Etienne Gilson Tanrı Ve Felsefe

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 120

TANRI ve FELSEFE

Etienne Gilson

tanr ve felsefe
eviri Mehmet S. Aydn
9 Eyll niversitesi lahiyat Fakltesi Din Felsefesi Profesr

KNC BASIM

Birleik Yaynclk stanbul - 1999

Birleik Yaynclk No:80.

ISBN 975-8109-33-2 Dizgi Hlya Akn Dzen Sefahattin Uslucan Kapak Tasarm Nans Ajans Kapak Basks Modl Ofset Bask-Cilt Elif ofset

Birleik Yaynclk
Ankara Cad. 47 34410 Caalolu - STANBUL Tel: 511 70 40 (Pbx)

NDEKLER

evirenin nsz Yazarn nsz Tanr ve Yunan Felsefesi Tanr ve Hristiyan Felsefesi Tanr ve Modern Felsefe Tanr ve ada Dnce Bibliyografya ndeks

7 15 23 47 71 91 115 119

EVIRENIN ONSOZU

Etienne Gilson (1884-1978) zellikle Ortaa felsefe tarihi ala nnda ciddi aratrmalar yapm, ok sayda eser kaleme alm nl bir Fransz fikir adamdr. Hayatnn son yirmi ylnda Fransa dn da, zellikle Amerika ve Kanada'da konfranslar vermi, birok ara trma enstitsnn faaliyetlerine katlm, hatta bunlarn bir ksmnda kuruculuk ve bakanlk grevlerini stlenmitir. Gilson denince akla ilk gelen ey, onun tannm Ortaa ilhiyat-filozofu Aquino'lu Aziz Thomas'n klliyatn inceden ince ye tahlil eden ve yorumlayan bir lim olduudur. Gilson sadece bu ile de yetinmemi, merkezinde Aziz Thomas'n fikirlerinin yer ald ada bir felsefe anlaynn gelimesinde birinci derecede rol oyna mtr. Asrmzn nemli felsefe akmlar arasnda yer alan bu akmn ad Yeni Thomaslk (Neo-Thomism) tr. Bu akm hakknda bilgiler vermeden nce Gilson'un ok bilinen birka eserinin balklarn ver mek, sanrm yararl olacaktr*: 1. Ortaa Felsefesinin Ruhu (1930-1 yllarnda skoya'da veri len Gifford Konferanslar) 2. Felsef Tecrbenin Birlii (1936-7 yllarnda Harvard niversitesi'nde verilen William James Konferanslar) 3. Ortaada Akl ve Vahiy (Virjinya niverstesi'nde verilen Richard Konferanslar, 1937)
* Eserlerin basldklar yerler ve basm tarihleri ngilizce basklarna aittir.

TAN R I VE

FELSEFE

4. Aziz Augustine'in Hristiyan Felsefesi, New York, 1960. 5. Hristiyan Felsefesinin Unsurlar, New York, 1960. 6. Filozof ve lahiyat, New York, 1962. 7. Modern Felsefe: Descartes'tan Kant'a (T. Langas ile birlikte) New York, 1962. 8. Thomasln Ruhu, New York, 1964. 9. Gzel Sanatlara Giri, Paris, 1963. 10. Tanr ve Felsefe (Burada tercmesi sunulan eser)1 Gilson, yukarda da iaret edildii gibi, Yeni Thomaslk akm na mensuptur2. Szkonttsu akm, daha baka unsurlar ihtiva eden ada Katolik Felsefesi ile dirsek temas halindedir. Nitekim Yeni Thomasln savunucularnn tamam deilse de byk bir ksm inan itibariyle Katoliktir. Akmn gelimesinde zellikle iki faktr nemli rol oynamtr: Asrmzn ilk eyreinin sonlarndan itibaren Ortaa felsefesi ile ilgili umum ve eski kanaatlerin yava yava de imeye balamas. Bugn artk "Ortaa" ve "Skolastik" terimleri, olumsuzluklar, karanlk gnleri hatra getiren terimler olmaktan k mtr. Rnesansla balayan ve birok menf unsurlar iinde tayan "Ortaaa tepki", o ada ortaya konmu ilm ve felsef eserlerin in celenmesi neticesinde gcn byk apta yitirmi durumdadr, ite bu deiiklik, metafizik yan ar basan felsefe akmlarnn domas na zemin hazrlamtr. kinci olarak, asrmzda glerini iyiden iyiye hissettiren ve etki lerini pratik hayatta da gsteren dar pozitivist, pragmatist, materyalisit ve ateist akmlar, Batl birok dnr his ve fikir ynnden ra1 Gilson'un eserleri hakknda daha fazla bilgi edinmek iin bkz. Fr. John M. Quine, The Thomism of Etienne Gilson: A Critical Study, Villanova, Pa., 1971. 2 Gerek Gilson gerekse bal bulunduu felsef akm hakknda zl bilgiler iin bkz. The Encyclopedia ofPhilosophy, ed. P. Edvvards, New York, 1967: "Gilson, Etienne", "Thomas Aquinas, St." ve "Thomism" maddeleri.

EVRENN

NSZ

hatsz etmi, onlar bir takm areler aramaya sevk etmitir. Szgeli i, Yeni Thomasln gelimeye balad dnemlerde Fransa'da n de gelen fikir akmlarnn bir ou, metafizie ve dine kar idiler. J.P. Sartre'n ban ektii ateist varoluuluk, "hmanizm" terimi arkasna snan ok eitli fikirler ve Batda yeni ekiller almaya balayarak yaylan Marksizm, burada akla gelen din ve metafizik dman akmlardan sadece birkadr. Bunlara ingiltere'de gl bir akm haline gelen mantk pozitivizmi, Amerika'da adeta bir hayat felsefesi haline gelen pragmatizmi, bunlarn metafizik ve dine kar tutumlarn eklersek, duyulan endielerin yersiz olmad dnlebi lir. Fakat bir felsefe akm olmaktan ziyade genel bir fikr ereveyi hatra getiren Katolik Felsefesini, Lois Lavvel (1882-1951), Gabriel Marcel (1889-1973) ve Jack Maritian (1882-1973) in felsef faaliyet leriyle gelien teist varoluuluk ve Yeni Thomasl, materyalist -ateist- nihilist dnceler karsnda gsterilen birer tepki eklinde deerlendiremeyiz. Bunlar eitli felsefe sorularna verdikleri cevap larn nda grmek ve deerlendirmek icabeder. Gilson, felsefede "sistem"e ve her trl "izm"e kardr. Ona g re, felsefenin bir "izm" e dnmesi, sun bir zorlama neticesinde ol makta ve "izm"ler hakikati grmemizi engellemektedir. nsan akl, di yor Gilson, karl btn problemleri zerek organik bir sisteme (yapya) ulaacak gte zaten deildir. Mesel, "Ortaa Felsefesi" veya "Zihniyeti" diye bir eyden bahsetmek doru deildir. Ayn ey, "Skolastiktik" iin de szkonusudur. Ortaalar boyunca yaam olan byk fikir adamlar ayn veya benzer din kanaatleri paylatk lar halde, farkl felsef grleri savunabilmilerdir. Felsef bakm dan Kilise bykleri arasnda ciddi anlamazlklar vardr. Szgelii, Thomas Aquinas, "Skolastik" diye adlandrlan teki dnrlerden ok farkldr. Sanld gibi, Thomas, "z"e arlk verip "varlk" ih mal etmemitir. O, metafiziin ana problemlerini bir "varlk proble mi" olarak grmtr. "Niin bir ey veya eyler vardr?" Leibniz bu soruyu modern felsefenin odak noktas haline getirdi. Ama soruyu b tn boyutlaryla ele alan ve ona en doyurucu cevab veren ilk d-

10

T A N R VE

FELSEFE

nr, diyor Gilson, Thomas'tr. bilimin bu soruya cevap vermediini, veremediini hepimiz bilmekteyiz. Hangi sebebe dayanrsa dayansn, bilimin izdii snrn dna kmay reddeden hibir felsefe anlay da szkonusu soruya cevap veremez. Gnmzde her trl metafizik soruyu "szde soru" olarak gren felsef anlaylarn says hi de az deildir. Metafiziin sorularn bilgi alannn dna iten, Modern fel sefede Kant olmutur. Bu yzden, Gilson modern felsefeyi Descartes ile deil Kant'la balatr. Descartes, hereyden nce, Skolastisizmin terminolojik erevesi iinde hareket etmitir. Bunu ok kere farknda olmadan dahi yapm olabilir. Descartes felsefesinde metafizik, bilgi alannn dnda deildir. Oysa Kant, "inanca yer bulabilmek iin bil giyi inkr ettiini" sylemektedir. Onun ahlktan metafizie ulama abasnda ne lde baarl ve kendi teorik sistemiyle tutarl olduu tartma konusudur. Hereye ramen O, modern felsefe zerinde kal c etkisini brakm ve metafizik, Saf Akln Tenkidi 'nden sonra klasik statsne ulamakta byk glk ekmitir. Gilson'a gre, bilimin ulaamad yere metafizik ular; metafi ziin ulaamad yere ise din ular. Kant'a, Gomte'a ve yeni pozitivist akmlara ramen, metafizik problemler devam etmitir. Hem de kaamak yollar takip ederek deil, bilimin bizi ulatrd noktada karmza kmaktadr szkonusu problemler. Bilimin ulat nokta dan sonrasn bilim erevesi iinde dnmeyebiliriz. Ama bilimden rendiklerine dayanarak metafizik sorularla kar karya kaldkla rn syleyenleri irrasyonel olmakla sulamann rasyonel bir yan ol masa gerektir. Gilson, Ortaa Felsefesinin Ruhu'nda felsefeyi snr lar iyice daraltlm laik-hmanist bir meguliyet eklinde grme an layna kar km ve byle bir tutumun artk "hikmet" saylamaya can ortaya koymaya almtr. Felsefenin en nemli blmn oluturan metafizik, dine, daha yerinde bir ifade ile vahye ok ey borludur. Szgelii, "Tanr" kavramnn veya "yaratma" fikrinin ol mad bir metafizik dnnz, onun ne kadar ksr olduunu anlar snz. O halde, esas itibariyle din karakterde olan yukardaki kav ramlar -ve onlara benzer bir ok mefhum- felsefeye zenginlik getir-

EVRENN

NSZ

11

mistir. Din tefekkrn de felsefeden uzun uzun anlatmaya gerek yoktur.

ne kadar ok ey

rendiini

Gilson, -din ve felsefe arasnda bu trden bir iliki grmekle ye tinmi olsayd, iddetli tenkitlere muhatap olmayabilirdi. Fakat O, zellikle Ortaa Hristiyan dnyasndaki din-felsefe mnasebetini daha ileri bir noktaya gtrmekte ve nev'i ahsna mnhasr zellik leri olan bir "Hristiyan Felsefesinden szetmektedir. Mesel, ona gre, Thomas'n felsefesi ilahiyatn ayrlmaz bir parasdr, aslnda bu gr, Thomas'n felsefesini Katolikliin "resm felsefesi" sayan klasik grten pek farkl grnmemektedir. Birok dnr, bu g re iddetle kar kmakta ve Gilson'un tutumunu bir eit "teolojizm" -felsefenin ilahiyata irca edilmesi- olarak grmekte, teolojizmin hem din, hem de felsefe iin zararl olduuna inanmaktar. Bu sonuncularn tutumu, Gazl'nin islm dnyasnda asrlarca nce felsife karsnda ortaya koyduu tutumu hatrlatmaktadr. Tarihin garip tecellisidir: Baz mslman fikir adamlar -bata merhum Hil mi Ziya lken olmak zere- Gazl'nin Thomas gibi hareket etmemi olmasn islm fikir tarihi asndan bir talihsizlik saymlardr. On lara gre, Batda felsefenin ilerlemesi, ksmen de olsa, Thomas'n din ile felsefe arasnda kurduu ilikinin genel tasvip grmesiyle akla nabilir. Oysa Gazl, felsife 'nin kurmaya alt "organik" dinfelsefe balantsn iddetle tenkit etti ve onun sarslmasna -hatta biroklarna gre kopmasnasebep oldu; dolay isiyle islm leminde felsefe bir daha belini dorultamad. Gazl, dinin felsefelemesine mani olmaya almt. Felsefenin "es-Sebeb'l-Evvei'i ile "Kur'an'n Allah"nn, "sudr"u ile "hilkat"in, "es-Sa'detu'l-kusva"s ile "cennet"in ayn olmad zerinde srarla durdu. Gazl'nin, felse fenin tarihi seyrine ne lde tesir ettii tartma konusudur. Ama O'nun dinin felsefeletirilmesi programna byk bir darbe indirdii inkr mmkn olmayan tarih bir hakikattir. ite bugn Bat kltr erevesi iinde hareket eden birok ilhiyat, Thomas'n gerekletirdii felsefe-din evliliini bozmaya ve dini bugn artk birok bakmdan savunulmas mmkn olmayan

12

TAN R1 VE F E L S E F E

bir metafizikten dolaysiyle bir kozmolojiden kurtarmaya almak tadr. Bir zamanlar byk bir baar olarak grlen Thomasc sentez bugn ciddi bir "tehaft" sulamas ile kar karyadr. Garip tarih tecelli ite budur. Gilson'un tenkitilerine gre, felsefeyi teolojik bir ereve iinde dnmek bir "Hristiyan felsefe"nin varln temin etmez. Felsefe Hristiyanlatka felsefe olmaktan uzaklar. Hele felsefenin bir "va sta" olarak grlmesi, "hizmeti" durumuna indirilmesi, tutarl bir "terkip faaliyeti" olarak asla gsterilemez. Gilson, diyor tenkitileri, evvel btn nazar felsefeyi mezafizie irca etmekte, metafizii de -ikinci basamakta- teolojiletirmektedir. Ve bu ii "Thomizm" adna yapmaktadr. Bylece felsefede tabiat bilimlerine ve klasik "tabiat fel sefesine bir yer kalmamaktadr1. Gilson, Thomas bizi akln gtrebilecei yere kadar gtrm tr, der. Thomas'in felsefesinin z udur: Varolan her ey, varln bir "varlk fiili"ne (act of existence) borludur. Son sz, bir kav ramn -buna ister "Dnce", ister "iyi" veya "Bir" diyelim- deil, "Varolma"nndr. Bu grn gerek metafizik, gerek ilahiyat iin ne byk nem ifade ettii Tanr ve Felsefe 'nin Thomas ile ilgili sayfa larnda anlatld iin onun burada tekrar edilmesine gerehyoktur. Gilson'un da "nsz" de dedii gibi, Tanr ve Felsfe drt kon feranstan meydana gelmektedir. Eserin nemi, Gilson'un eitli eser lerinde yeri geldike ele alnan Tanr'nin varl konusunun derli top lu biimde ve tarihi seyri iinde zl olarak orada ele alnmasndan kaynaklanr. Eser, felsef ve ilm yazlara u veya bu lde in olan bir dinleyici-okuyucu kitlesine hitap ettii iin konunun bsb tn yabancs olanlar iin zor gelebilir. Tanr ve Felsefe 'nin, daha ok, niversitelerimizin ilahiyat Fa kltelerinde ve felsefe blmlerinde okuyan, yahut bu messeselerde
3 Bu tenkidler hakknda daha geni bilgi iin bkz. Fr. John M. Quinne, a.g.e., ayrca kr. John D. Beach, "Another Look at the Thomism ot'Etinne Gilson". Ncw Scholasticism, 50, 1976, s. 522-528.

