Sanat Ne Için

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 7

Nesibe Kantar & Zeynep Tuğba Kahyaoğlu 1

Sanat Ne İçin?

Sanat ne için?
Her an keşfedildikçe sayıları artan ve şu an için yaklaşık bir milyon canlı türünün
yaşadığı dünyamızda insan, çoğu zaman tanımlamakta zorluk çektiğimiz farklılıklarıyla bu bir
milyon çeşit canlıdan en uzak olarak ayrılan türdür. En temel farklılık olarak akıl öne sürülür
hep. Diğer canlılardan keskin bir şekilde fazla olan aklıyla insan, sırf bu sebeple en üstün
canlı olduğunu iddia edebilmiştir. Aklın fiili düşünmektir ve düşünmenin ilk meyvesi
konuşmak, düşüncelere kelimeler giydirmektir. Aslında aklıyla olduğu kadar diğer canlılardan
üstün olduğu bir yanı daha vardır insanın: duygu ve hisleri. Hatta bu duygu ve hisleri o kadar
kuvvetlidir ki bazen o muhteşem olarak addettiğimiz aklının rasyonel düşüncelerine bile karşı
gelebilir. Aşk ile acı çekebilir, mantıksızca hareket edebilir, annelik duygusu ile rahatından,
vatan sevgisi ile kendinden vazgeçebilir, ölümü kabul edebilir, yapılamaz denen işleri
başarabilir. Burada başka bir soru sormak istiyoruz şimdi. Peki, birinci üstün yanımız olan
aklın fiili düşünmek ise, ikinci üstün yanımız olan duygu ve hislerin fiili neler olabilir?
Bahsettiğimiz davranışlar haricinde duygu ve düşüncelerin fiili ve meyvesi olabilecek, onların
bürünebileceği somut varlık da aynı aklın ürünü cümleler, formüller gibi bir ürün olmalı. İşte
burada sanat dediğimiz varlık ortaya çıkar. O en başta bir fiil sonrasında ise duygu ve
düşüncelerimizin büründüğü somut biçimler topluluğudur.
Her ne kadar temelde insan türünün bir ihtiyacı olarak doğsa da sanat, daha sonra her
varlıkta olduğu gibi hayatımız için bir takım misyonlar yüklenmiştir. Bazısına göre
eğlendirmek sanatın misyonu, bazısına göre ruhsal bir ihtiyacı karşılama, bazısı için geçimi
karşılama, bazısı için ise duygu ve düşüncelerin etkili bir ifade yolu. Aslında sanatın görevi
tek bir kelime ile özetlenemez çünkü o birçok gereksinimi karşılar. (Fischer, 2005). Sanat
insanla çevresi arasında bir iletişim sağlar en başta. Bireyin bütünle kaynaşması için
vazgeçilmez bir araçtır ve insanın yaşantılar ve düşüncelerini paylaşma yeteneğini yansıtır.
Kimisi bir şarkıyla, kimisi birkaç mısra şiirle, kimisi ise bir resim ile sayısız insana hissettirir
duygusunu ya da anlatır düşüncesini. Bu iletişim o kadar güçlüdür ki Türkiye Başbakanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın sanatçılara dediği gibi bu türkü ve şarkılar sağır duvarları 
aşabilecek güçtedir.

Sanat eseri çoğu zaman bizde duygusal ve düşünsel etkiler bırakır. Bazen de daha farklı
düşünmemizi sağlayarak iç dünyamızı sınırlandıran duvarları yıkabilirler. Duygular
düşüncelerimizi keskinleştirip arttırırken, algılarımız da değişebilir. İşte burada sanatın
yansıtma niteliği vardır. O duygularımızı ifade eder ve onlara gerçeklik kazandırır yani
Nesibe Kantar & Zeynep Tuğba Kahyaoğlu 2
Sanat Ne İçin?

somutlaştırır. Sanatın gelmiş geçmiş tüm uygarlıklarda önemli bir unsur olması tesadüf
değildir elbet; ama varlık nedeni hiçbir zaman aynı değildir. Günümüzde sanatın varlığının
nedenini onu üç farklı çeşide ayırarak açıklayabiliriz:
i) Popüler Sanat
ii)Akademik Sanat (yeni şeyler deneyen veya sanattan haz alan kesimin ilgilendiği)
iii)Felsefi düşünceleri ve endişeleri ifade eden sanat

