Professional Documents
Culture Documents
An Kara Fanzin Sayı 1
An Kara Fanzin Sayı 1
An Kara Fanzin Sayı 1
Din ve Tahakküm
"anarĢi her an her yerde yaĢanabilir! " çünkü anarĢi, devrimi, sonrasında
her Ģeyin gül bahçesine döneceği bir kopuĢ anı olarak tanımlamaz, devrim
yaĢamın var olduğu her anda ve her yerdedir. toplu ya da bireysel her
türden eylemliliğin yanı sıra gündelik pratiğe de sinmiĢ bir durumdur.
anarĢizm konusunda genel geçer kabul gören ender varsayımlardan biri.
niyetim bu varsayımı alternatif bir duruĢla, anarĢist ve aynı zamanda
feminist bir kadının gözünden tersten okumak. öncelikle söylemek gerekir
ki bu sözler, anarĢist pratikte Ģu anda burada var olan durumlardan çok
bir idealin yansıması. gönlümüzün hep birlikte ve içtenlikle gerçeğe
dönüĢmesini arzuladığı ve bunun için gücümüz oranında çabaladığımız bir
ideal. çoğumuzun güç aldığı ve düĢlerini beslediği kaynak. ama ideallerin
gerçek olduğunu düĢlemek, ideal durumda yaĢadığımız yanılsamasını
çoğaltma ve bunu bir inanca dönüĢtürme tehlikesini de barındırıyor. bu
yüzden, zaman zaman Ģöyle varsayımlar anarĢist pratiğin, özellikle
anarĢistler arası iliĢkilerin geri planını oluĢturuyor. "anarĢistler ataerkil
değildir", "anarĢistler arasında kadın ve erkek eĢitsizliği yoktur", "anarĢist
kadınlar, kadın olmaktan önce bireydirler, bireyselliklerini özgürce
yaĢarlar." bu varsayımların tamamı doğru ama teorik. doğru kabul
edildikleri için de sorgulanmıyorlar pek. bu, benim çok da uzun olmayan
kiĢisel örgütlülük sürecinde fark ettiğim ilk birkaç Ģeyden biri. fakat
durumların bu tarzda idealize edilmesi, var olanları yok kılmıyor sadece
yokmuĢ gibi davranılmasına yol açan bir çeĢit körleĢme yaratıyor.
körleĢmenin yok olmasına giden yolun ilk basamağının bu varsayımların
tartıĢılması olduğuna inanıyorum. çünkü devrim ya da anarĢi birbirlerini
ezmediğini, aĢağılamadığını söyleyerek birbirleriyle çeĢitli tarz ve
biçimlerde kurdukları dıĢlama, yargılama, yok sayma iliĢkilerini idealize
ederek, bunlar yokmuĢ gibi yaĢayan bireyler arasında yeĢermez. birey
olmak ve özellikle özgür bireyler olduğumuzu düĢünmek hepimiz için çok
önemli olan ve hem kimliklerimizin hem de ürettiğimiz her pratiğin
merkezinde duran kavramlar. tarihsel olarak anarĢist bakıĢ açısının da
merkezinde. çünkü niyet tek tek hiçbir bireyin tutsak olmaması, ezilip
sömürülmemesi. ama bu noktada, özellikle kadınlar için çeĢitli sancıları da
beraberinde getiren kavramlar ve tek tek her bireyin önce kendi içinde
sonra da anarĢist pratiğin var olduğu her anda ve ortamda bu kavramları,
onların gruplar içinde farklı konumlardaki bireyler için ne ifade
edebileceğini ve kavram olmaktan çıkıp etten kemikten bir yaĢama ne
kadar dönüĢtürülebildiklerini sorgulaması gerek. çünkü bireysellik, her
birimizin tek tek kiĢiler olmasından kaynaklanan doğal ya da kendiliğinden
var olan bir özellik değil. aksine tarihsel ve toplumsal bir örüntü ve ne
yazık ki kapitalist bir sistemde doğup büyüdüğümüz ve hala yaĢamakta
olduğumuz için içselleĢtirdiğimiz bir sürü iktidar formunu da doğal ve
görünmez kılıyor. bu durum aynı zamanda anarĢizm tanımlamasının
iktidarın tüm biçimlerine karĢı olmayı içerdiğinin söylenerek anarka
feminizm tanımlamasının ve anarĢistler arasında anarĢist kadınlar
