Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 29

Ankara niversitesi Dil ve Tarih-Corafya Fakltesi Dergisi

45,1 (2005) 27-55

FENOMENOLOJ VE EDMUND HUSSERL'DE


APAIKLIK (EVIDENZ) PROBLEM
lker ktem*
zet
Bu makalede, ilkin, ksaca fenomenolojik tavr, fenomen ve z kavramlar ile
fenomenolojik yntem
sz konusu
edilecektir.
Bundan sonra, fenomenolojik
yntemin iki basama olan fenomenolojik redksiyon ve fenomenolojik refleksiyon
zerinde durulacaktr. Bylece, zn kendisini gstermesi, fenomen olmas imkann
aratran ve salayan Husserl'in fenomenolojisinde salt fenomen olan salt z'e ya
da salt bilince nasl ulald ortaya konulacaktr. Daha sonra, evidenz kavram
zerinde
durulacak
ve
Husserl'in fenomenolojisinde evidenz
problemi
ele
alnacaktr. Ayrca, yeri geldike, bu problemin Platon, Descartes, Kant gibi nl
filozoflarca nasl ele alnd ve nasl zld sz konusu edilecek, bu zmler,
zaman zaman Husserl'inkiyle karlatrlacaktr. Sonuta, elde edilen bulgulara
gre,
Husserl
deerlendirilecek;
"idealizm",
"ampirizm",
"solipsizm"
ve
"septisizm" gibi dlmesi muhtemel olan felsefi grlere dp dmedii tesbit
edilecektir.
Anahtar
szckler:
fenomen,
transandantal fenomenoloji, fenomenolojik
siyon, intensiyonalite, evidenz.

fenomenoloji,
redksiyon,

fenomenolojik
fenomenolojik

yntem,
reflek

* Do. Dr., Ankara niversitesi, Dil ve Tarih Corafya Fakltesi, Felsefe Blm.
Metinde geen redksiyon, refleksiyon, intensiyonalite, evidenz gibi anahtar szckler,
Husserl fenomenolojisinin teknik terimleri olduu iin Trkeletirilmemi; ama, bazlarnn
Trke karlklar metinde, parantez iinde verilmi; bazlar iin gereken aklama ise,
dipnotlarda yaplmtr.

28

lker ktem
Abstract
Phenomenology and the Problem of Evidence in Edmund Husserl

In this article, first, the phenomenological approach and such concepts as the
phenomenon and the essence and the phenomenological method will be discussed.
Then the two stages of phenomenological method, that is, phenomenological
reduction and phenomenological reflection will be taken into consideration. Thus
how the pre essence or pre consciousness, which is the pre phenomenon in the
phenomenology of Husserl, who carried out a research into the essence and who
proved that the essence is the phenomenon, has been reached will be revealed.
Then, the concept of evidence will be discussed, and the problem of evidence in
Husserl's phenomenology will be studied. Furthermore, how this problem was dealt
with and solved by the famous philosophers such as Plato, Descartes, Kant...ete,
will be discussed and these evaluations will be compared with Husserl's from time
to time. Finally, depending on thefindings, Husserl will be assessed, and determined
whether he was inclined to probable philosophical ideas such as "idealism",
"empiricism", "solipsism" and "scepticism" or not.
Key words: phenomenon, phenomenology, phenomenological method,
transcendental phenomenology, phenomenological reduction, phenomenological
reflexion, intentionalite, evidence.

Edmund Husserl, yirminci yzyln nl felsefi akmlarndan


"Fenomenoloji" nin kurucusudur. Fenomenoloji, bilindii zere, z
grleme yntemidir. "Felsefe, felsefelerden deil, eylerden,
fenomenlerden hareket etmeli; eylere, fenomenlere dnmelidir" szyle
nlenen Edmund Husserl'in gelitirmi olduu bu yntem, ze ilikin
bilginin olanan kabul etmeyen ondokuzuncu yzyl felsefesine tepki
olarak domutur. Ayn zamanda, Varoluu Felsefe'nin (Existentialism) ve
Yeni Ontoloji'nin de ortaya kmasn salamtr. Ksacas, btnyle
dnya fenomenini konu olarak alp, tasvirsel bir biimde aratrmaya ve
incelemeye girien Husserl, bir yandan Platon, Descartes, Kant, Hegel,
Janet...vb. gibi kendisinden ncekilerden etkilenmi; te yandan da
Heidegger, Hartmann, Scheler, Sartrc.vb. gibi kendisinden sonrakileri de
etkilemitir. Zaten, felsefe tarihinde, bir ncekinden etki almam ya da
kendisinden sonrakileri etkilememi bir felsef sistem veya bir filozoftan
sz etmek, hemen hemen imknsz gibidir.
1. Edmund Husserl'in Fenomenolojisi:
Husserl'e gre, bir z ontolojisi olan fenomenoloji, btn bilimlerin
temelinde yer alr. O, eitli bilimlerin kklerinin bulunduu ntr bir
aratrma alan olarak felsefe, psikoloji ve mantn dorudan doruya,
teki bilimlerin de dolayl olarak temelindedir ve bu adan matematie

Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaklk (Evidenz) Problemi

29

benzer. Matematiin kesin bilimlerde oynad rol, o, felsefe, psikoloji ve


mantkta dolaysz olarak; her real olan eyin ve olayn bir z olmas
bakmndan da btn bilimlerde dolayl olarak oynar. Husserl'e gre,
fenomenoloji, bir eyin, rnein, bir canlnn herhangi bir durumunu deil,
btnn; alglar alg olarak, yarglar yarg olarak, duygular duygu
olarak ele alr. Bu, tpk, matematiin saylardan, geometrinin ekillerden
sz etmesine benzer. Nasl ki, matematik, geometri ve mekanik kesin
bilimlerin temeli ise, fenomenoloji de felsefe, mantk ve psikolojinin
temelidir. Yine, nasl ki geometri, doadaki ve mekandaki btn ekiller
hakknda geerli ise, fenomenoloji de btn bilim alanlarnda geerlidir
(Husserl, 1995: 16-17).
"Fenomenolojinin bir temel bilim, bir ilk felsefe (philosophia prima)
olmas, yaplmas mmkn olan her felsefi kritik iin temel hazrlamas,
aratrmalarna hibir teori veya hipoteze dayanmadan balamasn
gerektirir. Bu nedenle o, kendi meruluunu kendi malzemesi ile salamak
zorundadr." (Husserl, 1969: 121; Mengolu, 1945: 56).
Fenomenoloji, 'z grleme yntemi' olmakla birlikte, bu yn
temle, ayn zamanda 'fenomen' in ne olduu ve nasl kavranabilecei de
sorgulanr ve incelenir. Bu nedenle, fenomenolojiyi "fenomenlerin
bilimi" olarak takdim etmek alkanlk haline gelmitir. Ama, btn bilim
dallar, fenomenlerden sz ederler. Fizik, fizik fenomenleri; psikoloji,
psiik fenomenleri; sosyoloji, sosyal fenomenleri; tarih ise, tarihsel
fenomenleri inceler. Ksacas, her bilim dalnn bir fenomen alan vardr.
O halde, fenomenolojinin szn ettii fenomenlerle bu fenomenler
arasnda ne fark vardr? Kukusuz, bu fark, fenomenolojinin tavr,
fenomenlere yaklam ile, dier bilim dallarnn tavr arasndaki
farkllktan kaynaklanr. Husserl'e gre, her bilimin olduu gibi,
fenomenolojinin de objesi karsnda ald bir tavr vardr. Bu tavr,
fenomenolojik tavrdr.
1.1 Fenomenolojik Tavr:
Fenomenolojik tavr, doal tavra benzemez; onun tamamen zdddr.
Doal tavr, aratrp soruturmadan kendisine verilenle yetinir; bu
nedenle dogmatiktir. Oysa, fenomenolojik tavr, fenomenoloji kritik bir
z bilimi olduundan dolay, kritik (eletirel) olmak zorundadr. Bu tavr,
refleksiyona. dayanr. Burada bilincin aktlar, yine, ikin (immanent)
varlk alanna, yani bilince evrilmitir. Byle bir tavr, doal olmad
iin, herkes tarafndan kolayca benimsenemez. Bu tavrdan hareket
ederek aratrmalar yapmak iin alkanla, yatknla ihtiya vardr.
Fenomenolojik aratrmalarn gl de, ite bu noktadadr.
Fenomenolojik tavrn yneldii varlk alan, doal tavrnki gibi hazr
deildir. ncelikle, bunu elde etmek gerekir. Bunun iin de zel bir

30

lker ktem

ynteme ihtiya vardr. Bu yntemin iki esasl esi vardr. Bunlardan


birincisi, fenomenolojik redaksiyon, ikincisi de fenomenolojik refleksiyon'dur. Fenomenolojik redksiyon yaplmadan nce, fenomenolojik
refleksiyondan bahsedilemez; nk bu refleksiyon alann ortaya koyan
fenomenolojik redksiyondur. Bu nedenle, fenomenolojik redksiyon ile
refleksiyon zce birbirine sk skya baldr; bunlar birbirinden
ayrlmayan, birbirini tamamlayan unsurlardr. Refleksiyon ancak "salt
ben" ya da "salt bilin" alannda mmkndr. Fakat "salt ben"i elde
etmek iin de fenomenolojik redksiyona, yani varlk alanna ilikin
btn denemeleri paranteze almaya gerek vardr. Fenomenolog ancak bu
yntem sayesinde inceleyecei mutlak varlk yani salt bilin alanna
girebilir ve o varln zn inceleyebilir. Esasnda bu varlk, Husserl'e
gre, kendi kendisine var olan, kendisinden baka dayana olmayan,
varl d dnyann varlna bal olmayan, d dnya var olmasa da
varlna zarar gelmeyecek olan mutlak z alanna aittir; ve bu alan, ayn
zamanda her eyden nce vardr. Bu nedenle o, mutlak ve esas varlk
alann oluturur ve dier btn varlk alanlar ancak salt bilin sayesinde
var olabilirler. Fakat "salt ben" in zn incelemek iin fenomenologun
baka bir ynteme daha gereksinimi vardr. Bu yntem, "fenomenolojik
tasvir" (description) yntemidir. Bu yntem sayesinde fenomenolog,
artk, dier yntemlerle elde edilmi olan fenomenlerin (objelerin) alann
inceleme imknn bulabilir (Mengolu, 1945: 59 vd).
Fenomenolojide sz konusu edilen fenomenler, reflesiyonlu bir
tavra dayanan, real, yani kendisini duyulara arz eden bir karakter
tamayan; irreal olan, yani kendisini duyulara arz etmeyen z
fenomenleridir; nk fenomenoloji, olay bilgisi deil, z bilgisi elde
etmeye alr. te yandan, real fenomenlerin z ifade etmemesi, zn
fenomen olamayacan gstermez. u halde, zn grnmesi, bize
kendisini arz etmesi, yani bir fenomen olmas imkn vardr.
1

Felsefesini "transandantal felsefe"


olarak adlandrm olan
Husserl'e gre, "z grlemek" yani z sezgisel olarak kavramak, zn
sezgisini elde etmek esastr. Fakat "z grlemek", pasif olmayan, aktif
bir akt olmakla beraber, ayn zamanda aprak bir akttr. Descartes'da
1

Husserl'in "transandantal felsefe" deyimi, Kant'n "Kritik der Reinen Vernunft" unda ( Salt
Akln Kritii'nde ) kullanm olduu "transandantal felsefe" deyimiyle ayn anlama gelmez.
Ama, her iki transandantal felsefe arasndaki ortak yn, bilgiyi kurmada en son kaynaklara
geri gitmeleridir. Kant'a gre, transandantal, usu eletirme yntemi, daha dorusu, nesnelerle
deil de, genel olarak nesneleri nsel biliimizle uraan bir bilgi eidinin sfat iken,
Husserl'e gre, transandantal gerek ve olanakl bilin aktlarnn tm olarak dnlen
bilincimin, ayraca alnan dnyann transandant (akn) varlnn yerine, balca bir bilgi
kayna olarak gemesi ve dnyann transandansnn immanent bilin varl ile almas
demektir. ( N.Uygur, E.Husserl'de Bakasnn Ben'i Sorunu, s.53).

Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaklk (Evidenz) Problemi

31

olduu gibi "kendiliinden", "birdenbire", "bir rpda" deil, ancak uzun


ve karmak bir hazrlktan sonra gerekletirilebilir. "z" btn
aklyla, apak olarak yakalayan ise, zsel bir alglamadr. Husserl'in
deyimiyle bir 'refleksiyon', bir 'yaant refleksiyonu'dur. Husserl,
refleksiyon'un u dikkate deer zelliinden bahseder: "... refleksiyon'da
algya uygun olarak kavranan ey, ilkece yalnzca var olan ve alglayan
bakn iinde sren bir ey olarak deil, daha nce, bu bak kendisine
evrilmeden nce, var olan bir ey olarak belirir... Refleksiyon, bilincin
durmadan akp giden "intensiyonel bir yaama" olduunu aa
karmaktadr." (Husserl, 1973: 142-147).
1.2. Fenomenoloji ve Dier z Bilimleri:
Husserl'e gre, sadece fenomenoloji z bilimi deildir. Matematik
ve mantk gibi baka z bilimleri de vardr. Ona gre, her varlk alannda,
rnein sanatn, dinin, ahlkn zlerinden bahseden sanat, din ve ahlk
felsefeleri olduu gibi, z sezgisine dayanan "z bilimleri" de vardr. O,
bunlara, "material z bilimleri" adn verir ve bunlar formel (soyut) ve
ierikli z bilimleri olarak ikiye ayrr. Bu ayrmda, cebir, aritmetik ve
mantk soyut z bilimlerini; geometri, fizik ve fenomenoloji ise, ierikli
z bilimlerini tekil eder. Fakat onun bunlardan stn tuttuu ve "formel
z bilimi" ya da "mantk felsefesi" dedii bir z bilimi daha vardr ki,
bunun grevi, akln ilkelerini zaman ve mekn iindeki realitelerinden
soyutlayarak, onlarn zn kavramak, onlar ideal fenomenler haline
dntrmektir. Fenomenoloji her iki gruba da yakndr ama, o, daha
ziyade geometriye benzer. Yalnz aralarnda u fark vardr: Geometri,
aksiyomlardan hareket eden, karmsal (dedktif) ve teorik bir bilimdir.
Fenomenoloji ise, tasvirsel (deskriptif) dir. Teori ve karmn
fenomenolojide yeri yoktur. "Geometri ve fenomenoloji saf z bilimleri
olarak, real varlk hakknda hibir ey ileri srmezler. Bundan dolay, bu
bilimler iin temel, alg ve deneyim verileri deil, fiksiyondur. Fiksiyon,
hem fenomenolojinin hem de teki z bilimlerinin (anlam bilimlerinin
yani eidetik bilimlerin) hayat esidir. Bundan dolay da fiksiyon,
lmsz hakikat bilgisini besleyen kaynaktr" (Husserl, 1995: 13-14).
Anlald zere, fiksiyon, fenomenoloji iin hayat neme sahip
olan bir unsurdur. Husserl, bu terimle, zlerin mutlaka "varolan" bir eye
karlk gelmeleri gerekmediini ve z alannn ok geni bir alan
olduunu kasteder. Ona gre, btn realite2 nin, btn fenomenlerin hatt
2

Realite, genellikle, duyulara kendisini arz eden varlk, yani hakikat anlamnda kullanlr. O
halde, her realitenin bir fenomen (kendisini gsteren; grnen) olduu sylenebilir. Ama,
acaba bunun tersi de, yani her fenomenin de bir realite olduu sylenebilir mi? Fenomen
daima 'real' bir varlk mdr? Yoksa, 'irreal' (ideal) bir fenomenden de bahsedilebilir mi?
Geleneksel felsefe, realite'nin snrlar dahilinde fenomeni sadece bir grnten ibaret sayar.

32

lker ktem

hayl ve masal aleminin ksacas her eyin bir z vardr; ama feno
menoloji iin varolan bir eyle, hayal olan bir eyin z arasnda hibir
fark yoktur; hepsi iin ayn z kanunlar geerlidir. Esasnda, herhangi
bir z alanna ait bulunan algnn salad bilgi, herhangi bir varl
iermez; bu nedenle, sadece z hakikatlerinden, fenomenlerden hareket
ederek, herhangi bir olgu (fenomen) hakikati elde edilemez. Buna
karlk, z algs, kendisine karlk gelen empirik bir algya
dayanmadan var olamayaca gibi, empirik alg da kendisine karlk
gelen bir z algsna dayanmadan var olamaz; nk her ikisi arasndaki
iliki, karlkl bir ilikidir. Ama bu iliki, ayn zamanda, bu iki tr
algnn birbirlerinden farkl olmasna engel deildir. Verili tarz
bakmndan empirik algyla objesi arasnda bir uygunsuzluk vardr. yle
ki: Empirik alg, verili tarz itibaryla, objeyi, bize, tek tarafndan
gsterir. Bu nedenle, empirik alg yoluyla elde edilen sonularn daima
deneyle de tamamlanmas gerekmektedir. Oysa, z algsyla objesi
arasnda tam bir uygunluk vardr. Bunun deneyle deimesine imkan
yoktur; nk deney, z algs alanna deil, 'realite' alanna aittir
(Mengolu, 1945: 52- 53).
Duyulara kendisini tantan varln yani 'realite'nin tmyle bir
fenomen, edeyile 'kendisini gsteren', 'grnen' olduu kukusuzdur.
u halde, 'realite' bize kendisini 'fenomen' olarak arz etmektedir. Oysa,
felsefe tarihine baktmzda, bize kendisini fenomen olarak arz eden bu
'realite'ye gvenilemeyeceini grrz; nk realite hakknda bize
duyularmz bilgi vermektedir. Duyulara ise gvenilemez. Onlar bizi
aldatabilirler. Bu durumda, duyulara kendisini arz eden fenomen srekli
olarak deitii iin, yani imdi scak olan bir cisim biraz sonra souk,
imdi yeil olan bir yaprak bir mddet sonra, kuruduunda sarard iin,
biz, hangi hakla, belirli bir ekilde grdmz nesnenin hakikati ifade
ettiini iddia edebiliriz? Platon'un Theaitetos diyalogunda da belirttii
gibi, bilginin duyulara dayandrlmas ve realite yani fenomenle
hakikatin, ki burada 'hakikat'le, Platon'un terminolojisine gre, hi
deimeyen 'mutlak z' kastedilmektedir, bir ve ayn saylmas ilkin
grececilie yani relativizme, daha sonra da hiilie yani nihilizme,
hakikatin yadsnmasna gtrr. Burada iki tr algdan, z algs ile
empirik algdan bahsetmek gerekir. Bilindii zere, her bilim dalnn bir
aratrma, obje alan vardr. Objelere ilikin bilgi, empirik alg yoluyla
elde edilir. Bu alg, her bilim alanndaki objelere ilikin orijinal bilgiyi ya
Oysa, bir z bilimi olarak fenomenoloji, z kavramak iin realiteden yz evirmek zorunda
olduumuzu vurgular. Bylece, geleneksel felsefenin realite ile hakikat ve fenomen ile z
arasnda var sayd kartl da reddeder. Esasnda, fenomenle realitenin ayniyeti
bilinemedii iin, bu ayrmn fenomen-z ayrm ekline dntrlmesi hakkna da hibir
zaman sahip olmadmz hissettirir.

Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaklk (Evidenz) Problemi

33

tamamen ya da ksmen verir. Doal tavrn bilgisini salayan alg,


denemedir; deneydir. Fakat bu empirik alg, z algsna dntrlebilir.
Bu durumda "grlen", "alglanan" ise, "salt z" olup, artk empirik
algyla alglanm olan deildir. Esasnda, z algsyla empirik alg,
birbirinden tamamen farkldr; hatta z algsnn kendine zg zellikleri
vardr. Ama her ikisi arasndaki bu ayrlk ve zellie ramen yine de
balayc olan bir yn vardr; empirik algnn nemli bir ksm, yani
bireysel olan bir eyin (fenomenin) grlebilmesi, gzlemlenebilmesi z
algsnn temelini tekil eder. Geri, bu, bireysel bir eyin herhangi bir
ekilde birlikte kavranmasn veya kabul edilmesini gerektirmez; nk
z algs, z z olarak kavrar ve hibir ekilde zn varlk tarzndan
haber vermez (Husserl, 1969: 12; Mengolu, 1945; 54- 55).
1.3. Fenomen ve z Kavramlarnn Karlatrlmas:
lk bakta, 'fenomen' ve 'z' kavramlarnn zellikle geleneksel
felsefenin snrlar ierisinde taban tabana zt olduu izlenimi edinilebilir.
Biz, bu izlenimi ortadan kaldrmak iin ilkin, fenomenin, daha sonra da,
onun z ile ilikisinin ne olduunu ortaya koymaya alacak, sonuta bu
iki kavram arasnda gerekten geleneksel felsefede var sayld gibi, bir
kartln olup olmadn tespit etmeye gayret edeceiz.
Geleneksel felsef anlaya gre, hakikat yani z, objektif ve
deimezdir. Oysa, realite, yani fenomen, sbjektif ve deikendir. Bu
durumda z ile fenomenin taban tabana zt iki kavram; fenomenin ise
'grnen' deil, sadece bir 'grn'ten ibaret olduu ortaya kar.
Bylece, geleneksel felsefede 'fenomen' ve 'z' kavramlarnn bariz bir
ekilde birbirinden almaz bir uurumla ayrld anlalr. Bu durumda,
eer, fenomen 'kendisini gsteren', 'grnen' ise, onu 'z'den kesinlikle
ayr tutmak, 'z'n kendisini gstermeyen bir varlk olarak karakterize
edilmesini gerektirmez mi? Bu nedenle 'z' 'gizli kapakl kalan',
'rtlm bulunan' mnsn tar. Oysa, kendisini gstermeyen, gizli
kalan bir zn ne olduunu anlamaya imkn olamayaca gibi, elbette
onun bilimini yapmaya da imkn olmaz. Bir 'z bilimi' olan
fenomenoloji, ancak zn grnebilir olduu, baka deyile,
grnmesinde
hakik bir imknszln
bulunmad
durumda
mmkndr. u halde, realitenin snrlar ierisinde fenomenin sadece bir
'grn'ten ibaret kalmas, bir 'z bilimi'nin fenomenoloji olarak ortaya
kmasn prensip itibaryla nakzetmez.
Demek ki, 'z' n ortaya kmas, grnmesi, bize kendisini arz
etmesi, ksacas bir fenomen olmas imkn sz konusudur. Fakat bu
imknn nasl gerekleebilecei henz phelidir. z nerede
aramalyz? Onunla karlaabilmek iin hangi yoldan gitmeliyiz? Bunu
bilmiyoruz; ama en azndan ona nerede rastlamayacamz, onu nerede

