Burcu Erdogan

You might also like

Download as doc, pdf, or txt
Download as doc, pdf, or txt
You are on page 1of 6

Burcu Erdoğan

20900173
HISTR202 – 54
Ödev # 1

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BEYOĞLU

Günümüzde İstanbul denilince kozmopolit yapısı ile akla ilk gelen yer şüphesiz ki
Beyoğlu’dur. Beyoğlu’nun kurulduğu 1857 tarihi aynı zamanda Türkiye’de modern
belediyeciliğin başladığı tarihtir. Bununla da birlikte Beyoğlu şehirciliğin ve modern yaşamın
da merkezi olarak görülmektedir.
Beyoğlu, ilklere sahne olmuş bir ilçedir;
sokaklar ilk burada aydınlatılmış, sokak
tabelaları ilk kez burada asılmıştır.
Çöpçüler ilk kez burada yolları
süpürmüş, 1871’de ilk tramvay
çalışmaya başlamıştır. 1913’de ilk
elektrikli tramvayla yolcu taşınmaya
başlanmış, 17 Ocak 1875 yılında ilk
Metro hizmete açılmıştır. 1908’de ilk
sinema salonu Beyoğlu’nda açılmıştır.
Modernleşme sürecinde bu ilçe önemli
roller üstlenmiştir. Beyoğlu geçmişten
günümüze birçok değişime uğramış olsa
da modern yaşamın merkezi konumunu
korumuştur.

1870’lerden önce Beyoğlu levantenlerin, bankerlerin ve tüccarların oturduğu geniş


bahçeli lüks konakların olduğu bir semtti. 1900’lü yıllara doğru savaş zamanlarında
İngiltere’den ve Fransa’dan birçok yabancı Beyoğlu’nu mesken tutmaya başladı. Yine O
zamanlarda insanlar çamurların arasından yürüyerek fosseptiklerden çıkan kokular eşliğinde
işlerine gidiyorlardı. Büyük konakların etrafı yüksek duvarlarla çevrili olsa da bu zenginleri
hastalıklardan ve yangınlardan koruyamıyordu. Ama sonunda devlet işe el koyarak İntizami
Şehir Komisyonu adında bir birlik oluşturdu. Haliç’iyle ve Beyoğlu limanıyla burayı dünyaya
açılan bir ticaret merkezi haline getirdi. Bun yenilikler üzerine 28 Aralık 1857’de ve 7
Haziran 1858’de yeni reformlar yapıldı. Bu reformlarla İstanbul 14 belediye dairesine ayrıldı
ve Beyoğlu’na da 6. Daire denildi. Belediyeler daha titiz çalışmaya başladı. Cadde
temizlikleri ihaleye verildi. 1.sınıf sokaklar her gün, yazın günde iki kez, 3.sınıf olanlarsa
haftada 1 kez süpürülüyordu. Her şey sistemli bir şekilde işlemeye başladı.

1870’de ise Büyük Beyoğlu Yangını oldu. Beyoğlu, Galata ve Karaköy tamamen
yandı. Bu olay devleti ne kadar etkilemiş olsa da belediye bundan büyük bir hayır çıkardı.
Yangından sonra kentin dar ve çıkmaz sokaklarından, düzensiz ahşap yapılarından
kurtulmuşlardı. Bu yangından sonra cadde ve sokakların genişletilmesi için yıkılması gereken
yapılar istimlak edilip yıkıldı. Bu olaylardan sonra İstiklal Caddesi, Bankalar Caddesi,
Sıraselviler gibi muhitlerin bugünkü şekli bu olaydan sonra ortaya çıktı. Köşe başlarına
direkler dikildi. Paris’ten örnek alınan fenerler bu direklerin üstüne konuldu. Yeni kent
planları ortaya çıktıktan sonra kanalizasyon şebekesi döşendi. Toplanan atık sular büyük bir
kanalla taşınıp Boğaz’ın dip akıntısına verildi ve bu sayede sokaklar artık kokmaz oldu.

O tarihlerde Beyoğlu ve çevresindeki çok katlı apartmanlara suyu sakalar taşıyordu.