tarafından verilecek bağımsız kadın mücadelesinin gereksizliğinin
söylenmesinin de temeli aslında. zaten tarih boyunca anarka feminist
mücadelenin oldukça fazla enerjisini de bu ikna ve varlığını Ģöyle ya da
böyle meĢru kılma çabaları çalmıĢ durumda. bir takım kadınlarca
hissedilen ezilmiĢ olmanın gerçekliğinde meĢrulaĢan ve ayrıca hiç kimsenin
iknasına ihtiyaç duymayan bir mücadelenin böyle bir meĢruluk
mücadelesine, ikna ya da icazet çerçevesinde ya da gerekliliğini anlatmak,
hissettirmek düzeyinde anlatılıp tartıĢılmasına da aynı anda fazladan enerji
harcamak zorunda olması bile aslında ezme ezilme iliĢkisinin varlığını
gösteriyor ve bu mücadelenin gücünün kırılmasında önemli bir rol
oynuyor. erkeklere anlatmak, kadın mücadelesinin Ģu ya da bu noktasını
kadınlardan çok erkeklerle tartıĢmak hemen her feministin baĢına gelen
çok yıpratıcı bir durum ve bu durum anarĢist çevre içinde de tekrarlanan
bir Ģey. bunda kadın erkek tüm anarĢistlerin payı olduğunu düĢünüyorum.
kadınların da bir biçimde içselleĢtirip kendilerini ona göre kurdukları erkek
bakıĢ açısının merkezinde oluĢturulan anarĢist mücadelenin varlığını bu
Ģekilde sürmesini yeterli görenler varsa bile ben onlardan değilim. ne yazık
ki biz kendimizi iktidar karĢıtı tanımladığımız ve bu çerçevede yaĢamaya
çalıĢtığımız için iktidar mekanizmaları ortadan kaybolmuyor ve yeni
formlar içerisinde ortaya çıkıyorlar. bence önemli olan, bu gerçeğin
farkında olmak ve var olan anarĢist pratiğe yeni bir boyut eklemek.
buradan bakıldığında, kadınların kadınlarla, erkeklerin erkeklerle ayrı ayrı
ve kadınlarla erkeklerin bir arada, var olan anarĢist pratikte kurulan
kadınlık ve erkeklik durumlarını tartıĢıp sorgulamaları belki ilk bakıĢta
alıĢtığımız eylem pratiğinin çok dıĢında ve kimilerince faydasız olabilir.
ama uzun zamanda yaĢam algısını değiĢtirecek ve körleĢmeyi giderecek
çok önemli çabalar. belki ancak böyle var olan ama görünmeyen iktidar
mekanizmalarının varlığı ortaya çıkacak ve onlardan kurtulmanın yolu
açılacak. mor yağmur
Sendikacılığın sonu böylelikle açığa çıktı. Oysa bizler on beĢ yıldır bundan
bahsediyorduk. Bu görüĢümüz bir zamanlar, özellikle de eleĢtirimizin içine
anarko-sendikalizmi dahil ettiğimizde eleĢtirilmiĢ ve ĢaĢkınlıkla
karĢılanmıĢtı. Bugünse düĢüncelerimiz çok daha kolayca kabul edilebiliyor.
Aslında, bugün sendikaları eleĢtirmeyen kimse kaldı mı ki? Hiç kimse
kalmadı, hemen hemen hiç kimse.
Ancak gözden kaçırılan bir nokta daha var. Bizim sendikacılık eleĢtirimiz
aynı zamanda çekirdek parti teorisine dayanak oluĢturan "niceliksel"
yöntemin de eleĢtirisiydi. Bu aynı zamanda, sentezci özel örgüt teorisinin
de eleĢtirisiydi. Ayrıca burjuvaziden ödünç alınan ve proleter değerler gibi
kliĢelerden geçirilen sınıfın itibarı anlayıĢının da eleĢtirisiydi. Bunların
hiçbiri gözden kaçırılmamalı.
Bu yaklaĢım bizi farklı çeĢitte bir müdahale yöntemine götürüyor; özel bir
anarĢist yapıyla iliĢkide bulunma konusunda kendisini sınırlandıran ve
gönüllü iliĢkilere dayalı, fabrika "hücreleri" ya da bölgesel "hücreler"
oluĢturmaya. Temel hücre ve özel anarĢist yapı arasındaki iliĢkiye dayalı,
kapitalist yapılara ve Devlete isyancı yöntemler yardımıyla saldıran yeni
bir devrimci mücadele modeli ortaya çıkıyor.
