Professional Documents
Culture Documents
Dr. Ali Asker Ek251-Ankaradan Ruzgar Gibi Medvedev Gecti
Dr. Ali Asker Ek251-Ankaradan Ruzgar Gibi Medvedev Gecti
Medvedev Geçti
Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Rusya ve Türkiye arasında yoğun bir rekabet
oluşmuştur. Bu rekabetin en çok görüldüğü alanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’dır. Söz konusu coğ-
rafya tarihi, ekonomik ve jeopolitik olarak Türkiye ve Rusya açısından ne kadar önemliyse re-
kabetin yaşanması da bir o kadar doğaldır. 1990’larda iki ülke arasındaki çıkar çatışmaları zaman
zaman tansiyonu yükseltti. Buna rağmen yaşanan rekabet süreci bir ölçüde kontrollüydü ve tah-
min edildiğinden daha “ılımlı” geçti.
Yeni dönemde Türkiye-Rusya ilişkileri 25 Mayıs 1992 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti ile
Rusya Federasyonu Arasındaki İlişkilerin Esasları Hakkında Antlaşma” ile başladı.1 Bu an-
laşmanın temelini, Avrupa ve Asya kıtalarının birleştiği ve Türkiye ile Rusya’nın komşu
olarak yer aldıkları bölgede barış ve istikrara katkıda bulunma niyeti oluşturmaktadır. İs-
tikrarlı bir Türkiye-Rusya ilişkilerinin gelişim sürecini yakalamak hiç de kolay olmadı.
Türk-Rus ilişkilerini değerlendiren uzmanlar 1990’lı yılların boşuna harcandığına inan-
maktalar. SSCB’nin yıkılmasının ardından yeni Rusya’nın ilan ettiği siyasi rota sürekli Do-
ğu ile ilişkilerine zarar verme pahasına genellikle Batı’ya yönelik idi.2 Bu anlamda B.Yelt-
sin’in Devlet Başkanlığı dönemi, Rusya’nın dış politikası açısından en kısır ve en vizyon-
suz dönemdir.
1990’lı yılların sonlarına doğru iki ülke arasındaki ticari ilişkiler hızla gelişirken Rusya ve
Türkiye’nin bölgeye yönelik rekabet politikaları da gittikçe değişmeye başladı. Birçok alan-
da ve konuda yeni işbirliği olanakları ortaya çıktı. 16 Kasım 2001 tarihinde dönemin dışişle-
ri bakanları İ. İvanov ile İ. Cem tarafından New York’ta imzalanan “Avrasya’da İşbirliği Ey-
lem Planı”, ilişkilere yeni bir boyut kazandırdı. Bu anlaşma ile ilk kez işbirliği alanları ayrın-
tılı bir şekilde tanımlandı. Türkiye’de AKP dönemi Rusya ile ilişkilerin daha yoğunlaştığı bir
dönemdir. 12-15 Şubat 2009 tarihleri arasında Cumhurbaşkanı A.Gül’ün Rusya Ziyareti
Türk-Rus İlişkilerinde yeni dönemin başlaması şeklinde değerlendirildi. Bu ziyaret sırasında
“Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasındaki İlişkilerin Yeni Bir Aşamaya Doğ-
ru İlerlemesi ve Dostluğun ve Çok Boyutlu Ortaklığın Daha da Derinleştirilmesine İlişkin
Ortak Deklarasyon”3 imzalandı. Ağustos 2009’da Putin’in Türkiye ziyareti sırasında da 20’den
fazla anlaşma imzalandı. 12-13 Ocak tarihlerinde Rusya Başbakanı V. Putin’in davetlisi olarak
Moskova’ya gitmesi Türk ve Rus medyasından önemli bir ziyaret olarak değerlendirildi. Bu ba-
har havası içinde gerçekleşen son ziyaret olan V.Medvedev’in Mayıs ayında yaptığı iki günlük
ziyaret de birçok anlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlandı.
Medvedev’in ziyareti Türk medyasında adeta bir bayram havası estirdi. Basında yapılan yo-
rumlar, atılan başlıklar neredeyse birbirinin kopyasıydı. “Rusya ile Tarihi Açılım Dönemi: Vize-
ler Kaldırıldı, Nükleer Santral Anlaşması Tamam!” Ankara uluslararası alanda tarihî günlerin-
den birini yaşadı. Rusya ile diplomatik ilişkilerin kurulmasının 90. yıldönümünde Devlet Başka-
nı Dmitri Medvedev'i ağırlayan Türkiye, yeni bir dönemi başlattı. Medvedev'in dört uçakla gel-
diği Ankara'da 17 stratejik anlaşmaya imza atıldı.”4 Basın/yayın organlarında “tarihi” ve “stra-
tejik” anlaşmalar olarak belgelerin içeriğine baktığımız zaman estirilen bayram havasının
gereksiz olduğu söylenebilir:
- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Rusya Federasyonu Federal Veterinerlik ve Bitki Karan-
tina Servisi arasında tahıl ve ürünlerinin kalite ve güvenilirliğinin sağlanması konusunda
memorandum.
