adan shhatini
deerlendirme gibi bir eilim ierisinde olmamas, dier taraftan da esasnda onun ne dediinden ziyade
demek istedii eyi kefetmeye almasndan dolay olumlu veya olumsuz anlamda bu tr tartmalardan
uzak durmaya zen gstermektedir.
39
23
40
41
24
yolu bedenidir. Annesi srekli ona bakt iin o da bu himayeye bedensel tepkileriyle
karlk vermektedir. Dolaysyla bu tepkiler, kendisini emziren annesine bir cevap
olabilecei gibi bundan duyduu haz ya da kendisine sunulanlara kars
memnuniyetinin ifadesi de olabilir. Cinsel olarak addedilen ey, ocuun tepkilerinde
42
43
25
alanna sahip olduunun bilincindedir;44 fakat Dilmann ska dile getirdii gibi, libido
teorisinin geerlilii ve tutarll adna sevgi kavramn bir btn cinsel istee irca
etmesi Freud asndan bir zorunluluk arz etmektedir.
Sonu itibariyle, Freudun bireyin psikolojik geliimini sadece biyolojik bir
dille (igdler teorisi) aklam ve grlerini panseksalist bir temele dayandrm
olmas, pek ok dnr gibi doal olarak Dilmann da tepkilerine yol amtr; fakat
Dilman dierlerinden farkl klan zellik, Freudun grlerinin bir btn olarak yanl
deil de kimi zaman hakl olmakla birlikte daha ziyade eksik olarak nitelendirmesidir.
Dier taraftan, Dilman, psikanalizin -daha sonra zerinde ayrntl bir ekilde
duracamz- ahlak eitimi konusundaki tereddtlerini gndeme getirerek hazc
cinsellik anlay ile sevgi kavram arasndaki ilikiyi tartmaya amaktadr. Ona gre
insan, hayvandan te bir varlktr ve bu varln gerek tabiatn anlamak iin Freudun
yapt gibi dsal etkiler sonucu oluan nevrotik durumlardan ziyade insann kendi
beninde varolan sevgi ve iyilii ne karmak gerekir; nk (Freudun bir araya
getirmekten kand) ahlak ve psikolojik kusurlar, insann olgunlamam olmasndan
kaynaklanmaktadr.45
Bu
eletiri,
Freud
tarafndan
ksmen
kabul
edilebilir
gzkmektedir; fakat ona gre bundan kurtulmann yolu, ahlak eitiminden ziyade
bireyi speregonun dayatmasna kar korumaktan geer. Buradan hareketle, bir
sonraki ksmda psikoloji-ahlak ilikisiyle ok daha yakndan balantl kiilik teorisi
zerinde duracak ve Dilmann felsef anlamda psikanalizin insan tabiatn anlamadaki
baarszlna ynelik eletirilerini ortaya koymaya alacaz.
2.2. KLK TEORS
Freud, 1923 ylnda yaynlad Ego ve d adl eseriyle birlikte, eitli zihinsel srelerin
bilinle ilikisinin belirlenmesine dayal topografik kiilik teorisini bir tarafa brakarak
zihinsel aygt modelinin esas alnd yeni bir kiilik teorisi ortaya atmtr. Bastrlm
psikolojik durumlarn zmlenmesini amalayan topografik kuramn temel kavram
sz konusuydu: bilin, bilinncesi ve bilind. Kabaca ifade etmek gerekirse, u anda
44
Sigmund Freud,Group Psychology and the Analysis of the Ego, (PFL iinde), cilt 12, s. 141.
45
lham Dilman, Raskolnikovs Rebirth: Psychology and the Understanding of Good and Evil,
26
47
27
Ayn
zamanda
kiilii
oluturan
temel
unsurlar
olarak
da
48
Henry Alexander Murray, Explorations in Personality, (Oxford: Oxford University Press, 2007),
49
Freudda bilind alan, kiiliin ilk dneminde (ocuklukta) mutlak geerlilii ifade etmesinin
s. 4.
