Download as txt, pdf, or txt
Download as txt, pdf, or txt
You are on page 1of 262

Tarihteki Ýlginç Olaylar

DOSYA ÝÇERÝÐÝ
1. Bölüm: 1
Dünya Tarihinde Ýlginç Olaylar
2. Bölüm: 130
Türkiye Tarihinde Ýlginç Olaylar
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 1 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
1.BÖLÜM
DÜNYA TARÝHÝNDE ÝLGÝNÇ OLAYLAR

YÜRÜYÜÞÝÇÝN YANLIÞ YOL SEÇERSEN


Makedonya Kralý Philip'in MÖ 4. Yüzyýlda Ölümü

Makedonya Kralý Philip hükmettiði yýllar boyunca kötü ününden ve ileriderecedeki aþaðýlýk k
k çekti. Krallýðýný, Yunan dünyasýnda
hatýrý sayýlýr güçlerden biri haline getirmiþ olmasýna raðmen, Korintliler,
Atinalýlar ve Spartalýlar gibi güneydeki daha kültürlü komþularý kendisini ve
arkadaþlarýný hep vahþi, daðda yaþayan barbarlar olarak gördü. Kiþisel geçmiþi
ve görünüþü de yüksek yerlerde saygý görmesine yetmiyordu. Öncelikle ordusunu
savaþ alanýna kendi götüren askeri bir liderdi.
Bunun sonucu olarak da birçok yerinden yara almýþtý. Aldýðý kötü darbelerden
biriyle bir gözünü kaybetmiþ ve bir mýzrak darbesiyle de baldýrýndan
yaralanmýþtý. Bu yaralarýn ikisi de doðru düzgün iyileþmeyip sürekli irinakýtýyorlardý. Öze
kötü bir koku geliyordu. Ayrýca
dedikodulara göre, tahtý ele geçirebilmek için anne katili olarak affedilmez birsuç iþlemiþ

Özel yaþamý da ayný derecede skandallarla doluydu. Ýlk karýsý Dionysiusrahibesi, yani bugün
le tapýnak fahiþesiydi. O zamanlar böyle bir iþ çok
kabul görüyordu ve o da küçük bir kralýn kýzý olduðunu iddia ediyordu. Gerçekskandal ise ha
ga etmeleriydi. Philip'e bir oðul doðurdu, efsanevi
Ýskender'i ve sonra Ýskender'in babasýnýn Philip olmadýðýný, tanrý Zeus'un bir
yýlan kýlýðýna girerek odasýna girdiðini ve çocuðun Zeus'dan olduðunu her yerde
konuþmaya baþladý.
Günümüzün politika ve seks skandallarý Pella'nýn baþkentinde kraliyet
sarayýnda dönen olaylar karþýsýnda hiç kalýr. Karýsý, Philip'i resmen
boynuzladýðýný açýklýyordu. Kadýnýn yýlanlarla dolaþtýðý bilinmekteydi. Kral da,
kendisiyle yatmak isteyen herkesle, erkek-kadýn ayýrt etmeden yatma arzusuyla
tanýnýyordu.
Ýskender'le olan iliþkisi sevgi-nefret iliþkisi olarak tanýmlanabilir. Bir yandanaralarýnd
a gerçekten sevgi dolu anlar geçiyordu. Philip, zamanýn en ünlü hocasý
Aristoteles'i Ýskender'e ders vermesi için getirtmiþ ve burnu havada Yunanlýlarýn
çocuða saygý göstermeleri için yanýp tutuþmuþtur. Ýskender de katýldýðý ilk büyük
savaþta babasýnýn etrafý düþman askerleriyle çevrildiðinde onu kurtarmak için
ileri atýlmýþtýr. Ýskender, kelimenin gerçek anlamýyla kendisini babasýyladüþman mýzraklarý
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 2 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Diðer bir yandan da aralarýnda bir nefret vardý. Özellikle çocuk erkek olma
yaþýna geldiðinde. Çocuðun annesi ve babasý arasýndaki kýrgýnlýk yýllarca
sürmüþtü. Philip, Ýskender yaþlarýnda bir kýzla ikinci evliliðini yaptýðý sýrada
iþler iyice kýzýþtý. Düðün þöleninde Philip'in sarhoþ arkadaþlarýndan biri yeni
evliliðin ve tahta yasal bir varis olasýlýðýnýn þerefine kadehini kaldýrdý. Sonuç
olarak da baba-oðul yumruklaþmaya baþladýlar ve ayný gece Ýskender ve annesi
þehirden kaçtý. Bu çok akýllýca bir hareketti, çünkü Philip sarhoþ öfkesiyle ikisini
de öldürtebilirdi. Bir süre baba ve ana-oðul arasýnda savaþ sürdü. Sonunda bir
barýþ anlaþmasý yapýldý ve ana-oðul geri döndü.
Bu arada Philip'in tüm Yunan dünyasýný dize getirme rüyasý gerçekleþmeyebaþlýyordu. ÝÖ 338'
Chaeronea Savaþý'nda Philip, güçlerinibirleþtirerek kendisinden iki katý büyüklükte bir or
ran Atina-Theb
güçlerini yendi. Bir sonraki yýlda Korint'te Korint Anlaþmasý yapýldý. Bu
müttefik anlaþmasýna göre bütün Yunanistan Philip'in himayesinde olacaktý.
Her ne kadar sosyal açýdan eþit görülmese de, ordusunun gücü sayesinde
Yunanlýlarýn en büyük savaþçýsý olarak saygý görmesine ve Pers
Ýmparatorluðu'na karþý Asya'ya doðru harekete geçme hazýrlýklarýna
baþlamasýna neden oldu.
Ama Ýskender durumu bozan tek unsurdu. Makedonya Kralý tarafýndan elçi
olarak gönderildiði Yunanistan'da törenlerle zaferler kazanmýþ bir kahraman
gibi karþýlanmýþtý. Babayla oðul arasýndaki fark çok açýktý. Ýskender, ne pis
kokulu yaralarý olan sinirli bir savaþçý, ne de alkolden ve aþýrý seksten yorulmuþ
yaþlý bir adamdý. Birçok kiþi genç Ýskender'i dünyada vücut bulmuþ bir tanrý gibiakýllý, es
u, fiziki açýdan güçlü, çok yakýþýklý, mükemmel bir Yunanlý
olarak gördü.
Ýskender'in baþarýlý Yunanistan gezisi Philip'in kulaðýna geldi ve daha fazlahuzursuzluk ya
attý. Ordularý yöneten, savaþlarý kazanan yaþlý kraldý. Ama
bütün þöhreti bu genç adam topluyordu. Dahasý, bir zamanlar karýsý Olympias'ýn
aðzýndan dökülen rahatsýz edici söylentiler ortada dolaþmaya devam ediyordu;
Ýskender'in damarlarýnda Philip'in deðil, bir tanrýnýn kaný dolaþýyordu.
Pers Ýmparatorluðu'na yapýlacak sefer hazýrlýklarý sýrasýnda Pella'da dini bir
festival ve oyunlar düzenlendi. Philip kral olduðundan ayný zamanda baþ rahipti.
Törenleri baþlatmak için baþ rahip olarak maiyetiyle beraber tapýnaða ve sonra
da arenaya gitmek onun göreviydi. Bütün Yunan devletlerinin temsilcileri de
orada bulunacaktý. Çoðunun Pella'ya ilk geliþiydi. Þehir kendini hazýrlýklara
verdi. Ne de olsa Pella artýk bir barbar þehri deðildi, kendisini Yunan
medeniyetinin ve kültürünün yeni merkezi olarak kanýtlamalýydý.
Festival, Philip'in yeni karýsý ve yeni doðan oðluyla daha bir coþku kazanmýþtý.
Philip'in yaþlý içki arkadaþlarý ve yeni karýsýnýn ailesi de gayri meþru bir lekeyle
kirlenmiþ tahtýn sonunda meþru bir varisi olduðunu uluorta konuþuyorlardý.
Ayrýca gerginliði artýran bir baþka olay daha vardý.
Philip'in ayný zamanda özel koruma görevlilerinden olan eski erkek
sevgililerinden biri, Philip için rakiplerinden biriyle kavga etmiþti. Rakibi bir
çatýþmada ölmüþ ve son isteði de kendisiyle yarýþmaya kalkan korumanýn ortalýk
bir yerde aþaðýlanmasý olmuþtu. Ölen rakibin isteði yerine getirildi; Philip'in eski
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 3 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
aþýðý bir partiye davet edilip burada elleri kollarý baðlandý ve kölelerle
hizmetçilerin aþaðýlamasý için sokaða öylece atýldý.
Philip'e þikayet etmeye ve adalet dilemeye gittiðinde, Philip bu olayý çok komik
bir þaka olarak buldu ve kendisini koruyamadýðý için kahkahalarla gülerek
sarayýndan çýkarttý. Bu gibi olaylar, kumpaslar artýk had safhaya gelmiþti.
Maalesef tam da bu sýrada Philip'in aklýna harika sandýðý bir fikir geldi.
Görünüþü yüzünden maruz kaldýðý alaylardan, tercihlerinden ve zorbaca
davranýyor bulunmaktan býkan Philip, törene Yunan usulünde katýlmaya kararverdi... Yani yür
en yanýnda silahlý korumalarýndan hiçbiri bulunmayacaktý.
Yunan kent devletlerinin yöneticilerinin çoðu tiran olarak adlandýrýlmaktan
korktuklarýndan, sokaklarda rahat rahat dolaþýrlar, resmi törenlere diðer
vatandaþlar gibi tek baþlarýna, korkmadan, silahsýz ve korumasýz katýlýrlardý.
Çünkü sadece nefret edilen bir kral yanýnda koruma görevlisi bulundurmaihtiyacý hissedebili
di.
Böylece Philip, festival sabahýnda en güzel kýyafetlerini giydi, geçit töreninin
önünde yerini aldý, aðýr aksak, topallayarak ilerledi ve halkýn alkýþlarýna el
sallayarak karþýlýk verdi. Elbette böyle asil bir hareketle yabancý konuklardan
çok olumlu eleþtiriler aldý... ve canýndan oldu. Arenaya giden tünelin içine girer
girmez reddedilen eski aþýðý birdenbire elinde bir hançerle ortaya çýktý ve
Philip'in göðsüne hançeri sapladý. Philip arenaya doðru sendeledi ve kendi kan
gölünün içine düþtü.
Þanssýz suikastçý da hemen o anda Ýskender'in arkadaþlarý tarafýndan yakalandý
ve öldürüldü. Birkaç saat sonra yeni gelin de kaderiyle karþýlaþtý. Philip'in eski
eþi Olympias onu bîr köþeye sýkýþtýrdý ve intihar etmenin hunharca
öldürülmekten daha iyi olduðunu söyleyerek genç kadýnýn ve bebeðin ortadan
kaldýrýlmasýný izledi. Günün sonuna doðru artýk Ýskender'in tahta çýkmasý
kesinleþmiþti.
Kumpas olabilir mi? Dönemin tarihçileri, Büyük Ýskender zamanýnda olaylarý
naklederlerken onun suçsuzluðunu yazmýþlar ama Olympias'la ilgili
deðerlendirmelerin ucunu açýk býrakmayý yeðlemiþlerdir. En azýndan Philip, hepistediði gibi
açýdan takdir toplayabilmiþ ve çevresinde kendisine yardým
edecek korumalarý olmadan gerçek bir Yunanlý gibi ölmüþtü.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 4 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
KOMUTAN OLMAK KOLAY DEÐÝLDÝR
Çift Konsül Sistemi ve Hannibal
Cumhuriyetin ilk günlerinde Romalýlar halkla devlet arasýnda varolan
anlaþmanýn ne olduðunu hemen anladýlar. Tabiatý gereði devlet, ne kadar
düzenli olursa olsun, her zaman vatandaþlarýnýn özgürlüklerini kýsýtlamayaçalýþýr. Elbette
n hep en iyisini bildiði gerekçe gösterilir.
Toplumun güvenliðini saðlamak için bir devletin eline bazý güçlerin verilmesi,
herkesin iyiliði için bazý özgürlüklerden fedakarlýk edilmesi gerekmektedir.
Romalýlar, elinde böyle güçler bulunduran, özellikle savaþ zamanýnda
baþkumandanlýk yapan yöneticilerine baktýklarýnda kendisini kolaylýkla diktatör
olarak ilan edebileceðini görerek korkuya kapýldýlar. Bu yüzden Roma'ya özgü bir
yönetim tarzý olarak, bir yýllýðýna görev yapan çift konsül seçim sistemini
getirdiler.
Bu sistem, pratik bir çözüm gibi gözüküyordu, çünkü bir þeyin yaptýrýlmasý için
toplu karara varýlmasý gerekiyordu. Savaþ zamanýnda da konsüllerden sadece
biri "savaþ konsülü" olarak tanýnacaktý. Bu adam ordularla beraber savaþ
alanýna gidecek, birliklere doðrudan emir verecekti. Diðer konsül de Roma'da
kalacak ve devleti yönetecekti. Roma'da kalan konsül, yerel muhafýzlara, Roma
etrafýndaki birliklere doðrudan emir verme yetkisinde olacaktý. Böylece orduyahükmeden, se
ferdeki konsül megalomanca fikirler beslemeye baþladýðýnda bir
çeþit denge saðlanabilecekti.
Tek sorun, iki konsül arasýnda yapýlan görev daðýlýmýnýn iki adam arasýndaki
ortak karara baðlý olmasý ve önceden belirlenen bir pozisyona sahipolmamalarýydý. Romalýlar
bu mükemmel bir fikirdi. Senato'da karþýdevrim
yapmak isteyen bir grup olsa bile, seçecekleri konsülün savaþ zamanýnda orduyakomuta etmes
ini garanti edemezlerdi. Diðer konsül bunu engellerdi. Böyle birkördüðüm yaþansa bile, kabu
çözüm her iki konsülün de savaþ alanýna
gitmesi ve ayrý ayrý günlerde orduyu yönetmeleriydi. Burada da düþündükleri
þuydu; aklýndan diktatörlük geçiren bir kumandan olursa, bölünmüþ bir yönetimemellerine ula
olacaktý.
Eðilim, sadece savaþla baþkent arasýndaki ayrýmý koymaktan ibaretti ve böylece
sistem yýllarca baþarýyla sürdü. Hatta Roma, Ýtalyan yarýmadasýnda en büyükgüç olmuþtu. ÝÖ
tacalýlarýn güçlü donanmasýný
yenmiþlerdi. Kartacalýlar, ÝÖ 241'de yenildikten sonra sarsýlan itibarlarýný yerinegetirmek
karþýlýk verecekleri aný bekliyorlardý.
ÝÖ 219'da Hannibal'in yönetimindeki Kartaca ordusu Ýspanya tarafýndan gelerekRomalýlarla sa
aþmaya baþladý. Ýki yýl içerisinde Kartaca ordusu Romalýlarý
birkaç kez yenmiþ, Alpler'de bir geçit oluþturmuþ, Roma kapýlarýndan bir hafta
yürüyüþ uzaklýðýndaki Trasimene Gölü kenarýnda kýrk bin kiþilik Roma
ordusunu maðlup etmiþti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 5 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Halk arasýnda Hannibal'in yakýnda Roma'ya da gireceðinden korkulduðundan
þehirde panik çýkmýþtý. Bu olasýlýk, yetenekli Romalý taktisyen Quintus
Fabius'un artçý saldýrý tekniðiyle kýsa bir süre geciktirildi. Hannibal'in
erzaklarýna yaptýðý saldýrýlarla Kartacalýlarýn erzaðýný oldukça azalttý,
Kartacalýlarý etrafýný arkadan çevirdi ve genel olarak düzensiz bir savaþ yaptý.
Bu, hiç Romalýlara özgü bir teknik deðildi. Onlarýn tercihi doðrudan saldýrýdan
yanaydý. Bu nedenle tarihte baþarýlý savaþ tekniði "Fabian Taktikleri" diyeadlandýrýlýrken
ise görevinden alýnacaktý.
Roma, ÝÖ 216 yýlý için Lucius Aemilieus Paul us ve Gaius Terentius Varro
adlarýnda iki yeni konsül seçti. Yaþça büyük olan Paulus'un savaþ tecrübesi
vardý, temkinli oluþu ve profesyonel tarzýyla tanýnýyordu. Varro ise onun tam
zýddýydý; fevri, diðerlerinin yönetimine karþý sabýrsýz ve þöhret tutkunuydu.
Fabius'un görev yaptýðý bir sene boyunca büyük çapta deðiþimler yapýlmýþtý.
Roma seksen bin kiþinin üstünde yeni bir ordu yarattý ve askerleri savaþ
eðitiminden geçirdi. Her ne kadar savaþ deneyimleri olmasa da, yüksek rütbelerönceki savaþl
katýlmýþ deneyimli askerlere ve daha önceki savaþlardan sað
kalanlara verilmiþti. Artýk güney Ýtalya'da ilerleyen Hannibal'in bu ezici güçkarþýsýnda bo
ve mahvolacaðý görüþü hakimdi.
Ýki askeri kumandanýn olmasý kimin alana gidip savaþacaðý ve kimin oturupbekleyeceði proble
i doðurdu. Her zaman iþe yarayan saðduyulu davranýþ bu
sefer iþlemedi. Paulus deneyimliydi, bu yüzden de savaþ alanýna uygun komutan
oydu. Hannibal'in yarattýðý tehlikenin boyutunu anlayan da sadece oydu.
Karþýlarýndaki rasgele bir þansla dize getirilebilecek bir kumandan deðildi.
Savaþmasý zor bir alanda karþý karþýya gelseler ve sayýca çok üstün olsalar bile,
yine de yenmesi kolay olmayan bir düþmandý.
Varro bu öneriye þiddetle karþý çýktý. Kendisinin de en az Paulus kadar yetenekli
olduðunu iddia etti, dahasý Paulus'un þehirde kalmasýný ve ihtiyatlarý kontrol
etmesini önerdi. Ýhtiyar adamýn böyle bir savaþ için çok temkinli olduðunu,
Romalýlarýn tek ihtiyacýnýn sayýca üstün ordularýný kullanarak hýzlý ve atak bir
saldýrý düzenleyebilecek birisi olduðunu söyledi. Varro, Hannibal'in kafasýný
Kartaca'ya geri göndereceðine ve Roma ordusunun savaþý hepten bitireceðine söz
verdi.
Varro'nun Paulus'a kolay elde edilecek bir zaferi rahatça býrakmayacakolmasýnýn yaný sýra P
ulus'un da Varro'nun eline seksen bin adamýn kaderini
teslim etmeyeceði kesindi. Sonunda savaþa ikisi beraber gitmeye ve yönetimibölmeye karar
verdiler.
Böylece ÝÖ 216 yazýnda Roma'nýn gelmiþ geçmiþ en büyük ordusu güneye doðru
yola çýktý. Hannibal onlarý bekliyordu. Düþmana yaklaþtýkça Varro'nun þevki
azalmaya baþlamýþtý. Belki Paulus'la yaptýðý konuþmadan etkilenmiþ, belki de
bir orduyu yönetmenin, savaþta olmanýn sadece hedefi gösterip ileri komutunu
vermekten ibaret olmadýðýný aniden anlamýþtý. Hannibal'in bulunduðu bölgeyeyaklaþtýkça Varr
daha temkinli olmaya baþladý.
Orduyu yönetme sýrasý kendisine geldiði günlerde, Paulus'un o gün yapýlmasý
gereken harekatlarla ilgili söylediklerini de dinlemeyi ihmal etmedi. Paulus,
sayýca üstün olmanýn getirdiði avantajýn farkýndaydý. Yapmalarý gereken iþ,
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 6 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Hannibal'i çektikleri yerde sayýca üstün olan ordularýnýn olaylarýn akýþýný
belirleyebilecek bir konumda olmalarý, bir terslik anýnda geri çekilebilecekgüvenli alan
larý bulunmasý ve Hannibal'in her hareketine karþýlýk verebilecekleri
bir mevkiyi tutmalarýydý.
Ama Romalýlar Hannibal'in yaptýðý hareketi beklemiyorlardý; Hannibal
arkalarýndan dolaþarak bir gece seferi baþlattý. Cannae þehri yakýnlarýndaki bir
erzak deposuna saldýrdý. Depoyu ele geçirdikten sonra yakýnlardaki bir nehri
geçerek nehre arkalarýný verdiler. Varro'nun komutasýndaki güne rastlayacak birþekilde hare
atlarým ayarladýlar.
Her þey çok iyi planlanmýþtý. Depoyu kaybetmeleri Romalýlarýn gururunu çokyaralamýþtý. Bir
asý olarak da deðerlendirilebilirdi. Paulus'un görev
yaptýðý gün ve gece gerçekleþen bir hataydý bu. Varro, Kartacalýlarýn
pozisyonunu fark edince birdenbire saldýrgan bir cesarete kapýldý. Hannibal tam
da istediði yerdeydi, gururlu Kartacalýlarýn bu noktada çok büyük bir hata
yaptýklarýný düþünüyordu. Savunmasý bir yýkýlsa, ordusunun geri çekilecek hiçbiryeri yoktu.
acaklardý ya da kýlýçtan geçirileceklerdi. Varro
tüm ordunun saldýrýya hazýrlanmasýný emretti.
Paulus bu durum karþýsýnda dehþete düþtü. Temkinli davranmasý için Varro'yuuyardý. Hannibal
r kumandan deðildi. Deponun ele geçirilmesi
gururlarýný incitmek için özel olarak gerçekleþtirilmiþti. Hannibal'in seçtiði
pozisyon bile ne kadar kolay yem olabileceklerini düþündürtmek amacýylaseçilmemiþ miydi? Ke
likle bunun aksi doðru olmalýydý. Hannibal, Romalýlarýn
kendisine saldýrmalarýný istiyordu. Birdenbire farklý bir tuzakla karþýlarýna
çýkacak ve savaþý kazanacaktý.
Varro, Paulus'un söylediklerinin hiçbirini dinlemedi. Paulus'u fazla ihtiyatlý
davranan yaþlý bir adam diye umursamadý. Bu, saldýrgan, cesaretli bir askerin
iþiydi, her aðacýn arkasýnda canavarlar gören, havadan nem kapan birinin iþi
deðildi. Ayrýca Varro, bugün yönetme sýrasýnýn kendisinde olduðunu hatýrlattý ve
günün komutu 'ileri'ydi.
Belki de Paulus onu oracýkta öldürmeliydi. Ama Romalýlar kanunlara
saygýlýydýlar. O günkü konsül dahi de olsa, aptal da olsa, yasalar o anda gücüelinde tutaný
ydý.
Böylece Varro ordusuyla saldýrýya geçti. Ýlk birkaç saatte her þey çok iyi gidiyorgibi gözü
rtacalýlarýn savunmasý Roma saldýrýsýnýn aðýrlýðý altýnda
çöküyormuþ gibiydi. Romalýlar onlarý sonunda nehre doðru çekilmek zorunda
býraktýklarýnda, Hannibal'in ordusu bir yay þeklini almýþtý. Savaþýn kontrolünü
elinde tutmaya devam eden Hannibal'in ordusunun asýl gücü her iki taraftaki
kanatlarýydý. Varro, tüm birliklerine saldýrý emrini verdi, böylece ortalýk karýnca
gibi kaynaþan bir kalabalýkla doldu. Sayýca üstünlüklerine güvenerek merkezedoðru yüklenmey
r.
Tam o sýrada Hannibal o zaman kadar pek bir þeye katýlmamýþ olan yanlardakibirliklerine sa
ldýrý emrini verdi. Romalýlar içeriye doðru dönerken Kartacalýlarýn
güçlü süvarileri Roma askerlerinin arkasýna geçip bir anda çarpýþmanýn akýþýný
deðiþtirdiler. Kýsa bir süre içinde Roma ordusunun etrafý sarýlmýþ ve her taraftan
hücuma maruz kalmýþlardý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 7 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Panik baþ gösterdi. Koskoca ordu tuzaða düþmüþ, korkmuþ bir kalabalýða döndü.
Binlercesi kendi arkadaþlarý tarafýndan öldürüldü, ya ayaklar altýnda çiðnenerek
ezildiler, ya da kendi canlarýný kurtarmak için ilerlemeye çalýþýrlarken kýlýç
darbeleriyle parça parça oldular.
Gün sonunda neredeyse yetmiþ bin Romalý ölmüþ ya da esir alýnmýþtý.
Kumandayý ikiye bölme fikri Roma ordusunun kötü sonu olmuþtu. Ama bütün
bunlara raðmen her þeyin sorumlusu kaçmayý baþardý. Varro ve birkaç arkadaþý
tuzaktan çýkmayý baþardýlar ve Roma'ya kaçtýlar. Döndüklerinde hepsi yaptýklarý
hatadan dolayý sürgün edildiler. Paulus'a gelince... verdiði iyi fikirlerin ona
saðladýðý tek þey Cannae'de rahat bir mezar oldu. Savaþ, on dört sene daha
devam edecekti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 8 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
DENGE OLUÞTURALIM DERKEN
Tirana Ölüm, Yaþasýn Yeni Ýmparator
ÝÖ 10, Roma
Jul Sezar'ýn yönetimi altýndaki Roma savaþ ganimetleriyle güçlenmiþ ve
zenginleþmiþ bir imparatorluðun merkeziydi, yüzyýllarca önce Roma'nýn soylu
ailelerinin yaþadýklarý ve hatta üzerinde tarým yaptýklarý topraklarý, þimdi
zengin Romalý senatörler köle çalýþtýrarak iþletiyorlardý. Ýmparatorluðun özgür
vatandaþlarý yoksullaþýyordu. Ne çiftlikleri onlarýn verimli topraklarýyla, ne degüçleri kö
alarýnýn üretimiyle boy ölçüþebilecek durumdaydý.
Roma þehrinde yaþayanlarýn sayýsý birkaç bin kiþiden iki milyonun üstüne
çýkmýþtý. Bu kadar insaný beslemek þimdiden hazineye ve tüccar denizcilere zor
geliyordu. Þehir halkýný beslemek için gereken tahýl, Mýsýr'ý ve bugün Balkanlar
diye bilinen Romalýlarýn Panoria adýný verdikleri bölgeyi fethetmelerinin önemlibir nedeniy
i. Her iki bölgede de tahýl bol miktarda vardý. Nüfusu artan, aç
Roma kendisini yönetenlerden çok þey bekliyordu.
Bütün hükümetlerde olduðu gibi bürokrasi kendi kendine varolmaya baþlamýþtý.
Rüþvet yeme toplumun her kesiminde almýþ baþýný gidiyordu. Genellikle rüþvet,
alýnmamasýný kontrol etmekle görevli zengin senatör aileleri tarafýndan
destekleniyor ve korunuyordu. Lejyonlar az sayýda Ýtalyan, daha çok da yenifethedilmiþ ülk
elerin vatandaþlarýnýn egemenliðindeydi.
Ortalýkta huzursuzluk hakimdi; itfaiyecilik bile bir sorundu. Roma genelliklebirkaç
katlý tahta evlerden oluþan bir þehirdi. Ýtfaiyecilik, þehir için çok
önemliydi. Ama ayný hükümet gibi, o da çürümüþ bir kurum haline gelmiþti.
Geniþ alanlar fahiþ fiyatlarla özel þirketlere ruhsatlanmýþtý.
Bunlar da karþýlýðýnda, bir yangýn çýktýðýnda evlerini kurtarmak ya da korumaya
çalýþmak için her bir ev sahibiyle anlaþmaya baþladýlar. Çoðunlukla bu þirketler
ev tam yanarken geliyorlar ve yangýný söndürmeye çalýþýrken ek bir para talepediyorlardý.
Politikacýlar da intizamsýz ve kuralsýz ortamda siyasi katillere dönüþmüþlerdi.
Özel çeteleri, hizipler ellerinde tutuyorlardý. Hatta ordu bile baðýmsýz hareket
ediyordu. Senato, orduyu kontrol altýnda tutmak için çoktan bir yasa koymuþtu.
Buna göre hiçbir kumandan, senatonun izni olmadan Rubicon nehrini aþarak
ordusunu baþkente yaklaþtýramayacaktý... ki hiçbir zaman da böyle bir izinverilmedi.
Birkaç general Roma'ya girecekleri tehdidinde bulundular; hatta bir tanesi
ordusunu yasal sýnýr olan Rubicon nehrinin ilerisine geçirdi. Bu general,
Roma'nýn çoðunluðunu oluþturan pleplerin desteðini almýþ Jul Sezar'dý. Ama
Lepidus gibi diðer liderlerin kendi lejyonlarý vardý. Mesela Crassus'un emrinde
imparatorluðun zenginliðinin büyük bölümünü ellerinde bulunduran bir grup
adam bulunuyordu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 9 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Önde gelen liderler haricinde, politikacýlara yapýlan suikastlar çok artmýþtý. Bir
zamanlar son sözü söyleme yetkisine sahip olan Senato hýzla güç kaybediyordu.
Zengin ailelerin ve önemli iþlerin baþýnda olan senatörlerin bir karar vermeleri
gerekiyordu. Daha fazla demokrasi halk tarafýndan kontrol edilmek demekti.
Pleplerin zengin elit zararýna kendi þartlarýný iyileþtirmek için hareket etmeleri
önlenemezdi. Diðer yandan, Sezar gibi liderlerde güçlü bir temel, zenginlik ve
halký yönetmek için gerekli yetenek vardý. Bu, bütün yetkilerin bu liderlerdenbirine verilm
si demekti. Bu deðiþ tokuþ sayesinde huzur gelecek, bu dazenginlerin mali ve sosyal po
zisyonlarýný saðlama alacaktý.
Ya da Senato, birçok üyesinin önerdiði gibi, geleneklerin yanýnda yer alabilir veimparator
luðun kontrolünü elinde tutmaya çalýþabilirdi. Ama varolan durum
Senato'nun halktan hiç destek almadýðýný ve çatýþan güçler tarafýndan yakýnda
bir kenara atýlacaðýný gösteriyordu.
Böylece senatörler bir araya geldiler ve en az karþý çýkmayý getirecek olançözümde karar ký
ezar zaten birinci konsüldü, eþit konumda olanlar
arasýnda en önde olandý. Zengin ve soylu bir aileden geliyordu, kendi ordusu
vardý ve geçmiþte Galya savaþlarýnda gücünü kanýtlamýþtý. Eðer Senato
imparatorluðu yönetmek için güçlü birisini seçecekse en uygunu oydu. Jul
Sezar'ýn baþa geçmesi ve huzur ortamý yaratmasý her þeylerini kaybetmelerindendaha iyiydi.
ul Sezar'ýn hayat boyu birinci konsül seçilmesinin, en azýndan
kendileri için barýþ ve refah saðlayacaðýný düþünüyorlardý.
Böylece, Roma'nýn soylu aileleri, bir kriz sýrasýnda deðil de, barýþ zamanýnda bir
diktatörün baþa geçmesi için oy verdiler. Jul Sezar bunun nasýl bir baþlangýç
olacaðýný biliyordu. Bu nedenle üç kez, Roma sisteminin esasýný oluþturan
kurallarý deðiþtirmek istemiyormuþ izlenimini býrakarak kendisine yapýlan
teklifi reddetti. Aslýnda bu mevkiye gelmek için ne kadar uðraþ vermiþti.
Sonunda kabul etti ve Senatodaki herkes rahat bir nefes aldý. Sadece birkaç
gelenekçi tüm sisteme ihanet edildiðini düþünüyordu. Bu adamlar 1776'daAmerika Birleþik Dev
ri'nde Sam Adams'ýn ve Kurucu Atalarýn yaptýðý gibibütün Romalýlarýn haklarýndan ve Senaton
yönetme yetkisinden
bahsettiler ve yapýlacaklarý kendi baþlarýna yapmaya karar verdiler.
Tarihi kaynaklara göre Sezar'ý uyaran herhangi bir kehanet yoktu. Günlerden 15
Mart'tý, kayýtsýz þartsýz kabul edilmesi gereken yasa taslaklarýyla birlikte SenatoSalonu'n
doðru ilerledi. Kýsa bir zamanda Jul Sezar Roma Ýmparatorluðu'nun
her yerinde mutlak güce sahip olmuþtu. Sonraki birkaç yýl boyunca da Pompeiusve diðer aske
ri tehdit oluþturan rakiplerini tasfiye etti. Barýþ ve huzur kýsa bir
süreliðine geri geldi ama örnek oluþturan bir Senato'nun ortadan kalkmasýna ve
Roma Ýmparatorluk Sistemi'nin kurulmasýna mal oldu.
Bundan sonrasýnda gerçekleþenler ise iyi kaydedildi ve Shakespeare'in yazdýðý
oyunla ölümsüzleþti. Gelenekçiler, sorumluluklarýný tekrar üstlenmesi için
Senato'ya gözdaðý vermek ve Sezar'ýn baþa geçmesinin verdiði zararlarý telafi
etmek üzere Birinci Konsülü öldürdüler.
Öyleyse yapýlmasý gereken ve en iyi olduðu düþünülen iki karar vardý ortada;
birincisi, Jul Sezar'ý hayat boyu diktatör olarak atamak, ikincisi de Konsülün
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 10 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
hayatýna son vererek bu kararý tersine çevirmekti. Birinci kararýn baþarýlý
olabilmesi için Sezar düþmanlarýný yenmeli ve gücünü pekiþtirmeliydi. Bununsonucunda lejyon
sýnda tarihte o zamana kadar görülmemiþ çapta bir dizi
savaþ oldu. Sezar öldürüldüðünde, düzeni saðlamak için güçlerini devrettikleridiðer liderle
re kalmadý Senato açýsýndan. Sezar'ýn
ölümünden sonraki birkaç yýl hemen bir iç savaþ ortamý egemen oldu. Önce üçerliderden oluþa
rbirleriyle savaþtý.
Augustus, Anthonius ve Crassus diðerlerini yendikten sonra bu sefer
birbirleriyle savaþmaya baþladýlar. Heba edilen insan sayýsý ve maddi hasar
inanýlmaz boyuttaydý. Diðer üç lider de birbirleriyle savaþa baþladýklarýnda iç
savaþ daha da derinleþti. Sonunda Augustus Caesar galip geldi ve sonraki bir
yüzyýl boyunca barýþ hüküm sürdü. Tabii ki imparatorluk da bir kiþinin keyfiyönetimine kald
aþlarýn sonuna doðru Roma artýk yayýlmacý politikaizleyen bir imparatorluk olmaktan çýkmýþt
Birbiri ardýna elde ettikleri zaferler de geçmiþte kalmýþtý. Zamanla daha az
yetenekli imparatorlar baþa geçmeye baþladý. Sonraki iki yüzyýl boyunca deðiþen
koþullara baðlý olarak imparatorlar da deðiþiyordu. Yönetim sistemi içinde hiçbir
denge kalmamýþtý. Senato önemini kaybetti ve sadece bir paravan olmaya
baþladý. Kýsa bir denge dönemi için imparatorluk diktatörlük yönetimine dönmüþ
ve hatta Caligula gibi bir deli imparatorun eline geçmiþti.
Çoðu kiþi tarafýndan sevilmeyen Brütüs ve suikastçý grubu Senato adýna
yaptýklarý suikastlarýyla iþleri daha da içinden çýkýlmaz hale getirmeyibaþarmýþlardý. Beþ
kadar, imparatorlardan hiçbiri ne
düzenli olarak Senato'ya baþvurma, ne de tavsiyelerine uyma ihtiyacý hissetti.
Belki de Caligula, bir zamanlarýn güçlü kurumuna atýný tayin ederek en iyi
açýklamayý yapmýþ oldu.
Ama Sezar'ýn seçimi, hatta öldürülüþü bile o zamanlar çok doðru bir fikir gibigözükmüþtü.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 11 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
KIZ KARDEÞÝN GÜNAHLARININ AÐIR BEDELÝ
Koskoca Bir Kýtanýn Kiþisel Nedenle Kaybý
ÝS 1001

11. yüzyýl Viking halklarýnýn en güçlü olduðu dönemdi. Kanunlarý çok iyidüzenlenmiþ, vahþet
. Yöneticileri dünyanýn en zengin ve en
güçlülerindendi. Bizans Ýmparatorluðu'nun gurur duyduðu þeylerden biri,
Ýmparator Varangian'ýn muhafýzlarýnýn tamamen Rusya'dan ve
Ýskandinavya'dan gelme Vikinglerden oluþmasýydý. Vikingler gemileriyleDublin'den Kiev'e
kadar yelken açarlardý.
Ama þaþýrtýcý bir þekilde, Amerika kýtasýna yerleþmediler. Hem de Avrupalýlar
arasýnda yerleþme olanaðýna ilk onlar sahip olmuþken... Vikinglerin toprakhýrslarý, neredey
altýna duyduklarý kadardý. Nova Scotia kýyýlarýndaki yemyeþil
'Vinland' harika bir ödül olacaktý onlar için. Ayrýca Vikinglerin yerleþtiði
Ýzlanda'dan ve Grönland'dan daha iyi bir iklimi vardý. Topraðý verimsiz, havanýn
hep kasvetli olduðu anavatanlarý Norveç'ten de iyiydi. Yerlilerin karþý koymasý
yerleþmelerine bir engel teþkil etmedi.
Amerika'ya yerleþen Avrupalý göçmenlerin yerlilere karþý sahip olduklarý tüfek
gibi teknolojik üstünlükleri olmasa da zýrhlarý ve çelik silahlarý yetmiþti. Hem de
pek uzak deðildi. Grönland'dan Amerika kýyýsýna gitmek, Norveç'ten Ýzlanda'yaya da Ýzlanda'
rönland'a gitmenin yarýsý kadardý. Bugün bile Nova Scotia'dadurursanýz, ufukta yüksek Grönl
irvelerinin gölgesini görebilirsiniz. Öyleyse
Avrupa'nýn en yayýlmacý, en dinamik insanlarýndan olan Vikingler yaðmayaböylesine hazýr bu
neden tercih etmediler?
Bunun yanýtý, Viking tarihinin en ünlü iki adamýnýn karanlýk geçmiþlerinde
yatýyor. Birisi Kýzýl Eric, ya da nam-ý diðer Kanlý Eric; diðeri de oðullarýndan Leif
Ericson'du.
Vikingler, tecavüz ve çapulculukta kötü bir üne sahip olsalar da, Kýzýl Eric onlar
için bile çok vahþiydi. Norveç'te ufak bir kavga sonucunda silahsýz bir
komþusunu öldürdüðü için önce Norveç'ten Ýzlanda'ya sürgüne gönderildi. Orada
oðlu Leif doðdu. Ýzlanda'ya yerleþtikten sonra yeni bir kavgaya tutuþtu ve orada
uzun süredir yaþayanlardan birini öldürdü. O sýralar onu sürgüne gönderecekbaþka bir yer ol
'e birkaç komþusunun olduðu Ýzlanda'nýn batý
kesimine yerleþmesi emredildi. Bu da bir iþe yaramadý.
982 yýlýnda Eric yeniden kavga sonucunda birisini öldürmesiyle 'Kanlý' lakabýyla
anýlmaya baþladý. Böylece Eric Ýzlanda'dan da uzaklaþtýrýldý. Ama katil ayný
zamanda insanlarý etkilemesini de biliyordu. Etrafýna bir grup memnuniyetsiz,
sýkýlmýþ Viking'i topladý. Uzun yola dayanaklý gemiler inþa ettiler ve batýya doðru
yelken açtýlar.
Eric ve arkadaþlarý, kara görene kadar beþ yüz mil yol aldýlar. Eric, yeþil ülke
anlamýna gelen Grönland adýný, buzla kaplý bölgeye yeni insan çekmek için
koymuþtu. Eric ve arkadaþlarý Ýzlanda'ya geri döndüler ve orada bir koloni
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 12 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
kurmak üzere birkaç yüz Vikingli aileyi ikna ettiler. Hava kötü, toprak kayalýk
olmasýna raðmen burada yaþayan baþka kimsenin olmamasý her þeyi katlanýlýr
kýlýyordu. Böylece Eric'in bilfiil komutasý altýnda belki de beþ yüz kiþiden oluþan
bir koloni Grönland'e yerleþti.
1001 yýlýnda, o zamanlar bütün Vikingleri çeken gezi tutkusu Eric'in oðlu Leif in
de kanýna girdi. Ama gitmek için kesin bir hedef belirlemiþti. Çeþitli belirtilere ve
söylenenlere göre daha batýda baþka bir ada daha vardý. Babasý hala Grönland'ýn
yöneticisiydi ve bu da Leif'in gemisine adam toplayarak, bu adayý keþfetmek
üzere yelken açmasýna olanak verdi. Þaþýrtýcý bir þekilde kýsa süren bir
yolculuktan sonra Nova Scotia'nýn kýyýsýna vardýlar. Babasý gibi, Leif de iyi bir
ismin insanlarý çekeceðini bildiðinden buraya Vinland adýný verdi.
Vinland'ýn anlamýnýn üzümle pek bir ilgisi yoktu, doðru tercümesi "bereketli" yada "dostane
e olabilir. Sonra, artýk bin beþ yüz kiþilik kalabalýk bir topluluða
sahip Grönland'a döndü. Babasý gibi o da Vinland'ýn keþfini duyurmak,
yerleþecek insan çekmek ve babasýnýn Grönland'da yaptýklarýný yapmakistiyordu.
Ama kader buna izin vermedi. Kýzýl Eric tahtýný Leif'e býrakarak öldü.
Anladýðýmýz kadarýyla Grönland'ý iyi yönetmiþ ve liderliði zamanýnda koloni
geniþlemiþti. Ama Leif, yönetiminin ilk birkaç yýlýnda ülkesiyle ilgilenmekten
Vinland'a hiç vakit ayýramadý. Bu yüzden Vinland'la ilgilenme görevini kýz
kardeþi, Freydis'e verdi.
Freydis'in araþtýrma gezileri sonucunda ilk kez Vikingler ve Amerika yerlileribirbir
leriyle karþýlaþmýþ oldu. Vikingler taþ ev yapmaya baþladýklarýnda kalmayakarar verdikleri
yerliler çevrelerinde küçük bir kontrol halkasý
oluþturdular. Bir araya geldiler ve elli kadar Vikingi gemisini geri püskürttüler.
Vikingler kaybetmiþ olsa da Freydis bu kaybedilen çatýþmada bile bir kahraman
olmuþtu. Geri dönüp yerlilerin üstüne vahþi bir þekilde saldýrarak, gemilergüvenle yola çýk
eri çekilmelerini saðlamýþtý.
Freydis, birkaç yýl sonra daha büyük bir grupla geri döndü. Bu sefer daha iyisilahlanmýþlar
a daha fazlaydýlar. Ama koloninin kaderi çoktan kötü
çizilmiþ gibiydi. Freydis'in gemisi karaya ilk çýkanlardan deðildi. Freydisgeldiðinde, sahi
lenmeyi düþündüðü eve daha önce gelen iki erkek kardeþ ve
ailelerinin yerleþtiðini gördü.
Babasý, Kanlý Eric'in geleneðini sürdüren Freydis bunu kabullenemedi. Her iki
kardeþi birden öldürdüðünde kimse araya girme gereðini duymadý. Ama
karýlarýnýn ve çocuklarýnýn da öldürülmelerini emrettiðinde kimse bunu yapmaya
yanaþmadý. Öfkeden deliye dönen Freydis, eline bir savaþ baltasý aldý ve bu iþi de
kendi halletti.
O yýl sömürgeciler kýþý geçirmek için Grönland'a döndüler. Ýki ailenin katlinin
duyulmamasý için çaba harcandý ama birileri yine de konuþtu. Bu, Leif'i çok zor
bir duruma soktu. Kýz kardeþi nedensiz yere, Leif'in korumakla sorumlu olduðu
kadýnlarý ve çocuklarý öldürmüþtü. Kurallara göre katili öldürtmesi gerekiyordu,
ama ayný zamanda kendi kýz kardeþini ölüme göndermesi Viking kurallarýný
çiðnemesi anlamýna geliyordu. Sonunda, üzüntüyle ve kendini zorlayarak Leif birçözüm buldu,
eþini sürgüne gönderdi ve Vinland'a gidilmesini yasakladý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 13 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Belki de, Vinland'da hiç yerleþim olmazsa, hafýzalardan bu kötü anýyý
silebileceðine ve kýz kardeþini geri getirebileceðine inanýyordu. Ya da bu
fiyaskodan o kadar hayal kýrýklýðýna uðramýþtý ki, katliamýn gerçekleþtiði yerinbir daha ne
e görmek istiyordu.
Böylece yýllar boyunca yasak sürüp gitti. Hatta Leif'in ölümünden sonra kötühasatlar, zor k
sýna raðmen koloniyi batýya, Kuzey Amerika'ya
doðru yaymamalarý, bunu akýllarýna bile getirmediklerini gösteriyor. Bununyerine birçok kiþ
rönland'da kalmalarýnýn olanaksýzlýðýný anladýlar ve tekrar
Ýzlanda'ya döndüler. Birkaçý kalmaya devam etti, ama iki yüz elli yýl sonra
Grönland, tekrar kýta Avrupasýndan kimsenin olmadýðý bir yere döndü.
Bu arada bütün bu yýllar sýrasýnda, sadece ailede bir katil olduðu için Leif'in
Vinland'a koyduðu yasak saygý gördü. Sonuç olarak, dönemin en dinamik ýrký
Kuzey Amerika'yý iþgal etme þansýný kaçýrmýþ oldu. Eðer Eric'in oðlu, kýz
kardeþinin gözden düþürdüðü topraklara gitmeyi yasaklamasaydý, bugün dünyane kadar farklý o
Ama o zaman, yapýlacak en iyi þey gibi görünmüþtü.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 14 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ÝDEALÝST BÝR SAVAÞTAN DAHA KÖTÜ BÝR ÞEY YOKTUR
Ortadoðu'ya Yapýlan Haçlý Seferleri
Kudüs, 1095

Her þey ideallerin en asiliyle, sözde barbar kafirlerin elinde olan kutsaltopraklarý k
urtarmak arzusuyla baþladý. Bununla da bin yýl süren savaþlar ve
bugüne kadar artan bir þiddetle gelen ve tehdit eden, her an patlamaya hazýr bir
bomba ortaya çýktý. Ama bu idealizmin arkasýnda daha pratik ve ticari sebepler
vardý.
Avrupa'dan her yýl binlerce turist bölgeyi ziyaret etmeye gidiyor ve ticareti
canlandýrýyorlardý. Avrupalýlara ilaveten, yedinci yüzyýlda Bizans
Ýmparatorluðu'ndan Kutsal Topraklarý alan Araplar da bölgeyi ayný þekilde
kutsal sayýyorlar, Kudüs'ü Mekke ve Medine'den sonra üçüncü kutsal þehir kabul
ediyorlardý.
11. yüzyýlda daha dindar bir görüþe sahip olan Selçuklu Türkleri bölgeye
geldiðinde iþler biraz kýzýþmaya baþladý. Artýk, ara sýra turistlerin saldýrýya
uðradýðý oluyor, yeni vergiler ödemek zorunda kalýyorlar, katýrlarý kaçýrýlýyor vecinayetle
iyorlardý. Elbette, Avrupa'ya bunlarýn haberi geliyordu.
Yapýlan haksýzlýklar anlatýla anlatýla abartýlý boyutlara varýyordu. Ama ayný
þekilde bir gemi dolusu Müslüman on birinci yüzyýl Paris'ine ya da Londra'sýna
gelmiþ olsaydý, baþlarýna neler geleceðini ancak Allah bilir.
Konstantinopolis þehrinin karþý karþýya kaldýðý tehlike, endiþeyi daha da artýrdý.
Selçuklularýn Kudüs'ü almasýndan bir sene önce, 1071'de Bizans ordusu
Malazgirt Savaþý'nda aðýr bir yenilgiye uðramýþtý. Sonraki yirmi sene boyunca
Türkler Anadolu'nun içlerine doðru ilerlemiþlerdi. Öyle ki artýk Konstantinopolis
bile güçlü bir saldýrý karþýsýnda teslim olacak gibiydi.
Bizans imparatorlarý, özellikle papaya mektup yazarak Batý'ya acil yardým
çaðrýlarýnda bulunmaya baþladýlar. Katolik kilisesi ve Bizans Ýmparatorlarý
arasýndaki iliþki yüzyýllardýr gergindi. Aralarýndaki en önemli anlaþmazlýk
imparatorun papanýn üstünlüðünü kabul etmemesiydi. Yaklaþan Selçuklu
tehlikesiyle imparator köþeye sýkýþtý ve papayla anlaþmayý kabul etti. Ayrýca,
eðer Konstantinopolis düþerse Avrupa'nýn kapýlarýnýn açýlacaðýný ve yakýnda
Orta Avrupa'nýn savaþ alanýna döneceðim söyleyerek ikna etti.
Sonunda, Papa II. Urban, tabii baþka nedenlerin de etkisiyle 1095'de hareketegeçti.
Bizanslýlarýn öne sürdüðü gibi, þehrin Avrupa savunmasýnda bir ön cepheolmasýnýn ne denli ö
ladý. Ayrýca ortalýkta boþta gezen çok fazla
zýrhlý þövalye vardý ve sadece þiddet kullanmayý biliyorlardý. 11. yüzyýl
Avrupa'sýnda baþ gösteren sýkýntý, bazý açýlardan günümüzün kentlerinin baþýna
bela olan silahlý çetelerin durumuna benziyor, silahsýz birçok kiþi arada
kalýyordu.
Katliamýn önüne geçemeyen papanýn aklýna bir çözüm yolu geldi. Madembirbirlerini öldürmeler
yemiyordu, belki de onlarý kafirlerin üstüne
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 15 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
salmak daha akýllýca bir fikirdi. Hýristiyan olmayanlarý Tanrý adýna öldürmek
günah deðildi, saldýrgan enerjilerini kullanabilirlerdi ve bu arada daha da
önemlisi þiddet baþka bir yerde olurdu. Sonunda, Kutsal Topraklarý kurtarmanýn
çok iyi olacaðýna ve Tanrýnýn zaferine hizmet edeceðine karar kýldý.
Böylece, II. Urban 1095'de yaptýðý ateþli bir konuþmayla Kutsal Topraklarý
kurtarmak için Kutsal Savaþ ilan ettiðini açýkladý ve o zamana kadar tahmin
edilemeyecek büyüklükteki saldýrgan bir kitleyi serbest býraktý.
11. yüzyýlda lojistik destek saðlamadaki en büyük sýkýntý insan toplamakolduðundan Urban, h
nin, profesyonel askerlerin yardýmýyla iyidüzenlemiþ, yirmi, otuz binden fazla olmayan küçü
ir ordudan oluþacaðýný
sanýyordu. Maalesef birkaç ay içerisinde Keþiþ Peter'in yönetiminde neredeyseyüz bin kadar
endi Halk Haçlý Birliði'yle yola çýktý. Peter, kullandýðý düz
bir mantýkla hayli ikna ediciydi; Tanrý'nýn basit insanlarý sevdiði için, Kutsal
Topraklarý kurtarma onurunu de kesinlikle onlara bahþedeceðini anlatýyordu.
Bu güruh Macaristan'a girdiði zaman bir kýsmý çoktan açlýktan kýrýlmaya, diðer
kýsmý da çapulculuða baþlamýþtý. Konstantinopolis'e geldiklerinde imparator, hiç
bekletmeden köylüleri hemen Anadolu'ya gönderdi. Orada kendilerini
beklemekte olan Türkler tarafýndan da hemen kýlýçtan geçirildiler.
Ýlk haçlý seferi 1097'de Konstantinopolis'e geldiðinde çok korkmuþ imparator
Alexius'la karþýlaþtýlar. Yüz bini aþan sayýlarý ne bir düzenlemeyi, ne de yiyecek
saðlamayý mümkün kýlýyordu. Ýmparator, kendisine sadakat yemini edecek ve
esas amacý doðrultusunda, yani Anadolu'yu geri almak için savaþacak küçük,
profesyonel bir birlik istemiþti. Kutsal Topraklar her zaman sadece ideal bir
amaç olmuþ, ama bunun baþarýlabileceðine kimse inanmamýþtý. Þimdiyse onbinlerce kavgacý, di
þövalyeyle, serflerle ve kibirli prenslerle karþý
karþýya kalmýþtý. Bunlarýn çoðu da daha birkaç sene önce Bizanslýlara karþý
savaþmýþlardý.
Bu kalabalýðýn eline fýrsat geçerse kendi tacýný baþýndan alacaklarýndan korkan
imparator, þehrin kapýlarýný kapattýrdý. Haçlýlar da Bizanslýlardan hiç
hoþlanmýyorlar ve güçlü olmalarýndan nefret ediyorlardý. Bu kadar yolu, sadecebir imparator
kiþisel çýkarlarý uðruna savaþmak için gelmemiþlerdi.
Kutsal Topraklarý almak, böylece bütün günahlarýný affettirmek ve bu uðurda
ölüp þehit olurlarsa cennete kesin bir gidiþ bileti elde etmek istiyorlardý.
Bizanslýlar bu yeni orduyu beslerken sýkýntýlý bir zaman geçmeye baþladý. Haçlý
askerleri bir þekilde çýkar saðlamanýn yollarýný hýzlandýrmayý düþünmeyebaþladýlar. Yüksek
nda yerini alýyordu.
Sefer sözüm ona Bizanslýlarýn yönetiminde bir sonraki bahar baþladý. Sonraki iki
sene çok kanlý geçti. Ýklim ve bölge Fransýz, Alman ve Ýngiliz askerlerinetamamen yabancý o
an büyük sýkýntýlar çekildi. Yakýcý sýcaktan ve
savaþlardan adamlarýn en azýndan üçte ikisi yolda öldü. Sonunda, neredeyse üç
sene sonra hedeflerine, Barýþ Prensinin Kutsal Þehri olan Kudüs'e vardýlar.
Çatýþma baþladý, surlarda gedikler açýldý. Böylece tarihin en kötü ve en kanlý
katliamlarýndan biri, þehirdeki hemen hemen herkesin kýlýçtan geçirilmesiylegerçekleþti. Sa
lar ruhlarýnýn ebedi kurtuluþla korunduðuna
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 16 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
inandýklarýndan kentin yarýsýndan fazlasýnýn Yahudi ve Hýristiyan olmasý onlarý
pek etkilemedi.
Böylece Birinci Haçlý Seferi sona erdi. Çarpýþmalarýn devam etmesine raðmen
seksen yýl boyunca Kutsal Topraklar Haçlý eyaletlerine bölündü. Papanýn
planýyla aslýnda Kutsal Topraklar kurtarýlmýþtý, ama bu uðurda yüz binlerceinsan canýndan o
Ama bu arada durum giderek kötüleþiyordu. Tarihçiler olaylarý belli gruplarda
sýnýflandýrmayý sevdiklerinden daha sonra kitaplarda Ýkinci Haçlý Seferini,
Üçüncü Haçlý Seferini okuruz. Halbuki hepsi birbiriyle baðlantýlý bir sürecin
parçasýdýr. Bölgeye, iki yüzyýldan fazla bir süre Haçlý Seferleri yapýldý. Bazýlarý
gerçek dini duygularla, bazýlarý da günahlarýnýn affolunmasý için gidiyordu. Ama
büyük bir kýsmýný ilgilendiren, toprak ya da elde edecekleri ganimetlerdi.
12. yüzyýl boyunca Fransa'dan, hatta Norveç'ten ve Danimarka'dan bile haçlýlar
geldi. Ýskandinavya'dan gelenlerin çoðu Kudüs'e varabilmek için Rusyabüyüklüðünde yol kat e
rt arda süren saldýrýlarýn en ünlüsü, efsanevi
Aslan Yürekli Riþar'ýn yürüttüðü Üçüncü Haçlý Seferi'ydi.
Üçüncü Haçlý Seferi, gerçekten de akla yatkýn bir sebeple baþladý. 1187'de, kendi
Müslüman Haçlý Seferi'ni yapan Selahaddin Kudüs'ü Hýristiyanlarýn elinden gerialmýþtý. Batý
hakaret karþýsýnda Ýngiltere, Fransa ve Kutsal
Roma Ýmparatorluðu krallarý, eski anlaþmazlýklarýný bir kenara býrakarak kutsal
seferde bir araya geldiler.
Riþar altý yýldan fazla savaþtý. Savunma o kadar kuvvetli ve akýllýcaydý ki, ancak
bir kere Kudüs yakýnlarýna gelebildiler. Sonunda en iyi þeyi yaparak bir barýþ
anlaþmasýnda karar kýldýlar. Anlaþmaya göre, Batýlý turistler Kutsal Þehir'i
ziyaret edebileceklerdi. Riþar ülkesine geri dönerken yolda bir düþmaný
tarafýndan pusuya düþürüldü. Aslýnda Ýngilizler, Riþar'ý kaçýrana teþekkür bile
edebilirlerdi. Çünkü efsanevi olmasýnýn bir nedeni de tahta çýktýðýndan beri
Ýngiltere'ye ayak basmamasýydý. Ýngiltere onun için dipsiz bir para kuyusu veasil amaçlarýn
kleþtirmek için adam yollayan bir yerdi.
Sonunda ülke iflas etti ve kendisi için istenilen fidyeyle daha büyük bir maddi
sorun yarattý. Ýþin en garibi, John kardeþini kurtarmaya çalýþýrken ülkenin kötü
bir durumda olmasýnýn tüm suçu onun omuzlarýna yükleniyordu. Riþar ülkesine
döndüðünde, yeni bir ordu hazýrlýklarýna giriþerek ülkeyi daha da fazla borcasoktu. Sonra d
müttefiki Fransa'ya saldýrdý ve kýsa bir süre içinde orada
öldürüldü. John, hükümdarlýðý boyunca yapýlan zararý onarmakla uðraþtý ve
daha da kötü bir üne sahip oldu.
Haçlý Seferleri hala devam ediyordu. Bir sonraki yüzyýlda bir düzineden fazla
sefer düzenlendi; bunlarýn arasýnda en yýkýcý olaný Dördüncü Haçlý Seferi'dir.
Fransa'dan yola çýkan ordu Venedik'te ulaþým aracý ararken yine tarihtegörülmemiþ bir "iyi
" bulundu. Diplomatik zekalarýyla ünlü Venedikliler,
Fransýzlarý Kutsal Topraklara götürmeden önce kendi çýkarlarý için Zara'yý
(bugünkü Zadar) Macaristan'dan geri almak için ücretli asker olarak kiralamakistediler.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 17 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Fransýzlar bu anlaþmayý kabul ettiler. Zara geri alýndý ve yaðma edildi. Bunun
sonucunda Papa tüm orduyu aforoz etti. Ondan sonra her þey kötüye gitmeyebaþladý. Venedikli
er, kiralýk ordularýna þimdi de Bizans'taki zenginliklerianlatmaya baþladýlar. Bizans Ýmpar
toru'nun tahttan indirilen bir akrabasýna
yardým etmek amacýnýn arkasýna sýðýnan Haçlýlar Konstantinopolis'e girdiler.
Þehri yakýp yýktýlar, yaðmaladýlar ve nüfusun hatýrý sayýlýr bir bölümünü
katlettiler. Sonra da tahta kukla bir imparator oturttular.
Haçlýlarýn esas amacý olan Konstantinopolis'i Türklere karþý korumak tamamen
býrakýlmýþtý ve bu hain saldýrýnýn Avrupa'ya da zararý çok büyük oldu. Sonunda,
eski Bizans Ýmparatorluðu ailesi yavaþ yavaþ bu kadim þehrin tahtýna tekrar
geçti, ama artýk eski güç ve pýrýltýnýn sadece gölgesi vardý. Ýmparatorluðun
çöküþü ise baþtakilerin o andan itibaren takýndýðý tutum yüzünden hýzlandý.
Dördüncü haçlý ordusu savaþtan elde ettikleriyle geri döndü. On yýl sonra papa
tekrar denedi. Bu ordu Mýsýr'da bir saldýrý üssü oluþturmaya çalýþtý. Bu, sýradýþý
bir plandý ve sonunda Nil deltasýnýn salgýn hastalýklarla dolu ortamýnda
gerçekleþmesi mümkün olmadý.
Ama yine de çaba gösterildi. 1260'larda bölge Moðol istilasýna uðradýðýnda
savaþçý olarak yetiþtirilen kölelerden gelen bir hanedan, Memlükler Mýsýr'ý
yönetiyordu. Kendi aralarýndaki anlaþmazlýklar yüzünden haçlýlarla iþbirliði
yapma eðilimindeydiler. Ýki taraf da yakýnda oraya ulaþmasý beklenen Moðollara
karþý haçlýlarla birleþmek istiyordu. Ancak buna gerek kalmadý çünkü Moðollar
Kudüs'ü geçtikten sonra geri çekildiler.
En korkunç haçlý seferlerinden biri çocuklarýn katýldýðý haçlý seferiydi.
Avrupa'nýn ortaçaðdaki þehirleri yetim ve öksüz çocuklarla doluydu. Bazý
insanlar, yetiþkinlerin yapamadýklarýný, çocuklarýn yapacaklarýna inanýyordu.
Çünkü günahsýz olduklarý için, kutsal topraklara ilerlerken tanrý onlarý
koruyacaktý. Binlerce Avrupalý çocuk yollara döküldü. Yol boyunca hayattakalmak için de dil
yor ve hýrsýzlýk yapýyorlardý.
Kilise çocuklarý vazgeçirmek için çaba gösterdiyse de masum bir þekilde
kendilerini ortaya atmalarýna hiçbir þey engel olamadý. Ýtalya kýyýlarýna ulaþan
çocuklar toplandý ve liderler gemi sahipleriyle çocuklarý kutsal topraklaragötürmeleri için
laþtý. Ama bu çocuklarýn hepsi gemilere yüklenip KuzeyAfrika'ya götürüldü. Orada da köle ol

Haçlý seferlerinden birinde ise Fransa'nýn dýþýna bile çýkýlamadý. Fransýz kralý
papayla iþbirliði yapýp ülkenin güneyinde yaþayan Albigenlere karþý bir kutsal
savaþ ilan etti. Kuzeyde yaþayan binlerce Fransýz asilzadesi de bu savaþa katýldý.
Oluþturulan güç Provence bölgesine girdi ve Albigen olanlarý da olmayanlarý da
öldürdü ve topraklarýný ellerinden aldý.
Haçlý ruhu sonunda 14. yüzyýlda, Kudüs'ün Memlûk ve Osmanlý saldýrýlarýna
karþý koyamayýp düþmesiyle son buldu, yüzyýl savaþlarý, Ýtalyan þehir
devletlerinin anlaþmazlýklarý ve Büyük Salgýn Haçlý Seferlerini bitirdi. Sonuç
korkunçtu. Bizans Ýmparatorluðu darmadaðýn oldu. Yüz binlerce insan öldü ve
Müslümanlar Avrupalýlarý mutlaka püskürtülmesi gereken iþgalciler olarakgörmeyi öðrendi. Sa
n ardýndaki olumlu fikirler her zamanki
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 18 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
gibi hýrsa, idealizm çýlgýnlýðýna, dinsel bir nefrete; zalim ve uzun bir acýyadönüþtü.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 19 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
AVRUPA ANTAKYA'DA BÖLÜNDÜ
Ýmparator Alexius ve Antiokya (Antakya) Kuþatmasý
1097, Bizans Ýmparatorluðu

Avrupa'da hem politik, hem de dinsel olarak bir güç bölünmesi yaþanýyordu.
Dokuz yüz yýllýk tarihinde Roma Ýmparatorluðu'nun doðusu ve batýsý arasýndaki
fark çok belirgindi ve ayrýlmasý doðaldý. O zamanlar Batý'da Bizans
Ýmparatorluðu pek önemli görülmüyordu. Asillerin ve baþtakilerin günlük
yaþamlarý ise merak ediliyordu.
Ýznik Konsülünün aldýðý kararlar bile Hýristiyanlarýn çýkarlarýndan daha az
önemliydi. Hükümetler bölünmüþ olsa bile Büyük Roma Ýmparatorluðu'ndaki
yerlerini hatýrlýyorlardý. Bu öyle güçlü bir imajdý ki, bin yýl sonra bile Avusturya
monarþisi kýskançlýðýný sürdürecekti. Yunanca konuþan ve kendilerine Rhomaio,
imparatorluklarýna Romania diyen vatandaþlar da vardý. Avrupa'yý bölen din
deðildi, Konstantinopol'de tahta çýkan imparator Alexius'du.
Ýslam ordularý Suriye'yi ve Balkanlarýn çoðunu fethettiðinde Bizans'ýn vergigeliri de hayli
onuç olarak imparator gelirlerini artýrmanýn yollarýný
aradý. Birçok çabasýndan biri de Roma'daki Papa'yý yardýma çaðýrmak oldu.
Uydurulan bahane de kutsal topraklarý özgürleþtirmekti.
Papa'nýn ise bir sorunu vardý. Pek çok iþsiz asker etrafta baþý boþ dolanýyordu.
Alexius'dan yardým isteyen bir mektup alýnca, Tanrý'nýn iki soruna birden bir
çözüm gönderdiðine inandý. Papa Urban kutsal topraklarý kurtarmak için
yapýlacak bir haçlý seferi için çaðrýda bulunmaya baþladý. Ýþsiz ve sabýrsýz
askerler, topraktan yeterince kazanamayan çiftçiler ve onur kazanmak isteyen
soylular ya da evlerinde sýkýlanlar söz verilen cennet mekanlarýný kazanmak için
orduya katýldý.
Alexius birkaç bin adam beklerken binlerce þövalye ve askerin çaðrýsýna yanýt
verip Konstantinopol'e gelmekte olduðunu öðrendi. Bu kadar çok insaný kendi
þehrinde barýndýramazdý Alexius. Ayrýca gelenlerin, ülkesinden arta kalaný
elinden alma ihtimali de yüksekti. Gelenlerin çoðunun burnu büyük, þiddet
düþkünü ve ayný zamanda cahil olmasý da durumu zorlaþtýrýyordu. Zaten biryüzyýl sonra bu ko
erçekleþecekti. Konstantinopol Osmanlý Türklerine
geçtiðinde nüfus yüzde altmýþ azalmýþ olacaktý.
Bizans Ýmparatoru bir çözüm buldu. Haçlý ordusu ulaþtýðýnda askerler ona
baðlýlýk yemini etmeden kimseyi içeri almayacaðýný açýkladý. Bu ayný zamanda
fethettikleri topraklarýn da ona ait olmasý anlamýna geliyordu. Bu, iyi güzeldi de,
baðlýlýk ilan edilen lordun da sorumluluklarý vardýr. En önemlisi de yardým ve
koruma saðlamalýydý. Batý krallýklarýnda bu çoðu zaman yakalanan bir þövalyeiçin gerekli fi
onu kurtarmak anlamýna gelirdi. Bu, bütün
þövalyelerin hatta düþmanlarýn bile birbirini tanýdýðý küçük Batý krallýklarýnda
uygulanan bir yöntemdi. Ama Alexius, güçten düþmüþ olsa da büyük birimparatorluðun baþýnday
alle o zamanlarda Konstantinopol'de
Paris'tekinden çok insan yaþýyordu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 20 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Alexius yeni "kullarým" apar topar savaþa gönderdi ve birkaç ay içinde bu ordubir Selçuklu
k birliðini yendi, Antiokia'yý'u (Antakya) kuþattý. Kuþatma uzun
sürdü, bu da Selçuklulara yeni bir ordu kurmak için zaman kazandýrdý. Haçlýlar
Alexius'un zamanýnda gönderdiði erzak sayesinde kuþatmayý baþarýylasonuçlandýrdý. Ama birka
bu kez Selçuklu ordusu Antioch'u kuþattý.
Ancak Selçuklular surlarý aþamadý ama bir süre sonra yeni bir ordu dahaoluþturdular.
Batý'da beklendiði gibi Haçlýlar baðlýlýk yemini ettikleri lordun gelip kendilerini
kurtarmasýný beklediler. Alexius'un ise sadece bir ordusu vardý. Hem
Konstantinopol'ü korumak, hem de iþgale karþý savaþmak gibi iki iþlevi vardý
ordunun. Alexius'un kullarýna yardým etmesi gereken bir tanrý gibi mi, yoksa
ülkesini korumasý gereken bir imparator gibi mi davranacaðýna karar vermesi
gerekiyordu. Antioch'a ilerlerse hýzlý ve kayýpsýz bir zafer kazanmasý gerekirdi,
çünkü ordusu zarar görürse Konstantinopol'ü savunacak kimse kalmayacaktý.
Oraya kadar gidip de baþaramazsa geri dönüþü, telafisi yoktu. Türkler korumasözü verdiði mi
ca insana ulaþacaktý.
Karar Romalý stratejisine uyuyordu. Ordusu bir garanti olarak duracaktý ve
haçlýlarý kendi imkanlarýyla býrakacaktý. Onlarýn sadece lordu olmuþtu ve
imparatorluðu daha önce gelirdi. Haçlýlar bunu bir ihanet olarak gördü ve çok
sinirlendi. Ama öfke önemsiz bir tepkiydi. Bir ay sonra büyük bir sürprizyaparak, haçlý ord
Antioch'dan kaçmayý baþardý. Bu kaçýþýn ardýndan moral
bulan askerler baþka þehirleri ele geçirdiler. Alexius'a verdikleri baðlýlýk
sözünden Alexius'un ihaneti dolayýsýyla kurtulmuþlardý. Artýk kendi krallarýnýn
emirlerine uymaya karar verdiler. Bu haçlýlar artýk kahraman olmuþtu. Batý
Avrupa'ya döndüler ve Alexius'un onursuzluðundan ve iki yüzlülüðünden
bahsettiler.
Alexius'un korumayý seçtiði þehir sakinlerinden biri olsaydýnýz doðru kararý
verdiðini düþünürdünüz. Haçlýlar zaten güçsüzleþtiði ve onlardan umut kesildiði
için askeri açýdan da doðru karar buydu. Ancak Batý dünyasýnýn soylularýný
yardýma ihtiyaçlarý olduðunda yalnýz býrakmakla iki Avrupa'yý birbirinden ayýrdý
ve bu ayrým hala devam ediyor. Zaten çabalarý da baþkenti kurtarmak için
yeterli olmadý. Alexius'un aldýðý bu karar yüzünden Bizans'ýn düþmanlarý olduðu
fikriyle büyüyen bir sonraki nesil, Konstantinopol'ü Hýristiyan dünyasýnýn bir
parçasý olarak görmedi. Þehir 1453'te de Türklerin eline geçti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 21 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
SAKALLARI YAKARSAN SONRASINI DA DÜÞÜNECEKSÝN
Þah Alaaddin Muhammed ve Cengiz Han
13. Yüzyýl Harzem Ýmparatorluðu

13. yüzyýlda Harzem Ýmparatorluðu dünyanýn en zengin ülkesiydi. Bugünkü


Ýran, Pakistan, Afganistan ve Orta Asya'nýn büyük bir bölümü bu
imparatorluðun sýnýrlarý içindeydi. Þah Alaaddin Muhammed bu büyüklüðün
çeþitli sorunlarý da beraberinde getireceðini biliyordu.
Ýpek Yolu önemli bir gelir kaynaðýydý. Çin, Hindistan, Ortadoðu, Doðu Rusya vehatta Batý Av
n tüccarlar ticaret merkezleri olan Merv, Buhara ve
Semerkand'da bir araya geliyordu. Semerkand'ýn nüfusunun yarým milyondandaha fazla old
uðu söyleniyordu ki, o zamanlar Paris ve Londra'nýn nüfuslarý taþ
çatlasa otuz-kýrk bindi. Dünyanýn bu uzak köþesinde geniþ zevk bahçeleri vardý.
Egzotik meyve aðaçlarý, þýrýl þýrýl akan çeþmeler eþliðinde dünyanýn dört bir
yanýndan gelen asiller hayatýn tadýný çýkarýyordu.
Ayný zamanda entelektüel bir merkezdi bu imparatorluk. Her büyük þehirde
üniversiteler, kütüphaneler olmasý Þahýn imparatorluðunu Ýslam dünyasýnýn
sanat, þiir ve bilgi merkezi haline getirmiþti. Ayný zamanda bolluk Ýçinde olmasý
da buna etkendi. Bir dizi baþarýlý savaþ sonucunda imparatorluk her yöndegeniþlemiþ ve Fran
Almanya, Ýngiltere gibi ülkeler Haçlý Seferlerine bile ancak
elli bin kiþilik bir ordu gönderebilirken, Harzem Ýmparatorluðunun tümü zýrhlý
ve tam donanýmlý beþ yüz bin askeri vardý. Hiçbir devlet Harzem
Ýmparatorluðu'nu kýzdýrmaya cesaret edemiyordu.
Ancak Þah kötü haberler almýþtý. Pek ciddi bir þey deðildi ama can sýkýcýydý.
Sinek küçüktür ama mide bulandýrýr. Üç bin kilometre kadar doðuda yeni bir güç
doðuyordu. Ne olduklarý belli olmayan, çadýrlarda yaþayan, göçmen bir krallýk.
1206 yýlýnda bu barbarlar, adý Krallarýn Kralý ya da Savaþýn Kusursuz
Ýmparatoru anlamýna gelen Cengiz Han'ýn yönetimi altýnda toplandý. Cengiz HanÇin Seddi'nin
a geçmeyi baþarmýþ ve kuzeydeki Çin þehirlerini ele
geçirmiþti.
Bir Tatar hükümdarý olan Kuþluk, Harzem Ýmparatorluðu'na komþu olan
Karakitai'de (bugünkü batý Çin) bu yeni kaðana karþý isyan etme cesaretini
gösterdi. Bütün büyük hükümdarlarýn yapacaðý gibi Harzem Þahý da bu isyanagizliden gizliye
Böylece barbar devletini parçalayabileceði. Eðer bu
Kuþluk denen adam fazla güçlenirse desteðini Cengiz Han'dan yana çeviriverirdi.
Ama Cengiz Han sadece yirmi bin adamdan oluþan iki tümen asker
gönderdiðinde yolunda gitmeyen bir þeyler olduðuna anlamalýydý. Bu adamlar
Cengiz'in en iyi komutanlarýndan Çepe'nin kumandasýndaydý. Çepe daðlardaki
isyaný bastýrmakla görevliydi ve altý yýl süren bir çarpýþma sonucunda isyaný
bastýrdý.
Cengiz'in askerleri ilerlemiþ ve imparatorluðun doðu sýnýrýnýn çok küçük bir
bölgesini kontrol altýna almýþlardý. Bu iþgal için mantýklý bir rota deðildi çünkü o
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 22 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
tarafta Pamir Daðlarý vardý. Bu daðlarýn yüksekliði zaman zaman yedi binmetreye kadar çýkýy
Ticaret her zamanki gibi devam etti. Dünyanýn her yanýndan kervanlar geliyor,
vergilerini ödüyorlar ve þehirlerdeki öteki tüccarlarla alýþveriþ yapýyorlardý. Bu
yeni hükümdarýn elçileri zaman zaman Þaha gelir, dostluk belirtisi olarak ufaktefek hediye
ler verirdi. Karþýlýðýnda da ayný þekilde hediyeler giderdi. Ama
rahatsýz edici bir þeyler olmaya baþlamýþtý.
Barbar Moðollar da kervanlarla gelmeye baþlamýþtý. Kendilerine tüccar
diyorlardý ancak sadece Çin'den bozulmuþ artýk þeyler getiriyorlardý. Þahýn
ajanlarý durumun farkýndaydý ve hiç hoþlarýna gitmiyordu. Bu tüccarlarýn
aslýnda ajanlar olduðu ve surlarýn ne kadar güçlü olduðuyla ilgili notlaraldýklarý, askerle
elerde durduklarý ve surlarýn üzerinde ne kadar
mancýnýk yer aldýðý gibi bilgileri ele geçirdikleri ortaya çýktý.
Ayný zamanda Cengiz Han'ýn ordularýnýn ne kadar güçlü olduðu dedikodusunu
halk arasýnda yayýyorlar ve Harzem Ýmparatorluðu halkýný korkutuyorlardý.
Tarih boyunca bu taktik hep kullanýlmýþtýr. Rapor hazýrlamaya gelen tüccarlar,
rakibin savunma hattýný öðrenip bilgileri hemen geri ulaþtýran diplomatlar veailelerin resi
lerini köprünün, savunma birliklerinin Önünde çeken turistler. Bu
iþin türlü türlü yollarý vardýr. Bu üçüncü sýnýf barbarlarýn gönderdikleri ajanlar
yakalanýp, mallarýna el kondu ve apar topar dýþarý atýldý. Barbarlar için iyi bir
uyarý yapýlmýþtý.
Aylar geçti ve Þah seçeneklerinin neler olduðuna baktý. Moðollar binlerce
kilometre uzaktaydý ve Çin ile olan savaþlarýna dalmýþtý. Casuslarýn
gönderilmesine tepki gösterecek olsalar bile ordularýný Sibirya'nýn geniþ
bozkýrlarýndan geçirip ulaþmalarý en az altý ay alýrdý. Harzem Ýmparatorluðu'nun
sýnýrýna geldiklerinde ise karþýlarýnda beþ yüz bin Harzem askerini bulacaklardý.
Öylece mide bulandýran sinek öldürülmüþ, Þahýn ünü dünyaya bir kez daha
yayýlmýþ olacaktý.
Cengiz Han'ýn elçileri Þaha ulaþtý. Dilleri ve tarzlarý Ýslam dünyasýnýn elçilerinin
dilleri kadar kibar deðildi, ancak anlaþýlmýþtý ki durum Cengiz'in pek hoþuna
gitmemiþti. Cengiz, iyi niyetle Harzem Ýmparatorluðunun tüccarlarýnýn kendi
ülkesinde ticaret yapmasýna izin verirken, kendi ülkesinin tüccarlarý Harzem
þehirlerinde soyulup dýþarý atýlýyordu. Özür dilenmeli, tüccarlarýn zararlarý
karþýlanmalý ve Moðol kervanýna kötü davranan sorumlular cezalandýrýlmalýydý.
Bir ders vermenin tam zamanýydý ve Þah Muhammed'in bu dersi vermek için
harika bir fikri vardý. Elçi olarak gelen Moðollarýn sakallarý Þah ve
yanýndakilerin huzurunda yakýldý. Sakallar yanarken bayaðý nahoþ bir
görüntünün ve ayný zamanda kokunun oluþtuðu kesindir. Bazý kaynaklara göreise sakalý yakýld
oðol elçisi öyle özensiz týraþ edilmiþ ki az daha
kafasý kopuyormuþ.
Her neyse, insan, acaba Þah neden böyle yaptý, demekten alamýyor kendisini.
Casuslarý, Moðollarýn "modern" bir ordu tarafýndan kolaylýkla durdurulabilecek
sýradan barbarlar olduðundan emin miydi acaba? Acaba kazanacaðýndan emin
olduðu bir savaþ mý baþlatmaya çalýþýyordu? Tarihte resmi bir bildirim
yapýlmadan savaþa giriþildiði olmuþtur. Þahýn uyguladýðý taktik ise Cengiz'i
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 23 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
öfkelendirecek kadar aþaðýlayýcýydý. Yoksa Þah sadece eðlenmek mi istemiþti?
Elçiler acý ve aþaðýlanma içinde çýðlýk atarken Þah ve beraberindekiler katýla
katýla gülmüþtü. Ardýndan da elçiler kapý dýþarý edilmiþlerdi.
Sonra fýrtýna baþladý... Sen hem Moðol elçilerinin sakallarýný yak, hem de bunun
cezasýz kalacaðýný düþün. Moðol geleneklerine göre taraflardan birinin öleceðinin
bildirilmesiyle savaþ baþlar. Ölen tarafýn kim olacaðý ise bilinmez.
Yüz binden biraz daha fazla askerle Cengiz Han 1219'da Harzem
Ýmparatorluðu'nun kalbine doðru büyük bir hýzla ilerledi. Birkaç ay içinde þahýn
ordusu yenilmekle kalmadý, resmen telef edildi. Sonraki yýl, o muhteþem þehir
Semerkand düþtü, tüm nüfus kýlýçtan geçirildi. Þaha Moðollarýn kendisi için bir
"av partisi" düzenlediði haberi geldi. Ýki tümen uzman asker Þahý öldürüpCengiz'e kafasýný
harekete geçmiþti.
Panik halindeki Þah kaçtý. Peþinde de Moðol generali Subutay yönetiminde yirmi
bin asker vardý. Takip üç bin kilometre kadar sürdü. Sonunda Hazar Denizi'nde
bir adaya kaçtý ve korkudan saçý sakalý beyazlamýþþekilde öldüðü söylendi. Bazý
tarihçiler Harzem Ýmparatorluðunu yýkan savaþýn tarihin en aðýr savaþý
olduðunu söyler. Tüm nüfusun yüzde 75'i kýlýçtan geçirilmiþ, bütün þehirler
dümdüz edilmiþti. Sonuçta Ýslam'ýn akademik kalbi artýk atmayacaktý.
Cengiz, giriþtiði savaþta þahýn ordularýnýn peþinden koþarken Hint Okyanusukýyýlarýna kadar
batýdaki ve kuzeydeki bilinmeyen ülkelere keþfe
çýkmak için izin istedi. 1233 yýlýnda geri çaðrýlana kadar Kafkaslarý geçecek,
Rusya'nýn verimli kara topraklarýna ulaþacak ve en sonunda Dinyeper nehrindeduracaktý. S
ahne elli yýl sonra Moðollarýn Rusya ve Doðu Avrupa'yý ele geçirmeyeçalýþmalarý için uygun
rilmiþti.
Þah, birkaç sakal yakmanýn cezasýný tüm bir kýtanýn yakýlýp yýkýlmasýyla ödedi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 24 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BAÞKASINA GÜVENÝRSEN YAYA KALIRSIN
Prester John ve Son Haçlý Seferi
13. Yüzyýl Avrupasý

Her þey Bizans Ýmparatorluðu'nun baþkenti Konstantinopol'ün patriði


Nestorius'un söyledikleriyle baþladý. ÝS 5. yüzyýlda geliþen olaylarda Nestorius,
Ýsa'nýn kutsal ruh fikriyle dolu sýradan bir insan olduðunu ve bu nedenle
Meryem'in de tanrýyla bir iliþkisi olmadýðýný söylüyordu. Patrik, Doðu Roma
Ýmparatorluðu'nun dini lideri olduðundan fikirlerini çabucak yaymasý kolaydý.
Bu fikir kilisenin öteki patrikleri ve Doðu Roma hükümdarý tarafýndan pek dehoþ karþýlanmad
afta içinde Nestorius görevden alýndý.
Bundan yýlmayan Nestorius "sapkýn" fikirlerini yaymaya devam etti. Bir mürit
grubu oluþmaya baþlamýþtý. Ýnatçýlýðý yüzünden bu eski patrik ve müritlerisürüldü. O zamanl
s'ýn söz sahibi olduðu
topraklarýn çok daha doðusuna gitmek anlamýna geliyordu. Nestorius vetakipçileri Hindistan
'a kadar gitti. Ýsa hakkýndaki fikirlerini burada da ifade
ediyorlardý ancak oraya ilk gelen Hýristiyanlar olduklarý için bunlarý anlattýklarý
Hýristiyan olmayanlardý. Bir süre Nestorius'un müritleri dikkat çekti ancak
Bizans Ýmparatorluðu küçüldükçe baðlantý kaybedildi. Tüm bilinen oralarda,
uzaklarda doðuda bir yerlerde Nestorius'un takipçilerinin olduðuydu.
12. yüzyýlýn sonunda Avrupa tuhaf bir yer haline gelmiþti. Dev imparatorluklarparçalanmýþtý
iev'den Londra'ya kadar bütün devletler küçülmüþtü. Bu
küçük devletler zenginleþmiþti ve Kudüs ile kutsal topraklarý kurtarmak dýþýnda
sýnýrlarýnýn ötesinde olup bitenle ilgilenmiyordu. Bunun nedeni de Avrupa'nýn
ötesindeki ticaretin önünün Ýslam'ýn yükseliþi nedeniyle kesilmesiydi.
Bu, ayný zamanda Avrupalýlarýn cehaletle geçirdiði "Karanlýk Çaðlar"ýn sonuydu.
Bin yýl önce Roma'da Çin'den gelen ipek sayesinde bol bol ipek bulunurken ipek
artýk bir zenginlik ve asalet iþareti olmuþtu. Basit bir ipek ceket bile bir tarla
iþçisinin beþ yýllýk gelirine eþitti. Avrasya'nýn üçte ikisi Marco Polo'nun
keþfetmesini bekleyen bir bilinmeyendi.
13. yüzyýlda Avrupa'nýn yüzü 5. yüzyýldakinden oldukça farklýydý, Doðu dünyasý
ise tanýnmayacak hale gelmiþti. Ýslam güçlenmiþ, dört kez yapýlan Haçlý Seferleri
geçici bir süreyle de olsa kutsal topraklarý özgürlüðüne kavuþturmuþtu. Savaþçý
Müslümanlardan daha önemlisi ise Çin'i çoktan fethetmiþ olan Moðol
Ýmparatorluðuydu.
Moðollar yüzlerini Batý'ya dönmüþtü. Avrupa ise küçük krallýklarýn, birkaç asilin
yönetimindeki disiplinsiz ordularýyla Haçlý Seferlerine çýkýyordu. Dört sefer
Yakýndoðu'yu ticarete açtý ama bu, Hýristiyan dünyasýnýn yararýna olmadý.
Katolik Kilisesi hala yönetimi elinde tutuyordu ve Papa Avrupa politikasýnýn en
önemli adamýydý. Gücünün çoðu da "Kutsal Topraklar"ý kafir Müslümanlardan
kurtarmak için düzenlediði Haçlý Seferlerinden geliyordu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 25 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Ama Nestorius ve takipçilerinin baþýna gelenler Prester John efsanesinin
oluþmasýna yol açtý. 1122'de Roma'ya Hindistanlý bir rahip ulaþtý. Hindistan ve
Çin'de yaþayan Nesturilerin (Neþter yanlýsý Hýristiyan) bir elçisi olduðunu
söylüyordu. Aslýnda Hindistan'da birkaç bin Nesturi vardý, Çin'de ise tek kiþi bile
yoktu. Ama Papa'nýn duymak istedikleri buydu. Moðol Ýmparatorluðu'nun
büyümesiyle ilgili haberler ve hatta ayrýntýlý raporlar Avrupa'ya ulaþýyordu.
Bunun için harekete geçmek isteyen Avrupalýlar Prester John'a yardým
bahanesiyle yeni bir Haçlý Seferi baþlattýlar. Bu Beþinci Haçlý Seferiydi.
Prester John güçlü bir askeri lider ve inançlý bir Hýristiyan gibi tanýtýlýyordu.
John, Ýslam dünyasýnýn yaný baþýnda güçlü bir Hýristiyan krallýðýnýn baþýndaydý.
1145'de Suriye Baþrahibi Papa'ya gönderdiði mektupta doðudaki bir Hýristiyankrallýðýnýn kut
raklarýn geri alýnmasýnda yardýmcý olmak üzere bir ordu
gönderdiði konusunda bilgi aldýðýný yazdý. 1221'de haçlý seferi için çaðrý
yapýlmýþtý.
Hýristiyan dünyasý Prester John'un Ýspanya'dan Ýran'a kadar her yeri elinde
tutan Ýslam ordularýndan Avrupalý Hýristiyanlarý kurtarmak için harekete
geçtiðinden o kadar emindi ki, Moðol fetihleri bile görmezden geliniyor hattabunlar Pres
ter John'un yaptýklarý olarak anlatýlýyordu. Batý Avrupa için PresterJohn gerçek, Moðollar
ir efsaneydi.
Böylece Papa haçlý seferini baþlattý. Filistin'e doðru yola çýkan binlerce þövalyeöldü. Son
lar kutsal topraklarý tamamen kaybetti. Ancak o vakte
kadar bu, Hýristiyanlar için önemli deðildi, çünkü Prester John her an ordusuyla
ortaya çýkabilir ve Hýristiyanlarý kurtarabilirdi. Dahasý John, doðudan gelecektive Müslüma
irleri aralarýnda sýkýþtýrmýþ olacaklardý.
Bu efsanenin gücü Avrupa'nýn stratejisine yarým yüzyýl boyunca yön verdi.
Sonunda ise Prester John'un gerçekten bir efsane olduðu ortaya çýktý. Ayrýca
Moðollarýn da gerçekliðinin farkýna varýldý. Batý Avrupa Haçlý Seferleri nedeniyle
ikiye bölündü. Bazýlarý destek verirken, bazýlarý hata olduðunu düþünüyordu.
En büyük iki Hýristiyan krallýðý Polonya ve Macaristan'dý. Ama büyük olmalarý
uygar olduklarý anlamýna gelmiyordu. Bu iki krallýk, ikiye bölünmüþ Fransa gibikendi halind
eliþmeye býrakýlmýþ olsaydý "Karanlýk Çað" bir yüzyýl daha önce
biterdi. Ancak Moðollar sonunda Avrupa'ya saldýrmaya hazýrlandýklarýnda,
Batý'nýn askeri gücü daðýlmýþ durumdaydý.
Macaristan Kralý IV. Bela tüm Hýristiyanlýða kendilerini ve tabii ki Macaristan'ý
savunmalarý için çaðrý yaptýðýnda Öyle büyük bir ordu oluþturulamadý.
Avrupa'nýn her tarafýndaki þövalyelerden yanýt geldi. Ama beklendiði kadar
büyük bir katýlým yoktu. Batý Avrupa'dan tek bir kral bile ordusunu toplayýpgelmedi.
On beþ-yirmi yýl önce Filistin'de savaþanlardan çoðu ölmüþtü ve mali açýdan da
ordularýn yeni bir savaþa gücü yoktu. Moðollar, Polonya ve Macaristan'ý ezipgeçti. Moðol hü
eydi ve Moðol ordularý kendi kendilerine geriçekilmeselerdi, Dublin'e kadar ilerleyip
tüm Avrupa'yý ele geçirmekten onlarý
alýkoyacak hiçbir güç kalmamýþtý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Prester John bir efsaneydi. Olmayan bir Hýristiyan Krallýðý ile güçleri birleþtiripÝslam or
yenme fikri Papa'ya ve asillere öyle çekici gelmiþti ki kimse
buna karþý çýkamadý. Bu öyle bir efsaneydi ki, Moðol hükümdarý ölmeseydi, tümAvrupa Moðol h
ecekti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 27 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BEDDUALARIN ASIL HEDEFÝ
Sicilya'da Akþam Duasý Katliamý
1282, Palermo, Sicilya
Romalýlar Sicilya'yý iþgal ettiðinden beri ve muhtemelen daha da önce,
Sicilyalýlar Akdeniz'in kontrolü kimin elindeyse onun paspasý olmaktan býkmýþtý.
1282'de Fransýz monarþisi Sicilya'yý kontrolü altýna aldýðýnda da, 1266'da
Anjou'lu Charles Sicilya krallýðýna getirildiðinde de durum buydu.
Büyük bir ihtimalle Charles adanýn bir deniz üssü olmaktan ve vergigetirmekten baþka bir ya
arý olmadýðýný anlamýþtý. Sicilyalýlar, kendi çýkar ve
ihtiyaçlarý gözetilmeden büyük Avrupa devletleri tarafýndan yapýlan
anlaþmalardan rahatsýzdý.
Bugünkü milliyetçilik koþullarýnda Sicilyalýlarýn rahatsýzlýðýnýn milli
nedenlerden kaynaklandýðýný düþünebilirsiniz. Sicilya'da Avrupa'nýn gerikalanýna göre bu an
a ciddi bir kimliðin oluþtuðundan söz etmek
mümkünse de bu sorunun sadece küçük bir kýsmýydý.
Sicilyalýlar için en can sýkýcý durum Fransýz monarþisinin paraya ihtiyacý olmasý
ve Sicilya gibi uzak yerleri para makinesi gibi görmesiydi. Ayrýca vergi toplamakve
düzeni saðlamak için adaya Fransýz yöneticileri de gelmiþti. Çoðu Parisli bu
Fransýzlar Sicilyalýlarý yýkanmayan, pis köylüler olarak görüyorlardý.
Sicilyalýlarýn yýkanmayan köylüler olduðu doðruydu ama asýl sorun Fransýzlarýn
ada halkýný aþaðýlamasýydý.
Bununla birlikte, iþgalcilere karþý kendilerini savunmak için La Cosa Nostra'yý
yaratmýþ olan bu halk oldukça sakindi. Ufak tefek bir sürü olay oluyor,
anlaþmazlýklar artýyordu. Ama 30 Mart 1282'ye kadar önemli bir þey meydanagelmedi. Paskaly
adan sonraki pazartesi günü iþler birden karýþtý. Bir grupSicilyalý kilisede akþam duasý iç
mýþtý.
Bir gün önce bir grup Fransýz askeri Santo Spiro (Kutsal Ruh) kilisesini basmýþ
ve vergi borcu olan bazý kaçaklarý yakalamýþtý. Bu, açýkça ötekilere karþý gözdaðý
vermek için yapýlmýþ bir ibret gösterisiydi. Kilisede otururken kelepçelenip
götürülen bu adamlarýn oluþturduðu manzara sadece mýrýldanmalara yol açtý
ama kimse direnmedi. Ve o pazartesi günü, akþam duasý baþlamadan önce þehrin
yerlisi Katolikler kilisenin önünde toplanmýþtý.
Yetkililer böyle büyük bir kalabalýktan rahatsýz olmuþtu. Bunun sadece dinsel
bir kutlama olduðundan ve Sicilyalýlarýn silahlý olmadýðýndan emin olmak için
iki yüz Fransýz askeri gönderildi. Aslýnda bu çok anlamlýydý. Çünkü daha önce
benzer toplantýlar tartýþmalara neden olmuþtu ve bir gün önce ayný yerde kötübir olay yaþan
Sicilyalýlar üzerlerinin aranmasýna ses çýkarmadý. Silahsýzlardý. Ama
Fransýzlarýn tacizci yaklaþýmý Sicilyalýlarýn gururuna dokunmuþtu. Fransýz
askerlerinden biri "silah aramak için" yeni evli bir kadýnýn bluzunun altýna elini
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 28 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
sokunca kocasý öfkelendi. "Fransýzlara ölüm" diye baðýrýp, Fransýzýn kýlýcýný
belinden çekerek üzerine yürüdü. Bu hareket kalabalýðý ayaklandýrdý. Hiçbiri
silahlý olmamasýna raðmen tüm Fransýz askerlerini öldürmeyi baþardýlar.
Kayýtlara göre Sicilyalýlar da iki yüz kayýp verdiler.
Sonraki günlerde tüm ada halký ayaklandý. Binlerce Fransýz ve onlarla iþbirliði
yapan ya da evlenenler de öldürüldü.
Charles'ýn tepkisi iki birlik daha göndermek oldu. Yeni birlikler ayaklanmayý
kanlý bir þekilde bastýrýp Sicilya'yý geri aldýlar. Adada isyan ve direniþ bir yaþam
tarzý halini aldý. Halk adadaki yönetime alternatif olarak adý bugün 'CosaNostra' olarak b
ilinen bir kültürel doku oluþturdu.
Fransýzlarýn tutumu sadece isyana neden olmadý, ayný zamanda Amerika'nýn ilk
organize suç mekanizmasýnýn temellerini attý. Bagajlarda bulunan cesetlerin,
ayaðýndan betona gömülmüþ, dizlerinden vurulmuþ insanlarýn okuduðu
beddualar hep dinsel bir kutlamada sorun çýkmasýný engelleme iþgüzarlýðýnda
bulunan Fransýz yöneticilere gitmeliydi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 29 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
FARELER MEYDANI BOÞ BULUNCA
Kediler Ýçin Kara Bir Gün
1300'lerde Avrupa

'Kara Ölüm' olarak bilinen veba salgýný ilk olarak 1300'lerde Çin'de ortaya çýktý.
Kurbanlarýn þikayetleri aðrýlar, ateþ ve bulantýyla baþlýyordu. Ýnsanlarýn
dirseklerinde ve kasýklarýnda mor kabarýklýklar oluþuyor ve kýsa sürede yumurta
büyüklüðüne ulaþýp sertleþiyordu. Bu yumurtalar patladýðýnda içinden piskokulu siyah bir ma
k bu rahatlama kurban için çok geç
oluyordu. Çünkü hasta beþ gün içinde ölüyordu.
Bunun bilinen bir tedavisi yoktu ve alýnan hiçbir önlem iþe yaramýyordu. Seksen
yýl içinde hastalýk Çin nüfusunu üçte bir oranýnda azaltmýþtý. Ýyi iþleyen ticaretyollarý a
doðru, Hindistan ve Ortadoðu'ya ilerliyor, hergün binlerce insanýn ölümüne neden oluyordu.
Hastalýða neyin sebep olduðu bulunamýyordu. 1347'de bozkýr savaþçýlarý bir
Ceneviz þehrini kuþatýp mancýnýkla hastalýktan ölmüþ cesetleri þehre fýrlattýlar.
Böylece þehrin çoðunluðu hastalýða yakalandý. Bu cesetler toplanýp yakýldý ve
ardýndan da gömüldü ancak hastalýðýn yayýlmasý engellenemedi. Þehir
mahvolduðu için Cenevizliler Sicilya'ya geri döndü ve hastalýðý orada da
yaydýlar. Hastalýk, yeni ve kendisiyle ilgili hiç bilgisi olmayan bir nüfusa
yayýlacaktý. Sicilya üzerinden Avrupa ve Kuzey Amerika da hastalýkla tanýþtý ve
milyonlarca insan öldü.
Bu salgýna hastanýn derisinin son aþamalarda koyu mor bir renge dönmesindendolayý "Kara Ölü
adý verildi. Derinin bu renge dönüþmesi, soluma sorunlarý
yüzünden kanda oksijenin azalmasýndan kaynaklanýyordu. Hastalýk bir kere
bedene girdikten sonra o günün hiçbir týp tekniði tedavi edemiyordu. Kara ölümþehirlerin tü
aðýn ederken Avrupa uygarlýðýnýn da paniðe
kapýlmasýna yol açtý
Doktorlar salgýný durdurmanýn yollarýný aradýlar. Hastalar evlerinde karantina
altýna alýndýlar ancak hastalýk yine de bir orman yangýný hýzýyla yayýldý. Birçok
insan kara ölümün, Tanrýnýn onlara günahkar yaþamlarý yüzünden gönderdiði
bir ceza olduðuna inandý. Tanrýnýn öfkesini yatýþtýrmak için insanlar günahkeçileri aramaya
Bazý dindarlar Tanrýnýn öfkesini kendi üzerlerine çekip insanlarý kurtarmak için
kendilerini kýrbaçladý. Özellikle Brüksel ve Strasburg'da bazýlarý olanlarý
Musevilerin varlýðýna baðladý.
Bu panik döneminde binlerce insan öldü. Salgýnýn cadýlar yüzünden ortaya
çýktýðý da söylendi. Zararsýz erkek ve kadýnlar evlerinden alýnýp hastalýðýn
yayýlmasýný önleme amacýyla yakýldý. Kedilerin ise parlayan gözleri ve geceleri
dýþarýda çok dolaþmalarý yüzünden bu "cadýlarýn" büyülü hayvanlarý olduðu
düþünülüyordu. Binlerce kedi katledildi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 30 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Aslýnda Avrupalýlar kedileri öldürerek salgýna karþý en birinci savunma hatlarýný
kaybetmiþ oluyorlardý. Çünkü veba salgýný, öteki adýyla Yersinia Pesüs yaygýn
bir fare biti tarafýndan taþýnýyordu. Ortaçaðda her yer fare doluydu.
Kanalizasyon ilkeldi. Caddeler insan dýþkýsý, çöp ve ölü hayvan artýklarýyladoluydu. Kara v
alýðý taþýyan bitlerin fareler yoluyla yayýlmasý sonucu
artmýþtý.
Cenevizlileri Avrupa'ya geri getiren gemide insanlarla birlikte karaya çýkan
fareler hastalýðý taþýmýþlardý. Limanda yaþayan bir sürü kedi öldürülmemiþ
olsaydý fareleri yiyeceklerdi ve hastalýk yayýlmayacaktý. Ancak bu kemirgenlerkontrolsüz k
aldý ve getirdikleri hastalýðý korumasýz binlerce eve yaydý.
14. yüzyýlda salgýn hastalýk Avrupa'da beþ kez daha baþ gösterdi. Salgýn sona
erdiðinde nüfusun üçte birinden fazlasý ölmüþtü. Kediler öldürülmemiþ olsaydý
ölüm oraný çok daha az olurdu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 31 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
HEDÝYE BÝR TOPU ASLA HOR GÖRMEYÝN
Tam Bir Þehirli Yaklaþýmý
1453, Konstantinopol

