Professional Documents
Culture Documents
Köprüdeki İhtiyar
Köprüdeki İhtiyar
Yolun kenarında çelik çerçeveli gözlüklü bir adam oturuyordu. Üstü başı toz içindeydi. Irmağın
üstinde dubalı bir köprü vardı. Köprünün üzerinden yük arabaları, kamyonlar, erkekler, kadınlar ve
çocuklar geçiyordu. Köprüyü geçince, at tökezleye tökezleye nehrin yamacını tırmanıyordu.
Askerler, tekerlerin dingillerini iterek yük arabalarına yardım ediyorlardı. Hırıltılılı seslerle
kamyonlar ağır ağır gelip geçiyor, köylüler ayak bileği boyundaki toz içinde ağır adımlarla
ilerliyorlardı. Ama o yaşlı adam orada hareket etmeden oturuyordu. Daha fazla yürüyemeyecek
kadar yorgundu.
Köprüyü geçip köprübaşı mevzisini kolaçan etmek ve düşmanın ne kadar ilerlediğini öğrenmek
benim görevimdi. Görevimi yaptıktan sonra köprüye geri döndüm. Ortalıkta pek fazla yük arabası
ve yayan kalmamıştı ama yaşlı adam hala oradaydı.
Çobana ya da sığırtmaca benzemiyordu. Tozlu siyah giysilerine, kirden grileşmiş yüzüne ve çelik
çerçeveli gözlüklerine baktım ve “Ne çeşit hayvanlara bakıyordun?” dedim.
Köprüyü ve Afrika'ya benzeyen Ebro Delta'yı izliyor, düşmanı görmemize ne kadar kaldığını merak
ediyordum. Bizi düşmanla temasa geçirecek gizemli olayın ilk seslerini duymaya çalışıyordum.
Yaşlı adam ise hala oturuyordu.
Bana yorgun ve boş gözlerle baktı. Sıkıntısını biriyle paylaşmak zorunda hissederek, “Kediye bir
şey olaz, eminim. Kedi için huzursuz olmama gerek yok. Fakat diğerleri... Diğerleri ne yapar
sence?”
“Belki de hepsi hayatta kalırlar.”
“Öyle mi düşünüyorsun?”
“Neden olmasın ki.” dedim. Bir taraftan da nehrin diğer kıyısını izliyordum, hiç yük arabası
kalmamıştı.
“Ama ben toplar yüzünden terketmek zorunda kaldım, onlar orada ne yaparlar bu şartlar altında?”
“Kafesin kilidini açık bıraktın mı?” diye sordum.
“Evet”
“O halde uçarlar.”
“Evet, tabii ki, uçarlar. Ama ya diğerleri? Diğerleri hakkında düşünmemek en iyisi.” dedi.
“Dinlendiyesen, ben gideyim.” dedim. “Ha gayret, ayağa kal, yürümeye çalış.”
“Teşekkür ederim” dedi ve ayağa kalktı. Bir iki sallandı ve tozun içine geri oturdu.
Kendi kendine, cansız bir şekilde “Sadece hayvanlara bakıyordum ben”dedi.
Yaşlı adama yapacak bir şey yoktu. Paskalya Günü'ydü. Faşistler Ebro'ya doğru ilerliyorlardı. Hava
kapalıydı ve bulutlar alçaktaydı. Bu yüzden uçakları yüksekte değildi. Bu şartlar altında, kedilerin
kendine bakabileceği gerçeği yaşlı adamın sahip olabileceği tek şanstı.