Hızla artan sayıda farklı iliĢkiler ağı, katılımcılık, çoğulculuk, demokrasi vs.
bayrağı altında, neredeyse bütün yıkıcı güçleri dizginleyerek toplum
geneline yayılacak. Devrimci projenin ucundaki bakıĢ açıları sistematik
biçimde kriminalize edilecek.
Ancak mücadele yeni yollar alacak, yeni ve anlaĢılmaz simgelerle dolu yüz
binlerce öfke ve yıkım patlamasına açılan, binlerce yeni tünelden geçecek.
OFFFFFF!!!
AnarĢizm, reçetesi olan bir düĢünce sistemi falan değil; iyi ki de değil.
Kutsal kitaplarının olmaması, yaratıcı ve çok renkli bir hale sokuyor onu.
Reçetesinin olmaması, olmazsa olmazlarının da olmadığı anlamına
gelmiyor tabii ki. Pek çok kiĢi, pek çok farklı ucundan tutsa da, anarĢizmin
bir mücadele yöntemi olduğunu bilir. O, devrimci, özgürlükçü bir çabadır.
Hernekadar kendine anarĢist dese de devrimci bir yanını göremediğim
insanlarla birliktelik kanımca anlamsız kalıyor. Peki devrim için mücadele
etme çabası içinde bulunan her anarĢistle birlikte olunabilir mi? Burada
bahsedilenlere, haliyle anarĢizmi yozlaĢtıran, bir hegemonya kurmak için
kullanan grup ve insanları dahil etmiyorum.
AnarĢizm için yapılan hareketlerde beklediğim artık iyi niyet değil yalnızca,
anarĢist bir tavır da bekliyorum. AnarĢist olmak farklı olmaktır hatasına
düĢmeyip, sırf farklı bir Ģeyler yapmıĢ olmak için yapmak yoluna
girmeden, anarĢizmin diğer devrimci düĢüncelerden farkını farkederek,
anarĢist bir mücadeleyi varederek Ģimdiye kadar oluĢturulamadığından
Ģikayet ettiğimiz anarĢist geleneği oluĢturabiliriz. Solcu gibi davranıp,
solcu gibi varolduktan sonra kendine anarĢist demenin ne anlamı kalıyor?
Teoriyi yüceltmek falan değil ama neden anarĢist olduğumu bilmeliyim ve
birlikte olduğum yoldaĢlarımın da bunu bilmesini beklerim. En tutarlı
olanlar burjuvalardır bu konuda. Onların hayata bir bakıĢı vardır ve
herĢeyimiz burjuva olsun diye uğraĢmamalarına rağmen her yaptıklarına o
boktanlıklarını bulaĢtırırlar. Evlerinde, arabalarında, kılıklarında,
iliĢkilerinde, eğlencelerinde, sanatlarında vıcık vıcık burjuvaziyi koklarsınız;
dokunsanız hemen bulaĢıverir iğrençlikleri. E kardeĢim, benim sözlerim ya
da karalamalarım dıĢında anarĢistçe neyim oluyor hayata geçirebildiğim?
