Download as doc, pdf, or txt
Download as doc, pdf, or txt
You are on page 1of 6

KİTAP ÖZET FORMU-1

Kitabın Adı : ERİKLER ÇİCEK AÇTI


Kitabın Yazarı : ESAT MAHMUT KARAKURT
Yayın Evi ve Adresi : İnkılap ve Aka kitapevleri Koll. Şti. İstanbul
Basım Yılı : 1978

1.Kitabın Konusu :
Orhan Bey isminde birisinin, Hong Kong’a giderken uçakta yaşadıklarını ve
Çinde birbirini tam manasıyla tanımayan iki insan arasındaki sevgiyi anlatıyor.

2.Kitabın Özeti :

1
1951 senesinin bir ilkbahar gecesinde İstanbul’da bardaktan boşalırcasına yağan
yağmur, İstanbul’u sanki Nuh’un gemisi gibi kendi kaderine bırakmış bir şehir
yapmıştı. Çünkü;dışarıda bir siyah arabadan başka kimse yoktu. Ve bu otomobil bu
fırtınaya rağmen Yeşilköy havaalanına gider. İçinden zarif,yakışıklı bir beyefendi iner.
İsminden başka hiçbir bilgiye sahip olmadığımız bu kişi Hong Konğ’a gitmekte olan
Pan Amerikan uçağına biner. Fakat; kendi koltuğunda başka birinin oturduğu fark
eder ama bayanla yüz yüze gelince söyleyeceklerini unutur, ve “rahatsız olmayın siz”
der. Bayan o kadar gizemli bir kişiliğe sahip ki Orhan Bey ile konuşmamak için adeta
savaşıyordu. İçinde seksen kişiyi taşıyan Pan Amerikan uçağı üç saat sonra Şama
iniş yapacaktır. Orhan Bey uçak havalandıktan sonra bayanla az da olsa konuşma
fırsatı bulur. Ve isminin Madelena olduğunu zor da olsa öğrenir. Orhan Bey her geçen
saat bayana daha da çok ilgi göstermeye başlar. Bunun farkına varan bayan Orhan
Beyin bu ilgi ve alakasından rahatsız olduğunu söyler. Bunu duyan Orhan Bey çok
şaşırır. Birkaç saat sonra uçak Şama iner. Fakat dışarıdaki fırtınanın kuvvetli
olmasından dolayı yolcuların bu geceyi Şam da geçirmeleri gerekmektedir. Uçaktaki
bütün yolcular Grand Palas Otelde kendileri için ayrılmış odalarında kalmak için
uçaktan çoktan ayrılmışlardı fakat; Orhan Bey ve Madelena hala uçaktan
inmemişlerdi. Çünkü; Madelena uçaktan hiç inmek istemiyordu. Orhan Beyin ısrar
etmesine rağmen bayan uçaktan inmez ve Orhan Bey, bayanın uçakta kalmak
isteyişinin nedenini bir türlü anlayamamıştır. Bu sırada uçağa Amerikalı hostes girer,
ve uçağın kontrolden geçeceğini söyler. Bunu duyan Madelena zorda olsa ikna edilir.
Orhan Bey uçaktan çıkar ama Madelena hala uçaktan çıkmamıştır. endişelenen
