Download as doc, pdf, or txt
Download as doc, pdf, or txt
You are on page 1of 36

______________________________________BOZKURT______________________________________

BOZKURT
Türkçü Gençlik Dergisi
Eylül 2004 3 NURCULUK DENEN 19 KİM REAGAN, KİM
SAYIKLAMA GORBAÇOV ?
Sahibi H.Nihal ATSIZ ATİLLA İDİL
Ozan RUHSATİOĞLU
ozan@turan.tc

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü 20 BAKAN ÇELİK, ÇELİK


ÖFKEMİZİ KABARTMA !
Oğuz KARAHAN
oguz@turan.tc Önder TURANCIOL

Yazı Kurulu

İsa Akif YÜMNÜ


İlhan KURTKAN
Ahmet HACOĞLU
Atilla İDİL 8 KUTUP SIKINTISI 21 TÜRKÇÜLÜK
MURAT TÜRKMENATA İsa Akif YÜMNÜ DÜŞMANLARI YİNE SAHNEDE
Nejdet SANÇAR
Mali İşler Sorumlusu

H. Ağahan AKIN
25 ELÇİBEY’İN RUHUNU
Tanıtım Sorumlusu 10 KİM DUR DİYECEK ? YALNIZ BUTOV
Ozan RUHSATİOĞLU AZERBAYCAN SEVİNDİRER
Atilla İDİL Sevinç MAMMADOVA
Yayın Danışmanı

TONYUKUK 26 TÜRK GENÇLİĞİNE


İletişim Bilgileri
12 ÜÇ TARZ-I SİYASET’İ ÇAĞRI
YENİDEN YAZMAK Gökbike MİRZA
www.turan.tc Oğuz KARAHAN

turan@turan.tc 27 KİTAP TANITIMI


14 YENİ BİR BÜYÜ SKANDALI
Ayda Bir Yayımlanır. DAHA
ATİLLA İDİL
Kaynak göstermek şartı ile alıntı
yapılabilir. Tüm hakkı Türk Irkına
aittir.
16 ZIRVA TEVİL 29 TÜRK YİĞİTLERİ
Dergimiz şu an yalnızca internet www.turkyigitleri.com
üzerinden yayımlanmaktadır. GÖTÜRMÜYOR
Türkçülerin desteği ile dergimiz Hüseyin MÜMTAZ
büyüyecek ve Turan’ın her köşesine
ulaşacaktır.

Kapak Resmi: Türk Askeri

_______________________________
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

______________________________________________________________________________________

NURCULUK DENEN SAYIKLAMA


■ H.NİHAL ATSIZ
Bu cakacı Kürt kendisine "Bedîüzzaman" demekte,
Dinin bir ruh ihtiyacı olduğunu bilim kabul etmiştir. müridleri de bu adı bir övünçmüş gibi kullanarak
Daha zekasının pek iptidaî olduğu zamanlardan beri, şeyhlerini bu adla ululamaktadır. Bedîüzzaman,
insanların din sahibi oldukları da bilinen "zamanın harikası" demektir. Kürt Said cidden
gerçeklerdendir. Zekanın ve bilimin yükselmesiyle zamanın harikasıdır. Yirminci yüzyıl gibi bir zamanda
dinler de yükselmiş, tek Tanrılı dinlerle dinler çağı bu bilgisizliği ve iptidaîliği ile ortaya atılmakta
kapanmış, din uğruna yapılan korkunç savaşlar ve gösterdiği pişkinlikle zamanın harikası, bundan daha
kırgınlıklardan sonra medeni dünyada din, fertlerin fazla olarak da onbinlerce, belki yüzbinlerce Türk'ü
vicdanına sığınmış, bir kanaat olarak saygıdeğer bir ardına takmakta gösterdiği başarıyla gerçekten
yer kazanmıştır. Artık medeni insanlar arasında din zamanın bir harikasıdır.
tartışması yapılmıyor. Dinler hakkında avamî yazılar
değil, ancak bilginlerin etüdleri yayınlanıyor. Medenî Zamanın bu harikası, bu Kürt Said, aslında bir Kürt
insan, başkalarının dini inancına saygı gösteriyor. milliyetçisidir. Nasıl Moskofçular Türk milletini
Kimseyi propaganda ile kendi dinine çağırmıyor. yıkmak için ortaya sosyal adalet ilkesiyle atılıyor,
yoksulların davasını benimsemiş görünüyorlarsa, Kürt
Türkiye'de bir zamandır dine karşı takınılan yanlış Said de ortaya Müslümanlık ve kardeşlik çığırtkanlığı
tutum, yemişlerini vermeye başlamıştır. Mabedsiz ile çıkıyor. Kürtçülük davasını açıkça güdemiyeceği
şehir kurmakla övünen budalalar, çirkin harabelerin için, Türkçülüğü yıkacak ağuları Müslümanlık ve
mabed haline getirileceğini düşünememiştir. Nurculuk diye ileri sürüyor. Müritlerine veya kendi
Cumhuriyetin başlarında, artık görevi ve faydası tabiriyle Risâle-i Nur şakirtlerine evlenmeyi yasak
kalmamış Arapçı ve Arapçacı softa takımı tasviye ediyor. Çünkü evlenip çocuk sahibi olurlarsa, o
olunurken, milletin manevi ihtiyacı düşünülerek asrî çocukların kötü ve dinsiz olma ihtimali varmış. Tabiî,
din adamları yetiştirecek özlü bir din okulu açılsaydı, dağdaki Kürdün bu büyük ve ilâhî buyruktan haberi
bugün il ve ilçe merkezleri, doktor payesine erişmiş olamıyacağı için, o evlenecek ve Kürtler çoğalacak.
din adamları ile dolar, bunlar köyleri de kontrol Herkesin sözüne inanan saf Türkler ise, büyük
ederek yobazlığa engel olur ve İstanbul gibi şehirde mürşidin buyruğu ile evlenmiyecek, böylelikle Türk
çatalı ve radyoyu haram eden beyinsizler halka vaaz soyu azalacak ve Kürt Şeyh Said'in 1924'de
edemezdi. yapamadığını, Kürt Molla Said (yani Bedîüzzaman)
kırk yıl sonra yapmış olacak.
Mabedsiz şehrin ilk yemişi Ticanîlik, onun olup
kurtlanmışı da Nurculuk oldu. Nurculuk nedir? Kadını şeytanın askeri sayarak evlenmeyi yasak eden
Gazetelerde ikide bir görülen Nurcular, Nur risalesi dinin, Zerdüşt dini olduğunu bilmeden koyu
talebeleri kimdir? Aralarında avamdan aydına kadar, Müslümanlık adı altında bir nevi Mazdeizm
mühendis, avukat ve doktora kadar her türlü adamın yaptıklarının farkında olmayan bu beyinsizler
bulunduğu Nurculuk, "Saîd-i Nursî" adında cahil bir sürüsüne ne demeli? Urfa'daki mezarının bir baş
Kürdün peşine takılmış cahil bir sürü, Nur risalesi belası haline gelmemesi için, söylentilere göre,
talebeleri de Saîd-i Nursî'nin o çetrefil ve cahil Kürt General Mucip Ataklı tarafından ortadan
Türkçesiyle yazdığı risaleleri atom fiziği ve Einstein kaldırılmasından sonra, bu kaldırmaya inanmayarak
nazariyesi okur gibi toplanıp okuyan bir yığın Kürt Said'in oradan uçtuğuna inanacak kadar şuursuz
zavallıdır. olanlara ne denebilir? Millî talihsizlik, akıl hastanesi
kliniklerinde yatması gerekenlerin halk arasında
Saîd-i Nursî denilen adam, eskiden Saîd-i Kürd-î diye dolaşmasındadır. Ciddi tedbirler alınmazsa, bu dinî
bir takım risaleler yayınlayan, Türkçe bilmez, daha cinayet daha yıllarca sürecektir.
nokta ile virgülün nerede kullanılacağını bilmekten
âciz, Şafiî mezhebinden bir Kürttür. Mütareke Nur risalesi (kendi tâbirleriyle risale-i nur) denilen
yıllarında İstanbul sokaklarında millî Kürt kılığı ile sayıklama kitapları pek çoktur. Beyni örümceklenmiş
dolaşarak caka yapmıştır. zavallılar bu sayıklamaları elle
BOZKURT 3
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

yazarak, yahut şapirografi veya taşbasmasıyla sebepleri, milli ülküden yoksunluktur. Tıpkı normal
çoğaltarak onbinlerce satarlar. Bunu satmak için yemek bulamayan aç çocuğun duvarı yalaması,
kasaba kasaba, köy köy dolaşan Nurcular vardır. yerde bulduğu faydasız ve zararlı şeyleri yemesi
Bunları satarak sevaba girerler. Sözde Türkçe olan gibi, bağlanacak büyük bir ülkü bulamayan insanlar,
bu sayıklama kitapları, Kürt hamalların fikir abur cubur düşüncelere kurtarıcı diye yapışıyorlar.
seviyesinde yazıldığı için, kimse birşey anlamaz. Çünkü insanlar bir fikre bağlanmaya mecburdur. Bu
Anlamadığı için de, onda gizli hikmetler, yüksek istidat insanlığın mayasında vardır. Bunu hiçbir
gerçekler olduğu kuruntusuna kapılır. kuvvet önleyemez.

Bir zamanlar bu sayıklamalardan bana da bir tane Türkiye'de gerçek ülkü olan Türkçülük türlü
yollamışlardı. Kendimi zorlayarak okuyabildiğim bahanelerle baltalanmasa, gerçek Türkçü olan eski
bir tanesinde, Kürt Said radyodan bahsediyor, "Milliyetçiler Derneği" 1953'de kapatıl-masaydı,
dünyanın bir ucundan söylenen bir sözün kutudan bunlara gelişme imkanı verilseydi, bugün
duyulmasını kutudaki meleklerle açıklıyordu. memlekette partiler üstünde, gayet ateşli ve şuurlu
bir milliyetçi topluluk bulunacak, hükümetler güç
İşte, aşağı tabaka ile birlikte doktor, mühendis ve durumlarda bunlardan yardım isteyebileceklerdi.
avukatın da şeyhi, pirî olan, kendisinden "efendi
hazretleri" diye söz ettikleri Kürt Said'in seviyesi Türkçülük insanlara hiçbir vaitte bulunmuyor,
budur. maddi veya manevi birşey vermiyor. Yalnız
istiyor... Fedakarlık ve feragat istiyor. Nurculuk ise
Fizikten, titreşimden haberi olmayan, müsbet cennet va'dinde bulunuyor. Ebedî saadet, cennette
bilimin kıyısından dahi geçmeyen bir yobaz, radyo köşkler, yemekler, huriler va'dediyor.... Kafası
hakkında ancak bu kadar düşünür. Fakat işlemeyen, hatta aslında materyalist olanlar tabiî
bilgisizliğini de anlamaktan âciz olan o kara cahil, Nurculuğu seçecektir. Netekim bunu kendileri de
bu katmerli bilgisizliğine bakmadan, Türkler söylüyor "Türkçülük mezara kadar... Ondan sonra
aleyhinde hüküm çıkarmaktan da geri kalmıyor. ne olacak?" diyor... Tabiî ondan sonrasını
Nur risalelerinin birinde, Ye'cüc Me'cüc denen ve kendilerine Kürt Said hazırlayacak.
dünyayı yok edecek olan korkunç yaratıkların
Özbek, Tatar ve Kırgız gibi "akvâm-ı vahşiyye" Kürt Said'in 1327 ( 1909 ) yılında, İstanbul'da Vezir
(yani vahşi kavimler) olduğunu yazmıştı. Sevsinler hanındaki İkbal-i Millet matbaasında basılmış bir
medenî Kürdü!... Özbek, Kırgız ve Tatarlar arasında eseri vardır. Adı: "İki Mekteb-i Musîbetin
okuyup yazma nisbeti % 90'dır ve aralarında atom Şahâdetnâmesi Yahut Divan-i Harb-i Örfî ve Saîd-i
bilginleri de olmak üzere her bilim dalında yüzlerce Kürd-î" dir. Kendisinin Saîd-i Kürd-î Yani Kürt
bilgin ve uzman bulunmaktadır. Said) olduğunu tastik ettiği bu eserde, eserin
muharriri diye de kendisini "Bedîüzzaman" diye
Kendisini Nurculuğa kaptırmış olan bir avukatla taktim etmektedir. Eserin tâbii, yani editörü de
geçen yıl aramda küçük bir konuşma olmuş, Kürt "Kürdîzade Ahmed Ramiz" dir. yani dört başı
Said'de ne bulduğunu kendisinden sormuştum. mâmur bir eser. Bu 48 sayfalık eserin "hâtime"
"Kuran'ın en güzel tefsirini yapmıştır." diye cevap kısmı (44-48. sayfalar) Kürt Said'iin içyüzünü
vermişti. Bu genç avukat eski yazıyı bilmiyor, göstermesi bakımından çok ilgi çekicidir. Bunun
Kuran'ın şimdiye dek en büyük İslâm bilginleri aynen alıyor ve ağdalı bir dille yazıldığı için açık
tarafından üç İslâm dilinde yapılan tefsirlerinden Türkçeye çeviriyorum: Ebnâ-i cinsime burada
habersiz bulunuyordu. Bunu kendisine boşuna birkaç söz söylemezsem, bence bahs nâtamam kalır.
anlatmaya çalıştım. Bir kere çileden çıkmış, aklın ( Soydaşlarıma burada birkaç söz söylemezsem,
ve mantığın dışına uğramıştı. Bir safsataya inanla bence bahis eksik kalır.) Ey Asurîler ve Keyânîlerin
uğraşmak neye yarar? Bugün devlete düşen görev, cihangirlik zamanından pişdar, kahraman askerleri
bunun sebeplerini arayıp bularak tedavisine olan arslan Kürtler!... Beşyüz sene yattınız. Yeter
gitmektir. artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa sahrâ-i vahşette
vahşet ve gaflet sizi vahşet sahrasında yağma
Bana göre Tîcânilik, Nurculuk, yobazlık, komünizm edecektir.
ve partizanlık gibi hastalıkların BOZKURT 4
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Hikmet-i ilâhî denilen makine-î alemin nizamı ve derelerinde gafil ve dağınık bir kavme, cehalet ve
telgraf hattı gibi umum âleme mümted ve müteşa'ib yoksulluğa hücum için "fen, sanat ve silâh başına,
kanun-i nûrân-î ilâhînin müessisi olan hikmet-i ilâhî ileri arş" emrini veriyor. Hakikat denilen tabakalar
ufk-i ezelden engüşt-i kaderi kaldırmış, size altında örtülü ve mahpus kalmış ve istibdadın yok
emrediyor ki, tefrika ile katre katre müteferrik su edilmesiyle omuzu üstünde olan cehalet ve gafletin
gibi zayi olan hamiyet ve kuvvetinizi fikr-i hafiflemesi sayesinde harekete gelip kalkmaya
milliyetle tevhit ve mezcederek zerrâtın câzibe-i teşebbüs etmiş bulunan hakikatler habercisi, size
cüz'iyyeleri gibi gibi bir câzibe-i umum-î millî her cihetle haber veriyor ki, mahiyetinizde kaderin
teşkili ile Kürt gibi bir kütle-i azîmi küre gibi tedvir ektiği istidatları ve mukadderatınızı fiile çıkaran ve
ederek şems-i şevket-i islâmiyye Osmâniyyenîn kavmi mahiyetinizde saklanmış olan seciyenizi
mevkibinde bir kevgeb-i münevver gibi câzibesini maarifin hayat suyu ile sulamanın vaktidir. Yoksa
ittiba ile muvazene ve âheng-i umumiyyeyi kuruyup çürüyecektir. İhtiyaç denilen, medeniyetin
muhafaza ediniz. ( = Ey Asurlular ve babası ve ilerlemelerin kurucusu olan üstat, sillesini
Ahemenidlerin cihangirlik zamanında, onların kaldırmış, size hükmediyor: Ya hayat ve
öncüleri ve kahraman askerleri olan arslan Kürtler! hürriyetinizi bu vahşet sahasında yağma
Beşyüz yıldır yattınız. Yeter artık. Uyanınız. ettireceksiniz, yahut medeniyet alanında fen ve
Sabahtır. Yoksa vahşet ve gaflet sizi vhşet sanat balon ve trenine binerek istikbali karşılayacak
sahrasında yağma edecektir. İlâhi hikmet denilen ve olgunluğun Kâbe’sine koşacak-sınız.
âlem makinesinin nizamı ve telgraf hattı gibi bütün
âleme dalbudak salan Tanrı'nın nurlu kanununun Milliyet denilen mâzi derelerinde, hâl sahralarında
kurucusu olan ilâhî hikmet, ezel ufkundan kader ve istikbâl dağlarında çadır kurmuş olan Rüstem-i
parmağını kaldırmış size emrediyor ki: Ayrılık, Zâl ve Selâhaddin-i Eyyubî gibi, herkesi başkasını
gayrılıkla damla damla dağınık sular gibi boşa haysiyet ve şerefiyle şereflendiren ve yüksek
giden hamiyet ve kuvvetinizi milliyet fikriyle duyguların timsali olan milliyet fikriniz size kesin
birleştirip kaynaştırarak zerrelerdeki küçük emirle emrediyor ki, her biriniz umum bir milletin
cazibelerden bir umumî ve millî cazibe teşkili ile hayatının mâkesi, saadetinin koruyucusu ve bütün
Kürtler gibi büyük bir kütleyi dünya gibi milletin müşahhas misali oldunuz. Şimdiki gibi bir
döndürerek İslâm ve Osmanlı şevket güneşinin şahıs değil, bir millet kadar büyüyeceksiniz. Zira,
mevkibinde parlak bir yıldız gibi cazibesine maksadın büyümesiyle himmet de büyür ve millî
uymakla muvazeneyi ve umumî ahengi muhafaza hamiyetin galeyanıyla ahlâk da yükselir.
ediniz.) Kavimlerin saadetinin sebebi olan ve millî
hakimiyeti temin ile hayat makinesinin buharı olan
Görülüyor ki Kürt Said, zavallı Kürtlere eski Asur hürriyetteki cüz'i iradeyi istibdadın söndürmesinden
ve İran ordularının hayali öncülüğünü yaptıracak kurtaran ve şer'î meşveretin mayasıyla
kadar koyu bir Kürt milliyetçisidir ve çapraşık mayalandıran meşru meşrutiyet, sizi imtihan
acemî ifadesiyle Kürtleri Kürt milliyetçiliği meclisine davet ediyor. Erginlik çağına vardığınızı
etrafında birleşmeye çağırmaktadır. Bunun hiçbir ve vâsîye ihtiyacınız olmadığını görmek istiyor.
tevili, tesfiri yoktur. Beyninde ve gönlünde kötü İmtihana hazırlanınız. Varlığınızı birleşerek
düşüncesi olmayanlar, bu açıklıktan sonra onun bir gösteriniz. Millî hamiyet ve şahsî fikir ve
İslâmcı değil, bir Kürtçü olduğunu kabule vicdanınızı milletin müşterek kalbi ve aklı gibi
mecburdur. gösteriniz. Yoksa sıfır alacaksınız ve hürriyet
şahadetnamesi elinize verilmeyecektir.
Bundan sonrasını, zaten anlaşılmaz ve bozuk ifadeli Mâzide dağınıklığınıza sebebiyet veren birinizdeki
metinden sıyırarak yalnız tercümesini (evet, bu bencillik fikri şimdi istikbalin medeniyet
kelime yerindedir) vermek suretiyle okuyucuları saadethanesinde icad fikrine, şahsî teşebbüse ve
boşuna yormaktan alıkoyacağım. Bundan sonra hürriyet fikrine inkılâb edecektir. Hattâ diyebilirim
Kürt Said şöyle diyor: Süphan ve Ağrı dağları gibi ki, başkalarının sükûtî medreselerine nisbetle sizin
geleceğin yüksek dağlarının doruğunda ayağa gürültülü olan medreseleriniz bir ilmî mebuslar
kalkmış, nefse esir olmayı yasak etmiş ve başkasına meclisini gösteriyor.
tecavüzü caiz görmeyerek şeriata dayanmış olan
hürriyet sultanı yüksek sesle sizin gibi mâzininBOZKURT
en 5
derin
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

İmam arkasında fatihalar okuduğunuz zamandaki roman kahramanı olan Zâloğlu Rüstem'i ve ancak
semâvî ve rûhânî vızıltılarınızda, mezhebî ve kavmî anası Kürt olan Selâhaddin Eyyubî'yi Kürt
mahiyetinizdeki istidat, meşrutiyet sırrına kaderin kahramanı diye ileri sürüyor. Kürtlerin mevhum
bir îmâ ve nişanı vardır. meziyetlerinden bahsediyor. Kısacası, onlara devlet
kurdurmaya çalışıyor. Tabiî devletin buna müsaade
"İnsan için çalışmaktan başka yol yoktur" sözünün etmeyeceğini anladıktan sonra, Saîd-i Kürd-î adını
öteki ifadesi, şahsî teşebbüstür. Her kemâlin kurucu Saîd-i Nursî yaparak ve Nur risaleleri diye cehlin ve
ve koruyucusu olan cesaret ve millî namus taassubun örneği olan karalamalar düzerek, bir din
emrediyor ki, şimdiye kadar nasıl maddi şecaatte mürşidi gibi ortaya çıkmaya başarıyor.
terakki ettinizse, şimdi de akıl ve medeniyet
meydanında millî namusu çiğnetmeyiniz. Millî Bizim için şaşılacak nokta, onun şu veya bu
duyguların mâkesi olan, kıymetinizin ölçüsü olduğu davranışı değil, onbinlerce, belki yüzbinlerce gafil
halde ihmalinizle gayet çapraşık bununan diliniz, Türk'ün, bu cahil Kürd'ün arkasından gitmesi, onun
tûbâ ağacı gibi bir ağacın tecellisine müstatken, cahilâne ve hâinâne öğütlerine körü-körüne boyun
böyle kurumuş, perişan ve edebiyatsız kalmış eğmesidir.
olduğundan, diliniz sizden millî hamiyete şikâyette
bulunuyor. İnsanda kaderin sikkesi sikkesi lisandır. Şimdi bu gafil Türklere hitap etmek istiyorum:
Anadil tabiî olduğundan, kelimeler zihne Siz, Türk ve Müslüman mısınız? Türkseniz, hangi
kendiliğinden gelir. Zihin çatallaşmaz, O zihne sebeple cahil bir Kürdün ardından gidiyor, onun
giren bilgiler taş üzerinde oyulmuş gibi bâki kalır. telkinleriyle kendi ırkınızı, kendi dilinizi hor
Millî dille görünen herşey hoş gelir. Millî hamiyetin görüyorsunuz? Aranızda "Türkçe de dil mi?" diyen
bir misalini size takdim ediyorum. O da Mutkili ahmaklar, resmî dilin Arapça olmasını isteyen
Halil Hayâlî Efendi'dir. Millî hamiyetin her hainler var. Siz ne biçim Müslümansınız ki, cahil
şubesinde olduğu gibi, dil alanında da dilimizin bir Kürd'ün telkini ile evlenmeyi lanetliyor, dinsiz
esası olan elifbe, sarf (gramer) ve nahvini çocuklar yetişir de günaha gireriz diye bekâr
(sintaksını) vücuda getirmiştir. Hakikaten Kürdistan kalmaya azmediyorsunuz? Putperest olduğunuzun
madeninde böyle bir hamiyet cevherine rast farkında değil misiniz? Bir cahil Kürd'ün sakalını,
geldiğinden, istikbalimizi onun gibi birçok tırnaklarını, abdest aldığı suyukutsal emanetler gibi
cevherler ışıklandıracaktır. saklamak hangi Müslümanlığın, hangi insanlığın,
hangi temizlik kaidesinin, hangi şuurun işidir?
İşte bu zat bir hamiyet örneği göstermiş ve Uyanın! Radyoyu melekle açıklamaya kalkan bir
tekemmüle muhtaç dilimize bir temel atmıştır. budalanın müridi olarak eşe dosta, dosta düşmana
Onun izinden gitmeyi ve temeli üzerine bina karşı gülünç olmayın. Müslümanlık, temeli atılmış,
kurmayı hamiyet sahiplerine tavsiye ediyorum. büyük bilginlerini yetiştirmiş, tedvin olunmuş bir
dindir. Onun yeni baştan açıklanması için Kürt Said
Bedîüzzaman Saîd-i Kürdî gibi maskaralara ihtiyaç yoktur.

