Professional Documents
Culture Documents
El - Mizan1 Fatiha Bakara 1 182 Ayetler
El - Mizan1 Fatiha Bakara 1 182 Ayetler
El - Mizan1 Fatiha Bakara 1 182 Ayetler
com
El-MZN
F TEFSR-L
KUR'N
Mtercim:
Vahdettin NCE
Tashih-Tatbik:
Abbas KAZM - Musa GNE
Seyyid Seccad KARAKU
KEVSER
Takdim ..................................................................................................................... 5
TAKDM
Kur'n- Kerim, Resulullah'n (s.a.a) snneti ve pak Ehlibeyti'nin adap ve siyeri eliinde byk bir akait, fkh, hukuk ve ahlk
hazinesidir. Mslmanlar, bu esiz hazineye sahip olmakla, gelmi-gemi ve yaayan hibir mmetin sahip olmad en salam,
en kutsal ve en kapsaml bilgi, marifet ve hidayet kaynana sahiptirler.
Hedefimiz; bu zengin hazinenin edeb retilerine yeni bir canllk kazandrmak, evrensel plnda hayatn boyutlarn tmyle
ynlendirmeye hazrland u dnemde slm' yeniden tanyp
tantmak, slm dnce ve kltrnn dnya uygarlna yapm
olduu onurlu katky gzler nne sererek Mslman dnr ve
aydnlarn kendine gven duygusunu, gcmz nispetinde takviye
etmektir.
eitli slm mezhep ve evreler mensubu Mslman halklarn birbirinin inan ve dncelerini, temel kaynaklar araclyla
tanma-larn salamay ve bylece birbirlerini daha iyi anlayp
slm vahdet ve kardeliin pekimesi ynnde daha bir kararllkla gayret etmelerine katkda bulunmay kendine ilke edinmi yaynevimiz, "el-Mzn" gibi esiz bir eseri Trke'ye kazandrmakla,
bu dorultudaki hizmetlerine bir dierini daha eklemi bulunmaktadr.
Bylelikle messesemiz, hibir zaman ve dnemde, bu hassas
misyonundan geri kalmayaca hususunu bir kez daha ispatlam
bulunmaktadr. nand ilke ve prensipler dorultusunda hibir
taviz vermeden almalarn tm ekonomik zorluklara ramen
srdren yaynevimiz, knayanlarn knamasna aldr etmeden,
KEVSER
kesimlerle ilikilerde bulundu. Din ve felsefe kartlaryla ekinmeden tartarak, doru yoldan sapan nicelerini akl ve mantk yoluyla ikna ederek aydnlanmalarna vesile oldu. Son yirmi ksr yl
zarfnda ise, hem limler arasnda, hem de Batda tahsil grm
aydnlar arasnda stn bir ilm konuma oturdu.
Allme Tabataba, yllarca her sonbahar mevsiminde, Prof.
Henri Corbin ve bir grup lim ve bilginlerle toplantlar dzenledi.
Bu toplantlarda din ve felsefe hakknda ok nemli konular iledi,
gnmz dnyasnn manev boyutlu gereklerinin araynda olan
ahslarn karsna dikilen sorunlar ve bu sorunlarn zmleri
gndem edildi. Bu toplantlardan, ok nemli ve olumlu sonular
kmtr. Bu gibi yksek dzeyde ve geni ufuklu toplantlar, maalesef gnmzde slm-Hristiyanlk ilikilerinde rastlanmayan bir
olaydr.
Allme Tabataba'nin byk hizmet ve himmetiyle Kum ehri
ilim havzalarnda akl ilimler, ayrca Kur'n- Kerim tefsiri ihya oldu. Allme, felsefenin temeli saylan ifa ve Esfar gibi kitaplar
tedris etmekle tedricen bu ilim daln medreselerde yaygnlatrd.
Allme'nin yce ahsiyeti, gzel sfatlara sahip olmas ve talebelerine kar olgun ve ll davran, gn getike felsefeye ilgi
duyan kabiliyetli rencilerin stadn dersine akn etmesine neden oldu. yle ki son yllarda felsefe dersine yzlerce rencinin
katld gzlemlendi. Yirmi ksr yl zarfnda nice bilginler, Allme'nin klavuzluu ve tedrisat sayesinde felsefe dalnda uzmanlatlar. Bunlarn birou fiilen felsefe statlarndandr.
Allme Tabataba'nin birok talebe eitmekle ve felsef kitaplar neretmekle felsefeye yapm olduu hizmetten daha da nemlisi rencilerinin ahlk talim ve terbiyesine ve nefis tezkiyesine dair gstermi olduu titizliktir. Allme, hakikatte ilim ve ahlk beraberce renip yaymak isteyen ahslar terbiye etmek iin
yepyeni bir mektep tesis ederek, ok deerli insanlar topluma kazandrm ve srekli olarak da renim ve tezkiyenin bir arada
srdrlmesinin gerekli ol-duunu vurgulamtr.
Allme Tabataba sadece felsefe, tefsir, usul ve frudaki hadisleri anlamak gibi konularda deil, tevhid tanrbilim ve kalb ilhamlar ynnden de Allah'n byk bir ayet ve nianesiydi.
Onu sessiz, sakin gren herkes hibir ey bilmediini zannederdi; ama ylesine ilh nur ve gayb mahedelerin iine girmiti
ki, aalara inmesine imkn yoktu. Ancak bununla birlikte, kesret
leminde zahiri korumay, her lemin hakkn lykyla ed etmeyi, talebelerin eitim ve retimiyle ilgilenmeyi, din ve ilh snnetler ve slm kanunlarnn savunuculuunu yapmay ihmal
etmiyordu.
eitli ilimleri kendisinde toplamasyla birlikte ilim ve amele
birlikte sahipti. Yani vcudunun tm uzuvlar hakka teslim olmu
bir in-sand. ikeste ve nestlik hattn ok gzel yazard. Yalandktan sonra bu yetenei, yallktan olsa gerek, zayflamt ve
kendi kendine yle dedii syleniyordu: "Genlik zamanmdan
kalma baz yazlarma bakyorum da, 'Acaba bunlar benim yazm
m?' diye soruyorum kendi kendime."
Gizli ilimlerden reml ve cefri ok iyi bilirdi. Ama onlara amel
ettii grlmemitir. Say ilmi ve ebced hesabn da olduka iyi bilirdi. Cebir, mukabele ve geometride statt ve takvim hazrlayabilecek derecede astronomi bilirdi.
Kur'n- Kerim'e kar bir hu ve saygs vard. Ayetleri genelde ezberden okur, ayetlerin yer ve numaralarn eitli surelerde
gsterir ve de birbirlerine uygun ayetleri karrd. Merhumun
Kur'n zerine inceleme ve toplantlar hayli ierikli ve ilgi ekiciydi. Hz. Peygambere (s.a.a) ve kz Fatma'ya (s.a.) ve On ki Ehlibeyt mamlarna (a.s) kar zel bir hayranlk ve muhabbeti vard.
Onlardan birinin ad anld zaman yz ifadesi, edep ve tevazu hli alrd. O yce ahsiyetler hakknda sorulan sorulara kar yle bir
beyan ve aklamada bulunurdu ki insan zannederdi ki, onlarn siyerini ayn gn okumu da gelmi.
Yaz aylarnda mam Rza'y (a.s) ziyaret etmeyi kendi iin grev hline getirmiti. Mehed'de bulunduu zaman her gece mam
Rza-nn (a.s) trbesini ziyaret eder, mnacatta bulunurdu.
Allme Tabataba, 15 Kasm 1981 ylnda vefat etti. Allah onu
kendi velileriyle haretsin, ona Rzvannda yer versin!
akllara yol bulur. Bu nedenle aralarnda, "Bir duyudan yoksun olan, bir bilgiden yoksundur." mant iler.
Dier insanlar akademik almalara nem verirken
evliyaullah, "Ona, temiz olanlardan bakalar dokunamaz."1 ayeti
uyarnca, batn berrakl ve kalp temizlii elde edilmedike, ilh
maarif ve bilgilere ulalamayacana inanr, nefis tezkiye ve
tehzibine nem verirler. "Allah, ancak siz Ehlibeyt'ten her eit
pislii gidermeyi ve sizi tam bir temizlikle temizlemeyi irade etmektedir."2
Kur'n- Kerim'in temel zellii esiz ve benzersiz Allah'n (c.c)
tecellisi olmas itibariyle benzerinin bulunmamas, dolaysyla bilinmesi ve alglanmasnn da baka kitaplara benzememesidir. Bu
sekin zmrenin Kur'n- Kerim'i bilme ve alglama derecesi, Hz.
Resulul-lah'n (s.a.a) u hadisinden aka anlalr: "Ben sizin aranzda iki deerli ey brakyorum; Allah'n kitab ve Ehlibeyt'im;
onlar havuzun kenarnda tekrar bana gelinceye kadar asla birbirinden ayrlmazlar."3 nk bilen ve bilinenin her ikisi de mutlak
hak olan tek bir hakikate baldr. Bunun gibi, hitap ve muhatabn
her ikisi de tek konumacya baldr.
Kur'n- Kerim'de insan iin zikredilmi en sekin makam, bu
birinci gruptakilere aittir. "Ve ileri geenler ki herkesi gemilerdir. Onlardr mabutlarna yaklatrlanlar."4
kinci gruptakiler, Kur'n- Kerim'in enfs ayetlerini mahede
ile bu yce hedefe doru cezbolmu, Kur'n'n cezbesiyle onun
engin ummanna dalmlardr. Bunlar kendi gayretiyle deil de
dalgalarn kucanda, dalgalarla birlikte denize az miktarda srklenen yzcye benzerler. Okyanus, yzcnn yzclne deer vermez, denizcilik yetenek ve glerini etkisiz hle getirir. Sadece kendi kuru yeteneine gvenip denizin cezbesine kaplmayan, onun gizli mcevherlerinden gerektii gibi yararlanamayacaktr. Ummann derinliklerine dal-mak isteyen, kendi yzclk g-
1- Vka, 79
2- Ahzb, 33
3- Bihar'ul-Envar, c.89, s.103
4- Vka, 10-11
lh hkmlerin btn boyutlarn aklamak ve Kur'n retileriyle gerektii gibi tanmak mmkn deildir. nk Kur'n'n ayetleri birbirleriyle yle bir ahenk ve insicam ierisindedirler ki, bir
ayeti dier ayetlerden bamsz olarak yorumlamak mmkn deildir. Bu yzden Kur'n- Kerim'i bir btn olarak gz nnde tutarak ilgili ayete anlam kazandrmak gerekir. Ayetler arasnda inceleme konusu ayetle ilgili tefsiri dorulayan veya kantlayan ayetler varsa nazar- dikkate alnmal, aksi takdirde baka ayetlerin
anlamlaryla eliki oluturmayacak biimde tefsir edilmelidir.
nk Kur'n- Kerim'de hibir ekilde ihtilf ve eliki
bulunamaz. "Eer Allah'tan bakas tarafndan indirilmi olsayd,
on-da birbirini tutmaz ok eyler bulurlard."1
Ayn ekilde Kur'n- Kerim, akl kant ve burhanlara da aka
deer verir ve kendisi de ilh retilerin aklanmasnda kesin deliller gsterir. Bylece Kur'n'n kendisi, akln balayc hccet olmasnn da delilidir. Akl kant ve burhanlar olmakszn ayetleri
manalandr-mak, aralarndaki ilikiyi bulup kurmak imknszdr.
Bu ksa aklamadan sonra stadmz Allme Tabataba hazretlerinin tefsir metodunu tantmak kolaylam olur.
Fkhla ilgili ayetleri tefsir edenler, Kur'n'dan fkh bir hkm
karmak amacyla mukayyet ayetleri, mutlak ayetlerin takyidi iin delil olarak gsterir, bunun gibi hass (tek bir ferde dellet eden) ayetleri, mm (btn fertleri kapsayan) ayetlerin tahsisine
senet olarak alrlar. Ayn ekilde mcmel (kapal) ayetleri,
mbeyyen (ak) ayetlerle aklarlar. Fkh ve usul- fkh ile ilgili
tm konularda ayn metottan yararlanarak fkh hkmleri karrlar.
Kur'n'n edeb tefsirine arlk verenler; hakikat, mecaz, fesahat, belgat ve istiare sanatlarndan hareketle edeb bir hkme
varmak isterken ilgili kelime veya cmlenin getii ayetlerin btnn incelemeye tbi tutarak kullanl, dellet, takdim, te'hir,
hasr, art ve benzeri sanatlar yardmyla edeb incelikleri ortaya
karrlar.
1- Nis, 82
bunlarn hepsi tek bir btn olan Kur'n'n elerini birbirinden ayrmak ve kendi reyine gre tefsir etmek anlamna gelir. te bu
insann kfre gitmesine sebep olan eylerden biridir.
Merhum eyh Saduk, stad bn-i Velid'den "Kur'n'n bir ksmnn dier ksmna vurulmas insan kfre gtrr."1 diye mam
Sadk-tan (a.s) aktarlan hadisin hangi manaya geldiini sormutur. stad cevaben yle demitir: "Kur'n' birbirine vurmak, birisinin senden bir ayetin tefsirini sorduunda baka bir ayetin tefsiriyle ona cevap vermendir."
6- Burhann temelleri ve n koullar konusunda derin bir bilgiye sahip olan Merhum Allme Tabataba bilimsel varsaymlar
asla kant olarak grmez ve bunu pergelin sabit ayana benzetirdi. in gerekte sabit deil de hareket hlindeki ayak tarafndan
yapld gereinden hareketle kantlanmam varsaymlara ayetlerin tefsirinde yer vermekten iddetle kanr, ilim ve teknolojinin
ilerlemesini o varsaymn doruluuna delil olarak grmez, her
varsaymn baka bir varsayma dnme ihtimali tehlikesini gzden uzak tutmaz ve yle derdi: "Sabit olan Kur'n- Kerim'i deiken olan geici bilimsel varsaymlarla tefsir edemez, onlara uyarlayamayz."
7- rfan'n temelleri, kefin genel hatlar ve hudun eitleriyle mkemmel boyutlarda tank olah Merhum Allme Tabataba,
tehzib-i nefse, Kur'n'n tezkiye ynteminden yararlanmaya davet
etmek, meru riyazeti onaylamak ve tefekkr yntemi yannda
kalp yolunu aklamakla birlikte hibir zaman kendisi veya bakalarnn irfan kefini tefsir ls olarak almaz; o mnkeif ve
mehudu doru olmas hlinde sadece ayetin anlamnn bir msdak, bir rnei olarak grrd, ayetin temel ekseni olarak deil.
8- Merhum Allme Tabataba, mefhum ve msdakn (rnek)
tehisinde engin bir tecrbeye sahip olarak hibir zaman tefsiri
tatbikle, mefhumu yaanm ve grnm dtaki rnekleriyle
kartrmazd. Muteber bir rivayetin, ayetin nzul sebebini aklamasn veya ieriinin sahabeden biri veya bir grubuna intibak
etmesini, ayetin genellik kisvesinden kp kiisel muhtevaya brnmesine sebep saymaz, bunun kavramsal tefsir hanesine girmesine izin vermezdi. Ayetin bir tek msdaktan baka dier bir
msdaknn olmamasn da ayetin mull anlam ve genel kavram ynnde tefsir edilmesine engel grmezdi. nk Kur'n ayetlerinden biri kavramsal kapsamlln yitirerek dtaki bir fert
dzeyinde belirginleirse, bu ferdin zevaliyle ayetin mesaj da ortadan kalkm olur. Hlbuki Kur'n- Kerim, Gne ve Ay dnyay
aydnlatt srece nuruyla insanln yolunu aydnlatacaktr. Msdaklarn deimesi, tefsirin de deiecei anlamna gelmez. nk szckler anlamlarn ruhlar iin koyulmu olduundan bir eyin ruhu korunduu srece dtaki rneklerinde birtakm deiimler meydana gelmi olsa da ad korunmu olur. nk szck
kavramda kullanlr, msdakta deil. Msdaklarn farkll mefhumda deiim meydana getirmez.
9- Merhum Allme Tabataba, tefsirinde asaleti, ncelii zahire verir, ayetin kavramsal tefsiri makamnda batn esas almazd.
Sadece ayetin zahirinin hccet deerini korumak suretiyle batna
geer ve o batndan baka bir batna yol bulurdu.
10- Merhum Allme Tabataba, din retileri metafizik (tabiat
tesi) snfnda deerlendirir, din retileri madde ve hareket kanunlarndan uzak tutar, madd olarak azalp oalmay bu sahaya
sokmaz, dini deiim ve tekml hlinde olan, eskime ve rmeye maruz bulunan gelenek ve treler gibi grmez, bu tr dnce tarzn iddetle reddederdi.
11- Kur'n- Kerim hakkndaki mkemmel bilgisi sayesinde
Kur'-n'daki kelime ve ayetleri birbirine ynlendirme, dayandrma
yntemiyle tefsir eden Rabban lim Merhum Tabataba, ayn metodu hu-ruf-i mukattaa (sure balanglarndaki kopuk harfler) tefsirinde maharetle uygulard. "Elif, Lm, Mm" ve "Sd" gibi basit
sure balanglarna sahip sureleri ve yine "Elif, Lm, Mm, Sd"
gibi mrekkep sure balanglarna sahip sureleri tetkik etmek
suretiyle, sure balanglarnn surenin ieriine dair bir remz ve
gizli bir iret olduu sonucunu karrd. Hatta Merhum stat,
Kur'n'a olan engin ilgi ve muhabbeti sayesinde tarih bilgileri gz
nnde tutmadan nce surenin metni zerinde tedebbr ve tefekkr etmek suretiyle onun Mekke'de mi, yoksa Medine'de mi
indiine emin olur, daha sonra bunu dorulayan nakl-tarih delilleri getirirdi.
nanlar bu temelin uzantlardr. Tertemiz ahlak buradan kaynaklanp geliir. Buras salih amellerin de meneidir."1
Bu tevhid perspektiften baknca, btn balarn Allah'n katndan geldii grlr. Hibir varlk Allah'tan bamsz deildir. Allah'tan baka hibir dayana yoktur. Ve kesinlikle hibir varlk
doal ereve iinde izah edilemez. Bilkis her varln gayb bir
boyutu vardr. Allme, bu temele iaret eden ve Kur'n'n her trl
tahrif giriimine kar korunduunu vurgulayan ayeti, "Sekin ve
Kilit Ayetler"den kabul eder ve der ki: "...Bu surede yer alan, "Hibir ey yoktur ki hazineleri O'nun katnda olmasn..." ayeti, birok
gerei iermesi bakmndan Kur'n'n "seme ayetler"inden biridir..."2 nk, "Hibir ey yoktur ki hazineleri O'nun katnda olmasn..." ayetine dayanarak demirin indirilmesi,3 giysinin ve sslenecek eyann indirilmesi,4 hayvanlardan sekiz iftin indirilmesi5
gibi meseleleri Kur'n' Kur'n'la tefsir ederek halletmenin yan sra vahyin, melein ve Kur'n'n indirilii; ayrca, "Bizim emrimizle
hidayete ulatran imamlar..." olarak nitelendirilen imamet meselesinin temelini de oluturan melekut hidayet olgusunu da zme kavutururdu.
Ayrca Zerr lemi'nde insanlarn iman etmeleri, Allah'n birlii
zerine onlardan misak alnmas, kazann kaderden nce oluu
meselesi, silme ve yerinde brakma levhinin (levh-i mahv ve ispat)
levh-i mahfuzla balants meselesi ve dier ilh meseleleri, bu
ayetin nda zme kavutururdu. Bu mnasebetle Kur'n'n
tm batan sona bir nurdan ibaret olmakla birlikte, Ra'd suresinde yer alan baz ayetleri parlak, nuran ayetler olarak deerlendirirdi. Aslnda srf bu gerekeyle de olsa Kur'n batan sona bir
nurdan ibarettir. "...Bu surede yer alan gz kamatrc gereklerden bazs da aadaki ayetlerde dile getirilmilerdir: 'Allah gkten bir su indirdi...', 'Haberiniz olsun! Kalpler ancak Allah' an-
1- el-Mzn, c.12, s. 50
2- el-Mzn, c.12, s.98
3- Hadd, 25
4- A'rf, 26
5- Zmer, 6
1- Ysn, 82-83
2- el-Mzn, c.17, s.64
3- el-Mzn c.19 s.25
tar ayetlerden hareketle dier ayetleri anlama1 yntemi, pak Ehlibeyt mamlarnn (a.s) da yntemidir. Merhum stat bu hususta
yle der: "Eer bu eski yntem, unutulmasayd, devam ettirilseydi, Kur'n'n birok srr ortaya karlrd..."2 Bu zel yntem, yani
Kur'n'n Kur'n'la tefsir edilmesi yntemi, kaynaklardan, fihristlerden ve szlklerden yararlanlarak uhdesinden gelinecek bir
ey deildir.
Bu yntem, "Eer bu Kur'n Allah'tan bakasnn katndan olsayd, onda birok eliki bulacaklard." ayetinin en gzel pratik
yansmalarndan biridir. Ki istisna kyas eklinde szn ettiimiz
yntemi ortaya koymaktadr. Yani, Kur'n'n bandan sonuna kadar hibir eliki yoktur. Bu cmlenin hedefi, sadece nermenin
olumsuz kurgusunu aklamak, yani sadece Kur'n'n ierdii anlamlar arasnda hibir eliki olmadn ortaya koymak deildir;
bilkis, asl maksat, nermenin olumlu kurgusunu da kantlamak,
yani, Kur'n'daki btn kavramlarn uyumlu, ahenkli olduunu,
birbirlerine yaslandklarn ve Kur'n ayetlerinin her birinin kendi
ierii itibariyle doru, dier bir ayete ilikin olarak da dolayl veya
dolaysz dorulayc konumunda olduunu kantlamaktr.
Nitekim Konuan Kur'n (Kur'n- Natk) Emir'l-Mminin (a.s)
bu ayetten u karsamay yapyor: "Kitabn bir ksmnn dier bir
ksmn tasdik ettiinden ve kitapta eliki olmadndan sz ediliyor. Allah buyuruyor ki: 'Eer bu Kur'n Allah'tan bakasnn katndan olsayd, onda birok eliki bulacaklard.' Kur'n'n zahiri
gzel; batn ise, derindir."3 Yani, baz ayetler dier baz ayetleri
tasdik etmektedirler.
Dolaysyla btn ayetler arasnda bir uyum vardr -ki bu, olumlu bir kurgudur-. Sadece ayetlerin aralarnda eliki olmamas sz
konusu deildir -ki bu, olumsuz bir kurgudur-. Bu adan Kur'n
batan sona mteabih (benzeen) ve mesani (tekrarlanan) ayetlerden olumaktadr. Nitekim merhum Allme yle demitir:
Kur'n ayetlerine mesani (tekrarlanan) ad verilmitir. nk ayetlerin bazs, dier bazsnn durumuna aklamakta, onlara eilim
1- el-Mzn c.1, s.12
2- el-Mzn c.1, s.71
3- Nehc'l-Bela, hutbe:18
O'nun vefat da, aynen bereketli mr boyunca olduu gibi, ilim dnyasnda yeni bir hareketlilik meydana getirmitir.
YAZARIN NSZ
Bismillahirrahmanirrahim
Tm lemler iin bir uyarc olsun diye kulu Muhammed'e
(s.a.a) eri ile doruyu birbirinden ayrma zelliine sahip olan
Kur'n' indiren Allah'a hamdolsun. Allah'n, izniyle bir ahit, bir
mjdeleyici, bir uyarc, Allah'a kulluk sunmaya aran bir daveti
ve aydnlatc bir k kld sevgili peygamberi Hz. Muhammed'e
ve onun Allah tarafndan her trl gnah kirinden arndrlm tertemiz Ehlibeyti'ne salt ve selm olsun.
Bu mukaddimede ksaca, Kur'n- Kerim'in ayetlerinin anlamlarn inceleme hususunda izlediimiz metoda deineceiz.
Kur'n ayetlerinin anlamlarn aklamak, dellet ettikleri manalar beyan etmek ve onlarla kastedilen eyleri belirlemek demek olan Tefsir, Mslmanlarn ilgilendikleri en eski ilm alandr.
Tefsir olarak nitelendirilen bu aratrma ve irdeleme trnn tarihi, Kur'n'n indii dnemde balamtr. Yce Allah'n u sz buna ilikin bir iaret iermektedir: "Nitekim kendi iinizden, size
ayetlerimizi okuyacak, sizi arndracak, size kitap ve hikmeti retecek ve size bilemeyeceiniz eyleri retecek bir resul gnderdik." (Bakara, 151)
Mslman tefsir bilginlerinin ilk kua, baz sahablerden oluur. (Hz. Ali (a.s) ve onun soyundan gelen mamlar bu kapsamn
dnda tutuyoruz. nk onlarn ayr bir konumu vardr ki, ileride
buna da deineceiz.) bn-i Abbas, Abdullah b. mer, bey ve bu
konuya ilgi duyan dier bazlar bu kuaa ilikin birka rnektir. O
gnk tefsir aratrmalar, ayetlerin edeb ynlerini incelemek, indikleri ortam ve koullar belirlemek, bir ayetin dier bir ayetin
anlamn pekitirici ynne iaret etmek ve Peygamber efendimizden (s.a.a), kssalar, tevhit retileri, ahiret bilgileri ve dier
konularla ilgili rivayet edilen kimi hadisler yardmyla tefsir yapmaktan teye gemiyordu.
Bu tarz tefsir aratrmas, Hicret'in ilk iki yzylnda Mcahid,
Katade, bn-i Ebu Leyla, a'b, Sdd ve dier tbin kua tefsir
bilginleri tarafndan da srdrld. Bu tefsir bilginlerinin ilk kuak
sahabe mfessirlerinden tek farklar, rivayetlerle tefsir yapmaya
arlk vermeleriydi. Bu arada Yahudilerin ve bakalarnn rivayetlerine de yer vermiler, bu rivayetlerden Kur'n'da yer alan kssalarn aklamasnda, gklerin meydana gelii, yerin ve denizlerin
oluumu gibi yaratla dnk bilgilerin izahnda, eddad'n rem
ba, peygamberlerin srmeleri, Kur'n'n tahrif edilmesi gibi hususlarda bol bol yararlanmlar. Sahabeden aktarlan baz tefsir ve
aratrmalarda da bu yntemin rneklerine rastlamak mmkndr.
Daha sonra Peygamber efendimizin (s.a.a) ardndan halifelerin d-neminde, Mslmanlarn fethettikleri lke ve uluslarn bnyesindeki eitli gruplarla kaynamalar, deiik din ve mezhebe
mensup bilgin-lerle karlamalar sonucu, Kur'n ayetlerini
kelm adan inceleme eilimi yaygnlk kazand.
Hicr birinci yzyln sonlarna doru Emev saltanat dneminde Yunan felsefesine ilikin eserler Arapa'ya evrildi. Bu durum
Abbas dneminde de devam etti. Bunun yan sra Mslman aratrmaclar arasnda, akl-felsef tarzda inceleme yapma eilimi
ba gsterdi.
Bir nc eilim olarak da, felsef yaklamn yaygnlamasna paralel olarak tasavvuf ekol ortaya kt. nsanlarn din bilgileri nefis mcadelesi ve egzersizleri yoluyla edinme eilimleri artt.
Bu ekoln taraftarlar szl ve akl incelemelere ilgi duymazlard.
Hadis ehli denen bir grup insan da, dinin szel ifadelerini, srf
edeb ynden incelemeye tbi tutup baka hibir incelemeye gerek gr-meden bu ifadelerin zahirlerine tam bir ballk eilimini
srdrdler.
nsanlar arasnda mezheb gruplamalar balar balamaz,
tefsir aratrmaclarnn yntemleri de gruptan gruba farkllk gs-
zel mezhepler tercih etmenin, zel yntemler ve grler benimsemenin geri plnnda, ilm bak asnn farkll ya da ulusal gelenek ve taassup gibi bir gereke yer alyorsa da, -ki buras
bu tr konularla ilgilenmenin yeri deildir- ancak Kur'n'a ilikin
bu tr bir aratrma, tefsirden ok, uyarlama niteliine lyktr.
nk, bir aratrmacnn bir ayeti incelerken "Kur'n ne
diyor?" demesi ile "Bu, ayeti neye gre yorumlayabiliriz?" demesi
arasnda byk bir fark vardr. Birincisinde, aratrma ve inceleme
esnasnda teoriyle ilgili her eyin unutulup teorik olmayan bir eye
dayandrlmas zorunludur. kincisinde ise, meselede nce teorilerin ortaya konup kabul edilmesi, sonra da aratrmann bu erevede yaplmas gerekir. Bilindii gibi, ifade kapsamndaki bu tr
bir aratrma, z itibariyle ifadenin anlamna ynelik aratrma
olarak deerlendirilmez.
Felsefeciler de tpk kelmc mfessirlerin dtkleri byk
hataya dtler. Grlerine ters den ayetleri genel anlamda
felsefe biliminin eitli alanlarnn tartlmazlarna uyarlama, onlara gre yorumlama yanlgsn tekrarladlar. Genel anlamda felsefe bilimi derken, matematik, doa bilim, teoloji ve uygulamal
hikmeti, zellikle de Mea ekoln kastediyorum. Bunlar, fiziktesi gereklere iaret eden ayetleri, gklerin ve yerin yaratlna ilikin ifadeler ieren ayetleri, lm-hair aras ara dnemle ve kyamet gnyle ilgili ayetleri yorumlayp kendi felsef
tartlmazlarna uyarladlar. O kadar ki, kll ve cz' feleklerin dzeni, elementlerin tertip ve konumlar, felekler ve elementlerle ilgili hkmler gibi doa bilimin kesin ve kantlanm olmadn ve
srf varsaymlara dayandn bildikleri prensipleriyle uyumayan
ayetleri bile yorumlamaya, o prensiplere uyarlamaya kalktlar.
Mutasavvflar ise, d lem ve d leme ilikin ayetlerden ok,
yaratln batnna yneldikleri ve srf i leme ilikin ayetlere ilgi
duyduklar iin aratrmalarn salt yoruma dayandrdlar ve ayetlerin szel ifadelerini bir kenara braktlar. Bunun sonucu herkes,
ayetleri batn ekilde yorumlamaya, iirsel cmlelerle her ifadeden ilgili ilgisiz birok konuya iaretler karmaya kalkt. yle ki
ayetler cmle hesabyla tefsir edildi, kelimelerdeki harfler nuran
rn haber verdii, buna karn bilimin reddettii olgular bir ekilde yorumlamak gerekir.
Kyamet, hesaplama ve hair gibi bilimin deinmedii olgular da madd yasalara gre aklama zorunluluu vardr.
lh yasalar sisteminin dayand vahiy, melek, eytan, nbvvet, risalet ve imamet gibi eyler de birtakm ruhsal olgulardr.
Ruh ise, madde kkenlidir, maddenin bir tr yansmasdr. Din
yasama ise, zel bir toplumsal dehadr ki, salkl ve kalknm bir
toplum meydana getirmek iin, birtakm yasamalar ngrr.
Bu grn taraftarlar diyorlar ki: Hadis rivayetlerinde birtakm karklar meydana geldii iin, Kur'n'la uyum iinde olanlar
hari, bunlara dayanmak doru deildir. Kur'n' da yorumlarken
gemi mez-heplere ve grlere dayanmak byk bir yanlgdr.
nk szn ettiimiz gr ve mezhepler akl yrtmekle elde
edilen bulgulara dayanyorlard. Bugn ise, somut verilere ve deneye dayanan ada bilim, sz konusu yntemin yanlln ortaya koymutur. Dolaysyla, Kur'n- Kerim'i sadece bilimsel verilere gre tefsir etmek bir zorunluluktur.
Kendi ifadeleri olan veya ifadelerinin zorunlu yorumu olan bu
cmlelerde grld gibi, somut verilere ve deneye dayanan bu
yn-temi izlemeleri, onlar yukarda iaret ettiimiz tefsir anlayna srklemitir. Biz, burada onlarn grlerini dayandrdklar bilimsel ve felsef prensipler hakknda konuacak deiliz.
Ama unu demeden geemeyeceiz: Onlarn ilk kuak tefsir
bilginlerinin yntemleriyle ilgili olarak, "Bu, uyarlamadr; tefsir deil." eklindeki deerlendirmeleri bizzat kendi yntemleri iin de
geerlidir. Kur'n'n Kur'n'la tefsiridir, diye kendi yaklamlarn
tek gereki tutum olarak iln etseler de.
Eer Kur'n ayetlerinin anlamlarn elde etme hususunda herhangi bir eye dayanarak yoruma kalkmyorlarsa, ne diye bilimsel grleri tartlmaz grp tesine geemiyorlar?! Onlar bu tutumlaryla ilk kuak tefsir bilginlerinin bozduunu onarmaktan
ok uzaktrlar.
Yukarda deindiimiz bu tefsir ekollerinin her biri bir gzlemci titizliiyle incelendii zaman grlecektir ki, bu ekollerin ortak
noktalar eksik ve yetersiz olulardr. Bunlarn en byk kusurlar
da bilimsel ve felsef aratrmalarn verilerini dardan Kur'n ayetlerinin anlamlarna yklemeleridir. Bu sayede, tefsir uyarlamaya dnt, uyarlama tefsir olarak nitelendirildi; Kur'n'n ierdii
birok hakikatler mecaz olarak algland, birok apak ayetler yorumlara tbi tutuldu.
Bunun sonucu olarak (aklamalarmzn banda da dolayl
olarak iaret ettiimiz gibi) kendisini "lemler iin yol gsterici...
aydnlatc nur... ve her eyin aklaycs" olarak nitelendiren
Kur'n'a ulamak iin bakasnn yol gstericiliine bavurma gerei dodu. Kur'n'n bakas tarafndan aydnlatlmas lzumu
grld. Artk, kendisi her eyin aklaycs olan Kur'n, bakas
tarafndan aklanr oldu. Nedir bu bakas?! Nitelii nedir?! Yol
gstericilii nasl olacak?! Bir gr ayrl ba gsterdiinde
hangi mercie bavurulacak, kime snlacak?! Nitekim gr ayrlklar ba gstermi ve bu ayrlklar korkun boyutlara ulamtr.
Niin byle oldu? Hi kukusuz cmle ve ayetlerin anlamlarna
ynelik baklarda bir gr ayrl yaanmamtr. (Kelime veya
cmle olarak ifadelerin dil ve gelenek asndan anlalmamalar
sz konusu deildir.) Kur'n'n dili ak ve anlalr bir Arapa'dr.
Bir Arap veya Arap dilinin ifade biimini bilen bir yabanc onu anlamakta glk ekmez.
Saylar birka bini bulan Kur'n ayetleri iinde ifadesi kapal
olan ve zihni artacak dzeyde anlam girift olan tek bir ayet
yoktur. Nasl olabilir ki?! Oysa Kur'n son derece ak ve anlalr
bir ifade tarzna sahiptir. Bir ifadenin ak ve anlalr olmasnn
art da kapallktan ve giriftlikten uzak olmasdr. yle ki, Kur'n-
Kerim'de hkm yrrlkten kaldrlm (neshedilmi) ayetler gibi
kimi mteabih (benzeen) ayetler bile anlam olarak son derece
aktrlar. Sadece bu anlamlarla kastedilen eyler arasnda bir
benzeme sz konusudur. Bunda anlalmayacak bir durum yoktur.
Evet, btn bu gr ayrlklar, kelime veya cmlelerin
anlamlarnn bilinmemesinden deil, bu anlamlarn uyarlanaca
nesnelerin belirlenmesinden kaynaklanmtr.
Bunu u ekilde izah etmek mmkndr: Bizim madde lemine olan alkanlmz sonucu, -sylendii gibi- kelimelerin ii-
Bu tr ayetler Kur'n- Kerim'de oka yer alr. l-i mrn suresinin ba taraflarnda "Muhkem ve Mteabih" kavramlarna ilikin aratrmamzda bu konuyu geni biimde ele alacaz.
Yce Allah, kendisine Kur'n' rettii ve kitabn insanlara
retmek zere grevlendirdii Peygamber efendimiz (s.a.a) hakknda yle buyuruyor: "Onu Ruh'ul-Emin senin kalbine indirdi."
[uar, 194] "Sana bu zikri (Kur'n') indirdik ki, kendilerine indirileni insan-lara aklayasn..." [Nahl, 44] "...Onlara Allah'n ayetlerini
okuyor, onlar arndryor, onlara kitab ve hikmeti retiyor..." [li mrn, 164] Peygamber efendimizin (s.a.a) yakn akrabalar ve Ehlibeyti'ne gelince; hem Ehlisnnet'in, hem de ia'nn zerinde ittifak ettikleri bir hadiste, Peygamber efendimiz (s.a.a) onlarn sekin konumlarna u ekilde iaret etmektedir: "Size iki ey brakyorum, benden sonra onlara sarldnz srece hibir zaman
sapmazsnz: Biri Allah'n kitab, dieri de soyum, Ehlibeyt'imdir.
Bu ikisi havuz banda bana dnene kadar birbirlerinden ayrlmayacaklardr."
Yce Allah, Ehlibeyt'in Kur'n bilgisini ise u ifadelerle doruluyor: "Allah ancak siz Ehlibeyt'ten btn pislikleri gidermek ve
sizi tertemiz yapmak istiyor." [Ahzab, 33] Bir dier ayette de yle
buyuruyor: "O, elbette erefli bir Kur'n'dr. Korunmu bir kitaptadr. Ona temizlenenlerden bakas dokunamaz." [Vka, 17-79]
Tefsirle ilgili ola-rak bize ulaan bilgilere gre Ehlibeyt'in tefsir ve
retim yntemi bu ekildeydi. Bu kitapta, hadisler alanndaki aratrmalarmz kapsamnda, imknlarmz lsnde Peygamber
efendimizden (s.a.a) ve Ehlibeyt mamlarndan nakledilen hadislere yer vereceiz. Bir aratrmac, hadislerde ayetlerin tefsirinde ak olmayan, tartmal bir akl gre veya bilimsel bir varsayma
dayanlan bir tek rnek gremez.
Peygamber efendimiz (s.a.a) yle buyurmutur: "Fitneler gecenin zifiri karanl gibi zerinize reklendii zaman, Kur'n'a
sarlnz. nk Kur'n efaat eder ve efaati kabul olur. Aleyhte
tanklkta bulunur ve tankl onaylanr. Onu kendisine imam edinen kiiyi cennete gtrr. Onu arkasna atan kiiyi de cehenneme srkler. O, en iyi yola ileten bir yol gstericidir, o meseleleri
niha olarak zmleyen bir hkm kitabdr, bir aklamadr, kesin bilgilerin kaynadr. O, hak ieriklidir, aka deildir."
"Onun zahiri ve batn vardr. Zahiri hikmet, batn ise ilimdir.
Zahiri gzel, batn ise derindir. Onun yldzlar vardr, yldzlarnn
zerinde de yldzlar vardr. Acayipleri saymakla bitmez, ilgin eyleri eskimez. Onda hidayet lambalar ve hikmet mealeleri vardr.
nsaf ve adaleti tanyanlara iyilii gsterir."
"u hlde kii gzn drt asn, bakn netletirsin; bozukluktan, takntlardan kurtulsun. nk tefekkr, alglama yeteneini yitirmemi kalbin hayatdr. Bu sayede, tpk elinde mealesi
olan bir kiinin karanlklarn ortasnda yol almas gibi, kurtulu kolayca salanr, korkulu gzetlemeler en aza iner."
Hz. Ali (a.s) da Nehc'l-Bela'da Kur'n' u ekilde tanmlar:
"Kur'n'n bir ksm bir ksmn destekler, bir ksm bir ksmna tanklk eder."1
te Kur'n muallimlerinin ve yol gstericilerinin (Allah'n salt
ve selm zerlerine olsun) izledikleri dosdoru yol ve apak metot
budur.
leride aklamalarda bulunurken, ayetlerin incelenmesi ile ilgili bu metodun zelliklerini, Allah'n yardmyla, imknlarmz lsnde ortaya koyacaz. Hi kukusuz biz, bu kitabmzda ayetlerin ierdikleri anlamlarn belirlenmesinde srf akl-felsef kanta
veya bilimsel varsayma ya da tasavvuf-irfan sezgilere dayanmaktan kandk.
Arapa ifade tarznn ya da herkese kabul edilen ilm veya
amel bir mukaddimenin yardmc olacak edeb nktelerin dnda
ayetlerin edeb ynlerine geni lde yer vermekten kandk.
Aratrma yntemimize ilikin bu aklamalarn ardndan u
hususlar da vurgulama gereini duyuyoruz: Biz bu kitabmzda
ana hatlaryla aadaki konulara detayl biimde deineceiz:
1- Yce Allah'n isimlerine ve hayat, ilim, kudret, iitme, grme ve birlik gibi sfatlarna ilikin bilgiler. Yce Allah'n zatna gelince, ileride grlecei gibi Kur'n- Kerim Allah'n zatnn hibir
aklamaya ihtiyac olmadn ortaya koyuyor.
1- [Nehc'l-Belaa, hutbe:133]
2- Yce Allah'n yaratma, emir, irade, dileme, doru yola iletme, saptrma, kaza, kader, cebir, tefviz (tasarruf serbestlii), honutluk ve fkelenme gibi deiik fiillerine ilikin bilgiler.
3- Perdeler, levh, kalem, ar, krs, Beyt-i Ma'mur, gk, yer,
melekler, eytanlar ve cinler gibi Allah'la insanlar arasndaki vastalara ilikin bilgiler.
4- nsann dnya hayatndan nceki durumuna ilikin bilgiler.
5- nsann dnya hayat ile ilgili bilgiler. nsan trnn tarihi ile
bilgiler, kendi nefsiyle ilgili bilgiler, toplumsal prensiplere ilikin
bilgiler, nbvvet, risalet, vahiy, ilham, kitap, din ve eriata ilikin
bilgiler, anlatlan kssalardan kan sonulara gre peygamberlerin makamlaryla ilgili bilgiler gibi.
6- nsann dnya hayatndan sonraki serveni ile ilgili bilgiler.
Berzah (lm-hair aras ara dnem) ve kyamet gibi.
7- nsann ahlk yapsna ilikin bilgiler. Buna bal olarak kulluk yolunda evliyann kat ettii slm, iman, ihsan, tevazu ve ihls
gibi makamlara ilikin bilgiler.
Ancak fkh biliminin kapsamna girdii iin ahkm ayetleriyle
ilgili olarak ayrntl aklamalarda bulunmaktan kandk.
Bizim bavurduumuz bu aratrma ve inceleme yntemi sonucu, ayetin zahirinden anlalan anlama ters den bir anlam karma anlamnda olan te'vil anlay ortadan kalkmtr. Kur'n-
Kerim'in, baz ayetlerinde ispat ettii te'vile gelince, bunun anlamla balantl olmadn aklamalarmz iinde greceksin.
Aklamalardan sonra, hadisler kapsamndaki incelemelerimizle ilgili blmlere yer verdik. Bu blmlerde, imknlarmz lsnde i ve Snn kanallardan Peygamber efendimizden (s.a.a)
ve Ehlibeyt mamlarndan (a.s) nakledilen aklamalar sunduk.
Sahabe ve tabin kuana mensup mfessirlerden gelen rivayetler ise, eitli kartrmalara maruz kaldklar ve kendi aralarnda
eliki arzettikleri iin, bunlar bir Mslman iin kant oluturamazlar.
Ehlibeyt mamlarndan gelen hadisleri dikkatle inceleyen bir
aratrmac, bu kitapta izlenen bu yeni metodun tefsir alannda
Kur'n muallimleri (a.s) tarafndan uygulanan en eski yntem olduunu grecektir.
Bunun ardndan, imknlarmz lsnde ele aldmz meseleyi farkl alanlarla ilgili felsef, bilimsel, tarihsel, toplumsal ve ahlk adan da inceledik. Her incelememizde, aratrmann amacn amayacak ekilde szlerimizi konuyla ilgili genel nermelerle,
deerlendirmelerle snrl tuttuk.
Allah'tan doruluk ve hidayet diliyoruz. nk en hayrl yardmc ve en iyi yol gsterici O'dur.
Allah'n rahmetine muhta:
Muhammed Hseyin TABATABA
AYETLERN AIKLAMASI
Yce Allah, "Rahman ve Rahim olan Allah'n adyla" buyurarak sureye balyor. Kimi zaman insanlar bir i yaptklar zaman
veya bir ie baladklar zaman, ok sayg duyduklar ya da byk
olarak kabul ettikleri bir kiinin adn anarlar, o kiinin adyla hareket ettiklerini be-lirtirler ki, ileri kutlu ve erefli olsun. Bazen de
bunu, saydklar byklerini anmak iin bir vesile edinirler. Byle
bir ama, belli oranda isim koymada da sz konusudur. Yeni doan bir ocua, yaptklar ve-ya kurduklar rettikleri bir eye, rnein bir eve ya da bir kuruma ad verirken sevdikleri ya da saydklar bir kimsenin adn verirler ki, ad-landrlan nesne varolduka
isim kalc olsun, isim varolduka da o is-min ans kalc olsun. Ans hep taze kalsn, srekli hatrlansn diye babasnn adn ocuuna veren kiinin bu davrannn altndaki gereke budur ite.
Yce Allah'n bu sz de buna benzer bir amaca yneliktir. Sze O'nun yce ismiyle balanmtr ki, ifadenin ierdii anlam O'nun adyla bilinsin, O'nun adyla balantl olarak zihinlerde yer et-
sin. Bu ekilde sze balamann bir dier amac da, kullar sz, fiil
ve davranlar hususunda eitmek, onlara her eye O'nun adn
anarak balamalar ve O'nun adyla hareket etmeleri ynnde bir
edep tarz retmektir. Bylece yaptklar iler, O'nun adyla bilinir,
O'nun sfatlaryla tannr, O'nun rzasn elde etmek amacyla yaplr. Bylece yaptklar iler boa gitmez, sonusuz kalmaz. nk,
yokluk ve batlln asla kendisine yol bulmad yce Allah'n adyla yaplmtr.
Nitekim yce Allah birok yerde bu geree dikkat ekmektedir. O'nun birok sznden u sonular kmaktadr: O'nun yce rzasna ynelik olmayan ey, yok olucudur, botur. Allah insanlarn
kendi rzasna dnk olmayan tm amellerinin nne geecek ve
onlar yele savrulmu toz duman gibi boa karacaktr. Yaptklarn un ufak edip amellerini geersiz klacaktr. Hibir ey kalc
deildir, O'nun yz hari. O'nun rzas iin yaplan, O'nun adna
gerekletirilen ey ise kalcdr, yok olmaz. Her olgu, iinde Allah'a pay verildii oranda kalclktan pay alr. Peygamber efendimizden (s.a.a) rivayet edilen ve hem Ehlisnnet, hem de ia tarafndan sahih kabul edilen u hadis de bu gerei dile getirmektedir:
"Bir ie Allah'n adyla balanmasa, o iin sonu kesiktir." Hadisin
orijinal metninde geen "ebter" ifadesi deyimi, sonu kesik, devam
olmayan demektir.
Szn de bir tr i olduunu gz nnde bulundurarak rahatlkla, besmelenin bandaki "ba" harfinin mteallak "balyorum"
fiilidir, diyebiliriz. Yani, bir tr i olmas itibariyle yce Allah sze
besmeley-le balamtr. Bu da szde bir birleyici unsurun bulunmasn, szn birliini kanlmaz klmaktadr. Szn birlii ise, ierdii anlam, tad mesaj ve dile getirilii ile elde edilmek istenen niha amacn birlii ile olur. Kur'n'n btnnden ibaret olan Allah'n sznn nihai amac ise, u ekilde belirlenmitir:
"Gerekten size Allah'tan bir nur ve ak bir kitap geldi. Onunla
Allah doru yola iletir." (Mide, 15-16) Bunun gibi daha birok ayet
vardr ve bu ayetlerde Kitabn indirili gayesi u ekilde ifade ediliyor: Allah'n kitabnn ve szlerinin amac, kullar doru yola iletmektir. u hlde hidayet, "Rahman ve Rahim olan Allah' n adyla" balayan bir cmledir.
Buna gre O, kullarn bavuru mercii olan Allah'tr. O, Rahman-dr; mmini de, kfiri de kapsamna alan genel rahmetine
giden yolu, kullarna gsterir. Bu yol, varolular ve hayatlar iin
bir hayr kaynadr. O, Rahim'dir; zellikle mmin kullarna zg
kld rahmetine giden yolu kullarna aklar. Bu da onlarn
ahirette elde edecekleri mutluluktur, Rableriyle buluma zevkidir.
Nitekim yce Allah, "Rahmetim her eyi kaplamtr; onu, korunanlara yazacam." (A'rf, 156) Bu aklamada Kur'n- Kerim bir
btn olarak gz nnde bulundurulmutur.
te yandan yce Allah Kur'n- Kerim'in birok yerinde "sure"
kavramndan sz etmitir: "Ona benzer bir sure getiriniz." (Ynus,
38) "yleyse siz de onun benzeri on uydurulmu sure getirin."
(Hd, 13) "Bir sure indirildii zaman..." (Tevbe, 86) "Bu, indirdiimiz
ve hkmlerini farz kldmz bir suredir." (Nr, 1) Bu ifadelerden
anlyoruz ki, yce Allah'n para para ayrp her bir parasna sure
adn verdii szleri kendi iinde bir tr birlie ve btnle sahiptir. Bu btnlk, ne bir surenin blmleri, ne de iki ayr sure arasnda sz konusu deildir. Buradan hareketle anlyoruz ki, gdlen
ama ve salanan sonular sureden sureye farkllk gsterir. Her
bir surenin ak zel bir anlam vurgulamaya, zel bir sonu elde
etmeye yneliktir ve bu hedef gereklemedii srece sure bitmez. Dolaysyla her surenin banda yer alan "Besmele" o sureyle
gdlen zel hedefe dnktr.
u hlde Hamd suresinin bandaki besmele de, surenin hedefine ve sureden karlan anlama dnktr. Bu surede ifade edilen ama ise, kulluk sunmak suretiyle Allah'a hamdetmektir; kulluu en geni boyutlaryla O'na zg klmak, ondan yardm ve hidayet dileyerek onu fiilen vmektir. Bu szleri yce Allah kullar
adna dile getiriyor ki, kulluk sunma asndan Allah'n ngrd
ve gsterdii tavrlar iinde hareket etsinler.
Kulluun ifadesi, kulun yerine getirdii davranlardr; kulluk
kas-t tayan eylemlerdir. Rahman ve Rahim olan Allah'n adyla
balamak, ite bu amaca yneliktir. Bu durumda anlam yle olur: "Senin adnla sana ynelik kulluumu ifade etmeye
balyorum."
slm'n ilk dnemlerinde, kelmclar arasnda "sim, msemmann ayns mdr yoksa gayrisi midir?" sorusu etrafnda uzun tartmalar meydana gelmitir. Ne var ki, gnmzde bu tr
meseleler artk bedihlik dzeyinde akla kavumutur. Dolaysyla, bu konuyla ilgili olarak ne dendiini, ne denileceini uzun
uzadya anlatmak, szlerin dorusunu tespit edip onaylamak, yanln bulup rtmek artk gereksiz bir uratr. Ksacas meselenin dnda kalmak en iyisidir.
"Allah" lafzna gelince, bunun asl "el-ilh"tr. ok kullanldndan dolay "ilh"n bandaki "hemze" dmtr. "lh" kelimesi, "kul-luk etti" anlamna gelen "eleh'er-recl ye'lehu" kknden
gelir. Ya da "hayret etti" anlamna gelen "elih'er-recl" ya da
"veleh'er-recl" k-knden gelir. Bu kelime "mef'ul" anlamnda
"fial" kipindendir. Tpk "mektup" anlamnda "kitap" gibi. lh olarak nitelendirilmesi; mabut, yani kulluk sunulan olmasndan ya da
akllarn zatn kavrama noktasnda akna dmelerinden dolaydr.
Grld kadaryla "Allah" kelimesi, ok kullanma sonucu
zel isim olmutur. Kur'n'n iniinden nce de bu anlamyla kullanlyordu ve cahiliye Araplar onun ifade ettii anlam biliyorlard.
Yce Allah bunu u ekilde ifade etmektedir: "Andolsun, onlara
'Kendilerini kim yaratt?' diye sorsan, elbette 'Allah.' derler."
(Zuhruf, 87) "Zanlarnca, 'Bu Allah'a, bu da ortaklarmza.' dediler."
(En'm, 136)
Zira bir yandan yce Allah, "te Rabbiniz Allah budur, her eyin yaratcsdr." (M'min, 62) buyuruyor. Burada her eyin Allah tarafndan yaratldn ifade ediyor. Sonra yle buyuruyor: "O'dur
ki, her eyin yaratln gzel yapt." (Secde, 7) Bylece yaratlan
her ey iin, O'nun yarat olmas, O'na izafe edilmesi asndan
gzellii ispat ediyor. Buna gre, gzellik yaratl ekseninde, yaratl da gzellik ekseninde dnmektedir. O hlde, hibir yaratk
yoktur ki O'nun gzelletirmesi ile gzel olmasn ve hibir gzel
yoktur ki O'nun yarat olmasn, O'na izafe edilmesin. te yandan
yce Allah, bir ayette yle buyuruyor: "O, tek ve kahredici Allah'tr." (Zmer, 4) ve "Btn yzler, O (lmsz) diriye, O (her eyi ayakta tutan) mutlak gce boyun emitir." (Th, 111) buyuruyor.
Bylece yce Allah, yarattklarn herhangi bir gcn basksyla yaratmadn, yaptklarn bir zorlaycnn zoruyla yapmadn; tam
tersine, yaratt her eyi ilmi ve zgr iradesiyle yarattn bildiriyor. u hlde, varolan her ey, gzeldir ve onun istei sonucu var
olmutur. Bu, meselenin fiil yndr. sim asndan meseleye
yaklaacak olursak, yce Allah bu hususta yle buyuruyor: "Allah
ki, O'ndan baka ilh yoktur. En gzel isimler O-nundur." (Th, 8)
Bir dier ayette de yle buyuruyor: "En gzel isimler Allah'ndr. O
hlde O'nu onlarla arn ve O'nun isimleri hakknda erilie sapanlar brakn." (A'rf, 180) Buna gre yce Allah hem isimleriyle,
hem de fiilleriyle gzeldir ve btn gzellikler O'ndandr.
Bylece anlalyor ki, yce Allah hem isimlerinin gzelliinden
ve hem de fiillerinin gzelliinden dolay vgye lyktr ve vgye
deer bir ey karsnda vgsn ifade eden bir insan gerekte
yce Allah' vyordur. nk vgye neden olan gzellik O'ndandr. u hlde vgnn cinsi ve her trl hamd yce Allah'a zgdr.
Ayrca ifadelerin akndan ve "Yalnz sana ibadet ederiz."
ifadesindeki hitap deiikliinden anlalan o ki, bu sure kullarn
diliyle sylenmitir. Yce Allah bu surede, kuluna O'nu vmesini
ve bir kulun kulluk makamnda taknmas gereken edep tavrn
telkin ediyor. "Hamd Allah'a zgdr." sz bu anlam pekitirir
niteliktedir.
nk hamdetme bir nitelendirmedir ve yce Allah, baz kullarnn kendisine ynelik nitelendirmelerinden kendisini tenzih etmitir: "Allah onlarn nitelendirmelerinden mnezzehtir. Sadece
Allah'n arndrlm kullar hari." (Sfft, 159-160), fade geneldir,
bir kaytlandrma sz konusu deildir. Yce Allah'n kitabnda, baz
arnm peygamberlerinden baka, herhangi bir kimsenin kendisine ynelik hamdn naklettiine rastlanmaz. Yce Allah Hz. Nuh'a (a.s) hitap ederken yle buyuruyor: "De ki: Bizi zalimler topluluundan kurtaran Allah'a hamdolsun." (M'minn, 28) Yine bir ayette brahim Peygamberin (a.s) diliyle yle buyuruyor: "htiyarlk
amda bana smail'i ve shak' ltfeden Allah'a hamdolsun." (brhm, 39) Yce Allah baz yerlerde Peygamber efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.a) yle hitap eder: "De ki: Allah'a hamdolsun."
(Neml, 93) Bir ayette de Hz. Davud ve Hz. Sleyman'n diliyle yle
buyuruyor: "Dediler ki: Allah'a hamd-olsun." (Neml, 15) Bir de cennet ehlinin O'na ynelik vglerini aktarmtr. nk onlar da gslerdeki kin ve kskanlktan, bo ve gnah szden arndrlmlardr. u ayette olduu gibi: "Dualarnn sonu, 'lemlerin Rabbi
olan Allah'a hamdolsun.' szleridir." (Ynus, 10)
Bunun dnda her ne kadar yce Allah yaratklarnn byk
ounluunun ve hatta tmnn kendisine ynelik vglerini birok ayette dile getirmitir; mesel, "Melekler Rabblerini hamd ile
tesbih ederler." (r, 5) veya "Gk grlts O'nu vgyle tesbih
eder." (Ra'd, 13) veya "O'nu vgyle tesbih etmeyen hibir ey yoktur." (sr, 44) buyurmutur; ancak ne var ki, yce Allah btn bunlarda kendisine ynelik vglerini tesbih (tenzih etme) ile birlikte
zikrediyor. Hatta asl olarak tesbihi naklediyor, bunun yannda da
vglerini aktaryor.
Bunun nedeni udur: Yce Allah'tan bakas, O'nun fiillerinin
gzelliini ve kemalini kuatamaz. Ayn ekilde yce Allah'n fiillerinin gzelliinin kayna olan sfatlarnn ve isimlerinin gzelliini
de tam anlamyla O'ndan baka kimse kavrayamaz. Yce Allah
yle buyuruyor: "Onlar bilgice O'nu kuatamazlar." (Th, 110) Kullar O'nu neyle nitelendirirlerse, O'nu onunla kuatm olurlar. Bu
nitelik onlarn kavraylarnn kapasitesiyle snrlanm, alglaylar orannda belirlenmi olur. Dolaysyla O'nu, dnceleriyle neden olduklar snrlandrma ve deerlendirmeden tenzih etmedik-
leri srece, O'nu bu nitelendirmeden dolay tesbih etmedikleri srece, O'na ynelik vgleri hedefine ulaamaz, doruluk niteliini
kazanamaz. Yce Allah yle buyuruyor: "Hi kukusuz Allah bilir,
siz ise bilmezsiniz." (Nahl, 74)
Onun arndrlm kullarna gelince; onlarn kendisine ynelik
vglerini kendi kendini vmesi ve onlarn kendisini nitelendirmelerini de kendi kendisini nitelendirmesi gibi deerlendirmitir. Bu,
onlarn Allah'n arndrlm kullar olmalarndan geliyor. Bundan
da anlalyor ki, kulluun ngrd edep, bir kulun Rabbini, O'nun kendisini vd gibi vmesini ve bunun tesine gememesini gerektiriyor. Hem Ehlisnnet'in, hem de ia'nn Peygamber efendimizden (s.a.a) rivayet ettikleri hadis de bunu gsteriyor: "Ben
senin vglerini sralayamam. Sen, kendini vdn gibisin..." u
hlde surenin bandaki "Hamd, Allah'a zgdr." ifadesi, kullua
yarar bir edep tavrn edindirme amacna yneliktir. Eer yce Allah, ne ekilde vlmesi gerektiini retmek iin kullar adna bu
sz sylememi olsayd, kul kendi kendine bunu syleyemezdi.
"...lemlerin Rabbi... O, Rahmandr, Rahimdir. Din gnnn sahibidir." (Byk bir ounluk "Meliki yevm'id-dn" eklinde okumutur.)
"Rab", sahip bulunduu varlklarn ilerini dzenleyen maliktir. Dolaysyla bu kavram, mlkiyet anlamn da iermektedir. Mlkiyet,
iinde bulunduumuz toplumsal koullar erevesinde bir eyin
bir kimseye zg olmasnn zel bir trdr. Yani, tasarruf yetkisine sahip olunacak ekilde bir eyin bir kimseye ait olmasdr. Sz
gelimi, "Falan ey bizim mlkmzdr." dediimiz zaman, o ey
bir ekilde bize zg klnm ve bu sayede onun zerinde tasarrufta bulunma hakkna sahibiz demektir. Eer bu zg klnmlk
olmasayd, byle bir tasarruf yetkimiz de olamazd.
Toplumsal erevede bu, gereklii bulunmayan szlemeli ve
itibar anlamdr. Bu itibar anlam, gereklii olan dier bir anlamdan alnmtr ki, ona da mlkiyet deriz. Bu mlkiyet, vcudumuzdaki organlarn ve glerin bizimle var olmalar eklindeki mlkiyettir. Bizim gzmz, kulamz, elimiz ve ayamz vardr, bunlara malikiz. Bunun anlam udur: Bunlarn varl bizim varlmza
baldr ve bunlar bizden bamsz deiller, bizim bamszlmzla bamszdrlar ve biz onlarn zerinde dilediimiz gibi tasarrufta
bulunma yetkisine sahibiz. te gerek mlkiyet budur.
Bu ifadenin hem "melik" ve hem de "malik" eklinde okunduuna ilikin aklamalar yaplm, her birini pekitiren kantlar ileri
srlmtr. u kadar var ki, saltanatn, egemenliin her iki anlam da yce Allah iin geerlidir. Ancak Arapa'y ve Arap geleneini bilen bir insan "mlk" kavramnn "zaman" olgusuyla balantl olduunu bilir. rnein; "Falan dnemin meliki (kral)" denir,
ama "Falan dnemin maliki (sahibi)" denmez. Denirse bile zorlama olduu anlalr. Yce Allah, "melik-i yevm'id-dn" buyurarak,
deyimi "gn"e izafe etmitir. Bir ayette de yle buyuruyor: "Bugn
mlk kimindir? Bir ve ezici gce sahip Allah'ndr." (M'min, 16)
Ben derim ki: leride ism-i a'zamla ilgili aklamamzda bu hadisi anlamna deineceiz.
el-Uyn'da Emir'l-Mminin'in (a.s) yle dedii anlatlr:
"Besmele Fatiha'dan bir ayettir. Resulullah besmeleyi okur ve onu
Fatiha-dan bir ayet sayard. 'Fatiha suresi tekrarlanan yedidir.'
derdi." [c.1, s. 235, bab:28, h: 59]
Ben derim ki: Bu gr destekleyen benzeri rivayetler Ehlisnnet kanallarnca da aktarlmtr. rnein, Darekutn Ebu
Hureyre'den yle rivayet eder: "Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: Fatiha suresini okuduunuz zaman, besmeleyi de okuyun. Fatiha
Ben derim ki: Bu anlam pekitiren aklamalar, i kanallardan mam Bkr'dan (a.s) rivayet edilmitir.
el-Kfi, et-Tevhit, el-Mean ve Tefsir'ul-Ayy'de mam Sadk'n
(a.s) yle dedii anlatlr: "Allah her eyin ilhdr, tm yarattklarna kar Rahman'dr ve zellikle mminlere kar da Rahim'dir."
[El-Kfi, c.1, s.114, h: 11. et-Tevhit, s.230, h: 1. el-Mean, s.3, h: 1. Tefsir'ulAyy, c.1, s.22, h: 19-20]
Bir rivayete gre mam Sadk (a.s) yle buyurmutur: "Rahman, genel nitelikli zel isimdir; Rahim ise, zel nitelikli genel isimdir." [Mecma'l-Beyan, c.1, s.21]
Ben derim ki: Yukardaki aklamalarda Rahman sfatnn
hem mmine ve hem de kfire ynelik genel bir sfat olduuna,
Rahim sfatnn da srf mminlere ynelik olduuna iaret etmi-
FELSEF BR ARATIRMA
Akl kantlar, malln bamszln ve kendisiyle ilgili her
hususun illetine dayandn gstermektedir. Mallde olan her
kemal gerekte illetinin varlnn bir uzantsdr. Dolaysyla eer
orijinalinde geen "na'budu" kelimesinin kk olan "abd" kelimesi, sahip olunan insan veya -anlam soyutlarsak- tm bilinli varlklar anlamnda bir kavramdr. Nitekim yce Allah'n u sznde bu
soyutlanm anlamda kullanlmtr: "Gklerde ve yerde bu-lunan
herkes Rahman'a kul olarak gelecektir." (Meryem, 93) badet kavram da bu kelimeden tremitir. Yerlerine gre farkl kklerden
gelmi veya farkl anlamlarda kullanlmtr da denebilir. Cevher'nin, es-Sihah'ta; "Ubudiyet (kulluk) kavramnn asl boyun emedir." eklideki szne gelince; boyun emenin ubudiyetin gereklerinden olduundan dolay bu sz sylemi olsa gerek. Yoksa, boyun eme anlamna gelen "huzu" kelimesi ancak "lam" harf-i cerri
ile geili olabiliyor, ibadet ise, yaps itibariyle geilidir.
Ksacas; ibadet, kulun kendini Rabbinin mlk yerine koymas ve yle grmesidir. Bu yzden kulluk byklenmenin kartdr,
byle bir duyguyu yok eder; ama irk komann kart deildir.
Yani, klenin klelii ve kulun kulluu zerinde birden fazla kiinin
ortakl sz ko-nusu olabilir. Nitekim yce Allah yle buyuruyor:
"Bana ibadet etmekten byklenenler, aalanarak cehenneme
gireceklerdir." (M'-min, 60) Bir dier ayette de yle buyuruyor: "Ve
Rabbine ibadete hi kimseyi ortak etmesin." (Kehf, 110) Bu ayete,
irk komann mmkn olduu varsaylarak yasaklanyor. Yasaklama ancak mmkn ve g yetirilebilen eyler iin geerlidir. Oysa, Allah'a ibadet etmeye tenezzl etmeyip byklk taslama,
byle bir durumu iermiyor.
ruyor: "Rabbinin her eye ahit olmas yetmez mi? yi bil ki onlar,
Rablerine kavumaktan kuku iindedirler. yi bil ki O, her eyi
kuatmtr."(Fussilet, 53-54) Durum bundan ibaret olduuna gre,
gerek ibadet, hakk her iki tarafn da hazr bulunduu bir ortamda gerekletirilen ibadettir.
Bu, yce Allah asndan, O'na hazr bulunan bir mabut gibi ibadet edilmesiyle olur. "Yalnz sana ibadet ederiz." ifadesindeki
nc ahstan ikinci ahsa ynelik hitap deiikliini gerektiren
husus da budur.
Kul asndan ise, yle olur: badetini, hazr olan bir kulun ibadeti gibi yerine getirir, ibadetinde mabudundan gaflet etmez.
Aksi takdirde, ibadeti sadece anlamdan yoksun bir ekle ve ruhsuz bir cesede benzer. Ya da ibadetini bler, hem Rabbiyle ve hem
de bakalaryla akta ve gizlide ilgilenir. Tpk hem Allah'a ve hem
de putlarna ibadet eden putperestler gibi. Ya da kulluunu gizlice
bir bakasna yneltir. eitli amalar iin Allah'a ibadet ediyor
grnen kimseler gibi. Byle bir insan Allah'a ibadet eder ama, ilgisi bir bakasna yneliktir. Ya da cennet arzusuyla veya cehennem korkusuyla Allah'a ibadet eder. Btn bunlar, ibadet asndan irktir ve Kur'n- Kerim'de yasaklanmtr. Yce Allah yle
buyuruyor: "Dini yalnz kendisine has klarak Allah'a kulluk et."
(Zmer, 2) "yi bil ki, halis din yalnz Allah'ndr. O'ndan baka veliler edinenler, 'Biz bunlara, srf bizi Allah'a yaklatrsnlar diye tapyoruz.' derler. phesiz ki Allah, onlar arasnda, ayrla dtkleri eyde hkmn verecektir." (Zmer, 3)
Kul iten davrannca ve tm benliini bu ie verince, ancak o
zaman ibadet gerek ibadet niteliini kazanr. Bu da szn ettiimiz gibi ibadet annda, mabudundan gaflet etmemekle mmkndr. Bununla da anlalyor ki kul, amelinde Allah'tan bakasyla ilgilenmedii zaman ibadeti eksiksiz olur. Eer bakasyla ilgilenirse, ibadetinde, ilgilendii kimseye Allah'n orta niteliini
kazandrm olur. ayet kulun kalbi bir umuda veya bir korkuya
takl deilse, yani ibadetinin amac cenneti elde etme veya ateten korunma deilse, o zaman bu ibadet srf Allah rzas iin yerine getirilmi olur. Kii ibadet esnasnda kendisiyle de megul olmamaldr. nk bu duygu, kulluk pozisyonuna ters der. Kulluk, benlii ve byklenmeyi iinde barndrmaz. "ibadet ederiz",
Bu ayetle ilgili olarak tefsir bilginleri, baka hususlara da dikkat ekmilerdir. Dileyen bu bilginlerin kitaplarna bavurabilir.
Yce Allah kullarndan alacaklardr, O'nun borcunu demek gcmzn stnde bir ykmllktr.
AYETLERN AIKLAMASI
"Bizi doru yola hidayet et. Kendilerine nimet verdiin... kimselerin
yoluna." Hidayet kavramnn anlam, "srat=yol" kelimesini aklar-
ken aklk kazanacaktr. Srat, tark ve sebil, anlam olarak birbirine yakn kavramlardrlar. Yce Allah, srat (yolu) mstakim (doru) olmakla nitelendiriyor. Sonra bunun, Allah'n nimet verdii
kimselerin izledii yol olduunu aklyor. u hlde, nitelii bu olan
ve kullarn iletilme (hidayet) isteine konu olan yol, ibadetin hedefidir. Yani, kul Rabbinden istiyor ki, kulluu srf bu yolun snrlar iinde kalsn.
Bunun aklamas yledir: Yce Allah, kitabnda insan tr iin, daha dorusu tm varlklar iin, kendisine doru yol alrlarken
izleyecekleri yolu belirlemitir. Yce Allah bu hususla ilgili olarak
yle buyuruyor: "Ey insan, muhakkak sen, Rabbine doru varan
bir yol zerinde abalayp durmaktasn, nihayet O'na varacaksn." (nikak, 6) "Dn O'nadr." (Tebun, 3) "Dikkat edin, btn iler sonunda Allah'a dner." (r, 53) Bunun gibi daha birok ayet
aka gsteriyor ki tm varlklar, bir yolu kat etmekte ve yce Allah'a doru yol almaktadrlar.
Sonra u gerei ortaya koymutur: Tek bir zellie sahip tek
bir yol sz konusu deildir. Yol, ikiye ayrlmaktadr. Nitekim yce
Allah yle buyuruyor: "Ey dem oullar! Ben size, 'eytana tapmayn, o sizin apak dmannzdr. Bana tapn, doru yol budur.' diye? bir-dirmedim mi" (Ysn, 60-61)
u hlde, bir doru yol var, bir de onun tesinde baka bir yol.
Bir ayette yle buyuruluyor: "Ben pek yaknm. Bana dua ettii
zaman, dua edenin duasna cevap veririm. yleyse, onlar da benim arma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki
doru yolu bulmu olurlar." (Bakara, 186) Bir dier ayette de yle
buyuruluyor: "Bana dua edin, duanz kabul edeyim. Bana kulluk
etmekten byklenenler, aalanarak cehenneme gireceklerdir." (M'min, 60) Bylece yce Allah, kendisinin kullarna yakn olduunu ve kendisine en yakn yolun kendisine ynelik ibadet ve
dua yolu olduunu aklamtr. Sonra inanmayanlar nitelendirirken de yle buyurmutur: "Onlar uzak bir yerden arlyorlar."
(Fussilet, 44) Burada, inanmayanlarn izledikleri yolun hedefe ok
uzak olduu belirtilmitir.
Bununla anlalyor ki, Allah'a giden iki yol vardr: Biri yakn; ki
bu, mminlerin yoludur. Dieri de uzak; ki bu da bakalarnn yoludur. Bu, bir yol ayrldr. Bir baka yol ayrl daha var ki, yce
Allah u ayette ona iaret etmektedir: "Bizim ayetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzl etmeyenlere, gn kaplar
almayacaktr." (A'rf, 40) Hi kukusuz, yolcularn yrdkleri bir
yol olmasayd, kap bir anlam ifade etmezdi. u hlde, aadan
yukarya doru giden bir yol vardr.
Yce Allah, bir baka ayette de yle buyuruyor: "Kimin stne gazabm inerse, artk o dmtr." (Th, 81) fadenin orijinalinde geen "heva" fiili, aa doru dmek anlamn ifade eder.
u hlde, bir de aaya doru yuvarlanrken de izlenen bir yol
vardr. Sonra yce Allah yle buyuruyor: "Kim kfr imanla deiirse, artk dmdz yoldan sapm olur." (Bakara, 108) Burada yce
Allah "saptmtr" diyerek doru yoldan ayrlmay irk olarak nitelendirmitir.
Bu durumda, insanlar tuttuklar yol itibariyle grup hlinde
deerlendirilmektedir:
a) Yukarya doru yol alanlar. Bunlar, Allah'n ayetlerine inanan, ona kulluk sunmada byklenmeyen kimselerdir.
b) Aa doru yol alanlar. Bunlar, Allah'n gazabna uram
kimselerdir.
c) Yoldan sapm olanlar. Bunlar akndrlar, nereye gideceklerini bilmezler, sapktrlar. "Kendilerine nimet verdiin, gazaba
uramam ve de sapmam kimselerin yoluna." ifadesinin bu snflandrmaya ynelik bir iaret ierdiini sylemek mmkndr.
Doru yol, kesinlikle dier iki yol deildir. Bununla gazaba
uramlarn ve sapmlarn yollarn kastediyorum. u hlde
doru yol, sz edilen ilk yoldur. Yani byklk taslamayan
mminlerin yoludur. Ancak yce Allah bir ayette yle buyuruyor:
"Allah inananlar ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle
ykseltir." (Mcdele, 11) Bu da gsteriyor ki, mminlerin yolu da
kendi iinde derecelere ayrlmaktadr.
Bunun izah yledir: Her sapklk irktir, bunun tersi de dorudur. Yce Allah'n u sz bu gerei dile getirmektedir: "Kim
kfr imanla deiirse, artk dmdz yoldan sapm olur." (Bakara,
108) Yce Allah'n u sz de bu anlam pekitirir niteliktedir:
"...'eytana tapmayn, o sizin apak dmannzdr. Bana tapn,
doru yol budur.' Nitekim o, sizden birok nesilleri saptrd." (Ysn, 60-62) Kur'n- Kerim irki zulm, zulm de irk olarak nitelendirir. Kyamet koptuktan sonra her i sonuca balannca, eytann
itirafn bize aktaran ayet-i kerime de bu anlam destekler mahiyettedir: "Ben, nceden beni Allah'a ortak komanz da tanmamtm zaten. Dorusu zalimler iin ac bir azap vardr." (brhm,
22)
"onlar, u kimselerle birlikte olur." deil de, "onlar, u kimselerdendir." buyurulmas gerekirdi.
Yce Allah'n u sz de bu ayetin bir benzeridir: "Allah'a ve
Resulne inananlar, Rableri yannda onlar, sddkler ve ehitlerdir. Onlarn mkfatlar ve nurlar vardr." (Hadd, 19) Bu ayette
mminlerin ahiret gnnde ehitlere ve dorulara ilhk edilecekleri dile getiriliyor. "Rableri yannda" ve "Onlarn mkfatlar" szleri bu sonucu ngryor.
u hlde, doru yolun sahipleri, kalpleri ve amelleri sapklktan, irkten ve zulmden arnm mminlerden daha stn bir konuma ve daha yksek bir dereceye sahiptirler. Bu ayetler zerinde
dnld zaman, zorunlu olarak, durumlar ve konumlar bundan ibaret olan mminlerde de bir eksiklik olduu anlalyor. Eer bu eksiklii gider-mi olsalard, onlar da kendilerine nimet verilen kimselerden olurlard. Yani onlarla arkadalk etme derecesinden, onlardan olma derecesine ykselmi olurlard. Belki de bu
ayrcalklarnn sebebi, Allah hakkndaki derin marifetleri, ileri bilgileridir. Nitekim yce Allah bir ayette yle buyuruyor: "Allah, inananlar ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle ykseltir."
(Mcdele, 11) u hlde doru yolun sahipleri, kendilerine kmil
iman nimetinden daha stn bir nimet verilen kimselerdir. Bu da
doru yolun niteliklerinden biridir.
Yce Allah "yol" anlamna gelen "srat" ve "sebil" kelimelerini
Kur'n- Kerim'de defalarca kullanmtr. Fakat bir tek "srat-
mstakm"den fazlasn kendisine izafe etmemitir. Ama "sebil"
olarak kendisine giden birok yolun bulunduunu vurgulamtr:
"Ama bizim urumuzda cihat edenleri biz, elbette yollarmza
(sebillerimize) iletiriz." (Ankebt, 69) Ayn ekilde, u ayet-i kerimeden baka da "srat- mstakm"i yaratklarndan hi kimseye izafe etmemitir: "Kendilerine nimet verdiin... kimselerin yoluna
(sratna)." Fakat "sebil" anlamnda yol kavramn kendisinden
bakasna da izafe ederek kullanmtr: "De ki: te benim yolum
(sebilim) budur: Allah'a basiretle davet ederim." (Ysuf, 108) "Bana
ynelen kimsenin yolu (sebili)." (Lokmn, 15) "Mminlerin yolu" (Nis, 115)
Bununla da anlalyor ki "sebil", "srat- mstakm"den farkldr ve izleyicilerin, kulluk sunanlarn saysna ve okluuna gre
ler farkllk arzeder, kapasitelerin eitlilii orannda eitli alglama biimleri ortaya kar. Yce Allah'n verdii u rnek de bunu
vurgulamaktadr: "Gkten bir su indirdi de dereler kendi lsnce o su ile alayp akt..." (Ra'd, 17)
2- Srat- mstakm, btn yollara egemen olduu gibi, srat-
ms-takmin izleyicileri de yledir. Yce Allah onlar bu yolda yerleik ve kalc klarak onlarn ilerini zerine alm ve onlar da kullarnn doru yola iletilmesinde yetkili klmtr. "Onlar ne de gzel
arkadatr!" (Nis, 69) "Sizin veliniz ancak Allah, O'nun Resul ve
namaz klan ve rk hlinde zekt veren mminlerdir." (Mide,
55) derken, yce Allah bunu kastetmitir. Bu son ayetin mminlerin emiri Hz. Ali (a.s) hakknda indii mtevatir hadislerle sabittir.
O, bu mmet iinde bu kapy aan ilk kiidir. Yeri gelince bu ayetle ilgili olarak geni aklamalarda bulunacaz.
3- Yola hidayet etmenin anlam, yolun anlamnn
belirginlemesiyle belirginleir. es-Sihah adl szlkte belirtildiine
gre "hidayet", "gstermek, dellet" demektir. Yine ayn szlkte
belirtildiine gre, bu fiil Hicazllarn lehesinde iki mef'ul birden
etkilemektedir. Dier lehelerde bu fiilin ikinci mef'ul da etkilemesi iin "il" harf-i cerrine bavurulur. Bize gre de doru olan
gr budur. Ancak bir gre gre de "hidayet" kknden treyen fiil, "il" harf-i cerri olmakszn ikinci mef'ul etkilediinde
"hedefe ulatrma" anlamn ifade eder. Ama "il" harf-i cerriyle
geili klnd zaman "yol gsterme" anlamn ifade eder. Buna
rnek olarak da u ayet-i kerime gsterilir: "Sen, sevdiini hidayet
edemezsin, fakat Allah dilediini hidayet eder." (Kasas, 56)
"Yol gsterme" anlamnda "hidayet" Resulullah (s.a.a) iin sabit olduuna gre burada nefyedilen "hidayet", "hedefe ulatrma"
anlamndaki "hidayet"tir. Nitekim u ayetlerde, birinci anlamda
"hidayet" Allah'a, ikinci anlamda "hidayet" ise Peygambere izafe
edilmitir: "Ve onlar dosdoru yola iletirdik." (Nis, 68) "Ve phesiz ki sen, doru yola gtryorsun." (r, 52) u hlde "hedefe
ulatrma" anlamndaki "hidayet" kknden treyen fiil, ikinci
mef'ul dorudan etkiler, "yol gsterme" anlamndaki "hidayet"
kknden treyen fiil ise, "il" harf-i cerriyle geililik kazanr.
Ne var ki, bu gre kant olarak gsterilen ayette bizim szmz vardr. yle ki, ayette nefyedilen hidayet, hidayetin gerekliidir ki bu, yalnzca Allah'n elindedir. Yoksa bu gerekliin
baz dereceleri kesinlikle Peygamber iin sabittir. Dier bir ifadeyle; nefyedilen, hidayetin cinsi deil, kemal derecesidir. Ayrca bu
aklama, Firavun hanedan arasnda yer alan bir mminin szlerini ieren ayetin iaret ettii anlamla eliki arzetmektedir: "Ey
kavmim! Bana uyun, sizi doru yola gtreyim." (M'min, 38) nk bu ayette "hidayet" kknden treyen fiil, "il" harf-i cerri olmakszn mef'ul etkiledii hlde "yol gsterme" anlamn ifade
etmektedir.
Buna gre bizce "il" harf-i cerri ile kullanlp kullanlmamasna gre "hidayet" kknden treyen fiilin anlamnda bir deilik
meydana gelmez. Bu fiilin "il" harf-i cerri olmakszn ikinci
mef'ul etkilemesinin "dahalt'ud-dre=eve girdim" cmlesindeki
kurala bal olmas da mmkndr.
Ksacas hidayet; iaret etmek, yolu gstermek suretiyle hedefi gstermektir. Bu da bir eit "hedefe ulatrmak" demektir. Allah'n dzeni, sebepler dzeni olduuna gre, bunun gereklemesi iin yce Allah bir sebep oluturur. Bu sebep hedefin belirginlemesini ve sonuta kulun bu hedefe ulamasn salar. Yce
Alah bu dzene u ekilde iaret etmektedir: "Allah kimi hidayet
etmek isterse, onun gsn slm'a aar." (En'm, 125)
u ayet-i kerime de buna bir rnektir: "Sonra derileri ve kalpleri Allah'n zikrine (meylederek) yumuar. te bu, Allah'n hidayetidir; dilediini bununla doru yola iletir." (Zmer, 23) fadenin orijinalinde geen "telnu=yumaar" fiilinin "il" harf-i cerriyle geili
klnmasnn sebebi, eilim ve gven gibi bir anlam iermesini
salamaktr. Kalbin yumuamas, yce Allah'n kalpte, Allah'n
zikrini alglamasn, ona ynelmesini ve onunla gven bulmasn
salayacak bir netlik meydana getirmesidir. Allah'n yollar (sebilleri) farkl olduu gibi, yol-larnn farkll orannda hidayeti de farkllk gsterir. u hlde her yolun karlnda ona zg bir hidayet
vardr.
Yce Allah'n u sz bizim vurguladmz bu yol ve yol gstericilik farkllna iaret ediyor: "Bizim urumuzda cihat edenleri,
biz elbette yollarmza iletiriz. Hi phe yok, Allah mutlaka iyilerle beraberdir." (Ankebt, 69) Nitekim kulun Allah yolunda cihat etmesi ile Allah uruna cihat etmesi arasnda fark vardr. Birinci
ama iin cihat eden kii, yolun gvenliinin salanmasn ve yoldaki engellerin bertaraf edilmesini istemektedir. kinci ama iin
cihat eden kii ise, sadece Allah'n rzasn elde etmek istiyor. Bunun sonucunda yce Allah onu zel yeteneklerine ve kapasitesine
uygun bir yola iletir. Sonra ilettii bu yolun ardndan onu bir dier
yola iletir ve nihayet onu kendine yakn, zel biri klar.
4- "Srat- mstakm" farkl derece ve mertebeleri bulunan Allah yollarnn (sebillerinin) tmn kapsadna gre, yce Allah'n
insan srat- mstakimde olduu hlde yine srat- mstakme hidayet etmesi olas ve dorudur. Yani Allah, insan srat- mstakimden yine srat- mstakime hidayet edebilir, iletebilir. yle ki,
onu nce yollarndan (sebillerinden) birine hidayet eder, iletir; sonra ona ynelik hidayetini artrr ve onu bir st yola (sebile) iletir. Nitekim yce Allah'n hidayete erdirdii kullar adna dile getirdii
"bizi doru yola hidayet et." ifadesi, bu tr bir istek iermektedir.
Bu aklamayla, "Fiilen hidayete ermi bir kimsenin hidayet
istemesi, elde edilen bir eyi elde etmeye ynelik bir istektir ve bu
muhaldir." veya "Kulun srat- mstakmde yrmesinden sonra
srat- mstakmde yrme isteini dile getirmesi, elde edilmi olan elde et-me isteidir ki, bu tr bir istekte bulunmak anlamszdr." eklindeki soru ve eletirilerin cevab da verilmi oldu.
Ayn ekilde, "Bizim eriatmz btn ynleriyle eski milletlere
indirilen eriatlardan daha geni ve noksanszdr. u hlde, yce
Allah'tan bizi onlardan nimet verdikleri kullarnn yoluna iletmesini
istemek ne anlam ifade eder?" eklindeki eletiri de geersizdir.
nk bir eriatn bir dier eriattan daha geni ve noksansz olmas ayr, bir eriata bal olan bir kimsenin dier bir eriata bal
olan bir kimseden daha kusursuz, daha olgun olmas da ayr bir
meseledir.
Sz gelimi; Hz. Muhammed'e (s.a.a) indirilen eriata (en mkemmel ve en geni kapsaml eriat olmasna ramen) inanan
normal bir mmin, eriatlar eski ve gekin olmasna ramen Hz.
Nuh'tan ve Hz. brahim'den (selm zerlerine olsun) daha kusur-
Ben derim ki: Daha nce yaptmz aklamalardan, bu rivayetlerin ierdikleri anlamlar aklk kazanm oldu. mamlarn (selm olsun onlara) zgr insanlarn ibadetini bir keresinde sevgi,
bir keresinde de kr olarak nitelendirmeleri, her ikisinin de sonuta ayn anlam ifade etmesinden dolaydr. nk kr, insann, kendisine nimet olarak verilen eyi yerli yerine koymasdr.
badetin kr ise, zat hasebiyle onu hak eden yce Allah'a yne-
lik olmasdr. Yani yce Allah'a Allah olduu iin, yani btn gzellik ve ululuk (cemal ve cell) niteliklerini zatnda toplad iin ibadet edilir. O, zat itibariyle gzeldir ve bu yzden zat itibariyle
sevilendir. nk sevgi gzellie ilgi duymann, ekicilie kaplmann ifadesidir. Bu yzden; "O, zt itibariyle mabttur. O, mabuttur; nk gzeldir, sevilendir. O, mabuttur; nk nimet verendir,
ibadet edilerek kr yerine getirilendir." derken, btn bu szlerimiz bir tek anlam ifade etmi olurlar.