Bunu zorlayarak yapamaz kimse. Bilinç durumudur yalnızca bu. O çok
edilen ama hiç uygulanmayan, "önce bireysel devrim", "kendi içinde
devrim yapma" lafları aslında bunu varedebilecek olan Ģeydir. Araç-amaç
iliĢkisini bu kadar ciddiye alan bizden baĢka kimse yokken (ne yazık ki
yalnızca teorik olarak), her türlü otoriter-sosyalist, burjuva ya da feodal
temeller içinde anarĢizmi varetmeye nasıl çalıĢılabilir? Devrim ve
komünizme uzun vadeli çalıĢmalar ya da partileĢmelerle ulaĢmaya niyetli
olanlardan değiliz ki biz. ĠliĢkilerde, paylaĢımlarda, yapılanmalarda
kollektivist, komünist ya da anarĢist olanı hemen yaratma niyetinde
olanlar değil miydik biz? Devlet otoritesine karĢı muhaliflikteki farkımız
ideallerimizdeki yaĢamın nüvelerini bugünden oluĢturmak fikri unutuldu
mu? Hepimizin üzerinde bu sistemin virüsleri var tabii ki. Tamamen
yoketmek belki de mümkün değil ama çok dert etmiyorum. Ama anarĢizmi
hayata ve hayatımıza nasıl geçireceğiz? Bunu devrimden sonraya
bırakmayı düĢünen yoktur umarım. Oturup okumaksa, o olsun. Kendi
kendine düĢünülüp bulunacaksa, o olsun. Tepelene tepelene
bulunulacaksa, öyle bulunsun. Aracı herkes kendi seçsin, ama baĢkalarının
oyuncaklarıyla oynamak için çocuk parkına beni kimse çağırmasın. O
parkın güvenliğine de inanmasın. KarArt
[ X] [Y] [Z] [Z] [Z] [Z] [Z] [Z] [Z] [Z] [Z] [Z] [Z] [Z] [Z] [Z] [Z]
[Z] [Z] [Z] [Z] [Z]
Evet, benim de rahatsız olduğum pek çok Ģey var. Ben de dıĢarıda bir
yerde garip bir Ģeyin olduğunu düĢünüyorum. O Ģeyin yavaĢ yavaĢ içeriye
doğru girdiğini ben de hissediyorum. Ben de bunun insanlara bir virüs gibi
yapıĢtığını görüyorum. Ben de onun benimle ailemin, sevgilimin,
dostlarımın, arkadaĢlarımın ve hiç tanımadığım insanların arasına
girmesinden korkuyorum. Ve bu korkunun büyük oranda doğrulandığını
görüp, ben de dehĢete kapılıyorum. Ben de anlamaya, anlamlandırmaya
çalıĢıyorum. Ben de en az senin kadar korkuyorum ve kızgınım. Ben de
beynimin, bedenimin, duygularımın köle yapılmasını istemiyorum. Ben de
yaĢamaya çalıĢtığımız hayatın hızla kirletilmesinden mutsuz oluyorum ve
en az senin kadar seviyorum onu.
Evet, benim de rahatsız olduğum pek çok Ģey var tıpkı senin gibi. Sanırım
artık tanıĢma vakti geldi. KarArt
Ġnsanın varoluĢ tarihi, boyun eğmek ve isyan tarihidir de, ilkel kollektif
toplumdan günümüze değin geçen toplumsal süreçlere göz attığımızda
bunun çok sayıda örneğini bulmamız mümkündür. Ġlkel kollektif toplumdan
kapitalist topluma dek geçen her dönemde, birçok isyan yaĢanmıĢtır.
Ancak hemen hemen hepsi yenilgiye uğramıĢ, kalanlarsa baĢlangıçtaki
söylemlerinin içini boĢaltarak bu söylemleri iktidarlarının aracı olarak
kullanmıĢ, dolayısıyla devrimci niteliğini kaybederek yozlaĢmıĢlardır.
Tarihe Spartaküs isyanları olarak geçen kölelik karĢıtı isyanlar yenilgiye
uğramıĢ, kölelik kısmen 1783'de Fransa'da burjuva devrimi ile yok
olmuĢtur
Sıradan bir ailede doğan bir birey, yaĢamın ilk yedi yılında yoğun olarak
ailesinin etkisi altındadır; bu dönemde ateĢin elini yakabileceği, kesici bir
aletin kendini yaralayabileceği gibi yaĢamsal Ģeyleri öğrendiği gibi aynı
zamanda birçok gereksiz bilgi beynine doldurulmaya baĢlanır. Para, suç
gibi suni kavramlar aile tarafından beynine kazınır. Ayıp kavramı ile kendi
cinsel imliğini kavraması engellenir vs. Okula baĢlamak ise bireyin içine
düĢtüğü eğitim tuzağını tırmandırır, sözde yeni bir bireyi topluma
hazırlayan öğretmenler bireyin farklı yönlerini törpüler ve onun iyiliği için
beynini bir yığın din,medya ve ordu gibi gerici unsurların etkisiyle bireyi
kapitalizmin bir parçası haline getirir. Kapitalizm artık en kurumsal halini
almıĢtır, birey artık onun dıĢında bir alternatifi göremez hale gelmiĢtir,
otorite artık bireyin içindedir.
