Yakup Kadri - Kiralık Konak

You might also like

Download as txt, pdf, or txt
Download as txt, pdf, or txt
You are on page 1of 278

KRALIK KONAK YAKUP KADR KARAOSMANOLU ::::::::::::::::::: indekiler Yakup Kadri Karaosmanolu'nun Hayat ve Eserleri Kiralk Konak zerine

KRALIK KONAK Trk Edebiyatnda Kiralk Konak Genel Bibliyografya ::::::::::::::::::: HAYATI Yakup Kadri, onyedinci yzyln sonlarndan balayarak Saruhan Vilayeti denilen Aydn ve Manisa blgesinde hkm srm Karaosmanolu slalesindendir. Msr'da brahim Paa konana yerleen ve orada kbal hanmla evlenen Kadri beyin oludur. 27 Mart 1889'da Kahire'de dodu. brahim Paa'nn lm zerine alt yandayken ailesiyle birlikte Manisa'ya geldi. lkrenimine Fevziye Mekteb-i ptidaisinde balad. ki yl sonra da zmir dadisi'ne gnderildi (1903). ahabettin Sleyman'la arkadal buradan gelir. Ama renimini tamamlayamaz. Babas daha o renimine balamadan lm, kbal hanmn satlacak mcevherleri kalmamtr. Aile yeniden Msr'a dnnce skenderiye'deki Freres'ler Fransz okuluna girdi. Burada da bir yl okudu. dadi zlemi ,onu zmir'e ektiyse de, tatilini geirmek iin geldii Msr'da (1906) Jn Trkler'le tant. zmir'e dnmekten vazgeti. Snavla yeniden girdii Freres'ler okulunda iki yl sonra bakaloryasn vererek ortarenimini tamamlad. 1908'de ailece yurda dndler. stanbul'a yerletiler. Yakup Kadri, Mekteb-i Hukuk'a girdi. Ama bitirmeden, nc snftan ayrld. Bu arada bsen'den esinlenerek yazd Nirvana adl tek perdelik oyunu yaymlanm, arkada ahabettin Sleyman'n araclyla Fecr-i Ati topluluuna katlmtr. Bir yandan Fecr-i Aticilere ynelik eletirilere cevap vermekte, bir yandan da Servet-i Fnun'da kk hikayeler yaymlamaktadr. Mensur rleri de bu ilk dnemin rnleridir. 1912'de tberkloza yakalandn renir. Ama ancak 1916'da tedavi iin svire'ye gidebilecek, buuk yl orada kalacaktr. Bektailikle ilgisi de bu yllarda, svire'ye gitmeden ncedir. O sralar Paris'ten yeni dnm olan Yahya Kemal'in de etkisiyle Yunan ve Latin kaynaklarna dayal yeni bir sanat anlayn savunmaya balamt. Ayrca Dou mitolojisiyle de ilgileniyor, bir mistisizme yneliyordu. Bu eilim onu bektai tekkesine itti, Nur Baba' romann yazd gzlemlerinden yararlanarak. Ama hem karlaaca tepkiler, hem svire'ye gidii yaymlanmasn engelledi. 1913'te ilk hikaye kitabn karr: Bir Serencam. Ama nce Balkan, ardndan da 1'inci Dnya Savalar, bu savalarla gelen ykm, Yakup Kadri'de bir deiime yolaacak, sanatn ahsi ve muhterem olduu dncesinden yava yava uzaklaacaktr. Mondros antlamasndan sonra onu kdam yazar olarak grrz (1919). Gncel olaylar izleyen, Kurtulu Sava'n destekleyen bir gazetecidir artk. Hikayeleri de Milli Mcadele ile ilgilidir. Daha sonra

o gnlerin rn olan makalelerini Ergenekon'da toplayacaktr. 1921'de Ankara'nn ars zerine Anadolu'ya geti. Grevli olarak Ktahya, Simav, Gediz, Eskiehir, Sakarya yrelerini dolat. nce Mardin (1923-31), sonra Manisa milletvekili oldu (1931-34). Evlilii de bu dnemdedir. Mutasarrf Asaf Bey'in kz, Burhan Asaf Belge'nin kzkardei Leman Hanmla evlenmi (11 Ekim 1923); yine bu dnemde Kiralk Konak, Nur Baba adl romanlarn yaymlam, Cumhuriyet ve Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde makaleler yazm (1923-25), tedavi iin ikinci kez gittii (1926) svire'den Alp Dalarndan balyla izlenimlerini kaleme almtr. 1932 yl ise Yakup Kadri iin ayr bir nem tar. Vedat Nedim Tr, Burhan Asaf Belge, smail Hsrev Tkin ve evket Sreyya Aydemir'le birlikte Kadro' dergisini karrlar. Byk yank uyandran ve tartmalara yolaan roman Yaban da ayn yl yaymlanr. Balangta ilgiyle karlanan Kadroda savunulan dnceler zararl bulunarak derginin imtiyaz sahibi Yakup Kadri, Tiran eliliine atannca (1934) dergi de kapanr. Bunu Prag (1935), La Haye (1939), Bern (1942), elilikleri izler. Tahran eliliinden sonra (1949-51) emekli oluncaya kadar kalaca Bern eliliine yeniden getirilecektir. Zoraki Diplomat adl anlar bu yllarn rndr. 1955'te emekli olunca yurda dnerek eitli dergi ve gazetelerde yazlarn srdrd. 27 Mays'tan sonra Kurucu Meclis yeliine seildi. 1961'de Manisa milletvekili oldu. 1957'de de Ulus gazetesinin bayazarln yklenmiti. 1962'de Atatrk ilkelerine ters dldn ileri srerek CHP'den istifa etti. 1965'ten sonra ise politikadan ekildi. Son grevi Anadolu Ajans Ynetim Kurulu Bakanlyd. 13 Aralk 1974'te Ankara'da ld. stanbul'da, Beikta'ta Yahya Efendi mezarlnda annesinin yannda yatmaktadr. ::::::::::::::::::: ESERLER Hikaye: Bir Serencam (1913), Rahmet (1923), Milli Sava Hikayeleri (1947). Roman: Kiralk Konak (1922), Nur Baba (1922), Hkm Gecesi (1927), Sodom ve Gomore (1928), Yaban (1932), Ankara (1934), Bir Srgn (1937), Panorama (2 cilt. 1953-54), Hep O ark (1956). Mensur iirler: Erenlerin Bandan (1922), Okun Ucundan (1940). An: Zoraki Diplomat (1955), Anamn Kitab (1957), Vatan Yolunda (1958), Politikada 45 Yl (1968), Genlik ve Edebiyat Hatralar (1969). Monografi: Ahmet Haim (1934), Atatrk (1946). eitli Makaleleri: zmir'den Bursa'ya (H. Edip, F. Rfk, M. Asm ile,1922), Kadnlk ve Kadnlarmz (1923), Seme Yazlar (F.Rfk, R. Eref ile, 1928), Ergenekon (2 cilt, 1929), Alp Dalarndan ve Miss Chalfrin'in Albmnden (1942). Kitaplamam Oyunlar: Nirvana (Resimli Kitap, s. 9, 1909), Veda (R. Kit, s. 11), Saanak (st. ehir Tiy. Ktp.), Maara (Varlk, s. 12-17, 1934). KRALIK KONAK ZERNE Kiralk Konak, Yaban'n poplerlii bir yana braklrsa gerek ierii, gerek kiilerinin ilenii, gerekse kurgusu bakmndan Yakup Kadri'nin

romanlar arasnda nemli bir yer tutar. Trk romannn ke talarndan oluu, deerini gnmzde de korumas ise konu edindii gerekliin, deiik boyutlarda da olsa srmesinden gelir. Trk toplumunun tarihsel geliim srecinde ilk belirtileri onsekizinci yzylda grlen ve Tanzimat'la somutlaan Batllama olgusuna balayabileceimiz bir gerekliktir. Bu Kiralk Konakla Yakup Kadri, altyapsndan styapsna bir deiim srecine giren Trkiye'de, bu srecin sonucu olan bir sorunsal getirir gndeme. Zaman dilimi olarak da bu sorunsaln belirgin biimde yaad ikinci Merutiyet dnemini seer. Hkm Gecesi'nin nsznde de belirttiim gibi, kinci Merutiyet salt mutlakiyeti ynetimin sona erdirildii siyasi bir devrim olarak ele alnamaz. Geleneksel toplum yapsnn zld, snflamann belirginletii bir tarih srecinde sivil-asker brokratlarn, da baml egemen glerin desteinde ynetime el koymas olaydr temelde. Ama Trk burjuvazisi retim glerini gelitirecek, retimin toplumsallamasn salayp hzlandracak gte olmad, deiim toplumun kendi i dinamiklerince belirlenmedii iin knt durdurulmad, tersine hzland. Bylece, Trkiye'nin yukardan aaya kapitalistlemesi sreci iinde, yap kendi i dinamiiyle deimedi. O zaman dorudan doruya saldrya urayan doa kendisi deil, hayat tarz, deerler, ahlak, ksacas kltr oldu. (Murat Belge, Birikim, s. 2, 1975). Bu adan baklnca yapsal bir zln, toplumun btn kesimlerine, hayata yansyan bir kntnn romandr, Kiralk Konak. Deer yarglarnn alt st olduu bir dnemi kuaklar aras atmay odak alarak anlatr Yakup Kadri. Batya yknme ve bu yknmenin yaratt toplumuna yabanclama olgusu, dnya grnn, buna bal olarak da yaama biiminin,deimesi, insanlar aras ilikilerdeki yozlama romann atsn oluturur. Roman kiileri de bu at iinde ve snfsal konumlaryla yanstlr. Naim Efendiler bu yaz Kanlca'ya tanmadlar. Zamanlar artk eski zamanlar deil, iki sene iinde pek ok adetler deiti cmleleriyle balayan romann ilk sayfalarnda Yakup Kadri, Tanzimat'tan, Merutiyet'e stanbul'un ve redingot dnemleri olarak ikiye ayrr yaayan tarihsel sreci. Giyimden yola klarak yaplan bu saptama gerekten de bir kltr deiiminin somut gstergelerini getirir. Abdlmecit dneminin stanbul'un giyinmi ll, zarif, namuslu birer aile babas ve kibar konak reisi olan stanbul Efendisi yerini ikinci Abdlhamit dneminin redingotlu, yan uak, yar memur, ikiyzl insanna brakm; dolaysyla grkemli konak hayat da kk hayatna dnvermitir. Sonu olarak ne yaayn, ne dnn, ne giyiniin kendine zgl kalm; her ey gelenein dna kmtr. Burada Yakup Kadri'nin, deiimi biri tekinin iinden kan ve birbirine bal, birbirini izleyen aamalarn oluturduu bir sre olarak toplumsal fonu ustalkla izdiini sylemek gerekir. Nitekim romann bakiilerinden Naim Efendi'nin tantm hemen bu satrlarn ardndan gelir. Onu teki kiiler izler. Btn hatralar, btn zevkleri, btn muhabbetleri, kendisini gldren ve alatan her ey mutlaka bundan krk sene evveline ait olan Naim Efendi redingotlu nesle mensup olmakla beraber vcudu henz krpe iken stanbul'un iinde teekkl ve tekemml etmi kimselerdendir. Damad Dyunu Umumiye Mfettilerinden Servet Bey ise Alafranga hayat namna sabahtan akama kadar bin trl garabet yapan, krk be yanda bir zppeden baka bir ey deildir. Birbirine btnyle kart bu iki tipin yansra Naim Efendi'nin torunlar Seniha ve Cemil, yeeni Hakk Celis, Kasm Paa'nn olu Faik Bey de nc kua olutururlar. Bylece romann ilk blmlerinde belirgin yanlar, duyu, dn ve davran zellikleriyle anlataca kiileri sergileyen Yakup Kadri, bu kiiler arasndaki ilikileri ykleyerek olay gelitirmeye balar. Seniha-Faik, Seniha-Hakk Celis ilikisi evresinde szn ettiim sorunsal

kiilerinin dramn belirleyen ana olgu olarak gndeme getirir. Gerekten Naim Efendi'nin dram, kimi zaman benliine dek sarslsa, sonunda kendi iine kapanmay sese de toplumun geliimine ayak uyduramayndan ya da deimeye kar direnmesinden gelmez. Tersine, torunlarna duyduu sevgi onu her eye boyun emeye, btn aykrlklar kabullenmeye gtrr. Konayla birlikte para para dklmeye, yokolmaya yazgl bir snfn bireyidir o. levi bitmitir. Yapabilecei tek ey kendini zamann akna brakmak, eskiyle yeni, alaturkalkla alafrangalk arasnda, iin iin birinciden, kafas ve yreiyle ikinciden yana tkenip gidecektir. Arkamzda braktmz mazinin son feryad ve nmzde hissettiimiz uurumun ilk rpertisi olarak... Ama ken yalnz Naim Efendi deildir. nmzdeki uurumun gstergeleri olan Seniha'yla Faik Bey de bir baka knty yaarlar. kisinin dram da bireysel olduu lde toplumsaldr. Frenklerin asr sonu diye niteledikleri, gemi ve imdiyle balarn kopararak gelecein akmlarna balanan Seniha, ii de d gibi durmakszn deien, okuduu yabanc dergilerde, tiyatro oyunlarnda, romanlarda tand tipleri hayata geirmeye uraan gen bir kzdr. Deil dedesinin, babas Servet Bey'in dncelerini, davranlarn bile ilkel, sakat ve alas bulur. Boulacak gibi olduu konaktan da, lkeden de kamak, kurtulmaktr tek istei. Srd hayat, btn hareketliliine, btn gnl elendiriciliine karn yavan ve tekdzedir ona gre. Oysa Avrupa'da, Avrupa'nn aydnlk ve bayndr kentlerindeki hayat ne kadar bakadr. lde yryene serap neyse, Seniha'ya da Avrupa odur bir bakma. Faik Bey'e yneliinin bir nedeni de budur. nk Faik Bey, Avrupa'nn birok kentini dolam, o hayat tanmaktan da te yaam bir gentir. Kk yandan beri Avrupa'da bulunduu iin bir frenk zarafeti ve mahareti edinmiti, Batl bir salon adamnn btn gsterilerini zmsemi, varlna sindirmitir. Onunla karlatrldnda beceriksiz, i, zppece davranlaryla bayalaan yatlar arasnda kolayca sivriliverir bu nedenle. Ayrca yorgun ve ayn zamanda hummal bakyla da kadnlarn gzdesidir. Aile bireyleri dahil evresindeki insanlar dillerini anlamad, davranlarndan rkt baka cinsten birtakm mahlukat gibi gren Seniha'nn, zledii hayatn bir paras olan Faik Bey'e eilim duymas, bu eilimin gen kzlk duygularyla birleerek yakc bir tutkuya dnmesi doaldr. Yine de bu akn bir yanarda gibi anszn patlayp somutlamas iin konaktaki grece zgrln dnda afrodizyak bir ortam gerekecektir. Kahramanlarn Bykada'ya tar Yakup Kadri. Delikanllara, taze kadnlara, ikiye ve saza dkn halann kknde Diyonizos lenlerini andran bir kr yemeinin ardndan gecenin mehtabyla birlikte ak skn eder. Beklenen sonucuna, evlilie ulamayan bu ak geerli deer yarglaryla atan bir ilikiye dnmekle kalmaz, aile kurumunu sarst gibi kahramanlarn da kntye gtrr. Dengesini yitiren Seniha, zengin biriyle evlenerek zledii hayata kavuma dleriyle oradan oraya savrulur. Terkedilen Faik ise artk eski uar, apkn Faik deildir. Tutkusu yerden yere, ukurdan ukura srklemitir onu. Burada, Yakup Kadri'nin, kiilerini ele al ve yanstnda gze arpan bir noktaya dikkati ekmemiz gerek. Dei me olgusudur bu da. Romandaki birincil kiiler hayatla ilikilerinin geliim srecinde, bilinli ya da bilinsiz deiime urarlar. Naim Efendi, Seniha ve Faik Bey adm adm olumsuzlua yuvarlanrken, Servet Bey yeni yaama biiminin rn olan ili'deki bir apartman katna tanr, i adamlar, nazrlar, yabanc zenginlerle dp kalkmaya balar. Olumlu saylabilecek tek deime ise Hakk Celis'te grlr. lk blmlerde duygulu, dsel bir dnyada gezinen, Edebiyat- Cedide'nin o

nl solgun benizli tiplerini anmsatan Hakk Celis Seniha'ya duyduu sevgi karlksz kalnca, hele sevdiinin ve evresindeki kiilerin ak anlaylarnn bakaln grnce nce bolua yuvarlanacak, savan balamasyla gerein ayrmna vararak yeni bir sevgiye, millet sevgisine sarlacaktr. Naim Efendi'yi de yalnz o terketmez. Deien hayatn darbesini ikisi de ayn insandan, Seniha'dan yemilerdir nk. Ama hayatn gerek yzn gren, katld askeri eitimden bambaka bir insan olarak kn eskiden yazd btn iirleri yakmak isteyen, Seniha'nn ve Faik Bey'in kiiliinde Batllamann yaratt yeni insan tipini kyasya eletirip kurtuluu ulusulukta arayan Hakk Celis de yokolmaya yazgldr. ryen bir dzenin bireyidir o da. Deien, uurumun kenarna gelen Seniha'y sevmiyordur geri, ama iindeki, gemiteki Seniha'y da skp atamamtr. Bir duygu ve dnce atmasn btn benliiyle yaar. O evrede, o insanlar arasnda yeri yoktur artk, o hayatn dnda kalmay semitir. Bu seimse onu bolua itecek, hayata tutunamaynca lme snacaktr. Denilebilir ki Yakup Kadri romann kartlar zerine kurmu, olaylarn ve kiilerin gelitirilmesinde atma olgusundan yararlanmtr. Temeldeki atma eski-yeni, Dou-Bat kavramlaryla aklanabilir kukusuz. Belli bir snfn yaama biimindeki deime, aileyi datp eskinin simgesi kona kiraya karttrrken seenei olan apartman dairesini getirir. Naim Efendi'nin simgeledii snf kerken de sava koullarn deerlendiren i adamlarnn oluturduu yeni bir snf treyecektir. Naim Efendilerin kalntlar, Hakk Celislerin cesetlel zerinde... Btn deerleri, kutsal bilinen ilkeleri, insanlar aras ilikileri maddeye dntrerek, metalatrarak... Yakup Kadri'nin, anlatt toplumsal zl yeni bir oluumun gei evresi olarak aldn, grnrdeki yozlamann toplum yapsna ilikin grnmeyen nedenlerini kavradn syleyemeyiz. Eletirinin tesine geemeyii, olumsuzlamadan kurtulamay da buna balanabilir. Ama yanstt toplumsal gerekliin doruluuda yadsnamaz. te Kiralk Konak' nemli klan bu nitelii, gereklie, balldr. Aratrmaclarca rnekleriyle kantland gibi Seniha tipinin Madam Bovary'den alnm olmas da deerini eskitmez. Nereden, nasl esinlenilmi olunursa olunsun, nemli olan Trk toplumunun tarihsel geliiminde yaanan, bugn de etkilerini srdren bir gerekliin yanstlmas deil midir? ::: nce kdam'da tefrika edilen (no. 8430-8491) Kiralk Konak, Yakup Kadri'nin kitap olarak yaymlanan (1922) ilk roman. Bugne dek yedi basm yaplm. 1939'da yeni harflerle yaplan ikinci basm, Yakup Kadri'ce birinci saylm. Bu nedenle szlk ve ansiklopedilerdeki bask saylar ve tarihleri yanl. stelik kimi kitaplarn kapanda szgelimi drdnc basl denirken, ierde nc basl olduu belirtiliyor. Bu karklk bir yana, saptayabildiim kadaryla romann bu yeni basm sekizinci bask oluyor. Metin olarak 1974 tarihli yedinci basky temel aldm. nceki basklarla karlatrrken de yeni harflerle yaplan basksndan balayarak romann dilinin deitirildiini grdm. Ama bu deitirme, Hkm Gecesi'nde olduu gibi bir yeniden yazma boyutuna ulamam, yalnzca anlalmas g eski szcklerin yerine yenileri konulmu, cmlelerde yalnlatrmann zorunlu kld ksaltmalar yaplmt. Bu nedenle metni verirken belirtilmeleri gerekmiyordu. Ama Yakup Kadri'ce yalnlatrlmasna karn, Trkenin hzla deiimi sonucu, zellikle gen kuaklarn anlayamayaca szckler vard metinde. Bunlarn anlamlarn sayfa altlarnda verdim. Anlam cmlenin geliinden karlabilecek szckleri ise aklamadm. Bir de dizgide den szckler ya da atlamalar szkonusuydu. Bunlar da eklendi kukusuz.

Son sz olarak, btn titizliimize karn eksiklerimiz olabileceini, uyar ve katklara ak olduumuzu belirtelim. Atilla zkrml, 7 ubat 1979 ::::::::::::::::::: KRALIK KONAK Naim Efendiler bu yaz Kanlca'ya tanmadlar. Zamanlar artk eski zamanlar deil, iki sene iinde pek ok adetler deiti. Kn konaklarda, yazn yallarda oturan aileler gittike azalmaktadr. Hele, Msrllarn melerinden sonra Boazii'nde yals, kk olup da kiraya vermekten saknanlara ya ok zengin, ya ok hesapsz gzyle baklyor. Naim Efendi ise, ne ok zengin, ne ok hesapszdr. Babasndan kalm bir serveti genliinden beri olduka byk bir ihtimamla idare ve muhafaza ediyor. Kendisi, kinci Abdlhamit devri ricalinden olmakla beraber bu servete hibir ey ilave etmedi. lave edebilirdi, nk senelerce devletin yksek mevkilerinde bulundu. Genliinde babas gibi Mabeyni Humayun'a mensuptu, sonra birok defalar valiliklerde dolat. ray Devlet azas, Rsumat Mdiri Umumisi oldu ve nihayet Defterihakani ve Evkaf nezaretlerine geti. nklaptan iki sene evveldi, dolak bir tevliyet (Mtevellilik) davas yznden istifasn verdi ve gnden gne bulanan hkmet ilerinde tiksinerek bir keye ekildi. Bununla beraber hibir zaman kenara atlm bir memur haline dmedi, devrin ricaliyle mnasebette bulunur ve Muayede (Bayramlama) merasiminde hi deilse defteri mahsusa (zel deftere) imzasn atmaya giderdi. Memuriyet hayatnda yakndan grd resmi ve gayr resmi btn pisliklere ramen, devlete ve devlet adamlarna kar hala derin bir saygs vard. Naim Efendi o terbiyeli kimselerdendir ki evliya, enbiya isimlerinin sonunda Radiyallahu anh demeyi hi unutmazlar ve Paa kelimesini med (Uzatarak) ile telaffuz edip, mutlaka hazretleri ile nihayetlendirirler. Bu gibi kimselerin balca fazileti, itaat ve hrmettir. Btn terbiye ve ahlak dsturlar onlar iin yalnz bu iki kelimenin ifade ettii manadan ibarettir. Bununla ,beraber, Naim Efendinin iki esasl fazileti daha vard: Bir ana kadar mfik ve bir dul kadn kadar titizdi. Fakat, titizlii asla bir huysuzluk derecesine. varmazd; bu, temiz ruhunun ve temiz vcudunun maddi ve manevi pislikler nnde bir nevi tiksinmesinden gelirdi. Gs stnde bir ya lekesi, bir kaba sz, mbalatasz (Dikkatsiz) bir hareket, onu msavi derecede kederlendiren eylerdendir; fakat, pek ili, pek nazik bir adam olduu iin, kederlendiinin kimse farkna varmazd. stanbul'da iki devir oldu: Biri stanbul'un; dieri redingot devri... Osmanllar hibir zaman bu stanbul'un devrindeki kadar zarif, temiz ve kibar olmadlar. Tanzimat Hayriye'nin en byk eseri, stanbulinli stanbul Efendisidir. Bu kyafet dnyaya yeni bir insan tipi kard ve Trkler bu kyafet iinde ilk defa olarak vahi Asya ile hain Avrupa'nn arasnda gayet hususi yeni bir millet gibi grnd. Yaay ve giyini itibariyle imal kavimlerinden daha sade ve daha dnceli olan bu millet, duyu ve dn itibariyle Akdeniz kylarndaki medeniyetlerin bir hulasas eklinde tecelli ediyordu. Ar kavuklu, alacal, kesif Yenierilerin demir arklarnn inedii bu toprakta hangi tohum, hangi hava bu iei veriyordu? Zira, bu beyaz pantolonlu, beyaz yelekli ve lstrin kalolu Trkler, ince bir halattan ibaret endamlariyle biraz evvelki boum boum adamlara hi benzemiyorlard. Sultan Mecit devri ricalinin, Halet Efendi muasrlarnn ocuklar olduuna kim ihtimal verebilir? Bunlar, boyunlarndan ipekli bir mendille boulmu solgun benizleriyle onlarn cebir ve huunetinden (Zorbalk ve sertliklerden rkm kimseler gibidirler. Hepsi de umumi ilerden ekinir, hiddetlerinde ve hazlarnda ll, namuslu aile babalar ve kibar konak sahipleri idiler.

Bizde, erkes halayklan, harem aalar, Bonak bahvanlaryla byk ev hayat asl bu devirden balar. Yksek rtbeli devlet adamlarnn tesis ettikleri Osmanl kibarlnn kunda canfes astarl ve serapa (Batanbaa) ilikli stanbul'un idi. Sonra redingot devri geldi ve redingotu iinden yar uak, yar kapkulu, riyakar, adi bir nesil tredi. Bu neslin en yksek, en kibar simalarnda bile bir saray hademesi hali vard. ou, kinci Abdlhamit Han devri ricalinden olan bu adamlarn her biri bir hile ile efendilerinin arabasna binmi seyisleri andryorlard. Bunlarn elinde stanbul'da konak hayat birdenbire kk hayatna intikal ediverdi. Ne yaayn, ne dnn, ne giyiniin slubu kald; her ey gelenek dna kt; her beyni tatsz ve soysuz bir Arnuvo ve bir Rokoko merak sard; binalarmz, eyalarmz, elbiselerimiz gibi ahlakmz, terbiyemiz de rokokolat. Abdlmecit devrinin o ar; zarif ve iin iin geleneki Osmanllndan eser kalmad. Naim Efendi, aa yukar bu redingotlu nesle mensup olmakla beraber, vcudu henz krpe iken stanbul'un iinde yetiip gelimi kimselerdendi. Maziden bize yadigar kalm bu gibi ahsiyetler, aramzda elan mevcuttur. Bunlar, pek eski zamanlarda bile, eski adamlardand. Ruhlar sanki bir merhalede durmu gibidir. Nitekim Naim Efendinin btn hatralar, btn zevkleri, btn muhabbetleri, kendisini gldren ve alatan her ey mutlaka bundan krk sene evveline aittir. Onu dinleyen ve onu yakndan gren bir kimse zanneder ki, Naim Efendi yarm asrlk bir letarjiden (Uyanlmayan derin uyku) henz gzlerini ayor ve akn akn etrafna baknyor. Vaka o, yirmi be yandan beri daima aan, tiksinen, rken ve kaybolmu bir mrn hasretini eken bir adamdr. Onu insandan kaar ve huysuz zannedenler yanlyorlar. Btn ocukluu ve btn genlii stanbul'un en kalabalk bir konanda geen Naim Efendi, elenceli meclisleri, ahbap arasnda sohbetleri, misafirlere ziyafetleri pek severdi. Fakat yle bir zamanda yaad ki, bunlarn hepsi yasakt; olmasa bile, eski devrin meclislerini, sohbetlerini, ziyafetlerini, misafrlerini bulmak ne mmknd? Naim Efendi, yeni sazdan, yeni arklardan zevk almak yle dursun, son senelerde artk yazlan ve konuulan Trkeyi de anlamyordu. Bundan on be yl evveldi, bir gn eline damadnn okuduu kitaplardan biri geti; krmz kapl ve stnn yazlar beyaz bir kitap... Epeyce bir mddet parmaklarnn arasnda evirdi evirdi; sonra gzlklerini takt, nce uzun uzun kab muayene etti, muharrin adn, kitabn serlevhasn (Baln) basm tarihini okudu; bu kabta her grd iaret, her okuduu yaz, muharririn ismi de dahil olmak zere ona acayip geliyordu. Byk bir tecesssle cildin iini at, fakat okumak ne mmkn! Naim Efendi adeta yeni kraat dersine balam bir ocuk gibi, kelimeleri heceliyor, bir cmleyi bin zahmetle sonuna kadar ya tamamlyor, ya tamamlayamyor, veya tamamladktan sonra da okuduu eyin manasn iyice kavrayamyordu. Vaka bu, Edebiyat- Cedide klliyatndan bir romand. Naim Efendi ise, btn mrnde hi roman okumamt. Bununla beraber, onun bu kitapta anlayamad ey, ne eserin terkibi (Birleimsel; burada sentetik,yapma anlamnda) mahiyeti, ne muharririn maksat ve gayesi idi, dorudan doruya kelimelerin manasdr ki ona mphem geliyor, dorudan doruya cmlelerin tekilindedir ki bir yabanclk, bir gariplik buluyordu. Fakat sonralar, torunlar yetiip de ayn dili evin iinde konumaya balaynca, onun nazarnda bu kelimelerdeki mphemlik yava yava zail olmaya ve bu cmlelerdeki garabet de yava yava kalkmaya balad. Naim Efendi, evvela damad, sonra torunlar sayesinde daha nelere almt... Biare adam, kz evlendii gnden beri, aa yukar yirmi senedir, her gn bir eski itiyada veda etmekten ve her gn yeni bir mecburiyete katlanmaktan baka bir ey yapmyor. Ne Cihangir'deki konanda, ne Kanlca'daki yalsnda ihtiyar ve yorgun vcudunu dinlendirecek bir kecik

kalmtr. Bundan be sene evveline kadar hi deilse, kars yanbanda idi, rahatn, huzurunu mmkn mertebe koruyordu. Zira, bu ihtiyar kadn lnceye kadar, evinin iinde hakim ve amir kald. O, hayatta bulunduka ne kznn, ne damadnn, ne torunlarnn eve ait umurda (lerde) o kadar hkm ve nfuzlar olmad. Geri, her biri kendi havasna, kendi dairesine ve kendine gre bir hayat yapmt; fakat, gerek yalnn, gerek konan umumi nizam bu iradeli ev kadnnn elinde idi. Naim Efendinin haremi Nefise Hanmefendinin bu nizam eski usul ile treler arasnda muhafaza ve idare etmek iin darda bir ihtiyar uaktan, ieride gekin bir kalfadan baka icrail (Yrtecek ,yerine getirecek) vastas olmad halde, evin her eyi yine yolunda giderdi; zira, her yeni gelen hizmetiye birka gn iinde istedii terbiyeyi vermek, bu kadna has fevkaladeliklerdendi. Vaka fazla dverdi, fazla azarlard; bunun iindir ki son zamanlarda yeni hizmeti bulmak hususunda epeyce mklat eker oldulard. Biare Nefise Hanmefendi, denilebilir ki, biraz da bu kahr yznden ld. O ldkten sonra yerine kz Sekine Hanm geti; fakat Sekine Hanm, hibir cihetten annesine benzemiyordu. Tpk babas gibi, ekingen, iinden titiz, iradesiz, tembel bir kadnd; hususiyle kocasnn nfuzuna ve ocuklarnn arzularna son derece uyard. Kocas ise krk be yanda bir zppeden baka bir ey deildi. Alafranga hayat namna sabahtan akama kadar bin trl garabet yapan bu adam, Byk Hanmn vefatn mteakip, evi kendi heveslerine gre esasndan deitirmeye kalkt; ne kadar eski eya varsa hepsini tavan aralarna ve mahzenlere attrd, her oday Avrupa'dan gelmi mobilya kataloglarna gre ayr bir slupta, ayr bir renkte Pisaltiye detti. Byk Hanmn yetitirmesi ne kadar hizmeti varsa hepsine yol verdi, evin iini Beyolu'ndan gelmi beyaz nlkl, ba topuzlu hizmetilerle doldurdu ve btn bunlarn idaresini, ocuklarna mrebbiyelik eden Lehistanl bir kadna verdi. Naim Efendinin damad Dyunu Umumiye mfettilerinden Servet Bey, Mslmanlktan ve Trklkten nefret eden bir kazasker oludur. Ald terbiye ile yaad muhit birbirinin aksi olan her insan gibi Servet Bey de daimi bir ihtila, (arpnt,rpnma) daimi bir isyan iinde yaar. Pederi Sadri Molla'nn konanda alafrangal kendi odasnn eiinden dar kmazd. Naslsa kkten beri Franszca bilmek, bir mddet Galatasaray Mektebinde bulunmak; bir mddet Beyolu muhitinde tatl su Frenkleriyle dp kalkm olmak ona bir softa evinde, plak kadn resimlerinden, dizi dizi Franszca kitaplarndan, vazolardan, biblolardan mteekkil bir halvet yapmak ve bu halvette yayl bir ezlonga uzanp, gzleri tavanda, ayaklar havada, bir taraftan Hollanda sigarn emerek, dier taraftan yabani ve perian bir sesle birtakm opera paralar terennm ederek saatlerce vakit geirmek hakkn vermitir. Daima muhayyel bir Avrupa seyahati iin hazrlanm bir bavulu vard, bu bavulun yanbanda bir de apka kutusu dururdu. Baz skntl saatlerinde bir aynann karsna geip, bu kutudan kard apkalar birer birer tecrbe ederdi ve ban bu serpu ile rtl grnce adeta kendinden geerdi. Nitekim byle apkal, seyahat kostmleriyle veya suare kyafetinde hala birok resimleri vardr. Ve bu resimler, hala genlik odasnn duvarlarn ssleyen plak kadn resimlerinin yannda asldr. Trkler iinde kimse bu Servet Bey kadar atele, cokunca alafrangala dkn olmamtr. Bu dknlkte o derece samimiydi ki, gerek babasnn, gerek kaynbabasnn muhitinde btn ahval ve harekat hrmetle deilse bile, adeta korku ve endie ile karlanrd; zira, gzlerinde sarslmaz bir imana ermi

adamlarn atei vard. te bu atein kuwetiyledir ki Servet Bey, Naim Efendi konanda btn iradesini istedii gibi yrtyor ve hele inklaptan beri bu konakta artk hi Trke konuulmuyordu. Naim Efendiler bu yaz Kanlca'ya tanmadlar ve bundan en ziyade Servet Beyin ocuklar memnun oldular. Zira, Boazii'nin bu kesi, asri elencelerin hibirisine msait deildi; tuhafiyeci camekanlar nnde gezinmelere, her adm banda bir ahbaba tesadflere, akam st ay ziyafetlerine, bin trl ak ve alaka oyunlarna Kanlca'da oturulan aylarda epeyce sekte geliyordu. Hususiyle, Servet Beyin olu Cemil, henz yirmi yanda bir mektep ocuu olmasna ramen, Beyolu'ndaki byk lokantalarn, gazinolarn, barlarn, baz elenceli evlerin sadk bir gediklisidir; bu yanda birok tiryakilikleri, vazgeemedii birok itiyatlar ve ikinci bir tabiat haline girmi zevkleri, hazlar vardr. Hemiresine ara sra delicesine sevdii bir metresinden bahsettii de olurdu. Bittabi, hu metresi de yaz k Beyolu'nda oturanlardand. te, Cemil iin sayfye hayat, btn bu mahzurlar yznden katlanlmaz bir angarya haline girmitir. Tam Beyolu hayatnn uyanmaya balad bir saatte, Karaky kprsnden koarak vapura yetimek, vapuru karnca veya karmak isteyince eve kar vaziyetini dzeltmek, gece kaamaklarna makul bir sebep gstermek iin maddi ve manevi birok zahmetlere girmek, onu son derece rahatsz eden ilerdendi. Her eyde hr fikirli olan babas da, bu geceyi danda geirileri asla mazur gremiyordu; Servet Bey, ya ailevi ve terbiyevi bir kanaat eseri olarak veyahut sadece babalk hissiyle bu hususta her naslsa kaynatasyle birleiyor ve karsnn endielerini hakl buluyordu: Ben demiyorum ki, gezmesin, elenmesin, diyordu. Gentir, tamperaman sahibidir. Asri, modern hayata gre yetiecektir. Tabii bu hayatn her trl safahatn grecek. Bu hayatn her trl safahatn yaayacak. Fakat bu yaay hibir zaman shhatini ihlal edecek bir dereceye varmamaldr. Ben demiyorum ki, stanbul halk gibi akam gurup ile beraber evine sokulsun ve yemeini yer yemez uyusun. Hayr, hayr... Hi deilse gece yars ve kabil olmad takdirde sabaha kar mutlaka evinde bulunmal ve mutlaka yatana girmi olmaldr. Biraderinin kk srlarna pek yakndan vakf olan Seniha ise, babas byle sylerken apkn bir tebessmle byk altndan glerdi; zaten bu alayc gen kz iin etrafndakilerin hangi hareketi ve hangi sz gln deildir! Bykbabasnn ahsiyeti, annesinin ahvali yle dursun, ekseriya pederi Servet Beyin efkar ve harekat (Dnce ve Davranlar) bile ona iptidai, sakat ve garip grnrd. Zira, bu, Frenklerin, asr sonu diye vasflandrdklar bir gen kzd; asr sonu, yeni bir nevi itimai rnektir ki, harici ve dahili yaaynda hale ve maziye ait her trl kayttan azade ve istikbalin henz hazrlanan cereyanlarna tabidir. Seniha, daima en son kan moda gazetelerinin resimlerine benzerdi. Krpe, ince ve alak vcudu, ipekbcekleri gibi daimi bir istihale (Biim deitirme,bakalatrma) iindedir. Gnn aydnlklarna gre mtemadiyen rengi deien yeil gzleri gibi sesinin bestesi, kmldanlarnn ahengi ve hatta bann ekli de mtemadiyen deiirdi. i de tpk d gibiydi; tpk gzlerinin rengine benzeyen bir ruhu vard, kah ihtilal, kederli, bulank ve fena, kah berrak, rakit (Durgun) ve ekseriya bir havai fek gibi enlikli idi. Fakat bu kk, eytan mevcudiyetinin hi deimeyen bir hususiyeti vardr ki, o da alaycl ve uhluudur. En ziyade zevk ald kitaplar, Gyp'in romanlar, yeni tiyatro piyesleri ve Paris'in mizahi gazeteleriydi. Gyp, ona bir ikinci ana, bir ikinci mrebbiye olmutu. Bu muharririn romanlarndaki serbest tavrl, yar olan, yar kadn gen kzlar, zerlerinde ruhunu bitii modellerdir. Denilebilir ki sabahtan akama kadar her gn btn meguliyeti bu gen kz tiplerini hayata tatbik etmekten ibarettir. Seniha, yamurlu bir k gn, elinde tuttuu bir kk kamy saa sola

sallayarak, kaplara, duvarlara ve eyaya vurarak, gayet skntl bir tavrla evin iinde dolayor, bir aa iniyor, bir yukar kyor, adeta duvarlar arasnda dar bir kafese hapsedilmi byk bir ku gibi rpnp duruyordu. Tam bu esnada, karsna bykbabas Naim Efendi kverdi: htiyar adam, krkne brnm, elinde kaln ciltli bir kitap, bir odadan br odaya geiyordu. Senihe, ikarn (Durgun) bekleyen bir taz gibi, Naim Efendinin zerine atld ve kamsyle kaln ciltli kitabn stne birka kuvvetli darbe indirerek: Bykbaba, siz hayat kadar bunaltcsnz!.. dedi. Sonra bir mahalle ocuu tavryle slk alarak uzaklat, gitti. Naim Efendi, bir mddet akn akn torununun arkasndan bakt, iinden: Lahavle, lahavle, diyordu; bu kzda acayip bir hal var! Zaten, Naim Efendi, evin iinde ne olursa daima bu acayip kelimesiyle adlandrrd. Teessrleri asla bir fke derecesine varmazd, zira, grd ve iittii eylerin hi biri garabetlerinin derecesi itibariyle havsalasna sacak bir mahiyette deildi. Kzmak veya gcenebilmek iin mutlaka biraz anlamak lazmdr. Naim Efendi ise ne damadnn, ne torunlarnn yaay tarzlarndaki manay anlayamyordu. Alafranga, asrn icabat... Bu kelimeler konan iindeki yeni vaziyeti onun nazarnda kaf derecede aydinlatamyordu. Ekseriya kzyla, bazen damadyla aralarnda hafif mnakaalar olurdu. Naim Efendi, kzna derdi ki: Yavrum, ocuklarnn ahval ve harekatn hi beenmiyorum. Bu Lehli kadn zannederim ki, bunlara yanl bir terbiye verdi. Seniha on sekizine bast, fakat hala sekiz yanda bir ocuk gibi hoppa ve yaramazdr. Cemil daha yirmisine girmedi. Fakat otuz yanda bir gencin hayatn sryor. O yemekten sonra sizin nnzde ayak ayak stne atp sigara imeler nedir? O eve istedii saatte girip kmalar nedir? Ne babasn dinliyor, ne seni... Ben ise, dorusu her eyi grmezlikten geliyorum. Ne kza, ne olana azm ap bir kelime sylemiyorum; mazallah, bana kar da bir itaatsizlik ederler, bir ters cevap verirler diye korkuyorum... Naim Efendi, biraz da torunlarn ok sevdii iin sesini karamazd. Yoksa her eye ramen konan iinde hrmet edilen, korkulan yegane amir yine o idi. Biraz iddet gsterecek olsa, her eyin yoluna girmesi ihtimali henz mevcuttu. Fakat ne yazk ki, o zayf kalpli bir bykbaba idi. Sonra da ald terbiye onun -kiminle olursa olsun- yksek sesle konumasna bile msait deildi. Bir gn, -inklabn ilk aylarnda idi- damadyle siyasi bir mbahaseye (Syleiye) giritilerdi. Naim Efendi, gazetelerden ikayet ediyordu: Efendim, her ey iyi... Fakat, bu gazeteler pek ileriye varyorlar; diyordu. Memlekette, hibir eye kar hrmet hissi brakmadlar; Padiaha, vkelaya kar en kaba elfaz istimalden (Szckleri kullanmaktan) ekinmiyorlar. Hayat umumiye derken, herkesin hayat hususiyesine de tecavze baladlar. Geen gn Erenky'nde Hasip Paay, ziyaret etmitim; biare adam yle bir tehevvr (Kzgnlk) iinde idi ki, haline acdm, meer, Tanin gazetesi marnileyhin (Ad geenin,onun) nezareti esnasnda da birok ihtilaslar (Hrszlk) ve suistimaller vuku bulduundan bahsediyormu, halbuki... Damad Servet Bey, sinirli bir hareketle szn kesti: Halbuki... Yok efendim, bir rejim gidip, yerine dier bir rejim geldi mi, tabiidir ki bu rejimin adamlar br rejimin adamlarndan hesap soracaklar. Bahusus, yklan idarenin nasl bir idare olduunu siz herkesten iyi

bilirsiniz. Naim Efendi, bir ocuk gibi utand: Hiddet buyurmaynz, efendim, dedi. Bendeniz hesap sorulmasn demedim... Haa. Yalnz dnnz bir kere...Vicdannza mracaat ederim. Hasip Paa Hazretlerinden nasl hesap sorulabilir, bu kadar mbarek bir zat... Sizi temin ederim ki, be paras yoktur. Zevcesinin servetiyle geinir. Servet Bey, kabili hitap (Kendisiyle konuulmas ,grlmesi mmkn) olmayan kimselerle konuanlara mahsus bir i skntsyle: Efendim; dedi. Memlekette bir mahkeme ve bir adalet kaps var. Hasip Paa, mahkemeye ekilir, adalete teslim edilir, eer masum ise ne ala, deilse... Giyotin efendim, giyotin temizler... Yalnz namussuz kafalarn deil, fakat, eski kafalarn hepsi de kesilmelidir! Naim Efendi, son cmledeki bu vahi imay hissetti. Fakat, kendinde cevap vermek kudretini bulamad, gzlerini yere indirdi ve derin derin dnd. ::::::::::::::::::: II Pazartesi gnleri Seniha'nn ay gnleridir. Avrupa'nn btn kibar kadnlar gibi o gnleri giyinir; kuanr ve tam saat bete konan byk salonunda kendisinde nadir grlen bir hanmefendi vakaryle ziyaretilerini beklerdi. Bunlarn bazs, mrebbiyesi Madam Kronski vastasyle tand birka Beyolu madam ve matmazelleri; dierleri ocukluk arkadalarndan gen kzlar ve aile dostu gen kadnlard; bunlar arasnda, biraderi Cemil'in arkadalarndan baz gen adamlar da bulunurdu. Hassaten Faik Bey isminde bir gen, konan daimi misafiri ve Servet Beyin ocuklarnn ayrlmaz bir yolda idi. Bunun iindir ki Faik Bey, pazartesi gnleri le yemeinden itibaren konakta bulunur ve ziyaretilere, ev sahipleriyle birlikte intizar (beklemek) ederdi. Bu pazartesi de yle oldu. Saat on biri henz gemiti. Seniha'nn oda kaps bir dans havasyle vuruldu. Seniha daha yataktayd. Tembel ve mahmur bir sesle Franszca: Ne var? diye sordu. Kapya vuran Faik Beydi: Benim, benim; bu ne uyku, dedi. imdi Cemil'in odasna uradm, cevap bile vermiyor. Seniha, suni bir huysuzlukla mrldanarak yataktan indi, arkasna bir penyuvar ald, kapy at ve mank bir tebessmle: Dorusu, ok mnasebetsizsiniz, Faik Bey! dedi ve gen adama selam bile vermeksizin bir srayta tekrar yataa girdi, yorgann boazna kadar ekti, gzlerini kapad. Faik Bey yatak kyafetiyle, onu ilk defa grmyordu. Bu gen kz vcudunun baz latif srlar, gelimesinin ilk devrelerinden beri onca malumdu. Faik Bey, Seniha iin, elimde byd' diyebilirdi. Zira, be sene evvel Seniha bir ocuktu. Fakat Faik Bey, yine yirmi yanda bir delikanlyd ve yine byle Cemil'in samimi dostu sfatyle konan iinde dolard, ocuklarn yatak

odalarna girer, kard; bunun iindir ki, Faik, bu sefer de Seniha'nn penyuvardan syrlarak yataa atlarken ta kalalarna kadar alan biimli bacaklarna ortas derin bir hatla ayrlm srtna ve omuz balarnn fildii rengindeki yuvarlaklarna dikkat bile etmedi; lenfavi (Ar ,soukkanl) lakayt bir tavrla tuvalet masasnn nne yaklat. Uzun bir mddet aynada kendine bakt, sonra bir trnak takm iinden ince bir trp ald, ezlonga uzand ve trnaklarn yontmaya balad. Kuniral, zayf, uzun ve salar iyi taranm bir genti o. Yznn hatlar gayri muntazamd, az bykt. Fakat, gzlerinin yorgun ve ayn zamanda hummal bir bak vard. Esasen, kadnlarn houna giden taraf -zira, kadnlarca Faik Bey pek ok rabet kazanm bir delikanldr- en ziyade bu bak idi. Kk yandan beri Avrupa'nn muhtelif ehirlerinde dolam, oturmu olduu iin tavr ve hareketlerinde hi sahte grnmeyen bir Frenk zarafeti ve kvrakl vard. Bir mecliste hikayeler anlatmay, kadnlara st kapal imal lakrdlar sylemeyi, oturup kalkmay, piyano almay, dans etmeyi, hulasa Garpl salon adamnn btn gsterilerini kendine tamamyle mal etmi, mevcudiyetine sindirmiti; sair genler, onun yannda beceriksiz, i, zppe, ocuk ve baya grnrlerdi. Seniha, gzleri yar kapal, uzun kirpikleri arasndan Faik Beyi szd. Onda hi uyumam bir adam hali vard, gzkapaklar sarkm ve aznn iki tarafndaki izgiler derinlemiti. Seniha, bir uyku arasndan gibi seslendi: Faik Bey, dn gece neredeydiniz? Dn gece mi? Syleyemem! Aman, ne kadar can skcsnz. Can skc... Asl sizin sualiniz... Gen kz yatanda sinirli bir hareketle dnd, yzn duvar tarafna, arkasn Faik Beye evirdi ve bu hareketten sonra yarya kadar syrlan yorgann ak brakt yerlerden Seniha'nn srt ta beline kadar grnd. Delikanl bakmad bile. Gen kz sayklar gibi bir sesle, szne devam etti: yle ise, neredeydiniz size ben syleyeyim. Ne iyi, beni zahmetten kurtarm olursunuz. Faik Bey, siz dn gece ok fena eyler yaptnz. Faik Beyin dn gece yapt ey geri ok fena idi. Sabaha kadar kumar oynam ve hayli kaybetmiti. Naim Efendi, Kasm Paa -Faik Beyin babas- ile pek eski ve pek samimi ahbap olmakla beraber, oluna, birok sevimsiz ve serbest hareketleri bir yana, asl bu kt huyu iin hi tahamml edemezdi. Ka defa Cemil'e mnasebeti kessin diye damad ve kz nezdinde teebbste bulundu. Ka defa Cemil'i karsna alp nasihat verdi ve hatta yalvard. htiyar; dindar ve namuslu kimseler nazarnda kumar, seyyiatn (Ktlklerin, gnahlarn) en mthiidir. Ocaklar sndren bu, evleri ykan bu, insan hrszla, cinayete, intihara sevk eden budur; bunlar, kadn kumar nispetinde tehlikeli zannetmezler. Bunun iindir ki, Naim Efendi, Faik Beyin, Seniha'nn yatak odasna girip kmasndan ziyade, Cemil'in onunla beraber ge vakitlere kadar danda kalmasndan rker ve endie eder. Bu hususta hissi onu aldatmyor. Hakikaten Faik Beyde kumar iptilas her

iptilann fevkindedir, o daha imdiden kadndan bkm ve sevdadan yorulmutur. Nitekim o gn, akam st aydan sonra kadnlar glp konumaya o kadar meyyal, genler fsldap sylemeye o kadar tene iken Faik Bey srarla, bir poker partisi yapmak teklifnde bulundu ve meclisin umumi itirazlarna ramen, salonun bir kesinde bir kare tekil etmeye muvaffak oldu. Zira, Cemil'den baka Madam Kronski ve Beyolulu dier birka madam, bu oyunun cokun heveskarlarndandlar. Seniha, salonun dier bir kesinde arkadalarndan iki gen kzla biraderinin dostlarndan iki gen adam ve yeni evlenmi bir hanmdan bileik bir grup ortasnda byk halasnn torunu Hakk Celis'in kendisine okuduu iirleri dinler grnyordu. Ta iinden Faik Beye kzgnd. Zira, bu meclislere revnak (Parlaklk,ss) verebilecek yalnz onun sohbetleri, onun esprileri, onun akalaryd. O, bir keye ekilir ekilmez oda, suyu ekilmi bir havuza dnyor ve hi kimse ne yapacan bilemiyordu. Seniha'nn ise, bakalarnn szlerinden dehetli bir surette ii sklyordu. Hele halazadesi Celis'in iirlerine hi tahamml yoktu. Bu gen, kendisinden ancak bir iki ay kk olmasna ve imdiden birok iirleri baz mecmualarda km olmasna ramen, ona, parmaklar mrekkep lekeli ve pantolonunun dizleri km zavall bir mektep ocuu gibi grnmekten kurtulamyordu. Hakk Celis her okuduu manzumenin sonunda: Abla, dn gece bir sonnet daha yazdm. Haftaya Nihal mecmuasnda kacak; derken, Seniha, akl baka yerlerde: Gzel! Gzel! diyordu ve gen ocuk bundan cesaret alarak tekrar okumaya balyordu. Mamafih, Seniha'nn yanndaki gen kzlar bu iirlerden pek ok zevk alr gibiydiler. Gzlerinin iinde bir cezbe aydnlyle gen aire bakyor ve her inadn (Okuma, okuyu) sonunda: Aman, ne fevkalade, ne fevkalade!.. Kuzum, bize bunu bir kada yazverin, diyordu. Heyecanlarnda az ok samimi idiler. Bu iki hemire, iiri musikiye tercih edenlerdendi. Nitekim, yanlarndaki gen adamlardan biri kalkp da Seniha'dan bir para piyano almasn rica eder etmez, bunlar , Celis'i ta dizlerinin dibine ardlar ve yalvaran gzlerle: Devam ediniz, siz devam ediniz, dediler. Seniha, btn hncn imdi piyanodan alyordu. O delikanllar yanbalarnda duruyor ve biri notann yapraklarn evirmekle, dieri alnan havay terennm etmekle megul oluyordu. Demincek onlarn grubunda bulunan yeni evlenmi bir gen kadn, dinlemek iin ta yakna geldi ve bir murakabes vaziyeti ald. Seniha, bilinmez nedendir, hem bu , gen kadna hem de o gen adamlara kzyordu. Macit Bey, yapraklar abuk eviriyorsunuz! diye km; birka dakika sonra, brne: Amma da yanl sylyorsunuz, Nazif Bey! demiti. Sonra, ald hava bitip de taburenin stnde arkasna dnd zaman, hala dalgn ve cokun tavrn muhafaza eden gen kadna: Belks, kendine gel, aldmz bir bar havas idi; diyerek gld ve salonun bir tarafnda pokerciler grubunu, dier kesinde o gen kzlarla kk Celis'i grr grmez derin bir can skntsyle tekrar piyanosuna dnd: imdi syleyin, daha ne alaym, Macit Bey? dedi. Macit Bey, notalar kartryordu. Bu, kendini beenmi ve her eyi bilmek iddiasnda bir gen adamd. stanbul'da en iyi giyinen ve kadnlar nezdinde en ok rabet kazanan Trk gencinin kendisi olduuna emindi. Geri, baz geceler onun sabaha kar Beyolu barlarnda Viyanal

fahielerle vals ettiini ve her akam st, kyafetine ait bir i iin, Mir'e uradn bilenler vard. Fakat zengin dostlar alemindeki muvaffakyetlerinden hi kimsenin haberi yoktu. Mtemadiyen kadn peinde kotuu grlr. Lakin bunlardan birine yaklap da, konutuu henz vaki olmamtr. Bir gn Seniha ile biraz almak teebbsnde bulundu ve gen kzdan u cevab aldyd: Macit Bey, siz benim tipim deilsiniz. Ben, esmer ve uzun boylular severim. Siz, ksa ve beyazsnz. Ben, giyinite biraz itinasz olanlar severim, siz ise, henz tden km kostmlerinizle ve dimdik durularnzla tpk elbise maazalarnn camekanlarndaki mankenlere benziyorsunuz. Sesinizin ahengi houma gitmiyor. Sonra ben, her eyden evvel beni beenen erkekleri severim, siz ise kendinizden baka kimseyi beenmez gibi grnyorsunuz. Nazif Beye gelince, o da Macit Beyden pek farkl bir insan deildir. Esasen btn gn, btn gezmelerinde, btn elencelerinde beraberdirler. Beyolu'nda, Doruyol'da onlar ayr ayr gren hi olmamtr. Biraz da akrabadrlar. Macit Beyin babas Abdlhamit devrinde ailesiyle beraber Beyrut'a srld zaman, uzun mddet Nazif Beyin babas Afif Paann evinde misafr kaldlar ve teyzesinin kzn, Nazifin halazadesine verdiler. Afif Paa, imdi ayan azasndandr, Macit'in babas Enis Paa ise, ilan merutiyeti mteakip sra ile birok nezaretlere gemiti. Poker masasndan ykselen grlt adeta piyano sesini bouyordu. Seniha tulara daha byk bir iddetle bast. Sonra, yar ciddi yar sahte bir asabiyetle yerinden kalkp oyunculara doru gitti: Yeter artk, buray bir tripo'ya evirdiniz;' dedi ve Faik Beyin nndeki fileri kartrmak, datmak istedi. Fakat, daima o kadar lakayt, akac, tahammll ve rint olan Faik Bey, oyunda gayet ciddi ve asabiydi, gen kzn omzunun stnden uzanan elini bileinden yakalad, arkaya doru itti. Cemil, gayet gevrek bir kahkaha ile glyor: Seniha, brak! Kaybediyor, kaybediyor, zavall! diyordu. Beyolulu madam pek zarif bir nkte sylyormu gibi: E, oyunda kaybeden akta kazanr, dedi. Ve madamn ba ucunda duran Macit Bey bu sz zerine alnarak glmeye balad. Seniha, gittike artan bir asabiyetle iir okuyanlara doru gitti ve afacan, mark bir ocuk tavryla Hakk Celis'in uzun peremli salarndan yakalayp yukar doru ekti. Biare gen sapsar kesildi ve aznda yarm kalm bir msra ile glmeye alt. ki hemireden birisi, Nuriye Hanm, salar ekilen gen aire efkatle bakarak: Zavall air! te sizin nasibiniz bu... dedi. br, Neyyire Hanm, Celal Sahir Beyden birka msra okudu: -Salarm, salarmla elenme! Brak onlar nasl periansa yle kalsn ve ihtizaz- mesa... Seniha, imdi munis bir kedi gibi Hakk Celis'e sokuluyor, bir kolunu gen adamn ensesinden geirip, dizlerinin stne oturuyor, dier eliyle enesini okuyordu.

Zavall ocuk, zavall ocuk... Ne kadar sarardn! A, ne kadar sapsar kesildin! Syle bana, 'mesa' ne demek? Kk air heyecandan tkanyordu. Gen kz, elini halazadesinin gsne gtrd ve birden sanki o gs stnde gezinen eline bir ine batm gibi, yerinden frlayp hayretle geri ekilerek: Ayol baksanza, kalbi yerinden kopacak, kalbi yerinden frlayacak... yle arpyor, yle arpyor ki!.. diye haykrd. Nuriye ve Neyyire Hanmlar sra ile ellerini Hakk Celis'in gs stne koydular ve ayn hayretle gen adamn yzne baktlar. O, artk heyecann saklayamayacak bir haldeydi; koarak salondan kt. Neyyire Hanm: Biare gen, ok hassas! dedi. Ve manidar gzlerle Seniha'nn yzne bakt. Seniha imdi poker grubuyla meguld, dalgn dalgn cevap verdi: Evet, lzumundan fazla. Akbet saat yedi buukta oyun nihayet buldu. Birer birer masann bandan kalktlar. Faik Bey ziyann karm, hatta biraz da kazanmt: Glerek, Seniha'ya yaklat: Hangi elinizdi, bakaym, nmdeki filere dokunan? Ve kendine uzatlan eli dudaklarna getirerek ilave etti: Sevgili el, biraz dokunur dokunmaz yle bir ans getirdi ki, bu adeta bir peri eli... Beyolulu madam, yine ayn souk zarafetiyle bir nkte daha sylemek istedi: Ama, bu sizin iin bir cihetten hi iyi deil, dedi. O el flerinize dokunur dokunmaz kaybetmek sizin menfaatinize daha uygundu. Faik Bey, geni bir kahkaha ile cevap verdi: Oh, kalpten evvel kese... diyerek Neyyire Hanmlarn yanna seirtti. Onlar, Faik Bey daha sze balamadan krtp glmeye koyuldular; zira biliyorlard ki bu gen adam, tuhaf ve akacdr. Biraz tede Cemil, arkadalaryle koltuklara kurulmular, sigara iiyorlar ve yksek sesle konuuyorlard. Faik Bey biraz da onlarn yannda kald, sonra piyanoya yaklaarak, ayak stnde yarm bir hava ald. Daha sonra birden mihaniki bir hareketle salondakilere dnd. Yerlere kadar bir reverans yapt: Hanmlar, efendiler, au revoir! Seniha: A, niin? Bu akam yemee kalmayacak msnz? yle dememi miydiniz? diye soruyordu. Faik Bey: Kalmak isterdim, fakat kabil deil, bilseniz... Kabil deil, dedi ve kt gitti. br davetliler de sekiz buua doru birer birer kp gittiler. Cemil de svt. Madam Kronski odasna kt.

Seniha alacakaranlkla dolan salonda bir mddet yalnz kald, alacakaranlkta, bu gen kz, bembeyaz grnyordu. Pencerenin nnde koltuun iine atlm bir demet zambak gibiydi. Dzgn ve narin endam eklini kaybetmi, bu lk yaz akamnda sanki eriyordu. Ruhunda da byle bir eriyi vard. Derin bir i sknts bu alacakaranlk gibi asabn sarmt. Niin brleriyle beraber kp gitmemiti? Btn gece bu koca evin iinde yapayalnz ne yapacakt? Bu ev, baz gnler, baz saatler ona bir mezar gibi grnyordu. Nefesi darlayor ve sokaa frlamak, komak, haykrmak istiyordu. Ta on drt yandan beri kalbinde bilmedii yerlerin, grmedii eylerin, tanmad kimselerin hasreti vard. Franszca, Nereye kamal? sz dilinde daimi nakaratt. Bu memlekette ve bu konakta ona her ey dar, az ve adi grnyordu. Eya, arzusuna gre deildi. Evin nizam her trl ihtiamdan ari idi (Uzakt), byk babas, annesi, hatta bazen babas ona, lisanlarn anlamad, hareketlerinden rkt baka cinsten birtakm mahlukat gibi geliyordu. Biraz Madam Kronski ile anlaabiliyordu. Bu kadn, ona Avrupa'da srlen yksek hayatn baz safahatna dair hikayeler anlatr ve hayalindeki aleme cari verirdi. Zira, Madam Kronski -kendi iddiasna gre- Lehistan'n en eski ve asil ailelerinden birine mensup bir devlet dkn idi. Avrupa'nn muhtelif yerlerindeki ato elencelerine, ar saraynn merasimine, at stnde srgn avlarna, Almanya'nn, svire'nin kr yerlerindeki palas hayatna, Fransa'nn cenup sahillerindeki gazino safalarna ve nihayet Paris'in salonlarna, bulvarlarna, kahvelerine, tiyatrolarna dair birok eyler biliyordu. Seniha btn bunlar dinlerken kendinden geerdi ve gzlerinde bir humma ateiyle: Madam, syleyin, bu hayata karmak iin ne lazm? diye sorard. Madam Kronski eytani bir tebessmle glerdi: Oh, ok zengin olmal, ok zengin; derdi. Ve kaybolan servetlerinden bahsetmeye balard. Annesinin bir inci gerdanl vard ki babas bir banka iinde iflas ettii gn, tamam yz bin liraya satlmt. Btn Varova'da bu incinin bir mislini daha bulmak kabil deildi. Geri, Nis'te, Kontes bilmem kimin; parmandaki zmrt yzk de efsanevi bir kymeti haizdi. Fakat, Monte Karlo'da bir kumar masas banda yarm milyon franga gitti. Madam Kronski: ocuum, grmeliydin bu kumar masas etrafndaki ziynet ve ihtiam ve ortada dnen parann miktarn; derdi, kadnlarn elleri mcevherattan adeta kmldayamayacak derecede arlar; yeil uhann stne sar altn, kreklerle dklr, boaltlr. Seniha, Madam Kronski ile hasbhallerinin bu hasis tarafn hi sevmezdi. in iin tantana ve debdebeye, iyi kumalara, nadide mcevherata pek dkn olmakla birlikte, haddizatnda paraya byk bir ehemmiyet vermezdi. sterdi ki btn bu gzel eyler kendiliinden nne ylsn. Nereden geldiini, kimin aldn bilmesin. Halbuki mrnde ilk defa byle bir geniliin tadn tatmamt. Geri, arzularnn birou tatmin ediliyordu. Fakat, o kadar ar bir tarzda ve o kadar glklerle ki, hepsinin sonunda ilk evkinden eser kalmyordu. Zaten pek maymun itahlyd; birok grlt, birok inat ve srar ile istedii eyler olur olmaz, kalbine derhal bir bkknlk gelir ve biraz evvelki arzusu hemen bir isteksizlige dnverirdi. Seniha'nn dolabnda hi giyilmeden modas gemi, sararp solmu ne kadar elbise, senelerden beri kunduracdan geldii gibi duran ka ift kundura vardr.

Her Beyolu'na inite alnp bir kenara atlm mendil, eldiven, orap gibi eya ise ynlar tekil etmektedir. Btn bunlara ramen Seniha, yine bykbabasn lzumundan fazla pinti, babasn hala alanacak derecede zrt bulur ve baz byle skntl akamlarda kendisini dnyann en bedbaht ve en yoksul kzlarndan biri telakki ederdi. Geri, son zamanlarda Naim Efendi konanda, bir yabancnn bile gzne arpacak derecede baz deiiklikler oldu. Bu sene yaly kiraya verileri bunlardan biriydi; atlardan birinin lm zerine dier at da satp, hususi araba kullanmaktan vazgeileri ve arabac ile seyisleri savlar bunlardan ikincisiydi. Alt aydan beri Madam Kronski'nin maan veremeyileri ve Beyolu'nda baz terzi ve tuhafiyeci hesaplarn deyemeyileri bunlardan ncs ve belki de en aryd. Seniha, akam karanlnda btn bunlar dnrken bykbabas Naim Efendi, yava yava salonun ortasna kadar gelmi ve: Seniha, kzm! Seniha, sen misin? diye seslenmiti. Gen kz cevap vermedi. htiyar adam sordu: Yavrum, niin karanlkta oturuyorsun? Ve arkasnda koridordaki lambalar yakmakla megul hizmetiyi ard: Marika, burann lambasn da yak! Sonra gitti, pencerenin yannda torununun tam karsnda bir koltua oturdu. Naim Efendi, evin iinde herkesten ziyade Seniha'y severdi ve ona kendini sevdirmek iin adeta yaltaklanrd. Fakat bu akam, Seniha'y o kadar kskn ve kasvetli buldu ki, azn ap bir kelime daha sylemeye cesaret edemedi. Seniha hi beklenilmeyen bir anda, birdenbire yerinden frlad ve bykbabasnn dizlerine oturarak bir kolunu boynundan geirdi -bu, onun mutat hareket tarzlarndan biridir- ve azn ihtiyarn kulana yaklatrp u garip suali sordu: Bykbaba, ok sefalete dtk, deil mi? Naim Efendi, kaf derecede kuvvetli olsayd, kucandaki bu acayip mahluku silkip yerinden frlatacak ve koridorlardan koarak, merdivenlerden atlayarak konan drt bir kesine, Yetiin, yetiin! Seniha'ya bir ey oldu! diye haykracakt. Btn vcudu titriyordu. Sefalet mi? O ne fena sz? Niin, yavrum, niin? Neyin eksik! Neyin eksik? diyordu. Fakat Naim Efendi bunu sylemekle beraber, birdenbire, ta iinden btn eksik eyleri hissetti ve o gne kadar, genilik ve bolluk iinde yetimi kimselere mahsus bir itminan (Gven) ile sefalete, zarurete inanmak yle dursun, hatta bir para mzayakaya (Paraszlk,geim sknts) bile ihtimal veremeyen bu ihtiyar adamn kalbine gen kzn bu lgnca suali zerine ilk defa olarak korkun bir yoksuzluk (lk metinlerdeki para szc bu szckle karlanm) endiesi dt. Geri, Vefa Hanndaki merhun (Rehin edilmi) hissesinden, emberlita'taki satlk arsasndan, Kanlca'daki yalsndan, bir de tekat maandan baka nesi kalmt. Bu tekat maa ise ancak gndelik masrafa yetiebilirdi. Halbuki Cemil'le Seniha her gn bu paran iki mislini harcyorlard ve her tarafa biraz borlar vard. Naim Efendi, o akam yemekte grnmedi. Erkence odasna ekildi yatt;

fakat sabaha kadar gzlerine uyku girmedi. ::::::::::::::::::: III Naim Efendinin hemiresi Selma Hanmefendi emberlita civarnda byk bir konakta oturur. Biraderinin kdr. Fakat, gen kzlndan beri ailenin iinde herkesten ziyade kendisine hrmet ettiren ar, hametli ve amirane bir hali vard. Naim Efendiyi gen yandan beri kah yakndan, kah uzaktan sevk ve idare eden Selma Hanmefendidir. Naim Efendi, hatta evlendikten sonra bile birok zamanlar hemiresinin tesiri altnda kald; bu kadnn aklselimine, azim ve iradesine, dirayet ve basiretine hayrand. Karsnn vefatndan beri hemen her sokaa knda bir kere ona urard. ki karde, uzun uzadya dertleirler, hasbhal ederlerdi. Naim Efendi, bu hasbhallerden ekseriya dayak yemi, kabahatli bir ocuk gibi kard. Zira, Selma Hanmefendi, pek ziyade tok szl bir kadndr. Herkesin kusurunu yzne vurmakta ve ilenilen hatann hi deilse dille cezasn vermekte zerre kadar insaf yoktur. Nitekim torunuyle o garip konumalarn ertesi gn, derin hasbhal ihtiyacyle hemiresine koan Naim Efendi, Selma Hanm tarafndan o kadar sert bir muameleye maruz kald, o kadar sarsld ve tartakland ki, adeta kendini tutmasa konaa dnerken arabasnn iinde hkrarak alayacakt. Hemiresi, yan hiddetli, yan mstehzi bir tavrla ona demiti ki: Maallah... Demek, Seniha'nn akl byle ciddi eylere de eriyor! Ben zannederdim ki, o, ipein renginden, srmenin cinsinden, Beyolu'nun kaldrmnda sekmekten ve genlerle Franszca arklar sylemekten baka bir ey bilmez. Meer, ara sra evin umuriyle de alakadar oluyormu, iyi ya, ite sevinin, aabey, sevinin: Torunun, kzndan daha akll kt. 'Bykbaba, ok sefalete dtk, deil mi?' Sefalet mi? Hayr kzm, hayr, rezalet demeliydiniz. yle bir rezalet ki, Karun'un hazinesi olsa rtemez, stanbul'un drt bir kesinde n n tyor. Aabey, aabey, kuzum, sizin kulaklarnz tkand m? Gzlerinize perde mi indi? Bir defa etrafnz dinlesenize, bir defa etrafnza baksanza! Daha imdiden torununuz olacak yumurcaklarn hreti afak (Ufuklar, burada her yan, btn stanbul anlamnda) tuttu. Damadnz delinin biri... Kznza gelince, o soylu soplu budala, fakat ayorum, size ne oldu? Siz ki, o kadar ince fkirli, arif, zarif, kl krk yarar bir adamsnz, dorusu ya, baz gnler size bir sihir ettiklerine inanacam geliyor, nk, sizin tarafnzdan bu derece vurdumduymazla baka bir mana veremiyorum! Naim Efendi, elleri dizlerinin stnde, koltuun iinde iki kat olmu, dik dik yere bakyordu. Selma Hanmefendi devam etti: Geenlerde buraya ekibe Hanm gelmiti -hrriyetten sonra bu ilk gelileri, dnya bir acayip oldu- imdi Pangalt'da oturuyorlarm. Olu askerden km; ehremanetinde bir byk memuriyete gemi, syledi ama, unuttum. Neyse, maksat bu deil... Ve kadn zaten bunlar anlatmaya gelmemi. Diyor ki, her akam st cumbada oturup geleni geeni seyrederim. Kadncaz yine bir gn cumbada otururken bir de bakm ki, bizim kk hanm, iki dirhem bir ekirdek. Peesini am, bir arabada yapayalnz. ili'ye doru gidiyor. ekibe Hanm seslenmek istemi, fakat sonra, nemelazm belki istemez, demi: Arabada yle bir oturu oturuyormu ki, tarif ede ede bitiremiyorlar. Neyse, yirmi dakika gememi, ekibe Hanm bir de bakm ki, araba tekrar dnyor, fakat bu sefer, iinde bir de delikanl ile beraber... Esmer, zayf bir genmi, mutlaka o apkn Faik olacak. Araba gelmi, be alt kap tede bir evin nnde durmu. ekibe Hanm bu evdekileri de tanyor, bir talyan ailesiymi. Bizimkiler inerler ve tam akamn ikisine kadar orada kalrlar.

Naim Efendi, maveradan gelir bir sesle: Evet, dedi. Bundan haberim var, Madam Kronski'nin dostlardr. Bize daima gelirler. adei ziyaret iin olacak... Selma Hanm, byk bir hayretle biraderinin yzne bakt: Ya... Ne ala! dedi. Demek bu da alafrangalk icabatndan!.. Ya bir gece ta sabaha kadar Nedim Paann kz Memduha'nn evinde kallarna ne dersiniz? Btn komular o gece sabaha kadar grltden, ahenkten uyuyamamlar. Bizimkiler, kadn erkek hep bir arada imiler. Bir zaman gelmi ki, mahallenin bekisi kapy vurup, susunuz, bu kadar da fazla, diyecek olmu. Zaten komular, bu hal bir daha tekerrr ederse karakola ikayet edeceiz, diyorlarm. Naim Efendi, tepeden trnaa kadar rperdi; kenarlar , geni Aziziye fesinin altnda yz kck grnyordu; dedi ki: Bu elenceden de haberim var. Benden izin aldlard... Hatta Memduha Hanm, bizzat kendisi geldi, bana yalvardyd. Selma Hanm: yleyse size olan olmu aabey! dedi. Ben de nafile yere nefes tketiyorum. Aabey, aabey, btn bu rezaletleri size alafrangalk icabatndandr diye yutturuyorlar. Bizim grdmz terbiye, vaka alaturkadr ama, zamanmzda alafrangann ne demek olduunu da pek yakndan grdk. ngiliz Ahmet Beyin ocuklar byle miydiler rica ederim? Kendisi Hristiyandan dnme halis muhlis Avrupal olduu halde bile, hatrlarsnz, evinde, o ne vakar, ne temkin, ne kapallkt!.. Bizim ocuklar da ayn terbiyeyi grmediler mi? Niin ayn tarzda hareket etmiyorlar? Geen gn Hakk bile yana bakmadan diyordu ki: 'Her yerde Seniha ablama rast geliyorum.' 'Her yer neresi?' dedim. 'Labon, Mulatye, Tokatlyan!' diye cevap verdi ve birdenbire gzlerini yere indirip kpkrmz kesildi. Bir ocuun iine bir utanmak kabiliyetini vermediniz mi, alafranga olsun, alaturka olsun, hibir terbiye usulnn faydas yoktur. Kardeim, gcenme, Servet Beyin ocuklarnn en byk noksan utanmak nedir bilmemeleridir. Vallahi, size hi gelmeyiimin sebebi, bu ocuklar grmemek iindir; ya biri ya br tarafndan, maazallah, saygszca bir muameleye maruz kalrm diye adeta tir tir titriyorum. Selma Hanm, birdenbire samimileti: Kardeim, kardeim, dedi, bunlar bizim sebebi felaketimiz olacaklar. Naim Efendi, hemiresini btn sylediklerinde hakl buluyordu. Bununla beraber istiyordu ki, tamamyle haksz olsun ve kendi kendine yle diyordu: Hemirem, teden beri her eyi fena grmeye mtemayildir. ocukluunda ne kadar hrn; ne kadar geimsizdi! Bu mizac hala deimedi. Etrafnda her zaman uraacak bir kimse arar. Birini parmana takt m, nihayetine kadar yapmadn, sylemediini brakmaz; zevci merhum Aff Paa, onun elinden az m ektiydi? Biare ne kadar haluk (yi huylu), usluydu; evlilik hayatnda kskanl, pheyi davet eden hibir hareketi yoktu. Bununla beraber, evinde her gn yeni bir istintaka (sorgulamaya) her gn bir istizaha (Aklamaya), bir mnazaa (Az kavgas ,ekime) veya mnakaaya maruz kalrd. Naim Efendi, Sa olsun diyordu, hemire kendini hala eski devirlerde zannediyor. Kyafetler gibi ruhlar da deiti. Byklere eski itaat, eski hrmet nerede, kimde var? Bizim grdmz terbiyedeki insanlarla imdi alay

ediyorlar. Belki haklar da var, her eski ey biraz acayiptir, ocuklarmzn ocuklarn kendimize uydurmaya abalamak ne beyhude! Onlar, her eyden evvel, zamann icabatna uymaya mecburdurlar. Hemire istiyor ki, Seniha kendisi gibi olsun. Bu mmkn m? Genliimizde kendisinin yaay, giyinii, dn byk valdenin yaayna, giyini ve dnne benziyor muydu? Naim Efendi, hadiseleri bylece tevil etmekle (Yorumlamakla) beraber, iin iin kendisini hemiresiyle mutabk buluyordu; fakat bu mutabakatta anlalmaz bir aclk vard, aclk ona ar geliyordu. Bunun iindir ki, kendisini hemiresine balayan btn o terbiyevi ve ananevi rabtalardan (Balardan) kurtularak, bir gen adam gibi mtebessim, alak torunlarnn safna atlmak istiyordu. Zira, kalbi btn kuvvetiyle o taraftayd. Denilebilir ki, hibir dede, torunlarn bu kadar derin bir efkatle sevemezdi. Naim Efendi, Cemil ve Seniha iin yalnz bir bykbaba deil, bir nine, bir birader ve bir hemireydi. Hele Seniha'y adeta cokunlukla, adeta akla seviyordu. Onun sesi ve onun tebessm, son senelerinin yegane saadetiydi. Seniha doup byynceye kadar, konakta, Naim Efendinin kahkaha ile gldn hi kimse iitmemiti. Yalnz bu yeil gzl, beyaz ocuk, tombul bacaklar stnde odadan odaya komaya balad gnden beridir ki sabk Evkaf Nazrnn gnde hi olmazsa birka kere ks ks gld duyulurdu. Seniha, onun nazarnda daima bu gldren kck ocuktu. Ne zaman byd? Ne zamandan beridir ki kendisinden bu kadar ciddiyetle bahsettiriyor? Naim Efendi konaa avdetinde, kapnn nnde yeeninin olu Hakk Celis'e rast geldi; ihtiyar adam, bu ocuu da torunlar derecesinde severdi; pek ar bal ve mahcup tavrl bir genti. Geri, biraz haylazd ve beyhude eylerle meguld. Naim Efendi geenlerde, onun iir diye yazd baz garip manzumeleri grmt de hayretler iinde kalm ve ocuun aklna dair epeyce endieye dmt. O girerken Hakk Celis kmak zereydi. Nereye byle, kk air? dedi. Ve enesinden okad. Kk air, iki saatten beri burada Seniha'y bekliyordu. Gen kz bir gn evvel ona birka kitap sipari etmiti ve leden sonra akama kadar kendisini bekleyeceini sylemiti. Halbuki, oktan kp gitmi ve hala gelmemiti. Gen Hakk, mahzun mahzun: Efendim, ok bekledim, ge oldu, eve gidiyorum. dedi. Fakat, byk daysndan ayrlr ayrlmaz, dorudan doruya eve gitmedi. Cihangir'in arka sokaklarndan dolaarak Beyolu'na kt, bir aa be yukar dolamaya balad. Her hususta dalgn, yalnz bir eye uyank ve dikkatliydi. Gzleri, halkn arasndan caddeden geen arabalardan, hi yanlmayan bir nfuz, hi yorulmayan bir sebatla Seniha'y aryordu. Onun sk sk urad maazalarn, dkkanlarn hepsine birer ikier kere girip kt. Ke balarnda, kap nlerinde durdu, bekledi. Bir mddet Taksim'den teye kadar yrmeyi dnd. Seniha'nn o civarda pek ok tandklar vard, belki onlardan birini ziyarete gitmiti. Fakat, hangisinin? Hakk Celis, bunlarn hepsini tanr ve oturduklar evleri bilirdi. Saatine bakt, kendi kendine: Oh! Ne kadar gecikmiim! dedi.Bykannesine yine meram anlatmak lazm gelecekti. Son tnel gideli yarm saat olmutu. Hakk Celis, birdenbire yorgun olduunu hissetti; kan ter iindeydi ve kalbinde nihayetsiz bir azap vard. Btn inecei inileri, kaca yokular, geecei sokaklar dnd. Her eye ramen, Cihangir'e dnmek iin

iddetli, dayanlmaz bir arzu duydu; fakat mahcup, korkak ve iradesizdi. Sonra da iin iin Seniha'ya kzgnd. Kendi kendine: Beni neden beklemedi? diyordu. Bakalaryle dolamay benimle konumaya tercih ediindeki sebep nedir? Bana kar hibir temayl yok mu? O kadar duygulu, o kadar heyecanl bir ruh, benim ruhumdan baka kimin ruhuna e olabilir? Macit Bey benden daha m zarif? Nazif Bey benden daha m anlayl? Faik Beyde sevilecek ne var? Bu, ara sra tuhaflk ettii ve hikayeler syledii iin herkesin houna giden bir adamdr. Hakk Celis, ondan nefret ediyordu. Seniha'nn etrafndakilerden de tiksiniyordu; fakat Faik Beye kar hususi ve derin bir kini vard. Neden? Sebebini tayin edemiyordu. Bu adamda kendine kar tepeden bir bak seziyor ve btn muamelesini kstah ve kaba buluyordu: Her eyi bilirim iddiasndadr, diyordu. On sene Avrupa'da dolam, hala Musset'nin kim olduunu bilmiyor. Ne mark bir adam. Hakk da var ya, o kadar yz veriyorlar. Dorusu; Seniha'ya ayorum. Bununla beraber Seniha'nn ka defa onun aleyhinde bulunduunu hatrlyordu; hem de ne kadar iddetli bir lisanla... Bir mkalemede Faik Bey ismi geer gemez daima Franszca, 'Ah! le filou! diye haykran Seniha deil midir? Hakk Celis ka defa onun azndan Faik Beyin rezaletlerine dair hikayeler dinledi. Yok, yok, Seniha onu sevemez, bu kabil deildir; diyordu. O da benim gibi bilir ki, bu adam gayet sathi, hissiz ve gsteriten ibaret bir mahluktur! Hakk Celis bu kati hkmn sonunda: Lakin u muhakkak ki beni de sevmiyor! derdi. O halde kimi? O halde kim onun muhabbetine layktr? Ve onun muhabbetine layk olmak iin ne yapmak lazmdr? Hakk Celis, her trl fedakarla hazr olduunu hissediyordu. hreti cihan tutmu bir byk air veya an dillere destan bir byk kahraman olsa, acaba kendini ona sevdirebilir miydi? Siyaset aleminde bir byk rol oynasa, gnlerce gazeteler kendinden bahsetmeye balasa, acaba bir para hayranln, bir para alakasn celbedebilir miydi? Hakk Celis: Hayr, bunlarn hibiri deil, fakat sevmek, daima sevmek! diyordu. Sonuna kadar, her eye ramen, ezalar, cezalar, hummalar ve gzyalar iinde ve hastalklar ve lmler nnde daima sevmek. emberlita'a geldii, zaman, artk ne uzvi, ne manevi kuvveti kalmt. i siyah, kark, kesif ve ar bir eyle doluydu. Hakk Celis, konan kapsndan girerken: Belki de en iyisi, bu muhabbet yolunda lmektir, dedi. Bu iimdeki zulmeti uzun ve atein bir r halinde onun nne dkmek ve lmek... Fakat, merdivenlerden karken sofadan ninesinin sesini iiterek, kk bir ocuk gibi korktu, saat kata geldiini grmesin diye bir keye sindi, sakland. ::::::::::::::::::: IV Seniha, i skntsndan bitiyordu. Gnl hibir eyle avunamyordu. Etrafndakilerin seslerinden, szlerinden, kahkahalarndan, daima ayn tarzda tekerrr eden seslerden artk usanmt. Btn tandklarndan, kadn erkek, ayr ayr nefret ediyordu: Bahusus, Hakk Celis'in inatlarna artk hi tahamml yoktu; geen gn o konaa gelir gelmez, bu odasna ekildi ve kendini yok dedirtti. Esasen birka gnden beri odasndan darya hemen hi kmyor gibiydi; ne grmek, ne grnmek istiyordu. Evin iindekilerden biri yanna girip ktka, fena halde muazzep oluyor (Eziyet ekiyor,sklyor) ve sorulan suallerin hibirine cevap vermiyordu. Mtemadiyen okuyordu. Kardei Cemil'e: Aman kitap, aman kitap! diyordu ve Cemil eve her dnnde ona be on , cilt birden getiriyordu. Bu gnler

zarfnda Seniha'nn sabahtan akama kadar roman st ste sigara ier gibi okuduu oldu. Hepsini de bitirdikten sonra, ii sklarak bir keye frlatyordu. Bu kitaplarn hibirisi arzusuna gre deildi; bazs budalaca hayali, bazs hayvanca hakikiydi, bazs da o kadar snkt ki, okunduktan sonra hatrda hibir iz brakmakszn kapanp gidiyordu. Seniha, tipiye tutulmu bir kimse gibiydi; saniyeler ve dakikalar sk bir kar kasrgas halinde, yzne, gsne arpyor, nefesi tkanyordu. Drt gn iinde birbirinden iddetli iki sinir buhran geirdi. Bir defasnda Naim Efendi de hazrd. Biare ihtiyar, mr boyunca bu kadar acl bu kadar heyecan verici bir manzara grmemiti. Yavrucan vcudu, grlmez bir elin delice bir hareketle kvrp bkt bir urgan paras gibiydi. Sesi ve nefesi dilerinin arasna skm, uzun, parlak trnaklar birer ince haner ular halinde avucunun etine saplanmt. Naim Efendi: Aman, ellerini anz rica ederim, ellerini... diyordu. Ve hekimin rettii bir usul zerine yumruklarn var gcyle gen kzn kursana bastran Madam Kronski'yi omuzlarndan tutup geriye ekmek istiyordu. O gnden beri Naim Efendi, Seniha'nn bu derdine bir are aramakla meguldr. Bavurmad hekim kalmad. Tpla alakas olmayanlardan bile salk istiyordu. Bununla beraber, ne evin iinde, ne harite hi kimsenin kendi endiesine itirak ettiini grmedi, onun iin kalbi biraz msterih oldu. Dier taraftan hekimlerle maverelerinin neticesinde de anlad ki, bu ldrc hastalk deildir, evlenmek ve dourmakla geer, gider. Naim Efendi o gnden beri torununu evlendirmek arelerini dnmeye balad. Bu maksadn evvela kzna at. Seniha'nn annesi her sz tasdik eden kadn kadnlardand. nallah sayenizde o mrvveti de grrm;' dedi; fakat, ne are ki Seniha katiyen arzu etmiyor; babas da yirmisini gemeden olmaz, diyor. imdiye kadar ka grcy kapdan evirdik. Sa olsunlar, ocuklar da babalar da bir fikirde, bir tabiatta... Eski adetlerimizin hibirini kabul etmiyorlar. lle, bey, grc denildi mi, kplere biniyor... Naim Efendi, grclere kar evin iinde byle bir muhalefet ittifaknn mevcut olduundan haberdar deildi ve evlenmek ana gelmi bir gen kzn grcye kmasndaki mahzuru hissedemiyordu. Kzla erkek, birbirlerini bulup tanacaklar, grecekler, seviecekler, aralarnda evlenmeye karar verecekler. Neden sonra bu karar, ana babaya tebli olunacak ve nikah aktedilecek! Kim bilir, kimi intihap eder!(Seer) diyordu. Hususiyle, btn o tanp sevimelerinden sonraki nikah, ona, gayri tabii ve fuzuli bir merasim gibi geliyordu. phesiz her ey bu nikahtan evvel, kimsenin haberi yokken, kendiliinden olup bitiveriyor ve bu hal, izdivataki meruiyeti, ahlakiyeti ta esasndan mahvediyordu. Olan ve kz, kar koca olmazdan evvel, ana ve babadan gizli ak ve mauka, yani zani ve zaniye (Zina eden erkek ve kadn) oluyorlard. Bir zevk ve huzur yuvas olmaktan ziyade, analk ve babalk gibi kutsi ve insani birtakm vezaifn menba (Grevlerin kayna) olan mbarek aile ocana; evvelce tanp sevimi bu gen ift, mterek bir gnahn lekesiyle kirlenmi olarak girecekti. Naim Efendi, kendi kendine: Badema, byle bir ift arasnda hrmeti mtekabile (Karlkl sayg) nasl caris olabilir? O ilk zaaf ve malubiyet dakikasnn hatras, ikide bir

onlar utandrmaz m? Kadn, erkein ne kadar nefsine malup, erkek kadnn ne kadar mukavemetsiz, ne kadar haysiyetsiz olduunu dndke bu ondan o bundan akbet (Sonunda) nefrete balamaz m? Naim Efendi, mutaassp bir adam deildi; harem ve selamlk usullerinden oktan vazgemiti. Seniha'y ve kzn erkekler iinde ba ak grmeye oktan almt. Fakat, baz yeni adetleri sadece gzel ve ho bulmuyordu. Nitekim, yeni tarz evlenmeler de ona, fena olmaktan ziyade, irkin ve tatsz geliyordu. Dnden evvel birbirlerini o kadar iyi tanyan kzla olan iin gelin olmann, gvey girmenin artk ne srr, ne heyecan, ne cazibesi kalr? Duva aan el titremeden, duva alan yz kzarmadan birbirine yaklaanlarn dnlerindeki sevin ve saadetin manas nedir? Ah, yeni yetien nesil ne acnacak bir haldeydi? Yannki ocuklar sayg, itaat ve grenek gibi kaytlardan kurtulacak, fakat ayn zamanda bu kaytlarn temin ettii zevklerden, saadetlerden de mahrum kalacakt. Gittike sathileecekler; gittike kabalaacaklard ve akbet babo braklm hayvanlar gibi, oradan buraya, buradan oraya atlp dururlarken, gnn birinde ya bir ukura decekler, ya da bir suda boulacaklard. Seniha, imdi byle babo ahlanm bir hayvan stnde gibiydi. Fakat, kendini darack bir saha iinde, mahsur ve mahpus hissediyordu. Ruhunda lgn cevelanlarn, bitmez tkenmez mesafelerin hasreti vard. En kk teferruatna kadar her eyini ve her tarafn bildii ve ezberledii bu evden, doduu gnden beri daima ayn havay yuta yuta adeta bunaldn hissettii bu memleketten kamak, uzaklara, grlmemi, iitilmemi eylere doru gitmek istiyordu. Avrupa'nn enlik ve aydnlk ehirleri, onu byl bir surette kendine doru ekiyordu. lde yryene serap neyse, Seniha'ya Avrupa oydu. Ne yapsa, ne ilese hep oraya gitmek iindi; bulunduu yerin hibir eyinde gz yoktu. Btn gn o ziyaretlere gidileri, o misafr kabul edileri, o maazadan maazaya dolalar, etrafndaki genlerle o uhluklar, o piyano allar, dans edileri, giyinileri, sslenileri, btn o lgnlklar, durgunluklar hep bu hasreti avutmak; bu derdi unutmak iindi. Seniha'ya gre stanbul'da hibir ey dikkate demezdi; buradaki hayatn herhangi nevinde olursa olsun, gnl bulandrc bir yavanlk vard. Ara sra Faik'e: Size ayorum Faik Bey! derdi. Bu ehirde hi sklmyor gibisiniz; daha dorusu, her eyle avunup elenebiliyorsunuz. Siz ki Avrupa'da bydnz, oradaki hayata altnz, nasl oluyor da oraya tekrar dnmek ihtiyac bile hissetmiyorsunuz?.. Faik Bey gayet alafranga bir kahkaha ile gler: Avrupa m? Ah! J'an ai soupe ma chere (Ah! Oras bkknlk verdi hayatm!) derdi ve bu gen adam, Seniha'ya bu cihetten de harikulade grnyordu, zira kendi kalbinde en ateli arzular, en yksek emelleri tekil eden eyler bu adam iin evvelce tadlm, duyulmu ve bklm birtakm bayatlam tatlardan ibaretti. Seniha, zevk ve haz bahsinde Faik Beyin ineyip, emip yere att meyvelerin posasna, aznn suyu akarak, dilerini uzatan bir obur dilenci gibiydi; kendisi de, Faik Beyin yannda biraz bu kadar aalara indiini hissederdi. Bunun iindir ki kalbinin bir kesinde bu gen adama kar gayet gizli, fakat had bir kin tamaktadr. Dier taraftan Faik Bey de farkna varmakszn bu kini beslemekte ve alevlendirmektedir. Seniha'ya kar muamelesi ya souk bir tarzda hrmetkar, ya arkadaa laubali veyahut sadece akacyd. Bazen sahte ve istihza ile kark apknlklar, uhluklar da olurdu ve tam Seniha bunlar ciddi telakki edecei srada, bu hafif ve havai gen, avucunun iinden kayp giderdi: Geen yl yle anlar oldu ki, Seniha, onu delicesine sevdiini zannetti. Zira o zamanlar Faik Beyin aklabanlklarna nihayet olmuyordu. Gnne, saatine gre, kah efkatli, kah

sadece okayc, kah kskan ve mtecessis bir adam ekline girerdi. Herkesin nnde Seniha'nn ta gzleri iine baklar, yanna yaklat zaman dizleriyle dizine bir temas edileri, yalnz kaldklar vakit derin derin susular vard ki, gen kza o zamana kadar hi tanmad tatl bir korku verirdi. Seniha, btn ak ve macera oyunlarn Faik Beyle kendi arasnda geen bu iin iin yaplan mnakaada rendi ve ne vakit ki Faik Beyin harekatnda lakaydiye benzer bir deiiklik sezmeye balad, o zaman bu oyunda muvaffak olmak iin ne kadar ok maharete, ne kadar ok idmana muhta olduunu hissetti. Kendi kendine aylarca: Beni ok acemi buldu, mutlaka beni ok acemi buldu! dedi. Vaka Faik Bey, onu ok acemi bulmutu. Kk yandan beri pek gzel, pek zarif kadnlar tarafndan sevilip okanmaya alm bu gen adam iin, on alt, on yedi yanda bir gen kzn muhabbetini kazanmaya almak, onun iin bir zld. Faik Bey, sevilmek iin sevenlerdendi. sterdi ki, kadn ona, gzleri ve dudaklar ate iinde, dizlerinin stnde srne srne gelsin. Ufack bir gurur, ufack bir mukavemet onun btn gayretini krard. Seniha ile ite byle oldu. Vaka bu gen kzda hi mukavemet niyeti yoktu. Fakat, vcudunda gen kzln btn vaheti ve toyluu vard. Mtemadiyen kamak, kovalanmak istiyordu. Faik Bey ise bu mtemadi kovalamaya hi gelemezdi. Zira, Seniha'ya kar dknl geici bir hevesten ibaretti. Ona devaml hisler telkin edecek, ancak olgun ve bilgi kadnlard. Faik Bey, arkadalarna kadndan bahsederken: Otuzundan aasn ge! derdi ve hayatta yegane emeli, sekin ve zengin bir dulla evlenmekti. Seniha'nn Faik Beye kar duyduu kinin balca sebeplerinden birisi de, byle zengin bir izdiva peinde kouuydu. Belki bu gen adam, kendisini zengin olmad iin horgryordu. Vaka Seniha, paraya ehemmiyet vermeyen, daha dorusu, para mefhumunu iddetle hissetmeyen kibar ve hayali aile kzlarndan deildi, kannda bu hasis arzuyu epeyce yksek bir hararet derecesinde tutan yabanc bir unsur vard; zira, ne annesi, ne babas tarafndan byle bir hrsa tevars (Mirasa konma, kaltm yoluyla geme, soyaekim) ettiine ihtimal verilemez: Bununla beraber, una da hkmetmemelidir ki, Naim Efendinin torunu, paray para iin seven kzlardandr; bu rezilet (Kt huy) onda fazla sslenmek, fazla elenmek, geni yaamak, ok seyahat etmek arzularndan domu bir histen baka neydi?.. Seniha'nn, ite bu emellerine mani olan ve adna mzayaka denilen eyle; boup mahveden havaya tahamml yoktu. Bunun iindir ki, o da ara sra Faik Bey gibi, zengin bir izdiva hulyasna kaplyor ve fakat ayn hulyay bakalarna bir ayp eklinde gstermekten de vazgeemiyordu. ::::::::::::::::::: V Hekimler, Seniha'ya biraz, yer ve hava deitirmeyi, biraz krlarda ve denizlerde gezip elenmeyi tavsiye ettiler, bunun iindir ki, Naim Efendinin torunu, Madam Kronski ile beraber bir haftadan beri Bykada'da bulunuyorlar. Burada, halas Necibe Hanmefendinin kknde misafirdirler. Servet Beyin hemiresi, zevcinin vefatndan beri aa yukar be senedir, yaz k hep Bykada'da oturur. Kk, Hristos'ta tamamyle amlar iinde, glgeli ve asude bir kededir. ehre nadiren iner, akraba ve taallukatyle hi grmez ve kardan btn zevkini tek bana kalmakta bulan bir hanm gibi grnr. Halbuki hayat, iin iin gayet kark ve gayet grltldr; merhum zevci gibi delikanllara, taze kadnlara, ikiye ve saza, yala hi

snmeyen bir dknl vardr. Yaz ve k, gece ve gndz elencesiz geen zaman nadirdir. Ya kendisi gnlerce gider, ya ona gnlerce gelinir. Bo zamanlarnda ise birtakm izdiva ileriyle, muaaka (Sevime, karlkl ak) entrikalaryle meguldr. Derler ki, Necibe Hanmefendi bu ilerle kendine maddi menfaatler temin ediyor. Lakin bu bir iftiradr. Necibe Hanmefendinin birok gence kz bulduu ve birok dul kadnlara koca arad, pek ok sevdallar atsnn altnda banndrd dorudur. Fakat, uzaktan ciddi gibi grnen bu iler, onun iin bir elence ve bir zevkten ibarettir. Nitekim bu kadn, bir haftadan beri, biraderinin kzna belki ellinci defa olarak, yar aka, yar ciddi: Kz, gnln avutmaya bak; kz, gnln besle! deyip duruyordu. Seniha, halasn ok sevmekle beraber, onu pek baya bulurdu. Ne giyinii, ne yaay, ne sz syleyii, onun zevklerine gre deildi. Necibe Hanm, yznn yzlerce derin izgisine ramen hala dzgn yryor, gzlerine srme ekiyor ve salarn ak sarya boyuyordu. Kyafeti yznden daha az atafatsz deildi; trl renkte ipekler iinde tpk egzotik rollere km bir opera aktrisine benziyordu. Seniha, Ada'ya geldii gnden beri, halasiyle gezintilere kmaktan ekiniyor, frsatn bulursa, madamla beraber yalnz kyor veyahut evde kalyordu. Zavall Necibe Hanmefendi, bu acayip tabiatl kz nasl elendireceini bilmiyordu: Bari, ili'deki arkadalarn ar; hazzettiin kimseler varsa onlarla gez, elen! diyordu. Zira Seniha, halasnn evine gelip gidenlere ancak selam veriyordu. kide birde Madam Kronski'ye: Ne kadar fena giyiniyorlar; elenceleri ne kadar adi! diye syleniyordu ve halas, onun btn tavrlarndan, gizlice yzn ekitmelerinden, kendi cemiyetlerine ne kadar yabanc olduunu, hissediyordu. Bir gn Seniha'ya haber vermeksizin Cemil'i artt ve dedi ki: Olum, zannedersem hemirenin burada fena halde can sklyor; nk, ahbaplarndan ve akranlarndan uzaktr. Kendisine ka defa syledim. Buras senin evindir. stediin kimseleri ar diye... Anlalan, bana arl olur fikriyle istemiyor. Halbuki bana u kadarck, arl olmaz. Kk geni, ben kalabal severim, bahusus etrafmda sizin gibi genler olursa bsbtn iim alr. Greyim seni; git ne kadar neeli dostlarnz varsa, hepsini topla gel!.. Cemil iin bu, beklenmedik bir nimet oldu. O da halas gibi her trl elentiye dknd; hususiyle ka zamandr sevdii kadn elinden gideli Beyolu'nda ne yapacan, nasl vakit geireceini bilemiyordu. Halasyle mkalemelerinin (Konumalarnn) ertesi gn, stanbul'a dnd ve arabuk bir arabaya bindi, doru Belks Hanmn evine gitti, ay evvel zengin bir ihtiyar mebusla evlenen bu gen kadn, evinde can skntsndan atlyordu. Bu daveti kabul etti. Cemil oradan, Nuriye ve Neyyire Hanmlara urad. Bu iki hayali ve edebi gen kz iin Bykada adeta bir arz- mev'ut (Kutsal kitaplarda Filistin iin kullanlan deyim, tanrnn kullarna vadettii toprak) idi; ikisi birden: Ah, ne iyi, tam da mehtap!.. dediler. Sonra: Kimler var? diye sordular. Cemil:

Erkek namna, yalnz benle Faik, dedi. ki hemire, suni bir hznle: Ah, Hakk Celis yok mu? Bizim kk airimiz! Hakk Celis! dediler. Cemil'in onu armaya hi niyeti yoktu. O da hemiresi gibi bu sersem ocuu manasz ve tahamml edilmez buluyordu. Mamafih, garip bir tesadf eseri olarak, onlar tam byle konutuklar srada hizmeti, Hakk Celis'i odaya getirdi. Gen kzlar hem sevinci, hem hayreti ifade eder bir lk kopardlar: Grdnz m? Grdnz m? airin ilham ne kadar kuvvetliymi!.. Ve Cemil'in sz sylemesine meydan vermeksizin gen adam kendilerine refakate davet ettiler. Cemil, oradan biraz kzgn kt; btn keyfi kamt. Akam st Tokatlyan'da Faik Beyi grd zaman, Ada elencesi tasavvurundan ve halasnn davetinden adeta yarm azla bahsetti. Ve ertesi gn sabahleyin hep bir arada, ayn vapurla gitmek mukarrerken (Kararlatrlmken) O, akam st en son vapura kald. Bir haftadan beri yalnzken epeyce bkm olan Seniha iin misafirlerin byle hep birden gelii, beklenmeyen bir vaka oldu: Ah, ne iyi ettiniz, ne iyi! Yarabbim, ne byk srpriz! Bunu Cemil mi yapt? Aferin Cemil'e... Fakat, o nerede kald? diyordu. Seniha'nn dostlar, onun ikide birde bu suali tekrar ediindeki sakl manay anlyorlard. O nerede kald? demek Faik gelmeyecek mi? demekti ve glerek: Gelmez olur mu? Mutlaka gelecek, Faik Beyle beraber... Fakat akam, Cemil'i getiren son vapurdan, Faik Bey kmaynca, Seniha biraz evvelki neesini kaybeder gibi oldu... Cemil: Mutlaka gelecekti. Nasl olur? antasn gzmzn nnde hazrlad. Hotel des Etrangers'ye inecekti, sakn gelmi olmasn!.. Ve Cemil'in bu szleri kalplerde hi olmazsa yarn iin biraz mit brakyordu. O gee Bykada'da zmrt renginde tatl ve durgun bir mehtap oldu. amlarn altnda, yollarda sessiz bir kalabalk vard. Btn gezinenler, hatta eekler stnde kouanlar bile mahzun grnyordu. Ayn berrak aydnl her eye koyu karanlkta daha ziyade esrar vermiti. Zira, herkeste bir hayalet hali vard ve aalar birtakm canl mahlukat gibiydi. Hakk Celis, ikide bir: Seniha ablamn gzlerinin renginde bir gece... diyordu. Fakat Seniha, bu sz iitmiyordu. Cemil'le Belks'n ortasnda epeyce hararetli bir muhavereye dalm, nden yryordu. Nuriye Hanm: Yeil gzleri ok mu seversiniz? dedi. Neyyire ilave etti: Oh, ben siyahlara, koyu siyahlara baylrm!,.

Bunun zerine Hakk Celis, gzlere dair yava sesle bir uzun iir okudu. Bu iki gen kz zerinde iirin tesiri adeta ehvet uyandrcyd. Bazen bir msrada ateli bir dudan temasn duyarlard. Nuriye, ani bir heyecanla gen adamn kolundan tuttu ve iddetle kendisine doru ekerek azn kulana yaklatrd: Yeil gzleri sevmeyiniz. Sizi anlayan siyahlardr, dedi. Kendininkiler kmr gibi simsiyahtlar. Hakk Celis neye uradn bilemedi. lk defadr ki, bir kadn eli onu bu kadar iddetle kendine doru ekiyordu. Btn vcudu kuvvetli bir rzgar hamlesine maruz kalm bir dal gibi titredi. Gen kzlar, gen airin sallandn hissetmiler gibi biri bir koluna, br br koluna girdi, her ikisi de iki tarafndan kuvvetle bastryordu. Hakk Celis, b iki vcut arasnda kendini adeta bir kska iinde hissetti. Yrmesini ve szn ard. Fakat onlar konuuyorlar ve kendini srklyorlard: Ah, ne sevdavi (Sevda verici,sevda dolu) bir gece, ne sevdavi bir gece!.. Bu gece, Hakk Celis iin de pek sevdavi idi. Ayn her huzmesinden onun kalbine bir his giriyordu. Her iki r arasnda bir kere gen kzlara diyordu ki: Bu gece kalbim Cemid'in kadehi gibi, dolup boalyor, boalp doluyor. Kk air, btn cokunluunu nnde yryenden alyordu. Gecenin btn iiriyeti Seniha'da tekasf etmi (Younlam) gibiydi. Beyaz yeldirmesinin iinde vcudu ne kadar narin, ne kadar seyyaldi: Sanki, ayn aydnlndan yaplmt. Belks Hanm da, endam pek mtenasip kadnlardand. Fakat Seniha'nn yannda adeta ksa ve tknaz grnyordu. Hareketleri ahenksiz, yry ard. Ve imdi, o da yanndaki gen kzlar gibi yrrken Cemil'e aslyordu; Cemil ise bir eliyle onu belinden tutuyordu. Hakk Celis, Seniha'nn yannda, Cemil'in bu hareketini pek kaba buldu. in iin: Adeta birbirlerine sarlyorlar;' dedi. Seniha grrse, kim bilir ne kadar utanacak! ve bir mddet iin cokunluu geer gibi oldu. Dil'e yaklamlard; fakat Seniha, daha ileriye gitmek istemedi. Tozdan ve kalabalktan ikayet etti: urackta, yoldan uzak bir yerde aalar altnda oturalm, dedi. Nuriye ve Neyyire Hanmlar, Seniha'nn bu teklifini iitmemiler gibi, Hakk Celis'i uzaklara gtryorlard. Seniha: Ayol, ocuu nereye gtryorsunuz? diye seslendi. Onlar, hala iitmiyorlarm gibi, Hakk Celis'i mtemadiyen ekiyorlard. Gen air: Dnelim... dedi. Seniha'nn, ocuu nereye gtryorsunuz? sz, ta kalbine bir ok gibi saplanmt. Bu szde ya bir istihkar (Aalama) manas veya bir sitem vard. Hep bir araya geldikleri zaman hala kollarna aslan gen kzlardan silkindi... Seniha'ya yaklat, gayet lsz bir sesle ve bir rpda; dedi ki: Abla, bana ocuk, dediniz. Fakat ben, sizi bir byk adam gibi seviyorum.

Son kelimeleri sylerken sesi boaznda kurumutu. Herkes glmeye balad. Hali o kadar acayip, sz o kadar sadedilane (Safa) ve bu hareketi o kadar aniydi. Yanyana, geliigzel, yere oturdular. Hakk Celis, yapt bu byk iin tesiri altnda akn, ayakta duruyordu. Seniha, uh bir kahkaha ile: yleyse, gel yanma, itirafn tamam et; fakat yava sesle, dedi. Hakk Celis, kabahati affedilmi muti (Uysal) ve mahcup bir ocuk tavryle gitti. Neyyire Hanmla Seniha'nn arasna sokuldu. Seniha, eliyle gen adamn ensesini okuyor ve daima ayn ac uhlukla: Haydi, bala bakalm;' diyordu. Yanbalarnda Belks Hanm, bir tarafn gdklyorlar gibi, fkr fkr glyordu. Hakk Celis, yan gzle Cemil'e bakt. O, bu glen kadnn dizi dibinde, yar yatm, yar oturmu bir vaziyette, hareketsiz ve skti grnyordu. Fakat, Belks Hanm, hala o arka arkaya kahkahalarnda devam ederek: Hakk Bey, Cemil Bey gibi yapnz. Mutlaka muvaffak olursunuz, diyordu. O zaman gen kzlarn birden balarn evirip dikkatle onlardan tarafa bakt. Cemil, bir kolu gen kadnn beline sarlm, dier kolu ayaklarna dolanm bir haldeydi; ikide bir ban arka tarafndan Belks Hanmn ensesine doru uzatyor ve oraya st ste hafif hafif pckler konduruyordu; her pck arasnda: te byle, ite byle... Hakk, baksana! Sana reteyim diye yapyorum, vallahi senin iin!.. Yoksa hi fena bir niyetle deil! diyor ve glyordu. Hakk Celis utancndan yere geiyordu, bsbtn sersemlemiti, yannda, Seniha'nn mevcudiyetini bile unutmutu. Kadnlktan; erkeklikten tiksiniyordu ve etteki sr, ona korku veriyordu. Ertesi gn bu korkusu daha ziyade artt. Faik Bey, ilk vapurla kageldi. Onu, Hristos'ta bir kr yemeine davet ettiler. Sofrann stnde birok bira ve arap ieleri vard, bunlarn arasnda taze balk zgaralarnn kokusu ttyordu. Hava scakt. Erkekler ceketlerini, kadnlar yeldirmelerini dallara astlar. Yalnz Necibe Hanm sk sk rtl kald. htiyar kadn bu kadar gen arasnda ve bu kadar itah verici bir sofra karsnda bulunmaktan son derece mahzuz grnyordu. Yemekten evvel birka kadeh rak istedi; fakat mecliste yalnz Cemil'le Belks Hanmdr ki, onun bu arzusuna itirak etti. Faik Bey viskiden baka aperitif' iemiyor Seniha'ya gelince, onun yemek arasnda birka parmak araptan ve yemek stne bir iki kadeh likrden baka iki namna hibir eye tahamml yoktu. Bununla beraber, ilk defa olarak bu sofrada o kadar sk ve o kadar her eyden imeye balad ki, bir kede bzlm kalm olan Hakk Celis, nihayet kendini zaptedemedi: Ne yapyorsunuz, rica ederim, hasta olacaksnz! diye haykrd. Seniha, yar aka, yar ciddi bir tavrla: Sen lakrdya karma!.. Dn akamki kabahatini ne abuk unuttun? dedi. Ve herkes birbirinin yzne bakarak glmsemeye balad. Faik Bey, Seniha'nn yanbandayd; bir taraftan tabanda balk klklarn ayrmakta, dier taraftan solunda oturan Belks Hanmn ayana dokunmakla megul, Seniha'ya doru eildi; biraz da, onunla alakadar grnmek iin, sordu: Dn akamki kabahat mi? O nasl ey bakaym?

Seniha en uh kahkahasyle gld ve cevap verdi: A, moner, bu ocuk, bana mehtapta ilan ak etti , Faik Bey, bal ineyen dilerinin arasndan az kapal: Ah, zavall Piyero... diye mrldand. Bunun zerine Faik Beyle Seniha'nn aralarndaki mkaleme gittike sessizleerek, gittike hususileerek devam etti: Niin zavall?.. Zira akbeti bir aa dalna aslmaktr; de Barnville'in mehtaptan daha solgun Piyero'sunun aktan ektiini bilmez misiniz? Piyero'lar hep mehtapta severler ve mehtapta lrler. Benim Piyerom neden mutlaka lme mahkum olsun?.. nk, sizi seviyor. Siz... Dnyann en egoist, en kendini beenmi... Sizi benden byle bahsetmekten menederim. Gryor musunuz, ne kadar mtehakkim ve zalimsiniz!.. Sizinle yle olmak lazm. nk pek yaramaz, pek inat ve pek dik kafalsnz... Faik Bey, masann altnda hrnlaan bir aya teskin iin urayordu. Seniha'nn son szlerine cevap vermekte biraz gecikti; Seniha bir kadeh arab bir yudumda iti ve imdiden szgn gzlerinin ucuyla Faik Beye bakarak: Susuyorsunuz, neden? dedi. Susuyorum; fakat bu skutumun manas, bir tasdik deil, bir protestodur. Protesto... Bu pek siyasi bir kelime... Benimle daha ak konuunuz! , Ne kadar ak konusam, beni o kadar az anlayacaksnz ve... Yahut anlamak istemeyeceksiniz... Neye iyi... Faik Bey, bu babaa muhavereye nihayet vermek istiyordu; zira, hem az, hem ayaklan, hem de diliyle megul olmak ona biraz mkl geliyordu. Bundan baka, sofradakilerin nazar dikkatini celbetmekten de ekiniyordu. Gen Hakk'nn gzleri, hayret ve tecesssle genilemi, bir saniye zerlerinden ayrlmyordu. Nuriye ve Neyyire Hanmlarn kendilerini fazla ihmal edilmi bulan bir halleri vard, vaka aksi bir tesadf eseri olarak veyahut Belks'n bir nisyan (unutkanl) yznden iki hemirenin arasna den Cemil, ara sra kadehlerine bira koymak ve kulaklarna ok fazla ak cinasl szler fsldamak suretiyle onlan megul eder gibi grnyordu; fakat, pek az edebi olan Cemil'in bu his ve hayalden ari arkadalnda ne Nuriye, ne de Neyyire aradklar zevki bulamyorlard. Hakk Celis ise fazla susuyor, somurtuyordu. Onun bu halinde, herkesi iz'a eden (Bktran, usandran) bir ey vard. Etrafndaki genleri esasen kafi derecede neeli bulmayan Necibe Hanmefendi ise, ocuun bu hzn nnde adeta fkeleniyor ve onunla ac ac istihza etmek ihtiyacn duyuyordu; ikide bir:

A, hi byle dilsiz air grmedim, diyordu. Sonra yavaa Belks'n kulana fsldyordu: Dorusu ekilmez ey... Bu yamda bile; byk szme tvbe... Belks, beyaz dilerinin dizisini ta ularna kadar gsteren geni bir tebessmle glerek soruyordu: Yanmdaki iin ne dersiniz? Bak, ona canm kurban. Allah iin ekirdekten yetime; azasnn her biriyle bir kadn idare ediyor. Faik Bey de sz iitti ve apkn gzlerle ihtiyar kadna bakt: Yalnz size yetiemiyorum, dedi. Hakk Celis, sofrann bu kesinde sylenen szlerin veya yaplan hareketlerin manasn ancak tiksinecek kadar hissediyordu. Nihayet, sanda oturan Nuriye Hanma eildi ve dedi ki: airlerin szleri hep yalan, sevda denilen ey, mutlaka bunlarn yaptklardr. Gzlerinin ucu ile, Seniha'dan itibaren sol tarafta fsldap glenleri gsterdi. Elleri asabi, nndeki ekmei ufalyordu. Nuriye Hanm kim bilir ka kadeh biradan sonra ve biraz da can skntsndan adeta uyukluyor gibiydi, lzumsuz yere bir derin Ah! ekti ve ilk grd bir insanm gibi uzun uzun Hakk Celis'in yzne bakt: Benimle beraber gelir misiniz? dedi: Esasen Hakk Celis'in arzu ettii ey, bu sofradan bir an evvel uzaklamak, kamakt; hemen ayaa kalkt. Kardan, sadan soldan deniz grnyordu; tenha, durgun ve cilal bir deniz... O kadar tenha ki, Hakk Celis kendini gurbette sand, o kadar durgun ki, ruhuna bir lm korkusu girdi ve sularn bu uzak prltsndan gzlerine naho bir kamama geldi. nde Nuriye Hanm sendeleyerek, arkada o, kendisinden bezgin, amln cra ve glgelik yerlerine doru yrdler. Nuriye Hanm: Ben biraz uzanaym. Siz bamda iir syleyin. Olmaz m? diyordu. Gen adam bir otomat gibiydi. Her nereye ekseler oraya gidecek, her ne deseler onu yapacakt. Aalar altnda, urada burada oturanlara bakt. Bunlar, diki diken kadnlar ve tavla oynayanlard. Bu durgun ve scak le saati hepsinde muayyen bir dnce veya muayyen bir hisle muayyen bir gayeye doru hareket etmek kabiliyetini eritmi gibiydi. Koruda sesi iitilen, fakat kendisi gelmeyen bir rzgar vard. Nuriye Hanm, pembe ipekli malahn yere yayd, stne uzand, kollarn bann altna geirdi ve Hakk Celis'e: Geliniz yle, ta yanma! dedi. Hakk Celis, gen kzn ayaklar ucuna oturdu. Yer, st ste birikmi kuru am dikenlerinden henz cilalanm parkeler gibi kayyordu. Gen adam srtn

aaca dayad ve dalgn dalgn nndeki vcuda bakt. Nuriye Hanmn etekleri ta dizlerine kadar syrlmt; beyaz ipek oraplarnn bittii ve etinin balad noktalar gzkyordu: Hakk Celis eildi, eteklerini ekti, gen kzn bacaklarn rtt; o; yar uykuda, yar uyank gibiydi: Hakk Bey, bana Cenap'tan bir iir okuyunuz, dedi. Kk air, gzleri dalgn cevap verdi: Hayr, hayr... Bugn iimde ok gam var; birtakm mamum neideler (zntl iirler) birtakm matemli ilahiler bilip sylemek isterdim. Zavall ocuk, demek ok mustaripsiniz? Hakk, gzlerini yere indirdi. Nuriye Hanm, gzleri hala yar kapal, adeta mrldanr gibi konuuyordu: Deer mi?.. Yazk deil mi ki sizin ilk aknz Fikret'in Nef'i iin dedii gibi byle, 'orak yere akp gitsin!' O sizi asla anlayamaz; asla!.. Siz, sevgiyi destanlarda, oban muaakas masallarnda Romeo ve Juliette'te olduu gibi anlyorsunuz. O ise, ngilizlerin flrt dedikleri muaaka tarzndan bakasn bilmiyor. Flrt muaeret adab icabatndan (Grg kurallarnn gerekliliklerinden) bir eydir, halbuki ak, sizin ve benim bildiim ak yle mi? Bu bir vahi kutur ki, bir salonda, bir elence ve bir ss gibi dizden dize, omuzdan omuza dolamas yle dursun, gagasnn dokunduu yerde kanamadk et paralanmadk kuma; kanadnn havasnda devrilmedik eya, krlmadk saks kalmaz. O kadar vahi, serke ve haindir. Dnnz. Seniha tarznda, Belks tarznda kadnlar iin byle bir kuu eteklerine balayp dolamak ne kadar kaba, ne kadar zarafete aykr bir eydir!.. Zira, bu haddizatnda salona smayan bir mahluktur, yuvas yaln kayalar stnde veyahut llerin iindedir. Hakk Celis, mtehayyir (arm, akn) dinliyordu; Nuriye Hanm, bir peri gibi gzleri nnde kyafetten kyafete giriyordu. Onu hi bu kadar gzel grmemiti. Hakk Bey, dedi; siz, Seniha'ya gln grnyorsunuz. Zira, banzn stnde bu kuu tayorsunuz. Siz bu kuu gayet beceriksiz bir tarzda ve pek byk bir strapla tayorsunuz. kide bir tepenize gagasn indirdike, yznze bin trl garip imizazlar (Kaslmalar,burumalar) geliyor, gzlerinizi tuhaf tuhaf ap kapayorsunuz. Hakk Celis: Ne yapaym, syleyiniz ne yapaym? Tam bu srada, kck kahkahalar, hafif lklarla sofradakilerin kendilerine doru geldiini grdler. Faik Bey, hala Seniha ile Belks'n arasnda yryordu; Cemil, Neyyire ve Necibe Hanmefendi arkadan geliyordu. Hepsinin yz kpkrmz ve gzleri szgnd. Seniha hibir zaman bugnk kadar gzel deildi. Gzlerinin etrafndaki esmer daire yanaklarna kadar genilemiti; aznda olgun, sulu, serin ve taze bir meyvenin cazibesi vard. Kzla bakan salar, bartsnn altndan bir alev gibi fkryordu; yeil gzleri insana ta derinden ve bir pars bakyle bakyordu. Nitekim, kendine mahsus uh ve laubali tavryle gelip de Hakk Celis'in gsne uzand zaman biare ocuk kucana patlayan ve yanan cinsinden tehlikeli bir cisim dm gibi rkt. u saatte etraf tamamyle tenha, onlar tamamyle yalnz olsayd da Seniha ona: te kendimi sana verdim, ne istersen onu yap! deseydi,

gen adam hi phesiz bu vcudu silkip itecek ve haykrarak, bayrlardan tepelere, tepelerden sahillere kap gidecekti. Bir kadn vcudunu zapt ve idare etmekteki mklat adeta adaleleriyle hissediyordu. Faik Bey, Seniha'nn ayaklar ucuna oturur oturmaz, iinden bir rahatlk duydu; bir tehlikenin nnde iki kiiydiler. Lakin, Faik Beyin oturmasyle kalkmas bir oldu. Belks Hanm, ta uzakta yalnz bana bir hasr stne uzanm, gen adama sesleniyordu. Seniha, yeil gzlerinin en yrtc nazaryle Faik Beyin yzne bakt: Nereye? dedi. Hakk Calis, Faik Beyi ilk defa olarak akn bir halde grd. Seniha emretti: Gitmeyeceksiniz! Ve parmayle ayaklarnn ucunu iaret verdi. Gen adam, tekrar yerine oturdu. Btn nazarlar onun zerindeydi. Nuriye, kirpiklerinin arasndan yan gzle, Neyyire, Necibe Hanmn omuzunun stnden hayretle ve Necibe Hanm iki gen kzn arasnda mtebessim, Faik Beye bakyorlard Belks Hanmn, yatt yerden onu ar, Seniha'nn ona, Gitmeyeceksiniz deyii, Faik Beye, birdenbire, iki dii arasnda paylalamayan bir erkein esrarengiz nfuzunu verdi ve o andan itibaren bu gen adam, Ada'da elenen bu kk grubun yegane arlk merkezi oldu. Onun bu hareketi, umumi muvazeneyi bozuyor ve bu vaziyeti, herkesi etrafna topluyordu. Kahkahalar ondan geliyor, yine ona gidiyordu, fsltlar onun ismiyle balyor ve yine onun ismiyle nihayet buluyordu, o fkelendiriyor, o yattryordu. Nafile yere Cemil, Belks Hanm teselliye gitti; gen kadn, hasrn stnde brne kurun yemi bir geyik gibi gzleri yal, az kask kald. Nafile yere gen kzlar Hakk Celis'in iirleriyle avunmak istediler; fakat, ne gzlerini, ne fikirlerini bir trl Faik Beyden baka bir yere eviremediler; gen adamn bir saniyelik dikkatini celbetmek iin bin trl iveler ve cilveler yapmaya baladlar. Vcutlarnn her hareketine bir maksat ve bir mana koydular. Neyyire, ikide bir kollarn kaldrp salarn dzeltiyordu: Ta ki ksa ve bol olan yenleri tamamyle syrlsn da mevzun ve beyaz kollar ta omuz balarna kadar grnsn diye; Nuriye, yatt yerden muttasl sadan sola, soldan saa dnyordu: Ta ki kalalar bir kpk kadar seyyal ve yumuak kuma altnda en sabit ve en mkemmel eklinde izgilensin diye... Necibe Hanmefendi bile yerinde duramaz olmutu. Bu ihtiyar kurt, Faik Beyde kendisine, Gitmeyeceksin! Kalacaksn! denilen cins erkein kokusunu almt; mtemadiyen gz szyor, boyun kryor ve her frsatta bir cinasl sz sylyordu. Faik Bey ise, muti, mtevazi, Seniha'nn ayaklar ucunda oturuyor ve yalnz ara sra ellerini bu ayaklarn stnde hafife gezdirmekle iktifa ediyordu. Seniha'da, serke bir at zapt ve idare eden mahir bir binici gururu veyahut nadir bir av penesinde tutan bir yrtc mahluk hazz vard; ara sra gzlerinde madeni parltlarla gen adama bakyordu. Vakta ki gece mehtaba ktlar. Seniha ile Faik Bey uzun bir mddet gzden kayboldular. Yrtc ku, avn Ada'nn yle bir kesine gtrd ki, gndz bile kimsenin bulup grmesi muhtemel deildi. Faik Bey, mrnde ilk defa olarak bir gen kzn ve hususiyle Seniha'nn elinde kendini bu kadar zayf ve iradesiz buluyordu; vaka btn gnn yorgunluu, btn gnn sarholuu sinirlerinde mukavemet ve muvazene namna ne varsa hepsini alp gtrmt. Seniha nde, o arkada, yokulardan kayyorlar, itlerden atlyorlar, kck yarlardan inip kyorlard; Faik Bey ikide birde: Beni nereye gtryorsunuz? diyordu.