yan sra yetikinlikte de tabiat gerei farknda olunmadan ve artlara bal olarak kiiliin bir parasn
oluturmaya devam etmektedir. Fakat, burada, bilindnn bilin dzeyinde tanmlanmas gibi bir eliki
sz konusudur ve bu noktadaki iddialar, deneysel temeli haiz olgulardan ziyade felsef ierikli bir tartma
grnm arz etmektedir. Dilmann ifadesiyle, zihnin belirli bir parasnn bilginin konusu
28
ve
yaptklarnn
bilincinde
olmad
dnemdeki
tepkilerinden
29
51
52
30
Bu rnekte bakan, bakalarnn dediini yapan, kendi iradesini kullanmaktan aciz birisi
olarak grlebilir; tersten okuduumuzda ise gl irade sahibi, kendi grlerinden
asla vazgemeyen birisi olarak da deerlendirilebilir. Fakat her halkarda, Senato ve
Kongrenin onayn almas ve bakalarnn grlerini dikkate almas ya da sadece
onlarn dediini yapmas, mutlak anlamda onun otonomluunu reddetmek iin yeterli
deildir. imdi, Freudun ego tasvirini de bu ekilde ele almak gerekir; binici, at
istedii ekilde ynlendirmekten aciz olsa dahi onun lokomotif enerjisi olmaya devam
eder.53
Freud, psikanalitik terapisinde nemli bir yeri bulunan kiilik blnmesi
teorisinin amacnn, bireyin nevrotik saplantlarnn kkenine inerek i atmalarn
anlamak olduunu ileri srer: tm abalarmzn amac, bilindn bilince
dntrmek, kstlamalar ortadan kaldrmak ve hafzadaki boluklar doldurmaktan
ibarettir.54 Bu demektir ki, terapi sonucunda speregodan daha bamsz hale
getirilerek glendirilen ego, ayn zamanda idin bilind durumlarn da bilin
dzeyine tayabilecektir. Burada, Dilmana gre, Freudun en byk yanlgs, ahlak
ve ahlakn yrtc organ olan vicdan speregonun talepleriyle zdeletirmi
olmasdr. Halbuki speregonun dayatmasyla belirli bir fiilden vazgemekle herhangi
bir dayatma olmakszn vicdann sesiyle hareket etme birbirinden farkl eylerdir.55 Bu
konuda Dilman hakl bulan Murrayin ifade ettii gibi, ahlakn dardan gelen ya da
empoze edilen bir ey olmas bile, onun mutlak anlamda kt bir ey ve bireyin kendini
gerekletirmesi nnde bir engel olduu anlamna gelmez. Bireyin geliimini etkileyen
ya da onu birey yapan unsurlar arasnda d kaynakl olanlarn (sosyal) byk bir
stnl sz konusudur; sosyal etkenlerin yokluunda belirli anlamda bir bireyden sz
etmek mmkn olmayabilir.56 Kald ki insanolu, konuma, dnme, evresiyle iliki
kurma becerilerini de dardan temin etmektedir; bu anlamda sadece d kaynakl
olduu iin ahlak bir dayatma unsuru olarak grmek, konuma gibi daha nce sahip
olunmayan bir zelliin sadece d kaynakl olduu iin reddedilmesi gibi sama bir ey
53
54
55
56
31
olurdu.57 Dahas, ahlakn d kaynakl olmas, onun sadece bir dayatma olduu anlamna
da gelmez; Freudun sperego teorisinin zayf noktalarndan birisi, bir sonraki ksmda
zerinde duracamz gibi, zgr iradeyi grmezden gelmesi ve d kaynakl btn
deerleri birey tarafndan asla iselletirilemez bir ey olarak kabul etmesidir.