EV R E N N

NSZ

13

retim grm olanlar iin yararl olacan mid ediyorum, zel likle ilahiyat Fakltelerinin son snf programnda mstakil bir anabilim dal olan Din Felsefesinin en nemli problemi, Tanrnn varl problemidir. Geri Gilson, bu eserde Tanrnn varl ile ilgili kla sik delilleri (Kozmolojik, teolojik ve ontolojik delilleri) ayrntl ola rak ele almyor. Daha ziyade bu delillerin gerisindeki temel dnce yi aklamaya alyor. Gnl isterdi ki, Tanr ve Felsefece bir de "slm Felsefesi ve Tanr" balkl bir blm olsun. Aslnda Gilson, Ortaa felsefesi ta rihi mtehasss olduu iin islm filozoflarnn ilahiyatla ilgili g rlerine de indr. Yukarda isimlerini verdiimiz eserlerin bazla rnda islm felsefesiyle ilgili bilgilere de yer vermitir4. Hatta islm felsefesi hakknda kaleme ald makaleleri de vardr5. Fakat Tanr ve Felsefe 'de bu konuya -belki de konferanslar dinleyen kitlenin kl tr vasat dikkate alndndan dolay- hi temas edilmemitir. Bir yazar, baz konular seip bazlarn darda brakt iin elbette eletirilemez. Ama darda braklan ksm topyekn tablonun sunul masnda bir boluk meydana getiriyorsa, durum deiir. Gilson, san yorum, ksmen Thomas'n baarsn vurgulamak iin, ksmen de "H ristiyan Felsefesi" tabirine hakllk kazandrmak iin bu yola bavur makta, sonu olarak Mslman ve Yahudi filozoflarn Tanr ve Felse fe mnasebetine yaptklar katklar bu eserinde grmezlikten gelmek tedir. Denebilir ki, Yunan felsefesi, gelimi bir din tefekkrle en mull bir tarzda islm kltr ortamnda karlamtr. Din ve Felse fenin karlamas neticesinden doan en etin problemler, btn bo yutlaryla en ok islm dnyasnda hissedilmitir. Felsefe, Bat Latin dnyasna geerken islm kltr ortamnda kazand renk ve ortaya kard problemlerle birlikte gemitir. Islmla temasa gemeden
4 Mesel, Onun History ofthe Christian Phosophy in the Middle Ages, Ne w York, 1955) adl eserinde slm filozoflarna, zellikle de bn Rd'e ok sk atfta bulunulmutur. 5 Bkz. Gilson, "Les sources greco-arabes de L'augustinisme avicennisant", Archives d'historie doctrinal et literaire du moyen ge", Vol. 4 (1929), s. 129.

14

T A N R I VE

FELSEFE

nce Bat dnyasnda braknz deii toplu bir din felsefesini, gelimi bir ilahiyat dahi yoktu. Hristiyan mtefekkirler din felsefesinin en nemli konusu olan"Tanr'nn sfatlar" -hatta bu tabirin anlam- ko nusunda sylenebilecek fazla bir eye sahip deillerdi: Aristoteles, "ilk Muharrik" fikri ile "ezel madde" fikrini yanyana koyabilmiti. Platon, duruma gre Tanr'dan veya "tanrlar"dan szedebilmekteydi. Stoalarn teist anlamda bir ilahiyat anlaylar yok tu, "ilk Muharrik"e, "Sudur"a, felsef "mutluluk" anlayna din bir renk kazandrmann en olgun ekli, islm filozoflarnn elinde olmu tur. Btnyle lemin "mmkn", Tanrnn ise "Vacibu'l-vucd" ol duunu felsef yolla en mkemmel ekilde ortaya koyan, Farb ve Ibn Sina olmutur. Bu kavramlarn nda gelitirilen teizmin ana delilleri, ekil ve muhteva ynnden en mkemmel eklini islm filo zoflarnn eserlerinde bulmutur. Varln tarif edilemeyecei, buna ramen onun kolaylkla sezilebilecei fikri, Farb ve Ibn Sina'nn eserlerinde enine boyuna tart lmtr. Gilson'un, Thomas'n felsefesinden balayarak aklamaya koyulduu "varlk metafizii"nin gerisinde Farb ve Ibn Sina vardr. Thomas'n ilahiyat sayesinde Batda mehur olan "be deliT'in (Al lah'n varl ile ilgili) ilk kelimesi kelimesine Farb'den aln mtr. Farb'den iktibas edilen metinler Thomas'n eserlerinde say falar doldurmaktadr6. Gilson'un Tanr ve Felsefe 'sini okuyacak olan Trk okuyucusu nun orada mevcut bu boluu Trke yazlm islm felsefesiyle ilgili eserleri -zellikle "Allah'n varl ve sfatlar"n ele alan ksmlar n- okumas, phesiz, ok yararl olur. Yaknda tamamlayarak bas trmay dndmz Din Felsefesine Giri balkl eserimizde de islm filozoflarnn ulhiyet anlay ve onlarn Bat felsefesine etkisi zerinde durulacaktr.

6 Bkz. Mehmet Aydn, Trklerin Felsefe Kltrne Katklar, Ankara, T.T.K. 1985, s. 16-17.

YAZARIN ONSOZU

Bu drt konferans, btn metafizik problemler arasnda en yk sek mevkii igal eden bir problemin sadece bir ynn ele almakta dr. Bu ii de olduka snrl sayda tarih verilere dayanarak yap maktadr ki, szkonusu veriler, teknik adan iyice tayin ve tesbit edil mi olmaktan ziyade doruluklar peinen kabul edilmi veriler duru mundadr. Bu problem, metafizik bir mahiyet arzeden, Tanr proble midir. Ayrntl bir inceleme iin problemin seilen yn ise, Tanr kavrammzla Tanr'nn varlnn isbatlanmas konusu arasndaki mnasebettir. Bu felsefe problemini ele al tarzm, daha nce Felsef Tecrbenin Birlii (Scribner, New York, 1937) ve Ortaalarda Akl ve Vahiy (Scibner, New York, 1938) adl eserlerimde ortaya konan tarzla ayn mahiyettedir. Bu tarz, gemi felsefelerin tarihine dayan mak suretiyle bir felsefe probleminin doru dzgn dile getiriliini salayan temel verileri bulup ortaya koymak ve szkonusu verilerin nda problemin zmn tesbit etmeye almaktr. phesiz bu, felsef hakikate yaklamann yegane tarz deildir. Kald ki, szkonusu tarz yeni de saylmaz. Onun esiz rneklerini Pl ton'un eitli diyaloglarnda, szgelii Theaetetus, Philebus ve Parmenides'de grmekteyiz. Aristoteles, Metafizik'i/j "Birinci Kitap" nda aka ayn yaklam tarzna bavurmu ve onu baarl bir ekilde uygulamtr. Pek tabi, bu yaklam tarz, kendi mahiyetinden kay naklanan birtakm tehlikelere de ak bulunmaktadr. yle ki, o, felsef dogmalarn deer kaybna uratlarak sradan felsef kanaat ler dzeyinde ele alnd basit bir diyalektik oyuna indirilebilir. Bu

16

TANRI

VE

FELSEFE

oyunda her kanaatin, kendi asndan, doru; baka kanaatler asn dan yanl olduu baarl bir biimde ortaya konabilir. Akademinin felsef metoduna zg bozulmuluu en iyi ekilde sergileyen, Yeni Akademidir. Fakat, ayn yaklam tarz, somut, mnferit ve dolaysy la reddedilemez hakikatler eklinde ele alnan eitli felsefelerin bir tarihine de irca edilebilecek biimde bozulmutuk gsterebilir. Buna gre, her ne kadar eitli felsefelerin tarihi, kendi bana felsefe tah silinin meru ve hatta zaruri bir blmn oluturmakta ise de, onun bir tarih olma mahiyeti, tarih vasfta olan sonulardan baka sonu larn amalanmasn yasaklar. Burada, Platon, Aristoteles, Descartes, Kant, u u felsefe problemleri hakknda unlar dndler de riz. Bu tr gerekleri ortaya koyduktan ve mevcut btn imknlar kullanarak onlar anlalr duruma getirdikten sonra felsefe tarihi programnn grevi bitmi olur. te tam bunun bittii yerde felsefe kendi grevini yapmaya koyulabilir ki, bu grev, Platon, Aristoteles, Descartes ve Kant'n felsefe sorularna vermi olduklar cevaplar, bizzat bu sorularn gerekli kld verilerin nda ele almak ve de erlendirmek demektir. Felsefeye tarih adan yaklamak yntemi, eitli felsefelerin tarihini felsefe iin bir vasta olarak kullanr. Tpk her ey gibi bu grev de iyi yahut kt bir ekilde yerine getirilebilir. Grevi kt ekilde yerine getirme yollarnn en kts, belki de, dogmatik felsefe zerine yazlm baz ders kitaplarnda g rleni olup bu eserlerde doru olarak sunulan muayyen bir doktrin, teki btn doktrinlerin doruluk yahut yanllklarnn hemen belir lenmesinde bir l olarak kullanlr. Bu metodun meru olarak kul lanlabilecei bir tek bilgi sahas vardr ki, o da vahye dayal ilahiyattr1. Eer inan yoluyla Tanrnn konutuuna (vahyettiine) iman etmisek (Tanrnn syledii doru olduuna gre) Tanrnn kelmna ters den her eyin btl olduuna bir rpda karar vere biliriz; vermek zorundayz da. Thomas Aauinas'm "... Tanrnn
1 Hristiyan dnrler, ilahiyat sahasn, genellikle "vahye dayal ilahiyat, (revealed theologyj, "Tabi" veya "akl ilahiyat" (natura)) yahut rasyonel ilahiyat (rational theology) diye ikiye ayrrlar. (eviren)

YAZARIN

NSZ

17

kelmna inanmak Kelmda hata olabilecei ihtimalini ortadan kal drr" eklindeki ifadesi, bu eit kelm tutumun en mkemmel rne ini sergiler. Ne var ki bu tutum, daha iin banda iken birtakm de iikliklere tbi tutulmasndan dolay, ilahiyattan felsefeye aktarla maz. Elbette ki Tanrnn sz, srf Tanr sz olduu iin her trl yanlmay darda tutar. Ama hibir filozofun sz, srf filozofun s z olduu iin kendisine ters den hkmleri hata kabul edip dar da tutamaz. Eer onun syledii doruysa, sylenilenin kendi ztlarn darda tutmasndan dolaydr; baka bir ifade ile, doruluk, filo zofun gerek belli bir problemi ortaya koymasnda, gerek onun z m iin zarur olan btn verilerin hakkn vermesinde baarl olma sndan kaynaklanr. Eer aadaki sayfalarda Thomas Aauinas, baz metafizik dramlarda oyunu kmaza sokan bir karakter rolnde biraz fazla grnrse, bu durum, teki konutuuma hamledilecek ve yle ce itiraza hedef olacaktr. Okuyucularmdan unu kabul etmelerini is tirham ediyorum: Eer byle bir ey yapmsam -ki pekl mmkn dr- bu, bence, bizzat felsefenin ruhuna kar ilenmi balanmaz bir gnah ilediim anlamna gelir. O halde, beni byle bir sutan dolay mahkm etmeden nce, o suu gerekten ilemi olduumdan okuyucularmn iyice emin olmalar gerekir. Ben, bir Fransz Katolik kolejinde eitim grdm. Yedi yl sren bir almadan sonra okuldan ayrldm zaman, hatrlayabildiim kadaryla, Thomas Aquinas'n adn bile duymu deilim. Felsefe a lmama devlet denetimindeki bir kolejde baladm. Okulun felsefe profesr, Victor Cousin'in ge kalm bir takipisiydi ve Thomas Aquinas'n doktrini hakknda bilgi sahibi olan kimse yoktu. Bu konu da rendiim tek ey u idi: Eer szkonusu doktrini anlayacak ka dar aptal olan biri karsa, o insan, Descartes'tan bu yana bir zihin arkeolojisinden ibaret saylan mehur skolastikliin bir ifadesini ora da bulabilir. Fakat bana gre, felsefe ne Descartes'tan, ne de Kant'tan ibaretti. Felsefe, Bergson demekti. Bu dhinin derslerini bi rer fikir vecdi olarak hl hatrlamaktaym. Henri Bergson, felsefede, yaayan yegane stadmd. O, felsefe hayatm iin Tanr'nn bana ih-

18

TAN R I VE F E L S E F E

san ettii bir nimetti. Onun sayesinde felsef dehay kitaplarn dnda baka bir yerde buldum. Fakat, her ne kadar Bergson, felsef hayat nn ilk dneminden itibaren Yahudi-Hristiyan geleneinin Tanr an lay istikametinde srekli olarak ilerlediini sylemekte ise de, o s ralarda o, bunun tam olarak farknda deildi. Aslna baklrsa, hi kimse Bergson tarafndan Thomas Aquinas'n felsef metoduna ulat rlm deildi. Thomas Aquinas hakknda edindiim ilk bilgilerimi borlu oldu um insan, bir Yahudi idi. O, Thomas Aquinas'n bir tek kitabn dahi amamt. yle bir niyet de tam deildi. Fakat o, daha birok meziyetlerinin yansra, neredeyse acaip diyebileceim bir zekya sa hipti. Olaylara hi taraf tutmadan, soukkanl olarak ve objektif e kilde bakabilmekte, onlar olduklar gibi grebilmekteydi. Onun Sorbonne'de D. Hume ile ilgili derslerine katlr katlmaz anladm ki, her hangi bir felsefe sistemini anlamak iin onun Hume felsefesini ele al tarz gibi bir tarz benimsemek gerekecektir. Bu insan, Lucien LevyBruhl idi. iki yl sonra bir tez konusu iin kendisine gittiimde, o ba na Descartes'in Skolastisizmden ald terminoloji ve konular zerin de almam tavsiye etti. Daha sonra bu alma, Descartes'da Hrri yet ve Teoloji bal altnda yaymland. Tarih adan bakldnda, bu kitap artk eskimi saylr. Fakat onu hazrlamak iin harcadm dokuz uzun yl bana Thomas Aauinas' okumann art olduunu; ve ikinci olarak, Descartes'in kendi mehur metoduyla baarsz bir e kilde zmeye alt felsef problemlerin yegane doru konum ve zmnn Thomas'n metodundan mstakil olarak dnlemeyece ini retti. Baka bir deyile, kefettiim ey uydu: Descartes'in ulat metafizik sonular, ancak Thomas Aquinas'n metafizii er evesi iinde bir anlam ifade etmektedir. (Bu hayret, nahif bir ekilde de olsa yukarda szn ettiim eski kitabmn son sayfalarnda dile getirilmitir.) Bunun bana bir ok gibi geldiini sylemek, sabrla devam etti rilmi tarih mahedelerin ulat objektif bir sonucun gereksiz yere dramatize edilmi olabilecei anlamna gelir. Teknik bir dille syle-