Sultan Abdülaziz’in emriyle Dersaadet Anonim Su Şirketi kuruldu ve Terkos Gölü’nden
alınan suyu da arıtarak Taksim’deki su taksim istasyonuna taşıdı. Bu sayede artık arıtılmış
sular yüksek katlı binaların en yüksek katlarına kadar çıkabildi. Cumhuriyetin ilanından sonra,
20 Nisan 1924’te Beyoğlu Belediyesi kuruldu ve Beyoğlu bugünkü haline geldi. 1984’de 45
mahalleyi kapsayan bir ilçe belediyesi oldu. 1991’de İstiklal Caddesi yayalaştırıldı. 2004’de
bütün çeşmeler onarıldı. Galata Meydanı ve çevresi yayalaştırıldı. Kasımpaşa ve Piyalepaşa
camilerinin çevresi temizlendi.

Beyoğlu anlatıldığı gibi çok büyük yapılanmaların ve yeniliklerin bir arada olduğu bir
semttir. Şehirciliğin ve modern yaşamın merkezi olarak görülen Beyoğlu aynı zamanda birçok
tarihi yerlere de yataklık etmektedir. Farklı kültürlerin izlerini taşıyan bu tarihi binalar
Beyoğlu’nun anlatılmaz güzelliğini gözler önüne sermektedir. Örnek vermek gerekirse
bunlardan bazıları şunlardır:
Botter Apartmanı, bu yapı apartman olarak tanınsa da o zamanlar İstanbul’a göç etmiş
Hollandalı bir terzi tarafından tutulmuştur. Kendisi Osmanlı üst tabakalarınca çok tutulmuş,
çok ünlenmiş ve çok zenginleşmiştir. Söylenenlere göre Abdülhamid’in özel terzisinin de
yaşadığı yerdir. Mimari olarak ise o dönem İstanbul’unda bu kadar özenli, nitelikli ürünler
verebilen, deneyimli yapı, demir ve taş ustalarının ve marangozların böyle tarihi bir binayı
ortaya çıkartmaları, binanın tarihi bir yer olarak görülmesine olanak sağlamıştır.

Bunun yanı sıra önemli bir camii olan Cihangir Camii, 1599’da Kanuni ve Hürrem’in
en küçük oğlu Cihangir öldükten sonra, Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Fındıklı
yamaçlarında, tek minareli, küçük bir camidir. Cami’nin özgün biçimi hakkında pek bilgi
bulunmamaktadır. Sadece kırma ahşap çatılı ve tek minareli olduğu, 1580 tarihli bir çizimden
anlaşılmaktadır.

Bir başka tarihi yapı ise Arap Camii’dir. Beton bloklar arasında,sivri külahlı ve hayli
yüksek kara biçimli kulesiyle hala fark edilebilmektedir ve fetih öncesinden kalan İstanbul’un
tek gotik kilisesidir. Bu Camii 1200’lerin başlarında Katolikler tarafından manastır olarak
Galata’da yapılmıştır. 1475’te Fatih Sultan
Mehmet tarafından kilise camiye
çevirtilerek Fatih’in vakfına katılmıştır.
Bundan 20 yıl sonra da İspanya’dan
çıkartılar Arapların bu camii etrafındaki
mahallelere yerleştirilmesinden sonra
“Arap Camii” olarak tanınmıştır.

Önemli bir başka tarihi yapı ise


Galata köprüsüdür. Konstantinopolis’in iki
yakasını bağlayan Galata Köprüsü, tarihi
boyunca birçok kez restorasyona
uğramıştır. Şöyle ki: V.yy’da Blahernai
suları yakınlarında Ayvansaray’da yapıldığı bilinmektedir. Fakat köprü fazla
dayanmadığından daha sonradan zincirlerle bağlanan Kayılardan oluşan geçici bir köprü
haline getirilmiştir. 1503’te Leonardo Da Vinci tek kemerli ve 240 metre uzunluğunda
tasarladığı Haliç Köprüsü önerisini Sultan Bayezid’e sunmuş olsa da bu girişiminden bir
sonuç alamamıştır. 1845 yılında köprü Bezmaialem Valide Sultan’ın ön ayak olmasıyla
dubalı, ahşap yeni köprü yaptırılmıştır. Bu sefer de fazla kullanımdan yıpranmaya yüz tutan
köprünün yetmediği görülünce 1863’te daha büyük, daha geniş ve yine ahşaptan yapılmıştır.
Ne var ki gelişen endüstride artık köprülerin demirden yapıldığı gündeme gelmiştir. 1878’de
Eminönü-Karaköy arasında 24 dubayla taşıtılar ve orta bölümü gemi geçişleri için açılabilen,
yanlarında iskelelerin, deniz hamamlarının yer aldığı; dönemine göre çağdaş olan bir köprü
inşa edilmiştir.