2.2.2. Determinizm ve zgr rade
zleri antikaa kadar gidebilen uzun bir dnsel gemii haiz olan determinizm,
evrensel, insan, bilimsel, felsef, mantksal ve daha pek ok boyutunun yan sra
esasnda tm olgularn belirli bir nedensellik ilkesine gre hareket ettiini ve dolaysyla
da olup biten her eyin belirli ilkelerle aklanabileceini savunan felsef bir
yaklamdr. Fakat, kendinden sonraki dnemi en ok etkileyen isim olmas hasebiyle
David Humeun (1711-1776) grleri, determinist dnce tarihinin temel ta olarak
kabul edilmektedir.58 Hume, nsan Zihni zerine Bir Aratrma (1751) adl nl
eserinde zorunluluun zdd anlamnda zgrln imkansz olduunu ifade ederek
hibir eyin, bilinsin veya bilinmesin, nedensiz olarak varolmadn savunmutur:
...hibir ey, varoluunun bir nedeni olmakszn varolamaz ve tesadf, tam anlamyla
incelendiinde yalnzca olumsuz bir szcktr, yani tabiatn herhangi bir yerinde
bulunup da herhangi bir gerek gce sahip deildir.59 Nesnelerin tabiatna ilikin bu
aklamada nedensiz bir durumun (tesadf) imkannn bir btn olarak inkar edilmesi,
etkileri Freuda kadar uzayan ada bilimsel dncenin yaps zerinde derin bir iz
brakmtr. Nitekim, Hume gibi Freud da, Psikanalize Giri Derslerinde yle der:
...iinizde fiziksel olaylarn belirsizlii ve zgr iradeye ynelik bir inan vardr; fakat,
tamamen bilimd olan bu inanc zihinsel yaam belirleyen bir determinizm inancyla
deitirmek zorundasnz.60
57
58
Mortimer Taube, Causation, Freedom and Determinism, (London: Hesperides Press, 2006), s.
59
130.
Company, 1993), s. 63-64.
60
32
olunmayan
fiil
ve
tutumlarn
determinist
ileyiine dikkat
ekilmektedir. Bu anlamda, Honderichin belirttii gibi, Freudu daha az, yani mutlak
olmayan bir determinist olarak grebiliriz.61 Ne var ki, Freudun bilind dedii alan,
kiiliin nemli bir paras konumundaki idin tabiatn ortaya koymakta ve
ocukluktan yetikinlie kadar uzayan psikolojik geliim srecindeki isel atmalarn
temelini oluturmaktadr. O halde, nermesel dzeyde zgr iradeyi reddetmesine
karn bilindnn bilin alanna dntrlmesi durumunda belirli bir zgrlkten sz
edilebilecei ve fakat kiinin esasnda gemiinin bir rn olarak kalmaya mahkum
olduu gibi karmak ve kimi zaman eliik iddialara sahip Freudun determinizmini,
Dilmann ifadesiyle, yalnzca u ekilde formle edebiliriz: hi kimse tamamen zgr
deildir.62
2.2.2.1. Kendini Bilme ve Psikanalitik Terapi. Dilman, Freudun zihinsel yaamn
determinizmin konusu olduu grn felsef bir tartmadan ziyade psikanalitik
terapi balamnda ele aldmzda meselenin daha doru bir ekilde anlalaca
kanaatindedir. Psikanalitik terapi, kendini deitirme aray iinde olan bireylere
ynelik yardmc bir terapi yntemidir. Bu yntemin nkoulu, psikanalize tbi tutulan
hastann (analysand) srece aktif katlmdr. Terapi srasnda hibir mdahalede
bulunmakszn hastann, kendisine dardan ynelerek gerekte kendinin kim veya nasl
olduunu grmesi amalanr. Freudun kendi ifadesiyle, bizim yaptmz tek ey,
hastann kendisi iin en iyi zm bulmasdr.63 Burada kastedilen zm ya da
61
Ted Honderich, On Determinism and Freedom, (Edinburgh: Edinburgh University Press, 2005),
s. 32-33.
62
lham Dilman, Free Will: An Historical and Philosophical Introduction, (London and New
York: Routledge, 1999), s. 181. Bir baka yerde Dilman, Freudun determinist tutumuyla ilgili
tartmalarn, onun felsef dzeydeki grlerinin belirsizliinden kaynaklandn ileri srmektedir; oysa
ki Freudun asl amac, zihinsel faaliyetlerin olas, tesadf, keyf, ngrlemez ve gemile irtibatl
olmayan etkenlerle aklama ynndeki tm giriimleri engellemekti. Bu anlamda Freud determinizmi ile
mutlak nedensellii birbirinden ayrmak gerekir (Freud and the Mind, blm 9).
