Professional Documents
Culture Documents
MAHİNUR
MAHİNUR
Ey Güneşim!
Parlayan yüzünü görmeyeli gece oldu, günlerim...
Bin yıl gibi geldi ayrılığımız, sana göre dün, değil mi?..
Gecem gündüz, gündüzüm gece, hayalinle...
Ey Mehtabım!
Işığınla gel bana!...
Sen gelmezsen günüm karanlık, gecem yokluk!...
Ben sende, sen bende, tek varlık...
Ey Gülüm!
Keder gibi düğümlü yaprakların, gönlümde,
Seni görünce açar, serpilir aşkından,
Yoksa, açılmadan solacak, inan!...
Martılar dairesel hareketlerle bağıra çağıra uçarken, hayran hayran bakıyordu, Marmara’nın
eşsiz mavisinde kaybolan güne….
Ara sıra damlalar süzülürdü yanağından…Üşütürdü gözyaşı, o yakıcı yaz sıcağında, ürperirdi
tüyleri…Bir korku gezinirdi, tellerinde saçlarının…Terk edilmekten ölesiye korkardı…Hep
de terk edilirdi, korkusu yüzünden…
Başlangıçlarım...
Sevgi dolu, samimi ve içtendiniz...
Neden beni terk ettiniz?...
Coşturdunuz, sevindirdiniz...
Kanatlandırdınız, ayaklarımı yerden kestiniz...
Şimdi nerelerdesiniz?
Duygularım...
Sıcacık, aşk kokuluydu...
Kopan bir yaprak gibi savurdunuz...
Hazan geldi...
Hüzün kokusu sardı etrafımı...
Sararıp yittiniz...
Göz yaşlarım...
Akın, bir nehir gibi, kavuşun yokluk denizine...
Çünkü mecburdunuz...
Sevdiklerim...
Ben ağlarken neredesiniz?
Güldüğümde, güller gibiydiniz...
Terkedilmişliklerim...
Dostlarım, arkadaşlarım benim...
Hep sustunuz ve beklediniz...
Yalnızdı…
Yine uzaktaydı sevdiği….
Hüzünlüydü…Sonra düşündü….
Acaba bu şehirde, koskoca dünyada, yalnız olan, sadece kendisi miydi?
Tanrı bile yalnız değil miydi?
Yalnızlıktan korkmuyorum, diye söylendi..
Sahte aşklar, sahte kahkahalar,
Aslında herkes yalnız, herkes yalnız...
Gerçek dost yok, selamlar bile yalandan,
Aslında herkes yalnız, herkes yalnız...
İstanbul Boğazı...
Her mevsim, her an, bir başka güzelsin...
Baharda erguvanlarını sunarsın,
Yeşillerin arasında maviliğini...
Sana hayran hayran bakanlar,
Bir daha unutabilir mi, seni...
Oturup sahilinde, içtiğim çaylar
Bir başka sıcak kışında...
Lodosun esip de kıyılarına vurunca dalgalar,
Yüreğim kabarır sen gibi...
İnceden inceye dantel gibi
İşlenmiştir, tarih ve aşk kokan yalıların...
Ne sevdalar yaşanmıştır sana bakan
Aşık gözlerin sahibi, yüreklerde...
Yazın gezinir sularında kayıklar, motorlar,
Onlara müşfik bir ana olur,
Sakin sakin akan bir nehire dönüşürsün...
Güneş batarken Salacak’tan,
Karanlık pelerinini giyinirsin...
Boynunda iki gerdanlık,
Biri inciden, diğeri elmas...
Geceleri yakamozlarla aydınlatır sularını...
Sonbaharın bir başka güzel...
Sararır elbisen, suların gri...
Yıldırımlar selam sunar sana,
Yağmur yağdıran bulutlarıyla...
İstanbul Boğazı...
Canların cananı...
Bir gün ben gitsem bile bu dünyadan,
Kıyamete kadar misafirlerini ağırlayıp
Hayran edeceksin kendine...
Daha öncekilere sevdirdiğin gibi...
Aşık olacaklar sana, tıpkı ben gibi...
Sevdiğini sanmıştın…
Aşkla bağlanmıştın…
Bir hayal olduğunu,
Geç de olsa anlamıştın...
“Bir hayaldi Mahinur….Senin için bir hayaldi!” diye söylendi kendi kendine…
Hayallerindeki beyaz atlı prens değildi belki, ama seviyordu onu…
Ne seninleyim, ne de sensiz!
Bir adım kadar yakınsın bana…
Bir ömür kadar uzaksın oysa...
Ne sevdam yetişiyor,
Ne de ellerim gönül ağacına...
Damla damla akıyor, yüreğimin çiğleri,
Kadife yapraklı güllerinin üzerine her sabah...
Koklarken burnuna değen...