Yorgolu srtnn, tenha koylarndan birine doru iniyorlard. Seniha: Ben de bilmiyorum, deyip glyordu. Bana hibir ey sormaynz, hi sesinizi karmaynz. Bu gece btn kaprislerime riayet edeceksiniz; ite o kadar!.. Byle syleyerek gen adam, bazen elinden, bazen yakasndan tutup srklyordu. Epeyce dik ve tehlikeli bir yokutan, elleriyle am dallarna, ayaklaryle ta paralarna tutunarak, nihayet sahile indiler. kisi de soluk soluayd. Bununla beraber Seniha'da gittike artan bir nee vard; yerinde duramyordu. Bir ocuk gibi denize talar atyor, sonra dnp Faik Beyin yakasndan ekiyor: Daha yvyelim, daha yryelim! diyordu; baksanza, bu deniz deil, bu bir bahe... Bu geni, geni nihayetsiz bir bahe... Baksanza, ne kadar ok sar gller, ne kadar ok mor menekeler, ne kadar ok beyaz papatyalar var. Bu nihayetsiz bahenin blmlerinde trl trl iekler fkryor; grmyor musunuz, bu blmler arasndaki yollar ki dolaa dolaa ta ufuklara kadar gidiyor. Bu yollarda yalnz ay denilen souk hayalet mi gezinecek? Yryelim, yryelim. Bir daha dnmemek zere... Niye duruyorsunuz? O kadar yorgun musunuz? Ne abuk, ne cabuk kuvvetten kesildiniz? Niin nihayete kadar gidemiyorsunuz? Niin? Gen kz, bir mddet byle syleyerek denizi talamakta ve Faik Beyin elinden ekmekte devam etti; sonra birdenbire nefesi tkenmi ve dizlerinin ba zlm gibi sahilin akllar zerine kverdi. Faik Bey, hala sessiz, ayakta duruyordu; Seniha'nn taknlklarndan bezmi, sklm bir hali vard. Gen kz imdi, mahzun ve dalgn grnyordu; neden, sonra ban kaldrd, munis ve durgun bir sesle: Niin yanma oturmuyorsunuz, Faik Bey? dedi. Faik Bey, azn yzn buruturarak talarn stne oturdu ve bir ey sylemi olmak iin: Gecenin aydnl gkten mi iniyor, denizden mi kyor... Belli deil, dedi. Seniha cevap vermedi, sonra ikisi birden derin ve uzun bir skuta daldlar. Faik Bey, bir sr ufak tefek ilerini, mddeti gelmi borlarn, Boter'e smarlad kostmn, oteldeki yatan, isimleri unutulmu baz kadn ve erkek simalarn dnyordu. Neden sonra, yine bir ey Sylemi olmak iin dedi ki: Baknz kar sahillerdeki klar birer birer nasl snyor. Seniha yine cevap vermedi. Bir dua veya murakabe vaziyetindeydi. Vaka bir salonda, bir musiki dinler gibi ayak ayak stne atm ve ellerini dizinin stne kilitleyerek oturmutu. Kollar lzumundan fazla uzun, ince ve beyaz grnyordu. Gen adam, yan gzle Seniha'y szmeye balad ve iinden: Hi de fena deil! dedi. Seniha, bu mehtap gecesini tekil eden tabii unsurlardan biri gibiydi. Giyindii esvap, sudan ve kpkten, eti ve derisi ay aydnlndan; salar atetendi ve mehtabn btn esrar ondayd. Faik Bey yar can sknts ile, yar tecesss ve merak saikasyla bu ldayan tayfa dokunmak, sokulmak ihtiyacn hissetti. Evvela, bastonun ucu ile gen kzn ayaklarna bir iki hafif darbe vurdu; dier elini srtnda dolatrmaya balad, sonra eildi,

eteklerinin kvrmlarn dzeltir gibi birtakm hareketler yapt. Seniha yine kmldamyordu, gen adam, gen kz yavaa belinden kavrad ve onu kendine doru ekti. Tam bu srada st taraflarndaki korudan aina sesler duyuldu. ::::::::::::::::::: VI Senihalarn Ada alemleri bununla nihayet bulmad. Ertesi gn, Faik Bey, Yorgolu'da bir akam ziyafeti verdi. Cemiyet ayn cemiyetti, fazla olarak Faik Beyin otelde tesadf ettii eski tandklanndan Beyolulu bir gen kadn ve Ada'ya geldii gnden beri hastalktan bir trl ba alamayan Madam Kronski de vard. O akamki elenti bu iki yabanc kadn yznden iin iin tedirgin ve zntl geti. Zira, Faik Beyi paylaamayanlar, drtken be oldu ve Frenk kadnlar nnde mmkn mertebe terbiyeli, temkinli, medeni durmak lzumunu, fazla haykrmalar, fazla glmeler, cokun ve laubali hareketler halinde darya tamak isteyen btn bu ruhlarn, kaplarnda smsk kapal kalarak ekimesine sebebiyet verdi. Ferdas akam, Necibe Hanmefendinin kknde yar alafranga, yar alaturka bir alem daha yaptlar ve gece ge vakit eeklerle tur a ktlar. Bu tur safas batan baa, nihayete kadar ho, tuhaf hadiselerle geti. Hakk Celis'in eei mtemadiyen arkaya kalyordu. Kafile, lklar, kahkahalar ve arklarla uzaklap gidiyor, gen air ikide bir gzden nihan oluyordu. O zaman: A, bizim anso nerede kald, yne nereye kald? deniliyordu. Her azdan Hakk Celis'e dair bir tuhaf sz kyordu. Derken, ocuun ta derinlerden sesi iitilmeye balyordu: Hop, hop... Haydi, Aleksandra... Haydi hop, hop! Bu ses kah tehditkar, kah yalvarc oluyor, kah yeis ve hiddetten kaslyordu. Her merhalede kafilenin iinden biri ona kendi eeini veriyor, fakat yine geride kalmaktan kurtulamyordu. Seniha glmekten katlyordu: Bu ocukta bir sr var, mutlaka mutlaka bir sr var. Fakat bunu, yalnz eekler hissediyor diyordu. Vaka bu szde biraz hakikat vard, en trs giden eek bile, stne Hakk Celis'in bindiini hisseder etmez, derhal kslp kalyor, ba nne doru uzanyor, ayaklar kstekleniyor, sanki bir ba dnmesine tutulmu gibi, bir saa, bir sola yalpa vurmaya balyordu. Hakk Celis, yannda kah arabalar dolusu kadn erkek hep bir azdan Trke, Rumca ve Franszca arklar syleyerek, kah bir alay eekli, bin trl neeli amatalarla tozu dumana katarak, birer rzgar hamlesi halinde gelip geenlere evrilmi hayvann stnde yolun yegane meyus ve avare yolcusu kalyordu. Gezintinin sonlarna doru artk onu aramaz ve beklemez oldular. Zavall ocuk, Hristos'ta kendilerini bekleyen eek sahiplerinin yanna gelinceye kadar neler ekti... Fakat btn bu meakkatler, onun iin eve girdii zaman iittii haberden daha elveriliydi. Nuriye Hanmla Neyyire Hanm, ona pencereden baryordu: Hakk Bey, Hakk Bey, yalnz msnz? Yolda Seniha ile Faik Beye rast gelmediniz mi? Beraber deil miydiniz?

Viranba'a kadar beraberdiler, hatta yine Hakk Celis'i beklemek niyetiyle orada bir mddet eeklerden bile indiler ve biraz da kahvede oturmaya karar verdiler; fakat, tam kalkp gidecekleri esnada, ortada ne Seniha'dan, ne Faik Beyden ve ne de eeklerinden eser vard. O gece Hakk Celis, byk dayasnn torununu Necibe Hanmefendinin bahesinde ta fecre kadar bekledi ve akbet, ba kolunun stnde, bir tahta kanapede uyuyakald. Ve Seniha iin mehtapl geceleri beyaz fecirler, beyaz fecirleri pembe akamlar takip etti. Ne vakit oturuyor, ne vakit yatyor, ne vakit istirahat ediyor, kimse bilmiyor, grmyordu. Daima faaliyette, daima harekette, adeta ku ve kelebek cinsinden bir acayip mahluk haline girdi. Ada'daki bu son hafta, onu tamamyle deitirdi; ortada, Cihangir'deki konan o hodbin, hrn, souk ve mstehzi kzndan eser kalmad. Hatta yzne ve gzlerine bile yeni bir mana, yeni bir ifade geldi. Evvelden rengi yanaklarnn ularna doru hafife pembe ve ekli deimeye yakn olan bu yze scak bir solukluk ve narin bir uzunluk geldi, btn kan dudaklarna toplanm gibiydi. Eskiden ay aydnl gibi gzlerine ise, ok yldzl gecelerin rengini andrr laciverde yakn bir koyu glge kt, fakat bu glge, kirpiklerinin gittike oalan srmesinden mi, yoksa gzkapaklarnn adeta rm gibi grnen esmerliinden mi geliyor, bir trl anlalmyordu. Kendisi de bu deiiklikten hayrete dm gibiydi; zira, ehresinde arm veya rkm bir ocuk hali vard; belki de simasna bu ifadeyi veren ey, kalarnn yukarya doru her vakitten ziyade ekik ve gergin durmasyd. Seniha, bazen de sarho gibi grnyordu; baklarna sert bir szgnlk ve yryne, oturuuna, kalkna latif bir perianlk geldi; rzgarda kmldayan dallar gibiydi. Seniha, olur olmaz eylere glyordu. Fakat, bu gllerde ruhun saffetini rencide eden bir ahenk vard; uh, ehvetli ve aifte bir ahenk... Seniha'nn kahkahalarnda, bir sefahat sofrasnda gdklanan bir fahienin sesi duyuluyordu. Seniha'y byle sesine varncaya dek deitiren ey neydi? Artk bu, kimseye mehul deildi. Gen kzn etrafndakiler yle dursun, fakat btn Ada halk bu srra tamamyle vakft: Naim Efendinin torunu Seniha Hanm ile Kasm Paann olu Faik Bey seviiyorlar. Bu srr ilk kefedenlerden biri Necibe Hanmefendidir. Sonra brleri sezdiler. Vaka, teden beri, Faik Beyle Seniha arasndaki mnasebetin bir arkadalk derecesinden fazla olduunu gen kzn btn erkek ve kadn arkadalar bilirlerdi. Fakat, buna da, haff bir flrt manasn verirlerdi. Zira, Faik Bey, pek apkn bir delikanl ve Seniha, pek uh bir gen kzd. Aka bu kadar kabiliyetsiz telakki edilen bu iki mevcut arasnda ve bir haftalk ksa bir zaman iinde tutuuveren sevda odununun alevi gzleri o kadar iddetle kamatrd, gittike, gnden gne, saatten saate o kadar tehlikeli grnmeye balad ki btn o havai ve en dostlar, gizli bir endieyle rkek rkek yerlerine dndler ve atei tututuranlar kendi hallerine ve yalnz balarna brakmak lzumunu hissettiler. Hatta Cemil'le Hakk Celis bile gittiler. Fakat, ne Seniha, ne Faik Bey, etraflarnda hasl oluveren bu boluktan asla haberdar olmadlar. Bunlar, mizalarnn soukluuna, terbiyelerinin sathiliine, yalarnn kklne ramen az zaman iinde sevda yolunun yle bir merhalesine vardlar ki, oraya hi kimsenin sesi gelmez ve oradan hibir ey gzkmez. Seniha ile Faik Beyi yakndan tanyanlar, bu hale pek ayorlar. Fakat,

bilmiyorlar ki ak, mucizeyle doludur, daha dorusu ak, bizzat mucizedir. Baz erkekler u veya bu tarzda kadnlardan, baz kadnlar u veya bu biimde erkeklerden holandklarn sylerler: Benim tipim udur, benim idealim budur derler, halbuki, gnn birinde sylediklerinin bsbtn zddn severler, aradklarnn bsbtn aksi bir insan arkasndan koarlar. Faik Bey iin de byle oldu; bu ana kadar zevkinin en doru lsn olgun ve usta kadnlarn sinesinde bulan bu gen, birdenbire Seniha'nn ham ve sert gsnde hi tatmad mstesna bir lezzet duydu. Vaka Seniha, Faik Beyin nne yalnz et ve kemikten mteekkil bir mevcut halinde kmad; ona en ziyade kaplayan ve nfuz eden bir ruh ve sihir gibi yaklat; yle ki gen adam neye uradn bilmedi. Bir hafta iinde kendini sanki on yldan beri bu kzn aym gibi hissetti. Her reziletin bir itiyat ve her itiyadn bir iptila haline girdii maneviyatnda Seniha'y sevmek de birdenbire, vazgeilemeyen itiyatlardan biri oluverdi. O, imdi kumara ne kadar dknse, Seniha'y da o kadar aryor, Seniha'ya da kendini o kadar dkn hissediyordu. Seniha, Faik Beyin bu ani iptilasndan nihayetsiz bir gurur duydu. Her kadnda, yrtc bir avc hayvanattan bir ey vardr. Kuu yakalayan kedide nasl nihayetsiz bir hazzn raeleri ve dilerini bir ceylann etine geiren aslanda ne kadar derin bir ehvetin emareleri grlrse, kadnlar da lalettayin herhangi bir erkei kendilerine ram etmekte o kadar byk bir haz ve neat duyarlar. Bu cins sevmenin ve sevilmenin srr, yalnz bundan ibaret deildir. Denilemez ki, uh ve mstehzi Seniha, apkn ve havai Faik Beyi, Juliette'in Romeo'yu, Leyla'nn Mecnun'u sevdii gibi sevdi; hayr... Buna inanmak iin, bu gen kzn o gen adam tarafndan bundan birka zaman evvel nasl lakayt ve muhakkir bir muamele grdn unutmu olmak lazmdr. Seniha'y Faik Beye doru iten ey, ne Ada'nn mehtapl geceleri, lk ve mahmur fecirleri, ne amlkta sylenen arklar, iilen ikilerdir. Onun ruhu, ayn ile, ark sesleri ve saatlerin renkleriyle beslenen cokun ve iptidai ruhlardan deildir; Seniha, Ada'nn sevdavi glgelerinde, Faik Beyin yanbanda yabani bir kedi gibi dolat ve aylardan beri kah yatann iinde, kah tuvalet masasnn banda biledii trnaklarn nefret ve gayza yakn bir hrsla batrmak istedii etin en yumuak tarafn, en gafl ann yoklamakla megul oldu. Ne vakit ki buna muvaffak oldu, avn bakalarndan karmak, uzaklara gtrmek, yalnz ve asude kalmak ihtiyacn hissetti. Sabahlar, Madam Kronski'nin refakatinde Ada'nn tenha sahillerinde denize giriyorlard. Seniha bir kayann arkasnda, Faik Bey dier kayann arkasnda, gizlenerek soyunuyor, sonra biri krmz, br siyah banyo kostmleriyle kendilerini yavaa dalgalara brakyorlard. Faik Bey, Seniha'ya yzme talimleri yaptryordu; kah bir eliyle belinin altndan, dirsekleriyle ayaklarnn ucundan tutup srt st yatmay, kah karn ile gs arasndaki noktay avucunun iine dayayarak ve brleriyle ensesinden iterek dalp kmay; kah omuzlarndan tutarak yar oturmu bir vaziyette yzmeyi retiyordu. Kah yan yana yzerlerken kendini takip etsin diye, onu yar yolda brakarak geni kulalarla uzaklap gidiyordu. O zaman Seniha yalvarmaya, haykrmaya balyordu ve Madam Kronski sahilden ayaa kalkarak suni bir telala: Dnnz, dnnz artk, ocuklar!.. diye sesleniyordu. Denizden ktktan sonra uzun mddet yan yana yryorlard; Faik Bey, ona Avrupa hayatna ait hikayeler anlatyordu. Bu hikayelere gen kz gldrecek, merakn celbedecek, hayrete drecek bir sr acayip, ho ve rindane tafsilat kartryordu. Ara sra bir glgelikte durup susuyorlar ve gz gze bakyorlard. Bazen aalarn arasnda kk ocuklar gibi birbirlerini kovalyorlard. Gen adam, vcudunun adali taraflarn gsteren ve gsn yar ak brakan beyaz tenis kyafetiyle ,ve hafif beyaz ayakkablariyle bir

taz gibi zarif ve evikti. Seniha'ya ok maharetli jimnastik hareketleri yaptryordu. Gen kz, dzgn cevval ve taze bir erkek vcudunun btn srlarn bu hareketlerde, bu oyunlarda reniyor hayran kalyordu. Ekseriya le yemeini, kah Faik, Necibe Hanmn kknde kalmak, kah Seniha, Faik'in oteline gitmek suretiyle beraber yiyorlard. Geri Seniha, Faik Beyin oteline gitmekte epeyce mklat ekiyordu. Fakat bu oteldeki yemek saatleri -bahusus akam yemekleri- gen kzn o kadar houna gidiyor, o muhitin havasndan btn hulyalarn okayan yle bir koku buluyordu ki, her eye ramen bir hafta zarfnda iki defa gittii oldu. Faik, Seniha'nn ikinci ziyaretinde, sofralarna oteldeki Hristiyan dostlarndan bazlarn davet etti ve yemein sonuna doru ampanyalar atrd. Sonra otelin hususi bir kesine ekilip dans ettiler. Bunun iindir ki Seniha, Faik Beye gitmeyi, Faik Beyin kendisine gelmesine tercih ediyordu; zira, halasnn evinde sofra saatleri pek o kadar ferahl gemiyordu. Necibe Hanmefendi, muttasl sylyor, kah hatralarndan, kah tasavvurlarndan bahsediyordu; ne bu hatralar, ne de bu tasavvurlar iki gence hibir alaka vermiyor, canlarn skyordu. Yemekten sonra, yumuak ve geni kanepelerde, gevek gevek uzanlan, tembel tembel konuulan, veyahut dalgn bir tavrla ekarte ve piket partileri yaplan lk glgeli saatler geliyordu. En ziyade bu durgun saatlerdedir ki, Faik Bey, gen kzn nnde iin iin sarsldn hissederdi ve Seniha'nn mahmurlaan gzleri, gen adama bakarken baz karanlk geceler uzak ufuklarda akan imeklere benzer prltlarla dolard. Saatlerce azlar susar; fakat gzleri, elleri, ayaklar ve vcutlar hi dinmeyen bir hareketle konuurdu. Bu saatlerde her nedense, ne Madam Kronski, ne de Necibe Hanmefendi yanlarndan hi ayrlmazd, vaka ayar nnde bu sessiz lisan konumakta ve derinden derine birbirini istemekte olgun, arif ruhlar iin serbest visallerden ve en geni hasbhallerden bin kat daha tatl bir lezzet vard. Fakat bu iki gen, henz bu srra eremedikleri iin sabrszlanyorlar, fkeleniyorlard. Akam st olup da gezintiye ktklar veya geceleyin bahede yalnz kaldklar zaman, lsz bir cokunlukla sarlyorlar, pyorlard. Ka defa Necibe Hanmefendi, yar karanlkta, balkonun bir kesinde, bunlar bu halde seyretti; ka defa Madam Kronski, Faik'in kolu Seniha'nn beline dolanrken veya Seniha'nn ba Faik'in gsne yaslanrken stlerine geliverdi. Onlar buna benzer vaziyetlerde grenler, yalnz evdeki ihtiyar kadndan ibaret deildi. Necibe Hanmefendinin yakn ve uzak komularndan birok kimseler, Nizam, Dil ve Hristos gezintilerine alkn Ada halkndan birok mtecessisler, bu iki gen arasndaki macerann bin trl esrarna yakndan, gn gnne vakftr. Sevda ilerine, izdiva entrikalarna dair dedikodular ora halk arasnda cereyan eden konumalarn hemen zn tekil eder. Bu halk, ya sevienlerden, ya sevienlerle megul olanlardan mteekkildir. Ne bundan, ne ondan olmayanlar ise, hayatndan bezgin birtakm hastalarla, oyuna dalm kumarbazlardr. Bykada'da her mevsimin sonu, mutlaka birka izdiva, birka talak veyahut da gayet merakl birka macerayla nihayet bulur ve stanbul'un drt kesinde btn yl bunlara ait yanklar duyulur. Seniha ile Faik Bey arasndaki macera da bu mevsim sonunun en nadir, en tatl meyvelerinden biri olmak istidadn gsteriyordu. imdiden bunlara hayran kalanlar, dmanlk besleyenler, imdiden onlar takip eden, ve kskananlar vard. Hele birinin Naim Efendinin torunu, dierinin Kasm Paann olu oluu, meseleye bsbtn baka bir ehemmiyet veriyordu. Zira, bu iki ismi stanbul'da bilmeyen, tanmayan yoktur. Bunun iindir ki, az zaman iinde Seniha ile Faik Bey arasndaki bu ateli samimiyet stanbul'un bu iki byk ailesine ait bir namus ve haysiyet davas halini ald ve evvela Ada'nn Trk muhitinde balayp stanbul'un btn byk evlerine sirayet ederek kadn, erkek, gen ve ihtiyar herkesi baka trl igal eden hummal bir dedikodu

mevzuu olmaya balad. Naim Efendi ile Servet Bey, birok imzasz mektuplar aldlar. ::::::::::::::::::: VII Servet Bey, geni satranl robdambr ile kaynpederinin odasna girdi: Beni istetmisiniz, efendim, dedi. Naim Efendi, odann bir tarafn kaplayan uzun bir erkan minderinin ucundan, yar diz km, yar bada kurmu bir vaziyette, kafesi kaldrlm, fakat cam indirilmi bir pencereden darya bakyordu. Arkasnda beyaz pikeden iki sra iri, sedef dmeli, pamuksuz bir uzun hrka, banda ayn pikeden bir takke vard. nce uzun ehresi her vakitten ziyade solgun ve izgili, gzleri her vakitten ziyade ukurlam grnyordu; damad ieri girer girmez yerinden kalkmak ister gibi bir hareket yapt ve eliyle nndeki koltuu iaret ederek: Buyurunuz rica ederim, dedi. Dirseini dayad bir uzun yastn altndan kck bir anahtar klesi kard. Yanbanda, minderin stne konmu sedef kakmal byke bir ekmeceyi at, iinden tane mektup kard. Bunlar, bir ey sylemeksizin Servet Beye uzatt ve ban tekrar pencereye evirdi. Servet Bey, ancak birer saniye devam eden bir mddet zarfnda mektuba srayla gz gezdirdi; sonra tpk kaynpederinin yapt gibi, katlar lakayt bir tavrla sedef kakmal ekmecenin stne brakt. Naim Efendi, gz ucuyla damadnn mektuplar okumadan iade ettiini grd ve dedi ki: Niin okumadnz, efendim? Servet Bey, dik dik ihtiyar adamn yzne bakt: nk, dedi; bana verdiiniz mektuplarn de imzaszdr. Bendeniz, mddeti hayatmda ne imzasz mektup yazdm, ne de imzasz mektup okudum. Terbiyem ve tabi olduum prensipler buna msait deildir. Bunlar sylerken ac bir tebessmle glyordu. Naim Efendi birdenbire yzne bir sille inmi gibi ard kald; ne diyeceini bilemedi: Vaka ben de bu yama kadar hi kimseye imzasz mektup gndermedim, ne de kimse bana gnderdi. Bu husustaki taassubunuza itirak etmemekle beraber, dorusu prensibinizi ayan takdir grrm. Fakat bu sefer ltfen, benim hatrm iin prensibinize mugayir bir harekette bulunuveriniz... Servet Bey, kendisinden bir ey rica edilen bir adam tavrn taknd: Ne hacet efendim... Bu mektuplardan bana da geldi, dedi; derhal yrtp attm. Fakat, yle bir gz gezdirmek dolaysyle neden bahsettiklerine aa yukar vakfim. Ne garip memleket! Herkes iini gcn brakm, nelerle megul oluyor! Hey gidi, haysiyet, namus hey!.. Haysiyetli, namuslu adam, imzasz mektup yazar m, rica ederim? mzasz mektup yazan bir adamn haysiyet ve namus hakknda bir fkri olabilir mi? mzasz mektup yazyorlar. Kime, niin? Bir gen kzn babasna, kznn bir gen adamla sevitiini sylemek iin... Lakin, bu nevi mektuplar yazan kimseler bilmiyorlar,

hissetmiyorlar ki kendi yaptklar feci ve galiz hareketin yannda bir gen kzn armas, bir kadnn fahielii, bir kumarbazn hrszl, hatta bir katilin cinayeti hi kalr. Bu gibi mektuplar alr almaz yaplacak i, birok vesaite ba vurup aramak, taramak, sahibini bulmak ve cevap olarak, suratna bir sille indirmektir. Naim Efendi, damadna uzatt mektuplar kendisi yazm gibi, mahcup oluyordu; oturduu yerde ezildi, bzld: Rica ederim, hiddet buyurmaynz, rica ederim... dedi. Maksadm, sizinle ailemize mteallik bir mesele iin hasbhal etmekti. Ben de sizin gibi, irkin bir dedikodudan ibaret... ftira deyiniz, tezvir deyiniz... Abdlhamit devrinin bu millete terk ettii anane-i ruhiye...(Ruhsal gelenek.ruh alkanl,psikoloji) Evet, evet, hakk aliniz var. Bunun bir dedikodudan ibaret olduuna zerre kadar phe etmiyorum. Fakat, anlamak istediim ey udur ki, acaba bu mektuplarda hakikate temas eden noktalar hangileridir? Mesela, bu mektuplarn birinde deniliyor ki... Naim Efendi, yanndaki ekinecenin zerinden bir uzun mahfaza ald, iinden gzlklerini kard. ki eliyle ularndan tuttu, kemali ihtimamla kulaklarna taktktan sonra, mektuplardan birini at, bir mddet sessiz sessiz kendisi okudu, tekrar yerine koydu; mteakiben bir dierini ald, tesine berisine gz gezdirdi ve damadna: Dinleyiniz rica ederim, dedi. Sabahlar rplak denize girmeleri, alameleinnas (Herkesin nnde) sarlp pmeleri yetimiyormu gibi, otelde her trl kuyudu diniye ve milliyeyi (Dinsel ve ulusal kaytlar,kurallar, gelenekleri) ayaklar altna alarak birtakm ecanip (Ecnebiler,yabanclar) ile ampanyalar itikleri ve badehu (Sonra) otelin salonunda dans ettikleri dahi vaki olmutur. Naim Efendi, mektubun yalnz bu kadarck yerini okuduktan sonra tekrar gzlklerini kard, mahfazasna koydu. Mahfazay tekrar ekmecenin zerine brakt ve byk bir saffetle adeta yalvarr gibi Servet Beyin yzne bakt: Ne dersiniz? Acaba bunu da yaptlar m? dedi. Servet Bey, mstehzi bir tavr taknmt: Olabilir a, bunda o kadar harikulade ne var, efendim? diye cevap verdi. Bunun zerine Naim Efendi, ellerini kavuturdu, gzlerini yere dikti ve damad izahatn bitirip gidinceye kadar artk bir kelime sylemedi. Servet Beyin izahat ise hayli uzun srd. Fakat Naim Efendi dinlemiyor, iitmiyordu. Sanki idrak ve uuru zerine Servet Beyin, Olabilir a, bunda o kadar harikulade ne var? cmlesi bir yumruk gibi inmi ve onu benliinin ta ierilerine doru itmiti. Artk harici hayatn btn belirtileri, ses, sz, ekil ve renk, ona esasndan deimi, anlalmaz, tannmaz bir hale gelmi grnyordu. Bir mddetten beri nnde, yerde intizamla yan yana konulmu terliklerinin ularna dikili nazarlarn akn akn odann sair eyas zerinde gezdirmeye balad. Duvarlarda muhtelif tarzda birok el yazs levhalar vard. ki pencere arasnda bir byk tablo, Naim Efendinin pederini yuvarlak Mahmudiye fesiyle, yeil kapl bir samur krk iinde gsteriyordu. Bu, iman, top sakall bir adamd. Bir elini gsne sokmu, dierini vitrinin zerine brakmt. Bu elin orta parmanda, gayet iri bir yakut yzk vard. Naim Efendi, gzlerini yalboya resimdeki yakut yzkten, kendi

parmandaki yakut yze evirdi. Bu, ayn ta, ayn yzkt. Fakat bu oda hala ayn oda, Naim Efendi hala ayn adam myd? Birka sene evvel, yatann ayak ucuna seccadesini serip namazn klan, sonra derinden birtakm dualar mrldanarak kesine oturan ve mteakiben sabah kahvesini yudum yudum ierken, gn gecedir kalbnn rahatn karan btn dedikodulara, o imzasz mektuplara dair damadyle samimi bir hasbhal ihtiyacn duyan bar dolu ihtiyar aile reisi bizzat o muydu? Naim Efendi, kendisini babasnn resmi karsnda, duvardan minderin stne yuvarlanm bir ikinci resim zannediyordu, fark neydi? iki pencere arasnda yaldzl kaln bir ereve iinde asl duran bu Mahmudiye fesli adam gibi o da sesini karmamaya, zamann ve saatlerin deiimine tabi olmaya ve bakalarnn elleri kendini nereye brakrsa orada kalmaya mahkum deil miydi? Naim Efendi, kendi evi zerindeki hakimiyetinin ne kadar sarsldn, ne kadar hie indiini en ziyade bugn ve bu saatte hissetti ve kendi kona iinde kendi ocuklar arasnda varln o kadar yabanc buldu. Gnl yle derin bir gurbet acsyle doldu ki az kalsn, gzlerinden yalar boanacakt. Servet Bey, szlerinin sonuna doru her naslsa, kaynpederinin halindeki melale dikkat etti; ihtiyar ok hrpaladn anlad: Mamafih, emredersiniz, hemen yarn Seniha'y artrz, dedi. Naim Efendi, ban sallad. Seniha buraya gelmi veya orada kalm, neye yarard? Olan oldu, biten bitmedi mi? Kasm Paann sefih, hayasz ve rezil olundan artakalm bir Seniha'dan burada olsun, orada olsun, artk ne hayr umulurdu. Naim Efendi, byle dnmekle beraber, yine iin iin Seniha'nn saffetine ve masumiyetine inanyordu. Kendi kendine: Daha ka yanda; yavrucuk, daha ka yanda? diyordu. Ve kendi kendine byle syleyerek yava yava, o da damad gibi Seniha'y, bu mfsit ve mfteri muhitin bir kurban halinde grmeye balyordu. Nitekim Servet Beyle bu feci muhaverenin ertesi gn,akam zeri, Seniha, Madam Kronski'nin refakatinde konaa dner dnmez, byk pederi tarafndan yle bir efkat ve itiyak tuyanyle (zlem cokunluuyla) karland, saatlerce o kadar okand, o kadar nazlandrld ki, kendini adeta ilk ocukluk devrine avdet etmi zannetti. Esasen korulardan, denizlerden, tepelerden ve sevimeden avdet eden bu kzn ruhu, kabna smayacak kadar takn ve sarhotu. Eski, sessiz konan iinde gen bir ceylan gibi, o odadan bu odaya, bu odadan o odaya koup duruyordu. Mtemadiyen ark sylyordu ve kardei Cemil'le ocukluklarnda yaptklar gibi sofalarda bin trl grltl oyunlar icat ediyorlar, birbirlerini kovalyorlard. Naim Efendi, Seniha'nn konaa avdetinden sonra, birka imzasz mektup daha almakla beraber, bu sevinli sesler ve bu neeli grltler iinde kendinden gemi bir halde hibir eye ehemmiyet veremiyordu. kide bir, kz Sekine Hanma diyordu ki: Yavrum, ne iyi ettin de kzcaz Ada'ya gnderdin. Shhati, neesi yerine geldi; eski huysuzluklarndan, eski buhranlarndan eser kalmad. Onu bu halde grdke ben bile yirmi ya daha genleiyorum. Sekine Hanm: Hem de maallah, ne kadar serpildi, topland, gzelleti, diyordu. Gitmezden evvel, bilekleri ipincecik, benzi sapsaryd ve gzlerinde fer kalmamt. imdi, bakyorum, yanaklar adeta pene pene pembeleti, gzlerine can geldi.

Naim Efendi: Bir eye daha memnun oluyorum; diyordu. Dikkat ediyor musun bilmem. Eskisi gibi olur olmaz kimselerle de dp kalkmyor. O Nuriye Hanmlar, o Belks Hanmlar, Cemil'in o mnasebetsiz arkadalar, etrafndan ekilir gibi oldular. Servet Beyin haremi pederine mekuf olmayan birok hakikatlere vakfm gibi esrarengiz bir tavrla ban sallayarak ilave ediyordu: Evet, evet. Ben de en ziyade buna seviniyorum. Dorusu, kzn huyunu bozan btn bu mnasebetsiz kimselerdi. lle o iki kz kardeler yok mu? Ne sinsi, ne ilerinden inelidirler, bilmez misiniz? Sonra Belks, mebusun kars Belks Hanm... Nianta'nda kiminle grtysem, bana, Seniha'nn bu kadnla dp kalkmasna hayret ettiini syledi. Meer yapmad yokmu. Diyorlar ki nerede ise byk bir rezaletle kocasndan boanacakm. Evine girip, kt saatler bile belli deilmi. Adamcaz azn ap bir ey syleyecek olsa: 'A, ne yapaym, ruhumu besliyorum. nsan yalnz vcuduyla yaamaz ya!' diyormu. Naim Efendi: u Faik apknnn da bir ayan kesebilsek! diyordu. Zira, Faik Bey hemen her gn konakta gibiydi ve o gelir gelmez, ihtiyar adamn rengi deiiyor, gnlne endie dyordu. Btn ald imzasz mektuplardaki cmleler, onun karsnda birer birer hatrna geliyordu. Ka defa gen adam yanna girdii vakitte selamn almamak, merdivende veya sofada tesadf eder etmez ban evirmek, hibir zaman hatrn sormamak, ara sra yzne huunet ve istihkar (Kabalk ve hogr) ile bakmak suretiyle istiskal (Kovarcasna davranmak, kovumsama) kelimesinin tazammun ettii (erdii) her eyi yapt; fakat, Kasm Paann olu aldrmyor, anlamyordu. Darda uaklara, ieride hizmetilere evin efendisi gibi muamele ediyor; Servet Beyle laubali bir arkada tavryle konuuyor ve Naim Efendinin elini adeta zorla tutup skyor; Bonjur, efendim, naslsnz bakaym? yisiniz, iyisiniz, maallah! diyor, sonra Sekine Hanmn baz safiyane hareketleriyle alay ederek, geip bir koltua kuruluyor, ayaklarn kah birbiri stne atyor, kah yar yatm gibi odann ortasna kadar uzatyor, bazen yksek bir eyin zerine kaldrp koyuyordu. Daima geveze, daima akac, kahkahal ve uhtu. Ekseriya, aznda bir sr yalanlar ve martavallarla gelirdi. Babali caddesinden, Doruyol'a aksetmi birok siyasi ayialarn, ehrin hayatna dair birok dedikodularn kayna ve kava sanki oydu. kide bir gayet laubali bir tarzda; zamann vkelasndan bahsederdi; mesela bazen: Geen akam kulpte, Cavit'le hayli konutum, derdi. Azizim, bamzda bu kadar ar bir harbiye btesi bulunduka maliyemizi slah etmenin ihtimali yoktur, diyor. Hakknda ne sylenirse sylensin, Allah iin zeki ocuk... Bazen de kendini devrin mhim ahsiyetlerinden biri eklinde gstermek iin: Yaknda, mhim bir misyon'la beni Londra'ya gnderecekler sanrm, fakat henz dnyorum, derdi. Btn bu szler, Naim Efendinin gayz ve nefret nedir bilmeyen kalbine bir zehir gibi damlard. mrnde hi kimse ve hibir ey ona bu ocuk kadar tiksinme vermedi. Bazen konan iinde avaz kt kadar: Ya o, ya ben! diye haykraca gelirdi. Seniha'y adeta hrn bir ihtiyar koca gibi ondan

kskanmaya balad. kisini bir arada yalnz bilince ne rahat, ne huzuru kalyordu; iine mthi bir vesvese giriyor ve tecesss ateten bir gmlek gibi btn vcudunu saryordu. Fakat, ne are ki tecesss tatmin eden yollarn hibirini bilmiyordu. Ayak ularna basarak kapal odalara doru yrmenin; gz veyahut kula anahtar deliklerine yerletirmenin; gerilerden gizlene gizlene insan takip etmenin usullerine zerre kadar vukufu yoktu. Zevcesi zamanndan beri kendi hizmetinde bulunan, ksmen Seniha'ya dadlk etmi yal ve emektar bir kadn iki gencin peinde casuslua sevk etmek istedi; fakat, bir trl sylemeye dili varmad. Bu yaa kadar bu snf kimselerle, grecekleri hizmete dair szlerden baka bir kelime konumaya almamt. Bununla beraber, bir taraftan hakikate de vakf olmak istemiyor, hakikatten korkuyor, lnceye kadar phe ve tereddt iinde kalmay, Seniha'ya dair fena bir ey renmeye bin kere tercih ediyordu. Nitekim gnn birinde, kahyas Ragp Efendi, gayet kederli ve esrarl bir tavrla yanna girip: Efendim, msaadenizle size gayet mhim bir ey arzedeceim, der demez, zavall ihtiyar, bunu mutlaka Seniha'ya dair bir mesele sanarak, adeta kalbinin durduunu hissetti ve muhatab daha azn amaya vakit bulmadan: Kuzum Ragp Efendi, bu meseleyi kapa. Ne bilmek, ne iitmek isterim; dedi. Halbuki Ragp Efendi ona, sadece kendi ilerinden bahsetmeye geliyordu. Naim Efendinin Vefa hanndaki marhun hissesi, birka zamandan beri tehlikedeydi. Esasen bu rehin muamelesi bey'ibilvefa (Satc bedeli geri verince mterinin de satlan mal geri vermesi) usulyle yaplm olduu iin, bir seneden beri parasn bekleyen alacakl, Ragp Efendiyi ikide bir, intikal muamelesini kati surette yaptracan haber vererek tehdit ediyordu. Naim Efendinin kahyasnca bu hissesinin elden gitmesi, byk ziyand: Ne yapp yapmal, buna bir are bulmal, diyordu. Zira, hann istikbali byktr. Seneden seneye icar artyor. Gnn birinde, Cenab Hak msaade eder de bir de tamir olunursa, yalnz sizin hisseniz be aileyi mreffehen geindirecek paray getirir. Naim Efendi, meselenin Seniha'ya ait bir ey olmadn hisseder etmez geni bir nefes ald ve gya Ragp Efendi, ona bir mjde getiriyormu gibi beu (Glen, en) bir ehreyle: O halde ne yapmal? Sizin fkriniz nedir? dedi. Ragp Efendi, krl ve dik kalarn att; bir mddet dnd, sonra yava ve matemli bir sesle yle bir tasavvurdan bahsetti: Efendim, acizlerin fikrine kalrsa, yaly bu han iin feda edivermeli! Esasen yaldan hibir istifadeniz yoktur. Bu sene fevkalade olarak mevsimi yz liraya kiraya verdik; fakat her sene ele ayn frsat dmez. Bahusus ki Kanlca'ya rabet gittike azalmaktadr. Tarabya'da, Bykdere veyahut Yeniky'de olsayd anlardm. Fakat bundan sonra Kanlca'da koca bir yalnn iinde kim gider oturur? Naim Efendi: O halde, dedi, bu kadar ie yaramayan mlk kim satn alr ve kaa alr? Acaba bunu satarak tedarik edeceimiz para ile borcumuzu kapatabilir miyiz? Ragp Efendi: Siz orasn bana braknz, dedi; yalnz, esasta mutabk kalalm, bu

bendenize kafdir. Naim Efendi yaly satmaya karar veremiyordu. nk, oraya ruhi bir irtibat vard, genliinin en ho demleri bu yalda gemiti; ihtiyarlnn en sakin ve en rahat gnlerini yine bu yalya medyundu. Kardan grnn; arka tarafndaki bahesini; geni ve aydnlk odalarn, denize doru uzanan ehniini daha birok teferruatn adeta ulvi bir muhabbetle seviyordu. Vefa hann grmemiti bile. te bir hissesinin bu donuk 'renkli, kirli binann hangi tarafna isabet ettiini de bilmiyordu. Esasen bu mterek temellkn (Mlk edinme,sahip olma) manas, onun beyninde teden beri mphem, mecazi bir mefhum mahiyetindedir. Bilmem neden, yaly satmaya bir trl raz olamyorum, dedi. Mtaleatnz (Dnceleriniz) doru olabilir; fakat, bence acayip bir his meselesidir. emberlita'taki arsann getirecei para ile hi olmazsa bir mddet daha oyalamak kabil deil mi? Ragp Efendi, kzgn bir skun iinde dinliyordu. Btn emektar hizmetkarlar gibi, onda da efendisine kar mtehakkimane bir tavr vard: Bu, hisse mteallik (likin) bir ey deil, efendim, dedi. Bu, bir hesap ve menfaat meselesi. Vaka arsann muamelesi bitmek zeredir. Fakat, oradan alacamz parann nereye gideceini biliyor musunuz? Btn Beyolu esnaflar bu arsann satlaca gn bekliyor. Hem, rica ederim, bendenize bu arsadan bahsetmeyiniz. Zira, iim kan alyor, takrir gn yannzda bile bulunamayacam. Bilir misiniz, bugn bin iki yz liraya sattm bu yer biraz diimizi sksaydk, elektirikli tramvay iletmeye balar balamaz bize ne getirecektir? Naim Efendi, mtevekkilane bir eda ile omuzlarn silkti ve: Ne yapalm, kader byleymi! der gibi boynunu bkt. O, yumuadka Ragp Efendi sertleiyordu: Affnz rica ederim, size ac bir sz syleyeceim: Bu gidile pek yakn bir zamanda, yalnz Kanlca'daki yaly deil, fakat bu kona... Evet, bu kona da satmaya mecbur olacaksnz. Naim Efendi tepeden trnaa kadar rperdi, minderin zerinde ok oturmaktan dizleri uyumu gibi, elleriyle bacaklarn outurmaya balad. Mahzun mahzun: urackta ne kadar mrm kald? dedi. Ve dolgun gzlerle camn arkasndan dardaki aydnla bakt. ki ihtiyar uzun bir mddet skuta daldlar. Sonra Naim Efendi ta barndan gelen bir sesle, yava yava: Ne yazk ki bu zamanlar da grdk, dedi; hibir tat ve bereket kalmad. Nefes almak bile gleti, kabahat bizde mi? Ragp Efendi, gittike merhametsiz oluyordu: Vallahi efendim, zamann da pek o kadar kabahati yok, hi phesiz, kabahat bizde, dedi; bamz skya geldike zaman zaman, diyoruz. Fakat o zamane evlatlarna birer meram anlatmak kabilken... Naim Efendinin kahyas, szn ikmal etmedi, lakin Seniha ile Cemil'in byk babas, muhatabnn bu yarm cmlesindeki maksad kafi derecede hissetti. Ne garip! Han, yal, arsa meseleleri bile dnp dolap bu iki ocua dair bir bahis haline giriyordu. Lakin, Naim Efendi, zamandan ikayet

ederken hi onlar dnmemi, bsbtn baka eyler kastetmiti. Onun iin zaman, btn messes eyleri temellerinden sarsan inklap rzgaryd; onun iin zaman, kalplerdeki ihtila (rpnma, arpnt) ve yzlerdeki endieydi; herkes, arkasndan mtemadiyen itildiini hissediyor; fakat, ne iteni, ne de gittii yeri biliyordu. Onun iin zaman, mazinin bereketini, azametini, ismet ve nezahetini (Namus ve temizliini) yapm btn unsurlar birer birer ineyen gizli ve obur canavard. Halbuki, zaman, bir taraftan da Cemil ve Seniha'yd, devrin btn ihtilalar, btn hummalar herkesten ziyade onlardayd. Mazinin bereketini, azametini, ismet ve nezahetini ineyen obur canavar, Seniha gibi, Cemil gibi erkekli diili binlerce, yz binlerce mevcuttan mteekkil bir eydi. Naim Efendi; ara sra: Zavall ocuklar, biz yine epeyce gn grdk, fakat onlar hi gremeyecekler! derdi; kendi kendine byle syleyerek, onlara kzaca yerde, acrd. Bir gece Cemil; konaa fena halde sarho geldi. Yrmek yle dursun, ayak stnde durmaya mecali yoktu. Dardan bir uak koluna girmi, adeta srkleyerek bin bela alt katn mermer sofasnda, bir kanepe stne oturtabilmiti. Cemil, barmakla hrlamak ve homurdanmak arasnda birtakm sesler karyor ve muttasl kusuyordu. st kattan bu grlty iiten Naim Efendi, -zira o, ge vakitlere kadar uyumazd- yava yava merdivenlerden indi, torununa yaklat ve ii anlar anlamaz, yannda duran uaa gayet sakin ve tabii bir tavrla bir leen ve ibrik getirmesini syledi. Cemil bir taraftan inliyor, bir taraftan Franszca arklar sylyor, birtakm isimler sylyor ve tekrar kusmaya balyordu. Arada bir: Dokunmayn bana, dokunmayn bana!.. diyor, kendisine uzanan kollar, ban tutmak isteyen elleri itiyordu. Naim Efendi; buna ramen ocuun ban leene doru edi. Bir iyi su ile ykad; sonra kurulad ve uak ayaklarndan, kendisi kollarndan tutarak yava yava yukarya kardlar. Naim Efendi mtemadiyen: Sus, sus yavrum... Herkesi uyandracaksn, ayp deil mi? diyordu. Soluk solua yatana yatrdlar. Bykbaba, o gece torunu uyanncaya kadar bekledi. kide bir, mendilini kolonya suyu ile slatyor ve ocuun alnna koyuyordu. Onda, bu gibi ilere oktan alm mahir bir hastabakc hali vard. Halbuki imdiye kadar ne bir hastaya bakm, ne de bir sarhoa bu kadar yaklamt. te o gece, ilk defa olarak bu ocuk, ona bir eyin kurban gibi grnd; kendi kendine soruyordu: Acaba bir derdi mi var? Acaba birini mi seviyor? Kim bilir, kim bilir! Zaman o kadar acayip, zamane kadnlar o kadar fena ki!.. ::::::::::::::::::: VIII Asl dertli olan, asl birini seven Hakk Celis'ti. Henz bu yata, zavall ocuk gnl ekmek nedir bir byk adam gibi biliyor ve bir byk adam gibi yarasnn acsn, kimseye sr vermeyerek tayor. Benzine bir tatl solukluk, gzlerine bir derin bak ve bana acayip bir dalgnlk geldi. Ne mektepteki derslerine bakyor, ne de evindeki kitaplarn okuyabiliyordu. Bykannesi Selma Hanmefendi, ikide bir sert ve kaln sesiyle evin iinde: Bu ocua bir hal oldu; bu ocuk avareleti!.. diye haykryordu. Hakk Celis gittike herkesten uzaklamak istiyordu. Tpk o hayvanlar

gibiydi ki, hastalandklar zaman hemcinslerinden kaarlar ve lmezden pek ok evvel ortadan kaybolurlar. Hakk Celis, hatta Seniha'nn meclisini bile aramyordu. Eskiden her eye ramen, onun yannda bulunmak, onun sesini iitmek, etrafndaki havay teneffs etmek gen adam iin bir byk ihtiyat. Fakat imdi Seniha'y grnce adeta kayordu. Zira sevdii Seniha deildi. Bu Seniha, onu korkutuyor, utandryor, ac, derin bir mitsizlie dryordu. Bunu grnce br iin tad hasret yz kat daha artyor, tahammlfersa (Dayanlmaz) bir hale giriyor, bar onulmaz bir yerinden yaralanyordu. Yoksa, Seniha byk halasnn oluna kar, bahusus son zamanlarda, hi olmad kadar nazik ve mfikti. Ona her tesadfnde, bir byk hemire tavryla serzeniler ediyor, Seni brakmam vallahi! diyor ve bazen gittii yerlere bile onu srkleyip gtrmek istiyordu. Ne szlerinde, ne baklarnda, ne hareketlerinde o eski zalimliinden, o eski huysuzluundan eser kalmamt. Daima sakin, mtebessim bir hali vard. Fakat, iin iin bir gizli endieyle megul ve dalgn gzkyordu ve ite asl bu halidir ki Hakk Celis nazarnda Seniha'y yabanclatryordu. Tavrlarnn her biri ayr ayr sahteydi. Hakk Celis, dnk hrn kzn imdiki skunu altnda kaynayan ihtiras alemini, bu yapma tebessmlerin gizledii yz ekitmelerini ve okamalarn ancak zaptedebildii trnaklar igd (lk metinlerde insiyaki bir tarzda.Yalnlatrrken bir szck dm olmal. Dorusu igdsel olarak ) fakat ayan hayret bir vuzuh (alacak bir aklk) ve isabetle seziyor, gryordu. Kendi kendine; Ne kadar riyakar olmu; Yarabbim! Ne kadar riyakar olmu! diyordu. Her gn ve herkes nnde tamak lzumunu hissettii bu maskenin arkasndaki yz, kim bilir, ne iren bir eydir! Ve gen adamn saf, taze kalbinde ilk defa olarak, muhabbetin balna nefretin zehri karyordu. Hakk Celis, iyilikle gzelliin birbirine ne kadar zt olduunu bu sefer Seniha'dan anlad ve sevda denilen ey, ona mtemadi bir ihtila gibi grnd. iirdeki akla hayattaki ak ne kadar birbirine benzemiyormu. imdi, Hakk Celis, Nuriye Hanmla Neyyire Hanm kendisine, iirden bahsettikleri zaman bu iki kz, hayat ve his ilerinde fevkalade grgsz ve yavan buluyordu. inde edebi cokunluk namna hibir ey kalmamt. Sanki kinle kararm sevdann atei, ruhunun btn tatl usarelerini kurutmutu. Fakat, ne gariptir ki, Hakk Celis'in zddna olarak, Seniha'nn iinde yeni bir hislilik uyanyordu. Yeil gzl kz, be alt aydan beri adm adm dolat kapal bahede, hayalata dalmay, her den iee yal gzlerle bakmay ve karanlklarda sesler dinlemeyi ok seviyordu. Gya, birtakm hissi ve hayali tavrlarla sevdann hudutlarn amaya, geniletmeye alyordu. Faik Beye manidar yadigarlar veriyordu ve ondan airane hediyeler bekliyordu. Birka zamandan beri gen adamn cepleri bir gzbacnn torbalar gibi manalar ve kymetleri yalnz ikisi arasnda malum bir sr acayip ufak tefeklerle doludur. Fndk cesametinde (Kklnde) kck bir altn kutu, st ilemeli, mini mini ipekli bir kese, hiyeroglif iaretlerle oymal bir madalyon, sap fildiinden kk parmak uzunluunda bir haner, Faik Beyin Seniha'y sevmeye balad gnden beri daima zerinde tamaya mecbur olduu byl eyadand; bunlarn her biri Seniha'nn vcudundan esrarl bir ey saklamaktadr. Faik Beyin kolunda bir de kzl renkli bir bilezik vard, bunu Seniha kendi salarndan rd. Faik Bey, vaka, btn bunlar can gibi bakalarndan sakl tutard; fakat frsat dtke ve lzum hissettike herhangi bir dosta, adi bir bahaneyle bunlardan bir tanesini gstermekten ekinmezdi. Zira, bu eylerin sihri, ancak bakalarnn gz dedikten sonradr ki; hkmn icraya balyor ve alemin nazarnda Faik Beyi bir kahraman gibi gsteriyordu. Bununla beraber, o da Seniha'ya baka eyler verdi.

Ezcmle, zerinde boydan boya kendi eliyle birtakm tarihler, szler, msralar yazlm ipekten bir beyaz kuak ki, gen kz bunu, birka aydan beri belinde, eti stnde smsk balanm tayor. Baz cokum demlerinde gen adama derdi ki: Bu kuak, senin kollarndr; beni, daima, gece gndz ilk defa sardn gibi saryorsun. Bazen hi lizzumu yokken ona sayfalarca mektuplar yazyordu. Bunlarn ou, edebiyat kitaplarnda ak slubuna numune olacak kadar airane, selis (dzgn, akc) ve gzeldiler. Seniha bu mektuplarnda, ekseriya, Fransa'nn ak airlerinden birok uzun istinsahlar (Kopya etme,buradaalnt anlamnda) da yapyor, kendi cokunluunu ancak onlar vastasyle ve onlarn haliyle anlatabiliyordu. Hibir kap onun ruhuna gre deildi; her sz dar ve az buluyordu. Faik Beyle yan yana yrdkleri yolun her merhalesinde: Daha ileriye, daha ileriye! diye haykrmak istiyordu. Lakin, Faik Bey, daha ileriye gitmenin lzumuna kani deildi. Bahusus, Seniha ile mnasebetlerinin airane tarafn hi sevmiyordu; gen kzn cokunluklarn vahi ve zarafete aykr buluyordu. Baz kimselere hayattaki manevra, gln ve kaba grnr; takn hareketler, alamalar, haykrmalar, bir ideale doru soluk solua komalar bu kimseler iin ya cinnet, ya avanaklktr. Faik Bey de bunlardan biriydi. Bu gen adam, kendi hayatnn ne kadar dzme, kendi ruhunun ne kadar ireti olduunu hi dnmeyerek Seniha'y fena halde suni buluyordu. Vaka gnlne, gittike daha geni bir ufuk arayan bu gen kz, gayesine varmak iin her vastadan fayda umuyordu. Tavr ve hareketlerine heyecanl bir slup, sesine ve baklarna hissi bir ahenk verebilmek iin her gn, her saat ekilden ekle giriyor, adeta kendi kendini bir bezin zerindeki resim gibi silip yapyor, yapp siliyordu; Seniha, teden beri giyiniinde olsun, yaaynda olsun, herkese benzemekten korkard. imdi de herkes gibi sevimeden korkuyordu. stiyordu ki, Faik'le mnasebetlerine bir harikuladelik gelsin; byk bir macera, iddetli bir rzgar gibi onlar alp, hi kimsenin yetiemeyecei kadar uzak bir yere srklesin, atsn. Seniha bazen de, esrarl hadiseler ihtiyacn hissederdi ve ortada hi yoktan birtakm vakalar icat ederdi. Mesela, on be gn Faik Beye hi grnmezdi. O, konaa geldii zaman, kendisini yok dedirtirdi, st ste mektuplar alp, cevap vermezdi ve gnn birinde gen adamla bulutuklar zaman, ona gaybubetini birtakm acayip sebeplerle izah ederdi. Randevularnda saatlerce bekletmek mutadyd. Vaka Faik Bey, intizar esnasnda fazla heyecana dmezdi, ne de fazla can sknts hissederdi. Nitekim, Seniha, onu bir gn bulutuklar evin arka odalarndan birinde, yar beline kadar pencereden darya sarkm bir komu Rum kzyla akalarken grd, dier bir defasnda, fesi banda, bastonu elinde gelir gelmez veya gitmek zereyken, bir kanepenin stnde uyumu buldu. Seniha, Faik Beyle mnasebetlerine dramatik bir ekil vermek iin, kah ihanet, kah lakaydiyi gsteren bir nevi hadiselerden azami istifadeyi bilirdi. Mthi bir tehevvrle (Kzgnlkla) gen adamn zerine atlmalar yzkoyun yere yatp saatlerce hngr hngr alamalar veyahut baz yeni piyeslerin sonlarnda olduu gibi sesi ve gzleri dolgun, birka hazin sz syleyerek ekilip gitmeleri, balca muvaffak olduu rollerdendi. Mamafh bu rollerin hibiri Faik Beyi heyecana drmezdi. Seniha'y daima bir kk ocuk gibi avutmasn bilirdi. Bunun iin ne fazla sze, ne fazla harekete lzum vard; Faik Beyin piman bir ak tavr taknmas en feci kavgalarn derhal tatlya balanmasna kafydi. Gen adam, Seniha ile beraber

iki ve hatta kadnn bir arada idaresini o kadar mkl bulmuyordu; onun belini bken ey; asl kumard. Bu rakip kabul etmeyen iptila yznden akane hayatnda ekmedii sknt, girmedii znt kalmyordu; zira bu sahada kan hadiselerde daima malup den, perian ve zelil olan (Aalanan, alalan) kendisiydi. Bunun iindir ki, Seniha'nn en ziyade korktuu rakip, Faik Beyi, Faik Beyin zerindeki nfuzunu o kadar hie indiren bu kaba ve adi iptiladr. Kalbindeki sevginin hala nasl ve neden devam ettiine ayordu. Bugne ait en kk teferruat bile gen kzn dimanda bir ivi gibi saplanm duruyor. Drt gnlk bir ayrlktan sonra bir sabah erkenden konaa gelmiti. Henz herkes uykudayd. Saat ona doru, Seniha'ya kahvaltsn getiren hizmeti, onun sekizden beri Cemil'in odasnda olduunu syleyince, hayrete dt. arabuk yatandan kt, yarm yamalak giyindi ve biraderinin odasna gitti. Cemil, bir koltuun iine gmlm ve ayaklarn bir sandalyenin stne uzatm, dnceli ve fkeli bir tavrla sigara iiyor ve Faik Bey, o gne kadar kendisinde grlmemi bir heyecanla odann iinde bir aa bir yukar dolayordu. Salar karmakark, yz sapsaryd, yanaklarn gnlk bir sakal, toz renginde bir kir tabakas gibi rtyordu. Seniha: Ne var? Ne oldu? demek isteyen gzlerle bir bunun, bir de kardeinin yzne bakt. kisi de bir ey sylemiyordu. Faik Bey, gen kzla hatta selamlamad bile. Odann ortasnda, dimdik durdu kald. Cemil, dudaklarnn ucuyla hemiresine bir Sus! iareti yapt; sonra o da ayaa kalkp dolamaya balad. Seniha'nn aknl korkulu bir endieye inklap etti (Dnt) ve o da ayakta durmaya mecali kalmam gibi, biraderinin yata kenarna iliti. Hatrna bir anda birok vahim ihtimaller geldi. Fakat hibirini sormaya cesaret edemedi, yalnz alk bir nazarla Faik Beyin gzlerinin iine bakt. O zaman gen adam, yar sahte, yar samimi bir facia tavryla: Ah, tasavvur edemezsiniz, ne felaket! dedi. Seniha, dudaklarnn ucu ile ayn iareti yapyor mu diye tekrar biraderinin yzne bakt; o, imdi arkasn evirmi, pencereden darya bakyordu. Gen kz sobas yar snm odada rperdiini hissetti. Rica ederim, syleyiniz, merakmdan atlayacam, dedi. Faik Bey, gzlerini yere indirdi, ellerini birbirine kilitledi, mahzun bir sesle sylemeye balad: Grlmemi, iitilmemi bir ansszlk!.. Bir gecede tam yz lira kaybettim. Oyunda hi bu kadar mthi ziyana uradm bilmiyorum. Bir akam evvel be yz liraya yakn kazanyordum. Bunun zerine kesmek lazmken... Kr eytan!.. Beni her eyde berbat eden iradesizliimdir; sonuna kadar kaplr, giderim. Cemil, birdenbire ban evirdi: Canm, neyse olan oldu; imdi bu paray nasl deyeceksin? Onu dnelim, dedi. Cemil'in bu sz zerine, oday, bir mecliste krlan bir potu mteakip hasl olan skuta benzer, ar ve souk bir skut kaplad. te bu skut iindedir ki, Seniha, kalbindeki sevginin sendelediini hissetti. Evvela Faik Beyi, Cemil'in bu, Nasl deyeceksin? szn kar protesto edecek, kzacak veyahut hi deilse utanp susacak zannetti. Lakin Faik Bey, asl bu szle mkalemenin ucunu bulmu gibi, yar hznl, yar mstehzi bir tebessmle glerek, ngilizce:

te asl mesele bu! dedi. Sonra yar Franszca, yar Trke yle devam etti: Kabil deil, babamdan isteyemem; zaten istesem de veremez. Baz dostlarmzdan dn istemek ise pek arma gidiyor... Asla; neyim var, neyim yok hepsini mezada gtrr satarm, daha iyi! Allah belasn versin, borlandm adamlar, bari tandm kimseler olsayd, neyse!.. Biraz bekleyebilirlerdi, biraz laf anlatmak mmknd. Fakat, bunlara kar ne diyebilirim? Mutlaka yarna kadar demeli, veyahut... Sustu, evvela Seniha'ya, sonra Cemil'e bakt: Veyahut, dedi elini gzle grlmez bir silah skyor gibi akana gtrd; bundan baka yapacak ey kalmaz... Gen adamn bu hareketi ve bu sz, Seniha'y heyecanlandracak yerde, kzdrd: Mbalaa etmeyiniz, rica ederim, Faik Bey! dedi. Elbette bir kolayn bulursunuz. Ve bunlar sylerken Faik Beyin boynundaki yakaln kirden dalga dalga olduunu grd; hayalinde o kadar bytt bu adam, meer ne zibidi bir eydi! Onu daha ziyade grmek, dinlemek istemedi, arkasn dnd, kt gitti. Fakat akama doru Cemil, Seniha'ya ondan uzun bir mektup getirdi. Altl stl yazlm sekiz byk sayfa tekil eden bu mektupta gen adam, sevgilisinden muavenet (yardm) talep edyordu ve aksi takdirde o gece mutlaka kendisini ldreceini sylyord. Seniha bu mektubu okuduktan sonra, hayretle kardeinin yzne bakt: Ben ne yapabilirim? dedi. Bykbabamdan isteyemez misin? Bykbabamdan yz elli lira ne diye isteyebilirim, sen deli misin?.. O halde yapacak bir ey var; elmaslarn verirsin, rehine koyarz! Seniha, dolabn at, iinden bir ekmece kard, ekmecenin iinden birka tane mahfaza ald ve birer birer Cemil'e uzatt: Bunlar bir eye yarar m, bilmem... dedi. Ve hayatnda ilk defa olarak ar, ciddi dnd, kald. Hayat bir an iinde, ona, en plak ve en kaba haliyle grnmt. Bu dnyada her ey ne baya, ne beyhude, ne kirliydi!.. Bu dnyada gzellik bir hayal, sezgi bir efsane, asalet ve zarafet, insann stnde hafif bir cilayd. En gzel bir yze bir iskelet ifadesi vermek iin iki gecelik bir uykusuzluk, bir sevgiyi bir alverie evirmek iin birka paket iskambil kad, en zarif bir adam bir dilenciye dndrmek iin yz elli liralk bir bor kafydi. Giyinmi, kuanm, terbiyeli, haysiyetli ahslarn altnda hi deimeyen ezeli mahluk, sa, sakal, dileri ve trnaklar uzam her zamandan ziyade grbz ve kurnaz srtyordu. Yapmack ve grenein, biraz da tesadfn eseri trl trl kalplar iinde giden, gelen, dnen, tahlil eden, seven ve sevilen hep o, daima oydu. Seniha ilk defa olarak, o gn Faik Beyin muhabbeti yoluna kendi vcudundan

ve kendi namusundan yapt fedakarla acd. Bir yaz gecesi orada, birka kahkaha ile, birka buse arasnda farkna varamayarak iledii hatann vahametini, geniliini, derinliini ancak o gn anlad, ne yapmt? Bugn merhamete avu amaya gelmi u tra uzun, yakal kirden dalga dalga dilenciye, bundan sekiz ay evvel ihsan ettii eye, demek buuk mahfaza iinde biraderine uzatt u talardan daha m az kymetliydi? Halbuki, Faik Bey bu talara malik olmak iin daha ziyade yalvarm, daha ziyade alamt!.. Nasl ve hangi sihirle bu adam, ona bundan sekiz ay evvel, kendisine kurban verilmek ihtiyac hissedilen bir ilah gibi grndyd; nasl ve hangi sihirli el dememi, krpe etini ii hi titremeden onun nne atmt? Seniha, kalbinin bu bir gnlk imtihanndan epeyce deimi kt. Aktan evvelki alayc, havai, uh ve iveli haline avdet etti. Cemil'in dostlarndan Macit Beyle kk bir maceras oldu. Pangalt'daki talyan ahbaplarna sk sk gitmeye balad; orada bir gen adamdan dans dersi aldn sylyordu. Yeniden Nuriye, Neyyire ve Belks Hanmlar her gn iin konaa doldular. Seniha'daki bu ani deiiklik pek ziyade meraklarn uyandryordu. Belks Hanmn gzlerinde kendisine bakarken: Zavall! Nihayet brakld m? Oh olsun! diyen bir nazar vard; Nuriye ve Neyyire azn aramak iin yava yava Faik Beyin aleyhinde bulunuyorlard. Seniha bu zandan kurtulmak iin elinden geleni yapt, birbirini takip eden flrtlerine pervasiz bir aleniyet verdi. Gizli kalan taraflarn da kendisi anlatmaya balad. Bir gn Belks Hanma dedi ki: u Macit Beyi de gren, akl banda bir adam zanneder. Hayatmda bu kadar ahmak birini daha grmedim. Biliyorsun ya, iki seneden beri peimde dolar, yalvarr, yakarrd. Ka defa tersledim, yine uslanmad. Son gnlerde birdenbire bu inad houma gidiverdi. Epeyce mlayim davranmaya baladm; anlamad: 'Gel; hazrm!' diye iaret ettim, yine anlamad. Daima ayn eda, ayn nezaketle bana yalvarmakta devam ediyordu. Geen hafta tesadfen, nasl oldu; bilmiyorum, siz gelmeden evvel miydi, siz geldikten sonra m, bu odada ba baa yalnz kaldk. Gzlerinin iine bakyor ve glyordum. O, benden korkuyor gibiydi; elimi dizlerinin stne braktm, yava sesle: 'Beni artk sevmiyor musunuz?' dedim; tir tir titremeye balamasn m? Dier bir gn de Nuriye'ye dedi ki: Dorusu, u Frenk erkeklerinin nezaketine, zarafetine gittike daha ziyade hayran kalyorum. Sana syledim mi, bilmem? Birka zamandr haftada defa Astori'lerin evinde bir gen talyan'dan dans dersi alyorum. Grmelisin, bana nasl kur yapyor. Sanki her hareketi akane bir 'jest'tir. Szlerinde o kadar tabii bir heyecan, baklarnda o kadar okayc bir ate var ki, dorudan doruya insann ruhuna giriyor ve ne tabiilik, ne sadelik, ne kolaylk!.. nsann: 'Ellerinde bile ne ince bir zeka var!' diyecei geliyor. Kendimi g zaptediyorum. Seniha, bo zamanlarnda Hakk Celis'i yakalyor ve onunla bir kedinin bir fareyle oynay gibi oynuyordu. Zavall ocuk bir an geldi ki, adeta yeniden mide der gibi oldu. Geceleri odasna kapanp, yeniden Seniha'nn gzleri iin, Seniha'nn dudaklar iin, Seniha'nn salar iin iirler yazmaya balad. Faik Bey de herkes gibi Seniha'nn deitiini gryordu. Ka zamandan beri, Taksim'deki evleri bombo kald. Bir gn Seniha'y beinci defa olarak beyhude yere orada bekledii esnada, kalbinin o ana kadar tanmad bir hisle sarsldn duydu. Bu his, biraz fkeye, biraz da ye'se benziyordu. Zaten o meum hadiseden beri, Seniha'nn nazarnda yaralanan vakar hi durmakszn kanyor ve btn vcudunu zehirliyordu. Bir gn ona dedi ki:

Ne oldu? Niin? Hayatnda artk fazla mym? Yemin ederim, bundan: sonra istediin gibi olacam, ka zamandr, nasl yaadm bilmiyorum. Her gn yeni bir zulm icat ediyorsun! Syle, bu cezaya mstahak olmak iin ne yaptm? Faik Beyin sesi byle sylerken titriyordu. Bu gen adam, mrnde bu kadar samimi olmad. Fakat, Seniha, onun bu sualine cevap vermiyordu; zira, kendisine ne yaptn, bu cezaya neden layk olduunu o da, lazm gelen vuzuhla (Aklkla) bilmiyordu. Yalnz glyor; Ne var? Deien ne var? Ne yapyorum? diyordu. Aralarndaki sevgi, bir krdm haline girdi, nafile yere bunu zmeye urayorlard. Seniha, kendi kendine: Beni kafi derecede sevmedi, onun iin! diyordu. Faik Bey: Para istediim gnk halimi grd ve soudu! diye dnyordu. Bittabii, hakikate en yakn olan da buydu. Fakat bu da zahiri ve arzi (Grnrdeki yapmack ve geici) sebeplerden biriydi. Hakikatte, eren ak, bsbtn had (Hastalkl, azgn) bir devreye girmek iin bunlarn kalbinde buhranl bir hadise geiriyordu. Nitekim Faik Bey, Seniha'ya: Seni her gn daha ziyade seviyorum; seni hibir zaman bu kadar iddetle sevmedim, dedii zaman, ne kendini ne de sevgilisini aldatm oluyordu. lk defa olarak bir kadn, onu kskandryor, ilk defa olarak bir kadn, onun haysiyetiyle, gururuyla oynuyordu. Bir an geldi ki, Faik Beyin sevgisi, fazla tahammr etmi (Mayalanm) araplar gibi kalbinden isyan halinde tat ve Seniha'ya mthi bir kin balad. Tekdire, tehdide balad. O kadar huysuz, o kadar hain oldu ki, Seniha, eski havai ve uh genci artk tanmyordu. Gittike kabalayor, tavrna bir klhanbeyi bknl geliyordu. Seniha, ona diyordu ki: Senden korkuyorum; senden ireniyorum. Ne kadar fena gzlerin var! Ve gen adam, dilerini skarak ac ac glyordu. Bir gn ona, Madam Kronski'nin refakatinde sokakta rastgeldi, gzlerinin ak kpkrmzyd, nefesi ispirto kokuyordu. htiyar kadna ancak selam verdi ve mthi bir tavrla Seniha'nn nne dikilerek: imdi benimle beraber geleceksin! imdi benimle beraber, imdi!.. dedi. Madam Kronski Trke anlamamakla beraber, vaziyeti derhal hissetti. Gen kz: Nasl olur? Yanmdakini nasl savabilirim; rica ederim , baka bir gn, rica ederim, yarn, yarn... diyordu. Lakin Faik Bey laf anlamyordu: Syle ona, eve dnsn; bugn, imdi, mutlaka, mutlaka!.. diye adeta haykryordu. O kadar ki, Madam Kronski sze karmak lzumunu duydu. kisi birden g bela gen adam teskin edebildiler. Bu hadise zerine Madam Kronski bir uykudan uyanr gibi oldu. Konaa dndkleri zaman; Seniha'ya dedi ki: ocuum, akbet ii bu dereceye kadar m getirdiniz? Gen kz nne bakt, cevap vermedi. htiyar kadn sordu: O halde, niin evlenmiyorsunuz?

Bu sual zerine Seniha, derhal ban kaldrd: Faik'le evlenmek mi? Asla! dedi. Seniha, bir a koca yapacak kadar adi deildi. Aa yukar bir seneden beri devam eden bu mnasebet esnasnda, ne onun, ne bunun hatrna bir dakika evlenme fikri gelmemiti. Zira; Faik Bey, daima zengin bir dul hlyasn besliyor ve Seniha, kendisine geni ve muhteem ufku aacak adam bekliyordu. Madam Kronski, yine sordu: Demek ki birbirinizi kaf derecede sevmiyorsunuz, o halde bu kadar skandala ne lzum vard?.. Seniha: O beni deli gibi seviyor, dedi; biraz dnd; ben de onu... Ah, bilmezsiniz nasl; bilmezsiniz ne kadar seviyorum, dedi ve alamaya balad. ::::::::::::::::::: IX te, bu hadisenin ve bu itirafn ferdas gnyd ki, Madam Kronski, gayet resmi ve ciddi bir tavrla Servet Beyin odasna girdi. Servet Bey henz tra olmu; yz pudral, aynann nnde yakaln takmakla meguld. Kars eilmi, gardrobun srmesine birtakm beyaz amarlar yerletiriyordu. Madam Kronski sordu: Vaktiniz msait mi? Biraz grebilir miyim? Servet Bey; onu birka aydan beri biriken aylklarn istemeye geliyor sand ve fuzuli bir nezaketle kadna yer gsterdi. htiyar Lehli, yutkunuyor, bir trl, sze balayamyordu. Naim Efendinin damad, iinden: Canna yandm Avrupallar, ne kadar naziktirler; bak, alacan bile ne glkle istiyor! dedi. Madam Kronski, oturduu yerden bir Servet Beyin, bir de Sekine Hanmn yzne bakt: Size Seniha'dan bahsetmeye geliyorum; dedi, biliyorsunuz ki, bir seneden beri Seniha ile Faik Bey seviiyorlar. Servet Beyle kars hayretle birbirlerinin yzne baktlar. Seniha'nn babas: Hayr, hayr, yemin ederim ki ilk defa iitiyoruz, bize pek yeni bir eyden bahsediyorsunuz, madam... dedi. Madam Kronski bu itiraza inanmak istemedi; bunu, kzna yakndan nezaret edememi olmak mesuliyetinden kurtulmak isteyen bir babann kendine ve bakalarna kar bulduu bir mazeret gibi telakki etti: Nasl olur? Buna ihtimal veremiyorum; dedi, bu, gze arpmayacak kadar gizli kapakl bir ey deildi ki... Herkes biliyor ve herkes gryordu. Dorusu, imdiye kadar size haber vermek lzumunu hissetmeyiimin sebebi de, bu mnasebetteki vuzuh ve sarahattir. Bununla beraber, unu da itiraf etmeliyim ki, ben de dne kadar iin derecesini tayinden acizdim. Aralarndaki rabtann ne kadar sk olduunu bilemiyordum. Madam Kronski, bu mukaddemeden sonra, gayet samimi bir hasbhal sesiyle, bir senelik maceray batan nihayete kadar hikaye etti. Pek iyi Franszca

anlamayan Sekine hanm, ikide bir zevcine sokulup, Ne syledi? Nasl olmu? Ne syledi? diye soruyordu; zavall kadnn tombuI vcudu, heyecandan tir tir titriyor ve alnnda iri iri ter taneleri peydah oluyordu. Servet Bey, hikayeyi sonuna kadar kemali metanetle (Soukkanllkla) dinledi. Sonra, iki ellerini pantolonun ceplerine soktu ve omuzlarn kaldrarak dedi ki: Pekala, yleyse evlensinler; bundan basit ne olabilir! Madam Kronski ac bir tebessmle gld: Meselenin dm ite burada: Evlenmek istemiyorlar, dedi. Servet Bey kulaklarna inanamyordu; bir karsnn, bir Madam Kronski'nin yzne bakt; birka defa st ste u cmleyi tekrar etti: Seviiyorlar; evlenmek istemiyorlar!.. Seviiyorlar; evlenmek istemiyorlar!.. Sekine Hanm, alamaya balad. ki hikrk arasnda bir kere: Bari babam duymasa... Aman o duymasn, mutlaka bir yerine iner, diyordu. Servet Bey, kark ileri, mklatl anlar, hele heyecanl, facial eyleri hi sevmezdi: Ruhu vcudundan daha tembeldi. Onun iindir ki, ne vakit ba skya gelse, etrafndakilerden imdat istemek, bakalarnn gayret ve muavenetine snmak, huyunun en ayan dikkat hususiyetlerinden biriydi. Bir zorluk nnde yalnz bana kald vakit, fazla dnmekten, fazla sklmaktan kurtulmak iin, daima arelerin ilk hatra gelenine, tedbirlerin en basitine, en acelesine mracaat ederdi; yani hibir eyi halletmez, fakat bandan savard. Bunun iindir ki, kars Sekine Hanm: Aman, babam duymasn! diye alamaya balar balamaz, adeta fkelendi: Amma da yaptnz, hanm! dedi. Bu ii babandan nasl saklayabiliriz? Bugnk gnde ailenin reisidir, meseleyi halletmek bizden ziyade ona der. Ve o akam Naim Efendi, her eye vakf oldu. Bu ihtiyar adam, hayatnda facial an biliyordu; bunlardan biri, annesinin, dieri karsnn ld gnd, ncs de, oktan beri renmekten korktuu bu mthi hakikate erdii gn oldu. Vaka ne fazla bir teessr, ne de fazla bir keder gsterdi. Fakat, kendi tabiri zere, dnya bana yklm zannetti. Kz Sekine Hanma dedi ki: Allah canm alsayd da, bugn grmeseydim; bu felaketi iitmeseydim!.. te, teessrn yalnz bu szle gsterdi. Bunu mteakip, derin bir skuna dald ve o gece, sabaha kadar neler ektiini kimseler bilmedi. Fakat, sabahleyin kz odasna girdii vakit, onu on sene daha ihtiyarlam buldu. Hala nasl nefes alyor, nasl konuuyor, nasl kmldayabiliyor, alrd. Gzlerinde bir damla fer kalmamt; boynu bir kk ocuk bilei kadar ince ve narindi. yle ki, bu incecik boynun stnde, ban g bela tutabiliyor gibiydi. Yanaklarnn ve gz anaklarnn harikulade ukurlar da ban tamamyle bir iskelet kafasna evirmiti. Oturduu yerde iki katt. Kz yanna gelir gelmez doruldu. Elleri kanszlktan ve zayflktan adeta effaft. Sekine Hanm: Hasta msnz? dedi. Hayr, hamdolsun bir eyim yok. Hatta biraz sonra darya kmay dnyorum.

Bu halde nereye gideceksiniz? Bugn mutlaka Kasm Paay grmeliyim, mutlaka. Geri, damad Servet Bey, meseleyi dorudan doruya Faik Beye amak ve annesi vastasyle Seniha'nn fkrini yoklamak taraftaryd. Fakat Naim Efendi bir trl kendinde bu cesareti bulamad. Esasen bu kadar mhim bir aile davasnn, bu kadar nazik bir namus ve haysiyet meselesinin kendi kendilerini idareden aciz iki ocuun konumalaryle halledilebileceine ihtimal veremiyordu. Onlara ne sorabilirsiniz? Ne syleyebilirsiniz? Bu i temizlenmeden yz yze nasl gelebiliriz? diyordu; bu, kendisi iin bir byk dklk ve onlar iin bir ackl utan olmaz m? Btn gece dnp tandktan sonra, nihayet en iyi tedbiri Faik Beyin babas Kasm Paaya gitmekte bulmutu. Vaka kendisi, kzn tarafndan olmak dolaysyle bunda da nefsine ar gelen pek ok eyler buluyordu. Esasen, Kasm Paaya ne hrmeti, ne de muhabbeti vard; bu adam teden beri kabal, kibir ve nahvetiyle (Gurur) tannm kimselerdendi. Naim Efendi, o gn leden sonra bir arabann iinde Faik Beyin babasnn evine doru yol alrken, idama giden bir mahkum gibi kendini manen bitmi, boalm hissediyordu; kendi kendine, Yarab! Ne olur, imdi bir kazaya urasam da, mahvolup gitsem! diyordu. te Naim Efendi, Kasm Paann nne byle bir bozgun ruhuyle kt. kisi de ok zamandan beri birbirlerini grmemilerdi. Sabk sefir: Vay efendim buyursunlar, buyursunlar, sizi byle hangi rzgar att? diyordu. Naim Efendi: Fena bir rzgar, ok fena bir rzgar! dedi. Kasm Paa glyor: Fena rzgar? Katiyen, katiyen!.. Benim iin hayli zamandr bundan daha iyi bir rzgar esmedi, diyordu. Halbuki ihtiyar kurt, bu beklenilmeyen ziyaretin sebebini iin iin derhal kefetmiti. Zira, herkes gibi Kasm Paa da teden beri kendi oluyla Naim Efendinin torunu arasnda geen eylere vakft; hatta birka kere Faik'e yar ciddi yar alay tarzyle demiti ki: Olum, gzn a; ocukluun lzumu yok; bir kaza karrsn, piman olursun! zerinde be paralk kalr. Sende yok, onda yok, sonra ne yaparsnz? Bunun iindir ki, ona Naim Efendinin geldiini haber verdikleri zaman kendi kendine: Hah! te korktuum bama geldi; mutlak bizim mahdum beyin desti izdivacn talep edecek! demiti. Kasm Paa, ok rint ve hog (Kalendar ve tatl dilli) geinir bir adamd. Btn terbiye, ahlak eksikliklerini birtakm babayani tavrlarla rtmeye alr, en fena eyleri ho grr ve iyilere kar birden kvrlrd. Hi sevmedii kimselerden biri de Naim Efendiydi; zira, bu vekarl, drst ve kibar adam, onun taban tabana zdd bir ahsiyetti. Bununla beraber, ikisi de gayet dosta selamlatlar. Kasm Paa, ikide bir: Vallahi efendim, merref olduk, merref olduk, ne iyi ettiniz de terif buyurdunuz... tarznda basmakalp birtakm lakrdlar sylyordu. Naim Efendi ise, bir trl sze nereden balayacan bilmiyordu. Kasm Paa ile yz yze gelir gelmez, dn geceden beri hazrlad cmlelerin hepsi birer birer hatrndan kmt. Konuma uzun bir mddet, havai ve umumi mevzular

zerinde dolat. Kasm Paann birok siyasi kinleri vard. Devrin ricaline az dolusu svyordu: Bam alp gideceim; diyordu. Buras oturulur yer deil; birtakm ekya elinde kaldk. Trablusgarp hadisesine ne dersiniz? Naim Efendi, az daha: Hangi Trablusgarp? diyecekti. Zihni, mtemadiyen sznn ilk cmlesine verecei ekilde meguld, kendi kendine; Nereden balamal? Nasl sylemeli? Rabbim, metanet ver! diyordu ve tam azn aaca srada, Faik Beyin babas bir ikinci bahse atlyordu. Naim Efendi dinlemiyordu, durmadan ellerini outuruyordu. Kasm Paa iin farkndayd. Fakat, ihtiyar zmekte, artmakta, bekletmekte garip bir zevk duyuyordu. Yalnz zevk duymak deil, bunu, ayn zamanda gayet akllca ve tedbirlice bir hareket telakki ediyordu; zira, Naim Efendiye sz frsat verir vermez aralarnda ne kadar tatsz bir bahis alacana zerre kadar phe yoktu. Mamafih, Naim Efendi akbet bu frsat zorla yakalamak lzumunu duydu ve Kasm Paay lakrds ortasnda durdurarak: Kerem ediniz, sznz kesiyorum ama, zarar yok, kerem ediniz; dedi. Zatalilerine baz mhim maruzatta bulunmaya gelmitim.. Kasm Paa suratn ast: Buyurunuz, emrediniz efendim, dedi. Bunun zerine Naim Efendi, ikide bir teessrden boulan bir sesle sylemeye balad. Evvela Faik'in iki seneden beri hemen her gn konakta olduunu, bu mddet zarfnda hibir gn namus ve terbiyesinden phelendirecek bir hareketi grlmediini, herkesin itimat ve tevecchn kazanm bir gen gibi tanndn anlatt. Kendisine kar hissettiimiz itimadn derecesini uradan anlaynz ki, dedi; Faik Bey istedii gibi ve istedii saat dorudan doruya Seniha'nn odasna girer; saatlerce yalnz kaldklar olur! Hibirimizin hatrna hibir dakika ne yaptklarn ne konutuklarn anlamak, grmek fikri gelmezdi. Vakta ki, geen sene Ada'ya gittiler. Birok dedikodular oldu, hibirine inanmadk... Hele Servet Bey, adeta isyan etti. Bu hususta zerre kadar pheye denlere kar dman kesildi. Hatta bendenizle bile...Naim Efendi, ar ar, ne oldu, ne geti, en kk teferruatna kadar birer birer hikaye etti; syledike alyordu. Zira, ka zamandr barnda kapal kalm dertlerini bu suretle dkm oluyordu. Lakin, hikayesinin bir gn evvel iittii ksmna gelince, yava yava ifadesindeki bu duruluu kaybetmeye balad ve bahusus, her eyi syleyip bitirdikten sonra, ne vakit ki Kasm Paadan bu namus davasnn hallini rica etmek lazm geldi, zavall ihtiyarn enesi, elleri ve sesi titremeye balad: te efendim, meseleyi, duru-diraz (Uzun uzadya) zatalilerine izah ettim, artk verilecek hkm vicdannzdan ve asalet ve necabetinizden beklerim, dedi. Lakin Kasm Paa, gayet souk bir nezaketle u cevab veriyordu: Estafurullah, estafurullah efendim!.. Fakat bu iin bendenize ciheti aidiyeti, dolaysyledir. Asl hkm ve karar verecek olan, Faik'tir. Bir defa kendisine sormalyz.

Naim Efendi, mitsiz bir tavrla: Nafile; ona sormaynz efendim, dedi; zannedersem istinkaf ediyormu.(ekiniyormu, uzak duruyormu) Kasm Paa, alafranga kesilmi krl sakalnn gr taraflarn birka saniye parmaklaryle taradktan sonra, dnceli ve hakim: Hakk da var a; dedi. Henz ne olaca belirsiz serveti yok, meslei yok bir gen. Ka zamandr sefaretlerin birinde bir nc katiplik istiyor. Onu bile vermiyorlar. Halbuki -kendi olum olduu iin sylemiyorum- bugnk gnde, haydi haydi bir mstearl bile idare edebilir. Kkten beri yanmda dolamad yer, grmedii merasim, tanmad insan, renmedii lisan kalmad. Hariciye memurlar iinde acaba ona benzer ka kii var? teye beriye tayin edilenleri gryoruz; iitiyoruz. Ekserisi doru drst Franszca konumasn dahi bilmiyor. Halbuki Faik, bir Franszdan farkl konumaz. Sonra, Franszca hitabeti harikuladedir. Neyse, mesele burada deil, ne diyorduk efendim?.. Evet, henz bir meslek sahibi olmadan, aile tekiline kalkmak da kar akl (Akl kar) deildir. Vaka, havai bir gen gibi grnr ama, iin iin pek tedbirli, pek hesabidir. Mamafh, yine siz bilirsiniz. arnz, syleyiniz. O da sizin evladnzdr. Benim elimden gelen ey tarafeynin (Taraflarn, iki tarafn) saadetini temenniden ibarettir. Ne olsun, ne de olmasn derim... Naim Efendi, akama doru, Kasm Paann evinden kt zaman, ne yapacan tamamyle arm bir adamd. Artk hibir ey hakknda hibir fikri yoktu. Arabasnn penceresinden, getii yerlere bakarken, kendini yabanc bir ehrin sokaklarnda kaybolmu, nereye gideceini, kime bavuracan bilmeyen bir garip sand, gzleri bombotu; btn grd eyler, ev, araba, hayvan, insan, telgraf direkleri, kaldrm talar, hepsi ayn ekilde; ayn cinste, ayn mahiyette, ayn manada birtakm eya gibi grnyordu ve etrafndaki grltden korkuyordu. lk defa sokakta ge kalm bir kk ocuk gibiydi. Vaka bir ocuktan fark neydi?.. Her ikisi de kaf derecede komaktan, kamaktan, en ksa ve en emin yolu bularak yerine varmaktan acizdir. Naim Efendi, konaa vasl olur olmaz, dnden beri ilk defa olarak bir geni nefes ald. Hele ocuklarndan hibirine tesadf etmeksizin odasna girip kapanmay byk bir saadet telakki etti. Buras, hayatta onun yegane snayd. Asrn tepkileri onu ite ite evvela ehirden konan iine, sonra konan iinden bu odaya srkleyip tkmtr. Buradan tesi, biliyordu ki, artk yoktur ve sevince yakn bir hisle biliyordu ki, burann tesi, ahret denilen sessiz ve ilahi alemin ilk merhalesidir. Nitekim, pek neeli zamanlarnda, holand baz kimselerle konuurken derdi ki: Bu oda, Azrail'in intizar salonudur. Naim Efendi o gece yemee inmedi; erkenden yatana girdi. Btn vcudu titriyordu;,stn rten ihtiyar kalfa: A, efendiciim, bu yaz gnnde bu kadar mek neden? Mutlaka keyfinizi bozdunuz; diyordu. Naim Efendi cevap vermiyor, yalnz rtnmek istiyordu. Ertesi gn, leye doru odasna gelen kz Sekine Hanm, onu yatakta, bu kat kat rtler altnda kaybolmu buldu. Ancak sesi iitilebiliyor, ancak ba grnyordu. Bu haliyle imdiden maverai (teki dnyaya ait, dnya d) bir mahluka dnmt. Kzn ba ucunda grnce, evvela bir yengecin bir dalgann iinden kskalarn uzat gibi kollarn yorganlarndan darya

kard; sonra iki yanlarnda dirseklerine dayanarak yar beline kadar meydana kt, doruldu ve kzna dedi ki: Geti, geti; yle bir terledim ki hibir eyim kalmad. Arkama hrkam verir misin? Bunu mteakip yava yava, kesik kesik Kasm Paaya mracaatn, onun cevabn, nasl mitsiz bir halde avdet ettiini anlatt. Kendi szlerini ve Kasm Paann cevabn tekrar ederken, sanki hala dnk mubahasedeymi gibi enesi ve elleri titriyordu. Sekine Hanm: Vazgetim anlatmaynz, vazgetim, ok sinirleniyorsunuz. Braknz, anlatmaynz, diyordu. Zira, babasn hibir vakit bu kadar mteessir grmemiti. htiyar adam, uzun ve hazin bir nazarla kznn yzne bakt ve dedi ki: imdi ne yapacaz yavrum? imdi ne yapacaz? Tam bu srada, odann kaps vuruldu. Dardan Seniha'nn sesi: Girebilir miyim, bykbaba? diyordu. Naim Efendinin heyecandan dili tutulmutu. Hele gen kzn kendilerine doru yaklatn hisseder etmez tepeden trnaa kadar dondu, kald. Seniha da telal ve heyecanlyd. Fakat, her vakitki gibi grnmeye alyordu; geldi, yatan ayak ucunda karyolann demirine dayand, durdu. Bir mddet, hibir ey sylemeksizin byk babasnn yzne, sonra annesine, daha sonra odann iinde birtakm gayr muayyen noktalara bakt ve nihayet heyecann glkle zaptedebilen bir sesle: Anne, dedi. Bizi biraz yalnz brakr msn? Naim Efendi, o kadar ekindii kati ve mukadder saatin geldiini hissetti. Kabahatli bir ocuk gibi ban nne edi. Nasl? Her eyi bizzat onunla mnakaa etmek kudretini kendinde bulabilecek miydi? Kendi kendisine, Biraz mtehakkim ve amir olmal? diyordu. Seniha: Bykbaba, dedi; dn Faik Beyin babasna gitmisiniz, yle mi? htiyar adam, bayle iki defa evet iareti yapt. Bykbaba! Dn Kasm Paaya, Faik Bey beni alsn diye yalvarmak iin gittiniz deil mi? Naim Efendinin ba bu sefer anlalmaz bir hareketle kmldad. Rica ederim, bana aka syleyiniz, bu irkin ve acayip hareketi yapmaya neden lzum grdnz? Sesini karmad, nne bakt. Seniha devam etti: Zira, bu hareketiniz iin irkin ve acayip sfatlarndan baka kelime bulamyorum; vaka bundan daha adi, daha zelil ne olabilir?.. Bu, sizce belki byle deildir, her eyde olduu gibi bu meselede de belki siz baka trl dnyorsunuz, ben baka trl dnyorum. Fakat rica ederim; durup dururken

ne hakla, ne selahiyetle benim ismimi, benim haysiyetimi, hi haberim olmakszn, yalnz kendi kendinize makul bulduunuz bir zaruret veya bir sebep iin yerden yere srklemek zahmetine katlandnz? htiyar adam, eile eile iki kat olmutu; gen kzn gzleri artk onu grmyordu: Ne Faik Bey beni almak iin babasnn emrine, ne ben Faik Beye varmak iin sizin arzunuza tabiyiz. Ben yirmi yama giriyorum. O otuzuna yaklayor; birbirimizi sizin bizi tanynzdan daha iyi tanyoruz ve seviiyoruz. Naim Efendi titredi. Evet, evet, seviiyoruz. Bugn istesem ben ona varrm; bugn istesem o beni alr; dnya bir araya gelse, kimseler bizi ayramaz. Fakat, ne are ki istemiyoruz. Zira, evlenme hakkndaki fikirlerimiz sizinkilere hi benzemiyor. Bizim iin evlenme bir kalp meselesi deildir. Ne de bir uzvi (Uzuvla ilgili, organik, burada cinsel,bedensel anlamnda) zarurettir. Ben ve o, bu ii bir hesap ve akl meselesi telakki ediyoruz; paraya mteallik (likin) bir i... Naim Efendi, ilk defa olarak ban kaldrd; hayretten ziyade korkuyu ifade eden gzlerle torununun yzne bakt; o, aznn ucu haffe yukarya doru ekilmi, srt karyolann direine dayanm, ayakta szne devam ediyordu: Bunun iindir ki, bir gn Faik Beyle ba baa verdik, dndk, tandk; birbirimizle evlenmeyi pek fena bir i bulduk: Onda benim arzularm temin edecek kadar bir servet, bende ona muhta olmayacak kadar bir eyiz yoktu. Dedik ki: 'imdi seviiyoruz. Fakat, o zaman didieceiz; birbirimize ar geleceiz; birbirimizden nefret edeceiz!' O bilir ki benim arzularm -hrslarm dese daha iyi olur,- hadsiz hesapszdr; evet, hrslarm, hadsiz hesapszdr!.. htiyar adam, akln kaybetmekten korkuyordu; Seniha hep ayn vaziyette souk ve hain sylyordu: Siz zannediyor musunuz ki, ben mrmn sonuna kadar byle bir evde kalacam? Byle bir memlekette, etrafmda byle bir halkla? Bin glkle senede ancak be on kat esvap yaptrarak, ara sra Ada'ya misafirlie giderek ve pazartesi gnleri aada salonda birka manasz ve yavan davetli bekleyerek yaayp gideceim? Hayr! Bykbaba, ben o kadar basit ruhlu bir kz deilim! ok okudum; ok rendim; ok dndm, ok tahlil ettim. Biliyorum ki, hayat denilen ey, iinde doup bydm bu hapishanenin dnda, grltl, geni, aydnlk, acayip, hazin, neeli, dz, ylankavi, inili yokulu, bitmez tkenmez bir sahadr. Oradan bin trl sesler iitiyorum; bu sesler her biri baka tarzda, bir baka lisanda bana, 'gel' diyor. Kendimi g zaptediyorum. Fakat, bugn deilse yarn mutlaka bu seslerden birine doru koacam. Mutlaka!.. Naim Efendi, torununun ne dediini artk hi anlamyordu. Onun iin btn bu szlerin deli samalarndan; ryalardaki sayklamalardan hibir fark yoktu. Kendi kendine: Acaba kzcazn stmas m var? Olabilir a; belki stmas var diyordu. Birka defa: Yavrum, hasta msn? diye soracak oldu. Fakat, Seniha, szne bir lahza fasla vermeksizin gittike artan bir atele sylyor, sylyordu: Herkesin kendine mahsus bir hayat vardr. Siz zannediyorsunuz ki, herkes, herkes gibi yaayabilir. Annem nasl sizin gibi bu konakta yaayp ihtiyarladysa ben de onun gibi yaayp ihtiyarlamaya raz olacam. Halbuki ben mutlaka kendi hayatm yaamak istiyorum. te bunun iindir ki, sevdiim

bir adam kendime hayat yolda yapmaktan ekiniyorum; zira btn hazlarmda, zevklerimde, keder ve heyecanlarmda tamamyle yalnz kalmak, tamamyle benliimi muhafaza etmek emelindeyim. Sevilen adam, bizi aran seslerden biridir; fakat hayat yolda bizi o seslere doru gtren kimsedir; bu kimse kah nmzden, kah arkamzdan yrr, bizi birtakm kazalardan siyanet eder (Korur), birtakm zahmetlerden kurtarr, ettiimiz hatalar tamire alr, masraflarmz der, tpk ocukluumuzda bizimle beraber dolaan lalam gibi bir ey... Naim Efendi nihayet ban kaldrd: Kzm, ne demek istiyorsun? Anlamyorum, dedi. Seniha, gzlerinde sert ve madeni bir prltyla bykbabasnn yzne dik dik bakt: Size, hayat ve izdiva hakkndaki fkirlerimi sylyorum; dedi; ta ki bundan sonra habersizce tekrar benim ilerime kartnz zaman dnk krdnz pot gibi bir pot daha krmaynz... Bu seferkini tashih kabil olacak -zira, imdi, gidip bir mektupla Kasm Paaya izahat vereceim, her eyin nasl benden habersiz yapldn syleyeceim- fakat gnn birinde olabilir ki, dzeltilmesi kabil olamayacak bir hata daha ileyebilirsiniz; onun iin size imdiden sylyorum; rica ederim, benim ilerime karmaynz. Seniha, bu szleri syleyerek kt, gitti. Gen kz u son szlerini syledii esnada, Naim Efendiyi srekli ve inat bir hkrk tutmutu. Glkle soluk alabiliyordu. Vaktaki kz Sekine Hanm, tekrar yanna girdi ve kendisinden Seniha ile aralarnda geen muhavereye dair malumat almak istedi, biare ihtiyarn bir kelime sylemeye gc yetmedi. Sekine Hanm, bir taraftan kendisini, dier taraftan bu mz'i hkr teskine alyor, fakat bir trl muvaffak olamyordu. Biraz sonra kalfa hanm da geldi; bu hkr dindirmek iin ne kadar usul varsa hepsini birer birer Naim Efendiye tatbike balad. Kah tavana baktrarak, kah nefes aldrmayarak su iirdi; odann iinde heyecann tahrik edecek, hayretini celbedecek eyleri yapt, szler syledi, srtn, gsn outurdu. Midesinin stne scak bezler koydu. Hibiri, hibiri kar etmedi. Naim Efendi, durmadan hkryordu. Seniha'nn annesi: Yarabbim, bu kz size ne yapt? Bu kz size ne yapt? Syleyin, o mu sebep oldu? diyordu. htiyarn gzleri gayri muayyen bir noktaya dikilmi, yz kpkrmz kesilmiti; azndan bir kelime almak mmkn olamyordu. Sekine Hanm: Bari bir hekim artalm, bir hekim... dedi. O zaman Naim Efendi, gzlerini kznn stne evirdi; eliyle bir hayr, istemem! iareti yapt. Fakat, Sekine Hanm dinlemiyor: Kabil deil, mutlaka lazm. Biz bir ey yapamyoruz, grmyor musunuz? Bizim elimizden bir ey gelmiyor; diyordu. Hasta, nihayet, raz oldu. Hekime haber gitti. Sekine Hanm, bir aralk Seniha'nn odasna kotu; babasyle kz arasnda vahim bir ey getiini hissediyordu, anlamak, bilmek istiyordu... Lakin Seniha'nn oda kaps smsk kapalyd. Sekine Hanm vurdu, seslendi; vurdu, seslendi, ieriden bir cevap almak kabil olmad. Mthi bir telaa dt: Seniha dafya km

olsa kapsn ak brakmas lazm gelirdi, ierdeyse neden ses vermiyordu? Nihayet, grlty dier bir odadan iiten Madam Kronski imdadna yetiti: Yaz yazyor, dokunmaynz, pek sinirlidir, dedi. Seniha iin sinirlidir denildi mi, Naim Efendi konanda akan sular dururdu. Bata bykbaba olmak zere, anne, baba, karde, hizmetiler bu kelime karsnda ne yapacaklarn arr kalrlard. Onun iindir ki, Seniha'nn, ba skya geldii zaman, siniri tutard ve her defa bu buhran, onda azim ve iradesinin hadden fazla bir gerilii halinde belirirdi; gnlerce evin iinde her bir arzusunun bir elik sesiyle amir, kuvvetli ve inat nlad hissedilirdi. Sekine Hanm, byk bir perianlk iinde babasnn yanna dnd. htiyar adam, hala hkryordu. Fakat bu hkrklar, imdi, daha faslal, daha muntazam bir hale girmiti. Akbet hekim geldi. Servet Beyin haremi akl bandan gitmi, hekimin zerine atlyor: Aman doktor; kurtarnz. Hekim bir havlu istedi, Naim Efendiye: Dilinizi karnz! dedi. Elindeki havlu ile dilinin ucundan tuttu, kuvvetle birka defa kendine doru ekti, ekti. Sonra yanndakilere dnd: te, saatte bir kere byle yapnz! dedi. Sekine Hanm, imdi, odann bir kesinde reetesini yazmaya giden hekime yanayor, st ste: Aman doktor, syleyiniz, neden oldu? Buna sebep ne oldu? diye soruyordu. Hekim kaygsz cevap veriyordu: Bilir miyim ben!.. Ya mideden geliyor, ya kalpten. Zaten babanzn kalbi, birka zamandan beri hi yolunda deil. Nihayet, hekim odadan kar kmaz hastann hkr diner gibi oldu. Sekine Hanm, babasnn yanna kotu: imdi, syleyiniz, rica ederim; dedi. Sebep o mu, syleyiniz. Seniha m sebep oldu? htiyar adam bir mddet nne bakt, dnd, dnd; sonra titrek sesle: Kalbimi krd; kalbimi fena krd. Hi ummazdm. Bu kadarna hi ihtimal vermezdim, dedi. Ve gzlerinden iri, berrak iki ya damlas yanaklarnn zerinde yava yava gezindikten sonra, ar ve hazin, sakalnn beyaz kllar arasna kart, gitti. ::::::::::::::::::: X Son aylar zarfnda Naim Efendinin konanda epeyce mhim eyler oldu. Seniha'nn bykbabas Kasm Paay ziyarete gittii gnden beri, Faik Bey,

artk konaa admn atmyor, artk ne Servet Beye, hatta ne de Cemil'e grnyordu. Eskisi gibi Seniha ile darda, bir yerde buluup bulumadklar da malum deildi. Zira, Taksim'deki mterek evlerini oktan braktlar. Bununla beraber, hibir gn, mektuplamadan duramyorlar. Seniha, ou vakitlerini yatakta geiriyor. Durmadan shhatinden ikayetidir; gittike zayflyor, sararyor. Dnyadan bezmi bir hali var, hibir eyle avunamyor. Hele bykbabasyle o gnden beri bir kelime konumadlar. htiyar adam ar hasta oldu. Tehlikeli gnler, mitsiz saatler geirdi. Byle saatlerde btn ev halk Naim Efendinin etrafnda toplanrd; fakat Seniha bir kerecik olsun, bunlar arasnda grnmedi, bir kerecik olsun ban odann kapsndan uzatp da en ziyade kendi yznden can ekien bu ihtiyara hi deilse gzleriyle: Naslsn? demedi. Bununla beraber ii nedamet, azap ve endie ile doluydu. Ka defa gzleri yal annesine yaklat. Yanna giremiyorum, dedi, nk, utanyorum. Kendisine o gn sylediklerim, kendisine o gn yaptm hatrma geliyor. Anne, ona bir ey olursa mutlaka ben de yaamam. Nitekim hasta iyilie dner dnmez, Seniha, hi bilmedii bir kurtulu sevinci duydu. Her gn, her dakika, kendi kendine bundan byle iyi, uslu ve efkatli bir kz olmaya ahdediyordu. Hazin bir surette tatl olan bu tvbe ve pimanlk yolunda Hakk Celis, ona misli bulunmaz bir yolda oldu. Saatlerce ba baa kalyorlard; birbirlerine, samimi bir hasbhal edasyle gnl denilen eye ve onun tecelliIerine dair bin trl saf ve derin szler sylyorlard. Celis, baz akamlar Seniha'y yanbanda gzleri ve bar dolgun hissettii anlar bir dua ve bir mnacaat sesiyle ona Paul Verlaine'in Sagesse'inden paralar okuyor, sonra James'e ve ondan Claudel'e geiyordu. Gen adamn ruhu, son zamanda, deie deie, dolaa dolaa epeyce yksek zirvelere varmt. Seniha'nn yanna yaklaamad btn o hicran ve hasret demlerinde, strabn, gs stnde bir kedi gibi okamann ve kalbini para para edip tekrar toplamann srrna erdi. Kendi varlndan szarak kendi varln kaplayan scak hava iinde btn yeil ve ham taraflar sonbahar yemileri gibi olgun ve pikin bir hale girdi ve bulunduu yerden uarak ykselen veya koarak uzaklaan bir insan gibi arkasnda brakt eyler ona naiz, adi, kk ve gln grnmeye balad. Eskiden tapt airlerin hepsi ona yavan ve basit geliyordu. Bir odann iinde mahpus kalm bir ku nasl ki kurtulmak iin ban kah aynaya, kah cama vurursa Hakk Celis de, geni ve derin grd eylere kar koarken daima ba bir maddeye arplp yere dyordu. O ise gittike ne yeri, ne maddeyi seviyordu. Hayatn gzle grlmez, elle tutulmaz effaf ve akc unsurlar gece gndz fikrinin arad ve ruhunun bekledii eylerdi. Gen adam, bu maneviyatn Seniha'ya da geirmeye alyordu. lk zamanlar gen kz byle bir tecrbeye msait gibi grnd. Fakat, ok gemedi, Hakk Celis'in alemi batndan (Grnmeyen alem) srr maukaya (Sevilenin srr. Burada tasavvufi anlamda bir ak szkonusu) doru uzanan elleri bir mermerden daha sert bir et parasna dokunmaya balad. Seniha'da ruh arabuk maddileiyordu ve Celis, onu kendine doru ekecei yerde kendisinin ona doru gittiini ve onun mevcudiyetinde eriyip kaybolduunu hissediyordu. Gen adam, daima gen kzn yannda bulunmak artyle, her saat buna benzemez bin trl manevi bozguna razyd. Fakat ne yazk ki Seniha'nn bu tvbe ve pimanlk devresi ok uzun srmedi. Bir kk hadise her eyi altst etti. Bir gn Belks Hann, etrafna kokular ve kahkahalar saarak prtela konaa geldi; ocuka bir sevinle Seniha'nn boynuna atld:

Senihacm, Senihacm; seninle vedaya geldim. Yarndan sonra Paris'e gidiyoruz, dedi. Ve Seniha'ya bu haberi hazmetmeye vakit brakmadan kocasyle birdenbire bu seyahate nasl karar vermiler; nasl hazrlanvermiler, kendisi giyime kuama dair neler smarlam, daha neleri eksikmi birer birer anlatmaya balad: Bize, hele bana, kahr yznden ltuf oldu, dedi. Biliyorsun ya, Mebusan kapattlar. Birka gne kadar zannederim Kamil Paa sadarete geecekmi. Bey 'o zaman halimiz yaman olacak!' diyor. Ortalk da o kadar karkm ki... Daha ziyade karacakm... ster istemez harp olacak diyorlar. Kocam dnd, tand; kapa Avrupa'ya atmaktan baka are bulamad. Hem de bana ne vakitten beri vaadi vard, biliyorsun. Fakat o kadar hazrlksz ki... Dn adamakll bir akam kyafetim bile yok. ncecik bir seyahat mantosuyla bir 'vualet' ve bir 'tok'la yola kyorum. Bey, 'orada istediin kadar alrsn, yaptrrsn,' diyor; tabii byle yapmak daha iyi... Arkada anlattka Seniha'nn nefesi tkanyordu. Haseti deildi; fakat Paris'e gitmek zere olan bu kadna, iddetle imreniyordu. teden beri btn hulyalarn, btn arzularn ereveleyen emel, yegane emel bu deil miydi? Belks, mebusan kars, baya ve bn Belks, kendisinin senelerden beri gzetledii gayeye bir hamlede, ne kadar kolaylkla vasl oluvermiti? Ah, Belks Hanm, ne kadar talihli ne kadar mesut bir kadnm! Seniha, saadet denilen eyin mahiyetini o gn ilk defa olarak Paris'e gidiyoruz! haberini veren bu insann nnde hissetti. Belks Hanm, kendisinden daha talihli, daha mesut olmak iin acaba ne yapmt? Yaradlnda harikulade ne vard? Gen kz, gittike iltihaplanan bir ruh ile kendi kendine: Zengin kocas var, zengin kocas var. Asl mesele bunda diyordu. Niin kendisinin de bir zengin kocas yoktu, bundan sonra olmas da acaba ihtimal haricinde miydi? Bu ihtimal hatrna gelir gelmez gen kzn yrei szlad. Ve Belks Hanm daha ziyade kskanmaya balad. Vcudu ne kadar hamhalat, tavrlar ne kadar adi, giyinii ne kadar kabayd? Belks Hanm gittikten sonra, Seniha, konan ar atsn yava yava bann stne iniyor sand. Mevcudiyetini o derece kesif bir kasvet istila etmiti. Vaka, sonbaharn slak raeli ve klrenginde bir le sonuydu. Odann yekpare camlarndan eyann zerine kirli bir aydnlk szyordu. Bu aydnln altnda, bu eyann sanki kflenen, dklen bir hali vard. Seniha kendisinin de bu kirli aydnln altnda bu eya ile beraber kflendiini hissetti. Ayaa kalkt, alnn cama dayad ve darya bakt. Aalar soyulmu, havuz, dklm yaprak tabakalar altnda grlmez olmutu. Sonbahar denilen mevsim ne hazin bir mevsimmi! Bu, adeta yazn ry, para para ryp dkl gibi bir eydi. Seniha demin odann iinde hissettii kf kokusunun aynn, imdi dardan alyordu. Ka senedir, gen kz, konan arka bahesinde bu setlerin ve bu havuzun stnde mevsimlerin bu mzmin ve yeknesak akp gidilerini ka defa seyretti! Bu yirminci sene, yirminci sonbahard. Gen kz: Ben de, ben de bu bahe gibi ryeceim; dedi; gnn birinde farkna varmakszn ben de anszn bir tabaka kuru yaprak yn altnda grlmez olacam! Bir gn, mevsim ne abuk geti der gibi genliim de abuk geti; gitti diyeceim! Ve her ey olup bitecek! Evet! Her ey olup bitecek, fakat bu bahe, kim bilir daha ka defa dirilecek, ka defa genleip piecek, serilip serpilecek! Seniha: Bu kuytu ve ukur bahe, benim mezarm; dedi, bu rutubetli topraklara, bu ykk setlerin altna, bu yosunlu havuzun sular iine ne arzular, ne emeller, ne hulyalar gmdm! Baheden, nefretle ban evirdi. Ya bu oda, ya bu mobilyalar... imdi simsiyah grnen u koyu fesrengi halnn stnde kkken kim bilir ka defa emekledi. Tavandan sarkan u billur

avizenin lambas kim bilir ka defa, ka skntl gecenin karanlrida yar uykuda bir gz gibi ald. Gen kz teye beriye ss diye konulmu eyleri, etajerleri, aynalar, duvardaki levhalar birer birer skp atmak, krp paralamak istiyordu. Bu evin iinde her ey ve herkes ona hi bu akamki kadar sevimsiz, eski ve tahamml edilmez grnmemiti. Bu konan ivisinden, tahta budandan kaplarna ve damna varncaya kadar her noktasndan ayr ayr nefret ediyordu. Kalbini, hedefi muayyen olmayan bir kin, kr bir ylan gibi sarmt. Bu ylan her tarafn sanki mtemadiyen sokuyor ve sanki her soktuu yer derhal iltihaplanyordu. yle ki az zaman iinde bu iltihap btn mevcudiyetini sard; konumas bir haykrma, kmldanlar birer kvran halini ald. Konakta kavga etmedii kimse kalmad. Her gzde kendine kar bir hareket seziyor ve her szde sinirlerini trmalayan bir sitem buluyordu. Bir gn biraderi Cemil, safiyetle: Faik hi grnmyor, acaba nerelerde? diyecek oldu; Seniha, az kald ocukla dvecekti. Dier bir gn babas Servet Bey, kendisine dair bir iki fikir sylemek istedi, neredeyse stn ban paralayacakt. Baka bir gn annesi, azndan Maallah, imanlyorsun, kalalarn yle bir geniledi ki... tarznda bir sz karverdi, hemen dnd: Allah gstermesin, size mi benzeyeyim istiyorsunuz?dedi. ki hizmeti, kk hanmn azarlamalarna tahamml edemeyerek ve alayarak kp gitti. Bykbabasnn etrafnda her an stne atlmaya mheyya (Hazr) bir yabani kedi gibi kabararak homurdanarak dolayordu. Gzlerine hi bu kadar fena bir bak gelmemiti. Bu gzlerin gittike koyulaan rengi altnda yrtc kularn bakndaki vahi huunet seziliyordu. ok gemedi, Seniha, bu ihtilalci, yakc ve kzgn halden syrlp bir baka vaziyet ald, bir baka tavr taknd. Dalgn, sinsi ve esrarl oldu. Yznde, gizli bir niyeti, bir dncesi olanlara mahsus glgeler dolayordu. Saatlerce bir keye ekilip avurdunu ve dudaklarn kemiriyor, gzleri belirsiz bir noktaya dikilip kalyor, sonra birden hatrna gayet mhim ve acele bir i gelmi gibi, hemen odasna kouyor, abuk abuk giyiniyor ve tek bana, kimseye haber vermeksizin sokaa frlyordu. Sokakta ise, akam ge vakte kadar kald oluyordu. Nereye gidiyor, kimden geliyor? Kimse soramyor, anlayamyordu. Seniha'nn bu hali o kadar kaytsz, o kadar rahatna dkn Madam Kronski'nin bile merak ve tecesssn celbetti; hareketlerini tahkike, tetkike koyuldu; hatta bir defa arkasndan takibe bile kt. Fakat, belli bal hibir eyi anlayamad. Yalnz levanten dostlarndan Madam Kraft'n Pangalt'daki evine sk sk girip ktn rendi. Bu, gekin ve dul bir Avusturyal kadnd; Madam Kronski onu, Naim Efendi konana akrabalarndan biri olarak tantmt. Pek rint, ho, cana yakn neeli bir kadn olmaktan baka dikkati ekici hibir hali yoktu. Evi, belki birtakm gizli kapakl toplanlara msaitti; fakat nasl? Ne dereceye kadar? Kimlere? Bunu anlamak kabil deildi. Madam Kronski, Madam Kraft'n pek ok azn arad; lakin iittii eyler merakn fazlalatrmaktan ziyade bir eye yaramad. Bu kadn mtemadiyen Seniha bahsini kapatyor, szlerini birtakm havai bahisler zerine eviriyor ve mesela pek yaknda Trieste'ye gideceini, aradan Viyana'ya geeceini sylyordu. Geri, Naim Efendinin hemiresi Selma Hanmefendi son zamanlarda Seniha'nn ahvaline dair pek ok eyler bildiini sylyor ve biraderine her gn birtakim ac haberler gnderiyordu. Fakat, bu haberler o kadar acayip, o kadar geree benzemez eylerdi ki, hibirine inanmak kabil olamyordu. Mesela Seniha'nn bir zengin Amerikal ile mnasebette bulunduu ve pek yaknda birlikte Amerika'ya kaacaklar syleniyordu. Selma Hanmefendi: Bana

gzyle grm birisi hikaye etti! Geen gn Perapalas'ta bir hususi odada babaa yemek yemiler diyordu; Amerikalnn ismi ve ekli hakknda da ayrca malumat veriliyordu. Lakin btn saffetine ramen bu malumata kar Naim Efendi bile omuz kaldryordu. Gnn birinde Selma Hanmefendi, biraderine bizzat kendisi anlatmaya geldi. Biare kadnn geen seneden beri bu ilk sokaa ki, hele yllardan beri Cihangir'deki konaa bu ilk geliiydi. Bir le sonu drt taraf kapal tek katl, kk, eski biim bir kupa arabas iinden onun ktn gren btn konak halk tasvire smaz bir hayret iinde kald. Hele arabacnn yannda oturan redingotlu uak yerinden atlayp bu byk hadi seye uygun bir heybetle zile bast zaman hizmetkarlar birbirine girdi. Selma Hanmefendi; bir eyler emreden bir kumandan tavryle her nne kann hatrn soruyor ve her admda bir, tombul bacaklar zerinde durarak mtecessis etrafna baknyordu. Arkasnda enesi ksk bir ihtiyar kalfa ona ait eya ile dolu bir kk anta tayordu. Bu antann iinde Selma Hanmefendinin sigara takmlar, terledii zaman srtna ve gsne konulmaya mahsus tlbentler, her ihtimale kar bir taharet mendili ve bir tane de hasrl glsuyu iesi vard. ehir dahilinde bir saatlik bir ziyarete bile bir uzun sefere kar gibi giden bu muhteem kadn, sokak kapsndan itibaren her merdiven basamanda bir uzun soluk alarak, sofada kendisini istikbale kan Sekine Hanmla ayak stnde bir hayli konuarak, bin trl merasim, bin trl erkan ile ancak yarm saatte aabeyi Naim Efendinin odasna vasl olabildi. Evvela bir gen kz tavryle ihtiyar adamn elini pt. Sonra tekrar o tantanac tavrlarna avdet ederek ar bir mindere kuruldu; antasn yanna istedi; kalfasna: Haydi sen git! dedi. Sekine Hanma: Sen dur! emrini verdi ve birka dakikalk bir skuttan sonra nihayet gr sesini koyuverdi: Beendiniz mi bana yaptnz ii! dedi. Beni akbet yeminimi bozmaya mecbur ettiniz; kefaretini vereceim; gnah kalrsa boynunuza olsun! Evinize geldim, nk, gelmeseydim beni hafakanlar boacakt. Haber haber stne gnderdim. Bir cevap vermezsiniz. Yannzda szmn o kadar da m hkm kalmad, bilmem ki... Ayol, rezaletiniz ayyuka kt. stanbul alkalanyor, sizin vazifenizde deil... Ne yapmal? Ne demeli? Sizi ikaz iin... Syleyiniz. Ta boaznza kadar amur iine batmsnz, neredeyse boulacaksnz. Size haber veriyorum, haykryorum. Banz dndrp bu kadn da ne diyor diye bir kere bakmyorsunuz bile. Gnn birinde ppadak gznz alacak amma, i iten gemi olacak. Mthi, iri siyah gzlerini Sekine Hanma evirerek: Yine nerede o? Nereye kat? Nereye gitti? Kiminle? Syle bakaym! Sekine Hanm kpkrmz kesildi. Selma Hanmefendi: Neye kzaryorsun? Cevap versene. Kzn nerede? diye sordu. Bari akama dnecek mi? Onu da bilmiyorsunuz. Maallah ne ana, ne baba... Ne bykbaba!.. Sonra yava yava, tane tane, kk bir ocua nasihat veren bir insan sesiyle, ka aydan beri Seniha'ya dair iittii eyleri hikaye etmeye balad. Bunlarn bazs en hayali masallardan farkl deildi; bazs eytanca uydurulmu iftiralara benziyordu; bazlarnda ise epeyce hakikat kokusu vard. Fakat Selma Hanmefendi bunlar yle bir katiyet ve ciddiyetle anlatyordu ki, ne Naim Efendi, ne Sekine Hanm bir dakika pheye dmeksizin hepsine birden iman edercesine inandlar.

