Hepimiz Hain Olduk

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 7

“sivas k a m p ı ” ya z a r ı

g a z e t e c i n e v z at ç i ç e k :
“hepimiz hain olduk”

r ö p o r ta j : h a y at i e s e n

5.GÜN GAZETESİ ÖZEL RÖPORTAJ PDF SERİSİ -10

www.besincigun.com
HePimiz Hain OldUk?”
RÖPORTAJ
Hayati ESEN
1

“HEPİMİZ HAİN OLDUK”

7 Mayıs 1960 askeri darbesinin ardından Sivas Kabakyazı'da oluş-

2 turulan kampta zorunlu ikamete tabi tutulan doğu illerinin tanın-


mış aileleri ile bölgenin önde gelen kanaat önderlerinin yaşadığı
sürgün günleri kitap oldu. Gazeteci Nevzat Çiçek'in "27 Mayıs'ın öteki
yüzü: Sivas kampı" isimli kitabında, darbeden dört gün sonra Sivas Ka-
bakyazı'da oluşturulan toplama kampının gizli kalmış yönleri yaşayan-
ların ağzından anlatılıyor. Sivas kampında çoğunluğu Kürt ailelerine
mensup 485 kişi zorunlu olarak tutulmuş, ardından 55 kişi 33 vilayete
sürgüne gönderilmişti. Eserde görüşlerine yer verilen Said Ensarioğlu,
kampı "Hepimiz hain olduk." cümlesiyle açıklıyor. Gazeteci ÇİÇEK, 5.
Gün’den Hayati Esen’nin sorularını yanıtladı.

Hayati Esen- Sivas kampı Sadece bir gazetecilik olayımıydı sizin için
yoksa tarihi bir sorumluluk mu?

Nevzat Çiçek-Benim için Sivas kampı gazetecilik olayıyla başlayıp ta-


rihi bir sorumluluk halini aldı. Çünkü eğer sadece gazetecilik yapmış ol-
saydım 2007 yılında Nokta Dergisi’nde ilk defa Sivas Kampı’nı ortaya
çıkardıktan sonra bırakırdım. Fakat, tarihin bu haksız, hukuktan yoksun
insan vicdanını yaralayan yanının ortaya çıkarılması gerekiyordu. Eğer
ben sadece Sivas Kampı’nı gazetecilik yapmış olarak bıraksaydım, bu
kampın üstünü örten ve işkenceler yapanlarla aynı konuma düşerdim.
2 HEPİMİZ HAİN OLDUK....

Dolayısıyla güçlü bir birlikteliğin bu ülkede sağlanabilmesi için


böyle karanlık olayların ortaya çıkarılması ve o mağdurlarla dayanışma
içerisinde olmak gerekiyor

—Sivas kampı mağdurlarıyla görüştüğünüzde yaşadıkları olayların


etkilerini nasıl değerlendirebilirsiniz?

—Birincisi bu olayı yaşayanlar bunu pek fazla kimseye anlatmamaya


özen gösterdiler. Adeta bunu içlerinde bir sır olarak bıraktılar. Ama biz
bunu açığa çıkarınca görüştüğümüz herkes yaşadıklarını bütün çıpla-
ğıyla anlattı. Devlete ciddi anlamda bir kırgınlık vardı ve bunların bir
kısmı bu kırgınlıkla farklı ideoloji ve hareketlerin peşinden giderken, bir
kısmı ise adeta sessizliğe büründüler. Hepsinin geçmişinde bir travma
yaratmıştı.

—Geçmişi hatırlamaktan veya anlatmaktan korkuyorlar mıydı?

—Görüştüğüm kişiler içerisinde Ağrı Tutak’ta bulunan Kazım Yıldırım


yoğun gördüğü işkencelerden ve ilerlemiş yaşından olsa gerek oldukça te-
dirgindi. Bu tedirgin neticesinde ben Kazım Yıldırım’a onun isteğiyle şu
sözü verdim: “Ölmeden yayınlamayacağım” diye. Bu nedenle Kazım Yıl-
dırım vefat edene kadar ben Sivas Kampı kitabını yayınlamadım. Çoğu
tanık o günleri anlatırken adeta yeniden yaşıyordu ve korkudan ziyade
o günün şartlarında oluşan nefretlerinin hala bitmediğini görebiliyor-
dum

—Sivas kampını araştırmaktan çekindiğiniz noktalar oldu mu? Veya


tanıkların anlatmaktan çekindikleri şeyler olduğunu düşündünüz mü?