YAZARIN

N S Z

19

yecek olursak, Descartes metafiziinin Skolastik metafiziin becerik sizce yaplm bir tekrar olduunu aka grdm iin metafizii, onu gerekten bilenlerden renmeye karar verdim. Yani, hocalarm tarafndan eserleri asla okunmad halde kolaylkla kk grlen Skolastik dnemin dnrlerinden renmeyi kararlastirdim. Tam anlamyla inandm ki, felsefe yapmak, onlarn sylediklerini tekrarla mak anlamna gelmez. Fakat onlarn sylediklerini renmeden de felsefede ilerleme mmkn olmaz. ada felsefenin iinde bulundu u danklk ve onu takip eden ahlk, itima, siyas ve pedagojik alkant, ada dnrlerin felsef basiretsizliinden dolay deil, baz temel ilkeler hakkndaki bilgilerimizi kaybetmemize bal olarak yolumuzu kaybetmi olmamzdan dolaydr. O ilkeler doruydu. Pla ton 'un yaad dnemde olduu gibi bugn de felsefe adn almaya lyk bir bilgi, ancak bunlar zerine kurulabilir. Eer bir kimse, sa dece dnmeyi renmek suretiyle kymetli felsef kiiliini ksrla trmaktan korkuyorsa, fikr ksrlk konusundaki endiesini teskin et mek iin braknz Jacquas Maritain'n eserlerini okusun. Modern fel sefenin en arpc yn, fikr disipline kar bir isyan bayran am olmasdr. Gevek dnmenin hkim olduu yerde hakikati kavra mak mmkn olmaz. Pek tabi bundan da (yanl olarak) hakikatin varolmad sonucu karlr. Aadaki konferanslar bu kanaate zt bir dnceye dayanmak tadr: Hakikat bulunabilir; hatta metafizikte bile. Konferanslar, felse fedeki Tanr probleminin tarihini anlatmak gibi bir gayeyi ihtiva et memektedir. Onlarda baz nemli doktrinlere ksaca temas edilmi, birouna da hi dokunulmamtr. Yine onlarda, Tanrnn varlnn yeterli bir isbata kavuturulmas gibi bir iddia da yer almamaktadr. Gaye, metafizik mahiyet arzeden bir problemi ak ve kesin izgilerle belirlemeye almaktan ibarettir. Baz okuyucularmn bu konferans lar okuduktan sonra, "Tanrnn varl isbat edilemez" eklindeki kendi szleriyle tam olarak ne kasdettiklerini anlayacaklarn mit ederim. Isbat etmenin ne olduu hakknda bir fikre sahip olmadan, kimse bu iin yaplamayacan tam anlamyla bilemez. Tanr proble minin metafizik boyutlarn btnyle anlamam salayan tek filozof

20

T A N R I VE

FELSEFE

Thomas Aquinas olmutur. Ben de herkes kadar fikren hr olmak is terim; fakat ben, doru sylediine inandm bir kimseyle anlama hrriyetine de sahip olmak isterim. Thomas Aquinas, "Thomac haki kat" diye bir eyi asla aklna getirmedi. Bu szn doru drst bir anlam bile yoktur. Gerektirdii btn hususlarn hakkn vererek Tanr problemine verilen muhtelif cevaplar uygunluklar nda de erlendirirken u sonuca vardm: Soruya en iyi cevab, onun en derin ynlerini ilk kez yakalayan insan vermitir. Yine ayn insan, proble min zm ile ilgili metafizik zarureti de aka kabul eden kiidir. Thomas Aquinas'n yaptn bugn de yapmak isteyen varsa, buyur sun yapsn ve kendisini Thomas kadar hr hissetsin. Bunu yapama yan veya yapamayacak olana gelince, o da gerek problemle ilgili yegane zm eklini reddetme zevkine sahip olsun. Dikkate alnmas gereken, ne William Paley'in "Yce Marangoz"u ne de Voltair'in "Mkemmel Sanat Ustas"dr; fakat her eyin kendisiyle varolduu ve yine kendisiyle mukayese edildiinde hibir eyin hakiki mnda va rolmad bir Varlk, yani sonsuz bir varolma fiilidir2. 1939-40 yllarnda Mahlon Power Vakf hesabna misafir profe sr olarak tayinimi uygun gren Indiana niversitesi Mtevelli He yeti'ne kranlarm ifade etmek isterim. Farkl milletlere mensup ki ilerin birbirlerine kaytsz artsz bir gveni pek az gsterdii bir za manda beni barna basan Indiana niversitesi Felsefe Blm ele manlarna da zellikle mteekkir olduumu belirtmeme msaade ediniz. Prof. W. Harry Jelemma'ya teekkr ise bir mecburiyet say maktaym. Onun davet mektubu, yapmay arzu ettiim eyi en ak e kilde hlasa ve tarif etti. Bu mektubun bir cmlesini iktibas etmek, bu konferanslarn muhtevasn hakl gstermek iin olmasa da gayesine iaret etmek bakmndan, kullanmam gereken bir ans olacaktr: "Bu gn birok filozofun gznde felsefe, ifade etmesi gereken mny ar tk ifade etmiyor. Hemen hemen btn adalarmza gre, Hristi yanln syleyip de bilimin yanl olduunu ortaya koymad bir ey
2 Anlalmas olduka zor grnen bu ifadeler, Thomas Aquinas'la ilgili blm okunduunda nisbeten aklk kazanacaktr. (eviren)

YAZARIN

NSZ

21

de kalmamtr. Fikr adan saygya lyik her eyi de Yunanllar za ten sylemi bulunuyorlard." Niyetim, zellikle Tanr problemi hak knda Yunanllarn zaten sylemedikleri birok eyi Hristiyan filozof larn sylediklerini gstermek olacaktr. Sylenenler fikr bakmdan o kadar saygya lyktr ki, onlar modern felsefenin de ayrlmaz bir paras haline gelmitir. Kimse onlarn bilim tarafndan isbat edilme sini bekleyemez; fakat metafiziin temel problemlerinin anlalmasn da baz bilim adamlarnn gsterdikleri baarszl, "bilim syle nenleri tasvip etmiyor" eklinde yorumlamak da elbette yanl olur. Bu konferanslar, Indiana Univ ersitesi'nde okunduu ve Toronto'daki Ortaa Aratrmalar Enstits (Pontifical Institute ofMedieval Studies, Toronto)nde kaleme alnd ekliyle bastrlmtr. yle bir yerde yaamak, benim iin allmam bir mutluluk oldu. Orada herhangi bir konu hakkndaki muvakkat son fikirlerini kendi zerleinde prova eden birine sabrla katlanan dostlar buldum. Felsef aratr malarm boyunca bana yardmc olmaktan bir an bile geri durmayan Enstit Bakan Rahip G.B. Phelan'n adnn yanna dostum Jaques Maritain'n adn eklemek isterim. Her ikisine de derin kranlarm bildirmek gerekiyor. Onlarn teklifleri, tashihleri ve tasdikleri, emi nim ki, ait olduu sahaya pek az lyk olan bu kk eseri, biraz ol sun deerli hle getirdi. Etienne Gilson

TANRI VE YUNAN FELSEFES

Bat kltr tarihinin her blm Yunanllarla balar. Bu hkm, mantk, bilim, sanat, siyaset iin olduu kadar tabi kelm iin de do rudur. Fakat felsef Tanr kavrammzn kaynaklarn bulmak iin eski Yunan Tarihi'nin neresine baklmas gerektii pek o kadar ak deil dir. Eski Yunan Felsefesi hakkndaki bilgimizin byk bir blmnn kayna durumunda olan Aristoteles'in yazlarn okur okumaz n mze kan glk, tam bir btnlk iinde kendisini gsterir. Aristo teles, Milet'li Tales'ten sz ederken yle der: Bu filozofa gre, her e yin kendisinden kt ve yine her eyin sonunda kendisine dnecei ilk ilke veya unsur, su'dur. Baka bir yerde de Aristoteles buna u bil giyi ekler: Ayn Tales'e gre, "Her ey tanrlarla doludur."1 birbirinden farkl bu iki ifade, felsef bakmdan nasl uzlatrlabilir? Uzlatrmann ilk yolu, su ve tanr kavramlarn zde saymaktr. ada bir ilim adam, Tales'e suyun sadece Tanr deil, ayn zaman da mutlak tanr olduunu syletmekle bu yola gitmitir. Byle bir yo ruma gidilince "mutlak tanr" ve "kozmogenetk tanr," bir ve ayn ilh g olmaktadr ki, bu da Su'dur."2 Problemin bu basit ve mantk zmn kabul etmenin tek gl undan domaktadr: Bu gr, sylemi olabilecei birok fikri Tales'e maletmesine ramen, Aristo1 Aristotle, Metaphyscis, I, 3, 983b, 20-27, De Anma I, 5, 411 a. 8. 2 R. Kenneth Hack, God in Greek Philosophy lo the Time of Socrates (PrinUniversity Press, 1931), s. 42.

24

T A N R I VE F E L S EFF.

teles onlar hakknda herhangi bir ey sylememektedir3. Elimizde bu lunan ilk verilere gre, Tales, suyun tanr olduunu veya bu dnyay dolduran tanrlar arasnda mutlak bir tanrnn varolduunu syleme mitir; dolaysyla o, suyun mutlak bir tanr olduunu da sylemi de ildir. Burada bizim iin geride kalan btn problem, ksaca, udur: Bir yandan bir adam kp dnyann meydana geldii asl madde ola rak belirli tabi bir unsurun bulunduunu sonsuzluk, hatta iyi diye adlandrsak da bir fark olmayacak ve problem deimeden aynen kala caktr. te yandan da ayn adam, bir tr aksiyom olarak hereyin tan rlarla dolu olduunu sylemektedir. te, suyun, tanrlardan sadece bir tanesi olmadn ve onun btn tanrlarn en by olduu sonu cunu Tales'e maletmemiz bundan dolaydr. Ancak, byle bir karm ne kadar mantk gzkrse gzksn, asl hayret uyandran husus, adamn kendisinin byle bir sonu karmam olmasdr. Hatta o, te sadfen bizim sonucumuzla kar karya gelseydi, belki de onu meru olmayan bir sonu kabul edip itiraz ederdi. Ksacas biz, felsefe tarihi ni olduu gibi kaleme almak yerine, olmas gereken felsefenin tarihini aryoruz. Dorusu bu, ok kt bir felsefe tarihi yazma usuldr; ya knda greceimiz gibi, bu, tarihin derin felsef anlamn gzden ka rmann da en ak yoludur.

3 Aristoteles, Tales'in dncesini, hibir yerde, modern ilim adamlarnn takip ettikleri izgi istikametinde yeni bir kurulua gtrmemitir. O, De Anima, 1, 5, 411a, 7'de Tales'in gr olarak mknatsn, demiri hareket ettirebildii iin, bir ruha sahip olduunu rivayet etmektedir. Aristoteles ise, tahmin yrterek, bundan u sonucu karmaktadr: Tales'in "her ey tanrlarla doludur" ifadesi, belki de "ruh btn evrende batan baa yaylmtr" eklinde ifade edilen grten ilham alnarak sylenmitir. Tales'le ilgili blmlerin ngilizce evirisi iin bk., Milton C. Nahm. Selections from Early Greek Philosophy (F.S. Crofts, New York, 930) s. 59-62, Aristoteles'ten sonra ve byk lde Stoallar'n etkisinde kalnarak, evren ruhu doktrini Tales'e maledilmi ve iero'nun (De Nat. Deorum, 1. 25) evren-ruhuyla tanry zde kabul etmesiyle daire tamamlanmtr. Kr. John Burnet,a/7v Greek Philosophy (4. bs. Londo, A. and C. Black, 1930). s. 40-50. Bln bunlar Tales doktrininin daha sonraki ifade edili ekilleri olup onu destekleyecek shhatli tarihi veriler bulunmamaktadr.

TANRI

VE

YUNAN

FELSEFES

25

Karlatmz gln stesinden gelmenin baka bir yolu da suyu tanrya dntrmek yerine Tales'in tanrsn suya dntrmek tir. te John Burnet, okuyucularna "her eyin tanrlarla dolu olduu" eklindeki ifadeyi fazla bytmemelerini4 tavsiye ederken byle bir dntrmeyi dnmektedir. Burnet'in tavsiyesinin gerisinde onun u kesin kanaati yatmaktadr: Ne Milet'li Tales'te, ne de onu hemen takip edenlerde "kelm dncenin izlerine rastlanmaktadr." Bir baka de yile, Tales, "dnya tanrlarla doludur" derken gerekten "tanrlar" kasdetmemektedir. O, bununla su gibi fizik ve tam anlam ile tabi bir enerjiyi kasdetmekte olup, ona gre, mesel, su her eyin ilk ilkesi du rumundadr. Ayn mahede Tales'i takip edenler iin de geerlidir. Anaximander ilk ilke olan sonsuzluun ilh bir ey olduunu veya Aneximenes, havann, tanrlar ve ilh varlklar dahil, her eyin ilk se bebi olduunu retirken tanrlarn ibadete lyk varlklar olduklarn dnmemekteydi. Burnet'in kendi szleriyle, "tanr teriminin dinolmayan bu kullanl, ilk Yunan felsefesini iine alan btn dnemin belirgin bir zelliidir5. Buna benim tek itirazm u olacaktr: "Tanr" kelimesinden daha ak din bir anlam ifade eden pek az kelime var dr. "Her ey tanrlarla doludur" cmlesini, isteyen, 'her eyde tek bir tanrnn bulunmad' anlamnda yorumlamakta serbesttir; fakat bu nun, en azndan cesurca yaplm bir yorum olduu sylenebilir. Tanrlarnn sudan ibaret olduklarn; ya da suyun bir tanr oldu unu Tales'e syletmek yerine nc tarih varsaym niin denemi yoruz? Bu varsayma gre, kural olarak, filozoflar ne sylyorlarsa onu kastediyorlar. Yunan'a Yunanca retmek tehlikeli bir itir. Mi lattan nce beinci asrda yaam bir Yunanl'nn zihnindeki "tanr"
4 J. Burnet, a.g.e., s. 50. 5 Ayn eser, s. 13, 14 ve 50. Burnet'in eski Yunan felsefesini aklc bir adan yorumlamas, F.C. Conrford'un gelitirdii (Bk. From Religion to Philosophy London, 1912) sosyolojik yorum karsnda gsterilen bir tepkidir. Burnet, "bilimi mitolojiden karma hatasna dmemizi" istememektedir (a.g.e., s. 14) Kanaatime gre, Burnet burada hakldr. Fakat eer Tales'in bi limini mitolojiden karmak bir hata ise, Tales'in biliminde mitolojiyi silip at mak da ayr bir haladr.

