Download as doc, pdf, or txt
Download as doc, pdf, or txt
You are on page 1of 3

Sınırlar arasında sınırlı yaşamlar

14/10/07

İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde her gün sokakta karşılaştığımız, gelip
geçtikleri, sadece misafir oldukları sanrısı yaratan, ancak şehrin bir yerlerinde
hep var olanlar: Mülteciler

İlçelerindeki yoksulluktan ve I savaşlardan kaçanlar, yoğunluklu olarak


İstanbul'da yaşıyor bilinseler de İzmir'deki sayıları da azımsanmayacak kadar
çok. Ancak birçoğu, hatta neredeyse hepsi başka ülkelere ulaşmak amacıyla yola
çıkmış, ama İzmir'de "mola vermek" zorunda kalmış. Esas hedefleri Yunanistan
adaları ve İtalya olan Afrikalı göçmenlerin bazısı parasızlıktan İzmir'de kalırken,
bazıları da İtalya'ya ulaştıkları şeklinde aldatılarak derme çatma teknelerle
İzmir'in kıyı ilçelerine bırakılmış. İzmir'in Basmane semtinde bulunan ve ucuz
otelleri ile bilinen Oteller Sokağı son aylarda ziyaretçilerine Afrika'nın herhangi
bir şehrinde geziyormuş hissini veriyor. Kadın, erkek, çocuk, her yaştan ve
çeşitli uluslardan yüzlerce mülteci ve sığınmacıyı konuk ediyor sokak. Sokağın
duvarlarında görülen küçük afişlerde ise ağırlıklı olarak Somalice yazılar
mevcut. Bu yazılarda "Yerlere çöp atmayın" şeklinde uyarıların olduğunu
öğreniyoruz. Sokaktaki kahvehanede dörtlüyü oluşturup kağıt oyunlarıyla vakit
geçiren Somalili erkekler, kaldırımda oturup sohbet eden Etiyopyalı kadınlar,
internet yolu ile ülkelerinden haber almaya çalışan Somalili, Etiyopyalı, Iraklı ve
Filistinli savaş mağdurlarını görmek son derece normal. Mültecilerin ülkeleriyle
tek bağlantıları telefon ve internet. Mültecilerin telefon görüşmelerini yaptıkları
'Callshop'ların sayısı son birkaç ayda üçe çıkmış ve yine bu mekanlarda bulunan
bilgisayarlar aracılığıyla dostları ve aileleriyle görüşebiliyorlar. Bazıları 2 yıldan
beri, bazıları ise sadece bir haftadır İzmir'de. Hiçbir resmi kurumdan yardım
alamıyorlar. Yetkililer onları adeta yok sayıyor. Çünkü varlıkları kabul
edildiğinde uluslararası sözleşmelere göre onlara yardım edilmesi de zorunlu
hale gelecek.

KIZILAY TÜZÜĞÜNE UYMUYOR


Onlara ilk yardım elini uzatması gereken kurum olan Kızılay varlığını hiç
hissettirmemiş. Oysa Kızılay tüzüğündeki "Barış halinde amaç ve görevler"
bölümünün 7. maddesinde "Yangın, yer sarsıntısı, su baskını, kuraklık, kıtlık,
topluca veya savaş dolayısıyla göçler ve benzeri olaylarda gerekli yardımlarda
bulunur" deniyor. Fakat nedendir bilinmez, ülkelerindeki savaştan kaçan ve bu
topraklara sığınan yüzlerce insana karşı Kızılay'ın duyarsızlığı, bu madde
yokmuşçasına sürüyor. Mültecilere yardım etmek için en çok çaba gösteren
kurum olan Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi'nin yönetim kurulu üyelerinden
Mete Üs-tünbeyi'nin de en büyük şikayeti bu yönde. Devletin, barınma ve
beslenme ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalmamak için mültecileri
görmezden geldiğini söyleyen Üstünbeyi, "Mülteciler, buradaki otellerde gecelik
ücreti 5 ile 7 dolar arasında değişen otellerde kalıyorlar. Yemek ihtiyaçlarının
büyük kısmını İnsan-Der isimli dernek karşılıyor. Burada en çok çocuk bezi,
kadın pedi, temizlik malzemesine ihtiyaç var" diye konuşuyor. Üstünbeyi,
Oteller Sokağı'nda yaşayan mültecilerin birçoğunun ailelerinden bir ya da birkaç
kişiyi savaşta kaybettiklerini ifade ediyor ve "Biz hangi dil, din, ırktan
olduklarına bakmadan onlarla ilgilenmek zorundayız" diyor. Üstün-beyi'nin
anlattığına göre Uluslararası Af Örgütü tarafından birkaç ay önce düzenlenen
mülteci çalıştayında tercümanlık yapan Scott isimli genç kadın da çalıştaydan
bir hafta sonra tekneyle Yunanistan'a geçmeye çalışırken 17 kişiyle birlikte
boğulmuş. Mete Üstünbeyi ayrıca, Konak Sağlık Grup Başkanlığı'nın yakında
bölgede çalışmak üzere bir doktor göndereceğini ve bu doktorun Konak
Belediyesi Basmane Semt Merkezi'ndeki bir odada göçmenlere hizmet
vereceğini ifade ederek, bu durumun sevindirici olduğunu sözlerine ekliyor.