Sana beni hatırlatan o güzelliklere...
Senden sonra kaç parçaya ayrıldı bu kalbim,
Senden sonra perişan oldu sustu dilim,
Senden sonra yok benim coşacak sevda selim,
Göz ırmaklarım kurudu, yağmurum yağmıyor artık...
“Acı çekmek…
Bu kadar güzel bir yerde ve gecede, hem de…
Mutluluklar içimizde saklı, acılar da…
Önemli olan, hissetmek….” diye geçirdi aklından…
Burada olsaydı, o burada olsaydı, kendini savunmaz mıydı?
Mahinur’un gözleri…
Güneşi, Karadeniz’e benzetirdi onları….
Hırçınlaştığında, çakmak çakmak oluşuna kahkahalarla güler, sarılırdı sakinleştirmek için….
Aşkla bakışını severdi, yaramaz gülüşlerini….
”Aşkın gözleri gibi bakıyorsun” derdi…
‘Bu gözlerle, beni nereye gitsem çekersin kendine…
Hatta ölsem bile, yeniden dirilirim!”
“Neden dirilmedin, neden öyleyse!” diye hıçkırıklara boğuldu…
Bu esinti…
Bu tatlı gece…
Yine hüznüne gebeydi…
Mahinur’un sevdiği her şey, onunla bitmişti…
Aşkını alıp gitmişti ölüm…
O gece….Bir hesaplaşma mıydı? Geçmişi gömmek için bir bahane miydi bu şiirler?
Susmuyordu gönlü….Susmuyordu kalemi….Defterini doldurup, bugün sonlandırmalıydı bu
hikâyeyi…Mısralar ardı ardına dökülüyordu dilinden….
Yine sensizlik….
Yemeğimi tek başıma yedim...
Boş boş baktım, karşımdaki
Boş sandalyeye...
Yine yalnızlık...
Yaşananlar...Yorgunluk...
Hoş Geldiniz, Hoş Geldiniz,
Hüzünlü Akşamlar...
Salıncağa oturdu….
Dakikalardır aynı müziği dinliyordu….
Ağlayan kemanı…
O ağladıkça, melankoli sarıyordu tüm kelimelerini….
Gülen gözlerini hatırladıkça…
İsyanla doluyordu sözler…..
Seni kaybettim...
Seni yitirdim...
Seni yok ettim...
Şu acımasız dünyada,
Sığınağımdın...
Saklandığım yürektin...
Gülümdün...
Güneşimdin...
Gölgelendiğim yüce çınardın...
İlhamım, ışığımdın...
Denizim, okyanusumdun...
Boğuldum suyunda...
Acımadın kalbime,
Fırlatıp attın...
Bir köşeye kolayca...
Özledim ve özleyeceğim...
Ağladım ve ağlayacağım...
Ayrılık her an taze,
Aşk ise küflendi sessizliğinde...
Bitirmeliydi, ama nasıl?
O gitmişti….Onu yitirmişti…
Neden bu hayaletler gitmiyordu tepesinden?....
Neden hatıralar zorluyordu onu böylesine?..
Hep beklemişti…..
Yorulmuştu beklemekten….
Onsuz uzun gecelerde, sitem dizerdi damlalardan….
İstanbul, hüzün…
Yok aynasında, yüzün…
İstanbul , sessiz…
Sözsüz, sazsız ve de ıssız….
İstanbul, mutsuz…
Tükenmiş ve çaresiz…
İstanbul, tatsız…
İnsanları yalnız…
İstanbul, yaralı…
Bir bahtı karalı…
İstanbul, sisli…
Elleri buz kesti…
İstanbul, İstanbul olalı,
Öylesini görmedi….
Ayrılık….
Ondan gidebilmiş miydi, o gidene kadar…
Onu bırakabilmiş miydi, o bırakana kadar?
Gerçek aşk…
Kendini kaybetmeden, birine aşık olmadan bilinebilir miydi aşk?
Ve kavuşulmadan yaşanan her aşk, gerçekti….
“Ne güzeldi….
Ne güzeldi, aşkımın cisimleştiğini görmek!
Ne güzeldi sevmek ve sevilmek!”
Öyle bir yâr sev ki,
Gönlü hep sende olsun...
Öyle bir yâr sev ki,
Gecen, gündüzün olsun...
Öyle bir yâr sev ki,
Bakışları sende olsun...
Öyle bir yâr sev ki,
Gülsün gönül şen olsun...
Yalnızlık...Özlemle bekleyiş,
Hasret....Saymak her günü,
Ağlamak...Bazen, hatırladıkça,
Ama sevmek....
Tekrar, tekrar, tekrar her geçen gün seni....
Mahinur, o ılık geceyi sonlandırıp uykusuna dalmadan önce son sayfaları yazmaktaydı…
Ve sonunda….