Kürt Said'in tam bir Kürt milliyetçisi olduğunun bu Bana bu yazıyı yazdıran, Trabzon'dan yollanan
yazıdan daha kesin bir tanığı olamaz. Böyle acayip bir nesne oldu. Çok küçük boyda, 8
olmayıp da, yalnız geri kalmış Kürtleri yapraklık bir broşür olan bu nesne, hangi
kalkındırmak amacı gütseydi, onlara "Bilgi sahibi basımevinde basıldığı belli olmayan bir Said-i
olun" demekle yetinir, medeni ve ebedî Türkçe Kürd-î reklamıdır. Gönderen, O. Nuri Kurt adında
dururken, millî dil diye kaba ve iptidaî Kürtçe’yi tanımadığım birisidir. İçinde Kürt Said'in
tavsiye etmezdi. Meşrutiyetin memlekette yaptığı sayıklamalarından parçalar var. İkinci yaprağın
sarsıntıdan ve otoritenin zaruri gevşemesinden ikinci yüzündeki şu hezeyana bakın:
faydalanarak, Türkiye'yi parçalamak ve kendi
cemaat gayelerini gerçekleştirmek isteyen "Aziz, sıddık kardeşlerim:
Hıristiyan tebaalar gibi, bu müslüman kardeş de Siz kat'î biliniz ki, risâle-i nur şakirtlerinin meşgul
İmparatorluğun bütün yükünü ve çilesini çekmiş oldukları vazife rûy-i zemindeki en muazzam
olan Türkleri vurmaya çalışıyor. Kendilerine tarih mesâiden daha büyüktür."
ve şeref uydurmak ihtiyacında olan bütün iptidaîBOZKURT 6
cemaatler gibi,
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Evet! Sizin vazifeniz cidden büyüktür. Haçlıların, Yakarış - I


bozuk iradenin, azınlık ihanetlerinin yıkamadığı
Türkiye'yi cehaletiniz, gafletiniz ve hamakatinizle
yıkacaksınız. Anlamayız hayatı felsefeyle, ilimle;
Hayat çelik ellerle atılan zar olmalı.
Türklüğü inkâr ederek, şeriatı Anayasa ve Medenî Rahat yatakta ölmek acep olmaz mı çile?
Kanun durumuna getirerek, evlenmiyerek, yalnız Kanlı sınır boyları bize mezar olmalı.
kalan kadınları evlere tıkarak, eski yazıyı getirip
Arapça’yı resmi dil yaparak, İslâmiyet’ten önceki
tarihimizi küfürdür diye kitaplardan kazıyarak Aşık nasıl bulursa iç açan bir serin su
Türklüğü yıkacaksınız. Bunu yaparken, ölü Sevdiği bir güzelin som yalaz dudağında,
Stalin'le, sağ Makaryos'un müttefiki olduğunuzun Sönecektir bizim de gönlümüzün tamusu
asla farkında olmıyacaksınız. Tanrıların gezdiği yüce Tanrı Dağında.
Müslüman geçindiğiniz halde Peygamber'in
"Evlenip çoğalınız" anlamındaki hadîsini hiçe Tanrı Dağı! Tanrılar, tanrılaşanlar dağı!
sayarak, Kürt Said'in evlenmemek hususundaki Orda on üç asırdır bizi bir gözleyen var.
hezeyanlarına baş eğmekle kimin ekmeğine yağ Savaş türküleriyle aylı kızıl bayrağı,
sürdüğünüzün farkında olmıyacak kadar acınacak Kefensiz ölülerin ruhunu özleyen var.
yaratıklarsınız.

Neymiş o sizin meşgul olduğunuz büyük vazife? Ulu Tanrı! Kür Şad`ın yenilmeyen ruhunu
Bir odaya kapanıp Kürt Said'in hezeyanlarını Yüce Tanrı Dağında biraz daha barındır!
okuyarak kendinizden geçmek mi? Bu zavallı ve Geleceğiz yakında! Yarın bütün oralar
gülünç halinizle siz, aslında ruhî tababetin ve Demir bileklerdeki çelik kılıçlarındır.
marazî ruhiyatın konusu olabilirsiniz.

Kendisi genç ve güzel bir kadın olduğu halde, Tasa mıdır yakarsa bir kurşun kalbimizi?
ihtiyar, çirkin ve kör bir zenci ile evlenen Amerikalı Ne çıkar süngülerle delinirse bağrımız?
artist gibi anormal zevk sahipleri dünyada seyrek Bu kurşunlar, süngüler öldüremezler bizi,
görülen nesne değildir. Sizinki de kendi içinizde Belki diner onlarla ezeli kalp ağrımız.
kalsa, Türklüğün aleyhine yönelmese, belki böyle
sayılabilir. Fakat Cennet va'di ile gafilleri avlıyor,
onların milli duygusunu yıkıyor ve Türklükten Gözümüzde bir hasret parlayarak düşünce,
ayırıyorsunuz. Toprak ana elbette bize açar kolunu.
Onun kadar düşünmez bizi hiçbir düşünce,
Araplarla aramızda bir dâva oldu mu, mutlaka Kendi koynunda saklar can veren her oğlunu.
Arapları haklı buluyorsunuz. Türk - Arap savaşı
olursa, "Din kardeşime silâh çekmem" diyorsunuz.
Yurt ve şeref uğrunda sen seril de toprağa
İşte, sizin üstadınızın kimliğini kendi yazısıyla Varsın hiçbir dudakta anılmasın er adın!
gösterdim. Onun bir Kürt milliyetçisi olduğu apaçık Kan sızarak göğsünden huzuruna varınca
ortaya çıktı. Bu açıklamadan sonra, gerçeği kabul Iztırabı dinecek belki o gün Kür Şad’ın.
edip de Türklüğe dönerseniz, hoş... Yine eski
sapıklıkta inat ederseniz, sizin vicdanınızdan şüphe
etmeli... Gam mı ceylan gözlüler bizlere yar olmasa?
Yeter ki kılıçlarla süngüler yar olmalı,
Rahat yatakta ölmek sanki değil mi tasa?
ÖTÜKEN, 7 MART 1964, 109. sayı Savaş ve er meydanı bize mezar olmalı.
BOZKURT 7
H. Nihal ATSIZ
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Stratejik ortak tanımlaması esasında, strateji üretenin


stratejisine ortak olmak, biat etmek, kayıtsız şartsız
İçinde yaşadığımız evren genellikle formüle uymak, yani ilk paragrafa atfen, her durumda
edilemeyen bir dengeler sistemi üzerine tutumunu gücün tutumuna göre belirleyerek bir
kurulmuştur. Bu dengeler sistemi içerisinde barınan şeylerden feragat etmek, anlamında düşünülmelidir.
insanoğlu varlığını idame ettirmek için, çevresi ile Kısa süreli kestirim gücünüz, ve uzun süreli bir
KUTUP SIKINTISI
sürekli etkileşim halinde sosyal, siyasal ve iktisadi ufkunuz bulunmuyorsa stratejiniz yok demektir.
teşkilatlanmalara gitmiş, yeri geldiğinde şartlara
uyum sağlayarak, Tek kutuplu kalan dünyanın baskını olan Amerika,
yeri geldiğinde ise şartları bilfiil
■ İSA AKİF YÜMNÜ artık eskisinden çok daha geniş ve çok daha net bir
oluşturarak yaşaya kalmıştır. Şartlara uyum
sağlamak eğilimi, özü itibarı ile daha güçlünün,daha nüfuz alanına sahip. Kritik noktalara yerleştirilen ve
kararlının ve daha kaçınılmazın varsayıldığı önceden şahları devirebilmiş piyonların öne sürülerek
durumlarda ortaya çıkmış, şartları belirleme eğilimi birbirine kırdırılmasının ardından sıra kalan piyonlara
ise daha güçlü, daha kararlı ve daha kaçınılmaz verilen sözlere geldi. Tutarlar mı tutmazlar mı
olmak arzusu içerisinde gelişim göstermiştir. bilinmez ama, kesin olan bir nokta hem sınırlarımız
Bireysel anlamda lider kişi,siyasal anlamda da lider dahilinde hem de haricinde Atlantik ötesinden el
ülke, bahsedilen kural koyabilme arzusunun almış bu kadar piyonun var olmasının bizi devamlılık
getirisiyle olunmaktadır. Bu kuralları koyabildikten gösteren bir baskıyla sürekli yüzleşmek zorunda
sonra diğerleri, her durumda tutumlarını gücün bırakacağıdır. Bu durumda aklın yolu, aklını milli
tutumuna göre belirleyerek şüphesiz bir şeylerden hassasiyetlere çalıştırabilen her kişiyi sınırları
feragat etmek durumunda kalacaklardır. zorlamaya davet etmektedir. Kutup olmak için,denge
unsuru olmak için,gücün hoyratlığını ve kural
Uluslar arası siyasette de güçlerin bir şekilde tanımazlığını diplomatik, iktisadi, ilmi ve gerekirse
birbirini dengelemesi şarttır. Şehvetin,hırsın ve askeri alanlarda dizginleyebilmek için çok çalışmanın
şiddetin dünya üzerinde hakim olmaması için gücün gerekliliğine yapılan bir davettir bu... Çağımız
yalnız bırakılmaması gerekmektedir. Aksi takdirde dünyasında bir devletin gösterebileceği en somut ve
ne kan durur ne de kaosun önü alınabilir. Tıpkı faydalı milli hassasiyet, tarımdan, ihracattan,
günümüz dünyasında olduğu gibi. tekstilden ziyade bilimi teşvik edebilmektir. Bilimi
üretebildiğiniz noktada bu ideal gayelerin her birine
Helsinki Nihai Senedi’nin imza edilmesi ve orta vadede ulaşmak hayal değil yüksek olasılık halini
Varşova Paktı’nın tarihe gömülmesi,öncesinde alacaktır. Ne hazindir ki ülkemiz, İtalyan uydu ve
Berlin Duvarı’nın yıkılması Türk dünyası açısından askeri uçak üreticisi bir firmanın rahat çalışması için
sevindirici,umut vaat edici fakat özellikle Ortadoğu laboratuar açtığı üst düzey bilgi ve donanıma sahip
açısından oldukça düşündürücü idi. Ortadoğu’nun bir bilim adamını küstürebilmektedir. Gazetelerin sür
eli keleş tutan ordularının kumandanları SSCB’nin manşetlerinde sıklıkla gördüğümüz Türk doktorun,
ortadan kalkmasının yaratacağı dengesizliğin Türk mühendisin büyük başarısı haberlerine konu
başlarına bu kadar büyük belalar açabileceğini belki olan başarıların genellikle yurt dışında gerçekleşmesi
de düşünemediklerinden eşgüdümlü hareket etmeyi kaliteli beyinlere sahip ülkemiz bilimcilerinin,
akıllarından geçirmediler. Bu coğrafyada batı çalışma şartlarının iyileştirmesi gerektiğine açık bir
medeniyetinin iki arada bir derede temsilcisi olan delil teşkil ederken, ülkemiz hala kaynaklarını çok
Türkiye de zaten Amerika’dan ithal edilen 12 alanda, teknolojik bilgi ve teçhizat ithalatına sarf
Eylül’ün sonrasında gelişen süreçte, Amerika ile, etmektedir. Gerekli diplomatik adımları zamanında
köpekbalığı-kılavuz balığı simbiyoz yaşamına, atamamak, çağın şartlarını görmezden gelerek sadece
kılavuz balığı tarafını andıran bir örnek oluşturduğu oy avcılığı için kaynakları yanlış alanlara
için, Orta Asya’daki kan kardeşleri ile güç birliği yönlendirmek, etrafımızı dolduran piyonlara karşı
yapmayı aklından geçirmemişti. gerçek bir savunma kalkanı kurmamıza engel
olmuştur.
BOZKURT 8
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Kendi coğrafyamızda esas çocuk değil figüran


konumuna düşmemiz yıllardır süregelen kişiliksiz
politikaların doğal bir sonucudur. Denge unsuru
olabilecekken neredeyse savunmasız kalmak kabul
edilebilir, yenilir yutulur şey değildir. Sürekli kafa
sallayan, ve çevresine gülücükler, iyi niyet dilekleri
gönderen, birilerinin istediği kalıba girmek için
şekilden şekle girerek eciş bücüş bir hâl alan bu
ufuksuz yönetimleri tasvip etmek Türk kişisinin İnanıyorum ki dünyanın ihtiyacı olan şey dengedir.
yapacağı iş değildir. Fırsatları çözümleyebilmek, at gözlüğü
kullanmayan kişiler ya da teşkilatlar açısından zor
Dünyada ortaçağ engizisyon devrinin teknolojik bir şey değil. İhtiyacımız olanlar; inanç, sabır ve
versiyonun yaşandığı bu çağda, kutup olma iç kararlılıktır. Özümüze değer vermeyi öğrendiğimiz
gücünü barındırmasına rağmen, bu olasılığı gün, neyi hak edip neyi hak etmediğimizin hakkını
uygulamaya koyma yöntemlerini bir türlü tam olarak verebildiğimiz gün, kelamı kadim yerine
keşfedemeyen idarelerin temel sıkıntısı da, kendi konulan güncelliğini yitirmiş doktrinleri, doğru da
içlerinde kutupsuz olmalarıdır. Tek adam mantığı yapsa yanlış da yapsa sıfatından dolayı illâ ki saygı
kuruluş aşamasında kabul edilebilir ve hatta gerekli duyulan kişileri, milli kaynaklardan ikâme
iken, günümüz Türkiye’sinin siyasi sisteminin edebilmeyi öğrendiğimiz gün, Türklüğümüze, boz
ihtiyaç duyduğu en son şey, fikri gelişimin önünü kurtluğumuza ayıktığımız gündür.
kapayan kayıtsız şartsız bir lidere bağımlı kısır
anlayıştır. İlkelerin terk edildiği, sözlerin Ey Tanrı’nın Türkleri....
tutulmadığı, temel alınan ideoloji ile zıt
yönelimlerde bulunulduğu ülkemizin çok partili Her kişioğlunu değil, er kişi oğlunu....
hayatında, vara yoğa konuşan, ya da anlaşılmaz Türklerin Türküsü
biçimde susan liderlere değil, töre konuşunca Kör Mankurdu değil, karanlıkta bile gören
konuşmaktan yüzü kızaracak liderlere ihtiyaç Dilek yolunda
BOZKURDU ölmek
örnek Türklere olmaz tasa,
alın.
vardır.
Türk’e
Tanrı boyun
Türk’ü eğdirir !yalnız türeyle yasa;
Korusun
Kişilerin içerisinde bir ruhları yaşar bir de egoları...
Ego aldırılabilecek, ya da yok edilebilecek bir şey Yedi ordu birleşip karşımızda parlasa
değildir. Platon’a göre, demokrasilerin en büyük
eksiği, büyük çoğunluk desteğinin alındığı Onu kanla söndürüp parçalarız , yeneriz.
durumlarda, idarenin bürünebileceği sınırsız özgür
halin tehlikeli bir yüzü olabileceğidir. Bu yüzden Biz Turfan’ı yarattık uyku uyurken batı,
lider seçerken, lideri
dengeleyebilecek,eleştirebilecek bir kutup Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.
oluşturmak yapılanmaların, amaca yönelik olması
yolunda menfaatleri icabıdır. Türk töresinin hiçbir Sorsan şöyle diyecek gök denilen şu çatı:
ayrıntıyı gözden kaçırmayan muazzamlığından
günümüze kalan, en küçük mahalli amir sıfatını Türk gücü bir yıldırım, Türk bilgisi bir deniz.
taşıyan muhtarlıkların bir ihtiyar heyeti ile
seçilmeleridir. Buna benzer yapılanmaların siyasi Delinse yer, çökse gök yansa kül olsa dört yan,
partilerde kurulması, dengelerin var edildiği
zeminlerde alınan kararların ne kadar sağlam Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
olabileceğini, bu kararların ve uygulamaların
iktidara geldiği takdirde, kaynakları israf etmek Yıldırımdan tipiden kasırgadan yılmayan,
yerine,doğru noktalara yönelteceğini ve sonuç
itibarı ile başlı başına bir denge unsuru Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz....
olunabileceğini gözlere önüne serecektir.
BOZKURT H. Nihal ATSIZ 9
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Bölücülük:
Bu yazı gerektiğinde vatanı için canını
verecek gönüllüler için değil vatanın Son dönemde “azınlık hakları ve kültürel
bölünmez bütünlüğünü korumak otonomi” gibi kavramlarla Türkiye’nin çivisi
sorumluluğunu öncelikli olarak omuzlarında oynatılarak atalarımızın kurtuluş savaşını
KİM DUR DİYECEK?
taşıyan görevlilere hitaben yazılmıştır. vererek hükümlerini ortadan kaldırdığı Sevr
tekrar hortlatılmaktadır.
Bozkurt dergisinin okuyucu kitlesinin büyük
bir kısmını oluşturan
■ OZAN gönüllüler zaten hemen
RUHSATİOĞLU Sevr’in hortlatılmasında paravan olarak
her şeyinozan@turan.tc
farkındadır. kullanılan başlıca malzeme temeli her ikisi de
Hıristiyan Demokrat olan Fransız Başbakanı
Kuruluşundan günümüze kadar Türk Konrad Adenauer ve Alman Başbakanı Robert
devletinin hassasiyetini sürekli dile getirdiği iki Schuman tarafından atılan AB ve onun dayattığı
başlıca konu vardı ; Bölücüler ve mürteciler. bir takım kriterlerdir.

Daha önceki dönemlerde ne zaman bu yıkıcı Hükümetin ve batının manevi ajanlarının


iki unsurdan biri ciddi tehdit haline gelse (sözde aydınların) içine girmek için yapmadıkları
devletin yetkili organları (görevliler) gerekli rezillik kalmayan AB’nin genel sekreteri 24
refleksi göstererek hainlerin cezasını verirdi. Ocak 1995 günü Türkiye’nin üniter devlet
yapısının terörün kaynağı olabileceğini,
Şu an devletimiz hem bölücülük hem irtica ile sorunun tamamen çözümü için askeri yöntemleri
ciddi şekilde tehdit edilmektedir. yeterli görmediğini, Kürtlere Avrupa Konseyi’nin
geliştirdiği azınlık haklarının tanınmasının bu
Türkiye’nin sınırlarını yüzlerce kilometre huzursuzluğu ortadan kaldırabileceğini söylüyor .
öteden koruyabileceğimiz gerçeği bir kenara
bırakılarak çevremizde meydana gelen Yani hükümetin kuyruğundan ayrılmadığı ve tek
olaylarda pasif davranılmış, Kıbrıs, Musul hedef olarak gösterdiği AB ‘nin niyeti pek gizli
Kerkük gibi milli davalarımız satılmıştır. kapaklı değil . AB Dürüstçe Türkiye’nin
bölünmez bütünlüğünden rahatsız olduğunu
Bu yıkıcı çalışmalar yürütülürken doğacak belirtiyor.
refleksin en az düzeyde olması için milletimiz
özellikle gençlerimiz üzerinde uzun süredir İşte bu AB’nin emri ile ikiz yasalar çıkarılıyor ve
yabancı vakıflar ve günümüzün Galata “Bütün halklar, kendi kaderlerini tayin
bankerleri tarafından finanse edilen yerli hakkına sahiptirler. Bu hak vasıtasıyla
işbirlikçiler ve misyonerler tarafından halklar, kendi siyasi statülerini serbestçe
yürütülen mankurtlaştırma çalışmaları tayin edebilir ve kendi ekonomik sosyal ve
ayyuka çıkmıştır. siyasal gelişmelerini serbestçe
sürdürebilirler.. Sözleşmeye taraf bütün
Görevliler gereğini yapmak için yağının devletler kendi kaderini tayin hakkının
surlara bayrağını dikmesini mi bekliyorlar ? gerçekleştirilmesi için çaba gösterir!” diyen
yasa 57. hükümet tarafından kabul ediliyor ve bir
Son döneme şöyle bir bakalım isterseniz… sonraki hükümet tarafından kanunlaş-tırılıyor.