Bir savaþta insan sadece kendi teknolojisinin durumunu deðil, rakibinin de hangiyeni
teknolojileri karþýsýna çýkarabileceðini hesaplamalýdýr.
Konstantinopol þehri yedi yüzyýldan daha uzun bir süre Ýslam dünyasýnýn
saldýrýsýna uðramýþtýr. Önce 7. ve 9. yüzyýllar arasýnda Araplar, sonra da 12.
yüzyýlda bölgeye gelen Türkler. Þehri kurtaran o gün için ileri teknoloji
sayýlabilecek Rum Ateþiydi. Neft ve ziftten oluþan bir karþýmdý bu. O gününnapalm bombasý d
ceðimiz formülü saklý olan bu gizli madde gemilere
yükleniyor ve bronz bir toptan ateþleniyordu.
Elli metreden daha geniþ bir alan içerisinde tahtadan yapýlmýþ hiçbir gemi
yaklaþamýyordu. Buna benzer alev atan mancýnýklar da kale duvarlarýnda sabit
bir biçimde duruyorlardý. Böylece yedi yüzyýl boyunca þehir saldýrýlara göðüs
gerebilmiþti. Ýmparatorluðun geri kalaný parça parça elden çýktýysa bile þehir
Bizans'ýn elindeydi.
15. yüzyýl baþlarýnda Roma Ýmparatorluðu'ndan geriye kalan bu þehir ve birkaç
küçük Ege adaþýydý. 1451'de daha sonra "Fatih" unvanýný alan II. Mehmet tahta
geçti ve yedi yüzyýllýk amacý gerçekleþtireceðine ant içti. Güçlü Konstantinopol
þehri Osmanlý kýlýcýna boyun eðecekti. Mehmet, kenti alma konusunda parlakfikirlerle gelen
erkesin Hýristiyan, Müslüman ya da Musevi olmasýný
önemsemeksizin ödüllendirileceði haberini her yere saldý.
Top yapýmýndaki yeniliklerin yaygýnlaþmasý henüz birkaç nesillik bir olaydý.
Önceki toplar küçüktü, yararsýzdý ve hedefi tutturamýyordu. Ancak kýsa bir
mesafe içinde isabet saðlayabiliyorlardý. Barut zamansýz patlayabilirdi,
tehlikeliydi ve içindeki kömür, sülfür gibi maddeler nakliye sýrasýnda ayrýlýyordu.
Bunlarý bir arada tutmak için geliþtirilen teknikler henüz piyasada deðildi.
Dolayýsýyla bu yeni silah sistemi çok ses çýkaran bir oyuncaktan daha fazlasý gibigözükmüyo
lýnda Wright Kardeþlerin yaptýðý ilk uçak da tehlikeli bir
uçurtmaydý ancak arkasýndan gelen Messerschmitt ve Spitfire'lar çok þeyideðiþtirdi.
Macaristan hükümdarý Urban toplara bayýlýrdý. Barutun zamansýz patlamasý ve
isabet sorunlarýna bir çare bulmayý baþardý. Eðer toplarýn boyutu ve güçleri
artýrýlýrsa doðru yere isabet etmesinin çok önemi kalmayacaktý. Devasa
büyüklükteki top mermisi nereye düþerse düþsün büyük bir alana zarar
verecekti. Hayallerindeki silah tam bir canavardý, bir tondan daha aðýr ve 120
cm. çapýndaki bir top mermisini atabilecek bir top. Bu süper topu destekleyecek
90 cm. çaplý mermi atabilen küçük toplar, küçük taþlarla yüklü mancýnýklar
kuþatýlmýþ bir þehirden gelebilecek her türlü saldýrýya karþý bu büyük topu dakoruyabilirdi
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 32 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Bu silahlarýn imal edilmesinin büyük bir paraya mal olacaðýný söylemeye gerekyok. Süper sil
raberinde büyük bir asker gücü ve yüzlerce ton barutgerektirecekti.
Urban bu silahýn zafer kazandýracaðýný biliyordu ve iyi bir silah tüccarý gibi bufikri satm
için dolaþmaya baþladý. Akla ilk gelen müþteri adayý tabii ki
Konstantinopol'dü. II. Mehmet'in ordularý Çanakkale Boðazýnýn doðu tarafýnda
toplanýyordu ve Osmanlý Türkleri Bizans'a karþý kutsal bir savaþ ilan etmiþti.
Urban'ýn teklifini ilk olarak Ýmparator XI. Konstantin'e götürülmesinde mutlakaaz da olsa
din ve ýrk birliðinin etkisi vardý.
Hazýrladýðý süper silahlarýn planlarýný göstererek buna sahip olacak herhangi bir
þehrin tüm saldýrýlarý kolayca püskürtebileceðini anlattý. Bu güçlü silahtan
atýlacak bir mermi, yüzlerce saldýrganý öldürebilir ya da bir gemiyi batýrabilirdi.
Düþman karþýlarýna ayný büyüklükteki silahlarla çýksa bile onlarý daha
kullanamadan etkisiz hale getirilebilirdi.
Ancak Urban reddedildi. Danýþmanlar denenmemiþ silahlara paraharcamaktansa o parayla b
iraz daha kiralýk asker tutulabileceðine karar verdi.
Herhalde Bizans, Urban'ýn bir silah tüccarý olduðunu ve bir dahaki duraðýnýn
Boðazýn öte yakasý olacaðýný düþünememiþti. II. Mehmet teklifi hemen kabul etti
ve Urban'la bu silahlarý hazýrlamasý için anlaþtý.
Bir yýl sonra Mehmet'in ordusu þehri kuþattý. Kuþatmanýn kaderini Urban'ýn dev
toplarý belirledi. Silahlar Bizanslýlarýn Rum Ateþlerinin menzili dýþýna
yerleþtirildi. Ayrýca bu silahlarýn yapýlmasý için harcanabilecek parayla tutulanaskerlerin
oklarýndan da uzaktý.
Surlar yýkýldý, Türkler içeri girdi ve XI. Konstantin öldürüldü. Urban'ýn
silahlarýný reddeden danýþmanlarýn da Konstantin ile birlikte öldüðünü
düþünmek isteyebilirsiniz ancak bu tür bir adalet nadiren gerçekleþir.
Urban'ýn silahlarý Türklere satma fikri uzun vadede yanlýþ bir karar olabilirdi.
Ýstanbul artýk Türklerin önünde bir engel deðildi, dahasý Osmanlý
Ýmparatorluðu'nun baþkenti olmuþtu. Bu da tüm Güneydoðu Avrupa'nýn savaþ
alaný haline gelmesi demekti. Dahasý Türkler Viyana'ya kadar uzanacak veUrban'ýn kendi ülk
esi bir savaþ alanýna dönecekti. Malýný satýp para kazanmatutkusu Macaristan'ýn bugün bile
lu rüyasý olan, beþ yüz yýllýk bir
çatýþmaya neden olmuþtu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 33 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BÝR BAÐIÞLAMA ÇOK GÖRÜLÜNCE
Papa VIII. Henry'yi Baðýþlamayý Reddeder
1533, Roma ve Ýngiltere
Papanýn baðýþlamalarý, Tanrýnýn kanunlarýna karþý gelen insanlarý affetmenin
bir yoludur ve sýk sýk gerçekleþmemesi gerekir.
Ancak Katolik Kilisesi standartlarýný çok yüksek tutamamýþtý. O çaðda papalarýn
metresleri, gayri meþru çocuklarý oluyordu. Bu þartlar altýnda baðýþlanma
kaðýtlarý Vatikan hazinesine yapýlan baðýþlarla kolaylýkla elde edilebiliyordu.
1503 yýlýnda Ýspanyol Ferdinand kýz kardeþi Katherine'in 11 yaþýndaki ÝngilterePrensi Henry
evlenmesi için Papa II. Julius'dan izin istedi. Bir baðýþlama
gerekiyordu çünkü Katherine zaten Henry'nin aðabeyiyle evliydi ancak kocasý
ölmüþtü. Papa ise Hýristiyanlýðýn bir adamýn kardeþinin karýsýyla evlenmesiniyasakladýðýný
anrýnýn onlara çocuk vermemesiylelanetleneceðini açýkladý.
Ama Papaya müttefiklik sözü verilip büyük bir çeyiz sunulunca -bu çeyiz
doðrudan Papanýn sandýklarýna gitmiþti- Papa baðýþlamayý kabul etmiþti.
Ýngiltere'nin gelecekteki kralý Henry Tudor iki yýl sonra kendinden beþ buçuk yaþ
büyük Aragon'lu Katherine ile evlendi.
Ýspanya, Ýngiltere ve Roma bu evliliði pek ciddiye almadý ve elde ettikleri maddi
kazanýmlarla ilgilendi. Düðün ise planlanandan dört yýl sonra 11 Haziran
1509'da gerçekleþti. Henry düðünden iki ay önce Ýngiltere kralý olarak taç giydi.
Genç çift için her þey toz pembe görünüyordu.
Henry iyi bir kraldý. Bir sanatçý, sporcu ve bilgili bir adamdý. Ýhtiraslý, yaþama
sevinciyle dolu, kendinden önce gelen krallar kadar iyiydi. Katherine ise tutkulu
bir þekilde onu yaptýklarýnda destekliyordu. Öyle ki, verimlilik simgesi olan narý
kendi sembolü olarak kullanýyordu. 1518'e kadar altý kez hamile kalmýþ ve üç
kýz, üç erkek doðurmuþtu. Ne yazýk ki, bunlardan sadece bir kýz hayattakalmýþtý. Bu kýzýn a
Arkasýndan gelen bir oðlunun olmamasý Henry'nin hoþuna gitmemiþti. Ayrýca
kendinden beþ yaþ büyük olan, hem de altý doðumdan sonra iyice yaþlý
görünmeye baþlayan bir kadýnla evli olmak da onu sýkýyordu. Çirkinleþmiþ ve
kendini iyice dine vermiþti Katherine. Genç ve tutkulu Henry'nin yüzünü bir
arayýþ içinde genç kadýnlara dönmesi kaçýnýlmazdý, baþka bir seçeneði yoktu.
Çünkü halkýna bir prens borçluydu.
Henry'nin ilgisi sarayda Anne Boleyn adýyla bilinen bir genç kadýna yönelmiþti.
Henry bu kadýný "bir meleðin ruhuna sahip, tahta yakýþan bir genç haným"
olarak tanýmlýyordu. Ama Anne hýrslý bir kadýndý ve kralýn metreslerinden biri
olmaya hiç niyeti yoktu. Anne kraliçe olmak istiyordu, Henry de taht için erkek
varisler. Bu kusursuz bir eþleþmeydi. Ancak bir sorun vardý, Henry halaKatherine ile e
vliydi ve Katherine'in Henry'yi býrakmaya hiç niyeti yoktu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 34 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Sorun deðil, diye düþündü Kral.
Kralýn danýþmanlarýndan biri olan Kardinal Wolsey hernen yeni papa Clement'e
bir baþvuru yaptý. Henry'nin Katherine ile olan evliliði geçersiz sayýlmalýydý,
çünkü ilk baðýþlama hatalýydý! Bu "hata"nýn düzeltilmesi Katherine'in kýzý
Mary'nin de tahtýn varisi olmadýðý anlamýna gelecekti. Çünkü geçersiz bir
evlilikten doðan bir çocuk muamelesi görecekti.
Katherine'in ajanlarý ve ailesi çoktan Vatikan'la baðlantý kurup kralýn bu
baðýþlamayý sadece kiþisel zevkleri için, ona layýk olmayan bir kadýnla beraber
olmak için istediðini açýklamýþtý. Wolsey ise olaya, tahta bir erkek varisingerekliliði, An
leyn'in erdemleri ve Katherine'in hastalýðý yüzünden krala
karþý olan karýlýk görevlerini yerine getiremediðinden bahsederek yaklaþmýþtý.
Konuþmalar, anlaþmalar uzadý ve tüm Avrupa'yý politika, maliye ve sosyal
çatýþmalar açýsýndan karýþtýracak hale geldi. Bunlarda Anne'in reformcu
inançlarýnýn da etkisi büyüktü. Anne ile ilgili haberler Ýspanyol elçileritarafýndan hemen
uçuruldu. Katherine'in kraliçe olarak kalmasý onlar
için gerekliydi.
Bir süre sonra Henry'nin sabrý taþtý. Roma, Ýngiltere ile olduðu kadar Ýspanya ilede arasýn
utmaya çalýþýyordu. Esas sorun Clement'in kendinden önceki bir
papanýn aldýðý kararý bozmak istememesiydi.
Anne'in acele ettirmesiyle ve taht için gerekli bir erkek varis beklentisinin
verdiði tutkuyla sonunda Roma ile giriþtiði tüm görüþmeleri kesti ve yeni birkilise kurdu.
likan Kilisesi. Hemen kendisini kilisenin baþý ilan etti, Anne ile
evlendi ve ilk evliliðini geçersiz ilan etti.
Henry aforoz edildi ancak bu çok umurunda deðildi çünkü artýk kendi kilisesi
vardý ve istediðini yaptýrabilirdi.
Anglikan kilisesinin ömrü Anne Boleyn ile yaptýðý evliliðin ömründen daha uzun
sürdü. Anne 19 Mayýs 1536'da idam edildi ve böylece Henry serbest kaldý. Henryile aþaðý yuk
yýl evli kalmýþlardý. Ardýnda sadece bir kýz evlat
býraktý. Erkek varis doðuramamýþtý. Papanýn aforoz etmeden birkaç yýl önce
"Ýnancýn Savunucusu" unvanýný verdiði Henry'nin Anne Boleyn'le evlenme fikritarihin büyük f
skolarýndan biri oldu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 35 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ÝSTÝHBARAT OLMADAN SAVAÞ KAZANILMAZ
Eksiksiz Bir Donanma Kuzeye Hareket Eder
1588, Ýspanyol Donanmasý
"En koyu Katolik kral" olarak bilinen Ýspanya kralý II. Philip'in Ýngiltere'yi iþgaletme
k için bir donanma oluþturmasýnýn son derece mantýklý nedenleri vardý.
Ýngiltere bir Protestan ülkesiydi ve Henry'ye papa tarafýndan "Ýnancýn
Savunucusu" unvaný verilmiþti. Politik açýdan Ýngiltere kolonileþmede ve
ticarette bilinen Ýspanyol üstünlüðüne karþý geliþen tehdit edici bir güç halinegeliyordu.
Daha yeni Ýspanya, Ýspanyol Hollandasýndaki ayaklanmalarý bastýrmayaçalýþýrken Ýngiltere il
runda kalmýþtý. Ayrýca baþta Sir Francis
Drake olmak üzere Ýngiliz korsanlar oldukça rahatsýzlýk verici bir hale
gelmiþlerdi. Drake, Panama'daki önemli bir Ýspanyol kolonisini yaðmalamakla
kalmamýþ, baþka Ýngiliz korsanlarla birlikte Ýspanyol hükümetinin bütçesinin
büyük bir bölümünü oluþturan altýn ve platini taþýyan filodaki birkaç gemiyi elegeçirmiþler
Ýþgal planý basitti. Medina-Sidonia Dükü bir donanma kurmak için denizci
toplayýp gemiler inþa ettirdi. Kýrk savaþ gemisi ve çok sayýda yemek ve su
taþýyan nakliye gemisi yapýldý. Savaþ gemileri yüksek kuleliydi ve düzinelercekýsa mesafeli
güçlü topla donatýlmýþtý. Filonun asker mevcudu ise on dokuz
bindi.
Bu büyük güç Ýspanyol Hollandasýndaki savaþta Ýspanyol ordularýnýn baþýndaki
Parma Dükü yönetimindeki daha büyük bir orduyla buluþacaktý. Donanmanýn
esas amacý bu orduyu gemilere alýp sonra da Ýngiltere'ye çýkarma yapmaktý. Eðer
bu baþarýlýrsa Ýngiltere'nin fethi iþten bile deðildi.
Ýspanyol piyade birlikleri Avrupa'nýn en iyi eðitilmiþ ve etkili askeri gücüydü.
Kýlýç ve mýzrak kullanýmýndaki becerileriyle tüm rakiplerini alt edebiliyorlardý.
Sadece Ýsviçreli savaþçýlar onlarla baþ edebilirdi ve Ýngiltere ile Ýsviçre'nin
müttefik olmamasý büyük þanstý. Askerler kýyýya çýktýktan sonra Ýngilizordusunun fazla daya
a Ýngiltere'nin hayatta kalabilmekiçin saldýrýyý denizde, yani Manþ Denizi'nde karþýlamasý
anlamýna
geliyordu.
Ýspanyol donanmasýný karþýlamak için Ýngilizler çok daha büyük bir donanma
inþa ettiler. Güney Umanlarýnda aþaðý yukarý yüz altmýþ gemi vardý. Ama bunlar
Ýspanyol gemilerinden çok farklýydý. Daha küçük ve daha ince gövdeliydiler.
Ýngiliz gemileri hýz ve manevra kabiliyeti düþünülerek yapýlmýþtý.
Ýspanyol gemilerinde ise güç ve atýþ önemliydi. Ýngiliz gemilerindeki silahlar da
farklýydý. Ýngiliz toplarý uzun namlulu ve Ýspanyol toplarýndan daha küçük
kalibreliydi. Daha uzun olmalarý top mermisini daha uzun mesafeye atabilmelerianla
mýna geliyordu ama bu mermiler kýsa menzilli Ýspanyol toplarýnýn
mermilerinin yarýsý kadardý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 36 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Yani Ýngilizler, Ýspanyollarýn menzili dýþýndan onlarý vurabilecek ancak
mermilerinin küçüklüðü nedeniyle kalýn keresteden yapýlmýþÝspanyol gemilerinefazla zarar ve
rdi. Küçük Ýngiliz gemileri zarar verebilecek kadaryakýna geldiklerinde ise Ýspanyol toplar
menzili içine girmiþ olacaklardý. Bir
Ýngiliz gemisi Ýspanyol toplarýndan çýkan bir mermiyle bile batardý. Bu nedenle
Ýngiltere'yi bu toplarla savunmak tartýþýlamazdý bile.
Ýspanyol gemilerine Kanal'dan geçerlerken yanaþýp çýkmak da bir seçenek
deðildi. Çünkü herhangi bir Ýspanyol gemisine yaklaþacak bir Ýngiliz gemisihemen öteki Ýspa
mileri tarafýndan alt edilirdi. Ýspanyol gemileri birbirineçok yakýn ilerliyorlardý. Ýngili
ler Ýspanyollarý saatlerce devamlý ancak etkisiz bir
ateþ altýnda tuttularsa da Ýngilizlerin Charles Howard tarafýndan kumanda
edilen uzun menzilli atýþlarý Ýspanyol donanmasýnýn diziliþini bozamadý. Ayrýca
büyüklükle ilgili bir sorun da vardý. Ýspanyol gemileri, Ýngiliz savaþ gemilerinden
daha yüksekti ve içlerinde savaþa hazýr on dokuz bin asker vardý.
Ýngilizler Ýspanyol donanmasýný Hollanda'ya doðru ilerleyip Parma'nýn ordusuylabuluþmaktan
yamadý. Ýspanya'nýn kaybý çok küçüktü. Zaten o anda Ýngilizdonanmasýný yenmeleri gerekmiyor
rdusunu Ýngiltere'de karaya
çýkarmak bir Ýspanyol zaferinin garantisi olacaktý. Ýþler yolunda gidiyordu ve
Medina-Sidonia Dükü de bu planýn baþarýlý olacaðýna inanýyordu. Ancak buinanç donanma Holla
aþtýðýnda ve Parma'nýn askerlerinin gemilere
çýkmak için hazýr olmadýklarýný gördüðünde kayboldu. Zamanlama uymamýþtý.
Parma'nýn kumanda ettiði binlerce askerin onlarý bekleyen gemilere binmesibirkaç gün alaca
ktý.
Yaklaþan sert havadan korkan Ýspanyol donanmasý Calais limaný yakýnlarýnda
kýyýya demirledi. Donanma yaklaþmaya cesaret edebilecek Ýngiliz gemilerinipüskürtmeye hazýr
r þekilde yerleþti. Bu gecikme Ýngilizlere dönemin klasik
silahý olan ateþ gemileri hazýrlama fýrsatý verdi.
Donanmanýn demir atmasýndan bir gün sonra, 7 Aðustos 1588'de sekiz ateþ
gemisi Ýspanyol donanmasýna süzülmek üzere yola çýktý. Ateþ gemileri, ateþe
verilmiþ sýradan gemiler deðildi. Gemilerin ahþabý ve yelken bezleri ne kadarkolay yanan m
addeler olsa da, o dönemde Ýngilizlerin kullandýðý ateþ gemileribaþtan aþaðý zift, katran v
maddelerden yapýlýyordu. Ayrýca içinde
bu maddelerden olan variller güvertede kýrýlarak býrakýlýyor ve ateþ yakýldýktan
sonra gemilerin söndürülmesi imkansýz hale geliyordu. Düþmanlarýn ateþ
gemilerini çekmemeleri için de ateþler içindeki gemilere toplar yerleþtiriliyordu.
Gemiciler bu ateþ gemilerinin mürettebatý arasýnda olmaktan tabii ki
hoþlanmýyorlardý.
Ateþ gemisiyle yapýlan saldýrýda yelkenleri geminin hedefe doðru gitmesi içinrüzgara göre s
enirdi. Sonra mürettebat gemiyi ateþe verir ve küçük
teknelerle gemiyi terk ederdi. Bazen rüzgar ateþi söndürse de þans bu kez
Ýngilizlerden yanaydý.
Sekiz ateþ gemisi sýký sýkýya kilitlenmiþÝspanyol donanmasýna ulaþtýðýnda panikbaþ gösterdi
rkaç geminin zarar görmesine raðmen Ýngilizleriuzak tutan o disiplinli düzen bozuluverdi.
Gemiler kanala geliþi güzel yayýldý ve
birkaç küçük Ýngiliz savaþ gemisi Ýspanyol gemilerini tek tek sardý. Böyle bir
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 37 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
karýþýklýkta hýz ve manevra kabiliyeti yüksek Ýngiliz gemilerinin büyük avantajý
vardý. Gece çöktüðünde bir düzineden fazla büyük savaþ gemisi imha edilmiþ ve
Ýspanyol donanmasýnýn gemileri geniþ bir alana daðýlmýþtý.
Hala yüzden fazla Ýspanyol gemisi vardý ve bu gemilerin barut ve mermileri
azalmýþ olsa da Ýngilizlere güçleri yeterdi. Bu arada Ýspanyollar bilmiyordu ama
Ýngilizlerin barut ve mermileri kalmamýþtý. Sonuç olarak Ýngilizler geri çekilmekzorunda ka
arýnda Ýspanyol donanmasýnýn geri kalaný tekrar bir arayagelmeyi baþardý.
Þimdi, bu hikayenin burada yer almasýnýn nedenine gelelim. Medina-Sidonia
Dükü bir denizci deðildi ama gerçekten zorlu bir durumla karþýlaþmýþtý.
Donanmanýn gücü yerindeydi ancak barut ve cephane azlýðý Ýngilizlerle tekrarkarþýlaþmalarýn
O civardaki tek büyük limandan çýkarýlmýþlardý
ve hava bozuyordu. Kayalýk kýyýlarýyla Manþ Denizi fýrtýnadan saklanýlacak bir
yer deðildi. Ayrýca artýk Parma Dükünün ordusunu karaya çýkarma umudu
kalmamýþtý.
En iyi karar, açýkça görülüyor ki, Ýspanya'ya geri dönmek üzere yelken açmak
olurdu. Kýþýn daha çok gemi inþa edebilir ve baharda tekrar deneyebilirlerdi. Ne
yazýk ki, Ýngiliz donanmasý hala kanalda Ýspanyollarýn biraz aþaðýsýnda
bekliyordu. Onlarýn da kaybý vardý ve Dük tüm cephanelerini bitirdiklerini
bilmiyordu. Böylece yapýlacak en iyi þeyin kuzeye yelken açýp Ýngiltere veÝrlanda'yý dolaþa
li bir þekilde eve dönmek olduðuna karar verdi.
Ýspanyollarýn kararý bazý karýþýklýklara yol açtý. Gemiler denizci ve asker
doluydu. Kýsa süre içinde yiyecek sýkýntýsý baþladý. Yelken açtýklarý sular
Ýspanyol kaptanlar için yabancýydý. Bilmedikleri balýk sürülerine karþý kýyýdan
uzak, açýkta seyretmek zorunda kalýyorlardý. Vahþi Kuzey Denizi sakin Akdenizsularý için ya
ek Ýspanyol gemileri için uygun bir yer deðildi.
Ýberya'nýn ýlýk havasýna alýþkýn adamlar donarak ölme tehlikesiyle karþý karþýyakalmýþlardý
inde, çýkan ve iki hafta süren fýrtýna
Ýngiliz donanmasýnýn yapamadýðýný baþardý. Ýspanyol donanmasýnýn
gemilerinden yarýsýndan fazlasý kayalýk Ýskoçya ve Ýrlanda kýyýlarýna sürüklendi.
Gemilere bir þey olmadýysa da yüzlerce asker ve denizci öldü.
Donanmadan geri kalanlar Ýspanya'ya döndüðünde Avrupa'nýn en büyük gücü
olan Ýspanya'nýn çöküþünün baþladýðý henüz daha fark edilmemiþti. Ýngiltere
artýk gemilerinin ülkeyi Ýspanyol donanmasýna karþý koruyabileceðini bilerek
daha saldýrgan ve kendinden emin hale gelecekti. II. Philip ise bir donanmakurmak
için Yeni Dünya'dan, Amerika'dan çaldýðý paralarý çarçur edecekti.
Ýki yüzyýl sonra Ýngiltere, üzerinde güneþ batmayan "Büyük BritanyaÝmparatorluðu" olurken Ý
rupa'da önemsiz bir devlet olacaktý.
Donanma güneye doðru ilerlese ve Ýngilizlerin ateþsiz kalmýþ gemileriylekarþýlaþsa Ýngilizl
r þey yapamayacaklardý ve iþgal tehdidi etkili olmayadevam edecekti. Ancak Ýspanyol Düküne
uzeye yelken açmak iyi bir fikir gibi
gelmiþti. Bu fiyasko tarihin akýþýný deðiþtirdi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 38 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BÝR ÝMPARATORLUK NASIL KAYBEDÝLÝR
Paralý Askerler ve Amerikan Devrimi
1776, Amerika

Sadece birkaç kiþi bunun bir devrim olmasýný istemiþti. Lexington Green'deki
karþýlaþma kazaydý. Doksan küsur militan yeþil hatta, bir Ýngiliz birliðinin
Boston dýþýna ilerlemesini protesto etmek amacýyla bir araya gelmiþti. Bazý
olaylarýn büyüklüðü çok sonra anlaþýlýr ve ancak bittikten sonra bir devrim
olduðu görülür.
Sadece birkaç kiþi savaþ istiyordu ve iki taraf da geri çekildiðinde Amerikalý
Koloniciler bu ilk aylar boyunca ne için savaþtýklarý konusunda tartýþmayabaþladýlar. Sam A
gibi birkaç kiþi çýðlýk çýðlýða baðýmsýzlýk istiyordu. Ancak
sýradan vatandaþlar, o ve onun gibileri gözü kara radikaller olarak görüyordu.
Ben Franklin gibi ýlýmlýlar geçmiþlerine bir Ýngiliz gibi bakýp farklý þeylergörüyorlardý.
yýllýk geçmiþte kansýz bir ihtilal olan 1688 Devrimi
yaþanmýþtý ve bu da devletlerin ancak halk tarafýndan desteklendiðinde var
olabileceði fikrini kabul ettirdi. Birçok insan parlamentoda önemli sayýda
milletvekilinin sömürgecilik karþýtý olduðuna inanýyordu. Savaþý, önceki yüzyýlda
hüküm süren krallýða karþý siyasal özgürlük saðlama çabasý gibi görüyorlardý.
Böylece Amerikan Kýta Kongresi Washington'dan bir Amerikan Kýta Ordusu
kurup Boston'daki Ýngiliz birliklerini kuþatmasýný ve Ýngiltere'ye üzüntülerini
bildiren bir mektup göndermesini istedi. Kýsacasý, çoðunluk sadece eskisi gibibirer Ýngiliz
olmak istiyordu.
Sömürgecilik yanlýlarýna karþý parlamentoda sesler yükseldi. Bazýlarý "mesele
temsil edilemedikleri halde vergi veriyor olmalarýysa krizi bastýrmak için onlara
parlamentoda birkaç sandalye vermekte sakýnca olmadýðýný" söyleyecek kadarileri gitti. Anca
reed's Hill'de verilen binden fazla kayýp görmezdengelinemeyecek kadar yüksekti.
Bir Ýngiliz komutaný aptalca bir karar verip muhafazakarlarýn iyi korunansaflarýna saldýrmý
e tabii ki aðýr bir yenilgiye uðramýþtý. Bu saldýrýda sözü
geçen adamlardan birden fazlasýnýn oðullarý ölmüþtü ve bu da meselenin hasýr
altý olmasýný engelledi.
Olayýn merkezinde kral vardý. Artýk iki yüzyýllýk bir geçmiþe sahip olanAmerikan tarihi bu
anlý bir köþeye yerleþtirdi. Sonuçta, özgürlük için
savaþýlýrken ve bu on binlerce yaþama mal olurken birileri de olanlardan sorumlu
tutulur. III. George da bu talihsiz adamdý iþte. Aslýnda George o kadar da kötübir adam deð
ldi.
Tabii ki hatalarý olmuþtu. Biyokimyasal dengesizlik sonucu delirmiþti ama bu,
daha sonra baþýna gelen bir þeydi. 18. yüzyýldaki Hanover krallarýnýn çoðu gibiöyle büyük b
. George'un ailesinin genleri zeka konusunda
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 39 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
kaliteden uzaktý. Ama yine de kendini iþini yapmaya adadý, bilim ve sanata
destek verdi. Dahasý, kendi çaðdaþlarýnýn tersine, iyi bir aile babasýydý.
Boston civarýndaki savaþlarda verilen kayýplarý öðrendiðinde þoka uðradý, üzüldü
ve kýzdý. George detaylara önem veren bir adamdý. Gelen raporlara uzun uzunbakar, onlarý o
kurdu. Kolonilerdeki durumu öðrenebileceði tek yol da buraporlardý. Raporlar kraliyet yöne
ticilerinden, hükümetteki adamlardan veordudaki subaylardan geliyordu. Aslýnda bu, Geo
rge'a bir uyarý olmalýydý, çünkü
söz konusu makamlarýn hepsi en çok parayý verene satýlmýþtý. Birileri krala
Amerika'ya bir komite göndermesini ya da kendisinin gitmesini ve durumu
yerinde incelemesini tavsiye etmiþ olsaydý, bu kriz kolayca atlatýlýrdý.
Ortalýkta devam eden bir oyun daha vardý. George'un soyu aslýnda Ýngiliz deðildi,
yüzyýlýn baþýnda bir dizi karýþýk olaydan ve alýnan karardan sonra William ve
Mary ölmüþ, sonra Ýngilizler kendilerini kralsýz kalmýþ bir þekilde bulmuþlardý.
Kendi kraliyet ailelerinden gelen birine güvenememiþ ve Alman eyaletiHannover'in han
edanýný davet etmiþlerdi. Onlardan gelip yönetime geçmeleri
istendi, çünkü baþka biri üzerinde karar birliðine varamamýþlardý.
George'un büyük babasý Hannover'li ilk Ýngiliz kralýydý ve Ýngilizce bilebilmiyordu. Böylec
yüzyýl boyunca Almanlar Ýngiliz tahtýnda oturmuþ oldu
ve sarayda kraliyet ailesine pek sýcak bakýlmadý. O sýralarda Fransa'da XVI.
Louis istediði gibi at koþturuyordu, Prusya kralý Frederick ayaklanan silahlý
köylülerin vurulmasýný emretti. Rusya'da Katerina sürekli isyanlarla uðraþýp onbinlerce kiþ
rdu. Avusturya'nýn baþýndaki kültür düzeyi yüksekHabsburglar bile parlamentoyla para konusu
anlaþamayacaklarýný ya da
asilerin lideriyle bir masada oturup karþýlýklý çay içerek anlaþmayaçalýþacaklarýný hayal e
Bu yüzden George'a yaptýklarý iyi bir fikir gibi görünmüþtü. Bunlar kraliyetsömürgeleriydi
kralýn tayin ettiði adamlar vardý. Tahtý, yýllar önce
ortaya çýkmýþ karýþýk bir durumla kazanýlmýþ bir kral asla güçsüz
görünmemeliydi. Krallýðý sýrasýnda en zengin sömürgelerin kaybedildiðini
söyleyemezdi. Ayrýca ihanette bulunanlarla açýkça uðraþýp güçsüz de
görünemezdi. Artýk sorun ilk hareketi kimin yapacaðýna gelmiþti. George bir kral
gibi düþünüyordu ve ilk saldýranýn sömürgeciler olmasýný bekliyordu.
Kýta Kongresi tarafýndan anlaþma için baþlatýlan giriþimler duymazdan gelindi.
Franklin ve öteki delegeler sarayýn kapýsýnýn önünden bile geçemedi. Oysa kiBen o sýrada ul
asý üne sahip önemli bir adamdý. Saygýdeðer bir bilim
insaný, yazar ve sosyal yorumcuydu. Windsor'dan gelen haber Boston'un dýþýnda
silahlý bir kalabalýk beklerken hiçbir anlaþma yapýlamayacaðýydý.
Önce bu kalabalýk daðýlacaktý, bölgede Ýngiliz topraklarýnýn güvenliði
saðlanacaktý. Ancak bu þartlar yerine gelirse görüþmeler baþlayabilirdi. Ýnsan
gözünde rahatlýkla canlandýrabiliyor: George'un dalkavuklarý bu fikri dinlerken
onaylayarak baþlarýný sallýyor ve bunun tüm dünyaya ve parlamentoya kimin
daha sýký olduðunu göstereceðini düþünüyorlar.
Ama bu fikir pek iþe yaramadý. Concord Road boyunca devam eden saldýrýlar ve
özellikle Breed's Hill'deki çatýþmalar durumu daha da zorlaþtýrdý. Zor durumda
kaldýklarýnda Ýngiliz birliklerinin gelip yardým edeceðinden þüphe duymaya
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 40 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
baþlayan sömürge liderleri artmýþtý. Görüþmelerin yapýlamamasýyla her þey daha
hýzlý ilerlemeye baþlamýþtý.
Boston'daki Ýngiliz güçlerinin savaþý dýþarý taþmýþtý. Washington, Henry Cox
adýndaki bir kitapçýyý Ticondaroga kalesinden aðýr silahlarý alýp Massachusetts'e
götürmesi için görevlendirdi. Bu aðýr silahlar Kolonicilerin Ýngilizleri þehir dýþýna
sürmeleri için kullanýlacaktý.
Gönderdiði sert mesajýn iþe yarayacaðýný sanan George gördüðü tepki karþýsýnda
þoka uðramýþtý. Ordusuna ihtiyacý olacaðýný hiç düþünmemiþti ve Kolonicilerin
tepkisi durumunu kötüleþtirdi. Ýç Savaþ'tan bu yana hem Britanya'daki, hem de
Amerika'daki Ýngilizlerde yersiz olmayan bir asker korkusu vardý. Yeni birliklere
gerek vardý ancak Ýngiltere'de kalan az bir güç dýþýnda tüm ordu deniz aþýrý
yerlerdeydi. Buralarda politik bir tehdit yoktu.
Koloniciler geri çekilmeyi reddettiðinde George'un askeri danýþmanlarý isyaný
durdurmak için en az elli bin asker gerekeceðini söylediler. Bu aptalca bir askeritahm
indi. Ýngiltere'den yola çýkacak en az on beþ-yirmi birlik anlamýna gelirdi.
Bu tür bir hareket zaten, ne yapýlacaðý konusunda görüþ ayrýlýðýnda olan
Parlamentonun onayýný gerektirirdi. Ayrýca on binlerce genci askere almak
demekti. Bir de, bu askerler vahþi topraklar denebilecek Amerika'ya gitmek
isteyecekler miydi, bakalým?
Ýngiltere'ye bir fatura çýkartmadan nereden adam bulunabilirdi? Tabii ki
Almanya! George'un Almanya'daki kuzenleriyle çok sýký baðlarý vardý. Bu,
Almanya'nýn birleþmesinden çok önceydi ve Prusya ve Bavyera dýþýndaki
bölgelerin büyük kýsmý düzinelerce küçük krallýða bölünmüþtü. Ve bu
krallýklarýn birkaç birlikten oluþan ordularý mutlaka bulunurdu. Bu küçük
ordular Prusyalý Frederick'in modelini uyguluyordu. Ýyi eðitimli, yüksekdisiplinli ancak
küçük krallýklar için pahalýya mal olan ordulardý. George'unkafasýndaki çözüm basitti. Alm
iralamak.
Harika bir çözüm! Ýngiltere'de yeni ordular oluþturma derdi olmayacaktý, bu
birlikler zaten iyi eðitimliydi ve Kolonicilere ciddi olduðunu gösterecekti. Almanpren
sler için de bu kusursuz bir fikirdi. Sadece ordularýnýn masraflarý
karþýlanmakla kalmayacak, üzerine para bile kalacaktý. Sað kalýp geri dönenlerise savaþ tec
e sahip yüksek deneyimli askerler olacaktý. Bu, bir nesil
önceki Yedi Yýl Savaþlarý'ndan beri mümkün olmayan karlý bir iþti.
Anlaþma yapýldý ve yirmi binden fazla Alman askeri hazýrlandý. Askerleri deniz
aþýrý bir seyahate hazýrlamak, giydirmek, gerekli lojistik desteði toparlamakaylar sürecekt
. O zamana kadar yapýlmýþ en büyük okyanus aþýrý seyahatolacaktý.
1776 baharýnýn baþlarýnda kolonilerde bir haber duyuldu. Kral anlaþma için
görüþmeleri reddetmiþ ve aralarýnda yabancý paralý askerler de olan büyük birorduyu Amerika
riyordu. Kral aile içi kavgaya yabancýlarý karýþtýrmaya
nasýl cesaret edebilirdi? Koloniciler hala kendilerini Ýngiliz gibi görüyordu.
Aslýnda büyük çoðunluk sadýk birer Ýngilizdi. Ama iþe bakýn ki, Kral Ýngilizleribastýrmak v
nlarý kabul ettirmek için yabancý askerler
gönderiyordu. Haziran 1775 ve Temmuz 1776 arasýnda alman birçok karar
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 41 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
olmuþtu, ancak bu seferki, Krala yakýn olan ve barýþçý bir çözümü tercih eden
ýlýmlýlarý bile çileden çýkarttý ve olaylar tam bir isyana dönüþtü. Oturup olaylarý
izleyen Amerikalýlar da radikalleþip ellerine silahlarýný almýþtý. Ýlk baþlarda
Krala son derece sadýk olanlar bile taraf deðiþtirmiþti. Hangi kral kendi halkýný
öldürmek için yabancýlarý üzerine salardý?
Beklenen Almanlar sonraki ay New York'ta karaya çýktý. Hesseliler denilen yirmibin ask
erden ilk gelenler bunlardý. Alman askerler Hesse eyaletinden geldikleriiçin bu adý al
mýþlardý. 1778'de Fransa Amerikalýlarýn tarafýndaydý. Fransýz ve
Alman birlikleri zaman zaman çatýþmýþtý. Alman birlikleri için savaþmak bir iþti
ve sivil halkla karþýlaþtýklarýnda sýký bir disiplin içerisinde davranýyorlardý. Ama
yine de varlýklarý isyancýlarý ateþlemeye yetiyordu.
Özgürlük Bildirgesi dikkatle okunduðunda Krala karþý sitemlerden birinin
yabancý paralý askerleri kullanmasý olduðu görülür. Bu askerlerin yarýsýndan azý
Almanya'ya geri dönebilecekti. Binlercesi hastalýktan, savaþta ya da
hapishanelerde ölecekti. Bazýlarý da isyancýlara katýlacaktý. Sonuçta askeri
açýdan hiçbir fark yoktu. Politik açýdan bakýldýðýnda ise George'un dahiyanefikrinin Amerik
unun doðuþunda ne kadar etkili olduðu görülebilir.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 42 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
SAVAÞ KAÐIT ÜZERÝNDE KAZANILMAZ
Howe ve 1777 Saldýrýsý
1777, ABD

Amerikan ordusuna karþý baþlatýlan kampanya, birinci yýlýn sonunda Ýngiltere


açýsýndan baþarýlý olmuþ gibi görünüyordu. Ýngiliz Koloniler Devleti SekreteriLort George G
mevsim sonra her þeyin tamamen hallolacaðýna
inanýyordu. Koloni haritalarýný ve Amerika'daki kuvvetlerin kumandaný Lort
William Howe'un raporlarýný iyice inceliyordu.
O sýralarda New England isyan açýsýndan bakýldýðýnda kaynayan bir kazangibiydi. Ama Atlanti
sinin ortasýnda, özellikle New York ve New Jersey'de
Krala sadýk olanlara verilen destek artýyordu. 1776 kýþýnda Washington'daki
karýþýklýk Ne w Jersey'e ulaþtýðýnda hiçbir destek görülmedi. Germain, New
England öteki kolonilerden ayrýlýr ve izole edilirse Amerikan kolonilerinin isyaný
zayýflar ve biter diye düþünüyordu.
Haritalara bakarken olayýn açýk ve doðrudan bitirilebileceðini gördü. GeneralBurgoyne, Sain
awrence nehri vadisinin dýþýnda, Kanada'nýn Krala sadýk olan
bölümünde savaþýyordu. Yukarý New York'ta yazýn baþýboþ bir kalabalýk olan
orduyu maðlup etmiþ ama sonra kýþla birlikte, hava þartlarý yüzünden kuzeye,
Kanada'ya çekilmek zorunda kalmýþtý. Yirmi bin adamýyla Howe kýþýn New York
þehrinin güneyinde öylece oturuyordu. Washington'ýn ordularý ise New Jersey'ninbatýsýndaki
anda donuyordu.
Germain tüm gerekenin bir baðlantý olduðunu düþünüyordu. Burgoyne baharda
karlardan kurtulduðunda, kuzeyden gelip Champlain ve George göllerinin
oluþturduðu geniþ alanda ilerleyecekti. George gölünün güney ucundan iseAlbany sadece 128 k
uzaklýktaydý. Bir ordu bu mesafeyi yavaþ yavaþ gitse birhaftada alýrdý. Bu þartlar Howe'un
usu için de geçerliydi, Howe'un kardeþi
orduya eþlik eden filoyu yönetmekle görevliydi. Hudson ise Albany'ye uzanan,
üzerinde gemilerin gidebildiði bir nehirdi. Gemiler kuzeye doðru bir hafta
ilerledikten sonra iki ordu birleþebilirdi.
Orduyu daha da güçlendirmek için küçük bir üçüncü ordu da batýdan,
Mohawk'dan onlara katýlacaktý. Tabii ki biraz direniþ olacaktý ama alýþtýrma
yapmak da gerekliydi. Washington, Howe'un ilerlemesini durdurmak içinsaklandýðý yerden çýka
ak ve yetersiz bir asker olan St. Clair'in yönetiminde,
kuzeyde bekleyen can sýkýcý kalabalýk da Burgoyne'un önünü kesmeyeçalýþacaktý. Ýki büyük Ýn
eniþi ezip geçecek ve Howe'un filosu dadestek verecekti. Kuzeydeki ve ortadaki kolon
i ordusu imha edilecek, NewEngland'ýn öteki eyaletlerle iliþkisi kesilecek ve gösteri za
vallý isyancýlarýn teslim
olmalarýyla bitecekti.
Germain'in planlarý tam bir zafere adaydý. Þýk haritalarla, çizimlerle belirlenmiþ
bu plan Krala sunulmuþtu ve danýþmanlar kafalarýný sallayarak kabul etmiþti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 43 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Amerika'da hizmet veren o zamanýn gözlemcileri, (daha sonra kayýt tutarak
tarihçi olmuþlardýr) Ýngiliz koloni yönetiminin en büyük hatalarýndan birinin
Amerika'daki þartlar konusunda hemen hiç bilgilerinin bulunmamasý olduðunu
söyler. Ýþ haritaya bakmakla olsaydý, haritaya bakýp Ýngiltere'yi alabilir, onu birkoloni h
line getirebilirdiniz, bu çok kolay olurdu.
Bu adamlar haritaya bakýp bir yol gördüklerinde bunu Londra ve Portsmouth
arasýndaki otoyol gibi bir þey sandýlar. Ama o yol sandýklarý aslýnda çamur
birikintileriydi. Ayrýca unuttuklarý bir þey daha vardý. Kolonicilerin askerleri hep
balta taþýrlardý ve geri çekilirken binlerce aðaç devirirlerdi.
Sonrasý basit bir koordinasyon meselesiydi. 1777'de Amerika'da yarým düzine
ordu vardý. Kanada'daki, New York eyaletindeki, New York þehrindeki güçler;
güneydeki Krala sadýk birlikler, New York þehrinde bir filo ve kýyýlar ve
Karayipler'de dolanan filo ve askerler. Bunlarýn hiçbiri yerel olarak
yönetilmiyordu. Her emir, her malzeme, her satýn alma talimatý, emir deðiþikliði,
önemli birlik hareketleri ve takviye isteði Atlantik'in öte tarafýndan Lort
Germain'den geliyordu. En iyi durumda bile bir emir iki ayda yerine
gelebiliyordu.
Bu yüzden Germain bu üç aþamalý harekatýn emrini verdi ve Albanyyakýnlarýnda Kolonicilerin
unun imha edildiði haberini beklemeye koyuldu.
Ve büyük bir hata yapmýþ oldu.
Planlar kesinleþtiðinde Lort Howe kesin olmayan bir yetkiyle ve çok genel birplanla ka
lakaldýðýný fark etti. Bu harekatý Germain'den detaylý tek bir emir
almadan nasýl yönetecekti? Bu sorunun nedeni, Hovve'un bir beyefendi olmasý ve
bir beyefendiye sert emirler verilememesi ya da bir katibin emirleri ayrýntýsýyla
yazmamýþ olmasýydý. Nedeni ne olursa olsun, kurye gemisi denizde haftalarca yolkat edip
Howe'a emirleri ulaþtýrdýðýnda New York'daki komutan Washington'u
yenme konusunda son sözün kendine býrakýldýðýný öðrendi.
Bu arada kuzeyde, Burgoyne emirleri almýþ ve New York'un kuzeyine doðru
ilerlemeye baþlamýþtý. Ýlerlemeleri çok zor oluyordu çünkü geri çekilen
Koloniciler yollarý kesilmiþ aðaçlarla doldurmuþtu. Acilen gerekli malzemeyi
almak için Bennington'a giden birlik Koloniciler tarafýndan durdurulmuþ ve
imha edilmiþti.
Aðustos ortasýna gelindiðinde Burgoyne'un baþý dertteydi. Tekrar Kanada'ya geriçekilmek içi
se çok fazla ilerlemiþti. Bu açmaz içinde ne yapacaðýný düþünürken
sonunda Lort Howe'dan bir mektup ulaþtý. Bu, basit bir nottu: "Ýyi þanslar
Johnnie. Ben Philadelphia'ya doðru yola çýktým." Lort Howe güneye dönmeyekarar vermiþti.
Howe, Washington'ý bir çatýþmaya sürüklemek istiyordu ancak Ýngilizlerilerledikçe Washingto
New Jersey'nin vahþi topraklarýna çekiliyordu. Howe
ise Burgoyne gibi Kolonicileri ormanýn içinde kovalamaya yanaþmýyordu.
Washington neden centilmenlik kurallarýna göre oynamýyordu sanki? Howe,
Germain'in önerdiði gibi kuzeye çýkýp Burgoyne ile birleþmeye karar verdi ancakWashington'ý
arþýlarýna çýkacaðýnýn garantisi yoktu. Dahasý Hudson nehrinin
daraldýðý yerlerde, West Point civarýnda zorlu engeller vardý. Ayrýca onlar
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 44 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Albany'ye doðru ilerlerken Washington Ýngilizlerin üslendiði New York'u ele
geçirebilirdi.
Ýsyancýlar Philadelphia'yý baþkent ilan ettiler. Bunun üzerine Howe, bu þehri
almanýn Washington'un savaþmasýný saðlayacaðýný düþündü. Bu savaþ da
deneyimli Ýngiliz birliklerinin zaferiyle sonuçlanacaktý. Howe'un ilk hareketi
ordusunun tümünü kardeþinin filosuyla Delaware nehrine çýkarmak oldu.
Kafasýndaki plan güneye Chesapeake'e inip, Bay'den yukarý çýkýp, Head of Elk'de
(bugünkü Elkton) karaya çýkmaktý.
Personel ve kardeþi buna karþý seslerini yükseltmiþti ama Howe onlarý susturdu.
Burgoyne'la ilgili bir sorun olmadýðýný düþünüyordu. Kendi ordusuna bir þeyolursa, kardeþi
geri dönüp ihtiyaç olursa birkaç bin adam alýpgelebilirdi. Bu arada Washington, Philadelp
hia için savaþacak, yenilecek ve þehir
teslim olacaktý. Kongre de kapanacaktý. Baþkentini kaybeden Washington da
vazgeçecekti.
Böylece temmuz sonunda Howe askeri gücünün tümüyle güneye ilerledi. General
Clinton yönetiminde yedi bin askeri ve küçük bir filoyu New York'daki
garnizonda býraktý. Burada büyük bir sorun vardý. Germain'e bunlarý hiç
bildirmemiþti, planlarý konusunda "Beyefendi Johnnie" vahþi topraklara
çýkamayacak þekilde girene kadar da Burgoyne'a danýþmamýþtý.
Howe, Chesapeake'e doðru ilerlemeyi sürdürdü ve Washington sonunda
Brandywine'da 11 Eylül 1777'de çatýþmaya girdi. Beklendiði gibi yenildi ancakteslim olmadý.
Brandywine'daki savaþtan iki gün sonra, 320 kilometre boyunca, Burgoyneumutsuzca kuz
eyde Saratoga, New York'da Hudson nehrini geçmeye çalýþtý.
Niyeti Albany'ye ilerlemekti. Orada yeterli malzeme bulacaðýný ve yaklaþan kýþ
boyunca sýðýnabileceðini umuyordu. Doðruca koloni ordusunun içine daldý. Yollar
kesilmiþ ve kuzeyden yardým ulaþmasý imkansýz hale gelmiþti. Tek umudu,
habercilerin gizlice koloni ordusunu aþýp Howe'a imdat mesajýný
ulaþtýrabilmesiydi. Burgoyne zor durumdaydý ve son þansýný kullanýyordu.
New York'da ise garnizonun baþýnda býrakýlan General Clinton kuzeye doðru bir
çýkýþ yapmayý denedi. Clinton, West Point'teki savunma hatlarýný imha etti ve
kuzeye Esopus'a (bugünkü Kingston, New York) kadar çýktý. 3 Ekîm'de þehri
ateþe verdikten sonra tekrar New York'a döndü. Burgoyne'u tuzaktan kurtaracak
bir iþ becerdiðine emindi ama yaptýklarý iþe yaramamýþtý. Clinton'ýn baským
koloni ordusunu aþýp Burgoyne'e ulaþmýþtý. Ancak köþeye sýkýþmýþ ve çaresiz
Burgoyne yaklaþan kýþýn da etkisiyle 17 Ekim 1777'de teslim oldu.
Baþlangýcýndan sonuna kadar 1777 yýlý kötü iþleyen iyi fikirlerin yýlý oldu.
Germain'in planý, Burgoyne'un ormana ilerleyiþi, Howe'un Philadelphia'yý
almaya çalýþmasý, hatta Clinton'ýn tuhaf baskýný o zaman harika stratejiler gibi
görünmüþtü. Ancak savaþýn paradigmasýnýn deðiþtiði gerçeðini hesaba
katmadýlar. Artýk bu aydýnlanma dönemi savaþý deðildi. Prens ve prenseslerin
oynadýðý oyunlara benzemiyordu. Sýnýrlý hedefler, sömürge hýrsý ve paralý
askerler yoktu. Bu, artýk devrim çaðýnýn savaþýydý. Yeni bir çaðda, yeni bir savaþ
ideolojisi ortaya çýkmýþtý. Eski kurallar geçerliðini yitirmiþti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 45 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Burgoyne'un teslim olmasýndan bir ay sonra Paris'e Ýngilizlerin en sýký
ordularýndan birinin bir grup çapulcu tarafýndan yenilgiye uðratýldýðý haberi
ulaþtý. Philadelphia gerçekten düþmüþtü ama kolaylýkla geri alýnabilecek bir
þehirdi. Washington hala orada bir yerlerdeydi ve bir Ýngiliz ordusu yenilgiye
uðratýlabiliyorsa, öteki ordular da yenilebilirdi. Fransýzlar bu yeni devleti
tanýmaya hazýrlanýyorlardý. Savaþýn yönü deðiþmiþti. Germain'in planý ve
Howe'un yaptýklarý bir imparatorluðun kaybýna yol açmýþtý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 46 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
FRANSA BERABERLÝK GOLÜNÜ ATAR
Neye Mal Olursa Olsun Ýntikam Almak
1780, Amerika
Savaþ beklenmedik taraflarýn yakýnlaþmasýna neden oluyor. Amerikan
devriminde de buna benzer bir durum yaþanmýþtý. Fransa'nýn savaþa girmesininnedeni Ýngilter
le aralarýnda yüzyýllardýr devam eden anlaþmazlýktý. Tarihin
cilvesi; ABD'yi yaratan Fransa, Ýngiltere'den intikam almak istiyordu.
Bazý tarihçiler bizi Fransýz devriminin Amerikan devrimini bir kardeþ gibi görüpyardým elin
zattýðýna inandýrmaya çalýþýr. Ancak Fransa'nýn Amerika'daki
kolonilerin devrimlerini desteklemesinin eþitlik ve özgürlük gibi ideallerle ilgisi
yoktu. Yönetimdeki genç sýnýf ki bunlara ünlü Lafayatte Markisi de dahildi,
Voltaire hayranýydý ve radikal hareketlere sahip çýkmak onlara uygundüþüyordu. Fransýzlarýn
an devrimini desteklemelerinin en büyük nedeni
Ýngilizlerden intikam almaktý.
Amerikan devriminin baþlamasýndan sadece on iki yýl önce, Fransa on üç
koloninin baþ düþmaný olarak görülüyordu. Amerika kýtasý Fransýz ve Kýzýlderili
savaþlarýný görmüþtü ve on binlerce insan ölmüþtü. 1763 anlaþmasýyla Fransa
Kuzey Amerika'dan uzaklaþtýrýlmýþ olsa da acý anýlar birkaç nesil daha kafalarý
meþgul edecekti.
Fransýzlar, Ýngilizlere karþý kaybettiklerinde zararlarý kolonicilerin kaybýndan
çok daha acý vericiydi. Koloniciler belki çiftliklerini, ailelerini kaybettiler ama
Fransýzlar bir imparatorluk kaybetti. Ýlk baþta tam bir zafer mümkün gibigözüküyordu, ama s
a Quebec, Ohio ve Missisipi Vadisi kaybedilmiþti. Artýk
on binlerce Kanadalý ve Fransýz sadece birer mülteciydi. Savaþta donanmalar,
ordular yok olmuþ, bir ulusun gururu incinmiþti. Bu arada nefret edilen Anglo-
Sakson Ýmparatorluðu sýnýrlarýnýn dýþýna yayýlýp zenginleþmeye devam ediyordu.
Böylece 1775'de kolonilerde isyan çýktýðý haberleri memnuniyetle karþýlandý. Son
savaþlarýn bitmesi ve isyan çýkmasý arasýnda geçen zamanda Ýngilizler garnizon,
bina inþasý, yönetim birimlerinin gelirlerinin karþýlanmasý, son savaþtan kalan
borçlarýn ödenmesi için milyonlar harcamýþtý. Bunun tam tersine, Fransa ise
deniz aþýrý tüm giderlerinden kurtulmuþ ve zenginleþmiþti. Denizaþýrý
sömürgelere para harcamadýðýnda Fransa'nýn ekonomik açýdan bu kadar
geliþebileceði kimsenin aklýna gelmemiþti. 18. yüzyýlýn ortalarýndaki ekonomik
teori tamamen kolonilerden saðlanan hammaddenin getireceði para üzerinekurulmuþtu.
Ýngiliz koloni!erindeki isyanýn neler getirebileceðinin gerçekten de kimsefarkýnda deðildi.
Saraya yakýn Fransýz entelektüel ve düþünürlerinde birden
Amerikandaki isyana yoðun bir destek verme eðilimi baþ gösterdi.
Aslýnda bunlarýn hepsi tarihin en büyük politikacý, entelektüel ve propaganda
uzmanlarýndan biri olan Benjamin Franklin'in baþýnýn altýndan çýkýyordu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 47 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
1776'da isyan hükümetinin bir temsilcisi olarak Fransýz sarayýna gidenBenjamin Franklin
hemen iþe koyuldu. Fransýzlar tarafýndan resmi olarak
tanýnmamýþ bir hükümetin temsilcisi olduðu için resmi bir þekilde sarayda
takdim edilemezdi ama o zaten tam bir saray adamýydý. Davetlere sansasyonyaratacak kýy
afetlerle katýlýr, armonikasýyla konserler verirdi. Kadýnlarý
kendisiyle birlikte çýplak "hava banyosu" yapmaya ikna ederdi. Yetmiþlerinde
olmasýna raðmen Franklin'le bir gece geçirmek için kadýnlar sýrada beklemek
zorundaydýlar. Paris sosyetesinde Franklin'in ne kadar çekici bir adam
olduðundan baþka bir þey konuþulmuyordu.
Bu arada her fýrsatta Amerika konusunu gündeme getiriyordu. Entelektüellerle
yaptýðý sohbetlerde insanlýðýn girdiði yeni dönemden bahsedip Voltaire,
Rousseau ve Aydýnlanma'dan övgüyle bahsediyordu. Ekonomistlere doðal
kaynaklar açýsýndan zengin olan yeni dünya kolonilerinde sýnýrsýz ve sorunsuz
ticaret yapma hakkýný, milliyetçilere ise intikam fikrini sunuyordu. "Artýk ayný
savaþýn içindeyiz" diyordu. Ýki taraf da Ýngiliz emperyalizmine karþýydý. Açýkça
söylenmese de Kanada'yý ve Mississippi Vadisi'nin zenginliklerini tekrarkazanma þansý da
olabilirdi.
Franklin, Fransýzlara düþünecek çok þey vermiþti. Bu arada isyanla ilgili baþka
tartýþmalar da baþlamýþtý. Sadece bir intikam þansý deðil, imparatorluðun
yenilenme þansý da vardý. Ýngiltere'den kurtulur kurtulmaz bu on üç koloninin
içlerindeki anlaþmazlýklara boðulacaðýna inanýyorlardý. Karýþýklýk sýrasýnda
birkaç koloninin kontrolünü ellerine geçirmeleri çok kolay olurdu. Ýmkanlar
sýnýrsýzdý.
Franklin'in baþarýlý pazarlamasý ve Fransýzlarý bu iþe sürükleyecek bol miktardaneden olmas
n isyanýnýn karlý bir iþ olabileceði fikrini güçlendiriyordu.
Yükselen ihtiyatlý sesler asi Amerikan ordusunun New York'un kuzeyinde bir
Ýngiliz ordusunu tutsak ettiði duyulduðunda sona erdi. Bu topraklarda bir nesil
önce Fransýzlar ve Ýngilizler çarpýþmýþtý.
Fransa, asi Amerikan hükümetiyle bir anlaþma yaptý ve parasal destek olmaya
söz verdi. Amerikan devrimini kurtarabilecek bir zamanlamayla, 1778'in Þubat
ayýnda önemli miktarlarda malzeme, üniforma ve silah Ýngilizlerin barikatýný
aþýp Forge Vadisine ulaþtý. Bu destek Amerikalýlara büyük bir moral verdi.
Birkaç ay sonra da Fransa ve Ýngiltere arasýnda resmi savaþ ilan edildi.
1780'de sanki büyük bir Fransýz keþif gücü Amerikan bölgesinde ilerliyordu.
Baþlarýnda da Fransýz subaylar vardý. Fransýzlarýn saðladýðý on binlerce tüfek,
süngü ve üniformayý üzerlerinde taþýyan Amerikan askerleriydi aslýnda. Yaþlý
Fransýz savaþ gemileri de Amerikalýlara verilmiþti. Bu arada Fransýz donanmasý
da Hint Okyanusu ve Karayipler'de harekete geçmiþti.
Sonuç olarak Ýngilizler Yorktown'da teslim olduktan sonra savaþ iki yýl daha
sürdü. Çatýþmalar ise Kuzey Amerika'dan Karayiplere, Manþ Denizi'ne,
Cebelitarýk'a, Güney Afrika'ya ve Hint Okyanusu'na kaydý. Ýspanya ve Hollandada intikam
duygularýnýn peþinde savaþa girdi. Avrupalýlarýn ilgisi Cebelitarýk'ý
Ýngilizlerin elinden almaya yoðunlaþtýðýndan savaþýn baþladýðý yer olan
Amerikan kolonileri önemini kaybetti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 48 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Fransa ise az kalsýn amacýna ulaþýyordu. Ancak savaþýn son yýlýnda her þeyiberbat ettiler.
ler'de ve Hint Okyanusunda Fransýz filolarýnýn yenilgiye
uðramasý Fransa'nýn planlarýný suya düþürdü. Cebelitarýk'ý almak için kurulan
Fransýz-Ýspanyol ittifaký ise baþarýsýz oldu. Fransýzlara kalan büyük miktarlardaborçtu.
ABD'de on binden fazla askerin masraflarý, bir o kadar Amerikan askerinin
donatýlmasý, askeri harekatlar, donanmanýn girdiði savaþlar, yeni gemilerininþasý ve Ýngilt
le savaþ halinde olunmasýndan dolayý Fransýz tüccarlarýnýn iþ
yapamamasý Fransa'yý mali zorluða sokmakla kalmadý, tam bir iflasýn eþiðine
getirdi. Yýllardýr süren çabalar sonuçta hiçbir kar getirmemiþti.
Artýk beladan kurtulmak isteyen Fransa, Ocak 1783'te Ýngilizlerle anlaþma
imzaladý. Þu kabul edilmeli ki, Ýngilizler Fransýzlarý Amerika'ya ihanet etmeyezorladý, anc
k Fransa ABD'nin tanýnmasý ve Ýngiliz kuvvetlerinin çekilmesinde
ýsrar etti.
Bu durumda Fransa gerçekten de bir intikam almýþ oldu. Ama ödenen bedele
gerçekten deðer miydi? XVI. Louis bu kararla sonunu hazýrlamýþtý. Savaþýn
yarattýðý borçlarýn altýndan kalkmaya uðraþan Louis 1789'da vergi reformuyapmak için bir to
nlemek istedi. Ancak toplantý yerine devrim yapýldý.
Devrim hareketini Lafayette Markisi baþlatmýþtý. Louis yardým istediðinde ise
Amerikan hükümeti, "Biz yabancý devletlerin iþlerine karýþmasak daha iyi olur"
dedi. Louis, Amerika'ya yardým yüzünden girilen borçlar sonucu kellesini
kaybetti. Devrim ise tüm Fransa'yý bir kaosa sürükledi.
O zamanlar Fransa için ABD'ye yardým etmek karlý görünmüþtü. Ancak iþler
yolunda gitmedi. Belki de Fransýz garsonlarýn Amerikalý turistlere kötü
davranmasýnýn nedeni Amerika'nýn yardým etmemesinin cezasýdýr.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 49 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
KÖTÜ DAVRANSAN DA SORUN, ÝYÝ DAVRANSAN DA
Gemide Ýsyan
1789 Tahiti'nin Dýþýnda

Popüler kültür William Bligh'ý mürettebatýna iþkence eden, gaddar ve sadist birkaptan olara
terir. Komuta ettiði ikinci geminin mürettebatýnýn da isyanetmesi, New South Wales kolon
isinin baþýndayken de bir isyan çýkmasý, kaptanla
ilgili bu inancý daha da güçlendirmiþtir. Kaptan Cook'un keþif gezilerine olankatkýlarý, Bo
y'yle yaptýðý 3.600 millik seyahat ve Fiji adalarýnýn keþfi gibibaþarýlarý da göz ardý edil
Kaptan William Bligh, Bounty'nin Ýngiltere'den Tahiti'ye yaptýðý yolculuklasonsuza dek h
atýrlanacaktýr. Bu yolculuðun amacý, kolonilerdeki köle sahiplerine
zenci kölelerin yemeleri için ucuz ve besleyici ekmek yapmakta kullanýlmak
üzere bitki tohumlarý götürmekti. Saðlýk koþullarýnýn kötülüðü, aðýr disiplin ve
mantýksýz çalýþma saatleri mürettebatýn Fletcher Christian liderliðinde
ayaklanmasýna neden olmuþtur. Eðer hakkýnda söylenenlere inanýlýrsa Bligh içinhak ettiðini
denilebilir.
Gerçeklere daha yakýndan bakýlacak olursa, bunun pek de doðru olmadýðý
görülecektir.
Majestelerinin gemilerinde yaþam 18. yüzyýlda çocuk oyuncaðý deðildir. Yeterli
gýda olmamasý normal, hastalýklar yaygýndý. Sýký disiplin her gemide vardý ve
cezalarýn sertliði üç aþamalýydý: Bir düzine kýrbaç, elli kýrbaç ve iki yüz kýrbaç.
Üçüncüsü ölümcül bir cezaydý. Gemide kadýn olmamasý, tehlikeli sular, acemi
denizciler iþi zorlaþtýrýyordu. Bu þartlarda tabii ki sert disiplin kurallarý
uygulanacaktý.
Bounty'nin yolculuðu aslýnda sýra dýþýydý, çünkü hemen hiç ciddi bir sorun
görünmüyordu. Kayýtlara göre tek bir hastalýk vakasý bile görülmemiþti. Kabul
edilmeli ki, Bligh zamanýnýn en iyi kaptanlarýndan biriydi. Denizdeki koþullar ne
olursa olsun, mürettebatýný hayatta tutabilecek yeteneðe sahipti. Kýrbaçlama
olaylarýna gelince, o zamanlar bu yöntem hemen hemen her gemide kullanýlýrdý.
Kayýtlara göre Tahiti'den ayrýlana dek gemide bir sorun görülmemiþti.
Bligh böyle bir yolculuðun normal yolculuklardan daha stresli olduðunu
biliyordu. Kaptan Cook ile çýktýðý seferlerden deneyimliydi. Bu zorlu seferde isetayfalarýn
pek üzerine gitmemeye karar verdi. Ancak güvenlik ve görevin
baþarýlmasýnýn tehlikeye girdiði durumlarda sertleþebilirdi. Bligh bir kaptan ve
mürettebatý arasýndaki sosyal uzaklýðý da aþmýþtý. Gemi yönetiminde olmayanmürettebat da za
tanla yemeðe davet edilirdi. Gemi
mürettebatýnda bir muhasebeci olmadýðýndan kaptan bu iþi de yapardý ve
istediklerine fazladan para verirdi. Nihayet geminin Tahiti'de geçirdiði beþ aysona er
miþti. Beþ ay bir gemi için uzun bir süreydi ancak Bligh mürettebatýn
sakinleþebilmesi için süreyi uzun tutmuþtu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 50 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Bu faktörlerin tümü bir araya geldiðinde Bligh'in gemi yönetimi iþini çok gevþek
tuttuðunu söylemek bile mümkün. Kaptanýn bu yumuþaklýðý, her zaman sert
muamele görmeye alýþýk ve bu beklenti içinde olan gemicilerin ona karþý
saygýsýnýn azalmasýna neden oldu. Böyle bir adamýn kaptanlýk görevlerini yerinegetirip geti
ceðinden bile þüphe duyulmaya baþlandý. Tahiti'ye kadarmürettebat çok iyi bir iþ çýkarmýþtý
sanki cennetteydiler.
Yolculuðun devam eden ayaðýnda mürettebat, kolay bir yolculuk ve uzun bir
tatilden sonra fazla rahatlamýþtý. Taþýdýklarý yük yüzünden kendilerine kalacakyer azalmýþ
r, biraz da þýmarýklýk nedeniyle isyan etti. Liderler,
daha önce kýrbaçlananlarla kaptana ve gemiye borçlanmýþ olanlardý.
Bligh'ýn iyi bir adam olmasý ve adamlarýný gözetmesi geri tepti ve ayaklanmaya
neden oldu. Daha sonra resmi bir araþtýrma yapýldý ve Bligh'ýn ayaklanmada
hiçbir suçu olmadýðýna karar verildi. Ancak adamlarýný aþaðýlayýcý sözler ettiði
kabul edildi.
Bligh adamlarýný gözetmeyip alýþtýklarý gibi davransaydý, gemisinin kontrolünükaybetmez ve
a tamamlardý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 51 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ÝNGÝLTERE ÝYÝ SIYIRDI
Fulton ve Napolyon
1800, Fransa

Fransa, Amerikan devrimi sýrasýnda Birleþik Devletlerin tek müttefikiydi.


Fransýzlar kendi devrimini yaparken ise iyi niyetlerini bildirdiler. Napolyon
bariz bir diktatör haline gelmeden önce, Birleþik Devletler yeni rejimi tanýyanbirkaç devl
etten biriydi. Bu Lousiana'nýn satýn alýnmasýný getirdi ve 1812
Savaþý'na yardým etmek isteyen Amerikalýlarýn Fransa'ya akýþýna yol açtý.
Napolyon artýk Fransa'nýn lideri olmuþtu. Napolyon uyanýk bir adamdý. Bugün
bile hala kullandýðýmýz birçok þeyi o yaratmýþtýr. Mesela teneke konserve
kutularý ordunun yiyeceklerini saklamak üzere en iyi icadýn arandýðý bir yarýþma
sonucu ortaya çýkmýþtýr. Ama öyle bir icat var ki, reddetmeseydi her þey farklý
olabilir ve Ýngilizler onu yakalamadan hüküm sürebilirdi.
Robert Fulton adýndaki bir Amerikalý, Fransýz ve Amerikan devrimlerinin
ideallerini gerçekleþtirmesi için Napolyon'a yardýmcý olabilecek fikirlerle
doluydu. Genç mucit bir denizaltý tasarlamýþ ve bunu deneme fýrsatý da
bulmuþtu. Bu makine üç kiþilik mürettebatýyla suyun yaklaþýk 10 metre altýnda
gidebiliyordu. Yelkenler ve direklerle normal bir gemi gibi düþman gemisineyaklaþýp, bir
den kaybolan bu gemi su altýndan düþman gemisine bir torpidofýrlatabiliyordu.
1800'de Robert Fulton, Paris'e gitti ve sonunda Napolyon'un dikkatini çekmeyi
baþardý. Bu zor bir iþti çünkü Birinci Konsül hem orduyu, hem de Fransýz
hükümetini yönetiyordu. Fulton prototip bir denizaltý hazýrlayacak kadar çokpara harcamýþtý
yon'a bunu Rouen limanýnda gösterme þansý buldu.
General bundan pek etkilenmedi. O zamanlar Fransa'nýn Ýngiltere kadar büyükbir filosu ve
daha da fazla gemiye sahip olabilecek gücü vardý. Ulusunun
paralarýný yeni bir icada harcamak için mantýklý bir neden bulamýyordu. Zatendonanma da ask
ri güçler arasýnda ikinci derece öneme sahipti.
Napolyon'un icadýný reddetmesi Fulton'ý sadece o an için hayal kýrýklýðýna
uðrattý. Baþka bir fikri daha vardý. Robert Livingston'un maddi ve manevidesteðiyle 1802'd
e Seine nehrinde saatte 3 mil hýzla giden buharlý bir gemi
yapmayý baþardý. Bu düþük bir hýzdý çünkü yelkenliler iyi bir rüzgarda saatte 710
mil arasý bir hýzla gidebiliyordu. Nehir üzerinde giden herhangi bir gemininise rüzgara
karþý sürekli ilerlemesi gerekebileceðinden yavaþlamasý doðaldý. Ama
önemli bir ayrýntý vardý ki, Fulton'ýn gemisi rüzgardan etkilenmiyor ve yönünükaybetmeden i
biliyordu.
O sýrada Napolyon, pek göremediði barýþ zamanlarýndan birinin tadýný
çýkarýyordu. Bu arada daha profesyonel bir ordu oluþturma Ýþine yoðunlaþmýþtý.
Fulton'ýn Napolyon'la görüþme ricalarý reddedildi. Napolyon rüzgara karþý
ilerleyebilecek gemi prototipini asla göremedi. Belki de bu yüzden aklýna hiç
böyle bir þey gelmemiþti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 52 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Birkaç yýl sonra Fransýzlarýn "Büyük Ordu"su, Ýspanyol ve Fransýz filolarýnýn
gelip onlarý almasýný beklemeye baþladý. Ýngiliz kýyýlarýna çýkartma yapmayahazýrlanýyorlar
e Ýspanyol donanmalarý Ýngilizler tarafýndan
kýstýrýlmýþ bir þekilde limanlarda demirliydi. Belki de Fransýz Ýmparatoru önükesilmiþ lima
ken, þu Amerikalý hayalperestin su altý gemilerini
hatýrlayýp, Kraliyet gemilerini onlarla defedebilir miydik acaba, diye düþünmüþ
olabilir.
Napolyon'un Fransýz bütçesinin büyük kýsmýný harcadýðý Ýngiltere iþgaliprojesinde sorun zam
eri taþýyacak olan gemilerin uygunrüzgara ve sakin bir denize gereksinimi vardý. Ayrýca Kr
aliyet donanmasýný da
atlatmalarý gerekiyordu. Bunun için de Fransýzlarýn Manþ Denizi'ni en az iki günkontrol ede
ilmeleri gerekiyordu. 1815'e gelindiðinde Fulton'ýn buharlý gemilerisaatte 5 milin üzeri
nde bir hýzla Raritan, Potomac ve Missisipi nehirlerinde
yüzüyordu.
Bu gemiler çok daha fazla maddi imkanlara sahip Fransa'nýn elinde geliþseydi,
kötü bir rüzgar nedeniyle Kraliyet donanmasýnýn hareket edemeyeceði bir
zamanda, ki bu sýk sýk olurdu, muhtemelen Fransýzlar rüzgara karþý hareket
edebilen buharlý gemileriyle Manþ'ý geçebilirdi. Çýkartma yapýlýnca da Ýngilizordusunun kar
mýþ olan kýsmý iyice hýrpalanabilirdi. Ancak FransaÝspanya
ittifakýnýn donanmasý baþarýsýz oldu. Manþ'ýn kýyýlarýnda bir yýldan fazla
bekleyen ordu da gitti Avusturya'yý iþgal etti.
Sonraki on yýlda Ýngiltere imparatora karþý her tür direniþi parasal olarakdestekleyecekti.
gilizler ve Fransýzlar 1805'te, Ýber Yarýmadasýnda, Mýsýr'da,
Akdeniz adalarýnda ve Fransa topraklarýnda savaþtýktan sonra, Napolyon
Ýngiltere'ye bir ordu çýkarabilseydi Avrupa'nýn hakimi olurdu diye spekülasyonyapmak zor o
lmazdý. Eðer buharlý gemileri olsaydý, böyle bir çýkartmayý da
yapmasý mümkündü. Bu yeni icada bir þans vermek Napolyon'un büyük planýný
uygulamaktan daha mantýklýydý. Bu plan, baþarýsýzlýðýyla tüm tarihi deðiþtirdi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 53 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
YAÞASIN DRED SCOTT!
ABD Yüksek Mahkemesi Dred Scott Davasýndaki Kararýný Açýklar
1857, Washington D.C.

Missouri Anlaþmasý, bir köle eyaleti olarak kabul edilmek üzere Missouri'ninbaþvurmasýyla o
taya çýkan politik fikir ayrýlýklarýný gidermek için Kongre'nin
uðraþtýðý bir giriþimdi. Kongre'nin önemli adamlarý kölelik sorununun Birleþik
Devletleri en baþtan ayýrmasýna izin vermek istemiyordu.
Bu anlaþmanýn birkaç sonucu oldu; Missouri'ye istediði verildi ve baþvurusu
kabul edildi. Maine içiþlerini istediði gibi düzenleyebilecek özgür bir eyaletolarak kabul
dildi. Birleþik Devletler'de özgür eyaletler ve köle eyaletleri
arasýnda ise dengeyi saðlayacak bir takým kurallar getirildi. Ancak Dred Scottgibi bir
inin ortaya çýkacaðýný hiç düþünmemiþlerdi.
Scott, John Emerson adýnda bir ordu cerrahýnýn kölesiydi. Emerson görevidolayýsýyla Missour
eki evinden ayrýlýp birkaç yýllýðýna Illionis ve
Minnessota'da çalýþmaya giderken yanýnda kölesi de vardý.
Emerson 1846'da öldükten sonra Scott'ýn muhtemelen kölelik karþýtý olan beyaz
arkadaþlarý ona Emerson'dan özgürlüðünü istemek için mahkemeye baþvurmasý
yolunda akýl verdi. Çünkü Emerson kölesiyle beraber özgür eyaletlerde
yaþýyordu. Scott bu tavsiyeyi deðerlendirdi ancak ilk baþta davayý kaybetti.
Fakat 1850'de Saint Louis'deki temyiz mahkemesinde davayý kazandý. Ancak
karar tekrar temyiz edildi ve 1852'de Scott köleliðe geri döndü.
Þunu belirtmekte yarar var: Artýk önemli olan Scott'ýn özgürlüðü deðildi, çünkü
John Sanford adýnda bir kölelik karþýtý, onu Emerson'dan satýn almýþtý ve Scott
için baþka planlarý vardý. Sanford bu davayý bir emsal oluþturmasý için
kullanmak istiyordu. Kendisi özgür bir eyalet olan New York'ta yaþýyordu ve butür davalar
orada federal devleti ilgilendiriyordu. Yani Yüksek Mahkemeye
kadar gidebilecek bir davaydý bu. Artýk Scott'ýn davasý tüm Amerika'yý savaþýn
eþiðine getirecek kadar önemli politik bir olay haline gelmiþti.
Kölelik karþýtlarýnýn amacý, kölelerin özgürlüklerini kazanmayý daha kolay hale
getirerek köle sahiplerini ortadan kaldýrmaktý. Yüksek Mahkeme'nin köleliði
anayasaya tamamen aykýrý bulmasýný umuyorlardý.
Köle sahipleri de planlarýný yapmýþtý. Bir kölenin kiþinin malý olup olmadýðý
meselesini bir kenara býrakýp bu davanýn tamamen Missouri eyaletiniilgilendirdiðini savu
nuyorlardý. Missouri mahkemesi zaten Scott'ýn aleyhine birkarar çýkarmýþtý. Bu davanýn herh
bir yerde tekrarý ise Missouri eyaletinin
haklarýný ihlal etmek anlamýna gelecekti.
Bazý kölelik karþýtý gruplar (Ohio'dan John McLean, Massachusetts'den
Benjamin R. Curtis) davanýn federal mahkemede görülmesi için baský yaptýlar.
Ýddialarý Scott'ýn Missouri Anlaþmasý'na göre serbest býrakýlmasý gerektiðiydi.
Bu anlaþmaya göre federal mahkeme eyalet mahkemelerinden üstündü. Dava,
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 54 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
kölelik karþýtlarýnýn istediði gibi federal mahkemede görüldü ama pek hoþlarýna
gitmeyecek bir karar alýndý.
Ýkiye karþý yedi oyla mahkeme Scott'ýn aleyhine karar verdi.
Mahkeme ayrýca, köle ya da özgür, hiçbir zencinin Amerikan vatandaþý olmadýðý
yargýsýna vardý. Sonuç olarak davalarýnýn federal mahkemede görülmesimümkün deðildi. Dahasý
gre'nin herhangi bir bölgede köleliði
yasaklama yetkisine sahip olmamasý gerektiðine karar verdi. Çünkü anayasa
halkýn özgürlüðünü, malýný korumak için yapýlmýþtý ve köleler de tabii ki maldý.
Bu, Birleþik Devletler'in kölelikle ilgili aldýðý olumlu kararlarýn tam tersine bir
tutumdu.
Kölelik karþýtlarý, kaþ yapalým derken göz çýkartmýþtý.
Köle sahipleri bu davada zafer kazanmýþ olsalar da uzun vadede zararlý çýktýlar.
Mahkemenin kararý Demokratik Parti'yi ve köleliðe karþý oy veren
Cumhuriyetçileri tam olarak ayýrmýþtý ve bu konudaki fikirler halkýn gözündetam olarak otur
elki de bu yüzden 1860'da seçimlerde kölelik karþýtý
Cumhuriyetçi Abraham Lincoln baþkan olarak seçilmiþti. Bu seçim birçok tarihçi
tarafýndan Ýç Savaþ'ýn nedeni olarak kabul edilir.
Sonunda Dred Scott davasý esas hedefine ulaþamadý. Kölelik karþýtlarý köle
haklarýyla ilgili önemli bir davayý kaybetmiþ oldular ve hatta giriþtikleri politik
savaþta bir adým gerilediler. Kölelik yanlýlarýnýn zaferi ise kýsa süre sonra
kaybedecekleri bir savaþa neden olabilecek sahte bir zaferdi. Bu iþten tek karlý
çýkan Scott'tý. Yüksek Mahkeme'nin kararýndan sonra Scott'ýn sahibi ona söz
verdiði gibi özgürlüðünü baðýþladý.
Artýk altmýþ küsur yaþýna gelmiþ olan Dred Scott ise sonraki yýl öldü.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 55 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ÝÇ SAVAÞTA YERLÝ MALI SÝLAH TAKINTISI
Albay Ripley ve Ýngiliz Tüfekleri
1860, ABD

West Point'ten 1813'de mezun olan Albay James Ripley belki de dört yýl süren
kanlý Amerikan iç savaþýnýn çýkmasýndan sorumlu kiþilerin baþýnda geliyor.
Aslýnda bu anlaþmazlýk birkaç ay içinde halledilebilirdi. 1861'de Birleþik
Devletler ordusunun Savaþ Gereçleri Bölümünün baþýna getirildiðinde altmýþ
yedi yaþýnda olan Ripley ordunun silahlarýný güçlendirmek için teklif edilen hertürlü buluþ
ordu.
Ripley, özellikle piyade için gerekli ateþli silahlarýn alýnmamasý için her türlü
bürokratik yolu deneyen adam olarak da tarihe geçmiþtir. Aralýksýz atýþ saðlayanSpencer tüf
in askerlerin çok fazla cephane harcamasýna neden olacaðýný
ve bunun da orduya pahalýya mal olacaðýný öne sürmüþtür.
En büyük aptallýðýysa yaptýðý bir þey deðil, yapmadýðý bir þey nedeniyledir ve iki
tarafýn da on binlerce asker kaybetmesine yol açmýþtýr.
Hikayemiz 1852'de Ýngiltere'nin modern dünyanýn ilk fuarýný Kristal Saray'dadüzenlemesiyle
aþlýyor. Fuarda, Amerikan standý açýldýðýnda sadece mekanik
parçalar olan kutular ortaya çýktý. Ýzleyicilerin arasýndan gönüllüler alýndý ve
birazcýk yardýmla birkaç dakika içinde bu parçalarý bir Colt tabancayadönüþtürdüler. Bu sil
bir isabet oranýna sahipti ve çok kolay biraraya getirilebiliyordu. Bu gösteri öylesine
yeni bir þeydi ki, Ýngiliz Parlamentosubu yeni teknolojiyi keþfetmek üzere bir komisyon
oluþturup Amerika'ya gönderdi.
Komisyonun ilk duraðý Springfield cephaneliðiydi. O sýrada burada 1855 model
Springfield 58 tüfeklerinin seri üretimine geçilmiþti. Bu yüksek isabet oranýna
hayran kalan Ýngiliz hükümeti tüm fabrikayý satýn aldý. Üç yýl içinde de Ýngilizlerkendi Sp
lerini üretmeye baþladýlar. 577 kalibre Enfield... Bu model
Amerikalýlarýn Springfiel'ine çok benziyordu. Sadece kabzasýnda ve kalibresinde
ufak farklýlýklar vardý.
Amerika'da düþmanlýklarýn artmasý federal hükümeti hazýrlýksýz yakaladý.
Ancak daha sonra ortaya atýlan bazý iddialara göre Buchanan'ýn emrindeki Savaþ
Bakaný Jefferson Davis, hala görevdeyken alýnan önemli kararlarý sabote etmiþti.
Ordunun yirmi binden az askeri vardý. Dahasý, sahip olmalarý gereken modernsilahlar da
yoktu. 1855 model Springfield tüfekleri sadece yirmi otuz bin kadardý
ve çoðu da güneydeki cephaneliklerdeydi.
Konfederasyonun Sumter Kalesine ateþ açmasýndan üç gün sonra Lincoln yetmiþ
beþ bin gönüllüye çaðrýda bulundu. Yaz sonunda ise yarým milyon adama daha
savaþ çaðrýsýnda bulunuldu. Birlik'in sorunu gönüllüler bulmak deðil onlara
silah verebilmekti. Aslýnda gönüllülerin birçoðu geri çevriliyordu. AlbayRipley'nin masasýn
en sorun buydu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 56 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Öncelikle Ripley o an sahip olunan silahlarla ilgili bir sorun olmadýðýný söyledi.
Bu silahlar 1812'de yapýlan savaþlarda güzel güzel çalýþmýþtý. Ancak herkes ateþ
mekanizmalý silahlar konusunda ýsrarlýysa aralýksýz atýþ yapan silahlar
alýnabilirdi. Ancak burada bir sorun vardý; Springfield silah fabrikasýnýn ve öteki
silah üreticilerinin bu kadar silahý yapmasý en az bir yýl alýrdý. Zaten silah alýmý
için özel sektöre baþvurmaktan bahsedilemezdi bile.
Bu ikilem karþýsýnda Ripley'nin emrindeki bir personel müdürü krize basit bir
çözüm önerdi: Ýngiltere'ye gidip, gerekli silahlarý Enfield'dan satýn almak.
Ýngilizler bu silahlar için maliyetine fiyat veriyordu, çünkü kendileri daha ileri
bir teknolojiye geçiþin hazýrlýklarý içindeydiler. Sonuç olarak Birlik ordusu birkaç
ay içinde silahlanabilirdi.
Albay James Ripley bu fikri duyunca çýlgýna döndü. Bir zamanlar Ýngilizlerekarþý savaþmýþtý
mak için tutup onlara koþmasý düþünülemezdi
bile. Dahasý, Ripley savaþýn yaz sonuna kadar biteceðinden emindi ve birkaç yüzbin silah sa
almak boþa gidecek paralar demekti. Silahlar ulaþtýðýnda belki de
ordular çoktan daðýlýyor olacaktý. Sonunda þöyle bir fikirle geldi; bu bir Amerikan
savaþýydý ve Amerikan mallarýyla yapýlmalýydý. Bundan baþkasý hiç de
vatanseverce bir davranýþ olmazdý.
Personel müdürü bu fikri geri çekti, bir daha düþündü ve bu yaþlý adamýn kalbini
kazanacaðýný umduðu yeni bir fikirle geri geldi. Ýstihbarat birimlerinden alýnan
bilgiye göre Konfederasyoncular çoktan Ýngiltere'ye gitmiþ ve tüm Enfield
silahlarýný satýn alýp daha da yenilerini imal ettirmek üzere anlaþýyorlardý.
Ripley yine çýldýrdý ancak bu kez paniðe kapýlmadý. Eðer Konfederasyon Ýngilizsilahlarýný s
tiyorsa bu onlarýn bileceði iþti, Ripley'yi hiç
ilgilendirmezdi. Tekrar, silahlar gelene kadar savaþýn biteceðini ve Amerikan
askerlerinin Amerikan silahlarýyla savaþacaðýný yineledi. Personel müdürüýsrarla karþý çýkt
n Konfederasyonun o silahlarý almasýna
engel olmasý gerektiðini savundu. Eðer Ripley o silahlarý kullanmak istemiyorsabile ötekil
erin almamasý için satýn alýnýp okyanusa atýlabilirdi.
Personel müdürü Ripley'in huzurundan kovuldu ve bir daha bu konuyu gündemegetirmemesi is
tendi.
Üç ay sonra Manassas'ta otuz beþ binin üzerinde Birlik askeri savaþa girdi.
Çoðunluðunda eski püskü silahlar vardý. Son saldýrýyý Henry Tepesinden yaptýlar
ve Konfederasyon direniþini kýrdýlar. Bu son kahramanca atak Stonewall
Jackson'ýn adamlarýnýn yepyeni Enfield tüfekleriyle açtýðý yaylým ateþiyle sonbuldu. Bu sil
li metre öteden bir insaný vurabiliyordu. Yüz
metreden daha yakýndan ateþlendiðinde ise mutlaka öldürücü oluyordu. Bu
mesafeden Birlik askerlerinin eski tüfekleri bir iþe yaramazdý.
Sonunda Ripley yönetimden gelen baskýlara dayanamadý ve Enfield tüfekleri
sipariþ etmeye baþladý. Ancak artýk çok geçti. Ýlk stoklar Güney'e gitmiþti.
Savaþýn en ironik yanlarýndan biri Ýngilizlerin hem güneylilere, hem de
kuzeylilere Enfield tüfeklerini satmaya devam etmiþ olmasýdýr. Ripley umutsuzbir þekilde yü
Prusyalýlara döndü.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 57 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Prusyalýlar çoktan üstten doldurmalý silah teknolojisine geçmiþlerdi ve eski
önden doldurmalý silahlarý satmak için can atýyorlardý. Onlardan baþka
Belçikalýlardan da bir miktar silah alýndý. Ancak bu tüfekler arkasýnda olanlar
için önünde olanlardan çok daha tehlikeliydi. Birlik askerlerinin çoðu
bürokrasiyi bir yana býrakýp soðuk bir mantýkla savaþ alanýnda hayatlarýnýn
buna baðlý olduðunu düþünerek, kendi paralarýyla Sharps ve Burnside gibi daha
ileri teknoloji ürünü ve Ripley'i isyan ettirecek kadar pahalý mermileri olan
silahlarý satýn aldýlar.
Amerikan Ýç Savaþý'nýn en büyük mitlerinden biri savaþ boyunca Konfederasyon
ordularýnýn yetersiz bir donanýmla savaþmýþ olduðudur. Bu, Albay Ripley
sayesinde, savaþýn ilk yýllarý için kesinlikle doðru deðildi. 1862 yazýna kadar
Birlik askerleri, özellikle batýdaki operasyonlarda eski tüfeklerle savaþmýþtý.
Konfederasyon birliklerinde ise Enfieldler vardý. Enfieldler olmadan Güneykesimi 186
1 ve 1862'deki savaþlarda yýkýlabilirdi. Konfederasyon ordusu üsttendoldurmalý silahlarla
donanmýþ bir Birlik ordusuyla karþýlaþsaydý ve bir de
Enfieldleri olmasaydý Güney'in asla Ýkinci Manassas, Antietam, Gettysburg gibi
zaferleri olamazdý.
Ripley'nin ordusu ilk savaþlarýndan çoðunu kaybetti. Kendilerinde de olabileceksilahlarl
a etkisiz hale getirildiler. Ripley deðiþime karþý savaþtý ve bu yüzdenaralýksýz atýþ yapan
lýnmasý gecikti. Bu karar daha erken alýnsaydý iç
savaþ çok daha kýsa sürebilirdi. Ripley, 1863'de ordudan atýldý. Daha sonra
hatasý için özür diledi mi, dilemedi mi bilinmiyor...
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 58 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ÝMPARATOR OLACAK ADAM ALMAN OLMASINDAN BELLÝDÝR
Maximillian Olayý
1864, Mexico

Avusturyalý bir arþidükün, Napolyon'un yeðenlerinden biri tarafýndan kumanda


edilen bir Fransýz ordusunun desteðiyle savaþa girip sonunda da MeksikaÝmparatoru oluþu ta
rihin en tuhaf hikayelerinden biridir.
19. yüzyýlýn baþlarýnda Ýspanya'dan baðýmsýzlýðýný ilan ettiðinden beri, Meksika
halkýnýn baþýndan dert eksik olmamýþtý. Napolyon Savaþlarý'ndan sonra Ýspanya,
Meksika'da kontrolü ele geçirmek için ancak cýlýz bir giriþimde bulundu. Ýç Savaþ
General Santa Anna baþa geçene kadar sürdü.
General isyaný bastýrdý ve ülkeyi birleþtirdi. Ama 1850'lerde tekrar isyan çýktý.
Juarez'in özgürlükçü cumhuriyetçi güçleri Mexico City'yi ele geçirdi ve Birleþik
Devletler hükümeti tarafýndan da tanýndý. Ýþte bu noktada Napolyon'un Fransýz
yeðeni ortaya çýktý.
Fransa'daki III. Napolyon hep ünlü atasýnýn gölgesinde yaþamýþtý.
Ýmparatorluðun parlak günlerine geri dönmesi ile ilgili rüyalar görüyordu. Amakarýsý Eugeni
ntijo Ýspanyol hanedanýndandý. Böylece tamamen Ýspanyolkaný taþýyan Meksika'nýn eski aristo
aris'e kaçýp aristokrat
arkadaþlarýna köylülerin isyaný sonucu her yerde tecavüz ve yaðmalama
olduðunu anlatýyordu.
Paris'teki sosyal yaþam tabii ki politik açýdan güçlü olan Eugenie'nin etrafýnda
dönüyordu. Eugenie çok zor olsa da tüm dünyada hüküm sürmeye baþlayanAnglo-Amerikan etkisin
olik gücünün yeniden diriltilmesi hayalleri
kuruyordu. Meksika'dan kaçan mültecilerin anlattýðý hikayelerle Juarez veadamlarýnýn Katoli
arþýtý olduðu hýzla yayýlýyordu ve zaten Juarez, Protestan
Amerikalýlardan yardým alýyordu.
Halk Amerika'nýn Juarez'i bir kukla gibi kullanarak yönetimi ele geçireceðinden
korkuyordu. Eðer durdurulmaz!arsa tüm iyi Katolikleri kýlýçtan geçireceklerdi.
Ýmparatoriçe, Napolyon'dan Meksika'nýn yardýmýna koþmasýný istedi. Bu ayný
zamanda imparator için Fransa'nýn ihtiþamýný yeni dünyaya da göstermesianlamýna gelecekti.
Juarez devrimden sonra gelen ekonomik karýþýklýktan dolayý dýþ borçlarý ödemeyidondurduðunu
Fransa, Ýspanya ve Ýngiltere Meksika'ya karþý birleþti
ve Vera Cruz'u ele geçirdi. Amerika o sýrada kendi iç savaþýyla uðraþýyordu vehiçbir müdaha
nmadý. Ýspanya ve Ýngiltere kýsa süre sonra çekildi. Ama
Fransa 1862'nin sonlarýna kadar kaldý. Otuz bin kiþilik bir Fransýz keþif ordusu
Vera Cruz'da karaya çýktý ve sonraki yýl Mexico City'yi ele geçirdi.
Sonra tuhaf bir þey oldu. Napolyon Amerika'ya tek baþýna gitmeye týrsmýþtý.
Konfederasyonun savaþý kazanmakta olduðu açýktý ancak her zaman savaþýn
tam tersine dönme ve bitme ihtimali de vardý. Dahasý, Konfederasyon ve Birlik
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 59 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
askerleri birleþip Mexico'ya saldýrabilirlerdi. Aslýnda bu fikir gerçekten de hemKuzey'd
e, hem de Güney'de gündeme getirilmiþti.
Napolyon kendine destek olacak birilerini bulmalýydý. Eski Ýspanyol
monarþisinin Avusturyalý Habsburglarla kan baðý vardý. Bu bað yoluyla
Napolyon büyük bir Katolik ittifaký kurdu. Bu yüzden Ýmparator Franz Josef'e(Birinci Dünya
avaþý'na kadar, elli yýl daha ülkesinin baþýnda olacaktý)
Mexico'yu beraber kurtarma teklifinde bulundu. Habsburglarýn Ýspanyollarla
olan baðý da Meksika'nýn kurtarýlmasý için yeterince güçlü bir bahaneydi.
Napolyon Franz Josef'in kardeþi Arþidük Maximillan'ýn yeni dünyada kendine ait
bir ülkede kral bile olabileceðini söyleyerek fikrini daha çekici hale getirdi. Belkibir
gün büyük bir müttefik güçle Orta ve Güney Amerika'nýn tümünü bile ele
geçirebilirlerdi. Böyle bir birliðin gücüyle Anglo-Saksonlar ve Protestan
Prusyalýlar dize getirilebilirlerdi.
Ýmparatoriçe Eugenie, Meksika'da devam eden barbarca olaylara tanýk olmuþ
insanlar buldu. Zavallý kurbanlar, Fransa ve Avusturya güçleri tarafýndan
desteklenecek Avusturyalý bir imparatorun Meksika halký tarafýndan sevinç
gözyaþlarý içinde karþýlanacaðýný söylüyordu. Meksikalýlar baþlarýndaki yönetimi
atýp Almanca konuþan ve ilgisiz birini istiyordu. Bu plana þöyle bir bakýldýðýnda
insan "Bu adamlar ne düþünüyormuþ da böyle bir þeyi istemiþ?" diyor.
Ama Franz Josef ve Maximillian anlaþtý. Maximillian Ýspanyolcasýný ilerletti,
Yeni Dünya'ya ulaþtý ve 10 Haziran 1864'te Meksika Ýmparatoru ilan edildi.
Zavallý adam, gerçek bir imparator gibi iþ göreceðini sanýyordu. Fakirlere yardým
etmek, okullar, hastaneler inþa etmek için projeler hazýrlattý. Tüm Meksika'yý
tek yönetim altýnda birleþtirecekti.
Bu arada baþkent dýþýnda, Fransa-Avusturya ordularý için savaþ pek de iyi
gitmiyordu. Ordunun çoðunluðu piyadeydi ve daðlarda gerillalara karþý
üzerlerinde aðýr silahlarla ve yün üniformalarla savaþmaya çalýþýyordu.
Maximillian'ýn ordusu ellerinde toprak tutmaya çalýþýrken yüzlerce garnizonda
sýkýþýp kalmýþtý ve bu garnizonlarýn birbiriyle haberleþmesi çok zordu. Juarez
yoðun piyade saldýrýsýna karþý koyamýyordu ama yakayý da ele vermiyordu. Yinede imparator s
Mexico City'yi yönetiyordu.
III. Napolyon'un Amerika üzerine kurduðu planlar Appomattox'da yapýlmýþtý.
Konfederasyon güçlerinin teslim olmasýndan sadece birkaç hafta sonra General
Sherman çoðu Virginia'dan toplanmýþ siyahlar olan elli bin askerle Teksaskýyýlarýna çýktý.
Sherman Maximillian'la dalga geçti ve savaþmasý için kýþkýrtýcý sözler söyledi.
Ayrýca gizlemeye gerek duymadan Meksikalý isyancý askerleri eðitti,
donanýmlarýný saðladý. Savaþtan sonra ise bazý siyah askerler Meksika güçlerine
katýldý. Onlarýn torunlarý hala Meksika'da yaþýyorlar.
III. Napolyon sadece karada savaþla karþý karþýya kalmadý, Amerikan
donanmasýyla da uðraþmasý gerekti. Sonunda havlu attý ve bunun sadece
Meksika'nýn savaþý olduðu yolunda bir açýklama yaptý. 1867'de tüm Fransýz
askerler ve Avusturyalýlar geri çekildi. Savaþta ya da hastalýk yüzünden verilenkayýplar bü
gücünün yarýsýný oluþturuyordu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 60 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Maximillian ise kolay kolay býrakamadý Meksika'yý. Çevresinde dönen
entrikalara raðmen davasýna dürüst bir þekilde inanýyordu. Ayrýca gururluyduda. Az sayýda M
alý onun yanýnda yer aldý, Maximillian da öteki
aristokratlar gibi onlarý býrakýp gidemeyeceðini söyledi. Maximillian ailesini gerigönderdi
ama kendisi son bir savunma için Meksika'da kaldý. Yenilmesi uzun
sürmedi, davasý hemen görüldü ve ölüme mahkum edildi.
Napolyon, Eugenie ve Franz Josef olayý öylesine protesto etti ancak onlar
Prusya'nýn ani yükseliþi sonucu çýkmak üzere olan sorunlarla meþguldü. 19Haziran 1867'de sa
dokuz günlük bir hükümdarlýktan sonra
Meksika'nýn Avusturyalý imparatoru Maximillian, bir duvarýn önünde kurþuna
dizildi. Böylece komþusu Napolyon'un hiç güvenilir olmadýðý anlaþýlmýþ oldu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 61 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BÝR AT ÝÇÝN
Custer'in Kazandýðý Neredeyse En Büyük Zafer
1876, Montana

George Armstrong Custer Ýç Savaþ'ýn kahramanlarýndan biriydi. Süvari


kariyerine Birlik süvarilerinin en karanlýk zamanýnda baþladý. Savaþýn yeni vecesur liderle
arasýnda bile dikkati çekiyordu. Hak ettiði gibi Birlik Ordusu'nunen genç generali oldu.
Hýrslý bir genç adamdý.
General Custer tüm Amerika'da tanýnýyordu. Muhtemelen daha sonra,
Amerikalýlar seçimlerde savaþ kahramanlarýna oy vermeyi sevdiðinden
yönetimde yer alma þansý yüksekti. Savaþtan hemen sonra Ulysess Grant baþkan
seçildi.
Ýç Savaþ sona erdiðinde, küçülen orduda kalmak isteyen subaylar daha küçük
rütbeleri kabul etmek zorunda býrakýldý. Bu durumda bile Custer albay oldu.
Emrinde en iyi süvari birliklerinden Yedinci Süvari Alayý vardý. Ama bu gençsubayýn istedið
en çok daha azýydý. Savaþtan sonra kazandýðý askeri baþarýlar
ufak tefek þeylerdi ve düþmanlarý güçsüzdü. 1874'de Siu (Sioux) kabilesine ait
topraklarda altýn bulunmasýyla birlikte bu durum bir dereceye kadar deðiþti.
Siular demiryollarý inþasýyla topraklarýna gelen þiddete karþý koyabilmiþlerdi. Bu
sefer de madenciler "Hýrsýz Yolu" inþa etmiþ ve yüzlerce insan hükümet
tarafýndan Siulara tahsis edilmiþ araziye üþüþmüþtü. Siular bir düzine kadar
madenciyi öldürerek kendilerini savundu. Bir süre bir daha bir þeyolmayacakmýþ gibi gözüktü
ra avcýlarý Siu altýn rezervlerinin olduðu
bölgeye gönderme kararý alýndý. Birleþik Devletler hükümetinin Siu topraklarýný
iþgali için bulduðu bahane bu olmuþtu. Bir ültimatom gönderildi ancak Siular,
kendilerine ait toprakta böyle bir savaþ olacaðýna inanmadýlar. Amerikalýlarýn
ciddi olduðunu Powder nehri kýyýsýndaki küçük bir Kýzýlderili köyüne girip ikikiþiyi öldürü
aladýklarýnda anladýlar.
Ýç Savaþýn cephe çarpýþmalarýndan sonra Amerikan ordusu için Kýzýlderililerle
savaþmak biraz sýkýcýydý. Karþýlýklý ordularýn savaþmasý þeklindeki bir askeri
yöntem Siulara tamamen yabancýydý, Siu savaþçýlarý bireysel cesaretlerinigöstererek savaþýy
ucu belirleyecek bir savaþ yapmak olasý deðildi. Bu
nedenle bir savaþ planý yapýldý ve üç koldan Siulara saldýrma kararý alýndý.
Amerikan ordusu bu þekilde savaþý tamamen kazanacaðýný düþünüyordu.
Bu plan Custer'ýn Little Bighorn nehrinde son saldýrýda uyguladýðý taktiðe
benziyordu. Bu taktiðin nedeni Kýzýlderilileri savaþmaya zorlamaktý. Sonuçta bu
pek de zor olmadý. Powder nehri katliamýndan sonra, yüzlerce Kýzýlderili ailesi
Oturan Boða'nýn Little Bighorn kampýna toplandý. Kampta yedi bin Kýzýlderili
vardý, bunlarýn iki bini savaþçýydý.
Amerikan stratejisi daha þimdiden baþarýsýz olmuþtu. 17 Haziranda Oturan Boða
ve savaþçýlarý General Cook'un komutasýndaki Amerikan askerleriyle
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 62 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
karþýlaþarak onlarý Rosebud Creeks'in yukarýlarýna doðru sürdü. Tarih Albay
Custer'ýn Oturan Boða'yý savaþa zorlamasýna gerek kalmadýðýný gösteriyor.
Custer'a pahalýya mal olan sorun Kýzýlderilileri savaþtýrabilmek için her þeyi fedaetmek zo
da kalmýþ olmasýydý. Albayýn hatasý, savaþýn tüm kaderini
deðiþtirebilecek altý silahý yanýna almamak oldu. Bunlar, makineli tüfeklerin
atalarý sayýlabilecek tüfeklerdi. Dönen þarjörleri kullanarak dakikada yüzlercemermi atabil
rdu.
Peki Custer karþýsýna daha büyük bir kuvvetin çýkacaðýný bilse, bu silahlarý
geride býrakýr mýydý?
Bu silahlar çok aðýrdý ve toplar gibi arabalarýn üzerinde taþýnýyordu. Ayrýca
Custer bu silahý pek tanýmýyordu. Bu silahýn nasýl kullanýldýðýný biliyordu ama Ýç
Savaþ sýrasýnda sadece donanma tarafýndan kullanýlmýþtý. Dahasý, atlar
tüfeklerin olduðu arabayý çekmekte zorlanýyor ve bu da Custer'ýn adamlarýnýn
hýzýný kesiyordu.
Korumalarý gereken birkaç bin kadýn ve çocuk olduðu için Siular ve Çayenler(Cheyenne), ne o
sa olsun savaþacaklardý. Aðýr silahlarý almamak amacýna
ulaþmýþtý, Kýzýlderililer savaþa zorlandý. Makineli tüfekleri geride býrakarak
Custer sonuna neden olan kararý almýþ oldu. O silahlar savaþýn kaderini
belirleyebilirdi. Ýngilizlerin Afrika'da Mehdilere karþý yaptýðý savaþlarda aðýr
silahlar sonucu belirlemiþti. Ama Custer'ýn verdiði karardan piþman olacak
kadar bile zamaný olmamýþtý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 63 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
YÜKSEK SOSYETEDEN OLMAK HER ZAMAN ÝÞE YARAMAYABÝLÝR
Oscar Wilde Kendi Açtýðý Davayý Kaybeder
1895, Ýngiltere