Orhan Bey uçağa tekrar girer ve Medelena’ya sorar “Neden gel miyorsun?” diye.
Madelena “Ben tek başıma çıkamam” der. Orhan Bey bayanın ne demek istediğini
anlamaz ve şaşkınlığını gizleyemez. Madelena ben yürüyemem, çünkü; “topalım”
der. Orhan Bey büyük bir şok geçirmiştir. Çünkü; bu kadar güzel bir bayanın topal
olduğunu aklına hiç getirmemişti. Buna rağmen, bayanı kucağında uçaktan indirir.
Gümrük kapısına geldiğinde, Madelena “Çantamı unuttum” der. Buna karşılık Orhan
Bey koşarak uçağa gider ve çantayı getirdiğinde, Madelena “çantanın içinde bir paket
var onu kendi çantanın içine koy lütfen” der. Orhan Bey de paketi kendi çantasına
koyar ve gümrük kapısından geçerler. Madelena geçerken birtakım sorularla
karşılaşır. Fakat; Orhan Bey geçerken hiçbir şey sorulmaz ve bayan hayretler içinde
kalır. Daha sonra bir taksi ile otele giderler ve kendileri için ayrılmış odalara çekilirler.
Gece yarısı Orhan Beyin kapısı çalınır ve içeri Madelena girer, fakat; üzerinde
yalnızca bir gecelik vardır. Orhan Bey çok şaşırır ama o şaşkınlığını gizler. Geceyi
beraber geçirirler. Sabahın ilk ışıkları cama yansıdığı vakit kapı tekrar çalınır ve
içeriye eli silahlı üç polis girer. Girdiklerinde Orhan Beye, Madelena’nın bir esrar
tüccarı olduklarını söylerler ama Orhan Bey inanmaz. Polisler inanmıyorsanız size
verdiği çantaya bakın der. Ve çantayı açtıklarında içinden esrar çıkar, Orhan bey
büyük bir şok geçirmiştir. Çünkü geceyi beraber geçirdiği kadın bir esrar tüccarıydı.
Saatinin geldiğinin farkına varan Orhan Bey aceleyle havaalanına gider ve uçağa
biner. Uçak bir gece Hindistanda ve bir gecede Siyadda kaldıktan sonra Hong Kong’a
varır. Uçak iner inmez bir İngiliz Teğmeni Orhan Beyin yanına gelir ve Türk
Genelkurmayına ait Binbaşı Orhan Sümer ile mi müşerref oluyorum der ve Orhan
Beyi Komutanlığa götürür. Komutanlığın başındaki İngiliz albayı, Orhan Beyin
görevini anlatır ve Hong Kong’da gizli bir Komünist Teşkilatının da olduğunu söyler.
Orhan Bey çok yorgun olduğu için kendisi için ayrılmış olan otele gider. Biraz
dinlendikten sonra otelin salonuna iner ve indiğinde büyük bir partinin olduğunu
görür. Bir masaya oturur ve karşı masada bir bayan ilgisini çeker ve garsona o
bayanın kim olduğunu sorar. Garson Guvalançin “O bayanın Çin’in en zengin ve en