Gene aynı şekilde AB’nin emri ile Devlet Gü-


venlik Mahkemeleri kaldırılmıştır.
BOZKURT 10
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

9 Haziran 2004 tarihi itibari ile Kürtçe ve diğer İRTİCA:


bilumum dilde yayına başlamış AB’nin tahliye
edin dediği Leyla Zana ve arkadaşları aynı gün Hapse girmeden önce “Ben şeriat davasına
serbest bırakılmıştır. hizmet için gerekirse Papaz elbisesi giyerim”
anlamına gelen sözler sarf eden ve bizce
Bundan tam bir gün sonra 10 Haziran 2004 sözünün gerçekten eri olan bir başbakana
sonra resmen camilerde Kürtçe vaaz hutbe sahibiz.
isteği dile getirilmiştir.
Yurdumuzun dört köşesinde ruhani lideri, Kürt
Bundan tam iki gün sonra 11 Haziran 2004‘te Teali cemiyetinin 3 numaralı kurucusu, Atatürk’e
dışişleri bakanı Abdullah Gül henüz beraat “küçük deccal” deme haysiyetsizliğini gösteren,
etmeyen kesinleşmiş vatana ihanet ve kendine asrın harikası unvanını takan, Nur
devletin bölünmez bütünlüğünü bozmak suresinin kendisi için indiğini iddia eden nitekim
fiilinden kesinleşmiş 10 senelik cezalarını Abdülhamit Han tarafından tımarhaneye tıkılan
yattıktan sonra uyum yasaları çerçevesinde Said-i Nursi adlı bölücü ve gericiliği bir arada
yargılanmanın iadesi yolu ile yeniden tutuksuz taşımayı gayet iyi başarmış bir akıl hastasının
yargılanmasına karar verilen Leyla Zana ve ve onun izinden gittiğini söyleyen FBI ve CIA
arkadaşlarını dışişleri bakanlığı konutunda korumasında Amerika’da senelerdir tedavi gören
ağırlamıştır. Leyla Zana ve arkadaşları hangi seyyar vaizin, nursuzların evleri ile dolmuş
devleti temsil etmektedirler ki dışişleri durumdadır.
bakanlığında ağırlanmışlardır ?
Diğer irticai oluşumlardan farklı olarak bu cemaat
Leyla Zana, Hatip Dicle, Orham Doğan ve devletin hemen bütün birimlerinde sistematik bir
Selim Sadak kimdi ? PKK / KONGRAGEL ‘in kadrolaşma gerçekleştirmiştir.
şimdiki başkanı Zübeyir Aydar’ın TBMM’den
yakın arkadaşları. Hatırlarsanız Zübeyir Aydar
da Zana gibi bir dönem millet vekili idi. Hıristiyan Yobazlar da artık hükümetin her
binada ibadethane açılmasını
Lafı uzun edip tereciye (görevliye) tere yasallaştırmaları sonucu ev Kilislerinde
satmanın manası yok. Dışişleri Bakanlığında diledikleri faaliyetleri açıkça
ağırlanan Leyla Zana ve arkadaşları 15 Aralık gerçekleştirmekte, Türk gençliği üzerinde
1991 Pazar günü HEP’in 1. Kongresi’nde oyunlarını daha rahat oynamaktadırlar.
Abdullah Öcalan orada olamadığı için annesi
Esma Öveş Öcalan’ın elini öperek sadakatını Tarihten ders alınması konusunda hem fikirsek
gösteren köpeklerdir. görevlilere Avrupalıların fethede-cekleri
memleketlere önce misyonerlerini daha sonra
Adalet bakanı Şevket Kazan’ın Kudüs gecesi donanmalarını gönderdiğini hatırlatırız.
düzenleyen ve laik rejime açıkça başkaldıran
adını şu an hatırlayamadığım Sincan belediye Sayın görevliler “ahval ve şerait” budur.
başkanını cezaevinde ziyaret etmesi 28
Şubat’ın gerekçeleri arasında gösteriliyordu. Bu durum ve şartlar altında haddimiz olmayarak
Peki 28 Şubat’ı yapan ve 28 Şubat’a sahip Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir
çıkan görevliler dışişleri bakanlığı ziyareti sözünü hatırlatarak yazımızı sonlandırıyor ve
için ne düşünüyorlar ? sayın Hulki Cevizoğlu’nun “Ya Sev Ya Sevr” adlı
kitabını okumanızı şiddetle tavsiye ediyoruz.

Gören gözler için Sovyetler Birliği, “Lafla, siyasayla , düşmanın aldatıcı sözlerine
Yugoslavya ve Irak’tan sonra sıranın kulak vermekle askerlik görevi yapılamaz “
Türkiye’ye geleceği aşikardır. Mustafa Kemal Atatürk

BOZKURT Tanrı Türk’ü Korusun ! 11


______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Akçuraoğlu Yusuf Beğ’in Mart 1904’te Zoya Gaspıralı İsmail Beğ’in Tercüman gazetesindeki
köyünde kaleme aldığı ve Mısır’da yayımlanan yazıları her ay TDAV Tarih dergisi tarafından
“Türk” gazetesinin 24 ila 34. sayılarında yayımlanmaktadır fakat bunlar bir araya getirilip
neşrolunan Üç Tarz-ı Siyaset adlı ünlü makalesini kitaplaştırılmamıştır. Ağaoğlu Ahmet Beğ’in, Ayaz
okumuş, hiç değilse konusunun ne olduğunu İshakî’nin, Hüseyinzâde Ali Beğ’in, Resulzâde
duymuşsunuzdur. Duymuşsunuzdur diyorum Mehmet Emin Beğ’in ve Türkçülük tarihinin nice
çünkü okumayı sevmeyen milyonlarca kişinin değerli şahsiyetinin eserleri ise kaybolma noktasına
ÜÇ TARZ-I SİYASET’İ YENİDEN YAZMAK
bulunduğu ülkemizde, her türlü kitaba-dergiye- gelmiştir. Türkçülüğün temel metinlerine karşı
gösterdiğimiz vefasızlık; bizim hanemize
gazeteye olduğu gibi Türkçülüğün temel
metinlerine de gereken ilgi ne yazık ki başarısızlık olarak yansımış ve ne yazık ki Atsız
■ OĞUZ KARAHAN Beğ’in 1975 yılındaki vefatından bu yana hiç
gösterilmemektedir.
oguz@turan.tc abartısız ancak bir arpa boyu yol alabildiğimiz
Atsız Beğ’in 15 ciltte toplanan kitapları önceki gerçeğiyle bizi baş başa bırakmıştır.
yıllarda Türkçü ağabeyimiz Erdoğan
Saruhanoğlu’nun başında bulunduğu Baysan Yukarıda eksikleriyle birlikte bahsetmeye çalıştığım
Yayınları tarafından yayımlanırken, yayın temel metinlerden biri de Akçuraoğlu Yusuf Beğ’in
haklarını devralan fedakâr bir yayıncının idare Mart 1904’te Zoya köyünde kaleme aldığı ve
ettiği İrfan Yayınları tarafından kaliteli beyaz Mısır’da yayımlanan “Türk” gazetesinin 24 ila 34.
kağıtlara yeniden basılmıştır. Atsız Beğ’in kardeşi sayılarında neşrolunan Üç Tarz-ı Siyaset adlı
Nejdet Sançar hocamızın kitaplarının basımı ise makalesidir. Makale’nin yazılması ve gazetede
30 yıldır yapılmamaktadır. Atsız Mecmua’da, yayımlanmasının üzerinden tam yüz yıl geçti fakat
Orhun’da, Orkun’da, Ötüken’de ve diğer biz bu yüzüncü yılı layık olduğu şekilde
milliyetçi dergilerde yayınlanan yüzlerce değerlendiremedik.
makalesinin ise ne sıralandırılması (bibliyografya-
tasnif) yapılmış ne de sıralama olmadığından bu Takip edebildiğim kadarıyla hiçbir Türkçü-
makaleler bir araya getirilip kitaplaştırılmıştır. milliyetçi yayın organında bu yüzüncü yıldan tek
satırla bahsedilmedi. Ben yazmış olayım da “kimse
Ziya Gökalp’ın kitapları Toker Yayınları yazmadı” demesinler. Bu makalenin önemi hiçbir
tarafından takım halinde yayımlanmakta, televizyon yayınında anlatılmadı, Üç Tarz-ı
Türkçülüğün Esasları ile Türkleşmek- Siyaset’in etkileri ve günümüze yansımaları
İslamlaşmak-Muasırlaşmak adlı başucu kitapları hakkında bir konferans bile düzenlenmedi.
ise irili-ufaklı birkaç yayınevi tarafından
yayımlanmaktadır. Müstevlîlerin emellerine hizmet ettiği ayan-beyan
ortaya çıkan iktidar sahipleri; Osmanlıcılığın yeni
Türkçülük tarihinin efsane kuruluşu Türk şekli olan Türkiyeliliği bize dayatırken, kendi
Ocağı’nın çıkardığı Türk Yurdu dergileri yeni kendine Prens unvanı veren Sabahattin adlı bir deli-
abaçaya çevrilerek yayımlanmıştır. Türkçülerin bozuğun Adem-i Merkeziyetçilik hezeyanının yeni
üzerine vazife olduğu halde ilgisizliğimiz şekli olan ve tek hedefi bütünlükçü milli devletimizi
sebebiyle, Yeniçağ gazetesindeki günlük parçalamak olan Kamu Yönetimi Reform Tasarısı
yazılarında bazı zamanlar -amiyane tabirle- “Diyarbakır merkez olacak” laflarıyla birlikte
sinirlerimizi zıplatan Dr. Arslan Tekin tarafından gözümüzün içine sokulurken Türkçüler yeri göğü
yayına hazırlandı. Zeki Velidî Togan’ın hatıratı – titretemiyorsa “Türkçü” adını kullanmamamız,
ne alâkası varsa- Diyanet Yayınevinden çıkmış, Türkçülüğü daha fazla rezil etmememiz gerekiyor.
Umumi Türk Tarihine Giriş ile Tarihte Usûl adlı
ilmî eserleri ise Enderun Yayınları tarafından BOZKURT 12
basılmıştır.
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Üç Tarz-ı Siyaset işte bu açıdan çok önemlidir. İttihat-Terakki’nin başarısızlığına karşın Bozkurt
Aradan bir yüz yıl geçtikten sonra yeniden aynı Atatürk’ün başarılı oluşunun sebebi…İttihatçılar
meseleye dönüş yapıyoruz ve ne hikmetse bu için Türkçülük, Osmanlı Devleti’nin faydasına
dikkate alınmıyor. Akçura makalesinde; kullanılan bir siyaset aracıyken Mustafa Kemal
Osmanlıcılığı, İslamcılığı ve Türkçülüğü –o aksini Atatürk için Türkçülük bir araç değil amaç
söylese de- oldukça ilmî şekilde ve adeta bir tez olmuştur. Atatürk’ün başarısına bir de bu açıdan
çalışması hassasiyetinde inceledikten sonra bakmamızda fayda vardır. Bilindiği gibi Atatürk
Osmanlıcılığın başarısızlığa mahkum ve Osmanlı iktidarı ele aldıktan sonra Türkçülüğü Türk
milleti meydana getirmekle uğraşmanın da devletinin birinci amili yaparak Gökalp’ın
beyhude bir yorgunluk olduğunu bildirmiş, (1904 Türkçülüğün Esasları kitabında sistemleştirdiği
yılı şartlarında) İslamcılığın başarıya ulaşma bütün maddeleri yerine getirmiştir. Yusuf
ihtimalinin bulunduğunu söylemiş, “ırk üzerine Akçura’nın makalesi dağılan bir imparatorluğun ve
müstenit” Türkçülüğü yeni oluşan fakat istikbali ondan doğan bir cumhuriyetin kurucu ideolojisini
parlak bir fikir olarak değerlendirmiş, iç ve dış anlatıyor.
kaynaklı engellerin tespiti yapıldığında (yine 1904
yılı şartlarında) İslamcılık ile Türkçülüğün başarılı Ne demiştik; aradan bir yüz yıl geçtikten sonra
olma ihtimallerinin hemen hemen eşit olduğu yeniden aynı meseleye dönüş yapıyoruz. RP-
kanaatine varmış ve makalesinin sonunda DYP iktidarı döneminde bizzat Erbakan ve ekibinin
Türkiye’nin gelecek 20 yılını şekillendiren eliyle İslamcılık – beğenmesek de – Türkiye için bir
meşhur soruyu sormuştur: “ Hulâsa, öteden beri kurtuluş çaresi olma vasfını yitirdi. Ulusalcı
zihnimi işgal edip de, kendi kendimi ikna edecek olduğunu söyleyen DSP ile Milliyetçi olduğunu
cevabını bulamadığım sual yine önüme dikilmiş söyleyen MHP’nin iktidarı dönemindeyse bir tek
cevap bekliyor; Müslümanlık veya Türklük ulusalcı yasa, bir tek milliyetçi yasa çıkmayınca ve
siyasetlerinden hangisi Osmanlı Devleti için daha 40 Haramîlerin soyduğu devlet çökme noktasına
yararlı ve kabil-i tatbiktir? ” gelince bu kez ulusalcılık/milliyetçilik Türkiye için
bir kurtuluş reçetesi olma vasfını yitirdi.(Hadi
Sonrasına birlikte bakalım; İttihat-Terakki’nin içimizi rahatlatalım, bu yitirişin geçici olduğunu
1909 yılında Sultan 2. Abdülhamit’i tahttan söyleyelim). Ve 3 Kasım 2002 seçimi sonrasında
indirerek Osmanlı yönetimini ele geçirmesinin birden karşımıza Osmanlıcılığın yeni şekli olan
ardından 1912’ye kadar Osmanlıcılık siyaseti Türkiyelilik fikrinin bayraktarı Ampul çıkageldi.
izlenmiş, arkasından 4 yıl kadar İslamcılık siyaseti Alın, işte size Üç Tarz-ı Siyaset… İlk iki tarzın
partinin ana çizgisi olmuş, ayyuka çıkan Arap siyasette izledikleri milletten kopuk ve her açıdan
ihanetinin neticesinde iflas eden İslamcılık fikri sömürücü tavırlar 3 Kasım 2002’de beklenen geri
ise 1916’daki İttihat-Terakki Kongresinde Ziya tepmeyi gerçekleştirdi. Yüz yıl sonra ilk defa bir
Gökalp’ın İslamcıların fikir öncüsü konumundaki parti açık açık Osmanlıcılık fikrinin propagandasını
Emirî Efendi’ye karşı muhteşem çıkışının yapmaya başladı.
ardından silinip gidiyor ve parti Türkçülük
siyasetini izlemeye başlıyordu. Bu bilgi şunun için Biliyoruz ki; Osmanlıcılık bu topraklarda nasıl
önemlidir ki; Allahuekber Dağında şehit olan tutunamadıysa Türkiyelilik de tutunamayacaktır.
askerlerimiz partinin Türkçülüğü tatbik ettiği Türk milleti asla o eski Etrak-ı bi’idrak millet
dönemde şehit olmamışlardır. Keza bu bilgi, değildir. Türkler cumhuriyetle birlikte milli
Ermenilerin büyük bir yalanı olan soykırım kimliklerini ve şahsiyetlerini kazanmışlardır. Bir
saçmalığını izahta hep kullanılan İttihat- kızgınlık anında başa getirdikleri, müstevlîlerin
Terakki’nin Türkçülük sebebiyle soykırım yaptığı emellerine hizmet eden iktidar sahiplerinin elinden
iddiasının Türkçülüğe karşı aşağılık bir iftira o iktidarı geri almasını da bilirler. İş ki; Türkiye ve
olduğunu kanıtlamaktadır. Türk milleti için kurtuluş çaresi olduğu iddiasındaki
İttihat-Terakki, 24 Nisan 1915’te Türkçülerin ideolojiler kendilerine çeki düzen versinler. Bizler,
kontrolünde bile değildi. Soykırım diye bir şey ise Türkçülüğün temel metinlerine dört elle sarılmalı;
zaten mevcut değildir. Akçura’nın sorusu bize bir saf, kirlenmemiş, berraklığını yitirmemiş,
başka şeyi daha göstermektedir : Türklüğünü terk etmemiş bu fikir pınarının
. BOZKURTgözesinden çağlayan su ile tepeden tırnağa 13
yıkanmalıyız. TTK
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Türkiye, yaklaşık 15 gündür iki konu üzerinde Tanınıp sevilmek ne kadar güzel, bana hesap
konuşuyor . Birincisi Fenerbahçe Kulübünün ödettirmeyecekler diye düşünürken adamlardan
stadına büyü yaptırması diğeri ise MİT ve Yargıtay birisi “sen bizi enayi mi zannediyorsun? 50
arasında yaşanan kriz. milyonluk hesaba 5 milyon bozuk mu verilir ulan
hırt!” dedi ve arkasından da sunturlu bir küfür
Bunlar konuşulurken ve millet olarak “bu kadar da savurup tezgahın altından çıkardığı odunla kafama
olmaz” derken haber merkezimize gelen bir telefon vurmaya kalktı . Neyse ki basın camiasındaki
yepyeni bir büyü olayını ortaya çıkardı . uzun tecrübelerim neticesinde adamın bu
Telefondaki ses “Ben Amerika’dan arıyorum . Size hareketini kıvrak bir vücut çalımıyla boşa çıkarıp
YENİ BİR BÜYÜ SKANDALI DAHA!
bomba gibi bir haberim var” deyince o an dünyayı
sarsacak bir habercilik başarısına imza atacağımı ve
kendimi hemen vapura attım.

bu başarıdan sonra artık gıda maddesi Dergiye geri dönüp esrarengiz adamın bana
■ ATİLLA İDİL
imalathanelerine elimde mikrofon ve arkamda verdiği kaseti dinledim ve hiçbir fedakarlıktan
kameramanımla birlikte rahatça girebileceğimi,
adil@turan.tc kaçınmadan siz okurlarım için deşifre ettim .
imalathane sahipleriyle istediğim gibi ağız dalaşı Konuşma bir falcı ile bir siyasetçi arasında ve
yapabileceğimi sezdim. 2002 seçimlerinden hemen önce yapılıyor :

“Bekle” dedim! “Hemen geliyorum.” Ama Falcı : Alo buyurun , falcı ……. hoca. Her
telefondaki ses “Abi saçmalama, ben türlü fal , büyü vs. işleri yapılır .
Amerika’dayım, sen ise İstanbul’da” deyince
kendime geldim. “Tamam, yeri ve zamanı sen tayin Siyasetçi: Alo …… hocam benim …….. Ya ne
et, ama buluşalım” dedim. Adam bana yarım saat oldu bizim sandık büyüsü ?
sonra Kadıköy vapur iskelesinde randevu verdi.
“Hemen geliyorum” deyip bir hışımla vapura Falcı : Ya güzelim sizin işiniz çok zor .
atladığım gibi Kadıköy’e vardım. Allah’tan, yüce 40.000 seçim sandığına ayrı ayrı domuz yağı
başbakanımız sayesinde Akbilim doluydu da bir de sürüp oy pusulalarına kurbağa sidiği ile
jeton sırasında beklemedim . Rıhtımda yolcu karıştırılmış kertenkele kanı sürmek epey zaman
beklemekte olan 700-800 kişilik kalabalık içinden alacak gibi .
kendisini hemen tanıdım. Bu sıcak havada ondan
başkası fötr şapka ve palto kullanmazdı. Köşede Siyasetçi: Ya baksana kardeşim sen demedin mi
bulunan çay bahçesine oturup uzun-uzun , yaklaşık bunu sadece ben yaparım diye . Bilseydim bizim
15 dakika konuştuk . Aslında daha da fazla Potamya’da , Potamya’nın benden sonraki gururu
konuşabilirdik ama açıkçası garsonun manalı olan bir nene vardı . Ona yaptırırdım . Hem de
manalı bakışlarından ürktüm. Kesinlikle rakip basın senin kadar para da istemezdi .
kuruluşlarından birinin casusu idi .
Falcı : Ama o kadın da benimki gibi tasdikli
Neyse, esrarengiz adam bana bir kaset vererek ve ISO-9001 belgeli büyü yapamazdı . Türkiye’
yayınlamamı istedi. Heyecanlandım. İçinde ne nin ve Ortadoğu’nun ISO-9001 belgeli tek
olduğunu sorduğumda ise “ dinle ve öğren” deyip büyücüsü benim . Hem sadece sandıklara değil ki
içtiği kolaların parasını da bana kitleyerek oradan rakip partilerin genel merkezlerine de okunmuş
hızla uzaklaştı . Olsun, böyle bir haber için 15 sidik döktüm . Millet bu kadar kokudan artık o
dakikada tüketilen bir kasa kola ile 15 sosisli partilere kesinlikle gitmez, sen bana güven . Hatta
sandviçin lafı bile olmaz. Cebimdeki bütün …….. kendi partisine uğramıyormuş .Bu arada
bozuklukları ortaya çıkarıp hesabı ödemek kardeşim dediğinde gözümden kaçmadı ama hadi
istediğimde ise kasadaki görevlilerin itirazıBOZKURT
ile bu seferlik affediyorum . 14
karşılaştım .
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Siyasetçi: Ha yani ona göre. Bilelim , kendimizi Siyasetçi: Bak işte o olmaz hocam. Biliyorsunuz
sağlama alalım. Hani mal varlığımı saklamak için o para bizim kefen paramız .
yaptığın büyü tutmasa seninle bir dakka bile
görüşmem ama ……. Falcı : Kefenini atlastan , tabutunu altından
mı yaptırıcan? Ulan o kadar parayla bütün Çin
Falcı : Ya şimdi böyle mi olduk ? Ne yapsam da nüfusuna yetecek kadar mezar yapılır .
hapse girsem diye kapımı aşındırdığın günleri çok
çabuk unuttun bakıyorum . Yapmıyorum ulan işini . Siyasetçi: Hocam kalbimi kırıyorsunuz !
Sürün .
Falcı : Sende kalp var mıydı ?
Siyasetçi: Yav dur hocam celallenme hemen .
Unutma bizim oğlanın düğününde gelecek altınların Siyasetçi: Ama hocam …….
yarısı senin .
Falcı : Hadi, hadi şaka yapıyorum . Kendine
Falcı : ………… döner sermayesinden iç ettiğin iyi bak .
paralar ne olacak ? Onlardan da en az % 25 isterim .
Siyasetçi: Bir emriniz var mıydı hocam?
Siyasetçi: Yuh , istiyosan seni de kendi nüfusuma
geçireyim . Hoca mısın , tefeci misin anlamadım Falcı : Canının sağlığıyla birlikte ……..’in
ki ! düğününü de fazla geciktirme . Bak sonra paraya
sıkışıyorum .
Falcı : Vallahi paşa gönlün bilir . Sırada kaç
tane genel başkan adayı , kaç tane siyasetçi var Siyasetçi: Tamam hocam , en geç Ekim gibi, söz .
biliyor musun? Hem bu arada gazeteciler de kapımı
aşındırıyorlar, seninle ilgili bilgi istiyorlar ama ben Falcı : Ekim çok geç , millette para olmaz .
vermiyorum . Yazın yap ki takı getiren çok olsun .