Amerika'daki eþcinsellere, orduda "sorma-söyleme" politikasýnýn uygulanmasýna


baþlanmadan yüzyýl önce, Ýngiliz toplumu da benzer bir tutum geliþtirmiþti. Bu
þekilde, özel hayatlarý ve hobileri, kitaplarda yazýlý kurallarla çatýþan toplumunerkek üye
topluma ve geleneklere uydurma yolunu bulmuþlardý.
1885'te "Þantaj Anlaþmasý" diye anýlan bir kanun çýktý. Bu kanun ile erkek
eþcinsel iliþkisini ciddi bir þekilde yasaklamýþ oldular. (Sadece erkek
eþcinselliðini, zira Kraliçe kadýnlarda da eþcinselliðin görülebileceðini
kestirememiþti, hiçbir bakan da bu konuda Kraliçeye karþý çýkmayý gözealamamýþtý.) Yeni geç
enlemesi ile "erkekler arasýndaki tüm
terbiyeye aykýrý tavýrlar" yasaklanýr hale geldi. Önceden ise sadece eþcinsel iliþki
yasaklanmaktaydý.
Bu yasalar Lordlar Kamarasýnýn deðiþik üyeleri ve edebiyat yýldýzlarý arasýnda
yaþananlarý önlemeye yetmedi. Yasalarý çýkaranlar, üst sýnýfý bu yasalarýn
getireceði yaptýrýmlardan korumak arzusu içindeydiler. Kadýnsý davrananlar
nefret odaðý oldular, bu konuda Ýrlandalý ünlü þair ve oyuncu Oscar Wilde'dandaha çok saldý
n olmadý.
Oxford mezunu, ödüllü bir þair ve baþarýlý bir hatip olan Oscar Wilde,
Yunanistan'ý, Avrupa'nýn hemen tamamýný ve hatta Amerika'nýn batýsýný
gezdikten sonra Londra'ya yerleþti. Londra'da geleneksel dünyanýn ilgi çeken bir
kiþiliði olmakta gecikmedi. Keskin zekasý ve garip giyim tarzýyla Punch'ýn
yayýmcýlarýna ilham verir oldu; Gilbert ve Sullivan, Wilde'ýn karikatürlerini çizer
oldular.
1884'te Constance Lloyd ile evlendi ve Cyril ile Vivian adlarýnda iki çocuðu oldu.
Ailevi sorumluluklarý ile þiire ve oyunlarýna olan ilgisi, hiçbir zaman diðer
uðraþlarýnýn yerini almadý. Wilde kendisinden 15 yaþ genç olan "Bosie" lakaplý
Lord Alfred Douglas'a aþýk oldu.
Wilde onu kanatlarý altýna alýrken, Bosie sayesinde aristokrasinin eþcinsel
dünyasýna girdi. Bu dünyada genç, iþ sahibi bir erkek, bir akþam yemeði fiyatýna
elde edilebilmekteydi. Zamanla ayrýlmaz bir ikili oldular. Bu durum daha çok
Wilde'ýn zararýna oldu, çünkü genç sevgilisi kendisi kadar sýr tutabilen biri
deðildi.
Wilde "yetkililerin ününe gösterecekleri saygý nedeniyle ülkeyi terk edebilmesiiçin gereken
24 saati kendisinden esirgemeyecekleri" inancýný taþýmaktaydý. Bu
þekilde tutuklanmanýn utancýndan ve hapsedilmekten korunmuþ olacaktý.
Newdigate Þiir Ödülü'nü kazanan bir þair, Lady Wdermer'in Hayraný ve Dürüst
Olmanýn Önemi gibi popüler oyunlarýn yazarý, ayrýca Dorian Gray'in Portresi
adlý çok satan bir romanýn sahibi, ona göre kafasýný böyle þeylere yormamalýydý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 64 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Ama kýsa zamanda ciddi bir sorun kapýyý çaldý.
Douglas'ýn babasý efsanevi Queensberry Markisi idi. 21 yaþýndayken bokssporunun kurallarýný
bulmuþtu. Bu kurallar günümüzde de onun ismiyle anýlýr.
Oðlunun çevresini hiçbir zaman onaylamadý ve onu Wilde ile görüþmekten men
etti. Oðlu ise babasýnýn isteklerine karþý gelerek babasýný daha sert yaptýrýmlar
uygulamaya zorlamýþ oldu.
Sonuçta Queensberry toplumu yönlendirmek için Wilde'a karþý bir saldýrý
kampanyasý baþlattý.
Son darbe Wilde'ýn üyesi olduðu bir kulübe býrakýlan kart ile geldi. Kartta"Yumuþak Oscar W
e'a" yazmaktaydý. Wilde saldýrýya uðramýþtý ve bu
kampanyaya son vermek için bu adama karþý bir iftira davasý açmaya kararverdi.
Wilde'ýn yakýn çevresi davadan vazgeçmesi için yalvardýlar. Zira mahkemenin
araþtýrmalarý esnasýnda bazý þeylerin ortaya çýkmasýndan korkuyorlardý. Wilde
hiçbir þeye aldýrmadý, çünkü zekasýndan ve üstün yeteneklerinden emindi. Ne
yazýk ki, Wilde'ýn zekasý, sayýlarý onu aþan gencin danýþýklý ifadelerini önlemeyeyetmedi.
le Wilde'ýn ismi ile reklam yapmak istiyorlardý. BöyleceWilde'ýn yasadýþý davranýþlarý kamu
eri önüne serilmiþ oldu.
Eldeki kanýtlarý inceleyen hakim Wilde'ýn davasýný sonuçlandýrmakta gecikmedi.
Wilde davayý kaybetti ve birkaç saat içinde ahlaksýzlýk suçlamasýyla tutuklandý.
Kamuoyu önünde yalan ifadeler vermekle suçlanýyordu. Bir savunma bilehazýrlayamadan iki se
ne için sürgüne gönderildi. Bu arada yakýnlarý yardýmýna
gelmeye çekinmiþlerdi.
Wilde toplumdaki konumunun, onu adaletin keskin kýlýcýndan koruyacaðýný
düþünmüþtü. Koruyabilirdi de... Fakat yüksek sosyetenin önde gelenlerine bile
özel hayatlarýndaki hobileri kamuoyundan gizlemeden yaþamak konusunda
hoþgörülü davranýlmýyordu.
Serbest býrakýldýktan sonra Bosie ile uzlaþmayý denedi ama baþaramadý. Kýrk
altý yaþýndayken Paris'te, kalbi kýrýk olarak öldü.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 65 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
KÝTABIN PÜF NOKTASINI ANLAMAZSAN
Bir Donanma Kurarsýn, Savaþý Kaybedersin
1900, Alman imparatorluðu
Bazýlarý onun yazarlýktan önce, aslýnda deniz tutan bir Amerikalý gemiciolduðunu söylerler.
ed Thayer Mahan, her koþulda orduya katýlmýþ olmalýydý.
Babasý, her þeyden önce, ünlü bir askeri taktisyendi. West Point harp okulundaders veriyor
du.
Alfred Mahan isimli bu adam, savaþ alaný taktikleri kitabýnýn büyük yazarý, bir
nesil harp okulunun öðretmeni, sivil savaþta ölümsüz bir þan ve þöhret sahibi idi.
Belki de küçük Mahan'ý Annapolis'e donanmada bir kariyer sahibi olmaya iten,
babasýnýn gerçekten önde gelen bu kiþiliði idi.
Küçük Alfred, Carolina sahillerinde savaþ süresince görev aldý ve daha sonra
deniz aþýrý bir yolculuða gönderildi. Sonra yolculuklar birbirini takip etti. Gemi
nasýl giderse gitsin, iki-üç günlük bir süre için bile olsa, Alfred'i ölümcül bir
þekilde deniz tutuyordu. Yine de gerçek bir deniz subayý olarak kendini hep
denize attý. Birçok liman görevi için sahile çýktýysa da sonunda yeni bir olanak
buldu: Deniz Harp Akademisi...
Alfred T. Akademiye geldiðinde, hiç ümit vermeyen bir göreve sahipti. Birkaçkaraya sürülmüþ
-ki onlarýn da tuhaf olduklarý düþünülürdü- vardý. Bu
okulu dünyanýn en prestijli deniz enstitülerinden birine dönüþtürmeyi baþardý.
19. ve 20. yüzyýllarýn en etkileyici kitap serilerinden birini yayýnlayan Alfred'di:
Denizdeki Gücün Dünya Tarihine Etkisi...
Mahan'ýn tezi þuydu: Milletlerin güçlenmesi ve gerilemesinde en belirleyici faktördeniz güç
idir. Kara kuvvetleri hýzlý hareket etme özelliðine sahip deðildirler,
hem de lojistik zorunluluklar nedeniyle hantaldýrlar. Deniz kuvvetleri ise, bugünKar
ayipler'de yol alýrken iki hafta içinde Baltýk Denizine ulaþabilir. Doðasý
gereði donanmalar dünyanýn her yerinde güçlerini gösterebilirler. Sadecedonanmasý sayesinde
ir millet kayda deðer bir güç haline gelebilir.
Günümüzde düþmanýný kollama bir deniz filosunun en öncelikli görevidir. Ýlk
yapýlacak þey rakibinin deniz gücünü hesap etmek ve tüm gemilerini batýrmak
olmalýdýr. Bu baþarýldýðýnda düþman savunmaya geçmek zorunda kalacaktýr.
Ticaret gemileri teslim olacak, kaynaklarý engellemelerle kesilecek, sahilþehirleri
bombalanma tehlikesi altýnda olacak, kolonileri yok edilecek ve sonuçta
tüm yurt denizden yapýlabilecek bir çýkartmanýn tehdidi altýna girecektir.
Öyle bir çýkartma ki, yer ve zamanýný saldýran taraf belirleyecek, rakip ise tüm
kaynaklarýný sahip olduðu bölgeleri korumak için kullanmak zorunda kalacaktýr.
Kýsacasý, Mahan'a göre, küresel oyunda önemli bir aktör olabilmek için bir
donanmaya sahip olunmasý öncelikli þarttý.
1815 Viyana Konferansýndan sonra, Avrupa'daki güçler kendilerini deniz gücü
açýsýndan Ýngiltere ile karþý karþýya buldular. Ýngilizlerin büyük deniz gücü,
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 66 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Napolyon Ýmparatorluðu'nu blokaja almýþ, yavaþ yavaþ çöküþe sürüklemekteydi.
Savaþ sonunda dost ülkeler ve hatta eski düþmanlar arasýnda çok hassas bir
anlaþmaya gidildi. Ýngiltere denizdeki üstünlüðünü koruyacaktý.
Bu, Ýngilizlerin yaþamak için denize baðlý olmak zorunda kalmalarýndandý.
Denizdeki bu Ýngiliz üstünlüðünün kabul edilmesine karþýlýk, tüm ülkeler bir
donanma kurma ve denizlere açýlma hakkýna sahip olacaklardý. Fakat bu üstün
gücün karþýsýnda ciddi bir rakip haline gelmemek þartýyla.
Fransa 1860'lar ve 80'ler arasýndaki sürede eski gücüne kavuþmayý baþardý. Ýlk
gerçek demirden gemiyi üretti: La Gloria. Bu gemilerle tüm Ýngiliz donanmasýný
bir günde kullanýlmaz hale getirebilirdi. Ýngilizler ise uyguladýklarý yapýlanma
programý sayesinde, 1880'lerin sonunda çelik gemilerin üretiminde öne çýktýlar.
Almanya'nýn deðiþik bölgelerinden ithal ettikleri çelik ile her zamankinden daha
çok gemi ürettiler.
Fransýzlar, Ýngilizlerle yarýþmayý býrakmak zorunda kaldý. Bunun yerine ucuz,
yenilenebilen teknoloji ile yola devam etmeyi tercih ettiler. Muhrip gemilerininür
etiminde, araþtýrma ve geliþtirmesinde lider hale geldiler. Öte yandan
Ýngilizler karþýlýk olarak büyük muhripler, denizaltýlar ve mayýnlar üretti.
Fransýzlarýn eski düþmanlarý olan Almanlar, Ýngilizlerle Fransýzlar arasýndaki
rekabeti hep eðlenerek izlediler. Bir Fransýz gemisine yönelen her silah, kendi
sýnýrlarýna yönelecek bir silahýn eksilmesi anlamýný taþýyordu. Donanmayaharcanan her frank
gesini tehdit eden bir frankýn azalmasý demekti. Öte
yandan Ýngilizler Almanlarý Fransýz yayýlmacýlýðýna karþý her zaman doðal bir
müttefik olarak gördüler.
Kýsacasý, yeni bir Avrupalý güç olma yolundaki Almanya ile denizlerin hakimi
Ýngiltere arasýnda bir çatýþma olmasý, Fransýzlar dünyaya yayýlmaya devamettiði sürece anla
onanmasý sýradan bir sahil güvenlik sistemininötesine geçemiyordu. Birkaç küçük gemiden iba
le ki, Ýngilizlerdenyardým istediklerinde, zengin aðabeyin fakir kardeþine yardým etmesi g
ibi bir
tavýrla karþýlaþýyorlardý.
Ama daha sonralarý iki önemli olay geliþti; ilki Mahan'ýn yayýnladýðý güçledonanma arasýnda
nlatan kitap seriþiydi. Ýkincisi ise II. Wilhelm'in
daha büyük bir Almanya hayaliyle baþa geçmesiydi. Willie çabuk olgunlaþmýþ,
ego problemi olan bir çocuktu. Bazýlarý bu problemin, beceriksiz bir doktorundoðum esnasýn
da Wilhelm'in koluna ciddi þekilde zarar vermesinden
kaynaklandýðýný söylerler.
Maço denilebilecek bir toplumda böyle bir yara taþýmak, onu ister istemez
aþaðýlýk kompleksine sokmuþtu. Psikolojik durumu nasýl olursa olsun, Wilhelm
dýþ politikada ani bir deðiþim süreci baþlattý.
Aslýnda, Ýngiliz olan her þeye hayranlýðý ironikti. Anneannesi efsanevi Victoria
ölürken yaný baþýnda durmuþ, elini tutmuþ ve gözyaþlarýný tutamamýþtý. Kuzeni
Edward'a da bir sýcaklýk duymuþ, bekar olduklarý hafta sonlarýnda ikisi çok güzeldeniz gezi
i yapmýþlardý. Aslýnda derinlerde bir yerlerde, denizle ilgili büyüyen
bir düþmanlýk da vardý aralarýnda.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 67 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Mahan'ýn çalýþmalarý ilk yayýnlandýðýnda, Amerika'da küçük bir okuyucukitlesinin ilgisini ç
arýndan biri New York'ta polis komiseri olanTeddy Roosevelt idi. Deniz aþýrý ülkelerde ise
beklenmedik bir ün kazandý. Hiçbir
yerde Almanya'da olduðu kadar popüler olmadý; Wilhelm kitaba Alman nitelikler
kazandýrarak yeni bir baskýsýný çýkarttý.
Alman federal donanmasýndaki her subayýn okuyabileceði hale getirdi... Ve busubaylarýn k
itabý okumalarý da beklenir oldu. Manan Avrupa turuna çýktýðýnda
Almanya'da adeta bir süper star gibi karþýlandý. Alman Ýmparatoru Mahan'la
buluþmak ve kendi kitabýna Amerika'nýn efsane isminin el yazýsýyla bir þeyler
yazmasýný istedi.
Almanya kýsa bir süre içinde deniz filosunu geliþtirdi. Bu arada Japonya da ayný
süreci yaþadý. Wilhelm uygulanan geliþtirme programýnýn, kendi deniz sahalarýný
koruma amaçlý olduðunu bildiriyordu. Fakat, Mahan'ýn söylediði gibi, gerçek bir
dünya gücü, dünyanýn her yerinde kendisine hammadde saðlayacak, telgraf
istasyonlarýný destekleyecek ve kömür stoklarýný yenileyecek koloniler kurmayamecburdu.
Rüzgarla yol alan gemilerden buharlý gemilere geçilmesinin en önemli
dezavantajlarýndan biri gemilerin menzillerinin düþmesi oldu. Demir aldýktan üç
ay sonra Pasifik'in ortasýnda olmak imkaný ortadan kalktý. Hiçbir modern gemi
ortalama hýzlarda hareket ederek iki-üç haftadan fazla yakýt ikmali yapmaksýzýn
denizde kalamýyordu.
Ýki-üç günlük hýzlý manevralar yapan gemilerin sadece yakýt stoklarý boþalmakla
kalmýyor, ayný zamanda makineleri de tamir ister duruma geliyordu. Kömür
istasyonlarý bu sebeplerle stratejik hedefler haline geldi. Bu istasyonlar daha çok
korunur oldular. Binlerce kömür iþçisi kömür ocaklarýna indi.
Wilhelm için 20. yüzyýlýn baþýnda bu çok parlak bir fikirdi. Ýngiltere ile rakipolabilecek
da deðildi, ulusal onur tüm dünyada 'ben varým' diyebilmeyebaðlýydý. Tüm dünyada 'ben varým
mek ise koloniler kurmayý
gerektiriyordu. Koloniler kurmak denizde güçlü olmak anlamýný taþýyordu.
Denizde güçlü olan yeni koloniler elde edebilirdi, daha çok koloni elde etmek iseulusal
güveni artýrýrken harcamalarý da artýracaktý.
Almanlar Afrika sahilleri boyunca daha önceden ele geçirilmemiþ bir takým
üçüncü sýnýf bölgeleri hakimiyetleri altýna aldýlar. Ýngilizler buna karþý çýkmadý.
Fransýzlar ise 19. yüzyýl boyunca bu bölgede Ýngilizlerin en ciddi rakibi olarak ses
çýkartmadý. Almanlar Pasifik'te yeni adalar ele geçirdiler, yüksek harcamalarla
buralara kömür ve telgraf sistemleri getirdiler.
Bu büyüme devam etti ve 1904'e doðru Ýngiliz yöneticiler arasýnda Almanlar bir
tehdit olarak görülmeye baþlandý. 1904'te yeni bir deniz mareþali, John "Bobbie"
Fisher donanmanýn baþýna geçti. Ýngiliz denizciliði, demir ve buharýn
kullanýlmaya baþlanmasýndan beri deðiþik kollara ayrýlmaktaydý. Fisher vizyonsahibi biri ol
k geleceði gördü ve içgüdülerini kullanarak yeni silahlartasarlama iþine giriþti. Bir yýl s
modern Dreadnought silahlarý ile
donanmýþ gemiler üretilmeye baþlandý. Bunlar modern savaþ gemilerininilkleriydi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 68 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Fisher'in amacý Dreadnought'la Almanlara gözdaðý vermekti. Almanlarýn
donanmalarým geliþtirmelerine bir sorun olarak bakmýyorlardý, hatta denizdeki
büyük gemilerine eþdeðer birkaç gemi üretmelerine de karýþmýyorlardý, fakat tek
istedikleri en ileri teknolojiye sahip olmak ve üstünlüklerini korumaktý. Bu
üstünlük Almanlar tarafýndan kabul edildiði sürece iki ülke arasýnda geleceðe
dair bir endiþe olmayacaktý.
Wilhelm, Dreadnought'un silahlarýný gördüðünde kýskançlýða kapýldý.
Amirallerine ve gemi tasarýmcýlarýna Ýngilizlerin son ürettiklerine eþdeðer ve
hatta daha üstün gemiler üretme emri verdi. Üst düzey Alman subaylarý daha
büyük gemiler üretmenin ve büyük düþünmenin büyüsüne kapýldýlar. Wilhelm'le
bu konuda ters düþmeyi hiç düþünmediler. Daha pragmatik düþünen çevreler ise
Ýngiltere ile silah yarýþýna girmenin sadece kötü bir fikir deðil, ayný zamanda
delilik olduðunu düþündüler.
Stratejinin doðasý gereði Ýngilizler denizde birinci ve en üstün kalmalýydý. Alman
donanmasý ikincilikle yetinmeliydi. Fransa ve Rusya'nýn tehdidi altýndaki
Almanlarýn karadaki üstünlüklerini korumaya ihtiyaçlarý vardý. Ýnsan gücü vekaynak yarýþý i
a, kara kuvvetleri deniz kuvvetlerinden çok
daha üstün durumda olmalýydý. Ýngiltere'ye üstünlük saðlamanýn imkansýzlýðý
ortadayken neden bu çabanýn içine giriliyordu ki?
Wilhelm yine de programýn ilerlemesinden yana tavýr aldý. Alman ulusal gururubunu gere
ktiriyordu. Yeni bitirilmiþ Kiel Kanalý yeni ve daha büyük gemiler için
yetersiz kalacaktý. Bu kanalý geniþletmek için de büyük harcamalar yapýldý.
Almanlar Ýngilizlerle denizde büyük bir rekabete giriþtiler.
Birkaç sene içinde Alman zýrhlýlarý denize indirilmeye baþlandý. Bu gemiler yirmibeþ ve otu
timetre çapýndaki silahlarla donatýlmýþtý. Fransýzlar garip bir
tavýrla bu yarýþa girmekten çekindiler. Böylece bir tehdit olmadýklarýný gösterip,
Ýngilizleri Almanlarla uðraþma yoluna ittiler. Bu strateji tuttu, yüzyýllardýr
Ýngiliz savaþ tatbikatlarý Fransýzlarla çýkabilecek bir savaþ üzerine kurulmuþtu.
Cebelitarýk'tan Süveyþ'e kadar Akdeniz ticaret yolunu ve Biscay Körfezi ile Manþ
Denizi'ni korumak amacýný taþýmýþlardý.
Yüzyýlýn sonuna doðru, Fisher gemi manevralarýný Kuzey Denizi'ne doðru
kaydýrdý. Almanya'ya, Baltýk'ýn dýþýna çýkarmaya yelteneceði her gemininkendilerini karþýsý
ermiþ oluyordu. Fisher'in saplantýsý
daha uzak ülkeleri de etkiledi. Japonlarla bir anlaþma yaparak Pasifik'e
çýkabilecek her yabancý gemiye karþý ortak hareket etme kararý aldýlar. Fisher de
Mahan okuyucularý arasýndaydý.
1904-1905 yýllarýndaki Rus donanmasýna karþý Japonlarýn kazandýðý zaferleri
ayrýntýlarýyla incelemiþti. Dikkat çeken nokta þuydu: Ýlk saldýrýya geçen ve karþý
donanmayý ablukaya alan taraf üstün geliyordu. Tüm bunlar göz önüne
alýndýðýnda, Almanlarýn Kuzey Denizi'ne açýlmalarýnýn önlenmesi gereði ortaya
çýkýyordu. Almanlarýn Belçika ve 'Hollanda'yý ele geçirmesi, Ýngiltere'den sadeceiki saat u
a iki limana sahip olmalarý anlamýný taþýyacaktý.
Bu engelleme Ýngilizlerin Almanlara karþý olan politikalarýnýn temel noktasý
oldu. Belçika ve Hollanda topraklarýnýn Ýngiliz korumasý altýnda olduðu açýk bir
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 69 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
mesajla bildirildi. Bu mesaj, Almanlarýn denizde hiçbir gücü olmasaydý, bu kadar
açýk ve sert olmazdý.
Alman Ýmparatoru cevap olarak, Ýngilizlere ve topraklarýna karþý hiçbir
düþmanlýk beslemediklerini bildirdi. Almanya'nýn tek istediði, güneþ giren bir
yer, ulusal güven kazanýmý ve gücünü korumaktý. Bu sebeple yeni silah
tasarýmýna gitti. 12 inçlik silahlarý 13, 13.5, 14 ve sonunda büyük 15 inçliksilahlar izled
Paranoya yeni paranoyalar üretir oldu.
Almanlar gizlice Schlieffen Planýný uygulamaya koydular. Bu planla Fransa'yý
ele geçirmek ve Belçika ile Hollanda'yý alttan fethetmek amaçlanýyordu. Diðer
akýllýca bir fikir olarak, Wilhelm Hollanda'nýn istila edilmemesini ve böyleceÝngilizleri
fazlaca karþýlarýna almamayý düþündü. Böylece Belçika geçilmiþ
olacak, Hollanda istila edilmeyecek, Alman ordusu kilit noktalardaki Belçika
kalelerinde tutulacak ve doðrudan kuzeye gidip engellerle karþýlaþýlmamýþ
olacaktý.
Bu plan sonunda uygulamaya geçti. Sonraki bölümde ayrýntýlarýyla açýklanacaðý
gibi, sömürgeler birer birer düþtü ve Belçika Almanlar tarafýndan ele geçirildi.
Ýngiliz donanmasý Alman Çýkartmasýný önleme amacýyla belli noktalara yýðýnak
yaptý. Belçika limanlarýnýn ele geçirilmesi ile Almanlar ve Ýngilizler arasýndaki
bir savaþ kaçýnýlmaz hale gelmiþti.
Daha sonraki dört yýl içinde Alman donanmasý ciddi tek bir çýkartma yaptý.
Herkesin yumurtasý sepetinde durduðu için, iki taraf da ölümcül bir savaþa
girmeyi yeðlemedi. Fakat 1916'da Alman donanmasý Ýngilizleri Tutland
sahillerinden püskürttü. Bu, ablukayý kýrma hareketinin baþlangýcýydý.
Savaþýn sonunda Almanlar en azýndan taktik bir zafer elde etmiþ oldular.
Batýrdýklarý gemi sayýsý daha fazlaydý, fakat stratejik bir hata olarak Baltýk'a
geri çekildiler ve saldýrgan bir güç olmadýlar. Öte yandan bu durum Ýngilizleri
savaþa girmeye zorladý. Ayný zamanda donanmasýna yatýrým yapan diðer bir ülke
olan ABD de savaþa girmeyi düþünmeye baþlýyordu.
Alman Ýmparatoru Mahan'ýn kitabýndaki püf noktasýný anlayamamýþtý: Bir
donanma kurduðunuzda sadece bir güç olarak algýlanmakla kalmýyordunuz, ayný
zamanda bir tehdit olarak da görülüyordunuz. Almanlarýn 1918'de yenilmesiyle
birlikte, Ýngilizler paranoya halinde Alman donanmasýný kuþatmak ve ona el
koymak niyetinde idiler. Böylece tarihinde ilk kez Almanlar donanmalarýný
Ýngiliz sularýna göndermiþ oldular.
Donanma Ýskoçya sahillerine Ýngiliz kontrolünde ulaþtý. Büyük harcamalar,
hatalý bir politika, imparatorluðun çöküþünü getirdi... Almanlar son bir çabayla
Ýngilizlerden gemilerini kaçýrdýlar. Sembolik de olsa yaptýklarý tek akýllýca
hareket buydu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 70 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
1. DÜNYA SAVAÞINA YOL AÇAN ÞOFÖR
Arþidükün Otomobili Yanlýþ Yola Girince
1914, Saraybosna
Yirmi yýl süren düþüþün ardýndan, Ýngiltere, Prusya, Avusturya, Rusya veyeniden monarþiye d
imparatorlarý yeni bir gücün yükseliþine hiç de
sýcak bakmýyorlardý. Fakat belki de 19. yüzyýl sonlarý ve 20. yüzyýl baþlarýnda bu
devletler arasýndaki anlaþma çabalarý hiç de akýllýca deðildi. Habsburgveliahdýnýn Saraybos
ti göz önüne alýndýðýnda, felaketin ayak sesleriniduymak hiç de zor deðildi,
Napolyon savaþlarýndan sonra 1815'te Viyana'da toplanan büyük devletler,
"güçler dengesi" kavramýný ortaya attýlar. Sürekli ittifaklar önlenmeliydi. En iyiolan ise
gmatik bir yaklaþým ile güçleri dengelemekti. Tek bir devletin süper
güç olmasýna karþý güç birliðine gidilmesi kararlaþtýrýldý. Bundan sonraki seksen
yýl boyunca savaþlar oldu.
Fransa ve Ýngiltere'yi Rusya ile karþý karþýya getiren Kýrým sorunu, Fransa ve
Avusturya arasýndaki 1859 sorunu, 1860'lardaki Almanya'nýn birleþme ve
devletleþme savaþlarý... Bu sorunlarýn hiçbiri Viyana'daki kararlarý doðrulayýcý
olarak evrensel bir soruna dönüþmedi.
Bu dengeleri ilk bozan olaylar 1870-1871 Fransa-Prusya savaþý ile baþlayanAlmanya'daki
birleþme savaþlarý oldu. Napolyon savaþlarýndan utanç verici
yenilgilerle ayrýlan Prusya, kuzey Almanya'daki küçük ve ayrý devletleri
birleþtirip, Prusya krallýðýna baðlý tek bir devlet haline getirmeyi planladý. Bu
plan son derece zekice yola koyuldu. Planý uygulayan, belki de Avrupa'nýn 19.
yüzyýldaki en büyük devlet adamý ve modern Alman devletinin kurucusu olan
Otto von Bismarck idi.
Bu yeni devletin ortaya çýkýþý Fransa'ya pahalýya mal oldu. 1870-1871
savaþlarýnda Alsas ve Loren'i yeni devlete kaptýrdýlar.
Bismarck diplomatik açýdan zor bir dönemece girmiþti. Viyana Konferansýnda
ortaya çýkan prensipleri tamamýyla benimsiyordu. Fakat hiçbir zaman Fransa iledengeli ve
eþitlikçi bir iliþki içinde olamayacaðýnýn farkýndaydý. Fransa ilk
fýrsatta kaybettiði topraklarý geri almak isteyecek ve yeni kurulan Almanya'yý
Ren nehrinin doðusuna geri püskürtmeye çalýþacaktý. Bunu yaparken de dünyabarýþý için ne de
dit oluþturduðunu düþünmeyecekti bile. Bu
deðerlendirmeler ýþýðýnda Bismarck dýþ politikada üç prensip oluþturdu.
Birincisi, hiçbir zaman Rusya ile karþý karþýya gelmemekti. 1750'lerde Prusya,
Rusya ve Fransa'yý karþýsýna aldýðýnda, bütün ülke yerle bir olmuþtu. Ýkinci
prensip ise, her ne kadar Germen asýllý bir ülke de olsa, Avusturya ile çok yakýn
iliþkiye girmemekti. Çünkü Avusturya ve Rusya Balkanlarda her zaman düþman
olmuþlardý. Ayrýca Avusturya-Macaristan Ýmparatorluðunun içinde yaþayandeðiþik ýrktan birço
birbirine düþmek üzereydi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 71 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Son prensip ise Ýngiltere ile iyi geçinmekti. Ýngiltere ile hep ticari alanlarda ortak
olmuþlardý. Ayný zamanda ortak kültüre sahiplerdi. Fransa'ya karþý duruþlarý da
benzeþiyordu. Viyana Konferansý denizlerdeki hakimiyeti Ýngilizlere vermiþti
ama tüm ülkelere de denizlere açýlma konusunda hiçbir sýnýrlama getirmemiþti.
Bu sebeple, Ýngiltere ile zýtlaþmak hiç de akýllýca görünmüyordu.
Bu þekilde yirmi yýl geçti. Alman donanmasý küçük kalmayý sürdürdü, sadece
kýyýlarýný koruyabilecek güçteydi. Rusya ile karþýlýklý yardým anlaþmasýna
varýldý. Buna göre iki ülke endüstrileþmek ve dost kalmak için birbirine yardým
edecekti. Avusturya ile de mesafeli bir iliþki korundu. Bu dengeler II. Wilhelm'in
Prusya tahtýna çýkýþýyla birlikte sona erdi.
Wilhelm dýþ politikada prensipleri olan biriydi. Fakat çevresindekiler gençAlmanlardan o
luþan yeni bir nesildi. Çevresindekilerin düþünceleri milliyetçilik
ve "ýrksal kýskançlýk" üzerinde þekillenmekteydi. Almanya'nýn "güneþe
çýkmasý"nýn zamanýnýn artýk geldiðini düþündüler. 18. ve 19. yüzyýllarda
Ýngiltere, Fransa, Belçika ve Hollanda tüm Batý Avrupa'dan daha fazla toprakkazanmýþtý. Alm
a ulusal gururu gereði kendi payýna düþeni almak istiyordu.
Rusya ve Avusturya ile ilgili tutumlarý deðiþti. Rusya bir devdi ve daha da
büyümesi için bu ülkeye yardým göndermenin anlamý yoktu. Öte yandaAvusturya vardý. Ulusal k
r sebebiyle Avusturya'da 19. yüzyýlda
karýþýklýklar baþ göstermiþti. Avusturyalýlar Almanlarýn gerçek kardeþleri idiler.
Öyle ki Fransa'ya karþý iþbirliðine gitmek durumunda kalmak küçük
düþürücüydü.
Wilhelm zamanýn geldiðini düþündü ve tahta geçer geçmez yola koyuldu. Birkaç
sene içinde yaþlý Bismarck aradan çekildi. Rusya ile olan yardým anlaþmasý
yürürlükten kaldýrýldý. Alman donanmasýnýn yeniden yapýlanma programý
baþlatýldý. Afrika'daki bazý bölgelerde ve Pasifik'teki bazý adalarda kolonileþme
çabalarýna giriþildi. Avusturya ile daha yakýn bir iliþkiye geçildi. Wilhelm'in
yaptýklarý milliyetçi Almanlar arasýnda da heyecanla karþýlandý ve desteklendi.
1907'de Wilhelm, Rusya'yý, Avusturya'nýn Bosna'yý almasýna ve Balkanlardaki
ilerlemesine karþý gelmekle eleþtirdi. Ýstanbul'u ele geçirmeye uðraþtýðý için de
Ruslarý yerden yere vurdu. Tüm okyanuslarda bayraðýný dalgalandýrmak ve
Ýngiltere ile baþa baþ hale gelmek için donanmayý güçlendirmeye devam etti.
1905'te Ýngiliz donanmasý Fransa ile olabilecek bir savaþý düþünmekten
vazgeçerek Kuzey Denizi'ne yöneldi ve orada Almanya'ya karþý bir tatbikata
giriþti. Fakat Almanlar gidiþattan ve donanmalarýnýn güçlenmesinden son derecememnundular.
1910'da sömürgeler kurdular. Mevcut dengeleri bozmaktan hiç çekinmediler.
Fransa otuz yýl önce kaybettiði yerler yüzünden intikam hýrsýyla Rusya ile gizlianlaþmalar
Rusya da Sýrbistan ile pakt kurdu. Almanya gizliceAvusturya'ya "istediðin gibi harek
et et ve ilerle, daima arkanda bizi bulacaksýn"
mesajý gönderdi. Ýngilizler, Hollanda ve Belçika ile ortak hareket edeceklerini,
Kuzey Denizi'nin güneyindeki sahillere inmeyi deneyecek her gücün karþýlarýnda
kendilerini bulacaðýný deklare ettiler.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 72 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Japonya bile sahneye çýktý, Ýngilizlerle ortak pakta girdi ve Pasifik'teki Ýngiliz
çýkarlarýný koruyacaðýný açýkladý. Bundan sonra beklenen tek þey, bir sömürgeyidüþürme giri
Bu þekilde 1914 Saraybosna ziyaretine gelindi. Bu ziyaretin arkasýndaki mantýk
hiçbir zaman bilinemedi. Yedi yýl öncesinde Avusturya, Bosna ve Hersek'i
Osmanlý Ýmparatorluðundan savaþmaksýzýn almýþtý. Bu bölgede, günümüzde de
olduðu gibi, birçok etnik grup yaþamaktaydý: Sýrplar, Hýrvatlar, Slovenler,
Arnavutlar ve Bosnalý Müslümanlar. Küçük Sýrp ülkesi doðudaki komþularýydý.
Eski Osmanlý sisteminden çýkan Sýrplar, baðýmsýzlýk kazandýlar ve Ortodoks-
Slav dostlarý Prusya'dan destek istediler. Rusya zaten Avusturya'nýn
yayýlmasýna karþý Sýrplarý kullanmaya dünden razýydý.
Sýrbistan'da da deðiþiklikler göze çarpýyordu. Kendi içlerindeki radikal gruplar,
("Karakol Hareketi" gibi) Balkanlarý yöneten hanedanýn eskiden beri Sýrplardangeldiðine in
anýyorlardý. Bu duruma raðmen, Avusturyalýlar bu küçük Sýrpülkesini ele geçirmeye karar ver
nu kendi içlerindeki etnik farklýlýklara
aldýrmadan gerçekleþtirme yoluna gittiler. Ordularýnda bile birkaç deðiþik dil ve
diyalekt konuþuluyordu ve þimdi buna yeni bir karýþýklýðý katma yolundaydýlar.
Eski imparator, Franz Josef yarým yüzyýldan daha fazla süredir tahtýný
koruyordu. Artýk dokunulmazlýk kazanmýþ bile sayýlabilirdi. Kývýlcýmý ateþleyenise onun var
erdinand oldu. Ferdinand, Saraybosna'yý ziyaret etmeyi
planlamýþtý.
Ülkenin istihbarat birimleri Bosna'daki Sýrp terörist gruplarýn bir suikast
hazýrlýðý içinde olabileceðine dair duyumlar almýþlardý. Fakat bir þekilde bu
duyumlardan Ferdinand'ýn hiç haberi olmadý. Bazýlarý Ferdinand'ýn
uyarýlmamasýnýn nedenini ona yapýlacak bir suikast sonucu Sýrplara savaþ
açabilmenin mazereti olarak gösterirler.
Saraybosna'ya trenle gelen Ferdinand ve eþi, üstü açýk bir arabayla þehir
merkezine doðru yola çýktýlar. Karakol hareketine mensup teröristler gerçekten
de pusu kurmuþlardý. Arabanýn izleyeceði yolun haritasýný elde etmiþler ve
aralarýnda iþbölümü yapmýþlardý. Her grup görev yapacaðý yerde konuþlanmýþtý.
Konvoy þehir merkezine yaklaþtýðýnda, içlerinden biri bombanýn pimini çekti vekonvoya doðru
. fakat yanlýþ arabaya.
Bomba patladý, konvoydakilerden bazýlarý ile kimi gözlemciler yaralandýlar.
Ferdinand turun devam etmesi için ýsrar etti. Konvoy þehir merkezine
girdiðinde, teröristlerden biri, Princeps, yanlýþ bir yerde beklemekteydi, çünkükendisine y
ilgi vermiþlerdi. Boþ bir caddenin köþesinde bekliyordu, bu
caddeye konvoyun uðramasý planlanmamýþtý bile.
Ferdinand þehir meydanýnda konuþma yaptý, halký selamladý ve programýný
tamamladý. Ferdinand'ýn þoförü yolu karýþtýrdý ve yanlýþ bir sokaða girdi.
Hatasýný anlayýnca bir an için durdu ve geri dönmeye karar verdi. Princeps
kurbanýnýn birkaç metre ilerisinde olduðunu gördü. Silahýný Ferdinand ve eþinin
üzerine doðrulttu ve tüm mermileri boþalttý.
Ve böylece yirmi yýllýk bekleyiþ çatýþmaya dönüþmüþtü. Avusturya, Sýrbistan'a
savaþ açmak için artýk mazerete sahipti. Planlý olup olmadýðý hiçbir zaman
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 73 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
bilinmeyecek olsa da, Ferdinand suikastýn ardýndan ülkesine götürüldü ve
üçüncü sýnýf bir cenaze töreniyle gömüldü. Savaþýn baþlatýlmasý için feda edilmiþ
biri gibiydi.
Sýrbistan, Rusya'dan Pan-Slav dayanýþmasý adýna destek istedi. Rusya iþe karýþtý
ve Avusturya, Almanlarýn "arkandayýz" mesajýný hatýrlatarak yardým istedi.
Almanya iþe karýþtý ve Ruslarýn geri çekilmesi için müdahale etti. Wilhelm,
Ruslardan para musluklarýný kesince Fransýzlar derhal Ruslarla ittifak içine
girmiþlerdi.
Almanya, Fransa'nýn Rusya ile birlikte hareket edeceðini bildiðinden Fransa'yasaldýrdý. Bu
nun için de Belçika'dan geçmek zorundaydý, ama böylece Ýngilizlerinde savaþa girmesine nede
luyordu. Saðduyu sahibi tek ülke, en azýndan bir
süre için, Ýtalya'ydý. Avusturya ile ittifaký vardý ve bir yýl sonra savaþa katýldý.
Yirminci yüzyýlýn baþýnda dýþ politikadaki yüksek ideal ve arzular, onlarca
milyon insanýn hayatýna mal olurken, Avusturya, Rusya ve Almanya gibidevlerin çöküþüne, kom
, faþizm, II. Dünya Savaþý, Soðuk Savaþ ve nükleer
silahlanma yansýna zemin hazýrladý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 74 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
SAATLER, ÝSTÝRÝDYE VE POLÝTÝKA ÜZERÝNE
Pollen Saati ve Ýngilizlerin Ýsabetli Atýþlarý
I. Dünya Savaþý, Ýngiltere

Peri masallarýndan ve aþk romanlarýndan farklý olarak, teknoloji tarihinde,


özellikle askeri teknoloji tarihinde, her zaman iyi adamýn kaybettiði senaryo
tekrarlanýr.
19. yüzyýlda donanma teknolojisi üç önemli icatla büyük bir sýçrama
gerçekleþtirdi. Buhar gücüyle çalýþan gemiler, keresteden yapýlmýþ gemilerikullanýlmaz hale
eþli silahlar, aðýr kalibreli silahlara karþý demir ve
çelikten yapýlan zýrhlar. Artýk gücün yeni ölçüsü silah kalibreleri, gemi
zýrhlarýnýn kalýnlýðý, gemiyi hareket ettirecek motorun gücü ve geminin
ulaþabileceði en büyük hýzdý.
Ýngiliz Kraliyet Donanmasýna giren ve ilk seferlerini ahþap bir gemide yapandenizciler
kariyerlerine son noktayý benzin ateþlemeli buhar tribünleri olan
gemilerde koyuyordu. Bu tür gemiler Birleþik Devletler donanmasýndan yeniemekliye ayrýlmýþ
emilere çok benziyordu. 19. yüzyýl ve 20. yüzyýlýn baþlarý
donanma savaþ araçlarý tarihi açýsýndan en heyecan verici dönemdi.
Buhar teknolojisinin uygulanmasýna sýra geldiðinde iþin içindeki herkes gemi
dizaynýndaki teknoloji, taktik ve stratejik deðiþiklikleri kavramýþtý. Rüzgar, artýk
görüþ mesafesi ya da çatýþmalardan çýkan dumanlarýn ne tarafa gideceði konusu
dýþýnda anlamsýzdý. Mühendislik tam bir uzmanlýk alaný haline gelmiþti.
Artýk stratejik kaygýlardan biri uzaklarda tam donanýmlý üslere sahip olmaktý.
Yirminci yüzyýlýn baþlarýndan itibaren bu üsler Ortadoðu'daki petrol akýþýnýn
kontrolü açýsýndan daha da önemli hale geldi.
Bu yoðunlaþmanýn odak noktasý yeni tasarýmlar ve deðiþikliklerdi ancak
kimsenin aklýna silahlarýn hedeflerini tutturma konusunda isabetlerini artýrmak
için çalýþma yapmak gelmiyordu. Uzun zamandan beri bu iþ ilkel bir biçimde
yapýlýyordu. Ateþ açýlacak alan belirlenir, mesafeyi gözünüzle ayarlarsýnýz, ateþ
emrinin zamanlamasýný hesaplar ve ateþ edersiniz.
Amerikan Ýç Savaþý'nda iki tarafýn gemilerinde de dört-beþ mil uzaklýða atýþ
yapabilen silahlarý vardý. Ancak bütün çatýþmalar çeyrek mil ya da daha kýsa
mesafeden yapýlýyordu. Silahlar kolayca dönemeyecek, uzak mesafeyeayarlanamayacak kada
r hantaldý. Birkaç teorisyen oturup ABD'nin ÝspanyolPasifik Filosunu yendiði 1898'deki M
anila Savaþý'nýn sonuçlarýný gözden geçirdi.
Ýspanyollar çatýþma boyunca limanda demirli kalmýþlardý. Karþýlýklý birkaç mil
öteden ateþ açýlmýþtý, binlerce atýþ yapýldý ancak bunlarýn sadece yüzde üç kadarý
isabetliydi.
Bu silahlarýn menzilleri ve güçlerine karþýn isabetli olmamalarý, hedefi
bulmalarým güçlendirecek bir teknolojinin gereðini doðurdu. 15, 20 hatta 25
santimlik modern bir silahýn 100 metre ilerideki bir hedefe isabet kaydetmesi
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 75 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
kolaydý. Bu þekilde 18. yüzyýldan kalma silahlar bile hedefi tuttururdu. Deniz
sakinse yüz metreden hedefi vurmak da mümkündü. Çeyrek mil, yani 400 metre
uzaklýktan ise hafifçe sallanan bir geminin güvertesinden açýlacak ateþ pekisabetli olmazdý
Bir mil, 1600 metre uzaklýktan hedef tutturmak zor olurdu, on mile çýkýldýðýnda
ise kör atýþ yapmak zorunda kalýrdýnýz. Ýsabet büyük bir þans eseri idi. Modern
silahlarýn, on iki hatta on beþ millik bir menzile kadar çýkabildiði, ancak isabeti
garantileyen bir mekanizmanýn olmamasý hayli can sýkýcýydý.
Teorisyenler ise þaþýrtýcý bir sonuca varmýþtý. Bir geminin zýrhýna, silahlarýna,
motorlarýna ne kadar para harcanýrsa harcansýn, eðer bir rakip uzak
mesafelerden isabetli atýþ yapmanýn teknolojik sýrrýný çözebilirse, karþý taraf o
günün þartlarýnda isabetli atýþ yapacak yakýnlýða ulaþamadan imha edilmiþ
olacaktý. Bu tez, Japonlarýn Çarlýk Rusya'sýnýn donanmasýný 1905'de Tsuþima'da
yendiðinde doðrulanmýþ oldu.
Rus gemilerinin bazýlarý teknik açýdan Japon gemilerinden daha üstündü. Ancak
ayrýntýlý bir çalýþmayla Japonlar basit ama etkili bir hedef tutturma sistemi
geliþtirmiþti. Geliþmiþ optik malzemelerle Rus gemilerinin uzaklýklarýný
ölçebiliyor ve ilkel bir atýþ tablosuyla silahlarý hangi þiddetle ateþlemeleri
gerektiðini hesaplýyorlardý.
Japonlar aþaðý yukarý altý millik mesafeden isabetli atýþlar yapmýþtý ve bu
mesafe o zaman için dikkate deðerdi. Ama yine de sonuçta rakiplerinin iþini
tamamen bitirmek için onlarýn menzili içine girmek zorunda kaldýlar. Ancak
Ruslar sekiz milden isabetli atýþ yapacak donanýma sahip olsaydý...
Burada sahneye Arthur Hungerford Pollen çýkar. Arthur teknik konuda bir
dahiydi. Linotype þirketinin yönetim kurulu baþkanýnýn kýzýyla evlenmiþti.
Linotype Ýngiltere'nin önde gelen matbaa malzemeleri üreticisiydi. 1900 yýlýnda
Arthur bir arayýþ içine girdi. Linotype'ýn ürettiði makineler insanlýðýn yaptýðý en
karýþýk endüstriyel cihazdý. Binlerce parçadan oluþuyordu. Kaynayan kurþun
üreten elektrikli bir ocaða baðlý yüzlerce tuþlu bir daktilo gibiydi. Kurþun,
harfleri oluþturmak üzere kalýplara dökülüyordu. Mekanik olarak plakalarayerleþtiriliyor, b
ar da kaðýda baský yapýyordu.
Pollen 1900 yýlýnýn Þubat ayýnda kýsa bir tatil yapmak üzere Malta'daki amcasýný
ziyarete gitti. Adaya kraliyet donanmasýnda hizmet veren bir kuzeninin
gemisiyle gidiyordu. Pollen'e kuzeninin gemisini inceleme olanaðý verildi. Bu,
hafif bir seyir gemisiydi. Pollen geminin hedef talimini izledi ve çok etkilendi.
Köprüde durup geminin 12-15 cm. çaplý silahlarýndan çýkan mermileri 1.350
metre öteye ulaþmasýný izledi. Ne rastlantýdýr ki, Arthur ayný gün Timesgazetesinde Ýngiliz
asýnýn 12 cm. çaplý silahlarý söküp Boer saflarýnda
7.200 metrelik mesafelerde kullanýlmak üzere Güney Afrika'ya gönderileceðini
öðrendi.
Sýradan bir vatandaþ olarak bu silahlarýn nasýl olup da denizde sadece 1.350karada ise 7
.200 metrelik menzilleri olduðunu sordu. Þüphe yok ki aldýðý yanýt
gülümsemeler ve kafa sallamalarla söylenen, "Biliyorsunuz, denizde bazý
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 76 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
zorluklar vardýr" olmuþtu. Pollen o gün, donanmasý için dünyanýn en iyi niþan
alma sistemini geliþtirmeye karar verdi.
Ýyi fikirlere her zaman ihtiyaç vardýr ama bu seferki Arthur'un tüm yaþamýný
mahvetti.
Ýngiltere'ye döner dönmez kayýnpederini hedef kontrol sistemi araþtýrma ve
geliþtirme programý baþlatmanýn vatanlarýna karþý bir görev olduðu ve iþler
yolunda giderse iyi de para kazanacaklarýna ikna etti. Arthur Linotype
makinelerinin kusursuzluðu ve karýþýklýðýný göz önüne alýp, bu iþi
becerebileceklerini düþünüyordu.
Sonra, mekanik olarak çözmeye çalýþacaklarý bir hipotez sorusu ortaya attý. Soru,
birbirine dokuz bin metre uzaklýkta, tam hýzla birbirine yaklaþan ve birbirlerine
bin üç yüz elli metre uzaklýktan geçecek olan iki gemi üzerine kuruluydu. Bu
yaklaþma sýrasýnda ve iki gemi birbirinin yanýndan geçtikten sonra, on beþ
santim çaplý bir silahla sürekli isabetli atýþlar yapmak için nasýl bir hesaplama
yapmak gerekliydi?
Ýlk atýþta merminin hedefe ulaþma süresi otuz saniye olacaktý. Silah tekrar
yüklenene kadar geçen sürede ise iki gemi birbirine 800 metre kadar daha
yaklaþacaktý. Her atýþta uzaklýk deðiþtiði için yeni hesaplamalar gerekecekti.
Dahasý gemiler birbirine sabit bir hýzda yaklaþýyor olmayacaktý. Aslýnda iki gemi
arasýndaki uzaklýðýn deðiþme oraný bir deðiþkendi, çünkü iki gemi arasýndaki açý
da sabit kalmýyordu.
Rüzgarýn hýzýndan baþka, nem oraný, barometrik basýnç, hava basýncý,
atmosferdeki yoðunluk deðiþimleri, silahýn namlusunun ýsýyla genleþme oraný,
silahtan ayrýlan merminin momentumu gibi bir sürü etken de bu hesaplamayý
etkileyecekti. Ýlk baþta hesaba katýlmamasýna raðmen dünyanýn kendi etrafýnda
dönüþü bile, eðer hedef farklý bir boylamdaysa merminin düþeceði yerietkileyecekti.
O zamanýn teknolojik imkanlarýyla bu iþin altýndan kalkýlmasý mümkün deðil
gibi görünüyordu ki, gerçekten de öyleydi. Bir grup matematikçi geminin
güvertesinde oturmuþ, her biri ayrý bir deðiþkeni hesaplarken, hedef gemi çoktan
geçip gitmiþ ve vardýðý limanda tayfasýna gece izni bile vermiþ olurdu.
Ama inatçý Arthur Pollen kolay yýlacak biri deðildi. Buna verilecek teknik yanýt
bir hesap makinesi yapmaktý. Bu makine gözlemle girilecek görsel datalarý
deðerlendirip sonucu vermeliydi. Sonraki aþama ateþ edecek geminin pozisyonuve yönünün, ayr
sýcaklýk gibi deðiþkenlerin bu verilere eklenmesi olacaktý.
Bu iþleri yapacak makine, Pollen'in verdiði isimle Saat tüm çarklarýyla çalýþýpsilahlarýn h
si konusunda hýzlý bir senaryo çýkarýyordu ve alet silahý
otomatik olarak ateþliyordu. Gözetleyicilerden gelen verilerle ayarlamalar
yapýlacak, sonunda her þey hazýr olacaktý. Bir önceki atýþýn isabetine göre Saatyeni hesapl
apacaktý. Bu saðlandýktan sonra sistem, silahýn ateþ
edebileceði kadar kýsa süre içinde otomatik olarak ateþ edecekti.
1904'te Pollen temel bir tasarým yapmýþtý. Kuzeni, Arthur'a böyle bir þeyegiriþtiði için çý
ktiðini söylemiþti. Dediði gerçekleþiyordu.
Pollen bu fikri donanmaya götürüp bir gemide denenmesini istediðinde pek de
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 77 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
hoþ karþýlanmamýþtý. Hala otuzlarýnda olan genç bir adamdý, denizle ilgili tümdeneyimi sade
bir yolculuktu ve doðrudan söylenmese de birKatolikti. Majestelerinin filosunu dest
ekleyen zenginlerin dahil olduðu sosyalçevrenin çok dýþýndaydý.
Pollen amirallerin incelemesi için gemilerde kullanýlan silahlardaki isabetli atýþ
sorununu, bu soruna bulduðu çözümü anlatan belgeler hazýrladý. Ancak bunlarýn
iþe yaramasý ihtimali yoktu, çünkü bu belgeler amirallerin anlamayacaðý kadar
karýþýktý. Pollen deli bir bilgin gibi görülmeye baþlamýþtý. Su altýnda giden
gemiler, üzerlerinden kalkan uçaklarla öteki gemileri batýrabilen savaþ gemileri,
radyo dalgalarýyla yönlendirilebilen roketler gibi çýlgýnca projeleri vardý.
Pollen sonunda donanma komutanýyla görüþmeyi baþardý. Bu adam Pollen'i
büyük bir hoþgörüyle dinledi ve icadýný deneyebilmesi için birkaç gemiyikullanmasýna izin v
onuçlardan o kadar etkilendi ki, bu icadýn
incelenmesi için resmi bir kurul oluþturdu. Pollen'in donanmayý dahiyane fikrini
kullanmaya ikna etmesi çabasý baþarýya ulaþmýþtý. Sonra ortaya Majestelerinin
donanmasýndan Teðmen Frederic Dreyer çýktý.
Bunun gibi hikayelerde mutlaka bir Dreyer olur.
Dreyer, Pollen'in Saat'inin her detayýný inceledi. Karýþýk iç parçalarý bile
incelemesine izin verildi. Dreyer notlar aldý, Pollen'le arkadaþlýk etti, onu yemeðe
çýkardý ve sistemin bir kopyasýný yaptý. Ancak Dreyer'ýn kopyasý baþarýsýz oldu.
Pollen'in sistemi, transistörleri býrakýn, vakum tüplerinin bulunmasýndan bile
önce yapýlmýþtý.
Linotype mühendisi bir niþan alma uzmanýna dönüþmüþtü ve mekanik cihazýnýn
kusursuz sonuçlar alabilmesi gerekiyordu. Bu kusursuzluk birazcýk zarar
görürse, tüm hesaplar boþa giderdi. John Harrison da yüz elli yýl önce ilk
kronometreyi icat ederken santimetrenin on binde biri kadar hassaslýkla ayarlaryap
mak zorunda kalmýþtý. Dreyer'ýn yaptýðý kopyanýn baþarýsýzlýðý muhtemelen
orijinalinin ince hesaplarýndan yoksun olmasýydý.
Dahasý, Dreyer gizliden gizliye, Saat'in üretimini yapmak için bir þirket
kurmuþtu. Öyle belgeler hazýrlamýþtý ki, uzun süredir bu iþ üzerinde araþtýrma
yapýyormuþ gibi görünüyordu. Sonraki yýl Dreyer, Pollen'e cihazýnýn denenmesi
için yardýmcý olurken, kendi sistemini de baþka bir gemiye yerleþtirmiþ ayný
zamanda bir deneme yapýyordu.
Dreyer'ýn çevirdiði oyunlar sonucu Pollen'in testi baþarýsýz oldu. Test daha
yarýsýna gelmeden donanmanýn adamlarý, Pollen'in verdiði sözleri
gerçekleþtiremediðini ilan etti. O sýralarda testi yapýlan Dreyer'ýn saati ise
Arthur'un cihazýndan daha üstün bir performans göstermiþti. Ancak önemli bir
ayrýntý vardý; deneme sýrasýnda Kraliyet Donanmasý'ndan bir görevli olarakDreyer'in orada b
nmasý gerekiyordu ve deneme gerçekten sona ermedenbitmesi için emir veren grubun da için
deydi.
Donanma için çalýþan birinin hem o denemeye rakip olmasý, hem de seçici
kurulda bulunmasý etik açýdan pek sorun yaratmamýþtý. Aslýnda günümüzünbazý politikacýlarýn
pek umurlarýnda olmazdý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 78 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Uygun raporlar sunuldu, Pollen'in projesinden vazgeçildi. Dreyer donanmayla biranl
aþma imzaladý. Araþtýrmalara ilk kendisinin baþladýðýný belgelerle ispat edenDreyer'e Saat'
nti verildi. Gerçekler hasýr altý edilmiþti. Ýyi fikirler iþte
böyle devlet anlaþmalarýna dönüþüyordu.
Hikayenin daha da trajik olan bir yönü var. Zavallý Arthur sessiz kalmayý
reddetti. Çizim masasýnýn baþýna oturdu ve Dreyer'ýn modelinden çok daha üstün
bir tasarýmla ortaya çýkmaya karar verdi. Birkaç yýl boyunca gizliden gizliye yeni
tasarýmý üzerinde çalýþýp Dreyer'la savaþmaya çalýþtý. Ne yazýk ki, Pollen kendine
bir müttefik bulmuþtu ve bu müttefik Amiral Charles Beresford'tu. Beresford
karizmatik biriydi ve ayný zamanda donanmanýn baþý Bobbie Fisher'a da
düþmandý. Ancak Beresford iyi bir müttefik deðildi.
Nihayet 1909'un sonlarýnda Beresford'un yardýmlarýyla Pollen'in eline ikinci bir
þans geçti. Ama artýk tüm donanma Dreyer sistemlerini kullanýyordu. PollenHMS Natal gemisi
ne çýktý, malzemelerini yükledi ve cihazýný yerleþtirmeyebaþladý. Geminin kaptaný Frederick
di.
Sonunda Pollen'in karþýsýna dürüst ve makul bir adam çýkmýþtý. Bu kaptanýn
tüm kaygýsý, donanmasýna ve ülkesine hizmet edebilmekti. Ogilvy, silahlarýn
teknik yanýndan çok etkilenen biri olduðundan Pollen'in makinesinin tüm
detaylarýný öðrendi. Amacý bu fikri çalmak deðil, en iyi þekilde kullanabilmekti.
Bu iki adam hemen arkadaþ oldu ve Ýngiltere'nin denizlerdeki üstünlüðü
amacýnda birleþti.
Deneme büyük bir baþarýyla gerçekleþti. Pollen'in en son geliþtirdiði Saat
Dreyer'ýn makinesinden daha üstündü. Limana döndüklerinde Ogilvy Pollen'e
kayýtsýz þartsýz ve hayatta olduðu sürece destek vereceðine ve donanmanýn ona
karþý olan tutumunu deðiþtirmek için elinden geleni yapacaðýna söz verdi. Kader
sanki önlerinde bir yol açmýyor, altý þeritli bir otoyol inþa ediyordu. Pollen'incihazýnýn
e seferinden dönüldükten sonra Ogilvy, Fisher'in onu HMS
Excellent'a tayin ettiðini öðrendi.
Excellent bir gemi deðil, deniz silahlarý araþtýrmalarý yapýlan bir kara okuluydu.
Excellent'ýn baþýna geçen birinin deniz silahlarý konusunda donanmanýn en
yetkin kiþisi olduðu düþünülürdü. Ogilvy kýsa süre içinde Dreyer'ýn donanmadan
atýlacaðý ve Pollen'in alýnacaðý sözünü verdi. Hiçbir düþman, Pollen Saati taþýyanbir krali
maya cesaret edemeyecekti.
Uzun yolcuðunun mutlu sona ulaþmasýndan duyduðu heyecanla Pollen, Ogilvy vesubaylarýna þamp
nya ve istiridye göndertti ve yeni haberleri beklemek üzereevine gitti. Birkaç gün sonra
Ogilvy ve adamlarý apar topar hastaneye kaldýrýldý.
Pollen'in gönderdiði istiridyeler tifoluydu! Ogilvy bir ay içinde öldü. Pollen onu
tek destekleyen adamý öldürmeyi baþarmýþtý.
Sonra Beresford karþýtý (ayný zamanda Pollen karþýtý, Dreyer destekçisi) bir
subay Excellent'ýn yönetimine geldi. Ogilvy'nin son raporu, resmi bir rapor
hazýrlamaya fýrsat bulamadýðýndan sadece notlar halindeydi ve dikkate
alýnmadý. Dreyer'ýn çaðýn dehasý olduðunu savunan karþýtlarý tarafýndan Pollen
donanmadan uzaklaþtýrýldý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 79 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Altý yýl sonra Kraliyet Donanmasý Jutland'de bir savaþ yaptý. Savaþ dokuz mil
uzaklýktan baþladý. Gemiler on dört mil uzaklýktan bile ateþ edebiliyordu.
Ýngilizler sürekli isabetsiz atýþlar yapýyordu. Ama The Queen Mary adýndaki
gemide Pollen sistemleri bulunuyordu ve isabetli atýþlar yapýyordu.
Donanma bu gemiyi savaþtan önce dýþarýdan satýn almýþtý. Açýlýþ atýþlarýnda üç
ya da dört isabetli atýþ yapmýþtý. Dreyer sistemleri taþýyan gemilerin ise en iyi
skoru ikiydi. Ama ne yazýk ki, bu olaydan sonra donanmadan hiçbir hareketgelmedi. Qu
een Mary isabet aldý ve battý. Savaþýn karýþýklýðýnda Almanlar
çekildi. Ýngilizlerin kaybý daha büyüktü. Savaþ iki yýl daha sürecekti.
1925'de yýllar süren mahkeme savaþlarýndan sonra yaþlý ve yorgun Pollensonunda Dreyer'in þi
tinden patent haklarý ihlali nedeniyle 30 bin sterlin aldý.
Dreyer uzun ve verimli bir meslek yaþamýndan sonra ikinci amiral unvanýyla
ödüllendirildi ve emekliye ayrýldý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 80 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
MAKÝNELÝ TÜFEÐÝN CESARETLE SAVAÞI
Son Savaþ, Belki de Sondan Bir Önceki
1914 Ýngiliz Keþif Gücü

Hýzlý ateþlemeli silahlar on dokuzuncu yüzyýlýn sonlarýna doðru geliþmeyebaþlamýþtý. Fransý


alyözle ve Birleþik Devletlerde Gatling kendi
adýyla anýlan tabancasýyla ortaya çýktý. Silahlar Ýngiliz ordusunun hemendikkatini çekti am
silahlardan edinmede baþarýlý olamadýlar. Bu baþarýsýzlýk
I. Dünya Savaþý'nda binlerce yaþama neden oldu.
1871'de Ýngiliz Savaþ Dairesi tarafýndan yeni hýzlý ateþlemeli silahlarýn deðerini
belirlemek üzere bir komite oluþturuldu. Sonuçlar net ve kesindi; tarihte ilk kez
insan gücünün yerine silahlarýn ateþ gücü konabilecekti. Bu vakte kadar silah
sayýsýyla asker sayýsý eþitti. Savaþ alanýnda kullanýlabilen ve askerleri topluolarak öldür
k silah büyükçe toplardý. Önden doldurmalý toplar için bilebir düzine adam ve birçok at ger
u. Mesaj taný zamanýnda gelmiþti ve ne
kadar önemli olduðu çok açýktý. Birkaç savaþta ne kadar iþe yaradýklarý ortaya
çýkmýþtý. Ama tabii ki tamamen görmezden gelinmiþti.
Makineli silahlarýn kullanýlmasýna karþý çýkýlmasýnýn nedeni çok ikna ediciydi.
Savaþ Dairesinin bu konuda öne sürdüðü neden çok fazla mermi gidecek
olmasýydý. Dahasý, makineli silahlarýn hareketli bir savaþ için fazla aðýr geldiði
sonucuna ulaþýlmýþtý. (Custer'ý hatýrlayýn.)
Fazla pahalý ve fazla karýþýk. En lanet neden ise makineli tüfeðin fazla
savunmaya yönelik olduðuydu. Askerlerdeki "saldýrgan asker ruhu"nu
öldüreceðinden korkuluyordu. Tüm generaller bir askerin sahip olduðu erdemler
arasýnda en üste bunu koyuyorlardý. Silah dairesi sorumlusu John Adye bu
makineli tüfeklerin çok sýnýrlý bir kullaným alaný olduðunu savunuyordu ve onagöre pek yayg
ktý. Bu durumda ordu savaþta yanýnda götürebildiði
sýnýrlý taþýma olanaklarýný daha mantýklý þekilde deðerlendirebilirdi.
Boer Savaþý gösterdi ki, iyi yerleþtirilmiþ askerler makineli tüfekleri olmadan da
bir orduyu yenebilirdi. Makineli tüfeklerin savaþýn kaderini nasýl
deðiþtirebileceði sorusuyla uðraþmaktansa, o zaman kullanýlan ateþ gücününmakineli tüfekler
r verebileceði ve makineli tüfeklere gerek olmadýðý
sonucuna varýldý.
Sonra Rus-Japon savaþý baþladý ve Japonlar Arthur limaný çevresinde
mevzilenmiþ Ruslara saldýrdý. Rus tarafýnda çok miktarda makineli tüfek vardý.
Bu da Savaþ Dairesinin, makineli tüfeklerin savunmada bile savaþlarýn kaderini
belirlemediði fikrini pekiþtirdi. Avrupalý güçlerin burada gözden kaçýrdýðý nokta
Japonlarýn verdiði büyük kayýptý. Japonlar bu savaþta kendini feda ederek
saldýrma yöntemi olan süngü savaþýna bile sýcak bakmaya baþlamýþlardý.
Makineli tüfeklerin deðerini anlayan subaylar da vardý. Ufku geniþ yüzbaþý J. F.
C. Fuller "Süzülme Taktikleri" adlý makalesinde 1914 Alman saldýrý tekniklerini
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 81 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
inanýlmaz derecede doðru tahmin etmiþti. Birinci Dünya Savaþý'nda saf cesaret
ve süngü savaþý makineli tüfeklerin üstesinden gelmiþti.
Loos'daki çatýþmada Ýngiliz ordularý dört koldan makineli tüfeklerle açýlan
yaylým ateþine doðru ilerlemiþ ve askerlerin yüzde 80'i ölmüþtü. Alman tarafý ise
hiç kayýp vermemiþti. Bu durum her þeyi açýkça ortaya koyuyordu. Ama
Ýngilizler anlamamýþtý. Bir yýl kadar sonra Sir Douglas Haig Savaþ Dairesi'ne bir
mektup yazýp "Makineli tüfekler abartýlmýþ silahlardýr. Her mangaya iki silahyeterlidir" de
i. Ancak eðitimlerde askerler süngülü makineli tüfek alýmlarý için
bastýrdýlar. Cesaretin ateþ gücüne üstün gelebileceði fikri bir milyon askerinkaybýndan son
rek zayýflamaya baþladý.
Cesaret bir asker için önemlidir ancak bunu mantýk kurallarýnýn üzerine
çýkarmak ve eski tip tüfeklerle askerleri savaþa sokmak sadece ve sadece Birinci
Dünya Savaþý'nda ateþ hattýnýn çok daha gerisinde durup emirler veren
kumandanlara makul geliyordu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 82 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
TAHTINDAN FERAGAT EDÝNCE CANINDAN DA OLDU
Çara Karþý Bolþevik Devrimi
1917, Moskova

"Yüzlerin ve hatta hükümet sisteminin bir bütün olarak deðiþmesi zorunludur...


Ekselanslarý, sonuçlarým göremeyeceðimiz olaylarýn arifesindeyiz... Her þey öylegösteriyor
tehlikeli yolu seçtiniz: Duma'yý daðýtmak... Þuna eminim ki, üç
haftadan daha kýsa bir süre içinde bir devrim gerçekleþecek ve her þey yerle birolacak. Siz
de yönetimi kaybedeceksiniz."
Rusya'da devrim zamaný geldiðinde ülke savaþ ve ekonomik zorluklar yüzündenoldukça umutsuzd
r II. Nikola'nýn danýþmanlarýna göre yönetimi Duma'yabýrakmalýydý. Eðer "Diktatör Çar" (Bol
rdu) yönetimden
alýnýrsa, halk meclisi Duma yönetimi ele alýp Bolþeviklerin isyan için önesürdükleri nedenl
adan kaldýrabilecekti.
Ancak Nikola kendini hiç de demir yumruklu bir diktatör gibi görmüyordu.
1905'de Batý'dan gelen liberal seslere kulak verdi ve halkýn seçtiði bir
parlamento olan Duma'yý kurdu. Böylece kendi yetkileri azalmýþtý. Muhalif
politik partiler ve sendikalarýn kurulmasý da yasallaþtý. Böylece Rusya'nýn bu
dönemi rahat atlatacaðýný düþünmüþtü.
1917 Þubatýna gelindiðinde ekmek kýtlýðý, grevler, lokavtlar ve gösteriler
herkesin Rusya'nýn anarþi uçurumunun kenarýnda olduðunu düþünmesine yol
açýyordu. Ordunun baþýndakiler iki seçenekleri olduðunu gördü; ya halkýn
üzerine asker gönderilecek ve ayaklananlar bastýrýlacaktý ya da Duma ileiþbirliði içinde po
bir çözüm bulunacaktý. Ýkinci alternatifi kullandýlar ve
Duma da kendine göre bir çözüm önerdi.
Çarýn tahttan inmesini ve tüm yetkinin Duma'ya verilmesini teklif ettiler.
Bunun isyaný engelleyeceðini söylüyorlardý.
Teklif Nikola'ya ulaþtýrýldý. Nikola önce buna karþý çýkýp, Duma'yý daðýtmakla
tehdit ettiyse de, olayý onlarýn açýsýndan görmesi saðlandý. Kendinde ve oðlunda
olan yönetim hakkýndan feragat ettiðini açýkladý. Böylece Rusya'da Romanovhanedaný son bulm
ordu.
Nikola tüm aile üyeleriyle buluþtu ve ev hapsine alýndý. Duma yönetimi Çarýn
güvenliði konusunda garanti vermiþti. Rusya artýk bir monarþi deðildi, ayrýca
Duma daðýlmýþ ve yerine, orduyla iþbirliði içinde bir ihtilal planý hazýrlamýþ eski
Duma üyelerinden oluþan bir meclis gelmiþti. Karþýlarýna çýkacak kimse
kalmamýþtý... Bolþeviklerden baþka. Ancak onlar da lidersiz ve Örgütsüzdü.
Duma birkaç kritik hata yaptý. Kýsa bir süre sonra da bu hatalarýnýn cezasýný
çekmeye baþladýlar.
Ýlk olarak, kendi güdümlerindeki basýnýn yazdýklarýna gerçekten de inanmaya
baþladýlar. Kendilerinin halkýn meclisi olduðuna inandýlar, dahasý halkýn da
böyle düþündüðünü sandýlar.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 83 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Ýkinci olarak, gerçekten de Rusya'nýn öteki Avrupa devletleri gibi bir anayasa
devleti olmasý gerektiðine inanýyorlardý. Gerçekte Çarýn yönetimindeki Rusya acý
çekiyordu. I. Nikola ve Büyük Petro gibi geçmiþteki Çarlar büyük adamlardý
ancak Çarýn yönetiminde köylülerin þikayetleri büyüktü. Baþka seçenekleri
olmadýðýndan katlanýyorlardý. Yýllarca süren monarþi döneminde insanlarýn
toplumsal statüleri olduðu gibi kalmýþtý. Çar olmadan her þey havada kalacakgibiydi. Ýnsanl
yun eðecek bir otoriteye alýþmýþtý.
Üçüncüsü ve en önemlisi ise, Duma üyelerinin belirli bir planý olmamasýydý.
Ýktidara sahiptiler ama bununla ne yapacaklarýný bilmiyorlardý. Sonuç olarak
Bolþevikler de bu durumdan yararlanmaya hazýrdý. Ayný yýlýn Nisan ayýnda
Lenin Rusya'ya döndü, Ekim ayýnda da içeride hükümetin toplantý yapmaktaolduðu Kýþlýk Saray
rak yönetim Bolþeviklere devredildi. Duma'nýn
bulduðu çözüm geçici olarak iyi bir çözümdü, ancak altý aydan kýsa bir süre
içinde, bu fikrin uzun vadede ölümcül sonuçlarý ortaya çýktý.
II. Nikola yetkilerini býrakmýþ, Rusya'daki Romanov hanedaný son bulmuþ,
kendilerine güvenliklerinin saðlanacaðý sözü verilmiþti. Ancak Rusya, sosyalist
bir devlet olacak Sovyetler Birliði haline gelme yolunda ilerliyordu. Tahtý
býrakarak engellemeye çalýþtýðý ihtilal tüm gücüyle geliyordu ve daha önceverilen hiçbir ga
ramayacaktý.
Nikola ve ailesi önce Sibirya'ya sonra da Ural daðlarý bölgesine gönderildi.
Sürekli ev hapsinde tutuluyorlardý. Tahtý býrakmasýndan sonra Çar hep baský
altýndaydý.
Ailesinin güvenliði de tehlikedeydi. 1918 Temmuzunda bir emir geldi ve Nikola
ailesi ile birlikte idam edildi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 84 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
NEYE NÝYET NEYE KISMET
Sýnýrsýz Denizaltý Savaþý
1917, Almanya
Almanlarýn verimliliði meþhurdur. Ýþ, organizasyona geldiðinde insan
kaynaklarýnýn kullanýmý konusundaki yaratýcýlýklarýnda kusursuz ve
rakipsizdirler. Ama baþlangýçta çok mantýklý gözüken kararlarý nedense sonuçta
felakete yol açar. 1917'de sýnýrsýz denizaltý savaþýna girme kararýnda da ayný þeyolmuþtu.
Almanya için 1914'te iki cepheli bir savaþ yaratan yanlýþ dýþ politikalar tam birbeceriksiz
ik örneðidir. Almanlar ancak 1916'da, Birinci Dünya Savaþý'nýn
üçüncü yýlýnda yenileceklerini fark ettiler.
O yýllarda Hindenburg ve Ludendroff adlý generaller askeri bir diktatörlük
yaratmýþlar, Kayzer sadece bir süs olarak savaþlarda yer almýþtý. Almanya pratiknedenlerden
layý askeri bir ihtilal yaþamak zorunda kalmýþtý.
Ne yazýk ki, Almanlarýn Fransýzlarý yok etme planý 1916'da Verdun'da iki tarafýn
da neredeyse tamamen yok olmasýyla sonuçlandý. Somme'daki Ýngiliz saldýrýlarý
ise karþýlýklý bir ölüm anlaþmasýna dönüþmüþ ve yýlýn baþýndan beri Alman
ordusu bir milyondan fazla kayýp vermiþti. Tek iyi haber doðudaki Çar
ordularýnýn yenilmek üzere olduðuydu.
Bunun ötesinde, doðal kaynaklar da büyük bir sorun yaratýyordu. Bütün gençerkekler ordudayd
rýmsal üretim doðal olarak düþmüþtü. Petrol ürünleri ve
plastik gibi kritik savaþ malzemeleri Ýngilizler yüzünden orduya ulaþamýyordu.
Tek belirsiz deðiþken Amerika'ydý. Endüstriyel kapasitesi savaþ için belirleyicibir etkendi
Fransa ve Ýngiltere, Amerika'nýn da savaþa gireceðini hesaba
katmalýydý. Bu matematik denkleminin anahtarý Amerika'ydý. 1914'de Amerikan
ordusu çok küçüktü ve savaþa hazýrlanmasýnýn en az bir yýl alacaðý
düþünülüyordu. Bu ordunun Avrupa'da bir güç olmasý ise bir yýl daha alýrdý.
H&L takýmý Amerikan güçlerinin iki yýldan önce etkili bir ordu haline
gelemeyeceðini hesaplamýþtý. Eðer hesap tutsaydý, 1918 kýþýnda ABD savaþa
girdiðinde savaþ çoktan bitmiþ olacaktý ve Amerikalýlar evlerine dönmek zorunda
kalacaktý.
Hesap böyleydi. Ýngiltere'nin zor durumda kalmasý denizaltý saldýrýlarýnýn
baþlamasýndan sonra birkaç ay içinde gerçekleþecekti. 1918'e kadar da durum
böyle sürecekti. Kara saldýrýsý da Ýngilizleri yýkacaktý. Fransa, Ýngiliz desteðini
kaybedince teslim olacaktý. Amerikalýlar gelmeden zafer kazanýlmýþ olacaktý.
Sonra da Almanya tüm. ilgisini çarlýk Rusyasýna yöneltip birkaç hafta içinde
orayý da halledecekti.
Böylece 31 Ocak 1917'de plan uygulanmaya baþladý. Almanya, Ýngiltereçevresinde sýnýrsýz den
savaþýný ilan etti. Birkaç hafta içinde Amerikan
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 85 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
bandýralý birkaç gemi vuruldu. Bazýlarý aslen Ýngiliz gemisiydi ama Amerikanþirketlerine sa
6 Nisan 1917'de ABD, Almanya'ya savaþ ilan etti. Ayný ay içinde Ýngiliztüccarlarýnýn 900 bi
onluk malzeme ve gýda kaybetmesiyle plan iþliyor gibigöründü. Toplam kayýp hesap edilen mik
ara ulaþtý. Almanya Batý cephesindeÝngilizlere karþý baþarýlý olmayý garantilediðini düþünü
yazýnda Ýngiliz gemileri, yerlerine yenileri konamayacak kadar hýzlý bir þekilde
batýyordu. Ýngiltere'nin toplam yiyecek rezervi tüm ulusa ancak otuz gün daha
yetecek kadar azalmýþtý.
On altý ay sonra ise Almanya çok kötü bir noktaya gelmiþti. Ülkedeki herkes
açlýktan ölme tehlikesiyle karþý karþýya kalmýþ ve salgýn hastalýk baþlamýþtý.
Ordu geri çekiliyordu. Peki ne oldu da böyle oldu?
Bu krize karþýn Hindenburg ve Ludendroff bilimsel bir zafer planý yapýyordu.
Almanya 1918'e kadar savaþý kazandýracak bir strateji bulamazsa askerleraçlýktan ölecekti.
916'da yapýlan planlar baþarýsýz olmuþtu. Fransýzlar
saldýrýlara canla baþla karþý koyuyordu.
Jutland'de Ýngiliz donanmasýný yenme çabasý ise Alman donanmasý için bir
taktik zaferi olmuþtu ancak stratejik olarak Ýngiliz barikatý aþýlmamýþtý. Rus
cephesinden umut vardý ama Alman askerleri Rusya'nýn uçsuz bucaksýz
topraklarýnda kaybolup gidebilirdi. Raporlara göre Rusya'da halkýn rahatsýzlýðý
artýyordu ve bir patlama yaþanabilirdi. Ancak H&L takýmý bu uyarýyý pekdikkate almadý.
Hepsinden önemlisi Almanlarýn ana yurdunu sýkýþtýran Ýngiliz ablukasýydý.
Generaller buna bir çözüm düþündüklerinde ise karþý abluka en iyi çözüm gibi
göründü. 1915'te kýsa bir süre için Almanya sýnýrsýz denizaltý savaþýna giriþti.
Ancak Luisitania olayý ve Amerikan müdahalesi tehdidi buna son verdi.
Bir plan düþündüler ama her planýn içinde imparatorluk donanmasý vardý. Ve
sonuçta þu önerildi:
X sayýsýnda Alman denizaltý Ýngiliz kýyýlarýna ulaþýrsa Y sayýsý kadar Ýngiliz
ticaret gemisi batýrýlabilirdi. Buradaki hayati sayý bu gemilerin tonajýydý. Belli
bir miktarýn üzerinde gýda ve savaþ malzemesi batýrýlabilirse Ýngiliz savaþ
endüstrisi çöker ve Ýngilizler kýtlýða girerdi. Bu bir grafik üzerinde degösterilebilirdi.
Bütün sorun Almanlarýn, o kadar çok gemiyi, Ýngilizlerin yerine yenilerinikoymalarýna fýrsa
ermeyecek kadar kýsa sürede batýrabilmesindeydi.
Ýngilizlerin belli bir rezervlerinin olabileceði ancak bunun da bir süre sonra
biteceði hesaplanýyordu. Açlýktan ölme tehlikesiyle karþýlaþan Ýngilizler de barýþ
için yalvaracaktý. Bu fikrin aðýrlýðýný artýrmak için Almanlar 1917'deki yerel
operasyonlardan baþka saldýrýda bulunmayacak ve bu arada kendi rezervlerini
artýrýp, orduyu açlýk çekecek Ýngilizlere karþý saldýrmak üzere güçlendireceklerdi.
Ýlk baþta akýllýca gibi görünen stratejik plan baþarýlý olamamýþtý. Hesaplamadaki
belirsiz deðiþken iþleri bozmuþtu. Müttefiklerin tarafýnda hiçbir teknolojik ya dataktiksel
klik olmayacaðý varsayýlmýþtý. Büyük kayýplar, sonunda konvoy
sisteminin ortaya çýkmasýna neden oldu. Yük gemileri aðýr savaþ gemileriyle
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 86 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
korunmaya baþladý. Müttefiklerin kayýp oraný azalýrken Almanlarýnki arttý.
Baþka bir etken de Amerikalýlarýn endüstriyel tepkisiydi.
1942'yle karþýlaþtýrýldýðýnda baþarýsýz bir düzen içinde olsalar da Amerikan
endüstrisi güçlüydü ve 1917'de savaþa girdiklerinde sahip olduðu gemilerAlmanlara aðýr kayý
irtti. 1918'de ise Amerikalýlar gemilerinbatýrýlmasýndan daha hýzlý bir þekilde yenilerini
abiliyordu. Bu geliþmeler
konvoy sistemiyle birleþince Almanlarýn durumu güçleþti.
Üçüncü ve hayati etken de Amerikalýlarýn mobilize olmalarýydý. 1918 Martýnda
Almanya Batýdaki ilk saldýrýsýný gerçekleþtirdi ve büyük bir baþarýylasonuçlandýrdý. Ýngili
arýndaki çatýþmalardan sonra bu
saldýrýyla daðýlmýþtý.
1918'de kýsa bir süreliðine Batý cephesindeki savaþ hýzlandý. Alman askerleri
Paris'e yaklaþtý. Fransýz ordusunun da iþi bitiyor gibiydi. Sonra Chateau-
Thierry'de Alman ordusu Amerikan birliklerine rastladý. Önce binlerce, sonra on
binlerce ve 1918'e gelindiðinde yüz binlerce Amerikan askeri vardý. Deneyimsiz
olsalar da hayli hevesliydiler ve bu savaþýn baþýndan beri pek görülmemiþ bir
þeydi.
Bu sýrada baþka bir yerlerde Rusya çöküyordu.
Sýnýrsýz deniz savaþýnýn baþlamasýndan sadece dört hafta sonra Çarlýk karþýtý bir
grup Rusya'da ihtilal gerçekleþtirmiþ, Çar II. Nikola görevden alýnmýþtý.
Hindenburg ve Ludendorff'un bazý danýþmanlarý yapýlan planýn gözdengeçirilmesi için yalvard
sýz savaþý bitirmek için zaman vardý ve
gerekirse Amerikalýlarla anlaþma yapýlýp, savaþ dýþý býrakýlabilirlerdi.
Almanya tüm dikkatini Rusya'ya vermeliydi. Rusya devrim yüzünden bir kaos
içindeydi. O tarafa bastýrmalýyýz diye ýsrar etti danýþmanlar. Rusya iþi
halledilirse elde edilecek geniþ bozkýr topraklarý Müttefiklerin çýkaracaklarý
sorunlara karþý çok iþe yarayabilirdi. Sonra da ordu Rusya'dan çekilir, doðudaki
bu zaferle moral bulmuþ askerler Batý'da da zafer kazanabilirdi.
Bu plan iþe yarayabilirdi. Ama Hindenburg ve Ludendorff Rusya'yý pekönemsemiyor, Alman
askerlerini Rusya'ya göndermek gibi bir plan
yapmýyorlardý. Öte yandan Lenin üzerine bir karar veriyorlardý ki, o tamamen
ayrý bir yazý konusu. En tuhaf olan da þu: Denizaltý savaþ planý uygulandý ve
Rusya çöktü. Bu aslýnda Almanya için pek hayýrlý olmadý, çünkü Brest-Litowsk
anlaþmasýyla kendisine verilen Ukrayna ve öteki bölgelere asker göndermekzorunda kalýnca st
atejik bölgelerden askerlerini çekti.
1918 Eylülünde Argonne Ormanýnda bir milyonun üstünde Amerikan askeri bir
savaþa girdi ve tüm tahminlerin aksine galip çýktý. Alman ordusu artýk geriçekilmeye baþlam
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 87 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BÝR ÞEYÝ ÇOK FAZLA ÝSTEME, ELDE EDERSEN KÖTÜ OLABÝLÝR
Almanya Lenin'i Gizlice Rusya'ya Gönderir
1917, Avrupa

Vladimir Ýlyiç Lenin, Almanya, Avusturya ve Osmanlý tutuklu kamplarýnda


çürüyen diðer Rus askerleri gibi, Ýsviçre'de üç yýl bir savaþ tutuklusu gibi yaþadý.
Lenin 20. yüzyýl baþlarýnda Rusya'dan sürülmüþtü. Ýsviçre'de Bolþevik Partisini
gizliden gizliye örgütlemeye devam etti.
Ancak Rusya'yla olan baðlantýsý onun için bir sorundu. Fransýz ve Ýtalyanhükümetleri Lenin'
a düþman olarak görüyor ve yakalamak istiyordu. Sýnýrý
geçmek istemesi halinde hemen tutuklanacaktý. Yakalanýr yakalanmaz daAlmanya ya da Avu
sturya Ýmparatorluðu'na gönderilecekti. Olduðu yerdekýsýlmýþtý Lenin.
1917 Martýnda nefret edilen Çar hükümeti devrildi ve baþýnda Alexander
Kerensky'nin olduðu bir hükümet göreve baþladý, Lenin yaþamakta olduðu
Ýsviçre'de kendini boðulmuþ gibi hissediyordu, devrim için yirmi yýldýr yaptýðý
planý gerçekleþtirmek açýsýndan çok uygun bir fýrsat çýkmýþtý ve o bunu
gerçekleþtiremiyordu. Rusya'da sosyalist bir devlet kurmanýn tam zamanýydý.
Kýlýk deðiþtirip sahte belgelerle Fransa'ya geçmeyi ve oradan da gemiyleRusya'ya ulaþmayý d
yecekti. Aslýnda bu saçma bir plandý, çünkü
Müttefiklerin ajanlarýnýn sürekli onu izlediði biliniyordu.
Sonunda gerçekleþmesi mümkün bir plan yaptý. Almanlardan yardým isteyecekti.
Lenin Almanya'dan bir bakanla Bern'de buluþtu ve teklifini sundu. Almanlardan
onu Finlandiya'ya sokmalarýný istiyordu. Oradan da Rusya'ya geçecekti. Ýhtilali
baþlatýp, yönetimi ele geçirmek ve Rusya'yý savaþtan çekmek niyetindeydi.
Böylece Almanya da güçlerinin tümünü Batý'ya kaydýrabilirdi.
Bern'deki Alman bakan ve yanýndaki ajan danýþmanlarý bu çýlgýnca plana
gülmemek için kendilerini zor tutmuþ olsalar gerek. Tüm Rusya'daki Bolþevik
sayýsýnýn 50 bini geçmediði tahmin ediliyordu. Lenin, Kerensky hükümeti içinsorunlar çýkars
Rusya'nýn Bolþevik bir hükümetin yönetimi altýna
girmesi imkansýzdý. Dahasý Lenin, yakýnda Almanya'nýn da sosyalizmleyönetileceðini söylüyor
Sonuçta Almanya bu planý ciddiye alarak desteklemeye karar verdi. En azýndan
Rusya'nýn savaþtan çekilip Alman ordusunun tüm gücüyle Batý'yayüklenmesinden korkan Müttefi
korkulacak bir neden daha olurdu.
Böylece Lenin ve beraberindeki 18 kiþi bir trenle gizlice Almanya'dan geçirildi ve
Finlandiya'ya ulaþtýrýldý.
Bern'deki Alman bakan ve projeyi onaylayan askeri danýþmanlar Lenin'den bir
daha haber alýnamayacaðýný düþünüyordu. Rusya'da bir karýþýklýk çýkarsa bile
bir ay içinde ölür deniyordu. Bu da pek fena olmazdý hani. En azýndan Almanya
savaþý kazandýktan sonra ortalýkta olmazdý. Ancak daha sonra Churchill'in
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 88 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
dediði gibi: "Almanya, Rusya'ya en etkili silahý sundu. Lenin'i 'mühürlü' bir tren
içinde Ýsviçre'den Rusya'ya yolladý."
"Bir þeyi çok fazla isteme, elde edersen kötü olabilir" diye bir laf vardýr. Bir
buçuk yýl sonra Doðu Cephesindeki bir Alman subayý ve Moskova'daki bir
temsilci aynen bunlarý hissediyordu. Lenin büyük sorunlar yarattý. Almanya,
Rusya'daki baþarýlý devrimden sonra Ukrayna'yý da içine alan bölgeleri isteyinceLenin buna
anaþmadý. Alman hükümeti isteklerini gerçekleþtirebilmek için
Doðu Cephesine batýdan takviye yapmak zorunda kaldý. Yüz binlerce asker
doðuya gitti ve Hazar Denizi'ne kadar anlamsýz bir þekilde ilerledi.
1918 yazýnýn baþlarýnda Alman hükümeti kendi yarattýðý canavar konusunda
endiþelenmeye baþladý. Doðu Cephesinde barýþ vardý ancak Sovyetler dünya
çapýnda bir devrimden söz etmeye baþlamýþtý ve dahasý sonraki hedefleri
Almanya'ydý. Alman birlikleri de gizliden Lenin karþýtý beyaz birlikleri
destekliyordu. Bu garip bir durumdu, çünkü Batý'daki Müttefikler de Beyaz
orduyu destekliyordu.
Kýzýl Ordu'nun baþýndaki Troçki Doðu Avrupa'nýn geri kalanýnýn da özgürlüðe
kavuþturulmasýndan bahsediyordu. Almanya'da ise komünistler Rus desteði
peþindeydi. Bir son dakika planý olarak Almanya, Çarý komünistlerin elinden
kaçýrýp tekrar iktidara getirme planlarý yapmaya baþlamýþtý. Operasyon
baþlamadan önce Kayzer Wilhelm'in talihsiz kuzeni ve ailesi, öldürüldü. Kýsa bir
süre sonra da Almanlar Batý'da savaþý kaybedip bir ateþkes imzaladý. Bu ateþkes,
çok aðýr þartlar taþýyan Versailles antlaþmasýna dönüþerek imzalanacaktý.
Almanlar için en büyük korku Batý'daki Müttefik güçler deðil Rusya'dan gelenkomünizm tehdid
teþkesle birlikte Ukrayna, Baltýk ülkeleri ve Polonya'yý
alma giriþimleri de baþarýsýz oldu. 1920'ler boyunca Alman hükümetleri Lenin'in
yarattýðý korku içinde yaþadýlar. Birçok insan demir yumruða sahip biri
tarafýndan taþýnan güçlü bir kalkanýn tek çýkar yol olduðunu düþünmeye baþladý.
Küskün bir eski onbaþý Bolþevik korkusunun kendi politik grubuna yandaþ
kazandýracaðýný gördü. Nazizmin tohumlarý atýlýyordu.
Almanya'nýn kazancý sýfýrdý ve yüzyýlýn geri kalanýnda dünyanýn çoðu büyük
bedeller ödedi. Lenin'i Rusya'ya gönderen Bern'deki Alman bakan ve onun
danýþmanlarýna gelince, onlar kendileri açýsýndan en iyi kararý aldýklarým
düþünüyorlardý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 89 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
NEREDEN ÇIKTI BU BOLÞEVÝK DEVRÝMÝ
Herkes Þaþýrmýþtý
1917-22, Rusya

Rusya'daki Bolþevik devrimi herkesi þaþýrtmýþtý. Fransa, Ýngiltere ve ABD, Leninve Bolþevik
us hükümetinin baþýna dert olacaðýný tahmin ediyorlardý. Mart
ayýnda Çarý tahttan indiren Kerensky hükümetini devamlý uyarýyorlar, Lenin'inbulunup öldürü
en iyisi olacaðýný tekrarlýyorlardý. Ama asla Lenin'in
devrim yapýp Petrograd ve Moskova'yý ele geçireceðini düþünmüyorlardý.
Müttefiklere gelince, bu tam bir felaketti. Rusya, dört yýl boyunca milyonlarcaAlman,
Avusturyalý ve Türk askeri yutan bir cephe oldu. Çarý desteklemek için
Murmansk üzerinden, Pasifik yoluyla Sibirya'nýn doðu kýyýlarýna gemiler ulaþtý.
Çar düþtükten sonra Kerensky'ye savaþta kalmasý için daha fazla destek vaat
edildi ve 1917 yazýnda üç büyük Müttefik devlet silah ve cephaneyle beraber
asker de gönderdi. Lenin baþa geçtiðinde tüm Müttefik güçlerin derhal Rus
topraklarýndan çýkmalarýný istedi. Böylece yeni bir savaþ baþladý.
Batý ve Sovyetler Birliði arasýndaki iliþkinin 1917-22 yýllarý arsýnda nasýl olduðu
pek az bilinir. Aslýnda bu, Müttefiklerin kaybettiði bir savaþtýr.
Ýngiltere ve Fransa batýda çok daha büyük bir savaþýn için deyken Rusya'yla bir
savaþa giriþmeleri çeliþkili bir durumdur. En basit açýklama ise, Rusya'ya zatenyüzlerce mi
n dolarlýk askeri malzeme ve asker gönderilmiþken bunlarýn
deðerlendirilmek istenmesi olabilir. Aslýnda hazýr Rusya savaþtan çekilmiþken o
malzeme Batý cephesine gönderilmeliydi. Bazý Çar yanlýlarý, Kerensky yanlýlarý,
savaþ uzmanlarý ve milliyetçi gruplar Lenin'e karþý çýktýlar, hepsi de tasfiye
edildiler.
Churchill'e göre, eðer önlem alýnmazsa Bolþevikler tüm dünyaya yayýlabilirdi.
Böylece Batýlý Müttefikler harekete geçti. Harekete geçmek iyi bir fikir gibi
görünüyordu ama plansýz bir þekilde ve sorumluluk alma konusunda pek hevesduyulmadan iþe gi
iþilmiþti. Ancak Lenin'in iþini bitirme giriþimi baþarýsýz oldu.
On binlerce Ýngiliz, Fransýz ve Amerikan askeri Ortadoðu ve Pasifik yoluylaMurmansk'a
geldi. Ancak hiçbirinin malzemeye göz kulak olmak dýþýnda belli bir
görevi yoktu. Bu arada Kýzýl Ordu'nun baþýndaki Troçki cepheden cepheyekoþuyor, baþarýlý sa
u. Bir yandan Moskova'yý almaya çalýþýrken
bir yandan da Urallar'da operasyonlar yapýyordu. Ukrayna'daki Alman güçlerineve Batý Ýttif
akýna karþý isyanlar örgütlüyordu.
1918 Kasýmýnda ateþkes imzalanmasýndan sonra Rusya'da asker tutmakanlamsýz bir hale gelmiþt
. Almanya kaybetmiþ ve antlaþmaya göre askerlerini
sýnýrlarýnýn gerisine çekmek zorunda kalmýþtý. Bu, Ukrayna'dan da çekilmesi
anlamýna geliyordu. Churchill o sýrada artýk Ýngiltere yönetiminde deðildi ve
batýda savaþýn sona ermesi üzerine Baltýk Denizi ve Karadeniz üzerinden
Rusya'ya asker gönderilmesi konuþuluyordu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 90 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Belli bir plan olmaksýzýn Rusya'yý Kýzýl ve Beyaz hükümet olarak bölmeyeçalýþmak pek iþe ya
nin'e kuþaklar boyu etkisini gösterecekBatý karþýtý bir propaganda yapmak için malzeme verd
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 91 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
REILLY "GÜVEN"Ý BOÞA ÇIKARIR
Sahte Karþý-Devrimciler Açýða Çýkýyor
1926, Moskova
1917'deki baþarýlý Bolþevik devriminden sonra yeni Sovyet yönetimlerirejimlerini yýkmak ist
yen Batýlý güçlere karþý uyanýk olmak zorundaydý.
Felix Dzerhinsky, adý Rusya Olaðanüstü Devrim ve Sabotaj Karþýtý Savaþým
Komisyonu olan ve amacý adýndan açýkça anlaþýlan kurumun baþýna getirildi.
Kurumun adý kýsaca "Çeka" diye okunuyordu ve KGB'nin öncüsüydü.
Dzerhinsky Rus devleti için düþmanlarý izlemenin en iyi yolunun aralarýna ajansokmak olduðu
u düþünüyordu. Ýstihbaratla ilgili çalýþmalarýný bir adým daha
ileriye götürdü ve hedefi Sovyet rejimini yýkmak olan sahte bir grup organize
etti. Böyle bir grup Rusya içinde ya da dýþýnda rejime karþý mücadele edenlerin
ilgisini çekecekti ve böylece Çeka onlarý tanýmýþ olacaktý. Bu grubun adý
"Güven"di.
"Güven", komünistleri düþürüp Beyaz Ruslarý baþa getirmek isteyen Sovyetgöçmenlerinden oluþ
rinin çoðu Romanoflar zamanýný özleyen ve
Sovyetler Birliði içinde çalýþan gruplara para yardýmý yapmak isteyen, ancak buiþten hiç an
zenginlerdi. Ayrýca "Güven" grubunun önemli bir gelir
kaynaðý da Amerikan ve Ýngiliz hükümetleriydi.
Bu paravan kurumu kullanarak Dzerzhinsky, Sovyetler Birliðine karþý dýþarýda
yapýlan propagandayý kontrol edebiliyor ve kimin dost, kimin düþman olduðunu
öðreniyordu.
"Güven" Sovyet istihbarat servisinin bir baþyapýtýydý. Ancak Stalin'in verdiði
emirlerle yapýlanlar bu grubun gerçekte kimlerin elinde olduðunu ortaya çýkardý.
Sidney Reilly, Çeka kurulmadan önce bile komünist Rusya için bir dikenolmuþtu. Ýrlandalý bi
aptan ve bir Rus annenin oðlu olan Reilly Ýngiltere'nin ilk
serbest çalýþan ajanlarýndandý. Birinci Dünya Savaþý'ndan önceki birçok
hizmetine ek olarak Rus Devrimi sýrasýnda Letonya ve Litvanya olaylarýnda
önemli bir rol oynamýþtýr.
Ýngiltere'ye dönerken Reilly, Ýngiltere ve ABD'yi Bolþevik rejiminin ne kadar
uyanýk olduðu konusunda uyarmýþtý. Beyaz Ruslardan da büyük bir þüpheduyuyordu. Ona göre Be
r davaya zarar veriyordu ve yararsýzdý.
"Güven", Çeka tarafýndan yönetilirken Reilly'ye Finlandiya üzerinden ülkeye
girme konusunda yardýmcý olmak üzere yaklaþmýþ ancak Reilly þüphelenmiþti.
Ýngiliz destekçilerine, eðer baþýna bir þey gelirse bunun sorumlusunun "Güven"
olacaðýna ve bu grubun güvenilmez olduðu yolunda haber göndermiþti.
Reilly, Rusya'ya Finlandiya üzerinden girdi ve anýnda Çeka tarafýndan
yakalandý. Dzerzhinsky geç de olsa düþtüðü tuzaðý fark etti ve Reilly'nin "Güven"
ajanlarý tarafýndan kurtarýlýp Ýngiltere'ye gönderildiði bir gösteri planlamýþtý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 92 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Ancak Stalin bu plana karþý çýktý, çünkü bir düþmanýn ellerinden kaçýp gittiðini
görmek onu rahatsýz ediyordu. Stalin ayný zamanda Dzerzhinsky'nin degüçlendiðini ve gelecek
e tehdit oluþturabileceðini görmüþtü. Bu yüzden onun da
Önünü kesmek gerekliydi.
Reilly'nin kaderinin ne olduðu bugüne kadar açýklýk kazanmadý, ancak
yakalanmasýndan birkaç gün sonra idam edildiði sanýlýyor. Ýngiliz Gizli Servisibu görevle i
olduðunu tabii ki inkar etti. Ancak "Güven" grubunun
güvenilirliðinin olmadýðý söylentisini de yine gizli servis yaydý.
Dzerzhinsky'nin baþyapýtý Sovyetler Birliði'nin varlýðýna en büyük tehditlerdenbiri olan bu
akalanmasýný saðladý ancak ayný zamanda da bu, örgütünsonu oldu. 1926'da öldüðünde Çeka 15
elli bin kiþiye
çýkmýþtý. Personelin bir kýsmý Rusya içiyle ilgilenirken büyük bir kýsmýnýn göreviÝngiltere
a Reilly gibi ajanlardan korkuyorlardý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 93 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
DÜÞMAN NASIL EÐÝTÝLÝR
Rusya ve Almanya'nýn Anlaþmasý
1930'lar, Rusya
Almanya'nýn askeri geliþimi klasik bir geri tepen tüfek vakasýdýr. Metotlu
çalýþmalarý bir anlamda ellerinde patlamýþtýr.
Birçok insan silah geliþtirme konusunda en büyük adýmlarý Almanlarýn attýðýný
düþünür oysa bu düþüncenin aslý yoktur. Gerçekte bu iþin erbabý Ýngilizlerdir.
1915'de Winston Churchill'in cesaretlendirdiði küçük bir grup Ýngiliz "tank"
fikrini savunuyordu. Tank ismi bu silahýn geliþtirilme aþamasýndaki kod
adýyken, öyle kalmýþtýr.
Bu adamlar batý cephesindeki savaþýn tanklarla kazanýlabileceðini savunuyordu.
Birkaç modelin üretimine baþlandý. Yalnýz bir hata yapýldý. En geliþmiþ model
sürpriz bir þekilde ortaya çýkarýlýp savaþa sürülebilecekken, her yeni model
üretildiðinde savaþa sokuldu. Bu araçlar ilkel ve kýsýtlý hareket olanaðýna sahip
olmalarýna raðmen çok þey vaat ediyordu.
1918'in baþlarýnda J. F. C. Fuller adýnda genç bir Ýngiliz subayýnýn yönetimindebir çalýþma
nize edildi. Görevleri 1919 yýlýna kadar savaþý
kazanmalarýný saðlayacak bir saldýrý planlamaktý. Fuller'ýn 1919 planýnda bazý
ileri teknoloji gerektiren silahlar vardý. Büyük saldýrý uzun menzilli bombalarýn
atýlmasýyla baþlayacak, bu bombalar ön saflarýn ötesindeki noktalarý vuracak,
ulaþým, iletiþim ve kumanda merkezlerini yerle bir edecekti. Böyle bir saldýn
uçaklardan paraþütlerle indirme yapan askerlerle devam edecekti.
Bu arada ana cephede tanklardan, zýrhlý araçlardan, cephane kýyýcýlarýndan
oluþan çift sütunlu konvoy ilerleyecekti. Ýki sýra ýrasýnda seksen kilometre
olacaktý. Doðrudan düþmanýn içine alacak iki dizi konvoy ve konvoylarla birlikte
ilerleyen, sürek1i tepede dönüp duran savaþ uçaklarýyla iletiþim halinde olan
radyo operatörleri de onlarý yönlendirecekti. Ýlerleyen iki ayrý sini en sonunda,
birleþecek ve Alman saflarýnda seksen kilometrelik bir gedik açýlmýþ olacaktý.
Bu size tamdýk mý geldi? Fuller bu büyük planý deneme þansýný hiç bulamadý.
Almanlar bu planýn uygulanmasýndan altý ay önce çöktü ve ateþkes imzalandý.
Fuller'ýn planlarý bir kenara býrakýldý çünkü nihai zafer büyük bir ateþ gücüyle
kazanýlmýþtý.
Almanlar için ise Fuller'ýn planý, çabuk, etkileyici, hesaplý ve makul geldi. Ayrýca
çok az insan gücüne ihtiyaç vardý. Gelecekte bir savaþta kullanýlabilirdi. Ancak
1919'da yaptýklarý Versailles Antlaþmasý aðýr silahlar yapmalarýna izin
vermiyordu.
Sorun bu yeni silahlarý nasýl deneyebilecekleriydi. Gizli bir þekilde maket testleri
yapýldý ancak açýk alanda yapýlacak testler yüzlerce kilometre kare
büyüklüðünde alan ve binlerce asker gerektiriyordu. Müttefiklerin haberi
olmadan böyle bir þeyi yapmak imkansýzdý. Weimar Cumhuriyeti ordusunun baþý
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 94 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
bir öneriyle geldi. Er ya da geç Versailles þartlarý ortadan kalkacaktý ve o güngeldiðinde
anya rakip ülkelerin çok gerisinde kalmýþ olacaktý.
Sonunda tuhaf bir iþe giriþildi. Avrupa'nýn öteki tarafý Sovyetler Birliði'ydi.
Sovyetler de silahlarla uðraþýyordu, onlarla çalýþmamak için bir neden var mýydý?
Rusya'nýn geniþ bozkýrlarýnda oynayacak o kadar geniþ bir alan vardý ki. Hem de
Batýlýlarýn gözlerinden uzak. Kýzýl Ordu'nun askerleriyle silahlar test edilebilirdi.
Bu, zekice bir fikirdi.
Alýnan uzmanlýðý karþýlýðýnda Rus kaynaklarý, adil bir anlaþma olurdu. Birkaç
tutucu adam buna karþý çýktý. Kýzýllarla iþ yapýlmazdý. Daha birkaç yýl öne
Polonya'yý neredeyse alýyorlardý. Onlara neden yeni bir savaþ teknolojisisunuluyordu ki?
Buna verilen yanýt Rus teknolojisiniz hala 19. yüzyýl seviyesinde
olduðu ve Almanlardan öðrendikleriyle silah yapamayacaklarýydý.
Böylece Kýzýl Ordu ve Weimar Ordusu arasýnda Rusya'da silah denemeleriyapmak üzere gizli b
ir anlaþma yapýldý. Birkaç ay içinde Alman savaþ ve silah
uzmanlarý Rusya'daydý. Kýzýl Ordu'nun Özel birimleri rakip askerler rolünüoynuyordu. Tank y
ne kamyonetler kullanýlýyordu. Kýzýl Ordu'nun sahip olduðu
birkaç uçak da tepede dönüyordu.
Birkaç yaz savaþ oyunlarý devam etti. Her oyun bir öncekinin devamýydý. Ýlk
saldýrý için teknikler geliþtirildi, motorlu araç kumandasý, kontrol merkezleri, son
teknoloji radyo araçlarý kullanýldý. Böylece bir kumandan tüm birlikleriyle ve
uçaklarla iletiþim halinde olabiliyordu. Böylece tanklar doðru zamanda doðru
yere saldýrabilecekti. Bu tür saldýrýlara nasýl karþý konulacaðý da iyice çalýþýldý.
Savunmanýn derinliði, tank saldýrýlarýna karþý savunma ve motorlu birliklerin
imhasý.
Böylece 1920'lerin sonlarý ve 30'larýn baþýnda Alman ve Rus ordularý fikir
alýþveriþinde bulundular, ortak testler yaptýlar, hatta arkadaþlýklar bile
kurdular.
Nazilerin güçlenmesi, Alman ýrkýnýn bütünlüðünü savunmalarý ve komünizm
karþýtý olmalarý gibi nedenlerden bu program sona erdi. 1936'ya gelindiðinde
zaten ihtiyaç da kalmamýþtý. Versailles Antlaþmasý feshedildi, artýk Almanyakendi topraklar
tatbikat yapabilirdi. Rusya'da yapýlan çalýþmalardan elde
edilen yüklü bilgiler Alman endüstrisinin yararýna kullanýldý. Ayrýca silah
yapýmýna da hýz verildi. Son teknoloji ürünü müthiþ silahlar imal ediliyordu.
Hýzlý tanklar, aðýr tanklar, 88 mm. toplar gibi silahlarla ve Stuka savaþ
uçaklarýyla donanmýþ bir ordu vardý.
Bu ordu iki haftadan daha kýsa süre içinde Polonya'yý teslim aldý. Sonraki
baharda Fransýz ordularýný altý haftalýk bir saldýrýyla imha etti. BöyleceFransa'dan da int
alýndý.
Sonra iþ Rusya'nýn iþgaline geldi. Hitler'in danýþmanlarý Rusya'yla giriþilecek
savaþýn altý hafta süreceðini hesapladýlar. Sovyet askerlerinin açýk dizilimi ve
yetersiz silahlanmalarý sonucu savaþý Almanlar kazanacak ve Kýzýl Ordu imha
edildikten sonra Leningrad, Moskova ve Ukrayna'nýn endüstriyel merkezidüþecekti. Kýþ geldið
e güneyde Astrakhan'dan kuzeyde Murmansk'a kadarolan bölge Alman iþgali altýna girmiþ olac
aktý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 95 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Ýlk birkaç ay planlandýðý gibi gitti. Sovyet birlikleri birbiri ardýna listeden
siliniyordu. Aðustos baþlarýnda en azýndan kaðýt üzerinde Kýzýl Ordu
tükeniyordu. Ancak savaþ alanýnda ise pek öyle deðildi. Sürekli yeni birliklerAlman ordusun
n karþýsýna çýkýyordu. Ama asýl þok silahlarla ilgiliydi. Üçüncü
sýnýf uyduruk silahlarla karþýlaþmayý bekleyen Almanlarýn karþýsýnda orta
aðýrlýkta modern tanklar vardý. Bugün efsane haline gelmiþ T-34'ler Almanlarýn
sahip olduðu her silahtan üstündü. Ayrýca Rusya'daki þartlara göre hazýrlanmýþ
olduðundan karda kýþta, daðda bayýrda rahatlýkla ilerliyordu.
Aralýk ayýnda bu tanklardan binlercesi Alman saflarýnda ilerliyor ve Almantanklarýný ezip
geçiyordu. Alýnanlarda panik baþlamýþtý. Bu tanklarý nereden
bulmuþtu bunlar?
1920 ve 30'larda oynanan savaþ oyunlarý Rusya'nýn da yararýna olmuþtu. Ama
bir fark vardý, Almanlar silahlarýyla her yerde gösteriþ yaparken Ruslar kendi
silahlanma programlarýný gizlediler. Fabrikalardan, eðitim alanlarýndan ve Rus
bozkýrlarýndan çýkarmadýlar. Yeni kuþak tank uzmanlarýný Almanlar
yetiþtirmiþti. Yüksek teknolojiye sahip bir iletiþim sistemleri olmamasýna
raðmen Ruslar bu iþi becermiþti. Sadece tanklar üzerinde yoðunlaþmýþ ve T-34
adýndaki bu güçlü tanklarý üretmiþlerdi. Almanlarýn öðrettiklerini iyiuyguluyorlardý. Alman
k üzereydi. Kendi düþmanlarýný kendileri
eðitmiþlerdi...
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 96 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
MÜTTEFÝKLERÝNÝ SEÇERKEN DÝKKATLÝ OL
Bazen En Ýyi Dostun En Büyük Kötülüðü Yapar
1939, Almanya ve Ýtalya
Baþlangýçtaki iliþkileri bir öðretmen-öðrenci iliþkisiydi. Birinci Dünya Savaþý
sonrasýnda Avrupa'daki ilk faþist yönetim, Ýtalya'da Benito Mussolini
liderliðindeki Siyah Gömlekliler darbesiyle geldi. Mussolini eski bir gazeteciydi.
Roma'da 1922'de ona parlamento tarafýndan bir diktatörün sahip olabileceði tüm
yetkiler verildi. Bundan kýsa bir süre sonra Münih'te birileri Mussolini'yi örnek
alýp bir darbe giriþiminde bulundu ancak hemen hapse atýldý.
On yýl sonra ayný kiþi Almanya'nýn baþýna geçti ve Mussolini'yle arkadaþ olupona bazý konul
nýþtý. Politik açýdan Ýtalya ile pek anlaþamayan Avusturyave Almanya için bu ilginç bir adý
a Ýtalya önce Almanya veAvusturya'nýn yanýndayken sonra yan çizmiþ ve Müttefiklere katýlmýþ
faþist dayanýþma baðlamýnda geçmiþ unutulmuþtu. Hemen bir ittifak kuruldu ve
Axis Paktý imzalandý. Mussolini bu paktla Roma ve Berlin'in kaderinin birbirine
baðlandýðýný duyurdu.
Mussolini gibi bir müttefike sahip olmak, çenesi düþük þiþman bir üvey kardeþe
sahip olmak gibi bir þeydi. Sürekli hapse düþen ve para sorunlarý yaþayan birkardeþ. 1920'l
ve 30'lar boyunca Mussolini Roma'nýn ihtiþamýný geri getirmeküzerine politika yaptý.
Akdeniz yine eskisi gibi bir Ýtalyan gölü olacaktý. Libya'daki isyaný bastýrdýktan
sonra Mussolini gözlerini Etiyopya'ya çevirdi. Etiyopya tüm Afrika'da Avrupaemperyaliz
mine karþý baþarýyla direnen tek ülkeydi. Mussolini tam bir katildi.
Tek atýþlýk tüfeklere sahip küçük bir orduya karþý hava gücü ve zehirli gazla
savaþtý.
Hitler, Ýtalyan müttefikinin kahramanlýðýný alkýþlasa da derinden derine sýkýntý
duymaya baþlamýþtý. Neden ilk önce Etiyopya gibi bir yeri istemiþti ki Mussolini?
Mussolini'nin hareketleri bir uyarý gibiydi.
Hitler kendi saldýrýlarýyla ilgilenmeye baþladý ve roller deðiþti. Güçlü olan Hitler,
önemsiz bir yan roldeki kiþi ise artýk Mussolini'ydi.
Mussolini 1939'da Arnavutluk'a girince bir krize daha neden oldu. Böylece dertli
bir ulusa karþý büyük bir sorumluluk almýþ oldu. Arnavutluk'un ilhak edilmesi
Ýngiltere ve Yunanistan arasýndaki iliþkiyi saðlamlaþtýrdý ve Balkanlardaki
gerginliði artýrdý. Romanya ve Bulgaristan da faþist yörüngeye girse deYugoslavya hala þans
1939'da Fransa ve Almanya savaþa baþladýðýnda Hitler en yakýn müttefikine
dönüp, Ýtalya'nýn da savaþa girmesinin akýllýca olduðunu söyledi. BöyleceAkdeniz'de Fransýz
re ait bazý kritik noktalarý alabilirlerdi.
Mussolini'nin dengesizliði kendini gösterdi ve bu teklifi reddetti. Aslýnda kendi
açýsýndan zekice bir karardý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 97 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Ýtalya için Ýngiliz ve Fransýzlarla savaþmak pek akýllýca olmazdý. Mussolini
savaþýn ilk dokuz ayýnda, Almanya Fransa'yý yenme noktasýna gelene kadaroturdu izledi. Ken
disi için de pastadan bir dilim alabileceðini fark ettiðinde
savaþa girdi. Savaþa son dakikada girmesi Hitler dahil, tüm dünyadan eleþtiri
aldý.
Ýtalya artýk Libya için hazýrdý. Akdeniz'i bir Ýtalyan gölü haline getirmek
hayaline start verilmiþti. 1940 Eylülünde Ýtalyan ordusu Mýsýr'daki Ýngilizordusuna savaþ a
eyþ Kanalý'ný ele geçirmekti. Almanlarýn stratejikplanýna göre Süveyþ Kanalý'nýn alýnmasý y
ancak o noktada
Ýngiltere'nin daha uzun bir süre savaþ dýþý kalmasý umuluyordu. Almanlar için
Ýtalya sadece denizdeki bazý askerleri durdurmaya yarayacaktý. Ancak Ýtalyanlar
ise çok daha büyük þeyler peþindeydi.
Ýngiliz ordusu parlak bir saldýrýyla Ýtalyan ordusunu daðýttý ve kendinden dört
kat büyük bir gücü imha etti. Ayný zamanda baþka bir Ýngiliz gücü ters yöndeilerliyor ve Ýt
ri Etiyopya ve Somali'yi ele geçiriyordu. Bu ülkelerÝkinci Dünya Savaþý sýrasýnda özgürlüðü
eler olurkenÝtalya'nýn prestiji de yerle bir olmuþtu.
Sýrada baþka bir Ýtalyan saldýrýsý vardý; Ýtalyanlar Arnavutluk'tan sonraYunanistan'a da sa
. Oysa Hitler, Mussolini'ye bunu yapmamasýný
söylemiþti. Balkanlarýn geri kalaný için uzun vadeli bir plan yapmýþtý ve þu anda
bu planý bozmamak gerekliydi. Yunanistan'ýn iþgali sadece Ýngiltere'ninBalkanlara inmesi
ne neden olurdu. Ama Mussolini burnunun dikine gitti. Ancak
sonraki bahar Ýngiliz ve Yunan askerleri tarafýndan geldiði yere, Arnavutluk'a
geri sürüldü.
Daha kötü bir zamanlama olamazdý. Kýþ boyunca Hitler düþünmüþ ve baharda
havalar iyice ýsýnýnca Rusya'yý iþgal etmeye karar vermiþti. Saldýn 1941
Mayýsýnýn ortasý için planlandý. Hitler, Napolyon'un Rusya'ya doðru Haziranda
yola çýkýp, Eylülde Moskova'ya ulaþtýðýný hatýrlamýþtý. Ancak kýþýn soðuðu ve
karý yüzünden amacýna ulaþamamýþtý. Hitler daha erken davranýyordu.
Balkanlardaki durum ise bu zamanlama hesaplarýný tehdit ediyordu. ÝtalyaArnavutluk'tan
atýlýrsa Yugoslavya Ýngiltere tarafýnda yer alabilirdi.
Yunanistan'daki Ýngiliz askerleri Romanya ve Bulgaristan'ý tehdit edebilir ve
Nazi savaþ araçlarý için yakýt kaynaðý olan Ploesti petrolü bile tehlikeyegirebilirdi.
Hitler'in sadece birkaç seçeneði kalmýþtý. Önce Libya'daki durumu kurtarmakiçin oraya asker
mek zorunda kaldý.
Arnavutluk ve Yunanistan meselesinde ise tek seçenek vardý. Rusya'nýn iþgaliniertelemek.
Hitler 6 Nisan 1941'de Yugoslavya'ya büyük bir ordu gönderdi.
Saldýrýda Almanlarýn üstün silahlarý gösteri yaptý. Bin askerden daha az bir
kayýpla, Yugoslavya'ya yüz bin kayýp verdirildi. Baþka bir Alman ordusu da
Yunanistan'a daldý. Ýki aydan daha kýsa bir süre içinde on binden daha az bir
kayýpla Almanlar, Ýtalya için imkansýz olan bir þeyi baþardýlar ve Yunanistan'ý
aldýlar. Bölgedeki Ýngiliz askerleri imha edildi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 98 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Bu arada Libya'ya Ýtalyanlara yardým etmek için giden Almanlar olmayý
planlamadýklarý bir yerde yayýlmýþtý: Kuzey Afrika. 1942'de Almanya'nýn bu
bölgede yüz binden fazla askeri vardý. Bu yüz bin asker Stalingrad'da olsaydý
farklý geliþmeler yaþanabilirdi.
Barbarossa Harekatý (Rusya'ya saldýrýnýn kod adý) sonunda planlanandan altý
hafta geç baþladý. Hitler'in ordularý altý ay sonra Kremlin'e ulaþtý. Sonra da
Aralýk ayýnýn ilk haftasýnda geri çekildi. 1943'e gelindiðinde yaklaþýk 300 bin
Alman, Kuzey Afrika'da savaþýyordu ve hemen hemen hepsi öldü. KuzeyAfrika'daki bu yenilg
i daha sonraki yenilgilerin habercisiydi.
Belki de en kanlýsý Yugoslavya'da yaþanandý. Bölgede ilk kez baþarýlý olunmuþtu
ancak sonra Ýtalyanlarýn kontrolüne býrakýlýnca Mussolini'ni her þeyi elineyüzüne bulaþtýrd
a Tito'nun komünist partizanlarý olmak üzere,
çeþitli direniþ gruplarý örgütlenip saldýrmaya baþladýlar.
1943'de Yugoslavya kanayan bir yara ve kaynayan bir kazandý. Komünist
partizanlar, kralcýlar, milliyetçiler, Ýtalyanlar ve Almanlar arasýnda sert
çatýþmalar oluyordu. Yugoslavya'nýn geniþ bir bölümü özgürlüðüne kavuþmuþtu.
Almanya sonunda bölgeye büyük bir ordu gönderdi ve Napolyon Savaþlarý'nda
Fransa'nýn Ýspanya'da karþýlaþtýðý gibi Almanlar Yugoslav gerilla savaþýylakarþýlaþtýlar. B
dýk bir savaþtý. Hitler'in dahiyane planý
II. Dünya Savaþý'nýn nedenlerinden biriydi.
Mussolini ile müttefik olmasýna gelince, Mussolini Hitler'e borcunu Rusya'ya ikiyüz bi
n asker göndererek ödemeye çalýþtý. Ýtalyanlar bu savaþta tüm II. DünyaSavaþý'nda kaybettik
fazla adam kaybettiler. Ýtalyanlar,
Stalingrad'daki Alman Altýncý Ordusuna yardýma gidiyordu. Ancak Rus
saldýrýlarý karþýsýnda Ýtalyanlar da dayanamadý ve Altýncý Ordu'nun sonu
hazýrlandý.
Yine de Hitler arkadaþýna sonuna kadar sadýk kaldý. Müttefikler 1943'de
Ýtalya'yý iþgal ettiðinde, o güne kadar ortada görünmeyen, adý duyulmayan Ýtalyakralý parla
bir olup Mussolini'yi makamýndan indirdi. Þaþýrtýcý bir
þekilde Mussolini hýr çýkarmadan yönetimden ayrýldý. Tutuklandý ve Ýtalya
savaþtan çekildiðini açýkladý. Hitler bir komando birliði gönderip Mussolini'yi
kaçýrdý ve ülkesinin kuzeyine gönderdi. Ve ona kukla bir hükümet ayarladý.
1945'de her þey bittiðinde Mussolini ülkeden kaçmaya çalýþtý. Ancak Ýtalyanpartizanlar tara
kalandý ve sokaklarda sürüklendi. Sonra da bir benzin
istasyonunun levhasýna asýldý. Mussolini ölümüyle bile Hitler'e ilham verdi.
Hitler Ruslar tarafýndan sarýldýðýnda çevresindekiler kaçmak için bir yolbulabileceði konus
u ikna etmeye çalýþýrken Mussolini'nin asýlmýþ bir
resmi Hitler'e ulaþtý. Hitler asla o duruma düþmek istemediðine karar verdi ve
kafasýna bir kurþun sýktý.
Müttefikler bayaðý þanslýydýlar; Mussolini onlarýn yanýnda deðil Hitler'in
yanýnda yer almayý tercih etmiþti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 99 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BÝR KALE ÝNÞA EDÝN AMA KAPISINI DA AÇIK BIRAKIN
Maginot Hattý
1939, Fransa