63
33
65
34
yapamama gibi daha pek ok durumun tersi anlamnda birbirinden farkl ekillerde
tanmlanabilir. Kendini bilme balamnda ise zgrlk, dsal ya da isel her trl
etkilerden arnm olarak iradeyi zgrce kullanabilmektir. Bu anlamda hapisteki bir
insan bile zgr saylabilir; yahut da hibir dsal etki altnda olmayp da duygularyla
hareket eden birisi de baml olarak grlebilir. Dolaysyla zgrlk, doru olduunu
dnd eyi, artlarn elverdii lde, yapabilmektir.66 Dier taraftan, birey,
Freudun retisinin temelini oluturan ilkede olduu gibi, gemiinin rn deildir
yahut da tam olarak byle deildir; kendi otonomluumuzu inkar ederek hibir sonuca
varamayz.67 Birey, kendini bilme yoluyla kendi geliimine katkda bulunabilir ve
esasnda tamamen d kaynakl olan ahlak deerleri benimseyerek (kendisinin yaparak)
kiiliini olgunlatrm olur. Dahas birey, Freudun kastettii anlamda erken dnem
igdsel tepkilerini toplumunun ahlak deerleriyle eiterek btn ilikiler an
belirleyen bir hayat tarz oluturmu olur.68
Fakat ou filozof ve psikolog, insann kendini bilmesini gz ard ederek
alkanlk ve tepkilerinden hareketle bir karakter tanmlamas yoluna gitmektedir. Ne
var ki, nesne-zne ilikisi eklindeki klasik bilgi tanmyla, deiim anlamndaki
kendini bilme tamamen farkl eylerdir. Freudun din anlaynn eletirisinde de
greceimiz gibi, Dilmana gre, bireyin i atmalara yol aan din sorunlarn
psikanalitik terapi balamnda zmek mmkn deildir; bu ve benzeri zmlerin
anahtar, hastann kendi elindedir; analist (terapiyi gerekletiren kii) sadece hastann
kendi otonomluunu fark etmesine yardmc olur ki, zaten yardmc bir yntem olarak
adlandrlmas buradan gelmektedir.
Sonu olarak, Dilmana gre, ktlk duygusu, bunalm, endie, korku vs. gibi
psikolojik rahatszlklar, kiiliin olgunlamam ya da benliin znm olmasndan
kaynaklanmaktadr. Tm bu olumsuz durumlardan kurtulmann yolu, Freudun ileri
srd gibi, kiilik blnmesinin farkna varmaktan (kendisi hakknda bir ey
66
67
lham Dilman, Reason, Passion and The Will, Philosophy, cilt 59, say 228, (Nisan 1984), s.
68
199.
35
renme) deil de yalnzca zgr irade sayesinde benlik blnmesini ortadan kaldrarak
kiiliin olgunlamasn salamaktan (kendisi olmay renme) geer.
2.3. PSKANALZ VE DN
Psikanalizi nevrotik sorunlarn basit bir tedavisi olmaktan teye en genel anlamyla bir
dnya gr ya da felsef bir sistem haline dntrme gayreti iinde olan Freudun bir
dier ilgi alann da, doal olarak, psikoseksel geliim ve kiilik teorileriyle ile ilintili
olarak kiinin toplumsal yn ve bu noktadaki kltr, gelenek ve din gibi oluum veya
kurumlarn
sz
konusu
kii
zerindeki
etki
ve
sonularnn
belirlenmesi
69
Paul Roazen, Freud: Political and Social Thought, (Edison: Transaction Publishers, 1999), s.
70
Sigmund Freud, Obsessive Actions and Religious Practices, (PFL iinde), cilt 13, s. 40.
129.
36
Dini
psikoseksel
geliimin
fallik
evresinde
ortaya
kan
Oedipus
Carl Gustav Jung, Sigmund Freudun Ansna, (Sigmund Freud iinde), ed. Ender Grol, s.
72
Sigmund Freud, Obsessive Actions and Religious Practices, s. 40. Ayrca, Freudun bu
208.
yazsndaki saplantl davranlarla din pratikler arasndaki itinallk, titizlik, sululuk ve pimanlk gibi
sekiz benzerliin ayrntl yorumlar iin bkz.: Ali Kse, Freud ve Din, s. 69-77.