34

lker ktem

aramayacamz biliyoruz. yle ki: z', realitenin yani fenomenin


snrlar ierisinde deil, onun dnda aramalyz. Baka deyile, eer
z' kavramak istiyorsak, realite'den uzaklamal, onu gz ard
etmeliyiz; nk Husserl'e gre, z, realitenin yani fenomenin snrlar
ierisinde gizli kalr, grnmez (pirolu, 1939: 156).
Husserl, z bize tantacak olan akt 'ideasyon' kavram ile
karakterize eder. 'deasyon', bir varln realitesinden yani imdi ve
burada sahip olduu zelliklerden soyutlanarak o varln zne nfuz
edebilmemizi mmkn klan bir 'akt'tr. Husserl, 'ideasyon' terimini
'intisyon' mnsnda kullanmaktadr. 'deasyon' yani 'intisyon' akt ile
varln z bizzat yaanmaktadr. Biz sadece somut olan yaayabiliriz.
Bu nedenle, ideasyon akt ile bize kendini arz eden z, genel ve soyut
olduu kadar, zel ve somut bir karakter de tar. Bu aktla z, bir
fenomen olur. Dolaysyla, fenomenolojinin konusunu tekil eder. u
halde, fenomenolojinin konusunu tekil eden fenomenler, z
fenomenleridir. Bundan byle, artk, zn sembol ile deil, kendisi ile
karlarz. Fakat Husserl'e gre, bununla yetinilemez. Bir z bilimi olan
fenomenoloji, aratrmasn gelitirmek, salt zn, salt fenomenin ne
olduunu bize tantmak zorundadr. 'Salt z' nedir? Ona nasl
ulaabiliriz? Hangi yol, hangi yntem bizi ona gtrebilir? Husserl'in
"salt z" dedii ey, btnl ile varln zn mmkn klan kaynak,
(asl) zdr. Ona gre, ideasyon akt ile salt ze ulalmaz. 'Salt z'e
ulatran yol, yntem 'fenomenolojik redaksiyon' yntemidir. deasyon
akt ile varln snrlar ierisinde zn belirmesine imkn tandmz
gibi, fenomenolojik redksiyon yntemiyle de Husserl'e gre, 'salt z'n
bize kendisini tantma imkann kazanrz. Bu yntemle, doal olmayan,
fenomenolojik yani refleksiyonlu bir tavrla, varln iinde bulunduu
doal artlar, evreni, paranteze alarak, salt bilin alanna ynelir,
bylece, 'salt z'n, salt fenomen'in bize kendisini arz edeceini mit
ederiz. Bylelikle, sje, kendisine dner; kendi ikin (immanent) alan ve
kendi aktlar ile ba kurar. Fakat 'salt z' tanmak amacyla yaptmz
'fenomenolojik redaksiyon' dan sonra, 'salt z'n bize kendisini nasl
tantt ne yazk ki bir trl anlalamaz. Husserl'in zellikle, 'salt z'
'salt bilin' ya da 'akn ben' yani 'transandantal ben' olarak karakterize
etmesiyle birlikte, mesele, bsbtn iinden klmaz bir hal alyor gibi
grnr; nk bilin, evrenle srekli olarak ilikidedir. Evrenin
paranteze alnmas, yani yok saylmasyla, bilincin nasl ortada
kalabilecei bir trl anlalamaz. Bilin halleri, evrenin snrlar iinde
deil midir? Yoksa, bilincin bu fenomenolojik redksiyondan
etkilenmeyen, paranteze girmeyen, bakiye olarak geriye kalan ve bu
suretle 'salt z'e ynelik yeni bir bilimin konusu tekil eden bir zellii
mi vardr?

Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaklk (Evidenz) Problemi

35

2. Evident (Apak) Bilgi; Akn ve kin Aktlar:


Fenomenolojik redksiyonla kendisine iliilmedii sylenilen akn
bilinci veya salt bilinci bize tantabilmek amacyla Husserl, bilin
olaylarn, yani bilin aktlarn yeni bir analize tab tutar. Ona gre,
eyaya ynelik aktlar, 'akn (transandant) aktlar', bilin olaylarna
ynelik aktlar ise, "ikin (immanent) aktlar'dr (Husserl,1973: 69; 138).
te, fenomenolojinin aratrma alan, bu ikin aktlar (zler) alandr.
kin aktlarn ynelimsel objeleri ve kendileri ayn "yaant ak"
iindedirler. Her ikin akt, kendi objesinin varln zorunlu olarak
garanti eder. Alg, yaantya ynelirse, kavranan ey, genel olarak varl
inkr edilemeyecek olan mutlak bir "ben" dir. Oysa, hibir akn akt,
objesinin varln garanti etmez. Onun objesinin var olmas zorunlu
deildir; o, var olmayabilir de. Bu nedenle, burada pheye yer vardr.
Amac dorudan doruya, kesin ve apak (evident) bir bilgi elde
etmek olan Husserl'e gre, byle bir bilgi, ancak ikin aktlarla elde
edilebilir. kin aktlarla mutlak varlk (salt bilin), akn aktlarla ise,
greceli varlklar hakknda bilgi elde edilir. Husserl'e gre, bir bilginin
mutlak olmas iin, o bilginin konusu olan alann da mutlak olmas
gerekir; nk mutlak bir bilgiyi ancak mutlak bir varlk salayabilir.
Ona gre, bilginin nitelii, yani mutlak veya relatif olmas, sadece
varln niteliine baldr. Fenomenolojik bilgi teorisi, saf bir bilgi
teorisidir. Sz konusu edilen bilgi, a priori olup, z bilgisidir.
Fenomenolojide, olay bilgisinin ve tesadfn yeri olmad iin bilgi
teorisi de sadece mutlak bilgiden sz eder (Mengolu,1976: 22).
Esas itibaryla, her iki trden aktlarla elde edilen zler de, varlk
alanlar da farkldr. Bir kadn grlmesi, elbette bir bilin olaydr.
Dolaysyla, kadn kendisi, alglanan ey olarak bilin olaynn
konusunu tekil eder. u halde, burada, bilin olaynn konusu, meknda
yer alan, z bakmndan mekndan ayrlamaz bir nesnedir. Oysa, beyaz
bir kadn alglan ile bir hazzn veya elemin alglann kyaslayacak
olursak, bunlarn hi de ayn ey olmadn anlarz. Bir hazzn veya
elemin alglan, yaanlan bir bilin olaydr; ama bu olay, mekna ait
bir olay deildir. Bu nedenle, bu alglanta bilincin objesi ile kendisi bir
birlik tekil eder. Demek ki, eylerin alglanabilmeleri, onlarn
grnmelerine baldr. Oysa, yaant grnmez. Onun alglanabilmesini
salayan ey "hep varolmas''dr; bu da, yaantnn ait olduu "ben"dir
(Mengolu, 1976: 16).
Ona gre, akn ve ikin aktlar, sadece ynelen varln z
bakmndan deil, ayn zamanda "verili tarzlar" bakmndan da
birbirlerinden ayrlrlar. rnein, bir konserdeyken duyduumuz seslerin
iddeti, mzik letlerine olan yaknlk ve uzaklmza gre deiir. Ayn
durumu, meknda yer alan dier btn nesnelerin alglannda da

36

lker ktem

gzlemleriz. Nesneyi hangi tarafyla grrsek, nesne bize kendisini o


tarafyla gsterir. nk eya, daima bir tarafndan grlmek zorundadr.
Bu, onun meknda yer almasnn zorunlu bir sonucudur. Oysa, yaanlan
bir olay, olduu gibi, btnlyle alglanr. Nasl ki, meknda yer alan
bir nesnenin bize kendisini ksmen tantmas zorunlu ise, yaanlan bir
olayn da olduu gibi, btnlyle belirmesi ylece zorunludur. u
halde, ikin aktlarda konu, tam ve mutlak bir surette verilmitir. Bu
nedenle, Husserl, bu tr aktlarn konularnn varln garanti ettiklerini
syler; yani grlen hayli inkr etsek bile, hayli grdmz inkr
edemeyiz. nk hayl gren bilincin kendisi bir hayl deildir.
Descartes'n deyiiyle, her eyden phe etsek bile, phe ettiimizden
phe edemeyiz.3
Baka bir bilincin var olmadn tasavvur edebiliriz. Fakat kendi
bilincimiz bize mutlak bir surette verildii iin onu yok sayamayz. Ksacas,
kendi bilin olaylarmz zerindeki her refleksiyon, yani her derin dnce,
bizi mutlak bir "ben"le karlatrr. Bu varlk, bir d dnya, doa ve evren
var olmasa da vardr; nk o, baka bir varla gereksinimi olmayan,
varlndan kukulanlmayacak olan, kendi kendisine ve kendisi iin4
varolan bir varlktr. Hatt bir d dnya, doa ve evren var olmasa da, bu
mutlak varln varoluuna zarar gelmez. Her eyi inkr etsek bile,
refleksiyonun konusunu tekil eden bilincin var olmadn tasavvur etmek,
onun varln inkr etmek prensip itibaryla imknszdr. D dnyann,
doann ve evrenin, var olmad tasavvur edilebilir; nk o, verili tarz
itibaryla hibir zorunluluu barndrmaz. O, kendi kendisine ve kendisi iin
varolan bir varlk deildir; varl bilince bal olan, var olabilmek iin
bilince gereksinim duyan bir varlktr. Oysa, mutlak varlk olan bilincin,
hibir eye gereksinimi yoktur. O, hibir eye dayanmad halde vardr.
Dolaysyla, onun var olmadn tasavvur etmek mmkn deildir. Mutlak
varlk, yani, salt bilin alannda kartlk, grn ve bakaln da yeri
yoktur. Bu alan, ayn zamanda, mutlak bilginin alandr. D dnyann,
doann ve evrenin varl hakkndaki bilgi, olasla bal olmasna karn,
salt ben ve onun salt yaants hakkndaki bilgi, mutlaktr, kesindir ve
gereklidir.
Bylece, Husserl'in bilinle real varlk olan fenomeni birbirleriyle e
saylabilecek, badaabilecek varlklar olmad gerekesiyle, derin ve
gerek bir uurumla ayrd anlalr. Onlar, Husserl'e gre, hakikaten
birbirleriyle badamaz. Bilinle realite arasndaki uurum, gerek bir
3

Husserl'in fenomenolojisi zerindeki Descartes'n bilin felsefesinin bariz etkisi, bu


cmleyle aka grlmektedir.
4
Daha sonra, bir egzistansiyalist ateist filozof Sartre, Husserl'in bilin iin kulland bu
terimden etkilenerek, felsefesine alacak ve o da, bu terimi, bilinci karakterize etmek zere
kullanacaktr.

Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaklk (Evidenz) Problemi

37

uurumdur. Realite, grn alanna kan, grlebilen ve asla mutlak olarak


verilmeyen, olasla bal olan bir varlk tarzdr. Bilin ise, varl
bakmndan grn alanna kamayan, bize grn olarak verilemeyen,
gereklilik tayan mutlak bir varlktr. Byle olunca, doa, kendi bana
mutlak bir varlk deildir; onun mutlak bir varl yoktur. O, bir "ey"
varldr. ey de yaps gerei, ynelime bal (intensiyonel) olan, yani
sadece bilin tarafndan grlebilen bir varlktr. O halde, Husserl'e gre,
bilin, doann bir paras deildir. Doa, sadece bilinle ikin (immanent)
balar olan, ynelime bal bir "birlik" olarak olasdr. Bundan dolay, salt
ben ya da salt bilin hakkndaki aratrmalar, doa aratrmalar deildir.
Doa, bu aratrmalarda ayraca alnmtr. Salt bilin, doa ile hibir ba
kurulmadan da dnlebilir. Oysa, herhangi doal bir ey iin bu,
imknszdr. rnein, bir renk, mekn olmadan dnlemez. Mekansz bir
rengin var olmasna imkn yoktur. Salt bilin, mekna bal olmad iindir
ki, mutlak bir varlk alandr. O, doann soyutlanmasyla elde edilemez;
nk soyutlama ile yine doal bir ey kazanlr; salt bilin asla
kazanlamaz. Bylece, "d dnyann, doann ve evrenin var olmad
tasavvur edilebilir ama, mutlak varlk olan, dolaysyla refleksiyonun
konusunu tekil eden bilincin var olmad tasavvur edilemez" ifadesi, artk
bir faraziye deil, uygulanan fenomenolojik redaksiyon sonunda elde edilen
bir rn olarak ortaya kar. O halde, fenomenolojik redaksiyondan arta
kalan yegne bakiyenin katksz ve mutlak z ile bilin olduu
anlalmaktadr. te bu bilin, Husserl fenomenolojisinin konusunu tekil
edecek olan bilintir. Husserl, bunu "fenomenolojik kalnt (residuume)"
olarak nitelendirir. Ona gre, varlk, ancak bilinle kim, yani, ancak bilinle
var olabilirken; bilin, varlkla kim deil, varla bal deildir. yle ki:
varln yok olduu farzedilse bile, bilincin zne iliilmi olunmaz
(Husserl,1995:21;26).
Ayrca, burada, Husserl'in fenomenolojisi zerindeki Platon'un etkisini
de grmek mmkndr. Hatrlanaca zere, bir kavram realisti olan
Platon'a gre, "u fert" yok olur ama "fert olmaklk" baki kalr, yok olmaz;
nk ona gre, gerekten var olan "z"lerdir.
u halde, zn kendisini gstermesi, fenomen olmas imknn
aratran ve salayan bir bilim olan fenomenoloji, Husserl'e gre, "salt
z"e ulamak iin kendisini kyas, analoji, istidlal gibi her trl mantksal
ilemden ve konstrksiyondan uzak tutmak zorundadr. Ancak bu
takdirde, 'salt z', Husserl'e gre, somut bir ekilde, sadece z'e ynelik
bir sezgiyle ortaya kabilir; nk fenomenoloji, esasnda, ona gre,
sezgiye dayanan, a priori tasvirsel ve kritik bir z bilimidir. Dolaysyla,
kendisini her trl teoriden uzak tutan bu bilim, "z"n ne olduunu ve
nasl kavranabildiim bize retir (Husserl, 1969: 52 - 53).