::::::::::::::::::: XI Acayip ey, acayip ey!.. Bu saate kadar nerede kalabilir!.. karken hi kimseye bir ey sylemedi mi? Odasn da m kilitledi? Niin?.. Her zaman kilitler miydi? Sus, sus. Babam duymasn. Merakndan ldrr. Mutlaka ahbaplarndan birinin evine gitmi, brakmamlardr. Nerede ise bir haber gelir. Nafile bu kadar telaa dmeyelim. Servet Beyle kars Sekine Hanm, gece, saat onda; konan byk sofasnda, ayakta yava yava, telal telal byle konuuyorlard. Seniha o gn sabahtan km ve henz konaa avdet etmemiti. ki saatten beri ehniinden soka gzetleyen Madam Kronski, yznde byk bir endieyle konuanlarn yanna geldi: Daha grnrde kimseler yok, merakmdan atlayacam, dedi. Bari uaklardan birini aramaya gndersek... Bunun zerine Servet Bey, darya seirtti. Uaklardan birini Seniha'nn bulunmas muhtemel olan evlere, dierini sokaklarda, dolamaya, ke balarnda beklemeye gnderdi. Fakat, gece yarsna doru bu adamlardan her ikisi de Seniha'ya dair ufack bir malumat elde etmeksizin akn ve mitsiz avdet ettiler. Bermutat o kadar kaytsz olan Servet Bey, yerinde duramyordu; ikide bir sokaa frlyor, gecenin sessizliini dinliyor, uzaktan uzaa aksi duyulan ayak seslerine kulak veriyor ve sonra: Acayip ey! diye sylenerek tekrar ieriye giriyordu. Saat ikiye doru Cemil geldi. Kap alnr alnmaz hepsi birden Seniha zannyle aaya komulard. Vaktaki karlarna Cemil kt; Servet Bey hiddetinden sesi kslm, olunun zerine atld: Syle, ablan nerede? diye haykrd. Gen adam ard kald. Nihayet belki bir ey renebiliriz fkriyle Seniha'nn oda kapsn krmaya karar verdiler. Bu fikir evvela Cemil'e geldi ve nitekim kilidi sken de o oldu. Servet Bey, elinde bir byk lamba odasna girdiler. Her ey yerli yerinde duruyor ve dikkati ekecek hibir ey grnmyordu. Cemil, hemiresinin yatan kartrd; masalarn zerine bakt, koltuklar, sandalyeleri yerlerinden oynatt. Gen adam, gecenin bu ilerlemi saatinde kendisine bir polis hafiyesi rol oynamak frsatn veren hadiseden memnun ve elenmi grnyordu. Dedi ki: imdi dolab ve srgleri aalm. Servet Bey, endieli gzlerle, olunun yzne bakt. Neden? Niin? Zira, o anda, her ikisinin de aklna ayn zan, ayn phe gelmiti. Cemil eildi, aynal dolabn altndaki uzun srgy at; burada Seniha'nn ayakkablar dururdu. imdi bunlardan hibir tanesi grnmyordu. Gen adam gittike artan bir telala dolabn yan taraflarndaki kk gzleri birer birer ekmeye balad. Hepsi de bombotu ve bu gzler her ekilite Cemil'in elinde sallanp kalyordu. Madam Kronski:

Aman, mcevher antasna baknz! dedi. Bu mcevher antas aynal dolabn i gznde bir rafn stndeydi; fakat Cemil sapndan tutup da yere indirince iini ap bakmaya bile lzum grmedi. Zira, anta o kadar hafifti. Sekine Hanm ayakta duramad, bir koltua ykld ve hngr hngr alamaya balad. Servet Beyin elinde lamba titriyordu. Madam Kronski, son iki ay zarfnda, Seniha'y pek ok defalar birtakm irili ufakl paketlerle karken grdn imdi hatrlyordu. Kendi kendine: Ne budala kadnmm ki hibir ey anlayamadm, dedi. Cemil, en son ektii bo srg elinde, akn akn odadakilerin yzlerine bakyordu. O gece bir ly bekler gibi Seniha'nn bo yata nnde, aydnl gittike azalan lambann etrafnda sessiz ve gaml sabah ettiler. Servet Bey, fena halde dkn, yorgun ve mitsiz grnyordu. Sekine Hanmn alamaktan gzleri imiti. Yalnz Cemil'le Madam Kronski ara sra, birka kelime, konuuyorlar ve birini uyandrmaktan korkar gibi birdenbire susuyorlard. Madam Kronski: Yarn her eyi reneceim; mutlaka... mutlaka... diyordu. imdiden elimde birok ipucu var. imdiden, kiminle gitti, nasl oldu, yava yava anlyorum. Cemil birdenbire: Ha! dedi. imdi ben de hatrlyorum. Bir gn Ferdiye Hanmn evinde Madam Kraft'la ba baa konuuyorlard, kulama ara sra baz vapur ve ehir isimleri arpyordu. ki defa Madam Kraft'n 'Niin? Ne mani var? Benimle beraber evvela Viyana'ya kadar gelirsiniz' dediini iittim. Seniha gznn ucuyla beni gsterdi -ve ona parmayle 'sus!' iareti yapt idi. Madam Kronski: Benim de yarn ilk ba vuracam yer Madam Kraft'tr; dedi. Bugnlerde Trieste mi? Hah hah! O gn konuurlarken birka defa Trieste dediklerini iittim. Trieste'ye gitmek!. Ne acayip fikir!.. Servet Bey bu szleri iitmiyor, dinlemiyor gibiydi. Gzkapaklar imi, aznn iki ular aaya doru ekilmi, bir gecede on sene ihtiyarlam grnyordu. Bu alafranga adam birka kere Madam Kronski'yi tersledi ve: imdi babama ne syleyeceim? diyerek hkran karsnn yzne: Ey sen de! diye bard; o kadar kabalamt. Sabahleyin Seniha'nn ka havadisi konan iine bir lm gibi yayld. Bu haberi Naim Efendiden ne kadar saklamak istedilerse de, kabil olmad. O da, ertesi gn, akama doru btn felaketi rendi. Fakat, bu felaketi, ekseri asil ruhlarda mahede olunan sakin ve sarsntsz bir elemle karlad ve kzyle damadn teselli eden o oldu. Bir hafta Seniha'dan ses seda kmad. Fakat, yaplan tahkikattan epeyce ey renildi. Madam Kronski'ye gre Seniha'nn Madam Kraft'la beraber Trieste'ye gittii muhakkakt. Zira, gen kzn ortadan kayboluu ile, bu kadnn stanbul'dan ayrl bir gne tesadf ediyordu. Cemil, bu esrarl maceraya dair Faik Beyden daha vazh eyler rendi.

Kasm Paann olu hemen hemen bandan beri iin iinde gibiydi. Seniha, iki aydan beri Avrupa'ya gitmek iin hazrlanyormu; ne kadar elmaslar varsa hepsini satm; eline bin be yz liraya yakn bir para gemi; bu parann bir ksmyle giyime sse dair birok eya alm, hatta bu alverilerin ekserisinde Faik Bey de onunla berabermi; gen adam Cemil'e demi ki: Btn bunlardan bahsetmeye lzum grmedin. Zira dorusu hepinizin haberi var zannediyordum. Hatta kendisine ka defa bekle beraber gidelim, dedim, dinlemedi. nk; ben de nasl olsa on be gne kadar gidiyorum. Haberin yok mu? Brksel Sefaretine birinci katip tayin edildim. Faik Beyin, Cemil'e verdii malumat ite kapal bir taraf brakmyordu, fakat Seniha hakikaten Madam Kraft'la beraber mi gitti? Nereye gitti? Niin gitti? Gittii yerde ne kadar zaman kalacak? Ne yapacak? Bu noktalar bir trl aydnlanamad. Servet Bey Hariciye Nezareti vastasiyle Akdeniz'in btn ecnebi limanlarndaki Osmanl Konsoloshanelerine birer haber gndertmek istiyordu. Fakat, ne diye? Ne yapmak iin? Bilemiyordu. Naim Efendi, resmi mahafili (Makamlar) bu ie kartrmann hi taraftar deildi; hadisenin vukuundan ziyade uyuundan (Olmasndan ok yaylmasndan) korkuyordu. Hele i matbuata decek diye ii titriyordu. Bekleyelim, sabrl ve mtevekkil olalm diyordu, bekleyelim, elbette gelir! Fakat ihtiyarn btn skun ve ihtiyatna ramen stanbul'da Naim Efendinin torununun kandan haberi olmayan kalmad. Cihangir'deki konaa kimisi mtecessis, kimisi akn ve mahzun birok kadn misafir geliyordu; bunlarn Sekine Hanmn yzne bir acayip baklar, bir Nasl oldu? Nasl geti? diyen tavrlar vard ki, insanda trmalanmayan asap brakmyordu. Alem nazarnda Seniha'nn bu hareketi trl trl tefsirlere yolat. Baz kimselerce bu, byk bir rezalet, bazlarnca hazin bir felaketti: Mesela Seniha'nn arkadalar, bata Nuriye ve Neyyire Hanmlar olmak zere bu hadisenin btn ayp taraflarn gryorlard ve diyorlard ki: Seniha, Madam Kraft gibi bir kadnn elinde, oralarda ne olacak? Mutlaka fuha decek. Zaten son zamanlarda bir fahieden ne fark kalmt? O ne giyini, o ne srme eki! Nasl gl, nasl yryt! Seniha'nn ka zerine en mthi darbeyi yiyen kalp, Celis'in kalbi oldu. Bu vakann biare ocukta hasl ettii ey tasvire smaz derecede trajikti. O, byk amcasnn torunu irkin bir lmle lm zannediyor ve ka defa sesini dinledii, etine dokunduu, yannda gnlerce yaad bu kz, ona imdi, bu hadisenin etrafnda hasl olan dedikodularn, zanlarn, iftiralarn, ayialarn dokunduu esrar perdesi arkasnda ekli daima deien acayip bir hayalet gibi grnyor. Hakk Celis, Seniha'nn bir zamanlar hakikatte mevcut olduundan pheye dt; bu kz, gen adam iin kitaplarda tand hayali kzlardan biri gibiydi; muhayyilesinde, Desdemona'larn, Juliette ve Madam Bovarylerin arasna kart. Bununla beraber Seniha, Hakk Celis zerindeki nfuzundan bir ey kaybetmedi; zira, muhayyilesiyle ve muhayyilesi iin yaayan bu gen iin kitaplardaki kzlar hayattaki kzlardan daha az canl ve daha kudretsiz deildir; belki eliyle tutmad, gzyle grmedii, fakat ruhlarn rendii btn o sahne ve roman rneklerinin kalbi ile alakalar adi hayatta grp tand et ve kemikten mahluklarn alakalarndan pek ok ziyadeydi. Bahusus, Seniha'nn Faik Beyi stanbul'da brakp gidii, btn eski yaralarnn stne tatl bir teselli merhemi sryordu ve hatta Faik'i bir eski dert yolda gibi seviyordu. Onu grmek, gidip onunla gen kza dair konumak Hakk Celis iin en deruni ihtiyalardan biri haline girdi. Bir hafta iinde drt defa eski rakibini aramaya gitti; fakat yalnz son defasnda bulmaya muvaffak oldu. Evvela hi Seniha'ya taalluk etmeyen birok havai eyler konutular. Hakk Celis, Faik Beye niin

geldiini bir trl syleyemiyordu. Neden sonra cann dilerinin arasna ald ve dedi ki: Geen gn konaktaydm. Seniha ablamdan hala haber yok! Nasl haber yok? Ben dn bir telgraf aldm, Trieste'den... te bak, dedi ve ceketinin cebinden yava yava kard bir deste mektup ve kat arasndan bir telgraf ayrd. Celis'e uzatt; Celis, heyecandan dumanlanm gzlerle sar bir kadn siyah izgileri zerinde Franszca u mealde bir ey okudu: Triste'ye vasl olduk. Yarn Viyana'ya hareket ediyoruz. Orada on be gn kalacam. Adresimi bildiririm. Hakk Celis bu telgraf sahibine iade ederken artk biraz evvelki Hakk Celis deildi. Faik Beyden, eskisinden bir kat daha nefret ediyordu ve Seniha onun iin muhayyel olmak sihrini oktan kaybetmiti, btn eski yaralar tazelenmiti. Faik Beyin yanndan nasl ktn bilmedi. O sokaktan bu sokaa sapyor ve her admda bir kere kendi kendine u cmleyi tekrar ediyordu: Demek onu hala seviyor, demek hala seviiyorlar! Hem de ne sevime; anasna babasna bir haber gndermek lzumunu hissetmeyen bu kz, ilk firsatta ana telgraf ekiyor, adresini bildireceini sylyor ve denizlerin, dalgalarn, uzun mesafelerin arkasndan ona seslenmek imkann buluyordu. Hakk Celis, zihni byle karmakark, oradan buraya, buradan oraya yryerek akama doru farkna varmakszn ta ili'den Cihangir'e nasl geldiini hissetti. Niyeti konaa m uramakt? Belki yleydi, belki deildi. Urayp ne yapacakt? Uramayp nereye gidecekti? Hayatta hi bu kadar gayesiz kaldn bilmiyordu. Ona bulunduu yolun n uurum, arkas uurum gibi geliyordu. Yalnz bu akam, ilk defa olarak, yalnz bu akam iki seneden beri mrnn mihveri olan sevgili varl ebediyen, aresiz ve avdetsiz kaybettiini duydu. mit ve teselli kaps yirmi yanda bu gence ilk defa olarak bu akam kapand; bu ilk felaket duygusunun nnde hissettii ey ac bir aknlkt. Bir yol dnmnde anzn tuzaa dm bir adam gibiydi; u fark ile ki, hi rpnmak ihtiyac duymuyor ve kendini mazlum bir teslimiyete terk ediyordu. Konan civarnda maksatsz ve avare bir hayli dolatktan sonra, nihayet mehul bir itilie kaplarak ieriye girdi. Seniha gittii gnden beri konan iine yasl bir hzn kmt. Hibir mezarln ii bu kadar kasvetli deildi. Pencereler kapal, perdeler inik, sofalar ssz, merdivenler tenhayd; hizmetiler birer yorgun hayalet gibi dolayorlar. Naim Efendi artk hi odasndan darya kmaz olmu; ihtiyar adam bu odann iinde bir mzenin hcresinde acayip bir mahlukun mstehasesi (Fosil) halini alm. Sekine Hanm gittike Flamandiye ressamlarnn yapt o semiz Mather Dollorosalara benziyor, brnde bir gizli yaras var gibi enesi tutulmu, gvdesi kalalar zerine ylm, kendini g tayor. Servet Beye gelince, o bir histerik kadn gibi huysuzdur. Evin iinde mtemadiyen kavga edecek adam aryor. Kr ve krpk byklarnn altnda dudaklarnn gittike ien ve uzayan bir hali var. Yemeklerden snra Havana sigarasnn kutusuna elini uzatmyor bile, geni sofada bir aa, bir yukar dolayor, ara sra nne tesadf eden eyaya bir tekme vuruyordu. Cemil ise artk eve hi uramyordu; haftada bir iki defa gmleini deitirmeye ve para istemeye gelirdi. Madam Kronski'yi hi sormaynz? O sabahtan akama kadar bir yn eyann banda gzya dken seferi bir kadndr. Birikmi aylklarnn ancak bir ksmn alabildi ve artk memleketine gitmek iin yola kmak zeredir. kide bir sesi hkrkla dolu, Servet Beye diyordu ki:

ster misiniz, onu gidip bulaym? Size namusum zerine sz veriyorum, on be gn iinde nerede ise bulurum. Servet Bey evvela fkeli bir baba tavr taknyor: Cehenneme gitsin, diyor; o benim iin artk lmtr. Sonra dnp ihtiyar kadna bakarak ilave ediyor: Yalnz bir defa bilsek ki nerededir? Bize bu kaf. ok gemedi, nerede olduunu bildiler; zira, Seniha, Faik Beye ektii telgrafn bir aynn da babasna gndermiti. Hakk Celis'in, konaa girer girmez ilk rendii ey bu oldu ve gen adam Faik beyde okuduu cmleleri burada tekrar okudu; gnlne biraz inirah (Feralk) geldi, hatta mide ve feraha benzer bir ey bile duydu; kendi kendine: Eve gittiim vakit ben de kendi namma byle bir telgraf bulacam! dedi ve bunun zerine artk konakta fazla kalamad; bir an evvel evine gitmek istedi. Gen adam sokaa knca adeta komaya balad. Vakit geti ve devir stanbul'un en fena devirlerinden biriydi. O meum bozgundan sonra payitahta dklen a, plak, hasta kafilelerini, imdi atalca'nn yarallar takip ediyordu. Gecenin ilk karanl ker kmez Sirkeci garndan itibaren ehrin muhtelif taraflarna doru uzanan sokaklarda birtakm balar, kanl yzler, sarkk kollar tayan ve birer tabuttan hi fark edilmeyen araba dizilerinden baka bir ey grlmyordu. Her kalpte, bu arabalarn saysna gre son huduttaki mukavemete dair mitler azalyordu. Herkes, birbirine: Bugn; yarn! diyordu ve ufuklarda geceleri bile top sesleri hi dinmiyordu. Hakk Celis, u saatte ne o top seslerini iitiyor ve ne yanbandan geen arabalar gryordu; fikrinde bir dnce, kalbinde bir emel vard: Eve gidip Seniha'dan bir telgraf bulmak!.. Bunun haricinde onun iin hibir ey mevcut deildi. ::: Naim Efendiler, ilk telgrafn arkasndan, bir ay iinde, Seniha'dan telgrafla iki kart ve bir mektup daha aldlar. Telgrafn biri Viyana'dan, tekisi Paris'tendi. Mektupla kart ise Berlin'den gelmiti. Gen kz telgrafnda var ve ayrl haberlerinden baka kendine ait bir ey sylemiyordu. Kartnda bykbabasna ihtiramlarn (Sayglarn) ve annesine muhabbetlerini sylyordu, fakat mektupta uzun uzadya iini ayordu; diyordu ki: Baba, bir ocukluk ve bir delilik yaptm, fakat, kendi hesabma hi piman deilim; sizi endieye drm olmaktan baka bir elem hissetmiyorum. Ka senedir beni Avrupa'ya gtrmek vaadiyle avuttunuz, oyaladnz. Dndm ki, hayatmn sonuna kadar byle bo vaatlerle avunup oyalanacam ve mrmn yegane gayesine vasl olmadan leceim. Sizin yapamadnz ben kendi kendime yaptm; zira bu arzu iimde kalm olsayd beni mutlaka zehirleyecekti. Bu muvakkat yokluum, ebedi bir ayrla tercih etmez misiniz? Zira, orada kalm olsaydm, muhakkak intihar edecektim; son zamanlarda kalbimi ne kesif bir kasvet istila etti, beynime ne vahim, ne korkun bir fikir sapland bilmezsiniz. Gznz nnde aylarca yalnz bama, armhm omzumda tadm da biriniz farkna varmadnz, bu kzcaza da ne oluyor demediniz. Bu yaptm iten hissenize den keder, emin olunuz ki, kendi hatanzn cezasdr, tabii onu yalnz siz ekeceksiniz. Her ey srayla... Aranzda acdm bir kimse varsa o da bykbabamdr; zira o, hepinizden daha az gnahkardr; aramzda senelerin yn ve bir sr yanl fikirlerin, batl akidelerin, manasz ananelerin perdeleri vard; bu ynn arkasndan benim ruhumu grebilmesi ve bana kar ona gre hareket etmesi

kabil deildi; ben onun iin halledilmez bir muammaydm. O beni yalnz sevmesini bildi; hepinizden ziyade sevmesini bildi. Hi phesiz son hareketim onun iin ldrc deilse bile pek fena, pek ar bir darbe olacaktr. Rica ederim, kendisine dikkat ediniz. Epeyce uzun sren bu mektubu Sekine Hanm okur okumaz hngr hngr alamaya balad; Servet Bey ise kzd, kprd; hele bykbabas iin yazd cmleler o kadar iradesini elinden ald ki, az kald, ihtiyarn zerine atlacak, fkesini ondan alacakt; karsnn yzne haykrmaya balad: Utanmadan, utanmadan sylediine bak! Biz onu bykbabas kadar sevmezmiiz, anlamazmz, yle mi? Onu senelerden beri birtakm yalanlarla avutmuuz... Onun Avrupa'ya gitmesine imdiye kadar kim mani oldu? Syle, kim mani oldu? Baban deil mi? Rica ederim, baban deil mi? Babann hasisesi (cimrilii) inad, hodbinlii, asrdide fikirleri, gln endieleri deil mi? imdi kk hanm, iimizde yalnz onu hakl buluyor ve biz, ve biz... Sekine Hanm, szlayan bir sesle: Bey, mektubu bir daha oku! Kzn maksadn anlamadn zannederim, bir daha oku... O bunu sylemek istemiyor, maksad asla bu deil! diyordu. Biare Naim Efendi, bu mektuptan haberdar edilmedi. O, zaten Seniha'dan artk hibir ey beklemiyordu; gittii gnden beri bir defa ismini azna almad. Bununla beraber iin iin, gizliden gizliye yine hep onunla meguld. mrnde ehir iinde bile yalnz dolamaya almam bu adam iin bir gen kzn tek bana Avrupa seyahatine k akl durdurucu bir eydi. Muhayyilesi, onu, kah batmak zere olan bir gemide mdat! diye barrken, kah yoldan kan bir trenin enkaz arasndan yar l bir halde karrlarken, kah bir ehrin kalabal iinde yolunu arm, kendini kaybetmi, oradan buraya ba vururken, kah bir otel odasnda ya parasna, ya iffetine taarruz eden bir cani ile alt alta st ste bouurken tasavvur ediyordu. Ve ekseriya pencereden karla kark yaan yamura bakarak kendi kendine: Yarabbim, bari bu k kyamette gitmeseydi! diyordu. Seniha'nn kat gnn ferdas gayet iddetli bir frtna oldu. Naim Efendi, o gece iinde adeta kzgn bir demir sa stnde kvranan bir mahkum gibiydi; bir sana bir soluna dnyor, bir taraf sancyormu gibi inliyor, ruhuna kuvvet vermek iin birtakm sureler okuyor ve bazen rzgar fazla bir hamleyle camlar sarst vakit yata iinde dorulup Allahm, Seniha kulunu sen koru! diyordu. Btn bu strap ve ihtila gecelerinden kimsenin haberi olmad; zira Naim Efendi azabn bir ayp gibi bakalarndan saklard; vaka bu son yapt rezalete ramen hala Seniha'y anmak, hala Seniha'y efkatle dnmek shhati ve hayat iin meraka, endieye dmek ve aleme kar hala onun bykbabas grnmek sadece bir ayp deil, bir zillet, belki bir gnaht. Lazm geliyordu ki, Seniha, Naim Efendi iin artk ebediyen mevcut olmasn, gnn birinde dnse bile artk yzn grmesin. Bir gn, Sekine Hanm ona kzndan bahsetmek istedi; ihtiyar adam eski putperestlerin selamna benzer bir hareketle kolunu havaya kaldrd: Ama o bahsi, ama o bahsi, dedi. Sekine Hanmn gzleri doldu ve dedi ki: Sizin iin neler yazdn bilseniz, onu affederdiniz, mutlaka

affederdiniz. Naim Efendi, cevap vermedi ve kendini alamaktan g zaptederek kuru gzlerle yere bakt. Bunun iin, Sekine Hanm kocasna diyordu ki: Babam ne kadar huysuz olmu! Servet Bey ise, her zaman kaynatasnn aleyhinde bulunmaya hazrd. Hele Seniha'nn ka hadisesinden sonra sanki buna yegane sebep oymu gibi, btn hiddeti, btn ceberutu ile suu zavall ihtiyarn zerine ykledi. Daima ona atmak iin frsat aryordu. Servet Bey, Madam Kronski'nin yola kt gn bu frsat yakalar gibi oldu. Fakat Naim Efendinin ar, vakur, kibar tavr nnde tecavze azmetmi bu adam zelil bir ricata urad. Mesele bir para meselesiydi. Madam Kronski'nin kendilerinden birok alaca kalyordu, gidecei gnn sabah bn hesabn mutlaka tesviyesini talep etmiti. Bunun zerine Servet Bey soluu Naim Efendinin yannda ald ve adeta kahyasna emreden bir irat sahibi tavr ile bu parann derhal denmesi lzumundan bahsetti; ihtiyar adam, ban evirip damadnn yzne bakmad bile. Yalnz dedi ki: Rica ederim, bu iler iin Ragp Efendiye mracaat ediniz. Kaynatasnn bu marur ve azametli cevab Servet Beyi bsbtn ldrtmt. Birka gn sonra onu tazip (zmek, eziyet etmek) iin bir frsat daha yakalad. Bir sabah sokaa kmak zereyken elinde bastonu, srtnda pardess, aznda bir kaln sigarayla ihtiyarn odasna girdi: Dn Faik Bey, Cemil'le haber gndermi,dedi.Brksel'e gidiyormu, bittabi Paris'e urayacak, 'Seniha'ya bir diyeceiniz var m?' diye soruyor. Naim Efendi, gayet kuru ve dz bir sesle: Hayr, hibir ey! dedi. O zaman Servet Bey odann ortasna doru birka adm daha atarak: Hibir ey mi? diye sordu: Sizin nahvetiniz (Gurururuz) yznden erefi, haysiyeti feda olmu bir kza hibir ey diyeceiniz yok yle mi? Dorusu hodbinliinize hayranm. Vaka insan ihtiyarladka kendi hayatna, kendi menfaatine, kendi rahatna, hulasa kendi nefsine dknl artar ama bu derece deil! Hi deilse aleme kar biraz zevahiri muhafaza etmek lazm. Naim Efendi, cevap vermedi; zira, enesi heyecandan titriyordu. Servet Bey nne dikildi; bir mddet acayip bir ey seyreder gibi ihtiyarn yzne baktktan sonra bastonunu yere vurdu: Hibir ey, yle mi? Peki! dedi ve kapy iddetle arparak kt, gitti. Naim Efendi, damadnn hmndan kurtulmak iin odasnn iinde tariki dnya (Dnyay terkeden, dnyadan elini eteini ekmi) bir dervie dnmt. Oturduu yerde saatlerce ne konuuyor, ne kmldanyordu; bir minderin zerinde yar diz km, yar bada kurmu bir vaziyette mtemadiyen bir eyler mrldanyordu. Geri, ara sra o mahut hkr tuttuu veya nefesi tkanr gibi olduu iin, Kalfa Hanm, yanndan hi eksik olmuyordu, fakat, aralarnda bir kelime sz edilmiyordu; Kalfa Hanm sylese bile Naim Efendi cevap vermiyordu. Bazen de Ragp Efendi, ona ilerinden bahsetmeye geliyordu. Naim Efendi bu bahislere de -btn dehet ve ehemmiyetlerine ramen- pek o kadar kulak asmyordu. Ragp Efendi gittike meyus, gittike kskn, kah bir

haciz muamelesinden, kah vadesi gelen bir senetten, kah yok pahasna satlan bir eyden haber veriyordu. Naim Efendi her fena habere mukabil: Ne yapalm? Pekala! Ne yapalm? Pekala! demekten baka bir ey sylemiyordu. Vaka handaki hisseleri henz satlmam, fakat Kanlca'daki yal ile, emberlita'taki arsalar oktan elden gitmi ve paralar bitmiti. Ragp Efendi her geliinde ayn tehdidi tekrar ediyordu: Gnn birinde sra bu konaa gelecek! Bu gidi byle devam ederse mutlaka, mutlaka.., Hem pek yaknda. Ve Naim Efendi, bu szn her tekrarlannda etine bir haner saplanm gibi barmamak iin, dilerini skyor, yzn ekitiyordu. Birka zamandan beri huzurundan holand, daha dorusu muazzep olmad (Skt duymad) yalnz bir kii vard: O da hemiresinin torunu Hakk Celis... Birka aydr gen adam hemen daima konakta gibiydi ve konakta bulunduu zamanlar byk daysndan baka kimsenin yanna sokulmuyordu. Bu yirmi yandaki genle yetmilik ihtiyar arasnda birdenbire acayip bir dostluk teesss etmiti. Dnyada e yzler olduu gibi, e ruhlar da vardr. Bunlar dier ruhlarn kalabal arasnda mtemadiyen birbirini ararlar, yatan mnezzeh olduklar iin yllarn at mesafe bulumalarna mani deildir. Naim Efendi ile Hakk Celis iin de byle oldu. Bu felaket gnlerinin karanl iinde birbirlerini ardlar, buldular. Seniha'nn bykbabas, bir zamanlar kendi torunlarna kar duyduu derin muhabbeti imdi hemiresinin torunu yannda hissediyordu ve Seniha'nn sevdals da byk daysnda ayn derdi, ayn sessiz strab eken insan buluyordu. Seniha'dan hi bahsetmiyorlard, fakat, ikisinin de gzleri onu sylyor, ikisi de soluk solua ayn gam yokuunu trmanyordu. Naim Efendi, gen adam yanna girer girmez: E, kk air, syle bakalm; alemde ne var, ne yok? diyordu ve Hakk Celis, dereden tepeden ona birok haberler veriyordu. Zaman trl trl ayialara msaitti; Balkan Harbi bitmi, sulh aktedilmiti. Vcudunun en kuvvetli uzvu kesilmi Trkiye'de iin iin hummal bir devir balamt. Her yerde birtakm suikast veya ihtilal tertibatndan bahsediliyor, bir ksm Avrupa'ya kaan muhaliflerin er ge iktidar mevkiine gelecekleri syleniyordu. atalca'daki asker stanbul zerine yrmeye hazrm. Birok gen zabitler, Mutlaka Nazm Paann intikamn alacaz! diyorlarm. Kbrs'ta bulunan Kamil Paann ngiltere'ye mracaat zerine byk devletler tabanca ile mevkii iktidara gelen bir hkmeti tanmamaya karar vermilermi. Hakk Celis, byk daysna hep buna benzer ar havadisler verirdi. Fakat ne bu sylerken, ne o dinlerken btn bunlara zerre kadar ehemmiyet vermezlerdi. Naim Efendi, kk yeeninin szlerini bazen hi iitmezdi bile. Hakk Celis'e gelince, o, ekseriya konuurken evvelce ne dediini unutuverir ve en can alacak bir cmlenin ortasnda birdenbire durarak bn bn daysnn yzne bakard. O zaman Naim Efendi, zoraki bir tebessmle glmseyerek: Kk air yine daldn. Yine hayalata daldn! derdi. Bu dalgnlklar ok ksa, Seniha'dan taze bir haber geldii gnler vaki olurdu. Yeni bir mektup geldiini, Hakk Celis, konan iine ilk admnda hissederdi. Nereden? Nasl? Bunu kendisi de bilmezdi. Evin havasnda deien bir ey sezerdi ve Sekine Hanmn karsna kar kmaz, kadncaz daha bir kelime sylemeden:

Teyze mektup aldnz deil mi? derdi. Bu mektuplarn bazlar ona gsterilirdi; fakat biroundan yalnz bahsedilirdi. Hakk Celis, bu mektuplarn hibirinde kendine dair bir kelime bulunmadn bilmekle beraber hepsini ayr ayr, uzun uzun okumak ihtiyacyle yanard. Zira, bu mektuplarda Seniha'y hi deilse hayaliyle adm adm, merhale merhale takip etmek imkann bulurdu. Gen kz Paris'te mtevazi bir pansiyona yerletiini ve mehur bir musikiinastan piyano dersi aldn yazyordu: Burada hayat su gibi akyor; diyordu. Saatlerin nasl getiini bilmiyorum. Sabahlar Luxembourg bahesinde dolamaya gidiyorum. Tenha bir yere ekilip elimde bir kitap bir kanepenin zerine oturuyorum ve beyaz heykellerin omuzlarna den yapraklar seyrediyorum. Akamlar geliigzel herhangi bir caddede birka adm yrmek bana dnyann btn nevelerine denk gibi geliyor. Burann tan, topran kendi memleketimden ziyade seviyorum. Ahalisi ne kadar nazik, ne kadar zinde, ne kadar iyi insanlar! Seniha son mektuplarnda biraz paraszlktan ikayet etmeye balad. Hatta birinde Sekine Hanm epeyce telaa dt; elmaslarn rehine vermeye karar verdi; fakat Servet Bey: Brak biraz burnu srtlsn! dedi ve mani oldu. Bir ay sonra Seniha nce bir mektup, sonra bir telgrafla dorudan doruya Naim Efendiye bavurdu: Mektupta: Bykbaba, a kalmak zereyim. mdadma yeti! diyordu. Telgrafnda stanbul'a dnmek iin yol harl istiyordu. Naim Efendi, hemen Ragp Efendiyi artt. Aralarnda saatlerce mzakereler oldu; gnlerce teye beriye bavurdu; para bulmann imkan yok gibiydi; Naim Efendi neredeyse maa senetlerini yzde otuz faizle sarrafa krdracakt. Nihayet, hann kiraclarndan iki senelik bedeli icara (Kira bedeli) mahsuben bir avans alnd. Seniha'nn mektuplarnda Hakk Celis'i alakadar eden eyler bu para meseleleri deildi. Paris'teki hayatn en kk teferruatna kadar anlatan bu kz Faik Beye' dair bir kelime yazmyordu. Halbuki herkes Faik Beyin orada, onunla beraber olduunu biliyordu. Geenlerde, Nuriye ve Neyyire Hanmlarda Paris'teki bu garip bulumaya dair sylenilmeyen hikaye ve yaplmayan ima kalmamt. ::::::::::::::::::: XII Servet Beyin, kaynatasna kar hissetmeye balad kin ve gayz son zamanlarda had bir devreye girdi, aralar gerginletike gerginleti. kisi de bir at altnda yaadklar halde aylardan beri birbirlerini grmyorlard. Servet Bey, ikide bir zevcesine ayr eve kmaktan bahsediyordu. Hayatmn sonuna kadar byle her gnm zehir edemem; diyordu. Biraz da mstakil, hr ve kendi fikrime, zevkime gre yaamak, evimin hakiki sahibi olmak isterim. Gcenme ama bu igveylii canma tak dedi; son zamanlarda baban da ekilmez bir hale girdi. Anlamyor deilim beni; istiskal (Kovarcasna davranmak) ediyor. Her tavr, her hareketiyle bir an evvel bandan defolup gitmemi istiyor. Sekine Hanm itiraz edecek oluyordu; Servet Bey sert bir hareketle onu susturuyor:

Efendim, tevile (Sz evirmeye, baka anlam vermeye) ne hacet; ite vaka meydanda. ki aydan beri bana yzn gstermeyen bir adamn evinde bundan fazla nasl oturabilirim? Hem dorusu, bu evde bir trl rahat edemiyordum; senelerden beri bu geni odalarda alt ay k bir trl snmann, senelerden beri alt ay yaz bir taraftan nefes almann imkann bulamadm. Bu ne ok pencere, bu ne ok kap... Kanunusanide (Ocak ay) duvarlarn arasndan bile hava iliyor. Nasl desek, ne yapsak nafile. Daima her tarafnda bir snt gibisin. Sana teden beri sylerim. ili'de, o mkemmel ve yeni apartmanlar dururken burada bir gebe halinde yaamann manasn anlayamyorum. Koca evde adamakll bir banyo odas bile yok. O hantal hamam yakmak iin gn evvel hazrlanmak, eki odun yakmak, ikide birde kazann svattrmak, ikide birde kurnalarn tamir ettirmek lazm geliyor. Bu erait dahilinde ayda bir kere bile ykanmak myesser olamyor. ili'nin yeni usul, eletrikli, banyolu, apartmanlar Servet Beyi, gittike ekiyordu. Ara sra bo vakitlerinde bunlardan birkan grmeye gitmek onun iin en mstesna zevklerden biri yerine geti. Doduu gnden beri arad havay nihayet stanbul'un bu mahallesinde ve bu yeni evlerde bulabilmiti. Vaka bu apartmanlarn merdivenlerinden karken: Ne yazk asansr yok! diye hayflanyordu, fakat, zerinde zarif beyaz bir plaka Trke ve frenke numaras yazlm, zil dmesi parl parl parlayan kaplardan ieriye girip de burnu boyanm parkenin kokusunu alr almaz adeta ii alyor; oca ini taklidi frenk tulalaryle denmi mutfaklarda dakikalarca kalyor, sonra o odadan bu odaya fesi elinde hayran hayran dolayordu. Kendi kendisine: Buras 'Salle a menger' buras 'fumoir', buras salon, buras ktphane, buras budvar, biras yatak odas; ikinci bir yatak odas! diyor ve nihayet alafranga apteshane ile banyo odasnn tokmana elini uzatr uzatmaz kp caddeye bakyordu; cadde, genilii, grlts, telgraf, telefon, tramvay telleri, otomobilleri, ortasndan geen raylar, duvarlardaki ilanlar ile onun beyninde tamamiyle bir Avrupa ehri manzarasn canlandryordu. Hele yeni ilemeye balayan elektrikli tramvay arabalarnn kard sesler ona adeta bir bando mzka gibi geliyordu. Bu apartman ziyaretlerinde, konaa dnd akamlar Sekine Hanm kocasn adeta bir sefahat yerinden henz km kadar neeli buluyordu. Ekseriya sukti olan Servet Bey, byle akamlarda susmasn bilmiyordu. Karsna uzun uzun, inceden inceye, en kk teferruatna kadar o gn grd apartmanlar birer birer tarif ediyordu. Sekine Hanm kocasn o zamana kadar hi bu derece ho sohbet grmediini dnrd. Filvaki, Servet Bey, apartman bahsinin haricinde hala ya hi konumaz, ya pek fena konuur bir adamdr. Fakat bahis bu yeni akna dokunur dokunmaz dnyann en mkemmel bir hatibi kesiliverirdi: Tramvay tam kapnn nnde duruyor, diyordu: niyorsunuz, birka adm ya yryor, ya yrmyorsunuz, byk, muhteem bir demir kap nnde bulunuyorsunuz... Fakat, demir kap denilince, rica ederim, u bizim mahzenin demir kapsn hatrlama! Bir dantela gibi oymalar var; st ksmnn arkasna buzlucamlar konulmu; iki tarafnda her gn silinen, parlatlan bir sar topuz... Bir kanad daima ak duruyor. Giriyorsunuz; hemen 'concierge' ban odasndan darya karyor. Elinde anahtarlar nnze dyor; yava yava merdivenlerden kmaya balyorsunuz. Bu merdivenler tertemiz, bembeyaz; trabzanlarn tahta ksm mavun boyal ve demir ksm haif yaldzldr. Her dirsee bir yol hals serilmitir. Her katta karlkl iki daire vardr; benim gezdiim nc kattayd. Servet Bey, ite bu eda ile, gevi getirir veya aznn iinde bir macun iner gibi kelimeleri eze eze tada tada saatlerce anlatr dururdu. Sonra bu tatl apartman bahsi kapanr kapanmaz zerine bir derin hzn ker, garip garip etrafna baknr:

Burada nasl yaanr? u duvarlara bak, u tavana bak! Bu ne oda! Bu ne sofa! Allahm, sen kurtar, bir an evvel sen kurtar! Nihayet, gnn birinde, Servet Bey, kendi tabiri vechile canna tak diyen igveyliinden kurtuldu ve gnlnn son emeli olan ili apartmanlarndan birine tand. Bu, cadde zerinde, bir sokak kesinde gayet muhteem, yeni yaplm bir apartmand; ii henz boya, al ve demir kokuyordu. Bu yeni bina kokusu iinde Servet Bey on sene daha genleti; sabahtan akama kadar adeta sarho gibiydi. Demecilerle beraber eyay kendi yerletirdi; perdeleri kendi eliyle takt, hallar serdi; kars ikide bir ona: Bey, yorulacaksn! Bu kadar adam var, brak yapsnlar! dedike: Canm, bu benim zevkim, bu benim zevkim! diye cevap veriyor ve aznn iinde birok alafranga havalar mrldanarak, kollar svanm, ba ak, elinde bir eki, kulann arkasnda bir kurunkalemi oradan buraya, buradan oraya koup duruyordu. Yemek odasn Fransz tarznda dedi; fmvarla ktphaneye ngiliz slubunda kanepeler, masalar ald; salon biraz melez oldu; zira, btn, konaktan getirilmi eyadan teekkl etti. Yalnz Cemil'le, Seniha iin iki yatak odas smarland. Zira, Seniha bugne yarna bekleniyordu. Konan yle birdenbire terk ediliinin sebebi de biraz bu olmutu. Naim Efendi, Seniha'nn geleceini iitir iitmez Sekine Hanma demiti ki: Beni mazur tut! Beni mazur tut, kizm; badema (Bundan byle) katiyen yzn gremem, katiyen! Sa olsun, var olsun, fakat benden uzak olmak artyle... te bu sz zerinedir ki, Servet Bey, apartmana kmak emelini ciddi bir tasavvur halinde ortaya atmt; gya bu tasavvur ayn zamanda Naim Efendi hesabna bir hal aresiydi: Servet Bey: Ne yapalm, mademki ne beni grmek istiyor, ne kzm; mademki bizim huzurumuz onu bu evin iinde mtemadiyen rahatsz edecek. O halde bir baka eve kmaktan baka aremiz kalyor mu? Naim Efendi, Sekine Hanmn azndan kendisine anlatlan bu areyi fkesiz ve elemsiz kabul etti: Nasl bilirseniz yle yapnz! dedi. Fakat, ne vakit ki kz Sekine Hanm: Ya siz, baba! Ya siz, burada yapayalnz ne yapacaksnz? dedii zaman gzleri doldu ve ba mutattan ziyade titremeye balad. htiyar adam: Ben mi? dedi. Kzm, siz beni dnmeyiniz, urada ka gnlk mrm kald ? Sekine Hanm hngr hngr alyordu: Vaka Cenan Kalfa size benden iyi bakar. Ragp Efendi de gelip kars ile burada oturacak. Hasan, Dilaver daima yannzda bulunacaklar. Ben de her gn size urarm. Fakat yine iim raz olmuyor. Babacm, gzm arkamda gidiyorum. Yreim paralanyor. Naim Efendi, kznn teessr karsnda gzyalarn tuttu ve kendisi o kadar teselliye muhtaken ona dedi ki:

Belki ben hemiremin yanna giderim veyahut oradan birini yanma alrm. Yalnz kalacam diye hi merak etme! Daima byk felaket gnlerinde metanetini hi kaybetmeyen Naim Efendi, bu sefer de sonuna kadar vakarl ve sabrl kald. Hatta iin en garibi ili'de tutulan evin alt aylk kirasn bile kendisi vermekten ekinmedi ve g masrafnn mhim bir ksmn cebinden dedi. Lakin, akam olup da ilk defa koca evin iinde yapayalnz kaldn hisseder etmez, gzlerinden yalar sessizce akmaya balad; pek acayip bir teessr iindeydi. Adeta kendi lmne alayan, kendi yasn tutan bir adam gibiydi. Naim Efendi, baz mkl demlerde benliimizde hasl olan iftliin (kilik anlamnda) en marazi bir ekline duar olmutu. Kendi kendine, mtemadiyen: Hey gibi Naim! Hey gidi Naim! diyordu. Bahtn ne kadar karaym zavall Naim! Daha ne bekliyorsun? Daha ne duruyorsun? Yetmedi mi? Yetmedi mi? lk akamdan beri yanndan ayrlmayan Hakk Celis onu ekseriya byle kendi kendine konuurken buluyordu. Bir defasnda adeta korktu; byk daysn akln oynatm sand; kapnn eiinden geri geriye ekildi. Oda yar karanlkt ve Naim Efendinin bzld keden yalnz sesi duyuluyordu. Hakk Celis, sesi titreyerek sordu: Day, kiminle konuuyorsunuz, kiminle? htiyar adam haffe gld: Kendimle, yavrum, kendimle! Benim derdimi benden baka kim anlar? dedi. Ve bu saatten itibaren Naim Efendi ile Hakk Celis adeta arkada oldular. yle ki, gen adam, ara sra, byk daysna, Seniha'dan bile bahsediyordu. Bir gn dedi ki: aydan beri gelecek, gelecek diye iitiyoruz. Fakat hala gelmedi! Naim Efendi: Evet, dedi. Geen gn yine teyzen geldi; syledi, bir telgraf almlar, yola kmak iin yine para bekliyormu. Bulduk, gnderdik: Bu, bilemem ki kanc defadr, byle yol harl istiyor; geliyorum, diyor ve arkas kmyor. Hakk Celis: Seniha ablam ok msriftir; kim bilir ne tuvaletler yaptryor, diyordu. Naim Efendi, ac ac glyor: yle amma. Olsun da yaptrsn, olsun da yaptrsn! Yoktan ne kar! Yok, yok... Hibir ey kalmad evladm! diye cevap veriyordu. Hakikaten, Naim Efendinin mali vaziyeti gittike mthi bir devreye giriyordu. imdiden denilebilir ki, tekat maandan baka bir geliri kalmad. Ka senelik adam olan Ragp Efendi bile bu hal karsnda mitsizlie dp iten el ekti ve konaa gelip yerleecek iken, Naim Efendinin bana ken skntlardan kendine bir hisse dmesin diye, Cihangir'den mmkn olduu kadar uzaa gitti. Esasen konan ve sahibinin ilerini evirmek iin bir vekilharca hi lzum kalmamt. Son haddine inen bu ileri bir uak pekala idare edebilirdi; nitekim, evin emektar ua Hasan, her ayba Naim Efendinin maan almaya gitmek ve her gn bir miktar etle bir iki trl

sebzeden ibaret olan gndelik yemek masrafna bakmak iin lzumundan fazla kafi geliyordu. ::::::::::::::::::: XIII Hakk Celis Bey, Hakk Celis Bey! Gen adam, arkasna dnd; Neyyire ve Nuriye Hanmlar, caddenin kalabal iinden kendisini aryorlard. Grmemezlie gelip yrmek istedi; zira vakit ge ve vcudu yorgundu. Bugn iki saat talim etmi ve alt saat yol yrmt; ayak stnde duracak hali kalmamt; bir an evvel eve yetimek ve esvaplarn karmadan yzkoyun yere atlp ryasz bir uykuya dalmak istiyordu. Gen kzlar glerek yaklatlar: Seniha'dan m geliyorsun? dediler. Seniha m, ne Senihas? A, sakn haberiniz yok mu? Dn, Seniha geldi. Hakk Celis kulaklarna inanamad: Kabil deil, nasl olur? dedi. Kzlarn ikisi birden: Neden kabil deil? Biz kendisiyle grtk bile... dediler. O zaman, gya birka kalbi varm gibi her tarafndan arpntlar iinde kalan gvdesinin altnda yorgun bacaklar bklr gibi oldu: Tuhaf ey, byle habersizce, tuhaf ey... Vaka, Seniha'dan haber alnabilecek yerlere epeyce gnden beri hi urayamamt. Seferberlik ilannn ilk gnnden itibaren kendini bir mengeneye kaptrm gibiydi. Ahzasker ubelerinin (Askerlik ubelerinin) o drt (Kaba,sert) muameleleri bu ili ve hayali genci drt gn zarfnda dnce ve duygudan mahrum mihaniki bir varlk haline sokmutu. Bu ubelerin kaplar nnde bekleyen koyu kalabalk arasnda evvela bir srnn iinde bir koyuna, sonra odadan odaya, daireden daireye dolarken kirlenmi ve burumu bir kat parasna dnd. Amerika'da baz makineler varm ki, bir tarafndan canl olarak giren bir hayvan be on dakika sonra dier tarafndan sucuk halinde karrm; Hakk Celis iin de askere kaydedili ve ihtiyat zabiti mektebine giri byle oldu. Gen adam hala ne olduunu bilmiyor, banda bir garip sersemlik btn idrakini altt ediyordu. Gnlerce Seniha'y bile hatrlamaya vakit kalmad. Bu ona drt yana ait uzak ve mphem hatralardan biri gibi geliyordu ve kendinden birka ay evvel vakalara bile dnp bakmak kudretini bulamyordu. Bsbtn baka bir adam deil mi idi? O solgun benizli, uzun sal gen kimdi ki, kah bir koruda, mehtapl bir saatte, kah bir odada bir le zaman yeil gzl bir kza bakp iini eker ve birtakm tatl hayalata dalard? Kimdi, o gen adam ki, haff akam karanlklarnda beyazl daha ziyade artan, kokusu daha ziyade sarileen (Bulac hale gelen, burada yaygnlaan) byl bir mevcuda, Verlaine'den, Claudel'den birtakm byl szler sylerdi? Hafzasnn ancak tespit edebilecei bu ufuk, ona bir yn bulut altndan glkle grnebiliyordu. Kendi kendine: Belki bunlarn hibiri olmad! diyordu. Fakat talimden dnd o akam st Seniha'nn avdeti haberini alr almaz,

biraz evvel kendisine o kadar uzak grnen bu gemi, iki bin metre yksekten hzla inen bir tayyarenin iindeki yer nasl yaklarsa yle yaklamaya balad ve Hakk Celis iki bin metre yksekten den bir adamn ba dnmesine tutuldu. Evine nasl geldi, geceyi nasl geirdi; bilmedi. Sabahleyin erkenden talime gitmesi lazm gelirken soluu Naim Efendinin yannda ald. Acele yrmeden nefesi tkanm ve heyecandan yz kpkrmz kesilmi bir halde ihtiyarn yanna girdi ve ilk sz olarak dedi ki: Byk day, Seniha ablam gelmi. ittiniz mi? Naim Efendi, mahzun bir tebessmle glerek ban sallad: Biliyorum, dedi; bugn teyzen buradayd. Yolda ok zahmet ekmi; bereket versin Paris Sefareti erkanndan birisi kendisine refakat etmi. Yoksa, tren bulmann, vapura girmenin imkan ve ihtimali yokmu. Avrupa'da btn garlar ve btn limanlar maher gibi halkla doluymu. Naim Efendi, byle anlatrken Hakk Celis yerinde duramyor, bir an evvel ili'deki eve koup Seniha'y grmeye can atyordu. htiyar adam neden sonra szn bitirdi: Bugn gidip onu grecek misin? diye sordu. i iine smayan Hakk Celis: Belki, vakit bulursam... dedi. Bittabii hi vakti yoktu; bugn Kathane tepelerinde endaht talimleri yaplacakt. Fakat, gen adam, her eyi gze ald ve Cihangir'deki konaktan kar kmaz doruca ili'deki apartmana gitti. Servet Beyin evi pek acayip, adeta ihtilal bir sevin iindeydi. Herkes birbirine kar fazla neeli grnmekten korkuyor gibiydi. Seniha, Hakk Celis'i kendisinden ok yal ve nadir grlen bir teyze tavryle karlad. Toplanm, uzam, ar ve marur grnyordu; gen adamn onda imdiye kadar hi tesadf etmedii bir yksekten bak ve bir alayc tebessm vard. Japonkari bir sabah esvab iinde kollar ta omuzlarna ve gs olduka harim (Gizli, kapal olmas gereken) noktalara kadar ak duruyordu. Salar yksek, fakat ayn zamanda dank bir tarzda dzeltilmiti. Her hareketinde dizlerine kadar syrlan bacaklar incecik ipek oraplar iinde canl, zeki ve harikulade eyler gibi gzkyordu. Hakk Celis'e, Seniha'nn az ve gzleri genilemi gibi geldi; zira gen kz dudaklarna krmzlk srm ve gzlerinin srmesini hadden bir kat ziyade fazlalatrmt. Hakk Celis, Seniha'da bir eye daha dikkat etti; vcudu eski kmldanlarn, eski ahengini, eski manasn kaybetmiti; bu evik ve kvrak bir kzdan ziyade, olgun ve yorgun bir kadna benziyordu. Bunun iindir ki, zavall ocuk byk daysnn torununa nasl hitap edeceini, ne yapacan bilemedi. imdi efendim!, siz derken, imdi abla!, sen diye konumaya balyor, sonra Seniha'nn yukardan bir bak zerine yz kzararak bsbtn ne syleyeceini aryor, efendimli, sizli iinden klmaz dier bir konuma tarzna dyordu. Ona, laf olsun diye, son zamanlarda bandan geen askerlik meselelerini hikaye etti; imdi nerededir? Nasl talim ediyorlar? Saatlerce nasl yryorlar? Nasl bir karavanada yemek yiyip, nasl bir kouta, kimlerle beraber yatp kalkyor? Bunlar anlatt. Seniha ekseriya dinlemiyor gibi grnyor ve zavall ocuk o kadar hararetle anlatrken bahisle hi alakas

olmayan bir sual soruyor, bir hareket yapyordu. Hakk Celis, hayatn ikiye ayran btn o ahzasker ubelerine ait vakalarn hibiriyle Seniha'nn dikkatini ekemedi. Gen kz ara sra, akl baka yerlerde: Vah! Vah! Demek ok yoruluyorsun, neden o kadar yoruluyorsun? Vah Hakk vah! diyordu. Bir kere olsun gzleri gzlerine isabet etmedi. Seniha'nn gzleri siyah glgeler altnda rengini ve nazar denilen ifadeyi kaybetmi gibiydiler. Hakk Celis dedi ki: ok deimisiniz Seniha abla! Seniha: Sen de epeyce bymsn! dedi. Gen adam kalbinin azna kadar geldiini hissetti; kendinin ocukluktan ne kadar uzak olduunu bararak sylemek ve Seniha'nn btn o suni olgun hanm tavrlar altndaki iliini, boluunu, hiliini, anlatmak istedi. Yalnz bymek deil, ihtiyarladm bile, Seniha Abla, dedi. Siz ok gezdiniz, ok grdnz. Fakat ben ok dndm, ok hissettim. O kadar ki, btn fikirler, btn hisler bana imdi yavan geliyor. Siz bu bezginlie vasl oldunuz mu? Nerede? Her tarafnzdan arzu, emel, genlik fkryor, imdi 'haydi!' deseler bir seneden beri yaptnz seyahatleri ayn itiha ile tekrar edebileceksiniz. Fakat, ben dndklerimi tekrar dnmek, hissettiklerimi tekrar hissetmek istemeyeceim. Seniha abla, bizi piiren straptr; gezip grmek deildir. Sizden evvel ka kii Avrupa'ya gitti geldi. Bunlarn bazlarnn kyafetlerinde epeyce deiiklik grdm, fakat ruhlarnda ne deiti; bilmiyorum. Bunlar bize oradan, balarnda bir acayip sarholuk ve gzlerinde safiyane bir hayretle avdet ettiler. Seniha abla, siz de bunlardan biri misiniz? Seniha zoraki bir kahkaha ile gld: Ooo, daima felsefe! Sen hibir zaman hayat adam olamayacaksn, hibir zaman, zavall Hakk! Bunun zerine gen adam ac ac glmseyerek yar ciddi, yar aka cevap verdi: yleyse lm adam olurum. Hakk Celis bu szleri dnmeyerek, bir ey sylemi olmak iin syledi: Esasen bunun hrn bir sitem olmaktan baka bir manas yoktu. Hatta, o kadar ki, bu szn boluundan, soukluundan gen adamn kendisi bile rperdi. Fakat ekseriya dilimize dolaan ve gnlerce azmzdan hi dmeyen baz manasz lakrdlar gibi bu da, nedendir bilinmez, birdenbire Hakk Celis'in beynine ve diline sapland. Seniha'nn yanndan ktktan sonra sokakta yrrken kendi kendine mtemadiyen bunu tekrar ediyordu: yleyse lm adam olurum. Bu ne demekti? lm adam olmak ne demekti? lm adam etrafna lm saana m yoksa lme doru gidene, ya da lmeye mahkum olana m denilirdi? Hakk Celis, bunlarn her ikisi deil miydi? Birka zamandan beri ya lmeye ya

ldrmeye hazrlanmyor muydu? Bu n parlak dmeli, yakas ilemeli veston, bu belindeki kemer, bu bacaklarn skan dolaklar ne iindi? Nereye gitmek iindi? Biraz sonra omzuna neden bir silah yklenecekti? Birka zamandan beri, memleketin havasnda, azdan aza dolaan pek mebzul bir sz, imdi, onun nazarnda ulvi bir belagat alyordu; Hakk Celis ancak, imdi, ka zamandan beri halkn: Ya gazi, ya ehit! diye barlarnn manasn anlyordu. Ya gazi, ya ehit! Evet, kendisi de bunlardan biri olmak iin hazrlanyordu. Tevekkeli biraz evvel: yleyse lm adam olurum! dememiti. Bu, bir hakikatti. Hakk Celis imdiden bir lm adamyd. Bu saate kadar askerliin lmle bir mnasebeti olduu hi hatrna gelmemiti. Kendini alelade yorucu bir ie ve bir angaryaya atm zannediyordu. Meer bu i ne mehabetli ve bu angarya ne byk bir eymi! Hakk Celis giydii asker esvabnn iinde ilk defa olarak bir kahraman gururunu hissetti; kendi kendine, gs kabararak: Ben bir lm adamym, ya lmeye, ya ldrmeye gidiyorum, dedi. Meer kader ona neler hazrlyormu da o farknda deildi, bu cmert kadere kar ne kadar nankr, ne kadar kkt! Hayatn hangi gayesi bir cenge doru giditen daha yksekti? Bahusus ki, onun gidecei cenk, cenklerin en by, bir cihan cengiydi. Byle bir cenkte bir kk zabit olmak, o eski ordularn banda bir serdar olmaktan daha ehemmiyetli deil miydi? Gen nefer: Ben bir lm adamym, dedi. Ve ilk defa olarak air Hakk Celis'e kar kalbinde bir nefret uyand. Lo bir odada saatlerce Verlaine iirlerini inat eden ve yamru yumru bir kalemle kirli bir kat stnde birtakm topal msralar sralayan o clz, o solgun ocuk neydi? Bu gen askerin topuklar demir ivili arklarla trmanmaya hazrland sarp, yksek ve tehlikeli tepenin yannda, bu solgun benizli ocuun kmak istedii serin ve glgeli yoku ne adi bir yerdi! O tepede al bayran rpnlar, yz bin kiinin haykrlar, atein sylenileri, elik sesleri ve kvlcml dumanlar vard; bu yokuta ise birka yeil defne dalndan, biraz su rltsndan ve melul bir sszlktan baka ne vard? Hakk Celis kendi kendine: Eve dner dnmez, imdiye kadar yazdm yazlar ve btn kitaplar yakacam! dedi. Ve bunu sylerken birden coup havada sallad elinden burnuna hafif bir koku geldi; bu, Seniha'nn elinden onun eline sinen kuvvetli bir kokunun artyd. Hakk Celis iinin titrediini hissetti ve hala bu kadar bo eylerin tesiri altnda kaldna at. Birtakm yapma tavrlar, sahte baklar ve isteksiz gllerle Avrupa'dan avdet etmi sathi (Yzeysel) ve kokulu bir mahlukun atee, dumana ve kr kurun yamurlarna doru ar ar ilerleyen bir adam zerinde hala hkm sr pek gayri tabii bir ey, adeta bir ayp deil miydi? Hakk Celis kendi nefsine kar Seniha'y sevmi olmaktan ve belki hala sevmekte devam etmekten utanyordu. Sakn o da tand birok genler gibi, sakn o da u havai Cemil gibi hayata yalnz etiyle mi merbuttu? (Balyd) Varlnn btn o yksek heyecanlar, sakn biraz evvelki tavrlar, baklar ve glleri gibi birtakm dzme ve yapma eylerden mi ibaretti? Zira, deminki kahramanca dncelerle, Seniha'nn kokusunu duyar duymaz hissettii rperi, birbirinin tamamyle zdd iki trl ruhiyete alametti. Hakk Celis kendi kendine diyordu ki; Ya o dnceler, ya bu rperi doruydu. Acaba hangisinde samimiyim?

Gen adam, btn gn kendini byle tahlil etti; fakat bir trl ne olduunu anlayamad. Kalbi bir muamma halini ald. Onun iin phesiz olan bir ey varsa, o da Seniha'y sevmenin, dnyann btn bo, sathi ve ehvani hazlarna malup olmaktan baka bir eye delalet etmediidir. Zira Seniha, bu hazlarn z ve timsaliydi. Onu lmlere srkleyen, onu ulvi divanelikler yaptran byk ve derin bir akla sevmek bile kabil deildi. Bu ac hakikat, ona gen kz ili'deki apartmanda ziyaretinden sonra tamamyle ayan (Belli,ak) olmutu. Gnler gittike birbirini takip eden birok vakalar gen adama bu hissinde ne kadar yanlmadn ispat etti. Geri, Hakk Celis, o ilk ve son ziyaretinden sonra Seniha'y tekrar gremedi ve yeni yaayna, yeni ahbaplna dair yakndan hibir hadiseye ahit olmad. Fakat, azdan o kadar szler iitti, o kadar birbirini te'kit eder (Dorular, pekitirir) eyler rendi ki, gen kzn yeni hayatna dair kendi gzyle mahedelerde bulunmasna lzum bile kalmad. Diyorlar ki, Seniha Avrupa'dan gayet pheli bir yoldala avdet etti, vaka bu, haddizatnda krkn gemi, basit, sathi bir sefaret memurundan baka bir adam deildi ve Seniha ile tanmas yolda kendisine refakat ederken olduka samimi bir dostluk halini almt; yle ki, imdi, Servet Beyin evinden hemen hi kmyor gibidir. Seniha'nn eski arkadalar bu yeni dost iin: Tpk bir zamanlar Faik Bey, naslsa yle... diyorlard. Vaka, Seniha'dan birka ay evvel stanbul'a dnen Belks Hanm, Seniha ile Faik Bey arasndaki mnasebetin asl Paris'te ciddi ve ateli bir devreye girdiini sylemiti. Faik Bey, hemen her akam ta Brksel'den Paris'e onu grmeye gelirmi; birlikte yapmadklar sefahat kalmam; bir gece yars, Belks Hanm kocasyle beraber tiyatrodan kp bir kahveye yemek yemeye girmiler; bir de ne grsnler! Seniha, yannda Faik Bey, kadn erkek bir alay serseri refakatinde sarho olmular, algclar ortalarna almlar, avazlar kt kadar hep bir azdan ark sylyorlar. Belks Hanm, yerin dibine geiyormu, koeasna demi ki: Aman, buradan savualm! Hakk Celis, Seniha'nn Paris hayatna dair byle yzlerce hikaye dinlemiti. Fakat bunlarn hibirisi son aylarda stanbul'daki yaay hakknda sylenen szlerden daha mthi ve daha feci deildi: Ara sra, talim dn, Neyyire ve Nuriye Hanmlara tesadf eden Hakk Celis, bu iki hemireden byk daysnn torununa dair en taze havadisleri alyordu; gen kzlar diyorlard ki: Hakk Celis Bey, dorusu, Seniha'ya eskisi gibi sk sk gidemiyoruz. Bilir miyiz, bin trl eyler sylyorlar. Gya Nedim Bey isminde biri varm -u kendisiyle birlikte gelen sefaret memuru, olacak- evden hi kmyormu, vaka Seniha zevahiri kurtarmak iin nianl olduklarn sylyormu; fakat bu adam tanyanlar var, kendine sormular, katiyen inkar ediyormu: 'Ben sadece evin dostuyum!' diyormu. Evin dostu... u Franszlarn Ami de la maison dedikleri gibi cins ahbap yok mu? te yleyim demek istiyor. Neyyire Hanm, susup Nuriye Hanm balyordu: Bunlara kim inanr? Herkes iin i yzn pekala biliyor. Seniha'nn btn tuvaletlerini bu adam dyormu. Geen gn Belks'la bizim terzi madama gitmi; kadn kendi anlatt; on be gn evvel kat elbise yaptrm, gn sonra parasn, gelmi bizzat Nedim Bey vermi. Btn bu dedikodularn Hakk Celis zerindeki ilk tesirleri sylenenlere

kar bitmez tkenmez bir hiddet ve bir nefretti: Her defasnda, iftira ediyorsunuz, susunuz! demek isterdi. Seniha'nn hayatnda, bu kadar pislie, bu kadar adilie ihtimal veremezdi. Seniha bu hayata kaplsa bile, Servet Bey btn o ahlak ve namus prensipleriyle, btn o titizlikleriyle, Sekine Hanm btn o melekane iffetiyle bu hale nasl raz olabilirdi, nasl tahamml ederlerdi? Hakk Celis evvela byle dnrd. Fakat, sonra yava yava her eyi mmkn ve tabii bulmaya balad. Servet Bey, btn o alafranga namus ve haysiyet prensiplerinin arkasnda, daima toplanp dalan dalgal, deiken bir ahsiyetten baka bir ey deildi. Sekine Hanma gelince, bu zavall kadn, kim ne derse ona inanan, kim ne yaparsa ona kaplan, iyilii budalalk derecesine varan biarelerden biriydi. Bahusus, bu kadn yeni eve kt gnden beri, babasyle kocas arasnda ne yapacan, ne syleyeceini, ne dneceini tamamyle arm bir haldedir. ki gnde bir, kalbi heyecandan tkanm, Cihangr'deki konaa kouyor ve sesi hkrklarla boularak, babasndan, Seniha'nn affn rica ediyordu: Geldii gnden beri her gn sizi anyor, diyordu. Yavrucak vallahi, yemeden kesildi. 'Gnahm ne ise yzme sylesin; beni istedii gibi tekdir etsin, sesimi karmayacam; fakat bir defa yzn greyim' diyor. Ka kere kapya kadar gelmi, bir trl ieriye girmeye cesaret edememi. Ne olur, babacm, affediniz, affediniz. Naim Efendi, hi cevap vermiyor; dik dik yere bakyordu. Zavall ihtiyar, ka zamandan beri gnl ile penelemektedir. Seniha'nn hasreti, onun iin, btn mrnde duyduu straplarn en by oldu. Yanndaki sedef kakmal ekmecede Seniha'nn her yata resimlerinden bir byk deste vard. Bunlar, odasnda kimse olmad zamanlar yavaa ekmeceden karr; bir mddet titrek elleri arasnda evirir, evirir, sonra gzlklerini takar, herbirine uzun uzun, derin derin bakar, per, koklar, gs stne basard. Baz kasvetli yalnzlk gnlerinde oturmaktan, yatmaktan, ibadet etmekten, okumaktan bkp da konan iinde bir aa bir yukar dolamaya balar balamaz, ilk urad yer Seniha'nn odas olurdu. Gya ieride birisi varm gibi bir mddet kapy dinledikten ve etrafna bir hayli bakndktan sonra, eli heyecandan donmu bir halde topuzu evirirdi. Seniha'nn odas, konan dier metruk odalar gibi, perdesiz, eyasz, bakmsz, toz ve toprak iindedir. Tavann ke yerlerinden, pencerelerden camla kafes aralarndan klrengine girmi rmcek alar sarkyor. Yalnz bir eski koltuk, yata kaldrlm bir karyola ve aya krk bir masa bu odann yegane eyasn tekil ediyor. Naim Efendi bu eski, tozlu eyada Seniha'dan taze bir ey sezerdi ve ona dair doduu gnden bugne kadar hafzasnda ka tatl hatra kalmsa, hepsini birer birer canlandrrd. Naim Efendi, Seniha'y grmeye oktan razyd. Avrupa'ya gidi macerasndan sonra yedii darbenin acsn oktan unutmutu. Fakat, her gn Seniha'ya dair yeni bir ayia kyor; ona, bu hususta kendisini bile artan, byk bir inat ve mukavemet kudreti veriyordu. Kime kar, ne iin? Bilmiyordu. Zira, kalbi daima kinsiz, garezsiz, nefret ve hiddetten uzakt. Fakat, ta iinden, bir ses, ona, her dakika: Hayr, Seniha'nn yzne baklamaz! diyordu. Ve Naim Efendi sebebini hi aramakszn bu sesin emrine tabi oluyor, sylediine inanyordu. Vaka o, bu meselede, biraz da, hemiresi Selma Hanmefendinin tesiri altnda kalyordu. Zira, bu hanmefendi, son zamanlarda, kah bir adam gndermek, kah kendisi gelmek artyle biraderini bir gn yalnz brakmyor, onu adeta sk bir nezaret altnda bulunduruyordu. Naim Efendinin byle

nezaret altnda bulunmaya ihtiyac vard; zira, o imdi yalnz kimsesiz bir ihtiyar deil, ayn zamanda alil ve sefil bir adam haline de girmiti. ok glkle yryebiliyordu ve o mzi hkr en az, haftada birka defa haneresinden yakalyor, onu saatlerce ate stnde bir kl gibi kvrm kvrm kvrandryordu. Selma Hanmefendi; onu bir gn byle bir nbet esnasnda geldi, buldu ve tenha konan iinde avaz kt kadar barmaya balad: Kardeim, kardeim, nihayet seni dertli ettiler, grdn m bir kere bamza gelenleri! imdi ne yapalm Kalfa? Allah akna abuk bir aresini bul! Aman bana da fenalklar geliyor. Hay Allahtan bulascalar, buna can m dayanr? Nasl ilerine sinmi de bunu, byle yalnz brakmlar? Ayol, insann kalbi nasl rahat eder? Nasl elenir, nasl gezer tozar? Hele o yangn gecesi, hele o yangn gecesi... stanbul'un drt kesinden yedi kat yabanclar kotu geldi de onlar bir uak gndermek lzumunu bile hissetmediler. Benim aklma bakn ki hala nelere ayorum. Vah kardeim vah, neyin var, neyin yok hepsini, hepsini onlara verdin; imdi de onlar iin hkra hkra can veriyorsun! Bari biliyorlar m? Bari neden bu hale geldiini biliyorlar m? Ne gezer, ne gezer! Vallahi vazifelerinde bile deil. Orada gece gndz vur patlasn, al oynasn! Naim Efendi, hemiresi byle haykrdka daha ziyade hkrmaya balad; zira, gittike heyecan artyordu. yle ki, hastann ne kadar skna muhta olduunu pek iyi bilen Cenan Kalfa, ihtiyar adamn hkrndan evvel Selma Hanmefendinin barmalarn durdurmaya alt. Fakat, esasen pek yaygarac olan Hanmefendi, kendi sesinden baka bir ey iitmiyor, syledike couyor, syledike couyordu: nallah, bir gn gelecek, o kz, bahas nde, kendisi arkada sokak sokak srnecek, dilenecek! Cenabhak kimsenin yannda koymaz! Fakat, neye yarar? Biz gremeyeceiz! diyor ve ellerini dizlerine vuruyordu; biraz sesini alaltt: Gene bir tane yenisini bulmu! dedi. Bu bir nazrm, imdiki vkeladan biriymi! Aman Yarabbim! imdiki vkeladan biriymi! Nihayet, Naim Efendi, sabredemedi; suda boulan bir adam gibi iki kollarn hemiresine uzatt; yalvaran gzlerle bakt; sus! demek istedi; muvaffak olamad, bulunduu yere yld, kald. Baylmt. Kendine geldii, zaman ev halkn bana toplanm buldu. Bunlarn arasnda bir de doktor vard; emektar ua Hasan Aa, kapnn nnde duruyordu; hekim ona bir eyler smarlyordu. Naim Efendinin, gzlerini amasyle kapamas bir oldu; zira karsndaki minderde, yz alamaktan kpkrmz kesilmi hemiresinin bir ey sylemek iin kendisine baktn grd. Geri, Selma Hanmefendi sz sylemekten vazgememiti. Aabey, dnya bir araya gelse, bu halini grdkten sonra mmkn deil, seni burada brakamam, hem bu koca konan iinde trbe bekisi gibi, tek bana senin iin ne? Vallahi ne sylesen, dinlemem. Yarndan tezi yok, seni alr, gtrrm. Uursuz kona da dnmeden ya satar, ya kiraya verirsin! Naim Efendi, korkulu bir rya grm gibi rkek rkek gzlerini at, bir ameliyat masas stnde cerrahn elindeki alete bakan bir hasta nazaryle hemiresine bakt; hkr tamamyle dinmiti. Selma Hanmefendi: Kuzum, aabey, itiraza filan kalkma! Sen adeta ocuk gibi olmusun; kendine malik deilsin! Dnyann bin trl hali var. Bak demincek, gitti

gittiydin, dedi. Odann iinde dolaan hekim, Selma Hanmefendiye dnd: Rica ederim... imdi bu bahislerin sras deil! diye ihtar etti. ::::::::::::::::::: XIV Kona kiraya verip hemiresinin yanna tanmak bahsi kt gnden beri, Naim Efendinin rahat, huzuru bsbtn kat. Selma Hanmefendinin karar o kadar katiydi ki, hibir mazeretle bunun nne gemek kabil olmuyordu. Naim Efendi: Burada domuum, burada yaamm, ihtiyarlamm! Nasl brakr giderim? diyordu. Hemiresi cevap veriyordu: Greceksin, bu konaktan kar kmaz her ey yle bir yoluna girecek ki! Btn uursuzluklar bu evden geliyor. Naim Efendi konaktan kmamak iin daha mhim sebepler buldu. Dedi ki: Ben buradan ktm gn lrm. Kabil deil, dayanamam lrm. Selma Hanmefendi buna kar yle cevap verdi: Burada, fareler, rmcekler ortasnda yapayalnz leceine, benim yanmda benim gzm nnde lrsn! Biare ihtiyar, bu elikten irade karsnda ne yapacan bilemedi, mukavemeti krlmak zereydi; birden hatrna bir hile geldi; sonuncu defa olarak byk bir lando iinde kendiini almaya gelen hemiresine dedi ki: Hemire, birka zaman daha burada oturmaya mecbur olacam zannederim. Ciheti askeriye ne kadar bo ev bulursa derhal igal ediyormu; imdi burasn da bo brakrsak dier evler gibi hemen askerler yerleecek. Ondan sonra ise evin ne satlmaya ne de kiralanmaya hayr kalacak. Binaenaleyh ben dndm, tandm. Bizam Hasan Aa ile de uzun uzadya grtk. Nihayet u an karar verdik: Evvela kona el altndan iyi bir fiyatla kiraya vereceiz, sonra size tanacam. Bu kuvvetli mantk ve bu maddi zaruret nnde her eyden evvel tedbirli ve hesapl bir kadn olan Selma Hanmefendinin iradesi krlverdi: Ha, baknz, buna diyeceim yok! buna akan sular durur, dedi, fakat arabuk bir kirac bulmal, arabuk. Naim Efendi hemiresini bu suretle bandan savdktan sonra geni bir nefes ald; adeta neelendi; kapdan Cenan Kalfaya seslendi: Bana Hasan Aay arnz! Biraz sonra Hasan Aa da kapsnn eiindeydi. Selma Hanmefendinin biraderi dedi ki:

Hasan, evladm Hasan! Bugnden itibaren bu konak kiralktr; fakat, senden rica ederim; kapya mteri geldike bir bahane ile savver! Naim Efendinin, mddeti hayatnda bu, ilk yapt hileydi. Fakat ne yazk ki, bu hileyle her ey yoluna girmi ve Naim Efendi, yakay tamamyle syrm olamad. Selma Hanmefendi, bir eye karar verir de, sonuna vasl oluncaya kadar, hi durur mu? Derhal, her nne rast gelene Cihangir'deki konan kiralk olduunu sylemeye, adamlarn teye beriye saldrmaya; btn ev arayanlara orasn salk vermeye; devrin zenginlerine alttan alta haber gndermeye balad. Bunun iindir ki, bir hafta ya geti, ya gemedi; stanbul'da ev bakmaya gezenler hep birden Cihangir'deki konaa skn etti. Byk kapnn ngra sinirli bir kadn l gibi gnde hi olmazsa drt defa i avlunun skununu tarumar ediyordu. Hasan Aa, iki gn zarfnda, kapy mtemadiyen ap kapamadan, her gelene bir yalan sylemeden bkp usanmt. Bu gelenlerden bazlar sz dinlemiyorlard: Nasl olur? diyorlard. Bizi Selma Hanmefendi gnderdi. Daima ierde adam vardr, girer, gezebilirsiniz, dedi. Hasan Aa: Fakat efendim, bugn harem dairesi kapaldr. Anahtarn kim ald, bilmiyorum, her halde Efendi Hazretleri... Tarznda birtakm perian cevaplar vermek istiyordu. Fakat kimi amlca'dan, kimi Saryer'den, kimi ehzadeba'ndan, kimi Ayastafanos'tan kalkp gelen bu kiraclar hi olmazsa selaml, hi olmazsa i avluyu grmeden gitmek istemiyorlar ve adeta uan gsnden itip girmeye alyorlard. Geri o zamanlar mesken buhran henz balamamt; fakat; geim artlarnn birdenbire deimesi, ekmeksizlik, arabaszlk o zamana kadar yaz k sayfiyelerde geiren birok aileleri ehrin merkezi yerlerine doru itiyordu. Hasan Aa, bu hcum nnde yava yava mukavemetini kaybetmeye balamt. Gelenleri evvela avluya, sonra selamlk dairesine brakt. Daha sonra, Naim Efendinin yanna girip, kadnl erkekli bir aile heyeti iin konan her tarafn gezmeye msaade istedi. Gnn birinde Selma Hanmefendinin, bizzat kendisi,bir araba dolusu ev bakclar getirdi ve bunlar ta biraderinin yatak odasna kadar soktu. Zavall Naim Efendi, o gn haysiyetinden byk bir eyin krldn hissetti; kendini adeta bir hanc, bir bezirgan ya da bir dilenci derecesine inmi sand ve ziyaretiler gittikten sonra btn bir gece sabaha kadar teessrnden hkrd, durdu. Birka zamandan beri bu hkrklar, bu ssz ve koca evin iinde iitilebilen yegane seti ve bu ses etraf yangn harabeleriyle evrilmi, bu eski, metruk konan bir nevi nabz vuruu gibiydi. Naim Efendinin hkr aadaki talktan itibaren duyuluyordu; insan, evvela bann stndeki tavana iri damlalar halinde bir su aktna hkmederdi; fakat daha ziyade yaklanca, bu ses, iri su damlalarnn bir tahta zerine dne benzemekten kard ve byk, bozuk bir saatin tiktaklarn andrrd. Daha yaklatka, daha baka manalar, feci ahenkler alrd ve insann kalbine bu derinden gelen yeknesak sesler bir hzn, bir rperti, bir korku verirdi. Hele sofay geip de, hastann oda kapsna yaklald m, mutlaka sekeratta (Komada, can ekiir durumda) bir adamn yanbana gelindii sanlrd.

Bir gn, Selma Hanmn ua konaa birtakm yeni mteriler getirdi. Bunlar ok ssl ve zengin kimselerdi; erkein parmaklarnda yzkler ve kadnlarn kulaklarnda kpeler, Hasan Aann gzlerini kamatrd. Esasen kapy aar amaz burnuna arpan bir koku onu sarho etmiti; rkek bir tavrla Selma Hanmn uana yaklat: Bunlar da kim? diye sordu. br kulana eildi: ... Mebusu Necip Bey, haremi, hemiresi ve annesi! Bunlarn gzlerinde insanlara ve eyaya kar tahkir edici bir bak vard. Kadnlarn en genci ayan kunduralarnn iinde bile yere basmaktan ireniyor gibiydi. Her admda bir kere durup etraflarna baknyorlar ve dudaklarn bkyorlard, ilerinden biri, tal geerek merdivenlerden karken: Aman buras ne bakmsz, ne pis! dedi. Hasan Aa az kald, bir ey syleyecek, kaba bir harekette bulunacakt; kendini g zaptetti. Yukardaki sofaya klnca, Mebus Bey yanndaki kadnlara evin yapl hakknda bir uzun konferans vermeye balad: Bu tereddiye (Yozlamaya) uram bir nevi tarz mimaridir, (Yozlamaya) diyordu. O kadar ki, menelerini bile bulmak kabil olamyor. Eski ecdadmz btn ta binalarda otururlarm; Tanzimat devrinden sonra bir ahap ev, ahap konak modas balam. u erevesi birer parmak ayrlm koca koca pencerelere baknz, bunlar neyi ifade ediyor; hangi ihtiya, hangi lzum zerine yaplmtr? Necip Bey yle bir hayli sylendikten sonra kendisi nde, kadnlar arkada Naim Efendinin odasna ynelen koridora doru yrdler. Kadnlardan biri dedi ki: Ne souk, ne kasvetli ev! Naim Efendi, yata iinde evvela ayak seslerini, sonra bu sz iitti; yrei hoplad, kendi kendine: Yine kiraclar, yine kiraclar... Kim bilir... Ve szn tamamlayamad; imdi gnde birka defa tutan o mzi hkrk birdenbire boazndan yakalamt. Darda bu hkr duyanlardan birisi: A, aman, nedir o! Bu ses de nereden geliyor? dedi. Bir dieri ilave etti: Tpk birisini boazlyorlarm gibi... . Kadnlardan en genci rkerek geri geri ekildi: Anne, anne, o kapya yaklama. Mutlaka len oradadr. Naim Efendi bu szlerin hepsini iitiyordu. Cenan Kalfay arp kapy iinden kilitlemek istedi, fakat sesi kmyordu, birka defa elini birbirine vurdu, geme kap ile ayrlm bir odada daima emrine amade duran ihtiyar kalfa, ya bulunduu yerde uyumu kalm, ya baka bir yere kp gitmiti. Naim Efendi, bin zahmetle yerinden kalkt, yatann kenarlarna,

karyolasnn demirlerine tutunarak kapya doru yrmeye alt; fakat tam bu srada kap ald, birok balar bir anda ieriye uzand. Naim Efendi beyaz pike takkesi, beyaz entarisiyle boylu boyuna ayakta duruyordu. Kadnlar hep bir azdan bir lk kopardlar; kapy amalaryle kapamalar bir oldu; imdi koridordan u sesler duyuluyordu: stme iyilik salk, bir mevta, kefeni iinde dimdik ayakta duruyor. Ayol, ne diyorsun, mevta deil, tpk mezardan km bir kadit... Evet, sanki bir kadite beyaz bir entari giydirmiler. Lakin, ben grdm, kmldyordu; kmldyordu, vallahi kmldyordu. Naim Efendi, can evinden vurulmu bir halde, yatana atld. Evet, o, bu terbiyesiz ve izansz kadnlarn, bu lklarla birbirlerine anlattklar gibiydi. Hala kmldani, hala ses kar, bak, gl, alay, nihayet hala dn, hissedii tabiatn en ayan hayret, hatta en korkun hadiselerinden biri deil miydi? Kendi kendine: Cebin herif, cebin herif! Artk lsene! dedi ve hkrklar birbiri ard sra boazn tkad. Naim Efendinin son senelerdeki bu fecaatini herkesten ziyade gren, hisseden Hakk Celis'ti. Hayatta yle dursun, btn okuduu romanlarda bile bu kadar trajik bir ihtiyar simasna tesadf etmemiti; bu adam, ona, gittike bir eye alamet veya bir eyin timsali gibi grnmektedir. Eski mverrihlerin hayatnda zuhur edecek byk hadiselerin gkte ve yerde birtakm alametlerle belirdiini sylerler. Eer bu doru ise, Naim Efendi de yeni balayan devrin eiindeki korkun hayaletlerden biridir. Hi phesiz arkamzda braktmz mazinin son feryad ve nmzde hissettiimiz uurumun ilk rpertisi Naim Efendidir. Bundan baka, Hakk Celis'e gre Seniha'nn bykbabas ayn zamanda, hem bir ceza, hem de bir cezalyd. Bir cezayd, arkasnda brakt aleme kar; bir cezalyd, kendisini karlayan bedbaht ve avare zrriyet (Yozlamaya) nnde... Bugn Naim Efendinin damarlarnda ileyen zehir, dn kendinin ve kendi gibilerin elleriyle kendi bahelerine ekilmi zakkumun tohumundan ve zndendi. stanbul'da, parmakla saylmaya balayan o Osmanl konaklarndan birini, Naim Efendinin konan, byle hafif bir ke darbesiyle ta temellerinden ykveren mahluk, hi phesiz herkesten ziyade Naim Efendinin eseriydi. O kadar necabet ve salabetle (Soyluluk ve salamlk) balayan o byk Tanzimat cereyan, dne dolaa, nihayet stanbul'un ortasna Seniha gibi bir kadnla, Faik Bey gibi bir erkek rnei brakp gemiti. Trk dehasnn yapt bu son medeniyet tecrbesi de gelmi ve gelecek nesillere ac bir imtihan olmaktan baka bir eye yaramamt. Hakk Celis kendi kendine diyordu ki: Naim Efendinin hkrklaryle Seniha'nn kahkahalarndaki mana bir deil midir? Bu, her iki ses de biten bir eyi ifade etmiyorlar m? Bu gen, ynlarla yaamaya balad giinden beri milletlerin hayatn, bahtn, kendi hayatndan, kendi ruhundan ve kendi bahtndan bin kat daha ziyade tetkike ayan bulmaktadr. Gittike gryor ve anlyor ki, ne Benim sevincim, ne Benim elemim, dedii eyler ona kendi kalbinden gelen eyler deildir; kendi kalbi bir bo kadehtir ki, binlerce eller, onu bin kere doldurup, bin kere boaltyor; bir kouta yzlerce kiiyle yatp kalkmak, bir karavanada yzlerce kiiyle yiyip imek ve bir tabur iinde saatlerce yrmek ona en hakiki ahsiyetini retti ve bir ferdin bal bana bir keyfiyet olmayp, bir kemiyet iinde bir adet olduunu hissetti. Onun gznde

mnferit hadiselerin artk hibir kymeti yoktur. Bunun iindir ki, Seniha'y son senelerde treyen yeni bir kadn neslinin muayyen bir rnei ve Naim Efendiyi memleketin sallanan topra altnda, rkerek, barmak iin km bir ackl mstehase (Fosil) telakki ediyor. Ya kendisi neydi? Kendisi bu bin ehreli, bin cepheli byk ve esrarl varln hangi tarafn ve nesini temsil ediyordu? Hakk Celis, kendi kendine diyordu ki: Havada deien bir ey var. Balarmz stnde nereden geldii bilinmeyen yeni bir yel esiyor. Bu yel kzgn llerin iinden km gibi ateindir; alnmz bir alev gibi yakyor. Bu yel yksek ve karl tepelerden inmi gibidir; bize her temas ediinde derimiz biraz daha sertleiyor; kemiklerimiz biraz daha katlayor; bu yel, bazen denizlerde esen hafif rzgarlar, scak yaz gnlerinin sonundaki serin meltemleri andryor; bin trl karmakark stmalarla yanan gsmz stnde tatl ve teselli verici bir pck halinde dolalar var. te, ben, bu yolun nne katlanlardanm! Fakat, nereye gidiyorum, bilmiyorum. Bir garip heyecan iinde sarho gibi yryorum ve korkmuyorum. nk koyu, uzun ve saysz bir kafilenin iindeyim, yolumuzun sonunda belki bir uurum da olsa yryeceim; zira benim iin hibir ey geriye dnmekten daha fena deildir! Hakk Celis, imdi byle dnyordu ve onun iin imdi, geride kalan alem, Senihalardan, Faik Beylerden, Naim Efendilerden, Sekine Hanmlardan mteekkil olan kark, mayasz ve rm alemdi. Bununla beraber, biraz merhamete, biraz da nefrete benzeyen bir his onu hala aleme bal tutuyordu; Naim Efendiye gidilerinde, Seniha'ya uraylarnda, ite, bu iki zt histen bir ey vard. Zira, Hakk Celis son gnlerde eskisi gibi sk sk Naim Efendiyi ziyarete gidiyor ve ara sra Seniha'y grd oluyordu. Esasen Seniha'y grmeye gitmek biraz da bu ziyaretleri tamamlayc bir eydi. Naim Efendi, gen adamla Seniha'ya dair konumaktan baka bir ey yapmyordu. Son zamanlarda torununa kar duyduu muhabbet onu adeta bir stma nbeti gibi sarmt... Hakk Celis kapnn eiinde grnr grnmez, yzne acayip bir neenin aydnl vururdu. Baklarna yeni bir can gelir: E, ne haber; syle bakalm, bugn ne haber? diye sorard. Hakk Celis bu istenilen haberin harp cephelerine dair olmadn pekala bilirdi. Ne Almanya'nn ark ve Garp taarruzlar, ne bizim mdafaa hatlarmz, hatta ne de son gnlerde mthi bir safhaya girdii sylenilen anakkale Harbi, Naim Efendinin vazifesinde deildi. Bunun iindir ki, ihtiyar adam: E, ne haber, syle bakalm, bugn ne haber? diye sorduu vakit, Hakk Celis, derhal Seniha'ya dair son iittii ve son grd eyleri zihninin iinde toplamaya alrd. Bittabii, byk daysna fazla elem vermesi hatra gelen tafsilat ve teferruat mmkn mertebe skutla geerdi; mesela derdi ki: Dn, akam st Doruyol'da ona rastladm. Mkellef bir araba iindeydi, yannda... Yannda tanmadm bir hanm, pek tuhaf giyinmi bir hanm vard. Beni grr grmez arabasn durdurdu: Ben grmemezlie gelip gemek istedim, arkamdan seslendi, gittim. Konutuk. Dargn dargn: 'Bize niye gelmiyorsun? Bu hafta hi grnmedin? Niye?..' dedi. imdi perembeleri onun gnym. Birok Alman ve Avusturyallar geliyormu. Saatlerce musiki yapyorlarm. Baka gnlerde de misafir eksik olmuyormu. Baz, gece yarlarna kadar sren elenceli saatler geiriyorlarm. 'Mutlaka gel!' dedi, sonra sizi sordu. Bykbabam gryor musun? dedi. Shhati nasldr? Yine sk sk hkryor mu?

Bari, iyidir, hibir eyi yok; hkrklar durdu, diyeydin. yle sylemedim. Fakat dedim ki: Teyzem konaa sk sk geliyor, ondan haber almyor musunuz? Dudaklarn bkt: 'Sa olsun, annem o kadar mbalaa eder ki, hibir szne lazm geldii kadar inanmam.' Sonra bana elini verdi; eli beyaz gderi eldivenler iindeydi, koyu nefti bir araf vard. Arabann ii ok iyi kokuyordu. Baka bir gn de byle sylerdi: Cemil iini uydurmu. Viyana'ya gidiyor. Vaka Viyana'da alk mthi bir dereceye varm: Fakat Cemil bir kolayn bulur oradan svire'ye geerim diyor. Naim Efendi: Canm, bu ne biim askerlik! derdi. Ne vakit talim etti ne vakit rendi? Ne vakit zabit oldu; ne vakit (...) Paann yaveri... imdi de Avrupa'ya seyahate kyor. Mutlaka bir misyonla... Mutlaka, yle deil mi? Yok efendim, zannetmem. yle bir ey olsa sylerdi. Anlalan, apartmana devam eden Avusturyal zabitlerden biri ile ii uydurmu, o alp gtryor. Esasen Seniha ablam da Viyana tarikiyle bir svire seyahatine hazrlanyormu. Ne diyorsun? Ne diyorsun? Yarabbi sen s]ah et! Bu kz ne durmak, ne dinlenmek biliyor. Hakk Celis esefle ban sallyor: Son zamanlarda yle bir zayflad ki... diyordu. Hibir zaman bu kadar zayflamamt. Onu Avrupa'dan geldii vakit grenler imdi tanyamazlar. Mamafh; bana bu haliyle daha gzel, daha zarif grnyor. Kendisi de pek memnun. 'Byk bir tehlike atlattm, az daha imanlayacaktm,' diyor. Geen gn onu yakas ve kollar ak bir ropla grdm. Boynu ne kadar narin, gsnn izgileri ne kadar seyyaldi. Kollar etten ve kemikten deil; bunlar oluklardan akan sular gibiydi. Yeni dikkat ediyorum. Seniha ablamn ne uzun parmaklar var! Naim Efendi konumasnn bu airane tasvir cihetlerini pek iyi anlamyordu. Mtemadiyen diyordu ki; Acaba neden zayflyor? Bir tarafndan rahatsz m? Bir kederi mi var? Hakk, bir gn yalnz kaldnz zaman bana unu kendisinden anlayver. Fakat, Hakk Celis onunla yalnz kalmak imkann bulamyordu. Bir gn, gen adam, Naim Efendiye Seniha'nn salonunu yle anlatt: ie oda azna kadar doluyor. Birok arkvari keler yapmlar, bunlar stnde bada kurup oturmu Alman zabitleri, ellerinde bir tambur veya bir gitara ile yan yatm Viyanal kadnlar; duvardan indirilmi bir uzun ubuu tttrmeye uraan Beyolulu genler var. Herkes kendi havasnda glp eleniyor. Seniha, ayakta olsun, oturmu bulunsun, daima hi zlmeyen bir emberle evriliyor. Drt muhtelif lisanla konuan, drt muhtelif cinsten, drt muhtelif yata, en az yedi sekiz erkekten mteekkil bu ember, Seniha ayaa kalkt vakit onunla beraber kalkyor. Seniha yrmeye balar balamaz onunla beraber yryor ve bir tarafa ekilip oturunca o da beraber ekilip oturuyor. Hakk Celis'in yarm yamalak tasvir ettii bu alem, Naim Efendiye; baz

seyahatnamelerde okuduu garaib ahvali (artc haller, olaylar; yabans durumlar, gariplikler) hatrlatyordu, gznn nne in'e dair baz resimler geliyordu. Hele Seriha'y Zenciler diyarnda, kiminin elinde tavus tylerinden yaplm yelpazeler; kiminin elinde at kuyruundan uzun sineklikler, birtakm kleler ve cariyeler ortasndan yava yava ilerleyen barbar bir melikeden hi ayramyordu; diyordu ki: Seniha, etrafn bu kadar skya alan bu adamlardan hi sklmyor mu? Eskiden sabrsz bir ocuktu. imdi anlalan sinirlerine daha ziyade sahiptir. Sklmak m? Bilakis yalnz bununla eleniyor. Bu adamlardan herbiri ona kendi dilinde bir ey sylyor ve o derhal glerek cevap veriyor. lerinde yleleri var ki, bir ocua masal anlatan eski dadlar gibi sihirli bir belagate maliktir; birbiri ardnca birok hikayeler anlatyor. Bu hikayelerin bazlar hayret ve bazs hzn verici; bazlar insan kahkahadan kvrandracak derecede gldrcdr. Seniha'nn peykleri arasnda bir tanesi de var ki, emsali bulunmaz derecede mukallittir; muhtelif lisanda, muhtelif milletlere dair bir uzun taklit repertuvar tayor. Numaralarn kah ayaa kalkarak, kah oturduu yerden yapyor. Bir dieri, gln ve manidar menkbeler anlatyor, br mtemadiyen cinasl szler sylyordu. Ben, hibirinin ne dediini iitmiyordum; fakat, uzaktan, Seniha'nn halinden konumalarn nev'ini tayin edebiliyordum. Naim Efendi, hakikatin bu derece acayip ve harikulade olacana ihtimal veremiyordu; iin iin diyordu ki: air ocuk, mbalaa ediyor! Halbuki, zavall Hakk Celis, gri:ip iittii eylerin yarsn bile anlatmyordu. Mesela btn bu halkn iinde Asyai bir hkmdar gibi salnp dolaan, oturup kurulan ve her tavr ile: Bu salon, bu ssleri, bu a'aas ve etrafnda klelerle dolaan bu kadn btn bu cazibesi, btn bu zarafetiyle benimdir, benim malmdr! diyen o adamdan, o pheli aile dostundan hi bahsetmiyordu. Naim Efendi, ara sra: Byle zamanda, bu ktlkta, bu pahallkta, bu kadar halk izaz ve ikram iin ne yapyorlar? Ne kadar masraflara giriyorlar? Bu masraflar etmeye nasl imkan ve ihtimal bulabiliyorlar? dedii vakit, Hakk Celis kulaklarna kadar kpkrmz kesilerek ve gya yaplan pislikte kendisinin de bir pay varm gibi utancndan yerin dibine geerek: Servet Bey, diyordu; birtakm iler yapyormu. O mehur (...) Mebusunun erikiymi. Bu adam milyonlar kazanm, bittabii Servet Bey de epeyce istifade etmi olacak... yle diyorlar... Naim Efendi, tiksinerek yzn buruturuyor: Aman Yarabbi, u Servet bey ne derekelere dm! Ne derekelere! diyordu. Ve bu ihtiyar ile bu gen adam byle konuurlarken yava yava akam oluyor, oda glgelerle doluyordu. Hakk Celis hibir yerde, akamn bu kadar kasvetle, bu kadar fena bir eyi haber verir gibi geldiini hatrlamyor, bilmiyor, denizin dibine batan bir adam gibi tkandn hissediyordu. Ge vakit, ruhu bir ar kederle ykl, eve dnyordu. Karanlk ve tenhalk iinde, stanbul'un sokaklarnda yrmekle stanbul denilen eyi daha iyi anlyordu. Bu, ne bir lke, ne bir ehir, ne de bazlarnn dedii gibi, byk bir kyd; stanbul'un gzelliini, irkinliini, ihtiamn ve sefaletini yapan eyler neydi? Ne tepeleri stndeki camileri, ne sokaklarnn bakmszl ve pislii; ne ark'n en byk saltanatna payitaht oluu, ne Fikret'in dedii gibi alay alay Efvah kadide (skelet azlar, bir deri

bir kemik kalm insanlar) ile meskun bulunuudur. Harbin bandan beri bir haile (Trajedi) perdesiyle rtlen stanbul'un ta derinliklerinden kan bu bouk bouk sesler, bu lgnca vaveylalar, bu at ve araba grltleri yalnz bir byk zehrin sefahat veya sefaletine ait bir ey sylemiyordu; Hakk Celis'in gzleri bu perdenin arkasnda alktan, yoksulluktan daha byk bir haile gryor; Hakk Celis'in kulaklar bu istimdat ve istihkar (Yardm isteme ve hor grme) seslerinin maverasnda (Ardnda, tesinde) daha suzili (Acl) bir feryadn aksisedasn duyuyordu. stanbul, hudutlar malum olmayan bir alemdi, gen adam, gecelerin ssz karanlklarnda, tek bana yrrken stanbul'un byle bir alem olduunu her admda daha ziyade hissediyordu. Bazen bir trbe nnde, bazen bir cami kapsnda durup, ii korkuyla dolu etrafn saran bir sktu dinliyordu. Biraz tedeki kanl grltnn bu skuta hi tesiri yoktu, bu skut ikliminin kapsnda o kanl grlt, hi phesiz her eyden mukaddes olan bu skutu muhafaza etmek iindi, zira bu skut, dnyann en ulu evliyalaryle en kahhar (Kahredici,yokedici) cihangirlerinin uyuduklar son uykunun yegane bekisiydi. Ve bu ikinci defa idi ki, anl ve mbarek uyurlarn uykusu tehlikeye giriyordu. Hakk Celis, bundan iki yl evvel yine bu sokaklardan, bu trbeler, bu camiler arasndan geiyor, yine Cihangir'deki konaktan dnyordu; sanda, solunda karanlkta yalnz balarnn beyaz sarglar grnen yarallarn birer tabuttan daha matemli arabalar hareket ediyordu. Hakk Celis, o zaman ne ban evirip bu yarallara bakyor, ne kulak verip o derinden gelen sesleri dinliyordu. Btn varln manasz ve adi bir sevdann alevi sarmt. Gen adam, kendi kendine: Ne kadar deimiim? dedi. Geri, bugnk Hakk Celis, dnk Hakk Celis'e tamamyle yabancyd. O zamandan beri yeni bir sevdann alevi iinde, dnk kk adam, balmumundan bir bebek gibi eriyivermiti. Bu sevda neydi? Kim iindi? Bu sevda, milli ideal diye birka seneden beri azdan aza dolaan ve ksmen sahte olan mphem ve sari (Bulac,salgn) duygu muydu? Hakk Celis, o kadar ssl ve muattar (Kokulu) Seniha'nn yerine imdi, millet denilen eyi, o koyu, kark varl m seviyordu? Gen adam, millet denilince Naim Efendiler gibi mstehaselerle (Fosillerle) Senihalar ve Faik Beyler tarznda sefil itahl yaarlar hatrlyordu. Millet, ona bazen kilometrelerce toprak zerinde ylm bir kocaman ceset halinde grnd. Bu cesedin zerine dnyann drt kesinden km bir sr haarat hcum ediyor ve kendi kyafetinde alay alay insan bu haaratlar datmaya kouyordu. Her ceset gibi, bunun da bitmesi lazm gelirdi. Hakk Celis, bu mthi fikir ve bu korkun phe ile bir hafta sonra anakkale'ye sevk edileceini dnd. Evet, bu gen adam, istemeyerek, bilmeyerek, Naim Efendi hkrklarnda devam etsin ve Seniha Almanyal, Avusturyal zabitlerle rahat rahat ay ziyafetleri verebilsin diye, bir hafta sonra anakkale'ye, hayatna doymadan lme gidecekti! Hakk Celis, biraz evvelki o anl ryadan hakikat denilen bu mezbeleye der dmez bir mddet muvazenesini kaybeder gibi oluyor ve sendeliyordu. Fakat bu ani buhran ok srmyor, gen adam, trbelerden, sebillerden, camilerden szan hava iinde derhal kendini topluyordu: Hayr! Hayr! Millet denilen ey Naim Efendi gibi mstehaselerle, Senihalar ve Faik Beyler gibi sefil itahl insanlardan mrekkep bir varlk deildi. Bunlar milletin ryen ve dklen tarafyd. Ve havaya kalkan sekiz yz bin kl, ite, bu kangren olmu uzvu kesip atmak iindi. ::::::::::::::::::: XV

Hakk Celis, veda ziyaretlerine, hareketinden birka gn evvel balad. Evvela Belks Hanma, sonra Nuriye ve Neyyire Hanmlara gitti. Belks Hanm, tombul tombul bir kadn olmutu ve gittike eli o kadar yumuam ve iradesi o kadar azalmt ki, yanna bir gen erkek yaklar yaklamaz ba dnyor, hemen bulunduu yere decek gibi oluyordu. Nitekim Hakk Celis'le bir odada ba baa kalnca o kadar ne yapacan ard, hareketlerine yle bir perianlk geldi ki, gen adam az daha tersyz dnp gidecekti. Fakat Belks Hanm birdenbire kendini toplad ve byk bir hemire tavryle Hakk Celis'in iki elinden iki eliyle tuttu. Neden byle birdenbire kalkverdin! Ne acayip ocuksun, dedi. Hakk Celis'e gen kadnn bu samimi ve laubali hali biraz emniyet ve skunet verdi. Tekrar oturdu. Bir mddet Seniha'dan bahsettiler. Belks Hanm, eski arkadana kar pek o derece azl deildi; hatta Faik Beyi paylaamadklar zamana nispetle biraz daha iyi, daha dosttu. Esasen gittike hayvani zevklerin en basitine doru inen bu kadn iin kark, g ve ince rabtalarn bir manas kalmam ve kalbi her trl kinden, garazdan boalmt. Bununla beraber Hakk Celis'e byk daysnn kzna dair baz yeni havadisler vermekten kendini alamad: Senihack, ok mkl bir mevkide, dedi. Nerede ise Faik Bey gelecekmi. O gelir gelmez mutlaka bir kyamet kopacak. Deli ocuk bittabii grd hale tahamml edemeyecek, birtakm lgnlklar yapmaya kalkacak, stanbul'un iinde yeniden bir grltdr kopacak. Bilir miyim ben... Vallahi u kza acyorum... Hakk Celis: Faik Beyin ne sylemeye hakk olabilir? dedi. Seniha ile (...) Mebusu Necip Bey arasndaki mnasebet yarn resmi bir ekil almak zeredir. Hatta, zannederim, arambaya nikah merasimi oluyor. Belks Hanm, hayretle yerinden frlad ve geldi ta gen adamn yanna sokuldu: Gerek mi? Gerek mi? Bize neden haber vermediler? alacak ey! dedi. Ve bunlar sylerken gya farkna varmakszn yapyormu gibi dizlerini gen adamn dizleri arasna soktu ve bir elini elinin stne brakt. Az, kesilirken sulanan bir meyve gibiydi; fakat, gzlerinde ve elinde hala bir ocuk saffeti vard; Hakk Celis bu sefer rkmedi ve kadn kendi haline brakt. Hakk Celis, Belks Hanmdan sonra Nuriye ve Neyyire Hanmlara urad. Gen kzlar sokaktan henz avdet etmilerdi; araflar henz balarndayd; arkalarndan Hakk Celis girer girmez ikisi birden bir lk kopardlar: Ne tuhaf, biz de, imdi sizi konuuyorduk, dediler. Sonra ilave ettiler: Haberiniz var m? Faik Bey geldi... imdi, imdi beraberdik. Hakk Celis Neme lazm! der gibi omuzlarn silkti. Nuriye ve Neyyire Hanmlar haki ve seferi elbisesinin iinde dimdik duran ve adalelerinin sertlii hissedilen bu gen askerden dnk dal gibi clz Hakk Celis'i g tandlar. Tyl geni ve az ok barbar kalpann altnda bir yl evvelki sarn yzl, bakr rengini almi, bir Tatar simasnn ifadesini balamt. Nuriye Hanm dedi ki:

Aman Yarabbi, ne kadar, ne kadar da deimisiniz, Hakk Celis Bey! Acaba ruhunuz da yznz gibi deiti mi? Sakn o da bu kadar hain olmasn... O prhulya ve priir ruh! (Hlya ve iir dolu) Neyyire Hanm: Ah bu askerlik;' dedi, en hassas; en rakik kalpleri bile bir elik haline sokuyor. Vah, vah, Hakk Celis Bey; artk hi iir yazmyorsunuz, deil mi? Hakk Celis glerek ban sallad: oktandr, ne okuduum var, ne yazdm! dedi. Btn eski meguliyetlerim bana imdi yavan geliyor. Esasen sanat sunilik demek deil mi? airler birtakm suni adamlardr. Gen kzlar ikisi birden kulaklarn tkadlar: Aman susunuz, aman bari iitmeyelim; diyorlard. Zavall airler! Onlar ki, bize ruhlarnn strabndan... Hakk Celis gen kzlarn szn kesti: Onlarn ruhundan bize ne! dedi. Hi tanmadm, bilmediim bir adamn strabndan, neatndan (Sevincinden), akndan, bilir miyim daha nelerinden bahsetmesine ne lzum var! Kimisi hatralarn anlatr, kimisi endielerini syler, kimisi u veya bu mesele hakknda ne kadar herkesten baka dndn anlatmaya alr. Niin, niin efendim? Onlara soran var m? Herkesin kendi derdi, kendi bandan akn... air denilen birtakm mehul kimselerin elemlerini de ekmeye hi deilse dinlemeye mahkum olmakta biraz fazla fedakarlk bulmuyor musunuz? Hele son zamann airleri... Bize gndelik hayatnn hurda intibalarn, birtakm adi teferruatn, cetlerinden kendilerine miras kalm kfl bir aletle anlatmadan baka bir ey bilmeyen bu kk ve hodperest (Bencil, kendini beenmi) adamlar... Nuriye Hanm sordu: Bir zamanlar o kadar sevdiiniz Fikret iin de mi byle dnyorsunuz Gen adam: Aman, dedi; bana hassaten bizim u son iirimizden, u son airlerimizden hi bahsetmeyiniz! Geen gn bir eski mecmuann sayfalarn eviriyordum; yan yana bir mensur, bir manzum iir gzme iliti; bunlardan birisi 'ntizar' unvanlyd ve unvann altnda 'pembe yeldirmeliye' diye bir ithaf vard: Gayet yanl ve yavan bir Trkeyle yazlm bu mensurenin meali bir cmleyle uydu: 'Dn akam, gne batarken ufuklar bir pembelik istila etti; siz geliyorsunuz sandm ve bekledim.' Manzumenin serlevhas 'ftirak'd ve 'E. C.' Hanma diye ithaf olunmutu; krk msra mtecaviz bu uzun manzumede, air, hulasatan diyordu ki: Siz gittiniz. Arkanzdan mendilimi salladm ve aladm. Gen kzlar, kendilerini tutamayarak glmeye baladlar. Hakk Celis szne devam etti: Bu yavan, bu tuzsuz ve mayasz edebiyata -affedersiniz- bir tek isim bulabiliyorum: Zampara edebiyat. Otuz yldan beri kah 'Edebiyat Cedide', kah 'Fecriati', imdi de 'hece vezni cereyan' adlar altnda hep bu r devam ediyor duruyor. Mecmualar hala birtakm mahalle ocuklaryla doludur. Bu mecmualar bu gibi muaakalara ak muhabere varakas (Aklar, sevimeler

iin ak haberleme sayfas, aracl) vazifesini grmekten baka bir eye yaramyor. Dorusu btn bunlar, beni asl iirden, asl edebiyattan bile nefret ettirdiler. Neyyire Hanm hemen sze atld: Demek ki asl iir, asl edebiyat da var, dedi; demek umumiyetle iirden edebiyattan deil, fena iirden, fena edebiyattan mteneffirsiniz.(Nefret ediyorsunuz, tiksiniyorsunuz) Hakk Celis glerek cevap verdi: Ona phe mi var! Mensup olduklar milletin itikatlarn, gazalarn, hezimetlerini, elem ve neatn terennm eden o byk halk ve millet airleri benim iin daima mbarektirler. air denilen mahluk biraz evliya ve kahraman arasnda bir ey olmaldr; Garbn ve arkn eski airleri byleydi. Onun iindir ki, hala hepimize tkenmez birer membadrlar. Son devrelerin ortaya kard cceler, birtakm dolak yollardan srne srne bu membalara doru gidiyorlar ve bize, oradan kah bir tas, kah bir avu, kah bir katre su getiriyorlar. Btn bu cceler bizim nazarmzda bu getirdikleri suyun, miktar derecesinde aziz ve kymetlidirler. Kendilerini bildikleri gnden beri, iirle airlerden baka bir eyle megul olmayan gen kzlar, Hakk Celis'in bu yeni iir ve air tarifini anlayamyorlard; vcudu gibi ruhunun da sertleip kabalatna hkmettiler ve bir an evvel kalkp gitsin diye beklediler. Hakk Celis, gen kzlarn evinden ktktan sonra, Seniha'ya da gidip gitmemek hususunda bir mddet mtereddit kald. Zira Seniha'y her grnde cinsini, mahiyetini tayin edemedii bir ey oluyor ve gnlerce hayat zehirleniyordu. Yalnz gnlerce hayat zehirlenmekle kalmyor, btn fikirleri ve btn hisleri sarslyor, ruhu mekuk (Kukulu) bir hale giriyor, azim ve iradesinin kuvvetini tekil eden btn unsurlar dalyor, kayboluyordu. Hakk Celis, birdenbire kendini bir bolukta asl kalm zannediyordu. Mamafh, btn bu tehlikelere ramen bu sefer mutlaka gitmek lazmd, gitmemek kendi tarafndan affedilmez bir kabalk olacakt; bundan baka Seniha, buna kendince gln bir mana verecek, dudaklarnn ucunu yukarya doru kaldran o mstehzi tebessmyle glmseyerek: Bana; bir ak gibi kafa tutuyor! diyecekti. Halbuki, Hakk Celis artk Seniha'y sevmekten veyahut sevmi grnmekten tiksiniyordu. Seniha, apartmanda yalnzd. Sekine Hanm, Cihangir'e gitmi ve Servet Bey, daire dn bermutat Cercle d'Orientda kalmt. Cemil, oktan Viyana'dayd. Gen kzn yar kocas olacak adama gelince o da mhimce bir i iin Sofya'ya kadar kk bir seyahate kmt. Seniha ise, birka zamandan beri onun evde hazr bulunmad zamanlar misafir kabul etmekten ekiniyordu. Bununla beraber, bugn mstesna ziyaretilerden birini bekleyen bir hali vard. Lacivert ve dz eteklik stne beyaz bir ipekli erkek gmlei giymi ve uzun rme bir boyunba taknmt; salar gsterisiz, muntazam, adeta -tabir caizse- resmi taranmt. Bir derin koltua gmlm, kitap okuyordu. Ban kaldrp birdenbire karsnda Hakk Celis'i grnce, yznde hayret ve aknlkla kark bir memnuniyetsizlik belirdi: A sen misin? dedi. Bir bakasn m bekliyordunuz? diye sordu. Seniha, kitabn yere frlatt:

Hayr, hayr, dedi. Yalnz, Faik... Faik Bey gelecekti de... Sonra birdenbire kendini toplad; gen adam batan aaya bir szd: Bu ne kyafet, bu ne hal! Bir Kazak kadar vahisin! dedi. Gen adam, glerek, cevap verdi: Mamafh, yarn, Kazaklarn almak istedikleri bir ehri mdafaaya gidiyorum. Seniha: Nasl anakkale'ye mi! diye haykrd. A, ocuk, niin bana evvelce sylemedin, seni oraya gndertmemenin bir kolayn bulurduk. Hakk Celis, kibirli bir tavrla, dudaklarn bkt: Bu esvab giydikten sonra, dedi; herhalde bir yere gitmek lazmd. Ksmet anakkale'ye kt. Hi mteessir deilim. Bilakis pek memnunum, ilk defa adamakll bir harp greceim; adeta iim iime snyor. Gen kz, mstehzi: Hey, koca kahraman! dedi. Tam bu srada kapnn zili alnd. Seniha, kendi kendine sylenir gibi: te bu, mutlaka Faik Bey olacak! dedi. Dorusu, bir taraftan da Hakk Celis'in yannda bulunduuna memnundu; zira, bu suretle Faik Beyle kendi aralarnda vukuu ok melhuz bir izah ve istizaha (Olmas beklenen bir aklama ve bunu istemeye) imkan kalmayacakt. Birka zamandan beri, uzaktan, mektuplarla kendisini bir gn rahat brakmayan bu eski sevdal, kim bilir, imdi, yz yze gelince hrlt ve zrltlarn ne kadar fazla bir dereceye karacakt. Seniha, hayatn ikiye ayran bu macerann iinden kolayca syrlp kmak istiyordu. Bununla beraber, Faik Bey odadan ieriye girer girmez, Hakk Celis ikisinin de sapsar kesildiini grd. Seniha, ellerindeki ve sesindeki titremeyi g zaptediyordu. Bu, imdiden, iin iin heyecanl, tehditkar ve sitemkar sessiz bir ak sahnesiydi. Onun iindir ki, Hakk Celis; Faik Beyle selamlatktan sonra hemen kalkp gitmek istedi. Fakat Seniha brakmad: Gitme, bu akam yemekte kalacaksn! Faik Bey de kalacak, dedi. Bunun zerine Faik Beyin benzi daha ziyade sarard, adeta dudaklarna kadar bembeyaz oldu: Ben, maalesef, yemee kalamayacam. Biraz sonra gideceim, diye sylendi. Seniha: A, nasl olur; sz verdiniz. Davet edildiniz. Kabil deil brakmam! dedi. Ve gen adama o kadar tuhaf gzlerle bakt ki, onda cevaba kudret kalmad, ban eip sustu. Fakat Hakk Celis, odann havasnda, hala gizli imekler seziyordu, ikide bir: imdi tutuacaklar, imdi kavga balayacak, diyordu ve bu ihtimal nnde kendi mevkiini ziyadesiyle nazik buluyordu.