—27 Mayıs askeri darbesini yapan Milli Birlik Komitesi üyelerinin hiç
biri Sivas Kampı uygulamasına ilişkin anılarında tek bir satır dahi bah-
setmedi. Adeta sustular ve bu suskunluk neticesinde konunun üstünü
örttüler yada konuşmak istediklerinde de konuyu saptırarak anlattılar.
O gün kampa alınan çoğu insanın şeyh, ağa ya da o yörenin ileri geleni
olduğu düşünülürse anlatılmayan birçok onur kırıcı hareketin olduğun-
dan eminim. Bende işin magazin kısmına çok girmeden yaşanılanlarla
olayları yazmaya çalıştım.
HEPİMİZ HAİN OLDUK.... 3

—Sivas kampının, muhaliflere gözdağı vermek hatta onları sindir-


mek belki (Cunta tarafından oluşturulan) devlet politikalarının des-
tekleyicisi olmalarını sağlamak gibi bir beklentiyle oluşturulduğunu
düşünürsek kamptan sonra bu korkuyla cuntayı destekleyen insanlar
olmuş mudur?

—Bu korku olmasa da rakiplerini sindirmek amacıyla birbirlerini ihbar


eden ve askeri darbeye yaranan bir çok insan olduğu gibi, geleneksel ola-
rak kutsal devlet anlayışından dolayı devleti kutsal görüp bu yanlışlığı
da görmezden gelen bir çok insan bulunuyordu. Bu kampta kalan in-
sanların bir kısmı tam anlamıyla “Kürtçü” olup çıkarken, bir kısmı da
devlette daha kenetleşti ve kendilerine yapılan yanlışı görmezden geldi.
Esas mesele 1960 Sivas Kampı sonrasında ortaya çıkan tablo karşısında
basının da tıpkı kamptakiler gibi devletin yanında yer alması oldu.

—Sivas kampı neden Kürt sorununda önemli bir yer tutuyor?

—Sivas Kampı medrese geleneğinden büyük ölçüde beslenen Kürt ha-


reketi Sivas Kampı sonrası tamamıyla neredeyse seküler zemine kaydı.
Bunda sistemin rolü çok büyük olmakla birlikte o dönem Türkiye ve
dünyadaki sol rüzgârında etkisi büyüktü. Fakat tarihsel süreç içerisinde
halkla iç içe yaşan ve medrese ile aydınlanmayı sağlayan o günkü aydın-
ların yerine, tamamıyla batıda eğitim görmüş ve seküler dünya görüşüne
sahip Kürt aydınlarının ve öğrencilerinin bu zeminde mücadelesi hak-
latan kopukluğu da getirdi. Bu anlamda kurulan sol referanslı Kürt ör-
gütleri adeta modernleşme unsuru olarak halka sunuldu ve Celal
Bayar’ın “Sivas Kampı siyasal Kürtçülüğün merkezidir” ve Hüsamettin
Cindoruk’un “Apo2nun kaynağı Sivas’tır” söylemini yabana atmamak ge-
rekiyor.

—Oysa kampta sadece Kürt aşiretlerin liderleri değil diğer muhalif


kanatta olanlarda yer alıyor. Nurcular, demokrat partililer… Onların
kamptan sonra ki tutumları nasıl olmuş?

—Eğer Said Nursi Hazretleri yaşamış olsaydı kesinlikle Sivas Kampı’na


götürülürdü. Nurcular ve Kürtler 27 Mayısçıların ortak iki düşmanıydı.
4 HEPİMİZ HAİN OLDUK....

Birini gericilikle diğerini bölücülükle suçluyorlardı ve basında


bu konuda bu cunta ekibine her türlü desteği veriyordu. Nurcuların be-
lirli bir kısmı kutsal devlet anlayışını terk etmediği için bu kampı da Ri-
sale-i Nur hizmetlerinin yayılması amacıyla bir Mektebi Yusufiye
olduğunda ısrar etti ama aynı Cunta ekibinin Said Nursi’nin mezarını
Urfa’dan alıp başka yere taşıması kampı yaşayanların tepkilerinde çok
ciddi değişikliğe götürmedi

—Araştırmanız sonrasında Sivas kampının en büyük etkisi sizce ne


neydi? Cuntacılar amaçlarına ulaşmışlar mıydı?