26

T A N R I VE

FELSEFE

kelimesinin tam olarak neyi ifade ettii bize sorulmu olsayd, bunun cevap verilmesi zor olan bir soru olduunu ben hemen kabul ederdim. Buna ramen bu hususta aba harcayabiliriz. Bizim iin bunun belki de en iyi yolu, Yunanllarn "tanr" diye adlandrdklar eylerin men e, mahiyet ve fonksiyonlarn uzun uzadya anlatan yazlar ncelikle okumaktr. Szgelii bir Homer, bir Hesiod vardr. Homer'in bile "tanr"dan sz ederken "tanr"y kastetmediini ne sren iddialarn tama men farkndaym. Fakat Homer'in bu kelimeyle neyi anlatmak istedi ini kendisine sormamzn bir zarar olmasa gerek. Onun cevabn y zst brakmadan nce, ona, hi deilse, hakettii dikkati vermemiz gerekmektedir6. "Tanr" kelimesinin Yunanca'daki anlam hakknda ilk dikkati e ken husus bu kelimenin kaynann felsef olmaddr. lk Yunan fi lozoflar dnmeye koyulduklar srada tanrlar oradaydlar. Filozof lar bu tanrlar Saint Augustine'in yaad zamana kadar btn eski dnrlerin "lhiyat irler" diye adlandrdklar insanlardan miras almlard. Homer'in Iliada'smn snrlar iinde kalacak olursak, "tanr" kelimesinin inanlmayacak kadar ok sayda ey hakknda kul lanld grlr. Zeus, Hera, Apollo, Pallas Athena ve ksacas Olimpos'un btn tanrlarnn durumlarnda olduu gibi, bir Yunan tanrs, bugn bizim "kii" dediimiz bir varlk eklinde tasavvur edilebilmek teydi. Fakat tanr, byk tanr Okyanus, Yer ve Gk gibi pekl fizik sel bir realite de olabilirdi. Iliada'mn (XX) banda Zeus, Themis'ten tanrlar toplantya armasn buyurduu zaman "Okyanus'tan baka btn Irmak tanrlar, Nymfe'ler -byleyici korularda, rmaklarn kaynaklarnda veya slak ayrlarda oturan Nymfe'lerin hepsi- geldi ler"7 , bununla da bitmiyor. Btn fni hayatlar yneten, Hezimet,
6 Wilamowitz, Rodhe ve Edward Meyer'in takndklar durum hakknda, R.H. Hack (a.g.e.J, s. 4-6) in hakl ifadesine baknz. Homer, baz ada yorum cular tarafndan sadece dinsiz deil, din-aleyhtan olarak da gsterilmitir. Bazlarna gre ise, o, tam tersine, bir din slahats olup tabir yerinde ise, ilk Yunan putperestliinin Saint Paul'u idi. Gilbert Murray, Five Stages of'Greek Religion (New York, Colombia University Press, 1925) s. 82'de byle bir tutum sergilemektedir. 7 Homeri lias, yay. Thomas W. Ailen (Oxford Clarendon Press, 1931), 3 Cilt. iirler eserin bu basksndan iktibas edilecektir, fakat dz metinler The lliad

TANRI

VE

YUNAN

FELSEFES

27

Korku, atma, ayrca lmn Kardei, insanlarn ve tanrlarn rabbi Uyku gibi byk tabi felketler bile bize Homer'in Iliada'smda. tanr lar olarak gzkmektedir. lk bakta bu farkl varlklar, eyler ve hatta salt soyut kavramlar arasnda ortak unsurlar bulmak kolay grnmemektedir. Fakat yakn dan bakldnda, hi deilse, bir tek ortak unsurun varolduu grlr: Onlarn belirledikleri eylerin gerek mahiyetleri ne olursa olsun, b tn bu tanr adlar, kendi balarna iradeyle dontlm bulunan, insan hayatnda faaliyet gsteren ve insanlarn kendilerini tepeden deiti ren canl glere iaret etmektedir. Eski Yunanistan'n, dosta davra nan bir tabiatn sakin kucamda ve iyi huylu tanrlarn yol gstericili inde gamsz bir hayat sren akll bir rkn yurdu olduu eklindeki genel mkemmel tablo, Yunan iirinden, Yunan trajedisinden ve hatta Yunan siyasi tarihinden rendiklerimizle pek uyumamaktadr. Her halkrda bu tablo, Yunan dini hakknda bilinenlere ters dmektedir. Dindar bir zihin yapma sahip olan bir Yunanl, sadece fiillerinin de il, dncelerinin bile niha noktada tanrlara bal olduunu ve say sz ilh glerin elinde bir ara olduunu hissetmekteydi. Herkese bilindii gibi, Homer'in Iliaddsmm daha ilk satrlarnda ele alman konu, Achilleus'un fkesi, Kral Agamemnon'un reva grd haksz muameleden ileri geliyordu. Bu haksz muamelenin ne olduu husu sunda da Agamemnon'un kendisi unlar syler: "Bunun sebebi ben deilim; ognk toplantda ben, evet ne yazk ki ben, Achilleus'u la yk olduu dlden yoksun braktm zaman bu ateli lgnl ruhuof Homer, ng. ev. A. Lang, W. Leaf ve Ernest Myers (New York), The Modern Library'den iktibas edilecektir. Kr. Kitap XX, vv.7-9, 3. 368. ahs Yunan tanrlarnn bile kaynak itibariyle ahslatrlm tabi kuvvetler olma s dikkate deer bir noktadr. Zeus, diyor G. Murray, "Acherean Gk-Tanrs", Phoebus Apollo "bir Gne Tanrs"dr; Pallas Athena, Atina ile ilgili olan "afak Tanras, Eos"tur. (a.g.e., s. 71-4) Bu kiiletirme srecinin ierdii psikolojik problemler iin R.H. Hack'n {a.g.e., s. 12-16) derin ve fi kir verici ifadelerine baknz. Yunanlnn dini hayat ve duygulan iin ayrca bk. AJ. Festugiere. L'ldeal Religieux des Grees et l'Evangile (Paris Gabalda, 1932) s. 30-32.

28

TAN RI V E F E L S EFE

ma sokan Zeus ve karanlklarda yryen Erynis idi. Ben ne yapabilir dim? Btn bunlar yapan, tanrnn kendisiydi."8 Bu ilh glerin ilk belirgin zellikleri, canl olmalardr. Bir Yu nan tanrs, ne olursa olsun, asla cansz bir ey olamaz. O, tpk insan lar gibi yaayan bir varlktr. u farkla ki, beer hayat bir sre sonra sona ermeye mahkm olduu halde, Yunan tanrlar asla lmezler. Buradan, onlarn baka bir ad ortaya kar: lmszler9. Bu lmsz lerin ikinci bir zellii de hepsinin geni anlamda dnyayla ilgili ol maktan ok, insan hayat ile ilgili olmalardr. nsann kaderini deiti ren felketlerden herhangi birini, fazla dnmeye gerek duymadan ele alalm; onun bir tanr olduu grlr. Sz gelii, Yer, Gk, Okya nus; tarlasna verimlilik getirerek insana hayat baheden, yatandan taarak onu lmle tehdit eden btn Nehirler; ayrca, lm ve Uyku, Korku ve Mcadele, Mkemmel ntikam, iddet, Zeus'un Elisi olan Dedikodu. Fakat korku ve dehet verici tanrlar yannda iyilik tanrla rn da unutmamaldr. Adalet, Ak, Sanat laheleri, Ltuf ve nayet laheleri (nsanlara ve tabiata gzellik veren ilaheler) ksacas, fni in sanlarn hayatlarn yneten lmsz gler. Bu iki zellik, nc bir zellii eklememize de imkn vermek tedir. Kendi sahasnda mutlak bir egemenlie sahip olan ilh bir g, belli noktalarda dier tanrlarn mutlakln tanmak zorunda kalabi lir. Mesel, lmszler, lmemelerine ramen uyurlar. Bu bakmdan, Uyku "Btn tanrlar ve insanlarn rabbidir."10 Bu, evrensel bir kanun8 Kr. Homer, Itiad, Kit. XIX, vv. 86-90; ng. ev. s. 357. Bu nokta daha sonra Achilleus tarafndan teyid edilmitir: "Zeus Ata! nsanlar ac lgnla s rkleyen sensin. Eer Zeus Achaianlarn ouna lmn gelmesi gerektiini dilemeseydi, Atreus'un olu (Agamemnon), gsmde yreimi harekete ge tiremez (fkelendiremez) ve kz, hi sz dinlemeden, elimden almakta direnmezdi. (Kitap XIX w . 270-4: ng. ev. P. 362) Her Yunan trajedisinde oldu u gibi, her Yunan iiri, iire ve trajediye tam anlamn kazandran bir "Prelude in Heaven"n varln art koar. 9 Yunan kafasnda hayat ve kan kavramlar birbirinden ayrlmaz. Yunan tanr lar kan kaybetmezler, nk kanlan yoktur; dolaysyla onlar lmezler. Kr. Iliad Kil. V, w . 339-342; ng. ev. s. 84. 10 a.g.e., XIV, v. 233. ng. ev. 256-257.

TANRI

VE

YUNAN

FELSEFES

29

dur. lmszler, uyuduklar gibi, sevmesini ve arzu etmesini de bilir ler. Tanra Hera'nn Afrodit'e syledii u szler bunu gsteriyor: "Seni btn lmszlerin ve nsanlarn stne karan Ak ve Arzuyu imdi bana ver" Hera, Zeus'un korktuu tek tanrsal gtr. "Kendisini dier tanrlar arasnda azarlayacandan korktuu iin" Zeus, Hera'y boaz dmlenmeden nadiren grr. Onun kars, insanlarn kaderi ni deitiren en byk gtr. Zeus'un boyun edii mutlak kudret, onu dardan deil ieriden ynetir. O, kendi z iradesidir. Tanrlarn en by, tanrlarn ve in sanlarn babas, meveret tanrs Zeus bile bir kez bir eye rza gster di mi, onun nnde gsz kalmaktadr". radesi ile ferd tercihleri arasnda asla bir zdelik sz konusu olmamakla beraber, Zeus, sade ce kendi iradesine tabi olabilir. Derin Zeus'un derin arzusu, her eyin Alm Yazsna ve Kadere gre olmasdr. Onun ok sevdii olu Sarpedon, Patroklos'a kar savaa tutuunca, Sarpedon'un lmesinin mu kadder olduunu Zeus biliyordu. Babalk sevgisi ile kadere rza gs terme arasnda kalan Zeus, ilk nce tereddt gsterdi; fakat bu srada Hera byk bir ciddiyetle ona grevini hatrlatt: "Uzun zaman nce lme mahkm edilmi bu fniyi lmden geri getirmek mi istiyor sun? Arzu ettiini yap, ama biz dier tanrlar, bundan dolay seni asla vecek deiliz." Hera byle konutu. "Tanrlarn ve insanlarn tanrs Hera'y duymamazlktan gelemezdi. Ama Potroklos, Sarpedon'u l drmek zereyken Zeus, sevgili olunu ereflendirmek iin yeryzne kanl yamur tanelerini aktt."12 Zeus'un gl iradesi ile Kaderin g rnmez kudreti bir ve ayn olduundan dolay O, tanrlar iinde en gl olandr. Eer bu doruysa, bir Yunan tanrs u ekilde tanmlanabilir: Ya ayan bir varln gznde tanr, kendi hayat zerinde ynetme hak kna sahip bir baka yaayan varlktr. Yaayan bir varln bana ge leni, yine yaayan bir kudretin varlyla aklamak, Yunanllarn tar11 a.e., Kit. I. vv. 524-527. ng. ev. s. 16: "Ben arzu edince, benim hibir s zm ortadan kaldrlamaz, yerine getirilmeden edilemez." 12 a.e., Kit. XVI, w . 439-461; ng. ev. s. 302.

30

TANRI

VE

FELSEFE

tmasz kabul ettikleri bir noktayd. Onlarn bundan emin olduklar gerei, bize Yunan dinini veya Yunan tanrlarm hafife almamamz nemle hatrlatmaldr. Dindar bir Yunanl, kendi hayatn, gl ve ok kere birbiriyle atan ilh gler iin bir sava alan olarak his setmekteydi. Pindar'n syledii gibi "Btn byk kahramanlklar tanrlardan gelir; tanrlar sayesinde insanlar, akll cesur ve belagat sa hibi olurlar."13 Fakat bunun tersi de ayn ekilde dorudur. Tanrlar yanlarnda grdkleri srece cesaretle savatklarn grdmz kah ramanlar, ayn tanrlar tarafndan yalnz braklnca, utanmadan geri dnp kaarlar. Bu srada onlar, "Zeus'un ar basarak duruma etki et mesi" dedikleri eyi hissederler. Zeus'a gelince O, bu "sonucu etkile me" durumundan haberdardr, nk onun kendi gc dahilinde oldu unu grmektedir: Hektor ve Achilles drdnc kez pnarlara geliin de, Baba tanr bir altn terazi kurdu. Biri Achilles'inki, dieri de at ye titiricisi Hektor'unki olmak zere iki ackl lm tanralarn koydu kefelere ve teraziyi tutarak kaldrverdi. Sonunda Hektor'un kara gn ar bast ve O, Hades'in evine (cehenneme) dt; Phoebus Apollo da onu terk etti."14 Burada bir kez daha Zeus'un iradesi, kadere boyun e me dzeyine indirilmitir; dolaysyla Hektor lmelidir. Bir dnya ki orada insana, duygular, tutkular, erdemleri ve erdemsizlikleri dahil, her ey dardan gelmektedir; ite Yunanl'nn din dnyas byle bir dnya idi. nsana gelen her eyin kaynan lmsz varlklarn kr gnl ve kzgnl oluturuyordu. te bu lmszler de Yunan tanr lar idiler. Btn varolanlarn ilk ilkesi olarak grd eyi tanrlatrmas nn bir Yunan filozofu iin o kadar kolay olmadn imdi daha iyi anlamaya balam bulunuyoruz. Asl soru, Tales, Anaximenes ve on lar takip edenlerin Homer'in tanrlarna inanp inanmadklarn, ya da bu tanrlarn ounu hayal rn kabul ederek onlar ortadan kaldrp kaldrmadklarn bilmek deildir. Diyelim ki bu ikinci varsaym, bi13 Pindar, Pythiam Odes, I, vv. 41-2. Yaynlayan J. Sandys (London, 1915). s. 159. Loeb Classical Library. 14 IladKiL XXII w . 208-213; ng. ev. p. 406.

