Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 60

Yıl : Ocak 2011 • Sayı : 3 ISSN 1309-9396

Dergi Sahibi Editör Sayı Editörü


Gastrointestinal Endoskopi Derneği Adına
Cem Kalaycı

Editör
Cem Kalaycı, Meral Akdoğan
Cem Kalaycı Meral Akdoğan
Editör Yardımcısı
Meral Akdoğan Editör Yardımcıları
Mehmet Cindoruk

Yayın sekreterleri
Mehmet Arhan
Tarkan Karakan
Meral Akdoğan Mehmet Cindoruk
Reklam Sorumlusu
Abdurrahman Kadayıfcı Yayın Sekreterleri
Burçak Kayhan

Grafik Tasarım ve Uygulama


Rıza KAÇAMAK

Basım Yeri
Mavi Ambalaj Mehmet Arhan Tarkan Karakan
İvedik Organize Sanayi Bölgesi
Reklam Sorumluları
Matbaacılar Sitesi 558. Sokak
No: 26, Yenimahalle / ANKARA
Tel : (0.312) 395 36 63 (pbx)

Yazı İşleri Sorumlusu


Elif Emiroğlu
eliff_emiroglu@hotmail.com Abdurrahman Kadayıfcı Burçak Kayhan

İletişim
İşçi Blokları Mah. 1536. Sk. No: 7 YAYIN KURULU
100. Yıl / Balgat - ANKARA
Meral Akdoğan Tarkan Karakan
Tel : (0.312) 284 15 11 - 12
Fax : (0.312) 284 80 75 Mehmet Arhan Burçak Kayhan
e-posta : endoskopi@tgd.org.tr Ahmet Bektaş Ramazan Kurt
www.tged.org.tr Deniz Duman Ersan Özaslan
Saadettin Hülagü Cemil Savaş
Bu dergi 3 ayda bir yayımlanır, ücretsizdir.
Abdurrahman Kadayıfcı Orhan Tarçın
PROMED TIBBİ MALZEME SAN. TİC A.Ş.
Tel: 216-5771667 • Faks: 216-5771671
E-mail: promedsales@superonline.com
İçindekiler

Sayı Editöründen. ................................................................................................................................................................................................................. 5

Bir Ünitemizi Tanıyalım : “İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Gastroenterohepatoloji


Bilim Dalı”.............................................................................................................................................................................................................................................. 6

Ayın Konuğu : “Türkiye’de Gastroenteroloji Üzerine Prof Dr. Burhan Kayhan’la Söyleşi”............. 10

Aktüel : “Prof. Dr. Ahmet Görgül’den Deniz ve Yelken Üzerine”................................................................................... 14

Kılavuz Köşesi: “Antikoagulan ve Antilatelet Ajanların Kullanımı Sırasında Endoskopi”................... 16

Gastroenterolojiden Derlemeler -1 : “Akalazya Tedavisi”........................................................................................ 21

Gastroenterolojiden Derlemeler - 2 : “Özefageal Metal Stentler”................................................................. 25

Gastroenterolojiden Derlemeler - 3 : “Çift Balon Endoskopi ve Gastroenterolojide Güncel


Kullanımı”................................................................................................................................................................................................................................................................ 28

Gastroenterolojiden Derlemeler - 4 : “İnflamatuar Barsak Hastalıklarının Tanı ve


Takibinde Transabdominal Ultrasonografi”................................................................................................................................................. 34

Endoskopi - Teknik : “Endoskopik Ulturasonografi Rehberliğinde İnce İğne Aspirasyon


Biyopsisi”.............................................................................................................................................................................................................................................. 41

Literatürden Seçmeler : “Kore’de PSK ile Birlikteliği Olan Ülseratif Kolit Vakalarının
Klinik Özellikleri”........................................................................................................................................................................................................................ 44

Bir Toplantının Ardından : “Avrupa Gastroenteroloji Haftası (UEGW)-2010”..................................... 46


“Ulusal Gastroenteroloji Haftası (UGH)-2010”............................................. 48

Endoskopi Tarihi : “Mide Tüpünün Gelişimi”................................................................................................................................... 50

Duyurular: “Kongre ve Toplantı Takvimi”................................................................................................................................................ 59


KONFOKAL
ENDOMİKROSKOPİ
SİSTEMİ


GERÇEK ZAMANLI MİKROSKOPİK GÖRÜNTÜLEME

● TÜMÖR ve BENZERİ OLUŞUMLARIN TANISINI KOYMA ve


SINIRLARINI BELİRLEMEDE YARDIMCI

● ÜST ENDOSKOPİ, ALT ENDOSKOPİ ve E.R.C.P. 'DE KULLANIM

● ALINAN BİOPSİ SAYISINDA AZALMA


HER MARKA ENDOSKOPLA UYUMLULUK

www.gentek.com.tr 0 312 480 00 68


Ahmet Haşim Caddesi No:29 Dikmen / Ankara
Sayı Editöründen
Herkese merhaba, bul Üniversitesi, Çapa Tıp Fakültesinin gastroenteroloji

2011
ünitesini sevgili arkadaşım Doç. Dr. Filiz Akyüz’ün kale-
yılının ilk ayıyla birlikte, skop der- minden aktardık. Endoskopinin tarihi kösemiz bu sayı da
gimizin 3. sayısını çıkarmış bulunu- da devam etti. Yine birbiri ardından düzenlenen Avrupa
yoruz. Gastrointestinal endoskopi gastroenteroloji kongresi (UEGW) ve Ulusal gastroen-
derneği olarak, hem sosyal, hemde bilimsel içerikli bir teroloji haftası (UGH) hakkındaki izlenimleri bu sayıya
dergi çıkarmayı planladığımızda bu derginin gastroen- aktardık. Aktüel kösemizde ise tıp mesleğinde olduğu
teroloji camiasında ilgi çekip çekmeyeceği konusunda kadar yelkencilikte de başarılı olan Prof. Dr. Ahmet
endişeliydik. Ancak 3.sayı ile birlikte gözlemlediğimiz, Görgül’ün yelkencilik konusundaki deneyimlerini ve anı-
dergimizin herkes tarafından ilgiyle izlendiğiydi. larını paylaştık.

Skop dergisinin önümüzdeki yıllarda, yılda 4 kez basıl- Bundan sonraki sayılarda ilginç vaka görüntülerini içeren
masına karar verdik. Her sayının sayı editörünün fark- bir köşemizinde olmasını planladık.
lı kişiler tarafından organize edilmesiyle derginin daha
Ülkemizin her kösesinde gastroenteroloji merkezlerinin
renkli ve farklı bakış açılarına sahip olacağını düşündük.
kurulduğu, gastroenterolog sayısının her gecen gün
Amaç dergiyi tüm gastroenteroloji camiasına yaymak ve
arttığı bir ortamda birbirimizle olan iletişim eksikliğimi-
bu camiadaki herkesin dergiye katkısını sağlamaktı. Yani
zi hem bu dergiyle, hem de web sayfamızla gidermeye
çorbada herkesin bir parça tuzunun olmasını hedefledik.
çalışıyoruz. Yine mesleki sorunlarımıza dernek olarak çö-
Bugüne kadar ki sayılarda olduğu gibi, önümüzdeki sayı- züm yolları bulmaya çalışıyor, gerekirse hukuki yollara
larda da endoskopide kullanıma giren yeni teknolojileri, başvuruyoruz. Unutmayalım ki sizlerden gelecek olan
her türlü katkı ve eleştiriler hem dergimizin hem de der-
yeni teknikleri, bu alanda tecrübeli kişilerin deneyimlerini
neğimizin gelişmesine yol açacaktır.
de içeren endoskopi teknik kösemiz daha aktif olarak
ilgi çekmeye devam edecek gözüküyor. Gastrointestinal endoskopi derneği adına, derginin içe-
riğinin hazırlanmasından, dizgisinden, baskısına kadar
Bu sayıda söyleşi kösemizde ülkemizdeki ilk gastroen-
emeği gecen herkese ve Türk Gastroenteroloji Derne-
terologlardan olan Prof Dr. Burhan Kayhan’ın anılarını,
ğine teşekkür ediyorum. Bir sonraki sayıda görüşmek
ülkemizde gastroenterolojinin kronolojik gelişimi konu-
üzere…
sundaki düşüncelerini aldık. Bir ünitemizi tanıyalımda
Ülkemizin en eski ve köklü üniversitelerinden olan İstan- Meral Akdoğan

5
Bir Üniteyi
Ünitemizi
Tanıyalım
Tanıyalım

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp


Fakültesi Gastroenterohepatoloji Bilim
Dalı’nın Kuruluşu ve Gelişimi
n Filiz AKYÜZ
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç hastalıkları Anabilim Dalı, Gastroenterohepatoloji Bilim Dalı, İSTANBUL

M odern Türk Tıbbının kökeni birçok bilim dalında ol-


duğu gibi İstanbul Üniversitesinin geçmişi ile ilişkili-
retleri ile Fransızca öğretim yapan modern bir eğitim
kurumu olmuştur. 1867’de “Mülki Tıbbiye” kurulmuştur.
1909’da “Askeri” ve “Mülki Tıbbiye”ler Haydarpaşa’da
dir. İstanbul Üniversitesi ‘nin geçmişi de İstanbul’un 1453
yılında fethinden hemen sonra, Fatih Sultan Mehmed’in yapılan binada “Tıp Fakültesi” adı ile birleştirilmişlerdir.
emri ile Ayasofya ve Zeyrek’de kurulan Medreselere ka- Atatürk’ün direktifleri ile, 1933’te yapılan Üniversite re-
formunu takiben Tıp Fakültesi şehrin Çapa, Vakıf Gure-
dar uzanır (Resim 1). 1470 yılında Fatih Camisi etrafında
ba, Cerrahpaşa, Haseki, Şişli Etfal, Bakırköy hastaneleri
“Fatih Külliyesi” adı altında inşa edilen Darüşşifa’da tıp
gibi çeşitli hastanelerine dağıtılmıştır. Günümüzdeki İTF
öğretimi yapılmış, böylece İstanbul Tıp Fakültesi’nin ilk
Gastroenterohepatoloji Bilim dalı Çapa yerleşkesinde
nüvesi burada oluşmuştur. Bunu Süleymaniye Külliyesi bulunan üçüncü Dahiliye Kliniğinden doğmuştur. Gast-
içinde 14 Mayıs 1557’de inşaatı tamamlanarak hizmete roenteroloji ve hepatolojinin gelişimi Ord.Prof.Dr.Ekrem
giren Süleymaniye Darüşşifası ve Tıp Medresesi’ndeki tıp Şerif Egeli ve Prof.Dr.İlhan Ulagay’ın adı konulmamış
eğitimi izlemiştir. çalışmaları ile başlamıştır. Dr.İlhan Ulagay ve Dr.Necdet
Sezer karaciğer biyopsisini ilk yapan kişilerdir. Daha
sonraları karaciğer hastalıklarında çalışmalarıyla ülkede
öncülük eden kişi Prof.Dr.İlhan Ulagay olmuştur. Arşivi-
mizde 1949 yılında Ord. Prof.Dr.Tevfik Sağlam hocanın
klinik direktörlüğü döneminde yapılmış 370 protokol
nolu karaciğer biyopsi raporunun varlığı (Resim 2) İTF’de
hepatoloji ile olan ilginin en azından 60 yıldan fazla süre-
dir devam ede geldiğini göstermektedir.

Resim 1: İstanbul Üniversitesi 1453-

Arşiv belgelerine göre ordudan sonra donanmayı mo-


dernleştirmek için çıkarılan “Bahriye Kanunnamesi” ge-
reği 18 Şubat 1805 tarihinde verilen bir takrirle İstanbul
Kasımpaşa’da Tersane-i Amire’de modern hekim ve cer-
rah yetiştirilmek üzere bir modern tıbbiye kurulması ön-
görülmüştür. Bununla ilgili olarak Spitalya denilen has-
tanenin 9 Ocak 1806’da, Tıbhane veya Tabiphane deni-
len Askeri Tıp Fakültesi niteliğindeki kısmı açılmıştı. Tıp
eğitiminin batılılaşması II.Sultan Mahmut döneminde 14
Mart 1827’de Tıbhane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire’nin
kurulması ile başlamıştır. 17 Şubat 1839’da “Mekteb-i Resim 2: İstanbul Tıp Fakültesi Gastroenterohepatoloji
Tıbbiye-yi Şahane” adını alan okul Dr.A.Bernard’ın gay- Bilim Dalı arşivinden 1949 yılına ait 370 protokol nolu
karaciğer iğne biyopsisi raporu.

6
Resim 3: Ord.Prof.Dr.Ekrem Şerif Eğeli tarafından Türkiye’de ilk defa kullanılmış olan semi-fleksibl Wolf marka gastroskop.

Aynı klinikte çalışan ve daha sonra klinik direktörü olan Bu dönemde başkanlarla birlikte gastroenteroloji seksi-
Ord.Prof.Dr.Ekrem Şerif Egeli kalp ve karaciğer hastalık- yonunda Uz.Dr.Rauf Sezer, hepatoloji seksiyonunda ise
ları konuları ile yakından ilgilenirken; sıcak ışıklı rijid ve Prof.Dr.Süleyman Yalçın ve Uz.Dr.Mehmet Oran bulun-
Wolf’un kullandığı eski bir cihaz (Resim 3) ile gastros- makta idi. Gastroenteroloji bölümünde Dr.Rauf Sezer,
kopik muayene yapmıştır. Bu İstanbul Tıp Fakültesinde Hirsowich’in ACMI panendoskopunu kullanması ile rijid
gerçekleştirilen ilk endoskopik muayenedir. endoskoplarla gastroskopide sağlanan %20’lik başa-
rı oranlarının %90’lara çıkmasını sağlamış ve böylece
Resmi anlamda, 1963 yılında Prof.Dr.Müfide Küley baş-
İTF’de endoskopinin gastroenterolojide kullanımı rutine
kanlığında, (Resim 4) Gastroenteroloji ve Prof. Dr. İlhan
girmiştir. 1964-1965 yıllarında Dr.Mahmut Karaağaç ve
Ulagay (Resim 5) başkanlığında ise Hepatoloji seksiyon-
Dr.Nurten Erol Gastroenteroloji bölümüne katılmışlar-
ları kurulmuştur.
dır. Hepatoloji bölümünde çalışmakta olan Dr.Mehmet
Oran 1968 yılında Almanya’da eğitimini tamamlayarak
öğrendiği laparoskopi işlemini hepatoloji seksiyonunda
uygulamağa başlamış ve rutin kullanımını sağlamıştır.
1970 yılında Dr.Atilla Ökten Hepatoloji seksiyonu kadro-
suna katılmıştır.

1973 yılında İstanbul Tıp Fakültesindeki II. ve III. Dahiliye


Klinikleri birleştirildiğinde Gastroenteroloji ve Hepatolo-
ji bölümleri de birleşerek Gastroenterohepatoloji Bilim
Dalı kurulmuş ve başkanlığına Prof.Dr.İlhan Ulagay
getirilmiştir. Kuruluşunda kadro; başkan Prof.Dr.İlhan
Ulagay ile Prof.Dr.Süleyman Yalçın, Doç.Dr.Rauf Sezer,
Resim 4: Prof Dr Müfide Küley
Doç.Dr.Nurten Erol ve Uz.Dr.Atilla Ökten’den oluşmuş-
tur. Bu kuruluş döneminde Prof.Dr.Mehmet Oran genel
dahiliye bölümüne geçmiştir. Aynı zamanda patoloji uz-
manı da olan Prof.Dr.Süleyman Yalçın uzun yıllar bilim
dalının hepatopatoloji gereksinimini karşılamış ve hepa-
tolojinin ülkemizdeki gelişimine katkıda bulunmuştur.
Öte yandan özellikle ince barsak hastalıklarına ilgi duyan
Prof.Dr.Nurten Erol malabsorpsiyon konusunda değerli
çalışmalar yapmış, ince barsak enzimleri ve ince barsak
hastalıklarında elektron mikroskopisi çalışmaları ile li-
teratüre katkıda bulunmuştur. 1976 yılında Dr.Coşkun
Yıldır, 1977 yılında Dr.Oktay Yeğinsü başasistan olarak
çalışmaya başlamışlardır. Bu iki değerli bilim adamı özel-
likle endoskopinin yaygın kullanımı konusunda emek
Resim 5: Prof Dr İlhan Ulagay vermişlerdir.

7
Bir Üniteyi Tanıyalım

1983 yılında Prof.Dr.İlhan Ulagay, Prof.Dr.Rauf Sezer, Halen değişik kurumlarda uzmanlıklarını yürütmektedir-
Prof.Dr.Süleyman Yalçın ve Doç.Dr.Atilla Ökten Türk ler.
Gastroenteroloji Derneğinin İstanbul Şubesinin kurulu-
Bilim dalında akademik kadrolarda görev yapan Prof.
şuna öncülük etmişlerdir.
Dr.İlhan Ulagay, Prof.Dr.Süleyman Yalçın, Prof.Dr.Rauf
Ocak 2009’da emekli olan Prof.Dr.Atilla Ökten laparos- Sezer, Prof.Dr.Nurten Erol, Prof.Dr.Yılmaz Çakaloğlu
kopi, splenoportografi ve perkutantranshepatik kolanji- ve Prof.Dr.Atilla Ökten sırasıyla emekli olmuşlar, Prof.
ografi gibi tetkiklerin rutin kullanımını sağlamış, ayrıca Dr.Oktay Yeğinsü ve Doç.Dr.Coşkun Yıldır ise maalesef
bilim dalının homojenizasyonunu sağlayarak bir ekol genç yaşlarında vefat etmişlerdir. Halen İstanbul Tıp Fa-
oluşmasında önemli katkıda bulunmuştur. kültesi Gastroenterohepatoloji Bilim Dalının akademik
kadrosu aşağıdaki isimlerden oluşmaktadır (Resim 6)
1980’den bu yana Bilim Dalı akademik kadrosuna
Dr.Sadakat Özdil, Dr.Zeynel Mungan, Dr.Yılmaz Çaka-
loğlu, Dr.Güngör Boztaş, Dr.Sabahattin Kaymakoğlu,
Dr.Fatih Beşışık, Dr.Kadir Demir, Dr.Filiz Akyüz, Dr Çetin
Karaca katılmışlardır.

İstanbul Tıp Fakültesi Gastroenterohepatoloji Bilim Dalı;


Prof.Dr.Süleyman Yalçın başkanlığında 1991 yılında Fa-
kültemizde ilk karaciğer transplantasyonun yapılmasın-
da ve 1992’de Türkiye Karaciğer Araştırmaları Derneği-
nin kurulmasında önderlik etmiştir.

Günümüze kadar bilim dalına Prof.Dr.İlhan Ulagay, Prof.


Dr.Süleyman Yalçın, Prof.Dr.Rauf Sezer, Prof.Dr.Atilla
Ökten, Prof.Dr.Zeynel Mungan başkanlık yapmış, gü- Resim 6: İstanbul Tıp Fakültesi Bilim Dalı Akademik Kadrosu
nümüzde ise bu görevi Prof.Dr.Sabahattin Kaymakoğlu
yürütmektedir.

Günümüze kadar İstanbul Tıp Fakültesi Gastroenterohe-


patoloji Bilim Dalında yandal uzmanlık eğitimini tamam-
layarak sınava girip “Gastroenteroloji Uzmanı” ünvanı
alan hekim sayısı 27’dir.

Dr.Arif Acar
Dr. M.Derya Onuk
Dr.Kürşat Türkdoğan
Dr.Celal Ulaşoğlu
Dr.Levent K. Erdem
Dr.Ahmet F. Ağan
Dr.Selim Gürel
Dr.İlyas Tuncer Resim 7: Halen İstanbul Tıp Fakültesi Bilim Dalında yan
Dr.Dinç Dinçer dal asistanlığı yapan dahiliye uzmanları
Dr.Ziyaettin Durakoğlu
Dr.Ahmet Danalıoğlu Prof.Dr.Sabahattin Kaymakoğlu(Bilim Dalı Başkanı)
Dr.Çetin Karaca Prof.Dr.Zeynel Mungan
Dr.Nevzat Aksoy
Prof.Dr.Güngör Boztaş
Dr.Şule Poturoğlu
Prof.Dr.Fatih Beşışık
Dr.Duygu İbrişim
Prof.Dr.Sadakat Özdil
Dr.Emel Ahıshalı
Dr.Fatih Ermiş Prof.Dr.Kadir Demir
Dr Ahmet Uyanıkoğlu Doç.Dr.Filiz Akyüz
Dr. Binnur Pınarbaşı Doç Dr Çetin Karaca

8
Bilim Dalımızda halen yan dal asistanlık eğitimine 4 lılığı sağlanmaktadır. Kırk yıldır kullanılmakta olan diag-
dâhiliye uzmanı devam etmektedir (Dr Bülent Baran, Dr nostik laparoskopi önemi azalmakla birlikte halen Bilim
Özlem Soyer, Dr Aslı Örmeci, Dr Suud Göktürk) Dalında rutin kullanılmaktadır. Endoskopi laboratuarına
İstanbul Tıp Fakültesi Gastroenterohepatoloji Bilim Dalı ait radyolojik görüntüleme, terapötik işlemlerin uygulan-
gurur duyduğu geçmişinden gelen gelenekleri ve bilgi masında büyük kolaylık sağlamaktadır. Ayrıca endoskopi
birikim ile güncel teknoloji ve kolay bilgiye ulaşmayı bir- laboratuarı bünyesinde abdominal ve endoskopik ultra-
leştirerek bir ekol olarak hizmet vermektedir. Öğrencisin- sonografi cihazları, kapsül endoskopi ve çift balon ente-
den profesörüne kadar bir bilgi alışverişi ve öğrenme için roskopi imkanları mevcuttur. 1992 yılında kurulan üst
uygun bir ortam yaratan; tüm öğretim üyeleri, uzman- GİS motilite laboratuarı özofageal motilite, pH-metre
ları ve intörnleri ile yapılan genel vizitleri, tıbbi-cerrahi- ve impedans konularında, birçok gastroenterohepatoloji
radyoloji toplantıları, dergi kulübü gibi geleneklerini de- konusunda olduğu gibi, ülkemiz için referans merkezidir.
katlardır sürdürmektedir. Bu aktivitelere zaman değişik
1991 yılında başlatılan karaciğer transplantasyonu prog-
merkezlerdeki meslekdaşlarımız da misafir olarak katıl-
ramı birçok zorluklara rağmen bilim dalımız ve cerrahi
ma imkânı bulmaktadırlar. Günümüzde İTF Gastroente-
ekibin özverileri ile aktif olarak yürütülmektedir.
rohepatoloji Bilim Dalı güncel bilimsel ve teknolojik sevi-
yeyi yakalamış olarak gerek İstanbul’a gerekse de tüm Bilim Dalına ait yatak sayısının 25 olmasına karşın yıllık
ülkeye bir referans merkezi olarak hizmet vermektedir. ortalama 530 hastaya yatışı, 20.000 hastaya poliklinikte
İTF Gastroenterohepatoloji Bilim Dalı Türk Gastroente- hizmet verilmektedir. Endoskopi laboratuarlarında hiz-
roloji Derneği İstanbul Şubesi ile Türk Karaciğer Araştır- met alan hasta sayısı ise ortalama 5000 dir.
maları Derneği’nin kuruluşuna öncülük etmiştir. Konusu
ile ilgili derneklerin tüm toplantılarına devamlı destek Bilim Dalının hedefi kısa sürede Avrupa için bir referans
vermekte ve uluslararası işbirlikleri ile birçok toplantının merkezi haline gelmektir. Bunun sağlanması için ilk
ülkemizde yapılmasına yardımcı olmaktadır. Bilimsel ak- adım atılmış ve 2010 yılında Gastroenteroloji Bilim Dalı
tiviteleri içinde, eğitimin devamlılığını sağlama hedefiyle olarak Avrupa Gastroenteroloji Board sertifikası (UEMS)
10 yıldan beri ortalama 400 katılımlı “Çapa Gastroen- almıştır.
terohepatoloji Günleri” adıyla mezuniyet sonrası kurslar
düzenlemektedir. Bu kurs ülkede bir örnek oluşturmuş Tüm Bilim Dalında çalışan tüm öğretim üyeleri kendile-
ve birçok merkezde benzerleri yapılmaya başlanmıştır. rinden sonra gelenlerin onları aşmasını umuyor, bunun
için gerekli koşulları oluşturmak için çaba harcıyor. Bilim
Bilim dalında rutin tanısal ve tedavi edici tüm endoskopik Dalı çalışanlarının tüm çabası insanımıza daha iyi hizmet
işlemler yapılmaktadır. Endoskopi laboratuarlarının de- etmek, gelecek kuşaklara bayrağı çok daha yükseklerde
vamlılığının sağlanması maddi kaynakların yaratılması ile teslim etmektir.
mümkün olmaktadır. Ülke koşullarında bunu üniversite
imkânlarından sağlamak maalesef mümkün olamamak- *Bu yazının hazırlanmasında Prof.Dr.Rauf Sezer, Prof.
tadır. Bu nedenle Bilim Dalı Üyelerinin bireysel çabaları Dr.Atilla Ökten ve Prof.Dr.Sadakat Özdil ve Prof Zeynel
ile sağlanan maddi kaynaklarla laboratuarlarının devam- Mungan’ın derlemelerinden yararlanılmıştır.

9
Ayın Konuğu

Prof Dr. Burhan Kayhan’la


Gastroenteroloji Ve Geçmişi Üzerine Bir
Söyleşi...
n Meral AKDOĞAN
Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi, Gastroenteroloji Bölümü ANKARA

Sevgili hocam, bize öz geçmişinizden biraz bahse-


der misiniz?

12.6.1936 tarihinde Zonguldak da doğdum. İlkokulu


Zonguldak Gazi Mustafa Kemal İlkokulun da, Orta ve
Liseyi Mehmet Çelikel Lisesinde okudum. Tıp tahsilimi
1958-1964 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fa-
kültesinde tamamlayarak 20.06.1964 de Doktor ol-
dum.1964-1966 yılları arasında Sapanca 15’nci Kolordu
Birinci Taburu ve Sapanca Garnizon Tabibi olarak Vatani
görevimi yaptım.1966-1970 yılları arasında Hacettepe
Üniversitesi İç Hastalıklarında İhtisasımı tamamladım.
Üniversiteden ayrılmak istedim. İç Hastalıkları Bölüm
Başkanı kendisini her zaman rahmet ve şükran ile an-
dığım Hocam Prof. Dr. Şeref Zileli’nin ısrarları sonucu
Üniversitede kaldım.19 Nisan 1974 ‘de Gastroentero-
loji Uzmanı oldum. Nisan 1976 döneminde Doçentlik
sınavına girerek Üniversite Doçenti unvanını kazandım.
Hacettepe Üniversitesinde çalışmalarıma devam ederek
yürürlükte olan 1750 sayılı üniversite kanunun öğretim
üyeliğine yükseltilme maddesinin şartlarını yerine getire-
rek 10.3.1982 tarihinde İç Hastalıkları Anabilim Dalı Pro-
fesörlüğüne yükseldim.1993 yılında bir süre Hacettepe
Gastroenteroloji dalının başkanlığını yaptım.12.6.2003 ayakla top oynarken bir ara sağ kalçamın üstüne yerdeki
yılına kadar Hacettepe Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Öğ- taşın üzerine düştüm. Birkaç gün sonra sağ kalçamda
retim Üyeliği görevimi sürdürdüm. şiddetli ağrı ile yürüyemez hale geldim. Durumumun
kötüleşmesi üzerine Zonguldak Devlet Hastanesi cerrahi
Sizin dönemde üniversiteye girişler nasıl oluyordu?
servisine yatırıldım. Cerrahi servisinde yattığım koğuş on
Tıp Fakültesini tercih etme sebebiniz neydi?
iki kişilikti. Yatan hastaların hepsi yaşlı kişilerdi. Bir tek
Üniversiteye girdiğim yıl Üniversitelere lise bitirme dere- ben çocuk yaştaydım. Her sabah hastanenin başhekimi
celerine göre öğrenci alınıyordu. Tıp ve Eczacılık fakülte- ve cerrahi uzmanı Dr. Necati Duman vizit yapardı. Dok-
leri o yıllarda çok tercih edildiklerinden lise fen bölümü tor Necati bey; beyaz saçlı, beyaz gömlekli, uzun boylu
pekiyi ve iyi derece ile bitirenler müracaat edebiliyorlardı. çocukluk hayalim de kurtarıcı bir melek olarak yer etmiş-
Lise fen bölümünü iyi derece ile bitirdiğim için İstanbul ti. Servise girmeden önce tüm hastalar yataklarına girer
Üniversitesi Tıp fakültesine girdim. Tıp Fakültesini tercih
yorganlarını üzerlerine çekerler sessizce beklerlerdi. Ko-
etmemin sebebini anlatabilmek için çocukluk yıllarına
ğuşa derin bir sessizlik hâkim olurdu. Doktor yatağıma
dönmem gerekiyor. Çocukluğum İkinci Dünya Harbi yıl-
gelip muayene ettikten sonra nasılsın demesi benim için
larına rastlamaktadır. Tüm Avrupa da olduğu gibi Ülke-
mizde de yokluk, sefalet hüküm sürmekteydi. Üstelik Ül- en büyük moral olurdu. Yattığım yatakta düşünürdüm
kemiz daha yakın bir tarihte kurtuluş savaşından çıkmış insana can veren Allah’tı, herhangi bir hastalık sebebi
bağımsız bir devlet olarak ayakta kalmak ve güçlenmek ile insan sağlığı tehlikeye girdiğinde onu düzeltme ve
için çalışıyordu. İlkokul üçüncü sınıfa gidiyordum. Okul kişinin yaşamını devam ettirmesine bilgi ve becerisi ile
çıkışı evimizin bulunduğu sokakta yaşıtlarımla birlikte bu- yardımcı olan doktordu. Bu çocukluk düşüncelerimle
labildiğimiz gazete kâğıtları ile yaptığımız top ile çıplak doktor olmaya karar verdim.