3 :L?JBOPK=Y 8BHI=N=SFY L MNLA?FDBKFF H KL?LJQ WP=MQ LPKLTBKFG JBDAQ 9LOOFGOHLG <BABN=SFBG F ;QNBSHLG
9BOMQ>IFHLG F A=IVKBGTBJ Q@IQ>IBKFF ANQD>U F JKL@LMI=KL?L@L M=NPKCNOP?= [ bd RB?N=IY caag @LA=[
'11.\333])/&+*(,]/21&41%-$0caagaccbcffe]0'1+*
4 Süleyman Kurt –Erdal Şen, Vizeler kaldırıldı, nükleer santral anlaşması tamam: Rusya ile tarihî açılım, Zaman, 13
Mayıs 2010.
- Karadeniz Bölgesindeki ham petrolün Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru hattının önceli-
ği temel alınarak güvenli taşınmasına yönelik işbirliğine ilişkin enerji bakanlıkları arasın-
da mutabakat zaptı.
Son dönemler Türk dış politikasında en fazla kullanılan ve uygulanan kavramlardan birisi
“Stratejik Ortaklık” kavramıdır. Aslında sadece Türkiye’de değil dünyadaki değişik ülkeler ara-
sındaki ikili ilişkilerin değerlendirilmesinde bu kavramın sıkça dile getirildiğini görmekteyiz.
Çok değişik düzeyli ve değişik karakterli ilişkileri tanımlamak için kullanılırken kavramın içe-
riğinde bir bozulma ve amaçtan bir sapma gözlemlenmektedir. Türkiye ve Rusya arasındaki iliş-
kileri tanımlamak için kullanılan “stratejik ortaklık” kavramının da aynı akıbeti yaşadığını gör-
mekteyiz. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi V. İvanovski 2009’daki bir röportajında Türkiye ile
2010’dan itibaren stratejik işbirliğine gidebiliriz demiştir. V. Putin’in Ağustos 2009 Türkiye zi-
yareti sırasında 20’den fazla protokolün imzalanması da “stratejik ortaklık” olarak
tanımlanmıştır. Ancak imzalanan protokollerin uygulama alanı bulmaması sürecin yeniden göz-
den geçirilmesine neden oldu. V. Putin’in Başbakan R.T.Erdoğan’ı Moskova’ya davet etmesiy-
le söz konusu protokoller yeniden ele alındı. Bu görüşmeden kısa süre sonra Erdoğan’dan “Ma-
yıs ayında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Anlaşması imzalıyoruz ve vizeleri inşallah kaldırı-
yoruz” açıklaması gelmiştir.7 Bu yüzden olsa gerek Medvedev ziyareti öncesi yorum yapan uz-
manlar bu ziyaret sırasında “Stratejik Ortaklık” düzeyinde bir anlaşmanın yapılacağı tahmininde
bulundular. Oysa iki ülke arasında Üst Düzeyli İşbirliği Konseyi Kurulmasına İlişkin Ortak
1) 2009 yılında iki ülke arasındaki dış ticarette 2008 yılına oranla %40’lık bir gerileme ya-
şanmıştır. 38 milyar Dolarlık10 ticaret hacmi 2009 yılında yaklaşık 22 milyar Dolara düş-
müştür.
2) 3 milyarı ihracat, 19 milyarı ithalat olması kaydıyla Türkiye aleyhine 16 milyar Dolarlık
bir dış ticaret açığı söz konusudur.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2010 yılı Ocak-Mart döneminde Türkiye
üç ayda 1 milyar 553.4 milyon dolar ihracat yaptığı Rusya’dan 7 milyar 595.6 milyon Dolarlık
ithalat gerçekleştirmiştir. Türkiye’nin dış ticaret açığının yüzde 37,7 oranındaki bölümü Rusya
ticaretinden oluşmuştur.11
Bu rakamları dikkate aldığımızda yüzde 40 gerileyerek 22 milyar Dolara düşmüş dış ticaret
hacmini beş yıl içinde 100 milyar Dolara yükseltmek dış ticaret hacminin her yılda bir önceki
yıla oranla iki kat artırılması demektir. 100 milyar Dolarlık hedefe ulaşılsa bile, dış ticaretteki ih-
racat-ithalat makasının Türkiye aleyhine daha geniş açılacağını söylemek doğru olacaktır.
8 Sinan Ogan, Dimitri Medvedev'in Türkiye Ziyareti ve Türk-Rus İlişkilerinin Perspektifleri, 21. Yüzyıl, Mayıs 2010,
Sayı:17, s.17-18.