Popüler sanat halka hitap eden ve onun duygularını dile getiren sanattır kısaca. Sanatçı
burada sıradan insanların duygularını yani insanların sevdiği sanatla özü açık olan, kolayca
anlaşılabilen ve paylaşılabilen duygularını, insanların ortak duyuşlarını dile getirir. Temel
ihtiyaçlar giderildikten sonra üzerine eklenecek şeyler ortaya çıkar. Türk edebiyatına
baktığımız zaman halk edebiyatı halkla aynı dili konuşur ama Divan edebiyatı halk
edebiyatından çok daha soyuttur. İfade edilmek istenen şeylerin içerdiği söz sanatları, felsefi
düşünceler ve ifade farkları vardır. Kişi ilgi gösterdiği ya da faaliyet gösterdiği alandaki
sanatsal faaliyetlerden daha çok etkilenir. Bu nedenle Divan edebiyatıyla dönemin eğitim
görmüş devlet adamları ve şairler ilgilenir. Halk ise halk ozanlarıyla ilgilenir. Günümüzün de
halk edebiyatını da popüler sanat olarak algılayabiliriz çünkü halk akademik çalışmalarla
ilgilenmez ve popüler sanat halka hâkimdir.
İnsanlık hiçbir güzelliğe, hiçbir fikre, hiçbir yönetime ve hiçbir yaşam biçimine sonsuza
dek bağlanamıyor. Üstelik en mantıklı olana bile bazen itibar etmiyor (Turani, 2009).
İnsanların neye, neden itibar ettiklerini anlayabilmek ve bunun evrensel kanunlarını
çıkarabilmek asla mümkün olmamıştır ve değişen sayısız etken var ise dünya durana dek bu
mümkün olmayacaktır. En temel dürtüler, ihtiyaçlar ve içgüdülerdir. Sanatı, bilinçsizce
yönelinen bir içgüdüden çok olgunlaşmakla duyulan ruhi bir ihtiyaç olarak tanımlamak daha
doğru olur. Bu nedenle insanların o anki ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılayacak bir sanat söz
konusu olur. Popüler sanatta ciddi bir estetik değerlendirme söz konusu değildir. Tamamen
bir esinlenme aracı değildir; ama toplumdaki problemlerin topluma göre yansıtılması amacını
taşır. Ortada yine bir sanat vardır ama akademik anlamdaki gibi de değil bu sanat anlayışı.
Seyircinin, karanlık bir salonun aydınlatılmış sahnesine oyun olduğunu bildiği bir şeye ilgiyle
bakması konunun ona göre işlenmiş olduğunu gösterir. Oradaki tüm insanların gerçek
olmayan bir olayın canlandırmasını izlemelerinin sebebi orada olup biten olay zinciri değildir.
Orada gerçek olabilecek bir olay olduğu için o oyunu izler insanlar. Belki de yaşantılarımız
yeterli değildir ve biz tüm insanlar olmak istiyoruzdur.(Fischer, 2005, sf.10)
Nesibe Kantar & Zeynep Tuğba Kahyaoğlu 3
Sanat Ne İçin?