10
Laporoskopik görüntülerden seçmeler (1-Biyopsi sonrası kanama, 2-Karaciğer de metastaz).

Bildiğim kadarıyla Hacettepe üniversitesi en eski semi flexible Machida marka endoskopi kullanılırdı. Ale-
Tıp fakültelerinden. Bize kuruluşu hakkında kısaca tin hareket kabiliyeti ve görüş alanı son derece sınırlıydı.
bilgi verir misiniz? Mide içini görünebilir duruma getirebilmek için önce bir
sonda yardımı ile mide içeriği boşaltılır daha sonra en-
Hacettepe Tıp Fakültesi Prof. Dr. İhsan Doğramacı ve
doskopi uygulanırdı. Bugün bazı hastaların gastroskopi
çevresindeki ona inanmış fedakâr bir avuç insan tara-
yapalım teklifinde bulunduğumuzda sondamı atacaksı-
fından kurulmuştur. Başlangıçta Ankara Üniversitesine
nız demelerinin sebebi bunun sonucudur. Alt endoskopi
bağlı çocuk sağlığı enstitüsü olarak 8 Temmuz 1958 de
olarak anoskopi ve rijid rektoskopi uygulanırdı. Önce
faaliyete geçmiştir. Bir süre sonra çıkan bir yangında bi-
anoskopi daha sonra rektoskopi yapmayı öğrendim.
nanın tahrip olmasını takiben zamanın hükümetinden
Kullanılan aletlerin iptidai olması ve bunun sonucunda
alınan maddi destek ile çocuk hastanesi inşa edilerek
komplikasyon riskinin bulunması sebebi ile günde dört
15 Temmuz 1963 de Hacettepe Tıp Fakültesi ve Eğitim
gastroskopi, sekiz rektoskopi yapılırdı.
Hastanesi olarak hizmete girmiştir.8 Temmuz 1967’de
892 sayılı kanun ile Hacettepe Üniversitesi kurulmuştur. Sizin özel olarak karaciğer hastalıklarına ilgi duy-
Hacettepe öncü, yenilikçi her koşulda ve her ortamda duğunuzu biliyoruz. Günümüzde gastroenteroloji-
çağdaş, daha ileriyi ve en iyiyi temel ilke edinmiş köklü de girişimsel işlemlerin çok geliştiğini düşünürsek,
bir kurumsallaşmanın simgesidir. bize biraz laparoskopi tecrübelerinizden bahseder
misiniz?
Türkiye’de gastroenteroloji bilim dalının kurulması
hangi yıllara rastlar? Hacettepe üniversitesinde ne Tanısal amaçlı laparoskopiyi emekli olduğum 2003 yılına
zaman kuruldu? kadar yüzlerce hastaya uyguladım. 1974 yılında Johns
Hopkins hastanesinden Ankara Zekai Tahir Burak Kadın
Türkiye’de Gastroenteroloji Bilim Dalının kuruluşu bil-
Doğum Hastanesindeki doktorlara uygulamalı laparos-
diğim kadarı ile 1950’li yıllarda olmuştur. Öncüleri ara-
kopik tanı ve tedavi kursu açılmıştır. Bir hafta süre ile
sında rahmetli Prof. Dr. Zafer Paykoç, Prof. Dr. Hamdi
bu demonstrasyona katıldıktan sonra Hacettepe’de la-
Aktan, Prof. Dr. Namık Kemal Menteş, Prof. Dr. Hasan
paroskopiyi uygulamaya başladım. Karaciğer ve periton
Telatar, Prof. Dr. Tevfik Üser, Prof. Dr.İlhan Ulagay, Prof.
hastalıklarının tanısında son derece değerli bir yöntem
Dr. Ercüment Palabıyık oğlunu sayabilirim. Burada özel-
olduğunu söyleyebilirim. Kronik karaciğer hastalıkların
likle hepatoloji bilim dalının gelişmesinde katkısı olan
takibinde ortaya çıkan değişiklikleri direkt gözlemek ve o
Prof Dr. Muzaffer Gürakar’ın adını anmadan geçmek
bölgeden biyopsi almak mümkün olabilmektedir. Kara-
olmaz. Hacettepe Tıp Fakültesi iç hastalıkları bünyesin-
ciğerde siroza doğru giden değişimler tüm karaciğerde
de gastroenteroloji ünitesi olarak 1964 yılında faaliyete
aynı dönem içinde yaygın olarak gelişmiyor. Tecrübele-
geçmiştir.
rim ve almış olduğum biyopsiler göstermiştir ki dokunun
İlk endoskopla tanışmanız nasıldı? O tarihlerde en- bir ucunda kronik aktif hepatit gelişmiş iken diğer kıs-
doskopik girişim sıklığı neydi? mında zedelenmenin minimal olduğunu gözlemledim.
Bu neden ile karaciğer dokusunun rezervi çok geniş ve
1966-1970 yılları arasında iç hastalıkları ihtisası yaparken kendini yenileyebilme özelliği söz konusudur.
üç ay süre ile yan dal rotasyonuna giderdik. Gastroen-
teroloji rotasyonu sırasında kullanılan aletler günümüz Periton içinde eksüda assit gelişen vakalarda tanıya ke-
teknolojisine göre çok iptidai idi. Mide endoskopisi için sin yönlendiren çok değerli bir prosedürdür. Peritonda

11
“ilim ve sanat iltifat görmediği
yerden göç eder”
gelişen lezyonlardan direkt biyopsi alarak tanı koyma Karaciğer nakli konusunda görüşlerinizi alabilir mi-
imkânına sahip oluyorsunuz. Şunu da açıkça ifade et- yiz?
mek istiyorum, riski yüksek bir yöntemdir. Bu metodu
Tıp gelişen teknoloji sonucu süratle değişmektedir. İn-
benden sonrakilere öğrettim ise de ancak iki-üç arkadaş
san yaşamını uzatmak için görev yapamayan organların
bu metodu uygulama heves ve cesaretini gösterdi.
yerine hayatını bir kaza sonucu kaybetmiş kişilerden or-
Kronik hepatit B, C’de interferon tedavilerinin baş- gan alınarak hastaların vazife göremez duruma gelmiş
ladığı yıllara dönersek, hasta portföyünüz o yıllar- organı yerine takılmak sureti ile yeni tedavi yöntemleri
uygulanmaya başlanmıştır.
da nasıldı? Hastalar tedavi tercihlerini gastroente-
rologlardan yana mı kullanıyordu? Bu konuda Ülke tıbbının geri kalmaması için Prof. Dr.
Mehmet Haberal başkanlığında benimde dahil olduğum
Laparoskopi yapmamın sonucu kronik B,C hepatitten
Hacettepe ve Başkent Üniversitelerinin Gastroenteroloji
oluşan önemli sayıda hastam olmuştur. Burada hastaya
bölümlerinin birlikte oluşturdukları karaciğer transplan-
yaklaşmak, onlarla köprü kurmanın çok önemli olduğu- tasyon konseyi tarafından Hacettepe Gastroenterolo-
nu söyleyebilirim. Hastalarımın önemli kısmı taşradan jinin takip ettiği karaciğeri görev yapamaz hale gelmiş
geliyordu. Çoğunun maddi durumları iyi olmadığı için olan hastamıza yurdumuzda ilk karaciğer nakli yapılmış-
bir iki gün içinde muayene ve tetkiklerini yapıp ilaçları- tır. Bu ilk vakayı daha sonra diğerleri takip etmiştir. Bura-
nı yazdığım için hiçbiri kontrollerini aksatmazdı. Emekli da bir noktaya işaret etmek istiyorum. Biz bu mücadeleyi
olduğum tarihe kadar kronik karaciğer hastaları gastro- verirken maalesef ülkemizdeki gastroenteroloji bölümle-
enterolojiye geliyorlardı daha sonraları kronik karaciğer ri karaciğer hastalarını transplantasyon yapılmak üzere
hastalarına başka bölümlerinde (İnfeksiyon Hastalıkları Amerika ya veya Avrupa ya göndermekteydiler.
gibi) bakmaya başladığını duydum. İbn-i Sina’nın şu söz-
Karaciğer Transplantasyonunun Ülkemizde yapılması ve
lerinin her zaman geçerli olduğunu hatırlatmak isterim.
yaygınlaşması için çok büyük engelleri aştık. Bugün pek
İlim ve Sanat İltifat görmediği yerden göç eder. çok Tıp Fakültesinde ve Devlet Hastanelerinde karaciğer
nakli yapılır duruma gelmiştir. Duyduğuma göre en fazla
karaciğer nakli yapan ve başarılı olan kliniklerden biri ül-
kemizin doğusunda Malatya da ki Turgut Özal Tıp Fakül-
tesi. Transplantasyonun ülke çapında yaygınlaşmasında
emek’im geçtiği için mutluyum.

Türk gastroenteroloji derneğinin nasıl, kimler tara-


fından kurulduğu konusunda bize kısaca bilgi akta-
rır mısınız?

Türk Gastroenteroloji Derneğinin kuruluşunda Ankara


Tıp Fakültesi hocalarından Prof. Dr. Zafer Paykoç, Prof.
Dr. Hamdi Aktan’ın çok büyük emekleri söz konusudur.
Ülkemizde gastroenterolojinin yaygınlaşması ve derne-
ğin sağlam temeller üzerinde gelişmesi hususunda çok
önemli kararlar almışlardır. Dernek’e Türk ismini ka-
zandırdıkları gibi kamu yararına dernek statüsünü de
sağlamışlardır.1990’lı yıllara kadar dernek yönetim kuru-
lu başkanının evinde toplanırdı. Yönetimde bulunduğum
(1989-1995 yıllarında ) tarihlerde kendisini rahmet ile an-
dığım Prof. Dr. Ercüment Palabıyıkoğlu hocanın evinde
toplanırdık. Eşi hanım efendi elinden geldiği kadar hiz-
met ediyordu. Bu durum beni fazlaca etkilediği için en
kısa zamanda derneğin bir ofise sahip olması kaçınılmaz
duruma gelmişti. Bunu yönetimde dile getirdim.O yıl ki

12
Ulusal Gastroenteroloji Kongresini Samsun Tıp Fakültesi ya Gastroenteroloji kongresidir. Dernek başkanı rahmetli
Gastroenteroloji başkanı Prof. Dr. Sait Kapıcıoğlu orga- Zafer Paykoç hocaydı. Kongreyi Altur Turizm Şirketi or-
nize edecekti durumu kendisine izah ettim.Kongreden ganize ediyordu. Kişi başına o günün parası ile on altı
elde edilen gelirden önemli miktarda bir parayı derneğe bin Türk Lirası ödedik. Kongreye iştirak eden ekibimiz iki
aktarması sonucu Sakarya Caddesi Bayındır Sokaktaki elin parmakları kadardı. Kongrenin açılışını takiben Zafer
ofisi satın alarak Ankara Tıp Fakültesi Gastroenteroloji hoca bizleri topladı. O seneki kongre Madrid’in merke-
Kliniği koridorlarında demir dolap içinde bulunan dernek zinde Barnebau stadının karşısındaki kongre binasında
ile ilgili defterleri alarak Sakarya da ki dernek ofisine taşı- yapılıyordu. Kongre binasının önündeki bayrak direkle-
dım.Dernek bağımsız bir mekana sahip oldu. rinde kongreye katılan tüm ülkelerin bayrak’ı vardı. Türk
Türkiye’de ve Dünya’da gastroenterolojinin geldiği bayrağı eksikti. Kongre sekretaryasına müracaat ederek
yeri nasıl değerlendiriyorsunuz? Hangi konuda ek- direk’e Türk bayrağının çekilmesini Paykoç hoca sağla-
sikliklerimiz veya fazlalarımız var? mıştır.

Dünyada ve Türkiye de teknolojinin hızlı gelişmesine Gastroenteroloji yeni başlayanlar, ya da bu branşa


bağlı olarak çok büyük ilerlemeler mevcut. İletişimin hız- yıllarca gönül veren biz gastroenterologlara gele-
lanması sonucu dünya küçülmüştür. Bütün bu araştırma- cek için ne tavsiye edersiniz?
lar ve çalışmalar insanların mutluluğu ve sağlığı içindir.
Son zamanlarda doktor-hasta ilişkilerinde sıkıntılar ya-
Teknolojinin gelişmesine bağlı olarak tedavi metotları
şandığının farkındayım. Bunda teknolojinin gelişmesinin
değişmektedir. Dün tedavi amacı ile cerrahiye verdiğimiz
rolü olduğu kadar Tıp eğitiminin de rolü var. Hastayı
hastalar bugün girişimsel endoskopi ile tedavi edilebilir
muayene etmeden doktor tarafından şu tetkikleri yap-
hale gelmiştir. Çok yakında uzayda insanlar yaşar hale
tıracaksınız denilmektedir. Doktor olarak unutmamız
gelecek, uydular arası seyahatler olacak. Uzay Tıp’ı bü-
gereken husus insan ruh ve bedenden yapılmıştır. Her
yük gelişmeler gösterecek. Bugün olduğu gibi yerküre-
şeyden önce doktorun görevi hasta ile arasında köprü
mizde yaşayan insanlar bundan yararlanacak yaşam uza-
kurmaktır. Hastanın nabzını tutmalı konuşarak onun
yacaktır. Doktorlarımızın bunu yakından takip etmeleri
güvenini kazanmalı, rutin muayene yöntemlerini uygu-
ve kendilerini geliştirmeleri gerekir.
lamalıdır. İyi bir gastroenterolog olabilmek için her şey-
Bize bir anınızı anlatır mısınız? den önce gastroenterolojiyi gönülden sevmeli ve yaptığı
işten zevk almalıdır. Doktor olarak insan yaşamına saygı
İlk defa yurt dışına çıkışım ve dünya gastroenteroloji göstermek zorundayız.
kongresine katılışım 1978 yılında Madrid’de yapılan Dün-

13
Aktüel

Ahmet Görgül’den Deniz ve


Yelken Üzerine…
n Ahmet GÖRGÜL

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1979 yılında


Tıp doktoru olarak mezun olduğumda kendime söz ver-
miştim.25 yıl kamu hizmetinde çalıştıktan sonra emekli
olacak, yaşamın farklı bir boyutuna geçecek, kendimi
başka yönlerde de geliştirecektim. İç hastalıkları İhtisa-
sımı Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinde, Gastroenteroloji
İhtisasımı TYİH Gastroenteroloji kliniğinde tamamladım.
Rüzgârla o yıllarda tanıştım.

1980li yıllarda rüzgâr sörfü ülkemizde yeni tanınmaya


başlamıştı. Yaz aylarında nöbetlerden fırsat bulduğum
hafta sonları, denize ulaşır, maviyle kucaklaşırdım.
Rüzgârla iyi anlaşırdık.

Gastroenteroloji dalında ki çalışmalarım, yurt dışında ki


görevlerim dışında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinde de-
vam ettim.1989 yılında 1 yıl süreyle Strasbourg Üniversi-
tesi Tıp fakültesinde Girişimsel Endoskopi ve Endoskopik
Lazer kullanımı konusunda eğitim aldım.1994 yılında
Nice Üniversitesi Tıp Fakültesinde Proktoloji eğitimi al-
dım.1991 yılında Doçent,2001 yılında Profesör oldum.
Ekim 2007 de sözümü tuttum, kendi isteğimle üniver-
siteden ayrıldım. (Aradaki 2 yıl yurt dışı eğitim süreleri,
askerlik…) Halen kendi kliniğimde çalışmalarıma devam
ediyorum.

Yıllar boyunca sporla iç içe yaşadım. Havalar ısındı; tenis


oynadım, rüzgâr sörfü yaptım. Havalar soğudu; kar yağ-
dı, kayak yaptım. Derken, yelkenli teknelerle tanıştım.
Önce kiralık yelkenli teknelerle gezdim. Baktım ki deniz- Bir başka keyiftir yelken yarışları; sabahın erken saatin-
de yelkenli tekneyle dolaşmak size hayal edemeyeceği- de, bir bardak çay veya kahvenin kokusu ile yarış heyeca-
niz keyifler yaşatıyor; kendinizi, eşinizi, çocuğunuzu ve
nı başlar yarış parkurlarında, ödül alanların, yarışanların,
üzerinde yaşadığınız dünyayı çok daha iyi tanıma olanağı
yarışmayanların, misafirlerin buluşmasıyla da son bulur.
sunuyor, olanaklarımın el verdiği ölçüde çaba sarf ettim
ve bir yelkenli tekne aldım. Böylece hafta sonları Bod- Yelken, farklı alanlarda bilgi ve deneyime sahip olmayı
rum seferlerimiz başladı. Cuma akşamı iş çıkışı biniyoruz gerektiren karmaşık bir spor dalıdır. Bu nedenle deniz-
uçağa, ver elini Bodrum, hafta sonu yelken, pazartesi
de ki strateji çok önemlidir.( Hava tahminleri, akıntılar,
sabahı yoğun tempoya yüksek performansla dönüş… Bu
yüksek ve alçak basınç sistemleri)Bunların doğu sentezi
arada eşim Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde
rotayı tutturmak için gereklidir. Tıp doktorluğunun bana
Diş Hastalıkları ve tedavisi Ana Bilim Dalında öğretim
üyesi, kızım ise New York’ta eğitimini sürdürüyor. İkisi öğrettiği bilgiyi kullanınca ve sentez becerisini iyi uygu-
de iyi birer dümenci oldular. Kış aylarında hafta sonları layınca yarışlarda başarılar yakaladım.2007 yılında Bod-
keyfimize, Yelken yarışlarını da ekledik, yelken takımımı- rum Açık Deniz Yelken Kulübünün 5 ay devam eden( 20
zı kurduk. yarış içeren) kış trofesini takım olarak ikincilikle tamam-

14
“İyi yelkenci değişen rüzgârı, iyi hekim
gelişme ve yenilikleri yakalayandır.”

ladık.2009 yılında yarışları kendi grubumuzda ikincilikle yatın içinde yaşarsınız. Her sabah uyandığınızda ayrı bir
tamamladık. Unutulmaz güzel anlar yaşadık. cennette kendinizi bulmanız işten bile değildir. Denizde
ufka bakarak dünyayı küçümseyebilirsiniz.
Yelken sporuyla Tıp Doktorluğunun benzeşen pek çok
yönü vardır. Denizde her hata bir derstir; ne hata biter Ben, hekimlerin tempolu çalışmalarından ayırabildikleri
ne de ders… Mesleğimiz de olduğu gibi. Yelken yarışla- süreyi kendilerine uygun uğraşlarla değerlendirdiklerin-
rı, mesleğimizde olduğu gibi ekip çalışmasını gerektirir. de daha başarılı olacaklarına inanıyorum.
Ekip üyeleri; nerede, ne zaman ve ne yapacağını iyi bil-
Deniz; yan gel yat! Yeri değildir. İnsanın düşlerde do-
meli, duraksamadan uygulamalıdır. Bilgisizlik, uyumsuz-
laştığı yerdir. Yelkenli tekne ile dolaşmaksa; inanmaktır,
luk kaybettirir. yaşamaktır ve ölesiye sevmektir.
İyi yelkenci değişen rüzgârı, iyi hekim gelişme ve yeni- Rotanızı maviye çevirin! Sağlıkla kalın…
likleri yakalayandır. Yelkenli tekne ile denizde yaşarken,
sınırlı imkânlarla sınırsız hayatı yaşayarak, şükrederek var
olma mutluluğunun tadını çıkarabilirsiniz, yaşayan ha-

15
Kılavuz Köşesi

Antikoagulan ve Antiplatelet Ajanların


Kullanımı Sırasında Endoskopi
n Ufuk AVCIOĞLU, Burçak KAYHAN
Ankara Numune Hastanesi, Gastroenteroloji Kliniği, ANKARA

Kanama karşısında koagülasyon, baş rolünü platelet ko gibi destek maddeleri de koagülasyon mekanizması
ve plazmanın oynadığı vücudun fizyolojik bir savunma üzerinde rol oynar. Hastanın öyküsünde; antikoagulan
mekanizmasıdır. Normalde damar içinde dolaşan inaktif ve/veya antiplatelet ilaç veya madde kullanımı (kuma-
platelet , damar yapısı bozulduğunda aktifleşir ve adez- din, lovenox, ASA, NSAID,plavix,vbg), kolay morarma ve
yon-agregasyon aşamalarıyla burada fizyolojik bir tıkaç kanama problemi yoksa rutin hematolojik tarama testle-
oluşturur. Bu pıhtılaşma intrensek, extrensek ve ana or- rine gerek yoktur. Rutin hematolojik testler hemogram
tak yol üzerinde bilinen faktörler üzerinden yürümekte- ve pıhtılaşma testleri (PT, APTT, INR, Kanama Zamanı )
dir. dir.

Bu olay vücut içinde kontrolsüz olmaya başladığında,


başta kardiyovasküler sistemde olmak üzere yaşamı et-
kileyen ve mortal seyredebilen bir patolojiye dönüşebil- Rutin kanama testleri;
mektedir. Biz bu makalede antikoagülan ve antiplatelet
PT: Ekstrensek ve ortak yoldaki faktör eksikliklerinde
ajanların farmakolojisini, endoskopik prosedürlerdeki
uzar. F II, V, VII, X (Antikoagulan kullanımı DIC, Karaci-
kanama risklerini ve bu konuyla ilgili başta ASGE reh-
ğer hastalığı)
berleri olmak üzere çeşitli rehberleri, antitrombotik ilaç
alan kanamamış hastalarda endoskopi öncesi yapılması APTT: Intrensek ve ortak yoldaki faktör eksikliklerinde
gerekenleri, antitrombotik ilaç alan ve daha önceden ka- uzar. F VII, IX, XI (Lupus antikoagulanı, antikoagulan
namış hastalara yaklaşımın anlatılmasını planlandık. kullanımı)

Kardiyovasküler hastalıklarda yararlı oldukları açıkca Kanama zamanı: Tek invivo kanama testidir. Platelet-
ortaya konan antikoagulan ve antiplatelet ajanlar ol- Damar duvarı etkileşimindeki defektler edinsel ve ka-
dukca sık reçetelenmektedir. Ancak bu durum özellikle zanılmış platelet fonksiyon bozuklukları VWD hastalığı
terapötik işlemlerde kanama riskinide beraberinde geti- damar duvarı bozukluklarını gösterir.
rir. Diğer yandan, bu ajanların kesilmesiyse yukarıda da
bahsedildiği gibi mortal seyredebilen veya sekel bırakan Platelet sayısı: Platelet sayısı 20.000 ve üzerindeyse en-
trombozis ile sonuçlanabilir. doskopi ve biyopsi yapılabilir. 40-50.000 olduğunda pıh-
tılaşma anomalisi yoksa kanama riski yüksek endoskopik
Antikoagulan ve antiplatelet ajan kullanan hastalarda girişim uygulanabilir.
endoskopik işlemler planlanırken işlemin riski ile bu ilaç
tedavisini kesmenin riskleri göz önünde bulundurulma- Tanısal ve tedavi amaçlı yapılan endoskopik girişim ön-
lıdır. Ancak periendoskopik periodda bu ilaçları devam cesi hematolojik tarama testi rutinde YAPILMAZ fakat
etme veya kesmenin riskleriyle ilgili kanıtlar sınırlıdır. bununda istisnaları bulunmaktadır.Bunlar;

• Kanama ve kanama diatezi öyküsü

Hastaya Yaklaşım: • Karaciğer hastalığı

• Malnütrisyon
Öykü, tedavi ve takip stratejimizi belirleyeceği için çok
önemlidir. Hasta ne kullanmakta, ne miktarda almakta, • Pıhtılaşma faktörlerinde azalmaya neden olan antibi-
hangi sebeple kullanmakta, yandaş hastalıklara sahip mi yotiklerin uzun süre kullanımı
ve geçirilmiş kanama öyküsü varmı? Bu sorular cevaplan-
• Antikoagulan ilaç kullanılması
dıktan sonra, hastanın herhangi bir amaçla aldığı gıda ve
vitamin destekleride sorulmalıdır.Çünkü vitamin E ve gin- • Uzamış bilier obstruksiyon

16
Kanama zamanı ise; A. THİENOPRİDİN (clopidrogel, prasurgel, ticlodipi-
• Renal yetmezlik ne)

• Antiagregan ilaç kullanımı (Asp., Klopidogrel vb.) Platelet ADP-reseptörünü irreversible bloke eder. ADP
bağımlı glikoprotein IIB/IIIA kompleksinin P2Y12 re-
Onam, en az öykü kadar önemlidir. Çünkü bilgilendi-
septörüne selektif ve irreversible bağlanır. Bu reseptör
rilmiş onam zaten yasal bir zorunluluk olmakla birlik-
fibrinojen için primer platelet reseptörüdür. ADP anta-
te işlem yapan ekibi, işlem sırasında rahatlattığı tesbit gonistleri anjiogenez ve endotelyal proliferasyonu ar-
edilmiştir. Bu sebeple hasta ve muhakkak yakınları tüm tıran platelet faktörlü büyüme faktörlerinin salınımını
risklerden haberdar edilmeli ve prosedüre onam izni ve- engeller. Kesildikten 7-10 gün sonrasına kadar platelet
rildikten sonra başlanmalıdır. üzerindeki etkisi devam eder. Endoskopik girişimlerde
kanama düzeyini optimum seviyede tutabilmek için 14
İlgili ekiplerin bilgilendirilmesi, önemli olan bir başka
gün önceden kesilmeli
prosedürdür. Zira, endoskopik işlem sonrası cerrahi, yo-
ğun bakım gerekebilir, bu ekiplerin böyle bir hastadan • Kanama riski düşük endoskopik girişimlerde thienop-
önceden haberdar olması oluşabilecek komplikasyonlara ridin tedavisinin değiştirilmesine gerek yoktur.
erken ve yeterli müdahaleyi sağlayacaktır.
• Kanama riski yüksek endoskopik girişimlerde thienop-
ridinin 7-10 gün önce kesilerek düşük molekül ağırlıklı
heparin tedavisine geçilir. Girişimden sonra tedaviye
İlaçlar:
tekrar kaldığı yerden başlanır.
ANTİAGREGANLAR /ANTİPLATELETLER:
B. ASA ve NSAID:
Bu ilaçların üretilme amaçları vasküler siteme bağlı trom-
Anti-agregan etki mekanizmalarını Cox-1 enziminin irre-
boembolik olayları engellemektir. KVS hastalıklarında
versible inhibisyonunu sağlayarak oluştururlar. Cox üze-
anti-platelet ajanların kullanılmasının başlıca 2 nedeni rine irreversible etkisi dakikalar içinde çıkar. Bu yolla, pla-
vardır telet TXA2 sentezini azaltır. platelet agregasyonunu in-
1-Stabil ASKH ya karşı primer/sekonder koruma

• Ciddi vasküler hasarları engellemedeki etkinlikleri iki Şekil 1: Dual tedavi (tienopridinler+aspirin kullananlarda karar algoritması)
yıl için %25’tir.

• Elektif cerrahi sırasında 10 günlük kesilmesi mortalite


TİENOPRİDİNLER
oranını belirgin artırdığı tespit edilmiştir.
ASPİRİN
• Bir çalışmaya göre düşük doz aspirin (80mg/gün)
kullananlarla kullanmayanlar kıyaslandığında bütün DÜŞÜK KANAMA YÜKSEK KANAMA
RİSKİ RİSKİ
etkenlere bağlı mortalite oranları kullananlarda %1.3
iken , kullanmayanlarda oran %12.9 dur.
TEDAVİYE DEVAM DÜŞÜK YÜKSEK
2-Akut koroner sendrom veya koroner stent yerleş- TROMBOEMBOLİK TROMBOEMBOLİK
RİSK RİSK
tirilmesi
1- Tienopridin 7-10 gün öncesi stop
• Bu grupta dual tedavi kullanılmakta, aspirin yanı- 2- Aspirin Düşün
A- Dual antiplatelet tedavide Aspirine

na thienopridine eklenmektedir devam


B- Tienopridin yalnız tedaviyse Aspirine
başla periendoskopik düzeyde

• Bu dual tedavinin stentli hastalarda en az 12 ay


devam etmesi gereklidir. Bu süreçte bu ajanlar- hibe eder. Emilim sonrası 3-5 gün kanama zamanı uzar.
dan herhangi biri kesildiğinde 14 gün sonra kar- Kesildikten sonra yeni plateletler sentezlenene kadar
diovasküler risklerde belirgin artış izlenmiştir 7-10 gün süresince platelet üzerindeki inhibisyon etkisi
• Stent yerleştirildikten ilk 30 gün içinde stentte devam eder. NSAID etkileri ASA ya göre daha zayıftır.
tıkanma ikili tedaviyle %0.9’iken tek aspirinle
%4’ün üzerindedir. Her ikisininin kesilmesiyle • ASGE ye göre bütün endoskopik prosedürler sıra-
oran %30’un üzerine çıkar. sında ASPRİN kesilmemelidir.

17
• Yüksek kanama riskli prosedürler planlandığında, kılması sırasında kullanılan bir tedavi yöntemidir. Dolayı-
aspirin kesilmesi anti-platelet tedavi endikasyonu- sıyla koroner yoğun bakım GIS kanmalarında endosko-
na bağlıdır. pistin sorgulaması gereken bir ilaçtır.
• Aspirin kullanırken polipektomi yapılması cok dü- Eptifibatid ve tirofiban kısa etkili, etkis süreleri ortalama
şük riskli bir kanamaya sebep olacaktır. 4 saattir; ilaç kesildikten 4 saat sonra platelet fonksi-
Aspirin ve NSAİD kullananda gastrointestinal sistem ka- yonları %50 nin üzerinde normalleşir. Abciximab etki
nama riski hesabı basit bir formülizasyonla yapılabilmek- süresi 24 saattir, ilaç kesildikten sonra bu süre birkaç
tedir. Aşağıdaki tablo bu formülizasyonu anlatmaktadır; günü bulabilir. İlaç kesimi sonrası günlük platelet dü-
zelmesi 20x109/l dir. Vazopresin agonisti desmopresin
C. GLİKOPROTEİN IIB/IIIA İNHİBİTÖRLERİ: (DDAVP), bu ilaçlara karşı antogonist bir etki gösterebi-
lir; DDAVP Von Willibrand Faktör ve faktör 8 düzeyini
Platelet agregasyonunda potent inhibitörlerdir. platelet
aktivasyonunda son basamağı oluşturan glikoprotein arttırarak primer hemostazı artırır. Kısa kanama episodlu
IIb/IIIa reseptörlerini bloke ederek etkisini gösterir. Bu endoskopik işlemler için DDAVP, bu grup ilaçları kulla-
sayede fibrinojen oluşumu engellenir. Koroner stent ta- nanlarda işe yarayabilir.