Ehlisnnet kanalyla mam Sadk'n (a.s), "Yalnz sana ibadet
ederiz..." ifadesiyle ilgili olarak yle dedii rivayet edilir: "Yani
senden, senin dnda bir ey istemiyoruz. Karlk ve bedel beklentisiyle sana ibadet etmiyoruz. Senin makamna ilikin bilgiden
yoksun olan cahiller gibi kulluk sunmuyoruz."
Ben derim ki: Bu rivayet, yukarda "ibadetin, ibadet annda hazr bulunmay ve samimiyeti gerektirdiini, bununsa karlk beklentisine ters dtn" ifade ettiimiz aklamamza ynelik bir
iaret ieriyor.
Tuhaf'ul-Ukl adl eserde mam Sadk'n (a.s) yle dedii anlatlr: "drak ile deil, sfat ile ibadet ettiini ileri sren kii, gaip
olan (hazr bulunmayan) bir eye ynelmi olur. Sfata ve mevsufa
birlikte ibadet ettiini ileri sren kii tevhit inancna ters dm
olur. nk sfat mevsuftan ayr bir eydir. Mevsufu sfata izafe ettiini ileri sren kii, by kltm olur. Allah' O'nun anna
yarar ekilde tanmlayamadlar..." [s.242, Necef Basks]
"Bizi doru yola hidayet et." ifadesiyle ilgili olarak el-Mean
adl eserde mam Sadk'n (a.s) yle dedii rivayet edilir: "Yani,
bizi senin sevgine ulatracak, senin cennetine kavuturacak,
kendi heva ve hevesimize uyup da bozulmamza ya da kendi grlerimize gre hareket edip de helk olmamza engel olacak
yolda sebatl olmaya ilet." [s.33, h: 4]
Yine bu ayetle ilgili olarak el-Mean adl eserde mam Ali'nin
(a.s) yle dedii rivayet edilir: "Yani, gemi gnlerimizde bize
bahettiin kolaylatrc desteini srdr ki, mrmzn gelecekteki ksmnda da ayn ekilde sana itaat edelim." [s.33, h: 4]
Ben derim ki: Bu iki rivayet, hidayete ermi kiinin hidayet istemesi ile ilgili olarak, elde olan bir eyin elde edilmesini isteme-
nin lzm geldii eklindeki kukuya verilebilecek cevabn iki farkl ynn ifade ediyor. Birinci rivayet, hidayetin derecelerinin farkllna; ikincisi ise, bunlarn anlamsal birliine iaret ediyor.
el-Mean adl eserde mam Ali'nin (a.s) yle dedii rivayet edilir: "srat- mstakm dnyada arla kamayan, kusur ve ihmalkrlktan uzak olup dmdz devam eden, ahirette ise mminleri
cennete gtren yoldur." [s.33, h: 4]
Yine ayn eserde mam Ali'nin (a.s), "Kendilerine nimet
verdiklerinin yoluna" ifadesiyle ilgili olarak yle buyurduu
rivayet edilir: "Yani, bizi dinine ve itaatine muvaffak olma nimeti
verdiin kimselerin yoluna ilet, mal ve salk nimeti verdiin
kimselerin yoluna deil. nk mal ve salk nimeti verdiklerin
kfir ve fask da olabilirler. Yce Allah nimet verdii kimseler
hakknda yle buyuruyor: Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse,
ite onlar Allah'n kendilerine nimet verdii peygamberler,
sddkler, ehitler ve salihlerle birlikte olur ve onlar ne gzel
arkadatr!" [Nis, 69] [s.36, h: 9]
el-Uyn'da mam Rza'nn (a.s), atalar kanalyla Hz. Ali'nin
(a.s) yle buyurduunu aktard belirtilir: "Resulullah'n (s.a.a)
yle dediini duydum: Allah diyor ki: Fatiha suresini kendimle kulum arasnda paylatrdm. Fatiha'nn yars benim ve yars da kulumundur. Kulumun istedii kendisine verilecektir. Kul,
'Bismillahirrahmanirra-him' dedii zaman, yce Allah, 'Kulum benim adm anarak balad. Bu yzden onun ilerini eksiksiz olarak
sonulandrmam, durumunu bereketlendirmem gerekli oldu.' der.
Kul, 'Hamd, lemlerin Rabbi Allah'a zgdr.' dedii zaman, yce
Allah, 'Kulum beni vd, elindeki nimetlerin benim katmdan olduunu ve kendisine ynelen bellarn benim ltfumla savldn
bildi. Siz ahit olun ki, ben dnya nimetlerine ek olarak, ona ahiret
nimetlerini de vereceim ve dnya musibetlerini bandan savdm gibi, ahiret musibetlerini de bandan savacam.' der. Kul,
'Rahmandr, Rahimdir.' dedii zaman, yce Allah, 'Kulum benim
Rahman ve Rahim olduuma tanklk etti. Siz ahit olun ki, ben
rahmetimden onun payna den ksm genileteceim, ona ynelik balarm arttracam.' der. Kul, 'Din (karlk) gnnn sahibidir.' dedii zaman, yce Allah, 'Nasl ki o, benim 'din (karlk)
gnnn sahibi' olduumu itiraf etti, siz ahit olun ki, ben de he-
Grld gibi bu sure, sz konusu gerekleri z, ama derin anlaml ifadelerle iermektedir.
Dilersen yce Allah'n Mslmanlarn namazlarnda okumalarn emrettii bu surenin gzelliini, Hristiyanlarn namazlarnda
okuduk-lar ve Matta ncili'nde yer alan u szlerle karlatrabilirsin: "Ey gkteki babamz, ismin kutsansn, egemenliin gereklesin, gklerde olduu gibi yerde de senin iraden yrrlkte olsun. Bizim azmz ekmeimizdir, bugn bize ver. Nasl ki biz, bize
kar su ileyenleri balyoruz, sen de bizim gnahmz bala,
bizi denemeye tbi tutma, bizi ktlklerden koru. Amin!" [Matta
ncili: Bap: 6 : 9-13]
Kur'n ayetlerinin Ehlibeyt mamlarna (a.s) ya da dmanlarna tatbiki ile ilgili "cery" rivayetlerinin says yzleri bulmaktadr.
Bu ksa deiniden sonra hadisler ndaki incelemelerimizde, bu
tr rivayetlere yer vermeyeceiz. nk bu tr rivayetler amacm-
AYETLERN AIKLAMASI
Bu sure belli aralklarla ve dnem dnem indii iin bir hedef
zerinde younlamaz. Ancak surenin geneli asndan belirgin bir
hedefin olduunu syleyebiliriz. Bu hedef dorultusunda Allah'a
ynelik kulluun bir gerei olarak kulun Allah'n indirdii ve peygamberleri araclyla duyurduu her eye inanmas, vahiyler ve
peygamberler arasnda bir ayrm gzetmemesi vurgulanmakta,
buna bal olarak da kfirler ve mnafklar azarlanmakta, Allah'n
dininde ayrmclk icat ettikleri ve peygamberler arasnda ayrm
gzettikleri iin Ehlikitab'a mensup topluluklar knanmaktadr. Bu
husus iyice vurgulandktan sonra da birtakm pratie dnk hkmlerin aklanmasna geiliyor. Kble deiiklii, hac, miras ve
oru hkmleri gibi.
"Elif, Lm, Mm." Baz surelerin giriinde yer alan bu tr birbirinden kopuk harflerle ilgili aklamalar inaallah r suresinin
giri ksmnda yapacaz. Ayrca Kur'n'n yol gstericiliine ve kitap olarak nitelendiriliine de etraflca deineceiz.
"Muttakiler iin yol gstericidir. Onlar gaybe inanrlar..." Muttakilerden maksat mminlerdir. Takva mminlerin herhangi bir snfnn zel nitelii deildir. Bunu derken, iman derecelerinden birini
kastediyorum. Yani takva ihsan, ihls ve hu gibi bir iman makam deildir. Aksine, takva imann tm makamlarn kapsayan
genel bir niteliktir. man gerekleme aamasna girer girmez,
takva nitelii belirginlemeye balar. Bunun kant da, yce Allah'n deiik snflar ve dereceleri bulunan mmin gruplardan birini
zellikle takva ile nitelendirmiyor olmasdr.
Yce Allah, Bakara suresinin giri ksmndaki on dokuz ayette,
mminlerin, kfirlerin ve mnafklarn durumunu tasvir ederken
takvaya zg be zellik sralyor. Bunlar; gaybe inanmak, namaz
klmak, yce Allah'n rzk olarak verdii eyleri hayr amal olmak
zere harcamak, Allah'n peygamberlerine indirdii kitaplara inanmak ve ahirete en ufak bir kuku duymayacak biimde kesinlikle iman etmektir.
Sonra yce Allah, onlar Rableri tarafndan bir hidayet zere
olmakla nitelendiriyor. Bu da gsteriyor ki, onlarn bu onur verici
niteliklerle nitelendirilmelerinin sebebi, yce Allah tarafndan bir
hidayete konu olmalardr. Ancak yce Allah, daha nce de bu kitabn sz konusu muttakiler iin bir hidayet, bir yol gsterici olduunu bildirmitir. Bununla anlyoruz ki, bu hidayet ncekinden ayrdr ve muttakiler, iki hidayete muhataptrlar. Birinci hidayet sayesinde muttaki niteliini kazanmlardr. kincisini de yce Allah
takvadan sonra onlara bahetmitir ve bu sayede muttakilerin kfirler ve mnafklarla karlatrlmalar mmkn olabilmitir.
Ayn ekilde yce Allah, kfirleri ve mnafklar iki sapklk ve
iki aknlk iinde olmakla nitelendiriyor. Birinci sapklk, kfr ve
nifak gibi kt niteliklerine sebep oluyor. kincisi ile de birinci
sapklklar pekitiriliyor. Onlar bu ikinci sapklk niteliini kfr ve
hidayet olarak nitelendiriyor. u hlde, onlarn sergiledikleri bu olumlu ameller, iki hidayet arasnda gereklemektedir. Biri gemi, biri de bunu izleyen hidayet. Bu iki hidayet arasnda da doru
inan ve salih amel gerekleir. Yce Allah'n bahettii ikinci hidayetin salam ve bozulmam ftrattan kaynaklanan birinci hidayetin bir sonucu olduuna kant oluturacak birok ayet vardr:
"Allah, iman edenleri, dnya hayatnda ve ahirette sapasalam
szle sabitletirir." (brhm, 27) "Ey inananlar, Allah'tan korkun,
O'nun Resulne inann ki, size rahmetinden iki pay versin, sizin
iin nda yryeceiniz bir nur yaratsn." (Hadd, 28) "Siz Allah'a
yardm ederseniz, O da size yardm eder, ayaklarnz salam tutar." (Muhammed, 7) "Allah, zalimler topluluunu doru yola
iletmez." (Saff, 7) "Allah, fasklar doru yola iletmez." (Saff, 5)
leride deineceimiz gibi, kfirler ve mnafklarn sapkl
meselesi (iki aamal olmas) de tpk muttakilerin hidayet durumu
gibidir.
Bu ayetlerde, u dnya hayatnn altnda gizli olan bir baka
hayata iaret ediliyor. nsanolu bu hayat bu dnyada, lmden
sonra ve dirili annda yaar. Nitekim yce Allah yle buyuruyor:
"l iken kendisini dirilttiimiz ve kendisine insanlar arasnda
yryebilecei bir k verdiimiz kimse, karanlklar iinde kalp
ondan hi kamayan kimse gibi olur mu?" (En'm, 122) naallah
yeri gelince bu ayet zerinde gerekli aklamalarda bulunacaz.
"...iman ederler" man, inancn kalbe yerlemesi demektir. Bu
kelime, gven anlamna gelen "emn" kknden tremitir. Sanki
mmin, inand eyi kuku ve kuruntuya kar korumaya almakta, gvende klmaktadr. Bilindii gibi kuku ve kuruntu, inancn
afetidir. Daha nce de deindiimiz gibi imann dereceleri vardr.
nk iman, bazen sadece bir eyin zne ynelik olur, onun gereklerine nfuz etmez. Bazen biraz daha gl olup onun kimi gereklerini de kapsamna alr. Bazen de yle gl olur ki, onun btn gereklerini etkiler. Buradan da u sonu kar: mann snflar
orannda mminlerin de snflar vardr.
"Gaybe..." Gayb, grnmeyen demektir ve grnenin kartdr.
Dolaysyla duyularla alglanmayan her ey, gaybn kapsamna girer. O da, yce Allah ve O'nun duyularmz tarafndan alglanama-
lah bir ayette yle buyuruyor: "Kim nefsinin cimriliinden korunursa, ite onlar kurtulua erenlerdir." (Har, 9)
Yce Allah bu surede de, "Onlar, Rableri tarafndan bir hidayet zeredirler." ifadesinin ardndan yle buyuruyor: "ve kurtulua eren-ler, ite onlardr."
FELSEF BR ARATIRMA
Acaba duyu organlarnn somut alglarnn dnda akl ve soyut alglara dayanmak doru olur mu? Bu mesele, son kuak Batl dnrler arasnda gr ayrlklarna konu olan meselelerden
biridir. Eski kuaklara mensup Batl dnrler ile slm bilginleri,
hem duyu organlarnn alglarna, hem de akla dayanlabilecei
dncesindedirler. Hatta bilimsel kantn, somut olan somut olmamas asndan kapsamadn sylemilerdir. Buna karlk,
Batl filozoflar bu konuda farkl grler ileri srmlerdir. Bunlarn byk ounluu, zellikle doa bilimcileri somut olmayana
dayanlmayaca dncesindedirler. Bunu ileri srerken de gerekeleri udur:
Salt akl alglarn yanlma, yanla dme ihtimali ok yksektir. nk soyut alglarn doruluk ve yanlln belirleyecek bir
l yoktur. nk l, duyu ve denemedir ve bunlar ancak cz'
olgulara ulaabilirler. Sz gelimi biz, duyu organlarmzdan biri araclyla bir ey algladmz zaman, rneklerini yineleyerek denemeye tbi tutarz. Bu ilemi, elde edilmesi arzulanan zellii
kesinletirene kadar srdrrz. Bundan sonra onun gereklii
hakknda herhangi bir kuku kalmaz."
Batl filozoflarn bu kantlar hem yanl ve hem de elikilidir.
nk:
1- Bu kanttaki btn nermeler, duyusal deneyime dayal olmayan akl nermelerdir. u hlde bu kant, ierdii akl nermelerle, ak-l nermelere dayanmann yanllnn kantdr. Dolaysyla bu kantn doruluu, yanlln gerektirmektedir.
2- Somut verilerdeki yanlglar, saysal olarak akl verilerdeki
yanlglardan, yanllardan daha az deildir. Nitekim onlarn gz
veya dier duyu organlarnn yanlmalar ile ilgili aratrmalar bunu pekitirir niteliktedir. ayet, herhangi bir yntemde yanlma
sz konusu olduunda bu, o yntemi bir kerede silmeyi, bir daha
ona dayanmamay gerektiriyorsa, somut verilere dayanmama,
gvenmeme ok daha gerekli ve ok daha zorunlu olurdu.
3- Doru ile yanl birbirinden ayrma ilemi tm alglar iin
kanlmazdr. Fakat, somut verinin yinelenmesinden ibaret olan
deneme, eri ile doruyu ayrt etmeye yarayan bir ara deildir. Bilakis deneysel nerme, sadece alnmak istenen sonucu kantlayan kyasn iki nermesinden birini oluturur. rnein biz, duyu
organlarmz aracl ile herhangi bir olgunun bir zelliini algladmz ve bunun rneklerini yineleyerek denemeden geirdiimiz
zaman gerekte yle bir kyas elde etmi oluruz: "Bu zellik, ele
almakta olduumuz olgu asndan varl sreklidir ya da daha
ok bu zelliin varl n plndadr. Eer bu zellik, bu olgudan
bakasna zg bir zellik olsayd, bu ekilde srekli ya da n
plnda olmazd. Ama gryoruz ki bu zellik, bu olgu iin srekli
ya da n plnda olma niteliini koruyor." Grlyor ki, bu kyasta
somut ve deneysel olmayan akl ncller vardr.
4- Farz edelim ki btn somut bilimler, pratikte deney desteklidirler. Ancak, deneyin kendisinin bir baka deneyle pekitirilmedii, doruluu kesin biimde dorulanmad ortadadr. Yoksa,
her deneyin bir baka deneyce dorulanmas ilemi sonsuza kadar srp giderdi. u hlde, deneyin doru olup olmad, somut
verilerin dndaki bir yntemle bilinir. Dolaysyla somut verilere
ve deneye dayanmak, zorunlu olarak akl bilgiye dayanmak demektir.
5- Duyu organlar ile alglanan veriler, ancak cz' ve deiken
eyleri kapsarlar. Bilimler ise, sadece kll nermeleri kullanrlar
ve genel nermeler eklindeki sonulara varrlar. Bunlarsa, somut
ve deneysel deildirler. Sz gelimi; anatomi, insanlardan az veya
ok sayl kiilere ulaabilir. Bu bilim araclyla somut olarak, rnein u veya bu insann bir kalbi ve bir cieri olduu gzlemlenir.
Bunun tekraryla az ya da ok birtakm gzlemler elde edilir. Fakat
bu veri, "Her insann bir kalbi ya da bir cieri vardr." eklindeki
btnsel yargmzdan farkldr. Bu yzden kendimizi srf somut ve
deneysel verilerle snrlandrrsak, sadece bunlara dayanarak hareket edersek, salt bunlardan yararlanrsak ve batan itibaren akl
verilere dayanmaktan kanrsak, genel bir kavray, teorik bir dnce ve bilimsel bir aratrma elde etmi olamayz.
u hlde, maddeye zg alanlarda somut verilere dayanp gvenmek nasl bir zorunluluksa, akl beceriye zg alanlarda da akl verilere dayanp gvenmek bir zorunluluktur. Akl derken, kll
nermeler ve genel yarglarn kayna ve kavraycsn kastediyoruz. nsann bu tr bir yetenee sahip olduunda kuku yoktur.
u hlde, kknden yanlmaya mahkm bulunan veya ilgili
alannda dahi yanlabilecek olan bir eyin, yaratl tarafndan
meydana getirilmesi dnlebilir mi? nk yaratl, ancak aralarnda bir d balanty kesin tespit ettikten sonra varlklardan
herhangi birini belli bir ilev grevlendirir. u hlde, gerekte var
olmayan, yani hata ve yanlg olarak deerlendirilen eyle, varolan
bir ey arasnda bir ba kurulabilir mi?
Bilimler ve duyu organlarnn alglarndaki hata ve yanlglara
gelince; iin gerei yerinde aklanmtr, oraya bavurmak gerekir. Hi kukusuz, doruyu gsteren yce Allah'tr.
AYETLERN AIKLAMASI
"Hi kukusuz, u kfirleri..." Bunlar, inkrlarn srdren ve ger-
ei kabul etmeme duygusu karakteristik bir zellik olarak kalplerine yerlemi bulunan kimselerdir. Uyarmakla uyarmamann, onlar asndan fark etmedii eklindeki nitelendirilileri bunu gsteriyor. Bu ifadeyle Kurey kabilesinin ileri gelenlerinin ve Mekke
kentinin koda-manlarnn kastedilmi olmas uzak bir ihtimal deildir. nk bunlar, inatlklarn srdrm ve dinin mesaj karsndaki kat tutumlarndan vazgememilerdi. Bedir Savanda
ve baka yerlerde Allah onlar helk edene kadar da inanmamaya
devam etmilerdi. "Onlar uyarsan da, uyarmasan da, onlar iin
birdir; onlar inanmazlar." ifadesinin btn kfirler hakknda sz
konusu olamayaca da, bu ihtimali pekitirmektedir. Aksi takdirde hidayet kapsnn kapal olduunu sylememiz gerekir. Oysa
Kur'n aka bunun aksini ifade ediyor.
Ayrca bu tr ifadeler, Mekke inili Ysn suresi ile Medine dneminin ilk balarnda inen Bakara suresinde yer alr. Bu ayet inerken de henz Bedir Sava meydana gelmemiti. Dolaysyla,
gerek bu ifadede ve gerekse baka yerlerde geen "kfirler" szyle, Peygamberimizin gnderiliinin ilk dnemlerinde Kur'n'a
muhatap olan Mekke kodamanlarnn kastedilmi olmas gl
bir ihtimaldir. Ancak bunun aksini gsteren bir karine olduu yerlerde durum deiir. Benzeri bir durum da "iman edenler" ifadesi
iin geerlidir. Aksine bir karine yok-sa, genelde bu ifade ilk Mslmanlara ynelik olarak kullanlmtr. Onlar, bir onurlandrma
olarak byle bir hitaba zg klnmlardr.
"Allah, onlarn kalplerini ve kulaklarn mhrlemitir, gzlerinde de
perde vardr..." fadenin ak iinde meydana gelen deiiklik (yce
Allah'n kalpleri mhrlemeyi kendisine, gzlerin nndeki perdeyi de onlara izafe etmesi) gsteriyor ki, onlarn gerei grmelerine engel olan, biri kendilerinden, dieri de kfirlikleri ve fasklklarndan dolay yce Allah'tan, iki perde vardr. Onlarn tm
amelleri, bu iki perde arasnda meydana geliyor. "Allah... rnek
vermekten ekinmez..." [Bakara, 26] ifadesini ele alrken konuya ilikin baz aklamalarda bulunacaz.
unu da hatrlatalm ki, tpk iman gibi, kfr de gl veya
zayf olmaya elverili bir niteliktir. Onun da, tpk iman gibi, deiik
sonu-lar douran farkl dereceleri, mertebeleri vardr.
yor ki: 'Hi kukusuz, kfirleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar
iin birdir; onlar inanmazlar.' Yani, Allah'n birliini kabul etmezler. te kfrn bir eidi budur."
"Kfrn ikinci eidi ise, bilerek inkr etmektir. Bununla kastettiimiz, kiinin gerek olduunu kesin olarak bildii hlde bir
eyi inkr etmesidir. Yce Allah onlar hakknda yle buyuruyor:
'Onlarn doru olduunu kesin bildikleri hlde, hakszca ve bbrlenerek onlar inkr ettiler.' [Neml, 14] Bir dier ayette de yle buyuruyor: 'Daha nce kfirlere kar zafer umurlarken, o bildikleri,
tandklar ey kendilerine gelince, onu inkr ettiler. Artk Allah'n
lneti, inkrclarn zerine olsun!' [Bakara, 89] te kfrn iki eidinin aklamas budur."
"Kfrn nc eidi ise, nimete kar nankrlktr. Yce Allah bu durumu Hz. Sleyman'n diliyle yle ifade etmektedir: 'Bu,
Rabbi-min ltfundandr; kr m edeceim, yoksa nankrlk
m edeceim diye beni snamak istiyor. kreden, kendisi iin
kretmi olur; nan-krlk eden de, bilsin ki, Rabbim mstanidir, ok kerem sahibidir.' [Neml, 40] Bir dier ayette de yle buyuruyor: 'Andolsun, eer krederseniz, elbette size nimetimi arttrrm ve eer nankrlk ederseniz, azabm pek etindir.' [brhm,
7] Baka bir ayette de yle buyuruyor: 'yleyse beni ann ki, ben
de sizi anaym; bana kredin, nankrlk etmeyin.' [Bakara, 152]"
"Kfrn drdnc eidi de, yce Allah'n emirlerini terk etmektir. Bu hususta yce Allah yle buyuruyor: 'Birbirinizin kann
dkmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarnzdan karmayacaksnz,
diye sizden kesin sz almtk. Sonra siz de bunu ikrar etmi, siz
de buna tank olmutunuz. Ama siz yine birbirinizi ldryorsunuz, sizden bir grubu yurtlarndan karyorsunuz, onlara kar
gnah ve dmanlk yapmakta birleiyorsunuz, onlar karmak
size yasaklanm iken esir olarak geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz. Yoksa siz kitabn bir ksmna inanp bir ksmn inkr
m ediyorsunuz?' (Bakara, 84)"
"Burada yce Allah, emirlerini terk ettikleri iin onlar kfrle
nitelendiriyor, bir ynden de onlar imana nispet ediyor. Fakat bu
imanlarn kabul etmediini, bunun kendi katnda onlara bir yarar
salamayacan da yle vurguluyor: "Sizden bunu yapann ceza-
s, dnya hayatnda rezil olmaktan baka bir ey deildir. Kyamet gnnde de azabn en iddetlisine itilirler. Allah yaptklarnz bilmez deildir.' [Bakara, 85]"
"Kfrn beinci eidi ise, uzakl olmadn bildirme, tanmama anlamndaki kfrdr. Bunun rnei de yce Allah'n Hz.
brahim'in (a s.) diliyle aktard u ifadelerdir: 'Sizi tanmyoruz.
Siz, bir tek Allah'a inanncaya kadar sizinle bizim aramzda srekli bir dmanlk ve nefret belirmitir.'1 Burada Hz. brahim, biz
sizden uzaz, aramzda iliki kalmad, demek istiyor."
"Bir dier ayette de yle buyuruluyor (eytan, kyamet gn
insanlar arasndaki dostlaryla bir ilikisinin olmadn dile getiriyor): 'Ben, nceden beni Allah'a ortak komanz da tanmamtm zaten.'2 Bir dier ayette de yle buyuruluyor: Siz, dnya hayatnda aranzdaki sevgi uruna Allah' brakp birtakm putlar edindiniz. Daha sonra kyamet gnnde birbirinizi tanmaz ve birbirinizi lnetlersiniz. Varacanz yer atetir ve hibir yardmcnz
yoktur."3 [Usl-i Kfi, c.2, s.389, h: 1]
Ben derim ki: Bu hadis, daha nce de sylediimiz gibi, kfrn
gllk ve zayflk gsterilebilecek bir nitelik olduunu aklayc
mahiyettedir.
1- Mmtahine, 4
2- brhm, 22
3- Ankebt, 25
lakalrlar. Allah dileseydi, iitmelerini de, grmelerini de gideriverirdi. phesiz, Allah her eye g yetirendir.
AYETLERN AIKLAMASI
"nsanlardan bazlar da vardr ki, 'Allah'a ve ahiret gnne inandk.'
derler. Oysa inanm deiller..." Ayetlerin orijinalinde geen "hud'a"
25- man edip iyi iler yapanlar mjdele. Gerekten, onlar iin
altlarndan rmaklar akan cennetler vardr. Onlardaki meyvelerden
rzk olarak kendilerine bir ey verildiinde, her defasnda, "Bu daha nce de rzk olarak bize verilen ey!" derler. Bu, benzeir olarak
onlara sunulmutur. O cennetlerde, onlar iin tertemiz eler de
vardr ve onlar oralarda sresiz kalacaklardr.
AYETLERN AIKLAMASI
"Ey insanlar... kulluk edin ki..." Yce Allah, bundan nce insan
grubunun; muttakilerin, kfirlerin ve mnafklarn durumunu gzler nne serdi. Muttakilerin, Rableri tarafndan bir hidayet zere
olduklarn ve Kur'n'n onlar asndan bir yol gsterici olduunu;
kfirlerinse, kalplerinin ve kulaklarnn mhrl olduunu, gzlerinin nnde perde bulunduunu; mnafklarn da hasta olduklarn, yce Allah'n da onlarn hastalklarn artrdn, onlarn sar,
dilsiz ve kr olduklarn (ilk on dokuz ayet boyunca) aklad. Bunun ardndan yce Allah, u be ayette insanlar Allah'a kulluk
sunmaya, kfirler ve mnafklardan deil, mminlerden olmaya
aryor.
Ayetlerin bu akndan anlalyor ki, "belki korunasnz." ifadesi, "kulluk edin" ifadesiyle balantldr, "sizi... yaratan" ifadesiyle deil. Bununla beraber, bunu her iki ifadeyle de
balantlandrmak dorudur.
"yleyse bile bile Allah'a eler komayn." ayetin orijinalinde geen "endad" kelimesi, "nidd"in ouludur ve "misl" ile ayn kalptan olduu gibi ayn anlam da ifade eder. "Bile bile" ifadesinin
zel bir kaytla snrlandrlmadan "eler komayn" ifadesi iin hl
klnmas, insanlarn, az da olsa sahip olduklar bilgiler sayesinde,
hibir ekilde yce Allah'a eler komamalar gerektiini vurgulamaktadr. nk, hem onlar ve hem de onlardan ncekileri O
yaratm, evrensel dzeni O kurmu ve bu dzen sayesinde beslenmelerini ve bu dnya zerinde hayat srdrmelerini mmkn
klmtr.
"O zaman siz de onun gibi bir sure getirin." ifadesi, Kur'n- Kerim'in mucizeliini vurgulama amacna ynelik, kartlar aresiz b-
nus suresi gibi bir sure getirin." gibi bir anlam ortaya kar. Bunun
da ne kadar yanl bir anlam olduunu herkes teslim eder.
MUCZE VE MAHYET
Biliniz ki: Kur'n- Kerim'in bu ayette, meydan okuyucu bir ifade tarzyla kendini olaanst bir mucize olarak tanmlamas,
gerekte iki iddiay gndeme getirmektedir. Birisi, mucize ve olaanstln varl; dieri de, Kur'n- Kerim'in mucize oluu. Bilindii gibi, ikinci iddiann kesinlik kazanmas ayn zamanda birinci iddiann da kesinlik kazanmas demektir. Kur'n- Kerim de bu
erevede kendisinin mucize oluuyla meydan okuyarak, bununla
yukarda szn ettiimiz her iki sonucu elde ediyor. Ancak bu
noktada henz, doada allagelene aykr bir grnm sergileyen mucizenin nasl gerekletii aklk kazanm deildir. Doann normal sistemi, olgularn bilinen somut sebeplerine dayanmalarn ngrr. Burada, nedensellik noktasnda bir kuraldlla ya
da nedensellik yasasnn amas veya elimesine rastlanmaz.
Kur'n- Kerim, mucizenin hakikatini aklayarak bu konudaki
kukular gidermektedir.
Kur'n, konuya iki adan aklk getirmektedir:
Birincisi; mucize vardr ve bunun rneklerinden biri de, meydan okuma yoluyla hem mucizenin varln, hem de kendisinin
mucize olduunu kantlayan Kur'n- Kerim'dir.
kincisi; mucizenin gerek mahiyeti nedir? Doada, onun olaan sisteminin dnda ve onun btnlyle elien gelimeler
nasl meydana geliyor?
Kur'n'n Mucizelii
Kur'n- Kerim'in gerek Mekke ve gerekse Medine inili birok
ayette kendi mucizeliiyle meydan okuduundan kuku yoktur.
Btn bunlar gsteriyor ki, Kur'n olaanst bir mucizedir. Hatta
sz konusu ayet-i kerime, ikinci ihtimaliyle de, Kur'n'n mucizeliini kantlamaktadr. u ayeti kastediyorum: "Eer kulumuza indirdiimizden p-hedeyseniz, o zaman siz de onun gibi bir sure ge-
ca ezilen, bir gn Yemenlilerin, bir gn Habelilerin, bir gn Romallarn ve bir gn ranllarn egemenlii altnda yaam olan bir
topluluk olsa, bu toplum?! Ki, Hicaz blgesindeki cahiliye Araplarnn durumu bundan ibaretti.
Bir insan, tm lemler iin yol gstericilik iddiasyla bir kitap
ortaya koymaya yeltensin, sonra bu kitapta gayba ilikin bilgilere,
gemi ve gelecee dair haberlere, geip giden veya ileride ortaya
kacak toplumlarn hayatna yer versin; bu kitapta bir deil, iki
deil, birok kssaya, olaylara, gelecee ilikin gayb bilgilere deinsin ve ama dorudan hi sapmasn; bu mmkn mdr?!
Srekli bir dnm ve tekml iinde olan madd doa leminin bir paras olan insan, mmkn mdr ki, insanlk leminin
her iine el atsn; dnyaya kk-byk, ince-kaba her konuda
bilgiler, ilimler, kanunlar, hikmetler, tler, rnekler ve kssalar
sunsun ve fakat mrnn sonuna kadar btn bunlarn hibirinde
en ufak bir deiiklik getirmeye bile ihtiya duymasn?! Oysa usulyle, fruuyla btn bun-lar, aamal bir sreten gemeye, deiik aamalarda deiik deerlendirmelere tbi tutulmaya, eitli
deneyimlerden geirilmeye mahkm olan eylerdir. Buna, bir de
hibir insann dnce ve eylem nok-tasnda kemal ve eksiklik asndan ayn yerde olamayaca gereini eklersek, Peygamberin
(s.a.a) ve getirdii ebed mesajn ycelii ok daha iyi anlalacaktr.
Bu anlamlar zerinde dnebilecek akl banda bir insan,
Kur'-n- Kerim'in kapsad bu genel veya baka nitelikli meziyetlerin, beer gcnn stnde ve doal aralarn tesinde olduklarndan kuku duymayacaktr. ayet bunlarn zerinde dnlebilecek kapasitede ol-masa bile, insana yarar izgiden sapmayacak, z yaratlndan kaynaklanan duyarll uyarnca, uzmanlk
alanna girmeyen, hakknda bilgi sahibi olmad hususlar uzmanlarna havale etmekten kanmayacaktr.
Denebilir ki: Meydan okumay zel kapsamllktan karp genele yneltmenin ne yarar var? nk kitleler, bir ar karsnda
abuk heyecanlanrlar, ortaya konan her eye koabilecek karakterdedirler. Nitekim Bab, Baha, Kadiyan ve Mseyleme gibi ya-
lanclarn getirdiklerini, deli samalarn ve hezeyan andran kantlarn onaylayp benimseyenler oktur.
Buna vereceim cevap udur: Btn insanlar ve btn zamanlar iin mucize olabilmenin tek yolu, ilim ve bilgi trnden olmasdr. Burada, insanlarn anlay kapasitelerinin zorunlu olarak farkllk arzetmesi, yeteneklerinin ayn dzeyde olmamas sebebiyle
herkesin bu mucizeyi kavrayamayaca sorunu ise, stn anlaya
ve isabetli bak asna sahip kiilerin onu iyice kavramas, ondan
daha alt dzeyde olan kimselerin de onlara bavurmasyla zmlenir. Bu konuda insann ftrat ve igds hkim pozisyonundadr.
Bunu biraz daha aalm: nsann kavrama gcyle alglad ve
anlaynn ulat her ey, her zaman ve mekndaki her birey iin ay-n kapsamll ve genellii ifade edemez. Ancak szn ettiimiz ey, ilim ve bilgi trnden bir ey olursa o zaman durum
deiir. nk ilim ve bilginin dnda olaanst bir mucize olarak deerlendirilen her ey, doal bir varlktr ya da somut bir olgudur ve madde leminin yasalarna boyun emeye mahkm olup zaman ve meknla snrldr. u hlde, ancak baz insanlar tarafndan gzlemlenebilir. Olasl bulunmayan bir varsaymla byle bir mucizenin tm bireyler iin genellik ifade ettii farz edilse
dahi, ancak tm meknlar iinde, bir tek mekn iin sz konusu
olabilir. Tm meknlar kapsad da varsaylsa, tm zamanlar
kuatmas mmkn deildir.
Ancak Kur'n yle bir ey getirmi ki, onunla tm zamanlar ve
tm meknlardaki bireylere meydan okuyabilmektedir.
Kur'n'n Bilgiyle Meydan Okumas
Kur'n- Kerim, zellikle bilgiyle meydan okur: "Sana bu kitab,
her eyi aklayan olarak indirdik." (Nahl, 89) "Ya ve kuru hibir
ey yoktur ki, apak bir kitapta olmasn." (En'm, 59) Bu ve benzeri ayetler, Kur'n- Kerim'in ierdii bilgilerle meydan okuyuunun
rneklerini olutururlar. nk, Kur'n'n ierdii kll gerekleri
ve "Peygamber size ne verdiyse onu aln, size neyi yasakladysa
ondan saknn." (Har, 7), "...Allah'n sana gsterdii ekilde insanlar arasnda hkmedesin diye..." (Nis, 105) emirleri uyarnca bun-
larn Peygamberin aklamalarna braklan cz' ayrntlarn inceleyen biri, slm'n, en stn ve en ince ilh-felsef bilgiler, stn
ahlk, ibadetler, insanlar aras ilikiler; siyaset, sosyoloji gibi insan ilgilendiren her meselede ayrntl bilgiler sunduunu ve bunlarn tmn ftrat temeline ve tevhit ilkesine dayandrdn grecektir. yle ki, ayrntl hkmler analiz sonucu tevhit ilkesine,
tevhit ilkesi ise bileim sonucu ayrnt niteliindeki hkmlere dnr.
Yce Allah, Kur'n- Kerim'in, zamann gemesine ve koullarn deimesine ramen her zaman kalcn ve insanlarn karlarna uygunluunu koruduunu belirtiyor: "O, stn bir kitaptr.
Ne nnden, ne de ardndan ona batl gelmez. O, hkm ve hikmet sahibi, ok vlen Allah tarafndan indirilmitir." (Fussilet, 4142) "O zikri biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz." (Hicr,
9) u hlde Kur'n, neshin (yrrlkten kalkmann) kendisine yol
bulmad, dnm ve tekml yasasnn hakknda ilemedii
kalc bir kitaptr.
Eer denirse ki: Sosyal aratrmaclar ve kanun uzmanlar gnmzde, toplumlarn deimesiyle birlikte yrrlkteki yasalarn
da de-imesinin, zamann deimesi ve uygarln gelimesiyle
birlikte kanunlarn da deiip gelimesinin zorunluluunu ortaya
koymulardr.
Buna karlk olarak derim ki: leride bu konuya deineceiz.
"nsanlar tek bir mmet idi..." (Bakara, 213) ayetini incelerken bu
husustaki kukular gidereceiz.
zetleyecek olursak; Kur'n- Kerim, yasamann temeli olarak
insan ftratndan kaynaklanan tevhit ilkesini ve insan mizacnn
vazgeilmez grd stn ahlk ngrr. Yasama, evrensel btnlk ve varlk lemi ile uyum iinde gelime gstermelidir diye
iln eder. Szn ettiimiz aratrmaclar ise, grlerini toplumun deimesi esasna dayandrrken tevhid bilgiler ve stn ahlk gibi manev deerleri gz ard ederler. Dolaysyla onlarn szleri,
manev deerlerden yoksun madd toplumlar iin geerlidir. "Allah'n sz ise en ycedir."
tiyor.' dediklerini biliyoruz. Haktan saparak kendisine yneldikleri adamn dili yabanc, bu ise apak Arapa bir dildir." (Nahl, 103)
Bir iddia da, onun baz bilgileri ranl bir bilgin olan ve dinler ve
mezhepler hakknda geni bilgilere sahip bulunan Selman- Faris'den rendii eklindedir. Oysa Hz. Selman Medine dneminde
ona inanmtr. Kur'n'n byk ounluu ise Mekke'de inmitir.
Kur'n'n Mekke'de inen ksm, Medine'de inen ksmndan daha
ok kssa ve kll bilgiler iermektedir. u hlde Selman ve dier
sahablerin inan-mas, ona ne tr katklar salamtr?
Kald ki, Eski Ahit ile Yeni Ahit (Tevrat ile ncil) ve onlarn ierdiklerin olaylar inceleyen biri, ardndan Kur'n'n anlatt peygamberler kssalarn ve gemi toplumlarn tarihini inceleyecek
olursa, grecektir ki, bu tarih o tarihten ve bu kssa o kssadan
farkldr. Ahitlerde byk yanllklar, arptmalar vardr. Bunlar,
Allah'n peygamberlerine ynelik korkun iddialar iermektedir.
Bu iddialar karsnda ftrat tiksinti duyar, bu tr nitelikleri insanlarn en iyilerine ve en aklllarna yaktrmaktan hay eder. Beri
tarafta ise Kur'n, peygamberlerin pak ve masumluklarn ortaya
koyuyor. Eski ve Yeni Ahit'te geree ilikin bir bilgi vermeyen, erdeme ve ahlka ilikin ilkeler, tler iermeyen gereksiz blmler vardr. Kur'n ise, kssalarn sadece insanlara bilimsel ve ahlk olarak yarar salayan blmlerine yer vermi, geri kalan byk
ksmna hi deinmemitir.
Kur'n'n Gaybe likin Haberleriyle Meydan Okumas
Kur'n- Kerim'in gayb lemine ilikin haberler vermek suretiyle kartlarna meydan okuduuna rnek oluturan birok ayet
vardr. Bu ayetlerin bir ksm, gemi peygamberlerin ve onlarn
gnderildikleri toplumlarn yaadklar servenlerle ilgilidir: "Bunlar sana vahyettii-miz gayb haberlerindendir. Ne sen, ne de
kavmin, daha nce bunlar bilmiyordunuz." (Hd, 49) Yce Allah
Yusuf Peygamberin kssasn an-lattktan sonra da yle buyuruyor: "Bu, sana vahyettiimiz gayb haberlerindendir. Onlar kararlarn verip hile yaparlarken sen yanlarnda deildin." (Ysuf, 102)
Meryem kssas ile ilgili olarak da yle buyuruyor: "Bunlar
gayb haberlerindendir; bunlar sana vahyediyoruz. Onlardan han-
gisi Mer-yem'in bakmn stlenecek diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarnda deildin; ekiirlerken de yanlarnda deildin." (l-i m-rn, 44) "te Meryem olu sa! phe edip ayrla
dtkleri, gerek sz budur." (Meryem, 34) Bunlar gibi daha birok
ayet vardr.
Gelecekte yaanacak olaylara ilikin haberler de yer alr,
Kur'n- Kerim'de. u ayette olduu gibi: "Rumlar yenildi. En yakn
bir yerde. Onlar, bu yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. Birka
yl iinde." (Rm, 2-4) u ayetlerde de Peygamberimizin Medine'ye
hicretinden sonra, Mekke'ye tekrar dnecei nceden haber verilmitir: "Kur'n' sana farz klan Allah, elbette seni dnlecek
yere dndrecektir." (Kasas, 85) "Allah dilerse gven iinde, balarnz tra ederek ve ksaltarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz." (Fetih, 27) "O geri braklanlar, ganimetleri almak iin
gittiiniz zaman, 'Bizi brakn, sizinle beraber gelelim.' diyeceklerdir." (Fetih, 15)
u ayetleri de ayn kategoride deerlendirmeliyiz: "Allah seni
insanlardan korur." (Mide, 67) "O zikri biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz." (Hicr, 9) Ve bunlar gibi mminlere ynelik
ileriye dnk vaatler ve Mekkeli kfir ve mriklere ynelik tehditler ieren birok ayet vardr ki, aynen tahakkuk etmilerdir.
Bunun yan sra Kur'n- Kerim'in baz ayetleri, kimi toplumlarn ve kimi gelimelerin iaretlerini, belirleyici zelliklerini iermektedir: "Helk ettiimiz bir lkeye artk dnya hayat haramdr. Onlar bir daha geri dnemezler. Nihayet Ye'cuc ve Me'cuc
setleri ald ve onlar her tepeden akn ettii ve gerek vaadin
yaklat zaman, birden inkr edenlerin gzleri donup kalr: Vah
bize, biz bundan gaflet iinde idik. Biz gerekten zalim kimseler
idik.' (Enbiy, 95-97) "Allah sizden, inanp salih amel ileyenlere
vaat etti: Onlar yeryznde h-kmran klacak." (Nr, 55) "De ki:
O, sizin zerinize, stnzden bir azap gndermeye kadirdir."
(En'm, 65)
birinci anmzdaki sz ve davranlarmzdaki srmelerimizle karlamaktayz. Bu, bilinli bir insan olarak kendini tanyan herkesin kabul edecei, inkr edemeyecei bir realitedir.
Bu kitab, Peygamberimiz dnem dnem insanlara sunmu,
yirmi yl boyunca, deiik artlarda, farkl ortamlarda, Mekke'de, Medine'de, zaman zaman gece, zaman zaman da gndz, yolculukta, mukimlikte, savata, barta, zor gnlerde, zafer gnlerinde, gvenli dnemlerde, korkulu anlarda, ilh bilgileri sunmak,
stn ahlkn kurallarn retmek, ihtiya duyulan her konuda
din hkmleri yasalatrmak amacyla para para insanlara okumutur. Buna ramen benzeen sz diziminde en ufak bir eliki, birbirini tutmazlk sz konusu deildir. Nitekim kendisi, kendisini "(ayetleri) birbirine benzeyen ve tekrarlanan bir kitap"
[Zmer, 23] olarak nitelendirmektedir. Sunduu bilgiler, koyduu
temel ilkeler ve ahlk kurallar asndan tek bir uyumazlk, birbirini rtme meydana gelmemitir. Tam tersine, ayetleri birbirlerini tefsir eder, birbirlerinin kapal noktalarn aklar niteliktedir.
Nitekim Hz. Ali (a.s) yle buyuruyor: "Kur'n'n bir ksm bir
ksmn destekler, bir ksm bir ksmna tanklk eder."1 Eer
Kur'n Allah'tan bakas tarafndan ortaya konulmu bir eser olsayd, ifade tarznn baz yerleri dier baz yerlerinden daha gzel
olacakt, szn vurgusu ve etkinlii bakmndan baz yerleri dier
baz yerlerinden daha parlak olacakt. Sunduu bilgiler, koyduu
ilkeler ve kurallar da doruluk ve yanllk, salamlk ve rklk
noktasnda farkllk arzedecekti.
Denebilir ki: Bu, salt bir iddiadr ve bir kanta da dayanmyor.
nk Kur'n'da birok elikilere ve anlalmaz ifadelere rastlanmtr. Bunlar bir araya getirilse, ciltler dolusu kitap eder. Bunlarn bir ksm, ifade biimiyle ilgili ve belgat asndan birer kusur saylan sorunlardr. Bir ksm da manev anlamla ilgili ve
Kur'n'n grleri ve retilerinin yanlln ortaya koyan elikilerdir. Geri Mslmanlar bunlara cevap vermilerdir ama, bu cevaplar gerekte yorumdan teye gitmezler, tutarllk esasna ve orijinalitesi bozulmam ftrat duyarllna gre bir deer ifade etmezler.
1- [Nehc'l-Bela, hutbe:133]
diyorlar? Hayr, onlar inanmyorlar. Eer doru sylyorlarsa, onun gibi bir sz getirsinler." (Tr, 33-34)
Bir dier ayette de yle buyuruyor: "Onu eytanlar indirmedi.
Bu, onlara yaramaz ve zaten yapamazlar da. nk onlar
iitmekten uzaklatrlmlardr." (uar, 210-212) Hlbuki onlarn
szn ettikleri caydrma ve vazgeirme, Kur'n'n Allah katndan
indirilmi bir kitap oluuna deil, sadece Peygamberimizin (s.a.a)
peygamberlik mis-yonunun doruluuna ynelik bir kant oluturur. Yukarda sunduumuz ayetle ayn mesaj ieren bir ayet de
udur: "Yoksa, 'Onu uy-durdu' mu diyorlar? De ki: 'Eer doru
sylyorsanz, siz de onun benzeri bir sure getirin ve Allah'tan
baka arabildiklerinizi de arn.' Hayr, bilgisini kavrayamadklar, te'vili kendilerine gelmemi olan bir eyi yalanladlar."
(Ynus, 38-39)
Yukardaki aklamalar anladktan sonra bilirsin ki, dilin ortaya knn insana dayanyor olmas, dili ortaya koyan insann gcnn stnde szel terkibin olmamasn gerektirmez. Aksi takdirde, kl yapan demircinin onu kullanan en cesur, tavla ve satranc karann onlar oynayan en usta oyuncu ve udu icat edenin
de onu alan en gzel utu olmas gerekirdi.
Btn bunlardan aka anlalyor ki, sz sanatnn
eriilmezlii (eksiksiz belgat), realiteyle rten bir tr bilgiye dayanr. Bu rt-mede hem lafzn manayla rtmesi, hem de manann zihinsel biimin aktard d olguyla rtmesi arttr.
Lafz ynne gelince; eyh Abdulkahir Crcan'nin Delil'l'caz adl eserinde belirttii gibi, ortaya k itibariyle lafzn czleri arasndaki tertip, doas itibariyle lafz ile ifade edilen manann
czleri arasndaki tertiple rtr olmaldr.
Mana ynne gelince; doruluu ve uygunluu asndan d
geree dayanmaldr ki, ierdii gerekler arabuk ortadan
kalkmasn. Bu mertebe, bir nceki mertebenin dayanadr. nk ciddiyeti olmayan nice beli akalar vardr ki, cidd szler karsnda hibir deer ifade etmezler. Ayn ekilde cehalete dayal
nice belgatli szler vardr ki, asla hikmete kar koyamazlar, kar koyacak durumda olamazlar. Bu nedenle, lafz tatllna, slp
gzelliine, anlam belgati-ne ve d gerekliine bir arada sahip
bulunan sz, en st dzeydeki szdr.
Bir sz, gereklik temeline dayanr, ifade ettii anlam tam
tamna hakikatle rtrse, baka gerekleri yalanlamaz, baka
gereklerce de yalanlamaz. nk hakkn paralar birbiriyle uyum iindedir, temelleri birbiriyle balantldr. Bir gerek bir baka gerei geersiz klmaz, rtmez. Bir doru bir baka doruyu
yalanlamaz. Ama batl, hem bir baka batlla ve hem de gerekle
eliir. Yce Allah'n u sznn ifade ettii derin anlama baknz:
"Gerekten sonra sapklktan baka ne var?" (Ynus, 32) Burada,
gerein teklii, blnmezlii ve paralanmazl dile getiriliyor.
Bir de u ayetin ierdii anlama baknz: "Baka yollara uymayn.
Yoksa sizi blp paralar..." (En'm, 153) Burada batln dankl
ve datcl, blnml ve blcl dile getiriliyor.
Burada iki ihtimal ortaya kar: Birincisi; yce Allah, sz konusu gelimeye madd bir sebep ve doal bir illet olmakszn srf iradesiyle mdahale edip ynlendirir. kincisi; ortada doal bir sebep
vardr ve bu sebep bizim bilgimize kapaldr; yce Allah bu sebebi
kuatm ve onun araclyla iradesini gerekletiriyor.
Ancak sz konusu ayetin ikinci cmlesi, yani "Allah, her ey
iin bir l klmtr." ifadesi, bu iki ihtimalden ikincisine dellet
etmektedir. nk burada, sonularn normal sebeplerin gerektirdiinden veya gerektirmediinden daha kapsaml olduklar dile
getiriliyor. Her eyin, Allah tarafndan belirlenmi bir ls, baka
varlklarla balantlar ve dier olgularla varolusal ilintileri vardr.
Normal sebepler-le ilikisi kopuk olup aralarnda bir balant olmasa bile. Yce Allah, bu balantlar araclyla iradesini yrrle koyabilir. nk bu ilikiler ve balantlar eyann mlkiyetinde
deildirler ki, bir durumda emre uysunlar ve bir baka durumda
da bakaldrsnlar. Tersine; bunlar, yce Allah'n emriyle var olmular, O'na itaat ederler ve O'nun iradesine baldrlar.
Bu ayet gsteriyor ki yce Allah, varlklar arasnda balantlar
ve ilikiler koymutur ve diledii zaman bunlardan birini ele alabilir. Ama bu, varlklar arasndaki nedensellik ilikisinin iptali anlamna gelmez. Tersine; nedenselliin Allah'n kontrolnde olduunu ve onu diledii ekilde harekete geirdiini ortaya koyar. u
hlde, varlklar leminde gerek bir nedensellik ve balant vardr.
Her varlk, kendinden nceki varlklarla balantl olup aralarnda
belli bir dzen sz konusudur. Ancak bu iliki, bizim normalde gzlemlediimiz varlklar aras iliki trne benzemez. (Bu yzden,
mevcut bilimsel varsaymlarn varlklar lemindeki gelimeleri izah etmede, sebeplendirmede yetersiz kaldklarn gryoruz.)
Tersine, bu iliki tr, yce Allah'n bilgisine ve dzenlemesine gre gelime gsterir.
te kadere ilikin ayet-i kerimeler de bu gerei dile getirmektedirler: "Hibir ey yoktur ki onun hazineleri, bizim yanmzda olmasn, ama biz onu bilinen bir miktar ile indiririz." (Hicr, 21)
"Biz, her eyi bir lye gre yarattk." (Kamer, 49) "Her eyi yaratm, ona bir dzen vermi, lsn tayin etmitir." (Furkan, 2)
"O ki, her eyi yaratt, dzene koydu. O ki, belirleyip hedefini gs-
terdi." (A'l, 2-3) "Ne yerde, ne de kendi canlarnzda meydana gelen hibir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan nce, bir kitapta olmasn." (Hadd, 22) "Hibir musibet baa gelmez ki, Allah'n
izniyle olmasn. Kim Allah'a inanrsa, onun kalbini hidayet eder.
Allah, her eyi bilendir." (Tebun, 11) Birinci ayetle birlikte dier
ayetler, eylerin belirsizlik alanndan, Allah'n takdiri sonucu belirlilik ve belirginlik aamasna indiklerini gs-teriyor. Yce Allah, onlar belli bir lyle snrlandryor. Bir eyin dier varlklarla olan
tm balar belirlenmeyince, snrlanmaynca, o eyin snrl ve ll oluu bir anlam ifade etmez. Madd bir varlk, dier tm
madd varlklarla iliki ve balant hlindedir. Varlklar btn,
eylerin varln belirleyen, snrlandran ve len bir kalp gibidir.
nk btn madd varlklar, varlklar btnyle llrler, onlarla balantldrlar. Her madd varlk, kendinden nceki ve kendisiyle birlikte olan tm varlklarla balantldr ve kendisi gibi bir
varln malldr, sonucudur.
Yaptmz bu aklamalar u ayet-i kerimelerle pekitirmek
mm-kndr: "te Rabbiniz Allah budur, her eyin yaratcsdr."
(M'min, 62) "Hibir canl yoktur ki, O, onun pereminden tutmu
olmasn. Gerekten Rabbim, doru bir yol zerindedir." (Hd, 56)
Bu iki ayet, daha nce Kur'n- Kerim'in genel nedensellik yasasn
onayladna ilikin olarak sunulan ayetlerle birlikte ele alndklar
zaman, istenen sonuca yaklatrrlar.
yle ki: lk ayet, yaratl her eye genelletiriyor. Hibir ey
yoktur ki, yce Allah tarafndan yaratlm olmasn. kinci ayet ise,
yaratl ve varoluun bir ahenk iinde ve bir dzen dorultusunda
ger-ekletiini, deiikliin, karkln, arpkln sz konusu
olma-dn ifade ediyor.
Bildiiniz gibi, Kur'n- Kerim, madd varlklar arasnda genel
ne-densellik yasasn doruluyor. Bylece anlalyor ki, madd varlklara egemen olan yasalar sistemi, ister normal ekliyle, ister olaanst ekliyle yrrlkte olsun, kesinlikle doru yol zerindedir. Bu yolda bir deiiklik olmaz. Sistem, bir ahenk iinde devam
eder. Burada her olay, kendisinden nceki zorlayc bir illetin malldr.
Yine buradan hareketle anlyoruz ki, kimi durumlarda, sonularndan ayrlan sebepler, o sonularn gerek sebepleri deildirler. Tersine; burada gerek sebepler vardr, bunlar srekli yrrlktedirler, hkmleri ve zellikleri deiiklie uramaz. Nitekim,
hayatn kkeni ile ilgili bilimsel deneyimler ve az nce deindiimiz olaanst gelimeler, bunu destekler niteliktedirler.
3- Kur'n, Madd Nedene Dayanan eyleri Ayn Zamanda Allah'a
Dayandrr
Kur'n- Kerim, eya arasnda nedensellik kuralnn varln,
baz eylerin dier baz eylere sebeplik oluturduunu onaylad
gibi, b-tn her eyi sonunda Allah'a dayandrr. Buradan kan
sonu udur: Varolusal sebepler, etkileme asndan kelimenin
tam anlamyla bamsz deildirler. Tm anlamyla gerek etkinlik, tartlmaz otoriteye sahip yce Allah'a zgdr. Nitekim yce
Allah yle buyuruyor: "yi bilin ki, yaratma ve emir O'nundur."
(A'rf, 54) "Gklerdekilerin ve yerdekilerin hepsi Allah'ndr." (Bakara,
284) "Gklerin ve yerin ml-k O'nundur." (Hadd, 5) "De ki: Hepsi
Allah katndandr." (Nis, 78)
Bunun gibi daha birok ayet vardr ki, bunlar her eyin salt Allah'n mlk olduunu, bu hususta kimsenin O'na ortak olmadn, bunlar zerinde diledii gibi tasarruf ettiini ifade ederler. O'nun dnda hi kimsenin tasarruf yetkisi yoktur. Ancak O, diledii
kimseye izin verir ve baz hususlarda ona tasarruf yetkisi tanr;
ama hi kimse bu tasarrufunda bamsz deildir. nk izin alan
kiinin tasarruf yetkisi, sadece izin verilen alanlarla snrl kalr. Nitekim yce Allah yle buyuruyor: "De ki: Allah'm, ey mlkn sahibi, sen dilediine mlk verirsin, dilediinden mlk alrsn."
(l-i mrn, 26) "O ki, her eye yaratln verdi, sonra onu doru yola iletti" (Th, 50) Bu anlamda baka ayetler de vardr. Yine yle
buyuruyor: "Gklerde ve yerde olanlarn hepsi Onundur. O'nun izni olmadan kendisinin katnda kim efaat edebilir?" (Bakara, 255)
"Sonra ara istiva etti; ii tedbir eder. O'nun izni olmadan hi
kimse efaat edemez." (Ynus, 3)
Buna gre, sebeplerin, sebeplie sahip olmalar yce Allah'n
ken-dilerine bu yetkiyi vermi olmasna baldr. Hibir sebep, se-
nceki blmde yer verdiimiz birok ayetle birlikte bu ayetler, zerinde durduumuz gerei btn plaklyla ortaya koymaktadrlar.
6- Kur'n, Mucizeleri Alt Edilmez Bir Sebebe Dayandrr
Bundan nceki blmlerden anlald kadaryla mucizenin,
tpk teki olaanst olgular gibi, doal bir sebebe ihtiya duymak bakmndan olaan olgulardan farkl bir yan yoktur ve her ikisinde de gzlemlenmeyen birtakm gerek sebepler sz konusudur. Aralarndaki tek fark udur: Olaan gelimeler grnrde
birtakm zahir sebeplere dayanrlar, ancak bu zahir sebeplerin
ardnda genelde veya ounlukla birtakm gerek sebepler vardr
ki, yce Allah'n iradesi ve emri de bunlara elik eder. Ancak sihir
ve kehanet gibi ktlk ynndeki veya dualarn kabul olunmas
ve benzeri gibi iyilik ynndeki olaanst olaylar, Allah'n izni ve
iradesiyle, allagelmi sebepler trnden olmayan gerek doal
sebeplere dayanrlar.
Mucize de aynen bunlar gibi, Allah'n izni ve emriyle gerek bir
doal sebebe dayanr. Yalnz, mucizede bunlardan ayr olarak
peygamberliin, eliliin ve Allah'a ynelik davetin doruluunu
ispat iin; "Bu i insan gcn aan ilh bir itir; inanmyorsanz,
siz de byle bir i yapn da grelim." diye bir iddia, bir meydan okuma sz konusudur. Ayrca, dierlerinin aksine son iki ksmn
(dualarn kabul olunmas sonucu meydana gelen olaanst gelimeler ile mucize) sebepleri kesinlikle alt edilemezler.
Denebilir ki: Buna baklrsa, ayet mucizenin doal sebebine
ulalabilirse, peygamber olmayanlarn da mucize gstermeleri
mmkn olur ve mucize ile dier doal gelimeler arasnda bir
fark kalmaz, mucizenin izaf bir kavram olduunu kabullenmemiz
gerekir. u hlde baz insanlara gre mucize olan bir olgu, onun
gerek doal sebebini bilen dier insanlara gre mucize olmayabilir. Bir ada mucize saylan bir ey, bilim a olan dier bir ada
mucize saylmayabilir. Onun iin ayet bilimsel gelimeler, en st
dzeyde gerek doal sebepleri ortaya karrsa, mucize diye bir
ey kalmaz ve onunla herhangi bir iddia ispatlanamaz. Bu varsaymlarn doru olduu takdirde u sonu ortaya kar: Mucize z
itibariyle kant deil, sebebini bilmeyen cahil kimseler tarafndan
kant olarak alglanmaktadr.
Buna verilecek cevap udur: Kesinlikle hayr. Mucizenin mucizelii, bilinmeyen bir doal sebebe dayanyor olmasndan
kaynaklanmyor ki, bilinmezlik ortadan kalknca mucizelik de ortadan kalksn, kantl geersiz olsun. Srf olaand bir sebebe
dayandndan dolay da bu nitelii kazanm deildir. Mucizeyi
mucize yapan; olaan d, ayn zamanda asla alt edilemeyen, daima st olan bir sebebe, bir nedene dayanyor olmasdr. Duann
kabul sonucu hastann ifa bulmasnn keramet saylmas da sebebinin alt edilemez olmasndan dolaydr. Yoksa, byle bir olay,
baka trl de gerekleebilir. lla tedavi gibi. Fakat bu durumda olay olaanlk niteliini kazanr ve dayand sebep daha gl
bir sebep tarafndan alt edilebilir.
7- Kur'n, Mucizeyi Peygamberliin Doruluuna Dair Avamca Bir
Delil Deil, Kesin Bir Kant Sayar
Bu noktada yle bir soru akla geliyor: Akl, peygamberin Allah'a kulluk sunmaya ilikin arsnn doruluu ile peygamberin
olaanst bir olgu meydana getirmesi arasnda zorunlu bir balant ngr-medii hlde, mucize ile peygamberlik iddiasnn doruluu arasnda ne gibi bir balant olabilir? Kur'n- Kerim'in anlatt, Hud, Salih, Musa, sa ve Muhammed (s.a.a) gibi peygamberlerin kssalarndan da, bu ikisi arasnda byle bir balantnn
olmad anlalmaktadr. Kur'-n'n anlattna gre, bu peygamberler davalarn yayarlarken, davalarnn gerekliini ortaya koyan bir mucize gstermeleri nerisi ile karlamlar. Onlar da
neriyi olumlu karlayp birtakm mucizeler gstermilerdir.
Baz durumlarda da halklar byle bir istekte bulunmadan, onlar davet srecinin balangcnda mucize gstermilerdir. Nitekim
yce Allah, Musa ve Harun (selm zerlerine olsun) hakknda yle buyuruyor: "Sen ve kardein, ayetlerimi gtrn ve beni anmakta geveklik etmeyin." (Th, 42) sa (a.s) ile ilgili olarak da
yle buyuruyor: "Onu srailoullarna eli klacak (ve o, onlara
yle diyecek): 'Gerek u, ben size Rabbinizden bir mucize getirdim. Ben siz amurdan ku eklinde bir ey yaratr, ona flerim, Allah'n izniyle ku oluverir. Ve Allah'n izniyle doutan kr
olan ve alaca hastalna tutulan iyiletirir ve lleri diriltirim.
Yediklerinizi ve evlerinizde biriktirdiklerinizi size haber veririm.
phesiz, eer inanmsanz, bunda sizin iin kesin bir ayet vardr." (l-i mrn, 49) Kur'n- Kerim'in bir mucize olarak Peygamber
efendimize (s.a.a) indirilmi olmas da yle.
Ksacas; aklselim, peygamberlerin anlattklar tevhit ve kyamet bilgilerinin hakkaniyeti ile onlarn baz olaanst mucizeler gstermeleri arasnda zorunlu bir balant grmez.
Bunun yan sra peygamberlerin getirdikleri bilgiler ve retiler
ak ve salam kantlara dayanrlar. Ki bu kantlarn varlyla, bilgi ve basiret sahibi kimselerin ayrca mucize aramalarna gerek
kalmaz. Bu yzden, mucizeler genel halk kitlelerinin ikna edilmeleri amacna yneliktir, diyebiliriz. nk onlarn akl kapasiteleri
akl gerekleri kav-rama hususunda yetersiz kalr. Ama bilgide belli bir dzeyin stnde bulunan sekin kimseler, akl gereklere inanmak iin mucize gsterilmesine gerek duymazlar.
Yukardaki soruya yle bir cevap vermek mmkndr: Peygamberler (selm zerlerine olsun) Allah'n birlii ve lmden sonra dirili gibi akln alglayabildii varoluun balangc ve sonucuna
ilikin bilgileri kantlamak iin mucize gstermi deildirler. Tam
tersine, szn ettiimiz meselelerde akl kantlar sunmakla ve
karlkl diyalogla yetinmiler. rnein; yce Allah yle buyuruyor:
"Peygamberleri, 'Gkleri ve yeri yaratan Allah hakknda phe mi var?!' dediler." (brhm, 10) Bu ifade, Allah'n birliine kant
gsterme amacna yneliktir. "G, yeri ve ikisi arasndakileri
bo yere yaratmadk. Bu, kfirlerin zanndr. Bu yzden, o kfirlere ateten helk vardr. Yoksa biz, inanp iyi iler yapanlar, yeryznde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacaz? Yoksa muttaki-
leri, yoldan kanlar gibi mi tutacaz?" (Sd, 27-28) Bu ayet de lmden sonra diriliin gerekleeceini kantlama amacna yneliktir.
Dolaysyla, peygamberlerden bu tr bilgileri kantlamak iin
deil, sadece peygamberlik iddialarnda doru olduklarnn ortaya
kmas iin mucize istenmi, onlar da bu amaca ynelik olarak
mucize gstermilerdir. nk peygamberler (selm zerlerine olsun) Allah'tan vahiy aldklarn, yce Allah'la konutuklarn ve
kendilerine melek geldiini iddia ediyorlard. Bu ise, insanlarn
genelinin tand, kendilerinde bulduklar zahir ve batn idrakler
trnden olmayan olaanst bir idraktir.
Byle bir idrak, ancak doatesi tarafndan peygamberlerin
nefislerine ynelik bir tasarrufla gerekleebilir. Oysa peygamberler de herkes gibi birer insandrlar. Bu yzden de bu iddialarnda
insanlarn iddetli inkr ve amansz direniiyle karlamlardr.
Bu inkrlar ve direnileri iki ekilde kendini gstermitir:
Kimi durumlarda, peygamberlik iddiasn delil ileri srerek rt-mek istemilerdir. Nitekim yce Allah yle buyuruyor: "Dediler ki: Siz, ancak bizim gibi birer insanz. Bizi, babalarmzn taptndan evirmek istiyorsunuz." (brhm, 10) Burada, peygamberlerin insan olularn ileri srerek peygamberlik iddialarn yalanlama amacndadrlar. nk insanlar, aralarndaki yaratl benzerliine ramen kendilerinde byle bir olaanstlk
grmyorlard. Eer gerekten byle bir ey varsa, o zaman herkes byle olmal, olabilmelidir. Bu yzden peygamberler de, yce
Allah'n bize bildirdii ekliyle kendilerini u ekilde savunmulardr: "Peygamberleri onlara dediler ki: "Biz de an-cak sizin gibi birer insanz; fakat Allah, kullarndan dilediine nimetini ltfeder."
(brhm, 11)
Grld gibi, peygamberler cevap verirlerken aradaki benzerlii kabul ediyorlar ama peygamberlik misyonunun Allah'n zel
ltuflarndan biri olduunu da vurguluyorlar. Baz zel ltuflara zg klnmak ise genel benzerlie ters dmez. nk her insann
zg klnd birtakm zel ltuflar vardr. Yce Allah, onlardan diledii birine ltufta bulunmak isteseydi, yapard ve buna kimse de
engel olamazd. Dolaysyla peygamberlik herkes iin mmkn bir
ey olmakla birlikte, baz kiilere zg klnm bir misyondur.
Buna benzer bir delil ileri srmelerine de, Peygamber efendimizle (s.a.a) ilgili olarak syledikleri u szlerinde rastlamaktayz:
"O zikir (Kur'n) aramzdan ona m indirildi?!" (Sd, 8) "Bu Kur'n,
iki kentten, byk bir adama indirilmeli deil miydi?!" (Zuhruf, 31)
Ayn tarzda bir delil gstermelerini de, yce Allah'n onlardan
ak-tard u szlerde grmekteyiz: "Dediler ki: Bu peygambere ne
oluyor ki yemek yiyor, arlarda geziyor?! Ona kendisiyle beraber uyarc olarak bir melek indirilmeli deil miydi?! Yahut kendisine gkten bir hazine atlmal, yahut kendisinin bir bahesi olmal da ondan yemeli deil mi?!" (Furkan, 8) Burada ileri srdkleri
kantlarnn z udur: Peygamberlik iddiasnda bulunan kimse,
bize benzememelidir. nk onun sahip bulunduu Allah'la konumak, doast bir kanaldan vahiy almak gibi nitelikler bizde
yoktur. O hlde, niin yemek yiyor, ne diye geimini salamak iin
arlarda dolayor?! Eer bu iddiasnda doru olsayd, uyarclk
grevini yerine getirmede ona yardmc olacak bir melek de onunla birlikte grevlendirilmeliydi. Ona gkten bir hazine indirilmeliydi
ki, geimini salamak iin arlarda dolamak zorunda kalmasn.
Ya da zel bir bahesi olmalyd, o bahenin meyvelerini yemeliydi, bizim yediklerimizden deil.
Yce Allah onlara yle cevap veriyor: "Bak, senin iin nasl
misaller vediler de saptlar. Artk bir daha yolu bulamazlar."
(Furkan, 9) "Senden nce gnderdiimiz btn peygamberler de
yemek yerler, arlarda gezerlerdi. Biz sizi birbiriniz iin bir snama arac yaptk, 'Sabrediyor musunuz?' diye. Rabbin her eyi
grr." (Furkan, 20) Yce Allah, mriklerin peygamberle birlikte bir
melein de uyar grevine katlmas eklindeki nerilerini bir dier
ayette yle cevaplandryor: "Eer onu melek yapsaydk, yine bir
adam yapardk ve onlar yine dtkleri kukuya drrdk."
(En'm, 9)
Ayn ynde benzer bir delil gstermelerini de u ayette grmekteyiz: "Bizimle karlamay ummayanlar, 'Bize melekler indirilmeli, yahut Rabbimizi grmeli deil miydik?' dediler.
Andolsun ki, onlar kendi ilerinde byklk tasladlar ve byk
bir azgnlkla haddi atlar." (Furkan, 21) Onlar, peygamberlere benzer niteliklere sahip olma-larndan dolay, melek indirilii veya yce Rabbi grmek gibi nerilerde bulunmakla, peygamberlik iddia-
Nitekim Peygamber Efendimiz (salt ve selm ona ve Ehlibeyt'ine olsun) yle buyurmutur: "Yaadnz gibi lrsnz ve
ldnz gibi dirilirsiniz..." Ancak, iki grup arasnda bir fark vardr. yle ki; cennet ehli iin Rableri katnda fazladan nimetler
vardr. Yce Allah yle buyuruyor: "Orada onlar iin diledikleri
her ey vardr. Katmzda da daha fazlas vardr." (Kaf, 35)
Ayette cehennemin yakt olarak nitelendirilen talardan maksat, mriklerin Allah' bir yana brakarak kulluk sunduklar putlardr. Yce Allah'n u sz bunu gstermektedir: "Siz ve Allah'tan baka taptklarnz, cehennemin odunusunuz." (Enbiy, 98) fadenin orijinalinde geen "hasab" atein yakt demektir.
"O cennetlerde, onlar iin tertemiz eler de vardr." "Eler" ifadesine bakarak anlyoruz ki, "tertemiz" ifadesiyle kaynamaya, birlemeye, yaknlamaya engel oluturan her trl fizik ve ahlk
ir-kinliklerden, irenliklerden, tiksinti uyandrc eylerden arnmlk kastediliyor.
AYETLERN AIKLAMASI
"Allah herhangi bir rnek vermekten ekinmez, sivrisinek olsun veya... " Sivrisinek bilinen bir hayvandr ve gzle grlr en kk
dnya hayatnn ahiret hayatn ekillendirdii gibi o hayat da dnya hayatna ekil vermektedir. Dier bir ifadeyle, insanolunun
dnya hayatndan nce ve sonra bir hayat vardr. nc hayat ikinci hayatn ve ikinci hayat da birinci hayatn hkmne tbidir.
u hlde dnya hayatnda insan, iki hayatn ortasnda duruyor
demektir. Gemi hayat ve gelecek hayat... Kur'n ayetlerinin ifadeleri bu sonucu ngryor.
Ne var ki, tefsir bilginlerinin byk ounluu, gemi hayat
tanmlayan birinci ksm ayetleri, insanlarn kabiliyetiyle ilgili bir
tr lisan-i hl eklinde yorumlamlar. Gelecekteki hayat tanmlayan ikinci ksm ayetleri ise mecaz ve istiare yollu ifadeler olarak
alglamlardr. Oysa birok ayetin ak anlam bu yaklam reddediyor. Birinci ksmdan maksat, zerr ve misak lemiyle ilgili ayetlerdir. naallah yeri gelince, bunlara deineceiz.
kinci ksm ayetlere gelince; birok ayette vurguland gibi,
kyamet gn insanlar iledikleri amellerin ayns ile karlk greceklerdir. Nitekim yce Allah yle buyuruyor: "Bugn zr dilemeyin. nk siz ancak yaptklarnzla cezalandrlyorsunuz."
(Tahrm, 7) "Sonra herkese kazand eksiksizce verilecek." (Bakara,
281) "Yakt insanlar ve talar olan ateten saknn." (Bakara, 24) "O
zaman meclisini (taraftarlarn) arsn. Biz de zebanileri arrz." (Alak, 17-18) "O gn her nefis, yapt her hayr hazr bulacaktr; iledii her ktl de." (l-i mrn, 30) "Onlar karnlarn ateten baka bir ey doldurmuyorlar." (Bakara, 174) "Karnlarna sadece ate doldurmaktadrlar." (Nis, 10) Bunun gibi daha birok
ayet vardr.
mrme andolsun ki, eer Allah'n kitabnda "Andolsun, sen
bun-dan gaflet iinde idin. Biz senin gznden perdeni atk; bugn artk gzn keskindir." (Kaf, 22) ayetinden baka konuya iaret eden ayet olmasayd, bu bile yeterli olacakt. nk ancak fiilen varolan ve bilinen bir eyden gaflet iinde olunur. Perdeyi amak, ancak perdeli bir eyin var olmas ile mmkndr. Eer insann kyamet gn grecei eyler nceden var olmasayd, hazr
bekletilmeseydi, insana, "Sen bunlardan gaflet iindeydin. Bunlar
senden gizlenmiti. Bugnse zerlerindeki perde kaldrlm ve
senin gafletin giderilmitir." demek doru olmazd.
mrme andolsun ki, eer bu anlamlar hibir mecaza yer brakmayacak son derece net bir ifadeyle dile getirilmek istense,
Kur'n'n ifadelerinden daha net bir ifade bulunamaz.
Ksacas, yce Allah'n sz iki ynldr:
1- Sevap ve ceza olarak karlk grme yn. Bu noktay
vurgulayan birok ayet vardr. Sonu itibariyle, insann ileride
karsna kacak cennet ve cehennem gibi hayr ve err ancak
onun dnya hayatnda iledii amellerinin karldr.
2- Amellerin somutlamas yn. Bu noktaya da iaret eden
ok sayda ayet vardr. Bu ayetler gsteriyor ki, ameller ya bizzat
ya da sonular itibariyle istenen ya da istenmeyen durumlara,
hayra veya erre yol aarlar. te insanlar her eyin ortaya kt
gnde bunlar greceklerdir. Sakn bu iki ynn birbirlerine ters
dt sanlmasn. nk, Kur'n- Kerim'in de vurgulad gibi
gerekler ancak verilen rneklerle anlalabilir.
"Ancak onunla sadece fasklar saptrr." fadenin orijinal kk olan "fsk" denildiine gre, Kur'n- Kerim'in kendisine yeni bir anlam ykleyerek kulland bir kavramdr. Bu ifade, hurmann kabuundan ve zarndan kmas anlamnda "fesekati't-temretu"
rneinden alnmtr. Nitekim ondan sonra yer alan ifade de bunu aklar niteliktedir: "Onlar ki, Allah'a vermi olduklar sz kesin bir ahit hline getirdikten sonra bozarlar." Bilindii gibi, bozma, ancak bir eyi nceden onaylama durumu sz konusuysa
gerekleebilir. Ayrca fasklar "ahirette hsrana urayanlar" olarak nitelendiriliyorlar. Bir insan sahip olduu bir eyde hsrana urar. Yce Allah yle buyuruyor: "Hsrana urayanlar, kyamet
gn kendilerini ve ailelerini hsrana uratanlardr." (r, 45)
Onun iin, sakn yce Allah'n kitabnda, mukarrebler, muhlisler, mtevazlar, salihler, arnmlar vs.; veya zalimler, fasklar,
hsrana urayanlar, azgnlar, sapklar vs. gibi mutlu ve bedbaht
kullarna yaktrd sfatlar, birtakm baya nitelikler veya szn
gzellii ve ekiciliini salayan eler olarak alglamayasn! Aksi
takdirde Allah'n szn kavrama hususunda zihnin karr, bunlar tek bir deerlendirmeye tbi tutar, basit bir laf olarak alglarsn.
Oysa bunlar mutluluk ve bedbahtlk yolunda psikolojik gerekleri ve manev makamlar ortaya koyan niteliklerdir. Her biri kendi
iinde zel sonularn balangc, zel ve belirgin hkmlerin kaynadr. Tpk, insan mrnn mertebelerinin, bu mertebelere zg
zelliklerin ve insandaki gler ve fizik niteliklerin her birinin zel
hkmlerin ve sonularn kayna olmas gibi. Herhangi bir zellii
kaynandan ayr olarak deerlendirmemiz mmkn deildir. ayet, yeri geldike ayetler zerinde dnrsen ve derinine nfuz
etmeye alrsan bu iddialarmz dorulayan bulgulara rastlarsn.
lar. Ahiret de, anlamszlar. Byle olunca da ok byk mahzurlarla kar karya gelinir. Hz. Ali'nin "Yenik drlerek O'na isyan
edilmez, zorla da kendisine itaat edilmez" eklindeki sznden
maksat, "Gnahkr zorlamann basks altnda yenik drlerek
gnah ilemez ve itaatkr itaat etme zorunda braklarak itaat
etmez." olsa gerektir.
et-Tevhit ve el-Uyn adl eserlerde belirtildiine gre, mam Rza-nn (a.s) yannda cebir (zorlama) ve serbestlikten sz alm,
mam yle demitir: "Size, ona bal kaldnz srece ayrla
dmeyeceiniz ve kimsenin sizinle ba edemeyecei bir ilkeyi
bildireyim mi?" Biz, "Nasl isterseniz!" dedik. Bunun zerine yle
dedi: "Yce Allah zorla itaat ettirmez, bask sonucu kimseyi gnah
ileme durumunda brakmaz. Mlk iinde kullarn ihmal etmez.
Kullarn sahip kld eylerin de sahibi O'dur. Onlara verdii gler zerindeki etkin g O'nundur. Eer kullar Allah'a itaat etmeye
karar verirlerse, Allah onlarn nne gemez, onlar engellemez ve
eer kullar isyan etme kararndaysalar dilerse onlara engel olur,
dilerse engel olmaz, isyan ederler. Dolaysyla, onlar gnaha sokan yce Allah deildir." mam devamla yle demitir: "Kim bu
aklamay hakkyla kavrarsa, kar kanlar alt eder." [el-Uyn, c.1,
s.119, h: 48; et-Tevhid, s.361, h: 7]
Ben derim ki: Cebircilerin bu gr benimsemelerinin altnda, kaz ve kader konusu ile ilgili incelemeleri ve buradan kesin
ve kanlmaz bir kaz ve kader anlay karmalar yatmaktadr.
Bu inceleme ve bundan elde edilen sonu doru olmakla birlikte
sz konusu kiiler, elde ettikleri sonucu pratie uyarlama noktasnda yanlgya dtler. Gereklerle itibar eyleri birbirine kartrdlar. Zorunlu ile mmkn ayrt edemediler. Bu meselenin aklamas yledir: Kesinlikleri varsaylrsa kaz ve kader olgularnn deerlendirilmesinden kan sonu udur: Varolu ve yaratl
dzeninde eya gereklilik ve zorunluluk niteliine sahiptir.
u hlde, her bir varlk ve her bir durumun l ve snrlar, iinde bulunaca tm tavrlar ve koullar Allah katnda belirlenmitir. Bilindii gibi zorunluluk ve gereklilik nedenin niteliklerindendir. Bu yzden bir ey kmil nedeniyle birlikte dnld
zaman, zorunluluk ve gereklilik nitelii ile nitelenmi olur. Ama
Grlyor ki, Cebriye ekolnn hatasnn z, ilh iradenin fiile taalluk ediinin niteliini kavrayamamalar, birbirlerine paralel
olan iki iradeyle, biri dierinin uzantsnda yer olan iki iradeyi birbirinden ayrt edememeleri ve yce Allah'n iradesinin taalluk etmesinden dolay kulun iradesinin etkisizletiini zannetmeleridir.
Mutezile ekol, geri kullarn fiillerinin istee bal oluu ve
bunun dier gerekleri konusunda Cebriye ekolnden farkl bir anlay benimsemilerdir; ama onlarn da tuttuklar yol Cebriye ekolnn tutumundan daha az ykc deildir. Mutezile ekol, ilh iradenin fiillere taalluk etmesinin, istee ball geersiz klaca
hususunda Cebriye ekolnn grn kabul etmilerdir. Beri tarafta ise, istee bal fiillerin ihtiyar oluunda srar etmilerdir.
Sonuta ilh iradenin fiillere taalluk ediini reddetmilerdir. Bu
yzden fiiller iin bir baka yaratc ngrmek durumunda kalmlardr. Yani insann kendi fiillerinin yaratcs olduunu ileri srmlerdir. Fiillerin dndaki olgularn yaratcs da yce Allah olduuna gre, Mutezile ekol, iki yaratc olduunu kabul etme gibi
sapk bir inanc benimseme durumunda kalmtr. Ksacas Cebriye ekolnn iledii dnsel yanllardan daha tehlikelisini, daha
ykcsn ilemilerdir. Nitekim mam Ali (a.s) yle demitir: "Kaderiyenin miskinleri Allah' adaletle nitelendirelim derken, O'nu
gcnden ve egemenliinden soyutladlar..."
Buna bir rnek verecek olursak, kle ile efendisinin durumunu
rnek verebiliriz. Efendi klelerinden birini cariyelerinden biriyle
evlendirir, sonra ona bir tarla verir, dayal deli bir ev tahsis eder.
Bir insann hayat boyunca ihtiya duyabilecei her eyi belli bir
sre iin onun emrine verir. Eer biz, efendi klesine bunlar vermi olmasna, bunlar klenin mlk etmesine ramen, "kle bunlarn maliki deildir. Kle nere, sahip olmak nere?" dersek, Cebriye'nin grn yanstm oluruz. Eer biz, "efendi klesine mal
vermekle, baz eyleri onun mlk klmakla, onu sz konusu mallarn maliki klar ve kendisi de maliklikten azlolur. Asl malik sz
konusu kledir." dersek, Mutezile ekolnn grn ifade etmi
oluruz. Eer biz, konumlarn, statlerini korumakla birlikte iki
mlkiyeti bir arada bulundursak ve: "Efendinin konumu efendiliktir. Klenin konumu da kleliktir. Kle ancak efendinin mlknn
kapsamnda olan bir eye sahiptir. Efendi ayn zamanda klenin
1- [Tevbe, 3]
Dolaysyla gnahlarla gnah olmayan fiillerin fark, gnahlarn yapc ynnn olmay veya ilh emre ters dmesi ya da
toplumsal bir ama ile badamaydr. Nitekim yce Allah yle
buyuruyor: "Allah her eyin yaratcsdr." (Zmer, 62) Fiil ise, varl
ve olguluu ile bir "ey"dir. Hz. Ali (a.s), "Allah dnda 'ey' olarak
isimlendirilen her olgu yaratlmtr..."1 diyor. Bir ayette yce Allah
yle buyuruyor: "O'dur ki, her 'ey'in yaratln gzel yapt."
(Fussilet, 7) Buradan anlalyor ki; her ey "yaratlm" olduu gibi
"yaratlm olmas ynnden gzeldir de. u hlde yaratl ve gzellik birbirlerini gerektirirler, birlikte bulunurlar ve hibir ekilde
birbirlerinden ayrlmazlar.
Sonra yce Allah baz fiilleri "kt" olarak nitelendirmi ve
yle buyurmutur: "Kim iyilik getirirse, ona getirdiinin on kat
vardr. Kim ktlk getirirse, sadece onun dengiyle cezalandrlr." (En'm, 160) Cezalandrma olgusundan sz edilmi olmasndan
anlyoruz ki, burada insanlarn ilemi olduklar gnahlar kastediliyor. Bu ekilde, sz konusu gnahlarn yaratlmlkla nitelendirilemeyecek adem (yok-luksal) kavramlar olduunu renmi bulunuyoruz. Aksi takdirde gzel olarak nitelendirilirlerdi. Yce Allah
yle buyuruyor: "Ne yerde, ne de kendi canlarnzda meydana
gelen hibir musibet yoktur ki biz, onu yaratmadan nce, bir kitapta olmasn." (Hadid, 22)
Bir dier ayette de yle buyuruyor: "Hibir musibet baa
gelmez ki Allah'n izniyle olmasn. Kim Allah'a inanrsa onun kalbini hidayet eder." (Tebun, 11) "Bamza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizin yapt iler yzndendir. Allah birounu
da affeder." (r, 30) "Sana gelen her iyilik Allah'tandr, sana gelen her ktlk de kendindendir." (Nis, 79) "Onlara bir iyilik eriirse, 'Bu, senin yzndendir.' derler. De ki: 'Hepsi Allah tarafndandr.' Bu topluma ne oluyor ki, hemen hi sz anlamyorlar."