Pragmatist John Dewey’e göre sanat, konu ile biçimin evliliğidir ve sanatçı düşüncelerini
yaratılan nesneyle birleştirmek için çabalar (Ozmon ve Craver, 2008). Ona göre sanatçı
sadece yaratıcı değil aynı zamanda bir algılayıcıdır. Buradaki yararcı-çıkarcı fesefeye göre
zaten sanatın, sadece sanatçıya hitap eden ve toplum çoğunluğunun yararlanmasından uzak
bir olgu olarak görülmesi beklenemez. Pragmatist felsefenin sembol ismi Dewey sanat ve
estetik deneyimlerin sadece profesyonel sanatçıların alanına bırakıldığına inanmamış, onun
bir azınlığın uzmanlığı olmaya ihtiyacının olmadığını ve tam tersine herkesin ulaşabileceği ve
hayattaki sıradan aktivitelere uygulanabilir olduğunu savunmuştur(Ozmon ve Craver, 2008).
Dewey’e göre estetik deneyim insan deneyiminin en yüksek noktasındadır ve bütünlük ve
tamamlanmayı sağlar (Ozmon ve Craver, 2008). Öyleki, bugünkü akademik dünya, eğitim
bilimlerini sosyal bilimler hatta bazen fen bilimleri içine dahil ederken, Dewey eğitimin akıl
ve bedeni ya da düşünme ve icraatı birleştirmedeki rolünden dolayı onu en üstün sanat biçimi
olarak tanımlamış, adına da “eğitim sanatı” demiştir. Bu görüşten, pragmatist felsefenin
insandaki iki temel bileşenin yani akıl ve bedenin bütünleştirilmesini sanatın bir rolü olarak
gördüğünü söyleyebiliriz.
Dewey’in söylediği gibi sanatın insanın kendi içindeki bütünlük ve tamamlanmasını
sağlamasına güzel bir örnek psikolojide Csikszentmihalyi tarafından tanımlanan akış hali
(flow)’dir. Akış, insanın tam bir katılım ile hareket etmesi durumunda hissettiği bütünsel bir
duyumdur (Pintrich ve Schunk, 2002) ya da yazarın tanımı ile “ruh ve bedenin birlikte
oluşturduğu, zaman ve mekân algılanmasının bulanıklaştığı, sonunda çok özel bir şeyler
olduğu duygusunun yerleştiği, harmoni içinde bir yaşam anıdır”(Csikszentmihalyi, 2005).
Akışı, insanlar vaad edilen bir ödüllendirmeden çok o anın kendisi için yaşamanın peşinde
olurlar (Pintrich ve Schunk, 2002). Akış hali için verilebilecek en güzel örnek tabiî ki kendini
yaptığı işe kaptırmış ve bulunduğu zaman ve mekândan soyunmuş bir sanatçıdır. Kendinden
geçmiş bir şekilde piyano çalarken Fazıl Say, bir sanatçının sanatını icra ederken hissettiği bu
anı izleyenlere az da olsa taşıyabilmiştir herhalde. Bazen de sanatçının bu akış durumunu bir
andan fazlasına hatta asırlara yayıldığını söyleyebiliriz. Sanatı ile bulunduğu zaman ve
mekânın dışına aşmayı başarmış sanatçıların hissettikleri bu akışı belki milyonlarca insanın
algıladığını dolayısıyla ‘akış’ın akmaya devam ettiğini söyleyebiliriz diğer bir deyişle.
Sanata farklı bir bakışa sahip olan bir diğer kişi ise, daha çok eğitim ve siyaset üzerine
düşünen Jean Jacques Rousseau’dur. Ona göre medeniyetin şu anki biçimleri olan sanat ve
Nesibe Kantar & Zeynep Tuğba Kahyaoğlu 4
Sanat Ne İçin?

bilim zararlıdır çünkü bizi doğadan uzaklaştırırlar ve bunun olmaması için artistik ve bilimsel
gelişmeler kontrol altında tutulmalıdır (Ozmon ve Craver, 2008). Dolayısıyla, Rousseau’nun
sanatı insan doğasının bir parçası olarak görmediğini anlayabiliriz. Bu bakış açısında sanat,
salt yaratıcının tasarladığı orijinal halden bir uzaklaşma olarak görülmektir belki de. Belki de
bu yüzden insanlık için zararlıdır.
Akademik ve sanat kaygısı taşıyan sanat ise toplumda herkesin göremediği şeyleri
görerek bunların kaygısı ile hareket eder ya da bir şeyleri yapabilmekten, sınırlarını
zorlayarak yeni şeyler elde edebilmekten haz alındığı için vardır. Örneğin resmin anlamı ne
olursa olsun, sanatçının bunu saptamadaki ustalığı göz önünde olmalıdır. Eğer resim doğada
olup bitenleri kopya etmekten öteye gitmiyorsa o eser önemli bir şeyi dile getirmeyen basit bir
kopya olur. Çok güzel olsa bile onun varlık nedeni bu iyi yapılmış olmasıdır. Çünkü o resme
bakıldığında o resimden başka bir şey akla gelmeyecektir. Bir anlamda kişiliksiz bir üründür,
bir insanın aynı başka bir insan gibi davranmasından başka bir şey değildir ki böyle bir
dünyada yaşadığınızı bir düşünün. İşte bu nasıl dünyanın sonu olacaksa kişiliksiz sanat eseri
de sanatın sonu olacaktır.
Goethe, Sanat Yapıtlarının Gerçeği ve Gerçeğe benzerliği adlı incelemesinde kirazları
yemek için kuşların resmin üstüne konduğu Zeuxis’in bir resmi ile ilgi şöyle yazıyor:
Bu kirazların büyük bir başarıyla çizilmiş olduğunu kanıtlamıyor mu? Hayır. Bence bu daha
çok kiraz resmine bayılanların gerçek kuş olduklarını kanıtlıyor. Ama bu benim o resmi çok
güzel bulmamı engelleyebilir mi?Anlaşıldığı gibi sanatın amacı kopya etmek olmamalıdır,
zaten bu bakımdan sanat hiçbir zaman doğayla boy ölçüşemez yani doğa her zaman sanattan
daha doğal olacaktır. (Fischer, 2005, sf. 138). Bu nedenle sanattan haz alma duygusu da
sadece bir kopya etme başarısı da olmamalıdır.
Sanat herkes için farklı bir şey olduğu gibi sanatta doğayı kopya etme de herkes için
farklı bir şey ifade eder. Bir felsefeci olan Seneca’ya göre sanat tabiatı taklitten başka bir şey
değildir. Oscar Wilde’e göre ise sanat taklidin bittiği yerde başlar. Bana göre ise en doğru
saptamayı Balzac: “Sanatın vazifesi tabiatı kopya etmek değil, tabiatı ifade etmektir.” diyerek
yapmıştır. Güzel olan her zaman kopya edilir çünkü güzeldir, insana estetik zevk verir ve
nasıl çirkin olan reddedilirse güzel olan kabul edilir. Sanat ise bu güzelliği alır ama sanatçı
sadece kopya etmez. Öyle olsaydı bir konu tüm sanatçılar tarafından aynı şekilde işlenirdi ve
sadece güzel kopya edilmiş tabiat ortaya çıkardı. Hâlbuki sanatçı tabiattan aldığı güzelliğin
arkasında o konuyla ilgili bizim gözümüz ya da kulağımız olmalı, bize farklı bakış açıları
kazandırmalıdır.
Nesibe Kantar & Zeynep Tuğba Kahyaoğlu 5
Sanat Ne İçin?