37
mahiyetine ilikin tutumu zerinde belirleyici bir unsur zelliini tamaktadr. Aslnda
Freud, Saplantl Davranlar ve Din Pratikler adl yazsn kaleme almasnn bir yl
ncesinde (1906), zihinsel bozukluklarn kkeninde bulunan psikolojik srelere ilikin
nemli bir varsaym gelitirmitir. ada psikanalitik psikopatoloji anlaynn temelini
oluturan bu varsaymn ana bileenlerinden birisi de nevroz teorisiydi.73 Genel
anlamda, egonun ileyiini tam olarak yerine getirememesi dncesine dayanan
nevroz teorisi histeri, saplant nevrozu ve korku gibi temel bileenden olumaktayd.
te Freudun din pratikleri aklamada kulland saplant nevrozu, kiinin, bilinli
direncine karn bilind tarafndan motive edilerek zorla bilin dzeyine girmeye
alan dnce ve eylemleri ifade etmektedir. Zihinsel bozukluklarn kkenindeki
srelerden birisi olan saplant nevrozu, bireyi zihinsel ve duygusal dengesizlie iterek
psiik yap zerinde derin iz brakmaktadr. Psikanalitik terapinin amac, terapiye tbi
tutulan kiinin bilind alanna inerek sz konusu saplanty oluturan etkenleri tespit
etmek ve hastay bu etkenlerle yzletirmektir. Buna gre, tespit edilen etkenlerin gc
azaldka hasta da ayn lde saplantl davranlardan uzaklam olacaktr. Fakat
burada, etkenlerin niteliinden ziyade yol atklar bozukluklar ne karlmaktadr ki
Freudun dini evrensel bir saplant nevrozu olarak takdim etmesinin nedenini de burada
aramak gerekir.
Dilmana gre, saplantl bir durumdan saplantya yol aan etkenin,
psikanalitik terapide olduu gibi, tamamen reddedilmesi teorik adan byk bir
yanlgdr. Szgelimi, son derece kibar bir kiilie sahip hastann dier insanlarla
ilikilerde kendisini gsz hissetmesini ele alalm. Terapist ona kendisindeki bu
zayflk duygusunun kibarlndan kaynakland gerei ile yzlemesi gerektiini
sylediinde, hasta, kibarlnn yol at zayflk duygusunu ortadan kaldrmaya
ynelecektir; fakat, buna ramen, gerekten benimsenmi bir zellik olduu iin de
kibarln asla kaybetmeyecektir. Benzer bir ekilde, din inanlarnn yol at korku
ve kayglaryla terapiye tbi tutulan birisinin kaybedecei ey, sz konusu (eer gerek
ise) inanlar deil de korku ve kayglar olacaktr. te Freudun yanld temel
73
38
noktalardan birisi budur.74 Freud, doru bir tespitte bulunmakta ve fakat yanl bir
sonuca varmaktadr.
Psikanalitik terapinin kendi snrlarn atn gsteren bir dier husus, din
inanlarn benimsenmeden yorumlanabilir olduunun pein olarak kabul etmesidir.
Szgelimi, samimi bir dindarn baz din sorunlar olduunu ve bu yzden de terapi
almak istediini varsayalm. Burada, hastann din grleri kendisine yabanc olan ve
bu yzden de onun sorunlarn iselletiremeyen bir psikanalistin sz konusu hastaya
yardmc olamayaca gayet aktr; en iyi durumda, sorunlarn kendisi iin tam olarak
anlalabilir bir hale gelinceye kadar beklemesi olacaktr. nk psikanalitik terapinin
amac, yalnzca patolojik belirtileri ortaya karmaktan ibarettir. Bu belirtileri ortaya
karmak iinse, bazen hibir yorumda bulunmakszn sadece aktif dinleme bile
yeterli olabilir. Dinleme sreci, patolojik belirtilerin ortaya kna kadar devam
edebilir ve sonuta, belki de yalnzca din inanlardan kaynaklanmad ve hatta
psikanalizin snrlarnn tesinde tbb bir rahatszlk olup olmad bile tespit edilebilir.
Ksacas, psikanalistin tamamen tarafsz olmas gerekir ki, bu tarafszlk da aslnda
ahlak bir tutumdur.75 Burada Dilman, psikanalizin snrlarna dikkat ekerek ilgili
terapinin kendiliinden bir zm bulma yntemi deil de, kiinin kendi zmn
bulmasn salayan yardmc bir yntem olduunu vurgulamaktadr.