38

lker ktem

Fenomenolog, hibir ey ne srmeden, hibir hipoteze dayanmadan


aratrmalarna balar; nk teori ancak aklamalarn ve akl yrterek
karmlarn yaplaca bir yerde ileri srlebilir. Oysa, tasvirsel bir bilim
olan fenomenolojide aklanacak ve akl yrterek karlacak hibir ey
yoktur. Fenomenoloji, ancak dorudan doruya verilmi olan temel
verilerin tasvirlerini yapabilir. Ama bu tasvir, fenomenolojinin aratrma
alan "z"ler olduu iin empirik bir tasvir deil, bir "z" tasviridir.
Fenomenoloji, a priori bir disiplin olduundan, fenomenolog, "zler"i
kavrarken, onlardaki temel ballklar kavrar. Bu nedenle, "z" alan
olan fenomenolojide olay bilgisinin ve tesadflerin geerlii yoktur; bu
alanda her ey "z" bakmndan tayin edilmi ve motiflenmitir. Bu
yzden, fenomenolojide, sadece "z"e ilikin sorular ve bunlarn
cevaplar sz konusu edilir.
Husserl, fenomenolojiyi a priori, tasvirsel ve kritik bir z bilimi
olarak tanmlamakla acaba neyi kastetmitir? lkin, fenomenolojide bir
z tasvirinin yani ze ait bulunan bir algnn varln kastetmitir, nk
ancak "grlen", "alglanan" ve "verilen" bir ey tasvir edilebilir.
Husserl'in bu husustaki iddias udur: "Zaman ve mekna bal olmayan,
genel, ideal "objeler" (zler) vardr. Biz, bunlar, fenomen olarak
grnebilir, alglanabilir bir hale getirebiliriz. Bu zler, kesin ve genel
geer bir bilimin temelini olutururlar. Bylece, felsefe de kesin bir bilim
olur." (Husserl, 1969: 70).
Husserl'den nce, verilenin sadece bireysel, real olan eyler olduu;
genel, ideal olan eylerin fenomen olarak grnebilir, alglanabilir
olmad zannedilirken Husserl'le birlikte, sadece bireysel, real olan
eyleri, fenomenleri deil, ayn zamanda bireysel varlklardan,
fenomenlerden tamamen farkl olan, genel objelerin, zlerin de olduu
gibi, bize verildikleri ekilleriyle "alglanabilir", "grnebilir" olduu
anlalmtr. Ona gre, bir eyin zn ortaya karmak iin hareket
noktamz, daima o bireysel varln realitesinden yz evirmek, her eyi
paranteze almak olmaldr (Mengolu, 1945: 52).
Husserl'e gre, fenomenoloji, zn kendisini gstermesi, fenomen
olmas imknn aratran ve salayan bir bilim olduu iin "salt z",
somut ekilde ancak z'e ynelik bir sezgiyle ortaya kabilmektedir. Bu
nedenle, fenomenoloji, sezgiye dayanan bir z bilimidir. Ksacas, sezgi,
fenomenin kalc oluunu salamaktadr. Somut olaylar da ancak tasvir
yoluyla ifade edilebilecekleri iin, bu durumda, sezgiyle kavranlan
somut zn ifade ekli tasvir olacaktr. te bu yzden, Husserl,
fenomenoloji iin, "sezgiye dayanan, tasvire ynelik bir z bilimidir" der.
Zaten, kendisi de, transandantal ben'i olanca varl, yaps, yetisi, ana
kurulular ve balamlar bakmndan, sezgiye dayanarak, eidetik olarak

Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaklk (Evidenz) Problemi

39

tasvir eder. Husserl fenomenolojisinin belli bal zellii budur ( Husserl,


1973:71).
Demek ki, Husserl'e gre, fenomen, ancak bir bilin karsndaki
fenomendir. Bilin ise, ancak bir fenomene ynelmekte olan bir bilintir.
Esasnda, ona gre, her ey, bir eyin bilincidir; yani, her nesne, bir bilin
nesnesidir. Her bilin bir eye, bir nesneye, bir varla ynelen bir
bilintir. Sje, ancak ynelecei obje varsa, obje de ancak kendisine
ynelecek bir bilin, yani sje, varsa var olabilmektedir. Bylece, ayn
zamanda, sbjektivite temeli de yklmakta ve bu iki ynl hareketin
gereklemesi sayesinde, nesne nesnellemektedir.
3. Husserl'in Fenomenolojisinde Beden'in Rol:
Husserl'e gre, beden5 bir "ynelme merkezi'dir. Ona gre, neyi
alglarsam alglayaym nereye gidersem gideyim, her eyi hep bedenimle
olan ilikisi bakmndan denerim. yle ki "yukar", "aa", "sa", "sol"
vb. gibi btn boyutlar hep esas olan bedenime gre bir anlam kazanrlar
(Husserl, 1973: 79; 83). Husserl, bu ynelme durumunu yani
intensiyonaliteyi "ama olarak alnan bir eye doru ynelmi olmak",
"bir eye evrilmi olmak" diye anlar. Ona gre, ynelimleri salayan
bedendir; insann ynelmilii ancak bedenle mmkndr. O bakmdan,
beden, onun fenomenolojisinde, esasnda, olduka nemlidir.
"Beden benim mlkmdr; iinde aracsz olarak serbeste
kmldandm biricik nesnedir" diyen ve bylece beden-ruh birliini
vurgulayan "ben"in 'bedenli-ruhlu bir btn' olduunu dile getiren
Husserl'e gre, ne yaparsam yapaym her defada bana orijinal olarak
verilmi olan bu ynelme merkezine, bedenime balymdr; ve bedenim
olmadan hibir eylemim olamaz. Ona gre, zgr birtakm kmltlarn da
taycs olan bedenin iki ana nitelii vardr: Beden, hem bir alg organ,
hem de bir istem organdr. Algladm her eyi benimin bir organ olan
bedenim araclyla alglarm. Bedenim, yani tek tek birtakm zel
organlarn okluundan meydana gelen bir btn olmasayd, benim iin
hibir ey var olmayacakt. O halde, bedenim, dnyann varlk kouludur.
Bedenim, ayn zamanda kendisiyle isteklerimi gerekletirdiim bana
zg bir organdr. Ben'imi, bedenimin iinde buyuran, aktif bir varlk
olarak yaarm. Bir yere gitmek istediimde giderim, elimi kaldrmak
istediimde kaldrrm... vb. gibi. Bylece, bedenimin belli organlarn
kendiliimden, zorlamasz olarak kullanrm. Alg ve kmlt alanma
giren her eyle birlikte bana, bedenim de verilir; ve ben, btn dnyaya
benim iin srekli bir ortam olan bedenim araclyla alrm ve isterim.
Ona gre, bedenin bu iki ana nitelii, bedeni incelerken ayr ayr ele
5

Burada sz edilen beden, doal davrann genel savyla birlikte, redksiyona uram olan
bedendir; transandantal bir anlam btn olarak bedendir.

40

lker ktem

alnabilen, ama aslnda birbirinden koparlamayan iki gerektir (Husserl,


1973: 121-122; 128).
Husserl'e gre, bedenin ynelimlerinden ama, z tasviridir. z,
tasvirdir; tasvir ise zdr. Bu da, tasvirin ze ynelmi olmas, yani tasvir
edilen eyin znn o tasvirden ibaret olmas demektir. Husserl'in tasvir
ile z arasnda bir ba kurmas, daha dorusu, tasvirin ze ynelen bir
tasvir, 'z tasviri' olmasn istemesi felsefesinin en can alc noktasdr.
nemli olan ve aranan 'z'dr ve bu 'z', d dnya, doa paranteze
alndktan sonra ortaya kacak olandr. Bu demektir ki, fenomen,
kendisini ortaya koyan d varlk artlan olmadan da vardr. D varlk
artlar, d dnya, doa paranteze alndktan sonra, nesnenin kendisini
saf bir 'z fenomeni' olarak verecei umulur. Fakat bu, yani d varlk
artlarnn paranteze alnmas yetmez. kinci bir redksiyon gerekir. Ben
varm ve yaant halindeyim. O halde, kendi dmdakine ynelmem
kanlmazdr. Bu durumda, kendimi nasl bilebilirim? Bu, ben'i
belirleyen siys, tarih, kltrel...vb. her ortam paranteze alarak
mmkn olmaktadr. Bu suretle, kendimi d dnya, doa karsnda ayr
bir 'ben' olarak yakalayabilirim. Bylece "salt ben", yani herkes iin
ayn olan bir ben, bilin ortaya km olur (Mengolu, 1976: 11).
u halde, fenomenolojik redksiyon yntemi ile elde edilmi olan
salt z, yani salt bilincin kendisi, fenomenolojinin konusunu tekil eder.
Bu sayede, Husserl'e gre biz, "salt z"n kendisini tanma imknn
kazanrz. Bu yntem, esas itibaryla, iinde yaadmz doann ve
evrenin fenomenolojik bir analize tab tutulmasdr. Evren, bu yntemle
paranteze alnarak yok saylabilmekte, zaman ve mekn, evrenin, iinde
yer ald iki ekil olarak yorumlanmaktadr.
4. Epokhe:
Husserl'e gre, doal tavr almann genel varlk sav, bylece,
temelden dnme uratlm olmakta; ve bu dnm de ilkin, doal
tavr almaya dayanan her trl yargdan ekinme (epokhe) biiminde
ortaya kmaktadr. Epokhe'nin kapsamna, doal tavr almann genel
varlk savyla bantl olarak dnlebilecek her trl varlk, canl cansz, bitki, hayvan, kendi benim, baka benler, kltr nesneleri..vs.
girer.
Ksacas, epokhe, doal tavr almann genel varlk savnn
"paranteze alnmas" esnasnda belirmektedir. O halde, "fenomenolojik
epokhe", tpk Septiklerde ve Descartes'da olduu gibi, ncelikle
yargdan ekinme tavrdr (Szer, 1976: 21-22). Ancak, Husserl, yargdan
ekinirken, bilgilerimizin zne hibir ekilde dokunmamakta, yani
onlardan, Descartes'n kukuland gibi kukulanmamaktadr. Feno
menolojik epokhe'yi uygularken Husserl, d dnya, doa ve evrene
ilikin bilgilerle birlikte, onlarn dayand varlk ve doruluk inanlarn