GÖÇÜ TETİKLEYEN ABD


Afrikalı, Filistinli, Iraklı göçmenlerin hemen hepsi ülkelerindeki savaşlardan
kaçarak Türkiye'ye sığınmış. Etiyopya ve Somalililer ülkelerinin birbirleri ile
yaptığı savaştan kaçarak buraya sığınmış. Etiyopya'nın Somali'ye yönelik
saldırılarını destekleyen ve Etiyopya'yı savaş için cüretlendiren ise tanıdık bir
ülke: ABD. ABD, Somali'deki El Kaide militanlarını hedeflediğini söylese de,
esas amacı hem Aden Körfezi'nin kontrolünü ele geçirmek, hem de Somali'nin
zengin petrol ve doğalgaz rezervlerinden 'faydalanmak'. Bu ve benzeri
savaşların mağduru göçmenler, basında yer alan birçok haberde kriminalize
edilmelerine, potansiyel suçlu olarak yansıtılmalarına karşın, Oteller Sokağı'nda
yaşayanlar arasında suçla tanışan neredeyse yok. Aralarında, İzmir sokaklarında
işportacılık yaparak hayatını kazananlar olduğu gibi bazılarının da ülkelerinde
kalan aileleri kısıtlı da olsa para gönderiyor. 23 yaşındaki Somalili mülteci Elmi
Ehmed 7 ay önce içinde 60 kişinin olduğu bir gemiyle İzmir'e gelmiş. "Buradaki
insanlar çok iyi. Müslüman bir ülke olduğu için bir süre Türkiye'de yaşamak
istiyorum" diyen Elmi'nin asıl hedefiyse birkaç ay İzmir'de çalışarak para
kazanmak ve Avrupa ülkelerinden birine gitmek. Elmi'nin, "Tekneyle kaçak
yolculuk tehlikeli değil mi" sorusuna yanıtı ise, "Tehlikeli olduğunu biliyorum.
Ama bizim ülkemizde de savaş var, orası daha tehlikeli" şeklinde. Elmi, şimdilik
herhangi bir işte çalışmıyor. Somali'de yaşayan ağabey ve ablasının kendisine
para gönderdiğini söyleyen Elmi, bu paranın da ancak 2 ayda bir
gönderilebildiğinden yakınıyor.

"ALLAH BİZE YARDIM EDER"


29 yaşındaki Mahab Hazan Ali ise bu sokakta yaşayan göçmenlerden belki de en
dikkat çekici olanı. Mahab, ülkesi Somali'de gazetecilik yaparken 2 ay önce
ailesiyle birlikte savaştan kaçmış ve İzmir'e gelmiş. "Etiyopya ve ABE) ülkemizi
işgal edince buraya kaçtık, savaşta birçok komşumu kaybettim. Etiyopya
Başbakanı Meles Zenavi insanların nedensiz ölmesine sebep oldu" diyen
Mahab'ın tesellisi, eşi ve Ay-nima isimli kızı ile birlikte olması. Allah'a
inandıklarını ve bu nedenle Allah'ın kendilerine yardım edeceğini düşündüğünü
söyleyen Mahab, savaşın diğer tarafı olan Etiyopyalılarla aralarında sorun
olmadığını, hatta aynı yerde, farklı odalarda yaşayan Etiyopyalı ve Somalililerin
bulunduğunu dile getiriyor ve "Savaş halklar arasında değil, devletler arasında"
diyor.

Ülkesi Somali'de bir sigara şirketinde çalışan, fakat 17 yıldır devam eden savaşa
daha fazla dayanamayarak yollara düşen Ali Abdul, oğlu Ab-dulrezzak ve eşi ile
birlikte 2005 yılından bu yana İzmir'de yaşıyor. Henüz 5 yaşında olan ve şu ana
kadarki hayatının büyük kısmını İzmir'de geçiren Abdulrezzak, Türkçe'yi
neredeyse anadili gibi konuşuyor ve ülkesine gitmek istediğini söylüyor.
Sokaktaki otellerde ve eski evlerde yaşayan mültecilerin ortak talebi bir an önce
kendilerine yardım edilmesi. Özellikle yiyecek ve temizlik maddeleri ile sağlık
kontrolü ilk göze batan ihtiyaçları.

Mültecilerin çoğunun Yunanistan ya da İtalya diye Türkiye'ye bırakıldıklarını


söyleyen Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Başkan Yardımcısı Taner Kılıç
da soruna hem sivil toplum örgütlerinin hem de devlet bürokrasisinin kayıtsız
kalmasından yakınıyor. İzmir'deki tahmini mülteci sayısının 500 ile 2 bin
arasında değiştiğini dile getiren Kılıç, "Bunlardan 130'u iltica başvurusunda
bulunmuş. Ancak BM'nin başvuru ile ilgili verdiği ilk randevu tarihi 2008'in
Haziran ayı. O zaman kadar bu insanların nasıl yaşayacağı belirsiz" diye
konuşuyor. "Mülteciler, içinde bulundukları ka-radelik gibi belirsizlikten
kurtulmalı" diyen Kılıç'a göre öncelikle yapılması gereken Türkiye'deki iltica
prosedürünün uluslararası standartlara uygun duruma getirilerek, hızlı ve etkin
kullandırılması.

Türkiye Doğulu mültecileri kabul etmiyor


CENEVRE Sözleşmesi'nin taraflarından olan Türkiye sözleşmeye Kongo ve
Madagaskar ile birlikte 'coğrafi sınırlama' koşuluyla taraf olan üç ülkeden biri.
Bu koşula göre Türkiye sadece Avrupa ülkelerinden gelenleri mülteci olarka
kabul ediyor, Asya, Afrika ve Ortadoğu'dan gelenleri ise sınırdışı ediyordu.
Ancak AB'ye uyum çerçevesinde 2005 yılında çıkarılan yönetmeliğe göre
Türkiye 2012 yılına kadar bu konuda bir yasal düzenleme yapacak ve Avrupa
dışındaki ülkelerden gelenlere de sığınma hakkı tanınacak. Yine bu yönetmeliğe
göre 7 farklı sınır şehrinde mülteciler için kamplar oluşturulacak.

You might also like