Siyasetçi: Tamam ama % 25 fazla , % 5 olsun . Siyasetçi: Hocam bakın bu hiç aklıma gelmemişti
. En geç Temmuz ayında düğünü yaparız . Siz de
Falcı : Ohoooo , sen benimle pazarlık geleceksiniz değil mi ?
yapılmayacağını hala öğrenmemişsin ama bilirsin
seni severim . O nedenle % 22 . Falcı : Belli olmaz ama gelirsem de fazla göz
önünde olmak istemem . Onun için basını benden
Siyasetçi: % 7.5 uzak tutmanın bir yolunu bul.
Falcı : % 20
Siyasetçi: % 10 Siyasetçi: Tamam Hocam . Ben gerekirse
Falcı : % 17’ den bir kuruş düşmem . İşe biraz magazin katarım . İtalya’dan ……..’yi ,
Yunanistan’dan ……… ‘i hatta Papa’yı bile
Siyasetçi: Kabul hocam, ellerinizden öperim . Şu çağırırım . Yeter ki siz şu işi halledin .
bizim işi de bir haftaya kadar bitirin . Seçime çok az
kaldı . İnşallah seçimden sonra da size çok işimiz Falcı : Tamam ………. evladım . Sen işini
düşecek olmuş bil . Gözlerinden öperim .

Falcı : Ha bu arada söylemeyi unuttum . Sana Siyasetçi: Ben de sizin ellerinizden öperim . Eşim
bir sürpriz yaptım . Seçimlerden sonra seni ……….’nin ve çocukların da selam ve hürmetleri
askerlerle görüştürecek olan adamla var . Onlar da ellerinizden öperler .
görüştürecem . . Falcı : Var olsunlar .

Siyasetçi: Allaaaaaah , hocam işte asıl müjde bu! Vallahi çok düşündüm ama bu siyasetçiyi
Dileyin benden ne dilerseniz ! tanıyamadım .Sizce kim olabilir ? Ne …….. mı?
BOZKURT
Hadi canım, ne alakası var? 15
Falcı : Şu % 17’yi % 25’e çıkarsak .
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Türkiye Akepe iktidarıyla, daha önce, hâttâ Özal


devrinde bile rastlamadığı bir yönetim biçimiyle
tanıştı.

Gözü alabildiğine kara ve ilime, bilime, uzmanlığa


en ufak saygısı olmayan bir ‘’meslek lisesi’’
formasyonu…

Eğer bir kimse meslek lisesinden, cemaat kültürüne


mutlak saygılı bir dünya görüşü ile ‘’mezun
olmuşsa’’, önce kolaylıkla Büyükşehir
belediyesinde, sonra da oradan edindiği engin
tecrübe ile devletin bakanlık, müsteşarlık, genel
ZIRVA TEVİL GÖTÜRMÜYOR
müdürlük gibi postlarında pekalâ görev yapabilirdi.

■ HÜSEYİN
Treni MÜMTAZ
hızlandırır, her şeyi, hatta vatan topraklarını
yabancılara babalar gibi satabilirdi.

Akepe iktidarı sorumluluk alanında olması gereken


konulara uzak fakat doğrudan bilgisi, dolayısı ile de
ilgisi olmaması gereken konulara ‘’damardan’’
giriyor.

Fransa Devlet Başkanı Chirac Irak’ta rehin alınan


iki Fransız vatandaşı için ‘’bölgeye gidebilirim’’
derken Recep Tayyip, Amerika’da ‘’Ramsey’’
bursu ile tahsil görmekte olan kerimeleri
hanımefendiyi yolcu etmek üzere bulunduğu
havaalanında gazetecilere ne diyor biliyor
musunuz?
‘’Irak'ta iş yapan müteahhit firmaların kendi
tedbirlerini geliştirmeleri gerekmektedir.’’

Evet çünkü burası vahşi batı idi, Türkiye’de de


vatandaşının dünyanın neresinde olursa olsun can
ve mal güvenliğini korumakla mükellef bir devlet
yoktu..

‘’Devlet’’ vardı da kıymetli okuyucu ‘’millet’’,


egemenliğini ne yazık ki yanlış kişiler aracılığı ile
kullanıyordu.

Bakın Recep Tayyip sahip olduğu derin sosyolojik


kültürü ile Enver Ören’in İhlâs Tatil Köyü’nü
açarken ne cevherler buyurdu: BOZKURT 16
‘’Türkiye’de şu an 50 bin Almanya
vatandaşı Antalya ve Alanya’ya yerleşmiş
durumda ve artık hayatlarını burada
______________________________________BOZKURT______________________________________
_sürdürmektedir. Bu anlayış, birbirimizi
tanıma, anlama sürecini başlatmış
bulunuyor.
Türk olmak öyle kolay mı? ‘’TC vatandaşlığı’’ bile Ancak bilmem kaçıncı Uyum Paketi’nden sonra
o kadar kolay değil.. Şimdi AB sürecindeyiz.
‘’Abaza’’ olduğunu Bu Berkan
hatırlayabilen İsmet süreçte
bakın
halkların
ne yazıyor: birbiriyle kaynaşması, birbirini
Hangi AB ülkesinde, hangi Fransa, Almanya, anlaması; bizim bu sürecimizi
İngiltere’de Fransız, Alman ve İngiliz asıllılar ile hızlandırmaktadır.
‘’Turgut Özal, Bu
zamanın bakımdan
Bulgar
‘’sonradan olmalar’’ arasında fark yok? Hangisinde halkımın her bir ferdine
hükümetine örtülü ödenekten 1 milyon çok büyük
hepsi ‘’eşit vatandaş’’ olarak aynı haklara sahip? görevler düşmektedir. Tabii birçok
dolar ödemeseydi, daha önce Bulgaristan
Kâğıt üzerinde öyle görünse bile uygulamada spekülasyonlar da yapılacaktır, ‘Efendim
hangisi ayrım gözetmiyor?
milli formasıyla uluslararası yarışmalara
AB’ye
katılmış girmek olan Türkiye’nin
Naim kendisini
Süleymanoğlu,
Yunanistan’da Batı Trakya Türkleri eşit vatandaş kaybetmesidir,
olimpiyatta kendini reddetmesidir’.
Türkiye adına yarışa-
mı? Ben, bu tip çağdışı anlayışlara
mayacaktı. Süleymanoğlu, kendi dalında prim
vermiyorum.
gelmiş geçmişİnancına
en büyükgüvenmeyen
sporculardan inanç
biri.
Amerika’da ‘’beyaz anglo-saksonların’’, kara ve hürriyetinden
Ve Türkiye'nin korkar,
de ilkdüşüncesine
devşirme
kırmızı derililerle eşit düzeyde olduğunu kim güvenmeyen
şampiyonu…. düşünce hürriyetinden
söyleyebilir? korkar….
Dün gece 5 bin metre finalinde koşan
Peki Türkiye dünyanın en büyük meccanî göçmen
Elvan'ı alın. Etiyopya'da doğmuş,
Birbirlerine
büyümüş. Yetenekleri sayesindemillet
şüphe ile bakan fark
kampı mı ki üç yıl önce veya beş yıl sonra her gelen
kimliğine-kişiliğine-geçmişine-soyuna-sopuna olamaz. Eğer biz kendi
edilmiş, bir Türk işadamının sayesindeiçimizde TC
bakılmadan ‘’Türk’’ sayılıp, burada beleş, amme vatandaşlığı
Türkiye'ye çocuk ortak denecek yaşta paydasında
gelmiş,
menfaatine yedirilip içirilsin? birleşemiyor, bütünleşemiyorsak
Türk vatandaşı olmuş ve halen 5 bin metre
dünyaya
bayanlar karşı
dünya dikrekorunu
duramayız’’elinde tutan son
Hepsi, sayıları her geçen gün artmakta olan ‘’filan derece başarılı bir sporcu. Bir anlamda
mozayikten’’ sayıyorsa kendisini; onları ille de bir 1. 50 bin şampiyon.'
'devşirme ‘’Almanya’’ vatandaşı
Sadeceile, ‘’millet’’in
o mu? Bir de
ortak paydada buluşturmak, sen ‘’TC vatandaşlığı ne ilgisi vardır?
'devşirme sporcularımız var. Okçulukta,
ortak paydasındansın’’ demek niye?
pentatlonda
2. vs. pek
Siz ‘’Almanya çok dalda
vatandaşı’’ yarışıyorlar,
mı dersiniz, yoksa
Adam ‘’ben Türk’üm’’ demiyor ki.. Türk olmak Türkiye'yi temsil ediyorlar….
‘’Alman vatandaşı’’ mı? ‘’Almanya vatandaşı’’
istemiyor ki.. şeklindeki ifade uyanıklığı sakın bir cümle sonra
Derken
gelecek olanGençlik Spor kavramının
‘’TC vatandaşlığı’’ Genel Müdürüyolunu
AB sürecinde ‘’Türk’ten gayri herhangi bir şey Mehmet
yapıyor olmasın? Atalay'ın dünkü Sabah
olmanın’’ kendisine daha büyük kazanımlar gazetesinde çıkan bir demeci dikkatimizi
getireceğini umuyor. Yoksa Recep Tayyip’in bu 3. çekti. ‘’Almanya vatandaşı’’ ne zaman ‘’TC
söylemi, AB ilerleme raporunda yer alması vatandaşı’’ oldu da benim haberim yok?
Şöyle diyordu Atalay: ‘Eğer şampiyon
muhtemel ‘’azınlık vakıfları ve hakları’’ maddesini
önlemeye yönelik bir ‘’açılım’’ mı?
olabilecek
4.
sporcular yetiştiremezsek
Antalya ve Alanya’da yerleşik ‘’Almanya
transfer ederiz.
vatandaşları’’ Elvan'ı
ile neden ‘’TC nasıl getirdiysek,
vatandaşlığı ortak
Kaf dağının arkasındaki bir AB hayali uğruna daha voleybolcu Natalia'yı
paydasında’’ birleşmek zorundanasıl
olayım?getirdiysek
nelerden vazgeçeceğiz? güçlü ülkelerden sporcu alabiliriz.
Rusya'dan yüzücü, Küba'dan yüksek
Tanzimat ve Islahat Fermanlarında azınlıklara atlamacı getirebilir ya da başka bir
tanınan haklar ile İmparatorluğu yıktığımız ülkeden başka bir sporcu olabilir.’ ‘’
yetmiyormuş gibi AB Uyum Paketleri ile olmayan
azınlıklara tanımakta olduğumuz yeni hakların da Bu kadar cesaret ancak cahillikle olabilir..Ve aslında
Cumhuriyet’in temeline dinamit koyduğunu yazının başlığı, Berkan’ın bu yazısını okuduktan
görmemek için ille meslek lisesi mezunu yahut AB sonra aklımıza gelmişti..
âşıkı bir mecnun mu olmak gerekiyor?
BOZKURT 17
Sonraki olaylar üzerine tüy dikti.
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Benim yüreğim yok. Başaracağından şüpheliyim Bırakın milliyetçiliği, milletten zerre kadar nasibi
ama birisi bu adama lütfen zaten ‘’Türk’’ Naim’in, olmayan adam 27 Ağustos 2004 günü Cuma
neden ‘’devşirme’’ olamayacağını sabırla namazından sonra ‘’Biraz önce hutbede bize
anlatabilirse memnun olurum… Çanakkale Savaşı'nın mücahitlerinin ne yüce bir
değer için savaştıkları anlatıldı. Necef benim için
İmparatorluk zamanında Balkanlar ve Kafkaslardan Çanakkale'den bin kat daha faziletlidir" dedi.
Türk ve Müslüman olmayan unsurlar
‘’devşirilirdi’’. 4000 yıllık tarihimizi ‘’milli bilinçle’’ sahiplenmekten
yabancılara ayıp olur düşüncesiyle vazgeçer ve saçma
Devşirilenler ‘’Müslüman’’ yapılırdı. bir yorumla hep olumsuz yönlerini özellikle öne
çıkarmayı ‘’aydın olmanın’’ göstergesi sayarsak,
‘’Türk’’ olamazlardı. şerefli-övünülecek yönleri de elbette cemaatlere
kalacaktı.
Devşirilip İmparatorluğun çeşitli birimlerinde kendi
kabilelerini bir anlamda kontrol etmek için İstanbul’un fethini yıllar yılı Erbakan’a bırakmadık
kullanılırlardı. mı?

Bu arada ‘’asli unsur’’ Türkleri fırsat buldukça Son iki yıldır Sultan Alparslan kılığı giydirilen bir
kuyulara doldurma uyanıklığını da gösterirlerdi. belediye çalışanı Anadolu’nun altın anahtarını
Malazgirt’te Recep Tayyip’e vermiyor mu?
Berkan, sporcular arasında değil de basın-medya
sektöründe devşirme arasa sanki daha kolay Anlaşılan Çanakkale’nin son yıllarda bedevi rehberler
bulabilecekmiş gibime geliyor. tarafından nasıl bilim ötesi-doğa üstü güçlere ihale
edildiği yetmemiş ki adam bir adım daha atıp sözü
Tabii Recep Tayyip’in ‘’TC vatandaşlığı ortak tekrar Necef’e getiriyor.
paydası’’ procesinden gaz alan genel müdür Atalay
da elbet ‘’şampiyon transferi’’nden söz edecektir. Hızını alamamış, ‘’Necef'ten sonra sıranın
Mescid-i Aksa'ya geleceğini, yapılan direnişin Kudüs
Recep Tayyip, Atalay ve Berkan… müdafaası, Medine müdafaasından farksız olduğunu’’
söylemiş.
Yeni bir çığır açılıyor gibime geliyor..
O coğrafya zaten bedevi cemaatlerin arkadan
Önce ‘’devşirme’’ şampiyonlar, sporcular.. hançerlemesi yüzünden Türklerin elinden çıkmamış
mıydı?
Sonra da ‘’devşirme Türkler’’..
Peki siz bu adamın ağzından hiç ‘’Kerkük’ün,
‘’Mübârek olsun…’’ Musul’un kaybıyla sıranın Gaziantep’e geleceğini;
Kıbrıs’ın kaybının Antalya-Mersin’in savunmasını
Pası alan Dilipak’ın fırsatı kaçıracağını hiç zorlaştıracağını; Ege – Heybeli - Fener’de
zannetmiyordum.. gösterilecek zaafın Pontus rüyalarını
canlandıracağını’’ duydunuz mu?
Fırsatı değil ama ‘’Uyum paketleri’’nin getirdiği
yasal düzenlemeden istifade ederek ‘’ipin ucunu’’ Duyamazsınız, çünkü bir insanın bahse konu
kaçırdı. koordinatları hissedebilmesi için yüreğinin
derinliklerinde bir yerlerde mutlaka Türklük
Siz hiç herhangi bir AB ülkesinde kanunların, endişesini taşıması gerekir.
ülkeyi ve milleti bölecek şekilde ‘’AB ‘ye
uydurulduğunu’’, kullanıldığını duydunuz mu? Dini ve milli mozaikler kadar inatçı ve azimli
BOZKURT 18 zor
olunmadığı sürece bu sınırlar içinde oturmamız
görünüyor.
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

1995 yılında Türkiye gündemini uzun süre meşgul


eden Gazi mahallesi olaylarında da bu PKK’lı
teröristlerle beraber Yunan Gizli Servis elemanlarının
parmağı olduğu yolunda çeşitli söylentiler ortaya
Rivayete göre Fatih’in hocası Ak Şemseddin, fetih
atılmış ancak bu söylentiler hemen örtbas edilmiştir.
esnasında padişahla beraber İstanbul’ a girerken şehrin
1996 yılında İkizce kayalıklarına asker çıkaran bu
pisliğini ve bakımsızlığı görünce padişah’a dönerek “
Yunanlıdır. 1950’lerden başlayarak 25 sene boyunca
Biz bunlara neden Yunan diyoruz ki ! Her taraf pislik
Kıbrıs’ı Türksüzleştirme politikası uygulayan, 20
içinde” demiş. İşte bugünkü Yunan, yine hala
Temmuz 1974 Harekatıyla kahraman Mehmetçik’e
yunmayan Yunan .
toslayan, buna rağmen Kıbrıs’ı Türksüzleştirme ve
Rumlaştırmaktan asla vazgeçmeyen bu Yunanlıdır.
Bugün Batı Trakya’da , AB üyesi Yunanistan
Olimpiyat Kanunu gereği Atina’da yapmaları gereken
tarafından Türklerin hakları gasp edilmekte , toprakları
cami’yi yapmayan, şehir merkezinde Yunan
ellerinden alınmakta , uluslar arası antlaşmalardan
Vandalizminden arta kalan tek Türk eseri olan ve
doğan haklar – Kendi müftülerini seçmek , vakıfları ve
bugün Sanat müzesi olarak kullanılan Cami’de ibadet
derneklerine Türk adı vermek vs. -
için de Heybeliada Papaz Okulu’nu öne süren de aynı
kullandırılmamakta, bu haklarını dile getiren Türkler
Yunandır. Bu Yunanlıyı nasıl yunduracağımıza
en ağır cezalara çarptırılmaktadır. Gümülcine bağımsız
gelince; tarihle ve coğrafyayla bu asla yunmamış , ta
milletvekili Dr. Sadık Ahmet bir suikasta kurban
Fransız İhtilalinden beri Batının şımarık çocuğu olmuş
gitmiş ama Yunan hükümeti bunu adi bir trafik kazası
Yunanlıyı yunacağız. Tarihle, coğrafyayla , yani yüzde
olarak örtbas etmiştir . 1995 yılında, dönemin Devlet
yüz Türk olup tam bir Osmanlı tokadı ile …
Bakanı Dr. Yıldırım Aktuna’nın Batı Trakya
seyahatinde fanatik Yunanlılar Türk heyetini gittikleri
Amerikan haber dergisi Newsweek R.T.E.’yi Eski
KİM REAGAN, KİM GORBAÇOV ?
her yerde taciz etmişler, hatta işi fiili taarruza kadar
vardırmışlardı.Yunan Devletinin resmi görevlileri olan
Sovyet Lideri Gorbaçov’a , R.T.E.nin aile dostu
Kostas Karamanlis’i ise eski Amerikan Devlet
Amiral Naksakis, General Dimitrios Matafyas, Eski
Başkanı Regan’a benzetmiş . (Sabah Gazetesi
İçişleri Bakanı Angelos Papadopulos, Büyükelçi
ATİLLA
■ Yorgos İDİL
Kostulas, İstihbaratçı Yarbay Savas
24.08.2004) Bu benzetişi yaparken “Avrupa’nın
adil@turan.tc ilginç ikilisi” başlığını kullanıyor . Merkez sağ olarak
Kalenderidis, milletvekilleri Panagiotis Sgüridis,
nitelendirilen ikiliden kimin Gorbaçov , kimin Reagan
Kipuros, Haydidis ve Polidoras ile tabi ki dışişleri
olduğu başta da belirttiğimiz gibi belli . Şimdi gelin
bakanı Teodoros Pangalos – nam-ı diğer Dangalos –
Gorbaçov’lu Reaganlı bir tarih hatırlatması yapalım .
Yunan devleti ve hükümetleri ile PKK teröristleri ile
Gorbaçov SSCB’nin başına geçtiğinde ülkesi dünyanın
bağlantıyı sağlamışlar, bunlardan bazıları
iki süper gücünden biriydi . Bir darbeyle başkanlıktan
maymunbaşı’nı Bekaa’da ziyaret edip Yunanistan’da
ayrıldığında ise ülke topraklarının yarısını kaybetmiş,
toplanan yardımları verirken bazıları da kaçak olduğu
gerek milliyetçiler ve gerekse de Komünistler
dönemde pasaport sağlama yarışına girmişlerdi. Atina
tarafından nefretle anılan bir kişi olmuştu . Rus halkı o
Büyükelçiliğimizde görevli diplomatlar Çetin
dönem yaşadığı travmayı ancak Putin’in başa
Sipahioğlu ile Haluk Görgün’ün 17 Kasım terör örgütü
geçmesinden sonra atlatabildi. Hala da tam manası ile
tarafından şehit edilmelerinden hemen önce ise Yunan
atlatabilmiş ve bellerini doğrultabilmiş değiller .
derin devletinin paçavrası olan Stohos isimli gazetede
Haziran ayında terk-i dünya eyleyen Reagan ise devlet
araba plakaları ile evlerinin adresleri ve ayrıntılı
töreni ile toprağa verilmiş , ölümünde bayraklar yarıya
krokileri yayınlanmış, müttefikimiz Yunan devleti ve
indirilerek yas tutulmuştu . Başkanlık süresinin sona
hükümeti ise buna dur demeyerek katledilen iki
ermesinin üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen Reagan
diplomatımızın şehit edilmelerine ortak olmuşlardır
hala Amerikan halkı ve devleti tarafından büyük
1970’li yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’nin dış
başkan olarak anılmakta . Bu tarih dersini niye verdik?
temsilciliklerini kasıp kavuran Ermeni ASALA
Birisine hatırlatmak ihtiyacı duyduk, ki o birisi
teröristleri de devlet bazında en büyük desteği yine
Gorbaçovluğa fazla özenmesin . Sırf Batı basını
bu dost (!) ve kardeş(!) Yunanistan’dan sağlamışlardır.
yazıyor diye kendisini Türk milletinden üstün
PKK’nın Kürt teröristleri, Atina yakınlarında bulunan
görmesin . Malum bir söz vardır : Bilmemneliğin sonu
Lavrion kampında teorik ve pratik eğitimlerini
tamamladıktan sonra yine kaçak yollardan Türkiye’ye ebelik , bilmemneliğin sonu dedelik diye … Bizden
girerek hafızalardan hiç çıkmayan kanlı eylemlere hatırlatması !
imza atmışlardır. BOZKURT 19
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Türk Milliyetçileri, bu hükümet denen acemiler Hükümet ve bakanlıkları tarafsız olmak