• Bu ilaçları kullananlara, elektif endoskopi yapıla-


maz.
Tablo 1: Aspirin ve NSAİD kullananda gastrointestinal
sistem kanama riski hesabı • Acil endoskopide ilaç 4-24 saat önce kesilmelidir.
Girişim öncesi platelet süspansiyonu ve DDAVP
KARAKTERİSTİK RİSK BASELİNE RANGE
ile hasta desteklenmelidir.
A- GI baseline riski %2.5 %1.5-4.5
D. FOSFODİESTERAZ İNHİBİTÖRLERİ (DİPRİDAMOL
B- RİSKİ ARTIRANLAR VE CİLOSTAZOL)

1- 65 yaş %2.5 cGMP fosfodiesteraz aktivasyonunun inhibisyonunu sağ-


layarak zayıf platelet inhibisyonu sağlar ve vasodilatas-
2- Antikoagülan kullanımı %2.5
yon yaparlar. Düşük kanama riski olan endoskopik giri-
3-Steroid Alımı %2 şimlerde tedavi değişimine gerek yoktur. Yüksek kana-
4- Peptik ülser öyküsü %5 ma riskli endoskopik girişimlerdeyse, hastalarda sonuçlar
bilinmemektedir.
5- Yüksek doz NSAID alımı %2

6- Hp varlığı %1,5
ANTİKOAGULANLAR
C- RİSKİ AZALTANLAR

1-PPI kullanımı %0.5 A. HEPARİN (UFH) VE DÜŞÜK MOLEKÜL AĞIRLIKLI


HEPARİN (LMWH):
2-COX-2 inhibitör kullanımı %0.5
Anti-faktör IIa (trombin) ve anti-faktör Xa aktivitelerinin
TOTAL RİSK AXBXC indirekt inhibitörüdürler.

UFH platelet agregasyonunu engeller. UFH yarı ömrü


Şekil 2: Aspirin kullananlarda karar algoritması
4-6 saattir. LMWH ,Heparinin kimyasal depolimerizasyo-
nu ile parçalanmasıyla oluşur (Ardeparin, Deltoheparin,
ASPİRİN
Enoxaparin,Tinnaparin). Koagülasyon üzerine etkileri
Partial Tromboplastin Time (PTT) ile ölçülür.
DÜŞÜK KANAMA YÜKSEK KANAMA
RİSKİ RİSKİ a. FAKTÖR IIa (TROMBİN) inhibitörleri: Trombine
direkt bağlanarak pıhtı bağının oluşmasını engeller.
TEDAVİYE DEVAM DÜŞÜK YÜKSEK (bivalirudin,hirudin, dabigatran)AMI ve koroner stent
TROMBOEMBOLİK TROMBOEMBOLİK
RİSK RİSK yerleştirilmesi sırasında sıklıkla kullanılır. Minimalde olsa
plazma proteinlerine bağlanarak antikoagülan yanıtta
ASPİRİN DEVAM ASPİRİN DEVAM
prediktördür.Yarı ömrü 45-60 dak.dan 8 saate kadar(tek
doz), multiple oral alımda 14-17 saattir, antidotu yoktur.

18
b..FAKTÖR Xa inhibitörleri: En önemli özelliği; koagü- Antikoagulasyon veya antiplatelet tedavi alan hastalar-
lasyon kaskadının extrensek ve intrensek pathway de da endoskopinin risklerini değerlendirmeden önce bu
en önemli antitrombotik hedeflerinden biridir. Sıklıkla ilaçları kullanmayan hastalardaki teropatik işlem riskinin
venöz tromboembolizm tedavisinde kullanılmaktadır. bilinmesi gerekir.
Subkutan injeksiyon sonrası 2.saatte aktif olur. Yarı
ömrü 13-21 saattir.Antitrombin komplekse bağlanarak Polipektomi işlemlerinde kanamayı belirleyen esas fak-
etki eder, antidotu yoktur. Kanamalarda protrombin törler unutulmamalıdır. Sırasıyla;
kompleks konsantrasyonları denenebilir, fakat faydası
tartışmalıdır. 1- Endoskopistin Tecrübesi
2- Lezyonun Ölçüsü
— Düşük kanama riskli endoskopik girişimlerde tedavi
değiştirmeye gerek yoktur. 3- Morfoloji ve Lokalizasyon
4- Elektrokoterin Tipi
— Yüksek kanama riskli endoskopik girişimlerde hepa-
rin endoskopiden 4-6 saat önce kesilir, 2-6 saat sonra 5- Polipektomi Tekniği
tekrar başlanabilir. 6- Hastanın Yaşı ve Komorbiditesi

— INR tedavi sınırlarının üzerinde ise elektif endosko-


pi gereken vakalarda INR nin normale dönmesi için Tablo 2: Endoskopik tedavi prosedürlerinin kanama riski
beklenir. Tedavi Prosedürü Baseline Kanama Riski
Kolonik Polipektomi %2.5 %0.3-3.3
LMWH kullanan olgularda tanısal endoskopi ilaç kesil-
meden yapılabilir.Girişimsel endoskopide kesilmesi gere- Gastrik Polipektomi %7.2
kebilir. Kanama riski yüksek endoskopik işlemden 8 saat Ampullar Polipektomi %2.5 %4.5-10.3
önce kesilmelidir. Mukozal Rezeksiyon %2.5 %22
B. WARFARİN: Sfinkterotomi %2 %2-3.2
Peg %5 %2.5
K vitaminine bağlı aktivasyonları olan faktör II,V, VII,IX
ve X ve aregülatuar antikoagülan proteinlerden “C” ve Varis Bant Ligasyonu %2 %2.4-5.7
“S”nin inhibisyonunu sağlar. Yarı ömrü 24-72 saat. An- Biopsili Eus %1,5 %1.3-6
tikoagülasyon International Normalized Ratio (INR) ile Argon Lazer Tedavisi %5
ölçülür. Vitamin K antagonistidir. Vitamin K ile veya taze
donmuş plazma ile etkisi inhibe edilebilir.
Trombotik sonuçları warfarin tedavisi ile %66-80 oranın-
— INR tedavi aralığında 1.5-2.5 ise tanısal endoskopi da azaltılabilir. Antikoagülan kesiminde 4-7 gün sonraki
yapılabilir. risk %0.1 dir.
— Yüksek kanama riskli endoskopik girişimler öncesi
• Atrial fibriasyonluda ilaç kesiminden sonraki ilk 30
3-5 gün önceden kesilir INR’nin normale dönmesi
gün içindeki risk (INR:1.3 ken) %1.1 iken, eğer has-
beklenir.Bu tür hastalarda, tromboemboli riski yük-
ta 80 yaş üzerindecise, geçirilmiş felç, hiperlipidemi,
sekse heparin tedavisine geçilir.Girişimden 12-24
saat sonra Warfarin tedavisine tekrar başlanır. hipertansiyon, ailesel vasküler hastalık öyküsünde bu
risk oranı %3’lere çıkar.
— Acil endoskopi yapılması gereken durumlarda oral
1-2 mg. Vitamin K ya da 2.5-5 mg. IV vitamin K ve- • Akut DVT sonrası ilk ay için tromboembolik risk
rilir. Gerekirse taze donmuş plazma ve protrombin %40’tır. Bu zamanla azalır 3. ayda %10’un altında
konsantreleri kullanılabilir. bulunmuştur.

• Her tür heparin kesiminden sonraki ilk 5 gün içindeki


KANAMAYANDA STRATEJİ NE tromboembolik risk düşüktür.
OLMALIDIR? • 2008 Garcia ve ark. çalışmalarında, düşük orta trom-
Tromboembolik risk ve post prosedür kanama riski be- boembolik riskli hastalardaki kolonoskopi sırasında
lirlenilerek peri-prosedüral antiplatelet ve antikoagülan warfarin kesilip düşük mol ağırlıklı heparinde veril-
tedavi düzenlenerek riskler minimalize edilmeye çalışıl- meyerek tromboembolik olay riski incelenmiş ve bu
malıdır. riskin %0.5 olduğu bulunmuştur.

19
• En riskli tromboembolik hastalar kapak hastalarıdır. Yüksek Riskli Tromboembolik Şartlarda
İlaç kesimi sonrası risk %0.4 x hastalık-yılı olarak Yüksek Riskli Endoskopik Prosedürler
hesaplanmalıdır . Burada bir başka belirleyiciyse; ka-
pağın pozisyonu(Mitral > Aort) ve kapağın yapısıdır 3-5 gün önce warfarin stoplanır. INR terapatik seviyele-
(kafes topu şeklinde kapaklar > Eğik disk > 2 yapraklı re düşürüldükten sonra intravenöz heparine geçilir, pro-
kapaklar) sedür öncesi 4-6 saatte heparini kesilir, prosedür günü
ASGE nin yüksek kanama ve düşük kanama riski olarak warfarine başlanır, heparin INR terapatik seviyeye yükse-
belirlediği endoskopik eylemlerde, yüksek risk kanama lene kadar devam edilir.Düşük molekül ağırlıklı heparinde
oranının %1 in üzerinde olduğu prosedürlerdir. kullanılabilir, buna göre prosedürden 8 saat önce düşük
molekül ağırlıklı heparinin son dozu verilir, post-prosedür
ASGE Yüksek Kanama Riskli Prosedürler; 6. saatte tekrar başlanır. Warfarin başlandıktan sonra dü-
• Snare polipektomi şük moleküllü heparine 3-5 gün devam edilir. Antiplatelet
• Balon veya buji dilatasyon
ajanlar prosedürden 10 gün önce kesilir.
• PEG
• Terapatik balon enteroskopiler
Hiç Kanamamış Hastalarda Risk Nedir?
• EUS eşliğinde biopsi
• Tümör ablasyonu tedavisi Post-prosedürsel kanama; en çok kanama riski olan war-
• Kistogastrostomi farinden düşük molekül ağırlıklı heparine geçilen vakalar-
• Varis tedavileri
da meydana gelmektedir. Bu tür hastalarda major kana-
ma riski %3.7, minör kanama riski ise %9 dur.
ASGE Düşük Kanama Riskli Prosedürler;
• Tanısal ÖGD, Kolonoskopi En büyük sorun aspirinle ilgili karar verme zorluğudur. As-
• FRS+biopsi pirinle ilgili prospektif planlı bir çalışma yapılmamıştır. As-
• Sfinkterotomisiz ERCP pirinin endoskopi nedeni ile kesilmesi ile koroner hastalık
• Biopsisiz EUS riskindeki artışla, kesilmemesiyle kanama riskindeki artışı
• Tanısal enteroskopi
kıyaslayan prospektif bir çalışma yapılmamıştır. Fakat, en-
• Kapsül endoskopi
doskopik kanamalar bu günkü tedavi yöntemleriyle me-
• Dilatasyon uygulanmadan stent yerleştirilmesi
kanik olarak durdurulabilirken, tromboembolik olayların

ASGE Rehberinin Önerileri: geri dönüşümü olmayacağını unutmamalıyız.

Sonuç olarak endoskopik prosedürler sırasında Aspirin


Düşük Riskli Prosedürler
kesilmeyebilir (anti-platelet tedavisinin ENDİKASYONU-
Antikoagülasyona devam edilir.(INR supraterapatikse NA bağlı kalmak şartıyla, yüksek kanama riskli prosedür-
ertelenir) lerde aspirin 5-7 gün önce kesilebilir). Akut koroner send-
Düşük Riskli Tromboembolik Şartlarda Yüksek rom veya yeni yerleştirilmiş stentlerde elektif endoskopik
Riskli Endoskopik Prosedürler prosedürler ertelenmelidir (süreyi antitrombotik tedavinin
3-5 gün önce warfarin stoplanır(Pre-prosedürde INR 1.3- minimum gerekli olduğu süre kadar). Bu süre;basit meta-
1.7 arasındaysa öneri yok) lik stentlerde 1 ay, ilaçlı stentlerde 6 aydır.

20
Gastroenterolojiden Derlemeler - 1

Akalazya Tedavisi
n Sedef Özdal KURAN
Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi, Gastroenteroloji Kliniği, ANKARA

Akalazya özofagusun primer motor hastalığıdır. İlk kez 1674’de olguda, radyoloji 2/3 olguda ve manometrik çalışma %90 oldu-
Sir Thomas Willis tarafından tanımlanmıştır. Hem katı, hem de da tanıda kesinlik gösterir (6).
sıvı gıdalara karşı olan yutma güçlüğü, gıdaların sindirilmeden
regurjitasyonu, retrosternal yanma ve kilo kaybı ana semptom-
Tedavi:
lardır (1). Patogenezinde özofagusun myenterik hücrelerinin
dejenerasyonu bilinmekte ise de bu hücrelerdeki dejenerasyo- Tedavideki amaç alt özofagus sfinkter basıncını azaltarak, mi-
na neyin, nasıl neden olduğu bilinmemektedir (2). Viral, otoim- deye gıda geçişini rahatlatmaktır. Günümüzdeki en etkin tedavi
mün, genetik pek çok etken araştırılmıştır (2,3) . Akalazya nadir seçenekleri pnömatik balon dilatasyonu ve cerrahidir. Farmako-
bir bozukluk olup prevelansı 0.5-1/100000/yıl’dır(4). lojik tedavi ve botilinum toksin injeksiyonu belirgin kısıtlamaları
olan yaklaşımlardır ancak özel hasta gruplarında kullanılmalıdır.
Tanı:
Farmakolojik Tedavi:
Akalazya şüphesi olan bir olguda anatomik bir lezyonun olup
olmadığının kanıtlanması gereklidir. Özofagus alt uç malignite- Alt özofagus sfinkter basıncının azaltılmasında düz kas gevşe-
leri veya benignde olsa alt ucu tutan lezyonlar akalazya benzeri ticileri kullanılabilir. Nitrikoksit salınımında rol oynayan nitratlar,
semptomlara yol açabilir ve hatta benzer manometrik görü- intrasellüler kalsiyumu azaltan kalsiyum kanal blokerleri, NO
nümler verebilirler (5). Bu nedenle endoskopik değerlendirme salınımının artışını, siklik GMP’nin yıkımını azaltarak yapan fosfo-
çok önemlidir. Erken dönemlerde endoskopi tamamen normal diesteraz inhibitörü sildenafil gibi ilaçlar AÖS basıncını düşürebi-
olabilir. İlerlemiş olgularda özofagusda dilatasyon, gıda artıkları lirler. Teorik olarak yemekten 30-60 dakika önce alındıklarında
ve gastroözofageal bileşkede geçiş güçlüğü izlenebilir. Radyo- özofus boşalımında rahatlama olabileceği düşünülebilir. Ancak
lojik görüntülemede ise özofagus alt uçta tipik ‘’kuş gagası’’ bu ilaçların kullanımında hızlı tolerans geliştiği ve yan etkilerinin
görünümü olabilir. Dilate özofagus, özofagusta hava/sıvı se- fazlalığıda göz önüne alınırsa farmakolojik tedavinin etkisinin
viyesi izlenebilir. Kimi ilerlemiş olgular sigmoid özofagus olarak kısıtlılığı açıktır(2).
tanımlanan ileri derecede dilate özofagus ile karakterize olabilir.
Bazı olgularda intra gastrik hava görülmeyebilir. Manometrik Endoskopik Botilinum Toksin İnjeksiyonu:
olarak alt özofagus sfinkterinde (AÖS) inkomplet relaksasyon
yada relaksasyonunun olmaması ve özofagusta peristaltizmin Botilinum nörotoksini Clostridium botilinum’dan üretilmiş pek
olmaması ile karakterizedir (figür1,2). Bu ana manometrik bul- çok izoformu (A-G) olan bir toksindir. Tedavi edici amaçla A-B
gulara ek olarak AÖS basıncının ve özofagus gövde basıncının izoformları kullanılır. İlk kez çizgili kaslardaki spastisiteyi tedavi
yüksekliği eşlik edebilecek diğer bulgulardandır . Endoskopi 1/3 etmek için botilinum toksini kullanılmıştır. Son yıllarda botilinum

Figür1 : Akalazyalı bir olguda manometrik görüntü.


AÖS’de relaksasyon kaybı, aperistaltik gövde kontraksi- Figür 2: Akalazyalı bir olguda relakse olmayan AÖS,
yonları ve yüksek AÖS ve gövde basınçları. aperistaltik, ve simultane dalgalar.

21
toksini gastrointestinal traktusta düz kas tonusunu azaltmak lendirildiği bir çalışmada, 5 yıldan uzun süre izlenilen 153 olgu
için, akalazyada ise 1994’de tedavi amaçlı kullanılmaya baş- ayrıca analiz edildiğinde 10.9 yıl sonunda olguların %50’sinde
lanmıştır. Botilinum toksin eksitatuar motor nöronlardan asetil rekürrens olduğu tespit edilmiştir (17).
kolinin salınımını geçici olarak bloke eder (7, 8). Botilinum tok-
Balon dilatasyonda klinik yanıtı belirleyen bazı faktörler vardır.
sini özofagus alt ucuna, dört kadrana eşit toplam 80-100 ünite
Yapılan çalışmalarda genç yaş (<45 yaş), erkek cinsiyet, geniş
olacak şekilde skleroterapi iğnesi ile uygulanabilir. Pek çok deği-
özofagus varlığı, tedavi sonrası LES basıncının 10 mmHg’den
şik şekilde uygulama yöntemleri denenmiş ve tedavide etkinliği
yüksek olması ve tedavi sonrası özofageal boşalımın yavaş olma-
araştırılmıştır. Bunlar arasında 1 ay ara ile 100 ünite injeksiyonu,
sı tedavi yetmezliğinde önemli faktördür (2). Günümüzde genel
endosonografi eşliğinde injeksiyon (9) denenmiştir. Tüm bu te-
kabul edilen görüş klinik semptomlara göre ‘’on demand’’balon
davi seçeneklerinde 6-12 ay sonra tedavinin tekrarlanması ge-
tedavisi uygulanmasıdır. Balon tedavisinin ne zamana kadar
rekliliği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle ileri yaşda, eşlik eden ciddi
devam edeceği hastaya ve kliniğin yaklaşımına göre değişim
ko-morbid hastalıkları olan olgularda tercih edilebilecek bir yön-
göstermektedir. Peşpeşe artan balon dilatasyonlarına yanıt
temdir. Ayrıca ileride operasyon planlanan olgularda Botilinum
vermeyen genç, erkek cinsiyeti olan olgularda cerrahi seçenek
toksininin myotomiyi zorlaştırdığı bilinmektedir (10).
düşünülmelidir.

Balon Dilatasyonu: Balon dilatasyonunun en önemli komplikasyonu özofageal per-


forasyondur. Perforasyon riski %1-3 arasında bildirilmektedir.
Günümüzde sıklıkla 30-35 ve 40 mm’lik rijit pnömatik dilatörler
Yüksek kontraksiyon amplitüdleri, ilk dilatasyon ve büyük balon
kullanılmaktadır. Endoskopik olarak kılavuz tel AÖS’e yerleştirilir.
çapı perforasyon için risk faktörlerindendir (18). Perforasyonun
Takibinde kılavuz tel üzerinden planlanan çaptaki balon AÖS’ne
erken tanınması prognoz açısından çok önemlidir. Perforasyon-
yerleştirilir. Balonun yeri skopik olarak, yada endoskopik olarak
dan şüphelenilen bir olguda az bir miktar su ile ağrının artması
takipte iken dilatasyon yapılır. Dilatasyonun skopik olarak yapıl-
önemli bir belirteçtir ve mutlaka radyolojik doğrulama yapılma-
ması özellikle balonun AÖS’ne düzgün yerleştirilmesi için önem-
lıdır. Balon dilatasyon yapılan olgularda aspirasyon pnömonisi
lidir. Takibinde balon şişirilir. Balon hava ile, kontrast materyal
diğer bir komplikasyondur. Bu nedenle dilatasyon öncesi özo-
ile şişirilebilir. AÖS çentik şeklinde izlenir ve bu çentik açılana
fagusun mümkün olduğunca boş olması gereklidir. Dilatasyon
kadar balon şişirilir. AÖS basıncı, balonun büyüklüğü, özofa-
sonrası bazı olgularda gastroözofageal reflü gelişebileceğide
gusun genişliğine göre balonun maksimum çapa ulaşması için
unutulmamalıdır (19).
uygulanması gereken basınç değişebilir. Uygulanan basınçtan
çok AÖS’nin yaptığı çentiğin düzelmesi ve balonun düzleşmesi Botilinum toksini ve balon dilatsyonunu karşılaştıran Cochrane
tedavi açısından daha önemlidir. İşlemin nasıl yapılacağı hakkın- Metanalizine göre, 6. Ayda balon dilatasyonu yapılan olguların
da yerleşmiş bir konsensus bulunmamaktadır. Merkezler kendi %75.8’i remisyonda iken Botilinum toksin uygulanan olgula-
klinik yaklaşımlarına göre balon dilatasyonunu yapmaktadırlar. rın %25.9’u remisyonda izlenmiş (RR: 2.9 %95 CI 1.48-5.67,
Bazı araştırmacılar dilatasyona 30 mm ile başlayıp klinik ve ma- P=0.002) ; 12. Ayda ise dilatasyon yapılan olguların %70.2’si
nometrik yanıtı takip ederlerken (11,12), bazıları peşpeşe seans- remisyonda iken Botilinum toksin uygulananların %25.5’i remis-
larda çapları arttırarak dilatasyon yapmaktadırlar (13). Benzer yonda izlenmiştir (RR:2.67 %95 CI 1.58-4.52 p=0.0002) (20).
şekilde her seanstaki dilatasyon süresi ve sayısı hakkında da net- Metanalizi değerlendiren araştırmacılar balon dilatasyonunun
leşmiş bir veri yoktur. Bizim kliniğimizde yaptığımız çalışmanın botilinum toksinine göre daha etkin tedavi olduğunu belirtmiş-
sonuçlarına göre : Balon maksimum çapına ulaşana kadar iki lerdir.
kez bekletilmeden dilate edilen hastalar ile, balon maksimum
çapına ulaşana kadar iki kez 1 dakika bekletilerek dilate edilen Cerrahi Tedavi:
hastalar arasında klinik ve manometrik yanıtlarda fark izlenme-
Özofagomyotomi veya Heller myotomi, AÖS kas tabakasının
miştir (14) .
insizyonu ile gastroözofageal bileşkeyi rahatlatır. Son yıllarda
Akalazyada uzun süreli sonuçların değerlendirilmesi balon dila- özellikle laparaskopik tekniğin kullanımı ile akalazya tedavisin-
tasyonun etkinliğini daha doğru göstermektedir. Balon dilatas- de özellikle uzun dönemde çok başarılı sonuçları bildirilmek-
yonunun kümülatif sonuçlarının değerlendirildiği bir çalışmada tedir (ortalama 5-10 yıl izlenilen olgularda klinik yanıt oranı
5 ve 19 yıllık balon dilatasyonu başarı oranları %74 ve % 62 %80-85bulunmuştur) (21, 22). Laparaskopik myotomininde bir
olarak bulunmuştur (15). Olguların prospektif izlendiği ve me- öğrenme eğrisi olduğu açıktır ve deneyim arttıkça daha iyi so-
dian izlem süresinin 13.8 yıl olduğu başka bir çalışmada tek bir nuçlar elde edilmektedir. Heller myotomisininde yeterli olmadığı
dilatasyon %40 olguda 5 yıl, %36 olguda 10 yıl remisyon sağ- reoperasyon hatta özofajektomi gerektiren olguların olduğuda
lamıştır. Bu çalışmada tekrarlayan dilatasyonların klinik yanıta unutulmamalıdır (3). Özellikle megaözofagusu olan olgular tek-
çok az katkısı olduğu belirtilmiştir (16). Yine 260 olgunun değer- rar cerrahi için bir risk faktörü olarak değerlendirilmişlerdir (23).

22
Heller myotomi sonrası gastroözofageal reflünün sık izlenmesi Yeni Tedaviler:
üzerine Heller myotomiye fundoplikasyon operasyonu ve son
zamanlarda özellikle Dor fundoplikasyonu eklenmiştir. Ayrıca Genişleyebilir metalik stent kullanımı ile ilgili Çinden yayınlanmış
maliyet olarak balon dilatasyonundan oldukça pahalıdır. bir seri vardır. 13 yıllık periyod boyunca klinik başarı oranlarını
%83 olarak belirtmişlerdir (27).
Tedavide balon dilatasyonu yada cerrahiyi seçmek konusunda
kliniklerin deneyimlerine göre bir yaklaşım izlemek ve bu konuda Endoskopik submukozal myotomi hayvan modellerinde de-
uzman klinikler tarafından olguların takibini sağlamakta fayda nenmiş ve başarılı sonuçlar alınmıştır (28). Peroral endoskopik
olduğu açıktır. Yakın zamanlı bir veri tabanı değerlendirmesine
myotomi (POEM) insanlar üzerinde Japon bir grup tarafından
göre 1181 balon dilatasyonu yapılan olgu, 280 heller myotomi
denenmiş ve başarılı kısa dönem sonuçları bildirilmiştir (29).
yapılan olgular ile karşılaştırılmış ve 10 yılda dilatasyon grubun-
da %64 girişimsel işlem tekrarı gerektiği, operasyon grubunda Sonuç olarak Akalazya kronik bir hastalıktır. Hangi tedavi mode-
ise %38 olguda girişimsel işlem tekrarına gerek görüldüğü bildi- linin seçileceği hastaya ve klinik deneyime göre belirlenmelidir.
rilmiştir. Cerrahi yapılan olgularında postoperatif dönemde sıkın-
Cerrahi yada balon dilatasyonu yapılan olguların düzenli takibi
tıların olabileceği ve takip edilmeye devam edilmeleri gerekliliği
önemlidir. Ayrıca akalazyalı olgularda artmış özofagus kanse-
açıktır (24) . Beş Avrupa ülkesinin ortak randomize çalışmaların-
ri olabileceği bildirilmektedir . On yıldan uzun takipli olgularda
da (çalışma halen devam etmektedir) balon dilatasyonu yapılan
94 olgu ile laparaskopik Heller myotomi+Dor fundoplikasyon normal populasyona oranla 10 kattan fazla kanser oranı tespit
yapılan 106 olgunun 2 yıllık sonuçlarında balon dilatasyonunda edilmiştir (30). Rutin bir surveyans önerilmemekle birlikte uzun
%92 başarı, ameliyatla ise %87 başarı oranı bulunmuştur . Bu hastalık süresi olan olgularda akılda bulundurulması gereken bir
çalışmanın uzun süreli sonuçlarının takibi önemlidir (25, 26). komplikasyondur.

Kaynaklar

1. Moawad F J, Wong RKH. Modern management of acha- with oesophageal achalasia. GISMAD Achalasia Study
lasia. Current Opinion in Gastroenterology 2010; 26:384– Group. Gut 2000; 46(5): 597–600.
388
10. Smith CD, Stival A, Howell DL, et al. Endoscopic therapy for
2. Boeckxstaens G.E.E. Achalasia. Best Practice & Research achalasia before Heller myotomy results in worse outcomes
Clinical Gastroenterology 2007; 21 (4): 595–608, than Heller myotomy alone. Ann Surg 2006;243:579–584.
3. Dawn L. Francis DL, Katzka DA. Achalasia: update on the 11. Eckardt VF, Gockel I, Bernhard G. Pneumatic dilation for ac-
Disease and its Treatment. Gastroenterology 2010; 139: halasia: late results of a prospective follow up investigation.
369-374 Gut 2004; 53(5): 629–633.
4. Richter JE. Oesophageal motility disorders. Lancet 2001; 12. Dağli U, Kuran S, Savaş N, Ozin Y, Alkim C, Atalay F, Sahin
358(9284): 823–828.
B. Factors predicting outcome of balloon dilatation in acha-
5. Sandler RS, Bozymski EM, Orlando RC. Failure of clinical lasia. Dig Dis Sci. 2009 Jun;54(6):1237-42.
criteria to distinguish between primary achalasia and acha-
13. West RL, Hirsch DP, Bartelsman JF et al. Long term
lasia secondary to tumor. Dig Dis Sci 1982; 27(3): 209–213
results of pneumatic dilation in achalasia followed
6. Howard PJ, Maher L, Pryde A et al. Five year prospective for more than 5 years. Am J Gastroenterol 2002;
study of the incidence, clinical features, and diagnosis of 97(6): 1346–1351.
achalasia in Edinburgh. Gut 1992; 33(8): 1011–1015.
14. Kuran S, Parlak E, Özin Y, Önder FO, Öztürk E, Kılıç
7. Pasricha PJ, Ravich WJ, Hendrix TR et al. Treatment of ac- MY, Şaşmaz N, Dağlı Ü. Akalazyada balon dilatasyo-
halasia with intrasphincteric injection of botulinum toxin. A nu: Bekleyerek mi? Beklemeden mi? 27. Ulusal gast-
pilot trial. Ann Intern Med 1994; 121(8): 590–591. roenteroloji kongresi.
8. Pasricha PJ, Ravich WJ, Hendrix TR et al. Intrasphincteric bo- 15. Chan KC, Wong SK, Lee DW, Mui WL, Chan AC,
tulinum toxin for the treatment of achalasia. N Engl J Med Ng EK, Wu JC, Sung JJ, Chung SC. Short-term and
1995; 332(12): 774–778 long-term results of endoscopic balloon dilation for
9. Annese V, Bassotti G, Coccia G et al. A multicentre rando- achalasia: 12 years’ experience. Endoscopy. 2004 ;
mised study of intrasphincteric botulinum toxin in patients 36 (8): 690-4.