Ancak durum tamamen umutsuz değildir, doğa yasaları hiçbir Ģeyin olduğu
gibi kalmadığının kanıtıdır. Bir kaya parçası bile deforme olmadan aynı
Ģeklini koruyamazken, kapitalizm "son, tek çare" olduğunu iddia ettiğinde
bu ancak mizah duygusuna sahip kiĢilerin tebessüm etmesini sağlar. Fakat
kapitalizmin bu denli rahat oluĢunu daha gerilere baktığımızda görebiliriz.
1800'lü yıllar nasıl burjuvazinin iktidarına tanıklık ettiyse 1900'lü yıllar da
dünyanın pek çok yerinde anti-kapitalist ve özgürlükçü düĢüncenin
yükseliĢine tanık oldu. Kapitalizmin pervasız sömürüsüne bir de
emperyalist paylaĢım için girilen I. Dünya SavaĢı eklenince toplumun
ezilen, yönetilen kesimleri iktidar karĢıtı güçleri desteklediler. Beklenen
haber kısa süre sonra Rusya'dan geldi.
Kendisini kelimenin pozitif anlamı ile ilk defa anarĢist olarak tanımlayan
birey P. J. Proudhon'du. Proudhon toplumu karĢılıkçılık temelinde
örgütleyerek devlet olmadan değiĢime dayalı bir toplum öngörüyordu.
Onun temelde hatası ise (bana göre) emek çekleri ve bu çekleri
değerlendirecek bir devlet bankası öngörmesiydi. Proudhon ve ardılları her
türlü otoriteye, özellikle devlet otoritesine karĢı çıkıyorlar, özgürlüğün
yalnızca özgürlük temelinde bir mücadeleyle geleceğine inanıyorlardı.
Anadolu'da anarĢizm taraftarları gelenek olarak çok uzak bir geçmiĢe sahip
değillerdir. Her ne kadar Anadolu halkı değiĢik dönemlerde ayaklanmıĢsa
da bunlar dinsel ve ulusal anlamda kalmıĢlar ve dolayısıyla iktidara karĢı
değil, iktidar için giriĢilen isyanlar olmuĢlardır. (Bir topluluk olarak Aleviler
anarĢizme görece yakındır ama o da dinsel bir birlikteliktir, Alevilik eĢittir
anarĢizm değildir.) AnarĢizm düĢüncesini ilk olarak benimseyen bireylerin
büyük bir çoğunluğunu eski marxistler oluĢturmuĢtu. Tabiri caizse anarĢist
hareketi yaratan eski marxistlerdi. Her ne kadar düĢüncenin teorik kısmı
Osmanlı döneminde Baha Tevfik'e kadar uzansa da asıl oluĢum süreci son
yirmi yıldır. AnarĢistlerin yirmi yıl gibi bir zamanda yapması beklenenleri
karĢılayamadığı bir gerçektir. Fikirlerin yayılması için Anadolu'da yazılıp
basılan birkaç dergi ve broĢür yayınlamanın dıĢında çok da fazla bir Ģey
yapılmamıĢtır. (Kaos Yayınlarının bastığı "klasikler" Anadolu'da basılmadığı
için değerlendirmedim, yoksa bu kitaplar unutulmuĢ değildir.)
S. CAN
tekrarlar tekrarlar...
(son olarak... "hiçbir yazıda gerçek yok. gerçek yalnızca yaĢamda var.")
"pirimizin" dediği gibi yıkıcı dürtünün aynı zamanda yaratıcı bi' dürtü
olduğunu tekrarlayarak baĢlamak bildik bi' tarz olsa da, biraz konformistlik
yapıp geleneği bozmamayı tercih ediyorum... anarĢizm yıkıcılıkla öylesine
özdeĢleĢmiĢtir ki, o varolduğundan beri bütün düzen karĢıtlarını
anarĢistlikle suçlamak sıradan bi' alıĢkanlık halini aldı. bu birçoğumuzun
hoĢlanmadığı durum, aslında içinde sıkıntı verici bi' doğruluk payı da taĢır;
çünkü varolanı yıkmadan -en azından bi' Ģekilde buna çabalamadan-
yaratılmaya çalıĢılan her "yaĢam alanı" verili olana tutsaklık bağlamında
ayakta kalabilir ancak. oysa "anarĢistlerin yaĢam alanları" yalnızca, kendi
içinde ve bundan daha çok dıĢarıya karĢı yıkıcı eylemler üzerinden
geliĢebildiği ölçüde ayakta kalabilir. varolan içinde gizli kapılar bulup, bu
kapılar ardındaki odalarda yaĢamak bi' bakıma düzenin de iĢine gelir;
yeter ki bu kapılar ardında ne olduğunu diğerleri görmesin! zaten aslında
bütün bu gizli odaların pencereleri değil sadece kapıları vardır düzene
açılan. ve bu kapılar olmasa içerdekiler havasızlıktan göçüp giderler
hayattan.