Psikanalitik
terapinin
tarafszl
ile
belirtilerin
doru
yorumlanmas
hususlarn bir arada deerlendirdiimizde, Dilmana gre, din pratiklerin bir nevroz
olmasn
durum sz
konusu
deildir.
Kald ki,
Explanation?, s. 200-201.
39
O halde, belirli bir entelektel dzeye gelmi ocuklara artk dinledikleri masallarn
doru olmadn sylemek zorundayz.79 Bu zorunluluun nedeni, tabii ki insanlar
basite bir yanlsamadan kurtarmak deildir; asl endie, sz konusu yanlsamann
saplantl davranlarn temelindeki etkenlerden birisi olmasndan kaynaklanmaktadr.
Bu anlamda, Freudun nevroz teorisiyle yanlsama iddias arasnda organik bir
balantnn varln kabul etmek durumundayz.
77
Sigmund Freud, The Future of an Illusion, (PFL iinde), cilt 12, s. 212-213.
79
40
41
inand anlamda Tanrnn gerekliinin, Freudun iddia ettii gibi, bir yanlsama
olduu sonucu kmaz.
nk Tanr inanc ve genel anlamda tm din inanlar, belirli bir dilin rndr ve dil
dzeyinde ifadesini bulan deerlerin yanlsama ya da uydurma olmas kesinlikle
mmkn deildir. Burada Dilman, din inanlarn gerekliinden ziyade gerekliin
dilsel tabiatna dikkat ekmektedir: Herhangi bir Tanrnn varln kabul veya inkar
gibi bir niyet ierisinde deilim. Kastettiim ey, belirli bir dinin Tanrsnn
gerekliinin sz konusu dine ait olan ve bu dinin kabul ettii Tanrya inananlarn
elinde olduudur.81 Dilmann bu felsef hamlesi, Freudun yanlsama iddiasnn da
aslnda bir yanlsama olduunu iddia etmektedir; nk ona gre, bilim adam,
inanlarnn tesine gemeyi baarm bir kimsedir ve bu yzden de varla ilikin
olumlu ya da olumsuz her trl yarglardan kanmak zorundadr.
Dier taraftan, Freudun yanlsama iddias, yetikinlerin din tutumlaryla
ocukluk dnemine ait igdsel tepkiler arasndaki benzerliklerden beslenmektedir.
Dilman, yetikinlerdeki Tanrya bamllkla ocuklardaki babaya bamlln biimsel
bir benzerlikten teye herhangi bir anlam tamadn ileri srmektedir. Burada iki
temel yanl anlamadan sz edilebilir: birincisi, iki benzer davran biiminin sonular
itibariyle ayn olmas ve ikincisi de Tanrnn bir bakas gibi zaman ve mekana baml
bir varlk olmas. Szgelimi, bamlln birisine bal kalp kendi iradesini asla
kullanamama gibi bir anlam olmasnn yan sra bakasna kar duyulan karlksz bir
sevgi eklinde de yorumlanabilir. imdi buradaki ballk, her iki anlamyla da,
tekisinin fiziksel varln gerektirmektedir. Halbuki Tanr bir nesne deildir; belirli bir
zaman ve mekan ierisinde var deildir. O, insann iinde, kalbindedir.82 Bu anlamda
Tanr inanc, psikolojik zmlemeye tbi tutulamayacak manev bir inantr ve Tanrya
baml olmakla dier insanlara bamllk arasnda herhangi bir yapsal zdelik sz
konusu deildir; dolaysyla da tutum benzerliklerinden hareketle dinin bir yanlsama
olduunu iddia etmek tutarl grnmemektedir.
81
82
Explanation?, s. 199.
42
83
43
Ives Hendrick, Facts and Theories of Psychoanalysis, (New York: Routledge, 1999). Yazar,
psikanalitik teori ve kavramlarn ayrntl bir ekilde ortaya koyduktan sonra tm ynleriyle psikanalitik
akmlar ele almakta ve zellikle Amerikadaki uygulamalaryla ilgili zengin bilgiler sunmaktadr.