Mamafh, korktuklarnn hibirisi olmad. kisi de yava yava kendilerini zaptetmeye ve soukkanllklarn bulmaya baladlar. Faik Bey, kaygsz bir eda ile seyahatini anlatt; getii yerlere dair malumat verdi. Sonra Servet Bey ve Sekine Hanm geldiler. Yemek saati gayet sessiz, ar ve biraz da mamum (Skntl) geti. Faik Bey, yemekten evvel st ste drt viski ve sonra da bir hayli arap itii halde, yine bir para neelenemedi; gittike kasvetli, gittike skuti bir tavr ald. Seniha, rkek ve endieliydi; doru drst yemek bile yiyemedi; gs daimi bir heyecan iindeydi. Koridorda ufack bir grlt onu yerinden hoplatyordu; her kap alnnda kalkyor, darya bakyordu. Faik Bey, yemekten sonra ok kalmad; saat henz ondu, Hakki Celis'le beraber ktlar. Seniha'nn eski a, Seniha'nn eski sevdalsna dedi ki: Beyolu'na kadar yrrz; olmaz m? Hakk Celis, Faik Beyin hi bu kadar iyi bir ocuk olduunu hatrlamyordu. Kendisine ilk defa akran muamelesi ediyordu; sesinde kalbi okayan bir ey vard. Bir mddet yan yana sessiz yrdkten sonra tekrar sze balayan o oldu: Demek yarn gidiyorsunuz, dedi. Bilmem size acmal m, sevinmeli mi? Zira cephenin arka taraf pek de ferahl bir ey deil. Aralarna yine bir skut kt. Osmanbey'den Pangalt'ya kadar birbirlerine tek bir kelime sylemediler. Hakk Celis'in yolda dalgn ve hzl yryordu. O kadar ki, Hakk Celis ihtara mecbur oldu: Byle koarak nereye gidiyoruz? Faik Bey glerek cevap verdi: Sahi, dalmm. Sizi yordum, affedersiniz. Hava ar ve lkt. Fesini eline ald ve hi phesiz bir ey sylemi olmak iin deminki szn tekrar etti: Demek yarn gidiyorsunuz? Yrdkleri cadde gittike kalabalklayordu. Birbiri ard sra birok otomobiller geiyordu. Faik Bey: Ben grmeyeli, her ey epeyce deimi, dedi. Acaba Beyolu'nda bu saatte gidilecek yer neresidir? Hakk Celis, hi bilmiyordu. Yalnz baz arkadalarnn Tepeba'nda bir bardan bahsettiklerini iitmiti. Faik Bey dedi ki: Bu gece sizi brakmayacam, yarn gidiyorsunuz. Biraz eleniriz. Hakk Celis, Beyolu'nda elenmenin ne demek olduunu hep bakalarnn hikayelerinden biliyordu. Belki de birka defa kendisinin de bu hayata bir kenarndan katld olmutu. Bu kyafetle nereye gidebilirim? Faik Bey babayani bir tavrla omuzlarn silkerek cevap verdi: Adam sen de, o kadar zabit var, her yere girip kyorlar, yapmadklarn

brakmyorlar. Biraz sonra, Tepeba bahesinin barndaydlar. Faik Bey, Hakk Celis'e sordu: Ne iersiniz? Gen adam ierdeki grlt ve kalabalk biraz artmt. Hibir ey! dedi. Olmaz; mutlaka bir ey ieceksiniz. Garson, iki viski, iki viski. Sahnede bir Viyanal kadn Almanca bir ark sylyordu. Baz Avusturyal zabitler, hep bir azdan, ayn arknn nakaratn tekrar ediyorlard. Localarn birinde, kyafetlerinden darlkl veya harp zengini olduu anlalan iki iman adam yanlarnda salar ve suratlar boyal yar plak kadnlarla mtemadiyen ampanya iiyorlar, meyve yiyorlar ve mtemadiyen srtarak birbirlerine bakyorlard. Hakk Celis, oturduklar masann yannda kendi gibi bir ihtiyat zabitini, masadan masaya her trl vastalk vazifesini gren dilsiz adama elleriyle, gzleriyle, dudaklarnn ucuyle bir eyler anlatrken grd; nihayet, eline bir kat verdi, salonun sigara dumanlar arkasnda yar kaybolmu bir kesini gsterdi ve dilsiz o tarafa gitti. Biraz sonra o dumanlar arasndan siyahlar giyinmi, kollar omuz balarna kadar ak ve sar sal, uzun ince bir kadn belirdi; yava yava o gen zabitin yanna geldi ve otuz iki diini birden gsteren bir tebessmle, elini uzatt: Guten Abend. Biare gen ne yapacan, ne syleyeceini armt; kadna sigara paketini uzatyor, gayet fena olduu anlalan bir Almanca ile ne istediini soruyor, gya yzlerce inenin stnde gibi iskemlesinde bir trl rahat oturamyordu. Buraya girdikleri dakikadan beri hi konumayan ve yarm saat zarfnda tane viskiyi susuz, sedasz st ste yuvarlayan Faik Bey, birdenbire yumruunu masann mermerine vurdu: Dnyada kadn kadar berbat bir mahluk var m? dedi. Hakk Celis, derin bir uykudan uyanr gibi silkindi. akn akn arkadann yzne bakt. Faik Beyin gzlerine sert ve hain bir ifade gelmiti: Baknz, unlara baknz; sarn, siyah ve beyaz ylanlar ki, etrafmzda, kvrana kvrana kmldanyorlar. Ve elinin hafif bir hareketiyle soldaki kadnlar gsterdi; bir viski daha iti ve bsbtn gen adama doru evrilip: Zanneder misin ki, diye sordu; bunlar hakikaten bizden, bizim cinsimizden olsunlar? Hayr... Bunlar insanlarla hayvanlarn haricinde, baka bir cinsten acayip ve korkun birtakm mahlukattr. Bizim gibi sz sylerler, tebessm ederler ve alarlar, bizi anlar gibi bakan gzleri vardr. Fakat asla, asla bizden deildirler; ne damarlarnda ileyen kanlarn, ne gslerinin altnda arpan kalbin bizim kanmz ve bizim kalbimizle mnasebeti vardr. Erkeklerin en byk hatas ve felaketlerinin balca sebebi onlar da kendilerinden telakki etmeleridir. Onlara beeriyetin

nsf (Yars) demiiz; onlarn kucanda ana diye yatmz, onlar kar diye evimize almz; onlara sevgili diye kollarmz amz, ite, o zamandan beridir ki, ne vcudumuzda rahat, ne evimizde skun, ne kollarmzda kuvvet kalm. Haberimiz olmakszn bize sokuluvermiler, zehirlerini gizli bir tarafmzdan ah damarlarmza aktvermiler. Faik Bey, Hakk Celis'e daha ziyade yaklat, imdi, bir elik rengi alan gzlerini gen adamn gzlerine saplayarak: Bir kadna hi tutuldunuz mu? dedi. Ben, sizin yanzdayken epeyce kadnlarla mnasebete girmi, aldanm ve aldatlmtm. Yirmi be yama girdiim zaman artk bkm, usanm bir adam gibiydim; kadnln benim nazarmda hibir srr kalmamt; kendi kendime diyordum ki: 'Adam sen de, ite evveli de bu; ahiri de bu!' Hele ak, sevda, filan gibi szler bana vz geliyordu; bunlar hep romanclarn uydurduu martavallar diyordum; fakat bir gn... Yirmi beimi gemi ve hi olmazsa yirmi be kadn tanmtm, birdenbire ne oldu bilmem... On sekiz yanda bir ocuk gibi... Siz ka yandasnz? Hakk Celis: Yirmi iki, dedi. Faik Bey, bir susuz viski daha iti ve szne yle devam etti: Yirmi iki... Fakat siz de gnn birinde on sekiz yandaydnz; o yata nasl sevilir, bilirsiniz; mutlaka bilirsiniz. Zira, hatrlyorum ki, siz de sevdiniz; siz de benim gibi... Siz de onu sevdiniz. Hakk Celis, sapsar kesildi ve kalbi iddetli iddetli arpmaya balad. Faik Bey: Evet, evet, biliyorum, dedi. Fakat, moner, hi o sevilir mi? Ne kadar zaman kendisinden katm; ne kadar zaman bana uzanan elleri ellerimle ittim. Ben istemedike o arkamdan kotu; uzun uzun anlatmaya ne hacet... Herkes gibi siz de grdnz, siz de rendiniz; benim karmda ne kadar zelildi. Birdenbire gzleri mehul bir noktaya dald. Dakikadan dakikaya dalan zihnini toplamak istiyormu gibi ban silkti ve kendi kendine sylenircesine: Fakat, vaktaki o benden kamaya balad, ben kovaladm, dedi. Hem nasl kovalay, moner, hem nasl kovalay! Hudutlar ayordum, memleketten memlekete kouyordum ve yanna vardm vakit de nefesim tkanyor, soluk solua kalyordum, bir ey syleyemiyordum, yalnz diyordum ki: 'Brak seni seveyim. Brak seni seveyim. Sen istediini yap, istediini sev; fakat, msaade et ki, ben daima yannda bulunaym.' Zira, onun yanndan ayrlr ayrlmaz, sanki havasz kalyordum, tpk sudan karlan balk gibi can ekimeye balyordum. Bilseniz bu straptan kurtulmak iin ne zilletlere katlandm, ne zilletlere... Herkes sanyordu ki, ben bilerek, ben isteyerek gz yumuyorum; vallahi billahi herkes byle sand... O kzl sal kz, bir atein nnde duran bir cad gibi, beni yerden yere, ukurdan ukura srklenir grdke, otuz iki diini birden gsteren bir glle glyor ve memnuniyet mesamelerinden fkryordu. Azizim, ak, bir izzetinefs meselesi, bir izzetinefs yarasdr. Ondan, mutlaka intikamm alacam, mutlaka... Ve yumruunu tekrar tekrar masann stne vurdu. Hakk Celis etrafn hi grmyordu. Faik Beyin anlatt eyler, ondaki zaman ve mekan mefhumunu tamamyle kaldrmt; imdi, tamamyle, Seniha'dan ve Faik Beyden yaplm ateten bir feza iinde yayordu.

Titreyerek dedi ki: Unuttunuz! En iyi intikam bu deil mi? Faik Bey ac ac gld: Unutmak, unutmak! Ah, yle ise sizin hibir eyden haberiniz yok, dedi. Onu unutmak iin neler yapmadm... Hibir ey kar etmedi, hnzr kz beynimin iinde burgulu bir ivi gibi saplanm kald. Ondan daha ok gzelleriyle dp kalktm, ondan bin kat daha sekinlerini tandm; fakat hibiri, hibiri, onu bana unutturamad, hibiri bir dakika iin onu hatrmdan silemedi. Bazen kendi adm unutacak kadar sarho oluyordum. Lakin onun ad her vakitten daha canl, daha manal, dilimden hi dmyordu. Bazen bir kumar masas banda kendimi kaybediyordum, fakat onun hayalini daima yanbamda hazr, katlarn zerine aksetmi ve yeil uhann ortasnda raksederken gryordum. Niin bu kz benim izzetinefsimle oynad. Beni amurdan amura srkledi. Vallahi billahi intikamm alacam, greceksiniz. Mutlaka... Ve yumuunu tekrar vurdu; bu sefer kadehlerden biri devrilip yere dt. Faik Bey: Garson, bir kadeh ve bir viski daha! diye bard. imdi, sahnedeki danslar bitmi, masalar, iskemleler kenara ekilmi ve salonun ortas umumi dans iin hazrlanmt. Hakk Celis'in yanndaki gen zabit kadna mtemadiyen bir eyler alyordu. Masalarnn st iekle ve birtakm ufak tefek eya ile dolmutu. kide bir eilip kadnn kulana bir eyler fsldyor ve kadn daima, o geni tebessmyle glerek, yar anlam yar anlamam bir kimse tavryle, gzleri hayretten bym, ban sallyordu. Locadaki harp zenginleri oturduklar yerde gittike arlayorlar, yalnz bazen yanlarndaki kadnlara, bazen aadaki halka srtmakla iktifa ediyorlard. Sadan soldan birok ecnebi zabitler kadnlarn bellerinden yakalayarak dans meydanna atldlar. Baz Rum ve Ermeni genleri de onlar taklit etti. Fakat, bu kadnlar dansa balamadan evvel yorgun ve solgun grnyorlard; yle ki, kavalyelerinin boynuna adeta bir eski esvap gibi aslmtlar. Hakk Celis, iinden dedi ki: Ne acayip alem! Burada, herkes kendini eleniyor zannediyor; fakat, hepsi de can skntsndan ne yapacan arm, tepinen, baran ve bir an evvel szp uyumak iin sarho olan birtakm biarelerdir. Zavall insanlar kendi kendilerini nasl aldatyorlar! Ve bir hayaliham (Gereklemeyecek bir d) peinde ne ok para, ne ok vakit, ne ok shhat sarfediyorlar. Yznn izgileri gittike aaya doru ekilen ve aznn iinde dilini glkle dndrebilen Faik Bey, Hakk Celis'e salarna temas edecek kadar sokuldu: Ak ilerine bu kadnlarn hibiri kadar da vakf deildi! dedi. Ne rendiyse benden rendi; bununla beraber daima souk ve heyecansz kald, mizacna u kadarck bir hararet gelmedi, bu kz hep kafasyle hareket eden bir kzdr; her hareketi bir hesap zerinedir ve bence kadnlarn en mthii ite bylesidir; esasen insan olmayan bu mahluk, bir de akl denilen eyle silahland m, adeta dili, trnakl bir canavar haline giriyor; kannzla beslenmeye balyor ve trnaklarn etinize geirmek yegane zevkini tekil ediyor.

Faik Bey, viskiden bir yudum daha ald ve st ste birka nefes sigarasndan ekti; gzleri szle szle adeta yar kapanm, kaybolmutu; dedi ki: Canl eylerin hibirini sevmez. Ne insan, ne kpek, ne kedi, ne civciv. Sevdii eyler hep kuma, ta, boya, rahat ve muntazam odalar, araba, kundura ve oraptr. Btn bunlar kendisine temin eden adam nazarnda bir ilah kesilir; zira bu adam btn tapt putlar avcunun iinde getiren harikulade bir mahluktur. imdi bunlardan bir tanesini bulmu... Varaca adam ok zenginmi, yle mi?.. Hakk Celis bayle evet! dedi. Faik Bey, vahi ve ac bir glle: ok zengin, yle mi? dedi; ah, ben ona gsteririm. Ben ona gsteririm. Zengin bir adamla evlenmek... O, buna asla muvaffak olamayacak; asla! Nikah arambaya diyorlar, deil mi? arambaya hah! hah! hah! arambaya... Bileklerimi urdan keserim, eer Seniha arambaya evlenebilirse... Vallah billah! Hakk Celis: Nasl mani olabilirsiniz? diye sordu. Nasl m mani olabilirim? Nasl m mani olabilirim? Hah! hah! Moner, senin de hibir eyden haberin yok... Faik Beyin sesi, yz, konumas, hareketleri btn muvazenesini kaybetmi, mevcudiyeti karmakark bir hale girmiti. Hakk Celis, artk hem ondan, hem etrafndaki nafile grltden rahatsz olmaya balamt. Hele tango denilen muhtelif dans silsilelerinin hayvani ve iptidai manzaralarn seyretmekten bkm ve usanmt... Faik Bey de, yava yava kendisiyle konumaktan yorulmu ve yanndaki kadnlara sarkntlk etmeye balamt; birdenbire ayaa kalkt: Ben gidiyorum, yarn sabah ok erken kalkmaya mecburum! dedi. Faik Bey, onu alkoymak iin pek ok srar etti; fakat gen adamn karar nnde fazla mukavemete imkan gremedi. Yalnz Hakk Celis elini skp ayrlrken: Greceksiniz; o evlenmez, o evlenemeyecek! diye bard ve bulunduu yere yld, kald. Hakk Celis, darya kar kmaz geni bir nefes ald. Ne kadar gzel bir gece sonuydu. Gkyznde nereden geldii bilinmeyen bir aydnlk getii yerlere beyaz ve tatl bir glge salmt. Gndzn o kadar adi ve manasz grnen Galata'nn o sra sra evlerine bile esrarl bir hal gelmiti. Gen adam, gnn btn vakalarn dnd; Belks Hanmdan itibaren, btn grd ehreler, dokunduu eller, iittii szler hep birden, karmakark beynine hcum etti. Bu ne kadar ok, acayip eylerle dolu bir gnd. Hakk Celis, on iki saat zarfnda on iki senelik bir hayat tecrbesi yapm gibiydi. Belks Hanmn, yalvaran ve titreyen etinde, ona, behimi (Hayvani) hazlarn ne kadar esrar varsa bir anda alvermiti. Nuriye ve Neyyire Hanmlar gibilerin ireti ruhlarnda tecelli eden bir nevi zoraki ililiin ne gln sevaikten (Gdlerden) ktn renmiti. Seniha'dan, kendisine ulvi, yksek, derin, hudutsuz, ince, dolak grnen eylerin ne kadar aalk, dz, dar, kaba ve basit olduunu hissetmiti ve Faik Beyden akn her trl tecellilerinden ifa bulmaz bir tarzda irenmiti; bardaki alemde ise, sefahat denilen eyi iren ve mthi

olmaktan ziyade yavan ve bo bulmutu. Btn insanlarn o kadar cokunlukla, o kadar humma ile trmandklar hayat, hep bu yavan ve bo unsuzlardan mrekkep deil miydi? Bu unsurlar ki, Belks Hanmn titreyen vcudundan, Nuriye ve Neyyire Hanmlarn ireti ruhlarndaki ililikten, Seniha'nn arzu ve tamahlarndan, Faik Beyin fkesinden, bar halknn o zoraki nevesinden ibaretti. Hakk Celis'in aklna, zavall Faik Beyin bir sz geldi: Cephenin arkasndaki hayat daha iyi deil! Bu avare adam belki bu sz bir ey sylemi olmak iin sylemiti. Fakat, ne dereceye kadar bir hakikatin tarifiydi... Hakk Celis, kendi kendine bu sz tekrar etti: Cephenin arkasndaki hayat daha iyi deil! ::::::::::::::::::: XVI Naim Efendinin kona hala kiralktr. Fakat, henz bir kirac zuhur etmedi. ok bakanlar, ok gezenler oldu; kah bunlarn artlar Naim Efendininkine, kah Naim Efendinin artlar bunlarnkine uymad. Konak byk, viran ve kasvetliydi; burada, imdiki hayata gre ancak aile bir arada yaayabilirdi; bunun iin de kona birtakm blklere ayrmak lazm geliyordu. Halbuki Naim Efendi, buna asla raz deildi: Ben ldkten sonra, isterseniz, yknz, diyordu. Fakat, ben saken hibir tarafna el dokundurtmam, hibir tarafna el dokundurtmam, hibir tarafna el dokundurtmam, hibir tarafna... Hastalktan, yalnzlktan, biraz da yoksulluktan, son zamanlarda, huyu ok deiti; hrn, hiddetli bir ihtiyar oldu. O kadar ki, Selma Hanmefendi bile, artk ona laf dinletemiyordu. Hele Sekine Hanm, babasnn yannda azn ap bir tek kelime syleyemez oldu; btn hayatnda usluluu ve yumuaklyle tannm bir adamda bu hiddet ve iddet, adeta, bir ateh veya bir cinnet alameti olarak telakki edilmekteydi. Bunun iindir ki, herkes, nnde boyun emek mecburiyetini hissediyor ve btn huysuzluklar bir delinin buhranlar gibi, mazur grlyordu. Bununla beraber etrafndaki boluk derinletike derinleti; evvelce hemen her gn gibi konaa gelen Sekine Hanm, yava yava haftada bir iki defa gelmeye balad, bu da ekseriya babasnn yanna girmeyerek ve Cenan Kalfa ile eyasz, souk odalarda, ayakta fsl fsl grmeye mecbur olmak artyle... Selma Hanmefendi ise, bir aydan beri, bir defa ayan konaa atmad; ara sra adamlarndan birini gndermekle iktifa ediyordu. Zavall Naim Efendi bu suretle bsbtn yalnz kald; yalnz kalmaktan da sklyordu. Her saat, her dakika Hakk Celis'i aryordu. Adeta bu ocuun tiryakisi olmutu. kide birde: Hibir haber yok mu? Daha gelmeyecek mi? Bu ne uzun harp, ne uzun! Artk bir nihayete erse; lehimizde yahut aleyhimizde, nasl olursa olsun, bir nihayete erse!.. deyip duruyordu. Vaka Hakk Celis'ten kah dorudan doruya kendine, kah hemiresine sk sk haberler geliyordu. Fakat Naim Efendinin ona ihtiyac en ziyade kendi derdini dkmek, kalbini boaltmak iindi. Geri, yavrucak, ne kadar gnlne greydi; kendisini de ne kadar iyi dinler; ne kadar iyi anlard; ailesi iinde hi kimse ne hemiresi, ne kz bu ocuk gibi cana yakn deildi. kide bir Cenan Kalfaya derdi ki: Cenan, bu ocua bir ey olursa, rica ederim, benden saklaynz; zira, iitir iitmez, dayanamam, mutlaka derhal lrm!

Herkese kar kapanan kalbi, yalnz bu ocukla Seniha'ya kar ak kalmt; hayatta o kadar birbirinden ayr duran bu gen kzla, gen adam, akbet bu can ekien ihtiyarn gnlnde birlemiti. Resimleri de bir arada ba ucunda duruyordu. Kah birine, kah brne bakyor, bazen ikisini birden yan yana tutup aatlerce dalp kalyordu. Nihayet, bir gn Hakk Celis kageldi. ki gn iin mezuniyet almt. Bu hadise, Naim Efendi iin hayatnn son sevinli saatlerinden biri oldu. kide birde yatan iinden ince uzun kollarn uzatyor, gen adamn ban okuyordu. Hakk Celis ona imanlam, uzam, genilemi grnyordu. Muharebe sana yarad; maallah, maallah evladm... diyordu. Gen adam, ona, anakkale Harbinin baz mheyyi (Heyecan verici) safahatn anlatmak istedi. Fakat, Naim Efendi bunlarn hibirini dinlemedi; Hakk Celis'e baka baka ve arada bir elleriyle ban okaya okaya bir hal oldu. Sonra birdenbire ona kendi derdini anlatmak ihtiyacn duydu. Semtime urayan kalmad, dedi. Bir ay var ki, ninenin yzn grmedim, haftalardan beri teyzen bir kerecik olsun gelip hatrm sormad. Bilmem ki, onlara ne yaptm, evladm? Kabahatim nedir? Burada yalnz bama ektiklerimi sana anlatamam; diri diri bir mezara gmlm gibiyim. Geceleri Hasan'la Cenan' karma alp konumaya mecbur oluyorum. Kimsesizlik o kadar canma tak diyor... Seniha'nn izdivac kalm iittin mi? Ve gen adama cevap vermeye vakit brakmakszn szne devam ediyordu: Yalnz kimsesizlik olsa ne ise evladm; ya bu yoksulluk... Geen gn ekmeksiz kaldm... Yemei ekmeksiz yedim. Vallahi evladm; bu da bama geldi... Baz geceler, karanlkta kalyoruz. Gaza para yetitirmek ne mmkn... Bir gn Cenan'a dedim ki: 'Bari yatam sokak stndeki odalardan birine nakledelim, hi olmazsa caddenin fenerlerinden biraz aydnlk alrz.' Cenan ac ac gld ve o gece taban iine biraz zeyinya koydu, etrafna pamuk ve bez paralar sralad: Ben karanlkta kalmayaym diye bu acayip kandili yakt. oktandr kahvenin, ayn tadn unuttum... Diyorlar ki Servet Beyin evinde kemafissabk (Eskisi gibi) elentiler, ziyafetler devam edip duruyormu! Sylendike sesi titriyor; gzleri sulanyordu: Mamafh bu szler aramzda kalsn evladm, dedi, zannetmesinler ki, kendilerinden muavenet istiyorun, hayr, hayr. Allah gstermesin, ben burada her trl felakete, mahrumiyete, zarurete katlanrm; fakat istemem ki kimseler halime vakf olsun, sana sylyorum, nk sen baka bir ocuksun, bsbtn baka bir ocuksun. Tekrar kollarn uzatp, gen adamn ban okad: Her gn evin eyalarndan bir ey satyorum, dedi. Evvela fuzuli mobilyalardan, tatl takmlarndan, bfelerden, masalardan, kanepelerden baladk; imdi sra yataklara, yorganlara geldi. Sofadaki o gzel hallarn hepsi gitti evladm, girerken dikkat etmedin mi? Hakk Celis, anakkale'ye gitmezden evvel, btn bu hallarn, bu masalarn birer birer mezada gittiini biliyordu. Ka kere biare Naim Efendiyi bu sefaletten kurtarmak iin byk ninesinin ayaklarna kapanmt; fakat, bu sert kalpli kadn demiti ki: Satmak, onun eski adetidir, eski illetidir; brakmal satsn, satsn, ta ki satacak bir eyi kalmayncaya kadar... Ancak o vakit rahat edecek ve sz

dinleyecek... Niye yanma gelmiyor, niye bin trl bahane ile o bayku yuvasnda sakaln Hasan Aa denilen o hrszn eline vermi oturuyor? Konak, Naim Efendiyle beraber, her gn biraz daha yklp gidiyordu. Vaka sa solu yangn viraneleriyle evrilmi olan bu evin harici manzaras pek mamum bir eydi, fakat asl iine girildikten sonradr ki insann kalbine korku ile kark derin bir kasvet kyordu. Zili bozulan sokak kaps ar bir tokmakla vuruluyor ve birok gcrtlarla, mustarip bir hayvan gibi sarsla sarsla alyordu. eriye atlan ilk admda gze tesadf eden manzara krk dkk, yrtk prtk birtakm eya ynlar, buruna arpan koku bir nevi toz ve kf kokusuydu; kmldamaktan ve sz etmekten bkm, yar dervi, yar meczup kyafetli bir uak arkasndan ve bu eya ynlar arasndan i avluyu geip de harem dairesine varld m, insan istila eden hzn daha ziyade artyordu; buras tpk yer altnda bir mahzen gibiydi, sanki, senelerden beri hibir tarafndan ne hava, ne ziya almt; bununla beraber, divanhaneler ve dehlizler epeevre geni, perdesiz ve pervazlar sklm pencerelerle muhatt (evrilmi, kuatlm) ve bu pencerelerin camlarndan birou krkt; bu krk camlar rten rmcek alarnn arkasnda k, yaz nutubetten, adeta bozulmu birtakm su yollar gibi szan yksek bahe duvarlarnn esmer ekilleri grnyordu; her basama bir ayr ses karan merdivenlerden kp da eskiden, byk otellerdeki holler tarznda Psalti'ye detilmi byk sofaya varlr varlmaz en hafif bir ses bile bo bir kubbenin altnda gibi aksisedalar karyordu. Bu sofada, imdi her tarafndan pamuklar frlam iki eski otoman ile bir aya krk ceviz bir orta masasndan baka eya namna bir ey kalmamt. Bu cevizden masann stnde ok zamandan beri ilemeyen pirinten bir antika saat duruyordu. Yerde her tarafndan yrtlm bir eski kee her admda insann ayan eliyordu; sonra lo ve plak bir dehlizden bo odalarn kapal kaplar nnden geiliyordu. Bu odalarn bazlarnda kular yuva yapmt; bazlarnda ise -Cenan Kalfann iddiasna gre- periler ve cinler oturuyordu. htiyar kadn: Vallahi, geceleri adeta bizim gibi konuuyorlar, glyorlar, ark sylyorlar, tepinip oynuyorlar. Baz da bir kavga, bir dvtr, gidiyor, diyordu. Perilerle cinlere yuva olan bu odalarn kaplar hi almazd ve karanlk basar basmaz Cenan Kalfay ldrseler nlerinden gemezdi. Konakta yalnz Seniha'nn odasdr ki, zamann ve nisyann (Unutmann, unutuun) kahrna uramad; buras Naim Efendinin bir kapal bahesi halinde kald. Hala ayaa kalkabildii gnler, duvarlara tutuna tutuna oraya kadar gidiyor ve gen kzdan kalm eya dkntleri arasnda saatlerce murakabeye (Kendi i dnyasna dalmak) dalyordu. Buras bir mabet gibi daima sprlyor, temizleniyor ve eyann hibirine dokunulmuyordu. Naim Efendi, Hakk Celis'e biraz evvelki szn tekrar etti: zdiva kalm diyorlar, yle mi? Gen adam: Zannederim, dedi; zira, ben gitmezden evvel birka gne kadar nikah olaca syleniyordu, ben gittim, geldim, ortada hala olmu bitmi bir ey yok... Demek ki... Naim Efendi, Hakk Celis'in szn kesti: Acaba bu iin bozuluunu neye hamledersiniz evladm?

Hakk Celis, Faik Beyle bir ay evvelki konutuklarn hatrlad ve iinden: Buna sebep mutlaka odur! dedi. Halbuki, Seniha'nn izdivacna mani olan sebep ne o, ne bu idi. Bundan bir ay evvelki bir i iin Sofya'ya gittii sylenen (...) Mebusu Necip Bey, hala stanbul'a dnmemiti, bir haber de gndermemiti. Baz kimseler, Viyana'da bulunduunu, bazlar Mnih'e gittiini sylyorlard. Seniha, Berlin'le Viyana arasnda mekik dokuyan biraderi Cemil'den st ste, ona dair malumat sordu, fakat hibir ey renemedi. Bu, her cihetten esrarengiz bir gaybubetti ve bin trl faraziyeye meydan ayordu. Mesela Belks Hanm diyordu ki: Bey sylyor, bu adamn adeti byleymi. Her rast geldii kza izdiva vadeder, bir mddet elenir, sonra vazgeer, brakr, gidermi. Berlin'de byle ka Alman ailesi, Viyana'da ka Avusturyal kz bu zengin nianlnn yolunu bekliyormu. Bu, stanbul'da ilk maceras olduu iin bize hayret veriyor, vaka, (...) Mebusu Necip Beyin oynad oyunlarn bu en cretlisidir. Bakalm, bu sefer iin iinden nasl syrlacak! Nuriye ve Neyyire Hanmlar ise, bu hadiseden dnyann en hayali romanlarn yapyorlard. Diyorlard ki: Bu adam ne mebus, ne de zengindi. Kendisine mebus ve zengin ss veren acayip ve esrarengiz bir serseriydi. Belki de 'Arsen Lpen' tarznda zarif ve kibar bir hrszd. Seniha'nn evindeki tantana ve alayii (Gsteri) grd, mhimce bir ey alabilirim sand, bir yolunu buldu, sokuldu; bakt, tetkik etti; sonra anlad ki, almak zahmetine deer bir ey yok, ban ald; kt gitti... Bu iki gen kzn bu garip gln hikayelerini dinleyenlerden bazlar bir tuhaflk olsun diye: alacak bir ey bulmad m? Neden? Seniha'nn kalbini ald, bundan daha kymetli ne bulabilirdi? diyorlard. Vaka, Seniha iin, bu gayet ar bir darbe oldu, ve belki hayatta yedii darbelerin en ar bu idi; zira bu sefer tamam can alacak yerinden, hulyalarnn, hesaplarnn, tasavvurlarnn merkezinden, gurur ve nefsaniyetinden yaralanmt. Fakat bu felakete o kadar vakar ve metanetle tahamml etti ki, hi kimse eleminin derecesine vakf olmad, hatta kendisini pek yakndan tanyanlar bile: Ne kadar kaytsz kz! Ne kadar havai ve geni yrekli dediler. Bunlar arasnda yalnz Faik Beydir ki, sevgilisinin yreinde alan yaray btn irkinliiyle grd ve ona grdn hissettirdi. O gnden beri, gen kz, eski ann amansz dmandr ve ona her vesileyle hakaret etmekte vahi bir haz duyuyor. Hakk Celis, Naim Efendiyi ziyaretinin ertesi gn, gidip Faik Beyi bulmak arzusunu bir trl yenemedi. Onu evinde arad. Tokatlyan'a, Lebon'a bakt, nihayet, akam st, Doruyol'da gezinenler arasnda tesadf etti. Faik Bey, o bar gecesindeki kadar geveze deildi; ne de Seniha'ya dair birtakm yeni hasbhallere meyilliydi; yalnz iin iin birok mhim eyler yapm, birok mhim eyler renmi gibi manidar bir ketumluu ve izdivacn bozuluunu kendine atfettirmek isteyen esrarl bir tavr vard. Arada bir diyordu ki: Zavall Seniha Hanm; en son emeli de mahvoldu. Senelerden beri o kadar itinalarla kurduu bina iskambil kadndan yaplm atolar gibi bir nefeste yklverdi. Ne kadar mustarip, ne kadar mustarip... Bilmezsiniz. Suratndan den bin para oluyor. Gidip grdnz m? Hayr; belki bu akam... nk yarn erken yine cepheye dnyorum, dedi.

Faik Bey szne devam etti: Aman, bir defa olsun grnz, kk hanmn cephesi anakkale cephesinden daha mthi bir hal ald. Gya iin bozulmasna sebep bizmiiz gibi... Bunu sylerken byk altndan: Benim ya, ne ise! diyen bir tebessmle glyordu. Hakk Celis'le Faik Bey, Doruyol'da byle konuarak yrrken, birdenbire ta yanlarndan lastik tekerlekli bir arabada Seniha geiverdi. Gen kz, onlar grmt, fakat, grmemezlikten geldi, kalabaln arasnda Tnel'e doru uzaklat, gitti. Biraz sonra Faik Beyle Hakk Celis, Seniha'y yine ayn araba iinde yukarya doru dnerken grdler. Fakat bu sefer, gen kz onlarn nnden geerken arabasn durdurdu ve tavryla onlar ardn anlatt. kisi birden yaklatlar. Faik Beye elini bile uzatmad ve derhal Hakk Celis'le konumaya balad; gen adam gya senelerden sonra ilk defa grm gibiydi, yzne hayret, efkat ve sevinle bakyordu. Sesi okaycyd: Haydi, arabaya bin, eve gidelim, dedi. Ve Hakk Celis'in tereddd zerine: Kuzum, rica ederim, mademki yarn gidiyorsun, diye yalvard. Faik Bey, sapsar kesilmi, kaldrmn bir kenarnda duruyordu; gen adam, ona selam verdi ve arabaya atlad. Seniha ise hafife ban edi. Eski ocukluk arkadan ve byk halasnn olunu byle yanbanda hissetmekten pek memnun grnyordu. Seni kardm, seni kaldrdm; ne iyi oldu, deil mi? Bu akam ok eleneceiz, greceksin... diyordu. Ve bir pckten daha tatl bir tebessmle gen adamn yzne bakyordu. Birdenbire dedi ki: Demincek o serseri sana neler anlatyordu? Mutlaka benim aleyhimde bir eyler sylyordu, mutlaka... Siz ne vakitten beri bu kadar dost oldunuz? Hakk Celis kzararak ban nne edi: Bir tesadf; dedi. Gerekten caddede rast geldim, birka adm beraber yrdk ve gayet havai birka ey konutuk, ite o kadar... Bunlar syleyerek gznn ucuyla Seniha'ya bakt, ona da birdenbire mahcup bir tavr gelmi, yar kapanm;,uzun, kvrck ve srmeli kirpiklerinin altnda gzlerindeki mana seilemiyordu; fakat yznn izgilerinde zorla gizlenmek isteyen hareketler ve ifadeler vard. Her ikisi de bir mddet skuti kaldlar. Seniha silkindi ve deminki mfik, memnun ve okar gzlerle gen adama bakp: Ne kadar memnunum, seni bulduuma ne kadar memnunum; bu akam yalnz, yapayalnzdm; ne yapacam bilemiyordum, dedi ve plak elini laubali, samimi bir tavrla Hakk Celis'in dizi stne brakt. Hakk Celis bir ey sylemi olmak iin sordu: Neden o kadar yalnzsnz, teyzem, enitem yok mu? Seniha:

Sahi, sana sylemeyi unuttum, dedi. Zavall bykbabam bu sabah birdenbire ok arlam. Hepimiz gittik, vaka ne ben, ne babam yanna giremedik; fakat annem odasndan alayarak kt; bir dakika yanndan ayrlamayacan syledi. Hakk Celis: Daha dn akam orada yanndaydm; her vakitten pek farkl deildi; ne tuhaf! dedi. Seniha, yar suni, yar hakiki bir teessrle: Bugn iim ok fena oldu o konak ne hale girmi. O ne sefalet, ne harabi... Biraz dnd, dald, dudaklarn srd ve kk bir kz tavryle Hakk Celis'e sokulup dedi ki: Bu gece, eski eylerden bahsedelim; uzun uzun konualm; ben sana anlataym, sen bana anlat! Olmaz m? Byle konuarak apartmana vasl oldular. Gen kz, kapdan ieriye girer girmez ilk sorduu ey bu oldu: Mektup var m? Hizmetinin menfi cevab zerine biraz sinirlenir gibi oldu; boynundaki krkn bir tarafa, manonunu bir tarafa att ve acele acele arafnn pelerinini kard, sonra Hakk Celis'e dnp: Gel, odama gidelim, dedi. Seniha'nn odas byk muhteem bir paravana ile yataa ve tuvalete mahsus iki ksma ayrlmt; o kadar ki, bir tarafta oturan kimse dier tarafta neler olup, neler getiini gremezdi. Yere yumuak, kadifemsi bir krmz hal denmiti, mobilyann rengi bu halnn biraz daha koyusuydu, perdeler gvez ipektendi ve tavandan sarkan elektrik lambasnn abajuru ala yakn, zerine Japonkari resimler ilenmi bir kumatand. yle ki bu da daimi bir gurup kzll iinde gibiydi ve havasna keskin kokular sinmiti. Renk ve koku Hakk Celis'i sarho eden eylerdendi ve ne gariptir ki en ok sevdii renk bu renk, en holand koku bu kokuydu; bilaihtiyar (Elinde olmayarak) iini ekti: Oh, ne gzel bir odanz var, dedi; bu rengi pek severim; zannederim ki, gemi zamann mehur maukalar hep bu renkte giyinirlerdi. spanya'y bu renkte tasavvur ederim; bu renk bana ok atein, hummal, zorlu mehib (Heybetli, korkun) ve mthi eyleri hatrlatr; Barres'in cmleleri, d'Annunzio'nun msralar, boa greleri, Don Joze'nin maceras... te hatrma hep byle eyler gelir. Bir mddet gzleri kamam gibi etrafna baknd ve bir taburenin stne oturdu: Hele bu koku, dedi. Pek iyi bilmiyorum, bu koku nelerden hasl oluyor, karanfil ieinden, di tozuna ve baz ok kullanlm ve biraz kirlenmi kadn amarlarna kadar hep bu kokuyu sezerim. Seniha, gen adamn bu son cmlesine kahkaha ile gld; o, kendinden gemi bir halde, sayklar gibi, szne devam etti:

Hangi sihirbaz size bu kokuyu hazrlad? Ve kimi bylemek iin? Zira en mthi bylerin kokusu mutlaka bu kokudur. Bunun iinde, birer kekik ve mercankk gibi baharatl nebatlardan bir ey var; fakat mutlaka bir cad btn bu nebatlar kaynatt imbie, fevkattabiiye (Doast) bir ey katt, belki bir eytann terinden veya bir cinin tkrnden birka damla kartrd. Zira, bu koku en sakin, en rakit (Durgun), en berrak ruhlar bile derhal bulandracak bir kuvvettedir. Ben bile bunu duyduum zaman bsbtn baka bir adam olurum. Seniha bir taraftan seviniyor, bir taraftan soruyordu: Ne olursun? Syle bakaym, ne olursun, ne olursun? Gen adamn gzleri birdenbire paravanann zerindeki resme dald; bu resim, bir aacn altnda yar dii, yar erkek bir delikanl uzanm uyuyor gsteriyordu. Arkasndan, elinde kk bir lamba ile uzu plak kollu bir Psychee glerek, yava yava ona doru yaklayordu. Gen adam, gzleri bu levhaya dalm, kendi kendine sylenir gibi: Mutlaka, dedi; Psychee'nin lambas tterken byle kokard. Ve Seniha tekrar kahkaha ile gld. O zaman Hakk Celis, gzlerini onun plak omuzlarna evirdi; zira, Seniha, imdi, arkasnda hafif bir ipekli kombinezonla tuvalet masasnn nne oturmu, tekrar toplamak iin salarn zyordu. Seniha'nn Hakk Celis nnde bu ilk soyunuu deildi. Lakin Hakk Celis bu haliyle onu ilk defa gryorum sand. Ne kadar narin ve ayn zamanda ne kadar yuvarlak ve dolgun kollar vard; imdi, bir yn kzl sa altnda rtl duran ensesi ve omuzlar demincek ne harikulade, ne zarif hatlarla kmldyordu. Aynann iinden vcudunun daha harim (Gizli) ve daha ziyade ba dndrc taraflar grnyordu, salarna doru kaldrd kollar gsne ve koltuklarna keskin bir ifade vermiti. Hakk Celis, birden gen kzn aynadan kendisine glerek baktn grd ve kabahat esnasnda yakalanm ocuklar gibi kzard, ne yapacan ard, ban nne edi. Seniha: Niye birdenbire sustun? Ne gzel eyler sylyordun, dedi. Ve Seniha bunlar sylerken, Hakk Celis'e, yle bir tavrla ve o kadar derinlere giden bir nazarla bakt ki; zavall ocuk neye dndn bilemedi, o ana kadar hi bilmedii bir iddetli heyecana tutuldu; birdenbire boazna birok hkrklar hcum etmiti, kendini tutmak istedi, muvaffak olamad, oturduu yerde, dirseklerini dizlerine dayad, ban elleri iine ald ve hngr hngr alamaya balad. Seniha, bu ani hadise karsnda ne fazla hayrete, ne de fazla telaa dt; gya Hakk Celis'in urad hal pek tabii bir eymi gibi uh bir eda ile ban evirdi. O yaptn ne? Alyor musun? dedi: Niin? Niin? Niin? Ve yerinden kalkt, yavaa gen adama yaklat, yznn stnde kilitlenmi ellerini amak istedi. Ne ocuksun! Hala ne kadar ocuksun! Ayol durup dururken byle alanr m? Neden, syle bana! Syle bana! diyordu ve bir taraftan da glyordu. Masann stnden byk bir kolonya iesi ald, turuncu mayiden gen adamn ban slatt:

ster misin, bir pencere aaym? diye soruyordu. Belki oda, ok scak... Belki deminden beri o kadar methettiin koku bana vurdu; belki sinirlerini bozan odann rengidir... Syle hangisi, syle hangisi? Hakk Celis hi cevap vermiyor, mtemadiyen alyordu. Gen kz, alayan ocuun ta yanna sokuldu. Dizlerinin dibine oturdu ve beyaz kollarn onun gsne doru uzatt; askeri kostmnn dmelerini zmeye alyordu. Gen: Brak, brak! diyordu. Seniha, birdenbire bir byk abla tavr taknmt, ilacn almaktan imtina eden (ekinen) bir hasta ocuk gib Hakk Celis'i azarlamaya balad: Sen delisin, mutlaka delisin! diyordu ve salarn okayarak, bu kafann iine bin trl acayip fikirler, bin trl divanelikler tkyorsun, tkyorsun; adeta beyninden bir hazmszla uruyorsun. Btn varln bulanyor, sinirlerin altst oluyor ve nihayet, tahamml edemeyip byle boanveriyorsun... Hakk Celis mselsel (Zincirleme, birbirini izleyen) hkrklar arasnda , hayal meyal anlalabilir bir sesle: Bu ilk defadr ki alyorum, dedi. Ne kadar... Ne kadar zamandr, ta ocukluumdan beri hi byle kana kana alamamtm... Brak beni... Bilsen ne kadar tatl bir ey... Bilsen alamak ne kadar tatl... Ve daha ziyade hkrmaya balyordu. Seniha, Hakk Celis'i kendi haline brakt, tekrar tuvaletine avdet etti. Bir taraftan salarn topluyor; giyinmeye hazrlanyor. Dier taraftan kendi kendine syleniyor gibi: Mutlaka bir sebebi olacak; diyordu. Hi byle sebepsiz alanr m? Mutlaka bir sebebi olacak... Bunun zerine gen adam, yala srsklam yzn Seniha'ya evirdi ve gzlerinin stne doru den salarn iki eliyle arkaya doru iterek: Niin aladm bileceksin, mutlaka bileceksin! diye haykrd. Seniha, Hakk Celis'e ta yree saplanan bir nazarla bakt ve iveli bir sesle: Demek beni hala seviyorsun! dedi. Gen adam, ne cevap vereceini bilemedi; o da Seniha'y hala sevmekte olduunu bugn ve bu saatte anlamt. Kalbimiz ne kadar beklenmeyen eylerle doludur; kendi heyecanlarmz nnde ekseriya kendimiz hayrete deriz. Deruhi varlmz hudutsuz ve karanlktr. Bu hudutsuz karanlkta yol alabilmek iin ya ok cesaretli, ya ok tecrbeli ve bir ilhama mazhar olmu kadar ermi bulunmak lazm gelir. Vaka Hakk Celis, son zamanlarda, ruhunun terihini (Otopsi, burada zmleme anlamnda) yapmaya epeyce almt; lakin elinde bir milden baka aleti olmayan bir cerrah gibi, daima muayyen bir fkre inip kmaktayd. Benliinin gizli bir kesinde oktan beri kapanm sand yarann byle birdenbire tekrar alvermesi onu epeyce artt, kendi kendine: Evet, demek hala seviyormuum! Demek hala seviyormuum! dedi. Fakat, bu hakikati kefedi, biraz evvel onun iin bir tatl hayretken Seniha'nn son ivebaz ve mstehzi tavr nnde birdenbire ac bir kanaate inklap etmiti. Onun iindir ki, gen kzn: Demek beni hala seviyorsun! suali zerine o kadar saffetle, o kadar cokunlukla hatta o kadar haz ve neve ile akan gz yalar

bulanarak, bozularak, yudum yudum zehir halinde iine dkld ve keskin kokulu, atein renkler iinde hkran deminki gen birdenbire souk, skti ve ekingen bir ocuk haline girdi. Seniha, nafile yere onu tekrar amak, syletmek, alatmak istedi; fakat btn emekleri boa gitti. Hakk Celis, gen kzn szlerine ancak bir iki kelime ile cevap veriyordu. Seniha ona, ocukluklarna dair bir sr mterek hatralardan bahsetti; be alt yl evvelki Ada alemlerini yada getirdi; kah efkatli, kah zalimane tavrlar taknd; kah bir kk hemire gibi gsne sokuldu, kah bir gen anne gibi onun ban gsne dayad; hibiri, hibiri kar etmedi. Bunun zerine Seniha tavrn bsbtn deitirdi; Hakk Celis'e basit,,adi ve dmdz bir kadn gibi grnd: Mutlaka, dedi, bu akam st beraber dolatn serseri, sana benim hakkmda bir eyler syledi. Ne dedi bakaym? nkar etme; neden ban yle eiyorsun? Mademki bir ey sylemedi, neden utanyorsun, neden ekiniyorsun? Seni de benim aleyhime evirdi, deil mi? Kim bilir, aleyhimde ne feci, ne pis iftiralar, ne caniyane yalanlar uyduruyor. Mutlaka beni senelerce bir metresi gibi kullandn sylemitir, kendisine bir nevi ba belas olduumdan bahsetmitir ve nihayet hayatnn intizamn bozduumu, istikbalini mahvettiimi, bilir miyim, daha neler yaptm, belki de parasn yediimi iddia etmitir. Hakk Celis Hayr! demek istedi. Seniha sinirli bir hareketle szn kesti: Evet, evet. Sylemitir, evet parasn yediimi de iddia etmitir. Halbuki, i ne kadar aksine, ne kadar tersine... Bilemezsin! Sesine samimi, tatl ve scak bir hasbhal ahengi verdi, dedi ki: Hakk, kardeim, Faik Beyin bana ettii fenalklar sayszdr. Beni bu hale sokan, hayatm, istikbalimi berbat eden odur; Faik Bey bana bundan daha byk bir fenalk daha etti; kalbimin temizliini, safiyetini ald, bende ne iyilie, ne dorulua itimat brakt, hodbinliime en kaba ve en galz ekli verdi. Faik Bey, benim eklimi bozdu. Onun elinde manen yamru yumru bir insan oldum. Bu yamru yumru kalp iinde ruhum rahatszdr, yeni ahsiyetim dar ve biimsiz bir esvap gibi beni skyor. Hakk; Allah akna syle, ben btn lgnlklarma, hoppalklarma ramen, yine iyi bir kz deil miydim? Hi deilse gnlmn iyilie ve dorulua tabii bir meyli yok muydu? Faik Bey bende ite bu meyli, bu istidad mahvetti. Demin sen alarken benim gzlerim kupkuruydu, belki sen dikkat etmedin, fakat ben kendi kendime dikkat ettim. Eskiden bir kk ocuu bile alarken grmek; benim de hngr hngr alamama kaf gelirdi. O derece efkatli bir kalbim vard. imdi, bu kalp, ta kesildi, kardeim Hakk! Ta kesildi. Halbuki ben ta ocukluumdan beri daima kalbimle ve kalbim iin yaamasn isterdim. Zaten bunun iin deil midir ki, gnn birinde Faik Beye doru kotum; ona doru koarken maksadm sevmek ve sevilmekten baka neydi? On alt yamdan beri kendi kendime derdim ki: 'Dnyada hibir ey sevip, sevilmeden daha tatl ve daha mhim olmasa gerektir!' Ve sevmek, strap ekmek isterdim! Vallahi olmad, vallahi olmad, onunla geirdiimiz zamanlar btn azap, btn kahr, btn ikenceydi. Birden her eyden o kadar yoruldum, o kadar irendim, usandm ki, imdi biraz rahat etmekten baka bir ey istemiyorum. Biraz rahat, biraz refah... Hayatta beklediim ey bundan ibarettir. Biraz refah, biraz rahat ve o, bunu bana ok gryor, beni daha ziyade yormak, beni daha ziyade harap etmek istiyor. Bu son szleri sylerken sesi heyecandan titremeye balad; o kadar ki, Hakk Celis, Seniha'y ilk defa olarak alayacak sand ve yrei arpt. Seniha devam etti:

Beni arkamdan ite ite, elimden eke eke nihayet, getirdi, bir uurumun kenarna brakt. Zira, -neden saklamal- ben uurumun kenarnda duran bir kadnm. Evet, Hakk, evet, bunu herkes bilir ve kendim de hissediyorum. Hakikati niin grmemeli, neden inkar etmeli? Bir romanda grmtm: Btn ahlak dsturlarnn hulasas udur diyordu: Hakikat iin, hakikati syleyebilecek bir tarzda yaamak. Ben vaka anama, babama, hasseten bykbabama ok fenalk etmi bir kzm; pek ok kusurlarm var, fakat btn bunlara mukabil bir tek meziyetim var ki, o da, hi riyakar olmaymdr; her zaman, bilmeden; kendiliimden ak szl, ak zl, bir kzdm. Hi kimsenin ne dediine, ne diyeceine zerre kadar ehemmiyet vermedim ve harekatm herkesin arzusuna uydurmaya lzum grmedim. Btn bunlar birer fazilet deil midir? Bahusus byle bir memlekette, batl akidelerin, riyann, korkunun bu kadar iddetle hkm srd byle karanlk bir memlekette... Hakk Celis ilk defa olarak gen kzn szn kesti: Memleketi ne kartryorsunuz? Zavall memleket, o sizin dnzdadr, dedi. Gen kz ne olursa olsun, iini dkmek istiyordu; Hakk Celis'in ihtarna ehemmiyet vermedi: Ne ise, ne ise... Diyordum ki, ben ta uurumun kenarna gelmi bir kadnm; bir yanl adm daha, ufack bir hesapszlk beni bu uurumun ta dibine yollamaya kaf gelecek... te, Faik Bey ne yapp yapyor, bana bu adm attrmak ve bu hatay iletmek istiyor... Niin, niin, ben ona ne yaptm? Ona genliimin en gzel ksmn ve en kymetli eylerini vermekle bir fenalk m ettim? Sana (...) Mebusuyla kararlaan evlenmemizi bozacan syledi, deil mi? nkar etme, ben bilirim, ben bilirim. Zira, bana yazd. Bana bizzat kendisi yazd ki, ne yapp yapp evlenmeme mani olacak... Ona hacet kalmad, ite izdiva kendiliinden bozuldu... Kendiliinden... Ve sesi barnda kald. O zamana kadar lakayt ve skuti duran Hakk Celis, Seniha'nn bu inhizam (Hezimete, bozguna urama) manzaras nnde biraz merhamete, biraz da nefrete benzer bir ey duymaya balad: Sahi, evlenmeniz tamamyle kald m? Ondan kati bir cevap m aldnz? Seniha, ruhunun soyunmak istedii hararetli bir saatteydi. Btn kadnlk kibir ve gururunu yle bir tarafa atmt, dedi ki: Dorudan doruya kendisinden bir haber gelmedi, fakat, bakalarndan iittiime gre Pete'de yle bir hayat sryormu ki, evlenmek zere olan bir adamn yaayna hi benzemez. Bundan anladm ki, vazgemi... Arkasndan koacak deilim ya. (Biraz durdu, dnd.) Mamafih, bunu yaptm, dedi Evet, arkasndan da kotum, her gittii yere mektup mektup stne yolladm. Hibir cevap vermedi mi? Hayr... Esasen pek kaba saba bir adamdr. Fakat ben sanyordum ki iyi bir kalbi vardr; meer o da yokmu... Zaten iyi kalplilik biraz zarafet icab deil midir? Sonra beni ok sevdiine inanmtm. Ne olacak, diyordum. Taral, saf, grgsz bir adam... Bende her eyi birden buldu, gzlerini kamatrdm. Meer bu da deilmi; Faik Bey, diyordu ki, ben daima kafasyle hareket eden hesabi bir kzm... Belki... Fakat daima yanl dnen ve bozuk hesaplar yapan bir kzm. Faik Beyi tandktan sonra btn erkekleri tandm sanmtm. Meer ka bin trl erkek varm. te, sen de bir erkeksin; lakin onlardan ne kadar bakasn! Zavall Hakkcm, beni yalnz sen sevdin...

Seniha'nn sesi yumuadka yumuad. Belki bu dakikada yine bir hesap yapyordu, belki sesini bu kadar yumuatmadan maksad konumann iptidasndan beri souk ve skuti duran Hakk Celis'i kendi dertlerine itirake sevk etmek veyahut Faik Beye dair azndan baz eyler kapmak iindi. Fakat, gen adamn birdenbire souyan ateini tekrar uyandrmak bir trl kabil olamyordu. Seniha, imdi de dargn bir ocuk tavr taknd: Fakat, bir saatten beri sen de beni artk sevmiyorsun, dedi. Evet, evet... Kalbinde bana kar tadn hislerin hepsi, demincek gz yalar halinde akp gittiler. imdi kendini boalm, rahat ve sakin hissediyorsun! Nafile, ban sallama! Benden belki nefret bile ediyorsun! Sana demin vcudumun gzel taraflarn gsterirken beni seviyordun. Fakat, ne vakit ki hayatmn irkin taraflarn gstermeye baladm; benden tiksindin. Genken ve gzelken vcudu soymak iyidir, fakat hibir yata ruhu soymaya gelmez, ve herkes nnde, hatta kendi nmzde bile daima giyimli durmaldr. Hakk Celis, Seniha'nn bu son szlerinde derin bir hakikat buldu, kendini tutamad: Ne kadar doru! dedi. O zaman gen kz, derhal kendini toplad, derhal ak sak maneviyatna kyafetindeki dzgnl verdi. Ve kibar bir ev hanm tavryle ayaa kalkarak: Yemee gidelim. Ackmadn m? dedi. Ve Seniha nde, Hakk Celis arkada, keskin kokulu, krmz odadan ktlar. Servet Bey Cercleden yemee gelemeyeceini telefon etmiti. Sofrada kar karya yalnz kaldlar. Yemek saati bandan sonuna kadar sessiz geti. Ne Seniha syletmek lzumunu, ne Hakk Celis sylemek ihtiyacn duydu. Her ikisi de dalgn ve mahzundu. Gen adam giderken dedi ki: Yarn tekrar cepheye dnyorum. Allaha smarladk! Ve gen kz, ona psn diye elini uzatt. ::::::::::::::::::: XVII Seniha ile Hakk Celis'in son mlakatlarndan on be gn sonra bir akam, Servet Beylerde dn gecesini andran mutantan bir ziyafet oldu. Yirmi, yirmi be kiilik uzun bir sofra batan aa, ieklerle donanmt. Erkekler smokinli, kadnlar dekolteydi. Yalnz iki Trk ve Alman zabiti seferi elbiseleriyle gelmilerdi. ki Trk zabitinden biri Seniha'nn yeni sevdallarndand. Bu, ince, uzun bir erkan harp kaymakamyd ve Suriye'den henz avdet etmiti: Siyah kadife renginde gzlerini bir dakika olsun, gen kzn zerinden ayrmyordu ve gen kz onu, herkese ksaca Azmi Bey diye tantyordu. Fakat, baz samimi dostlarna yavaa, Azmi Bey, nianlm! diyordu. Piyanoda mtemadiyen biri alyordu ve kalabalk bfenin nnden ayrlmyordu. Bu ziyafette Seniha'nn dostlarndan hemen hibiri yoktu: Ne Belks Hanm, ne Nuriye ve Neyyire Hanmlar davetliydiler. Servet Beyin haremi Sekine Hanm da, bir haftadan beri lm halinde olan babas Naim Efendinin yanndayd, biare adamn can ekimesi uzun srmt. Nitekim Servet Beyin misafrlerinden biri ona: Kaynpederiniz nasl? diye sorduu vakit o epeyce glm:

Maatteessf, hala lmedi; biare adam, bir trl Azrail bile alp gtrmek istemiyor! demiti. Servet Beyin ileri son zamanlarda epeyce yoluna girdii iin sekerattan (Koma, can ekime) ve lmden bahsederken bile neesini muhafaza etmektedir. te, nerede ise, iki seneden beridir ki gece gndz iadamlaryle dp kalkyor, nazrlarn yanna girip kyor ve koltuunun altnda yaz makinesinde baslm deste deste projelerle zengin yabanclarn peinde dolayor, akam eve dnnce karsnn kulana eiliyor ve diyor ki: Para yapmal, para yapmal ve bir an evvel kapa Avrupa'ya atmal. Baka trls kar yol deil. Bununla beraber Servet Beyin ne kadar para yapt henz belli deildi. Zira geni i projelerinden hibirisinin ne muvaffakiyete erdii ne de bir vagon ticareti yapt grlmedi. Vaka harbin ikinci ylndan itibaren yaayna bir harp zengini atafatn verdi; fakat bu atafatn nereden, hangi yollardan hasl olduunu bilenler gzlerini krpp, byk altndan glyorlard. Nitekim, bu akam erefine ziyafet ekilen zat, son eker vurgununu vuranlardan, gayet mhim bir tccard. Servet Bey, bunun eriki olduunu sylyordu. Lakin iin iyzn bilenler, bu eker tacirinin, gzlerini Seniha'dan hi ayrmayan Kaymakam Azmi Beyin rakibinden baka bir kimse olmadn pekala gryordu. Vaka Servet Beyle herkesten uzak bir keye ekilmi gayet ciddi bir tavrla iten konuuyorlar, ara sra ceplerinden bir uzun kat karp tetkik ediyorlar ve sigara paketlerinin arkasna birtakm rakamlar iziyorlard. Fakat eker tacirinin yzne dikkatle bakanlar derhal seziyorlard ki, biare adam bir mengeneye skm kalm gibidir, gzleriyle etrafnda bir kurtulu aresi aryor ve arada bir yerinden kalkp bfeye doru gittike geni bir nefes alyor, derhal Seniha'nn yanna yaklayor, byklarnn stnde son itii kadehin brakt nemle dudaklarn gen kzn gsne uzatr gibi konumaya balyordu. Her davranndan anlalyordu ki, bu adam iten daha ziyade kadnla alakadardr. Nitekim, byk eker tacirinin bu halini uzaktan tetkikle megul Kaymakam Azmi Bey, silah arkada Binba Hsn Beye yaklap: Hele una bak! Hele una bak! Nerede ise kzcaz yiyecek! diyordu; sonra hiddetle ban sallayarak: Biz bu alaklar iin mi harp ediyoruz? Bunlar yesin isin; gbekleri ile yanaklarn iirsin diye mi? Arkada cevap veriyordu: Ne yaparsn, diyorlar ki, her yerde byleymi. Cephelerin arkasnda bir alay hrsz varm; dn Almanya'da bile... Azmi Bey sinirli bir tavrla Hsn Beyin szn kesiyordu: Almanya'da bile... Lakin azizim, orada para yapanlar byle cieri be para etmez adamlar deildir. ekirdekten yetimi iadamlardr, paray yaparlar, tutmasn da bilirler; fakat bunun gibiler... Bunlar yaptklar iin farknda bile deildirler, yarn farkna bile varmakszn ellerine servet namna ne getiyse hep birden kaybediverecekler. Grrsn!

Mtemadiyen piyano alnyordu ve bir Alman zabiti ortada dolayor, sk sk kadnlar dansa davet ediyordu. Azmi Beyle Hsn Bey konutuklar esnada bu Alman, byk eker tccaryla ayakta duran Seniha'ya yaklat ve mihaniki bir reveransla onu dansa davet etti. Hsn Bey, Azmi Beye: Vallahi u Avrupallar baka ey! dedi. Bak, kz ne nezaketle herifin elinden ald. Azmi Bey, byklarn srd: Adam sen de, Almanya'da da nezaket olur muymu! Zavall Azmi Bey, ancak yemee oturduklar zamandr ki, geni nefes ald; zira Seniha'nn sol tarafnda, ta yanbanda oturdu ve onu kendi sohbetine ram etmesini bildi. Byk eker tccaryle Alman zabitinin yerleri ise, Servet Beyin yannda, karlarna dmt. Seniha bazen, insanlar tabiatlarna gre idare etmesini bilirdi. Nitekim, bu vaziyette Azmi Beyin kskanl biraz skunet bulmu ve eker tacirinin arzusu daha ziyade artm bulunuyordu. Dier misafirlerini de aa yukar arzularna gre oturtmutu. Yalnz biare Hsn Bey ihmale uramt. Zira, sofrann ta bir ucunda, irkin bir kadnla, akamdan beri bir tek kelime konumayan ve hi kimseyi dinlemez grnen acayip bir adamn arasna dmt. Ve uzaktan uzaa dierlerinin konumalaryle megul olmaktan baka yapacak bir ey bulamyor, herkesin szne kulak kabartyor ve bazen kendisine hibir ey sorulmad halde yksek sesle bakalarnn bahsine karyordu. Nitekim, yemein sonuna doru Seniha, birdenbire Azmi Beye eilip de: Nasl ldn arkadanz grm. yle mi? diye sorduu vakit, Azmi Bey evet yahut hayr demek frsatn brakmayarak hemen sze atld: Evet Hanmefendi, gzlerimle grdm, gzlerimle... dedi. Benim elimde, benim kucamda teslimiruh etti. Bir esvabm vardr ki, onun stnde hala kannn lekeleri duruyor. Pek ok kahramanca lenler grdm, fakat bu, bsbtn baka bir eydi. Biri omzunda, biri de ta gsnn ortasnda yaras vard; vurulurken grmedim, lakin grenler sylyorlar, o gn Anafartalar'da ilk sng hcumunu yapanlarn arasndaym, kurunu ilk defa sa kolundan yemi; hi sesini karmam, bir saniye bile tevakkuf etmemi (Durmam, duraksamam), derhal silahn sol eline alm, yrm; bu sefer omzundan vurulmu ve yere yuvarlanm, fakat ok gememi bir de bakmlar ki, iki kollarn gs stne kavuturmu, de kalka koanlarn arkasndan geliyor. te zannederim, bu srada son kurunu yemi. Kolundaki ve omuzundaki yaralar ehemmiyetsizdi; fakat gsnn ortasndan giren bir kurun, alimallah, kaburga kemiklerini paralayarak srtndan kmt. Seniha bir taraf sancm gibi yzn ekitti ve deminki suali sorduuna piman, nne bakt. Hsn Bey devam etti: Bu ocuun sizin akrabanzdan olduunu biraz evvel Azmi Beyden rendim ve iki kat mteessir oldum. Kendisini kim bilir, ne kadar severdiniz; ben mddeti hayatmda, bu kadar vakur, bu kadar kibar bir gen daha grmedim. Lakin, nedendir, bilmiyorum, iimize girdii ilk gnden beri fevkalade mamum ve dnceli bir hali vard. Ekseriya siperde; yannda bulunanlar diyorlar ki, en byk emeli ehit olmakm. kide birde yar beline kadar siperden darya karm, halbuki siperden darya sere parmanz bile karmaya gelmez; hemen, kurunu yersiniz. Seniha'nn sinirlendiini hisseden Azmi Bey, arkadana gznn ucu ile artk susmasn iaret etti. Fakat, Binba Hsn Bey bu iaretin farkna

varmad: Akam st, ge vakit, bir sedye iinde karargaha getirdiler. Gurubun kzll arasnda gzlerinin acayip bak vard. Bu gzler, arka taraflarnda suni bir alevle parlatlm iki cam parasna benziyordu; benzi sapsaryd. Mtemadiyen su istiyordu. 'Yanyorum, yanyorum!' diyordu. Fakat bu kadar ar yaralya hi su verilir mi? Maazallah, bir katresi bir yudum zehir gibidir. Yanna yaklatm, dedim ki: 'Suyu iersen, lrsn!' O, acayip gzlerle yzme bakt; hazin bir tebessmle gld: 'Daha iyi ya, bir an evvel kurtulurum!' dedi ve bu sz sylerken aznn yan taraflarndan pembe bir kpk akt. Teneffs bir hrlt halini almt. Ondan sonra hi sz syleyemedi. Yalnz gzleriyle konutu, gittike alevi artan bu gzlerde evvela korkun ve gayri insani bir ifade vard; sonra yava yava o kadar tatllat, o kadar insanileti ki, eilip peceim geldi, alnn okadm; dedim ki: 'Mukavim ol, evladm, mukavim ol!' Gzlerinde hazin bir tebessm belirdi: 'Benim yerimde sen olsan daha ziyade mukavemet gsterebilir miydin?' demek istedi, sonra tekrar: 'Su!' diye yalvard. Dier yarallarn banda dolaan doktora kotum, elimle Hakk Celis'i gsterdim; sordum: 'Rica ederim, eer nasl olsa bu ocuk kurtulamayacaksa bari lmezden evvel bir yudum su verelim!' dedim, doktor: 'Hayr, hayr katiyen, daha yarasna bakmadm, olmaz!' dedi. Arkama dndm vakit baktm ki, yavrucak gzleriyle beni takip ediyor. 'Biraz daha sabret, imdi doktor sana istediini verecek!' dedim. ptida korkun olan gzleri imdi korkuluydu; btn etrafnda dolaanlar, kendisine bir fenalk etmeye geliyor zanneden bir tavr vard, rkek rkek baknyordu, yalnz gzleri bana dnnce tavrna biraz skunet ve baklarna biraz emniyet geliyordu. Artk boazn tkayan hrltlardan bir tek kelime sylemesine imkan kalmamt. Seniha, st ste su iiyordu: Servet Bey, bu uzun lm tarifinden pek ok can sklm ve suratn asmt. Vaziyetteki soukluu hisseden Azmi Bey, arkadana sussun diye hala iaretler ediyor, fakat bir defa konumak frsatn yakalayan Binba Hsn Bey, artk kendinde susmak kudretini bulamyordu: Nihayet, doktor geldi; uzun, derin ve pheli bir nazarla gen yaralya bakt; sonra ban sallayarak bana dnd, yavaa: 'Bitmi, yapacak bir i kalmam!' dedi. Zavall Hakk Celis'in gzleri doktordan bana, benden doktora gidip geliyordu; mutlaka onun bana ne sylediini anlad; zira, yzne melul bir tevekkl geldi ve gzlerini kapad. Kotum, byk bir marapa su getirdim; bir elimle yava yava ban kaldrdm, dier elimle suyu dudaklarna uzattm: 'Hakk Bey, Hakk Bey! Kardeim, ite su!' dedim; hemen gzlerini at ve dorulmak istedi; fakat, muvaffak olamad. Ba tekrar avucumun iine dt. Suyu yudum yudum azna aktmaya alyordum; fakat ne mmkn... Su olduu gibi darya akyor ve boazndan geebilen birka yudum da biraz sonra burnundan fkryordu. Seniha tahamml edemedi. Azmi Beye doru eildi: Aman, ne yaparsanz, yapn. Arkadanz susturunuz, dedi. O zaman Azmi Bey, yar emreden, yar yalvaran bir tavrla arkadana seslendi: Azizim Hsn Bey, yeter artk, dedi; grmyor musunuz, Seniha Hanm fazla mteessir oluyor. Byle bir sofrada bu hazin eyleri tekrara ne lzum var? Bu ihtar zerine, ister istemez, susmaya mecbur olan Binba Hsn Bey, mahcup, ban nne edi. Kadnlardan bazlarnn gzleri yaarmt. Byk eker tccar bile biraz mahzun oldu; filozofa ban sallad:

Bu harp ok fena ey vesselam! dedi. Byle ne kadar genler, genliklerine doyamadan gittiler. Sonra Hsn Beye dnp: Azizim, dedi; ltfen bana bir gn bu ocuun medfun olduu yeri gsteriniz; ona bir muhteem mezar yaptralm. Ve gznn ucu ile Seniha'ya bakt; bu civanmerdane fikrinin gen kz zerinde yapaca tesiri grmek istedi. Fakat, Seniha sadece gzel ve sslyd. SON ::::::::::::::::::: TRK EDEBYATINDA KRALIK KONAK Kiralk Konak Yakup Kadri'nin Yaban'dan sonra en ok bask saysna ulaan roman olmasna karn 60'l yllara dek eletirmenlerden gerekli ilgiyi grmemitir. Geri yaymland yldan balayarak gerek Yakup Kadri'nin, gerekse Trk edebiyatnn en nemli romanlarndan biri saylmtr; ama bu yarg edebiyat tarihlerinde, Trk romann konu alan incelemelerde kalplam szcklerle yinelenegelmi, salt Kiralk Konak konu edinen eletiri ya da inceleme yazlar hemen hi yaymlanmamtr. Kanmca romann ieriine ve o yllarn eletiri anlaynn yetersizliine balanabilir bu. Nur Baba'nn ayn yl yaymlanm olmas ve uyandrd tepkiyle Kiralk Konak ikinci plana ittii de dnlebilir. Ama dnemin koullar ve o dneme egemen dnya gr gznne alnrsa asl nedenin ierikten kaynaklandn sylemek yanl olmaz. Sonraki basklarda da durum deimemitir nk. Deiemezdi de. Kurtuluu Batllamakta arayan aydn kadrolarn, nceki rneklerde olduu gibi Batya yknen zppe tipini yzeysel biimde yanstmakla yetinmeyip sorunu toplumsal bir olgu olarak gndeme getiren roman nesnel bir tutumla deerlendirmeleri beklenemezdi. stelik bylesi bir eletiri anlayndan da yoksundular. Osmanl yanllar ise, Batllamann yaratt yozlamay ilemekle birlikte, buna kout olarak Osmanlln ad kaln, gcn monariden alan bir snfta kn anlatan roman benimseyemezlerdi. Ama her iki grup da romann deerini yadsyamad, bunu belirli szckleri yineleyerek ksaca belirtmekle yetindi. Bu nedenle hemen hemen ilk sayabileceimiz eletirel deerlendirmelerin 1960'tan sonra gelii artc saylmamal. imdi, romana bak ve deerlendirme biimi nesnelliin tesinde bir tutumu sergileyen smail Habib Sevk'ten rnek bir alnt yaptktan sonra bu deerlendirmelere geelim: Kiralk Konak, da bakan Yakup'la ie bakan Yakup'un arpt bir eserdir. Bu romanda dta sendeleyen zaaf ile ite kudretleen kymet bocalayp duruyor. Ehas, bariz ve tek vasf zerinde tutamyoruz. Seniha seven bir ihtirasken adi bir alfte oluyor. Acyalm derken ireniyoruz. Faik, bir ey olacakken gammaz bir serseriye dnmtr. Hassas, olgun ruhlu ve nihayet kahraman gsterilmek istenmesine ramen Hakk Celis de hep tuhaf, gln, beceriksiz bir ocuk olmaktan ileriye geemiyor. Mellif, ehas dndrp durmaktadr. Bazan bir beyazlk, bir leke; imdi bir tmsek, imdi bir ukur gryoruz. Neticede hepsi birbirine karyor; romann kahramanlar silik ve uzak eriyip gidiyorlar. Eserde yer yer Erenlerin Banda saklanan

Yakup'un sesi ve ehresi meydana kyor. Fakat romann aksak afakilii stnde enfsi paralar da yerini yadrgam birer yama gibi kalmaktadrlar. (Tanzimattan Beri Edebiyat Tarihi, c. 1, 6'nc bas., 1944) Niyazi Ak, romann yaymlanmadan nceki oluumu zerinde durarak bu oluumun evrelerini aklar, ilenen temi ksaca zetler: 1920'de baslan romann hareket noktalar ok gerilerdedir. lk izlere 1913'te rastlanr. Miss Chalfrin'in Albmnden'de, yazar, devri, cemiyetin messeselerini tenkit eden ve maziden hale doru daima kayplara geldiimizi belirtir. Romann ekirdeini tekil eden bu tenkit ve umumi hkmler yannda baz tiplerin douuna esas olacak unsurlara da rastlanr: Miss Chalfrin'in Albmnden'de ... nakiselerimizi bu pis ve havasz muhitten aldk diyen ve btn zarafet ve inceliklerin okunan romanlardan geleceine inanan gen kz 1920'de Kiralk Konak'n Seniha's olacaktr. Kk Zabit'teki (1916) elimsiz delikanl ve Rahmet'teki (1917) Emin bilahare Hakk Celis'in baz taraflarn tekil edeceklerdir. Rahmet'te, gzleri akla perdelenen Emin, Balkan Savann yarallarn grmeyecek kadar krdr; lakin bu gzba dmekte gecikmez. Kiralk Konak'ta Hakk Celis de ayn durumdadr; Seniha'nn ak etrafin grmesine mani olur, fakat o da bu krlkten kurtulur. Muhtelif zamanlarda uraya buraya serpilen fikirler ve hisler birleerek roman hazrlamaa balar. Bu hazrlk romann intiarndan iki buuk ay evvel hikaye ekline girer ve ksmen planlar. Masum Katiller adn tayan bu hikayenin mtekait ricalden Necip Beyefendisi, sefih damad, lakayt kz, soysuzlamaya yz tutan torunlar, Kiralk Konak'n doumunu haber verirler. Bu tiplerde Naim Efendiyi, Servet Beyi, Sekine Hanm, Seniha ve Cemil'i hatrlatan hususiyetler vardr. Kiralk Konak, yazarn kafasnda aa yukar on yllk bir olu devresi geirmi, bu oluun zaman zaman belirtilerini vermi, nihayet 1920'de domutur. Anlalyor ki roman bu yllar boyunca bir fikir ve kanaat etrafnda gelimi ve yazlmadan nce bir olu devresi yaamtr. Romann temi, Osmanl deyletinde, garbn eitli tesirleriyle, nesiller arasnda fikir, his ve dnya gr bakmndan meydana gelen ayrlklar ve bu yzden ailenin zldr. Cemiyetin tarihi gelimesine ve devrin hayatna uyan bu mahade kkl ve salam grnyor. Romann zaman iindeki devam 1906'dan 1918'e kadardr. (s. 113-114) Yakup Kadri'nin romanlarnda nce kiilerin, sonra bu kiiler arasndan kurulan ilginin ve gelien entrikin birbirini izledii bir plann szkonusu olduunu belirten Ak, yazarn roman planna rnek olmak zere Kiralk Konak'n plann karr. lk blm Takdim Sahnesidir. IV-X'uncu blmleri Hadiselerin rl bal altnda topladktan sonra u yargy verir: Bu blmlerde grlen muhtelif meseleler zerinde ahslarn gr ayrl entriin esasn tekil eder. Her blm bu mteaddi safhasnda ton kreandodur. XI-XVII'inci blmler ise zl biiminde nitelenir. Bu blmde ahslar teebbs kaybetmi, kaderin eline dmler. Hadiseler, sebeplere uygun neticelere giderler. Romanda Hakk Celis lr; Seniha moral d yolundadr. Naim Efendi anlamad ve kendisini anlamayan bir dnyada hayatn tamamlayacaktr. Yeri gelmiken Kiralk Konakn iki semboln iaret edelim: Tanzimat devrinin duygu, zevk ve dn tarznn, ksaca, kendine mahsus hayat anlaynn mahsul olarak bir sosyal messese halinde doan konak, devrin deimesi ve byk hadiselerin sarsntsiyle nihayet bir apartman dairesi

hayatnda sona erer. Konak mensuplar ise, eski terbiyeyi tam manasiyle alm yekpare psikolojiye sahip olanlar hari, Birinci Cihan Sava yllarnn kozmopolit sofrasn kurarlar: Roman, bir devrin maddi ve manevi dn Konak ve Sofra gibi iki sembolde hulasa eder. (s. 153-155) Daha sonra Ak, Madam Bovary ile Kiralk Konak arasndaki ilikiye deinir: Kiralk Konak'ta yle bir pasaj vardr: Hakk Celis, Seniha'nn bir zamanlar hakikatte mevcut olduundan pheye dt; bu kz, gen adam iin kitaplarda tand hayali kzlardan biri gibiydi; muhayyilesinde Desdemona'larn, Juliette'lerin, Virginie'lerin ve Madame Bovary'lerin arasna kart. Dierleri deil ama Seniha'nn Madame Bovary'ye ve Madame Bovary'deki entriin Kiralk Konak'a kart aikardr. Bu karma Emma ile Seniha'nn ve entriin baz benzerlikleriyle aklanabilir. Emma ile Seniha arasndaki benzerlik iki romandan yaplan alntilarla kantlandktan sonra bu dnceler sralanr: Emma Bovary ile Seniha arasndaki yaknlklar gsteriyor ki her ikisi de declasse olmann strab iindedir. Yerlerini yadrgayan, bulunduklar yerden memnun olmayarak baka yerlerin hasretini eken, saadeti oralarda arayan bu tipler dtan gelen tesirlerin kurbandrlar. Madame Bovary'nin tesiri Yakup Kadri'nin Kiralk Konnk'n ok aar; onun btn ehirli kadn tiplerinde bir para Emma'y bulmak mmkndr. Her iki roman arasnda bu iki tipin benzerliinden baka entrik mnasebeti de vardr. Romanlarn her ikisinde de kadn kahramanlar para sknts duyarlar; her iki eserde de bir kadna kar iki erkek vardr: Biri (Rodolphe -Faik) pikin; dieri (Leon -Hakk Celis) toy; Hakk'nn ve Leon'un sevgileri birbirine benzer, Rodolphe Emma ile ilk defa gl kenarnda seviir; Seniha ile Faik de deniz kenarnda seviirler. Her iki romanda da sevgi tabiatn kucanda tutuur; Emma Leon'dan ve Rodolphe'ten para ister; Faik Seniha'dan para ister. Emma lnce, kocas Charles, Emma'nn a Rodolphe'a hi kzmaz, bilakis ahbab olur; Seniha Avrupa'ya kanca iki rakip, Faik'le Hakk Celis dert orta olurlar. Romann birinde kadn (Emma) lr; dierinde erkek (Hakk Celis) lr. Emna ve Seniha nceleri gayelerine ulamak iin ellerinden geleni yaparlar; lakin hadiselerin insafszl yznden mukavemetleri krlr; yenilgiyi kabul edip kendilerini brakrlar. Flaubert Emma'nn okuduu eserlerden bahsettii sayfalarda zmnen romantizmi hicveder. Yakup Kadri ise Hakk Celis'in azndan Edebiyat- Cedide'ye, Fecr-i Ati'ye, hece veznine hcum eder. Yukarda gsterdiimiz yaknlklar Kiralk Konak zerinde Madome Bovary'nin ve Yakup Kadri'nin sanatnda Flaubert'in tesirine bir delildir. Yeri gelmiken Germinie Lacerteux (Goncourt Kardeler'in) ile Kiralk Konak'ta rastladmz ufak bir benzerlii, bir vakitler yaam, lm, fotorafta insanlarla onlarn miza ve beden hususiyetlerini devam ettiren hayatta insanlarn mnasebetine dair bir noktay iaret edelim. (Yakup Kadri Karaosmanolu, s. 186-187, 1930) Fethi Naci, Yakup Kadri'nin romanlar arasnda en ok 'Kiralk Konak beendiini syler ve bunu toplumsal gerekliin kiilere indirgenerek roman dzeni iinde verilebilmi olmasna balar: Yakup Kadri, romanlarnda tipik bir devri, bir evreyi anlatmak isteyen bir romancdr. Bunu gerekletirebilmek iin edebiyat bilgisinin dnda baka bilgilerin de gerekli olduunu bilir. Dnen, aratran yan ok kuvvetli bir iki romancmzdan biridir Yakup Kadri; kendini anlarna, yaantlarna

brakmakla yetinmez. Kiralk Konak'da da ok nemli bir tarihsel devreyi ele alm; ayr kuan araclyla bu geit devresini anlatyor. ayr cildi doldurabilecek eyleri tek cilde sdrmann dourduu aksamalara ramen Kiralk Konak nemini uzun bir sre srdrecek bir roman, bence. Yakup Kadri'nin, btn romanlarnda grlen dnen aydn yan romanclyla en uyumlu bileime Kiralk Konak'da varm; anlatt toplumsal gereklii kiilere indirgeyerek roman dzeni iinde verebilmi. ... Konan dalp satla karlmasyla biten roman, bir zmrenin kntsnn kuaklk hikayesidir. O kadar necabet ve selabetle balayan o byk Tanzimat cereyan dne dolaa, nihayet stanbul'un ortasnda Seniha gibi bir kadnla, Faik Bey gibi bir erkek rnei brakp gemiti. Trk dehasnn yapt, bu son medeniyet tecrbesi de gelmi ve gelecek nesillere ac bir imtihan olmaktan baka bir eye yaramamt. Hakk Celis kendi kendine diyordu ki: Naim Efendinin hkrklaryla Seniha'nn kahkahalarndaki mana bir deil mi? (3. bas. s. 131). Kiraclarn konak iin syledikleri ilgi ekicidir: Aman buras ne bakmsz, ne pis!. Ne souk, ne kasvetli ev! Kona yeni insanlar devralacaktr. Ama, nedense, Yakup Kadri bunu toplumsal bir olu olarak gstermiyor. Oysa ehov, Vine Bahesi'nin sonunda, uzaktan uzaa gelen balta sesleriyle bunu pek gzel belirtmiti. ... Romanda olumlu bir geliim gsteren tek kii Hakk Celis'tir.Benim iin hibir ey geriye dnmekten daha elim deildir, der. O ryen evre iinde birtakm gereklere yaklaan tek kii Hakk Celis'tir: Onun iin imdi, geride kalan alem, Senihalardan, Faik Beylerden, Naim Efendilerden, Sekine Hanmlardan mteekkil olan kark, mayasz ve rm alemdi. Evet, romanda olumlu bir deiim gsteren bir Hakk Celis vard; romann sonunda Yakup Kadri onu da ldrd. Bylece o zmreden ie yarar tek adam kalmam oluyor. Bu son yargnn tarihsel bakmdan doruluu tartlabilir; ama bu, romann gcnden bir ey eksiltmiyor. (1960, On Trk Roman'ndan, s. 29-31, 1971). Rauf Mutluay, Naim Efendiyi odak ald yazsnda (Yeni Ufuklar, s. 203-204), romanndaki tarihsel dnemi saptayarak 1908 hareketini eletiren yazarlarn gemiini ycelten tutumlarn sergiler. zellikle Samiha Ayverdi'nin brahim Efendi Kona zerinde duracak tutucu grleri belirlemek amac tayan alentlarla Merutiyet i stanbul Medeniyetine son vermekle sulayanlarn yanlgsna deinir. Mutluay'a gre bir ykln son aamasnda Bat dnyasnn lordluk malikanelerine zenen stanbul kapkulluunun kendi smr birikintisini 'stanbul medeniyeti' sanmas yanltr ve bu tr 1908 eletirisinin altnda Atatrk kurtuluunun kklerine saldrmak amac yatmakta, Osmanl nitelikleri her frsatta yceltilerek, geleneklerimizi yitirmeye sebep olmakla sulanan devrimler uyan yarglanmaktadr. Mutluay'in Yakup Kadri'yi ve 'Kiralk Konak hangi kefeye koyduu yazda ak seik belirmiyor. iirimizde, romanmzda grnen 1908 eletirisinin yukardaki biimde deerlendiriliinde genellemeye gidildii iin Yakup Kadri'nin de ayn kefeye konulduu dncesine varmak doal. Ama romanda toplumsal bir gerekliin yanstldn anlatmay amalayan u satrlar da tersini dndrtyor: Naim Efendi, konan lmdr: Yksek memur zenginliinin; kapkulu bereketinin; ftuhat yzyllarndan sonra maa darlna d m Babali aznlnn, d borlar komisyonculuu ve rvet ikramiyeleriyle yeniden rahat israflara olanak bulan payitaht keyfiliindeki son dnemin lm.

Yakup Kadri Karaosmanolu'da, bir konan ats altnda kuan hayat ve llerine eilmitir. Bu ailelerin tel tel zl, dal, kopuu; merutiyet sonrasnn kark beeniler atmasnda kuaklarn birbirinden kesinlikle ayrl Kiralk Konak'n (1922) salam rgsn verir. Bu az kiilikli ilk roman, Karaosmanolu ustalnn olgun toplum dikkatinden doar. O salam konan topraa kk salm gibi srekli grnen yaamas, birka yln sonunda bir iki sofrasnn zppelik zentilerinde kknden ayrlr. Naima okuyan Naim Efendi suskun ve yenik yalnzl iindeyken, kendini anakkale ehitliine adayan Hakk Celis cokusuyla Seniha d, ayr ynlere dorulmu yeni kuaklarn kaderlerini zetler. Naim Efendi, l konan yalnzlk nbetinde btn umutlarn, balarn, deerlerini yitirmi sonsuz bir yorgunluktadr. Sanrm en az bir yzyl boyu yal insanlarmzn dram hep bu dmle sonulanr. Romann ilk cmlelerini alntlayan Rauf Mutluay yle srdrr: Naim Efendinin hznl serveni, kahraman olduu kitabn adndan balar: Bir konak kiralk olabilir mi hi, konak olduka? Ya padiah cebinden, ya devlet kasasndan akp gelen hesapsz zenginliklerle bu yirmi, otuz, krk odal selamlk-harem karklnda birikmi nice insan besleyen keyif harcanna sahip kacak hangi yeni mteri vardr? Aslnda kitap, daha ilk satrlaryla, deien dzenin yaratt st kat bunalmndan ustalkla haber vermekle balar. ... Bu ilk cmleler bile Naim Efendinin namusunu, drstln, sonraki aamalarda hep sulanacak olan iffetli Abdlhamit nazrln temize karmak iin sylenmi gibidir. Gerekten Naim Efendi kona, dalp yklna hi kar koymamakla, kaytsz bir seyirci kalmakla nitelenebilir. Yazar, o kadar gerilerde saklad ba kahramannn ackl yalnzln, kuaklar aras anlamazlklardan doan o iyiletirilmez hastaln, bu sonucu gerektiren btn nedenlerle besleyip younlatrmaya alr. ... Seniha'nn Avrupa kalaryla Servet Beyin alafrangalk zppeliklerinden yaralanan Naim Efendi ne kadar dirense bounadr. Bu zl, ta Tanzimat romannn ilk rneklerinden balayarak bize anlatlmtr. Ali Bey'in ntibahsz kona (Namk Kemal), Bihruz Bey'in ana harln biraz daha fazla koparabilmek iin sk sk satacandan sz ettii Baba yurdu (Araba Sevdas), Asaf Paa'nn ancak zengin bir izdivala ayakta durabilecek Moda israfi (Sergzet), Felatun Bey'in brakp gittii Cihangir evi (Felatun Beyle Rakm Efendi), Dehri Efendi'nin (Mrebbiye), Meftun Bey'in (psevdi), Adnan Bey'in, eyh Salih'in (Turfanda m Turfa m), Hsn Paa'nn (Sinekli Bakkal)... konaklar sonunda Ayalnn kira odalarnda snacak devlet kullarnn son miras savrukluklardr. Kimi satlarak, kimi kiralanarak, ou yklarak mrlerini bitirecek bu Tanzimat ve nihayet Abdlhamit dnemi yaratklar 20'inci yzyl banda btn mrlerini tamamlarlar. Selim leri roman deiik alardan irdelemeyi amalayan drt ayr yazsndan ilkinde (Yeni Ufuklar, s. 257) Kiralk Konakn edebiyatmzda bir dnem atn belirterek bunun nedenlerini yle aklar: Kiralk Konak, Yakup Kadri'nin en baarl yaptlarndan biri. Tek bana Kiralk Konak'n edebiyatmzda bir dnem atn ileri srebiliriz. Yakup Kadri ilk romannda Servet-i Fnun romanclarn aar. Halit Ziya'nn gereki olma abas, dil asndan da, ruhsal zmlemelerde de srekli tozarmtr. Tozanlarna ayrlm bu yapay gerekilii Kiralk Konak'n btnlediini, yapaylktan kurtardn belirtmeli... Hele Mehmet Rauf ve benzeri yazarlarla karlatrldnda Yakup Kadri romannn getirdii zenginlik ortaya kar.

Kiralk Konak'ta Osmanl mparatorluu'nun k dnemindeki toplumsal yaps, k hazrlayan toplumsal nedenler dile getirilir. Sorunlar olaylar kiiler evresinde irdeleyen; dolaysyla kiisellikten, kiisel servenlerden bir trl kurtulamayan Servet-i Fnun roman byk alm Yakup Kadri'de bulur. Milli Edebiyat Akm'nn baars da bu olsa gerek. Roman kiilerini tantarak dncelerini temellendiren leri Yakup Kadri'nin tutumuna deinir: Yakup Kadri, eskiyen ahlak deerleri karsnda Naim Efendi gibi zlmez, kaybolmu bir yaamn zlemini ekmez. Kukuculuuna karn, gelecee ynelik bir dnya grn savunur. Bu ilgin, kendine zg, zaman zaman lkc, zaman zaman maddeci dnya grnn ipularna rastlarz Kiralk Konak'ta. ... Yakup Kadri ne eski savunucusudur, ne de kksz yeniliklerden yanadr. Trk romannda eletirel gerekliin ilk ustaca kullanmdr Kiralk Konak. ... Yazar acmasz eletirileriyle toplum yaamna yn vermeye alm. Gerek Servet-i Fnun dnemi, gerekse br Milli Edebiyat Akm romanlar arasnda Kiralk Konak apayr bir odak noktasn oluturuyor: Acmasz bak, iyimserlikten kanma. Daha sonra Selim leri, Hakk Celis'le Mai ve Siyah'in Ahmet Cemil'ini karlatrarak Servet-i Fnun ktmserliinin, aydn umutsuzluunun aldn belirtir, ikisi arasndaki ayrmn Yakup Kadri'nin bak asndan doduunu vurgulayarak romann nemi zerinde durur: Ahmet Cemil'le Hakk Celis arasndaki farkllama, Servet-i Fnun romanyla Kiralk Konak arasnda da srer gider. Yakup Kadri aydnlarn alatsal yaamlarna yz vermemi. Daha dorusu aydnlarn sorumsuzluunu, bilinsizliini, ie yaramazl sergilemi. Sava, Hakk Celis'e yaama olana tanmayacaktr. Bu sava bile simgeleir Yakup Kadri'de. Tredi-varlkl zmrelerin Hakk Celis'i lme nasl srkledikleri anlatlr. Kiralk Konak'n byk baars buradadr. Romann son epizodu olaanst gzelliklerle, inceliklerle rldr. Hakk Celis'le anakkale sava ya da tek bana sava kavram kurcalanr. Hakk Celis'in ehit dt sava kimlerin yararna sonulanmtr? Savalarn ardnda yatan gerek nedir? Yakup Kadri inanlmaz bir kurguyla, vurucu grntlerle sorular yantlar. ... Kiralk Konak'n eletirel gerekliinde Hakk Celis'in geici yenilgisini, savan i yzn, byk eker tccarlarnn srp gidecek gibi grnen egemenliklerini kavrarz. ok nsezili, ok ileri grl bir baktr bu... Yakup Kadri romannn, rnekse Kiralk Konak'n niin eskimediini anlamak istiyorsak yazarn dncelerini irdelemeliyiz. Kavramlar enine-boyuna tartm, lp bimi bir romanc Yakup Kadri. Kiralk Konak ana tank olmu btn yaptlar gibi gnmz de ilgilendiren bir roman. Bir baka yazsnda Selim heri (Yeni Ufuklar, s. 264) Kiralk Konak'n eitli sorunlar ierdiini belirterek, roman kiilerini irdelemeye giriir ve Yakup Kadri'nin ruhsal zmlemelerdeki baarsna deinir: Seniha, bir bakma, Trk romannda ilk bireyselleme saylabilir. Halit Ziya'nn kiisel istemleri erevesinde, iyiyle kt arasnda gezinirken ve toplumsal olgulardan yararlanmazken, Yakup Kadri, Seniha'y toplumsal istemin ynetimine terketmi. unu sylemek istiyorum: Ak- Memnu'da Bihter'i var eden, temelde, kiiliin ynsemeleridir. Kiilikten yola kmtr. Halit

Ziya, romannn kurgusunda Bihter kimliini yaratmaya karar vermitir. Bihter, romancnn kafasnda beliren ve yaamla ba kurmayan bir kimlik. ntihara srklenirken hep zaaflarnn tutsa oluyor. Toplumsal koullarla belirlenmiyor Bihter. Oysa Seniha'nn i kargaasn hazrlayan balca etken, iinde yaad topluluk, o topluluun yaama biimi, hayata bak tarz. Dolaysyla Seniha, romancnn yaratm dnyasnda izilmi biri deil. Tersine izilmek istenen, daha dorusu ustaca izilen topluluun bireylerinden. ... Yakup Kadri'nin insan artan ruhsal zmleme bilgisinden sz etmeli. Seniha'nn konumas, ksa yoldan gerein soyutlanm almlarn somuta indirger. Bir-iki izgiyle durumun anatomisine giriilir. (Trk romannda bu soy abalara pek rastlamyoruz. Ya eritilmemi, yapta yedirilmemi ruhsal sarsntlarla karlayor okur; ya da psikolojiyi, toplumsaldan kaynaklanan ruh dnyasn hileyen yazarlarla...). Kiralk Konak'ta Naim Efendi'yi, Hakk Celis'i ve Seniha'y olumlulukla olumsuzluk arasnda gtrp getiren ge, bu psikolojik izgi sanmca. Psikolojinin inandrc olmas da toplumsal grnmden kopmamasyla aklanabilir. ... Kiralk Konak ayr insann gznden grlm bir ortam iziyor. Naim Efendi'nin erden Osmanl dnyasyla Hakk Celis'in cokun duygusall ve Seniha'nn bireyselleme abas... (Selim leri, adalk Sorunlar adl yaptnda (1978) Kiralk Konak incelemelerini gelitirir.) Doan Hzlan, 'Kiralk Konakn TVye uyarlanmas nedeniyle romann ieriini, kiiliini tantt yazsnda (Cumhuriyet, 6 Ocak 1979) Yakup Kadri'nin toplumumuzun bir dnemini yanstrken unutulmayacak karakterler izdiini zellikle vurgular: Halit Ziya Uaklgil'in Ak- Memnu'sundan sonra, Yakup Kadri Karaosmanolu'nun Kiralk Konak roman da bir TV dizisi olarak bu akam ekrana geliyor. Kiralk Konak, imparatorluun k anlarnn kulak yrtan sesleri iinde kuaklar arasndaki deien deer yarglarnn, buna bal olarak da yaama biimlerinin elikisini sergileyen bir roman. ... Seniha -Faik -Hakk Celis geni romann yapsnn iskeletidir. Tedirgin, yerleememi bu insanlar topluluunun ortak ruh hallerine karlk aradklar nedenler, bulduklar gerekeler farkldr. Naim Efendiye gre bunun nedeni btn kurulu dzeni temellerinden sarsan inklap rzgaryd. Seniha'ya gre para ve evreydi. Hakk Celis'e gre ruh bayalklar. Toplumsal rzgarlarn savurduu bu insanlar birer yaprak gibi uuuyorlar, hi topraa dmyorlar. lerinde Hakk Celis asker olup anakkale'ye gidince, lkesinin siyasal sorunlarna ilgi duymu, bylece de bireyselden toplumsala giden yolda emeklemeye balamtr. Kiralk Konak'taki kahramanlarn ortak zelliklerinden biri de dndkleri, hayal ettikleri dnya ile gerek yaamlar arasndaki balantszlktr. Onlar iin yaamn her gerei birer beklenmeyen darbedir. Naim Efendinin dnda herkes bir kan, bir kurtuluun ardna dmlerdir. Seniha ne demiti bir gn: Siz zannediyor musunuz ki, ben mrmn sonuna kadar byle bir evde kalacam? Byle bir memlekette, etrafimda byle bir halkla? Toplumlarndan, evrelerinden kopan insann ruh halini yanstr bu szler. ... Seniha kaba izgileriyle parann ve zevkin ardnda tkenen biri gibi grnebilir. Oysa o da araylarn srkledii, toplum koullarnn biimlendirdii bir insandr.

Kiralk Konak, ken bir imparatorluun, deien bir ekonomik dzenin romann sunarken, unutulmayacak karakterler koymutur ortaya. Belki de btn bu kte hepsi de bilinsiz birer oyuncudurlar. Kiralk Konak, toplumumuzun bir dnemine ayna tutuyor. Ama TV uyarlamas d krkl yaratt, tepkilere yolat. TV gibi milyonlarn izledii bir iletiim aracnda sergilenen romann okumayanlarn belleinde brakaca olumsuz izlenimi dnerek ve sanata, sanatya saygszlk biiminde nitelenebilecek bir tutumu belgelemesi asndan ilgili yazlardan ikisini alyorum: Bir kere uyarlama ne demektir ve nl bir yazn yaptnn diyelim bir romann, televizyona uyarlanmasnda ama nedir? Yazn tarihinde yeri olan, birok kiinin okuyup sevdii bir yapt zne, kiilerine, diline, ana bal kalarak 'temsil' etmek, okumam olanlara da tantmak, sevdirmek, hatta okumaya zendirmek deil mi? Okunmak iin yaratlm bir yapt grselletirmek kolay deildir elbet. Trkiye gibi hzla deien bir toplumda, Trke gibi her gn gelien bir dili kullanarak elli altm yl ncesinin romanlarn canlandrmak daha da gtr kukusuz. Ancak temel kurallar vardr ki, bunlarn gznne alnmamasn ne parasal ne de teknik olanaklarn yetersizlii aklayabilir. Birtakm eyleri doru yapmak yalnzca sevgi, sayg, bilgi ve bilin gerektirir. Bu saydklarmn olmad yerde ise dnyann paras dklse glnlkten ve ihanetten kurtulunamaz, glnlk ile ihanet szckleri yanyana tuhaf kayor belki ama, bizim TRT byle olmadk tuhaflklar baaryor ite. Hem ele ald yapta ihanet ediyor, hem de gln oluyor. En yakn rnek olduu iin, u gnlerde gsterilen Kiralk Konak'a bir bakalm. Modernlie zenen mark, ama aslnda duygulu, duyarlkl bir gen kzn, (szm meclisten dar) bir fahieye benzetilmesi ihanet deil de nedir? O zamanki 'arlk'larn gnmzn seks filmlerine alk seyircisine 'ar' gelmeyecei dnlerek mi yaplm bu acaba? O zaman gnmz arlklarn sergileyen zgn bir yapt getirsinler ekrana, Yakup Kadri'yi de rahat braksnlar. Yazarn yaratt kiiyi bozmaya ne haklar var? stelik o an yaznn ve o an dnyasn tantma abas iinde grnerek! Koskoca Naim Efendi ile Seniha'nn ayn tek kiilik pirin karyolada yatmalar; eski kostmlerin altna ada ayakkablarn giyilmesi; arabada giden iki kiiden biri ileri geri gmbr gmbr sallanrken tekinin salam oturmas daha neler neler... TRT'nin iki ayr karyola alacak ya da oyunculara eski tip ayakkab yaptracak paras yoksa, ekimde bunlarn byle ak seik gze batmalar nlenemez mi? Ynetmen arabada giden iki oyuncunun ya her ikisinin de sallanmasn, ya da ikisinin de doru oturmalarn syleyemez mi? Bir Osmanl paasnn (Giysileri bugnk bir otel kapcsnnki kadar grkemli deil, o baka) kendi evinde konuk karlarken fes giymeyeceini bilmemek iin deil o an, bugnn grg kurallarndan bile habersiz olmak gerekir. Peki, ya kullanlan dil? Madem ki belli bir a ve an yaznn yanstmak amacndayz, yazarn diline bal kalmak zorunluluktur. Evet, baz deiiklikler yaplabilir, ama bunlar ancak bugnn seyircisinin metni anlamasn salamak iin olabilir. Gnmzde pekala anlalacak szckleri deitirmek, hem de bylesine yalan yanl, geliigzel deitirmek anlamszln doruudur. Millet sokaklarda 'afedersiniz' derken Naim Efendi kimseden zr dilemez. Ne gnmzde ne de o ada kimsenin koullara riayet etmesi szkonusu olamaz. Defa szc gnmzde yaygn olarak kullanlrken Yakup Kadri'nin kiilerine kez dedirtmek ne demektir? Bunlar u anda aklma geliveren rnekler. Daha ne akla uzak Trke tuhaflklar var TRT'nin uyarlamasnda. Saymakla bitmez.

Bir de sergilenen 'oyunculuk' var. Kiiliklerin yorumunun yanllndan, kullanlan dilin akla uzaklndan ok daha telere geen bir oyun stili ki bunaltc, boucu, ou kez de gln. Bir kere, bir olay gemite meydana geliyor diye onu 'stilize' oynamak gerekli deildir. 'Stilizasyon' ancak belli bir an tiyatrosu yanstlmak isteniyorsa geerlidir. rnekse eski Grekler, Moliere, Shakespeare ya da Ahmet Vefik Paa ann oyun stiline gre oynanmaldr. Ama, gnlk olaylar konu eden bir roman ne zaman 'dramatize' edilirse edilsin doal bir oyun tarz ile oynanr. Nitekim, getiimiz aylarda TV'de grdmz 'Sava ve Bar'n kiileri yaadklar an Fransz oyuncular, talyan operaclar ya da daha beteri Shakespeare a oyuncular gibi oynamyorlard. Oysa TRTnin (Yakup Kadri'nin deil) Kimlik Konak'nn kiileri 'Mnakyan ekol'nn tipik rnekleri sanki. Bir Ermeni telaffuzuyla konumadklar kalm. Geri Trkeyi ylesine kt konuuyorlar ki gerek bir 'Mnakyan ekol' melodram yelenebilir. (Pnar Kr, Dnya, 29 Ocak 1979) ::: TV'de izlediimiz Kiralk Konak uyarlamas, romann ve roman kiilerinin yorumundan oyunculua, TV iin hazrlanan metnin dilinden ekimdeki tutarszlklara bir yn yanlla sergilendi ve bitti. Daha ilk blmler gsterilirken eletirilere konu olan teknik aksaklklar, dekorda, aksesuarda gze batan dikkatsizlikler bir yana, yapm gerekletirenlerin romana yaklam biimi, roman TV iin grselletirirken izledikleri yol sanatya ne yaptna saygszlk diyebileceimiz bir tutumu somutlamas asndan ilginti. stelik tasarruf gibi, snrl olanaklar gibi gnmzde kutsallam kavramlar ardna snlarak yaplyordu ne yaplyorsa. nce unu soralm: ekimi yaplan yapt bir TV oyunu muydu, yoksa bir romann TV'ye uyarlanmas m? kincisiyse, stanbul'daki eski konaklardan birinde doal mekanda almak ve roman ieriine uygun olarak aktarmak mmknken neden stdyoya, tek boyutlu bir mekana sklmt? Sonra oyunu kurallarnca oynamak gerekir. Bir roman TV'ye uyarlamak demek sahneye uyarlamak, yani tiyatro oyununa dntrmek demek deildir. Kald ki bir TV oyununun ekiminde bile d mekan kullanlmaktadr. TV'nin anlatm arac grntdr nk, grnty saptayan arasa yapmcnn, yneticinin buyruundadr. Oysa, bilinmez, nedendir, szde tasarruf amacyla stdyo ekimi yelenince yanllar birbirini izlemitir. Kiralk Konak toplumsal bir zln romandr. Deer yarglarnn altst olduu bir dnemi, kuaklararas atmay odak alarak anlatr Yakup Kadri. Bat'ya yknme ve bu yknmenin yaratt ikilik, yaama biiminin deimesi, insanlar aras ilikilerdeki yozlama romann atsn oluturur. Roman kiileri bu at iinde ve snfsal konumlaryla yanstr. Konaksa deien bir yaama biiminin, ken bir snfn Naim Efendiyle birlikte somut simgesidir. Oysa stdyoya skp gereklik duygusu vermeyen yapma, deimez, tek boyutlu dekorla snrlannca konan, dolaysyla bir snfn k verilemedii gibi romann ieriine aykr, z sakatlayc deitirmelere de gidilmitir. Romana deil dekora uymak gerekmektedir nk. Bu ise romann doal akn bozarak sahneleri stste bindirmeyi, eldeki dekora uymad iin en nemli ayrntlar atmay, atlamayanlar da deitirerek yamamay dourmutur zorunlu olarak. Ama deitirmeler romann ieriine ters dyormu, Yakup Kadri'nin yaratt kiilikleri arptyormu kimin umurunda. Hele son blmde hibir biimde aklanamayacak deiikliklere, romanda bulunmayan eklemelere, Naim Efendi'ye nutuk attrarak kssadan hisse karmalara ne demeli, bu tutumu hangi szckle nitelemeli? Ya iki zabitin, yine romandaki yanstl biimine bo verilerek, Hakk Celis'in lm

haberini gelitirileri, Yakup Kadri'nin kiisi olmaktan karlarak bu lmden dolay Seniha'y sulaylar... Kim, hangi hakla romann bitimini bylesine bilinsizce bir yerli film finaline dntrebilir, yazar, romann ieriini hie sayabilir? Bu kadar da deil. Roman kiilerinin yorumlan ve kukusuz bu yorumlan sonucu yanstllar var bir de. Yakup Kadri'nin, herbiri gzlem rn, yaayan gereklikten alnarak romann ieriini yanstacak biimde tasarlanm kiileri snfsal konumlarndan ve romandaki kiiliklerinden soyutlanm birer kuklaydlar sanki. Doallktan uzak bir oyunculuk, kulak trmalayc, diksiyon bozukluklaryla dolu ireti bir tonlama da bu yorumsuzlua eklenince Kiralk Konakn ad kald yalnz ortada. Yine soralm: nemli bir roman, artk klasiklemi bir yapt ieriine, kiilerine, yazarn kurgusuna ve anlatmna bal kalnmadan uyarlanacak idiyse, neydi ama? O yapt sevimsizletirip, hatta glnletirerek okumam olanlarda ilkel, deersiz bir yapt izlenimi uyandrmak, okunmaz klmaz m? (Atilla zkrml, Cumhuriyet, 10 ubat 1979). ::::::::::::::::::: GENEL BBLYOGRAFYA KTAPLAR VE TEZLER Ak, Niyazi: Yakup Kadri Karaosmanolu, nsan -Eser -slup, 1960. Aknc, Gndz: Trk Romannda Kye Doru, 1961. Alpbek, Muazzez: Yakup Kadri'de timai Meseleler, .. Ed. Fak. Trkoloji Bl., T. 345. Banarl, N. Sami: Resimli Trk Edebiyat Tarihi, 2'nci bas., 1971-79. Baydar, Mustafa: Edebiyatlarmz Ne Diyorlar, 1960. Birinci, Aziz: Yakup Kadri Karaosmanolu, Yaban indeks, .. Ed. Fak. Trkoloji Bl., T. 1548. elik, Naci: Romanda Hesaplama, 1971. Ergun, ahin: Yakup Kadri Karaosmanolu Yabann ndeksi, .. Ed. Fak. Trkoloji Bl. T. 1647. Ertaylan, . Hikmet: Trk Edebiyat Tarihi, c. 3, Baku 1925. Gnensay, H. Tevfik: Tanzimattan Zamanmza Kadar Trk Edebiyat Tarihi, 1944. Gulal, sa: Yakup Kadri Karaosmanolu'nun lk Makaleleri 1909-1923 (Servet-i Fnun, Rbab, Dergah, Yeni Mecmua), .. Ed. Fak. Trkoloji Bl. T. 1877. Gnyol, Vedat: Dile Gelseler, 1966. Grel, Hakk: Yakup Kadri Karaosmanolu'nun Edebi Makaleleri, .. Ed. Fak. Trkoloji Bl., T. 911. Kabakl, Ahmet: Trk Edebiyat, c. 3, 1966.

Karatekeli, Mualla: Yakup Kadri ve Gzel Sanatlar, DTCF Trkoloji Bl., Tez. 1965. Kaytanc, Ali: Yakup Kadri Karaosmanolu'nun Romanlarnda Psikolojik Tahlil, DTCF Trkoloji Bl., Tez. 1968, Krc, Mustafa: Kara Bibik'ten Yaban'a Trk Roman ve Hikayesinde Ky, DTCF Trkoloji Bl., 1967. Kudret, Cevdet: Trk Edebiyatnda Hikaye ve Roman, c. 2, 1970. Kurdakul, kran: ada Trk Edebiyat, Merutiyet Dnemi, 1977. Moran, Berna: Trk Romanna Eletirel Bir Bak, 1983. Mutluay, Rauf: 100 Soruda ada Trk Edebiyat, 1973. Mutluay, Rauf: 50 Yln Trk Edebiyat, 1973. Nayr, Y. Nabi: Edebiyatlarmz Konuuyor, 1953. Ouzkan, A. Ferhan: Yakup Kadri Karaosmanolu, Hayat ve Eserleri, .. Ed. Fak. Trkoloji Bl., T. 149. Ouzkan, A. Ferhan: Yakup Kadri Karaosmanolu, Hayat -Sanat, 2'nci bas., 1968. Onat, Ayten: Yakup Kadri'nin Nur Baba Romannda Eya Mefhumu, .. Ed. Fak. Trkoloji Bl., T. 471. zbilge; F. Renan: Yakup Kadri'nin Romanlarnda Devirler DTCF Trkoloji Bl., 1964. zer, Orhan: Yakup Kadri'nin Romanlarnda Devirler ve Nesiller, .. Ed. Fak. Trkoloji Bl., T. 452. zn, M. Nihat: Metinlerle Muasr Trk Edebiyat Tarihi, 2'nci bas., 1943. zn, M. Nihat: Son Asr Trk Edebiyat Tarihi, 1941. Sevk, . Habib: Tanzimattan Beri 1'inci Edebiyat Tarihi, 1942. imir, Sevgi: Yakup Kadri Karaosmanolu'nun Romanlarnda Temalar, DTCF Trkoloji Bl., 1965. Taner, R., Bezirci, A.: Seme Romanlar, 1973. Tanpnar, A. Hamdi: Edebiyat zerine Makaleler, 1969. naydn, R. Eref: Diyorlar ki, 1918, 2'nci bas., 1972. Yakar, Aytekin: Trk Romannda Milli Mcadele, 1973. Ycel, Hasan Ali: Edebiyat Tarihimizden 1 , 1957. ::::::::::::::::::: DERG VE GAZETELERDEK MAKALELER Advar, Halide Edip: Edebiyatmzn Son Simalar ve Safhalar,Byk Mecmua,

c. 1, s. 4. 1919. Advar, Halide Edip: Nur Baba, kdam, s. 9096, 1922. Advar, Halide Edip: Yakup Kadri Bey'e, kdam, s. 9067, 1922. Akay, hsan: Karaosmanolu'ndan Kalan Snmeyen Ik, Varlk, 41 (809), 2'nci 1975. Akbal, Oktay: Yaban, 12.3.1977, Cumhuriyet. Akyz, Kenan: Modern Trk Edebiyatnn Ana Cizgileri, Trkoloji Dergisi, c. 2, s. 1, Ank. 1971. Altunya, Hseyin: Yaban, Trk Dili, s. 306, 1977. And, Metin: Yakup Kadri Karaosmanolu'nun Saanak, Trk Dili, s. 278, 1974. Ata (Ata), Nurullah: Erenlerin Bandan, Dergah, c. 2, s. 17, 1922. Ayda, Adile: Atatrk, Cumhuriyet, s. 8051, 1947. Ayda, Adile: Yakup Kadri Karaosmanolu Hakknda, Cumhuriyet, 3 Aralk, 1947. Ayda, Adile: Yakup Kadri ile Mlakat, Trk Edebiyat, c. 3, s. 32, 1974. Aydemir, . Sreyya: Yaban, Kadro, s. 16, 1933. Aydemir, . Sreyya: Yakup Kadri in, ankaya'daki Elimiz, Trk Dili, 31 (281), 1975. Baer, M. Ylmaz: Yakup Kadri'nin Mensur rleri zerine, Hisar, 15 (136), 1975. Baydar; Mustafa: Karaosmanolu, Tanrver'i Anlatyor, Varlk, 39 (769), 10, 1971. Baydar, Mustafa: Yakup Kadri ile Konuma, Varlk, s. 762, 1971. Baydar, Nasuhi: Yaban, Ycel, s. 85-86-87, 1942. Behramolu, Ataol: Romanyla Yakup Kadri Karaosmanolu, Alan, 67 (3), 1967. Beyatl, Yahya Kemal: Tepe, Dergah, s. 1, 1921. Bingl, Necdet: Yakup Kadrinin Romanlarnda Fransz Realist ve Natralistlerinin Tesirleri, DTCF Dergisi, c. 3, s. 49, 1944. Binyazar, Adnan: Y.K.K.'yla Atatrklk zerine Bir Konuma, Trk Dili, s. 218, 1969. Binyazar, Adian: Yakup Kadri Karaosmanolu le Bir Konuma, Varlk, s. 775, 1972. Bornoval, Ltf: Yaban, Hareket, 1.12.1942. Brn, Vecdi: Yaban, naralt, s. 49, 1942.