(Nis, 78)
et-Tevhid adl eserde Muhammed b. Aclan'n yle dedii rivayet edilir: "mam Cafer Sadk'a (a.s), 'Allah her eyi kullarna m brakmtr?' diye sordum. O yle buyurdu: 'Allah her eyi kullarna
brakmayacak kadar ycedir, kerimdir.' 'Peki, Allah kullarn iledikleri fiillere zorluyor mu?' dedim. 'Yce Allah bir kulu bir ey
yapmaya zorlayp sonra da ona azap etmeyecek kadar adildir.'
dedi." [s.361, h: 6]
Yine et-Tevhid adl eserde Mihzem'in yle dedii rivayet edilir:
"mam Cafer Sadk (a.s) bana, 'Geride braktn taraftarlarmzn
zerinde gr ayrlna dtkleri hususlar bana haber ver.' dedi. Dedim ki: 'Cebir ve serbestlik meselesi hakknda farkl grleri savunuyorlar.' 'O zaman sor bana neyi soracaksan!' dedi. 'Allah
kullar gnah ilemeye zorlar m?' dedim. 'Allah onlar zerinde,
bundan daha kahredicidir.' dedi. 'Onlar btnyle serbest mi brakmtr?' dedim. 'Allah onlar zerinde bundan daha gldr.'
dedi. 'Peki bunlardan hangisi dorudur?' dedim. Bunun zerine elini iki veya kere evirdi, sonra yle dedi: Eer bu konuda sana
cevap verecek olursam, kfre girersin." [s.363, h: 11]
Ben derim ki: "Allah onlar zerinde bundan daha kahredicidir." sznn anlam udur: Zorlama, ancak etkin gcn direncini
krma amacna ynelik bir baskdr. Bundan daha kahredicilik ve
daha gllk ise, istee bal fiilin failin irade ve serbestliine
glge drlmeden veya fail ile mirin iradeleri elimeden gereklemesini salamaktr.
et-Tevhid adl eserde mam Sadk'n (a.s) yle dedii rivayet
edilir: "Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: Kim, Allah'n ktl ve hayszl emrettiini ileri srerse, hi kukusuz Allah adna yalan
sylemi olur. Kim hayr ve errin Allah'n iradesinin dnda gerekletiini iddia ederse, Allah' bir ksm egemenliinden soyutlam
olur." [s.359, h: 2]
et-Tarif adl eserde, Haccac b. Yusuf'un Hasan el-Basr'ye,
Amr b. Ubeyd'e, Vasl b. Ata'ya ve mir b. a'b'ye birer mektup
gndererek kaz ve kader meselesi hakknda bildiklerini ve bu
hususla ilgili olarak bugne kadar duyduklarn kendisine bildirmelerini istedii rivayet edilir. Hasan el-Basr u cevab verir: "Bu
mesele ile ilgili olarak bugne kadar duyduum en gzel sz
Ali b. Ebu Talib'in yal adama verdii cevapta bu husus vurgulanyor. Sz konusu aklama, yce Allah'n sznden kardmz
sonula da uyuuyor. Bir ksmnda; ne cebri ne de tefvizi (baboluk) dorulamayan Kur'n- Kerim'de yer alan ifadelerle konu kantlanmtr. Yce Allah'n u sz gibi: "Gklerin ve yerin mlk
Allah'ndr." (Mide, 18) "Senin Rabbin kullara zulmedici deildir."
(Fussilet, 46) "De ki: Al-lah, hayszl emretmez." (A'rf, 28)
Bu konuda yle bir gr ileri srlebilir: Bir fiil bizim amzdan hayszlk veya zulm olarak nitelendirilebilir; ama ayn fiil Allah'a izafe edilince hayszlk veya zulm olarak nitelendirilemez.
nk yce Allah'tan hayszlk veya zulm vuku bulmaz. Ne var
ki, ayetin giri ksm zel iaretiyle bu anlam reddeder zelliktedir. Yce Allah yle buyuruyor: "Bir hayszlk iledikleri zaman:
"Biz atalarmz bunun zerinde bulduk. Allah bunu bize emretti"
derler. De ki: Allah hayszl emretmez." ayette "Allah bunu bize
emretti" denip ardndan da hemen "Allah hayszl emretmez."
buyurulmas, nefy-edilen hayszlkla anlatlmak istenen ey "bunu" szcyle iaret edilen eyin aynsdr. Dolaysyla o "ey", ister Allah'a izafe edilince hayszlk olarak nitelendirilsin, ister nitelendirilmesin Allah'n emret-meyecei bir eydir.
Bir dier ksmnda; Allah'n sfatlar yntemiyle konuya
yaklalmtr. yle ki; yce Allah en gzel isimlere sahiptir. En
yce sfatlar O'nundur. Zorlama veya baboluk sz konusu
olursa, bu sfatlar ve isimlerin bir ksm doru olmaz. nk yce
Allah kahredicidir, her eye g yetirendir, kerimdir, rahimdir. Her
eyin varl O'ndan olmad srece bu sfatlarn anlam
pekimez, kesinlik kazanmaz. Ayn ekilde bu niteliklerin gerekten O'na ait olmas iin, eksiklik ve bozukluklarn O'na dnk
olmamas, O'nun kutsal katnn bunlardan m-nezzeh olmas
gerekir. Nitekim et-Tevhid adl eserden aktardmz rivayetlerde
bu husus
vurgulanyor.
Bir ksmnda
da cebir veya tefviz (baboluk) sz konusu olsayd, balanma dileme, knama gibi eylerin anlamsz olaca
vurgulanarak meselede hak gr kantlanmak istenmitir. yle
ki; eer gnah kuldan kaynaklanan bir davran olmasayd, onun
balanma dilemesi bir anlam ifade etmezdi. Eer fiillerin tm
Allah'tan olsayd, o zaman fiiller arasnda knanma veya knanmama asndan bir fark olmazd. Hlbuki realite bunun aksidir.
Bu arada saptrma, mhrleme, azdrma gibi anlamlarn yce
Allah'a izafe edilince ne anlamlar ifade ettiini aklayan rivayetler de vardr.
rnein el-Uyn adl eserde, mam Rza'nn (a.s) yce Allah'n,
"Onlar gremez bir ekilde karanlklar iinde brakverir." sz
ile ilgili olarak yle dedii rivayet edilir: "Yaratklarda olduu gibi
yce Allah 'terketmek'le, 'brakvermek'le nitelendirilemez. Ancak
O, kullarnn kfrden ve sapklktan dnmeyeceklerini bilince, onlara ynelik yardmn ve ltfunu keser. Onlar kendi tercihleriyle
ba baa brakr." [c.1, s.101, bab: 11]
Yine el-Uyn adl eserde, mam Rza'nn (a.s) yle dedii anlatlr: "Allah onlarn kalplerini mhrlemitir." Mhrleme, kfirliklerinde srar etmelerinden dolay, kfirlerin kalplerinin alglama
yeteneklerinin devre d braklmasdr. Nitekim yce Allah yle
buyuru-yor: "Tersine, kfirliklerinden dolay, Allah o kalplerin zerini mhrlemitir. Artk ok az hari, onlar inanmazlar."1 [c.1,
s.101, bab: 11]
1- [Nis, 155]
linde olur. Duyu organlar, gzlemlenen eserlerin tesinde herhangi bir gerei alglayamamaktalar.
Sonra burhan ve kantlama aracl ile, sz konusu eserlerin
meydana getirici nedenlerini ve olutuklar platformu belirleriz.
Sonra bu nedenler ve platformlarn, yani trlerin farkl olduklarna
karar veririz. nk onlardan gzlemlediimiz eserler ve fiiller
farkldr. rnein, insanlarn ve dier canl trlerinin ortaya koyduklar eserlerde gzlem-lenen farkllk, yle yle adlandrlan,
u u eserleri ve fiilleri sergileyen deiik trlerin varolduuna karar vermeyi bir zorunluluk hline getirir.
Ayn ekilde arzular ve fiiller arasndaki farkll da ancak olutuklar platformlar veya zellikleri aracl ile belirleyebiliyoruz.
Konumu ne olursa olsun btn fiiller, en bata iki ksma ayrlrlar.
a) Meydana geliinde bilginin herhangi bir mdahalesi sz konusu olmayan doadan kaynaklanan fiiller. Byyp gelime ve
beslenme (bitkiler iin) ve eitli hareketler (cisimler iin) bu tr fiillerdendir. Salk, hastalk ve benzeri eyler de bu kapsama girerler. Bu fiiller bizim tarafmzdan biliniyor olsalar da ve bizimle birlikte varolsalar da, bilginin onlara ynelik taalluku, varolular ve
sergilenileri zerinde hibir etkinlik salayamaz. Bu tr fiiller btnyle doal faillerine dayanrlar.
b) Bilginin, meydana gelileri zerinde etkin rol oynad, failden bilinli olarak kaynaklanan fiiller. nsan ve teki bilinli canllarn istee bal olarak sergiledikleri fiiller gibi. Bu tr fiilleri, faili,
bilgisinin taalluk etmesiyle, kendi tanmlamasyla ve ayrt etmesiyle gerekletirir. Bu konudaki bilgi, fiilin belirginlemesini ve
baka fiillerden ayrt edilmesini salar. Bu ayrt etme ve belirginletirme, fail iin kemal saylacak bir mefhumun bu fiile tatbik edip etmemesi asndan nem tamaktadr. nk kim olursa olsun bir fail bir fiili ancak varlnn kemali ve eksikliini gidermek
iin yapar. Bilgiden kaynaklanan fiil, fail iin kemal olan ile olmayan eylerin birbirinden ayrt edilmesi bakmndan bilgiye muhtatr.
Birinci ksm fiiller, ihtiyar, yani isteyerek yaplan fiillerdir. kinci ksma girenler ise, icbar, yani zorlama sonucu ilenen fiillerdir. yle ki; sen iyice dndn zaman grrsn ki, icbar bir fiili, geri bir zorlaycnn zorlamasna isnat ederiz ve zorlama aracl ile yapma veya yapmama klarndan birinin imknszlatn
dolaysyla fail iin tek bir kkn kaldn syleriz, ancak icbar fiil
de tpk ihtiyar fiil gibi, ancak zorlanan failin yapmay yapmamaya
tercih etmesiyle gerekleebilir. Zorlayan kimsenin fiilin gereklemesinde byk rol olmas hibir eyi deitirmez. nk tercihi zorlaycnn zorlamasna ve tehdidine dayanyor olsa bile, failin kendisi yapmay yapmamaya tercih etmedii srece fiil
gereklemez. Yozlamam vicdan bunun en byk tandr.
Bylece anlalyor ki, ird fiillerin "ihtiyar" (istee bal) ve "icbar" (zorlamal) olmak zere ikiye blnmesi, blnen fiili zat ve
sonular asndan iki farkl tre ayran gerek bir blnme deildir. nk "irad fiil" bilgiye dayal bir tercih ve tayine muhtatr ki,
fiilin kaderini belirlesin. Bu da, hem "ihtiyar" ve hem de "cebr" fiilde eit dzeyde bir gereklilie sahiptir. ki fiilden birinde failin
tercihi kendi temennisine, dierinde bir d etkene dayanyor olmas, sonularn farkllamasna yol aan trsel bir farklla sebep olmaz.
Nitekim bir duvarn dibinde glgelenen kimse, duvarn yklmak zere olduunu fark edip korkarak oradan ayrlrsa, bu fiili,
"ihtiyar fiil" olarak tanmlanr! Ama eer bir zorba gelir ve "eer
kalkmazsan duvar zerine ykarm" diye tehdit ederse, o da korkarak oradan ayrlrsa, bu fiili "icbar fiil" olarak nitelendirilir. Oysa
iki fiil ve iki tercih arasnda temelde bir fark yoktur. Sadece tercihlerden biri zorbann iradesine dayanyor.
Eer desen ki: "ki fiilin birbirlerinden farkl olduklarnn anlalmas iin, ihtiyar fiilin, meydana gelii ile fail katndaki bir maslahatla uyumasnn bilinmesi yeterlidir. vg ve yergi de bu tr
bir fiili izler; sevap ve ceza gibi daha birok sonu da bu tr fiiller
iin sz konusudur. cbar fiilde ise, durum bundan farkldr. Bu tr
bir fiili yukardaki sonulardan herhangi birisi izlemez." denecek
olursa buna vereceim cevap udur:
28- Allah' nasl inkr edersiniz ki, siz ller idiniz. O sizi diriltti,
yine ldrecek, yine diriltecek; sonra O'na dndrleceksiniz.
29- O ki, yeryznde ne varsa hepsini sizin iin yaratt; sonra
ge yneldi, onlar yedi gk olarak dzenledi. O, her eyi bilir.
AYETLERN AIKLAMASI
Burada ikinci kez baa dnlyor. Yce Allah surenin giri blmnde baz aklamalarda bulunduktan sonra, tmn zetleyen yle bir ifadeye yer vermiti: "Ey insanlar Rabbinize kulluk
sununuz..." Sonra bir kez daha meseleye dnyor ve daha ayrntl
bir aklamada bulunuyor: "Allah' nasl inkr edersiniz" diye balayan on iki ayette insan gerei, yce Allah'n onun zne yerletirdii kemal zellikleri, varoluunun kapsam, bu varln gemek
zorunda olduu lm, hayat, sonra tekrar lm, sonra tekrar hayat ve ardndan Allah'a dn gibi aamalar ayrntl biimde aklanyor.
Bu ayetlerde yce Allah'n insana bahettii varolusal ve yasal nitelikli zel balara, ltuflara deiniliyor. Buna gre, insan
lyd, Allah onu diriltti, sonra onu ldrecek ve ardndan tekrar
diriltip huzuruna gtrecektir. Allah yerde olan her eyi onun iin
yaratmtr. Gkleri ona musahhar etmitir. Onu yeryznde kendi
halifesi olarak grevlendirmitir. Melekleri ona secde ettirmitir,
daha nce de babasn cennete yerletirmiti, ona tvbe kaplarn
amt. Nasl kulluk sunacan ve doru yolu gstermek suretiyle
ltufta bulunmutu. Bu aklamalar, ayet-i kerimenin akyla da
uyum iindedir: "Allah' nasl inkr edersiniz ki, siz ller idiniz,
AYETLERN AIKLAMASI
Yukardaki ayet-i kerimeler insann yeryzne indirili gayesini, yeryzne halife olarak atanmasnn mahiyetini, bu misyonu-
nun sonu ve zelliklerini aklamaktadr. Bu kssa, Kur'n- Kerim'de yer alan dier kssalarn aksine sadece burada gndeme
getirilmitir.
"Hani bir zaman Rabbin... demiti..." leride yce Allah'n "demesinin", meleklerin "demelerinin" ve eytann "demesinin" ne anlam ifade ettiini aklayacaz, inaallah.
"Orada bozgunculuk yapacak, kan dkecek birisini mi yaratacaksn? Oysa biz seni verek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz." Grl-
hangi bir itiraz veya kar k-ma sz konusu deildir. Bunun kant
da yce Allah'n onlar adna aktard u ifadedir: "phesiz sen
bilensin, hikmet sahibisin." Cm-lenin ifade biiminden meleklerin teslimiyeti bir tavr iinde olduklar anlalyor.
Meleklerin szlerinden kan sonu udur: Halife tayini, ancak
halifenin, kendisini tayin eden yce zt, tm noksanlklardan tenzih ederek vmesi ve varl ile onun kutsiyetini kantlamas iindir. Yer meneli bir varlk ise, bunu gerekletiremez. Tersine bu
konumunu ve ilevini bozgunculuk ve ktlk urunda kullanacaktr. Bu grevlendirmenin amac, Allah' tesbih etmektir, O'nu
noksan sfatlardan tenzih etmektir. Bu ise, bizim seni tesbih etmemizle, sana hamd etmemizle, seni noksan sfatlardan tenzih
etmemizle gereklemi bulunmaktadr. yleyse senin halifelerin
biziz veya bizi kendine halife kl. u yer meneli hilafetin sana ne
faydas olacaktr? Yce Allah onlarn bu deerlendirmelerini u
szleriyle cevaplandryor: "Dedi ki: 'Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.' Ve dem'e isimlerin tmn retti."
Ayetlerin akndan ncelikle u husus anlalyor: Sz konusu
ha-lifelik, yce Allah adnadr. Baz tefsir limlerinin ihtimal verdikleri gibi, insanlardan nce yaayan bir tr canl adna deildir bu
halifelik. ddiaya gre bu canl tr yok olunca yce Allah insanlar
onlara halife klmak istemitir. Ama bu doru deildir. nk yce
Allah'n onlara, dem'e isimleri retmek suretiyle verdii cevap,
sz konusu iddiayla badamyor. Bundan dolay, hilafet Hz. dem'in (a.s) ahsyla snrl deildir. Bir ayrm gzetilmeksizin tm
soyu bu grevde ona ortaktr. simlerin retilmesi, bu bilginin insann zne yerletirilmesi demektir. Nitekim, bunun etkisi yava
yava ama kesintisiz olarak kendini belli eder. lh hidayet sz
konusu olursa insan, bu bilgiyi kuvveden fiile geirebilir.
Halifeliin tm insanlar kapsad yce Allah'n u sznde de
vurgulanmaktadr: "Hani sizi, Nuh kavminden sonra, halifeler kld." (A'rf, 69) Yce Allah bir dier ayette de yle buyuruyor: "Sonra
sizi yeryznde halifeler yaptk." (Ynus, 14) Konuyla ilgili bir dier
ayet de udur: "Ve sizi yeryznn halifeleri yapyor." (Neml, 62)
Ayetlerin akndan kan ikinci sonu da udur: Yce Allah
yeryz halifesinin bozgunculuk yapacan ve kan dkeceini
reddetmiyor ve meleklerin kendisini tesbih edip noksanlklardan
Buradan anlalyor ki, bu isimler veya isimlerinden sz edilen varlklar, akl sahibi canl varlklard. Bunlar gayb perdesinin altnda
bulunuyorlard ve onlarn isimlerini bilmek, bizim u andaki eyalarn isimlerini biliimize benzemiyordu. Yoksa, Hz. dem'in sz
konusu isimleri meleklere haber vermesi srasnda onlar da bu isimleri renirler ve bilgi bakmndan dem'le ayn dzeye gelirlerdi. Dolaysyla Hz. dem'in meleklere kar bir stnl sz konusu olmazd.
"dem'e isimlerin tmn retti." ifadesinin orijinalinde geen "el-esm=isimler" kelimesi bana "lm" getirilmi bir ouldur. Banda bu ekilde "lam" harfi bulunan oullar genellik ifade
ederler. Bunun yan sra kelime, "kulleha=tmn" ifadesiyle de
pekitirilmitir. Yani varlklar ifade iin kullanlan tm isimleri
hibir snrlandrma olmakszn kapsad vurgulanmtr. Ayrca,
"Sonra onlar meleklere sundu." ifadesi gsteriyor ki, btn isimler yani isim tarafndan tanmlanan nesneler, hayat ve ilim sahibidirler. Bununla beraber gayb perdesi, yani gklerin ve yerin
bilinmezlikleri altnda gizlidirler.
"Gayb" kelimesinin gklere ve yere izafe edilmesi -kimi yerlerde "min" harf-i cerrinin ifade ettii "baz" anlamn ifade etmesi
mmkn olmakla birlikte- burada "lm" harf-i cerrinin anlamn
ifade etmesi gerekiyor. nk burada ama yce Allah'n gcnn
tmn, kuatcln, buna karlk meleklerin gszlklerini ve
yetersizliklerini vurgulamaktadr. Bundan kan sonuca gre, Hz.
dem'in bildii isimler, gk ve lemlerine oranla "gayb" saylan
eylerdir, evrenin erevesinin dnda yer alan olgulardr.
Meselenin bu boyutlar, yani isimlerin genellii, iaret ettikleri
nesnelerin hayat ve bilgi sahibi olular, bunlarn gklerin ve yerin
gayb olarak nitelendirilileri zerinde dnldnde, bununla
yce Allah'n u sz arasnda kanlmaz bir balant olduu grlecektir: "Hibir ey yoktur ki, onun hazineleri bizim yanmzda
olmasn. Biz onu bilinen bir miktar ile indiririz." (Hicr, 21)
Burada yce Allah, "ey" denebilecek her eyin, katnda bir
hazinesinin bulunduunu, o eyin orada saklandn, srekli olduunu, hi tkenmediini, herhangi bir snrla snrlanmadn, l
ve snrn sadece indirme ve yaratma aamasnda sz konusu olduunu, bu hazinelerdeki okluun, l ve snrlamay kanlmaz
klan saysal bir okluk olmadn, sadece mertebe ve derecelerle
ilgili bir okluun sz konusu olduunu bildiriyor. naallah Hicr
suresinde yer alan bu ayeti aklarken, daha ayrntl bilgi vereceiz.
Buna gre, yce Allah'n meleklere sunduu isimler, Allah katnda koruma altnda olan, gayb perdesinin gerisinde gizli bulunan
yce varlklard. Yce Allah lemde olan her ismi, o yce varlkla-
AYETN AIKLAMASI
Daha nceki aklamalarmzda, "iinizde gizlemekte
olduunuzu" ifadesinden, nceleri gizli olup da sonra aa
karlan bir hususun sz konusu olduuna iaret etmitik. Bunun,
"imtina etti ve byklk taslad ve o kfirlerden idi." ifadesiyle bir
ilgisi vardr. nk, "o diretti, bbrlendi ve inkr etti" eklinde bir
ifade kullanlmyor. Yine aklamalarmzdan anlalyor ki secde
olay, "ben sizin bilmediklerinizi bilirim." sznn sarf edildii an
ile "sizin aa vurduunuzu ve iinizde gizlemekte olduunuzu
bilirim." sznn sarf edildii an arasnda gereklemie benziyor.
Dolaysyla, "Hani bir zaman meleklere, 'dem'e secde edin.'
demitik." ifadesi, nceki ifadeleri noktalayp cennet kssasna
geii salama amacna yneliktir. nk daha nce de sylediimiz gibi, bu ayetler, insana hilafet misyonunun yklenmesini,
yaratklar arasndaki fonksiyonunu, yeryzne indiriliini, mutluluk
ve mutsuzlua yol aan davranlarn konu ediniyorlar.
Dolaysyla secde kssasnn buradaki en nemli ilevi, ana
hatlaryla cennet kssasna ve dem'in indirilii olayna geii kolaylatrmaktr. Olayn etraflca anlatlmayp ksaca deinilmesinin
gerisindeki gereke bu olsa gerektir. Belki de ifadede nc tekil
kipi yerine, birinci oul kipinin kullanlmas da bu yzdendir: "meleklere, 'dem'e secde edin.' demitik." Oysa bundan nce, "Hani
bir zamanlar Rab-bin meleklere, 'Ben yeryznde bir halife yaratacam.' demiti." ek-linde bir ifade kullanlmt.
ayrlmaz. Ama bu fiil, ibadet kast ile yceltme duygusundan baka bir gerekeyle de yerine getirilebilir. Alay etmek ve kmsemek amacyla secdeye gitmek gibi. badet kast ile yerine getirilirken kapsad tm unsurlar iinde barndryor olmasna ramen,
byle bir davran ibadet niteliini kazanmaz. Evet, dier kulluk
kast tayan davranlara kyasla ibadet anlam secde fiilinde daha belirgindir. Zat bir ibadet olmadna gre de, mabutluk Allah'a zgdr, diye zat hasebiyle Allah'a zg klnm deildir. Eer
ortada bir engel varsa, bu, er' veya akl bir yasaklamadan dolaydr. er'an veya aklen yasaklanan eyse, Rablk niteliini Allah'tan bakasna yaktrmaktan baka bir ey deildir.
Fakat Rablk niteliini yaktrmakszn Allah'tan bakasna
sayg gstermek, onu yceltmek, daha dorusu nezaket kurallarnn gereini yerine getirmek meselesine gelince, bunun yasak olduuna ilikin bir kant yoktur elimizde. Ancak ne var ki, dinin zahir amelleri ile ili dl olmann insana kazandrd dinsel haz, bu
eylemin (sadece) yce Allah'a zg klnmasn, srf selmlama
veya sayg sunma amacyla da olsa bu fiilin Allah'tan bakasna
sunulmamasn ngrmektedir.
Ama secde dnda, Allah'n salih kullarna veya velilerinin kabirlerine veya eserlerine kar sevgiden kaynaklanan dier fiillerin
yasak olduuna dair ne akl, ne de nakl bir kant yoktur. naallah
yeri gelince bu hususa etraflca deineceiz.
Yine ayn tefsirde mam Zeynelabidin'in (a.s) aa yukar benzer eyleri syledii rivayet edilir. Bu rivayette yle geer: "Melekler, hata ilediklerini anlaynca ara sndlar. Ancak bu hatay
tm melekler deil, arn evresinde bulunan meleklerden bir
grubu ilemi... Onlar kyamete kadar arn evresine snrlar."
[c.1, s.30, h: 7]
dedi: Allah, meleklerine dem iin secdeye kapanmalarn emretti. Syler misiniz, Muhammed iin de bu trden bir ey yapt m?"
"Bunun zerine Ali (a.s) dedi ki: Dediin gibi oldu. Ne var ki,
yce Allah'n meleklerine dem iin secdeye kapanmalarn emretmesi, onlarn Allah' bir yana brakarak dem'e kulluk sunduklar anlamnda deildir. Aksine bu, onlarn dem'in stnln
ve Allah'n ona bahettii rahmeti kabul ettiklerinin bir ifadesiydi.
Hz. Muhammed'e gelince, bundan daha fazlas ona verilmitir.
Yce Allah o sonsuz mlknde ona salt ediyor, tm melekler,
ona esenlik diliyorlar. Mminler de ona salt getirmek suretiyle Allah'a kulluk sunuyorlar. te bu, onun daha stn bir konumda olduunun gstergesidir, ey Yahudi..." [c.1, s.314, Necef basks]
Tefsir'ul-Kumm'de deniyor ki: "Yce Allah dem'i yaratt. dem krk yl kendisine biim verilmi hlde bekledi. O srada melun blis yanndan geiyor ve 'nemli bir ey iin yaratlm olmalsn!' diyordu. O srada blis'in iinden yle geti: 'Eer Allah buna
secde etmemi emrederse, kesinlikle isyan ederim.' Daha sonra
yce Allah melek-lere, 'dem iin secdeye kapann.' buyurunca,
hepsi secdeye kapanrken blis iindeki kskanl da vurdu ve
secde etmeye yanamad."
Bihar'ul-Envar'da, peygamberlerin kssalar ile ilgili olarak mam Sadk'n (a.s) yle dedii rivayet edilir: "blis'e dem iin
secdeye kapanmas emredildi. Fakat blis, 'Ya Rabbi, izzetin hakk
iin, eer dem'e secde etmekten beni muaf tutarsan, sana yle
bir kulluk sunacam ki, hi kimse benzeri bir kulluk sunmamtr.' dedi. Bunun zerine yce Allah, 'Ben istediim konuda bana
itaat edilmesini severim.' buyurdu."
Yine mam Sadk (a.s) buyurmutur ki: "blis drt kere acyla
feryat etmitir: Birincisi, lnetlendii gn. kincisi, yeryzne indirildii gn. ncs, peygamberlerin ardndan geen uzun bir fetret dneminden sonra Hz. Muhammed'in (s.a.a) peygamber olarak grevlendirildii gn. Drdncs, mm'l-Kitab [ana kitap
yani Ftiha suresi] indirildii gn."
"ki kere de sevinle lk atmtr: Birincisi, dem'in yasak
aacn meyvesini yedii srada. kincisi, dem'in cennetten indirildii srada. Ayet-i kerimede yce Allah yle buyuruyor: 'Bylece
35- Dedik ki: Ey dem, sen ve ein cennette durun, ondan dilediinizi yerde bol bol yiyin. Ama u aaca yaklamayn, yoksa
zalimlerden olursunuz.
36- Derken eytan onlarn ayaklarn oradan kaydrd, onlar iinde bulunduklar durumdan kard. Dedik ki: Birbirinize dman
olarak inin. Sizin yeryznde kalp bir sre yaamanz lzmdr.
37- dem, Rabbinden birtakm kelimeler ald. Bunu zerine
(Rabbi, rahmetiyle) ona dnd. phesiz O, tvbeyi ok kabul eden ve esirgeyendir.
38- "Hepiniz oradan inin." dedik. Yalnz size benden bir hidayet
geldii zaman, kimler benim hidayetime uyarsa, artk onlara bir
korku yoktur ve onlar zlmeyeceklerdir.
39- nkr edip ayetlerimizi yalanlayanlar ise, ate ehlidir, onlar
orada ebed kalacaklardr.
AYETLERN AIKLAMASI
"Dedik ki: Ey dem..." Meleklerin Hz. dem'e secde etmeleri olay Kur'n- Kerim'in birok yerinde tekrarlanmasna karn, Hz.
dem'in dnya hayatndan nceki cennet deneyimi sadece
yerde gndeme getiriliyor.
Birincisi: Bakara suresinin u anda tefsirini sunduumuz ayetin de.
kincisi: A'rf suresinde. Bu surede yce Allah kssay u ifadelerle sunuyor: "Ey dem, sen ve ein cennette durun, ondan dilediiniz yerde afiyetle yiyin; fakat u aaca yaklamayn, yoksa
zalimlerden olursunuz. Derken eytan irkin yerlerini kendilerine
gstermek iin onlara fsldad; 'Rabbiniz, baka bir sebepten dolay deil, srf melek olursunuz ya da ebedi kalclardan olursunuz diye sizi bu aatan menetti.' dedi. Ve onlara, 'Elbette ben size t verenlerdenim.' diye de yemin etti. Bylece onlar aldatarak aa sarktt. Aac tadnca irkin yerleri kendilerine grnd ve cennet yapraklarn st ste yamayp zerlerine rtmee
baladlar. Rableri onlara seslendi: 'Ben sizi o aatan menetmedim mi? Ve eytan size apak dmandr, demedim mi?' Dediler: 'Rabbimiz, biz kendimize zulmettik, eer bizi balamaz ve
bize acmazsan, muhakkak ziyana urayanlardan oluruz.' Allah
buyurdu ki: Birbirinize dman olarak inin, sizin yeryznde bir
sreye kadar kalp geinmeniz lzmdr. Orada yaayacaksnz,
orada leceksiniz ve yine oradan karlacaksnz" dedi." (A'rf, 1925)
ncs: Th suresinde, yce Allah yle buyuruyor: "Andolsun biz, nceden dem'e ahit vermitik. Fakat o, unuttu. Biz onda bir kararllk bulmadk. Meleklere, 'dem'e secde edin.' demitik. blis'in dnda dierleri secde ettiler. O, ayak diretti. Bunun zerine dedik ki: 'Ey dem! Bu, senin ve einin dmandr.
Sakn sizi cennetten -karmasn, sonra yorulur, sknt ekersiniz. imdi burada ackmayacaksn, plak kalmayacaksn. Ve sen
burada susamayacaksn ve gnein altnda yanmayacaksn da.'
Nihayet eytan ona fisldayp, 'Ey dem! Sana ebedilik aacn ve
yok olmayacak bir mlk haber vereyim mi?' dedi. O aatan
yediler. Bylece kendilerine kt yerleri grnd. stlerini cen-
sre dnyada kalmam, hemen cennete gtrlmlerdi. Dolaysyla yce Allah, onlar cennete gtrd zaman, kavraylar ruh
ve melekler leminden henz tam olarak kopmamt.
Bunun kant ise, yce Allah'n u szdr: "Kendilerinden rtlp gizlenen ayp yerlerini aa karmak iin." (A'rf, 20) Burada "Onlara gizli olan" deil, "Onlardan gizletilen" eklinde bir ifadenin kullanlm olmas ilgi ekicidir. Bu ifadeden anlalyor ki,
ayp yerlerinin srekli olarak gizlenmesi, dnya hayat asndan
mmkn deildir. Bu olay bir kere gereklemi ve onu da cennete yerletirilme izlemitir. u hlde, yasak aacn meyvesini yemekle birlikte dnya hayatnda ayp yerlerinin ortaya kmas kanlmaz bir gereklilikti. Bu yzden yce Allah yle buyuruyor:
"Sakn sizi cennetten karmasn, sonra yorulur, sknt ekersiniz." Bir yerde de yle buyuruyor: "Onlar iinde bulunduklar
yerden kard."
Ayrca yce Allah, tvbe ettikten sonra, onlarn hatalarn balad; ama onlar cennete geri almad, tersine, orada yaasnlar
diye onlar yeryzne indirdi. Eer yasak aacn meyvesinin yenmesi ve ayp yerlerinin ortaya kmas ile birlikte dnya hayat bir
zorunluluk ve cennete dn de bir imknszlk niteliini almasayd, hi kukusuz, hatann balanmas ile birlikte cennete geri
dnmeleri gerekirdi.
Ksacas, onlarn cennetten kmalarna ve yeryzne indirilmelerine yol aan etken, yasak aacn meyvesini yemeleri ve ayp
yerlerinin grnmesiydi. Bu da lnetlenmi eytann vesveseleri
sonucu gereklemiti. Nitekim yce Allah, Th suresinde kssann giri ksmnda yle buyuruyor: "Andolsun biz, nceden dem'e ahit vermitik. Fakat o, unuttu. Biz onda bir kararllk bulmadk." Sonra yce Allah kssay ayrntl olarak sunuyor.
Acaba bu ahit, Allah'n u sz mdr: "Sakn bu aaca
yaklamayn, sonra zalimlerden olursunuz." Yoksa u sz
mdr: "Bu senin ve einin dmandr." Yoksa genelde tm
insanlardan, zelde de, vurgulu ve pekitirilmi ekliyle
peygamberlerden alnan bir sz mdr?
Birinci ihtimal doru deildir. nk yce Allah yle buyuruyor: "eytan onlara fsldad; 'Rabbiniz, baka bir sebepten dolay
deil, srf melek olursunuz ya da ebed kalclardan olursunuz diye sizi u aatan menetti.' dedi. Ve onlara, 'Elbette ben size t
verenlerdenim.' diye de yemin etti." (A'rf, 20-21) Demek ki onlar,
hata ilerken ve aaca yaklarken, bunun yasaklanm olduunu
unutmamlard. Oysa sz konusu ahit hususunda yce Allah yle buyuruyor: "Fakat o, unuttu. Biz onu kararllardan bulmadk."
u hlde sz konusu ahit, aaca yaklamann yasakl deildir.
kinci ihtimale gelince, (sz konusu ahdin eytana uymaktan
sakndrma olduu ihtimali) bsbtn uzak bir ihtimal olmasa bile, ayetlerin zahir anlam, bu ihtimali desteklememektedirler.
nk grld kadaryla ahit, Hz. dem'in (a.s) ahsna zgdr. Hlbuki eytana kar uyarlma, hem ona ve hem de eine
yneliktir.
Dolaysyla, Th suresinde ilgili ayetlerin son blmyle giri
ksmnn uyumu da gz nnde bulundurularak sz konusu ahdin
genel bir "sz alma" eklinde olmas daha uygun grnyor. Yce
Allah yle buyuruyor: "mdi benden size bir hidayet geldii zaman, kim benim hidayetime uyarsa o, sapmaz ve mutsuz olmaz.
Ama kim benim zikrimden yz evirirse, onun iin dar bir geim
var. Kyamet gn onu kr olarak harederiz."
Ayetler arasnda bir uyarlamaya gidecek olursak, "Kim benim
zikrimden yz evirirse, onun iin dar bir geim vardr." ifadesi,
ahdi u-nutma olgusuyla uyumaktadr. Grdn gibi bu ifade,
Rablk ve kulluk zerine yaplm bir ahitlemeyi iermenin yan
sra, blis'e kar uyarma anlamndaki bir ahitten daha uygun
dmektedir. nk, anlam olarak zikirden yz evirme ile, blis'e
uyma arasnda fazla bir mnasebet yoktur. Ama, Rablk makam
zerine sz alma anlam daha uygundur. nk, Rablk zerine
sz alma, insann yce Allah'n Rab olduunu unutmamas anlamn ieriyor. Yani, her eyi ynetip dzenleyen hkmdar O'dur.
Yani, insan hibir zaman ve hibir durumda, Allah'n mlk olduunu, hibir eyi kendi bana yapamadn, kendine bir fayda veya zarar dokunduramadn, lm, hayat ve yeni-den dirili zerinde bir etkinliinin olmadn, yani zat, nitelik ve fiil olarak etkin
bir rol oynamadn aklndan karmamaldr.
"Hepiniz oradan inin, dedik. Yalnz size benden bir hidayet geldii
zaman..." te din hususunda Hz. dem ve soyu iin yasalatrlan
ilk ilke budur. Burada din iki cmle ile zetlenmitir ve kyamete
kadar da buna bir eklemede bulunulmaz.
Bu kssay (cennet kssasn) zellikle Th suresinde ifade edildii ekliyle inceleyecek olursan, sonuta bu kssann ak iinde yce Allah'n dem ve soyu ile ilgili iki yargda bulunduunu
greceksin. Yasak aacn meyvesinden yemeleri yce Allah'n dem ve soyunun yeryzne indirilip oraya yerletirilmelerine, orada aacn meyvesine yaklamamalar uyarsnda bulunurken iaret ettii meakkatli hayat ekmelerine hkm vermesini gerektirmitir.
Bunun ardndan gerekleen tvbe ise, yce Allah'n ikinci bir
hkm vermesini gerektirmitir. Bunun sonucunda yce Allah,
dem ve soyuna, kulluk sunma biimini gstermeye, onlar doru
yola iletmeye karar vermitir. lk hkm, dnya hayatnn kendisiydi. Sonrasnda gerekleen tvbe sonucu, yce Allah bu hayatn
koullarn iyiletirmitir; insanlara iinde yaadklar bu hayatta
Allah'a nasl kulluk sunacaklarn gstermitir. Bylece insan hayat, dnyev ve semav hayatn bir bileimi hlini almtr.
Bu surede, cennetten "indirili" olaynn tekrarlanndan da
kan sonu budur. Bir keresinde yce Allah yle buyuruyor: "Dedik ki: Birbirinize dman olarak inin. Sizin yeryznde kalp bir
sre yaamanz lazmdr." Sonra yle buyuruyor: "Hepiniz oradan
inin, dedik. Yalnz size benden bir hidayet geldii zaman..."
Cennetten indirilmeye ilikin iki emrin arasnda tvbe olaynn
an-latlm olmas gsteriyor ki, Hz. dem ve ei nceki gibi kalc
olmamakla birlikte, tvbe ettikleri srada henz cennetteydiler.
Yce Allah'n u sz de bunu destekler mahiyettedir: "Rableri onlara seslendi: Ben sizi o aatan menetmedim mi?" Bundan nce
de yle buyurmutu: "Sakn bu aaca yaklamayn." Daha nce
aaca yakn gsteren "bu" iaret edilirken, sonrasnda uza gsteren "o" zamiriyle iaret ediliyor. Ayn ekilde daha nce yakn
ima eden "dedi." ifadesi kullanlrken sonrasnda uza ima eden
"seslendi" ifadesi kullanlmtr. Buna gre gerisini sen dn.
Bil ki, "Dedik ki: Birbirinize dman olarak inin. Sizin yeryzn-de kalp bir sre yaamanz lazmdr." ayeti ile ,"Orada yaayacaksnz, orada leceksiniz ve yine oradan karlacaksnz."
ayetinin zahiri gsteriyor ki, cennetten indiriliten sonraki bu hayat, cennetten indiriliten nceki hayattan farkl niteliklere sahiptir. Yine anlyoruz ki, bu hayatn z, yerin znden kaynaklanan
bir karaktere sahiptir. Bu hayatn karakteristik zellii meakkat
ve mutsuzluktur. Bu yzden insann yeryznde kalmas, lmle
oraya dnmesi, sonra oradan diriltilmesi gerekir. u hlde yeryzndeki hayat, cennetteki hayattan farkldr. Buna gre cennet
hayat dnyev niteliklere sahip deildir, semavdir.
Buradan hareketle kesin olarak denebilir ki, Hz. dem'in dnyaya indirilmeden nce yerletirildii cennet, gireni bir daha dar
kmayan ahiretteki cennet deilse de mekn olarak gkte yer
alan bir cennettir. Dolaysyla "gk" kavram zerinde de durmamz gerekiyor. naallah ileride bu kavram etraflca ele alma imknn bulabiliriz.
Geriye bir ey kalyor: O da Hz. dem'in iledii hatadr. Biz diyoruz ki; ayetler, ilk bakta onun bir gnah, bir hata ilediini ifade ediyorlar. Nitekim yce Allah yle buyuruyor: "Yoksa zalimlerden olursunuz." Bir dier ayette de yle buyuruyor: "dem,
Rabbine kar geldi de yolunu ard." Nitekim yce Allah'n bize
aktard ekliyle, onlar da sularn itiraf etmilerdir: "Rabbimiz,
biz kendimize zulmettik, eer bizi balamaz ve bize acmazsan,
muhakkak ziyana urayanlardan oluruz."
Ne var ki, kssay aktaran ayetler zerinde iyice durulduu ve
aacn meyvesi ile ilgili olarak konulan yasak titiz olarak incelendii zaman, kesin olarak bu yasan mevlev nehiy yani teri nitelikli bir yasak olmad, tersine irad nehiy yani t nitelikli yol
gsterme amacna ynelik olduu anlalr. Bu yasaklama ile ykmlye yasan, kendisine ne kadar yararl ve hayrl olduu vurgulanmak istenmitir. Yoksa Mevl-kul ilikisi erevesinde getirilen bir yasak deildir.
Bunun ilk iareti udur: Yce Allah hem bu surede ve hem de
A'-rf suresinde yasaktan sonra, bunun bir zulm olduu eklinde
bir ayrntya yer vermitir: "Sakn bu aaca yaklamayn. Yoksa
zalimlerden olursunuz." Th suresinde ise, "yorulursunuz" eklinde bir ayrntya yer veriyor. Bunu cennetin terkine ynelik bir ayrnt olarak sunuyor. "e-ika" kelimesinin anlam, yorulmak, meakkat ekmektir. Sonra bu kavram aklayc mahiyette yle
buyuruyor: "imdi burada ackmayacaksn, plak kalmayacaksn. Ve sen burada susamayacaksn, gnete yanmayacaksn."
Bylece ak biimde anlalyor ki, "e-ika" kavramndan
maksat, dnya hayatnn gerektirdii alk, susuzluk ve plaklk
gibi dnyev meakkatlerdir.
u hlde, bu tr durumlardan korunmak, yukarda iaret ettiimiz irad nehiy yani t nitelikli bir yasa gerektirmektedir.
Yani burada mevlev nehiy yani teri nitelikli, Mevl-kul ilikisi erevesinde bir yasaklama sz konusu deildir. Btn mesele,
doruyu gsterme amacna yneliktir. rad nehiy/t nitelikli
bir yasa inemek, mevlev nehiy/teri nitelikli bir yasa ineme gibi, isyan gerektirmez, kulluk snrlarnn dna kma olarak nitelendirilemez. Buna gre, ayetlerde sz edilen "zulm"den
maksat, kendilerini yorucu ve tehlikeli bir hayata atm olmalar
dolaysyla kendilerine zulmetmeleridir. Yoksa; burada Rablk ve
kulluk ilikileri asndan yerilmeyi gerektiren bir zulmn sz konusu olmad gayet aktr.
kinci iareti udur: Kulun, yaptndan pimanlk duyup geri
dn-mesi anlamna gelen "tvbe" yce Allah tarafndan kabul edilirse, sz konusu gnah hi ilenmemi gibi olur ve sanki byle bir
masiyet gereklememi gibi yepyeni bir sayfa alr. Dolaysyla
gnahndan tvbe eden az nceki gnahkrla, emirlere itenlikle
uyan itaatkr bir kul gibi muamele edilir. Yapt fiil emre uymak
olarak deerlendirilir.
Eer sz konusu aacn meyvesi ile ilgili olarak konulan yasak
mevlev/teri nitelikli olsayd, bu fiilden sonra gerekleen tvbe
de kulluk grevi ile ilgili olarak ilenen bir gnahtan ve ilh bir
emre kar gelmekten pimanlk duymak olarak deerlendirilir ve
her ikisi de tekrar cennete geri alnrd. Ama gryoruz ki, bu olaydan sonra ikisi de dnm deildir.
Bununla da anlalyor ki, yasak meyvenin yenilmesinden sonra gerekleen cennetten kma olay, nceden plnlanm, ev-
rensel sistemin gerei olarak gereklemesi zorunlu olan bir olayd. Tpk zehrin lme yol amas ve tpk atein yanmaya yol amas gibi kanlmazd. rad/t nitelikli ykmllklerde bu
byledir. Oysa mev-lev/teri nitelikli ykmllklerde cezalandrma trnden birtakm sonular sz konusudur. Namaz klmay
brakann atee atlmas, kulun Mevl-kul ilikisi erevesinde konan genel toplumsal kurallar inemesi durumunda sz konusu
olan knanmas ve dlanmas gibi.
nc areti de udur: Yce Allah yle buyuruyor: "Hepiniz
o-radan inin, dedik. Yalnz size benden bir hidayet geldii zaman,
kim-ler benim hidayetime uyarsa artk onlara bir korku yoktur ve
onlar zlmeyeceklerdir. nkr edip ayetlerimizi yalanlayanlar
ise, ate ehlidir, onlar orada ebedi kalacaklardr." (Bakara, 38-39)
Bu ayetlerin ifade tarz, yce Allah'n melekler, kitaplar ve peygamberler aracl ile ayrntlaryla birlikte dnyada indirdii tm
mevlev/teri nitelikli kurallar ierecek ekilde kapsamldr. Bu
szlerle dem ve soyunun yurdu olan bu dnyada konan ilk yasa
anlatlyor. Grld gibi bu yasama, yce Allah'n dem'in yeryzne inmesiyle ilgili ikinci emrinden sonra gereklemitir. Aktr ki, yeryzne ini emri, cennette olutan sonra, sz konusu
hatann ilenmesinin ardndan gerekleen tekvin emirdir.
Demek ki, yasan inendii ve yasak aaca yaklald srada ne yrrlkte olan bir din ve ne de teri nitelikli bir ykmllk vard. Dolaysyla kulluk grevi ile ilgili bir gnah ve teri nitelikli bir emre kar kma eklinde bir durum gereklemi deildir. Bu durum, "aaca yaklamayn." emrinden nce, meleklere
ve blis'e ynelik "dem'e secde edin." emrinin mevlev/teri nitelikli oluu ile bir eliki arzetmiyor. nk bu iki emre muhatap
olan ykmller farkl kimselerdirler.
Denebilir ki: Madem ki bu yasak t niteliklidir ve teri nitelikli deildir, u hlde yce Allah'n dem ile einin davrann zulm, isyan ve azma olarak nitelendirmesi ne anlam ifade eder?
Buna karlk olarak vereceim cevap udur: "Zulm" nitelii
ile ilgili olarak, bununla onlarn yce Allah katnda kendilerine
zulmetmelerinin kastedildiini vurgulamtk. syan ise, etkilenme
veya zorla etkilenmeyi ifade eden bir kavramdr. Nitekim
"kesertuhu fe'n-kesere" (onu krdm o da krld) ve "kesertuhu feas" (onu krmaya altm, etkilenmedi) denir. Buna gre isyan
bir emir veya yasaktan etkilenmemek, isteneni yapmamak demektir. Byle bir durum, Mevl-kul ilikisi erevesindeki ykmllkler iin sz konusu olduu gibi irad/t nitelikli hitaplar iin de geerlidir.
Gnmzde, "namaz kl", "oru tut", "hacca git" veya "arap
ime" ve "zina etme" gibi emir ve yasaklara kar gelme durumunda Ms-lman topluluun dilinde "isyan" kavramnn kullanlmasna gelince; bu, eriat veya eriat ehli tarafndan bu kelimeye yklenen anlamdr. Dolaysyla szlk ve genel rf asndan kavramn ifade ettii anlamn genelliine bir zarar vermez.
Azma olarak tercme ettiimiz "el-gavaye" ise, bir insann
yaama amacn koruyamamas ve bu dorultuda bir dzenlilik
iinde hayatn srdrme kabiliyetini gsterememesi demektir.
Bununsa, emrin irad/t nitelikli mi; yoksa mevlev/teri
nitelikli mi olma durumlarna gre farkllk gsterecei kesindir.
Bu durumda diyebilirsin ki: u hlde Hz. dem ve einin tvbe
etmesine ve "Eer sen bizi balamasan ve bize acmasan elbette hsrana urayanlardan oluruz." demeleri ne anlam ifade eder?
Buna cevap olarak derim ki: Daha nce de sylediimiz gibi
"tvbe", yaplan iten pimanlk duyup geri dnmektir. Duruma
gre, dn de farkl olabilir.
Efendisinin emrine bakaldran bir kle, yaptna piman olup tvbe etmekle efendisinin katnda kaybettii eski konumuna,
eski yaknlna dnmesi mmkn olduu gibi, doktor tarafndan
belli bir meyveyi ve yiyecei yemesi yasaklanm bir hasta iin de
ayn durum sz konusudur: Doktorun bu yasa btnyle onun
sal ve selmeti ile ilgili t nitelikli bir yasaklamadr.
Diyelim ki, hasta doktorun bu uyarsna uymad ve yasa inedi, sonuta lmle burun buruna geldi. Byle bir duruma den
adamn yaptna piman olmas, kendisini eski salna kavuturacak bir il vermesi iin yeniden doktora bavurmas son derece normaldir. Doktor da, ilk karakteristik salna kavumas
ve hatta ondan daha iyi bir duruma gelmesi iin bir sre zorluk
znde bir saatten fazla kalmadklarna yemin ederler. Zaten onlar, byle evriliyorlard. Kendilerine bilgi ve iman verilenler dediler ki: "Andolsun siz, Allah'n kitabnca, ta yeniden dirilme gnne kadar kaldnz. te bu da dirilme gndr. Fakat siz
bilmiyordunuz." (Rm, 55-56)
Ayrca, Ehlibeyt mamlarndan aktarlan baz rivayetler de, Hz.
dem'in yerletirildii cennetin gkte olduunu ve dem ile einin
gkten indiklerini ifade ediyorlar. Bu arada, rivayetlerin diliyle tank olanlar, sz konusu cennetin gkte olmas ve Hz. dem ile
einin gk-ten indirilmi olmas ile, bu ikisinin yeryznde yaratlm olmalar ve orada yaam olmalar arasnda bir eliki doacandan korkmazlar. Ayn ey, cennetin gkte oluu ile, kabir
sorgulamasnn yeryznde olmas, ayrca kabrin ya cennet bahelerinden bir bahe ya da cehennem ukurlarndan bir ukur olmas iin de geerlidir. naallah "gk" kavram zerinde durduumuz zaman bu ve benzeri problemlerin ortadan kalkacan
umuyorum.
blis'in Hz. dem ile einin yanna nasl geldii, hangi yollara
bavurduu hususuna gelince; sahih ve itibar edilen rivayetlerde
buna ilikin bir aklamaya yer verilmemitir. Bize ulaan baz haberlerde ylan ve tavus kuunun blis'e dem ve eini yoldan karma hususunda yardmc olduklar belirtilmekle beraber, bunlara itibar etmemek gerekir. Bunlarn uydurulmu olduuna inandmz iin, anlatma gereini duymadk. Bu kssa aslnda Tevrat'tan
alnmtr. Onun iin kssay olduu gibi oradan aktaryoruz.
Tekvin Kitabnn 2. Babnda yle denir: "Ve Rab Allah yerin
toprandan dem'i yapt, ve onun burnuna hayat nefesini fledi;
ve dem yaayan can oldu. Ve Rab Allah arka doru dem'de bir
bahe dikti; ve yapt dem'i oraya koydu. Ve Rab Allah grn
gzel ve yenilmesi iyi olan her aac ve bahenin ortasnda hayat
aacn, ve iyilik ve ktl bilme aacn yerden bitirdi. Ve baheyi sulamak iin Aden'den bir rmak kard, ve oradan blnd,
ve drt kol oldu. Birinin ad Nil'dir; kendisinde altn olan btn
Havila diyarn kuatr, ve bu diyarn altn iyidir; orada ak gnnk
ve akik ta vardr. Ve ikinci rman ad Ceyhun'dur. Btn Habe
diyarn kuatan odur. Ve nc rman ad Dicle'dir. Musul'un
1- Bilindii gibi cennet, Allah'a yaknln, arnmln ve temizliin semboldr. Nitekim yce Allah cennet iin yle buyuruyor: "inde ne samalama var, ne de gnaha sokma." (Tr, 23)
2- Cennet gktedir ve eytan dem'e secde etmekten kannca yce Allah ona yle hitap etmitir: "k oradan, nk sen
kovuldun." (Hicr, 34) "Oradan in, orada byklk taslamak senin
haddin deildir." (A'rf, 13)
Birinci soruya verilebilecek cevap udur: Kur'n- Kerim'in iaret ettii samalama ve gnaha sokma durumlarnn mmkn
olmad cennet, mminlerin ahirette girecekleri sonsuzluk cenneti ile, lmden sonra ve sorumluluk dnyasndan gn ardndan girdikleri berzah cennetidir. Fakat insann yeryzne yerletirilip, sorumluluk altna sokulmasndan, emir ve yasaklara muhatap
klnmasndan nce Hz. dem'in yerletirildii cennetle ilgili olarak
Kur'n- Kerim bu tr bir nitelendirmede bulunmamtr. Aslnda
bu cennette durum bunun tersini gstermektedir. Nitekim Hz. dem de burada sz konusu hatay ilemitir. Kald ki, samalama
ve gnaha sokma kavramlar nispdirler ve ancak insann dnyaya
gelip emir ve yasaklara muhatap olmasndan ve sorumluluk altna
girmesinden sonra gerekleebilirler.
kinci soruya ise birka ekilde cevap vermek mmkndr: Birincisi: Her eyden nce "k oradan" ifadesi ile "in oradan" ifadesindeki zamirin "gk"e dnk olduu hususu kesin deildir. nk
bu ifadelerden nce gkten sz edilmedii gibi, konunun da
"gk"le bir ilgisi yoktur. u hlde, baz mlhazalara gre meleklerin arasndan k ve iniin kastedildii sylenebilir. Belki de,
saygnlk makamndan k ve initir kastedilen.
kincisi: Sz konusu ini ve k emriyle, kinaye yntemi ile,
orada meleklerin arasnda srekli kalmann yasakl anlatlmak
istenmi olabilir. Buna gre, ara sra oraya, meleklerin bulunduu
yere k-mak sz konusu yasan kapsamna girmez. Nitekim eytanlarn kulak hrszl yapmaktan alkonduklarn ifade eden ayetlerde de buna ynelik iaretler vardr, daha dorusu bu ayetler
bizim bu yaklammz pekitirir niteliktedir.
Baz rivayetlerde de, Hz. sa'dan nce eytanlarn yedinci ge
kadar ktklar, sa (a.s) doduktan sonra drdnc ge ve daha
sordu. Yce Allah, 'Ay dem, bunlar senin zrriyetindir. Ama senden de ve btn yarattm varlklardan da daha hayrldrlar. Onlar olmasayd, ne seni, ne cenneti, ne atei, ne g ve ne de yeryzn yaratrdm. Sakn onlara kskanarak bakma. Yoksa seni
yakn evremden uzaklatrrm.' dedi. Fakat Hz. dem onlara kskanarak bakt, onlarn yerinde olmay istedi. Bunun zerine eytan
ona musallat oldu, nihayet kendisine yasaklanan aacn meyvesini yedi. Ayn ekilde eytan Havva'ya da musallat oldu. O da
Fatma'ya kskanarak bakt. Nihayet o da dem gibi yasak meyveyi yedi. Bunun zerine yce Allah onlar cennetinden kard, onlar yakn evresinden uzaklatrp yeryzne indirdi." [c.1, s.239, h:
1]
Ben derim ki: Aa yukar ayn anlam vurgulayan baka rivayetler de vardr. Bir ksm konuyu daha geni erevede ele alm,
bir ksm daha ksa tutmu, bir ksm da daha zet ve daha genel
ifadelerle meseleyi aktarmtr. Grdn gibi bu rivayette mam
(a.s), sz konusu aacn buday ve kskanlk aac olduunu ve
dem ile einin buday aacnn meyvesinden yiyip kskanlk illetine yakalandklarn, bunun sonucunda da Hz. Muhammed ve soyunun (hepsine selm olsun) yerinde olmay temenni ettiklerini dile getiriyor. Birinci anlama gre, yasak aa cennet ehlinin ilgisini
ve itahn ekmeyecek kadar nemsiz ve cazibesizdi. kinci anlama gre ise, bu aa dem ve einin ulaamayacaklar kadar
nemli ve eriilmezdi. Nitekim bir rivayette de bu aacn, Hz. Muhammed ve soyunun bilgisi olduu bildirilmitir.
Ksacas, bunlar iki farkl anlam ifade etmektedirler. Ancak
sen, misakla ilgili olarak geen konuya bir gz attn zaman, anlamn bir olduunu grrsn. Buna gre Hz. dem, Allah'tan bakasna ynelmeme anlamn kapsayan ve Allah'a yaknl sembolize eden cennetten yararlanma ile, dnyaya balanma zorluk ve
meakkatini beraberinde getiren yasak aatan yemeyi birlikte
yrtmek istemiti. Ama bu iki olguyu birlikte yrtmek ona
mmkn olmam, nihayet yeryzne indirilmiti. Dolaysyla Hz.
Muhammed'in (s.a.a) sahip olduu, bu iki olguyu bir arada yrtme makamna eriememiti. Ama daha sonra yce Allah onu seerek ve tvbe etmesini salayarak onu dnyadan soyutlamt ve
kinci rivayette ise2, yle geer: mam Bkr (a.s) veya mam
Sadk'tan (a.s) birine, "Allah dem'i 'unuttu' diye nasl sorumlu tutuyor?" diye soruldu. yle cevap verdi: "dem unutmad. Hem
nasl unutabilir ki? Oysa eytan ona yle diyordu: Rabbiniz, baka bir sebepten dolay deil, srf melek olursunuz ya da ebedi kalclardan olursunuz diye sizi u aatan menetti." Geen aklamalara dikkat edilirse, bu iki rivayetin arasda eliki olmad son
derece aktr.
eyh Saduk'un el-Emal adl eserinde, Ebu's-Salt el-Herev'nin
yle dedii rivayet edilir: "Halife Me'mun mam Ali Rza (a.s) ile
tar-tmak zere slm bilginlerini ve Yahudilik, Hristiyanlk, Mecusilik ve Sabilik gibi dier dinlere mensup bilginleri toplad
zaman, hi kimse ona kar bir kant ileri srememiti. O, bir kayann katl gibi grkemiyle duruyordu. Bu arada Ali b. Muhammed b. Cehm ayaa kalkt ve yle dedi: 'Ey Resulullah'n olu,
peygamberlerin masum olduklarn kabul ediyor musun?' mam,
Ben derim ki: "Gnah cennette ilenmiti..." ifadesi, daha nce de deindiimiz gibi, mevlev ve teri nitelikli dinsel ykmlln henz cennette yrrle konulmadna ynelik bir iaret
iermektedir. Dinsel ykmlln yurdu dnya hayatdr ki, bu
hayat, cennetten initen sonra Hz. dem (a.s) iin ngrlmtr.
u hlde, sz ko-nusu gnah, irad ve t nitelikli bir emre kar
ilenmiti, mevle-v/teri nitelikli bir emre kar deil. Dolaysyla
bazlarnn yapt gibi, rivayeti kr krne yorumlamann bir anlam yoktur.
el-Uyn adl eserde Ali b. Muhammed b. Cehm'in yle dedii
rivayet edilir: "Bir gn Halife Me'mun'un yanna gittim, mam Rza
da orada bulunuyordu. Me'mun dedi ki: 'Ey Resulullah'n evld,
sen pey-gamberlerin masum olduunu demiyor musun?' 'Evet.'
dedi. 'u hlde, 'dem Rabbinin emrine kar kt ve yolunu ard.' ayetini nasl yorumluyorsun?' diye sordu. Bunun zerine mam Ali Rza yle dedi: Allah dem'e dedi ki: 'Sen ve ein cennette kaln. Ondan dilediiniz yerde bol bol yeyin. Ama sakn u
aaca yaklamayn. (Onlara buday aacn gsterdi.) Yoksa za1- [l-i mrn, 33]
Baz tefsir bilginlerine gre de, Hz. dem'in Allah'tan ald kelimeler, yce Allah'n A'rf suresinde dile getirdii u szlerdir:
"Dediler ki: Rabbimiz, biz kendimize zulmettik, eer bizi
balamaz ve bize acmazsan, muhakkak ziyana urayanlardan
oluruz."
AYETLERN AIKLAMASI
Yce Allah, Yahudilerin tutumunu knamak amac ile yz ksr ayette kendilerine bahettii nimetlerden, kendilerine kazandrd se-kin ve onurlu konumdan, buna karlk onlarn takndklar inkrc ve bakaldrc tavrdan, szlerinde durmamalarndan,
inatlklarndan ve dik ballklarndan sz ediyor. Ulusal tarihleri
boyunca balarndan geen servenleri ieren on iki kssaya deinerek onlara uyarda bulunuyor. Denizi yarp, Firavun'u ve ordusunu suda bomak suretiyle onlar Firavunoullarndan kurtarmas;
Musa ile gerekletirilen Tr da randevusu; Musa'dan sonra buzaya tapnmalar ve Musa'nn on-lara kendinizi ldrn emrini
vermesi; Hz. Musa'ya Allah' aka kendilerine gstermesini nerip ardndan korkun bir yldrma arplmalar ve yce Allah'n
tekrar kendilerini diriltmesi gibi, onlarn yaad birok kssaya
iaret ediliyor.
Bu olaylarn tm, ilh ltfun ve Rabbani inayetin damgsn
tayorlar. Bunun yan sra kssalarda, yce Allah'n onlardan ald
sz-lere, onlarnsa bu szlerini tutmayp kulak ard edilerine deiniliyor. Kazandklar gnahlar, iledikleri sular, kendilerine indirilen kitapta aka yasaklanm olmasna ramen bir trl terk
etmedikleri iren huylar hatrlatlyor. Kat kalpli, ta yrekli ve
sapkn mizal olduklar iin akllarn dnmekten alkoymalar
gndeme getiriliyor bu kssalarda.
"Bana verdiiniz sz tutun." fadenin orijinalinde geen "a-hid"
kelimesi, kken olarak "korumak" demektir. Bu kken anlamndan hareketle birok anlam da kullanlmtr. Szleme, antlama, yemin, vasiyet, buluma ve konaklama gibi.
"Sadece benden korkun." fadenin orijinalinde geen "irheb" fiilinin kk olan "er-rehbe" kelimesi, "korku" demektir ve bunun
kart "er-rabe"dir.
"Onu inkr edenlerin ilki olmayn." Yani Ehlikitap topluluk-lar arasnda veya, kendi ulusunuzdan gemi ve gelecek kuaklar iinde ilk inkrclar siz olmayn. Yoksa Mekkeli kfirler onlardan nce
Kur'n' inkr etmilerdi.
AYETLERN AIKLAMASI
"Sabrederek ve namaz klarak yardm dileyin." fadenin orijinalinde geen "isten" fiilinin mastar olan "istiane" kelimesi, yardm
istemek demektir. Bu istek ise, ancak insann tek bana stesinden gelemedii grevler ve karsnda duramad felaketler asndan sz konusu olabilir. nk, gerekte Allah'tan baka yardm edebilecek kimse yoktur.
u hlde, stlendii grevler asndan insana yardm etmek
ve onu salamlatrmak, srekli Allah ile iletiim hlinde olmasn
salamakla olur. nsann zorluklarn stesinden gelebilmesi iin
Allah'a ynelmesi, kendini O'na ve O'nun yoluna adamas gerekir.
Bu ise, sabr ve namazdr. Yardm dilemenin en gzel yolu bu iki
olgudur. nk sabr her olaanst gelimeyi, her felaketi insann gznde kltr, sradanlatrr. Allah'a ynelmek ve O'na snmakla da iman ruhu uyanr ve insann zihnine u anlay egemen olur: nsan yklmaz bir dayanaa ve yerinden kopmaz bir sebebe dayanmaktadr.
"Ve, kukusuz o, Allah'a sayg gsterenlerden bakasna ar gelir."
Her ikisi de eziklii, dkl, ifade ediyor olmalarna ramen "hu=sayg" ile "hud=boyun bkme" kavramlar arasnda
niteliksel fark vardr. nk hud=boyun bkme, bedensel organlarla ilgili bir kavramdr, hu/sayg ise kalp ile ilgili bir kavramdr.
"Onlar ki, Rableri ile buluacaklarn... zannederler." Bu meselede,
ahirete inanma meselesini kastediyorum, zanna ve kart dnceyi kesin olarak reddetmeyen sanya dayal bilginin hibir yarar
yoktur. Burada kesin bilgiye dayanan inan zorunludur. Nitekim
yce Allah yle buyuruyor: "Ahirete de kesin olarak iman ederler." (Bakara, 9)
Ancak burada mesele "hu=sayg"nn gereklemesi asndan e-le alnm olabilir. Aamal sebeplerin rn olan aamal
bilgilerde, sz konusu bilgiyi alglayan nefis, aamal olarak nce
sorunun farkna varr, sonra kukulanmaya balar, ardndan kart
dncelerden biri daha ar basmaya balar, bunu izleyen aamada kar ihtimaller peyderpey devre d kalrlar ve nihayet kesin kavrama gerekleir. te bilgi budur.
Bu tr bir bilgi nefsin skntya dmesine, derinden rpermesine ve belli oranda bir kaos yaamasna yol aan nemli bir meseleyle ilgili olunca, hu, yani iten rpererek sayg duyma olay,
ilm kavrayn tamamlanmasndan nce, ihtimallerin tercihi sz
konusu olduu andan itibaren gndeme gelir.
u hlde kesin bilgiyi ilgilendiren bir meselede "zan" kavramnn kullanlm olmas, u gerei vurgulama amacna yneliktir:
Buluabilecei ve huzuruna kabilecei bir Rabbi olduunun farkna varan bir insan, bu konuda kesin bilgi edinmek iin fazla bir
eye ihtiya duymaz. Bu zan, onu kesin bilgiye ulatrmaya kfi
gelir. Tpk airin u beytinde belirttii gibi:
"Onlara, 'Mzehhec kabilesinden iki bin / zrhl sava dnn.' dedim."
Dman ancak kesin olan bir eyle korkutulabilecei hlde
air burada onlara dnmelerini emrediyor. nk, burada muhalefetten vazgemeleri iin, dnmek, zannetmek bile yeterlidir. Bunun iin kesin bilgiye gerek yoktur. Onun iin tehdit eden
ahs, kar tarafta kesin bilgi oluturma zahmetine katlanmyor.
47- Ey srailoullar, size baladm nimetleri ve sizi lemlere stn kldm hatrlayn.
48- yle bir gnden korkun ki, o gn hi kimse bakasnn yerine bir ey deyemez, hi kimseden efaat kabul edilmez, hi
kimseden fidye alnmaz ve hi kimse bakalarndan yardm grmez.
AYETLERN AIKLAMASI
"yle bir gnden korkun ki o gn hi kimse bakasnn yerine bir
ey deyemez..." Btn trleriyle, btn ksmlaryla ve btn ilgi
diniz ve size verdiimiz eyleri arkanzda braktnz. Hani ortaklarnz olduklarn sandnz efaatilerinizi de yannzda
grmyoruz. Aranzdaki balar kesilmi ve iddia ettiiniz eyler
sizden kaybolup gitmitir." (En'm, 94)
Bir baka ayette de bu gerei u ekilde dile getirir: "te orada her can, gemite yaptklarn dener. Gerek Mevllar olan
Allah'a dndrlrler ve uydurduklar eyler, kendilerinden kaybolup gider." (Ynus, 30)
Bu ve benzeri ayetlerde ahiret ortamnda dnyevi balarn,
sebeplerin ortadan kalkt, doal ilgilerin yok olduu dile getirilir.
ahi-retle ilgili olarak gz nnde bulundurulmas gereken gerek
ve asl ilke budur.
Bu aslsz kuruntular genel bir ifadeyle rtldkten sonra,
bu sefer de teker teker ele alnp reddediliyor: "yle bir gnden
korkun ki, o gn hi kimse bakasnn yerine bir ey deyemez,
hi kimseden efaat kabul edilemez, hi kimseden fidye alnmaz
ve hi kimse bakalarndan yardm grmez." (Bakara, 48) "O gn
ne alveri, ne dostluk ve ne de efaat olur." (Bakara, 254) "O gn
dost, dostundan bir ey savamaz." (Duhn, 41) "O gn arkanz dnp kaarsnz, ama sizi Allah'tan baka kurtaracak kimse yoktur." (M'min, 33)
"Size ne oldu ki birbirinize yardm etmiyorsunuz? Hayr, onlar
o gn teslim olmulardr." (Sfft, 25-26) "Allah' brakp kendilerine ne zarar, ne de yarar veremeyen eylere tapyorlar ve 'Bunlar
Allah katnda bizim efaatilerimizdir.' diyorlar. De ki: 'Allah'n
gklerde ve yerde bilmedii bir eyi mi Allah'a haber veriyorsunuz?' O, onlarn kotuklar ortaklardan uzak ve ycedir." (Ynus,
18) "imdi artk bizim ne efaatilerimiz var, ne de scak bir dostumuz." (uar, 100-101) Bu ve benzeri ayetler kyamet ortamnda
efaat olaynn, iltimasn, aracln ve dnyevi balarn sz konusu olamayacan dile getiriyorlar.
Ancak btn bunlarla birlikte Kur'n' Kerim efaat olayn btnyle de reddetmiyor, aksine kimi durumlarda efaatin gerekleeceini vurguluyor: "O Allah, gkleri, yeri ve ikisinin arasnda
bulunan canl-cansz varlklar alt gnde yaratt; sonra ara istiva
etti. sizin, O'ndan baka bir dostunuz, efaatiniz yoktur. d-
sinin emirlerine uymayan dik bal, azgn bir kle gibi, kendisini
katnda efaat edilen makama balayacak her hangi bir ba bulunmayan kimse iin efaatin hibir yarar olmaz. nk efaat,
kendi bana bamsz bir etkinlie sahip deildir, eksik sebebin
tamamlayc esidir.
Ayrca katnda efaat giriiminde bulunulan hakimin nezdinde
efaatilik pozisyonunda bulunan kiinin etkinlii, sebeplerden
bamsz ve lsz bir etkinlik deildir. Tersine, hakim zerinde
etkinlik uyandracak bir durumun sz konusu olmas gerekir ki,
ardndan dl almay veya cezadan kurtulmay getirsin.
Mesel efaati, efendiden, kendi efendiliini ve klesinin de
kleliini geersiz klarak onu cezalandrmamasn isteyemez. Efendiden hkmnden el ekmesini, klesine ykmllk vermekten kanmasn veya genel olarak veya olaya zg olmak zere
hkmn geersiz klmasn talep edemez. Ayn ekilde efaati,
hakimden genel olarak veya zel bir durumla ilgili olarak cezalandrma yasasn yrrlkten kaldrmasn, cezalandrmamasn
isteyemez.
Dolaysyla efendilik, kulluk, hkm ve ceza sistemi zerinde
efaatinin hibir etkinlii yoktur. efaati, szn ettiimiz bu
hususa, bu cihete, kesin gzyle baktktan ve tartmasz kabul
ettikten sonra ya hakimlik pozisyonunda bulunan efendinin cmertlii; mertlii, erefi ve ycelii gibi affetmeyi ve balamay
gerektiren sfatlarn ya klenin eziklii, miskinlii, dknl,
hakirlii ve k-t hllere dml gibi acmay gerektiren
sfatlarn ya da bizzat kendi niteliklerini, yani efendiye olan yaknln, erefini ve yksek konumunu ne srerek yle der:
Senden kendi efendiliini ve onun kleliini geersiz klman,
hkm ve ceza sistemini yrrlkten kaldrman istemiyorum. Aksine senden balaman istiyorum. nk sen efendisin, acma
duygusuna sahipsin, cmertsin. Onu cezalandrmak sana bir yarar
salamaz, gnahlarn balaman da sana bir zarar dokundurmaz
veya o, dkn ve hakir bir cahildir. Senin gibiler onun durumuna
aldrmazlar. Onunla gereinden fazla ilgilenmezler veya senin katndaki sekin konumuma ve sana olan yaknlma gvenerek
onu affetmeni istiyorum.
Konuyu enine-boyuna irdeleyen biri ak olarak grr ki: efaati, rnein cezann kaldrlmas ile ilgili olarak katnda efaatte
bulunulan zatn sfatlar gibi konuyla ilgisi bulunan etkenleri kullanarak araclkta bulunur. Bylece konu bir hkmn kapsamndan kp dier bir hkmn kapsamna girer. Yoksa birinci hkmn kapsamnda olduu hlde hkmn iptali sz konusu deildir.
Yani doadaki birbirine zt etkenlerin bazsnn, dier bazsnn etkinliini geersiz klmas ve ona galebe almas gibi bir durum sz
konusu deildir. u hlde efaatin gerek anlam, konunun bir
hkmn kapsamndan kp dier bir hkmn kapsamna girmesini salayarak elikiye meydan vermeme suretiyle bir yarar elde
etme veya bir zarar defetme amacna ynelik, araclk giriimidir.
Ayrca bununla, efaatin nedensellik kuralnn bir rnei olduu da ortaya kyor. nk efaat, yakn sebebin, ilk ve uzak sebep ile msebbebi arasnda arac edinilmesinden ibarettir. efaat
kavramnn anlam zerinde yaptmz analizlerden elde ettiimiz
sonu budur.
Nedensellikle ilgili olarak yce Allah'n etkinlii iki adan deerlendirilebilir:
1- Etkinlik O'ndan balar ve nedensellik O'nunla son bulur. Dolaysyla o, snrsz ve kaytsz yaratma ve meydana getirme gcne sahiptir. Tm illetler ve sebepler O'nunla bakalar arasnda,
tkenmez rahmetinin ve yaratklarna ynelik saysz nimetlerinin
yaylmasnn ve aktarlmasnn araclardrlar.
2- Yce Allah sonsuz yceliiyle birlikte bize yaklaarak ltufta
bulunmutur. Dinini bir yasalar sistemi olarak yrrle koymu
ve birtakm emir ve yasak nitelikli hkmler belirlemitir. Ahiret
yurdun-da verilmek zere, sz konusu emir ve yasaklara uymak
veya kar kmak durumlarna gre birtakm dller ve cezalar
ngrmtr. Bu amaca ynelik olarak cennetle mjdeleyen ve
cehennem azabna kar uyaran peygamberler gndermitir. Bu
peygamberler de yce Allah'tan aldklar mesaj en gzel ekilde
duyurmu ve insanlara kar bir gereke, bir kant ortaya koymulardr. Bylece Rabbinin sz hem doruluka, hem de adalete
tamamlanm oldu. Hi kimse de O'nun szlerini deitiremez...
lk deerlendirme esas alnarak konuya bakldnda, grlecektir ki, bu, tekvinle, varolusal ilgili bir deerlendirmedir. Bu
durumda efaat kavramnn aradaki varolu ile ilgili neden ve sebeplere intibak ettii ak-seiktir. nk aradaki varolula ilgili
nedenler, yce Allah'n rahmet, yaratma, diriltme ve rzk gibi stn sfatlarndan yararlanp eitli nimet ve ltuflar, yaratklardan
muhta durumda olanlara ulatrrlar.
Yce Allah'n baz szleri de muhtemelen bu anlam artrmak-tadrlar: "Gklerde ve yerde olanlarn hepsi O'nundur. O'nun
izni ol-madan kendisinin katnda kim efaat edebilir." (Bakara,
255) "Rabbiniz O Allah'tr ki, gkleri ve yeri alt gnde yaratt.
Sonra Ar'a istiva etti. i tedbir eder. O'nun izni olmadan hi
kimse efaat edemez." (Ynus, 3)
u hlde efaat, varolula ilgili alanda, neden ve sebeplerin
O'nun-la msebbepler (sebeplerden etkilenenler) arasnda,
msebbeplerin ilevlerini plnlanma, varlklarn ve kalclklarn
dzenlenme noktasnda araclk etmeleridir. Buna "tekvin (varolula ilgili) efaat deriz.
kinci deerlendirme esas alndnda, meselenin teri nitelikli
olduu grlecektir. Byle bir durumda sylenecek sz udur:
Yaptmz analizlerden de aka anlalaca gibi, efaat kavram yerinde kullanld zaman doru bir anlam ifade eder ve bunun bir sakncas da yoktur. u ayet-i kerimeler de bu anlam vurgulamaya yneliktir: "O gn Rahman'n izin verip sznden holand kimseden bakasnn efaati fayda vermez." (Th, 109)
"O'nun huzurunda, O'nun izin verdii kimselerden bakasnn efaati fayda vermez." (Sebe', 23) "Onlarn efaati hibir ie yaramaz.
Meer Allah'n diledii ve raz olduu kimseye izin verdikten sonra olsun." (Necm, 26) "Allah'n raz olduundan bakasna efaat
etmezler. (Enbiy, 28) "O'ndan baka yalvardklar eyler, efaate
sahip deillerdir. Ancak bilerek hakka ahitlik edenler bunun dndadr." (Zuhruf, 86)
Grdn gibi ayet-i kerimeler, yardm etmek anlamnda, ilh
izin ve rzadan sonra meleklerden ve insanlardan baz kimselerin
efaatte bulunacaklarn vurgulamaktadrlar. u hlde efaat,
mlk ve emir yetkisi kendisine zg olan yce Allah'n baz kimse-
efaat aracl ile sulu cezann kapsamndan karlp yce Allah'n rahmet, af, balama gibi sfatlarnn kapsamna alnr. Yce Allah'n efaatiye ynelik ikram ve onurlandrmas da szn
ettiimiz lh sfatlardan biridir.
kinci sorun: Yce Allah'n koyduu evrensel yasalar sistemi,
O'nun fiillerinin etkilerini yapmamak veya deiik etkiler yapmaktan korunmu olmasn ngrmektedir. Bir eye karar verdi mi veya bir hkm koydu mu, onu istisnasz olarak tek bir izgide ve
kesintisiz olarak ayn tarzda uygular. Nedensellik yasas da bu tarz
zeredir.
Ulu Allah yle buyuruyor: "Bu benim dosdoru yolumdur. Kullarm zerinde senin hibir etkinliin, hibir yaptrm gcn yoktur. Fakat sana uyan azgnlar hari. Cehennem onlarn tmnn
buluma yeridir." (Hicr, 43) "te bu, dosdoru yolumdur. Ona uyunuz. Sakn baka yollar izlemeyin, sonra sizi doru yoldan ayrrlar." (En'm, 153) "Allah'n yasasnda bir deiiklik, Allah'n yasasnda bir farkllk bulamazsn." (Ftr, 43)
efaatin geerli olmas ise, fiillerde deiiklie yol aar. nk
efaat aracl ile btn sulularn tm cezalarn kaldrmak,
mezkur lh snnetin geersizlii anlamn tar ve ykmllkle
elimektedir. Bu ise, kesinlikle mmkn deildir ve kesinlikle
yce Allah'n fiil-lerinin hikmete dayal olmasyla uyumaz.
Baz sulularn cezalarn kaldrmak veya tm sulularn baz sularna ve gnahlarna ceza uygulamamak ise, yce Allah'n fiilinin
farkllk gstermesi, yrrlkte olan yasasnn deimesi, teden
beri izlenilen yolunun yn deitirmesi demektir. nk sululuk
noktasnda sulular arasnda bir fark olmad gibi, gnahlk ve
kulluun snrlarn amak bakmndan gnahlar arasnda da bir
fark yoktur.
u hlde sulularn bir ksmn veya onlarn baz sularn
genelden ayr olarak efaat aracl ile hogrnn ve
grmezlikten gelmenin kapsamna almak imkanszdr. efaat ve
benzeri araclk giriimleri, ancak fiillerin, hak ve batlda ayn
hkm verebilen, hikmet ve cehaletten yana ayn tavr taknabilen
tutkular ve kuruntular zerine bina edildii dnya hayatnda
geerli olabilir.
Bu soruna kar vereceimiz cevap udur: Yce Allah'n yolunun dosdoru ve yasalar sisteminin tek ve deimez olduu kukusuzdur. Ne var ki bu tek ve deimez yasalar sistemi, sadece
yce Allah'n rnein yasa koyma ve hkmetme gibi sfatlarndan
birine dayanmamaktadr ki, bir hususla ilgili hkm deimesin
ve bir hkme ilikin ceza hibir ekilde yrrlkten kaldrlmasn.
Aksine ilh yasalar sistemi, yce Allah'n bunlarla ilgili tm sfatlarnn ngrdkleri hususlar zerine bina edilmitir. -Ki yce Allah'n sfatlar bizim kavraymzdan ok ycedir.Bunun aklamas yledir: Varlklar leminde, hayat, lm,
rzk ve nimet gibi olgular baheden, ltfeden yce Allah'tr. Bunlarsa birbirlerinden farkl olgulardr ve yce Allah'la olan balantlar ayn ekilde, ayn ynden ve ayn ba ile deildir. nk bu tr
bir iliki tarznda balln ve nedensellik yasasnn iptali sz konusudur. rnein, yce Allah gerektirici bir sebep ve iktiza edici bir
maslahat olmakszn hastaya ifa vermez. Hastaya if vermesi,
O'nun ldrc, intikam alc ve iddetle yakalayc olmas gibi sfatlaryla ilgili deildir; efkatli, merhametli, nimet baheden, ifa
veren ve afiyete kavuturan olmas gibi sfatlaryla ilgilidir.
Keza, yce Allah, sebepsiz yere bir zorbay, bir mstekbiri
helk etmez; efkatli, merhametli olduu iin de onu helk etmez.
Tersine intikam alc, iddetle yakalayc ve kar konulmaz gcyle ezici olduu iin helk eder. Ksacas yapt her i, onunla ilgili
bir sfatn gereidir... Kur'n bu gerei ana hatlaryla ortaya koymaktadr.
u hlde meydana gelen herhangi bir olay, varolusal adan
kapsad nitelikleri bakmndan bir veya aralarndaki uyum ve itilafn gerektirdii vecihle birden fazla ilh sfata dayanmaktadr.
Dilersen yle de diyebilirsin: Her ey kapsad maslahat ve iyi niteliklere uygun ynyle yce Allah'a baldr.
Bu gerei kavradktan sonra u hususu renmi olursun:
Yce Allah'n yolunun doruluu, yasasnn deimezlii ve fiillerinin elimezlii, birbirleriyle balant hlinde olan tm sfatlarn
kullanarak ortaya koyduu dzen iin sz konusudur. Yoksa tek
bir sfatn gerektirdii sonu iin bu durum geerli deildir. stersen yle de diyebilirsin: Byle bir durum hkmle, hkmn konu-
suna ilikin tm maslahatlar arasndaki etkileimden kaynaklanan sonu iin geerlidir. Tek bir maslahatn gerektirdii sonu iin deil. Eer konulmu hkmn sebebi tek bana sz konusu
olsayd, bu hkm ne iyiliksever, ne gnahkr, ne mmin ve ne de
kfir iin deimezdi. Ancak sebepler oktur. Bunlarn hepsinin
veya bir ksmnn bir arada gz nnde bulundurulmasyla doacak sonu, her birinin tek bana mlahaza edilmesinden doacak
sonula farkl olabilir. Ne demek istediimizi iyice dnn.
Dolaysyla efaatin varl ve cezann yrrlkten kaldrlmas
-ki bu, rahmet, balama, hkmetme, karar verme, her hak sahibine hakkn verme ve yargda eri ile doruyu kesin biimde ayrma gibi birtakm sebeplerin dourduu sonutur- yrrlkte olan ilh yasalar sisteminde bir deiiklie ve dosdoru yolda bir
sapmaya yol amaz.
nc sorun: Halk arasnda bilindii ekliyle efaat, efaatinin; katnda efaatte bulunulan zat daha nce irade ettiinin ister iradesi dorultusunda hkmde bulunsun, ister bulunmasnaksi olan bir eyi yapmaya veya terk etmeye zorlamasdr. Buna
gre, efaatinin istei dorultusunda, onun htr iin irade terk
edilmedike ve geersiz klnmadka efaat gereklemez. imdi,
katnda efaatte bulunulan kimse, ya adildir ya da zalimdir.
Adil bir hkim irade ettii veya hkmettii hususla ilgili bilgisinin nitelii deimedii srece efaat giriimini kabul etmez.
Yani, ancak yanlmas, sonra doruyu renmesi ve yaplmas gerekenin veya maslahatn, irade ettii veya hkmettiinden farkl
olduunu grmesi gibi bir durum sz konusu olursa, efaat giriimini kabul eder.
Zalim ve despot bir ynetici ise, hakszlk ettiini ve adalete
uygun tutumun, yaptnn aksi olduunu ok iyi bildii hlde yakn adamlarnn ve elit zmrenin efaatini kabul eder, kendi katnda sekin bir konumda olan kiiyle irtibatn korumada olacak
karn adalet ilkesine tercih eder.
Sz konusu her iki durum da, yce Allah asndan imkanszdr. nk O'nun iradesi ilmine gre tecelli eder, ilmi ise ezeldir,
kesinlikle deimez.
efaati inkr edenlerin bu yaklamna vereceimiz cevap udur: efaat olaynda yce Allah asndan bir irade ve bilgi deiiklii sz konusu deildir. Deiiklik irade edilen ve bilinen ey asndan sz konusudur. nk yce Allah, falanca insann bana
eitli durumlarn geleceini, u sebepler ve koullardan dolay u
zamanda u durumda olacan bilir. Byle bir durumda onun
hakknda bir irade ortaya koyar. Sonra baka sebeplerin ve baka
koullarn ba gstermesi ile dier bir zamanda dier bir duruma
deceini de bilir. Bu sefer de onun hakknda baka bir irade ortaya koyar. O, her gn yeni bir itedir. Nitekim yce Allah yle
buyuruyor: "Allah dilediini siler, dilediini brakr, Ana kitap O'nun katndadr." (R'ad, 39) "Hayr, O'nun iki eli de aktr, diledii
gibi verir." (Mide, 64)
Bunu u ekilde rneklendirebiliriz: Biz biliriz ki, havay bir sre sonra karnlk bryecektir ve gzlerimiz fonksiyonlarn yerine
getiremez olacaklardr. Oysa buna da ihtiyacmz vardr. Sonra gnein k samas ile birlikte karanlk dalacaktr. Bu rnekte
gecenin gelii ile birlikte, irademiz lamba aracl ile aydnlanmaya, gecenin sona ermesi ile birlikte de lambay sndrmee taalluk eder. Burada bilgi ve irade deimemitir. Sadece bilinen ve
irade edilen ey deimitir. Yani bilinen ve irade edilen ey, bilgi
ve iradeye uygunluk pozisyonundan kar. Nitekim her bilgi, her bilinene uymaz. Her irade de her irade edilen eye taalluk etmez.