44
86
45
46
Freudun en iyi ben fikriyle kendisi olma durumu tamamen farkl ve hatta zt
eylerdir. Freud psikanalizi balamnda birey bilindn bilin dzeyine karmak (i
atmalara ynelik nedensel zmleme) suretiyle kendisini en iyi ekilde
gerekletirirken, bir taraftan da doal insan srelere kar kendisini kapatm
olmaktadr. Nitekim, psikanaliz srecinde bireyin kefetmesi gereken ey, bilind ya
da unutulmu deneyimlerden ziyade varlk art olan ilikiler a ierisindeki konumu ve
dolaysyla da kendi varolma tarzdr.88 Freud, psikanaliz araclyla bireyin bir kez
daha kendisiyle yzleme imkanna kavuabileceini dnmektedir. Bu sefer birey, ilk
olarak ocukluk dneminde yzletii duygulanmlarn ve maruz kald basklar
oluturan artlarn neler olduunun farkna vararak artk bunlardan kurtulmas
gerektiini anlayacaktr. Dilman, Freudun bu tespitlerini tamamen reddetmemekle
birlikte eksik ve ykc olarak addetmektedir. Ben-bilgisine ulaabilmek iin bireyin,
tecrbeleri oluturan artlardan kurtulmak yerine bunlarn farkna varmas ve kendi
varolma tarzn belirlemesi gerekmektedir. yle ki, kiilik blnmesi son tahlilde bir
zm deildir; asl olan, bu blnml tekrar bir btnle kavuturmak suretiyle
kendisi olabilmektir.89
Bireyin tm faaliyet, dnce ve duygular yalnzca belirli bir evre ya da
topluluk ierisinde anlam kazanmaktadr. Bu yzden de, kendisini bilmesi iin evresini
bir btn olarak reddetmek yerine bu ilikiler an ierisindeki konumunu belirlemek
ve yapp-ettiklerinin farkna varmak durumundadr. Baka bir ifadeyle, kiiliinin
beslendii toplumsal ortam yadsmak yerine bunun kendi varlk art olduunun
bilincine varmak zorundadr. nk, hayatnn anlamnn kaybolmas durumunda
birey, tm varln borlu olduu kltr ve geleneinin deerlerinden gerek entelektel
gerekse manev anlamda artk beslenemeyecektir. Bu beslenme olmakszn da, tm
ilikileri altst olacak ve kendisi ya da tekilere ilikin alglar yok olacaktr. Ruh diye
bir ey kalmayacak ve muhtemelen yle diyecektir: Kim ya da ne olduumu
bilmiyorum.90 Burada Dilman, Freudun kiilik blnmesinin insan niha mutlulua
gtrmedii gibi ayn zamanda varoluun zorunlu bir art olan evre etkenini de yanl
88
89
90
lham Dilman, Life and Meaning, Philosophy, cilt 40, say 154, (Ekim 1965), s. 325.
47
bulunabilen
ve
kazanlan
bir
zelliktir:
ocuksu
atmalardan
91
92
93
48
49
yle der: tamamen bilimd olan bu inanc zihinsel yaam belirleyen bir determinizm
inancyla deitirmek zorundasnz.95 Dolaysyla, Freudun psikolojisi esasnda tm
zihinsel sreleri belirli bir kalba indirgeyen psikolojizmden baka bir ey deildir ve
Dilmana gre, ayn zamanda psikanalizmin de snr noktasdr.96 Bu izgiden teye
psikanalizin ifade ettii her ey, felsef bir taknlk yahut da teorik bir yanlsama olarak
grlmek durumundadr; nk insanolunun ilgi ve isteklerinin anlaml olup
olmadn belirleyecek ey psikolojik zmleme deil, varoluun temel dinamii
konumu haiz olan zgr iradedir. Dahas, Dilmana gre insan tabiat, zengin, deiken,
ok ynl ve teleolojik bir olgudur; bu olguyu, paradoksal bir ekilde insann kendisini
dikkate almayan belirli bir ilke ya da rnek merkezli bir teoriye gre aklamak, insan
tabiatn anlamamak demektir.
95
96
Explanation?, 201.