Belki de en yaygın sanat türü olan müzik ise daha soyut ve biçimsel bir sanattır. Yani
özü edebiyatın ya da plastik sanatların özü kadar açık değildir. Müzik dış dünyadaki olayları
yansıtmanın yanında diğer sanatlarda olmayan çok güçlü bir etkiye sahiptir: insanları değişik
ruh durumlarına sokabilme etkisine. Özellikle askeri ve dinsel kurumlarda müziğin bu yönü
çok kullanılmıştır. Osmanlı’dan günümüze bir kültür mirası olarak kalan mehter müziği
aslında askerleri savaş sırasında coşturmak amacıyla hazırlanmış çoşkulu ve mesaj taşıyan bir
dopingtir. Özellikle de müziğin bu etkilerinden dolayı yönetim biçimleri sanatçıların üzerinde
her zaman bir etki sağlamaya çalışmıştır. Hitler ve Stalin rejimlerinde sanatçıların partiye
bağımlı çalışması esas alınmıştır mesela. Sanatın toplum üzerindeki etkisinin bilinmesi
bunlara tüm bunlara yol açmıştır. Ama zamanla yönetim biçimleri değişmiş, insanların
özgürlükleri artmış ve dolayısıyla müzik ayrı ayrı insanlara hitap eden farklı türlere
ayrılmıştır. Halka yabancı gelen, seçkinler için olan müzik ve genellikle halka hitap eden
müzik oluşmuştur en temelde. Günümüzde ise her halka, her felsefeye, her coğrafyaya yani
her tür insana hitap eden farklı farklı müzik türlerinden ve sanatçılarından bahsedebiliriz.
Her sanatçı halk için müzik yapmayabilir ama yine diğer sanatçılar gibi topluma hizmet
etmiş olur çünkü bununla ilgilenen bir kesim muhakkak vardır ve dolayısıyla sanatçı olarak
yaptığı işten zevk duymaya da hakkı vardır. Sanatçının bundan duyduğu tadı uzman
müzikseverler dışında birçok kişi anlamaz. Fakat sanatçılar bunları denemeseydi bu müzikte
bir durgunluğa yol açardı. Zaten onlar yani sanatçılar yeni şeyleri çağları için yapmıyorlardır.
Örneğin Beethoven, kırklı yaşlarının sonunda sağır olduğu zaman, kendisi ve geleceğin ideal
dinleyicisi için müzik yapmaktaydı. Bir eleştirmene bunlar size göre değil, daha sonraki bir
çağ için demişti. (Hart, 2009, sf. 235). Sanatın zamanı aşan özelliği ona sonsuz bir hizmet
yapabilmeyi sağlar böylece.
Sanatın üçüncü görevi olan felsefi düşünceleri ve endişeleri anlatma belki de günümüzün
soğuk savaş dünyasında çok etkili kullanılan ve kullanılmaya çalışılan yönüdür. Yaşanılan
birçok olay ve yenilikler sanatta akımlara neden olmuştur ve olmaktadır. Bunların başında
devrimler, eşitlik, sanayi devrimi tüm insanlığı etkileyen bazı olaylar gelir. Bu olaylarla
birlikte insanların düşünce yapısı ve dolayısıyla estetik algıları da değişmiştir. Yine de kesin
olan şey sanatın özünü toplumdan aldığıdır. Çünkü önceden de belirttiğiz gibi sanatçı da
toplumun bir parçasıdır ve yaptığı sanat da toplumun bir kesimine hitap eder. Bir sanat yapıtı
hiçbir zaman kendi kendine bir şey değildir. Her zaman bir dinleyici, seyirci ya da okuyucu
ile karşılıklı ilişki kurar.(Turani, 2009). Bir sanat eserinde diğer konularla ilgili görüşümüzü
etkileyebilecek az ya da çok açık bir felsefi içerik vardır. Bu felsefi içerik, siyasi ve ahlaki
Nesibe Kantar & Zeynep Tuğba Kahyaoğlu 6
Sanat Ne İçin?

