Download as doc, pdf, or txt
Download as doc, pdf, or txt
You are on page 1of 6

Mesut YAZICI

Ahzab Suresi 69. Ayet

َ
‫سى‬
َ ‫مو‬ ُ ‫ن آذ َْوا‬ َ ‫ذي‬ ِ ّ ‫كال‬
َ ‫كوُنوا‬ُ َ ‫مُنوا َل ت‬
َ ‫نآ‬ َ ‫ذي‬ِ ّ ‫َيا أي َّها ال‬
ً ‫جيها‬ َ
ِ َ‫عند َ الل ّهِ و‬ِ ‫ن‬ َ َ‫ما َقاُلوا و‬
َ ‫كا‬ ّ ‫م‬ ُ ّ ‫فَب َّرأه ُ الل‬
ِ ‫ه‬
“Ey iman edenler ! Musa’ya fenalık yapanlar gibi olmayın. Sonuçta
Allah onu onların dedikodularından1 aklamıştır. Çünkü o Allah
katında muteber biriydi.”

Burada öncelikle açıklığa kavuşturulması gereken husus bu “fenalık”


kavramının mahiyetidir. Hz. Musa’nın muhatabları ona nasıl ve ne
türlü fenalıklar yapmış olmalılar ki Hz. Muhammed’e iman edenler de
onlar gibi olmamaya davet edilmektedirler. Bu kısım ilk bakışta biraz
kapalı gibi gözükmektedir. Oysa gerek Ahzab suresi ve gerekse tüm
Kur’an sureleri dikkate alındığında bu fenalığın mahiyeti son derece
açık olarak gözükmektedir. Yapacağımız ilk şey Kur’an müfredatında
“Musa” ve fenalık kavramını anlatan “âzâ” kelimelerini taramak
olmalıdır. Bakalım bu iki kelime nerelerde ve nasıl geçmiştir.

Görüyoruz ki Musa, daha aynı surenin 7. ayetinde bir kez daha


geçmektedir.

َ ‫من‬ َ ‫وإ ذ ْ أ‬
‫من ّنوٍح‬ ِ َ‫ك و‬ ِ َ‫م و‬ْ ُ‫ميَثاقَه‬
ِ ‫ن‬ َ ‫يي‬
ّ ِ ‫ب‬ّ ‫ن‬‫ال‬ ‫ن‬
َ ‫م‬
ِ ‫نا‬
َ ْ ‫ذ‬ ‫خ‬
َ َِ
َ
ِ ‫خذ َْنا‬
‫من ُْهم‬ َ ‫م وَأ‬َ َ ‫مْري‬
َ ‫ن‬ ِ ْ ‫سى اب‬ َ ‫عي‬ ِ َ‫سى و‬ َ ‫مو‬ ُ َ‫م و‬ َ ‫هي‬ ِ ‫وَإ ِب َْرا‬
ً ‫ميَثاقا ً غ َِليظا‬ ّ

1
Taha Suresi 88. ayet, Araf Suresi 138. ayet

1
Mesut YAZICI

“Biz daha önce de nice peygamberlerden, senden, Nuh, İbrahim, Musa


ve Meryem oğlu İsa’dan söz aldık, onların hepsinden sağlam birer söz
aldık.”