Þu Kamerun Savaþý'ný bir hatýrlasanýza. Hani Fransýzlarýn 1860'da Meksika'yý


iþgalinde 60 Fransýz lejyoneri 3 bin Meksikalýnýn tuzaðýna düþmüþtü.
Kamerun'da o gün hala törenlerle kutlanýr. Maginot Hattýnda da buna benzer bir
olay meydana gelmiþti. Fransýz askeri uzmanlarý Birinci Dünya Savaþý'nýn
olumsuz etkilerini en aza indirgemek için harika bir yol bulduklarýna inanýyordu.
Ancak bu plan, hem Alýnanlardan, hem de Fransa'nýn iþe yaramayanmüttefikleri Belçika ve Ýng
ltere'nin üzerlerine düþeni yapmamasýndan dolayý
baþarýsýz olmuþtu. Fransýzlar bu kusursuz planýn iþe yaramadýðýna çok
þaþýrdýlar.
1914'den 1916'ya Fransýz ordusunu coþturan felsefenin kökleri Napolyon'adayanýyordu: Tek
nolojik üstünlükleri ne olursa olsun, fanatik derecede inançlý
bir ordu her türlü düþmaný yenen Bunun Fransa'ya maliyeti 1916'ya kadar
makineli tüfeklere karþý göðsünü siper eden toplam bir milyon asker oldu.
Neredeyse yansý da Verdun'da kaybedildi. O yýlýn sonunda da Fransýz ordusu
zaten isyan etti. Fransýz komutanlar orduya aðýr saldýrýlardan kaçýnýlacaðý sözü
vererek kontrolü ele almaya çalýþtý.
1918'de Fransa ihtiyatlý bir þekilde tekrar saldýrýlara baþladý. Ancak büyükkayýplardan son
tamamen savunmaya dayalý bir savaþ politikasý
izliyordu. Önceki üç yüzyýlda 14. Louis'nin emrinde çalýþan Vauban adlý
mühendisin zamanýndan beri Fransa askeri mühendisliðin üstadý kabul
ediliyordu.
Verdun'un etrafýndaki surlar hayli eskiden kalma ve yeterince korumalý olmasa
da o bölgedeki en aðýr Alman saldýrýsýný püskürtmeyi baþarmýþtý. Almanya,
Rusya, ABD ve Ýngiliz strateji sileri hendekleri aþmak için saldýrý sistemleri
bulmaya çalýþýrken Fransýzlar bu programý yürürlüðe koyan Maginot'nun adýyla
anýlan Maginot Haiti'ni oluþturdu.
Hattýn inþasý 1920'lerin sonlarýnda baþladý ve küresel bir ekonomik kriz
yaþanmasýna karþýn 30'larýn baþýnda inþaat hýzla ilerledi. Dünya tarihindekisurlarla ilgili
iþimdi. (Biri hariç, onu baþka bir makalede tartýþmak
lazým.) Ýsviçre sýnýrýndan Fransa, Lüksemburg ve Belçika sýnýrlarýnýn birleþtiði
Arden'a kadar olan hatta binlerce ton beton döküldü.
Bu set gerçekten de önemli bir mühendislik örneðiydi. Genelde 25 metreden dahaderindi, üzer
nde barakalar, tiyatrolar, hastaneler ve dar da olsa bir demiryoluvardý. Bir dahak
i savaþta kimyasal gazlarýn kullanýlacaðý düþünülerek hava
filtresi sistemleri ve hava kilitleri de mevcuttu. Son savaþýn etkilerini taþýyan birord
uya moral vermek için her þey düþünülmüþtü. Bolca saðlanan en iyi þaraplar,
aþçýlar, resimler bu yapýda sýradan þeylerdi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 100 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Setin üstü silahla doluydu. Aðýr toplar tamamen yer altýna saklanmýþtý. Savaþ
anýnda kamuflajýn altýndan çýkýp ateþ ettikten sonra da yerin içinde kaybolacakþekilde ayar
arlarda ise daha hafif silahlar serpiþtirilmiþti. Yer
altýnda tamamen korunmalý bir þekilde duran askerlerin periskoplarlakullanabileceði maki
neli tüfekler, her açýyý görüp vurabilecek silahlar
yerleþtirilmiþti. Savaþ ya da bir kriz sýrasýnda savaþan askerler içeriden
desteklenebilecekti. Sur hattý kapatýlýp savunmaya geçmek de mümkündü.
Almanlar bir akýlsýzlýk yapýp da saldýrmaya kalkarsa her þey hazýrdý.
Sadece tek bir sorun vardý. Fransýzlar arka kapýyý açýk býrakmýþtý. Yani arkalarý
tamamen açýktý.
Bunun esas nedeni diplomatikti. Maginot Hattý ilk tasarlandýðýnda Ýsviçre
sýnýrýndan Manþ Denizi'ne kadar 640 km. olmasý planlanmýþtý ancak sonra
Belçika sorunu çýkmýþtý. Belçika, Birinci Dünya Savaþý'nda sadýk bir müttefikti
ama sonradan kendini tarafsýz ilan etmiþti. Bu nedenle de bu seti Belçikalýlar bir
tehdit olarak görüyordu.
Setin inþasý Fransa'nýn Belçika'nýn tarafsýzlýðýný dikkate almadýðýný ve
Belçika'nýn da Almanya'yla sorun çýkmasý halinde kendi baþýnýn çaresine
bakmak zorunda kalacaðýný ima ediyordu. Fransa, Lüksemburg ve Belçika'ya
birlikte bir savunma hattý oluþturmayý teklif etti. Ama olumlu yanýt almasý
olanaksýzdý. Belçika bunun tarafsýzlýðýna gölge düþüreceðini ve Almanya'yý da
kýzdýracaðýný düþünmüþtü.
Belçika açýsýndan dar kafalýlýðýndan kaynaklanan aptalca bir karardý. Ancak
Fransýzlarýn sonraki adýmlarý da pek akýllýca deðildi. Fransýzlar, Ardennes'nin
kuzeyine doðru devam eden set inþasýný durdurup beklemeye koyuldu. Kuzeyedoðru önemli strat
jik noktalarda bile inþaata devam etmeyi düþünmediler.
Meuse geçidi, önemli demir yollarý, Amiens kavþaðý gibi yerleri güven altýna
almadýlar.
Ýnþaat, bir nehrin yarýsýna kadar giden bir baraj yapýp, suyun durmasýný
beklemeye benzemiþti. Bu politikanýn bir nedeni de aslýnda parasaldý. Ýþe
giriþirken fazladan para ayýrmýþ olmalarýna raðmen Fransa'nýn kaynaklarý
tükenmiþti. Zaten son iki bin yýldýr Fransa'ya gelen saldýrýlar hep kuzeydenolmuþtu. Bir fi
de güneye böyle bir set çekerek tüm adamlarýný kuzeyekaydýrma þansýna sahip olmalarýydý, a
tmek bir savunma þekliykenbu fikir de tuhaf geliyor...
Sonunda 1939'da kriz patlak verip de Fransa ve Ýngiltere Almanya'yaPolonya'nýn iþgali
yüzünden savaþ ilan ettiðinde komedi baþladý. Belçika da
hemen harekete geçerek Fransýz ve Ýngiliz askerlerinin topraklarýna ayakbasamayacaðýný açýk
de olsa tarafsýzdý.
Birkaç kiþi Belçikalýlarý boþ verip ilerleyelim dediyse de buna karþý çýkýldý.
Sonraki dokuz ay içinde Fransýz ve Ýngiliz askerleri Belçika sýnýrýna yýðýlýp,
Almanlar saldýrsa da biz de Belçika'ya girsek diye beklemeye baþladý. MaginotHattýnda ise
bir miktar asker býrakýlmýþtý, ancak Almanlar nasýl olsa buradan
saldýrmaz diye askerlerin çoðu kuzeye takviye gücü olarak kaydýrýlmýþtý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 101 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Nihayet 10 Mayýs 1940'da Almanlar Belçika'ya girdiler ve Belçika da
müttefiklerin yardým için topraklarýna girmesine mecburen izin verdi. (Aslýnda
böyle komþuya ne derdin varsa kendin çöz, baþýnýn çaresine bak demek lazýmdý
ama neyse...) Almanlarýn, Belçika'ya yapýlan bir saldýrýda müttefiklerin harekete
geçeceði varsayýmýna dayalý planý zekiceydi.
Müttefikler Belçika'ya girdi. Almanlar birkaç gün daha bekledi. Sonra
Ardenne'nin kuzeyinden Fransa'ya daldý. Belçika'daki savaþta müttefikler yüzbinlerce asker
kaybetti.
Bu zaferden sonra Almanlar güneye ilerleyip 10 Haziran'da Paris'i aldýlar. Bir
hafta sonra da Fransa ateþkes imzaladý ve savaþtan çekildi.
Maginot Hattý mý? Kimsenin çarpmak istemeyeceði bir duvar olarak hayatýný
sürdürmeye devam etti. O kadar mükemmeldi ki, kimse ona saldýrmaya cesaret
edemezdi. Ancak o kadar pahalýya mal olmuþtu ki, Fransýzlar, Almanlar saldýrsa
da þu duvar iþe yarasa diye bakýp durdular.
Almanlarýn ise hiç öyle bir niyeti yoktu. Fransa'da bayaðý bir sallandýktan sonra
Almanlar hatla yüz yüze gelmiþlerdi ama yanlýþ taraftan. Silahlar yanlýþ tarafa
dönüktü!
Almanlar, Fransýzlarý çatýþmaya girmeden teslim almaya çalýþýyorlardý.
Fransýzlar da uðraþtýrmadan teslim oluyordu. Fransýzlarýn intihar sayýlabilecek
bir onurla Almanlara "kolaysa siz gelin alýn" vakalarýna çok az rastlandý. Bu
ender vakalarda da Almanlar trajik tepkiler veriyordu. Beraberlerinde
getirdikleri aðýr inþaat makineleriyle, "gelin alýn" diyenlerin evlerini baþlarýna
yýkýyorlardý.
Sonuçta Maginot Hattý büyük bir mezar oldu. Birkaç yýl sonra Fransýzlar
duvarýn bir kýsmýný otoyol yapmak için yýktýlar. Otoyol inþaatý sýrasýnda yedi yýl
boyunca duvarlarýn altýndaki sýðýnaklarda yaþayan yarým düzine adam buldular.
Adamlarýn arkadaþlarýnýn çoðu delirmiþ ya da intihar etmiþti. Hayatta kalanlarkonserve, pey
e büyük miktarlardaki þarapla beslenmiþti. Yasal olarak ölü
ilan edildiklerinden eve dönüþleri tuhaf olmuþtu. Çünkü karýlarý evlenmiþti!
Bu milyonlarca dolarlýk yatýrým bugün ilk amaçlarýndan birini hala
gerçekleþtiriyor: Harika bir þarap mahzeni görevi görüyor. Bölgenin çiftçileri dedahiyane b
rle hattýn bazý kýsýmlarýný gübreyle kaplamýþ paþa paþa mantar
yetiþtiriyorlar.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 102 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BUÞÝDO POLÝTÝKASI
Kazanamayacaklarýný Bildikleri Halde Savaþa Girdiler
1941, Japonya
Bazen propaganda o kadar iyi yapýlýr ki, propagandayý yapan bile söylediklerineinanýr. 194
1'de Japonlarýn ABD ile savaþa girme karan almalarý böyle biraldanmaya örnektir.
Japonlarýn samuraylara kadar giden ihtiþamlý askeri geleneði pek meþhurdur.
Japonya hýzla geliþen Batý dünyasýna ayak uydurmak için canla baþla çabaladý
ve 1904-1905 Rus-Japon savaþýnda Rusya gibi bir Batý devini yenerek dünyayý
þaþýrttý. Birkaç yýl sonra Japonya, Ýngiltere ile Pasifik'te bir ittifak anlaþmasý
yaptý ve Birinci Dünya Savaþý boyunca Batý'ya sadýk kaldý. Ancak savaþ sonrasý
pastanýn bölüþülmesi sýrasýnda Müttefikler Japonya'yý unutmakla büyük birhata yaptýlar.
Japon elçilerinin Versailles'da anlaþma yapýlýrken takdimi çok komikti, çünkü
geleneksel Japon kýyafetleriyle gelmiþlerdi. Truk ve Gilbert adalarý gibi uyduruk,
eski Alman kolonileri verilip yollanmýþtý Japonlar, Bu arada görüþmeler ve
anlaþmalar da esas oðlanlar arasýnda devam ediyordu.
1920'lerin anlaþmalarý Japonlar için bir hakaret gibiydi, çünkü bir ada devleti
olan Japonya'nýn donanmasýna sýnýr getiriliyordu. Batý dünyasý Japonya'nýn
Pasifik'in dýþýna çýkmasýný istemiyordu. Ayrýca bir büyük hakaret daha yapýldý.
Mançurya'da askerleri olan Japonya'ya karþý ABD, Çin'in kendi kaderini tayin
etme hakkýna sahip olduðunu ve kimsenin Mançurya'ya göz koymamasý
gerektiðini bildiren bir açýklama yaptý.
Japonya için bu dayanýlmaz bir iki yüzlülüktü. Daha bir kuþak önce Ýngiltere,
Fransa, Almanya ve minik Belçika bile tüm dünyada acýmasýzca bir sürü
sömürge ele geçirmiþti. ABD ise Ýspanyollarla bir savaþý körüklemekten
çekinmemiþ ve Pasifik'te kalan son Ýspanyol sömürgelerini almýþtý. Japonlar ilkbaþta þaþýrd
1930'da Sovyet birlikleri Mançurya'ya uydurma bir nedenden dolayý girdi vesonra çekild
i. 1931'de ise Japonya, Mançurya'da bir darbe yaptý ve birkaç ayiçinde kendi kontrolünde k
ukla bir hükümet kurdurdu. Rus yayýlmacýlýðýna karþý
önlem aldýðýný söylüyordu ancak bu gerekçe Batý'yý memnun etmedi.
Çin'in sýrasý birkaç yýl sonra geldi. Japonya eski bir tekniði kullanarak Çin'e
gönderdiði askerlerin buradaki anarþiyi engelleme amacýnda olduðunu açýkladý.
Milliyetçi Çin, Komünist Çin ve Japonya arasýnda üçlü bir savaþ baþladý. Ama
dýþarýdan bakýldýðýnda, özellikle ABD'de en büyük düþman Japonya gibigözüküyordu.
Japonya 1937'de Nanking'e saldýrarak ABD'nin Çin'i korumasýný zora soktu. 250
binden fazla sivil öldü. Amerikan misyonerleri olaylara þahit oldu ve kameralarla
görüntüledi. Bunun üzerine ABD, Japonya'ya karþý sertleþti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 103 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ABD'nin uyguladýðý baskýyla Japonya Çin'in tamamým fethetmekten vazgeçti ve
daha az saldýrgan bir politika izlemeye karar verdi. Ancak ABD, Japonya'dan
nefret etmeye baþlarken bir þey oldu; Panay Olayý!
12 Aralýk 1937'de Japonlar Nanking yakýnlarýnda demirlemiþ Amerikan savaþ
gemisi Panay'e saldýrdý. Amerikan askerlerinden ölenler oldu. (Aya ilk ayakbasan adam
Neil Armstrong'un babasý da bu gemiden kurtulanlar arasýndaydý.)
Japonya daha sonra özür diledi ve tazminat ödedi. Ama iki taraf da bunun
bilinçli bir saldýrý olduðunu biliyordu.
Japonlarýn olaya bakýþý sertleþiyordu. Öteki büyük güçler sömürgelerinialmýþlardý ve Japonl
lmalýydý. Japon ordusunda iki farklý
görüþ belirdi: "Kuzey Ekolü" ve "Güney Ekolü". Kuzey Ekolü, Çin'e daha sert
çýkýlmasýný ve Rusya'ya karþý savaþ açýlmasýný savunuyordu. Sibirya'nýn geniþ
topraklarý ve Orta Asya'nýn petrol kaynaklarý Japonlarý bekliyordu. Ancak 1938ve 1939'da
Rusya'yla giriþilen çatýþmalarda Japon ordusu daðýldý.
Bu durumda Güney Ekolü aðýrlýk kazandý. Bu ekolün esas amacý sömürgekazanmaktý. Hollanda ve
ahip olduðu sömürgelerde zaten petrolvardý. Ve Avrupa'da savaþ patlak verince buralar daha
da çekici hale geldi. Bu
sömürgelerdeki petrolün ele geçirilmesi Japon donanmasý için sýnýrsýz yakýt
anlamýna gelecekti ve belki de Ýngiltere tahtýnýn mücevheri Hindistan Japonlarýn
olacaktý.
Karar aný gelmiþti. Onlara engel olabilecek tek bir güç kalmýþtý: ABD. Ama bu
arada da ortaya ilginç bir durum çýkýyordu, çünkü 20, yüzyýlýn baþýndan beri
birçok Japon genci üniversite eðitimi için Amerika'ya gidiyordu. Japondonanmasýnýn strateji
ti, ünlü amiral Yamamato bile eðitimini Amerika'da
almýþtý. ABD'nin yetiþtirdikleri þimdi ABD'ye karþý savaþacaklardý.
Hitler, ýrklarýn karýþmasý, Hollywood ve caz müziði gibi þeyler yüzündenABD'nin gücünü kayb
iyordu. Kendi ýrkçý teorileri ve üstün
savaþçýlýklarýyla kafayý bozmuþ olan Japonlar da Amerikalýlarýn savaþ
meydanýnda kendilerinden korkacaðýný düþünüyorlardý. Buþido geleneðinden
Amerikalýlarýn haberi yoktu. Buþido göðüs göðüse çarpýþma demekti. Böyle bir
çatýþmada doðal olarak Amerikalýlar kaçacak ve zafer Japonlarýn olacaktý.
Güney ekolü üstün geldi ve Pasifik bölgesindeki sömürgelere ilerlemek için
planlar geliþtirildi. Fransýz hükümetinin düþüþünden hemen sonra 1940'da
Japonlar Fransa'ya ait Hindi Çin kýyýlarýna gösteriþli bir birlik gönderdi. 1940Eylülünde i
sýzlara ait bölgede hava üsleri kurmaya baþlayýnca ABD de
Japonya'ya çelik ambargosu koydu. Ayrýca Japonya Hindi Çin'in tümünü elegeçirmeye kalkarsa
onya'nýn petrolünü de keseceðini duyurdu.
1941 baharýnýn sonlarýnda Japonya harekete geçti. Hindi Çin'in geri kalanýný
kontrol altýna aldý ve ABD daha önce söylediði gibi Japonya'nýn petrolünü su
keser gibi kesiverdi. Japonya çizgiyi geçmiþti ve iki taraf da buna hazýrdý.
Japonya büyük miktarlarda petrol stoku yapmýþtý. Ancak savaþþartlarýnda Doðu
Endonezya'daki stoklar ele geçirilmezse bir yýldan daha kýsa bir sürede bu stok
tükenirdi. Güney Ekolü Japonya'yý ABD ile kafa kafaya bir savaþa girmeyezorladý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 104 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Doðru olan bu gibi görünmüþtü. Bu stratejiyi planlayan adamlarýn hemen hemen
hepsi 1904-1905'teki Rus-Japon Savaþý'ndan geliyordu. Bu savaþ, Arthur limaný
civarýndaki Rus donanmasýna yapýlan sürpriz bir saldýrýyla baþlamýþtý. Rus
donanmasý Tsuþima Savaþý'nda yok edilmiþ ve Ruslar barýþ istemek zorunda
kalmýþtý.
Bu savaþ modeli þimdi ABD'ye karþý da uygulanacaktý. Açýlýþtaki sürpriz saldýrý
ABD'nin Pasifik Filosunun Pearl Harbour'da imha edilmesi olacaktý. Saldýrý
güçleri Hollanda'ya ait Doðu Endonezya'yý ele geçirirken, kalan birlikler dePasifik'teki A
merikan üslerini ele geçirip Filipinler'deki Amerikan güçlerini imhaedecekti. Amerikan f
ilosundan geri kalanlar -buna Atlantik gemileri de dahildi-
Manila'ya yardýma gelmeye zorlanacak ve son bir savaþla Japonya zaferi
kazanacaktý. Batý Pasifik'teki güçlü düþmanlarýyla karþýlaþýnca ABD kendi
ülkesine çekilecek ve sesini kesmek zorunda kalacaktý.
Tüm bu plan en azýndan kaðýt üzerinde iyi bir fikir gibi görünmüþtü. Japonlar dabuna inanmý
Amerikan donanmasýný tanýdýðýndan birtakým
þüpheler içindeydi. Þöyle bir nokta vardý: Bu bir sürpriz saldýrýydý, ama
saldýrýdan birkaç saat önce Amerikan hükümetine bildirilmek zorundaydý.
Yamamoto Amerikalýlarý iyi tanýyordu. Savaþ ilan edip birkaç saat sonra dasaldýrýldýðýnda A
alký o kadar öfkelenmeyecek ve bir an önce barýþ
yapmak isteyecekti.
Bu konuda yoðun bir tartýþma baþladý. Sonuçta savaþ savaþtý ve Doðu ekolü
sürpriz saldýrýnýn geleneksel bir savaþ yöntemi olduðunu düþünüyordu. Hattaolmasý gereken b
bir Doðu-Batý çeliþkisi yaþanmasý kaçýnýlmazdý.
Ordudaki batý eðitimli subaylar uyarýda bulunuyorlardý.
Yapýlan propaganda Amerikalýlarýn yerinde bir tepki veremeyeceðine ikna etti
Japonlarý. Zaten savaþçýnýn sahip olmasý gereken Buþido disiplininden haberleride yoktu.
Ve saldýrý baþladý. Tarihin en parlak saldýrýlarýndan biriydi. Dünyanýn neredeysealtýda bir
yan geniþ bir alanda uçaklar ve gemiler koordinasyon içindedüþman hedeflerini sürpriz saldý
la vurdular. O hýz ve güvenle de kendilerine
karþý çýkan herkese savaþ açtýlar. Ama bu da savaþý kaybetmelerine nedenolacaktý. Askeri pl
kaydý ama diplomasileri çok zayýftý Japonlarýn.
Diplomatik iliþkileri kestiklerini üçüncü sýnýf bir haberleþme sistemiylebildirdikleri için
gi saldýrýdan saatler sonra Amerika'ya ulaþmýþtý. Bu gafý
duyan Yamamoto "Korkarým tüm yaptýðýmýz uyuyan bir devi uyandýrmak oldu"
demiþti.
Savaþ ilaný saldýrýdan Önce ulaþmýþ olsa bile iþe yaramayacaktý, çünkü ABD
apar topar Filipinler'deki birliklerine yardýma koþmadý. Filipinler'deki orduyufeda ed
ip daha sonra daha güçlü bir orduyla ortaya çýkabileceðini düþündü.
Japonlarýn Amerikalýlarý savaþa girmeye zorlamasýnýn ardýndan Midway'dekideniz savaþýnda ke
eri elde edeceklerini düþünüyorlardý. Ancak hiç de öyleolmadý, Japonlar düþmanlarýný fazlac
erikan pilotlarýnýn
bombalarýyla denizin dibini boylayan gemilerini gördükçe Japon donanmasýnýn
komutaný Nagumo yanýndakileri dönüp "Vay anasýný bu Amerikalýlarýn da
Bushido'su varmýþ" dedi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 105 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Japonlarýn saldýrýsýnýn Roosevelt'i savaþa girmek zorunda býraktýðýna dikkat
çeken birçok tarihçi Japonlarýn bu saldýrý ve tahrikleri olmasa ABD'nin savaþa
fiilen girmeyebileceðim ileri sürerler. Japonya'da Kuzey Ekolu ipleri eline
geçirseydi ABD'ye saldýrmayacak ve muhtemelen savaþýn gidiþatý ve tabii
bugünkü dünya çok farklý olacaktý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 106 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
SÝNGAPUR SANMIÞTIK
Amerikalýlar Japon Planlarýný Hafife Alýnca
1941, Pearl Harbor

1941 Aralýk ayýna gelindiðinde Japonya ve ABD arasýndaki gerilim onuncu yýlýna
girmiþti. Delano Roosevelt, Japon yayýlmacýlýðýna karþý hep tetikte olmuþtu ve
Japonya'nýn Çin üzerindeki hevesleri rahatsýzlýk vericiydi. O sýrada Japonyabütün demir, çe
petrolünü ABD'den alýyordu ve bu malzemeleri
stoklamadan ABD'yle aralarýný bozmak istemiyordu.
Japonlarýn Ýtalya ve Almanya ile üçlü ittifaka girdiði 1940 Eylülünden beri
sinirler gergindi. Japonya Hindi Çin'in tümüne el koyunca ABD Japonya'ya
petrol, demir ve çelik ambargosu uygulamaya baþladý. Arkasýndan da Panama
kanalýný Japon gemilerine kapadý. 1941 Ekiminde Japonya'nýn savaþ yanlýsý
partisinin baþkaný General Hideki Tojo baþa geçti. Ýki taraf da savaþýn
kaçýnýlmaz olduðunu biliyordu, ancak yine de Washington'da anlaþma arayýþlarý
devam ediyordu.
25 Kasým 1941'de ABD ile görüþmeler devam ettiði halde Tojo uçak gemileriniHawai'ye doðru y
dirdi ve askerlerini Malezya sýnýrýna yýðdý. 6 Aralýk'ta
Roosevelt, Japon imparatoruna barýþ için son bir çaðrýda bulundu ama iþe
yaramadý. Amerikalýlar ise Japonlarýn ilk Singapur'a saldýracaðýný ve ABD'nin
Ýngiltere'ye yardým edip etmeme konusunda kararsýz kalacaðýný
hesaplayacaklarýný düþünüyordu. ABD'ye karþý doðrudan bir saldýrý olacaðýný
düþünmüyorlardý. Uzmanlar o kadar emindi ki, Japonya'nýn Singapur'a
saldýrmasý sabýrla bekleniyordu.
Ohau'da üslenmiþ iki Amerikan radar operatörü 2 Aralýk'ta bir Japon saldýrý
gücünün yaklaþtýðýný bildirdiðinde yanlýþ yaptýklarý düþünülmüþtü. Pearl Harbor
yönetimi de alarma geçmeye gerek olmadýðýný düþünmüþtü. Pearl Harbor'un
hedef olabileceðini gösteren hiçbir delil yoktu. Honolulu'daki bir Japon ajanýndan
Pasifik filosu hakkýnda bir rapor istendiði bilinmesine raðmen bunun bir
öneminin olacaðý düþünülmemiþti. Sonuçta Washington Japonya'nýn önce
Singapur'a saldýracaðýndan emindi.
En sonunda 7 Aralýk 1941 sabahý Pearl Harbor'da sýradan bir gün gibi baþladý.
Subaylar ve gemi personeli kýyýdaydý. Uçaklar yerlerinde duruyordu ve
cephaneler baþka yerde saklanýyordu. Filosunun attýðý demiri koruyacak torpido
aðlarý bile yoktu. Çünkü Pearl Harbor güvenli bir yerdi.
Düþünülmeyen, hiç beklenmeyen saldýrý iki dalga halinde gerçekleþti.
Ýlk dalga Pearl Harbor'u 7 Aralýk 1941'de sabah 7:55'de vurdu. Japonlar altý uçak
gemisi ve 432 uçak göndermiþti. 9:45'de görev sona ermiþti ve uçaklar gemileredöndü. Oahu'd
merikan uçaklarý, sekiz savaþ gemisi, üç destroyer, üç keþif
gemisi imha edilmiþti. Ýki binden fazla kiþi de ölmüþtü.
Japonlar ise sadece 29 uçak kaybetti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 107 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Amerikan Pasifik Donanmasý Komutaný Amiral Kimmel ve Hawai Askeri BölgeKomutaný General
Short, Pearl Harbor'da Japonlara savunmasýz yakalandýklarý
için görevden alýndýlar. Amerikalýlar þans eseri daha büyük kayýp vermektenkurtulmuþtu. Pas
sunun bir parçasý olan üç büyük uçak gemisi ve dev
petrol tankerleri saldýrý sýrasýnda Pearl Harbor'da deðildi.
Böylece Amerikan donanmasý ciddi ölçüde zarar gördü, ancak Roosevelt'in
"daima utanç içinde hatýrlanacak bir gün" diye nitelendirdiði saldýn günününhemen ertesi gü
ilerin inþasýna baþlandý.
Son bir not: Japonya Pearl Harbor'dan bir gün sonra Singapur'a saldýrdý ve 15
Þubat 1942'de ele geçirdi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 108 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
DOST DEDÝÐÝN YANLIÞINI TEKRARLAR
Hitler ABD'ye SavaþÝlan Ediyor
1941, Almanya

1941 Aralýk ayýnýn ilk haftasýydý. Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda Amerikalýlarýn
belki de ülkelerine en sadýk haftasýydý. Birçok Amerikalý Pearl Harbor olayýna
orduya yazýlarak yanýt vermiþti. Sonra da Japonya'ya savaþ ilan edildi. Ancak
Almanya ile ilgili bir karar çýkmadý. Ýþte bu yüzden Alman Führeri Adolf Hitlerbazý yanlýþ
aldý.
Ne oldu da Almanya Amerikalýlarý karþýsýna aldý? Almanya hýzla Avrupa'dailerlemiþ ve Önce P
sonra Norveç, Danimarka, Fransa, Yunanistan,
Balkan ülkeleri derken, Batý Rusya da ele geçmek üzereydi. Bu noktada ikipürüz çýktý. Biri
tere saldýrýsý, öteki de Almanlarýn KuzeyAfrika'daki küçük gücü Rommel'in Ýskenderiye'den g
kuvvetleritarafýndan sýkýþtýrýlmasýydý.
Rusya'daki saldýrý ilerliyordu. Sovyetlerin kalbi olan Ukrayna düþmüþtü.
Leningrad kuþatýlmýþ ve insanlar açlýktan ölmek üzereydi, Alman ordusuKremlin'e yaklaþýyord
Moskova yolundaki ordu Hitler'in emriyle kuzeyUkrayna'ya çaðrýldý ve oradaki Rus ordusun
un etrafý çevrildi. Sonuçta askeri
tarihin en büyük toplu katliamlarýndan biriyle Sovyetler Birliði 700 bin asker
kaybetti. Ardýndan Moskova'nýn da düþüþüyle direniþ kýrýlacak ve Stalin
kaybedecekti.
Bunun hevesiyle Almanlar o son saldýrýya geçti. Ancak Rusya'da son elli yýlýn en
soðuk kýþý baþlamýþtý. Alman ordusunun bu þartlar için donanýmý yetersizdi. 5Aralýk'a gelin
Mançurya ve Sibirya sýnýrýndaki Rus güçlerinin10 bin km. uzakta olduðunu düþünüyordu. Ama g
i Sibiryaordusu Moskova'yý kurtarmak üzere gelmiþti.
Japon uçaklarýnýn Pearl Harbor'u bombaladýðý gün Sibirya ordusunun birlikleride Moskova'da
anlarý durduruyordu.
Þimdi Ýkinci Dünya Savaþý'nýn kaderini deðiþtiren baþarýsýz planlara birbakalým. Savaþtan ö
ponya görüþme yapmýþtý ve JaponyaPasifik'teki Fransýz-Ýngiliz birliðine karþý bir müttefik
r de
Japonlarý yanýnda savaþa sokup Rusya'ya Sibirya'dan saldýrtmak istiyordu.
Japon ordusundan da bu fikre sýcak bakanlar vardý. Ancak Stalin bu planlarý
öðrenmiþti. O yüzden Almanlar saldýrýr saldýrmaz Sibirya birliklerini harekete
geçirmiþti.
Rusya'ya karþý saldýrý baþlatýlýr baþlatýlmaz Alman Dýþiþleri Bakaný Japonlara
Sibirya'nýn alýnmak için onlarý beklediðini bildirdi ama Japon tarafýnda
sessizlikle karþýlandý. Japonlar Pearl Harbor planýyla meþguldü. Hemen hementüm Alman Genel
mayý, Japonya'nýn ABD ve Ýngiltere'ye saldýrdýðýný duyuncaþaþýrdýlar. En azýndan Ýngiltere'
bir haberdi. Bu,
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 109 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Ýngiltere'nin kaynaklarýný bir savaþ için daha parçalayacaðý anlamýna geliyordu.
ABD'ye gelince, Alman subaylarý nefeslerini tuttu.
ABD hala olaylardan uzak kalma duygusu içindeydi ve savaþýn dýþýndaydý.
Amerikalýlar Ýngiltere'ye ve Sovyetler'e yapýlan anlaþmalar çerçevesinde bazý
desteklerde bulunuyordu. Bir ay önce Amerikan birlikleri Ýzlanda'ya çýkmýþ,
Almanlar ve Amerikalýlar karþýlaþmýþ ancak ABD hala iþin içine pek girmemiþti.
Hitler'in danýþmanlarýnýn Japon saldýrýsýna tepkisi farklý farklýydý. Japonlarýn
Rusya'ya saldýrmamasýndan duyulan bir rahatsýzlýk vardý. (Aslýnda sonraki on
yýlda Japonlar Ruslarla diplomatik iliþkileri geliþtirmiþti.) Almanlar PearlHarbor saldýrýs
merikalýlarýn Almanya'ya da savaþ açmak için bahane olarak
kullanmasýndan korkuyorlardý.
Ardýndan 11 Aralýk'ta Hitler ABD'ye savaþ ilan etti.
Bu sefer Hitler'in danýþmanlarý þaþkýnlýk içindeydi. Neden ABD'ye savaþ ilan
etmiþlerdi ki? Ruslarýn iþinin hala bitmemiþ olduðu ortadaydý, Ýngiltere'nin halabir çobana
yacý vardý ve Japonlarýn da güvenilmez bir müttefik olduðu belli
olmuþtu. Japonlar Rusya'ya saldýrmayý reddediyorlardý. Bu da Sibirya ordusunu
serbest býrakmak demekti.
Anlaþmalarý bir zamanlar yýrtýp atan Hitler, Almanya ve Japonya arasýnda bir
dostluk anlaþmasý olduðunu ve Almanya'nýn Japonya'yý ABD'ye karþý
desteklediðini açýkladý. Japonlarýn San Francisco'da yapýlacak bir anlaþmaylaistediklerini
týracaklarý kehanetinde de bulundu.
Hitler'e Amerikalýlarýn Birinci Dünya Savaþý'ndaki rolü, özellikle Fransýzlara ve
Ýngilizlere yaptýklarý sýnýrsýz yardým hatýrlatýldý. Ayrýca Almanya'nýn ABD'ye
saldýracak yeterli donanýmý yoktu. ABD yýllardýr oturup güçlü bir donanma
yarattýysa onunla baþa çýkmak zor olacaktý.
Danýþmanlarý Amerikan propagandasýnýn etkisinde kalýnca Hitler öfkeyle karþý
çýktý. Japonlar ABD'nin zayýf yönünün farkýna varmýþ ve bunu kullanýyordu.
ABD de Museviler yüzünden "bozulmuþ"tu. Artýk Amerikan halkýný yolagetirmenin zamaný gelmiþ
Ancak Hitler'e Moskova'daki durumun kötüye gittiði anlatýldý. Hitler bunun
geçici bir durum olduðunu söyledi ve orduyu geri çekip baharda daha güçlü bir
þekilde saldýrma fikriyle dalga geçti.
Sert, kesin ve tartýþmasýz bir þekilde Sibirya ordusuna karþý savaþýlmasýný
emretti.
Sonraki bahar Almanya gerçekten de yeni birliklerle saldýrdý ancak 1941'deki
ordu kadar güçlü eðildi. Wehrmacht kýþýn bir milyondan fazla kayýp vermiþti.
Leningrad'ý kuþatýp Moskova'yý alacak güçleri kalmamýþtý. Ukrayna'nýn kontrolü
de elde tutulamýyordu. Bu arada Kuzey Afrika'da da Alman askerleri vardý.
Rusya'da savaþa devam edip ABD'ye savaþ ilan etmek o zaman için iyi bir fikir
gibi görünmüþ olabilir, ancak bir fiyaskoyla sonuçlanmýþtý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 110 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
HAYIRLI BÝR FÝYASKO!
Almanya ve Berlin Duvarý
1944, Almanya
Fransýzlarýn Maginot Hattýnýn kuzeyinde Ardenne'leri geçiþlerinden bir hafta
sonra Alman ordularý Manþ Denizi kýyýlarýndaydý. Modern savaþ tarihinin en
büyük baþarýlarýndan birini gerçekleþtirmiþler ve üç haftadan kýsa bir sürede
Fransa'yý teslim almýþlardý. Ýngiltere yalnýz kaldý. O yaz ve 1940 sonbaharýnda
asla gerçekleþmeyecek bir Alman iþgalini beklemeye koyuldu.
Ýki yýl sonra durum tamamen deðiþti. Ýngiltere'nin yakýnda çökecek önemsiz bir
ülke olduðunu düþündüðünden Hitler yüzünü Rusya'ya döndü. Þimdi 1942'lerin
sonuydu ve Stalingrad'da tükenmek üzere olan bir Alman ordusu vardý. Baþka
bir ordu da El Alamein'de Ýngilizlere yeniliyordu. Kuzey Afrika'daki birlikler ise
Amerikan kuvvetleri tarafýndan paralanýyordu. Er yada geç, belki bir yýldan
daha kýsa bir sürede, Ýttifak devletleri Manþ Denizi'ni kontrol altýna alýpFransa'yý iþgald
rtarmak için saldýrabilirlerdi.
Maginot Hattý bir baþarýsýz savunma anýtý gibiydi ve Fransa için kötü bir ündü.
Ancak Almanlar da kendi Maginot hatlarýný yaptýlar. Teknik açýdan
Fransýzlarýnkinden çok daha üstündü ama seçilen yer felaketti. Ancak Stepnen
Ambrose gibi bazý tarihçiler yaptýklarýnýn o zaman için makul göründüðünü iddia
eder. Belki de bu büyük aptallýðýn nedeni Erwin Rommel'in sorumluluðunda inþa
edilmiþ olmasýydý.
Rommel adý Nazi tarihinin en büyük taktik ve operasyon ustasýna aittir. Politik
olarak güçlü bir askerdi ve 1944'de Hitler'e düzenlenen darbenin içinde yeralmýþtý. Eðer ba
Almanya'nýn baþýna da geçebilirdi. Ancak
Gestapo'nun eline düþmesinden sonra intihar etmeye zorlandý.
1942-43 kýþýnda Kuzey Afrika'da Almanlarýn savaþý kaybediþinden sonra
Rommel geri çaðrýldý. Sözde bir burun rahatsýzlýðý vardý ama esas amaç savaþý
kaybetmiþ olmasýydý. Hastalýðýndan kurtulur kurtulmaz Führer'le görüþmüþ ve
Hitler Müttefik kuvvetlerin Fransa üzerinden geliþebilecek bir saldýrýsýna karþý
savunma hazýrlamasýný Rommel'den istemiþti.
Batý Duvarý, bir Nazi propagandasýydý ve her yerde çok güçlü olduðu
anlatýlýyordu. Rommel de iþin baþýna geçecekti. Rommel kabul etti ancak böyle
bir görev için emir komuta zinciri çok karýþýk ve yetkileri çok sýnýrlýydý.
Aslýnda çok salakça olan bu plan nasýl oldu da devam ettirildi? Rommel aslen
Batý Duvarý fikrini benimsemiþti ve savaþýn kaderinin "su kýyýsýnda"
belirleneceði lafýný da etmiþti.
Bu iþe isteyerek girip silahlardan sorumlu Albert Speer ile ortak çalýþtý. Beton
gibi maddelerin saðlanmasýnda ona öncelik tanýnmasýný ayarladý. Ancak
Rommel, Batý Duvarýnýn durumunun pek parlak olmadýðýný kýsa bir keþif
sonucunda anladý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 111 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Sonraki yýl Rommel yüz binlerce askeri harekete geçirdi. Askerler ya çok genç ya
da Rus savaþlarýndan kalma eski askerlerdi. Deniz kýyýsýnda surlar yapmak için
büyük kaynaklar kullanýldý. Uzunluðu 3000 kilometreyi geçen tüm sahil þeridi
çýkartmaya karþý çelik bir setle korunacaktý. Rommel çok fazla kaynak tüketir
olmuþ ve daha da fazla istiyordu. Maginot Hattýndan daha güçlü bir setti bu.
Milyarlarca dolar harcandý ama aslýnda sonuç koskoca bir hataydý. Yaptýran
Büyük Rommel olunca tarihsel açýdan bazýlarý için kabul edilebilir duruma
geliyordu.
Bu setin yapýlmasýnýn somut sonuçlarý oldu. Pas de Calais bölgesinde savunmahayli güçlüydü
uradan bir çýkartma yapýlamazdý. Bu durumda
dikkatler ikinci uygun yer olan Normandiya'ya çevrildi.
Rommel, Ýttifak devletlerinin deniz yükseldiðinde saldýrmasýný bekliyordu.
Ancak deniz çekildiðinde bir kumsaldan kýyýya çýkacaklarý kimsenin aklýna
gelmedi. On binlerce ton çelik ziyan olmuþtu.
Surlara gelince, en önemli sorun þu; eðer sur yapacaksanýz her yeri çevirmekzorundasýnýz. O
man düþman zayýf bir yer arar, bulur. Ama siz de oradan
gelecek saldýrýya yoðunlaþýrsýnýz.
Yüz kilometrelik sahil þeridinde Müttefiklerin karaya çýkabilecekleri tek yer
Omaha'daydý. Omaha ise bir delik gibiydi. Bir sabah Müttefikler saldýrdý ve tüm
askerler buradan sýzdý. Sonucunda ise Almanya Fransa'yý kaybetti.
Alman Batý Duvarý tarihin en devasa fiyaskolarýndan biridir. Fransýzlarýn
Maginot Hattý her þeye raðmen bir iþe yaramýþtý çünkü hiç olmazsa Almanlar bu
hatta saldýrmayý göze alamamýþ, kuzeyden, hattýn olmadýðý noktadan Fransa'yagirmiþlerdi. Am
rýn hattý böylesi bir iþe de yaramadý. Omaha ve diðer
dört noktada karaya çýkan Müttefikler önünde Alman ordusu bir gün bile
duramadý.
Bununla birlikte birçok tarihçi, çýkartma sabahý Rommel cephede iþinin baþýnda
olsa ve istediði yetkiler de verilmiþ olsa Müttefikleri gerisin geriye denize
dökebileceði görüþündedir.
Fransa'ya yapýlan saldýrýnýn komutanlarýndan ve Maginot Hattýný kuzeydenilerleyerek etkisiz
ayý önerenlerden biri de Rommel'di ama daha sonra
kendisi yine bir iþe yaramayacak benzer bir hattý kurmaya kalkýþmýþtý. Gerçi iþin
þöyle bir yana daha var; eðer Rommel'in duvarý iþe yarasa ve Müttefikler
Normandiya çýkarmasýnda baþarýsýz olsaydý, altý ay sonra dünyanýn ilk atom
bombasý Hiroþima'ya deðil muhtemelen Berlin'e atýlacaktý. Onun için belki de bu
fiyasko sonuçta Almanya'nýn hayrýna olmuþtur.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 112 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
KARÞILIK BEKLEMEDEN
Roosevelt Dükkaný Baðýþlar
1945, Yalta
Winston Churchill, Joseph Stalin ve Franklin Roosevelt Yalta'da buluþtuklarýnda
II. Dünya Savaþý'nýn birkaç ay içinde bitmesini beklemiyorlardý. Almanya hala
savaþtaydý. Bulge Savaþý biteli iki ay olmuþ ve herkes kendi derdindeydi. Stalin,
Alman ordusunun yenilgisini izliyordu. Yirmi milyona yakýn insan kaybeden
Rusya'nýn kaybý oransal olarak Fransa'dan daha fazlaydý. Churchill ise Avrupa,
komünizm ve Yakýndoðu ile ilgileniyordu. Roosevelt'in sorunu ise en büyüðüydü.
Japonlar kendi adalarýna çekilmeye zorlanýrken sergiledikleri fanatik direniþte
azalma görülmemiþti. Kamikazeler hala iþ baþýndaydý.
Japonlara karþý verilen savaþýn bir sonraki aþamasý artýk Japon adalarýnýn
iþgaliydi. ABD'nin Japonlarýn ele geçirdiði adalarda yaptýklarý savaþlarda verdiði
kayýp beþ yüz bin kadardý. Çoðu da kamikaze saldýrýlarý yüzündendi. Ayný þeylertekrarlanmak
.
Manhattan Projesi olarak bilinen atom bombasý ise ABD'yi umutlandýrdý ancak
kimse bombanýn iþe yarayýp yaramayacaðýndan emin deðildi. Bu arada Stalin
Avrupa'da ne var, ne yok diye bakarken, Churchill de Stalin'e bakýp þu savaþý
nasýl bir an önce bitirsek diye düþünüyordu. Roosevelt ise Japonlarýn yenilgisiiçin Rus yar
olduðunu görüyordu.
Ama öte yandan Rus yardýmýna duyulan ihtiyaç Ruslarýn da bu adalara çýkacaðý
anlamýna geliyordu. Bu anlaþma Almanya için de üç bölgeyi kapsýyordu(Fransýzlar daha sonra
am'da katýldý.) Almanlarýn teslim olma süreci
hýzlanýyordu. Ancak Roosevelt Rusya ile ilgili olarak rahatsýzdý. Anlaþma
Rusya'ya Polonya'yý doðrudan yönetme hakký veriyordu. Rusya'nýn hakim olduðu
yerlerde nasýl bir hükümetin seçileceðini Churchill ve Roosevelt tabii ki
biliyordu. Rusya ise bun karþýlýk Japonya'ya savaþ ilan edecekti. (Ama etmedi.)
Roosevelt istediðini aldý ve Müttefiklerden bir ordusu oldu. Rusya ise Avrupa'nýn
yarýsýný onlara verdikleri için teþekkür etti.
Japonya'nýn iþgali asla gerçekleþmedi. Hiroþima ve Nagasaki'ye atom bombasý
atýldý ve Missouri savaþ gemisinde imzalanan anlaþmayla II. Dünya Savaþý'nýn
Pasifik ayaðý sona erdi. Rusya'nýn Japonya'ya asker göndermesine gerekkalmadý. Komünist par
iler yüz milyon Avrupalýyý yönetmeye baþladý. Yalta
Bildirisi en çok Stalin'in iþine yaradý. Baþkan Roosevelt Doðu Avrupa'nýn
komünist rejim altýna girmesinin o zaman için en uygun karar olduðunu
düþünmüþtü.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 113 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ÞECAAT ARZ EDERKEN SÝRKATÝNÝ SÖYLER
Nürmberg Davalarýnda Sunulan Nazi Belgeleri
1945-46, Almanya
1918'de gaz yüzünden bir süre gözleri görmeyen Hitler eðer gözleri iyileþirse
mimar olma planlarýný býrakýp politikacý olmaya kendi kendine söz verdi. Görme
yetisini tekrar kazandýðýnda Almanya'yý bulunduðu umutsuz durumdan kurtarýpait olduðu yere
ltmek için ant içti. Ama daha sonra planda bir deðiþiklik
yaptý.
Tarihin önceki delilerden daha da deliydi ve 20. yüzyýlýn en büyük demogoguydu.
Yaptýðý iþlerin kaydýný çok sýký tutturuyordu. Gelecek nesillerin bunlardan
faydalanmasýný istiyordu.
Hitler ve propaganda bakaný Joseph Goebbels ise kayýtlardan fazlasýylailgileniyordu. A
lmanya o sýrada film yapýmýnda uluslararasý bir merkezdi.
Babelsburg'daki stüdyolarda bugün klasik olan yönetmenler çalýþýrdý; Fritz Lang
(Metropolis, M), F.W. Murnau (Nosferatu) ve Robert Wiene (Dr. Caligarýnin
Dolabý) bunlardan bazýlarý. Dahasý yetenekli kadýn belgeselci Leni Riefenstahl
Olmpia ve Azmin Gücü adlý destansý filmleriyle Nazi propagandasýna destek
olmuþtu. Hitler ve bakanlarýna bu da yetmedi ve "#m Yýl Boyunca Reich" filmini
çektirdiler.
Film ve resim karelerine savaþla ilgili her tür sahne kaydedildi. Fabrikalar,
eðitim kamplarý, göreve gönderilen askerler, Berlin'in tekrar inþasý, sanat ve
politika. Etnik temizlik de tüm planýn bir parçasý olduðundan toplama kamplarý
da filmde yer alýyordu. Naziler tam anlamýyla "þecaat arz ederken sirkatini
söylüyordu." Ne kadar kahraman olduklarýný anlatmak için gerçekleþtirdikleri
etnik temizliði kanýt olarak gösteriyorlardý.
Almanya savaþý kaybedip Hitler intihar ettiðinde Nazi savaþ suçlularýný
yargýlamak üzere uluslararasý bir mahkeme kuruldu. Mahkeme 20 Kasým
1945'de Almanya'nýn Nürmberg þehrinde baþladý. ABD, Ýngiltere ve Sovyetler
Birliði'nden gelen hakimlerin oluþturduðu bir kurul mahkemeyi yönetiyordu.
Nazi savaþ suçlularý, görgü tanýklarýnýn ve iþkence kurbanlarýnýn ifadeleri
alýnarak yargýlandý. Yargýçlar delillerin sadece konuþulanlardan ibaret
olacaðýndan korkuyordu. Dahasý olaylarýn boyutlarýnýn ne olduðu sürekli
sorgulanýyordu. Ölüm ve acý savaþýn normal bir parçasý kabul ediliyordu.
Nazilerin çizgiyi geçtiðini ispat eden herhangi bir delil var mýydý?
O sýralarda CIA'nin baþýnda olan ve "vahþi" lakabýyla anýlan Bili Donovan
sayesinde farklý arþivlerden belgeler mahkemeye akmaya baþladý. Bunlarýn
arasýnda Nazilerin yönetim birimlerinin yazýþmalarý da vardý. Bu belgeleredayanarak da yarg
nanlar mahkum edildi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 114 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Hitler ve Goebbels'in sinemaya ilgileri sayesinde, Nazilerin yaptýklarý ve toplamaka
mplarý filmlerinde delil olabilecek birçok unsur ortaya çýktý. Nazilerin ne
kadar korkunç olduklarýný hayal gücüne býrakmayan belgelerdi bunlar.
Hitler çok iyi biliyordu ki bir resim bin söze bedeldi.
Duruþmalarýn sonunda yirmi bir Nazi subayý çeþitli savaþ suçlarýndan hüküm
giydi. On ikisi ölüme mahkum edildi, gerisi hapse gönderildi. Daha ah düzeydekiaskerler
ve gardiyanlarýn davalarýndan da 24 idam 128 hapis kararý çýktý.
Bu dava için daha sonra özür dileyenler oldu. Ýçinde bulunduklarý koþullardan
dolayý kiþilerin suç olarak görmedikleri eylemleri yaptýklarý için
cezalandýrýlamayacaðý söylendi. Ancak ABD Yüksek Mahkemesi Baþkaný Robert
Jackson bireyin bilinci dahilinde yaptýðý her davranýþtan sorumlu olduðunu
savunan fikirleri kabul gördü.
Savaþ suçlarý konusunda fazla anlaþmazlýk yoktu. Ýþlenen suçlar gelecekkuþaklara ibret olma
lara geçti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 115 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ESKÝ DOST DÜÞMAN OLMAZ DEME, OLUR!
Hindi Çin'de 30 Yýl Süren Savaþýn Baþlarý
1945, Fransa ve ABD Hindi Çin'de
Dünyanýn iki büyük devletini berbat bir yenilgiye sürükleyen, hükümetlerinin
düþmesine yol açan ve gereksiz ve trajik bir biçimde bir milyonun üzerinde
insanýn ölümüne yol açan politik kararlara bir göz atmadan bu "fiyaskolar"
koleksiyonu tamamlanmýþ sayýlmaz... Bu kararlar Hindi Çin savaþýnýn orijinaltemelleridir...
1945'de Pasifik'teki politik paradigma bugün birçok kiþinin kavradýðýndan çok
daha acayip ve karmaþýktý ve tuhaflýðýn odak noktasý da Hindi Çin'di.
Olayýn baþlangýcý 1940 yýllarýnýn Fransa'sýna, Almanlarýn yýldýrým saldýrýsýndan
önce Fransýzlarýn yürüttüðü o feci altý hafta kampanyasýndan sonra uðradýklarý
acý yenilgiye kadar gidiyor. Bununla birlikte tüm Fransa Alman iþgali altýna
girmemiþti aslýnda savaþ sýrasýnda Fransa saf deðiþtirmiþti de denebilir. Kuzey
Fransa ve Paris'le birlikte kýyý bölgeleri doðrudan iþgal edilmiþti ama Fransa'nýn
geri kalaný iþbirlikçi bir hükümet tarafýndan yönetilmeye baþlanmýþtý.
1940-44 yýllarý arasýnda dünyanýn her tarafýndaki Fransýz birlikleri faþistlerin
saflarýnda savaþmak durumunda kalmýþlardý. Bu utanç verici çöküþten sonra
Fransýz sömürgelerindeki yöneticiler bir seçim yapmak zorunda kaldýlar ve
hemen her durumda faþistlerin tarafýný seçtiler, en azýndan ufukta bir Müttefik
donanmasý görünmediði sürece.
Böylece 1940 sonlarýnda Japonlar Çin'e karþý yürütmekte olduklarý savaþý
güçlendirmek için Fransa'nýn sömürgesi olan Hindi Çin'de deniz ve hava üssükolaylýklarýndan
yý "rica ettiklerinde" iþbirlikçi Fransýz Vichyhükümeti bu isteði kabul ederken neredeyse b
zil takýp oynamadýðý kaldý.
1941 ortalarýnda Japonlar açýkça Hindi Çin'i iþgal ettiler ve en ufak bir direniþle
karþýlaþmadýlar. Ve bundan sonra da hikayenin gerçekten ender rastlananbölümü geliyor... bu
sonraki dört yýl boyunca Fransýz yöneticiler,
bürokratlar, askeri personel ve polis güçleri Japonlarla tam bir iþbirliði içinde
oldular. Gerçekte Pasifik bölgesinde Japonlarýn yanýnda yer almýþlardý.
Ama 1944'e gelindiðinde Pasifik'teki durum deðiþmeye baþlamýþtý. Ýlginç ve pekgörülmeyecek
on sonucunda Amerikan deniz piyadeleri Ho Si Minh
liderliðindeki Vietnam ulusal güçleriyle iliþkiye geçerek lojistik ve eðitim
desteðinde bulunmayý önerdiler. 1945'de artýk bu güçler kuzey Hindi Çin'deJapon kuvvetlerin
arþý müthiþ bir savaþ yürütüyorlardý. Denizde de Ýngilizdonanmasý Japonlarýn üslerini ve li
du. Bu sýralarda
Fransýzlarýn sesi soluðu çýkmýyordu.
Belki de dönüm noktasý Roosevelt'in ölümüydü, çünkü ABD Baþkaný Japonlarla
yaptýklarý iþbirliðinin karþýlýðýnda Fransýzlarýn ödeyeceði bedelin Hindi Çin
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 116 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
yarýmadasýndaki sömürgelerini kaybetmek olacaðýný açýklamýþtý. Amerikalýlar
savaþtan sonra özgür ve baðýmsýz bir Hindi Çin görmek istediklerini söylüyordu.
Amerikalýlar savaþýn bitmesinden sonraki bir yýl içinde Filipinler'in de
baðýmsýzlýðýna kavuþacaðýna söz vermiþlerdi ve böylece bölge politikasýna da
uygun düþüyordu. Bu kritik vaatler Batý emperyalizmine karþý Doðu'nun
özgürlüðü için savaþtýðýný söyleyen Japon propagandasýna karþý devreye sokulan
etkili silahlardý.
Japonya'nýn teslim olmasýyla birlikte Çin, Burma ve Endonezya'da önemli sayýda
Japon birliði mahsur kaldý. Ayný durum Hindi Çin için de geçerliydi. Ho SiMinh'in yönetimin
i ulusal güçler, Amerikan deniz piyadelerinin de tamdesteðiyle, Hanoi'ye girdi ve bura
da özgür ve baðýmsýz bir cumhuriyetkurulduðunu ilan etti.
Vietnam tarihinin bu dönemi ve ABD ile olan iliþkileri bugün bir hayli karýþýk
yorumlara ve yanlýþ deðerlendirmelere konu olmaktadýr. Gerçekte Ho Si Minh'in
daha o zamanlar Stalin ve Mao ile ittifak içinde Hindi Çin'e komünizmi
getirmeye kararlý olup olmadýðý tartýþýlmaktadýr. Bu konudaki gerçeði belki de
hiçbir zaman bilemeyeceðiz ama daha sonraki haftalar evdeki hesabýn çarþýyauymadýðýný göste
örnek oluþturmaktadýr.
Bir süre sonra, bazý yönetsel sorumluluklarý üstlenmek, on binlerce Japon esiriniteslim al
mak ve kamplara yerleþtirmek üzere Ýngiliz birlikleri karaya çýktýlar.
Ho birçok kez Amerikan Anayasasýndan ve Abraham Lincoln'un
konuþmalarýndan alýntýlar yaparak kendi ülkesi için istediði modeli ortaya koydu
ve savaþtan sonra da Hindi Çin'in bu doðrultuda kalkýnmasýný saðlamak için
Amerikalýlardan yardým talebinde bulundu.
Amerikalý danýþmanlar sosyalist olmasýna raðmen Ho Si Minh ile birlikte
çalýþabileceðini ama Hindi Çin'deki Fransýz sömürge yöneticilerinin yozlaþmýþ
bulunduðunu ve bir an önce onlardan gayri resmi bir þekilde kurtulmak
gerektiðini bildirdiler.
Ve ardýndan da Fransýzlar geldiler.
Yabancý lejyon birliklerini de içeren Fransýz kuvvetleri aðýr bir Alman aksanýylakonuþan ye
askere alýnmýþ tecrübesiz birliklerden oluþuyordu. Böylece onlar daHindi Çin'deki kalabalýk
ri nüfusa karýþtýlar. Amerikalýlarýn desteðinden
Ýngilizlerin kontrolüne ve ardýndan Fransýzlarýn ortaya çýkmasýna uzanan bu
karmaþýk geçiþ döneminde gerçekten çok tuhaf ve dikkat çekici bir olay meydana
geldi.
Esir kamplarýndaki Japon askerleri serbest býrakýldý, silahlarý da geri verildi vesokaklar
a salýnarak güvenliði saðlamalarý istendi. Batýlýlarýn özgürlükideallerini paylaþan bir hal
ecekse eðer, iþte burasý
tam yeriydi. Özgürlük için savaþan insanlarýn güvenliðini saðlamak için acýmasýz
bir düþman ortalýða salýnmýþtý.
Fransýzlar Hindi Çin Cumhuriyetini kabullenmeden önce biraz ileri-geri laf
ettiler ama Ýngilizlere benzer bir þekilde bir Fransýz Milletler Topluluðu'nun
parçasý olacaðýna iliþkin söz verilince seslerini kestiler. Çok ilginç bir þekilde ve
savaþ alanýndaki yüksek rütbeli askerlerin her birinin itirazýna ve Vietnam
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 117 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
halkýnýn kendi kaderini tayin etmeye kararlý olmasýna raðmen Truman
Fransýzlarýn bölgeyi yeniden iþgal etmesini destekledi.
Truman, savaþ sonrasýnda Fransa ile iliþkiler açýsýndan DeGaulle'ün bunu
önemli bir sorun haline getirdiðini belirtiyor ve düþmanla iþbirliði yapsýn veya
yapmasýn Fransýz ulusal gururunun bütün sömürgelerin geri verilmesini
gerektirdiðini söylüyordu. DeGaulle'ün gösterdiði duyarlýlýðýn yaný sýra Ho Si
Minh de savaþ sonrasý dönemde güçlenmekte olan Mao'nun komünistleriniülkeye davet etmeye ha
ndýðýna göre Truman'ýn gösterdiði yol akla uygungörünüyordu.
Böylece geliþmeler bu yolda ilerledi. Amerikan ve Ýngiliz desteði ve danýþmanlarý
Hindi Çin'den ayrýldý, Fransa da bölgedeki iþgal kuvvetlerini yeniden oluþturupdurumunu güç
rmesinin ardýndan Ho Si Minh ve hükümetini sýkýþtýrmayabaþladý. (Bu arada ABD ve Ýngiltere'
i protestolarýnýn sonucunda Japonaskerleri de sokaklardan geri çekmiþti.) 1946'nýn sonunda
Ho Si Minh
Fransýzlarla iþbirliði yapmanýn her türlü bahanesini bir kenara koyarakHanoi'den kaçtý ve g
a savaþý kaldýðý yerden yeniden baþladý.
Artýk en azýndan Fransýzlarýn komünist tehdide karþý dile getirdiði görüþler
dikkate alýndýðýnda ABD açýk bir þekilde Fransa'nýn yanýndaydý. Truman
Doktrinini oluþturmaya çalýþan ABD için Fransa'nýn Ho'yu bastýrma çabalarýna
askeri destek vermesi mümkün deðildi. Buna karþýlýk Ho da bir süre sonra silah
ve cephane saðlayabileceði tek kaynaða Çin'deki komünistlere ve Stalin'e
yöneldi. Oysa Çin Vietnam'ýn tarihsel bir düþmanýydý.
Bu ateþin sönmesi için otuz yýl süren bir savaþýn geride kalmasý gerekecekti.
Aslýnda her þey þu paradokstan ortaya çýkmýþtý: II. Dünya Savaþý'nda ABD'nin
yanýnda yer alan bir halkýn yok edilmesi için ayný savaþ sýrasýnda ABD'ye karþý
savaþan Fransýz yönetimine destek verilmiþti...
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 118 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
GERÝYE ÇEKÝLÝN ÇOCUKLAR, BAÞKANA BÝRAZ YER AÇIN!
Gizli Servis ve Baþkanýn Korunmasý
1963, Dallas, Texas

Son zamanlarda gazetelerin baþlýklarý Gizli Servis ajanlarý üzerinde


odaklaþmýþtý; yakýn koruma görevi yapan, ayný tornadan çýkmýþ gibi görünen,
düzgün giyimli bu görevlilerin iþi her zaman Baþkan'ýn hemen yanýnda olmaktý.
Gerçi bazen bu zorunluluk onlarý sorumluluklarýnýn gereði olan istek ve
dilekleriyle çatýþma içine sürükleyebiliyordu.
Ama aslýnda Gizli Servis iþe böyle baþlamamýþtý.
Ne ilginçtir ki, Gizli Servis'in kuruluþu 1865'de suikasta kurban giden ilk ABDBaþkaný A
braham Lincoln döneminde oldu ve baþlangýçtaki görevlerikalpazanlarý yakalamak, uyuþturucu
rýný engellemek, haraç ve mafyaörgütlenmesini izlemek ve buna benzer diðer iþlerdi.
1800'lerin sonlarýnda ve 1900'lerin baþlarýnda ABD devlet baþkanlarý Gizli Servis
ajanlarýný savaþ zamanýnda istihbarat çalýþmasý yapmakla ve ayný zamanda
arazi sahtekarlýklarýyla ve kamu kuruluþlarýndaki yozlaþmayý izlemekle de
görevlendirdiler. Zaman içinde ajanlarýn bazýlarý FBI'ý oluþturmak ve daha önce
Gizil Servisin sýrtýna yýkýlmýþ kimi iþleri üstlenmek üzere Adalet Bakanlýðý'na
aktarýldýlar.
1901'de Gizli Servis elemanlarý baþkanlarý korumakla resmen sorumlu oldular
ama Kongre 1906'ya kadar bu görev için bütçeden pay ayýrmadý ve bu arada üç
ABD Baþkaný, Lincoln, Garfield ve McKinley suikasta kurban gitmesine raðmen
1951'e kadar da bu görevlendirmeyi kalýcý bir atamaya dönüþtürmemekte
direndi. Bu durumda devlet baþkanlarý askeri ve özel korumalardan oluþan
karma bir grup tarafýndan korunmuþtu. Her iki grup koruma da en yüksek
düzeydeki devlet görevlisinin emirlerini yerine getirmek konusunda her zaman
çok duyarlýydýlar.
Politik hayvanlar olan baþkanlar genellikle seçmenleriyle yakýn ve bire bir iliþki
kurarak kampanya yürütmek istiyorlardý; özellikle de radyo ve televizyonöncesinde bu tür bi
kampanya çok sayýda yüz yüze iliþkiler, el sýkýþmalar,
bebeklerin öpülmesi falan gibi þeyler gerektiriyordu.
Ayný þekilde baþkanlar bazý temaslarýnda ve danýþmanlarýyla görüþmelerinde
belirli ölçüde gizlilik de istiyorlardý. Her iki durum da baþkanlarýn korumalarýna
sýk sýk geri çekilmesini emretmesine yol açýyordu; ya seçmenleriyle baþkanýn
arasýna girmemeleri ya da sadece belirli kulaklarýn duymasý gerekenkonuþmalarý duymamalarý
erekiyordu.
Baþkan William McKinley tam da böyle bir durumda öldürülmüþtü;
korumalarýna fazlaca geri çekilmelerini söylediði bir sýrada anarþist Leon
Czolgosz'un saldýrýsýna uðramýþtý ve adamlarý müdahale edemeyecek kadaruzaktaydýlar.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 119 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Giderek sadece baþkaný ve ailesini korumakla görevlendirilen Gizli Servis bireylem pla
ný hazýrlamayý baþardý ve zamanla tecrübe ve araþtýrmayla ABD'nin enüst düzey görevlisinin
ce saðlama alacak önlemler geliþtirdi.
Ýlk önlem Gizli Servisin günün 24 saati görevli olmasýydý. Baþkan Wilson Mrs.
Edith Bolling Galt ile flört ederken Gizli Servis elamanlarý da artýk onlarla
birlikteydi. Ayný þekilde Baþkan Coolidge ölüm döþeðindeki oðlunun baþýnda
üzüntüden kahrolurken, Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda Franklin Delano
Roosevelt dünyayý dolaþýrken ya da Truman gece geç saatlerde poker partileridüzenlerken Giz
i Servis ajanlarý da hep yanlarýndaydýlar.
Ajanlar baþkanýn çocuklarýyla birlikte okula gidiyor, arkadaþlarýylabuluþtuklarýnda, hatta
rinde onlara eþik ediyor, evlendikten sonra
halaylarýna bile birlikte çýkýyorlar, onlara yapýlan kurlarý bile yakýndan izlemek
durumunda oluyorlardý,
Ýþte böyle yaklaþýk 60 yýl boyunca Gizli Servis görevini en iyi þekilde yerinegetirdi. Ve s
a Dallas'daki o meþum gün geldi: 22 Kasým 1963.
ABD'nin 35. Baþkaný John Fitzgeral Kennedy Beyaz Saray'a ulaþýncaya kadarönüne çýkan sayýsý
aþmýþtý. Gençliði (43 yaþýndaydý ve o zamana kadar
seçilen en genç baþkandý) ve dinsel mezhebi (Katolikti) Amerikalýlarýn baþkaný
olabilmesi için üstesinden gelinemeyecek engeller olarak deðerlendirilmiþti. Bu
özellikleriyle kendisini "halkýn tercihi" olarak düþünmesi mümkün deðildi.
Bu gibi sorunlarý aþmak için Kennedy televizyonu kullandý; Beyaz Saray'a turlar
düzenleyerek, Barýþ Birlikleri gibi programlar hazýrlatarak televizyonda
yayýmlattý. Sýradan insanlara hitap eden bu gibi programlar sayesinde kitleler
kendilerini yönetimin bir parçasý olarak hissetmeye baþladýlar.
Bu tarz düþünme Kennedy'yi baþkanla halký birbirinden ayýran bazý gelenekselengelleri de or
an kaldýrmaya sevk etti. Böylece Dallas'daki o meþum gündeotomobilinin etrafýndan Gizli Se
rvis ajanlarýnýn uzaklaþmasýný isteyen Kennedykendi ölümünü de kolaylaþtýrmýþ oldu. Ajanlar
indeolsaydýlar niþancýnýn görüþ alanýný engelleyebilirler ya da baþkanýn vurulmasýnýn
hemen ardýndan hýzla geliþen ölümcül sonuçlarý engelleyecek önlemleri
alabilirlerdi.
Baþkanýn halka daha açýk olma ve kendisiyle kitleler arasýndaki engelleri
ortadan kaldýrma isteði ve Gizli Servisin de buna boyun eðmesi herhalde
ölümüne yol açan nedenler olmuþtu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 120 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
HEM ÝNGÝLTERE'NÝN, HEM SSCB'NÝN EN ÝYÝ ADAMI: PHILBY
Ýngiliz Gizli Servisinin 2 Numarasý Sovyet Köstebeði
1963, Moskova

Stewart Menzies Ýngiliz Gizli Ýstihbarat Servisini (SIS) yönetecek ideal adam gibi
görünüyordu. Yüksek sosyetenin içindeydi, bazýlarýna göre Ýngiltere Kralý VII.
Edward'ýn gayri meþru çocuðuydu, etrafýndaki çok sayýda dostuyla gösteriþli bir
yaþamý ve hayatýný rahatça sürdürmesine olanak saðlayan bir zenginliði vardý.
Adamlarýnýn iþlerini iyi bir þekilde yapacaðýna inanýyor ve yollarýnýn üzerine
çýkarak onlarý engellemiyordu, böylece servis esas olarak kendi kendini
yönetiyordu. Günün birinde kendisine bir halef seçmesinin zamaný geldiðinde
etrafýna daha dikkatli bir þekilde baktý, atayacaðý kiþinin son yýllarda neler
yaptýðýný bir kez daha gözden geçirdi.
Sonuçta Menzies'in yerine seçtiði halef Kim Philby adýnda sýcakkanlý birisi oldu.
Cambridge Üniversitesi'nde öðretim üyesi olan Philby, Ýkinci Dünya Savaþý
sýrasýnda Menzies'in yönetimi altýnda yürüttüðü çalýþmalarýyla profesyonelistihbaratýn en i
larýndan biri olarak deðerlendiriliyordu vedaha üst görevlere getirilmesine kimsenin bir
itirazý olamazdý.
Biraz saha tecrübe kazanmasý için Philby önce 1947-1949 yýllarý arasýnda
Türkiye'ye gönderildi. Buradan da oldukça kýyak bir mevkiye aktarýldý;
Washington'a gönderilerek SÝS ile CIA ve FBI arasýndaki irtibat sorumlusu
yapýldý.
Amerikalýlar kollarýný açarak Philby'i kucakladýlar; savaþ zamanýndaki
baþarýlarýnýn hikayelerini anlatarak pohpohladýlar ve SÝS'in anti-Sovyetbölümünü kurduðu sý
duðu bilgi ve tecrübeden kendilerine birþeyler aktarmasýný saðlamak için ellerinden geleni
týlar. En üstteki
yöneticiler de dahil olmak üzere Philby istediði herkese ulaþabiliyor, her yeregirip çýkabi
iyordu.
Kendisine bütün kapýlar sonuna kadar açýlmýþtý. Philby'nin görevi iki Amerikan
gizli servisiyle, CIA ve FBI ile iki Ýngiliz gizli servisinin SÝS ve M16 arasýndaki
bilgi akýþýný saðlamaktý. Nitekim Philby de tam anlamýyla kendisini iþe kaptýrdý
ve iki tarafýn da toparladýðý istihbarat bilgilerini denetimi altýna aldý.
Menzies himayesine aldýðý bu genç yeteneðin ABD'deki çalýþmalarýyla ilgiliolarak parlak rap
lýyor ve ne kadar doðru bir halef seçtiðine iliþkin
kendisini kutlamadan duramýyordu.
Ama bu arada küçük bir sorun vardý. Philby gerçekte diðer tarafa çalýþýyordu,
hayýr caným ABD'ye deðil Sovyetler Birliði hesabýna çalýþýyordu; yani kendisine
karþý çalýþmada uzman olduðu varsayýlan yabancý güç hesabýna faaliyetyürütüyordu.
1933 yýlýna dönerek devam edecek olursak; bu tarihte henüz Cambridge
Üniversitesi'nde olan Philby Sovyet Gizli Servisi OGPU ajanlarýnýn dikkatini
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 121 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
çekmiþ (muhtemelen onlarla iþbirliði içindeki bir üniversite hocasýnýn uyarýsýyla)
ve Sovyet davasýna sempati gösteren genç ve ayrýcalýklý Ýngilizentelektüellerinden biri ola
eðerlendirilmiþ, kendisine yakýnlaþýlmýþtý.
Kurulan iliþki çerçevesinde politik ve teorik görüþlerini ifade edince belirli
konularýn ele alýndýðý felsefi araþtýrmalarda kendisinden yardým isteyerek iþi
ilerlettiler. Ancak kendisini OGPU'da iþe alanlar hiçbir zaman niyetlerini açýkça
söylemediler, maksatlarýný tam olarak ortaya koymadýlar.
Philby'nin kendi sözleriyle de durum þöyleydi: "Haziran 1933'de iþe baþladým ve
Ýngiliz entelijansiyasý arasýna sýzmakla görevlendirildim. Ancak bu görevin ne
kadar uzun süreceðinin bir önemi olmadýðý söylendi."
Washington'da Philby Ýngiliz ve Amerikan istihbaratýyla ilgili bilgilerideðerlendirmek
üzere derhal bir mekanizma oluþturdu; kendisini kontrol
etmekte olan Sovyet ajanlarýna birçok yararlý bilgiyi aktarýyordu tabu ama daha
sonra dönüp kendisini tuzaða düþürecek herhangi kritik bir bilgiyi vermiyordu.
Böylece asýl baðlý olduðu tarafýn eline de kendisini deþifre etmekle tehdit
edebilecekleri bir bilgi geçmemiþ oluyordu.
Philby'nin Sovyetler Birliði'ne aktardýðý sýrlar hayli önemli olmakla birlikte asýl
tahrip edici etki, herhangi bir operasyonu çökertmesi falan deðil, Ýngiliz veAmerikan is
tihbarat servisleri arasýna kolay aþýlmayacak bir güvensizlikduygusunu yerleþtirmiþ olmasýy
ülke arasýndaki özel güven iliþkileri
bundan sonra hep bir kuþkunun gölgesi altýnda kalacak ve gizli servis ajanlarý
bir daha en yakýn yoldaþlarýna bile bütünüyle güvenemeyeceklerdi.
Bununla birlikte Philby Menzies'in yerine SIS'in baþýna geçmeyi hiçbir zamanbaþaramadý. Men
ies emekliye ayrýlarak Philby'i yerine atayacak olsa bile, bu
konuda onayý olmasý gereken Dýþiþleri Bakanlýðý çaktýrmadan Philby'i izlemeye
karar vermiþti. Nitekim bir süre sonra bu adamýn hilekar olduðunu, zaman
geçtikçe daha tedirgin ve gergin hale gelmeye baþladýðýný gözlediler. Bu arada
çift taraflý bu çalýþmanýn verdiði aðýr yüke dayanmak için Philby de fazla içmeyebaþlamýþtý
görev için uygun bulmuyordu
ama Menzies de zamaný geldiðinde himayesi altýndaki adamýn yükseleceðinden
emindi ve bunda da ýsrarlýydý.
Bununla birlikte Philby böylesi bir atamadan önce kendi kusurlarýný ortayadökünce Menzies d
böylesine yüz kýzartýcý bir iþten kurtulmuþ oldu. Ýngiliz GizliServisi içindeki Sovyet kös
olan Donald MacLean ve Guy Burgess CIA
tarafýndan açýða çýkarýlýrken Philby de bu operasyona yardým ederek böylecekendisini kurtar
ama yine de tehlikeli ve nazik bir durumla yüz
yüze olduðunu anlamýþtý. Ve sonunda Moskova'ya kaçmayý baþardýðýnda
gerçekten de kuþkulu hareketleriyle ilgili olarak bir süreden beri izlemeyealýnmýþtý.
Moskova'ya kaçarak kendisini açýða çýkarmasýnýn bir nedeni de yerine býraktýðý
dördüncü casusu, Sir Anthony Blunt'ý kurtarabilmekti. Nitekim Blunt, yýllar
sonra Ýngiliz casus avcýlarý tarafýndan yakalandýðýnda çoktan Kraliçe tarafýndan
"Sir" unvanýyla ödüllendirilmiþti bile.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 122 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Böylece vaktiyle SIS'in baþýna getirilmesi düþünülen en iyi casus, gerçekten de ozamana kad
liz Gizli Servisinin bulduðu en iyi casustu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 123 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ÜÇ-BEÞ KURUÞ TASARRUF EDELÝM DERKEN
Nihayetinde BBC de Bir Bürokrasidir
1967, Ýngiltere

Bir yayýn kuruluþu olarak Ýngiliz BBC'nin kaliteli yayýncýsý oldukça azdý. 70 yýlý
aþan bir süre BBC konserler, belgeseller, komediler, çocuk programlan, eðitim
programlan, drama dizileri, çaðdaþ ve klasik oyunlar üretti ve yayýmladý; radyove televizyo
haberleri tüm dünyada en güvenilir ve saygýn haberler olarak kabul
ediliyordu.
1922 yýlýnda Ýngiliz Posta Teþkilatý tarafýndan Ýngiliz Yayým Þirketi (British
Broadcasting Company-BBC) olarak kaydý yaptýrýlýp, ruhsatý alýnýrken Posta
Genel Müdürlüðü'nün, yani patronunun uygun bulduðu hizmeti saðlamak
amacýný taþýyordu. Niyetler mükemmeldi. Þirket radyoda Ýngiliz ürünlerinin
tanýtýmýný yapýyordu. Halk üzerinde kötü veya olumsuz bir etkilemeye yol
açmadýktan sonra yayýnlarýn özgürdü. Mali olarak ise doðrudan izleyicilerininödemeleriyle a
uracaktý.
BBC yayýnlarýný dinlemek ve daha sonra televizyonlarý izlemek isteyenler PostaTeþkilatýna b
lirli bir ruhsat ücreti ödemek zorundaydýlar. Baþlangýçta yýlda 10
þilin olan ücret daha sonralarý 70 paunda kadar çýktý. Hükümetin desteðindeki
bir tekel olarak BBC on yýllar boyunca yayýn alanýný istediði gibi elinde tuttu.
Baðýmsýz radyo ve televizyon kuruluþlarýna izin verilmesine ve BBC'nin
iþgalindeki yayýn dalgalarýndan yararlanmalarýna kadar uzun zaman geçti.
Bundan sonra bile satýlan her televizyon, alýcýsý BBC'yi izlese de izlemese de, birruhsa
t parasý ödemek zorundaydý. Bu ödemeler ve programlarýn telif ücretleri
BBC'nin mali kaynaklarýný oluþturuyordu.
Bir kamu kurumu ve bürokratik bir aygýt olmasýna raðmen ne yayýmlayacaðý
konusunda hayli geniþ bir özerkliðin tadýný çýkarýyordu. Tam gün TV yayýný
1980'lerin ortalarýna kadar onaylanmadý. Ticari kaygýlar taþýmamanýn saðladýðý
rahatlýkla BBC yayýnlarý düzeyli, tarafsýz ve kaliteli olma olanaðýna
kavuþuyordu.
Bu özgürlük ve avantajlardan yararlanan BBC tümüyle ticari bir TV kanalýnda
yer almasý çok zor çocuk programlarý, konserler ve diðer eðitici yayýnlar
yapabiliyordu. Radyoda da dünyaca ünlü orkestralarýn yaný sýra Ýngiliz veAmerikan pop müzið
larý, Beatles, Rolling Stones, Jimi Hendrix, ChuckBerry konserleri dinlenebiliyord
u. En ünlü programlarýndan biri 1963'ten 1989'a
kadar devam eden bilimkurgu dizisi Doctor Who (Doktor Kim) idi.
Ama bu arada, maalesef BBC de, herhangi bir kamu kuruluþunda görülebilecekbazý dertlerde
n mustaripti. Gelirleri sabit olan herhangi bir þirket bazý
harcamalarýný kýsmak ve bütçesinde belli kýsýtlamalar yapmak zorundaydý. Buna
BBC de dahildi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 124 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Ýlk BBC programlarý Film Merkezinden saðlanan uzun süreli film ve oyunlardanoluþuyordu. Ti
cari kayýtlarýn devreye girmesiyle birlikte BBC arþivlerine de
standart bir ölçü getirildi. Personele bütün programlarýn film kopyalarýný
saklama emri verilmiþti ama video ve ses kayýtlarý için ayný emir
tekrarlanmamýþtý.
1978'e kadar BBC Mühendislik Bölümünün denetiminde olan video kasetler
ancak bu tarihten sonra film merkezine aktarýldý. Kasetler nispeten daha küçükbir arþivde s
klanýyor ve zaman zaman dýþ ülkelere satýþ olanaðý olup olmadýðýný
anlamak için yeniden izleniyordu. Pek çok görsel ve sesli programlar ve diziler,
filmler, belgeseller baþka ülkelere satýlýyordu. 1970'ler ve 1980'lerde dünyada en
çok izlenen bilimkurgu dizisi Doctor Who da bunlardan biriydi.
Sonra arþivlerdeki yerlerin yeterli olmadýðý ve pahalýya mal olduðu günler geldi.
Böylece 1967 yýlýnda adý bilinmeyen bir bürokrat, günlerden bir gün depolardabulunan ses ve
deo kasetlerini silip temizleyerek yeniden kullanýlabileceðini
akýl etti ve harekete geçti. Gerek Film Merkezi, gerekse Mühendislik Bölümü
tüm programlarýn tarihsel kopyalarýnýn tutulmasýndan diðerinin sorumlu
olduðunu düþünüyordu.
Ve 1978'e gelindiðinde birçok program bir güzel yok edilmiþ ve elde hiçbir
kopyasý kalmamýþtý. BBC bir arþiv sorumlusu tayin ederek nelerin yok edildiðini
saptamak ve dünyanýn her tarafýndan, yabancý yayýn kurumlarýndan ve
koleksiyonculardan kendi orijinal programlarýnýn kopyalarýný bulmak için
uðraþmaya baþladý. Kaybedilen hazinelerin ancak çok azýnýn kopyasý
bulunabildi.
Bu arada büyük bir þans eseri olarak dünyaca ünlü Doctor Who'nun eksikbölümleri de toparlan
iþti. Yakýn zamanlarda iki müzik prodüktörü ortaya
çýktý ve vaktiyle verilen silme emrine uymadýklarýný ve Rolling Stones'un ilkkayýtlarý da d
olmak üzere bazý eþi olmayan programlarýn kayýtlarýný
sakladýklarýný açýkladýlar. Þimdi bu "kayýp kasetler" BBC'ye küçük bir servet
kazandýrabilir ama geri gelmeyenler dikkate alýndýðýnda elde olanlar pek bir þeydeðildir.
Üç-beþ kuruþ tasarruf edelim derken müzik ve yayýn tarihinin paha biçilmezeserleri kaybolmu
Boþ kasetlerin fiyatý 2 ile 9 pound arasýnda deðiþiyordu.
Oysa bunlarýn üzerinde orijinal olarak kaydedilmiþ programlardan BBC
milyonlarca pound kazanabilirdi. Kaybolanlar arasýnda Beatles'ýn ilk konserleri,
önemli dramalar, belgeseller ve tarihsel spor programlarý yer alýyordu.
Bugünkü deðerleri milyarlarý bulurdu. Ama depoda bir parça yer kazanmak vebirkaç bin pound
asarruf etmek için akýl almaz bir iþ yapýlmýþtý. Zamanýnda
üzerinde doðru dürüst düþünmeden bulunulan bir çözüm uygun gibi görünmüþtü
ama eþine az rastlanýr bir rezalet ortaya çýkmýþtý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 125 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
TÝPÝNÝN YAPTIÐI EN ÝYÝ ÝÞ
Seçilmemeyi Nasýl Baþarabilirsiniz?
1978, Chicago
Chicago "Çalýþkan Kent" diye ün yapmýþtýr; özellikle belediyede hemen her türlü
iþ zamanýnda yapýlýr, çöpler düzenli toplanýr, caddeler iyi temizlenir ve diðer
belediye iþleri savsaklanmaz. Þubat 1978'de Chicago þiddetli bir kar fýrtýnasýna
yakalandý. Kentin kar sorumlusu iþlerin altýndan kalkamadý diye eleþtirildi.
Efsanevi Belediye Baþkaný Richard J. Daley'in ölümünden sonra yerine geçenMichael A. Biland
c hava koþullarýnýn ani deðiþimiyle kentin bir daha böyle kötü
bir sürprize yakalanmamasýný saðlamak konusunda kararlýydý.
Nisan 1978'de Bilandic bir komisyon kurarak benzer bir durumda kar
fýrtýnasýyla nasýl mücadele edileceðinin bir planýnýn çýkarýlmasýný istedi.
Komisyonun baþkanlýðýna getirilen avukat Kenneth Sain deneyimli bir yerelyöneticiydi ve 19
77'deki istifasýna kadar Daley ve Bilandic'le birlikte çalýþmýþtý.
Bir dizi araþtýrmadan sonra Sain kentin karla mücadelesini yapacak yeni
firmasýnýn seçildiðini ilan etti; uzun yýllardýr bu iþi yapan Barton-AschmannAsociates yeri
baþka bir firma ile anlaþma yapýlmýþtý.
Aralýk ayýnýn ilk günü Chicago'ya yaðan kar yaklaþýk 30 santimetreyi bulmuþtu.
Sonra kar yaðýþý daha da arttý ve kar kalýnlýðý bazý bölgelerde 45 santimi geçti.
Tam o sýralarda, 23 Aralýkta da komisyon 23 sayfalýk son raporunu yayýmladý ve
belediye firmaya 90 bin dolar ödeme yaptý. Rapor güya bazý önlemler ve malzeme
alýmýný içeriyor ve karla mücadele açýsýndan izlenecek yeni politikalaröngörüyordu. Caddele
lar hýzla temizlendi ve karla nasýl baþa çýktýk
diye herkes sevinçle birbirini kutladý.
Yýlbaþý gecesi yine kar yaðdý ve kalýnlýðý 30 santimi bulunca kentin sorunlarý da
yine baþ gösterdi. Temizlik ve Saðlýk Müdürü Emmit Garrity yönetimindekiçalýþmalar ciddi el
ruz kaldý, çünkü karla mücadele programýnýn
öngörüleri çerçevesinde yollardaki araçlarýn çekilerek karýn temizlenmesi bir
haftayý bulmuþtu. Çalýþmalar en sonunda tamamlanmýþtý ama bu arada 12 Ocak
günü de kentin tarihindeki en büyük kar fýrtýnasý kapýya dayanmýþtý.
14 Ocak 1978 tarihli Chicago Tribüne gazetesinin manþeti "TÝPÝ..." idi. Son üç
gün içinde kente yaðan karýn kalýnlýðý 70 santime yaklaþmýþtý. Þiddetli kar
yaðýþý, soðuk ve hýzý saatte 80 kilometreyi aþan rüzgar kentteki yaþamý felç
etmiþti. Uluslararasý O'Hare Havaalaný kapandý ve kent içi trafik durdu.
Olaðanüstü durum ilan eden Belediye Baþkaný Bilandic arabalarýn yollardançekilmesi çaðrýsý
arýn okullarýn bahçelerine ve park alanlarýna
çekilmesini isteyen Blandic karlarýn temizlenmesi için yollarýn boþaltýlmasý
gerektiðini belirtiyordu. Belediye baþkanýnýn istekleri polis tarafýndan zorla
uygulanacak ve yollarda býrakýlan arabalara ceza kesilecekti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 126 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Ancak Bilandic'in park alaný olarak kullanýlmasýný önerdiði 103 yerden çok azý
karlardan temizlenmiþ ve halkýn kullanýmýna uygun durumdaydý. Arabalar kar
tepelerinin altýnda kalmýþ ve kar temizleme makineleri caddelerden geçemediði
için yan sokaklar iyice kardan geçilmez duruma gelmiþti. Park alanlarýyla ilgilikendisin
e yanlýþ bilgi veren görevlileri cezalandýran Bilandic halktan özür diledi.
Ayrýca yollardaki karla baþa çakacak miktarda araç da yoktu. Çevredekikentlerden araç ve pe
sonel yardýmý istendi. Yardým çaðrýsýna Quebec'ten bile
yanýt geldi ama Chicago'daki görevliler kendilerinin kullanýlmadýðýný iddia
ettiler. Hiçbir þey yapmadan saatte 57 dolar para alýyorlardý. Ýþlerine
arabalarýyla gidemeyen halk toplu taþým araçlarýna yöneldi. Otobüs sistemi deözel arabalard
ha iyi durumda deðildi. Caddelerin birçoðunda ancak bir
þeritten trafik iþleyebiliyordu.
Otobüs tarifeleri bir kenara býrakýldý, üç saate kadar gecikmeler meydana
geliyordu. Trenler düzensiz de olsa çalýþýyor ama sýk sýk sorun çýkýyordu.
Kentteki raylý sistem de felç olmuþ, onlara elektrik saðlayan sistem de göçmüþtü.
Gerekli bakým yapýlmadýðý ve ihtiyaç duyulan malzemeler daha önce
saðlanmadýðý için zaten iki hat daha önceden iptal edilmiþti. En sonunda tek bir
hattýn kardan temizlenmesi becerilerek kýsmen hizmete sokulmasý
baþarýldýðýnda kar fýrtýnasý da hafiflemiþti. Ama bu arada kentteki kar kalýnlýðý
da iki metreyi geçmiþti. Yaþlýlar evlerinde hapis kaldýlar.
Karda yürümeye çalýþan birçoðu kayarak düþmüþ ve sakatlanmýþtý. Çöptoplanmasý durmuþtu. Ayý
ezi ve çevresi hala
kardan temizlenememiþti. Belediye Baþkaný Bitandic karla mücadelede yardýma
ihtiyacý olanlar için bir telefon hattý kurmak istedi ama 5.5 milyon nüfus için
elinde sadece bir numara vardý. Belediye Baþkanýnýn kurduðu komisyon o kadarlaf üretmiþti a
kent tipiyle baþa çýkacak gibi görünmüyordu.
Tüm bunlar olurken Bilandic çeþitli radyo ve televizyon programlarýna çýkarak
halký sakinleþtirmeye ve yapýlabilecek her þeyin yapýlmakta olduðuna ikna
etmeye uðraþýyordu. Editörlere gönderilen ilk mektuplar kara yenik düþen
kentte belediye baþkanýnýn istifasýný istiyordu. 19 Ocakta halk Sain
komisyonunun hazýrladýðý planý görmek istedi.
Ýstemeden de olsa belediye planý basýna verdiðinde kýyamet koptu; 23 sayfalýk
raporda genel hatlarýyla bir þeyler söyleniyor ve ardýndan da çalýþanlar
iþverenlerinin emirlerine uygun davranmalý, karla mücadele sorumlularýylailiþki kurulmalý g
bi çok basit öneriler ve bazý formlarýn nasýl doldurulacaðýný
gösteren örnekler yer alýyordu.
Karlarý eritmek için tuz atýlacak ve temizlenecek güzergahlarý gösteren 184harita vardý ama
lediye bu haritalarýn komisyon tarafýndan yapýlmadýðýný
zaten daha önce belediyedeki uzmanlar tarafýndan yapýlmýþ olduðunu açýkladý.
Rapor ne belediyenin park alanlarýný belirtiyordu, ne de alýnmasý gereken yenimakinelerd
en söz ediyordu.
En ciddi suçlama ise Anthony Mazza adýnda bir kar iþçisinden geldi; Mazza
komisyon raporunun kendisinin 1973'te hazýrladýðý master tezinin bir kopyasý
olduðunu iddia ediyordu. Tüm rapor tam bir rezaletti ve Belediye MeclisiKenneth Sain
'e ödemeyi durdurmaya karar verdi. Ancak bu noktada Sain ile
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 127 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Belediye Baþkam Bilandic arasýndaki iþbirliðinin ve anlaþmanýn sadece bundan
ibaret olmadýðý açýða çýktý.
Emniyet örgütünün bomba ve kundakçýlýkla uðraþan bölümünün de yenidendüzenlenmesi için hazý
vardý. Bir üçüncü rapor da polis veitfaiye arasýndaki iþbirliðinin nasýl olmasý gerektiðin
u. Sonuçtatoplam olarak Sain belediye için 9 rapor hazýrlamýþ ve karþýlýðýnda 242 bin dolar
almýþtý. Tabii skandal Bilandic'i güç durumda býraktý ve itibarý zedelendi.
Þubatta yapýlan aday belirleme toplantýsýnda Demokrat Parti içindeki rakibi
Jane Byrne karþýsýnda kaybetmesi için iki hafta önce yaþanan felaketin ve
rezaletin hatýrlatýlmasýna bile gerek kalmadý.
Böylece 1978 kýþýnda Sain ve þirketinin karla ilgili olarak Chicago'da yaptýðý en
etkili iþ Belediye Baþkaný Michael Bilandic'i karýn içine gömmek olmuþtu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 128 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BÝR SAAT ÇOK MU KISA
100 Saat Savaþý
1990, Ýran Körfezi

Yakýnda meydana gelmiþ bir hata üzerine ikinci kez düþünmek tehlikelidir.
Tarih, bugün üzerine olan perspektifinizi de deðiþtirir. Adolf Hitler'i AlmanyaÞansölyesi y
pan seçimlerin ulusal ruhunu ve görünürdeki istikrarým birçok
Amerikalý pek beðenmiþti. Baþkalarý da Joseph McCarthy'nin ülkeyi kurtardýðýný
sanýyordu ama aslýnda Anayasayý çiðnemekten baþka bir iþ yapmýyordu.
Körfez Savaþý üzerinden henüz fazla bir zaman geçmemiþ olmasýna raðmen
bugün anlaþýlýyor ki, dönemin Baþkaný Bush'un aldýðý bir asken karar
diðerleriyle çeliþki içindeydi. Bush "un en iyi kararlarýndan biri savaþýn
yönetimini generallere býrakmasý ve onlarýn da iþlerinin gereðini yapmalarýna
olanak bulmalarýydý.
Örneðin eski Baþkan Lyndon Johnson Vietnam Savaþý sýrasýnda uçaklarýn
bombardýmanlarýný günlük emirlerle doðrudan yönetmeye hevesliydi. Bush bunuyapmaya yeltenme
Bush'un bir diðer baþarýsý Irak'ýn çevresindeki Arapülkelerinin askerleri de dahil olmak ü
tüm askeri kadro için ortak bir
hareket zemini oluþturmasýydý. Ama bu durum Bush'u kötü bir karar vermeye de
sevk etti ve bugün hala Amerikalýlar bedelini aðýr bir þekilde ödemeye devamediyor.
Çoðunluðu Amerikan askerlerinden oluþan ve yine Amerikan komutasý altýnda
olan Birleþmiþ Milletler kuvvetleri Irak ve Kuveyt sýnýrlarýnda aylarcaoturduktan sonra bi
rden Irak'ý iþgale baþladýlar. Irak'ý aylarca havadandövdükten sonra birçoðu silah altýna y
erlerden oluþan Irak
ordusu çok kýsa sürede daðýtýldý veya teslim alýndý. Her þey iyi görünüyordu.
Ama ABD'nin Arap müttefikleri Saddam Hüseyin'in artýk kendileri için bir
tehdit oluþturmayacaðýný garantilemek istediklerinde yeni bir sorun ortaya çýktý.
Reel politikayý kavradýklarýndan ve tarihten gelen tecrübeleriyle Birleþmiþ
Milletlerin (Amerikalýlar diye de okuyabilirsiniz) önde gelen Arap ülkelerindenherhang
i birini iþgal etmeyeceðini biliyorlardý.
Amerikalýlarýn onlarca yýldýr Ýsrail'e gösterdiði dostluktan ve Sýrplarýn
Avrupa'nýn ortasýnda yürüttükleri Müslüman kasaplýðýna Avrupa devletlerinin
yaný sýra ABD'nin gösterdiði soðukkanlýlýktan sonra birçok Arap liderininABD'nin tutumuna g
ymamasý çok doðaldý.
Savaþýn üçüncü gününde Irak'ýn kaybettiði anlaþýlmýþtý. Irak'ýn en modern silahlý
gücü olan Cumhuriyet Muhafýzlarý Saddam Hüseyin'in "bütün savaþlarýn anasý"
diye nitelendirdiði savaþta hemen tümüyle yok edildi. Kuveyt bütünüyle yeniden
ele geçirilirken Baðdat civarýndaki hava savunma tesisleri de aylarca etkisizkalacaktý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 129 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Baðdat sokaklarý geri çekilen askerler ve sivil halkýn kalabalýðýndan
yürünmüyordu. ABD silahlý kuvvetleri ile Baðdat arasýnda Irak'ýn tek bir silahlý
birliði, Amerikalýlarýn Baðdat'a giriþini engelleyebilecek hiçbir güç yoktu.
Ýlk günlerin çarpýþmalarýndan sonra elde edilen baþarý sonucunda dünyanýn
diðer ülkelerinin ve özellikle Rusya Federasyonunun tutumunu deðiþtirmesi de
önemliydi. Bu ülkeler Birleþmiþ Milletler'i arkasýna alan ABD'nin Kuveyt'i
kurtardýðý kanýsýndaydýlar.
BM kararlarý Irak hükümetinin ne olacaðýyla veya Saddam'a ne yapýlacaðýylailgilenmiyordu. G
ddam'ý ikinci bir Hitler ilan eden Bush her ne pahasýna
olursa olsun onu durdurmak için çaðrýlar yaptý ama Amerikan kuvvetleri de geriçekilmekte ol
n Irak askerilerini takip ederek Baðdat'a doðru ilerlemeyekalkýþmadý.
Ancak tüm uluslararasý deðerlendirmelerin ötesinde bir þey daha vardý; geridekalan uzun yýl
göstermiþti ki, baþka bazý ülkelerde olduðu gibi Arapkültüründe de bulunan bir þeyler fana
doðmasýna yol açýyordu. Bu durumÝslam'ýn ilk günlerinde de vardý, bugün de hala var.
ABD bu gerçeði dikkate alacak olsa Irak'ý iþgal etmekten baþka seçeneði
olmuyordu. Saddam Hüseyin kendisi dýþýnda ülkesindeki bütün politik odaklarý
tasfiye etmiþti, Saddam'ýn yerine geçebilecek herhangi bir güçten söz edilemezdi.
Irak ordusunun Ýran'la uzun süren savaþýnda gösterdiði performans aslýnda
halkýn kararlýlýðýný yansýtan bir þeydi. Dolayýsýyla bir iþgal durumunda Irakhalkýnýn göste
n önemliydi.
Bunun da ötesinde, zaten ABD de Vietnam deneyiminden üçüncü dünyaülkelerinin kontrolünün ne
zor olduðunu biliyordu. Yüksek teknolojiyesahip silahlarla yarým milyonluk Irak ordusu
çökertilebilir, savaþ gücüetkisizleþtirilebilirdi ama olasý bir iþgale tepki gösterecek ve
geçecek birhalkýn bastýrýlmasý ve denetlenmesi o kadar kolay deðildi. Bu halk neler
yapabileceðini yakýn geçmiþte yer alan Ýran'la savaþta da göstermiþti. Diðer Arapülkelerind
da yine yeterli bir fikir veriyordu.
Herhalde tüm bunlardan dolayý Baþkan Bush Saddam Hüseyin'i parçalanmýþ
ülkesinin baþýnda býrakmýþ olmalý. Amerikalýlar Irak'ý iþgal etse bile Saddam'ý
hemen kontrol altýna alamazlardý. Sovyetler bunu komþularý Afganistan'da
denemiþler ve baþaramamýþlardý. Belki de uluslararasý baskýdan dolayý bu sonuç
ortaya çýkmýþtý.
Bu arada ABD'nin Arap müttefikleri de ABD'ye düþman bir yönetimin nasýl
devrildiðinin bir örneðini görmek istiyorlardý ama belki de Bush yönetimininkararý basitçe
kayýp vermeme ve planlandýðý gibi savaþý 100 saat içinde
bitirme arzusuna dayanýyordu. Evet, hangi nedenle olursa olsun, Bush savaþý
sona erdiren ve Saddam'ý da Irak'ýn baþýnda býrakan kararý verdi.
O tarihten bu yana bölgede çeþitli anlaþmazlýklar ve krizler oldu, Irak biyolojikve nükleer
silahlara sahip olmak için yatýrýmlarýna devam etti ve ABD de uzayprogramlarý için harcadýð
an on misli daha fazla parayý Körfez'de
tutmakta olduðu askerleri için harcamaya devam etti. Gelecek on veya yirmi yýl
içinde tarih bu kararýn doðru olup olmadýðýný gösterecektir...
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 130 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
2.BÖLÜM
TÜRKÝYE TARÝHÝNDE ÝLGÝNÇ OLAYLAR

TÜRKLER ERGENEKON'DAN NASIL ÇIKMIÞ?