Evet; yce Allah asndan imknsz olan bilgi ve irade
deiiklii, bilinen ve irade edilen eyin durumunu korumasna
ramen bilgi ve iradenin onlara uymamasdr. Buna yanlma ve
feshetme denir: Sz gelimi, bir karart grrsn; nce bunun insan
olduuna hkmedersin; bir sre sonra karartnn at olduu ortaya
kar, bylece karartya ilikin bilgi deiir. Ya da bir maslahat
gzeterek bir eyi irade edersin, daha sonra asl maslahatn irade
ettiin eyin kartnda olduunu renirsin, buna bal olarak
iradeni deitirirsin, te bu iki rnekte vurguladmz hususlar
yce Allah hakknda dnlemez. Oysa efaatin ve buna bal
olarak da cezann yrrlkten kaldrlmas olaynda yukardaki
hususlarn sz konusu olmadn renmi bulunuyorsun.
Drdnc sorun: Yce Allah'n efaat vaadinde bulunmas veya peygamberlerin bunu duyurmu olmalar, insanlarn gnah i-
lemeye devam etmeleri ve Allah'n koyduu haramlar inemeleri ynnde tevik edilmeleri sonucunu douruyor. Bu ise, dinin biricik hedefi ile elimektedir. Dinin tek ve deimez amac insanlarn tek ve ortaksz Allah'a kulluk sunmaya, O'na itaat etmeye
yneltilmeleridir. u hlde Kitap ve snnette efaatle ilgili olarak
yer alan naslar dinin bu apak temel ilkesi ile elimeyecek ekilde yorumlamak gerekir.
Drdnc soruna zm udur: ncelikle bu yaklam, balamann kapsamlln ve rahmetin geniliini gsteren ayetlerle
elimektedir: "Allah kendisine ortak koulmasn balamaz,
bundan bakasn dilediine balar." (Nis, 48) Daha nce de deindiimiz gibi bu ayet, tvbe olaynn sz konusu olmad durumlara iaret ediyor. Bunun kant da tvbe edilmi olmas durumunda balanan gnahlar kapsamna giren irkin bu ayette istisna
edilmi olmasdr.
kincisi; yce Allah tarafndan dile getirilen efaat vaadinin veya bu vaadin peygamberler araclyla duyurulmasnn insanlar
gnaha srklemesi, dik ballk ve isyankarlk yapmaya tevik
etmesi iki ar-ta baldr:
1- Sulunun ahs ve nitelikleriyle belirlenmesi ya da hakknda
efaat edilen gnahn hibir pheye yer braklmayacak ekilde
belirginletirilmesi. Yani u ahs veya bu gnah hakknda kesin
olarak efaat sz verilmesi ve hibir muhtemel arta bal klnmamas.
2- efaatin her trl cezay, tm zamanlarda temelden yrrlkten kaldracak ekilde etkin bir rol oynamas.
Eer; "Falanca gruptan olan insanlar veya btn insanlar iledikleri sulardan dolay cezalandrlmazlar, gnahlarndan dolay
kesinlikle sorgulanmazlar." veya; "Falanca gnahtan dolay hibir
zaman azap grlmez." eklinde bir iddia ortaya atlacak olursa,
bu kesinlikle batl bir iddiadr, ykmllere yneltilen hkm ve
sorumluluklarla alay etmektir. Fakat, eer her iki art asndan
konu mphem braklrsa; efaatin hangi gnahlar ve hangi gnahkarlar hakknda geerli olaca belirtilmezse; ya da yrrlkten kaldrlacak cezalarn, btn cezalar, tm zaman ve durumlarda olaca eklinde bir iddia ortaya atlmazsa, kii vaat edilen
Dolaysyla Kur'n- Kerim'de efaatin kesinlikle gerekleeceine ilikin ak ve kesin bir nas yoktur.
Snnete gelince; konunun detayna inen rivayetlerin shhati,
tart-ma konusudur ve onlara gvenilmez. Hadisler arasnda doruluu tartlmaz olanlarsa, Kur'n- Kerim'in ifadesine ek bir aklama getirmiyorlar.
Bu yaklama vereceimiz cevap udur: efaatin geersizliini
ifade eden ayetlerin, onu btnyle reddetmediklerini grdn.
Tersine bu ayetlerde, Allah'n izninden ve rzasndan bamsz
efaat reddediliyor.
Bu eletiride bulunann iddiasna gre, efaatin bir yarar salamadn ifade eden ayetler ise, onu olumsuzlamyor, aksine onun kesinlikle gerekleeceini ortaya koyuyor. Mddessir suresinde yer alan bu ayetler, efaatin sululardan belli bir zmreye
yarar salamayaca-n ifade ediyor, tm sululara deil.
Ayrca ayetlerde ifade edilen efaat, izafet terkibi iinde dile
getirilmitir, yani tamlamadan soyut ve yaln deildir. nk, "Fela
tenfeuh-u efaetu=efaat onlara fayda vermez." demekle, "Fela
tenfeuhum efaet-u afin=efaatilerin efaati onlara fayda
vermez" demek arasnda fark vardr. Birinci ifadede fiilin dta
larnda inen surelerdendir. O dnemde ise, bugnk ekliyle namaz ve zekt ibadetleri belirlenmemiti. u hlde, "Biz namaz klanlardan deildik." ifadesindeki "namaz"dan maksat, kulluk
sunmak amacyla boyun eip Allah'a ynelmektir. Yoksullar doyurmakla da genel anlamda Allah yolunda muhtalara infak etme, mal yardmda bulunma kastedilmitir. Bu iki kavramla, slam
eriatnda bugnk ekliyle yer alan namaz ve zekt ibadetleri
kastedilmitir. Dalmaktan maksat ise, ya hayatn elencelerine ve
dnyann ekici sslerine kaplmaktr. Ki bunlar, insan ahirete
ynelmekten, hesaplama gnn anmaktan al-koyar ya da hesaplama gnn hatrlatan mjdeleyici ve uyarc ayetlere tam
anlamyla kar gelmektir.
Bu drt nitelik yani, Allah'a ynelmeyi ve Allah yolunda mal
har-camada bulunmay terk etmek, bo ve yararsz eylere dalmak ve caza gnn yalanlamak insanda gerekleince, artk dinin temelleri yklm olur. Ayn ekilde bunlarn kartlaryla da
dinin temelleri pekitirilmi olur.
nk din, dnyaya sarlmaktan vazgeip ahirete ynelmek
suretiyle tertemiz hidayet rehberlerine uymaktr. Bu da bo eylere dalmay terk etmek ve ceza gnn tasdik etmekten ibarettir.
Bu ikisi de, kulluk kast tayan davranlarla Allah'a ynelmek ve
toplumun ihtiyalarnn giderilmesi iin abalamay gerektirir.
Bunlar sembolize edenlerse namaz ve Allah yolunda infaktr. u
hlde, din ilim ve amel asndan bu drt temel unsura dayanr.
Tevhit ve nbvvete inanmak gibi dinin dier temel unsurlar da
bu drt eyin doal olarak gerektirdii eylerdir. Bu hususa iyice
dikkat edin ve zerinde dnn.
Buna gre, efaat sayesinde kurtulua erenler sa ehli olanlardr. Bunlar, amelleri kabul grm veya grmemi olsun, efaate muhta olsunlar veya olmasnlar din ve inan asndan beenilen kimselerdirler. efaat bunlar iin ngrlmtr. Buna gre,
efaat sa ehlinin gnahkrlar iindir.
"Eer size yasakladmz byk gnahlardan kanrsanz,
sizin kk gnahlarnz rteriz." (Nis, 31) ayet-i kerimesinin gereince de, kimin kyamet gnne kadar affedilmeyen bir gnah
kalmsa, o, kesinlikle byk gnah ileyen kimselerdendir. n-
Mminler iin balanma dileyen melekler de yle. Onlarla ilgili olarak yce Allah yle buyuruyor: "Ar tayanlar ve O'nun
evresinde bulunanlar, Rablerini verek tesbih ederler, O'na inanrlar ve mminler iin balanma dilerler." (M'min, 7) Bir dier
ayette de yle buyurur ulu Allah: "Melekler, Rablerini hamt ile
tesbih ederler; yerdekiler iin de balanma dilerler. yi bil ki Allah, ok balayan, ok merhamet edendir." (r, 5)
Kendilerine ve mmin kardelerine balanma dileyen mminler de efaatilik ilevini grrler. Yce Allah onlarn bu tavrn
onlarn diliyle yle anlatr: "Bizi affet, bizi bala, bize ac! Sen
bizim mev-lmzsn!" (Bakara, 286)
Teri efaatin bir ksm da, bildiin anlam ile kyamet gn
gerekleecek olan efaattir. Kyamet gn efaat edeceklerin
banda peygamberler gelir. Yce Allah buna u ekilde deinmektedir: "Rah-man ocuk edindi, dediler. O, ycedir. Hayr onlar
ikram edilmi kullardr... Allah'n raz olduundan bakasna efaat etmezler." (Enbiy, 26-28) Ayette sz edilen kullardan biri de
bir peygamber olan Meryem Olu sa'dr. Yce Allah bir baka ayette de yle buyuruyor: "O'ndan baka yalvardklar eyler, efaat yetkisine sahip deillerdir. Ancak bilerek hakka ahitlik edenler bunun dndadr." (Zuhruf, 86) Bu iki ayet, meleklerin de efaat edebileceklerini gstermektedir. nk mrikler onlarn Allah'n kzlar olduklarn ileri sryorlard.
efaat yetkisine sahip olanlardan biri de meleklerdir: "Gklerde nice melekler var ki, onlarn efaati hibir ie yaramaz. Meer
Allah' n diledii ve raz olduu kimseye izin verdikten sonra olsun." (Necm, 26) Bir dier ayette de yce Allah yle buyuruyor: "O
gn Rahman'n izin verip sznden holand kimseden bakasnn efaati fayda vermez. Onlarn nlerindekini ve arkalarndakini bilir." (Th, 109-110)
u ayet-i kerimeden anlald kadaryla kyamet gn
ahitler de efaat edeceklerdir: "Ondan baka yalvardklar eyler, efaat yetkisine sahip deillerdir. Ancak bilerek hakka
ahitlik edenler bunun dndadr." (Zuhruf, 86) Hakka ahitlik etmi olmalar sayesinde efaat yetkisine sahip olmulardr. u hlde her ahit, ahitlik yetkisine sahip bir efaatidir. Ancak bu
Ancak bu ayetler, efaatin ancak gnahlara karlk rehin alnma, cezalandrlma ve ate zindanna atlma cezasndan
kurtulma hususunda yararl olacan vurgulamaktadrlar. Ama
bunlardan nceki kya-met gnnn dehet verici ortam ve akllara durgunluk veren gelimeler iin efaatin bir yarar salayacana dair bir delil yoktur. Hatta ayet-i kerimelerin, efaatin srf atete rehin kalmaktan kurtulma asndan fayda salayaca eklinde bir snrlandrmay ifade ettii de sylenebilir.
Ayrca bu ayet-i kerimelerden, iaret edilen diyalogun, cennet
ehlinin cennete ve ate ehlinin de cehenneme yerletirilmelerinden ve efaatin birtakm sulular kapsamna alp cehennemden
kurtarmasndan sonra gereklemi olmasn istifade edebiliriz.
nk "cennetler iinde" ifadesi, oraya yerletirilmi olduklarn
gsterir. "Sizi atee srkleyen nedir?" ifadesi de bunu gsterir.
nk srkleme de, bir tr sokmadr, ama her sokma deildir.
Toplama, bir araya getirme ve dzene koyma anlam vardr bunda. Bu da yerlemeyi gsterir. "Onlara fayda vermez." ifadesi de
yle. nk ayetin orijinalinde kullanlan ve olumsuzluu ifade
eden "ma" edat, imdiki zamana ynelik bir olumsuzlua dellet
eder. Bu mesele zerinde iyice dnmelisin.
Berzah lemi, Peygamber efendimiz (s.a.a) ve Ehlibeyt mamlarnn lm ve kabir sorgusu srasnda hazr bulunup, zorluklar
karsnda kiiye yardmc olmalar meselesine gelince;
"Andolsun, kitap ehlinden hi kimse yoktur ki, lmnden nce
ona inanacak olmasn." (Nis, 159) ayetini incelerken de deineceimiz gibi, bunun Allah katndaki efaatle bir ilgisi yoktur. Bunlar
yce Allah'n izniyle onlara bahedilmi bulunan tasarruf ve yetkilerdir.
Yce Allah yle buyuruyor: "A'rf zerinde hepsini yzlerindeki iaretleriyle tanyan erkekler vardr. Cennet halkna "Selm
zerinize olsun." diye seslenirler. Bunlar henz oraya girmemilerdir, fakat girmeyi ok istemektedirler... A'rf ehli, yzlerindeki
iaretleriyle tandklar bir takm adamlara seslenerek derler ki:
"Ne topluluunuz, ne de byklk taslamanz, size hibir yarar
salamad. Allah onlar hibir rahmete erdirmeyecek, diye yemin
ettiiniz kimseler bunlar myd? Girin cennete, artk size ne korku vardr, ne de siz zleceksiniz." (A'rf, 46-49)
u ayet-i kerime de bir bakma ayn anlam vurgulamaktadr:
"Her milletin imamn ardmz gn kimlerin kitab sandan
verilirse..." (sr, 71) Buna gre imamn davet hareketinde ve kitabn verilmesinde araclk yapmas, bahedilmi bir yetkidir. Artk
bu meseleyi iyice dnmen gerekir.
Sonu olarak ortaya u kyor: efaat, kyamet gnndeki en
son durakta gerekleiyor. Bu sayedeki balanma sonucu baz
kimseler atee girmekten alkonulurlar. Ya da atee girenlerin bir
ksm oradan karlrlar. Hi kukusuz btn bunlar rahmetin geni kapsamll veya kullara ynelik ilh ltfun zuhuru sayesinde
gerekleirler.
Gnee emredilir, insanlarn tepesine dikilir. Bu yzden kan-ter iinde kalrlar. Yeryzne emredilir, onlarn tand hibir eyi kabul etmez. nsanlar dem peygamberin yanna gidip kendilerine
efaat etmesini isterler. O, Hz. Nuh'u gsterir onlara. Hz. Nuh da
Hz. brahim'i gsterir. Hz. brahim de onlar Hz. Musa'ya gnderir.
Hz. Musa da Hz. sa'ya gitmelerini syler. Hz. sa ise onlara yle
der: Beeriyetin son peygamberi olan Muhammed'e gidin."
"Hz. Muhammed (s.a.a) der ki: 'Sizin iin efaat edeceim.'
Sonra gidip cennetin kapsn alar. 'Kim o?' diye seslenilir. Allah
onun kim olduunu bildii hlde o: 'Muhammed' diye cevap verir.
'Ona kapy an.' diye seslenilir. Kap alnca Rabbi ile karlar,
hemen secdeye kapanr. Kendisine; 'Konu, iste, istediin verilsin;
efaat et, efaatin kabul edilsin.' diye seslenilinceye kadar ban
secdeden kaldrmaz. Ban kaldrnca, Rabbi ile karlar; tekrar
secdeye kapanr, az nceki gibi kendisine seslenilir, o da ban
secdeden kaldrp atete yanan kimseler iin efaatte bulunur. O
gn gelmi gemi tm mmetlere mensup tm fertler, kyamet
gn kendisine efaat etmesi iin Hz. Muhammed'e (s.a.a) bavurur. te yce Allah'n, 'Belki bylece Rab-bin seni vlm bir
makama ulatrr.' sznden maksat budur." [c.1, s.315, h: 151]
Ben derim ki: Bu anlam ieren ifadeler yaygn biimde, bazen
zet, bazen de ayrntl biimde deiik kanallardan hem ia, hem
Ehlisnnet kaynaklarnda rivayet edilmitir. Bu ifadelerde, ayet-i
kerimede iaret edilen "vlm makam"n efaat makam olduu vurgulanmtr. Burada Peygamberimizin dndaki peygamberlerin ve bakalarnn efaat edebilmeleri asndan bir olumsuzluk
sz konusu deildir. nk dier peygamberlerin ve bakalarnn
efaatleri Peygamberimizin efaatinin bir ayrnts olabilir. Dolaysyla da efaat olay Peygamberimizin eliyle balar.
Tefsir'ul-Ayy'de, mam Bkr veya mam Sadk'tan (a.s) birinin, "Belki bylece Rabbin seni, vlm bir makama ulatrr."
ifa-desi ile ilgili olarak, "Bu makam efaattir" dedii rivayet edilir.
[c.1, s.315, h: 151]
Yine Tefsir'ul-Ayy'de, Ubeyd b. Zrre'nin yle dedii rivayet edilir: "mam Sadk'a (a.s), 'Mmin iin efaat var m?' diye soruldu. 'Evet.' dedi. Bunun zerine topluluk iinden bir adam ona,;
'O gn mmin kimsenin Hz. Muhammed'in efaatine ihtiyac var
"Ey nefislerine kar ar giden kullarm! Allah'n rahmetinden mit kesmeyin." ayeti yerine, "Rabbin sana verecek ve sen
raz olacaksn." ayetinin Allah'n kitabndaki en ok mit verici
ayet olmas meselesine gelince; Allah'n rahmetinden mit kesmenin yasaklanmasna Kur'n'da ska rastlanmasna ramen,
bu ifade bir keresinde Hz. brahim'in (a.s) dilinden hikaye ediliyor:
"Sapk bir kavimden baka kim Rabbinin rahmetinden mit keser?" (Hicr, 56) Bir keresinde de Hz. Yakb'un dilinden aktarlyor:
"Kfir kavimden bakas Allah'n rahmetinden mit kesmez." (Ysuf, 87) Konunun da tanklyla bu iki ayet, varolula ilgili tekvin
rahmetten mit kesmeye iaret etmektedir.
"De ki: Ey nefislerine kar ar giden kullarm! Allah'n
rahmetinden mit kesmeyin. Allah btn gnahlar balar. O,
ok balayandr, ok merhametlidir. Rabbinize dnnz..."
(Zmer, 53-54) ayetlerinde, "Nefislerine kar ar giden"
ifadesinden anlald kadaryla burada teri rahmetten mit
kesme yasaklanm olmakla birlikte bu mit kesmenin gnah
nedeniyle olduu da anlalyor. Yce Allah da istisnasz tm
gnahlar iin balamay genelletirmi olmakla beraber bunun
devamnda hemen tvbe, slm ve salih amel emrini vermektedir.
Bu da gsteriyor ki, nefsine kar an giden kul, tvbe, slm ve
salih ameli seme imkn olduu srece Allah'n rahmetinden
midini
kesmemelidir.
Ksacas,
sz konusu rahmet artl rahmettir. Yce Allah kullarna O'na ynelmeyi emretmitir. artl bir rahmeti umma, yce
Allah'n lemler iin rahmet olarak gnderdii Peygamberine
bahettii genel bir rahmeti ve snrsz bir ba ve honutluu
umma gibi deildir. Bu vaat ile yce Allah elisinin gnln ho
tutuyor, ona moral veriyor: "Rabbin sana verecek ve sen raz olacaksn."
Bunu ylece aklamak mmkndr: Ayet-i kerime minnet ve
ba vurgulama amacna yneliktir. Ayrca burada Peygamber
efendimize zg bir vaade yer verilmektedir ki, yce Allah yaratt canllar arasnda hi kimseye byle bir vaatte bulunmamtr.
Peygamberimize ynelik bu ban da hibir eyle snrlandrmamtr. Dolaysyla bu, snrsz bir batr.
hammed, atei hakkedenden bakasna m efaat edecek? nceki ve sonraki mmetlerden, kyamet gn Muham-med'in efaatine muhta olmayan hi kimse yoktur."
"Ardndan mam Bkr (a.s) devamla yle dedi: Resulullah
mmeti iin efaat edecek, biz de iilerimiz iin efaat edeceiz.
iilerimiz de ailelerine efaat edeceklerdir." Sonra dedi ki: "Hi
kukusuz bir mmin Rebia ve Mudar oullar saysnda insana efaat eder. Mmin hizmetisi iin efaat eder ve der ki: Ya Rabbi,
bu, bana hiz-metinin hakkdr, beni scaktan ve souktan
koruyordu." [c.2, s.202]
Ben derim ki: "nceki ve sonraki mmetlerden, kyamet gn
Muhammed'in efaatine muhta olmayan hi kimse yoktur."
ifadesi gsteriyor ki, bu efaat genel niteliklidir ve "Yazklar olsun
sana. Mu-hammed, atei hakkedenden bakasna m efaat edecektir?" ifadesin-de vurgulanan efaatten ayrdr. Buna benzer bir
anlam da Ayy'nin Ubeyd b. Zrre'den, onun da mam Sadk'tan (a.s) aktard rivayette ifade edilmiti.
Bu anlam pekitiren, ia ve Snn kanallardan aktarlan birok rivayet vardr. Buna kant oluturan da yce Allah'n u sz
de dellet eder: "Ondan baka yalvardklar eyler, efaate sahip
deillerdir. Ancak bilerek hakka ahitlik edenler bunun dndadr." (Zuhruf, 86) Bu ayet gsteriyor ki, efaatin znde ahitlik
yatmaktadr. u hlde ahitler, efaat yetkisine sahip efaatilerdir. nallah, "Bylece sizi orta bir mmet yaptk ki, insanlara
ahit olasnz, Peygamber de size ahit olsun." (Bakara, 143) ayetini
ele alrken bu meseleyi daha detayl biimde aklayacaz. Buna
gre, peygamberler insanlar zerinde a-hittirler, Hz. Muhammed
de peygamberlerin zerinde ahittir; ahitle-rin ahidi, dolaysyla
da efaatilerin efaatisidir. Eer ahitlerin ahitlii olmasayd,
kyametin bir dayana olmazd.
Tefsir'ul-Kumm'de, "zin verdiklerinin dnda, O'nun katnda
e-faat fayda vermez." ifadesiyle ilgili olarak yle bir aklama
yer almaktadr: "Allah izin vermedike, hibir nebi ve resul efaat
edemez. Ama Resulullah (s.a.a) bu genellemenin dndadr. nk yce Allah, kyamet gnnden nce ona efaat iznini ve yetkisini vermitir. efaat etmek ncelikle onun ve soyundan gelen
el-Hisal adl eserde Hz. Ali'nin (a.s) yle dedii rivayet edilir:
Resulullah (s.a.a) dedi ki: " grup, Allah katnda efaat ederler ve
efaatleri de kabul edilir: Peygamberler, sonra limler ve daha
sonra da ehitler." [c.2, s.201]
Ben derim ki: Byk bir ihtimalle bu hadisin orijinalinde geen
"heda" kelimesinden maksat, sava alannda ldrlen kimselerdir. Ehlibeyt mamlarnn dilinde bu kelime daha ok bu anlamda kullanlmaktadr. Yani burada, Kur'n bir kavram olan "amellerin tank-lar" kastedilmemitir.
el-Hisal adl eserde, "drt yz hadisi"nde yle deniyor: mam
(a.s) dedi ki: "Biz efaat ederiz, bizi sevenler de efaat ederler."
[s.624]
Ben derim ki: Kadnlarn efendisi Hz. Fatma'nn (a.s), mamlarn dnda Fatma'nn soyundan gelen kimselerin, mminlerin ve
hatta mminlerin dk ocuklarnn bile efaat edeceine ilikin
birok ha-dis rivayet edilmitir. Mehur bir hadiste Peygamber efendimiz (s.a.a) yle buyuruyor: "Evleniniz, oalnz; nk ben
kyamet gn dier mmetlere kar, dkleriniz dahil, sizinle
vneceim. Dk ocuk, kyamet gn cennetin kapsna dayanr. Ona; 'ieri gir' denir, ama o; 'Annem-babam girmedike girmem' der..."
Yine el-Hisal adl eserde belirtildiine gre mam Sadk, babasndan, dedesinden ve nihayet Hz. Ali'den (a.s) yle rivayet eder:
"Cennetin sekiz kaps vardr. Bir kapdan peygamberler ve
sddkler girerler. Bir kapdan ehitler ve salihler girerler. Be kapdan da bizim taraftarlarmz (ia) ve sevenlerimiz girerler. Ben
de o srada yol zerinde durur yle dua ederim: 'Rabbim, benim
ia'ma, sevenlerime, yardmclarma ve dnya yurdunda bana
dost olanlara esenlik ver.' O srada Ar'tan yle bir ses gelir: 'Duan kabul edildi. ia'n iin efaat edebilirsin.' ia'ma, dostlarma,
yardm edenlerime ve szl ve fiili olarak dmanlarma sava
aanlara mensup her bir kii, komularndan ve akrabalarndan
yetmi bin kii iin efaat eder. Bir kapdan da, Allah'tan baka bir
ilh olmadna tanklk eden ve kalbinde, biz Ehli-beyt'e kar en
Ben derim ki: mamn (a.s) "Bizim iin efaatiler yoktur." szn ele almas gsteriyor ki; mam, ayetlerin efaatin gerekleeceini kantladna iaret etmek istemitir. efaati inkr edenler de bu ayeti efaatin gereklemeyeceine ynelik bir kant olarak deerlendirmek istemilerdir. Biz de daha nce, "efaatilerin efaati onlara fayda vermez." ifadesinin efaatin varlna kant oluturduunu ana hatlaryla ortaya koymutuk. Eer ifadeden
maksat srf efaatin gereklemeyeceini vurgulamak olsayd, o
zaman ifadenin u ekilde olmas gerekirdi: "Bizim iin ne bir efaat eden ve ne de scak bir dost vardr." nk olumsuzluk pozisyonunda oul bir ifade kullanmak, efaatin bir cemaat tarafndan gerekletirildiini, ama onlar hakknda bir yarar salamadn gsterir.
Bunun yan sra, "Eer bir kez daha dnyaya dnseydik, hi
kukusuz mminlerden olurduk." ifadesi, "Bizim iin ne efaatiler ve ne de scak bir dost vardr." ifadesinden sonra yer alyor ve
bu szler, yaanan realiteden duyulan hasreti ifade ediyorlar. Bilindii gibi, hasret ekmek, kaybolan bir eyden dolay gndeme
gelir ve bu hasreti ifade eden szler, hasreti duyulan eyi de ifade
ederler. Buna gre, "Eer bir kez daha dnyaya dnseydik..." sznn anlam udur: Keke dnyaya dnp mminlerden olsaydk
da u mminler gibi biz de efaatilerin efaatinin kapsamna girseydik. u hlde, bu ayet de tpk dier ayetler gibi efaatin gerekleeceini kantlamaktadr.
et-Tevhit adl eserde, mam Musa Kzm'n, babasndan, o da
atalarndan aktararak Peygamber efendimizin yle dedii rivayet
edilir: "Benim efaatim mmetimden byk gnah ileyenler iindir. Muh-sinlere gelince, onlar aleyhine kullanlacak bir yol yoktur:'
mam Kzm'a denildi ki: "Ey Resulullah'n olu! Byk gnah ileyenler iin efaat olur mu? Yce Allah 'Ancak Allah'n raz olduu kimse iin efaat ederler.' demiyor mu? Byk gnah ileyenler Allah'n raz olduu kimseler olabilirler mi?" Bunun zerine mam (a.s) yle dedi:
"Hibir mmin yoktur ki, bir gnah iledii zaman zlmesin
ve pimanlk duymasn. Peygamberimiz (s.a.a) buyuruyor ki:
'Tvbe iin pimanlk yeterlidir.' Ve yine buyuruyor ki: 'Kim iyi bir
iten dolay sevinir, kt bir iten dolay zlrse, o, mmindir.'
Buna gre, iledii bir gnahtan dolay pimanlk duymayan kii
mmin deildir, onun iin efaat gerekmez ve o, zalimdir. Yce Allah byle biri ile ilgili olarak; 'Zalimlerin yakn bir dostu ve sz
yerine getirilen bir efaatisi yoktur.' buyuruyor."
Bunun zerine denildi ki: "Ey Resulullah'n olu! ledii gnahtan dolay pimanlk duymayan kii nasl mmin olmaz?" Buna karlk olarak yle dedi: "Byk bir gnah ileyip de bundan
dolay cezaya arptrlacan bilen hi kimse yoktur ki, iledii
gnahtan dolay pimanlk duymasn. Ne zaman pimanlk duyarsa, tvbe etmi [Allah'a dnm] olur ve efaati hakkeder. Ama
pimanlk duymazsa, gnahta srar ediyor saylr."
"Gnahta srar edeninse, balanmas sz konusu deildir.
nk o, iledii sutan dolay cezalandrlacana inanmyordur.
el-Hisal adl eserde, eitli kanallardan mam Rza'nn, atalarndan u hadisi rivayet ettii belirtilir: Resulullah (s.a.a) buyurdu
ki: "K-yamet gn yce Allah mmin kuluna tecelli eder. ledii
gnahlar birer bire ona bildirir, sonra onu balar. Yce Allah
hibir sekin melei ve hibir gnderilmi peygamberi onun durumundan haberdar klmaz. Kimsenin onun durumunu renmemesini salayacak ekilde onu rter. Sonra onun iledii ktlklere, iyilie dnn, der."
Sahih-i Mslim'de merfu olarak Ebuzer'e dayandrlan bir
hadiste Peygamberimizin (s.a.a) yle dedii rivayet edilir:
"Kyamet gn bir adam getirilir ve yle denir: 'Kk gnahlarn
ona sunun, byk gnahlarn da ondan uzaklatrn.' Sonra yle
denir: 'Falan gn u u gnahlar iledin.' O da hepsini kabul eder,
ama byk gnahlarndan korkar. Bunun zerine yle denir: 'ledii her ktlk yerine bir iyilik verin.' O der ki: Benim baz gnahlarm vard, onlar burada gremiyorum." Ebuzer der ki: "Bunu
sylerken Resulullah'n az dileri grlecek ekilde gldn
grdm."
el-Emal'de mam Sadk'n (a.s) yle dedii rivayet edilir:
"Kya-met gn yce Allah rahmetini yayar, o kadar ki, blis bile
rahmete nail olma midine kaplr." [s.171, h: 2, Oturum:37]
Ben derim ki: Sunduumuz son rivayet mutlaktr. Gerek Ehlibeyt kanalyla ve gerekse Ehlisnnet kanalyla Peygamberimizin
(s.a.a) kyamet gn efaat edeceini ortaya koyan hadisler tevatr dzeyine ulam bulunuyorlar. Aslnda bu hadisler hep birlikte
ayn anlama iaret etmektedirler: man ehli gnahkrlar efaatten yararlanacaklardr. Bu yararlanma ya atee girmekten kurtulma ya da girdikten sonra karlma eklinde gerekleecektir.
Bundan kan sonuca gre, iman ehli gnahkrlar sonsuza dek
atete kalmayacaklardr. Bildiin gibi, Kur'n- Kerim de bundan
fazla bir aklama getirmiyor.
strap verirler. Bu durum, mutluluk ve bedbahtlk noktasnda kmilleen ruh-lar iin geerlidir. Kiilik ve salih amel itibariyle mutlu
insan ile kiilik ve kt amel itibariyle bedbaht insan kastediyorum.
Mutluluu ve bedbahtl asndan eksik olan ruha gelince; bu
durumda insan, kiilik olarak mutlu, ama amel olarak bedbaht
olur. yle ki, insann kiilii znde hak ve deimez bir inan
sistemine inanma mutluluuna eriir, ruhunda, seim yetkisine
sahip bulunduu dnya hayatndan edindii gnahlardan ve ktlklerden kaynaklanan aalk ve bedbaht unsurlar bulunursa,
bunlar, onun kiiliiyle uyumad iin srekli olamazlar. Akl kantlar, zorlamann srekli olmayacan ortaya koymutur.
Dolaysyla bu olumsuz unsurlara bulam ruh, bu unsurlardan etkilenmilii orannda ya berzah leminde ya da kyamet
gn onlardan arnr. Ayn durum, kimi mutluluk unsurlarna bulam bedbaht ruh iin de geerlidir. Bedbaht ruh asndan bu
mutluluk unsurlar geicidirler, hzl veya yava bir srete ondan
ayrlrlar.
Dnya hayatnda mutluluk veya bedbahtlk operasyonunu tamamlamadan zayf ve eksik bir ekilde bedenden ayrlan ruhlarn
durumu, yce Allah'n buyruuna kalmtr. Sevap ve azapla cezalandrmaya ilikin kantlar bunu ngrmektedir. Bu, amel ve sonularnn kanlmazlndan kaynaklanan bir zorunluluktur. nk greceli ve uyduruk balarn sonunda gerek ve varolusal
balara dnmeleri gerekmektedir. Bu nkteyi ganimet bil.
Ayrca, kesin olarak kantlanmtr ki, varolu asndan kemale ulamak, kemal, eksiklik, iddet ve zaaf dereceleri orannda
farkllk arzetmektedir. Buna, zellikle soyut aydnlkla ilgili olarak
"tekik" denir. Buna gre, kemal mertebesinin balangcna ve
sonuna yaknlk ve uzaklk asndan ruhlarn deiik dereceleri
vardr. lerleme srecinde veya balad noktaya yeniden dnme
hareketinde de bu, byledir. Dolaysyla baz ruhlar dier bazsna
oranla daha stn dzeydedirler. Bu, fail illetlerin ve feyiz aralarnn temel karakteristik zelliidir. Buna gre, peygamberlerin
(selm zerlerine olsun) ruhlar gibi, tam ve kmil ruhlar, zellikle
de kemal derecesinin en st dzeyine ulaan, zayf ruhlarn, kii-
lum asndan lmcl ykmlara yol aan trl dolaplarla, bir ekilde cezadan kurtulmann, isyan ve muhalefetin sorumluluundan syrlmann mmkn olduu eklindeki bir anlayn kafalardan silinmesi gerekir.
Bu yzden, Hristiyanlk dinindeki, Hz. Mesih'in btn insanlarn gnahlarna keffaret olmak zere armha gerildii eklindeki
inan sapmas, bu dine ynelik en byk eletirilerden birine gereke oluturmaktadr. Hristiyanlar bu inan sapmasna gvenerek kyamet gn yarglanmaktan kurtulacaklarna inanmaktadrlar. Bu hliyle din, insanlk iin bir ykmdr. Medeniyeti geriye gtrc rol oynar. nsan vahlie, barbarla, kan emicilie yneltir. nsan geriletir. Nitekim Hristiyanlk dinine ynelik eletirilerden biri de, onun bu zelliidir. statistikler en ok yalan syleyen,
bakalarna kar adalet ilkesini en fazla ineyenlerin, dinlerine
bal Hristiyanlar olduunu gs-teriyor.
Bunun nedeni, onlarn dini inanlarnn znden kaynaklanan
sz konusu anlaytr. Kyamet gn efaat sonucu iledikleri cinayetlerden kurtulacaklarna inanmalardr. Bu yzden bakalarna kar iledikleri sular, hakszlklar nemsemezler. Ama bakalar, onlar gibi ftrat dejenerasyonuna uramadklar iin, karakterleri ve z yaratllarnn duyarllyla insanla ve uygarla ters
den eylerin geriliine, aykrlna ve irenliine hkmederler.
Hristiyanlarn bu sapk anlaylar yznden baz aratrmaclar, Kur'n'da sz edilen ve snnette de tevatr dzeyinde rivayetlerle gerekleecei vurgulanan efaatle ilgili olarak slm'da
yer alan naslar yorumlama eilimini gstermilerdir.
Ancak slm'da onlarn aklamaya altklar gibi bir efaat
anlay sz konusu deildir. slm'daki efaat anlay, onlarn iddia ettikleri gibi bir etkinlie de sahip deildir. Bu yzden aratrmaclar, din bilgileri iyice aratrmaldrlar, slm'n toplumsal yapya uygulad ilkeleri salkl biimde incelemelidirler. Salkl
bir toplum ve faziletli bir uygarlk iin, slm'n ngrd ilke ve
yasalarn uygulan biimini ett etmelidirler. O zaman vaat edilen
efaatin ne olduunu, slam'n getirdii retiler arasnda nasl bir
konum ve statye sahip olduunu renirler.
55- Hani siz, "Ey Musa, biz Allah' apak grmedike sana inanmayz." demitiniz. Bunun zerine, sizi yldrm kapverdi ve siz
bakyordunuz.
56- Sonra, belki kredersiniz diye, lmnzden sonra sizi diriltmitik.
57- Ve bulutu stnze glgelik yapmtk ve size kudret helvas ile bldrcn indirmitik de, "Size verdiimiz temiz rzklardan
yiyin." (demitik.) Onlar, bize zulmetmediler, sadece kendilerine
zulmediyorlard.
58- Hani "u ehre girin, nimetlerinden dilediiniz yerde bolbol yiyin. Kapsndan secde ederek girin ve "(Rabbmiz!) Bizi bala!" deyin ki, hatalarnz size balayalm. yilik edenlere ise, (iyiliklerinin karln) fazlasyla vereceiz." demitik.
59- Fakat zulmedenler, kendilerine sylenen baka bir sz uydurmulard. ["Rabbimiz! Bizi bala!" yerine, "Bize buday ver!"
demilerdi.] Biz de zulmedenlere, ha bire yoldan ktklar iin
gkten bir azap indirmitik.
60- Hani Musa, kavmi iin su istemiti. Ona, "Deneinle taa
vur." demitik de (vurunca) tatan on iki pnar fkrmt. Her blk, su iecei kayna bilmiti. Allah'n rzkndan yiyin, iin; fakat
bozguncular olarak yeryznde azgnlk etmeyin.
61- Hani "Ey Musa, biz bir eit yiyecee dayanamayz. Bizim
iin Rabbine dua et de bize yerin bitirdiklerinden, sebzesinden, hyarndan, sarmsandan (veya budayndan), mer-cimeinden, soanndan karsn." demitiniz. Musa da, "Daha iyi olan, daha aa olanla deitirmek mi istiyorsunuz?! O hlde, bir ehre inin;
istediiniz, sizin iin var." demiti. zerlerine aalk ve yoksulluk
ullanmt ve Allah'tan gelen bir gazaba urayarak geri dnmlerdi. Bu, onlarn Allah'n ayetlerini inkr etmeleri ve haksz yere
peygamberleri ldrmelerinden dolay idi. Bu, emre kar geldikleri ve srekli snrlar atklar iindi.
AYETLERN AIKLAMASI
"Kadnlarnz sa brakyorlard." Yani kadnlarnz, oullarnz
gibi ldrmyorlard. Onlar hizmet etmeleri iin sa brakyorlard.
fadenin orijinalinde geen "yestehyne" fiilinin mastar olan
"istihya", "hayat istemek" anlamna gelir. Bunun "hay" kknden
ol-mas da muhtemeldir. Bu durumda yle bir anlam ortaya kar: "Onlarn hay duygularn giderecek i yapyorlard." Orijinal
ifadede geen "yesmnekum", "size reva gryorlard" anlamndadr.
"Hani sizin iin denizi yarmtk." "Yarmak" anlamnda kul-lanlan
"fark", "toplama" demek olan "cem'"in kartdr. Fasl (ayrma) ile
vasln (birletirme) kartl gibi. "Fark" ifadesi, deniz iin kullanldnda "yarma" anlamn vurgular. fadenin orijinalinde geen
"ba" harf-i cerri, "sebebiyet" ya da "mlabeset" anlamn ifade eder. Yani, "sizin kurtulmanz iin denizi yardk." ya da "sizin denize
girmeniz iin denizi yardk."
"Hani Musa ile krk gece iin szlemitik." Yce Allah, Hz. Musa
ile szleme kssasn A'rf suresinde u ifadelerle anlatmaktadr:
"Musa ile otuz gece iin szletik ve buna bir on gece daha ekledik. Bylece Rabbinin belirledii vakit, krk gece olarak
tamamland." (A'rf, 142) Dolaysyla, tefsirini sunduumuz ayette
szleme sresinin krk gece olarak belirtilmi olmasn, ya son on
gecenin hkmen szlemede belirlenen otuz geceden
saylmasna, ya da son on gecenin baka bir szlemeyle
belirlenmi olduunu varsayarak burada toplam iki szlemede
belirlenen sreden bahsedildiine balamalyz. Nitekim baz
hadislerde de krk gecenin iki szlemeyle belirlenmi olduu vurgulanmtr.
"O hlde, hemen yaratcnza tvbe edin..." Yaratc ve var edici
anlamna yakn bir anlamda kullanlan orijinal ifadedeki "el-b-ri'"
ismi, yce Allah'n gzel isimlerinden biridir. Nitekim yce Allah
yle buyuruyor: "O, yaratan, var eden (el-bri'), ekil veren Allah'tr:" (Har, 24) Bu kelime, ikisi ele almakta olduumuz bu ayette
olmak zere Kur'n- Kerim'de yerde kullanlmtr. Belki de
konuyla ilgili dier isimler arasnda zellikle bu ismin burada kullanlm olmasnn sebebi, kelimenin yaratma ve var etme anlamna yakn bir anlam tamasdr. Kk itibariyle "beree, yebreu,
tvbe edin ve kendinizi (birbirinizi) ldrn. Bu, Yaratcnz katnda sizin iin daha iyidir." buyuruyor. Yce Allah da, Hz. Musa'nn
szn onaylyor. Ancak, bazlarnn ldrlmesini tmnn ldrlmesi gibi kabul edip, "Allah da tvbenizi kabul etmiti." szyle
tvbelerini kabul ettiini bildiriyor.
"Gkten bir azap indirmitik." fadenin orijinalinde geen "ricz",
azap demektir.
"azgnlk etmeyin." fadenin orijinalinin kk olan "ays" ve
"usiyy", bozgunculukta ileri gidip azgnlk yapmak demektir.
"...hyarndan, sarmsandan (veya budayndan), mercimeinden..." fadenin orijinalinde geen "kss", hyar, "fum" ise
62- man edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiilerden Allah'a ve ahiret gnne inanp iyi iler yapanlarn mkfatlar Rableri
katnda mahfuzdur; onlara ne bir korku vardr, ne de onlar zleceklerdir.
AYETN AIKLAMASI
Ayetin akndan da anlalaca gibi, ikinci kez imandan sz
edilmi olmas, gerek anlamda iman niteliine sahip olmay vurgulamaya dnktr. Buna gre, ayetin giriinde yer alan "iman
edenler" ifadesinden maksat, d grn olarak imanla nitelendirilen, dardan bu isimle anlan kimselerdir.
Bu durumda ayetten, yle bir anlam kyor: Mminler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler gibi isimler ve bu isimlerle nitelendirilme, Allah katnda dl almay gerektirici ve azaba kar gvencede olmay salayc unsurlar deildirler. Yani meselenin z,
Yahudiler ve Hristiyanlarn, "Yahudi yahut Hristiyan olmayan kesin olarak cennete girmeyecek." (Bakara, 111) dedikleri gibi deildir.
Meselenin z, saygnlk ve mutluluun sebebi, Allah'a ve
ahirete gerekten inanmak ve buna bal olarak iyi iler yapmaktr. Bu yzden "sla" cmlesinde "mevsul"a dnmesi zorunlu olan
zamir zikredil-memi ve "onlardan inanp iyi iler yapanlar" eklinde bir ifade kullanlmamtr. Bununla, bir isimle anlmann bir
yarar salayaca eklinde yanl bir yoruma yol almasn, istenmitir. Bunu, ifadenin ak biiminden aka anlamak mmkndr.
Ben derim ki: naallah l-i mrn suresinde Hz. sa ile ilgili
kssalarda bu rivayeti inceleyeceiz.
Ayn rivayette, Yahudilerin de Hz. Yakub'un olu Yahuda'nn
soyundan geldikleri iin bu ismi aldklar belirtilmektedir.
Tefsir'ul-Kumm'de, mamn (a.s) yle dedii rivayet edilir:
"Sa-biiler, ne Mecusi, ne Yahudi, ne Hristiyan, ne de
Mslmandrlar. Onlar yldzlara ve gkcisimlerine taparlar."
Ben derim ki: Sabiilik bir tr putperestliktir. Onlar dier puta
tapanlardan ayran, yldzlar putlarna tapmalardr.
olmayan bir olu vard. Sabiiler onun adyla anlrlar. nsanlar, eriatlarn ortaya kndan ve Yuzasef'in geliinden nce amanist
idiler. Bunlar, yeryznn dou ksmnda yaarlar ve putlara taparlard. Bunlarn kalntlar, u anda Hindistan, in ve Tagazgoz'da
yaarlar. Horasanllar onlara amnan derler. Onlarn eserlerine,
grkemli yaptlarna, putlarna ve tapnaklarna Horasan'n Hindistan'a komu olan blgelerinde rastlamak mmkndr. Bunlar,
zamann ncesizliine, ruhlarn tenasuhuna ve felein sonsuz bolukta yzdne inanrlar. Onlara gre, felek bu yzden dnerek
hareket eder. nk yuvarlak bir ey, bir yerden ayrld zaman
dnerek iner. Onlarn bir ksmnn da lemin sonradan olutuuna
ve bir milyon yllk bir sresi olduuna inandklar sylenir." (Ebu
Reyhan el-Brun-den aktardklarmz burada bitti.)
Ben derim ki: Sabiiliin, Harranliin baz zelliklerini tamakla birlikte Yahudilik ve Mecuslik dinlerinin bir karm olduu eklindeki aklama ayetin ieriine en uygun yorumdur. nk grnen o ki, ayette semav dinlerin mensuplar sralanmtr.
63- Hani sizden salam bir sz almtk ve da stnze kaldrmtk, "Size verdiimizi kuvvetle tutun ve iindekileri (srekli)
hatrlayn, belki korunasnz." (demitik.)
64- Sonra siz, bundan sonra yine yz evirmitiniz. Eer Allah'n size ynelik ltfu ve rahmeti olmasayd, kesinlikle ziyankrlardan olurdunuz.
65- Andolsun, iinizden cumartesi gn yasa ineyenleri
bilmisinizdir. Onlara, "Aalk maymunlar olun." demitik.
66- Biz bunu, grenlere ve sonradan gelenlere bir ibret, korunanlara da bir t kldk.
67- Hani Musa kavmine, "Allah size, bir inek kesmenizi emrediyor." demiti de, "Bizimle alay m ediyorsun?" demilerdi. O da,
"Cahillerden olmaktan Allah'a snrm." demiti.
68- Onlar, "Bizim iin Rabbine dua et, bize onun ne (biim bir
inek) olduunu aklasn." demilerdi. Musa, "Allah diyor ki: 'O, ne
yal, ne de krpe; ikisi arasnda bir inektir. Hadi, size emredileni
yapn.' " demiti.
69- (Bu defa) "Bizim iin Rabbine dua et, bize onun renginin
ne olduunu aklasn." Musa, "Allah diyor ki: O, halis koyu sar,
bakanlara sevin veren bir inektir." demiti.
70- (Yine) "Bizim iin Rabbine dua et, bize onun ne (biim bir
inek) olduunu aklasn. Zira inekler bizim iin ayrt edilemez oldu. Allah dilerse, (bu kez) mutlaka ona iletileceiz." demilerdi.
71- Musa, "Allah diyor ki: O, yer srmeyen, ekin sulamayan,
boyunduruk altna alnmam, serbest dolaan (salma) ve (renginde hi) alacas bulunmayan bir inektir." (O zaman) "te imdi gerei getirdin." demilerdi de onu kesmilerdi. Ancak az kalsn
yapmayacaklard.
72- Hani siz bir adam ldrmtnz de suu birbirinize atmaya kalkmtnz. Oysa Allah, gizlediinizi ortaya karacakt.
73- Bunun iin de, "nein bir parasyla ona (o ldrlene) vurun." demitik. te Allah, lleri byle diriltir ve belki dnrsnz diye, ayetlerini size byle gsterir.
74- Sonra, bunun ardndan kalpleriniz katlat. imdi o kalpler, ta gibi, hatta daha da katdr. nk talardan ylesi var ki,
AYETLERN AIKLAMASI
"Ve stnze da kaldrmtk." Ayetin orijinalinde geen "tr"
kelimesi, da demektir. Nitekim yce Allah bir baka ayette bunun yerine yine da anlamnda olan "cebel" kelimesini kullanmtr: "Hani da yerinden kopararak stlerine bir glge gibi kaldrmtk." (A'rf, 171) Bu ayetin orijinal metninde geen "neteka" fiili,
ekip koparmak demektir.
Ayetin banda, "salam bir sz almak"tan bahsediliyor, sonunda kendilerine verileni kuvvetle tutmalar ve iindekileri srekli hatrlamalar emrediliyor, bu ikisinin arasnda da stlerine dan
kaldrlmasndan bahsediliyor. Fakat bunun ne sebeple ve hangi
amaca ynelik olarak gerekletirildiine deinilmiyor. Bundan u
anlalyor: Dan, balarnn stne kaldrlmasndan maksat, ilh gcn bykln gstererek onlar korkutmaktr; onlar zorlamak ve g kullanarak kendilerine verileni uygulamalarn salamak deildi. Yoksa onlardan "sz alma"nn bir anlam kalmazd.
Dolaysyla, "zerlerine dan kaldrlmas bir mucizedir. Bu da
kanlmaz olarak onlar emirleri yerine getirmeye zorlamtr. Oysa yce Allah, 'Dinde zorlama yoktur.' (Bakara, 256) ve 'Yoksa sen,
insan-lar mmin olmalar iin zorlayacak msn?' (Ynus, 99) buyuruyor." eklindeki bir yorum doru deildir. nk, az nce de vurguladmz gibi ayet-i kerime korkutma ve rktme anlamndan
fazla bir ey ifade etmiyor. ayet srf dan zerlerine kaldrlm
olmas, srail-oullarn inanmaya ve inancn gereklerini yerine getirmeye zorlayc bir olgu olarak deerlendirilecekse, Hz. Musa'nn
gsterdii birok mucize daha ok zorlayc bir rol oynam olmaldr. Bazlar da bu olay yle yorumlamlardr: "srailoullar dan dibinde bulunuyorlard. Daha sonra da sarslmaya ve sallanmaya balad; o kadar ki, dan tepesi zerlerine eiliverdi. Onlar
da dan zerlerine deceini sandlar. te bu olay, dan zerle-
karlp baa konuyor, kssann ba ile devamna ise bunun ardndan yer veriliyor.
Ayrca geen ayetlerde srailoullarna ynelik hitap tarz
muhatapla konuma eklindeyken burada muhatapla konuma
tarzndan, nc ahsla konuma tarzna dnlyor ve "Hani
Musa, kavmine... demiti..." buyruluyor. Ardndan, bir kez daha
muhatapla konuma tarzna dnlyor ve "Hani siz bir adam
ldrmtnz de suu birbirinize atmaya kalkmtnz..."
"Hani Musa, kavmine; 'Allah size, bir inek kesmenizi emrediyor.' demiti..." ifadesinde hitap, kssann bir blmnde, inein
kesilmesini emreden ve onun niteliklerini sayan blmde,
srailoullarndan Peygamber efendimize (s.a.a) yneltiliyor ki, ileride srailoullarna yneltilecek u hitaba ilikin aklayc bir giri
olsun: "Hani siz bir adam ldrmtnz de suu birbirinize atmaya kalkmtnz. Oysa Allah, gizlediinizi ortaya karacakt.
Bunun iin de, 'nein bir par-asyla ona (o ldrlene) vurun.'
demitik. te Allah, lleri byle diriltir ve belki dnrsnz
diye, ayetlerini size byle gsterir."
"Hani Musa, kavime... demiti..." eklinde balayp "Ancak az
kalsn yapmayacaklard." ifadesiyle son bulan be ayet,
srailoullar-na ynelik hitabn ortasnda alan bir parantez ii aklama niteliindedir ki, hemen ardndan gelen hitabn anlamn
aklamaktadr. Bunun yan sra, srailoullarnn peygamberlerine
kar takndklar edebe aykr tavrlar, ona gereksiz yere eziyet
etmeleri, onu bo ve gereksiz yere konumakla sulamalar ifade
ediliyor.
Ayrca onlarn zorluk karmalar, ii yokua srmeleri, biraz
daha aklama yaplsn bahanesi ile inat tutumlarn srdrmeleri, ilh emirlerin ve peygamberlerin getirdikleri aklamalarn
anlalmaz olduu anlamna gelen sorular sorup durmalar arpc
biimde dile getiriliyor. Onlarn bu olumsuz tavrlarn yanstan szlerinde, yce Rab-lk makamn kmsediklerini, nemsemediklerini de grmek mmkndr. Bakn Musa onlara ne diyor ve onlar nasl cevap veriyorlar? Musa (a.s) onlara diyor ki: "Allah size,
bir inek kesmenizi emrediyor." Onlar ise yle cevap veriyorlar:
"Bizim iin Rabbine dua et, bize onun ne (biim bir inek) olduunu aklasn. Zira inekler bizim iin ayrt edilemez oldu."
Dikkat edilirse, btn szlerinde "Rabbin" deyimini kullanyorlar ve "Rabbimiz" demiyorlar. Ayrca, srekli "ne biim bir inektir?"
diyorlar ve yaplan bunca aklamadan sonra da "inekler bizim iin ayrt edilemez oldu." iddiasnda bulunuyorlar. Dikkat edilirse,
"O inek bizim iin ayrt edilemez oldu." demiyorlar, "nekler izim
iin ayrt edilemez oldu." diyorlar. Bylece btn ineklerin ly
diriltme etkinlii olamayacan, bu kadar aklamann da bu etkinlie sahip olan inei belirlemek iin yeterli olmadn vurgulamak istiyorlar. Oysa etkinlik yce Allah'a zgdr, bunun inekle
bir ilgisi yoktur.
Yce Allah, onlara herhangi bir inek kesmelerini emretmiti ve
ifadede herhangi kayda ve arta yer vermemiti. Onlar da ifadedeki bu kaytszlktan hareketle herhangi bir inek kesmeliydiler.
Bakn peygamberlerine ne diyorlar? "Bizimle alay m ediyorsun?"
Bu ifadenin altnda Hz. Musa'ya ynelik cahillik ve bo konuma
sulamas yatyor. Nitekim Hz. Musa da bu sulamay u szleriyle
reddediyor: "Cahillerden olmaktan Allah'a snrm." Yce Allah'n aklamalar son bulduktan sonra, "te imdi gerei getirdin." demeleri de, bundan nceki aklamalar, gerein ifadesi
olarak alglamadklarn gsteriyor. Yani ilh aklama tarzna ve
nebev teblie gerek dlk yaktrmasnda bulunuyorlar.
Genel bir deerlendirmede bulunacak olursak, kssann bu
ksmnn ne alnmas, bir sonraki aklamaya giri olmas iindir.
Bu tarz bir yer deitirmenin, bir dier amac da vurgulamaya ynelik olmas mmkndr. yle ki: Bugn Yahudilerin elinde bulunan Tevrat'ta inek kssasndan sz edilmiyor. Dolaysyla byle
bir kssayla hi muhatap olmamalar ya da yaptklar tahrifata
dikkat ekildikten sonra kssann anlatmna geilmesi gerekirdi.
Onun iin Kur'n- Kerim srailoullarna ynelik hitaba ara vererek hitab Peygamber efendimize (s.a.a) yneltiyor. Ardndan onlara ynelerek meselenin balang noktasn aklyor. Tevrat'ta da
bu kssann gerekletiine ilikin iaretler mevcuttur. Tevrat'taki
metin yledir:
jinalinde geen ifadenin mastar olan "tedaru", "tedafu" anlamndadr; yani, kendini savunup bakasn sulamak demektir ve
"defaa" anlamnda "deree" kknden gelir. Ortada ldrlen bir
Talarn aaya dmesi; bildiimiz gzlemlediimiz, dalarn doruklarndaki kayalarn paralanp yer sarsntlar veya kn aralarnda oluan buzlarn bahar mevsiminde eriyip suya dnmesi
sonucu aa doru yuvarlanmasdr. Doal sebeplerine bal bu
yukardan dn yce Allah'n korkusundan kaynaklanan bir
d olarak nitelendirilmesi, btn sebeplerin yce Allah'ta son
bulduundan dolaydr. Onun iin tan zel nedenlere bal olarak
aa doru yuvarlanmas, yce Allah'n ona yuvarlanmaya ilikin
verdii emre itaat etmesi demektir. Dolaysyla o, varlyla
bir kat daha arttrd. Dediler ki: 'Bizim iin Rabbine dua et, onun
nasl bir inek olduunu bize aklasn. Zira inekler bizim iin ayrt
edilemez oldu. Allah dilerse, (bu kez) mutlaka ona iletiliriz.' Dedi
ki: 'O yle diyor: 'O, yer srmeyen, ekin sulamayan, boyunduruk
altna alnmam, serbest dolaan ve alacas bulunmayan bir inektir.' 'te imdi gerei getirdin.' dediler. Ardndan istenen niteliklere sahip bir inek aramaya koyuldular. Sonunda
srailoullarna mensup bir gencin yannda bu nitelikte bir inek
buldular. Gen, 'Onu ancak derisi dolusu altn karl satarm.'
dedi. Bunun zerine Musa'nn yanna gelip durumu ona bildirdiler.
Musa, onu satn almalarn istedi. Onlar da gidip bedelini deyerek
inei satn aldlar. Hz. Musa inei kesip kuyruu ile lye vurmalarn emretti. steneni yapnca l dirildi ve 'Ey Allah'n resul, beni
ldren amcamn oludur. Beni ldrd iddia edilen dier kii
susuzdur.' dedi. Bylece katilin kim olduunu renmi oldular."
"Baz arkadalar Hz. Musa'ya, 'Bu inein ilgin bir yks vardr.' dediler. Hz. Musa, 'Nedir bu?' dedi. Dediler ki: 'srailoullarna
mensup bir gen babasna iyi davranrd. Bir gn bir mal satn almt, babasnn yanna dndnde anahtarlarn onun bann altnda olduunu grd. Fakat o, babasn uyandrmak istemedi ve
sz konusu mal almaktan vazgeti. Daha sonra babas uyannca,
ona meseleyi at. O da, 'yi ettin, kardn mala karlk bu inek
senin olsun.' dedi. Hz. Musa, bu yky anlatana dedi ki: yi davrana bak, sahibine ne kadar yararl oluyor."
Ben derim ki: Grdm gibi bu rivayetlerle, ayet-i kerimelerden edindiimiz genel deerlendirmeler arasnda bir uyum vardr.
bulutun glgelik yaplmas, kudret helvas ve bldrcn etinin indirilmesi gibi: "Bulutu stnze glgelik yapmtk." Tatan gz gz
pnarlarn fkrmas gibi: "Hani Musa, kavmi iin su istemiti..."
stlerine dan kaldrlmas gibi: "ve da stnze kaldrmtk."
Aralarnda bazlarnn baka bir yarata dnmesi gibi: "Onlara,
'Aalk maymunlar olun.' demitik." Boazlanm inein etinden
bir parann ldrlm adama dedirilmesi sonucu adamn dirilmesi gibi: "Bunun iin de, 'nein bir parasyla ona (o ldrlene) vurun.' demitik." Baka bir topluluun diriltilmeleri gibi:
"Yurtlarndan kanlar grmedin mi?..." [Bakara, 243] Harap olmu
bir beldeye urayan kiinin ldkten sonra mucizev bir biimde
diriltilmesi gibi: "Ya da (duvarlar, atlar stne ylm, alt st
olmu,) ssz duran bir ehre urayan gibisini (grmedin mi)?"
[Bakara, 259] Hz. brahim'in eliyle kularn diriltilmeleri gibi: "Hani
bir zaman brahim, 'Rabbim, bana lleri nasl dirilttiini gster.'
demiti." [Bakara, 260]
Kur'n'da sz edilen ve saylar on ikiyi bulan bu olaanst
mucizelerin byk ounluu, srailoullaryla ilgili olarak gereklemitir. Bundan nce, mucizev olaylarn gerekleebileceini ve
varlk leminde olaanst gelimelerin her zaman mmkn olduunu vurgulamtk ve bunun genel neden-sonu yasas ile elimediini dile getirmitik. Bununla da, mucizelere ilikin ayetlerin zahirlerinden anlalan anlamlar yorumlamann, bu ayetlere,
zahirlerinden anlalandan farkl anlamlar yklemenin bir kanta
dayanmad ortaya kyor. nk bu gibi olgular, n iki tam
sayya blnmesi ve ocuun ayn zamanda kendi kendisinin babas olmas gibi mmkn olmayan eyler deiller.
Evet, llerin dirilmesi ve baka bir varla dnm gibi mucizeler ayr bir incelemenin konusudurlar. Bu gibi mucizelerle ilgili
olarak yle bir phe ileri srlmtr: Yerinde kantlanmtr ki,
kemal ve fiililik kuvvesine sahip bir varlk kuvveden fiile dnnce onun bir kez daha kuvveye dnmesi imknsz olur. Ayn ekilde varolusal olarak mkemmellik niteliine sahip olan bir ey
de, olgunlama sreci iinde varolusal olarak olduundan daha
noksan bir mkemmellik konumuna dn yapmaz. nsanolu da
lm sonucu maddeden soyutlanr, misal ya da akl nitelie sahip
soyut bir varla dnr. Bu varolu aamalarnn her ikisi de,
madd varolu aamasndan daha ileridirler. Bu dzeylerdeki varolu, madd varolutan daha gldr. Dolaysyla lmden sonra
ruhun tekrar maddeye ynelmesi, ilgi duymas imknszdr. Aksi
taktirde, fiile dnen bir eyin tekrar kuvveye dnmesi gerekecek ki, bu muhaldir. Ayrca, insanolu varolu bakmndan dier
canl trlerinden daha gl bir konumdadr. Byle bir varln da
"mesh" aracl ile teki canl trlerinden birine dnmesi imknszdr.
Ben derim ki: Kuvveden fiile geen bir eyin tekrar kuvveye
dnmesinin imknszl, kukusuz gerektir. Ne var ki, lenin
bir kez daha dnya hayatna dnmesinde, ayn ekilde "baka bir
canlya, varla dnm" olaynda kuvveden fiile gemek sz konusu deildir. Bunu ylece izah etmek mmkndr: Somut olgularn ve kantlarn verilerine gre, bitkisel madd cevher, hayvan
tekml srecine girdii zaman, hayvanlie doru hareket eder,
hayvan bir biim alr. Bu biim, madde ile madde tesi arasndaki
ara aamadaki (berzah) zg soyut bir biimdir.
Bunun hakikati ise, 'eyin' kendisini cz' ve hayal bir kavrayla alglamasdr. Szn ettiimiz biim, bitkisel cevher asndan kmil bir varolutur ve sz konusu kuvve asndan cevher
hareketle elde edilen bir fiililiktir. Dolaysyla bunun bir gn madd
cevhere ynelmesi, ona dnmesi mmkn deildir. Ancak eer
sz konusu "ey" maddesinden ayrlr ve o madde, sz konusu
madd bir biimle ba baa kalrsa, o baka. Bir hayvann lp hareketsiz bir cesede dnmesi gibi. Bu hayvan biim, kendisinden
kaynaklanan alglama faaliyetlerinin, bilmeyle ilgili durumlarn
kaynadr. Hayvan ruh, sz konusu eylemlerin gereklemesi ile
birlikte bilmeye ilikin bu durumlar zne nakeder.
ze ilenen bu naklar st ste ylnca, birbirine benzeyen
naklardan yepyeni bir nak meydana gelir. Ve bu, yok edilmez
kalc bir biim ve kkl bir z varlk olur. Bu yeni ruhsal biimden,
hayvan bir tr ortaya kabilir, kendine zg biimi ve tr olan
zel bir hayvan tr oluabilir; hile, kin, ehvet, vefa ve ihtiras gibi
biimlerden biriyle belirginleebilir. Fakat sz konusu biimler, z
varlk hlini almaynca nefis eski basit aamasnda kalr. ze ilikin cevher hareketlilikten geri duran bitkiler gibi. Byle olunca da
rak kabul edilecek olursa, didime ve ekime yurdu olan bu dnyadaki olaylarn byk ounluu ya da tm, srekli zorlama olarak deerlendirilmelidir. nk doann btn paralar btn olaylarn zerinde etkin rol oynar. Hlbuki srekli zorlama, trlerden birinin karakteristik olarak tekml gcne ve kabiliyetine
sahip olmas, sonra da bunun belirtilerini, ya kendi iinden ya da
dardan kaynaklanan ve karakteristik zelliin ilevsiz braklmasna dnk olan bir olgunun etkisi sonucu, hibir zaman da
vuramamasdr. Bu durumda sz konusu trn tekml edebilme
kabiliyetiyle donatlmas sama, gereksiz ve anlamsz olur. Gerisini sen anla artk.
Ayn ekilde, eer bir insann biiminin deitiini, maymun ve
domuz gibi herhangi bir hayvann biimine brndn varsayarsak, bu, biim stne biim eklinde gerekleir. Buna gre o,
insan domuzdur veya insan maymundur. nsanl devre d kalm, onun yerini domuzluk veya maymunluk alm deildir. nk
insan kendisi iin karakteristik biimlerden birini elde ettii zaman ruhunu onunla biimlendirmi olur. Bu biimin tpk ldkten
sonra ahirette olaca gibi, dnyada da gizlenmilikten akla
kmasnn imknsz olduu-na ilikin bir kant elde mevcut deildir. Daha nce de vurguland gibi insan ruhu, ilk varolu aamasnda, zel bir biimde trlenebilecek, belirsizlikten sonra belli bir
biim alabilecek, mutlaklktan sonra snrlandrlabilecek bir basitliktedir. u hlde meshedilmi insan, biim deitirmi insandr.
nsanln yitirmi deildir. Bizler gnlk yayn-larda Avrupa ve
Amerika'daki bilimsel kurumlarn yaynladklar bildirilerde lmden sonra hayatn olabileceine ve insan eklinin mesh yoluyla
deiebileceine ilikin haberler okuyoruz. Geri biz, bu tr meseleleri ele alrken srf bu tr haberlere dayanarak dnce retmeyiz, ama bir aratrmac da dn okuduunu bugn unutmamaldr.
Desen ki: u hlde, tenasuha (reenkarnasyon) inanmamak iin herhangi bir neden yoktur.
Buna karlk vereceimiz cevap udur: Bu yaklam kesinlikle
doru deildir. nk, kendine zg tekmln tamamlayan bir
ruhun bedenden ayrlmasndan sonra dier bir bedene girmesi
demek olan tenasuh imknszdr. nk ruhun girdii bu bedenin
eer bir ruhu varsa, bu durumda tenasuh soncu iki ruh ayn bedende bir araya gelmi olacaktr. Bu ise, oun birlii ve birin okluu demektir. Yok eer sz konusu bedenin ruhu yoksa, o zaman
da fiil olann kuvveye dnmesi sz konusu olur. Yal adamn
ocuk hline gelmesi gibi. Ayn ekilde, yaptmz bu aklamalardan kan sonuca gre, tekmln tamamlayp bedenden ayrlan insan ruhunun bitkisel veya hayvan bir bedene gemesi de
imknszdr.
leri deiik, ama amalar bir olan organlar gibi, tmnn abas
organizmann ihtiyacnn giderilmesine ynelik olur. nsanln ihtiyalar da nitelik ve kapasite olarak srekli gelime kaydetmekte, srekli artmaktadr. Yeni sanat, bilim ve sanayi dallar ortaya
kmaktadr. Buna paralel olarak bilginler ve sanatkrlar arasnda
her gn yeni uzmanlar yetimektedir. Bilimler ve sanatlarn birou, bir zamanlar tek bir bilim, tek bir sanat saylyor, tek bir kii
stesinden gelebiliyordu. Ama bugn bunlarn her bir dal bal
bana bir bilim ya da bir sanat kabul edilmektedir. Sz gelimi, tp
bilimi gemite doa biliminin bir dal saylyorken, bugn kendi
iinde birok dallara ayrlm ve bir uzman ancak onun bir dal ile
ilgili olarak ne kabilir.
Bu durum, z yaratln da ilham etmesi ile birlikte, insan sadece kendi alannda bamsz davranmaya, ilgi alannn illetini aratrrken kendi uzmanln kullanmaya ve bunun dndaki hususlarda, deneyimine ve maharetine gvendii kimselere uymaya
yneltir.
Toplum fertlerinin aklllar deneyimli kiilere bavurmay ngrrler. Bu tr bir uymann ve mehur deyimiyle taklidin gerek
mahiyeti, insann, kantsal ayrntlarn elde edemedii hususlar
da ayrntsz, ksa kanta uymasdr. lletini ve kantn ayrntl biimde elde edebildii hususlarda, tek bana ayrntl kant aratrmaya koyulmas insann z yaratlndan olduu gibi, bu da z
yaratltan kaynaklanan bir tavrdr.
Meselenin z ise udur: nsanolu, bilgiden bakasna
dayanmaz. z yaratl asndan zorunlu olan da itihattr. tihat,
elinden geldii hususlarda bamsz aratrma yapmak demektir.
Taklit ise, bilmeyenin, bilgisi ve kapasitesi dahilinde olmayan hususlarda, bilene bavurup verdii bilgilere uymasdr. nsan tr iinde bir bireyin, dnya hayatnn temel dayana olan tm hususlarda kendi bana davranabilmesi, bamsz hareket etmesi imknsz olduu iin, herhangi bir hususta bakasna uymamak ve
taklitsizlik imknszdr. Onun iin kim hayatta hi kimseyi taklit
etmediini iddia ederse veya byle bir sanya kaplrsa, o kendini
bilmeyen bir budaladr.
AYETLERN AIKLAMASI
Ayetlerin ak zellikle sona doru, Yahudilerin kfirlerle birlikte hareket ettiklerini vurgulamaktadr. zellikle Medineli kfirlerin safnda yer alyorlard. nk birbirlerine komuydular. Yahudiler, Pey-gamberimizin gnderiliinden nce Allah'n elisinin
destekileri olarak bilinirlerdi. Din ve kitap hakknda bilgi sahibiydiler. Bu yzden herkesten ok onlarn inanmas umuluyordu,
Peygambere (s.a.a) kitle-ler hlinde gelip iman etmeleri, ona destek olup, mesajnn aydnlnn parlamasna, davetinin yaylmasna yardmc olmalar beklenirdi.
Fakat Peygamber efendimiz Medine'ye hicret edince, tavrlarndan dolay onlara ynelik mit mitsizlie, beklenti de karamsarla dnt. Bu yzden yce Allah, "imdi siz bunlarn size inanacaklarn m umuyorsunuz?" buyuruyor. Yani gerei rtbas
etmek, sz arptp ilh mesaj tahrif etmek onlarn karakteristik zelliidir. u hlde szlerinin tersini yapmalar, verdikleri szden dnp anlamalarn i-nemeleri yadrganmamaldr.
"imdi siz bunlarn size inanacaklarn m umuyorsunuz?" Bu ifadede srailoullarna ynelik hitap Peygamber efendimize ve
mminlere yneltilerek, srailoullar nc ahs konumuna getiriliyor. Bununla gdlen ama udur: Bakara Kssas anlatld
srada, Yahudilerin bu hususta meydana getirdikleri tahrifattan ve
kssay Tevrat'tan karm olmalarndan dolay, hitap srailoullar
yerine Peygamberimize (s.a.a) yneltilmiti. Daha nce bu hususa
dikkat ekmitik. imdi de ayn tarz da, yani srailoullar nc
ahs konumuna getirilerek konu tamamlanmak isteniyor ve bu
dorultuda Allah'n kitab zerinde meydana getirdikleri tahrifata
dikkat ekiliyor. fadenin gaip sygas ile sunulmas bu yzdendir.
"man edenlerle karlatklar zaman, 'man ettik.' derler. Birbirleriyle ba baa kaldklarnda ise." Buna benzer bir ifade de bu surenin
limdir, kadirdir, diridir." derken birtakm anlamlarn anlayamadmz, kavrayamadmz kelimeler sylemiizdir. Bu yzden bunlarn anlamlarn olumsuza evirmek gerekir. "O , yok olucu, gidici,
cahil, ciz ve l deildir" gibi.
Ey gren gzleri olanlar, varn siz ibret aln! Aslnda bu, "Kavramadklar eye inandklar, anlamadklar eye ibadet ettikleri,
hem kendilerinin ve hem de hi kimsenin akledemedikleri eye
dua ettiklerine" ilikin bir itiraftr. Ancak, din arnn sunduu
bilgiler, onlarn bu tr batl dncelerden uzaklamalarn gerektirecek oranda ak gerekler iermektedir. Dinsel reti genel olarak avam kesimi iin tebih ile tenzih aras bir noktada szn
gereini ve gerein zn korumalarn ngrmtr.
Avam kesimi, "Yce Allah eylere benzemeyen bir eydir. O'nun bilgisi vardr, ama bizim bilgimize benzemez. O'nun gc bizim gcmz gibi deildir. Hayat da bizimkine benzemez. ster,
ama bu bir arzudan dolay deildir. O'nun konumas da az kanal ile gereklemez." demek durumundadr. Havas kesimi ise,
onun ayetlerinin zerinde dnmeli, dininde derin bilgiye sahip
olmaldr. Nitekim yce Allah yle buyuruyor: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akl sahipleri ibret alrlar." (Zmer, 9)
Havas kesiminden olan insanlar avam kesiminden olan insanlarla
ayn bilgi dzeyine sahip olmadklar gibi, bunlarn ykm-llkleri
de bir olmaz. Eer benimseyip uyacaklarsa kendileri ile ilgili din
prensip budur.
"Bunlarn iinde bir de mmiler (okur-yazar olmayanlar) var ki, kitab bilmezler; btn bildikleri birtakm kuruntulardr." Ayette geen
"mm" kelimesi, okur-yazar olmayan demektir. "Anne" anlamndaki "mm"e mensupluu ifade eder. nk analk duygusall
ve efkati; ocuu retmene gnderip onu eitmesine elvermemi dolaysyla ocuk anasnn verdii eitimle yetinmek durumunda kalmtr. Ayetin orijinal metninde geen "emaniyy" kelimesi ise, "umniyye" kelimesinin ouludur; "yalanlar, aslsz kuruntular" demektir. Bundan kan sonuca gre, Yahudiler, kitab
okuyup yazan ve onu tahrif eden grupla okuma-yazma bilmeyen
ve tahrifilerin uydurduklar yalanlardan baka kitapla ilgili olarak
herhangi bir bilgiye sahip olmayan iki gruptan oluuyor.
nal ifadede getii ekliyle ("hata") gnah kazanmaktan kaynaklanan psikolojik bir durumdur. Suun insan kuatmasnn "gnah
kazanma" olayndan sonra sz konusu edilmesi bu yzdendir. nsann su ve hata tarafndan kuatlm olmas durumu, kurtulua
giden tm yollarn kesilmesini dourur. Su tarafndan kuatld
iin, hidayet, bu adama doru yol bulamazm gibi. u hlde bu
adam ate halkdr, orada sonsuza dek kalacaktr. Eer kalbinde
imandan bir ey kalm olsayd veya insaf ve gerek karsnda
boyun eme gibi hakk reddetmeyen huy ve melekelere sahip bulunsayd, bu durumda hidayet ve mutluluk ona doru yol bulabilirdi.
u hlde, "su tarafndan kuatlma" olay ancak Allah'a ortak
koma sz konusu olursa gerekleir. Nitekim yce Allah yle
buyuruyor: "Allah, kendisine ortak koulmasn balamaz; bundan bakasn diledii kimse iin balar." (Nis, 48) Dier bir yaklamla su tarafndan kuatlma, ancak kfr ve Allah'n ayetlerini yalanlama sz konusu olursa gerekleir. Yce Allah yle buyuruyor: "nkr edip ayetlerimizi yalanlayanlar ise, ate ehlidirler,
onlar orada ebed ka-lacaklardr." (Bakara, 39) u hlde, "gnah
kazanma ve su tarafndan kuatlma" deyimi atete sonsuza dek
kalmay gerektirici sebebi anlatan bir ifadedir.
Bil ki, bu iki ayet ierik olarak, "phesiz mminler, Yahudiler,
Hristiyanlar ve Sabiiler..." ayetine yakn anlamlar iermektedir.
Aradaki tek fark udur: Bu iki ayet, yani "Kim bir gnah kazanr..."
ifadesi, mutluluun temel tann gerek iman ve salih amel olduunu, bu hususta iddialarn bir yarar salamayacan aklama
amacna yneliktir. "phesiz mminler ve..." diye balayan ayetler ise, mutluluun temel tann gerek iman ve salih amel olduunu, bu hususta isimlerin bir yarar salamayacan aklama
amacna yneliktir.
83- Hani srailoullarndan yle sz almtk: "Allah'tan bakasna kulluk etmeyeceksiniz. Anaya, babaya, yaknlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. nsanlara gzel sz syleyin. Namaz dosdoru kln. Zekt verin." Sonra siz, pek aznz hari,
(hakka) srt evirmi olarak dndnz.
AYETLERN AIKLAMASI
"Hani biz srailoullarndan yle sz almtk..." Olaanst bir i-
fade tarz ile nce nc ahs kipiyle sze balanyor. Daha sonra, "sonra siz, pek aznz hari, dndnz" diyerek hitap ikinci
ahsa yneltiliyor. Ayrca, ayet-i kerime balangta yaplan ahdi
hatrlatyor. Sz konusu olan, tamamen szl bir antlamadr. Ardndan zerinde anlalan, sz alnan hususlar sralyor ve haber
kipi ile konuya giriyor: "Allah'tan bakasna kulluk etmeyeceksiniz." n kipi ile de tamamlyor: "nsanlara gzel sz syleyin."
Bu tr bir ifade tarzna bavurulmasnn sebebi, ayetlerin srail-oullarna ilikin kimi durumlar yanstmalar olsa gerektir. fade
"Yetimler" ifadesi ile ilgili olarak yle bir hususa dikkat ekmek istiyoruz: "Yetim", babas len ocua denir. Anas lene ise
"yetim" denmez. Bazlar, "nsanolu asndan 'yetim', babas len ocuktur. Hayvanlar asndan ise, anas len yavruya 'yetim'
denir." demilerdir. "Mesakn" ise, "miskn"in ouludur ve hibir
eyi bulunmayan, dkn yoksul demektir.
Ayetin orijinalinde geen "hsnen" ifadesi, mbalaa amal
sfat anlamnda mastardr. Dier baz okuyu tarzlarnda bu ifade,
"hase-nen" eklinde okunmutur. Bu durumda ise, sfat-
mebbehe olur ve "insanlara gzel sz syleyin" anlamn ifade
eder. Bu da kfir olsun, mmin olsun tm insanlarla iyi ilikiler iinde olmay ngrr. nsanlarla iyi ilikiler iinde olmak, savaa
ilikin hkmle elien bir durum deildir. Yani "sava" ayetinin
bu emri neshetmi olmas sz konusu deildir. nk bunlarn her
birinin kendine zg yeri vardr. Onun iin sava emri, iyi ilikiler
iinde olma emriyle elimez. Nitekim terbiye etme amacna ynelik sert sz de "iyi geinme" ilkesi ile elimez.
"Birbirinizin kann dkmeyeceksiniz. " ifadesi, "Allah'tan bakasna kulluk ermeyeceksiniz" ifadesinde olduu gibi in tarzndan
haberdir. Ayetin orijinalinde geen "tesfikne" fiilinin kk olan
"es-sefk" kelimesi, "dkmek" demektir.
"Onlara kar yardmlayorsunuz." fadenin orijinalinde geen fiille bir kkten olan "muzahara" kelimesi, yardmlama demektir ve
"zahr" de yardm eden, arka kan demektir. Bu kelimenin kk
"srt, arka" anlamnda "zahr"dr. nk yardm insann arkasndan
gelir.
"Onlar yurtlarndan karmak size haram olduu hlde." fadenin
orijinalinde geen "huve" zamiri, anlatma ve durum bildirmeye
dnktr. Tpk hls suresinde yer alan "Kul huvellahu a-had" ayetinde olduu gibi.
"Yoksa siz kitabn bir ksmna inanp bir ksmn inkr m ediyorsunuz? Yani fidye alma ile yurtlarndan karma durumlarnn ara-
snda ne fark vardr? Her ikisi de kitapta yer ald hlde, neden
fidyeye ilikin hkm uyguluyorsunuz da, insanlar yurtlarndan karmaya ilikin hkm kulak ard ediyorsunuz? Yoksa siz kitabn
bir ksmna inanyor, bir ksmn da inkr m ediyorsunuz?
AYETLERN AIKLAMASI
"Ne zaman ki, onlara Allah katndan... bir kitap geldi." Ayetlerin akndan anlald kadaryla "kitap"tan maksat Kur'n- Kerim'dir.
"Daha nce kfirlere kar zafer isteyip dururlarken." Arap kkenli
kfirlerin kendilerine ynelik saldrlar karsnda, Peygamberin
grevlendirilii ve hicret edii ile bir zafer beklentisi iindeydiler.
Bu zafer beklentisi, hicret ncesinde onlar tarafndan ska dile
getirilirdi. Arap kfirleri bile bunu bilmekteydiler. Sreklilii ifade
eden "idi"li fiil ("yesteftihne=zafer istiyorlard) kullanlmasndan
bu anlalyor. "O bildikleri kendilerine gelince..." Yani, ellerindeki
kitapta sfatlar anlatlan peygamberin o olduunu bildikleri, sfatlarn ona tpatp uyduunu grdkleri hlde, onun peygamberliini
inkr ettiler.
"Kendilerini ne alak eye sattlar." ifadesi bildikleri hlde kfir
olmalarnn sebebini aklama amacna yneliktir. Buna gre, inkrlarnn tek sebebi ekememezlik ve kskanlktr.
"ekemezlikten" anlamn ifade eden "bayen" kelimesi, tr bildiren mef'ul mutlaktr. "Allah'n vahiy indirmesini..." ifadesi de
bu mef'ul ile ilgilidir. "Gazap stne gazaba uradlar." Yani gazaba uram olarak dndler. Ya da daha nce Tevrat' inkr etmelerinden dolay uradklar gazaba ek olarak bu sefer de Kur'n'
inkr etmelerinden dolay gazaba uradlar.
Bundan kan sonuca gre, Yahudiler Peygamberimizin (s.a.a)
gn-deriliinden ve hicret ediinden nce ona destekiydiler ve
ed-Drr'l-Mensr tefsirinde bn-i shak, bn-i Cerir, bn-i Mnzir, bn-i Ebu Htem ve Ebu Nuaym (ed-Delail'de) bn-i Abbas'a dayanarak u bilgileri aktarrlar: "Peygamberimizin gnderiliinden
nce Yahudiler Evs ve Hazrec kabilelerine kar onunla zafer isterlerdi. Y-ce Allah onu Araplar arasndan gnderince de onu reddettiler ve daha nce onunla ilgili olarak sarf ettikleri olumlu szleri inkr ettiler. Bunun zerine Muz b. Cebel, Bir b. Ebu'l-Bera
ve Davud b. Seleme onlara, 'Ey Yahudi topluluu Allah'tan korkun
ve Mslman olun. Biz irk iinde yaarken sizler bize kar Hz.
Muhammed'le (s.a.a) zafer istiyordunuz. Onun gnderileceini bize haber veriyor, sfatlarn birer birer sayyordunuz.' dediler. Bunun zerine Nazroullarndan Selm b. Mkem yle dedi: 'O bize bildiimiz bir ey getirmi deildir. Bizim size anlattmz peygamber de o deildir.' Bunun zerine yce Allah u ayeti indirdi:
Ne zaman ki, onlara Allah katndan..."
ed-Drr'l-Mensr adl eserde belirtildiine gre, Ebu Nuaym
ed-Delail'inde Ata ve Dahhak kanal ile bn-i Abbas'n yle dediini bildirir: "Hz. Muhammed'in (s.a.a) gnderiliinden nce
Kurayza ve Nazr oullarndan Yahudiler Allah'tan zafer istiyor, kfirlere kar yle beddua ediyorlard: 'Rabbimiz, mm Peygamberin hakk iin senden yardm istiyoruz. Eer onlara kar bize
yardm etmezsen, bize stnlk salarlar.' Ama tandklar zat yani Hz. Muhammed- kendilerine gelince, onun beklenen peygamber olduundan kuku etmediler. Buna ramen onu inkr ettiler."
Ben derim ki: Bu anlamlar ifade eden rivayetler baka kanallardan da aktarlmtr. Baz tefsir bilginleri, sonuncu rivayet ve
benzerlerine iaret ettikten sonra yle demilerdir: "Bu rivayet
senet bakmndan zayf ve aktarlan dier rivayetlere muhalif olmasnn yan sra anlam bakmndan da doru deildir. nk
Peygamberin ahs -baz rivayetlerde de hakk iin- yardm istemek meru deildir. nk hi kimsenin Allah zerinde hakk yoktur ki, bu hak adna Allah'a dua edilsin."
Bu yorum, hak ve yemin kavramlarnn zerinde gerei gibi
durup dnmemekten kaynaklanan bir yanlgdr. yle ki: Yemin, bir in veya haberin saygn ve onurlu bir eyin saygnl ve
onuruyla balantl olarak ifade edilmesidir. Dolaysyla szel nispetin geersizlii, yemin edilen eyin saygnlnn ve onurunun
geersizliine yol aar. Eer sz bir haber ise, doru olmadnn
ortaya kmas ve eer emir ve yasak niteliinde bir aklama (in) ise, bunlara uyulmamas ile, yemin edilen ey deer kaybna
urar.
Sz gelimi, "mrme andolsun ki, Zeyd ayaktadr." dediin
zaman sznn doruluunu mrnn ve hayatnn onurluluuna
bal klm, bununla kaytlam olursun. Eer szn yalan karsa,
mrn onurunu yitirmi olur. Ayn ekilde, "Hayatma andolsun ki,
yle yap" veya "Sana hayatm zerine yemin ediyorum ki, yle
yapacaksn." dediin zaman verdiin emri hayatnn onuru ile kaytlam olursun. Eer muhatabn senin emrine uymayacak olursa
hayatnn onurunu ve mrnn deerini yok etmi olur.
Bundan kan sonuca gre: ncelikle; edebiyatlarn da belirttikleri gibi, bir ifadedeki en yksek dzeyli vurgulama yntemi
yemindir.
kincisi: zerinde yemin edilen ey, yemine konu olan eyden
onursal olarak daha stn olmaldr. Bir sz onur ve saygnlk
bakmndan daha aa dzeyde olan bir eyle pekitirmenin bir
anlam olmaz. Yce Allah kitabnda kendi adna ve sfatna yemin
etmitir. "Rabbimiz Allah'a andolsun.", "Rabbine andolsun ki, kesinlikle onlar sorgulayacaz.", "zzetine andolsun ki, muhakkak
onlar azdracam." gibi. Bunun yan sra peygamberine, meleklerine ve kitaplarna yemin etmitir. Gk, yer, gne, ay, yldzlar,
gece, gndz, gn, dalar, denizler, ehirler, insan, aa, incir ve
zeytin gibi yaratklar adna yemin imitir.
