Mevlana Ve Yoksulluk

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 7

Mevlana'nin Küresel Yoksulluk Anlayisi

Mesut YAZIC(

Özet:
Bildirimizde 31 Mayis - 3 Haziran 2003 tarihleri arasinda gerçeklestirilen Yoksulluk Sempozyumu ile
19 - 21 Ekim 2007 tarihleri arasinda Çanakkale'de gerçeklestirilen Küresel Yoksulluk Sempozyumu
arasindaki gelismeler dikkate alinarak yoksulluk arastirmalarinda görülen eksiklikler ve ilave edilmesi
gerekli görülen hususlar tespit edilecektir. 2003'deki sempozyumun Yoksulluk ve Din baslikli
bölümünde, Mesnevi-i Ma'nevi adli eserinde bastan sona "yoksulluk" sorununu islemis olan
Mevlana'nin telaffuz dahi edilmedigi görülmektedir. Buna ilaveten, artik gündemimize Küresellesme
ve Küresel Yoksulluk olgusu da girmis bulunmaktadir. 2007 Yilinin Unesco tarafindan Dünya Mevlana
Yili ilan edilmesini müteakip Mevlana arastirmalari hiz kazanmis ve Mevlevilik yolunun yoksulluk
anlayisi ve yoksullukla mücadele stratejisi ortaya çikmaya baslamistir. Yoksulluk, "kainatta mutlak
kötülük yoktur" ilkesini savunan Mevlana'ya göre bizatihi bir kötülük degildir. Yoksullugun kötülük
haline gelmesinin önlenmesi bir nebze mümkündür, önlenebilir ve önlenmelidir. Mevlana, an gelecek
ve yoksullugu savunacaktir. Mesnevi'de anlattigi öykülerde yoksulluk daha ziyade bir erdem olarak ele
alinir. Zira kötülüklerin kaynagi kibir ve tamah ise o takdirde potansiyel düsman tokluk, saglik, kuwet
ve varliktir. Üstelik tavus kusu ve papagan güzellikleri ve özellikleri ile kafeste tutulurken, kargalar
özgürce uçmaktadirlar. Afet söhrettedir, varliktadir. Petrol varligi degil midir Irak, iran ve Kuveyt'i
savastiran sey? Dolayisiyla düsmanimiz yoksulluk degil, ehliyetsiz ve liyakatsiz olusumuz, tedbirsiz ve
ihtiyatsiz olusumuz, akilsiz ve ilimsiz olusumuz, sabirsiz ve sükürsüz olusumuzdur. Kur'an'a göre de
böyledir. Hz. Adem yoksuloldugu için mi, aç ve açik oldugu için mi yasak agaca yaklasmistir ve
Cennet'ten uzaklastirilmistir? Firavun yoksuloldugu için mi Hz. Musa'nin üzerine yürümüstür? Ad ve
Semud kavimleri yoksulolduklari için mi helak olmuslardir? Bildirimizde ayrica Mevlevilik yolunun
Mesnevi dersleri kanaliyla küitürel hayatimizda, Mevlevihane ziyaretleri ve sema törenleri kanaliyla da
bölgesel turizmin kalkinmasinda oynayabilecegi roller incelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Mevlana, Mesnevi, Kur'an, Küresel Yoksulluk, inanç Turizmi