Fenomenoloji

ve Edmund Husserl'de Apaklk (Evidenz) Problemi

41

da feda etmi, gzden kartm olmadna inanr. Sadece, onlarn


dayand tavr almay etkisiz brakr, ilemez hale getirir.
Burada akla hemen u soru gelir: Doal tavr alma iindeki bilgi ve
davranlarmzn allagelmi yetkisini, bir daha bu yetkiye dn sz
konusu olmakszn, elimizden alan epokhe ile kazanlan varlk acaba nasl
bir varlktr ve ne anlamda mutlaktr? Epokhe uygulandktan sonra,
fenomenolojik kalnt olarak kalan bilincin varl, phe gtrmez,
"mutlak" varlktr; nk var olmak iin d dnyaya, doaya ya da
evrene gereksinimi yoktur. Bylece, epokhe'nin bulgusu olarak, evrenin
paranteze alnmasndan etkilenmeyen, transandantal mutlak bilincin
bamsz varl ortaya km olur. Mutlaklk, bu anlamda, kendi
kaynandan kt gibi ele alnan ikin (immanent) yaantnn z
belirlenimidir (Husserl, 1969: 115; Szer, 1976: 26).
Husserl, 'epokhe' ile e anlaml kulland "transandantal epokhe"
kavramyla, esasnda transandantal bilince geri dnldn belirtir. Ona
gre, transandantal fenomenolojik epokhe, doal tavr almann varlk
savnn paranteze alnmasyla balayan, mutlak bilin varlnn
kazanlmasyla biten yntemsel bir ilemdir. Epokhe'den sonra ise, "salt
ben" btn transandantal yaantlarn zerinde dnd bir eksen
durumuna gelir. Husserl, epokhe'den sonra da, bu salt ben'e ballktan
doabilecek, mutlak bilincin yapsnn zorunlu bir esi olarak grd
znellikle ilgili sorunlarla "transandantal znellik" ad altnda
hesaplamaya giriir (Szer, 1976: 25; 28).
5. "Salt Ben" ya da "Salt Bilin":
Husserl, 'salt z', salt bilin olarak karakterize eder. Salt bilin,
kendisinin dndakine doru ynelen, paranteze alabilen bir bendir. Ama
kendisini ne paranteze alabilir, ne de nesneletirebilir. Her eyin
temelindedir ve her eyin doruluu ona baldr. Salt bilin, belirli
deildir. Hibir zaman kendisini deneme ncesinde var grmez. Deneme
srasnda, dta olan zaman ve meknda grr. Bu nedenle, fenomenoloji
eer bilim olmak istiyorsa, bakasnn ben'ine ihtiya duyar. z, benden
bamsz olarak vardr; yani benim zihnimin bir modalitesi deildir ve
Platon'da olduu gibi, varln da kendisi olmayp, tersine onun, yani
varln paranteze alnmasyla elde edilmitir. Bu nedenle, ontolojik
temelden yoksundur. Bu temeli, tpk Descartes'da olduu gibi,
kendisinin dna kabilen salt bilin salyor gibi grnse de o,
Platon'da olduu gibi varln kendisi olmad iin ontolojik bir temel
tekil edememekte, yine epistemolojik dzeyde kalmaktadr.
Bilindii zere, Descartes da "ben neyimi" sorusunu sorarak "z"n
bir tr analizine girimi ve bylece dncenin ya da bilincin varlk
olarak deerlendirilebileceini gstermitir. Fakat Descartes'da "ben" ya

42

lker ktem

da "bilin", Husserl'de olduu gibi, objesine ynelen deil, objesini


karsna alabilen manev bir varlktr. Husserl'de de bilin, salt z
olarak, zaman ve mekn st, manev bir varlktr; ama her bilin, bir
eyin bilincidir ve bilin, dardaki bir varla doru ynelmitir.
Esasnda, Descartes'n da son tahlilde varlk olarak ortaya koyduu ey,
tpk Platon'da olduu gibi "z" den baka bir ey deildir. u halde,
Descartes'da da bir paranteze al sz konusudur. Ama, Descartes'n
paranteze ald ey, o eyin bilgisi iken, Husserl'in paranteze ald ey,
o eyin kendisidir.
6. Evidenz (Apaklk):
Felsefede, bilimde olduu gibi bir ilerleme srecinin varlndan sz
edilemedii iin, problemler ezel ve ebeddir; hatt zm ekillerinden
bile daha ok nem tar. Bu nedenle, amzda bile, ilkan byk
filozofu Platon'a gre daha ilerde olduumuzu syleyemeyiz. Bunu,
yirminci yzyl filozofu Whitehead, "Btn felsefe, Platon'a dlen
dipnotlardr" diyerek gayet gzel bir ekilde ifade etmitir. u halde,
felsefede problemlerin ezel ve ebed olmas, hatt zm ekillerinden
bile daha ok nem tamas yzndendir ki, Evidenz6 problemi de
Husserl'le birlikte var olagelmemi, bilakis Husserl'e gelinceye kadar eitli
ekillerde ele alnm ve eitli zmler getirilmitir. yle ki: Husserl gibi,
Descartes da felsefesini evidenz kavramna dayandrmtr. Yalnz,
Descartes, evidenz' algnn, dolaysyla dncenin akl ve seiklii diye
tanmlam, buna bal olarak da aslnda bir olan evidenz' iki ksma ayrarak
ele alp incelemitir. Oysa, Husserl'in kastettii mnda evidenz, sezgiye
dayanan aral bir evidenz'dr. Descartes'da ise, kesin bir evidenz ideali ar
basar. Bu anlaya gre, evidenz, bir eyin, hibir kukuya yer vermeksizin
"grlmesi" demektir. (Uygur,1972: 105). Descartes'a gre, doruyu gs
terecek tek lt, 'ben'dir. Ak ve seik olarak kendini gstermekte olan her
doru, 'ben'dedir. yle ki, dorularn tek ve ilk kayna, btn dorularn
6

Evidenz: Latince "videre" (grmek) den gelen 'evidens' tan tretilmi olan "evidentia" ya da
"evidenz", bir eyi hibir karanlk yan kalmakszn, aydnlk bir biimde, apak grmek
demektir. Evidenz, ortaya konmu bir "intensiyon"u karlayan, onu yakalayp evetleyen bir
algdr; ya da "verilen" ve "sanlan" arasndaki tam uygunluktur. Bir z bilimi olan
fenomenolojide sadece evidenz'n z verilerinin geerlilii vardr. Bu nedenle, bilgi,
fenomenolojik bir bilgi basamana ykselmek istiyorsa, dolayl evidenz ve veriyi, dolaysz
evidenz ve veriye evirmelidir. (Mengolu, Fenomenologi ve Nicolai Hartmann, s.24). Salt
apaklkla bir tutulan evidenz kavram, baz ufak tefek eklerle Malebranche, Leibniz ve
Kant'tan geerek klasik felsefe geleneini belirlemitir. Bu kavram, Husserl'in aratrmalar
boyunca birbirini btnleyen iki ayr biimde tanmlanmtr. Bu tanmlardan birine gre
evidenz (apaklk), "intensiyonalite" kavramyla, tekine gre ise, "transandantal
konstitsyon" kavramyla rtmektedir. "ntensiyonalite" kavramyla rten anlamna
gre, evidenz, btn baka bilin yaantlarnn eninde sonunda kendisine dnd,
kendisinde son gerekliklerini bulduu bir gereklik temelidir. (Uygur, a.g.e., s.104).

Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaklk (Evidenz) Problemi

43

hazinesi olan Tanr bile, ancak 'beriden hareketle ortaya konulabilmektedir.


'Ben', btn kesinliin ve apakln grnd yerdir. "Dnyorum
yleyse varm", bu, 'ben'in, bana grndr, 'ben'in dlamasdr. Ayn
zamanda, Tanr'nn berideki yansmasdr. u halde, 'ben'in temelinde, arka
plannda Tanr vardr (Timuin, 1976: 168).
Descartes'n felsefesinde, her ne kadar, Tanr'nn varl 'ben'le grnse
de, esasnda, ben'in varln da nesneler dnyasnn varln da salayan
Tanr'dr. u halde, Descartes'da doru bilgi edinme gc olan 'ben'in
temelinde, Tanr vardr. Doru bilginin dou yeri, 'ben' de olsa, bu 'ben'
snrsz ve tam yetkin bir temele dayanmadka, Descartes, bilgilerin
doruluuna gvenmez. Demek ki, Descartes'da apak (evident) bilginin,
dncenin kendi kendisine uygunluundan dolay, ortaya kan kesin
bilginin garantr, Tanrdr. On sekizinci yzyl Aydnlanma filozofu
Kant'ta ise bu garantr, tm insanlarda a priori olarak bulunan kategorilerdir.
Ancak, Husserl'de, sbjektif ve ontolojik temel ykldna gre, acaba
apakln temeli ve kriteri nedir? te, btn mesele buradadr. Nesnenin
"kendisinde olduu gibi kavranmas" kaygsndan doan bu mesele,
kanmca, Husserl felsefesinin temel meselesidir. Biz burada, bu meselenin,
Husserl tarafndan ne ekilde zlmeye alldn, onun, evidenz
kavramna verdii nemi deerlendirmek suretiyle, ortaya koymaya
alacaz. Bu arada, elde edeceimiz bulgulara gre, Husserl'in "idealizm",
"ampirizm", "solipsizm" ve "septisizm" gibi, dlmesi muhtemel olan
felsef grlere dp dmediini de tesbit edeceiz.
Evidenz kavram, Descartes'da, bir eyin hibir kukuya yer
vermeksizin "grlmesi" anlamn tarken, Husserl'de, sadece apodeiktik,
salt kesin karekterli, tek bir mn tamaz. Bu, Husserl'in evidenz' birbiriyle
yakn ilgisi olan iki ayr anlamda kullanm olmasndan ileri gelir. Husserl,
deneme ile evidenz' birbirinden ayr tutmaz. Bu yzden, Husserl'de,
evidenz, bir bilin biimi, bir intensiyonalite 7 olarak ortaya kar.
"Denemede, bir eyin bilincine varlr. Evidenz ise, bir eyi veren bir bilin
aktdr, bir eyin deneylenmesidir. u halde evidenz, eitli yetkinlik
dereceleri ya da basamaklar olabilen ayrklam denemelerin addr. Demek
ki, Husserl'e gre, bir tek evidenz yok, birok evidenzler, denemeler vardr.
yle ki: Greli (relatif), kesin olmayan, dolaysyla yetkinlike deiebilen,
u ya da bu ynde kukuya yer veren, esasta daha baka denemelere
dayanan, upuygun olmayan, yani karanlk bir yan brakan, hatt sonunda
btnyle yanl olarak beliren, ksacas, gsterdii "ey"i bir "hi" olarak
aa vuran evidenzler de vardr (Uygur, 1972: 105).
7

ntensiyonalite: Ynelme. Bu yneli, bilin yaantlarnn ve bilin aktlarnn yle bir


atsdr ki, bu atyla yaant, bir eyin bilinci olarak belirlenir. Husserl'de asl ilevine
epokhe (yargdan ekinme) ile kavumakta olan intensiyonalite, bilincin, her yaantda
yeniden ortaya karlmas gereken ana yapsdr.