Buradan anlaşılıyor ki Musa peygambere surenin hem giriş


bölümünde hem de sonuç bölümünde yer verilmiştir. Öteki
peygamberler gibi Musa’dan da ahde vefa sözü alınmıştır. Bu sözün
teferruatı Tevrat ve İncil referansa gösterilerek Tevbe suresi 111.
ayette açıkça bir kez daha verilmiştir.
َ َ ‫شترى من ال ْمؤ ْمِنين َأنُفسهم وأ‬
ّ ‫وال َُهم ب ِأ‬
‫ن‬ ‫م‬
َ َ ْ ُ َ
ْ َ ِ ُ َ ِ ََ ْ ‫ها‬ َ ّ ‫ن الل‬ ّ ِ‫إ‬
َ ‫ن وَي ُْقت َُلو‬
‫ن‬ َ ‫ل الل ّهِ فَي َْقت ُُلو‬ ِ ‫سِبي‬َ ‫ن ِفي‬ َ ‫ة ي َُقات ُِلو‬ َ ّ ‫جن‬
َ ‫م ال‬ ُ ُ‫ل َه‬
‫ن‬
ْ ‫م‬َ َ‫ن و‬ ِ ‫ل َوال ُْقْرآ‬ ِ ‫جي‬ ِ ‫حّقا ً ِفي الت ّوَْراةِ َوا‬
ِ ‫لن‬ َ ِ‫عدا ً ع َل َي ْه‬ ْ َ‫و‬
َ‫أ‬
‫ذي‬ ِ ّ ‫م ال‬ ُ ُ ‫شُروا ْ ب ِب َي ْعِك‬
ِ ْ ‫ست َب‬ْ ‫ه َفا‬ِ ّ ‫ن الل‬ َ ‫م‬
ِ ِ ‫ه‬ِ ‫د‬ ْ ‫ه‬َ ‫ع‬ ِ ‫ب‬ ‫فى‬ َ ْ ‫و‬
‫م‬
ُ ‫ظي‬ ِ َ‫ك هُوَ ال َْفوُْز ال ْع‬ َ ِ ‫َباي َعُْتم ب ِهِ وَذ َل‬
“Allah müminlerden onların canlarını ve mallarını Cennet
mukabilinde satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar,
öldürürler, öldürülürler. Bu Allah’ın Tevrat, İncil ve Kur’an’da
kendine verdiği bir sözdür. Öyleyse yaptığınız bu anlaşmayla sevinin.
Zira bu en büyük kazançtır.”

Demek oluyor ki Medine’de nazil olan Ahzab suresi bir taraftan


inananların sosyal hayatını düzenlemeye devam ederken bir taraftan
da siyasal ahlakını ve askeri ihtiyaçlarını göz önünde
bulundurmaktadır. Surenin 15-16. ayetleri dikkat çekici şekilde
bunları hatırlatmaktadır.

‫ن اْل َد َْباَر‬ َ ‫ل َل ي ُوَّلو‬ ُ ْ ‫من قَب‬ ِ ‫ه‬ َ ّ ‫دوا الل‬ُ َ‫عاه‬َ ‫كاُنوا‬ َ ْ ‫وَل ََقد‬
‫فَراُر‬ ِ ْ ‫م ال‬ ُ ُ ‫{ُقل ّلن َينَفعَك‬15} ً ‫ؤول‬ ُ ‫س‬
ْ ‫م‬ َ ِ‫ن ع َهْد ُ الل ّه‬َ ‫كا‬ َ َ‫و‬
‫ن إ ِّل‬ َ ‫إن فَررتم من ال ْموت أ‬
َ ‫مت ُّعو‬ َ ُ ‫ل وَِإذا ً ّل ت‬ ِ ْ ‫ت‬‫ق‬َ ْ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫و‬
ِ ِ ْ َ َ ّ ُ ْ َ ِ
ً ‫قَِليل‬

2
Mesut YAZICI

“Bırakıp kaçmayacaklarına dair Allah’a söz vermişlerdi. Allah’a


verilen sözden sorumludur insan. Sen de ki ölmekten ya da
öldürülmekten kaçarsanız bu kaçışın size bir yararı olmaz, fazla bir
süre kalamazsınız”

Bu konsepti destekler mahiyette, yine az önce söz konusu edilen ve


yine Medine inişli olan Tevbe suresindeki 16. ayet bir mücadele
sınavından bahsetmektedir.