—Birincisi Ragıp Gümüşpala’nın cuntaya ilk etapta destek vermeyip


sonra destek vermesi ve hatasını düzetmek adına bu kamp uygulama-
sına gönüllü olması. İkincisi o dönem İçişleri Bakanı olan Muharrem
İhsan Kızıloğlu’nun şöven davranışları ve kampı oluşturma fikrinin Milli
Birlik Komitesi üyelerine dayatılması. Üçüncüsü de Irak’ta özellikle
Molla Mustafa Barzani hareketinin Türkiye’de sınır boylarını etkilemesi.
Dördüncüsü de Milli Birlik Komitesi’nin içeride bir düşman türetmesi-
dir ki bence bunu çok iyi becerdiler. Çünkü 55 Ağayı sürgün ederek içe-
ride tam anlamıyla konsensüsü bozdular.1938–1960 yılları arasında
hareketli olmayan Kürt muhalefeti bu olay seviyesinde hareketlendi ve
halen de o hareketliliğin sıkıntılarını yaşıyoruz

—Devlet kendi halkını küstürmenin bedelini sonraki süreçlerde nasıl


ödedi veya böyle bir bedeli ödediğini düşünüyor musunuz?

—Bir devletin kendi iç barışını bozması zaten bir devlete verilebilecek


en büyük cezadır ve bu bize 27 Mayısçılar tarafından miras bırakıldı.
Cumhuriyetle birlikte bırakılan bu miras neticesinde geldiğimiz durum
ortada.

—Son olarak kitabınıza ilgiyi yeterli buluyor musunuz? Ticari açı-


dan sormuyorum elbette ki, olayın kamuoyunda kitabınızla yeniden
gündeme gelmesi ile alakalı soruyorum. Entelektüel çevre, siyasiler ve
yakın tarihe ilgi duyanlar açısından soruyorum…
HEPİMİZ HAİN OLDUK.... 5

—Geçen gün İlhan Kesici Bey aradı kitap için teşekkür etti ve babası-
nın da Sivas’ta bir hafta tutuklu kaldığını ifade etti. Tekirdağ’dan, Yalo-
va’dan birçok insan aradı. Tarihin üstü örtülen bir sayfası açıldı ve tepkiler
çok iyi. Yakın zamanda genişletilmiş ikinci baskıyı yapmayı düşünüyo-
ruz. Tek dileğim kitabın bu ülke barışına bir katkı sağlaması İnşallah oda
olacak…

Nevzat Çiçek Kimdir?


ÇİÇEK, 1977 Adıyaman-Gerger doğumlu. İlkokulu Gerger'de, orta-
okul ve liseyi İstanbul'da okudu. İstanbul Ticaret Üniversitesi medya ve
iletişim sistemleri bölümünden mezun oldu. Sırasıyla Kanal D Ana
haber, Nokta Dergisi, Bugün Gazetesi, Nokta Dergisi, Taraf Gazetesi ve
Sabah Gazetesi gibi basın kuruluşlarında muhabirlik, editörlük ve haber
müdürlüğü görevlerinde bulundu. Suriye, Kazakistan, Pakistan, İran,
Irak ve Doğu-Güneydoğu Anadolu'da uzun süre İslami cemaatler ve ta-
rikatları izledi. Çalışmalarını Kürt sorunu, PKK, Kürt İslamı, Yakın Siyasi
Tarih, Nakşibendîlik, Kürt Medreseleri, Ergenekon soruşturması ve as-
keri darbeler üzerinde yoğunlaştırdı. Bu konuda yurt içinde ve yurt dı-
şında birçok çalışması yayınlandı ve danışmalık hizmetleri verdi. Çeşitli
sivil toplum kuruluşlarında danışmanlık ve yöneticilik görevlerinde bu-
lundu. "Puşi ve Sarık", "İtirafçı", "Gerçek Cellât Kim" , "Dağlıca: Kod adı
düğün" ve “Sivas Kampı” adında yayımlanmış beş kitabı bulunuyor…

You might also like