2
güzel bayanı Madam Çing Çung olduğunu söyler.” Yanındaki yaşlı adamın kim
olduğunu sorunca onun da Madam Çing Çung’un kocası Him Him Çing Çung
olduğunu söyler. Orhan Bey bunu duyunca çok şaşırır. Çünkü; güzel bir bayan nasıl
olurda elli yaşında bir yaşlıyla beraber olur. Orhan Bey Madam ile tanışmak ister
ama Guvalançin bunun çok tehlikeli olduğunu söyler Orhan Beye. Ama o hiç aldırış
etmeden bayanı dansa kaldırmak için kocasından izin alır. Bay Çing Çung hangi
cesaretle geldiğini bilmeyen Orhan Beye sinirli bir tavır ile bakarak ona bir şeyler
söyler. Orhan Bey inat eder ve dans etmek ister, kocasının sinirlendiğini gören
Madam daha fazla kargaşa çıkmaması için Orhan Bey ile dans eder. Ve dans
ederken Madamla tanışırlar. Uzun bir danstan sonra Madam, Orhan Beye şöyle der.
“Beni bir daha nerede görürseniz görün başınızı başka bir tarafa çevirin.” Orhan Bey
bu söze karşılı hiç bir şey söylemeden odasına çekilir. Bu sırada Orhan bey eksiksiz
olarak Komutanlığa gider ve Komünist Teşkilatı hakkında güncel bilgileri alırdı. Bir
hafta sonra Çinli bir kız, Orhan Beyin odasına gelir. Kendisini Madam Çing Çung’un
gönderdiğini söyler ve Orhan Beyi Madamın köşküne götürür. Beraber uzunca
konuşurlar bu konuşmadan sonra Madam da Orhan Beyden oldukça etkilenir ve onu
yarınki, Güneş Dağının eteğindeki Papakora Mağarasında yapılacak “Erikler Çiçek
Açtı Ayinine” davet eder. Orhan Bey güneş doğmadan Madamın dediği mağaraya
gider. Mağaranın önüne geldiğinde on dört başlı on dört insan boylu, korkunç
Papakora Heykellerini görür ve içeriden birtakım seslerin geldiğini duyunca içeri girer.
İçeride hepsi anadan doğma çıplak on sekiz yaşında, çekik gözlü, bakır renkli siyam
bakirelerini ve yine bakireler gibi genç oğlanlarda onlar gibi anadan doğma
çıplaklardı. Kemik siyah borular çalınınca, Budanın karşısındaki havuzun başına
dizilirler ve Madam Çing Çung Budanın yanından çıkıp gelir. Ve elindeki erik dalını
havuzun içine atar. Madamın atması ile beraber çıplak siyamlı bakireler ve oğlanlar
aynı anda havuza atlarlar ve böylece vücutlarının beslendiğini zannederlerdi. Ayin
bittikten sonra Madam Çing Çung, Orhan Beye mağarayı gezdirir. Bu gezme
esnasında uzunca konuşurlar ve her geçen saat birbirlerine daha çok ilgi
gösterirlerdi. Orhan Bey otele döner ve çok yorgun olduğu için hemen yatar. Sabah
olunca Komutanlığa gider. Albay Thomson’un aldığı ve Türk Genelkurmayından
gelen telgrafın şifresini çözmeye uğraşır. Telgrafı çözdükten sonra Albaya “ on iki
Türk Kurmayı akşam saat altıda Hong Konga hareket edeceklermiş” der. Ve Albay
bunun üzerine Türk Kurmaylarını getirecek uçağın buraya kadar avcı uçakları ile
korunacağını söyler. Orhan Bey de bunları İstanbul’a bildirir. Komutanlıkta işler
ilerlerken, Komünistlerde yapacakları işleri gizliden gizliye planlıyorlardı. Hong Konga
gelecek uçak hakkında da bilgi edinmişlerdi. Çin’deki Komünist Teşkilatın başında da
Pavlof isminde azılı bir Komünist vardı. Üyeleri arasında Bay ve Bayan Çing Çung da
vardı. Ayni zamanda onlarda birer azılı komünistti. Teşkilat toplantılarını gece yarıları
yapıyor ve arkalarında hiçbir iz bırakmıyorlardı. Aldıkları bilgide Orhan Beyin bir deri
tüccarı olmadığını ve Türk Binbaşısı olduğu da vardı. Ayrıca bunu öğrendikten sonra
da Orhan Beyi gizliden gizliye izlemeye başlamışlardı. Bir gün sonra İngiliz Teğmeni
Orhan Beyin odasına gelir ve hemen Komutanlığa götürür. Oradan da Askeri
Havaalanına giderler Albay Thomson ile birlikte. Çünkü İstanbul dan gelen uçağı
karşılayacaklardı. Gelen Türk Heyeti de aynı görev için gelmişti ve burada üç gün
kaldıktan sonra Orhan Beyde olmak üzere içinde İngiliz ve Amerikalı subaylar ile
Tokyoya gideceklerdi. Hong Kongtaki son gecesini İstanbul dan gelen, devre
arkadaşı bir Yüzbaşı ile Çinli bir kızın lokantasında geçirdiler. Akşam geç saatlere
kadar eğlendiler ve gece yarısı otele gider ve erkenden uyur. Çünkü; sabah saat altı
da uçağa bineceklerdi. Bunun üzerine Komünistler dağ evinde tekrar buluştular ve
Pavlof sözüne yarın bizim zaferimiz olacak diye başlar. Diğer üyeler Pavlof’un ne