Mevlana's Global Poverty Comprehension

Abstract:
In this paper we determine insufficent parts of the poverty researchs between "31 may-3 june 2003
Poverty Symposium" and "19-21 October 2007 Global Poverty Symposium (Çanakkale)" lt is noticed
that in "poverty & religion" section of the symposium in the year 2003, there was no mevlana saying
(even his name!). And now we discuss "globalization"and "global poverty" . After the year 2007 had
been declared as "The World Mevlana Year" by Unesco, resarchs on Mevlana were accelerated.
Therefore, strategy about contention with poverty in mevlevi path has become clear. According to
Mevlana, poverty isn't an evil by itself because he commits himself to the principle "there is no
absolute evil in the universe". It is preventable and must be prevented that the transformation of
poverty into harm.
Mevlana sometimes defends the poverty. In Mathnawi poverty is considered as a virtue. Since
arrogance and greed are the origin of evil then strength and wealth are potential enemies. He points
out that parrots, peacocks are kept in cages bet crows f1y freely. Wealthy causes catastrophe. The
reason of Iraq- Iran- Kuwait war is the wealth of petroleum, isn't it? So our enemy isn't poverty but
improvidence, foolishness, ignorance, impatience, ungratefulness. This kind of expressions exist in
Koran, too. Was the prophet Adam taken from heaven because of his poverty? Did the Pharaoh fight
against the prophet Moses because of his poverty? Were Ad and Semud people perished because of
their poverty? In this paper we also check how the mevlevi path can havea role in our cultural life
through Mathnawi lessons and in developmet of local tourism through mevlevihane visitings and sema
ceremonies.

Keywords: Mevlana, Mathnawi, Koran, Global Poverty, Faith Tourism

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi


"Nerede çiplak ve yiyeceksiz görürsen, bil ki o ustadan kaçmistir"
Mevlana, Mesnevi, C. 2, beyit no: 2574

Deniz Feneri Yardimlasma ve Dayanisma Dernegi tarafindan 2003'de düzenlenen Yoksulluk


Sempozyumu, bir taraftan yoksulluk temasini pek çok yönüyle gözler önüne sererken öbür taraftan ne
yazik ki Milli küitür degerlerimize dair malumat bakimindan da ne denli yoksuloldugumuzu ortaya
koymus bulunmaktadir. Üç cilt halinde yayinlanan bildiriler kitabinda "Yoksulluk ve Din" baslikli
bölümde arastirmaci yazarlarimizin islam tasavvufundan ve mutasavviflarindan bahsederken bile
yoksulluk uzmani Hz. Mevlana'dan ve Mesnevisinden hiç söz etmemis olmalari, hatta Miskin Yunus
mahlasiyla Türkçe divaninda dervislik ve yoksulluk temasini isleyen Yunus Emre'den de söz etmemis
olmalari son derece dikkat çekicidir. Yoksulluk ilk bakista sosyo-ekonomik bir kavram gibi gözükse de
bu durum, yani Mevlana ve Yunus Emre'nin deneyimlerinden yararlanma geregi duymayan modern
ilahiyat arastirmacilarimizin bulunmasi Milli küitür ve Milli egitim alanlarindaki malumat
yoksullugumuzu göstermesi bakimindan son derece önemlidir. Yüz ünlü Türk ya da yüz Türk büyügü
listelerinde daima bulunan bu iki ünlü Türk büyügünü bu vesile ile yoksullukla mücadele yolundaki
çabalariyla gündeme getirmek istiyoruz. Zira yangina körükle gitmek misali, yoksullukla mücadele
stratejilerinden bahsedelim derken, yoksullarin sayisini azaltmak söyle dursun yeni yeni yoksullar ve
yoksulluklar icat eder duruma düsmemiz de pek mümkündür. Yoksullukla mücadele edeyim derken
yoksullarla mücadele eder duruma da düsebilir insanoglu. Mevlana, Mesnevi'de bu çok önemli noktayi
söyle bir kissayla anlatir.