23
16. V F Eckardt, I Gockel, G Bernhard. Pneumatic dilati- 24. Lopushinsky SR, Urbach DR. Pneumatic dilatati-
on for achalasia: late results of a prospective follow on and surgical myotomy for achalasia. JAMA
up investigation. Gut 2004;53:629–633. 2006;296:2227–33.
17. Karamanolis G, Sqouras S, Karatzias G, Papadopoulou 25. Boeckxstaens GE, Annese V, des Varannes SB,
E, Vasiliadis K, Stefanidis G, Mantides A. Long-term et al. The European Achalasia Trial: a randomized
outcome of pneumatic dilation in the treatment of multi-centre trial comparing endoscopic pneumo-
achalasia. Am J Gastroenterol 2005;100(2):270-4 dilation and laparoscopic myotomy as primary tre-
atment of idiopathic achalasia. Gastroenterology
18. Metman EH, Lagasse JP, d’Alteroche L et al. Risk fac-
2010;138(suppl 1):S53.
tors for immediate complications after progressive
pneumatic dilation for achalasia. Am J Gastroenterol 26. Richter JE. Achalasia - An Update. Neurogastroenterol
1999; 94(5): 1179–1185 Motil 2010;16 (3):232-242

19. Ferguson MK. Achalasia: current evaluation and the- 27. Li YD, Tang GY, Cheng YS, Chen NW, Chen WX,
rapy. Ann Thorac Surg 1991; 52(2): 336–342. Zhao JG. 13-year follow-up of a prospective compa-
rison of the long-term clinical efficacy of temporary
20. Leyden JE, Moss AC, MacMathuna P. Endoscopic
self-expanding metallic stents and pneumatic dilata-
pneumatic dilation versus botulinum toxin injection
tion for the treatment of achalasia in 120 patients.
in the management of primary achalasia. Cochrane
AJR Am J Roentgenol. 2010;195(6):1429-37
Database Syst Rev. 2006:CD005046
21. Rosen MJ, Novitsky YW, Cobb WS, et al. Laparoscopic 28. Pasricha PJ, Hawari R, Ahmed I, Chen J, Cotton PB,
Heller myotomy for achalasia in 101 patients: can Hawes RH, Kalloo AN, Kantsevoy SV, Gostout CJ
successful symptomatic outcomes be predicted? Submucosal endoscopic esophageal myotomy: a
Surg Innov 2007;14:177–183. novel experimental approach for the treatment of
achalasia. Endoscopy. 2007; 39(9):761-4.
22. Kilic A, Schuchert MJ, Pennathur A, et al. Long-term
outcomes of laparoscopic Heller myotomy for acha- 29. Inoue H, Minami H, Kobayashi Y, Sato Y, Kaga M,
lasia. Surgery 2009;146:826–831. Suzuki M, Satodate H, Odaka N, Itoh H, Kudo S. Pe-
roral endoscopic myotomy (POEM) for esophageal
23. Scott PD, Harold KL, Heniford BT, et al. Results of
achalasia. Endoscopy. 2010;42(4):265-71.
laparoscopic Heller myotomy for extreme megae-
sophagus: an alternative to esophagectomy. Surg 30. Walzer N, Hirano I, Achalasia. Gastroenterol Clin N
Laparosc Endosc Percutan Tech 2009;19:198–200. Am 37 (2008) 807–825

24
Gastroenterolojiden Derlemeler - 2

Özefageal Metal Stentler


n Sami Fidan / Mehmet Arslan
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Gastroenteroloji Bilim Dalı, TRABZON

Giriş: Birkaç yıl öncesine kadar şiddetli angulasyonlu darlık,


tümörün üst özefagus sfinkterine 2 cm’den daha yakın
Günümüzde tanı ve tedavideki gelişmelere rağmen öze- olması, dilate edilemeyen lüminal darlıklar ve konulacak
fagus kanserlerinde 5 yıllık sağ kalım oranları hala %20
stentin hava yoluna bası yapması riski olan hastalara
civarındadır. Küratif cerrahi uygulanamayan özefagus
stent konulması kontrendikasyon olarak kabul ediliyor-
kanserlerinde palyatif tedavi yapılmaktadır. Amaç disfa-
du. Ancak stent teknolojisindeki hızlı gelişmelerle bera-
ji nedeni ile beslenemeyen hastaların oral beslenmesini
ber bu hastaların bir kısmına günümüzde stent konula-
devam ettirebilmek, hastanede kalış süresini kısaltmak,
ağrıyı azaltmak, aspirasyonu önlemek ve sonuçta yaşam bilmektedir. Stent konulması bakımından kesin kontren-
kalitesini artırmaktır. Özefagus kanserlerine bağlı disfaji dikasyonlar konusunda konsensus olmamakla birlikte
palyasyonunda başta özefageal stentleme olmak üzere hasta seçiminde dikkatli olmak büyük önem taşımakta-
özefageal dilatasyon, radyoterapi, kemoterapi, lazer ab- dır. Yaygın metastatazı yada periton tulumu olan ve 4
lasyon, kimyasal ablasyon, termal elektrokoagülasyon, haftadan daha az yaşam beklentisi olan hastalarda stent
fotodinamik tedaviler, skleroterapi ve nütrisyonel destek yerleştirilmesi önerilmemektedir.
gibi çeşitli tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Özefagus
stentleri cerrahi olarak rezeke edilemeyen, cerrahi yada Stent Çeşitleri ve Hasta Seçimi:
kemoradyoterapiyi tolere edemeyen ve primer tedavi
Metal ve plastik olmak üzere iki tip kendiliğinden ge-
sonrası lokal tekrarlayan hastaların palyasyonu için uy-
nişleyebilen stent vardır. Bunlarında kendi içinde farklı
gundur. Bu yazıda daha çok malign özofageal striktürle-
çeşitleri bulunmaktadır. Trakeoözefageal fistül ve öze-
rin yol açtığı sorunların palyasyonunda stentleme yönte-
mi irdelenecektir. fageal kaçakların kapatılması, stent migrasyonu ve po-
tansiyel çıkarılma ihtiyacı bakımından stentlerin çeşitli ol-
Stent Kullanım Endikasyonları: ması önemlidir. Stent seçiminde tümör lokalizasyonu ve
uzunluğu, fistül varlığı, potansiyel havayolu uyumsuzlu-
Kendiliğinden genişleyebilen metal stentler [self-
expanding metal stents (SEMSs)] başta özefagus kanseri ğu ve hastanın tercihi göz önüne alınmalıdır. Tüm stent-
olmak üzere, lümenli gastrointestinal organların malign ler malign disfajiye bağlı semptomların palyasyonunda
lezyonları ve komplikasyonlarının palyasyonunda yaygın benzer oranda etkilidir. Kendiliğinden genişleyebilen
olarak kullanılmaktadır. Özefagus stentleri primer öze- metalik stentler, kullanılacağı yer ve üretici firmaya bağlı
fagus tümörleri yanı sıra özefagusa dıştan bası yapan olarak çeşitli boyutlarda ve değişik metal alaşımlardan
özefagus dışı tümörlere bağlı disfajinin palyasyonunda yapılmaktadır (Resim 1 ve 2). Metal stentlerin kaplama-
da kullanılmaktadır. Ayrıca gittikçe artan deneyimler ge- lı, kısmi kaplamalı ve kaplamasız olmak üzere üç türü
çici olarak yerleştirilen plastik stentlerin [self-expandable bulunmaktadır. Kaplamalı stentlerde kaplama materyali
plastic stents (SEPSs)] refrakter bening özefagus darlık- olarak poliüretan veya silikon kullanılmaktadır. Son za-
ları, trakeoözefageal fistüllerin ve özefagus perforasyo- manlarda kaplamalı stentler, kaplamasız stentlerin yerini
nu gibi bening özefagus hastalıkların tedavisinde etkili almaya başlamıştır. Kaplamalı stentlerde tümörün stent
olabileceğini göstermiştir. Tablo 1’de özefagus stentle- içine büyümesi (in-growth) insidansı düşük olmakla be-
rin kullanıldığı durumlar gösterilmiştir.
raber migrasyon riski diğerlerine oranla daha yüksektir.
Halen fistülü olan yada fistül riski yüksek olan hastalarda
Tablo 1. Özefagus stentlerinin kullanıldığı durumlar kaplamalı stentler tercih edilebilir. Kaplamasız stentler-
deki en önemli dezavantaj tümörün stent içine büyüme-
Malign özefageal darlıklar si ile disfajinin tekrarlamasıdır. Distal özefagus ve kardiya
Özefagusa dıştan bası yapan sekonder tümörler kanserlerinde stent distali mide fundusunda kaldığından
bu hastalarda stent migrasyon sorunu gelişebilir. Bu ne-
Refrakter ve tekrarlayan özefageal striktür
denle bu hastalarda düşük migrasyon oranlarından do-
Trakeoözefageal fistül layı kaplamasız stentler tercih edilebilir. Kısmi kaplamalı
stentlerde, stentteki kaplamasız kısım nedeniyle stent
Özefagus perforasyonu yada özefageal kaçak
migrasyonu kaplamalı stentlere göre daha düşüktür. Kıs-

25
mi kaplamalı stentlerin kaplamasız stentlerle karşılaştırıl- mu alınmalıdır. Hasta her iki kol vucudun önünde olacak
dığı çalışmalarda kaplamasız stentlerde tümörün stent şekilde, yarı oblik, sol lateral dekübit pozisyona alındık-
içine büyümesine bağlı restenoz ve tekrar girişim ihtiyacı tan sonra premedikasyon yapılır. Özefagus stentleri flo-
daha fazla görülmekle birlikte migrasyon oranları ve sağ roskopi eşliğinde ve endoskopik görüş altında yerleştiril-
kalım açısından iki stent arasında anlamlı fark görülme- melidir. Stent konulmadan önce eğer gerekli ise striktür
miştir. Bu nedenle malign özefagus darlıklarında kısmi buji veya balon ile 9-10 mm’ye kadar dilate edilmelidir.
kaplamalı stentler kaplamasız stentlere tercih edilmeli- Tümöre bağlı striktür uzunluğu doğru olarak ölçülmeli
dir. Stent takılan birçok hastada gastro+-özefageal reflü ve seçilen stent uzunluğu darlık uzunluğundan 3-4 cm
önemli bir morbidite nedenidir. Bu nedenle stent seçi- daha fazla olmalıdır. Deri üzerine yerleştirilen radyoopak
minde bu durum da dikkate alınmalıdır. Bu amaçla son markerler ile üst ve alt striktür seviyeleri belirlenir. Buna
yıllarda anti-reflü fonksiyonu olan stentler geliştirilmiştir. alternatif olarak endoskopik yöntemle lezyon sınırları
Piyasada bulunan çeşitli özefagus stentleri ve özellikleri skleroterapi iğnesi ile radyoopak maddelerle ya da işa-
Tablo 2’de görülmektedir. ret klipsleri ile de işaretlenebilir. Stent yerleştirilmeden
önce endoskop ile darlığın proksimaline girilerek uygun
Stent Yerleştirme Teknikleri:
görüntü altında kılavuz tel yerleştirilir. Stent striktür dis-
Hastaya stent yerleştirilmeden önce yapılacak işlemin talinin en az 2 cm distalindeyken floroskopi ile kontrol
olası riskleri anlatılıp mutlaka bilgilendirilmiş onam for- edilerek yavaşça açılarak işlem sonlandırılır. Proksimal

Tablo 2. Çeşitli kendiliğinden genişleyebilen özefagus stentleri ve özellikleri

Genişlik Anti-reflü
Stent Üretici firma Materyal Uzunluk (cm) Kaplama
(mm) valv

Ultraflex Kaplamasız/
Boston Scientific Nitinol 10/12/15 18/23 _
Yarı kaplamalı

23/28

Boston Scientific 12/28 Kaplamalı/


Wallflex Nitinol 12/12/15 _
23/28 Yarı kaplamalı

Cook Paslanmaz
Z stent 8/10/12/14 18/25 Yarı kaplamalı Mevcut
çelik

Evolution Cook Nitinol 8/10/12.5/15 20/25 Yarı kaplamalı

Alimaxx-E Alveolus Nitinol 7/10/12 18/22 Kaplamalı _

TaeWoong
Niti-S Nitinol 8/10/12/14 16/20 Kaplamalı _
Medical

18/23

20/25

Polyflex Boston Scientific Polyester 9/12/15 16/20 Kaplamalı _

18/23

21/28

Standard Sci-Tech, Nitinol


Bonastent 6/16 18 Kaplamalı Mevcut

Choo stent M.I.Tech Nitinol 6/17 18 Kaplamalı Mevcut

26
özefagus darlıklarında floroskopi ile birlikte endoskopik yabancı cisim hissi (özellikle proksimal özefagus stentle-
görüş altında stent yerleştirilmelidir. İşlem sonrası doğru rinde), kanama, stentin gıda ile tıkanması, trakea basısı
lokalizasyon veya tam stent açılımı endoskopik veya rad- ve solunum durmasıdır. Geç komplikasyonlar ise stent
yolojik yöntemle gözlemlenir. migrasyonu, trakeoözefageal veya brokoözefageal fistül
oluşumu, gastroözefageal reflü, tekrarlayan disfaji, ka-
Yapılan işlem sonrası hastaların olabildiğince az mobi-
nama, perforasyon, tümörün stent içine veya üstüne bü-
lize olmaları sağlanmalıdır. İşlem sonrası oluşabilecek
göğüs ağrısı ve rahatsızlık hissi için basit veya opioid yümesi ve kronik iltahabi reaksiyona bağlı aşırı garanü-
aneljezikler gerekebilir. İlk gün hastalar parenteral bes- lasyon dokusu oluşmasına bağlı stent tıkanmasıdır. Geç
lenmeli, sonrasında da aşamalı uygun yumuşak diyet ile komplikasyonlar stent yerleştirmeden önce kemoterapi,
izlenmelidir. Reflü ve aspirasyon için hastalara alışılmış radyoterapi veya kemoradyoterapi alan hastalarda ve ile-
anti-reflü önlemler ve yaşam tarzı değişiklikleri anlatılma- ri evre tümörü olan hastalarda daha sık görülmektedir.
lıdır. Gastroözefageal bileşkeye anti-reflü mekanizması
Sonuç:
olmayan stent yerleştirilmiş ise yüksek doz proton pom-
pa inhibitörleri başlanmalıdır. Günümüzde stent teknolojisindeki ilerlemelere parelel
olarak malign özefagus darlıklarında stentleme hem
Komplikasyonlar:
doktorlar hemde hasta için daha cazip hale gelmiştir. Uy-
Genellikle ilk stent yerleştirilmesi sırasında ciddi komp- gun hasta ve stent seçimi ile hastaların obstrüktif semp-
likasyon oranı düşüktür. Ancak hastaların %0.5-2’de tomlarını azaltmak ve yaşam kalitesinde belirgin düzel-
doğrudan stent komplikasyonlarına bağlı mortalite ge- me sağlamak mümkündür. Tüm bu hastaların değerlen-
lişmektedir. Komplikasyonlar işlem sırasında, işlemden dirilmesi, birden fazla kliniği ilgilendiren multidisipliner
sonra ve gecikmiş komplikasyonlar olarak sınıflandırılabi- kararları gerektirir. Bu anlamda özofageal stentleme, iyi
linir. İşlem sırasında görülebilen komplikasyonlar aspiras- bir evrelemeden sonra diğer potansiyel küratif terapilere
yon, stent malpozisyonu ve özefagus perforasyonudur.
yanıtsızlık veya bu tadavilerin uygun olmadığı hastalara
İşlem sonrası görülebilen komplikasyonlar göğüs ağrısı,
uygulanmalıdır.

Resim 1. Değişik özefageal stentler. Soldan sağa sırası ile Ultraflex,


Z-stent, Polyflex, Niti-S stent, Choo stent ve Bonastent.
Resim 2. Anti-reflü stentler. A. Z stent, B. Choo stent, C. Bonastent.

Kaynaklar
1. Prateek Sharma, Richard Kozarek and the Practice lignant strictures of the cervical esophagus. Diseases
Parameters Committee of the American College of of the Esophagus (2009) 22, 354–360
Gastroenterology. Role of Esophageal Stents in Be- 3. Şerif YILMAZ, Mehmet DURSUN, Fikri CANORUÇ.
nign and Malignant Diseases. Am J Gastroenterol Özofagus StriktürleriPalyasyonunda Stentleme Yön-
2010; 105:258–273 teminin Yeri. Güncel Gastroenteroloji 2005. 9/2
(113-119).
2. D. Xinopoulos, S. P. Bassioukas, D. Dimitroulopoulos,
D. Korkolis, G. Steinhauer, D. Kipraios, E. Paraske- 4. C. S. Shim. Esophageal Stenting in Unusual Situati-
vas. Self-expanding plastic stents for inoperable ma- ons. Endoscopy 2003; 35 (S1): S14–S18

27
Gastroenterolojiden Derlemeler - 3

Çift Balon Endoskopi ve


Gastroenterolojide
Güncel Kullanımı
n Sadettin Hülagü, Ömer Şentürk, Göktuğ Şirin, Deniz Koç
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Gastroenteroloji Bilim Dalı, KOCAELİ

Çift balon endoskopi yada enteroskopi (push ve pull en- tolojiler, lümenin doğrudan görüntülendiği bu yöntemle
teroskopi) (ÇBE), 2001 yılında Prof. Dr. Hironori Yama- daha iyi tespit edilebilmekteydi. Biri endoskopun diğeri
moto tarafından bulunmuş ve kısa bir zamanda diğer ise endoskopun üstündeki tüpün ucunda yerleşmiş iki
tanı yöntemleri ile tam olarak görüntülenemeyen ince ayrı balonun, ardışık olarak tekrarlayan şişirilme ve indi-
barsak hastalıklarının tanı ve tedavisinde, zor kolonosko- rilmesi yoluyla uygulanan bu yeni teknik, endoskopun
pilerin tamamlanmasında önemi gün geçtikçe artan bir barsak lümeni içine derin intübasyonuna imkân sağla-
yöntem haline gelmiştir. Birkaç yıl öncesine kadar ince maktadır. Endoskopta ki lave bir kanal yoluyla biyopsi,
barsakların direkt optik incelemesi, uzunluğu ve anato- hemostaz, polipektomi, balon dilatasyonu ve endosko-
mik pozisyonu nedeniyle yapılamıyordu. MR enterokli- pik mukozal/submukozal diseksiyon gibi invazif girişim-
zis, BT enteroklizis, çift kontrastlı ince bağırsak grafisi ler yapılabilmekte ve ilave invazif girişim yada cerrahi
gibi yöntemler ile ince bağırsak patolojilerinin tespit edil- ihtiyacı azalmaktadır.
mesine ve tedavi ile takiplerinin planlanıp uygulanması-
na çalışılıyor, ancak bu çoğu kez mümkün olamıyordu.
Çift Balon Endoskopi Sistemi
Yamamoto ve arkadaşları, 1997 yılında, 1950’li yıllarda
1971 yılında total enteroskopinin, ilk kez Dr.Hideo ve
ABD’de deneysel bazda geliştirilmeye çalışılan ancak ince
arkadaşları tarafından Ropeway metoduyla ve yine yak-
barsak içersinde çok kısa mesafeli ilerleme sağlayabildiği
laşık olarak aynı zamanlarda Tada ve arkadaşları tarafın-
için yaygın kullanıma geçme şansı bulmayan yöntemin
dan Sonde metoduyla gerçekleştirilmiştir. Ancak her iki
daha iyisini yapma ve tüm ince barsakların endoskopik
yöntemin de uygulanmasındaki zorluklar ve aşırı zaman
görüntülemesinin sağlanması için yaptıkları çalışmalar
alıyor olması nedeniyle dünya üzerinde yaygın kullanım-
sonrasında bir model geliştirmişlerdir. Bu modelin geliş-
ları mümkün olmamış, rutin kullanıma girmemiş ve bu
tirilmesi ve seri üretimi noktasında, Olympus firması ta-
iki yöntem açıkça tarihsel önemleri dışında anlam kazan-
rafından ‘yaygın kullanımı mümkün olmaz’ gerekçesiyle
mamıştır.
ilgi gösterilmemesi sonrasında Fujinon firmasıyla ortak
Diğer taraftan ince barsakların görüntülenmesinde yay- çalışmalar yürütülmüştür.1998 yılında Japonya’da etik
gın kullanıma girmiş iki yöntemden biri olan ve altın kurul izni alınmasını takiben ilk kez hastalara yapılma-
standart olarak kabul edilen perioperatif enteroskopi ya başlanmış ve konuyla ilgili ilk makale Yamamato ve
invazif cerrahi gerektirmekteydi. Push enteroskopi ise arkadaşları tarafından 2001’de yayınlanmıştır. Cihazın
sadece Treitz ligamentin ortalama 50-80 cm ötesini ilk kez, Yamamoto’nun kendisi için kullanıldığına dair
görme imkânı sağlıyordu. İnce barsaklar, tamamının spekülasyonlar vardır. Cihazın güvenilir olması ve etkin
incelenmesi için yeni modalitelerin kullanıma girmesi ile kullanımı gözönünde bulundurularak 2003 yılında Fuji-
görüntülenebilir hale geldi. Bunlardan biri olan ve 2000 non firması tarafından seri satışa sunulmuş olup, ilk ÇBE
yılında kullanıma giren kapsül endoskopi (KE) ile ince vakalarını içeren seri ve uygulama sonuçları Yamamoto
barsağın tüm uzunluğu boyunca foto grafik görüntüle- ve arkadaşları tarafından 2004 yılında yayınlanmıştır. Bu
mesi yapılabiliyordu. Bununla birlikte bu yeni teknoloji tarihten itibaren uygulama dünya çapında itibar görmüş
sağladığı intraluminal bulgular yanında endoskopik gi- ve özellikle Avrupa ve ABD’de kullanımı ile ilgili çok sayı-
rişimleri gerçekleştirmek için invaziv yöntemlere ihtiyaç da yayın, ardı ardına literatüre girmiştir.
duymaktaydı.
Türkiye’de bu işlemin yapılabildiği birkaç merkez içer-
ÇBE, 2001 yılında Yamamoto ve ark. tarafından bu ih- sinde bilindiği kadarıyla hasta serisi en geniş olanı hali
tiyaca cevap olarak geliştirildi. Öte yandan KE ile tespit hazırda kendi gastroenteroloji kliniğimizdir. Ünitemizde
edilemeyen başta kitle lezyonları olmak üzere çeşitli pa- ince barsaklara ait işlemler 2000’li yıllarda push tipi en-

28
teroskopi ile başlamış ve Türkiye de bu işleme başlayan likleri tablo 1’de gösterilmiştir. Sistem 200 cm’lik çalışma
ilk merkezlerden biri olmuştur. Yazının başlangıcında da uzunluğu olan bir endoskop, 140 cm uzunluğunda bir
belirtildiği gibi Trietz bağından sonra ancak 80-100 cm overtüp ile pompadan oluşmaktadır. İki lateks balonun
kadar mesafe gidilebilmekteydi. Daha sonra 2006 yılın- biri endoskopun ve diğeri de overtüpün ucuna ilişiktir.
dan itibaren ÇBE işlemine başlanmıştır. Bu konuyla ilgili Balonlar basınç kontrollü hava verilmesini sağlayan pom-
pa yardımıyla şişirilir ve indirilir. Basınç, şişirilme esnasın-
olarak Japonya da Jichi Medical University Gastroentero-
da maksimum (+) 45 mmHg ve indirilme esnasında (-)
loji kliniğinde Prof. Dr. Hironori Yamamoto yanında RSD
45 mmHg olacak şekilde ayarlanır. Bu teknikte inceleme
ve ÇBE için 3 ay eğitim tarafımdan alınmıştır. Kocaeli ili
her iki balon sönmüş olduğu halde, over tüp endosko-
başta olmak üzere komşu illerle birlikte oldukça geniş bir pun gerisinde yerleşik pozisyonda olarak başlatılır. En-
alanda ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen hastalara doskop barsak lümeni içine doğru daha fazla ilerleme
ÇBE işlemi konusunda hizmet vermekte olan Üniversite- imkânı kalmayıncaya kadar ilerletilir. Ardından endosko-
miz Tıp Fakültesi hastanesinde dört yılı aşkın süredir ÇBE pun ucundaki balon şişirilir. Bunu overtüpün lümen içine
yapılmaktadır. Daha öncesinde yapılan push tip enteros- ilerletilmesi ve overtüp balonunun şişirilmesi takip eder.
kopi ile kıyaslandığında sonuçlar, literatür ile uyumlu bir Overtüp bir çapa olarak kullanılarak, endoskopun balo-
şekilde, belirgin ölçüde yüz güldürücüdür. nu indirilip, endoskop ince barsak derinliklerine doğru
ilerletilir. Daha sonra overtübün balonu endoskopun ba-
Teknik Bilgi lonunun şişirilmesinin ardından indirilerek, endoskopun
üzerinden kaydırılarak ilerletilir. Bu nokta da ÇBE’nin
ÇBE için kullanılan endoskop diagnostik (EN-450 P5) ve
push aşaması sonlanmış olur. Ardından her iki balonda
terapötik (EN-450 T5) olmak üzere iki tiptir (Şekil 1, 2, şişmiş vaziyette iken skop ve üzerindeki overtüp nazikçe
3). EN- 450 T5 çalışma kanalının 2.8 mm’e yükseltildiği geri çekilerek işlemin pull aşaması gerçekleştirilmiş olur.
gelişmiş modelidir. Fujinon ÇBE sisteminin spesifik özel- Bu işlem ardışık olarak tekrarlanır (Push and pull tekni-
ği). Böylece iki balonun şişirilmesi ve indirilmesi yoluyla
endoskop, ince barsak boyunca ilerletilmiş olur. (Şekil 4.
ÇBE işlemi anterograd-oral yaklaşım şematizasyonu).

Şekil 1. Çift balonlu enteroskopi; endoskop, overtüp ve her birinin


Şekil 3. Balon pompası kontrol ünitesi (BP-10)
ucundaki balonlar

ÇBE Endikasyonları
— İnce barsak kanamaları (ince barsak kanaması şüphe-
si olan ve kapsül endoskopi ile kanama odağı buluna-
mayan hastalarda kanama odağının bulunması veya
kanama odağı tespit edilen hastalarda endoskopik
hemostazın sağlanması),

— Video kapsül endoskopi sonrası (endoskopik tanı


için doku örneklemesi yapılabilmesi ya da terapotik
amaçla),

— İntestinal darlıkların endoskopik tanısı ve tedavisi


(doku örneklemesi ve darlığa yönelik dilatasyon ve/
Şekil 2. Overtüp mekanizması veya stent uygulamaları),

29
junostomili hastalar gibi) hepatobilier patolojinin tes-
pitine yönelik ERCP ve gerekli terapotik girişimlerin
yapılması.

ÇBE Kontrendikasyonları
Standart gastroskopi veya kolonoskopi için kontrendi-
kasyon oluşturan durumlar dışında özel bir kontrendi-
kasyon tanımlanmamıştır. Ancak geçirilmiş appendek-
tomi dışı cerrahi operasyon öyküsü,iskemik öykü yada
intestinal çeperde yerleşmiş tümöral lezyonu, kemote-
rapi görmekte olan GIS kökenli lenfoması olan hastalar-
da perforasyon riskinin artacağı ve işlem performasının
azalabileceği akılda tutulmalıdır.Uzun zamandır ÇBE ya-
pılan kliniğimizde özellikle aşağıdaki durumların varlığın-
da, işlem yapılmamaktadır.