Ciravolu, ner: Atatrk, Yazko Edebiyat, s. 5, 1981. alar, B. Kemal: Yakup Kadri Karaosmanolu ile, Ycel, s. 77, 1935. (Bk. Tr). ongur, Rdvan: Yakup Kadri Karaosmanolu le Konuma, Ata, s. 15, 1963. D.A: ki roman Okudum, Ycel, s. 47, 1939. Dervi, Suat: Yaban, Yeni Edebiyat, 5.10.1940. Dilek, Yetkin: Sodom ve Gomore, Pnar, 7 (77), 1978. Djindi, Slavoljub: Yakup Kadri Karaosmanolu'nun Romanlarndaki Kiiler ve Bu Kiilerin Yaadklar Devrin Olaylarna Kar Tutumlar, Trk Dili, 15 (179), 1966. Dizdarolu, Hikmet: Hkm Gecesi, Trk Dili, s. 183, 1966. Dizdarolu, Hikmet: Sodom ve Gomore, Trk Dili, s. 179, 1966. Duru, Kazm Nami: Yaban, lk, s. 3, 1933. Drder, Baha: Bir Srgn'e Dair, Kalem, s. 5, 1938. (Ebciolu), H. Mnir: Yakup Kadri ile Mlakat, Yedign, s. 261, 1938. Edibolu, Baki Sha: Yakup Kadri ile Mlakat, Yedign, s. 261, 1938. Elin, kr: Atatrk, Trk Kltr, s. 13, 1963. Emre, Samih: Hkm Gecesi, Yn, 12.8.1966. Emre, Samih: Sodom ve Gomore, Yn, 25.3.1966. (Samih Emre, Rauf Mutluay'n takma addr.) Enginn, nci: Yakup Kadri'nin Halide Edip'e Yazd Bir Mektup Sonsuz Panayr stne, Hisar, 14 (122), 1974. Enginn, nci: Ankara, Milli Kltr, 1 (3), 1977, 1 (4), 1977. Erhat, Azra: Bir Srgn, Sanat Olay, s. 3, 1981. Ertop, Konur: Cumhuriyet anda Trk Roman, Trk Dili Roman zel Says, s. 154, 1964. Fethi, Naci: Kiralk Konak, Yeni Dergi, s. 47, 1968. (Yazarn On Trk Roman adl kitabna da alnmtr.) Fethi, Naci: Yakup Kadri'yi Okurken, Yeni Ufuklar, 1 (1), 1960. Fethi, Naci: Ankara, Papirs, (1), 1980. (Gezgin), Hakk Sha: Yakup Kadri, Yeni Mecmua, 21.7.1939. Gkalp, Ziya: Muhasebe, Yeni Mecmua, s. 84, 1922. Yakup Kadri'ye Veda, Hisar, 15 (134), 1975. Gngr, Selahattin: Yakup Kadri Bey'le Mlakat, Yeni Mecmua, s. 67, 1940.

(Gntekin), R. Nuri: Yakup Kadri Bey'in Yeni Eseri, Hakimiyeti Milliye, 1932. Haim, Ahmet: Nur Baba Mnasebetiyle, Akam, s. 1305, 1922. leri, Selim: Kiralk Konak, Yeni Ufuklar, s. 257, 1975. leri, Selim: Kiralk Konak, Yeni Ufuklar, s. 264, 1975. leri, Selim: Yakup Kadri'de Konak, Trk Dili, s. 281, 1975. leri, Selim: Hakk Celis'in Gnl Tarihi, Yeni Dergi, ubat 1975. leri, Selim: Yaban zerine, Trk Dili, Trk Romannda Kurtulu Sava zel Says, s. 298, 1976. Kabakl, Ahmet: Panorama, stanbul, c. 2, s. 4, 1965. Kansu, Ceyhun Atuf: Ankara, Yn, 4.12.1964. Kaplan, Mehmet: On drt Yanda Bir Adam, Milli Kltr, 2 (6 bl 8), 1980. Karaahmetolu, smail: Dil Bayramnn 36'nc Yl, Ilgaz, 8 (85), 1968. (Karaosmanolu), F.L.: Nur Baba, Dergah, s. 26, 1922. (Karaosmanolu), F.L.: Erenlerin Bandan, Dergah, s. 20, 1922. (Karaosmanolu), F.L.: Kadnlk ve Kadnlarmz, Yeni Mecmua, s. 76, 1923. Karaosmanolu, Y.K.: Hseyin Cahit Bey'in Tenkitleri, Y. Kadri Bey'le Bir Konuma, Varlk, s. 34, 1934. Karaosmanolu, Y.K.: Panorama Romanna Dair Notlar, Cumhuriyet, 24.2.1952. Karaosmanolu, Y. K.: Roman zerine Mektup, Varlk, s. 382, 1952. Ka, Ali: Yakup Kadri'de yk Yaps ve Maupassant Teknii, FDE, 2 (6), 1980. Kaynarda, Arslan: Anlar Asndan Bamszlk Sava, Yeni Ufuklar, 7 (81), 2'nci 1959, s. 3-18-321. Kocagz, Samim: Yakup Kadri'den Anlar, Varlk, 41, (810), 3'nc 1975. Krk, Muhtar: Yakup Kadri'nin Panoramas, Varlk, s. 405, 1954. Krk, Muhtar: Gerek Bir Diplomat, Varlk, 1.3.1956. Krk, Muhtar: Sodom ve Gomore, Varlk, 1.7.1967. Krk, Muhtar: Yakup Kadri'nin Romanc Kiilii, Varlk 41 (809), 2'nci 1975. Kurdakul, kran: Y. K. Karaosmanolu, Milliyet Sanat Dergisi, s. 111, 20.12.1974. Mansur, Tekin: Ankara, Kadro, s. 28, 1934. Mehmet, Rauf: Sanat ve Ahlak, Servet-i Fnun, s. 1961, 22.10.1325.

Mehmet, Rauf Bir Serencam, ehbal, s. 99, 15.6.1330. Menemenciolu, M. : Y. K. Karaosmanolu Anlatyor, Varlk; s. 525, 1960. Menemenciolu, N. : Sodom ve Gomore, Yeni Dergi, Eyll 1966. Moran, Berna: Yaban'da Teknik ve deoloji, ada Eletiri, s. 2, Nisan 1982. (Trk Romanna Eletirel Bir Bak adl kitabna alnmtr.) Mutluay, Rauf: Yaban, Dost, 1.10.1961. Mutluay, Rauf: lmle Hesaplama, Cumhuriyet, 19.12.1974. Mutluay, Rauf: Naim Efendi -Konan lm, Yeni Ufuklar, s. 203-204,1969. Mfit, Ratip: Fecr-i Ati Encmen-i Edebisi Beyannamesi, Servet-i Fnun, s. 977. Mfit, Ratip: Fecr-i Ati Hakknda, Servet-i Fnun, s. 990. Nayr, Yaar Nabi: Yakup Kadri le Mlakat, Varlk, s. 12, 1934. Necip: Nur Baba Mnasebetiyle, leri, s. 1536-1539-1542-1547, 1922. Oktay, Ahmet: Eskimeyen Usta ve Milli Mcadele Ruhu, Mavi (25) 1954. Otyam, Fikret: Yakup Kadri Karaosmanolu Anlatyor, Yeni Edebiyat, s. 2, 1969. Ozansoy, H. Fahri: Yakup Kadri; mit, s. 16, 1921. zdemir, Emin: Yakup Kadri'nin Ardndan lm Yenmek Varlk, 14 (809), 2'nci 1975. zn, M. Nihat: Bir Serencam, lk, s. 46, 1943. Parmalr, smail: Tanrlar Susamlard ile Hkm Gecesi Arasnda Bir Karlatrma, Trkoloji Dergisi, 6 (1), 1974. Pazarkaya, Yksel: Yabann ki Erisi, Varlk, s. 727, 1968. Sad, Ozan: Yakup Kadri Karaosmanolu le Bir Konuma, Hayat, s. 53, 1964. Saliholu, Mehmet: Yakup Kadri Karaosmanolu'nun Son Kitab, Trk Dili, 1.3.1970. Saliholu, Mehmet: Ankara, Sanat, 15 (176), 1980. Saliholu, Mehmet: Ankara, Varlk, 43 (832), 1977. Sevengil, K. Kemal: Genlik ve Edebiyat Hatralar, Bayrak, c. 18, s. 62, 2'nci 1970. Sevk, . Habib: Yaban, Cumhuriyet, s. 5704, 1940. Sevk, . Habib: Yine Yaban, Cumhuriyet, s. 5715, 1940. Sevk, . Habib: Bir Srgn, Cumhuriyet, s. 6376, 1942.

Szer, nay: Yakup Kadri'nin Roman Gereki Bir Roman mdr? ada Eletiri, s. 7, Eyll 1982. Sleyman Saip: Yakup Kadri Bey, Nevsal-i Milli, 1330 bl 1914. Ta-HAY: Yaban Hakknda, Kadro, s. 18, 1933. (Tanrver), H. Suphi: Fecr-i Ati'nin flas, Servet-i Fnun, s. 1107. Tansel, F. Abdullah: Hep O ark ve Anamn Kitab, Trk Ktphaneciler Dernei Blteni, 7 (1 bl 2), 1958. Tansel, F. Abdullah: Zoraki Diplomat, Belleten, 22 (88), 1958. (Toprak), B. mit: Kyl ve Mnevverler, Varlk, s. 4, 1933. Toprak, mer Faruk: Yaban, Yry, 5.11.1942. Tkin, F. Hsrev: Yakup Kadri le Mlakat, Dikmen, s. 22, 1942. Tr, Vedat Nedim: te Bir Roman, Yaban, Kadro, s. 16, 1933. Tr, Vedat Nedim: Y. K. Karaosmanolu le, Ycel, s. 77, 1935. (Bibliyografyalarda B. K. alar'n adna balanan bir konuma, V.N. Tr tarafndan yaplmtr.) Uluay, aatay: Karaosmanoullarna Ait Baz Vesikalar, Trk Tarih Vesikalar Dergisi, s. 9-10, 12. (Uyar), R. Tomris: Sodom ve Gomore -Yakup Kadri, Papirs, s. 3, 1966. Uyguner, Muzaffer: Genlik ve Edebiyat Hatralar, Hisar, c. 10, s. 75, 1970. naydn, R. Eref Yakup Kadri Bey'le Mlakat, Dergah, s. 17, 1337 (1921). Yaln, Hseyin Cahit: Bir Serencam, Fikir Hareketleri, s. 41; 1934. Yaln, Hseyin Cahit: Nur Baba, Fikir Hareketleri, s. 42-43, 1934. Yaln, Hseyin Cahit: Hkm Gecesi, Fikir Hareketleri, s. 48-49, 1934. Yaln, Hseyin Cahit: Sodom ve Gomore, Fikir Hareketleri, s. 50-51, 1934. Yaln, Hseyin Cahit: Erenlerin Bandan, Fikir Hareketleri, s. 53, 1934. Yaln, Hseyin Cahit: Kiralik Konak, Fikir Hareketleri, s. 54, 1934. Yaln, Hseyin Cahit: Yaban, Fikir Hareketleri, s. 1934. Yaln, Hseyin Cahit: Ankara, Fikir Hareketleri, s. 56-57, 1934. Yaln, Hseyin Cahit: Umumi Bir Bak, Fikir Hareketleri, s. 58, 1934. Yenign, Sedat: Yakup Kadri Karaosmanolu: Yaban, Fikir ve Sanat Hareketleri, s. 84, 1972. Yetkin, etin: Y. K. Karaosmanolu ve Aydnlarmz, Sanat Olay, s. 8, 1981. Ycel, Tahsin: Milli Sava Hikayeleri, Trk Dili, s. 281, 1975.

::::::::::::::::::: YAKUP KADR KARAOSMANOLU YAYINA HAZIRLAYAN: Atilla zkrml YAKUP KADR KARAOSMANOLU HAYATI Yakup Kadri, 17. yzyln sonlarndan balayarak Saruhan Vilayeti denilen Aydn ve Manisa blgesinde hkm srm Karaosmanolu slalesindendir. Msr'da brahim Paa konana yerleen ve orada kbal Hanmla evlenen Kadri Beyin oludur. 27 Mart 1889'da Kahire'de dodu. brahim Paa'nn lm zerine alt yandayken ailesi ile birlikte Manisa'ya geldi. lkrenimine Fevziye Mekteb-i ptidaisinde balad. ki yl sonra da zmir idadisine gnderildi (1903). ahabettin Sleyman'la arkadal buradan gelir. Ama renimini tamamlayamaz. Babas daha o renime balamadan lm, kbal Hanmn satlacak mcevherleri kalmamtr. Aile yeniden Msr'a dnnce skenderiye'deki Freres'ler Fansz okuluna girdi. Burada bir yl okudu. dadi zlemi onu zmir'e ektiyse de, tatilini geirmek zere geldii Msr'da (1906) Jn Trk'lerle tant. zmir'e dnmekten vazgeti. Snava yeniden girdii Freres'ler okulunda iki yl sonra bakaloryasn vererek ortarenimini tamamlad. 1908'de ailece yurda dndler. stanbul'a yerletiler. Yakup Kadri Mekteb-i Hukuk'a girdi. Ama bitirmeden, nc snftan ayrld. Bu arada bsen'den esinlenerek yazd Nirvana adl tek perdelik oyunu yaymlanm; arkada ahabettin Sleyman'n araclyla Fecr-i Ati topluluuna katlmtr. Bir yandan Fecr-i Aticilere ynelik eletirilere cevap vermekte, bir yandan da Servet-i Fnun'da kk hikayeler yaymlamaktadr. Mensur iirleri de bu ilk dneminin rnleridir. 1912'de tberkloza yakalandn renir. Ama ancak 1916'da tedavi iin svire'ye gidebilecek, buuk yl orada kalacaktr. Bektailikle ilgisi de bu yllarda, svire'ye gitmeden ncedir. O sralar Paris'ten yeni dnm olan Yahya Kemal'in de etkisiyle Yunan ve Latin kaynaklarna dayal yeni bir sanat anlayn savunmaya balamt. Ayrca Dou mitolojisiyle de ilgileniyor, bir mistisizme yneliyordu. Bu eilim onu Bektai tekkesine itti. Nur Baba romann yazd gzlemlerinden yararlanarak. Ama hem karlaaca tepkiler, hem svire'ye gidii romann yaynlanmasn engelledi. 1913'te ilk hikaye kitabn karr: Bir Serencam. Ama nce Balkan, ardndan da 1.Dnya Savalar, bu savalarla gelen ykm, Yakup Kadri'de bir deiime yol aacak, sanatn ahsi ve muhterem olduu dncesinden yava yava uzaklaacaktr. Mondros Antlamasndan sonra onu kdam yazar olarak grrz (1919). Gncel olaylar izleyen, Kurtulu Sava'n destekleyen bir gazetecidir artk. Hikayeleri de Milli Mcadele ile ilgilidir. Daha sonra o gnlerin rn olan makalelerini Ergenekon'da toplayacaktr. 1921'de Ankara'nn ars zerine Anadolu'ya geti. Grevli olarak Ktahya, Simav, Gediz, Eskiehir, Sakarya yrelerini dolat. nce Mardin (1923-31), sonra Manisa milletvekili oldu (1931-34). Evlilii de bu dnemdedir. Mutasarrf Asaf Bey'in kz, Burhan Asaf Belge'nin kzkardei Leman Hanmla evlenmi (11 Ekim 1923); yine bu dnemde Kiralk Konak, Nur Baba adl romanlarn yaymlam. Cumhuriyet ve

Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde makaleler yazm (1923-25), tedavi iin ikinci kez gittii (1926) svire'den Alp Dalarndan balyla izlenimlerini kaleme almtr. 1932 yl ise Yakup Kadri iin ayr bir nem tar. Vedat Nedim Tr, Burhan Asaf Belge, smail Hsrev Tkin ve evket Sreyya Aydemir'le birlikte Kadro dergisini karrlar. Byk yank uyandran ve tartmalara yol aan roman Yaban da ayn yl yaymlanr. Balangta ilgiyle karlanan Kadro'da savunulan dnceler zararl bulunarak derginin imtiyaz sahibi Yakup Kadri Tiran eliliine atannca (1934) dergi de kapanr. Bunu Prag (1935), La Haye (1939), Bern (1942) elilikleri izler. Tahran eliliinden sonra (1949-51) emekli oluncaya kadar kalaca Bern eliliine yeniden getirilecektir. Zoraki Diplomat adl anlar bu yllarn rndr. 1955'te emekli olunca yurda dnerek eitli dergi ve gazetelerde yazlarn srdrd. 27 Mays'tan sonra Kurucu Meclis yeliine seildi. 1961'de Manisa milletvekili oldu. 1957'de de Ulus gazetesinin bayazarln yklenmiti. 1962'de Atatrk ilkelerine ters dldn ileri srerek CHP'den istifa etti. 1965'ten sonra ise politikadan ekildi. Son grevi Anadolu Ajans Ynetim Kurulu Bakanlyd. 13 Aralk 1974'te Ankara'da ld. stanbul'da, Beikta'ta Yahya Efendi mezarlnda annesinin yannda yatmaktadr. ::::::::::::: ESERLER Hikaye: Bir Serencam (1913), Rahmet (1923), Milli Sava Hikayeleri (1947). Roman: Kiralk Konak (1922), Nur Baba (1922), Hkm Gecesi (1927), Sodom ve Gomore (1928), Yaban (1932), Ankara (1934), Bir Srgn (1937), Panorama (2 cilt, 1953-54), Hep O ark (1956). Mensur iirler: Erenlerin Bandan (1922), Okun Ucundan (1940). An: Zoraki Diplomat (1955), Anamn Kitab (1957), Vatan Yolunda (1958), Politikada 45 Yl (1968), Genlik ve Edebiyat Hatralar (1969). Monografi: Ahmet Haim (1934), Atatrk (1946). eitli Makaleleri: zmir'den Bursa'ya (H. Edip, F. Rfk, M. Asm ile, 1922), Kadnlk ve Kadnlarmz (1923), Seme Yazlar (F. Rfk, R. Eref ile, 1928), Ergenekon (2 cilt, 1929), Alp Dalarndan ve Miss Chalfrin'in Albmnden (1942). Tiyatro Eserleri: Nirvana (1909), Veda (1909), Saanak (1929), Maara (1934). ::::::::::::: YABAN ZERNE Yaban gerek Yakup Kadri'nin romanlar iinde, gerekse Trk Edebiyat tarihi asndan ayr bir nem tar. Yaymland yldan bu yana da en ok tartlan, yazarn lmezletiren romanlarn banda gelir. Bu, hem Trkiye tarihinin belli bir dnemine tanklk etmesinden, hem de bir tez roman olmasndandr. Nitekim, ne zaman halk-aydn kopukluundan sz edilse akla hemen Yaban gelecektir.

1932'de yaymlandnda, Nabizade Nazm'n Karabibik'i (1890) ile Ebubekir Hazm Tepeyran'n Kk Paa'sndan (1910) sonra kyl ve kyly konu alan, dnemin gerekilik anlayna uygun nc romandr. Ama ilk ikisinden farkl olarak konuyu tarihsel ve toplumsal bir sorun biiminde gndeme getirir. Bandan beri Kurtulu Sava'n destekleyen, saygnln koruyan, romancln kantlam bir yazarn rn olduu iin vgyle karlanr. Getirdii eletirideki doruluk vurgulanr. Ama ok gemeden Trk kylsn yanl tantt, gerekleri arptt ne srlecektir. Bu yarg aradan on yl getikten sonra geersizleir. Yaban 1942'de alan CHP Roman Mkafat'nda, yaymlandktan on yl sonra Sinekli Bakkal'n ardndan ikinci gelir. Yaban'n, Yakup Kadri'nin romanclnda kye, kylye ynelik tek eseri olduu sylenir. Konusu asndan dnldnde belki dorudur bu yarg. Ama Yaban' sanatnn romanlarnn oluturduu btnden ayr dnmek zordur. Niyazi Ak, romanlar zerinde dururken, -Bata, eserini bir cemiyetin panoramas saydracak genilik gelir- der ki, bu dncesi dorudur. Yine Ak'nn syleyiiyle, -Romanlarndan ikisine verdigi Panorama ad, Panoramalardan nce yazlanlar da iine alacak kadar mulldr. Bir Srgn, Kiralk Konak, Nur Baba, Hkm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban ve Ankara, cemiyetimizin son yetmi ksur yllk hayatna dair yazlm geni bir Panorama'nn paralar saylabilir. Yaban'da zaman olarak 1.Dnya Sava'nn bitiminden Sakarya zaferinin kazanlna kadar olan sre alnr. Savata bir kolunu kaybetmi htiyat Zabiti Ahmet Celal'in kiiliinde tanrz yenilgiyi. Mekansa, ad verilmemekle birlikte, -Haymana ovasnn ortasnda, Porsuk ay dolaylarnda bir kydr. Anlatm biimi olarak da an tr seilmitir. Bu saptama, Yaban'a aklayc ipularn getirir. Milli Mcadeleyi konu alan romanda, kyn ve kylnn durumu, Kurtulu Sava'ndaki tavr Ahmet Celal'in gzyle verilir. Yine onun kyllerle ilikisi halk aydn kopukluu biiminde belirir. Kyllere gre bir yabandr Ahmet Celal. Konumas, tavrlar, giyimi, dnceleri, duyarlyla onlarn dnyalarnn dndadr. Kafasndaki, benliindeki aclardan kurtulmak iin eski neferi Mehmet Ali'nin kyne gelmi, kyllerin arasna kararak, kendini doaya brakarak yenilenmeyi ummutur. Ama ok gemeden yabanlnn bir yazg olduunu farkeder: Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip imek, onlar gibi oturup kalkmak, onlarn diliyle konumak... Haydi bunlarn hepsini yapaym. Fakat onlar gibi nasl dnebilirim? Nasl onlar gibi hissedebilirim? Soru budur ite: D cephem deimi neye yarar? Sorun da u: Ben asl bu topran mal olmayan ve hepsi dardan gelen maddeler ve unsurlarla yurula yurula adeta snai, adeta kimyevi bir ey halini almm. Bylece toplumsal bir boyuta yerletirir konuyu Yakup Kadri. Tarihsel oluumu asndan Trkiye'nin aydn snf'dr yarglad. Ahmet Celal, salt bir roman kahraman deil, bir prototiptir. Sonunda dayanamaz, roman tekniine gre yaplmamas icabeden tiradlardan birine balar. Yakup Kadri, Yaban'la gerekd, bir d lkesi grnmndeki ky edebiyatn ykmtr. irkin, ksr bir doa, pis bir evre; illetli, sakat insanlar, cehalet, kr inanlar, igdlerin yn verdii bir yaama biimi... izilen tablonun renkleri bunlardr. Sava sanki bu insanlarn dnda olup bitmektedir. Askere arlma korkusu dnda ilgilenmezler savala. Milli Mcadele'ye kar kyllerin tavryla Ahmet Celal'in tavr birbirinin tam kartdr. Bozgundan sonra geri ekilen dman askerlerinin yaptklar zulm bile tepkiye yol amaz. Tevekklle

kabullenilir. Bir kolunu onlar iin veren Ahmet Celal ise deliye dnecektir. Ama onu acya salan bu durum kendi eseridir. Anadolu halkn, hayvani duygularn, cehaletin ve yoksulluun ve ktln elinde brakmtr. Ne ektin ki, ne bieceksin? diye sorar Ahmet Celal Trk aydnna. Romann bir baka blmnde, Ahmet Celal'in eski neferi Mehmet Ali'den sz edilirken sorun daha kapsaml bir biimde konulacaktr. Burada Yakup Kadri'nin kiilerini ele alnn doruluu zerinde de durmak gerekir. nsann evreyle ilikisinin nemini kavram bir romancdr karmzdaki. Ahmet Celal, kye geldikleri gnden beri baka bir Mehmet Ali'nin varlyla tanr. Eski neferi deildir bu. Asker olmazdan nceki haline dnmtr Mehmet Ali. Ona gre geriye doru bir gelimedir sz konusu olan. Bu gzlem Ahmet Celal'i u doruyu saptamaya gtrecektir: Talim, terbiye, iyi misal, bunlarn hepsi geici eylerdir. Ve evre deitirmedike, insann gelimesine imkan yoktur. Bu kk mlahazadan Trkiye'deki yenilik ve garplk hareketlerinin, neden baarszla urad sorununa kadar kabiliriz. Bu dnce yukardaki alntlarla birletirilirse, Yaban'da ilenen tezin yzeysel bir halk-aydn atmas olmad, romancnn bu atmaya, bu kopuklua yol aan temeldeki soruna dikkati ektii grlr. Yalnz biimsel gibi grnen, ama aslnda Yakup Kadri'nin dncelerindeki geliimi gsteren bir ayrntdan da sz etmem gerek. lk basklarda, yukarda altn izdiim deitirmek kelimesi, deimeyince biimindedir. Cmle tpks tpkna yle: Ve muhit deimeyince, ferdin deimesine imkan yoktur. Burada evrenin, ok ak olmasa da, kiinin iradesi dnda deimesi sz konusudur. Oysa ikinci cmlede, sonradan yaplan bir degiiklikle, deime olgusu kiinin iradesine balanmtr. Yaban'n, dneminin gerekilik anlayna uygun bir roman olduunu sylemitik. Bu gerekiliin, Zola ve Balzac etkisi tad, giderek Yakup Kadri'nin, Toprak ve Kyller romanlarndan esinlendii de ne srlmtr. Gerekten de Yaban'la sz konusu romanlar arasnda kimi benzerlikler bulmak mmkndr. Yaban'n zellikle kyl kiilerinin sergileniinde natralizmin izleri de grlr. Ama bu, birok roman iin de ne srlebilecek teknik bir ayrntdr. Roman yazarnn eitimine, dnce birikimine baldr, giderek kltrel bir ortamn sonucudur. Byle olduu iin de doaldr. nemli olan romanda kullanlan malzeme ve malzemeyle verilen biimdir. Konuya bu adan baklrsa, Yaban'n yerli ve ulusal nitelikler tad grlr. Psikolojiye girildii zaman bile evrensel boyutlara ulald sylenemez. Yaban'n eskimeyiinin, okunurluluunun srr da buradadr. Ky ve kyly anlatan ilk gereki Trk romanlarndan biri olarak deil, ilk yerli romanlardan biri olarak nem tar. Bunda gzlemin ve gzlenen gerek zerinde kafa yoruun pay byktr. Biliyoruz ki, Yaban, yazarnn 1921'de kt bir gezinin rndr. Ayrca romann sonuna eklediimiz yazlarda da grlecei gibi (zellikle Niyazi Ak) dnsel bir hazrln sonucudur. Bu kadar da deil. Yakup Kadri kiilerini verirken kaba bir tasvire girmez. Ayrntlar titizlikle seilmi, anlatlan kiiyi yanstacak en tipik izgiler kalnlatrlmtr. Kiilerinin d grnmyle ilgili ayrntlardan ok, kiiliklerinin, benliklerinin da vurumu olan davranlar belirginletirilmitir. Romann, Ahmet Celal'in anlar biiminde yazlm olmas, zbiim uyumunda baary salar. Konuan Yakup Kadri'dir, biliriz. Ama Ahmet Celal adnn ardna gizlenmesi anlatm biiminden dolay batmaz.

Tersine iini kolaylatrr bile. Bir yaban'n gzlemleri, izlenimleri, dnceleri, duyulardr bunlar. Elbette blk prk olacaklardr. Ama bu paralarla yava yava bir btn oluturulduu grlr. Yalnz Ahmet Celal'in kyllerce yaban saylnn nedenlerini deil, onun kendisinin yabanlnn bilincine var srecini ve kyn, kylnn durumunu da buluruz bu btnde. Yaban meziyetleri kusurlarndan ok olan bir romandr. stelik bu kusurlar, yazarnda olduu kadar yazld dnemde de aranmaldr. Bu ksa nsz, Yaban zerine bir inceleme ya da eletiri olmaktan ok bir sunu niteliini tayor. Yazar artk yaamayan, Trk edebiyatnn klasiklemi bir eserini okurken nesnel ipularn vermeyi amalayan bir sunu. Dolaysyla, metni basma hazrlarken ve bu yeni basmda bulunan eklerle ilgili ksa bir aklama da yapmak gerekecek. stelik Yaban, Yakup Kadri Karaosmanolu'nun Btn Eserleri dizisinin ilki olduuna gre, bir bakma zorunlu bu. Elinizdeki kitap Yaban'n on birinci basm oluyor. Yakup Kadri salnda romann dilini sadeletirmi. Yaptm karlatrmaya gre bu sadeletirmede eski kelimelerin yerine dorudan yeni karlklar konulmu. Ya da daha anlalrlar. Somut birka rnek sralayalm: halihamur-hair neir, emare-belirti, hrzcan-drt gzle, levs-pislik, istihale-deime, hassa-duygu, inhina-kvrm, v.b. Ama yazarn metni sadeletirirken slup kaygsndan syrlamad da grlyor. yle de syleyebiliriz bunu: Motamot bir deitirme deil Yakup Kadri'nin yapt. Sz gelimi, bugn de anlalabilecek hakikat kelimesini gerek olarak deitiriyor da, intikal etmek, tecerrt gibi birok kelimeye dokunmayabiliyor. Bunu, cmle yapsn bozmamak dncesine balayabildiimiz gibi, eski kelimenin tad anlamn nansn verememek kaygsna da balayabiliriz. Ayrca, yine diyelim hakikat kelimesinin bir yerde deitirilmiken, baka bir yerde olduu gibi brakldn da gryoruz. te bunu aklamak g. Sadeletirmeden te, zerinde durulmas gereken olumlu bir tavr daha var Yakup Kadri'nin. Bilindii gibi birok romanlarnda Bat kaynakl dediimiz kelimeleri bolca kullanr yazar. Yaban'n ilk basmlarnda da rastlyoruz bu kelimelere. Ama daha sonra Yakup Kadri'nin bu kelimelerin yerine Trkesini kullandn gryoruz. Hepsini deilse bile, eer zel bir anlam tamyorsa, byk bir blmn deitiriyor yazar. Yine birka rnek verelim: klovn-soytar, bas relief-kabartma, peplos - entari, kask-kasket, trofe-elenk gibi. te yandan, ok az olmakla birlikte, kimi cmleleri degitirdiini de gryoruz. Bunu ya cmledeki eski kelimelerin zorlamas sonucu yapyor, ya syleyite yalnl salamak iin ya da daha nce bir rneini verdiim gibi farkl bir dnn etkisiyle. te rnekler: Bu ayrla maher gn bile kar etmedi. (5. bas., s. 90). Bu ayrlk bizi maher gnnde bile bir araya toplayamad. Byle bir hadise, btn tarihi mukadderata ve bu mukadderatn konularna zt bir ey olur. (5. bas., s. 136). Byle bir olay, tarihi olaylar mantna zt bir ey olur. Varsn, iini uydursunlar, kaps kapal evlerinde, ydklar zahireleri yiyip doysunlar. Varsn, iini uydurmayan bu perian, plak ve biare kalabalk alktan kvrana kvrana lsn. (5. bas., s. 159). Varsn iini uydursunlar. Varsn, bu perian, plak ve biare

kalabalk da alktan kvrana kvrana lsn. Sonra bu basit bandajn stne i gmleini indirdi ve demin karp attm ceketimle srtm rtt. (5: bas., s. 165). Sonra kardm ceketimle srtm rtt. Romann sonuna eklediim yazlara gelince... Yaban zerine yazlm yazlardan semeyi yaparken, yaymland gnden bu yana romann uyandrd yanklar, nasl deerlendirildiini gstermeyi amaladm. Birinci (1932) ve ikinci basmlardan (1942) sonra yazlanlar, dneminde nasl karlandn gstermeleri asndan ayr bir nem tayorlard. Bu nedenle o yazlardan daha uzun alntlar yaptm. 1960 sonras deerlendirmelerde ise Yaban'a ncekilerin tersine, edebiyatn lleriyle yanalyordu. stelik birka dnda salt Yaban' konu alan yaz ya da incelemeler deillerdi bunlar. Daha ksa alntlarla deerlendirmenin genel bir grnm verilebiliyordu. Son sz olarak, Yaban'n bu yeni basmyla iimin bitmediini, gelecek basmlarda eksikleri tamamlayarak daha iyiye gideceimize inandm belirtmeliyim. (5 Ocak 1977) ::::::::::::: ON KNC BASKI N Yaban'n on birinci basks, umulann stnde bir ilgi grerek ksa srede tkendi. Bu ilgide, basnda vgyle karlanmasnn etkisi bykt. kan yazlar on ikinci baskya ekleyerek kendimize vnme pay karacak deiliz. Ama bizi destekleyenlere teekkr borlu olduumuzu da belirtelim. Yalnz Oktay Akbal'n, bu giriiminin somut hedeflerini belirleyen ve btn yazarlarca paylalan u yarglarn anmamak olanaksz: Edebiyatmzn nl yaptlarn tantc nszlerle, geni aklamalarla, notlarla, daha nce yazlm yazlarla birlikte yaynlamal... Byle incelemeli basklar artk yapmak gerek. Deerli aratrmaclar, inceleyiciler byle olanaklara kavuturulursa yetiebilirler. Yaynevleri edebiyatmzn klasiklemi yaptlarn diziler halinde basmal, yetien kuaklara sunmaldrlar. Bu hem bir grev, hem de kazanl bir itir. Benim gibi, bu roman daha 1938'lerde okumu bir kii bile byle eletirili basklardan yararlanrsa, bugnn genleri daha fazla yararlanacaklardr. Edebiyatmzda, edebiyat tarihimizde her eyi yerli yerine koymak, gerek yarglara varmak iin bu tr yaptlara gereksinme var. (Cumhuriyet, 12.3.1977). Altn izdiim satrlar bir gerei vurguluyor: Trk edebiyatnn bir btn olduu, yeterince deerlendirilmedii gereini... Kendi payma, Trk edebiyat tarihine birbirinin tam tersi nyarglarla eilindii kanm koruyor, dorulara ulamann ana koulunun nce bu nyarglardan kurtulmak olduuna inanyorum. Sonu o nyarglar dorulasa bile... Yaban'la ilgili deerlendirmeler okunduunda zaman iinde yarglarn ne lde deitii ak seik grlyor, yeniden gzden geirilmelerinin gereklilii de. unu da hemen aklamalym: Yakup Kadri Karaosmanolu'nun Btn Eserleri dizisine neden Yaban'la baladmz, niin yaptlarnn ilk yaymlan srasn izlemediimiz soruldu hep. Oysa yaptlar arasnda bir seme yapmamz, birini tekine yelememiz sz konusu deildi. Tkenmi, mevcudu bulunmayan yaptlardan balamak zorundaydk. Ticari deil, hukuki bir zorunluluktu bu. Yaban' Nur Baba izledi. Bu yayn mevsiminde sunacamz yaptlarn sras

da yle: Hkm Gecesi, Bir Srgn, Hep O ark ve Zoraki Diplomat. Yaban'n elinizdeki on ikinci basks bata sayn Leman Karaosmanolu'nun uyarlar olmak zere dostlarn katklaryla daha eksiksiz sunuluyor. Trk Edebiyatnda Yaban blmne, 1977'de yaymlanan yazlardan ikisinin genel yarglar ieren blmleriyle bir ak oturumun zetini ekledim. Bibliyografya da yeniden gzden geirildi ve eklerle geniletildi. Daha on birinci baskda, eski basklarla karlatrarak, dizgi yanl olduu belli, stelik epeyce ok atlamalar saptayp doru bir metin sunmaya altk. Bu kez romann yeniden okunmas yetti. Yaban'n yanlsz ve eksiksiz bir metnini verdiimi syleyebilirim bu nedenle. Yine de amacmz, daha iyiye, daha gzele ulamak... Her baskda bir ey ekleneceine, en doruya adm adm yaklalacana inanyoruz. Uyarlara, katklara ak olduumuzu bir kez daha yineleyelim. (9 Temmuz 1977) ::::::::::::: ON SEKZNC BASKI N On ikinci baskdan bu yana yedi yl geti. Bu sre iinde Yaban on sekizinci baskya ulat. Grd ilgi eksilmedi, artt. Bu ilgide, romann ders kitaplarnda anlma, rencilere salk verilme yoluyla okullara girmesinin pay byk kukusuz. Ama Yaban'n salk verilen tek kitap olmay bir yana, hala tartlan bir roman olduu dnlrse Yaban'a gsterilen ilginin sreceini sylemek kehanet saylmaz. Bu olgu, Yaban'n eskimeyiinin nedeninin yerlilik olduunu gsteren temel ltlerden biri aslnda. Yerliliin gstergesi de Ahmet Celal. Tanzimat aydnnn sosyo-psikolojik zelliklerinin uzantlarn kiiliinde tayan Ahmet Celal... Kendini kurtarc olarak gren, halk eitmeyi (ya da adam etmeyi) grev edinmi, kafasnda yaratt gerekle yaanan gerein atmas sonucu yabanlaan tipik aydn... Bu nedenle ne zaman halk-aydn kopukluu tartlsa Yaban'n gndeme gelmesi bir rastlant deil. stelik bildiim kadaryla bu, salt bize zg bir sorunsal. Batllama servenine bal olarak elbette. Yaban'n bu on sekizinci basmna, Berna Moran'n Trk Romanna Eletirel Bir Bak adl yaptnn Yaban' konu edinen blmnden bir para ekledim. Ayrca, Genel Bibliyografya blm de yeni eklerle geniletildi. Bu konuda yardmn grdm gen bibliyograf Hatice Aynur'a teekkr borluyum. Atilla zkrml, 15 Temmuz 1984 ::::::::::::: YABAN'IN KNC BASILII VESLESYLE Mevcudu oktan tkenmi olan Yaban', bu sefer, yeniden bastrmaa karar veriimin balca sebebi, gnden gne artan umumi bir istei yerine getirmek zorunda kalmdr. Byle bir istekle karlamam olsayd Yaban, halkn huzuruna tekrar kmak lzumunu duymayacakt. Zira, bu eser, yaym meydanna ilk admlarn att gnlerde ne kadar ok martld ise, son yllarda; o kadar insafszca hcumlara uram, o kadar ok hrpalanmtr. Eski Babali mahallesinin ke balarn tutan baz sokak demagoglar onun aleyhine birtakm suikastlar tertip etmitir ve onu, her gn stnde dolatklar kaldrmlarn amuruna bulamak istemilerdir.

Bu irkin ve iren macera, yegane kuvveti, yegane meziyeti samimiyetten ibaret olan bir eserde kafi bir tiksinti ve ekingenlik uyandrabilirdi. Fakat, Yaban, en geni, en byk rabete, asl, bu tecavzlerden sonra erdii iin hakimlerin en adaletlisi halkn, kimden yana olduunu derin bir minnettarlkla hissetti ve ite bu minnet borcunu demek niyetiyledir ki, bugn tekrar, onun karsna kyor. Eski Latin airi Horatius, kendi eserlerinden birine yle hitap eder: Haydi, git; halkn iine kar; artk, sen, benim malm deilsin!.. Her yazar, her sanat, kendi eserine ayn eyi syleyebilir. Fakat, en ziyade, bir milli heyecann mahsul olan eserlerdir ki, meydana geldikleri andan itibaren, artk, stlerinde tadklar isimle btn manevi ilikilerini keserler ve kendi talihlerini kendileri tayin ederler. Buna karlk, bir yazarn, kendi eserinden ayrlp ona yabanc kald da ok vakidir. Ben Yaban'da neler yazm olduumu o kadar unutmuumdur ki, ona edilen hcumlar esnasnda, ben de baz kimseler gibi onun masumluundan pheye der gibi olmu ve ancak, onu, yeni batan, tekrar okuyunca kendi savunmam en ak satrlar halinde, bizzat kendinde bulmutum. Mesela, Yaban'a yneltilen balca su, kitabn kyl aleyhtar bir karakter tamas; kylnn maddi ve manevi sefaletini bir entelektel azndan tezfiye kalkm olmasdr. Yaban' ikinci defa gzden geirdikten sonra anlyorum ki, bu, btn manasiyle bir iftiradr. Zira, romann kahraman olan entelektele, elinizde tuttuunuz u cildin bu baskda hangi sayfaya rastlayacan bilmediim bir yerinde, bundan yirmi be yl evvelki kyn hazin bir tablosunu izdikten sonra dedirtmiim ki: Bunun sebebi, Trk aydn gene, sensin! Bu viran lke ve bu yoksul insan kitlesi iin ne yaptn? Yllarca onun kann emdikten ve onu bir posa halinde kat toprak stne attktan sonra, imdi de gelip ondan tiksinmek hakkn kendinde buluyorsun. Anadolu halknn bir ruhu vard; nfuz edemedin. Bir kafas vard; aydnlatamadn. Bir vcudu vard; besleyemedin. stnde yaad bir toprak vard; iletemedin. Onu, hayvani duygularn, cehaletin, yoksulluun ve ktln elinde braktn. O, kat toprakla kuru gn arasnda bir yabani ot gibi bitti. imdi elinde orak, buraya hasada gelmisin! Ne ektin ki, ne bieceksin?.. Gene Yaban'n birinci sayfasnda kyllerin cahilliinden bahsederken Trk entelekteli birdenbire kendini toplar ve der ki: Eer bilmiyorlarsa kabahat kimin? Kabahat benimdir. Kabahat, ey bu satrlar heyecanla okuyacak arkada, senindir. Sen ve ben onlar, yzyllardan beri bu yaln tabiatn gbeinde, herkesten, her eyden ve her trl yaamak evkinden yoksun bir avu kazazede halinde brakmz. Alk, hastalk ve kimsesizlik bunlarn etrafn evirmitir. Ve cehalet denilen zifiri karanlk iinde, ruhlar her yanndan rtl bir zindanda gibi mahpus kalmtr: Bir objektif roman tekniine gre, yaplmamas gereken bu eit tiradlarla Yaban'n hemen her taraf tklm tklm doludur. O kadar ki, sanat bakmndan, bir tenkitinin, asl hikayeyi blk prk eden bu feryadms hutbelere itiraz etmesi gerekirdi. Fakat, Yaban bir objektif roman deildir. Yaban, bir ruh stmasnn, birdenbire

ac ve korkun bir gerekle kar karya gelmi bir uurun, bir vicdann kard yrek paralayc haykrdr. Ve ben, Orta Anadolu viraneleri iinde dolarken yreime den odun yann, bundan yirmi yl evvel yazp nerettiim bir nesirde ilk defa o viraneler halkna u hitabeyle ifadeye altm: BARBARLARIN YAKTII KYLER AHALSNE Bilmem beni hatrlyor musunuz? Ben sizi asla unutmadm. Zira, kylerinizin viraneleri iinden geerken kadn, erkek, gen ihtiyar, oluk ocuk hayran, rkek ve mahup ehrelerle, yumuak yastklarna yaslandmz otomobillerin etrafn aldnz zaman hayatmn en derin, en byk en yz kzartc utancn duymutum. Utan ise, kskanlk ve haset gibi unutulmaz, silinmez bir duygudur; getii yerde ateten izler brakr. u dakikada sizi ve kylerinizi hep birbirine kartryorum. Hanginiz daha az sefil idi? Hanginiz daha merhamete laykt? Bilmiyorum; bildiim bir ey varsa o da, sizin gzleriniz benim gzlerime dedike, bamn nme eilmesi ve yzmn kzarm olmasdr. Bunun iin deil midir ki, size hitabettiim u dakikada, hepinize kar kalbimde kine ve fkeye benzer bir ey duyuyorum ve tekrar size doru gitmek fikrine alamyorum; sizden korkuyorum. Bir caninin ldrd adamn cesedinden korktuu gibi sizden korkuyorum. yandaki ocuklarnzn hayali bile bende cr'et ve cesaret namna hibir ey brakmyor. Hatrlyor musunuz, bilmem! Sonbahar mevsiminin serin gnlerinde idi; hava kah kapanyor, kah alyordu ve bu durmadan deimeler insanda hayata kar bir gvensizlik uyandryor; sebepsiz bir vesvese, bir endie, bir byk tehlike hissi gibi rpertiyordu. Arabamzn iine ne kadar gmlsek, yumuak ve scak esvaplarmza, rtlerimize ne kadar brnsek, zannediyorduk ki, yolumuzun sonunda bizi bekleyen ey alk ve plaklktr. te tam bu srada siz o viraneler iinden, gm neslin cehennemden dnen hortlaklar halinde, bizim nmze kyor veyahut nmzden kap gidiyordunuz. Bizden niin kayordunuz? Bize doru niin kouyordunuz? Bizimle sizin aranzda mspet veya menfi bir ilgi var myd ki, bizden kamak veya bize sokulmak ihtiyacn duyuyordunuz? Evet, aramzda bir ba, bir ilgi yar myd? Siz benim iin yerin dibinden km mstehaseler ve biz sizin iin baka bir kreden inmi mahluklar deil miydik? Sizin, altnda barnacak bir tek damnz, banz koyacak bir tek yastnz yoktu. Biz ise o kadar byk arabalar iinde ve en yumuak yataklardan daha yumuak yastklar stnde idik. Biraz sonra siz, yangn klleri iinde kavrulmu buday ve arpa tanelerini toplamaya ve onlar iki ta arasnda tp yemee giderken, biz, yolun ferahl ve sulak bir yerinde duracaktk ve gneten daha parlak atallarmzn ucuyla, ezilmi etler, souk brekler ve taze meyveler yiyecektik ve bunlar yerken esmer harp ekmeini biraz tatsz bulacak ve geni zamanlarn bize bahettii (daha mkemmel bolluu) hatrlayacaktk. Bilseniz, biz buna benzemez ne yemekler tattk, ne rahat yerlerde oturduk, ne ferahl saatler geirdik... Dnyann baka yerlerinde yle memleketler vardr ki, dzenini periler kurmu sanlr. Bastmz yere sanki kadifeler denmi gibidir; teneffs ettiiniz hava insann ban dndren bir kevserdir; kadnlar iekler ve iekleri kadnlar gibi kokar, orada herkes,

her dakika glmser, her dakika, herkes iin dn bayramdr ve her oturulan sofra sanki bir hkmdarn sofrasdr. Geceleri, sizi bekleyen yatak, ku tyndendir. yle ki vcudunuzu iine braktnz zaman kendinizi gklerde bir buluta yaslanm sanrsnz ve tavan, banzn stnde yldzl gecelerin kubbesinden daha ssldr: te, bu altmzda tepinen gururlu, alml araba da oralardan getirilmi bir srat ve rahat aletidir. Hayat, oralardaki yaaya gre anlayan vcudumuzun, sizin yaptnz kan arabalarna binmeye artk tahamml yoktur; nasl ki, bir defack olsun sizin yediiniz ekmekten yiyemeyiz. Lakin, o sralarda ki, arabamzn etrafn saryordunuz. Her biriniz bir baka tavr, bir baka ive ile banzdan geen faciay anlatyordunuz. rtndnz paavralar arasndan kuru ve esmer kollarnz uzatyordunuz. Biriniz: te gavurun el uzatt kz budur; atee kaktlard, ayaklar ktrmdr, diye ah ediyordu. Bir dieriniz de: Eyvah, eyvah neyim var neyim yok hepsini aldlar, mal, davar, tohum, oul, koca... hepsini... diye hkryordu ve bir kadn: Dokuz ocukla bir harabenin iinde rlplak kaldm; ne yapacam, ne diyeceim? Aman Allahm, aman Allahm! diye dnyordu. O vakit yemin ederim ki, sizden olmadma, sizi dinlemee paavralar iinde, yalnayak gelmediime nedamet ediyordum. Gzyalarnz arkasnda bize kar sezdiim kin ve hntan korktuum iin deil, fakat felaket ve sefalet karsnda sefahat ve rahat denilen eylerin ne kadar kaba, ne kadar adi olduunu hissettiim iindir ki, sizin aranza karmak, sizin aranzda kaybolmak, kendimi sizinle beraber grmek istiyordum; o dakika zannediyorum ki, hayatn en byk zevki, neesi ve en byk erefi sizin gibi olmak ve sizin aranza katlmaktr. O dakikada, Nasral Nebinin ruhundaki btn esrar bana perde perde beliriyordu; onun; czzamllar neden ptn, sefil ve serserilerle neden dp kalktn; neden toklar sofrasndan kap alar evresine sndn, neden dilencilerle beraber gezindiini ve meczuplarn sohbetini neden aklllarn meclisine tercih ettiini anlyordum. O demiti ki: Asl mutlu alardr, zira doyunacaklar. Asl mutlu plaklardr, zira giyinecekler. Asl mutlu zulm grenlerdir, zira adalete kavuacaklar. Evet, buna inannz! Biz ki tokuz, biz ki giyinmiiz; biz ki adalet datanlar arasndayz, ruhumuz bin trl gamla doludur! Hi bilmediiniz, grmediiniz kederler, bizi, Eyyub'un etini kemiren kurtlar gibi kemiriyor. Bu temiz, rahat ve yumuak rtler altnda phe, gurur, nahvet ve ihtiras denilen trl trl illetlerle erha erha kanyan bir derimiz var. Dmann hnc, vaheti sizin stnzden bir kaza gibi gelip geti; fakat biz o hnc, o vaheti ve o dman daima iimizde tayoruz. Durmadan yanp, durmadan tutuuyoruz; durmadan yamaya, talana, durmadan eza ve hakarete maruzuz; her dakika dorulup her dakika yklyoruz. Ey, yanm tarlas stnde beyaz sakaln yolan ihtiyar; ey, evladnn mezar tandan bana yastk yapan ana; ey, geceleri, kpeklerle beraber uluyan a ocuk; ey, bekareti iren bir yara halinde kanayan gen kz, Allah cmlenizi bizim dtmz dertten masun eylesin! te, Yaban, bu yaznn yaymlanmasndan on, on bir yl sonra, ayn yrek acsn daha geni bir lde ifade etmek iin meydana geldi. Porsuk ay kylarnda geirdiim drt aylk kabusu, uurum alt, on yl durmakszn yaamakta devam etmiti. Anlyorsunuz ki, bu eser, benliimin ok derinliklerinden, adeta

kendi kendine sklp koparak gelmi bir eydir. Bir eydir, diyorum. Zira, bu, ne btn manasiyle bir roman, ne btn manasiyle bir sanat ve edebiyat iidir. Hele, politika denilen gndelik davalarla hibir ilgisi yoktur. Yakup Kadri Karaosmanolu ::::::::::::: YABAN Sakarya savandan sonra dman ordular Haymana, Mihalk ve Sivrihisar blgelerini, bize; yer yer ate ynlaryla rtl ssz ve engin bir virane halinde brakt. O afetlerden arta kalm halkn, bu ta ynlar arasnda, ilk insanlardan fark yoktur. Bunlar, yar plak bir halde dolayor; alevin karartt harman yerlerinde topraa, amura karm yank buday ve msr tanelerini iki ta arasnda ezerek tmeye alyor; ad bilinmez otlardan, aa kklerinden kendilerine bir nevi yiyecek karyor ve bir yabancnn ayak sesini duyunca her biri bir yana kap bir kovua saklanyordu. te, Garp Cephesi Kumandanlnn gnderdigi -Tetkiki Mezalim Heyeti- o viranelerde, talar altnda kmrlemi insan kemiklerini aratrrken, bu kitab tekil eden yazlar, arasndan yrtlm ve kenarlar yanm bir defter halinde buldu. Kyllerden bunun sahibinin ne olduunu sordu. Kimse, onun nereye gittiini bilmiyordu. Bununla beraber, onun iki yl hep bu kyde oturduunu ve son felaket gnne kadar burada kaldn syleyen de kendileri idi. -Tetkiki Mezalim Heyeti- azasndan biri bu kaytszla at: -Nasl olur! dedi, nasl olur. nsan yllarca beraber yaad bir kimsenin nereye gittiini, ne olduunu bilmez mi? Kyller, kskn bir tavrla omuzlarn kaldrp uzaklayorlard. Yalnz, ilerinden biri, ya belirsiz kk ve sska bir adam, dnd: -Dee, sizin gibi yabann biriydi, dedi. ::::::::::::: Dnyadan elini eteini ekmi bir kimse iin Anadolu'nun bu cra kesinden daha uygun neresi bulunabilir? Ben, burada diri diri, bir mezara gmlm gibiyim. Hibir intihar bu kadar uurlu, bu kadar iradeli, bu kadar srekli ve etin olmamtr. Daha otuz beimize basmadan her eyin bittiini, iin tamam olduunu; akn, arzunun, mit ve ihtirasn artk bir daha uyanmamak zere snp gittiini kendi kendimize itiraf etmek; kendi kendimize, btn mutluluk ve baar kaplarnn kapandn sylemek ve gelip, burada bir aa gibi yava yava kurumaa mahkum olmak. Byle mi olacakt? Byle mi sanmtm? Lakin, ite byle oldu ve byle olmas lazmd. Mehmet Ali, bana: Gel beyim, seni bizim kye gtreyim; buralarda, yalnz bana sersebil olursun dedii vakit, bir Anadolu kynn ne olduunu bilmiyor deildim. Mehmet Ali: Gel beyim, seni bizim kye gtreyim, dedii vakit, bu ky,

kafamn iinde olduu gibi grmtm. Hatta Mehmet Ali'nin evini, hatta bu oday, hatta, bu delikten seyrettiim manzaray... Zaten, Cihan Savanda kolumu kaybetmezden nce btn iir kabiliyetimi, btn sade dilliliimi kaybetmi bulunuyordum. Korkun, iren ve yaln gerek parmaklarnn ucundaki kan ve alnnn ortasndaki amurla! oktan bana grnmt. Biliyordum ki, toprak kat ve tabiat zalimdir ve insan cinsi bozuk bir hayvandan baka bir ey deildir; biliyordum ki, insan hayanlarn en kts, en bayas ve en az sevimli olandr. Evet, bilhassa en az sevimli olandr. Bunu, eekler, mandalar, keiler ve tavuklar arasnda yaamaa baladm gnden beri daha iyi anlyorum, daha iyi gryorum. Bu yaratklarn sadelikleri, samimiyetleri, igdlerindeki doruluk ve isabet btn kusurlarn unutturuyor. nsan igds ise bozuktur. Onun iin, doruyu eriden, irkini gzelden, faydaly faydaszdan ayrmasn bilmez ve akl denilen bir cehennem aletinin hkm altnda gln, kaba, sersem ve patavatsz kvranr durur. Gene onun iin, hareketleri aksaktr, sesi ahenksizdir, neesi yavan ve iretidir. Grdm, grdm. Medeni insanlarn hepsi benim nmde bir geit alay yaptlar. Racine'lerin, Voltaire'lerin Franszlar; Bacon'larn, Shakespeare'lerin ngilizleri; ve hnerli talyallar ve yldrm zaptetmilerin ocuklar hep, kendilerine mahsus klklar, kyafetleri, renkleri, konuma ve glmeleriyle benim nmden getiler. Ne terbiye grmemi, ne galiz, ne iren, ne irkin bir goril srs!.. Bunlar yrtc ve barbar bile deildiler. Gasbettikleri eylerle avurtlar itii vakit ve kendi aralarnda oynarken bana, tarife smaz bir gnl bulants, bir ruhtan trmalanr duygusu, bir derin kasvet gelirdi. Ka defa, elime bir sopa alp, bunlar nme katarak kendi ormanlarna doru srmek arzusunu duymuumdur. Fakat sa kolum yoktu... Onun iin deil midir ki, ben aralarnda dolarken kaba kaba srtrlard ve sa tarafmda bir bo torba gibi sallanan yenimle oynamaya kalkrlard. Sonra, bu yeni, sallanp durmasn diye, ucundan bkerek cebime soktum. O gn bugndr, hala yle dolarm. Lakin, bu kyde de hi kimse kolsuz olduumun farknda deil... Oysa, burada, isterdim ki, farknda olsunlar. Zira, sa kolumu, ben, onlar iin kaybettim. stanbul'da zilletim olan ey burada erefimdir. Hatta, ilk gnler Mehmet Ali ile kyde dolarken una buna rastgeldik mi, hemen sa yanm evirirdim. Hele, yeni yetien delikanllarla gen kzlara ne yapp yapp mutlaka bu eksikliimi hissettirmeye abalardm. Bu, benim son ssm, son gsteriim, son almmd. Be on gn iinde o da gitti. Sa kolumun yokluu kimsenin takdirini celbetmek yle dursun, hatta merhametini bile uyandrmad. Acaba niin? Bunu sonradan anladm. Zira, burada, sakatlk hemen herkese mahsus bir hal gibidir. Mehmet Ali'nin anas enikonu topallyor. Salih Aa'nn oullarndan biri kamburdur. Bekir avu'un kz Zehra krdr. Ben grmedim,

fakat Mehmet Ali'nin sylediine gre muhtarn karsn, ad bilinmeyen bir illet sekiz yldan beri yle bir evirip kvrm, o kadar karmakark bir hale sokmu ki, bacaklarn kollarndan, kollarn bacaklarndan ayrmann imkan yokmu. Btn vcudunda canl yalnz bir yeri kalm. O da gzleri imi. Muhtar her gn barrm: -Bari oldu olacak, unlar da kapayversene. Bunlardan baka, kyn iki meczubu, bir ccesi vardr. imdi, dnn, bu illet ve sakatlk yuvasnda ben nasl kendimi gsterebilirim? Geri, kye geldiim ilk gnden beri, daima, herkesten ayr bir durumdaydm. Gzle grnmez bir ember, bir nevi karantina kordonu beni aralarna karmak istediim bu kk insan kmesinden ayrp duruyor. Ne yapsam bu emberi yaramyorum. Zaten, korkun engin bir sszlkla epeevre evrilmi bir kyn iinde benim etrafm ayrca baka bir sszlk sarm bulunuyor. Mehmet Ali olmasa hi kimse benimle konumayacak, benim yanma yaklamaktan ekinecek; bana kyn sokaklarnda dikili bir korkuluk gibi bakacak. lk gnler ocuklar benden rkp kamyorlar myd? Kpekler arkamdan havlamyorlar myd? Oysa, ben ne acayip, ne korkuntum. Bilakis... Ve buraya yabanclardan kap geldim; yabancnn cevrinden kap geldim. Ta ki, kendi kanmdan, kendi canmdan bu kk insan cemiyetinin iine karaym, onunla har neir olaym, onda kimsesizliimi unutaym diye... Yolda, Mehmet Ali'ye durup durup u szleri tekrar ediyordum: Anan, benim anam; kardelerin benim kardelerim olacak. Bunu iyi bil. Ve Mehmet Ali hi cevap vermeksizin yaz erkek ehresinin ortasndaki o ocuk tebessm ile glmsyordu. O vakitten, bunun ne kadar imkansz olduunu dnd iin midir ki, yle susup glmsyordu? Kimbilir, kimbilir... Trk kylsnn ruhu, durgun ve derin bir sudur. Bunun dibinde ne var? Yaln bir kaya m, balk yn m, bir yumuak kum tabakas m? Kefetmek mmkn deildir. Onlara hitap ettiim vakit hibir ey anlamaz gibi bn bn yzme bakarlar. Sonra kendi aralarnda bir eyler mrldanrlar. Hissederim ki szlerimi anlamlar, fakat, tasvip etmemilerdir. Bazen byk altndan bana gldklerini de sezerim. Buraya geliimin ilk haftalar, etrafma yalnz korku ve kuku veriyordum. Beni, hkmet tarafndan gnderilmi herhangi bir memur, bir tahsildar, bir rc, bir jandarma, yoksa bir askerlik ubesi bakan m sandlar bilmem; fakat, hepsinin yznde korku ve kuku belirtilerini aka grmtm. Sonradan benim ne o, ne de u olmadm, benim bir hiten ibaret olduum anlalnca irkinti ile buruan alnlar yerine hayretle alan gzler ve sinsi bir istihza ile bklen dudaklar grmee baladm. Bana bakarken herbirinin gzlerinde parlayp snen, snp parlayan bir acayip k damlas beliriyordu. phesiz, kkleri benim eriemeyeceim derecede uzaklarda bir nevi gizli ve eytani zekann bir sznts olan bu k kadar beni rahatsz eden bir ey hatrlamyorum. O beni her yerde, her dakika izliyor, tek kurtulu deliim olan odama kadar sokuluyor; ykanrken, giyinirken, soyunurken veya tra olurken bir an yakam brakmyor.

En basit, en sade, en tabii hareketlerim onlara, bir sirk ortasnda, bir soytarnn taklak atlar, sraylar, yuvarlanlar kadar tuhaf geliyor. Mehmet Ali'ye soruyordum: -Niin her eyim senin hemerilerinin bu kadar tuhafna gidiyor? Mehmet Ali nce inkar etmek istiyordu; sonra kendini tutamyor; baklalar, birer nasihat halinde, azndan karyordu: -Beyim her gn tra olmayver. -Beyim, bu dan banda sabah akam dilerini fralamak neyine gerek. -Beyim, bizde salarn kadnlar tarar. -Beyim, geceleri, sabahlara dek mrl mrl ne okuyup duruyorsun? Seni by yapar sanrlar. Geceleri sabahlara kadar okumayaym da ne yapaym? Ben, el ayak ekildikten sonra odamn kapsn srmeleyip kitaplarmla babaa kalmak saatini drt gzle beklerim. nk, bu mrmn btn hazin sergzetini ve yaadm ann ar skntsn unuttuum tek saattir. O vakit, bu plak ve yaln oda, gerek dnyadan daha geni, daha ferahl bir alemin munis, sevimli ve her biri sihir ve fsunla yorulmu mahluklar ile dolmaa balar. Kendileri ekildikten sonra kokular havada kalan dilber ve nadide kadnlar, sesleri bir ana sesinden daha yakn, daha dokunakl arkadalar, nur ehreli ihtiyarlar, cokun suya benzeyen berrak gzl, Dante'nin Beatrice'i, Petrarka'nn Leonora's, Romeo'lar, Julietta'lar ve daha birok tatl hayaller... Kimi yatann stnde yanyana, kimi bir kk ocuk gibi benim kucamda, kimi bir iskemlede tek bana, kimi ayakta, kimi pencerenin kenarnda dirseine dayanm; kimi odann iinde bir aa be yukar dolaarak benimle sabah ederler; ve sabaha kadar, havada kutsal bir orkestrann yanklar dalgalanr ve yaradanlarla yaratklarn elele verip hep birarada raksettikleri sezilir. ::::::::::::: Buraya, bir akamst, alacakaranlkta geldikti. Mehmet Ali arabann iinden kolunu darya uzatp: -Aha bizim ky... diye bagrd vakit, bir sre, bo yere etraf aratrdm, hibir ey grmedimdi. Neden sonra, Mehmet Ali'nin iaret ettii tarafta bir karalt seer gibi olmutum. Tek bir k yoktu. Yalnz uzaktan uzaa kpekler havlyordu. Bu sesler, ssz Anadolu ovalarnn ortasnda, tek yaant belirtisidir. Biraz daha sonra saman ve tezek kokularn duyacaktm. te, duymaa balamtm. Mehmet Ali, artk benimle konumuyor. Yar belinden te, arabadan sarkm, kye doru uzanyor. Sakn kye girdikten sonra beni bsbtn unutmasn! imdiden, iimde ona kar bir gceniklik peyda oluyor. Onu, kynden kskanr gibi idim. Daha dorusu, drt yllk bir ayrlktan sonra kyne kavuan bu erin yannda kendimi fazla buluyordum.

Buraya ne yapmaya geldim? Kendi kendimi gurbet iline srmekten maksadm nedir? Gurbet ili mi? Henz hibir dman ayann basmad bu ar vatan topraklar bir gurbet ili mi? Ne kadar inkar edecek olsam gene bu hissimi saklayamayacam: Mehmet Ali'nin kyne yaklatka bir eyden, aziz bir eyden ayrldm sezinliyordum. Yreime bir arlk kyordu. Arkamda ne brakmtm ki byle hznleniyordum? Bir yurt mu? Bir ana m? Bir sevgili mi? Hayr, hibir ey, hi kimse. Btn kaybettiim eyleri burada bulmaa geliyorum. Araba, bir taa arpm gibi sarslarak durdu. Mehmet Ali bana hibir sz sylemeden, aaya atlad. Karanlk iinde kaybolup gitti. Ben, bu dakikadan itibaren iradesi bakalarnn iradesine tabi bir adamdm. Arabann iinde bzlm oturuyordum. Bavullarmn, antalarmn arasnda, ben de bir bavul, bir anta gibiydim. Arabacya: Geldik mi? diye sormaa cesaret edemiyordum. Lakin o bana sordu: -Nereye gideceiz? -Bilmem. Arkadam bekleyelim. Nihayet, Mehmet Ali geldi. Yannda, bir metre yirmi santim boyunda bir glge ile. Mehmet Ali ve bu glge arabann iine doru uzanyorlar. Sessizce, eyalar birer birer indirmee koyuluyorlar. Ben de bunlarla beraber, ayn sessizlik iinde yere iniyorum. Mehmet Ali, beni buraya getirdiine imdiden piman m? Acaba evde anasyla kardeleri onun bir konukla geldiini haber alr almaz kendisine ktlar m? Eyamn arkasndan acayip bir sklganlkla yryorum. Ayaklarm kah bir ukura giriyor, kah bir taa arpyor. Kah karpuz kavun kabuklarn andran birtakm zypak eyler zerinde kayyor. Ve ky, bataklkta bir uyuz manda gibi kokuyor. Mehmet Ali: -Gir beyim... diye seslendii vakit, nihayet ameliyat masasnn bana getirilen bir hasta gibi teslimiyetle eildim, bir delikten ieriye girdim. Taban kaba bir hasrla rtl bir oda; kenarda bir ihtiyar kadn, elinde bir fenerl'e duruyor. Mehmet Ali: -Beyim, hele uraya bir otur, dedi ve bana, odann kesinde bir ilte gsterdi. Kapdan girdiim zamanki teslimiyetle iltenin zerine ktm. Kadn feneri yere koyup ekildi. Yar aydnlk iinde, glgesi tavana vuran Mehmet Ali'nin yzne bakyorum. Memnun mu? Can sklm gibi mi? Hayr, ne o, ne bu... Mehmet Ali, sadece dalgnd. Demin, kendisiyle beraber eyalar tayan kk adam, on, on bir yalarnda bir erkek ocuu, imdi odann ortasnda durmu dikkatli dikkatli bana bakyor. Mehmet Ali, bavullarm sra sra duvarn dibine koydu ve sonra darya kt. ocuk, ayn noktadan gene bana bakyor. Bu; ocuktan ziyade bir cceye benziyor. Baklarnn bir byk adam baklarndan farkl olmamas yle dursun, yz imdiden ypranm, vcudu katlam, hareketleri arlamt. Soruyorum: -Sen Mehmet Ali'nin kardei misin?

Bayla, Evet iareti yapyor. -Ka yandasn sen bakaym? -On drt. -Adn ne? -smail. -Okula gidiyor musun? Yar fke, yar hayretle omuzlarn kaldryor: -Ne okulu be. Ben okula gideyim de burada ie kim baksn? Hem bu kyde okul yok. Dee, imamn evinde okurlar. Gene gzlerini yzme dikip durdu. Fenerin yerden vuran aydnl, ona acayip bir ekil veriyor. Bostan korkuluklarnn en biimsizine benziyor. Onu yerinden kmldatmak iin devam ediyorum. -Haydi bakalm, bana yardm et. u eyalar aalm. Mehmet Ali'nin bana verilen odasnda yerlemem epeyce uzun srd. Bu, ovaya bakan iki kk pencereli, kavak aalaryla tutturulmu tavanndan kuru otlar sarkan, taban toprak bir hcredir. nce yatak takmn ve seyyar karyolam saran iki harar beziyle bu tavan rtmek, sonra ehirden getirdiim tahta ve muambalarla bu toprak zemini kaplamak, demek lazm geldi. Ceviz kitap sandm bir masa haline soktum, kapandan da bir nevi raf yaptm. Yatam, stanbul'da ne ise, gene odur. Zira, savalardan beri seyyar karyolam hi brakmadm. O, benim vcudumun bir paras oldu. Daha rahat bir yatakta asla uyuyamyorum. Kyllk hayatmn bir trl katlanamadm ve hala halledemediim en zor taraf temizlik sorunudur... Burada suyu bulmak iin her gn ta aya kadar gitmek gerekiyor. ayn suyu ise bir akar balktr. Geri kyn iinde su yok deildir. Fakat, gerek kuyunun, gerek emenin ba, her gn sabahtan akama kadar doludur. Apdest alan ihtiyarlar, evlerine su tayan kadnlar, kzlar ve akla smayacak derecede pis oyunlarla oynayan ocuklar hep oradadr. Baz, aya kadar gitmekten enen kadnlarn da amarlarn emenin yalanda ykadklar olur. Hasat mevsimlerinden sonra haftalarca her nevi hububat ayn yalakta ykanp ayklanr. Hatta ok kere, yenilecek eylerin; ocuk bezleri, kirli don ve gmleklerle bir arada alkaland da olur. Bu pislii onlara anlatmak bir trl mmkn deildir. Bu gibi iddialarm yalnz Mehmet Ali tasdik eder grnr. Lakin, pisliin kyllkten o kadar ayrlmaz bir vasf olduuna kanidir ki, bununla uramaya hi istek gstermez. Zaten, buraya geldiimiz gnden beri, Mehmet Ali, benim hkmmden bsbtn syrlm, tamamyla asker olmazdan nceki haline dnmtr. Dnk neferimin hviyetinde mahade ettiim bu geriye doru gelime, ilk zamanlar, beni ok hayrete dryordu. Sonra, ben de, yava yava

kyllemeye balaynca, bu olay, evrenin kii zerindeki etkisine vermekte glk ekmedim. Talim, terbiye, iyi rnek, bunlarn hepsi geici eylerdir. Ve evre deitirmedike, insann deimesine imkan yoktur. Bu kk mlaliazadan, Trkiye'deki yenilik ve garplk hareketlerinin, neden baarszla urad sorununa kadar kabiliriz. Fakat ben, buraya yalnz dman zulmnden masun kalmaa gelmedim. Kendi kafamn cevrinden kurtulmak iin de geldim. Dnmek; insanlarn, maara devrindeki gibi henz birtakm toprak ve ta kovuklar iinde yaad ve hayvanlarla har neir olduu bu yerde dnmek, bana bir ayp gibi geliyor. Baz, kyllerle konuurken soyut bir fikrin ortasnda dilim tutulup kalveriyorum. Bir gn, bir le st idi. Kahvenin arda altnda oturuyorduk. Bizim Mehmet Ali, Bekir avu, Salih Aa ve Muhtar, hep orada idiler. Bahis, harp zerine ve onun akbetlerine dairdi. Onlara stanbul'un drt devletin askeri igali altnda olduunu, zmir'in ta Bursa'ya kadar Yunanllar tarafndan istila edildiini, Adana'dan henz Franszlarn el ekmediini, Urfa'da, Antep'te kanl olaylar cereyan etmekte olduunu haber veriyor ve her birinin yzne ayr bir dikkatle bakyordum. Hibirinde ne hayret, ne dehet, ne de alelade bir alaka izine tesadf etmedim. Atein iinden henz km olan Mehmet Ali bile artk bunlar gemi zamana ait bir masal gibi dinliyordu. Dedim ki: te Mehmet Ali bilir; stanbul'da ne padiahn, ne devletin, ne hkmetin be paralk itibar kald. Yzba rtbesinde yabanc subaylar, sadrazamlara emir veriyor. Padiaha, filan adam filan yere tayin et, filan filan yerden kaldr, diye akl retiyor. Dinlemezse, kamsn sallayarak Mabeyin kapsna dayanyor. Ahaliye ise, yaplmadk cevir kalmad. Memleketin byklerini, akll adamlar alp Malta adasna srdler. Kimseye az atrp sz syletmiyorlar. Herkesi, olur olmaz sebeplerden haraca kesiyorlar. undan, tavuu ba aa tuttun diye be lira, bundan, tramvayda yksek sesle konutun, diye on lira alyorlar. Gene yzlerine bakyorum. Bu ileri, tuhaf bile bulmuyorlar. Sonra hislerine dokunmak istiyorum. Diyorum ki: -Bunlarn tecavznden ne karlarmzn rz, ne ocuklarmzn can, ne din, ne iman, hibir eyimiz kurtulamad. Hepsine el uzatyorlar. Ve bunlar izah eden vakalar anlatyordum. Tam bu srada bir de baktm ki, muhtar uyukluyor. Mehmet Ali elindeki ak ile bir st daln yontuyor. Salih Aa, ta uzakta, yamata, otlayan davarlarn gzetliyor. Yalnz, Bekir avu biraz dikkat eder gibi grnd: -Efendi, tekrar sava olacak m? dedi. -Olmaktadr; dedim. itmediniz mi? Mustafa Kemal isminde bir byk adam, bir byk kumandan, stanbul'dan kt, Anadolu'ya geti. Erzurum'da, Sivas'ta, milleti bana toplad. -Hkmet, devlet grevini yapmyor. Biz kendi kendimizi koruyacaz. Dmana kar koyacaz dedi. imdi,

onun adamlar taraf taraf Yunanllarla, Franszlarla dyor. Hepsi yle kahraman kiiler ki... Ve destani kssalarla onlar heyecana getirmee altm. anakkale'de bulunmu olan Mehmet Ali, Mustafa Kemal adn hatrlyor. Ona gz ucuyla baktm. Ban yonttuu st dalndan kaldrd. Benden tarafa dnd: -Beyim, Allah vere de, bizi tekrar askere almasalar, dedi. Bu, benim kydeki en hznl gnm oldu. ::::::::::::: Salih Aa, kyn zengin adamlarndan biridir. Lakin, klk kyafet itibaryla bir dilenciden hi fark yoktur. Kn en souk gnlerinde bile, onun orap giydiini hatrlamyorum. kesi bask pabucunun iinde, kara ve atlak topuklu ayaklar, ellerinden ziyade ortadadr. Denilebilir ki, reymi ve yeralt kiiliinin btn ifadesi bu ayaklarda toplanmtr. Rahat mdr? Sinirli midir? Bir arazi meselesinde, kyllerden birine, bir oyun oynamak zere midir? Bir ite kazanm mdr? Kayb m vardr? Sizin hakknzda ne dnyor? Bunlar anlamak iin hemen ayaklarna baknz. Eer bunlardan birinin baparma oulmakta ise Salih Aann can bir eye sklm demektir. Eer bunlardan biri ayakkaby, parmaklarnn ucunda hafif haff oynatmakta ise, biliniz ki, keyfi yerindedir. plak tabanlarn sizin yznze doru uzatyor ve hareketsiz duruyorsa, emin olunuz ki, yeni gasbettii bir lokmann hazm devresini geirmektedir. Fakat, sizin hakknzda bir fesat kurmakla megulse, bu ayaklar, iki bklm, onun altnda sakldr. Sinsi sinsi, bir ava doru yaklaan tilkinin adm atlarn hi grmedinizse, Salih Aann yryne baknz. Salih Aa, btn ky halkn yle sihir ve nfuzu altna almtr ki, drt yldan beri, hep benim emrimle hareket etmee alm olan Mehmet Ali bile, kye geldikten sonra, iktisadi durumumu tayin iin bana, bir kere gidip Salih Aaya danmam tavsiye etti. -Beyim, akll adamdr. Ne edeceini sana o bildirir, dedi. Lakin ben ona danmaktansa hibir ey yapmamay ve hazr paradan yemei tercih ediyorum. stanbul'da babamdan kalan evi sattm vakit, bunun parasyla, gene Anadolu kylerinden birinde, bir bostan ortasnda bir kk ev almay tasarlyordum. O bostan, gelirimi temin edecek, bu evceizde de mnmn son yllarn yaayacaktm. Lakin, bu kyde, bostana elverili hibir yer grmyordum. Geri Porsuk ay, ta yanbamzdan geiyor. Ama, bunun suyundan istifade etmek iin, enikonu bir kanalizasyon ameliyesine ihtiya grlyor. Bu kysndaki sazlk ve bataklk topra kadar masraf ve emee bal i. Zaten ky iinde, bostanclktan anlar tek adam yoktur. Oysa ben, Bat Anadolu'da ne gzel, ne yeil bostanlar grmtm. Ortalarnda bir dolapl kuyu vard. Gzleri bal bir hayvan, durmadan bu dolab evirir. Ortadaki krk, kah bir ocuk glmesine, kah bir kadn hkrna benzer sesler karr. Sra sra demir kovalardan sular boanr, dolar. Vakit, bir yaz

akamdr. Kavak aalarnda Agustos bceklerinin sesi, henz dinmemitir. Kuyunun drt bir tarafndan, dz, uzun, kk toprak kanallar, serin ve berrak suyu sarn marul tarlalarna doru gtrr. Elinde ufak bir apa ile, bir adam, bu kanallarn izdii geni drtgenler arasnda, gya, bir tabiat mezhebinin ibadetini yapyormu gibi yavaa egilip kalkar, durur, melir. Ve siz, bir asma ardann altnda, bu alemin rehavetli bir seyircisisinizdir. Hava da sulanm toprak kokuyordur. te, son zamanlar, bu benim biricik hlyamd. ::::::::::::: Burada ise, yalnz gerek; plak, irkin, kaba, yaln gerek!.. Boz toprak dalgalar, alabildiine uzuyor. Yeknesak ovay ikiye blen Porsuk ay iddetli bir zelzelenin at bir uzun, bir ylankavi yark gibidir. Hi suyu grnmez. Ta yanna gittiiniz zamanda bile, o suyun cana can katan serinliini ve rengini bulamazsnz. Boz topraklar orada rm ve phtlam sanlr. Elinizi bir soksanz gnn hangi saatinde ve hangi mevsiminde olursa olsun bir cerahat gibi lktr. Ve tepeler... Ve tepeler, birer urdur. Ve btn ufkun ereveledii alem, ancak, bu strap manzaras ile canl grnr. Bo ve lzumsuz feza iinde; hibir kuun getiini grmedim. Allah insanlar intihaba davet iin, o byk Tufan cezasn tertip zahmetine katlanmamal idi. Nuh'un mmetini, byle bir toprak stnde bu plak tepelerle evrilmi yere brakmal idi. Her akamst sanyorum ki, artk dnyann sonu gelmitir. zerinde yaadm bu toprak, ya iindeki gizli dert ile iip atlayacak, ya da, bir dehetli grlt ile yerin dibine doru kp gidecektir. Onun iindir ki, her sabah, gzlerimi aar amaz, derin bir hayal krklna urarm. -Niin, beklediim tabii olay vuku bulmad? derim. Ve damlardan kan btn hayvanlar, benimle beraber bu ie hayrettedirler. Demek bir gn daha? Ve, ne gn!.. Emeti ninenin yetimi, davar nne katm her admda, bir ihtiyar adam gibi ksre ksre srtlan trmanyordur. Kara mandalar, bir filden daha buruuk, daha uyuz, iri, apakl gzlerini devirerek, etrafta yiyecek bir ey aramaktadr. Kyn mezbelesinde, kpek enikleriyle insan yavrular birbirine karm, oynayorlar. Kah kk ocuklardan biri, sprntlerin arasndan kemirecek bir ey bulup karr. Kpek, zerine hcum eder, kah kpein n ayaklar arasndaki bir lokmaya ocuk saldrr. Bazen de, iki taraf arasnda paylalamayan bir karpuz veya kavun kabuunu, bir mandann smrd grlr. e gitmeyen eekler, alktan ve skntdan, akama kadar, ac ac anrrlar. Ah, bu eek anrlar! Dnyada bundan yank, bundan elemli bir ses daha bilir misiniz? Sustuklar vakit de, tavrlar, bu feryatlardan daha az hazin deildir. Kara, derin ve kadifemsi gzlerinde bir gam uzun ve gzel kulaklarnda bir titrek duygu ve kafalarnda derin dnceler tayan hakimlerin irin vakar vardr.

Ben, bu hayvanlar ok severim. Bu irkin, galiz tabiat ortasnda tatl ve cana yakn yalnz onlardr. Mehmet Ali'lerin bir boz eei var. Btn evin iini gren odur. Byk ehirlerde, Frenklerin bonne a tout faire dedikleri hizmeti kadnn grevlerini o yapar. Yalnz, yemek piirmesini bilmez. amar ykamaz ve t tlemez. Zaten bu iten iki tanesi pek seyrek yaplan, bir tanesi de hi yaplmayan eylerdir. Her ayda, iki defa kah Mehmet Ali'yi, kah anasn, kah kardeini kasabaya gtrp getiren de bu eektir. Mehmet Ali'nin anas, evde yapt btn iyi eyleri, yemez, imez, hi kimseye tattrmaz, alr kasabaya gtrr. Ben geldiim gnden beri geri, bunlarn bir miktarn evde alkoyabiliyoruz. Ben ya olsun, yourdu olsun, peyniri veya sucuu olsun, kasabadaki fiyatnn iki mislini verip almaa muvaffak olabiliyorum. Bu suretle de kadn gene memnun grnmyor. Mrldanyor. nk, onca, parann bereketlisi, pazarda kazanlandr. Onun iin, ok zaman hi kimseye haber vermeden, sabahleyin, afakla beraber svr. Zaten, yol uzundur. Kyllere sorarsanz, De-e, urackta, derler, amma kyllerin de-e, urackta'sn ben bilirim. En ksa de-e, be alt saat srer. Bunlarda zaman kavramyla mesafe kavramndan niin eser yoktur? Gn getike, bu sorunun karln, kendi kendime buluyorum. nk; bende de, buraya geldiim gnden beri, zaman kavram hayli zayflamtr. lk aylar, gnlerin adn unutuyordum. imdi, aylar birbirine kartryorum ve yalnz mevsimlerin deitiini hissediyorum. Ka yamda olduumu ve arkamda braktm gemii unuttuum gn, kimbilir, ne kadar rahat edeceim! Lakin, bu hale vardm vakit de, gene bu engin ve kurak ovalarn korkun geniliini hissetmekten kurtulamayacam. Bu his her an yreimi burkuyor, bam dndryor ve irademi hurdaha ediyor. Lakin, bu ky, bir l ortasnda, bir konak kadar bile yreime gven vermiyor. Bir konak, mesafe iinde bir hareketi gsterir. Bugn, burada iseniz, yarn bir vahann kenarna erieceksiniz. br gn, bir byk nehrin sular sizi karlayacaktr. Oysa, Orta Anadolu'da bir ky donmu bir konaktr. Burada, mesafe sizi yutmutur. Siz, mesafe iinde, dehetten donmusunuzdur. Gerekten, bir eski Hitit harabesine benzeyen bu kyde, insanlarn, toprak altndan henz karlm krk dkk heykellerden fark ne? Arasra, Bekir avu'la, onun gezip grd yerlerden bahsederiz. Bekir avu, ok yer gezip grm olmakla vnr. Onca, hemerilerinin bu kadar geri kalmalarnn sebebi, kendisi gibi gezip grmemi olmalardr. -Ah, beyim, bir dn. Yirmi yl askerlik bu. Ne Urumeli kald, ne am, ne Girit... Ve srasyla, btn bulunduu yerleri sayar. Ona gre dnya, bir uzun erit gibidir. Bu kyden balar, bu kyde biter. Ve bu erit stnde ehirler, lkeler, ktalar, adalar, sra sra, birer yol menzilini gsteren noktalardr.

-Girit'te, der, ben, sabun yaplrken grdm. Zeytini, byle bizim gibi dibekte dvmyorlar. Fabrikalar var: Bir yandan zeytin koyarsn, br yandan ya kar. ekirdekleri bir yana, p, posas bir yana gider. Buz gibi zeytinya. Aha, tpk stanbul suyu gibi. Sabuna gelince... -am m? Hey Allahm, hey... Oray grdkten sonra ben, gayri dnyann hibir tarafna metelik vermem. Bir su, bir yeillik. Tpk bizim imamn anlatt Cennete benziyor. nan olsun, beyim tam sekiz trl yemi saydm. Bir karpuzu var. Halebinkiler gibi bal. Hele Tulkerim karpuzu, be kii bir araya gelse yerinden kaldramaz. Bekir avu'un baka memleketlere dair, bu basit hikayeleri muhayyilemi tatl tatl okamaktan geri kalmaz. Beni, u bulunduum yerden alp gtren her sz, her hikaye, her resim bana, adeta bir bedii heyecan veriyor. Bir gn, Bekir avu, bana bilmem nerenin suyundan, yemiinden bahsederken, sordum. -Ya kadnlar?.. Elli yanda adam utanga bir ocuk gibi nne bakt. Geni ve srekli bir glmseme ile srtt. Bu vak'a, kye geliimin yedinci veya sekizinci aynda m ne oldu. Bu vak'a, diyorum. Zira, dilimin ucuna, farkna varmakszn, birdenbire gelen bu soru, bana, his hayatmn ayan dikkat bir merhalesine geldiimi ispat etti. Bu orak yerlerde, derimi kavuran ate, yava yava iimi saryor, gnlm kavurmaa balyor. Ben, yalnz sudan, glgeden ve yeillikten yoksun deilim. Buraya geldiim gnden beri, kadn veya kz denilmee layk tek bir yaratk dahi grmedim. Oysa, ben, Mehmet Ali'nin dnnde de bulundum. Mehmet Ali, buraya geldiimizin ikinci ay civar kylerin birinden bir kz ald. Bu, onun nc evlenmesi olmakla beraber, kendisine, bir yeni gveye yaplan eylerin hepsi yapld. Ah, ne ar, ne skntl ve ne kadar kaba idi bu dn! Mutlaka, Avrupa'da, bir cenaze alay bundan daha ferahldr. gn, gece sren bu tren esnasnda, bana en ackl grnen insan, Mehmet Ali'nin bizzat kendi oldu. nk o, gveylik sfatn taknd gnden itibaren, artk hibir ie yaramaz bir ey gibi oldu. Bir kede oturmaa ve bakalarnn geli gidilerini, oynaylarn, yiyip iilerini, giyinip kuanlarn kenardan seyretmee mahkumdu. Garibi u ki, gelin de ortada yoktu. Her gn, sabah olunca, kyn ihtiyarlar ve ileri gelenleriyle beraber bir duvarn dibine oturuyoruz. Delikanllarla gen kzlar ve bunlar arasnda krkn gemiler, ounlukta idiler. Ve hepsi birden, erkei az diisi ok bir kk insan kmesinden ibaretti. Birbirinden ayr halkalar halinde girip karlkl raksediyorlar, eleniyorlar. Bu rakslar, srekli zplamalardan ve saa sola gidip gelmelerden husule gelen, yeknesak ve ar birtakm danslardr. atlak bir zurna ve bir davulla arap kaba aras bir darbuka, havay atr-atr atlatyor. Ben, duvarn dibinde glmsemee, memnun ve ilgili grnmeye alyordum.

Elinde mzrak yerine denekler ve kalkan yerine birtakm tahta paralaryla eski hamasi rakslar taklit eden bir adama, arasra, bir lira atyorum. Her atmda itibarm bir para daha artyor... Adeta, oynayanlarn hepsine birden yeni bir evk geliyor. te, ky kadnlarnn, ky kzlarnn hepsi gzmn nndedir ve hepsi de yeni, ssl dnlk esvaplarn giymilerdir. Dizi dizi altnlar balklarnn etrafnda krk zil paralar gibi birbirine arpyor. ou biimsiz, bcr, yusyuvarlak veya lzumundan fazla iri olmakla beraber aralarnda kat kat kuma ynlarna ramen, insana narin, krpe ve tombul hissini veren vcutlar da yok deil. Fakat, bunlarn ellerine, ayaklarna baklnca o hafif tatl his hemen dalveriyor. Bu dn esnasnda bana en ok strap veren ey, ziyaretler oldu. leri isim veremeyeceim birtakm kark yemeklerle dolu lengerler getirilip ortaya kondu mu ne yapacam bilmiyordum. Bir kadn, eteinin iinde ekmekleri daha dorusu ya yufkalar- getiriyor. Her birimizin nne bir topak atyor ve eller hep birden lengerlerin iine dalyor. Bunlar arasnda bazen Mehmet Ali'nin gveylik knal elleri de vardr. imden: Mutlaka btn bunlara almalym diyordum. Fakat, Mehmet Ali'nin evlenme treni btn gayretimi krar gibi oldu. Nihayet, gelin bir hamam bohas gibi cansz ve ahsiyetsiz, evden ieri sokuldu. Kular nasl seviir? Kediler nasl seviir? Biliyorum. Lakin, bu ky halknn nasl sevitiklerini tahmin edemiyorum. Bizim gibi, gzgze bakrlar m? El ele tutuurlar m? Dudak dudaa gelirler mi? Okaylar nasldr? Kalbin, bir st ana gibi kabarp tat dakikada, azlarndan kan sesin anlam ve ahengi nedir? Mehmet Ali'nin evlenmesinden sonra, bu benim iin bir dnce konusu oldu. Anadolu'da, kyl kadn uhluktan, naz ve iveden o kadar yoksundur ki, onlarn hangi biriyle, br bre, koyun koyuna yatsam, vcudumun hibir ey duymayacan tahmin ediyorum. htimal ki, ok da fena kokarlar. Kendileri hakknda, bu hislerimi igdleriyle sezdikleri iin midir, nedir bilmiyorum, onlar da, bana her rastgelilerinde, arkalarn eviriyorlar. Yahut -eski Yunanllar devrinde yas tutan kadnlar gibi- yere melip balarn rtyorlar. Ve benden baka hibir erkee bu hareketi reva grmyorlar. Buraya geldiimin bilmem kanc haftas idi. Mehmet Ali'ye sordum: -Kadnlarnz niin yalnz benden kayorlar? -Yabansnz da ondan, beyim. Bu yaban laf, beni, nce ok kzdrd. Fakat, sonra anladm ki, Anadolu'lular, Anadolu kylleri tpk eski Yunanllarn kendilerinden bakasna barbar lakabn vermesi gibi her yabancya yaban diyorlar. Bir gn... bir gn, onlara, ispat edebilecek miyim ki, ben bir yaban deilim? Benim damarlarmdaki kan onlarn damarlarnda ileyen kandr. Ayn dili sylemekteyiz. Ayn tarihi ve corafi yollardan, hep

birlikte gelmiizdir. spat edebilecek miyim ki, ayn Allah'n kuluyuz! Ayn siyasi mukadderat, ayn sosyal balar, bizi kardelik, evlatlk, analk babalk stnde bir yaknlkla birbirimize balamtr. Lakin, hangi szlerle, hangi seslerle? Gndelik hayatn ufak tefek ihtiyalarn bile anca ifadeye g bulabiliyorum. Nerde kalm ki, onlarla, bu kadar genel konular zerinde konuacam!.. Gn getike daha iyi anlyorum: Trk entelektli Trk aydn, Trk lkesi denilen bu engin ve ssz dnya iinde bir garip yalnz kiidir. Bir mnzevi mi? Hayr; bir acayip yaratk demeliyim. yle ya, bir insan tasavvur edin ki hangi rktan, ne cinsten olduu belli degildir. Kendi vatan addettii memleketin dibine doru ilerledike, kendi kknden uzaklatn hissediyor. Hissetmese bile etrafnda nasl olan boluk, souk ve itici hava, ona her an kendi toprandan sklm bir aykr, bir acayip nebat olduunu bildiriyor. Her memleketin kylsyle okumu yazm zmresi arasnda, ayn derin uurum var mdr. Bilmiyorum! Fakat okumu bir stanbul ocuu ile bir Anadolu kyls arasndaki fark bir Londral ngilizle bir Pencapl Hintli arasndaki farktan daha byktr. Bunu yazarken, elim titriyor. Buraya geldiim gnden beri beni igal eden en nemli, en byk ey, Mehmet Ali'nin evindekilerden balayarak, kylleri kendime altrmak, sndrmak olmutur. Lakin imdiye kadar -ite buradaki yaantmn bu sekizinci aydr hala kk smail'le Mehmet Ali'nin anas Zeynep Kadndan baka birisinde muvaffak olduumu sanmyorum. Geri, kyllerden ouyla ahbapa konuuyoruz. Aa alt, eme ba, dere boyu ve kahve arkadal ediyoruz. Lakin, yle derinlii olmayan, o kadar gevek bir ahbaplk ki, gryorum, ne onlar ben, ne onlar beni tatmin ediyor. Hepsi benim yanma yrekleri, kafalar gibi kaln sarglarla balanm olarak geliyorlar. Ve bahislerimiz hep topraktan, havadan, zamandan yaknmaktr. Esasen, Mehmet Ali'nin anasyla da, bundan baka bir ey konumuyoruz. On iki yldr, dul olan ve btn ailenin tek ba, bu kat, sert ve mtevekkil insanda, tabii glerden bir ey gizlenmi gibi duruyor. Krk yanda mdr? Ellisinde midir? Bilinmez. Eli aya, bir aacn henz topraktan sklm kkleri gibidir ve bilirim ki, vcudu, bir mee kt kadar salamdr. Onun, ok kere, kk boz eein tayamad en ar ykleri alnndan bir ter akmadan dimdik tadn grm ve tarlada, saatlerce, belini dorultmakszn altna ahit olmuumdur. Zeynep Kadn, bir gn, bir komu kavgasnda, paylalmayan bir kocaman dibek tan, huunetle teperek bir hamlede yere devirmiti. Zaten, bu sakin ve mtevekkil kadnn, fke bana vurduu zaman ne yapaca kestirilemez. Bir defa, kasabadan ge gelen smail'i, altna alp yle bir dvd ki, Mehmet Ali de dahil olmak zere, btn ev halk ocuu elinden alamadk.

te, bu vak'a esnasndadr ki, hem Mehmet Ali'nin kars ve hem de kz kardeleriyle karlatm. Beni sofrada grr grrmez, her de, bir kmeste rkm tavuklar gibi katlar. smail alamyordu. Barmyordu. Sanki bir ar ve zahmetli grev esnasnda imi gibi ciddi idi. Yalnz kendisini anasnn elinden ekip odama srklediim vakit, clz ve kk gsnn altnda, kalbinin bir demir tokmak kuvvetiyle iddetli iddetli arptn duydum. erisinde tok tok vuran bu ses, onun incecik gs tahtasn hurdaha etmee kafiydi. Nasl oldu da, deminki badireden, sa ve salim kurtulabildi? Her vakit, her vakit bu clz, soluk ve raitik insanlar iin kendi kendime sorduum budur. Zeynep Kadndan yz kat daha hain ve merhametsiz olan bu tabiatn srekli dayaklar altnda didik didik olmu btn bu insanlar, koruyan ve hayatlarn devam ettiren gizli kuvvet nedir? Hey, onu sana sormal, Zeynep Kadnn karn!.. O mthi dayak faslndan sonra, smail, bir sre benim odamda, bzlm kald. Sonra, uykuya dald. Odann bir kesinde, zavall kk ve mustarip vcudunu seyrediyorum. Bu vcut, her taraf krlm, birbiri stne ylm bir kle halinde. Kafa; iki kolla dizlerin arasnda kaybolmu. Odann sessizlii iinde solumalarn duymasam onu ufak bir paavra yn sanacam. Bu yaratk, ocukluk nedir bilmedi. Baka diyorlardaki ocuklarn glp oynamaktan baka bir ey yapmadklar mutlu ada, bu, yirmi yanda bir delikanlnn g dayanaca btn ar ileri gryordu. Yk tayordu. apa apalyordu. Dier taraftan stma, kk brn zehirli trnaklaryla oyuyordu. Acaba, doduu gnden beri, bir defa olsun, hibir eye gld m? Sanmam. yanda, drt yanda yavrular gryorum. Hepsi, yzlerine, krk yanda bir adam maskesi takm gibi. Yrylerinde bile olgun bir adam arl var. Arkalarndan bakarken, onlara, birtakm kederli cceler denebilir. Geldiim gece, smail de benim zerimde bir cce etkisi brakmad m? Onun ocuk olduuna, sonradan yava yava altm ve onu sevmee baladm. Ona bakarken bir derin acma duygusu, benliimin ta derinliklerinden birer gzya halinde szd. Kalbime topland. Ona doru gittim. Srtn okadm. Zavall kyl ocuu! Sen, iki vey anann yavrususun. Biri demin seni dven anandr, br de seni her gn dven, doduundan beri her gn dven yurdundur. kisinin acs arasnda, byle kavrulup gitmisin. Yarn genlik ana girecesin. Lakin, o vakit de, o vakit de... Savata grdm btn o erler, gzmn nnden bir daha geiyor. Onlarn yrtk alvarlar ve krmz mintanlaryla yalnayak gelilerini, sonra haki elbiseleri iinde, kah srtst, kah yzkoyun dp llerini gryorum. Siperlerde, kendi kendine yava sesle konuan Mehmetiin sesi kulama geliyor. -Neden korkacakmm, her gn atyor, atyor, hibiri demiyor!

Bunu sylerken, mutlaka havada, bann stnde dman uaklar homurdanyordu. Dnya ile istediim gibi ilikimi henz kesmi deilim. stanbul gazetelerini arasra alyorum. lk nn zaferini, bunlarn birinden rendim. Bu olay, benim iin gnlerce sren bir sevin kayna oldu. Kyde her nme gelene durmadan bunu anlatyorum. Yalnz bundan bahsediyorum. Diyebilirim ki, elimden kimse kurtulamad. Bana sokakta arkasn eviren kadnlar, beni grnce kaan ocuklar bile elimden kurtulamad. Mehmet Ali'nin anas, kz kardei, kars, kk kardei ve bilhassa Mehmet Ali benden bunalacak hale geldiler. Kyde, zaten aklma gveni olmayanlar, beni, bsbtn ldrd sanmlard. Bir an geldi ki, ben de kendimden phelenmee baladm. Sevincime bir had tayin ettim. Eleme, kedere, hatta sevince bir snr tayin etmek... Bunu, yalnz ehirlerde olur bilirdim. Meer insan, kylerde, da balarnda ve maara kovuklarnda da samimi olmak, iinden geldii gibi, iinden geldii kadar glp alamak hrriyetine sahip deilmi, toplumun grenekleri, kurallar, insanlarn yar plak yaadklar bu kstebek yuvalarnda da ayn iddetle hkm sryormu. Hele, bu donmu alem iinde, sevinli bir adam grmek kadar anormal bir ey olur mu? Bu toprak duvarlar, rldkleri gnden beri mutlaka hibir kahkahann aksi ile nlamamtr. Bu durgun tevekkl havas, hibir enlik grltsyle dalgalanmamtr. Mehmet Ali'nin drt yllk bir ayrlktan sonra evine geldii gece gzmn nnde: Sessizce, lambay yere koyup ekilen anann glgesi. Sska bir ocuun ackl, kslm yz. Mehmet Ali'nin dn gzmn nnde. O gn her gnden daha kasvetli, daha ar bir gnd. Zurna atlak, oyunlar isteksiz ve yemek tatszd. nn zaferinin ertesi, ben bunlara kzmyorum. Acaba memleketin neresi donand? Neresi enlik etti? Bu byk olay, gazetelerde alelade bir havadis gibi mi geti? Hibir yerde, Mustafa Kemal'in smet Paa'ya, smet Paa'nn Mustafa Kemal'e ektii telgraflar, alevden birer satr halinde, gkyzne izildi mi? Gelen gazetelerde, bo yere bir genel nee yanks aryorum, bulamyorum. Belki Anadolu'nun cra bir kasabasnda, Ankara'da, uraya buraya aslm, tek tk kandiller, bu zaferin tek enlik aydnlklardr. Hayalimde, kendi kendime yaktm bu klar, bana engin ve karanlk bir gurbet diyar olan Trkiye'de donmu ve kr olmu gnllerin tek hayat mihraklar gibi geliyor. Ne snk, ne fersiz, ne clz hayat mihraklar! Gnn birinde bunlar, byyp boz renkli Anadolu yaylasn, starak aydnlatacak bir heybetle ate halini alabilecek mi? Eer yle olacan bilsem... Eer bilsem... Birka gnn kasabada geirmee giden muhtar, birtakm havadisler ve

birtakm yeni fikirlerle dnd. Geri, bana pek almyor. Fakat, ben, bana sylediklerinin arkasnda, sylemek istemediklerini kefediyorum. Ve baz yarm cmlelerini, bakalarndan iittiklerimle tamamlayarak kafasnn iindeki eylere nfuz ediyorum. Ona gre, Kemal Paa'nn Hem de ok tehlikeli imi. beraber deilmi. Padiah, diye bir kralie varm. O demi. at yol, kmaz bir yolmu. kmaz bir yolmu, nk padiah kendisiyle dmanla oktan bar yapm. Sonra, Avrupa ie karm. Ben sizin mklnz hallederim,

Tehlikeli bir yolmu. nk... dman yalnz zmir'de ounup otururken, Kemal Paa'nn ettiklerine kzp; daha ileriye varm. Bursa'ya kadar gelmi. Nihayet geen gn, nn'ye dayanm. fkeden tirtir titreyerek: -Oradan pskrttk, hem de de de... diyorum. Muhtar, sinsi bir tebessmle, krl sakal arasndan glmsyor. Onu omuzlarndan tutup sarsmak ve: -Ne glyorsun? diye barmak istiyorum. fkemi, yzmden sezen kyller, birer birer etrafmdan ekiliyorlar. Muhtar, onlarla beraber ensesini kaya kaya ve nne bakarak uzaklayor. Biraz tede, benden uzak bir evre tekil edip duruyorlar. Nihayet, ok yalnz kaldm hisseden Mehmet Ali, mahup inahup, bana yaklayor. Yanmda meliyor. Daha dn kesip yonttuu st dalndan denei ile topra drtlyor. Bana bir eyler sylemek istiyor. Fakat, nereden balayacan bilmiyor. Birden soruyor: -Beyim bizi gene askere alacaklar m? -Olabilir. -Nasl olabilir, beyim? Bizi terhis etmediler mi? -Ettiler ama, dmanlarmz terhis filan dinlemiyor. Bak, uraca kadar geldiler. Biraz kulak verseydik top seslerini duyacaktk. Dman askerleri u tepenin ardndan grnverirse, elin kolun bal durabilecek misin? Gelip de, senin evini, kyn yakp ykarken, oluk ocuunu dipikle itip drtelerken, bir kede kar gibi bzlp duracak msn? -Yok, beyim, buraya kadar geleceklerine aklm ermez. -Eer her ky, bu kydekiler gibi dnrse, eer her talimli asker, senin gibi tekrar askere gitmekten korkarsa, tabii gelir. Ona hi phe etme. Tekrar nne bakp, denein ucuyla topra eiyor. Onu, artk hi tanmyorum. Benim eski erimle bunun arasnda, artk hibir iliki yok. Haydi git, haydi git; onlarla hasbhal et, demek ve btn eyam toplayp, buradan kamak istiyorum. Cephede, hibir ie yaramaz mym? Adam sen de. Bu kolsuzluum, hem kendime, hem aleme kar icat edilmi bir

bo bahane... Yava yava kyllere hiddetim, kendi aleyhimde bir nefret haline evriliyor. Oturduum yerden kalkp ovaya doru iniyorum. Bu bir nisan gndr. Gkyznde beyaz bulut kmeleri birbirinin stne, ylyor. Havada bir yamur kokusu var. Fakat, ayamn altndaki toprak kuru, sert ve kokusuzdur. Bu yl, ok don oldu. Hayvan telefat, kyllerin gzn korkuttu. Salih Aa'nn fikrine gre, gelecek mahsul mevsimi ok kt olacak. Yryorum, yryorum. Byle saatlerce, gnlerce, aylarca, hi durmakszn yrmek istiyorum. Biliyorum ki, bu orak toprak dalgalarnn sonu yoktur. Birini anca br, brn anca bir bakas grnr. Bu ky, arkamda brakacam. drt saat sonra, gene tpk bunun gibi bir ky nme kacak. Gene kaacam. Gene kaacam. Porsuk ay, beni nereye kadar gtrebilir? Zira, bu ay nme kt andan beri, hep onun kysnda yryorum. Vakit vakit, ayam topran stne frlam bir st kkne arpyor. Ne snepe, ne miskin, ne biare aalar. Porsuk ay'nn bal le gibi kokuyor. le saati. Arasra, bulutlarn iinden syrlan gne, bir mddet ensemi yakp geiyor. Kimbilir, baka yerlerde bahar ne gzeldir. Besbelli, baka yerler derken, stanbul'u, stanbul'un sayfiyelerini dnyorum. Feneryolu, Gztepe, Erenky... Yreim bir karanlk odaya hapsedilmi yaramaz bir ocuk gibi hopluyor. Param Salih Aa'da, eyam ve kitaplarm Mehmet Ali'nin evinde brakaym ve gideyim, gideyim... Bylece stanbul'a kadar yryeyim. Bunun, gerekletirilmesi imkansz bir hayal olduunu bilmekle beraber gerekten yolumun ta ucunda bir stanbul varm evkiyle yrmekte devam ediyorum. Yolumun stndeki dalar, nehirleri, sarp ve etin geitleri, Sakarya'y, Bozda', Acda' yok farzederek, hemen hemen, gz kapal yryorum. Unutuyorum ki u dakikada istesem, Porsuk ay'nn br tarafna bile geemem. Bylece karmakark dncelerle, ne kadar yrmm, bilmiyorum. Birdenbire seyrek ve serin bir kavak kmesinin iine daldm hissettim, durdum. Bu ufak korunun iinde, kk, dar, fakat berrak bir dere akyor. Bu, lde bir vaha m? Derhal iime derin bir skunet geliyor. Durduum yere meliyorum ve elimi suya sokuyorum. Ne o? Bu ani hrt nereden geldi? Ve bir ksk kadn glmesi? Etrafma bakmyorum. Sol yanda, bir gen kz silueti bir geyik hafifliiyle derenin kenarnda aalarn arasna doru kayor. Biraz tede durdu. Dnp bana bakt. Mehmet Ali'nin kynn, iki saat tesinde, byle bir yer! Byle bir yz! nanlmayacak ey! Uzaktan bana glmsyor. Yaz ve uzunca yznn ortasnda, iki yeil gz ve bir sra iri beyaz dile bana glmsyor. Tpk

Mehmet Ali'nin kyndeki kzlar gibi giyinmi. Ba tpk onlarn ba gibi, kat kat sarglarla sarl. Beli kuakl ve alaca pazen donlu bir kz. Niin bana birdenbire harikulade bir ey gibi grnd? Ben de, uzaktan ona glmsyorum. Aalardan birinin arkasna saklanyor. Yaklaaym m? Belki, rktr, bsbtn karrm. Tekrar suya eiliyorum. Fakat btn mevcudiyetimle hissediyorum ki, sakland aacn arkasndan bana bakyor. Birden bam evirdim. Aacn arkasndan darya uzanm ba, tekrar ekildi: Bu, bir nevi oyun gibi. Kendi kendime syleniyorum: -n midir, cin midir? Cin olsa, imdiye kadar kaybolmas gerekirdi. n'se, benden niye kayor? Sezdirmeden, gz ucuyla, tekrar ayn noktaya bakyorum. Orada hi kmldamadan duruyor. Artk sabrm tkendi. Dorudan doruya ona seslendim. -Kzm benden ekinme. ine bak. Ben yabanc deilim. Te uradaki kydenim ve kyn ismini verdim, imdi, syle bakaym; sen hangi kydensin? Aacn arkasndan g iitebilecegim bir sesle: -Bizim ky de uzak deil. Te, urackta... Ve kyn adn syledi. Fakat, bu kadarck bir konuma ile aramzdaki mesafe katedilmi olamad. Kz gene aacn arkasna saklanm, ben gene suya eilmi kaldk. Ayaa kalktm. Ona doru birka adm attm. -Haydi, seni rahat brakaym. ine bak. te ben gidiyorum, dedim ve dereyi atlayp br tarafa getim. Derenin br kysnda, ben, artk bsbtn baka bir adamdm. O gn bugndr, kendimi toplayamadm. Dereyi atlarken, sanki iimden ar bir ey yuvarlanp dt. yle bir ey ki, on dakika ncesine kadar, ben onu kalbimin stnde veya kafamn iinde, bir demir glle gibi tayordum. te bu, yuvarlanp dt. imdi, hafifim. O kadar hafifim ki kolumu bir kanat gibi kmldatsam havaya uabilirim. nsann gnl ne tuhaf Gnn birinde, kavak aalar arasndan, bir gen kzn glmsemesi, bir derecik, bir atlay. Her ey deiiyor. Ortada, biraz nceki adamdan eser kalmyor. Nereye gitti, o adam ne oldu? Eriyip gidiverdi mi? Ve onun yerine gelen bu adam kimdir? Nedir? Kendi kendime, ak olduumu itiraf etsem ok gln bir ey yapm olurum. Yam otuzu geti. Ben beladan artakalm bir adamm. Zaten yirmi yamda iken de ak hususunda o kadar safderun deildim. Baka eyler iin, ekseriya yumuak, scak ve cokun olan gnlm kadn nnde, sert ve souk durmasn bilirdi. Kadna inanmaktansa, onu aldatmay daha tatl bulurum. Zira sevildiini hisseden kadn kadar ekilmez bir ey yoktur. Kadnn gerekte, namert ve kanck olan tabiat, yle bir safhada, adeta ldrc bir mahiyet alr. Yabani kedilikten, zehirli ylanla geer ve gitgide, hayalimizin lemeyecei kadar derin, nihayetsiz ve tuzlu ktlk

denizinde, glerek rlplak yzmee balar. Ben, bu geree ac ahsi tecrbelerden geerek varm bir adam deilim. Benim aklarm, daima birer cinsiyet buhranndan ibaret kald. Bunda, iftleme mevsiminde muhtelif krizlere den baz hayvanlardan farkszdm. ki gnden beri, kyde, olaanst zamanlara mahsus bir hal var. Bayram m? Hayr. nk, hi kimse yeni esvaplarn giymemi. Biri mi evleniyor? O da deil. Yalnz, herkes iini gcn brakm, unun bunun evinde hemen gizli diyebileceim birtakm toplantlarda... Sonra genel bir avarelik, bir kendinden gei, gzlerde bir almadm parlt... Mehmet Ali'nin anas bile glmsyor ve yirmi ya daha gen grnyor. Bekir avu'un az kulaklarna varyor. Bir Geldi... szdr fsldanyor. -Geldi. Ahmet'inkilerin odasnda... -Geldi. Grmediniz mi? -Geldi; ama ok kalmayacakm. Mehmet Ali'yi yle bir kenara ektim: -Ne var? Ne oluyor? O da kendini genel heyecana kaptrm grnyor. Srtarak: -Hi, beyim, diyor. Fakat ben sktrnca syledi: -eyh Yusuf geldi beyim, eyh Yusuf... -Bu eyh Yusuf da kim oluyor? -Mbarek, byk bir adam. Her yl gelir, duasn alrz. Hastalar okur fler. Bize gzel tler verir. Yol gsterir. Ba skda olanlar selamete karr. -Hangi tarikattan bu eyh? -Bilmem beyim; o kadarn gayri bilmem. -Peki, bu adamn imdiye kadar size ne iyilikleri dokundu? -ok, beyim. Fakat, bu iyiliklerin bir tanesini saymadan, yalnz, esrarl bir tavrla ban sallyor. -Yalnz muhtarn karsn iyi edemedi. -Ya Salih Aa'nn olunun kamburunu dzeltebildi mi? -Ya Bekir avu'un kz Zehra'nn gzlerini aabildi mi? -Ya u meczup Memi'in akln bana getirebildi mi?

Mehmet Ali cevap vermiyor. nne bakyor. Biliyorum ki bana, iinden, fkeleniyor. Bana kar, her ne zaman fke duyarsa byle sessiz, nne bakar. Daha alayc, daha babayani bir tavr taknarak devam ediyorum: -Gelelim tlerine... Neymi bakalm onlar? -Aklmda kalmam beyim; anam bilir. Benim elimden kurtulmak iin anasn aryor. htiyar kadn: -O ne bilir; dedi, eyh Yusuf Efendi kim, o kim? -yle ise sen anlat bana, Zeynep Kadn. -Nasl anlataym ki... O da iin iinden kamyor. Nihayet, eyh Yusuf Efendi'ye yalvarp onu bu eve getirmee karar veriyoruz. Bu ii, bin bela, Mehmet Ali stne ald. Muhtarn evine gitti. Fakat, gitmesi ile gelmesi bir oldu. Muhtar O sizin ayanza gider mi? Siz onun ayana gelin demi. Bunun zerine hep birlikte kalktk; gitmee mecbur olduk. Muhtarn evinde, eyh Yusuf'un oturduu oda tkabasa insanla dolu. O, kede bir hasr stnde bada kurmu oturuyor. Srtnda eskiden yeil olduu belli bir cppe var. st ba, sakal o kadar kirli ki, -yanna yaklamaa hacet yok- kapdan itibaren bir teke gibi kokuyor. Beni grnce kk kalabalk, kendiliinden dald. Mehmet Ali ile anas arkamda, ieri girdik. -Merhaba eyh Efendi. Rahat kam bir adam huzursuzluuyla ban kaldrd. Beni, uzun uzadya szdkten sonra disiz aznn iinde bir homurtu halini alan u szleri geveledi: -Merhaba, merhametten gelir. Sen kim oluyorsun ki, bana merhamet edeceksin? Hemen, Muhtar sze kart: -Kusura bakma; yabann biridir, dedi. Ben, tek elimin yumruunu, bir anda, hem eyh'in, hem Muhtar'n suratna savurmak ihtiyacn g zaptediyordum. Yar glmseyerek, yar dilerimi skarak dedim ki: -Sen yalnz merhamete deil, terbiyeye de muhtasn. Disiz ihtiyar teke, bu szm zerine, insana hayret veren bir eviklikle yerinden frlad. Kapnn bir kenarnda duran pabularn koltuunun altna almasyla darya uramas bir oldu. Herkes, arkasndan kouyor. Hatta Mehmet Ali bile. Ben, biraz akn, biraz mahup, oturduum yerden kalkyorum. Geri sonradan, bu olayn u son safhasn hatrladka, ok defa, glmekten katlmmdr. Fakat, o gn, dtm hzn sonsuzdu. Yalnzlm,

kimsesizliimi ve yabanclm o gnk kadar iddetli hissettiim olmamtr. Benim iin, bu bunak Trk eyhinin, stanbul'daki ngiliz subayndan fark nedir? Her ikisinin ruhu ile benim ruhum arasndaki uurum, ayn derecede derin ve karanlktr. Bu da onun gibi, beni kam ile dvecek ya da, etimi bir zindalda rtmekten zevk duyacak. u anda, burada bulunacama, Londra'da bir mutaassp Protestan rahibinin evinde olsaydm, ayn istiskali grmeyecek mi idim? Ayn hzn, ayn elemi, ayn yabanclk ve kimsesizlik hissini duymayacak m idim? eyh Yusuf, benim yzmden, bu yl ky abuk terketti. Fakat, giderken grdm. Kyllerden ald hediyelerin yk altnda, hem kendisinin, hem eeinin beli bklmek raddesine gelmiti. Her ikisi de, birbirinin ard sras, sendeleye sendeleye gidiyorlard. eyh Yusuf gitti. Fakat, zehirini kyde brakt. Hava bir sre, bir uzun sre, onun nefesiyle dolu kald. Kyller artk benden nefret etmee, bana kzmaa bile lzum grmyorlar. Bana, yalnz acyorlar. Bana bir mahkum, bir idam mahkumu bir ukubete arplm lanetleme adam gibi bakyorlar. eyhin gazabna urayan, u zavallnn hali ne olacak? Hepsinin dudaklarnda, benim hakkmda, bu sorunun izildiini gryorum. Ve ben, bu dikenlerin arasndan, geen gn kefettiim vahaya kayorum. Ancak burada kendimi buluyor, bam dinliyorum. Burada kavaklar daha serin. Dere daha berrak. Fakat, artk, korunun rstai perisinden eser grmyorum. Kendi kendime: Acaba, o gn, bana grnen bir hayal miydi? diyorum. Ve onu, muhayyelemde tekrar canlandrmaya alyorum. Bir gn, kyne kadar gittim. Sokaklar dolatm. Birka kyl ile hobe ettim. Hatta amardan dnen kadnlar grdm. Fakat ona, bir trl rastlayamadm. Nihayet, bir defa... Nihayet bir defa, gene dereden kye doru giderken onunla kar karya gelmeyeyim mi!.. Kendinden daha kabaca bir kzla, ierisi kirli mintan, akr, gmlek ve yazma dolu bir uzun tahta tekneyi tayordu. Teknenin bir ucunu, n tarafndan, o tutuyordu. Beni grnce botaki eliyle bartsnn ularn yzne gtrd. Ve ban, br tarafa evirdi. Sezinledim ki, rtnn altndan sedef dileri parlyor. Kye doru, be on adm atp dndm. Bu hareketimle, aklma, stanbul mesirelerindeki kadn takipleri geliyor. Kendimi Kudili ayr'nda, Yourtu Deresi'nin kenarnda sanyorum. Bu kyl kznn, oradaki mahalle kzlarndan fark ne?