Beyoğlu semti bunların yanı sıra Galata Kulesi gibi çok önemli bir tarihi köprüye de
ev sahipliği yapmaktadır. Fetihe kadar 200 yılı aşkın bir süre boyunca Galata’da birkaç kez
büyütülen savunma sistemindeki 24 kuleden ayakta kalabilen tek ve en anıtsal olan bu
kuledir. 1350’de II. Murat’ın destek ve yardımları ile tamamlanabilen dev boyutlardaki kule,
Osmanlı döneminde birkaç kez biçim değiştirmiştir. Günümüzde ise 1830’larda aldığı biçimle
korunmuştur. 16.yy ortalarında Kule, Türk yapımı, kentin diğer kuleleri gibi sivri konik
şeklinde Osmanlı kulesi olması için Kule’nin üst kısmının bir buçuk metre kadarı yıkılmıştır.
1875’te rüzgar, o çok sivri koniyi uçurunca, yerine çok köşeli, iki küçük kat yapılarak çirkin
bir görünüm kazandırılmıştır. Fakat 1960’lı yılların ortasında çok kapsamlı bir restorasyon
yapılarak Kule çağdaşlaştırılmıştır.

Galata kentsel dokusu içinde tarihin en önemli olaylarına imza atmış bir devlet olan
Osmanlı Devleti’nin bankası olan Osmanlı Bankası, tek bir yapıymış gibi görünse de, aslında
ayrı iki kuruluşun yönetim merkezi olarak tasarlanmıştır.Osmanlı İmparatorluğu Tütün Rejisi
Şirketi ve Osmanlı Bankası. Banka’nın mimarisini Alexandre Vallaury yapmıştır. Yapıdaki
tasarım ikilemi Voyvoda Caddesi ve Haliç yönündeki cephelerden fark edilmektedir.
Voyvoda Caddesi cephesi, klasik mimarlık tasarım kurallarına uyan ölçü, düzen ve yapı
örgüleriyle kurgulanmıştır. Haliç tarafında ise uzun demir çubukların desteklediği geniş
saçaklar egemendir. Saçak köşeleri dönerek ve ortalarda kesilerek üstündeki katlara
olağanüstü bir hareketlilik kazandırması için başka öğelerle donatılmıştır. Yapıda üç tane
köşkçük yer almaktadır; birisi ortada, ikisi köşelerdedir.

Beyoğlu tarihi açıdan çok zengin bir semt olduğu gibi İngiliz Bahriye Hastanesi,
Taksim Cumhuriyet Anıtı, Galata Mevlevihanesi ve birçok tarihi anıtı daha barındırmaktadır.
Şu ana kadar Beyoğlu kendi içinde geçmişten günümüze birçok yangınlara ve yıkımlara
maruz kalsa da yenilikler yaşayıp, değişikliklere uğramıştır. Burada bulunan tarihi binalar,
camiler, kuleler, müzeler ve benzeri birçok güzellikler Beyoğlu’nun ne kadar önemli bir semt
olduğunu bize göstermekle birlikte, atmosferinde tarihi barındıran, İstanbul’un en güzel
yerlerindendir.

Kaynakça:

Büyükünal, Feriha. Bir Zaman Tüneli: Beyoğlu. İstanbul: Doğan Kitap, 2006.

http://www.beyoglu.gov.tr/tr/?k=96&mb=%DDl%E7enin%20Tarih%E7esi&mnId=5

http://www.beyoglu.bel.tr/beyoglu/beyoglu_rehberi.aspx?SectionId=73

You might also like