9 7FEFP MNBEFABKP= 9< ? :FNFX F ;QNSFX[ http://www.vesti.ru/doc.html?id=358693&cid=549
10 Moskova’ya göre bu rakam 33,8 milyar dolardır.
11 Rusya'nın 10 sıra gerisindeyiz, http://www.cnnturk.com/2010/ekonomi/genel/05/12/rusyanin.10.sira.gerisindey-
iz/575930.0/index.html, Rekor dış ticaret açığı Rusya ve Çin`den, http://www.tumgazeteler.com/?a=2814676
Türkiye'nin Rusya’ya ihracatını artırmanın en önemli yolu bu ülkeye yapılacak gıda ürünleri
ihracatıdır. Rusya’daki bürokratik engeller, gümrük uygulamaları ve diğer nedenler yaş meyve
ve sebze ihracatını zorlaştırmaktadır. Bu yılın başında basında yer alan haberlere göre Rusya Bit-
ki Karantina Federal Servisi ile görüşmeleri tamamlayan Türk yetkililer, 500 bin tonluk beyaz
et kotasının onayını almış, Rusya’nın tavuk etinde önümüzdeki dönemde kotaları tamamıyla kal-
dırması konusunda da anlaşmaya varmışlardır.12 Medvedev’in ziyareti sırasında iki ülkenin tarım
bakanlarının yaptığı açıklamalara göre ise bu yıl için beyaz et kotası 57 bin ton iken gelecek yıl
için 150 bin tona çıkarılmıştır. İki ülkenin bakanları hukuki açıdan ithalatta engel olmadığını, bun-
dan sonraki sürecin özel sektörün inisiyatifine bağlı olduğunu vurgulamışlardır. Bakanlık yetki-
lilerinin verdiği bilgiye göre ise tavuk eti ithalatında Rusya yüzde 18,7 gümrük vergisi
uygulanmakta, Türkiye'de maliyetlerin yüksek olması nedeniyle özel sektör bağlantı yapmakta
zorlanmaktadır. Bu nedenle özel sektör Rusya'nın gümrük vergisini düşürmesini veya Türki-
ye'nin tavuk eti ihracatında devlet desteğinin artırılmasını istemektedir. 13
İhracatımızın önemli ürünleri sayılan tarımda böyle bir durum söz konusuyken ithalatımızın
ana ürünü olan doğalgaz ve petrol konusunda Rusya’ya bağımlılığımız gittikçe artmaktadır. Bu-
gün Rusya’dan yapılan ithalatın büyük bölümünü doğal gaz oluşturuyor. Türkiye Rusya’dan do-
ğalgaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 65’ini karşılamakta, petrol ve türevlerine ilişkin ihtiyacının
yüzde 30-40 civarını da Rusya’dan almaktadır. Türkiye ekonomisinde temel girdi haline gelen
doğal gazda baş tedarikçi konumundaki Rusya, Türkiye’ye karşı ticarette orantısız bir güç elde
etmiş bulunuyor. Türkiye’nin doğal gaza bağımlılığı arttıkça, iki ülke arasındaki ticaret Türkiye
aleyhine gelişmeye devam ediyor.14 Bu yetmezmiş gibi, nükleer enerji anlaşmasının imzalan-
ması bu bağımlılığı daha artıracaktır. Bazı uzmanlara göre nükleer enerjinin toplam enerji kapa-
sitesi içindeki payı çok küçük olduğu için Türkiye’nin enerji güvenliği açısından olumsuz bir ge-
lişme sayılamaz. Bilakis ileri vadede nükleer enerji teknolojisinin geliştirilmesi açısından strate-
jik bir fırsat olarak görülebilir. Gerçekten Rusya “stratejik ortak” olarak gördüğü Türkiye’ye
böyle bir avantaj sağlamayı düşünmüş müdür? Nükleer anlaşmanın içeriğine baktığımız zaman
bu sorunun olumsuz yanıtıyla karşılaşmaktayız.