_________________________
* "gülerek acı olanı söylemek"
"anarĢistlerin iĢleri"
1. BAP
bi' anarĢistin "iĢi" nedir? bi' anarĢistin iĢi teorik anlamda olabildiğince yıkıcı
bağlamlardan konuĢmak, yaĢamsal anlamda "sözümona" olabildiğince
kopuk bağlamlarda yaĢamaktır... teorik olarak GERÇEKLĠKLE HĠÇBĠ'
BAĞLAMDA KESĠġMEYECEK DÜġÜNCELER ÜRETĠP gerçeklik üzerinden
mücadele etme iddialarını baltalamaktır; ya da yaĢamsal bağlamda
gerçekliğin çöplüklerinde baĢkalarının lanetleri içersinde (ve aslında çoğu
yerde lanetlenmeyi de hak ederek) yaĢamaktır.
2. BAP
bi' anarĢistin "iĢi" nedir? bi' anarĢistin iĢi DÜZENĠN SINIRLARI içinde kendi
"üretim" (yaratım) alanlarını oluĢturmak, kendi dost çevresi içinde kendi
(el) sanatsal ürünlerini üretmek -zaman zaman pazarlamak-, "güvenli
kapılar" ardında yaĢamdan kopuk teorik tartıĢmalar yapmak, bütün bunlar
üzerinden bilinmez bi' geleceğe ya da alt-edilmez bi' Ģimdiye iliĢkin
TEORĠK tartıĢmalar yürütmektir... kendi dost çevresinin rahatça hareket
edebileceği -mümkünse- legal bi' kurumsal yapı içinde kendi kendisini
tatmin etmektir -ki (önceden de dediğim gibi gerçekten de) ben kendi
egosunu tatmin edenlere de inanırım!- ama itiraf etmeliyim ki bence bu,
varolanı değiĢtirme üzerine hiçbi' iddia taĢımayan bi' pratiktir. "yaĢam
alanı"nın -bile- dıĢında sapasağlam ayakta duran "varolanı" yıkma
iddiasından uzak bu ve benzeri pratikler gerçeklik içinde sönümlenmeye
mahkumdur.
Ikra!*
3. BAP
bi' anarĢistin "iĢi" nedir? bi' anarĢistin iĢi YIKIMDIR! "iĢ" Ģeklinde
tanımlanan Ģey verili iktidar iliĢkilerinin yıkımından baĢka bi' Ģey değildir.
üretim bağlamında bi' iĢ her ne koĢulda olursa olsun varolanı
sürdürmekten öte bi' anlam taĢımaz. üretim süreci varolan içinde,
herhangi bi' Ģekilde doğrulanan-doğrulanması gereken bi' zorunluluk alanı
içinde kendisini var eder. üretim kaçınılmaz biçimde tüketim, dağıtım ve
"pazarlama" mekanizmalarının içinde yer almalıdır. kapitalizmin hedefi
daha fazla "tüketim"den çok daha fazla üretimdir; çünkü tüketim üretimin
bir sonucudur ve üretim sürecinin kendisi ona dahil olanlar, ona hizmet
edenler ve hizmet etmeye zorlananlarla birlikte VAROLANIN -yeniden ve
yeniden- üretimini ve (dolaysızca) DÜZENĠN SÜREKLĠLĠĞĠNĠ garanti eder.
her ÜRETĠM iddiası, taĢıdığı içsel niyetleri ne ölçüde "saf" olursa olsun
bütün bağlamlarda kapitalizmin devamlılığına hizmet eder... oysa
anarĢizm verili toplumsal iliĢkilerin devrimci amaçlar bağlamında yok-
edilmesini savunur; toplumsal, politik ve ekonomik iktidar iliĢkilerinin
yıkımı üzerinden bi' sorgulamayla hayat bulur. bi' anarĢistin "iĢi"
insanların, kadınların ve erkeklerin binlerce yılın kendilerine aĢılamıĢ
olduğu sürü-güdülerinden ve alıĢkanlıklarından kurtulmaları, özgürce
düĢünmeyi ve hareket etmeyi öğrenmelerine yardımcı olmaktır. bi'
anarĢistin "iĢi" devlet iktidarının, kapitalizmin, erkek-egemen iktidar
biçimlerinin, insanın doğa üzerindeki egemenliğinin karĢısında mücadele
etmektir; bunun için hiyerarĢiden uzak örgütlenmeler oluĢturmaya
çalıĢmak -varolan her gerçeklik alanı içersinde yıkım için mücadele
etmektir. bi' anarĢistin "iĢi" YIKIMDIR!