— Yeni oluşturulmuş cerrahi anastomoz hikâyesi,

— Yüksek dereceli obstrüksiyon veya perforasyon varlı-


ğı veya şüphesi,

— Kemoterapi görmekte olan GIS tümör ve lenfomala-


Şekil 4. Oral (anterograd) yoldan ÇBE işleminin şematizasyonu. rı,

— Kanama diatezi,
Tablo 1. ÇBE sisteminin spesifik özellikleri.
— Yüksek riskli özofagus varisleri varlığı
EN-450 P5/20 EN-450 T5
İşlem Başarısı ve Klinik Kullanım
Endoskop
8.5 mm 9.4 mm
Dış Çap İşlem anal veya oral yolla yapılabilir. Tek seansta (tek
2300 mm 2300 mm
Toplam Uzunluk yönden girilerek) total enteroskopi oranları yayınlanmış
2000 mm 2000 mm
Çalışma Uzunluğu tüm serilerde oldukça düşüktür ( %1-3). Bu nedenle
2.2 mm 2.2 mm
Çalışma kanalı genellikle tercih edilen yöntem işlemin ardışık iki seans
(anal+oral veya oral+anal) olarak uygulanmasıdır. Hasta-
Overtüp
12.2 mm 13.2 mm nın mevcut klinik durumu ve önceden yapılan tetkiklerin
Dış Çap
10 mm 11 mm sonucu gözönünde bulundurularak lezyonun olası yeri-
İç Çap
1450 mm 1450 mm ne göre ilk seansın hangi yolla yapılacağına endoskopist
Toplam Uzunluk
1400 mm 1400 mm tarafından karar verilir (jejenumdaki lezyon için oral yak-
Çalışma Uzunluğu
laşımın veya distal ileumdaki lezyon için anal yaklaşımın
Pompa Kontrol ilk olarak tercih edilmesi gibi). İlk seansta klinikten so-
5.6+/-2.0 kPa
Ünitesi ( PB-10) 5.6+/-2.0 kPa rumlu lezyon tespit edilip gereken müdahale yapılabilir
170 mL/10 s
Basınç Ayarlama Aralığı 170 mL/10 s veya lezyonun gerektirdiği klinik yönetim planlanabilirse
Maksimum Akım Hızı ikinci seans yapılmaz. Ancak lezyon tespit edilemez veya
tespit edilen lezyon ve müdahalesine rağmen hastanın
— Tümör ve kitle lezyonları (diğer görüntüleme yön- klinik şikâyetleri sürer ya da tekrarlarsa, total enteros-
temleri ile tespit edilen lezyonlardan histolojik tanı kopinin yapılması gereken özel bir durum varsa bu du-
için örnekleme yapılması, polipektomi, ESD ile uygun rumda ikinci seans yapılır. İnce barsakta ilerlenilen son
lezyonların çıkarılması ya da cerrahi öncesi endosko- noktanın, herhangi bir lezyonun veya kontrolü gereken
pik marker ya da daha iyisi hemoklip ile lezyon yeri- lezyonların yerinin belirlenebilmesi için endoskopik mar-
nin işaretlenmesi) ker ile işaretleme yapılmaktadır. İkinci seansta, karşıt
yönden yapılan ilk incelemede konulan işaret görül-
— İnce barsaklardan yaban cisim çıkarılması, düğünde total enteroskopi tamamlanmış olarak kabul
— Zor kolonoskopiler, edilmektedir. Kliniğimizde total enteroskopi oranı -en-
doçekal valfteki anatomik darlık nedeniyle over tüpün
— Geçirilmiş GIS cerrahisi nedeniyle standart ERCP işle- ileriye geçmesinin mümkün olmadığı iki hasta dışlanacak
mi yapılamayan hastalarda (Billroth II veya gastroje- olursa- %100’dür.Cihazın üzerindeki çalışma kanalı ara-

30
cığıyla histolojik tanı için biyopsi alınması, kontrastlı grafi diğer tanı yöntemleriyle tetkik sonrası hastanın yeniden
için kontrast madde verilmesi, endoskopik hemostaza değerlendirilmesi önerilmektedir.
yönelik olarak APC (argon plazma koagülasyon), sklero-
terapi, hemoklip uygulamaları, darlıklara yönelik olarak Orta gastrointestinal sistem kanaması literatüre yeni
balon dilatasyon ve stent uygulamaları ve yine gerekli girmiş bir kavram olup, papilla vateri ile ileoçekal valf
vakalarda polipektomi, EMR ya da ESD (endoskopik sub- arasında kalan bölümdeki kanamaları tarif etmektedir.
mukozal diseksiyon) işlemleri yapılabilmektedir. Orta GIS kanaması olan hastalarda eğer intestinal darlık
yoksa ve aktif kanama sürmüyorsa ilk seansın hangi yol-
İşlem süresi çeşitli çalışmalarda ortalama 60-120 dk. dan yapılabileceğine de yardımcı olması açısından kapsül
arasında değişmektedir. İşlem süresinin endoskopistin endokopi (KE) ilk tercih olabilir. İntestinal darlık varsa KE
deneyimi, hastanın geçirilmiş cerrahi öyküsünün mev- uygulaması bilindiği üzere kontrendikedir. Öte yandan
cudiyeti, şüpheli lezyonun önceden değişik tetkikler ile ÇBE ile yapılan ince barsaktan yabancı cisim çıkarılması
yerinin tespitinin sağlanması yada işlem için uygulanan çalışmalarında en çok çıkarılan cismin KE olduğu da unu-
sedasyon yöntemi ile direkt ilişkisinin olduğunu göste- tulmamalıdır. Keza aktif kanama varlığında ÇBE ilk dü-
ren yayınlar vardır. Kliniğimizde tüm ÇBE işlemleri için şünülmesi gereken tetkik ve endoskopik terapotik ajan
anestezist kontrolünde propofol ile derin sedasyon sağ- olarak ön plana çıkmaktadır.
lanmaktadır. Bu uygulama ile hem işlem sırasında hasta
konforu sağlanmakta hem de hastanın huzursuzluğun- İnce barsak kanserleri tüm GIS tümörleri arasında olduk-
dan kaynaklanan işlem süresindeki uzamaların önüne ça düşük bir yüzdeyi oluşturmaktadır (%0.5-2). Ancak
geçilebilmektedir. Propofol uygulamasının legal sebep- özellikle ÇBE’nin yaygın kullanıma girmesiyle ince bar-
lerle yapılamadığı Hollanda gibi ülkelerde bilinçli sedas- sağın adenokarsinom, stromal tümör, nöroendokrin tü-
yon uygulamaları işlem süresini uzatmaktadır. mör ve lenfomalarının artan sıklıkta tanınmaya başlan-
dığı görülmektedir. Malignite düşünülen, gizli kanama
Endoskopistin deneyimi için öğrenme döneminde fluo- veya ince barsak kaynaklı kanama şüphesi olan hastalar-
roskopi kullanılması önerilmekle birlikte yurt dışında bu da ilk tercih ÇBE olmalıdır. Polipozis sendromlarında KE
eğitim öncelikli olarak endotrainer ve hayvan çalışmaları tarama amaçlı ilk tercih olup, gerektiğinde endoskopik
ile sağlanmaktadır. Literatürde yapılan enteroskopi sa- tedavi için ÇBE uygulanmalıdır. Glutensiz diyete refrak-
yısının artmasının oral ve anal yaklaşımda gidilen me- ter gluten enteropatisinde ÇBE ilk tercih iken ince barsak
safeyi uzattığı, oral yaklaşımda işlem süresinde kısalma kaynaklı Crohn hastalığında eğer darlık yoksa KE öncelik-
sağladığı ancak anal yaklaşımın işlem süresinde anlam- li olarak tercih edilebilir.
lı bir kısalma sağlamadığını gösteren çalışmalar vardır.
Genel olarak ÇBE işlemi için deneyimli olabilmek adına, Endoskopi ünitemizde hem KE hem de ÇBE yapılmak-
oral yaklaşım için 20-40 ve anal yaklaşım için ise 60-80 tadır. KE bazı endikasyonlarda öncelikli tercih olabilir,
uygulama yapılması gerektiği ifade edilmektedir. İşlem ancak kişisel tecrübemiz ÇBE’nin histolojik tanı ve en-
başarısı kavramı ise işlem öncesi konulan endikasyondan doskopik tedavi imkanı sağlaması, tanı sensitivitesinin
sorumlu lezyonun veya klinikten sorumlu ancak endikas- daha yüksek olması ve kapsül endoskopinin maliyeti göz
yondan farklı bir lezyonun tespit edilebilme oranını ifade önüne alındığında ülkemiz şartlarında şu anda ÇBE’nin
etmektedir. daha öncelikli tercih edilmesi gerektiği düşüncesindeyiz

ÇBE uygulaması en sık kanama şüphesi, anemi etyolojisi, Komplikasyonlar


karın ağrısı, intestinal tümör şüphesi yada histolojik tanı- Literatürde ÇBE işlemi ile ilgili oluşan komplikasyonlar
sı, intestinal darlık şüphesi yada endoskopik tedavisi ve seyrek görülenler, müdahale ve cerrahi girişim gerekti-
kimi zamanda kilo kaybı nedeniyle yapılmaktadır. renler, medikal tedavi ile takibi gerekenler ve nadir gö-
Endikasyonların iyi konulması işlem başarısını etkileyen rülen komplikasyonlar olmak üzere farklı serilerde farklı
en önemli faktördür. İşlem sonrasında tanıya erişme oranlarda ifade edilmiştir. Genel olarak en sık görülen
oranı (işlem başarısı) farklı serilerde ve endikasyonlarda komplikasyon işlem sonrası uzamış karında rahatsızlık
değişen oranlarda (%40-86) verilmektedir. En sık endi- hissidir (%5-20). Pankreatit (%1-3), perforasyon(%1-4),
kasyon olan ince barsak kaynaklı kanama şüphesinde kanama ve aspirasyon pnömonisi seyrek görülen diğer
başarı oranı %86’lara kadar çıkmakta iken karın ağrısı komplikasyonlardır. Parotit ve cilt amfizemi vaka tak-
endikasyonuyla yapılan işlemlerde bu oran %20-60 ara- dimi olarak literatürde bildirilmiştir. İşleme bağlı olarak
lığında seyretmektedir. Bu yüzden özellikle karın ağrısı oluşan en sık komplikasyon pankreatittir. Oluşumundan
nedeniyle tetkik edilecek hastalarda, medikal tedaviye ampullanın ve bununla bağlantılı olarak pankreasın iki
dirençli, karakter ve şiddetini değiştirmiş, anemi-kilo kay- balon arasındaki bölgede oluşan basınç nedeniyle geril-
bı yada hipoalbüminemiyle birliktelik gösteren hastalar mesi veya duodenal içeriğin pankreasa reflüsü sorumlu
için bu işlemin ilk planda düşünülmesi, diğer hastalarda tutulmaktadır. Bu nedenle işlem esnasında pankreatiti

31
önlemeye yönelik olarak, her iki balonun ampuller böl- hemoklipler ile kontrol altına alınabilir. Bizim serimizde
geden mümkün olduğunca ileride şişirilmesi, işlemin ola- perforasyon hiç olmamıştır. İşlem süresinin uzunluğu,
bildiğince kısa sürede tamamlanması ve özellikle çekme hem hasta hem de endoskopist için yorucu bir işlem ol-
esnasında nazik davranılması önerilmektedir. Bizim seri- masına rağmen ÇBE işlemi, alternatifi çoğu kez cerrahi
mizde pankreatit hiç görülmemiştir. Literatürde bildirilen girişim gerektirebilecek müdahale ve yaklaşımlar olduğu
pankreatitlerin büyük kısmının kendi kendine ve medi- için önemli ve yararlı bir işlem olarak kabul edilmelidir.
kal tedaviyle düzeldiği ifade edilmektedir. Perforasyon ÇBE yaygın kullanıldıkça ince barsaklara ait patolojilerin-
özellikle geçirilmiş apandisit dışı karın cerrahisi, batın içi de düşünüldüğünden daha fazla olduğu görülmektedir.
yapışıklığı, GIS’i ilgilendiren iskemik alt yapısı olan ya da Teknik olarak sistemin daha kolay uygulanabilir bir hale
kemoterapi gören lenfomalı hastalarda görülebilen ve gelmesi ile balon enteroskopi gelecekte endoskopi üni-
hemen daima cerrahi müdahale gerektiren bir durum- telerinin vazgeçilmez tanı yöntemlerinden biri olacaktır.
dur. Terapötik ÇBE esnasında oluştuğu görülen minik Kliniğimizde yapılan ÇBE işlemlerinden seçilmiş örnekler
perforasyonlar (ESD, EMR ya da polipektomi esnasında) aşağıda gösterilmiştir.

Kaynaklar
1. Yamamoto H, Sekine Y, Sato Y, et al. Total enteroscopy copy: preliminary experience in patients with obscure Gast-
with a nonsurgical steerable double-balloon method. Gast- rointestinal bleeding or chronic abdominal pain. Endoscopy
rointest Endosc 2001;53:216-20. 2003;35:985-91.
2. Pennazio M. Small-bowel endoscopy. Endoscopy 5. Taylor AC, Buttigieg RJ, McDonald IG, et al. Prospective
2004;36:32-41. assessment of the diagnostic and therapeutic impact of
3. Saurin JC, Delvaux M, Gaudin JL et al. Diagnostic value of small-bowel push enteroscopy. Endoscopy 2003;35:951-6.
endoscopic capsule in patients with obscure digestive ble-
6. Prakash C, Zuckerman GR. Acute small bowel bleeding: a
eding: blinded comparison with video push-enteroscopy.
distinct entity with significantly different economic impli-
Endoscopy 2003;35:576-84.
cations compared with GI bleeding from other locations.
4. May A, Nachbar L, Wardak A, et al. Double-balloon enteros- Gastrointest Endosc 2003;58:330-5.

İleumda kanayan lezyona


İleumda çepeçevre ülserler, Meckel Divertikülü
Striktür ve ülser, Crohn hemoklip uygulanması
Crohn

Endoskopik marker Aynı hastada APC


İleumda ülsere kanayan alan Jejunumda anjiodisplazi
işaretleme noktası uygulama sonrası

T hücreli lenfoma,
Lenfoma, distal jejenum
proksimal ileum

32
Gastroenterolojiden Derlemeler - 4

İnflamatuar Barsak Hastalıklarının


Tanı ve Takibinde Transabdominal
Ultrasonografi
n Orhan SEZGİN
Mersin Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Gastroenteroloji Bilim Dalı, MERSİN

Transabdominal ultrasonografi (US) günlük uygulama- Transabdominal ultrasonografi (US) geleneksel olarak
larımızda yıllardır rutin kullandığımız ve her geçen gün bugüne kadar karaciğer ve pankreatobiliyer sistemle-
kullanım alanı daha da artan çok değerli bir tetkik aracı- rin ve diğer solid organların değerlendirilmesinde geniş
dır. Ultrasonografiye sadece tetkik aracı demek belki de kullanılmış, fakat içlerindeki gaz ve sıvı içeriği nedeniyle
haksızlık olacaktır. O, biz gastroenterologların artık eli, US ile yeterince doğru değerlendirilemeyecekleri düşün-
kolu, stetoskopu kadar doğal bir parçası ve muayenemi- cesi barsak hastalıklarının tanı ve takibinde kullanımını
zin temel aksamıdır. Bir hastayı değerlendirirken alacağı- sınırlandırmıştır. Zamanla US teknolojisindeki gelişmeler
mız hikaye ve temel muayene yöntemlerinin bizi sonuca ve bu konudaki tecrübelerin artması sonucu US artık
götürmede ki desteği, ultrasonografi kullanımı ile büyük İBH’nın ilk değerlendirme yöntemi olarak genel kabul
aşamalar kaydedecektir. Sanki karın duvarını kaldırmış görmektedir. Non-invaziv, heryerde bulunabilen, ucuz,
ve içindeki organlara direkt bakıyormuşuz gibi büyük iyonizan radyasyon içermeyen ve kolaylıkla tekrarlanabi-
bir olanağı bize sunan ultrasonografiyi gastroenteroloji len US’nin, ilave bazı avantajları da vardır: US etkilenen
pratiğinde olmazsa olmaz kabul etmeliyiz. Bu bağlamda barsak segmentini değerlendirebilir, teşhis açısından
her gastroenterolog iyi bir abdominal ultrasonografist yararlı yapısal detaylar (haustrasyon kaybı, inflamatuar
olmalıdır. reaksiyon) hakkında bilgi verebilir ve lezyon yaygınlığını
gösterebilir.
Kolay ulaşılabilirliği, nispeten ucuz olması, iyonizan rad-
yasyon içermemesi, noninvaziv olması ve her ortamda, Ultrasonografik olarak normal intestinal yapıların;
tekrar tekrar yapılabilmesi nedenleriyle temel tetkik ve
- Yüzeyel probla duvar katmanları seçilebilir,
bazende girişim aracı olan transabdominal ultrasonog-
rafinin, inflamatuar barsak hastalıklarındaki kullanımına - Prob ile bası altına alınabilir (komprese edilebilir),
yönelik pratik bilgileri aktarmaya çalışacağım.
- Peristaltik aktivitesi gözlenebilir.
İnflamatuar barsak hastalıkları (İBH) gastrointestinal ka-
nalı tutan kronik hastalıklar olup, tanıları; klinik, endos- Sonografik olarak intestinal yapılarda 5 katman görülür.
kopik, kontrastlı radyolojik ve histopatolojik muayene te- En içten dışa sırasıyla; mukozaya ait hiperekojen kat-
meline dayanır (1-3). Yıllardır Crohn hastalığı’nın değer- man, muskularis mukozaya ait hipoekoik kat, submuko-
lendirilmesindeki referans standart ince barsak grafileri zanın hiperekojen katı, muskularis propriya ait hipoekoik
olmuştur (3,4). Hem kolonoskopi hem de ince barsak kat ve en dışta seroza hiperekoik olarak görülür (Fig. 1).
grafileri mukoza yüzeyini iyi göstermeleri nedeniyle has- Normal barsak görünümü barsağın içeriği, gerginliği ve
talığı erken evrede tanıma avantajına sahiptir. Bununla pozisyonuna bağlıdır. Az miktardaki mukus içeriği ile kol-
birlikte her iki yöntem de hem zaman alıcı olmaları, hem
de hazırlık işlemleri ve işlemlerin hastaya rahatsızlık ver-
mesi nedeniyle hastalar tarafından çok tercih edilmeyen
yöntemlerdir. İyonizan radyasyon baryumlu grafilerin bir
diğer olumsuzluğudur.

Ayrıca yaygın ve fulminan ülseratif kolit’te artmış per-


forasyon riski nedeniyle kolonoskopi kısmen kontrendi-
kedir. Son yıllarda, pek çok çalışma daha az invaziv ve
hasta dostu bir görüntüleme yöntemi olan US’nin tanı Fig. 1: Transabdominal US ile saptanan normal barsak duvarı
gücününü değerlendirmiştir (5-15). katlarının görüntüsü.

34
labe veya gaz ve sıvı ile gergin olabilir. Barsak peristaltiz- 2- İBH tanısı konduğunda anatomik yerleşim ve yaygın-
mi özellikle sıvı alımından sonra sıklıkla izlenebilir. lığın değerlendirilmesi ve varsa intraabdominal kompli-
kasyonların tespiti ve
Normal duvar kalınlığı ince barsak için 3 mm, kolon için
4 mm’den daha azdır (kontraksiyon sırasında 1mm ka- 3- İBH tanısı konan hastanın takibi
dar artabilir) (16-23). Fraquelli ve ark tarafından yapılan
bir meta analizde seçilen barsak duvar kalınlığı sınırına İBH’da ultrasonografik olarak saptanan temel patolojik
göre duyarlılık ve özgüllüğün değiştiği gözlenmiştir: Eşik bulgu barsak duvar kalınlığındaki artıştır. (Fig. 3)
sınır 3’ten 4 mm’ye değiştiğinde duyarlılık azalmakta ve
özgüllük artmaktadır. (24)

Normal İnce barsak lümen çapı 3 cm, kolon lümen çapı


çekumda 9 cm, transvers kolonda 5 cm’den daha az-
dır. İnce ve kalın barsaklar kolonların haustraları ve ince
barsakların Kerckring pilileri ile birbirlerinden ayırt edile-
bilirler.(Fig. 2) Fig. 3: CH’da kalılaşmış barsak duvarının uzunlamasına ve enine
görüntüsü. Barsak duvar katları net seçiliyor.

Crohn Hastalığında Transabdominal Ultrasonografi

US; barsak duvarı kalınlığını, barsak çevresi inflamatu-


ar reaksiyonları, tutulu barsak segmentinin lokalizasyon
ve yayılımını ve fistül, abse, ileus ve kanser gibi komp-
likasyonları değerlendirerek Crohn hastalığının (CH) ilk
tanısında klinisyene yardımcı olur. İlaveten bazı barsak
dışı bulgular, özellikle mezenterik ve sklerozan kolanjitte
Fig. 2: a) Normal kolonun US görüntüsü. Normal kolon sadece hava olduğu gibi perihepatik lenf nodu tutulumu tanınabilir.
sütunu halinde görülür. Haustral yapılar seçilir.
b) İnce barsaklar sıvı içeriğine bağlı olarak hipoekoik, hareketli tubuler (29, 30).
yapılar şeklinde izlenir.
Atak sırasında barsak duvarı hipoekoik biçimde, tümüy-
le veya ekzantrik olarak kalınlaşmıştır (Fig.3,4). Barsak
Ultrasonografik incelemeye başlamadan önce hastaların
katmanlarının bazen ayrımı yapılamaz. Histopatoloji ile
birkaç saatlik aç olmaları yeterlidir. Özel bir diyet veya
paralel yapılan güzel bir çalışma barsak duvar kalınlığı ile
barsak temizliğine gerek yoktur (25). Barsakların US ile
birlikte duvar katmanlarının kaybolduğu durumda infla-
incelenmesine ilk olarak gri-skala US ile başlanır. 3,5-5
masyonun hakim olduğunu, duvar katlarının korundu-
MHz konveks tarayıcı ile barsaklar batın duvarından ana-
ğu olgularda ise fibrozisin hakim olduğunu göstermiştir
tomik topografilerine uyan hat üzerinden uzunlamasına
(31).
ve enine kesitlerle taranır. Tutulu segment saptandıktan
sonra detayları gözlemek için daha yüksek frekanslı (7-
12 MHz) tarayıcı kullanılabilir (26-28).

US ile; mide, duodenumun büyük kısmı, jejunumların bir


kısmı, terminal ileum ve kolonlar rahatlıkla incelenebilir.
Ayrıca mezenter, çevre dokular, damarlar ve lenf bez-
leri de değerlendirilebilir. Bu incelemeye ilaveten renkli
dopler, akım dopleri ile barsak duvarındaki inflamatuar
hiperemi veya a. mezenterika süperior ve inferiordaki
aktif intlamasyon sırasında değişikliğe uğrayan akım de-
ğişiklikleri gözlenebilir.

İBH’da US’nin 3 temel kullanım yeri vardır;

1- Klinik olarak İBH’dan şüphelenilen hastanın ilk değer- Fig. 4: Terminal ileumda diffüz, hipoekoik duvar kalınlaşması olan
lendirmesi, başka bir Crohn’lu hasta

35
Barsak duvar kalınlığının ve yapısının değerlendirilmesi
özellikle önemli bir konudur. Geniş bir seride (n = 255)
duvar kalınlığının normallerden belirgin olarak kalın ol-
duğu (4.9 ± 2.7 vs. < 2.0 mm) ve aktif CH’da (CDAI >
150) da inaktiflerden (CDAI < 150) (5.8 ± 2.9 vs. 4.3 ±
2.2 mm) (p < 0.0001) fazla olduğu saptanmıştır (32).

Bazen katmanlar arasında sıvı birikimi görülebilir.


Lümen daralmıştır. Prob basısına yanıt alınamaz. Barsak
duvarındaki ülserler, özellikle derin fissür tarzı ülserler
US’de hiperekoik çizgiler şeklinde görülür.

Peristaltizm azalmıştır. Hasta barsak segmenti sert, ha-


reketsiz olarak görülür. Mezenterde hiperekojen hetero-
jen kalınlaşma, bazen luplar arasında sıvı veya lenf ade- Fig. 6a: CH’da komplikasyon olarak gelişen abse. US ile içinde
nopatiler izlenebilir. Bazen tutulan barsak lupları bir kitle hiperekojen hava olan kompleks hipoekoik sıvı koleksiyonu (oklar)
halini alacak biçimde bir araya toplanabilirler. şeklinde görülüyor.

Dopler incelemesinde tüm duvar katmanlarında vasküla-


rite artışı görülebilir (Fig.5).

Fig. 6b: Başka bir Crohn’lu hastada kompleks, iyi sınırlı, içinde septas-
yonlar olan heterojen koleksiyon (oklar) görülüyor. İkinci sonogramda
bu koleksiyonun ödemli (hipoekoik) barsak (yıldız) ile ilişkisi görülüyor.

Fig. 5: Doppler US ile CH’da aktif inflamasyon olan barsak seg-


mentinde renk sinyallerinin artışı

US komplikasyon olarak gelişen fistül, abse, ileus/


subileus’u ve kanseri yüksek duyarlılık ve özgüllükle sap-
tayabilir. Komplikasyon olarak gelişen abse kompleks,
sıvı ve gaz içeren düzensiz hipoekoik bir kitle şeklinde
Fig. 7: CH’da internal fistüller. Diffüz hipoekoik kalınlaşmış barsak
görülür (Fig.6a,b). US’un abseyi saptamadaki duyarlılığı duvarından (kalın ok) cilde doğru uzanan iki fistül traktı (oklar)
%71-100 ve özgüllüğü % 77-94’tür (33, 35-38). Fistüller görülüyor
hipoekoik kanallar şeklinde ultrasonografi ile gösterilebi-
lir (Fig.7). US’un fistülü göstermedeki duyarlılığı %50-89 Ülseratif Kolit’te Transabdominal Ultrasonografi
ve özgüllüğü ise %90-95’tir (34). Barsak tıkanıklıklarında
Ülseratif kolit (ÜK) tanısı genellikle hastanın hikayesi,
dilate barsak segmenti, içi sıvı içerik ile dolu, genişlemiş
mukozanın tipik endoskopik görünümü ve histoloji ile
olarak izlenir (Fig.8,9). Tıkanıklık seviyesinde barsak du-
varında kalınlaşma ve daralma bazen net olarak görülür. birlikte konur. Tedavisi hastalığın yaygınlığına göre plan-
Böylece hem barsak tıkanıklığı hem de sebebi ve yeri net lanacağı için, inflamasyonun yaygınlığının sigmoidoskopi
saptanabilir. ve tam kolonoskopi mümkün olmadığında veya kontren-

36
Fig. 8: İleus. a) CH’nın komplikasyonu olarak terminal ileumdaki
darlığa (kalın ok) ikincil gelişen ileusta terminal ileumda içi sıvı ile dolu
dilate alan (yıldız) ve ikinci sonogramda
b) proksimaldeki iyice genişlemiş ve içi sıvı ile dolu barsak (yıldız)
görülüyor.

Fig. 11: Başka bir ÜK’li hastada sol kolonda duvar katlarının seçildiği
diffüz, simetrik kalınlaşma görülüyor. (Ultrasonografik resimlerin
hepsi Dr. Orhan Sezgin’in arşivindendir.)

manın simetrisi, kalınlaşmış mukoza/submukoza, trans-


mural reaksiyonlar ve ekstraluminal bulgular (lenf bez-
Fig. 9: Başka bir Crohn hastasında ileri derecede dilate içi yoğun
sıvı/feçes ile dolu ince barsaklar (yıldız) ve ikinci sonogramda ileusun leri) ile hastalık aktivitesi ile sonografik bulgular veya la-
sebebi olan kalınlaşmış barsak segmenti görülüyor boratuar bulgular arasında herhangi bir ilişki bulmayan
çalışmalar olduğu gibi ciddi ÜK’in hem yaygınlığı hem
dike olduğunda ultrasonografi ile değerlendirilmesi çok de aktivitesini ve medikal tedaviye cevabını değerlendir-
önemlidir. mede çok yararlı olabileceğini gösteren çalışmalar var-
dır (39,40).
Aktif ÜK’in erken sonografik bulguları: endoskopik ola-
rak ödemli, şişmiş, peteşi, eksudalı ve frajil mukozayı İBH’da aktif inflamasyon sonucu barsak perfüzyonunda
yansıtan kalınlaşmış hipoekoik barsak duvarıdır. Etkile- artış, renkli dopler ile barsak duvarındaki renk sinyalle-
nen kolon segmentlerinde diffüz, simetrik hipoekoik du- rinin artışı şeklinde görülür. Ayrıca ince ve kalın barsak-
var kalınlık artışı görülür. Lümen simetrik olarak daral- ların kan akımını sağlayan her iki mezenterik arterdeki
mıştır (Fig.10,11). Prob basısına yanıt alınamaz. ÜK’te akım hızlarında artış (tepe sistolik ve diastol sonu) ve re-
duvar bulguları mukoza ve submukoza ile sınırlı olmakla zistans indekslerinde azalma gösterilebilir (41-44).
beraber, bazen barsak katmanlarının ayrımı yapılamaz.
US incelemenin doğası gereği bazı kısıtlamaları da var-
Barsak segmentinde haustrasyon kaybına bağlı olarak
dır. Obezite veya barsak gaz içeriği nedeniyle inceleme
düz bir segment görülür. Daha ciddi olgularda barsağın
bazen tam yapılamayabilir. Tüm gastrointestinal kanal
tüm katlarında kalınlaşma görülebilir (Fig.10). Bununla
incelenemeyebilir, işlem kalitesi ve yorumu yapan kişiye
birlikte bu sonografik bulguların hiç birisinin ÜK için öz-
bağımlıdır. Ayrıca yukarda bahsettiğim özelliklerin hiç
gün olmadığı unutulmamalıdır. Benzeri görüntüler infek-
birisi İBH’na özgü değildir. Ama yine de yakın zamanda
siyon, iskemi veya ilaçlara bağlı oluşabilir. ÜK’te US ro-
yapılan bir metaanaliz İBH’nın tanısında transabdomi-
lünü araştıran çalışmalarda duvar kalınlaşması, kalınlaş-
nal ultrasonografinin duyarlılığını %89,7, özgüllüğünü
%95,6 olarak saptamıştır (45). Kalınlaşmış duvar için eşik
değeri 4 mm olarak aldıklarında ise bu oranlar %94,1 ve
%98,9’a çıkmıştır. Aynı metaanalizde sırasıyla MR, sin-
tigrafi ve BT için bu oranlar %93,0’e 92,8, %87,8’e 84,5
ve %84,3’e 95,1 bulunmuştur. BT en az duyarlı ve özgül
yöntem olarak saptanırken MR enteroklizis şeklinde ya-
pıldığında değerli bulunmuştur.
Fig. 10: Sol tip ÜK’li hastada ilk sonogramda normal transvers
kolona ait gazlı haustral yapı görülürken, ikinci sonogramda splenik Günlük uygulamalarımızda halen çok fazla kullanmadığı-
köşede belirgin, kalınlaşmış hipoekoik kolon duvarı (ok) görül-
üyor. Üçüncü sonogramda inen kolonda diffüz hipoekoik duvar
mız oral kontrast madde (Polietilen glikol), İV kontrastlı
kalınlaşması çok net görülüyor US ve hidrokolon US’de uygulanabilecek yöntemler ara-

37
sındadır (46–50). Bu yöntemler ile konvansiyonel US ile lojik/immünolojik yöntemleri de kullanmamıza rağmen
gözden kaçabilecek jejunal lezyonlar hakkında ilave bil- kesin histopatolojik tanı cerrahi örneklerle bile bazen
gi edinilebilir. zor konulmaktadır. Bu durum CH ve ÜK gibi inflamatu-
ar barsak hastalıklarında ultrasonografinin tanı koyma-
Günümüzde gastroenterologlar değişik kökenli birçok da kapasitesinin neden sınırlı olduğunu açıklar. Yine de
inflamatuar barsak hastalıklarıyla karşılaşmakta ve ayırı- transabdominal US İBH’nın ilk değerlendirilmesinde ve
cı tanı için ellerindeki mevcut yöntemleri kullanmaktadır- takibinde oldukça yararlı, yüksek duyarlılık ve özgüllüğe
lar. Morfolojik yöntemler yanında bakteriyolojik ve sero- sahip bir yöntemdir.

Kaynaklar
1- Friedman S, Blumberg RS. Inflammatory bowel di- rison with enteroclysis in patients with Crohn disea-
sease. In: Harrison’s principles of internal medicine. se. Abdom Imaging 1995;20(4):323–326.
16th ed. New York, NY: McGraw-Hill, 2005.
11- Limberg B, Osswald B. Diagnosis and differential
2- Hommes DW, van Deventer SJ. Endoscopy in inf- diagnosis of ulcerative colitis and Crohn’s disease
lammatory bowel diseases. Gastroenterology by hydrocolonic sonography. Am J Gastroenterol
2004;126(6):1561–1573. 1994;89(7):1051–1057.