TANRI

VE

YUNAN

FELSEFES

31

rinciye gre daha dorudur, fakat tanr kelimesi dini anlamlarndan bir ksmn koruduu srece glk aynen devam edecektir. Bir filozof olarak eer her eyin Y olduunu ve x'in de tanr olduunu sylerse niz, bunun her eyin bir tanr olduunu sylemekle kalmaz, her eyin ayn tanr olduunu sylemi olursunuz. O halde buna, hereyin tanr larla dolu olduunu nasl ilave edersiniz? Eer, dindar bir kimse ola rak, dnyann tanrlarla dolu olduunu sylerseniz, ya sizin tanrlar nz, iinde bulunduklar eylerin ilkeleri deildirler; ya da, eer her tanr byle bir ilke ise, o zaman her eyin bir tek ilkesi olduu syle nemez. Tales ve onu takip edenler, filozof olarak konutuklarna gre, birinci kk semek sorundaydlar. Onlar her eyin bir ve ayn tanr olduunu syleyerek birden Stoallan maddeci panteizmine ulaabilir ve Yunan felsefesini nihai sonuna gtrebilirlerdi. Soyut bir dille ifa de edecek olursak, Yunan filozoflar, Yunan tabi kelmnn gelime sini kapan noktasna getirebilirlerdi; fakat byle yapmadlar, nk tanrlarn kaybetmek istemiyorlard15.
15 Tanr hakkndaki Yunan din ve felsef dncesinin sreklilii R.H. Hack ta rafndan da vurgulanmtr, (a.g.e., 39) o halde, burada ayn felsef metinle rin iki kart yorumu ile kar karya bulunuyoruz. Burnet'e gre, Tales "her ey tanrlarla doludur" derken, gerekten "tanrlar" kastetmemektedir. R.H. Hack'a gre ise, Tales'in gerek dncesi "Suyun, evrenin yaayan ve ilh olan bir cevheri olduu" noktasndadr (ayn yer). Aslna baklrsa, Tales hak kndaki bilgimizin kayna olan Aristoteles'in metinlerinde Okyanusa ilikin "tanrlarn ilk aratrclar" eklinde benzeri bir doktrinden sz edilmi ve Thety'ler "neslin ana-babalan" olarak dnlmtr. Bundan sonra Aristote les unu ekliyor "Tabiatla ilgili byle eski ve ilkel bir grn bulunup bu lunmad karanlk bir nokta olarak kalacaktr; fakat Tales'in ilk sebeple ilgili olarak byle bir gr ifade ettii sylenmektedir, "Metaphysics", I, 3, 983b, 18-934a, 2, M.c. Nahm, a.g.e., s. 60-1. O halde bu iki doktrinin devam etti inden Aristoteles'in emin olmad aktr. Onu "her eye nfuz etmi olan Ruh'un yansra tanrlk sfatn zikr etmedii" iin sulamak (R.H. Hack a.g.e., s. 42, n.), Aristoeles'in yle yapmas gerektiini ncelikle kabul et mek anlamna gelir ki, bunu kantlamak kolay deildir. Sonu olarak, Burnet, "her ey tanrlarla doludur" ve "miknats canldr" eklindeki iki cmleyi, tan rlarn tpk miknats gibi fiziksel glerden ibaret olduunu ne srmek iin birbirine balamaktadr. Hack ise, "her ey tanrlarla doludur" ve "her eye nfuz eden bir ruh vardr" cmlelerini, evren ruhunun tanr olduunu ne srmek iin ele almaktadr. Aristoteles, tam tersine, bu iki farkl tezi asla bir-

32

TANRI

VE

FELSEFE

Bizim burada gstereceimiz ilk tepki, tabiatyla, felsef cesaretin yokluunu ktlemek olacaktr. Fakat soyut mantn takip edilmesi nin, Realitenin eitli ynlerinin altst edilmesine msaade etmeyi reddetmekten daha az cesaretle ihtiya gsterdii ortadadr. Bir filozof kendi kendisine, "dnya hangi maddeden olumutur?" sorusunu sor duu zaman, tamamen objektif ve ahsi olmayan bir soru sormaktadr. te yandan, Agamemnon, "ben ne yapabilirdim. Her eyi yapan tan ryd" derken son derece sbjektif ve ahs olan u soruya cevap veri yordu: "Beni bu ekilde hareket etmeye kim zorlad?" Birinci proble me (objektif soruya) doru cevap vermekle ikinci problemin de z lecei ilk bakta hemen grlebilecek bir husus deildir. Biz, unlar syleyerek Agamemnon'un merakn gidermeye alabiliriz: Madem ki her ey sudur; yle ise Agamemnon'un Achilles'i hakettii eyden yoksun brakmas konusunun su ile u veya bu ekilde bir ilgisi vardr. Sanyorum o, bu aklamamz dinleyecektir; fakat o, "su" kelimesin den tanr Okyanus'u anlayacak ve buna yle bir itirazda bulunacaktr: Sizin cevabnz yanltr. Okyanus deil, diyecek kral Agamemnon, fakat Kr Talih (Ate) lgnca yaptm eyden sorumlu olan yegane sebeptir16. Kr Talih, bir tanrdr; su ise sadece birey. Yunan filozoflar "tanr" kelimesini kullandklarnda, basit bir "ey"den daha fazla deeri olan bir sebebi kastetmektedirler. Dnya dzeni problemi iin geni kapsaml ve tek bir zmn bulunmama sndan onlarn karlatklar glk de bundan ileri gelmektedir. Filo zoflar olarak, ilk Yunan dnrleri bile, bilimsel dnce tarznn mkemmel temsilcileri gibi gzkmektedirler. Onlara gre, gerek, temelde dokunabildikleri, grebildikleri eylerdi. Onlarn gerek hak knda asl sorular "O nedir?" sorusuydu. "Okyanus nedir?" sorusuna "O Tanrdr" eklinde verilecek bir cevap pek fazla bir anlam ifade
letirmek yoluna gitmedii gibi, evren ruhu doktrinini bile aka Tales'e mal etmedi (De Anma 1, 5, 4IIa, 7-9) Baz ilim adamlarnn tanr terimini metin lerden karmalar, metinlerde tanr kelimesinin bulunmad yerlere bu keli meyi ilave etme yetkisini bize vermez. 16 Iliad, Kil. XIX. w . 91-2, s. 357.

TANRI

VE

YUNAN

FELSEFES

33

etmemektedir17. Dier yandan, "Dnya nedir?" sorusu iin de "her ey tanrlarla doludur" formlnn cevap olmas mmkn deildir. Dn yay verilmi bir gerek olarak ele alan Yunanllar sadece onun "mahiyeti"nin ne olduunu, yani var olan her eyin asl cevherinin, eyle rin faaliyetlerini salayan gizli ilkenin ne olduunu sormaktaydlar. O, su mu, hava m, ate mi, yoksa sonsuzluk muydu? Yoksa o, bir Zihin, bir Dnce, bir de, bir Kanun muydu? Problemlerine verecekleri ce vap ne olursa olsun, Yunan filozoflar, her zaman tabiat kendi kendini aklayan bir gerek olarak karlarna aldlar. "Hibir ey, yoktan va rolmaz", diyor Demdiritos, "ne de varolan, yoklua karp gider."18 Eer tabiat iin varolmamak mmkn olsayd, o hibir zaman varolamayacakt. Ama dnya, ite oradadr; o halde o, hep orada olmu ve daima da orada kalacaktr. Bu ekilde anlalan tabiat, o kadar zorunlu ve ezeldir ki, her hangi bir Yunan filozofu, dnyamzn bir balangc ve nihayet bir de sonu olmas gerektii eklinde bir sonucu kabul etme durumunda kendisini bulunca, gerek balangcn, gerekse sonun, s rekli olarak varlk alanna kan olaylarn ezel devri diminin iki n olduunu dnmeden edememitir. Simplicius'un dediine gre "Anaxmander, Leukippos, Demokritos ve daha sonralar, Epikurus gibi saysz dnyalarn var olduunu dnenler, bu dnyalarn sonu gelmez bir ekilde varlk alanna ktklarm ve yok olduklarn, kabul etmekteydiler."19 Bu, tabiatn ne olduu sorusuna verilmi bilimsel bir
17 Bu, Hesiod'un Teogonisi iin bile geerlidir. (Kr., R.K. Hack, a.g.e., bl, n s. 23-32) Homer'inkinden daha sistemli olan Hesiod'un Teogonisi, yine bir teolojik durumu, yani, dnyay bir veya birden fazla tabi eylere dayanarak felsef bir aklamaya kavuturmay deil de belli kiilere dayanarak din bir aklama yapmay amalayan durumunu hl korumaktadr. Mitoloji dindir, felsefe ise bilgidir. Her ne kadar gerek dinle gerek bilgi, sonunda anlamaktaysalar da, onlar birbirinden farkl problemleri, kantlamalar ve zm leri temsil etmektedirler. 18 M.C. Nahm, a.g.e., s. 165 n. 44'ten alnmtr. 19 Kr. J. Burnet, a.g.e., s. 59. Anaximander'le ilgili olarak bk. MC. Nahm, a.g.e., s. 62, 63'teki iktibaslar. Leukippos ve Demokritos iin bk. a.g.e., s. 16, 160-161 veya J. Burnet, a.g.e., s. 338-339. Bu problemle en iyi eser, A. Dies'inLc Cycle Mystiaue (Paris, F. Alean, 1909) adl eseridir.

34

TANRI

VE

FELSEFE

cevap olarak kabul edilmese de tabiat dnyasna ait geni kapsaml bi limsel bir aklamann nasl olmas gerektiini gsteren uygun bir felsef aklamadr. Bu tip bir aklama, dinin apayr bir nitelik gste ren problemlerine de cevap olduunu ne srdnde yeterli olama maktadr. Bilimsel olarak cevaplandrlamayacak bu gibi sorularn sorulma mas gerektii hususu, meru olmakla beraber, bizi u anda ilgilendir memektedir. Biz burada tarih gereklerle megul olmaktayz. Bu tarih gereklerden biri de bizzat Yunanllar'n daima din nitelikte so rular sormu ve yine bu sorulara din nitelikte cevaplar vermi olmala rdr. nc bir gerek de, Yunan filozoflar arasnda nde gelenler, dnyaya ilikin din yorumlar ile felsef yorumlarn uzlatrmay, imknsz deilse bile, ok zor bulmulardr. Onlarn dnya hakkndaki bu iki grlerinde ortak olan yegne unsur, u genel his idi: eylerin meydana gelilerinin sebebi ne olursa olsun, meydana gelen eylerin meydana gelmemeleri mmkn deil di. te Yunan felsefesini, ilkel Yunan dininin basamak basamak aklletirilmesi olarak gren ve Yunan felsefesi tarihiyle ilgili olarak sk sk ortaya atlan gr, sz konusu bu hisden kaynaklanmaktadr. Buna ramen yine de burada baz glkler vardr. Dindeki Talih ve Kader kavramlar felsef zorunluluk kavramndan farkldr. Hektor da hil, btn insanlarn eninde sonunda lmek zorunda olular bir tabiat kanunudur. Bu ekliyle o, felsef zorunluluk dzeni iinde de yer al maktadr. Hektor'un belli zamanda ve belirli artlar altnda lmek zorunda olmas ise, tek bir insann hayatnda ortaya kan bir olaydr. Zorunlu luun tesinde bir kanun, Talihin tesinde de bir irade vardr. Zorunlulukla talih arasndaki iliki, Yunan felsefesinin sebep kav ram ile Yunan tanr kavramlar arasnda da yer almaktadr. Bu ilk se bep veya ilke, varolan, varolmu ve varolacak olan her ey iin evren sel geerlii olan bir aklamadr. Bilimsel veya felsef bilginin objesi olarak insan, bilimsel gzlemin veya rasyonel aklamann saysz ob-

TANRI

VE

YUNAN

FELSEFES

35

jelerinden ancak bir tekidir. Herhangi bir kimse, kendi z hayatna bir bilim adam veya bir filozof olarak baktnda, orada arka arkaya olup bitenleri ve hatta kendi lmn, ahsi olmayan sebeplerin etkileri eklinde gzden geirebilir; tasavvur edebilir. Fakat herkes, kii ola rak, bilimsel ve felsef sebeplerden geni lde farkl olan baka bir tr sebebe indr. nsan kendisini bilmektedir. O kendi kendisini bil dii iin "Benim" diyebilmektedir. O, kendisini bilmenin yansra ba ka eyleri de bildiinden, o eyler hakknda "Onlardr" diyebilmekte dir. Dorusu bu, son derece nemli olan bir gerektir; nk insan bil gisi kanalyla, hatta grebildiimiz kadar, sadece insan bilgisi kanaly la, dnya kendi varlnn farknda olmay baarmaktadr. te her de virde yaayan filozoflarn ve ilim adamlarnn karlatklar hi de nemsiz olmayan soru u olmutur: Madem ki insan, bilen bir varlk olarak dnyann bir parasdr, o halde tabiatn ilk ilkesine bilgi veya fiilen ondan daha yksek olan baka bir ey -nk bu ey bilgiyi ii ne alacaktr- atfetmeksizin dnya nasl aklanacaktr? Bilginin dnyadaki bu varlndan, baka bir glk domaktadr ki, bu daha da nemlidir. nsan, bilen bir varlk olarak, eyleri birbi rinden ayrabilmekte, onlarn zel niteliklerini tanyabilmekte ve dola ysyla varolan eyler hakknda bilgi sahibi olduktan sonra, onlar kar snda taknaca tutumu belirleyebilmektedir. te eyler tarafndan belirlenmeyerek eyler hakknda bilgiyle hayat dzenlemeye, "hr ol ma" adn vermekteyiz. Belirli bir seim imknn salamakla bilgi, sadece dier varlklar gibi varolan deil, srf kendisi iin varolan ve sanki dier btn varlklar onun iin varolmu gibi gzken ilgin bir varln ortaya kmasna sebep olur. Byle bir varlk -onun varlnn gzlenebilir bir gerek olduunu hatrlatmama izin veriniz- evrende igal etmi olduu mstesna yerin elbette farkndadr. Bir anlamda o, btnn bir paras olup bu haliyle btnn tbi olduu kanunlara tabi olmaktadr, dier anlamda ise o, kendi bana bir btn olmaktadr; nk o, kendiliinden ortaya kan tepkilerin ve zgrce verilen ka rarlarn asl merkezi durumundadr. Byle bir varla insan adn ver mekteyiz. Faaliyetlerini bilgisine gre dzenledii iindir ki, onun ra-

36

T A N R I VE

FELSEFE

deye sahip olduunu syleriz. Bir sebep olarak insan iradesi, baka btn bilinen sebeplerden tamamen farkldr, nk bir takm seim imknlaryla karlaan ve kendi kendini belirleme gcne sahip olan yegne varlk odur. ilk ilkeye irade veya iradenin de stnde -iradeyi iine ald iin- bir ey atfetneksizin beer iradelerin varln ak lamak felsefenin ve bilimin en g problemi olmaktadr. Bunun byle olduunu anlamak, ayn zamanda Yunan mitolojisi nin derinliklerdeki gizi kaynana, dolaysiyle Yunan dinine gitmek demektir. Yunan tanrlar, kaba izgieri ile de olsa, u kesin inancn bir ifadesi olmaktadr: Madem ki insan bir 'kii'dir ve bir 'ey' deildir; onun bana gelen her olayn en son aklamas da bir eye deil, bir kimseye (kiiye) dayanmaktadr. amur yatanda akp giden bir ne hir olarak Skamandros, bir nehirden, yani bir 'ey'den ibarettir; fakat hzl Achilles'in arzusuna kar koyan Trojan rma olarak da 'ey'den ibaret olmayan bir varlk olmaktadr. Burada Skamandros, bir insana, hatta stn insana benzer bir varlk, yani bir tanr olarak karmza kmaktadr. Mitoloji, gerek felsefeye giden yolun ilk basama de ildir. Aslnda mitoloji hibir bakmdan felsefe saylmaz. Mitoloji, gerek dine giden yolun ilk basaman oluturmaktadr; hatta o, kendi bana din olma hakkna sahiptir. Yunan felsefesi, gnden gne geli en bir aklletirme sreci sonunda Yunan mitolojisinden domu olamaz20. nk Yunan felsefesi, dnyay, eylerin dnyas olarak an lamak iin gsterilen akl bir abayd; oysa Yunan mitolojisi, dilsiz ve sar eylerin oluturduu bir dnyada kiilie sahip yegne varlk
20 Hesiod'un teolojisi, Homer'in btn eserlerinde krntlar halinde yer alan teolojik unsurlardan ok daha sistematiktir. Bundan dolay baz tarihiler onu il kel Yunan mitolojisinden ilk Yunan felsefesine gei yolunda nemli bir adm olarak grmee ynelmilerdir. Onlann asl dayana, Yunan mitoloji sinin sistematik bir birlie indirgenmesinde gsterilen rasyonel yneli olup bu yneli en ak biimde Hesiod'un Teogoni'sinde kendisini gstermekte dir. (Bk. L. Robin, La Pensee grecque, Paris, 1923, s. 33; yorumlayan R.K. Hack, a.g.e., s. 24) Parmak baslan bu hokta, bir gerektir. Fakat akl olarak ele alnan bir teoloji, yine de bir teolojidir; sistematik olarak deerlendirilmi mitoloji, bu ekilde dzenlenmemi olandan daha fazla bir teolojidir; ancak byle olmakla felsefe olmaya bir parmak boyu bile yaklam saylmaz.