BATUR ÖZDĠNÇ
RATYO TĠYATROSU
OLMUYO AMA ABĠLER!!!
1. BÖLÜM - Ortamda Bariyer mi Var?
1986'dan beri bu memlekette anarĢizm diye biĢey var değil mi? Var. Taa o
zamandan beridir hep bi kaç kıl adam yaĢ ya da deneyim geyiği ile
birilerini kafalıyor, eziyor, kendine garip çıkarlar sağlıyor, ama anarĢistlik
yapmıyor!!!
Son dönem yetiĢen gençlik ise, herĢeyden olduğu gibi fason anarĢizmden
de sıtkını sıyırdığı için, uyuĢturucu-alkol ya da depresyon yöntemlerini
kullanarak kendine kaçıĢ noktaları yaratıyor. Dahası bu insanların arasında
anarĢizme ilgi duyanların sayısı hiç de az değil. Ama bizim çok bilmiĢ
arkadaĢlarımız herkesi bir bakıĢta analiz edebildikleri için, kısa bir eleme
ile bu kiĢilere anarĢizmin çıkıĢ kapısını gösteriveriyorlar. Tabii ki herĢeyin
en iyisini onlar biliyor ama naçizane bir önerim olacaktı: Tonlarca sorunun
karĢısında tek baĢına çözüm arayan insanlara "anarĢist" bir yöntemle
yardımlaĢma örgütlenmesi -yani ekonomik ve yaĢamsal bir örgütlenme-
kurulamaz mı?
ArkadaĢlar, çoğalmak tek baĢına bir Ģey ifade etmiyor. Bir kenarda
toplantılar, tartıĢmalar sürerken, diğer tarafta alternatif yaĢamımızın
basamaklarını döĢüyor olmalıyız. Biliyorum, ha deyince olmaz böyle iĢler,
fakat bu kaçınılmaz bir Ģeydir ve insanların alternatifleri olmadığı sürece
askere de gidilecek, sokakta da yatılacak. Sanırım birkaç kiĢi "Ulan herĢey
bitti milletin midesini de biz mi doyuracağız?" diyecektir. Bunu söyleyen
arkadaĢları canı gönülden kutlamak isterim, zira egosantrizmin ve "Her
koyun kendi bacağından asılır" Ģiarının yılmaz savunucusu olmaya
adaydırlar. Benim yanıtım da Ģudur; evet, anarĢistlerin açlığı da, çaresizliği
de beni ilgilendirir. Senelerdir AnarĢi propagandası yaptığımız, özgürlük
yoluna davet ettiğimiz insanlar, sorunları olması halinde kiminle
dayanıĢacaklar peki? Ya da ben bir soru sorayım; "Bırakın anarĢistleri;
tinerciler, evsizler, iĢsizler, bizim ilgi alanımıza girmez mi?" Yoksa bizler de
çelik iradeli, kendi baĢına iĢ bitirebilen ari insanlarla mı yol alacağız,
aramızda handikaplı insanlara yer yok mu?
Peki bakalım rahatımıza... Yalnız, benim aklımın ermediği bir Ģey var; bu
kadar çağrıya maruz kalıp, anarĢist düĢüncenin dinamiğine dahil olan hiç
kimse bir gün olsun gelip kafamızı kırmadı. Durum gerçekten de tuhaf.
N'oolur birisi gelip kızsın, bağırsın bize.
Neyse boĢ verin dostlar, nasıl olsa bizde laf çok, bir 20 sene daha anarĢist
çağrılarla vakit geçirebiliriz. Üstelik yaĢ ve deneyim avantajımız
olduğundan kimsecikler de bize hesap soramaz, el elde, baĢ baĢta yaĢar
gideriz değil mi? Yok yaw, ben sıkıldım artık konuĢmaktan, bana atölye
falan lazım. Aranızda atölyesi olan varsa, bana da ufak bir yer versin de,
ben orada yaĢlanayım.