Hz. Ömer'in zamaninda bir yangin oldu. Ates, taslan bile kuru agaç gibi yakmaktaydi. Yapilan, evleri
yakmaga, hatta kuslarin kanatlanm ve yuvalanm bile tutusturmaga basladi. Alevler sehrin yansim
sardi. Su bile ondan korkmakta, sasirmaktaydi. Akilli kisiler, atese kovalarta su ve sirke döküyortar.
Yangin inada gelip alevini arttriyordu. Ona Tann yardim etmekteydi. Halk Ömer'e yüz tuttular, kosa
kosa gidip "Yanginimiz suyla sönmüyor?" dediler. Ömer "O yangm, Tann alametlerindendir. Sizin
hasislik atesinizden bir süledir. Suyu birakm yoksullara ekmek dagitm. Eger bana tabi iseniz
hasisligi terk edin" dedi. Halk, Ömer'e" Bizim kapilanmiz açik. Cömert kisileriz, mürüvvet
ehliyiz, dediler. Ömer dedi ki: " Siz, adet oldugu için yoksullara ekmek verdiniz, Tann için eli
açik olmadmiz. Ögünmek, görünmek, nazlanmak için cömertlik etmektesiniz; korkudan.
Tann'dan çekinmeden, ona niyaz etme yüzünden degill" -Mal tohumdur, her çorak yere-ekrnek;
kilici heryol vurucunun eline verme! Din ehlini kin ehlinden ayirt et; Hakla oturam ara, onunla otur!
Herkes, kendi kavmine ( mesrebine uygun kimselere) cömertlik gösterip mal, mülk verir, Nadan kisi de
bu suretle bir is yaptim samr. (1)

Mevlana'nin yoksulluga bakisinin detaylarini incelemeden önce onunla çagdas ve ayni ortamda
yasamis ve hatta onunla görüsüp kendisinden feyz almis olan Yunus Emre'nin bir siirine göz atalim:

Miskin adem oglam nefse zebun olmustur


Hayvan canavar gibi otlamaga kalmistir
Hergiz ölümün sanmaz ölesi günün anmaz
Bu dünyadan usanmaz gaflet ögin almistir

Oglanlar ögüt almaz yigitler tevbe kilmaz


Kocalar taat kilmaz sarp rüzgar olmustur

Begler azdi yolundan bilmez yoksul halinden


Çikdi rahmet gölünden nefs gölüne dalmist"

Yunussözüalimdenzmharolmazalimden

Korkadurun ölümden cümle dogan ölmüstür (2)

Açikça görüldügü üzere Yunus Emre, 13. yüzyil Anadolu'sunun hazin ve vahim manzarasindan
söz ederek halka vaaz ve irsad faaliyetinde bulunmaktadir. insanlarin nefis terbiyesinden geçmedikleri
için canavar gibi yemekle mesgulolduklarini, yoksullarin halini göz ardi ettiklerini, yarini ve ahireti hiç
dikkate almadiklarini vurgular. Bu durum Kur'an'daki Muhammed suresinin 12. ayeti ile uyuIT
halindedir. Bu ana tema Mevlana'nin Mesnevi-i Manevi adli eserinde 6 cilt halinde 250 kadar irili ufakli
öykü vasitasiyla genisçe ele alinacak, yokluk ve yoksulluk kavramlari uzun uzadiya islenecektir.
Aslinda Mevlana, imam-i Gazali'nin biraktigi yerden devam etmis gibidir. Gazali ihya-yi Ulumi'd-din
adli eserinde nefsi, nefsin afetlerini, nefs terbiyesi yolunda zühd ve takvayi ve hatta sema kavramini
tafsilatli bir sekilde anlatmisti. Mevlana da ilk bakista bunlardan pek farkli seyler söylememis
gözükmektedir. Yalniz Mevlana çok büyük bir hamle yaparak nefis terbiyesi yolunda radikal
sayabilecegimiz vurgular yapmakla öteki mutasavviflardan ayrilmakta ve onlarin önüne geçmektedir.
Her seyden önce taklitle, suursuzlukla ve asksizlikla savasa girmistir Mevlana. Hedefi kör taklitle,
mukallidane yapilan ve faydadan ziyade zarar veren islerle, asksiz ve yüreksiz kalkisilmis eylemlerle
ugrasmak olmustur. insanlara basarinin Kur'an merkezli islam düsüncesine paralelolarak her seyden
önce askla, akii ve ilimle, tedbir ve ihtiyatla, ehliyet ve liyakatle, yeni seylerle, genç adamlarla
gerçeklestigini ögretmeye çalismistir eserlerinde. Bunlari Kelile ve Dinme gibi eserlerden de
yararlanarak hos ve vurucu kissalar araciligiyla halka ulastirmak istemistir. Yoksulluk temasi da
buniardan biri ve hatta baslicasidir diyebiliriz.