Endam, onlar kadar ince, yry, onlarn yry gibi ahenkli ve onlar kadar ivebaz deil mi? Hi phesiz, bunun ayaklar plak ve belki topuklar da atlaktr. Fakat, vcudunu saran kabasaba kumalarn altnda, kusursuz taze bir bedenin btn cazibesini hissediyorum. Bir de dnp arkasna bakmasn m? Artk kalbim hzl hzl arpmaa balad. Arkadana veya kzkardeine benim iin bir ey sylemi olacak ki, o da dnp bakt. imdi ikisi birden glmekten krlyorlar. Ta yanlarna kadar sokuluyorum. O vakit, gene ikisi birden arkalarn dnyorlar. Ta kesilmi gibi kaskat duruyorlar. yle bir duru ki, hemen uzaklamaa mecbur oluyorum. Bu, insan diisinde yeni grdm bir haldir. Herhangi bir gen erkek. istei ve scak ilgisi karsnda, yumuayp eriyen, yahut, cinsi gree davet eden bir fke ile irkilip gerilen kadn vcudu, burada ilk defa olarak btn manasyla donuyor. Bir kadn elikten bur gibi meydan okur bir mukavemet timsali haline geliyor. Bekaret burada bir zrh gibidir. ::::::::::::: Lakin, neden biare Sleyman'n kars, bunlar arasnda, bir istisna tekil etmi? Ha sahi siz, bu hikayeyi biliyor musunuz? Bizim kyde, bir Sleyman vardr. Mehmet Ali'den biraz sonra, o da civar kylerin birinden bir kz almt. te, bu kz temiz kmam, Sleyman: Sana kim dokundu? diye sormu. Kz, Aam demi, kkten tarlada oynayorduk. Beni omuzlarmdan yakalad. Altna ald. Skt, skt. te ne olduysa, o zaman oldu. Sleyman: -Kaza, desene demi. Susmu. Fakat, kyller susar m? Kzcaz, bir taa tutmadklar kald. Sonra, yava yava, onlar da uramaktan vazgetiler. Yalnz, Cennet, -bu gen kadnn addr- alt ay gemedi, bir gece, bir al duvarnn dibinde bir yabanc adamla yakaland. Btn ky halk sopalar, apalar, vendirelerle, bu ak hava zinaclarnn stne hcum etti. Cennet'le a, aln duvarn kendilerine siper yapp hcum edenlerin zerine, yle bir ta yadrdlar, yle bir ta yadrdlar ki, herkes dald. Kamaya mecbur kald. Ve Cennet, Homeros devrindeki esir kzlar gibi, kale duvarnn stne kp: -Ben, yalnz kocama teslim olurum! diye bard ve kocas gitti; onu elinden tutup evine getirdi. Kadnn sylediine gre, meer bu kadar tevatre sebep olacak bir ey yokmu. O adam emmiolu imi; yoldan geerken aln nnde rastgelmi, yle duvarn dibinde biraz konumular... Sleyman'n karsn, bu zaferden sonra artk bsbtn serbest braktlar. nk, o kyn iinde bir nevi kuvvetin, bir nevi hakimiyetin timsali oldu. Cennet, levent, gelgelli, kahkahas bol ve keskin bakl bir kadndr. Kalarna rastk eker ve ellerine kna yakar. Baka kadnlar gibi erkekten rkp kamaz. Herkesin iinde, hatta benim bulunduum yerlerde bile elini kolunu sallayarak, gsn gere gere

dolar. Tarlada apa apalarken, evde yemek piirirken, derede amar ykarken durmakszn ark arr. Karsnn yannda Sleyman, boynu bkk ve hep srtan bir ocuktur. Derler ki, Cennet'in arasra ona, iki tokat att da olurmu. Sleyman btn manasyla, Trk masallarndaki Kelolan tipidir. taatli, klbk ve biraz da filozoftur, ruhunun sonsuz derinlii vardr. Yerine gre Ak Garip, yerine gre Yunus Emre'dir. Nasreddin Hoca bu dldendir. Zmrdanka masal bunun iin kmtr. obanla peri paadiahnn kz masalndaki kahraman da odur. Onda bitmez tkenmez yolculuklarn yaratt sabr, kular ve kurtlarla dp kalkmann verdii sadelik, bir yksek yaant ilkesi haline girmitir. Macerasn grendiim gnden beri, onun candan dostuyum. Fakat, bir defa nasip olup da, babaa dertleemedik. Sleyman, insan yadrgar bir yaratktr. Son olaylar onu bsbtn ekingen ve vahi etti. Ancak, kk ocuklarla bir arada oturabiliyor. Onun en samimi dostlarndan biri de Memi'tir. Eski bir mescit viranesinin iinde, saatlerce yanyana kaldklar oluyor. Sleyman yarm saatte bir kelime syler. Memi, cevap vermeksizin glmser, yahut ban iki tarafa sallamakla yetinir. Sonra bir sigara yakarlar. Ttn dumanlar, balarnn stnde, havaya gre, kah kaln ve ar halkalar tekil ederek bolukta sallanr. Kah bir buhurdandan kan tts gibi boum boum yukarya doru kar. Cennet, kocasn, ok defa bu halde gelip yakalar. Ve viranenin talarndan biri stne dikilip iki elini brne dayar: -Hele u mymntya bakn. Hele u mymntya bakn! Sleyman, karsnn sesini iitince bir ok gibi yerinden frlar. Titrek, ince ve yava bir sesle mrldanarak karsna doru yrr. -Aha geliyorum; aha geliyorum. -Hani bugn kasabaya gidecektin? -nallah, yarn giderim. Bugn gidemedim. -Gidemedin mi? Ne ettin ki gidemedin? -Su tadm. Damn yklan tarafn yaptm. -Bu da i mi? -ocuklar, derenin stndeki kavak ktn devirmiler. Onu yerine koydum. Bylece konuarak eve girerler. Fakat Cennet'in girmesiyle kmas bir olur. Soluu eme banda alr. Kulaklarnda kpeleri vardr. Boynunda kk Mahmudiye altnlar dizi dizi parlyordur. Gsnn birka dmesini, mahsus ak brakmtr. Az, eme bandaki kadnlara bir eyler anlatrken, gzleri gelip geen erkekleri szmektedir. ncil'de bahsi geen Samire'li kadn, bundan baka bir ey mi idi? Biz, bu gnl ileriyle megul olduumuz srada, zavall Mehmet Ali'nin korktuu bana geldi. Askere arld. Bundan, bir sabah,

uluyan bir kadn sesiyle haberdar oldum. yle bir uluma yle bir uluma ki, sanki evde birisi lm gibi. Odamdan dar frladm. -Mehmet Ali; Mehmet Ali... Ses yok. -Zeynep Kadn... smail... Gene ses yok. Ulumann geldii tarafa doru gidiyordum. -Ne var, ne oluyor? Bu, Mehmet Ali'nin karsnn sesidir. Mehmet Ali'nin, bana bir Allahasmarladk demeden gitmi olmasna ihtimal veremiyorum. Muhtar, jandarmalar, Mehmet Ali ve kendisiyle arlan bir iki kii kapnn nnde toplanm duruyorlar. Mehmet Ali'nin yz bembeyazd. Bana bakyor, fakat hi tanmyor gibi. Nihayet ta yanna yaklap neler olduunu sorunca, mahzun ve kskn nne bakt: -Ben sana dimedim mi idim? te... diye, mrldand ve elinin tersiyle bana jandarmalar, muhtar gsterdi. Muhtar, iki jandarmann ortasnda, artk kyllkten km, bir hkmet memuru gibi duruyor. Kendisine verilen damgal ve matbu katlar dikkatle gzden geiriyor. Hepsini, birer birer inceliyor. Beni grnce, merasimle ayaa kalkt ve jandarmalara kalkmalarn iaret etti. Ben de onlarn srasnda bir sandalye alp oturdum. Jandarmalar, daha yirmi iki ky dolaacaklarm. Mehmet Ali ile arkadalarnn yirmi drt saate kadar behemehal Eskiehir'de olmalar gerekiyor. Mehmet Ali kolunu benden tarafa uzatarak: -Hi yetiilir mi? te beye sorun, dedi. Mehmet Ali'nin asi bir hali var. Onun bu tarafn grmemitim. Muhtar, btn resmi otoritesini taknd. -Nasl yetiemezmisiniz? Pekala yetiirsiniz, dedi. Mehmet Ali, burnundan soluyordu. Tam bu srada, nereden kt bilmiyorum. Zeynep Kadn, dimdik karmda grdm. Herkese, sert sert bakyordu. Yavrusunu savunmaya hazrlanm bir dii kurt gibiydi. Yava, yava kadnlar, bir iken iki, iki iken be oldu. Grup bydke byd. Sanki aralarnda bir eyler mrldanyorlar. Sanki, bir teebbse hazrlanr gibi bir halleri var.

Mehmet Ali'ye dedim ki: -Memleketin, senin gibi usta askere ok ihtiyac var. Bugn gidip cephede vurumazsan, yarn burada, kapnn nnde vurumaa mecbur kalrsn. Her vakit sylyorum. Dman uraca geldi. Hem bu imdiki askerlik senin bildiin gibi deil. Millet, kendisi savayor. Angarya yok. Sonra emin ol, ok uzun srmez. Bir arpmada herey hallolacaktr. Zeynep Kadn atld: -yle ama, imdi tam i zaman. Hep yle yaparlar. Bebelerimizi tam i zamannda alrlar. -Merak etme. Kendim ie yaramazsam bile, sana bir adam tutar, btn hizmetlerini grdrrm, dedim. Zeynep Kadn, sama bir laf sylemiim gibi, omuzlarn silkti. Lakin, Mehmet Ali zerinde szlerim, biraz etki yapm grnyor. evkli bir sava kesilmediyse bile tevekkll bir asker tavrn ald. Onun bu halinde imdiden eski erimi buluyordum. Bana biraz nce olduundan daha sevimli, daha munis geliyor ve iimdeki subay uyanyor. -Keke alsalar da ben de gitsem, dedim. Bu sz, o kadar candan syledim ki, nmde Mehmet Ali ile gidecek olanlarn gzleri parlad. lerinden birisi: -Evvel Allah, biz dmann hakkndan geliriz ama, silahmz, cephanemiz yok, diyorlar, dedi. Anadolu kylsnde olumlu ve realist duygu hemen btn dier duygulara galebe almtr. Arasra uyanan lirizmi, bir saniye iinde parlayp snverir. Heyecanl adamn, onun indinde bir deliden fark yoktur. Onun gvenini kazanmak iin sessiz, ar ve hi glmez grnmek gerekir. Ben de kendimi topladm. Mehmet Ali gitti. O giderken, btn ev sarslacak sandm. Fakat, tahminim kadar olmad. Hatta ayrlrken, sarlp pmediler bile. Kzkardeleri, sessiz sessiz alyordu. Kars bir iki defa hkraym dedi, fakat, Mehmet Ali yle bir ters ters bakt ki; kadn btn hkrklarn kat lokmalar yutar gibi iine ekti. Zeynep Kadn, duvara dayanm duruyordu. Yannda smail, iki elini kuana sokmu bakyordu. Mehmet Ali, bana doru egildi, elimi pt. Bir ey sylemek istedi ve torbac omuzunda, yrd, gitti. Bu ocuk, belki bir daha dnmeyecek. Yreimde derin bir kasvetle arkasndan yryorum. Yolda rastgeldikleriyle durup helallayor... Gzlerinde ya var myd? Gzleri yal myd? Bilmiyorum. Aramzdaki btn anlamazlklara ramen yeryznde, o benim tek dostumdu. Yar yerinden blnm yaantma yeni bir yn vermek iin bana yardm eden tek adam o deil midir? Hangi fikir, snf ve meslek arkadamdan hayr grdm? Hepsi, kendi bann derdine dmt. Yalnz Mehmet Ali bana elini uzatp:

-Gel seni kyme gtreyim. Burada yalnz sersebil olursun, demiti. Bu sz hatrma gelince burnumun direi szlad. Hemen orada bir akal gibi avazm kt kadar ulumak ihtiyacn duydum. Mehmet Ali yokutan indi. Dereyi geti. Tarlalarn iinden yryerek yola doru ilerliyor. Drt arkadatlar. Bir defa dnp arkalarna bakmyorlar. Belki bakmay erlik saymyorlar. Bunlar belki, yarnki Trk zaferinin isimsiz kahramanlar olacaklar. Belki de... Ne olursa olsunlar u dakikada uzaklatka klen, uzaklatka klen bu drt siluetin, sabahleyin okullarna giden drt ocuktan fark yok. ::::::::::::: Mehmet Ali gittii gnden beri Zeynep Kadnn azn bak amyor. Yz bir maske gibi hareketsizleti. Gzleri hep sabit bir noktaya dalp kalyor. Ona laf sylemekten korkuyorum. Lakin bir gn o bana syledi: -Benim bebemi aldlar, ama kazk gibi herif karnn koynunda saklanm yatyor. Kimden bahsettiini sordum. -De... aha, Cennet'in nedir o su, dedi. Hem de yabann biri kimse nereden geldiini bilmiyor. Asker kaa imi. On gndr Sleyman'n evinde sakl. Kar kendi eliyle ona yemek piirip verirmi. Gece de yatana alrm? -Sleyman'n gz nnde mi? -He ya, biri sa brnde, br sol brnde... Glmekten kendimi tutamadm. Zeynep Kadn iin bu tarafna nem vermez grnyordu. -Gidip haber verecem, bize bir ktlk gelir diye korkarm. Mehmet Ali'nin anas geri byle konumuyor. En koyu Anadolu azyla sylyor, Cmleler; boazndan birer tutam al gibi sert ve dikenli kyor. oktan, benim btn merak ve ilgim Sleyman'a doru gitti. Muhayyelem, Zeynep Kadnn bana anlatmad zina dramn en kk teferruatna kadar gzmn nnde canlandryor. Dii ve erkek arasndaki ezeli mcadelenin bundan daha mthi bir safhasn hatrlamak mmkn deildir. Kadn, burada, btn vahi insan igdleri ayakta, bir yrtc yaratk gibidir. Bunun bir tarafnda koca, kan emilip posas bir kenara atlm bir av andryor. br tarafnda, ak, tabiatn yenilmez, deimez kr ve sakar glerinden bir paradr. Zavall Sleyman her ban kaldrmak isteyite ya bir kaya gibi rakibinin nnde dikildiini gryor, ya da karsnn bir dii kaplan kkreyiinden daha korkun kahkahasyla karlayor. Geri, sonradan iittiim eylerle bu tasavvurumun ne

kadar doru olduunu anladm. Sleyman nce betelemek istemi. Haydi be sen de demiler. Bir baka defa herif, yle bir dirsek kakmasyla onu yere oturtuvermi. Karnn stne yrmee kalkm. Kar ellerini brne dayayarak gsn ileriye doru itmi: Hele dokun, hele bir dokun, vallahi bir gn kalmam giderim diye barm. Bu giderim tehdidi... Sleyman o gnden beri, geceleri yorgann altna bzlp zari zari alamaktan baka bir ey yapmyormu. Lakin, ite kyller buna tahamml edemiyorlar. Bir gn Bekir avu, Cennet'e eme banda rastgeldi. Dilerini gcrdatarak stne yrd: Ya o herifi deflersin, yahut karmam diye homurdand. Kadn, tatan Diana tavrn ald: -Ne idermiin, bakalm? Ne idermiin, bakalm? diye haykrd. Herkes sand ki, Bekir avu Cennet'e sulanyor. Adamcaz, ban sallayarak uzaklat. Baka bir gn muhtar da Sleyman'n kapsna kadar gitmi: -Syleyin o kerataya buradan defolsun, emrini vermi. Fakat dinleyen olmad. Kadn: -Beni boasn, yle gideriz, demi. Lakin Sleyman hi de karsn boamak fikrinde deildi. te bu yzden, kyller, bu rezalete bir son vermek iin tek areyi basknda buluyorlar. Hocaya sordular: Gzmzle grrsek er'an bo der mi? diye. Hoca; -Elbet demi. Bunun stne, bir gece, yats namazndan sonra, kyn belli bal adamlar hep bir araya gelip Sleyman'n evini bastlar. Kyn imam da beraberlerinde idi. Hibir grlt olmad. Hatta Mehmet Ali'nin kardei kk smail soluk solua koup gelerek bizi, olan bitenden haberdar etmeseydi hepimizin haberi olmayacakt. -Sudan gelirdim, dedi; Bir de baktm ki, camiden kanlar hep bir yana yneldiler. Ben de aralarna katlverdim. Sleyman'n kaps nne gelince durdular. mam Efendi elindeki omakla defa vurdu. Ses kmad. Bekir avu: -len Sleyman, biz geldik, a kapy; diye nledi. Gene ses yok. Azck beklediler. Sonra Memi'in aas aha yle omuzunla kapya dokunuverdi. Hep birden ieriye daldlar. Ben de daldm. Odada bir barma rma oldu. Aha, o vakit, elimden testi dverdi. Cennet Hanm, bize dinsiz, imanszlar. mam: Dinsiz de sensin, imansz da sensin. Haydi k burdan. Gayri er'an Sleyman'n yannda kalamazsn, dedi. te o vakit Sleyman'n sesini duydum. Amann itmeyin; amann itmeyin, diye bard. Ondan te, n'oldu, bilmirim. Bama bir ktlk gelir diye svtm. smail'i hi bu kadar heyecanl grmemitim. Hatta anasndan dayak yedii gn bile bu kadar solumuyordu. Benzi de bu kadar atmamt. Dudaklar bu

kadar titremiyordu. Lakin Zeynep Kadn: -len, testiyi neden attn? diye stne yrynce akl bana geldi. Ertesi gn, Cennet'le herif, sabahleyin erkenden ky terkettiler. te Sleyman karasevdaya o gnden sonra tutuldu. Bu, nce, ta yreinin derinliklerinden gelen bir alama sesi halinde balad. Sleyman'n gzlerinden bir damla ya akmyor, fakat hkra hkra, hngr hngr alyordu. Sonra karanlk bir sessizlie dt. Ne yiyor, ne iiyor, ne de sylyordu. Gzlerini bir noktaya dikiyor. yle saatlerce kalyordu. Zavallnn yaknlarndan da kimse yoktu ki, onu teselli etsin. Yalnz, Memi, yanbandan ayrlmyordu. Bu iki meczubun, hi konumakszn, birbirlerini anlayan ve birbirine uzun, nemli ve samimi eyler nakleden bir halleri vard. Onlarn, bu sessiz ve esrarengiz hasbhallerini bilmek isterdim. Ben de, onlar gibi, meczubun biri deil miyim? Bu gnl facias, bendeki sevdal tahayyllere yeni bir renk verdi. ki gnde bir, Dulcine'nin kynn yolunu boyluyordum. Bu scak yaz gnlerinde iki ky arasndaki gidip gelmeler epeyce yordu. Baz gnler, bu gezinti bir l yolculuu kadar zahmetli oluyor. Toprak, ayaklarmn altnda, bir volkann fkrmalar gibi sert ve scak. Gne denilen ar ve byk ate kresini, omuzlarm zerinde, tek bama, ben tayormuum gibi gkyznn btn yaz arln srtma abanm hissediyorum. -Bu zahmet, bu meakkat ne iin? diyorum. Bir hayal iin, bir yabani iein glgesi iin. Bari, gzel kokuyor mu? Bari, dokusu dudaklara ho mu? Adam sen de. Her sevgili, bizim muhayyilemizin yaratp ssledii yaratktan baka bir ey midir? Bu, ister bir ehirli hanm, ister bir kyl kz olsun, ona, bir taneciim diyen biziz. Sanyorum ki, birka defa sevdim ve her defasnda, ayn tarzda sevmekle beraber, sevdiklerim birbirinin ayn deildi. u halde, gnlmz her iekten bal alan bir ar gibidir. Tevekkeli, Erefolu: Ar biziz bal bizdedir, dememi. Bu sz, airlerin mauka adn verdikleri yarat, derhal ortadan kaldryor. Bu bakmdan Don Kiot, ark mutasavvflarna ne kadar benzer. nsanln bu en byk, en derin idealist tipi kasabada bir kyl kzna, yllarca gnl balamad m? Ona her rastgeldii yerde en kibar hanmlara yaplan muameleyi yapmad m? Sano, efendisinin bu yanl grne hibir anlam veremiyordu. Prenses, ato hanm dediiniz bu mu? Yok canm. Bu pis kokan, elleri nasrl, alelade bir kyl karsdr, diyordu.

Don Kiot, buna ramen, yerlere kadar eilip Dulcine'nin elini pyordu. Ve Sano'ya dnp: -Oh ne gzel kokuyor. Ne ilahi varlk! diyordu. u dakikada, ben de Dulcine'sine giden Don Kiot'un benzeriyim ve yle kalmak bana bir utanma vermiyor. Yryorum. Yrdke, gnlmdeki cokunluk artyor. Ayaklarmn altnda atrdayan, kuru topra bir imenlik sanyorum. Ara sra kenarlarndan getiim tarlalar, bana gllk glistanlk geliyor. O biare tarlalar ki, stlerindeki ekinler iki kar ykselmeden sararm. Boynu bkk baaklar, yerin dibinden gelen bir strab hikaye ediyor. Ve nmde hep boz tepecikler. Toz toprak dalgalar. Lakin, benim iimdeki orkestra, bunlarn hepsine hayalin eriemeyecei kadar cazibeli birer dekor nitelii vermektedir. Biraz sonra, Dulcine'nin yanna varacam. ::::::::::::: Bugn iime domu. Korulua daha ilk admm atar atmaz, onunla kar karya gelmeyeyim mi? Henz ykad amarlar dallara asyordu. Svanm kollar, bileklerinden itibaren bembeyazd. Beni grnce, gene o yabani geyik tavrlar... Gene o, aalarn arasna saklanmalar komalar. Dnp arkaya bakmalar. Ne olursa olsun, krpe geyik; bugn seni brakmayacam. -Neden kayorsun? yle neden kayorsun? stne doru yryorum. Bereket kyne kaamayacak. nk, ilk komalar onu kyn aksi ynne att. -Benden korkacak ne var? Dur bakalm. Ben sana ktlk edecek deilim. Bunlar syleyerek, yrmekte devam ediyorum. Bir an geldi, durdu. Ve bir aacn arkasna meldi. Yaklayorum. -Canm benden bu kadar rkecek ne var? -Aman, etme, gzel gardeim. Aman etme. -Sana ne yapacam sanyorsun? Haydi rahatna bak. Git iini gr! Ben, yle bir kenarda otururum. -Aman gzel gardeim, olmaz. Halam grr. -Halan ne grr? -Olmaz, olmaz. Halam grr. Ve o kadar hazin, yalvaran bir sesle sylyor ki... Tpk aa dm bir avn sesi. Nerede ise, alayacak. Biraz daha yaklayorum. yle ki, aramzda yalnz bir aa var. -Bu korkuyu brak. Bak ben yabanc deilim. Bu, beni

kanc grn. Hi sana benden bir ktlk geldi mi? Hissediyorum ki, aacn dibine bzlm slak bir kedi gibi titriyor. Acaba heyecandan m? Yoksa alelade bir cinsi heyecandan m? nk, gittike sesinin bir miyavlamadan fark olmuyor. -Olmaz, olmaz. Halam grr. Ve ben, kalbim kt kt vurarak, yanbana kyorum. ::::::::::::: Salih Aa, Zeynep Kadnn bana hi yoktan bir arazi meselesi kard. Bu ky aas, Mehmet Ali'nin ta babas zamanndan ekip bitikleri bir tarlann kendisine ait olduunu iddia ediyor. Zeynep Kadn, geen gece hngr hngr alayarak bana davay anlatt: Olu askere gittii gn bile gznden bir damla ya akmayan bu kadn, imdi bir toprak paras elinden gidecek diye alyor. Asl tuhaf u ki, bu tarla kira ile benim hesabma ekilip biiliyor. Ve Salih Aa benden davacdr: -Korkma, ona zrnk vermem. Gerekirse mahkemeye deriz. Zeynep Kadn daha ok alamaya balad: -Mahkemeye mi? Aman etme, aman etme... -O neden? -Aa para yidirir. Kad ile bir olur, stelik br topraklarmz da elimizden almaa kalkarlar. -Nasl olur? Neyle ispat eder? Sizin elinizde kadnz koannz yok mu? -Yok ya, ne bileyim ben? Yok ya!.. -O halde ahit gsteririz. -Hepsi ondan yana kar, hepsi... Zeynep Kadnn neden aladn imdi anlyorum. Benim kafam da kzd, gidip Salih Aa ile greceim. Gittim. Fakat neye yarar? Salih Aa bir otomat gibidir. Gzmn nnde canl yaratklara mahsus btn vasflar gsteriyor, lakin ne iitiyor, ne konuuyor, ne de szlerimden bir ey anlam grnyor. Sanki benim azmla onun kula arasndaki mesafe be on kilometredir. Farkna varmakszn barmaya, tek elimle birtakm hareketler yapmaa balamtm. Bir de baktm ki, Salih Aa yanmdan svm gitmi. Arkasndan koup yakaladm. Madeni bir parlt ile parlayan gzlerini gzlerime dikti. Dudaklarnda silik bir glmseme ile: -Senin nene gerek? dedi ve evinin kapsndan ieri girdi. Salih Aa'nn, bir ayak sesi duyunca, yuvasna kaan bir sansardan hi fark yok. O byle kaarken, insann btn avclk duygular

uyanyor. Arkasndan nian alaca geliyor. Bari gidip muhtar greyim, dedim. Fakat kendisine evde yok dedirtti. Yenilmez bir fke ile dnerken, yolda imama rastladm. -Ne dersin, mam Efendi, u Salih Aa'nn ettiine? -Ne etmi ki? -Bizim zavall Zeynep Kadnn malna sahip kyor. mam sustu. Ban nne edi. Sakaln kartrmaa balad. -Byle olur mu? Vallahi Kaymakamla, Mutasarrfla, icap ederse Valiye kadar giderim. Syle ona. Gzn asn. -Bastne; sylerim, diyor ve svyor. te bugnden itibaren Salih Aa ile aramzda bir mcadele balam oldu. Geri ben, hiddetim ve iddetimle, durmadan taarruzda ve o, susular, anlamazlktan gelileri, kalar, saklanlaryla hep savunma durumunda grnyor. Fakat hissediyorum ki, her tarafmzdan evrilmiizdir. Havada bizi tazyik eden bir gaz var. -Korkma, Zeynep Kadn. Seni sonuna kadar koruyacam. O, kukulu bir tavrla ban sallyor: -nallah, bakalm... diyor. -Canm ne kadar korkuyorsun? Topran stndeki rn benim deil mi? Onu, ben bieceim. Ben kaldracam. Gelecek yl da, ona sormadan, srmee balayacam. Varsn o, davac olsun. Bu dava szn duyunca, Zeynep Kadn yzn buruturuyor. ::::::::::::: Bir gece, uykumun arasnda yrekler paralayc feryatlarla uyanyorum. Ne oluyor? Yataktan frlayp kouyorum. Meer Mehmet Ali'nin kars douruyormu. Odann kaps nnde, rastladm Zeynep Kadna sordum: -Ebe getirdiniz mi? -Ebe de ne olacak? te, tavana urgan baladm. Ona asla asla kurtulur. -Ya sonra? -Sonras ne olacak? Hepimiz byle doduk, dedi. Ve szne bir ey ilave etmeden, doum odasna girdi. smail, sokak kapsnn yannda, hemen yan eik stnde kvrlm yatyor. Dnyadan haberi yok. Beni evin ta br ucundan uyandrp, ayaa kaldran

feryatlar iki adm tede, onun kulaklarna kadar varamyor. Douran kadnn sesi, hemen hemen gayri insani diyebileceim bir acayip bar halini ald. Bir cigara yaktm. Odamn iinde dolamaa baladm. imde, buraya ilk geldiim gece bile duymadm bir perianlk var. Yelkenleri paralanm bir kck gemide bir deniz kazas geirmekte olan adam gibiyim. Kadnn feryatlar, borann slklarn hatrlatyor. imdi batacaz. imdi batacaz. Birden, bir yaln lk ve sessizlik. Bir derin sszlk... Mutlaka kadn dourmu olacak. Dnden beri, Mehmet Ali'nin bir olu var. Ben grmedim. Fakat, smail'in anlattna gre, o kadar kk bir eymi ki, insan avucunun iinde arln duymadan onu tayabilirmi. -smail, mutlaka sen de doduun zaman, onun gibi eydin. Bak, hala bir trl bymyorsun. -Evlenirsem daha geliirim. -Evlenmek mi? Sen ha, olacak i mi bu smail? -Neden olmasn? Ben aydr yavukluyum bile. Bu kez rn iyi olursa mutlaka evleneceim. -Daha, byn, sakaln kmam. Daha on be yana bile basmadn. u boyuna bosuna bak. Bana kzdn hissediyorum. Gsn msr tavuu gibi ne doru iiriyor. Ban dimdik kaldryor: -Kz beni istiyor. Glmekten kendimi g tutuyorum. -Ya anas babas? -Anas babas yok. Halasnn yannda oturur. O da vermezse karrm. -Gzn a, sonra Sleyman gibi olursun. Bana neler geldi, kendi gznle grdn. Gerekten yazmay unuttum. Sleyman drt gnden beri ortadan kaybolmutu. Kimse nereye gittiini bilmiyor. Hatta arkada Memi bile... Meczup uzaklarda, belirsiz bir noktay gsteriyor: -Deha, aha... gibi anlalmaz eyler sylyor, sonra manal manal srtyor. Lakin, grnen ky iin klavuza ne hacet? Bilen bilir ki, Sleyman nerededir? ::::::::::::: Ekinler sararmaa balad. Zavall ekinler... En yksei iki yanda bir ocuk boyunu gemiyor. Orta Anadolu'nun

topraklarndaki strap sanki bunlarda en ak ifadesini bulmu gibidir. Akam stleri btn baaklar yetim boyunlarn bkyorlar ve hazin kklerine bakyorlar. Ben bu manzaray seyrederken eski Trklerin niin hep Rumeli'ye uzanmak istediklerinin manasn anlyorum. Anadolu'nun ortas, asl anavatann gbei tuzlu gllerden, kireli topraklardan ibaret bir orak lkedir. Burada, Trk milleti, lde Beni srail'i andrr. imdi ise bir cehennem emberi onu, her tarafndan kuatmtr. Btn bereketli ve zengin topraklar epeevre elinden alnmtr. stiklal Mcadelesinin ya lrz, ya kurtuluruz, parolas ite, bundan ileri geliyor. Gerekten, bunun, ikisi ortas olmaz. Trk milleti, ya bu emberi yarp geecektir, yahut da burada lmee raz olacaktr. lmee raz olmak... imdiye kadar hangi milletten bu kadar ar bir ey istenilmitir? Ama iimizden bunu kabule hazr insanlar kyor. Geen gn, aldm stanbul gazetelerinde okudum. Sevr Muahedesi esas itibaryla kabul edilmi. Damat Ferit hkmeti onu imzaya kii yolluyormu. Bu kiiden biri de Rza Tevfik'tir. O Rza Tevfik ki bize Trk folklorunun zevkini veren ilk adamdr. Trk halkna bu hyaneti reva grmesinin sebebi ne? Niin, bir yal aman heyetine girip bu ark topraklarda dolaarak milletin strabn terennm etmiyor? Yazklar olsun, seni sevmesini bilmeyenlere; ey, gaml lke!.. Seni sevip, senin sessiz dramn iinde gmlp gitmekten korku ekenlere!.. Tan, topran ne bitmez bir sabr ve mukavemet hazinesidir! nsan, senin gsnde ya destani bir kahramanla erer ya da en ilahi mizal velilerin feragat ve mahviyet derecesine varr. imdi, u st dalnn altndan haykrsam Yunus Emre bana ses verecektir: -Dervi gnl ta gerek, Gz dolu ya gerek, Koyundan yava gerek Evet, pirim; evet pirim. Ben ite, burada yle olmaa alyorum. Bu bodur ve seyrek ekinler, bu boynu bkk baaklar, bu buulu st aac, bu donuk ve sessiz su, hlasa, btn bu yoksul tabiat paras neyin semboldr? Bunlar arasnda bir ruh, topraa gmlm bir tohum deil midir? Ben, Yedek Subay Ahmet Celal; Celal Paa'nn olu Ahmet; Porsuk ay'nn kenarnda byle bir tohum haline girdim. Bir kula, kara toprak iinde filizimi srmek, dal ve budaklarm aydnla doru uzatmak, meyvam vermek iin Allah'n rahmetini bekliyorum. Ve gml olduum topran strabn bedenimde hissediyorum. Her hususta ona karyorum. Ben, Celal Paa'nn olu Ahmet, stanbul'un en muhteem konaklarndan birinde doup ve parltl hlya iklimlerine doru kanat ap utuktan sonra, kanatlarmn biri krlm olarak buraya dtm. Otuz iki yanda bir emekli asker, btn gelecei geride kalm bir sakat delikanl, imdi burada...

-Ne yapyorsun? Hah, hah; adam sen de... Gryorum ki, fikir ve hayal aleminden henz yere inmi deilim. Oysa, ben stanbul'dan karken btn straplarmn kaynann kafamda olduuna karar vermitim. Ve onu orada brakmak istemitim. Burada, hibir eyi dnmeyecek, metafizie tamamyla veda edecek ve bir kyl nasl yaarsa yle yaayacaktm. Tamamyla onlara karacaktm. Lakin ite gryorum ki, bir anak suda bir damla zeytinya gibiyim. Ne karyorum, ne de dibe kebiliyorum. Bize, bunun iin toplumun kayna diyorlar galiba. Trkiye'nin aydn snf, gerekten bu toplumun kayna mdr? Eer yle ise, bu Salih Aalardan, Bekir avulardan, bu smaillerden, bu Zeynep Kadnlardan bende bir ey bulunmas gerekmez miydi? Oysa, ben burada hayvanlara insanlardan daha yaknm. Onlar, tiksinmeden, efkatle sevmesini biliyorum ve bu sevgim onlara geebiliyor. Boz eek bana iyiden iyiye alm. Zira, onun ban koltuumun altna alp saatlerce okarken, o tatl tatl bana bakar ve bazen ben yrynce kendiliinden arkama taklr. Oysa, kk smail, bana kar hala ilk geldiim geceki yabancln, uzakln muhafaza etmektedir. Ona, dostluk ve sevgi gstermiyor muyum? Eski amarlarm hep ona vermiyor muyum? Avucuna ikide bir paralar sktrmyor muyum? Yaptm iyiliklerin hibiri, hibiri onu bana meylettirmiyor! Geen gn, Zeynep Kadn, sokak kapsnn nnde benden yaknrken yakalamyaym m? Ben, onun btn ilerini kartrmm. Salih Aa ile aralarn bozmuum. Zaten yanlarna geldiim gnden beri evlerinin beti bereketi kalmam. Mehmet Ali askere gitmi. Balarna bu arazi davas km. smail marm, kiinseyi dinlemez olmu. Ben bunlar iitmezlikten geldim. Kapdan kmak zere iken ayaklarmn ucuna basarak ters yz odama dndm. imdi bam iki ellerimin arasnda dnyorum: Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip imek, onlar gibi oturup kalkmak, onlarn diliyle konumak... Haydi bunlarn hepsini yapaym. Fakat, onlar gibi nasl dnebilirim? Nasl onlar gibi hissedebilirim? Odam dolduran btn bu kitaplar yakmak... Bu resimleri, bu levhalar ayaklarmn altna alp ezmek. Neye yarar? Hepsi benim iime girdiler. Bende, silinmez, kanlmaz, ykanp temizlenmez izlerini braktlar. Benim i duvarlarm, btn bu yabanc naklar, izgiler, iaretler, renkler ve hiyerogliflerle doludur. D cephem deimi neye yarar? Ben, asl ben, bu topran mal olmayan ve hepsi dardan gelen maddeler ve unsurlarla yorula yorula adeta snai, adeta kimyevi bir ey halini almm. Geen gn, krlarda dolarken ayam bir konserve kutusuna arpmt. Durup bakmtm. Bu kutu Amerika'dan gelmi bir kutu idi ve stnde ngilizce bir eyin ad yazl idi. Bu kutuyu buraya hangi yolcular brakt? Kimbilir ne zamandan beri kald, bilmiyorum. Fakat tuhaf bir ilgiyle eildim, elime aldm, baktm adeta bir eski ainay grr gibi oldum.

Ben, bu topraklarda, ite bu teneke kutunun eiyim. Benzeti, istiare... Benzeti, istiare... Fakat hayatta byle bir ey yok. Hayat ve gerek Salih Aa'nn ayaklarnda; hayat ve gerek, Zeynep Kadnn buruuklarnda; hayat ve gerek muhtarn krl sakalnda; hayat ve gerek smail'in yuvarlak gzlerindedir. Kadnl erkekli, oluklu ocuklu kyller tarlalarndan evlerine dnerlerken dibine oturduum st aacnn dallarndan btn hlyalar rkerek kar. etin almalar esnasnda, balklaan bu insanlar, kme kme, ikier er, teker teker, kerpiten yuvalarna dnerlerken, ben kendimi; kendi kemde her zamandan daha garip, daha anlaysz, daha manasz, daha faydasz bulurum. Bu balktan insanlar, aralarnda hi konumadan yrrler. Kiminin srtnda bir demet al, kiminin bir uval vardr. Kimi, bir kei yavrusunu kucana almtr. Kimi, bir manday drtleyerek nne katmtr. Boz eek, smail'in ardndan ban nne emi, kck admlarla yrr. Kadnlarn pek ounun omuzunda asl bir torba iinde bir yavn, ba aaya sarkm, uyuklamadadr. Yryebilenler, hep kyde kalmtr ve sprntlklerin iinden paytak paytak gelenlere doru yrrler. Bu manzara, Nuh'tan nceki ilk insan kmelerinin manzarasdr. Lakin, bu akam gkten, ne ceza, ne mkafat eklinde hibir belirti grnmeyecek. Her geceki mutat karanlk kecek ve Zeynep Kadn kzlaryla gelininin piirdii bir kap yemei, kirli bir tepsi iinde, benim odamn kapsndan ieri brakacak. ::::::::::::: Yattm yerden kk harman ynlar grnyor. Buras kye yarm saat mesafededir. lk planda Bekir avu'un tarlas var. Tam tarlann ortasnda kr kz tek bana oturuyor. Vakit, bir le saatidir. Gne altnda kzn uzun salar birer taze msr pskl gibi cilal grnyor. Bu kz, henz on iki, on yandadr ve o kadar clzdr ki, bir gn srtn okarken btn kaburga kemiklerini saydm. Zavally, niye byle krn ortasnda, bu gnein altnda tek bana brakmlar? Onu, mutlaka, unutmu olacaklar. Ve o, tarlada herkesi henz almakta sanyor. Kalkaym, onu elinden tutup evine gtreyim derken, bir de baktm ki, Salih Aa'nn kambur olu, haylaz haylaz dolaarak ona doru yaklayor. Bu ocuk tpk bir sakat keiye benzer. Bu ocuk diyorum. Belki de o bir delikanldr. nk konutuu vakit sesi herhangi bir erkek sesinden daha kalndr. te, kzn nne geldi, durdu. Ona bir eyler sylyor. Kz ban kaldrm, sanki grr gibi onun yzne bakyor. Kambur, iki elini kuana soktu. Etrafna baknd, sonra yine kza dnp bir eyler mrldand. Kz utanm gibi ban nne edi. Kambur klahn kard, uzun bir sre tepesini kadktan sonra kzn yanna kt. imdi, ikisi de omuz omuza oturuyorlar. Fakat, kamburun ne eli ne aya rahat duruyor. Kah yerden ald bir diken veya saman p ile kzcazn ensesine dokunuyor, kah parmaklarnn ucu ile plak tabann gdklamaa alyor. Kz huysuzlanyor, kalkp gitmee abalyor. br tekrar elinden ekip yerine oturtuyor.

Hayatmda hi bu kadar igren derecede gln bir manzara grmedim. Bu alelade bir yaramaz erkek ocuun bir uslu kz ocua musallat oluu gibi deil, ok daha canavarca bir ey... Denilebilir ki, bir ylan bir kurbaay yutmaa alyor. Denilebilir ki, dev kadar kocaman bir rmcek bir pervanenin etrafnda an ryor. Kambur, kzn cann actmaa balad. ki defa bardn iittim. Bari gidip ikenceye son vereyim dedim. Ne lzumu var! Kz kayor, kambur arkasndan kovalyor. Kz nn grr gibi kouyor. O kadar ki, derenin kenarna gelince durdu. Ve ancak bu suretle tekrar avcnn eline dt. Bu sefer kambur, onu belinden smsk yakalam brakmyordu. Srkleyerek derenin iine doru ekti. Ben yerime otururken her eyi anlam bulunuyordum. nsan, hayvanlarn en iren olandr. ::::::::::::: Nihayet, Salih Aa yapacan yapt. Benim hesabma ekilip biilen Zeynep Kadnn tarlasndan iddia ettii ortaklk hakkn, bir gece, hibirimizin haberi olmakszn kaldrp gtrd. Bu vakay duyduum anda fkemden beynim att. mrmde adam dvmedim, fakat Zeynep Kadn bata olmak zere btn ev halk nme kp yalvara yalvara vazgeirmeselerdi, mutlaka gidip, o kk ky aasn bir iyi pataklayacaktm.

Meer, birka gn nce bu ii yapacan haber vermi imi. Ben de biliyordum ki, tarlann asl sahibi olmak iddiasyla ekinden bir pay almak fikrinde idi. Fakat hayaszl, creti bu derece ileriye gtreceini asla tahmin edemezdi Neyse, olan oldu. imdi, ne yapmal. Dorusu, ben kendi hesabma herhangi bir yrek acs duymuyorum. Biraz dar, biraz buday ektirmitim. Bu da ancak Mehmet Ali'ninkilere bir faydam olsun fikriyle idi. Bununla beraber, onlar da bundan ok zgn grnyorlar. Bilakis beni yattrmaya alyorlar... Sen sa ol, aman bir drlt karmayalm diye yalvaryorlar. Beni fkelendiren de, ite, onlarn bu korkular, bu miskinlikleridir. Onlarda adalet duygusunu kurcalamaya alyorum. Nafile; ta gibidirler. Bunlar, henz bir sosyal yaratk haline bile girmemitir. Ta yontulmam ta devrindeki insanlar gibi yayorlar. O vakitler de, kabilenin en gls, elinde bir aa baltayla sizin stnze yrr, aznzdan lokmanz, ininizden karnz alp gtrrd ve bu, herkese tabii olaylar gibi saknlmaz, nlenmez grnrd. Kylde mlkiyet duygusu her eyin stndedir, derler. Uzun yzyllardan beri devam eden d istilalar, i ekiyalklar Trk kylsnde bu duyguyu da kreltmitir. Hepsinin iinde, semavi bir afet esnasnda bir koyun srsnn rkekliinden bir ey var. Neden rkyorlar? Bunu tarif ve tahlil etmek mmkn deildir. Onlar bu hale koyan, stnde yaadklar bu sert ve hain tabiat mdr? Merhametsiz bir vey anann gs gibi hareketsiz bu topraklarda ancak byle bir ksz ocuk ruhu dalgalanabilir. Lakin, btn bu felsefeler, beni, gidip Salih Aa'ya atmaktan alkoyamad. Meydanlkta, kahvenin arda altndayd. Ar ar zerine doru yrdm. Beni grnce sapsar kesildi, ban nne edi, bzld. Gittim, nne

dikildim: -Bizim rn gece alan sen misin? Cevap vermiyor, yere bakyor. -Syle, hrsz sen misin: imdi yakandan srkleye srkleye seni en yakn karakola gtreceim. Ayann baparman avucunun iine ald. -Syle; diyorum. Syle, diyorum. Ve kendimi kaybedip yakasna yaptm. Silkinip geriye ekilmek istedi. Sarstm. Davrand, ayaa kalkt ve elimden kurtulmak iin abalamaya balad. Kahvede kimse yoktu. Kahveci de suya gitmiti. Salih Aa tuzaa dm bir akal gibi penemde kvranyor. Birden, herifin azn elimin stnde hissettim. Bir hayvan gibi srmaya alyordu. Kara, seyrek dilerinin nemini derimde duyar duymaz, btn hiddetim bir derin tiksintiye evrildi. Onu nefretle geriye ittim. Lakin yere dmesiyle toparlanp kalkmas bir oldu. Bir srayta kahvenin peykesinden teye atlad. Koarak kat gitti. Bir sre, glmekle alamak arasnda, hasmmn yerde kalan pabularna baktm. Her eyi bu kadar ciddiye almak, bu kadar fkelenmek neden? Ka gn yreimde bu olayn azabn tadm. Gidip, Salih Aa'nn kendisinden bizzat af dilemek istedim. Ama, o bana kar hibir kin tamyor gibi. Yapacan yaptktan, almak istediini aldktan sonra tesine pek nem vermiyor. Hatta, meselenin bu kadarckla kapanm olmasna seviniyor. Belki, bununla da kalmayp iinden bana kar bir kmseme duyuyor. Beni herhangi bir delikanl gibi ham ve hoyrat buluyor. ::::::::::::: Aar memuru kye geldii gn onu ilk karlayanlardan biri Salih Aa oldu. Bir sre ba baa konutular. Sonra yanlarna Bekir avu, muhtar ve nam geldi. Salih Aa gayet nemli ve ibilir bir adam tavr taknm; hepsine ar ar, yava yava bir eyler sylyor. Yanlarndan geerken hepsi birden kalkp bana selam verdiler. Baktm, Salih Aa da kalkm selam veriyor. Yanlarna vardm: -Merhaba aalar... Aar memuru setre pantolonlu, kauuk yakalkl, yusyuvarlk bir kranta adamd. Dizleri ve ayaklarnn ular birbirine bitiik oturuyor. ki laf arasnda bir uyukluyor. -Bu yl bir uursuzluk var emme... -Ne diyon be, sen ne diyon? -yi olur inallah. Bu tarzda ba yok, sonu yok bir konumann ortasna

dtm: Geri ben gelince yzler deiti, szler deiti. Fakat, aar memurunun yzndeki uyku hali dalmad. Sivrihisar'dan geliyormu. Yola kal on be gn oluyormu. Onun iin ne sorsam bilmediini sylyor. Ankara, size daha yakn diyor. Ankara bize daha yakn... Bu szde bilmem niin yreime ferahlk veren bir ey var. Bir gn kalkp oraya gideceim. Lakin bu ehir o kadar kalabalkm ki, gidip de akta kalmaktan deil ama, faydasz bir konuk olmaktan ekiniyorum. -inizde Ankara'y gren var m? Bir aar memuru grm. -Sivrihisar'a tayin edilmezden nce Kalecik'teydim. Oradan getim. On, on be gn kaldm. Fena yer deil. Ama, suyu yok, yeillik yok. Hem yle bir pahal, yle bir pahal ki... Bekir avu, geenlerde Polatl'ya kadar gitmi. -Grdm, diyor, trenler Ankara'dan Eskiehir'e boyuna asker tayor ve Eskiehir'den Ankara'ya vagon dolusu erzak gidiyordu. Muhtar: -Hep bykler oraya toplanm, dedi. Aar memuru kim bilir kanc uykusundan ba kaldrp: -Bykler mi? yle, yle. Bizim mdr de orada... Ben grdm, diye mrldand. Soruyordum: -Aylklar, muntazam kyor mu, memur efendi? -Aylklar, hibir zaman bu kadar muntazam kmamt. Ayn otuzu oldu mu hemen bordrolar hazrlanyor. Bir imza edip almak kalyor. Milli hkmetin bu baarsn duyunca sevinten yreim hopluyor. -Her ey buna gre... Ben Kalecik'ten Ankara'ya stmde iki bin lira emanet parayla geldim. Yolda kah yaya yrdk, kah akta yattk. Elhamdlillah, klmza dokunan olmad. Her taraf gven iinde. Yreim bir daha sevinten arma geliyor. Gya btn asayii, dzeni salayan benmiim gibi bir gurur ve iftihar duyuyorum. Memura kylleri gstererek: -Bir de bunlar, her eyin ktye doru gittiini sylerler. Hep uursuzluktan, bereketsizlikten bahsederler, diyorum. Lakin, memur, bu srada gene uykuya dalmt. Kyllerden biri: -yle deme, beyim dedi ve eliyle ovada bir geni daire izerek; vakti zamannda u grdn yerler hep azna kadar dolu erzak kuyularyd. imdi asam diplerinde bir tane arpa bulamazsn.

Aar memuru, tam bu srada gznn bir tanesini at ve bana: nanma, yalan sylyor der gibi bir, iaret yapt. Anadolu kylsnn zahire ambarlar bombo, fakat Trk entelekteli yedi devlete harp amtr. stanbul'da Ali Kemal buna delilik diyor. Ben, bu hali ulvi ve heyecan verici bir manzara gibi seyrediyorum. Ankara'da Hakimiyeti Milliye gazetesi tilaf kuvvetlerinin stanbul'daki rezaletleri diye, bir olaylar stunu am. br tarafta, Galipler, aklnz banza aln balkl bir makale nerediyor. Havada Milletin hakimiyeti sz bir vahiy gibi dolayor. Gelip, beni, bu inzivada uyandryor. Trkiye'nin karanlk semasnda Mustafa Kemal ad bir afak yldz gibi parlyor. Bunun etrafnda baz peykler beliriyor. Tekrar Trk ordusundan bahsediliyor. Mehmet Ali'den mektup geldi. Mensup olduu alay Ktahya'daym. Arasra bizim taraflardan bir kafile asker veya bir subay grubu gelip geiyor. Bunlardan bazlarn bizim kyde konuk ediyorum. Bunlar, artk benim bildiim Cihan Sava subaylar deildir. Bazlaryla tanmakla beraber onlarda eski ruhtan, eski kafadan bir belirti bulamyorum. Bunlar, bir ordunun alelade subaylar olmaktan ziyade yeni bir mezhebin ncleri gibidir. Cihan Sava'nda her biri bir eyden ikayetiydi. Hepsi devletin siyasetini tenkit ederdi. Hepsi canndan bezgin grnrd. imdi ise tartma bile kabul etmiyorlar. -Mutlaka yeneceiz, diyorlar. Fakat, inanlacak ey deil. Ben, sava istemeyenlerin arasnda yayorum... Bu milletin tek g kayna bu kyler, bu hastalk, yoksulluk, umutsuzluk yuvalar deil mi? Bu savata subaylarn ynetecekleri insanlar hep bu aralarnda yaadm kanlar ekilmi, derileri kemiklerine yapm, gzlerinin feri kam hayaletler deil mi? Geen gn bir cephanenin cepheye nasl tandn grdm. Uzun bir kan kafilesi... Ah, ne hazindi, bu kan kafilesi... Gacr, gacr... Ve sska mandalarn kala kemikleri o kadar sivrilmiti ki, yer yer derilerini delmiti. Bu deliklerin stnde sineklerin yzlercesi kalkp yzlercesi konmaktayd. Kafileyi yneten insanlar ise sineklerin azman gibidir. Ne ekilleri insan ekline, ne yryleri insan yryne, ne sesleri insan sesine benzer. Bu iki direk, iki tekerlekten ibaret arabalar sanki onlarn uzuvlarna bitiiktir. Bunlarn iinde yatarlar. Dekleri, yorganlar, yiyecek ve iecekleri bunlarn iindedir. Kaplumbaann kabuu belki kaplumbaadan ayrlabilir. Fakat bu arabalar o adamlardan ayrmann imkan yoktur. Bitmez tkenmez Anadolu yollarnda, dereler, tepeler aarak, yokular kp iniler inerek, dikenlikler ve kayalklar arasndan geerek hazin hazin yryen kocaman acayip kaplumbaalar... Siz, ayn zamanda, Trk kylsnn yrtk prtk eyalar arasnda, emsalsiz bir sava alannda birer destan eyas da tayorsunuz. Onun iin uzaktan uzaa bana mitolojik hayvanlar gibi grnyorsunuz. Hi phesiz, byk aknlara, byk fetihlere giden eski Trklerin arkasndan da buna benzer katarlar yol alrd:

Atilla'nn eyasn tayan arabalar da belki bunlardan farkszd. Ouz kollar, Anadolu stne, mutlak, bunun gcrtlarn dinleye dinleye uzandlar. Herhalde bu garip ve hazin araba tipini, birer fosil izi halinde eski talarn brne kazlm grmek mmkndr. Fakat, btn bu tarihi tahayyllere ramen, insann gene bunlardan destani bir ey bulmaya gc yetmiyor. Kanlar geerken, savan sonucundan, ben btn kyllerle beraber umudumu kesmiyorum. Gacr, gacr, gacr, gacr... Sanki belkemiim bir testereyle orta yerinden kesiliyor gibi. Ve mandalarn btn arl bir kara kabus halinde stme kyor. Lakin, ite, subaylar mutlaka yeneceiz diyorlar. nn, yeni bir devrin balangc deil mi? Trk ordusu orada yzyllardan beri kaybettii geleneine tekrar kavumad m? Nerede okudum, bilmiyorum: Cephe artlar, tiyatrolarn kulislerine benzermi. Shakespeare'nin ve Racine'nin bir trajedisi oynayacak. Sahnede, krallar, kralieleriyle btn bir saray iinin hamet ve debdebeleri gsterilecek. Fakat bundan nce bir de kulisteki hazrl grnz: Yrtk ve ter kokulu canfes paralarndan bir yn hrdavat ve bunlarn arasnda yar a, yar tok birtakm zavall insanlar gelip gidiyor, eilip kalkyor. te, biraz sonraki muhteem sahne bu unsurlardan teekkl edecek. Bizim smail'e, artk ben de kzar oldum. Ne bir i grd, ne yerinde durduu var. yle bir haylazlat, yle bir haylazlat, deme gitsin. Bazen, ortadan bsbtn kayboluyor. Saatlerce, hatta gnlerce nereye gittii bilinmiyor... Geri, ilk gnler evde hayli mthi sahneler oldu. Zeynep Kadn, babas tutmu bir zenci kars gibi, ka kere ocuun stne saldrd. Fakat, kar etmedi. smail taze bir kuvvetle canlanm grnyor. Hatta bir defasnda anas stne doru yrrken, o kolunu havaya kaldrd: -Hele bir gel, hele bir gel... dedi. Zeynep Kadn, ard: -Ne diyon? Ne diyon? -Hele bir gel, hele bir gel... -Amann, bana el kaldryor!.. O andan beri, sanki smail'in elini kolunu balayan sihir bozuldu. Kabuk yarld, iinden kan hibirimizin tanmad yeni yaratk bir salyangoz gibi esrarl, cvk ve siniktir. Bir yanndan dokunulduu vakit, sertleir, antenlerini uzatr ve elinizin stne smn brakr. Eskiden sigara imezdi. Ben verdiim zaman, bize gre deil derdi. imdi sabahtan akama kadar durmakszn, sigaralarmdan alyor. Bir gn dedim ki: -Sigara istiyorsan bana syle, ben veririm. Bir daha haberim olmakszn,

odamdan bir ey alma. Sanki szm ona deilmi gibi, cevap vermeden uzaklat. Eskiden, benim yanmda, bir nevi terbiyeli duruu vard. imdi beni nerde grse, adam yerine saymyor. Onu bir kede sktrp dvmek istiyorum. ::::::::::::: Son zamanlarda, ne vakit, adn bilmediim gzel kyl kznn kyne gidecek olsam, smail'e yolum stnde rastlyorum. Ya ben giderken o dnyor, yahut ben dnerken o gidiyor. Bir defasnda ben onu grmemezlikten geldim, bir defasnda, o beni grmemezlikten geldi. Nihayet, gnn birinde, kavaklkta yzyze karlanca, durmaa mecbur olduk. Onda ve bende acayip bir tutukluk vard. Ne ben ona bir kelime syleyebiliyordum, ne o bana. Suyu ekilmi derenin iinde, bir hayvan lei stne, kargalarn bir kmesi konup, bir kmesi kalkyor ve cyak cyak baryorlard. smail ve ben bir sre, yanyana kye doru yrdk. Sonra ne yapacan bilmeyen kimselere mahsus bir i sknts ile yolun ortasnda durup kargalarn uuunu seyrettik. Tabakam kardm bir cigara yaktm. Bir tane de smail'e uzattm: -Bu kyde ne var, ne yok? -He, kar kzan alrlar. -Sen dnyor muydun? -Hee... -yle ise beraber dnelim. Ve tersyz geri dndk. Aa yukar on, on be dakika sessiz yrdkten sonra bam ona doru evirmeksizin sordum: -Yoksa senin nianln bu kyden mi? Cevap vermedi. -Drdnc defadr ki sana buralarda rastgeliyorum. Mutlak, sevdiin kz bural olacak. -Dedn gibi, beyim. -Hangi kz, o bakaym? nk, ben burada hemen herkesi tanyorum. -abangilin Emine. O seni biliyor. -Emine... Yreim kt kt atmaa balyor. Dilim, azm iinde kupkuru oldu:

-Yanln var, ben Emine diye bir kz tanmyorum. smail tekrar etti: -O seni biliyor. Sesinde ne hiddet, ne sitem, hibir ey yoktu. -Bu Emine, yeil gzl, uzun boylu... Hani, gld vakit bembeyaz dileri var. O mu? Cvk bir srtma ile: -Hee, o ya... Hee, o. Kulaklarm uulduyor: -Benim iin ne dedi, o sana? -Kolu yok bir herif buraya gelir. O, senin aan m? dedi. -A, a dedim. Kolu yok bir herif mi? O nasl sz? Ban eip, guya ilk defa gryormu gibi, gzlerini sa yanma dikiyor. Sonra, hayretle yzme bakyor. Demek istiyor ki, peki kolsuz deil misin? Baz heyecanl anlarmda, kesik kolumun arsn duyarm. Gene, yle oldu. Sa tarafm zonklamaa balad. Sol elimle, yaradana snp, yanmdaki cceye bir tokat aketmek istiyordum. Btn gece, sa tarafm hep zonklad durdu. Gzme bir damla uyku girmedi. Yeniden, bu kye ilk defa gelmi gibiyim. Kendimi o kadar garip o kadar yalnz ve ksz hissediyorum. Tekrar, ssz Anadolu yaylalarnn kasvetli haritas beynimin iine nakoldu. Bu engin yoksulluun cra bir kesine kendimi bir kara nokta gibi atlm gryorum. Burada ben, stanbul'daki kadar azap ve ikence iindeyim. Ta, toprak, su, insan, hayvan burada her ey benim aleyhimdedir. Ve bende btn bu dman unsurlara kar mcadele etmek gc yok. Durmadan eziliyorum. Durmadan eziliyorum. Bu bakmdan smail benden ne kadar gl grnyor. Tabiat, onu da evirmi, kvrm, onu, daha on yedi yana girmeden bir ihtiyar adam gibi buruturuyor. Fakat, bu sarp ve hain lkenin ei olan ruhu, zaman zaman, btn d dmanlardan almasn biliyor. Cengel'in btn zelliklerini bilen bir gen goril gibi bu havalinin en gzel, en tatl meyvesine penesini atyor ve srtarak, onu avucunun iinde tutup yalamasn biliyor. Nasl yapt? Buna nasl muvaffak oldu? Bir taze dii, bu erkek kurusuna, daha on yedisine varmadan dileri dklm, yz burumu bu garip tabiat yaratna nasl tahamml edebilir? Karanln iinden Emine'nin beyaz dileri iki sr sedef taneleri gibi parlyor. Bunlar, smail'in mi olacak? Narin ve alml, endaml, bir krpe st dal gibi zerimde salnyor.

smail'in btn vcudu, bir trtl gibi bu dala m trmanacak? Yok, yok. n oradan, ekil. Yarn syleyeceim, Emine gzn a. Sonra piman olursun. Bu cce, sana koca olamaz. Genliine, gzelliine ac, diyeceim. Ya, sana ne oluyor? derse... Bir kyl kza, stanbul usul ilan ak m edeceim? Bu kadar gln, bu kadar zavall, bu kadar acayip bir ey olmaa katlanacak mym? Haydi, canm. Ne yaparlarsa yapsnlar. ki kyl seviip birbirlerini alacaklarm. Bana ne? Kendi kendime bunu sylemekle beraber, gene gzme uyku girmiyor. Hey Allahm, Emine'yi smail'den kskanyorum. Ben Celal Paa'nn olu Ahmet, emirerim Mehmet Ali'nin kardei bcr smail'i kskanyorum. Boazn skp ldresiye kskanyorum. ::::::::::::: Ka gndr, bin trl are ile di arsn yattrmaa alan adam gibiyim. Kah zihnimi byk ve nemli eylerle igal ederek, acm unutmaa alyorum. Kah okuyorum, okuyorum, okuyorum. Bazen de kp krlarda, bayrlarda dolayorum ve byle dolarken, hep tesadf m diyeyim, yoksa bir alkanlk eseri mi, kendimi Emine'nin ky civarnda buluyorum. O vakit, gemi sandm ar btn iddeti, btn azgnl ile ba gsteriyor. Bu, benim bir kadna ilk tutuluum deildir. Fakat, bu benim iin ilk olmayacak sevgidir. Bir da gl, dikenlikler, allklar arasndan bir da gl nasl koparlr? Bilmiyorum. Ne denilir? Nasl alnr? Bilmiyorum. Kambur olann, kr kz, ardndan kovalayp yakalay gibi mi? Gidip ona sormak istiyorum. Lakin, bana, bu hususta ders verebilecek tek bir kii var. O da smail'dir. Suratn grmee tahammlm olsa gidip ondan reneceim. Emine'nin gnln elmek iin ne yaptn diyeceim. O bana cevap vermeksizin srtacaktr. nk, o da ne yaptn bilemez. Bu i kendiliinden oluvermitir. Kylerde tek delikanl kalmad. Kzlar, kzolankzlar, koca bulamadan kocayp gidiyordu. smail'in bir evlenme teklifi Emine'ye yetmitir. Ondan daha iyisini mi bulacaktr? Mehmet Ali'nin ailesi epeyce de varlkl saylr. Yz dnme yakn topraklar vardr. Herkes, Zeynep Kadnn birikmi paras olduunu sylyor. Emine ise dul bir halann yannda bir yetim kzdr. Babas, Balkan Harbinde ehit dtkten sonra anas, bir bakasyla evlenip onu ortada brakvermi: Emine'ye dair bu bilgiyi Zeynep Kadndan alyorum. Zeynep Kadn, smail'in bu kz almasna iddetle aleyhtardr. -Benim yanma getiremez, istedii yere gtrsn diyor. Ah o kzn halas olacak kar yok mu? te, benim, bama bu orab ren odur. rlplak yetimi boynumuza dolamak istiyor. Zeynep Kadn, rlplak derken, ben, tatl bir rperme geiriyorum. Onu, btn o kirli, kaba esvaplarnn iinden, kaln kabuklu bir yemi soyar gibi soyuyorum. Mutlaka teninin kuru bir beyazl vardr. Gs, kalalar dolgun, eti ve omuz balar gevrektir.

Boynunun, bir kuu boynu gibi uzun olduunu biliyorum. Mutlaka beli ve karn da buna gredir. Zeynep Kadna diyorum ki: -Hakkn var. Ne yapp yapp bu iin nne gemelisin. -Dinleyor mu? Ay oul, dinleyor mu? Gerekten smail'in, bir anasn dvmedii kalyor. Zeynep Kadn: -Ah, Mehmet Ali'm burada olsayd, ben ona gsterirdim, dedi. -Ben burada deil miyim? Sana syledim, beni her ite Mehmet Ali'nin yerine koy diye. Kadn, tuhaf bir ey sylemiim gibi yzme bakt. ::::::::::::: Bir akamst, evin damnda oturuyordum. Erguvani denilecek kadar kzl bir aydnlk iinde, birtakm delice hlyalara dalmm. Gelip yanma kt: -Bir cgara verir misin? Bam evirmeden paketi uzattm. Bu, kyde, btn hayvanlarn, davarlarn dnme saatidir. Arka tepelerden inen mandalarn ayak sesleri, kat bir sath zerine bir yaz yamurunun dn andryor. Kuzular meliyor, analar, onlara cevap veriyor. Derken bir eek anrmaa balyor. Yakndaki bir kmesten, bir tneme hazrlnn btn kk gtgdaklar geliyor ve uzaktan uzaa kpekler havlyor. Nuh'un gemisi dolmakta... Bu, dnyann sonu mu? Her akam, her akam, dnyann sonu geldi sanyorum, seviniyorum. Fakat... -Sen, benim iin anama ne demisin? Yanmda bir ses. smail'in sesi. Hay, bu Tevrati akam erefine, seni adan smail gibi bir ta stne yatrp boazlamak kabil olsayd. Szn iitmemezlikten geliyorum. Lakin, o, yanbamda mrldanmakta devam ediyor. Bam, hmla evirdim: -Ne homurdanp duruyorsun, orada? smail, bu sert hareketim karsnda o kadar ard kald ki, az kalsn haline glecektim. Kaln, atk kalarnn altnda kck yuvarlak gzleri birer ivi ba kadar ufalm ve yz, burua burua bir kuru incir eklini almt. Bam tekrar teye evirdim. Fakat o, beni kaplayan havay dolduruyor, bir civa arl ile arlatryor. Bulak suyu, ahr ve umumi aptesane kokularn andran bir taaffn bu havaya bir boucu gaz fecaati vermekte ve beni canmdan bezdirmekte idi. Ah, bu insan, ah bu insan denilen mahluk! Tabiat, ne cenabet bir zindan haline sokmu. Yanbamda, bu ocuk olmasa, bu amurdan yuva, bu aann kurt kaynamalar, bu yenen, iilen eylerden szan geriz olmasa, u kuru toprak dalgalarnn stnde, bu

kzl akam aydnlnda hayat, daha ne kadar sade ve asil olacakt... -Sen demisin ki... -Ben dedim ki, eer sen o kzla evlenmee kalkrsan kulandan tutup askere gtrrm. smail'in benzi mutlaka kl gibi olmutu. Sesi titreyerek: -Bu yata, beni hi askere alrlar m? -Bu yata, evlenebiliyorsun da neden askere gidemiyormusun bakalm? Evlenmesini bilen adam, pekala askere de gidebilir. imdi nizam yle... smail, dayak yemi bir kedi gibi belini ksarak sessizce aaya svt. Btn merakm unda: Emine, smail'e varmaa gnlden raz m? Bir gn, kavak aalarnn arasnda, onu yle bir kuytu yere ekip sordum: -Sahiden smail'e varmak istiyor musun? Omuzlarn silkti. Ban yana evirdi. Gld: -Ne bileyim ben, ne bileyim ben... -Sen bilmeyeceksin de, kim bilecek? -Halam bilir. Ve bir geyik gibi evik, yanmdan kayor. Dur demee kalmyor, onu yakalayp, belinden kavramak istiyorum. Bu kata yle bir diilik var ki... Yreim, gsmn altnda hop hop hopluyor. -Emine, Emine, dur biraz. Bir syleyeceim daha var. Bir syleyeceim daha var, fakat dinleyen kim? Durup dinlese bile dilimden bir ey anlamayacak. Bunu bilerek gene arkasndan yryorum. Biraz hzl, biraz komaa benzeyen bir yry. Ve bo yenim sa tarafmda bir uzun torba gibi sallanyor. Dnp baksa belki halime glmekten katlacak. Durdum. Emine, imdi, kye giden yolun stnde gittike uzaklaan, gittike uzaklaan alacal bir glgedir. Derenin kenarna kyorum. Dede Korkutda bir tabir var: Br, br. Ben, ite br br alamak istiyorum. Nereye gideyim? Benim yerim neresidir? Kimlere doru varaym? Beni kimler anlar? Kimler derdime deva bulur? Beni bu illetten, beni bu gurbetten kim kurtarabilir? Hangi karde? Hangi hemire? Hangi can yolda? Hey, ana toprak, ne kadar merhametsiz, ne kadar katsn? Benim strabma ne kadar yabancsn? Ben senin vey evladn mym? Yoksa sen mi benim vey anamsn? Eer, ben senin vey evladn isem bu kolu kimin yoluna feda ettim? Niin u anda, bu gen yamda bir derenin kenarnda bir insan viranesiyim? Senin yoluna genliimi harcadktan sonra, gene orada, o dm ehirde, senin hasretinle yanan ben deil miyim? te geldim: te geldim. Fakat, benim nmde, kzlarn kayor. Bana kzlarn arkalarn eviriyor. Onlara her uzattm el bolukta kalyor.

Eer, sen bir vey ana olsaydn, strabn benim strabma bu kadar benzer miydi? Sen de bencileyin, bu kadar garip, bu kadar yoksul... Sen de bencileyin bu kadar derdini anlatmadan aciz olurmuydun? Benim iin senin yzn Zeynep Kadnn yznn eidir. O halde hepimizin anlamamza engel olan ey nedir? yle dnerek, geceye kadar derenin kysnda melmi kalmm. Geceler, ssz plak Anadolu yaylasn daha ziyade garipletirir. Bu ssz, ksz topraklar, gkyznn altn mozaykl, muhteem kubbesi altnda ezilir, erir, yok olur. O kadar yok olur ki, bunun iinde, siz kendinizi, oktan ademe inmi bir glge farzedersiniz. Hayat denilen ey, gr, kalabalk, prl prl yukardadr. Sanki arzn stndeki medeni ehirlerden biri tersine dnp tepeden size bakyor. Bam dnmese, sabaha kadar srtst yatp bu engin ehrayini seyredeceim. Fakat, bam dnyor. Bir dev, beni kolumdan tutup aya m frlatt? Hakikaten buras aydan farkl bir yer deildir. Ayn canszlk, ayn donukluk. Her ey ta kesilmi gibi. Ne bir ses, ne bir hareket... Ve ben, kmldasam, sanki her taraf atrdayarak tuz buz olacak. Olsun, bari... Olsun bari... ::::::::::::: Kyde, k hazrlklar bitip tkenmek bilmiyor. Soanlar kurutuldu. Dibeklerde gnlerce bulgur krld. Budaylar tld, tld. Bunlardan deste deste yufkalar yapld. Derken kuru yemilere sra geldi. Ama, o ne kadar ceviz! Ahrlar, damlara, damlarn stne kadar saman ynlaryla dolu. Kadnlar, bir taraftan, taze tezek topaklarn duvarlara yaptryor. Zeynep Kadnn evi, eski Abdlhamit ricali gibi bu tun renkli nianlarla batan baa donand. Ve ne koku! Btn tabiat tezek kokuyor. Zeynep Kadn, kzlar ve gelinleriyle beraber, sabahtan akama kadar, durmakszn alyor. Mehmet Ali'nin yavrusunu sokak kapsnn eigine brakp gidiyorlar. Bereket versin ki, altklar meydanlk bizim evin ndr. ocuk barmaa balaynca anas koup gelebiliyor. ok defa, biz onunla eikte arkadalk ederiz. Kk insan yavrusu ayaklarnn ucunda, yar topraa karm, dlek cinsinden srngen bir nebat gibidir. Kmldadka bir byk solucan kmesini andryor. Her ne tarafndan baklsa bir ana karnndan km olmaktan ziyade topraktan bitme eylerden biri hissini veriyor. O kadar kiilii yok ki daha adn bile koymadlar. ki defa Mehmet Ali'den sorduk. Hep unutuyor mu nedir? Gnderdii mektuplarda ocuun adndan hi bahsetmiyor. -Mahdumuma mahsus selam ederim demekle kalyor. Ve ben, onu, adsz diye aryorum. -Adsz, Adsz. Kk gvdesi stnden kocaman ban zahmetle evirerek, bana bakyor. yle mahzun, yle mahzun bir bak ki, insana alamak isteini veriyor. Gerekten, Schopenhauer'in bekarlk nazariyesi lehine bu ocuktan daha canl bir misal bulunamaz. Bu yarata bakarak, derhal dnyaya ocuk getirmenin bir cinayet olduunu tasdik ederiz. -Adsz, Adsz, biraz glsene. Biraz oynasana.

Yz buruur, dudaklar bklr. Hemen alamak zeredir. Bakalarnn kendisiyle megul olmasna o kadar almam ki, bunu bir ikence telakki ediyor. Ve hemen eline bir ey tututurup karda alanlar seyre koyuluyorum. nsanlar, her eyden ziyade karncalara benziyorlar. Ekonomi ve alma melekesi, her yaratktan fazla bu iki cinste kendini gsteriyor. Ve bu duygu, bir eit yarn grme, yarn dnme kudretiyle birleerek onlar alelade hayvanln stne karyor. Bu irkin ve bakmsz tabiat kesinde, bu kaba saba insan kmesinin bana, adeta, saygya yakn bir duygu verii nedendir? Bu insanlar, her gn hie saydm, hor grdm, hatta bazen de tiksindiim kimseler deil midir? Fakat, ite, uzaktan nasl altklarn seyrederken, bana, her biri byk olayn kahraman gibi gzkyor. Bu kadnlar, ben, dnlerde raksederken de grmtm. Hareketleri, hi bu kadar ahenkli deildi. Dibek banda bu kol sallaylar, yalak kenarnda bu eilip kalklar, yk altnda bu iki bklm olular benim zerimde, eski Msr ve Yunan talarnda grdm ritmik pozlar derecesinde bir etki yapyor. yle ki, Zeynep Kadn, bunlar arasndan ayrlp, bana doru geldii vakit, az kalsn elini pecektim. Gz mevsiminin sert ve yaln rzgarlar esmee balad. Issz, engin Anadolu yaylalar stnde ah bu rzgarlar... lde yolunu arm kervanlar, viran bir beldenin stnde yzlerce bayku srs, bir deniz kazas esnasnda kopan yrek paralayc haykrma, bir dan kn, bir byk kraterin infilak, bir n inii, bir selin bas, hibir ey, hibir tabii afet bu rzgarlarn kard srekli uultu kadar uursuz, korkun ve hzn verici deildir. Bu rzgarlar estii srece, ben Dostoyevski'nin kiilerinden biri gibi oluyorum. Ya Sibirya yollarnda bir srgnm, ya Moskova sokaklarnda a bir serserinin, ya snr boyunda bir han odasnda kamak arelerini dnen bir sulunun kab iine girerim. Derin bir azap yreimi trmalar. Gene byle, rzgarl gecelerden biri idi. Yatan iinde, soldan saa, sadan sola dnyor bir trl uyuyamyordum. Derken, o uultuya kpeklerin havlamalar da katld. Cehennemlik bir konser... Acaba karanln iinde cinler, zebaniler de dans ediyor mu? Kalkp camn arkasndan geceyi inceliyorum. Kpekler havlamalarn gittike artryor. Mutlaka, bir yabanc, kye girmek zere... Batan aaya dikkat kesilip dinliyorum. Gerekten, bir insann ayak sesleri var. Bu saatte, bu gelen kim olabilir? Kpekler, sr halinde pencerenin nne gelmi havlyorlar, havlyorlar. Cam ap haykryorum: -Hot, hot... Rzgar bam alp gtrecek bir iddette esiyor. Nefesim tkanarak ekiliyorum. Kpekler susmuyorlar. Daha ziyade havlyorlar ve bir adama saldrr gibi hrltlar karyorlar. Biraz evvel ayak seslerini duyduum kimse, hissediyorum ki, yaklayor. Hatta benim sesimi duyar duymaz durdu, sanrm.

-Kim var orada? Bir adam bireyler mrldanyor. Havada, bir S harfi bir Lye arparak dalyor. Tekrar bam darya uzattm: -Kim var orada? Adam daha yakndan: -Ben, Sleyman... Sleyman, dedi. nce, bu Sleyman'n kim olduunu hatrlayamadm. Sonra birden aklma geldi. -Bu vakitte nereden ktn byle? Bana cevap vermeksizin, bir glge sessizliiyle kendi evine doru yneldiini grr gibi oluyorum. Penceremi kapyorum. Bu olay dalgal bir denizin bir cesedi sahile atna benziyor. Sabah g ettim ve herkes uyandktan sonra ilk iim ev halkna vakay haber vermek oldu. Zeynep Kadn, bu harikulade havadisi pek nemli bulmaz grnd. Fakat, smail, derhal koarak Sleyman' grmee gitti. ::::::::::::: Sleyman'n bandan geenler: Bir defa, Cennet'i bulmak iin haftalarca ky ky dolam. Sonra, bilmem nerede, ikisine birden rastgelmi. Cennet, onu nce tanmaz gibi grnm. Ama, Sleyman srar edince demi ki: Pekala, pekala ama, bu i byle olmaz. Aramzda geeni duymayan kalmad. Senin namusun be paralk oldu. imdi bunun bir aresi var; sen beni bir kere boarsn, aleme kar namusunu temizlersin. Ondan sonra tekrar gene evleniriz. Sleyman peki demi: Bucaa kadar gitmiler. Kad'nn nnde, Sleyman, karsn talak selase ile boam. Mahkemeden karken: -Aha, istedn ettim. imdi gel, kye gidelim, evlenelim; demi. Cennet kahkaha ile glerek: -Senin akln eriata da ermiyor. Sen beni defa boadn. imdi seninle tekrar evlenmem iin hlle yapmak gerek, demi. Hlleci, ortada haphazr: Cennet'in a, Sleyman kendi eliyle herifi, Cennet'in yanna sokmasn m? Eikte, sabaha kadar beklemesin mi? Sabah olunca, tak tak kap. Fakat aan yok. Neden sonra herif kapdan ban uzatm: -len, ne istiyon? -Cennet Hanm greceim. -Cennet Hanm m? Ne yapacaksn?

-O bilir. Bizim kye gideceiz. -len o benim avradm be. Senin kynde ne ii var? Sleyman, biraz daha srar etmek, biraz daha beklemek istemi. Fakat, herif yumruklarn gsterip: -Defol uradan. Bam belaya sokma; diye barnca Sleyman, hemen kapnn nnden svvermi. Kapnn nnden svm ama, haftalarca kyn etrafnda dolam, dolam, bir kere daha Cennet'i grp de yzyze konuabilmek iin. Gndzleri kap kap dilenirmi, geceleri gidip krda yatarm. Lakin o btn bu zaman iinde Cennet'e bir defa rastgelmemi. Eee, sonra? Sonrasn artk kendi de bilmiyor. Sanrm, kyller ona artk ekmek vermez olmular; o da a kalp dnm gelmi. Bizim kyllere, bu a kal; macerasnn en ackl taraf gibi grnd. Hemen her evden Sleyman'a yiyecekler tanmaya baland. Fakat, o, gelen kaplarn hibirine el srmyor, boyuna ttn istiyor, cgara iiyordu. Geri, halinde bir fevkaladelik yoktu. Ama, Cennet bahsi dnda hibir ey konumuyor ve o bahis alnca, gzleri, bir kara akik parlakl alyordu. Henz kadndan umudunu kesmemiti. Her szn sonunda: -Bir gn gelir, bana muhta olur; diyordu. -Ya o zaman kabul edecek misin? Cevap vermiyor. Dalgn dalgn nne bakyordu. lk geldii gnlerde, kocaman bir sakal vard, ona heybet veriyordu. Kyn berberi bunu krpnca bizim stmzdeki etkisinin yarsn kaybetti. Sonra, yava yava, hep ayn eyleri tekrar ede ede bsbtn manasz bir adam oldu; artk, semtine hi kimse uramad. Gene, eskisi gibi, aptal Memi'le babaa kald. ::::::::::::: Bu kn en nemli olaylar: Mehmet Ali, Aralk aynda bir defa, on gn izinli geldi. Alay Eskiehir'de imi. Rahatz. Yiyecek, iecek bol. Subaylarmz ok iyi. Eskisi, gibi dvmek yok, svmek yok. Ama isizlikten ok canmz sklyor diyor. Bir kere istasyonda Mustafa Kemal Paa'y, birka kere de smet Paa'y grm. Biri nasld? br nasld? Bana anlat, bana anlat, diyorum. Aha yle, aha byle diyor. Bir trl iin iinden kamyor. Mmkn olsa kendi muhayyilemi, kendi hassasiyetimi, kendi dilimi ona vereceim. Ta ki, vatann karanlk gsnde parlayan bu iki yldz hakknda, bana onlar canlandracak bilgi versin diye. -Nasl? Gzleri nasld? Boyu uzun muydu? Ksa myd? Nasl bakyordu? Nasl yryordu? Ne giyiyordu? Mehmet Ali bana bsbtn baka bir cevap veriyordu: -Biz selama durunca merhaba asker dedi. Mustafa Kemal Paa'nn, bu merhaba asker deyii epeyce enteresan bir tafsilat. Fakat, o byk ahsiyetin

muayyen ve belirli hibir tarafn gznne getirmiyor. -Sesi kaln ve gr myd? -O kadarn iitemedim, gayri... -Canm, merhaba asker dediini iittin de, sesi kaln myd, ince miydi, nasl iitmedin? Bu tarzda konuma, Mehmet Ali'nin cann skyor. Hemen, baka konulara atlyor. -Yunanllar, yaknda yeni bir taarruza geeceklermi. -Peki, siz hazr deil misiniz? -Evvel Allah, hazrz beyim... Hazrz, emme... Emmesi ne? Bunu izah etmek iin genel fikirler, genel mtalaalar sahasna girmek lazm. Mehmet Ali'nin kafas ise bu maceraya hi almamtr. Ksaca, Mehmet Ali kyde kald srece kendisinden bir ey renmek kabil olmad ve ylece geldii gibi gitti. Geldii gibi mi? Hayr; kasaturasnn tersiyle, smail'i, bir iyice dvp yle gitti. Lakin eitimde dayan hibir rol oynamadn belki, daima olumsuz bir etkisi olduunu; bana, bu vaka kadar kesinlikle ispat eden bir ey yoktur. smail, dayaktan sonra bir kat daha ahlakszlat. Evin iinde, kyn iinde, adeta, muzr bir yaratk halini ald. Zaten bir ku, bir tavan bakn andran gzlerine bsbtn hayvani bir ifade geldi. yle ki, arasra benimle konuurken, bir byk tarla faresi dile gelmi sanyorum. Bereket versin ki, onunla pek seyrek konuuyoruz. Bir eyimden kukuland m, nedir? Bana garaz baladn seziyorum. Varsam, kendime, bu evden baka bir yer bulsam diye dndm. Bir gn niyetimi gidip Bekir avu'a atm. -Benim bir evim var emme, viran; dedi. -Tamir edilmez mi? -Edilir, edilir emme, ok para lazm. Ne kadar? diye sordum. Otuz krk bankonot dedi. Gittik, birlikte evi grdk. Bu, kyn hemen dnda, yz daa bakar, iki oda ve bir ahrdan ibaret bir evdir. Kyn dnda... Bu, bana derhal ie balamak arzusunu verdi. -Lakin bana kim bakacak? Bekir avu: -Bizim oluk ocuun ne ii var? dedi. Zeynep Kadn kararmdan zlecek sandm. Fakat hi de yle olmad. Ve bunun byle olmay bana dokundu. Mehmet Ali'nin evinden o kadar soudum ki, bir an nce yeni evime tanmaa

can atmaa baladm. Yeni evim... Bu, yz daa doru, btn kye arkasn evirmi bir evdir. Bekir avu onu bir depo olarak kullanyordu. Onun iindir ki kaps gayet muhkem ve pencereleri parmaklkldr. Evin dtan grnn de hi deitirmedim ve altndaki ahr muhafaza ettim. Orada bir kk eek besleyeceim. O, bana arkadalk edecek. Ben, yukarki odamda pineklerken o, aadaki odasnda tp tp einecek. Arasra, tam, ben hazin dncelere daldm vakit, benim hznm sezmi gibi en ac, en yakn naralaryla haykracak. O vakit, ben yava yava merdivenlerden ineceim. Yava yava ona doru gideceim. Uzun, parlak tyl gerdanna kolumu dolayp derin, siyah gzlerine bakacam. Onunla uzun uzadya iin iin konuacam. Ona hi yk tatmayacam. Srtma hi semer vurdurmayacam. Bir adamla, her gn, onu tmar ettireceim. Zira, bu, mbarek bir hayvandr. Btn gkten inen kitaplarda bunun ad var. Ve yz, kk smail'in yznden bin kat daha irindir. Kk smail mi? Bahsi dndrp dolatrp gene ona getiriyorum. Salih Aa bir, o iki... Benim iin bitmez tkenmez bir strap kaynadr. Salih Aa bir, o iki... Zeynep Kadnn ask suratna benzeyen yaln topra saymyorum. Artk havalar soumaya balad gnden beri, kaps ak kalm ahrlarda birleen kambur olanla kr kzn kap kovalamalarna amyorum. Ne imamn eme banda aptest allar, ne muhtarn yznn krl kllar arasndan srtlar, ne de... Artk bunlarn hepsine altm, almadm yalnz Salih Aa ile smail'dir. ::::::::::::: Bu k esnasnda Sleyman'la ahbaplmz epeyce ilerledi. nk, evimin tamirine o bakt. Memi ta topra tad, o kireci kard ve kyn tek zanaats Arabac Recep marangozluk grevini yapt. te, o vakitten beri Sleyman' yanmdan ayrmyorum. Bazen birlikte yediimiz oluyor. Ne rahat arkadalk... Hi konumuyoruz. ok defa ben yatan stne uzanm, o yerde bada kurmu, saatlerce, bir odann iinde kar karya kalyoruz. Ne o, ne de ben bir tek kelime sylemee lzum grmeyiz. Baz, havann iyi gittii gnler birlikte dolarz. Bir kere onu, ta Emine'nin kyne kadar gtrdm. Sleyman, o vakadan sonra o kadar zayflad, o kadar zayflad ki, btn anlamyla bir deri bir kemik kald. Arasra bir yk yerden kaldrrken veya herhangi bir sebeple fazla bir hareket yaparken t diye krlvereceinden korkuyorum. Nitekim, Emine'nin kyne kadar yrdmz gn, kavakla varr varmaz yle bir k vard ki, bir iskeletin paralarn birbirine bititiren balar da zlnce, kemikler, mutlaka, yere byle ylr: Bir sre nefes nefese kald. O kadar ok soluyordu ki, can ekiiyor sandm. -Bir ey yok; yreim tkand; arasra byle olurum. Sonra geer. Bu bir dertmi. Beni askere aha, bundan almadlar. imden, belki Cennet de seni bundan istememitir, dedim. Onunla yalnz kaldmz zaman, bazen Cennet'in bahsini aarm. O vakit, gzleri parldamaya balar. Sska vcudu bir yay gibi gerilir.

-Nasl hi haber aldn var m? -Heriften ayrlm diye iittim. -Ya imdi ne yapyormu? -Gnah syleyenin boynuna, kt olmu diyeler. Bunu duyunca ben ondan ziyade mahzun oluyorum. Fakat, o srtyor. -Ben dedim. Ben dedim. Elbet, bir gn piman olup gelecek: -Ya gelince kabul edecek misin? Cevap vermeden nne bakyor. Kendinden emin deildir. Hangimiz kendimizden emin olduk? Biz, erkekler, zavall yaratklarz. Bu k, muhtarn kars lecek diye ok beklendi. Fakat lmedi. Bir akam yats ezanndan nce, muhtar benim kapm vurdu: -Efendi, efendi, sana kasabadan bir (acans) getirdim. Al oku, dedi. -Nasl, iyi bir haber mi? -Al oku; ok iyi diyeler. Sava kazanmz. Ellerim titreyerek, kirli buruuk kat parasn lambaya doru uzatyorum. kinci nn Zaferi... Yreim azma geldi. Bir iir paras okuyormuum gibi ajansn satrlarn iimde terennm ediyorum. Dndm: -Grdn m? diyecek oldum, lakin muhtar kad brakp namaza komutu. Sevincim iimde tkand kald. Byk felaket anlarnda olduu gibi, byk sevin gnlerinde de duygularmz bakalaryla paylamak bizim iin bir derin ihtiyatr. Umutsuzlukla, ne, yapacam bilmiyerek Sleyman'a dnyorum. -Grdn m? Bizimkiler dmana bir iyi dayak atmlar. Sleyman, bu szden bir ey anlamakszn srtarak yzme bakyor. ::::::::::::: te, bir k, koca bir k byle geti. Ben btn varlmla hep cephede yaadm iin bu mevsimin ar yeknesakl omuzlarm stne pek kmedi. Ordunun, Anadolu ordusunun genel bir taarruza geecei sylentileri gnden gne kuvvet buluyor. Memleketin hemen btn gazetelerinde bu bekleniyor, bunun sz oluyor. stanbul hkmeti erkannn bir murahhas heyet halinde Ankara'ya gelileri, milli tekilatn gcn bir kat daha ispat etti. Bu adamlar, buraya ne sylemee, ne istemee geldiler? Mutlaka, bize itidal ve boyun eme tavsiye etmee geldiler. Bunlar, bir lm mahkumuna, son saatinde teselliye giden papazlar andryorlar. Cesaret evladm, cesaret. Bunun tesinde baka hayata, ebedi bir hayata ereceksin. imdi, syle, syle bakalm, son

emelin nedir? -lmemek!Papazlar irkiliyorlar. lerinden: Amma da aksi bir idam mahkumuna attk diyorlar. te, Anadolu'nun dedii, ite stanbul hkmetinin syledii... Memleketin havas bu kadar trajedi ile ykl olmasa, insan bu hale glebilir. Lakin, plak ayakl, plak gsl kyller, glle ve kurun tayan kanlar nlerine katm gidiyorlar. Bu, kirli, prtk yorgana sarl ey ne? Bir top arabas... Ta orada, o hendein iinde birikmi insanlar ne yapyorlar? Bunlar, bir manda leini yzmekle meguldr. Ne iin? Derisinden askere, ark olur. Dmanlar ise, zerimize salam ngiliz kunduralaryla yryorlar. Top arabalarn, etraf keten bezli perdelerle rtl Berliez kamyonlar iinde bir put gibi tayorlar. Lakin, ite, asl bu grdm eyler iin zafere inanmaldr. Trk askeri manda lelerinin derisinden ark yapp giyiyor. Trk kyls, top arabalarn kendi yorganna sarp tayor, ite, bunun iin inanmaldr. ittim. Eskiehir'de, demiryolu raylarn skp eriterek top kamas yapanlar varm. Geen gn, yakn istasyonlarn birinde bir trenin kmrsz nasl yrtldn grdm: Tren durur durmaz hemen btn yolcular inip etrafa dalyorlar, rastgeldikleri aa dallarn kesiyorlar ve getirip lokomotifin platformuna yyorlard. ::::::::::::: Lokomotif, ray, istasyon... Sahi, yazmay unuttum. Oysa, benim iin mevsimin en byk hadiselerinden biri de bu olmutu. Eer, ssz, cra Anadolu yaylalarnn ortasnda, uzun mddet kalmsanz, sizi medeni merkezlerden birine ulatrmak kudretine haiz olan eylerden birini grmenin, bir telgraf direiyle, bir demiryoluyla, bir istasyon binasyla kar karya gelmenin ne olduunu mutlaka bileceksiniz. Bilmeyene ise bunu anlatmak ok gtr. Lakin, ben btn bu yazlan bir kimseye bir ey anlatmak iin yazmyorum. Hayr, hayr, bu hi aklmdan gemedi. Ben bu yazlar, kendi kendime konumak iin, yalnz bunun iin yazyorum. Eer, gnn birinde memleket kurtulur da, tekrar kendi evreme dnersem, ilk yapacam i bunlar yakmak olacaktr. Yakmazsam, bu defter bakalarnn eline geebilir. O vakit, benim bu kydeki uzun gurbetimin hibir deeri kalmayacaktr. Bu uzun gurbet edebiyat konusu olacaktr. Edebiyat, sanat bakalar yaparken ho bulurum. Fakat, kendim bundan ekinirim. Edebiyat ve sanat dnyasnda yalnz dahiler vardr. Ondan tesi, bir alay zavall takliti, bir alay zavall maskaradr. Ben bir maskara deilim ama, bir safderun olduum, bir koca ocuk olduum muhakkaktr. Bundan bir trl kurtulamyorum. Felein nice cevr, nice aldanlar, nice hayal ve umut krllar beni piirmeye yetmedi. Hala, ne ocuka sevinlerim, ne ho hayallerim, gnlmn ne safa aklar var. gnden beri, bir kapkara eek spas ahrmda bal duruyor diye her sabah yreim sevinten hoplayarak uyanmaktan kurtulamyorum.

Felein nice strab beni ocukluumun bu huyundan kurtaramad. Bana yeni bir oyuncak aldklar vakit, gnn herhangi bir saatinde, ya dersimi okurken veya yolda yrrken oyuncak hatrma geldi mi, iim sonsuz ve aydnlk bir ferah denizinin dalgasyla dolup boalrd. Btn anlamyla yreim azma gelirdi. Etrafmda, her ey ve herkes, bana, henz kefettiim cevheri baldan tatl, sihirli bir dnyann irin sembolleri gibi grnrd. Hatta okuldayken, okul, hocamn nndeysem hocam, hatta her gn iki defa gele gide, gide gele grmekten bkp usandm dar, dolak ve rutubetli sokak, hatta bizim konan k gnleri bir mahzen gibi ya ve yaz gnleri bir l paras kadar gnele dolu avlusu, bana, hep ayn cevhere bulanm, hep ayn sihirle canlanm grnrd. Her rastgeldiim eyi veya kimseyi kucaklayp pmek isterdim. Gnlme bu harikulade enlii veren eyi tahlil edecek olursanz, ne bulursunuz? Ya bir tahtadan at, ya boyal tenekelerden bir lokomotif, ya derisi iki gnde delinmeye mahkum bir kk trampet... Demek ki, bir hi, bir zerre, bir tahta ve bir teneke paras benim ocuk ruhuma bu derin, sonsuz mutluluu vermeye yetiyordu. te, burada, bu mihnet ve meakkat ocanda, bin trl afetten arta kalan otuz yllk viran varlmda, bir kapkara eek spas, bir canl oyuncak, bana, ayn mutluluu vermeye yetiyor. Demek; bu vcut viranesi iindeki ruh ayn ruhtur. Harp cephelerinde, sa sakalna karm, nice pikin ve sert askerler grdm ki, felaket annda gzlerine bir rkek ocuk bak geliyor ve yere derken, daha bulua ermemi bir toy olan sesiyle: Vay anacm! diye baryordu. Ben de, hala yksek stma nbetleri esnasnda, kolumu kesmek iin kloroformla baylttklar vakit hep -Anne, anne! derim. O sanki, gzlerinde derin bir endieyle bana eilir; elini bamn zerinde gezdirirdi. Niin, u dakikada gene onu hatrladm? Ey beyaz hayalet; senin burada ne iin var? Bu akllarn zerinde yryemezsin. Bu rendelenmemi tahta kapya elini dokunduramazsn. Bu tatan sert kerevette oturamazsn. Buras, pis ve lizol kokuludur. Ocan iinde grdn bu kara ynlar, adn yalnz darb mesellerde iittiin tezek denilen bir eyin klleridir. Sana kyamam, benim daima temiz, titiz ve sabun kokan beyaz anneciim! Seni burada bir saniye alkoyamam. Emine, smail'den vaz geip benim olsa, onu nce bir iyi ykardm. Sonra, vcudunun btn izgilerini bozan o kat kat esvaplarn karp u ocakta yakardm. Fakat alamod bir stanbul kz haline sokmak iin mi? Hayr, hayr... Kzl parltl salarn iki kaln rg yapp arkasna salverirdim. Ona, yakas daima ak ve yenleri bol bir brmcek gmlek giydirirdim. Belden aa inen, kasktan bal ve bileklerinden bzmeli bir alvar yaptrrdm. Tpk, byk ninelerimizinki gibi ular ilemeli ukurunu yle ortadan bir kocaman dmle aaya doru sarktrdm. Ve onu konumaktan menederdim. Yalnz, sk sk glmesine ve hayreti, fkeyi, inad, uhluu ifade eder nidalar koyuvermesine izin verirdim. Yemeimi, o piirsin, hizmetime o baksn isterdim. Ben yerken, alrken veya kahvemi ierken, onun ayakta beklemesini ho grrdm. Alafranga aktala mahsus pme ve okamalarn hibirini ona gstermemekle beraber, arasra, bir iri Van kedisi gibi onunla oynamaktan haz alrdm. Van kedisinden ne fark var? O da bir Van kedisi gibi hametli ve ahenktar deil mi? Tabiata onun kadar yakn

bulunmuyor mu? Ona da bir Van kedisi gibi tabiatn canl bir ss denilemez mi? Emine'm, o da bir Van kedisinden daha akll deildir. Bunun konumasnn brnn miyavlamasndan fark ne? u hayal, birdenbire, bana, o kadar munis, yaplabilmesi o kadar kolay grnd ki, hemen yola dtm. lkbaharn lk ve taze ot kokan havas da bana ayrca umut ve cesaret veriyordu. Yrdm. Yrdke, hayalim bana biraz daha gereklemi grnyordu. Kendi kendime konuuyordum: Dorudan dogruya kadnn evine gideceim. Emredici ve kesin bir tavrla onu karma alp diyeceim ki: -Benim param var, kimsem yok. almadan yaayabiliyorum. Emine'yi grdm, beendim. Onu bana ver. Sana lnceye kadar yardm ederim. Neye ihtiyacn olursa bakarm. Kadn, bu teklife, nce inanmak istemeyecek, aracak. Mutlaka yalan sylediime, veya kendisiyle elendiime hkmedecek. Fakat, ben, en ciddi tavrm taknacam. Diyeceim ki: Gryorsun, bir kolum da yok. Bana candan bakacak bir yoldaa muhtacm. Eskiden, Zeynep Kadnn evinde otururken, onun kzlar ve gelini benim yemeimi piirirler, amarlarm ykarlar, bana bakarlard. imdi tek bama oturuyorum. Sleyman isminde yar meczup bir zavallnn elindeyim. Kadn, o vakit, aklm oynattm sanacak. inden: Mademki paras varm, diyecek, bu kylerde tek bana, byle snt gibi neden yaarm? Niin, kalkp da stanbul'dan buraya gelmi? Bn gurbet elinde, bu skntlara katlanm? Emine'nin halas, bunlar aktan aa sylemeyecek. Fakat ben byle dndn gzlerinden; yznden, halinden anlayacam. O vakit, ona, btn hazin maceram hikaye edeceim. Lakin o, dar, sert ve realist kyl mantyla bu sergzetin manasn anlayabilecek mi? Beni bu ssz yaylalarn ortasna atan strap ona, pek manasz ve ocuka grnmeyecek mi? Bunun ciddiyet ve nemini ona nasl ispat edeceim? Bu dncelerle, Emine'nin oktan, cesaretimin yarsn dmtm. Hele, kyn iine hisseder etmez btn cretim sokaklarda dolatktan sonra kyne vardm zaman, kaybetmi, kararmda iyiden iyiye zaafa girip de herkesin, bana acayip acayip baktn krlverdi. Kaytsz ve tabii, bir sre kyn br tarafndan svtm, katm.

Lakin; her ne trl olursa olsun; Emine'yi almak fikri aklmdan kmad. Evimde yalnz kalnca, hele geceleri yatamdayken, bundan daha kolay, daha akla yakn bir tasavvur grmyorum. Fakat, darya kp da bunu gerekletirmek isterken, daha ilk admda iin btn garabetini seziyorum. Her ne tarafndan baksam, gln, manasz, gayritabii buluyorum. Eer, bu kylerde bir dostum olsayd, belki, ona alarak, ondan akl renmek, onunla mterek bir teebbse gemek kabil olurdu. Fakat, ite, hi kimsem yok. Sleyman'a m alaym? Zeynep Kadna m? Bekir avu'a m? Bekir avu, Bekir avu? Sahi, neden olmasn?.. Kendi kendime bu sahi, neden olmasn? szn syledikten sonra gnlerce Bekir avu'un etrafnda dolatm durdum. Beni anlayabilecei bir ann kolladm. Ba baa kalr kalmaz hemen sze balyor, uradan buradan konuuyordum; saatlerce asl maksadm azmn iinde gevelemekle kalyordum.

Her teebbsmde, kendimi, yeni okula balam bir kk ocuk gibi utanga, sklgan ve beceriksiz hissediyordum. Fakat, bir gn, nasl oldu, bilmiyorum. Bekir avu'un tavr daha ziyade mi hasbihale elveriliydi, yz bana daha ziyade mi munis grnd, dedim ki: -yi ho ama, bu yalnzlk da canma tak etti. nsann her eyden nce bir yoldaa ihtiyac oluyor. Hele benim gibi bir kimse iin mutlaka candan bir bakan olmak lazm. Bekir avu bir ey anlamad: -Sleyman iine yaramyor mu? dedi. -Sleyman... Adam sen de, o baka ey. Maksadm o deil. Ben bir kadn demek istiyorum. Bekir avu, nihayet, anlar gibi oldu. -Evlen beyim, dedi. stanbul'da bir tandn yok mu? Yaz da sana bir kz buluversin. -stanbul'lu kz hi buraya gelir mi? Dorusu, gelse de ben istemem. stanbul'un kzlar nazl olur. Ben gc, kuvveti yerinde, bana bakabilecek birini aryorum. Ben olsa olsa burada, bir kyl kzyla evlenebilirim. Bekir avu, biraz akn, biraz pheli yzme bakt. -Sahi sylyorum, bana inan, dedim, mesela (.....) kynde Emine isminde bir yetim kz var. O raz olsa pekala alrm. Bekir avu sordu: -Hangi Emine o, bakaym? -Canm, belki iitmisindir, bizim kk smail almak istiyordu. Eer, henz aralarnda nikah filan yoksa... -He, he, imdi anladm. Babasn tanrdm. ok iyi adamd. Emine, kz bilmem. Babasyla askerlik ettik. Bir yerde ehit oldu, nerede bilmiyorum. Byle syleyerek, bsbtn baka konulara geti. Gene am'dan, Girit'ten, kodra'dan bahsetmeye balad. O gnden sonra, benim iin her eye yeniden balamak gerekti. Bekir avu'un yeniden hasbihale msait ann yakalamak, yeniden bir mnasebet drp meseleyi tazelemek, yeniden... Arada bir Emine'nin kynn yolunu boylamaktan da vazgeemiyordum. Belki, kendisine dorudan doruya aabilmek frsatn bulurum diye saatlerce kavaklar arasnda dolayor, derenin kenarnda melip ky gzetliyor, fakat, aksi tesadf Emine'den bir belirti gremiyordum. Hatta bu serserice dolalarn bir seferinde smail'e rastgeldim.. Konumadan geip gideyim, dedim. Fakat, srnak ocuk yanma sokuldu. Derdi gc benden birka kalp sigaras almaktr. :::::::::::::

Akbet, Bekir avu'a maksadm anlatmaya muvaffak oldum. Bir sre dnd, tand: -Bu ii, yapsa yapsa bizimki yapabilir. Hele bir kere ona syleyeyim. ki gn sonra sordum: -Ne yaptn? Durdu. Srtarak ilave etti: -Tu, aklmdan kvermi. Bu akam inallah, sylerim. Nihayet bir gn: -Syledim, dedi, gidip karyla konuacak. Ve benim iin mthi bir heyecan devresidir balad. Yalnz heyecan deil, birdenbire piman da oldum. Bu teebbsm iitilirse, Mehmet Ali'ninkilere kar durumum ne fena olacak. Zeynep Kadn, bana ne gzle bakacak? smail, o kadar nefret ettiim smail kim bilir bana ne yksekten bakacak? Ve garibi u ki, ben de kendimi savunamayacam. Kendime, bu iteki durumumun hi de merte olmadn itiraf edeceim. Keke, ne smail'le, ne de Zeynep Kadn'la, Emine bahsi aramzda hi gememi olsayd. Keke, bilmeksizin, rastgele smail'in almak istedii bir kza talip km bir adam durumunda kalsaydm. Fakat geti artk; bir rezalettir oldu ve ben kk smail'in nnde bile ban eip utanmaya mahkum bir zavallym. Bu da yetmiyormu gibi, bir de reddedilirsem. Aman Yarabbi, ben ne halt ettim? Bari, henz vakit varken gidip Bekir avu'a vazgetiimi syleyeyim. -Bekir avu, ben o iten vaz getim. Senin hanma syle, nafile zahmet edip de oraya kadar gitmesin. Bekir avu gzlerini yere dikti. yle bir sre dalgn ve hareketsiz kald. Sonra, bir iri kedi byn andran ve kedi bynn kllar kadar sert ve seyrek sakallarn elinin tersiyle uzun uzun svazlad. Fikrimi deitirdiim iin bana kzdna hkmettim. -Ne yapaym, dndm, tandm, iime elvermedi. Hem bizim smail onu almak istiyordu. Sonra korkarm, aramzda bir sz olur. Bekir avu dile geldi, ar ar, tane tane: -Zaten o kz sana yaramaz, dedi. Bizimki gidip grm. Elin yabanna ben varmam, demi. Bizim kylerin kzlar tuhaftr. Yabancdan rkerler. Eh, ne olacak. Domular, bymler, kyden dar hibir ey grmemiler. Hepsi cahil, hepsi cahil... Ben Girit'teyken... Bekir avu, bundan te, daha neler syledi, bilmiyorum. Dudaklarmda bir acayip glmseme peyda olmutu sanrm. Yzmn btn damarlar ekiliyordu. Kendime kar bir derin acma duygusuyla doldum. Alayacak mym, glecek miyim, bilmiyorum. aknlmdan Bekir avu'a st ste tabakam uzatyordum. O, hi bozmadan, her tabaka uzatmda bir sigaram alyor, bazsn kulann arkasna yerletiriyor, bazsn avucunun iinde tutuyor, bazlarn da

parmaklarnn arasna sktryordu. yle ki, aklm bama gelip de Bekir avu'a dikkatle baktm vakit onu, her deliinden bir sigara fkran otomatik masalardan biri halinde grdm. Tam kahkahalarla glecek bir and. Fakat, benim azm bir acayip kaslmayla mhrlenmiti. Kalktm. Bekir avu'a Allahasmarladk dedim mi, bilmiyorum, sendeleye sendeleye evime dndm. plak tepelerin stnde gnn son klar snyordu. Srlerin ayak sesleri kuru toprak zerinde bir yamur yan andryor. Evin ii oktan karanlktr. Lambam yakmadan sedire uzanyorum. Bir alln iine rlplak dm gibiyim. Her yanm yle diken diken. Bir dakika sonra, artk ne yapacam bilmiyordum. ntihar edilen an, bu an mdr? Bundan fena bir saat olabilir mi? Istrap ekmeyi severim. Fakat, bu strabn sevimli hibir taraf yok; nk bu, bir felaketin mahsul deildir. Bu, rezil olmu bir adamn strabdr. Utan, bir yarasa gibi yze yapr ve alnmzn ortasndan kanmz emmeye balar. Vcut o kadar zaafa der ki, adeta bir posa halini alr. Pespaye ve sefil bir ey olur. Onun iin utanmak, kendi kendinden nefret etmenin eitidir. nsan yle bir annda intihar etmez de ne vakit eder? Zaten, kokmu, rm gibiyizdir. Biz, ancak topran altnda yer bulabiliriz. Bizi, ancak toprak paklar. Toprak paklar m? Bu tabir de nereden aklma geldi? Ta ocukluumda, bu sz bir ihtiyar kadnn azndan iitmitim. Kz, babamn emireri avnuna kaan bu ihtiyar kadn, annemin nnde yere ylm, bir taraftan alyor, bir taraftan da: -Aman, hanmcm, bundan sonra onun vcudunu toprak paklar, diye baryordu. O zaman manasn anlamadm bu szde, imdi, yirmi be yl sonra, derin bir anlam kefediyorum. Fakat, bunu kefetmekle beraber o kadn gzmn nne geliyor. Glmeye balyorum. Ama, acayip bir gl. Tpk Paillasse operasnda aldatlm soytarnn hkrklarla dolu gl gibi... Artk odamdan darya kamyorum. Yataktan kalknca sedire uzanyorum. Sedirden kalknca yataa giriyorum. Daha fazla kmldamaya mecalim yok. Sanki iimde beni hareket ettiren bir zemberek krlm diyebilirim. Beni her ey yoruyor. En ufak bir sesten rahatsz oluyorum. Gnn aydnl fazla geliyor. Sleyman'n yanbamda solumasna tahamml edemiyorum. Onu evimden kovmak istiyorum. -Ne var, gene ne var? Bana yle bn bn ne bakyorsun? -Aada hi iin yok mu? Kaskat ne duruyorsun? -Bir ey istemem. Ne yemek, ne su bir ey istemem. Beni rahat brak. te, Sleyman'a hitap iin azm ap sylediim szler, hep bundan ibarettir. Hibir vakit bu halimi grmemi olan zavall adam, hayretten hayrete derek kalan zekasn da kaybetti. Bsbtn ahmaklat. Bir sabah, baktm ki, ban alp gitmi. Akama gelir diye

bekledim, gelmedi. Ertesi gne kadar bekledim. Gene grnmedi. Daha ertesi gn, akam karanlnda onu, kendim aramaya ktm. Evine kadar gittim: Yok. Mahzun, eve dnmek zereyken, bir duvar kenarnda bir hayalet sessizliiyle yryen Memi'e rastgeldim. -Memi, bizim Sleyman' grdn m? Memi'in beni tanmas iin be alt dakika ve szm anlamas iin de bir o kadar zaman lazm geldi. Sonra derinden gelen bir sesle: -Aha, mescitte... dedi. Mescide doru yrdm. Mescit, karanlkt. eriye seslendim: -Sleyman, Sleyman... Cevap alamaynca ieri girdim. Buras, yani yaplp bittii gnden beri, buras, yalnz bayram, teravih namazlar ve mevlt iin kullanlr olmu. Mamafih, gerek kyn iindekilerden, gerek gelip geenlerden kim isterse burada yatp kalkabilir. Yanmda yryen Memi'e bir kibrit aktryorum. te, Sleyman mescidin ta br kesinde, bir hasrn stne bzlm yatyor. -Sleyman, ulan Sleyman, burada ne iin var? Cevap alncaya kadar kibrit snd. Ondan yana yrdm. kinci kibriti yaktrnca Sleyman', yatt yerden bana bakar grdm. -Haydi kalk, haydi. Seni almaya geldim. Kskn ve bulank bir sesle, daima yatt yerden: -Beni nidecen? diye sordu. Ona daha ziyade yaklatm. -Seni nideceim, olur mu? Beni yapayalnz braktn. Evde her i yzst kald. Memi'e nc kibriti aktrdm. Sleyman hala kmldamyor. Tpk bir Hint fakirini andryor. Onu nce bir, ocuk gibi kandrmaya altm. Fakat, Sleyman inadnda direnir grnd. Sonra kesin ve emredici bir tavr takndm: -Haydi, kalk bakaym; artk ok oluyorsun. Gene dnd: -Beni nidecen? dedi. Nihayet ksme sras bana geldi: -Sen bilirsin, dedim; mademki gelmek istemiyorsun, ben de yanma bakasn alrm. Ve sert admlarla geriye dndm. imdi yalnzm, bsbtn yalnzm. Bu akamdan itibaren tek kolumla her iimi kendim greceim. Yemeimi kendim piireceim. Odam kendim

sprecegim. Belki gnn birinde kadnlar arasnda amarm ykattracak bir kimse bulamayp kendim ykamak zorunda kalacam. Bu ssz, engin Anadolu bozkrnn ortasnda bir ikinci Robinson Crusoe oldum. Oturduum evin bir ssz adadan fark yok. Gnn birinde, bir gemi alp beni buradan kurtaracak m? O geminin ad olsa olsa Anadolu ordusudur. Her gn, her saat bir mazgal deliine benzeyen penceremden onu gzetliyorum. Onu bekliyorum. Ufuklar, insana endie verecek kadar bo ve sakin. Sanki, bir sava iinde deiliz. Sanki her ey benim vehmimden ibaret gibi. Arasra gazetelerden aldm bilgi beni hi tatmin etmiyor. Her yanda bir bekleme devresinin yrek zntleri var. Bar yolunda yaplan baz siyasi teebbsler hep boa kt. Londra'ya giden heyet, olumlu hibir sonu elde edemeden geri dnd. Avrupa, bize kar, daima, o sar duvar halini muhafaza ediyor. Btn bunlara ramen, bu ssz adann kimsesiz sakini, maarasnn iinden darya doru ban uzatt vakit hi snmeyen bir liman fenerinin yeil ve kzl n gryor. Bu benim midimin dr. Benim midim... Yan nereden alyor? Fitilini kimler tazeleyip yakyor? Bilmem, bilmem... Fakat, bu umut benim tek gdamdr. Bu umut benim yaama gcmn en son parltsdr. O snd gn... te, bunu tasavvur edemiyorum. ::::::::::::: Yalnzlk dinmeyen bir szdr. Eer, baz kimseler, bunu benliin bir eit kurtuluu gibi gstermek istemilerse yanlmlardr. Bir sr hayvan olan insan, srsnden ayr dnce zavall, mustarip, avare bir yaratk oluyor. Bunu, srye dnmekten baka avutacak bir ey yoktur. Fakat, benim srme ne oldu? Hani, oban nerede? oban, Ankara'nn yaln kayas stnden sesleniyor, sry toplamaya alyor. Sana selam, ey mbarek oban; gazan mbarek olsun! Fakat, gnn birinde srn topladn zaman ben onun iinde bulunabilecek miyim? Bu ky, onun iinde bulunabilecek mi? Hi sanmyorum. Kayann stndeki oban? Bu ky, burada tek bana kflenmekte ve ben, tek bama gzyalarm iime ekmekte devam edeceim. Bir trl kaynaamayacaz. Bu kaynama iin bize cihann batan baa tutumas yetmedi. Bu ayrlk bizi maher gnnde bile bir araya toplayamad. Mtarekenin ilk gnlerinde, bana bir tandk diyordu ki: Ne bu zrhllardan, ne bu ordudan, ne sokak balarndaki bu makineli tfeklerden korkuyorum. Beni, korkutan ey, kendi aramzdaki anlamazlklar, kendi aramzdaki nifaklardr. Bizi asl bu mahvedecek. Ben, iimden diyordum ki, bu adam, bu hkm hep stanbul'a gre veriyor, kark ve bulank bir ehir halknn huyunu btn millete mal ediyor. Asl vatan, asl milleti, Anadolu'yu hesaba katmyor. Oras, buradaki nifaklardan ve pisliklerden ardr. Oras, benim gzmde, strabn en zl alevlerinde kaynayp pimi bir hayat mayasyla yurula yurula kutsallamtr: Bu lkede, temiz yrekli, duygulu ve candan insanlar vard. Zenginin kaps fakire ak ve gurbet yollar, sonunda mutlaka bir scak yurda ulaacakt. Orada, btn kadnlar ana, btn kzlar karde ve btn ocuklar evlatt. Orann

ta arkada, yoksulluun derecesi bence malumdu. Fakat, bu maddi yoksulluun iinde bir manevi varlk bulacam sanyordum. imdi ne gryorum? Anadolu... Dmana akl reten mftlerin, dmana yol gsteren ky aalarnn, her gelen gaspla bir olup komusunun maln talan eden kasaba erafnn, asker kaan koynunda saklayan zinac kadnlarn, frengiden burnu km sahte sofularn, cami avlusunda olan kovalayan softalarn tredii yer burasdr. Burada, byklarn makasla krpt diye nice fikir ve mit dolu Trk gencinin kafas ta altnda ezildi. Burada, yz dmana dnk, nice vatan mcahitleri savunduklar kimselerin eliyle arkadan vuruldu. Burada, milli timsalin, milli bamszlk sembolnn yolu ka defa kesildi ve ka defa oturduu ehrin etraf isyan silahlaryla evrildi. Burada, ben, vatan delisi millet divanesi; burada, ben harp malul Ahmet Celal yapayalnzm. Bunun nedeni, Trk aydn, gene sensin! Bu viran lke ve yoksul insan kitlesi iin ne yaptn? Yllarca, yzyllarca onun kann emdikten ve onu bir posa halinde kat toprak stne attktan sonra, imdi de gelip ondan tiksinmek hakkn kendinde buluyorsun. Anadolu halknn bir ruhu vard, nfuz edemedin. Bir kafas vard; aydnlatamadn. Bir vcudu vard; besleyemedin. stnde yaad bir toprak vard! letemedin. Onu, hayvani duygularn, cehaletin, yoksulluun ve ktln elinde braktn. O, kat toprakla kuru gn arasnda bir yabani ot gibi biti. imdi, elinde orak, buraya hasada gelmisin. Ne ektin ki, ne bieceksin? Bu srganlar, bu kuru dikenleri mi? Tabii ayaklarna batacak. te, her yann yarlm bir halde kanyor ve sen, acdan yzn buruturuyorsun. fkeden yumruklarn skyorsun. Sana strap veren bu ey, senin kendi eserindir, senin kendi eserindir. ::::::::::::: Gnler ne uzun, aylar ne ksa!.. te, gene yaz. Hangi yln yaz. Dur, bakalm gazeteye... Gazeteler, odamn iinde birer kk piramit halini ald. Bir stme yklacak olsalar, eminim altlarnda bunalp kalacam. Bunlar, ne kadar da ok toz tutuyor! Baz gnler boulacak gibi oluyorum. Ve bunlar, demet demet frnn klhanna attrmak istiyorum. Lakin, Emeti Kadn, bunlara el srmekten ekiniyor. (Sleyman gideli, onun yerine Emeti Kadn isminde bir kocakar gya bana bakyor.) nk, bunlarn stnde birtakm insan resimleri var. Gene bunun iin deil midir ki, Emeti Kadn, ka aydr benim hizmetimde olmakla beraber bir kere odamdan ieri ayak atmamtr. Resimler, tablolar ve birka biblo bulunan bu odaya girerse arplacan sanyor. Bana, bunlar arasnda yaadm iin hayret, korku ve biraz da vesveseyle bakyor! lk geldii gnler kapnn aralndan tam karya rastlayan dolabn stndeki Sokrat'n bstn iaret ederek: -Gece bundan korkmayon mu hee? diye sordu. Bu, mee ktn andran kaln bir kadndr. Yz o kadar iek bozuudur ki, cepheden bakld vakit karnabahar gbeini andrr ve bu karnabahar bir kasrga esnasnda, bir bostandan henz koparlm gibi toprak ve amurla bulanmtr.