görüşler olabilir, sözle müzik ya da resimle olabileceğinden daha açık ifade edilir.(Hart, 2009,
sf. 236) Örneğin Voltaire’nin yaşamı boyunca arkasında durduğu fikirler vardır ve kendini,
Fransa’daki dehşet verici Protestan kıyımı sırasında dinsel fanatikliğe karşı bir savaş vermeye
adamıştır, bunun için siyasi yazılar yazmıştır.(Hart, 2009 sf. 364) Nazım Hikmet Ran ise
şiirlerinde sanatsal estetik endişesi taşımadan kafiye ve ölçüye bağlı kalmamıştır. Şiirlerini
okunuşuyla insanları etkileyecek ve onlara o ruhu verecek, düşüncelerini daha etkili şekilde
yansıtacak şekilde yazmıştır. Bu eserlerde çoğu zaman sanatçı söz edile konu hakkında
okuyucuya olayın başka bir bakış açısıyla anlatıp onu düşünmeye itmekten çok kendi
düşüncelerini savunur. Sanatı toplum ulaşmak için bir sanat olarak kullanır ama burada sanat
çok farklı bir amaç için araç olmuştur. Evrensel duyguları dile getirmek ya da insanların
çağlarına göre sanat ihtiyacını karşılamak için değildir.
Anlatılan üç alan içindeki amaçlar için yapılan sanatta hep bu sanatla ilgilenen bir kesim
vardır. Herkes kendi hayat tarzına, kendi düşüncelerine, kendi his dünyasına ve duygularına
hitap eden bir sanat eseriyle asgari de olsa ilgilenir. En azından âşık bir insan duygularının
karşılığını bir şarkı sözünde bulurken, belli bir düşünceye sahip kişi bu fikirleri destekleyici
bir kitap okurken aynı şeyleri düşünen bir insanın varlığından memnun olur. İşte bu nedenle
sanat hayatı yaşanılabilir kılar ve insan var olduğu sürece sanat da var olur.
Nesibe Kantar & Zeynep Tuğba Kahyaoğlu 7
Sanat Ne İçin?

Kaynakça

Csikszentmihalyi, M. (2005). Akış - Mutluluk Bilimi (Flow). Hyb Yayıncılık. Ankara, 2005

Şubat

Erdoğan, R. T. (2010). Sanatçılarla demokratik açılım kahvaltılarındaki konuşma metni.

Fischer, E. (2005). Sanatın Gerekliliği. 10. Basım. Patel Yayınevi, 2005, Aralık.

Hart, M. H. (2009). Dünya Tarihine Yön Veren En Etkin 100. 3.Basım. Neden Kitap, 2009

Eylül.

Ozmon, H. A. ve Craver, S. M. (2008). Philosophical Foundations of Education. Eight

Edition. Pearson Merril Prentice Hall. New Jersey, 2008.

Pintrich, P. R. ve Schunk, D. H. (2002). Motivation in Education, Second edition. Pearson

Merril Prentice Hall. New Jersey, 2002.

Turani, A. (2009). Çağdaş Sanat Felsefesi. 7.Basım. Remzi Kitabevi, 2009 Eylül.

You might also like