Samuel Eleventiger
Uzunca yıllar sonra anarĢizm kara gölgesi tüm yeryüzünde belirdi yeniden.
Kapitalizmin merkezi ve gözde kentleri baĢta olmak üzere anarĢistler tüm
dünyada eylemleriyle ortalığı kasıp kavuruyor. Bu geliĢim, 19. yy.
sonlarında serpilip geçtiğimiz yüzyıl baĢlarında özellikle Ġspanya'da
gerçekten toplumsal bir harekete dönüĢen tarihsel geçmiĢimize yakın bir
baĢka toplumsallığı yeniden yakalayabilecek mi-zaman gösterecek. Bu
yazıda fazlasıyla genel hatlarıyla, ortalığı kasıp kavuran bu hareketin
bölgesel ve yerel kökenleri ve yönelimlerinden söz etmeye çalıĢıcam.
Uluslararası anarĢist hareketin iki farklı eğilim (veya baĢka bir açıdan iki
farklı "uç") arasında Ģekillendiği söylenebilir. Bunlardan birincisi, yeĢil
anarĢizm (green anarchism) veya eko-anarĢizm adıyla tanımlanan, en aĢırı
ucunda teknoloji ve uygarlık karĢıtı ilkelciliğin (primitivism) bulunduğu
anlayıĢ; diğeriyse ideolojik olarak tarihsel kökenleri çok daha eskilere
dayanan anarĢist-komünist veya liberter komünist ("özgürlükçü"-liberter
sosyalist) Ģeklinde tanımlanan, en aĢırı ucunda emekçilerin öz-yönetimine
dayalı yaĢam pratiğini savunan anarko-sendikalizmin olduğu yaklaĢım.
AnarĢistler farklı gruplar olarak, bütün bu ideolojik ve yaĢamsal renklilik
içinde, iktidar kavgalarının -olabildiğince- uzağında biraraya gelmeyi
becerdiklerini gösterdiler, gösteriyorlar. Eylemler üzerinden gerçekleĢen
geçici birlikteliklere dayalı anti-kapitalist ve anti-otoriter (kısaca anarĢist)
"Kara Blok"lar, bunun somut örneği olarak J18 sonrası hemen bütün
olaylarda varlık buldu ve ortalığı sarstı. Dünya ölçeğindeki genel
tanımlamalardan daha bölgesel ve yerel ölçeğe inecek olursak sanırım
öncelikle Britanya'dan bahsederek baĢlamam gerekir. Britanya'daki
anarĢist hareketin ağırlıklı olarak yeĢil anarĢistlerden oluĢan, doğrudan
eylem yeteneği geliĢkin bir yaklaĢım sergilediğini söylemek mümkün.
Özellikle Reclaim the Streets! (Sokakları Geri Alalım!) adı altında
örgütlenen, J18 ve ardından 2000 1 Mayıs'ında Guerilla Gardening (Gerilla
Bahçeciliği) eylemleriyle ses getiren anarĢistler, ayrıca Anarchist
Federation (AnarĢist Federasyon-eski adıyla Anarchist Communist
Federation) vb. adlar altında da örgütlüler. Britanya, özellikle Londra,
Avrupa'daki anarĢist hareketin kalelerinden birisi. Batıda, Ġrlanda'da da
anarĢist hareketin etkisi hissediliyor; sesini duyurmayı baĢaran örgütler
arasında, platformist geleneği savunan Workers Solidarity Movement'dan
(ĠĢçi DayanıĢma Hareketi) bahsedilebilir.
Bu yazı burada bitmek zorunda; çünkü hem yerimiz az, hem de ben
yeterince "çalıĢamadım" - kusura bakmayın! Doğrusunu söylemem
gerekirse yeni herhangi bir araĢtırma yapmadan bildiğim-duyduğum
kadarıyla doğaçlama bir anlatım-aktarım tarzını tercih ettim. Konuya ilgi
duyanların kafasında birkaç bilgi kırıntısı bırakabilmiĢimdir umarım.
Aslında bu konuda uzun ve sıkıcı bir kitap da yazılabilirdi - belki gelecekte
bunu da yaparız, kimbilir... BATUR ÖZDĠNÇ