3- Stange EF, Travis SP, Vermeire S, et al. European evi- 12- Tarja´n Z, To´th G, Gyo¨rke T, Mester A, Karlinger
dence based consensus on the diagnosis and mana- K, Mako´ EK. Ultrasound in Crohn’s disease of the
gement of Crohn’s disease: definitions and diagno- small bowel. Eur J Radiol 2000; 35(3):176–182.
sis. Gut 2006;55(suppl 1):i1–i15.
13- Rispo A, Imbriaco M, Celentano L, et al. Nonin-
4- Maglinte DD. Small bowel imaging: a rapidly chan- vasive diagnosis of small bowel Crohn’s disease:
ging field and a challenge to radiology. Eur Radiol combined use of bowel sonography and Tc-99m-
2006;16(5):967–971. HMPAO leukocyte scintigraphy. Inflamm Bowel Dis
2005;11(4):376–382.
5- Pradel JA, David XR, Taourel P, Djafari M, Veyrac M,
Bruel JM. Sonographic assessment of the normal 14- Miao YM, Koh DM, Amin Z, et al. Ultrasound and
and abnormal bowel wall in nondiverticular ileitis magnetic resonance imaging assessment of acti-
and colitis. Abdom Imaging 1997;22(2):167–172. ve bowel segments in Crohn’s disease. Clin Radiol
2002;57(10):913–918.
6- Sheridan MB, Nicholson DA, Martin DF. Transab-
dominal ultrasonography as the primary investi- 15- Neye H, Voderholzer W, Rickes S, Weber J, Wermke
gation in patients with suspected Crohn’s disea- W, Lochs H. Evaluation of criteria for the activity of
se or recurrence: a prospective study. Clin Radiol Crohn’s disease by power Doppler sonography. Dig
1993;48(6):402–404. Dis 2004;22(1):67–72.

7- Andreoli A, Cerro P, Falasco G, Giglio LA, Prantera C. 16- Worlicek H, Lutz H, Thoma B: Sonography of chronic
inflammatory bowel diseases – a prospective study
Role of ultrasonography in the diagnosis of postsur-
(in German). Ultraschall Med 1986; 7: 275–280.
gical recurrence of Crohn’s disease. Am J Gastroen-
terol 1998;93(7):1117–1121. 17- Abu-Yousef MM, Bleicher JJ, Maher JW, Urdaneta
LF, Franken EA Jr, Metcalf AM: High-resolution so-
8- Reimund JM, Jung-Chaigneau E, Chamouard P, Wit-
nography of acute appendicitis. AJR Am J Roentge-
tersheim C, Duclos B, Baumann R. Diagnostic value
nol 1987; 149: 53– 58.
of high-resolution sonography in the diagnosis of
Crohn’s disease and ulcerative colitis [in French]. 18- Kedar RP, Shah PP, Shivde RS, Malde HM: Sonograp-
Gastroenterol Clin Biol 1999;23(6-7):740– 746. hic findings in gastrointestinal and peritoneal tuber-
culosis. Clin Radiol 1994; 49: 24–29.
9- Calabrese E, La Seta F, Buccellato A, et al. Crohn’s
disease: a comparative prospective study of transab- 19- Bozkurt T, Richter F, Lux G: Ultrasonography as a pri-
dominal ultrasonography, small intestine contrast mary diagnostic tool in patients with inflammatory
ultrasonography, and small bowel enema. Inflamm disease and tumors of the small intestine and large
Bowel Dis 2005; 11(2):139–145. bowel. J Clin Ultrasound 1994; 22: 85–91.

10- Solvig J, Ekberg O, Lindgren S, Flore´n CH, Nilsson P. 20- Maconi G, Parente F, Bollani S, Cesana B, Bianchi PG:
Ultrasound examination of the small bowel: compa- Abdominal ultrasound in the assessment of extent

38
and activity of Crohn’s disease: clinical significance of histological features. Aliment Pharmacol Ther
and implication of bowel wall thickening. Am J Gast- 2003;18:749-56.
roenterol 1996; 91: 1604–1609.
32- Dietrich CF: Ultrasonography of the small and lar-
21- DiCandio G, Mosca F, Campatelli A, Bianchini M, ge intestine; in UpToDate, Rose BD (ed), UpToDate,
D’Elia F, Dellagiovampaola C: Sonographic detection Wellesley, Mass., 2009.
of postsurgical recurrence of Crohn disease. AJR Am
J Roentgenol 1986; 146: 523–526. 33- Pera A, Cammarota T, Comino E, Caldera D, Ponti V,
Astegiano M, et al: Ultrasonography in the detection
22- Dubbins PA: Ultrasound demonstration of bowel of Crohn’s disease and in the differential diagnosis
wall thickness in inflammatory bowel disease. Clin of inflammatory bowel disease. Digestion 1988; 41:
Radiol 1984; 35: 227–231. 180–184.

23- Sheridan MB, Nicholson DA, Martin DF: Transabdo- 34- Hollerweger A, Macheiner P, Dirks K, Dietrich CF:
minal ultrasonography as the primary investigation Differential diagnosis of severe hypoechoic edema
in patients with suspected Crohn’s disease or re- of the small bowel (in German).
currence: a prospective study. Clin Radiol 1993; 48:
402–404. 35- Maconi G, Bollani S, Bianchi PG: Ultrasonographic
detection of intestinal complications in Crohn’s dise-
24- Fraquelli M, Colli A, Casazza G, et al. Role of US in ase. Dig Dis Sci 1996; 41: 1643–1648.
detection of Crohn disease: meta-analysis. Radiology
2005;236(1):95–101. 36- Maconi G, Sampietro GM, Russo A, Bollani S, Cristal-
di M, Parente F, et al: The vascularity of internal fistu-
25- Horsthuis K,. Stokkers P C. F, Stoker J. Detection of lae in Crohn’s disease: an in vivo power Doppler ult-
inflammatory bowel disease: diagnostic performan- rasonography assessment. Gut 2002; 50: 496–500.
ce of cross-sectional imaging modalities. Abdom
Imaging 2008; 33:407–416 37- Seitz K, Reuss J: Sonographic detection of fistulas in
Crohn disease (in German). Ultraschall Med 1986;
26- Miao YM, Koh DM, Amin Z, et al. Ultrasound and 7: 281–283.
magnetic resonance imaging assessment of acti-
ve bowel segments in Crohn_s disease. Clin Radiol 38- Orsoni P, Barthet M, Portier F, Panuel M, Desjeux
2002; 57:913–918 A, Grimaud JC: Prospective comparison of endoso-
nography, magnetic resonance imaging and surgical
27- Rispo A, Imbriaco M, Celentano L, et al. Noninva- findings in anorectal fistula and abscess complica-
sive diagnosis of small bowel Crohn_s disease: ting Crohn’s disease. Br J Surg 1999; 86: 360–364.
combined use of bowel sonography and Tc-99m- aschall Med 2006; 27: 234–239.
HMPAO leukocyte scintigraphy. Inflamm Bowel Dis
2005;11:376–382 39- Hirche TO, Russler J, Schroder O, Schuessler G, Kap-
peser P, Caspary WF, et al: The value of routinely per-
28- Andreoli A, Cerro P, Falasco G, et al. Role of ult- formed ultrasonography in patients with Crohn dise-
rasonography in the diagnosis of postsurgical re- ase. Scand J Gastroenterol 2002; 37: 1178–1183.
currence of Crohn’s disease. Am J Gastroenterol
1998;93:1117–1121 40- Arienti V, Campieri M, Boriani L, Gionchetti P, Ca-
lifano C, Giancane S, Furno A, Gasbarrini G. Mana-
29- Hirche TO, Russler J, Braden B, Schuessler G, Zeu- gement of severe ulcerative colitis with the help of
zem S, Wehrmann T, et al: Sonographic detection high resolution ultrasonography. Am J Gastroenterol
of perihepatic lymphadenopathy is an indicator for 1996 Oct;91(10):2163-9.
primary sclerosing cholangitis in patients with inf-
lammatory bowel disease. Int J Colorectal Dis 2004; 41- Ludwig D, Wiener S, Bruning A, Schwarting K,
19: 586–594. Jantschek G, Stange EF: Mesenteric blood flow is re-
lated to disease activity and risk of relapse in Crohn’s
30- Dietrich CF, Zeuzem S, Caspary WF, Wehrmann T: disease: a prospective follow-up study. Am J Gastro-
Ultrasound lymph node imaging in the abdomen enterol 1999; 94: 2942–2950.
and retroperitoneum of healthy probands (in Ger-
man). Ultraschall Med 1998; 19: 265–269. 42- Ludwig D: Doppler sonography in inflammatory bo-
wel disease. Z Gastroenterol 2004; 42: 1059–1065.
31- Maconi G, Carsana L, Fociani P, Sampietro GM et
al. Small bowel stenosis in Crohn’s disease: clini- 43- Homann N, Klarmann U, Fellermann K, Bruning A,
cal, biochemical and ultrasonographic evaluation Klingenberg-Noftz R, Witthoft T, et al: Mesenteric

39
pulsatility index analysis predicts response to azat- 47- Pallotta N, Tomei E, Viscido A, et al. Small intestine
hioprine in patients with Crohn’s disease. Inflamm contrast ultrasonography: an alternative to radiology
Bowel Dis 2005; 11: 126–132. in the assessment of small bowel disease. Inflamm
Bowel Dis 2005; 11:146–153
44- Bremner AR, Griffiths M, Argent JD, Fairhurst JJ, Be-
attie RM: Sonographic evaluation of inflammatory 48- Bru C, Sans M, Defelitto MM, et al. Hydrocolonic
bowel disease: a prospective, blinded, comparative sonography for evaluating inflammatory bowel dise-
study. Pediatr Radiol 2006; 36: 947–953 ase. AJR 2001; 177:99–105

45- Horsthuis K, Bipat S, Bennink RJ, Stoker J. Inflamma- 49- Kratzer W, Schmidt SA, Mittrach C, Haenle MM,
tory bowel disease diagnosed with US, MR, Scintig- Mason RA, Von Tirpitz C, et al: Contrast-enhanced
wideband harmonic imaging ultrasound (SonoVue):
raphy, and CT: Meta-analysis of prospective studies.
a new technique for quantifying bowel wall vas-
Radiology 2008;247:64-79.
cularity in Crohn’s disease. Scand J Gastroenterol
46- Parente F, Greco S, Molteni M, Anderloni A, Sam- 2005;40: 985–991.
pietro GM, Danelli PG, et al: Oral contrast-enhanced
50- Rapaccini GL, Pompili M, Orefice R, Covino M, Ric-
bowel ultrasonography in the assessment of small
cardi L, Cedrone A, et al: Contrastenhanced power
intestine Crohn’s disease. A prospective comparison Doppler of the intestinal wall in the evaluation of
with conventional ultrasound, x-ray studies, and ileo- patients with Crohn disease. Scand J Gastroenterol
colonoscopy. Gut 2004; 53: 1652–1657. 2004; 39: 188–194.

40
Endoskopi - Teknik

Endoskopik Ultrasonografi
Rehberliğinde İnce İğne Aspirasyon
Biyopsisi
n Tan ATTİLA, Hakan ŞENTÜRK
Amerikan Hastanesi, Gastroenteroloji ve Hepatoloji Bölümü, İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Gastroenteroloji ve Hepatoloji Bölümü, İSTANBUL

Endoskopik ultrasonografi rehberliğinde ince iğne as- Komplikasyonlar:


pirasyonu (EUS-İİA) 1990’lı yılların başından beri gast-
rointestinal sistem ve komşuluğundaki lezyonlardan EUS-İİA güvenli bir girişim olarak kabul edilir. Komplikas-
histopatolojik tanı için kullanlan bir yöntemidir. EUS-İİA yon oranı % 0.3 - % 2 arasında değişir. En önemli komp-
teknik olarak nisbeten basit, kabul edilebilir maliyetli ve likasyonlar enfeksiyon (özellikle kistik lezyonlar örneklen-
tanı koyma potansiyelini anlamlı olarak artıran bir giri- diğinde), intramural veya ekstramural kanama ve akut
şimdir. Her endoskopik girişimde olduğu gibi EUS-İİA pankreatittir
sonuçlarının doğruluğu endoskopistin teknik becerisi
Ekoendoskoplar:
ve deneyimine, aynı zamanda aspirasyon preparatlarını
inceleyen sitopatoloğun gastrointestinal ve pankreato- EUS-İİA lineer ekoendoskopla yapılır. Ekoendoskopun
bilier alandaki deneyimine bağlıdır. Yapılan bir araştır- ucunda bulunan elevatör iğneye pozisyon verilmesine
ma, endosonografi eğitimi alan kişinin pankreatik lez- yardımcı olur. Ekoendoskopların çalışma kanalları 2 mm
yonlardan yaptığı ilk 10 örneklemede pozitif sonuç elde (sadece 22 G ve 25 G iğneler kullanılır) ve 3.8 mm (19 G,
etme oranı % 50 iken, 40 örnekleme sonrası bu oranın 22 G ve 25 G iğneler kullanılır) olarak ikiye ayrılır.  
% 90’lara çıktığını göstermiştir. Amerikan Gastrointes-
tinal Endoskopi Derneği (ASGE) endosonografi yapma Aspirasyon iğneleri:
yetkisinin verilmesi için endosonografi eğitimi alan kişi-
Piyasada farklı özelliklere sahip iğneler bulunmaktadır.
nin uzman endosonografist gözetiminde minimum 75
Aspirasyon iğnelerinin içinde çelik veya nitinol stile bulu-
mukozal tümör (ösofagus, mide ve rektum kanseri), 40
nur ve çapları 25 G, 22 G ve 19 G olarak üretilir. Stilenin
submukozal lezyon, 75 pankreatobilier inceleme ve 50
ucu bazı modellerde sivri bazı modellerde künttür. İğne-
EUS İİA (25 pankreatik, 25 pankreas dışı) yapması gerek-
nin çevresini saran kılıf spiral metalden veya sert plas-
tiği kararına varmıştır.
tikten yapılır. Bu kılıf iğnenin sivri ucunun ekoendosko-
Endoskopik ultrason rehberliğinde yapılan örneklemele- pun çalışma kanalına zarar vermesini önler. İğnenin elle
rin sonucunda elde edilen bilgiler klinisiyene teşhis ve tutulan (handle) kısmında iğneyi endoskopa sabitlemek
tedaviye yön verilmesi konusunda çok değerli bilgiler için özel bir aksam bulunur. Aspirasyon iğnesinin seçimi-
sunar. Endoskopik ultrasonografi kılavuzluğunda örnek- ne örneklenmesi planlanan lezyonun özelliklerine göre
leme teknikleri ince iğne aspirasyonu (EUS-İİA) ve tru-cut karar verilir. Genellikle 22 G aspirasyon iğnesi kullanılır.
biyopsi (EUS-TCB) olarak ikiye ayrılır. Bu yazıda EUS-İİA 19 G aspirasyon iğneleri genellikle terapötik girişimler
tekniği konusunda kişisel tecrübe ve önerilerimizi payla- (Kisto-gastrostomi vs.) için kullanılır. Lezyonların örnek-
şacağız. lenmesinde 19 G iğnenin kullanımından kaçınılır, çünkü
iğnenin çapı arttıkça kan hücreleriyle kontaminasyon ih-
Endikasyonlar:
timali artar.
EUS-İİA gastrointestinal sistemde veya komşuluğunda
İşlemin planlanması:
bulunan kitle lezyonlarından veya lenfanopatilerden si-
topatolojik teşhis konulması için kullanılan girişimsel bir EUS-İİA planlanmadan önce hastanın hikayesi ve daha
metoddur. Bu teknik teşhis ve evreleme için kullanılır. önce yapılan endoskopi ve diğer görüntüleme testleri
(ultrason, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans)
Kontraendikasyonlar:
gözden geçirilmelidir. EUS-İİA yapılmadan önce sistema-
EUS-İİA kontraendikasyonları düzeltilemeyen koagülas- tik ve detaylı bir endosonografik inceleme yapılarak altta
yon bozukluğu (INR > 1.5, trombosit miktarı < 50000/mm3), yatan patoloiinin en ileri evresini belirleyecek lezyondan

41
örnekleme yapılmaya başlanmalıdır. Örnek olarak pank- ucuna ilerletildikten sonra ekoendoskop lezyonun kom-
reas kanseri evrelemesinde; pankreas kitlesi, çölyak len- şuluğuna tekrar konuşlandırılmalıdır. Örnekleme başla-
fadenopatisi, karaciğer lezyonu ve mediastinal lenfade- madan aspirasyon iğnesinin endoskopa sabitlenmesi
nopatisi olan hastada örnekleme mediastinal lenfadeno- gerekir. Eğer lezyon ekoendoskopun ucundan çıkan iğ-
patiden başlanıp, sitopatolojik incelemenin negatif gel- nenin yolunda değil ise elevatör kullanılarak ekoendos-
mesi durumunda sırayla hepatik lezyon, çölyak lenfade- koptan çıkan iğnenin açısı artırılarak iğne lezyona doğru
nopatisi ve pankreas kitlesi örneklenmelidir. Eğer metas- yönlendirilir. Ekoendoskopun biyopsi kanalından çıkan
tatik lezyon teyit edilirse primer lezyonun örneklenme- iğnenin çevresindeki koruyucu kılıfın (sheath) uzunluğu,
sine gerek kalmayabilir. Bu örnekleme tekniğiyle tek bir elevatör ile elde edilen açıyla ters orantılıdır. Kılıf uzun-
iğneyle farklı lezyonlardan örnek alınabilinir. Halbuki ilk luğu kullanılan iğnenin cinsine göre, ya iğneye entegre
önce primer lezyon örneklenirse yanlış pozitif sonucu ve edilmiş sistemle yada iğnenin ekoendoskopa girdiği kı-
tumor hücresi ekimini engellemek için her lokalizasyon
sım arasına yerleştirilen ara parça ile ayarlanır.
için yeni iğne kullanılması gerekir.
4. Aspirasyon iğnesinin izleyeceği yolun
seçimi
Adım Adım EUS-İİA
Aspirasyon iğnesinin lezyona ulaşmak için izleyeceği yol-
1. Ekoendoskop pozisyonu da bulunabilecek damar yapıları, kanallar ve asit sıvısının
ponksiyonundan kaçınılmadır. Renkli Doppler uygulana-
Hedef lezyon komşuluğuna yerleştirilen ekoendoskop rak damar yapıları tespit edilir. Eğer yol üzerinde damar
pozisyonunun mümkün olduğu kadar düz ve kıvrımsız
yapısı mevcut ise ekoendoskopa yeniden pozisyon verilir
olması, yapılacak ince iğne aspirasyonunun daha zah-
veya aspirasyon iğnesinin açısı elevatör kullanılarak de-
metsiz, etkin ve güvenli olmasını sağlar. Ekoendoskopun
ğiştirilir.
pozisyonunun kıvrımlı olması ve elevatör kullanımı iğne-
nin hareketine direnci artırır. Bu nedenle ekoendoskop 5. Aspirasyon iğnesiyle örneklemenin ya-
mümkün olduğu oranda nötral pozisyonda tutulmaya pılması
çalışılmadır.
Lezyon ve aspirasyon iğnesi uygun pozisyondayken do-
2. Aspirasyon iğnesi seçimi kunun örneklenmesine başlanalabilir. Aspirasyon iğnesi
lezyona saplanmadan önce mutlaka iğne yolunun renkli
Örneklenecek lezyonun özelliği, ekoendoskopda meyda-
na gelen kıvrımlar, tanı konması için kullanılacak yön- Dopplerle incelenip yol üzerinde olabilecek damar yapı-
tem (sitopatoloji veya histopatoloji) iğne seçiminde rol larının ponksiyonundan kaçınılmalıdır. Aspirasyon iğnesi-
oynar. Tanı konması için histolojik incelemeye gereksi- nin içindeki stile, iğne lezyona ilerletilirken iğnenin içinin
nim duyulduğunda ince iğne aspirasyonu yerine tru-cut gastrointestinal sistemin duvar katmanlarıyla tıkanmasını
biyopsi metodu tercih edilir. Bazen lezyonun lokalizas- engeller. Lezyonun içine aspirasyon iğnesinin ilk saplan-
yonuna bağlı olarak ekoendoskopa nötral pozisyon ve- ması sırasında iğnenin ucundaki sivri kısmın delici etkisin-
rilmesi mümkün olmayabilir. Mesela pankreasın unsinat den daha iyi yararlanmak için stile yaklaşık yarım santim
prosesindeki kitlenin örneklenmesi için ekoendoskop du- kadar geriye çekilir. Lezyonun içine girildikten sonra stile
odenum ikinci kıtaya ilerletilmelidir. Bu pozisyonda, ha- tekrardan iğnenin ucuna ilerletilerek olası duvar katma-
reket serbestisi nedeniyle, 25 G iğneler tercih edilebilir nı komtaminasyonunun veya iğnenin ucunu tıkanması-
nın önüne geçilir. Daha sonra stile tamamen çekilir ve
3. Aspirasyon iğnesinin ekoendoskopa yer-
iğnenin ekoendoskop dışında kalan sapına negatif ba-
leştirilmesi
sıncı ayarlanmış enjektör yerleştirilir. Komtaminasyonu
Ekoendoskop örneklenecek lezyonun komşuluğuna ko- önlemek için negatif basınçlı enjektörün kilidi lezyona
nuşlandırıldıktan sonra aspirasyon iğnesi çalışma kanalın- girildikten sonra açılmalı ve lezyondan çıkmadan kapatıl-
dan ilerletilir. Ekoendoskopun pozisyonuna bağlı olarak malıdır. Örnekleme sırasında lezyonun içine ilerletilen as-
aspirasyon iğnesinin ilerletilmesinde dirençle karşılaşılır- pirasyon iğnesinin ileri geri hareketleri eş zamanlı olarak
sa, aşırı zorlama iğnenin koruyucu kılıfı yırtıp, ekoendos- endosonografik görüntüde takip edilir. İşlemin herhangi
kopun çalışma kanalına zarar vermesine yol açabilir. Bu bir anında aspirasyon iğnesi endosonografik görüntüde
nedenle zorlama yerine, ekoendoskop geri çekilip nötral görülmezse, iğnenin ileri geri hareketlerine ara verilmeli
pozisyona getirilmeli, aspirasyon iğnesi ekoendoskopun ve ekoendoskopun sağa sola hareketiyle iğne tekrar gö-

42
rüntülenmeye çalışılmalıdır. İğnenin ileri doğru ilerletil- 6. Elde edilen aspiratın hazırlanması
mesine ucunun terkardan görüntüye gireceği umuduyla
İğne içindeki örneğin pıhtılaşmaması için iğne ekoendos-
kesinlikle devam edilmemelidir. Ekoendoskopun sağa ve
koptan çıkarılır çıkarılmaz alınan örnek stile yardımıyla
sola hareketiyle iğne görüntüye girmezse iğne geri çekil-
veya 10 ml havanın iğneye enjekte edilmesiyle lam üze-
melidir. İğnenin ileri geri hareketi sırasında lezyonun için- rine yayılır. Hücre bloğu planlanıyorsa bir kısım örnek
de ileri geri hareket ettiğinin görülmesi gerekir. İğnenin hücre bloğunun yapılacağı sıvıya boşaltılmalıdır. Eğer
ileri geri hareketi sırasında lezyonun da ileri geri hareket aspiratlar pıhtılıysa iğne tekrar kullanılmadan iğnenin içi
etmesi, iğnenin lezyonun içinde muhtemelen sabit kaldı- önce serum fizyolojikle yıkanmalıdır. Eğer iğnenin ucu
ğı ve yeterli örnekleme yapılamadığı anlamına gelir. Bu eğrilmişse tekrar kullanılmadan önce düzleştirilmelidir.
problem submukozal kitlelerin örneklenmesi sırasında Eğer sitopatolog örnekleri hemen değerlendirebiliyorsa,
meydana gelebilir. Böyle bir hatanın olmadığını teyit et- örnekleme yeterli materyal elde edilene kadar veya teş-
his konulana kadar devam etmelidir. Eğer sitopatolog
mek için iğnenin lezyonun distal sınırına yaklaşıp uzaklaş-
örnekleri hemen değerlendiremiyorsa, ortalama olarak
tığına dikkat edilmedir. İleri geri hareketler sırasında iğ-
üç ila yedi  örnekleme yapılması yeterli materyalin elde
nenin lezyonun ilerisine geçmemesine dikkat edilmelidir. edilmesini sağlayacaktır.  
Lezyonun arkasındaki damarsal yapıların veya komşu or-
ganların istemeden ponksiyonunun önlenmesi için iğne- Sonuç:
nin ilerletilebileceği maksimum mesafe bazı aspirasyon EUS ve EUS-İİA gastrointestinal sistem ve komşuluğun-
iğnelerinin ekoendoskop dışında kalan sapında bulunan daki patolojilerin teşhis ve evrelenmesi konusunda de-
donanımla sınırlandırılabilir. Örnekleme tamamlandıktan ğerli bilgiler sunar ve tedavi planlanmasında önemli rol
sonra iğne tamamen koruyucu kılıfın içine çekilmelidir. oynar. Her girişimsel işlemde olduğu gibi EUS İİA’nunda
Cihaz çekilirken iğnenin koruyucu kılıfın dışında kalması elde edilecek sonuçlar endosonografistin eğitim ve tec-
ekoendoskopun çalışma kanalına zarar verebilir. rübesiyle yakından ilişkilidir

43
Literatürden Seçmeler

Kore’de PSK ile Birlikteliği Olan


Ülseratif Kolit Vakalarının Klinik
Özellikleri
n Özlem DORUKÖZ, Tarkan KARAKAN
Gazi Üniversitesi, Gastroenteroloji Bilim Dalı, ANKARA

Migren Atak Tedavisinde IV Aspirin


Neurology. 2010 Sep 21;75(12):1098-103

Migren ışık hassasiyeti, bulantı, kusma gibi semptomla-


rın eşlik edebildiği bir baş ağrısı tipi olup populasyonun
%11’ini etkilemektedir. Bazı ilaçlar günlük alındığında
atakların hafiflemesini sağlarken, bazı ilaçlar ise atağın
ilk semptomu oluştuğunda kullanılmaktadır.

İngiltere ve Avrupa merkezli 168 hastanın dâhil oldu-


ğu IV aspirinin etkinliğini araştıran çalışmada hastaların
ağrı şiddeti 1 ile 10 arasında skalalandırılmış. Hastaların
%25’inden fazlasında ağrı şiddetinde 3 puan ve üzerin-
de azalma, %40’ında belirgin iyileşme gözlenmiş. Bu so-
nuçlar yan etkilerinin de az olması nedeniyle IV aspirinin
PSK, ÜK’in iyi bilinen extraintestinal bir manifestasyonu- migren atak tedavisinde etkili bir ajan olduğunu ortaya
dur. Ancak Asya ülkelerinde ÜK vakalarında PSK preva- koymaktadır.
lansı ve ÜK seyri bilinmemekte olduğundan Kore’den
Cep Telefonu Kullanımı ve Kanser Riski
araştırmacılar Asya Medikal Merkezi’nce takipli ÜK va-
Int J Epidemiol. 2010 Jun;39(3):675-94
kalarında PSK prevalansı ve PSK birlikteliği olan vakalar
ile sadece ÜK tanılı vakaların klinik özellikleri değerlen- Cep telefonu kullanımı ve kanser gelişimi arasındaki iliş-
dirilmiş. kiyi araştıran çalışmada 13 farklı ülkeden 13.000 cep

1977-2009 arası tanı alan 1849 ÜK vakası çalışmaya alın-


mış; bunların 21’inde ÜK ve PSK birlikteliği (%1) görül-
müş. ÜK vakalarında tanıdan sonraki 1-5 yıl içinde PSK
görülme olasılığı %0,7 olarak saptanmış.ÜK ve PSK birlik-
teliğinin olduğu vakalarda pankolit sıklığı yüksek (%95),
rektum korunmuşluğu %38 ve daha sık backwash ileitis
(%42) izlenmiş.Takiplerde 21 ÜK-PSK birlikteliği olan va-
kanın 3’ünde (%14) kolorektal neoplazi saptanmış.Tek
başına ÜK vakalarına kıyasla ÜK-PSK birlikte vakalarda
kolorektal neoplazi gelişme sıklığı artmış olarak tespit
edilmiş.

Asya ülkelerinde batıya kıyasla ÜK vakalarında PSK pre-


valansı daha düşük olup, benzer kolonoskopik özellikler,
daha sık kolorektal neoplazi gelişimi ve daha kötü prog-
noz öne çıkmaktadır.

44
telefonu kullanıcısı çalışmaya dâhil edilmiş. Yaş grubu- İBH Hastalarında Gastrit ve Duodenit Sıklığı
nun 30-59 olduğu bu çalışmada cep telefonu kullanımı (Inflamm Bowel Dis 2011: 17(1): 39–44)
ve artmış glioma riski ve benign beyin tümörleri gelişimi
Dr Amnon Sonnenberg ve ekibi (Oregon, ABD) İBH ve
arasındaki ilişki araştırılmış, 2000 beyin tümörlü hasta
kontrol gruplarında H.pylori-negatif gastrit sıklığını araş-
olarak saptanmıştır.
tırmış. Veritabanında 5493 hastanın endoskopi ve kolo-
Günlük telefon kullanım süresi yarım saati geçmeyen ve noskopi sonucuna ulaşılmış, gastrit ve duodenit varlığı
en uzun 20 yıldır kullanım öyküsü olan hasta grubunda 550 İBH ve 4943 kontrol grubunda kıyaslanmış. Sonuç-
varılan sonuçlar cep telefonu kullanımı ile beyin tümörü lar prevalans oranları, yaş ve cinsiyete göre düzeltilmiş
gelişme riski arasında direkt bir ilişkiyi ortaya koyama- odds ratio ve güven aralığı olarak takdim edilmiş.
mıştır.
Gastrit (genel, tüm tipleri kapsayan) kontrol grubunda
%13, İBH grubunda %25 sıklıkta bulunmuş, Duodenit,
kontrol grubunda %1, İBH grubunda %13 olarak sap-
tanmış.

18 yaşından küçük hastalarda, gastrit ve duodenit oran-


ları: Crohn hastalarında sırasıyla %53 ve %40 iken, ülse-
ratif kolit olgularında %38 ve %0 olarak bulunmuş. Er-
kek ve kadın cinsiyet açısından fark bulunmamış. Crohn
hastalığında kronik aktif gastrit olma olasılığı,OR: 11.7
iken ülseratif kolitte OR: 2.8 olarak saptanmış.

Sonnenberg ve ekibi sonuç olarak “Helicobacter pylori


negatif gastrit ve duodenit, İBH hastalarında, özellikle
Crohn hastalığında daha sık görülmektedir”. Sonucuna
varmıştır.
Kahve Kanser Riskini Azaltabilir
J Epidemiol Community Health. 2010 Aug 6. [Epub
ahead of print] PMID: 20693491

Epidemiyolojik çalışmalar kahve tüketimi ile hepatose-


lüler kanser (HCC) arasında ters ilişki olduğunu ortaya
koydu. Kahve tüketiminin HCC riskini %80’den %30’a
düşürdüğünü gösteren epidemiyolojik çalışmalar var. Bu
bilgiler ışığında Leung WW ve arkadaşları Hong Kong’da
234 HBV taşıyıcısı hastayı anket çalışmasıyla değerlen-
dirdi. Çok değişkenli analizler yaş, cinsiyet, sigara, alkol,
çay, kahve tüketimi için yapıldı. Sonuçlara bakıldığında
orta derecede kahve tüketimi HCC riskini yaklaşık yarı
yarıya azalttığı gözlendi (OR 0.54, %95 CI 0.30-0.97).
Bu yararlı etkinin doza bağımlı olduğu izlendi.