50
SONU
52
BBLYOGRAFYA
-----------, Reason, Passion and The Will, Philosophy, cilt 59, say 228, (Nisan 1984),
s. 185-204
-----------, The Unconscious, Mind, cilt 68, say 272, (Ekim 1959), s. 446-473
-----------, Existentialist Critiques of Cartesianism, (London: Barnes & Noble Books,
1993)
-----------, Free Will: An Historical and Philosophical Introduction, (London and New
York: Routledge, 1999)
-----------, Freud and Human Nature, (Oxford: Basil Blackwell, 1983)
-----------, Freud and the Mind, (Oxford: Basil Blackwell, 1984)
-----------, Freud: Insight and Change, (Oxford: Basil Blackwell, 1988)
-----------, Morality and Inner Life: A Study in Platos Gorgias, (London: Macmillan,
1979)
-----------, Philosophy and the Philosophic Life: A Study in Platos Phaedo, London:
Mamillan, 1992)
-----------, Raskolnikovs Rebirth: Psychology and the Understanding of Good and Evil,
(Chicago: Open Court, 2000)
ERSEVM smail, Freud ve Psikanalizin Temel lkeleri, (stanbul: Assos Yaynlar,
2002)
EYSENCK Hans Jurgen, Decline and Fall of the Freudian Empire, (New Jersey:
Transaction, 2005)
FORRESTER John, The Seductions of Psychoanalysis: Freud, Lacan and Derrida,
(Cambridge: Cambridge University Press, 1994)
FREUD Sigmund, Two Short Accounts of Psycho-Analysis: Five Lectures on PsychoAnalysis and the Question of Lay Analysis, (London: Penguin Books, 1991)
54
FREUD Sigmund, Penguin Freud Library, ed. James Strachey, (London: Penguin
Books, 1991), 1-13 cilt:
-----------, Introductory Lectures on Psychoanalysis, cilt 1
-----------, New Introductory Lectures on Psychoanalysis, cilt 2
-----------, Three Essays on the Theory of Sexuality, cilt 7
-----------, Group Psychology and the Analysis of the Ego, cilt 12
-----------, The Future of an Illusion, cilt 12
-----------, Moses and Monotheism, cilt 13
-----------, Totem and Taboo, cilt 13
-----------, Obsessive Actions and Religious Practices, cilt 13
GETAN Engin, Psikanaliz ve Sonras, (stanbul: Remzi Kitabevi, 1996)
GROL Ender, Sigmund Freud, (stanbul: z Yaynclk, 2002)
HENDRICK Ives, Facts and Theories of Psychoanalysis, (New York: Routledge, 1999)
HONDERICH Ted, On Determinism and Freedom, (Edinburgh: Edinburgh University
Press, 2005)
HUME David, An Enquiry Concerning Human Understanding, (Indianapolis: Hackett
Publishing Company, 1993)
HURSTHOUSE Rosalind, Truth and Representation, ed. Oswald Hanfling,
Philosophical Aesthetics, (New York: Wiley-Blackwell, 1992) s. 239-296
JUNG C. G., Modern man in Search of a Soul, (New York: Routledge, 2001)
55
KERNBERG Otto F., Din Tecrbe zerine Psikanalitik Perspektifler, ev. Ali Ulvi
Mehmedolu, Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi, (Ankara: 2006), cilt 46,
say 1, s. 175-199
KSE Ali, Freud ve Din, (stanbul: z Yaynclk, 2000)
MALINOWSKI Bronislaw, Sex and Repression in Savage Society, (New York:
Routledge, 2001)
MEISSNER William W., Freud and Psychoanalysis, (Notre Dame: University of Notre
Dame Press, 2000)
MIDGLEY Mary, Freud and Human Nature & Freud and the Mind, Philosophy, cilt
60, say 234, (Ekim 1985), s. 241-243.
MURRAY Henry Alexander, Explorations in Personality, (Oxford: Oxford University
Press, 2007)
NEU Jerome (ed.), The Cambridge Companion to Freud, (New York: Cambridge
University Press, 1994)
PALMER Michael, Freud and Jung on Religion, (London and New York: Routledge,
1997)
PHILLIPS D. Z., Religious Beliefs and Language-Games, The Philosophy of
Religion, ed. Basil Mitchell, (Oxford: Oxford University Press, 1989), s. 121-142
POPPER Karl, Science: Conjectures and Refutations, Philosophy of Science and the
Occult iinde, ed. Patrick Grim, (Albany: State University of New York Press, 1990), s.
104-110.
ROAZEN Paul, Freud: Political and Social Thought, (Edison: Transaction Publishers,
1999)
ROBINSON Paul, Freud and His Critics, (Berkeley: University of California Press,
1993).
56
57