ْ ‫دوا‬ ّ ّ َ َ ْ ُ َ ‫أ َم حسبتم‬
ُ َ‫جاه‬
َ ‫ن‬ َ ‫ذي‬
ِ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ه‬
ُ ‫ل‬ ‫ال‬ ِ ‫م‬ ‫ل‬ْ ‫ع‬َ ‫ي‬ ‫ما‬ّ َ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ا‬ ‫كو‬ ‫ر‬َ ْ ‫ت‬ُ ‫ت‬ ‫أن‬ ْ ُْ ِ َ ْ
َ ‫سول ِهِ وَل‬ُ ‫ن الل ّهِ وَل َ َر‬ ِ ‫من ُدو‬ ِ ْ ‫ذوا‬ ُ ‫خ‬ ِ ّ ‫م ي َت‬ْ َ ‫م وَل‬ ْ ُ ‫منك‬
ِ
َ ‫مُلو‬
‫ن‬ َ ْ‫ما ت َع‬ َ ِ ‫خِبيٌر ب‬ َ ‫ه‬ ُ ّ ‫ة َوالل‬ ً ‫ج‬َ ‫ن وَِلي‬ َ ‫مِني‬ ِ ْ ‫مؤ‬ُ ْ ‫ال‬
“Sizler yoksa, Allah’ın aranızdan kimlerin mücahit olduğunu,
kimlerin Allah, rasulü ve inananlar dışında bir dayanak edinmediğini
sınamadan bırakılacağınızı mı hesaplıyordunuz ? Oysa Allah
yapmakta olduklarınızı bilmektedir”

Ahzab 69’da geçen fenalık anlamındaki “âzâ” fiili Kur’an’da çokça


geçmektedir. Hatta bir defa da yine Ahzab suresinin ortalarında, 48.
ayette Peygamber’e hitaben geçmektedir. Üstelik ilerde tekrar Maide
suresinde verileceği üzere bu içerik “tevekkül” doktriniyle birlikte
kullanılmaktadır. Başka bir deyişle bu fenalık bazen öyle ağır ve aşırı
boyutlara varabilmektedir ki ancak sabır ve tevekkülle aşılabilecektir.

َ
ْ ّ ‫م وَت َوَك‬
‫ل‬ ْ ُ‫ن وَد َع ْ أَذاه‬ َ ‫قي‬ ُ ْ ‫ن َوال‬
ِ ِ‫مَناف‬ َ ‫ري‬ َ ْ ‫وََل ت ُط ِِع ال‬
ِ ِ‫كاف‬
ً ‫كيل‬ِ َ‫ه و‬ِ ّ ‫ه وَك ََفى ِبالل‬ ِ ّ ‫ع ََلى الل‬
“Kafirlere ve munafıklara boyun eğme, fenalıklarından yılma, sen
Allah’a tevekkül et, Allah Vekil olarak yeter”

Keza 57. ayet:

3
Mesut YAZICI

ُ ّ ‫م الل‬
‫ه ِفي الد ّن َْيا‬ ُ ُ‫ه ل َعَن َه‬ُ َ ‫سول‬ ُ ‫ه وََر‬ َ ّ ‫ن الل‬
َ ‫ن ي ُؤ ُْذو‬ ِ ّ ‫إن ال‬
َ ‫ذي‬ ّ ِ
ً ‫مهينا‬ ً َ َ ‫خرة وأ‬
ِ ّ ‫ا‬ َ
‫ذاب‬ َ ‫ع‬ ‫م‬ْ ُ ‫ه‬ ‫ل‬ ّ ‫د‬َ ‫ع‬ َ ِ َ ِ ‫َواْل‬
“Allah’a ve rasulüne fenalık yapanları Allah dünyada ve ahirette
lanetlemiş, onları rezil edici bir azap hazırlamıştır”

Kardeş sure olan Tevbe suresinin 61. ayeti de böyledir.

َ ‫ذاب أ‬
‫م‬
ٌ ‫لي‬
ِ ْ ُ‫ه ل َه‬
ٌ َ َ‫م ع‬ ِ ّ ‫ل الل‬
َ ‫سو‬ َ ‫ن ي ُؤ ُْذو‬
ُ ‫ن َر‬ ِ ّ ‫َوال‬
َ ‫ذي‬
“Allah’ın rasulüne fenalık yapanlara acı veren bir azap vardır”

Biraz da Musa peygamber ve ona muhatapları tarafından yapılan


fenalıklardan bahsedelim. Böylece tablo tamamlanacak ve ümmet-i
Muhammed’in neleri yapması neleri de yapmaması gerektiği bir kez
daha belirtilmiş olacak. Araf suresi 128, 129. ayetler