islam, tartismaya mahal birakmayacak sekilde yoksulun yaninda ve yoksullukla mücadele için
zuhur etmis bir dindir zaten. Kur'an'in vahyin ilk 2. ve 3. yilinda inen Leyl, Maun, Beled, Fecr gibi
surelerinde tevhidin yani sira enteresan bir sekilde yoksul ve miskinlerden, onlarin gözetilip
doyurulm.asindan bahsedilmektedir. Peki, tevhid ilkesi neden çok önemlidir? Acaba, tevhid ile
yoksullugun-iJir ilgisi mi vardir? Yoksa, tevhid~n, sirk sistemi tarafindan ezilen yoksuliarin- kurtutusu
oldugu mu vurgulanmaktadir? Bunlari tevhidin insana kazandirdiklarina bakarak anlayabiliriz:- Sirk-~"
her seyden önce akii ve ilim disidir. Sirkin talepleri makul ve mantikli degildir. Sirk uygulamalarindaki
- emii-ve yasaklarda akii disiiik egemendir. Onun kurallarinda fayda ve zarar kanunu dikkate
alinmamaktadir. Sadece gelenek temel alinmaktadir. Örnegin, bazi hayvanlara neden binilemeyecegi,
neden kesilemeyecegi, neden etinden, sütünden ve derisinden faydalanilamayacagi konusu izatT- ~•.
edilememistir. Dolayisiyla islam'in ilk isi bu tür akii disi uygulamalari iptal etmek olmustur. Nisa suresi
119. ayet, Maide suresi 103,104. ayet ile Nahl suresi 116. ayette bu konulara yer verilmistir. Keza,
Kur'an, tevhid ilkesini savunurken ilk inen ayetlerden itibaren yoksullari korumayi, ayni zamanda mal
ve mülk ile gururlanmayi zemmetmek suretiyle de insani vahsetten ve hayvan sifat kalmaktan
kurtarmayi amaçlamistir.

Bir Islam alimi ve Hanefi fakihi olan Hz. Mevlana yoksullugu iki bakimdan ele almaktadir.