Tünel Açmak Demir Daðý Eritmekten Zormuþ
MÖ 800, Ergenekon- MS 2000, Bolu civarý

Orta Asya'daki eski Türklerin dilinde "sarp dað yamacý" anlamýna gelen
Ergenekon'la ilgili destaný bilmeyen yoktur. Türklerin yeniden doðuþunu ve
çoðalarak Orta Asya'ya egemen oluþlarýný anlatan bu efsanenin adý ayný
zamanda Soðuk Savaþ döneminde NATO ülkelerinde kurulan gizli anti-komünistörgütün, kontr-ge
nýn Türkiye'deki kolunun adý olarak da gündeme gelmiþtir,
ama þu anda konumuz bu deðil.
Ele alacaðýmýz konu, günümüzden yaklaþýk üç bin yýl önce demirden bir daðý
eriterek yurt edindikleri Ergenekon'dan çýktýðý söylenen Türklerin daha sonra
yurt edindikleri Anadolu'da bir dað ile bir türlü baþa çýkamamalarý...
Ergenekon Destaný'nýn deðiþik biçimleri var ama en yaygýn olan anlatýma göre,
Aral Gölü civarýnda olduðu varsayýlan demir daðýn eritilme efsanesi þöylegeliþiyor:
Hunlarýn büyük imparatoru Oðuz Han'ýn ölümünden sonra Türklere sýrasýylaGök Han, Ay Han, Yý
an ve Ýl Han baþbuð olur. Ýl Han'ýn
döneminde tüm Türk bölgeleri egemenliðine girince, bunu kýskanan yabancý
kavimler, özellikle Tatarlar birleþip Ýl Han'a saldýrýrlar ve çarpýþma sonunda
Türkleri kýlýçtan geçirirler.
Ýl Han'ýn oðlu Kayý ve yeðeni Dokuz Oðuz eþleri ve çocuklarýyla birlikte esiredilir. Daha s
tarlarýn elinden kurtularak eski yurtlarýna geri dönerler.
Burada daðýnýk ve ürkmüþ bir halde birçok at ve besi hayvaný bulurlar. Bunlarý
da yanlarýna alýp kendilerine güvenli bir yurt ararlar. Bir kurdun ayak izlerinin
peþinden giderek çýkýþ yolu görünmeyen sarp daðlarýn arasýnda yemyeþil, çok
güzel bir yer bulurlar ve Ergenekon adýný vererek buraya yerleþirler. Bu iki
ailenin çocuklarý birbirleriyle evlenerek çoðalýrlar.
Mutlu-mesut yaþadýklarý yýllarýn ardýndan çoðalarak artýk Ergenekon'a sýðamaz
olurlar. Sonunda 400 yýl kaldýklarý bu yurttan çýkmaya karar verirler ama çýkýþ
yolunu bulamazlar. Nasýl onlarý oraya bir kurt getirmiþse yine bir kurdunsayesinde çýkýþ yo
u bulacaklardýr. Nitekim koyunlara saldýran bir kurdun
izlerini takip ederek bir maðaraya ulaþýrlar. Maðaranýn dibinde küçük bir delik
vardýr ve kurt oradan çýkmýþtýr. Bu deliði büyütmek isterler ama maðaranýn
bulunduðu dað demirdendir. Bir demirci ancak daðýn ateþe verilmesiyle yolun
açýlabileceðini söyler. Bunun üzerine Kurultay toplanýr ve daðýn eritilmesine
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 131 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
karar verir. Daðýn çevresine odun ve kömür yýðarak yetmiþ büyük körükle daðýn
tutuþmasýný saðlarlar. Böylece dað erir ve Türkler de Ergenekon'dan çýkarlar.
Daha sonra aradan yüzlerce yýl geçer ve Türkler Orta Asya'dan yola çýkarak
Anadolu'ya gelirler, yeni yurtlarý artýk burasýdýr. Gel zaman, git zaman butopraklar üzeri
nde çeþitli devletler kurarlar, kurduklarýný yýkar, sonra yenisini
kurarlar ve derken en sonunda Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarlar.
Artýk bunun Türklerin son devleti olduðu ve sonsuza kadar varolacaðý
söylenirken, bir yandan da Anadolu topraklarý üzerinde çaðdaþ uygarlýk
seviyesini yakalamak için bir uðraþ verilmektedir. Çaðdaþ uygarlýðýn egemenolduðu ülkelerde
taþýmacýlýðýnda aðýrlýk demiryolundadýr ve denizin
olduðu ülkelerde ise tabii ki denizyolu da önem taþýr.
Nitekim Anadolu da dört yaný denizlerle çevrili bir yarýmadadýr ama
Cumhuriyeti kurduklarýnda artýk bin yýldýr bu topraklarda yaþayan Türklerarkalarýný denize
yaþamayý tercih ederler. Demiryollarý ise cumhuriyetin
ilk yýllarýnda biraz geliþir, hatta marþlarda "Demir aðlarla ördük anayurdu dört
baþtan" falan derler ama gerçek hiç de öyle deðildir. Montaj otomotiv sanayii
devreye girince, yerli ve yabancý tekellerin çýkarlarý doðrultusunda demiryollarý
bir kenara býrakýlýr ve yurdun dört bir yaný karayollarýyla örülmeye baþlanýr.
Çünkü yirminci yüzyýlýn sonlarýna doðru baþbakan ve cumhurbaþkaný da olmuþ
bir "Büyük Türk Büyüðü" Turgut Özal demiþtir ki; "Demiryolu komünistlere
özgü, özgürlük imkaný tanýmayan bir ulaþým ve nakliye sistemidir. Ýstediðiniz
yerde inip, binemezsiniz. Ama karayolu özgürlük demektir, nerede isterseniziner, biner
siniz."
Ýþte böylece akýp giden yýllarýn ardýndan yirminci yüzyýlýn sonlarýnda karayollarý
yolcu taþýmada yüzde 95, yük taþýmada da yüzde 93 oranýna ulaþmýþtýr. Bir
yandan da cumhuriyetin ilk yýllarýndaki "demirað heyecaný" gibi memleketi"otoyol heyecaný"
sarmýþ ve yeni anayurdun dört bir yaný otoyollarla döþenmeyebaþlanmýþtýr. Baþlanmýþtýr baþ
oktada Türklerin
karþýsýna bir dað çýkmýþtýr; Bolu Daðý.
Bir zamanlar halk kahramaný eþkýyalara yataklýk eden Bolu Daðý cumhuriyetiniki büyük kentin
anbul ve Ankara'nýn ortalarýnda tüm heybetiyle yükselir.
Baþta bu iki kent olmak üzere, Ýstanbul'u Anadolu'ya baðlayan karayolundaseyreden araçlara
etmediðini býrakmaz. Üç bin yýl önce atalarýnýn Ergenekon'dan
çýkmak için demirden daðý eritmeleriyle övünen Türkler Bolu Daðý karþýsýnda
yýllarca çaresiz kalýrlar. En sonunda yapýmýna baþlanan Anadolu Otoyolu ile birtünel açarak
aðýn hakkýndan gelmeye karar verirler. Edirne'den baþlayanAnadolu Otoyolu Bolu Daðý'nýn ete
rine kadar gelir ama 6 kilometrelik ikiviyadük ve 7 kilometrelik iki tünel bir türlü bit
irilemez.
Yýllarca süren çalýþmalar ve trilyonlarca harcamadan sonra "Bitti, bitecek"
derken 12 Kasým 1999'da Düzce'de 7.2 büyüklüðünde bir deprem meydanagelince Türkler arasýnd
en bir tartýþma baþlar; bu tüneli yapalým mý,
yapmayalým mý? Vazgeçecek olursak þimdiye kadar harcadýðýmýz 400 milyondolar ne olacak? Yap
ak tam da fay hattýnýn üzerine kondurmuþuz, böyle hiçgüvenli deðil...
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 132 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
2000 yýlýnda bir gazetede çýkan haberde þöyle yazmaktadýr: "Trilyonlar tünelde
kaldý. Uyarýlara karþýn fay üzerine inþa edilen Bolu Daðý geçidinin güzergahý
deðiþtiriliyor. Düzce depreminin ardýndan yapýlan 'hasar yok' açýklamalarýndan
yaklaþýk 6 ay sonra Bolu Daðý Tüneli inþaatýnýn durdurulmasý gündeme geldi.
Bugüne kadar 433 milyon dolar harcanan Bolu Tüneli'nin þimdiki güzergahýn 2
kilometre saðma kaydýrýlmasý planlanýyor.
Karayollarý Genel Müdürü, yeni bir tünel giriþi oluþturmak istediklerini, bu
projenin de 107 milyon dolara mal olacaðýný söyledi. Geçmiþte harcanan miktarla
birlikte Bolu Daðý geçidinin maliyeti en az 490 milyon dolara yükselecek. Yenitüneli yine
Astaldi-Bayýndýr ortaklýðý yapacak. Bolu Tüneli'nin hiçbir zamandikiþ tutmayacaðýný belirte
'Tünel yýkýldýkça firmalar para alýyor'diyorlar."
Baþka bir gazetede Karayollarý Genel Müdürü'ne yanýt veren Türk Müteahhitler
Birliði Yönetim Kurulu Baþkaný Kadir Sever ise Bolu Daðý Tüneli'ni bir
mühendis olarak kendisinin yapmayacaðýný belirterek, "Tünelin içinde binlerce
insan hayatýný yitirdiðinde bunun sorumlusu kim olacak" diyor ve þöyle devamediyor: "Bana
sorsalardý, ben Bolu Daðý'nda tünel yapmazdým. Bolu Daðý
Geçidi'nde pek çok heyelan olurdu. Bolu Daðý'nda trafiðin en az olduðunda bile
heyelan nedeni ile yol zaman zaman týkanýrdý. Heyelan hala var.
Bolu Daðý'na tünel yapýlmamasý gerektiðini yetkililere pek çok kez söyledik.
Ancak bir teki bile bizi dinlemeye cesaret edemedi. Çünkü yatýrýmlar yapýlmýþ,
þimdiye kadar 400 milyon dolarýn üzerinde para harcanmýþ. Çalýþmalar
durdurulduðu zaman bu iþi yapanlara neden yanlýþ karar verdiniz diye sorarlar.
Bolu Tüneli en son teknoloji ile yapýlmasý durumunda dahi risklidir. Tünelin
içinde 300-400 araba varken bir zelzele olmasý durumunda binlerce insan
hayatýný yitirdiðinde bunun sorumlusu kim olacak merak ediyorum."
Ýþte böyle, Ergenekon efsanesini hatýrladýkça utanç içinde yüzleri kýzaran
Türkler neredeyse çeyrek yüzyýldýr baþa çýkamadýklarý bu daðla ne yapacaklarýný
kara kara düþünüyorlar. Üstelik de 2000 yýlýnda tünelin yapýmýyla ilgiliBayýndýrlýk ve Ýska
on Destaný'ný parti programlarýndan
bile daha fazla ciddiye alan bir parti var!
Ya bu destanda bir tuhaflýk var, ya da Anadolu'ya göç ettikten sonra Türklere birþeyler ol
du!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 133 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
PADÝÞAH DA OLSAN OKUMA YAZMA BÝLMEK TEHLÝKELÝDÝR!
Yýldýrým Bayezid'dan Timur'a Mektuplar
1402, Ankara

Okuma yazma bilmek her zaman iþe yaramayabilir, hatta padiþah bile olsa
bazen insanýn baþýný derde sokup, hayatýna bile mal olabilir! Nitekim okuma
yazma bilen ilk Osmanlý padiþahý Yýldýrým Bayezid'ýn Timur'a yazdýðý hakaret
mektuplarý nedeniyle canýndan olduðu tarihsel rivayetlerden biridir.
Yýldýrým Bayezid ilklerin adamýdýr; ilk okuma yazma bilen padiþah olmasýnýn
yaný sýra kardeþ kaný döken, savaþta esir düþerek can veren ve Ýstanbul'u
kuþatan ilk Osmanlý padiþahýdýr.
Babasý I. Murad, Kosova'da Haçlýlara karþý kazandýðý zaferden sonra savaþ
meydanýnda hançerlenerek öldürülünce Sadrazam Çandarlý Ali Paþa'nýn
yardýmýyla kardeþi Yakub Çelebi'yi boðduran Yýldýrým 28 Aðustos 1389'da
padiþahlýðýný ilan etti. Gerçekten de kýsa sürede Rumeli'deki Osmanlý
topraklarýný Macaristan'a kadar geniþletti, Anadolu'daki beyliklerin de bir
çoðuna son vererek egemenliðini Fýrat'a kadar ulaþtýrdý. Böylece babasýndan
devraldýðý topraklarý üç misline çýkartýrken Osmanlý'yý üçte ikisi Anadolu'da,
üçte biri de Rumeli'de büyük bir devlet haline getirdi.
1391'de Ýstanbul'u ilk kez kuþatan Yýldýrým yedi ay süren kuþatmadan sonra
Bizans Ýmparatoru II. Manuel'le bir anlaþma imzalayarak onu haraca baðladý.
Ayrýca Ýstanbul'da bir Müslüman mahallesi kurulmasýný, bu mahalledeki bir
kilisenin camiye çevrilmesini ve kadý bulunmasýný da kabul ettirdi.
Gerek Bizans'la yaptýðý bu anlaþma, gerekse Rumeli'deki geniþlemesi sýrasýnda
yürüttüðü incelikli politikalar ve gerekse de 1394'de Kahire'deki Abbasihalifesinden "Kayz
er-i Rum" unvanýný almayý düþünmesi Yýldýrým'ýn
diplomasinin dilinden oldukça iyi anladýðýný göstermektedir. Ama yine deTimur'a karþý dilin
erince tutamamasýnýn kurbaný oldu.
Baþýnda bulunduðu devletin topraklarý arasýna sýkýþmýþ bir kent devleti
durumundaki Ýstanbul'u 1395'de ikinci kez kuþatan Yýldýrým, bir Haçlý ordusu
Bizans'a yardýma gelmek üzere yola çýkýnca kuþatmayý kaldýrarak Rumeli'yegeçti ve 25 Eylül
iðbolu'da büyük bir zafer kazandý. Zaferinin tadým
çýkarmak ve yenilene eziyet etmek için Yýldýrým korkunç bir yol bulmuþtu; kellesi
vurulmak üzere belirlenen þövalyelerin içinden sadece ikisini kurtarma hakký
tanýdýðý düþman ordusunun komutanýnýn önünden binlerce esire resmi geçit
yaptýracaktý.
Ve seçilen iki kiþi dýþýnda diðerlerinin hepsinin baþlarý gövdelerinden ayrýlacaktý.
Yendiði ordunun komutanýna böylesine korkunç bir davranýþý uygun görürkenbir gün kendisinin
ebileceði, savaþta esir düþebileceði herhalde aklýna
gelmemiþti. Oysa en az kendisi kadar zalim olan baþkalarý da vardý...
Ardýndan tekrar Anadolu'ya geçen Yýldýrým doðuda Erzincan ve Malatya'ya
kadar ilerleyince batýya doðru sefer yapmakta olan Timur'la karþý karþýyagelmek zorunda kal

© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 134 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Bu arada Yýldýrým'ýn topraklarýný elinden aldýðý Anadolu beyleri Timur'a
sýðýnýrken, Timur'un gazabýna uðramýþ Karakoyunlu Yusuf Bey ve CelayirSultaný Ahmed de Yýld
Sivas'a kadar gelip ardýndan güneye inerek Suriye ve Baðdat'ý fetheden Timur
Anadolu beyleri tarafýndan Osmanlýlara karþý kýþkýrtýlýyordu. Ayný zamanda
kendisini Ýlhanlýlarýn varisi saydýðý için Anadolu üzerinde hak iddia ediyordu.
Osmanlýlarýn kendisine baðlanmasýný ve ayrýca Yýldýrým'a sýðýnan Kara Yusuf ve
Ahmed'in kendisine teslim edilmesini isteyen Timur'a Yýldýrým hiç aldýrmayarak,
bu taleplerin hepsini reddetti.
Rumeli ve Anadolu'da kazandýðý zaferlerle baþý dönen kibirli Osmanlý padiþahý
tam tersine Timur'a hakaret dolu mektuplar gönderip, onu küçümsemekten de
geri kalmadý. Kendi adýný yaldýzlý ve büyük harflerle yazýp, egemen olduðu
topraklarý uzun uzun sýralarken Timur'un ismini küçücük yazarak ona sýradan
bir hükümdar muamelesi yaptý. Bu arada, rivayete göre, bir gözü kör olan
Yýldýrým, bir ayaðý topal olan Timur'a "Bu dünya bir körle bir aksaða kaldýysa
vay bu dünyanýn haline" diyerek ve meydan okumuþtu.
Böylece kaçýnýlmaz savaþ en sonunda geldi çattý; büyük bir orduyla Anadolu'ya
giren Timur Sivas'ý yerle bir etti. Fethettiði þehirlerin ahalisini öldürerek
binlerce kelleden piramitler yapmak adetiydi, Sivas'ta da aynýsýný yaptý.
Ardýndan Ankara'ya yöneldi ve kaleyi kuþattý. Bu sýrada Yýldýrým da Tokat
üzerinden Ankara'ya doðru ilerliyordu. Kuþatmayý kaldýran Timur Çubuk
ovasýnda Osmanlý ordusunu karþýladý.
28 Temmuz 1402'de meydana gelen Ankara Savaþý tarihin gördüðü en kanlý
meydan savaþlarýndan biri oldu. Bütün gün boyunca, tam 14 saat süren
çarpýþmalarýn baþlangýcýnda Osmanlý ordusu daha üstün görünüyordu.
Karatatarlar ve daha önce Timur'a sýðýnmýþ olan beylerin askerleri de Osmanlý
ordusunu terk ederek karþý tarafa geçince savaþýn kaderi de belli oldu.
Osmanlýlar aðýr bir yenilgiye uðradý.
Yýldýrým'ýn oðullarý ve Sadrazam Çandarlý Ali Paþa kuþatmayý yararak kaçmayý
ve canlarýný kurtarmayý baþardýlar. Padiþah ise hava kararýncaya kadar savaþý
sürdürerek karanlýktan yararlanýp kaçmayý denedi ama Timur'un
komutanlarýndan Çaðatay Han tarafýndan yakalanarak esir edildi.
Yine rivayete göre savaþçýlýðý dolayýsýyla Yýldýrým'a saygýlý davranan Timur yenikOsmanlý p
rþýlýk görmedi. Tam tersine hakaretlerinedevam eden ve diline egemen olamayan Yýldýrým'ý en
nda ayaktaduramayacak kadar küçük bir kafesin içine kapatan Timur Anadolu'da gittiði
her yere onu da götürdü. Ayrýca onu daha da aþaðýlamak için savaþ meydanýnda
Yýldýrým'la birlikte yakalanan karýsý Despina'yý da kendi sofrasýnda hizmetçi
olarak kullandý.
Maðrur Yýldýrým tüm bu hakaretlere ancak yedi ay dayanabildi ve sonunda
kurtuluþ için hiçbir umut kalmayýnca kapatýldýðý kafesin demirlerine kafasýný
vura vura 9 Mart 1403'de Akþehir'de intihar etti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 135 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ÝSTANBUL'U FETHETTÝ AMA OÐULLARINA SÖZ GEÇÝREMEDÝ
Fatih Sultan Mehmed'in Oðullarýnýn Taht Kavgasý
1481-1494, Anadolu, Mýsýr, Rodos, Fransa, Ýtalya

II. Mehmed, Ýstanbul'u alarak Bizans Ýmparatorluðuna son vermiþ ve tarihe


"Fatih" unvanýyla geçerken Osmanlý devletini "imparatorluk" haline getiren
padiþah olmuþtu. Ayrýca büyük dedesi Yýldýrým Bayezid'ýn Timur'a
yenilmesinden sonra Osmanlý devletinin karþý karþýya kaldýðý daðýlma tehlikesi
ve on yýldan fazla süren "Fetret Devri" sýrasýnda þehzadeler arasýnda çýkan taht
kavgalarýnýn bir daha tekrarlanmamasý için "kardeþ katline" olanak tanýyan bir"kanunname" d
yapmýþtý.
Nitekim daha sonra bu kanunnameye uygun olarak çok kan dökülecek, saraydan
bir gün içinde 17 þehzadenin cesedinin çýktýðýna bile tanýk olunacaðý zamanlar
gelecekti. Ama Fatih kendi oðullarýna söz geçiremeyecek ve Osmanlý tarihindeki
en ciddi, en uzun süreli ve uluslararasý boyutlar kazanan taht kavgasý da
Fatih'in oðullarý arasýnda meydana gelecekti. Cem Sultan ile II. Bayezid
arasýndaki mücadele tam 13 yýl sürecekti.
Aralýk 1459'da Edirne'de doðan Cem Sultan aðabeyi Bayezid'dan on iki yaþ
küçüktü ama ondan daha yetenekli ve daha iyi yetiþmiþti. Bir Türk beyinin,
Dulkadiroðlu'nun kýzýndan doðan Bayezid, babasý Fatih henüz þehzade iken
dünyaya gelmiþti. Bir Hýristiyan prensesi, Macaristan Kralý Matyas'ýn kuzeni
Sofya'dan olan Cem ise II. Mehmed "Fatih" unvanýný aldýktan ve imparatorolduktan sonra
doðmuþtu. Dinini deðiþtirmemesine raðmen Çiçek Hatun adýný
alan Sofya, II. Mehmed'in hareminde yönetimi ele almýþ ve padiþahýn en sevdiði
karýsý olmuþtu.
Fatih, Sofya'ya o kadar düþkündü ve öylesine deðer veriyordu ki, Hýristiyanolarak kalmasýna
ini inancýnýn gereklerini Topkapý Sarayý'nda sürdürmesine
izin vermiþti. Kendisinin de yine bir Hýristiyan prensesinin -Sýrp Kralý
Brankoviç'in kýzý Mara Despina'nýn- oðlu olmasý Fatih'in Cem'i daha çok
sevmesinde rol oynamýþ olabilir. 3 Mayýs 1481'de Gebze'de son nefesini vermeden
önce Fatih'in "Benden sonra tahta geçecek olan Cem'dir" dediði söylenir.
Yunanca ve Farsça'yý çok iyi bilen Cem Fransýzca ve Ýtalyanca'yý da oldukça iyikonuþuyordu.
'dan çeviriler yapýyor, müzik, edebiyat ve felsefeyleilgileniyordu. Önce Kastamonu'ya da
ha sonra da aðabeyi Mustafa'nýn ölümü
üzerine de Konya'ya vali olarak atanan Cem'in aðabeyi Bayezid'a göre yeniçeriler
ve halk tarafýndan daha çok sevildiði söyleniyordu.
Babalarý öldüðü sýrada Bayezid Amasya'da, Cem ise Konya'da bulunuyordu vetahta Cem'in geçme
i isteyen Sadrazam Mehmed Karamani Paþa hemen Cem'e
üç ulak, Bayezid'a de iki ulak göndererek durumu bildirdi. Konya Ýstanbul'a
daha yakýndý ama Topkapý Sarayý'nda Bayezid daha örgütlüydü. Zaten
ölümünden önce Fatih'le oðlu Bayezid arasýnda dolaylý bir iktidar mücadelesi
baþlamýþtý ve hatta Fatih'in Üsküdar'dan hareket ettiði orduyla Bayezid'ýn
üstüne yürüyeceði söyleniyordu. Daha önce bilinen bir saðlýk sorunu olmayanpadiþahýn birden
lanarak ölmesi üzerine zehirlendiði ve üstelik
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 136 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Bayezid'ýn adamlarý tarafýndan zehirlendiði de ileri sürülecekti. Bayezid'ýn
damadý ve Anadolu Beylerbeyi Sinan Paþa ulaklarýn Cem'e üç gün geç gitmesini
saðladý ve böylece daha erken haberi alan Bayezid Amasya'dan hemen yola
çýkarak Cem'den önce Ýstanbul'a gelip padiþahlýðýný ilan etme fýrsatýný buldu.
Ama kendisini tahtýn asýl sahibi gören Cem bu durumu kabullenmeyerektoparladýðý bir orduyla
Konya'dan yola çýktý. 28 Mayýs'ta Bursa önlerinde
aðabeyinin gönderdiði orduyu yenerek Bursa'da hükümdarlýðýný ilan etti. Kendi
adýna para bastýrýp, camilerde hutbe okutarak Osmanlý'da ikili bir iktidarýn
varlýðýný herkese kanýtlamýþ oluyordu.
Bu arada Ýstanbul'da kontrolü ele alan Bayezid iktidarýný pekiþtirmek için
önemli adýmlar attý. Cem'in destekçisi olarak bilinen Sadrazam Mehmed
Karamani Paþa'ya karþý yeniçerileri kýþkýrttý ve onlarýn bazý haklarýnýn elinden
alýnmasýnýn sorumlusu olarak gösterdi. Yeniçerilerin sadrazamý katletmesi
üzerine hem Cem'in önemli bir destekçisinden kurtulmuþ, hem de Yeniçerileri
kendi yanýna kazanmýþ oluyordu.
Bayezid, ulema ve vakýf sahibi güçlü aileleri de yanýna alacak tarzda davrandý.
Zaten Fatih'in ölümüne giden olaylarýn nedenleri arasýnda gösterilen vakýf
arazilerine ve mallarýna el konulmasýndan vazgeçileceðini ve bunlarýn eski
sahiplerine verileceðini ilan ederek kardeþiyle arasýndaki iktidar savaþýnýn
sonucunu tayin edecek bir adým da atmýþ oldu.
Böylece konumunu güçlendiren Bayezid büyük bir orduyla Bursa'daki Cem'in
üzerine yürüdü. Kardeþ kaný dökülmesini istemediðini söyleyen Cem, Bayezid'laanlaþmanýn yol
nadolu topraklarýnýn Bayezid'a, Rumeli
topraklarýnýn ise kendisine býrakýlacaðý ikili bir yönetim önerdi ama kabuledilmedi. 20 Haz
1481'de Bursa önlerinde yapýlan savaþý Cem kaybetti veböylece fiilen ikili iktidar durumun
a da son verilmiþ oldu. Cem'in Osmanlýlarýn
ilk baþkentindeki saltanatý ancak 20 gün sürebilmiþti.
Cem savaþý kaybetti ama taht üzerindeki iddiasýný, Fatih'in meþru varisinin
kendisi olduðu yolundaki inancýný kaybetmedi. Savaþ alanýnda ele geçirilemeyen
Cem annesinin ve ailesinin bulunduðu Konya'ya gizlice ulaþtý ve buradan da
hemen yola çýkarak Kahire'ye Memluklara sýðýnmayý baþardý. Eylül ayý
sonlarýnda ulaþtýðý Mýsýr'da Memluk Sultaný Kayýtbay tarafýndan törenle
karþýlanan Cem Sultan için artýk uzun yýllar sürecek bir sürgün hayatý
baþlamýþtý.
Oysa Cem'in tek düþüncesi yeniden Anadolu'ya dönüp bir ordu toparlayarakÝstanbul'a yürümek
sp edildiðine inandýðý tahtýný ele geçirmekti. Bunun için
Kayýtbay'ýn mali desteðine ihtiyacý vardý ve Osmanlýlarla ihtilafý olan Memluk
Sultanýnýn da Cem'e ihtiyacý vardý. Bu taht kavgasýnda Osmanlýlarýn
yýpranacaðýný hesaplýyor, Cem'in kazanmasý durumunda ise kendisine dost olan
bir sultanýn Ýstanbul'da olmasý tabii ki iþine geliyordu.
Kayýtbay destek sözü verdi ama önce yaklaþan Hac zamanýný deðerlendirmesini
ve Mekke'ye giderek hacý olmasýný önerdi. Böylece bütün Müslümanlar gözündeitibar kazanacak
em de bu öneriyi akýllýca buldu ve binlerce
taraftarýndan oluþan görkemli bir kafileyle Mekke'ye giderek Osmanlý
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 137 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
hanedanýndan Ýslamýn kutsal topraklarýna giderek hacý olan ilk kiþi oldu.
Gerçekten de bu durum Ýslam dünyasýnda Cem'in itibarýný ve desteðini artýrdý.
Kahire'ye döndükten sonra ailesini Kayýtbay'ýn yanýnda býrakarak yenidenAnadolu'ya doðru yo
n Cem Suriye üzerinden Adana'ya geldi ve 14 Mayýs
1482'de Karaman beyi Kasým'la buluþtu. Karamanlýlarýn yaný sýra Bayezid'akarþý olan güçlerd
du meydana getiren Cem Ankara'ya doðru yürüdü ve
kaleyi kuþattý. Ancak Bayezid'in büyük bir orduyla üzerine gelmesi üzerine
kuþatmayý kaldýrdý ve Alaþehir'e doðru çekildi. Kuvvetleri daðýlmýþtý ve artýk
canýný kurtarmaktan baþka yapabileceði bir þey yoktu.
Çareyi Rodos þövalyelerine sýðýnmakta buldu. Þövalyelerin lideri Pierre
d'Aubusson'la yapýlan anlaþmaya göre adada özgür olacak ve istediði zaman
adadan ayrýlabilecekti. Güneyden Anadolu'dan ülkeye girerek þansýný deneyenancak kaybeden C
m bu kez Batý'ya giderek, kendisine destek olacaðýný söyleyendayýsý Macar Kralý Matyas'la b
ve Rumeli'den ilerleyerek tekrar þansýný
zorlamayý düþünüyordu.
20 Temmuz 1482'de geldiði Rodos'ta uzun süre kalmaya niyeti yoktu. Saint-Jean
þövalyeleri ise Cem'i mümkün olduðunca uzun süre ellerinde tutmak ve böylece
hem Osmanlý hükümdarýnýn adaya saldýrmasýný engellemek ve ondan para
sýzdýrmak, hem de Hýristiyan dünyasý üzerinde etkili olmak istiyordu.
Avrupa'daki her kral Osmanlý hükümdarýnýn korkulu rüyasý olan böylesi bir
tutsaða sahip olmak için her þeyi yapabilirdi. Balkanlarý ele geçirip OrtaAvrupa'ya doðru y
yýlmakta olan Osmanlýlarý ve Ýslam'ý durdurmak için Cem
Sultan çok iyi bir araç olarak görülüyordu. Bunu baþaran kral ise hiç kuþkusuz
Avrupa'nýn hakimi olurdu.
Gerçekten de 1 Eylül'de Rodos adasýndan gemiyle yola çýkan Cem Sultan ve
kendisini terk etmeyen bir avuç adamý Ekim ayýnda Fransa kýyýlarýna, Nice
þehrine ulaþtýlar. Cem'in bundan sonraki yedi yýlý bazen kýsmen özgür, bazen deiyice aðýrla
koþullarý içinde Rodos þövalyelerinin yönetiminde
bulunan Fransa'nýn Akdeniz kýyýlarýndaki þatolarda geçecekti.
Bu arada bir Fransýz asilzadesinin Philippine adlý bir kýzýyla kýsa süreli bir aþk
yaþadýðý ve daha sonra ondan bir oðlu olduðu da söylenir. Ellerindeki deðerli
tutsaðý kimseye kaptýrmamaya çalýþan Saint-Jean þövalyeleri Bourganeuf'daonun için özel bir
e yaptýrdýlar. Batýlýlar Cem Sultana "Zizimi" dedikleri
için hala "Zizimi Kulesi" diye bilinen bu özel hapishanede Fatih'in oðlu iki yýldan
fazla kaldý.
Bu arada Ýstanbul'daki aðabeyi Bayezid tabii ki hiç de huzurlu deðildi ve
yaþadýðý sürece tahtý için bir tehlike olacak Cem'i ortadan kaldýrmak veya en
azýndan serbest býrakýlmamasýný saðlamak için elinden gelen her þeyi yapýyordu.
Cem'i elinde tutanlara yýllar boyunca her ay 40 bin düka altýn rüþvet verirken bir
yandan da onu öldürtmek için her yolu deniyordu. Cem gerçekten de Hýristiyandünyasý karþýsý
kolunu baðlýyordu.
Cem'i destekleyenleri kendi yanýna çekmeye çalýþýyor, siyasi ödünler veriyor,
anlaþmalar yapýyor, hükümdarlarý satýn almaya uðraþýyordu. Fransa Kralý XI.
Louis'nin çok dindar olduðunu öðrenince Cem'i kendisine teslim etmesi için
Topkapý Sarayý'nda bulunan Hýristiyanlýk için kutsal emanetlerden "Vaftizci
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 138 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Yahya'nýn elini" ve "Ýsa'yý öldüren mýzraðýn parçasýný" krala vermeyi teklif etti.
Ancak hasta ve yakýnda öleceðini düþünen kral bir kafirden bunlarý kabul
etmeye yanaþmadý.
Hýristiyan dünyasýnýn ruhani lideri Papa VIII. Innocentius da Cem'i elde etmeye
çalýþýyordu. Osmanlýlara karþý bir haçlý seferi düzenlemeyi düþünen Papa, Cem'ide ikna eder
a'dan atacaðýna inanýyordu. Nitekim uzun
uðraþlardan sonra Saint-Jean þövalyelerinin lideri Pierre d'Aubusson'u kardinalyaparak C
em'in Roma'ya verilmesini saðlayacaktý.
Mayýs 1489'da Roma'ya gelen Cem, burada daha özgür olacaðýný ve Macaristan'a
geçme olanaðýný bulacaðýný umuyordu. Ancak Papanýn Hýristiyan olma davetineþiddetle karþý ç
s þövalyelerinin elindeki gibi sürüp gitti.
Bu arada 6 Nisan 1490'da dayýsý Macar Kralý Matyas da ölünce artýk Cem'in
Rumeli üzerinden Ýstanbul'a yürüme hayalleri de sönüp gidecekti.
Siyasi emelleri için Cem'le yakýndan ilgilenen son hükümdar Fransa Kralý VIII.
Charles oldu. Kudüs üzerine bir sefer yapmak niyetindeki Charles, VIII.
Innocentius'un ölümü üzerine 27 Eylül 1492'de yeni Papa olarak seçilen VI.
Alexandre'ýn Cem'i aðabeyi Bayezid'a teslim etmek için pazarlýk yaptýðýný
duyunca 31 Aralýk 1493'de Roma'ya girdi ve Cem'i kendi himayesine aldý. Fransa
Kralý ile birlikte Ýtalya'dan yola çýkan Cem yolda hastalandý ve 24 Þubat 1494'de
Napoli'de öldü.
Henüz 35 yaþýnda hayata veda eden bu talihsiz þehzadenin ani ölümü
zehirlenmiþ olduðunu gösteriyordu. Ama bu konudaki esrar perdesi tam olarak
aydýnlanamadý. Bayezid'ýn görevlendirdiði casuslardan birinin berber kýlýðýnda
Cem'in yanýna kadar gittiðini ve bir týraþ sýrasýnda usturasýyla kanýna zehir
karýþtýrdýðý söylentisi en çok üzerinde durulan olasýlýklardan biridir.
Daha sonra ilaçlanarak bozulmadan saklanan cesedi bile yýllar boyu sürenpazarlýklara kon
u olan Cem Sultan en sonunda ölümünden 5 yýl sonra Bursa'yagetirilerek topraða verildi.
On yedi yýl önce Anadolu kýyýlarýndan Avrupa'ya doðru yelken açmak zorundakalan Fatih Sulta
ehmed'in en sevdiði oðlu taht kavgasýnda bir türlü baþarýlý
olamamýþ ve Anadolu'ya ancak cesedi dönebilmiþti. Kurduðu imparatorluðun
taht kavgalarýna sürüklenmesini önlemek için "kardeþ katline" bile olanak
tanýyan ve kendisinden sonra Cem'in gelmesini vasiyet eden Fatih ise ne
oðullarýnýn kavgasýný önleyebilmiþ, ne de kendisinden sonra Cem'in
imparatorluðun baþýna geçmesini saðlayabilmiþti.
Büyük bir imparator olabilirdi, ama "iyi bir baba" olduðunu kimse
söyleyemeyecekti!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 139 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BÝR ELÇÝYE ASLA KÖTÜ DAVRANMAYIN
Macarlar Kanuni Sultan Süleyman'ý 'Kuzu' Sandýlar
1520'ler, Orta Avrupa
1512'den 1520'ye kadar sekiz yýl süren saltanatý sýrasýnda Batý'ya, Avrupa'ya hiçsefer yapm
an Yavuz Sultan Selim Osmanlý'nýn doðu ve güney sýnýrlarýyla
uðraþmýþ, Ýran ve Mýsýr seferlerine çýkmýþtý. Öldüðünde tam da Macaristan'a
doðru bir sefere çýkmak üzereydi ve padiþahýn tuðlarý ilk kez Edirne kapýsýna
konmuþtu, yani ordu Avrupa'ya doðru yola çýkýyordu.
Osmanlýlarla büyük bir savaþ olmadan geçen bu dönemde rahat bir nefes alanAvrupalýlar uzakt
korkuyla seyrettikleri ve "aslan" gibi diye nitelendirdikleriYavuz Sultan Selim ölüp
de yerine oðlu Süleyman geçince "Osmanlý tahtýna bir
kuzu geçti", "Vahþi bir aslanýn yerine tatlý bir kuzu geldi" diye raporlar yazdýlar,
sevindiler. Ancak bu "kuzu"nun diþlerini görmek için fazla beklemeyeceklerdi.
Doðrusu Süleyman da baþlangýçta Avrupalýlarýn "kuzu" benzetmesine uyguntutumlar sergiledi.
babasýnýn dize getirdiði doðu ülkeleriyle sorunlarýný
çözdü; Ýran mallarýna konan boykotu kaldýrýrken Ýran'a çeþitli ödünler verdi.
Selim'in halifelik unvanýyla birlikte Kahire'den Ýstanbul'a zorla getirttiði Ýslam
alimlerinin memleketlerine dönmelerine izin verdi.
O sýralarda Avrupa'nýn en güçlü devleti olduðuna inanan kibirli Macaristan'a da
elçi göndererek kendince sorunu barýþçý yollardan çözmeyi denedi. MacarlarOsmanlýlara vergi
haraç verirlerse Osmanlý saldýrýlarý duracaktý. Ancak
Macarlar Süleyman'ýn gönderdiði elçinin burnunu ve kulaklarýný keserek geri
göndermek gafletinde bulundular. Nasýl olsa Osmanlý tahtýnda bir kuzu vardý!
Bu davranýþýn bir savaþa yol açacaðýný elbette Macarlar da biliyordu ve bir
yandan da Osmanlý saldýrýsýna karþý Hýristiyan dünyasýnýn desteðini almak için
harekete geçtiler. Kutsal Roma Ýmparatorluðunun prensleri Worms'da
toplanýyorlardý ve Hýristiyan Avrupa'yý tehdit eden Ýslam'a karþý güçlü bir ittifakoluþturm
plantý iyi bir fýrsattý. Ancak Avrupa Hýristiyanlýðý kendi
içindeki sorunlarla meþguldü.
V. Charles, reformcu din adamý Luther'i günahkar olmakla suçlamýþ ve prenslerbirbirine gir
miþti. Macarlarýn Ýslam'a karþý hep birlikte mücadele etme çaðrýsýna
kulak verecek durumda deðildiler. Bu durumda Macaristan Batý Avrupa ileOsmanlý arasýnda
bir tampon devlet konumuna sürüklendi ve gerçekten de bir
tampon gibi ezilmekten kurtulamadý.
Böylece yalnýz kalan Macarlar Süleyman'ýn elçisinin burnu ve kulaklarýna
karþýlýk olarak önce Belgrat'tan oldular. Süleyman bir aylýk bir kuþatmadan
sonra Aðustos 1521'de güçlü Belgrat kalesini fethetti. Belgrat'ýn düþmesi
Macaristan'ýn güney savunma hattýnýn da çökmesi anlamýna geliyordu. Ama budaha baþlangýçtý
eþ yýl sonra Mohaç'ta olacaktý.
Ýran hükümdarý I. Tahmasp Macar Kralý II. Lajos ve Kutsal Roma Ýmparatoru V.
Charles'a elçiler göndererek Osmanlýlara karþý ittifak önerisinde bulundu.
Doðudan ve Batýdan birlikte Osmanlýlarý sýkýþtýrýrlarsa baþarýlý olabilirlerdi. Bu
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 140 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
arada Macarlar da boþ durmuyor Eflak ve Boðdan'da Osmanlýlar aleyhinde birtakým tertiple
r düzenliyorlardý.
Öncelikle Macaristan'ýn üzerine yürümeye karar veren Kanuni Sultan
Süleyman'ýn sadrazamý Ýbrahim Paþa öncü birliklerle yola çýkarak bazý kaleleri
ele geçirirken asýl ordu ise gelip Mohaç ovasýnda konakladý. Yaklaþýk 100 bin
kiþiden oluþan Osmanlý ordusunun karþýsýna toparlayabildiði 20 bin kiþilik bir
kuvvetle çýkan Kral II. Lagos 130 yýl önce, 1396'da Niðbolu'da atalarýnýn yaptýðý
savaþ hatalarýnýn hepsini tekrarlamak baþarýsýný gösterdi!
Bataklýkla nehir arasýnda ordugah kurarak hareket olanaklarýný sýnýrladý.
Osmanlý ordusunun sayýca çok üstün oluþunu dikkate alýp savaþ arabalarýný
kullanarak bir savunma savaþýna yönelmedi, ya da geri çekilip zaman kazanarak
Bohemyalýlarýn yetiþmesini beklemedi. Sonunda Osmanlý ordusunun çok bilinen
"Türk kýskacý"na düþtü. Ýlk saldýrýda geri çekilen hafif süvariler Macar ordusunu
asýl kuvvetin içine çektiler ve üç yandan kuþatýlan 20 bin kiþilik ordu hemen
tümüyle kýlýçtan geçirildi veya arka taraftaki bataklýklarda boðuldu.
Meydan savaþý iki saat kadar sürmüþtü ve Kral II. Lagos da savaþ alanýnda can
verenlerin arasýndaydý. Ayrýca iki baþpiskopos ve beþ piskopos da hayatýný
kaybetmiþti. Savaþýn ardýndan ilerleyerek Budin'i de alan Süleyman tümMacaristan'ý yaðmalad
0 bin kadar esirle Ýstanbul'a döndü.
Daha sonra 1541'de Macaristan'a büyük bir sefer daha yapan Süleyman orta ve
güney Macaristan'ý Budin eyaleti haline getirerek tümüyle Osmanlýlara
baðlayacaktý.
Kibir ve ileriyi düþünmeden yapýlan budalalýklar Macaristan'a çok pahalýya malolurken, Avru
arýn "kuzusu" Osmanlý Ýmparatorluðuna en görkemli dönemini
yaþatacak ve yarým yüzyýla yaklaþan saltanatý sýrasýnda ordunun baþýnda 13
büyük sefere çýkýp bunlarýn hepsinden zaferle dönecekti. Ama birisi hariç; Maltaadasýný alm
6'da büyük bir donanma ile sefere çýkan "Muhteþem
Süleyman" bu kez baþarýlý olamayacak ve utancýndan gemilerini Haliç'e gece
vakti sokmak zorunda kalacaktý.
Ve bunca zaferin sahibi, Macaristan'ý fethettikten sonra dönemin en güçlü devleti
Avusturya'yý bile haraca baðlayan maðrur hükümdar, halkýn Malta seferi ve
kendisi hakkýnda ne konuþtuðunu kulaklarýyla duymak için Ýstanbul'da tebdili
kýyafetle dolaþacaktý...
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 141 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ALTIN YUMURTLAYAN TAVUÐU KESERSEN
Týmar Sisteminin Tasfiyesi
16. Yüzyýl Sonlarý, Anadolu
16. Yüzyýl, yani Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemi,
Osmanlý Ýmparatorluðunun en parlak devri olarak kabul edilir. Ama her çýkýþýn
bir iniþi vardýr ve zirve ayný zamanda iniþin de baþladýðý en yüksek noktadýr.
Nitekim 'Muhteþem Süleyman'ýn son zamanlarý ve ardýndan gelenlerle birlikteOsmanlý da iniþe
eye baþlayacaktýr. Bu durumun ise çeþitli ve dýþ nedenleri
vardýr. Ýniþe geçiþ, hem uluslararasý, hem de yerel koþullara baðlý olarak ortaya
çýkan geliþmelerin ürünü olan nesnel bir süreçtir.
Her þeyden önce Osmanlý Ýmparatorluðunu çaðdaþlarý karþýsýnda üstün kýlan iki
özelliði vardýr; birincisi, Yeniçeri Ocaðý olarak bilinen düzenli, profesyonel bir
orduya sahip olmasýdýr. 16. Yüzyýla kadar Avrupa'daki hiçbir devlet böylesibüyük, eðitimli
gütlenmiþ bir orduya sahip deðildir. Ýkincisi ise týmara
dayanan topraktaki mülkiyet sistemi hem toplumsal üretimin geliþtirilmesinde
ve paylaþýlmasýnda, hem de iç güvenliðin saðlanmasýnýn yaný sýra toplumun
bütün kaynaklarýnýn askeri örgütlenmeye sevk edilmesinde çok iþlevseldir.
Toprakta özel mülkiyetin olmadýðý bu sistem askeri yararlýlýðý kýþkýrtan ve
ülkenin en ücra kesimlerine kadar ulaþan bir asker besleme/toplamamekanizmasý olarak son
derece dinamiktir. Týmarlý sipahi adýný taþýyan bu
ordunun Anadolu'da 100 bin civarýnda, Rumeli'de ise 75 bine yakýn asker
çýkardýðý bilinmektedir.
16. Yüzyýlýn ikinci yarýsýnda bu iki kurumsal yapýda da sorunlar ortaya çýkmayabaþlayacaktý
Üç kýtada 24 milyon kilometre kareye yayýlýrken doðal geniþlemesinin de
sýnýrlarýna varan imparatorluk Doðu'ya doðru Ýran engeliyle karþý karþýyadýr.
Ýran'ý fethederek Hindistan'a doðru ilerlemesi mümkün deðildir. Güneyde gerek
Arabistan, gerekse de Kuzey Afrika'daki sýnýrlar çöllerle kesilmektedir. Batýda,
Avrupa'da ise güçlü Avusturya Ýmparatorluðu ile yüz yüzedir.
Viyana alýnarak Orta Avrupa'dan Batýya doðru ilerlemeye teþebbüs edilmiþ
ancak baþarýlamamýþtýr. Zaten artýk Batý Avrupa'da geliþmekte olan ticari
kapitalizm karþýsýnda, "basit yeniden üretim"e dayalý Osmanlý sisteminin
"geniþletilmiþ yeniden üretim" sürecine girmekte olan Avrupa karþýsýnda
üstünlük saðlamasý mümkün deðildir. Dolayýsýyla bu koþullar önemli ölçüde "dýþ
haraca", fetihlere dayanan Osmanlý sistemini zora sokmaktadýr.
Öte yandan Amerika'nýn keþfi ile birlikte bu kýtadan Avrupa'ya aktarýlmakta
olan altýn ve gümüþ bir "fiyat devrimi"ne yol açmýþ ve Avrupa'da ciddi birenflasyon ortaya
pýlan araþtýrmalara göre 1521 ile 1660 yýllarý
arasýnda Amerika'dan Ýspanya'ya 18 bin ton gümüþ ve 200 ton altýn geldiði
sanýlmaktadýr. Avrupa'da dolaþýma giren bu altýn ve gümüþ madeni paranýn
deðerini düþürmüþ, fiyatlarýn o zamana kadar görülmedik ölçüde artmasýnda
önemli bir etken olmuþtur.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 142 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Örneðin Ýngiltere'de daha önceki 150 yýlda fiyatlar ancak yüzde 2 civarýnda
artarken 1500-1600 arasýnda tam beþ kat artmýþtýr. Hammadde ihtiyacý içinde
olan Avrupa Osmanlý ülkesinden yüksek fiyatla hammadde talep etmekte,
kaçakçýlýk çok yaygýnlaþmakta ve sonuçta iç tüketime sunulan ürün miktarý
azalmakta, fiyatlarý artmaktadýr.
Denizlerde yapýlan keþifler ve uzun yola dayanýklý saðlam gemilerin yapýmý da
uluslararasý ticaret yollarýný deðiþtirmiþ, bu alandaki Osmanlý egemenliðini
sýnýrlandýrýrken gelir kaynaklarýný da daraltmýþtýr.
Ýþte tüm bunlarýn sonucunda iç ve dýþ haraca, baþka ülkelerde üretilen
zenginliklere fetihler yoluyla el konulmasýna ve ülke içindeki sosyal artýðýn
yönetici egemenler tarafýndan gasp edilmesine dayanan imparatorluk
çatýrdamaya baþlayacaktýr. Ülke içinde "Celali Ayaklanmalarý" adý verilen
isyanlar patlak vermeye baþlarken fethedilen uzak bölgeler ise artýk bir gelirkaynaðý olma
ktan çok gider kaynaðý haline gelecektir.
Çünkü sömürgeci bir anlayýþa sahip olmayan Osmanlý eliti sadece merkezi imar
ve inþa etmekle yetinmemiþtir. Fethedilen yerleri sadece silah gücüyle deðil, ayný
zamanda bir tür toplumsal rýzayý veya gönüllü boyun eðmeyi üreten ekonomik ve
toplumsal yatýrýmlar aracýlýðýyla da elde tutmaya yönelik bir yönetim modeligeliþtirmiþtir.
Devletin yýllýk gelirlerinin neredeyse üçte bire indiðini gören Osmanlý egemenleriçare aram
aþlayacak ve sonunda bulacaklardýr da; altýn yumurtlayan
tavuðu kesmeye karar vereceklerdir. Yani devletin ve toplumsal sistemin
temelini oluþturan týmar sistemi kýsa vadede daha fazla gelir getirmek amacýyla
tasfiye edilecektir. Dýþ haracýn artýrýlmasýnýn yolu yeni fetihlerdir ama gelinen
noktada birçok nedenden dolayý bu da olanaksýz olduðu için çözüm iç haracýn
artýrýlmasýnda görülecek ve týmar sistemi bir nevi "özelleþtirilerek" gelirler
artýrýlmaya çalýþýlacaktýr. Ancak bu yönelim aslýnda Osmanlý'nýn bindiði dalý
kesmesinden baþka bir þey deðildir.
Týmar sisteminin özelleþtirilerek adým adým tasfiyesi mültezimler aracýlýðýylaolacaktýr. De
gelirlerinin ya da topladýðý verginin özel kiþilere kiraya
verilmesi denebilecek bu sistem için önce ifraz uygulamasý devreye sokulacaktýr.
Örneðin bir týmarýn defterde kayýtlý görünen yýllýk geliri 50 bin akçe ise ve týmar
sahibi bu miktar üzerinden devlete vergisini ödüyorsa Ýstanbul'dan yollanangörevliler yeri
nde inceleme yaparak týmarýn yýllýk gelirinin 50 bin akçeden daha
fazla olduðunu, örneðin 75 bin akçe olduðunu belirliyor ve böylece aradaki fark
sipahiden tahsil ediliyordu. Bu arada týmar da parçalanarak, üçte biri sipahinin
elinden alýnýyor ve iltizama, yani bir nevi kiraya veriliyordu.
Mültezim adý verilen kiþi týmarýn yýllýk geliri üzerinden vergisini devlete peþin
olarak ödüyor daha sonra bunu köylülerden topluyordu, tabii mümkün
olduðunca çok daha fazlasýný almaya çalýþýyor ve köylüleri soyuyordu.
Baþlangýçta belli sýnýrlarda uygulanmaya baþlayan bu iltizam sistemi giderek
yaygýnlaþtý. Zamanla vakýf gelirleri, gümrükler, madenler, cizye gelirleri de
iltizam konusu oldu. Devlet, týmar sahipleri ve onlarýn köylülerle olansorunlarýyla uðraþma
lmuþ, peþin olarak topladýðý geliri kullanýrken köylüyüinsafsýz mültezimlerin eline terk et
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 143 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Topraktaki vergi gelirinin memurdan, askerden alýnýp zenginlere satýlmasý
Osmanlý toplumsal düzenini çökertirken týmarlý sipahinin askeri örgütlenmesinide tasfiye ed
uygulama kýsa vadede iyi bir fikir gibi görünüyordu, ama uzun
vadede Osmanlý kendi ipini çekmiþ oluyordu!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 144 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
AZ TAMAH ÇOK ZARAR GETÝRÝR
Viyana'yý Kurtaran Kibir ve Açgözlülük
1683, Viyana Önleri
16. ve 17. Yüzyýllarda Avrupa'nýn kaderi iki hanedanýn elindeydi; Habsburglar veOsmanlýlar
. Habsburglarýn baþkenti Viyana ayný zamanda Avrupa'da Osmanlý
askerinin görülebildiði son nokta idi. Viyana'nýn Osmanlýlar tarafýndan
fethedilmesi sadece en önemli rakip hanedanýnýn tasfiyesini getirmeklekalmayacak Orta
Avrupa'dan Batý Avrupa'ya doðru Türklere yeni bir yayýlma
alaný da açýlacaktý. Ve böyle bir durumda hiç kuþkusuz Avrupa'nýn tarihi çok
farklý þekillenecekti.
Viyana'nýn fethine ilk kalkýþan Kanuni Sultan Süleyman oldu. 1529'da 75 bin
kiþilik o zamana göre büyük bir orduyla Viyana önlerine gelerek kenti
kuþatmýþtý. Ama Mayýs'ta Ýstanbul'dan yola çýkan ordu görülmemiþ yaðmurlarýn
etkisiyle çok aðýr ilerleyebilmiþti. Bu arada kuþatmada etkili olacak büyüktoplarýný geride
zorunda kalmýþ ve ancak Eylül sonlarýnda Viyanaönlerine gelebilmiþti. Üç hafta kadar kenti
n Sultan Süleyman, Avusturya
Ýmparatoru Ferdinand'ýn kenti terk etmiþ olduðu gerekçesiyle -aslýnda artýk kýþ
bastýrdýðý için- kuþatmayý kaldýrmýþ ve geri çekilmiþti. Kenti alamamýþ duruma
düþmektense kendi kararýyla vazgeçmiþ olmayý tercih etmiþti.
Ama Viyana'nýn fethi Osmanlýlarýn zihninden çýkýp gitmedi. Nitekim 150 yýl
sonra Temmuz 1683'de Osmanlý ordusu bir kez daha Viyana önlerinde göründü.
Bu kez Sadrazam Kara Mustafa Paþa komutasýndaki 200 bin kiþilik dev bir
ordunun elinden Viyana'nýn kurtulmasý bir mucize olurdu! Ama tarihte
kazananlar açýsýndan "mucize" kaybedenler açýsýndan ise "fiyasko" olaraknitelendirilecek ol
ylara da yer var.
Nitekim "Cihan Padiþahý"nýn Sadrazamýnýn olaðanüstü kibri, þehrin yaðma
edilmeden eline geçmesi için gösterdiði açgözlülüðü ve 11 yýl önce 1672'de
Dinyester Nehri kýyýlarýnda yenilgiye uðrattýðý Polonya Kralý Jan Sobieski'yiküçümsemesi he
urtaracak, hem de bu ihtiraslý sadrazamýn
kellesine mal olacaktý.
17. Yüzyýlda Osmanlý maliyesinde ve ordusunda çeþitli reformlar yaparakimparatorluðu güçlen
Köprülü Mehmet Paþa'nýn evlatlýðý olarak yetiþen
Kara Mustafa Paþa, Köprülü'nün oðlu Fazýl Ahmet Paþa'dan sonra sadrazam
oluncaya kadar bazý önemli askeri baþarýlara imza atmýþtý. Özellikle 1672'deki
Kameniçe seferi askeri kariyerinde bir dönüm noktasý oldu.
Fazýl Ahmet Paþa'nýn sadrazamlýðý sýrasýnda Kaptan-ý Deryalýða getirilen veSadaret Kaymakam
a Mustafa Paþa, Köprülü ailesinin birmensubu gibiydi. Bu ailenin hizmetlerinden memnun o
lan IV. Mehmet
tarafýndan 1676'da sadrazamlýða getirildikten sonra 1678 ve 1680'de Ruslara
karþý savaþlarda baþarýlý olan Kara Mustafa Paþa en sonunda Kanuni Sultan
Süleyman'ýn baþaramadýðýný baþarmak azmiyle Viyana üzerine sefer içinhazýrlýklara baþladý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 145 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Nisan 1683'de Avusturya'ya açýlan savaþta ordu yola çýktýðýnda Sultan IV.
Mehmet Belgrat'a kadar ordunun baþýnda geldi. Ancak daha ileri gitmeyi uygungörmeyerek
ordunun komutasýný sadrazama býraktý ve Edirne Sarayýna ve av
partilerine geri döndü. Bu gibi büyük önemi olan askeri seferler sýrasýnda
padiþahlar ordunun komutasýný verdikleri vezirlerine Ýslam PeygamberiMuhammed'in bayraðý ol
uðu kabul edilen Sancak-ý Þerif'i de teslim ederler,
böylece sefere yüklenilen anlam farklý bir dinsel boyut da kazanýrdý. IV. Mehmet
de böyle yaptý. Daha önce Mühr-ü hümayununu ve Kabe'nin anahtarlarýný
emanet ettiði sadrazamýna Belgrat'ta peygamberin sancaðýný da teslim ederek
Viyana'ya doðru uðurladý.
Hýzla Viyana'ya doðru yürüyüþe geçen Osmanlý ordusu önüne çýkan her þeyiyakýp, yýkýp, yaðma
geldiðinde Temmuz ayýnýn
ortasý olmuþtu. Yani bu kez birinci kuþatmada olduðu gibi bir gecikme ve savaþ
mevsiminin sonu gelmiþ deðildi. Dönemin gözlemcilerinin aktardýðýna göreViyana'nýn karþýsýn
ugah neredeyse Viyana kentinden daha büyük
ve daha gösteriþliydi.
Viyana'yý ele geçireceðinden hiç kuþkusu olmayan Kara Mustafa Paþa rivayete
göre 1500 cariyenin bulunduðu haremini bile yanýnda getirmiþti. En büyükkaygýsý da Habsburg
u zengin baþkentini yaðmaya uðramadan ele
geçirmekti. Osmanlý ordusunun geleneklerine göre zorla fethedilen bir kent birsüre için on
u ele geçiren askerin yaðmasýna býrakýldýðýndan buna meydanvermemek için kentin teslim olma
gerekliydi. Sadrazam da bunun
için elinden geleni yapmaya kararlýydý.
Askerin yaðma hýrsýnýn ve hevesinin azalmasý için yol boyunca ele geçirilenkasaba ve köyler
rle bir edilmesine varan bir yaðmaya göz yummuþ, böyleceViyana'nýn fazla hasar görmeden ken
i ganimeti olabilmesi için önlem almýþtý.
Hatta kentin zarar görmesini istemediði için Osmanlý ordusunun en büyüktoplarýný yanýnda ge
yi bile düþünmüþ, daha küçük çaplý toplarlayetinmiþti.
Osmanlý ordusunun Viyana'ya gelinceye kadar yol boyunca saçtýðý dehþet ve
sergilediði güç karþýsýnda Avusturya Ýmparatoru I. Leopold ve ailesi kenti terketmiþ ve ger
tarhemberg komutasýnda yaklaþýk 20 bin kiþilik bir savunma
kuvveti býrakarak Linz'e doðru çekilmiþti. Bunu öðrenen Viyanalýlarýn iyicemorali bozulurke
ti kuþatan Osmanlý ordusunun ise kendisine olan güvenive zafere olan inancý pekiþmiþti.
Kara Mustafa Paþa 14 Temmuzdan itibaren bir yandan kenti kuþatýr ve bunun
için gerekli askeri önlemleri alýrken, bir yandan da kentin kendiliðinden teslim
olmasýný saðlayacak moral bozucu önlemlere aðýrlýk veriyor, hatta gösterilerdüzenliyordu. V
savunanlarýn savaþma gücünün kýrýlmasý için gerekenher þey yapýlýyor, adeta bir tür "psikol
.
Öncelikle ordunun neredeyse Viyana'dan daha büyük, düzenli ve gösteriþli bir
kent gibi surlarýn karþýsýna yerleþmesi dikkat çekiyordu. Sadrazamýn çadýrý
gerçekten de bir saray gibi inþa edilmiþ, etrafýný çeviren diðer paþalarýn çadýrlarý
da konaklar gibi yayýlmýþtý. Hatta Sadaret çadýrýnýn çevresine çiçekler dikilerek
küçük bir park yapýlmasý bile ihmal edilmemiþti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 146 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Kuþatma için kurulan metris ve tabyalarda da bir tür pervasýzlýk sergileniyor,
birliklerin ve komutanlarýn hareketlerinin de kalenin içindekileri önemsemeyen,
ciddiye almayan bir havada cereyan etmesine özen gösteriliyordu. Öyle ki,
Osmanlý ordusu istediði anda kenti ele geçirebilecekmiþ, kenti savunanlarýn
elinden bir þey gelemezmiþ gibi davranýyordu. Birlikleri teftiþ ederken Kara
Mustafa Paþa bile tüfek menziline girmekten çekinmiyor, maiyetiyle birlikte
adeta resmi geçit yapmaktan zevk alýyordu.
Örneðin Tuna nehri üzerindeki adada yer alan bir bahçeyi ziyarete gidiyor,
gidiþte ýrmaðý atýyla geçerken birkaç saat sonraki dönüþü için hemen adayla kara
arasýna bir köprü inþa ediliveriyordu. Kuþatma bölgesinin çeþitli noktalarýna
sevk edilen birlikler Viyana surlarýnýn dibinde mehteran bölüðünün çaldýðý
askeri marþlarýn eþliðinde ve gerçek bir resmi geçit yaparak yola çýkýyorlardý.
Bu arada ele geçirilen esirlere de hiçbir þekilde merhamet gösterilmiyor, böyleceestirilen
terörün yaratacaðý korkudan da yararlanýlmaya çalýþýlýyordu. Kuþatma
boyunca infazlarýn yapýldýðý "Leylek Çadýrý" sürekli faaliyetteydi ve binlerce kelle
kesilmiþti. Daha önceki savaþlardan esir düþmüþ Avusturyalý bir hizmetkar
sahibini öldürünce o sýrada orduda bulunan Avusturya uyruklu 150 hizmetkarýn
hepsi kýlýçtan geçirilmiþti. Viyana yakýnlarýnda kuþatýlan ve teslim olan bir
kasabadaki binlerce kiþi de yine kýlýçtan geçirilmekten kurtulamamýþtý.
Bir yandan da Viyana surlarýna çok þiddetli olmayan saldýrýlar sürüyordu.
Zaman zaman yapýlan hücumlarý Avusturya askerleri püskürtmektezorlanmýyordu. Ama artýk haft
rý geride býrakan kuþatma kentin 50 bin kiþi
civarýnda olduðu tahmin edilen nüfusunun yaþamýný doðal olarak zorlaþtýrmayabaþlamýþtý. Ele
rin verdiði bilgiler de Kara Mustafa Paþa'nýn
kentin teslim olacaðýna iliþkin umutlarýný güçlendiriyordu.
Bu arada kuþatmanýn kaderini tayin edecek birkaç önemli olay meydana geldi;
birincisi, Ýstanbul'dan getirilen Avusturya elçisi serbest býrakýlarak
Ýmparatorunun yanýna gitmesine izin verildi. Böylece Osmanlý'nýn baþ edilmez
gücüne tanýk olan elçinin aktaracaðý bilgilerle kentin teslim edilmesinden baþka
çare olmadýðýný imparator anlamýþ olacaktý. Oysa elçinin ordunun zaaflarýna
iliþkin gözlemleri ve bilgileri de vardý ve bunlarýn Osmanlýlarýn aleyhinekullanýlacaðý hiç
te alýnmýyordu.
Ýkincisi, daha kuþatma baþlarken Budin Beylerbeyi Koca Ýbrahim Paþa
Viyana'nýn arkasýna düþen bazý önemli kalelerin fethedilmesinin doðru olacaðýný
söylemiþ ve böylece Viyana'ya gelebilecek yardým kuvvetlerinin bu noktalarda
engellenebileceðini belirtmiþti. Ancak Kara Mustafa Paþa bu öneriyi fazla ciddiyealmadý ve
düþmanýn gücünü abartmak olarak deðerlendirdi. Oysa bu yapýlmýþ
olsa, gerçekten de kuþatmanýn sonlarýna doðru gelen yardým ordusu
engellenebilir, bir ölçüde yýpratýlabilir ve Viyana önlerindeki meydana savaþýna o
kadar diri bir þekilde çýkamayabilirdi.
Üçüncüsü, Avusturya Ýmparatorunun Viyana'ya yardým çaðrýsýnýn da Avrupa'dapek karþýlýðý olm
an kuþatmanýn ayný
zamanda imparatora büyük bir askeri kuvvet toparlamak için de fýrsat ve zaman
kazandýrdýðý dikkate alýnmadan kentin ele geçirilmesini saðlayacak tayin edicisaldýrýlara g
n uzak duruldu. 14 Temmuzda baþlayan kuþatma artýk iki
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 147 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
aya yaklaþýp da Eylülün ilk haftasýna gelindiðinde Leopold'un ve Jan
Sobieski'nin büyük bir orduyla Viyana'ya yardýma gelmekte olduðu
öðrenilmesine raðmen Sadrazam bu duruma pek aldýrmadý. Kendisini uyarmayaçalýþanlarý da kor
suçlayarak susturdu.
Böylece uzayan ve artýk iki ayý bulan kuþatma Osmanlý ordusu içinde sýkýntýlara
ve moral bozukluklarýna yol açmaya baþlamýþtý. Yiyecek kýtlýðý baþlamýþ ve
fiyatlar çok yükselmiþ, hayvanlarýn beslenmesi için gereken otun bulunmasý için
artýk iki günlük yola gidilir olmuþtu. Viyana önlerine gelinceye kadar yapýlan
yaðmalardan elde edilen ganimetlerle Ýstanbul'a dönmek asker için önemli bir
kaygý haline geliyordu. Ya sýký bir saldýrýyla kent ele geçirilmeli, ya da Ýstanbul'a
dönüþ için yola çýkýlmalýydý ve bunlar artýk ordu içinde açýkça konuþulmayabaþlanmýþtý.
Öte yandan Hýristiyan dünyasý da Avrupa'nýn bu en büyük kentini kuþatan
Ýslam ordusuna karþý harekete geçecek ve Viyana'nýn kurtarýlmasý için büyük birordunun topa
ayacaktý. Bu giriþimlerden ve hazýrlýklardan bilgisi
olan Viyana'daki savunma kuvveti tüm zorluklara göðüs geriyor ve teslim olmayý
düþünmüyordu. Nitekim Eylül'ün baþýnda yaklaþýk 100 bin kiþilik büyük bir
ordu Viyana'nýn yardýmýna gelmek üzere yola çýkmýþtý.
Durumu haber alan Kara Mustafa Paþa hala düþmanýný küçümsemeye devametti. Üstüne gelen kuvv
lmamasýna raðmen kuþatmada görevalan askerlerin sayýsýný iyice azaltarak veya kuþatmayý tüm
rak bu
orduyla meydan savaþýna girmeyi düþünmedi. Bazý birlikleri kaydýrarak ve
yeniden bir düzenleme yaparak Avusturya Ýmparatoru ve Polonya Kralý'nýn 100
bin kiþilik ordusunun karþýsýna 30 bin kiþilik bir kuvvetle çýkmayý yeterli gördü.
Bu savaþý kazandýðýnda Viyana'nýn da eline olmuþ bir meyve gibi düþeceðini
umuyordu. Ama hiç de öyle olmayacaktý.
12 Eylül 1683'de meydana gelen savaþta Osmanlý ordusu aðýr bir yenilgiye
uðrarken bütün aðýrlýklarýný Viyana önlerinde býrakarak hýzla Belgrat'a doðru
çekilmek zorunda kaldý. Avrupa topraklarýnda Osmanlýlar ilk kez bu kadar aðýr
bir bozguna uðruyordu. Viyana önlerindeki bu savaþý kazanan Avusturya vePolonya ordusu çek
ilmekte olan Osmanlý ordusunu takip etse sonuç daha davahim olabilirdi ama buna kalkýþma
dýlar. Bunun üzerine Osmanlý ordusu az çok
toparlanarak Belgrat'a çekilmeyi baþardý.
Uðradýðý bozgun karþýsýna þaþkýna dönen ve hem kendi sorumluluðunu
azaltmak, hem de öfkesini çýkartmak için maiyetindeki birçok komutanýn
kellesini vurduran Kara Mustafa Paþa bu arada Ýstanbul'daki padiþahýn
gazabýndan da kurtulamayacaðýný herhalde biliyordu. Viyana'nýn arkasýndaki
kaleleri almadan kuþatmaya baþlamamasý konusunda kendisini uyaran BudinBeylerbeyi Koca
Ýbrahim Paþa'yý da Viyana önlerindeki meydan savaþýnda ilk
önce bozulan tarafa komuta ettiði ve kendisinden önce çekilmeye baþladýðý için
idam ettirmesi de bir iþe yaramayacaktý.
25 Aralýk 1683'de Ýstanbul'dan gelen Kapýcýlar Kethüdasý Ahmed Aða ve
Çavuþbaþý Mehmed Aða Belgrat'ta Sadrazamýn huzuruna kabul edildiler. IV.
Mehmet'in bu görevlilerinin neden geldiðini herkes gibi Kara Mustafa Paþa da
biliyordu. Yine Osmanlý geleneklerine uygun bir þekilde son anma kadar
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 148 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Sadrazama saygýda hiçbir kusur etmediler. Padiþahýn emanet ettiði Mühr-ü
Hümayunu, Sancak-ý Þerifi ve Kabe'nin anahtarlarýný teslim aldýlar. Kara
Mustafa Paþa seccadesini serip namazýný kýldý ve ardýndan boðularak idam
edildi. Kellesi kesilerek verilen görevin yerine getirildiðinin kanýtý olarak
Topkapý Sarayýna gönderildi.
17. Yüzyýlýn sonlarýnda Osmanlý Ýmparatorluðu artýk eski gücünde deðildi. Batý
Avrupa karþýsýndaki üstünlüðünü kaybedeli epey olmuþtu. Ama yine deViyana'nýn belki bir sür
eline geçmesini engelleyen þey KaraMustafa Paþa'nýn olaðanüstü kibiri ve açgözlülüðü olmuþ
Boþuna dememiþler; "Az tamah, çok zarar getirir!"
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 149 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
PAÇAVRALAR ÝÇÝNDEKÝ ASÝ
Patrona Halil Ayaklanmasý
28 Eylül 1730, Ýstanbul

18. Yüzyýlýn baþlarýnda III. Ahmed'in saltanatý dönemindeki 'Lale Devri' Osmanlý
tarihi içinde genellikle küçümsenerek ve Ýstanbul'daki yönetici elitin kendinikaptýrdýðý ze
celer öne çýkarýlarak deðerlendirilir.
Saray ve çevresinin sefahate dalmasý bir gerçekse de bu durum ilk kez böyle
olmuyordu. Saray her dönemde benzer bir yaþam sürüyor ancak bunu duvarlarýn
arkasýnda yapýyordu, ahalinin gözü önünde deðil. Tabii böylesi bir yaþam
tarzýnýn sarayýn ve hanedanýn dýþýna doðru geniþleyen bir çevreye yayýlmasý
kolay deðildi.
'Lale Devri' diye adlandýrýlan dönemde sefahat konusunda biraz daha ipin
ucunun kaçtýðý, biraz daha halkýn gözü önünde cereyan ettiði ve nihayet biraz
daha saray ve hanedanýn dýþýna doðru yayýldýðýndan söz edilebilir. Bir Batýlý,
dönemin Ýstanbul'daki Fransýz elçisi, Sadrazam Nevþehirli Ýbrahim Paþa'nýn
konaðýnda verilen bir gece davetini þöyle anlatýr:
"Laleler açtýðý ve sadrazam onlarý padiþaha göstermek istediði zaman, lalelerin
açmadýðý boþluklar baþka bahçelerden alýnan ve þiþeler içine konan lalelerle
doldurulurdu. Her dört çiçekte bir, çiçekle ayný seviyede bir mum yanar ve bahçe
yollarýna her türlü kuþla dolu kafesler asýlýrdý. Kameriyeler muazzam miktarda
ve þiþelere konmuþ her türden çiçekle süslenir ve sonsuz sayýda çeþitli renkli cam
lambalarla aydýnlatýlýrdý. Bu lambalar ayný zamanda davet için özel olarak
aðaçlýklardan getirilen ve kameriyelerin arkasýna yerleþtirilen çalýlýklarýn yeþil
dallarýna asýlýrdý. Bütün bu çeþitli renklerin ve sayýsýz ayna ile yansýtýlan
ýþýklarýn etkisi þahanedir. Iþýklandýrma ve Türk müziðinin gürültülü konseri tümbunlara eþl
her gece bu eðlenceler devam eder. Bu
süre zarfýnda Sultan ve maiyeti sadrazam tarafýndan yedirilir ve yatýrýlýr."
Evet, yönetici elitin yaþamýna iliþkin tablo budur ve hiç kuþkusuz bu kadarýnýn
ahalinin isyan duygularýný kýþkýrtmasý anlaþýlýr bir þeydir.
Ama bu dönem sadece yönetici elitin zevk ve sefasýyla anýlacak bir dönem
deðildir. Ayný zamanda Ýstanbul'da önemli mimari düzenlemeler yapýlmýþ, eski
yangýn mahalleleri yeniden imara açýlmýþ ve Ýstanbul'da dönemine göre bir kent
yaþamý ortaya çýkmýþtýr. Ýtfaiye bu dönemde kurulmuþ ve en önemlisi de ilk
matbaa 1729'da faaliyete geçmiþtir.
1670'de Macar asýllý bir Hýristiyan olarak doðan Ýbrahim Müteferrika 1693'de
Müslümanlýðý kabul ederek Osmanlý'nýn hizmetine girdikten sonra Osmanlý
devletinde Müslümanlar adýna ilk matbaayý kuran kiþi olmuþtur. Daha
öncesinde Ermenilere verilen bir matbaa izni vardýr ama Müslümanlar adýna ilk
izni alan da yine eski bir Hýristiyan olacaktýr.
Baþta Haliç civarý olmak üzere Ýstanbul'un park ve bahçelerinin lalelerlebezendiði bu yýlla
evletin maliyesinde ve ordusunda da bazý düzenlemeler
yapýlmýþtýr ama genellikle olduðu gibi bunlarýn yoksul halka pek bir yararý
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 150 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
olmayacaktýr. Geniþ topluluklarýn gözü önünde yaþanan sefahat ve geliþmekte
olan kent yaþamýnýn nimetlerinden yararlanýlamamasý öfke birikimine yol
açacaktýr. Ve bir an gelip bu öfkenin isyana dönüþmesi için bir kývýlcým yeterliolacaktýr.
yrimüslimlere tanýnan yeni bazý ayrýcalýklar ise Ýslam
adýna ahaliyi kýþkýrtmak için çok uygun bir malzeme oluþturacaktýr.
Ýran'la süren savaþta uðranýlan baþarýsýzlýklar üzerine padiþah III. Ahmed'in
ordunun baþýna geçerek sefere çýkmasý talebi öylesine yoðunlaþýr ki sarayýn buna
daha fazla direnmesi olanaksýz hale gelir. Bunun üzerine Üsküdar'da ordugahkurulur ve as
kerler Ýran üzerine sefere çýkmak için hazýrlýklara baþlarlar.
Padiþah ve vezirler de Üsküdar'a geçerek orduyla birlikte yola çýkmayahazýrlanýrlar. Ancak
padiþah III. Ahmed'in Ýstanbul'daki tatlý yaþamý
býrakarak savaþa gitmeye hiç niyeti yoktur. Ordu bir türlü yola çýkmamaktadýr.
Sonuçta Ýran'ýn temsilcileri Üsküdar'a gelirler ve onlarla yapýlan görüþmelerde
savaþý devreden çýkaran kötü bir anlaþma yapýlarak padiþah ve çevresi Boðazýn
Anadolu yakasýndan Avrupa yakasýna dönerler. Ama bu da beklenen kývýlcým
olacak ve bu devire son verecek ayaklanma patlayacaktýr.
Eskicilikle uðraþan bir yeniçeri olan Patrona Halil ve Muslu Beþe önderliðinde
patlayan isyan 28 Eylül 1730'da baþladý ve dört gün boyunca Ýstanbul
sokaklarýný ele geçiren topluluklar 2 Ekim'e kadar evlerine girmediler. Bir bölümulemanýn d
desteðini alan asiler ilk gün kentte duruma egemen olarak Topkapý
Sarayý'ný kuþattýlar ve padiþahla pazarlýða baþladýlar. Ertesi gün aralarýnda
Sadrazam Nevþehirli Damat Ýbrahim Paþa ile yakýnlarýnýn da bulunduðu 37
kiþinin kellesini istediler. III. Ahmed çok sevdiði sadrazamýna hemen kýyamadý
ama direndiðinde kendi kellesinin de gidebileceðini görünce üçüncü gün Ýbrahim
Paþa ve damatlarý boðdurularak cesetleri asilere teslim edildi.
Ancak isyanýn bununla yatýþmasý mümkün deðildi, elebaþýlar padiþahýn da
tahttan çekilmesini istediler ve istediklerini de yaptýrdýlar. III. Ahmed l Ekim'de
yeðeni Mahmud lehine tahttan feragat ettiðini ilan etti. Ertesi gün I. Mahmudtahta geçec
ekti.
I. Mahmud padiþah oldu ama saray "ayak takýmý"nýn denetimindeydi. EskiciPatrona Halil Ru
meli Beylerbeyi olmuþ, Muslu Beþe de Kul Kethüdasý olarak
sarayýn yönetimini ele almýþtý. Rivayete göre Patrona Halil eski püsküpaçavralar içinde dol
iç kuþkusuz bu durum eski þatafata öfke dolu
ahalinin sempatisini canlý tutmak için etkili bir yoldu. Ýsyan, meþruiyetinisefahate son
vermekten aldýðý için isyanýn önderi de giyimiyle bunu temsil ediyorve ahalinin desteðinin
esini saðlamaya çalýþýyordu. Bu arada Lale Devri
sýrasýnda Ýstanbul'da yapýlan zarif mimarý yapýlar yýkýlýyor, halkýn öfkesini
tatmin eden kitlesel ayinler gibi yýkým ve yaðmalar düzenleniyordu.
'Ayak takýmý' iki ay boyunca Topkapý Sarayý'na egemen olup devleti yönetirkenisyanýn silahl
Yeniçerileri tabii ki ihmal etmediler. Devlet yeniçerilerdenebediyen kurtulmanýn yolla
rýný ararken isyandan önce 40 bin olan yeniçeri sayýsý
iki ay içinde 70 bine çýkmýþtý. Ayrýca devletin çeþitli yüksek görevlerine de 'ayaktakýmý'
r yapýlýyor, örneðin bir kasap Eflak voyvodalýðýna
atanýyordu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 151 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Yaklaþýk iki ay bu duruma tahammül eden yeni padiþah ve çevresi kendilerini
rezil ettiklerine inandýklarý bu paçavralar içindeki asilerin hakkýndan gelmekiçin fýrsat k
uyorlardý. Nihayet gereken örgütlenmeyi tamamladýlar ve asileri
ortadan kaldýrmak için uygun ortamý hazýrladýlar. Ýran'a savaþ açýlmasý
konusunu görüþmek üzere divan toplantýsýna çaðrýlan Patrona Halil ve 14
elebaþý 25 Kasým 1730'da sarayda pusu kuran askerlerce öldürüldü. Bunlarý
destekleyen ulema da sürgüne gönderilirken, geri kalan asilerin 28 Ocak 1731'de
ikinci bir kez ayaklanma giriþimleri bastýrýlarak yakalananlar idam edildi.
Daha önce baþýna hiç böyle bir þey gelmemiþ olan dehþet içindeki Topkapý
Sarayý'nda iki ay süren kabus böylece bitti. Ayak takýmýndan ve paçavralar
içinde dolaþan beylerbeyinden kurtulan saray eski asaletine ve zarafetine tekrarkavuþt
u!
Yerini þaþýrýp "baþ" olmaya kalkýþan "ayaklar" da yine yerlerine döndüler ve yenibir deneme
un koþullarýn gelmesini sabýrla beklemeye devam ettiler...
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 152 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
SÝLAHLI DÝPLOMASI FOS ÇIKTI
Ýngiliz Elçisinin Yanlýþ Hesabý Büyükada'dan Döndü
Þubat 1807, Ýstanbul Açýklarý

Türkiye'nin Ekim 1998'de Suriye'ye uyguladýðý ve Abdullah Öcalan'ýn ülkeden


çýkarýlmasýný saðlayarak istediði sonucu da aldýðý "silahlý diplomasi" tarihtebüyük devletl
an zaman uygulanan bir yöntemdi. Silahlý
kuvvetlerin açýkça harekete geçirilip savaþ tehdidi ile üzerine yürünülen ülke
daha zayýf veya o anda savaþa hazýr deðilse ödün vermek, geri adým atmak
zorunda kalýrdý.
Türkiye 20. yüzyýlýn sonunda bunu ilk kez uyguladý -ve böylece "büyük devlet"
olduðuna belki kendisi de inandý- ama baþka büyük devletler bu yönteme daha
önce çok baþvurmuþlardý. Ancak her zaman istedikleri sonucu aldýklarý
söylenemez. Nitekim Ýngiltere 19. yüzyýlýn baþlarýnda Osmanlý Ýmparatorluðuna
karþý ayný yöntemi denedi ancak amacýna ulaþamadý. Büyükada önlerine kadargelen Ýngiliz sav
lleri boþ dönmek zorunda kaldý.
Nisan 1789'da tahta çýkýþýnýn hemen ardýndan meydana gelen Fransýz
Devrimi'nin estirdiði rüzgarlarýn da etkisiyle III. Selim Osmanlý
Ýmparatorluðuna yeni bir düzen "Nizam-ý Cedid" getirmeye çalýþýyordu. Fransýz
Devrimi'nden etkilenmiþti ama 1798'de Mýsýr ve Suriye'yi iþgal eden GeneralNapolyon'dan
doðal olarak hoþlanmýyordu. Hatta bu sýrada III. Selim Ýngiltere veRusya'ya yanaþacak ve on
arla ittifak yapacaktý.
Daha sonra kendisini "Fransa Ýmparatoru" ilan eden Napolyon'u III. Selimbaþlangýçta yine
tanýmadý ve doðrusu pek ciddiye almadý ama Napolyon'un
komutasýndaki Fransýz ordularý Avrupa'yý bir baþtan diðer baþa hallaç pamuðu
gibi atmaya baþladýðýnda Osmanlý padiþahý da ülkesinin eski dostu Fransa'ya ve
Napolyon'a yakýnlaþmak gereðini duyacaktý. Napolyon'un Avrupa'yý kasýpkavurmasý ve Osmanlýl
leneksel düþmaný Ruslarýn üzerine yürümesi III.
Selim'in iþine geliyordu.
Böylece III. Selim'in tavrý hýzla deðiþecek ve Fransa ile ittifaka yönelirkenÝngiltere ve R
a'yý karþýsýna alacaktý. Napolyon'un da istediði bu idi.
Osmanlýlarýn ve Ýran'ýn güneyden Ruslarý sýkýþtýrmasýný isteyen Fransýz
imparatoru en güvendiði adamlarýndan birini, General Sebastiani'yi Ýstanbul'a
elçi olarak gönderdi.
Fransýz general gerçekten de Ýstanbul'da çok iyi karþýlandý ve özel bir yakýnlýk
gördü. O kadar ki, Hýristiyan elçilerinin Osmanlý hükümdarýnýn huzuruna
kýlýçlarýyla kabul edilmemesi yerleþmiþ bir kural, bir gelenek olmasýna raðmen
Sebastiani kýlýcýyla sultanýn yanýna girebilen ilk Avrupalý elçi oluyordu. Askeribaþarýlarý
lýk duyduðu Fransa ve Napolyon'un desteðiyle III. Selimordusunu modernleþtirip, güçlendirec
ni umuyordu.
Böylece süreç hýzla Rusya ve Ýngiltere aleyhine geliþmeye baþlayýnca Ýngiltere"silahlý bir
" uygulayarak III. Selim'i bu politikadan uzaklaþtýrmaya veyeniden kendilerinden yan
a dönmesini saðlamaya karar verdi. Elbette Ýngiltere
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 153 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
büyük bir güçtü ve bunu ilk kez denemeyecekti. Son olarak Nisan 1801'de
Danimarka'ya yönelik olarak bunu denemiþler ve Kopenhag önüne gönderdikleriKraliyet Donanm
asý'nýn toplarý ateþlenince istedikleri sonucu almýþlardý.
Ayný þey Ýstanbul için de uygulanabilirdi; Çanakkale'den girerek Marmara'yý
geçen gemiler Sarayburnu'na gelerek toplarýný Topkapý Sarayý'na çevirdiklerinde
III. Selim'in dize geleceðine inanýyorlardý. Ýki yýldýr Ýstanbul'da Ýngiliz elçisi olanChar
uthnot Osmanlý yöneticilerini ve III. Selim'i iyi tanýdýðýna inanýyorduve Londra'ya yolladý
arda Osmanlý padiþahýnýn Sarayburnu'nda Ýngiliz
savaþ gemilerini gördüðünde yelkenleri suya indireceðinden kuþku duymadýðýný
yazýyordu. Sultan, Boðaziçi'nde bir savaþa giriþmektense Bosna'da Fransýzlarla
bir savaþa girmeyi tercih ederdi.
Ýngiltere bu doðrultuda hazýrlýklara giriþerek Plymouth'dan yola çýkan savaþ
gemilerine Doðu Akdeniz rotasý verirken Ýstanbul'daki Ýngiliz elçisi Arbuthnot da
Osmanlý yönetimine bir ültimatom vererek Fransýz elçisi Sebastiani'nin ülkesine
geri gönderilmesini talep etti. Çünkü Fransýz elçisinin Osmanlý baþkentindeki
faaliyetleri Fransa ile Ýngiltere arasýndaki savaþta tarafsýz olduðunu söyleyenOsmanlý devl
nin bu konumuna uygun düþmüyordu. Ancak Osmanlýlar hiç de
oralý olmadýlar ve Ýngiliz elçisinin taleplerine olumlu bir yanýt vermediler. Hatta
tam tersine Charles Arbuthnot'un bu tutumu öfkeye yol açtý ve Ýstanbul'da
istenmeyen adam haline gelmeye baþladý.
Bu arada Ýngilizlerin bu giriþimleri karþýsýnda Boðazlar'dan bir saldýrý olasýlýðýna
karþý Çanakkale Boðazý'ndaki savunma mevzileri, eski kaleler de Fransýzlarýn
desteðiyle teknolojik olarak güçlendirilmeye baþlandý. Öte yandan Ýngiliz elçisi
ve Ýstanbul'daki Ýngiliz vatandaþlarýna da tehdit yaðmaya baþlamýþtý. Bu durum
karþýsýnda daha önce gelip Galata önlerinde demirlemiþ olan bir Ýngilizfirkateynine binen e
e bazý önde gelen Ýngiliz vatandaþlarý gerilimin doruk
noktasýna ulaþtýðý 1807 yýlýnýn Ocak ayý sonlarýnda Marmara'ya doðru açýlmak
ihtiyacýný hissettiler.
Aslýnda Ýngiliz elçisi gerilimi týrmandýrma politikasýný erken baþlatmýþ ve henüz
Ýngiliz savaþ gemileri Boðazlarda görünmeden doruk noktasýna ulaþan krizi
yönetebilecek tarzda bir silahlý gücü arkasýna alamamýþtý. Ýstanbul'daki
Ýngilizleri Çanakkale'ye doðru götüren savaþ gemisini boðaz çýkýþýnda ancak üç
gemi daha bekliyordu ve bunlar "silahlý diplomasi" için yeterli bir güç deðildi.
Malta'ya haber gönderilerek on gemi daha ve çýkarma birlikleri istendi.
Bir yandan Gelibolu'ya çýkarma yapýlacak, bir yandan da Ýstanbul'a kadar
gidilecekti. Ancak Amiral Duckworth'un komutasýnda yedi geminin daha
Çanakkale Boðazý açýklarýna gelmesi için on gün geçecekti. On bir gemiye ulaþan
Ýngiliz filosu bundan sonra bir on gün daha rüzgarýn uygun hale gelmesinibeklemek zorund
a kalacak ve ancak 19 Þubat 1807'de Kraliyet Donanmasýnýn
gemileri tarihlerinde ilk kez Çanakkale Boðazý'na girip ilerlemeye
baþlayacaklardý. Boðazýn savunma mevkileri Ýngiliz gemilerine ateþ açtýlar ama
gemilere bir zarar veremediler. Bazý eski Osmanlý gemileri de düþman filosuna
ateþ açacak ancak etkili olamayacaklar ve karþý ateþle bazýlarý batýrýlacaklardý.
Böylece Amiral Duckworth'un küçük filosu Marmara'yý geçti ama Topkapý
Sarayý'ný tehdit edecek kadar Boðaziçi'ne sokulamadý. Çünkü Karadeniz'den esen
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 154 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
güçlü rüzgar ve þiddetli akýntý Ýngilizlerin gemilerini istediði yerdedemirlemesine olanak
. Zorunlu olarak ancak Büyükada önlerindedemirleyebildiler. Ama Ýstanbul'a on kilometred
en uzak olan bu mesafeden
toplarýn bir tehdit unsuru olmasý pek mümkün deðildi. Ýki gün boyunca Ýngilizgemileri adala
arýnda dururken bu gücü arkasýna alan Ýngiltere elçisiArbuthnot da Ýstanbul'a gelmiþ kendin
i temaslar yapýyor, sonuç almayaçalýþýyordu.
Ýngiliz gemilerinin adalara kadar gelmesi tabii ki Topkapý Sarayý'ný
endiþelendirmiþti. Ama daha sonra kýyýya pek sokulamadýklarý fark edildi ve
kentte savunma önlemleri alýndý. Sadece bir firkateyn Galata önlerine
gelebilmiþti. Ýngiliz elçisinin tehditlerine pek aldýrmayan Osmanlý yöneticileritam tersine
Arbuthnot'u tehdit ettiler. Halkýn galeyan halinde olduðunu ve her
an kentteki yabancýlara saldýrýlarýn baþlayabileceðini söyleyerek bir an önceçekip gitmeler
iyi yol olacaðýný bildirdiler.
Amiral Duckworth 22 Þubat sabahý gemilere Ýstanbul'u bombalamalarý emrini
verdi ama hemen geri aldý. Çünkü kente fazla sokulamadan yapýlacak bir
bombalama pek bir iþe yaramayacaðý gibi çýkarma birlikleri de olmadýðý için
etkili bir sonuç vermesi de beklenemezdi. Kentin bir kýsmýnda hasara meydanverebilecek
bombalar uzun vadede Ýngiltere ile Osmanlý Ýmparatorluðu arasýnda
çok daha büyük ve kalýcý bir düþmanlýðýn doðmasýna yol açmaktan baþka siyasibir sonuç ürete
Sonuçta Ýngilizler Þubatýn son günü tasý taraðý toplayýp Marmara'ya doðru
açýldýlar. Bu iç denizde kalmayý güvenli görmeyen Amiral Duckworth gemilerini
Çanakkale Boðazýndan geçirerek Ege'ye çýkaracak, bu arada bu kez boðazdan
geçerken Osmanlý toplarý daha isabetli atýþlar yapýnca bazý gemileri de yaraalacaktý. Ege'd
Rus filosu ile buluþan Ýngilizler geri dönüp birlikte Ýstanbul'u
bombalamayý tartýþtýlar ama bunun bir yararý yoktu.
Bunun üzerine her iki filo da Akdeniz'e doðru yola çýkarken Ýngiltere'nin "silahlý
diplomasi" denemesi tam bir fiyaskoyla sonuçlanýyor, Ýstanbul'da ise kutlama
gösterileri düzenleniyordu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 155 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
OSMANLI MAGNA CARTASI
Bu Topraklarda 'Sivil Sözleþme' Dediðin Böyle Olur!
Ekim 1808, Ýstanbul

Tahtta III. Selim'le 19. yüzyýla giren Osmanlý Ýmparatorluðu 1789'da gerçekleþen
Fransýz Devrimi'nin tüm Avrupa'ya yaydýðý rüzgarlardan etkileniyordu. Zatenoldukça uzun bir
mandýr sürmekte olan "yenileþme" ve "modernleþme" çabalarý
III. Selim'le birlikte yeni boyutlar kazanýyordu. Uzun zamandýr askeri bir
örgütlenme olarak etkinliðini yitirmiþ olan Yeniçeri Ocaðý yerine kurulan Nizamý
Cedid, yani "Yeni Düzen" adýný taþýyan ordu sadece askeri açýdan deðil bütün
bir toplumsal düzen açýsýndan da bir mesajý içeriyordu.
Yeniçeriler bu "Yeni Düzen" iþinden memnun deðildiler ve sonuçta ayaklandýlar.
Kabakçý Mustafa Ýsyanýyla III. Selim'i devirdiler ve 29 Mayýs 1807'de yerine IV.
Mustafa'yý tahta çýkardýlar. Nizam-ý Cedid yanlýlarý kýlýçtan geçirilirken önde
gelen bazýlarý kaçarak Rusçuk Ayaný Alemdar Mustafa Paþa'ya sýðýndýlar.
Ruslarý Silistre'de durdurmakla ünlü Alemdar Mustafa Paþa okuma yazma
bilmeyen bir askerdi, ancak III. Selim'e baðlý ve onun yapmak istediði
düzenlemeleri destekliyordu. Kendisine sýðýnanlar Alemdar Mustafa Paþa'yý
ordusuyla Ýstanbul'a yürümeye ve III. Selim'i yeniden tahta çýkartmaya ikna
ettiler. Nitekim 1808 yazýnda Rumeli askeriyle Ýstanbul'a yürüyen AlemdarMustafa Paþa, dah
a önce Kabakçý Mustafa'yý öldürttüðü için hýzla duruma
egemen oldu ve sarayýn kapýsýna dayandý.
Ancak IV. Mustafa III. Selim'in ve þehzade Mahmud'un öldürülmelerini
emretmiþti. Saraya girdiðinde III. Selim'in cesediyle karþýlaþan Alemdar Mustafa
Paþa haremdeki kadýnlarýn kendisini saklamalarý sayesinde kurtulan II.
Mahmud'u 28 Temmuz 1808'de tahta çýkaracaktý.
Yeni padiþah tarafýndan sadrazamlýða getirilen Alemdar Mustafa Paþa III.
Selim'in baþlattýðý reformlarýn sürdürülebilmesi için merkezi otorite (padiþah ve
Ýstanbul) ile yerel otoriteler (ayan ve taþra) arasýnda bir uzlaþmanýn
yapýlmasýnýn ve iliþkilerin yeniden düzenlenmesinin zorunlu olduðunu
düþünüyordu. Kendisi de bir ayan, yani bir tür yerel derebeyi olduðu için bu
zümreyi iyi tanýyordu.
Merkezi otorite zayýfladýkça doðal olarak yerel otoriteler güçlenip çoðalýyor,
bunlar arasýnda karþýlýklý olarak belirlenmiþ ve kabullenilmiþ bir iliþki
olmayýnca da ortaya bir kaos çýkýyordu. En ünlüleri Anadolu'da Çapanoðullarý,
Cabbarzadeler, Karaosmanoðullarý, Trabzon'da Tuzcuoðullarý, Musul'da
Kotalhalilzadeler, Arnavutluk'ta Ýþkodralý Mustafa Paþa, Yunanistan'da
Tepedelenli Ali Paþa olmak üzere Bulgaristan, Lübnan ve Arabistan da zaten
yerel derebeylerin yönetimindeydi.
Ýstanbul'daki merkezi yönetimin yeni güçlü adamý Sadrazam Alemdar Mustafa
Paþa tüm ayanlarý Ýstanbul'da bir toplantýya, "Meþveret-i Amme"ye davet etti.
Her biri kendi ordusuyla Ýstanbul'a çaðrýlan ayanlarýn bu toplantýya fazla raðbet
ettikleri söylenemez. Kavalalý Mehmet Ali Paþa ve Bulgaristan ayanlarý baþta
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 156 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
olmak üzere önemlice bir bölümü toplantýya katýlmadý. Ama yine de ayanlardanbazýlarý kendis
ibi, bazýlarý da temsilci gönderdiler.
Ýstanbul'un çevresi bu ayanlarýn askerlerinin rengarenk giysilerinden veçadýrlarýndan oluþa
rdugahlarla ilginç bir görüntüye bürünürken
Kaðýthane'deki Çaðlayan Köþkü'nde gerçekleþtirilen toplantý sonucunda 7 Ekim
1808'de yerel otoritelerle merkezi otorite arasýnda bir tür konsensüs anlamýna
gelen yazýlý bir sözleþme ortaya çýktý. Aslýnda yine çok fazla ayan tarafýndan
onaylanmayan ve 'Sened-i Ýttifak' adý verilen bu belgeye göre, padiþahýn ve onun
temsilcisi olan sadrazamýn otoritesi yeniden saðlamlaþtýrýlarak buyruklarýna
uyulacaðýna söz veriliyor, ama buna karþýlýk ayanlarýn da meþruiyeti tanýnmýþ
oluyordu.
Padiþaha karþý bir ayaklanma durumunda ayanlarýn emir beklemeden Ýstanbul'a
askeri yardýma gelmeleri de kabul edilen belgede, ayrýca vergi sisteminin her
yerde ayný þekilde uygulanacaðý ve padiþahýn gelirlerine el konmayacaðý,
ayanlarýn bölgelerinde adil bir yönetim saðlayacaðý ve birbirlerinin özerkliðine
dokunmayacaklarý da benimseniyordu. Aslýnda merkezi otoriteyle yerelotoritenin karþýlýklý o
arak birbirlerini tanýrken yetkilerinin de
sýnýrlandýrýlmasýný içeren bu sözleþmeden ne padiþah, ne de mühür basmak
zorunda kalan ayanlar memnun olmuþtu, ama durumu kabullenmiþ göründüler.
Sened-i Ýttifak'la konumunu güçlendirdiðine inanan Alemdar Mustafa Paþa,
Nizam-ý Cedid yerine Sekban-ý Cedid'in kurulmasýna karar verecek ve bu arada
Yeniçerileri çok rahatsýz eden önemli bir karar daha alacaktý; yeniçerilerin aylýk
cüzdanlarý olan esamelerin alýnýp satýlmasýný yasaklayacak, böylece önemli bir
gelir kaynaðýný ortadan kaldýrmýþ olacaktý.
Tüm bu geliþmelerin sonucunda Yeniçerilerin Alemdar Mustafa Paþa'yý ortadan
kaldýrmak için örgütlenmeleri kadar doðal bir þey olamazdý. Nitekim bu
doðrultuda hazýrlýklara giriþtikleri açýkça görülüyordu. Bu arada AlemdarMustafa Paþa'nýn R
da getirdiði askerler de Ýstanbul'da yozlaþmýþ
ve daðýlmýþtý. Alemdar Mustafa Paþa hem kendi elleriyle tahta oturttuðu
padiþaha, hem de ayanlarla yaptýðý sözleþmeye fazla güvenmiþ olacak ki,
Yeniçerilerin hazýrlýklarýna karþý Rumeli'ye gidip tekrar asker toplayarakÝstanbul'a gelmes
rilerim reddedecekti.
Sonunda Yeniçeriler ayaklandýlar. Sened-i Ýttifak'la yetkilerinin
sýnýrlanmasýndan hoþnut olmayan padiþah da parmaðýný oynatmadý,
Yeniçerilerin ayaklanmasý durumunda Ýstanbul'a koþup gelmeye söz veren ayanda. Alemdar Mus
tafa Paþa, konaðýný saran Yeniçerilerle baþ edemeyeceðini
anlayýnca 15 Kasým 1808'de mahzenine barut doldurup ateþleyerek kendisiyle
birlikte yüzlerce yeniçeriyi de havaya uçurdu.
Osmanlý'da sivil toplum sözleþmesine ilk örnek, hatta Ýngiltere'de kral ilederebeyleri ara
sýnda yapýlan Magna Carta Libertatum'a gönderme yapýlarak
"Osmanlý Magna Cartasý" diye de anýlan bu belgenin ömrü ancak beþ hafta
sürdü. Ýngiltere'de yerel otoriteler merkezi otoritenin yetkilerini sýnýrlamak
üzere Magna Carta'yý kabul ettirmiþti, oysa Osmanlý'da yerel otorite arasýndan
sivrilerek merkeze gelmiþ bir sadrazam, hem padiþahý, hem de diðer ayanlarý
hizaya getirmeye kalkýþmýþtý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 157 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Yani Magna Carta'nýn Ýngilizi ile Osmanlýsýnýn karþýlaþtýrýlmasý pek mümkündeðildi. Birisi
bir düzen doðrultusunda sahici bir adýmdý,
diðeri ise daha baþtan ölü doðmuþtu ve tek sahibinin de ölümüyle birliktetamamen tarihten s
kti. "Tarihten silinmesi" sözcükleri bir mecaz deðil
gerçekti; çünkü daha sonra güçlenerek yerel derebeylerini yok etmeye giriþen II.
Mahmud, Sened-i Ýttifak'ýn aslýný da yakýp, yok edecekti.
Sonraki kuþaklar bu belgenin ancak Cevdet Tarihi'nde verilen kopyasýný görüp,
inceleyebileceklerdi...
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 158 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ÖFKE BALDAN TATLIDIR AMA MEYVESÝ ACIDIR!
II. Mahmut'tan Yunan Ýsyanýna Destek
Nisan 1821, Fener Patrikhanesi