Anlaşma gereği Rusya Türkiye'de ilk nükleer güç santralinin inşaatını gerçekleştirecek. Fa-
kat bu tesisi tamamen Rusya'nın malı olacak. Türkiye ile ya-
pılan anlaşmada bu zaman dek Rusya’nın yurtdışında inşa
Türkiye ekonomisinde ettiği nükleer santrallerle ilgili düzenlemelerin dışına çıkıl-
temel girdi haline gelen maktadır. Daha önce nükleer santralin işletime sunulmasın-
dan sonra Rusya nükleer santral kurduğu ülkeden çekiliyor-
do¤al gazda bafl
du.15 Elektrik Mühendisleri Odası(EMO), Türkiye’de kuru-
tedarikçi konumundaki lacak nükleer santralin yatırım maliyetlerinin diğer nükleer
Rusya, Türkiye’ye karfl› santral yatırımlarına göre daha yüksek olduğunu belirterek,
ticarette orant›s›z bir güç yatırım maliyetinin yüksek tutulmasının, elektrik satış fiyatı-
elde etmifl bulunuyor. nın da yüksek belirlenmesine yol açacağına dikkat çekmek-
tedir. Ortalama fiyat üzerinden Türkiye, 15 yılda satın alaca-
Türkiye’nin do¤al gaza ğı 415 milyar kilovat saatlik elektrik karşılığında 51 milyar
ba¤›ml›l›¤› artt›kça, iki Dolar ödeyecektir. AKP Hükümeti’nin nükleer teknoloji
ülke aras›ndaki ticaret merkezi yaratacakları iddiasıyla başlattıkları ihale süreci
Türkiye aleyhine Rusya’nın Türkiye’nin yapacağı yer tahsisi üzerinden nükle-
er santral sahibi olmasına dönüşmektedir. İmzalanan devlet-
geliflmeye devam ediyor.
lerarası anlaşmaya göre nükleer santralin sahibi yüzde 100
hisseyle Rusya’nın reaktör inşa eden şirketi Atomstroyex-
port olacak. Hatta şirket, daha sonra yüzde 49’a kadar hisse satışı yapmayı planlamaktadır. Bu
kapsamda Türk şirketlerinin ilgili olduğu, ancak Avrupa’daki şirketlerle de görüşüldüğü dahi
açıklanmıştır. Bu anlaşma sonucunda vatandaşlar nükleer santral nedeniyle ciddi bir riskle kar-
şı karşıya bırakılırken, ekonomik anlamda dabir faydadan söz etmenin mümkün olmadığı
görülmektedir. 16
Vize muafiyetini öngören anlaşmanın detayları şöyledir: “..Hususi, hizmet ve umuma mah-
sus pasaport hamili Türk vatandaşları ile hizmet ve umuma mahsus pasaport hamili Rus vatan-
daşları birbirlerinin ülkelerinde 30 günden fazla kalmayacak şekilde vizesiz olarak seyahat ya-
Muhasebe
- Nükleer santralle ilgili daha önce dava açılmış, ihale hukuka aykırılıklar nedeniyle ihale-
yi iptal edilmiştir. Şimdi ise yargı kararı, ihale ve rekabet süreci bertaraf edilerek devlet-
lerarası anlaşma yoluna başvurulmuştur. Bu ise nükleer enerji anlaşmasının hangi çıkar-
lara hizmet ettiği tartışmasını gündeme getirmiştir.
- Rusya nükleer anlaşma sayesinde ilk kez yurt dışında bir nükleer santrale sahip olacak.
Bunun dışında 2017 yılından 2070 yılına dek Türkiye’ye serbest piyasa fiyatlarıyla satma-
ya devam edecek. 2032 yılına dek ise piyasadeki elektrik fiyatları düşse bile Türkiye bu
santrelden 12.5 sente elektrik almak zorunda kalacak.
17 İşte 30 gün süreli vizelerin kaldırılması ile ilgili anlaşmanın detayları, http://www.haberrus.com/gundem/2815-Iste-
30-gun-sureli-vizelerin-kaldirilmasi-ile-ilgili-anlasmanin-detaylari.html
18 Türkiye Ile Rusya Arasında Vizesiz Dönem Başlıyor,
http://www.haberiniz.com/index.php?option=com_content&task=view&id=12584&Itemid=172
- Vizelerin kalkması söz konusu değildir. Zira “Geri kabul anlaşması” gibi teknik detayla-
rın ne zaman tamamlanacağı belirsizdir. Vizenin, Türkiye’nin nükleer santral ile ilgili
‘parlamento onayı’ gibi adımlarına paralel olarak kalkabileceği belirtilmektedir.19 “Vere-
siye vize” ve “peşin nükleer” anlaşmaları sürecin Türkiye açısından yararlı olmadığını,
bunun orantısız bir taviz olduğunu ortaya koymaktadır.
Rusya Türkiye için önemli devlettir. İki ülke arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel ilişki-
lerin ileri düzeye taşınması yeni işbirliği olanaklarını da beraberinde getirecektir. Fakat bunu ya-
parken dikkate alınması gereken en önemli kriter çıkarların karşılıklılık ilkesine dayandırılması-
dır. Aksi durum taraflardan birinin fayda sağlaması, diğerinin ise zarara uğraması sonucunu do-
ğuracaktır. 21. YÜZYIL
19 Deniz Zeyrek, Rusya vizeyi nükleer santral hatrına kaldırmış, Radikal. 17.05.2010.
20 Rusya'nın 10 sıra gerisindeyiz,
http://www.cnnturk.com/2010/ekonomi/genel/05/12/rusyanin.10.sira.gerisindeyiz/575930.0/index.html