45
Bir Üniteyi
Toplantının
Tanıyalım
Ardından

18. Avrupa Gastroenteroloji Kongresi


Göze Çarpan Başlıklar ve
Değerlendirmeler
n Meltem ERGÜN
Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi, Gastroenteroloji Kliniği, ANKARA

18.
Avrupa Gastroenteroloji haftası, 23-27 Ekim rezeksiyon ve submukozal diseksiyon sonrası oluşabilen
2010 tarihleri arasında İspanya’nın Barcelona ve bazan da geniş olabilen mukozal defektlerin kapatıl-
kentinde gerçekleşti. Gönderilmiş olan 3481 masında kullanılan klip tanıtıldı. Bu klip endoskopu ucu-
Abstract’ın %64’ünün kabul edildiği kongrede 481 sö- na monte edilerek girilip her iki kancası defektin uçları-
zel bildiri sunuldu. na yerleştirilerek atılıyor ve 3-4 cm.lik defektin tek klips
ile kapanmasına olanak sağlıyor. Türkiye’de de özellik-
14.000’in üzerinde katılımcı, doyurucu toplantıların ve
le EMR, ESD yapılan merkezlerde bulundurulması, en-
Barcelona kentinin güzelliklerini keşfetme fırsatını bul-
doskopistlerin işlerini oldukça kolaylaştıracak gibi gözük-
du, tabi bu kadar yoğun katılımın olduğu toplantı, şehir
mekte.
ekonomisine de büyük katkıda bulundu. Kongrenin ilk
günü kolon kanseri ile mücadele için 5 kilometrelik koşu İkinci aktivite ise Barrett özofagusunda radyofrekans ab-
düzenlendi. Bu aktiviteye katılım da kongre kadar olma- lasyonu uygulamalarıydı. Ülkemizde her ne kadar Bar-
sa da yeterliydi. rett özofagus batılı ülkelere göre nadir görülse de veya
biz gastroenterologlar daha az tanısak da halen proton
Toplantının en çok beğenilen bölümlerinden biri, tüm bü-
pompa inhibitörleri dışında bir tedavi modalitesi uygula-
yük kongrelerde olduğu gibi ‘workshop’tu. Workshop’ta
yamamaktayız. Oysa özellikle displazi olan Barrett’lerde
dünyaca ünlü; Marc Giovannini, Jack Deviere, Guido
radyofrekans ablasyonun etkinliği ve güvenilirliği çok ge-
Costamagna gibi hocalar, 10 dan fazla vakaya; endosko-
niş çalışmalarla ispatlandı. Uygulaması kolay, komplikas-
pi, endosonografi ve ERCP işlemlerini uyguladılar. Çoğu
yonu az olan bu metodun bir an önce, özellikle tersiyer
workshopta olduğu gibi burada da bir perforasyon ger-
merkezlerde yaygınlaşacağını umut ediyoruz.
çekleşti.
DVD learning center’larda birçok deneyimli hocanın yap-
Diğer ilgi çeken aktivite ise ‘Hands on training’ adı ve-
tığı girişimsel işlemleri izlemek, pek çok katılımcı tarafın-
rilen domuz midesinde katılımcıların yapmasına olanak
dan ilgi gördü.
verilen endoskopik girişimlerdi. Bu aktivitelerin birinde
Ovesco klip adı verilen ve özellikle endoskopik mukozal Sözel bildirilerde öne çıkan başlıklar:

46
EUS
Giovannini Hocanın EUS rehberliğnde pseudokist drena-
jı serisi 140 olguya çıkmıştı.
Standart olarak kullanılmakta olan oblik bakışlı lineer
skoplar yerine, ön bakışlı lineer skoplar da oldukça et-
kin bulunmuştu.
EUS rehberliğinde pankreatik ve biliyer drenaja ilgi ve
bunu uygulayan merkezlerin vaka serileri genişlemektey-
di.
EUS asisted NOTES halen domuz çalışmaları devam et-
mekteydi. Umarız gelecek sene insan çalışmalarını izle-
mek ve daha sonra da uygulamak şansını biz de elde
edebiliz.

2-EMR-ESD
Japon çaışmaları hakimiyetini sürdürdü. Avrupalılar an-
cak batı deneyimi olarak sunum yapabildiler.
Japonlar bıçaklarını geliştirmeyi sürdürmekteydiler, SB
knife junior özellikle perforasyona daha eğilimli olan ko-
lonik lezyonlarda daha başarılıydılar.

3-Terapötik endoskopi
ikinci metalik stent yerleştirilebilir. Yapılan bir çalışmada
Ovesco klips çok merkezli Avrupa çalışmasında iatroje- ikincil stentin metalik veya plastik olmasının biliyer açık-
nik perforasyonların (EMR-ESD sonrası) kapatılmasında lığın sağlanmasında, işlem sayısında fark yaratmadığı or-
%88’lik başarı oranıyla beğeni kazandı. taya kondu.
Benign anastomotik özofageal striktürlerin kapatılma-
sında biodegradable (ELLA) stent etkin ve güvenilir sap-
tanmıştı, özellikle üst özofagus sfinkterine yakın, ‘belalı
5-İBH
bölge’ için bir alternatif sunuyordu. Anti TNF’lerden belki bu kadar korkmamalıyız ve daha
çok kullanmalıyız. Dokuz yıllık İngiltere deneyiminde sa-
Avrupa çok merkezli Ampullektomi çalışmasının uzun
dece bir olguda tb, 1 olguda neoplazi ve bir olguda sep-
süreli sonuçları açıklandı. İntraduktal invazyonu olmayan
sis saptanması geniş vaka serilerinde iyi takip ile daha
ampullomalarda %80 lik uzun dönem başarı oranı giri-
yaygın kullanılabileceğinin deliliydi.
şimsel endoskopistlerce hayranlıkla karşılandı.
1158 olguyu içeren Fransız çalışmasında UK ve CH için
remisyondaki hastalarla aktif hastalığı olanlar arasında
4- ERCP yapılan multivariate analizde temelde steroid kullanma-
mak, AZA veya 6 MP tedavisi altında olmak, geçirilmiş
Almanların retrospektif olarak 9 yıllık periyotta yaptıkla-
cerrahi müdahale ve anti TNF (bu sadece UK için) tedavi-
rı 5389 vakalık ERCP serisinde kanülasyon yapılamayan
si remisyon için bağımsız değişkenler olarak saptanmıştı.
345 olguda baby sfinkterotom kullanılmış ve % 91 etkin
bulunmuştu. Tabii bu kadar yoğun program arasında Sagrada Fami-
lia ve ünlü Barça stadını görmeye giden arkadaşlarımız
EUS ve ERCP İspanyadan yapılan bir çalışmada aynı anes-
da oldu…
tezi seansında başarılı şekilde ard arda uygulanmıştı.
Gelecek yıl Avrupa Gastroenteroloji kongresi İsveç’in
90 yaş üzeri hastalarda bile ERCP güvenilir bulunmuştu. Stockholm kentinde yapılacak, Barcelona kadar sıcak
Malign biliyer darlıkların tedavisi için konulan metalik olur mu pek bilinmez ama yeni gelişmeler için orada bu-
stent oklüzyonunda, tıkalı stent içine plastik stent veya luşmak üzere….

47
Bir Toplantının Ardından

27. Ulusal Gastroenteroloji Haftası


n Fatih Oğuz ÖNDER
Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi, Gastroenteroloji Kliniği, ANKARA

Türk Gastroenteroloji Derneğinin önderliğinde gerçekleş- genç araştırmacılar ilgi gösterdiler. Kursun ilk oturumun-
tirilen 27. Ulusal Gastroenteroloji Haftası 24 – 28 Kasım da makalelerde sıklıkla yapılan istatistik hatalar hakkında
2010 tarihlerinde Prof. Dr. Bülent Sivri’nin başkanlığında bilgiler Prof. Dr. Reha Alpar tarafından sunuldu. İkinci
ve Doç. Dr. Erkan Parlak’ın sekreterliğinde Antalya’da oturumda Yrd. Doç. Dr. Pınar Özdemir sistematik göz-
gerçekleştirildi. Etkinliğe, 1000 üzerinde sağlıkçının ka- den geçirme ve meta-analiz çalışmaları hakkında geniş
tılımı ile gerçekleşti ve 123 sözlü ve 504 poster olmak bilgi sunuldu.
üzere toplam 627 araştırma sunuldu. Kongrenin ikinci gününde Türkiye’de son yıl içinde yapıl-
Kongrenin ilk gününde Doç. Dr. Erkan Parlak başkanlı- mış olan değerli çalışmalar sözlü ve poster bildirilerinde
ğında gerçekleştirilen “Safra Yollarının ve Pankreasın Zor paylaşıldı. Açılış konferansında Türkiye’de ve yurtdışında
Hastalıkları” başlıklı kursta sekiz oturum başkanı ve on gastroenteroloji alanında önemli çalışmalar yapmış ve
yedi konuşmacı bilgi ve deneyimlerini sundular. Çoğun- birçok gastroenteroloğun yurtdışında eğitim almasında
lukla gastroenteroloji alanında uzun süredir çalışmakta katkıları olan Prof. Dr. Atilla Ertan Barret Özefagusu ve
olan ve ERCP deneyimi bulunan katılımcıların ilgi göster- Crohn Hastalığı hakkında bilgi ve deneyimlerini paylaştı.
diği kursun il oturumunda her gastroenteroloğun karşı- Kongrede birçok araştırma merkezinden değerli araştır-
laşabileceği safra yollarının kistik hastalıkları, zor safra malar sunuldu:
taşları, malign hiler darlıklar ve hepatiko-jejunostomi dar-
lıları tartışıldı. İkinci oturumda hastalığın tanımlanmasın-
da Türkiye’den de önemli katkılar sunan Prof. Dr. Yusuf Karaciğer Hastalıkları
Bayraktar portal duktopati hakkında bilgi ve deneyim- Kronik HCV hastalarında interlökin 28B polimorfizminin
lerini paylaştı. Aynı oturumda kist hidatik hastalarında kalıcı virolojik yanıta olan etkisinin araştırıldığı çalışma
görülen safra yolu komplikasyonları ve primer sklerozan Dr. Hikmet Akkız tarafından sunuldu. Önümüzdeki
kolanjitin endoskopik tedavisi tartışıldı. Üçüncü oturum- dönemde HCV hastalarına tedavi başlanırken ön değer-
da, gastroenterologları ve takip ettikleri hastaları sıkıntı- lendirme olarak rutinde yer bulacağı tahmin edilen IL-
ya sokan pankreas kistlerine yaklaşım, pankreas kanseri 28B polimorfizmi hakkında Türkiye’de yapılan ilk ve çok
ve otoimmun pankreatitin ayrıcı tanısı, pankreas kanalı önemli bir çalışma olarak kayıtlara geçti. (Sözlü bildiri 1)
yaralanmaları hakkında eğitici sunumlar yapıldı. Son
Türkiye’de HBV’ye bağlı gelişen sağlık sorunlarının ma-
oturumda ERCP’de karşılaşılan kanama, perforasyon ve
tematik model ile öngörülmesini amaçlayan ve tedavi al-
pankreatit komplikasyonları hakkında yararlı sunumlar
ternatiflerinin etkinlik ve maliyet-etkinliğinin karşılaştırıl-
yapıldı. Son oturumun son konuşmasında ERCP sırasında dığı çok merkezli olarak gerçekleştirilen araştırma Dr. F.
maruz kalınan radyasyonda korunma konusunda bilgiler Oğuz Önder tarafından sunuldu. Araştırma sonucunda
sunuldu. mevcut sağlık uygulamaları yönetmeliğinin diğer teda-
İlk gün gerçekleştirilen “Biyoistatistik Kursu” daha çok vilere göre maliyet etkin olmadığının sunulduğu bölüm
gastroenteroloji alanında çalışmalar yapmayı amaçlayan özellikle ilgi ile değerlendirildi.

48
Monosit ve hepatosit kokültürlerinde enflamatuar yanıt- Dr. Ersan Özaslan, Dr. Gökhan Güngör ve Dr. Selman
ların araştırıldığı çalışma Dr. Nuray Yazıhan tarafından Çelebi tarafından ard arda sunulan Ankaferd çalışmaları
sunuldu. Bu model sayesinde karaciğer hastalıklarında ilgi ile izlendi. Gastroenteroloji alanında da yer bulan aja-
inflamasyon ve fibrozis mekanizmalarının in vitro olarak nın hangi hastalarda etkin olarak kullanılabileceği hak-
araştırılmasında tek hücre kültürlerine göre daha doğru kında önemli tartışmalar yapıldı.
sonuçlar alınabileceği ortaya konuldu. Ayrıca bu çalışma-
Endoskopi Derneği, Türkiye Karaciğer Araştırmaları Der-
da hepatosit – monosit etkileşiminin nasıl in vitro olarak neği, İnflamatuar Barsak Hastalıkları Derneği, Avrasya
araştırılabileceği de sunuldu. Gastroenteroloji Derneği, Endoskopi Hemşireleri ve Tek-
nisyenleri Derneği, Nörogastrointesitnal motilite çalış-
ma grubu, Beslenme çalışma grubu, , H. pylori çalışma
Mide ve Barsak Hastalıkları grubu, EUS çalışma grubu düzenledikleri oturumlar ile
Kolorektal kanserlerde NG2 proteoglikan ekspresyo- kongreye önemli katkıda bulundular.
nunun araştırıldığı çalışma Dr. Cem Cengiz tarafından Kongre bünyesinde, ileride yapılacak çok merkezli araş-
sunuldu. Tümörü hedefleyen biyolojik tedavilerin geliş- tırmalar için gerekli bağlantıların ve ortaklıkların oluştu-
tirilmesinde kullanılabilecek potansiyel bir hedef olarak rulması amacı ile endoskopi, inflamatuar barsak hasta-
değerlendirildi. lıkları, karaciğer hastalıkları, motilite konularında grup
Dispepsi hastalarında görülen endoskopik bulguların toplantıları düzenlendi.
araştırıldığı çalışmanın ön verileri DİSPEN çalışma grubu Gala gecesinde, sağlık çalışanları, yoğun geçen toplan-
tarafından kongrede sunuldu. tıların yorgunluğunu neşeli müzikler eşliğinde dans ede-
rek attılar. Kongreye 73 firma kurdukları tanıtım stantları
ile katıldılar. Ayrıca Abbott, Ali Raif, Eczacıbaşı ve Roche
Endoskopi – ERCP: firmaları desteğinde uydu sempozyumları düzenlendiler.
Kolesistektomiye bağlı gelişen aberan safra kanalı yara- 27. Ulusal Gastroenteroloji Haftası, Prof. Dr. Ömer
lanmalarının endoskopik tedavinin etkinliğinin araştırıl- Özütemiz’in açılış konuşmasında da ifade ettiği üze-
dığı araştırma Dr. Erkan Parlak tarafından sunuldu. Bu re son bir yılda Türkiye’de gerçekleştirilen çalışmaların
hastalarda aberan sağ safra kanalı varlığında yaralanma hasadının derlendiği ve deneyimli gastroenterologların
riskinin arttığı ve ERCP ile yaralanan safra yoluna stent değerli bilgilerini paylaştıkları ve ileride yapılacak araştır-
yerleştirilmesi halinde (1/3 hastada) morbiditenin önem- malar için yeni ortaklıkların kurulduğu verimli bir toplantı
li ölçüde önlenebileceği gösterilmiş. olarak kayıtlara geçti.

49
Endoskopi Tarihi

Mide Tüpünün Gelişimi

B
ağırsakların içine erişim düşüncesi hem hastaların nımdan önce gelişti Endoskopi biliminin gelişimini tam
hem de hekimlerin uzun zaman çok ilgisini çek- olarak anlayabilmek için insanlar kör bujilerden esnek
mişti. Başlangıçta gerekenler basitti ve takılıp kal- fiber optiklere geçerken bu yolda atılan adımları incele-
mış yabancı cisimleri ağız yoluyla (per os) çıkartma veya mek yararlı olacaktır.
şişkinlik(distansiyon) ve tıkanma (obstrüksiyon)hissi algı-
landığında aşağı pasajları (yolları) açma gereksinimine
dayanıyordu. Böylece ilaç tedavisine yönelik ilk girişimler Midenin Enstrümantasyonu
ya bulantının (emesis) uyarılmasını veya defekasyonun Bu tür cihazların en erken kullanımı onları midenin içine
(dışkılamanın) hızlandırılmasını hedefliyordu ve müshil zorlayarak ösefagustan yabancı cisimlerin çıkartılmasını
ile lavmanlar gündemi oluşturuyordu. içeriyordu. İlk prototipler balık kılçıkları gibi yabancı ci-
Fakat zaman içinde bu tür sonucu tahmin edilemez simleri yakalayıp çıkartmak için tasarlanmış kısa perfore
girişimlerden bunalan ve sabırsızlanan hekimler bağır- (delikli) metalik tüplerden meydana geliyordu. 1493 de
sakların içine daha doğrudan erişim sağlamak için çaba Bologna ve Padua’da profesör olan Johannes Arculanus
göstermeye başladılar. Çok çeşitli tüplerin dahiyane bir bu amaç için kullanılabilecek kurşundan bir tüp tarif
biçimde geliştirilmesi başlangıçta ya tıkanıklıkları gider- etmişti fakat 17.yüzyıla gelindiğinde J.Scultetus (1595-
mek, darlıkları genişletmek gibi tedavileri veya besin 1645) ve Giulielmus Fabricius Hildanus (1560-1624) mo-
sağlamayı amaçlıyordu. Parmak ve kuş tüyünün sınırları- difikasyonları anlatan kapsamlı el yazmaları yazmışlardı.
nın farkına vardıktan sonra sindirim sistemine (kanalına) Bunlar basitçe gümüş tüplerin yapımından aşağı uca
girmek için tüplerin kullanılması fikri bağırsakların içine küçük süngerlerin tutturulmasını içeren daha yaratıcı
erişimi artırmada ilk erken ve önemli itici gücü temsil tasarımlara kadar değişiyordu. Hildanus tarafından kul-
ediyordu. Önce bu tüpler rijitti ve körlemesine yerleş- lanılan cihaz “uzunluğu yaklaşık bir buçuk feet olan bir
tiriliyordu, fakat daha bükülebilir ajanların, işlevsel ışık kuğunun tüyü boyutunda içi boş kıvrık bir gümüş tüpten
kaynaklarının ve ondan sonra da lenslerin keşfi artmış meydana geliyordu. Uzunluğu boyunca perfore (delikli)
esnekliğe ve daha iyi görünürlüğe yol açtı. Böylece baş- olan ve ucuna fındık büyüklüğünde bir süngerin sıkıca
langıçta tedavi amaçlı uygulamalar tanıya yönelik kulla- tutturulduğu bu tüp ösefagusun içine yerleştirilir ve ba-

Sir Alma Tadema tarafından Rose Garden


of Heliogabalus’un bir modifikasyonu.
Roma mutfağının Luculli okulunun devasa
oburluk kaynağı olan yemekleri midede
büyük şişkinlikle sonuçlanıyor ve hem daha
fazla yemeği engelliyor hem de yemek
sonrası zamparalık yeteneğini kısıtlıyordu.
Bu nedenle anlayışlı bir ev sahibi posterior
farengeal uyarılma ve kusmanın başlatılması
için tavus kuşu tüyleri sunacak ve konuğun
akşamın daha sonraki aktivitelerine
katılmasını sağlayacaktı. Roma imparatoru
Heliogabalus tarafından sunulan ve
tarla kuşu dili, Hazar havyarı, deve kuşu
beyni ve Falernia şarabı gibi mükemmel
yiyeceklerden oluşan yemekler sindirimle
ilgili çeşitli duyumlarla sonuçlanıyordu.
Bunlar etanolle indüklenmiş gevşeklikten
kendinden geçirici midevi tezahürlere veya
hatta ölüme kadar değişebiliyordu.

50
temizleme manevraları uygulanıyordu. Bu sert ve zorla-
yıcı aktivitelerin bir sonucu olarak genellikle bol miktarda
kusma indükleniyordu ve mide boşalması ve temizlen-
mesinin görünür kanıtları herkes için aşikardı. Bu alet
o kadar etkiliydi ki “şifa” olarak anılmaya başlandı ve
genellikle kullanımının kutsal bir sır veya “arcanum” ola-
rak görüldüğü manastırlarda veya kadın manastırlarında
saklanıyordu.
Bu tür aletler bazı hekimlerin ellerinde o kadar etkili bir
biçimde kullanıldı ki sağlıklı bireylerde bile uzun bir haya-
Hieronymus Fabricius ta kavuşmak ve tüm mide sorunlarından kaçınmak için
ab Aquapendente
(1537-1619) koruyucu bir önlem olarak kullanılmaları önerildi.
Mide fırçalama tekniği bazı sorunlara neden olsa da,
lık kılçıklarını, küçük kemikleri ve başka yabancı cisimleri bazı raporlarda kronik gastrit rahatsızlıklarının tedavisin-
çıkartmada oldukça başarılı bir biçimde kullanılırdı.” deki etkililiği oldukça net bir biçimde ayrıntılı olarak an-
latılmıştır. Böylece 1649 da bir İngiliz hekimi olan Rum-
Otorite olarak büyük anatomist Hieronymus Bosch’tan
sey ve 1694 yılında Paris’li hekim Sobierus bu tekniğin
aşağı kalır yanı olmayan ab Aquapendente (1537-1619)
etkililiği hakkında övgü dolu yazılar yazdılar. Aynı on yıl
bu tür cihazlarla çıkartılamayan yabancı cisimlerin mide-
içinde Danimarka Kralı bu işlemden o kadar etkilenmiş-
nin içine itilmesini öneriyordu. Bu alandaki katkılarını yal-
ti ki kullanımına ilişkin canlı bir demonstrasyona bizzat
nızca bu amaçla bir alet tasarlayarak değil aynı zamanda
tanık oldu. Fakat hepsinin en görkemlisi “aşırı yorgun-
yutamayan hastalarda suni beslenme için kullanılabile-
luk ve aşırı alkol kullanımı” için bir kadınlar manastırın-
cek bir tüp de üreterek daha da arttırdı. Bu alet öse-
da tekrar, tekrar tedavi edilen bir Rus aristokratının tam
fagustan midenin içine sokulmasını kolaylaştırmak için tedavisinin ayrıntılı anlatımıdır. Yüksek dozlarda brendi
koyun bağırsağı ile kaplı gümüş bir tüpten oluşuyordu. ve sudan sonra, mide mukus ve safradan tamamen te-
Böylece 17.yüzyıla gelindiğinde mide tüpü başlangıçtaki mizlenene ve pıhtılaşmış, kötü kokulu pürülan bir mater-
yabancı cisimlerin çıkartılması veya midenin içine itilmesi- yal ağızdan çıkartılana kadar “Magenkratzer” uygulandı.
ne yönelik kullanımından enteral beslenmenin en erken Fırçanın uygulanmasına günlük bazda sekiz gün süreyle
biçimine terfi etmiş oluyordu. ara, ara yumurta, çorba ve yumuşatılmış tavuk ile besle-
nerek devam edildi. İki haftanın sonunda tam bir başarı
sağlandığı duyuruldu ve kendini iyileşmiş ilan eden soylu
Mide Fırçası kişi tedaviden o kadar etkilenmişti ki bir 14 gün daha te-
Eski zaman bilgeliğinde midedeki zararlı maddelerin ge- daviyi kendi kendine uyguladı. Bu tür durumların aslında
nel bir sağlıksızlık hali yarattığı ve hafif ağız kokusundan çeşitli mide boşalma bozuklukları olan kişileri yansıtması
bitkinliğe, şişkinliğe, kusmaya ve hatta ölümcül bozul- ve fırçanın bir bezoarı ya çıkartmış olması ya da alterna-
maya kadar çok çeşitli semptomlardan sorumlu olduğu tif olarak oluşumunu önlemiş olması muhtemeldir.
ileri sürülürdü. Bu nedenle mideyi bitkisel karışımlarla in- Bu tür konularla yalnızca Avrupalıların ilgili olduğunu dü-
düklenmiş emesis yoluyla boşaltmak veya mideyi temiz- şünülmemelidir. 1673 yılında Dutch West Indies filosu ile
lemek fikri ortaya çıktı. Bu tür bir temizleme öd ağacı, yolculuk yapan Dapper Güney Amerika yerlileri arasında
safran ve mir (mırra, mürrüsafi) gibi bitkisel karışımların tanık olduğu yenilikçi bir tedaviyi tarif ediyordu. “Bre-
uygulanması veya mekanik aletlerin kullanımı ile gerçek- zilyalı bir kabile olan Tapagusların mideyi temizlemek
leştirilebilirdi. 17.yüzyılın ortalarına gelindiğinde midenin için dikkate değer bir yöntemi vardır. Sivri yapraklarla
içine doğrudan uygulama için bir mide temizleyici veya kaplanmış bir ipi boğazdan aşağı midenin içine geçirip
fırça (Magenkratzer veya Magenraumer) geliştirilmişti. kusma ve kanlı bir akıntı meydana gelene kadar döndü-
Mide fırçası uzun pürüzsüz esnek kavisli, iki-üç feet rürler. Sonra ip geri çekilir ve mide temizlenir.”
uzunluğunda, ucunda bir tutam ipek kordon, at kılı Ne yazık ki mide temizleme tedavisinin kullanımı uza-
veya ketenin sıkıca tutturulduğu fildişinden bir düğme- dıkça kötü sonuçlar alınmaya başlandı ve ösefagus per-
si olan bir balina kemiğinden meydana geliyordu. Ağız forasyonu, mide kanaması ve hatta midede karsinoma
ve ösefagustan midenin içine geçirildikten sonra uygun gelişimi gibi çeşitli rahatsızlıklar tekniğin kullanımdan

51
Thomas Willis(1621-1675)(yukarıda solda)beyin
tabanındaki arteriyel çemberi tanımlaması ile
ölümsüzlük kazandı. Hastanelerin ve St.Paul
katedralinin mimarı olmadan önce başlangıçta
hekim olarak çalışan arkadaşı Christopher Wren
adını kendisini keşfeden kişiden alan bu çemberin
gerçek çizimlerini yapmıştı. Willis yabancı
cisimleri çıkartmak veya darlıkları genişletmek
için özefageal sondaların kullanımında deneyimli
idi. 16 yıllık başarılı özefageal dilatasyonlara
ilişkin klasik tarifi akalazyanın ilk tarifini temsil
ediyor olabilir. Kolajın sağ alt tarafında farenks
ve özefagustan yabancı cisimlerin çıkartılması
için 17.yüzyılda kullanılan çeşitli cihazlar
görülmektedir.

çıkmasına yol açtı. Yine de alet bir yeniden doğuş ya- letilmesi için oval bir tokmağı olan gümüş bir özefageal
şadı ve ösefagus hastalığının tedavisi için güncellenmiş sonda kullandığını bildirdi.
bir “sonda” (“buji”) olarak modifiye edildi. Balina kemi-
ğinden sonda biçiminde yeniden tasarlanan ve ucun-
da büyük bir sünger olan alet bundan sonra ösefagus Artifisiyel Beslenme
tıkanmasını(obstrüksiyonunu)tedavi etmek için kullanıl- Özefagusun kapatılması durumunda darlığı dilate etmek
dı. için özefageal bir sondanın kullanımının etkili olacağı
açıkça görülüyordu. Fakat, hastanın yutamadığı durum-
larda farklı bir işlem gerekiyordu. Böylece, Hieronymus,
Bir Özefageal Uygulama Capivacceus ve Fabricius ab Aquapendente bu soruna
Özefagusun genişletilmesi için sondaların (bujilerin) kul- çözümler bulmaya çalıştılar. Capivacceus ağızdan mide-
lanılması mide temizleme modasından çok daha etkile- nin içine sokulan bir tüp kullandı. Üst ucu mideye giriş-
yici bir tedavi oldu. Thomas Willis (1621-1675) büyük ten önce içine besleyici bir sıvının yerleştirildiği bir hay-
bir süngerle kaplı bir özefageal sonda kullandı ve yal- van mesanesine bağlanmıştı.
nızca başarılı bir özefagus dilatasyonu gerçekleştirmekle Fabricius suni besleme amacıyla burundan ösefagusa
kalmadı aynı zamanda tedaviyi 16 yıl daha güvenli bir yerleştirilen kuzu bağırsağı kaplı küçük bir gümüş tüp
biçimde sürdürdü ve hastanın sağlığı iyi durumda kal- kullanarak cihazı modifiye etti.
dı. Hastanın sağ kalım zamanı ve korozif madde alımına
Venedik ve Padua’da geliştirilen bu cihazlar hem yerleş-
ilişkin herhangi bir öykünün olmadığı düşünüldüğünde
tirmesi daha kolay hem de daha uzun olan esnek deri
bu durumun gastro-özefageal reflü hastalığı tarafından
kateterler üreten van Helmont ve Lowlands’li Boerhave
indüklenmiş benign darlığın dilatasyonunun ilk başarılı
tarafından daha da iyileştirildi. Aslında Boerhave bu tür
tarifini temsil ediyor olması muhtemeldir. Bu tedavi şekli
tüplerin yalnızca besleyici maddelerin verilmesi için değil
yutma problemlerinin düzeltilmesinde o kadar etkiliydi ki
aynı zamanda zehirlenen ve yutamayacak durumda ola-
Hollandalı M.Geuns (1735-1817)1784 yılında özefageal
bilecek birine antidotların verilmesi durumunda da kulla-
stenoz tedavisinde kullanılan bir dizi sünger uçlu fildişi
nılabileceğini önerdi.
zeytin buji üretti. “Die Krankheiten des Magens” başlıklı
kitapta Abercrombie ucunda ösefageal darlıkların geniş- Hunter suni beslenme fikrinden açıkça büyülenmişti ve

52
Londra’lı John Hunter (1728-1793) ilk cerrah
bilim adamı idi ve ölümünden sonra 50,000
den fazla örnek bırakarak hemen,hemen bütün
türlerde vücudun yapı ve işleyişini entelektüel
yönden araştırdı. Arkadaşı Sir Joshua Reynolds
portresini yaptı(yukarıda solda)(Londra Royal
College of Surgeons’daki Huntarian Müzesi
izniyle).Arka planda Hunter koleksiyonundan
enjekte edilmiş bir mide örneği ve ön planda
ösefagusa “sonda” uygulamak için kullanılan tipte
enstrümanlar görülmektedir.21 Mart 1776 da
Hunter “Boğulmuş Görünen Kişilerin İyileştirilmesi
için Öneriler” başlıklı bir makale sundu. Bu
makalede Hunter içi boş bujiye veya mide içine
sokulup “akciğerleri etkilemeden uyarıcı maddeyi
mide içine taşıyabilecek” yeterli uzunlukta
esnek katetere tutturulmuş şırınga kullanımını
tarif ederek Boerhave’nin önerilerini daha da
vurguladı.