Alemdar Mustafa Paþa Rumeli askeriyle Topkapý Sarayý'nýn kapýsýna


dayandýðýnda padiþah IV. Mustafa hem III. Selim'in, hem de II. Mahmut'un
öldürülmesi emrini vermiþti. Selim öldürüldü ama Mahmut haremdeki
kadýnlarýn yardýmýyla kurtuldu ve ardýndan tahta geçti. Napolyon'un çaðdaþý
olan II. Mahmut, Fransýz imparatorunun Rusya'nýn üzerine yürümesinden
memnundu.
Napolyon'un baþarýlarý yüzyýllardýr Ruslarla savaþmakta olan Osmanlýlarýn iþine
geliyordu. Dolayýsýyla Fransýzlarla Osmanlýlarýn iliþkileri bu dönemde hayli
geliþecekti. Avrupa ve Rusya Napolyon'la uðraþýrken II. Mahmut da Osmanlý
Ýmparatorluðunda bazý reformlar yapma olanaðýný bulacaktý.
Ancak Fransa sadece Avrupa ve Rusya'nýn baþýna bela olacak bir Napolyon'u
çýkarmakla kalmamýþtý, ayný zamanda 1789 devrimini de gerçekleþtirmiþ ve bu
devrimin rüzgarý Osmanlýnýn egemenliði altýndaki topraklara kadar ulaþmýþtý.
Fransýz devriminin yaydýðý fikirler, baþta Balkanlar olmak üzere, Osmanlýlarýn
da canýnýn sýkýlmasýna neden olan milliyetçi akýmlarý birçok yerdegüçlendirecekti. Bunlarda
unanistan'dý. Ortodoks dininin egemenolduðu Balkanlarý kendi hegemonya alaný olarak gören
Ruslarýn, Sýrbistan ve
Yunanistan'ýn baðýmsýzlýðý için uðraþmalarý anlaþýlýr bir þeydi.
Nitekim 1814'de, Rusya'daki Yunan tüccarlarý tarafýndan Odesa'da kurulan
"Philiki Hetairia" örgütü Yunan baðýmsýzlýðý için önemli bir adým olacaktý. Bir
süre sonra Osmanlýlardan baðýmsýzlýk kazanmak için Balkanlarda baþlatýlmak
istenen savaþ hemen sonuçlarýný vermeyecekti ama artýk fitil de tutuþturulmuþ
oluyordu.
Aslýnda kendilerini Bizans Ýmparatorluðunun varisi olarak gören Rumlarýn
Osmanlý egemenliði altýnda hayli ayrýcalýklý bir statüsü vardý. Baþkent
Ýstanbul'un nüfusunun önemli bir kesimini oluþturan Rumlar dýþ iliþkiler baþta
olmak üzere Osmanlý devletinin birçok önemli mevkisini iþgal ediyordu.
Osmanlý devletinin Avrupa ülkeleriyle diplomatik iliþkilerinde kullandýðý dil esas
olarak Yunancaydý. Tabii en önemlisi de Fener Patrikhanesi'nin Ýstanbul'da
bulunmasýydý. Ortodoks kilisesinin merkezinin Ýstanbul'da olmasý ve varlýklý
Fener aristokrasisinin Osmanlý sultanlarýyla iyi geçinmeyi temel alan iliþkileri
Osmanlýnýn Yunan/Rum tebaasýyla olan iliþkileri açýsýndan da belirleyici biröneme sahipti.
Ama ne olursa olsun, sonuçta Yunanistan yüzlerce yýldýr Osmanlý'nýn egemenliði
altýndaydý ve artýk çað ulusal esaslara göre yeni devletlerin mantar gibi
fýþkýrdýðý, ulus-devlet modelinin evrenselleþmeye baþladýðý bir çaðdý. DolayýsýylaYunanista
anmasý ve savaþmaya baþlamasý
doðaldý. Uzunca bir zamandan beri Yunanistan ve Arnavutluk'un bir bölümünde
fiilen hükümranlýk kurmuþ Tepedelenli Ali Paþa'nýn II. Mahmut'un ordularý
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 159 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
tarafýndan tepelenmeye çalýþýlmasýný fýrsat bilen Yunan milliyetçileri Mart1821'de ayakland
Asýl destek adalardaki tüccarlardan, orta sýnýftan ve köylülerden geliyordu.
Özellikle deniz ticaretiyle uðraþan Yunan adalarý hem zenginleþmiþ, hem de
baþta Marsilya olmak üzere Fransa ile olan yoðun iliþkileri çerçevesinde
milliyetçi fikirlere açýk hale gelmiþti. Bir yandan Tepedelenli Ali Paþa, diðer
yandan da Ýran'la savaþ halinde olan Osmanlý ordularý ilk aþamada isyaný
bastýrmakta güçlük çektiler.
Böyle bir ayaklanmayý pek beklemeyen II. Mahmut büyük bir öfkeye ve paniðe
kapýldý. Paniklemiþti, çünkü Rumlar hep birlikte ayaklandýklarýnda Ýstanbul'u,
en azýndan Galata ve Beyoðlu'nu ele geçirirler diye korkuyordu. Nitekim gizli bir
emir vererek Ýstanbul'daki Müslüman ahalinin böyle bir Rum ayaklanmasýna
karþý koymak üzere silahlanmasýný istedi. Yeniçeri kýþlalarýna da gerektiðinde
sivil halka daðýtýlmak üzere yeteri kadar silah bulundurmalarýný emretti.
Öfkesini ise Fener Patrikhanesi'nden çýkaracaktý. Evet, yüzlerce yýldýr atalarý da
her türlü baþkaldýrýyý kan dökerek, þiddetle bastýrmýþtý ve atalarýndan bildiði
yolu izlemesi þaþýrtýcý deðildi. Ayrýca o sýralarda aþýnmýþ olan merkezi otoriteyi,
yani kendi otoritesini güçlendirmek için yerel otoritelerin ve ayaklanmalarýn
üzerine þiddetle giderek despotlukta bir hayli ün de kazanmýþtý. Ama yine de
öyle akýlsýzca hareket edecekti ki, karþýsýndaki güçleri birleþtirmekle
kalmayacak, durduk yerde bir din þehidi yaratacak ve kendisine karþý mücadele
edenlere etkili bir bayrak armaðan edecekti.
Dönemine göre bir "aydýn" olduðu söylenebilecek padiþahýn "aydýn despotluðunu"
annesi "Fransýz Sultan"dan aldýðý ileri sürülmüþtü. Ve kan dökmeye alýþýk bu
"aydýn" Sultan, Yunan ayaklanmasýnýn arkasýnda Ortodoks kilisesinin olduðuna
inanýyordu. Öyleyse önce kilisenin önde gelenlerini cezalandýrarak iþe baþlamak
gerekir, diye düþünüyordu. Oysa Fener Patrikhanesinin patlak veren
ayaklanmanýn arkasýnda olduðu kanýtlanamazdý. Evet, kimi yoksul papazlar ve
din görevlileri isyancýlarla beraber olabilirdi, ama Fener yöneticileri, patrik ve
piskoposlar bu hareketten rahatsýzdýlar ve kendi konumlarýný da tehlikeye
attýðýnýn bilincindeydiler.
Nitekim Mora'da ayaklanma baþladýktan sonra Fener Patrikhanesi Ortodoks
Kilisesi adýna resmi bir açýklama yapacak ve ayaklanmayý kýnarken Sultan'a
baðlýlýðýný bir kez daha vurgulayacaktý. Ancak II. Mahmut açýsýndan bunlarýn
hepsi oyundu. Fener Patrikhanesi hem ayaklanmayý gizlice destekliyor, hem de
kendisini kurtarmak için bu tür açýklamalar yapýyordu. Oysa durum böyle olsabile, bu açýkla
yaklanan güçleri bölmek için bir silah olarak kullanýlmasý
mümkünken öfkesinin esiri olan padiþah budalaca hareket edecekti.
Ýþte böylece, Mora'daki ayaklanmanýn baþlamasýndan birkaç hafta sonra, 22
Nisan 1821'de yaklaþan Paskalya için ayin yapýlýrken silahlý askerler Haliç'in
kýyýsýndaki Fener Patrikhanesi'ne daldýlar. Ayinin bitmesini sabýrsýzca
beklemeyi nasýl akýl ettiler Allah bilir, ama ayin biter bitmez tören cüppeleriiçindeki Pa
trik Gregorius ve beraberindeki piskoposlarla papazlarý yakaladýlar.
Bir anda ortaya çýkan cellatlar kementlerini Patrikle diðerlerinin boynunadolayýverdiler
. Sürüklenerek Patrikhanenin kapýsýna getirilen Gregorius
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 160 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
buradaki bir çengele asýlýverdi. Tüm Rumlara gözdaðý vermek için Patriðin
cesedi üç gün boyunca orada asýlý kalýrken, diðer piskoposlar da Ýstanbul'un
çeþitli semtlerinde ayný þekilde asýlarak günlerce teþhir edildi. Sultan Mahmut
bu katliamýn ardýndan Rumlarýn tepki gösterebileceðini de düþünmüþ ve
Ýstanbul'a dýþarýdan askeri birlikler getirtmeyi ihmal etmemiþti.
Ayrýca Müslüman halk da Rumlara ve Hýristiyanlara karþý silahlandýrýlýp,
kýþkýrtýldý. Gözü dönmüþ topluluklar günlerce Ýstanbul'un altýný üstüne getirerekterör esti
iliseleri yaðmaladýlar, hatta Patriðin
tahtýný bile parçaladýlar.
Bu arada Sultan Mahmut'un da öfkesi dinmek bilmiyordu. Ýyice çileden çýkmýþ
olan Padiþah, Ortodoks Hýristiyanlarý daha da aþaðýlamak ve küçük düþürmek
için Patriðin cesedinin Yahudilere verilmesini ve bir pazar yerinde Yahudiler
tarafýndan ayaðýndan sürüklendikten sonra bir taþa baðlanýp Haliç'e atýlmasýný
emredecekti.
Böylece Osmanlý Sultaný Ýstanbul'daki Rumlarýn herhangi bir harekete
kalkýþmasýný belki önlemiþti ama bir anda imparatorluk topraklarýnda
yaþayanlarýn dörtte birini, sadece Rumlarý deðil bütün Ortodoks Hýristiyanlarý
kendisine düþman etmeyi baþarmýþtý.
Olanlara kayýtsýz kalmayan Avrupa devletleri Osmanlý devleti üzerinde aðýr bir
baský kurdu. Bu arada zaten geleneksel olarak eski Yunan uygarlýðýndan gelen
hayranlýk ve baðlýlýk duygulan artýk tüm Avrupa'da Yunanistan'ýn baðýmsýzlýk
savaþýnýn daha büyük ölçüde desteklenmesini getirecekti. "Barbar Türkler"
"Uygar Yunanlýlarý" böylesine vahþice katlederken Avrupa'nýn hareketsiz
kalmasý mümkün deðildi. Ve sonuçta çok geçmeden Yunanistan tam da budestek sayesinde, Avrup
Hýristiyan devletlerinin eliyle baðýmsýzlýðýný
kazanacaktý.
Yunanistan'daki ayaklanmalar Mýsýr Valisi Mehmet Ali Paþa'nýn oðlu Ýbrahim
Paþa'nýn ordusuyla bastýrýlacaktý ama Rusya ve diðer büyük devletler yapýlanlarý
unutmayacak ve Yunan davasýnýn zafere ulaþmasýný saðlayacaklardý. 1827'de
Navarin'de Osmanlý-Mýsýr donanmasý aðýr bir yenilgiye uðratýldýktan ve Ruslar
yine Balkanlara indikten sonra Eylül 1827'de Edirne'de yapýlan anlaþma ile
Yunanistan'ýn baðýmsýzlýðý resmen tanýnacaktý.
Öte yandan cesedi Haliç'in sularýna atýlan Gregorius'un hikayesi orada bitmedi.
Baðlandýðý taþtan kurtularak suyun yüzeyine çýkan ceset Rusya'ya tahýl götüren
bir Rum gemisi tarafýndan bulundu. Bunun "din þehidi" Patrik için ilahi bir
mesaj olarak algýlanmasý kadar doðal bir þey olamazdý. Gemi Odesa'yaulaþtýðýnda Gregorius d
vataný uðruna þehit olmuþ kutsal bir kiþi, bir "aziz"
olarak büyük bir törenle topraða verildi. Aslýnda Osmanlýya baðlý olan ve
ayaklanmacýlara karþý çýkan talihsiz adam artýk baðýmsýzlýk mücadelesi
verenlerin elinde bir meþale olacak ve hep öyle kalacaktý.
Yarým yüzyýl sonra Ruslar Ortodoks kiliseleri arasýndaki iliþkileri geliþtirmek
için Patriðin kemiklerini anavataný Yunanistan'a gönderdiler. Atina'daki
Metropol katedralinin giriþine defnedilen Patriðin mezarý o gün bugündür dindarYunanlýlarca
r türbe gibi ziyaret ediliyor.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 161 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
HASTA ADAM DAHA FAZLA YAÞADI
Rus Çarý I. Nikola Fena Çuvalladý
Ocak 1853, St. Petersburg

Aralýk 1825'te Petersburg'da muhafýz birliði kendisine baðlýlýk yemini ederkenpatlak veren
ekabristlerin ayaklanmasýndan canýný ve tahtýný zor kurtaran Rus
Çarý I. Nikola'dan sonra, hüküm sürdüðü 30 yýl boyunca Rusya'yý ilerleten bir
adam olmamýþtý. Tam tersine Rus tarihi içindeki deðerlendirilmesinde kendisi
için söylenen þey "Rusya'nýn geliþmesini donduran Çar" olacaktý.
Ama buna raðmen bu Rus Çarý onu, bunu "hasta" ilan etmekten adeta zevk
alýyordu. Kendi ülkesinin sorunlarýna ne kadar vakýf olduðu ayrý bir tartýþma
konusu olan I. Nikola önce 1846'da Avusturya ve Habsburglar için "Hasta adam"
teþhisini koyacak, daha sonra ise ayný teþhisi Osmanlýlar için tekrarlayacaktý.
9 Ocak 1853'de bir konserden çýkarken sohbet etmekte olduðu Ýngiltere'ninRusya elçisi Hami
lton Seymour'a Osmanlý Ýmparatorluðu için de "hasta adam"
diyecekti. Aslýnda yakýnda daðýlýp, parçalanmasýný beklediði bu ülkenin
topraklarýný paylaþmak için nabýz yokluyordu. Ýngiliz elçisi de bu
deðerlendirmeyi Londra'ya rapor edince I. Nikola'nýn bu sözleri hýzla yayýldý ve
Osmanlý Ýmparatorluðunun son dönemi için "hasta adam" deyimi Avrupalýlarýn
çok hoþuna gitti.
Ancak bu deyimin asýl sahibi bir süre sonra bu "hasta adam" ve müttefiklerine
karþý giriþtiði Kýrým Savaþý'ný kaybetmekle kalmayacak, daha da önemlisi, çok
saðlam sandýðý kendi imparatorluðu Osmanlý'dan önce çökecekti!
Rus Çarý'nýn "hasta" ilan ettiði Osmanlý Ýmparatorluðunun saðlýðýnýn yerindeolduðu tabii ki
i reformlar yapmaya, modernleþmeye çalýþan
imparatorluk gerçekten de bir türlü kendisini toparlayamýyordu. Ama bu durum
sadece Osmanlý için geçerli deðildi. Geliþmekte olan kapitalizm benzer
imparatorluklarýn tümünü sarsýyor, kapitalizmin ilerlemesi ve giderek bir dünyasistemi hali
e gelmesiyle birlikte klasik imparatorluklar tarihin gerisinde
kalýrken yeni koþullar ulus-devletleri öne çýkarýyordu.
Temeldeki bu iktisadi-siyasi süreç Osmanlý için de geçerliydi, Rusya veyaAvusturya için de.
Kapitalizmin geliþimine ayak uydurma koþullan olanlar bu
durumdan daha az etkilenir görünürken, kendine özgü bir sosyo-ekonomik yapýsý
olan Osmanlý Ýmparatorluðu ise diðerlerine göre daha hýzlý bir þekilde tarihin
dýþýna itilmekte olduðu izlenimini veriyordu. Ama hepsi o kadar! Çünkü bütün
bu imparatorluklar sonuçta uluslararasý bir sistem haline gelen kapitalizmindünyayý ilk
kez paylaþtýðý Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda þöyle veya böyle tarih
sahnesinden çekileceklerdi.
Rus Çarý I. Nikola Osmanlý'yý "hasta adam" ilan ettikten sonra orada durmadý
tabii. Hastayý bir an önce öbür dünyaya gönderip malýna-mülküne el koymak içinçabalarýný da
Ýngiliz elçisine bu sözleri söylemesininüzerinden çok geçmeden Prens Alexander Mençikof'u
l'a özel elçi olarak
gönderen Çar, Sultan Abdülmecit üzerinde bir nüfuz elde etmeye çalýþtý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 162 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Abdülmecit ona istediklerini verdiði ölçüde de Sultanýn güvenliðini saðlamak
üzere gizli bir anlaþma teklif etti. Osmanlý egemenliði altýndaki topraklarda
yaþayan Ortodokslarýn hamiliðini kazanmaya çalýþan Rusya, böyleceimparatorluk daðýldýðýnda
erlerin de kendisine kalacaðýný
düþünüyordu.
Prens Mençikof Ýstanbul'da üç ay kadar kaldý ve ortalýðý hayli kýrýp geçirerek
Çarýn isteklerini kabul ettirmeye çalýþtý. Ancak diplomatik kabalýklarýnýn
ötesinde pek bir þey gerçekleþtiremeden Mayýs ayýnda Ýstanbul'dan St.
Petersburg'a dönerken Sultan Abdülmecit'e ateþ püskürüyordu. Osmanlý sarayý
da Rus prensinden çok rahatsýz olmuþtu ve böylece Osmanlý-Rus iliþkileri yeni
bir savaþa doðru yol almaya baþladý.
Sonuçta patlak veren Kýrým Savaþý'nda Ruslar sadece Osmanlýlarla deðil, onlarýn
müttefiki Ýngiltere ve Fransa ile de savaþmak zorunda kaldý. I. Nikola'nýn kaba
ve aç gözlü politikalarý Rusya'yý tecride sürüklemiþ ve karþýsýndaki güçler
yelpazesini geniþletmiþti.
Öyle ki, Fransýzlarla Ýngilizler tarihte ilk kez Rusya'ya karþý birlikte
savaþýyorlardý. 1854 baþýndan 1856 sonlarýna kadar yaklaþýk üç yýl süren Kýrým
Savaþý sonunda Rusya kaybetti ama Çar I. Nikola bu yenilgiyi göremedi. Çünkü
savaþ devam ederken 2 Mart 1855'de ölmüþtü. Kýrým Savaþý'nda "hasta adam"a
yenilen Rusya'nýn öngörülü Çarýný bekleyen sadece bu deðildi.
Öykünün daha sonrasýnda ise Çarlýðýn 1917'deki Bolþevik Devrimi ile tarihten
silinmesi de yer alýyordu. Mirasýný paylaþmak için ölümü beklenen "hasta adam"
da Birinci Dünya Savaþý'nýn anaforunda boðulacaktý ama yine de Rus
Çarlýðýndan beþ yýl daha fazla yaþayacak, Çarlýðýn yýkýlýþýný gördükten sonra o dason nefes
en çekilecekti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 163 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
KILIÇ KUÞANMAYAN TEK PADÝÞAH
V. Murad'ýn Üç Aylýk Saltanatý
Haziran-Aðustos 1876, Ýstanbul
622 yýl hüküm süren Osmanlý Ýmparatorluðunun 36 padiþahýndan biri olan
Sultan V. Murad en kýsa süreyle tahtta kalan ve hatta Eyüp Sultan Camii'nde
kýlýç kuþanma töreni yapýlmayan tek padiþahtýr. Büyük umutlarla tahta
çýkarýlmýþ ama üç ay sonra da indirilmiþtir.
Sultan Abdülmecid'in oðlu olan V. Murad babasý ölüp de amcasý Abdülaziz tahta
geçince veliaht oldu. 17. Yüzyýlýn sonunda tahta çýkan I. Ahmed'den bu yana,
yani iki yüz elli yýlý aþkýn bir süredir Fatih Sultan Mehmed'in kardeþlerin
öldürülmesini öngören kanunlarý uygulanmýyor, tam tersine hanedanýn en yaþlý
erkek üyesinin tahta geçtiði "ekberiyet sistemi" uygulanýyordu.
Ama buna raðmen saray darbelerinin sýkça görüldüðü, hatta tahttan indirilen
padiþahlarýn ýrzýna bile geçildiði Osmanlý sarayýnda veliahtýn can güvenliðinin
olduðu söylenemezdi. Dolayýsýyla tahta çýkan padiþah her zaman için
kendisinden sonra saltanat sýrasýný bekleyen veliahtý bir tür rakip olarak görür
ve denetimi altýnda tutardý. Saraylarýn birinde padiþahýn en güvendiði
adamlarýnýn gözetimi altýnda bir tür yarý tutukluluk halinde geçen hayatý
özellikle siyasi iliþkiler kurmasýna olanak tanýmazdý. Gündelik hayatý ve hemen
her türlü iliþkisi tahttaki padiþahýn izin verdiði biçim ve ölçüler içinde kalýrdý.
Tüm bunlar veliaht Murad için de geçerliydi. Amcasý Abdülaziz'in Mýsýr ve
Fransa gezilerine katýlmasýna izin verilmesine raðmen yaþamýnýn pek de serbestolduðu söylen
i. Benzer bir yaþam süren hanedan üyelerinin çoðu gibimüzik ve edebiyatla uðraþan, besteler
n ve içkiye düþkün olan Murad babasý
Abdülmecit gibi Batý hayraný birisiydi.
Fransa ziyareti sýrasýnda Paris'te bulunan Yeni Osmanlýlarla görüþerek
meþrutiyet ilan etmeye hazýr olduðunu bildirmesi Abdülaziz'i çok rahatsýz etmiþ
ve Ýstanbul'a dönüþte daha sýký bir denetim altýna alýnmýþtý. Belki can
güvenliðini saðlamlaþtýrmak, belki de Batý'ya olan hayranlýðýný kanýtlamak için
olsa gerek, Mason olduðu, Büyük Doðu Locasýnýn üyesi olduðu iddia edilecek ve
daha sonra bu iliþkinin hayatýný kurtardýðý da söylenecekti.
1861'de tahta geçen Abdülaziz'in keyfi, baskýcý ve müsrif yönetimi en sonunda birsaray darb
sine yol açtý. Sadrazam Mehmed Rüþdi, Serasker Hüseyin Avni ve
Ahmet Mithat paþalarla Þeyhülislam Hayrullah Efendi birlikte hareket ederek
Abdülaziz'i tahttan indirince anayasal bir düzen getirmesi için 30 Mayýs 1876'da
V. Murad'ý tahta çýkardýlar.
Topkapý Sarayý'ndan Dolmabahçe Sarayý'na getirilen Sultan Murad'ýn ruh saðlýðý
aslýnda pek iyi deðildi ve alkolizmden de mustaripti. Ancak tahta çýkýnca verdiði
sözlere uygun davranacak gibi görünüyor ve meþrutiyet yanlýsý paþalar da doðru
bir iþ yaptýklarýna inanýyorlardý. Ancak tahta çýkýþýný izleyen günlerde sultanýn
ruhsal dengesini iyice sarsan iki trajik olay meydana geldi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 164 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Birincisi, Abdülaziz tahttan indirilmesinden 5 gün sonra, 4 Haziran 1876'da
odasýnda ölü bulundu. Resmi açýklamaya göre eski padiþah tahttan indirilmesini
gururuna yedirememiþ ve bileklerini keserek intihar etmiþti. Ancak bu ölüm
hayli kuþkuluydu ve hýzla yayýlan söylentiye göre eski padiþah öldürülmüþtü.
Ýngiliz elçiliðinden gelen bir doktor eski padiþahýn bileklerinde görülen kesikleri
kendi kendine yapmasýnýn mümkün olmadýðýný söylemiþti. Bundan 10 gün sonraise Serasker Hüse
e Dýþiþleri Bakaný Raþid Paþa'nýn ölümüne yolaçan ikinci bir olay daha meydana geldi.
Abdülaziz'in en sevdiði karýsý olan Nesrin Sultan doðum yaparken ölünce daha
önce sarayda görev yapmýþ olan aðabeyi Çerkez Hasan 14 Haziranda nazýrlarýn
toplantý halinde olduklarý salona dalmýþ ve silahýyla rasgele ateþ açarak bu iki
paþayý öldürmüþtü. Hemen yakalanarak idama mahkum edilen Çerkez Hasan'ýn
cesedi ibret olmasý için dört gün boyunca asýlý kalmýþtý.
Bu iki olay zaten pek iyi durumda olmayan sultanýn dengesini iyice alt üstedecekti.
Yine söylendiðine göre amcasý Abdülaziz'in ölümünü öðrendiðinde bir
buçuk gün boyunca kusan V. Murad'ýn içine ölüm korkusu düþmüþtü ve
kendisinden beklenenleri yapamayacaðýný o da, onu tahta çýkaranlar da yakýnda
anlayacaklardý.
Ölüm korkusuyla bunalýma sürüklenen bir padiþaha uzun süre tahammül
edilebilecek bir zaman deðildi; Osmanlý devleti Sýrbistan ve Karadað ile savaþ
halindeydi ve meþrutiyetçi paþalarýn da acelesi vardý. Nihayet akli dengesininülkeyi yönetm
uygun olmadýðýna iliþkin olarak doktorlarýn verdiði bir raporlatahttan indirildi ve yerine
meþrutiyet ilan etmeye söz veren kardeþi II.
Abdülhamit geçirildi.
Osmanlý hanedanýnýn en kýsa süre tahtta kalan üyesi Dolmabahçe Sarayý'ndan
çýkarak hemen yan taraftaki Çýraðan Sarayý'nýn yolunu tuttu. Bir ara
Abdülhamit tarafýndan öldürülmeye niyetlense de Mason Locasý hayatýný
kurtardý ve sýký bir gözetim altýnda da olsa daha 28 yýl yaþadý.
Daha sonrasýnda Abdülhamit'in yaptýklarýný görünce Murad'ý tahttan indirenler
piþman oldular mý, bilinmez. Ama ona baðlý olanlar vardý. Tahttan indirildiði yýl
"kafes içinde" yaþadýðý Çýraðan'dan onu Avrupa'ya kaçýrmaya çalýþtýlar ama
beceremediler. Ýki yýl sonra, Mayýs 1878'de bu kez de Ali Suavi, Çýraðan'ý
basarak onu tekrar tahta çýkarmaya çalýþtý ama bu giriþim de baþarýlý olamadý.
Gerek üç ay süren saltanatý, gerekse kendisinden sonra 33 yýl hüküm süren
kardeþi Abdülhamit'in dönemi Yeni Osmanlýlar için tam bir fiyasko olurken, V.
Murad 29 Aðustos 1904'e kadar Ýstanbul Boðazýnýn kýyýsýndaki sarayda kendihayatýný ve kendi
larýný yaþamaya devam etti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 165 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ANAYASA YAPARKEN DÝKKATLÝ OLMAK GEREK
Mithat Paþa Kendi Anayasasýnýn Ýlk Kurbaný Oldu
1877, Ýstanbul
19. Yüzyýlýn son çeyreðine doðru ilerlenirken hala üç kýtaya yayýlmýþ dev bir
imparatorluk olan Osmanlý devleti de ayakta durmakta zorlanýyordu. Aslýnda
yüzyýlýn baþýndan beri bu duruma çare aranýyor ve bulunmuþ gibi degörünüyordu; Batý Avrupa'
li Osmanlý'ya uyarlanacaktý. Ancak
sonuçta kapitalizmin siyasal üst yapýsý olarak nitelendirilebilecek bir modelin
uyarlanmasýyla imparatorluðun kurtulmasý doðrusu pek mümkün deðildi.
Geliþmekte olan kapitalizm, uluslararasý bir sistem haline gelirken dünyayý da
yeniden þekillendiriyordu. Bazý ülkeleri baðýmlý, yarý-sömürge ve sömürgedurumuna getirerek
kapitalist ülkelerin sermaye birikimini daha
hýzlý saðlamak için bu ülkeleri de daha yoðun bir sömürüye tabi tutuyor,
yaðmalýyordu.
Aslýnda Osmanlý devleti de, görünüþteki tüm azametine raðmen bu süreçte
baðýmlý olmaya ve tabii bu arada daðýlmaya mahkumdu. Çaðýn ideolojik
akýmlarýndan da etkilenen Osmanlý aydýnlarý ülkeye bir an önce anayasal birsistem, meþruti
onarþi getirmeye çalýþýrken Osmanlý'yý kaçýnýlmaz
kaderinden uzaklaþtýrmaya çalýþýyordu.
III. Selim'le baþlayan ve Tanzimat'la ilerleyen bu yenileþme ve reform
çabalarýnýn hedefi 19. yüzyýlýn son çeyreðine gelindiðinde artýk meþruti bir
monarþinin kurulmasýydý. 1867'de kurulan Yeni Osmanlýlar Cemiyeti'nindesteklediði bu çabala
siyasi önderi olarak sivrilen ismin de Ahmet MithatPaþa olmasý doðaldý.
Neredeyse devlet hizmetine girmesinden itibaren reformcu çalýþmalarýyla dikkatçeken, eðitim
ve maliye baþta olmak üzere birçok alanda önemli düzenlemeler
gerçekleþtiren Mithat Paþa Batý Avrupa'daki geliþmeleri de yakýndan izliyordu.
Bu arada Namýk Kemal ve Ziya Paþa gibi Yeni Osmanlýlarýn fikir adamlarýyla dayakýn bir tema
ve iþbirliði içindeydi.
Ýlk kez Temmuz 1872'de Abdülaziz tarafýndan sadrazamlýða getirilen MithatPaþa'nýn padiþahýn
ununu elinde tutmasý ancak üç ay sürebildi.
Ýmparatorluðun bir federasyona dönüþmesi fikrine yakýnlýk duyduðu iddialarýnýn
yaný sýra maliyeye sýký bir düzen getirmeye yeltenmesi ve Abdülaziz'in
Dolmabahçe Sarayý'ndaki hesapsýz harcamalarýný da denetlemeye kalkýþmasý
üzerine üç ay sonra görevden alýndý.
Sadrazamlýktan uzaklaþtýrýlmakla birlikte devlet içinde etkili olmasý
engellenemeyen Mithat Paþa daha sonra çeþitli nazýrlýklarda ve yüksekgörevlerde bulunmaya d
m edecek ve bu arada o dönemin en etkili üç veziri
arasýnda bir tür yakýnlaþma ve iþbirliði ortamý da yaratacaktý. Sonuçta Mithat
Paþa, Mehmet Rüþdi Paþa ve Hüseyin Avni Paþa birlikte hareket ederek 30
Mayýs 1876'da Abdülaziz'i tahttan indirerek yerine V. Murat'ý geçirdiler.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 166 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Uzun yýllardýr Topkapý Sarayý'nda kendi dünyasýnda yaþayan içkiye düþkün V.
Murat reformlara yatkýn görünüyordu. Ancak ruh saðlýðý yerinde olmayan yenipadiþah Abdülazi
ziran'da kuþkulu bir þekilde ölümü üzerine iyicebunalýma girdi ve kendisinden beklenenleri
ine getiremeyeceði anlaþýldý.
Bunun üzerine üç ay sonra V. Murat da tahttan indirilecek ve Mithat Paþa ile
arkadaþlarýnýn çalýþmalarýna destek olacaðýna, bir anayasa ilan edeceðine söz
veren II. Abdülhamit 31 Aðustos I876'da tahta çýkarýlacaktý.
Hemen bir anayasa oluþturmak üzere çalýþmalara baþlandý; Mithat Paþa'nýn
baþkanlýðýnda kurulan bir komisyonda 16 yüksek dereceli devlet memuru,
ulemadan 12 kiþi ve 2 de asker yer alýyordu. 30 kiþiden oluþan komisyonunelinde zaten ki
mi taslaklar ve hazýrlanmýþ metinler vardý. Hýzla yürütülen
çalýþmalar sonuçlandýrýlýrken biri halkýn oylarýyla seçilmiþ Meclis, diðeri
padiþahýn atayacaðý Ayan olmak üzere iki temsili organa dayanan bir sistem
öngörülüyor, Batý'da geçerli olan çeþitli temel hak ve özgürlükler tanýnýyordu.
Abdülhamit kendisine onaylanmak üzere sunulan taslaða bazý maddeler
ekleyerek kabul edecekti. Eklenen en önemli madde ise padiþaha Anayasayý
askýya alma yetkisi veren ve bu arada "kendisi veya ülke için tehlikeli" gördüðü
kiþileri sürgüne göndermesine olanak saðlayan ünlü 113. Maddeydi. Ve bu
madde ilk kez Anayasa Komisyonu Baþkaný Mithat Paþa için kullanýlacaktý.
Osmanlý'yý meþruti bir monarþi haline getiren Anayasayý hazýrlayan komisyonun
baþkaný Mithat Paþa'yý 17 Aralýkta sadrazamlýða atayan II. Abdülhamit, hemenaltý gün sonra
alýkta Anayasayý onaylayarak yürürlüðe soktu. Acelesi
vardý çünkü ayný gün Ýstanbul'da toplanan çeþitli Batýlý ülkelerin temsilcileri
"Tersane Konferansý" diye bilinen bu toplantýda Osmanlý'dan özellikle
Balkanlarýn yeniden düzenlenmesiyle ilgili olarak yeni bir takým taleplerde
bulunmaya hazýrlanýyorlardý.
Toplantý Kasýmpaþa'daki Donanma Komutanlýðý binasýnda baþladýðý sýrada
duyulan top seslerinden þaþkýnlýða uðrayan temsilcilere Anayasanýn ilan edildiði
açýklandý. Aslýnda böylece konferans boþlukta kalmýþ oluyordu. Yine de 20 Ocak1877'ye kadar
sürdürmekte ýsrar etti ama ortaya konulan talepler
Osmanlý yönetimi tarafýndan kabul edilmeyince delegeler de hep birlikteÝstanbul'dan ayrýla
rak protestoda bulundular. Ancak hükümet umursamayacak,
padiþah ise rahat bir nefes alacaktý.
Batýlý devletlerin temsilcilerinin Ýstanbul'dan ayrýlmasýyla uluslararasý baskýdan
uzaklaþtýðýný düþünen Abdülhamit, Abdülaziz'in ölümünden sorumlu tuttuðu ve
hiç güven duymadýðý Mithat Paþa'yý tasfiye etmek için vakit kaybetmedi. Aslýnda
anayasal bir düzeni de benimsemiþ deðildi ve daha sonra hayli uzun sürecekhükümranlýk dönem
kendisine göre planlarý vardý. Egemenliðini ne Mithat
Paþa gibi etkili isimlerle, ne de milletin oylarýyla seçilen temsili organlarlapaylaþmay
a niyeti vardý.
5 Þubat 1877'de Dolmabahçe Sarayý'na çaðrýlan Anayasa Komisyonu Baþkaný ve
Sadrazam Mithat Paþa sarayýn önünde, Boðaz'da demirlemiþ olan bir gemininbacasýndan dumanla
buna bir anlam veremeyecekti. Kýþ
vakti padiþahýn denize açýlmasý pek görülen bir durum olmadýðýna göre acaba
yolcusu kim olabilirdi?
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 167 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Anayasayý ve temel reformlarý yapma sözü verdiði için tahta çýkardýðý padiþahýn
kendisinden kurtulmakta kararlý olduðunu bilse belki kendine göre önlemlerini
alýr ve bir karþý darbeye kalkýþabilirdi. Ama bu gibi kuþkulardan uzak bir þekilde
gittiði Dolmabahçe Sarayý'nda II. Abdülhamit'in kendisi yoktu. Bir saray
görevlisi sadrazama padiþahýn kararýný bildirdi; Anayasanýn 113. Maddesine
göre padiþah, sadrazamý kendisi ve ülke için "tehlikeli kiþi" olarak
deðerlendiriyor ve sürgüne gönderiyordu. Böylece Anayasayý yapan paþa o
anayasanýn da ilk kurbaný oluyordu! Mithat Paþa hemen Dolmabahçe önündeki
gemiye bindirilecek ve Ýtalya'nýn yolunu tutacaktý.
Anayasanýn mimarýna üç ay tahammül edebilen II. Abdülhamit Anayasanýn
kendisine ise bir yýldan fazla katlanacaktý. Doðrusu Meclis-i Mebusan'ý fazla
ciddiye aldýðý söylenemezdi ama 24 Nisan 1877'de baþlayan Osmanlý-Rus
savaþýnda uðranýlan yenilgiye bir sorumlu arayýp bulmasý gerektiðinde Meclis'i
buldu ve Þubat 1878'de yine Anayasanýn kendisine tanýdýðý hakka dayanarakAnayasayý askýya a
ve Meclis-i Mebusan'ýn da kapatýldýðýný ilan edecekti.
Ardýndan da 30 yýl süreyle ülkeyi istediði gibi yönetmenin yollarýný bulmak
konusunda ne kadar becerikli olduðunu kanýtlayacaktý.
Ýkinci sadrazamlýðý da yine ancak üç ay süren Mithat Paþa ise önce bir yýl kadar
Avrupa'da sürgünde kaldýktan sonra yeniden ülkeye dönecek ve devlet hizmetinedevam edecekt
i. Ancak Ýstanbul'a yaklaþtýrýlmayan ve önce Suriye ardýndan da
Aydýn valiliklerinde bulunan Mithat Paþa, padiþahla iliþkilerinin normalleþtiðini
zannedecekti. Oysa Abdülaziz'in tahttan indirilmesini ve ölümünü hiçbir zaman
unutmayan, kendisi de sürekli "hal edilme" kuþkusu içinde yaþayan Abdülhamit,
en sonunda 1881'de Mithat Paþa ve Mehmet Rüþdi Paþa'nýn Abdülaziz'in ölümü
dolayýsýyla sorgulanmalarýný gündeme getirecekti.
Önce Ýzmir'deki Fransýz konsolosluðuna sýðýnan Mithat Paþa hükümetin güvencevermesi üzerine
ktý. "Yýldýz Mahkemesi" olarak bilinen yargýlama
sonunda suçlu bulunarak ölüm cezasýna çarptýrýlacak ama Batýlý devletlerin
araya girmesiyle cezasý ömür boyu hapse çevrilerek imparatorluðun en uzak
köþelerinden birine, Taif'e gönderilecekti. Ve burada padiþahýn emriyle 8 Mayýs
1884'de öldürülecekti.
Yaptýðý Anayasanýn ilk kurbaný olarak sürgüne gönderilen paþanýn ölümü de
kendi elleriyle tahta çýkardýðý padiþahtan gelecekti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 168 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
SARIKLI ÝHTÝLALCÝ !
Ali Suavi'nin Çýraðan Sarayý Baskýný
20 Mayýs 1878, Ýstanbul

Halk arasýnda "93 Harbi" diye bilinen Osmanlý-Rus savaþý 24 Nisan 1877'de
baþladýðýnda Osmanlý ordularý doðrusu iyi savunma savaþlarý vermiþlerdi.
Kars'ta Ahmet Muhtar Paþa, Plevne'de ise Gazi Osman Paþa'nýn gösterdikleribaþarýlara raðmen
nuçta savaþ Ruslarýn zaferiyle bitmiþti. Plevne'nin teslim
olmasýndan sonra hýzla Edirne'ye inen Ruslarla 3 Mart 1878'de Ayestefanos
(Yeþilköy) antlaþmasý yapýlmýþtý.
Bu yenilginin sorumluluðunu Meclis-i Mebusan'a yýkan padiþah II. Abdülhamit
23 Aralýk 1876'da ilan ettiði Anayasayý askýya alarak meclisi kapattý. Böylece bir
yýl kadar süren meþruti monarþi yerini tekrar mutlakýyete, daha doðrusu 30
yýldan fazla sürecek bir istibdada býraktý. Hem bu baský rejimine duyulan öfke,
hem de Ruslarýn tüm Balkanlarý çiðneyerek Edirne'ye yürümeleri sýrasýnda
Rumeli'den kaçarak Ýstanbul'a sýðýnan on binlerce göçmen Yýldýz Sarayý'ndaki
Abdülhamit'i fazlasýyla huzursuz ediyordu.
Bu toplumsal öfke, bu umutsuz ve aç yýðýnlar pekala tahtýna mal olabilirdi.
Çünkü bunlar bir ayaklanmanýn ve saray darbesinin koþullarýný da yaratýyordu.
Aðýr bir savaþ yenilgisi nedeniyle Meclisin kapatýlmasý bir siyasi kriz anlamýna
gelirken, baþkenti iþgal eden Rumeli göçmenleri ise bir toplumsal krizin baþkent
sokaklarýna yansýmasýndan baþka bir þey deðildi.
Saltanatýna yönelik tehlikeyi fark eden II. Abdülhamit bir baský rejimineyönelerek iþin içi
n sýyrýlmaya çalýþýrken hayli tedirgindi. Nitekim bu ihtilal
ortamýndan yararlanarak gerçekten de Abdülhamit'i devirmeye kalkýþan bir
ihtilalci çýkacak ve silaha sarýlacaktý. Abdülhamit'in uzun süre kendisine
gelememesine yol açan bu "sarýklý ihtilalci"nin adý Ali Suavi idi.
Yeni Osmanlýlarýn önemli kiþiliklerinden biri olan Ali Suavi daha sonralarý
"Türk milliyetçiliðini ilk kez ortaya atan bir mütefekkir", "Türk milliyetçiliðinin
bayraðý, zulme ve istibdada çekilen ilk kýlýç" gibi övgülerle anýlmasýna raðmen
yaþamý da, düþünce dünyasý da hayli karýþýk ama hiç kuþkusuz çok ilginç bir
kiþiydi. Rüþtiye mektebini bitirdikten sonra çeþitli kademelerde devlet
memurluðunda bulunmuþ, rüþtiyelerde öðretmenlik, medreselerde hocalýk
yapmýþtý.
Filibe'deki tahrirat müdürlüðü görevine son verilmesinden sonra geldiði
Ýstanbul'da siyasal çalýþmalara aðýrlýk veren Ali Suavi, dönemin en önemli
gazetesi Muhbir'deki yazýlarýyla dikkat çekiyor, padiþah Abdülaziz ve annesi
Pertevniyal Sultan hakkýndaki konuþmalarýyla sarayýn da öfkesini topluyordu.
En sonunda gazetesi kapatýldý ve kendisi de Kastamonu'ya sürgün edildi.
Daha sonrasýnda ise dönemin pek çok muhalifi gibi Ali Suavi'ye de Avrupa'nýn
yollarý göründü. Yeni Osmanlýlarýn hamisi Mustafa Fazýl Paþa'nýn çaðrýsý ve
yardýmýyla Kastamonu'dan kaçarak Paris'e giden Ali Suavi burada bulunan Yeni
Osmanlýlarýn diðer önde gelen kiþileriyle, özellikle Namýk Kemal ve Ziya Paþa ile
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 169 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
anlaþmazlýða düþtü. Londra'ya giderek bir süre orada yaþayan Ali Suavi tanýþtýðý
bir Ýngiliz kadýnla, Marie Stewar Lugh ile evlendi, bundan dolayý da pek çoksaldýrýya uðrad
Bir "gavur"la evlenmek o dönem için de pek hoþ görülür iþlerden deðildi.
Yurtdýþýnda iken bir süre Muhbir ve Ulüm adlý gazeteleri de çýkaran Ali Suavi,
Ýstanbul'da saraya bilgi verdiði ileri sürülerek Yeni Osmanlýlar arasýnda tecrit
edildi. Hatta Namýk Kemal onun için þu dörtlüðü bile yazmýþtý: "Suavi dedikleri o
küçük adam/ Paris'te oturmuþ yanýnda madam/ Biz aný adam sandýk o da mý
cüdam/ Aman yalnýz kaldý Mustafa Paþa."
II. Abdülhamit'in tahta geçmesi ve meþrutiyetin ilanýyla af çýkmasý üzerine Yeni
Osmanlýlarýn birçoðu gibi Ali Suavi de Ýstanbul'a döndü. Muhaliflere çeþitli
mevkiler daðýtarak onlarý kontrol altýnda tutma politikasý izleyenAbdülhamit'ten Ali Suavi'
in payýna düþen de Mekteb-i Sultani'nin (Galatasaray
Lisesi) müdürlüðü oldu. Bu görevdeyken pek çok önemli yenilikler yapan AliSuavi'nin bir sür
padiþahla arasý açýldý ve böylece ilk "sivil ihtilal"
giriþiminin öznel koþullarý da hazýrlanmaya baþlandý.
Meclisi fesh edip Anayasayý askýya alan II. Abdülhamit'in bir baský rejimineyöneldiðini gör
Ali Suavi Rumeli göçmenleri arasýnda örgütlenme çalýþmasý
yaparak 150 kadar kiþiyi silahlandýrdý. Amacý Çýraðan Sarayý'nda "kafes hayatý"
süren eski padiþah V. Murad'ý bir baskýnla kurtarmak ve yeniden tahta
geçirmekti. Aklý dengesi yerinde olmadýðý gerekçesiyle tahttan indirilen Murad'ýn
saðlýðýnýn düzeldiði söyleniyordu.
20 Mayýs 1878'de silahlanmýþ olarak teknelere doluþan Ali Suavi ve adamlarý
Üsküdar tarafýndan yola çýkarak Boðazý geçtiler ve Çýraðan Sarayý'na çýkartma
yaptýlar. Böyle bir þeyi hiçbir þekilde beklemeyen saray görevlilerinietkisizleþtiren Ali S
i ve adamlarý Murad'ýn kapalý olduðu bölüme de girerekeski padiþahý kendileriyle birlikte g
e ikna etmeye çalýþtýlar. Ancak ortaya
çýkan kargaþadan büyük bir korkuya kapýlan ve ne olduðunu anlayamayan eskipadiþah asilere d
i ve onlarla gelmeyi reddetti.
V. Murad'ý ikna edebilseler geldikleri teknelerle tekrar Anadolu yakasýna
dönecekler ve orada yeni padiþahý ilan edeceklerdi. Ancak akli dengesi zaten pek
yerinde olmayan eski padiþah asilerle iþbirliði yapmayýnca bütün plan suya
düþtü. Tam o sýrada Çýraðan'a baskýn yapan Abdülhamit'in Beþiktaþ Muhafýzý
Yedisekiz Hasan Paþa, Ali Suavi ve adamlarýna karþý zaptiyeler ve askerlerlesaldýrýya geçti
çatýþma esnasýnda Ali Suavi'nin kafasýna elindeki kalýn
sopayla vuran Paþa bu "sarýklý ihtilalci"yi cansýz yere sererken adamlarýndan da
60 kadarýný öldürerek Osmanlý tarihindeki bu ilginç ihtilal giriþimini bastýrdý.
Okuma yazmasý olmadýðý için imzasýný atarken yaptýðý þekil Arapça yedi ve sekizrakamlarýna
isekiz Hasan Paþa" diye adlandýrýlan bu cahil
adam, bir süre Avrupa'da yaþamýþ, pek çok eser vermiþ ve ülkenin en önemli
eðitim kurumunun da müdürlüðünü yapmýþ Ali Suavi'yi bir sopa darbesiyleöldürünce sanki meyd
bir kumandan gibi II.
Abdülhamit tarafýndan "müþir" rütbesiyle ödüllendirildi. Ali Suavi ise, belki de"Vatan Þair
mýk Kemal'le atýþmýþ olmasýnýn da etkisiyle, tarihin unutulupgiden isimleri arasýndaki yeri
dý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 170 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ÞARK KURNAZI BU KEZ FAKA BASTI
31 Mart Vakasý ve Abdülhamit'in Tahttan Ýndirilmesi
Nisan, 1909

Tarih sahnesinden çekilmeye hazýrlanan Osmanlýlarýn son döneminin en önemli


hükümdarý olduðu söylenebilecek II. Abdülhamit'in bir tür "þark kurnazý"
olduðuna da fazla itiraz gelmeyebilir. Yeni Osmanlýlara meþrutiyet ilan etmesözü vererek V
. Murad'ýn yerine tahta çýkarýlan II. Abdülhamit daha sonra ilk
fýrsatta Anayasayý askýya alýp, Meclisi fesh etti. Ve 30 yýlý aþan bir süre Osmanlý
Ýmparatorluðunu tam bir otokrat olarak yönetti.
Kimilerine göre "imparatorluðu batýran", kimilerine göre ise "kurtaran" "Kýzýl
Sultan" Birinci Meþrutiyet'ten sonra Ýkinci Meþrutiyeti de bir kenara koymaya
kalkýþtý ama ikincisinde Çuvalladý ve tahttan indirilerek Selanik'e sürgünegönderildi.
III. Ordunun görev alaný olan Selanik ve Makedonya Osmanlý Ýmparatorluðunun
en batý bölgesi olarak Avrupa'daki geliþmelerden en fazla etkilenen, kapitalistiliþkiler
in en fazla geliþtiði, en aydýnlanmýþ bölgeydi. Dolayýsýyla Osmanlý'yý
meþruti bir monarþiye dönüþtürmek için toplumsal baskýnýn da öncelikle bu
bölgeden gelmesi, gizli devrimci örgütlerin asýl olarak bu bölgede geliþmesi
doðaldý.
Nitekim Abdülhamit'i Ýkinci Meþrutiyet'i ilan etmeye de bu bölgedeki ordu
birlikleri ve halk zorlayacaktý. Bölgedeki orduyu neredeyse tümüyle kontrolüaltýna alan Ýtt
t ve Terakki örgütü, Niyazi ve Enver'in daða çýkmasýyla aslýnda
silahlý bir isyaný da baþlatmýþ oluyordu. Selanik Merkez Kumandaný Nazým
Paþa'nýn öldürülmesi üzerine durumun ciddiyetini iyice anlayan Abdülhamit
isyaný bastýrmakta geç kalmýþtý.
Enver ve Niyazi'nin kasabalara baskýn verip Anayasanýn yeniden yürürlüðe
konduðunu açýklamaya baþlamalarý üzerine Yýldýz Sarayý'na kapanmýþ olan
padiþah pes etti ve 24 Temmuz 1908'de otuz yýl önce askýya aldýðý Anayasayý
raftan indirdi.
Beþ yýlý aþkýn bir süredir sadrazamlýk yapmakta olan Mehmet Ferit Paþa'yý
azleden Abdülhamit, en has adamlarýndan Küçük Mehmet Sait Paþa'yý yedincikez sadrazam yapar
derhal Anayasanýn gereklerini yerine getirmesini istedi.
Osmanlý devleti bir gün içinde yeniden meþruti bir monarþi olmuþtu. Otuz yýl
önce Anayasayý askýya aldýðýný ilan ederken halkýn "henüz meþrutiyete hazýr
olmadýðýný" iddia ediyordu, tekrar yürürlüðe koyarken ise "artýk halkýn gerekenolgunluða er
u.
Halk kitlelerinin siyasi olgunluk düzeyinin ne olduðu tartýþmasý bir yana, sonderece kurna
z, temkinli ve ürkek bir kiþiliði olan Abdülhamit aslýnda
meþrutiyeti, yani yetkilerinin sýnýrlandýrýlmasýný hiç de kabullenmiþ ve
hazmetmiþ deðildi. Ama karþý karþýya kaldýðý baský ve tahttan indirilme korkusu
nedeniyle ilk aþamada sularýn aktýðý doðrultuda görünmeye karar veriyordu.
Meþrutiyetin ilan edilmesiyle sular durgunlaþýp, ortalýk yatýþtýktan sonra
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 171 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
birincisini nasýl ortadan kaldýrdýysa ikincisinin de üstesinden gelmenin biryolunu bulma
ya çalýþacaktý.
Abdülhamit'in beklenenden önce meþrutiyeti ilan etmesi Makedonya'daki
ayaklanmayý örgütleyen Ýttihat ve Terakki için de sürpriz oldu. Cemiyet,
gizliliðine son verip hemen açýk örgütlenmeye geçmeye ve iktidarý almaya hazýr
deðildi. Ne Abdülhamit'e dokunmayý göze aldý, ne de iktidara gelmeye kalkýþtý.
Tam tersine herkesin bildiði varlýðýna ve olaylarýn arkasýndaki reddedilmez
rolüne raðmen yarý-gizli yapýsýný sürdürdü ve zaman kazanmaya çalýþtý.
Bir yandan Meclisin oluþumu için seçim hazýrlýklarý sürerken Abdülhamit de boþ
durmuyor, durumu anlamaya, güç dengelerini kavramaya çalýþýyor, karþý ataða
ne zaman ve nasýl geçeceðinin hesaplarýný yapýyordu. Seçimler gerçekleþtirildi ve
17 Aralýk 1908'de padiþahýn nutkuyla Meclis açýldý.
Artýk Ýkinci Meþrutiyet dönemi baþlamýþtý ama bir yandan da son derece ilginçbir tablo orta
e arkasýndaki iktidar partisi gibi devletinbaþýndaki padiþah da gizlice faaliyet yürütüyord
Abdülhamit el altýndan
taraftarlarýnýn örgütlenmesini saðlýyor ve Makedonya'daki askeri ve sivil
örgütlenmeye Ýstanbul'da ayný türden bir örgütlenmeyle karþý çýkmayahazýrlanýyordu.
"Ýslam Birliði" diye bir cemiyet kurulmuþtu ve padiþahýn oðlu Mehmet
Burhaneddin'in de içinde yer aldýðý bu örgüt meþrutiyete karþý kampanyayürütmeye baþlayacak
ayýþýnda Ýslam'a özel bir yer veren ve ilk kez"Halife" unvanýný uluslararasý politikada bir
larak kullanmaya çalýþan
Abdülhamit'e Ýslamcýlarýn sahip çýkmasý doðaldý. Ýstanbul'daki ordu birlikleri
içinde de Abdülhamit yanlýsý bir örgütlenme hýzla yaygýnlaþýyordu.
Artýk iktidara daha yakýn olmak için yeterince hazýrlandýðýný düþünen Ýttihat ve
Terakki Þubat 1909'da Kamil Paþa'nýn yerine kendi adamý Hüseyin Hilmi
Paþa'nýn sadrazamlýða getirilerek hükümeti kurmasýný isteyince Abdülhamityanlýsý hareket de
iyete geçti. "Makedonya Cuntasý" kendi
iktidarýný kuruyor ve Ýslam'ý tasfiye ederek "memleketi gavurlara teslim etmeye"
hazýrlanýyordu.
Sonuçta eski Rumi takvime göre 31 Mart 1325'te, miladi takvime göre ise 13
Nisan 1909'da bir kýsým öðrenci, asker ve halktan insan sokaklara dökülerek
gösterilere baþladýlar. Meclisi basarak bazý mebuslarý tartaklayýp, ikisini deöldürdüler. Þ
gun bir yönetim ve Halife-Sultanýn yetkilerine saygý
gösterilmesini istiyorlardý.
Arkasýnda kendisinin olduðundan kuþku duyulmayacak bu ayaklanmayý gerekçegösteren Abdülhami
as adamlarýndan Ahmet Tevfik Paþa'yý hükümeti
kurmakla görevlendirerek yeniden politik inisiyatifi eline aldý. Ýstanbul'daki
yabancý elçiler baþkentlerine gönderdikleri raporlarda Abdülhamit'in otokratikrejimini yen
iden kurduðunu bildiriyorlardý.
Ama aslýnda böylesi bir sonuca varmak için henüz erkendi. Çünkü bu durumu
kabullenmeyecek güçler de vardý ve onlar da karþý harekete geçeceklerdi.
Nitekim meþrutiyetin silahlý gücü durumundaki Selanik'teki Üçüncü OrduMahmut Þevket Paþa ko
anbul'a doðru yola çýkacak ve
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 172 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ayaklanmadan iki hafta sonra 24 Nisan'da Ýstanbul'a gelerek birkaç küçük
çatýþmanýn ardýndan durumu kontrolü altýna aldý. Artýk baþkent Ýttihat ve
Terakki'nin Rumeli subaylarýnýn elindeydi ve kendilerine daha güvenli olan bu
kadrolar Abdülhamit'i tahttan indirecek adýmý da bu kez atacaklardý.
Baþýna gelecekleri gören Abdülhamit hemen hükümeti azlederek bir kez daha
zamana oynadý ama artýk çok geçti. Þeyhülislamdan gereken fetva alýndý ve 33
yýl sonra, 27 Nisan 1909'da tahttan indirilen Sultan Ýstanbul'da kalýrsa
entrikalarýna devam edeceði bilindiði için hem Ýstanbul'dan uzak, hem de
meþrutiyetin mayalandýðý ve Ýttihat ve Terakki'nin kontrolündeki bir kente,
Selanik'e sürgün edildi. 1912'ye kadar burada ikamet eden Abdülhamit daha
sonra Beylerbeyi Sarayý'na getirilecek ve 1918'deki ölümüne kadar burada "kafes
hayatý" sürdürmek zorunda kalacaktý.
Aradan geçen otuz yýlda meydana gelen toplumsal ve siyasal geliþmeler tam bir
þark kurnazý olan padiþaha meþrutiyetin birincisini bir kenara koyma olanaðý
sunmuþtu, ama ikincisinde tarihin tekerrürü mümkün olmayacaktý. "Kýzýl
Sultan"ýn hükümranlýðý boyunca en korktuðu þey baþýna gelecek ve bu keztahtýndan olacaktý!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 173 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
GENERAL KIÞ 90 BÝN ASKERÝ TELEF ETTÝ
'Kuvve-i Külliye Mahvoldu'
Aralýk 1914, Sarýkamýþ

Yirminci yüzyýlýn sonlarýnda Sovyetler Birliði daðýldýðýnda TürkiyeCumhuriyeti'nin önde gel


riyatik'ten Çin denizine kadar bir Türk
Dünyasý"nýn doðduðundan sýkça söz etmeye baþlamýþlardý. Bu kadar geniþ bir
coðrafyada etkin bir güç olmak, bir hegemonya saðlamak düþüncesi hemen
herkesi heyecanlandýran bir hülya idi. Daha sonra bunun hiç de kolay bir iþ
olmadýðý görülecekti.
Ama ayný hülyayý yüzyýlýn baþýnda daha büyük bir inançla görenler de vardý ve
çökmekte olan Osmanlý Ýmparatorluðunu böylesine bir coðrafyaya yayýlan bir
Türk-Ýslam Ýmparatorluðu olarak yeniden ihya etme hayaliyle yanýp
tutuþuyorlardý. Hiç kuþkusuz bunlarýn baþýnda Ýttihat ve Terakki'nin askeri
lideri Enver Paþa geliyordu ve hayallerinin bedelini de Türkistan'da can vererek
ödeyecekti.
Balkanlar'dan Kafkasya ve Türkistan'a uzanan bir imparatorluk kurma
hayalinin nasýl bir fiyaskoyla sonuçlanabileceðinin ilk iþareti aslýnda Aralýk
1914'te Sarýkamýþ'ta ortaya çýkmýþtý. Ama Osmanlý Ýmparatorluðunun 34
yaþýndaki Baþkumandan Vekili Enver Paþa'nýn bunu kavramasý mümkün
deðildi.
Enver Paþa ve ordunun baþýna geçmiþ genç subaylar açýsýndan Almanlarla ittifak
halinde girilen Birinci Dünya Savaþý iþte bu hayallerin gerçek olmasý açýsýndan
büyük bir tarihsel fýrsat olarak algýlandý. Savaþýn kazanýlmasý çökmekte,
daðýlmakta olan Osmanlý Ýmparatorluðunu kurtarmakla kalmayacak çok daha
geniþ bir coðrafyada, çok daha büyük bir Türk-Ýslam devleti doðacaktý. Oysa bu
savaþ, aralarýnda Osmanlý devletinin de olduðu bazý devletlerin topraklarýnýn
paylaþýlmasý için çýkmýþtý ve öyle de sonuçlanacaktý.
29 Ekim 1914'de iki Alman savaþ gemisi Yavuz ve Midilli adýný alarak
Karadeniz'deki Rus limanlarýna saldýrýnca Osmanlý devleti hem Birinci DünyaSavaþý'na fiilen
rmiþ, hem de Rusya ile savaþa baþlamýþ oluyordu. RuslarKaradeniz filosuna saldýrýya yanýt v
te hiç gecikmediler. 1 Kasým'da
Kafkasya'daki Rus ordusu Türk sýnýrýný aþarak Erzurum'a doðru saldýrýya geçti.
Ýþte Enver Paþa açýsýndan da beklediði tarihsel fýrsat ayaðýna gelmiþti. Karþý
saldýrýya geçerek Rus ordusu imha edilecek ve ardýndan hýzla ilerlenerek Orta
Asya'ya doðru gidilecekti. Bu arada Enver Paþa'nýn yeðeni Halil Paþa da
Ýstanbul'dan yola çýkýp, iyi eðitilmiþ ve donatýlmýþ bir tümenle Ýran'a girecek,
Tahran ve Tebriz'i zapt ettikten sonra Azerbaycan'a doðru ilerleyecek, karþýsýna
çýkan ordularý her defasýnda yenilgiye uðratarak, bir diðer koldan yineTürkistan'a doðru yo
devam edecekti. Büyük Ýskender'i kýskandýracak bu
muhteþem askeri sefer için de hemen hazýrlýklara baþlandý.
Ancak bu muhteþem zaferlerin kazanýlmasýndan önce halledilmesi gereken ufakbir iþ, kazanýlm
sý gereken mütevazý bir zafer vardý! Erzurum'a doðru saldýrýya
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 174 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
geçen Rus ordusunun durdurulmasý ve imha edilmesi gerekiyordu. Öncelikle bu
iþ baþarýlmadan Turan hayallerinin gerçekleþmesi mümkün deðildi. Nitekim
Enver Paþa da bunun farkýndaydý ve kendisini bütünüyle bu iþe verdi.
Sarýkamýþ üzerinden saldýrýya geçen Rus ordusunun karþýsýnda Türklerin III.
Ordusu bulunuyordu ve bu ordunun savaþ planlarý saldýrýdan çok savunma
aðýrlýklýydý. IX., X. ve XI. kolordulardan ve Kürt aþiretlerinin Hamidiyealaylarýnýn kalýnt
daki bir tümenden oluþan III. Ordunun komutaný
Hasan Ýzzet Paþa geri çekilip Erzurum müstahkem mevkilerinde bir savunma
savaþý verilmesi gerektiði düþüncesindeydi.
Nitekim birliklerine bu doðrultuda emirler verip, buna göre hazýrlýða giriþti.
Bölgede kýþ mevsimi olanca þiddetiyle sürüyordu ve bu koþullarda Rus
ordusunun saldýrýsýnýn da çok etkili bir þekilde geliþmesi kolay deðildi. Bir
savunma savaþýna giriþildiðinde "General Kýþ" Türk ordusunun yanýnda yeralacaktý. Erzurum'd
edeki Hasan Ýzzet Paþa böyle düþünüyordu amaHarbiye'den öðrencisi olan Baþkumandan Vekili E
anbul'da çok
farklý düþünüyordu.
Enver Paþa'nýn Turan hayallerinin ve hýrsýnýn yaný sýra Almanlar da savaþ
halinde olduklarý Ruslara karþý güneyden, Kafkasya'dan etkili bir savaþýn
açýlmasý için Harbiye Nezareti üzerinde baský yapýyordu. Bu cephede ne kadarþiddetli bir sa
eyan ederse Ruslar da batýdan, Avrupa'daki kuvvetlerindenburaya güç kaydýrmak zorunda ka
lacaklardý. Onun için zaten Osmanlý ordusunu
yönetmekte olan Alman subaylar ve Alman Genelkurmayý Enver Paþa'yý
destekliyor, Kafkasya'ya saldýrýyý kýþkýrtýyordu.
Ýþte bu koþullarda Enver Paþa Ýstanbul'dan Erzurum'a emirler yaðdýrýyor, HasanÝzzet Paþa'yý
l saldýrý aðýrlýklý bir savaþ vermeye zorluyordu.
Erzurum civarýndaki iki kolorduya ilaveten Samsun'da bulunan X. Kolordu dacepheye
sevk edildi. Böylece toplam mevcudu 150 bin askere ulaþan III. ordunun
muharip asker sayýsý da 100 bine yaklaþmýþtý.
Ýstanbul'da yapýlan planlara göre bir "çevirme-kuþatma-imha hareketi"
gerçekleþtirilecek ve ardýndan ileri yürüyüþe geçilecekti. Bu emir ve zorlamalar
sonucunda Türk ordusu 27 Kasýmda karþý saldýrýya geçti. Rus ordusunun
bulunduðu mevkiinin adý dolayýsýyla Birinci Köprüköy Muharebesi denilen bu
saldýrýya bütün kuvvetler katýlmadý ve Türk ordusu baþarýlý olamadý. Tam
tersine Rus ordusu bir miktar daha ilerleme olanaðý buldu.
Bunun üzerine ordu kurmay baþkaný Alman Guze'nin de ýsrarýyla cephede ikincibir saldýrý pla
ndý ve bu kez mevcut bütün birliklerin savaþa girmesine kararverildi. Aslýnda geri çekilme
anlýsý olan ordu komutaný Hasan Ýzzet Paþa bu
ikinci saldýrýda elde edilecek bir baþarýnýn saðlayacaðý moralle geri çekilmenindaha uygun
kna edildi. Ýkinci Köprüköy Muharebesi adý verilen bu
ikinci saldýrýda da aslýnda ciddi bir baþarý kazanýlamadý, ama bu kez Rus ordusu
biraz geri çekilmek zorunda kaldý.
Ýki taraf da aðýr kayýplar vermiþti ama Ýstanbul'da Enver Paþa bu ikinci saldýrýyý
bir zafer gibi ele aldý ve kendi düþünce ve planlarýnýn doðrulanmasý olarak gördü.
Oysa aðýr kýþþartlan askeri çok zorluyor ve ordu yavaþ yavaþ eriyordu. Ordu
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 175 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
komutaný Hasan Ýzzet Paþa bu durumu görüyor ama Ýstanbul'a dert
anlatamýyordu.
Enver Paþa da Ýstanbul'da tedirgin ve öfkeliydi. Cephede iþlerin tam olarak
kendi istediði gibi gitmediðine, ordunun iyi yönetilmediðine inanýyordu. Bununüzerine Ýstan
'da Genelkurmay Ýkinci Reisi Miralay Ýsmail Hakký BeyiKaradeniz üzerinden Erzurum'a, cep
heye gönderen Enver Paþa onun vereceði
rapor çerçevesinde hareket etmeye karar verdi.
Enver Paþa ile ayný hayaller peþinde olan Ýsmail Hakký Bey tabii ki Enver
Paþa'nýn duymak istediklerini söyleyen bir rapor gönderince Enver Paþa da
karargahýyla birlikte 6 Aralýk 1914'de Ýstanbul'dan yola çýktý. Önce Trabzon'a
ardýndan Erzurum'a ulaþtý. Baþkumandan Vekili ile beraber Alman subaylarý,
Genelkurmay Baþkaný Bronzar von Shellandorf ve Harekat Þubesi Baþkaný
Albay Feldman da Erzurum'a geldiler.
Enver Paþa, ordu komutaný Hasan Ýzzet Paþa'ya "Hatalý hareket ettiniz, Rus
ordusunu þimdiye kadar imha etmeliydiniz"
deyince, ummadýðý bir yanýt aldý. Bölgeyi iyi bilen ve askeri tanýyan Hasan Ýzzet
Paþa "Kýþ bastýrmýþ durumda, bu koþullarda karþý saldýrý iyi sonuç vermez. Bukonuda ýsrar e
sunuz. Kýþþiddetini kaybettikten sonra
saldýrýya geçmemiz lazým" dedi. Hiddetlenen Enver Paþa "Eðer hocam
olmasaydýnýz sizi idam ettirirdim" diyerek Hasan Ýzzet Paþa ile diðer bazý
komutanlarý görevden aldý ve kendisi de doðrudan ordunun komutasýný üstlendi.
Ve hemen ardýndan da yeni ve büyük bir saldýrýya geçildi. Ýsmail Hakký Bey ve
Ýhsan Paþa'nýn komutasýndaki iki kolordu Rus ordusunu Sarýkamýþ'ta kuþatacak
ve yok edecekti.
Sýfýrýn altýnda 25 derece soðukta ve bir buçuk metreyi aþan karla kaplý daðlýk
arazide yürütülen saldýrýda Rus ordusundan çok "General Kýþ"ýn etkili olmasý
kaçýnýlmazdý. Ruslar her þeye raðmen bölgenin koþullarýna alýþýk ve daha
donanýmlýydýlar. Oysa bu saldýrýya büyük önem veren Enver Paþa, güneyden
sýcak bölgelerden bile buraya asker getirmiþti ve bu aðýr kýþþartlarýna hiçbir
þekilde alýþýk olmayan ve uyum saðlayamayacak durumda olan birliklerinerimesi için Ruslarla
karþý karþýya gelmeleri gerekmiyordu.
2500-3000 metreye ulaþan Allahü Ekber Daðlarýnda soðuktan, açlýktan kýrýlýpgittiler. Enver
rgahý dahil olmak üzere pek çok komutan ve birlikyollarýný kaybediyor, birbiriyle haberleþe
iyor ve karlarýn içinde donuyordu.
Hatta bu kargaþada iki Türk tümeni saatlerce birbiriyle çarpýþmaya bile girdi.
Narman'ýn ilerisinde 31. ve 32. Tümenler 4 saat boyunca birbirleriyle savaþtýlar
ve 2 bin kadar Türk askeri de bu çarpýþmada can verdi.
Savaþýn dördüncü günü iyice yýpranmýþ, erimiþ birliklere bir de gece yürüyüþ
emri veren Enver Paþa hala zafer kazanacaðýný hayal ediyordu. Oysa 90 bin
askerle baþlayan saldýrýda zaten birliklerin neredeyse yarýsý erimiþti. Tipi vefýrtýna altý
olunu bile bulamayan birliklere Ruslar ummadýklarý
noktalarda saldýrýlar düzenliyordu.
Örneðin 29 Aralýk'ta 17. Tümenin sayýsý 300 kiþiye, IX. Kolordunun sayýsý ise
1500 kiþiye kadar düþmüþtü. Enver Paþa ise hala yayýmladýðý emirlerde
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 176 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
düþmanýn daðýlmak üzere ve zaferin yakýn olduðundan söz ediyordu. 3 Ocak
günü Rus ordusu tam anlamýyla karþý saldýrýya geçti. Türk birliklerinintutunacak, dayanacak
yoktu. 10 gün kadar süren Sarýkamýþ Muharebesi
sonucunda 90 bin kiþilik ordudan geriye birkaç bin kiþi ancak kalmýþtý.
8 Ocak günü her þeyin bittiðini kabul eden Enver Paþa Ýstanbul'a dönmeye kararverdi. Ordunu
omutasýný Tuðgeneral yaptýðý Ýsmail Hakký'ya devrederek 11Ocakta Ýstanbul'a doðru yola çýkt
ycan üzerine yapacaðý
muhteþem sefer için yola çýkarak o sýralarda Urfa'ya gelmiþ olan yeðeni Halil
Paþa'nýn da hevesi kursaðýnda kalmýþtý. Sarýkamýþ faciasýndan sonra bu seferden
de vazgeçildi. Yeðenini Urfa'dan yanýna çaðýran Enver Paþa Ulukýþla'da
buluþarak Ýstanbul'a birlikte dönmelerini uygun görüyordu. Çünkü bu yenilginin
sonuçlarýnýn ne olacaðýný tam kestiremiyor, Baþkumandanlýk makamýnýn
tehlikeye girebileceðini düþünüyordu. Yanýnda güvenilir birileri olmalýydý.
Ulukýþla tren istasyonunda karþýlaþtýklarýnda þaþkýn ve üzgündü. Ýlk sözü,
"Kuvve-i külliye mahvoldu" olacaktý, yani bütün kuvvetler tükenmiþti.
Ama aslýnda bu henüz bir baþlangýçtý, çünkü daha sonra bütün bir memleket
mahvolacak, Enver Paþa ve arkadaþlarý da bir Alman denizaltýsýyla memleketiterk etmek zoru
nda kalacaklardý!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 177 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
HARBÝYE NAZIRI OLAMAYINCA CUMHURBAÞKANI OLDU
Fiyaskonun Böylesi Herkese Nasip Olmaz!
Kasým 1918, Ýstanbul- Ekim 1923, Ankara

Yirminci yüzyýlýn baþýnda Osmanlý Ýmparatorluðunun baþkenti Ýstanbul'daki


Erkan-ý Harbiye'den mezun olan genç subaylarýn birçoðu gibi Mustafa Kemal de
ülkesinin içinde bulunduðu koþullardan hiç memnun deðildi ve günün birinde bu
durumu deðiþtirecek cüretkar düþüncelerle haþýr neþirdi. Hatta bunlarý kimi
arkadaþlarýyla da paylaþmýþ ve yazýlý hale de getirmiþlerdi.
Harbiye'de okuduklarý sýrada Manastýr'dan arkadaþlarý Ali Fuat, Ömer Naci,
Ýsmail Hakký ile 1904 yýlýnda el yazmasý bir gazete çýkarmaya kadar iþi ileri
götürmüþlerdi. II. Abdülhamit'in istibdat rejiminin hüküm sürdüðü bu tarihlerde
bu gizli faaliyet açýða çýkmýþtý ve az kalsýn ordudan atýlmalarýna bile neden
olacaktý. Ali Fuat'ýn babasý Ýsmail Paþa devreye girmiþti de bir aylýk bir
tutukluluktan sonra, sürgün gibi bir tayinle Filistin'e gönderilmeleri saðlanmýþ,
böylece güç bela paçayý kurtarmýþlardý.
Ancak Mustafa Kemal'in siyasi iddialarý ve hýrsý hiç azalmadý. Bir süre sonra
1908 hareketinin mayalanmakta olduðu Makedonya'ya geçmenin yolunu buldu
ve buradaki III. Orduya tayinini yaptýrdý. Selanik ve diðer kentlerde
örgütlenmekte olan Ýttihat ve Terakki ile iliþkiye geçti ama önder kadro ile arasý
pek iyi olmayacaktý. Abdülhamit'i tahttan indiren Hareket Ordusunun kurmay
kadrosuyla Ýstanbul'a geldi ama ilan edilen "Hürriyet"in bilinen
kahramanlarýndan deðildi.
Enver ve Niyazi Makedonya'da birlikleriyle birlikte daða çýkarak bu süreçte
önemli bir rol oynamýþlardý. Daha sonra Balkan Savaþý ve Trablusgarp Savaþý'na
katýlan Mustafa Kemal yýldýzýnýn parlamasý için Birinci Dünya Savaþý'nda
Müttefik donanmasýnýn Çanakkale'ye saldýrmasýný bekleyecekti. 1915'de buradagösterdiði yara
mi duyulmaya baþlayan Mustafa Kemal'in fotoðrafý
ordunun çýkardýðý bir dergiye kapak yapýlmaya çalýþýlmýþ, ancak iddialara göreEnver Paþa ta
i.
Öteden beri yýldýzlarý hiç barýþmayan bu iki subaydan Mustafa Kemal'in ülkeninkaderine iliþ
k bir inisiyatif kazanmasý için Enver Paþa'nýn Anadolu
topraklarýný terk etmesi gerekecekti...
Çanakkale Savaþý sýrasýnda gösterdiði baþarýlardan sonra Ýstanbul'a dönen
Mustafa Kemal bazý gazeteler tarafýndan "Anafartalar Kahramaný", "Payitahtýn
ve Saltanatýn Kurtarýcýsý" olarak selamlanýrken artýk bilinmeyen bir askerdeðildi.
Daha sonra Doðu ve Güney cephelerinde görev üstlenen Mustafa Kemal, Ýttihat
ve Terakki iktidarýnýn Almanya ile kurduðu iliþkiden, Osmanlý
Ýmparatorluðunun kaderini Almanya'ya baðlamasýndan hoþnut deðildi. Esas
olarak Alman generallerinin yönetimindeki Osmanlý ordularý beklenenin
üzerinde bir performans göstermelerine raðmen Almanya'nýn yenileceðini ve
böylece Osmanlý'nýn da yenilerek parçalanacaðýný öngörüyordu. Ýlk fýrsatta
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 178 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Almanya ile yollarýn ayrýlmasýndan ve ayrý bir barýþ antlaþmasý yapýlmasýndan
yana görüþlerini giderek daha açýk bir þekilde savunur olmuþtu.
Bu arada 1917 Aralýk ayýnda veliaht Mehmet Vahdettin'in Almanya'ya yapacaðý
geziye eþlik etmesinin istenmesi Mustafa Kemal için iyi bir fýrsat oldu. Hem
Almanya'nýn askeri ve siyasi durumunu yakýndan gözleme þansýný buldu, hem de
daha önemlisi geleceðin padiþahý Vahdettin'e görüþlerini aktarmak ve yakýn bir
iliþki kurmak olanaðýný elde etti.
Gerçekten de on gün süren bu geziyi Mustafa Kemal iyi deðerlendirdi;
Almanya'nýn savaþý kaybedeceðine iliþkin görüþleri yaptýðý gözlemlerle iyicepekiþirken Vahd
bir iliþki kurmaya özen gösterdi. Görüþ ve
deðerlendirmelerini geleceðin padiþahýna etraflýca anlatýrken onu etkilediðini
düþünüyordu. Gerçi Vahdettin pek renk vermiyordu ama bu genç paþanýn
anlattýklarýný ve önerilerini de dikkatle dinliyordu.
Vahdettin 3 Temmuz 1918'de 36. Osmanlý padiþahý olarak tahta çýktýðýnda
Mustafa Kemal böbreklerindeki aðrýlar nedeniyle Avusturya'nýn kaplýcalarýylaünlü þehri Karl
tedavi görüyordu. Ancak altý ay önce Alman Kayzeri'ninkarargahýný birlikte ziyaret ettikle
i ve düþünceleriyle etkilediðini umduðu yenipadiþahýn ipleri ele geçirmesiyle birlikte kend
de iktidar yolunun
açýlabileceðini düþünen Mustafa Kemal tedavisini yarýda býrakarak hemen
Ýstanbul'a dönmeye karar verdi. Kaderi önemli ölçüde belli olan DünyaSavaþý'nýn ülkeye geti
ti önlemek açýsýndan bir fýrsat doðabilirdi.
Eðer yeni padiþahý kendisini Harbiye Nazýrý yapmaya ikna edebilirse çok þeydeðiþebilirdi.
Ýstanbul'a gelir gelmez Vahdettin'den randevu istedi ve yeni padiþah da fazla
bekletmeden kendisini kabul etti. Bu ilk görüþmenin ardýndan daha sonra iki
görüþme daha olacak ve Mustafa Kemal neden kendisinin Harbiye Nazýrý olmasý
gerektiðini Vahdettin'e anlatacaktý.
Ýlk iki görüþmede pek renk vermeyen ve esas olarak Mustafa Kemal'i dinlemekle
yetinen Vahdettin üçüncü görüþmede baklayý aðzýndan çýkardý; "Biz bütün bu
konularý Enver ve Talat Paþa Hazretleriyle görüþtük" diyerek Mustafa Kemal'e
yolu gösterdi. Hemen ardýndan da 7 Aðustos'ta Mustafa Kemal Suriye'deki 7.
Ordu Komutanlýðýna atanarak Ýstanbul'dan uzaklaþtýrýldý.
Mustafa Kemal, "varlýðý bile þüpheli" dediði bu ordunun baþýna tayin edilerekpayitahttaki i
r mücadelelerinden uzaklaþtýrýlmasýný Enver Paþa'nýn bir
oyunu olarak görüyordu. Yeni padiþah duruma egemen deðildi ve hala iktidarda
bulunan Ýttihat ve Terakki'yi karþýsýna alacak gücü yoktu.
Kendisinin Harbiye Nazýrlýðý veya Erkan-ý Harbiye Reisliðine getirilmesi içinýsrar edecek o
ihatçýlarý ve Enver Paþa'yý açýkça karþýsýna almasý
gerekecekti ancak Vahdettin bunu yapmaya hazýr deðildi. Böylece MustafaKemal Suriye'ni
n yolunu tuttu ama aklý da Ýstanbul'da ve burada dönmekte olan
iktidar oyunlarýndaydý.
Ama üç ay sonra Dünya Savaþý'nýn sona ermesinin ardýndan Mustafa Kemal
tekrar Ýstanbul'a dönecek ve bu kez amacýna ulaþmak için koþullarýn çok daha
uygun olduðuna inanarak yeniden giriþimde bulunacaktý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 179 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Daha 30 Ekim'de Mondros Mütarekesi imzalanmadan önce Yýldýrým Ordularý
Grup Komutaný olarak bulunduðu Adana'dan padiþahýn yaveri Naci'yeulaþtýrýlmak üzere Ýstanbu
doktoru Rasim Ferit'e çektiði telgraftadüþüncelerini olanca açýklýðýyla ifade ederek þöyle
at Paþa'nýn
kabinesinin zor durumda olduðunu ve Tevfik Paþa'nýn da istikrarlý bir hükümet
kurmakta zorlandýðýný duydum. Ordu savaþacak durumda deðil ve mevcut güçler
kendilerini savunamazlar. Her geçen dakika düþmanýn durumu güçleniyor vebaþa çýkýlamaz hale
Ayrý ya da beraberce barýþ derhal saðlanmalýdýr ve
yitirilecek bir an bile yoktur. Yoksa tüm ülkenin yitirilmesi ve devletimizin
telafisi imkansýz yaralar almasý ihtimal dýþý deðildir. Eðer Tevfik Paþa gerçektenzorluklar
sadrazamlýk görevinin Ýzzet Paþa'ya verilmesini veonun da Fethi, Tahsin, Rauf, Ýsmail Canb
ulat, Azmi, Þeyhülislam Hayri ve
benden oluþan bir hükümet kurmasýný öneriyorum. Böyle bir kabinenin durumukontrol altýna al
ceðine inanýyorum..."
Dünya Savaþý sýrasýnda güney cephesinde kendisinin de komutanlýðýný yapmýþ
olan Ahmet Ýzzet Paþa'nýn hükümeti kurmasýný önerirken Mustafa Kemal
kendisini de Harbiye Nazýrý olarak düþünüyordu. Sadrazamlýk için önerdiði
Ahmet Ýzzet Paþa saygýn bir paþaydý ve o günlerin önemli sorunu "Ermeni
tehciri" ile bir iliþkisi yoktu. Müttefik devletlerin özellikle bu açýdan tepkisiniveya it
irazýný çekmeyecek bir isimdi.
Kabine için adý geçen diðerlerinin ve bu arada Mustafa Kemal'in durumu da
aynýydý. Nitekim Ekim ayýnda önerdiðine çok yakýn bir hükümet kuruldu.
Mustafa Kemal'in yakýn arkadaþlarýndan Fethi Okyar'ýn Dahiliye Nazýrý, Rauf
Orbay'ýn da Bahriye Nazýrý olduðu bu hükümette Ahmet Ýzzet Paþa
sadrazamlýðýn yaný sýra Harbiye Nazýrlýðýný da üstlendi. Bu duruma çok
öfkelenen Mustafa Kemal kendisinin neden hükümete alýnmadýðýný sorduðunda
kendisine hala güney cephesinde çok ihtiyaç olduðu yanýtýný aldý. Ancak tabii ki
bu tatmin edici deðildi.
Ahmet Ýzzet Paþa yakýn çevresine Mustafa Kemal'in "çok hýrslý" olduðundan
þikayet ediyordu. Rauf Orbay'ýn baþkanlýðýndaki Osmanlý heyeti 30 Ekim 1918'de
Limni adasýnýn Mondros limanýnda demirlemiþ olan Agememnon gemisinde
mütarekeyi imzaladýktan on gün kadar sonra istifa etmek zorunda kalacaktý.
Hükümetin tek önemli iþi bundan ibaret olurken, mütarekeden hemen sonra l
Kasýmý 2 Kasýma baðlayan gece de Enver, Talat ve Cemal paþalar Ýttihat ve
Terakki'nin önde gelen bazý liderleriyle birlikte bir Alman denizaltýsýna binerek
Kýrým'a kaçtýlar.
Böylece Yýldýrým Ordularý Grup Komutanlýðýnýn laðvedilmesinden sonra 13
Kasým 1918'de Adana'dan trenle Ýstanbul'a gelen Mustafa Kemal, Haydarpaþa'da
indiðinde Müttefiklerin savaþ gemileri de Ýstanbul Boðazý'na giriþ yapýyorlar veDolmabahçe
demirliyorlardý.
Ahmet Ýzzet Paþa hükümeti 11 Kasýmda istifa etmiþ ve yeni hükümeti kurmagörevi yeniden yaþl
'ya verilmiþti. Mustafa Kemal uzun süredir
ulaþmak istediði Harbiye Nazýrlýðý için yeniden giriþimlerde bulunmaya
kararlýydý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 180 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Þimdi artýk koþullar kendisi için çok daha uygundu. Her þeyden önce artýk onu
engelleyecek Enver Paþa ve diðerleri yoktu. Ülkeyi yüzüstü býrakýp kaçmýþlardý.
Çanakkale baþta olmak üzere savaþ sýrasýnda gösterdiði askeri baþarýlar
dolayýsýyla en itibarlý paþalardan biriydi. Ýttihat ve Terakki içinde muhalif
olduðu, kaçýp giden lider kadroyla arasýnýn hiç iyi olmadýðý biliniyordu. Hem bu
özelliði, hem de savaþý kaybeden Almanlarla da özellikle son yýllarda hepsürtüþme içinde ol
koþullarda kendisi için avantajdý.
Müttefiklerin çok hassas olduklarý "Ermeni tehciri"ne de bulaþmamýþtý. Ve
nihayet padiþah Vahdettin'le veliahtlýk döneminden gelen bir iliþkisi vardý. Sarayçevresind
padiþahýn yakýný olarak biliniyordu. Tüm bunlar dikkate alýndýðýnda
Mustafa Kemal bu kez hedefine çok yakýn olduðuna inanmakta haksýz
görülemezdi.
Ancak öncelikle Tevfik Paþa'nýn hükümeti kurmasýný engellemek görevinyeniden Ahmet Ýzzet Pa
ilmesini saðlamak gerekiyordu. Bunun için hiçvakit kaybetmeden hemen ertesi gün Rauf Orb
ay'la birlikte sadrazam makamýný
boþaltmakta olan Ahmet Ýzzet Paþa'yý ziyarete gitti. Ancak görüþmeden pek
umduðunu bulamadý. Bir sonraki gün, 15 Kasýmdaki randevusu sarayda,
padiþahlaydý. Vahdettin yine sanki uyuyormuþ gibi yan kapalý gözlerle MustafaKemal'i dinle
di ama önerilerine iliþkin pek bir þey söylemedi.
29 Kasýmda Mustafa Kemal Vahdettin'le bir kez daha görüþecek ancak istediði
sonucu alamayacaktý. Bu arada Tevfik Paþa'nýn meclisten güven oyu almasýný
engellemek için uðraþmaya da devam ediyordu. Fethi Okyar'la birlikte çýkardýðý
Minber gazetesini bir siyasi araç olarak kullanmaya ve kendisine iktidar yolunuaçmay
a çalýþýyordu.
Ancak tüm bu çabalarý Mustafa Kemal'i Harbiye Nazýrlýðýna taþýmaya yetmedive ülkenin kaderi
httan müdahalede bulunma olanaðýný bulamadý. 1918
Kasýmýndan 1919 Mayýsýna kadar tam altý ay süren bu iktidar kavgasýnda
baþarýlý olamayan Mustafa Kemal kendisine önerilen 9. Ordu müfettiþliðini
kabul ederek Samsun'un yolunu tutacak ve Anadolu'da örgütlenmekte olan milli
mücadeleye katýlarak Erkan-ý Harbiye sýralarýndan beri düþündüklerini
gerçekleþtirme fýrsatýný bulacaktý.
Fiyaskonun böylesi herkese nasip olmaz; Osmanlý'nýn Harbiye Nazýrý olamamýþtý
ama yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaþkaný olmuþtu!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 181 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ESKÝ BAÞÇAVUÞ PAÞALARA KARÞI
Çerkez Ethem Yunan Ordusuna Sýðýnýyor
Ocak 1921, Kütahya Civarý
Çözülmekte olan bir devlet sisteminin yerine bir yenisi doðarken ve bu arada
esas olarak halkýn gönüllü katýlýmýna dayanan yeni bir askeri örgütlenmebiçimlenirken geçmi
el kadrolarý dýþýnda yeni askeri önderler ortaya
çýkar. Henüz düzenli ordunun olmadýðý veya varolan askeri kuvvetlerin bu tür
bir örgütlenme modeline ulaþmadýðý koþullarda ancak bir gerilla mücadelesindensöz edilebili
Daha önce askerlikle profesyonel bir iliþkisi olmamasýna karþýn doðal askeri
yetenekleri ve cesaretleriyle sivrilerek gerillalara komuta eden bu yeni askeriönd
erlerin kaderi bir noktada yol ayrýmýna gelir; ya kendilerinin yönetimindeki
birlikler düzenli birliklere dönüþerek yeni devletin askeri liderleri durumunagelirler,
ya kendi dýþlarýndaki bir takým odaklarýn inisiyatifiyle örgütlenmesinitamamlayan düzenli b
lere katýlarak onlarýn bir parçasý olurlar, ya da
çözülmekte olan devletin yaný sýra doðmakta olan yeni devlete de isyan edip,
güçleri yeterse 'kahraman' yetmezse de 'hain' olarak tarihe geçerler!
Hiç kuþkusuz bu yol ayrýmýnda tutulacak yolun sonunu ve dolayýsýyla tarihtarafýndan nasýl a
larýný belirleyen þey kendi yetenek ve cesaretlerindenönce toplumsal koþullardýr. Bilinçli
a bilinçsiz bir þekilde de olsa çýkarlarýný
savunduklarý sýnýflarýn tarihsel olarak sahip olduklarý güç ve örgütlenmedüzeyidir.
1919-1922 yýllarý arasýnda Türkiye'deki milli mücadele geliþirken Osmanlý
devleti daðýlýyor ve yerine "millete dayandýðýný", siyasal meþruiyet kaynaðýnýn
millet olduðunu söyleyen yeni bir devlet sistemi adým adým kuruluyordu. Ýþte
daha bu sürecin baþlarýnda, henüz Ankara'daki yeni merkezin elinde ciddi biraskeri kuvve
t olmadýðý sýralarda Batý Anadolu'daki Yunan iþgaline karþý ortaya
çýkan "milli direniþ" bir yandan Ege'deki efelerin çetelerinde, bir yandan da
Çerkez Ethem'in kuvvetlerinde ifadesini bulacaktý. Bunlar milli mücadelenin
gerilla örgütlenmesiydi.
Bandýrmalý bir Çerkez ailesinin üç çocuðunun en küçüðü olan Ethem, Birinci
Dünya Savaþý sýrasýnda orduya katýlmýþ ve ancak baþçavuþluða kadar
yükselebilmiþti. Mütarekeden sonra köyüne dönen Ethem'in aðabeyleri Tevfik veReþit de ordud
aydý. Yunan iþgalinin ardýndan harekete geçen Ethem önceeski Ýzmir Valisi Rahmi'nin oðlunu
ak 50 bin lira fidye almýþ ve daha
sonra da civardan 300 kiþilik bir müfreze örgütleyerek Yunan kuvvetlerine karþý
mücadeleye giriþmiþti.
Salihli cephesinde Yunan askeri birliklerine karþý düzenlediði gerillasaldýrýlarýyla kýsa s
enen Çerkez Ethem'in emrindeki kuvvetlerin sayýsý
da giderek artacak ve süreç içinde Kütahya ve havalisine egemen durumagelirken "Kuvvayý Se
yyare Umum Kumandaný" olacaktý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 182 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Henüz Ankara'nýn yeni bir iktidar merkezi olarak kendini kabul ettirmediði ve
emrinde de önemli bir askeri kuvvet bulunmadýðý 1920 yýlýnýn baþlarýnda Batý
Anadolu'da en önemli kuvvet Çerkez Ethem'di. Nitekim Ankara'daki harekete
karþý geliþmeye baþlayan yerel isyanlarýn birçoðu Çerkez Ethem tarafýndan
bastýrýlmýþtý. Ýlk olarak 16 Þubat 1920'de Balýkesir taraflarýnda Ýkinci Anzavur
isyanýný bastýran Çerkez Ethem'in Kuvvayý Seyyare'si ardýndan Geyve,
Adapazarý, Düzce ve Bolu bölgesindeki tüm isyanlarý bastýracaktý.
Bu isyanlarý gerilla birlikleri niteliðindeki Kuvvayý Seyyare'nin bastýrabilmesi ve
bu arada saflarýný geniþletmesi anlaþýlýr bir durumdu. Çünkü bu birlikler gönüllü
savaþçýlardan oluþuyor, uzun yýllardýr süren savaþlar sonucunda halkta
subaylara ve düzenli orduya karþý oluþan tepkiyi çekmiyor ve sahip olduklarý
olanaklar -giyim-kuþam, yiyecek, içecek-açýsýndan da sefalet içindeki yoksul
kitlelere cazip geliyordu. Daðýnýk durumdaki düzenli ordu askerleriyle
karþýlaþtýrýldýðýnda Kuvvayý Seyyare çok daha iyi donatýlmýþ durumdaydý.
Ordudaki askeri disiplin ve hiyerarþinin yol açtýðý baský ve eziyetten de uzakolan bu kuvve
lere halktan insanlarýn katýlýmý mümkün oluyordu. Birçok yerdeki
isyancýlar karþýlarýnda düzenli ordu askerlerini deðil de aslýnda aynen kendilerigibi olan
zeleri gördüklerinde kolayca onlarýn safýna geçebiliyorlardý.
Zaten birçok yerde de isyanlarýn elebaþýlarýný cezalandýrdýktan sonra geri
kalanlara hoþ görüyle yaklaþýlýyordu. Bu arada yöredeki zenginlerden, eþraftan
alýnan haraçlar bir adalet duygusuna da hitap ediyor ve yoksullarýn Kuvvayý
Seyyare'ye daha farklý gözle bakmasýnda önemli bir rol oynuyordu.
1920 yýlýnda Þubat'tan Mayýs'a kadar Marmara ve Ege bölgesindeki isyanlarla
uðraþan ve tümünü de bastýran Çerkez Ethem ve kuvvetlerine Haziran ayýnda
Yozgat yollarý göründü. Çünkü Yozgat'ta isyan eden Çapanoðullarý þehri ele
geçirmiþti ve yeni katýlýmlarla hareket bölgede yayýlýyordu. Yozgat bölgesindeki
isyaný bastýrmak üzere Meclis tarafýndan Ankara'ya davet edilen Çerkez Ethem,
Mustafa Kemal Paþa da dahil olmak üzere o sýrada Ankara'da bulunan milli
mücadelenin önder kadrosuna yukarýdan bakýyordu. Çünkü silahlý kuvvet
kendisindeydi ve anlý-þanlý paþalarýn emrinde henüz pek bir kuvvet yoktu.
Zaten bunun için Ege'de Yunan kuvvetleri karþýsýnda bulunan Kuvvayý SeyyareAnkara'nýn doðus
aki isyaný bastýrmak için çaðrýlmýþtý. Nitekim Yozgat'a
geçerken Ankara'daki paþalarla -Mustafa Kemal, Fevzi, Ýsmet, Refet- yapýlan
görüþmelerde eski baþçavuþ, yeni gerilla komutaný Ethem bir hayli sert
eleþtirilerde bulunacak ve paþalar bunu unutmayacaktý!
Yozgat isyanýný da kýsa sürede bastýran Çerkez Ethem asilerin bir bölümünü de
kuvvetlerine katarak Ankara'ya döndü. Ýsyanýn sorumlularýnýn yargýlanmasý için
kurduðu mahkemede Ankara Valisi Yahya Galip'in de yargýlanmasýný istedi.
Çünkü Yahya Galip, Çapanoðullarý ile iþbirliði yapmýþ, Kuvvayý Seyyare'ninüzerlerine geldið
rmiþti.
Bu durum açýða çýkýnca da valinin yargýlanmasý gerekliydi ve cezasýnýn ölüm
olacaðý da açýktý. Ancak ayný zamanda Mustafa Kemal'in yakýnlarýndan olan
Yahya Galip'in Çerkez Ethem'in "halk mahkemesi" tarafýndan yargýlanmasýna
Ankara izin vermedi. Sadece valilik görevinden alarak olayý geçiþtirmeyeçalýþtýlar.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 183 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Bunun üzerine öfkelenen Çerkez Ethem'in Ankara'ya geldiðinde "Büyük MilletMeclisi Reisini M
clisin kapýsýnda asacaðým" dediði rivayet olunur. Ayrýca
Miralay Refet Bey'in de isyanýn bastýrýlmasýnda hiçbir katkýsý olmadýðý gibi,
kendisi savaþýrken Çorum'da saklandýðýný ileri süren Ethem onu da mahkemeye
sevk etti ama sonra araya girenlerce sorun çözümlendi.
Yozgat isyanýnýn bastýrýlmasýyla birlikte iyice ünlenen ve hatta Meclis tarafýndan
kendisine "milli kahraman" unvaný verilen Ethem, Temmuz ortasýnda Ankara'yadöndüðünde Musta
a Kemal Paþa Ankara'da bulunmamayý tercih edecekti. GarpCephesi'ndeki durumu yerinde
görmek üzere Ankara'dan ayrýlarak Eskiþehir'e
giden Mustafa Kemal Paþa o sýralarda Ethem'le karþýlaþmak istemedi.
Ethem Eskiþehir'e geldiðinde ise Mustafa Kemal Afyon'a geçmiþti. Böylece
Ankara ile birlikte hareket eden en önemli gerilla komutaný ile Millet Meclisi
Reisi o günlerde köþe kapmaca oynarken varolan gerginliðin azalmasý için de
gereken zaman kazanýlmýþ oldu.
1920 yazýnda ününün ve gücünün doruðunda bulunan Çerkez Ethem'e milli
mücadelenin önderliðini üstlenen kadronun uzun süre tahammül etmesi pekmümkün deðildi. Ýþga
geniþleterek ilerlemeye devam eden Yunan
ordusunun ancak düzenli bir orduyla durdurulabileceði görüþüyle varolan askerikuvvetlerin h
a yeniden örgütlenmesini ve tam anlamýyla bir milli orduyadönüþmesini savunan Ankara'daki p
lar Çerkez Ethem'in direniþiyle karþý
karþýya geldiler.
Aslýnda olaylarýn geliþimi içinde böylesi bir yol ayrýmýna gelinmesi kaçýnýlmazdý.
Ankara'daki paþalara güvenmemekle birlikte aralarýnda bir iktidar
mücadelesinin de geliþmekte olduðunu gören Çerkez Ethem, kuvvetlerinindüzenli ordu birlikle
ine dönüþmesine de, kendisinin ve adamlarýnýn paþalarýn
komutasý altýna girmesine de karþý çýktý.
Bu güçlü gerilla liderini imha etmeden askeri otorite olunamayacaðýný görenMustafa Kemal de
nan kuvvetleriyle ciddi bir çarpýþma öncesinde Kuvvayý
Seyyare'nin daðýtýlmasýný zorunlu görüyordu. Nitekim sorunun barýþçý yollardançözümü için y
rtýþmanýn ardýndan Mustafa Kemal 27
Aralýk 1920'de Garp Cephesi Komutanlýðýna Çerkez Ethem'in kuvvetlerinin
imha edilmesini emretti.
Artýk bir tür iç savaþ baþlayacaktý ve bir ay kadar süren bu savaþýn
baþlangýcýnda Çerkez Ethem'in kuvvetleri yaklaþýk 5 bin kiþi, düzenli ordu
birlikleri de 15 bin kiþiydi. Çeþitli çarpýþmalar sonucunda Kuvvayý Seyyareyenilgiye uðradý
mücadelenin baþlangýcýnda çok önemli bir rol oynayan,
Büyük Millet Meclisi tarafýndan "kahraman" ilan edilen, Yunan ordusuna karþý
ilk önemli direniþi örgütleyen Çerkez Ethem sonuçta Yunan ordusuna
sýðýnmaktan baþka çare bulamadý.
Çoðunluðu Çerkezlerden oluþan kuvvetlerinin yarýsýna yakýnýyla birlikte 26
Ocak 1921'de Yunanlýlara teslim olurken, diðer yarýsý ise Ankara'nýn çaðrýsýna
olumlu yanýt vererek düzenli ordunun saflarýna katýldý.
Nazým Hikmet 'Kuvayý Milliye Destaný'nda; "Ve 29 Aralýk Kütahya/ 4 top/ ve1800 atlý bir iha
et/ yani Çerkez Ethem/ bir gece vakti/ kilim ve halý yüklü
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 184 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
katýrlarý/ koyun ve sýðýr sürülerini önüne katýp/ düþmana geçti/ Yüreklerikaranlýk/ kemerle
kendileri semizdiler.../
Ateþi ve ihaneti gördük" diye yazacaktýr ama Çerkez Ethem'in tasfiyesinden ikigün sonra, 28
Ocak'ý 29 Ocak'a baðlayan gece Mustafa Suphi ve arkadaþlarýnýn
da topluca býçaklanarak Karadeniz'in sularýna gömülmesini acaba basit birrastlantý olarak m
mektedir?
Çerkez Ethem'in ünlü Yeþilordu ile baðlantýlarý nedeniyle Bolþevizme eðilim
gösterdiði iddialarý varsa da bunlarýn pek ciddiye alýnabilmesi mümkün deðildir.
Ama ayný zamanda Kuvvayý Seyyare'nin bir halk örgütlenmesi, asýl örgütleyiciçekirdeði ve gü
arak Çerkezlere dayanan bir "aþaðý tabaka" hareketi
olduðu da ortadadýr. Bu yoksul kesimin çeþitli özlemlerinin yaný sýra öfkelerini,
tepkilerini ve zaaflarýný da yansýtmasý doðaldýr. Ya milli mücadele önderliðinin
emrine girecekler ya da tasfiye olacaklardý. Birincisini kabul etmeyince ikincisio
ldu.
Öte yandan Bakü'den yola çýkan komünistler ise Ankara'daki önderliðe yardýmcý
olmak, birlikte mücadele etmek için geliyorlardý. Ama sonuçta Ankara açýsýndan
onlar da güvenilir deðillerdi. Dünyada hýzla yayýlmakta olan Bolþeviklik Mustafa
Suphi ve arkadaþlarý aracýlýðýyla Ankara'da güçlü bir temsil gücü kazandýðýnda
olaylarýn nasýl geliþebileceði tahmin edilemezdi.
Sonuçta bu iki odaðýn da hemen hemen ayný günlerde tasfiye edilmesi pek de bir
rastlantý olmayacak, milli mücadelenin önderliðini ne eski bir baþçavuþla, ne de
komünistlerle paylaþmaya niyeti olanlar, hareketi kendi bildikleri doðrultuda ve
herhalde koþullarýn da dayattýðý biçimde götüreceklerdi.
Ulaþtýklarý yerde ve kurduklarý yeni devlet sisteminde ne komünistlere yerolacaktý, ne de g
rillalara...
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 185 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
GÜVENDÝKLERÝ DAÐLARA KAR YAÐDI
TKP Lideri Bakü'ye Dönemedi
28/29 Ocak 1921, Trabzon Açýklarý