1. Öncelikle tabii ki mücadele edilerek ortadan kaldirilmasi, hiç degilse zararinin azaltilmasi
gereken bir konu olarak ele alir yoksullugu. Az. önce belirttigimiz üzere bunu Kur'an merkezli
islam düsüncesine paralelolarak uygular. Baska bir deyisle zekat, infak, ihsan, sadaka ve isar
gibi terimleri kullanarak klasik dini söylemleri güzelce isler. Bunlar hemen hemen bütün
dinlerde az çok ele alinmis ve gündeme getirilmis yardimlasma ve toplumsal dayanisma
ögeleridir. Mevlana, bunlarin yani sira baska bir sey daha yapar. Emevi ve Abbasi dönemi
devlet islami anlayislarina bir reaksiyon olarak gelisen ve alternatif bir Islam modeli arz eden
tasavvuf islami anlayisina atifta bulunur. Ona göre, Kur'an'daki emir ve nehiyler zamanla
devlet uygulamalarinda asinmis ve maksadini asmistir. O güzelim emir ve nehiyler ne yazik ki
zaman asimiyla ve yetersiz insanlar elinde zulme alet olmaya, zulme dönüsmeye ve
dolayisiyla da devleti içerde ve disarida zayiftatmaya baslamistir. O halde o konulari yeniden
ele almak, yeni insanlar yetistirmek gerekmektedir. Mevlana, bir zihniyet yenilenmesi
ihtiyacindan bahsetmesi bakimindan bir devrimci sayilabilir. Mevlana, tasavvufu bir ekol,
Kur'an'in unutulmaya yüz tutmus ya da uygulanmasi için cesur ve fedakar bireyler isteyen
temel ilkelerini isleten bir kurum olarak ortaya koyar. Böyle bakildiginda tasavvuf, bir
restorasyon hareketidir. Zaten Gazali de eserinin adini "ihya" koymakla bunu amaçlamis
gibidir. Emevi ve Abbasi yönetimleri uygulamada Kuran'i zahiren uygular gözükseler de
içerden bakildiginda islam ögretisi kan kaybetmektedir. Durum Selçuklu idaresinde de farkli
degildir. O halde devlet yeniden yapilandirilmaliydl. Bu da ancak öncelikle alternatif yönetim
modeli olarak sivil toplum örgütleri diyebilecegimiz tarikat ve dergahlarin restorasyonuyla
mümkün gözükmekteydi. Zira umut vaadeden ve umut baglanan sufi tarikatler de
yozlasmadan nasiplerini almaktaydl. Bunlarin da Kur'an'in ana konularindan olan yoksullukla
mücadeleye dair yeni bir programlari yoktu. Mukallit tarikatler türemisti. Onlar da ehil
degillerdi. Cesaretleri de zaten ehliyetten degil cehaletten kaynaklaniyordu. islam ögretisini
layikiyla temsil etmekten uzak idiler. Bunlardan dolayi Mevlana'nin muhiti kendi sahsinda ve
eserlerinde somut olarak gözüken ögretileriyle siradan sufi tarikatler arasindan hizla
siyrilmasini bilmis ve mümtaz bir yer edinmistir.

Mesn~vi'de islenen bir öyküde hem Islam toplumunun nasil çözülüp dejenere oldugu, hem de bu
çözülüsün yoksulluk gibi ekonomik nedenlerden ziyade zihniyetten kaynaklandigi son derece
çarpici bir sekilde söyle vurgulanmistir:
(Dinsel yozlasmayi temsilen) bir seyyid, bir fakih ve bir sufi destursuz bir sekilde bir baga girerler
ve üzüm devsirmege baslarlar. Bagin sahibi ise bu üçüyle tek basina basa çikamayacagini
düsünerek bu üç hirsizi birbirinden ayirmayi ve bilahare de birbirine düsürmeyi basarir. Üç hirsiz
böylece hem kötek yerler ve hem de bagdan kaçmak zorunda kalirlar. Mevlana, bu öyküde dinsel
semboller tasisa da zayif bireylerden olusan, hirsizlik yapan ve rüsvet yiyen bir toplumsal yapinin
ne denli kolay dagitilabilecegini göstermistir (3). Keza baska bir öyküde zahiren hakli olan ve
hakli oldugu iddiasiyla mahkemeye basvuran birinin ne denli bir zulüm içinde bulundugunu söyle
dile getirir:

Efendisinin çoluguna, çocuguna ne Nevruzlarda bir sey verdi, ne bayramlarda,


O yoksu/larln, o muhtaç biçarelerin ha/lerini, hatirlarim bir lokmayla olsun arayip sormadi,
eski haklari aklma bile getirmedi. (4)