3
demek istediğini anlamazlar ve ona sorarlar. Pavlof tekrar söze başlar. Yarın saat
altıda Tokyoya gidecek olan Türk,İngiliz ve Amerikalı subaylardan oluşan otuz altı
kişi, Koreye geçerek kuvvetlerimizle mücadeleye girip birliklerimizi dağıtacaklardı
ama muvaffak olamayacaklar der. Çünkü; yarın saat altıda Tokyoya hareket eden ve
içinde Binbaşı Orhan Beyinde bulunduğu uçağın içine Rus bombası koyduk ve
hareket saatinden on dakika sonra patlayacak der. Üyeler oldukça sevinmişlerdi ama
Madam Çing Çung ise diğer üyelere belli etmiyordu ama içi kahroluyordu. Çünkü;
Orhan Beyi gerçekten seviyordu artık. Toplantı bittikten sonra Madam Çing Çung
gizlice Orhan Beyin kaldığı otele gider ve onu otelin görevlisi ile dışarı çağırır. Orhan
Bey kendisi ile bu saatte kimin, ne konuşacağını çok merak eder ve aşağı iner. Otelin
karşısında duran arabanın yanına yaklaşınca içindekinin Madam Çing Çung
olduğunu görünce çok şaşırır ve aynı zamanda çok sevinir. Çünkü; sevdiği kadını
Tokyoya gitmeden önce son bir defa görme fırsatı bulmuştu. Madam Çing Çung,
Orhan Beyi ayinin yapıldığı mağaraya götürür. Son bir defa güzelce vakit geçirirler.
Orhan Bey saatin geç olduğunu ve aynı zamanda yarın Tokyoya gideceğini söyler.
Madam bunu duyunca Orhan Beyi gitmemesi için ikna etmeye çalışır ama
başaramaz. Ve sevdiği adama uzun uzun baktıktan sonra son bir defa daha öptü,
çünkü; bir daha belki hiç göremeyeceklerdi. Madamın, Orhan Beyi içten öpüşü ve
ona sizi bütün kalbimle ve bütün varlığımla deli gibi seviyorum demesi, içinde küçükte
olsa şüphe beslemesine neden oldu. Çünkü; bir zamanlar beni bir daha gördüğünde
başını başka tarafa çevir diyen kadın şimdi ise onu sevdiğini söylüyordu ama yine de
gitmeye karar vermişti. Ve geç saatte oradan ayrılıp otele geldi. Ertesi gün saat altıda
bütün subaylar Askeri Havaalanına iştirak ettiler. Albay Thomson subaylar ile veda
ettikten sonra, bunları Tokyoya götürecek E16 uçağı hareket etmeye başlar ve tam
bu sırada uçağa doğru yaklaşan spor bir arabanın kendilerine hızla yaklaştığını gören
pilot uçağı durdurur. Bütün subaylar panik içindeyken arabanın içinden bir bayan
“uçaktan inin, uçakta bomba var” demesi havaalanını birbirine kattı ve bütün subaylar
uçaktan çıktı. Araba hızla pisti terk ederken arabanın içindeki bayanla Orhan Bey bir
anda olsa göz göze gelir ve bayan Orhan Beye allahaısmarladık Orhan Bey der ve
oradan uzaklaşır. Peşinden İngiliz askerleri takip etmesine rağmen Madam Çing
Çungu bulamazlar. Orhan Bey büyük bir sıkıntı içine girer. Madam uzunca kaçmadan
sonra Pavlof’un adamları tarafından yakalanır ve eskiden toplandıkları yere getirirler.
Önce Madamın kocasını sorguya çekerler daha sonrada bayan Çing Çungu sorguya
çekerler. Pavlov Madama “Vatana ihanet yüzünden idam edileceğini” söyler. Ama
Madam bunu kabul etmez çünkü diğer üyelerinde bildiği gibi bayan Çing Çung çinli
değil Türkmenistanlı bir Türk dür. Ayrıca Madama “ Ben vatanıma ihanet etmedim
aksine Türk askerlerinin kurtulmasını sağladım” der. Pavlof ikisini Çin yasalarına göre
yarın güneş çıkmadan idam ettirecekti. Bu sırada İngiliz askerleri çalışmalarını
hızlandırmışlar ve Komünist Teşkilatının Merkezinin olan Güneş Dağında olduğunu
öğrenmişlerdi. Ve iyi bir operasyonla yarın saat beşte baskın yapacaklardı. Sabah
güneş doğmadan Bay ve Bayan Çing Çung idam edilmek üzere Teşkilatın Merkezine
götürülür. Önce Bay Çing Çung çıplak ayakla beş kişiden oluşan ateş mangasının
önüne gelir ve Pavlof’un ateş demesiyle onu Bayan Çing Çung’un karşısında idam
ederler. Sıra Bayan Çing Çunga gelir. Madam çıplak ayakla manganı karşısına geçer
ve gözlerinin kapanmasını ister. Pavlof onun son sözünü yerine getirir ve manga tam
ateş edecekken İngiliz askerleri baskın yaparlar ve oradaki herkesi tutuklayıp
götürürler. İngiliz mahkemelerince yargılanan kişi, kimse ile görüştürülmez ve
konuşturulmazlardı. Orhan Bey İstanbul’a dönmeden sevdiği kadını son bir kere daha
görmek istedi ama göremedi. Albay Thomson bile görüşmesi için izin alamadı. Akşam
saat altı uçağı ile İstanbul’a dönecekti ve dönmeden önce Albay Thomson ile