TANRI

VE

YUNAN

FELSEFES

37

olan insann, yalnz braklmamasna ilikin kesin kararn dile getir mektedir. Eer bu doruysa, byk Yunan filozoflarnn, kendi ilkeleri ile tanrlarn veya tanrlar ile ilkelerini zde sayma konusunda ne yapa caklarn bilmemelerine hayret etmememiz gerekir. Onlarn hem ilke lere hem de tanrlara ihtiyalar vardr. Platon, bir eyin gerekten va rolduunu sylerken, daima o eyin mahiyetinin hem zorunlu hem de akledilebilir olduunu kastetmektedir. Sz gelii, maddi olan ve duyu organlaryla alglanan eylerin, gerekten varolduklar sylenemez, nk srekli olarak deitiklerinden dolay onlardan hibiri, arka ar kaya gelen iki ayr anda ayn kalamazlar. Onlardan birini bildiimiz an o, ya kaybolur, yahut grnmn deitirir; dolaysiyle, bilgimiz ya tamamen objesini yitirir, ya da bilgi o objeye cevap veremez hle gelir. O halde, madd nesneler nasl anlalmaktadr? nsan sadece va rolan bir eyi bilebilmektedir. Gerek anlamda varolmak madd ol mamak, deimemek, zorunlu ve akledilir olmak demektir. te bu, tam anlamyla, Platon'un "de" dedii eydir. Ezel ve akledilir deler realitenin t kendisidir. Hakikat olan, u veya bu insan deil, insann deimeyen zdr. Belki bir fertte hakiki anlamda varolan, onu ken di cinsi iindeki dier fertlerden ayran karakter unsurlarnn gelii g zel bir birleimi deil, o cinsin ezel znden ald paydr. Sokrates, Sokrates olarak veya Callias, Callias olarak gerek varolan deildir; hakiki birer varlk olduklar kadaryla Sokrates ve Callias bir ve ayn eydir; yani Bizatihi nsandr veya nsan desi'dir. Platon, realiteye felsef bilginin objesi olarak bakt zaman ite byle bir gr benimser. Byle bir felsefede "ilh" adn almaya hak kazanan neyin bulunduunu kendi kendimize soralm. Eer ger ek olan, 'ilh' adn almaya hak kazanyorsa, o zaman ezel deler byle bir unvan almaya, phesiz, hak kazanrlar. deler arasnda bir tanesi vardr ki, dierlerini egemenlii altnda tutmaktadr; nk hep si onun anlalabilirliinden, akledilirliinden payn almaktadr. Bu, yilik de'sidir. Semdaki tanrlar arasnda gne, nasl z k olanla rn banda geliyorsa, yilik de'si de akledilirler lemine hkim ol-

38

TAN RI VE F E L S EFE

maktadr, nk varolan her ey, varolduu srece iyidir. O halde Platon'un felsefesinde yilik de'sinin tanr olduu sonucunu karmakta niin tereddt etmekteyiz? Ben byle bir karmn mantk geerliini tartma konusu et mekten uzam. Bunu, Platon'un yapmas gerekirdi. Hatta Cumhuriyet'te, yer alan satrlar, Platon'un tanrsnn bir tanm olarak okuma mann ok g olduunu da kabul ediyorum. Platon burada yle de mektedir: yilik de'si, "gzel ve doru olan her eyin evensel yaratc s, n kayna ve grnen dnyadaki n sahibi, fikir dnyasnda akln ve hakikatin menbadr. Genel veya zel hayatnda akla uygun olarak faaliyet gsteren kimsenin dikkatlerini zerinde toplamas ge reken g, yine yilik de'sidir."21 yiliin bu ekilde tanmlanmasn dan Hristiyanln Tanr tanmna daha yakndan benzeyen baka bir tanrnn bulunamayaca ortadadr22. Fakat btn bu sylenenlere ra men, Platon'un yi'ye tanr demedii de bir gerek olarak ortada dur maktadr. Platon yi'ye tanr demedii iin ona bunu syletmemenin daha doru olduu hususunda filozofun hayat hikyesini yazanlar ik na etmek pratik bakmdan g bir i olacaktr. Platon'un Hristiyan ol mayan yorumcular bile onun felsefesinde Hristiyan ilahiyatn bul mu ve sonunda da bu ilahiyatn Platon felsefesinin bozuk bir bask sndan ibaret olduunu gstermekte glk ekmemilerdir. Fakat eer Platon, yilik de'sine hibir zaman tanr demediyse, buna onun bu yi'yi asla Tanr olarak dnmediinin sebep olabileceini tahmin etmemize izin verilmelidir. Her eyden nce niin bir de Tanr olarak dnlsn? de, bir kii deildir; hatta o, bir ruh bile deildir. O, olsa olsa, bir 'kii' olmaktan ok bir 'ey' olan akledilir bir sebeptir23.
21 Plato Republic, 517; B. Jovvett'in ngilizce'ye evirdii, The Dialogues of Plato, I, 776'dan alnmtr. Jovvett'in tercmesini bir nszle birlikte Prof. Raphael Demos 1937'de New York'ta yaynlamtr. 22 A.J. Festugiere, O.P., a.g.e., s. 191: Bk. Ayn yazar, Contemplation et vie contemplative selem Platon (Paris, J. Vrin, 1936). Kr. "Le Dieu de Platon", A. Dies, Autour de Plato, Paris, G. Beauchesne, 1927, II, 523-574. Ve La Religion de Platon, s. 575-602. 23 Festegiere'e gre, yilik desi "ilh olan eyler arasnda en ok ilh olandr." yle ise, kim duyulur eylerden en yksek delere kadar ykselen varlk mer-

TANRI

V F. Y U N A N

FELSEFES

39

Baz ada bilim adamlarnn bu gerei kabul etmeye yanama larnn gl, undan ileri gelmektedir: Hristiyan dncesinin hkim olduu u kadar yzyldan sonra tanrlarn en yksek hakikatler olmad, en gerek olann tanrlar olmad bir dnyann varolabile ceim hayal etmek son derece g olmaktadr. Bununla beraber, Platon'un zihninde tanrlarn idelerden daha aa olduu bir gerektir. Szgelii, Platon, Gne'i tanr olarak kabul etmektedir; buna ramen tanr olan Gne, onun nazarnda tanr olmayan yi'nin ocuudur. Platon'un tanr fikrini anlamak iin, ncelikle duyumlar yoluyla algla dmz varlklara benzeyen, yaayan tek bir varlk dnmeliyiz; fa kat onu deiebilen, lml ve mmkn bir varlk olarak dnmek yerine, akledilen, deimeyen, zorunlu ve ezel olan bir varlk olarak dnmeliyiz. te bu, Platon'un tanrsdr. Ksacas Platon'a gre tan r, bir de'nin tanr olmamasna ramen, tanrdan daha ilh olmasnn sebebi budur. nsan ruh aracl ile harekete geirilen bir beden ola rak ele alrsak, o, lml olan, yok olan bir varlk olur, bundan dolay da tanr olamaz. Buna zt olarak, insan ruhlar, akledilir ve kendi badivenini trmanrsa, sonunda ilk Varlk' kavrar, "Tanry grr." (L'ldeal religieux des Grecs et I'Evangile, s. 44; kr. s. 54). Festugiere'nin, tezini des teklemek iin Cumhuriyet'ten ald metinde (508a-509c) gne ve yldzlara tanr dendii halde delere bu ad verilmemektedir. yilik desine bile tanr denmemektedir. Ayn tarihinin verdii dier referanslar ise unlardr: Cum huriyet, 5076, Pheado, 75 d-e; Parmenides, 130b vd. Philebus, 15a. Bu re feranslarn hibirinde Platon'un herhangi bir de'ye "tanr" dediine rastlama dm. Cumhuriyet, 508'de ruhu tanr olan gnein, yi'nin ocuu olduu sy lenmekte, ancak bizzat yi'nin tanr olduu sz konusu edilmemektedir. Phaedrus, 247'de Platon, "sadece akln kavrayabilecei z' tasvir etmekte (Jowett'in ng. ev. I, 252) daha sonra Adalet, ffet ve Bilgi'den "lh Akln" d nce objeleri olarak szedilmekte, fakat burada Akla tanr denmekte, onun objelerine "tanr" ad verilmemektedir. Phaedo, 80'de ruha, bedenin ztt ola rak, "tanr" denmekte ve burada (Jowett'in ng. ev., I, 465) Platon unu ekle mektedir: "Ruh, ilh olana benzemektedir; o, lmszdr, dnceyle ilgili dir, tektir, blnmez ve deimezdir" Diyelim ki Platon burada dier tanrlar dan deil, de'lerden szediyor; ancak Platon de'lerin ilh olduklarndan sz ediyor, tanr olduklarndan deil. Platon'un de'leri ile tanrlarn zde olduu gr tarih bakmdan hl gerekeleriyle ortaya konmas gereken bir konu olarak ortada durmaktadr.

40

TAN R I VE F E I . S EFE

larna lmsz olduklar kadaryla, yaayan mnferit varlklar olduk larndan dolay tanrdrlar. Kendi ruhlarmzdan daha stn olan daha birok tanrlar vardr; ancak onlardan hi biri de deildir. Mesel, Platon'un pek ciddiye almad Olimpos tanrlar vardr; buna ramen o, bunlar beer zayflklardan arndrdktan sonra aynen korumutur. Olimpos tanrlarndan sonra devletin tanrlar gelir, sonra daha aa derecedekiler. Bu arada Platon, cinleri eytanlar ve kahramanlar da unutmaz. "Onlardan sonra ise, kutsal yerlerde barndrlan ve kanunla rn ngrd ekilde tapnlan zel soy sop tanrlar gelir."24 Aka grlyor ki, Platon'un dnyas, Tales'inkinden veya Homer'inkinden daha az "tanrlarla dolu" deildir. Kiiler dzeni, eyler dzeninden nasl farklysa, Platon'un tanrlar da onun felsef ilkelerin den ylece farkldr. te Platon'un doktrinine evrensel olarak kabul edilmi olan dini niteliini kazandran ey, onun diyaloglarnda yer alan bu ilh gler dir. Platon'un dini, filozofun kendisini bedeninden kurtararak basamak basamak delerle uyum iinde olan bir hayatn yaand diyalektik bir arnmada aranmamaldr. Bir filozof, bu yolla akledilirler dnyasna eriince, gerek anlamda ruhunu ilhletirmi olmuyor, nk tanr olmak onun ruhunun zaten hakkdr. Hatta bunu yapmakla o, gerek anlamda, ruhunu lmsz klm da olmuyor; onun ruhu zlme ka bul etmez bir hayattr; dolaysyla lmsz olmak onun zaten hakk dr. Filozof kendi ilhliini hatrlayan ve tanr olmak iin abalayan beer bir ruhtur. Platon'un hakiki dini, insanlarn dua ettikleri, gerek kendi ihtiyalarn gerekse ehirlerinin ihtiyalarn ilettikleri saysz tanrlar karsnda duyulan bir yceltme duyusundan ibarettir. Platon, bir filozof olarak, Timaeus'u kaleme almtr; dindar bir kii olarak da
24 Platon, Repuhlic, 717. Jowett'in ng. ev., II 488. Platon'cu ilim dnyasnda klasik duruma gelmi tarihsel problem olan Timaeus, (28 vd.)'un "Yaratc"smn bir de olup olmad sorulmamaldr bile. "Yaratc" ezel de'lerin usulne uygun faaliyet gsteren bir tanrdr. O, yldzlar, ruhlar v.s. gibi tanr lar yaratan bir tanr yaratcsdr. Kr.Laws, X, 889, Jovvett'in ng. ev. II. 631.

TANRI

VE

YUNAN

FELSEFES

41

henz anlatmaya balamadan nce anlatmak zere olduu dnyann tanr ve tanralarn sz konusu etmitir25. Tpk herhangi bir insan gi bi, Platon da kendi hayatn ve kaderini gzetip koruyan kiisel g lerle evrili olmann ihtiyacn duymutur. Platon'un tanrsnn ana s fatnn inayet olmas bunun tipik bir rneini oluturmaktadr26. lh gler sayesinde Platon, cansz eylerin dzensiz lnde kendisini yalnz hissetmemektedir. "Her ey tanrlarla doludur" szn Tales'ten sonra Platon da ak ak tekrarlamakta ve ilh koruyucularna sadece hakettikleri deeri vermektedir. "nsanolunu aa grmektesin Ya banc", diyor Megillus Kanunlar'm VII. Kitabnda; buna Atinal'nn verdii cevap yle: "Hayr Megillus! Hayrete dme ve beni bala; ben insanolunu sadece tanrlarla karlatryordum."27 Platon'un din tutumuyla ilgili bu tasvir, onun doktrininin baz ynlerini akla kavuturmakla kalmyor, ayn zamanda felsef tanr kavramnn dou noktasn yakalamamz mmkn klyor. deleri felsef aklama ilkeleri olarak icad eden Platon, tanrlar icad etmedi. yle grnyor ki, tanrlar ona Yunan mitolojisinden miras kalmtr. Onlarn Platon'un mitlerinde nemli rol oynam olmalar bundan do laydr. Filozof bize, insanlarn, tanrlarn varlna inanmalarnm ok eski ve dolaysyla saygdeer olduunu sk sk hatrlatmaktadr. Bu nunla beraber, miras olarak devredilen bu yaygn inan, baz bakm lardan, makul gsterilebilir. Platon'un makul gsterme yolu ise olduk a dikkat ekicidir. Biz ne zaman yaayan ve kendi kendine hareket eden, kendiliinden ortaya kan dahil bir faaliyet gcyle hzn art ran bir ey grrsek, onun bir ruha sahip olduundan emin olabiliriz. Her ruh ise tanr olduundan, her yaayan varlkta bir tanrnn bulun mas gerekir. Szgelii, gnein ve yldzlarn durumlar byledir. On lardaki srekli deime, ilerinde ilh glerin bulunduuna tanklk
25 Timaeus, 27, Jowettin ng. ev., II, 12. 26 Plato. Laws, X, 888, Jovvett'in ng. ev., II, 630 Kr. X. 899-907, II, 641-9: Bu metinden kan sonu udur: "Tanrlar vardr; onlar insanlar koruyup g zetmekte olup kimse onlar adaletsizlik yapmak iin ikna edemez. "Laws, X, 907,11,559. 27 a.e., VII, 804, Jovvett'in ng. ev. II. 559.