2. Mevlana, yoksullugu bir de, yoksullugun dermaninin o yoksullugun aslinda bir nimet barindiriyor
oldugunu idrakten geçtigini anlatmak suretiyle ele alir. Zira yoksulluktan zevk almamiz gerektigini, onu
bir nimet olarak kabul etmemiz gerektigini ögretir bize Mesnevi'de yer verdigi kissalarda. Yoksullukla
mücadele etmeye devam ederken, zühd ve takvanin mukallidane olmamak sartiyla siki bir takipçisi
olmustur. Hayatinda ve eserlerinde sabir, sükür, tevazu, kanaat, oruç, az yemek, az uyumak,
cömertçe vermek gibi temalara agirlik vermistir. Böylece yoksullugu Kur'an'a paralelolarak "fakri
fahri : yoksu/lugum övüncümdür" ögretisi içinde ele almasini da bilmistir. Zira toklugun afetlerinin
bilincinde olarak, nefis terbiyesi, kisilik egitimi baglaminda perhize çok büyük bir önem atfetmistir.
Mesnevi'de söyle demistir:

Ekmek, et... Bunlar topraktir, bunlari daha az ye de toprak gibi yeryüzünde kalma. Acikmca
kizgm geçimsiz, asli kötü bir köpek oluyorsun. Karnm doyunca murdarlasiyor, ayak üstünde
duran ve hiçbir seyden haberi olmayan bir duvar kesiliyorsun. Su halde sen bir zaman pis,
murdar bir hale geliyor, bir zaman köpeklesiyorsun. Aslanlarm yolunda nasil yürüyebilecek,
nasil kosup segirteceksin? Sana avlanmakta yarayan ancak köpektir. Bunu böyle bil de
'fföpege daha az miktarda kemik at! Çünkü köpegin karni doyarsa dahaziyade serkeslesir. Bu
serkeslikle ava istedigin gibi gider mi? O Bedeviyi, oraya yoksu/luk çekiyordu. Nihayet o
kapiyi, o devleti gördü. O penahi olmayan yoksula padisahm ihsamm hikaye etmistik. (5)

Zaten, kibir ve tamah degil midir Hz. Adem'i Cennet'ten uzaklastiran sey? Kibir ve tamah degil midir
Kabil'e Habil'i öldürten sey? Kibir ve tamah degil midir Hz. Yakub'un ogullarina Hz. Yusuf u düsman
edip kuyuya attiran sey? Kibir ve tamah degil midir Ebrehe'yi fillerle Kabe'yi yikmaya sevk eden sey?
Kibir ve tamah degil midir Müslüman Arap Irak'i Müslüman Arap Kuveyt'i isgale sevk eden sey?
Dolayisiyla asil düsman kibir ve tamahtir, yani gazap ve sehvettir. Her ikisi de nefs-i emmarenin
baslica fonksiyonlaridir. Dolayisiyla gerçek düsman baska bir cografyadaki baska bir irk ya da baska
bir dinden ziyade bizim o cografyaya, o irka ya da o dine bakis açimizdir. Biz nasil bakarsak ve nasil
görmek istersek öyle görecegiz. Bizim bakis açimizin prensibi, Mevlana'nin ögretisi üzere, "mutlak
kötü yoktur" olur ise olaylari ve insanlari daha sogukkanli inceleme-ve izleme {lfsatimiz olacaktir.
Birisi "tavsan kaç, tazi tut" demis olsa bile bizim kendimize, "ben tavsan degilim neden
kaçacakmisim?" ya da "ben tazi degilim neden tutacakmisim?" diye sormamiz gerekmez mi? Açikça
söylemek gerekirse, yokluk ve yoksullugu büyük bir erdem olarak telakki etmistir Meviana. Tipki

Yunus Emre'nin bir beytinde--geytigi-iizere:

Var imdi Miskin Yunus uryan olup gir yola


Yüz çuka/lu gelürse yalmcagi soyamaz. (6).
çagimizdaki tüketim çilginligina ve reklamlara karsi, süpermarketlere ve kredi kartlarinin bilinçsiz
kullanimina karsi, kisaca vahsi kapitalizmin ataklarina karsi toplumu savunacak, onlari, yarinin
yoksullari haline gelmekte olan bugünün zenginlerine yoksulluk erdemini anlatacak ve gösterecek
egitmeniere ihtiyaç vardir. Mademki insanlar mal ve serveti öteki insanlara karsi bir üstünlük araci
saymaya meyillidir, o halde yoksulluk yolunun da bir erdem oldugu ortaya konmalidir. Mevlana,
Mesnevi'deki ünlü yoksul bedevi ve karisi öyküsünün akabinde der ki:

Sen de bir iki güncegiz yoksullugu sma da yoksulluidaki iki misli zenginligi gör.
Yoksulluga sabret, bu gami, gussayi birak. Çünkü ululuk sahibi Tan,,'nm yüceligi
yoksulluidur. (7)

Zira Islam dini, Kur'an merkezli düsünce sistemi içinde dünya hayatini ve bu hayatin risklerini, nefs-i
emmarenin afetlerini AI-i imran suresi 14-17. ayetlerde açikça ortaya koymus bir dindir. Zuhruf gibi
sure isimlerinden ve altini gümüsü biriktirmeyi, atlara, baska kadinlara ya da kösklere meyl etmeyi
zemmeden ayetlerden de açikça görülecegi üzere Kuran sureleri, bizi süslü fakat geçici dünya
nimetlerine karsi kalici ahirete hazirlamak istemektedir. Iste bu noktada yoksullukla savasin psikolojik
boyutlarindan olan sabtr-ve- umttdti empoze eden bir tesellici durumuna gelmektedir Mevlana. Bu
boyut son derece önemlidir. Zira bütün problemler sabirsizlik ve umutsuzluk ortaminda bas
göstermektedir. Her türlü cinayet, gasp, hirsizlik, rüsvet vs. fenaliklar sabir ve umudun bitip kibir ve
tamahin, gazap ve sehvetin, istahin basladigi zaman ortaya çikmaktadir. Mevlana, Mesnevi'de bu
konu hakkinda söyle der:

Eli bir seye erismeyen, Tan,,'dan koridu, çekindi, kendisini ibadete verdi... yoksulluk, iste bu
yüzden daima övünülecek bir seydir! Zengin zenginligi yüzünden Tan" tapismdan reddedildi.
Çünkü kudreti var; sabri terk etti, diledigini yapiverdi!.. Acizlik, yoksulluk, insana hirslarla,
gamlarla dolu olan nefis belasmdan aman verir. (8)