44

lker ktem

Bylece, denilebilir ki, Husserl, evidenz kavram ile Descartes'nkinden,


dolaysyla Avrupa'daki evidenz geleneinden ayrlm, yani klasik evidenz
anlayn geniletmitir.
Evidenz, Husserl fenomenolojisinin temel sorunudur. Zaten, Husserl'in
amac da, evident bir dnme yapsnda, eylerin kendisini, zleri
bakmndan aydnlatmak, yani, varl a priori kurallar ile tanmak, bilmek,
tasvir edebilmektir. Husserl'e gre, basit anlamda apaklk, bir fikrin
kendisine karlk ve uygun gelen bir alg araclyla tasdikidir.
Fenomenolojik anlamda ise, dnlen bir ey ile verilen bir ey arasndaki
uygunluktur. Fakat bu uygunluun apak olarak yaanlmas, yani bizde bu
uygunluun bilincinin domas gerekir. rnein, A'nn apak olmas
demek, A'nn yalnzca dnlm olmas demek deil, ayn zamanda,
dnld gibi, hakikaten verilmi olmas demektir. Husserl'e gre, eer
bir ey, birisi tarafndan apak olarak yaanm, yani o ey btnlyle ona
verilmise, buna btn insanlarn inanm olmas gerekir. Ona gre,
'dorudan doruya' ve 'dolayl' olmak zere iki trl apaklk vardr.
Dorudan doruya apakla, ancak, bize dorudan doruya, esasl olarak,
btnlyle verilmi olan mutlak varlk alannda, bu varlk alanna ait
zlerde rastlarz; nk bu alanda alg (sezgi) akt ile anlam akt arasnda
tam bir uygunluk vardr ve bu uygunluk, dorudan doruya bilincin
altndadr. Dolayl apakla ise, bize, esasl olarak ve btnlyle deil,
daima tek tarafl olarak verilmi olan greceli varlk alannda rastlarz. Bu
nedenle, bu alana ait olan aktlar arasndaki uygunluk da ksm bir karakter
tar; ayn ekilde, elde edilen apaklk da dolayl, rnein, deney sayesinde
olur (Mengolu, 1945: 71 - 72).
Evidenz'n, Husserl'in transandantal8 fenomenolojisi'ndeki esiz ne
minden dolay E. Fnk, "Evidenz.... Husserl fenomenolojisinin merkez
sorunu iin balktr." gibi hakl bir tespitte bulunmutur. Transandantal
fenomenoloji, yalnz ve yalnz evidenzlerle i grmektedir. Evidenz,
fenomenolojinin gizli yaydr. (Uygur, 1972: 103). Evidenz, herhangi bir
eye tmyle belirsiz bir tutumla ynelen, "bo bir intensiyon"9 deil, tam
tersine, bir eyi hi olmazsa bir yanyla veren bir temeldir. Hatt z gerei
evidenz'n amac, bo intensiyonlar yani ynelimleri deiik giriimlerle
"doldurmak" tr (Uygur, 1972: 105; 109).
Husserl'e gre, evidenzler bir eyi btnyle, tamamen vermeye
ynelik, teleologik, yani, ereksel olmaldr. Demek ki, belli evidenz tipleri,
8

Transandantal: Gerek ve olanakl bilin aktlarnn tm olarak dnlen bilincimin,


ayraca alnan dnyann transandant (akn) varlnn yerine, balca bir bilgi kayna olarak
gemesi ve dnyann transandansnn immanent bilin varl ile almas demektir.
9
Bo ntensiyonalite: Bo bilin kurucu yaps olmayan, kendisinde hibir ey aranmamak
gereken bilin; rtk, potansiyel, asl kendisi olmayan bilin.

Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaklk (Evidenz) Problemi

45

belli varlklar konstitue eden, yaplandran birer dayanak olarak ortaya


kar. Genel olarak, Husserl, evidenz szn epeyce belirli bir deneme
biimini dile getirmek iin kullanr. Bu anlamda evidenz, bir eyin kendisine
sahip olmaktr, yani, bu durumda, evidenz, bir eyin ya da ey durumunun
kendisinin verilmesidir. Ancak bu takdirde, bir eyin, tam da kendisi
kavranr, orijinal olarak o eyin bilincine varlr. Byle bir bilin, o eyin
kendisini grdm, o eyi veren bir ynelile bilincimle o eyde
olduumu, o eyi apak yakaladm dile getirir. Byle bir evidenz, doru
dan doruyadr, upuygundur, eksik deildir, dorunun ta kendisidir, bir eyi
orijinal olarak bilince karmaktr. Husserl bu anlamdaki evidenz iin, her
eit bilginin haklln yetesiye belgeleyen "en ilk kaynak" der.
te,"eylerin kendisine dnelim" tezini ileri srerken Husserl, esasnda, bu
trden "evidenzlar"a dnmeyi kastetmektedir.
Husserl'de, evidenz (apaklk) kavram, "intensiyonalite" ve
"konstitsyon" 10 kavramlarnn temelinde yer alr; hatt "intensiyonalite" ile
"apaklk" kavramlar onun felsefesinde belli bir anlamda rtr. (Szer,
1976: 42). yle ki: Husserl, "nesne" kategorisi ile "apaklk" kategorisini
birbirinin korrelat olarak grmekte ve bylece de apakln tm bilin
yaamn ilgilendiren bir intensiyonalite olduunu belirtmektedir. Ona gre
apaklk, intensiyonel yaantnn, sjenin yneldii objeyi grerek,
kendisinde olduu gibi, yani, kendisi olarak verildii gibi kavramasdr.
Objenin kendisinin verilmesi ise, kendi eidos 1 1 unda kendi znde
temellenerek dorulanmas demektir. Eer, ben, u objeye "kalem"
diyebiliyorsam, o bana apak olarak, kendisinde olduu gibi, "kendisi
olarak" verilmi olmas yzndendir. Burada, Kant'm "numen" (kendinde
ey) kavramna ve numen'in bir baka lemde (numenler leminde) olmas
yznden bilinemez oluuna, yani Kant'n agnostisizmine tepki aka
grlmektedir. Bu tepki, Kant'a, evrende her eyin bilinebileceini savunan
Hegel'den de gelmiti. u halde, Husserl'in de temel sav -tpk Hegel gibifenomenlerin ister real, ister irreal olsunlar, tamamiyle kendi kendilerinde
olarak bilinebilecekleridir. nk gerekten varolan fenomenlerdir ve
fenomenlerin arkasnda, Kant'n, asl gereklik olarak nitelendirdii ey,
numen yoktur. Tek gereklik, fenomendir. z, fenomende aramak ve
fenomende yakalamak sz konusudur. Hatt, fenomen z, z ise fenomendir.
Ksacas, fenomen, z (mahiyet) fenomenidir. z, fenomenden ayr baka
bir yerde dnmek ve aramak mmkn deildir. Oysa, Platon, zlerin
fenomenlerde deil, tek gerek lem kabul ettii z'ler (idealar) leminde
bulunduunu sylemiti. u halde, Husserl, z ancak ve ancak fenomende
10

Konstitsyon: Bilincin, hem nesneyi hem de kendi varln ina etmesidir.


"Edios: (Yun. "eidetik") Bu deyimle anlatlmak istenen, Platon'unki gibi, dnyay, akn ve
yalnzca salt bir formu gsteren "idealar" deil, ister salt form olarak, ister ierii ile birlikte
dnlsn, genel geer "z'lerdir.

46

lker ktem

aramakla ve ze fenomenden hareketle ulalacan savunmakla ayn


zamanda ilkan byk filozofu Platon'a da kar km olmaktadr.
Husserl'e gre, apak olarak fenomeni bilebilmek, z yakalamak
demektir. Bu nasl mmkn olacaktr? Baka deyile, fenomeni ak-seik
tanmak, onun apak olarak bilincine varabilmek iin kriter nedir? Bunun
iin, objenin, ilkin bana, "kendisi olarak" verilmi olmas yeterlidir. Bylece,
apaklk, ncelikle duyusal alglama aktnda gereklemi olmaktadr.
Husserl, btn deneme biimlerinde algya zel bir yer verir ve adet algy
bir bakma asl deneme kabul eder.
Husserl'in fenomenolojisinde bilgi, anlam ve sezgisel akt arasnda bir
uygunluk badr; yani bilgi, bu iki aktn birlemesinden olumaktadr. Bu
aktlardan birinci derecede nemli olan sezgisel akttr. Anlam akt ise,
kendiliinden hibir ey meydana getiremez; bo ve krdr. Anlam aktnn
grevi, sadece objeyi gstermektir. lk kez, sezgisel ynelim
(intensiyonalite) objeyi, imgelenebilir hale getirir. Ama her sezgisel ynelim,
bir anlam akt ile ilgilidir. Bu yzden, bir eyi bilmek demek, o eyin
alglanmasnn salanmas demektir. Husserl, alglamaya yani sezgiye kendi
sistemi iinde byk bir grev verir ve bu yzden bir lde Kant'a yaklar.
Ona gre de "algsz kavramlar bo, kavramsz alglar krdr." Alg (sezgi)
ne kadar saf olursa, grlenen z de o kadar kesin ve mutlak olur. u halde,
Husserl'e gre bilgi, anlam ve alglama aktlarnn birletii yerde ortaya
kar. Btn anlam aktlarna bir bilginin karlk gelmesi, yani her eyin
bilinmesi olanakldr (Husserl,1995:31;57).
Husserl' in amac da, esasnda, tpk Platon gibi, mutlak bir bilgi elde
etmek, dolaysyla mutlak varla ulamaktr. Ona gre, bilginin mutlak
olmas iin, o bilginin konusu olan alann da mutlak olmas gereklidir.
Ksacas, mutlak bilgiyi, ancak mutlak bir varlk salar. O halde, eer mutlak
12
bilgi varsa, mutlak bir varln da olmas gereklidir.
Bilindii zere, ilka filozofu Platon da algya son derece nem
vermi, hatt Theaitetos diyalogunda (151e) "bilgi algdr" diyerek algya
verdii deeri belirtmiti. Yalnz, Platon, idealarn "yksek bilgisi"ne
alglardan geilerek varlacan sylemi olmakla birlikte, idealar lemine
eritikten sonra, alglar leminin aada braklacan da ileri srmt. Bu
nedenle, ona gre, alglarn salayabilecei bilgi, ancak, "episteme" (bilgi)
nin negatif bir art olan doxa (san) olabilirdi. Ona gre, yeniden anmsama,
ancak alglanm, renilmi eyler hakkndayd (163e). Sadece, bilgisi
edinilmi olan ey, hatrlanabilmekteydi (164b). Platon'a gre, alg varsa, bir
varlk, yani alglayan, ve alglayan varsa da alglanan vard. Bir eyin ac
12

Bu ayn eyi, asrlar nce yaam olan, byk filozof Platon da sylemiti. yle ki: Ona
gre, madem ki, matematik gibi, kesin, hi deimeyen, zamana ve mekna bal olmayan,
mutlak bir bilgi vardr; o halde, mutlak bir varlk da var olmaldr.

Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaklk (Evidenz) Problemi

47

veya tatl olmas bir kimse iindi. Tatl olmak fakat hi kimse iin tatl
olmamak sz konusu olamazd (160b). Hibir ey kendinden ve
kendiliinden bir ey deildi, aksine herey daima baka bir eye oranla
olmaktayd (157a). Alglar, grme, iitme, koklama, soukluk, scaklk, haz,
ac, hrs, korku; alglananlar ise ses ve renkler olmak zere ayran Platon,
Protagoras'n "insan hereyin lsdr" szyle, aslnda, hereyin
algland gibi olduunu sylemek istediini de vurgulamt. Protagoras'ta,
bilginin nesnel ltnn olmamasna karlk, Platon'da bu nesnel lt
"form"lar salamaktayd; yani, duyusal yolla deil, sadece akl yoluyla z'e
ulalabileceini beyan etmi olan Platon'a gre, duyu seviyesindeki alg,
negatif deer tamaktayd. Ona gre, bu duyu seviyesindeki alg, ancak
"form"larla temellendirildiinde pozitiflik kazanmaktayd.
Oysa, Husserl'de duyu algs, yegne bilgi aktdr. nk Husserl, z,
duyusal nesnelerden kartmaktadr. u halde, Husserl, algya verdii nem
ve ncelik bakmndan Platon'a benzemekle birlikte, z fenomenlerde
aramak bakmndan ondan ayrlmakta, fenomenlerin z fenomenleri olarak
kalc ve deimez olduklarn ifade etmektedir.
Ona gre, alg akt, grme, koklama, duyma, dokunma, tatma gibi duyu
organlarmzn fonksiyonlaryla gerekleen bilgi aktlarndan birisi ve belki
de en nemlisi olmakla birlikte, duyudan duyuya deimesi bakmndan da
snrldr. Alg akt bize, eyann mekndaki sra ve dzenini, evremizdeki
eylerin, ekillerini, renklerini, kokularn, sertlik ve yumuaklklarn,
uzaklk ve yaknlklarn tantmas bakmndan olduka byk bir deer tar.
Fakat, btn bunlara ramen, alg, duyusallk alannda, apakln lt
saylabilecek bir durumda mdr? phesiz ki hayr. nk, eer alg,
apakln lt saylabilecek bir durumda olsayd, bu takdirde, alg
yanlmalarnn olmamas, herkesin her eyi ayn ekilde alglamas, bunun
iin de kendi kendisiyle ayn kalan eylerin, nesnelerin mevcut olmas
gerekirdi. Oysa, byle deildir. Deimeyen, kalc, mutlak nesnelerin
varln kabul eden Husserl ise, kanmca, duyusallk alanndaki
apaklktan, bu nesnelerin, apak olarak, ilkin duyu organlar vastasyla
alglanp kavranabildiklerini kasteder. Yoksa o, alg ile, mutlak eylerin
varln kabul etmeyen ve nesnelerin, daima alglayan sjeye gre olu
sreci iinde bulunduunu beyan eden Protagoras'n, algdan anlad
mny kastetmez. Eer, bunu kastetmi olsayd, algy kalc ve deimez
olana gtren yolda "lt" olarak almaz, transandantal bilin gibi bir
ontolojik temel kurma abasna girmezdi.
Oysa Descartes, duyular, yanltc olduklar iin, daha balangta
bilginin dnda brakm, kesin bilgiyi objeye ynelmede deil, sjenin
kendi kendisine ynelmesinde aramtr. Bunu da "Dnyorum yleyse
varm" (Cogito ergo sum) eklinde ifade etmitir.