42

TANRI

VE

FELSEFE

eder. Baka bir deyile, Platon'a gre, insandaki anr kavramnn olu masn salayan, ruhtur. Eer insan ruhu olmasayd, vcudun kendili inden hareket etmesi nasl aklanrd? Fakat Platon burada unu so ruyor: Eer yldzlardan her birine birer ruh atfetmezseniz, onlarn kendiliinden hareket etmelerini nasl aklayacaksnz? Eer onlara ruh atfederseniz, o zaman da her birinde bir tanrnn bulunduunu ka bul etmek zorunda kalrsnz28. Aristoteles, kendi objektif ve realist yolunda giderek, Platon'un kantlamalarndan, felsef tanr kavramnn kaynana ilikin retiyi karmtr. Aristoteles'e gre, insanlar tanr kavramm iki kaynaktan, yani kendi ruhlarndan ve yldzlarn hareketlerinden karmlardr29. Homer'in tanrlarn hatrladmz takdirde Aristoteles'in hakl oldu unu hemen anlarz. Aristoteles'in metafiziini, tabi kelm tarihinde bir dnm nokta s yapan ey, uzun zamandan beri ertelenmi bir husus olan felsef il kelerle tanr kavramnn birlemesinin nihayet orada gereklemi ol duudur. Aristoteles'in evrenin ilk hareket ettiricisi, ayn zamanda bu evrenin tanrsdr. Bu bakmdan tanr olmak, ilk felsef ilke ve dnya nn ilk sebebi iin takdire deer bir kazant. Fakat ok sayda felsef ilkenin bulunmas gereinin btn Yunan tanrlar ailesi iin en tehli keli bir macera olduu daha sonra ortaya kacaktr. Eski Olimpos tanrlarnn bir yana itilmeleri, sadece felsefe iin deil, din iin bile bir kayp olmaktan ok, bir kazantr. Tanrlarn balarna gelecek asl tehlike, onlarn ulhiyetlerini yitirmeleriydi. Aristoteles'in dnyas, her zaman varolmu ve her zaman varola cak olan bir dnya olarak ite oradadr. O, ezel olarak zorunlu ve zo28 a.e., X, 899, 11, 641, Kr. XII-966-967; II, 700-702. Homer ve Hesod'un mitolojisinin eletirisi iin bk.Republic, 11, 377-378. Jowett'in ng. ev., I, 641-642. 29 Aristotle, "Fragment 12" Ahstotelis Opera, Berlin, 1870, V; 1475-1476. R ya ve mkefe alannda ruh, tanrym gibi davranmaktadr. Yldzlara ge lince, onlarn hareketleri gsteriyor ki, bu hareketlerin ve onlarn sahip ol duklar dzenin sebepleri vardr. te bu sebeplerden her biri bir tanrdr.

TANR

VE

YUNAN

FELSEFES

43

runlu olarak ezel olan bir dnyadr. O halde bizim problemimiz bu dnyann nasl meyana geldiini bilmek deil, orada nelerin olup bitti ini, dolaysyla onun ne olduunu anlamaktr. Aristoteles'in dnyas nn tepe noktasnda bir dea deil, bir eye muhta olmadan var olan ezel bir dnme Fiil (Act)'i bulunmaktadr. Buna sadece Dnce, kendi kendini fikr eden ilh Dnce adn verelim. Onun altnda her biri ayr bir tanr olan Akllarn hareket ettirdikleri semav felekler bu lunmaktadr. Bu feleklerin ezel hareketlerinden yeryzndeki btn varlklarn oluu ve yokoluu, yani douu ve lm ezel bir biimde meydana gelmektedir. phesiz, byle bir doktrinde dnyann teolojik yorumu, felsef ve bilimsel yorumuyla biraraya gelmektedir30. Bu noktada sadece yle bir soru ortaya kmaktadr. Burada hl dinden szedebilir miyiz? Kendi kendisini dnen Dnce'nin salt Fiili, ezel olarak kendini dnmekte, bizi dikkate almamaktadr. Aristote les'in mutlak tanrs dnyamz yaratan tanr deildir; hatta O, dnya dan ayr bir varlk olduunu bile bilmemekte, dolaysyla orada bulu nan varlklara veya eylere de aldrmamaktadr. Her insann bir ruhla donatlm olduu dorudur; fakat bu ruh, artk Platon'un ruhu gibi lmsz bir tanr deildir. O, madd ve yokolabilen bir bedenin fizik sel bir formudur; insann ruhu bu bedenle birlikte yok olmaya mahkmdur. Belki de Aristoteles'in tanrsn sevmemiz gerekir, ama o bizi sevmedikten sonra byle bir sevginin ne yarar olabilir? Zaman zaman geici bir sre iin de olsa ilh teemmln sonsuz saadetine ortak olmay baz bilge kiiler baarmaktadrlar. Fakat, filozoflar, en yksek hakikate uzaktan nazar etmeyi baarm olsalar bile, onlarn mutluluu uzun srmemektedir; kald ki, filozoflara pek o kadar sk rastlanmaz. Hakiki hikmet sahibi kiiler, tanr olma oyununu oyna mazlar; onlar daha ok ahlk ve siyas hayatta pratik hikmet sahibi olmay amalarlar. Tanr gklerdedir; dnyayla ilgilenmek de insana dmektedir. Yunanllar, Aristoteles sayesinde aka rasyonel olan bir teolojiye kavutular, fakat bu arada dinlerini de yitirdiler.
30 Aristoteles'in kendi kendisini dnen Dnce'si iin bk. Metaphysics, Ki tap XI., bl. vi ve ix.

44

TANRI

VE

FELSEFE

Filozoflar sayesinde dnyayla ilgilenmekten kurtarlan Yunan tanrlar, yle grnyor ki insan ve onun kaderine gsterdikleri ilk il giyi, bir daha kurmamak artyla koparmlardr. Yunan mitolojisinin "halk" tanrlar, din fonksiyonlarn daima srdrdler, fakat filozof larn akliletirilmi tanrlarnn artk yapacaklar din grevleri yoktur. Szgelii Epikros'n doktrininde ezel olarak varolan bir ok madd tanrlar vardr. Onlar mutluluklarn hibir eyle zellikle de insanla asla ilgilenmemeye borludurlar3'. Byk Stoallara gelince, onlarn eserlerinin hemen her blmnde tanr adyla kar karya gelmekte yiz. Fakat eer onlarn tanrs, kendisinden evrenin meydana geldii madd unsur olan ate deilse nedir? Ate sayesinde dnyada birlik vardr, her yerde grlen dzen veya sempati, dnyann paralarn ve dnyada yaayan her birimizi, btnn farkl blmleri olarak birbiri ne balar. "nk her eyin meydana getirdii bir tek Evren ve her eyde var olan bir tek Tanr, bir tek Cevher, bir tek Kanun, btn akl l varlklarda ortak olan bir tek Akl ve bir tek Hakikat vardr." Kendi mizi dnyada bulduumuz iin dnyay sevmemiz, izlenmesi gereken en akllca yol olur12. Onun kanunlarnn zorunluluuna istesek de is temesek de boyun emek zorunda kalacaz. "Evrensel Sebep" diyor Marcus Aurelius, "her eyi kendisiyle birlikte silip spren bir sel dir."33 Yine o, yle demektedir: "Btn'n Tabiat', bir Evren yaratma duygusuyla zorland; fakat imdi varolan her ey, ya tabi bir srele varolmaktadr; ya da Evrenin ynetici Aklnn kendilerine doru y neldii en nemli eyler, akldan yoksundurlar. Bunu unutma; birok skntlar soukkanllkla karlayacan greceksin."34 Marcus Aurelius'un kendisine lyk bir tanrya sahip olamad sylenmektedir. Hatta Marcus Aurelius'un hibir tanrya sahip olma dn sylemek daha doru olabilir. Onun tanr huzurundaki dindarl31 Epikrc tanr kavramndaki Aristoteles'i kalntlar iin A.J. Festugiere'nin a.g.e., s. 63'deki nemli iaretlerine baknz. 32 The Ctmnuurgs wih Himself of Marcus Aurelius, metni ve ng. ev.ni ha zrlayan C.R. Haines, London, 1916, Bk. Kitap VII, 9, s. 169 ve IV. 23, s. 81. 33 a.c, IX 29. s. 247-24K. 34 a.c., VII. 75. s. 197.

TANRI

VE

YUNAN

FELSEFES

45

, aresizlik karsnda akllca bir teslim olutan baka bir ey deil dir. "Biraz zaman gesin, her eyi unutacaksn; biraz zaman gesin, her ey seni unutacaktr."35 Byk Stoal'nn bu szleri, ayn zamanda Yunan hikmetinin de son szleridir. Bu szler, Yunanllar'in, dinlerini kaybetmeksizin dnyann geni kapsaml felsef bir aklamasn yapabilmelerindeki baarszln aka gstermektedir. Bu sylenenle rin nda bakldnda, onlarn baarszlk sebebi pusuda beklemek teydi. Yunanl'nn dnyaya ilikin felsef yorumu, mahiyetlerin ne ol duklarn bir tek mahiyetin ne olduu ile aklamaktan ibarettir. Baka bir deyile, Yunanllar, her eyi, yine ey olarak dnlen bir veya birka prensiple aklamakta srar etmilerdir. nsanlara, Zeus gibi hayal bir eyden tutun da Altm Buza gibi tamamen sama sapan bir varla varncaya kadar her trl yaayan varla tapmalar telkin edi lebilir. Onlar, yanllkla baka birisiymi (ii imi) gibi grdkleri takdirde, bir kimseye veya bir eye eninde sonunda tapabilirler. nsan larn yapamayacaklar bir ey varsa, o da bir 'ey'e tapmaktr. Yunan felsefesi sona erince tabi kelmda yol almak iin iddetle ihtiya du yulan ey, metafizikte ortaya kacak olan ilerleme idi. Bu eit bir felsef ilerleme, M.S. drdnc yzyl gibi erken bir taihte olabildi; fakat iin tuhaf, metafizik bu ilerlemeyi, dinin etkisi altnda kalarak ortaya koyabildi.

35 a.e., VII, 22, s. 173. Marcus Aurelius'da bile tanrlar, insanlar gzeten ve onlar ktlkten korumak iin ellerinden geleni yapan dost kuvvetler olarak mevcutturlar. (Bk. a.g.e., II, . s. 32-35); ancak, Marcus Aurelius'un tanrla r, onun doktrininde ok czi bir rol oynamaktadrlar. Onlarn iyi niyetleri bi le, neredeyse aresizlik denebilecek bir teslimiyetten baka nee'i bir duygu yu Aurelius'a ilham etmemektedir.

TANRI VE HIRSTYAN FELSEFES

Yunan filozoflar, felsef bakmdan anlalabilir bir dnyada tanr larna nasl bir yer vereceklerini merak edip dururlarken, Yahudiler, felsefeye, yine felsefenin sorduu sorunun cevabm temin edecek olan Tanry bulmulard. Bu, irlerin hayal ettikleri veya herhangi bir d nrn, kendi metafizik problemlerine niha bir cevap olmas iin kefettii bir Tanr deil, vahiy kanalyla kendisini Yahudilere bildi ren, onlara adn syleyen ve insanlarn anlayabilecekleri lde kendi mahiyeti hakknda bilgi veren bir Tanr idi. Yahudiliin Tanrsnn ilk belirgin zellii, O'nun birlii idi. "Ey srailoullar iitin! Tanrnz olan Rabb bir tek Rabb'dir."1 Birka keli me ile veya basit bir yolla bundan daha nemli bir inklb baarmak mmkn deildir. Musa bu cmleyi sylerken, daha sonra akl yolla desteklenecek metafizik bir ilke dile getirmiyordu. Musa, sadece ken disine vahiy gelen bir peygamber olarak konumakta ve Yahudilerin yararn dnerek o tarihten itibaren onlarn ibadet edecekleri yegne varl tasvir etmekteydi. Temelde din olmakla beraber, bu ifade, en azndan aadaki anlamda, felsef bir inklbn tohumlarn tamak tayd: Eer evrenin ilk sebebi ve ilkesi hakknda dnmekte olan her hangi bir filozof, Yahudiliin Tanrsn gerek Tanr olarak kabul ede cekse, felsefesindeki "mutlak sebep" ile Tanr'y, zorunlu olarak, z de kabul edecektir. Baka bir deyile, bir Yunan filozofunun gl, tanrlar okluunu, tek olarak tasavvur ettii bir gereklik, bir realite
1 Deuteronomy, 6. 4.

48

T A N R I VE

FELSEFE

iine yerletirmekten geldii halde, Yahudiliin Tanrsna inanan bir kimsenin ncelikle unu bilmesi gerekiyordu: Gerein mahiyetinin ne olduu konusunda ne sylenmi olursa olsun, onun (yani realite nin) din ilkesi ile felsef ilkesi akmak zorundadr. Bu ilkelerden her biri birer ilke olduundan, her ikisi, sonunda bir ve ayn olmaya mecbur olup insana, dnyaya ilikin bir ve ayn yorumu vermek zo rundadrlar. Musa, Yahudilere bu tek ve gerek Tanr'nn varln duyurunca, onlar Rabb'lerinin bir "ey" olabileceini bir an iin olsun akllarna getiremediler. Onlarn Rabb', aka, bir "kimse" idi. Dahas var: Ma demki O, Yahudilerin Tanrsyd, o halde onlar O'nu biliyorlard; on lar O'nu atalarnn Rabb' olarak, brahim'in, shak'n ve Ya'kub'un Tanrs olarak biliyorlard. Tanr, Yahudileri koruduunu yeniden ka ntlam bulunuyordu. Onlarn Tanr ile olan ilikileri, hep ahs iliki ler erevesinde, yani kiilerin bir baka kiiyle olan ilikisi eklinde olmutu. Onlarn imdi bilmek istedikleri, bu varla nasl hitap ede cekleriydi. Aslna baklrsa, bu bir tek Tanrnn gerek adn bulmak iin derin metafizik dncelere dalma yerine, Musa, kestirmeden gi den din yolu seti. Musa unlar syleyerek Tanrya dorudan doru ya adm sordu: "Ben srailoullarna gidecek ve diyeceim ki "atalar mzn Tanrs beni size gnderdi." "Eer onlar, "0"nun ad nedir?" di ye sorarlarsa ne cevap vereceim? Tanr, Musa'ya: "Dersin ki 'Ben, Ben Olanm'" yle ise srailoullarna diyeceksin ki beni size "Var Olan O" (veya "O ki Vardr") gnderdi."2 te Yahudiliin Tanrsnn evrensel olarak bilinen Yahveh ad buradan gelir; nk Yahveh, "O bir vardr" anlamna gelir. Burada felsefe tarihileri, kendilerine daima tatsz grnen u ger ekle kar karya gelmektedirler: Bu, felsefe tarihinde inklp yara tan ve felsel olmayan bir cmledir. Yahudi dehs, felsef nitelikte bir deh deildi. Nasl ki, Yunanllar felsefede stadlarmzsa, Yahudiler de dinde stadlarmzdr. Yahudiler, din vahiylerini kendilerine sakla2 Exodus, 3. 13-14.