ِ‫مه‬ ِ ْ‫سى ل َِقو‬ َ ‫مو‬ ُ ‫ل‬ َ ‫َقا‬


َ ّ ‫ه واصبروا ْ إ‬
‫من‬ َ ‫ض ل ِل ّهِ ُيورِث َُها‬
َ ‫ن الْر‬ ِ ُ ِ ْ َ ِ ّ ‫ست َِعيُنوا بِالل‬ ْ ‫ا‬
‫{ َقاُلوا ْ ُأوِذيَنا‬128} ‫ن‬ َ ‫مت ِّقي‬ ُ ْ ‫ة ل ِل‬ ُ َ ‫عَباد ِهِ َوال َْعاقِب‬ ِ ‫ن‬ ْ ‫م‬ َ َ‫ي‬
ِ ‫شاُء‬
ْ َ ‫من قَب‬
ْ ُ ‫سى َرب ّك‬
‫م‬ َ َ‫ل ع‬ َ ‫جئ ْت ََنا َقا‬ ِ ‫ما‬ َ ِ‫من ب َعْد‬ ِ َ‫ل أن ت َأِتيَنا و‬ ِ ْ ِ
‫ض‬ ‫ر‬ َ ‫خل َِفك ُم ِفي ال‬ ْ ‫ت‬‫س‬ ‫ي‬ ‫و‬ ‫م‬ ُ ‫ك ع َد ُوّك‬ َ ِ ‫ل‬ ‫ه‬ ‫ي‬ ‫أن‬َ
ِ ْ ْ َ ْ َ َ ْ ْ ُ
َ ‫مُلو‬
‫ن‬ َ ْ‫ف ت َع‬ َ ْ ‫فََينظ َُر ك َي‬
“Musa kavmine dedi ki Allah’tan yardım isteyin, sabredin, yeryüzü
Allahındır, kullarından dilediğine verir, akıbet muttakilerindir. Onlar
ise Musa’ya dediler ki senin gelmenden önce de fenalıklara maruz
kalıyorduk gelişinden sonra da fenalık görmeye devam ediyoruz.
Musa dedi ki umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helak eder ve ardından
buralarda sizi yerleştirir, siz bakalım neler yapacaksınız diye bir de
size bakar.”

4
Mesut YAZICI

Açıkça görüldüğü üzere kavim kendi peygamberinden şikayetçi ve


muzdariptir. İtiraz ve isyanlar yükselmektedir. Felaketler ona fatura
edilmektedir. Araf 131

ٌ َ ‫سي ّئ‬
‫ة‬ َ ‫م‬ ْ ُ‫صب ْه‬
ِ ُ ‫هـذ ِهِ وَِإن ت‬ َ ‫ة َقاُلوا ْ ل ََنا‬ ُ َ ‫سن‬ َ ْ ‫م ال‬
َ ‫ح‬ َ ‫فَإ َِذا‬
ُ ُ‫جاءت ْه‬
َ ‫يط ّيروا ْ بِموسى ومن مع‬
ُ ّ ‫عند َ الل‬
‫ه‬ ِ ‫م‬ َ ‫ما‬
ْ ُ‫طائ ُِره‬ َ ّ ‫ه أل إ ِن‬ ُ َ ّ َ َ َ ُ ُّ َ
ّ ِ ‫وََلـك‬
‫ن‬
َ
‫ن‬
َ ‫مو‬ ُ َ ‫م ل َ ي َعْل‬ ْ ُ‫أك ْث ََره‬
“İşler güzel giderken nimetleri kendilerine malederler, kendilerinden
bilirler, bir felaket geldiğinde ise bunu Musa ve beraberindekilerin
uğursuzluğu addederlerdi. Oysa uğursuzlukları da Allah’tandı. Fakat
çoğunluğu bunu bilmiyordu.”