Daðýlmakta olan Osmanlý Devleti'nin son dönemlerinde iyi yetiþmiþ aydýnlardan


biri olan Mustafa Suphi Ýstanbul Hukuk Mektebi'ni bitirdikten sonra 1910'da
Paris'e giderek Siyasal Bilgiler Yüksek Okulu'nda öðrenim gördü. Paris'tebulunuþu sýrasýnda
iyetçi akýmlardan etkilenen, Türkçü düþünceler savunan
ve o arada Ýttihat ve Terakki'nin yayýn organý Tanin gazetesinin muhabirliðini
de yapan Mustafa Suphi Ýstanbul'a döndüðünde önceleri Ýttihatçýlarý destekledi.
Ama daha sonralarý Ýttihatçýlarýn uyguladýklarý baský politikalarýna karþý tutum
alan Mustafa Suphi muhalefetin saflarýna geçecek ve Ferit Tek ile YusufAkçura'nýn kurduðu
Milli Meþrutiyet Partisi'ne katýldý. Bu partiyi destekleyen
Ýfham gazetesinin sahibi Ferit Tek, sorumlu yazý iþleri müdürü de Mustafa Suphiidi.
Haziran 1913'te Sadrazam Mahmud Þevket Paþa'nýn bir suikast sonucu
öldürülmesi üzerine kendilerine muhalefet eden hemen herkesten kurtulmak için
harekete geçen Ýttihatçýlar Ýstanbul'da yaygýn tutuklamalara giriþti. Bu arada
Ýfham gazetesinde çýkan bir yazý nedeniyle Mustafa Suphi ile ilgili de soruþturma
açýlmýþ olmasýna karþýn herhangi bir delil bulunamamýþtý, ama buna raðmen
diðer muhaliflerle birlikte tutuklandý ve daha sonra da Sinop'a sürgün edildi.
1914'te birkaç arkadaþýyla birlikte Sinop'tan kaçan Mustafa Suphi Bakü'yeyerleþti. Bu sýrad
atlak veren Birinci Dünya Savaþý'na karþý çýkan yazýlar
yazmasý üzerine Çarlýk yönetiminin þimþeklerini çeken Mustafa Suphi önce
Kaluga'daki esir kampýna, ardýndan da Urallar'a sürülecek ve böylece yaþamý da
artýk baþka bir doðrultuda ilerleyecekti.
Urallar'da Bolþeviklerle iliþki kuran Mustafa Suphi artýk komünist olmuþtu ve
savaþ sýrasýnda Ruslara esir düþen Türk askerleri arasýnda siyasi çalýþma
yapmaya baþladý. 1917 Ekim Devrimi'nden sonra Moskova'ya giden Mustafa
Suphi, burada Tatar-Baþkýrt devrimcileriyle birlikte "Yeni Dünya" adýnda bir
gazete çýkardý. Rusya'daki Türk komünistleri örgütlemeye çalýþýrken artýk
tanýnmýþ bir komünistti. Bolþeviklerin Doðu'ya ve Müslüman halklara doðru
açýlmasýnda ve iliþkiler kurmasýnda önemli sorumluluklar üstlenecekti.
Moskova'da Temmuz 1918'de Türk Sol Sosyalistleri Kongresi'nin ve Kasým
1918'de Müslüman Komünistler Kongresi'nin toplanmasýna öncülük etti. Yeni
kurulan Sovyet yönetiminin Milletler Halk Komiserliði'ne baðlý olarak
oluþturulan Doðu Halklarý Merkez Bürosu'nun Türk bölümü baþkanlýðýný
üstlendi. Mart 1918'de Moskova'da düzenlenen Komünist Enternasyonal'inkuruluþ kongresine
ise Türkiye delegesi olarak katýldý. Komünist
Enternasyonal'in Eylül 1920'de Bakü'de düzenlediði I. Doðu Halklarý
Kurultayý'nýn da önde gelen isimlerinden biri Mustafa Suphi'ydi.
Bu arada Ýstanbul ve Anadolu'daki komünistlerle de iliþkiler kuran, baðlarýný
geliþtirmeye çalýþan Mustafa Suphi, Doðu Halklarý Kurultayý vesilesiyle Bakü'ye
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 186 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
gelen Türk komünistleriyle 10 Eylül 1920'de Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP)
kuruluþ kongresini örgütledi ve partinin baþkanlýðýna getirildi. Böylece Türkiyebir komünis
nin örgütlendiði ilk Müslüman ülkelerden biri olurken, yinebu kongrede alýnan bir kararla p
inin çalýþmalarýnýn Anadolu'ya kaydýrýlmasý
da uygun görülmüþtü.
Beþ ay kadar önce, 23 Nisan 1920'de Ankara'da çalýþmalarýna baþlayan BüyükMillet Meclisi ve
nadolu'da bir milli mücadele örgütlemeye çalýþýyorve emperyalist devletlerin ülkeyi iþgal e
ne karþý çýkýyordu. TKP de bu
mücadele içinde yerini alacaktý. Ankara hükümetinin de Rusya'da iktidarý elinde
tutan Bolþeviklerle iyi iliþkiler kurmaya ve onlarýn desteðini almaya ihtiyacý
olduðu için TKP'ye olumlu yaklaþacaklarý umuluyordu.
Baþta Ýngilizler olmak üzere Ankara hükümetinin karþýsýna çýkan güçlerleRusya'daki iç savaþ
Kýzýl Ordu'ya karþý Beyazlan destekleyengüçler aynýydý. Dolayýsýyla o günkü uluslararasý ko
bir yakýnlaþma, TKP'nin de Ankara'dan geliþtirilmekte olan mücadelenin
doðrudan bir parçasý olduðu koþullarda daha da geliþebilirdi. Ýstanbul ve
Anadolu'nun çeþitli þehirlerinde Ekim Devrimi'nin çeþitli etkileri gözleniyor,
Bolþeviklere sempatiyle bakan kiþiler ve çevreler yayýlýyordu.
Bütün bu güçlerin örgütlü bir þekilde Ankara hükümetinin yanýnda yer almasý
önemliydi. Nitekim gönderilen bazý kiþiler ve mektuplar aracýlýðýyla Ankara iledoðrudan kur
iþkiler ve bazý görüþmeler herhangi bir sorun yaþanacaðýna
iþaret etmiyordu.
Bu gibi deðerlendirme ve öngörülerin eþliðinde Anadolu'ya geçme ve Ankara'yagiderek Mustafa
mal Paþa ve hükümetiyle görüþme hazýrlýklarý hýzla
tamamlandý. Eþi ve parti yöneticisi 13 arkadaþýyla yola çýkan Mustafa Suphi, 28Aralýk 1920'
kü'den Kars'a geçti. Kars'ta fazla oyalanmak istemeyenkomünistler o sýralarda en düzenli v
e donanýmlý askeri birlik olan 15.
Kolordunun bulunduðu Erzurum'a doðru yola çýktýlar. Ancak bu arada sorunlar
da baþ göstermeye baþlamýþtý.
Yolda çeþitli sýkýntýlarla karþýlaþan TKP heyeti Erzurum'da Kazým Karabekir
tarafýndan kabul edilmek bir yana, kýþkýrtýlmýþ ve örgütlenmiþ bir takým
topluluklarýn protesto gösterileri ve saldýrýlarýyla karþýlaþtý. Kentteki mülki ve
askeri erkanla iliþki kurmalarý mümkün olmadý ve kente sokulmadýlar. O günün
koþullarýnda Ankara ile iliþki kurup, durumu anlamalarý veya yardým istemeleri
de hiç mümkün deðildi.
Her türlü giriþimleri sonuçsuz kalýyordu. Can güvenliklerinin tehlikede
olduðunu görünce Bakü'ye geri dönmeye karar verdiler. Ancak dönüþün Kars
üzerinden yapýlmasý mümkün görünmüyordu. Bunun üzerine Trabzon'a geçip,
buradan deniz yoluyla Bakü'ye dönmeyi uygun gördüler. Nitekim Erzurum'dan
Trabzon'a geçmeyi baþardýlar. Artýk Bakü'ye dönmeleri için gemiye binip denize
açýlmalarý yeterliydi.
1921'de 28 Ocak'ý 29 Ocak'a baðlayan gece Karadeniz'e açýldýlar ama o sýralarda
Batum'da bulunan Enver Paþa'nýn adamý olarak bilinen Trabzon Kayýkçýlar
Kahyasý Yahya ve adamlarýnýn Mustafa Suphi ve arkadaþlarýnýn Bakü'yedönmelerine izin vermey
etleri yoktu. Trabzon'dan yola çýkan gemiden
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 187 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Sürmene açýklarýnda bir motora alýnan TKP'lilerin hepsi býçaklanarak
öldürüldüler ve cesetleri denize atýldý. Bir iddiaya göre Mustafa Suphi'nin Rus
asýllý karýsý öldürülmemiþ ve bir tür ganimet gibi el konmuþtu.
Bu iddia da dahil olmak üzere, geride kalanlar bu trajedinin gizli kalmýþ birçok
noktasýný tartýþtýlar ve hala da tartýþmaya devam ediyorlar. Kayýkçýlar Kahyasý
Yahya kendi inisiyatifiyle mi, yoksa Ankara'nýn ve Mustafa Kemal Paþa'nýn
bilgisi ve onayýyla mý bu saldýrýyý düzenlemiþti?
Hala iki görüþün de savunucularý bulunmakla birlikte, Sovyet Rusya ile iliþkileri
de tehlikeye atacaðý dikkate alýndýðýnda, uluslararasý sonuçlarý olabilecek böylesibir eyle
a'dan habersiz gerçekleþtirilmesi pek mümkün deðildir.
Mustafa Suphi ve arkadaþlarý Ankara'ya gelebilselerdi zaten Meclis'te kendisinekarþý güçlü
muhalefet bulunan Mustafa Kemal ve arkadaþlarý iyice zordurumda kalýr ve Sovyet Rusya
ile iliþkiler de dikkate alýndýðýnda Ankara'da
ciddi bir komünist odak ortaya çýkabilirdi. Ankara'ya ulaþtýktan sonra
TKP'lilerin ortadan kaldýrýlmasý da artýk mümkün olamazdý.
Nitekim daha sonra cereyan eden bazý geliþmeler olayýn Ankara'ya doðru
baðlantýlarý olduðu kuþkusunu güçlendirmektedir. Çünkü katliamýn sorumlusu
olan Yahya Kaptan 3 Temmuz 1922'de Mustafa Kemal'in muhafýz alaykomutanlýðýný yapan Genera
l Ýsmail Hakký Tekçe ve Topal Osman'ýn iki adamý
tarafýndan öldürülmüþtür.
Bu durumu öðrenen Meclis'teki Ýkinci Grup'un önde gelen isimlerinden Trabzon
mebusu Ali Þükrü Bey de 27 Mart 1922'de Mustafa Kemal'in muhafýzý TopalOsman tarafýndan öld
ktir. Cinayet açýða çýktýðýnda Topal Osman teslim
olmayý reddedecek ve saklandýðý bað evinde çatýþma sonucunda yaralý olarak
yakalanacaktý.
Kýsa bir süre sonra da ölecek ve cesedinin Meclis'in kapýsýnda asýlarak teþhir
edilmesi için Büyük Millet Meclisi'nde karar alýnacaktý. Böylece olayla baðlantýlý
kiþilerin birbiri ardýna ortadan kaldýrýlýþý karþýsýnda katliamýn resmi çevrelerle
iliþkili olduðu görüþü doðal olarak güçlenmektedir. Tecrübeyle sabittir ki, ancak
resmi çevrelerle baðlantýlý cinayetlerde failler buna benzer þekillerde ortadan
kaldýrýlmakta, tanýk býrakýlmamasýna özen gösterilmektedir.
Mustafa Suphi ve arkadaþlarýnýn öldürülmeleri Sovyet Rusya ile Ankarahükümeti arasýndaki il
bozmadý. Ankara hükümeti katliamdan haberinin
olmadýðýný iddia etti ve iç savaþýn yaþanmakta olduðu Rusya'da da olayýn üzerine
gidilmedi. Belli ki o sýralarda varolan uluslararasý durum Ankara'nýn gözden
çýkarýlmasýna olanak tanýmýyordu. Ankara'nýn "haberimiz yok" açýklamasýna
inanmýþ görünmek reel politikanýn bir gereði olarak kabul edildi.
Olan Türkiye'nin ilk komünistlerine olmuþ, güvendikleri daðlara kar yaðmýþtý.
Daha sonraki yýllarda Moskova'daki "daðlar" bir yana Ankara'daki "daðlar" hep
karla kaplý kalacak, hep "dondurucu bir soðuk" egemen olacak, kurulan rejimin
komünistlere yaklaþýmý hemen hiç deðiþmeyecek, nasýl baþladýysa öyle sürüpgidecekti!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 188 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ULU TURAN ÝHTÝLAL ORDULARI KUMANDANI
Enver Paþa'nýn Türkistan Macerasý
Aðustos 1922, Buhara

30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlý Ýmparatorluðu


Birinci Dünya Savaþý'ný kaybeden devletler arasýnda yer aldýðýný kabul ediyordu.
Ýmparatorluk parçalanýp, tarih sahnesinden çekilecekti. Ancak imparatorluðu bu
savaþa sokan ve savaþ sýrasýnda da yönetimini ellerinde tutanlarýn l Kasýmý 2
Kasýma baðlayan gece bir Alman denizaltýsýyla Kýrým'a doðru yola çýkarken bu
gerçeði kavradýklarý pek söylenemez.
Daha sonra Avrupa, Rusya, Kafkaslar ve Orta Asya bozkýrlarýnda geçen yýllarýna
ve serüvenlerine bakýldýðýnda bu durum görülebilir. Evet, bir dünya savaþýný
kaybettiklerini herhalde anlýyorlardý, ama bunun ayný zamanda imparatorluðun
da sonu olduðunu, hatta belki de geleneksel imparatorluklar döneminin dekapanmýþ olduðunu
kavrayabilseler Ýstanbul'dan ayrýldýktan sonraki serüvenleri
farklý olurdu.
Ama onlar, özellikle de Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda Osmanlý
Ýmparatorluðunun Harbiye Nazýrý ve Baþkumandan Vekili Enver Paþa
bambaþka hayaller peþindeydi. Nasýl Türkler bin yýl kadar önce Orta Asya'danyola çýkýp Anad
gelmiþler ve burasýný yurt edinmiþlerse, Enver Paþa da bu
tarihi bir baþka þekilde tekerrür ettirmeyi hayal ediyordu. Orta Asya'dakendisini kuca
klamaya hazýr Türk-Ýslam devletlerini bir çatý altýnda toplayacakve baþýna geçeceði bu güçl
Anadolu'ya gelecekti.
Evet, Marks'ýn dikkat çektiði gibi, tarih belki tekerrür edebilirdi, ama
birincisinde trajedi ise ikincisinde komedi olarak!
1918 Kasým ayý baþýnda Kýrým'a çýkan Enver Paþa hemen Kafkasya üzerindenTürkistan'a geçmeye
Bir yýl önce, 1917 Kasýmýnda Rusya'da Bolþevik
Devrimi olmuþtu ama Lenin ve arkadaþlarý henüz Rusya'nýn tümüne egemendeðillerdi. Uçsuz buc
topraklarýnda bir iç savaþ hüküm sürüyordu.
Petrograd ve Moskova baþta olmak üzere Kýzýllar büyük kentleri ellerindetutuyordu ama kýrsa
landa ve çeþitli bölgelerde Çarýn generallerinin
yönetimindeki Beyazlar egemendi. Ýþte bu koþullar Çarlýðýn Kafkasya ve Orta
Asya'daki Türk-Ýslam sömürgelerinde de bir otorite boþluðuyla birlikte
baðýmsýzlýk eðiliminin ortaya çýkmasýna yol açmýþtý ve "cihan imparatorluðu"
Osmanlý'nýn Baþkumandan Vekili kendisine tarihsel bir misyon düþtüðüne
inanýyordu.
Bu kargaþa içinde Enver Paþa hemen Türkistan'a geçme olanaðýný bulamadý.
Bunun üzerine bir süre Avrupa ve Rusya'da kalacak ve Bolþevik Devrimi'nin
meydana getirdiði uluslararasý ortamdan da esinlenerek bir "ihtilalci Ýslam
örgütlenmesi" gerçekleþtirmek için uðraþacaktý. Avrupa'daki çalýþmalarýn
merkezi Berlin'di ama Moskova ile de sýký bir bað söz konusuydu. Ýngilizemperyalizmine karþ
ir güç olabileceði düþüncesiyle Rus devrimcileri de Enver
Paþa'ya belirli desteklerde bulunmayý uygun görüyorlardý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 189 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Doðrusu Enver Paþa da Bolþeviklerle arasýný iyi tutmaya özen gösteriyordu.
Örneðin Moskova'da daha çok Kuzey Afrikalý olmak üzere çeþitli Ýslam
ülkelerinden -ne olduðu pek de belli olmayan- temsilcilerin katýldýðý "Ýslam
Ýhtilal Cemiyetleri Kongresi" toplandý. Daha sonra Eylül 1920'de Bakü'de
düzenlenen Birinci Doðu Halklarý Kurultayý'na da katýlan Enver Paþa burada
etkili bir rol oynamaya çalýþtý ama pek baþarýlý olamadý. Bu arada bir kulaðý da
Ankara'daydý. Anadolu'da sürmekte olan milli mücadeleyi yakýndan izliyor,
Mustafa Kemal'le haberleþiyor ve fýrsat bulursa dönmeyi düþünüyordu.
Ancak Mustafa Kemal bunu engelleyecek, hatta bir ara Enver Paþa 1921
Aðustosunda Batum'a kadar gelip sýnýrý geçmeyi ciddi bir þekilde düþündüðünde
tutuklanmasýný bile isteyecekti. Sonuçta Ankara'daki kadro Sakarya Savaþý'ný
kazandýktan sonra o aþamada Anadolu'da bir þansýnýn kalmadýðýný gören EnverPaþa da kendisin
attý.
Ekim 1921'de Türkistan'da Buhara'ya gelen Enver Paþa'nýn bu bölgeye iliþkin ne
doðru dürüst bilgisi, ne de ciddi bir askeri gücü ortaya çýkaracak bir örgütlenme
olanaðý vardý. O kendi kendine bir misyon biçmiþti ama tarih toplumsal vesiyasal olarak ba
mbaþka bir kanaldan, onun hiç kavrayamayacaðý bir doðrultuda
akýp gitmekteydi. Enver Paþa bu akýntýya raðmen kendisinden baþka belki de
kimsenin inanmadýðý ve ciddiye almadýðý misyonunu gerçekleþtirmek için bazen
komik, bazen trajik görünümler kazanan bir dizi uðraþtan sonra bir tür intihar
eylemiyle yaþamýna son noktayý koyacaktý.
Buhara'ya geçtikten sonra merkezi iktidarý ellerinde tutan Bolþeviklere de tavýr
alan ve bölgede bir güç toparlayabilmek için hem Ruslara, hem de Ýngilizlerekarþý mücadele
e kalkýþan Enver Paþa çýkýþsýzlýðýný fark ettiði ve ölümüne
yaklaþtýðý sýralarda Ýngilizlerle iliþki kurmamakla yanlýþ yaptýðýný düþünmeyebaþlamýþtý am
Türkistan'a geldikten sonra Doðu Buhara'ya geçerek buradaki Basmacý
hareketinin baþýna geçmeye niyetliydi. Nitekim bu doðrultuda hareket etti. O
sýralarda Türkistan'daki iktidarý elinde tutan kadro Bolþeviklerle iyi iliþkiler
içindeydi ve yerli gericiler tarafýndan Ruslardan daha tehlikeli ve öncelikle yokedilm
esi gereken düþmanlar olarak deðerlendiriliyordu. Bu güçler önceleri EnverPaþa'ya da pek iy
le bakmadýlar. Sonuçta onun da geçmiþinde padiþahý
tahttan indiren bir ihtilal bulunuyordu. Bunun için pek güven verici deðildi.
Hatta bir ara tutuklu koþullarýnda yaþadý.
Orta Asya bozkýrlarýnda Ruslara karþý bir güç ortaya çýkarmaya çalýþýrken
örneðin kendisine "Ulu Turan Ýhtilal Ordularý Kumandaný, Merkezler Merkezi
Reisi" gibi komik unvanlar yakýþtýrarak bir hava yaratmaya çalýþýyordu.
Çevresindeki bazýlarý da adeta dalga geçer gibi "Sen Hakanlar Hakaný,
Padiþahlarýn En Muazzamý ve Bizim Büyük Padiþahýmýzsýn" diyorlardý. Ama
tüm bu gösteriþli laflar bir komediden, Enver Paþa'nýn tüm uðraþlarý da nafile
çabalar olmaktan ileri gitmeyecekti.
Her þeye raðmen Enver Paþa'nýn bölgedeki çabalarýný yakýndan izleyen veküçümsemeyen Bolþevi
ni Moskova'ya davet ettiler. Ancak bunukabul etmeyen Enver Paþa, Basmacý hareketiyle
iliþki kurmasýnýn ve çevresinde
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 190 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
bir miktar adam toplamasýnýn ardýndan Sovyet iktidarý için bir tehdit unsuru
haline geldi.
Duþanbe'de meydana gelen çarpýþmalarda Enver Paþa'nýn kuvvetleri baþlangýçta
bazý baþarýlar kazandý ve Kýzýl Ordu birlikleri geri çekilmek zorunda kaldý.
Böylece Enver Paþa bir süre Buhara'da denetimi eline aldý. Hatta Sovyet
iktidarýndan kendisini tanýmalarýný bile talep etti. Ancak durumun ciddiyetineuygun kuvv
etleri bölgeye sevk ederek toparlanan ve karþý saldýrýya geçen Kýzýl
ordu birlikleri bir dizi çarpýþmadan sonra bölgeye egemen oldu.
Kuvvetleri daðýlan ve elinde küçük bir birlik kalan "Turan ve Ýslam Ýhtilal
Ordularý Serdarý, Ýslam ve Buhara Leþkerlerinin (Askerlerinin) Emiri" Enver
Paþa güneye, Afgan sýnýrýna doðru çekilmeye çalýþýrken 4 Aðustos 1922'de
bulunduðu Belcivan yakýnlarýnda kýstýrýldý. Mermi yaðdýran makineli tüfeklerin
üzerine atýna binip, kýlýcýný çekerek maiyetiyle birlikte saldýrdýðý rivayet edilenEnver Pa
yamaçlarýnda, Çegan Tepesi eteklerinde can verdi.
Ama Turan hayalleri bitmeyecekti. Bazýlarý "Vatan ne Türkiye'dir Türklere neTürkistan/Vata
n büyük ve müebbed bir ülkedir, Turan" diye þiirler yazmaya,
yeni trajedilerin ve fiyaskolarýn yollarýný döþemeye devam edecekti...
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 191 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
MUHALEFET GEREKÝRSE ONU DA ÝKTÝDAR YAPAR
'Kansýz Ýnkýlap Ebedileþtirilemez'
Kasým 1924 - Haziran 1925, Ankara

Ünlü sözdür, her devrimin kendi evlatlarýný yediði söylenir. Devrimden sonrakurulan yeni re
içinde patlak veren iktidar mücadeleleri gerçekten de þu
veya bu ölçüde tasfiyelere yol açmaktadýr. Cumhuriyetin ilanýndan sonra yeni
Türk devletinin kuruluþuna yol açan milli mücadelenin önder kadrolarýndan bir
kýsmýnýn kurduðu Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý'nýn sonu da "Devrim
evlatlarýný yer" sözü çerçevesinde deðerlendirilebilir.
1924 yýlý yeni Anayasanýn da kabul edildiði bir yýl ve 29 Ekim 1923'te ilan edilen
cumhuriyetin de ilk yýlýdýr. Zekeriya Sertel'in 1925'de Resimli Ay mecmuasýna
yazdýðý bir makalesinde "yýkým yýlý" diye deðerlendirdiði 1924 yýlý yeni birpartinin doðuþu
ekti. Aslýnda Mustafa Kemal'in Umumi Reisi
olduðu Halk Fýrkasý'nýn yönetim mahfillerinde bir muhalefet partisi ihtiyacý
zaman zaman konuþuluyordu ancak henüz bunun uygun koþullarýnýn olmadýðý
kanýsý egemendi. Ama öte yandan fýrka içindeki tartýþmalar ve fikir ayrýlýklarý
dolayýsýyla ayrýlmalarýn olmasý ve bunlarýn yeni bir parti meydana getirmeleri
pek de beklenmedik bir geliþme sayýlmazdý.
Nitekim Millet Meclisi açýlýp da çalýþmalarýna baþladýðýnda kökleri Birinci
Dönem'deki Ýkinci Grup'la ilgili tartýþmalara kadar götürülebilecek bir çatýþma
Halk Fýrkasý içinde yoðunlaþtý. Ýsmet Paþa hükümetine muhalefet eden bazý
mebuslar Halk Fýrkasý'ndan istifa etmeye baþladýlar. Ýlk aþamada 11 mebus
istifa etti ve 17 Kasým 1924'de Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý (TpCF) resmenkuruldu.

Yönetici kadrolarý milli mücadelenin önde gelen kiþilikleriydi; Baþkan Kazým


Karabekir Paþa, Baþkan Yardýmcýlarý Rauf Orbay ve Dr. Adnan Adývar, Genel
Sekreter ise Ali Fuat Cebesoy idi. Refet Bele ve Cafer Tayyar Paþa ile Bekir Sami
Beyin yaný sýra Mustafa Kemal'in bir dönem çok yakýný olmuþ Albay Arif Bey dedahil olmak üz
aha birçok ünlü de mebus veya parti üyesi idi.
TpCF, Cumhurbaþkaný'nýn, yani Mustafa Kemal'in yetkilerini fazla buluyor vediktatörlük eðil
mine dikkat çekiyordu. Daha liberal ve demokratik bir
politikadan yana olduðunu söylüyordu. Ýki dereceli seçime karþý çýkarak tek
dereceli seçim sistemini savunuyordu. Belediye baþkanlarýnýn atamayla deðil
seçimle belirlenmesini isteyerek ademi merkeziyetçi bir anlayýþtan yana
çýkýyordu. Ve nihayet dini hak ve özgürlükler alanýnda da daha yumuþak ve
ýlýmlý davranýlmasýný öneriyordu.
TpCF'nin kuruluþunun hemen ardýndan 21 Kasým 1924'de Ýsmet Paþa hükümeti
istifa etti. Saðlýk sorunlarý olduðunu ileri süren Ýsmet Paþa Heybeliada'dadinlenmeye çekil
yeni kabineyi kurma görevi Fethi Okyar'a verildi. 27
Kasýmda da yeni hükümet görevine baþladý. Fethi Bey'in hükümeti daha ýlýmlý ve
yumuþak olarak deðerlendirildi ve Meclisteki güven oylamasýnda TpCFmebuslarý da olumlu oy
kullandýlar.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 192 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Yeni hükümet aslýnda Halk Fýrkasý'ndaki kan kaybýný ve istifalarý durdurmak
üzere oluþturulmuþtu ve buna uygun bir tutum içinde olmasýna özen
gösteriliyordu. Nitekim istenilen oldu ve Halk Fýrkasý'ndan istifalar duruldu.
Yeni fýrkaya geçen mebus sayýsý 29'da kalmýþtý. Ama bu bile tek partili sisteminmonolotik y
oðal olarak zorluyordu ve Cumhurbaþkaný Mustafa Kemal
ile Halk Fýrkasý yönetimi geliþmelerden hiç de memnun deðildi.
Mustafa Kemal London Times gazetesine verdiði demeçte yeni partiye açýkça
cephe alarak, "TpCF'nin programýnda, mevcut fýrkanýn -Halk Fýrkasýnýn-
umdelerinden hariç ve mevzu-u münakaþa olmaða deðerli esaslý bir prensip vefikir görülmüyor
cekti. Bu arada kendisinin diktatörlüðe eðilimli olduðuna
iliþkin eleþtirilere ise "Bir istibdadýn mevcudiyetine dair ima ve telmihler bence
kabil-i izah deðildir" diye karþýlýk verecekti.
Tam tersine özellikle Mustafa Kemal tetikte bulunuyordu. Çünkü yeni partinin
ortaya çýkýþý ve önder kadrosu bir tür iktidar mücadelesinin açýða vurulmasýydý
ve en önemli hedef de Mustafa Kemal'den baþkasý deðildi. TpCF kuruluþundan
hemen önce "Paþalar Komplosu" adýyla anýlan geliþmeler Mustafa Kemal'i
fazlasýyla rahatsýz etmiþti.
Hem orduda görev yapan, hem de mebus olan paþalarý ikisinden birini tercih
etmeye zorlamýþtý. Ancak yeni partinin önder kadrosunun aðýrlýðý ve yenidevletin kuruluþ sü
adýklarý rol Mustafa Kemal ve iktidar partisi HalkFýrkasý'nýn iþini zorlaþtýrýyordu. Ýstanb
ni partiye destek olmasý ise
ayrýca ciddi bir sorundu.
Ýþte bu koþullarda 13 Þubat 1925'de patlak veren Þeyh Sait isyaný doðrusu
imdada yetiþti. Ýsyanýn üzerine yeterince kararlý gitmediði eleþtirileriyle
karþýlaþan Fethi Okyar, karþý çýktýðý bir takým baský önlemlerinin Halk Fýrkasý
Meclis Grubu'nda 60'a karþý 94 oyla kabul edilmesi üzerine istifa etti.
4 Martta hemen Ýsmet Paþa yeni hükümeti kurdu ve ilk yaptýðý iþ de Takrir-i
Sükun Kanununu çýkartmak ve Ýstiklal Mahkemelerini kurmak oldu. Elazýð'ý ele
geçirerek Diyarbakýr üzerine yürüyen ve þehri kuþatan Þeyh Sait kuvvetlerininüzerine ordu b
edildi ve 15 Nisanda durum kontrol altýna alýndý.
Ama bu arada, iddialara göre ordunun verdiði kayýplar Ýstiklal Savaþý sýrasýnda
verilen kayýplardan daha fazlaydý.
Ýsyan bölgesinde çalýþmakta olan Ýstiklal Mahkemesi TpCF'nin Urfa Katib-iUmumisi Fethi Beyi
suçlu bularak 5 yýl hapis cezasýna çarptýrýnca zaten partidenkurtulmak isteyen Mustafa Kema
ve Halk Fýrkasý yöneticileri aradýklarý fýrsatý
bulmuþ oldular. Önce isyan bölgesindeki parti merkezleri kapatýldý.
Ardýndan -Ýstanbul da dahil olmak üzere- diðer parti merkezleri Ýstiklal
Mahkemeleri tarafýndan aranýp, bir takým belgeler yakalandýðý ileri sürüldü.
Sonuçta bu olaðanüstü mahkemelerin çaðrýsýyla harekete geçen hükümet 3Haziran 1925'te TpCF'
a karar verdi. Þeyh Sait isyaný resmi
söylemde "dinci ve gerici bir ayaklanma" olarak nitelendiriliyor ve TpCF'nin
programýnda dini hak ve özgürlüklere daha ýlýmlý yaklaþým gösterilmesine iliþkin
maddeler kapatýlmanýn da en önemli gerekçesi olarak sunuluyordu. Partinin
mebuslarý yeni seçimlere kadar Millet Meclisinde baðýmsýz olarak kaldýlar ama
yeni seçimlerde hiçbiri yeniden Meclise giremedi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 193 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Ama olayýn bunun da ötesine giden boyutu 1926 yýlýndaki "Ýzmir Suikastý
Davasý" idi. Bu dava dolayýsýyla biri dýþýnda (Halit Akmansü) Türkiye'de bulunanbütün TpCF
illeri tutuklanarak yargýlandýlar. Kazým Karabekir
Paþa'nýn tutukluluðunu Baþvekil Ýsmet Paþa ilk önce kaldýrttý ama sonra tekrar
tutuklanmasýný engelleyemedi. Rauf Orbay ise Londra'da bulunduðu için daha
sonra Ankara Ýstiklal Mahkemesinde gýyabýnda yargýlandý.
Bu dava sonucunda TpCF'nin 29 mebusundan altýsý idam edildi. Yargýlanan ve
her biri birer ulusal kahraman olarak tanýnan paþalarý -Ali Fuat Cebesoy, Kazým
Karabekir, Refet Bele, Cafer Tayyar- Mustafa Kemal'in mahkeme reisiylekonuþarak be
raat ettirdiði daha sonra ortaya çýkacaktý.
Böylece hayatlarý baðýþlananlarýn bir daha siyasette önemli bir rolleri olmadý.
Hatta Meclise tekrar milletvekili olarak girebilmeleri ancak Mustafa Kemal'inölümünden
sonra mümkün olabildi.
Sonuçta bu bir iktidar savaþýydý ve kaybedenler kellelerini kurtardýðýna
þükretmek durumundaydýlar. Çünkü devir, Mustafa Kemal Paþa'nýn Bursa
Nutkunda "Kan ile yapýlan inkýlaplar daha muhkem olur, kansýz inkýlapebedileþtirilemez" de
diði bir dönemdi. Ve söylentilere bakýlacak olursa, ayný yýl
yapýlan Þapka Ýnkýlabý dolayýsýyla Ýzmir dolaylarýnda bir küçük kasabada
giyecek þapka bulamayan ahali, Rumlardan kalma bir depoyu yaðmalayarakkadýn þapkalarý ele
geçirmiþ ve korkudan kafalarýna bu þapkalarý geçirerekdolaþmaya baþlamýþlardý!
Ahalinin bu durumuna bakýldýðýnda, TpCF giriþimi bir fiyaskoyla
sonuçlanmasýna raðmen paþalarýn canlarýný kurtarmasý az þey mi! Gerçi aradançok geçmeden, b
mir suikastý davasýnda onlar da daraðacýnýn
gölgesini üzerlerinde hissedecekler ve her þey bitti dedikleri bir anda yine
kellerini kurtaracaklardý...
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 194 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BABASI ÇOCUÐUNU TANIMADI!
SCF Ancak Üç Ay Dayanabildi
Aðustos-Kasým 1930, Ankara

Cumhurbaþkaný Mustafa Kemal Paþa'nýn yakýn arkadaþý Fethi Okyar'akurdurduðu Serbest Cumhuri
kasý'nýn (SCF) Türkiye'deki tek partili
rejimin denetlenmesine yardýmcý olacak "güdümlü bir muhalefet" deneyimiolduðuna hiç kuþku y
.
TpCF'dan farklý olarak kendiliðinden ve doðal bir sürecin ürünü olarak deðil
yapay ve doðrudan doðruya Mustafa Kemal'in "teþvik, ýsrar ve tasvipleriyle"
kurulan SCF ilk muhalefet partisi kadar da dayanamamýþ ve üç ay sonra kendikendini feshe
tmeye zorlanarak tam bir fiyaskoyla sonuçlanmýþtýr.
Gerek dünyadaki geliþmeler, gerekse tek parti iktidarýnýn denetimsiz ve keyfiyönetiminin o
rtaya çýkardýðý sorunlar Mustafa Kemal'e güvenilirarkadaþlarýndan bir kýsmýna bir muhalefet
kurdurmanýn yararlý olacaðýný
düþündürttü. Ancak iktidardaki Cumhuriyet Halk Fýrkasý'nýn (CHF) da "UmumiReisi" olan cumhu
asýl niyeti tek partili sistemin monolitik yapýsýnýn
çözülmesi deðildi.
Baþýnda bulunduðu partinin uygun bir þekilde denetlenmesi, çürük-çarýk
yanlarýnýn açýða çýkarýlmasý ve böylece kendisini yenilemesi, temizlenmesi vegüçlenmesiydi.
rtinin ne iktidar olabileceði öngörülüyordu, ne de ve
daha önemli olarak- varolan siyasal rejimin monolitik yapýsýný çatlatabileceði.
Böylece Paris Büyükelçisi olan Fethi Okyar, hazýr "muasýr medeniyeti" yerindegörmüþ, incele
in eski bir baþbakaný olarak memlekete davet edildi ve
bir muhalefet partisi kurmasý istendi.
TpCF'nin baþýna gelenlerden sonra doðal olarak hayli temkinli hareket edenFethi Okyar,
Mustafa Kemal ve Ýsmet Paþa ile yaptýðý uzun görüþmelerde çeþitli
güvenceler istedi; her þeyden önce Mustafa Kemal iki parti karþýsýnda tarafsýz
kalabilmeli, CHF'den bazý mebuslar yeni partiye geçmeli ve partinin örgütlenmeçalýþmalarý i
az CHF kadar mali kaynak saðlanmalýydý.
Cumhurbaþkanýnýn tarafsýz kalmasý dýþýnda diðer koþullar kabul edildi. Ýsmet
Paþa 1931'de yapýlacak seçimlerde 40-50 kadar mebusun seçilmesi güvencesini
vermeyi önerecek, Fethi Okyar Meclisin üçte biri olan 120 mebus isteyecek ve
Mustafa Kemal'in müdahalesiyle 70 mebusta anlaþýlacaktý.
SCF'nin programatik yaklaþýmý da TpCF'ye benzer yönelimdeydi; daha liberaliktisat politi
kalarý, tek dereceli seçim, ademi merkeziyetçilik, dinsel konularda
hoþgörü ve yeni olarak ise kadýnlara oy hakký tanýnmasý belirgin noktalarý
oluþturuyordu.
12 Aðustos 1930'da kurulan SCF'nin baþkanlýðýný Fethi Okyar üstlenirken Genel
Sekreterliðine ise Mustafa Kemal'in çocukluk arkadaþý ve sofrasýndan eksik
etmediði en güvenilir adamý Nuri Conker getirildi. Kuruluþtan bir süre sonra 15
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 195 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
kadar mebus CHF'den SCF'ye geçerek partiye Meclis'te grup kurma olanaðý
saðlandý.
Ancak iþler pek de planlandýðý gibi gitmedi. Varolan monolitik yapý içinde yasal,
meþru bir muhalefet olanaðý ortaya çýkýnca her türlü gayri memnun, her türlümuhalif buraya
. Böylece hem parti sanýlandan daha kýsa zamanda
güçlenmiþti, hem de içine dolan muhalefet dinamiklerini denetleme olana-
ðý pek olmayan ve dolayýsýyla rejimin planladýðýndan öteye giden potansiyeller
taþýyan bir yapý ortaya çýkýyordu. Meþhur Ýzmir gezisi bu durumu olanca
açýklýðýyla ortaya koymuþtu. Fethi Okyar'ý karþýlamaya gelen 50 bin kiþilik
kalabalýk o zamana kadar görülmedik bir olaydý ve yer yer polisle çýkan
çatýþmalar Ankara'yý hayli rahatsýz etmiþti.
Bu geliþmeler Mustafa Kemal'i de endiþelendiriyor ve yavaþ yavaþ SCF'ye karþý
CHF'nin "Umumi Reisi" olarak açýk mücadeleye gireceðinin iþaretlerini
veriyordu. Fethi Okyar'ý en çok düþündüren de bu idi. Bir ara Mustafa Kemal'in
tarafsýz kalmasýný saðlamak için "Milli Blok" önerisi geliþtirilmiþ ancak
tutmamýþtý.
Ama SCF'nin güçlenmesi karþýsýnda Mustafa Kemal'in cumhurbaþkanlýðýndan
istifa ederek baþbakanlýðý üstlenebileceði, Genelkurmay Baþkaný Fevzi
Çakmak'ýn cumhurbaþkaný olabileceði konuþulur olmuþtu. Öte yandan CHFyöneticileri ise eller
devlet olanaklarýný SCF'ye karþý her yöndenkullanmaya baþlamýþlardý ve tabii bu arada basýn
te geçirmeyi ihmaletmiyorlardý.
Bu koþullarda Ekim 1930'da belediye seçimlerine gidildi ve henüz yeni kurulmuþ
olmasýna karþýn SCF hayli baþarýlý oldu ve birçok þehirde CHF'ye yakýn oyalýrken Samsun'da
ye baþkanlýðýný kazandý.
Böylece TpCF deneyiminden sonra yapay bir þekilde ve rejimin en güveniliradamlarýna da k
urdurulmuþ olsa ikinci bir partinin varlýðý tek parti sisteminin
çatýrdamasýna yol açýyor ve bu durum da açýkça görülüyordu. Oysacumhurbaþkaný ve iktidar pa
Okyar'a uygun görülen görevin
sýnýrlarý çok daha dardý.
SCF esas olarak CHF'nin kendini yenilemesi ve taze güç kazanmasý için
kurulmuþtu. Oysa iktidara gelmeyi ümit edecek kadar hýzlý gidiyordu. Ortaya
çýkan tablo karþýsýnda Mustafa Kemal'in SCF'ye daha açýk ve kesin tavýr almasý
ve Umumi Reisi olduðu partisine, CHF'ye sahip çýkmasý Fethi Okyar'ý hayalkýrýklýðýna uðratt
TpCF deneyimini de dikkate alarak partisini feshetmekten baþka seçeneði
olmadýðýna kanaat getirdi. Zaten bu doðrultuda telkinler giderek artýyordu. 17Kasým 1930'da
Dahiliye Vekaleti'ne verdiði bir dilekçeyle SCF'nin feshedildiðini
açýklarken þöyle yazýyordu:
"Efendim,
Büyük Gazimiz Mustafa Kemal Hazretlerinin teþvik ve tasvibiyle SCF'yi teþkil
etmiþtim. Kanaatimizce bu teþvik ve tasvip, teþkil edeceðim fýrkanýn Gazi
Hazretlerine karþý siyasi mücadeleye girmesi ihtimalini hadd-i zatýnda bertaraf
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 196 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ediyordu. Esasen bu kanaat haricinde siyasi bir teþekküle vücut vermek
mesuliyetini almayý hatýrýma getirmemiþtim.
Halbuki tahakkuk edecek þekle nazaran fýrkamýz atiyen Gazi Hazretleriylesiyasi sahada
karþý karþýya gelmek vaziyetinde kalabileceði anlaþýlmýþtýr. Bu
vaziyette kalacak siyasi bir teþekkülün mevcudiyetinin fýrka müessisi sýfatýylamuhafaza ve
meyi muhal buluyorum. Bu sebeple SCF'nin feshine karar
verdim. Bu karar fýrka teþkilatýna teblið edilmiþtir.
Keyfiyeti arz ederim efendim."
Böylece SCF deneyimi de ancak üç ay dayanabilirken SCF'nin ideologu Ahmet
Aðaoðlu'na göre bu fesih dilekçesi bile Mustafa Kemal ve Ýsmet Paþa ile birlikte
hazýrlanmýþtý.
Dönemin sol gazetelerinden Hür Adam'ýn 4. Sayýsýnda Abidin imzasýyla çýkan bir
karikatürün lejandýnda "Yeni fýrkalar doðuyormuþ" diye yazarken, Ýsmet Paþa
kafalý, Halk Fýrkasýný temsil eden hamile bir kadýna bir köylü aða þöyle diyordu:
"Kýz bu ne hal? Daha yeni çocuk düþürdün! Sonra bunu da babasý tanýmazsa ne
yaparýz?"
Halk Fýrkasý'nýn daha sonra, 1946'da doðurduðu Demokrat Parti'nin 1960'da bir
darbeyle iktidardan düþürüldüðü ve Menderes ve arkadaþlarýnýn idam edildiði
dikkate alýnacak olursa, köylü aðanýn korktuðu baþýna gelmiþ sayýlmaz mý?
Biraz gecikerek de olsa, babasý çocuðunu yine tanýmayacaktý!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 197 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ÝHTÝLAL EVLATLARINI YEMEDEN DURAMAZ!
14'lerin Tasfiyesi
13 Kasým 1960, Ankara

On yýldýr, 14 Mayýs 1950'den beri iktidarda bulunan Demokrat Parti'yi 27 Mayýs


1960'da devirerek iktidara el koyan darbe ordu içinde daha çok alt kademe
subaylarýna dayanan bir cuntanýn eseriydi.
Daha sonraki 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980'de olduðu gibi "emir-komuta zinciriiçinde"
gerçekleþmeyen bu hareket, sadece iktidar partisine karþý deðil ama ayný
zamanda onunla iþbirliði içinde olan ordunun yüksek komuta kademesine karþý
da sert davranacak ve daha ilk adýmdan itibaren Genelkurmay Baþkaný
Orgeneral Rüþtü Erdelhun ve kimi generalleri de gözaltýna alarak iþe
baþlayacaktý.
27 Mayýs hareketinin ve daha sonra iktidarý kullanan Milli Birlik Komitesi
(MBK)'nin baþýna getirilen eski Kara Kuvvetleri Komutaný Orgeneral CemalGürsel, "baþýmýzda
k rütbeli bir subay olsun" diye adeta zorla, arayarak
bulunmuþtu. Ama ihtilal yasasýnýn kendine özgü bir diyalektiði vardý ve
neredeyse rica minnet hareketin baþýna getirilen Cemal Gürsel ve arkadaþlarý 27
Mayýs'ýn asýl aktörlerini ilk fýrsatta tasfiye edeceklerdi.
38 kiþiden meydana gelen MBK'ya birçoðu yüzbaþý, binbaþý rütbesindeki gençsubaylarýn damgas
iyasal ve toplumsal hareket olarak 27
Mayýs'ýn sahip olduðu özellikleri de açýða vuruyordu ama bu unsurlarýn iktidar
mevkilerinde kalmalarýna da beþ buçuk aydan fazla tahammül edilemeyecekti.
Aslýnda 27 Mayýs'ýn arka planýnda yer alan siyasal-toplumsal süreci belirleyen
Türkiye'de geliþmekte olan kapitalizmin harekete geçirdiði dinamiklerdi. On yýlý
bulan DP iktidarý döneminde kapitalizmin hýzla geliþmesi için önemli adýmlar
atýlmýþ ve bir sermaye birikimi gerçekleþtirilmiþti.
Ýç pazarýn geliþmesi ve sermayenin dolaþýmý için gereken alt yapý yatýrýmlarýnýn
gerçekleþtirildiði bu süreç ayný zamanda bir önceki dönemin nispeten içe kapalý
toplum yapýsýnda varolan deðer yargýlarýný ve statüleri de hýzla deðiþmeyezorlarken "orta s
nun içinde yer alan toplumsal kesimleri de
farklýlaþtýrýyordu.
Tek parti döneminin anlayýþý ve politikalarý çerçevesinde þekillenen hemen ne
varsa artýk geride kalýyor, ülkede varolan kapitalist iliþkilerin yayýlmasýylaegemenliðini
n eden yeni dönem geçmiþten farklý "yükselen deðerler" ortaya
çýkarýyordu. Bu baðlamda subaylarýn, ordu mensuplarýnýn da dahil olduðu
memurlar artýk eskisi gibi toplumsal yaþamýn önemli aktörleri olamayacaklardý.
Yoðun iç göçün sayýlarýný artýrdýðý ve büyüttüðü kasaba irisi kentlerdeki yaþam,
tüccarlarý, ithalatçýlarý, montaj sanayinin bir ucuna tutunmuþ kalbur üstü
iþadamlarýný, zengin çiftçileri öne çýkarýyordu.
Böylesi bir iktisadi-toplumsal sürecin ordunun alt kademelerinde tepkilere yol
açmasý doðaldý. Bu sosyo-psikolojik tepkilerin yaný sýra, fonda her zaman bir tür
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 198 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
"Atatürkçülük" ideolojisi bulunmak kaydýyla ve bunun tarihsel ve ulusal
meþruiyetinden yararlanarak, kendisini her zaman "memleketin asli sahibi"
olarak gören ordunun içinden DP iktidarýnýn temsil ettiði bir tür geç kalmýþ
"vahþi kapitalizme" karþý þiddetli bir muhalefet patlak verecek ve sonuçta 27
Mayýsa kadar gidilecekti.
Ancak bu hareketin içinde bulunanlarýn, cuntalar örgütleyip, kelleyi koltuða
alanlarýn ideolojik ve siyasal formasyonu ne pek ciddiye alýnýr düzeydedir, ne de
belirli bir homojenlik ve netlik taþýmaktadýr. Bir önceki dönemde aðýrlýðý
hissedilen "devletçi" politikalarýn esin kaynaðý olduðu kimi görüþler veyadüpedüz bu politi
rarý niteliðindeki önerilerden ileri giden fazla bir þeyyoktur.
Ama sonuçta 27 Mayýs, baskýcý bir rejime karþý bir tür "hürriyet mücadelesi"
olarak da kendisini tanýmlayacaktýr. Asýl olarak alt kesimlerin damgasýný
vurduðu ve onlarýn kimi özlemlerini yansýttýðý ölçüde de ortaya çýkardýðý
Anayasa ve seçim yasasý gibi kimi hukuki-siyasi düzenlemeler daha demokratikve özgürlükçü b
sende þekillenebilmiþtir.
Tüm bunlardan sistem gereken dersleri alacak ve daha sonraki on yýl içinde
geliþtireceði önlemlerle ordu içinde bir daha böylesi bir hareketin geliþmesine
olanak tanýmayacaktýr. OYAK baþta olmak üzere, ordu mensuplarýnýn sistemle
daha iyi bütünleþen bir yapýya bürünmelerini saðlayan iktisadi ve kurumsalönlemler alýnýrke
ar da devletin diðer görevlilerine oranla görece daha
ayrýcalýklý bir konuma zamanla kavuþacaklardýr.
Nitekim 12 Mart 1971'deki müdahale öncesinde gerçekleþtirilen 9 Mart tasfiyesibu baðlamdak
i son kalýntýlarýn da temizlenmesidir. Daha sonraki dönemlerde
artýk ordu içinde gerçekleþtirilen örgütlenmeler ideolojik çizgisi net olan sistem
dýþý örgütlenmelerdir ve bunlar da açýða çýktýðý ölçüde kesin bir þekilde
ayýklanýp, kazýnacaklardýr.
Ama bunlar daha sonrasýnýn olgularýdýr. 1950'li yýllar henüz bu adýmlarýn
atýlmadýðý, bir anlamda "bakir" ve "masum" bir dönemdir ve darbeyigerçekleþtiren kadrolar d
em kendilerini örgütlemekte, hem de toplumsal
karþýlýk bulmakta þanslý olacaklardýr.
Ankara ve Ýstanbul radyolarýnýn ele geçirilerek bir bildirinin okunmasýyla
iktidara el konulabildiði bu dönemde 27 Mayýs öncesinde oluþan cuntalar hiç kan
dökmeden amaçlarýna ulaþacaklar ve ilk aþamada 38 kiþiden oluþan bir iktidar
organý ile ülkeyi yönetmeye baþlayacaklardýr. NATO'ya ve CENTO'ya baðlý
olduklarýný daha ilk andan ilan etmeleri kendileri açýsýndan akýllýca olacak ve dýþ
dünyadan büyük bir tepkiyi üzerlerine çekmeyeceklerdir.
Ancak esas önemlisi bundan sonrasýnda, iktidarý aldýktan sonra ne yapýlacaðýdýr.
Böylece kýsa sürede MBK içinde ayrýlýklar baþ gösterir; devlet ve hükümetbaþkaný ve Milli S
larak neredeyse her türlü yetki kendisine
tevdi edilen Cemal Gürsel ve arkadaþlarý DP iktidarýnýn sorumlularýnýn
yargýlanmasýnýn yaný sýra yeni bir Anayasa ve seçim yasasý yapýlarak makul bir
süre içinde çekilmeyi savunmaktadýr.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 199 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Bütün bu siyasal sürecin en örgütlü gücü CHP'nin lideri Ýsmet Ýnönü de bu
görüþtedir ve tarihsel kiþiliðiyle tüm aðýrlýðýný bu doðrultuda kullanmaktadýr.
Ama MBK üyelerinin bazýlarý iktidarýn kýsa sürede sivillere býrakýlmasýna
taraftar deðildir.
Sivil siyaset alanýna ve politikacýlara derin bir güvensizlik duyarken, ne olduðu
pek de belli olmayan militarist ve devletçi görüþlerinin ülkenin hýzla kalkýnmasý
ve ilerlemesi için pek gerekli olduðuna inanan bir grup MBK üyesi subay, belirlibir ta
rih telaffuz etmemekte ama en azýndan uzunca bir süre ülke yönetiminiellerinde tutmak is
temektedirler.
Ýçlerinde Alparslan Türkeþ gibi faþist unsurlar olduðu gibi, bir tür "üçüncü
dünya solculuðu" olarak tanýmlanabilecek görüþlere sahip olanlar da vardýr. Ve
aslýnda bu kadar farklý görüþleri olanlarýn birlikte ülkeyi yönetmeleri de
mümkün deðildir. Ama öne çýkan ayrým ve çatýþma noktasý askeri yönetimindevam edip etmemesi
asým 1960 günü sabaha karþý isimleri daha
önceden belirlenen 14 MBK üyesi evlerinden toparlanarak ordudan emekli
edileceklerdir. Ardýndan yurtdýþýnda bir takým uyduruk görevlere atanma
görüntüsü altýnda sürgüne gönderileceklerdir.
Ýhtilal evlatlarýný yemeden duramazdý! Ýktidarýn silahlý ayaklanmayla el
deðiþtirdiði 27 Mayýs da bunun dýþýnda kalmayacak ve ihtilal yasasýnýn
diyalektiði yine hükmünü icra edecekti. Düzenin yeniden geri gelmesinisavunanlar çeþitli gö
i "aþýrýlarý" tasfiye edip, duruma egemenolacaklardý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 200 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
AH, ÞU RADYO OLMASAYDI!
Ýhtilal Yapmadan Duramayan Albay
22 Þubat 1962 - 21 Mayýs 1963, Ankara

27 Mayýs 1960 darbesini gerçekleþtiren cuntanýn ilk örgütleyicilerinden olanKurmay Albay Ta


at Aydemir tam bu tarihte Kore'deki Türk birliðinde görevliolduðu için fazla ön plana çýkam
yýsýyla Milli Birlik Komitesi (MBK)
içinde yer alamamýþtý. Ancak MBK üyelerinin birçoðu yakýn arkadaþýydý ve
darbeden üç ay kadar sonra Türkiye'ye döndüðünde Ankara'daki Harp Okulu
Komutanlýðý'na atanarak kritik bir göreve getirilmiþti.
Harbiydiler cunta içi iktidar mücadelelerinde ve yeni darbe giriþimlerinde son
derece önemli bir güçtüler. Böylesi bir kritik mevziyi elinde bulunduran Aydemir,
bu güce dayanarak daha sonra iki kez darbe yapmaya kalkýþacak ancak ikisinde
de baþarýlý olamayacaktý.
22 Þubat 1962'deki ilk giriþiminde affedilen ve emekliye sevk edilen Aydemir, 21
Mayýs 1963'te ikinci bir kez daha darbe yapmaya kalkýþacak yine baþarýlý
olamayýnca yargýlanarak idam edilecekti. Ýhtilal yapmadan duramayan albay ensonunda da
raðacýnda can verecekti.
Kendisini "Kemalist" olarak tanýmlayan Talat Aydemir'in siyasi görüþleri o
yýllarýn dünyasýnda Türkiye gibi ülkelerde yaygýnca görülen "üçüncü dünyasolculuðu"na yakýn
e kadar uzatýlabilecek bir askeri-siyasi
geleneðin 1960'lý yýllarda ortaya çýkan bir karikatürü gibidir.
Darbe yapmaya kalkýþtýklarýnda askeri harekat sýrasýnda belirledikleri parolanýn
"Halaskar", iþaretinin ise "Fedailer" olmasý bu hýrslý albay ve arkadaþlarýnýn
tarihsel baðlantýlarý ve siyasi tutumlarý konusunda bir fikir verebilir. Memleketi
kurtarmak için son derece azimlidirler ve kötü politikacýlarý kovalayarakkendileri iktidar
olurlarsa çok iyi iþler yapacaklardýr! Gerçekten siyasiprogramlarý da, felsefeleri de bun
dan ibarettir!
Tabii ki bu kadroyu harekete geçiren siyasal ve toplumsal bir arka plan vardýr,
ama onlarýn anlayamadýðý ve anlamak için hiç uðraþmayacaklarý da tam bu
sýnýfsal temeldir. 27 Mayýs'ýn nasýl olduðunu ve ne kadar kolay gerçekleþtiðini
bildiklerine inandýklarý için kendi giriþimlerinin de baþarýlý olacaðýna emindirler.
Aslýnda sahip olduklarý silahlý kuvvet ve örgütlenme itibariyle iktidarý ele
almalarý mümkündür de, ama bunu yapmýþ olsalar bile sonrasýnda bir þanslarý,
yaptýklarý iþin toplumsal bir karþýlýðý yoktur, olmayacaktýr.
Zaten onlarý baþarýsýzlýða mahkum eden ve sonuçta idam sehpasýna götüren debu toplumsal ger
aþka bir þey deðildir. 27 Mayýs'tan sonra MBK içinde
duruma egemen olabilseler, belki bir süre için Türkiye'yi bir tür "üçüncü dünya
solculuðu" çerçevesinde yönetmeyi deneyebilirlerdi. Ama o dönemin Soðuk Savaþ
koþullarýnda Türkiye gibi bir ülkede buna ne kadar izin verilebileceði de ayrý bir
konudur.
27 Mayýs darbesi Demokrat Parti iktidarýný tasfiye ettikten sonra yeni bir
Anayasa ve seçim yasasý çerçevesindeki düzenlemelerle rejimi yeniden
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 201 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
oluþturmaya yöneldiðinde aslýnda hareketin içinde de ayrýlýklar baþ göstermeyebaþlayacaktý.
13 Kasým 1960'da MBK'dan 14 kiþinin tasfiyesi ile orduda faaliyet halindekicuntalar
içinde ayrýlýklar ve mücadele sona ermiþ olmuyordu. Nitekim 14'lerin
tasfiyesine onay veren Aydemir baþta olmak üzere, birçok etkili subay ve çeþitli
cuntalar düzenin geri dönüþ hazýrlýklarýndan memnun deðildi ve 27 Mayýs'ýn
boþuna yapýlmýþ olduðunu düþünmeye baþlamýþlardý. "Bu çocuk sakat doðdu!"
sözleri adeta bir parola gibi aðýzdan aðýza yayýlýyor ve ordu içinde yeni iliþkiler
ve örgütlenmeler uç veriyordu.
Sonuçta MBK'ya da alternatif niteliðinde veya onun üzerinde baský kurmak
amacýyla "Silahlý Kuvvetler Birliði" (SKB) adý altýnda yeni bir cunta oluþtu. Bazý
MBK üyelerinin de içinde yer aldýðý bu cunta olan-bitenden memnun deðildi ve
Cemal Gürsel-Ýsmet Ýnönü ikilisinin denetiminde ilerleyen sürece ve bu ikilinin
emrinde hareket eden Genelkurmay Baþkaný Orgeneral Cevdet Sunay'akarþýydýlar.
Seçimlerin yapýldýðý 15 Ekim 1961'den bir hafta sonra, 21 Ekim 1961'de
Ýstanbul'da Harp Akademilerinde toplanan SKB yeni Türkiye Büyük Millet
Meclisi toplanmadan önce müdahale etmeye ve "Ýktidarý milletin hakiki ve
ehliyetli temsilcilerine tevdi etmeye" karar verdi. Ve bu kararýn uygulanmasýný
"hiçbir þekilde 25 Ekim sonrasýna tehir etmemeye" yemin etti.
Ancak geliþmeleri izleyen ordunun yüksek kademesi duruma el koyacak ve 23Ekim'de yapýl
an bir toplantý ile SKB'nin harekete geçmesini engelleyeceklerdi.
Bununla birlikte cuntalar ve arkalarýndaki güçler olduðu gibi duruyordu. Bazý
subaylarýn, özellikle de generallerin harekete geçmemeleri konusunda ikna
edilmiþ olmalarý darbe giriþiminin ertelenmesini saðlamaktan öte bir þey deðildi.
Nitekim Meclis açýlmýþ ve Ýnönü'nün baþkanlýðýnda bir koalisyon kurulmuþ
olmasýna karþýn ordu içindeki durumda önemli bir deðiþiklik yoktu ve bütüngeliþmeler yeni b
e doðru ilerliyordu. Meclisteki partilerin bir araya
gelerek 27 Mayýs'a sahip çýkan ve parlamenter düzeni savunan açýklamalar
yapmalarý da darbe hazýrlýklarý içindeki cuntalar açýsýndan bir þey ifade etmiyor,
caydýrýcý bir etki yaratmýyordu.
SKB 9 Þubat 1962'de tekrar bir protokol imzalayarak müdahale konusundaki
kararlýlýðýný ifade edecek, ancak ordunun yüksek komuta kademesi de yenideninisiyatif üstle
ek ve 18 Þubat'ta yapýlan geniþ katýlýmlý bir toplantýylaSKB'nin yönetime el koymasýný bir
engelleyecektir.
Darbeyi ordunun hiyerarþik düzeni içinde, emir-komuta zincirine uygun olarak
yapmak için uðraþan SKB cuntasýnda Talat Aydemir ve arkadaþlarý ikinci kez
yarý yolda býrakýlýnca artýk kendi baþlarýna harekete geçmeye karar verecekler
ve 21 Þubat'ý 22 Þubat'a baðlayan gece düðmeye basacaklardýr.
Aydemir ve arkadaþlarýnýn hareketlerini yakýndan izleyen hükümet ve GenelKurmay darbecileri
önde gelenlerini tutuklamaya karar verince, baþta Harp
Okulu olmak üzere Ankara'daki çeþitli birliklere alarm verilerek harekat
baþlatýlmýþ oldu. Aslýnda Ankara'daki askeri birlikler açýsýndan Talat Aydemir
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 202 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
daha güçlüydü. Ankara çevresinden gelen birlikler bile emrine giriyorlardý. Ve en
önemlisi Cumhurbaþkanlýðý Muhafýz Alayý da darbecilerin safýna geçmiþti.
Alay komutanýný enterne eden Binbaþý Fethi Gürcan Çankaya Köþkü'nde
toplantý halinde bulunan Baþbakan Ýsmet Ýnönü ve kuvvet komutanlarýný
tutuklamak için Harp Okulu'nda bulunan Talat Aydemir'e telefon edecek, ancak
ihtilalci albay buna karþý çýkacaktý. O andan itibaren de "ihtilal" tuhaf bir oyunadönüþece
bir anlamý kalmayacaktý. "Ýhtilalle oyun oynanmaz" sözü
Aydemir'in de kaderini belirleyecek ve eline geçen fýrsatý kullanmayan albay
hükümetle pazarlýk yaparak eylemini durduracaktý.
Baþbakan Ýsmet Ýnönü kan dökülmemiþ olduðu gerekçesiyle 22 Þubat olayýna
karýþanlara ceza verilmeyeceðine yazýlý olarak söz verecek ve böylece bir darbegiriþimi dah
týrýlmýþ olacaktý. Askeri açýdan duruma egemen olmalarýna
raðmen darbeciler kalkýþtýklarý iþin mantýðýna uygun davranmaya cesaretedememiþ ve sonuna k
memiþlerdi.
Olay bastýrýldýktan sonra inisiyatifi ele alan hükümet verilen sözlere raðmen
Talat Aydemir ve üç albayý birkaç günlüðüne gözaltýna alacak ve ardýndan da
emekliye sevk edecekti. Daha sonraki emekli iþlemleriyle birlikte 22 Þubat
olayýna karýþan 69 subay ve 4 astsubayýn orduyla iliþkisi kesilecekti.
Oysa bazý generaller de dahil olmak üzere, SKB ile iliþkide olan ve darbe
giriþiminde yer almaya söz veren subay sayýsý çok daha fazlaydý ama önemli bir
bölümü son anda taraf deðiþtirmiþ veya ortada gözükmemiþti. Ýstanbul grubu isehiç harekete
Kendilerine verilen sözlerin tutulmadýðýný ve aldatýldýklarýný gören TalatAydemir emekliye
diði gün evine geldiðinde eþine þöyle diyordu: "Þadan,
ilk önce þu þerefli elbisemi çýkarayým. Bu iþ bitmedi, bir gün gelecek muvaffak
olacaðým. Üzülme, istesem en kýsa zamanda hallederim."
Gerçekten de iþ bitmemiþti. Aydemir cuntasý daha da bir hýrsla yeni bir darbeyehazýrlanmaya
baþladý. Bu arada yurtdýþýna sürgüne gönderilen 14'ler de yavaþ
yavaþ dönüyor ve onlarla da iliþkiler kuruluyordu. Ancak 14'ler durumu daha iyi
kavramýþlar, darbe yolundan yürümenin mümkün olmadýðýný, bir siyasi partiyleiktidar mücadel
gerektiðini düþünmeye baþlamýþlardý.
Aslýnda bu konuda da aralarýnda bir fikir birliði yoktu ve ancak Alpaslan Türkeþ
bu doðrultuda ilerlemeyi baþaracak, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ni ele
geçirerek bu partiyi MHP'ye dönüþtürecekti.
Böylece ordu içinde yeniden hýz kazanan örgütlenme yine daha çok altkademelerde taraftar bu
arak yayýlmaya baþladý. Bu arada Talat Aydemir 22Þubat konusunda verdiði bir demeç nedeniyl
Temmuz 1962'de dokuz günlüðüne
tutuklanarak serbest býrakýlacak ama bu olay Harbiydiler ve genç subaylarüzerindeki etki
sini artýrmaktan baþka bir sonuç getirmeyecekti. Oturduðu evin
önünden gruplar halinde geçen Harbiydiler balkona çýkan emekli albayý
selamlayarak gösteri yapýyorlardý.
1963 yýlý baþýndan itibaren "27 Mayýs'ý devam ettirmeye" kararlý cuntalar ve
subaylar arasýndaki görüþmeler sýklaþmaya baþladý. "Lale Apartmaný
Toplantýsý", "Söðütözü Toplantýsý", "Dikmen Toplantýsý" gibi toplantýlarla saflar
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 203 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ve görüþler netleþiyor, harekat tarzlarý belirleniyordu. "Herkes benim liderliðimi
kabul etsin" diyen Türkeþ baþta olmak üzere 14'lerle Aydemir cuntasýnýn yollarý
ayrýlacaktý.
Mayýs ayýnda yeniden darbe yapmaya karar veren ihtiraslý albay ve arkadaþlarý
da hükümet ve ordu tarafýndan adým adým izleniyordu. Ama yine de baþta
Ankara olmak üzere bazý önemli askeri birliklerde örgütlenmiþlerdi. Ordu
içindeki tepki Erzurum'da genç subaylarýn Baþbakan Ýnönü'ye arkalarýný
dönerek yaptýklarý protesto ile kendisini ortaya koymuþtu.
Bu huzursuzluðu arkasýna alan Talat Aydemir ve arkadaþlarý 20 Mayýs'ý 21
Mayýs'a baðlayan gece bir kez daha harekete geçeceklerdi. Yine ayaklanmanýn
karargahý ve asýl gücü Harp Okulu idi ve baþta tank taburu olmak üzere
Ankara'daki kimi birlikler de harekete destek veriyorlardý. Aydemir de dahilolmak üz
ere emekliye sevk edilmiþ 22 Þubatçýlar üniformalarýný giyerek Harp
Okulu'nda toplandýlar ve harekete geçtiler.
Ýlk hedef Ankara radyosu idi, hazýrlanan ihtilal bildirisi saat tam 24'de radyodan
okunmaya baþladýðýnda "Tamam, bu kez baþardýk" diye darbeciler birbirlerine
sarýlacaklardý. Ancak durumu yakýndan izleyen hükümet ve ordunun yüksekkomuta kademesi bu k
z daha hazýrlýklý ve hatta darbenin yapýlacaðýndan
haberliydi. Daha sonraki mahkeme sürecinde kendisinin de itiraf ettiði gibiAlpaslan
Türkeþ, Aydemir ve arkadaþlarýný ihbar etmiþti.
Kýsa bir süre sonra Ankara radyosu el deðiþtirecek ve 28. Tümen Kurmay
Baþkaný Yarbay Ali Elverdi, hükümetin duruma egemen olduðunu, ordunun da
hükümetin emrinde olduðunu ve biraz önce okunan bildirinin üç-beþ çapulcunun
ve maceracýnýn bir giriþimi olduðunu belirten bir konuþma yapacaktý. Aydemir vearkadaþlarý
eydiler.
Radyo marþlar çalýyor ve zaman zaman Ali Elverdi konuþuyordu. Hemen Ankara
radyosuna bir grup Harbiyeli gönderildi ve Ali Elverdi tutuklanarak HarpOkulu'na g
etirildi. Harbiyelilerin öldürmeye kalkýþtýklarý Elverdi'nin hayatýný
Aydemir kurtaracaktý.
Radyo tekrar darbecilerin eline geçmiþ, "Büyük Türk Milletine", "Türk Silahlý
Kuvvetleri Ýhtilal Genel Karargahý" adýna Talat Aydemir imzalý bildiriler
okunuyor, "Büyük Türk Milleti, hiçbir þahýs, zümre ve parti adýna hareket
etmeyen yalnýz milletine karþý borçlu olduðu vazifesini yapan senin Silahlý
Kuvvetlerinin zaman zaman yayýnlayacaðý bildirileri tam bir vakar, huzur ve
güvenlik içinde bekle, halaskar fedailerin yalnýz ve daima senin emrinde ve
hizmetindedir" deniyordu.
Ama hükümet kuvvetleri duruma bir kez daha teknik olarak müdahale ettiler ve
Ankara radyosunun yayýnýný keserek, susturdular. Ardýndan hava kuvvetlerinin
bulunduðu Etimesgut'tan yayýn baþladý. Bu kez konuþan Genelkurmay Baþkaný
Cevdet Sunay'dý. Sunay þöyle diyordu: "Türk Silahlý Kuvvetleri hükümetin
emrindedir. Kara, deniz, hava ve jandarma komutanlýklarý hükümeti
desteklemektedir. Talat'ýn 3-5 adamý hüsrana uðrayacaktýr. Maceraperestlermuvaffak olamaya
caklardýr ve cezalarýný göreceklerdir. Bunlar
toplanmaktadýrlar."
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 204 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Genelkurmay Baþkanýnýn bu konuþmasýyla birlikte hükümet yavaþ yavaþ
duruma egemen olacaktý. Ordunun hiyerarþisi içinde bir harekete yatkýn olan
birlikler yüksek komuta kademesinin tavrýný öðrenince çözülmeyebaþlayacaklardý. Oysa Sunay'
kadar hükümetin emrinde doðru
dürüst bir askeri birlik yoktu. Hükümet savaþý radyo ile kazanýyordu.
Daha sonraki anýlarýnda Talat Aydemir de bu durumu kabullenecek ve þöyleyazacaktý: "Sunay'ý
konuþmasýndan itibaren subaylarda, kýta kumandanlarýnda
bir çözülme baþladý. Halbuki karþýmýzda hiçbir kýta yoktu. Subaylar tanklarý,
bölükleri býrakýp kaçmasaydý hiçbir þey olmayacaktý. Tek bir radyonun bu kadartesirli bir s
duðunu o zaman anladým. Maðlubiyetimizin tek sebebi
radyodur."
Bu arada Ankara'da meydana gelen bazý küçük çatýþmalarda ölenler ve
yaralananlar olacak, Ankara'nýn üzerinde iki tarafýn da jetleri uçarak karþý
tarafýn bilinen mevzilerine makineli tüfek ateþi bile yapacaktý. Bu kez kan da
dökülmüþ, 22 Þubat'tan daha kararlý davranýlmýþ ama yine baþarýlý
olunamamýþtý.
Sabah Harp Okulu'ndan ayrýlan Talat Aydemir ailesinin kalmakta olduðu bir
arkadaþýnýn evine giderek vedalaþacak ve daha sonra subaylara deðil poliseteslim olacaktý.
ilah arkadaþlarýna teslim olursa kendisini hemen
öldüreceklerine inanýyordu.
Bir yýl kadar süren mahkeme sonucunda ihtilal yapamadan duramayan ama birtürlü de baþarama
yan emekli albay ve üç arkadaþý idama mahkum edilirken,
diðer yüzlerce subay ve Harp Okulu öðrencisi de çeþitli cezalara çarptýrýlacak ve
ordudan atýlacaklardý.
TBMM Talat Aydemir ve Fethi Gürcan'ýn cezalarýný onaylarken diðer iki idam
hükümlüsünün cezasýný müebbede çevirdi. Gürcan 27 Haziran 1964'de idam
edilirken, avukatýnýn son anda yaptýðý bir itiraz nedeniyle infazý bir hafta
geciken Aydemir ise 5 Temmuz 1964'de hýrsýnýn ve ayný zamanda ideallerinin
bedelini canýyla ödeyecekti.
27 Mayýs da dahil olduðunda ihtilalle üç kez oynamýþtý; ilkinde Türkiye'deolmadýðý için eld
n payýný alamamýþ, ikincisinde baþarýsýz
olmasýna raðmen arkasýndaki güçler dolayýsýyla kellesini kurtarmýþ, ama
üçüncüsünde baþ koyduðu yolda baþýný vermiþti.
Ýhtilal, kendisiyle bu kadar çok oynanmayacak kadar ciddi ve tehlikeli bir iþti. Ve
bir ihtilal, ancak toplumsal ve siyasal açýdan "þartlar tamam olunca"
gerçekleþebilirdi!
Talat Aydemir ve arkadaþlarý ise tam da bu "þartlardan" habersizdiler!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 205 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BAÞKANI OLDUÐU ÜÇ PARTÝ DE KAPATILDI
Erbakan'ýn Azmine Þapka Çýkarýlýr
1971-1998, Ankara

Cumhuriyetin kuruluþundan üç yýl sonra, 29 Ekim 1926'da doðan Necmettin


Erbakan, yaþý kemale erip de politikaya baþladýðýnda cumhuriyetin canýný az
sýkmadý. Kuruluþundan itibaren kendisine baþlýca üç düþman belirleyencumhuriyet, "komünizme
ta" karþý bitmez tükenmez
mücadeleler içinde þekillendi, geliþti, olgunlaþtý.
"Ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün" olan cumhuriyet sýk sýk "milli birlik ve
beraberliðe en muhtaç olduðu günler" yaþamak zorunda kaldý ve özellikle bu
günlerde kabak bu düþmanlarýn baþýna patladý.
70'li yýllar geldiðinde þeriat tehlikesi ile Erbakan'ýn adý birbirinden ayrýlmaz hale
geldi. ÝTÜ Makine Fakültesi'nden 1948'de mezun olan Erbakan ayný yýl Makine
Fakültesi Motorlar Kürsüsü'nde asistan olarak göreve baþladý.
1951'de Almanya'ya gönderilerek Aachen Teknik Üniversitesi'nde bilimselçalýþmalar yapan Er
bakan'ýn "milliyetçi-mukaddesatçý" görüþleri burada Alman
ordusu için araþtýrmalar yapmasýna engel olmamýþtý. DVL Araþtýrma
Merkezi'nde Prof. Schimit ile birlikte çalýþan Erbakan doktorasýný da burada
verdi.
Daha sonra Almanya'nýn en büyük motor fabrikasý Deutz Motor Fabrikalarýnda
Alman Leopar tanklarýnýn daha az yakýt tüketmesiyle ilgili çalýþmalar da yapanErbakan 1953
doçentlik sýnavýný vermek üzere Türkiye'ye dönüþ yaptý.
Ama 27 yaþýnda doçent olduktan sonra davet üzerine tekrar altý ay Alman
ordusu için çalýþmak üzere Almanya'ya döndü.
Daha sonra çalýþmalarýný ÝTÜ'de sürdüren Erbakan 1956 yýlýnda Türkiye'de ilkyerli motoru ür
rtaklý Gümüþ Motor AÞ'yi kurdu.
Orta yaþa gelmiþ her baþarýlý Türk erkeði gibi siyaseti düþünmeye baþlayanErbakan 1969'da O
Baþkaný olunca "siyaset yoluyla memlekete
hizmet" etmenin de yolunun açýldýðýný sanýyordu. Ancak bu hiç de öyle düz bir yololmayacakt
O dönemde, baþta ÝTÜ'den arkadaþý Süleyman Demirel'in Adalet Partisi olmaküzere, çeþitli sa
e faaliyet gösteren, ama bu partilerin politikalarýný
yeterince Ýslami bulmayan bir grup milletvekiliyle yeni bir partinin kuruluþ
hazýrlýklarýna giriþen Erbakan bu parti 1969 seçimlerine yetiþmeyince AP'denmilletvekili ad
ylýðý için baþvurdu.
Ancak Demirel, üniversitede beraber namaz kýldýklarý arkadaþýný veto edecek ve
böylece Erbakan da Konya'dan baðýmsýz aday olacaktý. Bazý yakýn
arkadaþlarýnýn da baþka illerden baðýmsýz olarak aday olmasýyla meydana çýkan
harekete "Baðýmsýzlar Hareketi" adý verildi.
Bu hareketten milletvekili seçilebilen tek kiþi olan Erbakan, 17 arkadaþýylabirlikte 26
Ocak 1970'de Milli Nizam Partisi'ni kurdu ve genel baþkanlýðýna
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 206 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
getirildi. MNP'ye, kuruluþunun hemen ardýndan AP'li iki milletvekili daha
katýlýnca parti TBMM'de üç milletvekili ile temsil edilmeye baþlandý.
Böylece parlamento ve Türkiye siyaseti "Ýslamcý bir parti" ile ilk kez ciddi birþekilde ka
rþýlaþmýþ oluyordu. Ancak "memleketin asli sahipleri" bu
karþýlaþmadan hiç hoþlanmadýlar. Erbakan ve þürekasý herkesin gözünün içine
baka baka Ýslam'ý politik olarak istismar ediyordu. Nitekim ertesi yýl 12 Mart
darbesi olduðunda, "milli birlik ve beraberliðe en çok muhtaç olunan" günlergelmiþti ve sol
a birlikte ilk kez kendi partisiyle parlamentoya giren Ýslamcý partide kapatýldý.
Anayasa Mahkemesi'nde açýlan kapatma davasý 20 Mayýs 1971'de sonuçlanacak
Erbakan da soluðu Ýsviçre'de alacaktý. Ýslamcý hareketin, muhafazakar
eðilimdeki en büyük partinin, AP'nin etekleri altýndan çýkýp, kendi kanatlarýylauçmaya kalk
eyimi çabuk sona ermiþ görünüyordu.
Ancak Türkiye Erbakan'ý henüz fazla tanýmýyordu ve onun inatçýlýðýný ve
kararlýlýðýný bilmiyordu. Ama öðrenecekti.
Bir iddiaya göre Demirel'in gücünü kýrmaya çalýþan 12 Martçýlarýn teþviki ve
himayesiyle Ýsviçre'den dönen Erbakan'ýn yakýn arkadaþlarýndan Süleyman ArifEmre'nin baþkan
kim 1972'de Milli Selamet Partisi kuruldu. Ýslamcý
akým kendi partisiyle sistemin içinde yer almakta kararlýydý. MSP'nin 1973 genelseçimlerin
de yüzde 11.8 oy ile 48 milletvekilliði kazanmasýnýn ardýndan baþýna
yeniden Necmettin Erbakan geldi.
Amblemi anahtar olan MSP gerçekten de 70'li yýllarda kurulan koalisyonhükümetlerinde "an
ahtar parti" oldu. Bu dönemde üç hükümette yer alan MSPsistem açýsýndan hep bir sýkýntý kay
lendiriliyor ancak Ýslamcý
hareket de meþruiyet alanýný ve kitlesel temelini giderek geniþletiyordu. Basýn
her fýrsatta dalga geçse, aydýnlar hemen hiç ciddiye almasa da Erbakan, kendipolitik üslub
u ve tarzý içinde bildiði yolda yürümeye devam ediyordu.
12 Eylül 1980'de ordu bir kez daha darbe yaptýðýnda ileri sürülen gerekçelerdenbiri kýsa bi
ce Konya'da MSP tarafýndan yapýlan mitingde Ýstiklal Marþý
söylenirken bir grubun yaptýðý protestolardý. Erbakan ve arkadaþlarý
tutuklanarak haklarýnda dava açýldý. Ancak üç yýl süren mahkeme sonunda
beraat ettiler, ama hem diðer bütün partilerle birlikte MSP de kapatýlmýþ, hem
de Erbakan ve parti yöneticilerine siyaset yasaðý getirilmiþti. Böylece MNP'densonra Erbak
an ve Ýslamcý hareket ikinci partisinden de olmuþtu.
Ama tabii ki bu hiçbir þeyin sonu demek deðildi. Yeniden kollar sývandý, yenidenyollara düþ
rbakan'ýn 33 arkadaþý 19 Temmuz 1983'te Ahmet Tekdal'ýn
Genel Baþkaný olduðu Refah Partisi'ni kurdu. Memleketin neredeyse bütünillerinin meydanlarý
da Kuran'dan ayetler okuyarak nutuklar atan 12 Eylül
cuntasý Ýslamcý partiyi seçimlere sokmaya niyetli deðildi.
Böylece -vetolar yüzünden- RP Kasým 1983 seçimlerine katýlamadý. Ýlk kez 25
Mart 1984 yerel seçimlerine katýlan RP yüzde 4.4 oy alacaktý. Ancak komünistler
ve Kürtlerin yaný sýra Ýslamcýlarýn da parlamentoya girmesini engellemekisteyen cunta yüzde
gibi dünyanýn hiçbir yerinde görülmeyen bir seçim barajý
koymuþtu ve bu durumda RP'nin bu barajý aþmasý gerçekten zor görünüyordu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 207 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
1987'de yapýlan referandumun ardýndan yasaklarý kalkan MSP'liler RP'ye geçti.
11 Ekim 1987'de yapýlan RP 2. kongresinde Necmettin Erbakan oybirliðiyle genel
baþkanlýða seçildi. 29 Kasým 1987'de yapýlan genel seçimlerde 2 milyona yakýn oyalan RP, yü
6 oyla bir önceki seçimlere göre neredeyse oylarýný ikiyekatlamasýna raðmen ülke çapýndaki
rajýný geçemediði için yineparlamentoya girememiþti. Ama hýzlý bir þekilde yükseliþini sürd
26 Mart 1989 yerel seçimlerinde RP oy oranýný yüzde 9.8'e çýkarýrken Konya,
Þanlýurfa, Sivas, Van ve Kahramanmaraþ il belediye baþkanlýklarýný kazandý. 20
Ekim 1991'deki genel seçimlere Milliyetçi Çalýþma Partisi ve Islahatçý Demokrasi
Partisi ile ittifak yaparak giren RP yüzde 16.2 oy aldý. RP listelerinden TBMM'yegir
en 62 milletvekilinden 22'si kýsa süre sonra gerçek partilerine döndüler.
27 Mart 1994 yerel seçimleri ise RP için tam bir zafer oldu. 5 milyon 340 bin 969
oyla oy oranýný yüzde 19.0'a çýkaran RP, Ýstanbul ve Ankara baþta olmak üzere 6
büyükþehir, 22 il, 92 ilçe ve 207 beldede, toplam 327 belediye baþkanlýðý kazandý.
24 Aralýk 1995 genel seçimlerinde 6 milyona yakýn seçmenin desteðiyle yüzde
21.3 oy alan RP 158 milletvekili çýkarýrken artýk Türkiye'nin de en büyük partisihaline gel
.
1969'da baþlayan kavga çeyrek yüzyýl sonra amacýna ulaþmýþ gibi görünüyor,
70'li yýllarda "Erbakan Baþbakan" sloganlarýna istihzayla gülümseyenler, böylebir þey olaca
ihtimal vermeyenler neredeyse kendilerine çimdik atarak,
rüyada olup olmadýklarýný anlamaya çalýþacaklardý. Ýþte RP-DYP koalisyonuyla
54. Hükümet kurulmuþtu ve Erbakan Baþbakandý!
Ancak bütün bu geliþmeleri kendilerine çimdik atmadan da izleyenler ve artýk
deðiþen dünyada Ýslamcý akýmlarýn baþlýca tehdit durumuna geldiðini
deðerlendirenler de vardý. Yani Erbakan'ýn iktidara týrmanýþýnda bir zamanlama
sorunu vardý.
70'li yýllarda uluslararasý ölçekte komünizme karþý mücadele açýsýndan Ýslamcý
akýmlara hoþgörüyle bakýlýyordu, ama 90'lý yýllarda artýk Belin Duvarý çökmüþ ve
konsept deðiþmiþti. Nitekim "memleketin asli sahipleri" bir kez daha hareketegeçti ve böyl
ece daha sonra bizzat uygulayýcýlarýnýn da kabul ettiði
nitelendirmeyle "post modern darbe" adý verilen "28 Þubat süreci" baþladý.
Bir kez daha "milli birlik ve beraberlik" günleriydi ve dolayýsýyla bir kez dahaErbaka
n'ýn partisi kapatýlacak ve kendisi de siyasi haklarýný kullanamaz duruma
gelecekti. Daha henüz iktidarda iken, Aralýk 1997'de Anayasa Mahkemesi'ne
RP'nin kapatýlmasý için dava açýldý. Ve 16 Ocak 1998'de RP kapatýldý.
Erbakan ve bazý arkadaþlarýna 5 yýl süreyle siyaset yasaðý getirilecek amabununla da kalýnm
k ayrýca Erbakan için bir konuþmasýndan dolayý
mahkumiyet verilecekti.
Yasaklý olmayan RP'liler yeni kurulan Fazilet Partisi'ne geçecekler, 18 Nisan
1999 seçimlerinde FP yüzde 15.2 oy alarak 108 milletvekili çýkaracak ama çok
geçmeden bu parti için de Anayasa Mahkemesi'nde kapatma davasý açýlacaktý.
Motor profesörü Necmettin Erbakan'ýn siyaset makinesinde anlayamadýðý bir þeymi vardý? Baþk
de kapatýlýrken, baþkanlýðýný üstlenmeyefýrsat bulamadýðý dördüncüsü için de kapatma davas
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 208 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
bu motor profesörüne kabahat bulunabilir. Ancak biraz daha yakýndan bakýlýrsa
gerçekler belki de daha farklý görünecektir.
Herhangi bir konuda yapýlan denemeler ve alýnan baþarýsýz sonuçlar karþýsýnda
"Allahýn hakký üçtür" derler. Yani üç kez deneyip yine baþaramayan birinin artýk
vazgeçmesi gerekir. Ancak bu noktada üç kez deneyip baþaramayan ve artýk
vazgeçmesi gerekenin kim olduðu gerçekten tartýþmaya açýk bir durumdur;
acaba baþkanlýðýný yaptýðý üç parti de kapatýlan Erbakan mý artýk vazgeçmelidir,
yoksa üç kez partisini kapattýðý halde Erbakan'ý engelleyemeyen ve
dördüncüsüyle uðraþmaya devam edenler mi?
Evet, ortada bir fiyasko var, ama bu kimin fiyaskosu?
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 209 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
MORGENERAL!
Keramet Üniformada
Mart 1973, Ankara

1960'lý yýllarýn ikinci yarýsý sol hareketin genel bir yükseliþine de tanýklýk
ediyordu. 1965'den 1971'e kadar Adalet Partisi'nin tek baþýna iktidar olduðu bu
yýllarda daha sonraki dönemlerde Süleyman Demirel'in her fýrsatta övünerek
iþaret ettiði bir ekonomik kalkýnma hýzý (ortalama yüzde 7) ve düþük enflasyon(ortalama yüz
dý.
Bu koþullar kitleleri elindekiyle yetinmemeye, daha fazlasýný talep etmeye teþvik
ediyordu. 1961 Anayasasýnýn saðladýðý demokratik hak ve özgürlükler de bu
mücadelenin yasal ve meþru yollardan yürütülmesine olanak saðlýyordu.
Sosyalizmi savunan Türkiye Ýþçi Partisi'nin Meclis'te 15 milletvekili vardý ve
böylece TBMM'de grubu bulunan partilerden birini oluþturuyordu.
Bu durum TÝP'e büyük olanaklar saðlarken Meclis kürsüsünden emeðin ve solun
sesi bir daha hiçbir dönemde bu kadar duyulmayacaktý. Nitekim daha sonra
gerek seçim ve siyasi partiler yasasý, gerekse de TBMM'nin iç tüzüðü hep bubirinci TÝP döne
ecrübeleri dikkate alýnarak düzenlendi. Hatta Demirel
"Ben muhalefeti TÝP'ten öðrendim" diye itirafta bulunacaktý.
Sokaklar, fabrikalar ve üniversiteler de o zamana kadarki Türkiye tarihinin en
hareketli dönemini yaþýyordu. Yeni çýkan sendikalar ve toplusözleþme
yasasýndan yararlanan iþçiler hýzla örgütlenirken DÝSK (Devrimci Ýþçi
Sendikalarý Konfederasyonu) dev adýmlarla ilerliyordu.
Üniversiteler DEV-GENÇ'in karargahý durumundaydý ve sokaklar hemen her
gün her çeþit miting ve yürüyüþe sahne oluyordu. Baþbakan Demirel, "Sokaklar
yürümekle aþýnmaz" diyerek durumu pek önemsemediðini göstermeye çalýþýyor,
belki de çaresizliðini itiraf ediyordu.
Sonuçta 12 Mart 1971'de Türk Silahlý Kuvvetleri hükümete bir muhtýra verdi.
Genelkurmay Baþkaný Memduh Taðmaç'ýn aðzýndan çýkan, "Sosyal uyanýþ
ekonomik geliþmeyi aþtý" sözleri muhtýranýn da gerekçesini oluþturuyordu.
Hükümet istifa edecek ve yerine partiler üstü bir "reform hükümeti" kurulacak
ve topluma "fazla bol ve lüks" gelen Anayasada önemli deðiþiklikler yapýlacaktý.
Yoksa ordu ülkenin yönetimini doðrudan üstlenecekti. Genelkurmay Baþkaný ve
Kuvvet Komutanlarýnýn imzasýný taþýyan bu muhtýra 12 Mart 1971 günü
TRT'nin öðlen 13.00 haberlerinde okunduðunda hemen istifa eden Demirel,
"þapkasýný alýp, gitti."
Daha sonralarý kendisini savunurken, o kendine özgü üslubuyla "Ne yapacaktým
yani, benim kendime ait baþka bir ordum mu vardý, komutanlara neyle karþý
koyabilirdim" diyecekti. Bir kenara çekilerek hamle sýrasýnýn kendisine gelmesini
bekleyecek, belki de köylülükten gelme bir sabýr ile "Keser döner, sap döner, gün
olur, devran döner" diye düþünüyordu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 210 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
14 Ekim 1973 tarihinde yapýlan genel seçimlere kadar iki buçuk yýlý aþkýn bir
süre Türkiye, adýna "ara rejim" denilen ve esas olarak solun ve iþçi hareketinin
bastýrýlmasýný hedefleyen bir "beyaz terör" dönemi yaþadý.
TÝP kapatýlarak yöneticileri tutuklandý, aydýnlar üzerinde geniþ bir baský
kurulurken adý solcuya çýkmýþ hemen herkes terörden nasibini aldý. Mümtaz
Soysal'dan Uður Mumcu ve Altan Öymen'e kadar çok sayýda kiþi uydurmaiddialarla tutuklanara
k uzun süre hapishanelerde kaldý. Mahir Cayan vearkadaþlarý Kýzýldere'de öldürülürken
Deniz Gezmiþ ve arkadaþlarý da idam edildiler. Anayasanýn tanýdýðý kimi
demokratik haklar büyük ölçüde budandý. Ve tüm bunlarýn ardýndan artýk "ara
rejim" normalleþmeye doðru giderken ordu yine pek rahat deðildi. Tüm bu
yapýlanlara sahip çýkacak ve denetimi bir yerde elde tutacak bir güvence
arýyordu. Mart 1973'te yapýlmasý gereken Cumhurbaþkanlýðý seçimleri bunun
için uygun bir fýrsat gibi görünüyordu. Cevdet Sunay'ýn görev süresi 28 Mart1973'te sona er
u.
Bu arada Genelkurmay Baþkaný Memduh Taðmaç emekli olmuþ, yerine Kara
Kuvvetleri Komutaný Faruk Gürler geçmiþti. Yeni Genelkurmay Baþkaný
Sunay'ýn yerine Cumhurbaþkaný seçilirse 12 Martçýlar Çankaya Köþkü'ne çýkmýþ
olacaklar ve oradan durumu kontrolleri altýnda tutabileceklerdi.
O dönemde cumhurbaþkaný TBMM üyeleri arasýndan seçildiði için uygun yolFaruk Gürler'in kont
enatörü olarak atanmasýydý. Genelkurmay
Baþkanlýðý'ndan istifa eden Gürler hemen Cevdet Sunay tarafýndan kontenjansenatörü olarak a
e cumhurbaþkanlýðýna aday oldu. Bunun öncesinde ikibüyük parti, AP ve CHP ile yapýlan temas
ler'e umut vermiþti. Çünkü
onlarýn desteði olmadan seçilmesi mümkün deðildi.
Cumhurbaþkanlýðý için TBMM'de ilk oylamanýn yapýlacaðý gün bütün
komutanlar izleyici localarýnda yerlerini alýrken binanýn etrafýnda da askeri
birlikler gereken önlemleri almýþlardý. Aslýnda iki büyük partinin liderleriSüleyman Demire
Bülent Ecevit, Faruk Gürler'in cumhurbaþkaný seçilmesine
hiç de sýcak bakmýyorlardý.
13 Mart 1973'de Cumhurbaþkanlýðý seçimi için yapýlan ilk tur oylamada AdaletPartisi, Cumhur
t Senatosu Baþkaný Tekin Arýburun'u, Demokratik Parti ise
Ferruh Bozbeyli'yi aday gösterdi. Ýlk turun sonuçlarý belli olduðunda Gürler
açýsýndan da durum açýklýða kavuþmuþtu; Arýburun 292 oy alýrken Gürler'e
ancak 175 oy çýkmýþtý. Bozbeyli de 45 oyla kendi partisinin desteðini alýrken
adaylardan hiçbiri seçilmek için gerekli oyu saðlayamamýþtý.
Ýkinci ve üçüncü turlarda da durum deðiþmeyecek, ordudan gelen baskýlar bir iþe
yaramayacaktý. Bunun üzerine seçilemeyeceðini anlayan Gürler adaylýktan
çekildi. Ama AP ve CHP hiçbir aday üzerinde görüþ birliði saðlayamadýðý için
seçim de kilitlenmiþti.
Bu arada Anayasada deðiþiklik yapýlarak Sunay'ýn görev süresinin uzatýlmasý
düþünüldü. Bunun için gerekli Anayasa deðiþikliðinin Millet Meclisi'nden
geçebilmesi için 300 oy gerekiyordu. Deðiþiklik önerisini 299 milletvekili
destekleyince, öneri Millet Meclisi'nde bir oyla reddedilmiþ oldu. Millet
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 211 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Meclisi'nde benimsenmeyen Anayasa deðiþikliði önerisi, usule uygunolmamasýna karþýn Cumhuri
Senatosu'nda da oylandý.
Cumhuriyet Senatosu'ndaki görüþmeler sýrasýnda Ýsmet Ýnönü Anayasadeðiþikliði yoluyla Sunay
uzatýlmasý önerisine þiddetle karþý
çýktý ve sonuçta öneri Cumhuriyet Senatosu tarafýndan da reddedildi.
Sunay formülü iþlemeyince, AP ve CHP liderleri Anayasa Mahkemesi Baþkaný
Muhittin Taylan üzerinde anlaþtýlar. Ama Sunay, Taylan'ý kontenjan
senatörlüðüne atamayý reddetti ve böylece bu yolla da cumhurbaþkanlýðý seçimi
krizi aþýlamadý. Kriz derinleþtikçe ne gibi geliþmelere yol açacaðý belirsizdi ve iki
büyük parti de telaþlanmaya baþlamýþtý.
28 Mart'ta görev süresi dolan Cevdet Sunay Çankaya Köþkü'nü vekaleten
Cumhuriyet Senatosu Baþkaný AP Senatörü Tekin Arýburun'a býraktý ve tabii
senatör olarak Faruk Gürler'in oturduðu Cumhuriyet Senatosu sýralarýnda yerinialdý.
Bunun hemen ardýndan Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve
Cumhuriyetçi Güven Partisi eski Deniz Kuvvetleri Komutaný ve Moskova
Büyükelçisi, kontenjan senatörü Fahri Korutürk'ü ortaklaþa aday gösterdiler.
Korutürk 6 Nisan 1973'te Türkiye'nin altýncý cumhurbaþkaný seçilirken
cumhurbaþkaný olmak için henüz altý ayýný doldurmadýðý GenelkurmayBaþkanlýðý'ndan istifa ed
orgenerallikten "morgeneralliðe"
terfi etmiþ oluyordu.
"Morgeneral" olmak çok aðýrýna giden Gürler, fazla yaþamadý. Söylentiye görekahrýndan ölmüþ
O gün bugündür, asýl kerametin kendilerinde deðil sýrtlarýndaki üniformada
olduðunu bilenler Gürler'den daha dikkatli ve tedbirli davranýyorlar!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 212 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
PARDON YUNAN GEMÝSÝ SANMIÞTIK
Kocatepe'nin Türk Uçaklarýnca Batýrýlmasý
21 Temmuz 1974, Kýbrýs Açýklarý
Ýngiltere, Türkiye ve Yunanistan'ýn garantörlüðünde 1960'da resmen kurulan
Kýbrýs Cumhuriyeti adadaki iki etnik topluluk arasýndaki iliþkileri bir sisteme
baðladýysa da Türkler ve Rumlar arasýndaki sorunlar bir türlü sona ermiyordu.
Her iki topluluk içinde de adanýn Türkiye'ye ve Yunanistan'a baðlanmasý için
faaliyetler sürüyor, zaman zaman da saldýrýlar ve katliamlar meydana geliyordu.
1963, 1964 ve 1967'de kanlý olaylar cereyan etmiþ ve Türkiye "soydaþlarýný
kurtarmak üzere" adaya silahlý müdahalede bulunmaya bile kalkýþmýþtý. 1964
olaylarýndan sonra Baþbakan Ýsmet Ýnönü Kýbrýs'a çýkartmayý ciddi ciddi
düþünmüþ ama hem 5 Haziran 1964'deki ünlü "Johnson Mektubu" hem de Türk
ordusunun bu çapta bir amfibik harekatý yürütecek olanaklara sahip olmamasý
üzerine çýkartmadan vazgeçilmiþti.
ABD Baþkaný Johnson Baþbakan Ýsmet Ýnönü'ye gönderdiði mektupta, eðer
çýkartma yapýlýrsa bir Sovyet tehdidi karþýsýnda Nato'nun Türkiye'nin yanýnda
yer almayacaðýný söylemiþ ve Ýnönü de "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye deorada yerini alýr"
laf etmiþti, ama olay da o noktada bitmiþti. Buna
raðmen Türkiye bir gövde gösterisi yapacak ve uçaklarýný adanýn üzerine
gönderecekti.
Bu harekat sýrasýnda 8 Aðustos 1964'de Türk pilotu Cengiz Topel'in uçaðý
düþecek ve pilot da hayatýný kaybedecekti. 1967'deki kriz sýrasýnda ise
Yunanistan'daki Albaylar Cuntasý Yunan askerlerini ve Grivas'ý adadan çekmeyikabul ede
rek geri adým atacaktý.
Ancak Yunan cuntasý Kýbrýs Cumhurbaþkaný Makarios'dan kurtulmakta
kararlýydý ve nitekim 1974 yazýnda harekete geçti. 15 Temmuz 1974'de Nikos
Sampson liderliðinde bir darbeyle Makarios devrildi ve Kýbrýs'ta da Atina'daki
cunta yönetimin uzantýsý bir yönetim oluþtu. Makarios son anda kurtularak
Malta'ya kaçmýþtý.
Makarios'dan Türkiye de rahatsýzdý ama Sampson'un yönetiminin
kabullenilmesi de mümkün deðildi. Özellikle 1963 ve 1964 olaylarýnda Türklere
yapýlan saldýrýlarla tanýnan Sampson hem uluslararasý anlaþmalarý çiðnemiþ,
hem de adadaki Türklerin can güvenliðini büyük bir tehdit altýna sokmuþtu.
Türkiye'de iktidarda bulunan CHP-MSP hükümeti adaya çýkartma yapmanýn
kaçýnýlmaz olduðuna karar vermiþti. 1964'de-ki krizden ders çýkararak gerekenönlemlerini al
ordusu da adaya yapýlacak bir çýkartma harekatý için
gereken olanaklara artýk sahipti. Sampson yönetimi uluslararasý düzeydetepkiyle karþýlanmýþ
rkasýnda Yunanistan'ýn olduðu bilindiði için AlbaylarCuntasý da aðýr bir baský altýna alýnm
lar Türkiye'nin adaya
çýkartma yapmasý için hayli uygundu.
Öteden beri adada denizle baðlantýsý olan bir bölgede Türk egemenliðinin
oluþturulmasý gerektiðine inanan Türkiye'nin eline bu amacýna ulaþmak için iyi
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 213 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
bir fýrsat geçmiþti. Baþbakan Ecevit ve Dýþiþleri Bakaný Turan Güneþ'in
yürüttüðü temaslar, bir diðer garantör devlet olan Ýngiltere'ye ortak askeriharekat önerile
lu karþýlýk bulmayýnca 20 Temmuz 1974 sabahý Türk
birlikleri çýkartma harekatýna baþladý. Baþbakan Ecevit "Barýþ Harekatý" adý
verilen askeri harekatýn Kýbrýs'a barýþ, Yunanistan'a da demokrasi getirmeküzere yapýldýðýn
Girne bölgesine çýkartma yapan Türk birlikleri þiddetli bir direniþle karþýlaþtýlar
ancak burada bir köprü baþý tutmayý da baþaracaklardý. Girne'den Lefkoþa'yadoðru ilerlemek
kent arasýnda baðlantý kurmak zorundaydýlar. ABD ve
diðer ülkeler Türkiye'nin askeri harekatýna karþýydýlar.
Birleþmiþ Milletler Güvenlik Konseyi hemen toplanarak ateþkes çaðrýsýnda
bulundu ve sorunun barýþçý yollardan çözümlenmesini istedi. Ancak Türkiye
artýk askeri harekatý baþlatmýþtý. Sampson'un darbesinin gayri meþru niteliði ve
Atina'da iktidarda bir askeri cuntanýn bulunmasý doðrusu Ankara'nýn iþini
kolaylaþtýrýyordu. Girne ve Lefkoþa arasýndaki baðlantýyý kurup, askeri açýdan
saptanan hedeflere ulaþmadan BM'nin çaðrýsýna uyulmasý düþünülmüyordu.
20 Temmuz sabahý baþlayan savaþ 21 Temmuz günü de bütün þiddetiylesürerken Ankara'da savaþý
lan Genelkurmay Karargahýna gelen bir
istihbarata göre Yunanistan'dan Kýbrýs'a doðru yola çýkan bir filo adaya silah ve
asker götürüyordu. Baf limaný açýklarýna doðru ilerlediði bildirilen bu Yunan
savaþ gemilerinin durdurulmasý gerekiyordu.
Girne limanýnda bulunan üç Türk muhribi, Kocatepe, Adatepe ve Mareþal
Çakmak gemilerine bölgeye doðru hareket etmeleri ve bu Yunan filosunu
karþýlamalarý emri verilirken, Türk savaþ uçaklarýna da ayný þekilde bölgeyeintikal etmeler
n gemilerini vurmalarý bildirildi.
Ama bu arada Ankara'daki savaþ karargahý çok ilginç bir þey daha saptadý. Bu
Yunan gemileri Türk bayraðý çekmiþti ve telsiz konuþmalarý da Türkçe
yapýlýyordu! Karargah hemen bu durumu deðerlendirdi; Yunan gemileri Türkleriþaþýrtmak ve ke
gemileri sanmalarýný saðlamak için Türk bayraðý çekmek ve
Türkçeyi iyi bilen Yunan personelini kullanmak gibi çok kurnazca bir savaþ
hilesine baþvurmuþlardý, ama Türk Genelkurmayý bu numarayý yemezdi!
Türk ve Yunan askerleri NATO'da birlikte çalýþtýklarý için ortak yürütülentatbikatlarda Tür
inin kullandýðý dili ve kodlarý iyi incelemiþlerdi ve
görüldüðü kadarýyla gayet güzel taklit ediyorlardý.
Bu durum hemen Baþbakan Ecevit'e de bildirilecekti. Çünkü yine o saatlerde
ateþkes görüþmeleri de sürüyordu ve ABD Dýþiþleri Bakaný Henry Kissinger'laEcevit arasýnda
on görüþmesi yapýlýyordu. Kissinger, Yunanistan'ýn
ateþkes istediðini söylüyor ve Türkiye'nin de buna olumlu yanýt vermesi için
baský yapýyordu. Yoksa savaþ Kýbrýs'la sýnýrlý kalmayarak bir Türk-Yunan
savaþýna dönüþebilirdi.
Adaya çýkartma yapmýþ Türk birliklerinin ilk hedeflerine ulaþmadan bir ateþkese
yanaþmak istemeyen Ecevit de zaman kazanmaya çalýþýyordu. Ecevit'e "Türk
bayraðý çekmiþ ve Türkçe konuþan" Yunan savaþ gemilerinin Kýbrýs açýklarýnda
bulunduðu bilgisi verilince Türkiye Baþbakaný çok sevindi.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 214 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Ýþte Kissinger'in ateþkes baskýsýný geriletmek için eline iyi bir silah geçmiþti.
Kissinger'a Yunanistan'ýn ateþkes isterken samimi olmadýðýný artýk
kanýtlayabilirdi; hem ateþkesten söz ediyor, hem de asker ve cephane yüklü
savaþ gemilerini Kýbrýs'a gönderiyordu. Ve üstüne üstlük de bu gemilere Türk
bayraðý çekip, Türkçe bilen personel yerleþtirerek kötü bir savaþ hilesine
baþvuruyordu. Kissinger'a tüm bunlarý anlattýðýnda ABD Dýþiþleri Bakanýnýn
söyleyebileceði bir þey kalmayacaktý.
Nitekim Baþbakan Ecevit ABD Dýþiþleri Bakaný ile bu konuyu tam da buçerçevede görüþecekti.
a Henry Kissinger anýlarýný yayýmladýðýnda o 21
Temmuz sabahý kendisiyle Ecevit arasýnda geçen telefon görüþmesini bütünüyle
aktaracaktý.
Ecevit telefonda bazý Yunan savaþ gemilerine Türkçeyi iyi bilen personelinyerleþtirilip, Tü
k bayraðý çekildiðini ve bu gemilerin batýrýlacaðýný söyleyinceKissinger da þaþýrmýþ, Ecevi
nan savaþ gemilerininbulunduðu bilgisine sahip olmadýðýný söylemiþ ama Ecevit'in verdiði bi
de
kuþkuyla yaklaþtýðý için çok ilginç bir yanýt vermiþti. Kissinger; "Evet, sayýn
baþbakan" demiþti, "Türk bayraðý taþýyan ve Türkçe konuþulan gemileri batýrdýðý
için Türkiye'yi kimse suçlayamaz."
Kissinger'ýn anýlarýnda aktardýðýna göre Ecevit'le konuþmalarý þöyle olmuþtu:
Ecevit: Yunanistan'ýn ateþkes istediðinden söz ediyorsunuz ama ortada ciddi bir
sorun var. Yunanistan'ýn samimiyetinden ve güvenilirliðinden kuþkuluyuz.
Yuannides'in þeref sözü bir oyundan ibaret. Yuannides'in sözlerinin gerisindeki
oyunu þimdi anladýk. Yunan bayraðý taþýyan her gemiye ateþ açabileceðimizi
söyleyip ardýndan da gemilerine Türk bayraðý çekiyor!
Kissinger: Eh, kendi gemilerinizi batýrýrsanýz sizi hiç kimse suçlayamaz.
Ecevit: Hayýr, Dr. Kissinger, onlar bizim gemilerimiz deðil. Onlar Yunan
gemileri. Türk bayraðý çekmiþ Yunan gemileri.
Kissinger: Evet, sayýn baþbakan, Türk bayraðý taþýyan ve Türkçe konuþulan
gemileri batýrdýðý için Türkiye'yi kimse suçlayamaz.
Ecevit: Yunanlýlar hile yapýyorlar. Biz NATO müttefikiyiz ve Yunan pilotlarkodumuzu bi
liyorlar. Türkçe konuþuyorlar, pilotlarýmýzla Türkçe ve bizim kod
kelimelerimizi kullanarak temas kuruyorlar. Bu durumda Yunanistan'ýn
sözlerine nasýl güvenebiliriz?
Kissinger: Tam olarak istediðiniz nedir? Sizin zeki bir insan olduðunuzu Harvard
günlerinden biliyorum. Size saygý duyuyorum ama bu çatýþma devam etmemeli.
Bu iþ böyle giderse altý hafta boyunca devam edebilir.
Ecevit: Ateþkes istediklerini söylüyorlar ama ateþkesi adaya askeri yýðýnak
yapmak için istedikleri açýkça ortaya çýktý. Yunanlýlar bu yöntemlere sonvermeliler.
Kissinger: Hangi yöntemlere son vermeliler?
Ecevit: Ateþkese hazýr olduklarýný söylüyorlar. Ama bir yandan da bize ateþkesi
çiðnemekte kullanacaklarý hileleri de göstermiþ durumdalar.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 215 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Kissinger: Bana ateþkesi kabul etmeyeceðinizi mi söylüyorsunuz?
Ecevit: Ateþkesi kabul edeceðiz.
Kissinger: Bugün mü?
Ecevit: Þu anda sorunu görüþmekle meþgulüz.
Kissinger'la bu görüþmenin ardýndan "Türk bayraðý çekmiþ ve Türkçe
konuþulan" Yunan gemilerinin batýrýlmasý için bir engel kalmamýþtý. Çünkü
Türkiye resmen Yunanistan'la savaþ halinde deðildi ama bu gemilerbatýrýldýðýnda iþ bu nokta
r gidebilirdi. Ancak ABD Dýþiþleri Bakaný'nýn
da onayladýðý gibi Yunanistan yaptýðý hilenin sonuçlarýna katlanacaktý!
Türk savaþ uçaklarý üç Türk gemisinin üzerinde görüldüðünde gemidekilerbunlarýn Türk uçakla
n uçaklarýnýn menzili
bulunduklarý bölgeye kadar gelip böyle uzun uzun dolaþmalarýna yetmezdi.
Uçaklarýn saldýrýya geçmeye hazýrlandýðýný gören gemiler þaþkýnlýk içindeydi.
Pilotlarla temas kurmaya çalýþtýlar. Ama tüm çabalar beyhudeydi, Türkçe
konuþmalarý ve kendilerini Türk gemileri olarak tanýtmalarýnýn bir þeyideðiþtirmesi mümkün
n pilotlara bunun bir Yunan savaþ hilesi
olduðu bildirilmiþti. Pilotlar kendileriyle temas kurmaya çalýþan Türk
gemilerinin subaylarýna küfürler yaðdýrarak saldýrýya geçtiler ve bombalarýný
býrakmaya baþladýlar.
Saldýranýn Türk uçaklarý olduðunu bilen gemiler ateþ de edemiyor, kendilerini
savunamýyorlardý. Böylece Akdeniz'in ortasýnda kolay bir hedef haline gelen üç
Türk muhribine Türk uçaklarý rahat rahat bombalarýný attýlar. Uçaklarýn ilk
saldýrýsýnda üç Türk muhribinden Kocatepe aðýr yara aldý ve hýzla batmayabaþladý.
Mareþal Çakmak muhribi Kocatepe'nin yanýna doðru hareket ederek gemiyi terketmekte olan
personeli kurtarmak istedi. Ama bu durumu gören uçaklar
döndüler ve ikinci bir kez daha saldýrýya geçerek bu kez yaðdýrdýklarý bombalarla
Mareþal Çakmak muhribinde de aðýr hasar meydana getirdiler.
Ýsabet alan Mareþal Çakmak da kendi derdine düþtü, batmaktan kurtulmak için
Kocatepe'den uzaklaþtý ve hala çalýþmaya devam eden tek kazanýyla zigzaglar
çizerek Mersin sahillerine doðru çekilmeye baþladý. Ayný þekilde Adatepe de yaraalmýþ ve o
i terk etmeye çalýþýyordu.
Görevlerini baþarýyla tamamladýðýna inanan pilotlarýn üslerine dönerken
duyduklarý bir telsiz anonsu gariplerine gidecekti; Baf bölgesinde Türk
gemilerinin batýrýldýðýný bildiriyordu telsiz. Ama üslerine dönene kadar neolduðunu anlamay
ancak yere indikten sonra faciayý öðrenebileceklerdi.
Adatepe ve Mareþal Çakmak muhripleri delik deþik vaziyette de olsa ancak
ertesi gün Mersin'e ulaþmayý baþarýrken kaderine terk edilen Kocatepe muhribi
Akdeniz'in sularýna gömülecekti. Kocatepe mürettebatýndan 54 kiþi hayatýný
kaybedecek, kurtulanlar denizde sallar üzerinde yaklaþýk bir gün geçirdikten
sonra tesadüfen bir Ýsrail balýkçý gemisi tarafýndan kurtarýlarak Ýsrail'e
götürüleceklerdi. Kurtulanlar arasýnda Kocatepe muhribinin komutaný AlbayGüven Erkaya da va
dý ve yýllar sonra Deniz Kuvvetleri Komutaný olacaktý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 216 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Sonuçta ABD Dýþiþleri Bakaný Kissinger'ýn dediði oldu; Türk bayraðý taþýyan veTürkçe konuþu
larý tarafýndan batýrýlmasýndan dolayý
kimse Türkiye'yi suçlamadý! Zaten bir süre "devlet sýrrý" olarak kalan bu facia
nedeniyle Türkiye içinde de kimse kimseyi suçlamayacak, kimseden hesapsorulmayacaktý!
Türk Hava Kuvvetleri ile Türk Deniz Kuvvetleri arasýnda meydana gelen
çarpýþmada 54 denizci hayatýný kaybetmiþ oldu, hepsi bu!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 217 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
EVDEKÝ BULGURUN KIYMETÝNÝ BÝLMEK GEREKÝR
Çoban Sülü, Karaoðlan'a Karþý
1974, Ankara