mangasına göreve geldiğinden beri sürekli olarak zorundadır. Çünkü sadece onlara oy veren
haykırmakta. Onlara söylediklerimizi duvara insanların değil bütün Türk Milletinin hükümet ve
söylesek utancından dile gelir iki satır bir şeyler bakanıdır onlar. Ama bu söylediklerimiz olması
söylerdi. Türk'ün töresinden, ahlakından namus ve gerekenler.
haysiyetinden bihaber olan bu teslimiyetçi iktidarın
sabır sınırlarımızı zorlaması ve artık tahammül Bu hükümet iş başına geldiği günden beri zaten
edilemez hale gelmesi üstüne bir de milletin öfkesi taraflı değil mi? Evet bu hükümet taraftır, ama
sandıkta patlayan ampulleri de beraberinde milletinden yana değil, teslimiyetçilerin, AB ve
getirecektir.
ABD'nin bir de ülkedeki soy özürlüler ve
azınlıkların tarafındadır.
Millet için hizmet yapmaktan ziyade kendi
yandaşlarının ve bilumum teslimiyetçi beyinlerin Şimdi diyeceğim ki Türk öksüz, Türk yetim ve
temsilciliğini yapan iktidar, dış politikalardaki
Türk Lidersiz... Yine hamaset sayılacak ve
basiretsizlik ve beceriksizliğini iç politikaya da
yıllardır aynı söylemlerde başka bir şey yok
aksettirmektedir.Her bakanın ayrı ayrı marifetleri
denecek ama bu bir gerçek.
var. Tarım bakanı köylüye "Gözünü toprak
doyursun" der, Maliye Bakanını anlatmaya lüzum
Türk'ün en son lideri 4 Nisan 1997 yılında
yok Yüce Tanrı'nın bu millete sabır imtihanı olurlar
Uçmağa Vardı. Ondan sonra da üzerimize gelen
kendileri. Şimdi de en önemli bakanlıklardan Milli
haçlı seferleri gün geçtikçe daha da ileri gitmekte.
BAKAN ÇELİK, ÇELİK ÖFKEMİZİ KABARTMA!
Eğitim Bakanının incileri dökülmeye başladı.
Binlerce yıllık Türk
tarihini öğrencilere anlatmak için yüz temel eser Bu türkü burada bitmez, asıl bu sevda bundan
■ ÖNDER TURANCIOL
seçilmiş!! sonra meyve verecek.
Akıl ve mantığın almadığı ve işin en ilginç tarafı ise Üzerimize her gelindiğinde çelik öfkemiz daha da
Türkçülüğün Başöğretmeni Büyük Ata, Atsız kabarmakta. Keser döner sap döner bir gün elbet
Beğimizin kitapları bu listeden Bakan Çelik'in hesap döner.
talimatı ile çıkarıldı. Ayının kırk türküsü vardır,
kırkıda ahlat üzerenidir. Hayatını Hiç kimse oturduğu koltukta baki kalmayacak.
Türk düşmanlığı ile geçiren siyasi hükümetin başı
da, kıçı da aynı türküyü söyletmektedir. Milli Bu hükümet de defolup gidecek ve bir gün
Eğitim gibi genç neslin yetişmesinde büyük payı gelecek. O gün hesap günüdür.
olan bir eğitim kurumunun bu denli hatalar yapması
hiçbir mantıkla izah edilemez. Kılıcımız kınından çıkacak ve bütün Türk
Düşmanları diz çöküp aman dileyecek.
İşin en mide bulandırıcı tarafı da Nazım Hikmetof
Yoldaşın kitapları bakanlığın listesinde var ve bu yıl Ama kimse kaderinden kurtulamayacak.
öğrencilere okutulacak. O
körpecik beyinler, geleceğin Reisicumhurları ve
Başbakanlarına bu zehir sunulacak. Ondan sonra Yaşasın Türk'ün Öfkesi...
ayıkla pirincin taşını....
Nazımın kitap denen paçavraları okullarda
okutulurken, Atsız Beğ’in kitapları okutulmayacak. Tanrı Türk'ü Korusun.
Gelecek nesillerimiz de Milleti, Devleti, Şerefi,
Bozkurt gibi hür olmayı,
BOZKURT 20
adam gibi adamlığı ve daha da önemlisi ufkunu
genişletemeyecek.
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Falih Rıfkı’nın fikir cephesini Türkiye’de okur yazar


takımından bilmeyen yoktur sanırım. Türkiye’yi ve
Türkiye Türkünü çeyrek asırlık bir zaman içinde
T ürk ırkını saadete götürecek tek fikir olan malum hale getiren tek partili diktatörlük devrinin bu
Türkçülük, ne zaman bir gelişme, bir yayılma gözde yazıcısı, hayatını milletin tepesinde zorla
istidadı gösterse Türkçülük düşmanları hemen oturanlara hizmet etmekle geçirdiği yıllarda,
başkaldırır; doğrudan doğruya saldırama-yacakları Türkçülük fikrinin daima en azılı muarızı ve çok
bu fikre karşı bir takım dolambaçlı yollardan kereler düşmanı olmuştur. 1944’te milli şeflerinin
hücuma geçerek onu sarsmaya, yıpratmaya; onun kumandanlık ettiği haçlı seferinde onun oynadığı
yayılmasına, gelişmesine engel olmaya; bu fikri meşum rol unutulmuş değildir ve unutulmaz.
tutanların, koruyanların ayaklarına çelme atmaya Rusya’ya yaptığı meşhur seyahatten sonra kendisine
çalışırlar. Son çeyrek asırlık devre içinde bu, her Moskovalı kızıllar tarafından verilen bilgileri derleyip
zaman böyle olmuştur. Türkçülük, dergilerle, toplayarak meydana getirdiği eserde Rusya’yı ve
kitaplarla ne zaman sesini duyurabilmek yolunu komünizmi nasıl övdüğü, bu meşhur kitabı
tutmuşsa, hemen karşısında düşmanlarını bulmuş; okuyanlarca malumdur. Ulus’ta tek partinin tek baş
kızıllar, vatansızlar, insaniyetçiler, dalkavuklar, yazarı olarak kullanıldığı devirlerde, Bulgaristan
şunlardan, bunlardan mürekkep düşmanlar türlü yoluyla kızıl cennete kaçmak isterken kafasına
fikir elbiselerine bürünerek ve birbirlerini indirilen sopa ile bu emeline erişemeyen şu meşhur
destekleyerek, bu fikre saldırmaktan geri Sabahattin Ali’nin, Türklüğe vurmaya çalışan
kalmamışlardır. romanını bu gazetede tefrika ettiren işte bu Falih
Rıfkı’dır. 1944’te “Türkçülük yok, Atatürkçülük
14 Mayıs’ta tek partili diktatörlük rejiminin yerin var!” incisini yumurtlayarak bir şahsın sevgisini bir
dibine geçmesiyle, memlekette bir hürriyet havası milletin ülküsünden üstün göstermek suretiyle fikir
esince, Türk milliyetçiliği bayrağının yeniden seviyesini ortaya koyan; fakat 1944’te inkar ettiği
Türk göklerinde dalgalanmaması imkansızdı. Son Türkçülüğü 1950’de benimser görünerek kapı
TÜRKÇÜLÜK DÜŞMANLARI YİNE SAHNEDE
aylar içinde Türk fikir sahasını kaplayan Türkçü yoldaşlarından Hasan Ali’yi müdafaa etmek üzere
dergiler işte bu bayraklardır. Umumi efkarın ilgi kaleme aldığı bir yazısında “Hasan Ali’de benim
■ NEJDET
ve SANÇARbu Türkçü dergiler kadar Türkçüdür!” diyen yine bu Falih Rıfkı’dır. Bu
sevgi ile karşıladığı
karşısında,düşmanlar elbette elleri kolları bağlı Falih Rıfkı, Halk Partisi kendisini bekleyen mukadder
durmayacaklardı. Son zamanlardaki bazı akıbete doğru yavaş yavaş yaklaşırken, yıllarca kalem
kıpırdanışlar işte bunun ilk eserleridir. oynattığı Ulus gazetesinden atılmış ve bu atılmadan
sonra bir müddet sesi çıkmaz olmuştu. Onun için artık
1944’te Türkçülüğü yere sermek için açılan büyük yapılacak tek şey bir kenara çekilmek, bugüne kadar
haçlı seferi ve bu haçlı seferinin Don Kişotlarının biriktirdiği paralarla sessiz bir hayat geçirerek kendini
yaygaraları, iftiraları, henüz hafızalarda bütün unutturmaya çalışmak ve ömrünün sonunu
tazeliği ile yaşamaktadır. Türkçülük düşmanları; beklemekti. Lakin Cibali imamının dinle ilgisiz oğlu
millet o zamanki tek parti diktatörlüğünün baskısı bu doğru yoldan yürümek akıllılığını gösteremedi. Bir
altında kıskıvrak bağlanmış halde iken bile, bu müddetten beri gazetelerde yine yazmakta, yine eskisi
fikre açıkça saldırmamışlar, ortaya Turancılık ve gibi yazı hünerleri göstermeye çalışmaktadır.
ırkçılık kelimelerini atıp bu kelimelere Türklük ve Doğrusu bu,şaşılacak bir şeydir. Hele 14 Mayıstan
insanlık düşmanı kızıllarla birlikte aynı manayı sonra yazmakta hala ısrar etmesi,insanı hayretinden
vererek açık kapıları zorlamaya çalışmışlar ve öldürecek bir haldir. Sanki 14 Mayısta yere geçen
Türk tarihinin hiçbir devrinde bir eşi daha zihniyet onun da dahil bulunduğu zihniyet değilmiş;
bulunmayan 1944 faciasını yaratmışlardır. Son sanki milletin sillesini yiyerek çöken sistem onun da
günlerde hortlamak istidadını gösterir gibi olan bu dahil bulunduğu sistem değilmiş gibi; sanki ortada
fikir, şu mahut Falih Rıfkı’nın kalemiyle bunun hiçbir şey yokmuş gibi, Falih Rıfkı Atay yine
yeni bir misalini vermiş bulunuyor. yazmakta, yine eskisi gibi yukarıdan konuşmalara
devam etmektedir.
BOZKURT 21
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Milletin yere geçirdiği bu zihniyetin yıllarca Bu iki sağcılık da ister istemez, rejimi ya koyu kara
kalemşorluğunu yapan bu adam hiç sıkılmadan kuvvet istibdadına veya kaküllü Hitler’in Naziliğine
yazmakta olduğu yazılarını sadece Ulus’ta neşretse, götürür.”
yine ne ise... İşin garip, hatta pek garip tarafı
haftada bir gün Cumhuriyet gazetesinde de boy Cibali imamının veledi Falih Rıfkı’nın şeriatçılık diye
göstermesi, incilerini bu İstanbul gazetesi adlandırdığı dinciliğe karşı sözleri samimi
vasıtasıyla da etrafa saçmaya imkan bulmasıdır. midir,yoksa şefleri zamanında onların fikirlerine
Cumhuriyet gazetesini idare edenlerin, sanki uyarak dine karşı aldığı cephenin mecburi bir devamı
Türkiye’de yazı yazabilen başka hiç kimse mıdır,bunun cevabını şimdilik bir tarafa bırakıyorum.
kalmamış gibi Falih Rıfkı ile onun kapı yoldaşı Burada asıl, bu imam zadenin ırkçılık kelimesini
Hasan Ali’nin makalelerini sütunlarına muntazaman kendisine siper yaparak Türkçülüğü taşlamaya
geçirmekte olmaları da ayrı gariplikte bir mesele... kalkmasını ele alacağım.
O müessese, bu iki siyasi mevtanın makalelerinden
ne gibi bir fayda bekler, bu da kolayca izah Falih Rıfkı’nın burada ırkçılık dediği Türk
olunacak bir iş değil.... ırkçılığıdır. Bunu bilhassa belirtmek lazımdı. Zira
ırkçılık kelimesi –tıpkı demokrasi kelimesi gibi- tek
İşte bu Falih Rıfkı, bu Cumhuriyet gazetesinde başına bir mana ifade etmez. Çünkü bugün Amerika
yazdığı haftalık yazılarından birisinde, 19 Kasım ile İsveç de kendilerini birer demokrasi saymakta,
1950 tarihli Cumhuriyet’te çıkan “Soğan Sarımsak” Rusya ile Bulgaristan da. Bu iki tip demokrasi, kelime
başlıklı yazısında Türkçülüğü hırpalama yolunda ilk benzerliğine rağmen, nasıl birbirlerinden tamamen
adımı atmış bulunuyor. İhtimal bunun arkası da ayrı şeylerse, ırkçılık müşterek kelimesine rağmen
gelecek, öteki kapı yoldaşları da şurada burada, mesela bir Alman ırkçılığı ile bir Türk ırkçılığı da
şeflik devrinin bu gözde yazıcısını destekleyerek başka başka fikirlerdir.
Türklük bayrağını göklere doğru kaldırmaya çalışan
Türkçülüğü yine çamura atmaya çalışacaklardır. Türk edebiyat ve fikir tarihi hakkında umumi bir
bilgisi olan herkes bilebilir ki,Türk ırkçılığının çok
Falih Rıfkı, bu yazısında konu olarak sol ve sağ eski mazisi vardır. Geçmiş yüzyıllar içinde bir takım
mefhumlarını almıştır. Söylene söylene artık kabak fikir ve devlet adamları Türk’ü başka milletlerden
tadı vermiş olan bu sol ve sağ meselesini Falih üstün gördüklerini belirten eserler vermişler, sözler
Rıfkı’nın bin birinci defa ele alması yeni bir şey söylemişler ve bilhassa Osmanlılar çağında,
söylemek için değil,sadece sağ mefhumunu imparatorlukta mevkii sahibi olan devşirmelerin ayrı
kalemine doladığı zaman Türkçülüğü vurabilmek ırki davalar güderek Türklüğe karşı cephe almaları,
düşüncesiyledir. bu fikrin bir müdafaa silahı olarak yaşamasını
büsbütün zaruri kılmıştır.
Halk Partisinin bu mahut siyasi mevtası,
makalesinin bir yerinde şöyle diyor: Türk ırkçılığı müstakil bir fikir değildir.Türkçülük
ana fikrinin şümulüne dahil bir unsurdur. Bu unsur
“”Milliyetçilik sağcılık mıdır?Asla...Hatta halkçılık asırlık fikirlerin neticesi olarak günümüze kadar
ve inkılapçılıktan ayrılmayan Kemalizm gelmiştir. Türkçülük ana fikrinin içinde başka
milliyetçiliği soldadır. Şoven değildir. Tefekkür ve unsurlarda vardır. Başka bir tabirle Türkçülük, bir
vicdan hürriyetini, Türklüğün ilerleyişi için esas takım unsurlardan mürekkep bir ana fikir, bir ulu
bilir. Nasyonalizm Fransa’da irtica, Türkiye’de düşüncedir. Bu fikri meydana getiren unsurlardan
inkılap safındadır. Bizim milliyetçiliğimiz, milli şunu veya bunu beğenmeyenler, onları kendi
kurtuluşa ziyan getirecek, eski şeriatçılıktan arta düşüncelerine uygun bulmayanlar çıkabilir. Bu
kalma gelenekleri kabul etmedikten başka, onlarla takdirde,asırların mirası olan bu unsurları o ana fikrin
savaşmaktadır. Biz sağcı dediğimizde ırkçılığı,bu içinden çıkarıp atmak mı icap eder? Falih Rıfkı Türk
eşsiz büyük yalanı ve batılı kastederiz. Irkçılık, ırkçılığını istemiyor, Hasan Ali Türk birliği fikrini
Türk birliğini ve bütünlüğünü, bu memleket beğenmiyor diye; bu unsurların tasfiyesine gidilse
halkının tek kültür içinde tabii yoğruluşunu tehdit ortada ne kalır? Böyle her önüne gelen Türkçülüğün
eder. bir unsurunu tasfiyeye kalkarsa, o zaman ortada
BOZKURTTürkçülük diye kalacak 22
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

olan şey Hasan Ali gibi kocaman bir sıfır olur... Türk ırkçılığı işte bu cins ayrı ırki hüviyetli ve milli
Sonra şunu da unutmamak lazımdır ki, asırların davalı Türk düşmanlarına karşı Türk’ü uyanık
süzgecinden geçerek bize kadar gelen fikirleri keyfi bulunduracak bir silah, bir müdafaa silahıdır. Bunun
bir hareketle çiğneyip geçmek kimsenin harcı ve için de Türk birliğini ve bütünlüğünü –Falih Rıfkı’nın
haddi değildir. Buna kalkışmak, en aşağı bir tabirle uydurduğu gibi- bozacak değil, aksine perçinleyecek
haddini bilmemek,bunun neticesi de gülünç bir inançtır. Bu memleket halkının içinde
olmaktır. yoğrulacakları kültür elbette ki Türklük kültürü
olacaktır. Türk kültürünün içinde yoğrulup
İşte Falih Rıfkı, şimdi bu gülünç mevkidedir. Türkleşmiş insanları, bugüne kadar hangi Türk ırkçısı
Zamanın yanılmaz ve şaşmaz süzgecinden geçmiş Türklük kadrosundan atmak istemiştir? Falih Rıfkı bu
olan fikirleri, tek partili diktatörlük devrinde yolda bir tek misal göstersin, biz hemen pes deriz.
şeflerinden çok gördüğü keyfi bir hareketle çiğneyip Halbuki biz, bugün henüz hayatta olan bir çok
geçmek istemektedir. Hem de bunu açıkça ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gösterebiliriz ki,
yiğitçe değil, hakikatlerin dışına çıkmaya tenezzül bunlar ırki hüviyetlerini büyük bir titizlikle
ederek, iftira ile yapmaktadır. Bunu kendi cümleleri saklamakta, evlerinde Türkçe değil kendi dillerini
ile göstereceğim: konuşmakta, bir mevkie geçtikleri zaman devlet
kapısını hemen soydaşlarıyla doldurmakta ve sinsi
“Biz sağcı dediğimizde ırkçılığı, bu eşsiz büyük sinsi Türklük düşmanlığı yapmaktadırlar. İşte Türk
yalanı ve batılı kastederiz. Irkçılık Türk ırkçılığı, bu azınlık ırkçılarına karşı bir müdafaa
bütünlüğünü ve birliğini, bu memleket halkının tek silahıdır. Onun içindir ki, Falih Rıfkı ve kapı
kültür içinde tabii yoğruluşunu tehdit eder” yoldaşları, hatta milli şefleri, filanları falanları
cümlesinde, bir kere biz dediği acaba kimlerdir? beğenmeseler de bu fikir Türkiye’de var olacaktır.
Zihniyetleri yerin dibine geçen şefçiler mi, milletin
tepesinde zorla oturanlar mı, yoksa en tabi insanlık Irkçılığın, rejimi kaküllü Hitler’in Naziliğine
haklarını Türk milletinden bunca yıl esirgeyen götüreceği iddiasına gelince bu da kocaman bir
hürriyet düşmanları mı? Hangi zümre? Falih palavradır. Falih Rıfkı, pekala bilir ki Türk’ün
Rıfkı’nın dahil bulunduğu bir zümrenin nasıl bir üstünlüğüne inanıp bunu milletin bütün fertlerine
zümre olabileceğini takdir etmek güç değildir. O yaymaya çalışan ve ayrıca Türk’ü koruyacak bir
halde, milletin kendilerinden söz hakkını aldığı bu kalkan olan Türk ırkçılığı ile, Alman ırkını dünyaya
malum zümre Türk ırkçılığını yalan ve batıl sayarsa hakim kılmayı gaye edinen Alman ırkçılığının isim
değeri ne? benzerliğinden başka hiçbir münasebeti yoktur. Tıpkı
İngiliz demokrasisi ile Rus demokrasisinin isim
Bir sucu beşiği kadar değeri bulunmayan bu iddiaya benzerliği gibi... Hakikatte ise dünyayı kendisine köle
karşı, Türk ırkçılığının yalan ve batıl bir fikir etmeye uğraşan siyasi Alman ırkçılığı ile Türk’ün
olmadığını söylemek lazımdır. Çünkü Türk ırkçılığı tarihi üstünlüğünü terennüm eden içtimai Türk
Türkçülük fikrinin bir unsuru ve Türk milletinin ırkçılığı birbirine, netice olarak, düşman iki fikir
elinde bir müdafaa silahıdır. Bu müdafaa silahı yüz sayılabilir. Binaenaleyh Türk ırkçılığı, Türklüğü
yıllardan beri Türkün içinde yaşadığı halde bir türlü Hitler’in Naziliğine değil, Türk’ün eşsiz mazisine
Türkleşmeyen ve bu yetmiyormuş gibi bir de ayrı götürür. Falih Rıfkı, bu basit gerçeği bilmeyecek
ırki-milli davalar güden ve bu yüzden Türk’e kadar bilgisiz veya budala değildir. Fakat Türkçülüğe
düşman kesilen unsurlara karşı, Türk’ü uyanık bir çamur atmak için 1944’te arkasını şefine
bulundurma-ya yaramaktadır. Türk ırkçılığında, dayayarak yaptığı saldırışlar sırasında kaleminden hiç
içimizde eriyip ırki menşeleri hakkında kafalarında düşürmediği bu bayat iftirayı tekrarlamaktan
ve gönüllerinde en küçük bir hatıra bir iz kalmamış; çekinmiyor.
dili, ülküsü, duygusu Türk kadar Türk olmuş
kimseler elbette Türklük kadrosundadır. Fakat Türkçülük, Türk fikir tarihinin en demokratik
Türklerle kız alıp verme münasebetinde bile fikridir.Bu fikrin ne kaküllü Hitler’e, ne kabak
bulunmamak suretiyle ırki hüviyetlerini devam Mussolini’ye, ne posbıyık Stalin’e ne de yirminci
ettiren Selanik dönmeleri, elbette Türklük yüzyılın öteki şeflerine ve şef taslaklarına ulaşacak bir
kadrosunda yer alamazlar. Bunlar sadece Türk tarafı yoktur. Çünkü Türkçülük, bir milletin ülküsü
BOZKURT
vatandaşıdırlar. Hem de Türk’ün kötü vatandaşları... olan bir fikirdir. 23
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Bu fikrin yolcuları da bir takım şeflerin arkasından YAKARIŞ 2


yürüyen şahsiyetsiz insan müsveddeleri değil, iman
sahibi kimselerdir.