Bir gn ona sordum: -Emeti Kadn, sen hi yzn ykamaz msn? -Ay oul, hi vaktim olmuyor ki... Sabah garanlnda ocuu eserler pserlerim, daarcna yiyeceini goyarm. nein altn temizlerim, stn saarm. Ocaa vurur, kaynatrm. St ateten indirir indirmez, buraya koar gelirim. Sen bekarsn. nein davarn yok emme, iin ardr. ay suyu kaynat, dersin... Akamdan kalm kab kaca scak suda yu dersin. Her gn trl trl a istersin. Senin yannda gn nasl geer, bilir misin? Akam eve vardmda, bizim olan atr, yorgundur. St str, iine ekmei dorar, eline veririm. Baz can peynirle soan ister. Baz bana bir bulama ediver, der. Emeti Kadn, bu tarzda, ksz torunu srtma Hasan'dan bahseder. Bu, on bir, on iki yalarnda bir ocuktur. Fakat, grmeli, ne kadar arbal, ne kadar vakarl, ne kadar grev ve sorumluluunu anlam bir insandr. Onu, ge tandm iin ok mteessirim. Erken tanmama da hi imkan yoktu. Geri, baz akamlar onun, uzak tepelerden srsyle beraber kye dnn seyrettiim olurdu. Fakat, ona ancak bir alegori nazaryla bakardm. Yakub'un oullarndan biri... Ksas- Enbiya ahslar srasnda geen btn kk obanlardan onu ayrmak lzumunu hissetmezdim. Fakat bir gn onu yakndan grp tanynca, ne kadar belli bir kiilii olduunu anladm. Bu da smail gibi, hi glmez. O derece ar ve ciddi durur ki, ben karsnda kendimi bir mark ocuk gibi havai ve hoppa bulurum. Ka defa onunla akalamak istedim, sonunda ancak bozulduumu hissettim. ki kuaklk ehir ocuu olmasndan m nedir, clz ve yamal omuzlarnda bir devlet dknnn insana hzn ve sayg veren asaletini tayor. Geri, smail de bir eki ta gibi ardr. Fakat ruhla hi ilgili olmayan ve dorudan doruya vcudun younlamasndan gelen bir arlktr. Bundan baka Hasan, bir gen Tanr kadar gzeldir. Gzleri bir ceylann gzlerinden daha cazibelidir. Narin izgili, armudi yz ve ince dudaklar eski Flaman ressamlarnn izmekten ok holandklar portrelerin rikkatinden bir ey saklyor. smail'in ieriye kk az... Lakin, ben, kiminle kimi mukayese ediyorum? Bir kart cceyle bir krpe ocuk arasnda nasl bir iliki bulunabilir? smail, benim hayatmn kabusu olduundan beri, ondan hibir dncemde, hibir duygumda kurtulmann imkan yok. Hele Emine'yi alp kye getirdii gnden beri... Ha, sahi... smail'le Emine'nin evlendiklerini bu deftere kaydetmeyi unutmutum. Nasl oldu? Hala ayorum. Zeynep Kadn nasl raz oldu? smail nasl aresini buldu? Her halde bu evlenmede ne dn, ne dernek yaplmayna gre, smail herkesi bir oldubitti karsnda brakm olsa gerektir. Ben de bu ii rastgele rendim. Bir gn, Bekir avu'la, satn almak istediim bir tarlay grmee gidiyordum. Mehmet Ali'lerin nnden geerken, Emine'yi grmcesiyle beraber kapnn nnde grmeyeyim

mi? Hemen kendimi tutamayp Bekir avu'un yzne bakmtm. Bekir avu: -Seninki kz ald, dedi. Yz, yz elli adm ya yrdk ya yrmedik. Durdum: -Bugn hava ok scak, baka bir zamana braksak olmaz m? -Olur ya, neden olmasn. Ve kyn arka tarafndan, ters yz geri dndk. Btn gece kendi kendime bu soruyu sordum: Ben gerekten ne yaptm? Bunu bir trl tespit edemiyorum. Sanyorum ki, gld. Fakat gl alayc myd? Yoksa sadece bir tanda beklenmeyen bir anda rastgeldii vakitki gllerden biri miydi? Bir bakma gre hi glmediine hkmediyorum. Bilakis yznn alt ksmn rtyle kapad ve ban fkeyle br yana evirdi sanrm. Hayr, belki bunlarn hibiri deil. Yeil gzler esmer yznn ortasnda topraa dm iki taze ve slak yaprak kadar ilgisiz ve dikkatsizdi. O gzlerde, beni hatrladna dair hibir belirti yoktu. Belki, beni tanmad bile. Belki, biz geerken o baka bir eyle meguld. Zaten o beni grdyse sol yanmdan grm olacak. Oysa, onun beni tanmas iin mutlaka bo yenimin sa yanmdan sallann grmesi lazmd. Bir yl geen uzun ilikimizde bir kere olsun ban kaldrp yzme bakmad ki, gzleri bir kere olsun gzlerime rastgelmedi ki... smail'e benden bahsederken ne demiti? -Kolu yok bir herif...- Onca benim tek alameti farikam kolsuzluumdur. Ne zalim mahluk! Kendisiyle konuurken, sesimin nasl titrediini de hi iitmedi mi? efkatle dolu baklarmn okamalarn derisi stnde hissetmedi mi? Bir gn, aacn dibinde onun yanna ktm vakit, kalbimin nasl kt kt ettiinin farkna varmad m? Onun kafasnda ve gnlnde hibir iyi etki brakmadan m geip gittim? Eer brakm olsaydm, bugnk tesadfte mutlaka bir ey sezecektim. Mutlaka bir ey sezmem gerekecekti. Adam sen de... Emine smail'e varmakla benim zerimdeki btn sihiri bozuldu. smail'in buruuk surat onun taze yz stne yapt. Artk bunu ondan ayrmann imkan kalmamtr. Zaten, her ikisini sarma dola bir yatakta, bir yorgan altnda tasavvur etmek, Emine'den tiksinmek iin bal bana bir sebep tekil etmez mi? Lakin, tiksinmek, unutmak demek deildir. Muhayyilemizin derinliklerinden karp akmzn ateinde kaynata kaynata saf bir cevher haline koyduumuz ve en mkemmel kadn rneine gre ekil verdiimiz putun, kendi istek ve iradesiyle gidip bir gorile teslim oluu veya amura bat, bize iki kat elem verir. Bir yandan, iimizde bir yaradann, br yandan en kymetli mal elinden alnm bir insann yrek acsn duyarz. Sonra gene iimizden bir ses: -Artk imkan kalmad. der. Bunun anlam, o dnp bize gelse de artk hayatmzda ona hibir yer vermeyeceiz, demektir. nk, artk o, bizim nazarmzda, temizlenmeyecek surette kirlenmitir. Tazelenmeyecek derecede rmtr, kokmutur. Chevalier de Grieux, Manon Lescaut'nun henz soumu

cesedini kollar arasna alp pt idi. Fakat, Dostoyevski'nin masum kahraman, artk kokmaya balayan sevgilisinin ls yannda duramad. Amma, bu taaffn, onun hasretini gnlnden silemez. Ondan kaar, lakin gene onu kovalar. -Hasan, sen nasl obansn? Hasan, kavaln nerede? Hasan, kavaln ne demek olduunu bile bilmiyor. akn akn yzme bakyor. Ona bir akamst dan yamacnda rastgeldim. Srs biraz aada, ovada otluyordu. Kendisi uzun deneine dayanm, ayakta duruyor. Tpk, Virgilius'un bize anlatt obanlar gibi. htimal, Virgilius'un obanlar da bunun kadar basitti. Bunun gibi, bir durutan, bir baktan, bir kmldantan ibaretti. -Hasan, btn gn bu krlarda tek bana ne yaparsn? Cann sklmaz m? Kk oban, bana cevap vermeksizin yere meldi. Yznden anlyorum, imdiye kadar can sknts nedir bilmemi. Can sknts bilmeyen bir insana ne mutlu! Hasan, bana harikulade bir mahluk gibi grnyor. Yanna kyorum: -Yapayalnz, bu tenhalkta, hi de korkmuyorsun galiba. Kara ve nemli gzlerini benden tarafa evirdi. Beni iyice szdkten sonra: -Buralarda baz kurt kar derler, emme ben grmedim, dedi. Bir yol, akam ge vakit, uzaktan uzaa seslerini duydum. Yreim bir ho oldu. Usulca kye dndm. Zaten davarlar kurt sesini duyunca kyden yana komaa balarlar. -Kpeklerin nasl, zorlu mu? -Zorlu ya, bir tanesi kurda bedel. Geen gn iki kii yolumu kestiler, iki kuzumu almak istediler. Ben vermem, deyince, stme yrmee kalktlar. Emme, kpekler brakmad. Herifler svp gitti. oban Hasan' bir ocuk dikkatiyle dinliyorum. O, beni kyde kendine yakn grdke daha ziyade alyor: -Burunlar da yle koku alr ki... Bin adm tede ne var, ne yok buradan anlarlar. Bir gn, ta tede, Koa kynn ardnda, derenin iinde bir adam lei buldular. Kye gidip haber verdim. ly kimse tanmad. Kapkara kesilmi. Gvdesi davul gibi imi. Garibin biri olacak dediler. Kokmasn diye gmdler. Candarmaya haber vere mi idik ki, dersin? -Tabii, candarmaya haber vermeli idiniz? -Candarmann imdi, ok ii var. Uygunsuz adamlar tremi. Dn, ben de tane asker kaa grdm. -Onlar da seni grdler mi? -Grdler. Benden ekmek istediler, verdim, benden ayrlrken: Sakn ha, dediler, bize rastgeldiini kimseye syleme. Sonra senin kafan paralarz. Ben de ilk defa sana sylyorum. Sakn sen de kimseye bir ey deme. kimizin zerine bir ar skut kyor. Ben, bir meydan muharebesi

kaybetmi kumandan kadar aclym. O, bir tatan heykelcik gibi hareketsizdir. -Asker kaa, ha. te bu ok fena. nsan lr, fakat askerden kamaz. Hasan, sanki kaan kendisi imi gibi, mahcup nne bakyor. Dmann bir genel taarruza geeceinden bahsedildii u sralarda bu askerden kama ayialar benim ruhumu bulandryor. 93'ten beri sklen bu cephe, 93'ten beri durmakszn devam eden bu bozgun, nerede sona erecek? te, vatann son snrlarndayz. Bu, artk son savunma hattmz deil mi? Bunun bir adm gerisi var m? ::::::::::::: u satrlar yazdm dakikada, sanrm, dman, oktan beklenen genel taarruza gemi bulunuyor. Btn bir yaz, tek bama bir cehennemi bekleyi yaadm. Btn bir yaz, etrafmda herkes hep bir arada topra kazar, tohumu eker, ekini bierken, ben gazete ynlarnn kuleleri arasna skm, tek bama u uzun trajedinin korkun zm ann bekledim. Herkes konuurken, ben sustum. Herkes davar, kmesi ve tarlasyla megulken, ben uzak ufuklarn ardndan ate pskren demirden Tanrnn ayak seslerini dinledim. Ve demirden Tanr yaklayor. Bu, bir n sezi midir? Bu, bir tahminden mi ibarettir? Hayr. Her eyi nmde duran resmi bir tebliden karyorum. Son derece mphem ve kark olan bu teblii krk sekiz saatten beri, bir kahin, Sibillik tomarlardan nasl yorumlar karrsa, bir Gildani mneccim gkyzn nasl aratrp yoklarsa yle yokluyorum. Evire evire, yle inceliyorum. Nihayet, kelimelerin arkasndan u hkm karyorum: -Dmann tm kuvvetlerinin Uak ve Afyon istikametinden bir genel harekete getii mahede olunmutur. Bu sefer niin, Bursa-nn deil? Bu yol tarifesinin deimesine sebep nedir? Harita zerinde, bunun sevkulcey manasn anlamaa alyorum. Fakat, bir rmcek an andran btn o dolak, izgiler, o renk, glge ve kelime kargaal bana hibir ey sylemiyor. Bu yol, Eskiehir'e daha m kestirme bir yoldur? Daha m az arzaldr? Hemen elime bir kibrit p alp kilometreleri lmee ve da isimlerini kayda abalyorum. Bouna, hibir sonuca varmann imkan yok. Bilgimin, malumatmn ve hesaplarmn yetmedii noktadan itibaren, muhayyilem var kuvvetiyle ilemee balyor. stanbul gazetelerinden alnm, derme atma haberlerden anlalyor ki, dman, bu seferki muharebede en son kozlarn oynamaa karar vermitir. Kraln bile, ne srmtr. Bir prens Andrea ordusundan bahsediliyor. Gya, dmann istila ettii sahalarda en ok mezalim yapan bunun kumandasndaki kuvvetlermi. Hey Allahm, bunlar btn hamet ve debdebeleri, btn zulm ve itisaflaryla

denize dktmz gn grebilecek miyim? Niin grmeyeyim? imde bir ey, bana sava mutlaka kazanacamz haber veriyor. yle bir ey olursa, buradan zmir'e doru yayan yola kacam. Tpk eski Trk masallarnda sevgilisini aramaa kan demir arkl aklar gibi, durmadan, dinlenmeden gideceim. Gece toprak stnde yatacam. Gndz, kuru ekmeimi kemire kemire yryeceim. Hibir kye uramayacam. Hibir kalabalk iine karmayacam. Kendi sevincimin, kendi hayalimin billurdan zrh iinde mavi krfeze doru ilerleyeceim. yle ki, zmir'e vardm gn sahilin herhangi bir noktasna yzkoyun deceim. Ve orada tuzlu su ile slanm topra koklayarak saatlerce kalacam. Bu ihtirasl yolculuu dnrken, imdiden btn varlm tatl bir mutluluk havas saryor. Damarlarmdaki kan tazeleniyor. Yreim hoplamaa balyor ve bama, bir ilkbahar gecesinin serinlii geliyor. Kendi kendime arklar sylyorum. ark syledike couyorum. Bazan bsbtn ocuklaarak, Emeti Kadn'la akalamaa balyorum: -Bugn, diyorum, seni her vakitten daha gen ve din gryorum. Syle, bu kadar gen kalmak iin ne yaptn? -Ay oul, beni fukaralk, kimsesizlik kertti. yle olmasa, daha gen kalacaktm. Olum Hasan'n babas askerde ehit oldu. Kzm doururken ld. Kocas olacak herif, bizi daha o gnden sokaa att. Hey, bu kuru kafaya gelmeyenler kald m? -Canm brak bu kasvetli szleri. Sana bir koca bulsam, varr msn? Ne dersin? Emeti Kadn, bir gen kz gibi utanyor, ban ne eiyor, srtyor: -Ksmet, ay oul!.. Beni bundan sonra kim nedecek? Halinden anlyorum. Kendisine daha ziyade umut vereyim istiyor. -Eer dman denize atarsak, vallahi, ne yapar yapar seni evlendiririm, Emeti Kadn... -Eh, yleyse, iimiz kyamete kald desene... -Niin? te, u dakikada, Uak ve Afyon nnde savalar oluyor. Bizimkiler bir dman pskrttler mi zmir'de alrz soluu. -Ay oul, zmir de niresi oluyor? -Kurtarmak iin savatmz yer. Bizim stanbul'dan sonra en byk, en zengin ehrimiz... -Sivrihisar'dan da byk m ki? Emeti Kadn mrnde -o da bir kere- tek bir ehir grm: Sivrihisar! -Emeti Kadn. Sivrihisar'n da zmir'in yannda ad m okunur. Bir defa, bu ehir deniz kenarnda. Tatan, mermerden, demir kapl evleri var. Her taraf balk, bahelik, limonluk, portakallk... zmir yirmi tane Sivrihisar' iine alr.

Emeti Kadn'a masal sylyorum gibi geliyor. Bu masaln btn acayipliine ramen, iinden tekrar evlenme bahsinin almasn ister grnyor. Diyorum ki: -te sava kazandk m, seni alp bu ehre gtreceim ve orada dnn yaptracam. Emeti Kadn, bu vaade pek inanmamakla beraber, irkiliyor: -Allah kimseyi yerinden yurdundan etmesin. Burada domuuz. Burada leceiz. Bak, sen memleketini braktn da ne oldun? -Emeti Kadn, benim memleketime dman girdi. Ben buraya kendi isteimle gelmedim. Ve derhal, neem kayor. Susuyorum. Kskn, odama dnyorum. Ah, buradan kurtulmak. Ah buradan kurtulmak... u anda, ne mutlu insanlar var ki, gn gnne, saati saatine Uak cephesindeki ulvi maceradan haber almak imkan iinde yaarlar. Daimi bir havadis ve telgraf yamuru altnda yrekleri serinler. nemli bir olay esnasnda, fena haber almak bile hi haber almamaktan iyidir. Baz gnler, Eskiehir'e kadar yayan koacak gibi oluyorum. Baz gnler en uzak tepelere trmanp, belki cepheden bir top sesi duyarm diye batan aaya kulak kesiliyorum. Unutuyorum ki, muharebe hi deilse, iki yz kilometrelik bir mesafenin te yannda oluyor. Geri, kyde havadis yok deil. Herkes kendi aklna geleni uydurup sylyor. Havada ayia dediimiz, gzle grlmez kular sr sr cvldyor. Bunlarn, kimi Zmrdanka nevinden masal kulardr. Bunlar kim, nereden uuruyor? Nereden kalkp nereye konuyorlar? Bilmiyorum. Bunlarn dilinden anlayanlar da, bilmezler. Yalnz, hayretle bildiim ve grdgm bir ey var ki, bu sylentilerin hemen hepsi btn kylerde, btn azlarda hep birbirinin ayndr. Sanki muayyen bir siyasetin propagandacln yapan bir radyo istasyonunda bu yalanlar, seri halinde, adeta standardize edilerek etrafa dalyor. Bu gelenler, yle dman ordular filan deilmi. Avrupa adl bir Kralie'nin bizi etelerin elinden kurtarmak iin gnderdii yeil sarkl evliyalarm. Bu Kralie, bizi kurtardktan sonra slam olacakm. Yreine yle domu. Kemal Paa'nn ne yazk ki, bundan haberi yokmu. nk etrafn, birtakm uygunsuz adamlar sarm; bunlara mahpus derlermi. Herbi ipten kazktan kam, kt kii imi.. Btn memleketi haraca kesmiler. Vergiyi, aar alr, kendileri yerlermi. te, imdi btn bu musibetlerden kurtulacamz gn gelmi. Zaten, yeil sarkl evliyalar ne tfek kullanrm, ne top. Bir okuyup frdler mi, nleri dmdz olup, yrrlermi. Bu efsaneler, ortada dnp dolarken, bir de eyh Yusuf kagelmesin mi? Kyn alt stne geldi. Btn yrekleri, stma nbetine benzeyen kavurucu bir vecd sard.

Emeti Kadn bile, iki gn semtime uramad. Geldii vakit sordum: -Nerde idin, Emeti Kadn? -Hi; eyhe gittim. Biraz bam okuttum. -eyh ne diyor; btn bu dnya ilerine dair? -Ben sormadm. Emme, soranlara demi. -Ne demi? -Aha hep bildiimiz, iittiimiz eyler... -Yani, dmanlarmz memleketimizin yarsndan fazlasn zaptetmiler. Bununla kalmayp, imdi btn Anadolu'yu elimizden almaya kalkmlar. Ta u dalarn arkasna kadar gelip dayanmlar ve biz kendimizi kahramanca savunuyormuuz. Bu mu? -A, a. He byle demiyor. Ve Emeti Kadn balyor, yeil sarkllardan, Mslman olmak isteyen Kralie'den byk bir talakatle bahsetmee... Btn bunlar yalan desem szme inanacak m? Onu hangi dille geree ekebilirim? Aramzda asrlk mesafeler var. Bu mesafeleri geip de, ona kadar nasl eriebileceim? Zira, ne kadar arsam, o bana doru yrmeyecektir. Bu, tarihin bir noktasnda donmu, ta kesilmi bir insandr. Syledii eyleri, kendisi sylemiyor. Tpk antika kitabeler zerindeki yazlar gibi onlar ben okuyorum. Ben heceliyorum. Bunun byle olduunu bilmekle beraber, gene Emeti Kadn'a soruyorum. Bata Mehmet Ali'nin ad olmak zere, kyde askere gidenlerin adlarn sayyorum: -u halde, bunlar, diyorum, ne yapmaa gittiler? imdi ne yapyorlar? Mademki, gelenler bizi kurtarmaa geliyormu, bunlar kime kar silah kullanyorlar? Emeti Kadn, ban iki yana sallayarak: -Ay oul, onlar da bencileyin. Ne ittiklerini bilirler mi ki... diyor. Bu anda, bu memlekette, onlardan baka ne ettiini bilen var m? Tek gerek savatr. Bana, cephe ardnda kalanlar, kendim bata olmak zere, birer tabiat garibesi gibi grnyorlar. Denilebilir ki, hayat bizi bir deniz stndeki arzi pislikleriyle, dalgalaryla ite ite nasl bir kuytu sahile atarsa ylece bu ssz tepelerin eteklerine atp brakmtr. Burada bir kokmu hareketsizlikten, hayatn bir eit tufeyli yeermesinden, burada bir stmal titreyiten baka bir ey yoktur. Sava cephesini batan baa tututuran kutsal atein en uzak aksi bile buraya dmyor. Baz, Sarky istasyonuna giden yolun stnde durup, gelenden geenden savaa dair haber soruyorum. Kimi hibir ey bilmiyor, kiminin bildii hi geree benzemiyor. Kiminin syledii o kadar plak, ham ve irkin sylentilerdir ki, ben inanmak istemiyorum ve akama, kye kafamn ii karmakark bir halde dnyorum. Emeti Kadn'n hazrlayp mangaln sa kapaklar stne brakt sahana, ancak dokunuyorum. Yar a, yar tok yataa dyorum. Uykularm kabuslarla doluyor.

Baz, uykumun iinde; birtakm Rumca sesler iiterek sryorum. Kulaklarm uuldayarak pencereye kouyorum. akaklarm terden srsklam, bam dar uzatyorum. Darda, donuk, kuru ve insana kuku verici bir ay aydnl vardr. Gece, sanki, bir gnn ls gibi... rpererek, bam ieri ekiyorum.. Ne sinsi bir k. Hemen stmze atlmaa hazr bir dman gznn parltsna benziyor ve dman, ite, bu sinsi aydnlkta ilerliyor. Ne dedim? Dman ilerliyor mu? Eyvah, o kt, o meum sylentilere demek, ben de inanmaa baladm. Bu iimden gelen ses, bu kendi kendime sylediim sz, gerekten benim szm ve benim sesim mi? Yok canm! te, dmanla bu sinsi k iinde bouuyoruz, diyecektim. Uyku sersemliiyle: Dman ilerliyor demiim. Dman nereye ilerleyebilir? Buraya kadar gelecek deil ya? Bir baka gece, daha korkun bir ryadan sryorum. Etrafmda, uzun bykl, uzun pskll Efzunlar bir ember evirmi, beni yarglyorlar. Ben, kendimi savunmak istiyorum. Fakat sesim kmyor. Sesim, tpk suyu kesilen emelerin hkr halinde, hep iime doru ekiliyor. Derken Yunanl Efzun askerleri kzyor. Hep birden, hep bir anda silahlarn stme dikiyorlar. Parmaklar tetie dokunurken, mthi bir yrek arpntsyla uyanyorum. Hele bir baka gece, grdm ryada o kadar realite enisi var ki, gzlerimi atktan sonra bile, uzun bir sre gerei rizyadan, ryay gerekten ayrdedemedim. Uyank halimi rya ve uykudakini gerek sandm: Bizim kyn meydanlnda, Bekir avu'la beraber imiiz. Fakat bu meydanlk o kadar kalabalk, o kadar kalabalk ki, ikide bir, hep yanyana durduumuz, yanyana yrdmz halde birbirimizi kaybediyoruz ve tekrar bulumak iin ekmediimiz zahmet kalmyor. Bu esnada, kalabal tekil eden insanlarn hepsini ak bir gn aydnlnda inanlmaz bir ekilde seerek, ayr ayr teker teker gryorum. Bunlarn kimi bizim kyn adamlar, kimi de birtakm yabanclardr. Trl trl dille konuuyorlardr. Ben, bunlarn hepsini bilmemekle beraber, acayip bir idrak ile ne denildiini, neden bahsolunduunu anlyorum. nemli bir adam veya bir heyet gelecek diye bekleniyor. Telal telal saatine bakanlar ve ikide bir ykseke bir yere kp uzaktan yolu gzetleyenler var. Tam bu srada, kyn sokaklarndan biri iinden, bir kadn bararak bize doru kouyor. Bu, Zeynep Kadndr. O kadar Zeynep Kadndr ki, yznn izgilerini ve prtklerini en ince teferruatyla, o derece yakndan grmemitim. eneleri birbirine arpyor ve gzlerinden nohut tanesi gibi yalar dklyor. Ba sarglar, arkasna kaym ve kzl knal salar demet demet yznn stne sarkmtr. Mthi bir hamle ile halk yararak ona doru atldm. -Merak etme, ite ben sndrmee gidiyorum, dedim. Var gcmle komaa baladm. Arkamdan halk kahkahalarla glyordu. ki

defa dnp: -tler, itler! diye haykrdm. O kadar barmm ki, kendi sesimle kendim uyandm. Tekrar dalnca, -garip tesadf gene ayn ryann sonunu grmeyeyim mi? Gerekten, Zeynep Kadn'n evini kapkara dumanlar sarmt. Kzlar, gelin ve smail ellerinde kck kaplarla su tayorlar ve yangnn stne serpiyorlard. Ben, fkemden ve heyecandan sesim kesilmi baryorum: -Canm, bu kadar suyla yangn sndrlr m? Byk kovalarnz, kazanlarnz yok mu? -Hepsi ierde kald, diyorlar. Ben, gzlerimle Emine'yi aryorum: -Emine nerede? diyorum. -Aman Allah, o da ierde kald! diye bir lktr kopuyor. Bunun zerine, kendimi tutamayp dumanlarn iine atlyorum. Bu kabustan syrldm anda, hala Emine'yi aryorum. Henz alm gzlerim, odann karanl iinde akn akn, bir tutumu gen kadn vcudu grmee alyor. O gece sabah g ettim ve btn gn bu trajedinin havas iinde krlm, ezilmi bir halde geirdim. Kara haber bulutlar, btn g kaplad. Zaten buna ne hacet... Gn gemiyor ki, drt dman ua bamz stnde umasn. Bir defasnda o kadar alaktan getiler ki, kanatlarnn altndaki mavili beyazl rengi bile grnd. Bir baka defa, yere birtakm katlar attlar. Bu katlardan bir tanesi benim elime geti. Diyordu ki, Eskiehir, Ktahya'y aldk. Yarn br gn buralara kadar geleceiz. Sakn, yerinizden, yurdunuzdan olmaynz. Biz size ktlk etmee gelmiyoruz. Halife ve Padiah bizimle beraberdir. Biz sizi Kemal'in etelerinden kurtarmak iin harbediyoruz! Kyller, bunu okuyunca, her birinin gznn sevinten parl parl parlamaa baladn grdm. Yalnz, Bekir avu endielidir. Ban iki yana sallyor: -imdi byle derler amma, sen kulak asma. Btn bu tatl diller hep girinceye kadardr. Sonra balarlar kyde ne varsa smrmee... Vallahi, bir lokma ekmek, bir tane yumurta brakmazlar. Btn samanlar, hayvanlara yedirirler. Ya, davar, kuzu, kei ne bulurlarsa yutarlar. Bana kalrsa, imdiden bunlar karp saklamann bir yolunu bulmal. Salih Aa, arsz bir tebessmle srtyor: -Ben, iittim. Aldklar, yedikleri eylerin hep parasn verirlermi. -Bir defa verir, iki defa verir. Sonra nereden verecek? Asker bu, gittii yerde altn kesmiyor ya? Hi kimse, Bekir avu'u dinlemiyor. Hepsi Salih Aa'nn tarafn tutuyor.

-Gelip de krk yl kalacak deiller ya! Belki bir gn, belki iki gn, sonra gp giderler. Bekir avu: -Bir sz vardr, diyor. Askerin getii yerde ot bitmez. Ger ama, bize bir ey brakmaz. nmz k. Bize bir ey brakmazlar. Ben, bir kenardan, yreim boazma tkanm bir halde, milli bir felaketin arifesindeki bu basit, bu aalk konumalar dinliyorum. Artk azm ap bir ey sylemek istemiyorum. Varp bam alp, daha ierlere doru yrsem mi? Mutlaka Eskiehir'den Ankara'ya yarallar tayan trenler vardr. Onlardan birine atlayp Ankara'ya gitsem. Hi deilse, bu trajedinin anlam ve mahiyetini anlayan kimseler iinde ne olacaksam olsam. Hayr, hayr; artk bir harekette bulunmaa gcm kalmad. Burada kalp leceim. Hatta onlar, kye girecekleri gn askeri elbisemi giyeceim. nlerine klcm srye srye kacam. Ta ki, ilk hamlede, sngleriyle vcudumu delik deik etsinler diye... Kanl ve vahi bir ikencenin derin, ilahi hazzn imdiden duyar gibi oluyorum. Eski hedanamelerde, yzlerce ok yarasnda can veren kurbanlarn her bir yarasnda bir gl bittiinden bahsolunur. Bunun gerekle ne kadar uygun olabileceini imdi anlyorum. nk, vcudumda, snglerin saplandn tasavvur ettiim her nokta, imdiden, tatl tatl gidiiyor. Bu kadar tatl tatl gidien yerlerde, ancak gller aabilir ve her birinden kan yerine bal akabilir. Asl felaket uradadr ki, dman askerleri bana bir ey yapmakszn buradan geip gidebilir. O zaman; ben bir mezbelede, bir moloz gibi kalacam. Ve bulunduum noktada diri diri rmee mahkum olacam. Kyller konuurken, ite ben kendi kendimle byle konuuyorum. Onlarn szleri, bana bsbtn baka bir dnyann, baka cinsten birtakm yaratklarn mrltlar gibi geliyor. Bazen ne dediklerini hi anlamyorum. Buday, arpa, davar, kz, saman?.. Bunlar da ne demek olacak? ::::::::::::: Birka gnden beri cephenin nasl zldn gzle grmek mmkndr. Haymana ve Sivrihisar havalisini geen btn yollardan bulank bir g seli akmaya balad. Bunlar iinde, baz ylgn askerler de yok deil. Bunlar insanlktan km, gzlerinin feri kam ve oktan ilkellemi grnyor. Onun iin, hibirini durdurup konumuyorum. Yalnz, brleriyle birka adm yrdm ve nereden gelip nereye gittiklerini kendilerinden sorduum oluyor. Bunlar, genellikle Eskiehir blgesi halkndandr. Fakat, ilerinde daha uzaklardan, Ktahya'dan, Bilecik'ten gelenler de vardr. ou kadnlardan, ihtiyarlardan ve oluk ocuktan mrekkep bu kafileler geri, nereden geldiklerini bize haber verebiliyorlar. Fakat nereye gideceklerini hemen hi bilmiyorlar. yle geliigzel yryorlar. Kiminin omuzunda bir yatak, kiminin koltuu altnda bir kn, kiminin srtnda bir kundak ocuu, kimi bir kk kazan bir mifer gibi geirmi, yryorlar. Porsuk ay'nn ak gibi uursuz,

faydasz ve hazin bir gidi... Onlara bazen, bir para yiyecek verdiim oluyor. Teekkr etmeden alyorlar ve sessiz sessiz, yollarna devam ediyorlar. Bir gn, aralarnda, yz henz insani ifadesini kaybetmemi ak sakall bir adama sordum. -Hi umut kalmad m? Yzme bakt, sa yanma bakt. Cevap vermeden yrd gitti. htiyarn bu tavr, yreime yle bir perianlk verdi ki, ardndan bile bakmaa cesaret edemedim. Bam nme dt ve dizlerimin ba zlp durduum noktaya kverdim. Bir baka gn, ssz ovann ortasnda yolunu arm on, on iki yalarnda bir ocua rastgeldim. ocuk hem alyor, hem yryordu. Beni grnce bir lk kopard ve aksi yne doludizgin komaa balad. Ben, Dur! diye bardka ocuk arkasna bakmadan kayordu. O kotu, ben kotum. Fakat yetimek kabil olmad. Dere, tepe, ini yoku, kaybolup gitti. Ve hava o kadar scakt ki, ben ocuk eriyip buhar oldu zannettim. Bir gn de, yolun kenarnda, bir eski heybe gibi braklm bir ihtiyar kadn buldum. Kupkuru, kapkara bir kocakar... st ba o kadar para para idi ki, ilk grte yere bir tarla korkuluu yuvarlanm sandm. Kadn kvrlp yatmt. zerine doru eildim: -Nine, nine hasta msn? -Hasta m? Ne hastas? Bana yiyecek vermediler. Bana iecek vermediler. Beni yedi gn, yedi gece yrttler. O kzm olacak karya: -Beni biraz srtna al! dedim. Kabahatim ite o. Beni uraca atp gidiverdiler. -Sen urackta biraz bekle. Biz seni gelir alrz dediler. Yalan, yalan, yalan... Ben yalan olduunu bilirdim, emme ne ideceksin, bey! Sesi o kadar ince, o kadar ince idi ki bir sivrisinek vzltsn andryordu. Aznn iinde, bir tek dii yoktu. Onu her ap kapaynda enesinin ucu burnuna deiyordu. -Gel, seni bizim kye gtreyim. -Olmaz, olmaz. Belki dner gelirler. Kimbilir, belki dner gelirler de, beni braktklar yerde bulamazlar. Bir akamst, alacakaranln iinden bir ses: -Davranma! Ben, yrmemde devam edince, bir kurun, bir eek ars gibi vzldayarak, kulamn yanndan geti. Derken, pat, pat, pat, pat, biri komaa balad. Alt demirli ivili kundura sesleri. Mutlaka bir asker kaa olacak. Az kalsn, bir Trk erinin kurunu ile lecektim. Gerekten cephenin zld, gzle grlr bir hale geldi. Fakat buna zlmek mi, diyeceiz? Hayr, hayr, Trk ordusu dalmad. Ve Ankara'nn stnden: Dman ilerleyebilir, dman Ankara'ya kadar da gelebilir. Fakat biz, yurdumuzun en son kayas stnde de kendimizi savunacaz.

Dman vatann harimi ismetinde boacaz diye bir ses ykseldi. Bu, O'nun sesidir. Bu, insana mit, kuvvet ve metanet veren sestir. te, yeni bir azimle toplanan Byk Millet Meclisi. O'nu geni yetkilerle Bakumandan tayin etti. Sava meydanna bizzat, O geliyor... Altn ba ufukta bir oban yldz gibi parldamaa balad. Dalr gibi olan kolar srs gene toplanyor. Muntazam asker kafilelerinin birer birlik halinde yeni mevzilerine doru yol aldklarn gryorum. Bir iopu mfrezesi, btn arlklaryla bizim kyn iinden geti. Uzun uzadya, subaylarla konutum. Byk bir meydan savana hazrlanldn sylyorlar. Hepsi de mitli grnyor. Geri, eskisi gibi, -Mutlaka yeneceiz!- demiyorlar. Fakat, yenildiklerini de kabul etmiyorlar. lerinden babacan bir binba bana dedi ki: -Dorusu; Eskiehir'in dnden sonra bizi takip etseydi halimiz yamand. Fakat, etmedi. teden bir gen yzba atld: -Edemezdi, nk o bizden daha yorgundur. Benim bildiim daha birka ay yerinden kmldayamaz.- dedi. Bir daha genci: -O vakte kadar da biz, kar taarruza geeriz. szlerini ilave etti. Biz byle konuurken kyllerin herbiri bir delie kam, uzaktan bizi gzetliyorlard. O binba etrafna baknp: Yahu, bu kyde kimseler yok mu? dedi. Gen yzba, bana cevap vermee vakit brakmadan: -Vardr, vardr amma, ne olur ne olmaz diye hepsi bir keye sinmitir. Onlara arkl erkan harp derler. Binba, iri gvdesini hoplatarak glyordu. -Yarn br gn burada kzlca kyamet kopunca, grrler onlar, erkan harplii... diyordu. Gen subay kulama eildi: Sahi, azizim. Siz onlara syleseniz de bir an nce hayvanlarn nlerine katp, ate hattnn br tarafna ekilseler fena olmaz. dedi. Cebimden, Yunan uaklarnn att katlardan bir tanesini kardm ve gen subaya uzatarak: -Onlar buna inanyorlar. Benim szme kulak asmazlar, dedim. Subay, kad okurken, benzi sapsar kesildi. Kagd sert bir tavrla arkadana uzatt: -Buna inanyorlar ha! yleyse bir ey sylemeyin. Bu insanlar kurtarlmaa layk deildir, dedi. Kada bir gz gezdirip, bana iade eden binba, ftursuz bir eda ile: -Canm, buralar hi dman istilas grmedi ki, ne bilsinler, dedi. Siz,

gidin de bir Rumeli'liye, yabanc bir ordunun veya idarenin iyi olabileceini syleyiniz. Eer hainliinize hkmetmezse, mutlaka deli olduunuzu zanneder. Ama bunlar! Yzba: -Ama bunlar da nedir? Grmyorlar m? itmiyorlar m? Dmann elli altm kilometre tede neler yaptn bilmiyorlar m? -Ee, bilmezler. -Bilmezlerse, burada kalp renirler. Binba, birdenbire bana dnd: -Ya siz, ne yapacaksnz, diye sordu. -Ben mi? Vallahi bilmiyorum. Ben de bu kyller gibi oldum. Her eyi kadere brakyorum. -Yok canm, yle ey olur mu? Daha vakit varken, kp gidin Ankara'ya... -Sahi, tehlike o derece muhakkak m dedim. -Ee, tabii. Ne olacak ya, buralar, hi deilse, iki ate arasnda kalacak. -Hi deilse? Daha fenas olmak da muhtemel mi?.. Adam sen de... Bu sz azmdan kverdi. Subaylarn birden, hayretle yzme bakyorlard. Benim bir deli olduuma m hkmettiler nedir, artk bahsi hi tazelemediler. Akama doru, bana sessizce veda edip gittiler. Hi bilmediim, tanmadm bu subayn gidii, benim yreime bir dost ayrlnn acs gibi bir ey brakt. Saatlerce oturduum yerde, yle melul melul kalmm. Bu eit bulumalar, bu eit tesadfler, kendi snfmzdan insanlarn bu gelip gidileri bendeki yalnzlk duygusunu tazelemekten baka bir eye yaramyor. Her defasnda, kendimi biraz daha garip hissediyorum. lle bu seferki canma pek dedi. nk, bu sonuncu grmedir. Niin, onlarla daha uzun, daha derinden, daha candan konumadm? Onlara niin, btn dertlerimi birer birer sayp dkmedim? Onlara, iimde beslediim korkun niyetten niin haber vermedim? Bir kanserli, urunu gstermekten nasl korkarsa, derdimi amaktan yle korktum. Belki de iyi ettim. nk, srrm grenselerdi, beni zorla alp gtrmeye kalkarlard. Beni cephenin ardnda, bir kecikte, bir sakat hayvan gibi saklarlard. Bo yere subay kantinlerinin ve subay adrlarnn bir snts olurdum. Arkaya veya geriye doru hareket anlarnda, karargah

kumandanlarnn bir angaryas, bir babelas kesilirdim. ldeyken, kuyruu kesik bir kpek bizim alaya musallat olmutu. Nereye gitsek, beraber gelir, kovsak dinlemez ve peimizi bir dakika brakmazd. Hep ayaklarmzn arasnda dolar, arkamzdan koar, siperlerin iine girer kar, geceleri unun bunun adr nnde nbet beklerdi. Haline acr, vuramazdk. Hatta yemek artklarn hep ona verirdik ve kpek belki de, bizden bunun iin ayrlmak istemezdi. te ben, onlarla gitmi olsaydm, mutlaka bu kpee benzerdim. yi ki, gitmedim. yi ki, gitmedim. nk her hayatn kendine gre bir balay, bir bitii vardr. Bunu deitirmek kimsenin elinde deildir ve olmamaldr. Hayat, blnmez bir eydir. Onun belirli ve mukadder mimarisini deitirebilir miyiz? Deitirmek elimizde midir? Ve deitirirsek gzel, iyi bir i olur mu? Ben, iin iin ta ilk genlik anlarmdan beri, iin iin, bir dramn btn safhalarn yaadm. Sanki, kendi kendimi seyreden, kendi iin oynayan sessiz bir aktrdm. Bir tragedya aktrydm. imdi son perdeyi oynayacam srada birdenbire rolm deitirip bir baka adam m olaym? Yok; Hamlet gibi baladm, Hamlet gibi bitireceim. Benim iin, bu, bir kariyer meselesidir. Birdenbire, yzmn kara sar boyasn silip, dayak tiryakisi bir topal uak, bir kambur ak, bir korkak ihtiyar makyaj yapamam. Eer, kendi emeklerimize, kendi ideallerimize gre yaamak imkann bulamadksa bari kendi lmmzle lelim. Ne doduumuz yeri, ne sevdiimiz kimseleri, ne yzmz, ne kalbimizi kendimiz seebildik. Fakat lmn her trlsn semek bizim elimizdedir. Ben, ite, gider ayak bu gcm, bu tek gcm kullanacam. lmlerin, bence en asili, en deerlisi, en tatlsyla leceim. Ve arkamda hibir kimse brakmayacam. Ne bir dost, ne bir sevgili... Hibir izim de kalmayacak; hatta mezarm bile. nk, bu kyller, beni gmmezler, bir derenin iinde kpeklere, kargalara yemlik brakrlar ve kemiklerimi tezek ateinde yakarlar. Ne ala, yadellerde, kemiklerim bile kalmayacak. ::::::::::::: Bugn kyde inanlmayacak derecede harikulade bir olay oldu. le st drt kii, kahvenin arda altnda oturuyorduk. Ta uzaktan, yolun dnemecinde, bir asker mfrezesinin ucu grnd. Hepimiz, heyecanla, ayaa kalktk ve yola doru yrdk. ok gemedi. Bu gelenlerin bizim askerlerimiz olduu anlald. Lakin bunun byle olduunu anlamak kylleri teskine yaramad, ya da elalemi angaryaya sokarlar diye herbiri bir yana svt. Bekir avu da dnmek zereydi. Fakat, ben brakmadm. -Dur, bakalm. Belki, unlardan bir havadis alrz, dedim.

Eski ordu hayatndan, ondan biraz askerlik gururu kalm olacak. Mfreze, dolambal ve tozlu yol zerinde, dank bir yryle, dne dolaa yaklat. Bekir avu, bakt, bakt: -Bu ne demek? Ne ba var ne k... diye sylendi. Gerekten, gelenler, ne dzgn bir tabur, ne de bir jandarma mfrezesine benziyordu. Hatta, daha ziyade yaklatklar vakit giydikleri elbiselerin, tadklar silahlarn da birbirini tutmadn grdm. -Merhaba arkadalar. Nereden byle? O kadar yorgundular ki, cevap verecekleri yerde, bize tozdan bembeyaz olmu kirpiklerinin arasndan l gzlerle bakp geiyorlard. Bir iki tanesi yanmza yaklap: -Kyn suyu nerede? diye sordu. Bekir avu, kendini bir derleyip toparlad. Parmann ucuyla emenin bulunduu meydanc gsterdi. Teker teker, ikier er yryorlar; bir tanesi arkadan geliyor. Bekir avu, kendini tutamad: -Yahu, sizin subaynz filan yok mu? diye bard. emeye doru gidenlerden bir tanesi dnd. O arkadan geleni gsterdi. Bekir avu, kendini gene bir derleyip toparlad. Elinin tersiyle byklarnn dik kllarn svazlad. Uzaktan, o gelen adam szd, szd: Hele, una bak dedi. O adam, arada bir yolun ortasnda, arm gibi duruyor ve etrafna baknyor, sonra gene birka adm yrmeye balyordu. Baavuun gerekten acayip bir hali var. Yol stnde yle zikzaklar yapyor ki, adeta sarho olduuna hkmedilebilir. te, gene durdu. Gene sana soluna bakyor. Durduu noktada, bir Mevlevi dervii gibi dnyor. Bekir avu'un sabr tat. leri doru yrd. -Hey hemerim, ne baknp duruyorsun? Herifin, bu sesten irkilip rkm gibi silkindiini grdm. Sonra acele acele Bekir avu'a yaklat. Bir sre kar karya hareketsiz kaldlar. Derken, iki azdan bir anda bir feryatla her iki adam sarma dola oldu. Bir sre, bir uzun sre ylece kaldlar. Ben merakla adm adm onlara yaklatm. Bekir avu, iki eli karsndaki adamn omuzlarnda, bana dnd: -Hey, u Allahn iine bak. Bili min bu kim? dedi. Dikkatle bakyorum. Derisi bir Hintli derisi gibi kararm, uzun ve krl sakall bir adam... Ka yanda? Belki otuzunda, belki ellisinde vardr. Anadolu kylsnn, -hele uzun sre askerde kaldktan sonra- yan tayin etmek pek gtr.

Bekir avu'a: -Senin eski silah arkadalarndan biri olacak, dedim. Kocaman bir kedi esneyiine benzeyen bir tebessmle srtt: -Bu, hani ehit sandmz erif be... Emine'nin babas erif Sonra dnp: -Kzn burada, bili misin? Kzn biz, burada everdik. Herif, hayretle geri geri ekildi: -Etme be, Emine, o kadar byd m ki? Durdu. Dnd, dnd. Parmaklaryla yllar hesap etti... -On yl oluyor. Doru ya, on yl, dedi. O vakit hi deilse sekiz yanda vard. Dald: -Grsem tanmam ki... dedi. Bir dakika, dalan akln toplamak ister gibi kendini bir zorlad: -Anam sa m dedi. -Sa ya, kyde oturup duruyor. Emine'nin babas bir ey daha sormak istedi. Yutkundu yutkundu. Sonra, acayip bir sessizlie dt. Bize akn akn bakmaa balad. O kadar akn gzlerle ki, ilerinde uurun son klar snm sanlr. -erif avu, gel kye varalm. Koca adam, adeta, sklgan bir ocuu bilmedii bir yere srkler gibi gtryorduk. Kahvenin nne vardmz zaman Bekir avu onu hemen eliyle bir iskemlenin stne oturttu. -Hele sen, urada biraz bekle, dedi. -erif avu'un n sra gelmi olan askerler topran stnde yzkoyun yatm uyumulard. Emine'nin babasna dedim ki: -Ahretten gelen yolcu; kahveyi nasl istersin? Bir sigara ier misin? Paketimi uzattm zaman, hem onun, hem benim ellerimizin titrediini grdm. erif avu: -Bir su. Aman, bir su... dedi. Kahvecinin getirdii alt delik marabay, iki eliyle kavrad. Lkr lkr, imeye balad.

Ben, gittike artan bir merak ve heyecanla bu acayip Odise kahramanna bakyorum. lis de, on yl denizlerde kaybolduydu. Memleketine dnd gn bir domuz obannn alnda, delikanl olmu oluyla kar karya geldii zaman ne olu onu ne de o olunu tand. Fakat, iffetli ve sabrl kars Penelope, henz hi kimseyle evlenmemi, onu evinde bekliyordu. Bu Anadolu lis'inin kars ise, oktan bir baka adama varmtr. te erif avu'un Odise'si asl burada dmlenecek. Hem de, bir kr dmle dmlenecek. On yl, ne yapt? Nerelerdeydi? Sorsam, bu uzun maceray bana anlatabilecek mi? Belki, hi bir kayann stnden Fakat, sular, en kabil mi ki onda ey hatrlamyor. Vakalarla dolu yllar bir akan sular gibi, onun stnden akp gemie benziyor. sert talarda bile izlerini brakrlar. On yllk macera, hi bir eser brakmadan geip gitmi olsun?

-erif avu, bu kadar zamandr nerelerdeydin? Ban evirmeden, hep nnde sabit bir noktaya bakarak cevap veriyor: -Askerde... -Tabii, askerde olduunu biliyorum. Fakat bir yerde esir mi dtn? Ne oldun da, byle yllarca senden bir hal haber kmad? -Ya Moskof'a esir dtk; dedi. -Esarette ok kaldn m? Rusya'nn neresinde kaldn? -Neresi olduunu bilmiyorum, gayri. Bizi ok dolatrdlar. -Ya sonra memlekete nasl dndn? -Memlekete dnmedim ki. Aha, bugn ky karma kverdi. Yakn dtm ondan anladm. atm kaldm. Bir sre, o da, ben de, susuyoruz. Tekrar soruyorum: -Buradan kal, on yl oldu, diyorsun. Demek ki askere Balkan Sava'ndan nce gittin. -Ha, ya. Balkan Harbi patlad vakit, ben Urumeli'ndeydim. Sonra stanbul'a geldik. Ben terhis olurken, seferberlik kt. Bizi Erzurum'a gnderdiler. Gene sustuk; hep birer birer sormak gerekiyor ve azndan cevaplar basit, sade, teker teker dyor. Sanki dnyann en nemsiz ilerini anlatr, sanki kahve itim, uyudum, kalktm, yzm ykadm der gibi. Sarkam, Sibirya yollarn, oradaki al, sefaleti, oralardan dn, yaya olarak ve farkna varmayarak snrdan ieri girii, Kars'a gelii, Kars'tan tekrar alnp arka, arktan cenuba ve nihayet Adana'ya gnderiliini sylyor. Mthi bir olaylar akm, onu bir aa paras gibi krenin brnde ve binlerce kilometre mesafe iinde oradan buraya, buradan oraya srkleyip gitmi. Bu selin her dalgas birka ay, her bir kvrnts birka yldr. Ve erif avu, btn destann bana be on dakika ierisinde anlatt.

Derken, kenin bandan Bekir avu nde, Emine arkada ve daha arkada smail geldiler: erif avu'a: -te kzn geliyor, dedim. Ve bunu sylerken herif, yerinden srayp gelenlere doru atlacak sandm. Hi de yle olmad. erif avu yerinden kmldamad bile. Ancak, ban o yana evirdi. Ben, bu olayn tarafsz seyircisi, oturduum yerde heyecandan titriyordum. Fakat, vakann asl kahramanlar, kuru bir kucaklamayla yetindiler. Emine, eilip babasnn elini pt. Sonra, iki eli kuanda arkada duran smail yaklat, o da pt. Bekir avu'un az kulaklarna varyordu: -Evde bulamadm. Tarladaymlar; te oraya kadar gittim. Baban geldi derim inanmaz. te, imdi grdn inandn m? Emine susuyor. rkek bir dikkatle babasna bakyor ve arasra gz bana kaydka, bartsnn ucuyla yznn yan tarafn rtyor. Biraz daha irilemi, biraz daha toplanmtr. Lakin, alaca donunun altndan, plak ayaklar, her eye ramen, uzun, narin ve kk grnyor. Bir kyl kadnda bu ne ayaklar... Hi dikkat etmemitim. Dururken elini brne dayayp yle bir bel kr var ki... Nerede grdm ben bu pozu? Nerede grdm? Ha, bir gn Bergama'da bir eski mermerin stnde, bir kabartmada grdm. O kadn omuzundan dmeli, dar ve ince bir entari giyiyordu. Bir aya, o pozu alrken hafif knt tekil eden kala tarafnda, eteinin altndan darya doru uzanyordu. Uzun, narin ve kck ayaklar... Tpk bununkiler gibi. Ne tuhaf; bununkiler gibi. Artk sahnenin btn ilgin ksm benim iin Emine'de topland. Ondan tesini grmyorum. Ve derin bir hayranlkla, bu, henz topraktan karlma benzeyen Frikya heykelini seyrediyorum. Gzlerim, tepeden trnaa kadar btn vcudu yutmu gibidir. yle ki, bir bakta, hem yuvarlak omuz balarn, hem elinin tatl kvrmn, hem de belden aasn grebiliyorum. Kendisine bu kadar dikkatle baktm hissetti, galiba! Biteviye, duruunu deitiriyor; hatta yan bir poz alyor, kah bsbtn arkasn eviriyor, kah Bekir avu'u siper alyordu. Zavall ocuk, kendisine ne kadar yrekten baktm bilse... Bununla beraber, btn hareketlerinde, vcudunun ve yznn btn ifadesinde bana teselli veren bir ey var! smail'i hi sever grnmyor. Erkeine bal olan dii, bir bakta belli olur. Nasl m, diyeceksiniz? Bunu sezmek gayet kolay, fakat, anlatmak gtr. te, ben hissediyorum. Emine'nin btn varlndan smail'e kar szan bu kaytszln, belki, bu tiksintinin nedenini kendine sorsam, o da bana anlatamaz. Bu bir zeka ii deildir. Ruhun derinliklerinde bizden daha ieri bir ey, kr, sar, dilsiz ve karanlk bir varlk; o ister, o istemez. O sever, o sevmez ve biz onun itaatli aleti oluruz. Emine'ye sorsam ki... te, babasnn yanna meldi. Bir kedi yavrusu bundan munis olamaz. Niin yalnz bana gelince bir av hayvan

gibi rkek, kaak ve yabani oluyor? nk ben yabann biriymiim. Anadolu kylsnde ta cinsiyete, ta igdye kadar hkmeden bu mahallilik, bu tecerrt duygusu acaba ruhlar yalnzla, uzlete davet eden bu ssz yaylalarn tesiri midir? Yoksa sosyal bir teekkl kusurundan m hasl oluyor? Fikrim, undan buna atlarken, gzlerimle Emine'yi incelemekten de vazgemiyorum. Bir defasnda baklarmz atr gibi oldu. Afacan kollar arasnda bir ocuun syrlp kmak isteyiini hatrlatan bir bak... Fakat, ben onu bir saniye brakmyorum. Darack bir gz hapsi iinde sktryorum, sktryorum. Bu kadar inat, nihayet, Emine'yi gldrmee balad. Bir taraftan hep benimle megul oluyordu. Ben yalvaryordum, o kayordu. Ben tehdit ediyordum, o benimle eleniyordu. Byle ne kadar zaman geti, bilmiyorum. erif avu birdenbire ayaa kalkt: -Gideyim, anamn elini peyim, dedi. Bizim kyle onlarn ky arasndaki mesafenin erif avu gibi bir devri alem seyyahna gre ne hkm var? Hemen kalkp yrmee balad. Emine de yan sra gidiyordu. smail zoraki, arkasna takld. Bekir avu benimle kalmt. kiilik kafile, biraz ilerledikten sonra durdu. Emine'nin babas bize dnm sesleniyordu: -Askere, syleyin, ben, bir saata varmaz, gelirim. Bekir avu: -Gelemezsin, diye haykrd. Sonra onun cevap vermeden yrdn grnce tekrar haykrd: -Gecikirsen, askeri yola kataym m? erif avu, dnp: Sen bilirsin der gibi bir hareket yapt. Beriki, gene seslendi: -Dur be! Nereye gidecekti, bunlar? erif avu'un cevabn ancak iitebildik: -Polatl Polatl... Ve erif avu, bir daha, bizim kye dnmedi. Ertesi sabah, Emine ile smail, askerlerin oktan yola km olduunu rendiler. Ne biri, ne br babalar hakknda tek kelime sylemiyordu. Bekir avu sinsi tebessmle srtarak: -Ben bildim. Onda dnecek gz yoktu, derken ikisi birden ban eip susuyordu. Vatan urunda -velev uursuzca olsun- on yllk bir macerann bu suretle bitii bana azap veriyordu. Kendimi tutamadm: -Syleyin ona, hemen taburuna iltihak etsin. Yoksa hakknda hayrl olmaz, dedim.

Bu srada, smail'le Emine ortadan kaybolmulardr. Yanmda kalan Bekir avu: -Adam sen de!.. Kim kime, dum duma, dedi. Sahi, her ey o hale geldi mi? yleyse, Anadolu ordusu, u dalarn te kysnda yeni bir meydan savana niin hazrlanyor? Askeri hayatnda hibir bozgun grmemi olan byk Trk serdarnn cephede ii ne? Gidip yakndan grmek iin delice bir arzuyla tutuuyorum. Bir Kabe gibi cepheye gitmek ve onun adr etrafn tavaf etmek istiyorum. Btn Trk aleminin bundan baka ynelecei bir nokta var m? Btn Trk alemi mi? Hayr, btn mazlum insanlarn, diyecektim. Gz doymak bilmeyen bir iki garp devletinin zenginleri, gnde drt n yemek yiyecek diye, fukarann lokmas elinden alnd. Nice yuvalara kundak sokuldu, nice ev bark ykld. imdi, Vestminster'in pembe derili lordu atlak tabanl Anadolu kylsne kar bir srgn av yaptryor. Neresini yiyecek, bu zavall yaratklarn? Hangisinin gsnden, ona, bir bifteklik et kabilir? Hepsi de sade deri, sade kemik. Byle dnrken, karma, oktan beri grmediim Sleyman kageldi. Sanki, btn Anadolu kylsnn, tasavvur ettiim sefalette en tipik rneiymi gibi nmde dikili durdu. Esvap diye tad paavralar, vcudunu yar yarya rtebiliyordu. Kollar iki ince denek ve bunlarn stnde, gz oyuklarna kor sokulmu bir iskelet kafas. -Oo, Sleyman neredeydin bakalm? Onunla, yzne bakmadan korkarak konuuyorum. Anlalmaz bir hrlt, bana cevap veriyor. Neymi? Neredeymi? Evinde, oktan hasta m yatyormu? Nesi varm? Stmas m? ok ksryormu. Geceleri, sabaha kadar durmakszn ksryormu. Bir ate, bir ate... -Boazmdan sudan gayri bir ey gemiyor, diyor. Ve bir sre ksrdkten sonra ilave ediyor. -imdi biraz iyiletim. Azck scak orba isem kuvvetim daha ziyade yerine gelecek. -Sana bir gzel tavuk halataym. Sleyman, bir acayip tebessmle srtyor. Otuz iki dii birden darya frlyor. Ben derin bir strapla bam nme eiyorum. -Otur uraya, Sleyman. Bana nabzn verir misin? Elini uzatyor, saata bakarak, nabzn dinliyorum. 110 atyor. -Sana bir de derece koyaym. Tam 39,5. -Sleyman, hemen imdi yatacaksn. Hem burada, Emeti Kadn'n oturduu odada yatacaksn. -stemem, bir eyim yok.

Ben srar edince tekrar evine dnmeye kalkyor. -Pekala, evine git. Ben sana orbay gnderirim. Fakat, byle ayakta dolama. Sonra ok fena olursun. Bana inanmyor. -Hibir yanm szlamyor ki, diyor. Biz byle konuurken, Salih Aa'nn kambur olu, topallaya topallaya gelip yanmza oturdu. Onun da yz safran gibi sardr. Gzlerinin etrafnda iki kara ember ve burnu, azna doru bir kaln gaga gibi uzanmtr. -Asl benim, her yanm szlyor, dedi ve sol kalasn gstererek, ilave etti: -Aha, buramda bir dert var. -Nasl dertmi o, bakaym? Yumruunu uzatarak: -Byle bir ur, dedi. -Baban sana bir are bulmuyor mu? -Ka defa syledim. Hi tnmad. Anam, oraya scak scak bir eyler koydu, daha fena oldu. Bir eek bulsam, kasabaya kadar gideceim, orada kendimi hekime gstereceim. Maksad, benim eei almaktr. Ben, anlamazlktan geliyorum. Ne o? Gk m grlyor? Yok canm. Bu havada gk grler mi? Bam kaldrp bakyorum. Bir tek bulut paras grnmyor. Bununla beraber, baz ak havalarda imek akp gk grlediini hatrladm. Durup dinliyorum. Bu, gk grltsne benzemiyor. Uzaktan uzaa, derinden derine kesik, aralkl ve ll bir gmbrt. Serin sabah rzgarnn iinde, kr sakin. Tarlada, herkes iiyle gcyle meguldr. Ben yalnz dolayorum. Kyden gneye doru uzaklatka, bana bu sar ve belirsiz grlty, daha iyi iitiyorum gibi geliyor. Bir kk tepenin stne kp, btn gcm kulaklarmda, dinliyorum. Buna, adyla sanyla top sesleri denir. Lakin, bu sesler ka kilometreden gelebilir? Zihnimin iinde, harpte rendiim hesaplar yapyorum. Eer, u kadarck topsa, ses, bu kadar yerden, bu kadarlksa u kadar yerden iitilir, diyorum. Fakat, bu hesaplara, havann, o andaki zelliklerini de katmak gerekir. Rzgarn esiine gre, btn o saylar, ller altst olur. Her neyse, o dakikada iittiim bu grlt, top sesleridir. -Akbet... Bu kelime dudaklarmdan gayri ihtiyari dverdi. Bununla, kendi kendime, ne demek istedim, bilmiyorum. Zihnime bir durgunluk kmt. Akbet diyorum ve acayip bir sevinle derin bir keder ortasnda donup kalyorum. Top sesini ok yakndan iittiim olmutur. Toplarn bizzat kendilerini

grmmdr. Siperlerin te yakasndan, her atllarnda kara ve uzun boyunlarnn nasl inip kalktn ve havada, nasl kocaman bir patiska yrtl sesi ktn da bilirim. Geri benim sa kolumun kesilmesi bir kurun yzndendir. Fakat, ka defa top mermileri bamn stnden at, samdan, solumdan geti ve ka defa, arapnel yamuru altnda kaldm. Ama bunlarn hibiri bana, u uzaktan uzaa, derinden derine iittiim uultular kadar dehet ve heyecan vermedi. Bir kayann stne kyorum. nmde ssz yayla, saysz ve hareketsiz toprak dalgalaryla donmu bir boz denizi andryor. Ta ufuklara kadar uzanan geni saha iinde ne bir tek aa, ne bir tutam ot, ne bir su parlts, ne bir hayvan, ne bir bina gzkyor. Sanki bu yerlerden hayat ebediyen ekilmi gibidir. Sanki snm krenin stnde tek bama kalmm. Bir defa, bir rasathane drbnyle aya bakmtm. te imdi, ayn manzaray Orta Anadolu'nun bu talk tepesinden gryorum. Ve o uzaktan gelen grltler, bu manzaraya korkun bir heybet veriyor. Sanki bir kyametin yaklatna ahit olmaktaym. Tevrati efsanelerde trl trl tarifleri okunan ilahi ukubetlerin, ilahi gazaplarn bir tanesi de, sanki u anda vuku bulmaktadr. Benim burada iim ne? Bu snm krenin son oturan, son canl yarat ben miyim? Hayr... te. Kar tepelerin stnden bu sr aaya doru inmeye balad. Bunun ardndan bizim Hasan'n clz silueti ufuk zerinde bir kk aa dal gibi iziliyor. Acayip ey. Sanki, bu sr ve bu oban ocuu bana, bir mjde getiriyorlarm gibi yreim ferahlad. Ayaa kalkp iaretler ediyorum. Avazm kt kadar baryorum. -Hasan, bu tarafa gel. Hasan, bu tarafa... Lakin, ocuk, henz beni iitecek yaknlkta deildir. Oturup bekliyorum. Sr kar srttan, yava yava iniyor. Boz toprak stnde beyaz izgiler yaparak skntl bir elde kocaman bir tesbih gibi saa sola, ne arkaya kmldyor. Bu hayvancazlar bu topraklarda yiyecek ne bulurlar? Bilmiyorum. u akllar arasndaki dikenler birer gda mdr? Hasan, nihayet iitti galiba... Durdu. Dinliyor. Tekrar ayaa kalkp iaretler ediyorum. te, benden yana yneldi. Top sesleri, belirsiz aralklarla devam ediyor. Deminkinden daha m yakn, daha m uzak? Bana, gittike uzaklar gibi geliyor. Hesaba gre byle tahmin ediyorum. Sanki, bir saat iinde dman, mevziini mi deitirdi. Eer byle olsayd, dman yeni mevzilerini tespit edinceye kadar uzun bir sre top seslerinin kesilmesi gerekirdi. Fakat, kim dedi ki, bu, mutlaka dman toplarnn sesidir? Belki de, sabahtan beri kulama gelen sesler hep bizim cepheden aksediyor. Ben byle dnrken, dalp gitmiim. Hasan'n, ta yanma gelip dikildiinin farkna bile varmadm: -Hasan, iitiyor musun, bu top seslerini? -Sabahtan beri grlt duyarm emme, top sesi mi bilmem. Ben, uzaktan yamur yaar sandm. -Yok, Hasan. Bu, top sesidir.

Kk oban, bu szn anlamn pek anlamyor gibi. Top sesleri veya gk grlts... Onca her iki olayn arasndaki fark pek de byk olmasa gerektir. -u tepelerin arka tarafnda sava oluyor, Hasan... -Sava ne demek? -Askerlerin kavgas... Tam bu esnada, gkyznn uzak bir noktasndan drt be uan pervane homurtularn duyduk. Bamz kaldrp havay aratrdk. Top seslerinin geldii noktadan, koca makine-kular, sanki o grltden rkm de kayorlarm gibi bize doru uuyorlar. Hasan: -Vyy, an gibi vzldarlar, be... dedi ve az ak, gzleri havada kald. Uaklar, belirli bir ynde gidiyorlar ve gittike kldklerine gre bizim bulunduumuz noktann br yakasna getikleri tahmin edilebilir. Bu yn hep kuzey-douyu gsteriyor. Uaklar uzaklatka ykseliyorlar. Artk seslerini iitmiyoruz. Neredeyse gzle grlmeyecek kadar uzaklayorlar. imdiden birer siyah nokta halini aldlar. Kk oban: -Bu sefer, kat atmadlar, dedi. Bunu sylemesiyle, havada bir avu kvlcmn snp parlad, parlayp snd grld ve bunu bir acayip trt izledi. ki dakika sonra bir kvlcm yamuru daha, gene o atrtlar. Hasan elleri bgrnde, ba yukarda: -Vyy, ate attlar, be... dedi. ocuu bu manzara elendiriyor gibi. nk, yznde ne bir korku, ne bir kuku belirtisi vard. Az hayretten alm ve gzleri meraktan parl parl parldyor. Sanki, hi grmedii bir oyunu seyrediyor. Ben, uaklarn ate ettikleri noktann bizim karargahmz olacan kolaylkla tahmin ediyorum ve neredeyse mukabele grecekleri an bekliyorum. Fakat, uaklar, bombalarn tkettikten sonra bir yarm daire izip geriye dndler. Ondan sonra, arkalarndan birka ate edildiini sezdim. Hasan, gittike daha ziyade eleniyor. Ak aznn iinde vyy, vyylar sklayor. Ben, ona bo yere tafsilat vermeye urayorum. ocuk, beni dinlemiyor bile... Kimbilir, bu gerekten daha gerek olaya kendi kafasnca nasl bir masal uydurmaktadr. O gn izleyen gnlerde, top sesleri ve uak hareketleri sklatka sklat. Kyller, bir para korkmaya baladlar. Fakat, ben, onlara: Haydi gidelim dedike hibiri aldrmyor. Birisi, bana:

-Sen ne duruyorsun? dedi. Sahi, ben ne duruyorum? Bunu, kendi kendime izahtan acizim. Elim ayam kmldamaktadr. Fakat, bunlar kmldatan irademe bir taraftan fel gelmi gibi. Bir eye karar veremiyorum. Btn basiretim balanm. nsan, baz, ryalarda byle olur. Barmak ister, sesi kmaz; komak ister, koamaz. Bekir avu, bir gn bana: -Yahu, dedi. Bu kylleri korkutmaya gelmez. Zaten hepsinin gz ylm. Yreklerine bsbtn tela derse, her biri bir yana kaar. imdi, tam i zamandr. Sonra pimanlk olur. Geri, yln btn rn, kk ynlar halinde topran stne ylm duruyor. Bunlar brakp nasl gitmeli? Yln btn rn... ve bu, kyl iin, tek hayat meselesidir. Onca yeryznde bundan stn, bundan nemli bir olay olamaz. Bekir avu'a diyorum ki: -Hakkn var. Artk bundan sonra azm ap bir kelime sylemeyeceim. Bunu derken, iimde itaatli bir ocuk yrei tadm hissediyorum. Artk, kendi zerimdeki ve bakalar stndeki otoritemi tamamyla kaybetmi saylrm. Bir kyl bana itiraz edebiliyor. Bana nasihat veriyor ve ben bunun nnde bam eiyorum. Hakkn var diyorum. nk u dakikada, benim bildiim eyler artk hibir ie yaramyor. Umutlarm boa kmtr. Tahminlerimde yanlmmdr. Benim mantm onlarn igds, onlarn saduyusu yannda iflas etmitir. Hepsine ayr bir sayg ve boyun eme ile bakyorum. Salih Aa, mahut tebessmyle bana zekann ta kendisi gibi geliyor ve plak ayaklarna bakarken, onlar eriemeyeceim kadar yksek bir gerein belirtisi sanyorum. Ve hibir eye nem vermeyip hi kimseyle konumayarak damn stne tarladaki samanlar tayp ymakla megul Zeynep Kadn, bana insan enerjisinin hayrete deer bir timsali gibi geliyor. Ask ve atk suratna bakmaya cesaret edemiyorum. Kendimi, onun karsnda lzumundan fazla hareketli ve telal buluyorum. Yanama bir tokat vurup: Hele sen, bir kenarda sesini kes de otur! deyiverecek sanyorum. Kendi elimle baktm Sleyman, artk br dnyaya mensup olanlarn heybetini tayor. Bu alemin ilerine artk metelik vermiyor. Hatta arasra, Cennet'e dair, kalbini yokladm zaman onu ta kesilmi hissediyorum. Cennet ismini sylediim vakit artk eskisi gibi srtmyor; eskisi gibi gzleri daha ziyade parlamyor. Szm anlamayan bir adam kaytszlyla yzme bakyor. Belki Memi burada bulunsayd onunla anlamak kabil olacakt: Fakat Memi kyden kaybolal iki ay geti. Nereye gitti. Hi kimse bilmiyor. Etraf saran btn uursuzluklar, hep onun kayboluuna atfediliyor. Bir zamanlar btn olaylarn nedeni benim geliimdi. imdi, onun gidii benim geliimi unutturdu. Bekir avu'a: Hakkn var; bundan sonra azm ap

bir kelime sylemeyeceim dedim ama, dayanlmaz bir konuma ihtiyac yreimi dalyor. Tala, toprakla konumak istiyorum. Lakin bu talarla topraklarn, Zeynep Kadn'n ask ve atk suratndan fark ne? Onlar da, bu kyn insanlar gibi beni istiyorlar m? Sert ve yaln tabiat; sylemitim ki, sen bir vey anann kuca gibisin. Bu gerei, imdi her zamandan daha fazla hissediyorum. Ne altnda geici bir huzur bulunabilecek bir glge, ne kysnda serinlenecek bir suyun var! Kat yrekli toprak! Bir gn cesedim bir daha kalkmamak zere stne dt vakit, kim bilir, beni barna ne vahi bir huunetle bastracaksn. ::::::::::::: Dn, uzaktan uzaa top sesleri duyuluyor ve arasra gkyznn uzak bir noktasndan birka uan getii grlyordu. imdi artk, barut kokusu btn havay sard. Kulaklarmz motor seslerini, eek anrmalarndan, kpek havlamalarndan daha sk iitir oldu. Uaklarn gelii geii, kylleri elendiriyor. Hepsi srtlarn duvara dayayp, azlar bir kar ak seyrediyorlar ve bir: Vyy vyy vyy, anacm!dr gidiyor. Gryon mu, bu daha byk. Yok, yok, o daha byk. Bu ndeki hzl uuyor. br daha ar geliyor. derken bazs ba aa inecek gibi olunca, gene hepsi bir azdan: Aman aman, dyor... diye baryorlar. Sanki, decek olan babalarnn oluymu gibi... yle bir kzyorum, yle bir kzyorum ki, yerimde duramyorum. Adamakll bir silahm olsa kyn ortasnda durup bu srnak, bu palavrac pervanelere doru ekeceim; fakat benim, bir ifteyle bir brovning tabancasndan baka silahm yok. Bir gn, Bekir avu'a verdigim sze ramen, kendimi tutamadm: -Ayptr. Dman byle seyredilmez, dedim. Kmenin iinden bir ses: -Nolacak, bize dokunmuyor ki, dedi. Bunun zerine, keyifleri bozulmu insanlar gibi homurdanarak daldlar. lerinden yalnz Salih Aa pabularn srkleyerek benden yana geldi. Srtarak ve biraz da hmmdan korkarak: -Sen yle diyon emme, bunlarn bize faydas oldu. Grmyon mu, hibir yanda kargalardan iz kalmad. Harman yerinde, tahl hep yirlerdi. Bam evirip yzne sert sert baknca dondu kald. Benden dayak yedii gndeki gibi solumaa balad. Yanndan uzaklatm, gittim. Bir gn, uaklar, gene aaya kat atmaya baladlar. Sanki havadan kudret helvas yayormu gibi kapan kapana... Alan, bir sre kad okumaa alyor, sonra beceremeyip katlyor, katlyor ve bir muska gibi kuann iine yerletiriyor. Bazs gidip imam buluyor:

-Okuyuversene, bakalm ne diyor? mam hecelemee balyor: Muhterem ehirleri, bize kar kurtarmaa Anadolu ahalisi, Kemal eteleri mahvolmutur. Adm adm btn kasabalar zaptettik. imdi Ankara zerine yryoruz. Sakn dmanca harekete kalkmaynz. Biz sizi, Halife tarafndan geliyoruz.

-Ne diyor? Ne diyor? ... Biz sizi Halife tarafndan kurtarmaa geliyoruz. Ne Halifeyi, ne de Peygamberi bildikleri var. Fakat, kurtarmaa geliyoruz sz, bilmeksizin pek holarna gidiyor. Kurtarmak! Sizi, kim kurtarabilir? Sizi gkten melekler inse kurtaramaz. nk, sizi evvela sizden, kendinizden kurtarmak lazmdr. imden byle homurdanarak kad imamn elinden ekiyorum. Yere atp izmemin kesiyle iniyorum. Hepsi hayretle bana bakyorlar. Deli mi oluyordum? Nbetim mi var? Her halde kendimde bir acayip muvazenesizliin ahidiyim. Kah Bekir avu'un tembihine boyun eecek kadar aresizlie d, kah imamn elinden okuduu kad kapp yrtacak kadar celadet gsteri, her halde, normal bir haleti ruhiye alameti deildir. Zaten, bu olaylar iinde normal olmak bir eit anormallik saylmaz m? Her devrin kendine mahsus lleri vardr. Bir sava zamannda barta olduu gibi yaamak, bir inklap devrinde statik devirlerin kalplar iinde skp kalmak bir gaflet, bir avarelik, bir sapklk deil de nedir? Bylece kafamn iinde birbirine zt dnceler, birbirini cerheder hkmler kaynap duruyor. mrmn son demlerinin yaklatn hissettiim u gnlerde, bo yere kendi kendimi tayin ve tesbite alyorum. Fakat, bir trl muvaffak olamyorum. Kendi benliim, kendi ellerim arasnda bir duman gibi uup gidiyor. evremi tesbite alyorum. Gene ayn bo emek... evrem bana kar ne kadar sarsa o kadar da dilsizdir. Hele u son gnlerde yle kapanm, yle rtlm ki, ne tarafndan bakacam, ne taraftan dinleyeceimi bilemiyorum. Sanki zaptetmek isteyen dman benim, teslim olmayan kale burasdr. Bu kk halk kmesinin dili olsa, bana; Evet dman sensin! diyecektir. Zaten gzleri bunu sylemiyor mu? Tavrlar, hareketleri bunu sylemiyor mu? Onlar nazarnda, ben yaltz sevimsiz bir misafir, bir mark snt deil, ayn zamanda uursuzun biriyim. Nerede ise btn bu olan ilerden beni sorumlu tutacaktr. Zira, bana kar, fke ve husumetlerini o derece artm gryorum. Bir gn, Bekir avu fena bakarak syledi: -Dman, tee zmir'de idi, sadan satatlar, soldan satatlar. Herife rahat vermediler. Buralara kadar gelmesine sebep oldular. Ne diyeyim bilmem ki, Allah sebep olanlar...

Elimin tersiyle suratna bir tokat aketmek istedim. Fakat, kendimi tuttum. Ve ona son defa olarak, vatann btnl hakknda bir fikir vermeye altm: -Bir Trk iin zmir ne ise Sivas da odur. Diyarbakr ne ise Samsun da odur. zmir zaptolundu mu, btn Anadolu'nun ilmii dmann elinde demektir. Oras kurtulmaynca buras kurtulamaz. Bekir avu szm kesti: -Haydi be, sen de... Bu laflar sen bakasna anlat. Kendimi tutamadm: -Bekir avu akln bana al, yoksa kafana bir ey indiririm, dedim. Derhal, benim subaylm ve kendi avuluu hatrna gelmi olacak, hemen topland: -Kusura bakma, biz kylyz. Byle eylere aklmz ermez, dedi ve yanmdan kalkp gitmek istedi. Kolundan tutup oturttum: -Sen yalnz kyl deilsin. Sen askerlik etmi adamsn: Sana bu szler yakmaz. Ayptr, ayptr! Asker! Fakat, Bekir avu bir bozgun ordusunun askeridir. Kimbilir ka dayakta ktrmlemi maneviyatn ayaa kaldrp durdurmak ne mmkn! Hele, dmann u kar tepeleri tuttuu bir srada ona dasitani bir heyecan vermeye almak kadar abes ve mevsimsiz bir ey tasavvur olunamaz. Bekir avu: -Biliyorum beyim sen de onlardansn emme. -Onlar kim? -Aha, Kemal Paa'dan yana olanlar... -nsan Trk olur da, nasl Kemal Paa'dan yana olmaz? -Biz Trk deiliz ki, beyim. -Ya nesiniz? -Biz slamz, elhamdlillah... O senin dediklerin Haymana'da yaarlar. Bekir avu'la artk daha ziyade konumaa mecalim yok. Aslm bir adam gibi bam gsme dyor. Bunalp kalyorum. Eer, bize zafer nasip olsa bile kurtaracamz ey, yalnz bu ssz toprakla, bu yaln tepelerdir. Millet nerede? O henz ortada yoktur ve onu bu Bekir avular, bu Salih Aalar, bu Zeynep Kadnlar, bu smailler, bu Sleymanlarla yeni batan yapmak gerekecektir. Ben Kemal Paa'dan yana olmam da, kimden yana olurum? nk, O, yarn bu dev iini baaracak olan serdengeti gnlllerin badr. Top seslerinin yirmi be, otuz kiloretreden geldii anda bile zafere inanyorum. Lakin onu takip edecek olan ikinci cidal devresinin sonu, bana efsanelerde okuduum hayaller gibi uzak ve dumanl grnyor.

Bekir avu tekrar benden zr diledi: -Kusura bakma. Benim aklm, imdi hep o dolaan tevatre taklp kald. stiyor ki, ben bu tevatr nedir diye soraym. Fakat, sesimi karmaynca o devam etti: -u Salih Aa'nn olu yok mu? Bizim kz berbat etmi, dedi. imdi: Al! diyorum. Almam, diyor. Yok sa kalasnda bir ur km. Yok btn vcudu szlarm. Hepsi yalan. Hasta olan adam bu ii yapar m? Ben ki, bu faciann ilk ahidiyim; kendimi tutamadm: -Kzn ne diyor? diye sordum. -Ne desin? Ben seni alrm diye kandrm. Ka zamandr helalls gibi kullanp dururmu. Biz de neden sonra haber aldk. -Sakn kz gebe mi? -Yok olamaz. Daha on iki yanda. Bir sabah, -o sabah hi unutmayacam!- penceremin altnda bir ses. nce, keskin bir ocuk sesi: -Geliyorlar! Geliyorlar! Yataktan frlayp sese kouyorum: -Kim geliyor Hasan? Kk oban soluk soluadr. Benzi ya heyecandan, ya komaktan sapsar kesilmi: -Aha onlar... Senin dediklerin... Te, karki belin stnden yryp geliyorlar. Bir sre aklm toparlayamadm. ocuun yzne bn bn bakakaldm. Kk oban: -Ben davar yamata yalnz braktm. Daha fazla duramam; dedi ve koarak dnd gitti. Odamn iinde bir yangn esnasnda ne yapacan arm bir adam gibi dolayorum. Kah izmelerimi, kah yelerimi aryorum. Bir taraftan pijamamn dmelerini, mtemadiyen zp ilikliyorum. Nihayet, Emeti Kadn' imdada armaa mecbur oldum. -Emeti Kadn! Emeti Kadn! Ses, seda yok. Darya frladm. Sofa, mutfak, damn st, ahr. Yok, yok. Kmese bakyorum yok. Bu saata kadar Emeti Kadn gelmemi olsun... Kabil deil. Ayamda terlikler, pijamamla, ta evine kadar kouyorum. Tak tak kap. Gene kimse yok. Kyde, sanki hi kimse uyanmam gibidir. Ne bir ocuk. Ne bir hayvan. Yalnz benim tuhaf bir kyafetle, oradan buraya seirttiimi gren

kpekler havlyor. Ben artk geriye dnemiyorum. akn akn hemen btn evlerin kapsn bir defa alyorum. Her ev mezar gibi. Meydanla kadar gittim. yle bir tenhalk ki, insana dehet veriyor. Bu meydancktan, kk obann syledii yol grnyor. Bir de ne bakaym! Dman askerleri, tozu dumana katarak yryorlar. Ters yz koarak eve dnyorum. Bir taraftan giyinmeye alyorum, bir taraftan kylleri dnyorum. Hepsi evlerine mi saklandlar? Yoksa kap gittiler mi? Dmann gelii beni hemen hi megul etmiyor. Zihnim durmadan, bu iki suale cevap vermeye alyor. Mutlaka benden gizli sz birlii edip kam olacaklar. Beni dman nnde tek bama brakarak... Bu kadar hyanete, bu kadar namertlie ihtimal veremiyorum. Nereye gidebilirler? Daha dn gece hepsi burada idi. Kk Hasan'dan nce dmann geleceinden haberleri olacak deildi ya. Yok, yok. Hibir yere kam olamazlar. Hepsi evlerinde kapanm, sinsi oturuyorlardr. Dmann hemen kye girmek zere olduunu hissediyorum. Havada, bir ar topu taburunun araba ve demir akrtlar dalgalanyor. nsiyaki bir hareketle gidip kapm kilitliyorum. Pencerelerimi kapyorum. Niin? u anda, bunu kendi kendime izahtan acizim. Hani, dman nne asker elbiselerimi giyerek ve klcm takarak kacaktm? Adam sen de. Mademki, tek banaym. Btn tehlikeler, nasl olsa karlarnda, yalnz beni bulamayacak m? Zulm ve itisaf zerime zorla kkrtmaya ne lzum var? Fakat bu korunma tedbirleri! te ben de anlayamadm. Kapnn kilidini ayorum. Pencerelerimi ayorum. Nal, araba ve demir akrtlar yaklayor ve tozla kark bir pas ve deri kokusu burnuma kadar geldi. O ne? Kyn havas bir acayip grltyle doldu. Demir, nal ve araba akrtlarna birtakm insan sesleri de karmaa balad. Tpk, kabuslarmda iittiim sesler: -Vire, staso, Vire, Palikari... vesaire gibi sesler. Bu koyu Trk kynde, Anadolu'nun bu hi almam kuytu, ssz kesinde, birdenbire bu Pire liman amatalar!.. Bir tek kelime Trke iitilmiyor. Btn vcudumu souk bir ter kaplad. Kulaklarm uulduyor. Bacaklarmda kalkmaa hi mecal yok. Sanki bir keskin klla belimin ortasndan ayrlm gibiyim. Artk gelip beni bir kuru aa kt gibi yaksalar... Derken bir Trke ses: -Bu kyde kimse yok mu, be yahu? Fakat, bu yle bir Trke ki, bana Galata'y hatrlatyor. Dorudan doruya Rum ivesiyle sylenmi bir Trke diyemem. Bu baran belki bir Ermeni, belki bir Yahudidir.

Trkenin byle sylenmesinde, byle bzlp didiklenmesinde ne hazin bir ey var! Sanki, hain ve patavatsz bir el vcudumuzu hrpalyor; vcudumuzun en hassas, en nazik yerlerine kadar sokulup oraya trnaklarn geiriyor zannedilir. -Hey bir adam yok mu, be? Ve evlerin kaplar gm gm vurulmaa balyor. Kyllerde gene t yok. Dman askerleri bilseler ki, ben de onlar kadar meraktaym. Ayak sesleri benim civarma yaklayor. te, tam pencerenin nnde durdular, konuuyorlar. Bam pencereden yana evirince birisinin ieriye baktn grdm. Burma bykl, tra uzam esmer bir delikanl kafas... Bir mddet gz gze geldik. Sonra onun gzleri hayretle odann iini dolat ve kafa aaya doru ekildi. Bunun stnden birka dakika geti mi gemedi mi, bilmiyorum, ayak seslerini bizim evin iinde duydum. Odamn kaps ald. Demin kendisiyle gz gze geldiimiz gen kapdan girdi, bana doru yrd ve biraz evvel iittiim Trke ile: -Bu ne be, meydanda kimseler yok. Sen bu kyden deil misin? Bamla; hayr! dedim. -Pekala, nerede, tekiler nerede, bilmiyor musun? Bamla; hayr! dedim. Bu srada odama silahlar tetikte birka asker daha girdi. Benimle konuan onlara dnp Rumca bir eyler syledi. Hepsi birden merak ve tecesssle bana bakyorlar. Hepsinin gz mihaniki bir surette kolsuz tarafmdan yzme, yzmden bana: -Senin dilin yok mu? Niin sylemezsin? dedi. -Sylerim ama keyfim istedii vakit... Sinirli bir tavrla yanndakilere dnp hakkmda ac bir istihzada bulunduunu sezdim. Tepem att. Ayaa kalkp dedim ki: -Benden izin almadan ta yatak odama kadar ne hakla girdiniz? Ve beni, ne sfatla sorguya ekiyorsunuz? Benimle konuan adam arkadalarna yan gzle bakarak: Ben size demedim mi? Delinin biri der gibi bir iaret yapt. -Deli veya akll olaym imdi buradan kacaksnz, diye bardm. Esmer delikanl, benimle artk bir meczupla konuur gibi konumaa balad: -Pekala karz, karz ama syle bize kyller nerede? Cevap vermeksizin ayakta dimdik durduumu grnce sabrszland ve askerlerden bir tanesine sng taktrp kapmda braktktan sonra brleriyle birlikte kp gitti.

Onlar ekilip gidince ben hi olmazsa odamn kapsn kapatmak istedim. Fakat sngl asker buna mani oldu. Yerime gelip oturdum ve kendime bir poz vermek iin elime bir kitap aldm. Darda gelip gitmeler, barmalar, armalar artyor. Birka defa da kap krlmasna benzer patrtlar duydum. te, btn bunlara bizim kyllerin sesleri de karmaa balad. Demek ki, korunmak iin yalnz evlerine kapanmakla yetinmiler. Zavall masum halk. Dman bu kadar basiretsiz mi sandn? ki gnden beri, bizim ky bir dman ktasnn igali altndadr. Geri, btn erat kyn iinde oturmuyor. Fakat subay ve komutan nevinden amirlerin her biri, bir ev zaptetti. Subay ve komutan diyorum. Fakat bir tanesi mstesna, ne yzlerini grdm, ne rtbelerinin ne olduunu biliyorum. Olandan bitenden bizim Emeti Kadn vastasyla haber alyorum. Hemen odamdan hi ktm yok. Emeti Kadn'a: -lk gn nerede idiniz? dedim. -Bizim olan koarak gelip haber verince, hepimiz caminin nnde toplandk. Salih Aa, Bekir avu: Kzlar, kadnlar, oluk ocuk neleri var, neleri yoksa beraber alsnlar. Kyden kp derenin iinde saklansnlar. Geri kalanlarmz da evlerimizde kapanp sesimizi keselim. Bakalm, belki askerler, ortalkta kimse grmeyince savuup giderler dediler. Biz de yle yaptk. Emme ok gemedi, haber geldi. Dmann bir zarar yokmu. Dnsnler diye imdilik kimseye dokunmuyorlar. Yalnz et isterler, ekmek isterler, arpa, eker isterler, parasn vereceklermi. Baksana una; benden st aldlar, yumurta aldlar, yerine u kad verdiler. Muska biiminde bklm kk katlar kard. Bana uzatt: -Hele bir bakver. Ne yazyor? Baktm, Rumca kurun kalemiyle yazlm birtakm satrlar. -Anlamadm. Rumca yazyor. Fakat, be para etmez, dedim. Emeti Kadn bir yutkundu: -Ne diyon? Ben, imdi ne ideyim? -Vermemeli idin; Emeti Kadn. -Vermeme olur mu? Ta evin iine kadar girerler. Kmesin yanndan ayrlmazlar. Bazs tavuk kalkar kalkmaz, yumurtay scak scak kapp giderler. Arkasndan yetiemem. lk geldikleri gn, silah arayacaz diye benim oturduum evin altn stne getirdiler. Silahlar bulduktan sonra da gene aramakta devam ettiler. ki defa paramn bulunduu ekmeceyi ap kapadlar. Sng ucuyla yatak, minder gibi ne kadar pamuklu eya varsa, delik deik ettiler. Kitaplarm, katlarm darmadank odann ortasna

ydlar. Ben, ayakta srtm duvara dayayarak, aldr etmeden seyrediyordum. lerinden biri, yazmakta olduum, u defteri iki defa eline alp bakt, yapraklarn evirip okumaa alt. Tekrar masann stne att. Bir bakas Franszca kitaplarn adlarn kk cep defterine not ediyordu. Nihayet her ey olup bittikten sonra beni kumandann yanna gtrmek istediler. -Niin gidecek miim? Gitmem. -Gideceksin. Yoksa seni zorla gtrrz. Dndm. Beyhude inat. nlerine dp yrdm. Sabahleyin beni ziyarete gelen ve Trke konuan avu yanmda yryor: -Sen bir subaysn. Bu kyden deilsin. Buraya neden geldin? Burada ne iin var? imdi kumandana onu anlatacaksn diyor. Ben, ba ak, ceketsiz, gmleimin sa yeni, bir byk dm halinde sallanarak gidiyorum. Yryorum. Sokak aralarnda tek tk rastgeldiim bildik yzler, beni grnce evriliyorlar. Atlar, top katrlar, mandalar o kadar ok, o kadar ok ki, aralarndan gemek iin her birinin kndan, kafasndan itmek gerekiyor. Kumandan, kahveyi derhal bir karargah haline sokmu, ardan altnda, bir byk masann banda oturuyor. Surat ask ve zorla heybetli grnmee alan bir yzba. avu beni gsterip bir eyler syleyince ban kaldrp dikkatle yzme bakt ve Franszca: -Siz bir subaymsnz, yle mi? dedi. -Evet. -Ltfen u iskemleyi aln. Oturun ve soracam eylere birer birer cevap verin. Btn sorgu ve cevaplardan sonra, dman kumandannn anlamad ey, benim kendi arzu ve irademle stanbul'u brakarak, bu kye yerlememdir. Bu hususta kendisine ne kadar psikolojik sebepler gsterdim, hatta ne kadar samimi itirafta bulundumsa, hibiri kar etmedi. Yzme phe ile bakmaktan vazgemedi. Onun nazarnda halledilmez bir mesele oldum. Nihayet, iin iinden syrlmak iin: -Gidin, evinizde oturun; fakat hibir yere kmayacaksnz. Hi kimse ile temas etmeyeceksiniz. imdilik bu kadar... dedi. Odama dndkten sonra, tekrar eyalarm dzeltmee lzum grmedim. O kargaaln ortasnda bir slanm fare gibi yaamaa baladm. Sokak kapsnn nnde, bir sngl er duruyor. Bu defterin bitmesine, kimbilir ka gn kald. Dman gz beni, artk yatamn iinde bile rahat brakmyor. Pencereden, kapdan her vakit, her saat tefti ve nezaret altndaym. Bu sk gz hapsi

iinde, defterimi ancak gece yarlar el ayak ekildikten ve belki de nbeti er uykuya daldktan sonra yatama sokulup yazabiliyorum. htiyaten lambam da sndryorum. Ve talyan airi d'Anunzio'nun (Nocturno) yu yazd gibi btn bu yazlar el yordamyla karanlkta karalyonm. Okuyabilene ne mutlu. Oysa ben, bundan sonras mutlaka okunsun istiyorum. nk Anadolu sava, bamszlk mcadelesi denilen byk faciann, byk destannn tarihe intikal etmeyecek olan taraflar yalnz bu defterde yazldr. Eer, bir hyanet eli, bir silgi lastii alp kurun kalemiyle izilmi bu eri br satrlar stnden geecek olursa gelecek kuaklar kendi memleketlerine ait birok ac gereklere ermek vastasndan mahrum kalacaktr. Artk, bu benim hikayem olmaktan kmtr. Burada, kendime ait olan ksmlar bile ben, artk bir bakasnn maceras gibi anlatyorum. Farzediniz ki, ben, Ahmet Celal denilen bir subayn, bir malul gazinin hortlaym ve her gece el ayak ekildikten sonra onun bo kalan yatana girip olan biteni hikaye ediyorum. Zavall Ahmet Celal ld ve onu, mezarnda zebaniler bekliyor. Onun iin kabir azab balad m, balamad m, bilmiyorum. sterseniz, zebaniler bekliyor lakrdsn o azabn bir balangc olarak telakki ediniz. Zira, o yeryznde iken de arafta gibi yaad. Hangi cinsten Tarnya kulluk ettiini bilmedi. Bir yabanc imparatorluk namna yllarca dp kann dkt. Yllarca, mehul bir vatann, bir ideal yurdun hasretiyle yanp tututu. Elle tutulmaz, gzle grlmez bir sevginin peinden yllarca kotu. Onun yoluna alad, gld, syledi ve br dnyaya gecei gn bildi ki, meer hepsi yalanm. Ah, ite ona her eyden daha ac gelen bu oldu. Btn bir mrn bo yere akp gittiini renmek, btn bir genliin bo emeller, bo hayaller, sakat iler peinde heder olduunu grmek; giderayak, birdenbire gereklerin en irenci, en korkuncu ile kar karya gelmek... te, kabir azabndan nce, Ahmet Celal bu atelerden geti. Bu zebanilerle dp kalkt. Ona asl bunun iin acynz. Dman ktas, ky smrmeye devam ediyor. Meer bu kara kuru kyn ne kadar ok adam ne ok zaman besleyecek z varm! Emeti Kadn'n yumurtalar bitip tkenmek bilmiyor. ittiime gre, dman hayvanlar, Salih Aa'nn saman ve arpalarn yiye yiye hala bitirememiler. Bizim Bekir avular, Zeynep Kadnlar, ya u ya bu karargah mutfana bulgur, fasulya, nohut tayp dururlarm. Srtma Hasan'n srsnden, her gn bir iki ba eksiliyormu. Subaylar, askerler ne alrlarsa hep parasn vereceiz derlermi. Emeti Kadn'n koynu Rumca yazl katlarla dolu ve katlar oaldka kadnn para almak umudu azalyor. Bir gn yavaa: -u halde, niye saklyorsun? dedim. -Ey, herkes saklar. Ben de saklarm; dedi. Belki sonunda bir ey kar. -Yok canm, nafile, bu katlar bo yere tayorsun. At onlar, yrt at, dedim.

Emeti Kadn, alar gibi suratn buruturarak: -Amann, sonra bir thmet olur. Beni dverler, dedi. Sesimi daha ziyade yavalatarak: -Dverler mi? Bakalarn dvdkleri var m? -ok, ay oul. ok, istediklerini vermedin mi, hemen el kaldrrlar. Sesimi artk bir fslt gibi hafifleterek: -Irza, namusa da dokunuyorlar m, Emeti Kadn? imdilik pek o kadar deil. Baz karlara sarkntlk ederler emme, ben grmedim. Bizim Zeynep Kadn'dan iittim. Sesim boazmda bir nefes, bir frk haline girdi: -O nereden biliyor, o nereden? diye sordum. -Aha, ka defa gelinlerine, kzlarna satamlar. Suya, amara kamaz olmular. Artk Emine iin ayr bilgi istemeye dilim varmad. Zaten bizim yava sesle konumamz pencereden ieriyi gzetleyen nbetinin dikkatini ekmee balad. Sanki dudaklarmn kmldamasndan bir mana karmaa alrm gibi dik dik yzme bakyor. Bu sabah... hala inanamyorum. Ne gzlerime, ne kulaklarma, hala inanamyorum. Bu sabah, bir de baktm ki, dman askerlerinden eser kalmam. Kalkp gitmiler. Nereye? Nasl? Ortada Salih Aa ile mam yok. Kumandan sabahleyin erkenden kylleri toplam: Bize yol gstermek iin iki adam verin. Biz yle ileriye doru varp dneceiz. Size verdiimiz hesap pusulalarn da iyi saklayn. Dnte deriz demi. Bunun zerine Salih Aa ile mam, hemen ne atlmlar. Biz size yol gsteririz demiler. Emeti Kadn bana bu havadisi verirken ban iki yana sallyor: -Ne akgz ey, u Salih Aa. Belki yolda arpa, saman paras alrm diye hemen herkesi nledi. -Nasl alabilirler. Mademki, dnte veririz demiler! -Alr o... Kimbilir herifleri nasl kandrr, alr o. Zaten alrsa, bylelikle alr. Sanki biz onlarn tekrar dneceklerine inandk m? Ay oul, kim dner, kim verir? Bu hi olacak i mi? -Ben sana syledim ama, akln imdi bana geldi. Emeti Kadn dnd tand:

-Bundan sonra gelen olursa pein para isterim. Baka trl ne bir damla st, ne de bir tane yumurta veririm... -nallah, bundan sonra ne gelen, ne isteyen olur. Bu sz sylerken, kendim de pek inanmyordum. nk, kyllerden aldm bilgiye gre, dman ktas geriye doru deil, ileriye doru yol almtr. Bu savan onuncu gn. Bu kadar zaman iinde ne olacaksa olmas lazmdr. Byle bir meydan savanda bu ileriye yrylerden ancak savan bizim aleyhimize son bulduu anlam karlabilir. Eer yleyse, varacaklar ve duracaklar nokta Ankara olacaktr. Ankara igal altnda? Yok canm, bunu tasavvur etmek bile mmkn deildir. Byle bir olay tarihi olayn mantna zt bir ey olur. nk, Ankara bir son deil, bir balangtr. Dnyay dolaan telgraf tellerinde Londra, Moskova kelimelerinin yansra ses karmaya balayan bu yeni kelime tekiler gibi bir ehir deildir. Bu bir yeni nefese, bu bir yeni ruha sembol olmutur. Dman eski haritalar stnde Ankara adn tayan kerpiten ehire girebilir. Onu, bir iki glle ile tarumar edebilir. Fakat ayn ad tayan ruha nasl el uzatabilir? Onu, nasl zapteder? O ruh bugn, burada ise, yarn orada esecektir. Obr gn bir frtna haline girip kendisine daha yksek, daha yaln bir tepe bulacaktr. Orada grleyecektir. Eyvahlar olsun, bu gerei imdiden hissetmeyenlere. Bunlar kafalarn tatan taa arpacaklardr. Bunlar, sarp yokularda yollarn aracaklardr. Bu satrlar Emeti Kadn'n dman tekrar beklemesine ramen yazyorum. Bu satrlar dman ordusunun Sakarya'nn br yakasnda, Ankara'ya yetmi kilometre yaknlkta harbettii bir anda yazyorum. Salih Aa ile mam, gittiklerinin onuncu gn kye dndler. Ben, btn tiksintime ramen gidip onlarla grmekten kendimi alamadm. Yenemediim bir tecesss beni, bu iki sefilin yanna kadar srkledi. Lakin, ne onun, ne tekinin enesini bak ayor. Salih Aa verdii arpa ve samann bedellerini koparamadna, br de -kim bilir, belki- be on kuru bahi alamadna mteessir. Zira, azlarndan zorla dklen birka sz karlarna ait. -Nereye kadar gittiniz? diyorum. Bana hi bilmediim bir yerin adn sylyorlar. Sonra susuyorlar. -Kyamet, kyamet. Top seslerinden durulmuyor. - gndr, gece gndz durmadan savarlarm. -Dmanlar nasl buluyorsunuz? Memnun gibiler miydi? -A a. Kara kara dnrlerdi. Salih Aa, mamn szn kesti: -Yok canm. O Trke bilen bana syledi: Birka gn sonra Ankara'dayz! dedi. -Birka gn sonra Ankara'dalar m? Olamaz. Dz yolda gibi yrye yrye gitseler, gene varamazlar, dedim.

Salih Aa, yzme dmanca diyebileceim bir hmla bakarak: -Sen grrsn, dedi. -Ben ne greceim? Sen greceini grmsn, ite. Samann, arpan yediler, bitirdiler. Seni nlerine takp gnlerce yrttler. Eline de be para vermediler. plak ayan o ana kadar grmediim bir sinirlilikte oynatmaa balad. -Helal olsun be. Helal olsun. Daha bir diyecein var m? Salih Aa, ilk defa olarak bana bu tavrla hitap edebiliyor. nk, bir zamanlar benim temsil ettiim nfuzun bu topraklardan ekildiini hissediyor. Ulan, alak herif? diye bardm. u dakikada gvendiklerin burada olsalar, gene seni ayamn altna alp bir ylan gibi ezerim. Ve stne doru yrynce, dimdik nme dikildi: -Yok, dedi. O gnler geti. Otur oturduun yerde... Yaradana snp sol kolumun btn gcyle krl suratna bir tokat akettim. Sendeleyip yere yuvarland. Fakat, yuvarlanmasyla kalkmas bir oldu ve eline geirdii kocaman bir ta parasn kafama frlatmak istedi. Ta omuzumu syrp geti. Kyller etrafmz alm, seyirci gibi bakyorlard. Derken, Bekir avu geldi, bana yaklat: -Haydi beyim, haydi. Bunlarla uramak sana yakmaz, dedi. Fakat ben Salih Aa'y, pestili kncaya kadar pataklamak hnc iinde kendimden gemi bir halde idim. Bekir avu'u elimin tersiyle bir kenara itip tekrar saldrdm. Kyller onun etrafn sarm, benim yaklamama engel oluyorlard. mam da durmakszn benim aleyhime bir eyler mrldanyordu. -Olur mu ya, bu kadar da olur mu ya? Ben ahidim. Evvela o att; diyordu. imdi, btn ky halk karmda, bir dmanlk halkas gibidir. Grlty iiten geliyor. oluk ocuk, kar, kzan, hepsi geliyor. Btn tandm yzleri bir kabus bulutu arkasndan gryorum. te, smail, elleri kuanda haylaz haylaz duruyor. te, muhtar, a akal gzleriyle bana bakyor. te, biraz uzakta Zeynep Kadn'n kk kaya parasn andran kafas. te, yannda kzlarndan biri. Ve kk ocuklar, yar giyimli, yar plak, ayaklarmn dibinde kaynayorlar. Bir hamlede Salih Aa'y koruyan emberi yarp, herifle tekrar kar karya geldim. Ve tpk Zeynep Kadn'n tarla davasnda yaptm gibi yakasndan kavrayp sarstm ve rk meyva gibi yere silktim. Fakat bununla kalmadm. Btn manasyla ayamn altna alp tekmelemee baladm. Kadnlar baryor, ocuklar alyor ve erkekler homurdanyorlard. Ve mamn sesi:

-Gnah, gnah, Allah raz olmaz. Ve bakalarnn sesleri: -Tutuverin belinden. Tutuverin bacaklarndan. Fakat ben, takn ve azgn fkemin zrhyla kuanmtm. Hibir tarafma, kimse el uzatamyor. Tam o esnada, uzaktan karanlk bir gecede tek bir yldzn gibi teselli veren ve okayan bir dost, bir hemire bir... yar bak. Ve kalabal yararak bu baka doru yrdm. Emine'de bana kar, bir eyin deitiini hissettiim ann bu ilk saniyesidir. Bu cehennem azab gnlerinde, bu saniyenin deerini lemiyorum. Atee atlm bir adamn yzne aktlan bir damla suyun deeri nedir? Bir gece yars, bir lde yolunu arp kalm adama, uzaktan gnnen bir n deeri nedir? Hasta deinde mthi sanclarla kvrandmz anda elimizi skan elin deeri nedir? Haksz yere daraacna giden bir masum indinde, son saate yetien adalet hkmnn deeri nedir? armhtaki sa'nn aya dibinde alayan Magdalanal Meryem'in gzyann deeri nedir? te, Emine ile gz gze geliimizde onun tarafndan bana kar belirlemege baladn sezdiim yeni duygularn her bir belirtisi, benim iin bunlardaki paha biilmez deeri tamaktadr. Henz ba baa kalp da bir kelime konumadk. Henz birbirimizin yannda bir dakika durmadk. Ben onun nnden geip gidiyorum. O bana kardan bakyor. Fakat, her defasnda, aramzdaki sessiz anlama, sessiz syleme, bizi deme uzun, sevdal konumalarndan ok birbirimize balyor. Gzle grlmez ve fakat elikten daha kuvvetli teller ondan bana, benden ona uzanarak bizi bir a gibi iine alyor. Bir akamst, alaca karanlkta, eme banda ona yalnz rastgeldim. Bir glge sessizliiyle yanna sokulup dedim ki: -Sana tenhada bir ey sylemek istiyorum. Nerede? Ne zaman? Ban eip nne bakt. Fakat bu ba eip duruta yle bir teslimiyet, yle bir kendini veri vard ki, o anda elinden tutup eksem, onu kolaylkla evime gtrebilirdim. Daha ziyade sokuldum: -Syle, syle! dedim. Ve titrek ve hemen alamakl bir sesle, bana cevap verdi: -Aman etme... Grverirler. Bu aman etme, grverirler yalvarn Emine'den ilk defa iitmiyorum. Daha (...) ky kavaklnda, derenin kenarnda henz el dokunmam bir krpe geyik gibi srarken de onu, her yakalamak isteyiimde elimden bu yalvarla kurtulur giderdi. Fakat, bu sefer iittiim ayn ses mi? Ayn sz, ayn ahenkle mi sylyor? Hayr; gfte o eski gfte, lakin, beste tamamyla deimi, bin kat daha derinden, bin kat daha dokunakl olmutur. Kavaklar arasndaki aman etme, grverirler sznn anlam bir ocukluk, bir uhluk, bir toyluktu. u eme bandaki aman etme, grverirler ise de; ok zayfm. Belki

dayanamam, belki kendimi brakveririm. Sonra bir rezalet kar endiesi sakldr ve karmda eti dile gelmi bir kadnn ba dndrc musikisi vardr. Aman etme, grverirler. Ben isterim, ben istiyorum. Fakat, bakalarndan korkuyorum. Byle bir sz, ancak, mterek bir sr tayanlar arasnda sylenebilir. -Evet, kimseler grmesin. Kimseler iitmesin. Ben de yle istiyorum; dedim. Omuz balar kalkm, boynu bklm ve bir eli oktan dolup tamaya balayan testide, br eli kuanda gene hi yzme bakmadan sylyor: -smail, seninle konutuumu istemiyor. Brak beni kuzum, brak beni... Oysa, kendisi brakp gitse de olabilir. Fakat, testi dolduu halde yerinden kmldamyor. Her eyden nce, bana bir eyden veya bir kimseden ikayet etmek diliyor. Testinin boazndan su, bir hkrk sesiyle akyor. -Emine, gryorum ki, halinden hi memnun deilsin. Bana varsaydn, seni bam stnde tardm. Seni byle altrmazdm. Bir dediini iki etmezdim. Emine akn akn yzme bakt. Sonra birdenbire aklna nemli bir i gelmicesine, sratle testiyi kavrad: -Olan oldu, geen geti. Alnmn yazsym, dedi. Ve geni admlarla yrd gitti. Ben, bir sre, uzun bir sre arkasndan baka kaldm. Kyller, sanki, bamzdan geen afet hafif bir saanakmcasna her eyi unuttular. Dman ktasnn gelip gemesiyle karr ve dalgalanr gibi olan hava eski durgunluunu buldu. Bu hava iinde gene eskisi gibi pislikten pislie konup kalkan karasinek srlerinin vzltlar iitiliyor. Arasra benim eeimin yank naralar sessizlii geni yarklara ayryor ve bunlarn iinde kk ocuklarn alamalar duyuluyor. Bir cehennemin, bir maherin hemen arkasnda bulunduumuza dair ortada hibir belirti yoktur. Her yl, bu mevsimden biraz nce gelmesine altmz rc daha neden grnmedi? Jandarmalar neye artk hi asker aramaz oldlar? Ne var ki, (...) ky Haymana Ovas'nn ortasnda ssz bir adaya dnd? Bunu, batan, topraktan sormak istiyorum. nk, kyller bu halin farknda deildirler. Farknda oldu mu, hepsi bir al yaratklar gibi ba baa verip, ses karmadan adeta kafalar ve burunlaryla konuuyorlar. Bana, bu yabana, bu dmana uzaktan yan gzle bakyorlar. Hele, Salih Aa'y patakladm gnden beri, bana kar husumetleri o kadar artmtr ki, her an, beni niin lin etmediklerine ayorum. imdiye kadar, onlar tarafndan herhangi bir tecavze uramadmsa, bu silahl olduumu bildikleri iindi. Dman askerleri, silahlarm aldklar gnden itibaren, ben, onlarn gznde btn gcm ve nemimi kaybetmi bulunuyorum.

Bunu, hepsinin gzlerinde ayr ayr okumak mmkndr. smail'in, u bcr ve ipil smail'in bile zaman zaman karma geip yle bir meydan okur tavrlarla duruu var ki, beni hayretten hayrete dryor. Felaket bile bizi birletiremedi. Aramzdaki, benimle onlar arasndaki uurumu belki, daha ziyade derinletirdi. Bir Bekir avu, menfaat balaryla bana bal kald. Bir Emeti Kadn, alkanlk yznden hala benim hizmetimi grmek ltfunda bulunuyor. Bir kk Hasan uurunun altndan gelen bir hisle benim muhabbetime cevap veriyor. Bu ocua o kadar balandm ki, baz gnler onunla beraber bulunmak iin da tepe davar gtmeye gidiyorum. Her ikimize yetecek nevaleyle dolu bir asker antasn srtma alp, belimde koca bir su mataras, elimde bir uzun denek, sabah erkenden yola karz. Gne kuru otlar arasnda trl trl k oyunlar yapar. Onlara baka baka bir sr hlyalara dalarak yrrm. ki yolda, saatlerce birbirimize hibir sz sylemeden yan yana dolatmz olur. Kah dz yol stnde gideriz, kah, bir belden ar ar geeriz. Bazen, bir derenin serinliinde uzun uzadya durduumuz ve antamz ap bir kr elentisi yapar gibi nevalemizden yediimiz olur. Hasan, yemeini yedikten sonra ok defa yzkoyun yere uzanp uykuya dalar. O zaman srye nezaret etmek sras bana der. Oturduum yerden hayvanlarn kmldanlarn, birbirlerinden ayrlp toplanlarn, yaklap uzaklalarn seyrederim. Bir mddet, btn kyller gibi, u uyuyan kk srtma gibi ben de, varlm evirmi olan ateten emberi unuturum. Kaygsz ve engin tabiatn kucanda, ben de, kaygsz ve engin bir ey olurum. Lloyd George da kimmi, Poincare de ne oluyormu. elikten dretnotlarn, krk ikilik toplarn, dumdum kurunlarnn, arapnel yamurlarnn da ne hkm varm? Bu yaln enginliin iinde dman ordusunun bir sr boz renkli ekirgeden fark nedir? ekirgeleri yel alr, yel gtrr. Burada kalacak olan gene bu talar, bu topraklar, bu dikenler, bu st ktkleri, bu hayvanlar, bu kk srtma ve... benim. Isszln ve baboluun bana verdii bu uursuzlua yakn uyuukluun iine dala dala kendimden geer giderim ve bam koluma dayayarak topraa uzanrm. Kah kk srtma uyanr, beni uykuda bulur. Kah ben uyanrm, kk srtmac uykuda bulurum. Davar, ya gzden kaybolacak derecede uzaklamtr, yahut, ta burnumuzun dibine kadar sokulup otlamaktadr. Bir defasnda, bir koyunun nemli aznn yzme dokunmasyla uyandm. Bir baka defa, bir kei yavrusu stme basp geti. Bu hayvanlar, etrafta, kuru otlar arasnda, yiyecek bir ey bulamadklar vakit bizim nevalemizin artklarn smrmeye gelirler. Trk kylsnn bir avu davarna glkle yiyecek veren bu topraklarda istila ordular neyi aryor? Ve ne bulabilir? te, Hasan'la bu uzun kr gezintilerinin birinden dndm bir akamd ki, kyn iini ve dn dman askerleriyle tklm tklm dolmu buldum. Hem bu asker kalabal geen seferki gibi muntazam bir kta manzarasn gstermiyor, babozuk bir insan ynn andryordu. Bu kark insan

ynna bir yoku banda saplanp kalm kamyonlar, tersine evrilmi manda arabalarn, kendi hallerine braklm katrlar da ilave edin, ky kaplayan kargaaln eidi, belki gznne gelebilir. Askerlerin hepsi, toza topraa bulanm, derileri gneten pasl bakra dnm, sakallar diken diken uzam, st ba perian bir haldeydi. Tam bir bozgun askeri. Kyn havasndaki tehlike korkusuna, kyllerin yzndeki aknlk ve rkntye ramen sevinten yreim azma geldi. Az kalsn onlara: Yenildiniz deil mi? diye baracaktm. Fakat buna vakit kalmad. Daha ilk admda etrafm bir haydut etesi sard. Hemen hepsi Trke konuan bu adamlarn her biri bana, bir ey soruyordu: -Nereden geliyorsun? Kimsin? Necisin? Bu matray nereden buldun? Bu anta kimin? Bir baka grup Hasan'n davarnn etrafn evirdi. Bu bozgun dman kalabalna karm kyller bize uzaktan aldr etmeyen ve yabanc gzlerle bakyorlard. Beni saran ember daha ziyade skt. Cevaplarm dinlemiyorlard. Birisi srtmdan antam ekti, ald. Bir bakas, matram kapt. Bir ncsnn eli ceketime doru uzanmak zereyken kendimi toparladm: -Ne yapyorsunuz? Brakn beni... diye avazm kt kadar haykrdm ve insanst bir hamleyle aralarndan syrlp ktm. Demin bana vahi ve zalim gzlerle bakan bu adamlar, benim bu hareketim zerine bir alay yaramaz ocuk glyle glmeye baladlar. Dnp baktm. Bu gl, bana o baklardan daha ac geldi. Yreime bir avu barut atmlar gibi barm iin iin tutuarak yrdm gittim. urada burada yere uzanm askerler ve ortada braklm araba ve hayvanlar arasndan geerek odama geldiim zaman hrsmdan tir tir titriyordum. Fakat, hibir durum u an kadar insana akl, hikmeti, hesapll ve usluluu emredemez. Dman malup olmutur. Bozgun bir halde geri ekiliyor. Yarn, onlardan, bu topraklarda birtakm insan ve hayvan lelerinden, kamyon, top arabas, kundura ve kasket enkazndan baka bir ey kalmayacaktr. Ve bu zafer elenkleriyle kyl ocuklarmz oyuncak oynayacaktr. te, bugnler yz hrmetine bir kenara ekilip beklemekten baka yaplacak her hareketin anlam bir lgnlk deil midir? Fakat, ben yerimde duramyorum. Penceremin iindeki bir saksy alp yere arptm. Bununla da kalmayp yatamn stne atldm. Yatam yumruumla dvmeye, dilerimle srmaya baladm. Boazma tkanan hkrklar beni boacak. Fakat, ben, Trk ordusunun zaferini gzlerimle grdm u anda alamayacam. -Yetiin, yetiin! Bizim olan ldryorlar!.. Hemen yerimden frladm. Emeti Kadn'la beraber komaa baladk. kence yerine vardmz zaman kk Hasan', artk, dvlecek ve hrpalanacak taraf kalmam bir halde yolun kenarna atlm bulduk. Bu faciann failleri, eski Truva'nn kahramanlar gibi obansz kalm sry paylayorlard. Ben, eilip Hasan' kucama aldm. Emeti Kadn san yolarak alyordu:

-ld m? ld m? diyordu. Hasan'cn ne oldugu henz belli deildi. Az burnu kan iinde, kolu kanad krlm, bir yaral kuu andryordu. Eer, kalbinin vurularn omuz balarmda hissetmesem ben de onun ldne hkmedeceim. Yavaa: -Sus, Emeti Kadn sus, lmemi; diye seslendim. Fakat, kadncaz inanmyordu: -ld, benim bir tanecik yavrum ld! diyordu. Eve geldiimiz vakit, ocuu kendi yatamn stne yatrdm. Ninesi, onu kucana almak istiyordu. -Sen, yle bir kede rahat dur. Ben hekimim, imdi onu iyi edeceim. Ama, sen tela etmemelisin. Ve bir leen iinde havlu slatp ocuun kanlarn silmeye baladm. Souk suyun temasyla akl bana gelir gibi oldu. Gzlerini ap akn akn etrafna baknd. Zaten bir rkek ceylan gzlerine benzeyen gzleri bsbtn nemlenmi, irilemi, parl parl olmutu. Emeti Kadn'a; -Grdn m? te gzlerini at; dedim. Ve bileklerini, akaklarn kolonya suyuyla outurmak istedim. ocuk bu sefer dile geldi; kuru ve hummal bir sesle: -stemem brak. Actyorsun; dedi. Ve daha sonra neresine dokunsam: -Aman aman; diye barmaya balad. Onu, bir sre kendi haline braktm. Emeti Kadn, imdi, biraz sknet bulmu, ocuun baucunda sessiz sessiz alyordu. Hasan, tekrar dald. Ben ayakta, Hasan'a, bundan sonra greceimiz facialarn bir kk balangc gibi bakyordum. Yreim birok endielerle dolup boalyor. Kendi kendime: -Bunlar, hepimizi helak etmeden ve bu ky yakp ykmadan ekilip gitmezler.- diyordum. Gece, odamn pencerelerine bir uursuzluk kuu gibi kanat germiti. Karanlkta, artk hi grlmeyen Hasan'n kesik, dzensiz solumalarn iitiyorum. Yaral ocuk, arada bir iini ekiyor, kk bir ses karyor, sonra gene kesik kesik solumaya balyordu. Emeti Kadn, kede dinmeyen bir inilti kaynadr. Sanki, hava dolu bir tulumun azn bir el skp gevetiyor; gevetip skyor. Derken sokaktan doru bir grlt, bir patrt, bizim eve yaklap durdu. Ne oluyor? diye dnmeye vakit kalmadan gm, gm, gm sokak kapsnn vurulduunu iittim. Bunu: -A vire haydi, abuk sesleri izledi. Asam ne olacak? Amasam ne olacak? imden: Brakaym, krsnlar dedim. ok srmedi, kap byk bir atrtyla krld ve ayn zamanda, evin ii, sanki bir sr babo hayvan istilasna uram gibi oldu. Emeti Kadn, kesinden:

-Amann, geliyorlar. imdi ne yapacaz? diye seslendi. Sus! dememe kalmad, grlt bir hamlede odann iini dolduruverdi. nce, birka elektrik fenerinin muhtelif noktalara evrilmi klar... Bunlardan biri benim yzm aydnlatt. Bir tanesi dnp dolap Hasan' buldu. teki, Emeti Kadn' bo yere aradktan sonra geldi benim masamn stne sapland. Bir ses: -Vire, kalk, lambay yak. Ben, yerimden kmldamyorum. Donmu duruyorum. Bir pene, omuzumdan kavrad; beni sarst, sarst: -Vire, kalk; diyorum. Bilmem grebildi mi, bilmem gremedi mi, bam kaldrp herifin yzne yle derin, yle candan gelen bir nefretle baktm ki, beni brakp lambay yakmak zorunda kaldlar. Emeti Kadn, sakl durduu karanlk keden kendini tutamad: -De ha, lamba pencerenin iinde, dedi. Btn el projektrleri Emeti Kadn'n stne evrildiler. Kadn'n gzleri kamap iki eliyle yzn kapad. Dmanlar kendilerini tutamadlar. Hep bir azdan, bir kahkaha kopardlar. Emeti Kadn'n bu hareketi, cidden o kadar tuhaf oldu ki, ben bile kendimi tutamayp glecektim. Lamba yanp oda aydnlannca, bizi basanlarn alt yedi kii kadar olduunu grdm. Bunlarn ikisi kk rtbeli iki subay veya avutu, brlerinden birkann demin beni soymaya kalkan askerlerden olduunu tandm. Biri nme dikildi: -Silah var m? -Yok; sizden nce gelenler hepsini alp gtrdler. Emeti Kadn sze kart: -Vallah, billah yok. Ded gibi hepsini aldlar. Aha ben ahidim; dedi. Ayn adam tekrar sordu: -Paran var m? -Olacak. te, bunun iinde, dedim. Ve masamn ekmesini gsterdim. Ve cebimden anahtarn karp nlerine attm. Btn param orada, bir tomar halinde duruyor. Herif ekmeyi at ve tomar karp masann stne koydu. Emeti Kadn'n gzleri yuvalarndan frlayacakt. Bu esnada kk Hasan da yatan iinde birka defa dorulup kalkmaya alt, muvaffak olamad. Ba tekrar yasta dt. Fakat, iri siyah ve parlak gzleri acayip bir diklikte odadakilerin stne sapland kald.

ki subaydan veya avutan biri: -Bu ocuk kim? Emeti Kadn, hemen atld: -Benim yavrumun yavrusu. Onun babas da sizin gibi askerdi. Seferberlikte ehit dt. Sual soran, bu cevaba pek aldrmad. Omuzlarn silkti ve bana dnp: -Bu kadn kim? dedi. -Benim ilerime bakyor. Bu srada br askerler odann iini aratryorlard. Gene geen seferki gibi, kitaplar altst olmaya, eyalar snglenmeye balad. Ben bunlara, alkn bir adam tavryla bakyorum. Yalnz, bu defter, ellerine gesin istemiyorum. Ona her ellerini uzatlarnda yreim azma geliyor. Derken esvap dolabn, sandk ve bavullarm atlar. indekileri odamn ortasna ydlar. Bu rahat ve telasz talan karsnda, Emeti Kadn hayretten hayrete dyor, iki dizi stne dorulup ileriye atlmak, bir ey sylemek, bir mdahalede bulunmak istiyor. Ben: Otur karma diye iaret ediyorum. Tekrar iki bklm olup kalyor. Ve Hasan'n kara gzleri, parl parl, dimdik bakyor. Beni her eyden ziyade bu gzler korkutuyor. Bana her eyden ziyade, bu gzler endie veriyor. Yerimden kalkp ona doru uzansam, belki btn endiem, btn korkum dalacak. Kim bilir, belki de! Odamn iindeki grltden, hala soluk alp almadn hissedemiyorum ki... Hasan, Hasan diye seslensem mi? Ya cevap vermezse. Dman askerleri, odamn iinde dnp dolayorlar, daha bir ey aryorlard. Ben dedim ki: -Ne istiyorsunuz? te her eyi aldnz. lerinden biri: -Bu eyalar saracak bir ey, dedi. Ben omuzlarm kaldrdm: -Artk o kadarn bilmem, dedim. Fakat, onlar benim yardmma lzum grmediler. kisi birden Hasan'n yatt yatan arafn; yle bir el abukluuyla ektiler ki, aman demeye vakit kalmad, zavall ocuk yere yuvarland. Cansz bir cismin dnden kan sar, bouk bir ses: Gm... Emeti Kadn ve ben, hemen frladk. ocuu yerden kaldrmak istedik. Lakin bu kk vcut imdiden kaskat olmu, arlamt ve srt zypak bir maddeyle srsklamd.