Dolayisiyla toplumda isteklerini denetlemesini bilen ya da ihtiyaçlarini temin etmeyi ertelemesini bilen
bireyler ve bu tip olumlu bireyleri yetistirecek egitmenler bulunmalidir. O egitmenler arabulacak, orta
yol bulacak, uzlasacak ve uzlastiracaktir ki toplumsal baris egemen olsun. Bu noktada dünya
nimetlerine karsi daima mesafeli ve ihtiyatli olmayi ögütleyen Kuran surelerine ve ayetlerine birkaç
misalle kisaca deginirsek, Mevlana'nin Kur'an'a ne denli yakin bir pozisyonda oldugunu da
sergileyebilmemiz mümkün hale gelecektir. Örnegin Saffat suresi 102-111. ayetlerinde anlatildigi
üzere, Hz.. ibrahim'e oglu Hz. Ismail'i kurban ettirmek suretiyle gözden çikarmasini teklif edebilen bir
ögretinin dünya malini biriktirmeyi ve istif etmeyi mübah göstermis olabilecegi var sayilabilir mi?-
Örnegin Sad suresi 31-33. ayetlerinde anlatildigi üzere, atlara düskün olan Hz. Süleyman'in bir
aksam üzeri onlari seyredeyim derken ikindi namazini kaçirmasina yol açan atlari yeniden Allah
rizasini elde etme ugruna kestigini anlatan bir ögreti kalkip da dünya zevklerini, keyif sürmeleri,
komsusu açken tok uyumalari mesru görmüs olabilir mi? (9) Kaldi ki Tevbe suresi 111. ayette çok net
bir sekilde Allah'in Cennet mukabilinde müminlerin canlarini ve dahi mallarini satin almis bulundugu
belirtilmektedir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki her türden siddetle ve küresel yoksulluk sorunuyla karsi karsiya
bulundugumuz bu çagda bir sekilde sikintilara dayanikli ve dirençli insanlar yetistirmeliyiz. Insanlara
bir sekilde ihtiyaçlarini, istek ve beklentilerini en aza indirme, onlari denetleyebilme ve erteleyebilme,
mahrumiyetiere dayanabilme yetisi kazandirilmalidir. Reklam bombardimanina maruz kalan ve
tüketim canavari na dönüstürülmek istenen insan nesli mutlak surette korunmali ve tüketim
tuzaklarindan kurtarilmalidir. Zira bu canavar bir süre sonra hemcinslerine ve nihayet kendine zarar
verecek duruma gelmektedir. O halde bu insana acimak ve yardim elini uzatmak bir insanlik görevi
olmalidir. Öte yandan biz bir deprem ülkesiyiz, hiç hesapta olmayan deprem felaketlerine hazir olmak
durumundayiz. Keza ekonomik krizler, bölgesel savaslar, kitlik ve salgin gibi afetler de psikolojik
hazirlik gerektirmektedir. Bu da ancak özel egitimli danismanlarla mümkün olabileceginden dolayi
Mevlana gibi saglam bir egitmenle, Mesnevi gibi saglam bir müfredatla ise baslanabilir diye
düsünüyoruz. Örnegin saglikli bir sekilde uzman Profesörlerin sunacagi Mesnevi programlari ve
kurslari kanaliyla psikolojik savasin bir parçasi olarak yoksullukla mücadeleye baslanabilir. Bu kurslar
ciddi bir istihdam projesi olarak da ele alinabilir. Farsça, Arapça ve ingilizce destekli .olarak alti aylik ya
da iki yillik böyle bir kursu bitirenlere, mesela "mesnevihan" ünvani verilebilir, Diyanet islerindeki vaiz
ya da Kur'an kursu ögretmeni gibi camiierde ya da konferans salonlarinda istihdam edilebilir. Madem
Mevlevi Sema Törenleri, Küitür Bakanligi tarafindan Unesco'nun da destegiyle korumaya alinmistir,
kursun mezunlari Sema törenleri öncesi yapilagelen Mesnevi dersini de tatbik eden kisiler olabilirler,
tipki alan kilavuzu olan turizm rehberleri gibi. Örnegin, halen Kültür bakanligina bagli, içinde sema
töreni yapilabilen ve 500 izleyici kapasiteli yegane tarihi bina olan Gelibolu Mevlevihanesi pilot bölge
seçilebilir ve bu bina bir Mevlana Kütüphanesi, Mesnevi Dersanesi (Daru'I-Mesnevi) gibi çalisabilir,
bakanligin mehter takimi ya da sema toplulugu formatinda faaliyet gösterebilir.

(1) Mevlana Celaleddin Muhammed, Mesnevi-i Ma'nevi, haz: Adnan Karaismailoglu - Derya Örs
Ankara: Akçag Yayinevi, 2007, C. 1-2, s. 204
(2) Faruk Kadri Timurtas, Yunus Emre Divam, istanbul 1980, s. 73
(3) Mevlana, a.e, C. 1-2, s. 320-322
(4) Mevlana, a.e, C. 3-4, s. 143
(5) Mevlana, a.e, C. 1-2, s 165
(6) Faruk Kadri Timurtas, a.e, s. 81
(7) Mevlana, a.e, C. 1-2, s. 140
(8) Mevlana, a.e, C. 3-4, s. 182
(9) el-Begavi, Mea/imu't- Tenzilfi't- Tefsiri ve't- Te ViI, Beyrut, 1985, C. 4, s. 603, 604

You might also like