Falih Rıfkı,makalesinin bir yerinde “biz de sağda


Bir gün olur, elbette eski beğler dirilir;
padişahlık, ırkçılık ve şeriatçılıkla, solda
Yine kılıç kuşanır tarihteki paşalar.
komünistliği yasak altında bulunduruyoruz!”
Yine canlar alınıp nice canlar verilir,
cümlesini kullanmak suretiyle bir oyuna başvurmuş.
Yiğit akınımızdan yine dünya şaşalar.
Bu oyun ırkçılık diye vasıflandırdığı Türkçülüğü,
onlar için en kötü kelimelerden biri olan
padişahçılık ve vatan hainliği olan komünistlikle bir
“Türk tarihi” denen kahramanlık şiirini
safta tutma kurnazlığı(!)dır.
Yeniden yazmak için harcayacağın kandır.
Mısraların içinde en güzel ve derini
Falih Rıfkı efendiye şunu söylemek yerinde olur ki
Batıda “Niğebolu””, doğuda “Çaldıran”dır.
padişahçılık onların göstermek istedikleri gibi
mutlaka kötü bir şey değildir. İlk mektep
çocuklarının da bildiği gibi bugün İngiltere ve
Yine batılıların üçüncü Kosova’da
İsveç’te padişahlık rejimi hakim olduğu halde bu
Topraklara sereriz, bir değil, birkaçını.
memleketler en ileri demokrasi ülkeleridir.
Çekilince kılıçlar yeniden Haçova’da
Param parça ederiz Cermenliğin haçını.
Bizdeki padişahlığı yıkmış sözde cumhuriyet ise, 14
Mayıs’a kadar, kaküllü Hitler’in Naziliğinden daha
zalim, daha müstebit,(ve üstelik gayrı meşru) bir
Yine ufka açılır şanlı korsanlarımız,
rejimdi. Sonra padişahçılık diye 27 yıldan beri
Bir Türk gölü yaparlar Akdeniz’in içini.
kötülenip durulan altı asırlık çağ, baştan aşağı
Acı acı gülerek bu gün susanlarımız.
onların göstermek istediği gibi bir devir midir?
Yarın rezil ederler Romalının piçini.
“eşsiz büyük yalan” ırkçılık değil, işte bu iddiadır.
Çünkü tarihimizin Osmanlılar çağı, Türk’ün en
büyük bir övünç devri, Osmanlı padişahlarının
Genç Fatih’in ordusu yine tekbir alınca
büyük kısmı ise değerli, büyük, pek büyük,
Söndürürüz kâfirin Meryem Ana mumunu.
kahraman ve eşsiz insanlardır.
Haritadan sileriz Tuna’ya at salınca
Ulah’ını, Sırb’ını, Bulgar’ını, Rum’unu.
Falih Rıfkı’ya ve emsaline bir kere daha
hatırlatalım ki, artık mugalata ile, şiddetle, iftira ile,
şirretlik ile, yalanla ve nihayet şeflerin emri ile
Gövdesini elbette döndürürüz kalbura
Türkçülüğün sindirilmeye çalışılacağı devirler
Bir geçerse Moskof’un elimize yakası.
geçmiştir. Orkun’un ilk sayısında belirttiğimiz gibi
Çanakkale önünde yine kopar bir bora
bundan böyle Türkçülük düşmanlarının karşısına
Süngümüzle bozulur İngiliz’in cakası...
eşit silahlarla çıkacaklar ve hak Türkçülük
cephesinde olduğu için de, Türk milliyetçiliğinin
düşmanları, fikri ringinde her baş kaldırışlarında bir
Yiğit Harbiyeliler! Öğrenin dersinizi:
yumrukla yere serilip nakavt olacaklardır.
Kahraman göz kırpmadan düşmana saldırandır.
Vazifeniz: Kanije, Silistire, Pilevne,
ORKUN Sayı:11 Niğebolu, Kosova, Malazgird, Çaldıran’dır.

15 ARALIK 1950 Yarın Yavuz dirilip bize buyruk verince


Kızgın kum çöllerini yeni baştan aşarız.
Kanlarımız sebildir; akıtarak hepsini
Belirsiz mezarlarda anılmadan yaşarız...
BOZKURT 24

H. Nihal ATSIZ
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Benim içimi kanatan bir acı var. Bu tarix yani 22


Ağustos ayı tek Azeriler için değil, tüm Türk Ağustos tarihi Azerbaycan’ı müsteqliyine
dünyası için yaşanan en acı olaylarla dolu. qovuşduran ve Azerbaycan’ın milletçi
Bu ayda Türk’ün tarihine kara harflerle yazılmış cumhurbaşkanı olarak Elçibey’in
olan 22 Ağustos - mudhis günde Elçibey’in azadlıq vefatı dövlet seviyyesinde anılmıyor. Hala
ve Türkçülük sevgisiyle çalışan kalbi ebediyyen Elçibey’e Azerbaycan’ın sabık cumhur başkanı adı
durdu. O ölümü ile ölümsüzlüyü qazandı. Onun verilmedi. Amma milletimiz onu seviyor ve her an
ölümünden sonra bele öz ideyası etrafında anıyor. H. Aliyev’in mezeri üzerine insanları
milyonları birleşdiribdir. okullardan, hastanelerden, fabrikalardan mecburen
getiriyorlar. Amma Elçibey’in mezarını her gün
O Elçibey ki, Sovet diktaturasının amansız rejimine yüzlerle Türk ziyaret ediyor. H.Aliyev’in mezarını
qarşı ilk defe YOX dedi. Bu rejimin tesiri altında ilk hala polis koruyor. Amma Elçibey’in mukaddes
defa Bütov Azerbaycan diyerek haykırdı. kabrini milleti severek koruyor. Elçibey damarından
Azerbaycan’ı özgürlüye kavuşturan, Millete Esil TÜRK kanı akan herkesin kanında ve
milletçiliyini, düneni, hatırladan ve derk etdiren o kalbindedir.
oldu. Elçibey bize
özgürlük verdi. Bir Millet hem de böyük bir millet TÜRK gençliği Elçibey’in bu gençlik için
olduğumuzu anlatdı. yaptıklarını kendine örnek bilmeli ve bize emaneti
olan özgürlüyümüzü qorumalıyıq. Onun meydan
O özünü Böyük Atatürk’ün esgeri sanırdı. O mübarizelerinin neticesi olan azadlığımızı
gerçekten de bu yolun en qehreman ve mubariz kimlerinse gölge altına salmasına imkan
esgeri oldu. O miletçiliyimizin ilk müjdecisi oldu ve vermeyeceyik.
milletçilik, Türkçülük, Turancılık uğurunda
şehitliyin zirvesine yükseldi. MUQEDDES RUHUN QARŞINDA BAŞ EYİRİK
TÜRK’ÜN ELÇİSİ! SENİN IDEYALARIN
Elçibey cismen aramızda yoktur. Amma Bütov UGURUNDA CANIMIZI, QANIMIZI VERMEYE
Azerbaycan ve milletçiliyimiz uğrunda apardığımız HER AN HAZIRIQ!
mubarize yolunda bize yol gösteren onun muqeddes
ELÇİBEY’İN
ruhu RUHUNU
var. YALNIZ BUTOV
Elçibey’in AZERBAYCAN
AGUSTOS AYINDA SEVİNDİRER
İŞGAL OLUNMUŞ
ideyalarının gerçekleşmesi uğrunda apardığı QARABAG TOPRAKLARI
SEVİNÇ
mubarize
■ yarıdaMAMMADOVA
kaldı. Ancak onun devamcıları var.
BİZ varız. Cebrayil-98 kasaba ve kend, İşgal olunduğu tarix
-18 avqust 1993 Erazisi-1050kv.km Ehalisi - 57125
Onun atdığı her bir addım, söylediği her bir kelime kişi Şehid olub - 353 kişi Elil olub - 368 kişi
bizim için bir örnek. Elçibey’den sonra kimse onun Fuzuli-54 kasaba ve kent İşgal olundugu tarix - 23
kadar Azerbaycan için mubarize aparamamıştır. Bu avqust 1993 Erazisi - 1113 kv.km Ehalisi - 98958
bir gerçek. Bunu hepimiz biliyoruz. kişi Şehid olub - 669 kişi Elil olub - 1450 kişi
Qubadlı-95 kasaba ve kent İşgal olundugu tarix -
Bu yazıyı yazmakla ELÇİBEY’İN hakkına 30 avqust 1993 Erazisi - 802 kv.km Ehalisi - 30678
dadananlara itirazımı bildirmek, onlarla her zaman kişi Şehid olub - 224 kişi Elil olub - 722 kişi
mücadile edeceyimi bildirmek ve haddini unutana Artıq bu torpaklarımız uğrunda savaşın tam
haddini hatırlatmak istiyorum. Unutmayın - Elçibey zamanıdır. EY Türk gençliyi unutma ki, işgal
yalnızca cismen yok aramızda sadece cismen. O her damgasını silib atmaq senin muqeddes borcundur.
zaman kalben, ruhen bizimledir. Onun bizim Bu muqeddes borcu vermeyin zamanı çoxdan
üzerimizde hakkı mukaddesdir. Onun gelibdir.
Azerbaycan’ın müsteqilliyi, erazi bütovluyu için
yaptıklarını kimse yapmadı ve bundan sonra kimse Tanrı Türkü ve Türk yurtlarını korusun!!!
yapamaz. Bunu biz unutmamalıyıq. BOZKURT 25
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Ey Türk Evladı ;
Hiç düşündün mü kim olduğunu ; hiç sorguladın mı
nerelerden geldiğini ve şimdi nerelerde olduğunu?
Bayrağının renginin, toprağının kokusunun, kanının
asaletinin farkına varabildin mi?

Şanlı Türk Genci ;


Senin şu anda, bu kutlu topraklar üzerinde
kalabilmen için kaç can verildi, kaç ocak söndü, kaç
çocuk öksüz ya da yetim, kaç kadın dul, kaç ana
gözü yaşlı kaldı! Hepsi de, senin başının dik
olabilmesi içindi !

Peki SEN bugün niye başın önünde yürüyorsun ,


niçin yeminli ve azılı düşmanlarına şirin gözükmeye
çalışıyorsun ve neden o çok kıymetli haysiyetini,
şerefini ayaklar altında çiğnetiyorsun Senin başın –
ki Tanrı’dan başka kimsenin önünde – eğilmezdi!
Namusun ki en kıymetli hazinendi! Ne oldu da
unuttun, nasıl böyle yanıldın? Daha şehitlerinin
kanları kurumadan, yazılmaya başlanan destanın
tamamlanmadan, zaferinin tadına varamadan her
şeyi unuttun. Unutturmaya çalışanlarının oyunlarına
alet oldun

TÜRK GENÇLİĞİNE ÇAĞRI


Senin türkülerin zaferdi, ninnilerin şerefti,
masalların destan, ağıtların öğüttü! Oysa şimdi, bir
yokluğun içinde debeleniyorsun, debelendikçe
GÖKBİKE
mazini
■ unutuyorsunMİRZA
ve maalesef mazini unuttukça
kimsesiz bir güruha dönüşüyorsun .

YETER ARTIK ! Kes debelenmeyi, boğulmak, Sen ki, tek başına dünyalara değersin . Sen ki ,
yokluklarda sefilce sürünmek, şerefsizlerin önünde düzen bozulduğunda yepyeni bir düzen
eğilmek, onlara hizmet etmek senin yolun değil! kurabilensin . Bunu Motun Yabgu yaptı , bunu
Senin bu dünyadaki görevin hiç değil! Sen Atilla yaptı , bunu Alparslan yaptı , bunu Çingiz
yönetilen değil yöneten; baş eğen değil önünde diz Kağan yaptı , bunu ATATÜRK yaptı ! Dün atanın
çökülen; vatanı , milleti, iffeti, onuru için kan verip yaptığını bugün sen yapabilirsin , yapmalısın ve
can alan bir ruha sahipsin. Bu ruh asırlardır yapacaksın .
düsturun, şerefin olmuştu. Bundan sonra da bu
böyle olmalı ve inanıyoruz ki olacak da. Düzenin Çünkü sana bırakılan emanete ihanet edecek
başındakiler şeref pınarından bir nebze de olsa kana sahip değilsin !
nasiplenemedilerse yılma! Ulu önder Mustafa
Kemal ATATÜRK’ün şu öğüdünü aklından Tanrı Türk’ü Korusun ve Yüceltsin !
çıkarma “Türk Milleti ! Başına geçireceğin
yöneticilerin kanındaki cevher-i asliye dikkat et
‘” BOZKURT 26
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

İYİDİR
Tembel Çilingir’in;
Albay insanlardan, nankör
günlüğününbeylerden
ilk satırlarına
Yoldaş cümle,
yazdığı olsan, erkek
Türk çoban iyidir.
askerinin vazife şuurunun ve
Varı çok,
vatan gönlüda
aşkının dar,bir
bir açgöz handan
göstergesi niteliğindedir:
İşin düşse,
“Her mert gariban
genç insan gibi beniyidir.
de yaşamak istiyordum;
ama vatan uğruna görevini yaparak şehit olmak,
şerefli bir asker olarak yaşamaktan da öte, bir
Yoksulluk
askerin yiğide getirir
ulaşabileceği dert derütbe idi.”
en büyük
Gayretsiz adamdan iyidir it de
Vefasız kardeşten,
Günlüğün vefalı dostbudacümlenin geçmiş
ilk satırlarındaki
Kanmaz dosttan
zaman ifade kanan
eden düşman iyidir.
kelimelerinde kolayca
anlaşılacağı gibi; Kıbrıs’a havadan indirme ve
denizden çıkarma yapacak birliklerimizde görev
Dünya
alan malı içinvatan
askerler, geçmeuğrunda,
iyiden Türklük uğrunda
şehit olmayı göze almıştır.kişiden
Yaklaşma, kaç muhabbetsiz Günlük satırlarına
Sahtekârtek
düşen yoldaştan,
bir kötü
cümlekomşudan
bile bize bunu
Yavaşça ayrılıp,Harekat
göstermektedir. kaçan iyidir.
sırasında üstteğmen olan
Atilla Çilingir’in ve nice Mehmetlerin defterleri,
şehit olacakmış hissi ile geride kalanlara hatıra
Bir haber
olması içingeliyor âşık-ı
yazılmış zardan,
satırlarla doludur.
Keskindir neşterden, soğuktur kardan
Geçimsiz avrattan, vefasız yârdan
Sahibine sadık hayvan iyidir.

Harekatta görev alan bir bölük komutanının


kaleminden, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Zelilî, her dertten ölümdür yaman
Harekatı’nın öncesini, safhalarını ve daha sonraki Ölümden de beter minnettir aman,
dönemde Kıbrıs’ta gelişen olayları okuyacağınız; Över kıyameti, molla her zaman
Unutanlar, Unutturulanlar ya da Aslında ışıklı cihan iyidir.
Hatırlayamadıklarımız adlı kitap Ağustos ayı
içerisinde kitap raflarındaki yerini aldı. Türkmen şairi Zelilî (ölümü: 1852)
KİTAP TANITIMI
Emekli Albay Atilla Çilingir tarafından yazılan
kitap, Otopsi Yayınları tarafından neşredildi. Çok sayıda gazete küpürü ve fotografın da yer
aldığı Unutanlar, Unutturulanlar ya da
400 sayfadan oluşan Unutanlar, Unutturulanlar ya Hatırlayamadıklarımız adlı kitap; Kıbrıs’taki
da Hatırlayamadıklarımız aynı zamanda varoluş mücadelesinin neticesinde gerçekleştirilen
Kıbrıs’taki Türk direnişinin sembolü olan efsanevi askeri harekatları, sayın Atilla Çilingir’in yakın
Türk Mukavemet Teşkilatı hakkında da önemli şahitliğinde anlattığı gibi, bir dönemin gizli
bilgiler içermektedir. kalmış tarihini de aktarmaktadır. Kıbrıs’taki milli
mücadelenin ve kurulan Türk cumhuriyetinin ne
“Geçmişlerini iyi bilenler; geleceklerini daha iyi zorlukların sonucunda var olduğunu, sade bir dil
anlarlar” düşüncesi ile yazılan kitap; Paraşüt ve etkili bir yazı tarzıyla anlatan kitabı mutlaka
birliklerinin inmesinin ardından Kıbrıs’a inecek okuyunuz.
ilk piyade birliği olan 230. Motorize Piyade
Alayında yer alan, 26 yaşında üsteğmen rütbesi ile Tanıtmış olduğumuz diğer kitaplar gibi bu kitabın
bölük komutanlığı yapan genç bir subayın, Em. da korsan baskılarını kesinlikle almayınız, dağlı
Albay Atilla Çilingir’in, harekattan iki gün önce güruhu mağara adamlarının yasa dışı gelir elde
yani 18 Temmuz 1974’te tutmaya başladığı etmesine destek vermeyiniz.
günlüğünden önemli parçaları da
BOZKURT 27
barındırmaktadır.
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