Bunun sebebi, bunlarn yce Allah'n onurlandrmas ve saygn
klmasyla gerek bir saygnla ve onura sahip olmalarndan baka bir ey deildir. Bunlarn her biri yce Allah'n mukaddes sfatlarndan birinin zelliklerini tar. O'nun yce zatnn saygnlnn
veya O'nun kutsal fiillerinin iaretlerini, izlerini yanstr. Her onurlu
O'nun zatnn onuru ile onurludur. yleyse, iimizden dua eden
herhangi biri, yce Allah'tan bir ey istedii zaman yce Allah'n
onurlandrd ve zerlerine yemin ettii bu yaratklardan birinin
ad ile istemesine engel olacak ne vardr? Resulullah' bu genel
hkmn dna karan, onu isimlerine yemin edilenler cmlesinden istisna eden, o sz konusu olunca ii zorlatran gereke nedir?
mrme andolsun ki, Allah'n elisi Muhammed (s.a.a) kesinlikle Allah katnda Irak incirinden veya am zeytininden daha alt
bir dzeyde deildir. Ulu Allah onun sayg deer kiiliine yle
yemin etmitir: "mrne andolsun ki, onlar, sarholuklar iinde
bocalyorlard." (Hicr, 72)
imdi gelelim "Peygamberin hakk iin Allah'tan bir ey
istenmez" eklindeki deerlendirmeye: Batln kart olan "hak"
kavram, zihnin dnda sabit olan gerei, srf dta sabit olan bir
gerek olmas asndan ifade eder. Yer ve insan gibi. Kendi snrlar iinde sabit olan her eye de "hak" denir. Mal ve sosyal haklar
gibi. nk bunlar toplumun nazarnda sabit eylerdir. Kur'n- Kerim gerek varolu ve gerekse yasama ile ilgili olarak yce Allah'n
gerekletirdikleri, sabitletirdiklerinin dnda hak olduu ileri srlen her eyi batl ve geersiz olarak nitelendirmitir. u hlde
yasama alannda ve din toplumlarda hak olan, sadece yce Allah'n hak kld eylerdir. Mali haklar, kardelik haklar ve anababann evlatlar zerindeki haklar gibi. Yce Allah hi kimsenin
hkmnn etkisinde deildir; Hibir kimse yce Allah' bir ey
yapma durumunda brakamaz. Nitekim, Mutezile ekolnn baz
kantlamalarndan bu ynde eilimler sezinlemek mmkndr.
Ancak hukuk dilinde O'nun bir eyi kendi zerine hak klmas
mmkndr. Bylece bakasnn O'nun zerinde bir hakk olmu
olur.
Nitekim yce Allah yle buyuruyor: "Mminleri kurtarmamz
bizim zerimizde bir haktr." (Ynus, 103) "Gnderilen peygamber
kullarmza u szmz gemitir: Mutlaka kendilerine yardm
edilecektir. Ve galip gelecek olanlar, mutlaka bizim ordumuzdur." (Safft, 171-173)
Grld gibi ne tr bir yardm olaca belli deildir ve herhangi bir eyle snrlandrlmamtr. u hlde, kurtarlma mminlerin Allah zerindeki hakkdr. Gnderilen peygamberlerin de Allah zerindeki haklar yardm grmeleridir. Yce Allah peygamberlerini bu ekilde onurlandrm, onlara bu saygnl vermitir. Do-
laysyla onlara izafe edebileceimiz haklar vardr. u hlde onlarn hakk iin Allah'tan bir ey istemenin hibir mahzuru yoktur.
nk hakk hak klan, hakk onurlandran ve onurlu olan her eye
yemin eden O'dur.
Bu aklamamz anladn zaman, yce Allah' Peygamberine
(s.a.a) veya Peygamberinin hakkna, ayn ekilde Allah'n tertemiz
velilerine veya onlarn haklarna yemine vermenin hibir sakncas
olmadn anlarsn. nk yce Allah mutluluk yolunda, bununla
ilgili her trl yardm yntemiyle onlara yardm etmeyi zerine bir
hak olarak almtr. Nitekim bunun byle olduunu ayetlerde grdn.
Dolaysyla "Hi kimsenin Allah zerinde hakk yoktur." sz
anlamszdr, dayanaktan yoksundur.
Evet, hi kimsenin Allah zerinde kendi etkisi ile gerektirdii,
kesinletirdii bir hakk olamaz. Yani Allah bakasnn verdii hkmle ynlendirilemez. Bir bakas O'nu bir eye zorlayamaz. Bu
konuda kimsenin syleyecek bir sz de yoktur. Hi kimse bir
bakasnn Allah'a dikte ettirdii bir hak ile O'na dua edemez. Aksine, ancak O'nun bozulmaz vaadi ile zerine ald hak adna O'na dua edilebilir.
AYETLERN AIKLAMASI
"De ki: Eer Allah katnda ahiret yurdu... baka insanlarn deil de,
yalnzca sizin ise..." Yahudiler, "Ate yalnzca sayl birka gn bize
yine de teki temiz, ar ve berrak hayat ister. Onun zlemiyle tutuur, dilinde hep o hayatn ad ve abas, hep o hayata kavumaya ynelik olur.
ayet, ahiret mutluluunun dier insanlardan ayr olarak srf
kendilerine ait olduu eklindeki iddialarnda samimi iseler, kalp,
dil ve tavr olarak bu mutluluu temenni etmeleri gerekir. Ama
kesinlikle byle bir temennide bulunmazlar, peygamberleri ldrdkleri, Hz. Musa'y inkr ettikleri, szlemelerini bozduklar iin.
Allah zalimleri herkesten daha iyi bilir.
"Ellerinin yapp ne srd..." ifadesi, yaptklar amellerden kinaye olarak kullanlmtr. nk amellerin byk ounluu el
aracl ile gerekletirilir. Daha sonra bu ameller, onlardan yararlanacak veya onlar isteyen kimseye sunulur. Dikkat edilirse bu ifadede iki zentiyle kar karyayz: Birincisi; fiiller el sahiplerine
deil, ellere izafe edilmitir: kincisi, tm fiiller ellerin iledii ameller olarak nitelendirilmitir.
Ksacas, insann amelleri, zellikle srekli sergiledii tavrlar,
vic-dannn derinlerinde saklad, kiiliinin ayrlmaz paras hline gelen niteliklerini ortaya koyan en gzel ve en tartmasz kantlardr. Kt ameller, irkin hareketler, ancak Allah'la bulumak
arzusundan, onun dostlarnn yurtlarna girmekten kanan kt
ve irkin batndan kaynaklanr.
"Onlar, insanlarn hayata en dkn bulacaksn." Bu ifade yce
Allah'n, "lm asla istemezler." eklindeki szn aklayc bir
kant olarak sunuluyor. Yani onlarn lm arzulamadklarnn kant, insanlar arasnda u dnya hayatna en dkn olanlarn onlar olduudur. nk dnyada ahiret yurdunu arzulamann nndeki tek engel hayata dknlktr, topraa ballktr. fadede
"hayat" kelimesinin belirsiz braklmas, dnya hayatn kmseme amacna d-nktr. Nitekim yce Allah bir ayette de yle
buyuruyor: "Bu dnya hayat, elence ve oyundan baka bir ey
deildir. Ahiret yurdu ise, asl hayat odur, keke bilselerdi."
(Ankebt, 64)
ifadenin orijinalindeki "ma" olumsuzluk edatdr. "Huve" zamiri ise, ya durum bildirme ve anlatma iindir ki, o zaman "en yuemmer=yaatlmas" mbteda, "bi-muzehzihihi=uzaklatracak"
ifadesi de haberi olur. Ya da "huve" zamiri yce Allah'n, "her biri
ister ki..." sznn ifade ettii anlama dnktr. Bu durumda, "Onun istedii ey kendisini azaptan uzaklatracak deildir." eklinde bir anlam elde edilmi olur. "En yuemmer=yaatlmas" sz
de zamirin dnk olduu eyin aklayc konumuna gelir.
Bunun nda ayeti genel olarak aklayacak olursak yle
bir anlam kar: Onlar asla lm arzu etmezler. And ierim ki, insanlar arasnda u aalk, u rezil, u deersiz ve insanlar mutluluk kayna, tertemiz ahiret hayatndan alkoyan dnya hayatna
en tutkun olan-larn Yahudiler olduunu greceksin. Onlar lmden sonra dirilie, hare inanmayan mriklerden daha ok hayata dkndrler. Kald ki mrikler onlarn her biri en uzun mr
yaamak ister. Ama en uzun mr bile onu azaptan uzaklatracak deildir. nk dnyada srdrlen mr, ne kadar uzun da
olsa sonuta snrldr, belli bir srenin dolmas ile sona erer.
"Her biri ister ki bin yl yaatlsn." Yani en uzun ve en fazla mr
yaasn. Dolaysyla "bin" says okluktan kinayedir. nk Arap
dilinde bileik olmayan en yksek say ad "bin"dir. Bundan fazlas
iki say adnn bilekesi veya birinin tekrar eklinde ifade edilir.
On bin; yz bin, bin bin, gibi.
"Allah ne yaptklarn gryor." "el-Basir", yce Allah'n gzel isimlerindendir. Grlecekleri bilmek, demektir. Dolaysyla bu isim, alm yani "bilen" isminin bir daldr.
"De ki: Cibrile kim dman ise, bilsin ki, o, Kur'n' Allah'n izniyle
senin kalbine indirmitir." Ayetlerin akndan anlald kadaryla
bu ayet Yahudilerin sarf ettikleri bir sze cevap olmak zere inmitir. fadeden anlald kadaryla Yahudiler Peygamber efendimize (s.a.a) indirilen Kur'n'a inanmaya yanamamlar ve bu
tavrlarna gereke olarak da vahyi indiren Cebrail'e dman olduklarn gstermilerdi. Bunun kant da yce Allah'n her iki ayette hem Kur'n ve hem de Cebrail adna cevap vermesidir. Ayetin ini sebebi ile ilgili aktarlan rivayet de bunu pekitirir nitelik-
bildirilir: "Bu ayetin ini sebebi u olaydr: Fedek blgesinde yaayan bir Yahudi grubu ile birlikte bn-i Suriya Medine'ye gelip Peygamberimizin (s.a.a) huzuruna kt. Ona, 'Ya Muhammed, nasl
uyuyorsun? nk ahir zamanda gnderilecek peygamberin uykusunun mahiyeti ile ilgili baz bilgilere sahibiz.' dediler. Peygamberimiz, 'Gzlerim uyur, ama kalbim uyanktr.' dedi. 'Doru syledin ya Muhammed.' dediler. 'Bize bildir bakalm ocuun erkekten
midir, yoksa kadndan m?' Peygamberimiz, 'Kemikler, sinirler ve
damarlar erkektendir. Et, kan, trnaklar ve sa ise kadndandr.'
dedi. 'Doru syledin ya Mu-hammed.' dediler. 'Peki nasl oluyor
da ocuk amcalarna benziyor; ama daylarna hi benzerlik
gstermiyor ya da daylarna benziyor da daylar ile aralarnda bir
benzerlik olmuyor?' Peygamberimiz, 'Hangisinin suyu st olursa,
ocuk onun tarafna benzer.' dedi. 'Doru syledin ya Muhammed.
u hlde bize Rabbini anlat, kimdir ve nedir O?' dediler."
"Bunun zerine yce Allah, 'Kul huvellahu ahad...' suresini
indirdi. Daha sonra bn-i Suriya ona dedi ki: 'Bir husus daha var,
eer onu aklarsan sana inanp uyacam. Allah'n sana indirdiini hangi melek sana getiriyor?' Peygamberimiz, 'Cebrail.' dedi.
Bunun zerine adam, 'O bizim dmanmzdr. Sava, iddet ve
harp emirlerini indirir. Mi-kil ise, kolaylk ve bolluk indirir. Eer
sana gelen melek Mikail olsayd, kesinlikle sana inanrdk.' dedi."
Ben derim ki: Resulullah (s.a.a), "Gzlerim uyur; ama kalbim
uyanktr." buyuruyor. i ve Snn kanallardan gelen bilgilere gre, Peygamberimiz uyurdu, ama kalbi uyumazd, yani uykunun etkisiyle kendinden habersiz olmazd. Uykudayken uyuduunu, grdklerinin rya olduunu, bunlar uyank olarak grmediini biliyordu. Ruhlarn arndrmalar ve btnyle Rablerinin yce makamn anmalar durumunda salih insanlarda da byle durumlar
kimi zamanlarda meydana gelebilir. nk ruhun, Rabbinin yce
makamn olanca grkemiyle alglamas, onun dnya hayatndaki
durumlarndan ve Rabbine olan ballndan gaflet etmesine
mani olur.
Byle bir mahede sonucu u gerek ortaya kyor: nsanolu bu dnya hayatnda ister insanlarn uyku dedikleri durumda olsun, ister uyanklk durumunda olsun, o aslnda bir tr uyku orta-
mnda bulunmaktadr. nsanlar iinde bulunduklar duyusal ortamla btnlemi, doal ortama uymulardr. Kendilerini uyank kabul etseler bile, uykudadrlar onlar. Nitekim Hz. Ali (a.s) "nsanlar
uykudadrlar, ldkleri zaman uyanrlar." diyor.
leride bu konuda daha geni bilgi vereceimiz gibi, yeri geldike Hz. Ali'den rivayet edilen bu hadisin dier blmlerini de ele
alacaz, inaallah.
AYETLERN AIKLAMASI
"...ahdi kaldrp atmad m?" Ayetin orijinalinde geen "nebe-ze"
kelimesinin kk olan "nebz", atmak demektir.
"Allah tarafndan kendilerine... bir eli gelince..." Bundan maksat
Peygamber efendimizdir (s.a.a), onlara gelen ve yanlarndaki kitab tasdik eden her peygamber deil. nk yce Allah'n, "kendilerine bir eli gelince..." ifadesinde sreklilie ynelik bir iaret
bulunmuyor. Tersine, bu ifadede sz konusu tavrn bir kereye
mahsus ol-mak zere gerekletii anlalyor.
Ayet-i kerime bir yandan da, Tevrat'ta yer alan Peygamberimize ilikin mjdeler ieren ifadeleri gizlemeleri, ellerindeki kitab
dorulayc nitelie sahip olan kitaba inanmamalar suretiyle gerein karsnda yer almalarna da iaret ediyor.
AYETLERN AIKLAMASI
"Sleyman'n hkmranl hakknda (onlar), eytanlarn uydurduklar szlere uydular." Tefsir bilginleri arasnda bu ayetin yorumu ile
sanlara bynn nerede olduunu gsterdiler. By Hz. Sleyman'n tahtnn altnda gizliydi. Onu oradan karp rendiler.
"Harut ve Marut adl meleklere indirilen" ifadesi hakknda da
deiik grler benimsenmitir. Bazlar orijinal ifadedeki "ma
unzile" cmlesindeki "ma" edat mevsuledir ve "ma tetl" ifadesine matuftur, demilerdir. Dier baz limler ise, "ma" edat
mevsuledir ve hemen ncesindeki "es-sihr" kelimesine matuftur.
Yani sz konusu ifadenin anlam: "nsanlara iki melee indirileni
retiyorlard, eklindedir" de-milerdir. Baz limlere gre "ma"
edat olumsuzluk bildirir, bandaki "vav" harfi ise, nceki ifadeye
atfetmek iin deil, yeni bir cmleye balandn bildirmek iindir. Bu durumda ifadeye yle bir anlam vermek gerekir: "Yahudilerin ileri srdkleri gibi Harut ve Marut adl iki melee sihir indirilmi deildir."
"ndirme" fiili zerinde tartma meydana gelmitir. "Gkten
indirme" kastediliyor, diyenler olduu gibi, yeryznn yksek yerlerin-den indirme, kastediliyor, diyenler de olmutur.
"ki melek" ifadesi zerinde de tartma meydana gelmitir.
Bazlarna gre bunlar gkteki meleklerdendiler. Bazlar ise, ifadeyi "me-likeyn" eklinde okuyarak, bunlar insandlar ve kraldlar,
demilerdir. Genelde olduu gibi, "melekeyn" eklinde okunmas
hlinde bile, bununla "iki salih insan" ya da "salih gibi grnen iki
insan" kastedilmitir, demilerdir.
"Babil" deyimi zerinde de farkl grler ortaya atlmtr.
"Bu, Irak'taki Babil'dir" diyenlerin yan sra bazlar da, "Bu,
Demavend'teki Babil'dir" demilerdir. Bundan maksat, Nusaybin'den Re's'l-Ayn'e ka-dar uzayan blgedir, diyenler de olmutur.
"retiyorlar." Bir ksm tefsir bilginine gre "alleme=bildirdi"
fiili asl anlamnda kullanlmtr; bir ksm ise, "a'leme=bildirdi"
anlamnda kullanlmtr, demilerdir.
Bir ihtilf konusu da "kfre gitme" ifadesidir. Sihir yapmak
suretiyle kfre gitme, eklinde bir yorum getirenlerin yan sra, bir
ksm lim de, sihir reterek kfre gitme, eklinde bir yorum getirmilerdir. Her iki anlam da kastedilmitir, diyenler de olmutur.
"O ikisinden... reniyorlard." deyimi de ihtilfldr. Bazlar "ikisi"nden maksat, Harut ve Marut adl meleklerdir, demilerdir;
bazlar da, "sihir ve kfr" kastedilmitir, grndedirler. Bir nc grup da, bu ifadeyle iki melein rettiklerinin yerine onlar
o iki melein yasaklamasna ramen erkekle karsnn arasn aacak eyler reniyorlard, eklinde bir gr benimsemitir.
"Erkekle karsnn arasn aacak eyler" cmlesi de farkl biim-lerde yorumlanmtr. Yani, "Kar-koca arasnda sevgi veya
nefret oluturacak eyler" diyenlerin yan sra, "Onlar elerden birini batan karyor, onu kfr ve irke yneltiyorlard, din deiikliinden dolay kar koca birbirlerinden ayrlmak durumunda kalyorlard." diyenler de olmutur. Bazlar, "Onlar eler arasnda phe ve gvensizlik yayarak sonuta onlar ayrlmaa yneltiyorlard." demilerdir.
Buraya kadar sunduklarmz, kssay anlatan ayetteki ifadelere
ilikin gr ayrlklarndan bir demetti. Bunun dnda kssann
mahiyeti ile ilgili ihtilflar da sz konusudur: Bu kssa gerekten
olmu mudur? Yoksa temsil bir kssa mdr bu? Ya da baka bir
durum mu sz konusudur? gibisinden. Szn ettiimiz ihtimallere ilikin baz rakamlar dier bazs ile arpld zaman ihtimaller
akl almaz bir saysal dzeye kyor. Yaklak bir milyon iki yz
altm bin (1.260.000) ihtimal ortaya kyor. (4x39x24)
Allah'a andolsun ki, bu ayet Kur'n'n olaanst ifade tarznn
akllara durgunluk veren rneklerinden biridir. Ayet-i kerimede akllarn dehetten donakalaca, kafalarn allak-bullak olaca kadar ihtimaller sz konusu olmakla birlikte szel yapsnn gz kamatrc gzelliini aynen korumakta, fesahat ve belgat asndan en ufak bir hell grlmemektedir. Bunun bir benzerini de u
ayet-i kerimede greceksin: "Rabbinden apak bir delil zerinde
bulunan, onu yine ondan bir delil izleyen ve ondan nce bir nder
ve rahmet klavuzu olarak Musa'nn kitab bulunan kimse, onlar
gibi midir?" (Hd, 17)
Yaptmz bu aklamadan sonra unu demek gerekir: Ayetin
ak Yahudilerin bir dier zelliklerini gzler nne seriyor. Sihrin
aralarnda yaygn biimde bavurulan bir yntem olduunu
sergiliyor. Bu tutumlarna gereke olarak, bildikleri bir veya iki
kssaya dayanyorlard. Bu kssalarda Sleyman Peygamberden ve
Babil'e inen Harut ve Marut adl meleklerden sz ediliyordu. u
gz kamatrc, akllara durgunluk verici bir egemenlik elde edememitir. O, kesinlikle sihirbaz deildir. Bu, eytanlarn uydurup
insanlar arasndaki dostlarna fsldadklar aslsz bir kuruntu,
gvenilmez bir hurafedir ve onlar da insanlara sihir rettikleri iin
kfir olmulardr.
Kur'n- Kerim Yahudilerin Babil'e inen Harut ve Marut adl
meleklere ilikin deerlendirmelerini de u ekilde cevaplandryor: "Eer yce Allah onlara bunu indirmise, hi kukusuz bu, insanlar snamaya, denemeye ynelik bir ilh imtihandr. Nitekim
yce Allah snama amac ile demoullarnn kalplerine eitli ktlkler ve bozgunculuklar ilham eder. Bu, bir kaderdir. Evrensel
sisteminin ngrd bir uygulamadr. Dolaysyla, eer sz konusu iki melee sihir indirilmise, onlar kesinlikle, "Biz birer snama
aralaryz, rendiin sihri yerinde kullanmamak suretiyle sakn
kfre gitme. Sihri bozma ve ailenin kt yola dmln ortaya karma amacnn dnda sakn sihir yapp kfre sapma" demedike kimseye onu retmezlerdi. Ama onlar buna ramen, o
iki melekten yce Allah'n evrene yerletirdii normal dzeni bozucu eyler reniyorlard. Ktlk ve bozgunculuun yaygnlamas iin rendikleri sihirle kar-kocann arasn bozuyorlard.
Kendilerine yarar salayan deil de zararl olan reniyorlard.
Bu durumda ayet-i kerimeyi yle aklamak gerekir: "Uydular", yani Yahudiler Hz. Sleyman'dan sonra, halefin seleften devralmas eklinde. "Uydurduklarna", yani cin kkenli eytanlarn
Sleyman'n hkmranl zerine yaydklar yalanlara. fadenin
orijinalinde geen "tetl" kelimesinin "uydurduklar yalanlar" anlamna geldiinin kant, fiilin "al" harf-i cerri ile geili klnm
olmasdr. Bu eytanlar cin k-kenliydiler, Hz. Sleyman'n kontrol
altndaydlar ve onun tarafndan eitli cezalara arptrlmlard.
Bylece Hz. Sleyman onlar bozgunculuk yapmaktan alkoyuyordu. Bunlar yce Allah'n u szlerinden anlamak mmkndr:
"eytanlardan, onun iin denize dalan ve bundan baka iler gren kimseleri de. Biz onlar, onun iin koruyorduk." (Enbiy, 82)
"Sleyman yklnca anlald ki, eer cinler gay-b bilselerdi, o
kk drc azap iinde kalmazlard." (Sebe', 14)
mamt ki, kfre gitsin. Ama eytanlar kfir oldular. nk, onlar
insanlar saptryor ve onlara sihir retiyorlard.
"ndirilene..." Yani Yahudiler, Babil'deki Harut ve Marut adl
me-leklere uyar suretinde ve ilham yoluyla indirilene uyuyorlard.
Hlbuki, bu melekler, sihir yapmama hususunda uyarmadka
kimseye sihir retmezlerdi ve yle derlerdi: "Biz sizin iin birer
snama aracyz. Bizimle ve size rettiklerimizle snanyorsunuz.
Dolaysyla sihir yapmak suretiyle kfre girmeyin."
"Fakat onlar, o ikisinden... reniyorlard." Yani Harut ve Marut
adl iki melekten. "...aacak eyleri..." yani uyguland takdirde brakt etkiyle erkekle karsnn arasn aacak sihri.
"Ancak, Allah'n izni olmadan o by ile hi kimseye zarar veremez-
insanlk lemi iin bozgunculuk kayna bir uursuzluk olduundan kuku duymaz. Bu bilgilerinin bir kayna da Hz. Musa'nn u
szdr: "Byc de nereye varsa iflah olmaz." (Th, 69)
"Kendilerini karlnda sattklar ey ne ktdr, keke bilselerdi."
Yani, onlar bynn kendileri iin bir ktlk, ahiret-teki hayatlarn ifsat eden bir uursuzluk olduunu bildikleri hlde, biliyor
saylmazlard. nk bildikleriyle amel etmiyorlard. Bir bilgi bileni
doru yola iletemiyorsa, o, bilgi deil; sapklktr, cehalettir. Nitekim yce Allah yle buyuruyor: "Heva ve hevesini ilh edinen ve
le, kfre saparak umduklar, elde ettikleri karlardan, menfaatlerden daha hayrldr.
etmeye ters den bir yaklam deildir. nk her trl ktln kayna blis'tir ve o mel'un ktl, fslt ve vesvese aracl ile dostlarna, yardaklarna ulatrr. Rivayetler literatrnde
bu tr bir ifade tarznn rneklerine ska rastlanr. Hadisten anlald kadaryla, ayetteki "tetl" kelimesi, "okuma" anlamndaki
"tilavet"ten gelir. Bunun byle olmas, bizim nceki aklamamzn
yanl olduu anlamna gelmez. Biz demitik ki: "Tetl" yalan uydurdu anlamna gelir. nk ifadenin ieriinden ve oluturduu
atmosferden zmnen bu anlam anlalmaktadr. Bu durumda ifadenin alm yledir: "eytan Sleyman'n hkmranl hakknda uydurduklar" yani yalana dayal olarak okuduklar... "Tela/yetl" fiili, kken olarak "veliye/yel/velyet" kkne dnktr.
Bir eye bir sra dahilinde, bir parasnn, dier bir parasnn ardndan meydana gelmesi eklinde sahip olmak demektir. Mide
suresindeki, "Sizin veliniz ancak Allah ve Peygamberidir..." (Mide,
55) ayetini ele alrken, "velyet" kavram zerinde ayrntl bilgi
vereceiz.
el-Uyun adl eserde, mam Rza (a.s) ile Halife Me'mun arasnda geen konumada yle bir pasaja yer verilir: "Harut ve Marut
iki me-lektiler. nsanlara sihir retiyorlard ki, bunun aracl ile
sihirbazlarn yaptklar byden korunsunlar, onlarn kurduklar hileleri bozabilsinler. 'Biz bir imtihan vesilesiyiz, sakn kfre gitme.'
demedike de kimseye bu sanat retmezlerdi. Ama bu sihri renenlerin bir ksm sihir yapmak suretiyle kfre saptlar. Oysa sihirden kanmalar kendine emredilmiti. Yaptklar sihir aracl
ile erkekle karsnn arasn ayorlard. Yce Allah bunlarla ilgili
olarak, 'Ancak, Allah'n izni ol-madan o by ile hi kimseye zarar veremezler.' buyuruyor." [c.1, s. 271, h: 2]
ed-Drr'l-Mensr tefsirinde, bn-i Cerir'in bn-i Abbas'a dayanarak yle rivayet ettii bildirilir: "Hz. Sleyman helaya gitmek istediinde ya da zel bir i yapmak istediinde yzn kars
Cerade'ye verirdi. Yce Allah'n Sleyman' snamak istedii bir
gnde o, yzn her zaman olduu gibi Cerade'ye verdi. Ardndan eytan Sleyman'n ekline girerek kadnn yanna gelip ona,
'Yzm getir.' dedi. eytan yz alp parmana taknca btn cin ve insan kkenli eytanlar ona boyun edi. Daha sonra Hz.
ni artrmaktadr. Bir bakma bu hurafeler eski Yunan mitolojisinde yer alan gkcisimlerine ilikin efsanelere de benzemektedir.
Titiz bir aratrmac aka grr ki, peygamberlerin hatalar
ve yanlglar ile ilgili olarak ortaya atlan bu tr hadisler, kesinlikle
Yahudilerin desiselerinden uzak deildirler. Bir gzlemci biraz dikkat edince, Yahudilerin ilk kuak hadisiler zerindeki derin etkilerini hemen fark eder. Yahudiler rivayetler zerinde diledikleri gibi oynayarak, istedikleri fikirleri bunlara katmlardr. Bu konuda
onlara yardmc olan baka kimseler de vardr.
Ne var ki, yce Allah kitabn, dmanlar arasnda yer alan art
niyetli sapklarn komplolarna kar koruma altna almtr. Bu
sapklar arasnda yer alan herhangi bir eytan kulak hrszlna
kalkacak olursa, onu yrek yakan kavurucu bir alev takip eder.
Ulu Allah yle buyuruyor: "O zikri biz indirdik biz ve onun koruyucusu da elbette biziz." (Hicr, 9) "O aziz bir kitaptr. Ne nnden, ne
de arkasndan ona batl gelmez. Hikmet sahibi, ok vlen Allah'tan indirilmitir." (Fussilet, 42) "Biz Kur'n'dan, mminlere ifa
ve rahmet olan eyler indiriyoruz. Ama Kur'n zalimlere ziyan
arttrmaktan baka bir katkda bulunmaz." (sr, 82)
Bu ayet-i kerimelerde ifade genel tutulmu ve herhangi bir snrlandrmaya gidilmemitir. u hlde hibir batl kartrma giriimi ve hibir art niyetli yaklam yoktur ki, Kur'n- Kerim onu nlemesin. Bu tr giriimlerin sahiplerinin hsran ok gemeden ortaya kar. Tarih sayfalar okunduu zaman bunun rneklerine
rastlamak mmkndr. Her iki mezhebin de (ia, Ehlisnnet) zerinde ittifak ettikleri bir hadiste Resulullah (s.a.a) yle buyuruyor:
"Allah'n kitab ile uyuan aln, onunla elieni de brakn." Bylece Peygamber efendimiz (s.a.a) kendisinden ve yakn dostlarndan
aktarlan szlerin deerlendirilecei genel bir l koymu oluyor.
Ksacas, Kur'n aracl ile batl, hakkn kutsal sahasndan
uzak-latrlr ve ok gemeden batll, erilii ortaya kar. Gzlerden kaybolduu gibi bir sre sonra dipdiri gnllerde de etkinliini, canlln yitirip gider. Ulu Allah yle buyuruyor: "Hayr, biz
hakk batln stne atarz da onun beynini, paralar." (Enbiy, 18)
"Allah, kelimeleriyle hakk gerekletirmek istiyor." (Enfl, 7) "Ki
sulular istemese de hakk gerekletirsin, batl da ortadan kal-
kazanm olmasna dayanr: Zehir yemek, ok ar ykleri kaldrmak, bolua gerilmi ip zerinde yrmek gibi.
Bunlarn birou da insanlara gizli bulunan, onlar tarafndan
bilinmeyen doal sebeplere dayanr. Vcuduna talk srd iin
atee girdii hlde yanmayan bir kimsenin hareketi ya da zerinde yazs fark edilmeyen dolaysyla ancak sahibi tarafndan okunabilen bir yaz yazmak gibi. Bu yaz ancak ate ve benzeri bir
cisme tutulduunda okunabilen bir madde ile yazlmtr. Bunlarn
birou ise ok hzl gerekletirilirler, dolaysyla kardaki insan,
olaanst hzndan do-lay meydana gelen hareketin nasl gerekletiinin farknda olmaz. Ama bu hareket, olaanst bir hzn dnda tamamen olaan sebeplere dayaldr, gz balayclarn numaralar gibi.
Ksacas bunlar, farknda olmadmz ya da g yetiremediimiz doal sebeplere dayal hareketlerdir. Ancak, bu olaanstlklerin bir ksm, normal sisteme gre hareket eden doal sebeplere dayanmazlar. Gaybn kapsamnda olan, zellikle de gelecekte
gerekleecek baz olaylar haber vermek gibi. Sevgi, nefret, balama, zme, ipnotizma, hasta etme, uykuyu balama, ruh arma ve iradeyle hareket ettirme gibi. Riyazet ehlinin gerekletirdikleri bu hareketleri inkr etmek mmkn deildir. Bunlarn bir
ksmn bizzat grmz, bir ksmn da kesinlikle doruluundan
kuku duyulmayan aktarma haberlerden renmiiz. Bugn Hindistan'da, ran'da ve Batda bu tr olaanstlkleri sergileyen
topluluklara rastlamak mmkndr.
Bu tr olaanstlklere yol aan egzersizler zerinde yaplacak bir ett, bu kiilerin yntemleri alannda gerekletirilecek fiil
bir deneyim, bunlarn irade ve iman gcnn etkisine dayandn
syleme zorunluluunu douracaktr. Bununla beraber sz konusu
yntemler ve etkileme yollar da ok eitlidirler. rade, kendisine
oranla ncelii bulunan bilgi ve inanca dayanr. Byle bir ey kimi
zaman herhangi bir koula bal olmakszn gerekleir, kimi zaman da zel koullarn olumas ile meydana gelir. Kimilerinde
kimilerine kar sevgi veya nefret oluturmak amac ile zel meknlarda, zel bir mrekkeple zel bir yaz yazmak gibi. Yahut ruh
bir balants yoktur. (yleyse ruh arma olay nasl gerekletirilebilir?) Ortadan kaldrlan nc phe ise udur: Tek bir ruh nasl iki adamn yanna farkl ekillerde gelebilir. Bir drdnc kuku
da gidebiliyor bylece. yle ki: Ruhlar arma seans srasnda
nasl yanl bilgi verebiliyorlar. Bazlar dier bazlarn yalanlayabiliyor? Bu kukularn tmne birden yle bir cevap vermek mmkndr: Ruh, aran kiinin duygularnda gelmi gibi olur. Onun
dnda dier doal olgular algladmz trden bir geli sz konusu deildir.
kincisi: Bylesine etkin bir iradeye sahip olan kii, bu hususta,
ba-zen kiiliinin gcne ve egosunun salamlna dayanyordur.
Mis-tik ilekeler gibi. Bu durumda kanlmaz olarak g ve etki
irade eden kimse asndan ve darda snrl olacaktr. Bunlarn
bir ksm da Rablerine dayanyorlardr. Peygamberler, veliler, kendilerini Allah'a ynelik kullua adayanlar ve Allah'a ynelik inanlar yakin dzeyinde olanlar gibi. Bu gibi insanlar irade ettikleri
zaman Rableri iin ve Rableri ile irade ederler. Bu tr bir irade tertemizdir. Kiiye zg bamsz bir dileyi deildir. Onlardan yansyan bu irade bir amaca yneliktir, kiisel arzu niteliinde deildir
ve kesinlikle geree dayaldr. Dolaysyla bu tr bir irade Rabbanidir, snrszdr kaytszdr.
kinci ksma giren olaylar eer bir meydan okumayla
birlikteyse, Peygamberlerden aktarlan baz gelimeler gibi, bu,
mucizedir ve eer byle bir nitelii yoksa keramettir. Ya da dua
esnasnda olumusa, duann kabul grmesidir.
Birinci ksma giren gelimelere gelince, bunlar eer bir cinden
veya ruhtan haber almak, ondan yardm grmek eklinde gerekleirse, bu, kehanettir. Bir dua, mistik bir egzersiz ya da bir dm
sonucu ise, o zaman buna sihir denir.
ncs: Bu mesele irade gcnn ekseni etrafnda dnd iin ve gllk ve zayflk bakmndan da iradeler arasnda
farkllk kanlmaz olduu iin, bunlarn bir ksm dier bir ksmnn etkisini yok edebilir; by ve mucizenin kar karya gelmesi
gibi. Veya baz nefisler dier baz nefisler zerinde etkili olmayabilir; g dzeyleri farkl olunca olduu gibi. Nitekim ipnotizma ve
"Kul-luhu Sirrun" idi. Kitabn ad sz konusu be ilmin, yani; Kimya, Lim-ya, Himya, Simya ve Rimya ilimlerinin ba harflerinin birlemesinden oluuyor." eyhin aklamas ksaca bundan ibaretti.
Bu alandaki muteber eserler ise, "Belinas'in kitaplarnn zeti"; "Hsrevahi Risaleleri"; "Zahret'l-skenderiye"; Razi'nin "esSrr'ul-Mektum"u, Sekkak'nin "et-Teshirat"; Feylesof Tamtam elHind'nin "Yedi Yldzn Hareketleri" adl eserlerdir.
Yukarda szn ettiimiz ilimlerin bir ubesi de say ve tevafuk ilmidir. Bu ilim, say ve harflerin isteklerle balantsn inceler.
Buna gre, istekle uyuan say veya harfler zel bir dzenlemeyle
gen veya drtgen eklindeki erevelere konur. "Hafiye" denen
yntem de bu kategoriye girer. Bu, istenen eyin ya da istenen eye uygun isimlerin harflerinin kesilmesi, bylece arzulanan meseleyle ilgili melekler veya eytanlarn adlarnn elde edilmesi ve
bunlardan oluan dualarn okunmasdr. Ama, tutulan niyetin
gereklemesi. Bu sanatla ilgilenenlerin yannda en muteber eserler; eyh Abbas Tun ve Seyyid Hseyin Ahlat vb. insanlarn kitaplardr.
Szn ettiimiz ilimlerle ayn kategoride incelenebilecek bir
sanat da gnmzde bavurulan ipnotizma ve ruh armadr.
Daha nce de sylediimiz gibi, bunlar iradenin dnce zerindeki etki ve uygulamasnn sonucu meydana gelirler. Bunlarla ilgili
olarak birok kitap ve bror yaymlanmtr. Son derece yaygn
olularndan dolay, ayrca bunlardan sz etme gereini
duymuyoruz. Bunlar uzun uzadya ele almzn nedeni, sihir ve
kehanetin mahiyetini ortaya koymaktr.
AYETLERN AIKLAMASI
"Ey iman edenler." "Kur'n- Kerim'de ilk kez bu ayette mminlere bu ekilde hitap edilmektedir. Byle bir hitap yaklak olarak
seksen be yerde gemektedir. ster hitap eklinde olsun ve ister
hitap d bir amala olsun, mminlerin "iman edenler, inananlar"
olarak ni-telendirilmesi bu mmete zg bir durumdur. Bundan
nceki mmetlerse "kavim" kelimesi ile anlmlardr: "Nuh kavmi
veya Hud kavmi" (Hd, 89) "Dedi ki: Ey kavmim, ya ben apak bir
kanta dayanyorsam?" (Hd, 28) "Medyen halk" (Tevbe, 70) "Ress
halk" (Kaf, 12) "srailoullar" (Th, 47) "Ey srailoullar" (Th, 80)
gibi. u hlde "iman edenler" ifadesinin bu mmete zg klnmas, bir tr onurlandrmadr. Ancak yce Allah'n sz zerinde titiz
bir yaklamla durulduu zaman "ellezne men=iman edenler"
ifadesiyle kastedilenin, "mminler" ifadesiyle kastedilenden farkl
olduu grlecektir.
Yce Allah bir ayette yle buyuruyor: "Ey mminler, topluca
Al-lah'a tvbe edin." (Nr, 31) Bu ifade bizim yaklammz dorular niteliktedir. Bir ayette yle buyuruyor: "Ar tayanlar ve onun
evresinde bulunanlar, Rablerini verek tesbih ederler, O'na inanrlar ve iman edenler iin balanma dilerler: Rabbimiz, rahmet
ve bilgi bakmndan her eyi kapladn. Tvbe edip senin yoluna
uyanlar bala, onlar cehennem azabndan koru. Rabbimiz, onlar ve babalarndan, elerinden, ocuklarndan iyi olan kimseleri
onlara sz verdiin Adn cennetlerine sok. phesiz stn olan,
hikmet sahibi olan sensin." (M'min, 7-8)
Bu ayetlerde, nce, meleklerin ve Ar tayanlarn balanma
dileyii "iman edenlere" ynelik olarak sunuluyor, ardndan bunu
aklayc olarak yle bir ifade kullanlyor: "Tvbe edip senin yoluna uyanlar..." Bilindii gibi "tvbe" pimanlk duyup dnmek ,
demektir. Ardndan dualar "iman edenler"e balantl klnyor,
daha sonra "iman edenler"in babalar, eleri ve ocuklar da bu
duann kapsamna alnyor. Eer "iman edenler" diye kendilerinden sz edilenler, nasl olursa olsun Resulullah'a (s.a.a) inananlar
ise, o zaman "iman edenler" ifadesi, babalar, oullar, eleri, herkesi kapsar, ayrca "iman edenler"e atfedilerek zikrolunmalarna
gerek kalmazd. Tm ayn hizada ve ayn safta yer alrlard.
Benzeri bir sonucu u ayet-i kerimeden de karmak mmkndr: "Onlar ki, iman ettiler, zrriyetleri de imanda kendilerine
uydu; zrriyetlerini de kendilerine katmzdr; kendi amellerinden de hibir ey eksiltmemiizdir. Herkes kendi kazandna
baldr." (Tr, 21) Eer "imanda kendilerine uyan zrriyetleri" ayet-i kerimedeki "iman edenler" ifadesinin kapsamna giren kimseler olsayd, o zaman ayet-i kerimede sz edilen "katma" bir anlam ifade etmezdi. ayet "Zrriyetleri de imanda kendilerine uydu" ifadesi, "iman edenler" ifadesiyle zel ahslarn yani zrriyetleri olan tm mminlerin kastedildiine ynelik bir ipucu olarak
deerlendirilecekse, bu durumda da "katma"dan sz etmenin
somut bir anlam olmam olur.
Yine, "Kendi amellerinden de hibir ey eksiltmemiizdir." ifadesi de sadece, arkalarnda zrriyet brakmayan, dolaysyla
kendilerine iman noktasnda uyacak bir soylar bulunmayan ve
ancak kendileri babalarna uyma durumunda bulunan son kuak
asndan bir anlam ifade edebilir. Bu yaklam makul gibi grn-
Bylece anlalyor ki, bu kelime, mminlerden ilk iman edenlere zg bir onurlandrma niteliidir. "nkr edenler" ifadesi iin
de benzeri bir yorumda bulunmak mmkndr. Denebilir ki, bu ifadeyle her-kesten nce Resulullah' inkr eden Mekke'li mriklerle benzeri kfirler kastedilmitir. Nitekim yce Allah'n u sznden de benzeri bir sonu karsamak mmkndr: "nkr edenlere gelince, onlar uyarsan da, uyarmasan da, onlar iin birdir:
Onlar inanmazlar." (Bakara, 6)
Eer desen ki: imdiye kadar ki aklamalardan kan sonuca
gre "ellezne men=iman edenler" hitab ile Resulullah efendimiz (s.a.a) zamanndaki belli bir grup kastedilmitir. Oysa tm slm lim-leri diyorlar ki: Bu tr hitaplar hem Peygamber efendimiz
zamann, hem dier zamanlar, hem o zamanda hazr olanlar ve
hem de dier zamanlardaki mminleri kapsar. zellikle de bu hitaplar, "hakik nermeler" eklinde deerlendirirsek, bu husus
daha bir belirginlik kazanr.
Ben derim ki: Evet, bu, belli bir gruba ynelik zel bir onurlandrmadr. Ama bu demek deildir ki, hitabn kapsad ykmllkler srf onlara zgdr. nk ykmlln kapsamn geniletip daraltan sebepler vardr ve bunlar hitabn kapsamn geniletip daraltan sebeplerden ayrdrlar. Nitekim hitaptan soyutlanm
ykmllkler de ortada herhangi bir hitap olmakszn genel nitelikli, geni kapsamldrlar. Dolaysyla, baz ykmllklerin "Ey
iman edenler..." ifadesiyle balamas, tpk dier baz ykmllklerin "Ey Nebi..." veya "Ey Resul..." diye balamas gibi bir onurlandrma amacna yneliktir; ama ykmllk geneldir, kapsam genitir.
Btn bunlara ramen, bu sylediklerimiz, "iman edenler" ifadesinin sz konusu zel ve onurlandrlm grubun dndakiler iin
hibir zaman kullanlmad anlamna gelmez. Tersine bir ipucu,
bir karine sz konusu olduu zaman baka insanlar iin de kullanld tespit edilebilir: Yce Allah'n u sznde olduu gibi: "man
edip sonra inkr eden, sonra yine iman edip tekrar inkr eden,
sonra da inkrlar artm olan kimseleri Allah, ne balayacak,
ne de doru yola iletecektir." (Nis, 137) Bir dier ayette de yce
Allah Hz. Nuh'tan aktararak yle buyurur: "Ve ben iman edenleri
de etmek iin "raina" kelimesi yerine onun anlamda olan "unzurna" kelimesini kullann. Eer bunu yapmazsanz, bu tutumunuz
kfr olur. Kfirler iinse ok ac bir azap hazrlanmtr. Grld gibi ayet-i kerime "raina" kelimesine ynelik iddetli bir yasaklama iermektedir. Bu kelime bir baka ayette de yer alyor ve o
ayette kelimenin hareket nitelikli bir baka anlamna dikkat ekiliyor: "Yahudilerden bir ksm, szleri yerlerinden deitirirler ve
'ittik ve kar geldik', 'Dinle, dinlemez olas' ve dillerini eip bkerek ve dini yererek 'Raina' derler." (Nis, 46) Bununla anlalyor
ki, Yahudiler "raina" kelimesi ile Resulullah efendimize (s.a.a) hitap ederlerken, "dinle, din-lemez olas" gibi bir anlam kastediyorlard. Peygamberimize bu kelime ile hitap edilmesinin yasaklanmas bu yzdendir.
Nakledilen olay da bunu pekitirir niteliktedir: Resulullah konuma yapt zaman Mslmanlar ona bu ekilde hitap ederlerdi:
"Ya Resulallah raina; yani bizi gzet ki, ne dediini iyice anlayalm." Bu kelime, Yahudi dilinde ise, svg ifade ederdi. Yahudiler
bunu frsat bilerek Resulullah efendimize (s.a.a) bu kelimeyle hitap ediyorlard. Bylece grnte ona saygl olduklarn ifade
etmi olmakla birlikte aslnda bununla, ona ynelik bir svg ifade ediyorlard. Yahudilerin dilinde "raina", "dinle, dinlemeyesice"
demektir. Bunun zerine u ayet-i kerime indi: "Yahudilerden bir
ksm, szleri yerlerinden deitirirler ve 'ittik ve kar geldik',
'Dinle, dinlemez olas' ve dillerini eip bkerek ve dini yererek
'Raina' derler." Burada yce Allah Yahudilerce yanl anlama ekilebilecek kelimenin kullanmn yasaklyor, onun yerine anlamda
olan "unzurna" kelimesinin kullanlmasn emrediyor. "Raina" demeyin, "unzurna" deyin, buyuruyor.
"Kfirler iin ac bir azap vardr." Bununla sz konusu yasa dinlemeyenler kastediliyor. Ayrnt niteliindeki bir ykmll terk
etmenin kfr olarak nitelendirildii yerlerden biri de budur.
"Kitap ehlinden olan kfirler... istemezler." Eer bu ifadeyle zellikle Yahudiler kastedilmise, -ki nceki ifadelerin onlara ynelik
olmas bunu gsteriyor- bu durumda onlarn Ehlikitap olarak nite-
lendirilmi olmalar yargnn illetine ynelik bir iarettir. Buna gre, onlar Ehlikitap olduklar iin, mminlere kitap indirilmesini istemezler. nk mminlere kitap indirilmesi, "kitap ehli" niteliinin on-lara zg olmasn geersiz klar. Ayrca, onlar bu istemeyileriyle, Allah'n rahmetinin geniliine ve kullarna ynelik
ltfunun byklne kar km saylrlar. Ama eer bu ifadeyle
Yahudi ve Hristiyanlardan oluan tm kitap ehli topluluklar kastedilmise, bu durumda, tahsis bildiren bir ifadenin ardndan, genellik ifade eden bir ayete yer verildii sonucu karlr. nk her
iki topluluun slm'a kar kin gtme noktasnda ortak zellikleri
vardr.
Bu yorumu ayetlerin ak iinde yer alan dier baz ayetler de
pekitirmektedir: "Yahudi yahut Hristiyan olandan bakas cennete girmeyecek, dediler." (Bakara, 111) "Yahudiler, 'Hristiyanlar,
bir temel zerinde deiller.' dediler. Hristiyanlar da, 'Yahudiler,
bir temel zerinde deiller.' dediler. Oysa hepsi de kitab
okuyorlar." (Bakara, 113)
AYETLERN AIKLAMASI
Bu iki ayet, "nesih" meselesini ilemektedir. Fkh bilginleri asndan nesih, bir hkmn geerliliinin sona erdiini, yrrlk
sresinin bittiini aklamaktr. Fkhtaki nesih, ayetteki mutlak
ifadeden alnan, ayetin ayrnts niteliinde bir kavramdr. Anlamn ve ieriini ayetten ve ayetin onunla ilgili iaretlerinden almaktadr.
"Biz... neshedersek" Neshetme, giderme demektir. Gne glgeyi ortadan kaldrp yok edince, Araplar, "Nesehat'i-ems'zzille" yani, "Gne glgeyi giderdi (neshetti)" derler. Yce Allah bir
ayette yle buyuruyor: "Senden nce hibir resul ve nebi gndermemitik ki o, bir ey arzu ettii zaman, eytan onun arzusu
ierisine mutlaka bir dnce atm olmasn. Fakat Allah eytann attn derhl giderir (nesheder)." (Hacc, 52) Bir kitaptan ikinci
bir nsha oluturulunca, "kitap neshedildi, nshas alnd" derler.
Sanki kitap giderilmi, yerine yenisi getirilmitir. Aadaki ayet-i
kerimede "nesh" yerine "tebdil" kelimesinin kullanlm olmas bu
yzdendir: "Biz bir ayetin yerine baka bir ayet getirdiimiz zaman -Allah ne indirdiini bilirken- 'Sen Allah'a iftira ediyorsun'
derler. Hayr oklar bilmiyorlar." (Nahl, 101)
meydana geldikten sonra zorunluluk ve kesinlik niteliini kazanrlar ve artk istee bal fiiller olarak deerlendirilemezler. Meselenin bu yn mlkiyetin snrszlnn geersizliini gerektirir ve
dizgin elden ktktan sonra kimi tasarruflarn yerine dier baz tasarruflarda bulunmann imkn sz konusu olamaz. Yahudilerin,
"Allah'n eli kolu baldr." demeleri gibi.
Bu ayetlerde yce Allah birinci duruma u szleriyle cevap veriyor: "Allah'n her eye kadir olduunu bilmedin mi?" Yani; Allah,
eskinin yerine daha iyisini veya bir benzerini koymaktan ciz deildir. kinci duruma cevap verirken de yle buyuruyor: "Gklerin
ve yeryznn egemenliinin yalnzca Allah'a ait olduunu bilmedin mi? Sizin Allah'tan baka bir veliniz ve bir yardmcnz
yoktur." Yani; gkler ve dnya zerindeki egemenlik Allah'a aittir.
O, egemenlii altndaki mlknde diledii gibi hareket eder. O'nun
dnda hi kimsenin bu mlk zerinde tasarrufta bulunma yetkisi
yoktur.
Dolaysyla hi kimse, O'nun tasarrufta bulunduu kaplardan
birini kapatamaz ya da onun tasarrufuna engel olamaz. Ne balangtan, ne de yce Allah'n temliki ile hibir ey, hibir eye sahip deildir. nk yce Allah'n bir eyi bir bakasnn mlkiyetine vermesi, herhangi birimizin bir eyi bir bakasnn mlkiyetine
vermemiz gibi deildir. Bizim kendi aramzdaki uygulamalarda birinci mlkiyet geersiz olur ve ikinci mlkiyet yrrle girer.
Allah ise, tpk sahip olduu dier eyler gibi, bakasnn mlkiyetine verdii eylerin de sahibidir. Meselenin i yzne baktmz zaman, mutlak mlkiyet ve mutlak tasarruf yetkisinin O'na
ait olduunu grrz. O'nun mlkiyetimize vermesi ile sahip olduumuz eylere bakarsak, grrz ki, O'ndan bamsz bir mlkiyete sahip deiliz ve O bizim velimizdir. Ayn ekilde, grn olarak
bize bahettii bamszla bakacak olursak -ki bu, gerekte zenginlik eklinde beliren bir fakirliktir, bamszla benzeyen uyduluktur- grrz ki, O'nun yardm ve destei olmakszn ilerimizi
dzenleyemeyiz. Yardmcmz O'dur bizim.
Bu anlattklarmz, "Gklerin ve yeryznn egemenliinin
yalnzca Allah'a ait olduunu..." cmlesindeki hasr ifadesinden de
anlalmaktadr.
rzk ve ecel gibi prensiplerinin bir gereidir. Ayn ekilde kullar asndan yararl olan unsurlarn alarn deimesi ile deikenlik
gstermesi ve bireylerin tekml de bunu kanlmaz klar. Bir
din hkm, dier bir din hkm neshetse, yrrlkten kaldrsa,
her ikisi de din iin yarar saylacak unsurlar kapsyorlardr. Bu hkmlerden her biri yrrlkte olduu dneme oranla daha elverili, daha uygundur ve mminlerin durumlarna daha yatkndr. Mesel, davet hareketinin ilk yllarnda mminlerin gerekli say ve
hazrla sahip bulunmadklar dnemlerde kfirlerle dalamamay, savamaktan kanmay ngren hkm yrrle konulmutu. Ama daha sonra slm glenince, Mslmanlar yapabildikleri
kadar g hazrlaynca ve ayrca kfirlerin ve mriklerin yreklerine korku salacak konuma gelince, yce Allah cihat etmeye ilikin hkm ieren ayeti indirmiti.
Bunun yan sra, neshedilen ayetler, ileride neshedileceklerine
ilikin iaretler ve imalar da iermektedirler. rnein: "Allah emrini
ge-tirinceye kadar, affedin, hogrn." (Bakara, 109) Bu ayet, cihat
hkmn ieren ayet tarafndan neshedilmitir. leride neshin
gerekleeceine ilikin bir ima ieren bir ayet de udur: "...O kadnlar lm alp gtrnceye yahut Allah onlara bir yol ancaya
kadar evlerde tutun." (Nis, 15) Bu ayet de krbala cezalandrma
hkmn ieren ayet tarafndan neshedilmitir. Dolaysyla birinci
ayetteki "Allah emrini getirinceye kadar" ile ikinci ayetteki "Allah
onlara bir yol ancaya kadar" ifadeleri, sz konusu hkmlerin
geici olduklarna, belli bir dnemi kapsamak zere konulduklarna, bir sre sonra neshedile-ceklerine ynelik iaretler niteliindedirler.
e) Nasih ile mensuh arasndaki iliki, genel ve zel, mutlak ve
kaytl, st kapal ve ak nitelikli hkmler arasndaki iliki gibi
deildir. nk nasih ile mensuh arasndaki grnrdeki uyumazl ve elikiyi kaldran etken her ikisinin arasnda varolan
hikmet ve maslahattr. Oysa genel ile zel, mutlak ile kaytl, st
kapal ile ak nitelikli ayetler arasndaki uyumazl kaldran etken zel, kaytl ve ak nitelikli ayetlerde bulunan szl belirginliin gcdr. Bu g genel nitelikli hkm zel nitelikli hkmle,
mutlak nitelikli hkm kaytl nitelikli hkmle ve st kapal nitelikli hkm ak nitelikli hkmle aklar. Bunun yntemi de fkh
metodolojisinde ayrntl biimde akla kavuturulmutur. Muhkem ve mteabih nitelikli ayetlerde de ayn durum sz konusudur: "Ondan bir ksm ayetler muhkemdir, ki onlar kitabn anasdr. Dierleri ise mteabihtir." (l-i mrn, 7) ayetini incelerken bu
meseleyi ayrntl biimde ele alacaz.
"...unutturursak..." Bu ifadenin orjinali "nunsiha" eklinde okunmutur. Yukarda da akladmz gibi bu kelime, "hatrdan ve
bilgiden giderme" anlamna gelen "ins" kalbnn ekimli hlidir.
Bu ifade geneldir ya da mutlaktr, srf Peygamber efendimize
(s.a.a) zg deildir. Daha dorusu Peygamberimizi kapsamaz bile. nk yce Allah onunla ilgili olarak yle buyuruyor: "Sana
okutacaz ve sen unutmayacaksn. Yalnz Allah'n diledii baka." (A'l, 6-7) Bu ayet Mekke inilidir. Nesh meselesini ieren ayet
ise, Medine inilidir. Bu yzden, "sen unutmayacaksn." sznden
sonra "unutma" olgusunun gereklemesi doru olmaz.
fadenin "Yalnz Allah'n diledii baka." eklinde bir istisna
iermesine gelince, bu da tpk u ayet-i kerimedeki istisnaya
benzemektedir: "Gkler ve yer durduka onlar orada srekli
kalacaklardr. Ancak Rabbin dilerse baka. Bu, kesintisiz bir
batr." (Hd, 108) Buradaki istisnaya, yapabilirlii vurgulamak
amacyla yer verilmitir. Yani deitirme gcnn her zaman
kalcln srdrd dile getirilmitir. ayet bu istisna darda
kalan farkl bir durumun varln gsterme amacna ynelik olsayd, o zaman "Sen unutmayacaksn." eklindeki minnet bildiren
ifadenin bir anlam olmazd.
nk hatrda bulundurma ve ezberleme yeteneine sahip
tm insanlar ve hayvanlar bir eyi hatrlarnda bulundurabilir ve
unutabilirler. Bunlarn hatrda tutmalar ve unutmalar yce Allah'n iradesine baldr. Peygamberimiz (s.a.a) de, "Sana okutacaz..." ifadesdiyle kendisine ynelik yaplaca bildirilen okutma ve
unutturmama lt-fundan nce, bu durumdayd. Bundan nce o da
herkes gibi Allah'n iradesiyle hatrlar ve O'nun iradesiyle unuturdu. u hlde ifadedeki istisna, yce Allah'n yapabilirliini vurgulamaktan baka bir amaca ynelik deildir. Yani, biz sana okutacaz ve sen hibir zaman unutmayacaksn. Buna ramen Allah
okuttuunu sana unutturma gcne sahiptir.
"Unutturursak." ifadesinin orijinali "nenseh" eklinde de okunmutur. Fiilin bu ekimi "nesie / nesen" -yani, erteledi- kalbndan ge-lir. Bu durumda ayetin anlam yle olur: "Biz, bir ayeti
gidermek suretiyle neshedersek veya ortaya kn geciktirmek
suretiyle ertelersek, ondan daha iyisini ya da bir benzerini getiririz." Ayetler zerinde, ne alma ya da erteleme eklinde beliren ilh tasarruf, bir kemalin ve-ya maslahatn elden gitmesini
gerektirmez. Maksadn ilh tasarrufun srekli kemal ve maslahat
dorultusunda gelitiini vurgulamak olduunun kant, u ifadedir: "Ondan daha hayrlsn veya onun benzerini." nk hayrllk, ancak varolan eyin mkemmellii ya da konulan hkmn yararll durumunda sz konusu olabilir. Bu durumda varolan ey
ya tekisine denk olur ya da hayrllk noktasnda ondan daha ileri
dzeyde olur. Artk meseleyi anlam olmalsn.
'bed' da bir tr neshtir. Yunus kavminin kurtuluu da bunun rneklerindendir." [c.1, s.55, h: 77]
Bu rivayetin vurgulad husus son derece belirgindir.
Ehlibeyt mamlarna dayandrlan baz rivayetlerde bir imamn
vefat edip yerine bir baka imamn gemesi nesh olarak deerlendirilmitir.
Ben derim ki: Bu tr bir yaklamn ifade ettii anlama bundan
nce iaret etmitik. Bu anlam pekitiren rivayetlerin says olduka kabarktr ve bunlar byk lde yaygnlk kazanmlardr.
ed-Drr'l-Mensr tefsirinde, Abd b. Humeyd'in, Ebu Davud'un
Nasih adl eserinde ve bn-i Cerr'in Katade'ye dayanarak u rivayeti tahric ettikleri belirtilir: "Ayet ayeti neshederdi. Allah'n Nebisi
bir ayet, bir sure ve bir surenin Allah'n diledii kadarn okurdu.
Sonra Allah onu kaldrr ve Peygamberine unuttururdu. Bu hususla
ilgili olarak Peygamberine hitaben yle buyuruyor yce Allah, 'Biz
bir ayeti neshedersek veya unutturursak, ondan daha hayrlsn... getiririz.' Nesh olaynda bir hafifletme, bir ruhsat, bir emir ve
bir yasaklama sz konusudur."
Ben derim ki: ed-Drr'l-Mensr tefsirinde ayetin orijinalinde
geen "nunsih" kelimesinin anlam ile ilgili birok rivayet nakledilmitir. "Unutturursak" sznn aklamas srasnda vurguladmz gibi, bunlarn tm de Kur'n'n mesajna ters niteliktedirler;
dolaysyla reddedilmelidir.
108- Yoksa siz de, Peygamberinizi, daha nce Musa'ya sorulduu gibi sorguya ekmek mi istiyorsunuz? Kim kfr imanla deiirse, artk dmdz yoldan sapm olur.
109- Ehlikitap'tan birou, gerek kendilerine apak belli olduktan sonra, ilerindeki kskanlktan tr, sizi imannzdan
sonra vazgeirip kfir olmanz istediler. Allah emrini getirinceye
kadar, affedin, ho grn. phe yok ki Allah'n her eye gce yeter.
110- Namaz ayakta tutun, zekt verin. Kendiniz iin nceden
ne hayrda bulunursanz onu, Allah katnda bulursunuz. phe yok
ki Allah, yaptklarnz grr.
111- (Ehlikitap:) Yahudi yahut Hristiyan olmayan kesin olarak
cennete girmeyecek, dediler. Bu onlarn kuruntulardr. De ki:
"Doru sylyorsanz, delilinizi getirin."
112- Hayr, kim iyilikte bulunarak yzn Allah'a teslim ederse, ecri Rabbinin katndadr. Onlara ne korku vardr, ne de mahzun olurlar.
113- Yahudiler, "Hristiyanlar, hibir ey (temel) zerinde deildirler." dediler. Hristiyanlar da, "Yahudiler, hibir ey (temel)
zerinde deildirler." dediler. Oysa hepsi de kitab okuyorlar. Bilmeyenler de tpk onlarn dedikleri gibi demilerdi. Allah, ayrla
dtkleri eyde kyamet gn aralarnda hkm verecektir.
114- Allah'n mescitlerinde Allah'n adnn anlmasna engel
olandan ve onlarn harap olmasna alandan daha zalim kim
vardr? Bunlarn, oralara ancak korka korka girmeleri gerekirdi.
Onlara dnyada horluk, ahirette de byk bir azap.
115- Dou da, bat da Allah'ndr. Artk nereye dnerseniz, Allah'n yz oradadr. Allah('n mlk ve kuatmas) phesiz, genitir, bilendir.
AYETLERN AIKLAMASI
"Yoksa siz de, peygamberinizi daha nce Musa'ya sorulduu gibi
sorguya ekmek mi istiyorsunuz?" Ayetin akndan -Resulullah'a
dayanmyorlar" ya da "Kitap
dayanmyorlar" demilerdi.
ehli
olanlar
bir
temele
sunlar." Bu ekilde incelenmesi mmkn olan her ifadede bu yntem gz nnde bulundurulabilir.
kincisi: ki kssa veya iki anlam ayn cmle veya ayn ifade ile
anlatld zaman, her ikisi de ayn merciye dnk olurlar. Bu iki
kural iki srdr ki, gerisinde srlar yatar. Yol gsterici, hidayet edici
Allah'tr.
116- "Allah ocuk edindi" dediler. Haa! O, bundan mnezzehtir. Hayr, gklerde ve yerde bulunanlarn hepsi O'nundur, hepsi
O'na boyun emitir.
117- O, rnek edinmeden gklerin ve yerin yaratcsdr. Bir
eyi yaratmak istedi mi, ona sadece "ol" der, o da hemen oluverir.
AYETLERN AIKLAMASI
"Allah ocuk edindi, dediler..." Ayetin ak, bu sz syleyenlerin
Yahudi ve Hristiyanlar olduklarna ilikin bir ipucu veriyor. nk
Yahudiler, "zeyir Allah'n oludur..."; Hristiyanlar da, "sa Allah'n
oludur..." diyorlard. Ayrca buradaki ifadelerin hedefi de
Ehlikitap'tr. Onlar, "Allah ocuk edindi." diyorlard. Bunu nceleri
peygamberlerine ynelik bir onurlandrma nitelii olarak kullanmlard. Nitekim, "Biz Allah'n oullar ve sevdikleriyiz." derlerdi.
Bir onurlandrma arac olarak kullandklar bu sfat daha sonra,
bir gerein ifadesi olarak alglamaya balamlard. te bu iki
ayette yce Allah onlarn bu sapk anlaylarna cevap veriyor ve
szlerini u ekilde rtyor: "Gklerde ve yerde bulunanlarn
hepsi O'nundur..."
Bu ifade ve devam iki kant ieriyor ki, bunlarn her biri, yce
Allah'n ocuk edinmi olmasn, O'nun bir ocuunun olmasn
reddediyor. nk ocuk edinmek; doal bir varln baz czlerini
kendisinden koparmas, baz paralarn kendinden ayrp tedric
bir eitim sonucu onu kendi trnden kendine benzer bir fert hline getirmesi demektir. Yce Allah ise, benzerlerden mnezzehtir.
Tam tersine gklerde ve yerde olan her ey O'nun mlkdr, varl-
AYETLERN AIKLAMASI
"Bilmeyenler dediler ki..." Bunlar Ehlikitab'n dnda kalan mriklerdir. Bundan nceki ayetlerden birindeki karlatrma bunun
kantdr: "Yahudiler, 'Hristiyanlar, hibir ey (temel) zerinde
deildirler.' dediler. Hristiyanlar da, 'Yahudiler, hibir ey (temel)
zerinde deildirler.' dediler. Oysa hepsi de kitab okuyorlar. Bilmeyenler de tpk onlarn dedikleri gibi demilerdi. Artk Allah,
ayrla dtkleri eyde, kyamet gn aralarnda hkm verecektir." (Bakara, 113)
O ayette Ehlikitap, sarf ettikleri szler asndan Arap mriklerinin kategorisine sokuluyor. Bu ayette ise, mrikler Ehlikitabn
kategorisine sokuluyor. Yce Allah diyor ki: "Bilmeyenler dediler
ki: Allah bizimle konumal ya da bize bir ayet gelmeli deil miydi? Onlardan ncekiler de onlarn dedikleri gibi demilerdi..." ncekilerden maksat, Ehlikitap ve Araplar arasnda yaayan Yahudilerdir. nk Yahudiler de Allah'n peygamberi Musa'ya benzeri
szler sylemilerdi. Dolaysyla onlarn ve kfirlerin gr ve d-
nceleri benzemitir. Bunlar da onlarn szlerini tekrarlam oluyorlar. Bunun nedeni kalplerinin benzerliidir.
"Gerekleri iyice bilmek isteyenlere ayetleri apak gsterdik." Bu
ifade, "Bilmeyenler dediler ki..." eklinde balayan ifadeye bir cevap niteliindedir. Denmek isteniyor ki: Onlarn istedikleri ayetler,
ayrntl biimde aklanm olarak gelmilerdir. Ama, ancak Allah'n ayetlerine derinden inanan ve bunlar doyurucu bulan kimseler
onlardan yararlanabilir. u bilmeyenler ise, kalpleri cehalet rtsyle perdelidir. Tutuculuk ve inatlk felaketine duar olmulardr. Bilmeyenlere ayetler bir yarar salamaz. Bylece yce Allah'n
onlar bilgisizlikle nitelendirii ile gdlen ama belirginleiyor.
Ayrca bu husus, Resulullah efendimize (s.a.a) ynelik, Allah
katndan hak ierikli mesaj ile birlikte bir uyarc ve mjdeleyici
olarak gnderildiine ilikin hatrlatma ile de pekitiriliyor. u hlde, gnln ho tutmaldr ve bilmelidir ki: Onlar cehennem ehlidirler. Bu hkm onlarn aleyhine kesinlemitir. Doru yola girmeleri, dolaysyla kurtulua ermeleri beklenemez.
"Cehennem halkndan sen sorumlu deilsin." Bu ifade, u ayet-i
kerime ile ayn mesaj vurgulamaya yneliktir: "nkr edenlere,
gelince, onlar uyarsan da, uyarmasan da, onlar iin birdir; onlar
inanmazlar." (Bakara, 6)
120- Onlarn dinine uymadka, ne Yahudiler, ne de Hristiyanlar senden raz olmazlar. De ki: Asl yol gstericilik Allah'n yol gstericiliidir. Sana gelen ilimden sonra eer onlarn arzularna uyacak olsan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir veli, ne de bir yardmc olmaz.
121- Kendilerine kitap verdiimiz kimseler, onu gerei gibi
okurlar. te onlar, ona inanrlar. Onu inkr edenler ise ziyankrlarn ta kendileridir.
122- Ey srailoullar, size verdiim nimetimi ve sizi lemlere
stn kldn hatrlayn.
123- Saknn o gnden ki hi kimse, bakasnn yerine bir ey
deyemez, hi kimseden fidye kabul edilmez, hi kimseye efaat
fayda vermez ve hi kimse bakalarndan yardm grmez.
AYETLERN AIKLAMASI
"ne Yahudiler, ne de Hristiyanlar senden raz olmazlar..." Bu ifade
bakalarna ynelik hitaptan sonra Yahudi ve Hristiyan topluluklara ynelik bir dn mahiyetindedir. Yani bir bakma burada dal
budak salan konuma toparlanyor. Yce Allah Yahudi ve Hristiyanlar birka kez azarladktan sonra, arpk anlaylar yznden
knayc bir slpla onlara hitap ettikten sonra, Peygamberine
(s.a.a) dnyor ve ona yle diyor: "Sen onlarn kendi arzu ve istekleri ve ihtirasa dayal grleri dorultusunda uydurduklar dinlerine uymadka, bunlar senden honut olacak deillerdir." Ardndan Elisine onlara kar unlar sylemesini emrediyor:
"De ki: Asl yol gstericilik Allah'n yol gstericiliidir." Yani, ancak
doru yolu bulmak iin birinin yol gstericiliine uyulur. Allah'n
gsterdii doru yoldan da baka yol, baka klavuz yoktur. Uyulmas zorunlu olan ise, ancak haktr. Onun dndaki gr ve sistemler -bu cmleden sizin dininiz de- doru yol deildirler. Dininiz,
sizin kiisel arzu ve ihtiraslarnzn manzumesidir. Ona din kisvesini giydirmi, hayat sistemi adn takmsnz.
"De ki: Asl yol gstericilik Allah'n yol gstericiliidir." ifadesinde, yol gstericilik, yani hidayet, Allah katndan inen Kur'n'dan
kinaye olarak kullanlm, ardndan bu kavram Allah'a izafe edilmitir. Bylece, "Asl yol gstericilik Allah'n yol gstericiliidir."
ifadesinde "kasr'ul-kalb" sanat sz konusudur. Bu tr yntem uyarnca gerekletirilen hasr, onlarn dinlerinin yol gstericilik niteliinden uzak oluunu gerektirir ki, bu da sz konusu dinin onlarn
kiisel arzu ve i-htiraslarn ifadesinden ibaret olmasn dourur. Bu
da Resulullah efendimizin (s.a.a) sunduu mesajn bilgi nitelikli,
onlarn savunduklar dnya grnn ise, cehalet nitelikli olduu
gereini ortaya koy uyor.
Dolaysyla ardndan hemen u deerlendirme yaplabiliyor:
"Sana gelen ilimden sonra eer onlarn arzularna uyacak olsan,
andolsun ki, Allah'tan sana ne bir veli, ne de bir yardmc olmaz."
u ifadenin derin etkili kantsallna, zl ama arpc anlatm
tarzna, akclna ve berraklna baknz.
ona inanrlar." ifadesinden anlalan hasr unsuru aracl ile ngrlen bir sorunun cevab olabilir ki bu soru, "Ne Yahudiler, ne de
Hristiyanlar senden raz olmazlar." cmlesi ile zihinde uyanabilir.
yle ki, eer bunlarn inanmalar beklenmiyorsa u hlde, aralarnda kim inanacaktr? Mesaj onlara sunmak, ary onlara yneltmek bo ve gereksiz bir aba mdr?
te zihinde uyanmas mmkn olan bu soruya yle bir cevap
veriliyor: "Kendilerine kitap verdiklerimiz -ki onlar kitab gerei gibi
ett ederek okuyorlar- ellerindeki kitaba inanyorlar, dolaysyla
sana da inanrlar." Ya da, "Bunlar hangisi olursa olsun, Allah katndan indirilmi bulunan kitaba inanrlar." Veya, "Onlar Kur'n
adl kitaba iman ederler." Buna gre, "te onlar, ona inanrlar."
ifadesindeki hasr, "kasr'ul-ifrad" trndendir ve "ona" zamiri hakknda baz varsaymlara gre "istihdam" sanat [yani, dnk olduu mutlak kavramn baz fertlerinin kastedilmi olmas] sz
konusudur.
Dolaysyla "kitap verdiimiz kimseler" ifadesi ile Yahudi ve
Hristiyanlar arasndaki bir grup kastediliyor, bunlar onlarn iinde
yer alan hak taraftarlardrlar ve kiisel arzu ve ihtiraslara uymazlar. Kitaptan kast ise, Tevrat ve ncil'dir. Ama eer inananlardan
maksat, Resulullah efendimize iman eden mminler ise ve kitapla da Kur'n- Kerim kastedilmise, o zaman yle bir anlam vermek gerekir: "Kendilerine Kur'n' verdiklerimiz, ki onlar bu
Kur'n'a inanrlar, heva ve heveslerine inanan u kimseler deil."
Bu durumda ifadedeki "hasr" unsuru, "kasr'ul-kalb" trnden olur.
"Ey srailoullar..." diye balayan iki ayette ise konumann sonunda balangcna, bitiminde giri ksmna gndermede bulunuluyor. Burada srailoullarna yneltilen baz hitaplara nokta konuyor.
124- Hani Rabbi bir zaman brahim'i birtakm kelimelerle snam, o da onlar tamamlaynca, "Ben seni insanlara imam yapacam." demiti. brahim, "Soyumdan da" deyince, Allah, "Benim ahdim zalimlere ermez." demiti.
AYETN AIKLAMASI
Burada, Hz. brahim'in (a.s) hayatndan baz kesitler sunmaya
ba-lanyor. Bu balang bir anlamda kble deiikliini konu alan
ayetlerle, hac ibadetine ilikin hkmleri ieren ayetlere bir giri
niteliindedir. Bunun yan sra, Allah'n birlii esasna dayal
(hanif) slm dininin z de bu sralama iinde akla kavuturuluyor. Temel bilgilere, ahlk kurallarna ve ayrnt niteliindeki
fkh hkmlere yer veriliyor. Ayrca yce Allah'n imamlk misyonunu brahim'e zg klmasn, onun Kbe'nin temellerini atp binasn kurmasn ve bir peygamber gndermesini istemesini konu
alan ayetler sunuluyor.
"Hani Rabbi bir zaman brahim'i... snamt..." Bu ifade, Hz. brahim'e imamlk misyonunun veriliine, bu onurun ona bahediliine
ynelik bir iarettir. Bu olay, Hz. brahim'in mrnn sonlarnda, iyice yaland sralarda, smail ve shak'n dnyaya gelilerinin ve
smail ile annesini Mekke'ye yerletirmesinin ardndan gereklemitir. Kimi bilginler de bu hususa dikkat ekmilerdir. Bunun
kant, yce Allah'n kendisine, "Ben seni insanlara imam yapacam" demesinin ardndan onun, "soyumdan da" demesidir.
nk Hz. brahim, meleklerin gelip kendisine smail ve shak
adl oullarnn dnyaya geleceklerini mjdelemelerinden nce,
kendisinden sonra bir soyunun olacan sanmyordu. Hatta, melekler ken-disine bu mjdeyi verdiklerinde, o konuya ilikin karamsarln ve mitsizliini u ifadelerle dile getirmiti: "Onlara, brahim-
'in konuklarn haber ver: Onun yanna girmiler, 'Selm' demilerdi. brahim, 'Biz sizden korkuyoruz.' dedi. 'Korkma, dediler, biz
sana bilgin bir ocuun olacan mjdeleriz.' 'Bana ihtiyarlk dokunmuken mi beni mjdelediniz? Ne ile mjdeliyorsunuz beni?'
dedi. 'Sana gerei mjdeledik, mit kesenlerden olma!' dediler."
(Hicr, 51-55)
sidir. Ulu Allah yle buyuruyor: "Yavrum, dedi, ben uykuda gryorum ki, seni kesiyorum... Gerekten bu apak bir imtihan idi."
(Safft, 102-106)
bir kelime dile getirmemisin. Sadece bir eye karar vermisin, artk o sznden, herhangi bir aracnn giriiminden dolay vazgemezsin ve irade zaafna dmezsin. Antara'nn u beyti de buna
bir rnektir.
"Savan korkulu anlarnda kendi kendine de ki: Korkup sarslma; / nk ya ldrp rahatlarsn ya da lp vlrsn."
"Demek"ten maksat, nefsine sarslmazl, kararll ve yerini
terk etmeyii telkin etmektir. nk eer lecek olursa, vg ile
ve eer yenecek olursa rahata kavumakla baar elde etmi olacaktr.
Bu husus akla kavutuktan sonra, yce Allah'n "kelimeler"
ifadesiyle, Hz. brahim'i snavdan geirdii birtakm olaylar ve
uymasn istedii birtakm ahitleri kastettiini anlarsn. Yldzlar,
putlar, atee atlma, hicret ve olunu kurban etme gibi snavlar.
Ayet-i kerimede "kelimeler"in neler olduu belirtilmiyor; nk
ama bu deildir. Evet, "Seni insanlara imam yapacam." ifadesinin "kelimeler"den sonra yer alm olmas gsteriyor ki, bununla
baz iler kastedilmitir ki, Hz. brahim (a.s) bunlarn gereklerini
eksiksiz yerine getirerek imamlk misyonunu stlenmeye lyk olduunu kantlamtr.
"Kelimeler"in mahiyeti budur. Bunlarn tamamlanna gelince, eer "etemmehunne=tamamlaynca" fiilindeki zamir, Hz. brahim'e dnkse, bu, Hz. brahim'in, kendisinden istenenleri yerine
getirmesinin, emredilenleri eksiksiz uygulamasnn kastedildiini
gsterir. ayet, ifadenin zahirinden de anlald gibi, fiildeki zamir yce Allah'a dnkse, o zaman yce Allah'n Hz. brahim'i
kendisinden istenenleri yerine getirme hususunda baarl klmas, bu hususta ona yardmc olmas kastedildii sonucu kar.
Bazlar, ayet-i kerimede geen "kelimeler"den maksat, "Yce
Al-lah'n, 'Seni insanlara imam yapacam.' diye balayan szleridir." demilerdir. Byle bir yaklama itina etmemek gerekir, nk Kur'n- Kerim'de "kelimeler" deyiminin, szel cmleler iin
kullanldna rastlanmaz.
"Seni insanlara imam yapacam." Yani seni insanlarn izledii
bir nder yapacam. Senin szlerine ve fiillerine uyacaklardr.
nk imam, insanlarn peinde gittikleri, kendilerine nder kabul
Yce Allah, sz konusu kullarna imamlk misyonunu bahediinin gerekesini u ekilde aklyor: "Sabrettikleri ve ayetlerimize kesinlikle inandklar iin..." (Secde, 24) Burada, sz konusu
misyonu hakkedilerinin geri plnndaki sebep, Allah yolunda sabrl olular olarak aklanyor. fadede sabrla ilgili bir kayda yer
verilmiyor. Dolaysyla bu kavram, insann tbi tutulduu her trl
snavla, kulun kulluunun snand her trl musibetle ilgilidir. Bir
de onlarn kesinlikle inananlar olduundan sz ediliyor.
Yine Hz. brahim'in yaam yks sunulurken yle bir ifadeye
yer veriliyor: "Bylece biz brahim'e gklerin ve yerin melekutunu
gsteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun." (En'm, 75) Ayetin zahirinden yle bir sonu elde edilebilir: Hz. brahim'e melekutun
gsterilmesi, kesin inanca ulamas iin bir mukaddime konumundayd. Bylece, kesin inancn melekutu gzlemlemenin
ayrlmaz bir unsuru olduu aa kyor. u ayetler de bu gerei
vurgulamaya yneliktirler:
"Hayr, kesin bilgi ile bilseydiniz, elbette cehennemi grrdnz." (Teksur, 5-6) "Hayr, onlarn ileyip kazandklar eyler,
kalplerinin zerine pas olmutur. Hayr, dorusu o gn onlar,
Rablerinden perdelenmilerdir. Sonra onlar elbette cehenneme
gireceklerdir... Hayr, iyilerin yazs lliyyn'dedir. lliyn'in ne
olduunu sen nereden bileceksin? Yazlm bir kitaptr.
Yaklatrlm olanlar onu grrler." (Mutaffif n, 14-21) Bu ayet-i
kerimeler gsteriyor ki, yaklatrlm olanlar, kalbi ilgilendiren bir
perde sonucu Rablerinden perdelenmeyen kimselerdir. Bu perde
gnah, cehalet, ek ve phedir. Yak-latrlmlar kesin inan
sahipleridirler ve onlar cehennemi grdkleri gibi lliyn'i de
grrler.
Ksacas, imam kesin inanca sahip bir insan olmaldr. Yce
Allah'n kelimeleri aracl ile melekut lemini gzlemleyebilmelidir. Bundan nce "melekut" kavramnn "emir" olduunu, onun
da u lemin iki ynnden birini oluturduunu vurgulamtk.
nk yce Allah'n, "emrimizle doru yola iletirler." ifadesi gsteriyor ki, imam, hidayet kavram ile ilgili olan her eyin -kalpler ve
amellerin- batnn ve hakikatini bilir. Sz konusu eyin emirle
(melekutla) ilgili yn imamn gz nndedir, ona gizli olamaz.
Bilindii gibi kalpler ve ameller dier eyler gibi iki ynldrler.
budur. Bunun bir rnei de u ayet-i kerimedir: "Onlar takva kelimesine balad. Zaten onlar buna lyk idiler." (Fetih, 26)
Sonu olarak diyoruz ki: mamlk misyonu Hz. brahim'den
sonra, onun evltlarna gemitir. "Soyumdan da, deyince Allah,
'Benim ahdim zalimlere ermez.' demiti." ifadesi buna iaret etmektedir. Hi ku-kusuz Hz. brahim (a.s) imaml soyundan gelen
baz kimseler iin istemitir, tm zrriyeti iin deil. Bu misyonun
zalimlere verilmeyecei belirtilerek ona cevap veriliyor. Tm soyu
zalimlerden oluamayacana gre, bu istein zalimleri kapsamamas, tm soyunu kapsamamas anlamna gelmez. Bu ayette,
Hz. brahim'in isteinin kabul grd ve bunun bir ahit olduu,
ayrca bu ahdin zalimlere ermeyecei dile getiriliyor.
"Benim ahdim zalimlere ermez." ifadesi, zalimlerin ilh ahdin
kapsamndan uzak olduklarna iaret etmektedir. Buna kinaye yoluyla istire sanat denir.
u hlde yce Allah'n bir insan kul edinmesi (yani kul olarak
kabul etmesi ve rububiyet sfatyla ona ynelmesi), onun velyetini (veliliini), ynetimini stlenmesi demektir. Tpk efendinin klesinin yaamn ynlendirmesi gibi, O da kulunun hayatn ynlendirir, biimlendirir. Kulluk, velyetin anahtardr. u ayet-i kerime de bunu pekitirir niteliktedir: Benim velim, kitab indiren Allah'tr. O iyilerin velisidir." (A'rf, 196) Yani Allah, velyete lyk olanlarn velisidir.
Ayrca yce Allah kitabnda yer alan baz ayetlerde Hz.
Peygamberi kul olarak nitelendirmitir. Ulu Allah buyuruyor ki: "O
ki, kuluna kitab indirdi." (Kehf, 1) "Kuluna ak ak ayetler
indiren O'dur." (Hadd, 9) "Allah'n kulu kalkp ona dua edince..."
(Cinn, 19) Bylece anlalyor ki, birini kul edinmek, onu velyeti
Bylece anlalyor ki, birini kul edinmek, onu velyeti altna almaktr.
"Resul yapmadan nce nebi yapt." Ehlibeyt mamlarna dayandrlan rivayetlerde, nebi ile resul arasndaki fark u ekilde dile getirilir: Nebi, kendisine vahyedilen mesaj, ryasnda grp alglayan kimsedir. Resul ise, vahiy getiren melei gren ve onunla
konuan kimsedir. Hz. brahim'in yaam yksn konu edinen
ayetler incelendiinde byle bir sreci fark etmek mmkndr.
Ulu Allah buyuruyor ki: "Kitapta brahim'i de an; o ok doru
bir peygamberdi. Babasna demiti ki: Babacm, iitmeyen,
grmeyen ve sana hibir ey kazandrmayacak olan eylere niin
tapyorsun?" (Meryem, 41-42) Ayette aka dile getiriliyor ki, Hz. brahim (a.s) babasna bu szleri syledii srada doru szl bir
peygamberdi. Bu aklama, Hz. brahim'in kavminin yanna ilk kez
gelip, "Ben sizin taptklarnzdan uzam. Ben yalnz beni yaratana kulluk sunarm. O bana doru yolu gsterecektir." (Zuhruf, 2627) eklindeki szlerini dorulayc bir ilev gryor.
Bir ayette de yle buyuruyor yce Allah: "Elilerimiz, brahim'e mjde getirdikleri zaman, 'Selm' dediler. O da, 'Selm' dedi."
(Hd, 69) Bu ayette iaret edilen olay -ki burada melekleri grp onlarla konuma sz konusudur- Hz. brahim'in (a.s) babasn ve
kavmini terk ediinin ardndan, mrnn son dnemlerinde yaanmtr.
"Allah onu dost yapmadan nce resul yapt." eklindeki sz, u
ayet-i kerimeden karlan bir sonutur: "...brahim'in hanif (Allah'
bir tanyan) dinine tbi olan kimseden din bakmdann daha gzel kim vardr? Allah, brahim'i dost edinmitir." (Nis, 125) Ayetten anlald kadaryla yce Allah Hz. brahim'i bu hanif (Allah'n
birlii esasna dayanan) dininden dolay dost edinmitir, ki O, bu
dini Rabbinin emri dorultusunda sistemletirmitir. u hlde, burada Hz. brahim'in hanif dininin yksek onurunu vurgulama amac gdlmektedir, ki Hz. brahim de bu din sayesinde dostluk onuruna erimitir.
Dost arkadatan daha zel bir konuma sahiptir. nk iki kii
ilikileri ve karlkl sevgilerinde iten davrandklarnda arkada
olurlar. Bu arkadalk, ihtiyalarn yalnzca ona ama derecesine
Ben derim ki: Bu rivayet, ayetteki "kelime" kavram ile "imamlk" misyonunun kastedildii varsaymna dayanyor. Nitekim yce
Allah'n u sz de bu yaklama gre tefsir edilmitir: "O, bana
doru yolu gsterecektir. Allah bunu onun soyunda kalc bir kelime yapt..." (Zuhruf, 27-28) Buna gre ayetin anlam yledir:
Rabbi, bir zaman brahim'i birtakm kelimelerle, -ki bu, onun,
shak'n ve soyunun imamldr- snamt ve bunu smail'in soyundan gelen Muham-med'in ve onun Ehlibeyti'nin imaml ile
tamamlad. Sonra meseleyi u szyle aklam ve yle demiti:
"Ben seni insanlara imam yapacam..."
metinle bize dnp tvbemizi kabul et. Zira tvbeleri oka kabul
eden, ok merhametli olan ancak sensin."