4
vedalaşmak için Merkez Komutanlığa gider. Albay ile vedalaşır ve tam kapıdan
çıkarken Albay, Bayan Çing Çungun işlemlerinin tamamlanması için buyara
getirildiğini söyler Orhan Beye. Ve Albayın izni ile bayanın kaldığı odaya girer. Ve
girdiğinde Madam Orhan Beye kendisinin aslında Türk olduğunun ve gerçek isminin
de Neslihan olduğunu söyler. Orhan Bey çok şaşırır ve ne söyleyeceğini bilemez.
Uçak saati geldiği için odadan çıkar ve havaalanına gider, tam uçağın kapısı
kapanmadan içeriye Albay Thomson ile Neslihan girer ve albay İngiliz mahkemesi
Madamı serbest bıraktı bize karşı yaptıklarından dolayı der. Ve bundan sonra nereye
gideceğinize beraber karar verirsiniz der Albay, ve vedalaşırlar...........................

3.Kitabın Ana Fikri :


İki zıt görüşe sahip insanların bile, birbirlerine aşık olabileceğini ve aşkları
için ölümü, sevdiği kişisiz yaşamaya nasıl tercih ettiklerini anlatıyor.
4.Kitaptaki Olayların ve Şahısların Değerlendirilmesi :
Orhan Bey: Bir Türk binbaşısıdır. Görevi için her şeyi göz önüne alan bir
kişiliğe sahiptir.
Madelena : Çok zeki ve aynı zamanda eroin tüccarlığı yapan bir kadın.
Albay Thomson : Çin merkez komutanlığının sorumlusu. Kişilik bakımdan çok
cana yakın ve duygusal birisidir.
Pavlof : Komünist Çindeki temsilcisi ve aynı zamanda gözünü kan bürümüş bir
katil.
Madam Çing Çung(Neslihan) : Vatanı ve sevdiği erkek için her şeyi yapan bir
kadın ve aynı zamanda bir Türkmenistan Türkü.
Him Him Çing Çung : Neslihan’ın kocasıdır. Karısına bağlı ve onu çok seven
birisidir.
5.Kitap Hakkında Şahsi Görüşler :
Olaylar aslında birbirinden bağımsız gözükse de, yazar öyle bir bağlamış ki
konuları birbirine, sanki bir ağacın yalnızca farklı dalları gibi gözüküyor.
İfadelerde o kadar güzel benzetmeler kullanmış ki okuyucuyu kolayca tesir
altına alabiliyor. Kitabın anlatımı genelde herkesin anlayabileceği sade ve yalın
bir şekil ile daha da akıcılık kazanmıştır.
6.Kitabın Yazarı hakkında kısa bilgi :
Esat Mahmut Karakurt ( İstanbul 1902-1977) İstanbul Diş Hekimliği Okulu’nu
(1924) bitirip, Galatasaray Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği, gazetecilik,
avukatlık yaptı. Urfa’dan milletvekilliğine (1954-1960) ve senatörlüğe (1961-
1966) seçildi.
Mondros Ateşkesi yıllarında gazeteciliğe başlayan, küçük öykülerle
edebiyata giren Karakurt, olaya dayanan aşk ve serüven romanlarıyla ün salmış,
geniş okuyucu kitlelerine ulaşan romanlarının çoğu filme alınmıştır.
Başlıca yapıtları: Vahşi Bir Kız Sevdim (1926), Çölde Bir
İstanbul Kızı(1926), Allahaısmarladık (1936), Kadın Severse (1939),
İlk ve Son (1940), Ankara Ekspresi (1946), Erikler Çiçek Açtı (1952),
Son Tren (1954), Kadın İsterse (1960), vb.

5
HAZIRLAYANIN ;

İMZASI :
ADI VE SOYADI : İSA KOÇ
APOLET NUMARASI : 3303
KISMI : 57
TARİH : 12/05/2002

You might also like