1793 yılında “A Case of Paralysis of the Muscles of Deg- du. Besin ve ilaçlar mesane içine konup yılan derisi için-
lutition cured by an Artificial Mode of Conveying Food den aşağı doğru sıkıldı.”
and Medications into the Stomach” (Mideye Besin ve Zehirlenmenin Tedavisi
İlaç Taşımanın Yapay bir Yolu ile iyileştirilen Yutma Kas-
1797 yılında Alexander Tertius Monro (1773-1859) tıp
larının Paralizi ile ilgili bir Vaka) başlıklı el yazmasında
tezini sunduğu açılış konuşmasında (“Disputatio Medica
benzer bir uygulamayı daha ayrıntılı olarak belgeledi. El
Inauguralis de Dysphagia”) zehirlenme vakalarında bir
yazmasında süreklilik gösteren depresyon, anksiyete ve
tüp ve şırınga kullanımının tarifini yaptı.
hipokondriyazis geliştiren 50 yaşında bir adama ilişkin
belgeler sunulmaktaydı. “O kadar sıkıntı içindeydi ki her Tüpün yalnızca mideden zehri çıkartmak için değil aynı
sabah boğulma hissi ile uyanıyordu ve sonra yutma gü- zamanda şiddetli disfajisi ve yutma zorluğu olan kişiler-
cünü elinden alan yutma kaslarının paralizisi ile birlikte de mide içine besin verilmesi için de kullanılabileceğini
tüm sağ tarafında bir uyuşukluk hissediyordu.” Hunter önerdi. Gözlemleri 1767 kadar erken bir tarihte büyük
içi boş esnek bir tüp geliştirdi; hasta bu tüpü günde iki şişkinlik şikayetlerinde mayalanan sıvı ve gazların mi-
kere hardal çiçeği ve valeryan tentürü vermek amacıyla delerinden çıkartılması için sığırların tedavisinde esnek
midesinin içine yolluyordu. Hunter aleti ayrıntılı olarak bir tüp kullanmış olan babasının çalışmalarına dayanı-
tarif etti:” bir boğazdan çıkarma aygıtının(probang) üze- yordu. Tüm Avrupa’da mide tüplerinin yararı bazı ya-
rine gerilmiş ve süngeri kapatan ucu bağlanmış oldukça ratıcı hekimler tarafından açıkça görülüyordu. Böylece,
küçük boyutta taze yılan balığı derisi süngere yakın ko- İngiltere’den Hunter ve Edinburgh’dan Monro’nun kat-
numda tekrar kapatılmış ve balina kemiğine tutturulmuş kılarının yanı sıra Baron G. Dupuytren (1777-1853) ve
ve bu üst ligatürün hemen yukarısında içeri doğru küçük Parisli C.Renault 1803 yılında mideye ulaşmak için ye-
uzunlamasına bir yarık açılmıştı. Yılan derisinin öteki ucu- terli uzunlukta esnek bir tüpün kullanımını önermekle
na lavman uygularken kullanılana benzer bir mesane ve kalmadılar aynı zamanda bu tüpü yutulmuş olan zehri
tahta boru sabitlenmişti. Boru ancak boğazdan çıkarma aspire etmek için bir şırıngaya bağladılar. Toksikoloji üze-
aygıtının ucunun pasajı serbestleştirmeden mesanenin rine yazdığı büyük eserinde Parisli M. Orfila(1787-1853)
içine girmesine imkan verecek kadar genişti. Bu şekilde 1815 yılında bu tür Gallik önerilere büyük bir coşkuyla
kaplanmış boğazdan çıkarma aygıtı midenin içine sokul- atıfta bulundu.

53
Başka bir Fransız katkısı da Napoleon Bonapart’ın baş lodanum veriyor ve sonra çıkan su berrak olana kadar
doktoru olan Baron D. Larrey(1776-1842)tarafından irrigasyon uyguluyordu. Tedavisinin etkililiğini daha ileri
yapıldı. Larrey 1801 yılında Aboukir savaşında çok kötü derecede doğrulamak için on damla lodanum yuttu ve
bir boğaz yaralanmasını iyileştirdiği bir askerin tedavisi- meslektaşı Mr.James Scott’un başarılı bir lavaj yapması-
ni ayrıntılı olarak tarif etti. Hastanın yutkunamadığı için na gerçekleştirmesine izin verdi. Bu performans Guy’s
çöl sıcağında dehidratasyondan ölmekte olduğunu fark Hastanesi’nde halk önünde Sir Astley Cooper’ın (1768-
ettiğinde Larrey ösefagus içinden geçirilip hastanın bes- 1841)hayranlığını çekecek şekilde tekrarlandı.
lenmesine imkan verecek ve böylece hayatını kurtaracak Jukes gözlemlerini Kasım 1822 tarihli London Medical
bir esnek tüp geliştirdi. and Physical Journal’da yayınlamış olsa da, Bush benzer
Pensilvanya’da Cerrahi Profesörü olan Philip S. Physick bir tekniği aynı derginin aynı yılının Eylül sayısında tarif
(1768-1837)zehirlenme tedavisinde mide tüpünün kul- etmişti. Bush mideye girmek için elastik bir tüp kullan-
lanımına Amerikan katkısını yaptı. 1812 yılında “Mide- mıştı fakat elastik şişe yerine şırıngadan yararlanmıştı.
den Zehirli Maddelerin Çıkartılmasında Yeni bir Yönte- Bush kendi aletini “gastrik ekzoster(aspiratör/dışarı
min Anlatılması” başlıklı bir makale yayınladı. Büyük bir atıcı” olarak adlandırmıştı ve bunu takiben öncelik ko-
esnek kateter kullanarak anneleri tarafından yanlışlıkla nusunda oldukça tatsız tartışmalar yaşanmıştı. Her iki
aşırı dozda lodanum(afyon ruhu) verilmiş 3 aylık iki ikiz tarafın da aleyhine olacak şekilde, Evans 1817 yılında
bebeğin midelerini yıkamıştı. Kullandığı teknik bir şırınga opyumun çıkartılması için mide tüpü olan benzer bir me-
ile midenin içine bir damla dilüe ipeka enjekte etmeyi kanik cihaz kullanmıştı fakat çalışması 1823 yılına kadar
ve sonra damla,damla ılık suyla midenin sıvı içeriğini yayınlanmamıştı.
tekrar,tekrar geri çekmeyi içeriyordu. Ne yazık ki çocuk- Daha sonra aynı yılın 21 Kasım’ında Reed yine Guy’s
lardan yalnızca biri kurtuldu ve Physick buradaki önem- Hastanesi’nde Astley Cooper ve onun öğrencilerine mi-
li bir noktanın zehrin uzaklaştırılmasından önce geçen denin boşaltılması için benzer fakat daha gelişmiş bir
süre olduğunun farkına vardı. cihaz tanıttı. Bay Reed gastrik lavaj işlemi sırasında şı-
rınganın tekrar, tekrar çıkartılma ihtiyacını ortadan kal-
Mide tüpünün keşfine ilişkin öncelik konusunda başka
dıran iki kapakçıklı bir şırınga geliştirmişti. 1825 yılında
tartışmalar da çıktı. 1826 yılında “Dr.Physick’e Mide Tü-
Almanya’dan J.Weiss midenin zehirden temizlenmesi,
pünü keşfetmiş olmanın onurunu vermenin Geçerliliğine
boğulan kişilerden suyun çıkartılması veya lavman uygu-
ilişkin bazı Açıklamalarla birlikte Mideden Zehir Çıkart-
lamaları için kullanılabileceğini iddia ettiği yeni bir pom-
mak için İyileştirilmiş bir Aletin tarifi” başlıklı yayınında
pa geliştirdi ve patentledi. Bu küçük sofistike pompa
Matthews konuyu daha ayrıntılı ele aldı. Matthews
tüm Avrupa’da yaygın olarak kullanılmaya başlandı ve
kendi tasarladığı bir şırıngayı tarif etti ve kendi önceli-
John Weiss birçokları tarafından mide pompasının muci-
ğini destekleyen üç başka hekimden aldığı sertifikaları
di olarak selamlandı. Ne yazık ki, ilgili her kişinin kendini
sundu. Physick tüpün midenin içine yerleştirilmesini
tek mucit ilan etmesi ve keşifte önceliğe sahip olduğunu
daha 1802 yılında tavsiye ettiğini ve 1805 yılında yeğe-
duyurması ile tam bir karmaşa ortaya çıktı.
ni Dr.John Dorsey tarafından Paris’ten getirilen lastikle
kaplı tüpü ilk defa demonstre ettiğini iddia etti. Matt- 1823 yılında Lancet dergisinde yazan Thomas Alcock Sir
hews Londra’dan E.Jukes ve F. Bush’u ve aynı zamanda Astley Cooper’ı konunun tarihine ilişkin cehaletinden do-
D.Evans ve W.Reed’i de eleştirdi; hepsi o zamanlarda layı eleştirdi:” bilgili ve yetenekli Profesör tarafından mu-
keşifte önceliğin kendilerine ait olduğunu iddia etmişler- habbetle açıklanan övgü dolu görüşler yanlış veya hatalı
di. Mayıs 1822 de bir İngiliz cerrah olan Jukes “Mideden olmalıdır”. Alcock Hollanda’dan Boerhave’ye, Fransa’dan
opium Çıkartmanın Yeni yolları” başlıklı bir makale ya- Dupuytren ve Renault ve Cadet’ye ve Orfila’nın tüm ko-
yınlamıştı; bu makalede “mideden zehri mekanik yolda nuyu ustaca özetleyen katkılarına dikkat çekti.
uzaklaştırmak” için “mide pompası” adını verdiği bir aleti John Hunter mide tüpünün mucidi olarak görülebilir ve
tarif ediyordu. Alet çeyrek inç çapında, iki buçuk feet kesinlikle İngiltere’de ilk kullanan da kendisidir. Hunter’ın
uzunluğunda, ucunda birkaç perforasyon içeren fildişi öğrencisi olmuş olan Physick, tüpü Amerika’da ilk ta-
bir küre bulunan esnek bir tüpten meydana geliyordu. nıtan kişidir ve muhtemelen Fransa’da Dupuytren ve
Diğer ekstremite(uç) ılık suyla dolu elastik bir şişeye tut- Renault ile aynı zamanda kullanılmıştır. 1822 ve 1823
turulmuştu ve tüpün mideye yerleştirilmesini takiben yıllarında İngiltere’de Jukes, Bush, Reed ve Evans tarafın-
içeri dışarı basınçlı sıvı verilmişti. Jukes’un becerisi köpek- dan ortaya konan rakip öncelik iddiaları daha önce otur-
lerde başarılı deneyler yapacak kadar iyiydi; midelerine tulmuş genel bir prensibin modifikasyonları (değişikliğe

54
Adolf Kussmaul(1822-1902). Karlsruhe yakınında Graben’de doğan Kussmaul birden fazla okulda görev yapan bir profesör
olmadan önce (Heidelberg(1857),Erlangen(1859),Freiburg(1863)ve Strasbourg(1876)) bir askeri cerrah olarak çalıştı. Sorgulayıcı
zihin yapısına sahip ve katkıları periarteritis nodosa’yı ilk tarif eden kişi olmaktan diabetik komadaki hastaların kendine özgü
solunum paternini tarife kadar uzanan bir kişi olarak parlak bir bilgin ve yenilikçi bir düşünürdü.22 Temmuz 1867 de kronik
peptik ülser hastalığı ve obstrüksiyonu olan Mary Wiener adında genç bir kadının mide çıkışı obstrüksiyonunu dekomprese
etmek için ilk defa bir mide pompası kullandı. Rahatlamanın ancak geçici olduğunu fark ederek sorunun çözümünün cerrahi
olabileceğini önerdi. 1869’a gelindiğinde ösefagus midenin içini görüntüleme girişimleri olmuştu fakat yetersiz ışık nedeniyle
başarı sağlayamamıştı. Olağanüstü tıbbi katkılarla dolu bir yaşamın sonuna doğru Dr.Oribasius takma adı ile şiirler yazdı
ve öğrenciliğinden bilim adamlığına uzanan sürede yaptığı deneyleri ayrıntılı olarak anlattığı bir tıbbi otobiyografi yayınladı
(Jugendrinnerrungen).

uğratılmış versiyonları) olarak görülebilir. Tüpün başka sere bağlı olarak pilorda darlık sonucu oluşmuş dilate
yararları 1869 yılında Kussmaul klasik yayınında gastrik bir mide teşhis etti fakat hastalığın seyrini değiştirmede
dilatasyon tedavisinde kullanımını önerene kadar çok az güçsüz kaldı. “Hastayı kusma öncesi dönemde perişan
ele alınmıştır. halde gördüğümde, dekompoze olmuş asit mide içeri-
ğinden oluşan büyük kütlenin bir mide pompası kullanı-
larak çıkartılmasının çok acı veren yanma ve öğürmeyi
Kussmaul’un Katkıları anında rahatlatması gerektiğinden sıklıkla bu şekilde
Mide tüpünün kullanımı önceleri ağırlıklı olarak zehirle- onun ızdırabını giderebileceğimi düşündüm.” Kussmaul
rin uzaklaştırılmasına yönlenmişken, farklı koşullar altın- bu düşüncesinin izinden gitti ve 22 Temmuz 1867 de
daki avantajlarının ilk farkına varan Kussmaul olmuştu. mide pompasının yerleştirilmesini gerçekleştirdi. “ Üç
Pilor tıkanıklığına bağlı gastrik dilatasyonun ileri formla- litre asit, kirli gri, yumuşama ve dekompozisyona (parça-
rında “bu korkutucu hastalığın tedavisinde ancak çok is- lanma) yüz tutmuş her türden yiyecek tanecikleri içeren
tisnai durumlarda sonuç almak mümkündü.Kural olarak bir sıvı ve sarcina aldık.” Bu yenilikçi tedavi konusunda
semptomlarda iyileşme beklemek çok zordur ve şifa sağ- coşkulu olsa da, özellikle malign pilor stenozu varlığında
lamak hiçbir zaman mümkün değildir.” bu tedavinin sınırlarının farkındaydı ve şifa değil ancak
rahatlama sağlanabileceğini görüyordu. Önemli derece-
Kussmaul Freiburg Tıp Kliniği’nde on yıldan uzun süre-
de ileri görüşlü biri olarak, ileriki bir evrede cerrahinin bu
dir bir deri bir kemik kalma derecesine gelmiş, yetersiz
tür hastalarda rahatlama sağlamada yararlı olabileceği-
beslenmeden bitkin düşmüş ve semptomları ancak mor-
nin farkına vardı! Bu tür gözlemler Billroth ve asistan-
finle giderilebilecek kadar şiddetli sürekli kusmaları olan
larının gastrektomiyi düşünmelerine yol açan itici gücü
Mary Wiener adında ciddi mide sorunlarından muzdarip
meydana getirmiş olabilir. Kussmaul’un erken dönem
20 yaşında genç bir kadınla karşılaştı. Kussmaul bir ül-
deneylerinin bir başka avantajı da mide materyali elde

55
Gastroenterolojinin bir bilim dalı olarak
yerleşmesi Almanya’dan Ismar Boas(1858-1938)
(solda), Wilhelm Leube (1842-1911)(ortada)ve
Carl Ewald (1845-1915)’ın katkıları ve çabaları
sonucunda oldu. Leube 1875 yılında mideyi
entübe etti ve bir “test kahvaltısı” geliştirerek
sindirimin doğasını araştırdı. 1883 yılında
Ewald midenin boşalma hızını ortaya koydu ve
1886’da onun öğrencisi Boas Berlin’de yalnızca
gastrointestinal hastalıkların incelenmesi ve
tedavisine odaklanmış ilk polikliniği kurdu. Mide
fizyolojisi ve hastalıkları üzerine çeşitli metinleri
Nazi Almanya’sının gelişine kadar bu konudaki
en söz sahibi metinler olarak görülüyordu.
Nazilerin iktidara gelmesinden sonra Boas
Almanya’dan kovuldu.

etmede mide tüpünün yararı konusunda tekrardan ilgi bir mandrenin yardımı olmadan sokulabilecek yumuşak
uyandırmasıydı. Aktivitesinin terapötik bölümü nispeten bir lastik tüp kullandı ve eğer yeterli sertlikte bir lastik
kısıtlı olsa da, Kussmaul’un çalışması mide hastalıklarının kullanılırsa bu tipte bir tüpün rijid bir komponent kulla-
tanısal metodolojisinin geliştirilmesinde yeni bir dönemi nılmadan da sokulabileceğini gösterdi. Gerçekte bu ale-
başlatmıştır. tin esas geliştirilmesi tesadüf eseri olmuştu ve bu durum
tıpta bile şans faktörünün hazırlıklı zihinlerin lehine çalış-
tığına dair eski özdeyişi desteklemektedir.
Tanı Amaçlı Kullanım
Frerich’in kliniğinde çalışan Ewald intihar amacıyla prusik
Mide tüpü ile emme sonucunda indüklenen travmanın asit yutmuş bir hastayı görmeye çağrılmıştı. Gastrik en-
mide lümeni içeriğinin yanı sıra küçük miktarda mide tübasyon için o anda elinin altında rijit bir tüp olmadığın-
mukozasının da alınmasına yol açtığı kısa sürede anla- dan Ewald hemen bir parça gaz tüpü aldı, keskin ön ke-
şıldı. Bu nedenle gastrik sifonaj hem mide işlevi hem de narını çıkardı ve keserek iki küçük delik açtı. Tüpü yağla-
mide hastalığının değerlendirilmesinde bir araç olarak dıktan sonra bilinçsiz hastanın midesine başarılı bir şekil-
kullanıldı. de yolladı ve mide boşaltma işlemini başarıyla gerçekleş-
Lastiğin keşfi Jurgensen’in bundan sonra delikli bir fildişi tirebildi. Viyanalı Oser benzer bir yumuşak lastik tüp oluş-
topla sonlanan ve telden bir stile tarafından aspirasyon turdu ve 1871 yılına gelindiğinde W.Leube(1842-1911)
için midenin uygun yerine yönlendirilebilen bir tüp tasar- bu tüpün hem terapötik hem de tanı amaçlı kullanılabi-
lamasına olanak tanıdı. Auerbach ve Plos tarafından sağ- leceği sonucuna varmıştı.
lanan daha sonraki bir ilerleme sayesinde gastrik lavajı 1883 yılında Leube test yemeğini(test meal)midenin mo-
önemli ölçüde kolaylaştıran çiftli bir rekürren mide tüpü tor aktivitesinin ölçülebileceği bir modalite olarak oturt-
kullanıma girdi. Bu tür tüplerin büyük boyutları onların muştu. Normal bir midenin yedi saat içinde boşaldığı-
pratikliğini azalttığından, Hemmeter daha uzağa ilerle- nı gösterdi ve mide tüpünden elde edilen gastrik sek-
tilebilecek ve daha az rahatsızlık yaratacak daha küçük resyonu analiz etmekle işe devam etti. Hem kendisinin
çaplı ve daha yararlı bir tüp geliştirdi. 1874 yılında Ewald hem de F.Riegel’in (1843-1898)yaptığı daha ileri çalış-

56
1921 yılında New Orleans’taki Touro Kliniği’nden
A.Levin burun deliğinden mideye ve oradan da
duodenuma sokulabilecek, metal ucu olmayan
pürüzsüz bir lastik kateterden meydana gelen
bir tüp modifikasyonu daha sundu. Bu tür
tüpler mide içeriğinin incelenmesi için yaygın
olarak kullanılmaya başlandı ve kısmi gastrik
analiz bu şekilde mümkün oldu. Gerçekten
de, histamin ve gastrinin etki mekanizmasının
ortaya konmasına olanak tanıyan bundan
sonraki mide işlevi çalışmalarının hepsi yalnızca
gastrik analize değil aynı zamanda onun alkali
duodenal sekresyonlarla kontaminasyonundan
ayrılmasını sağlayan karmaşık çoklu lümenli
tüpler sayesinde oldu. Levin babası ABD’deki
ilk tapınağı Newport’ta kuran kişi olan Moses
Touro tarafından kurulmuş olan Touro Kliniğinde
çalıştı.

malar çeşitli kimyasalların ve termik uyarının gastrik sek- bölgesine masaj uygulayarak, boş midelerine nispeten
resyonun değerlendirilmesi üzerindeki etkisine odaklan- daha az rahatsızlık vererek masajın yapılabildiği aç karınlı
dı. “Çorba, biftek, ekmek ve patates püresinden” oluşan hastalardan duodenum içeriğini almayı başardı. Benzer
ve sonradan çok onaylanan test akşam yemeğini kullan- bir yaratıcı manevra yağlı yemek verilmesi sonrasında
ması test yemeğinin çıkartılması(uzaklaştırılması)için en safranın ve duodenal içeriğin mide içine regürjitasyonu
uygun zamanın sindirimin doruk noktaya ulaştığı zaman ve buradan duodenal sekresyonların gastrik aspirasyon
olduğunu ortaya koymasını sağladı. Böylece William ile elde edilmesini sağlayan Boldyreff tarafından gerçek-
Beaumont’un (1785-1853) sindirim fizyolojisine yaptığı leştirildi.
ilk katkılardan 50 yıl sonra, Leube bir mide fistülü kulla-
1896 yılında Baltimor’lu Hemmeter duodenumu bir
nımına gerek kalmadan mide sindiriminin normal fizyo-
alet ile entübe eden muhtemelen ilk kişiydi fakat
lojisi ile ilişkili in vivo koşulları daha ileri düzeyde aydınla-
L.Turck(1810-1868) “gyromele” adını verdiği cihazı kul-
tabildi. Özellikle ilgi çekici olan hidroklorik asidin yalnız-
lanarak bu şerefin kendisine ait olduğunu iddia etti. Bu
ca mide kanseri olan hastaların değil gastrit gibi durum-
cihaz öncelikle abdominal bölge üzerinde ilave palpas-
ları olan hastaların da midelerinde bulunmadığının farkı-
yon kullanımıyla midenin sınırlarını ortaya koymaya çalı-
na varmış olmasıydı.
şıyordu. Hemmeter bir kez şişirildikten sonra üst yüzeyi-
Midedeki asidin doğasına ilişkin daha ileri çalışmalar nin üzerindeki bir oyuk üzerinden bir lastik tüpün sokul-
Ewald ve Boas tarafından “Sindirimin Fizyolojisi ve Pa- masına olanak tanıyan bir balonu midenin içine yolladı ve
tolojisi” (1885-1886) adlı öncü çalışma ile gerçekleşti- sonra da duodenumun içine yönlendirdi. Ne yazık ki, bu
rildi. Tüp ile elde edilen mide içeriğindeki serbest hid- metodoloji zor, rahatsızlık verici ve pratik olmaktan uzak
roklorik asit ve laktik asidin varlığını belirttiler ve sindiri- bulundu. 1909 yılında Einhorn ve Gross duodenal en-
min kimyası ile ilişkili faktörler üzerine görüşlerini bildir- tübasyon için kullanılabilecek bir tüp tasarımı(sonradan
diler. Ewald bunu müteakiben test kahvaltısını geliştir- Rehfuss tarafından modifiye edilen) geliştirdiler. Bu ci-
di ve mide hastalığının tanısındaki uygulamasını ayrıntılı hazlar bir ölçüde birbiri ile benzerlik taşıyordu ve duode-
olarak tartıştı. Daha ileri gözlemler mide sıvısı elde etme- num içine yerçekimi yardımı ile peristaltik pasajı kolaylaş-
de “ekspresyon” yöntemini ve örnek toplama tekniğinin tırmak için uçlarında ağırlık olan küçük yumuşak tüpler-
nispi avantajlarını ele aldı. den oluşuyordu.
Lyon 1917 yılında duodenal tüpün kullanımını daha da
ayrıntılı ele aldı ve magnezyum sülfat solüsyonu veril-
Duodenal Değerlendirme
mesinden sonra yerleştirilen duodenal tüp aracılığıyla
Ösefagusu başarıyla geçip başlangıçta mide üzerine cerrahi olmayan bir safra drenajı geliştirdi. Bir strateji
odaklandıktan sonra, şimdi de duodenumun değerlendi- değişikliği ile bundan sonra duodenal tüp aynı zaman-
rilmesi önemli bir ilgi odağı oldu. 1889 yılında Boas mide da intestinal obstrüksiyon veya ileusta da terapötik bir
tüpünün akıllıca bir manipülasyonuyla ve sağ üst batın cihaz olarak kullanılmaya başlandı; bu şekilde gastrik di-

57
“Kör tüp”ün işe yararlılığı midenin
sekresyon işlevinin ortaya konmasına ilişkin
uygulaması ile somut örneğini bulmuştu.
Greitswald’lı Gerhard Katsch (1887-1961)
(aşağıda sağda) gastrik sekretuar kapasiteyi
değerlendirmek için kafein veya histamin
ile kantitatif gastrik işlev testlerini kullanıma
soktu (1925). 1960 yılına gelindiğinde
Cape Town’dan I.N.Marks (yukarıda solda)
ve Edinburgh’da çalışan W.Card (yukarıda
sağda) parietal hücre kütlesinin midenin
asit sekretuar kapasitesi ile olan ilişkisini
başarıyla tanımladılar. Bu tür çalışmalar
peptik ülser hastalığı için cerrahinin
hastanın bireysel sekretuar kapasitesine
göre ayarlanabileceğine ilişkin umutsuzca
hayalperest bir öneriye yol açtı.

latasyon en aza indirilebilecek ve bağırsak sekresyonları 1958) tarafından 1907 yılında ve Berlin’li Sussman tara-
terapötik amaçlarla aspire edilebilecekti. Böylece mide fından 1911 yılında bu tür cihazların daha ileri düzeyde
ve duodenuma girmek üzere tasarlanmış tüpler gastro- geliştirilmesi ve uygulanması 1922 yılında Schindler ve
intestinal hastalığın yönetimi ile ilişkili gelişmekte olan Wolf tarafından tesis edilen eşsiz gelişmelerin gerisinde
hem tanı hem de tedavi alanlarında standart ölçü duru- kaldı. Böylece nispeten kısa bir zaman sürecinde tüy ve
muna geldi. Bu tür “kör” tüplerin evrimi “gören” tüplerin parmağın yerini kör tüp almıştı ve daha sonra esneklik
geliştirilmesi ile devam etti. Bu bakımdan Kussmaul’un ve en sonunda odaklanma işlevleri de kör tüpün yerine
1868 yılında ösefagoskopi alanına yaptığı ilk katkılar geçti. Gören tüplerin öyküsü daha ayrıntılı ele alınmayı
sonradan Mikulicz, Rosenheim (1895)Rewidzoff(1899) hak etmektedir çünkü bu öykü yalnızca parlak zekaların
ve 1900 yılında G.Kelling (1866-1912)tarafından kapsa- vizyonu ve teknolojinin becerisi ile örülmüş değildir, aynı
mı genişletilen teknik uygulamalara ilişkin kavramların zamanda klinik uygulama ve bilimsel yöntemin kaynaş-
temellerini attı. Philadelphia’lı Chevalier Jackson (1865- masının zaferidir.

Kaynaklar
Irvin M. Modlin, A Brief History of Endoscopy, 2000.

58
Kongre ve Toplantı Takvimi

Kongre ve Toplantı Takvimi


KONGRE ADI TARİH YER

Falk Workshop 27-28 Ocak 2011 Regensburg, Germany

The 21st Conference of the Asian Pacific Association


17-20 Şubat 2011 Bangkok, Thailand
for the Study of the Liver (APASL)

Inflammatory Bowel Diseases 2011 - 6th Congress


of the European Crohn’s and Colitis Organisation 24-26 Şubat 2011 Dublin, Ireland
(ECCO)

European Association For The Study Of The Liver


30 Mart-3 Nisan 2011 Berlin,Germany
(EASL)

Falk Symposium , Endoscopy live 15-16 Nisan 2011 Berlin,Germany

American Transplant Congress 30 Nisan-4 Mayıs 2011 Philidelphia, USA

Digestive Disease Week (DDW) 7-10 Mayıs 2011 Chicago, USA

IX. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Gastroenteroloji


20-21 Mayıs 2011 Van, Türkiye
Sempozyumu

8.Ulusal Hepatoloji Kongresi 1-5 Haziran 2011 Ankara, Türkiye

The 2011 Joint International International Congress


22-25 Haziran 2011 Valencia, Spain
of ILTS, ELITA, & LICAGE

Falk Symposium, Diverticular Disease 2-3 Eylül 2011 Cologne,Germany

12-14 Eylül 2011 Los Angeles, USA


Internatıonal Congress at Endoscopy, (ICE)

HEBİPA Kongresi* Eylül 2011 Antalya, Türkiye

30 Eylül-1 Kasım 2011 Brussels, Belgium


Falk Symposium, Revising IBD Management

American Association for the Study of Liver 4-8 Kasım 2011 San Francisco, USA
Diseases, AASLD

19th United European Gastroenterology Week


22-26 Ekim 2011 Stockholm, Sweden
(UEGW )

Falk Symposium, IBD 2011 11-12 Kasım 2011 Tokyo, Japan

28. Ulusal Gastroenteroloji Haftası (UGH) 16-20 Kasım 2011 Antalya, Türkiye
* Kongrenin net tarihi henüz belli olmamıştır

59

You might also like