129- "Rabbimiz! Onlara ilerinden senin ayetlerini kendilerine
okuyacak, onlara kitap ve hikmeti retecek ve onlar arndracak
bir eli gnder. phesiz stn gl ve hikmet sahibi ancak sensin.
AYETLERN AIKLAMASI
"Hani biz Beyt'i (Kabe'yi) insanlar iin merci (dn) ve gven yeri
yaptk..." Burada hac ibadetinin yasanmasna ve Kbe'nin bir g-
mminleri ve kfirleri olacaktr. Halkn tmne ilikin bu istek, kfiri de, mmini de kapsar. Oysa kendisi hem kfirlerden, hem de
onlarn Allah' bir yana brakarak kulluk sunduklar dzmece ilhlarndan uzakln belirterek onlarla arasndaki ilikileri koparmtr. Nitekim ulu Allah onun bu tavrna u ekilde deiniyor:
"Fakat onun bir Allah dman olduu, kendisine belli olunca ondan uzak durdu." (Tevbe, 114) Burada yce Allah, onun babas dahil
Allah'n dman olan herkesten uzak olduuna, onlarla ilikisini
kestiine tanklk ediyor.
Bu yzden Hz. brahim duasnn genel nitelikli olduunu fark
edince, "(elbette) onlardan... inananlar." diyerek bu genellii belli
bir gruba indirgiyor. Aslnda o, halkn eitli rnlerle
rzklandrlmas-nn, kfirleri de kapsamakszn gereklemeyeceini biliyordu. nk toplumsal hayata egemen olan evrensel yasalar sistemi rzklandrma-nn genelliini ngrr. Allah dorusunu
herkesten daha iyi bilir; ama Hz. brahim, yce Allah'n btn kullarn kapsayan hkm ve iradesi dorultusunda olan bu duasn
mminlere tahsis ederek dile getiriyor. Fakat yce Allah, onun
duasn, hem kfiri, hem de mmini kuatacak bir karlkla kabul
ediyor. Bylece anlalyor ki onun duas, normal dzenin kurallarna ve doa yasalarna gre kabul gryor. Bu duann karl,
olaanst bir yntemle ve doa yasalar devre d braklarak
verilmiyor.
Hz. brahim, "Halkndan iman edenleri eitli rnlerle rzklandr." eklinde bir ifade kullanmyor. nk istenen ey,
dokunulmaz Beytin saygnlna dayanlarak Beytin iinde yer ald kente de saygnln bahedilmesidir. Beytin kurulduu bu ekinsiz, verimsiz ve orak vadide herhangi bir rn elde
edilmiyordu nk. Oysa bu olmadan kent imar edilemezdi. Kimse gelip buraya yerlemezdi.
"nkr edeni dahi az bir sre yararlandrrm." Bu ifadenin orijinalinde geen tef'il kalbndaki "umettiuhu" fiili, if'al kalbna sokularak "umtiuhu" eklinde de okunmutur. Ne var ki, her iki kalp da
ayn anlam ifade eder.
"Sonra onu atein azabna zorlarm." Bu ifadede bir yandan Kbe'nin sahip bulunduu saygnln byklne iaret ediliyor, bir
yandan da Hz. brahim'in (a.s) gnl ho tutuluyor. Sanki ona yle deniyor: Bu kentin halkndan olan mminlerin eitli rnlerle
rzklandrlp Kbe'ye bir saygnlk kazandrlmasna ilikin duan
fazlasyla kabul ettim. Kente ynelik bu onurlandrmadan madd
olarak yararlanan kfir, Allah katnda bir saygnla sahip olduunu sanmasn. Bu, sadece onun da iinde yaad u kente ynelik
bir ikrmdr, senin duann kat kat fazlasyla karlk grmesidir.
Yoksa, kfir bir sre sonra cehennem azabna zorlanarak srklenecektir. Oras ne iren bir barnaktr.
"brahim, smail'le beraber Evin temellerini ykseltiyor..." fadenin
orijinalinde geen "kavid" kelimesi, "kide"nin ouludur. Binann yere oturan ksm demektir. Geriye kalan duvarlar ona dayanrlar. Temellerin ykseltilmesi deyimi, temellere dayanacak ksmlarn mecaz olarak temel addedilmesine dayanmaktadr. Ykseltme fiili de, binann btnne mteallik olduu hlde mecaz
sanat uyarnca srf temellerle ilintili olarak kullanlyor. "Min'elbeyti" ifadesinde bu mecaza ynelik iaret vardr.
"Rabbimiz, bizden kabul buyur. phesiz sen iitensin, bilensin." Bu
duay Hz. brahim ve Hz. smail birlikte dile getiriyorlar. Bu ifadede
"dediler" fiili veya ayn anlama gelecek bir fiilin takdir edilmesi ve
ayetin, "Ve diyorlar ki: Rabbimiz bizden kabul buyur." eklinde bir
anlam tamas sz konusu deildir. Aslnda bu ayet, denilen sz
ve edilen duay olduu gibi yanstmaktadr. nk yce Allah'n,
"brahim smail'le beraber evin temellerini ykseltiyor." ifadesi,
aslnda gemite yaanm bir durumu canl bir ekilde anlatyor.
Bu ekilde onlar bir bakma somutlatrlyorlar ve sanki u anda,
Evin temellerini ykseltme ile uramalar gzlemleniyor ve dinleyici onlar bu hlleriyle gryor. Ardndan dile getirdikleri duay,
konumlarna ve ilerine iaret eden bir arac olmakszn iitiyor.
Bu tr bir anlatmn rnekleri oktur Kur'n- Kerim'de. Bunlar
Kur'n'n tm de gzel olan olaanst ifade tarznn en gzel,
en arpc rnekleridir. Bu tr rneklerde kssa somutlatrlr, insann duyu organlarnn onu somut biimde alglamas iin yaklatrlr. Szl olarak bylesine olaanst bir anlatmdaki gzellik,
olayn gemite gerekletiini vurgulayan rnein "yle dua ettiler..." gibi ifadelerde grlm deildir.
kullandmz ve zihnimizde belli bir tutumun ad olarak yer verdiimiz "Mslmanlk" kavram kulluun ilk aamasdr. Bu aamaya adm atmakla, dine balanan kii bakalarndan ayrlr. Bu, inanlara ve dinin ngrd amellere d grnte balanmay
ifade eder ki, imandan ve nifaktan daha genel kapsaml bir kavramdr.
Hi kukusuz, be r ac peygamberden biri olan ve Allah'n birlii esasna dayal dinin sahibi olan brahim'in (a.s) bu ana
kadar sz konusu aamaya girmedii, yani Mslmanlk niteliini
almad dnlemez. Ayn ey onun olu, Allah'n elisi, Kurbanlk smail iin de geerlidir. Byle bir aamaya girdikleri hlde bunun farknda olmamalar da mmkn deildir. Bu aamaya girdiklerini biliyor da kalclk kazanmak istiyor da deildirler. Onlar, yaknlk, yaklatrlmlk konumundaydlar; Allah'n dokunulmaz Evini yaparlarken, duada bulunma makamndaydlar. Dolaysyla
onlar kimden istekte bulunduklarn, onun kim olduunu ve yce
makamn biliyorlard.
Ne var ki, bu ayette sz edilen "teslim olma", emir ve yasak
kapsamna giren, istee bal, ihtiyari meselelerle ilintilidir. Tpk
u ayet-i kerimede olduu gibi: "Rabbi ona, 'slm ol.' demiti. O
da, 'lemlerin Rabbine teslim oldum.' demiti." (Bakara, 131) Byle
bir eyi Allah'a isnat etmenin bir anlam olmayaca gibi doru drst bir yorum getirmeksizin insann ihtiyar fiillerinin kapsamna
giren bir eyi istemek de yersizdir.
Dolaysyla Hz. brahim ve smail tarafndan istenen slm (teslimiyet) bizim gnlk yaantmzda kullandmz, alageldiimiz
"slm" kavram deildir. nk slm'n da kendi iinde mertebeleri vardr. slm'n mertebeliliinin kant yce Allah'n u szdr:
"Rab-bi ona, 'slm ol.' demiti. o da, 'lemlerin Rabbine teslim
oldum.' demiti." Burada yce Allah, Mslman olan brahim'e slm olmay emrediyor. u hlde, istenen bu slm, onun sahip olduu slm niteliinden farkldr. Kur'n- Kerim'de bunun rneklerine rastlamak mm-kndr.
Burada sz edilen slm'dan maksat, eksiksiz kulluktur. Kulun kendisine ait olan her eyi Allah'a teslim etmesidir. Bu, her ne
kadar nclleri kanalyla insan iin ihtiyar bir durum ise de, kalb
durumu bilinen normal bir insana izafe edildii zaman ihtiyar bir
anlam ifade etmez. yle ki, insann hli bundan ibaret olduu srece, dier velyet aamalar ve yksek makamlar gibi bu slm
da onun iin eriilmez ve dier kemal dereceleri gibi ulalmazdr.
Normal bir insan, bilinen hliyle bu makamlardan uzaktr. nk
bunlarn nclleri ar ve dayanlmazdrlar. Bu yzden szn ettiimiz bu slm, insann iradesini aan ilh bir makam konumundadr. Allah'tan byle bir makam bahetmesi istenebilir. Bir insan
byle bir nitelikle nitelenmek iin Allah'a dua edebilir.
Bunun yan sra konuyu daha incelikli ve daha titiz bir ekilde
ele almak da mmkndr. yle ki: nsana isnat edilen ve ihtiyar
olarak nitelendirilen ey, fiillerdir. Sfatlar ve ska tekrarlanma
sonucu karakteristik zellik mahiyetini kazanan tavrlar gerekte
isteme bal (ihtiyar) deildirler. Dolaysyla bu tr tavr ve niteliklerin Allah'a izafe edilmeleri caiz ya da gereklidir. zellikle bunlar
gzel ve hayrl nitelikler iseler, bunlar insandansa Allah'a izafe
etmek daha uygundur. Zten Kur'n'n ifade tarz da bu esas zerinde gelime gsterir. rnein: "Rabbim, beni ve zrriyetimden
bir ksmn namaz klan yap." (brhm, 40) "Beni salihlere kat."
(ur, 83) "Rabbim, bana ve anama, babama ltfettiin nimete
kretmemi, senin beenecein sa-lih bir i yapmam gnlme
ilham eyle." (Neml, 19) "Rabbimiz bizi sana teslim olanlar yap."
Grld gibi, bu ifadede geen "slm"n anlam, u ayet-i kerimede iaret edilen "slm" kavramnn ifade ettii anlamdan farkldr: "Bedevler, 'nandk.' dediler. De ki: Siz inanmadnz, fakat
'slm olduk.' deyin. Henz iman kalplerinize girmedi." (Hucurt,
14) Hz. brahim ve smail'in istedii slm bundan stn dzeyli,
daha yce bir kulluk mertebesidir. leride buna ilikin aklamalarda bulunacaz.
"Bize ibadetlerimizi gster, rahmetinle bize dnp tvbelerimizi kabul et. Zira tvbeleri oka kabul eden, ok merhametli olan ancak sensin." Bu ifade de, az nce "slm" kavramnn anlamna ilikin ola-
tiimiz gibi onlar da, Allah'tan bu tr bir gnahtan balanma dilemi, olsunlar.
ayet desen ki: slm, ibadet biimlerinin gsterilmesi ve tvbe olgular ile ilgili olarak, Hz. brahim ve smail'in stn konumlarna uygun biimde yaplan bu anlamlandrmann, zrriyeti iin de
kastedilmi olmas bir zorunluluk deildir. nk o, kendisi ve olu smail iin ettii tm dualara zrriyetini katmamt; zrriyeti iin sadece Mslman olmalarn istemiti, o da bir baka cmlede ve bir baka lafzla. Hz. brahim, "neslimizden de sana teslim
olan bir mmet kar." diyor, "Bizi ve soyumuzdan Mslmanlar
kl." demiyor ya da bu anlama gelecek bir ifade kullanmyor.
yleyse, Hz. brahim'in "slm"dan zahir yn de iinde olmak
zere tm mertebelerini kapsayan genel bir anlam kastetmi olmasnn ne gibi bir sakncas vardr? nk slm'n zahir yn bile gzel sonulara ve insanlk toplumunda son derece yararl hedeflerin gereklemesine yol aar. Hz. brahim'in (a.s) bu amala
Rabbinden byle bir istekte bulunmas son derece normaldir. Nitekim Peygamber efendimiz (s.a.a) byle davranm ve zahir olarak kelime-i ahadet sylenmesi ile yetinmitir. Bunu syleyen
kimsenin kann dokunulmaz, evlenmesini caiz ve onu mirasa yetkili saymtr.
Bu bakmdan diyebiliriz ki, "Bizi sana teslim olanlar yap." ifadesi ile Hz. brahim ve Hz. smail'e yarar bir slm, "neslimizden
de sana teslim olan bir mmet kar." ifadesi ile de, iinde mnaf, zayf imanls, gl imanls bulunan tm Mslmanlar kastedilmitir.
Buna karlk cevabmz yledir: Teri (yasama) ile, Allah'tan
isteme konumlar farkldr. Her iki konum iin ayr hkmler geerlidir. Dolaysyla birinin dieri ile mukayese edilmesi doru deildir. Peygamber efendimizin (s.a.a) mmeti iin "ehadet" cmlelerinin zahir olarak sylenmesi ile yetinmesi, devlet otoritesinin
caydrclnn geni kapsaml klnmas ve insanln ftratna uygun ilh sisteminin zahir etkinliinin korunmas amacna yneliktir. Bu zahir grnm, zn, yani gerek slm'n korunmasn
salayan bir kabuk ilevini grr, onu zaman zaman ba gsteren
felketlere kar bir kalkan gibi korur. Ama, dua ve Allah'tan is-
Kadn, 'Bana dedi ki: 'Kocana selmm ilet ve evinin eiini deitirmesini syle.' dedi.' diye cevap verdi."
"Bunun zerine Hz. smail karsn boad ve baka bir kadnla
evlendi. Hz. brahim yce Allah'n diledii bir sre kadar bekledikten sonra, ei Sara'dan olunu ziyaret etmek zere izin istedi. Sara, konaklamamas kouluyla ona izin verdi. brahim yola kt ve
nihayet smail'in kapsna kadar geldi. Karsna, 'Kocan nerede?'
diye sordu. Kadn, 'Ava gitti, inaallah az sonra gelir, buyur otur. Allah'n rahmeti zerine olsun.' dedi. Hz. brahim kadna, 'Yannda
yiyecek bir ey var m?' diye sordu. Kadn, 'Evet.' dedi ve gidip biraz stle biraz et getirdi. Hz. brahim, 'Bereketli olsun.' diye dua etti."
[mam devamla yle buyurdu:] "Eer smail'in kars o gn brahim'e ekmek ya da buday yahut arpa veya hurma getirseydi,
Mekke yeryznn buday arpas ve hurmas en bol olan blgesi
olurdu."
"Kadn Hz. brahim'e, 'Bindiinden in de ban ykayaym.' dedi; ama o inmedi. Bunun zerine kadn gidip makam getirdi ve brahim'in onun stne kmasn istedi. Hz. brahim onun stne
kt ve ayak izi onun zerinde kald. nce bann sa yann ykad. Sonra makam onun sol tarafna getirdi ve bann sol yann
ykad. Bu kez de brahim'in ayak izi onun zerinde kald. Hz. brahim kadna, 'Kocan geldii zaman ona selmm ilet ve evinin eii salamdr, dediimi syle.' dedi. Akam olup smail eve dnnce evreden babasnn kokusunu hissetti. Karsna, 'Bugn yanna
kimse geldi mi?' diye sordu. 'Evet, insanlarn en gzel yzls, en
gzel kokulusu bir ihtiyar geldi. Bana yle yle dedi, ben de ona
yle yle dedim ve ban ykadm. te bu da onun ayaklarnn
izidir.' dedi. smail karsna, 'O gelen babam brahim'di.' dedi."
Kumm de tefsirinde, buna yakn bir rivayete yer vermektedir.
Tefsir'ul-Kumm'de mam Sadk'n (a.s) yle dedii rivayet edilir: "Hz. brahim (a.s) Suriye llerine konaklamt. Olu smail
Ha-cer'den dnyaya gelince, dier ei Sara bu olay karsnda iddetli bir kskanlk duygusuna kapld. nk kendisinin bir evlad
yoktu. Hacer'den dolay brahim'i zyor ve kskanlk duygularna
kaplyordu. Hz. brahim (a.s) iinde bulunduu bu durumu yce Al-
lah'a ikayet etti. Bunun zerine yce Allah ona yle vahyetti:
'Kadn ksm eik kaburga kemii gibidir. Olduu gibi brakrsan
ondan yararlanrsn, ama onu dorultmaya kalkrsan krarsn.'
Sonra ona, smail ve anasn evden karmasn emretti. brahim,
'Ya Rabbi, onlar nereye gtreyim?' dedi."
Yce Allah, 'Benim Haremime, dokunulmaz kldm gvenlik
yurduma ve yeryznde ilk nce yarattm blgeye, yani Mekke'ye gtr.' dedi. Yce Allah ona Cebrail'le birlikte Burak' da indirdi.
Burak Hacer'i, smail'i ve brahim'i srtlad. Aal, yeil ve hurmalkl bir blgeden getiklerinde brahim, 'Ya Cebrail, buraya m yerletireceim, buraya m?' derdi. Cebrail ise, 'Hayr, yrmeye devam et.' diye cevap verirdi. Mekke vadisine geldiklerinde, Cebrail
onlar Kbe'nin kurulaca yere brakt. Hz. brahim, kendisine dnene kadar hibir yerde durmamak zere Sara'ya sz vermiti.
Sz konusu yere indiklerinde, orada bir aa vard. Hacer, yannda
getirdii bir rty aacn dallarnn zerine serdi, sonra hep birlikte onun glgesine sndlar. brahim onlar oraya brakp Sara'ya
dnmek isteyince, Hacer ona yle seslendi: 'Ey brahim, bizi ssz,
susuz ve ekinsiz bir yere mi brakyorsun?' brahim, 'Sizi buraya brakmam emreden Allah'tr. O size yeterli bir gvencedir.' dedi ve
dnp gitti."
"Ked' Dana ulanca (Z-Tuv blgesinde bulunan bir da
ad) durup Rabbine yle yakard: 'Ya Rabbi, neslimin bir ksmn,
dokunulmaz evinin yannda ekinsiz, bitkisiz, orak bir vadiye yerletirdim. Rabbimiz, namaz klsnlar diye bunu byle yaptm.
yleyse bir gurup insann gnln onlara doru kaydr. Onlar eitli rnlerle rzk-landr; belki kredenlerden olurlar.'1 Sonra yoluna devam etti. Ha-cer olduu yerde kald. Gne iyice ykselince
smail susad. Hacer, bugn haclarn sa'y yaptklar yerden Safa
tepesine doru yrd, vadide bir serap grd, bunu su sand. Tepeden vadiye doru kotu. Merve denilen yere gelince, smail'i
gremez oldu."
"Bunun zerine tekrar Safa tepesine kt. yle ki bu kouturmay yedi kez tekrarlad. Yedinci kez kouyorken, Merve tepe1- [brhm, 37]
ona iki kap yapt. Biri douya, biri de batya bakyordu. Batya
doru bakan kapya 'Mstecr' denildi. Sonra Kbe'nin tavann
aa ve benzeri eylerle rtt. Hacer, yannda bulunan bir rty
kapsnn zerine ast ve bu rtnn altnda barnyorlard. Binann
yapmn tamamladktan sonra brahim ve smail hac ettiler. Zilhiccenin sekizinci gnne denk gelen Terviye gnnde Cebrail indi
ve dedi ki: 'Ey brahim, kalk ve kana kana su i. nk Arafat ve
Mina'da su bulunmaz.' O gne Terviye denilmesi bu yzdendir.
Sonra Cebrail onu Mina'ya kard, orada gecelediler. Cebrail dem Peygambere nasl yol gsterdiyse, ona da ne yapacan gsterdi. brahim Kbe'nin yapmn tamamlad zaman Allah'a yle
dua etti: "Ya Rabbi, buray emniyetli bir ehir yap. Halkn eitli
meyvelerle rzklandr, (elbette) onlardan Allah'a ve ahiret gnne
inananlar...' Yani, onlar kalplerin rnleriyle besle. Yani onlar insanlara sevdir ki, onlarla scak ilikiler iine girsinler ve her zaman
onlara dnsnler."
Ben derim ki: Hz. brahim'in hayatnn bu blmne ilikin kssay anlatan rivayetler arasndan setiimiz bu rivayetler, konuya
ilikin dier rivayetlerin ieriklerini zet biiminde kapsamaktadrlar. Bununla ilgili olarak baka rivayetler de nakledilmitir. Bunlara gre, Kbe'nin yapl tarihi, bir olaanstlkler tarihidir. Baz
rivayetlerde ilk nce kurulduunda Kbe nurdan bir kubbe olarak
dem'e inmiti. Bu kubbe Hz. brahim'in daha sonralar evin temellerini ykselttii blgeye yerlemiti. Nuh tufan kopana kadar
orada kalmt. Btn dnya sular altnda kalnca, Kbe'nin bulunduu yeri yce Allah ykseltti. Bylece oras sular altnda kalmad. Kbe'nin "Beyt'l-Atk" yani, "Eski Ev" olarak isimlendirilmesi bu yzdendir.
Baz rivayetlerde, yce Allah'n Kbe'nin temellerini cennetten
indirdii belirtilir. Dier baz rivayetlerde ise, yle deniyor:
"Hacer'l-Esved cennetten indirilmitir. Bu ta nceleri kar gibi
beyazd. Daha sonra kfirlerin dokunmalar yznden karard."
el-Kfi'de mamlardan birinin yle dedii belirtilir: "Yce Allah
Hz. brahim'e, Kbe'yi yapmasn, temellerini ykseltmesini ve insanlara ne ekilde ibadet edeceklerini gstermesini emretti. brahim ve smail Kbe'nin duvarn her gn bir diz boyu ykselttiler.
Buna gre: Olgular -balangc ve dn arasndaki sreteba-langcnda ngrlen amaca; kendileri iin verilen mutluluk ya
da bedbahtlk, hayr ya da er hkm dorultusunda, paylarna
den ller iinde hareket ederler. Nitekim ulu Allah yle buruyor: "Herkes kendine uygun yolda hareket eder." (sr, 84) "Herkesin yneldii bir yn vardr." (Bakara, 148) naallah bu hususu
daha ayrntl biimde aklayacaz. Burada ise amacmz konunun boyutlar iinde sadece genel nitelikli bir iarette bulunmaktr.
yle ki; bu tr rivayetler, doal olgularn ya cennetten ya da cehennemden geldiklerini hikaye etmektedirler. Bu rivayetler mutluluk ya da bedbahtlk ynne zorunlu olarak ynelmise, bunda bir
doruluk pay kesinlikle vardr. nk bu yaklam konuya ilikin
tm rivayetleri teker teker doru kabul etmemizi zorunlu klmaz.
Artk ne kastedildiini anlam olmalsn.
Birisi yle demitir: "brahim smail'le birlikte Evin temellerini ykseltiyor." ayeti, Hz. brahim'le smail'in Evi, putperest bir
memlekette srf Allah'a kulluk sunulmas amac ile kurduklarn
dile getiriyor. Ne var ki, hikayeciler, onlarn ardndan tefsirciler,
yce Allah'n bildirdiklerinin dnda kalan bu haberleri rivayet ettiler. Rivayetlerinde Evin eskiliini, dem'in haccediini, Kbe'nin
Tufan zaman ge ykseltiliini, Hacer'l-Esved'in cennet talarndan biri oluunu allandra, ballandra anlattlar. Kssaclarn
amac dini sslemek, bu tr rivayetleriyle onu ekici hle getirmekti. Bu tr sslemeler ve ilgi uyandrc ifadeler, sradan halk
kitlelerinin kalplerinde belli lde etkili olsalar bile, z akl sahipleri ve keskin bakl limler bilirler ki manev onur, yce Allah'n
baz olgular dier baz olgulardan stn klarak bahettii niteliktir. Dolaysyla Kbe'nin onuru da, Allah'n evi oluudur, O'na izafe
ediliyor olmasdr.
Hacer'l-Esved'in erefi de, Allah'n eli yerine ona el srlyor
olmasdr. Sz konusu tan mahiyet olarak yakut, inci veya baka
bir ey olmas ona bir ayrcalk, gerek bir onur salamaz. Gerekler pazarnda Allah katnda kara ta ile beyaz ta arasnda ne gibi
bir fark var ki? u hlde Kbe'nin onuru, yce Allah'n onu kendi
evi olarak nitelendirmesidir, onu kendisine kulluk sunulan bir yer
klmasdr. Bu onur, baka bir eyden kaynaklanmaz, -az nce de
deindiimiz gibi- talarnn dier talardan stn olmasndan, bu-
Hi kukusuz u husus zerinde iyice dnmek bir zorunluluktur: Pozitif bilimlerin sahas, maddenin zelliklerini, bileimlerini ve doadaki gelimelerin ilgi alanlarna giren hususlar zerindeki etkilerini aratrp ortaya koymaktr. Bunun ad olgular aras
doal ballktr. Ay-n ekilde sosyoloji bilimi de sadece toplumsal
balarla toplumsal gelimeler arasndaki balanty inceleyip ortaya koyma durumundadr.
Madde dnyasnn, onun doay, zelliklerini ve manev balarn kuatan etkinlik sahasnn dnda kalan gerekler, madd nitelikli deildirler. Evrensel gelimelerle ve bizim alglanabilen somut dnyamzla bir ilgileri yoktur. Dolaysyla bu tr gerekler pozitif bilimlerin ve sosyolojinin aratrma alanlarnn kapsamna
girmezler. Szn ettiimiz bilimler bu tr gerekler hakknda konuma, onlar kantlamaya alma ya da rtme g ve yetkisine sahip deildirler. Pozitif bilimler, bir evin ta ve amura ihtiyacnn olduundan, binay yapacak bir ustann alma ve hareketleriyle eve biim vermesinin gerekliliinden sz edebilirler. Ya da
kara bir tan nasl olutuunu aratrabilirler.
Sosyoloji bilimi de, brahim'in Kbe'yi yapmasna kadarki toplumsal gelimeleri analiz edebilir. Yani onun yaam srecini,
Hacer ve smail'in hayatn, Tehme lnde geen gnleri ve
Crhmoullar-nn Mekke'ye yerlemelerini inceleyebilir. Ama sz
gelimi, bu tan cennete veya atee mensubiyeti hakknda sz
sylemek, bunu inceleme konusu yapmak, hakknda olumlu ya da
olumsuz gr belirtmek, sylenenleri kabul ya da reddetmek bu
bilimlerin yetkisinde deildir.
nk Kur'n- Kerim'in doal ve madd nitelikli baz olgularn,
bulunduklar yerlere Allah katndan indirildiklerinden ve bunlarn
tekrar O'nun katna dneceklerinden sz ettiini grdn. Her ey
geldii yere, yani "Ya cennete ya da cehenneme" dnecektir.
Kur'n- Kerim Allah'n katna kan, O'na doru ykselen, O'na
kavuan amellerden sz ediyor ki, bunlar doal tutumlardr; varolusal gereklikten ayr olarak, toplumsal nitelikli itibar oluumlardr.
Yce Allah bir ayet-i kerimede yle buyuruyor: "Fakat sizin
takvanz O'na ular." (Hacc, 37) Takva ise bir fiildir ya da bir fiilin
sonucu meydana gelen bir sfattr. Yce Allah bir dier ayet-i kerimede de yle buyuruyor: "Gzel sz ona kar, iyi amel onu
ykseltir." (Ftr, 10)
Dolaysyla din konular zerinde alma yapan bir aratrmac, bu ayetler zerinde dnmeli ve dini retilerin, doal ve toplumsal bak as bakmndan doal bilimlerle ve sosyolojik verilerle bir ilgilerinin sz konusu olmadn, dini bilgilerin bundan te
gereklere ve anlamlara dayandklarn anlamaldr.
"Peygamberlerin erefi, onlara ilikin ahitler, onlara izafe edilen Kbe, Hacer'l-Esved gibi nesnelerin erefi zahir bir durum
deildir. Yce Allah'n stn klmas, ltfetmesi ile kazanlan manev bir payedir." eklindeki deerlendirme, hi kukusuz gerein
ifadesidir. Ancak bu szn gerekte neyi ifade ettii iyice anlalmaldr. Sz konusu peygamberlere ve yaplara onur kazandran
bu manev durum nedir? Eer bununla, lke ve uluslarn insana
yaktrdklar bakanlk ve komutanlk, ayrca gm ve altn gibi
madenlere izafe ettikleri kymet, fiyat gibi deerlendirmeler ve
anne-baba ve kanun saygs gibi toplumsal ihtiyalardan kaynaklanan tutumlar kastediliyorsa, bilinmelidir ki, bunlar dnyev ihtiyalarn zorunlu klmas ile toplum tarafndan ngrlen itibar nitelendirmelerdir. Toplumsal deerlendirme ve vehim dnda bir
etkinlikleri sz konusu deildir. Bilindii gibi herhangi bir toplum,
yaam srdrmenin zorunlu kld toplumsal hayatn snrlarn
zorlayamaz.
Yce Allah ise, insanolu iin ba gsteren bu tr yaamsal ihtiyalardan mnezzehtir. Bununla beraber eer bir peygamberin
gereklii bulunmayan bu tr bir onurla onurlanmas caiz ise, bir
evin ya da bir tan da bu tr bir onura lyk grlmesi de normal
karlanmaldr; ama peygamberlerin, Kbe'nin ve Hacer'lEsved'in sahip olduu eref, gereklii bulunan bir niteliktir. Aydnlk ve karanlk, bilgi ve cehalet, akl ve ahmaklk arasndaki oranlama kadar reeldir. nk peygamberin varlnn gereklii, bakasnn varlnn gereklii gibi deildir. Bizim yzeysel duyu organlarmz bunu alglayamazsa da, peygamber fiil ve hkm olarak yce Allah'n kutsal onurlandrmasna lyktr. Ulu Allah yle
buyuruyor:
"Biz gkleri, yeri ve bunlar arasnda bulunan canl-cansz varlklar, elenmek iin yaratmadk. Onlar sadece hakka dayal olarak yarattk. Fakat onlarn ou bilmiyorlar." (Duhn, 38-39) leride bunun doatesi, madde d manev bir gereklie dnk bir
iaret olduunu aklayacaz. Bu gereklik bir ekilde peygamberler asndan normal bir nitelendirme ise, peygamberlerin dnda Kbe ve Hacer'l-Esved gibi nesneler iin de normal bir nitelendirme olarak deerlendirilmelidir. Bununla beraber sz konusu
manev gereklikler, toplumsal erevede belirlenen genel kavramlarla anlatlrlar.
Acaba bu anlaya sahip kimseler, cennetin altn ve gmle
sslendirileceinden, cennet ehlinin bunlarla dllendirilip onurlandrlacaklarndan sz eden ayetleri ne yapacaklardr? Bilindii
gibi bunlarn az bulunur olmalarndan kaynaklanan kymetlilikten
baka bir onurlar yoktur. u hlde cennet halknn bunlarla dllendirilip onurlandrlmas ile ne kastediliyor? Servet saylabilecek
bir ey cennette ne ie yarar? Mal bir deer toplumsallk snrlar
dnda bir anlam ifade etmez ki? Acaba bu tr ilh aklamalarn, dinsel bildirimlerin bir amac, bir hedefi mi vardr? Ve bu hedef
gerisinde bulunan srlar szel perdelerle mi saklanyor? Eer bu
tr yaktrmalar ahiret kaynakl olgular iin olabiliyorsa, dnya
kaynakl olgular iin de olmaldr.
Tefsir'ul-Ayy'nin bir yerinde Zbeyr mam Sadk'tan (a.s) u
aklamay rivayet eder: "mama dedim ki: 'mmet-i Muhammed
kim-dir?' Dedi ki: 'Muhammed'in (s.a.a) mmeti zellikle
Haimoullar-dr.' 'Muhammed'in (s.a.a) mmetinin sadece senin
szn ettiin Ehlibeyti'nin olduuna ilikin kant nedir?' diye sordum, yle cevap verdi: Yce Allah diyor ki: 'brahim smail'le birlikte Evin temellerini ykseltiyor. Rabbimiz, bizden kabul buyur.
phesiz sen iitensin, bilensin. Rabbimiz! Bizi sana teslim olanlar yap; neslimizden de sana teslim olan bir mmet kar. Bize
ibadet yerlerimizi gster, rahmetinle bize dnp tvbemizi kabul
et. Zira tvbeleri oka kabul eden, ok merhametli olan ancak
sensin.' Yce Allah brahim ve smail'in bu duasn kabul edince,
onlarn soyundan gelen Mslman bir mmet meydana getirdi.
Aralarndan, yani sz konusu mmetin iinden bir resul gnderdi.
Bu resul onlara Allah'n ayetlerini okuyor, onlar arndryor, onlara
kitap ve hikmeti retiyor. Bylece onun ilk duas ile son duas
ayn noktada bulutu."
"Sonra Hz. brahim ad geen mmet iin irkten arnmlk ve
putlara kulluk sunmaktan uzaklk diledi ki, onlara ilikin deerlendirmesi doru olsun ve onlar bakalarna uymak durumunda
kalmasn. Bu amala yle dua etti: "Beni ve oullarm putlara
tapmaktan uzak tut! Rabbim, nk onlar insanlardan birounu
arttlar. Artk bundan byle kim bana uyarsa o, bendendir; kim
bana kar gelirse phesiz sen balayan, esirgeyensin."1
"Bu ayet gsteriyor ki, imamlar ve mmet-i Muhammed (s.a.a)
ancak brahim'in soyundan gelenlerden olurlar. 'Beni ve oullarm putlara tapmaktan uzak tut.' ifadesi bunu gsteriyor." [c.1, s.60,
h: 101]
ler de var ki, onlar bir sre yaatacaz..." (Hd, 48) Bu kelime baz ayetlerde de tek bir kii iin kullanlmtr: "brahim bir mmet
idi." (Nahl, 120) u hlde bu kavramn anlam, kullanld yere ve
kimselere gre dar kapsaml ya da geni kapsaml olabiliyor.
Dolaysyla, "Rabbimiz! Bizi sana teslim olanlar yap; neslimizden de sana teslim olan bir mmet kar..." ifadesiyle, -bir kulun
dua makamnda dile getirdii bir istektir, daha nce buna deindik- ancak Peygambere inanan sayl birka kii kastedilmitir.
Ayn ekilde, "Siz insanlar iin karlm en hayrl mmetsiniz."
ifadesi de sz konusu insanlara verilen byk nimeti hatrlatma,
deerlerini ve konumlarn yceltme amacna yneliktir ki, bu durum tm mmeti kapsamaz.
Byle bir ifade, ancak dinin tm izlerini silip yok etmeye alan, dinin byklerini ldrmeye yeltenen mmetin Firavun ve
Deccallar-n da kapsar m hi? Bu ayetle ilgili ayrntl aklamaya
ilerde inaallah yer vereceiz. Aslnda bu ayet, yce Allah'n
srailoullarna ynelik u szne benzer: "Sizi lemlere stn kldm." (Bakara, 47) Karun da onlar arasnda yer alyordu. Ama ayet-i
kerime kesinlikle onu kapsamyor. Yce Allah bir ayette de yle
buyuruyor: "Peygamber de, 'Ya Rabbi! Kavmim, bu Kur'n' terkedilmi braktlar.' dedi." (Furkan, 30) Bu ifade Peygamberin tm
kavmini kapsamaz kukusuz. nk onlar arasnda Kur'n ehli
kimseler vardr ki, hibir ticaret, hi-bir al veri onlar Allah'n zikrinden alkoyamaz.
"Onlar bir mmetti gelip geti. Onlarn kazandklar kendilerinin, sizin kazandklarnz sizindir. Siz onlarn yaptklarndan sorulmazsnz." (Bakara, 134) ifadesine gelince, burada hitap Peygambere inanan ya da Peygamberin gnderildii tm kavimlere
yneliktir.
BLMSEL BR ARATIRMA
Hz. brahim'in (a.s) kssasna, olunu ve karsn alp Mekke'ye
getirmesine, ikisinin bandan geen olaylara ve smail'in kurban
edilmesi hadisesine kadarki srece bir gz attmzda, smail'in
Allah tarafndan balanmasn, baba-olun birlikte Kbe'yi yapmaya balamalarn incelediimizde, bu kssann kelimenin tam
130- Nefsini ahmaklatrandan baka, kim brahim'in dininden yz evirir? Andolsun ki, biz onu dnyada beenip semitik.
Ahirette de o, iyilerdendir.
131- (brahim'i setik) o zaman ki Rabbi ona, "slm ol." demiti. O da, "lemlerin Rabbine teslim oldum." demiti.
132- brahim de bunu kendi oullarna vasiyet etti, Yakub da:
"Oullarm, (dedi) Allah phesiz sizin iin o dini seti, sizler de
Mslman olmayanlar olarak lmeyin."
133- Yoksa Yakub'a lm gelip att zaman orda m idiniz?
O zaman Yakub oullarna, "Benden sonra neye tapacaksnz?"
dedi. Dediler ki: "Senin Allah'n, babalarn brahim, smail ve
shak'n ilh olan tek ilha tapacaz. Biz, O'na teslim olanlarz."
134- Onlar bir mmetti, gelip geti. Onlarn kazandklar kendilerinin, sizin kazandklarnz kendinizindir. Siz onlarn yaptklarndan sorulmazsnz.
AYETLERN AIKLAMASI
"Nefsini ahmaklatrandan baka, kim brahim'in dinin-den yz evirir?" "Rabet" mastarndan treyen fiil "an" edat ile geili hle
ol' demiti. O da 'lemlerin Rabbine teslim oldum.' demiti." ifadesi, "biz onu semitik." ifadesinin aklamas niteliindedir.
Ayette birinci ahs konuurken birden nc ahs devreye
giriyor ve o anlatmaya balyor: "Rabbi ona, 'slm ol.' demiti."
deniyor da, "Biz ona, 'slm ol.' demitik." eklinde bir ifade
kullanlmyor. Bu sanatn (iltifat sanatnn) bir rnei de Hz. brahim'den aktarlan szndeki hitaptan nc ahsa ynelitir. Hz.
brahim, "lemlerin Rabbine teslim oldum." diyor da, "Sana teslim oldum." demiyor.
Birinci ifade tarz deiikliindeki incelik udur: Bu konu bir
srd ve Rabbi ona bu hususu gizlice babaa bulunduklar bir srada ayordu. Hi kukusuz kendisine hitap edilen dinleyici ile
konumac arasnda bir iletiim vardr. Konumacnn hazr bulunma nitelii ortadan kalknca muhatap da onun karsndaki
konumunu kaybeder. Onunla konumacnn bulunduu durum arasna bir perde gerilmi olur. Bu da, kssann, scak bir ortamda
ve halvet annda gelitiini gsterir.
kinci ifade tarz deiikliindeki incelik ise udur: "Rabbi ona
demiti ki..." ifadesi, ona zg klnan ltfu dile getiriyor ve gizlice
sr ama durumunun devam ettiini gsteriyor. Fakat yce Rabbin
huzurunda bulunma edebi, Hz. brahim gibi zerinde alak gnllln izlerini, mtevazlk damgasn tayan bir kulun kendisini
byle bir konumda grmemesini gerektiriyor. Hz. brahim bu gz
kamatrc makamda kendisini yaknlk erefine nail olmu, karlkl konuma onuruna zg klnm zel biri gibi grmyor; tersine kendini bakasnn mal, dkn kullardan biri olarak gryor
ve tm lemlerin snd yce Rabbe teslim oluyor; "lemlerin
Rabbine teslim oldum." diyor.
slm, istislm ve teslim kelimeleri, ayn anlam ifade ederler
ve "silm" kknden tremilerdir. ki eyden biri tekisine isyan
etmez, onu reddetmez konumda ise ona islm olmu/istislm
etmi/teslim olmu demektir. Nitekim ulu Allah yle buyuruyor:
"Hayr, kim zn AIlah'a teslim ederse..." (Bakara, 112) "Ben yzm tamamen, gkleri ve yeri yoktan var edene evirdim ve ben
mriklerden deilim." (En'm, 79) Bir eyin yz, sana ynelen tarafdr. Yce Allah asndan ise, bir eyin yz, onun tm varl-
dr. Dolaysyla insann Allah'a slm (teslim) oluu, Allah karsnda boyun emesinin ve O'nun ngrd evrensel hkmlerin,
kaz ve kaderin, emir ve yasak nitelikli yasamalar ve buna benzer
hususlar kabul etmesinin niteliidir. Bu yzden, slm'n dereceleri, mertebeleri vardr:
Birincisi: lh emir ve yasaklar, kelime-i ahadet getirerek
zhiren kabul etmek anlamnda slm. Kalbin bu kabul onaylamas ya da reddetmesi d grn asndan bir deiiklik
arzetmez. Nitekim ulu Allah yle buyuruyor: "Bedeviler, 'nandk.'
dediler. De ki: Siz inanmadnz, fakat 'slm olduk.' deyin. Fakat
henz iman kalplerinize girmedi." (Hcrt, 14) Bu anlamyla slm'dan sonra imann ilk mer-tebesi geliyor. Bu mertebe; ahadet
cmlelerinin gereklerini toplu olarak kalben benimsemeyi ve ayrnt niteliindeki amellerin byk ounluunu yerine getirmeyi
ngrr.
kincisi: mann ilk mertebesinden sonra gelen slm. Bu hak
nitelikli inan prensiplerini tm ayrntlar ve buna bal salih amelleri kalben benimseyip uygulamak zere teslim olmaktr. Baz
ayetlerde yer alan bu mertebeye ilikin iaretleri ylece sralayabiliriz: Ulu Al-lah muttakileri tanmlarken yle buyuruyor: "Onlar
ayetlerimize inanm ve Mslman olmu idiler." (Zuhruf, 69) Bir
ayette de yle buyuruyor: "Ey inananlar, hepiniz birlikte slm'a
girin." (Bakara, 208)
u hlde, slm'n imandan sonra gerekleen bir mertebesi
vardr ve bu, birinci mertebeden farkl bir konumdur. Bu konumdaki "slm"n ardndan "iman"n ikinci mertebesi gelir. Bu, din
gereklere ayrntl olarak inanma mertebesidir. Ulu Allah yle
buyuruyor: "M-minler onlardr ki, Allah'a ve Resulne inandlar,
sonra phe etmediler; Allah yolunda mallaryla, canlaryla savatlar. te doru olanlar onlardr." (Hcrt, 15) Bir dier ayette
de yle buyuruyor: "Ey inananlar, size, sizi ac azaptan kurtaracak bir ticaret gstereyim mi? Allah'a ve Resulne inanrsnz,
mallarnzla ve canlarnzla Allah yolunda savarsnz." (Saff, 1011) Bu ayette mminler inanmaya davet ediliyorlar. u hlde imandan ayr bir iman mertebesi vardr.
ncs: kinci iman mertebesinin ardndan gelen slm. nsan nefsi, szn ettiimiz imana alp bu mertebenin ngrd
ahlk zellikleri karakteristik zellikler olarak edinince ve iman
kendisinin ayrlmaz bir zellii hline gelince, sahip bulunduu
tm hayvansal zellikler ve yrtc nitelikler, ksacas dnyann ekici sslerine, fani ve geici zevklerine eilimli tm gler imann
kontrolne girer ve bu aamada insan Allah' grr gibi O'na ibadet eder. nk o, her ne kadar Allah' gremezse de kukusuz Allah onu gryordur.
Bu aamada insann iinde ve zihninde Allah'n emir ve yasaklarna uymayan ya da onun kaza ve kaderine rza gstermeyen
hibir duygu, hibir eilim bulunmaz. Yce Allah yle buyuruyor:
"Hayr, Rabbine andolsun ki, aralarnda kan anlamazlklar hususunda seni hakem klp, sonra da senin verdiin hkm ilerinde hibir sknt duymakszn tam anlamyla kabullenmedike
inanm olmazlar." (Nis, 65) slm'n bu mertebesini nc bir
iman mertebesi izler. Yce Allah yle buyuruyor: "Mminler kurtuldular... Onlar ki, bo eylerden yz evirirler." (M'minn, 1-3)
"Rabbi ona, 'slm ol.' demiti. O da, 'lemlerin Rabbine teslim
oldum.' demiti." ayeti de bu aamaya ilikin bir mesaj iermektedir. Bunun gibi daha birok rnek verilebilir. kinci ve nc
mertebeler, bir mertebe olarak da deerlendirilebilirler.
Rza, teslimiyet, karlk beklemeksizin iyilikte bulunma, Allah
urunda eziyet ekerken sabretme, tam anlamyla dnya ekiciliinden soyutlanmlk, arnmlk, Allah iin sevme ve Allah iin
buz-etme gibi stn nitelikli ahlk zellikler, bu mertebenin gerekleridir.
Drdncs: mann nc mertebesinden sonra gelen slm
mertebesi. Bir nceki aamada insann Rabbi karsndaki durumu, klenin sahibi karsndaki durumu gibidir ve kulluunun gereklerini, eksiksiz yerine getirir. Bu, sahibin arzusuna, sevdiine ya
da buzet-tiine katksz, itirazsz teslimiyettir. Yce Allah'n
mlk asndan, yaratklar iin durum daha dehet vericidir. nk gerek mlk budur. Hibir ey ne zat, ne sfat, ne de fiil olarak
bu mlkten bamsz deildir. Zaten yce Allah'n ululuuna yaraan da budur.
Bir nceki teslimiyet aamasnda bulunan insan, Rabban inayete kavuabilir ve plak gzle, mlkn ve egemenliin srf Allah'a ait olduunu, O'nun dnda hi kimsenin kendisi hakknda en
ufak bir yetkiye, en ufak bir maliklie sahip olmadn, O'nun dnda bir rabbi olmadn grr. Bu, ilh baa, Rabban ltfa
bal bir mertebedir. Bu hususta insan iradesinin bir etkinlii sz
konusu deildir. Yce Allah'n, "Rabbimiz! Bizi sana teslim olanlar
yap; neslimizden de sana teslim olan bir mmet kar. Bize ibadetlerimizi gster." sznde slm'n bu mertebesine iaret edilmi olsa gerektir. nk yce Allah'n, "Rabbi ona, 'slm ol.' demiti. O da, 'lemlerin Rabbine teslim oldum.' demiti." sznde
varolusal deil, yasamaya ilikin bir emrin sz konusu olduu ak seik ortadadr. u hlde brahim kendi isteiyle, Rabbinin
arsna uyarak, O'nun buyruunun gereini yerine getirerek Mslman olmu birisiydi.
Yukardaki emir, onun mrnn ilk dnemlerinde kendisine
yneltilmemiti. Dolaysyla onun mrnn son dnemlerinde oluyla birlikte slm' ve ibadetlerinin gsterilmesini istemesi, elinde olmayan bir eyi istemesidir ya da sahip olmad bir hususa
kalclk, sreklilik dilemesidir. yleyse, bu ayette Hz. brahim'in
istedii slm, bu mertebeye tekabl eden slm'dr. Bu anlamdaki bir slm' drdnc bir iman mertebesi izler. Bu mertebe, sz
konusu duygunun tm durumlar ve fiilleri kapsamasndan ibarettir. Ulu Allah yle buyuruyor: "yi bil ki, Allah'n velilerine korku
yoktur ve onlar zlmeyeceklerdir. Onlar ki, inandlar ve sakndlar." (Ynus, 62-63)
Szn ettiimiz bu mertebeye ulaan mminler hibir eyin
Allah'tan bamsz olmadna, Allah'n izni olmadan hibir sebebin etkili olamayacana kesin bilgiye dayal olarak inanmak zorundadrlar ki, ba gsteren ktlklerden dolay zntye kaplmasnlar, muhtemel bir tehlikeden korkmasnlar. Yoksa, byle
olmalar bir anlam ifade etmez. Hibir ey onlar korkutmamaldr,
hibir meseleden dolay zlmemelidirler. Bu tr bir iman son olarak deindiimiz slm mertebesinden sonra gerekleir. Artk
konuyu anlam olmalsn.
"salihn" kelimesinin mastar olan "salh" kelimesi, bir eit liyakat anlamn ifade eder. Bu deyim Kur'n- Kerim'de kimi zaman
insann ameli, kimi zaman da nefsi ve kiilii iin kullanlr. Bu hususla ilgili olarak u ayet-i kerimeleri rnek verebiliriz: "...salih
amel ilesin." (Kehf, 110) "inizden bekrlar ve kle ve cariyelerinizden salihleri evlendirin." (Nr, 32)
Kur'n- Kerim'de "salih amel"e ilikin aklayc bir bilgi verilmi olmamakla birlikte, bu kavramn anlamn akla kavuturan sonular ona izafe edilerek aklama ynne gidilmitir.
Buna gre, bir amel, Allah rzasna ynelik olduu iin salihtir.
Yce Allah yle buyuruyor: "Rablerinin rzasn arzu ederek sabrederler." (Ra'd, 22) "Yalnz Allah'n rzasn kazanmak maksadyla
infak edersiniz." (Bakara, 272) Baz ameller sevaba yol atklar iin
salih amel kategorisine girerler. Yce Allah yle buyuruyor: "nanan ve sa-lih amel ileyen kimse iin Allah'n sevab daha hayrldr." (Kasas, 80)
Kimi ameller, Allah'n katna kmakta olan gzel sz ykselttikleri iin salih amel niteliini kazanrlar. Yce Allah yle buyuruyor: "Gzel sz O'na kar, salih amel onu ykseltir." (Ftr, 10)
Sz konusu amele intisap edilen bu sonulara gre, amelin
salihlii, onu hazrlayan ve stnlk kisvesine brnmesini salayan bir anlamdan, manev bir unsurdan kaynaklanr. Bu anlam,
gzel szn yce Allah'a ulamas iin arkadan bir destek ve yardm ilevini grr. Yce Allah yle buyuruyor "Fakat sizin takvanz O'na ular." (Hacc, 37) "Hepsine, onlara da, bunlara da
Rabbinin vergisinden imdat ederiz. Rab-binin ihsan kesilmi deildir." (sr, 20) Buna gre yce Allah'n ba ve ihsan biim ve
salih amel de madde konumundadr.
Kiilik ve nefis salihlii ile ilgili olarak da yle buyuruyor yce
Allah: "Kim Allah'a ve Resulne itaat ederse ite onlar, Allah'n
nimet verdii peygamberler, sddklar, ehitler ve salihlerle beraberdir. Onlar ne gzel arkadatr!" (Nis, 69) "Onlar rahmetimize
soktuk, nk onlar salihlerdendi." (Enbiy, 86) Yce Allah bir ayet-i
kerimede de Hz. Sleyman'n u szlerini aktarr: "Rahmetinle
beni salih kullarnn arasna kat." (Neml, 19) "Lut'a da hkm ve i-
yoktur. naallah bu ayeti ele aldmz zaman konuya ilikin ayrntl bilgi vereceiz.
Ayn ekilde Hz. brahim'in stn konumunu dndn zaman ve onun bir nebi, bir resul, insanlk tarihinde r aan (ulu'lazm) peygamberlerden biri, bir imam, kendisinden sonra gelen
birok nebi ve resuln ncs ve "Hepsini salihlerden yaptk." ayet-i kerimesinin tanklyla bir salih olduunu gz nnde bulundurduun zaman -ki, o kendisine bahedilen bu salihlik niteliinde
birok peygamberlerden daha ileri, daha stn bir konumdadrgreceksin ki, o, btn bunlara ramen salihlere katlma dileinde bulunuyor. Grld gibi, burada ondan daha ileri, daha stn
bir konuma sahip salih bir topluluk vardr ve Hz. brahim kendisinden ileri olan bu toplulua katlma isteini dile getiriyor. Yce Allah kitabnn yerinde vurgulad gibi onun bu dileini ahirette
kabul etmitir. "Biz onu dnyada beenip semitik; ahirette de
o, salihlerdendir." (Bakara, 130) "Ona dnyada karln verdik.
phesiz o, ahirette de salihlerdendir." (Ankebt, 27) "Ona dnyada
gzellik vermitik. O, ahirette de salihlerdendir." (Nahl, 122)
Hz. brahim'in bu konumu zerinde gerei gibi dnecek olursan, "salihlik" statsnn de eitli mertebelerinin bulunduunu ve baz mertebelerin dier bazsndan daha stn olduunu anlarsn. Bu yzden Hz. brahim'in (a.s) yce Allah'tan kendisini Hz.
Muhammed (s.a.a) ve tertemiz Ehlibeyti'ne katmasn istediini,
bu isteinin dnyada deil de, ahirette kabul edildiini duyduun
zaman bunu tuhaf karlamayacaksn.
Dikkat edilirse, Hz. brahim salihlere katlma isteinde bulunuyor; Hz. Muhammed ise, kendisinin bu nitelie sahip bulunduunu duyuruyor. Ulu Allah buyuruyor ki: "Benim velim, kitab indiren Allah'tr. O salihlerin koruyuculuunu yapar." (A'rf, 196) Bu
ayetten aka anlald gibi Resulullah Allah'n velisi olduunu
dile getiriyor. Dolaysyla Resulullah'n (s.a.a) "salihlik" niteliine
sahiplii ayettin ifadesi ile kesinlik kazanyor. Hz. brahim (a.s) ise
"salihlik" stats bakmndan kendisini geriye brakm baz salih
kimselere katlma isteinde bulunuyor. te Hz. brahim'in istedii
"salihlik" Resulullah efendimizin (s.a.a) sahip bulunduu bir niteliktir.
etti.
"lmeyin." nsann isteine bal bulunmayan lm olgusuna
ilikin bir nehiy ifadesi. u hlde buradaki teklif, istee bal bir
hususa ilikindir. stee bal bir meseleye dnktr. Bu durumda
ayeti yle anlamlandrabiliriz: "lmn sizi slm zere olmadnz bir durumda yakalamasndan saknnz. Yani, her zaman
Mslman olunuz ve slm'n gereklerini yerine getiriniz ki, lmnz bu hl zere olduunuz bir srada gereklesin." Bu ayette
de tm zamanlar iin geerli olan dinin slm olduuna ynelik bir
iaret vardr. Nitekim ulu Allah baka bir ayette de yle buyuruyor: "Allah katnda din slm'dr." (l-i mrn, 19)
"Babalarn brahim, smail ve shak'n ilh..." Bu ifadenin orijinalinde geen "eb=baba" kelimesi dede, amca ve baba iin kullanlmtr ve bunun babalarn ounlukta oluundan ???(306) kaynaklandna ilikin bir iaret de sz konusu deildir. leride deineceimiz gibi, bu ayet, Hz. brahim'in Azer'e baba deyiinin nedenini aklayc niteliktedir.
"tek ilha" Bu ksa ve z ifadede baz gerekler vurgulanmaktadr. "Senin ilhn ve babalarnn ilh" deniyor. Bu ifade onun ilhnn, babalarnn ilhndan ayr olduuna ilikin bir kuruntunun
zihinlerde uyanmasn nleme amacna yneliktir. Putularn birok tanr edinmeleri gibi bir durumla benzerlik oluturmamak iindir.
"Biz ona teslim olanlarz." Bu ifade ibadet sistemini aklayc niteliktedir. Yani, nasl uygun derse, yle ibadet edilmez. Tersine,
slm sisteminin ngrd ller iinde ibadet etmek bir
zorunluluktur. Bu ayetten kan sonuca gre, brahim'in dini
slm'dr ve bu din ondan shak, Yakup ve smail'e, srailoullarna
ve smailoullar-na, ksacas tm brahim soyuna miras kalmtr.
Bu din slm'dr, baka deil. Bu, brahim'in Rabbinden getirdii
dindir. Dolaysyla hi kimsenin bu dini terk etmesini, bundan
baka bir dine insanlar armasn hakl klacak bir gerekesi
yoktur.
maktan geri kalmaz ve hibir zaman nimetlerimi unutmaz. Hakkm bilmemezlik etmez. Gece gndz benim honutluumu ister."
"Kalc hayat ise udur: Kii kendisi iin amel eder. Sonunda
dnya onun yannda nemsizleir, gznde deer kaybna urar.
Ahiret ise, nem kazanmaya balar. Benim isteimi kendi arzusuna tercih eder. Benim honutluumu arar. Nimetlerimin hakkn
nemser. Kendisine yaptklarm anar. Gece-gndz, iledii her
ktlk ve gnah esnasnda beni gzetler. Kalbini benim holanmadm her eyden arndrr. eytandan ve onun vesveselerinden
nefret eder. Kalbi zerinde blis'e bir otorite imkn, bir etkinlik frsat tanmaz. Kii bu dzeye gelince, kalbine bir sevgi yerletiririm.
Artk onun kalbi, bo ve dolu zaman, btn derdi ve konumas,
yarattm canllar arasnda, sevgimin kapsamna aldm kimselere ynelik nimetimle ilgili olur."
"Kalbinin gzn ve kulan aarm. Artk kalbi aracl ile
dinler, ululuuma ve yceliime bakar. Ona dnyay daraltrm,
dnya zevklerinden nefret etmesini salarm. Bir obann, srsn ldrc otlaklardan sakndrd, gibi, onu dnya ve dnyalk
ilgilerden sakndrrm. Byle olunca da insanlardan kaar, geicilik yurdundan kalclk yurduna, eytann yurdundan Rahman'n
yurduna tanr. Ey Ahmed, hi kukusuz onu etkileyici bir heybet,
gz kamatrc bir azametle sslerim. te esenli, rahat yaay ve
kalc hayat budur. Budur honutlarn makam."
"Benim rzam dorultusunda hareket edene karakteristik
zellik bahederim. Ona cehalet karmam bir kr, unutkanlk
bulumam bir zikir ve yaratklara ynelik sevgiyi bana ynelik
sevginin stne karmayan bir sevgi duygusunu veririm. Gecenin
karanlklarnda ve gndzn aydnlnda onun srda ben olurum. O kadar ki, yaratklarla konumaya son verir. Onlarla birlikte
oturmaz."
"Ona kendi szm ve meleklerimin szlerini iittiririm. Btn
yaratklarmdan gizlediim srr ona bildiririm. Ona bir hay elbisesi giydiririm ki, btn yaratklar ondan utanr. Yeryznde gnahlar balanm biri olarak yrr. Kalbini uyank ve basiretli
yaparm."
135- "Yahudi veya Hristiyan olun ki, doru yolu bulasnz." dediler. De ki: "Hayr, brahim'in hanif dini(ne uyarz). O, mriklerden deildi."
136- Deyin ki: "Allah'a, bize indirilene, brahim'e, shak'a,
Yakub'a ve Yakub'un oullarna indirilene, Musa'ya ve sa'ya verilene ve peygamberlere Rablerinden verilene inanrz. Onlardan
hibiri arasnda ayrlk gzetmeyiz ve biz sadece O'na teslim olmularz."
AYETLERN AIKLAMASI
"Yahudi veya Hristiyan olun ki, doru yolu bulasnz, dediler." Yce
Allah, smail, shak ve Yakub gibi brahimoullarnn bal bulunduklar hak dinin, brahim'in de uyduu Allah'n birlii esasna dayal slm olduunu aklaynca, bunun kanlmaz sonucu o-larak,
deiik Yahudi ve Hristiyan gruplarnn nclk ettikleri gruplama ve ayrlklarn onlarn ihtiraslarndan ve kendi elleriyle
hazrladklar komplolardan kaynakland ortaya kt.
Bunun nedeni, onlarn bir esas zerinde birlik oluturmamalardr. Bu yzden dini grup ve hiziplere blndler. Tevhit ve vahdet
dini olan Allah'n dinini kiisel ihtiras ve arzular boyas ile boyadlar. Oysa din birdir, tpk din aracl ile kulluk sunulan ilhn bir
olmas gibi. Ve bu din brahim'in dinidir. u hlde Mslmanlar bu
dine sarlmaldrlar ve Ehlikitab' yiyip bitiren ayrlklar bir kenara
brakmaldrlar.
Srekli bir hareket hlindeyken deimek ve bakalamak,
yeryz meneli hayatn bir zelliidir. Tpk doann kendisi gibi.
Bu durum, onun zn oluturur. Doann ve dnya hayatnn bu
zellii, davran biimlerinin; ulusal grg kurallarnn ve protokollerin ulustan ulusa, toplumdan topluma deiiklik arzetmesini
gerektirmitir. Bu kural kimi zaman dinsel trenlerde deiiklie
ve sapmaya yol at gibi, kimi durumlarda da dinle badamayan eylerin dine sokuturulmalar sonucunu dourmutur. Bazen
da bu sapma, dinin znden kaynaklanan kimi kurallarn atlmas
eklinde kendini gstermitir.
Dnyev gaye ve hedefler, kimi durumlarda dini ve ilh gaye
ve hedeflerin yerini alabilirler. (Bu durum dinin felketi demektir.)
Byle durumlarda din, ulusal bir mahiyete brnr. Asl hedefinin
dnda bambaka bir hedefe arr insanlar. Gerek adap kurallarnn dndaki kurallarla insanlarn hayatn biimlendirmeye alr. ok gemeden ktlk (yani dinle ilgisi bulunmayan eyler)
iyilik kimliine brnr. nsanlar bu ktle drt elle sarlrlar.
nk kiisel arzularyla ve ihtiraslaryla paralellik arzeder. yilik
ise ktlk gibi alglanr. Ne bir savunucusu, ne bir koruyucusu kalr. Bugn grdmz trden bir irkef hayat biimi egemen olur.
"Yahudi veya Hristiyan olun." Yani, "Yahudiler dediler ki: "Yahudi olun ki, doru yolu bulasnz." Hristiyanlar da dediler ki: Hristiyan olun ki, doru yolu bulasnz." nk onlar kendi aralarnda
bir araya gelmez gruplar hlindedirler.
"De ki: Hayr, brahim'in hanif dini. O, mriklerden deildi." Bu ifade onlarn yukardaki szlerine bir cevap niteliindedir. Yani de ki:
Biz brahim'in Allah'n birlii esasna dayanan hanif dinine uyarz.
nk bu din, size gnderilen btn peygamberlerin uyduklar biricik dindir. brahim ve ondan sonraki peygamberlerin... Bu dinin
kurucusu brahim mriklerden deildi. Eer bid'atlarn sonradan onun dinine sokuturduklan bu sapmalar onun orijinal dininde olsayd, bununla o, mriklerden olurdu. nk Allah'n dininden olmayan bir ey, Allah'a davet etmez; aksine ondan bakasna yneltir, irke gtrr. yleyse tevhit esasna dayanan bu din,
Allah katndan gelmeyen bir eyi kapsamaz.
"Deyin ki: Allah'a ve bize indirilene... inanrz." Yahudi ve Hristiyanlarn dinsel anlaylarna ilikin nerilerine yer verilince, ardndan
yce Allah katndaki gerekten sz etti (ki, O gerei syler). Buna
gre gerek; Allah'a ve aralarnda hibir fark gzetmeksizin pey-
gibisine inanrlarsa" denilmesi, kartlk ve ztlk durumunu ortadan kaldrma amacna yneliktir. ayet onlara, "Bizim inandmza inann." denilse, "biz ancak bize indirilene inanrz ve bundan
tesini de inkr ederiz" diyebilirlerdi. Ki, demilerdi de. Fakat onlara: "Biz sadece gerei ieren bir dine inanyoruz, siz de onun gibi gerei ieren dine inann" denilse, inatlk etmelerine, byklk kompleksine kaplmalarna frsat verilmemi olur. nk onlarn benimsedikleri din, gerei saf olarak iermemektedir.
edilen iman, yce Allah'n bize kazandrd bir renktir. Bu, en gzel boyadr. Dinde ayrlk ve dini hayata egemen klmama esasna
dayal Yahudilik ve Hristiyanlk boyasna benzemez.
"Biz ancak O'na kulluk ederiz." fade bir hl cmlesidir. Sanki
bununla "Allah'n boyas; Allah'n boyasndan daha gzel boyas
olan kimdir?" ifadesinin illeti aklanmak istenmitir.
"De ki: Allah hakknda bizimle tartyor musunuz?" Bu ifade,
Ehlikitap'la Mslmanlarn Allah hakknda tartmalarnn ne kadar yersiz olduunu vurgulama amacna yneliktir. Tartmann
yersizlii, Ehlikitabn srarla tartma amalarnn bo ve sama bir
giriim olduu u ifade ile dile getiriliyor: "O hem bizim, hem de
sizin Rabbinizdir. Bizim yaptklarmz bize, sizin yaptklarnz da
size aittir. Biz yalnz O'na gnlden balananlarz."
Bunu ylece aklayabiliriz: Tbi olma durumunda olan iki
grubun, tbi olduklar kimse hakknda tartmalar, birbirleriyle elimeleri gerekeden biri iin olabilir:
Ya tbilerden her biri, bir kiiye tbi olmaktadr; dolaysyla her
biri, bu tartma ile tbi olduu kimsenin ve Rabbinin tekisinden
stn olduunu kantlama amacn gtmektedir. Tpk bir putperest ile bir Mslmann tartmalar gibi.
Ya da taraflardan her biri veya sadece biri kendisinin daha fazla tbi olduunu, ballnn daha gl olduunu, kar tarafnsa
ballk, yaknlk ve buna benzer iddialarnn geersiz olduunu
kantlama abasndadr. Yani, bu durumda, tbi olunan kii birdir,
ama taraflar birbirlerinin ballklarna inanmamaktadrlar.
Ya da taraflardan biri ylesine iren sfatlara sahiptir ki, byle biri sz konusu zata tbi olmaya lyk deildir. Bu davranlara
ve niteliklere sahip olduu srece bu iddias anlamszdr. Aksi
takdirde, tbi olunan kiiyi lekeler, deerini drr.
Tartan ve birbirleriyle srten iki taraf arasnda bu tr gerekeler etkin olabilir. Mslmanlar ve Ehlikitap ayn ilha kulluk
etmektedirler. Taraflardan birinin ameli tekisininkini engelleyici
konumda deildir. Mslmanlar dinlerini ve kulluk kast tayan
davranlarn srf Allah'a zg klyorlar. Dolaysyla Ehlikitab'n
onlarla tartmaya girmelerini hakl klacak hibir gereke yoktur.
Bu yzden, ayet-i kerimede ncelikle onlarn tartma istekleri
yersiz karlanyor, ardndan ikinci ve nc gerekeleri birer birer rtlyor.
"Yoksa siz, brahim, smail, shak, Yakub ve torunlarnn Yahudi, yahut Hristiyan olduklarn m sylyorsunuz?" Her iki topluluk da byle
bir iddiada bulunuyordu. Onlara gre, Hz. brahim ve onunla birlikte ad geen dier peygamberler kendi dinlerine mensuptular. Bu
da onlarn Yahudi ya da Hristiyan olmalar anlamna geliyordu.
Yani onlar Yahudi veya Hristiyan idiler. Nitekim bu ayet-i kerime
onlarn bu iddialarn aka dile getirmektedir: "Ey kitap ehli, brahim hakknda ne diye ekiip tartyorsunuz? Oysa Tevrat da,
ncil de ancak ondan sonra indirilmitir. Anlamyor musunuz?"
(l-i mrn, 65)
"De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah m?" nk Allah ki-
tabnda hem bize, hem de size, Hz. Musa ve sa'ya brahim peygamber ve onunla birlikte ad geen dier peygamberlerden sonra
kitap verildiini haber veriyor.
"Allah tarafndan bildii bir ahitlii gizleyenden daha zalim kim olabilir?" Yani, yce Allah'n Yahudilik ve Hristiyanlk dinlerinin Hz.
onlarn kimliklerini tartmak, imdiki durumumuz zerinde olumlu bir rol oynamaz. Onlar hakknda konumamak, etnik kkenlerini tartma konusu yapmamak da sizin anzdan bir kayba yol
amaz. Sizin yapmanz gereken, yarn hakknda sorguya ekileceiniz hususlarla ilgilenmektir.
Bu ayetin ayn konu iinde iki kez tekrarlanmasnn nedeni,
Yahudi ve Hristiyanlarn kendilerine hibir yarar salamayan bu
konuyla ar derecede ilgilenmeleridir. stelik Hz. brahim'in Yahudilik ve Hristiyanlk dinlerinin kurumlamalarndan nce yaadn bilmelerine ramen bu tr savlar ortaya atmaktan
kanmyorlard. Yoksa, nebi ve resullerin durumlarn aratrmak,
sunduklar mesajn ayrc zelliklerini ve kiisel stnlklerini ortaya karmak gibi iin yararl ynyle uramak elbette olumlu
bir giriimdir. Kur'n- Kerim peygamber kssalarna yer vermek,
onlar zerinde dnmeyi tevik etmek suretiyle, bir anlamda bu
tr aratrmalarn olumluluunu gstermitir.
142- nsanlardan baz beyinsizler, "Onlar zerinde bulunduklar kbleden eviren nedir? diyecekler. De ki: "Dou da, bat da Allah'ndr. O, dilediini doru yola iletir."
143- Bylece sizi orta bir mmet yaptk ki, insanlara ahit olasnz, Peygamber de size ahit olsun. Biz, Peygambere uyan, kesi zerinde geriye dnenden ayralm diye, senin nceden zerinde bulunduun yn kble yapmtk. Bu, Allah'n hidayet ettii
kimseden bakasna elbette ar gelir. Allah sizin imannz zayi
edecek deildir. phesiz Allah, insanlara efkatli, merhametlidir.
144- Biz senin yznn ge doru evrilip durduunu gryoruz. Elbette seni, holanacan bir kbleye dndreceiz. Artk yzn Mescid-i Haram tarafna evir. Nerede olursanz, yznz o
yne evirin. Kitap verilenler, bunun Rableri tarafndan bir gerek
olduunu bilirler. Allah onlarn yaptklarndan habersiz deildir.
145- Andolsun ki, sen kitap verilenlere her trl ayeti getirsen,
yine onlar senin kblene uymazlar. Sen de onlarn kblesine uyacak deilsin. Onlar da birbirlerinin kblesine uymazlar. Sana gelen
ilimden sonra onlarn heva ve heveslerine uyarsan, o takdirde sen,
mutlaka zalimlerden olursun.
146- Kendilerine kitap verdiklerimiz onu, oullarn tandklar
gibi tanrlar. Ama onlardan bir grup bile bile hakk gizler.
AYETLERN AIKLAMASI
Ayetler zerinde dnld zaman, belli bir sralama iinde,
birbirleriyle uyumlu olarak bir btnlk oluturduklar ve bir dzene tbi olduklar grlecektir. Bu ayetler de Kbe'nin Mslmanlar iin kble olarak ngrld haber veriliyor. Dolaysyla bu ayetlerde ileri ve geri olma eklinde yer deiiklii olduu yahut
nasih ve mensuh olduklarn syleyenlere aldr edilmemesi gerekiyor. Nitekim bu tr eyler sylediklerine ilikin rivayetler de
yok deildir. Ancak Kur'n ayetlerinin zahir anlamlaryla aka
elien rivayetlere deer verilmez.
"nsanlardan baz beyinsizler, 'Onlar, zerinde bulunduklar kbleden eviren nedir?' diyecekler." Bu ifade, yce Allah'n Kbe'nin kble
"Onlar... eviren nedir?" ifadesinin orijinalinde geen "vell" fiilinin mastar olan "tevliye", bir eyi veya yeri tam nne almak
demektir. Yneli gibi. Yce Allah buyuruyor ki: "Elbette seni,
holanacan bir kbleye dndreceiz." [Bu kelime "an" edat ile
kullanldnda, bir eyden dndrmek anlamna gelir.] Bir eyden dndrmek ise, ondan yz evirmek demektir. Srt evirmek
gibi. fadenin anlam yle olur bu durumda: Onlar ya da yzlerini
daha nce zerinde bulunduklar kbleden dndren nedir?" Bundan maksat, Peygamber efendimizin ve Mslmanlarn Mekke
dneminde ve Medine dneminin balarnda ynelip namaz kldklar Kuds kentindeki Beyt'l-Mukaddes'tir. Yahudiler Kuds'e
ynelip namaz klma hususunda Mslmanlara oranla bir ncelie sahip olmalarna ramen kb-lenin Mslmanlara izafe edilmesi, aknln daha etkili olmasn ve itirazn hakllnn belirginlemesini salamaya ynelik bir ifade tarzdr. "Peygamberi ve
Mslmanlar" yerine, "onlar... kbleden eviren nedir?" ifadesinin
kullanlm olmas da ayn amaca yneliktir. Eer "Peygamberi ve
Mslmanlar Yahudilerin kblesinden dndren nedir?" eklinde
bir ifade kullanlsayd, durumu aknlkla karlamann bir gerekesi olmayacakt. Bu itirazn cevab ise, en az dikkate sahip dinleyici asndan bile ak ve belirgin olurdu.
"De ki: Dou da, bat da Allah'ndr." Btn ynler arasnda bu ikisi ile yetiniliyor. nk, teki asl ve ayrnt niteliindeki ynleri,
yani kuzey ve gney ynlerini de belirleyen bu iki yndr. Drt asl
ynlerden her iki yn arasnda yer alan dier ynler de bunlara
baldr. Dou ve bat nitelendirmesi grecelidir. Bunlar gnein ya
da yldzlarn douu ve bat ile belirlenirler. Bu iki yn, gerek
kuzey ve gney ynlerini gsteren iki hayal nokta dndaki yeryznn her tarafn kapsarlar. Tm ynler yerine dou ve bat ynlerinin sz konusu edilmesinin geri plnndaki gereke bu olsa gerektir.
"O, dilediini doru yola iletir." fadenin orijinalinde geen "srat"
kelimesinin bana "el" taks getirilmeden belirsiz olarak kullanlmasnn nedeni, "srat" kavramnn iaret ettii gerein, toplumlarn hidayete, kemale ve saadete ynelik yatknlklarnn deiiklik gstermesi orannda deiebilmesidir.
"Bylece sizi orta bir mmet yaptk ki, insanlara ahit olasnz, Peygamber de size ahit olsun." u demek isteniyor: Sizi doru yola i-
letmek iin kblenizi deitireceimiz gibi, sizi orta bir mmet yaptk. Bazlarna gre anlatlmak istenen udur: u ilgin ve hayret
uyandrc kble deiikliinde olduu gibi, sizi hayret uyandrc bir
ekilde orta bir mmet yaptk. (Ama bu grn zaaf aktr).
Mslmanlarn insanlar zerinde ahitlik grevini yerine getiren orta bir mmet olular ile vurgulanmak istenen anlama gelince; bilindii gibi "orta" demek olan "vasat" iki tarafn ortas anlamnda kullanlmtr. Yani ne o tarafta, ne bu tarafta. Bu mmet
de tm insanlk asndan (Ehlikitap ve mrikler) byle bir konumdadr. nk insanlarn bir ksm -ki bunlar mrikler ve putperestlerdir- srf bedeni glendirmek amacna ynelik olarak, sadece dnya hayatn isterler, dnyadan tam zevk almak, dnyann
ekici sslerinden yeterince yararlanmak dncesindedirler. lmden sonra tekrar dirilip sorguya ekileceklerine ihtimal vermezler. Manev, soyut hibir fazilete deer vermezler. Baz insanlarsa -Hristiyanlar rnein- srf insann ruh ynn glendirme
amacna ynelik olarak, ruhbanla ve insann yaratlm olduu
gayeye ulamada bir arac olmas iin Allah'n u madd dnyann
yaratklarnda ortaya kard cism mkemmellikleri bir kenara
brakmaya arrlar.
Dolaysyla bu ruhular (ya da ruhbanlar), sebebi ortadan kaldrmak suretiyle sonucun bertaraf edilmesine neden oluyorlar. Cisimciler ise srf sebebe taklp kalarak sonucu zayi ediyorlar. Fakat yce Allah bu mmeti orta bir mmet yapmtr. Dinleri, onlar
normal bir yola, iki ar u arasndaki orta bir izgiye; ne o tarafa
ne de bu tarafa eilim gstermemeye yneltir. Bu din, insann iki
ynn -hem ruhu ve hem de bedeni- ona yakan bir ekilde besler ve de glendirir; insan her iki faziletten de yararlanmaya tevik eder. nk insan ruh ve bedenden oluan bir varlktr, ne sadece ruhtan ibarettir, ne de sadece bedendir. Mutlu bir hayat srdrebilmek iin hem madd, hem de manev adan tatmin olmas
bir zorunluluktur. Bu bakmdan slm mmeti, adalet lei ve bir
orta mmettir. Her iki ar ucun konumu bu lee gre deerlendirilir. O, her iki uta yer alan insanlar zerinde ahit pozisyonundadr. Bu mmet iinde en ideal rnek konumunda olan Hz.
larn (amellerinin) tek koruyucusu sen oldun ve sen her eyin ahidisin." (Mide, 117) "Kyamet gn de o (sa), onlara ahit olacaktr." (Nis, 159)
Bilindii gibi sahip bulunduumuz normal duyular ve bunlardan kaynaklanan gcmz, sadece fiillerin ve amellerin ekillerini
alglayacak durumdadr. Bu alglama da ancak duyu asndan varolan, hissedilen bir ey iin sz konusu olabilir, yok olan ya da grnmeyen eyler iin deil. Kfr, iman, kurtulu, hsran, ksacas
duyularca alglanamayan ama insann znde gizli bulunan amellerin gerekliklerine ve ruhsal anlamlara gelince; bunlar, kalplerin
kazanmlardrlar. Tm srlarn ortaya dkld gn, yce Allah
insanlar bunlar esas olarak sorguya eker. Nitekim ulu Allah yle buyuruyor: "Kalplerinizin kazandklarndan dolay sorumlu tutar." (Bakara, 225)
Bunlar teker teker belirlemek, bilgice kuatmak, gz nnde
bulunmayanlar bir yana, hazrda bulunanlar arasndan belirlemek
insann gc dahilinde deildir. Yce Allah'n yetki tand ve bunlar gzlerinin nne serdii kii baka. Bu sonucu u ayet-i kerimeden karmak mmkndr: "Ondan baka yalvardklar eyler,
efaat yetkisine sahip deillerdir. Ancak bilerek hakka ahitlik
edenler bunun dndadr." (Zuhruf, 86) Bu ayete gre Hz. sa (a.s)
kesinlikle bu istisnann kapsamndadr. Yce Allah onun ahitlerden olduuna ahitlik etmitir. Yukarda yer verdiimiz iki ayette
bunu grdk. yleyse Hz. sa (a.s) hakkn ahididir ve hakikati bilir. Ksacas bu ayet-i kerimede kastedilen ahitlik, mmetin hem
cisman, hem de ruhan mkemmellii kapsayan bir din zere
olmas deildir. nk bu durum, ahitlik kavramn anlatmamakla birlikte ayetlerin ak anlamlarna da ters dmektedir. Tam
tersine, ahitlik kavram ile kastedilen; dnya hayatnda insanlarn mutluluk, bedbahtlk, ret, kabul, balanmak, kar kmak gibi
amellerini alglayp bunu yce Allah'n insann organlar dahil her
ahitten ahitlik yapmasn isteyecei gn beyan etmek ve eksiksiz anlatmaktr. "O gn Peygamber der ki: Ya Rabbi, kavmim, bu
Kur'n' terkedilmi braktlar." (Furkan, 30)
Bilindii gibi bu stn nitelik tm mmete bahedilmi deildir. u hlde bu, sadece mmet iinde yer alan tertemiz velilere
durum deildir. Dolaysyla onu tm mmete ilikin bir nitelik olarak deerlendiren kimse asndan bir kant oluturmaz.1
ayet dense ki: Bu anlamda slm mmetinin "orta" bir mmet klnmas, beraberinde tm mmetin ya da mmet iinde baz kimselerin ameller zerinde "heda/ahitler" klnmasn, Peygamberin de bu "ahitler" zerinde ahit olmasn gerektirmez.
Dolaysyla yukardaki ncllerle sonular arasnda birbirini
tutmazlk sz konusu olduu gibi burada da ayn uyumazlk geerlidir.
Buna vereceimiz cevap udur: Ayet-i kerimede "ehadet"
kavramnn slm mmetinin "vasat" bir mmet klnnn bir sonucu olarak n plna karld, son derece belirgindir. u hlde
mmet iin ngrlen "vasatlk" niteliinden ahitlerin ahitliini
gerektiren bir anlam kastedildii bir zorunluluktur. Nitekim yce
Allah yle buyuruyor: "Ey inananlar, rku edin, secde edin,
Rabbinize ibadet edin, hayr ileyin ki, kurtulua eresiniz. Allah
urunda, ona yarar ekilde cihat edin. O, sizi seti ve dinde size
bir glk yklemedi. Babanz brahim'in dini, O bundan nce de,
bunda da, size "Mslmanlar" adn verdi ki, peygamber size ahit olsun, siz de insanlara ahit olasnz. u hlde namaz kln,
zekt verin ve Allah'a sarln; mev-lnz O'dur. Ne gzel mevl ve
ne gzel yardmcdr O." (Hacc, 77-78)
Yce Allah Resulullah'n, onlar zerinde ahit olmasn, onlarn
da tm insanlara ahitler olmalarn, seilmi olmann ve sizin iin
dinden her trl gln giderilmi olmasnn bir sonucu olduunu belirtmitir. Sonra yce Allah dini u ekilde tanmlyor: "Babanz brahim'in dini o, bundan nce size 'Mslmanlar' adn verdi.
Bir zamanki O (brahim) sizin iin Rabbine, bizim neslimizden de
sana teslim olmu bir mmet kar." eklinde dua etmiti. Allah
da onun duasn kabul etmi ve sizi "Mslman" yapmt. Siz isyan etmeksizin, savsaklamakszn hkm ve emir yetkisini O'na
verirsiniz. Bu yzden O, dinde sizin iin olabilecek her trl zorluu
1- [Yani, bu ayet-i kerimeyi yukardaki ekilde tefsir edenler, onu yalnzca slm mmetine tahsis ediyorlar; oysa ayette ifade edilen geneldir ve btn mmetlerin mminlerini iermektedir. Bundan da slm mmetine zg bir sfat istifade edilemez.]
kaldrd. Dinin hibir kural size ar gelmez, sizin anzdan gle yol amaz. Sizler dosdoru yola ileten seilmilersiniz. Hkm
ve emir yetkisi bakmndan Rablerine tam teslim olmu kimselersiniz. Sizi bu ekilde seip bir misyon yklememizin bir nedeni de,
Resuln sizin zerinizde, sizin de tm insanlar zerinde ahitlik
grevini yerine getirmenizdir.
Yani Resul ile insanlar arasnda araclk yaparsnz. Bir bakma
aralarnda iletiim salarsnz. Bu ekilde babanz brahim'in sizin
ve Resul hakkndaki duas amacna ulam olur. brahim yle
demiti: "Rabbimiz, onlara ilerinden, senin ayetlerini kendilerine
okuyacak, onlara kitap ve hikmeti retecek ve onlar arndracak bir eli gnder." (Bakara, 129)
Bylece siz Mslman bir mmet oldunuz, peygamber sizin
kalplerinize kitap ve hikmeti yerletirdi. Onun arndrmas ile
arndnz. Arnma, kalplere bulaan kirlerden temizlenmedir.
Kalpleri srf kullua zg klmadr. Daha nce de iaret ettiimiz
gibi slm'n anlam budur. Bylece kulluunuzda samimi Mslmanlar oldunuz. Bu hususta ilk adm, yol gstericilik ve eiticilik
misyonu Resulullah'a aittir. u hlde o, herkesin ve her olumlu
iin badr. Siz ise, ona uymakta araclk ilevini grrsnz, dier
insanlar da bir yanda yer alrlar.
Gerek ayetin banda ve gerekse sonunda verdiimiz bu anlam glendirecek son derece belirgin ipular vardr. Dikkatli bir
gzlemci bunlar rahatlkla fark edebilir. naallah biz de ayeti tefsir imknn bulduumuzda konuya ilikin daha ayrntl bilgi
vereceiz.
imdiye kadar ki aklamalarmzdan u sonular kyor:
a) mmetin "vasat" oluu iki sonucu birlikte dourmaktadr ve
"insanlara ahit olasnz, Peygamber de size ahit olsun." ifadesindeki her iki husus da mmetin "vasat" oluunun gereidir.
b) mmetin "vasatl" Peygamber ile insanlar arasnda araclk pozisyonunda olmas anlamndadr, iki ar veyahut ruha nem
veren tarafla, bedene nem veren taraf arasnda "ortalama" bir
konumda olmas anlamnda deildir.
c) Bu ayet anlam olarak Hz. brahim'in dualarn ieren ayetlerin bir sonucu, bir devam niteliindedir. ahitlik ise Mslman
mmetin stlendii misyonlardan biridir.
Bil ki; yce Allah'n sznden kan sonuca gre, ameller
zerinde ahitlikte bulunma grevi, srf insanlardan ahitlere zg
bir ykmllk deildir. Tersine yaplan ile bir ekilde ilintisi
bulunan herkes ve her eyin, ahitlikte bulunma misyonu vardr.
Melekler, zaman, mekn, din, kitap, organlar, duyular ve kalpler
amel hakknda ahitlikte bulunurlar.
Buna gre, kyamet gn ahitlikte bulunmak zere arlan
kimse, u dnya hayatnda bu ii yapabilecek bir duyarlla sahiptir. Bu duyarllk sayesinde amellerin tm zelliklerini alglar ve onlar asl nitelikleriyle belleine kaydeder. Her eyin iindeki hayatn ayn trden olmas bir zorunluluk deildir. Sz gelimi hayvan
trnn hayatnn kendine zg zellik ve sonular vardr. Ama
her hayat trnn byle olmas gerektiini bir delil gerektirmemektedir. Dolaysyla btn hayat eitlerini bir trde snrlandrmak mmkn deildir. Bu, konuya ilikin genel bir deerlendirmedir. Ayrntl bilgi ise, yeri geldike sunulacaktr.
"Biz, Peygambere uyan, kesi zerinde geriye dnenden ayralm
diye, senin nceden zerinde bulunduun yn kble yapmtk." fade-
zayi edecek deildir. phesiz Allah insanlara efkatli, merhametlidir." efkat ve merhamet kelimeleri ifade ettikleri anlamn
z asndan bir olmakla beraber "efkat" bir musibetle snanan
kimse ile ilgilidir. Rahmet ise daha genel kapsamldr.