1878'de Bahçesaray Belediye Başkan Yardımcısı


seçilen İsmail Bey, ertesi yıl Belediye
Başkanlığı'na getirildi ve 1884 yılına kadar bu
görevde kaldı. Gaspıralı'nın gerek Kırım'da,
gerekse çeşitli dış ülkelerde geçirdiği yıllar ona
GASPIRALI İSMAİL BEĞ büyük çoğunluğu kabuğuna çekilmiş bir halde
( 21 Mart 1851 / 24 Eylül 1914) yaşayan diğer Kırım Tatarlarından çok farklı
tecrübeler kazandırmıştı. Mevcut problemleri
yakından müşahede ettiğinden, yabancı
hakimiyeti altında yaşayan soydaş ve dindaşlarını
uyandırmak, onların seslerini duyurmak arzusuyla
yayın yoluyla faaliyete geçmek istedi. İlk teşebbüs
olarak, Akmescit'de çıkan Rusça Tavrida
gazetesinde "Rus İslâmı" (Russkoe Musulmastvo)
başlıklı sonradan risale olarak da yayınlanan bir
dizi yazı yazdı. Burada, Rusya ile onun Müslüman
İsmail Bey Gaspıralı (İsmail Mirza Gasprinskiy) 21 tebası arasındaki ilişkilere değinerek, bu kadar
(eski takvime göre, 8) Mart 1851'de Bahçesaray çok sayıda Müslümanı içinde bulunduran
yakınlarındaki Avcıköy'de doğdu. Annesi Fatme Sultan Rusya'nın bir Ortodoks Hristiyan devleti olduğu
köklü bir mirza ailesinin kızıydı. Babası Mustafa kadar aynı bir Müslüman devleti sayılmasının da
Alioğlu Gasprinskiy de Çarlık ordusundan emekli doğru olacağını savundu. Ona göre,
teğmen rütbesini taşıdığı için küçük İsmail zadegân imparatorluğun bu iki ana unsuru birbirini daha
sınıfına mensuptu. Öğrenim hayatına mahallî iyi tanımalı ve Ruslar çağa uygun bir maarif
Müslüman mektebinde başlayan İsmail, tahsilini bir sisteminden ve bilimden mahrum bir halde
Rus okulu olan Akmescit Erkek Gimnazyumu'nda bulunan Müslümanların buna kavuşmasına engel
sürdürdü. Bunu müteakip, önce Voronej'deki, daha olmamalıydı.
sonra da Moskova'daki Harbokulu'na kaydoldu.
Özellikle Moskova'daki askerî tahsil yıllarında genç Gaspıralı'nın bu ilk eseri özellikle Rus
İsmail dönemin Rus fikir hayatını ve aydınlarını hükûmetine ve çevrelerine hitaben yazılmıştı. O,
yakından tanımak imkânını buldu. Burada tanıştığı Rus Kırım'dakiler de dahil umum Rusya
aydınlarına derin saygı duymakla birlikte, o yılların Müslümanlarının, millî bir uyanışa geçmedikleri
Moskovası'nın anti-Türk karakterdeki Pan-Slavist takdirde eriyip gitme tehlikesine maruz
atmosferi onda aksi tesir doğurdu. O yıllarda devam bulunduğunu ve bunun ancak Rusya hükûmeti
etmekte olan Girit isyanında Rum asilere karşı karşıya alınmadığı takdirde gerçekleşebileceğini
TÜRK YİĞİTLERİ
mücadele eden Osmanlı askerlerine katılmak arzusuyla düşünüyordu. Müslü-manlar üzerindeki Rusya
yakın arkadaşı Mustafa Mirza Davidoviç ile birlikte hakimiyeti bu insanların içinde bulundukları geri
gizlice Türkiye'ye geçmeye teşebbüs ettiyse de, kalmışlık
■ www.turkyigitleri.com ve ezilmişlik şartları altında
Odesa'dayken yakalandı. değiştirilmesi mümkün olmayan bir vakıa idi.
Çarlık Rusyası'ndaki askerî talebelik kariyeri bu şekilde Zamansız ve maceracı hareketler ise Gaspıralı'ya
sona eren Gaspıralı, 1868'de Bahçesaray'a dönerek, göre ancak felâketle sonuçlanabilirdi.
buradaki ünlü Zincirli Medrese'de Rusça muallimliğine Öncelikle Rusya dahilindeki milyonlarca
başladı. Bu arada kendisini yoğun bir şekilde Rus edebî Müslüman cehalet ve ekonomik çöküş
ve felsefî eserlerini okumaya verdi. 1872'de Kırım'dan durumundan kurtulmalı, tecrid olunmuş
ayrılan Gaspıralı İstanbul, Viyana, Münih ve Stuttgart cemaatlerden birleşmiş, modern bir millet haline
üzerinden Paris'e gitti. Paris'de geçirdiği iki yıl içinde dönüşmeliydiler. Hepsi Müslüman oldukları için
ünlü Rus yazarı İvan Turgenyev'e asistanlık yapmak da İslâm'ın özünde mevcut olan temel dinî uhuvvet
dahil çeşitli işlerle hayatını kazandı. 1874'de öteden olgusu bunları birleşmeye sevk ettiği gibi, büyük
beri içinde yatan Osmanlı zâbiti olma arzusuyla çoğunluğu itibarıyla da Türk dilini konuşan
İstanbul'a geldi. Ancak burada geçirdiği bir yıla yakın halklar olduklarından etno-dinî esaslarda yekpare
süre içinde müracaatına olumlu karşılık alamadı ve bir millet halinde bütünleşmeleri gerekliydi.
tekrar Kırım'a döndü. BOZKURT 28
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Tek tek ele alındığında mevcut meselelerle başa Diğerlerinin (Taşkent'de yayınlanan resmî Türkistan
çıkabilmelerine ihtimal verilemeyen bu Müslüman- Vilâyeti'niñ Gazeti hariç tutulursa) kısa sürede
Türk halkları, birleşip bütünleştikleri takdirde kapanmalarıyla uzun süre Tercüman Rusya
büyük bir potansiyel meydana getirebilirlerdi. İmparatorluğu dahilindeki yegâne Türk ve Müslüman
Bütün bunların ön şartı ise, Rusya gazetesi olarak kalacaktı. Tercüman'ı ve gerekli
İmparatorluğu'nda yaşayan Türk-Müslüman olacağını düşündüğü diğer yayınları basabilmek için
toplumların geri kalmışlık ve cehalet zincirlerini Gaspıralı Bahçesaray'da Arap harfleriyle bir de
kırmalarını sağlayacak ve birbirlerine yakınlaşıp matbaa kurmuştu ki, bu Kırım'daki ilk Müslüman
bütünleşmelerini mümkün kılacak tarzda çağın matbaasıydı. Tercüman Kırım Tatarları arasındaki ilk
ihtiyaçlarına uygun bir maarif sisteminin ihdasıydı. basın organı olduğu için özellikle başlangıçta
Bu sistem Türkçe eğitim vermeli ve Gaspıralı'nın Gaspıralı gazetenin bilfiil her safhasını şahsen ve en
tasavvurundaki millî bütünleşmenin altyapısını yakın aile fertlerinin yardımıyla yürütmeye mecbur
hazırlayacak bir ortak Türk edebî dilinin kaldı.
teşekkülüne vasıta olmalıydı. Bunun yanısıra,
oluşacak millî bir Türk basını da bu toplumların Gaspıralı idealinde yatan umum Rusya Türkleri
birbirlerinden haberdar olmalarında ve arasındaki radikal ve büyük çaplı bir maarif
kaynaşmalarında hayatî bir rol oynayacaktı. Ancak, reformunun altyapısının hazırlanması ve
bütün bu safhalarda Rus hükûmetinin gazabını desteklenebilmesi için Tercüman'ı aslî vasıtası olarak
celbedecek tavırlardan uzak durmalı, Batı bilimini görmekteydi. Aynı şekilde, bizâtihi gazete olgusunun
Ruslar vasıtasıyla alabilmek için gayret sarfedilmeli benimsenebilmesi ve okunabilmesi için de bu tür
ve umum Rusya gelişmelerinden uzak köklü bir eğitim hamlesi yoluyla Rusya Türkleri ve
kalınmamalıydı. bu meyanda Kırım Tatarları içinde gerçek manâda bir
millî aydınlar zümresinin oluşabilmesi şarttı. Rusya
Gaspıralı öncelikle bu fikirlerini tedricî ve ihtiyatlı İmparatorluğu dahilinde mevcut olan, ana dilinde yani
bir şekilde de olsa ortaya koyabileceği Türkçe bir Türkçe okuma-yazma öğretebilmekten, en temel fen
yayın organına ihtiyaç duymaktaydı. Bu yoldaki bilgilerini verebilmekten ve her türlü zarurî donanım
resmî müracaatlarının sonuçsuz kalması üzerine, ve organizasyondan mahrum bir şekilde varlığını
Tiflis'de her birini değişik adlarla bastırdığı bir dizisürdüregelen çürümüş eski usûl mektep ve medrese
varaklar neşretti. Söz konusu varaklar fiilen süreli sisteminin ise bunu temin edebilmesi imkân
yayın mahiyetinde olmakla birlikte, resmî müsaade haricindeydi.
yokluğu dolayısıyla teoride münferit yayınlar
şeklinde basılmıştı. Gaspıralı bu arada, Gaspıralı maarif reformunun ilk tecrübesini 1884'de
tasavvurundaki gazetenin yayını için gereken resmî Bahçesaray'ın Kaytaz Ağa mahallesinde açtığı
müsaadeyi alma çabalarını sürdürdüğü gibi, Volga mekteple yaptı. Bu uygulamanın başka bir örneği
boyundaki Müslümanlar arasında da dolaşarak bulunmadığı için, mâlî kaynağın bulunması,
henüz yayın müsaadesini almadığı gazetesine muallimin yetiştirilmesi, programın hazırlanması,
aboneler bulmaya çalıştı. Nihayet, 1883'de bütün araç ve gereçlerin temini ve hattâ derste okutulacak
muhteviyatının Rusçasının da birlikte yayınlanması malzemenin basılması hususlarını bizzat Gaspıralı
şartıyla Tatarca (yani Türkçe) bir gazete neşri üstlendi. Gaspıralı'nın, bu teşebbüsünü başlangıçta
müsaadesini elde edebildi. şüphe ile karşılayan Bahçesaray halkına yeni mektebi
İlk nüshası 22 Nisan 1883'de Bahçesaray'da basılan benimsetebilmek için ortaya attığı hedeflerinden birisi
Tercüman adındaki bu gazete haftada bir gün burada "kırk günde Türkçe okuma-yazma
yayınlanıyordu (Ekim 1903'den itibaren haftada iki öğretileceği" idi. Nitekim, gerçekten de tam kırk gün
gün çıkmaya başlayan Tercüman, 1912'den sonra sonra eşrafın ve halkın hazır bulunduğu açık bir
günlük oldu). Tercüman'ın dili esasen sade bir imtihanla talebelerin bunu başardığını gösterdi.
Osmanlı Türkçesi olup, zaman zaman Kırım Tatar Gaspıralı, kurduğu mektebinde o zamana kadar
veya diğer Türk lehçelerinden kelime ve sözlerle kullanılan eski usûlün yerine, önce harflerin ve
takviye edilmekteydi. Tercüman Kırım'da bunların tekabül ettikleri seslerin tanıtıldığı, bilâhare
yayınlanan ilk Türkçe gazete olduğu gibi, umum de bunların gerçek kelimeler içinde okunuş ve
Rusya Müslümanları arasında Türk dilindeki ancak yazılışlarının öğretildiği yeni bir metodu (usûl-ü
üçüncü gazeteydi. BOZKURTsavtiye) uygulamaktaydı. 29
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Gaspıralı'nın bu tecrübe mektebindeki yeniliği Usûl-ü Cedîd'in kabul görmesi ve yerleşmesi büyük
okuma-yazma öğretiminde daha kolay ve pratik bir engellerle karşılaştı. Öncelikle bunun halk tarafından
usûlün uygulanmasından çok öteye gitmekteydi. benimsenmesi ve talep konusu olması gerekiyordu.
Esasen, onun ilk denemesini yaptığı ve ileride çok Halbuki daha ilk baştan eski usûle bağlı olan mollalar
daha geliştireceği maarif sistemi Rusya ve mutaassıp çevreler şiddetle buna karşı koydular ve
İmparatorluğu dahilindeki Müslüman mekteplerinde Usûl-ü Cedîd'i halk arasında savunmak cesaret
gerçek bir inkılâp mahiyetini taşıyordu. Bir bütün isteyen bir iş haline geldi. Dahası, gayet sınırlı imkân
olarak ele alındığında onun Rusya Müslümanları ve ihtiyaçlara sahip eski usûl mekteplerin aksine, bir
arasında ortaya attığı bu yeni maarif sistemi, kendi hayli masrafı gerektiren bu gibi yeni mekteplerin
kullandığı tabirle "Usûl-ü Cedîd" olarak çok yaygın açılabilmesi ya mahallî halkın daimî maddî katkısına
bir kullanıma erişmiş ve bir devre damgasını ya da Müslüman zenginlerin desteğine bağlıydı.
vurmuştur. Bu tabirden yola çıkarak, 1917'ye Halbuki, XIX. asrın sonlarında özel olarak Kırım
kadarki dönemde Rusya İmparatorluğu'nda esasen Tatarlarının ve genel olarak Rusya Müslümanlarının
bu sistemden yetişen millî-reformist kadrolar da ekonomik ve sosyal yapıları göz önüne alındığında,
genel olarak "Cedidçiler" olarak bu tür beklentiler için iyimser olabilmek hiç de kolay
adlandırılacaklardır. Gaspıralı'ya göre, eğitim değildi. Halk arasında bu tür sosyal-eğitim
sistemi her şeyden önce ana dilin (yani Türkçe’nin) teşebbüslerine katkıda bulunma alışkanlığı da yok
öğretimine hizmet etmeli ve dinî bilgilerin yanı sıra gibiydi. Diğer taraftan, Usûl-ü Cedîd'e göre
dünyevî bilgileri de mutlaka ihtiva etmeliydi. Usûl- hazırlanmış muallimler olmadıktan başka, böyle
ü Cedîd'de öğretim zamanları ve talebe sayıları muallimleri yetiştirecek bir muallim mektebi de tabiî
kesin olarak sınırlanmıştı. İlk dereceli mekteplerde ki söz konusu değildi. Bu son probleme karşı
öğretim süresi iki yılı geçmeyecek, bir muallim 30 Gaspıralı'nın bulduğu çare, ilgilenen muallim
veya 40'dan fazla talebeye aynı anda ders adaylarını Bahçesaray'a çağırarak onları ücretsiz
vermeyecek ve mektebe kayıtlar da düzene olarak uygulamalı bir şekilde eğitmek ve onlardan
bağlanacaktı. Bir ders günü içinde süresi 45'er memleketlerine döndüklerinde en az üç kişiyi
dakikayı aşmayan en fazla beş ders okutulacak ve muallim olarak yetiştirmeleri sözünü almaktı.
haftada altı mektep günü olacaktı. Talebenin
yorulup bıkmaması için ders aralarına teneffüsler Usûl-ü Cedîd'in yerleşebilmesi hususunda Gaspıralı
konulmuş ve değişik derslerin birbirini takip etmesi
1880'ler boyunca büyük güçlüklere katlanmak ve
öngörülmüştü. İmtihanın bulunmadığı eski sistemin sabırla gayret göstermek zorunda kaldı. Bu arada,
aksine, Usûl-ü Cedîd her hafta ve dönem sonlarında devamlı olarak Rusya İmparatorluğu dahilinde
bütün derslerden imtihanlar ihdas etmekte ve Türklerin toplu olarak yaşadıkları yerlere sık sık
mezuniyeti bu imtihanlarda başarılı olunması ziyaretlerde bulunarak Usûl-ü Cedîd'i tanıtmaya ve
şartına bağlamaktaydı. Yeni sistemde dershanelerin benimsetmeye uğraşmayı sürdürdü. Yavaş yavaş pek
mekânının ve havasının temizliğine ve ferahlığına çok Türk bölgesinde okunmaya başlanan Tercüman
özel bir önem veriliyor, o zamana kadar sadece Rus ise onun önemli propaganda araçlarından birisini
okullarında görülen sıralar, karatahta, kitaplık veteşkil ediyordu. İlk Usûl-ü Cedîd mektebinin
diğer öğretim araçları mekteplere sokuluyordu. açılışının üzerinden on yıl geçmeden Gaspıralı'nın
Müfredatta da büyük değişiklikler vardı. İlk çeşitli Türk bölgelerinde kayda değer sayıda
basamakta Türkçe okuma-yazma öğretiminin yanı destekçileri ortaya çıktı. Bunlar arasında aydın fikirli
sıra, temel aritmetik, hat, Kur'an okuma ve İslâm'ın
mollalar, muallimler, esnaf ve belki de en önemlisi
esaslarını öğretmeye yönelik dersler yer almakta, Türk zenginler yer almaktaydı. Özellikle İdilboyu
buna bir üst basamakta genel coğrafya ve tarih, Tatarlarından zengin tüccarların (Hüseyinovlar,
İslâm ve memleket tarihi hakkında giriş bilgileri ve
Apanaylar, Akçuralar ve diğerleri gibi) ve Kafkasyalı
tabiat bilgisi dersleri de ilâve olunmaktaydı. Büyük
Müslüman petrol milyonerlerinin (Tağızade gibi)
çoğunluğu ilk defa verilen bu tür dersler için kazanılması Usûl-ü Cedîd mekteplerinin hızla
mevcut her hangi bir ders kitabı bulunmadığından yayılmasında büyük rol oynadı. Bunların açtığı ve
kullanılacak temel ders kitabını da bizzat kendi desteklediği mekteplerle Usûl-ü Cedîd özellikle
matbaasında bastı (ilk baskısı 1884'de yapılmıştı).İdilboyu'nda, Kafkasya'da ve Kırım'da köylere kadar
yayıldı.
BOZKURT 30
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

1895'de bütün Rusya İmparatorluğu dahilindeki Müslüman cemaat içinde mutaassıp çevreler
Usûl-ü Cedîd mekteplerinin sayısı yüzü geçerken, Gaspıralı'yı halkı dinden uzaklaştırmaya ve
1914 yılında bu sayı yaklaşık 5.000'i bulacaktı. kâfirleştirmeye çalışmakla suçlarken, cemaat dışında
Gaspıralı Müslüman Türk kızlarının eğitiminde de hükûmet çevrelerinde yer alan pek çok nüfuzlu Rus
öncülük yaptı. İlk Usûl-ü Cedîd kız mektebini ablası da onu Pan-Türkizm'i gerçekleştirip Rus
Pembe Hanım Bolatukova'ya 1893'de İmparatorluğu'nu bölmeye teşebbüs etmekle itham
Bahçesaray'da açtırttı. Bu örnek diğer bölgelerde de ediyorlardı. "Ruslaştırma"nın resmî devlet politikası
kısa süre içinde uygulandı. Gaspıralı medreseleri de olarak kabul edildiği ve imparatorluk idaresinde
Usûl-ü Cedîd'in üst dereceli eğitim kurumları haline bilhassa gayri-Ruslara karşı en reaksi-yoner
dönüştürecek şekilde ıslah etmeyi plânlamakta ve uygulamaların yapıldığı bu dönemde, Müslüman
bunun programlarını hazırlamış bulunmaktaydı. tebaayı etnik ve dinî temellerde ortak bir edebî dil ve
Ancak, medreselere kesin olarak hakim bulunan kimlik etrafında birleştirmeyi ve uyuyan dağınık
mutaassıp çevrelerin şiddetli tepkisi ve muhtemelen cemaatlerden modernleşme yolunda yekpare bir
Gaspıralı'nın diğer çalışmalarına öncelik vermek millet teşkil etmeyi amaçlayan bu tür teşebbüslerin
mecburiyetinde kalması, onun bu husustaki Rus hükümetinde endişe doğurmaması da mümkün
başarısının mekteplere göre daha sınırlı kalmasına değildi. Kaldı ki, 1880'li ve 1890'lı yıllarda bizzat
yol açtı. Rusya hükümetinin de maddî ve manevî desteğiyle,
Rusya Türkleri arasında mümkün olabildiği kadar
Yayına başlamasını müteakip ilk yirmi yıl içinde farklı edebî diller ve kimlikler ortaya çıkarıp, bunlar
Tercüman bütün Türk dünyası çapında o zamana arasında da eğitim yoluyla tedricen Hıristiyanlığın
(hattâ günümüze) kadar hiç bir diğer gazeteyle benimsetilmesi yönünde tasavvur ve uygulamalar
kıyaslanamayacak bir yaygınlık ve etkiye ulaştı. (İlminskiy ve Ostroumov'un projeleri) mevcutken,
Gaspıralı'nın meşhur ifadesiyle, Tercüman, Gaspıralı'nın ideal edindiği hedeflerin hoş görülmesi
"Dersaadet'in hamal ve kayıkçılarına, Çin dahilinde beklenemezdi. Bunlara karşı Gaspıralı son derece
bulunan Türk devecilerine ve çobanlarına gazeteyi ihtiyatlı bir tavır almaktaydı. Onun karakteristik
tanıtmıştır. Kazan'da, Sibirya'da olduğu gibi özelliklerinden birisi de gerek yazılarında kullandığı
Tebriz'de ve Horasan'da da Bahçesaray dilini ifadelerin, gerekse icraat tarzının fevkalâde titizlikle
öğrenmeye meyil doğurmuştur". seçilmiş olmasıdır. Zaten bundan dolayı ciltler
dolduracak miktardaki yazılarına rağmen hiç bir
Gerçekten de, sınırlı tirajına rağmen Tercüman zaman programını kesin bir bütün halinde ortaya
Rusya İmparatorluğu'nun Müslümanlarla meskûn koymamış, her yeni dönemin şartlarına ve önceliklere
bütün bölgelerine yayıldığı gibi, Osmanlı göre belirli hususlar üzerinde durarak, geri kalanlar
İmparatorluğu'nda, İran'da, Balkan ülkelerinde ve için ima-lardan öteye gitmemeyi tercih etmiştir. Bir
hattâ Türkçe okuyabilenlerin bulunduğu diğer İslâm taraftan mutaassıp mollalara amacının İslâmiyet'i
memleketlerinde münevverler tarafından daimî zayıflatmak değil tam aksine güçlendirmek olduğunu
olarak okunmaktaydı. Rusya İmparatorluğu'nda anlatmaya çalışırken, Rus hükümetine de daima
yaşayan Müslümanlar arasında bilhassa Usûl-ü Müslüman tebaanın uyanarak modernleş-mesinden
Cedîd'in yaygınlaşmasıyla teşekkül eden reformist Rusya'nın zarar yerine fayda göreceği mesajını
millî aydınlar zümresi için Tercüman adetâ bir vermeye çalışmıştır. Faaliyetleri ve amaçları hakkında
bayrak oldu. Gaspıralı'nın Tercüman vasıtasıyla en fazla endişenin duyulduğu ve Rusya'da şiddetli
empoze etmeye çalıştığı bütün Rusya Müslüman reaksiyoner idare tarzının hâkim olduğu devirler de
Türklerini içine alacak ve birleştirecek etno-dinî dahil Tercüman'ın çıkışından Gaspıralı'nın ölümüne
esaslara dayalı yekpare bir Türk kimliği (ki kadarki 31 yılı aşkın yayın döneminde tek bir kere
özellikle 1905 öncesinde bu açık bir şekilde telâffuz olsun kapatılmamış, hattâ sıkı kontrole rağmen
edilemiyordu) fikri aydınlar arasında büyük ölçüde sansürde bir tek kelimesinin dahi çıkarılmamış olması
kabul görmeye başlamıştı. emsali görülmemiş bir vak'a olduğu kadar,
Gaspıralı'nın ihtiyatlı ifade tarzının ve taktik
Bütün bu gelişmeler olurken, Gaspıralı temsil ettiği kabiliyetinin başarısı hakkında önemli bir delil teşkil
fikirlerin ve faaliyetlerin karşısındaki güçlerle eder. 1905'in ilk aylarında Rusya'da patlak veren
devamlı olarak uğraşmak zorundaydı. karışıklıklar Mart’ta Çar'ı istişârî bir meclis
BOZKURT
açılmasına mecbur etti. 31
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Bu sınırlı taviz kimseyi tatmin etmese de, otorite Yine Gaspıralı'nın ve taraftarlarının gayretleriyle 3
boşluğundan doğan geçici serbestlik ortamı o ana Aralık 1905'de Akmescit'de "Bütün-Kırım
kadar baskı altında tutulmuş bütün siyasî, sosyal, Müslümanları Kongresi" toplandı. Gaspıralı bu
millî ve dinî güçlerin bir anda su yüzüne çıkmasına Kongre'de de başkan seçildi. Kırım'daki Kongre'nin,
ve bunların yeni kurulacak düzende kendi haklarını mahallî mesele ve taleplerin gündeme getirildiği bir
koruyabilmek için açık aktif faaliyetlerine sahne platform olmanın yanısıra, "Bütün-Rusya
oldu. Bu ortamda harekete geçenler arasında Müslümanları Kongresi"nin bir alt organı olması
"Cedidçi" Müslüman Türk aydınları da vardı. öngörülmüştü. "İkinci Bütün-Rusya Müslümanları
Sibiryalı Tatar Abdürreşid İbrahim, İdil boyu Kongresi" ise 1906 Ocak ayının sonlarında St.
Tatarlarından Yusuf Akçura, Azerbaycanlı Ali Petersburg'da (yine resmî izin alınamadığından
Merdan Bey Topçubaşı gibi aydınlarla işbirliği dağınık oturumlar şeklinde) toplandı.Kararların Kırım
içinde, Gaspıralı, yeni ortamdan istifade ederek Tatarları arasında da görüşülebilmesi için 7 Mart
Müslümanları gerek ayrı ayrı yaşadıkları 1906'da Akmescit'de "Bütün-Kırım Müslümanları
bölgelerde, gerekse birleşik olarak teşkilatlandırmak Kongresi" tekrar toplandı.
ve taleplerini ortaya koymak üzere yoğun bir
çalışmaya girişti. Devlet Duması 10 Mayıs 1906'da açıldı. 497
milletvekilinden 25'i Müslümandı. Rusya
Kırım dahilinde Gaspıralı'nın başını çektiği ve genç İmparatorluğu'ndaki Müslümanların toplam nüfus
Kırım Tatar aydınlarının da aktif olarak katıldığı oranına göre bu sayı çok düşüktü. Gayri-Rusların
çalışmalar ve toplantılar sonucunda Nisan 1905'de Duma'ya girmelerini âzâmî ölçüde sınırlamaya
Kırım Müslümanları adına Rusya Hükûmeti'ne bir yönelik çeşitli kanunî engellerden doğan bu duruma
müracaat metni hazırlandı. Hemen tamamen tepkisini ortaya koymakla birlikte, Müslümanların
Gaspıralı'nın fikirlerini yansıtan bu meşrutî idareye bu şekilde de olsa iştirakleri Gaspıralı
müracaatnamede Müslümanlara Ruslarla eşit haklar tarafından heyecanlı bir sevinçle karşılandı. Ancak,
ve hürriyetler verilmesi, Kırım Müftüsü'nün Kırım ilk Duma uzun ömürlü olmadı ve fiilen hiç bir iş
Türkleri tarafından seçimle belirlenmesi, Kırım'daki yapmaya vakit kalmadan iki aydan kısa bir süre
vakıf topraklarının idaresinin Tatarlara bırakılması, içinde Çar tarafından dağıtıldı. "Üçüncü Bütün-Rusya
topraksız Kırım Tatar köylülerine toprak verilmesi Müslümanları Kongresi" Birinci Duma'nın
gibi talepler yer alıyordu. Müracaatname Ağustos dağıtılmasından sonra, 29 Ağustos - 3 Eylül 1906
ayında Gaspıralı'nın başkanlığında bir Kırım heyeti tarihleri arasında Nijniy Novgorod'da toplandı. Bu
tarafından St. Petersburg'a götürülerek hükümet sefer biraz şaibeli bir tarzda olmakla birlikte resmî
yetkililerine sunuldu. Diğer taraftan, bütün Rusya izin alınabilmişti. Rusya İmparatorluğu'nun bütün
Müslüman-larının temsilcilerinin bir araya Müslüman bölgelerinden 800 kadar delegenin iştirak
getirileceği bir genel kongre çalışmaları da ettiği bu Kongre o ana kadar imparatorluk dahilinde
sürdürülmekteydi. Bu hususta resmî izin yapılan en kalabalık Müslüman kongresiydi. Duma'da
alınamaması üzerine, 28 Ağustos 1905'de Nijniy teşekkül edecek Müslüman Fraksiyonu'nun (İttifak-ı
Novgorod'da Oka nehri üzerinde bir vapur gezintisi Müslîmîn) resmen kuruluşunun kabul edildiği bu
görüntüsü altında toplanan İdil-Ural, Kafkasya ve Kongre'de, özellikle millî maarif ve kültür
Kırım'dan gelmiş temsilciler "Birinci Bütün-Rusya konularında alınan kararlar büyük önem taşımaktaydı.
Müslümanları Kongresi"ni meydana getirdiler. Bu konularda kabul edilen programın, esasen
Gaspıralı'nın başkanlığa seçildiği bu Kongre Rusya Gaspıralı'nın çeyrek asırdır savunageldiği Usûl-ü
Müslümanlarının özellikle siyasî ve kültürel Cedîd millî maarif sisteminin Türkler arasındaki nihaî
sahalarda teşkilatlı olarak işbirliği içinde hareket zaferini ilân ettiği söylenebilir. Tamamen
etmeleri kararını aldı. Çar II. Nikolay'ın durmak Gaspıralı'nın fikirleri doğrultusundaki bu programda,
bilmeyen anarşi karşısında 30 Ekim 1905'de Rusya İmparatorluğu dahilindeki bütün Müslüman
seçilmiş milletvekillerinden oluşan bir Devlet maarif sisteminin birleştirilmesi, kız-erkek bütün
Duması açılacağını ve söz, vicdan, toplantı ve basın çocuklara ilk öğretimin mecburî hale getirilmesi,
hürriyetlerinin tanındığını ilân eden manifestosu, bütün muallimlerin tek bir teşkilat bünyesinde
hem Kırım'daki hem de umum Rusya Müslümanları birleştirilmesi ve Müslüman orta dereceli okulları
arasındaki siyasî ve sosyal faaliyetleri hızlandırdı. olan rüşdiyelerin açılması öngörülmekteydi.
BOZKURT 32
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Programa göre, ilk mekteplerde öğretim dili 1905 sonrasında Rusya İmparatorluğu'nun bütün
mahallî lehçe veya şive (yahut mümkünse, "edebî Müslüman bölgelerinde yüzlerce Türk-Müslüman
Türkçe", yani Gaspıralı'nın Tercüman'da gazete, dergi ve teşkilatları bir anda meydana çıktı.
kullanageldiği şekilde sadeleştirilmiş Osmanlı Artık Tercüman Rusya Türklerinin yegâne yayın
Türkçesi) olacak, rüşdiyelerde ise yalnız "edebî organı değildi. Yeni yayınların ve teşkilatların büyük
Türkçe" okutulacaktı. Bu, Gaspıralı'nın en büyük çoğunluğu esasen Gaspıralı'nın fikirlerinin ve
ideallerinden biri olan dil birliği yolunda çok sisteminin mahsulleri olan "Cedidçiler" tarafından
önemli bir adımdı. Nitekim, Kongre boyunca kurulmuştu. Ancak, genel olarak "Cedidçiler" olarak
Gaspıralı olağanüstü sevgi ve saygı gösterileriyle adlandırılan bu Müslüman aydınlarının içinde de
karşılaştı ve "Milletin Babası" olarak nitelendirildi birbirinden çok farklı görüş ve eğilimler mevcuttu.
(Bu sıfattan da görüldüğü gibi, Kongre'ye katılan Bunlardan özellikle sol çizgideki radikal gruplar
çok farklı Türk bölgelerinden gelme delegeler, (hattâ bir çok diğerleri) Gaspıralı'yı aşırı muhafazakâr
Gaspıralı'nın temel inancına uygun şekilde, olmakla itham ediyor ve bazen çok şiddetle
kendilerini tek bir Türk milletinin temsilcileri olarak eleştiriyorlardı. Bu bizzat Gaspıralı'nın vatanı olan
kabul etmişlerdi). Bütün tarihî önemine rağmen, Kırım'da dahi böyleydi. Rusya Müslümanlarına
Bütün-Rusya Müslümanları Kongreleri'nin ve diğer yaptığı büyük ve uzun süreli hizmetlerin hatırasıyla
benzer Türk-Müslüman toplantılarının kararlarının Gaspıralı yine öncü ve fikir babası olarak anılıyor, en
büyük çoğunluğunun hayata geçirilebilmesi büyük saygıyı görmeye devam ediyordu. Ancak, 1905
mümkün olmadı. Genel veya özel olarak Müslüman sonrası dönemde o artık Rusya Türk-Müslüman
teşkilatları bunları icra edebilecek imkânlara sahip hareketinin yegâne lideri değildi. Bütün bunlara
olmadıktan başka, 1905 inkılâbının başlangıçtaki rağmen, onun fikirleri ve çizgisi Rusya Türkleri
sarsıntı-larını üzerinden atarak toparlanmaya arasında hâlâ büyük ölçüde ağırlığını koruyordu.
başlayan Çarlık idaresi giderek eski reaksiyoner 1905-1925 arasında Rusya İmparatorluğu'nda
yapısına ve keyfî uygulamalarına döndü. İkinci yayınlanan Türk lehçelerindeki pek çok gazete ve
Duma da bir kaç aylık bir mevcudiyetten sonra derginin "Tercüman Türkçesi"ni yahut ona çok yakın
kanunsuz olarak kapatıldığı gibi, zaten monarşinin bir dili kullanmaları ve bunun ancak Sovyet
istemediği unsurların Duma'ya girmesini engelle- döneminde mecburî olarak son bulması, Gaspıralı'nın
yen nizamlar daha da sıkılaştırıldı. Kaldı ki, ortak edebî dil konusundaki bir ömür boyu süren
Duma'nın yetkileri en baştan itibaren gayet kısıtlı gayretlerinin hiç de boşa gitmediğinin delilidir.
tutulmuştu. İnkılâbın üzerinden henüz bir kaç yıl 1911'den itibaren Tercüman'ın başlığının altında yer
geçmeden, tanınan hak ve hürriyetlerin hemen alan meşhur "Dilde, Fikirde, İşde Birlik" ibaresi ise
tamamı fiilen geri alındı. Böylece, Rusya idaresi günümüze kadar Türk dünyasındaki en yaygın
kendi has bir "meşrutî mutlakiyet" halini aldı. sloganlardan biri haline dönüşmüştür. 1905 İnkılâbı'nı
Halbuki, Gaspıralı 1905'in gelişmelerini çok takibeden yıllarda Gaspıralı'nın yeni imkânlardan ve
iyimser bir gözle değerlendirmiş ve Rusya nisbî serbestlikten faydalanarak faaliyetlerinin çapını
Türklerinin yeni hak ve hürriyetleri meşru genişlettiği görülür. Bu hususta öncelikle onun
zeminlerde en iyi şekilde kullanarak millî tarafından yayınlanan yeni bazı basın organlarından
uyanışlarını tamamlayabileceklerine dair büyük söz etmek gerekir. Bunlardan ilki Bahçesaray'da 1905
ümitler beslemişti. İnkılâp ile beraber Tercüman'ın sonlarında yayın hayatına giren Âlem-i Nisvân'dı.
mecburî Rusça kısmının yayınına son vermiş, o ana Sadece Kırım Tatarlarının değil, bütün Rusya
kadar çok dikkatli seçilmiş sözlerle üstü örtülü Türklerinin tarihlerindeki ilk kadın dergisi olan Âlem-
olarak ifade ettiği fikirlerini çok daha açık bir tarzda i Nisvân Gaspıralı'nın sâhipliğinde ve onun kızı
yazmaya başlamıştı.. Şefika Gaspıralı'nın idaresinde yayınlanmaktaydı.
Âlem-i Nisvân'ın yayın hayatı bir yıl kadar devam
O, genel olarak Duma'dan ve oradaki Müslüman etti. Rusya İmparatorluğu'ndaki Türkler arasındaki ilk
partisinden çok şeyler bekliyordu. Ancak, müteakip çocuk ve mizah dergileri de yine Gaspıralı tarafından
gelişmelerin "sistem dahilinde" mesafe alabilmenin bu dönemde Bahçesaray'da neşredildi. Çocuk dergisi
imkânsızlığını ortaya koyması Gaspıralı'da büyük olan Âlem-i Sıbyân ilk olarak Mart 1906'da
bir hayal kırıklığı yarattığı gibi, onun karakteristik Tercüman'a ek olarak okuyucuya sunulmaya başlandı.
ihtiyatlı ve meşrûiyetçi çizgisine olan inançları da
kayda değer ölçüde yıprattı. BOZKURT 33
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