Lambay yaklatrp baknca grdm. ki kreinin ortasnda bir kk nokta. Bir kk ve siyah delik... Hasan'n btn kanlar ordan akp gitmiti. Yere serili iltenin ortasnda da, bu kandan, zift gibi kapkara, bir byk leke hasl olmutu. Sesim, boazm yrtarak bardm: -Onu siz ldrdnz. Onu siz ldrdnz! Beni, haydi oradan vire diye bir kenara ittiler. Biri kafama bir yumruk indirmek iin kolunu uzatt. Fakat, gz yerdeki cesede iliir ilimez donakald. Birbiri ard sra kfrler savurarak darya ktlar. Bu kn, bir katan fark yoktu. Kk obann ls, bizi herhangi bir tecavzden korumutu. Kk obann ls... Emeti Kadn, onun banda ulumaya balad. Ne uursuz bir gece!.. Sanki hi sabah olmayacak gibi. Sabah oldu. Ama, ne sabah! lklar iinde bir sabah. Kadnlar baryor ve ocuk hkrklar kpek ulumalarna karyor. Sanki bir gemi batmak zere. Sanki lgn bir bestekar iptidai bir orkestrada, Dnyann sonunu alyor. Ben ve Emeti Kadn, btn gece hi gzlerimizi yummamz. Ben, susarak, o uluyarak Hasan'n cenazesini beklemiiz. Sabaha kar, kadnda da uluyacak ses ve takat kalmad. Btn alamalar boazndan yukar kamayan derin bir hrlt halini almt. -Emeti Kadn, artk sus. te sra bize geliyor. Hepimiz Hasan'la beraber gideceiz, dedim. Kadn, dizlerinin stne dayanan ban kaldrd: -Ne dedn? Ne dedn? -Dediim u: Bizi de ldrecekler. Sonra btn bu ky ykp yakacaklar. Ondan sonra brakp gidecekler. -Aman, kaalm bari. Bir yerlere kaalm. -Kasan da ka para eder? Sana, kyde ta ta stne brakmayacaklar diyorum. Bir yere kam olsan da iki gn sonra alndan lrsn. -Vay bak. Yangn kokular gelmeye balad. Sahi, bir ey ttyor. Oturduum yerden kalkp Hasan'n gzlerini kapadm. Hi bu kadar canl bakan l grmemitim. Gzleri kapandktan sonra bile, kirpikleri arasndan acayip, endie verici bir bak szyor. Yznde hibir strap izi yok. Sanki ac duymadan lm gibi. Lakin, yalnz bu ocukta deil, ben savata lenlerin hemen hepsinin yznde bu skuneti, bu tatl skuneti grdm. Dudaklarnda takalls yerine rahat bir glmseme, bir gzel ryaya dalm adamn glmsemesi... lm, belki cismani hazlarn en bydr. Belki; kimbilir? Bakalm imdi greceiz.

Kk Hasan'n yzn, bir gazete parasyla rtyorum. nk, odada bir partal kee, bir kirli havlu bile brakmadlar. Darda lklar devam ediyor. Arasra tandm insanlarn seslerini duyar gibi oluyorum. Kulak kabartyorum. te bir adam avaz kt kadar baryor. -Ate camiyi saryor. Suyu buraya getirin. Bu yana... Bu, bizim mamn sesidir. Derken bir bakas: -len samanlk tututu. Gidiverin, gidiverin... Bu Bekir avu'un sesidir. br taraftan muhtar: -Bizim hatun ieride kald, yahu... Ne yapsak ki... diye baryor. imden, Muhtarn ktrm kars artk lebilir, diyorum. Birden ve uzaktan uzaa Zeynep Kadn'n sesini de duyar gibi oluyorum: -Donguzlar, donguzlar!.. Aha imdi de bizden yana gelirler. Bir atlayta soluu kapnn nnde aldm. Tam eii atlayp geeceim anda insana benzer acayip, kat ve ekilsiz bir eyle kar karya geldim. Az kalsn arpacaktm. Durdum: -Sleyman sen misin? Bir sivrisinek vzlts bana cevap verdi: -Bizim oday atelediler. zin verirsen aevinde bir kenara yatvereyim. Sleyman, bir pis yorgana sarlm, incecik bacaklar stnde titriyordu. -Git, git. Git yat. Ama buras daha salim deil ki, nerede ise, buraya da gelirler, atee verirler. Ve bunu sylerken, aklma defterim geldi. Dndm. Onu masamn stnde, kitap, kat ve gazete ynlar arasndan bulup kardm. Btn uzunluunca, gmleimin altna, gsmn zerine yerletirdim. Sonra durdum, dndm, daha ne yapacaktm? Ha; yanma bir kalem alacaktm. Kimbilir, bir daha artk buraya dnemem. te yarsna kadar yontulmu bir kurun kalem duruyor. Onu alp pantolonumun cebine soktum. imdi, artk bir daha dnmemek zere gidebilirim. Hayatmn son dakikasna kadar bamdan ne gelip, ne geecekse bu kk kalemle bu kapsz deftere yazacam. Gece karanlkta, bu milli faciann btn esrarn buraya dkeceim, onu bir tan altna brakacam. ok gemez, hayr, hayr, ya iki, ya gn sonra buralarda tekrar Trk askerlerinin ark sesleri duyulacaktr. Bunlardan bir ksmnn yolu mutlaka buraya urayacaktr ve bu zavall viraneyi gezip grmeden geip gitmeyecektir. te, tam bu gezintilerin birinde, tpk Mehmet Ali'ye benzeyen yaz bir er, bu defteri bularak subayna koacaktr. Otuz iki diini birden gsteren bir tebessmle srtarak: -Efendi, efendi una bakversene, acep, nedir ki?.. diyecektir. Subay, defterin yapraklarn yava yava evirmeye balayacaktr. Bu merak defterin son yapraklarna doru derin bir heyecan halini alacaktr. Ondan ricam udur ki, burada bana bir yabanc muamelesi ettikleri, beni kendilerinden sanmayp daima manevi bir ezaya mahkum kldklar iin

kyllere bir fke balamasn. Onlar, ben kk srtmacn ls banda affettim. Ve bu umumi facia annda hepsine, hatta Salih Aa'ya bile hakkm helal ediyorum. Bunlarn hibiri ne yaptn bilmiyor. Eer, bilmiyorlarsa kabahat kimin? Kabahat, benimdir. Kabahat, ey bu satrlar heyecanla okuyacak arkada; senindir. Sen ve ben onlar, yzyllardan beri bu yaln tabiatn gbeinde, herkesten, her eyden ve her trl yaamak zevkinden yoksun bir avu kazazede halinde brakmz. Alk, hastalk ve kimsesizlik bunlarn etrafn evirmitir. Ve cehalet denilen zifiri karanlk iinde, ruhlar, her yanndan rl bir zindanda gibi mahpus kalmtr. Bu zavall insanlardan, sevgi, efkat ve insanlk namna, artk ne bekleyebiliriz? Bu iklimin orakl, ruhlarn kurutmutur. Bu sszlk ve bu gurbet onlara mthi bir egoizm dersi vermitir. Onun iin her biri kendi yuvasnda bir kunduza dnmtr. Defteri koynuma ve kalemi cebime yerletirdikten sonra, darya ktm. Ve ar ar yangn kokularnn, dumanlarn, lklarn geldii tarafa doru yrdm. Btn kyller, kadn erkek, oluk ocuk meydanla toplanmlard. Kadnlar; buraya ateten kurtarabildikleri eyalar yyorlar ve bu i bittikten sonra her biri kendi eyasn tekil ettii kme stnde oturup alyordu. Erkekler, artk uramann, kar koymann faydaszln anlayp elleri brlerinde ayakta duruyorlard. Ben bunlara doru gittim. Etrafmz eviren dman askerlerinin halimizle alay eder gibi bir tavrlar vard. Kimi sngsnn ucu ile kadnlardan veya ocuklardan herhangi birini korkutuyor. Kimi nian alacak gibi tfeini unun bunun zerine eviriyordu. te lklar hep bir azdan o zaman kopmaya balyordu. Arada bir gene onlardan birka aralarna girip yangndan karlm eyay almaya kalkyordu. Kadnlar, Virmeyiz, canmz aln gayri... Virmeyiz. Aha, bir kuru canmz kald. Onu da aln diye samasapan birtakm eyler sylyorlard. Bu szlere, derhal tekmeler ve yumruklar cevap veriyordu. Bunun zerine bir lk daha kopuyordu. Birisi Zeynep Kadn'n nne dikilip sordu: -Yzme neden yle fkeyle bakyorsun? Altnlarn aldk diye mi? Sende daha ok var. Biliyoruz. Zeynep Kadn: -Gznze dizinize dursun donguzlar... diyordu. -Domuz mu? Biz domuz ha? Al sana, al sana... Ve Zeynep Kadn, bir sre tekmeler, yumruklar altnda bunalp kalyordu. -Hele una bak. Kz ne rtnp duruyorsun yle? Bir baka gavur, bu szlerle Emine'ye yaklayor. Emine bir maher iinde bzle bzle, kapana kapana ekilsiz bir

ey, bir boha halini almt. smail, erkekler arasnda ayakta duruyor. Yan gzle balayan sahneye bakyor. -A suratn. A bakaym. Bu adam bir Ermeni ivesiyle konuuyordu. Elini Emine'nin bana doru uzatt. Ben kyllerden birine yaklap yavaa: -Yahu bunlarn subaylar filan nerede? dedim. -Bilmiyorum gayri... Biraz tede gzme Bekir avu'un dik byklar iliti. aret ettim. Yanma geldi. -Bunlar byle babo mu? Kumandanlar yok mu? -Var. Demin buradaydlar. imdi, te orada Porsuun yannda oturuyorlar. -Ben gidip bunlar ikayet edeceim. -Nafile dinlemezler. -Yok, yok. Ben gidip ikayet edeceim. Kalabal yarp, Bekir avu'un gsterdii yana yryorum. Derhal, drt asker birden etrafm eviriyor. Tesadf. Bunlardan da hibiri Trke bilmiyor. Onlar, Rumca bir eyler soruyor. Ben Trke bir eyler sylyorum. Anlamak kabil deil. Nihayet, ii Franszca'ya dktm. Gene anlamadlar. Sonra iaretle ve tek tk hatrma gelen Rumca kelimelerle kumandanlarna gitmek istediimi anlattm. Onlar, belki kumandanlarnn beni ardn sylediime hkmettiler. Benimle yrmeye baladlar. Subaylar, Bekir avu'un iaret ettii yerde, derme atma bir adrda oturmular, bir eyler yiyorlar. Daima yanmdaki askerlerle beraber, yanlarna yaklatm. Franszca: -Msaade ederseniz, sizinle bir iki sz konumaya geldim, dedim. Drt kii idiler. Drd de birden ayaa kalkp telala bana doru yrdler. lerinden biri: -Siz kimsiniz? Burada iiniz ne? dedi. -Ben, grdnz gibi, bir sakat askerim. Bu kye ekilmi oturuyorum ve size askerlerinizin, kyllere ettikleri ezadan ikayete geliyorum. -Ne gibi? Ne gibi? -Haydi ky yaktnz. Para ve yiyecek namna ne varsa aldnz. Fakat, u biare insanlara eza edilmesinin mana ve lzumunu anlamyorum. Subay, kalarn att: -Yunan askeri yle ey yapmaz. Yanlnz var, dedi.

-Nasl yanlm olabilirim? imdi gzmle grdm. Bir oban ocuu benim evimde ldrlm yatyor. -Eh, kim bilir ne yapmtr. Bize husumet gsterenlere kar, en iddetli tedbirleri almakta mazuruz. Biz oyun oynamyoruz. Savayoruz. -Ky yakmanz, zahiresiz ve parasz brakmanz anlyorum. Fakat, tekrar ediyorum ki, kadnlara ve ocuklara edilen eza ve cefalar lzumsuz bir zulm telakki ediyorum. -Rica ederim. Kelimelerinizi tartarak syleyin. Arkasna dnp bana yol vermek isterken birden hatrna nemli bir ey gelmi gibi. -Durun, durun... Biraz gelir misiniz buraya... dedi. Ve arkadalarna Rumca bir eyler syleyerek beni gsterdi. -Siz bir subaysnz yle mi? Ne zaman? Nerede? -Umumi harpte, muhtelif cephelerde bulundum. -Kolunuzu nerede kaybettiniz? -anakkale'de... dedim. -Ha ha, yle ise siz mkemmel bir Kemalist'siniz: -Bir Kemalist mi? Evet. Fakat, anakkale'de harp ettiim iin deil, sade bir namuslu Trk olduum iin... Subaylar gldler: -Pa, pa pa... Siz tahminimizin stnde bir ateli patrioyot'musunuz. Suratm asp nme baktm. Subay devam ediyor: -u halde, niin cephenin br tarafnda bulunmuyorsunuz? Ben gene susuyorum. Subay devam ediyor: -Mutlaka, bizim buralara kadar geleceimizi tahmin etmediniz ve rahatnz bozmak istemediniz. Lakin, ite gryorsunuz ki, geldik. Ve isteseydik daha ileriye gidebilirdik. Ben susmakta srar ediyorum. -Gidemez miydik sanyorsunuz? yle bir giderdik ki... Fakat, bizim maksadmz ftuhat deildir. Biz, bar temine alyoruz. Ka yldr dmekten bkmadnz m? Siz Trkler dmekten baka bir ey bilmez misiniz? Btn cihan bar istiyor, yalnz siz, Kemalistler, atee devamda inat ediyorsunuz. Subaylardan biri daha atld ve gayet fena bir Franszca ile:

-Gnn birinde aklnz banza gelecek amma, i iten getikten sonra, dedi. -Siz gittikten sonra... dedim. -Ne dediniz? Ne dediniz? Biz gittikten sonra m? Hah, hah, biz nereye gidecekmiiz? Bizi buraya byk Avrupa devletleri, sizin aklnz banza getirmeye gnderdiler. Bu insani grevi baarmadan bir yere gidemeyiz. -ok teekkr ederiz. Fakat, u duman tten kyde yaptnz enaatler de byk devletlerin emriyle mi? Bana, ilk hitap eden subay tekrar ayaa kalkt. Kepini bana geirdi. -Haydi gidelim, bakalm, neymi bu enaatler... dedi. Ben nde, o arkada kye doru yryoruz. Gittike tekrar kulama lklar gelmeye balyor. Subaya dndm: -Hep irretliklerinden, hmp irretliklerinden... dedi. Eminim, oraya vardmzda, btn bu grltleri hakl gsterecek hibir msbet vakaya tesadf edemeyeceiz. Geri kyller arasnda, kk Hasan'dan baka ne bir len, ne bir yaralanan vard ve askerlerin halka yaptklar ey nihayet zalimce bir satama hududunu amyordu. Lakin, dman askerlerinin asl bu tarz hareketleridir ki, bana herhangi bir katliamdan daha ar, daha ac geliyordu. Subay, szde ciddi bir tahkikata balayan bir adam gibi Trke bilen askerlerden biri vastasyla kylleri birer birer sorguya ekti. Kamsnn ucu ile soraca kimseye (kalk) iareti veriyordu. Sonra sorularn sralyordu: -Adn ne? Ka yandasn? Seni dven veya yaknlarndan birine bir kt muamele eden oldu mu? Bir eyden ikayetin var m? Tercman bu garip sorular Trkeye evirdike benim kanm dalga dalga tepeme kyor. Ortaya atlp her sorguya ekilen kyl yerine cevap vermekten kendimi g zaptediyorum. Hele kylnn aka, dobra dobra sylemee balarken tercmann, yava sesle dnp bsbtn baka ekilde anlatmas beni ileden kard. Subaya doru yrdm: -Bu yaptnz bir komedyaya benziyor dedim. Bu adam kyly istedii gibi konumaktan menediyor. Bin bir trl tehditle szlerini azlarna tkyor ve birok szleri de size yanl naklettiinden eminim. Subay, yzme sert sert bakmakla yetindi. Tekrar askerine dnp (sen buna bakma) der gibi bir eyler syledi ve kaba ve gln oyununa devam etti. Kyllerin kimi kekeliyor, kimi aklnca, bir politika yapmak iin bir eyden ikayeti olmadn sylyor. Kadnlar ise hemen umumiyetle alamaa balyordu. Yalnz Zeynep Kadn alamad. Bir Orta Anadolu kraln andran ehresi her zamankinden daha sert, daha yalnd ve sesi bir dii kurdun ulumasna

benziyordu: -Evimi yaktnz. Harman yerindeki budaym yaktnz. Btn param, altnlarm aldnz. Gelinlik kzlarmn boyunlarndaki Mahmudiyelere kadar neyimiz varsa aldnz. imdi de gelmisiniz; u altmdaki yata yorgan almaa alyorsunuz. Donguzlar, donguzlar... Tercman: -Kadn, ok ileriye varma, diyor. Bu sylediklerini olduu gibi kumandana anlatrsam seni berbat eder. Akln bana al. -Hele hele, u dedne bah... Benim bundan sonra neden korkum olacakm. (Gsn barn aarak) Aha, al canm; aha al canm... Tercman kendi kendine sylenir gibi. -Peki, peki. Haydi otur yerine. Amma belaya attk ha... diyordu. Fakat Zeynep Kadn bir nevi cezbe halinde idi. -Mal gittikten, yiyecek, iecek kalmadktan sonra cann ne hkm olur? imdi de namusumuza, rzmza el uzatmaya baladnz. (Kzlarna ve gelinlerine dnerek) Ne susuyorsunuz? Syleyin be!.. -Sus vire kadn, sus! Tercman, bir bakasna gemek istiyor. Zeynep Kadn bu sefer, Emine'yi gstererek: -Aha, buncaza ka defa, bizim gzmz nnde dokunmak istediler, diye bard. Tepeden trnaa kadar titredim. Tekrar subaya dnerek: -Bu kadnn, hi deilse heyecan size bir ey ifade etmelidir, dedim. Tam bu srada yz yz elli adm tede, bir ke banda Emeti Kadn, kk Hasan'n lsn srtna yklenmi, bin zahmetle, iki bklm yrmee alyordu. -Amann, amann, amann... Koarak yanna vardm. Beni nnde grnce: -Senin ev de yanyor. Senin evi de yaktlar. ocuu zor kurtardm. Vy anacm, vy; diye sylendi ve srtndaki dramatik yk ile Shakespeare'in cadlarndan biri gibi yere yuvarland. ocuu bir kenara yatrdm ve kadn omuzlarndan tutup taa dayadm. -Aman, amann... Ne de arm bu ocuk? Hi de byle deildi... Saatlerce arkamda, kucamda tardm da of demezdim. imdi bak... uracktan uraca yryemedim. Dizlerim kesiliverdi... Aman, yeti evin yanyor! Kesik kesik, soluya soluya konuuyordu.

Belki birka para eyam kurtarabilirim midiyle eve kotum. Lakin, ok ge kalmm. Para para alev dilimleriyle yalanan koyu bir duman kk kerpi binay epeevre sarmt. Yapacak bir ey kalmamt. Geriye dnmek zere iken hatrma eeim geldi. Ahr tarafn henz bsbtn ate sarmamt. Bir tekmede kapy ittim. Dnyadan habersiz hayvan telasz, kaygsz bana bakyordu. Onu, ite kaka zorla darya kardm. Ya Sleyman?.. Avazm kt kadar bardm: -Sleyman, Sleyman... Hibir ses bana cevap vermedi. Gzlerim, dumandan yanarak akyordu ve hanerem zifir tkal bir boruya dnmt. Artk sesim kmyordu. Sarho gibi sendeleyerek Emeti Kadn' ve Hasan' braktm noktaya dndm. Bir de baktm ki Emeti Kadn yapayalnz, san ban yoluyor: -Aldlar, aldlar gtrdler yavrumu... Nereye gtrdler? Ne yapacaklar? Dizlerim tutmuyor ki, arkalarndan koup erieyim. -Emeti Kadn, ben gidip anlarm. Ve tekrar meydanlktaki kalabala karp rastgeldiime soruyorum: -Yahu, Hasan'n cenazesini alp gitmiler... Grdnz m? Ahmak ahmak yzme bakyorlar: -Hangi Hasan? Ne cenazesi? Hibirinde anlay namna bir ey kalmam. Sanki her birinin kula ile beyni arasnda bir uurum alm gibi... Demin, halk evirmi olan dman askerlerinden de eser yok. Hepsi bir yana dalm. Ben, Hasan'a midimi kesip, kah Franszca, telamla alay dair bir bilgi almak iin bizim kyllerden onlara kouyorum. Birinden brne gidiyorum. Kah Trke, kah yarm yamalak bir Rumca ile soruyorum. Hepsinde, benim bu eden bir tavr var. Hibirinden ciddi bir cevap alamadm.

Nihayet, Emeti Kadn'a grnmekten korkarak, ben de gittim, kyllerin arasna sokuldum. Kendime bir yer bulup oturdum. imdi herkeste bir (ne yiyeceim) endiesi var. Dn akamdan beri azlarna bir lokma koymam ocuklar, durmakszn alyorlar. Kocakarlar, Zeynep Kadn'dan rnek alp mtemadiyen svp sayyorlar. Gen kzlar gen kadnlar, gzleri korkudan bym, rkek rkek etraflarna baknyorlar. Erkeklere gelince, hep bir arada yava yava konumaa balyorlar. Bana hi kimse bir ey sylemiyor. Omuz omuza, diz dize oturmu olmamza ramen, ben hala her birinden yzlerce fersah uzaktaym. Yalnz, Emine ile aramzda gizli bir ainalk ba gerilmi gibidir. Kalabaln iinde yan gzle birbirimize bakyoruz. Fakat, bu ani ve gelip geici baklarda neler yok! Onunkiler; beni kurtar diyor. Benimkiler; peki, kurtaracam diyor. Onunkiler; senden baka kimsem yok diyor. Benimkiler; ben de senden bakasn dnmyorum diyor. Sonra birlikte, bizi kurtaracak olan areleri aratryoruz. -Kaalm m?

-Kaalm. -Nereye? -Hele bir gece olsun. Ya bizi ele geirirlerse? -Ele geiremezler. Geirirlerse de ben kolayn bulurum. -Sen bulursun.. Evet; ben yalnz sana inanyorum. Hibir zaman insan gzleri bu kadar dile gelmemitir. Emine'nin duru ve solgun yz stnde, bunlar alevden iki ses gibi... Ve bu seste, byk sahne orkestrasnn btn perdeleri, btn beste ve ahenk ayrntlar var. Sanki dramatik musikinin btn kadn kahramanlar her biri kendine mahsus strapla kvranarak, haykrarak, gzmn nnden geiyorlar. Ben, yangn zifiri ve insan kemii kokan bu trajedinin iinden bu ezeli facia sembollerine doru uzanyorum. Ve onlarn hepsi Emine'dedir. Ne kadar da szlm! Sanki bir usta sanatkarn grlmez eli dn geceden beri, bu yz, bu yanaklar, uzun bir perhiz ve ileden sonra sa'nn tasviri nnde dua eden stmal azizelerin yanaklar gibi ukurlatrmtr. Alnna, derin bir dncenin asil glgesi dm. Gerdan bir kuunun boynu gibi uzamtr. imden kendi kendime diyorum ki: Seni bu hale getiren felaketi takdis edeceim geliyor. Yanbamda birisi bryle konuuyor: -Harman yerindeki ekinlerden hepsi yanmad. Acep, geriye kalanlar bir ie yarar m? -Azck yank kokar sanrm. -Benim aklma bir ey geliyor. Bunlar bir iyice ykadktan sonra dsek, biraz da kepekle kartrsak... -Eh, ziyan vermez. u oluk ocuun kursana bir ey girmi olur. Btn bu kayglardan ne kadar uzam! Artk, mide, kursak diye bir eyim yok. Yalnz ruhtan, histen, sevgiden ibaret ate haline girmi bir dnceyim ve uuyorum, uuyorum ve bu yanm kyn klleri arasndaki bu kck insan kmesi, bana bozulmu bir yuva kenarnda bir karnca birikintisi gibi grnyor. Ben ve Emine bunlarn stnde karlkl iki alev paras gibi uuyoruz. Yanbamdakiler, yeryzne ait konumalarna devam ediyorlar. -Bu akam, gidecekler galiba... Hepsi aada, ovada toplanyorlar... -Ben de grdm. Hayvanlarn, yklerini hep hazr etmiler. Biraz nce kurnandan adr kurulmak zere idi, sonra vazgeip toplamaa baladlar. -Durup ne edecekler ki, onlar da bizim gibi a kalrlar. -Amma da canavar heriflermi be... Her eyi silip sprdler. Ne stte, ne altta kodular. -br kylerde de byle mi yaptlar acep? -Ne olacak sankim, gitsen sana hayrlar m olur? Bir baka ses bahse karyor: -Git bakalm, bizim Aaya... sana zrnk verir mi? Aha

onun evini yakmadlar. Tahl, saman, arpas, hayvan olduu gibi duruyor. Bak, imdi grnr m? -Ne etti de ban kurtard? -br sefer gelenler yok mu? te, iini onlar yoluna koyuvermiler. Onlardan bir kat alm, vesika m, ne diyorlar; onu gsteriverince -Sana ziyanmz olmaz, rahatna bak- diye ekilirlermi. -Bizim mam da yle olacak. Meydanda hi grnmyor. Geen sefer, o da Salih Aa'yla beraber gittiydi ya... Baka bir anda, beni kudurtmaya yetecek bu szler karsnda, imdi tamamyla kaygszm. Varsn, iini uydursunlar. Varsn, bu perian, plak ve biare kalabalk da alktan kvrana kvrana lsn. Benim ne yemee, ne imee ihtiyacm var. Akam, karanlk basnca, Emine'yi alp gideceim. Bir srnn iinden bir kurt, bir kuzuyu nasl kapp giderse yle alp gideceim. Kyn snrn aar amaz, yanyana bizim hatlara doru koacaz. Onu, yorulduu vakit srtma alacam. O kadar hafiflemi, o kadar hafiflemi grnyor ki, onu, bir ku gibi tayacam tahmin ediyorum. Eer bunu yapmayacak olursam i iten geecektir. Bu gece, dman askerleri, gndzn peyledikleri gzel kzlarn ve gen kadnlarn hep stlerinden geeceklerdir. Yaptklar fecaatlar ancak bununla tamam olacaktr. Zira, hibir katliam bunsuz yaplmamtr. Yakp ykarken hayvanlaan insanlar, atele, talanla teskin edemedikleri kt hrslarn, nihayet hayvanln en yksek bir ifadesi olan cebri temellkle yattrrlar. Zaten, cinayet bundan baka bir ey midir? Bir adamn kanna girmek, bir kadnn rzna gemek, bunlar hemen hemen e manal tabirlerdir. Ben, u anda kurban durumunda olmama ramen bu tabii hadisenin badndrc vahiliindeki korkun srr tahlil edebiliyorum. Dememi miydim ki herkese ve her eye artk baka bir cepheden bakyorum. Ademoullarnn ilerindeki uurum, artk benim gzlerimi karartmyor. nk, bende medeni insan hassasiyetinden gitgide hibir eser kalmyor. Btn toplum balarndan syrlm, bu kuru ve plak tabiatn ortasnda, bu yar plak insanlar arasnda, kovuundan dar atlm iptidai bir mahluktan hi farkm kalmad. Artk, bir an iin olsun, igdlerimin stne kp soyut ve genel fikirler mntkasna kadar ykselemiyorum. Ancak, cinsiyetimin sesini iitebiliyorum. Bu lm ve alk havas iinde, bu ses, bence btn ilahi ve akli hakikatlere bedeldir. te, akam oluyor. Eref saat yaklayor. Emine'ye, bir sr sargl kadn ve erkek balar arasndan hazr msn? der gibi bakyorum. Birka saattir, hareket hazrlklarn yapmak iin bizden uzaklaan dman askerleri gece etrafmzda dolamaa baladlar. Gen diilere satayorlar ve sadan soldan sz atyorlar: -Kz, gel sana yiyecek vereyim. -Pit, pit, yeil gzl, bana bak. -Ban evirme yle. Bana kzgn msn? Ne yaptm ben sana?

-Brakmam seni. Seni alp Atina'ya gtreceim. -Beni, istemezsen, seni kumandann yanna gtrveririm. O sana para verir, yiyecek, giyecek verir. Bak, bak ayaklarn plak, onlara gzel kunduralar istemez misin? Yava yava bu dil akalar el ve ayak akalarna evriliyor. Zavall kadncazlar, zavall kzcazlar yegane korunma aresini birbirine sokulmakta buluyorlar. Sokulduka skyorlar. Adeta, kocaman, yekpare bir cisim haline girdiler. lerinden bir tanesine bir el uzand, bir ayak drtt m, hepsi birden bir lk koparyor. O vakit askerler azyor: -Al sana, al sana. te imdi barn. Ve lklar yrek paralayc bir raddeye kyor. lerinden bir tanesi, vahi bir aka yapt: -imdi, etrafnza evleri yaktmz eczalardan dkeceiz ve onu ateleyeceiz. Hepiniz bir arada cayr cayr yanacaksnz. Lakin hepinizin birden ldnz istemeyiz. Hele gzel, gen kadnlar mutlaka kurtarmak isteriz. Bunlardan arzu eden kalabaln iinden ayrlsn ksn... imdiden lm kokan bir skut bu akaya cevap verdi. O ana kadar, hep elleri kuanda, ayakta duran kk smail'in dizlerinin ba zlp bulunduu noktaya dt. Zeynep Kadn teranesini bouk bir sesle tekrar etti: -Donguzlar, donguzlar... -Hey donguz, bu kzlar senin neyin oluyor. -Elinin kr oluyor. -Ne dedin? Ne dedin? Zeynep Kadn' bir iyi pataklamaa baladlar. Ben atldm: -Ne yapyorsunuz? Kadncaz ldrecek misiniz? -Vire otur yerine be. Sen ne karyorsun? Ve bir dipik darbesi beni yerime oturttu. Alacakaranlk, bu faciann stne yava yava bir kara tl perde gibi iniyor. ehreler gitgide siliniyor. Lakin, ben her bam yana eviriimde, be on kafa tede, Emine'nin bana dnm yzn hala grebiliyorum. Geri; bu yzn btn izgileri erimi, geceleri bahelerde grlen iri iekler gibi anonim olmutur. Ama, ben gene ne demek istediini hissediyorum ve yanna yaklap konumak iin karanln biraz daha koyulamasn bekliyorum. Fakat, ite ikinci bir lk. Nedir? Ne oluyor? demee kalmad, kmemizden bir parann, bir vcuttan bir uzuv gibi zorla

koparlarak, srklendiini grdm. O nokta, bir alabora oldu, bir toza dumana kart. Bu, Emine'nin ve grmcelerinin bulunduu nokta idi. Kadnlarn arkasndan bir ylan gibi yerde srnerek uzandm. Sesimi mmkn olduu kadar alaltarak: -Emine, ayaa kalkmadan benim gibi srnerek hemen arkaya doru ekil. Erkeklerin arasna katl. Fakat yava yava... ha yle, ha yle... Emine ayaa kalkmadan benim gibi srnerek hemen adm adm geri ekildi. Dmann alp gtrd Mehmet Ali'nin kz kardelerinden biridir. Gecenin iinde gittike uzaklaan feryatlar iitiliyor. Biz tam kmenin ortasna sokulup duruyoruz. Emine'nin kulana fsldyorum: -imdi benim yanm sra gel, sakn ban kaldraym; belini dorultaym deme. Daima byle, yerde srne srne... Kyllerden birkann bize eilip baktn hissediyorum. Fakat, herkes hayret ve dehetten o kadar donmutu ki, kimsenin kimseye dikkat edecek hali kalmamt. u dakikada, ben Emine ile sarma dola yatsam gene kimsenin umurunda olmayacaktr. Emine ile uzun bir mddet omuz omuza dayanp soluk aldk. Biraz da etraf dinliyorum. Sr, kendi iinden kurbann verdikten sonra bir zaman sessiz ve hareketsiz kald. Hatta Zeynep Kadn bile susmutu. Ama, askerler gene ayn taarruz noktasndan satamaya baladlar. Gene, yar tehdit yar aka konuma sesleri: -Ne alyorsun? O alp gtrdkleri senin kardein miydi? Ona bir fenalk yapmayacaklar ki... Gel, istersen, seni onun yanna gtreyim. Kyller tarafndan t yok. Bu szleri, br taraftan, kahkahalar, iren ve vahi kahkahalar izliyor. Sonra gene bir homurtu, bir fslt... Elli, altm kiilik bir insan kmesinin can korkusundan solumalar ve gece... ve nerede balayp nerede bitecei bilinmeyen bir gece... Emine'ye: -Biraz daha uzaklaalm; dedim. Ve daha yava sesle, azm kulana yaklatrarak ona niyetimi bildiriyorum: -imdi byle, srne srne, kalabaln br tarafna ktk m i kolay, mezarla gider saklanrz. Ama kalabaln arasndan ktktan sonra da gene byle yryeceiz. Emine hi cevap vermiyor. Fakat, btn dediklerimi sessizce yapyor. Batan baa kei ve teke kokan bu kalabalk iki al hayvan gibi burun buruna fsldaarak yzkoyun yrmemizde hibir acayiplik sezmiyor. Sanki, ezelden beri hep byle yrmeye almz gibi... Yalnz, dipiin arpt omuzbam dehetle szlyor. -Biraz dur Emine. Son emberi yarp kmak zereyiz. Fakat, bende imdiden takat kalmad. Dipik darbesiyle szlayan sol yanma dayanarak ilerlemekte hayli azap

ekiyorum. Emine benim medium'um gibi olduu yerde kprdamadan kalyor. Bu srada, dman askerleri ikinci bir kurbana pene salm olacaklar ki, bir lk daha kopuyor. Bu sefer grltnn iine birtakm erkek sesleri de karyor. Bizim braktmz noktada bir kzlca kyamet kopuyor. Bir bouma, bir didime... ve havada kamlar aklyor. Halk, iki zt ekiin etkisi altnda bir kitle gibi bir ne bir arkaya alkaland. Kitleden bsbtn ayrlp eitli ynlerde kaanlar oldu. Emine'ye dedim ki: -imdi tam frsat: Haydi kalk. Biz de kaalm. Emine ile ben, ta ynlarnn, devrilmi kazk veya araba tekerleklerinin ve daha baka ykntlarn stnden atlayarak, komaa baladk. Tam bu srada, havada kurunlarn vzladn iittik. Emine: -Amann bize atirler, diyecek oldu. Ben elimle azn kapadm. -Sus, sus. Hemen u duvarn arkasna saklanalm. Yanan evlerden birinin scak klleri iine atlyoruz ve kerpiinin samanlar henz ttmekte olan bir duvar artn kendimize siper yapyoruz. Tamamyla bana yaslanm duran Emine'nin kalbi kt kt atyor: -Bu kadar korkma, bu kadar korkmak iyi deildir. Sonra ne yapacamz arrz. Fakat silah sesleri devam ediyor ve halk bararak kayor. Gecenin iinde birok ayak sesleri pat pat saa sola, yana arkaya dalyor, yaklap uzaklayor. -Emine, ha bir gayret daha, dedim. Bizim evin dirseini dnp karki yokuu tuttuk mu, soluu mezarln iinde alrz. Gene de kalka komaya baladk. Bize, dman askerleri kaan kyllerin arkasndan kovalyor gibi geliyor. Bunlarn her biri delice her yana kurunlar yadrp duruyor. Birden Emine'nin sendelediini hissettim. Benim -Ne var? Ne oldu? diye sormamla, onun: -Vuruldum demesine vakit kalmad, ben de, sa brmde tuhaf bir darbe duydum. Fakat, dilerimi skp belli etmeden ve sendeleyen kz elinden kavrayp, yar srkler, yar tarcasna ileriye gtrdm. Bizim evin dirseini nasl getik? Mezarln yolunu nasl trmandk? Bilmiyorum. kimiz birden mezar talarnn arasna dtmz vakit, artk ne bende, ne onda kprdayacak mecal kalmt. Emine: -Ben bittim, dedi. -Nerede bakaym yaran, nerede? Emine sol kalasn gsterdi. Elimi kalasnn stnde gezdirir gezdirmez elimin kana bulandn hissettim. Benim de brmden bir ince sznt ta bacama kadar akyor. Ne yapacam arm bir halde, bir sre Emine'nin yzne bakakaldm. Sonra, birden aklma, st gmleimi

yrtp ona ve kendime imdilik bir sarg yapmak fikri geldi. nce, bin zahmetle ceketimi kardm. Emine'ye: -u gmleimi de sen kar.:. dedim. Gmlein bir ucundan ben, bir ucundan da o tuttu. kiye ayrdk, bir parasn uzunlama katladk ve gene bir ucundan o, bir ucundan ben tutarak yaral kalaya sardk. Emine yasland yerden davrand: -Ne! Sen de mi vuruldun? diye haykrd. Bu ses bana umulmaz bir g verdi: -O kadar ar bir ey deil. Bir kurun, sa brm izip gemi olacak. Ama biraz kanyor, dedim. Emine bir hemire efkatiyle, karanln iinden, ellerini bana doru uzatt. Geri ne yapacan bilmiyordu. Geri, bu eller benim vcudumun zerinde bo yere dolayordu. Geri onlarda, ne bir stanbul hanmnn ellerindeki beyazlk ve yumuaklk vard, ne de bir zambak gibi gzel kokulu idiler. Fakat, kana bulanm toprak iinden bana doru uzunan bu kat, sert derili, beceriksiz eller lmle dirim arasnda bulunduumuz u anda, bana btn aclarm unutturmu, bedenimi kasp kavurmakta olan hummaya bir uhrevi zevk vermiti. Gzlerimi kapayp bir serin ryaya daldm. Bu ryada, Trk kyls ile, Trk entelekteli arasndaki ackl davadan hibir eser kalmadn grdm. Emine'nin bir aa dalna benzeyen kollar benimle o husumet ve ilgisizlik dnyas arasnda kaln ve salam bir bad. Kyde geirdiim iki yllk zaman iinde, bana bir cehennem azab ektiren btn tiksintilerim, fkelerim, gayzlarm, isyanlarm, umutsuzluklarm sa brmdeki yaradan szan kanlarla beraber akp gidiyor. Sanki iimin ufuneti patlayp bu delikten boalyor gibi... yle bir rahatlk, yle bir rahatlk hissediyorum ki... Emine'ye: -Brak beni, bam biraz dizine koyaym, dedim. smail'in kars biraz irkilir gibi mi oldu bilmiyorum. Fakat, ben onun cevabn beklemeden bam dizleri stne braktm. Uzaktan uzaa gelen katliam grltleri kulaklarmdaki stma uultularyla karyor. Nice zamandan beri bu kadar rahatlk ve skun hissettiimi bilmiyorum. Meer, bir cad kazan gibi kaynayan kafamn biricik ihtiyac byle bir dize yaslanmaktan ibaretmi. Ka yldr, evet ka yldr, annemin dizleri topran altnda rmee gittii gnden beri hi bunun kadar yumuak bir yastk bulamamtm. Emine, yaramn stne, gmleimin parasn katlayp koydu. Daha nce yrtt kenaryla da gvdeme sarp balad. Sonra kardm ceketimle srtm rtt. -Biraz uyuyaym, afaa doru yola karz. Tanyeri aarmaya balarken beni mutlaka uyandr, dedim. Emine, dediim gibi yapt. Fakat ben kalkacak halde miyim? Koynumdan

defterimi ve cebimden kalemimi kardm. Sabahn alacakaranlnda u son sayfalar bin zahmetle ve yalnz stma ateinin verdii insan gcnden stn bir kudrete dayanarak yazyorum: u yazyorum kelimesine geldikten sonra artk en son szm bitirmi olduuma hkmetmitim. Meer, asl facia bundan sonra balyormu. Emine'ye: -Kalk, dedim. Bir trl yerinden kmldayamad. Sol baca hibir hareket yapacak halde deildi. Yavrucak, ne kadar gayret ettiyse olmad. -Davranamirim; davranamirim, diye inliyordu. Bize, gene yalnz yol grnd. Bu defteri Emine'ye teslim edip tek bama, yar a, yar plak ve brmden kanm szarak bitmez tkenmez uzaklara doru yryeceim. SON ::::::::::::: TRK EDEBYATINDA YABAN YABAN'n yaymlanndan hemen sonra, Hakimiyet-i Milliye gazetesinin sanat stununda Reat Nuri Gntekin, romann etkisinden hala kurtulamadn belirttii yazsnda, Yakup Kadri'yi byk bir haileci (tragedya yazar) olarak selamlar. Ona gre, romancnn gzlemi dorudur. Bununla da kalmaz, Yakup Kadri'nin, nedenlerine deinerek sergiledii, ama zm nermedii sorunun, halk kurtarmann yolunun ne olduunu aklar. alkuu yazarnn bu ilgin yazsn, bu nedenle olduu gibi alyoruz: Yakup Kadri Bey'in bir roman kimseyi lakayit brakamaz. O sanat veya zevk kaidelerini mevzuun kendinde vcude getirdii emsalsiz heyecana serbeste feda edebilir. Biz de bu kaideleri onunla birlikte unuturuz. nk bizi, kitaplarnn daha ilk sahifesinden elimizden tutarak, sanatn ve zevkin mdahalesine tahamml olmayan canl, zl, hayatn uultular ile dolu bir aleme gtrr. Ve son sahifeyi kapadktan sonra da o alemin fsunundan kurtulamaz, iinde yaamakta, muztarip olmakta devam ederiz. Bilhassa muztarip olmakta. Zira Yakup Kadri Bey'de, hayat telakkilerinin belki en necibini tekil eden bir hassa vardr ki, o da faciay grmek, duymak ve hissettirmek hassasdr. Yunan hailesi zamanmzda da mergup olsayd Yakup Kadri Bey bu edebi tarz Aeschylos'un ykselttii mertebeye kadar karrd. Kendisinde haile hassasnn en kudretli eklini tayan Yakup Kadri Bey, onu edebiyata nakletmekle her saha ve mevzuda heyecandan ibaret olmas lazm gelen bu edebiyata mstesna bir unsur getiriyor. Bu itibarla Yakup Kadri Bey'e byk bir haileci diyebiliriz. Bunlar geenlerde kan eserinde, Yaban'da her zamandan ziyade hissettim. Memleketimin en nazik davalarndan birini detii iin mi beni en hassas tarafmdan vurdu, bilmiyorum, fakat diyebilirim ki Yakup Kadri Bey'in, sanat kaidelerine gre en itinasz

yazlm heyecan ve teesr hasl etti. Bunu herhalde mellifin mstesna teheyyc ve teessr hassasna medyunum. Aferin o edibe ki basit, hatta mptezel tehyi vastalaryle, srf kendi hassasiyetinin zenginlii sayesinde, hiddet veya nefret uyandrmas icap eden mevzular bile efkat, sevgi, fedakarlk ihtiyac gibi ruhi haletler yaratc birer ahlaki kymet seviyesine karr. ::::::::::::: Orta Anadolu'nun kk bir kyne yerlemee gelen malul bir ihtiyat zabiti, o kyde evvela bir infisah unsuru eklinde grnr: Ekmeini topran hain ellerinden lokma lokma koparan insanlara adalet, ak, efkat ve samimiyet gibi medeniyet unsurlarndan bahsetmek o insanlar ihtiya ve itiyatlarnn alemi dnda bir aleme gtrmek istemektir ki, bunun ilk douraca his, husumettir. Gen zabit tenevvr etmi her Trk'n ifa eylemek istedii ve ekseriya edemedii bir vazifeyi deruhte etmi bulunuyor. Filhakika bu vazifenin memleketimize kar grlecek vazifelerin en kudsisi olduunu anlamam hemen hibir Trk yoktur; fakat en ou bunu, tahakkuku imkansz bir hayal gibi senelerce sayklamtr. te, Yakup Kadri Bey'in kahraman hayallerini, mefkurelerini tahakkuk ettiren Trklerden biridir. Onun azmine mstesna bir kymet veren de karlat mukavemettir. Vatann en derin yerlerinde vatanszlk bulmak, yurdun esas unsurlarndan yurda kar bir nevi yabanclk grmek: Ac, fakat mnevverin tatmas lazmgelen bir mahededir. O, bu sayede, memleketin muhtelif kuvvetleri ne suretle tevezz ettiini, manevi kudretinin, maddi servetinin nerelerde bulunduunu, hangisine ne zaman ve ne mnasebetle mracaat edilebileceini renir. Yoksa fikri veya ahlaki kymetler ayn nisbette her tarafta dalm bulunsa bugn yalnz milli davalar deil, beeriyet davas bile halledilmi bulunurdu. Bu suretle muazzam bir husumet duvarna arpm olan gen zabit girdii muhitin dmanln iki suretle celbeder. Evvela bir ehirli, kyllere yabanc, hlasa bir Yaban olduu, sonra memleket, adalet sevgisi telkin etmek istedii iin. Fakat o, bilmiyor ki, yegane kusuru dt muhitin itiyatlarn bozmu olmaktr ki, bunu hibir muhit affetmez. Dier bir hatas da kyllere akl lisan ile hitap etmek istemesidir: Ancak yle necibane bir hata ki, memleketini, onun fikri, ahlaki, bedii kymetlerini sevenlerin hepsi der. Halbuki ayn kyllerin iinden onlar kurtarmak azmiyle kacak olan herhangi bir fert, hemerilerini zorla, fikirlerini sormakszn kurtarmaktan baka yol olmadn grr, bilirdi. Bunu, Yakup Kadri Bey'in de bildiine phe yoktur. Maksad, yakn tarihimizin en mhim bir zamann, davalarmzn en can alacak safhasn kaydetmek olmu ve bunu, mstesna bir muvaffakiyetle yapmtr. Bu cesurane kitap elem ve hznle fakat midi krmak deil, bilakis kuvvetlendiren bir elemle, memleketi daha ok sevdiren bir hznle doludur. Aradan krk sekiz saat getii halde kendi hesabma hala bu hznn tesiri altndaym. Memleket ak bu kadar kuvvetli mi idi ki onu, en korkun mahedeler bile soutmak deil, tedit ediyor? Sevginin son hududuna vardmz zannettiimiz vakit, onu daha ileri gtrmek mmkn olduunu kefediyoruz. Yakup Kadri Bey'in kitabn okuduktan sonra memleketimi bir kat daha sevdim. Yakup Kadri Bey biliyor mu ki, Yaban, aheseridir? Ona bu kitab yazdran his teessr m, efkat m, vatan ak m, insan dmanl m,

syliyemem. Fakat syliyebileceim bir ey varsa o da Trklerin bu kitab, her Trk'n ezberlemesi icap eden bir kitap, Trk edebiyatnda mstesna bir yer tutacak bir eser olduuna inanmalar lzumudur. Kadro dergisinde kan yazlarda da, Yabana getirdii tez asndan sahip klr. Kalknma ve ada uygarla ulama savanda romanda anlatlanlar veri kabul edilir. Ta-Hay imzasyla yaymlanan (s. 15, Mart 1933) yaznn bana konan not, Kadro'nun tutumunu aklar. Kimi blmlerini setiim yazda ise halktan uzak dm aydnlar eletirilir: Kadro'nun yaznn bana koyduu not: Arkadamz Yakup Kadri Bey'in son eseri olan Yaban romam hakknda, Afyon'da nerolunan Tapnar mecmuasndan aadaki yazy alyoruz. Bu yaz, yeni neslin fikir uyanklnn en hareketliliinin son tezahrlerinden biridir. Trk edebiyatnn son devrinin en kuvvetli ve henz kendi sahasnda yegane orjinal eseri olan Yaban hakkndaki tahlillerimizi biz de gelecek nshada vermee alacaz. nklap nesli fikir sahasnda, edebiyat sahasnda ve dier sanat sahalarnda her gn yeni bir eserle ahsiyetini verir ve ftuhatn derinletirmeye alrken, fikirde istiklalin ve sanatta ahsiyetliliin ve orijinalliin heyecann tatmam olan eski merutiyet mnevverliinin, filvaki, her admda hcumlarna ve itaplarna maruz kalmaktadr. Fakat hadiseler gen inklap neslinin veya inklap dnn zaferi istikametinde inkiaf ediyor. Trkiye'nin her bucandaki genlik teekkllerinden duyulan sesler zaferin alametleri ve aadaki yaz ise, bu alametlerden yalnz biridir. Bizim gibi yabann biri; yani Trk okumuu. Niin garip buluyorsunuz? Bu toprakta okumularn yabandan fark ne? Alfabeyi skenlerin hepsi birden, kendilerini kmeden stn ve btnden ayr grmyor mu? te Yakup Kadri, bu romanyla, bizim diyarda ilk defa bu mevzu zerinde, hem de dokunakl konuandr. 315'inci sayfay devirinceye kadar kafam burkuldu, gnlm kanad, sinirlerime fel geldi, kan damarlarm iti; ve ben'im eridi, rzgarlarmzn srtna atlad, yaylamzda dolamaa kt, hala geri gelmedi. stiklal mcadelemiz, her mariasiyle, yerli ile yabann bir boumas idi ve Yakub'un kitab, bunun bir remzidir. Kemalizm, Trk kylsne Efendi dedi. Fakat Trk kylsnn ruhu, durgun ve derin bir sudur. Bunun dibinde ne var? Bir yaln kaya m, bir yumuak kum tabakas m? Bunu anlamay da, kafas ile gnln bu topraklarn strabna verecek bir nesilden, artk bekliyor. Bu topraklarda, on konserve kutusunun ei olanlar! Siz, Kemalizm davaclar deilsiniz; bo yere tnemeyin ve tmeyin!.. Mektep grm bir stanbul ocuu ile bir Anadolu kyls arasndaki fark bir Londral ngilizle bir Pencapl Hintli arasndaki farktan daha byktr. Usta! Bunu yazarken senin elin mi titredi? Bunu, bouarak yaarken, benim de alnm izgilendi, salarm aard ve belim bkld. Kalemin krlsn Usta. Niin bizi tatl mnevverlik uykumuzdan uyandryorsun? Niin bizi hlyalarmzla babaa brakmyorsun? Niin bizi saran ve harap eden plak realite ile kar karya koyuyorsun? Biz, milleti, var biliyoruz; onun tariflerini mnakaa ediyoruz; onun namna konuuyoruz. Fakat sen, niin bize dili, i ve kltr, mefkuresi bir olmam bir kalabal gsteriyorsun? Ve diyorsun; Sen dervi olamazsn!..

Senin bu kzolankz mevzuumuza yaln kaleminle dokunmak delikanllndan, daha oooook eyler bekliyoruz; nk ayarl millet yaratacak sanat eserleri iin dudaklarmz, heeeey! ark yrtklarndan dklen atlaklara benzedi. Trk mnevveri. Bu kitab oku da, kendinin ne matah olduunu dnmee bala artk! Zira bataklklar kurutulacak: Ne slk ne solucan!.. Vedat Nedim Tr de (Kadro; s. 16, Nisan 1933) gerei dile getirdii iin Yakup Kadri'yi alklar. Bu romanda ky ve kyl evresinde rlen edebiyat maskesinin alaa edildiini belirterek Trk sanatsna toplumsal birgrev ykler: Yakup Kadri, asrlarn ufunet ve cerahatini iinde tayan byk bir bana neter vurdu. imdiye kadar Trk ky ve Trk kyls etrafnda rlen edebiyat maskesini erkek bir jestle alaa etti. Maskenin alaa edilmesinden holanmyanlar bulunabilir. Trk kyn, cvltlar, arklar, kaval sesleri, yeiller ve sular iinde gsteren serabn bir anda yokoluvermesi rahatmz bozabilir. Yakup Kadri, hi phesiz ki, mnasebetsiz bir harekette bulundu. Bizi, bir hamlede hayal aleminin cennetinden ekip, hukikat cehenneminin ateine oturttu. Muhakkak ki, o bir (Halk dman)dr. bsenin mehur piyesinde de, hakikati syleyen doktoru, bundan menfaatleri zarar gren birka herifin tahrik ettii efkar umumiye, halk dman diye talamaz m? Hakikat, bu kadar ac ve kat sylenir mi hi? Sen, bu kadar toy musun behey Yakup? stanbul'un mondan ili alemlerinde, Boazii'nin veya Adalarn sihirli tabiat arasnda geen bir ak maceras uyduramaz mydn? Nene gerekti senin, Trk kyn sanatna malzeme olarak almak? Braksaydn, biz onu yine santimantal airlerimizin bize gsterdikleri gibi tansaydk ve avunsaydk!.. Ya... Ya... Avunsaydk, avunsaydk. Fakat daha ne vakte kadar bu avunmak? Trk san'atkarnn itimai rol, bir aklaban dad olmak mdr ki, mark, avare, kksz Trk mnevverini boyuna avutup dursun? San'atn inklabn emrine vakfeden san'atkar, ancak byle bir eser yaratabilirdi. mark, avare, kksz Trk mnevverinin suratna ancak byle bir sille akedilebilirdi: Yaban! Yaban' yazan adam, Trk kyn ve Trk kylsn ne candan seviyor: Yazklar olsun, seni sevmesini bilmeyenler, ey gaml lke! Bu sevgi ne derin!.. Bu sevgi ne ili! Ne zl bir sevgi bu! Sevmiyenler anlyamaz: Yakup, bizi iine ektii cehennemde muhakkak ki, ilk nce kendisi yand... Ve ite kafasnn potas iinde akot (nar beyza) haline gelen beyninden, byle bu kadar yakc bir eser dkld. (...)

Yaban, bizce ilk orijinal Trk romandr. Bu eser, herhangi bir yabanc dile evrilse, yine zevkle ve alaka ile okunur. Yaban, Trk edebiyatnn cihan edebiyatna alan ilk penceresidir. Motifleri bu kadar orijinal olan, teknii bu kadar ustaca olan bir eser Trkiye dndaki san'at sevenleri de doyurabilir. evket Sreyya Kadro'da yaymlanan uzun yazsnda (s. 18, Haziran 1933), nce, Bate edebiyatndan da rnekler getirerek milli roman zerinde durur. Daha sonra Yaban'da nasl bir tez getirildiini aratrr. Yaznn bu blmnden setiimiz paralarda da grlebilecei gibi ona gre Yaban nklab'n kurulu dnemine uygun der: (...) Yaban ilk bakta basit bir Bozkr hikayesidir ve mevzuu gayet sadedir: Sakarya muharebesinden sonra dman ordular, Haymana, Mihalck ve Sivrihisar havalisini yer yer ta ynlaryla rtl ssz ve engin bir virane halinde brakp ekiliyor. te Yaban bu katliam gn ortadan kaybolmu stanbullu harp malulnn, Ferit Celal Paa'nn olu Ahmet Celal'in bu kydeki birka yllk mrnn ruznamesidir. Mehmet Ali'nin ky Orta Anadolu yaylasnda orak plak bir step kydr. Mehmet Ali daha kye ayak bast gn dier kyllerden biri oluyor ve onlara karyor. Ahmet Celal ise btn kyller iin sadece bir Yaban'dr! Artk hayat, bu kurak gkle, bu kat yer arasnda kaybolmu bu kara step ky, bu bir avu step insan ve bask bir yer odas iinde geecektir... Fakat ite roman da asl bundan sonra balyor. Vaka bu roman sessiz, hareketsiz ve vak'aszdr. Btn maceralar bu kyn iinde cereyan ediyor. Fakat bu maceralar iinde biz hatta kyn ismini bile renemeyiz. Sahneye kan ahslarn isimleri hatta yarm dzineyi zor aar! Zaten bu ahslar dier kyllere, kyl stepin ortasnda bir kara ynndan baka bir ey olmayan kye ve ky bu stepe o kadar karmtr ki, biz Yaban' okurken, nmzde hibir zaman ferdi deil daima yn' gryoruz. Bu romanda rol alanlar kimlerdir. Bir Zeynep Kadn m? Bir Salih Aa m? Bir Ahmet Celal mi? Bir Emine mi? Hayr canm ne mnasebet! Bu romann yalnz ahs var: Vahi bir tabiat: Anadolu yaylas. Bu vahi tabiat ortasnda bunalm ve terkolunmu bir kara insan yn: Anadolu kyls ve bir de Ahmet Celal. Bir Ahmet Celal ki bu kara tabiat ortasnda bunalm, bu kara insan yn iinde; bu zavall insan ynn asrlardan beri bu kara tabiatn eline terkeden Trk Mnevverliinin kefareti zebununu yayor. Trk milleti, Trk mnevveri ve Trk kyls, Yaban'da kar karya geliyor ve hesaplayorlar. Trk kyls mnevveri yadrgyor ve ona (Yaban!) diyor! nk bu iki insan arasnda asrlarn

at ve henz kapanmayan korkun bir uurum vardr. Bu ayrlk onlarn dillerini, itikatlarn ve tefekkr tarzlarn da birbirinden ayrmtr. Trk mnevverine gelince: O da Trk kylsn tanmyor. nk bu kalabalk asrlardan beri terk olunduu vahi step tabiatn ortasnda en gzel cevherlerini hareketsizliin, hedefsizliin ve iptidailiin hain maskesi altnda rtmtr. Niin havada uan dman tayyaresi ve ufuklar sarsan top sesleri karsnda bu Kerim (Bekir olmal. A..) avu bu kadar duygusuzdur? Niin Ahmet Celal'in evini dman askerleri basyor da bu miskin imam bu dzenbaz Salih Aa bilakis bu askerlerin nne dyor ve onlara seferlerinde yol gsteriyorlar? Niin bir Emine iin bu malul gazi kolsuz bir herif'dir? Bir elin yabandr. Fakat bir smkl smail'in koynunda bu kz bilakis kendi cinsinden bir scaklk buluyor ve ona can atyor? Bunlar yle suallerdir ki, bunlarn cevabn verebilmek iin en az on Yakup Kadri ve on (Yaban) romanna muhtacz. Yoksa Trk mnevveri Trk kylsn terketmekte ve yaylalar, stepler bu kalabal kabartmakta ve kreltmekte devam edip gidecekti. Hulasa Yaban Trk stepinde Trk insannn hikayesidir. Her inklabin bir devri vardr ki o devirde mistik ve geni kalabalklarn antozyazm btn havaya hakimdir. Mistiin sokak antozyazmnn havaya hakim olduu devirde san'atkar yerini san'atkar olmayan cokun insana brakabilir. nk bu devrin edebiyat her eyden evvel grltl bir heyecann edebiyatdr. Fakat her inklabn seyrinde bir de kurulu devri vardr ki, bu devirde harcalem fikir ve harcalem malzeme artk ikinci plana ekilmeli ve san'atkar yerini almaldr. Bu devir, inklapta hissin, uura, idrake inklap ettii devirdir. Yakup Kadri'nin (Yaban) 1923'de yazlsayd, belki yaklabilirdi. Fakat bugn (Yaban) Trk mnevverinin bekledii ve zledii bir romandr. nk bu romanda kalabalklarn hareket enstenkleri deil, Trk stepinin insan malzemesi tetkik olunuyor. Bu stepin kuruluu, enlenmesi iin bu malzemenin olduu gibi bilinmesi lazmdr. te Yaban'da akseden itimai rg, bu orak stepler ortasnda imdiye kadar bilinmeyen, imdiye kadar terkolunan insan malzemesinin karakteridir. Trk mnevveri! Yaban' istersen yadrga! Fakat oku! nk bu kitap senin milli edebiyatnda bir devrin badr. Ve bu alan devirde senin bir yerin ve vazifen vardr!.. Kazm Nami Duru, lk'deki yazsnda (s. 3, 1933), daha ncekiler gibi tam siyasal bir tavr taknmaz. Halk-ayden kopukluu zerinde durur yzeysel bir biimde. Gerekilikten yana oluunda da aydnca bir acma sezeriz: Yaban adnda bir roman yazd. Onun bilmem hangi yazsnda spanyollarla Anadolu Trklerini karlatrdn okumutum. Anadolu kyl Trk'n de bugnde yaayan bir valyelik grlyordu. Bu gr benim gibi Anadolu'yu olduka gezmi, kylsnn iini olduka renmi olanlar, onun bu valyeliini bilirler. Nasl oluyor da bu valye Trk kyls gene kendinden olan mnevver'e Yaban

diyor. Yaban gzyle bakyor. Trk kyls, Avrupa'nn Amerika'nn bilmem neresinden gelen gezerken naslsa kyne urayan bir Frenke bile Yaban gzyle bakmaz. Hicaz'n kumlu llerinden gelen ipil gzl Arab Peygamber soyundandr diye bann stnde tar. Byle iken neye bir Trk mnevver'ine yaban deyip geer, ondan ekinir, korkar, kendi dilini syleyen mnevver'e iini amaz, dkmez? Yaban bize bunu ne iyi duyuruyor. Paa olu Ahmet Celal, byk savata bir kolunu yitiren bu zabit kylleri birer birer nmze ayor. Emireri Mehmet Ali bozulmam bir Trk'tr. Salih Aa kyn kodamandr. Kyly soymasn, ezmesini nasl da iyi biliyor. Bekir avu askerlikte kyl arkln bitirmi beenmediimiz bir biime girmi. Zeynep Kadn mal cann yongasdr sz tipinden. Emine? Emine ite tipik bir Trk kz. Ben de Ahmet Celal gibi Emine'yi sevdim. Anadolu'da byle esiz gzel, ama bahtsz ka bin, hayr ka milyon Trk kz var. Zavall Emineler. Onlara iimizin varlmaz derinliklerinde usuz bucaksz bir sevgi bir acma var. Bunlar bize esiz bir soy yetitirir! Yakup Kadri Yaban ile ilk Trk Romann vermi oldu. O bu romanyla gzmde yle byd ki... Bana stanbul bucaklarnda ssl salonlarda geen sevgi masallar artk bir ey sylemiyor. Ben bu evreyi sevmiyorum; Yakup Kadri'nin Yaban'da anlatt Trk evresini seviyorum, ona vurgunum. Bu yollu yazlar istiyorum, Trk kylsnn iklimle, toprakla, tala, yoklukla, Yaban'larla arpmasna bakmak onu anlamak istiyorum. Burhan mit Toprak'n Yaban'a bak as, imdiye kadar sergilediklerinin tam kartdr. Varlk'ta yaymlanan (s. 4, 1933) yazsnda Toprak, Yakup Kadri'nin gerei arpttn ne srer. Ona gre Yakup Kadri tek yanl davranm, hamlet bozmas bir paazadenin gzyle, stelik bir genelleme yaparak Trk kylsne iftirada bulunmutur: Bu kitab okuyup bitirdikten sonra bir Trk deil herhangi bir insann nefretle kark derin bir strap duymamasna imkan yoktur. Bu ne cehennemi alem? Hibir ylan, yan yuvas bu kadar korkun, hibir hayat bu kadar ac ve hibir hapishane menfa havas bu kadar kasvetli deildir. Bu lanetleme toprak nerededir? Ve bu insanlar kimlerdir? Altnda tabaka tabaka saysz medeniyetler uyuyan, evliya ve kahraman kanyla yurulan Anadolu topra bu kadar nankr olsun, kabil deil izah edilemez. phesiz ki, Yakup Kadri Bey bir romandan ziyade bir essai'ye benzeyen bu kitab bu intibar braksn diye yazmamtr. O, sadece Trk devletinin btn arln srtnda tayan kylnn strabn, onunla Trk mnevveri arasndaki uzakl, uurumu gznne koymak iin bu ie teebbs etmitir. Her ideal iin lm ve belkemiine kadar rm olan mnevver Ahmet Celal buradaki tezad basitletiren bir vesileden, bir aletten baka bir ey olmamaldr ve deildir. mit ederim ki, maksat sadece o zamanlar Orta Anadolu kylerinin akim sefil bir sprntlk olduunu, kylnn mtemadiyen soyulduunu, derisi yzlecek bir hale geldiini, kadnlarn bile ktkten fark kalmadn, shhat namna her eyden mahrum bulunduunu, ekserisinin kr-topal veya illetli, cce, sska, irkin olduunu, ocuklarn adeta kpeklerin azndan lokma kapacak kadar a bulunduunu, insan hayvandan ayran hassalardan birisi glmek olduu halde burada hi kahkahaya rastgelinmediini, sonsuz bir cehalet iinde gml bulunduunu haykrmak ve hastal tehis edip mnevverleri vazifeye armaktr. Bu itibarla Yakup Kadri Bey'in tasvir ettii bu ky alemi ile muhayyel, eme balarnda asi bakireleriyle, bahadr delikanllarn mani syleyerek sevitikleri mesut ky hayatndan ok uzaz.

Ac ve sert hakikat ile kar karyayz. Hatta ortadaki cinayete benzeyen hadisenin sebeplerini bile aryoruz. Ahmet Celal hibir pein hkmle, hatta sevgi ve efkatla bile bulunmayan gzlerle grdklerini bir fotoraf adesesi gibi tespit ediyor. Fakat acaba Ahmet Celal tamamiyle afaki midir? Eee gevi getirtecek kadar tabiatten uzak ve mahedesi kt olan ve aleltlak kadn ve kadnl bir hkmle idam eden adamn afakiliinden pheye dmek hakkmzdr. Bahusus ki hibir edebi eser tamamiyle afaki olamaz. Madame Bouary bile sadece bir itiraftan ibaret olan Adolphe roman kadar enfsidir. Yalnz ayn ekilde ve tarzda deildir. Nitekim Yakup Kadri Bey de bu eserinde azami bir enfsilie varyor. Mnevver kahraman hakknda mmkn olduu kadar sempatik ve skuti, kyller karsnda ise daima belidir. 315 sahifelik romanda kyllerden bahsederken sevimli, mfik tek bir cmleye rastgelinmedii gibi bu zavall mahluklar daima ya karnca srsne, ya kunduzlara, ya amurlu bir karnbahara, yahut bir mee ktne benzetiyor. Keza Ahmet Celal yalnz onlar zerinde yapt mahedelerle insanlarn, hayvanlarn en galizi olduuna kani oluyor. Ve hayvanlar, boz eekleri onlara tercih ediyor ve hatta lrse bu kyllerin kendisini gmmiyeceklerini, kpeklere, kargalara yemlik brakacaklarn ve yahut da tezek ateinde yakacaklarn sylyor. Nihayet Anadolu hakknda tasavvur ve tehayyln fevkinde iftiralarda bulunuyor. yleki Trk kylsnn metanet ve vekan hissizlik, skutilii bulank bir derinlik, lokma ve abaya rzas, mecburi tevekkl, miskinlik, iman ise gln oluyor. Trk kyls ne yaamasn, ne sevmesini, ne inanmasn biliyor, ne dini, ne imam vardr; kaba baya itihalardan, dzenbazlktan, nekeslikten, alaklktan, kinden ve sefaletten, hodbinlikten yorulmu bir kledir. Yakup Kadri Bey'in yahut Ahmet Celal'in bu tasvirine nasl inanalm? Ahmet Celal'in kaleminden Yakup Kadri Bey'in bize tasvir ettii alem, ismini sylemedii ky mdr? Yoksa btn Anadolu kyleri midir? Yahut bize bu kyller vastasyle muayyen bir sefalet derecesine dm insaniyeti mi anlatyor? nsanda bu sefil itihalardan baka bir ey yok mudur? phesiz ki Yunus Emre, Mevlana, Fuzuli bunlardan bsbtn baka apta adamlard. Yokluk iinde var olabilecek bir madenden yaplmlard. Lakin alelade insann, insan ynlarnn ruhunda hibir ey yok mudur? Yakup Kadri Bey bu sinemasiyle hakiki kyly m anlatm oluyor? Zannetmiyoruz. Yakup Kadri Bey bu derece bedbin grnyorsa bunun sebebi grnn tek tarafl olmasdr. Tam manasiyle ne fena, ne de iyi adam bulunamyacana ve tek paradan biilmi insann yalnz klasiklerin uydurduu bir efsane olduuna kani olduktan sonra bu ky tasvirini nasl hakikat diye kabul ederiz. Diinden, trnandan artrarak besledii hkmetin shhati iin doktorundan, ahlak ve iman iin mualliminden, bakmsz topraklar iin ziraatsndan ve hayvanlar iin raylarndan, yollarndan, elektriinden ve suyundan istifade edememi ise kabahat kimin?.. Kabahat kylden irenen ve istiklal mcadelesinin en tehlikeli devirlerde bir kolu yok diye Trk ordusu tarafna geemeyen ve bu sonsuz (?) fedakarlnn minnet ile karlanmasn bekleyen, smkl smail'in karsn kardktan sonra can ekiirken mezarlkta terkedip yola

den Hamlet bozmas paazadede ve onun temsil ettii deil midir? htimal ki bu paazade bir bakma gre tiksintilerinde, nefret ve ithamlarnda hakldr. Fakat Falih Rfk'nn dedii gibi iki kk kusuru vardr. Evvela kendisini insan zannetmek. kincisi de kendisini bu milletten saymak... Kyller yaptklar veya sadece yapacaklar rivayet edilen gnahlar iin affedilebilirler. Zira ne yaptklarn bilmezler. Fakat bilenler ve bile bile yapanlar... Allahn veya atinin laneti onlarn zerinedir. Geenlerde bir muallimle (...) kyne giden bir arkada ac bir hatrasn nakletti. Abdlhamit devrinde, merutiyette askerlik etmi yal bir kyl ile konuuyorlarm, kyl day bir aralk: -ngilizler stanbul'dan kt m? diye sormu. -O... demiler. On sene oldu. Haberin yok mu? Kyl bir mddet dnm, dnm sonra ilave etmi. -Peki ama... buralarda siz ne ararsnz? Bu sual asrlardan beri terkedilmi Anadolu kylsnn btn aclarn, sitemlerini, isyanlarn ve mnevverlere kar hncn hulasa etmektedir. Onlara hayr olsun diye kitap yazan Yakup Kadri Bey ne yazk ki bilerek ve bilmeyerek yahut sadece istisnay umumiletirerek ihtiyar Anadolu'nun ahlak ve vicdann da itham etmitir. Halbuki hala daha ve her eye ramen varlmzn en salam ve en saf taraf orasdr. Varlmz onun zerine dayanmaktadr. Yldrmdan beter belalarda arplm bu insaniyet parasnn azck tannabilecek bir tarafm kompozisyonun iine koysayd, Yakup Kadri Bey'in bu eseri kim bilir sanat eseri olarak daha ne kadar kuvvetli olacakt. Fakat her nedense onun her kitabnda mevcut olan rahmet ve scak efkatten burada zerresi yoktur. Bununla beraber bizim nesil Yakup Kadri Bey'in romann ekiten husumetten de insan kalplerinin fethetmek iin sevgiden, her eye ramen affeden sevgiden baka bir silah olmad dersini bir defa daha renerek istifade edebilir. Filhakika genlik ii kyl millet ve vatan karsnda yaratan, faal sevgiden, bedelsiz ve ivazsz fedakarlktan baka hibir vazife yoktur ve bu sevgiden baka her iddia irkin bir yalandr. smail Habib Sevk de ayn dncededir. Yaban'n Almanca'ya evrilii dolaysyla yazd ilk yazda (Cumhuriyet, s. 5704, 5714, 1940) Yakup Kadri'nin gerekilik anlayn eletirir. zellikle gerei yanl yanstt, yabanclar aldatt iin yazar knar: Nadir Nadi, idarehanedeki odasnda, bana bir mektupla bir kitap uzatyor. Mektup Trke, kitap Almanca, Yakup Kadri'nin Yaban romann Der Fremdling ad ile Almancaya tercme eden Max Schultz yanlsz bir Trke ile yazd mektubunda ilk defa olarak Trk edebiyatndan mhim bir eserin Almanca lisannda intiar etmesinin gazetemizi alakadar edeceini dnerek Leipzig'deki maruf A.H. Payne Basmevi tarafndan gayet nefis bir eklide bastrtt kitaptan bir nshasnn gnderildiini bildiriyor. Basl sahiden ok nefis. Kitabn Trke asl ile bu tercmeyi srf basm bakmndan yan yana koysanz, tercmeler ki asllarn astardr, burada bir Hind kuma nefaseti ile duran astara kar kitabn asl bir ul paras kadar zavall

kalyor. Muhterem mtercim mektubunda kitabn bana ilave ettii mufassal mukaddemeye de dikkatimizi celbediyor. 24 sahife tutan bu mukaddemeden icap eden yerleri Nadir Nadi ifahen tercme edip anlatt: Mtercim Trk stiklal hareketine kar Anadolu halknn vaziyetini gsteren, itimai kymeti haiz bir eser aram. Bu roman bulmu. Vak'a bir kyde gemekle beraber btn bir milleti tasvir edecek kadar kuvvetlidir diyor. Yakup Kadri hayrete ayan bir realizmle, hi ekinmeksizin, kat bir ekilde, merhametsiz bir drstlk gstererek, Trk halknn bir ksmnda yaayan milliyet duygusu eksikliini tasvir etmi. Kitaba ne iin ve ne bakmdan kymet verdiini gryorsunuz. Fakat zeki mtercim nazikdir de: Halkn bu noksanl hep, halka yabanc islami maya ile beslenen, saltanat rejimine atfediliyor. Yeni rejim bu noksan oktan dzeltmi. Hem bu ince nezaketine, hem edebi bir Trk eserini tercmedeki himmetine, hem de o kitab bir bed'a denecek kadar nefis bir ekilde bastrmasna ayr ayr teekkrden sonra Yaban'daki o hayrete ayan realizmi'i aka konuabiliriz. Eskiden Anadolu ky ve Anadolu kyls deyince, romantik bir saffet iinde gznne u eit bir levha gelirdi: Yeilliklere gml, seyrek beyaz evler, evlerin itle evrili geni avlularnda testi pembe yzl ky kzlar; halis st, hilesiz ya, yal yourt, tabii kaymak ve odalarn kar gibi patiska minderlerinde oturan melek gibi kyller; ne hile ne hud'a, hepsinin dini btn. Halbuki... btn bunlar tamamen tersine eviririz. Anadolu ky m? orak bir toprak, kele tepeler, bulank bir dere, izbe evler. Davar clz, st sulu, ya kark, peyniri imansz; halk hep sakat, kr, topal, kel, kambur; herkes kendi menfaatinde, ne vatan hissi, ne mukaddes duygu, pislik, gbre, irkef. Ne istila'ya kar nefret duyan var, ne istiklal hummasndan haberdar olan. Evvelki tam msbet ne kadar romantikse bu tam menfi de o kadar romantik. Yakup Kadri'nin roman ite bu tam menfi'yi anlatyor. O Yaban'da realizmin sonuna gideyim derken bilmeyerek, romantizmin sonuna gitti. Anadolu kynn hakikati sonda deil, ortadadr. Tam msbet ne kadar doru deilse tam menfi de o kadar doru deil: Anadolu kylerinin cennet gibi olanlar da var, berbat olanlar da. Kyllerin temizleri de var, madrabaz olanlar da. Yiitler, korkaklar, salamlar, rkler, mfsid olan, mmin olan... Hayr, Anadolu'nun ky de kyls de tek deildir. Herr Schultz'un Yaban' son derece realist telakki etmesini mazur grrz. Bir Trk'n kendi milletini methetmesi bir ecnebiyi belki inandrmaz ama hicvetmesi derhal inandrr. Meziyeti meydana karrsak romantik fakat nakiseyi tehir edersek realist. Yaban realizmin kendini deil cazibesini avlad. Muhterem mtercim yalnz maruz deil hakldr da: Kendisinin mukaddemede Yakup Kadri'nin ahsiyeti ve san'atn anlatrken syledii gibi Yaban mellifi Trkemizin san'atkar bir nairidir. Kariini kaleminin bs ile srklemeyi bilir. Sonra eserde yer yer realist paralar var. Mesela kyn en zengini ve en kts Salih Aa'nn yaz k orapsz ayaklarna verdii hareketlerle gsterdii manalar ne kadar diri anlatlyor. Gene mesela Sleyman'la Cennet'in maceras bir kk hikaye olmak itibariyle ne gzeldir.

Gene mesela Emeti Kadn'n torunu kk srtma Hasan'n portresi nasl fsunlu izilmi, gene mesela... saymaa lzum yok. Para para gzellikler, peki; fakat romann umumi havas, hayr. (...) Bizleri deil bizler Anadolu'yu da biliyoruz, davay da, fakat bilmiyenleri aldatyorsun; bak, Almancaya yaplan tercme ile meydana kt. Alman mtercim tasvir etmektedir. Ah muhterem Max Schultz eer millet Ahmet Celal'in anlatt ky olsayd istiklal cengi mi olurdu? in asl mhim taraf buras. Mhim, sakat, sakar ve feci taraf... Bunu bir yaz ile konualm. ::::::::::::: Ahmet Celal'in sakarl ve sarsakl bize ktleri yaznda deil yalnz kty grndedir. O gzne sadece kara gzlk takt. Kara gzlk, mavi gzlk, hayr, realite ancak tabii gzle grlr. Muhterem mtercim, sizi temin ederim, Trk kyls henz romana girmemitir. Biz henz kendimizi aryoruz. Madem ki mukaddemenizde dediiniz gibi, Trk istiklal hareketine kar Anadolu halknn vaziyetini gsteren itimai kymeti haiz bir roman aryordunuz, bari Halide Edip'in Vurun Kahpeye'sini tercme edeydiniz. O da Yaban gibi Milli Mcadelenin ilk devrine aiddir. Onda da vak'a kk kasabada geer. Orada da Hac Fettah Efendi gibi mrteciler, Kantarclarn Hseyin gibi dessaslar, orada da Yaban'n Salih Aa's gibi dmanla elbirlii edenler var. Fakat orada ihtiyar mer Aa ve kars Glsm gibi tertemiz halk tipleri, Tosun gibi yiit, Aliye gibi idealist kzlar da var. Mademki yle bir kitap aryordunuz keke elinize Yaban yerine Vurun Kahpeye geseydi. Nasuhi Baydar'n Ycel'de yaymlanan (s. 85, 1942) yazs ise, bir bakma gereklii arptt iin Yaban' ele, tirenlere verilmi bir cevaptr: Yaban'n tezi inklap nesilleri iin pek aziz olan Ky kalkndrma davasnda en iyi niyetlilerin bile nne almaz bir engel gibi sk sk kan bir ruh uurumunu btn derinlii ve genilii, girinti ve kntlar, belki korkunluklaryla, fakat beenilmemesi imkansz bir medeni cesaretle aydnlatan tezdir. Kyl, duygusunu, dncesini, dilini anlayamad ve hayat artyle uyuamad iin ehirliye yaban -yabanc diyor; fakat ehirli iin de duygusunu, dncesini, dinini anlyamad ve hayat artlaryla uyuamad kyl yabandr. Lakin kusur kimde? Kylnn, duygusu basit, dncesi geri, dili ilenmemi ise onu o halde brakm olarak vebali ehirlinin deil midir? O Osmanl ehirlisinin ki asrlar boyunca yalnz kendini dnm kylye baka bir cinstenmi gibi hep yksekten bakm, onu ancak her trl hizmetine komu, tarlada renber, aar mltezimi nnde durmadan veren mkellef, kapsnda uak, snrnda nbeti olmaktan baka bir rol sahibi tanmam, okutmam, retmemi, maddi ve manevi binbir bela ve musibet karsnda mdafaasz, aresiz, zavall brakrken hibir merhamet ve mesuliyet duymam ve sonra, gnn birinde, kolu ve kanad krlp da, malp ve bezgin, snd kyde kudretsizlii kadar phesinden, beceriksizlii kadar gururundan ona snamam, onu kendisine sndramamtr.

Yaban'n tezi ite budur. Ne mthi tez! mparatorluk idarecilerinin bile bile, isteye isteye yllarca ve yllarca tatbik ettikleri obscurantisme politikas haslalaryle Cumhuriyet idarecilerinin iyi niyetlerini kyaslayan muharrir, btn bunlar ve ilerleme emeli karsna dikilecek olan daha nice kstekleyici unsurlar tasavvur etmemek ve realiteyi -elbette mbalaalandrarakmnevverin nne koyup: Gafil, gafil, byk davanda yardmn beklediin kyl ite! Ve ite sen! dememek kabil miydi? Yaban, bence, ancak bu endienin mahsuldr ve yalnz yazld gnler deil, ilham alnd tarih, yani Osmanl mparatorluu'nun yklna rastlyan devir dahi gzden uzak tutulmamak artiyle, itiraf etmeli ki kylerimizde Yaban'n btn kahramanlar birer birer, Yaban'dan tasvir edildii gibi; yaamlardr ve yine itiraf etmeli ki, zaman zaman kye yaklamak hevesine dm olan mnevverler birer Ferit Celal Paazade Ahmet Celal vaziyetine dmekten kurtulamamlardr. Bu hali bilmek mi, bilmemek istemek mi bir cemiyet iin faydaldr? Yaban'da baz teknik zaaflar olduunu, bir Flaubert dikkat ve itinas ile her tarafnn defalarca gzden geirilmi bulunmadn hatta Balzac'a has ihmallere onda sk sk rastlandn kabul etmekle beraber Yaban' bir Madame Bauvary, bir Egenie Grandet gibi mensup olduu edebiyata damgasn vuran ok kuvvetli bir eser olarak bir daha selamlarz. (...) Fakat Yaban, tok szl dostun szlerindeki gerek merhametle dolu ve merhametin bizzat kendisidir. Onu romantizmann hayal ve his aleminde yetimi, bu alemin pembe ufuklarna, soluk benizli narin kzlarna veya sinema perdeleri kahramanlarnn hep Happy end ile tatlya balanan maceralarna alm olanlar, bir de ne ackl bir madunluk duygusu iinde alkalandklarn farkedemiyen demagoglar anlamad. Vecdi Brn de (naralt, s. 49, 1942) Nasuhi Baydar'la ayn dncededir: (Yaban), stiklal Harbimiz esnasndaki Anadolu'nun yedii birok darbelerle, yapyalnz kalan, ihanetlere urayarak asrlardr ocuu olduu imparatorluun k ile yerle gk arasndaki kimsesizliin kefeniyle sarl, tek kollu bir adamn ve bu tek portresidir diyorum: Zira her portre bize izenle izilen arasndaki mnasebetlerin, kifayet ve kif'ayetsizliklerin yeknunu verir. Anadolu, o zaman gzel msbet ruhlarla dolu olduu kadar, irkin menfi ruhlarla da doludur. Her bozulma her nizamszlk byledir. Sonra romann kahraman birok sebeplerle tam bir adamcl olmutur. Elbette insanlardan ve bilhassa zlme annda o bir trl toparlanamayanlardan; toparlanmaya ve ayaklanmaya kar (gaflet iinde), hibir ey olmuyormu gibi hareketsiz kalanlara kzarak, onlardan nef'ret edecektir; Allah'n bile son derece hasis davrand topraklar zerinde byle bir hava ile zarflanm adam, adamcl olur, evinin altndaki ahrda besledii eei sever: Fakat koca Trk mparatorluu'nun salam, temiz, hem de bir atom tamamacasna temiz ruhunun ayaklanmasna ve zerine saldranlarn, canna kastedenlerin suratnda devirler aar bir tokat gibi aklamasna tek kollu adamcl itirak edecektir. Bu tokatta mana olarak onun da hissesi var. nk bir nizam; bir Trk nizamn o kadar zlyor. Yakup Kaari'nin mspete dnk adamcl muvaffak olmu bir yaratmann btn artlarn tayor. Fakat onun mstakil bir kahraman, tam bir roman kahraman olabilmesi iin bir para daha

serbest kalmas, mellifin mdahalesinin yapt baz yerlerde kahraman silecek kadar zerine iddetli hissedilen baskdan kurtulmas lazmdr. Dier btn ahslar halis reelin ipliiyle dokunmu, fevkalade canl, varlklarn vergilere borlu olmayan kendiliinden yaamakta olan insanlar. Btn kusurlarna ramen (Yaban), stiklal Harbimizi bir izah terifatndan, hitabet krslerindeki, radyo krslerindeki aletlerin iine girerek fiziki bir tevrit halinde donup kalmaktan kurtararak, btn kahraman ve korkaklar, insan ve phe edenleri, aziz ve rezilleri ile vatan sahnemize karan bir eerdir. (Yaban)da sanat bakmndan yer yer rastladmz kymetleri bir tarafa brakrsak bile yalnz bunun iin, tam bir portre olabilmenin bir ok artlar, kendisile ittifak etmi olan bu esere gzlerimizi evirmemiz lazmdr. Ve yine bunun iindir ki bu eserden hakaretle bahsetmek doru olmaz. (Yaban) salam kymetlerin roman olduuna gre ona atmak bir para da kendimize atmak olur. Nihad Sami Banarl ise, Resimli Trk Edebiyat adl kitabnda (s. 395) Yaban'a kar kanlarla birleir. Ama onlar gibi tam reddedemez roman: Yaban, Birinci Dnya Harbi'nde sa kolunu kaybettii iin hemen btn cemiyete, hatta btn hayata ksm, isteksiz ve hedefsiz bir insan gzyle grlen Trk Kylsnn roman'dr. Trkiye'deki kyl-ehirli anlamazlnn (...) iktisadi, itimai, din, dil, velhasl tarih bakmndan saysz sebepleri vardr. Bu sebepler iyi aratrlrsa, bu tarihi talihsizliin kabahatini ne kylye, ne de hatta ehirliye yklemek kolay deildir. Yaban ise, byle bir maziyi aratrmaya lzum grmeksizin kylye adeta fena gzle bakan bir roman olmutur. Yaban, esas itibariyle ciddi bir yaramza dokunan ve dokunduu iin hayrl bir i gren romanlarmzdandr. Fakat bu yaraya dokunu, o kadar sert, ylesine hoyrata olmutur ki, okuyan, ister istemez, muharririn Trk kylsne kar bir hayli zalim davrandn dnmek zorunda kalr. Bu eserde vahi denilebilecek kadar iptidai, insani hayal artlarndan, insan zevk ve duygularndan uzak, bilhassa ehirliye kar dmanlk hisleriyle dolu bir kylnn hayat vardr. Bu kylnn gzel denilebilecek hibir hareketi, hibir san'at yoktur... Geri kyly bu derece sefil ve iren bulan adam, yine kylnn -bizce- pek hakl olarak yaban dedii, bir ruh hastas, zayf ve mtereddi bir mahluk, bir yarm mnevverdir. Bu adam elbette kylnn iyi cephelerini de grebilecek bir karakter deildir. Fakat vaziyet bu duruma girince Trk kylsn byle menfi bir adamn gzleriyle grp, o kadar insafszca hrpalamakta ne mana kalr? Yine Yaban'n bize tarif ve tasvir ettii kyl, Orta Anadolu'nun bar yank topraklarnda kavrulup kalm bir tek kyn halkdr. Fakat Yaban' okuyan yabanclar ve hatta bir ok ehir insanlar dier bir ok kylerimizin de byle olmadn bu eserin neresinden anlayabileceklerdir. yle grlyor ki, bu eserin kudretli san'atkar bizim zayf kalm taraflarmz milli ve marazi bir infalle karlayan, o kadar ki hiddetini, ancak bizi hrpalamak suretiyle yenebilen, tamamiyle msbet duygularla doludur.

nce de belirttiim gibi, 1960'tan sonra Yaban'a farkl bir biimde yanaldn grrz. Artk, ne gerek-yalan tartmas, ne de gnn siyasal isterleri dorultusunda tavr alma szkonusudur. Yaban Yakup Kadri'nin romancl iinde ele alnr, edebiyatn lleriyle deerlendirilir, Trk edebiyatnn geliimindeki yeri belirtilir. eitli yazarlarmzn kitaplarndan ya da yazlarndan alntladmz aadaki paralar, Yaban'n deeri konusunda yeterli bir bilgi verecektir: ::::::::::::: NYAZ AKI Yaban, Yakup Kadri'nin 1921'de Tetkik-i Mezalim heyeti ile Anadolu'da yapt tetkik gezisinin mahsuldr. fadesine gre, kendisine Erkan- Harbiye tarafndan 2. ube istihbarat namna yar resmi bir vazife verilmitir. Yirmi kadar hikaye ve bir hayli makaleyle dnd bu seyahat yazarn gzleri nnde yurda ait yeni mevzular ve yeni meseleler karr. Bunlardan biri ky, dieri kyl ve mnevver ayrldr. Ergenekon 1 de toplanan (Ankara Yolunda-1921), (Ktahya'dan Simav'a-1921), Dergah'ta kan (Dmann yakt kyler ahalisine 1922) gibi makalelerde yazar halka gtren duygu ve fikirlere rastladmz gibi, yazarn kafasnda kyl ve mnevver anlamazl diye bir davann belirtileri de sezilir. 1922'de yazd Kadn ve Ukubet'i de Yaban'da (s. 43) buluruz; bilhassa, Anadolu toprann insan iin ne tkenmez bir sabr ve metanet kayna oluunu anlatan sayfalarn (56, 57) 1923'te yazd Yunus Emre ile yakn alakasn grrz. Hkm Gecesi'nin son sayfalar da mnevver ve kyl mnasebetlerine temas eder. Btn bu hazrlklar Yaban'a bir zemin tekil eder. Vak'alar Eskiehir, Ktahya, Simav havalisinde geen Yaban, Sakarya Sava'nda bozulan dmann ka esnasnda biter. Ankara, Sakarya Sava'ndan nce balar; bu itibarla iki eser zaman bakmndan i ie girerler. (...) Yaban'da baz meseleleri ortaya koyan yazar Ankara'da bunlarn cevabn vermeye alyor gibidir. Her iki roman da ayn mevzu etrafnda dner. Yaban, nfusunun ou kyl olan bir memlekette bu kitlenin hayat artlarn; manevi durumunu, zavalllnn sebeplerini inceler; Ankara ise yine bu kitle de dahil olmak zere ayn kt artlarn devamna ramen bir kalknn hikayesidir. (Y.K Karaosmanolu, 120-121, 1960) ::::::::::::: VEDAT GNYOL Yaban, bir bakma, aydnla kylnn, halkn anlamamalarnn verdii bir acy dile getiriyor denilebilir: Bir yanda, en ilkel igdlerden kurtulamam, bakmsz, klavuzsuz, kadere boyun een cahil bir kyl tabakas, br yanda, aslndan, kknden habersiz, bu topran mal olmayan ve hepsi dardan gelen maddeler, unsurlarla yorula yorula adeta snai adeta kimyevi bir ey halini alm olan tabiat garibesi bir aydn tabaka var. Kendini byk bir tehlike nnde hisseden ve bir fedakarlk ihtiyac iinde halka doru giden aydn, karsnda, gvensiz, kmes mahlukat gibi her biri bir keye sinen insanlar buluyor.

Hibir yerde, hibir devirde, bir milletin iki snfi yekdierinden bu kadar ayr, yekdierinden bu kadar zt kalmamtr. (Ergenekon) Yaban bizi ilk olarak, bir kye gerekten sokmay baarmtr. Yzba A. Celal'in benliinde birbirine zincirlenen para para tablolar, bize bir ky evresini yanstyor. Edebiyatmzda Yaban'la Vurun Kahpeye'den nce, bir ok kylere, kasabalara girmitik. Ama, hepsinde, kyden, kasabadan sadece kuru bir dekorun ruhsuz iskeleti vard. Yaban'da kyly ruhuyla, hayat felsefesiyle canlanm buluyoruz. Bu, byk bir baardr; Orta Anadolu, kaderciliin, banazln en geni anlamda ar bast; tembelliin, dnyadan kopmuluk duygusunun kkletii yer. Anadolu kylsnde ta cinsiyete, ta instenktlere kadar hkmeden bu mahallilik bu tecerrt duygusu, acaba ruhlar yalnzla, uzlete davet eden bu ssz yaylalarn icab mdr? Yoksa itimai bir teekkl kusurundan m hasl oluyor? kisinden de. Ama, Halide Edip kadar Yakup Kadri de bu ikincisi zerinde daha ok duruyor. (Dile Gelseler, s. 6, 16, 1966) ::::::::::::: FETH NAC Yakup Kadri denilince Yaban gelir oumuzun aklna. Kimi eserlerin byle talihi var: nemleri deerlerinden byk oluyor. Bu, sanrm eserin bir toplum gereksinmesini karlayndan ileri geliyor. Aydnlarmz arasnda Yaban' okumayan yok gibidir. Bunda aydnlarmzn, bugn bile, Ahmet Celal'i kendilerine yakn bulmalarnn pay byk olsa gerek. Aydnlarmz da Ahmet Celal gibidirler. Bir yandan birtakm lkler uruna giritikleri savalarn deerinin halka anlalmasn isterler, br yandan halkn gerilii karsnda bir sululuk duygusuna kaplrlar. Toplumsal yaplar bakmndan kitle hareketlerinden ok aydn kiilerin abalarna elverili lkelerde aydnlarn kaderi budur sanyorum. Yaban, dnyadan elini eteini ekmek isteyen bir aydn kiinin ac ve korkun bir hakikatle kar karya gelmesinin tepkilerini anlatr. Aydn kii ile kyller (ac ve korkun hakikat) arasndaki dnce ayrl btn ayrntlaryla verilmitir. Sa kolumu ben onlar iin kaybettim diyen Ahmet Celal, bir yandan da kyllerin gerilii, cehaleti karsnda aydnlar takmn sulayan bir aydn kiidir. Yakup Kadri hep Ahmet Celal'ir karamsar gzyle bakar olaylara, kiilere: Ama bu, sylenmesi yrek isteyen birtakm ac gereklerin sylenmemesine engel olmaz. Yaban'n en nemli yan da burasdr. Ne var ki Yakup Kadri'nin, Ahmet Celal'e, Emine'den biraz sevgi grnce, Trk kyls ile Trk entelekteli arasndaki ackl davadan hibir eser kalmadn syletmesi kiiyi yadrgatyor; pek ucuz bir zm yolu gibi grnyor. Ama roman sonunda Emine'yi brakmak zorunda kalan Ahmet Celal'in Bize gene yol grnd, demesi sembolik ve epey karamsar bir anlam kazanyor: Aydnlar yollarnda gene yalnz yryecekler. (On Trk Roman, s. 28-29, 1371) ::::::::::::: CEVDET KUDRET Roman, an biiminde yazlmtr. Yazar, eserini, Kurtulu Sava sralarnda, Porsuk ay kysndaki bir Anadolu kyne yerleen Ahmet Celal'in an defteri olarak sunar.

Eserin bir ok yerlerinde (...) kyl-aydn ilikisi zerine, roman snrn ap makale snrna giren ve yazarn kiiliini aka ortaya koyan sahifeler vardr. Yazarn deyimiyle hikayeyi blk prk eden bu feryadms hutbeler ve bu eit tiradlarla Yaban'n hemen her taraf tklm tklm doludur. Bu tutum, realist bir eserde, roman teknii bakmndan balanamayacak nemli bir kusurdur. Bunu, nszde kendisi de aklayan sanat, Yaban bir objektif roman deildir. (...) Bu, ne btn manasyle bir roman, ne btn manasyle bir sanat ve edebiyat iidir. (...) Yaban, lde bir feryattr der. (Trk Edebiyatnda Hikaye ve Roman, 2. bas., 152-153, 1970) ::::::::::::: RAUF MUTLUAY ... Eserin tezi, yzyllarca aydnlarn hibir ey vermedii Anadolu halkyla, st kat kiileri arasndaki uyumazlk, uzaklk, yabanclk, ilgisizlik sorunudur. Yazarn gezi izlenimlerindeki gzlemlerinden domu bu tablo, Sakarya Sava sonrasndaki ezik Anadolu'nun, Kurtulu Sava srasndaki umutsuz halkmzn yaamn canlandrd iin karamsar grnm, hakszca eletirilmitir. Dnemine uygun bir roman, edebiyatmzn ky konu edinen en uyarc eserlerinden biridir. (100 Soruda ada Trk Edebiyat, s. 207, 1973) ::::::::::::: Cumhuriyet'in onuncu yl eiinde yazarn toplumuna dedii bortur Yaban. Sezgiyle bile olsa Yakup Kadri, Trk kynn, verdii grev orannda zaferden pay almadn -dolaylkla- anlatmaktadr. (...) Birinci Dnya Sava'nn yoksunluklarn yaam bir Bat Anadolu kynn sorumluluu kime aittir? Ne padiahlk devrinin eletirisi sz konusudur, ne Cumhuriyet hkmetine yol gsteri. Ama gene de bu gerekilik, halkmz masaba sylevleriyle sevdiklerini syleyenlerin pembe gerekiliini tedirgin edecektir. ... Gnmzden krk yl nce yazlm bu rportaj-an defteri biimindeki roman, sanldndan ok etki getirmitir. lerde ky edebiyatna koulacak pek ok kii bu gzlemlerin gerekliine yaslanacak, gerekliliini savunacaktr. Ve tektir bu kitap Karaosmanolu'nun repertuvarnda. (...) Yakup Kadri, bu dnemde -belki srekli yolculuklarn izlenimiyle hi olmazsa tren pencerelerinden grd- Anadolu bozkrnn gereini dile getirmek istemitir. (...) Yaban, toplumumuzun ilerde meydana kacak ana sorunlarna, biraz anakronik de olsa, dikkatli bir yaklamdr ve onun zaferi, Yakup Kadri'nin ad yanna eklenen bir onur olur. (50 Yln Trk Edebiyat, s. 552-553, 1973) ::::::::::::: DR. AYTEKN YAKAR. Yaban'da Karaosmanolu'nun maksad, dorudan doruya Milli Mcadele

gereini yanstmak deildir. Yaban, o gnlerin geri ve bakmsz bir kynn hastalklarn tehir etmektedir. Yalnz bu tehirin zamam olarak, Milli Mcadele gnleri seilmitir. 1919-1923 yllarnn verileri zerine kurulmu grnen ve 1923'de yaynlanan Yaban, gerekte 1923-1930 yllar arasnn, yeni toplum yapsnn yeniden kurulmaya alld devrimler ann, bu devrimlerle alkalanan sosyal ortamn direni ve davranlarnn yazarda yaratt hayal krklndan etkiler tar. Yazar, devrimler anda urad bu hayal krkln, Milli Mcadele gnlerinde kdam'da yazd makalelerini toplad Ergenekon'larnn sonsznde kendisi de doruluyor. Sonszn yer ald Ergenekon'larn kinci Kitap 1930'da yaynlanmtr. Yaban' 1932'de yaynland dnlrse, Ergenekon'larn sonszyle Yaban'n ayn psikoloji ortamnn mahsulleri olduu kesinlikle belirir. (...) Yazar psikolojisini, yani hayal krkln verebilecek kahraman da baaryla yaratmtr. Terih, olayda Birinci Dnya Sava'nda kolunun birini kaybetmi bir yedek subayn, Ahmet Celal'in tespitlerinden veriliyor. Bu sakat yedek subay Mtareke ve ordunun dalmas zerine, yklm bir psikolojiyle, gidecek yer bulamayarak emir erinin arsna uymu, Porsuk dolaylarndaki bu kye gelmitir. te ky, yurdu paralanm bir kolunu da yurduyla beraber yitirmi bu psikolojiden aksettirilmektedir. Bu psikolojiyi, evreyi karanlk grecek bir sakat adam yaratmak dncesinin mahsul saymamak icabeder. Tersine, ky, vcudunun bir parasn kendi iin feda eden ve snacak baka hibir yeri bulunmayan, bu lde kendisine bal ve muhta bir adamn sevgisinin ndan geerek romana aksetmitir ki, kusurlar, kusur grmemek iin rpnan yazarn hissiliinde daha belirginlemi, daha kararmtr. (Trk Romannda Milli Mcadele, s. 114-117, 1973) ::::::::::::: SELM LER Yaban, Yakup Kadri'nin romanlar iinde deiik bir yeri kaplar. Kurtulu Sava cokusunun yaand yllara ilikin romanlarda, Yaban'la zdelik kurabileceimiz niteliklere, konusal benzerliklere rastlarz; ama bu yapt, Yakup Kadri'nin kendi izgisinde kye ynelik ilk ve son rndr. ... Yakup Kadri, yar aydnn aknln, zntsn anlatrken ilgin bir ikilemi de vurgular. Bir yanda ulusal bamszlk sorununu nemsemeyen, nemsememe durumunda olan kyller; br yanda, nemsenmeyiin bilincine henz varamam bir Ahmet Celal... unu belirteyim: Yaban bu tr almlaryla ustala ermi bir yapt. Kendinden sonra yazlm bir ok aydn-kyl kartl romanna nayak olmu, yol gstermi. Romann an biiminde yazlmasndan, bir baka adan da yararlanlr. eyh Yusuf, Sleyman, Cennet gibi yan kiiler zaman zaman tantlrken, servenleri ilenir; yaptn genel btnlne bircanllk kazandrrlar, olay rgsn de zedelemezler. Olay rgs katlam kurallardan soyutlanr bylelikle. Dramatik ular, balang-dm-sonu evreleri paralanm, romana yedirilmi, datlmtr. Yakup Kadri, denemeyi artran bir rahatlkla ky yaamndan sahneler izer. Kurtulu Sava'n da toplumbilimsel diyebileceimiz bir anlayla rnne katar. Bu deerlendirileri biimin yapsndan dolay sarkmaz...

(Trk Dili, Trk Romannda Kurtulu Sava zel Says, s. 298, 1976) Trk Dili'nde (s. 306, Mays 1977) yaymlanan yazsnda (Yabancs Olunan Bir Konunun Roman: Yaban) Hseyin Altunya, Yaban'n konusu, getirilen, z, Yakup Kadri'nin bak asn ve anlatm tekniini irdeliyor, roman baka yazarlarn yaptlaryla karlatrdktan sonra bu sonuca varyor: ... Grlerimizi zetlersek; rnekleriyle grdk ki: 1. Yaban'da yurt gereklerinin canl betimlemesini gremiyoruz, yurt gereklerinin verilmesinden ok, buna ilikin soyut dnceler verilmitir. 2. Yerel bilgiler de (konumalar, treler, evrenin betimi...) gereklere uygun deildir. 3. Romann bakiisi gerek bir kii gibi grnmyor, yazarn kafasnda yaratlan bir kii olduu hemen seziliyor. 4. Yapt, uzun gzlemlere, incelemelere dayanmamtr, soyut dncelerle birazck gzlemin karmaasndan olumu bir tablodur. Evet, Yaban' temel alarak yaptmz Yakup Kadri Karaosmanolu'yla ilgili eletirilerimizi, yine de, kran Kurdakul ile Emin zdemir'i birletiren u yargya katlarak noktalamak zorundayz: Yakup Kadri'yi toplumcu gereki anlaya bal bir sanat sayma olana yoktur. (.K.) Ama bu, Yakup Kadri'nin gl ve usta bir romanc olduu gereini deitirmez. (E..). Ayrca bu yl Trk Dil Kurumu'nun dzenledii hafta sonu konumalarndan biri de Yaban'a ayrld. Yaban ve Romanda Gerekilik konulu ak oturuma Emin zdemir, Hikmet Dizdarolu, Vecihi Timurolu ve Adnan Binyazar konumac olarak katldlar. Ynetici Emin zdemir, Yaban'n gerekilik asndan deerlendirilmesi yolunda biimledi sorusunu. lk konumac Dizdarolu, Yaban'n corafyasn izerek balad ie. Sonra romandaki kiileri tantarak Yaban'n nemine deindi: Yaban, ky tantmak iin deil, bir ikilemi (aydn-halk-kyl) belirlemek iin yazlmtr. Vecihi Timurolu, sorunu gerekiliin geliimi asndan ele ald, bunu toplumun gelime sreci iinde deerlendirdi. Her toplum dzeninde gerekiliin baka baka yorumlandn ileri srd. Ayrca, Yaban, uluslama sreci iinde kyl ile aydn arasndaki ilikileri ele alyor diyerek, Timurolu, roman isel gerekler asndan deerlendirdi. Adnan Binyazar, Yaban'da kye kltrel dnya gr diyebileceimiz bir adan bakldn ileri srd. Kyn nyargl biimde ele alndn savundu. Kimi ynleriyle roman bir (deneme) olarak niteledi. (Trk Dili, s. 309, 1977) Milliyet Sanat Dergisi'nce, Trk Romannn bugnn topluca gzden geirmek amacyla dzenlenen yaz dizisinin ilkinde (s. 237, 24 Haziran 1977) Adnan Binyazar, Trk edebiyatnn kye ve ky insanna ynelen ilk romanlar zerinde dururken Yaban' yle deerlendiriyordu: Yaban Karabibik'ten krk iki, Kk Paa'dan yirmi iki yl sonra yazlmtr. Amac, ky gereklerini ortaya sermektir. Ayrca, Trk aydnn yarglar, bireysel snrlar iinde kalsa da topluma bir zeletiri getirir. br romanlara gre Yaban, Atilla zkrml'nn saptaymyla gerekd bir d lkesi grnmndeki ky edebiyatn

ykmtr. Ancak Yakup Kadri Karaosmanolu kye baknda nyargldr ve olumsuz bir tutum iindedir. (...) kr inanlarn, sakat insanlarn, balk akan rmaklarn, ilkelliklerin bulunduu bir ky zellikle seilmitir. Bu nedenle Yakup Kadri'nin kiileri, Ahmet Celal de ilerinde olmak zere, gerek kiiler olmaktan ok bir model etkisi brakrlar. Halk-aydn elikisinin ve sulu aydnn romandr Yaban, Tetkik-i Mezalim Heyeti'nden bir yenin kye bakdr. Ky dardan deerlendirmedir. Romann kimi yerlerinde olayn geri plana dp zeletirinin (hesaplamann) ne kmasnn nedeni de budur. Cokulu tirad'larn bol bol yer ald roman, bir bakma bir deneme-essai'dir. Trk aydn Yaban oluunun nedenlerini aratrrken, stanbul dna neden tara dediinin bilincine de varmamtr Yaban'da. Ky dtan da deerlendirse, Yaban, ilk gereki romanlarmzdan biridir: Berna Moran Trk Romanna Eletirel Bir Bak adl yaptnn Yaban'da Teknik ve deoloji balkl blmnde, Yaban'n etkileyiciliinin sadece ieriinden gelmediini belirttikten sonra, Yakup Kadri'nin kylye kar tutumunun nedenlerini aklamaya alr ve bu tutumu dile getirirken ne gibi yollara bavurduunu aratrr. Moran'a gre Yaban belli bir ideolojinin rndr: 1922 ile 1932 aras, Karaosmanolu'nun cokun bir itenlikle destekledii devrimlerin yapld yllardr ve biliyoruz ki geleneklerine ve slam ideolojisine bal Anadolu erafi ve kyls bu devrimleri benimsemi deildi. Barbarlarn Yakt Kyler Ahalisine adl ve 1922 tarihli yazda sz konusu edilen kyl, Karaosmanolu'nun gidip grd ve acsna sayg duyduu perian kyldr. Yaban'daki kyl ise 1932 ylndaki Kadro'cu Karaosmanolu'nun dnd ve her eyden nce tutuculuun ve gericiliin kayna olarak grd Anadolu kylsdr. (...) Yine unutmayalm ki 1932'lerin Karaosmanolu'su demek Kadro dergisinin imtiyaz sahibi, Kadro'cularn grlerini paylaan Karaosmanolu demektir. Baka ekilde sylersek, devleti, Kurtulu Sava'nn-anlamn kavram ve devrimin bilincine varm bir aydn grubunun inklap bir kadronun ynetmesi gerektiini savunan bir adam. Kadro'nun ilk saysnda derginin k amac aklanrken deniyor ki: nklabn irade ve menfaati... azlk fakat ileri bir kadronun iradesinde temsil olunur... nklabn derinlemesi demek... inklabn ahlak ve disiplininin ileri bir kadronun dimanda gen neslin, ehir halknn ve kylnn dimana inmesi ve yerlemesi demektir. Bylece otoriter bir ynetimle devrimler srdrlecek, derinletirilecek ve yeni bir ulus meydana getirilecektir. Madem ki yeni ulusu, Karaosmanolu'nun Yaban'da syledii gibi bu Bekir avular, bu Salih Aalar, bu Zeynep Kadnlarla... yeni batan yapmak gerekecektir ve madem ki bu i aydn brokratlara den bir itir, o halde bu ynetici snfn kullanaca malzemeyi gereki bir yaklamla tanmas gerekir. Yaban basld zaman Kadro'da kan yazlarn roman, bu malzemeyi cesaretle tantt kylnn nasl yeniletirileceini de sylyor: Ona teknik as yapacaz... leri tekniin olgun yemilerini elleriyle toplayan, gzleriyle gren kyl, artk yobazlarn ve softalarn safsatalarna kulak asar m? nklap akln aniane ve grenek karsnda stnln gren kyl artk ileri mnevvere

(yaban) diyebilir mi? (say 16) Vedat Nedim Tr'n de gzne batan kartlk ayn: Bir yanda vatan kurtaran inklaplar ve onlarn karsnda gerici kyl. ::::::::::::: Sanrm Yaban'da vurgulanan temay kylnn yalnzca olumsuz ynlerinin sergilenmesini ve yaratlmak istenen boucu atmosferi ancak Karaosmanolu'nun ideolojisinin gerei olarak aklayabilir ve diyebiliriz ki romandaki ky gerek Anadolu'yu temsil etmez; 1930'lardaki ynetici snftan bir aydn brokratn kafasndaki Anadolu'nun simgesidir. (sayfa 183-184) ::::::::::::: ALMAN BASININDA YABAN Bu eser, milletine olan sevgisinden adeta meczup bir adamn romandr. Bu yzdendir ki, yeis verici mnasebetlerin tasviri okuyanda daha trajik bir tesir brakyor. (D.H. Ttter, im Westdeutsehen Beobachter) Bu, yeis iinde ikayet eden ve nadiren iyimser olan yerlerinde bile insan daha byk ihtirasla saran bir eserdir. (Literatr). Yakup Kadri, Yaban'yla Avrupa'nn artk ihmal edemeyecei ayan dikkat bir sima olarak Garp edebiyatnn Forum'una ayak basyor. Anadolu'da Yunanllara kar harbin derin ve sarsc sahneleri, bir kyn tahribi, feci bir surette igali, bu mthi realist ve yer yer lirik renkleri olan eserin sert profilini tekil ediyor. (Das Deutsche Wort.) Fransz Flanbert mektebinden gelen Yakup Kadri, bizi kavrayarak ikna eden ve tamamen kendisine has bir ekilde yaratmasn bilen bir yazardr. Sonralar inklab yapan aydn zmre ile romann cereyan ettii yolsuz, plak ve sert Anadolu parasnda yaayan geni kyl tabakasnn derin donukluu ve acarl arasnda birlik kurmann gl o kadar byk ve edip iin o derecede deruni bir milli ve ahsi dava ki, okuyucu bile onu birok kuru makalelerin yapabileceinden daha iyi anlyor. (Wille und Macht). Fasldan fasla heyecan derinleiyor ve biz, gerekten sarslarak okuyoruz. Kyllerin strapl hayatn, lmn, Emine'nin sevgilinin- lmn... Eser, sadelii iinde dramatikti. Yazar, tesir yapmak isteyen darbeleri, birbiri stne ymakszn vuruyor. nk, edebiyatn ezeli kanunlarn yerine getirmitir: Merhamet ve uyandrmak. Gndelik ve adi manada deil, yksek seviyede. Bu, btn bu sanat eseri kadar gerektir. (Reinish-Westfizlischen Zeitung). Bu tasvir, sarsc ve ihtirasl bir realistliktir. Ve kl renkli atmosfer o kadar ie giren bir gle ekillendirilmitir ki, insan adeta azap duymaya balad zaman bile okumaa devam etmekten kendisini alamyor. Bu ok enteresan romann slubu ve yaps bak kadar keskin bir zekann hakim olduu arkl bir hikaye sanatyle Avrupai kltr deerlerinin ok orjinal bir karmn veriyorlar. (Bresauer Neusten Nachrichten) Bu romann sert bir gzellii var. iirin ethnos'unu ayan hayret bir erkeklikle tayor. Vakalarn dramatik ak insan yakalaynca brakmyor. Bu Hlderlink mikyasnda alayisiz iiri tandm iin bahtiyarm. (Arthur Mller).

Eser, hem yorgun, hem de gen bir tesir yapyor. Bunun ok garip ve hi de edebiyat olmayan bir cazibesi var. Belki, Kadri'nin scak bir kalpten koparp kard soukkanllk baz gen Amerikallar hatrlatyor. Yazarn sempatik taraf, bence, bundan gelir. (Erich Pfei ffer Belli). Anadolu'nun geni bozkrlarnda giden ve bu merhametsiz tabiatn rzgarlar kulaklarnda ve kalbinde bir an l gibi nlyor, enkaz altnda kalm bir halkn mnzevi araycs, bu Yaban'n ta kendisidir. (Vlkische Beobachter-Yar resmi parti organ). :::::::::::::::::

You might also like