"Biz senin yznn ge doru evrilip durduunu gryoruz. Elbette seni, holanacan bir kbleye dndreceiz." Bu ayet gsteriyor ki,
Resulullah efendimiz yce Allah'n kendisine zel bir kble belirlemesini sevdiinden (s.a.a) kble ile ilgili ayetin iniinden nce -ki
u anda bu ayetin zerinde duruyoruz.- yzn gklere eviriyordu,
bir beklenti iindeydi. Kble ile ilgili aklayc bir bilginin
vahyedilmesini bekliyordu. Ama bu Beyt'l-Mukaddes'e ynelmekten holanmadndan deildi. Haa, Resulullah iin byle bir ey
sylemek doru olmaz. Nitekim yce Allah, "Seni holanacan
bir kbleye dndreceiz." buyuruyor. Bir eyden holanmak, onun kart olan dier eyden nefret etmeyi gerektirmez. Tersine,
ayetin inii ile ilgili rivayetlerden de anlald kadaryla Yahudiler,
kendi kblelerine ynelerek namaz klan Mslmanlar
ayplyorlard, bunu kendileri iin bir vn vesilesi olarak deerlendiriyorlard. Bu durum ise Resulullah efendimizin (s.a.a) zlmesine yol at. Bu yzden geceleyin kp gklere bakarak yce
Allah'tan vahiy gelmesini ve kalbinin zerine ken hznn dalmasn bekledi. Bunun zerine sz konusu ayet indi.
Eer, Allah'n hkm, kblenin eskiden olduu gibi Kuds'teki
Beyt'l-Mukaddes olmas eklinde inseydi, hi kukusuz bu, Yahudilerin aleyhine bir kant olacakt. Yoksa, gerek Resulullah iin
ve gerekse Mslmanlar iin Yahudilerin kblesine dnmekten dolay utanlacak bir durum yoktur. nk kul, sadece itaat etmekle
ykmldr. Ne var ki yce Allah yeni bir kble gsterdi onlara.
Bylece Yahudilerin Mslmanlar utandrma giriimleri ve vnme gerekeleri ortadan kalkt., Bunun yan sra ykmllk de belirginlik kazand. Bu, kesin bir kantt ve bundan honutluk duyulacakt.
"Artk yzn Mescid-i Haram tarafna evir. Nerede olursanz, yznz o yne evirin." fadenin orjinalinde geen "atr" kelimesi,
bir eyin "bir ksm" demektir. Mescid-i Hram'n "bir ksm" ise,
"Kbe"dir. Ayette "yzn Kbe'ye evir" yerine "Mescid-i Haram
tarafna (ya da bir ksmna) evir." deniyor. Ayn ekilde, "Yzn
ler." nk ellerindeki kitaplarda Hz. Muhammed'in (s.a.a) peygamberliinin gerekliine ilikin bilgiler yer alr. Yahut, bu kitaplarda, bu doru szl Peygamberin kblesinin Mescid-i Hara-m'n
bir yn olduu yazldr. Hangisi olursa olsun "Kitap verilenler" ifadesi, onlarn ellerindeki kitabn bu uygulamann gerekliini ierdiini gsteriyor. Ya uyuma ya da zimnen onaylama sz konusudur. Ama yce Allah, onlarn gerei gizlediklerinden, ellerindeki bilgiyi sakladklarndan habersiz deildir.
"Andolsun ki, sen kitap verilenlere her trl ayeti getirsen, yine onlar senin kblene uymazlar." Bu ifade, onlarn inatlklarn, dik bal-
lklarn yzlerine vuran bir uyar niteliindedir. Onlarn kabule yanamamalar, gerein belirsizliinden ve gerei gibi aa kavumamlndan kaynaklanmyor. nk onlar, hibir kukuya
yer brakmayacak ekilde bunun gerek olduunu biliyorlar. Srekli itiraz etmelerinin, kargaa karma abas iinde olmalarnn
sebebi, din hususunda inat bir yaklama sahip olmalar, bilerek
gerei reddetmeleridir. Bu yzden kant sunmak onlarda bir tavr
deiikliine yol amaz. Ayet getirmi olmak inkrclklarn sona
erdirmez ve eer sen her trl ayeti, mucizeyi ve kant getirip ortaya sersen, yine de senin kblene uymazlar. nk onlar dik bal
ve inat kimselerdirler. Sen de onlarn kblelerine ynelmezsin;
nk sen Rabbin tarafndan sunulmu bir kanta dayanarak hareket ediyorsun. "Sen de onlarn kblesine uyacak deilsin." ifadesi, haber verme biiminde bir yasaklama da olabilir.
Onlar da birbirlerinin kblelerine ynelmezler. Yahudiler, nerede olurlarsa Beyt'l-Mukaddes'teki kayaya ynelirler. Hristiyanlar
da nerede bulunurlarsa bulunsunlar, douya ynelirler. Bu iki grup
da birbirlerinin kblelerini kabul etmezler. nk kabul ve red eklindeki tavrlarnn dayana kiisel ihtiraslardr, heva ve hevesleridir.
"Sana gelen ilimden sonra onlarn heva ve heveslerine uyarsan, o
takdirde sen, mutlaka zalimlerden olursun." Bu ifade Peygamber e-
efendimize (s.a.a) dnktr. Bunun kant da sz konusu "tanma"nn, oullar tanmaya benzetilmi olmasdr. nk byle bir
benzetme ancak insan iin kullanld zaman yerinde olur. Yani
bir kitap iin, "falanca adam olunu tand gibi ya da bildii gibi
bu kitab da tanyor" denmez.
Kald ki, ayetin ak -ki, Resulullah ve ona inen kble
deiikliine ilikin emirle ilgilidir- Ehlikitab'a verilen kitaba
bsbtn yabancdr. Dolaysyla ayetin anlam yledir: Kitap
verilenler ellerinde bulunan kitaplarn ierdii mjdeleyici
iaretlerden dolay Allah'n elisini kendi oullarn tanr gibi
tanyorlar. Ama onlardan bir grup gerei bile bile saklyor.
Buna gre, "Onu... tanrlar." ifadesinde hitap hazrda bulunan
birinden alnp nc ahsa yneltilmi ve Resulullah efendimiz
(s.a.a) orada hazr bulunmayan biri olarak deerlendirilerek bundan nce kendisi hazr kabul edilerek konuma ona yneltilmiken, birden hitap mminlere yneltilmitir. Bu ekilde "iltifat" sa-
natna bavurulmasnn nedeni ise u hususun aa kavuturulmasdr: "O'nun durumu kitap ehli toplumlar tarafndan ok iyi bilinmektedir."
Bu tr bir konuma tarz, bir toplulua hitap eden, ama ilerinde birini stn niteliklerinden dolay muhatap olarak kabul eden ve onunla konuarak szlerini bakalarna duyuran, muhatap
ald kiinin ahsna ait stn niteliklerini vurgulamaya gelince
de, onun yerine toplulua hitap etmeye balayan, ardndan onun
stnln anlatmaya son verince de bataki gibi tekrar ona hitap etmeye balayan birinin konuma tarzn andryor. Bununla iltifat sanatna ne amala bavurulduu anlalyor.
"Gerek, Rabbinden gelendir; artk kukulananlardan olma." Bu ifade, nceki aklamay pekitirme amacna yneliktir. Ayrca
kukuya dmekten de sakndryor. Grnrde bu uyar Peygamberimize (s.a.a) yneltiliyor ama, mesaj mminlere yneliktir.
"Herkesin yneldii bir yn vardr. O hlde hayr ilerde yarn."
sir bilginleri ayete, "Hangi yerden kp hangi blgeye varrsan, yzn Mescid-i Haram'a evir" anlamn vermilerdir. Bazlar, "lkenin neresinden karsan" demilerdir. "Nereden karsan" sz
ile "Mekke" kenti kastedilmi de olabilir. nk Resulullah efendimizin (s.a.a) kt yer burasdr. Nitekim yce Allah bir ayette
yle buyuruyor: "Seni karan ehirden..." (Muhammed, 13) Yani ister Mekke'de ol, ister baka blgelerde bulun Kbe'ye ynelmek
senin iin deimez bir hkmdr. "Bu, elbette Rabbinden gelen
gerektir, Allah, yaptklarnzdan habersiz deildir." ifadesi bu
hkm pekitirmeye dnk bir vurgulamadr.
"Nereden karsan, yzn Mescid-i Haram'a doru evir; nerede
olursanz, yznz o yana evirin." Burada birinci cmle ayn ifade-
bunca durulan, bunca vurgularla pekitirilen, uygulanmas gerektii bunca dile getirilen ve inenmesinden sakndrlan bu hkmn hususu ierdiine iaret ediliyor:
a) Yahudiler, vadedilen nebinin ynelecei kblenin Beyt'l-Mukaddes yerine Kbe olacan kitaplarndan renmilerdi. Nitekim yce Allah yle buyuruyor: "Kitap verilenler, bunun Rableri
tarafndan bir gerek olduunu bilirler." Eer bu hkm
terkedilecek olursa, Yahudiler bunu, "Peygamberiniz gerek peygamber deildir." diyerek Mslmanlarn aleyhine kant olarak
kullanacaklard. Ama bu hkm yerine getirildii zaman, ellerinde
hibir gereke kalmaz. Ancak zalimler baka. Bu ifade istisna-i
da gayb, hitap ve tekellm slubuna bavurulmutur. yi bir gzlemci bu slpta yatan inceliin farkna varr.
ahitlik yapmas ile ilgili olarak yle bir rivayete yer verilir: "Kyamet gn toplumlar, peygamberlerin tebli yaptklarn inkr
ederler. Yce Allah gerei bildii hlde peygamberlerden tebli
grevini yerine getirdiklerine ilikin kant ister. Bunun zerine
mmet-i Muhammed getirtilir ve bunlar peygamberler lehine ahitlik ederler. Dier toplumlar, 'Bunu nereden bildiniz?' diye kar
karlar. Onlar da, 'Yce Allah'n doru szl peygamberinin diliyle
bize aktard kitabndaki bilgilerden rendik.' derler. Bundan
sonra Hz. Muhammed getirtilir ve mmetinin durumu ondan sorulur. O da onlar temize karr, adil olduklar ynnde ahitlikte bulunur. te yce Allah, 'Her mmetten bir a-hit, seni de bunlara
ahit getirdiimiz zaman hlleri nice olur?' [Nis, 41] buyururken
buna iaret ediyor."
Ben derim ki: Bu rivayetin ierdii aklamalar baka
rivayetlerce de desteklenmektedir. Bunlar Suyt, ed-Drr'lMensr adl eserinde aktarmaktadr. Baka eserlerde de bunlara
rastlamak mmkndr. Resulullah efendimizin (s.a.a) mmetini
temize karmas, adilliine ahitlik etmesi ile mmetin iinde yer
alan baz kimseler kastedilmi olsa gerektir, tm mmet deil.
Yoksa yle bir sonu, zorunlu olarak kitap ve snnetle eliki
arzetmektedir. Resulullah efendimizin, yaanan bunca faciay ve
gemi mmetlerin hibirinde benzerine rastlanmayan bunca
zulm onaylamas, dorulamas mmkn mdr? Allah'n elisi
bu mmetin bnyesinde yer alan Firavun kimlikli zorbalar,
tautlar temize karr m? Byle dnmek hanif dinine ar bir
darbe indirmek ve apaydnlk dinin ierdii hakikatleri sulandrmak anlamna gelmez mi? Kald ki, hadis, nazar bir ahadetten
sz ediyor, bizzat grlp tank olunan bir ahitlikten deil.
el-Menkb adl eserde, bu konuyla ilgili olarak mam Bkr'n
(a.s) yle dedii rivayet edilir: "Ancak imamlar ve peygamberler
insanlar hakknda ahitlikte bulunabilirler. Yce Allah'n tm mmetin ahitliini istemesi dnlemez. nk mmet iin de yleleri var ki, bir demet ot hakknda bile onun ahitliine
gvenilmez." [c.4, s.179]
Tefsir'ul-Ayy'de nakledilen bir rivayete gre, mam Sadk
(a.s): "ki, insanlara ahit olasnz, Peygamber de size ahit ol-
sun." ifadesi ile ilgili olarak, "Eer yce Allah'n bu ayeti kerimede
slm kblesine ynelen tm ehl-i tevhidi kastettii zannna kaplrsan, dnya hayatnda bir lek hurma hakknda bile ahitlii
geersiz olan birinin yce Allah'n kyamet gn ahitliine ba vuraca ve tm gemi mmetlerin hazr bulunduu bir srada yapt ahitlii kabul edecei iftirasn atm olursun. Kesinlikle hayr!
Allah bylelerini kastetmiyor. Onun kastettii Hz. brahim'in duasna mazhar olan, kendileri iin "siz insanlar iin ortaya karlm
en hayrl mmetsiniz" denilen kimselerdir. Onlar "vasat" mmet,
insanlar iin ortaya karlm en hayrl mmet niteliine yakan
kimselerdir. [c.1, s.63, h: 114]
Ben derim ki: Kitabn verdii mesajdan yola karak ilgili ayeti
tefsir ettiimizde bu hususu akladk.
Kurb'ul-snd adl eserde, mam Sadk (a.s) babasndan, o da
Re-sulullah efendimizden (s.a.a) yle rivayet eder: "Yce Allah
mmetime zellik bahetmitir ki, bunlar ancak peygamberlere ltfetmitir... Yce Allah bir peygamberi grevlendirince onu
kavminin zerine ahit eder. Yce Allah benim mmetimi de tm
insanlarn zerinde ahit klmtr. Nitekim Allah yle buyuruyor:
'Peygamberin size ahit olmas, sizin de insanlara ahit olmanz
iin.'1..." [s.41]
Ben derim ki: Bu hadis, yukardaki aklamamz rtmyor,
nk "mmet"ten maksat, Hz. brahim'in duasna mazhar olan
Mslman mmettir.
Tefsir'ul-Ayy'de, Hz. Ali'nin (a.s) kyamet gnn tasvir ettii
bir konumasnda u szlere yer verilir: "Bir alanda toplanlr. Btn insanlar orada sorguya ekilir. Rahmann izin verdiklerinin dnda kimse konuamaz, konutuunda da doruyu syler. Bu srada Peygamberimiz (s.a.a) kaldrlr ve ondan sorulur. 'Her mmetten bir ahit, seni de bunlara ahit getirdiimiz zaman hlleri
nice olur?' ayetinde Hz. Muhammed'e ynelik hitapla, ite bu olay
kastedilmitir. Resulullah efendimiz (s.a.a) ahitlerin ahididir.
ahitler ise, peygamberlerdir." [c.1, s.242, h: 132]
1- [Hac, 78]
et-Tehzb adl eserde, Ebu Basir'in yle dedii belirtilir: ki imamdan birine (yani mam Muhammed Bkr -a.s- veya mam
Sadk'a -a.s-) dedim ki: "Allah m Beyt'l-Mukaddes'e ynelinerek
namaz kl-may emretmiti? "Evet, dedi. Yce Allah'n, 'Biz, peygambere uyan, kesi zerinde geriye dnenden ayralm diye,
senin nceden zerinde bulunduun yn kble yapmtk.' dediini duymadn m?" [c.2, s.138]
Ben derim ki: Hadisten kan sonuca gre, "ellet kunte
aleyha= nceden zerinde bulunduun" cmlesi, orijinal metinde
geen "el-kble"nin sfatdr ve onunla da Beyt'l-Mukaddes kastedilmitir. Yine buna gre Beyt'l-Mukaddes, Resulullah'n eskiden
yneldii kbledir. Daha nce de vurguladmz gibi, ayetlerin akndan kan sonu da budur.
Bu sonu, baz eserlerde mam Hasan Asker'den (a.s) nakledilen rivayetleri pekitirir niteliktedir: "Mekke halknn meyli Kbe'ye
ynelikti. Bunun zerine yce Allah, onlar holanmadklar, ama
Hz. Mu-hammed'in emrettii bir kbleye ynelterek Hz. Muhammed'in tbileri ile muhaliflerini birbirlerinden ayrmak istedi.
Medine'liler de Kuds'teki Mescid-i Aksa'ya ynelme arzusuna sahip olduklarndan bu sefer onun tersini bir kble ngrd, Kbe'ye
ynelmelerini emretti ki, holanmamasna ramen Hz. Muhammed'in, dorulayp uygun grd bir hususta ona uyan kimseyi ortaya karsn..." [el-Vafi, c.5, s.83, bab: 67]
Bu aklama ile "nceden zerinde bulunduun" ifadesini
"ceal-na" fiilinin ikinci mef'ulu olarak deerlendirenlerin yaklamlarnn yanll da ortaya kyor. Onlara gre ifadenin aklamas
yledir: "Beyt'l-Mukaddes'ten nce yneldiin Kbe'yi kble
yapmadk..." Yce Allah'n "meer kimin eliye uyduunu bilelim"
szn de delil olarak getirmilerdir. Bu anlam yanltr ve yanl
olduu nceki ifadelerden de anlalmaktadr.
Tefsir'ul-Ayy'de, Zbeyr'den yle nakledilir: mam Sadk'a
(a.s) dedim ki: "Syler misiniz, iman; sz ve amel midir, yoksa
amelden ayr srf sz mdr?" Dedi ki: "man, btnyle ameldir.
Sz ise, bu amelin ancak bazsdr. man Allah tarafndan farz klnm, kitabnda akla kavuturulmu, nuru son derece belir-
gindir ve kant da deimeden yerinde durmaktadr. Allah'n kitab imana tanklk ediyor ve insanlar ona aryor."
"Nitekim yce Allah, Peygamberinin yzn, namaz esnasnda, Kuds'teki Beyt'l-Mukaddes'ten dndrp Mekke'deki Kbe'ye yneltince, Mslmanlar Peygamber efendimize (s.a.a),
'Beyt'l-Mukaddes'e ynelerek kldmz namazlar hakknda ne
buyurursun? Bu hususta bizim ve Kuds'teki Beytlmukaddese
ynelinerek namaz kld sralarda len kardelerimizin durumu
ne olacaktr?' dediler. Bunun zerine yce Allah, 'Allah sizi imannz zayi edecek deildir. phesiz Allah insanlara efkatli, merhametlidir.' ayetini indirdi. Bylece namaz iman olarak nitelendirdi. Kim tm organlarn koruyarak Allah'tan saknrsa, organlarndan her biri aracl ile Allah'n koyduu farzlar yerine getirirse,
iman btn bir cennet ehli olarak Allah'la karlar. Kim de bu
hususta bir hainlik yaparsa ya da Allah'n bir emrini inerse, eksik imanl olarak Allah'n huzuruna kar." [c.1 s.63, h: 115]
Ben derim ki: Bu hadisi Kuleyn de rivayet etmitir.1 Rivayette
"Allah imannz zayi edecek deildir." ayetinin kble deiikliinden sonra indiinin belirtilmesi, bundan nceki aklamalara ters
dmemektedir.
Men La Yahzuruh'ul-Fakh adl eserde belirtildiine gre, Resulullah efendimiz (s.a.a) Mekke dneminde on yl, Medine dneminde de on dokuz yl Kuds'teki Beyt'l-Mukaddes'e ynelerek
namaz klmtr. Sonra Yahudiler, "Sen bizim kblemize yneliyorsun." diyerek yzne vurmaya baladlar. Bu tavrlar Resulullah
efendimizin (s.a.a) byk bir zntye kaplmasna neden oldu.
Gecenin bir ksmnda evinden kp yzn gklere evirdi. Tan yeri aarnca sabah namazn kld. len namazn kld srada, iki
rekt tamamlaynca, Cebrail indi ve ona, "Biz senin yznn ge
doru evrilip durduunu gryoruz. Elbette seni holanacan
bir kbleye dndreceiz. Artk yzn Mescid-i Haram tarafna
evir." dedi, sonra efendimizin elinden tutup yzn Kbe'ye yneltti. Arkasnda saf tutan mminler de yzlerini o tarafa evirdiler. Bu yzden erkekler kadnlarn yerine kadnlar da erkeklerin
yerine gemi oldular. Bylece Resu-lullah efendimiz namaznn
1- [Usl-i Kfi, c.2, s.33, h: 1]
Ehli-kitap onu tand. Nitekim yce Allah yle buyuruyor: O bildikleri kendileri-ne gelince, onu inkr ettiler." [Bakara, 89]
Ben derim ki: Bunun bir benzeri de el-Kfi adl eserde Hz. Ali'den rivayet edilmitir. [c.2, s.283, h: 16]
i kaynaklarnn birounda belirtildiine gre, "Nerede olursanz olun, Allah hepinizi bir araya getirir." ayeti mam- Kim Hz.
Mehdi'nin arkadalar ile ilgilidir. Baz kaynaklarda da bu yorumun
bir tr uyarlama olduu belirtilir.
Ehlisnnet kanallarndan gelen bir rivayete gre, "Size olan
nimetimi tamamlayaym." ifadesi ile ilgili olarak Hz. Ali, "Nimetin
tamamlanmas slm zere lmektir." demitir.
Yine Ehlisnnet kaynaklarnda belirtildiine gre, "Nimetin
tamamlanmasndan maksat, cennete girmektir."
belirlenmesi iin kullanlr. Ayrca lkenin sapma izgisi bilindiinden kble tarafn belirleme kolaylar.
Ancak bu alma -Allah kendi rzasna ynelik bu almalar
kabul etsin- iki bakmdan da yanlmadan kurtulamamtr. Birincisi: Son dnem matematikiler, ilk kuak matematikilerin boylam belirlemede yanldklarn ortaya koydular. Bu yzden yn
sapmas ve Kbe'nin bulunduu noktann belirlenmesi ile ilgili hesaplar altst oldu. yle ki: Bir lkenin enlemini belirlemeye kuzey kutbunun yksekliini gz nnde bulundurarak- ilikin
yntemleri geree yakn bir isabetlilie sahipti. Ancak boylam
belirlemeye ilikin yntemleri iin ayn eyi sylemek mmkn
deildir. Bu ise, gksel bir olayla ilgili iki ortak nokta arasndaki
mesafeyi gz nnde bulundurmaktr. Gne tutulmas gibi ki bu
olay onlarca ancak, gnein yrngesindeki seyri orannda alglanabilirdi. Buna saatle lme denir. Ancak bu yntem, eskiden kullanlan aletlerle olduka gt ve titiz bir uygulamadan uzakt.
Ne var ki, gnmzn gelimi aralar ve iletiimin salad
yaknlk, meseleyi son derece kolaylatrmtr. Kbleyi tayin etme
gerei de hala geerlidir. Nitekim Serdar Kabil adyla tannan faziletli eyh, bu hususta bir alma yapmtr. Yeni yntemlerle kbleye ilikin yn sapmasn belirlemitir. Yapt almalara ve incelemelere yer verdii "Tuhfet'ul-Ecille F Marifet'il-Kble" adl risaleyi yaymlamtr. Son derece yararl ve ayrntl bilgiler ieren bir
risaledir. Bu risalede eyh, kblenin nasl belirleneceini matematiksel olarak aklyor. Ayrca lkelerin kble emasn da iziyor.
eyhin ulat bulgularn en ilginci de (Allah almalarndan dolay onu mkfatlandrsn), Peygamber efendimizin (s.a.a) Medine'deki Mescidinin mihrab ile ilgili stn kerametini ortaya koyan
tespitidir.
yle ki: Eskilerin hesaplamasna gre, Medine'nin corafi
konumu, enlem: 25, boylam: 75 20 dk. Fakat Resulullah efendimizin mescidindeki mihrap bu hesaplara uymuyordu. Bu yzden
limler mihrabn kbleye uyumluluunu eitli alardan aratrmaya gidiyor ve yn sapmasna deiik aklamalar getirme gereini duyuyorlard. Fakat bunlarn gerekle uzaktan yakndan bir
ilgileri yoktu. Ancak eyh (r.a), Medine'nin corafi konumunun, en-
toplumsal eitim ve denetim aracl ile kendi hareketlerini toplumun hareketlerine uydurma, toplumla birlikte oturup kalkma
gereini duyar. Ardndan insan baz bilgilerin farkna varr, kendisine baz bilgiler (zihinsel kavramlar) ve ilham edilir ve baz kavraylar edinir ki, bunlar aracl ile maddeyi ve mdd varlk iinde
ihtiya duyduu olgular, kendi hareket biimini ve amalarn belirler. Bunlar onunla kendi hareketleri ve kendi ihtiyalar arasndaki balanty salarlar. Gzel ya da irkin, gerekli ya da zorunlu
olduuna inanmak gibi birtakm toplumsal temel prensiplerin belirlenmesi gibi. Uluslarn, blge ve alarn deimesiyle deiim
ve bakalama arzeden bakanlk, bakan tarafndan ynetilme
durumu, mlkiyet, zel mlkiyet, ortak ve zel ilikiler, teki genel
nitelikli kural ve yasalar, ulusal gelenekler de bunlar arasnda yer
alr.
u hlde zerinde birleilen ve gr birliine varlan toplumsal deerler ve kurallar yce Allah'n ilhamna dayal insan doasnn rnleridirler. nsan doas, inand ve istedii deeri d lemde somutlatrp ardndan amel, fiil, terk ya da btnleme eklinde pratize etme saydamlna sahip klnmtr.
Madd olgulardan mnezzeh ve madd olarak alglanmaktan
uzak olan yce Allah'a kulluk sunma amac ile ynelme, kalp ve
vicdan snrlarnn dna tarlmak ve fiiller erevesine indirgenmek istenince -ki fiiller ancak madd olgularca gerekletirilirler.- bu duygularn temsil olarak somutlatrlmalarndan baka
seenek yoktur ki, kalbi yneliler farkl nitelikleriyle nazara alnarak kendi anlamlarna uygun biim ve ekillerle fiil eklinde somutlatrlrlar. Alalmay sembolize eden secde, sayg gstermeyi
sembolize eden rku, feda olmay sembolize eden tavaf, ululamay sembolize eden kyam ve huzura pak ve temiz olarak kmay
sembolize eden gusl ve abdest gibi.
Hi kukusuz kulun mabuduna ynelmesi, ibadet ederken yzn ona dndrmesi, sunduu ibadetin ruhunu oluturur. Bu ruh
olmazsa, ibadetin hayat ve varl sz konusu olmaz. badetin
tam, kalc, srekli ve gerek olmas bakmndan bu ruhun sembolize edilmesi bir zorunluluktur.
Putperestler, yldzlara ve dier cisimlere kulluk sunan insanlar, ibadet ederlerken mabutlarn karlarna alyorlard. Yz yze
gelmeyi salayan zel meknlarda bedenleriyle onlara yneliyorlard.
Fakat, peygamberlerin sunduklar din zellikle de bu dinlerin
tmn tasdik eden slm dini, kble olarak Kbe'yi ngrm ve
namazda ona ynelmeyi emretmitir. Bir Mslman dnyann neresinde olursa olsun, Kbe'ye ynelerek namaz klmak durumundadr ve bu hususta hibir mazeret ileri sremez. Baz durumlarda
kbleye kar durmay, baz durumlarda da ona srt evirmeyi yasaklamtr slm. Dier baz durumlarda ise, Kbe'ye ynelmeyi
mendup saymtr. slm bununla insan kalbindeki Allah'a yneli
duygusunu, evine ynelterek korumay amalamtr ki, yalnzlnda, kalabalk arasnda, ayakta, oturuunda, uykusunda, uyaklnda, ibadet annda ve kulluk kast tayan herhangi bir davrannda Rabbini unutmasn. Hatta en basit hareketlerde bile bu
duygunun gz nnde bulundurulmasn, korunmasn istemitir.
Bu, meselenin ferde ynelik ksmdr.
Meselenin topluma bakan yn ise, daha hayret verici, daha
etkileyici, daha belirgin ve daha derin etkilidir. nsanlar, aralarndaki zaman ve mekn farkllna ramen ayn noktaya ynelmek
suretiyle birlemi oluyorlar. Bu olay onlar arasndaki dnce birliinin, toplumsal balln, gnllerin kaynamlnn somut ifadesidir. Ferdin madd ve manev hayat ile ilintili her olguya nfuz etmesi mmkn olan bu ruh, toplumsal boyutta daha engin,
oluturduu toplumsal birlik daha gl ve daha yetkindir.
Yce Allah bu ayrcal Mslman kullarna zg klmtr.
Bununla onlarn birlik ve beraberliklerini, toplumsal heybetlerini
korumutur. nsanlarn iki kiinin bir gr etrafnda birlemesi
hayal olascasna eitli hiziplere, deiik mezhep ve mereplere
blnm olmalarna ramen, bize bahettii bu nimetlerinden
dolay ulu Allah'a krediyoruz.
152- "yleyse beni ann ki, ben de sizi anaym; bana kredin,
nankrlk etmeyin."
AYETN AIKLAMASI
Yce Allah, ilerinden bir peygamber gndermi olmasn,
hem Hz. Peygambere, hem de Mslmanlara ynelik bir ltuf olarak nitelendiriyor. Hi kukusuz bu, deeri llemeyen bir nimettir. Ba stne batr. Allah'n onlar hatrlamasdr. nk
dosdoru yola iletme hususunda onlar unutmam, varlabilecek
en st kemal noktasna kadar ykseltmitir onlar. Buna ek olarak
bir de kendileri iin bir kble belirlemitir. Bu olay, dinlerinin kemale ermesi, ibadet kast tayan davranlarnn birlik ve ahenk iinde olmas, dinsel ve toplumsal stnlklerinin pekimesi demektir.
Bunun bir gerei olarak Mslmanlar kendisini anmaya ve bu
nimetine krle karlk vermeye davet ediyor ki, kendisine ynelik kulluk ve itaatleri ile kendisini anmalarna bol nimetle karlk
vererek onlar ansn. krettikleri ve nankrlk etmedikleri iin
verdiinin kat kat fazlasn versin.
Nitekim ulu Allah yle buyuruyor: "Unuttuun zaman Rabbini
an ve umarm Rabbim beni, doruya bundan daha yakn bir bilgiyle ulatrr." (Kehf, 24) "Andolsun krederseniz elbette size nimetimi artrrm." (brhm, 7) Her iki ayet de Bakara suresinde yer
alan kble deiikliine ilikin ayetlerden nce inmitir.
Ayrca "anma" kimi zaman gafletin kart olarak kullanlmtr. Yce Allah yle buyuruyor: "Kalbini bizi zikretmekten gaflete
drdmz kimseye itaat etme." (Kehf, 28) Gaflet, "bilgi"nin
temelde var olmasna ramen, bilinmemesi, fark edilmemesidir.
Bunun kart "anma"dr, ki bildiinin farknda olmay, bildiini
bilmeyi ifade eder. Kimi durumlarda "anma", "unutma"nn kart
olarak da kullanlr. Bu ise, bilginin grnm olarak zihinden kay-
anma olsayd, bu, insann dier tr bir temel bilgiye sahip olduu
ve bu bilginin bizim alageldiimiz, bilinen eyin biim ve mefhumunun bilenin zihninde olumasndan ibaret olan bilgiden farkl
olduunu ifade ederdi. nk bu tr bir bilgi varsaylrsa, bu, bilenin bilineni belirlemesi ve tavsif etmesi demektir. Oysa yce Allah,
niteleyenlerin nitelemelerinden mnezzehtir. Nitekim yle buyuruyor yce Allah: "Allah onlarn yaktrmalarndan mnezzehtir.
Fakat Allah'n muhlis kullar hari." (Safft, 159-160) "Onlar bilgice
O'nu kavrayamazlar." (Th, 110) naallah bu, iki ayet zerinde
durduumuz zaman, daha etrafl bilgi vermeye alacaz
"Evet" dedim. Dedi ki: "nsanlara adil davranman, kardeinle kendini eit gr-men ve her art altnda Allah' anmandr. Allah' anmann kapsamna girmesine ramen, 'Subhanallahi ve'lhamdulillahi ve la ilhe illellahu vellahu ekber'i kasdetmiyorum.
Her art altnda Allah' anmak; On'a itaat ve isyan ettiin durumlarda onu anman, demektir." [s. 192, h: 3]
Ben derim ki: Bu anlam ieren birok hadis Peygamber efendimizden (s.a.a) ve onun Ehlibeyti'nden (a.s) rivayet edilmitir.
Bunlarn bazsnda yce Allah'n u szne iaret edilir: "Allah'tan
korkanlar, kendilerine eytandan gelen bir vesvese dokunduu
zaman, hemen Allah' anarlar, bylece hatalarn grrler." (A'rf,
201)
AYETLERN AIKLAMASI
Ele aldmz bu be ayetin ak bir btnlk oluturuyor.
Cmleler arasnda szel vurgu ve bir ahenk var. Cmlelerin ifade
ettikleri anlamlar ise, i ie girmi durumdadr. lk ayetin ak son
ayete yneliktir, son ayetin anlamnda ilk ayete gndermede bulunuluyor. Bu da gsteriyor ki, bu ayetler ayr ayr zamanlarda deil de bir kerede inmilerdir. Ayetlerin ak, bunlarn sava emrinin verilmesinden, cihat hkmnn bir ykmllk olarak bildi-
rilmesinden ksa bir sre nce indiklerini gsteriyor. nk bu ayetlerde mminlerin ileride karlaacaklar bir snama amal beladan, balarna gelecek bir musibetten sz ediliyor. Bu, tm insanlar iin geerli olan bir bela ya da musibet deildir.
Burada kastedilen genel bir snavdan geirmedir ki, bu, normal ve srekli vuku bulan bir gelime deildir. nk doada yer
alan dier canllar gibi insanolu da bireysel olarak baz cz' gelimelerle karlar ki, bunlar sayesinde bireysel yaanma egemen olan sistemde bir bozulma, bir dzensizlik meydana gelir.
lm, hastalk, korku, alk, znt ve yoksunluk gibi. Bu, yce Allah'n kullarnn ve yaratt tm canllarn hayatna egemen kld
bir yasadr. Dnya srekli bir mcadele yurdudur. Varolu yasasnn zellii deiim ve bakalam-dr. Allah'n yasasnda bir deime, Allah'n yasasnda bir bakalama bulamazsn.
Bireysel snama amal bela, snavdan geirilen insan asndan ar ve istenmeyen bir olgu olmakla beraber, toplumsal nitelikli bela ve snama amal musibetler kadar korkun ve rktc
deildir. nk musibetle kar karya kalan birey, baka bireylerin gcnden destek alr. Bunlar aracl ile dayanklln, direncini ve kararlln pekitirir. Ancak toplumsal nitelikli, kapsaml
musibetler kamu bilincini, kamuoyunu olumsuz ynde etkiler.
Toplumsal yaplanmann, sosyal rgtlenmenin ileyiini fel eder.
Hayat dzeni altst olur, korku byyerek yaylr. Yalnzlk rktc boyutlara ular. Byle bir durum karsnda akl ve bilin karr. nsann kararll ve direnci krlr. Ksacas, toplumsal nitelikli
bela ve kapsaml snama daha meakkatli ve sonular bakmndan daha acdr. Ayetlerden anladmz budur.
Burada sz edilen genel musibet, toplumsal nitelikli veba
salgn ve ktlk gibi her belay kapsamamaktadr. Sz konusu olan, kendi tercihleri sonucu balarna gelecek bir beladr. nk
onlar tevhit esasna dayal dini benimsemi ve hak ierikli davete
olumlu karlk vermilerdir. Bu tercihlerinden dolay dnya ile aralarnda, zellikle de kendi uluslar ile aralarnda gr ayrl ba
gstermitir. Kendilerine kar kanlarn tek amac, Allah'n nurunu sndrmek, adaleti ngren ilh mesaj dnya yznden silmek ve hak ierikli ary etkisiz hle getirmektir. Aradaki sr-
karakterlerin, durumlarn banda gelir. Bu kavram, yaklak olarak yetmi yerde geer. Bir ayette, "Bunlar yaplmas gereken
ilerdir." (Lokmn, 17) diye sz ediliyor bu kavramdan. "Buna ancak
sabredenler kavuturulur. Buna ancak byk pay sahibi olan
kimse kavuturulur." (Fussilet, 35) denilerek, sabrn ne kadar nemsendii vurgulanyor. Bir ayette de, "Sabredenlere, mkfatlar hesapsz denecektir." (Zmer, 10) buyuruluyor.
Namaz ise, Kur'n- Kerim'de tevik edilen en byk ibadetlerden biridir. Namazla ilgili olarak yle bir ifade kullanlyor
Kur'nda: "Namaz irkin utanmazlklardan ve ktlklerden
vazgeirir." (Anke-bt, 45) Yce Allah'n kitabnda dile getirdii hibir tavsiye yoktur ki, en banda namaz bulunmasn.
Ardndan yce Allah, sabr niteliine sahip bulunan kimseler
iin: "Allah sabredenlerle beraberdir." buyuruyor. Ama namazla
ilgili olarak byle bir ifade kullanmyor. Bundan nce yer alan,
"Sabrla ve namazla yardm dileyin. nk namaz, Allah'a sayg
duyanlardan bakasna ar gelir." denilmiti. Ama bu ayetlerin
atmosferi korkularn bulutuu, yiitlerin vurutuu bir atmosferdir. Dolaysyla daha nce yer alan ayetin aksine, burada "sabr"
olgusunu n plna karmak daha uygundur. Bu yzden, "Allah
sabredenlerle beraberdir." denilmitir. Hi kukusuz burada kastedilen beraberlik, u ayet-i kerimede kastedilen beraberlikten
farkldr: "Nerede olursanz, O, sizinledir." (Hadd, 4) Bu ayette kastedilen beraberlik, kuatclk ve yneticiliktir. Fakat sabredenlerle
olma eklindeki beraberlik, yardmc olma, destekleme anlamn
ifade eder. Buna gre sabr, kurtuluun anahtardr.
"Allah yolunda ldrlenlere, "ller" demeyin; hayr, onlar diridirler,
ama siz farknda deilsiniz."
lad gerek bilgilerden olmakla birlikte, Kur'n'dan zorunlu olarak edinilen ve bilinmesi ayn kesinlikle zorunlu olan bir husus deildir.
Nitekim Mslmanlar arasnda bu hususta bir gr birlii
yoktur. Hatta gnmzde bile bazlar bunu inkr etmektedirler.
Bu dncede olanlar ruhun btnyle maddeden soyutlanmadna ve insann lmle birlikte, bedeninin rmesi sonucu hayat
kesin biimde son bulduuna, sonra yce Allah onu kyamet gn
hesaplama amac ile dirilttiine inanrlar. Bu yzden diyoruz ki,
bu ayette ehitlerin berzah leminde diri olduklarnn aklanmasnn sebebi, belki de, bir ksmnn bu gerei bilmesine ramen,
dier bir ksm Mslmann bundan habersiz olmasdr.
Ksacas; bu ayette iaret edilen hayat, gerek bir hayattr,
takdir bir hayat deildir. Yce Allah Kur'n- Kerim'in birok yerinde kfirin lmnden sonraki hayatn yokolu ve ykm olarak nitelendirmitir. Nitekim bir ayet-i kerimede yle buyuruyor: "Kavimlerini de helk yurduna kondururlar." (brhm, 28) Ayn konuya
iaret eden daha birok ayet vardr. u hlde lmden sonraki hayat, mutluluk srdrlen bir hayattr. Bu hayat yaayanlar da zellikle mminlerdir.
Bu hususa ynelik olarak yce Allah yle buyuruyor: "Ahiret
yurdu, ite asl hayat odur. Keke bilselerdi." (Ankebt, 64) nsanlar
bunu bilemezlerdi. nk duyu organlar ve alglama cihazlar, ancak dnyevi madd hayat alglayabilecek kapasitedeydi. Madd
hayatn tesini alglayamadklar iin, onlarca yokolu ile hayat
tesi arasnda bir fark yoktu. Bu yzden teyi yokolu olarak tanmladlar. Onlarn bu kuruntusu, dnyada mmin ve kfir arasnda ortak bir durumdur. Bu yzden yce Allah ayette, "onlar diridirler; ama siz farknda deilsiniz." buyuruyor. Yani siz kapasiteleri
madd dnya ile snrl olan duyu organlarnzla bu hayat alglayamazsnz, hissedemezsiniz.
Nitekim bir baka ayette, "te asl hayat odur. Keke bilselerdi." buyuruluyor. Yani kesin bir kavrayla alglayp bilselerdi. Bir
dier ayette de yle buyuruyor yce Allah: "Hayr, kesin bilgi ile
bilseydiniz, elbette cehennemi grrdnz." (Teksr, 5-6)
BERZAH HAYATI
Tefsirini yaptmz bu ayet-i kerime, ak biimde insann berzah leminde bir tr hayat srdrdn ortaya koymaktadr. Ayn anlam u ayet-i kerime tarafndan da pekitirilmektedir: "Allah
yolunda ldrlenleri sakn ller sanma; hayr, onlar diridirler,
Rableri yannda rzklanrlar." (l-i mrn, 169) Bu hususla ilgili ola-
RUHUN SOYUTLUU
Tefsirini yaptmz bu ayet-i kerime ve konuya ilikin dier
ayetler zerinde iyice dnld zaman, bundan daha geni
boyutlu bir gerek akla kavuacaktr. Szn ettiimiz "ruhun
soyutluu"-dur. Yani bedenden ayr, beden ve dier madd terkiplerin hkmne tbi olmayan bir olgu oluudur. Ruh bedenle bir tr
birleim gerekletirmi, onu bilin, irade ve kavramaya ilikin teki nitelikleriyle ynlendirir. Yukarda sz konusu ettiimiz ayetler
zerinde dnld zaman bu anlam iyice belirginleir.
brla ve namazla yardm istemelerini emretmi, Allah yolunda ldrlen ve aslnda diri olan kimselere de "l" demelerini yasaklamt. imdi de, byle bir buyruu yneltmesinin sebebini
aklyor.
Buna gre; mminler bir sre sonra snama amal bir musibete, bir belaya uratlacaklar ki, bu snav olmadan yksek mertebelere ulamalar, onurlu ve tek ilhn egemenliine dayal hanif
dinin biimlendirdii irkten uzak bir hayat srdrmeleri mmkn
olmayacaktr. Savatan, vurumadan sz ediyoruz. Sz konusu iki
kaleye snmadka, o iki gten g almadka, savata baar
elde etmeye ve zafere ulamaya ilikin muratlarna eremezler.
Bunlar sabr ve namazdr.
Bunlara bir de nc bir g ekleniyor: Bir topluluk bu hususu benimsedii zaman, bilincine vard zaman amacna ular,
kemal asndan doruklara varr. Bu g, kendilerinden olup da
savata ldrlenlerin, lmediklerine, yitip gitmediklerine inanmaktr. Mal ve can alanndaki fedakrlklarnn boa gitmediini,
gereksiz bir aba olmadn bilmektir.
ayet dmanlarn ldrrlerse, dmanlarn ve onlarn amalad zor ve zulme dayal ynetimi ortadan kaldrm olmann
mutluluunu yaayarak hayatlarn srdrrler. ayet dmanlar
tarafndan ldrlrlerse, yine de yaamaktadrlar ve de zorbalk
ve batln egemenlii altna girmemilerdir. Dolaysyla her iki durumda da onlar iin iki gzellikten biri vardr.
Yce Allah'n ayet-i kerimede vurgulad genel zorluklar, korku, alk, mal ve can zayiatdr. Ayetin orijinalinde geen
"semerat"tan (rnler) maksat ise, grld kadaryla evltlardr. nk sava srasnda erkeklerin ve genlerin lmesinden dolay neslin azalmas, aalarn meyvelerinin azalmasndan daha
belirgin bir husustur. "rnlerden maksat, hurma meyvesidir. Mallar kelimesi ile de bunun dndaki develer, srlar ve koyunlar
kastedilmitir" diyenler de olmutur.
"Sabredenleri mjdele. Onlar ki, kendilerine bir bel eritii zaman,
'Biz Allah iiniz ve O'na dneceiz.' derler." nce, onlara mjdeyi ver-
sz geli-mi insann kendine, evladna ve malna sahip olmas biiminde beliren mlkiyet, gerekte Allah'a zgdr. nsann bunlar
zerindeki sahiplii ulu Allah'n bahetmesine dayal mecaz bir
sahipliktir. nsanolu yce Allah'n sahipliinin gerekliini ve
kendisinin de bu sahipliin kapsamna girdiini dnd zaman, srf Rabbinin mal olduunu grr. O zaman grnrdeki
mlkiyetin, yani insann kendine, malna ve evldna sahip olmas
eklinde beliren iliki trnn ileride geersiz olacan ve
Rabbine dneceini anlayacaktr. Grecek ki, kendisi ahirette hibir eye ne gerek, ne de mecaz anlamda sahip olmayacaktr.
Durum bundan ibaret olduuna gre, baa geldii vakit insann etkilenmesini gerektiren bir musibetin baa gelmesi durumunda etkilenmenin aslnda bir anlam yoktur. nk etkilenme,
insann sahip olduu bir eyini yitirmesi durumunda bir anlam ifade edebilir ki, onu bulduunda sevinmesi, kaybettiinde zlmesi
gereki olabilsin. Fakat insan iyice dnp hibir eyin sahibi
olmadna inand zaman hibir ekilde etkilenmez, zlmez.
Her eyin mlkiyetinin tek ve ortaksz Allah'a ait olduuna, O'nun,
mlknde diledii tasarrufta bulunduuna inanan bir mmin etkilenir mi? zlr m?
Allah bu ayet-i kerimede mminleri kararlla ve direnlilie aryor; ama bunu "ki, insanlarn... olmasn" eklinde illetlendiriyor.
Buna rnek olarak sunabileceimiz bir dier ayet de udur:
"ekiip birbirinize dmeyin, zlp ylgnlarsnz, gcnz
gider. Sabredin." (Enfl, 46) Bu ayette ulu Allah mminleri sabretmeye aryor ve gereke olarak da, bunun terk edilmesinin elimeye yol aacan, bununsa ylgnla, gcn yok olmasna,
dmann cesaret bulup saldrya gemesine sebep olacan gsteriyor.
Bir dier ayet-i kerime de udur: "Fakat kim sabreder, affederse, phesiz bu, yaplmas gereken ilerdendir." (r, 43) Yce
Allah ayette mminleri sabretmeye ve balamaya aryor, buna gereke olarak da bu davrann "yaplmas gereken vgye lyk" bir i olduunu gsteriyor.
kinci
yntem:
Ahlkn
ahirete
dnk
hedeflerle
gzelletirilmesidir. Kur'n- Kerim'de bu amaca ynelik ifadelere
oka rastlyoruz: "Allah, mminlerden mallarn ve canlarn
cennet kendilerinin olmak zere satn almtr." (Tevbe, 111) "Ancak
sabredenlere dlleri hesapsz denecektir." (Zmer, 10) "Dorusu
zalimler iin ac bir azap vardr." (brhm, 22) "Allah iman edenlerin
velisidir. Onlar karanlklardan aydnla karr. Kfirlerin velileri
ise tauttur. O da onlar aydnlktan karanlklara karr." (Bakara,
257) Konu ve ifadelerin farkllna ramen, ayn amaca ynelik
birok ayet rnek olarak gsterilebilir.
Bu ksma aldmz ayetlerin kategorisine bir dier grup ayeti
de sokabiliriz: "Ne yerde, ne de kendi canlarnzda meydana gelen hibir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan nce hir kitapta
olmasn. Dorusu bu, Allah'a kolaydr." (Hadd, 22)
Bu ayet-i kerime znt ve sevinci bir kenara brakmaya aryor. nk size isabet edecek olan ey, hedefinden sapacak deildir. Sizden sapan eyler de size isabet edecek deildir. nk
olaylar nceden karara balanm bir sistem dorultusunda ve
nceden belirlenmi bir kader uyarnca gelime gsterirler. Dolaysyla olaylar karsnda zlmek ya da sevinmek, her trl iin
dizginini elinde tutan Allah'a inanan bir mmine yakmayan anlamsz bir davrantr.
Nitekim yce Allah yle buyuruyor: "Hibir musibet baa gelmez ki, Allah'n izniyle olmasn. Kim Allah'a inanrsa Allah onun
kalbine hidayet verir." (Tebun, 11) Bu ksm ayetler de ierik olarak bundan nceki ayetlere benziyorlar. Ki o ayetlerde ahlkn slah ahirete ilikin onurlu amalarla sebeplendirilmiti. Hi kukusuz bunlar zanna dayanmayan gerek kemal dereceleridir. Ahlkn slah bu ayetlerde, kaz, kader, Allah'n ahlk ile ahlklanma,
Allah'n gzel isimlerini anma, yce sfatlarn hatrlama gibi gerek ilkelerle illetlendiriliyor.
ayet desen ki: Kaz ve kader gibi olgular sebep olarak
gstermek, u semeye bal dnya hayatndaki hkmlerin
geersizliini gerektirir. Bu da stn ahlkn geersizliine ve
dnyann doal sisteminin bozulmasna yol aar. nk eer,
geen ayetten hareketle sabr ve kararllk sfatlarnn slah, sevin ve zntnn terki gibi hususlarda, olaylarn levh-i mahfuzda
yazl olduklarna, uyulmas kanlmaz bir kadere bal
olduklarna dayanarak hareket etmek sz konusu olursa, bu durumda rzk arama faaliyetini, arzulanan kemal niteliklerini kazanma abasn, kk drc huylardan kanma igdsn
askya almada da ayn gerekeye snma, doru bir davran
olarak kabul edilmelidir. O zaman rzkmz aramakszn yerimizde
oturmamz, gerei savunmaktan geri durmamz caiz olur. Naslsa
olacak ey nceden karar verilmitir, levh-i mahfuzda yazlmtr.
Ayn ekilde kaderin deimezlii ve kesinliine, levh-i mahfuzdaki yaznn belirleyiciliine dayanlarak, kemal sfatlarn elde
etmeye ve noksan niteliklerden kanmaya ynelik abalar askya
alnr. Bu ise her trl tekmln ortadan kalkmas demektir.
Buna karlk olarak deriz ki: Kaz ve kader konusunu incelerken, ayn zamanda bu probleme de cevap saylabilecek aklamalarda bulunmutuk. Demitik ki, insanlarn fiilleri olaylarn illetlerinin birer cz'drler. Bilindii gibi malul ve msebbeplerin varl, illet ve sebeplerinin varl ve czleri ile uyuur. Dolaysyla,
"Tokluun, ya varl ya da yokluu mukadderdir. Her iki durumda
da "yeme"nin bir etkinlii sz konusu deildir." demek korkun bir
hatadr. nk, tokluun darda gereklemesi varsaym ancak
istee bal yeme fiilinin gereklemesi varsaym ile sz konusu
dere ve levh-i mahfuzdaki yazya dayanyor. Baz huylarn slah iinse byle gerekelere deinmiyor.
Kaz ve kadere dayandrlmas, isteme ball geersiz klma
anlamna gelebilecek fiilleri, durumlar ve huylar Kur'n- Kerim
kaz ve kadere dayal olarak gndeme getirmez. Tersine bu tr
iddialar temelden reddeder. Nitekim yce Allah yle buyuruyor:
"Onlar bir ktlk yaptklar zaman, 'Babalarmz bu yolda bulduk. Allah da bize byle emretti.' derler. 'Allah ktl
emretmez.' de. Allah'a kar bilmediiniz eyleri mi
sylyorsunuz?" (A'rf, 28)
te yandan sz konusu fiil ve davranlardan bir ksmnn kaz
ve kadere dayandrlmamas insan iradesinin etkinlik noktasnda
bamsz bir olgu, etkilemede bakasna ihtiyac bulunmayan eksiksiz bir sebep ve tamamen yeterli bir illet olduu anlamna geliyorsa, Kur'n- Kerim bunlarn kaz ve kader ile balantlarn ortaya koyar, bu hususlarla ilgili olarak insan doru yola iletir. Bu
yolu izleyen kii dnce ve davranlarnda yanlgya dmez, gitgide sahip bulunduu kk drc sfatlar yok olur. Ama olaylar kaz ve kadere dayandrarak insann cehalete kaplp elde
ettii bir eyden dolay sevin-mesini ve yine cehaletten dolay yitirdii bir eyin kaybna zlmesini nlemektir. Nitekim bir ayet-i
kerimede ulu Allah yle buyuruyor: "Ve Allah'n size verdii malndan onlara da verin." (Nr, 33) Burada yce Allah mal kendisine
izafe ederek insanlar cmertlie, eli akla aryor.
Bir dier ayette de yle buyuruyor: "Kendilerine verdiimiz
rzk-tan harcarlar." (Bakara, 3) Burada ise, maln Allah'n verdii
rzk olduunu vurgulayarak insanlar hayr amal harcamada bulunmaya tevik ediyor.
Bir dier ayette de yle buyuruyor: "Demek onlar bu sze
inanmazlarsa, onlarn peinde zntyle kendini helk edeceksin! Biz yeryzndeki eyleri, kendisine ss olsun diye yarattk ki,
onlarn hangisinin daha gzel i yaptn deneyelim." (Kehf, 6-7)
Burada yce Allah, Resulullah efendimizi (s.a.a) zlmekten
nehyediyor. Gereke olarak da, onlarn kfrde direnmelerinin Allah'a kar stnlk saladklar anlamna gelmeyeceini gsteri-
ey yoktur ki, yce Allah hem onun ve hem de ona ait olan eylerin sahibi olmasn.
nsann bu mlkiyete inanmas ve bu inancnn bir gereklik
olarak kalbine yerlemesi, btn olgularn onun nezdinde zat, nitelik ve fiil olarak bamszlk derecesinden inmeleri anlamna gelir. Byle bir insann Allah'n rzasndan baka bir eyi istemesi,
O'nun dnda bir eye boyun emesi, ondan korkmas, ondan bir
beklenti iinde olmas, ondan lezzet almas ya da cokuya kaplmas, ona snmas, gvenip dayanmas, teslim olmas, ona tutkuyla eilim gstermesi mmkn deildir.
Ksacas, her eyin fani ve geici olduunu bildikten sonra yce Allah'n kalc ve sonsuz rzasndan baka bir ey istemez, herhangi bir ihtiyacn bakasna arzetmez. O sadece batldan kaar.
Batl da O deildir ve gerek bir varl yoktur. Byle bir insan yce
yaratcsnn varl olan hakka kar batla tutunmaz.
Aaya alacamz u ayet-i kerimeler de ayn geree iaret
etmektedirler: "Allah ki, O'ndan baka ilh yoktur. En gzel isimler O'nundur." (Th, 8) "Rabbiniz Allah, ite budur. O'ndan baka
ilh yoktur. O, her eyin yaratcsdr." (En'm, 102) "O'dur ki, her
eyin yaratln gzel yapt." (Secde, 7) "Btn yzler, O diri yneticiye boyun emitir." (Th, 111) "Hepsi O'na boyun emitir. (Bakara, 116) "Rabbin, yalnz kendisine kulluk sunmanz emretti."
(sr, 23) "Rab-binin her eye ahit olmas yetmez mi?" (Fussilet, 53)
"yi bil ki, O, her eyi kuatmtr." (Fussilet, 54) "Ve sonunda senin
Rabbine varlacaktr." (Necm, 42)
u anda zerinde durduumuz: "Sabredenleri mjdele. Onlar
ki, kendilerine bir bela eritii zaman, 'Biz Allah iiniz ve biz O'na
dneceiz.' derler..." ifadesini de bu kategoride deerlendirebiliriz.
n-k bu ve benzeri ayetler, zel ilh bilgiler iermektedirler.
Bunlarn sonular da zel ve gerektirler. Bu yntemin ngrd
terbiye metodu da ne ahlk ilminin uygulad metoda, ne de nceki peygamberlerin eriatlarnda uyguladklar terbiye metoduna
benzer. Daha nce de vurguladmz gibi, birinci metot, gzel ve
irkin kavramlarna ilikin toplumun genel inancn esas alr. kinci
metot ise, genel din inanlara, kulluk ykmllklerine ve bunlarn dlle ya da azapla cezalandrlmas esasna dayanr. Bu n-
c metodun dayana da, saf ve eksiksiz tevhit inancdr ki, srf slm dinine zg bir yntemdir bu. Bu, dini tebli edip hayata egemen klan Resulullah efendimize ve onun saf ve temiz soyuna,
Ehlibeyti'ne salt ve selm olsun. Bu nkteyi ganimet bilmelisin.
Bir oryantalistin slm medeniyetinden sz ettii eserinde dile
getirdii dncelere amamak mmkn deildir. Diyor ki bu
adam: "Bir aratrmac, slm davetinin, izleyicileri arasnda yaygnlatrd medeniyet unsurlarna, ileri uygarla ve yksek medeniyete ilikin olarak geride brakt, taraftarlarna miras olarak
armaan ettii zelliklere ve meziyetlere ilgi duymaldr. Esas bunlarn zerinde durmaldr. slm'n ierdii dini retiler ise, btn
nebev davetlerin ierdii ahlk ilkelerdir. Btn peygamberler
bunlara davet etmilerdir."
Daha nceki aklamalarmzdan yola karak bu bak asnn yanlln, bu grn arpkln anlayabilirsin. nk sonu, ncllerinin bir ayrntsdr. Bir terbiyeden sonra ortaya kan
davranlar, rencinin ve terbiye gren insann rendii bilgi ve
marifetin rnleri ve sonulardr. Daha dk dzeyli bir geree,
orta seviyeli bir tekmle ynelik ar ile, srf geree ve doruktaki bir tekmle ynelik ar bir olamazlar. te iaret ettiimiz
nc terbiye metodunun nitelii bundan ibarettir. Birinci metot,
toplumsal geree aryor. kinci metot, pratik geree ve insann ahirette mutlu bir hayat srdrmesine yarayan gerek tekmle arr. nc metot ise, srf hakka, yani Allah'a davet eder.
Eitimini, Allah'n bir ve ortaksz olduu gereine dayandrr. Bu
ise, tam bir kullua yol aar. Metotlarn birbirlerinden ne kadar da
fark var!
Bu metot, insanlk lemine birok salih insan, kendini Allah'a
adam bilgin, kadn ve erkek evliya armaan etmitir. Bir din iin,
bu onur bile yeterlidir.
Bu metot, dier iki terbiye metodundan sonular bakmndan
da farkldr. nk bu yntemin temel dayana kulluk sevgisini
alamak ve Rabbi kula tercih etmektir. Bilindii gibi, ak, tutku
ve sevgi kimi zaman seven insan yle davranlara yneltir ki,
toplumsal ahlkn z olan toplumsal akln ya da genel dinsel ykmllklerin esas olan sradan genel anlayn bunlar tasvip
etmesi mmkn deildir. nk akln kendine zg kurallar, sevginin de kendine zg kurallar vardr. leriki baz blmlerde bu
hususa ilikin olarak daha geni ayrntl aklamalarda bulunacaz, inaallah.
* * *
"te Rablerinden balamalar ve rahmet hep onlaradr ve doru
yolu bulanlar da onlardr." Ayet zerinde dnld zaman, oriji-
nal metinde geen "salt" kelimesinin rahmet anlamnda kullanlmad grlecektir. "Salt" kelimesinin oul, "rahmet" kelimesinin ise tekil olarak yer almas bunu gsterir. Yce Allah bir
ayet-i kerimede yle buyuruyor: "O'dur ki, sizi karanlklardan aydnla karmak iin zerinize salt etmekte, melekleri de; ve
mminlere kar ok merhamet edendir." (Ahzb, 43)
Bu ayetten kan sonuca gre, "mminlere kar ok merhamet edendir." ifadesi, "O'dur ki zerinize salt etmektedir" sznn illetidir. Byle olmas da beklenen bir gerekliliktir zaten. nk ilh irade mminlere rahmet etmeyi ngrr. Siz de mminsiniz. Bu yzden size merhamet edene kadar salt etmesi gerekir.
Dolaysyla "salt" ile "rahmet" arasndaki balant mukaddime ile
hedef, ara ile ama arasndaki bant gibidir. Veya bir eye ynelmekle ona bakmak arasndaki mnasebet gibidir. Ya da atee
atmakla, yakmak gibidir. Bu durum "salt" kelimesini "efkat gsterme, acyp meyletme" eklinde anlamlandrmaya uygun dyor.
Buna gre, yce Allah'n salt etmesi, kula merhametle ynelmesi demektir. Melekler de Allah'n rahmetini ulatrmada araclk yapmalar bakmndan insanoluna efkat gstererek salt
ederler. Mminlerin salt ise, kul olarak Allah'a dnmeleri ve dua
etmeleridir. Ama bu durum "salt"n kendisinin de "rahmet" olmasna ya da rahmetin bir belirtisi olmasna engel deildir. nk, rahmet kelimesinin getii ayetler zerinde iyice dnld
zaman, bu kelimenin mutlak ilh ba, genel nitelikli rabban
vergiyi ifade ettii grlecektir.
Nitekim yce Allah yle buyuruyor: "Rahmetim her eyi kaplamtr." (A'rf, 156) "Rabbin, zengin rahmet sahibidir. Dilerse sizi
gtrr, sizi nasl baka bir topluluun soyundan yaratt ise, siz-
Muntahab'ul-Besir adl eserde Ebu Bekir el-Hadrem'nin mam Bkr'dan (a.s) u szleri aktard bildirilir: "Kabirde sadece
kesin olarak inanp gereklerini eksiksiz yerine getirenlerle, kesin
olarak kfr seenler sorgulanrlar. 'Peki, dier insanlar ne olacak?' dedim. 'Onlar bekletilirler.' dedi."
el-Emal adl eserde belirtildiine gre bn-i Zebyn yle
demitir: "Bir ara mam Sadk'n (a.s) yannda bulunuyordum.
'nsanlar m-minlerin lmnden sonra onlarn ruhlarnn durumlar hakknda neler sylyorlar?' diye sordu. Dedim ki: 'Mminlerin ruhlar yeil kularn kursaklarnda olur.' diyorlar. Bunun
zerine yle dedi: Subhanallah! Bir mmin byle bir duruma
sokulmayacak kadar Allah katnda saygn bir konuma sahiptir.
lm gerekletikten sonra mminin yanna Resulullah efendimiz
(s.a.a) Ali, Fatma, Hasan ve Hseyin (hepsine selm olsun)
gelirler. Yanlarnda da Allah'n gzde melekleri olur. Eer yce
Allah mminin kendi lisanyla onun birliine, Peygamberinin
peygamberliine ve Ehlibeyt'in velayetine tanklk etmesine imkn
verirse, Resulullah efendimiz (s.a.a) Ali, Fatma, Hasan ve Hseyin
(a.s) onlarla birlikte olan gzde melekler de tanklk ederler. Eer
adamn dili tutulursa, yce Allah zel olarak Peygamberine
adamn kalbindeki inanc gsterir. Bunun zerine Peygamberimiz
adamn mminliine ahitlik eder. Resulullah'n bu ahitlii
zerine, Ali, Fatma, Hasan, Hseyin ve hazr bulunan gzde
melekler de adamn mminliine ahitlik ederler. Allah onu
yanna alnca, ruhu eski grnm ile cennete gider. Cennetteki
ruhlar yerler, ierler. Biri yanlarna gelirse, onlar dnyadaki
ekilleri iinde grr ve tanrlar." [c.2, s.33]
el-Mehasin adl eserde Hammad b. Osman, mam Cafer Sadk'tan (a.s) unlar rivayet eder: "mam ruhlardan, mminlerin
ruhlarndan sz etti ve 'Bu ruhlar cennette karlarlar.' dedi. Ben,
'Karlarlar m?' dedim. 'Evet, dedi, birbirlerini sorarlar, birbirlerini tanrlar. yle ki birini grdn zaman, 'Bu, falancadr.' dersin."
[s.178, h: 164]
el-Kfi'de belirtildiine gre, mam Cafer Sadk (a.s) yle demitir: "Mmin ldkten sonra ailesini ziyaret eder, sevdiklerini
grr, ama holanmad eyler kendisine gsterilmez. Kfir de ailesini ziyarete gelir. Ama holanmad eyleri grr. Sevdii ey-
Ancak nefsin maddeden ayr soyut bir olgu oluunu tm materyalistler, baz kelmclar ve muhaddislerden olan zahiriciler inkr etmilerdir. Bunu kantlamak iin de birok giriimde bulunmulardr. Bu hususla ilgili olarak sunulan kantlar da tamamen
faydasz bir zorlamann sonucu olarak reddetme ynne gitmilerdir.
Materyalistler diyorlar ki: Gnmzde bilimsel aratrmalar
teknik olarak ok ilerlemitir. leri teknoloji sayesinde bilim son
derece duyarl, titiz ve kl krk yarar bir dzeye ulamtr. Bu yzden madd illeti belirlenmeyen hibir bedensel zellik ve madde
yasalarna uyarlanamayan hibir ruh etkinlik kalmamtr. Yani
srf bu etkinlik ve sonulardan hareketle ruhun maddeden soyut
ve ayr olduuna hkmedilemez.
Diyorlar ki: Sinir sistemi, merkez organda birleir. Beyin
dediimiz bu organa ynelik sinirsel akm kesintisiz ve hzldr.
Bunlar arasnda ayn sisteme gre hareket eden ktlesel bir olgu
vardr. Bu olgunun paralarn birbirinden ayrt etmek ve bunlarn
devre d kallarn alglamak mmkn deildir. Paralarn
birbirlerinin yerine gemeleri de sz konusu deildir. eitli
olgularn sonucunda oluan bu birim bizim gzlemlediimiz ve
"ben" diye tanmladmz nefsimizdir. Bunu tm organlarmzdan
ayr bir olguymu gibi grdmz dorudur; fakat bu onun
bedenin ve bedensel zelliklerin dndaki bir olgu olduunu
gstermez. Aksine nefis birleik bir ktledir, faaliyetlerinin
kesintisizlii ve sreklilii yznden onu fark etmememiz mmkn olmuyor. Benlikten gafil olmak iin, anlald kadaryla
sinirlerin devre d kalmas ve faaliyetin son bulmas gerekir. Bu
ise, Nefsin
lmdr.
kalc ve deimez olduu dorudur. Ama bu onun
kendi ve iinde deimedii, orijinal durumunu koruduu anlamna gelmez.
Aksine faaliyetlerinin kesintisizlii, algsal verilerin hzl geliimi gzlerimizde bir yanlgya yol ayor. Tpk iine srekli su akan ve akan su orannda da dar su aktlan bir havuz gibi. Dolan
ve boalan suyun miktar bir olduu iin, havuzun iindeki suyun
hi deimedii sanlr. nsan havuzdaki suyu bir ve deimez gibi
grr. Oysa gereklik noktasnda bakldnda su ne birdir, ne de
deimezdir. Ayn ekilde suya yansyan insan, aa veya herhangi bir cismin grnts de, tek ve deimez olarak kabul edilir.
Hlbuki, havuzdaki suyun yaad tedric deikenlikten dolay bu
yansmalar da tedric bir deiiklik yaarlar. Nefis olgusunda grdmz deimezlik, teklik ve belirginlik iin de ayn husus geerlidir.
Diyorlar ki: Batn gzlem yntemiyle bedenden ayr ve soyut
bir olgu olduuna ilikin kantlar sunulan nefis, gerekte doal zelliklerin bir toplamdr. Buna sinirsel olgular da diyebiliriz. Ki
bunlar, d maddenin cz' ile sinirsel birleiin cz' arasndaki
karlkl etkileimin sonulardrlar. Birliktelikleri de toplanma niteliklidir, reel bir birlik deildir.
imdi bu yorumlarn deerlendirmesine geiyoruz: Diyorlar ki:
"Somut verilere ve deneysel ynteme dayal bilimsel aratrmalar,
ileri teknolojinin de yardmyla gerekletirdii son derece titiz almalarnda ruhla ilgili bir sonu elde edememitir. Ayn ekilde,
ancak ruhun varl ile izah edilebilecek bir olguya da rastlayamamtr." Bu sz, gerein ifadesidir. Fakat bu, varlna ilikin
olarak deliller sunulan soyut nefsin var olmad sonucunu dourmaz. nk doann yasalarn ve maddenin zelliklerini aratran doa bilimleri, ancak maddenin zelliklerini ve maddenin zn tespit edip deerlendirebilir.
Ayn ekilde madde alanndaki deneyin tamamlanmas iin
kullandmz madd aralar da ancak madd olgular zerinde etkin olabilirler. Madde ve doatesi olgulara gelince, bu aralarn
olumlu ya da olumsuz bir deerlendirmede bulunmas doru deildir. Bu alanda madd aratrmann varabilecei en son nokta,
bir ey bulamamaktr. Bir ey bulamamak, bir ey yok demek deildir. Bilimsel aratrmann, az nce de grdn gibi, ilgili bulunduu madde tespit ettii maddesel hkm ve zellikler arasnda, mddenin znden ve doann erevesinden hari soyut bir
olguyu belirlemesi beklenemez.
Onlar, sz konusu inkra ynelten etken u aslsz sanlardr:
"Soyut nefisten sz edenler, bedensel organlarn baz organik hkmlerine rastlyor; ama bunlarn bilimsel aklamasn yapamam, bu yzden, sz konusu fiillerin kayna olarak maddeden ba-
ancak alglanan hususla gzlemin dndaki realitenin karlatrlmas ile belirlenebilirler. Ama duygu organlarnca alglanan husus, kendi bana bir realitedir -bir beyaz nokta gibi- ve bunda bir
yanlg olmas sz konusu olamaz.
Bu gibi durumlarda yaplacak deerlendirme udur: Duyu organlarmz ve alglayc glerimiz, ok, deiken ve blnebilen
olgular, bir deimez ve yaln gibi alglad zaman, bu demektir
ki, alglayc gler, alglamalar ile yanlmlardr, reel olgu ile
karlatrldnda, elde ettikleri sonu ile yanlgya dmlerdir.
Ancak alglayc gcn alglad bu bilgisel biim kendi iinde
deimez ve yalndr. Konumu ve nitelii bundan ibaret olan bir
ey iin, "Bu, madddir" demek mmkn deildir. nk maddeye
zg genel niteliklere sahip deildir.
imdiye kadar ki aklamalarmza dayanarak diyebiliriz ki:
Mteryalistlerin somut verilere ve deneysel ynteme dayanarak
ileri srdkleri kant, olsa olsa "bulamama" sonucuna gtrr bizi.
Olmayan (bu onlarn iddiasdr) ile bulunmayan kartrm olmalar byk bir yanlgdr. Tek, deimez ve yaln bir olguyu ortaya
koyan gzleme, getirdikleri tasvir de yanltr. Tasvirleri somut veriler ve deneysel yntemlerle varl kantlanan madd temel ilkelerle ve olgunun znde tad realiteyle badamaz.
Modern psikoloji sahasnda aratrma yapan bilim adamlarnn nefisle ilgili varsaymlarna gelince; diyorlar ki: "Nefis idrak, irade, honutluk, sevgi ve bunun birleik ve i ie girmi bir durumla sonulanabilen psikolojik durumlarn etkileimlerinden doan
birleik bir durumdur." Bununla ilgili sylenecek bir ey yoktur.
nk her aratrmac, kendine bir konu seme ve bu varsayma
dayal konuyu aratrma hakkna sahiptir. Ama bizim diyeceimiz,
varsaym ortaya atandan ok, sz konusu olgunun d lemdeki
varl ya da yokluuna ilikindir. in erbabnca da bilindii gibi
bu, felsef bir aratrmadr.
Nefsin maddeden ayr ve soyut bir olgu oluunu kabul etmeyen bir ekoln iddias da yledir: "nsan hayatn konu alan anatomi ve fizyoloji bilimlerine gre, hayatla ilgili psikolojik zellikler,
hayat genlerine ve hcrelerine dayanrlar. Ki insan ve teki canllarn hayatlarnn temeli bundadr, bunlarla balantldr. Dolaysy-
la ruh bu genlerin her birine zg bir zellik ve etkinliktir. Her birinin ayr bir ruhu vardr. nsann kendi iinde ruh adn verdii "ben"
diye ifade ettii olgu, birliktelik ve toplanmlk niteliindeki snrsz ruhlardan meydana gelen psikolojik bir toplamdr. Bilindii gibi
bu tr dokusal olgular ve psikolojik zellikler, genlerin ve kromozomlarn lmesi ile birlikte yok olurlar. Onlar bozulunca, bunlar da
bozulurlar. Yani, bedensel terkibin yok olmasndan sonra, soyut
ruhun kalcl bir anlam ifade etmez.
Ksacas, bilimsel aratrma sonucu ortaya karlan maddeye
zg temel prensipler, hayatn srlarn zemeyince unu diyebiliriz: Doal sebepler, ruhu ortaya karmak iin yeterli deildirler.
nk ruh, doa tesi baka sebebin maluldr. Ancak, srf akl
yoluyla nefsin de soyutluunu kantlamaya kalkmak, bugnk
bilimin kabul et-medii, dikkate almad bir husustur. nk
ada bilim somut verilerden ve deneyden bakasn dikkate
almaz.
Ben derim ki: Artk u gerein farkndasn: Materyalistlerin
iddialarna kar ortaya koyduumuz kantlar, yukardaki iddia iin
de geerlidirler. Yukardaki kantlara ek olarak bu iddiann dayanakszlna ilikin unu da diyebiliriz:
a) Gnmzn ileri biliminin ruh ve hayat gereini aklamak
iin yetersiz kalmas, bunun sonsuza dek byle yetersiz kalaca
ve bu olgularn, bizim bilgimiz dndaki madd illetlere kadar uzanamayacaklar anlamna gelmez. Acaba bu anlay, yokluu bilmeyi, bilmenin yokluu yerine koymak eklinde beliren bir arpklk, bir tutarszlk deil midir?
b) Evrende meydana gelen madd gelimeleri maddeye, hayatla ilgili teki gelimeleri de madde tesi bir olguya -Yaratcya- dayandrmak varolu iin iki temelin bulunduuna inanmak demektir. Bunu ne materyalistler kabul eder, ne de Allah'a inananlar. Yaratcnn birliine ilikin tm kantlar da bu arpk anlay reddeder.
Szn ettiimiz nefsin soyutluuna ilikin baka problemler
de var ki, bunlara felsefe ve kelm kitaplarnda yer verilmitir. Ne
var ki, bu problemlerin tm, yukarda sunduumuz kantlardan
anlalaca gibi, konunun zerinde etraflca dnememekten,
sonucu olarak da, insan trnn mutluluu olarak belirlenen bilekenin hedefi ortadan kalkar.
htiras gcnn denge noktas -yani bu gcn nicelik ve nitelik
olarak istenen ve gereken llerde kullanlmas- "iffet" olarak
nitelendirilir. Bunun iki ar ucu; yani ifrat ve tefriti oburluk,
azgnlk ve uyuukluktur. fke kaynakl gcn denge noktas ise
"cesaret"tir. Bunun iki ar ucu, saldrganlk ve korkaklktr.
Dnsel gcn denge noktas, "hikmet"tir. Bunun iki ar ucu,
demagoji, lafazanlk ve ahmaklktr. Bu karakterin birlemesi
sonucu nefiste bir drdnc karakter meydana gelir ki bu, deiik
karakterlerin kaynam gibidir. Buna "adalet" denir. Yani insan
trnn karakterini belirleyen her gc yerli yerinde kullanmak,
hakkn vermek. Bu denge noktasnn iki ar ucu zulmetmek ve
zulme uramaktr.
stn hlakn bu temel prensiplerinin -yani iffet, cesaret, hikmet ve adaletin- her birinin bizzat kendisinden kaynaklanan ve yine analitik olarak kendisine dnk olan ayrnt niteliindeki blmleri vardr. Bu ayrntlarn temel karakteristik gle olan balantlar trn cinsle olan balants gibidir. Cmertlik, eli aklk,
kanaatkrlk, kredicilik, sabr, izzet-i nefis, gzpeklik, hay,
gayret, nasihat, saygnlk ve alak gnlllk gibi. Bunlar ahlk kitaplarnda yer alan stn ahlkn ayrntlardr. (Burada stn ahlkn temelleri ve onlardan ayrlan dallar arka sayfada yer alan
emada belirlenmitir.)
Ahlk bilimi sz konusu karakterlerin her birinin snrlarn
belirler ve izlenecek orta yolu ar ularndan ayrr ve ardndan
bunun iyi ve gzel bir karakter olduunu aklar. Daha sonra bu
karakterin ne ekilde huy edinileceini teorik ve pratik olarak
gsterir. nce sz konusu karakterin iyi ve gzel olduuna inandrr, sonra altrmalar sonucu bunun nefsin karakteristik bir
zellii olmasn salar.
lr. Bu sevgi de gitgide artar. nk insanolu gzeli sevmeye yatkn bir ftrata sahip olarak yaratlmtr. Nitekim yce Allah yle
buyuruyor: "nananlarn Allah'a olan sevgileri daha gldr." (Bakara, 165) Bu noktada kul, her trl hareketinde Allah'n elisinin
sz ve davranlarna uyar. nk bir eyi sevmek, onun sonularn da sevmeyi gerektirir. Tm evren Allah'n eseri ve ayeti olduu
gibi, Peygamber de O'nun bir eseri ve iaretidir. Bu sevgi artarak
devam eder, o kadar ki, bir sre sonra her ey-den ilgisini kesecek
noktaya gelir. Artk Rabbinden baka bir ey sevemez, kalbi O'nun
rzasndan baka bir yere ynelmez olur. nk bu kul hibir gzel
ve iyi eyle karlamaz ki, onda tkenmez kemalin, sonu gelmez
gzelliin ve snrsz iyiliin bir numunesini grmesin.
nk gzellik, iyilik, mkemmellik ve gz alclk yce Allah'tan kaynaklanan olgulardr. Bakasnn yannda bulunan bu tr nitelik-ler O'na aittirler. nk O'nun dndaki her ey, O'nun birer
ayetidir, baka deil. Ayet ise, bamsz bir kimlie sahip olamaz.
O sahibini gsteren bir niane konumundadr. Bu kulun kalbi artk
sevginin egemenlii altna girmitir ve bu egemenlik srp gidecektir. O, her eye bakarsa, Rabbinin bir ayetidir, diye bakar. Ksacas, her eyle olan sevgi balarn koparp Rabbine ynelmitir.
Bir eyi ancak Allah adna ve ancak Allah iin sever.
Bu aamadan sonra alglay ve davran tr de deiir. Hibir ey yoktur ki, o ncesinde ve beraberinde ulu Allah' grmesin.
Onun zihninde eya ve olaylar bamsz statlerini kaybederler.
Onun bilme ve kavrama biimi teki insanlardan farkldr. nk
insanlar onun aksine grdkleri her eye bamszlk perdesinin
gerisinden bakarlar. Bu, onun konumunun teorik izahdr. Pratik
asndan da durum bundan ibarettir. Teorik konumu bundan ibaret olan kii Allah'tan bakasn sevmedii iin, bir eyi ancak O'nun rzasn elde etmek iin ister. Ancak Allah iin ister, Allah iin
bir eyi kasteder. Allah iin bir eyi umar, Allah iin bir eyden
korkar, Allah iin bir eyi seer, Allah iin bir eyi terk eder, Allah
iin karamsar olur, Allah iin yalnzlk hisseder, Allah iin honut
olur ve Allah iin fkelenir.
Dolaysyla srf Allah'n rzasn elde etme adna hareket eden
bu insann amac teki insanlarnkinden farkl olur. Fiillerinin y-
sosyalizme davet etmiti.) Afrika'da ve dnyann baka blgelerinde yaayan ilkel kabileler arasnda bu tanma uyan davranlara rastlamak mmkndr.
Durum her ne ise, bu yanl ve arpk bir metottur. Bu metodu
benimsetme amacna ynelik olarak ortaya atlan kant da kurgu
ve man-tk olarak yanltr.
yle ki: Grdmz tm dsal olgularn vazgeilmez olarak
bir kiilik tadklarn gzlemliyoruz. Bunun bir gerei de, her varln bir baka varln ayn olmamas, varolusal olarak ondan ayr olmasdr. Sz gelimi Zeyd'in varl kiiliini de beraberinde tar. Bu kiilik bir tr birliktir ki, Zeyd'in ayn zamanda Amr'n ayns
olmas mmkn deildir. nk Zeyd bir kiidir, Amr da baka bir
kii, ikisi iki kiiliktir, bir kiilik deil. Bu, kuku gtrmez bir gerektir. (Bu durum, "madd lem, tek bir kiilik gerekliine sahiptir." eklindeki deerlendirmemizden farkldr. Bu ikisi birbirine
kartrlmamaldr.)
Buna gre, dsal varlk kiiliin aynsdr. Ancak bu yargda zihinsel kavramlar dsal varlklardan farkllk gsterir. nk anlam her ne olursa olsun, akl onun birden ok rneklerde dorulanmasna cevaz verir. nsan, uzun insan ve nmzde duran insan kavramlar gibi. Mantklarn kavram "kll" ve "cz'" diye ikiye ayrmalar, ayn ekilde cz'yi de "izaf" ve "hakik" diye ayrmalar, nisb ve izaf bir ayrmdr. Ya kavramlardan birinin brne ya da dardaki bir olguya izafe edilmesine dayal bir ayrmdr.
Kavramlarla ilgili bu nitelendirmeyi -birden fazla olguya uyarlanabilirlik- "mutlaklk" olarak isimlendiririz. Bunun kart olan olguya
da "kiilik" ya da "teklik" diye ad koyarz.
Ayrca d varlk (zellikle madd varl kastediyoruz) deiim
ve genel hareketlilik yasasna baldr. Bu yzden kanlmaz olarak snrlara ve blmelere blnebilirlik gibi bir boyutu vardr. Bu
blmelerin her biri, ya ncesinde ya da sonrasnda yer aldklar iin teki blmeden ayrlr. Bununla beraber varolusal olarak onunla balant hlindedir. nk byle olmazsa deiim ve bakalam olgusu kantlanm olamaz. nk iki eyden biri temelden
yok olursa ve teki temelden var olursa, bu, dierinin dnm
hli olarak deerlendirilemez. Tersine, her hareketin kanlmaz
Bir insan ihtiya duyduu bir hususta, gereinden fazla bir edinme yoluna gitmemelidir. Sz gelimi, lene ya da hasta dene
yahut dier yeteneklerini ve zelliklerini devre d brakana kadar
tka basa yememelidir. Tm kemal ve menfaatle ilgili hususlarda
orta yolu tutmak gerekir. Szn ettiimiz orta yol "iffet"tir. Bunun
iki ar ucu oburluk ve uyuukluktur.
Ayn ekilde bireyin varolu ve kalclk asndan eksiklikler ve
eliik olgular ortasnda bulunduunu, varl asndan zararl olan bu olgular bertaraf etmesi gerektiini gryoruz. Bunun kant
da insann kendi iindeki ihtiya ve donanm eilimidir. Bu yzden
gerekli olan orta izgiyi yakalamas iin sz konusu olgular bertaraf etmesi, istenen dzeyi yakalayana kadar savam vermesi gerekir; teki donanmlarna zarar verecek bir ifrattan ya da birbirleriyle salam balantlar bulunan ihtiya ve donanma zarar verecek bir tefritten kanmaldr. te szn ettiimiz bu orta izgi,
"cesaret"tir. ki ar ucu da saldrganlk ve korkaklktr. Ayn ey
"bilgi" ve kartlar olan demagoji ve ahmaklk, ayrca adlet ve
krtlar olan zulmetme ve zulmedilme hususlar iin de geerlidir.
Bu drt karakteri ve erdemi yani iffet, cesaret, hikmet ve adalet niteliklerini, donanm bireysel tabiat kanlmaz klyor. Bunlarn tm de gzel niteliklerdir. nk gzelin anlam bir eyin amacn, kemalini ve mutluluunu iermek demektir. Bu szn ettiklerimiz de bireyin mutluluuna elverilidirler. Buna ilikin kant
az nce sunmutuk. Kart durum ise, iren ve rezillik niteliklidir.
Bir insan karakter olarak ve kendi iinde bu nitelie sahipse, o,
toplumsal ortamda da ayn nitelikleri sergiler. nsann sahip bulunduu bu karakterin bir gerei olan toplum, insann teki varolusal gereklerini geersiz klar m? Byle bir ey, tek bir karakterin kendi iinde elimesinden baka bir anlam ifade eder mi?
Oysa toplum, bireylerin tabiatlarn kemale ulatrmak, arzuladklar hedefe varmak amacna ynelik yolun gidiatn kolaylatrmak iin kendi aralarnda yardmlamalarndan, dayanmalarndan ibarettir.
Bir insan kiisel olarak ve toplumsal ortamda bu nitelie sahip
olunca, insan tr de, trsel birlikteliklerinde bu nitelie sahip
demektir. nk insan tr toplumsal ortamda toplumu bozmayacak oranda bir savunma mekanizmas oluturarak kendini btnler. Savunmasn toplumsal dengeye zarar vermeyecek llerde bilgiye bavurarak ve yine toplumsal adletle -her hak sahibine hakkn vermek, zulmetmeden ve zulme uramadan kendisine yaraan pay elde etmesini salamak- gerekletirir. Bu drt nitelik, mutlak toplumsallk asndan stn ahlk kategorisine girer ve insan topluluu bunlarn mutlak gzelliine, kartlarnn ise
rezillik nitelikler olduuna ve mutlak irkinliine hkmeder.
Bu aklamalarla u hususun belirginletiini umuyoruz: nsanolunun srp giden toplumsal ortamnda, gzellik ve irkinlik
kesintisiz olarak varlklarn srdrrler. Ahlkn bu drt temeli stn niteliklerdirler ve her zaman gzeldirler. Bunlarn kartlar da
aalk niteliklerdirler ve her zaman irkindirler. nk insan doas bunu gerektirir. Temel prensipler asndan durum bundan
ibaret olduuna gre, analitik olarak ayrnt niteliindeki prensipler de, bunun kabul noktasnda ayn hkme tbidirler. Bununla
beraber, uyarlanma noktasnda rnek saylabilecek olgular asndan gr ayrlklar gzlemlenebilir. leride bu hususa iaret
edeceiz.
Bu hususu kavramsan, kart gre sahip kimselerin ahlk
ile ilgili olarak buraya aldmz grlerinin ne kadar yanl olduunu somut biimde grm olmalsn. Bu grn deerlendirmesini aaya alyoruz.
"Gerekte mutlak gzellik ve irkinlik diye bir ey yoktur. Bunlardan varolan ey, nisb ve izaf gzellik ve irkinliktir. Bu ise, deien blgelere, zamanlara ve toplumlara gre deime gsterir."
eklindeki szlerine gelince; aslnda bu, klllik anlamnda kavramsal mutlaklkla, varl srdrme anlamnda varolusal mutlakl birbirine kartrmaktan kaynaklanan bir yanlgdr. Dolaysyla kll ve mutlak gzellik ve irkinlik, klllik ve mutlaklk niteliklerinden dolay dsal bir olgu olarak var olmayan iki kavramdr.