48

lker ktem

Alglarn salayabilecei bilgiye gvenmeyen, bunun ancak


episteme'nin negatif art, san (doxa) olabileceini savunan Platon'un
aksine Husserl, duyusal alg sayesinde apakla ulalabileceini
belirtirken, ayn zamanda, apaklk'n, duyusal alglamaya zg, onun
tekelinde olan bir ey olmadn da ifade eder. Ona gre, genel bir apaklk
vardr ve btn bilin aktlaryla ilgili olan apaklklar, bu genel apakln
trleridir. Btn apaklklar birer anlam dolumudur ve bu bakmdan
birbirlerine edeerdir. Duyu verileri, nesnel "anlam"a yaptklar katk
nedeniyle maddesel nesneyi ta kendisi klmaktadrlar.
Tm doruluun ve asl gerekliin kayna olan apaklk, nesnenin
tmn kucaklar ve bu ayn zamanda yle bir kaynaktr ki, bir nesneye
btn tek yanl yaklamlarla ilgili dorular hem kendinde barndrr hem de
onlar aarak "kendinde varlk" apakln son bir ama olarak ortaya
koyar. Bu nedenle, "kendinde varlk"n doruluundan da sz edilebilir.
Hakikatle (fenomenle), z her ikisi de bilin kaynakl olduklar ve nesne,
zn bilinten ald iin z ile hakikat, bu anlamda birlemi olur (Szer,
1976: 45; 47-48).
Bireysel olandan hareketle, ounluu kavrama iddiasnda olan Husserl,
varl, transandantal bilinte13 yaplandrr. te bu nedenle, transandantal
bilin, Husserl felsefesinde, ontolojik temeli kurar ve salar. Baka deyile,
dnya fenomeni; varlk, "salt ben" de yaplandrld iin, Husserl'in
fenomenolojisi transandantal fenomenolojidir. O, transandantal fenomenolojiyi arkeolojiye benzetir ve onu "Fenomenolojik Arkeoloji" balkl
yazsnda biraz karmak da olsa yle tanmlar: "Varlk, anlamn yapan tek
tek baarlar, "arkhe" ye dek gidip aratrmak; alabildiince ok yanl
temellenmi olan varlk-geerliklerinin kendiliinden anlalan btnln
relatif var olmalaryla sonradan aa koymak, daha sonra da bunlardan
ileriye giderek tasarmda yeniden meydana getirmek" (Husserl, 1973: 147;
Uygur, 1972: 49).
Eer, varlk, transandantal bilinte yaplandrlmam olsayd, zn,
gerek bir z olabilmesi imkanszlar, sofiste bir tavra girilir ve
Protagoras'n dedii gibi, insan hereyin ls olurdu. te yandan, Husserl,
fenomenolojiyi "universal felsefe" diye de tanmlar ve bunun, geleneksel
felsefedeki btn kart noktalar diyalektik sanatna ya da uzlamann
elimsizliine bavurmakszn badatrdn ileri srer ( Uygur, 1972: 53).
Husserl'in amac, objeyi, sjede bulmaktr. Ona gre de, duyu verileri
salt olarak anlamszdr. Anlam, transandantal bilintedir. Burada, ayn
zamanda, nesnellik problemi ortaya kmaktadr. Transandantal bilinte
temellendirme, btn bilin aktlarnda ayn, kalc z (substrat') bulmak
13

Transandantal Bilin: Mutlak zsel bilin. Kendi bana bir znedir, asl dokusu da zseldir.
Husserl'e gre, transandantal bilince btnln veren ey, intensiyonalite'dir.

Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaklk (Evidenz) Problemi

49

demektir. Bunun da n art intensiyon'dm. Obje, ancak kendisine ynelen


bir bilin (sje); sje de ancak ynelecei obje olursa var olduu iin
sbjektivite temeli yklmakta, dolaysyla, nesne, bu iki kutuplu hareketin
gereklemesi sayesinde, nesnellemektedir.
u halde, tpk Platon'da olduu gibi, Husserl'de de z kalcdr. Ama
fenomen, z fenomenidir ve bu ze (fenomene) deiik ekillerde yaklamak
ve sonunda yine, ayn z bulmak Husserl'in felsefesinde mmkndr.
rnein, aa, btn yklemlerinden soyutlanm olarak dnlr, ama,
kendisiyle ilgili btn yklemlerde "zde" olarak kalr ( Szer, 1976: 35).
Husserl'e gre, fiziksel nesnenin "dnme" yoluyla nesnel bir ger
eklik olarak intersbjektif konstitsyonu14 nun yolu zorunlu olarak
duyusallk15 tan, yani, grnmlerden geer. lkin, salt duyu deneyinin
erevesi iinde intersbjektif bir nesnellik gereklemi olmaldr ki,
nesnenin en yksek dzeyde matematiksel belirlenimlerle konstitsyonu
olanakl olsun. (Szer, 1976: 63).
Bylece, Husserl, dardan verilen grlere ontolojik bir anlam
kazandrm ve onlar bireysel bilincin dna tam, nesnelletirmi
olmakla Kant'n problemini de amtr. Zira, ona gre, nesnelleme,
"grnm kazanmak" demektir. Bu, bilincin oluturduu nesnenin
grnebilir olmasn salayan duyusal ema16 vastasyla olmaktadr.
Ona gre, maddesel nesne, duyu verileri ve duyusal ema ile verilemez
ama onlar araclyla "grnebilir"; rnein, aa yapraklarnn yeil rengi,
eitli k koullarnda baka baka grnr. Ama ben, gne en tepedeyken
grdm "yeil"in gerek olduuna inanrm. Bylece, bana, eitli
koullarda, eitli yeillerde esasnda bir tek yeil yani, gerek olan yeil
grnr. Bu takdirde, "grnen yeil" nesneldir, yani, aa denilen nesneye
aittir, nesnellemitir. Duyusallk alannda bu intersbjektif nesnellii
salayan ey ise, duyusal ema ile nesnenin real durumunun zdeliidir.
Ancak bu zdelik sayesindedir ki, maddesel nesne "grnebilmekte",
kendisini aabilmektedir (Szer, 1976: 62 - 63).
Duyusallkla ilgili apakln temellendirilmesinde ise, tpk Kant gibi,
benzerin benzeri anmsatmasna yani reprodktiv arma dayanan
Husserl'e gre, Kant, "Salt Akln Kritii" nde, deneyden nce gelen (a priori)
btn zorunlu bireimler arasnda reprodktiv bireimlerin byk bir yer
14

ntersbjektif Konstitsyon: Akl sahibi btn baka varlklar, btn 'baka ben'ler iin
geerlilik tayan konstitsyon, yapdr.
15
Duyusallk: Maddesel nesnenin duyularmz araclyla verilmesidir.
16
Duyusal ema: Edilgin bireimin rn olan duyusal ema, ilk ve gerek anlamyla 'res
extansa' yani, meknda yer kaplayan bir nesnedir. Husserl'in 'mekn fantomu' diye
adlandrd gkkua, gne, ay, yldzlar, vs. gibi nesneler de bal bana birer duyusal
emadr. Ona gre, duyusal ema, temel katmandr.

50

lker ktem

tuttuunu syleyerek son derece isabetli davranmakla birlikte, tasarmlarn


edilgin bireimi17 nde, ne yazk ki, duyusal varl tmyle temellendirecek
bir "doruluk lt" nn, bal bana bir "apaklk"n bulunduunu
grememitir. Oysa, Husserl'e gre, tasarmla, beklentimle gerein
rtmesi, dorunun ortaya kmasdr. u halde, beklenti, a priori bir
dorulamadr (Szer, 1976: 84).
Duyusallk ya da edilgin bilin 18 alanndaki apaklk, dorudan
doruya edilgin intensiyonun dolumu ile belirlenir. Dolumu salayan ise,
algdr. Ksacas, Husserl'e gre, alg, balca bir dorulayc grlemedir.
Nitekim, Husserl, "Mantk Aratrmalar" adl kitabnda apakl,
"doruluun upuygun alglanmas" olarak adlandrmtr (Szer, 1976: 87 88).
Husserl, bu upuygunluun gvence ve garantisini temin edecek olan bir
temel de aramtr; nk upuygunluk, belli bir intensiyonun nasl
dorulanabileceini aklamakta, ama, bu dorulanmann hep byle
olacan garanti etmemektedir. Ona gre, duyusallk alannda bir
intensiyonun yalnz dorulanabilecei ve tersinin olamayaca daha nceden
tespit edilmi olmaldr. Duyusallk alannda da, nermeler alannda olduu
gibi, nceden, kalc ve deimez olarak belirlenebilen bir doruluktan sz
edilebilir. Bylece, bilgi ile duyu arasndaki uurum, yklr, kaybolur. yle
ki: Duyusallk alanyla ilgili her trl apaklk, dorulanmann kendisinde,
doruluk lt ise,"yeniden anmsama"19 dadr. Platon'da, anmsanan
zlerin baka bir lemde olmasna karn, Husserl'de bu zler, bu lemde
olup, imdinin zleridir. Ona gre, imdiyi ancak anmsayabilirim; baka
trl bilemem.
Husserl'e gre "yeniden anmsama" bir eit yeniden alglamadr.
Yeniden anmsama ile gemi bir olay sanki alglyormuum gibi yaarm.
Yeniden anmsama, gerek anlamyla imdiki zaman vermez ama gerek
anlamyla gemii verir. Doruluun deimez lt, yeniden anmsamadr.
Yeniden anmsamann dorulayc bir gr olmas, dorudan doruya
"retensiyon" un zsel yapsndan ileri gelir. Anmsamalarda yanlmalar,
kartrmalar da sz konusudur. Nasl olur da doruluun deimez lt
yeniden anmsama olabilir? Husserl, yeniden anmsamann apodeiktik bir
kesinlik tadn u ekilde kantlar: lkin mutlak bilincin, iinden akp
getii zaman formu, apodeiktik bir formdur. Bu da, yeniden anmsamaya.
17
Edilgin Bireim (Pasif Sentez): Duyu verilerinin bir bireimle bir araya getirilmesiyle doan
ilk birliin konstitsyonu; yapsdr.
18
Edilgin Bilin: Spontan olmayan, yani varl kendi etkinliinden gelmeyen bilintir.
19
Yeniden Anmsama: Tpk alglama gibi, sjeye, ilgili nesnenin kendisini veren dorulayc
bir grlemedir. Ksacas, gemiin kendine zg bir gereklik olarak apaklkla ortaya
konmasdr.