12 Mart dönemi diye adlandýrýlan süreçten çýkýþ 14 Ekim 1973 seçimleriyle oldu.
Solun üzerinde terör estiren ve toplumsal muhalefeti baský altýna alan bu
dönemin sonunda yapýlan seçimler Bülent Ecevit'in liderliðindeki CHP'nin
zaferiyle sonuçlandý. 1950'de baþlayan çok partili sistemde CHP ilk kez bu kadar
oy alarak ve seçimlerden birinci parti olarak çýkýyordu.
12 Mart döneminin baský ve zulmü karþýsýnda tüm toplumsal muhalefet güçleri,
tüm sol hareket "demokratik bir söylem" tutturan Ecevit'in CHP'sini
destekliyordu. Daðlara taþlara yazýlan "Halkçý Ecevit", "Umudumuz Ecevit",
"Karaoðlan" sloganlarýnýn da gösterdiði gibi emekten, özgürlükten,
demokrasiden yana güçler ülkede yeni bir dönemin ancak Ecevit'in CHP'sininiktidara gelme
siyle açýlabileceðini düþünüyordu.
Meydanlarý coþkuyla dolduran büyük kalabalýklara daha sonra adýna "Ecevit
mavisi" denilen mavi renkli gömleðiyle seslenen Bülent Ecevit de bu talepleri
gerçekleþtirmeye söz veriyor, kendisine yönelen umutlarý boþa çýkarmayacaðýný
söylüyordu. Nitekim "Karaoðlan" 1973 seçimlerinden birince parti olarak
çýkarken 1965 ve 1969 seçimlerinden tek baþýna iktidar olarak çýkan ve köylükökeni dolayýsý
kabýyla anýlan Süleyman Demirel'in AdaletPartisi ancak ikinci parti olabiliyordu.
12 Mart döneminin son "partiler üstü hükümeti" olan Naim Talu hükümetinin
yerine Ecevit'in liderliðinde bir hükümet kurulacaktý. Ancak bu o kadar kolayolmadý. Büyük
let Meclisi'nde ancak 180 milletvekili olan CHP'nin koalisyon
yapabileceði bir ortaða ihtiyacý vardý. Uzun görüþmeler ve uðraþlardan sonra bu
ortak Necmettin Erbakan'ýn liderliðini yaptýðý Milli Selamet Partisi oldu.
Solcu bir partiyle Ýslamcý bir partinin bu ortak hükümetini çiçeði burnunda
Baþbakan Bülent Ecevit "tarihsel uzlaþma" olarak nitelendiriyordu. TürkiyeCumhuriyeti'ni
n 38. Hükümeti olan ve Ecevit'in de ilk kez baþbakanlýk
koltuðuna oturduðu 25 kiþilik kabinede CHP'nin 18, MSP'nin ise 7 bakaný vardý.
12 Mart dönemi artýk geride kalýyor ve ülkede bir bahar havasý esiyordu.
Ancak iþler hiç de umulduðu gibi gitmeyecekti.
12 Mart döneminin yaralarýný sarmak üzere bir genel af çýkarýlmasý ve
cezaevlerine doldurulan binlerce ilerici, solcu tutuklu ve mahkumun dýþarý
salýverilmesi hükümetin programýnda yer alan ve halka söz verilen en önemli
vaatlerden biriydi. O dönemdeki Türk Ceza Kanununun ünlü anti-komünist
maddeleri 141-142'inci maddeler de dahil olmak üzere siyasi nedenlerlecezaevine atýl
an herkes affýn kapsamý içinde yer alacaktý.
Bu görüþmeler sýrasýnda Adana Cezaevinde yatmakta olan þair Can Yücel,
kendisini ziyarete gelen ve "Hadi gene iyisiniz, yakýnda çýkacaksýnýz, CHP sizi
affediyor" diyen bir dostuna sinirlenmiþ, "Önemli olan bu deðil, önemli olan
halkýn CHP'yi affetmesidir, bunu anlamaya çalýþýn" diye yanýt vermiþti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 218 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Ancak genel af yasa tasarýsý Meclis'te görüþülürken 20 MSP milletvekilli 141142'
inci maddelerin af kapsamý içine alýnmasýna muhalefetle birlikte karþý oyvermiþ ve tam da k
ulduðu gibi af gerçek amacý dýþýna çýkývermiþti. Sadece
adli tutuklu ve hükümlüler salýverilirken hemen bütün siyasiler içeride kalmýþtý.
Hükümetin istifasý, koalisyonun bozulmasý tartýþmalarý patlak vermiþ ancak
bunlar bir sonuca ulaþmadan Anayasa Mahkemesi imdada yetiþerek çýkan
yasanýn "eþitlik ilkesi"ne aykýrý olduðunu belirterek, affýn kapsamasýný
geniþletmiþ ve tüm siyasi tutuklu ve hükümlüler de yasadan yararlanýr duruma
gelmiþlerdi. Böylece hem hükümet, hem de CHP paçayý kurtardý.
Mayýs ayýnda atlatýlan bu krizin ardýndan bu hükümet ne kadar devam edebilir,
Erbakan'a ne kadar katlanýlabilir diye tartýþýrken bu kez Kýbrýs krizi patlakverdi.
Bir süredir Kýbrýs'ta varolan karýþýklýklar, Yunanistan'daki cuntanýn da
desteðiyle 15 Temmuz 1974'de Nikos Sampson'un Makarios'a karþý düzenlediði
bir darbeyle çok kritik bir noktaya sýçradý. Kýbrýslý Türklerin can güvenliði
tehlikeye girmiþti ve Türkiye'den yardým istiyorlardý. Kýbrýs'la ilgilianlaþmalarda Ýngilte
kiye ve Yunanistan "garantör devlet" olarak
tanýmlanmýþtý ve adada varolan statüko bozulduðunda müdahale etmeye haklarý
vardý.
Ecevit hükümeti Kýbrýs'a müdahale edilmesi gerektiðini düþünüyordu. Ancak bukonuda Yunanist
liði yapmanýn olanaðý yoktu, çünkü Sampson'undarbesinin arkasýnda Yunan cuntasýnýn olduðu b
Ýngiltere'yi birliktemüdahaleye ikna etmek için yoðun bir çabaya giren Türk hükümeti bir s
alamayýnca Kýbrýs'a tek baþýna müdahale etmeye karar verdi.
20 Temmuz sabahý TRT mikrofonlarýna heyecanlý bir sesle konuþan Ecevit, Türk
silahlý kuvvetlerinin Kýbrýs'a çýkartma yapmakta olduðunu dünyaya açýklýyor,
"Barýþ Harekatý" adýný verdiði bu askeri müdahalenin sadece Kýbrýs'a deðil
Yunanistan'a da barýþ ve demokrasi getireceðini ileri sürüyordu.
Ýki gün süren harekattan sonra Birleþmiþ Milletler'in çaðrýsýyla 22 Temmuzda
ateþkes yapýldý, ancak Ýsviçre'de süren görüþmelerden bir sonuç alýnamayýnca 15
Aðustosta Türk birlikleri ileri harekata devam ederek adanýn yaklaþýk üçte birini
kontrolleri altýna aldý.
Geride kalan çeyrek yüzyýldan bu yana Kýbrýs sorunu bir çözüme ulaþmadý ama
adaya yapýlan askeri müdahale ile birlikte Baþbakan Ecevit de "Kýbrýs Fatihi"
oluvermiþti. Yarým yüzyýl sonra ilk kez savaþa giren Türk ordusunun bir zaferdaha kazandýðý
eye hýzla yayýlmýþ ve bunu saðlayan Ecevit de birden"kahraman" haline gelmiþti.
Otobüslerin arkasýný Ecevit'in "miðferli posterleri" süslüyordu. Daha sonra uzun
yýllar boyunca Türkiye'nin baþýný çok aðrýtacak bu askeri harekat Ecevit'in
popülaritesini çok artýrmýþ, Baþbakan Yardýmcýsý Erbakan iyice gölgede kalmýþtý.
Af yasasý tartýþmalarý sýrasýnda doruða çýkan hükümet içindeki kriz ve
Erbakan'ýn dayanýlmaz kaprisleri olarak sunulan bir takým koalisyon içi sorunlarkarþýsýnda
uoyunun desteðine güvenen Ecevit, Kýbrýs fatihliðini oya tahviledebileceðini düþündü. Hüküm
cek ve hýzla erken seçime gidilecekti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 219 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Erken seçimden CHP'nin tek baþýna iktidara geleceðinden hiç kuþkusu yoktu.
Nitekim Ecevit, Kasýmda hükümetin istifasýný vererek ülkeyi bir erken seçime
götüreceðini umduðu süreci baþlattý. Ancak evdeki hesap hiç de çarþýyauymayacak ve "Kýbrýs
fiyaskoyla karþý karþýya kalacaktý.
Gerçekten hemen bir seçime gidilse Kýbrýs rüzgarýný arkasýna alan Ecevit belki
de tek baþýna iktidar olabilirdi, ancak Çoban Sülü'nün buna izin vermeye hiç
niyeti yoktu.
Önce yine bir hükümet krizi çýktý. Kontenjan Senatörü Sadi Irmak'ýn
baþkanlýðýnda 12 Mart döneminin "partiler üstü" hükümet modelini yansýtan,
bakanlarýn tümünün TBMM dýþýndan veya kontenjan senatörlerinden oluþtuðu
bir hükümet kuruldu. Ancak güven oyu alamadý. Alamadý ama bir baþka
hükümet de kurulamadýðý için yaklaþýk dört ay ülkeyi yönetmeye devam etti.
En sonunda 31 Mart 1975'de AP lideri Süleyman Demirel, Milli Selamet Partisi,
Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi'ni bir araya getirerek
"Milliyetçi Cephe" adý verilen bir koalisyon hükümeti kurmayý baþardý. MHP'nin
de ilk kez iki bakanla yer aldýðý bu hükümet yoðun çatýþma ve çalkantýlarla
birlikte 5 Haziran 1977'de yapýlan seçimlere kadar, yaklaþýk iki buçuk yýl devam
edecekti.
Eline geçen iktidar fýrsatýný ancak 10 ay deðerlendirebilen "Kýbrýs Fatihi" ise
Midyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan da olmuþ, Çoban Sülü'nün fendi
Karaoðlan'ý yenmiþti!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 220 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BÝT PAZARINA NUR YAÐDI
Eski Liderlere Siyaset Yasaðý
12 Eylül 1980 Sonrasý
12 Eylül 1980 Cuma günü sabaha karþý iktidara el koyan "Milli GüvenlikKonseyi" ordunun en ü
komuta kademesini oluþturan Genelkurmay Baþkaný ve
Kuvvet Komutanlarýndan meydana geliyordu. Ordunun "emir-komuta zinciriiçinde ve emir
le gerçekleþtirdiði" açýklanan ve adýna "Bayrak Harekatý" denilen
bu darbeyle Demirel'in 1980 yýlý baþýnda kurduðu azýnlýk hükümeti devrilmiþ ve
ordu 27 Mayýs 1960'tan sonra ikinci kez iktidarý doðrudan ele almýþtý.
12 Mart 1971'deki muhtýra darbesinde parlamento açýk kalmýþ ve komuta
kademesinin istediklerini aynen gerçekleþtirerek ve "partiler üstü bir hükümet"
kurulmasýný saðlayarak geriye çekilmiþti. Bir iktidar odaðý olmaktan çýkan, ne
yasama, ne de yürütme alanýnda herhangi bir varlýðý hissedilen parlamentoböylece "demokrasi
korumuþ oluyordu.
Ama bu kez generaller dokuz yýl öncesinden daha kararlýydýlar ve memleketi
daha köklü bir þekilde kurtarmak azmindeydiler! Nitekim cuntanýn lideri
Orgeneral Kenan Evren'in radyo ve televizyonlardan okuduðu ilk bildiride,
parlamento ve hükümetin laðvedildiði duyurulurken siyasi partilerin faaliyetleri
de askýya alýnýyordu. Siyasi partilerle birlikte tüm sendika, kitle örgütü ve
derneklerin de çalýþmalarý durdurulmuþtu.
Ýktidara el koyduðu gün cuntanýn aldýðý bir diðer önlem de parlamentodaki siyasi
partilerin liderlerini "gözetim altýna" almak oldu; Baþbakan Süleyman Demirelve ana muha
lefet partisi lideri Bülent Ecevit eþleriyle birlikte Çanakkale'deHamzaköy'de "ordunun m
isafiri" olurken, Milli Selamet Partisi Genel Baþkaný
Necmettin Erbakan'la Milliyetçi Hareket Partisi Genel Baþkaný Alparslan
Türkeþ de Ýzmir'de Uzunada'ya gönderildiler.
Daha sonra Erbakan ve Türkeþ tutuklanarak Ankara'da cezaevine konulacaktý.
Demirel'le Ecevit'e ise bir süre sonra Ankara'ya evlerine dönmelerine izinverilecek
ancak siyaset yapmamalarýna iliþkin sýký uyarýlarla birlikte bir tür gözhapsine alýnacaklar
Tutuklananlar bir yana "dýþarýda" kalan Demirel ve Ecevit'in de cuntaya göre
pek rahat durduðu yoktu. Ecevit'in daha çok uluslararasý iliþkileri baþ
aðrýtýrken, "Tapulu arazimin üzerine gecekondu kurdurmam" diyen Demirel'in
de ülkenin her tarafýndaki siyasi kadrolarýyla iliþkilerini düzenli olarak
sürdürmesi ve zamaný gelince bir siyasi parti kurma hazýrlýklarý sýkýntý
veriyordu.
Sýrtýnda Genelkurmay Baþkaný üniformasýyla ve cuntanýn diðer üyeleriyle þehir
þehir dolaþarak meydan nutuklarý atan Kenan Evren'in konuþmalarý tam da
ortalama bir kasaba politikacýsýnýn mantýðýný ve dünyaya bakýþýný yansýtan basit
ve kestirme deðerlendirmeler ve mesajlar içeriyordu. Ýdam cezalarýnýn infaz
edilmesi eleþtirileri karþýsýnda "Ne yapalým yani, asmayalým da besleyelim mi?"
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 221 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
diyen Evren, Kuran'dan ayetler okuyarak halký eðitmeye çalýþýyor, þeriata karþý
uyanýk olmaya çaðýrýyordu.
Uzun yýllar sonra yaptýðý tüyler ürpertici bir itiraf kafalarýnýn nasýl çalýþtýðýný
ortaya koyuyordu; cunta üyelerinden birine suikast yapmaya kalkýþan bir
örgütün cezaevlerindeki bütün taraftarlarýnýn öldürülmesini kararlaþtýrmýþlardý.
Cuntanýn hukuktan anladýðý ancak bu kadardý!
Bu arada hemen her yerde Evren en þiddetli hücumlarýný eski siyasi liderlereyöneltiyordu.
Her gittiði þehirde yaptýklarý darbeyi meþrulaþtýrmak için dönüpdolaþýp lafý onlara getiriy
beceriksiz ve sorumsuz olduklarýný
kanýtlamaya uðraþýyordu. Halkýn gözünde onlarý ne kadar mahkum edebilirse
kendilerinin de o kadar aklanacaðýný, haklý görüneceðini düþünüyordu.
Siyasi söz söylemeleri, görüþ açýklamalarý yasak olan eski genel baþkanlar
meydan mitinglerinde yerden yere vurulurken, eli kolu baðlý insanlarý
hýrpalamaktan zevk alan bir boksör gibi Evren hemen her hafta sonu bir þehri
ziyaret ediyordu. Bir süre sonra bu kadar mahkum ettikleri liderlerin hala rahatdu
rmadýklarý ve gizliden gizliye siyasi faaliyetlerine devam ettikleri yolunda
þikayetler artmaya baþladý.
1981 yýlý baþlarýnda Konya'da yaptýðý konuþmada "Kirlettikleri tencereyi tekrar
kendilerine teslim edeceðimizi düþünüyorlarsa çok yanýlýyorlar" diye tehdit edenEvren ve ar
rý ayný yýlýn sonunda faaliyetleri askýya alýnan siyasi partileri
tümüyle kapattýlar ve ayný adla bir daha parti kurulamayacaðýna iliþkin de bir
yasa çýkardýlar.
Yasa yapmak çok kolaydý, çünkü yasama yetkisi 5 kiþiden oluþan Milli Güvenlik
Konseyi tarafýndan kullanýlýyor. Ýstedikleri anda istedikleri her türlü yasayý
yazýp resmi gazetede yayýmlayarak "kanun devleti" olmanýn gereklerini özenleyerine getir
iyorlardý!
Daha sonra 1982 yýlýnda referanduma sunduklarý Anayasaya geçici bir madde,
15. maddeyi ekleyerek bu dönemde 5 generalin çýkardýðý yasalarýn Anayasayaaykýrý olduðunun
lemeyeceðini de yine bir Anayasa maddesi halinegetirecekler ve kendilerince gelece
k için de önlem almayý ihmal etmeyeceklerdi.
Generaller sadece partileri kapatmakla yetinmediler ayrýca kapatýlan siyasipartileri
n genel merkez yöneticilerine 10 yýl, il ve ilçe yöneticilerine ise 5 yýl
siyaset yasaðý getirdiler. Böylece hiçbir yargýlamaya tabi tutmaksýzýn, hiçbir
mahkeme karan olmaksýzýn 12 Eylül 1980 tarihinde herhangi bir siyasi partininyöneticisi
olan binlerce kiþinin siyaset yapma hakký gasp edildi.
O zamana dek siyasal yaþamýn öne çýkardýðý, her partinin kendi tarihinin ürünüolarak ortaya
adrolar ve liderler bir anda en doðal haklarýndan
yoksun kaldýlar. Cunta sözcüleri bu siyasi kadrolarýn 12 Eylül öncesinde "ülkeyi
uçurumun eþiðine getirdiðini" iddia ediyor ve "demokrasiye geçince memleket
yeniden bu adamlara teslim edilemez" diyerek siyasete yeni ve yýpranmamýþ
isimlerin girmesi gerektiðini söylüyorlardý.
Siyasette "mýntýka temizliði" yapmaya kalkýþan cuntanýn siyasal alanýn kendine
özgü kurallarýndan, iþleyiþ koþullarýndan ve özerk yapýsýndan habersiz ve bilgisizbir þekil
kalkýþtýðý bu týrpanlamadan sonra "kendi alanlarýnda
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 222 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
baþarýlý olmuþ" kiþilerin siyasete girmesi nasýl beklenebilirdi? Ama siyaseti de bir"devlet
hizmeti", aslýnda "askerlik" gibi bir tür "vatani görev" olarak gören
kafanýn soruna böyle yaklaþmasýnda þaþýlacak bir yan da yoktu!
Tüm bu abese varan mantýk içinde tabii ki en önemlisi her birinin kendi seçmen
kitlesi açýsýndan "karizmatik" özellikleri olan liderlerin tasfiye edilmesiydi.
"Lider sultasý" o yýllarda da üzerinde en fazla durulan konulardan biriydi.
"Baþarýsýz" veya "kötü" olduðuna kanaat getirilen liderler partilerin iç iliþkileri
ve demokrasisi çerçevesinde tasfiye edilemediðine göre, böyle süngü zoruyla bir
kenara konulursa memleketin demokratik yaþamýna ciddi bir katkýda
bulunulacaðýna inanýlýyordu.
Sýradan bir kasaba politikacýsýnýn politik zekasýný aþmayan kavrayýþlarýnýn
sýnýrlarý ancak bu kadarýna el veriyordu. Tüm bu önlemlerle ve siyasal alanýn
tahrip edilmesiyle Türkiye'nin önüne yeni ufuklar açtýklarýný düþünüyorlardý
ama onlarýn gerçekten ne olduðu Özal dönemiyle birlikte görülecekti.
Böylece 12 Eylül öncesinin "karizmatik" liderlerinin hepsi yasaklý hale geldiler.
Geldiler ama hiçbiri de köþesine çekilip, emekli olmadý. "Siyasetin emekliliði
olmaz" kuralý bu kez de iþledi ve her biri kendilerine en sadýk isimlerden
"emanetçiler" bularak 1983 sonrasýnda kendi partilerini kurdurdular.
Perde arkasýndan yönettikleri partileri bir anlamda "ikinci sýnýf kadrolarýn
elindeydi ve hem liderlik düzeyinde tamamen, hem de taþradaki parti
teþkilatlarýný çekip çeviren yerel önderler düzeyinde önemli ölçüde her þey eskisigibi olma
.
Sadece Turgut Özal'ýn ANAP'ý eski hiçbir partinin devamý olmadýðýný söyler amaaslýnda seçti
Adalet Partisi'ni (AP'yi) çaðrýþtýrýrken, diðerlerinin
tümü 12 Eylül'ün kapattýðý partilerin devamý niteliðindeydiler; DYP AP'nin, SHPCHP'nin, RP
, MÇP ise MHP'nin devamýydý.
Bu tuhaf tablo 12 Eylül'ün "yargýsýz infazý" olan siyaset yasaðýnýn da giderek
tartýþýlmasýna yol açýyordu. Nitekim tartýþmalar ve kamu vicdanýnda ortaya
çýkan tepkiler sonucunda iktidardaki ANAP'ýn karþý çýkmasýna raðmen Kasým
1987'de siyasi yasaklýlarýn haklarýnýn tanýnmasý için Anayasada deðiþiklik
yapýldý ve referanduma gidildi.
Özal'ýn amacý ve beklentisi referandumla yasaklarýn onaylanmasý, cuntanýn
yaptýðý infazýn toplumsal meþruiyet kazanmasýydý. Ancak kýl payý bir farkla
yasaklar kaldýrýldý; yüzde 49 yasaklarýn sürmesinden yanayken yüzde 51 karþý
çýkmýþtý.
Böylece eski liderlerin hepsi siyaset sahnesine ve partilerinin baþýna döndüler.
Hem de öyle bir dönüþ ki, 12 Eylül'ün baþbakanlýktan indirdiði SüleymanDemirel önce baþbaka
ayýp cumhurbaþkanlýðýna da çýktý.
Bülent Ecevit iki kez baþbakan olurken, 12 Eylül'den önce bir gün baþbakan
olacaðý söylense kimsenin inanmayacaðý Necmettin Erbakan bile baþbakan
olmayý baþardý. Ömrü yetse belki Türkeþ de bu makama oturmayý becerecekti
ama onun ardýndan MHP'nin baþýna geçen Devlet Bahçeli bu görevehazýrlanýyor.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 223 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
12 Eylül'ün tasfiye etmeye kalkýþtýklarýnýn hepsi "bit pazarýna nur yaðdý" sözünü
doðrularcasýna geriye döndüklerine göre cuntacýlar bir anlamda baþarýsýz
sayýlýrlar.
Ama belki de baþka bir açýdan da baþarýlý olduklarý söylenebilir; çünkü baþbakan
veya cumhurbaþkaný olan bu þahsiyetlerin izledikleri politikalarýn hiç de eskisi
gibi birbirinden önemli farklar taþýmadýðýna, hatta birbirlerini çok sevipanlaþtýklarýna ve
er konuda devlet tarafýndan saptanan politikalarý
harfiyen uyguladýklarýna bakýlacak olursa, 12 Eylül'ün generalleri kalkýp, "Bizsize baþbaka
cumhurbaþkaný olamazsýnýz demedik, eskisi gibi siyaset
yapamazsýnýz dedik" diye konuþsalar, acaba ne kadar haksýz olurlar?
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 224 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
VATANDAÞ KUMARI SEVÝYOR
Banker Skandalý ve Özal'ýn Önlenemeyen Yükseliþi
Temmuz 1982

Yarým yüzyýlda 17 kez IMF ile stand-by veya çerçeve anlaþmasý imzalayarakekonomisinin içine
diði krize çare arayan, istikrar önlemleri uygulayanTürkiye 1970'li yýllarýn sonlarýnda yin
ir ekonomik kriz içine girmiþ ve
kurtuluþu Turgut Özal'da bulmuþtu.
1980 yýlý baþýnda bir azýnlýk hükümeti kuran Süleyman Demirel, Özal'ý da tam
yetkiyle ekonomi yönetiminin baþýna getirmiþ ve o da daha sonra "24 Ocak
kararlan" diye anýlacak bir istikrar paketini uygulamaya koymuþtu. Her zaman
olduðu gibi "kemer sýkma" politikasýna dayanan Özal'ýn programý Türkiye'yi"serbest piyasa d
"ne ulaþtýrma iddiasýný taþýyordu.
Baþka toplumsal ve siyasal etkenlerin yaný sýra ayný zamanda böylesi birekonomik istikrar
programýnýn da siyasi bir gereði olarak 12 Eylül 1980'de biraskeri darbe oldu ama Özal göre
inden alýnmadý. Tam tersine Demirel
hükümetinin bir bürokratý iken cunta hükümetinin ekonomiden sorumlu
Baþbakan Yardýmcýsý olarak daha da güçlü bir þekilde misyonuna devamedecekti. Kaya Erdem is
iye Bakam olarak Özal'ýn en önde gelenyardýmcýsýydý.
Bu ikilinin serbest piyasa düzenine geçiþin bir gereði olarak yaptýklarý iþlerden
biri ise faizlerin serbest býrakýlmasý olacaktý. Türkiye'de sermaye birikimiyetersiz olduðu
için mali sistem de her zamanki gibi zayýf ve birçok sorunla yüzyüzeydi. Daha hýzlý ve vahþ
sermaye birikiminin saðlanmasý için serbest
býrakýlan faizler ve devreye sokulan yeni bazý ekonomik politikalar sonucunda
Türkiye'deki banker sayýsýnda bir patlama meydana gelecek ve bankalar büyükölçüde bu banker
racýlýðýyla halktan para toplar hale gelecekti.
O dönemde Türkiye'deki 38 bankanýn 31'i bu bankerler aracýlýðýyla mevduat
sertifikasý pazarlýyor ve böylece mali sisteme yeni kaynak bulunmuþ oluyordu.
Ancak denetimsiz ve bilinen alaturka ölçülerin de iyice ötesine giden bu "piyasa
bankerleri" olayýnda ipin ucu fena halde kaçacaktý. Her türlü üç kaðýtçý, iflas
eden tüccarlar, emekli memurlar, emlakçýlar, kaportacýlar, kasaplar, ev kadýnlarý
veya köþe baþýndaki bakkal, 18 yaþýndan 70 yaþýna kadar, her yaþtan, her baþtan
ve her cinsten Türk vatandaþý birkaç ay içinde "banker" olup çýktý!
1981 yýlýnda sayýlarýnýn bini aþtýðý tahmin edilen bankerleri bir ölçüde denetim
altýna almak için bir yasa çýkarýlarak 15 Ekime kadar yeniden baþvuru
yapmalarý istenecek ancak yasal süre dolduðunda baþvuranlarýn sayýsý 278'de
kalacaktý. Ama baþvurmayanlar da faaliyetlerine pekala devam ediyor,
gazetelere tam sayfa ilanlar vererek halktan para toplamalarýna kimse bir þeydiyemiy
ordu.
Yýllýk enflasyon yüzde 30'larda iken aylýk yüzde 10-12 ile para toplayan bu
bankerlere güvenilemeyeceðini, hemen hepsinin yakýnda batmak zorunda
kalacaðýný herkes biliyor, konuþuyor ama bir yandan da evini, arabasýný satýp
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 225 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
bankerlere yatýrarak, bir süre için de olsa bu "saadet zinciri"nden pay kapmak
için can atýyordu.
3 milyon liraya lüks bir dairenin satýn alýnabildiði o günkü rakamlarla bu
bankerlerde toplanan para 150 milyar lirayý geçiyordu. Yine o günlerdeki dövizkuru dikka
te alýndýðýnda bir buçuk milyar dolara yakýn bir para toplanmýþtý ki,
1981 Türkiye'sinin ölçüleri çerçevesinde bu oldukça büyük bir miktardý.
Durumun nasýl bir felakete doðru gittiðini görenler müdahale etmeyeçalýþacaklar, bankerleri
r denetim altýna alýnmasýný ve faiz oranlarýnda
da bazý düzenlemeler yapýlmasýný isteyeceklerdi. Ama Turgut Özal-Kaya Erdemikilisi bu tür m
lelere þiddetle karþý çýkacaklar, bunun "serbest piyasa"
mantýðýna uygun olmadýðýný söyleyeceklerdi.
1981'de Özal'ý Türkiye'de "Yýlýn Adamý" seçen ünlü Euromoney dergisi "Türk
Mucizesi"nden söz ediyordu. Baþbakan Yardýmcýsý Turgut Özal 5 Nisan 1982'de
Ýstanbul'da yaptýðý bir konuþmada þöyle diyecekti: "1981 yýlýnda alýnan ekonomik
sonuçlar uygulanmakta olan politikalarýn doðruluðunu göstermiþtir.
Enflasyon yüzde 30'a çekilmiþ, yüzde 4,4 büyüme hýzýna ulaþýlmýþ, sanayiürünleri ihracatýnd
týþ saðlanmýþtýr." Merkez Bankasý
Baþkaný Osman Þýklar ayný günlerde yaptýðý bir açýklamada "Avrupa bizikýskanýr duruma geldi
kendinden geçmiþti.
Bu çýlgýnlýk, bu acayip saadet zinciri tabii ki bir gün gelecek kýrýlacaktý ve o
günün gelmesi çok gecikmedi. 1981 sonbaharýnda bankerler birer-ikiþer batmayabaþladýðýnda E
Maliye Bakaný Kaya Erdem bir gazeteye verdiði
demeçte aðzýndan baklayý çýkarýverdi; "Vatandaþ üç-beþ kuruþ fazla kazanmak
için kumar oynamýþtýr" deyiverdi. Kumarda kazanmak kadar kaybetmek de
vardý ve saðlam yatýrým yapmayan vatandaþ kaybedecekti.
Maliye Bakanýnýn bu sözleri birkaç hafta içinde yüzlerce bankerin batmasýný,
topladýklarý paralarla birlikte ortadan kaybolmasýný getirecekti. Bu bankerlere,
yani tefecilere baðlý olarak iþ yapan firmalar da batýyor ve banka sistemi içinde iþ
görmeye çalýþan büyük sanayi kuruluþlarý da sallanýyordu. Ama Özal "Batan
batar, kalan saðlar bizimdir" derken hiç umursamýyordu. Serbest piyasa böylebir þeydi, yan
lýþ yapan ve aþýrý risk yüklenen sonuçlarýna katlanýrdý.
Bu sýralarda gazetelere yansýyan ilginç bir olay bankerlere umut baðlayanlarýn
kimlere kadar uzandýðýný gözler önüne seriyordu. O sýralarda 12 Eylül cuntasý
kendi seçtiði isimlerden bir Danýþma Meclisi de kurmuþtu ve eski
baþbakanlardan Prof. Sadi Irmak da bu Meclisin baþkanlýðýna seçilmiþti. 27
Kasýmda resmi plakalý aracýyla Ankara'da bir banker kuruluþunu ziyaret edenMeclis Baþkaný 2
Kasým 1981 günkü gazetelere þöyle haber olacaktý:
"Dün Ankara'daki nezaket ziyaretlerini sürdüren Danýþma Meclisi Baþkaný Sadi
Irmak son ziyaretini bir bankerlik kuruluþuna yaptý. Burada gazetecilerle
görüþen Irmak, Tara yatýrmadým, çekmedim de. Eski bir dostumdur, ziyaretine
geldim' dedi. 001 plakalý arabasýný Kýzýlay'ýn göbeðinde kaldýrýma çektiren
Irmak, ceketinin sað cebinden dýþarýya taþan ve mevduat sertifikasýna benzeyeniki adet kaðý
k edince de hemen pardösüsünün düðmelerini
ilikledi. Irmak'ýn ayrýlýþýndan sonra bankerlik kuruluþunun müdürü de bilgi
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 226 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
vermekten kaçýndý ve sorular karþýsýnda 'Hesabý vardýr da diyemem, yoktur dadiyemem. Biliyo
z bu konu gizlidir' dedi."
Ancak hýzla batmakta ve ortadan kaybolmakta olan küçük ve orta büyüklüktekibankerlerden kur
unmakla kalýnmayacak, sýra büyüklere ve en büyüðe
gelecekti. "Banker Kastelli" adýyla tanýnan Cevher Özden gerçekten de piyasanýn
en büyüðü idi ve 150 milyar lirayý aþan paranýn yaklaþýk 100 milyarýný
toplamýþtý.
Ancak bir yandan da piyasanýn artýk tahammül edilemez duruma gelen risklerinive potans
iyel hasarý denetim altýna almak için getirilmek zorunda kalýnan kimi
önlemler, bankalarýn mevduat sertifikasý satýþýna getiren sýnýrlamalar ve daha
sonra yasaklamalar Banker Kastelli'nin de sonunu getirecekti.
1982 yazýna doðru artýk sadece Çavuþoðlu-Kozanoðlu grubuna baðlý
Hisarbank'ýn ve Özer Çiller'in baþýnda bulunduðu Ýstanbul Bankasý'nýn
sertifikalarýný satmaktan baþka bir yolu kalmayan Kastelli'ye son darbe 18Haziran 1982
'de indirildi. Bu tarihte Ýstanbul'da yapýlan toplantýda o sýrada
Türkiye'de faaliyet gösteren 40 bankanýn hepsinin imzaladýðý bir kararla artýk
"Bankalar bankerler aracýlýðýyla mevduat sertifikasý satmayacaklar ve
pazarlamayacaklar"dý.
Halktaki güvensizlik had safhada olduðu için bankalarýn bu kararý gazetelerde
yarým sayfayý bulan büyük ilanlarla duyuruluyordu, ama ayný gazetesayfalarýnýn diðer yarýsý
r Kastelli'nin ilanlarý da çýkmaya devam
ediyordu.
Son zamanlarýnda Türkiye'nin en ünlü artist ve aktörlerine reklam filmleriçektiren Kastelli
"Güven tecrübe edilmez, tecrübeden doðar" diyordu. Kastelli
gerçekten de tecrübeliydi ve gazetelerde bu ilanlar çýkarken, 19 Haziran
Cumartesi günü soluðu Ýsviçre'de alacaktý.
Uçak bileti gidiþ-dönüþtü ve dönüþ tarihi olarak da 22 Haziran Salý günügörünüyordu. Ama Ba
ihte dönmeyecek, çok daha sonra
Türkiye'ye döndüðünde hakkýnda verilen gýyabi tutuklama kararý vicahiyeçevrilerek yeni ikam
si Bayrampaþa Cezaevi olacaktý. Kastelli'nin
çöküþüyle mali sistemin aðýr bir darbe yiyeceðini bilen Özal ve Erdem, Ziraat
Bankasý ve Pamukbank aracýlýðýyla Kastelli'ye büyük miktarda kredi saðlamayaçalýþmýþ ancak
Kastelli'nin ardýndan Hisarbank ve Ýstanbul Bankasý da batacaktý. Böylece
Türkiye ilk kez o tarihlerde tanýk olduðu banka batýþlarýna daha sonraki yýllarda
bir çok kez tanýk olacak ve hatta alýþacaktý, ama her þeyin ilki en etkili örnekolmaya da d
m ediyordu. On binlerce insaný periþan eden, intiharlara yol açantam bir facia ortaya çýka
caktý.
Ama Kastelli'nin peþinden sürükledikleri bu kadarla kalmayacaktý. MaliyeBakaný Kaya Erdem
de hemen istifa etmeye kalkýþacak ancak Turgut Özalengelleyecekti. "Þimdi istifa edersek
olayýn sorumluluðu bizim sýrtýmýza kalýr,
biraz zaman geçsin" diyecek ve gerçekten de yaklaþýk bir ay sonra, 13 Temmuz1982'de ikis
i de istifa edecekti.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 227 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Özal ve Erdem Temmuz 1982'de istifa ettiler ama aradan bir buçuk yýl geçmedenve hem de d
aha güçlü bir þekilde tekrar geldiler. Kasým 1983'de yapýlan
seçimlerin ardýndan Özal Baþbakan, Erdem ise yine Maliye Bakaný olarak geridönecekti. Bu ça
bir skandalin sorumluluðu bile Özal'ýn yükseliþini
önleyememiþti.
Vatandaþ bu ikiliye güvenerek bir buçuk milyar dolarlýk bir kumar oynamýþ ve
kaybetmiþti ama vatandaþ kumarý seviyordu!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 228 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BETERÝN BETERÝ VAR!
Turgut Sunalp'in MDP'si Sondan Birinci
Kasým 1983, Ankara

1982 yýlýnda Anayasanýn referandumda yüzde 92 gibi yüksek bir oyla kabuledilmesi ve bu ara
da Kenan Evren'in de devlet baþkanlýðýna seçilmesinin
ardýndan 12 Eylül cuntasý en baþta söz verdiði gibi "demokrasiye dönüþ"
adýmlarýný atmaya baþlamak zorundaydý. Evet, kendilerine çok yakýþan bir
Anayasayý millete armaðan etmiþler ve Anayasa oylamasýnýn kuyruðuna
ekledikleri bir maddeyle de Kenan Evren'in cumhurbaþkaný seçilmesini
saðlamýþlardý.
Anayasaya bu kadar yüksek oranda oy çýkmasý "millet bir an önce gitsinler diye
oy verdi" biçiminde yorumlara da neden olmuþtu. Ama ne olursa olsun, 12
Eylül'ün ciddi bir toplumsal desteði olduðu görülüyordu. Evren ve arkadaþlarý da
durumu böyle görüyordu ama yine de çok dikkatli ve emin adýmlarla
"demokrasiye geçmek" için kýlý kýrk yaran planlar yapýyorlardý.
Geçici maddeleriyle birlikte Anayasa, Evren'in cumhurbaþkaný olmasý, cunta
üyelerinin de Cumhurbaþkanlýðý Konseyi üyeleri olmasý yeterli görülmüyordu.
Yapýlacak seçimlerde iktidarýn gönül rahatlýðýyla emanet edileceði bir sivil ve
onun kuracaðý bir siyasi partiye de ihtiyaç vardý. Evet, eski partileri ve liderleriyasa
klamýþlardý ama hiçbiri rahat durmuyor, ortalýðý karýþtýrmaya devamediyorlardý.
Siyasi partilerin kuruluþu serbest býrakýldýðýnda bunlarýn her biri yine perdearkasýndan yö
eri partiler kurdurarak 12 Eylül'ün memlekete yaptýðý
bütün hizmetleri alt üst eder, "huzur ve güven ortamýný" bozarlardý! Öyleyseiktidarý emanet
güvenilir biri þarttý. Bu kiþi ise üniformasýný yeni çýkarýpaskýya asmýþ, üzerindeki takým
ince uyum saðlayamamýþ bir
"sivil" olabilirdi ancak. Ve 12 Eylülcüler bu "sivil"i fazla aramak zahmetinegirmedi
ler.
Zaten 12 Eylül'den beri ortalýkta dolaþan Ege Ordusu eski komutaný emekli
orgeneral Turgut Sunalp düþünülen bu görev için biçilmiþ kaftan gibiydi. Herkes
çok parlak ve zeki bir general olduðunu söylüyor, siyaset konusunda da çokyetenekli olduðun
an kuþku duyulmuyordu. Böylece aranan "sivil lider"
bulunmuþ oldu.
12 Eylülcüler rahatlamýþtý. Ama yeniden dönülecek "demokrasi" konusunda
alacaklarý önlemler bu kadarla kalmýyordu. 12 Eylül öncesinin parçalanmýþ
siyasi tablosunun da sürmesini istemiyor, "çaðdaþ Batý ülkelerinin birçoðunda
olduðu gibi, örneðin demokrasinin beþiði Ýngiltere'deki gibi" iki partili bir sistemioturtm
k istiyorlardý. Bir iktidar, bir de muhalefet partisi olmalý ve bunlar
sýrayla görev yapmalýydýlar.
Öyle bir sürü parti ve abuk-sabuk fikir ortada dolaþmamalý ve hele de
parlamentoda kesinlikle temsil edilmemeliydi. Bunu saðlamak için hem bazý
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 229 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
partilerin seçime girmesini engelleyecekler, hem de yüzde 10 gibi dünyanýn
hiçbir yerinde görülmeyen bir baraj getireceklerdi.
12 Eylülcüler gerçekten abuk-sabuk olan bu önlemlerin hepsini aldýlar,
akýllarýna gelen her þeyi yaptýlar!
Siyasi partilerin kurulmasý serbest býrakýlýnca Turgut Sunalp derhal 16 Mayýs
1983'de Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) adý altýnda bir parti kurdu. 12 Eylülöncesinde
AP, MHP ve diðer sað veya milliyetçi partilerde tutunamamýþ, aradýðý
ikbali bulamamýþ ne kadar yeteneksiz adam, ne kadar "kifayetsiz muhteris"
varsa toplamýþtý.
12 Eylül darbesinin toplumda sahip olduðu varsayýlan yüksek desteðinin hepsideðilse de önem
bir bölümü oya dönüþse partisinin iktidar olmasýna kesin
gözüyle bakan Turgut Sunalp "geleceðin baþbakaný" edasýyla ortalýkta dolaþmayabaþlamýþtý.
Ýktidar partisi MDP'nin karþýsýnda muhalefet partisi olarak düþünülen ise Ýsmet
Ýnönü'nün baþbakanlýk müsteþarý Necdet Calp'in kurduðu Halkçý Parti (HP) idi.
MDP ile HP biri "sað", diðeri de "sol" parti olarak tahtýravalli gibi sýraylamemleketi yön
etebilirlerdi.
Bu arada Ýsmet Ýnönü'nün oðlu Erdal Ýnönü baþkanlýðýnda kurulan SODEP ve
Süleyman Demirel'in emanetçisi Hüsamettin Cindoruk baþkanlýðýnda kurulan
Büyük Türkiye Partisi'nin kurucularý veto edilmiþ ve seçimlere katýlmalarý
engellenerek bir kaza ihtimali ortadan kaldýrýlmaya çalýþýlmýþtý.
Ancak kurucularý fazla veto edilmeyen ve seçimlere girmesine izin verilenüçüncü bir parti d
ha vardý. Amerikalýlarýn seçime girmesine izin verilmesini
cuntadan özel olarak rica ettiði söylentileri yayýlan Turgut Özal'ýn ANAP'ý ise
muhtemel iktidar ve ana muhalefet partileri yanýnda bir aksesuar olacak,
seçimlerin demokratikliðinin kanýtý olarak herkese gösterilecekti.
Evren ve arkadaþlarýnýn kafasýndaki seçim sonuçlan açýktý; birinci parti MDPiktidar olacak,
parti HP ana muhalefet görevini üstlenecekti. ANAP'ýn
barajý aþacaðý kuþkuluydu ama sýralamayý bozmayacaðýna göre önemli dedeðildi!
6 Kasým 1983'de yapýlacaðý ilan edilen seçimler yaklaþýp da propagandafaaliyetleri baþladýð
el iktidar partisinin lideri Turgut Sunalp deçuvallamaya baþladý. O parlak, o çok zeki o
lduðu söylenen emekli generaldeneser yoktu.
Politik aklý ve yeteneði pek zayýf görünüyordu. Tek yaptýðý 12 Eylül'ü savunmakve eski lide
ekten ibaretti. Ne doðru dürüst konuþmasýný
beceriyor, ne de nutuk atmasýný biliyordu. Partisini ordu, toplumu da kýþla
zanneden bir zihniyetle sorunlara yaklaþtýðý için kýsa sürede gazetecilerin
oyuncaðý olup çýkmýþtý.
Bir keresinde gazetecilerin iþkence ve tecavüzle ilgili olarak sorduklarý soruyaverdiði
yanýt belki de doðru dürüst baþlamayan siyasi kariyerinin de bitiþini ilan
etti; gözaltýnda copla tecavüz edildiði iddialarýný reddeden Sunalp þöyle diyecekti:
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 230 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
"Böyle bir þey yapacak olsak copa neden ihtiyaç olsun, elimizin altýnda taþ gibidelikanlýla
var!"
Öte yandan kýsa boylu, þiþman, gözlüklü adam- Turgut Özal- ellerini kenetleyip,
AP, CHP, MSP, MHP'yi kast ederek "dört eðilimi birleþtirdik" deyip, televizyon
konuþmalarýnda elindeki kalemi milletin gözünün içine sokar gibi konuþarak
etkili oluyordu. Aksesuar olarak düþünülen partisinin gördüðü ilgi ve destek 12
Eylülcüleri endiþelendirmeye baþlamýþtý.
Sunalp de, Calp de Özal'ýn karþýsýnda iyi bir performans göstermiyordu.
Televizyondaki bir tartýþmada Boðaz Köprüsünü satacaðýný söyleyen Özal'a karþý
çýkarken yumruðunu masaya vurarak "sattýrmam" diyen Calp yine de durumuidare ediyordu am
a iktidar partisi olarak tasarlanan Sunalp'in sesi soluðu
duyulmaz olmuþtu.
Bunun üzerine seçimlerden iki gün önce Kenan Evren devreye girmeye karar
verdi ve cunta aðýrlýðýný Sunalp'den yana açýkça koydu. Her türlü yasayý ve
geleneði bir kenara koyan Evren, seçimden 48 saat önce, 4 Kasým 1983 akþamý
televizyonlardan konuþma yaparak Özal'a yüklendi ve Sunalp'e oy verilmesi
gerektiðini herkesin anlayabileceði þekilde anlattý. Daha sonralarý "SunalpPaþa'yý kýramadý
onuþmayý yapmak zorunda kaldým" diyecekti!
Evren anlatmasýna anlattý ama seçmenler buna hiç aldýrmadý! Ýki gün sonra
açýlan sandýklardan yüzde 45 oy alan ANAP birinci parti olarak çýkarken, Calp'in
HP'si yüzde 30 oyla ikinci, Sunalp'in MDP'si ise yüzde 25 oyla üçüncü partioluyordu. Seçiml
zaten üç partinin girmesine izin verildiði için Sunalp ipi
sonuncu olarak göðüslemeyi baþarmýþtý! Bundan sonrasýnda MDP iflah olmadý.
1985'de Sunalp istifa etti ve yerine Mehmet Yazar geçti ama bir kere dikiþ
tutmayan bu parti bir daha belini doðrultamayacaktý. 4 Mayýs 1986'da kendini
feshetmek zorunda kalarak partiler mezarlýðýndaki yerini aldý...
Bir zamanlar Tanýl Bora, Turgut Özal'ýn ANAP'ý için "çarþý iznine çýkmýþ 12
Eylül" diye hoþ bir benzetme yapmýþtý. Ya seçimleri Turgut Sunalp'in MDP'si
kazansaydý ne olurdu acaba? 12 Eylül'ün çarþý iznine çýkmaktan vazgeçerekkýþlanýn kapýsýnda
ini eðitim alanýnda geçiren bir uzantýsýylakarþý karþýya kalýnabilirdi!
Beterin beteri var!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 231 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BÝR KOYUP ÜÇ ALACAÐIZ DERKEN
Körfez Savaþý ve Özal'ýn 'Vizyonu'
Ocak-Þubat 1991, Irak

Kasým 1989'da TBMM'de sadece partisi ANAP'ýn oylarýyla cumhurbaþkanlýðýna


seçilerek 12 Eylül'ün lideri Kenan Evren'in yerine Çankaya Köþkü'ne çýkan
Turgut Özal gerçekten de alýþýlmadýk davranýþlarý olan farklý bir siyasal kiþilikti.
Farklýlýðý yazýn üzerinde tiþört, altýnda þortla askeri birlik denetlemesinden,
karýsý Semra Özal'la elele arabesk þarkýlar söylemesinden veya Red Kitokumasýndan kaynaklan
du.
Soðuk Savaþ bitip de "küreselleþme" veya "yeni dünya düzeni" adý verilen yeniuluslararasý k
da ABD'nin kesin egemenliðini kabullenerek Türkiye'yi
gerçekten de ABD'nin bir eyaleti gibi yönetmeye kalkýþmasýndan ve "serbest
piyasa ekonomisini yerleþtiriyorum" diyerek ortalýðý kýrýp geçirmesindenkaynaklanan bir far
ndine özgü bir siyaset anlayýþý vardý. DünyayaAnkara'dan çok Washington'dan baktýðý söylene
bu yaklaþýmý
kimilerince "vizyon sahibi adam" diye övülse de seveninden çok sevmeyeniolduðu da muhakk
aktý.
Türkiye'nin 8. Cumhurbaþkaný Irak'ýn Kuveyt'i iþgal etmesiyle patlak verenKörfez krizini he
ecanla karþýladý. Nihayet sahip olduðu "vizyon"ukanýtlayabileceði ve kendisini uluslararasý
enada sergileyebileceði bir fýrsat
ayaðýna gelmiþti. Karar verdiðinde gözü kara bir þekilde giderdi ve yine öyle
yaptý. Derhal krizi yöneten uluslararasý politik kiþiliklerden biri havasýna
girerken Türkiye'ye söz verdi: "Bir koyup, üç alacaðýz. Bu iþten çok karlý
çýkacaðýz. 21. Asýr Türk Asrý' olacak."
Ýran'la sekiz yýl süren bir savaþtan daha yeni çýkan Saddam Hüseyinliderliðindeki Irak l Að
990'da güney komþusu Kuveyt'i iþgal ve ilhakederek bu ülkeyi "18. Vilayeti" ilan etmiþti.
Osmanlý Ýmparatorluðunun yüzlerce
yýl egemenliðinde kalmýþ bu bölgede Birinci Dünya Savaþý'ndan sonra devletler
kurulurken Ýngiltere'nin oynadýðý rol ve bu coðrafyada nasýl cetvel kullanarak
sýnýrlar çizildiði biliniyordu. Dolayýsýyla bu bölgedeki devletler ve rejimlerüzerine çok þ
ilirdi, ama yine de sonuçta Irak gibi bir ülkeye sýnýrlarla
böyle oynamasýna ve kendi istediði gibi düzenlemesine izin vermezlerdi.
Nitekim "dünyanýn patronu" ABD derhal tepki gösterecek ve Irak'ýn çekilmesini
isteyecekti. Daha önceki geliþmelerle ABD'den bu konuda "yeþil ýþýk" yandýðýný
düþünen Irak hiç oralý olmayýnca savaþ hazýrlýklarýna baþlayan ABD bir yandan
da Birleþmiþ Milletleri harekete geçirdi. BM Güvenlik Konseyi aldýðý 660 sayýlý
kararla Irak'a çekilmek için 15 Ocak 1991'e kadar süre tanýdý.
Ayný anda aldýðý 661 sayýlý kararla ise Irak'a askeri, ekonomik ve ticari ambargo
uygulanmasýný istedi. Daha sonra Özal bu ambargo kararýný kendi eseri olarak
sunacak, "Ambargoyu önce biz baþlattýk, biz olmasak ambargo uygulanamazdý"
diye övünecekti ama Türkiye ekonomik olarak en büyük zarara tam da buambargo sayesinde uðra
acaktý.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 232 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Irak'ýn verilen süre içinde Kuveyt'ten çekilmeye niyeti yokken ve dünya adým
adým savaþa doðru giderken Türkiye'nin "vizyon sahibi" Cumhurbaþkaný da
Ankara'da bütün ipleri eline almýþ, Türkiye'yi kafasýna göre yönetiyor ve çýkacak
savaþa katýlmanýn koþullarýný oluþturuyordu. Çankaya'ya çýkarken ANAP'ý ve
hükümeti emanet ettiði Baþbakan Yýldýrým Akbulut'u zaten pek kimsenin ciddiye
aldýðý söylenemezdi.
Hakkýnda üretilen fýkralar nedeniyle "milletin yüzünü güldüren tek baþbakan"
diye dalga geçilen Akbulut, Özal'ýn emrindeydi. Ancak hükümetin bazý
bakanlarýndan ve özellikle ordudan Özal'ýn savaþa girme, ABD Irak'a güneyden
saldýrýnca kuzeyden de ikinci bir cephe açma politikalarýna karþý ciddi bir direniþ
vardý.
Özal, bölgeyi Türkiye'nin hegemonya alaný olarak görüyor, ABD liderliðindeki
güçlerin Irak'ý kesin olarak yenilgiye uðratacaðýna ve Saddam'ýn Irak'ýn
baþýndan uzaklaþacaðýna inanýyordu. Savaþ sonrasýnda bölge yenidendüzenlenirken "galip devl
sýnda masaya oturmak"tan söz ediyordu.
Musul ve Kerkük konusundaki tarihi iddialarýn yeniden canlandýrýldýðý ve
bölgedeki petrole el koyma iþtahýnýn kabardýðý bu günlerde Irak Kürtlerinin de
"hamisi" rolüne soyunan Özal'ýn "emperyal bir vizyona" sahip olduðu açýktý. "Bir
koyup, üç alacaðýz" derken dile getirdiði buydu.
Krize iliþkin politikalardaki bu farklýlýk ve Özal'ýn tarzý Ekim ayýnda Dýþiþleri
Bakaný Ali Bozer ile Milli Savunma Bakaný Safa Giray'ýn istifasýný getirdi.
Bunlarýn yerine Dýþiþleri'ne yine Özal'ýn has adamlarýndan Ahmet Kurtcebe
Alptemoçin, Milli Savunma'ya da dayý oðlu Hüsnü Doðan getirildi. Bakanlarýn
istifalarý Turgut Özal'ý pek etkilemeyecekti ama Aralýk ayýnda esas bomba
patlayýverdi.
Genelkurmay Baþkaný Orgeneral Necip Torumtay Özal'la anlaþmazlýðý
dolayýsýyla 4 Aralýk 1990'da istifa ediverdi. Özal'ýn savaþ yanlýsý politikasýný asýl
frenleyen de ordunun en yüksek kademesinden gelen bu tepki olacaktý.
Torumtay'ýn yerine Doðan Güreþ gelecek ama artýk Özal savaþa aktif olarak
katýlma konusunda eskisi gibi ýsrarlý olamayacaktý.
Özal'ýn vizyonunu pek beðenenler daha sonralarý "Genelkurmay, Dýþiþleri ve
Milli Savunma çok bürokratik ve klasik" diye yakýnacaklardý ama bu tepkiler
Özal'ýn Türkiye'yi bir maceraya sokmasýný da engelleyecekti.
Sonuçta 15 Ocak 1991 tarihinde BM'nin verdiði süre dolduðunda Irak Kuveyt'ten
çekilmeyecek ve son anda Fransa'nýn önerdiði barýþ planýný kabul etmeyen ABD
ve Ýngiltere savaþý baþlatacaktý. ABD Baþkaný George Bush "Kuveyt'in kurtuluþu
baþladý" derken ve "Bir galon petrol için deðil yeni bir dünya düzeni için
savaþýyoruz" diye konuþurken, Saddam Hüseyin de "Savaþlarýn anasý baþladý"
diye meydan okuyordu.
16 Ocak'tan 15 Þubat'a kadar 30 gün boyunca Irak havadan aðýr bir
bombardýmana tabi tutularak dize getirilmeye çalýþýldý. Ýlk gün Irak'a uçaklar 18milyon kil
atmýþtý. Komþu halkýn üzerine bombalar yaðarken Sabah
gazetesinin baþyazarý Güngör Mengi'nin Ýslam peygamberi Muhammed'in þu
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 233 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
sözlerini hatýrlatarak, Saddam'la dalga geçmesi unutulur gibi deðildi: "Sen
yerdekilere acý ki, gökte olan da sana acýsýn!"
Oysa Baðdat'ý bombalamaya giden Hýristiyan pilotlarýn ve komutanlarýnýn hiç
acýmasý yoktu. Atacaklarý bombalarýn üzerine "To Saddam with love" (Saddam'aSevgilerle) di
ye yazdýklarý, kalp iþareti yaptýklarý bu korkunç hava akýnlarýnda
Irak halký büyük kayýplar verecekti.
15 Þubat 1991'de Irak Devrim Komuta Konseyi bölgedeki müttefik kuvvetler
çekilir ve Kuveyt'te serbest seçim yapýlýrsa çekilebileceðini açýkladý. SovyetlerBirliði bu
bir barýþ planý hazýrladý ama ABD yine reddetti ve bu kez
çekilmesi için 24 Þubat'a kadar Irak'a süre verdi. Sürenin bitiminde bu kez kara
savaþý baþlayacaktý.
Nitekim Irak yine çekilmedi ve bu kez 24 Þubat'ta baþlayan kara savaþý, "Çöl
Fýrtýnasý" ancak 100 saat sürecekti. 26 Þubat günü Irak resmi açýklamasýnda
þöyle deniyordu: "Kahraman ordumuz bugün Kuveyt'ten çekilmeye baþladý,
çekilme bugün tamamlanacak." 28 Þubat günü bir basýn
toplantýsý düzenleyen ABD Baþkaný George Bush, "Irak teslim oldu, Kuveyt
kurtuldu" diyerek zaferini ilan edecekti. Bu arada böylesi bir savaþla ilk adýmlarý
atýlan "yeni dünya düzeni"nin ne olduðu konusunda da herkes bir fikir sahibi
olmuþtu.
Bütün bu geliþmeleri yakýndan takip eden ve TBMM'den savaþa girme yetkisialan Özal, Ýncirli
den kalkan uçaklarýn Irak'ý bombalamasýna izin verdi
ama bir kara savaþma giriþilmesi mümkün olmayacaktý. Çarpýþmalarýn sürdüðü
günlerde yaþanan savaþ korkusu ve Irak sýnýrýndaki kentlerden yüz binlerce
kiþinin Türkiye'nin batýsýna göç etmesinin ötesinde Türkiye asýl zararý ambargo
nedeniyle görecekti.
Irak'la ticarete dayanan bölge ekonomisinin çökmesi ülkenin tümünü olumsuzetkilerken, Yumur
petrol boru hattý da dahil olmak üzere, Irak'la ortaklaþa
sahip olunan tesisler yýllarca çalýþmayacaktý. Ama asýl önemli olan Irak'la
yapýlan çok yönlü ticaretin tümüyle durmasý ve Irak'ýn dünya ile ticaretini büyük
ölçüde Türkiye üzerinden saðlýyor olmasý nedeniyle bu gelirden Türk
ekonomisinin mahrum kalmasýydý. Ürdün ambargoya katýlmamýþ ve Irak da
bütün ticaretini Ürdün üzerinden gerçekleþtirmeye yönelmiþti. Ürdün'ün bu
iþten milyarlarca dolar kazandýðý belirtiliyordu.
Savaþýn sonucunda Saddam Irak'ýn baþýnda kalmaya devam edecek ve aradan
geçen yýllara raðmen bu konumunu sürdürecekti. Öyle ki, 10 yýl sonra ABD
Baþkanlýðýna George Bush'un oðlu George W. Bush gelecek ve neredeyse ilk iþi
babasýnýn intikamýný alýr gibi Irak'ýn yeniden bombalanmasý olacaktý ama
Saddam da Baðdat'ta oturmaya devam edecekti.
"Vizyon sahibi" Turgut Özal ise savaþtan iki yýl sonra, Nisan 1993'te ani bir kalpkriz
i ile ölecek ve "Ne büyük adamdý" diye arkasýndan hayli aðlayan olacaktý.
Rahmetli "büyük adam", "vizyon sahibi adam", "hesap adamý" idi, "Bir koyup, üç
alacaðýz" demiþti, ama 10 yýl sonra iktisatçýlarýn yaptýðý hesaba göre, Türkiye'nin
ambargo nedeniyle ekonomik kaybý 40 milyar dolarý bulmuþtu.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 234 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Ama yine de 10 yýl sonraki tabloda fiyasko olarak iþaret edilmesi gereken þeyinhepsi b
undan ibaret deðildi. 10 yýl sonraki tabloda þu iki olgu daha sýrýtýyordu;
bir yandan Türkiye artýk Özal'ýn "emperyal vizyonu"nu büyük ölçüde benimsemiþ
ve bölgesel hegemonya peþinde koþmaya baþlamýþtý.
Öte yandan da Baðdat'a Türk heyetlerini taþýyan uçaklarýn biri inip, diðeri
kalkarken Türkiye Irak'a hala uygulanmakta olan ambargoyu nereden nasýl
delerim diye uðraþýyordu!
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 235 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BALANSÇI BÝR CUMHURBAÞKANI ADAYI!
Kod Adý 'Çevik Bir'!
Aralýk 1999, Ýstanbul-Ýzmir

Türkiye'de þimdiye kadar baþarýya ulaþmýþ dört askeri müdahalenin de bilinen


liderlerinin ötesinde öne çýkardýðý isimler vardýr. Kamuoyunun darbenin "asýl
beyni" olarak gördüðü ve parlattýðý bu isimlerin siyasi ihtiraslarý darbe
döneminin sonrasýnda da bazý roller üstlenmeye onlarý zorlar; 27 Mayýs 1960
ihtilalinde bildiriyi radyodan okuyan ve daha sonra Baþbakanlýk Müsteþarý
olarak 14'lerin tasfiyesine kadar "fiilen baþbakanlýk" yapan Albay Alpaslan
Türkeþ bu isimlerden ilkidir.
12 Mart'ta Hava Kuvvetleri Komutaný "Uçan General" Muhsin Batur'a benzer bir
rol atfedilmiþtir. O da daha sonra senatör ve 12 Eylül öncesindeki bitmek
bilmeyen cumhurbaþkaný seçimi krizinde CHP'nin cumhurbaþkaný adayý
olmuþtur.
12 Eylül'de Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Orgeneral Haydar Saltýk
"cuntanýn beyni" olarak görülmüþ ancak daha sonrasýnda siyasete atýlmamýþ
büyükelçilikle yetinmiþtir. Ama Ýsviçre Büyükelçiliði sýrasýnda meydana gelen
bir cinayetten dolayý o da bu diplomatik görevde fazla tutunamamýþ ve
Türkiye'ye geri gönderilmiþtir.
Bizzat gerçekleþtirenlerin de "post-modern darbe" olarak niteledikleri en sonuncuask
eri müdahalenin, 28 Þubat'ýn beyni olarak görülen isim ise hiç kuþkusuz
Genelkurmay Ýkinci Baþkaný Orgeneral Çevik Bir'di. "28 Þubat süreci" olarak
adlandýrýlan bu dönemin en kritik günlerinde kamuoyuyla tüm iliþkileri kuran ve
ordunun sözcüsü olarak öne çýkan Çevik Bir'in marifetleri daha sonralarý açýða
çýkan "andýçlarla" iyice sergilenmiþti.
Sincan'da tanklarý yürüten, "demokrasiye balans ayarý" yaptýklarýný söyleyenÇevik Bir, Aðus
de 1. Ordu Komutanlýðýna geçinceye kadar, bir buçuk yýl
boyunca süreci yöneten ve yönlendiren adam olarak görülmüþ veya kendisiniböyle sunmuþtu. Bi
enelkurmay Baþkaný olabilmesinin yolu açýlmaya da
çalýþýlmýþ ama baþarýlamayýnca Aðustos 1999'da emekli olmak zorunda kalmýþtý.
Ancak emekli olduktan sonra kendi sözleriyle, "Hanýmýn kabul ve temizlik
günlerinde spor yapmaya gidemezdim ya" diyerek hayli genç ve yetenekli
olduðuna inanan ve gerçek ismini deðil de sanki kod ismi kullandýðý kuþkusunu
yaratan Çevik Bir, "stratejik düþünce üreten" bir merkez kurmayý planladýðýný
söylerken, birdenbire cumhurbaþkanlýðý tartýþmalarýnýn içine daldý ve
dizginleyemediði siyasi ihtirasýnýn kurbaný olarak iþi cumhurbaþkanlýðýna adayolduðunu ilan
adar götürdü. Ama doðrusunu söylemek gerekirse biraday ve kampanyasý ancak bu kadar tuhaf o
ur, bir iþ ancak bu kadar yüze gözebulaþtýrýlýrdý...
Anayasada yapýlacak bir deðiþiklikle dönemin Cumhurbaþkaný SüleymanDemirel'in görev süresin
daha uzatýlmasýna çalýþýldýðý günlerde, 30
Kasým 1999'da Rumelili Ýþadamlarý Derneði'nin düzenlediði bir toplantýya
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 236 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
konferans vermek üzere davet edilen Çevik Bir'in konuþmasý NTV
televizyonundan da naklen veriliyordu.
Yani aslýnda bütün mizansen bir cumhurbaþkaný adayýnýn kamuoyunasunulmasýydý. Memleket mese
erine görüþlerini açýklayan "28 Þubat'ýn
beyni" emekli paþa, henüz alýþamadýðý sivil kýyafetleriyle toplumun karþýsýna
çýkmýþ ve "halk tarafýndan seçilecek olursa cumhurbaþkanlýðýna aday olduðunu"
ilan ediyordu.
Toplantýnýn düzenlenmesine ön ayak olan Ali Þen baþta olmak üzere katýlan
iþadamlarýnýn alkýþlarýyla karþýlanan bu adaylýk ilanýnýn bütün keyfini kaçýran
ise yine gazeteciler oldu. Siyasete atýlan emekli generallerle uðraþmayý çok seven
gazetecilerden birinin, Murat Birsel'in sorduðu bir soruya sinirlenen paþa, artýk
sýrtýnda orgeneral üniformasý olmadýðýný unutarak gürleyince bir çuval incirberbat oldu ve
a hayali de derin sulara gömüldü.
Daha sonra kendisini en ciddiye alanlardan birine, Hürriyet gazetesinin yayýn
yönetmeni Ertuðrul Özkök'e Murat Birsel'i haþlamasýyla ilgili yaptýðý
açýklamada þöyle diyecekti: "Biraz alaya alýr gibi konuþtuðu hissine kapýldým.
Ama sonra gidip yanaklarýndan öptüm. Kendisinden özür diledim." Ancak artýk
iþ iþten geçmiþti...
28 Þubat sürecinde gazetecilere nasýl kan kusturduðu daha sonra çarþaf çarþaf
yazýlan Çevik Bir'in bu zaafýnýn ve zamanlama hatasýnýn üzerine atlayan
gazetelerde sonraki günlerde çýkan ve resmen kafa bulan yazýlarla birlikte birkaç
gün içinde paþa aday olduðuna da, olacaðýna da piþman oldu.
Hürriyet'ten Serdar Turgut, NTV'nin Çevik Bir'li yayýnýný "televoleden bile daha
þamata, daha komik ve daha abuk" bulduðunu yazarken, Yeni Þafak'tan Taha
Kývanç ise ev halkýndan biri komedi programý "Yasemince"yi seyretmekisteyince, "Aman kal
sýn" dediðini, "NTV'deki program çok daha mizah yüklüydü,
üstelik heyecanlýydý" diye yazacaktý.
En aðýr saldýrý ise Hürriyet gazetesinin baþyazarý Oktay Ekþi'den gelecek ve
þöyle diyecekti: "Biz Çevik Bir Paþa'yý Somali'ye gönderilen Türk Birliðinin
Komutaný olarak tanýdýk. Ýlk notumuzu da orada birliðimizi hedef alan bir saldýrý
sýrasýnda nöbet tutan erimiz hafif yaralanýnca, onun fotoðrafýný çeken ve düþüpbayýldýðýný
an'ý, 'Türk askeri bayýlmaaz! Türk
askeri korkmaaz! Sen bizi düþmanlarýmýza rezil ettinn! Senin yazdýklarýný görenPKK bize gül
Defol giit!' diyerek Somali'den Türkiye'ye posta etmesiüzerine verdik.
"Bizim doðrudan ve dolaylý þekilde muhatap olduklarýmýzý þimdilik yazmýyoruz.
Ama gazeteciler hakkýnda dosya tutturma; beðenmediði gazetecilerin askeritesislere gir
mesini yasaklama; kýzdýðý gazetecilerin kovulmalarý için bazý
iþverenlere baský yapma gibi hiçbir demokrasinin ve hiçbir hukuk devletinin
kitabýnda bulunmayan karar ve uygulamalarýn arkasýndaki isim olduðunu uzun
zamandýr duyuyoruz.
"Zaten adaylýðýný açýkladýðý akþam kendisine soru yönelten gazetecileriazarlamasý da hem du
or, hem de nasýl bir zihniyete sahip
olduðunu yeterince açýk bir þekilde ortaya koyuyor.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 237 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
"Çevik Bir'in kararýný deðerlendirmeye bu sütunun boyu müsait deðil. O yüzdenyeri gelirse t
yazarýz. Ama kendisine Faruk Gürler'den önce TurgutSunalp'ý incelemesini salýk veririz."
Tüm bu tepkilerden sonra soluðu memleketi Ýzmir'de alan Çevik Bir aslýnda son
bir kez de burada adaylýðý için zemin yokluyordu. Ýzmirliler Derneði'ni ziyaretederek üye o
Çevik Bir, NTV'den naklen yayýmlanan toplantý sanki baþka bir
þeymiþ gibi, sanki kendisinin her toplantýsý naklen yayýmlanýyormuþ gibi, "Butoplantý amacý
ptýrýldý ve benim adaylýk kampanyamýn baþlangýcý gibisunuldu. Buna tepki gösterdim" diye þi
yordu.
"Özellikle basýndan ricam, halký, sivil toplum örgütlerini konuþturun, konuyumonologdan çýk
iyaloga dönüþtürelim" diyen Çevik Bir'in ardýndan
konuþan Ýzmirliler Derneði Genel Baþkaný Gündüz Kapancýoðlu,
cumhurbaþkanýnýn halk tarafýndan seçilmesi durumunda, bir Ýzmirli olan Çevik
Bir'e destek vereceklerini belirtiyor ve bu konunun daha geniþ tartýþýlmasý için
kampanya baþlatacaklarýný söylüyordu.
Kapýsýnda "Yine ilk adým Ýzmir'den, cumhurbaþkanlýðýnda ilk söz milletten"
pankartýnýn asýlý olduðu dernek binasýnýn önünde zeybekler oynuyordu. Yaniaslýnda inkar etm
paþanýn kampanyasý basbayaðý ve doðrusu
oldukça tuhaf bir þekilde sürüyordu.
Çevik Bir, zeybeklerin arasýndan geçerek dernekten çýkýþý sýrasýnda, "Sizi
Çankaya'da görmek istiyoruz" diye seslenen bir kadýna "Her þey kanunla, sizinisteðinizle o
lur" karþýlýðýný verdi.
Bütün bu þamata içinde en anlamlý ve sahici laf da galiba buydu.
Çevik Bir'in ihtirasýna ne kanun geçit verdi, ne de halk...
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 238 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BEÞ ARTI BEÞ EÞÝTTÝR SIFIR!
'Baba'yý Kim Kurtaracak?
Nisan 2000, Ankara
18 Nisan 1999 seçimlerinin ardýndan kurulan Bülent Ecevit baþkanlýðýndaki üç
partili koalisyon hükümeti bir yýl sonra Nisan 2000'de belki de en zor günlerinigeçiriyord
u. Birçok kiþi hükümetin kendi kendine büyük bir sorun yarattýðýný ve
altýnda kaldýðýný düþünüyordu ama kazýn ayaðý pek öyle deðildi.
1993'te Özal'ýn ani ölümüyle baþbakanlýktan cumhurbaþkanlýðýna atlayanTürkiye'nin en kýdeml
an Demirel'in görev süresi Mayýs
2000'de doluyordu. Anayasaya göre cumhurbaþkanlarý 7 yýl için seçiliyordu ve birdaha seçilm
haklarý yoktu.
12 Eylül askeri yönetimi tarafýndan konulan siyasi yasaklar 1987'deki
referandumda kýl payý bir oyla kaldýrýldýktan sonra yeniden siyasete vekurdurduklarý partil
rin baþýna geçen eski liderlerden kendisini en fazlayenilemiþ görünen Süleyman Demirel'di.
yýla yakýn bir süredir Türkiye'deki
saðýn liderliðini yapan bu becerikli ve kýdemli politikacý yaklaþýk sekiz yýldýr
oturmakta olduðu ünlü Güniz Sokak'taki evinden politik alana açýkça çýkýnca
gerçekten de iyi bir performans göstermiþti. Aslýnda askeri yönetimin egemen
olduðu sýralarda perde arkasýndan yönettiði ve adýnýn baþ harflerinden dolayý
"Demirel'in Yeni Partisi" denen DYP'nin baþýna geçtiðinde sosyal demokratolduðunu söyleyenl
rden daha ileri laflar ediyor, "Karakollarýn duvarlarý camdan
olacak" demeye kadar iþi vardýrýyordu. Bilge bir siyaset adamý havasýna bürünen
Demirel, 70'e yaklaþan yaþýnýn olgunluðunu da kullanarak "Kendim için bir þeyistiyorsam nam
im" diyerek halkýn karþýsýna çýktý ve 1991 seçimlerinden en
çok oyu alarak baþbakan oldu.
Ama iki yýl sonra, koalisyon ortaðý SHP'nin de desteðini alarak Mayýs 1993'te de
cumhurbaþkanlýðýna seçilirken bu sözünü hatýrlatanlara daha eskiden verilmiþ
yanýtý da hazýrdý; "Dün dündür, bugün de bugün!"
Her neyse, Çankaya Köþküne çýktýktan sonra "bilge devlet adamý" rolüne uygundavranmaya özen
emirel, özellikle 1997 yýlýnda meydana gelen ve
gerçekleþtirenlerin de "post-modern darbe" diye adlandýrdýklarý "28 Þubat süreci"
sýrasýnda önemli bir rol oynadý.
Necmettin Erbakan'ýn baþkanlýðýndaki Refahyol hükümetinin devrilmesini
saðlayarak ordunun "post-modern olmayan darbe" yapmasýný engellemiþ bir
"demokrasi kahramaný" kesilen Demirel'in en azýndan bir süre daha Çankaya'da
kalmasý gerekiyordu. Genelkurmay Baþkaný'nýn "gerekirse daha bin yýl sürer"
dediði 28 Þubat süreci henüz sona ermemiþti ve Çankaya'da güvenilir vetecrübeli birisinin b
asý gerekiyordu.
Ýþte bu durumu dikkate alan Ecevit yeni cumhurbaþkanýnýn seçilmesi gerekenNisan 2000 yaklaþ
ara kara düþünüyordu. 70'li yýllarda en büyük kavgalarý
yaptýðý Demirel'i artýk o da çok takdir ediyor ve çok iyi anlaþýyordu. Kendisininbaþbakan D
in de cumhurbaþkaný olarak bir süre daha ülkeyi birlikte idare
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 239 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
etmelerinde sayýsýz fayda görüyor ve ne olursa olsun, mevcut statükoyu Mayýs
2000'den sonra da sürdürmenin formülünün bulunmasý gerektiðine inanýyordu.
Nitekim hükümet ortaklarý MHP ve ANAP'ýn aslýnda gönüllerinde yatan baþka
aslanlar olmasýna raðmen, devletin "etkili ve yetkili" çevrelerini de arkasýna alan
Ecevit, Anayasanýn ilgili maddesinde deðiþiklik yapýlmasý için harekete geçti.
Hazýrlanan deðiþikliðe göre, cumhurbaþkanlarýnýn 7 yýl için ve sadece bir kez
seçilmesini öngören madde 5 yýl için ve iki kez seçilebilecekleri biçiminde yeniden
düzenlenecekti. Böylece 7 yýldýr görev yapmakta olan Demirel'e 5 yýl için bir kez
daha seçilme þansý yaratýlmýþ olacaktý.
Demirel için yapýlmasý düþünülen bu deðiþiklik kamuoyunda da, parlamentodakipartilerde de p
rþýlanmýyordu. Durumu garanti altýna almaya çalýþan
Ecevit, milletvekillerinin desteðini saðlamak için emekliliklerini ve özlük
haklarýný istedikleri gibi düzenlemeyi engelleyen Anayasa maddesini de
deðiþiklik paketinin içine alýyor ve bununla da yetinmeyip hakkýnda kapatýlma
davasý açýlan Fazilet Partisi'nin desteðini almak için de partilerin kapatýlmasýný
zorlaþtýran bir deðiþikliði onlara yem olarak atýyordu.
Tüm bu hazýrlýk ve tartýþmalara bulaþmamaya özen gösteren Demirel yine"kendim için bir þey
m namerdim" diye ortalýkta dolaþýyor ve sorulansorularý "Ben bu olaylarýn dýþýndayým, benim
an bir þey yok" diye
yanýtlýyordu.
Bu arada 40 yýldýr Demirel'le yaþamakta olan ve artýk onunla öleceðinden
kuþkuya kapýlanlar "yeter artýk" diye feryat ediyor, ülkenin Demirel'den de,
Ecevit'ten de býktýðýný ve 70 yaþýný aþan bu politikacýlardan artýk kurtulmak
gerektiðini haykýrýyordu. Meclis içinde ise Ecevit'in hazýrladýðý rüþvet ve yemlerekarþýn d
müyordu. Sadece muhalefet deðil iktidar
partilerine mensup milletvekillerinden de itirazlar yükseliyor, Ecevit ve pek
gönüllü olmasalar da baþbakana destek olan koalisyon liderleri kendi
milletvekillerini kontrol etmekte zorlanýyordu.
Bu Anayasa deðiþikliðinin Meclis'ten kolay geçmeyeceði belli oldukça Ecevit de
öfkelenip, telaþlanýyor ve "Devlet krizi çýkar" diye kendince herkesi tehditediyordu. "Dev
let krizi" derken ne demek istediði defalarca soruluyor ama yaþlý
baþbakan bunu bir türlü açýklýða kavuþturamýyordu. Herhalde kast ettiði "derin
devlet"in bu deðiþikliklerin engellenmesinden hiç hoþlanmayacaðý idi ama
"demokratik hukuk devleti"ni aðzýndan düþürmeyen baþbakanýn bundan daha
fazlasýný söylemesi de beklenemezdi.
Hükümetin bu adýmýnýn Meclis'te nasýl sonuçlanacaðý pek belli olmamasýna
raðmen üzerinde ciddi bir þekilde durulacak cumhurbaþkaný adaylarý da ortaya
çýkmýyordu. En ciddi görünen aday 28 Þubat'ýn mimarlarýndan emekli general"balans ayarcýsý"
olmuþtu. Bir toplantýda cumhurbaþkanlýðýna adayolacaðýný açýklamýþ ama neredeyse anýnda iþi
Dolayýsýyla ortaya çýkan tablo Demirel'e itirazlar olsa da "hem aðlarým, hem
giderim" gibi anlaþýlýyor ve Demirel'in 5 yýl daha Çankaya Köþkü sakini olmaya
devam edeceði az çok kabullenilmiþ gibi görünüyordu. Kendisi aleyhine açýlan
kampanyalardan caný sýkýlan Demirel, "Ben þu anda bu tartýþmaya taraf deðilim,
ne yapýyorsa hükümet yapýyor, Meclis karar verecek. Benim elim kolum baðlý,
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 240 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
ama bir kavgaya girersem bazýlarýný anasýndan doðduðundan piþman ederim"
gibi aðýr laflar etmekten de kendisini alamýyordu. Ama herhalde onun da kanaatitüm bu ka
rgaþaya ve itirazlara raðmen tavuklara bakmak üzere Güniz
Sokak'taki evine dönmeyeceði, bir beþ yýl daha Çankaya'da oturmaya devamedeceði yolundaydý.
Böylece düþünülen Anayasa deðiþikliðine baðlý olarak Demirel'in yeniden aday
olacaðýnýn kabullenildiði ve baþka da hiçbir adayýn isminin ortaya atýlmadýðý
koþullar içinde Meclis'teki görüþmelerin ve oylamalarýn yapýlacaðý günleregelindi.
Görüþmeler sýrasýnda gönlünde Çankaya aslanýnýn yattýðý öne sürülen Mesut
Yýlmaz'ýn ANAP'ýnýn yaný sýra MHP'nin de içinin pek rahat olmadýðý
anlaþýlýyordu. Demirel Çankaya'dan inerse partinin içinin karýþacaðýndan
tedirgin olan DYP'nin de deðiþikliðe oy vermesi bekleniyordu ama bu cephede dedeðiþikliðe v
rilecek desteðin umulan kadar olmayacaðý görülüyordu.
FP'de ise genel merkez yönetimindeki "ak saçlýlar" ile "yenilikçiler" arasýnda
sorun vardý ve ikinciler Demirel'in süresinin uzatýlmasýna þiddetle karþýydýlar.
En saðlam bir þekilde duran Ecevit'in DSP'si gözüküyor, Ecevit sayesinde
Meclis'e geldiklerinin farkýnda olan DSP milletvekilleri saðlýk durumu pek de
parlak görünmeyen liderlerini üzmemeye özen gösteriyordu.
Bu koþullarda Meclis'te ele alýnan Anayasa deðiþikliði paketi ilk turda gerekenoranda oyu
alamadý. Bütün partilerden fire vardý ve bütün partilerin sözcüleriveya milletvekilleri kam
a "resmi" görüþ açýklarken bir türlü konuþuyor,
oylamalara girince "gerçek" görüþleri doðrultusunda davranýyordu.
Ýkinci tur görüþmelere kadar geçen günlerde koalisyon liderleri durumu kontrol
altýna almak için yeniden kollarý sývadýlar. Ancak durum pek umut vermiyordu.
Nitekim ikinci turda da istenilen oy alýnamadý ve Ecevit tam anlamýyla hüsrana
uðradý.
Herkes çýkacak "devlet krizi"ni beklerken Baþbakan Ecevit þapkasýndan tavþan
çýkarýr gibi bir marifet sergileyecek ve Anayasa Mahkemesi Baþkaný Ahmet
Necdet Sezer'i Meclisteki tüm partilerin liderlerinin desteðini alan
cumhurbaþkaný adayý olarak kabul ettirecekti.
Böylece Türkiye 10. Cumhurbaþkanýna kavuþtu ama bir süre sonra hukukçu
cumhurbaþkaný ile baþý dertten kurtulmayan Ecevit bu kez de Ahmet Necdet
Sezer'in 7 yýl olan görev süresini hiç olmazsa 5 yýla indirmek için yeniden
Demirel için kabul ettiremediði formül üzerinde düþünmeye baþlayacaktý.
Zorunlu olarak Çankaya'dan Güniz Sokak'taki evine dönen Demirel ise kýzgýndý.
Ekim ayýnda siyasete gösteriþli bir dönüþ yapmak üzere hazýrlýklara baþladý ama
baþta kendi bankasýný hortumlayan yeðeni olmak üzere, yakýný, ailesi olarak
kabul edilen iþ adamlarýna yönelik yolsuzluk operasyonlarý öylesine geliþti ki,
deðil siyasete dönmesi Demirel'in evinden dýþarý çýkmasý bile zorlaþtý.
Þimdilik onun için uygun görülen en yüksek mevki Ombudsmanlýk gibigörünüyor ama "aile fotoð
r alan þahsiyetlerle ilgili operasyonlar ayný
hýzla devam ederse gerçekten de "Kendim için bir þey istiyorsam namerdim" sözü
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 241 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
boþlukta kalmayabilir ve kümesteki tavuklarýyla ilgilenmekten baþka bir iþ
bulamayabilir!
Ama yine de temkinli konuþmak gerekir. Kýrk yýldýr siyasette nasýl bir
hacýyatmaz olduðunu kanýtlayan 'Baba' yine kurtulmanýn ve 'Kurtar bizi baba'
diye üstünü baþýný paralayan kalabalýklarýn arasýna dönmenin yolunu bulabilir.
Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz!
"Siyasette 24 saat çok uzun bir zamandýr!"
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ 242 ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
BÝR EKONOMÝK KRÝZ NASIL ÇIKARILIR
Cumhurbaþkaný Baþbakana Aðýr Konuþtu, Böyle Oldu!
19 Þubat 2001, Ankara
19 Þubat 2001 Pazartesi günü "Türkiye'nin asýl iktidar odaðý" olarak
deðerlendirilen Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) Þubat ayý olaðan toplantýsý
vardý. Her zamanki gibi Cumhurbaþkaný'nýn baþkanlýðýnda Çankaya Köþkü'nde
yapýlan toplantý bu kez çok kýsa sürmüþtü.
Sabah 9.45'te baþlayan toplantýyý Baþbakan Bülent Ecevit ve diðer bakanlar 15
dakika sonra terk etmiþler, Köþk'ün çýkýþýnda gazetecilere açýklama yapmayayönelen Ecevit'i
Mesut Yýlmaz engelleyerek "Baþbakanlýða
gidelim, orada gereken açýklamayý yaparýz" demiþti.
Kýsa bir süre sonra MGK'nýn asker kanadý da Çankaya'dan ayrýlýnca iyice
afallayan gazeteciler büyük bir merak ve telaþ içinde ne olduðunu öðrenmek için
koþuþturmaya baþladýlar. Nihayet Baþbakan Ecevit saat 11.00'de Baþbakanlýkta
kameralarýn karþýsýna geçtiðinde titreyen sesiyle þöyle konuþacaktý:
"MGK toplantýsýnýn açýlýþýnda gündeme geçilmeden önce kamu görevlileri önünde
Cumhurbaþkaný söz alarak son derece terbiye dýþý bir üslupla bana aðýr
ithamlarda bulundu. Devlet geleneklerimizde yeri olmayan eþi görülmedik birdavranýþta bulu
ndu. Ayný üslupla yanýt vermemek için toplantýdan ayrýlmayý
uygun gördüm. Ciddi bir krizdir bu."
Böylece ayrýntýlarý daha sonra öðrenilecek olayýn ilk fotoðrafý çekilmiþti.
Kamuoyunda büyük bir saygýnlýðý ve güvenilirliði olan Cumhurbaþkaný Ahmet
Necdet Sezer Baþbakan Ecevit'i herhalde sert bir þekilde eleþtirmiþ, o da kýzarak
toplantýyý terk etmiþti. Esas gündem maddesi Avrupa Birliði'ne sunulacak
Ulusal Program taslaðýnýn görüþülmesi olan MGK toplantýsý da böylecebaþlamadan bitmiþti.
Günün ilerleyen saatlerinde öðrenilen ayrýntýlara göre Cumhurbaþkaný þöyledemiþti:
"Gündeme geçilmeden önce bazý konulara deðinmek istiyorum. Siz baþbakan
olarak yasamayý elinizin altýna aldýnýz. Milletvekillerini oy makinesi halinegetirdiniz.
Yargýya da müdahale ediyorsunuz. DGM savcýsý Talat Þalk hakkýnda
tahkikat açtýrýyorsunuz. Yaptýðýnýz iþler doðru deðil. Devlet Denetleme
Kurulu'nun bankalarý denetlemesine 'Denetimin denetlemesi mi olur?' diye karþý
çýkýyorsunuz? Bu denetimden neden korkuyorsunuz? (Ecevit'in yüzününgerilmesi üzerine) Ters
s bakmayýn lütfen. Anayasadaki yetkilerimi
kullanarak Devlet Denetleme Kurulu'nu görevlendirdim."
Ecevit (sinirli bir biçimde): Bitti mi?
Cumhurbaþkaný devam ediyor: Hayýr, bitmedi. Ýþte dosyalar burada. Bazý
bakanlarýn da adlarý geçiyor. Bir bakaný görevden almayý bile beceremediniz.
Çamurun üstünde oturuyorsunuz. Siz temizleyemiyorsanýz, biz temizleyelim.
Hepsinin üzerine gideceðim, beni engelleyemeyeceksiniz.
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 243 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
Devlet Bakaný ve Ecevit'in gölgesi Hüsamettin Özkan atýlýyor: Þu Anayasadan
gönderin de biz de okuyalým. (Cumhurbaþkaný elindeki Anayasayý Özkan'a
fýrlatýr, Özkan da geri atar.) Burada oturmaya layýk deðilsiniz. Nankörsünüz.
Sizi biz oturttuk, indirmeyi de biliriz.
Cumhurbaþkaný: Beni Meclis seçti.
Özkan: Hukuktan bahsediyorsunuz ama kiralarýn yüzde 10'la sýnýrlanmasý
kanunu var, siz kendi evinizi yüzde 25 artýþ yaparak kiraya verdiniz.
Ecevit: Bu þartlarda toplantýyý sürdürmemiz mümkün deðil diyerek salondan
ayrýlýyor.
Ýþte böylece 5 dakikayý bulmayan bu tartýþmanýn kamuoyuna yansýtýlmasýylabirlikte ortalýk b
recek ve asýl olarak da olan ekonomiye olacaktý. Bu
sözlerle patlak veren siyasi kriz ekonomide tam bir çöküþe yol açan derin birkrizin tetikle
icisi rolünü üstlenecekti.
Bir yýlý aþkýn bir süredir IMF ile yapýlan anlaþmalar çerçevesinde bir "istikrar
programý" uygulayan hükümet ekonomideki çöküþün sorumluluðunu önce
cumhurbaþkanýna atmaya çalýþtýysa da kamuoyunu pek ikna edemeyecek ve"kendim ettim, kendim
uldum" hesabý iþin içinden nasýl çýkacaðýný kara kara
düþünmeye baþlayacaktý.
Baþbakanýn saat 11.00'de yaptýðý açýklamadan sonraki 6 saat içinde Merkez
Bankasý'ndan 7 milyar dolarýn üzerinde döviz çekilmiþ, Ýstanbul Borsasý tepetaklak olmuþ, g
repo faizleri yüzde 7500'e kadar fýrlamýþtý.
Ýki büyük kamu bankasý, Ziraat Bankasý ve Halk Bankasý ödeme yükümlükleriniyerine getiremiy
cý ajanslar flaþ haber olarak þu cümleyi abonelerinegeçiyordu: "Turkish banking system is
at default." (Türk bankacýlýk sistemi
çöktü.) Borsanýn asýl tarihi düþüþü 21 Þubat Çarþamba günü gerçekleþecek ve bir
"Kara Çarþamba"yý daha idrak eden endeks tarihinde ilk kez bir günde yüzde 18
deðer kaybedecekti.
Ekonomide her þey o kadar pamuk ipliðine baðlýydý ki, IMF ile yapýlan programçökmüþ ve hükü
ilemez duruma düþmüþtü. Ýlerleyengünlerde, bizzat Baþbakan ekonominin durumunun iyi olmadýð
esibir krizin beklendiðini bile itiraf edecek ve siyasi krizin doðmasýna yol açandavranýþýn
liþmelerdeki rolünü küçültmeye çalýþacaktý.
21 Þubat "Kara Çarþamba"yý izleyen günlerde koalisyon liderleri baþta olmak
üzere ekonomi uzmanlarýndan büyük sermayenin temsilcilerine kadar hemen
her kesim toplantý üzerine toplantý, ortalýðý sakinleþtirmeye yönelik olarak
açýklama üzerine açýklama yaparken ekonomi ise adeta duruyordu. Özellikle
bankacýlýk sistemi tam anlamýyla felç olmuþtu.
Kredi faizlerinin ulaþtýðý inanýlmaz rakamlar karþýsýnda kimse bankalara
yanaþamaz duruma gelmiþti. Çekler ödenemiyordu. Bir hafta içinde binlerceiþyeri kapanýrken
inlerce kiþi de iþsiz kalmýþtý. Hükümet istifa baskýsý
altýna alýnýrken erken seçim, "teknokratlar hükümeti" gibi öneriler tekrar ortaya
sürülmeye baþlanmýþtý. Büyük sermaye ekonominin yönetiminden þikayet ederek
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Araþtýrma Serisi No.26 244 Tarihteki Ýlginç Olaylar
‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾ ‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾‾
hükümette düzenlemeler ve en azýndan ekonominin sorumluluðunun tek elde
toplanmasýný istiyordu.
Sonuçta hükümet IMF ile yaptýðý programdan vazgeçmek anlamýna gelen
dövizde dalgalý kur sistemine geçmeye karar verecekti. Aslýnda bu yüzde 30'a
ulaþan bir devalüasyon demekti. Böylece ABD dolarýnýn Türk lirasý karþýsýndaki
deðeri bir anda 680 bin liradan yaklaþýk bir milyona yükselirken yýllýk oram
yüzde 30'larýn altýna indirildi diye sevinilen enflasyon da yeniden yükseliþe geçti.
Yeni düzenlemeler çerçevesinde 2001 yýlýnda enflasyon oraný yüzde 50'de
tutulabilirse bu, baþarý olacaktý.
Bu arada doðan güvensizlik ortamýný gidermek ve büyük sermayenin taleplerinede karþýlýk ver
ekonominin yönetiminin teslim edileceði bir "sihirbaz"
ABD'den bulunarak ithal edilecekti. 23 yýldýr Dünya Bankasý'nda çalýþmakta
olan ve Dünya Bankasý Baþkaný'nýn 26 yardýmcýsýndan biri olan Kemal Derviþ
Ankara'ya davet edilecek ve ekonomiden sorumlu devlet bakaný yapýlarak krizi
aþma görevini üstlenecekti.
Artýk medyanýn yeni yýldýzý olan Derviþ'in "ekonominin patronluðu"na getiriliþi
aslýnda Türkiye'nin son çeyrek yüzyýllýk tarihini iyi bilenler için hiç de iyi þeyler
çaðrýþtýrmýyordu. 1958'de, 1970'de, 1980'de, 1994'teki büyük devalüasyonlarý ve
ekonomik krizleri adeta kaçýnýlmaz olarak askeri darbelerin, ordunun siyasete
açýktan müdahalelerinin izlediðini bilenler bu durum karþýsýnda tabii ki iyi rüya
görmüyorlardý.
Örneðin 12 Mart döneminde de Dünya Bankasý'nýn bir baþka Türk yöneticisinin,
Atilla Karaosmanoðlu'nun ayný þekilde ABD'den ithal edilerek ekonominin
baþýna getirildiðini hatýrlayanlar bu filmin sonunu az çok tahmin etmelerine
raðmen, aradan geçen çeyrek yüzyýlda deðiþen pek çok faktörün varlýðýný da
dikkate alarak durumu, "Du bakali, ne ölçek?" diye gözlerken aþaðýdaki fýkrayý
da akýllarýndan çýkaramýyorlardý.
Fýkra bu ya, yaþlý bir adamýn genç bir karýsý varmýþ. Çok kýskanç olan dindar
koca karýsýný bir yere býrakmazmýþ. Bir gün karýsý sinemada Hazreti Ebubekir'in
hayatýný anlatan bir film olduðunu ve ona gitmek istediðini söylemiþ. Adam
mecburen izin vermiþ ama iyice örtünmesini ve hiçbir yere takýlmadan
sinemadan hemen eve dönmesini sýký sýký tembih etmiþ. Ertesi gün kadýn
sinemaya gitmiþ ve dönmüþ. Akþam kocasý sormuþ, ee ne oldu, anlat bakalým.
Kadýn baþlamýþ anlatmaya. Ýyice sarýnýp sarmalandým ve evden çýktým. Bir de ne
göreyim adamýn biri bizim kapýnýn önünde duruyor. "Ee", demiþ adam, "du
bakali, ne ölçek?" Sinemaya gitmek için yola koyuldum, adam da peþimden
gelmesin mi? "Ee, du bakali, ne ölçek?" Bilet alýp içeri girdim, biraz sonra ne
göreyim, adam da gelip yanýma oturmaz mý? "Ee, du bakali, ne ölçek?"
Film bitti, sinemadan çýkýp eve doðru yürümeye baþladým. Adam da ardým sýra
gelmez mi? "Ee, du bakali, ne ölçek?" Kapýyý açýp içeri girdim, adam da içeri
girmez mi? "Ee, du bakali, ne ölçek?" Yatak odasýna gidip soyundum, adam da
soyunmaya baþlamaz mý? Yaþlý koca iyice heyecanlanmýþ, "Ee, du bakali, ne
ölçek?" Yataða girdim, adam da girmez mi? Yaþlý koca yine "Ee, du bakali, ne
ölçek?" deyince kadýn artýk dayanamamýþ, patlamýþ; "Ee, yeter be adam" demiþ,
"artýk bundan sonra da ne olacaðýný bilmiyor musun?"
WWW.MAXIMUMBILGI.COM

You might also like