Ancak bunlar, sonu olarak bizim hedeflediimiz hususu gerektirici rol oynamazlar. Fakat doann sreklilii ile srekliliini koruduu srece, toplumun hkmettii anlamnda mutlak gzellik ve
irkinlik, dsal bir olgu olarak vardrlar. nk toplumun amac,
maksat ise, yeni biimiyle bir toplum meydana getirmek amac ile
konulan ve bir araya gelen bireylerin omuzlarna birer ykmllk
olarak bindirilen ngrlerdir.
Demek istiyorum ki, toplum ve toplumsal ideal gerek pratik ve
teori, gerek gereklik ve varsaylma noktasnda, birbirlerinden
tamamen farkl olgulardr. Dolaysyla birine ilikin yarg tekisi iin geerli olamaz. nsann doasnn zorlamas sonucu toplumun
belirledii gzellik, irkinlik, stnlk ve alaklk gibi olgular, bir
varsaymdan teye gemeyen toplumsal idealin vard yarglara
yerini verebilir mi?
ayet denilse ki: Genel ve doal toplumsal erevenin
kendisinden kaynaklanan bir yarg sz konusu deildir. Tersine,
deerlendirme ve yarg ilevi ideale aittir. zellikle de varsaym
bireylerin mutluluklarna dnk olunca. Bu durumda, yeniden
yukarda gzel, irkin, stn ve alak niteliklere ilikin deerlendirmemize dnm oluruz. Bu deerlendirmeye gre, sz konusu
nitelikler sonuta, sregelen bir doal zorunlulua dayanrlar.
Ne var ki, ortada bir dier saknca var. yle ki: Eer gzellik,
irkinlik ve dier toplumsal yarglar -ki, toplumsal kantlar bunlara
dayanr ve buna bal olarak baka kantlar ortaya konur- toplumsal ideale bal iseler, bu durumda; sz konusu idealden farkl,
onunla elien ve taban tabana zt olan baka ideallerin de ortaya
kmas mmkn olur. (Hatta pratikte durum byledir diyebiliriz.)
Bu olay toplumsal erevede kabul gren ortak kantn geersizlii
anlamna gelir. Bu durumda ilerleme ve baar ancak g ve tahakkm amacna ynelik olur. O zaman, "nsan doas, bireyleri
toplumsalla zorlamtr ki, paralar arasnda bir uzlama, bir anlama zemini yoktur. Bunlara ancak toplum sallk yargsn geersiz klan bir hkm egemendir." demek gerekir ki, bu da doa
hkm ve onun varolusal etkinliine ilikin kabul edilemez bir eliki olur.
Buna karlk olarak deriz ki: Akln, etkinlik alanna giren hususlarda hkm vermesi elbette ki geerli olur. Fakat akln, hkmedecei konuyu bulmas gerekir. Daha nceki aklamalarmzda da grdn gibi, deindiimiz nc eitim metodunun kapsamna giren bu tr ilimler, akla lehinde ya da aleyhinde bir yargya varacaklar konu brakmazlar. Dolaysyla bu alan ilh bilgilerin
alandr. yle anlalyor ki, smil Peygamber (s.a.) adama sz verirken genel bir ifade kullanm ve "Sen dnene kadar seni burada
bekleyeceim" demitir. Daha sonra sznde durmamaktan, yalan sylemekten korunmak ve Allah'n diline att sz muhafaza
etmek iin verdii szn genelliini gz nnde bulundurarak bekleme gereini duymutur.
Nitekim benzeri bir olay da Peygamber efendimizle ilgili olarak rivayet edilir. Rivayete gre, Resulullah efendimiz (s.a.a) bir
gn Mescid-i Haram'n yannda bulunuyordu. Ashabndan biri oradan ayrlrken tekrar yanna dneceini syledi, efendimiz de onu
bekleyeceine sz verdi. Adam iine gitti ve o gn dnmedi.
Resulullah efendimiz (s.a.a) sz verdii yerde gn bekledi. Nihayet nc gnn sonunda adam oradan geerken, efendimizin
orada oturup kendisini beklediini grd. Adam szn unutmutu." [Snen-i Ebu Davud, c.4, s. 299, h: 4996]
Seyyid Razi'nin el-Hasas adl eserinde Emir'l-Mminin'in (a.s)
bir adamn, "Biz Allah iiniz ve biz O'na dneceiz." ayetini okuduunu duyunca yle dedii rivayet edilir: "Ey Adam, 'Biz Allah iiniz.' derken Allah'n zerimizdeki egemenliini itiraf ediyoruz.
'Ve biz O'na dneceiz.' derken de yok olacamz dile getirmi
oluyoruz."
Ben derim ki: Bu rivayette dikkat ekilen husus bizim yorumlarmzda akla kavumutur. Ayrca bu hadis el-Kfi'de1 daha
ayrntl olarak rivayet edilmitir.
el-Kfi'de shak b. Ammr ve Abdullah b. Sinan mam Sadk'n
(a.s) yle dediini rivayet ettikleri belirtilir: "Resulullah buyurdu
ki: Allah diyor ki: Ben dnyay kullarm arasnda bir bor kldm.
Kim bana ondan bir bor verirse, verdii her bir eyi on mislinden
1- [el-Kfi, c.3, s.261, h: 40]
yedi yz misline kadar arttrarak ona geri veririm. Kim bana ondan
bir ey bor vermezse ve ben de ondan bir eyi zorla alrsam, karlnda ona haslet veririm. Eer bunlardan birini meleklere
verseydim hi kukusuz memnun olurlard."
"Sonra mam Sadk (a.s) dedi ki: 'Ki onlara bir bela eritii
zaman, biz Allah iiniz ve biz O'na dneceiz, derler. te Rablerinden balamalar - hasletten biri budur- ve rahmet -ikinci haslet
de budur- onlaradr ve doru yolu bulanlar da onlardr.' -Bu da nc haslettir.- mam dedi ki: Bunlar yce Allah'n kendisinden
zorla bir ey ald kimseler iindir." [c.2, s.92, h: 21]
Bu hadis baka kanallardan da yakn ifadelerle rivayet edilmitir.
el-Mean'de yle deniyor: mam Sadk (a.s) buyurdu ki: "Salt,
yce Allah asndan rahmetin, melekler asndan arndrmann
ve insanlar asndan duann ifadesidir." [s.367, h: 1]
Ben derim ki: Bu anlam pekitiren pek ok rivayet vardr. Bu
rivayetler iinde, yukarya aldmz bu rivayet bir bakma farkllk
arz-ediyor. nk nceki rivayet "salt" rahmetten ayr deerlendiriyor. "Rablerinden balamalar ve rahmet hep onlaradr ve
doru yolu bulanlar da onlardr." ifadesi de zahiren bu rivayeti pekitiriyor. ma bu son rivayet "salt" rahmet olarak deerlendiriyor. Fakat bizim nceki aklamalarmza bakldnda bu eliki
ortadan kalkar.
158- Saf ve Merve, Allah'n nianlarndandr. Kim Evi hacceder ya da umre yaparsa, onlar tavaf etmesinde kendisine bir gnah yoktur. Kim kendi istei ile bir hayr ilerse, Allah hi phesiz
karlk verendir, bilendir.
AYETN AIKLAMASI
Saf ile Merve Mekke'de bulunan iki yer addr. Haclar bu iki
yer arasnda sa'y dediimiz hac mevsimine zg ibadeti yerine getirirler. Bunlar iki tepedir. Aralarndaki uzaklk, denildiine gre
yediyz altm buuk (760,5) zira'dr. "Saf" szlkte, dz ve sert
ta anlamna gelir. "Merve" ise, sert ta, demektir. fadenin orijinalinde geen ve (nianlar diye meallendirilen) "eir" kelimesi, "aire"nin ouludur ve iaret anlamna gelir. "Me'ar" da bu kkten
tremitir. "E'are'l-hedye" (yani, kurbanl iaretledi) sz de buradan gelir. Hac ise, niyet stne niyet, yani niyeti tekrarlamak
demektir.
er' literatrde ise, Mslmanlarca bilinen bir ibadeti ifade
eder. fadenin orijinal metninde geen "i'temere" fiilinin mastar
olan "i'ti-mr" ziyaret demektir ve bunun asl "imaret"tir. nk
memleketler, yurtlar ziyaretle imar olurlar. er' literatrde, bilinen
yntemlerle Kbe'yi ziyaret etme anlamnda kullanlr. "Cnah" ise, haktan ve adaletten sapma, demektir. Bununla "gnah" kastedilmitir. Dolaysyla g-nahn olumsuzluk anlamnda kullanlmas
caizlik anlamn ifade eder.
"Tatavvuf" kelimesi, "tavaf"tan tremitir ve bir eyin etrafnda dnmek anlamna gelir. Kiinin yrye balad noktaya geri dnmesi eklinde gerekleir. Bundan dolay bu hareketin illa
da bir eyin etrafnda gereklemesi zorunlu deildir. Bir eyin et-
rafnda olmas, sadece onun zahir bir alametidir. Tatavvuf kelimesinin ayet-i kerimede herhangi bir snrlandrma, kaytlama getirilmeden kullanlm olmas da bu yzdendir. nk bundan
maksat saiydir, yani Saf ile Merve arasndaki mesafeyi yedi kez
st ste ara vermeden yrmektir.
Yine ifadenin orijinalinde geen "tatavvu'" kelimesi, "tav'" kknden gelir ve itaat anlamnda kullanlr. Bazlarna gre tatavvu'
itaatten farkldr ve zellikle mstehap durumlar iin kullanlr. taatte ise byle bir ey sz konusu deildir. Byk bir ihtimalle eer bu yaklam doruysa- bu ayrmn nedeni farz nitelikli amellerin zorunlu olarak yaplmas sz konusu olduu iin sanki gnll olarak yaplmyormu olmasdr. Fakat mstehap durumlarda
ise, fiil gnll olarak yerine getirilir. Yani bir zorlama sz konusu
deildir.
Ancak bu, zevk anlaya dayal bir inceliktir. Yoksa "tav'" yani
"gnlllk" deyiminin kart "kerh" yani "zorlama"dr ve bu uyulmas zorunlu olan durumlar asndan bir olumsuzluk ifade
etmez. Nitekim bir ayet-i kerimede yce Allah yle buyuruyor:
"Ona ve yeryzne, 'steyerek veya istemeyerek (tav'an ev kerhen) gelin.' dedi." (Fussilet, 11)
fadenin kalb "tefe'ul" babdr ve kendiliinden balamak
anlamn ifade eder. rnein, "temeyyeze" kelimesi "ayrlmaya, temayz etmeye balad." demektir. "Tealleme" kelimesi "renmeye balad.", "tetavvaa" kelimesi "kendi istei ile bir hayr iledi." demektir. Dolaysyla dilbilgisi asndan "tatavvu'" fiilinin
mstehap durumlar iin kullanldna ilikin bir kant yoktur. Ancak, deindiimiz gibi geleneksel bir eilim, byle bir hususu gerekli klyor.
"Saf ile Merve Allah'n nianlarndandr... tavaf etmesinde..." Bu
ifade, iki meknn yce Allah'n belirledii alametlerle bilindiklerine iaret ediyor. Bu iki mekn Allah'n belirledii iaretlerle
tanmlyor. Bu iki meknn Allah' hatrlatmas ve yce Allah'n btn dier olgular bir yana brakp almet olarak sadece bunlara
iaret etmesi gsteriyor ki, maksat, tekvin (varolusal) nianlar
deildir. Tersine bunlarn nian ve iaret olular, yce Allah'n on-
"Kim kendi istei ile bir hayr ilerse, Allah hi phesiz karlk verendir, bilendir." Eer bu ifade, "Kim Ev'i hacceder ya da umre ya-
el-Kfi adl eserde de buna yakn anlamlar ieren bir hadis rivayet edilir. [c.4, s.435, h: 8]
Ayn ekilde el-Kfi'de, mam Sadk'n (a.s) Resulullah efendimizin (s.a.a) hacc ile ilgili olarak yle dedii rivayet edilir:
"Resulullah Kbe'yi tavaf edip iki rekt namaz kldktan sonra,
'Saf ile Merve yce Allah'n belirledii ibadet amal nianlardr.
Ben de Allah'n balad yerden balyorum.' dedi. O gne kadar
Mslmanlar Saf ile Merve tepeleri arasndaki sa'yin mriklerin
bir uydurmas olduunu sanyorlard. Bunun zerine yce Allah,
'Saf ve Merve Allah'n nianlarndandr. Kim Evi hacceder ya da
umre yaparsa, onlar tavaf etmesinde kendisine bir gnah yoktur.' ayetini indirdi." [c.4, s.245, h: 4]
Ben derim ki: Ayetin ini sebebi ile ilgili bu iki rivayet arasnda
bir eliki olmad aktr. Rivayetlerin birinde Resulullah efendimizin (s.a.a) "Allah'n balad yerden balyorum" eklindeki sz, ad geen ibadetin zn ifade etmektedir. Daha nce, Hz.
Hacer'in kssasn anlatrken Saf ile Merve tepeleri arasnda yedi
kez st ste kotuunu ve sz konusu gelenein o gnden itibaren devam edip geldiini vurgulamtk.
ed-Drr'l-Mensr tefsirinde Amir e-a'b'nin yle dedii belirtilir: "Saf tepesinde saf ad verilen bir put vard. Merve tepesinde de Naile ad verilen bir put bulunuyordu. Cahiliye dneminde
mrikler Kbe'yi tavaf ettikleri zaman bu iki tepe arasnda sa'y
ediyor ve orada bulunan putlara el sryorlard. Resulullah efendimiz (s.a.a) hac ibadetini yerine getirmekte olduu srada, Mslmanlar, 'Ya Resulullah, mrikler Saf ile Merve tepelerini, bu
iki puttan dolay tavaf ediyorlard. Bunlar tavaf etmek Allah'n ngrd bir ibadet ekli deildir.' dediler. Bunun zerine yce Allah ad geen ayeti indirdi. Bu ayette, zerindeki puttan dolay tepenin birinden 'Saf', dierinden de 'Merve' diye sz etti."
Ben derim ki: Gerek Ehlisnnet ve gerekse ia mezhebine
mensup bilginler yukarda sunduumuz aklamalar ieren pek
ok hadis rivayet etmilerdir.
Bu rivayetlerden kan sonu udur: Bu ayet-i kerime
Mslmanlarn hac ibadetlerini yerine getirdikleri ylda Saf ile
Merve tepeleri arasndaki s'y ibadetini yasalatrmak iin
inmitir. Bakara Suresi de Medine dneminde inen ilk suredir.
kara Suresi de Medine dneminde inen ilk suredir. Bundan da anlalyor ki, bu ayet ile ncesinde yer alan ve kble deiikliini konu alan ayetler arasnda bir ak birlii yoktur. nk kble deiikliini konu alan ayetler hicretin ikinci ylnda inmilerdir. Ayn
ekilde surenin bandaki ayetlerle de ak birliktelii sz konusu
deildir. nk bunlar da hicretin ilk ylnda inmilerdir. u hlde,
ayetler farkl ak ynlerine sahiptirler, tek bir konuya ynelik deildirler.
159- ndirdiimiz ak delilleri ve hidayeti, biz kitapta insanlara aka belirttikten sonra gizleyenler; ite onlara hem Allah lnet eder ve hem de lnet edenler lnet ederler.
160- Ancak tvbe edip, hllerini dzeltenler ve aklayanlar
baka. te onlar balarm ve ben tvbeyi ok kabul edenim, rahimim.
161- Kfir olup kfrlerinde srar ederek lenler; ite Allah'n,
meleklerin ve btn insanlarn lneti onlarn zerinedir.
162- Ebed olarak lnette kalrlar. Ne kendilerine azap hafifletilir, ne de onlara baklr.
AYETLERN AIKLAMASI
"ndirdiimiz ak delilleri ve hidayeti... gizleyenler." -Dorusunu Al-
dtkleri konularda insanlar arasnda hkmetsin diye o peygamberlerle beraber hak ierikli kitab indirdi. Oysa kendilerine
kitap verilmi olanlar, kendilerine ak deliller geldikten sonra,
srf aralarndaki kskanlktan dolay onda anlamazla dtler..." (Bakara, 213) ayet-i kerimesine dayal olarak bir anlam kazanyor. Devamnda ise, bilginler arasndaki bu kskanln cezas
u ifadelerle dile getiriliyor: "te onlara hem Allah lnet eder,
hem btn lnet edenler lnet eder."
"te onlara hem Allah lnet eder, hem btn lnet edenler lnet
ederler." Bu ifade, Allah'n indirdii ayetleri ve doru yol klavuzunu
anlald kadaryla "inne" edat, bu ayetin ierdii anlamn sebebini aklamaya ya da anlamn pekitirmeye dnktr. nk u
ifadede ierik ve anlam tekrarlanyor. "kfir olup kfrlerinde srar ederek lenler."
"Ancak tvbe edip hllerini dzeltenler ve aklayanlar baka..." Bu
ayet, bir nceki ayetten istisna konumundadr. Onlarn tvbelerinin "aklama" fiili ile snrlandrlmasndan (yani "tvbe edenler"
denildikten sonra "aklayanlar" denilmesinden) ama, durumlarnn aa kmas ve tvbe etmi olduklarn gstermeleridir.
Bunun gerei de, gizlediklerini insanlara aklamalar ve bundan
nce gerei gizleyenler olduklarn itiraf etmeleridir. Aksi taktirde
tvbe etmi saylmazlar. nk daha nce gerei gizlediklerini itiraf etmemeleri hl gerei gizledikleri anlamna gelir.
"Kfir olup kfrlerinde srar ederek lenler..." Bu ifade, kfrde
ayak diretmelerini, inatlklarn ve gerei kabule yanamamalarn kinaye yoluyla anlatmaktadr. nk inatlktan ve byklk
kompleksinden dolay deil de srf kendilerine aklanmad iin
hak dini benimsemeyip ona uymayanlar, gerek anlamda kfir
deildirler. Onlar mstazaftrlar ve durumlar Allah'a kalmtr.
Bunun ahidi de ayetlerin byk ounluunda kfirlerin kfrnn, yalanlama ile kaytlandrlmasdr. zellikle, insan trne
ynelik ilk yasamay ieren, Hz. dem'in cennetten indiriliini konu alan ayetlerde bu husus son derece belirgindir. Ulu Allah yle
buyuruyor: "Hepiniz oradan inin" dedik. Yalnz size benden bir hidayet geldii zaman, kimler benim hidayetime uyarsa artk onlara bir korku yoktur ve onlar zlmeyeceklerdir. nkr edip ayetlerimizi yalanlayanlar ise, ate ehlidir, onlar orada ebedi kalacaklardr." (Bakara, 38-39)
yleyse bu ayette geen "kfirler"den maksat, Allah'n ayetlerini yalanlayan, gerei kabul etmeye yanamayan inatlardr Allah'n in-dirdiklerini gizleyenler de bunlardr-. Bylelerinin cezasn yce Allah u ekilde belirlemitir: "te Allah'n, meleklerin
ve btn insanlarn lneti onlarn zerinedir." Bu, meleklerin ve
istisnasz tm insanlarn dile getirdikleri her trl lnetin bunlara
ynelik olmasna dair yce Allah tarafndan braklan bir hkmdr.
Bu ayetle ilgili olarak mam Bkr'n (a.s) yle buyurduu rivayet edilmitir. "Bu ifadeyle biz kastediliyoruz. Ancak Allah'tan
yardm di-lenir." [c.1, s.71, h: 137]
Muhammed b. Mslim'in mamn (a.s) "Burada kastedilenler
Ehli-kitaptr." dediini rivayet etmitir. [c.1, s.71, h: 140]
Ben derim ki: Bu rivayetlerin tm uyarlama niteliindedirler.
Yoksa ayet-i kerimenin ifadesi geneldir.
Baz rivayetlerde belirtildiine gre, Hz. Ali (a.s) bu ifadeyi bozulan limler eklinde yorumlamtr. [el-Burhan, c.1, s.171, h: 6]
Mecma'ul-Beyan tefsirinde yer alan bir rivayete gre
Resulullah efendimiz (s.a.a) bu ayetle ilgili olarak yle buyurmutur: "Kendisine bildii bir ey sorulup da onu gizleyen kimsenin
azna kyamet gn ateten bir gem geirilir. 'te onlara hem Allah lnet eder, hem btn lnet edenler lnet ederler.' ifadesinin
anlam budur."
Ben derim ki: Bu iki rivayet, yukarda sunduumuz aklamay
pekitirir niteliktedirler.
Tefsir'ul-Ayy'de mam Sadk'n (a.s) "btn lnet edenler
lnet ederler." ifadesi ile ilgili olarak "Bazlar burada kastedilenler canl hayvanlardr." demilerdir; ama kastedilenler bizleriz."
dedii rivayet edilir. [c.1, s.72, h: 141]
Ben derim ki: Bu ifade, "ahitler, 'te Rablerine kar yalan
syleyenler bunlardr!' diyecekler. yi bilin ki, Allah'n lneti za-
daha gldr. Zulmedenler, azab grecekleri (ve o zaman) "muhakkak btn kuvvetin Allah'a ait olduunu ve Allah'n gerekten
iddetli azap edici olduunu" anlayacaklar gn keke bir grselerdi.
166- yle ki (o gn) uyulanlar uyanlardan uzaklamlardr.
Onlar azab grmlerdir ve aralarndaki btn balar kesilmitir.
167- Uyanlar derler ki: Keke bize bir daha dnyaya dn frsat verilseydi de onlarn bizden uzak durduklar gibi biz de onlardan uzak dursaydk. Bylece Allah onlara amellerini hasret kayna olarak gsterecektir. Ve onlar ateten kacak deildirler.
AYETLERN AIKLAMASI
Ayetlerin ak uyumlu ve srkleyici bir ifade tarzna sahiptir.
nce, Allah'n teklii ve ortakszl gndeme getiriliyor; buna ilikin evrensel kantlar sunuluyor. Ardndan irkten sz alyor ve Allah'a ortak koanlarn arptrlacaklar korkun azaba deiniliyor.
"lhnz bir tek ilhtr." Fatiha suresini tefsir ederken, Besmele
ile ilgili aklamalarmz arasnda "ilh" kavramnn ifade ettii
anlama deinmitik. "Birlik" kavramnn ifade ettii anlam ise,
gayet aktr. Bunun iin yol gsterecek bir tanmlaycya ihtiya
duymayz. Bir ey, genellikle niteliklerinden birine dayal olarak
"bir" diye nitelendirilir. "Bir adam, bir lim, bir air gibi." Bununla,
sz konusu kiinin sahip bulunduu niteliin ortak kabul etmedii
ve oalma durumu ile kar karya olmad vurgulanyor. Sz
gelimi "Bir adam olan Zeyd'in adaml, onunla bakalar arasnda
blnme kabul etmez. ki adam olan Zeyd ve Amr asndan ise,
durum deiiyor.
nk bu adamlk, ikisinin arasnda paylalm durumdadr.
Dolaysyla Zeyd, bu nitelik -yani adamlk nitelii- asndan birdir
ve oalma kabul etmez. Geri bu nitelik, ilim, g, hayat ve benzeri nitelikleri asndan bir deildir ve gerekte birokluk konumundadr.
Yce Allah birdir. nk, O'na ait olan sfatta bakasnn ortakl sz konusu deildir. lhlk sfat gibi. Dolaysyla Allah ilhlk sfat bakmndan birdir. Bu sfatnda bakasnn ortakl sz
konusu olamaz. Ayn ey, ilim, kudret ve hayat gibi sfatlar iin de
geerlidir. Yce Allah bilme, kudret ve hayat sfatlarna sahiptir;
ama bunlar, ondan bakasnn sahip bulunduu bu tr sfatlara
benzemezler. Kendisine ait sfatlarn oalmamas ve artmamas
asndan da birdir. Byle bir oalma ve art, ancak anlamsal adan sz konusudur.
Dolaysyla O'nun bilgisi, kudreti ve hayat ayn eydir, O'nun
tek ve ortaksz zatdr. O'na ait bir sfat, yine O'na ait baka bir sfattan ayr deildir. O, kudretiyle bilir, hayat ile g yetirir ve bilgisiyle hayat sahibidir. Yani baka varlklar gibi sfatlar zat ve kavram olarak bakalk kabul etmez.
Bir "ey" kimi zaman zat itibariyle "bir" olarak nitelendirilir.
Bu, zatn bizzat oalma ve blnme kabul etmemesidir. Yani
byle bir zat paralara ayrlmaz, isim ve zat, zat ve sfat olarak
blnmez. Bu tr bir "birlik", "zatn teklii" (ahadiyet) olarak isimlendirilir. Bu anlam ifade iin de Arapa'da "ahad" yani (tek) kelimesi kullanlr. Ki bu kelime izafet terkibi ile kaytlandrlmad
srece kullanlmaz. Fakat, olumsuzluk, nehiy ve bunlara benzer
durumlar karsnda kelime yaln olarak kullanlabilir. Sz gelimi,
"M cen ahadun=bana hi kimse gelmedi." dediimizde, burada
bir olsun, ok olsun zat, temelden yok saylyor. nk ifademizdeki "birlik" zatn zne aittir, herhangi bir sfatndan deil. ""M
cen vahidun=bana bir kii gelmedi." cmlesinde ise durum farkldr. Bu sz, iki veya daha ok kimsenin gelmesi ile yalanlanmaz.
nk, ifadedeki "birlik", gelen kimsenin nitelii ile ilgilidir. Kastettiimiz, bir adamdaki "adamlk" sfatdr. imdilik bu genel deerlendirme ile yetinin. naallah "De ki: O, Allah, bir (tek)dir"
(hls, 1) ayetini incelerken daha ayrntl aklamalarda bulunacaz:
Ksaca toparlayacak olursak: "lahnz bir tek ilhtr" sz btn bakmndan, ncelikle ilhlk sfatnn Allah'a zg olduunu,
O'nun birliini ifade ediyor. Bu, O'nun yce anna yarar bir birliktir. yle ki, "vahid=bir" kelimesi, bu ayete muhatap olanlarn anlamas asndan "vahdet=birlik" ifadesinden fazla bir ey ifade
etmezdi. Ki bu kavram geneldir ve eitli trlere uyarlanabilir. Bununsa ancak belli bir ksm yce Allah iin kullanldnda doru
kabul edilebilir. u hlde bir yerde saysal birlik, bir yerde trsel
birlik, bir yerde de cinsiyet birlii sz konusudur. Her bir muhatap
bunlar karsnda, inand ve grne uygun anlam zihninde
canlandrr. Eer: "Allah bir ilhtr" denilseydi, bu cmle "tevhit"i
ifade etmeyecekti. nk mrikler yce Allah' bir ilh olarak greceklerdi, dier ilhlarnn her birini "bir ilh" olarak grdkleri
gibi.
Eer "Sizin ilhnz birdir" denilseydi, bu cmle de apak bir
ekilde tevhidi ifade etmeyecekti. nk byle bir cmle karsnda, zihinde bu ilhn, tr iinde yer alan bir ilh olduu dncesi
uyanabilirdi. Szn ettiimiz tr ilhlk makamdr. Tpk hayvan
trleri iin, "bir at, bir katr" denilmesi gibi. Oysa bunlarn her birisi
iin trleri asndan saysal okluk sz konusudur. Ancak "Sizin
ilhnz bir tek ilhtr." denildiinde, ilhln teklii anlam vurgulanm olur. nk "iki ilh ve ok ilh" anlamlarnn kart olan
"bir ilh" anlam "ilahnz" sznn yannda yer alnca ilhlk makamn inanlan ilhlar ierisinde teke indirgeyerek apak bir ekilde tevhidi ispat ve ifade eder.
"O'ndan baka ilh yoktur." Bu cmleye, ilk cmlenin tevhide ilikin ieriini pekitirme ve bu hususla ilgili olarak zihinlerde uyanabilecek her trl olumsuz yorum ve kuruntuyu dlama amacyla yer verilmitir. Cmlenin ifade ettii olumsuzluk, tre ilikin
bir olumsuzluktur. lhtan maksat, gerekten varolan ve ona ilh
denilebilen ilhtr. Bu durumda cmle iinde "var" ya da "olan"
eklinde bir haberin mahzuf olarak deerlendirilmesi doru olur.
Bunu esas alarak cmleyi ylece anlamlandrabiliriz: Hak ve gerek ilh dnda ilh mevcut deildir." Cmle iinde geen "Allah"a ynelik zamirin lafz merfu (huve) olduu ve mansub
(iyyahu) olmad iin "illa" edat, istisna edat olarak
deerlendirilemez. Aksine bu edat "baka" anlamda bir vasf konumundadr. Buna gre cmlenin anlam da yle olur: Allah'tan
baka ilh yoktur.
Bununla da anlalyor ki: "O'ndan baka ilh yoktur." cmlesi, Allah'n dnda ilhlk niteliine sahip olduklar, aslsz bir kuruntuya, bir hayale dayal olarak iddia edilen dzmece ilhlarn bu
nitelie sahip olmadklarn vurgulama amacna dnktr. Yani
eklerdir. Buna gre, gklerin ve yerin yaratlnda, gece ile gndzn dnml olarak yer deitirmelerinde ve ayet-i kerimenin
sonuna kadar sz edilen dier evrensel fenomenlerde, akln kullanp dnebilen topluluklar asndan ilhn birliine, tek ve ortaksz oluuna, Rahman ve Rahim olduuna ilikin somut kantlar
vardr.
ayet ayet-i kerime ile gdlen ama, insann bir ilhnn olduunu ya da insann ilhnn bir olduunu kantlamak olsayd, bu
hususlarn tm aralarndaki tasarm ve plnlama birlii dolaysyla tek bir kant niteliinde olacakt. Bu yzden nceki ayet-i kerimede yle bir ifadenin kullanlm olmas gerekecektir: "lhnz
birdir, O'ndan baka ilh yoktur..." (Byle bir ifade kullanlmadna gre) ayet-i kerime ilhn varln ve O'nun birliini kantlamaya dnktr. Yani: nsann dndaki byk evrensel dzenin ilh
birdir ve bu ilh ayn zamanda insann da ilhdr.
Ayetin bu anlamyla kantsalln toparlayacak olursak: Olaanst yaratl dzeniyle ve gz kamatrc fenomenleriyle birlikte ykselip zerimize glgelik gibi gerilen gkler; insanlar zerinde tayan, gece ve gndzn dnml olarak yer deitirmeleri, gemilerin denizler zerinde akp gitmeleri, yamurlarn ya,
rzgarlarn esii, bulutlarn hizmete sunuluu gibi akllara durgunluk veren fonksiyonlara sahip yeryz, bizzat bunlarn her biri bir
yaratcnn varln kanlmaz klan olgulardr. Bunlarn her birinin
bir ilh vardr. (Ayetin ifade ettii ilk kant budur.) te yandan, gk
cisimleri byklk, kklk, uzaklk ve yaknlk asndan birbirlerinden olduka farkl konumlardadrlar. Bilimsel aratrmalar sonucu, bir gk cisminin kkl 0,0000000000000000000000033
cm3 olarak hesaplanmtr. Bir gk cisminin bykl ise, dnyann milyonlarca kat olarak belirlenmitir. Ki, ap yaklak olarak 9000 mildir. ki gk cisminin arasndaki uzaklk, yaklak olarak milyon k yl olarak tespit edilmitir. Bir k ylnn miktar
ise, 300000X60X60X24X365 km.dir.
nsan dehetler iinde brakan, zihnini altst eden u rakamlara bak ve o zaman evrensel yasalar sisteminin ileyiindeki olaanstl istediin gibi deerlendir. Bir ksm olgular dier bir
ksmnda tesir brakyor; bir ksm, dier bir ksmndan etkileniyor.
su ise -nk ahiret dnyann sonucudur-) asndan varlklarn ihtiya duyduklar her eyi baheden bu ilhtr. Bir iin akbetini, o
iin kendisini dzenleyenden bakasnn dzenlemesi mmkn
mdr? (Ayetin Rahman ve Rahim isimlerine ynelik kantsall
da bu ekilde ifade edilebilir).
Birinci ayetin ikinci ayet ile illetlendirilmi olmas bu ifadeyle
doru olur. Ayetin banda illeti ifade eden "inne" edatnn yer alm olmas da bu illetlendirmeye ilikin bir iaret niteliindedir.
Yine de en dorusunu Allah bilir.
"phesiz gklerin ve yerin yaratlnda" ifadesi, gkcisimlerine, yeryzne, bunlarn yaplarndaki yaratl olaanstlne,
sanatsal gz kamatrcla, isimlerine dayanak oluturan tablolara, zlerinin temelini oluturan maddelere, kendi aralarndaki
dnme, periyodik art ve azala, bileim ve zlmeye ynelik bir iarettir. Nitekim ulu Allah yle buyuruyor: "Grmediler mi
gerekten biz, arza gelip, onu evresinden eksiltiyoruz." (Ra'd, 41)
"Kfirler grmediler mi ki gklerle yer bitiik idi, biz onlar ayrdk ve her canl eyi sudan yarattk?" (Enbiy, 30)
"Gece ve gndzn deimesinde" Burada iki doal fenomenin
yaad azal ve arta, uzay ve ksala iaret ediliyor, ki doal
etkenlerden ikisinin bir araya gelmesiyle bunlar meydana gelir. Bu
iki etkenden biri, dnyann gnlk hareketidir. Bu hareketinde
dnya kendi ekseni etrafnda dnerek gece ve gndzn meydana gelmesine yol aar. Bu srada yerkresinin yandan az bir fazlas gnee ynelir ve belli bir sre iinde gnein ndan yararlanarak snr ve aydnlanr. Bu olaya gndz ad verilir. Dnyann
tam yardan biraz eksik olan dier yars ise, bu esnada gne nlarndan yararlanmaz, br yars ters orantl olarak karanla
gmlr. Buna da gece ad verilir. Bu iki fenomen srekli dnyann etrafnda dnerler.
Bir dier etken de, ekvator ya da denge izgisinin kuzey ve
gney ynlerine doru gerekleen yneli hareketi srasnda kresel dnn yzeyinde meydana gelen eilimidir. Bu da gnein
denge izgisinden kuzeye ya da gneye doru eilim gstermesine yol aar ki, bununla da mevsimler meydana gelir. Ayrca bu gelime gece ve gndzn ekvator izgisinde ve kutuplarda eit ol-
Ayetin orijinalinde geen "fulk" kelimesi, gemi demektir. Bu kelime hem tekil, hem de oul olarak kullanlr. Tpk "temr=hur-ma"
ve "temret=bir hurma" dendii gibi "fulk=gemi" ve "fulket=bir gemi" de denir. nsanlarn faydasna olan eylerden maksat, gemiler
aracl ile bir sahilden kar sahile, ktadan ktaya tanan mal ve
eyadr.
Geminin de tpk gk, yer ve gece ile gndzn dnml
deiimi gibi, insan iradesinin mdahalesinin sz konusu olmad
doal olgular ve fenomenler kategorisine sokulmas, onun da tpk
dier olgular gibi sonuta Allah'n tabiattaki meydana getirme fiiline dayandn gstermektedir. nk insana izafe edilen bir fiil
zerinde dikkatle dnlnce, bunun herhangi bir fiili doal sebeplere izafe etmekten farksz olduu grlr. nsann vnp
durduu iradesi, onu Allah'n iradesine ihtiya duymayan bamsz
ve tam bir sebep konumuna getirmedii gibi ona Allah'a muhta
olma asndan teki doal sebeplerle farkl bir konum
kazandrmaz.
u hlde, Allah'n iradesine muhta olma bakmndan, doal
bir gcn herhangi bir maddeye etki etmesi sonuta etki, tepki,
hareket ettirme, bileik meydana getirme ya da bir tr analize tbi tutmak suretiyle sz konusu maddede biimsel bir deiiklie
yol amas (talarn ald biimler gibi) ile bir insann herhangi bir
madde ile ilgili olarak meydana getirdii hareket, yaklatrma, uzaklatrma gibi yntemlerle biimsel bir deiiklie yol amas
(gemi yapmas gibi) arasnda niteliksel bir fark yoktur. Her iki olay
da sonuta Allah'n yaratmasna ve meydana getirmesine baldr.
Hibir ey ne fiili, ne de kendisi asndan yce Allah'tan bamsz
ve mstani deildir.
u hlde, gemi de tpk dier doal olgular gibi, gerek varoluu
ve gerekse varln ynlendirmesi noktasnda bir ilha muhtatr.
Ulu Allah bu geree u ekilde iaret ediyor: "Sizi de, yaptnz
eyleri de Allah yaratmtr." (Safft, 96) Yce Allah bu szleri Hz.
brahim'in lisanyla aktaryor. Hz. brahim bunu sylerken kavminin ilh edindikleri putlarn zellikleri hakknda onlarla tartyordu. Bilindii gibi put da tpk denizde yzen gemi gibi bir el yapmasdr.
Yce Allah yle buyuruyor: "Denizde koca dalar gibi akp
giden yksek gemiler de O'nundur." (Rahman, 24) Burada yce Allah gemileri kendine zg bir mlkiyet olarak nitelendirmitir. Bir
ayette de yle buyuruyor: "...Buyruuyla denizde akp gitmesi iin gemileri emrinize verdi..." (brhm, 32) Gemilere ilikin dzenlemeleri de bu ayet-i kerimede kendi iradesine bal olarak ortaya
koymutur.
dr. Bu sebep de yce Allah'tr. u hlde, bir yaratcnn varlna ilikin gr bir varsaymdr. lk insanlar sebepleri bilinmeyen doal gelimeleri; rnein atmosferde meydana gelen baz gelimeler ve yeryznde sebebi bilinmeyen birok olaylar ve yine bugn
bile gerek nedeni, modern bilim tarafndan tespit edilemeyen
ruhsal zellikler ve olaylar karsnda byle bir varsayma gerek
duymulard.
Bu grn mensuplar iddialarn u ekilde srdryorlar:
ada bilim madd olaylarn, gelimelerin sebeplerini belirlemek
suretiyle, sz konusu varsaymn temel dayanaklarndan birini
ykmtr. Bu dayanak, madd gelimelerin madde tesi sebebe ihtiya duymasdr. kinci dayanak ise, psikolojik gelimelerin, bunun tesindeki soyut sebebe varncaya dek uzayan sebeplerine ihtiya duymasdr. u kadar var ki, ada bilimin mekanik kimya
alannda kaydettii gelimeler, bu hususta "ksa bir sre sonra insanolu ruhun sebeplerini belirleyecek ve canl hcreyi yaratma
baarsn gsterecektir. Herhangi bir ruhsal varl ya da herhangi
bir ruhsal zellii meydana getirebilecektir." mjdesini veriyor. Bu
gerekleince de ad geen varsaym yklacak ve insanolu doada diledii canl trn yaratacaktr, tpk bugn diledii biimdeki
nesneleri meydana getirdii gibi. Oysa bugne kadar insanolu
yaratl, bu tr doatesi bir mevhum illete dayandrmak durumundayd. Onun bu tutumunun nedeni sz konusu gelimelerin illetini bilmemesiydi. Allah' inkr edenlerin delilleri bunlardr.
u miskinler ayet biraz olsun gflet ve gurur sarholuundan
uyanacak olurlarsa, greceklerdir ki, evrenin bir ilhnn olduuna
inanan dindarlar, -tarih balangcn tespit edemez ama- ilk andan
itibaren, bunu madd sebebi bilinen ve bilinmeyen her trl gelimenin ve olgunun madde tesi illeti olarak deerlendirmilerdir.
Yani bunlar asndan her gelime madde tesi bir illete muhtatr, bylece bunlarn ispat ettikleriyle onlarn inkra kalktklar
farkl eylerdir.
Tanrnn varlna inananlar -bilimsel aratrmalar ve tarih, insanlk hayatnda bu akmn ne zaman baladn tespit edememitir- tm evrenin bir ya da birden fazla ilhnn olduuna inanrlar. (u kadar var ki, Kur'n- Kerim, tarihsel olarak tevhidin ok-
ntlar sunmulardr. Buna dayal olarak varl mmkn olan illetlerin varlnn zorunlu olan bir illete dayanmas gerektiini sylemilerdir. Felsefenin ilk kez ortaya kndan gnmze kadar
geen binlerce yldr bu tutumlarn srdregelmilerdir. Ve mmkn nitelikli madd illetleri bilinen mallleri, zorunlu nitelikli illete
dayandrmakta en ufak bir tereddt geirmemilerdir. u hlde
onlarn herhangi bir gelimeyi, varl zorunlu olan illete balamalar, doal illeti bilmemelerinden kaynaklanmyor. Yani Materyalistlerin sandklar gibi, sadece illeti bilinmeyen olgular, varl zorunlu illete dayandrmalar sz konusu deildir. Bu da ikincisi.
Kald ki, ilhn birliini ngren Kur'n- Kerim, bunun yan sra, evrendeki olgular arasnda genel nedensellik yasasnn egemen olduunu da vurgulamaktadr. Her olayn kendine zg bir illete bal olduunu kabul eder; bu hususta saduyunun vard
sonular onaylar.
Kur'n- Kerim doal fiilleri, kaynaklandklar yere ve doal faillerine dayandrr; burada nakletme gereini duymadmz birok
ayette htiyar fiilleri insana izafe eder. Sonra btn bunlar istisnasz yce Allah'a dayandrr: "Allah her eyin yaratcsdr."
(Zmer, 62) "te Rabbiniz Allah budur, her eyin yaratcsdr. O'ndan baka ilh yoktur." (M'min, 62) "yi bilin ki yaratma ve emir
O'nundur." (A'rf, 54) "Gklerde ve yerde bulunanlar, hep O'nundur." (Th, 6) Buna gre "ey" adn almaya hak kazanan her ey,
yce Allah tarafndan yaratlmtr. O'nun yce anna yarar ekilde O'na mensuptur her ey.
Baz ayetlerde de her iki gerek birlikte dile getirilmitir. Bir fiil
hem yce Allah'a ve hem de failine izafe edilerek bir ayette gndeme getirilmitir: "Sizi de, yaptnz da Allah yaratmtr."
(Safft, 96) Burada insanlarn amelleri nce onlara izafe edilmi,
ardndan hem kendi yaratllar, hem de amelleri Allah'a izafe edilmitir. Bir ayet-i kerimede yce Allah yle buyuruyor: "...Attn
zaman sen atmadn, fakat Allah att..." (Enfl, 17) Bu ayet nce
atma fiilini Resulullah'a izafe ediyor, sonra bunu nefyederek ad
geen fiili yce Allah'a izafe ediyor. Bu konuyu ifade eden birok
ayet vardr.
katlanamaz. Bu souk hava scak havaya doru bir basn uygular. iddetli basnca maruz kalan hava akm aksi istikamete doru bir akma dnr. te bu akma rzgar diyoruz. Bunun salad yararlarn banda, bitkiler arasnda bir tr alama olayn
gerekletirmesi, sis katmanlarn ve ykselen pis kokular datmas, yamur ykl bulutlar srklemesi gibi doal faaliyetler gelir. Dolaysyla rzgar, bitkiler, hayvanlar ve insanlar asndan hayati bir neme sahiptir.
Rzgar, varoluuyla bir ilha tanklk eder; dier varlklarla btnlemesi, uyum iinde hareket etmesiyle de, daha nce iaret
ettiimiz gibi u evrenin ilhnn tek olduunu gsterir. Ayrca insann varoluu ve varln srdrmesi asndan nemli rol oynayan etkenlerden biri olmasyla da insann ve dier varlklarn ilhnn bir olduunu ortaya koyar.
"Gkle yer arasnda boyun edirilmi (emre hazr bekleyen) bulutlarda" Bulut, younlam buhardr ki yamur ondan meydana ge-
lir. Yerden ayrlmad srece sis diye anlr. Ama yerden ayrlp
ge doru ykselince bulut adn alr. Ayetin orijinalinde geen
"musahhar" kelimesinin mastar olan "teshir" bir eyi zorla ve alaltarak iinde kullanmak demektir. Bulut da, hareketi ve yamur
yadrmas bakmndan rzgar ve souk hava tarafndan zorlanmaktadr ki, bunlar Allah tarafndan ona musallat edilmilerdir.
Bulutun Allah'n tek ve ortaksz olduuna ilikin bir kant oluu
hakknda sylenecek sz, onunla birlikte dile getirilen dier ayetlerle ilgili olarak sylenecek szn benzeri olacaktr kukusuz.
Biliniz ki: Gece ve gndzn dnml olarak yer deitirmesi, gkten inen su, bir o yana bir bu yana yneltilen rzgarlar,
emre amade klnm bulutlar, evrensel dzenin zn ve temel
dayanan oluturan evrensel gelimelerin, bitkisel ve hayvansal
organizmalardan oluan yer meneli olgularn bal olduu birer
olgulardr. Dolaysyla tefsirini sunduumuz bu ayet-i kerime, bir
bakma u ayet-i kerimenin ayrntl bir aklamas niteliindedir:
"...Onda bereketler yaratt ve arayp soranlar iin eit olmak zere oradaki rzklar tam drt gnde takdir etti." (Fussilet, 10)
"Elbette dnen bir topluluk iin deliller vardr." "Akl" kelimesi
"akale/ya'kilu" fiilinin mastardr ve bir eyi kavramak, eksiksiz
d kadaryla ayetin orijinalinde geen "iz" edat "yer" fiilinin mefuldr. "Muhakkak btn kuvvetin Allah'a ait olduunu" diye
balayan ifade de "azab"n aklamas niteliindedir. fadenin bandaki "lev" edat ise "temenni" iindir.
Buna gre, ayetin anlam yle olur: Keke dnya hayatnda,
mahede edecekleri azap gnn bir grselerdi ve btn gcn
Allah'n tekelinde olduunu bizzat gzlemleselerdi. Ve bylece, bu
hususta dzmece ilhlara bir pay tanmakla ne byk hata ilediklerini, bu hatann akbeti olan azabn ne kadar iddetli olduunu ve yaptklar hatann cezasn tadacaklarn bilselerdi.
u hlde, bundan sonraki ayet-i kerimenin de aka ortaya
koyduu gibi, tefsirini sunduumuz bu ayetteki "azap"tan maksat,
onlarn, kendilerinde birtakm gler olduunu sanarak, Allah' bir
yana brakarak birtakm dzmece ilhlar edinmenin bir yanlg olduunu grmeleri ve bu hatann akbetini gzleriyle grmeleridir.
Bu ayet-i izleyen iki ayet-i kerime bu anlam pekitirmektedir:
"yle ki (o gn) uyulanlar uyanlardan uzaklamlardr -uyanlar
uyulanlardan bekledikleri yardm grememiler-, azab grmlerdir, aralarndaki btn balar kesilmitir. -Allah'n dndaki
tm gler etkisiz hle gelmitir- Uyanlar derler ki 'Keke bir daha dn mmkn olsayd' -bu, dnyaya dn temennisidir- 'Onlardan uzak dur-saydk' -yani dnyada uyulan dzmece ilhlardanbizden uzak durduklar gibi -yani ahirette.- Bylece Allah onlara yani dzmece ilhlar edinmek suretiyle zalim olanlara- amellerini
-dnyada Allah' bir yana brakp dzmece ilhlar sevip, onlara
uymalarn- hasret kay-na olarak gsterecektir. Ve onlar ateten kacak deildirler."
"Onlar ateten kacak deildirler." Bu ifade, ahiretteki azabn
kesintiye urayacana inananlara kar bir kant niteliindedir.
dan yle buyurduu geer: "Saysal birlik sana zgdr."1 Bu ifade mlkiyete gre yorumlanr. Yani, sen saysal birlie sahipsin;
saysal birlikle nitelenme kastedilmemitir. nk hem akl ve
hem de nakil, yce Allah'n varlnn zat ve hakikat olarak ikincisi
ve tekrar bulunmayan bir srflk olduuna tanklk ederler.
el-Kfi, el-htisas ve Tefsir'ul-Ayy'de2 belirtildiine gre mam Bkr (a.s) "nsanlardan kimi, Allah'tan baka eler tutar"
ayeti ile ilgili olarak yle demitir: "Allah'a andolsun ki, ey Cabir,
onlar, zalim nderler ve taraftarlardr." Ayy'nin naklettii rivayette ise, ifade yledir: "Allah'a andolsun ki, ey Cabir, zulm nderleri ve onlarn taraftarlardr."
Ben derim ki: Bu ifade ile ne kastedildii, daha nceki aklama-larmzda akla kavumutur. "Zulm nderleri" ifadesi
ise, ayet-i kerimede geen "zulmedenler grselerdi" ifadesine ynelik bir iarettir. Burada Allah' bir yana brakp dzmece ilhlar
edinenler zalimler olarak nitelendirilmitir. Onlarn uyduklar kimseler de "Zalimlerin nderleri" ya da "zulm nderleri"dir.
el-Kfi'de mam Sadk'n (a.s) "Bylece Allah onlara amellerini hasret kayna olarak gsterecektir." ayeti ile ilgili olarak yle
dedii belirtilir: "Bu, bir adamdr ki, cimrilikten dolay maln Allah
yolunda harcamakszn biriktirir; sonra lr ve o mal ya Allah yolunda ya da gnah yolunda harcayacak birine brakr. Eer sz konusu kii bu mal Allah'a itaat yolunda kullanrsa, asl sahibi, maln bakasnn mizannda grr ve bu, onun iin bir znt kayna olur. -nk mal kendisinindi- Eer mal brakt kii, onu gnah yolunda kullanrsa, bu sefer gnahkr birini kendi mal ile
desteklemi olur." [c.4, s.42, h: 2]
Ben derim ki: Bu anlam ieren bir rivayeti, Ayy, eyh
Saduk, eyh Mfid ve Tabers mam Bkr ve mam Sadk'tan (zerlerine selm olsun) nakletmilerdir.3 Bu anlam Allah' bir yana
brakp birtakm dzmece ilhlar edinme ile ilgili sunulan geni
1) Sevgi, btnleyen illet ya da bunun benzeri bir olgu ile btnlenen mall ya da bunun benzeri bir olgu arasnda bulunan varolusal bir ilinti ve zel bir ekimdir. Fiillerimizi sevmemiz de bu
yzdendir. nk onlarla btnleniyoruz. Yediimiz besinler, birletiimiz eler, elimizde bulundurup evirip-evirdiimiz mallar,
yararlandmz makamlar, bize herhangi bir ey baheden iyiliksever, bizi eiten retmen, bize yol gsteren klavuz, bize yardm
eden yardmsever, bizden bir eyler renen renci, bize hizmet
eden hizmeti, bize uyan, itaat eden herhangi bir kimse ve bunun
gibi fiillerimizle ilgisi bulunan eyleri seviyoruz. Sraladmz bu
sevgi ksmlarnn bazs doaldr, bazs dnseldir (hayaldir) ve
bazs akldir.
2) Sevginin mertebeleri vardr. Zayf ve gl olmas mmkndr. nk sevgi, varolusal bir badr -varolu da mertebelerinde, mekkik yani zayf ve gll kabul eden bir gerektir.Bilindii gibi, tam bir illet ile mall arasndaki varolusal ilgi, eksik illetlerle malulleri arasndaki ilgi gibi deildir. Ve sevgiyi douran tekml olgusu, zorunlu ya da zorunluluk olmamak; beslenme
gibi madd olmak ya da ilim gibi madde tesi olmak zere eitli
ksmlar barndrr znde. Bylece sevginin madd olgulara ynelik olduunu syleyenlerin iddialarnn yanll ortaya km oluyor. O kadar ki, bazlar: Bunun asl yemek sevgisi, dier sevgiler
buna tbidir demilerdir. Bazlar ise; bu hususta aslolan cinsel birleme sevgisidir. Bunun dnda kalanlar ona dnktr, demilerdir.
3) Yce Allah, nasl deerlendirilirse deerlendirilsin, sevgiye
lyktr. nk zat olarak sonsuz kemale sahiptir. Onun dnda
varsaylan tm kemaller snrldrlar. Sonlu ise, varolusal olarak
sonsuz ile ilgilidir. te bu, ortadan kaldrlmas mmkn olmayan
zati sevgidir. Yce Allah bizim yaratcmzdr, say ve sre olarak
sonsuz olan nimetler baheder bize. Bize bir nimet veren herkesi
sevdiimiz gibi O'nu da severiz.
4) Sevgi varolusal bir badr -varolusal balar ise, konum olarak varln dnda deildirler.- Buna gre, her varlk zatn sever. Daha nce de deindiimiz gibi, kii sevdiine taalluk eden
eyi de sever: Yani varlnn sonularn da sever. Buna gre, yce
Bu tanm iren durumlara ve bedbaht insann ahiret yurdunda karlat naho grnmlere tpatp uyar. Buna gre, karakteristik zellii bedbahtlk olan sapkn insann maruz kald azap
kesintiye uramaz.
Bu hususta yanll ve tutarszl apak grlen birtakm
kukular ortaya atlmtr: Sz gelimi diyorlar ki: Yce Allah engin
rahmet sahibidir ve rahmeti sonsuzdur. Hibir varln tahamml
edemeyecei sonsuz azaba doru giden birini yaratmas O'nun
rahmetine sar m?
Yine diyorlar ki: Azap insann tabiat ile uyumad zaman yani, zorlama eklinde belirdii zaman azap niteliini kazanr. Srekli bir zorlama dnlemeyeceine gre, srekli bir azap nasl
doru kabul edilebilir?
Yine deniliyor ki: Kulun iledii her gnah kesinlikle sonludur,
u hlde nasl oluyor da sonsuz azapla cezalandrlyor?
Bir ksm da diyor ki: Gnahkrlarn tavrlar aslnda evrensel
sistem iinde mutluluk ehlinin yapm olduklar hizmetten az deildir. Eer bedbahtlar olmasa, mutlu insanlar iin mutluluk gereklemeyecektir. u hlde onlarn sonsuz azaba mahkum edilmelerinin gerekesi nedir?
Bazlar da yle bir iddiayla ortaya kyorlar: Allah'n emir ve
yasaklarna uymaktan geri kalan cezalandrmak bir intikam belirtisidir. ntikam ise, zalim gnahkrn, gl intikam alcda meydana getirdii eksikliin giderilmesi iindir. Byle bir eyi yce Allah iin dnmek doru deildir. nk O, mutlak anlamda mstanidir. Bir eye ihtiya duymaz. u hlde O'nun kullarn cezalandrmas, zellikle sonsuz azaba arptrmas mmkn mdr?
Bunlar sonsuz azaba ve azabn kesintiye uramamas olgusuna kar olanlarn ortaya attklar gr ve itirazlardr. Azabn sonsuzluuna ilikin olarak sunduumuz aklamalar kavradn zaman bu iddialarn temelden yanl olduunu grrsn. nk sonsuz azap bedbaht insandan ayrlmayan akavet biiminin bir sonucu ve zelliidir. yle ki bu insann zat bu zellik dorultusunda
tasavvur edilir. Ancak bu da kar konulmaz bir kabiliyetin, onun
zatnda meydana gelmesine baldr. O zaman sz konusu kiinin
zatnda, ba gsteren durumlar aracl ile bir karakteristik oluur
ki, bu da sonuta onun ihtiyarna dayanr. Tam bir kapasitenin oluup pekimesidir ki, tm olaylarda kapasiteye uygun bir biimin
olumasna yol aar.
Nasl ki, insanlk biiminin, bir unsura varit olmasndan sonra
insanlk biiminin var olmas nedeniyle insana zg fiillerin gereklemesini salayan illeti sormak normal saylmyorsa, ayn ekilde insandan ayrlmayan bedbahtln da kanlmaz kld sonular da sorgulamak anlamszdr. Bu kanlmaz sonulardan biri de, isteme dayal olarak ortaya kan bedbahtlk biiminin gereklemesi ile birlikte vazgeilmez niteliini kazanan sonsuz azaptr. nk sonsuz azap, karakteristik zellik mahiyetini kazanan bedbahtln bir sonucu ve gereidir. u hlde yukardaki sorularn tm de yanltr. Sz konusu sorular toplu olarak, ksaca
bu ekilde cevaplandrmak mmkndr.
Ayrntl cevaba gelince; birinci soruyu ylece cevaplandrrz:
Yce Allah'n rahmeti, acma hissi, duygusallk ve i etkilenme anlamn ifade etmez. nk bu duygular maddlii gerektirir Kukusuz yce Allah bu yaktrmalardan mnezzehtir.- Aksine
rahmetin anlam, kar tarafta oluan tam kapasiteye, kabiliyete
uygun ba ve ltuftur. nk tam kapasiteyle hazrlanm, kendini donatm kii, hazrland eyi sever, onu ister, kabiliyet diliyle onu talep eder. Dolaysyla istedii, talep ettii ey kendisine
bahedilir. Rahmet iki ksma ayrlr:
a) Genel rahmet: Evrensel varolu izgisinde, kendisi iin hazrlk yaplan ve zlemle beklenen eyin bahedilmesi demektir.
b) zel rahmet: Tevhide ve Allah'a yaknlk mutluluuna giden
hidayet yolunda kendisi iin hazrlk yaplan ve zlemle beklenen
eyin bahedilmesidir.
Kalc ve srekli bedbahtlk biiminin verilmesi -ki, buna byk
bir abayla hazrlanan insann srekli azaba uratlmasn gerektirir- genel rahmet olgusuna ters dmez, aksine, bu durum onun
bir gereidir. zel rahmete gelince, onun yolunun dnda olan birinin bu kapsama girmesi anlamszdr. Dolaysyla: "Srekli azap,
rahmetle eliir" diyen kii, bu szyle, genel rahmeti kastediyorsa, durum byle deildir. nk srekli azap, genel rahmetin bir
Dolaysyla yle bir gr ileri srmek yersizdir: lmden sonra insandan sadr olan srekli ve kalc sonular, maddenin kesintiye uramas ile beliren belirli etmenlerin rn konumundadrlar. u hlde, sonlu baz etmenlerin szn ettiimiz sonularn
ortaya kmalarnda ve bunlarn srekli insanla birlikte olmalarnda etkin rol oynamalar mmkn mdr? Byle bir sz denilemez.
nk farzmza gre etkileyici illet olan insan mahiyeti, srekli o
maddeyle birliktedir. Nasl ki, bu soru anlamszdr, tekisi de ylece bir anlam ifade etmez.
Drdnc soruya vereceimiz cevap udur: Hizmet ve kulluk
da tpk rahmet gibi iki ksma ayrlr: a) Genel kulluk: Varolusal
olarak varln kaynana boyun emek ve ondan etkilenmek,
demektir bu. b) zel kulluk: Bununla da, hidayet yolunda tevhit ilkesine boyun emeyi, balanmay kastediyoruz. Bu iki ksmdan
her birinin uygun bir karl, kanlmaz bir sonucu vardr. Bunlara da uygun den bir rahmetle karlk verilir. Evrensel sistem iinde genel kulluun karl genel rahmettir. Srekli nimet de,
srekli azap da genel rahmetin belirtileridir. zel kulluun karl
ise, zel rahmettir. Bu da nimet ve cennettir. Bu husus, son derece
belirgindir. Kald ki, eer bu kuku yerinde bir tavr olarak deerlendirilecek olursa, bu durum ahiret yurdundaki sreli azap ve
hatta dnyadaki azap iin de geerli olacaktr.
Beinci sorunun cevab: Bildiin gibi, srekli azap, insann iindeki bedbahtlk mahiyete dayanr. Ama yce Allah'a dayanyor
olmas tm varlklar iin, "O, yce Allah'a dayanr" dediimiz anlamdadr. Yoksa intikam alma ve kin ateini dindirme gibi bir
duygu yce Allah asndan muhaldir, O'nun hakknda byle bir
ey dnlemez. Kukusuz, sapkln ve kt tavrn cezas olarak intikam ifadesi yce Allah iin kullanlabilir. Burada efendinin
kulluk tavrlarnn dna kan, boyun eme konumundan syrlp
bakaldr ve kar k pozisyonuna geen klesini cezalandrmas sz konusudur. Ama bu durum elbette ki bu anlamyla azabn bir intikam olarak ngrlmesini gerektirmez. Kald ki, eer
bu kuku yerinde bir tavr olarak deerlendirilecek olursa, ahiret
yurdundaki geici ve snrl azap ve hatta dnyadaki azap iin de
sz konusu olacaktr.
AYETLERN AIKLAMASI
"Ey insanlar, yeryznde bulunan hell ve temiz eylerden yiyin...
bilmediiniz eyleri sylemenizi emreder." Hell, ilenmesi yasak
eyleri yemekten kanmak ya da eytana uyup baz eyleri yemek eklinde gerekleir. Ardndan, eytana uyulan durumlara ilikin bir genel bir nitelendirmeye yer veriliyor: Bunlarn ktlk,
faha (irkinlik, hayszlk) ve "Allah hakknda bilmediiniz" eyleri
sylemek olduklar belirtiliyor.
Bir eyi yemekten kanmann ancak yce Allah'n izniyle caiz
olabilecei gibi, bir eyi yemek de ancak yce Allah'n izniyle caiz
olabilir. u hlde, yeryzndeki hell ve temiz eylerden yemek,
ancak yce Allah'n izin vermesi ve yasalatrmas -yce Allah bunu da u anda tefsirini sunduumuz bu ayet-i kerimede ve dier
baz ayetlerde belirtmitir- ve onu yemekten sakndrmamas ile
geerlilik kazanr. "Allah size ly, kan... haram klmtr." ayetini incelerken bu hususu daha ayrntl biimde ele alacaz.
Bu durumda -dorusunu Allah herkesten daha iyi bilir- ayetin
anlam bizim u szmze ynelik niteliktedir, diyebiliriz: "Yce Allah'n yeryznde sizin iin yaratt nimetlerinden yiyin. Yce Allah bunlar sizin iin hell ve temiz klmtr. Kanarak ve saknarak bunlarn bir ksmn yememezlik etmeyin. Bu durumda bir ktlk, irenlik ve bir bilgiye yani ilh eriata dayanmakszn bir
yasa koymu olursunuz. Oysa bu tr bir yasa koymak sizin yetkinizde deildir. Bu, eytann admlarna uymak demektir."
Ayet-i kerimeden kan sonular u ekilde sralayabiliriz:
a) Delil ile kapsam d braklan hususlarn dnda kalan her
eyde genel bir helllik sz konusudur. nk yce Allah izin verdii hususlarla ilgili yasaklar getirme yetkisine sahiptir.
b) lm bir delil olmakszn yce Allah'n hell kld bir eyden
saknmak, insann yetkisinde olmayan ve haram olan bir tr yasa
koyuculuktur.
c) eytann admlarn izlemekten maksat, Allah'n izin vermedii bir biimle ve hususla Allah'a kulluk sunmaktr. nk yce
Allah yrmeyi yasaklamyor. O'nun yasaklad, insann admlarn eytann admlarnn yerine koyacak ekilde yrmesidir. Byle
bir durumda insann yry ile eytann yry uyumu olur
ve insan eytann admlarn izleme durumuna der. Bundan dolay biliyoruz ki illetlendirmenin genellii, yani "O daima size...
emreder" ifadesi, bir bilgiye dayanmakszn bir fiili ilemekten ka-
Fakat, bunun bir sonucu ve gerei olarak sunulan sfat, yani "Sardrlar, dilsizdirler, krdrler." sz, kfirlere zg niteliklerdir; onlar hakka aranlarn nitelikleri deil. Bu, rnein Allah'n elisine deil de kfirlere izafe edilmesini kanlmaz klar.
Bundan dolay ifadede kalb (deitirme) sanat benzeri bir durumun sz konusu olduunu syleyebiliriz.
lit kavram zerinde durmutuk. Daha ayrntl bilgi iin oraya bavurulabilir.
in ilgin taraf da bu gr ileri srenlerin, hayatn temel ilkeleri ve toplumsal davran kurallar noktasnda yeme, ime, giyinme, iftleme ve barnma gibi konularda kr krne gelenee
uymaktan, hibir kantlayc aklama yapmakszn heva ve heves
peine dmekten baka bir ey yapmayanlar olmalardr. Evet,
gelenee yeni bir isim uydurduklarn biliyoruz. Artk ona kalknm dnyann benimsedii kural diyorlar. Bylece gelenek ve taklit
ismen deil, ama cismen varln srdryor. Lafz bir kenara atlm, ama anlam genel kabul grmtr.
"Kovan kovalar arasna brak" deyimi bilimsel, ilerici ve
uygarln ifadesi bir slogan, ama "Hava ve hevese uyma; yoksa
seni saptrr." gerei de dinsel bir gelenek ve aslsz bir hurafe
olmutur.
nsanlk hayatn dnce plnnda drt dneme ayrmalarna
gelince, din ve felsefe tarihi bunu yalanlamaktadr. Bilindii gibi
Hz. brahim'in dininin ortaya k Hindistan'da, Msr'da ve
Keldonlerin lkesinde felsefenin ortaya kp yaygnlamasndan
sonraki dnemlere rastlar. Hz. sa'nn dininin ortaya k Yunan
felsefesinden sonradr. Yine Hz. Muhammed'in (s.a.a) dininin (yani
slm'n) ortaya k da Yunan ve skenderiye felsefesinden sonraya rastlar. Ksacas felsefenin zirveye ulamas, dinin zirvesine
ulamasndan nce gereklemitir. Daha nceki aklamalarmzda, Allah'n birlii esasna dayal dinin, ok tanrl dinlerden, tarihsel olarak daha ncelikli olduunu vur-gulamtk.
nsanlk tarihi asndan Kur'n'n onaylad blnme udur:
a) Tm mmetlerin tek bir mmet olduklar ilkel dnem. b) Duyumculuk ve maddenin etkinlik kazand dnem. "nsanlar tek
bir mmet idi. Allah peygamberleri, mjdeciler ve uyarclar olarak gnderdi." (Bakara, 213) ayetini incelerken, szn ettiimiz bu
tarihsel dnemlerin niteliklerini de etraflca anlatacaz.
172- Ey inananlar, size verdiimiz temiz rzklardan yiyin. Yalnzca Allah'a kredin; eer sadece O'na kulluk ediyorsanz.
173- Allah size le, kan, domuz eti ve Allah'tan bakas adna
kesileni kesin olarak haram kld. Ama kim zulmetmeden ve snr
amadan mecbur kalrsa, ona bir gnah yoktur. nk Allah hi
phesiz balayan ve esirgeyendir.
174- Allah'n indirdii kitaptan bir eyi gizleyenler ve onunla
deeri az bir eyi satn alanlar; ite onlarn yedikleri karnlarnda
ateten bakas deildir. Allah kyamet gn onlarla konumaz ve
onlar arndrmaz. Ve onlar iin ac bir azap vardr.
175- Onlar, hidayete karlk sapkl, balanmaya karlk
azab satn almlardr. Atee kar ne kadar da dayankldrlar!
176- Bu, Allah'n kitab phesiz hak olarak indirmesindendir.
Kitap konusunda anlamazla denler ise, uzak bir ayrlk iindedirler.
AYETLERN AIKLAMASI
"Ey inananlar, size verdiimiz temiz rzklardan yiyin." Daha nce
tm insanlara yneltilen genel hitaptan sonra mminlere yneltilen zel bir hitaptr bu. Hitabet sanatnda, bir hitaptan dier bir hitaba gei olarak nitelendirilir bu durum. Sanki burada t almayan, sylenen szleri dinlemeyen bir gruba hitap etmekten
vazgeiliyor ve imanndan dolay kendisini arana olumlu karlk verene yneltiliyor hitap. ki hitap tarz arasndaki fark, muhataplarn farkllndan kaynaklanyor. Allah'a ve onun mesajna inananlar, ary kabul edecekleri beklendii iin "Yeryzndeki
hell ve temiz eyler" yerine "size verdiimiz temiz rzklardan."
ifadesi kullanlmtr.
Bu durum tek ve ortaksz Allah'a kr sunmalarna bir vesile
olarak gndeme getirilmitir. nk onlar Allah'tan bakasna kulluk sunmayan muvahhitlerdir. Bu yzden "size verdiimiz temiz
rzklar" deniliyor da "size verilen temiz rzklar" ya da "yeryzndeki" eklinde bir ifade kullanlmyor. nk kullanlan ifade, onlarn yce Allah' tanmalarna, yce Allah'n onlara yakn olduuna, onlara acdna, efkat beslediine ilikin bir ima iermektedir. "Min tayyibat-i m re-zaknakum="size verdiimiz temiz rzklardan" ifadesinde, sfat mevsu-fa izafe edilmitir. Yani sfatn
mevsuf konumuna gemesi sz konusu deildir.
nk birinci yaklam asndan anlam, "Tm temiz olan rzkmzdan yiyin." eklinde olur. Ki bu, ifadenin atmosferinden de
alglanan yaknlama ve efkat gsterme havasna daha uygundur. kinci yaklam asndan anlam, "Rzkn temizinden yiyin, pis
olanndan deil." eklinde olur ki, ayetlerin ak ile oluan ortama
uymamaktadr bu yorum. nk atmosfer kstlamalar kaldrmak, kendi arzular dorultusunda yasalar koymak suretiyle Allah'n kendilerine bahettii baz rzklar yemekten kanmalarn,
hibir ilh direktife dayanmakszn yasak koymalarn nlemek
eklinde belirginleiyor.
"Yalnzca Allah'a kredin; eer sadece O'na kulluk ediyorsanz."
ifadesi de bu ilkeyi vurgulama amacna yneliktir. Bu ifade de snrlandrmay ve bir noktaya zg klmay dile getirir. Bu yzden
"eer ona kulluk ediyorsanz." denilmiyor.
"Allah size le, kan, domuz eti ve Allah'tan bakas adna kesileni
kesin olarak haram kld." Allah'tan bakas adna kesilenden mak-
AYETN AIKLAMASI
Deniliyor ki: Kblenin Kuds kentindeki Beyt'l-Mukaddes yerine Mekke'deki Kbe olarak deitirilmesi insanlar arasnda bir
tartmaya, sert mnakaalara yol at. Bu tartmalar ald ban
gitti. Bunun zerine yce Allah tarafndan yukarya aldmz ayet-i
kerime indi.
"Yznz dou ve bat tarafna evirmeniz iyilik deildir." fadenin
orijinalinde geen "birr" bol hayr ve ihsan demektir. Bu kelimenin
"berr" eklindeki okunuu sfat- mebbehedir. (yani bol hayrl ve
ihsan sahibi olan kimse). Yine ifadede geen "kibel" kelimesi de
yn anlamna gelir. Kble kelimesi de bundan tremi ve bir tr
yn ifade eder. fadenin orijinalinde geen "zevi'l-kurba", "yakn-
AYETLERN AIKLAMASI
"Ey inananlar, ldrlenler de ksas size farz klnd. Hre hr, kleye kle, kadna kadn." Bu hitabn zellikle mminlere ynelik ol-
mas, bu hkmn Mslmanlara zg olduuna ilikin bir iarettir. Mslmanlarn dndaki zimmet ehli ve benzeri aznlk gruplarna gelince, ayet-i kerime onlardan sz etmemektedir.
Ele aldmz bu ayet-i kerime, Mide Suresindeki, "Cana
can..." (Mide, 45) ayetine bir aklama konumundadr. Yani ayetler
birbirlerinin aklayclardrlar. Dolaysyla, "Bu ayet tekinin hkmn yrrlkten kaldrmtr. nk kleye karlk zgr insan
ve kadna karlk erkek ldrlmez" demenin bir anlam yoktur.
Toparlayacak olursak, "ksas" kelimesi, ksse/yukssu" fiilinin mastardr. Yani, bir eyin ardndan gidip sonularn takip et-
maktulun kardei uygun bir tavr iinde, katili izleyip ondan diyetini talep etmeli, katil de maktulun kardeinin diyetini uygun koullar iinde srncemede brakmadan demelidir.
"Bu, Rabbiniz tarafndan bir hafifletme ve rahmettir." Yani, ksas
yerine diyet hkmnn getirilmesi Rabbiniz tarafndan bir hafifletmedir ve bir kere diyete karar verildi mi artk bundan dnlmez.
Yani maktuln velisi affettikten sonra, ksas uygulamaya
kalkamaz. Bu tr bir tavr saldrganlk olarak deerlendirilir. Kim
saldrganlk edip affettikten sonra ksas uygularsa, onun iin can
yakc bir azap vardr.
"Ey akl sahipleri, ksasta sizin iin hayat vardr, umulur ki saknrsnz." Bu ifade ksas hkmnn yasalatrlmasnn gerisindeki
genel maslahat ksas ile mmkndr. nk hayatn garantisi ksastr. Balama, diyet ya da bunlarn dndaki hibir uygulama
deildir. nsan eer saduyu sahibiyse ksasla hkmeder. "Umulur
ki saknrsnz." yani ldrmekten. Bu ifade, bir bakma ksas
hkmnn yasalatrlmasnn gerisindeki illeti aklamaktadr.
Bazlarna gre, "Ksasta sizin iin hayat vardr..." cmlesi, zet oluuna, nemli bir meseleyi ksa ifadelerle anlatna, harflerinin azlna, szel yapsnn akclna ve cmle kuruluunun rahat ve basit oluuna ramen Kur'n- Kerim'de anlam en doyurucu biimde vurgulayan, ifade biiminin doruklarnda olan bir ayettir. Bu ifadede kantsallk gcn, anlam gzelliini ve letafetini,
ifade inceliini ve kantlanan olgunun belirginliini bir arada grmek mmkndr.
Bu ayet inmeden nce, Arap yarmadasnda nam salm sz
ustalar, adam ldrmeye ve ksasa ilikin olarak birtakm vecizeler sylemilerdi. Bu vecizelerin ifade yetkinlii, byleyici vurgusu, slup ve cmle kuruluu dinleyicileri adeta bylerdi, herkesi
hayran brakrd. rnein, "Katl'ul-ba'z, ihyaun li'l-cem=bazlarn
ldrmek, btn diriltmektir. "Eksir'ul-katl li-yakile'l-katl=ok ldrn ki, ldrme azalsn." Hemen hemen herkes tarafndan hayranlkla karlanan bir vecize de uydu: "el-Katlu enfa li'lkatl=ldrme ldrmeyi ortadan kaldrr." Ne var ki bu ayet-i kerime, szn ettiimiz vecizelerin tmn unutturdu, ortadan kaldrd: "Sizin iin ksasta hayat vardr." nk bu ayet-i kerime
hem daha az harften oluuyor, hem de daha kolay telaffuz edilebiliyor. Bunun yan sra "ksas" harf-i tarifle belirlenmi, "hayat" kelimesi ise bana harf-i tarif getirilmemek suretiyle belirsiz braklmtr. Bununla, sonucun ksastan daha geni ve daha byk
olduu vurgulanmak istenmitir. Cmle ayn zamanda sonuca ilikin aklamay ierdii gibi, bununla elde edilecek gerek maslahat da ieriyor. O da hayattr. Bu, amacn geri plnnda gizli bulunan anlamn hangi geree dnk olduunu da gsterir. nk
hayata yol aan olgu ksastr, ldrme deil. nk kimi ldrmeler hayat yerine, dmanla yol aarlar.
Ayrca cmle de hayata gtren baka unsurlar da vardr. Bunlar ldrmenin dnda uygulanan ksasn ksmlardrlar. Bunun
yan sra cmlede fazladan ifade edilen bir anlam daha vardr. Ksas kelimesinin ifade ettii anlamn zorunlu kld ikinci bir anlam kastediyoruz O da ksasn cinayetin gerekelemesini takip
etmesidir (yani cinayetten nce ksas yaplmaz.) Ki, "ldrme ldrmeyi ortadan kaldrr" vecizesinden bu anlam elde etmek
mmkn deildir.
Bunun yannda ayet-i kerime, tevik ve ynlendirme ilevini de
gryor. nk ayette insanlar iin ngrlen, ama farknda olmadklar ve ayn zamanda sahip olduklar hayata iaret ediliyor.
u hlde bu hayat almalar gerekir. Sz gelimi birine, "Falan yerde ya da falan kimsenin yannda sana ait bir mal, bir servet vardr." denilmesi gibi.
Ayrca, bu cmle, bir bakma gsteriyor ki, syleyen kii muhataplarnn karn korumaktan, maslahatlarn gzetmekten
baka bir ama gtmyor, yani kendisine dnecek bir sonu gndemde deildir. "Sizin iin" ifadesi de bunu gsterir.
Bunlar, tefsirini sunduumuz ayet-i kerimenin ierdii, ifade
ettii mesajlardr. Bazlar birtakm dier ynler de zikretmilerdir
ki mracaat eden elde edebilir. Ama insann kendisi ne kadar bu
ayet-i kerime zerinde dnrse, anlam daha bir belirginlik kazanacak, gzellii ve aydnl seni her gn biraz daha byleyecektir. Evet Allah'n sz tm szlerden daha ycedir.
sordum, buyurdu ki: 'Bir diyetin denmesine karlk olarak kendisi ile sulh yapmsa, ykmllk altnda olan kii kardeine zorluk
karmamaldr. Ve anlama salandktan sonra, diyeti demesi
gereken kii de demeyi srncemede brakmamaldr.' Sonra,
'Kim bundan sonra saldrganlkta bulunursa, artk onun iin ac
bir azap vardr.' ifadesi hakknda sordum, buyurdu ki: Burada kastedilen, diyet kabul eden ya da katili balayan yahut baran,
buna ramen, intikam iin adam ldren kiidir. Nitekim yce Allah da buna iaret ediyor." [c.7, s.88, h: 2]
Ben derim ki: Bu anlamlar ieren rivayetlerin says olduka
fazladr.
slm bu hususta btnyle ortadan kaldrmak (ilga) ile kesinlikle uygulama (ispat) arasnda orta yolu benimsemitir. Yani ksasn gerekliliini vurgulam; ama uygulann vazgeilmez olarak sunmamtr. Aksine, balamaya ve diyete de ak kap brakmtr. Bunun yan sra ksas ilkesini denklik esasna dayandrmtr. ldrenle ldrlen arasnda denklik esastr. Hre hr,
kleye kle ve kadna kadn.
Genelde ksas ilkesine zelde de adam ldrme suunun cezas olarak ksas ilkesinin uygulanmasna kar klmtr, ileri uluslarn koyduklar uygar yasalar bu ilkeyi iermiyor ve gnmzde uygulanmasn kabul grmyor diye.
Diyorlar ki: Adam ldreni ldrmek insann tiksindii, doasnn benimsemedii bir uygulamadr. Byle bir durumla kar
karya kald zaman insan vicdan, insanla ynelik acma duygusundan ve hizmet isteinden dolay buna engel olmak ister.
Yine diyorlar ki: Birinci ldrme bir ferdin kayb demekse, ikinci ldrme de kayp stne kayptr. Ve diyorlar ki: Ksas ilkesine dayanarak adam ldrmek kat yrekliliktir, intikam alma arzusunun ifadesidir. Bu ise, genel eitim pln erevesinde insandan uzaklatrlmas gereken bir eilimdir. Adam ldrme suunu
cezalandrrken de iin eitsel ynn gz nnde bulundurup
terbiyenin zorluuyla cezalandrmak lazmdr. Bu da, ldrmenin
dnda hapis ve benzeri ar cezalarla gerekletirilebilir.
Bu grn mensuplar dncelerini u ekilde savunurlar:
Bir sulu, ancak akl hastas olduu zaman sulu olabilir. Dolaysyla su ileyen katilin akl hastanesine konulup tedavi edilmesi
gerekir.
Bir itirazlar da udur: Uygar yasalar mevcut olan topluma
uygulanr. Toplum hep ayn durumda kalmad iin kanunlar da
hep ayn durumda kalmazlar. Bu yzden ksas ilkesini,
gnmzn ileri toplumlar bata olmak zere tm toplumlar iin
ngrlm ebedi bir uygulama olarak sunmak yersizdir. Bir toplum elinden geldiince bireylerinin varlndan yararlanmaldr.
Suluyu ldrmenin dnda verim ve sonu asndan ilenen
sua denk bir cezayla cezalandrmas mmkndr, mebbet
hapis ve yllarca hapiste kalmak gibi. Bu uygulamada iki hak
sna, insanln yoklua doru yuvarlanmasna ve stn niteliklerin geersiz olmasna yol aar.
Bu yaklammz, "ksas ilkesi kat kalpliliin ve intikam alma
duygusunun ifadesidir." eklindeki yaklam iin de geerlidir.
nk zulme urayann kendisine zulmeden birinden intikam almas adalet ve hakkn gereklemesi demektir. Yani knanmas
gereken irkin bir davran deildir. Adalet sevgisi de kt bir nitelik saylmaz. Kald ki, adam ldrmeye karlk olarak ksas ilkesini uygulamak, srf intikam alma duygusuna dayanmaz. Tersine
bu uygulamada toplumsal eitim ve fesat kapsnn kapatlmas
esastr.
"Adam ldrmek bir akl hastaldr. Bunun hastanede tedavi
edilmesi gerekir." eklindeki ifade bir mazerettir, bir bahanedir.
(Ne gzel bir mazeret) ki, toplum iinde adam ldrmenin, utanmazln ve cinayetlerin yaygnlamasna yol aar. Adam ldrmeyi ve fesat karmay seven birisi, bu karakterin akl bir hastalk
ve geerli bir zr sayldn ve hkmetlerin bu sular ileyenleri
zenle ve efkatle tedavi etmelerinin gerekliliini ve hkmetlerin
de byle bir inanca sahip olduunu bilen birisi nasl olurda her gn
cinayet ilemez?
"Zor ilerde kullanmak, bununla beraber hapislerde tutarak
topluma karmalarna engel olmak suretiyle sulularn varlndan yararlanmak gerekir." eklindeki iddia, eer bir geree dayanyorsa, u hlde neden yasalara kar ilenen sulara idam cezas vermek suretiyle elikiye dyorlar. -nk hemen hemen
dnyann tm lkelerinde sisteme kar ilenen sular lmle cezalandrlr.- Bunun tek nedeni sisteme kar ilenen sular lmle cezalandracak kadar nemsemeleridir. Oysa, daha nce fert ve
toplumun doa asndan eit neme sahip olduklarn vurgulamtk.
AYETLERN AIKLAMASI
"Birinize lm geldii zaman, eer geride bir hayr brakacaksa...
vasiyet etmek size yazld." Bu ayet-i kerime zorunluluk ifade ediyor.
nk Kur'n- Kerim'de "yazld" ifadesi kesinlik ve gereklilik bildiren hususlarla ilgili olarak kullanlr. Ayetin sonundaki "bir hak"
ifadesi de bunu pekitirmektedir. nk "hak" da tpk "yazld"
kelimesi gibi gereklilik ngrr. Ne var ki, "hak" deyiminin "muttakiler"le snrlandrlm olmas, ifadenin farzla ve zorunlulua
ynelik kantsalln bir miktar yumuatyor. nk genel bir
farziyet iin en uygunu "mminlere bir haktr" denilmi olmasyd.
Her ne ise, bazlar bu ayetin verasete ilikin ayet ile neshedildiini
sylemilerdir. Eer dedikleri gibiyse, ifadenin ierdii farz hkm
yrrlkten kaldrlm, ama sevdirme amal mendupluk devam
dnktr. teki zamirler ise, "uygun bir vasiyet"e dnktrler. [Eer "vasiyet" kelimesine dnk olan zamirlerin mzekker olmas
sz konusu edilir ve zamirlerin mennes olmas gerektii sylenirse cevapta deriz ki:] Bu kelime iki iki eit zamiri kabul edebilecek
bir mastardr. fadede "onu deitirenlerin "denilmi olup da "onlarn" denilmemi olmas, gnahn sebebini gsterme amacna
yneliktir. Bu da "uygun vasiyeti deitirme"dir. Ancak bu ekilde
ikinci ayetin bununla balantl olarak deerlendirilmesi mmkn
olabilir.
"Kim de vasiyet edenin bir hata veya gnah ilemesinden korkar da
taraflarn aralarn dzeltirse, ona gnah yoktur." Ayetin orijinalinde
deitirmi olmaz. Tersine vasiyetin ierdii gnah ve sapma unsurlarn ayklam olur.
la varis olma zorunluluunu getiriyor. Daha sonra velilere yaplacak iyilii bu genel kuraln kapsamnn dnda tutuyor. Bilindii
gibi ayet-i kerime Hz. Peygamberi ve onun pak soyunu mminlerin
velisi saymtr. te kapsam d braklan bu iyilik, "eer bir hayr
brakacaksa..." ayetinin konusunu oluturuyor ki burada iaret edilen kimseler de akrabalardr. Bu aklama sonucu aradaki mnasebeti anlam olmalsn.
Tefsir'ul-Ayy'de, mam Bkr veya mam Sadk'n (her ikisine de selm olsun) "Birinize lm geldii zaman..." ayetinin ierdii hkm "feraiz" ayetinin ierdii hkm tarafndan yrrlkten
kaldrlmtr." buyurduu (a.s) rivayet edilir. [c.1, s.77, h: 167]
Ben derim ki: Bundan nceki rivayetler ve bu rivayet birlikte
deerlendirildiinde; ayet-i kerimenin yrrlkten kaldrlan ynnn vaciplik olduu, mstehaplk ynnn ise devam ettii sonucu kacaktr.
Mecma'ul-Beyan tefsirinde mam Bkr'n (a.s) "Kim de vasiyet edenin bir hata veya gnah ilemesinden korkarsa." ifadesi
ile ilgili olarak yle dedii rivayet edilir: "fade de geen "cenef'
kiinin caiz olduunu bilmedii bir ynden hataya dmesi demektir."
Tefsir'ul-Kumm'de mam Sadk'n (a.s) yle buyurduu belirtilir: "Adam vasiyetini yaptktan sonra vasiyeti alann vasiyeti deitirmesi caiz olmaz. Aksine dinledii vasiyeti olduu gibi korumas gerekir. Ancak, yce Allah'n emrettiinin dnda bir hususu
vasiyet edip vasiyetinde gnaha dmesi ve zulme neden olmas
baka. Byle bir durumda kendisine vasiyet edilen kiinin bu vasiyeti hakka gre dzeltmesi caiz olur."
"Sz gelimi, bir adamn birden fazla varisi varsa, tutup tm
maln bazlarna vasiyet etse ve dierlerini bundan yoksun braksa, vasiyeti alan kiinin bunu hakka gre dzenlemesi caiz olur.
Ayet-i kerimedeki 'hata ve gnah' ifadesiyle kastedilen de budur.
u hlde 'cenef ' vasiyet edenin varislerinden bazlarna eilim
gsterip dier bazsn dlamas demektir. Gnah ise, adamn vasiyet ettii kimseye atekedeler kurmasn ve iki yapmasn emretmesidir. Vasiyeti alan kimsenin bunlara uymamas caizdir."