Fenomenoloji

ve Edmund Husserl'de

Apaklk

(Evidenz)

Problemi

51

apodeiktik bir kesinlik vermektedir. kinci olarak, gemi zamann formu


deil, ierii de apodeiktik bir kesinlik tamaktadr. Bu kesinlik, onun kendi
kendisiyle zde bir yaant ierii olarak tannabilmesinden ileri
gelmektedir (Szer, 1976: 91; 97).
Bir olay doru anmsamak iin, bir tek deil, sonsuz yeniden anmsama
i bandadr. Bylece, ileriye doru yol alan bu yeniden anmsamalarn
sreklilii ile gemi yaant ieriine yeniden ve yeniden yaklaabilirim.
Gemi olay, kendisi olarak anmsama ideali her zaman iin vardr. Husserl,
"kendi gemiime inancm, kendi bilincimin gemiteki varlna inancm,
vazgeilemeyecek bir inantr, bunun karsnda tek bir olay anmsamam bir
ey ifade etmez" der. Yeniden anmsamalarn sreklilii ile ortaya konulan
"doru olarak anmsama ideali" dnp dolap byle sarslmaz bir
transandantal olguda temellenir. Husserl'e gre, burada asl yanlma, insan
formunda baka nesnelerin olduunu unutmaktan kaynaklanr.
Bylece, apodeiktik kesinliini kantlad yeniden anmsama ile
Husserl, "kendinde varlk"tan kastettii "transandant maddesel nesne"yi
birbiriyle uyumlu hale getirir. Oysa, duyusal alg, gsterdii deikenlikten
dolay byle bir temel oluturamaz. Ancak anmsama, algnn anlk ve
deiken olan ieriinin karsna -tekrarlanan yeniden anmsamalar
nedeniyle- ierii hep kendi kendisiyle zde ve tandk olan, "zorunlu
olarak yle olmas gereken"i koyar. Bylece, Husserl, yeniden anmsamaya
verdii nemle, esasnda, yine Platon'un yolunu tutar. Ona gre de, evrenin
anahtar, imdiki zamanda deil, gn na karlmas gereken rtk bir
yeniden anmsamadadr ( Szer, 1976: 99 - 100).
u halde, Husserl'in fikirlerinin kendi felsef sistemi ierisinde tutarl
olduunu syleyebiliriz. O, zce genel ve zce zorunlu, eidetik-tasvirsel
yarglardan kurduu ve temel bilim olarak nitelendirdii transandantal
fenomenolojisinde, transandantal refleksiyon sezgisine dayanarak bakasnn
ben'ini z bakmndan tasvir etmeye almtr. Fenomenolojinin bilim
olabilmek iin "bakasnn beni"ne ihtiya duyduunu belirten Husserl, bu
deyimi kullanmakla hem ben'i belli bir bedenle snrlandrmam, hem de
genel-geer, tmel ve zorunlu olana ulaarak bu sayede solipsizme
dmekten kurtulmutur. Husserl iin apak olan bir ey varsa o da
bakasnn ben'inden hibir zaman kuku duymamas ve bu beni
sallantszca, transandantal olarak var diye kabul etmesidir. te yandan,
Husserl'e gre, dnyann gereklii, bamsz, kendi bana bir gereklik
deildir. Baka deyile, dnyann ve onunla birlikte tek tek nesnelerin
mutlak bir z yoktur; dnyann z, bilincime baldr. Dnyann znn
bilincin kendisinde olmas demek, varlklarn bilin aktlaryla ve kendi z
yasalarna uygun olarak transandantal bilinte temellendirilmesi demektir
(Husserl, 1969: 118; Szer, 1976: 26 - 27).

52

lker ktem

Evidenz sayesinde, bakasnn ben'inin transandantal varl, kendisini


kabul ettirir. Dahas, bu evidenz, ben'in kendi bana yalnz yaamadn,
bir 'solus ipse' olmadn belirtir. Ben, transandantal egosunun iine
kapanm biricik ben deildir; bu egonun usuz bucaksz alannda baka
benlerle birliktedir. Ama ne yaparsa yapsn, Husserl'e gre, bakasnn
ben'ini belli bir anlamda orijinal olarak kavrayamaz. O, bu hususta unlar
syler: "...iimde bakalarn denediimde ...benim iin hibir zaman
orijinal olarak denenmeyen bir ben alann denerim." (Husserl, 1969: 119;
Uygur, 1972: 115).
Husserl'e gre, dar anlamda evidenz, bir eyin kendisini orijinal olarak
grmek, kavramak ve alglamak demektir. Ben, kendi kendime eksiksiz,
yetkin bir evidenz'la. verildiim halde, bakasnn ben'i bana hibir zaman
orijinal olmayan, ikinci dereceden bir verilile kendini tantmaktadr. Benim
kendimi alglamam, nesnesini kendisine orijinal olarak vermektedir. Oysa,
bakasn byle bir orijinalitede deneyemem. O halde, bakas bana
dolaysyla verilir, bu anlamdaki alg, orijinal olmayan bir algdr.
Bakasnn ben'inin i yaayn kendi z yaaym gibi yaayamam. Kendi
z yaaym, orijinal olarak kavradm biricik yaaytr. Ancak baka
benlerin i yaayn bedenleriyle birlikte yaarm; bu i yaam, genilemi
anlamyla deneyen algya dayanarak verilene ilikindir (Uygur, 1972: 119).
Ancak burada Husserl'in karlat ok nemli bir problem vardr.
yle ki: Kendisinin dndakine doru ynelebilen, doal tavr paranteze
alabilen, "z" kendisi iin olabilen ama kendisini ne paranteze alabilen ne
de objeletirebilen, dolaysyla tasvir edilemeyen bu "salt ben"i bakas nasl
grecek, nasl bilecektir? te bundan srekli kuku duyulmaktadr. Baka
deyile, salt ben'i tanmak iin yaplan analizler neye dayandrlacaktr?
nemli olan artk budur ve bu, fenomenolojinin cidd bir problemidir.
Varln, bilin sayesinde var olduunu sylemi olmas Husserl'i
solipsizme, idealizme hatt ampirizme dme tehlikesiyle kar karya
getirmitir. Bilindii zere, Descartes da solipsizme dme tehlikesiyle
karlam ve bundan Tanr'nn ve d dnyann varln gndeme getirerek
kurtulmutu. Husserl, objeyi sjeye, sjeyi de objeye baml klmaktan
kesinlikle kanm, alglama aktna ncelik ve deer vermi olmakla ister
istemez objeyi sjede, transandantal bilinte temellendirmi ve sjeye bal
klm, dolaysyla "idealizm"e kaymtr. Geri Husserl, bile bile idealist
olduunu, nk fenomenoloji iin baka bir yol bulunmadn, ama bu
idealizmin transandantal fenomenolojik idealizm olup, daha nce ortaya
km olan idealizm eitlerinden farkl olduunu dile getirmi olsa da,
onun idealizmi de sonu itibaryla nesnelerin varln bilince indirgeyen ve
onlarn bilincin dnda varlklar olmadn; varlklarn, kendilerinden nce
gelen ve kendilerini temellendiren bilince borlu olduklarn ifade eden bir
idealizmdir. Husserl'in bu konudaki szleri bu kanaatimizi dorular

Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaklk (Evidenz) Problemi

53

mhiyettedir. yle ki: "Nesneler benim iindirler ve yalnzca gerek ve


olabilen bir bilincin nesneleri olarak benim iin neyseler odurlar...
Dnlebilen her anlam, dnlebilen her varlk, kendisine ister
immanent, ister transandant densin, anlam ve varlk konstitue eden bir alan
olarak transandantal sbjektivitemin alanna girer" (Husserl, 1973: 116 117; Uygur, 1972:55).
Husserl, ayn zamanda, zn, sje tarafndan algland ekilde ortaya
kacan sylemekle de "ampirizm"e dmekten kurtulamamtr. Fakat
fenomenolojik redksiyon yntemi ile elde edilmi olan salt bilincin btn
bilin aktlarnda ayn kalc z yakalayan mutlak yani transandantal bilin
olduunu ve duyusallk (grnmler) sayesinde, akl sahibi btn baka
varlklar, btn baka ben'ler iin geerlilik tayan yapy (intersbjektif
konstitsyonu) -ki bu objektivitenin transandantal konstitsyonu
problemidir- saladn vurgulayarak solipsizme, dmekten kurtulmutur
(Husserl, 1973: 63; 130 - 136).
Bu, "var olann gereklii ve olduu gibi bilinmesi mmkn mdr,
deil midir?" problemi, esasnda, gnmzde de etkinliini korumakta olan
bir ontoloji problemidir. lkada Platon, fenomenleri gerek deil, grnt
saym, gerekliin, z'n, idea'nn akl yoluyla kavranabileceini ifade
etmitir. 18. yzyl Aydnlanma filozofu olan Kant da onun yolundan
giderek, fenomenleri birer grnt saym, zamanda ve meknda yer
almad iin asla bilemeyeceimizi beyan ettii- ama her naslsa kendisinin
bilebildii- numen'i (kendinde ey'i) ise, asl gereklik olarak kabul etmitir.
Eski Metafizie, zellikle Platon ve Kant'n grlerine kar kan
Edmund Husserl'in temel kaygs da var olan, kendisinde olduu gibi,
apak kavrayabilmektir. Ona gre, var olan vardr ve o, bana kendini
gsterdii iin bilinebilmektedir. Var olan olduu gibi bilebilmenin yntemi
ise, redksiyon uygulamakla, yani paranteze almakla gerekletirilen
fenomenolojik yntemdir. Bu yntem uygulandktan sonra, ancak, ynelimin
saland nesnenin z ak seik ortaya kar, bilinebilir.
Kendisinden nce zmlenememi olan bu problem, nesnenin ken
disinde olduu gibi bilinebilmesi problemi, Husserl'in felsef sisteminde bu
ekilde zmlenmi, fakat bu sefer de, ulalm olan kalc, deimez z'n
kalclnn ve deimezliinin garantisinin ne olduu, yani,
intersbjektiflik problemi ortaya kmtr. Bu problem, Husserl'i olduka
uratrmtr. O, sonunda, bu ontolojik temeli transandantal bilinte
bulmutur. Fakat bu bilin, objesine ynelen, yaamakta olan, zamansal bir
bilin olduu iin, buradan da birka problem domutur. yle ki: Ben, sje
olarak, objeye ynelip z belirlerken, acaba onu bilincimin hallerine
indirgiyor muyum? Eer ben greli bir varlk isem, z belirlemek amacyla
uyguladm redksiyon ile z greli olarak belirlemi olmuyor muyum ?..
gibi. Bunlar, felsefede problemler ezel ve ebed olduu iin, her defasnda,

54

lker ktem

deiik felsef sistemlerde yeniden ele alnacak ve yeni zmler getirilecek


olan problemlerden sadece birkadr.
Sonu olarak, amz filozofu Husserl'in, tpk ilkan byk filozofu
Platon gibi, kalc, deimeyen, kendi kendisiyle ayn kalan hakikatin
varlna inandn, ancak, bu hakikate, Platon'dan farkl olarak,
fenomenlerden giderek, duyusal alglama akt sayesinde ulalaca tezini
savunduunu ve asl yapmak istedii eyin, Platon ve Kant felsefelerine
dayanmakla birlikte, bu felsefeleri, bulutlardan aaya indirmek olduunu
syleyebiliriz.

Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaklk (Evidenz) Problemi

55

KAYNAKA
HUSSERL, Edmund. (1973). Cartesian Meditations. (ev.Dorion Cairns).
Martinus Nijhoff, Fifth Impression.
HUSSERL, Edmund. (1969). Ideas. (ev.W.R.Boyce Gibson). London:
Fifth Impression.
HUSSERL, Edmund. (1995). Kesin Bir Bilim Olarak Felsefe. (ev.Tomris
Mengolu). stanbul: Yap Kredi Yaynlar.
PROLU, Mazhar evket. (1939). Fenomenoloji.
Dergisi. 1,153-164.

Felsefe Semineri

MENGOLU, Takiyettin. (1945). Fenomenoloji Felsefesi. Felsefe Arivi.


1(1), 47-74.
MENGOLU, Takiyettin. (1976). Fenomenoloji ve Nicolai Hartmann.
stanbul: stanbul niversitesi Edebiyat Fakltesi Matbaas.
SZER, Onay. (1976). Edmund Husserl'in Fenomenolojisi ve Nesnelerin
Varl. stanbul: stanbul niversitesi Edebiyat Fakltesi Yaynlar.
TMUN, Afar. (1976). Descartes. stanbul: Hilal Matbaas, 2.bsk.
UYGUR, Nermi. (1972). Edmund Husserl'de Bakasnn Ben'i Sorunu.
stanbul: stanbul niversitesi Edebiyat Fakltesi Yaynlar.

You might also like