Maide suresinde geçtiği üzere Musa peygamber kendi kavmi


tarafından yalnız bırakılmıştır. Daha kötü ne olabilir? Maide 21-24

‫خُلوا‬ ُ ْ ‫َيا قَوْم ِ اد‬


‫دوا ع ََلى‬ َ
ّ َ ‫م وَل َ ت َْرت‬ ْ ُ ‫ه ل َك‬ ُ ّ ‫ب الل‬ َ َ ‫ة ال ِّتي ك َت‬ َ ‫س‬ َ ّ ‫مَقد‬ ُ ‫ض ال‬ َ ‫الْر‬
َ
ْ ُ ‫أد َْبارِك‬
‫م‬
‫ن ِفيَها‬ ّ ِ ‫سى إ‬ َ ‫مو‬ ُ ‫{ َقاُلوا َيا‬21} ‫ن‬ َ ‫ري‬ ِ ‫س‬ ِ ‫خا‬ َ ‫فََتنَقل ُِبوا‬
‫ن‬
َ ‫جّباِري‬ َ ً ‫وما‬ ْ َ‫ق‬
‫من َْها‬ ِ ْ ‫جوا‬ ُ ‫خُر‬ ْ َ ‫من َْها فَِإن ي‬ ِ ْ ‫جوا‬ ُ ‫خُر‬ ْ َ‫ى ي‬ َ ّ ‫حت‬َ ‫خل ََها‬ ُ ْ ‫وَإ ِّنا َلن ن ّد‬
َ ‫خاُفو‬
‫ن‬ َ َ‫ن ي‬ َ ‫ذي‬ ِ ّ ‫ن ال‬ َ ‫م‬ ِ ‫ن‬ ِ َ ‫جل‬ ُ ‫ل َر‬ َ ‫{ َقا‬22} ‫ن‬ َ ‫خُلو‬ ِ ‫فَإ ِّنا َدا‬
َ
ُ‫موه‬ ُ ُ ‫خل ْت‬ َ َ ‫ب فَإ َِذا د‬ َ ‫م ال َْبا‬ ُ ِ‫خُلوا ْ ع َل َي ْه‬ ُ ْ ‫ما اد‬ َ ِ‫ه ع َل َي ْه‬ ُ ّ ‫م الل‬َ َ‫أن ْع‬
}‫ن‬ َ ‫مِني‬ ِ ْ ‫مؤ‬ ّ ‫كنُتم‬ ُ ‫ن وَع ََلى الل ّهِ فَت َوَك ُّلوا ْ ِإن‬ َ ‫غال ُِبو‬ َ ‫م‬ْ ُ ‫فَإ ِن ّك‬
{23
‫موا ْ ِفيَها‬ ً َ ‫خل َها أ‬
ُ ‫دا‬
َ ‫ما‬ ّ ‫ا‬ ‫بد‬َ َ ُ ْ ‫سى إ ِّنا َلن ن ّد‬ َ ‫مو‬ ُ ‫َقاُلوا ْ َيا‬
ْ َ‫َفاذ ْه‬
‫ب‬
‫ن‬ ِ ‫هاهَُنا َقا‬ َ ‫ك فََقاِتل إ ِّنا‬ َ ّ ‫ت وََرب‬ َ
َ ‫دو‬ ُ ‫ع‬ َ ‫أن‬

5
Mesut YAZICI

“Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı, nasip edeceği kutsal topraklara


girin, sakın kaçmayın ki hüsrana uğramayasınız. Dediler ki ey Musa,
oralarda cebbar insanlar var, onlar oradan çıkmadıkça biz girmeyiz,
çıkarlarsa gireriz. Allah’ın nimet nasip ettiği iki muttaki adam dedi ki
oraya kapıdan gireceksiniz, hele bir girin siz galip olacaksınız, mümin
idiyseniz Allah’a tevekkül edin. Dediler ki ey Musa, onlar orada iken
biz asla girmeyeceğiz. Fakat sen ve Rabbin gidip savaşın ikiniz, biz
burada oturacağız”

Bakara suresinde, Hz. Musa’nın Allah tarafından emredilen inek


kurbanı meselesinde de kavim müşkilpesent davranmış ve zorluk
çıkarmıştır. (bkz. Bakara 67-71) Nihayet ve en vahimi, kavim altın bir
buzağı yaparak ona tapınmış, mürted olmuş ve Musa peygamberin
yolundan sapmıştır. (bkz. Bakara 51-61, Araf 138-157, Taha 85-98 ).

You might also like