Derginin yayını düzensiz aralıklarla 1915'e kadar Hemen hepsi "Cedidçi" millî-reformist çizgideki bu
sürdü. Birinci nüshası Nisan 1906'da yayınlanan cemiyetler o ana kadar Kırım Tatarları arasındaki
mizah dergisi Ha Ha Ha ise ilginç muhtevasına tabandan teşekkül etmiş yegâne kanunî sosyal
rağmen uzun ömürlü olamayarak, muhtemelen beş teşkilatı teşkil etmekteydi. Bu sosyal yardım
sayı çıkabildi. Gaspıralı 1906 Sonbahar'ında cemiyetleri Usûl-ü Cedîd ibtidâî mekteplerinin
Tercüman'ın yanı sıra Millet adında ikinci bir gazete Kırım'da büsbütün yaygınlaşmasını sağladılar. Ancak
yayınlamaya karar vererek bunu ilân ettiyse de, bu cemiyet-i hayriyeler, ibtidâî mekteplerin sayısının
teşebbüs gerçekleşemedi. Bütün bu diğer yayın artmasından belki de daha da önemli olarak Kırım'da
teşebbüslerinin yanında, 1905 sonrasında ilk defa orta dereceli Müslüman mekteplerini, yani
Tercüman'da da önemli gelişmeler görüldü. rüşdiyeleri açtılar.
Tercüman'ın tirajı ve sayfa sayısı giderek arttırıldığı
Gaspıralı'nın maarif anlayışında çok önemli bir yer
gibi, 1912'den itibaren günlük hale geldi. II. tutan rüşdiyeler tamamen millî ruhta bir programa
Osmanlı Meşrutiyet İnkılâbı'nı müteakip Osmanlı sahipti. Fen ve din bilgilerinin yanısıra, İslâm, Türk,
İmparatorluğu'nda basın hürriyetinin getirilmesi ile Osmanlı ve Kırım tarihleri de rüşdiyelerin
o zamana kadar ancak yabancı postahaneler müfredatında yer alıyordu. Muallimler ise
kanalıyla Türkiye'ye giren Tercüman'ın çok daha Türkiye'den davet edilmekteydi (bunlar çoğunlukla
yayılması mümkün oldu. önceki asırda Türkiye'ye göç etmiş Kırım Tatar
muhacir ailelerinin çocuklarıydı). Kırım Tatarları
Gaspıralı 1905 sonrasında Kırım dahilinde de bir arasında hiç şüphesiz bir millî eğitim inkılâbı
çok sosyal teşebbüslere girişti. Her şeyden önce, mahiyetini haiz olan rüşdiyeler, özellikle Türkiye'den
halk üzerinde en fazla ve doğrudan tesirli olan ve muallim getirtilmesinden ciddî endişe duyan Rusya
reformların halka taşınmasında en büyük rolü haiz hükümet çevrelerinde tepkiler doğurmakta gecikmedi.
bulunan iki grubun, yani Müslüman din adamlarının Hükümetten başka grupların saf dinî mahiyette
ve muallimlerin teşkilatlanması için projeler olmayan okullar açmaya yetkisi olmadığı
hazırladı. Bunların gerçekleşmesi halinde, her türlü gerekçesiyle (ibtidâî mektepler ise teoride dinî
sosyal ve ekonomik güvenlikten mahrum bulunan Müslüman okulları olarak sayılmaktaydı) rüşdiyelerin
söz konusu iki grup bu durumlarını önemli ölçüde kapatılması emredildi. 1910 yılına kadar başta
düzeltmek imkânını bulabileceklerdi. Gaspıralı, Gaspıralı olmak üzere Kırım'daki bütün aydın Kırım
umum Rusya Müslümanları ölçeğinde düşündüğü Tatarları söz konusu emrin iptali için direndilerse de,
bu büyük projenin ilk adımının onun bütün bu tarihten itibaren yarımadadaki rüşdiyelerin
teşebbüslerinde olduğu gibi bizzat kendisi tamamına kilit vuruldu. Bir taraftan 1907'den itibaren
tarafından Kırım'da atılmasını plânlamaktaydı. Ne Rusya'da istibdadın gitgide ortama hâkim olması ve
var ki, dönemin şartlarında Kırım Tatar toplumunun Rusya İmparatorluğu dahilinde hürriyet havasının
gücünün bu çapta bir teşebbüsü üstlenmeye kaybolarak yapılabilecek işlerin sınırlanması, diğer
elvermemesi sonucunda İsmail Gaspıralı'nın projesi taraftan da 1908 II. Osmanlı Meşrutiyet İnkılâbı ile
gerçekleşemedi. Bununla birlikte, Gaspıralı yine Türkiye'de doğan serbestliğin yepyeni ufuklar açması
çok önemli bir sosyal fonksiyonu icra eden ve Gaspıralı'yı faaliyetlerinin çapını Rusya sınırları
özellikle halk arasında millî maarifin yayılmasında dışına taşırmaya sevk etti. Aslında, Gaspıralı öteden
büyük rol oynayacak olan "cemiyet-i hayriyeler"in beri Rusya Türklerinin karşı karşıya bulundukları
kurulmasını bütün gücüyle destekledi. Esasen, o problemlerin ve dertlerin hemen hepsinin şu yahut bu
aktif hayatı boyunca Türklerin her türlü sosyal şekilde umum Türk ve İslâm âlemlerinin diğer
teşkilatlan-malarını teşvik etmiş ve bunların mahallî halkları için de vârid olduğunu düşünmekteydi. Her
çapta birbirine merkezî bir sistemle bağlanmış bir konuda değişmez parolası "birlik" olan Gaspıralı, bu
ağ oluşturmalarını, bunun da umum Rusya anlayışının kapsamını sadece Rusya sınırlarındaki
ölçeğindeki diğer mahallî Müslüman teşkilatlarıyla dindaş ve soydaşlarıyla sınırlamıyordu. Nitekim,
aynı şekilde daha geniş bir birliğe dönüşmesini yayınlarıyla Rusya Türklerinin geniş Türk ve İslâm
zarurî telâkkî etmiştir. Gaspıralı'nın da çoğu zaman dünyalarına mensubiyetlerini dikkatli bir dille de olsa
önayak olmasıyla 1905'den itibaren Kırım'ın bir çok daima hatırlatmaktan geri kalmamış ve bu
şehir ve kasabasında "Müslüman cemiyet-i âlemlerdeki gelişmeleri düzenli olarak Rusya'daki
hayriyeleri" açıldı. Türklere izletmeyi millî programının hayatî bir cüzü
BOZKURT
olarak telâkkî etmişti. 34
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

1905'i izleyen yıllarda ise, her ne kadar 1908'de kurulan "Türk Derneği"nin kurucu
Gaspıralı'nın Rusya Türkleri için idealinde yatan üyelerinden biri oydu. 1911'de kurulan "Türk Yurdu
her şey daha gerçekleşememiş olsa da, onun Cemiyeti" ve onun yayın organı olan Türk Yurdu
sisteminin yetiştirdiği aydınların sahiplenmesiyle dergisi üzerinde de Gaspıralı'nın büyük etkisi
millî uyanış hareketi artık gereken ivmeyi kazanmış olmuştur. 1908-1914 döneminde Rusya ve Osmanlı
ve geriye dönülemez bir noktaya gelinmişti. Bu ve imparatorluklarında yaşayan Türkler arasındaki ilgi
yukarıda anılan diğer faktörler Gaspıralı'ya çok ve ilişkilerin en yüksek seviyeye ulaşmasında
daha geniş çaplı projelerini uygulamaya koyma Gaspıralı'nın şahsen ve dolaylı olarak fikirleriyle
hususunda cesaret verdi. büyük rol sahibi olduğu söylenebilir.

Dünya Müslümanları Kongresi'ni toplamaya Yoğun faaliyetler içinde sağlığı giderek bozulan
yönelik başarısız teşebbüsünden sonra, İsmail İsmail Bey Gaspıralı 24 Eylül 1914'de Bahçesaray'da
Gaspıralı'nın reformlarını İslâm dünyasının Türk öldü. Cenazesi Rusya İmparatorluğu'nun her
olmayan kesimine "ihraç etmek" yönünde son bir tarafından gelen 6,000'i aşkın insanın katıldığı büyük
teşebbüsü daha oldu. 1912'ye doğru, "Usûl-u bir törenle Bahçesaray'ın Salaçık mevkiinde Kırım
Cedîd"i dünya yüzünde en fazla Müslüman nüfusa Hanlığı'nın kurucusu Hacı Geray Han'ın türbesi
sahip ülke olan Hindistan'a tanıtmaya ve orada yakınlarında toprağa verildi. Ölümü bütün Türk
benimsetmeye karar verdi. Şubat 1912'de Gaspıralı dünyasında büyük üzüntü doğurdu ve gerek Rusya'da,
bu amaçla Bombay'a seyahat etti. Bombay'a gerekse Türkiye'de basın aylarca onun hizmetlerini
vardığında oradaki mahallî Müslüman teşkilatı olan hayranlıkla anlatan yazılar yayınladı. Başyazarlığını
Encümen-i İslâmiye ve mahallî Kadı ile temasa Hasan Sabri Ayvazov'a vasiyet ettiği Tercüman ise
geçtiği gibi Osmanlı Konsolosu'nu da ziyaret etti. Gaspıralı'nın ölümünden beş yıl sonrasına kadar
Her gittiği yerde itibar gören Gaspıralı Encümen-i yayınlamayı sürdürdü. Gaspıralı'nın mezarı uzun süre
İslâmiye'nin toplantısına katılarak tecrübelerini ve Kırım Tatarları tarafından saygı ile ziyaret edildiyse
maksadını anlattı. Bombay'da bir "Usûl-ü Cedîd" de, 1944'de Kırım Tatarlarının topyekûn
mektebi açarak, burada meşhur "40 günde okuma- vatanlarından sürülmelerini müteakip, sayısız diğer
yazma öğretme" sloganını başarıyla uyguladı. Kısa eser ve abide gibi tamamen ortadan kaldırıldı. 1990'da
bir süre sonra Hindistan'dan ayrılan Gaspıralı'nın Kırım'a dönen Kırım Tatarları tarafından Gaspıralı'nın
buradaki teşebbüsünün nasıl sonuçlandığı tahminî mezar yeri yeniden çevrelenerek buraya bir
bilinmemekteyse de, bunun kalıcı olamadığı anıt dikildi.
bellidir.
Gaspıralı Rusya İmparatorluğu'ndaki Türklerin ve
II. Meşrutiyet'in ilânından sonraki İstanbul ortamı özellikle kendi vatandaşları olan Kırım Tatarlarının
da Gaspıralı'nın burada aktif bir takım faaliyetlere kültürel ve entellektüel hayatlarına hiç bir diğer
girişmesini mümkün kılmıştır. O, bu yeni şartları kişiyle mukayese edilemeyecek ölçüde kuvvetle
genel olarak Türk milliyetçiliği ve reform damgasını vurmuştur.
fikirlerinin yayılabilmesi için müsait görüyordu.
Gaspıralı Türkiye ve İstanbul'a öteden beri hiç de Rusya İmparatorluğu'nda yaşayan Türk ve/veya
yabancı olmadığı gibi, Jön Türklerle de 1908 Müslüman halkların tarihinde pek çok "ilk"lerin
öncesine dayanan ilişkilere sahipti. Rusya uygulayıcısı olan Gaspıralı'dan öncesi ve sonrası
Türklerinin bu büyük fikir adamı Türkiye'de aydın arasında çok büyük fark vardır. Onu Rusya
çevreler tarafından gayet iyi tanınmakta ve İmparatorluğu'ndaki Türk millî uyanış hareketinin bir
kendisine derin saygı duyulmaktaydı. Ayrıca, 1908 numaralı öncüsü ve tartışmasız en büyük ismi olarak
sonrasında Türkiye'de şekillenmeye başlayan nitelendirmek yanlış olmaz. Gaspıralı'nın içlerinde
"İslâmcılık", "Batıcılık" ve "Türkçülük" gibi farklı modern Türkiye'nin kurucularının da yer aldığı son
fikrî akımların hemen hepsi değişik açılardan da dönem Osmanlı aydınları üzerindeki etkileri de büyük
olsa Gaspıralı'da kendilerine uygun noktalar ve kalıcı olmuştur. Onun ünlü sloganı "Dilde, Fikirde,
bulabiliyorlardı. Bu dönemde Osmanlı münevver İşde Birlik" bugün dahi Türk dünyası içindeki
çevreleriyle ilişkileri çok yoğunlaşan Gaspıralı, ilişkilerin temel yapısı için yol gösterici düstur olarak
çeşitli İstanbul dergilerine de makaleler her vesileyle tekrar edilmektedir.
yazmaktaydı. BOZKURT 35
______________________________________BOZKURT______________________________________
_

BOZKURT dergisi tarafından hazırlanan Kıbrıs Türkündür internet sitesi yeniden


yayına başladı.

Bir yıl önce kurulan ve ilk kurulduğu günden bu yana, Kıbrıs davamıza hassasiyetle
yaklaşan bütün çevrelerin övgü ve beğenisini kazanan Kıbrıs Türkündür; yeni
dönemde de milli davamızın savunucusu olacak ve Kıbrıs’taki Türklük davasının
büyük emektarı, Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’ın destekçileri arasında yer
alacaktır.

http://www.kibristurkundur.com sitesini ziyaret edenler; Kıbrıs davamızla ilgili


önemli bilgi ve belgelerin yanı sıra, basın organlarında yer alan makale ve köşe
yazılarına da günü gününe ulaşma imkanına sahip olacaktır. Bunun yanında
ziyaretçilerin de makale veya görüşlerini ekleyebileceği kullanıcı destekli bir
ara yüz de sitede yer almaktadır.

Beş Parmağına kanımızla kına yaktığımız güzel Kıbrıs’ımızın ; Lefkoşe’de,


Ankara’da ve Brüksel’de yuvalanmış çakallar tarafından yutulmaya çalışıldığı böylesi
bir dönemde , Türk milletinin ihanete tepkisiz kalmayacağının küçük bir işareti olan
Kıbrıs Türkündür.com adresini ziyaret ederek, sitede düzenlenen protesto
kampanyasına siz de katılabilirsiniz.

KIBRIS TÜRK’TEN, TÜRK KIBRIS’TAN AYRILAMAZ

BOZKURT 36

You might also like