TANRI

VE

HIRSTYAN

FELSEFES

49

dklar srece, felsefede herhangi bir olay olmad. Fakat ncil'in re tilen sayesinde Yahudilerin Tanrs seilmi bir rkn Tanrs olmaktan karak btn insanln evrensel Tanrs oldu. Yunan felsefesine i n olup da hristiyanl yeni kabul eden herhangi bir kimse, bu yeni dinin ihtiva ettii felsef hususlarn farkna varmadan edemezdi. Onun felsefedeki ilk ilkesi ile dindeki ilk ilkesi bir ve ayn olmalyd; ma dem ki Tanrnn ad "Benim" idi, o halde bir hristiyan filozof felsefe de bile bu "Benim"i ilk ilke, her eyin mutlak sebebi olarak koymak zorundayd. Kendi modern terminolojimizle ifade edecek olursak di yebiliriz ki, bir Hristiyan felsefesi, hibir eye dayanmaya gerek duy madan, bir "varolu" felsefesidir (Varlk'la balayan bir felsefedir). Bu nokta o kadar nemlidir ki, o, ilk hristiyan dnrlerin bile gznden kamamtr. Eitim grm Yunanllar Hristiyanl kabul edince, Homer'in Olimpos tanrlar, filozolarn arka arkaya gelen ele tirileri yznden, mitolojik hayal rnleri olarak bir yana atldlar. Fa kat ayn filozoflar, dnyaya kendi sonsuz tezatlarn getirmekle kendi kendilerini de bir yana itmeden edemediler. Onlar arasnda en byk olanlar bile, en iyi durumlarnda her eyin mutlak sebebinin ne oldu unu doru drst ifade etmeyi bir trl beceremediler. Szgelii, Pla ton, her eyin niha felsef aklamasnn, gerein srekli olarak olu ve yokolu sreci iinde bulunan, dolaysiyle gerek anlamda var ol mayan unsurlarnda deil, doup-lmeyen ve gerek anlamda var olan bir eyde bulunduu gereini aka grm bulunuyordu. Yazar bi linmeyen Yunanllara t ve Cesaret Verici Bir Konuma (Hortatory Adress to the Greeks) adl eserde, milad nc yzyl gibi er ken bir tarihte sylendii gibi "'O' zamiri iin kullanlan kelimeler ara sndaki farklar bir yana braklrsa", Platon'un sylemi olduu ile biz zat hristiyanlann sylemekte olduklar hemen hemen ayn eydi. Mu sa: "O ki (O ahs ki) vardr" diyordu; Platon ise "O ki (O ey ki) var dr diyordu* "Bu ifadelerden herhangi biri, Tamnn varl iin kul* Trkede "O ki" hem kiiler, hem eyler iin kullanldndan ngilizce'deki "He who is" ve "That which is" ifadelerinin kelime kelime tercmesi mm kn olmamaktadr. ngilizce metinde olmayan parantez iindeki ifadeler bu glkten dolay konmutur. (ev.)

50

T A N R I VE

FELSEFE

laniabilir."3 Eer Tanr "O ki (O ahs ki) vardr" ise, O, ayn zaman da "O ki (O ey ki) vardr" olmaktadr. nk "birisi" olmak, ayn za manda "bir ey" olmaktr. Fakat bunun tersi doru deildir; nk "bi risi" olmak, "bir ey" olmaktan daha fazla eyi ierir. te burada Yunan dncesiyle Hristiyan dncesi, yani Yunan felsefesi ile Hristiyan felsefesinin ayrm izgisi zerinde durmakta yz. Kendi bana ele alndnda, Hristiyanlk bir felsefe deildi. O, temelde sa kanalyla insanlar kurtulua gtren din bir retiydi. Hristiyan felsefei, Yunan felsefesi ile Yahudi-Hristiyan din vahyinin kesime noktasnda dodu. Burada Yunan felsefesi, dnyay rasyonel bir biimde aklayabilmenin tekniini verirken, Yahudi-Hristiyan vahyi ise, saysz felsef kavramlar din inan dnyasna getiriyordu. Btn Hristiyan felsefesi tarihi (ve Hristiyan dncesinin etkisinde kald lde modern felsefe tarihi) anlamnn anahtar, belki de u gerektir: Mild ikinci yzyldan itibaren insanlar, hibir Yunan filo zofunun aklna asla gelmemi olan fikirleri aklamak iin Yunan felsef tekniini kullanmak zorunda kalmlardr. Bu, asla kolay bir i deildi. Yunanllar, Platon ve Aristoteles'in tabi kelmlarnn tesine gitmemilerdi. Bu, onlarn fikri zayflkla rndan deil, tam tersine, Platon ve Aristoteles'in, kendi aratrmalar n insan aklnn gidebilecei son noktaya kadar itmi olmalarndandr. Varolan her eyin mutlak sebebini, varolan bir "kimse" olarak ortaya koymak ve onun hakknda sylenecek en iyi szn "O vanolandr" de mekle Hristiyan vahyi, varl gerein en derin tabakas ve ulhiyetin de mutlak sfat olarak yerletiriliyordu. te dnyay ilgi lendirdii lde, onun varlna ilikin tam anlamyla, yeni olan felsef problem ve bundan daha derinlere giden bir baka problem bu ekilde dile getirilmi oluyordu: Varolmak nedir? Profesr J.B. Muller-Thym'n yerinde iaret ettii gibi, bir Yunanl sadece 'Tabiat ne3 Hortatory Address to the Greeks, bl. XXII. Justin Martyr'in kitaplar ara snda The Ante-Nicene Fathers (Buffalo, 1885) iinde baslmtr (c. I, s. 272) Kr. E. Gilson, L'Esprit de la philosophie medievale (Paris, J. Vrin, 1.932). I, 227, n. 7).

TANRI

VE

HIRSTYAN

FELSEFES

51

dir?' diye sorar; bir Hristiyan ise daha ok, 'Varolma' nedir? diye sorar4. Yunan felsef dncesi ile Hristiyanlk arasnda etkisi yzyllar ca devam eden ilk karlama, hristiyanl yeni kabul etmi olan gen Augustine'in* baz Yeni Platoncu eserleri, zellikle Plotinos'un Enneadlar'm** okumaya balad zaman oldu5. Burada Augustine, Platon'un katksz felsefesini deil, Platon'un, Aristoteles'in ve Stoa'llarn orjinal bir sentezini buldu. Ayrca, Platon'dan ald yerlerde bile Plotinus, Cumhuriyet de anlatlan yi de'sini, Platon'un Parmenides'in de son olarak ortaya kan baka artc bir ilke ile, Bir'le zde say maktadr. Parmenides'in vard sonu, Platinus'a kendi metafizik sis teminin anahtarn vermektedir: "Eer, tek kelimeyle, 'Bir yoksa, hi bir ey yoktur' deseydik hakl olur muyduk? Kesinlikle." Dorusu, eer Bir olmadan hibir ey var olamayacaksa, btn evrenin vardn ezel olarak varolmaya devam eden bir Birlik'e dayanmas zorunlu olarak kanlmaz olur. imdi Plotinus'la birlikte "Bir" diye adlandracamz bir ilke d nelim. Aka sylemek gerekirse, O'na bir ad verilmez, nk onu
4 J.B. Muller-Thym, On the University of Being in Meister Eckhart of Hochheim, (New York, Sheed and Ward, 1939), s. 2. * Aziz Augustine (354-430) lk byk hristiyan ilhiyats olarak kabul edi lir. Geni bilgi iin bk. "Augustine St." The Encydopedia ofPhilosophy, ed. P. Edvvard, MacMillan, 1967, c. 1, s. 198 vd. (ev.). ** Plotinus (205-270) Yeni Eflatunculuk diye bilinen akmn kurucusu olup Yu kar Msr'da domutur. Onun "helenlemi" bir Msrl olduu tahmin edil mektedir. En nemli eseri "Dokuzlar" demek olan Enneads'du. Gerek Ploti nus, gerekse ad geen eserin Arapa'ya evrilen blmlerinin (iv-vi) slm felsefesindeki etkisi nemli olmutur. (ev.) 5 Bu tarih gerein ok ynl yorumlan hakknda kaleme alnm gzel bir giri iin bkz. Charles Boyer, S.J., La Formation de saint Augustine (Paris, Beauchesne, 1920) Bunun tam ztt olan bir gr, P. Alfaric tarafndan ne srlmtr: L'Evolution intellectuelle de saint Augustine, (Paris, Nourry, 1918) Problemin kendi mahiyetinin ierdii baz psikolojik varsaymlar var dr ki, onlar, tarihi adan ne kantlanabilir, ne de reddolunabilir. Ben ahsen C. Boyer'in bu soruyla ilgili grlerinin doru olduuna inanyorum. Fakat kendi yorumunu desteklemek iin Alfaric'in ne srm olduu grlerin arln tartmadan kimse Boyer'in grlerine katlmamaldr.

52

T A N R I VE F E 1 . S E F F.

tasvir etmek mmkn deildir. Onu anlatmak iin giriilen her giri im, zorunlu olarak, bir yarg ile son bulacaktr; bir yarg da eitli te rimlerden olutuundan Bir'in birliini u veya bu ekilde bir oklua dntrmeksizin, yani birlii bozmakszn O'nun ne olduunu syle memiz mmkn olmayacaktr. Diyelim ki O, Bir'dir: Dier saylarla birleebilen say anlamnda veya dier saylarn bir bileimi anlamn da deil, onun mutlak basitliini etkilemeyen btn okluun akp geldii kaynak olan kendi kendine yeterli varlk anlamnda Bir'dir. Bir'den, nisbeten daha aa, fakat yine de Bir gibi ezel olarak kendi basma mevcut ve kendinden sonra gelen btn varlklarn sebebi olan ikinci bir ilke doar. Onun ad Akl'dr. Bir'den farkl olarak, Akl, b tn akledilirlerin kendibana var olan bilgisidir. O hem bilen sje, hem de bilinen obje olduundan, Bir'e en yakn olandr; fakat o, her trl bilgide varolan sje-obje ikiliinden etkilendiinden dolay da Bir deildir ve dolaysiyle Bir'den daha aa bir mevkidedir. Tarih problemimizin doru drst anlalmas iin, Akla ait olan sfatlar arasndan ikisi zellikle nem tamaktadr. Akledilir her eyin ezel bilgisi olarak tasavvur edilen Plotinus'un "Akl", tanm gerei, btn delerin de yeri olmaktadr. Orada onlar, okluk arzeden bir bir lik halindedirler; onlar, Akln bir'den ald verimlilii paylamakta drlar. Ksacas, Akl, kendisinden ezel olarak sudur eden mnferit ve farkl varlklar okluuna gebedir. Bu anlamda o, bir tanrdr ve dier btn tanrlarn da babasdr. Akln ikinci belirgin zelliini, ilk zelliine nazaran, anlamak daha gtr; fakat o, ilk zelliinden de daha nemlidir. Biz, ne za man bir ey iin "o vardr" diyebiliriz? Onun baka varlklardan ayr olduunu anlar anlamaz. Baka bir deyile, bir ey anlalmad sre ce var deildir. Bu demektir ki, varlk veya varolan, Plotinus felsefesi nin ikinci ilkesi olan Aklda, Aklla birlikte ortaya kmaktadr. Platon'cu evrenin iki mutlak sebebi vardr: Tepede, Platonun Parmenides'inin Bir'i; onun hemen altnda da Bir'den doan Aristoteles'in 'ken di kendisini dnen Dnce' dedii ey. Platinus, buna Akl demek te ve onu Platon'un delerinin kayna olarak grmektedir. te Augus-

TANRI

VE

HIRSTYAN

FELSEFES

53

tine'in cesaretle zmeye giritii problemle, ilgili veriler de bunlard. Plotinus'un felsefesinden alnan terimlerle Hristiyanln Tanrsn nasl ifade etmek gerekiyordu? Tarihi olarak probleme bakar ve onbe asr boyunca geirdii safhalar gzden geirirsek, ilk bakta problemin herhangi bir zme elverili olmad kanaatine varrz. Belki de bu kanaat dorudur. Fa kat unu hatrlamalyz ki, insan zihninin ortaya koyduklar, kendile riyle ilgili tarih aklamalara hkim olan analitik kanunlara boyun e memektedir. Birok glklerle ykl durumda karmza bir problem olarak kan ey, Augustine tarafndan asla bir problem olarak d nlmemiti. Onun farknda olduu tek ey problemin zmyd. Tarihilerin oluturduu arka arkaya gelen birok nesiller, bu fevkalde ve (bir anlamda) aklanamaz olan fenomen zerinde derin derin dndler. te size Hristiyanl yeni kabul etmi gen bir in san: Hayatnda ilk defa Plotinus'un Enneadlar'm okuyor ve birden bire orada, btn asl sfatlan ile birlikte Hristiyanln Tanrsn bu luyor. Eer Bir, Baba Tanr ve Hristiyan Teslisinin ilk ahsiyeti deil se kimdir? Ve eer Akl, Hristiyan Teslisinin ikinci ahsiyetini olu turan ve Aziz John ncili'nin (Yohanna'nn) batarafnda tasvir edilen "Kelm" (Logos) deilse nedir? "Ve burada ben, ayn ifadelerden olumasa da farkl ve birok sebeplerden g alarak ayn sonuca yne lik olan u szleri okuyorum. Balangta sadece 'Kelm' vard, ve 'Kelm' Tanryla birlikteydi ve 'Kelm' Tanryd. Her ey O'nun tara fndan yaratlmt, O'nsuz hibir ey yaratlm olamazd"6 Ksacas, Augustine Enneadlar' okur okumaz, Hristiyanln Tanrsnn kavramn orada buldu: Baba Tam, 'Kelm' olarak Tanr ve Hilkat (creation). Augustine'in bunlar orada bulmu olmas, inkr kabul etmez bir gerektir, onlarn orada olmadklar da g inkr edilebilen bir gerek6 Saint Augustine, Confessions, Bk. VII, bl. IX, n. 13. ngil7xe evirisi, Marcus Dos, "The Works of Aureiius Augustine"in iinde (Edinburgh, 1876, XIV, s. 152-153).

54

T A N R I VE

FELSEFE

tir. Onlarn niin orada bulunmadklarnn asl sebeplerine, vakit ge irmeden, gitmek iin diyelim ki Plotinus'un dnyas ile Hristiyanl n dnyas mukayese edilemez. yle ki, bu iki dnyada birbirleriyle uyum iinde olacak tek nokta yoktur; bunun da asl sebebi, onlarn metafizik yaplarnn temelde birbirinden farkl olmalardr. Plotinus mild nc yzylda yaamtr; yine de onun felsefesi tamamen hristiyanlara yabanc kalmtr. Onun dnyas, faaliyeti tamamen ken di zleri ile belirlenmi olan unsurlarn oluturduu Yunan felsefesi nin dnyasyd. Hatta 'o' diye (Kii olarak) nitelendirmekte pek glk ekmediimiz Plotinus'un Bir'i bile, kii olmayan bir 'o' gibi varol makta ve faaliyet gstermektedir. Dier eylerle karlatrrsak, Bir veya yi, tam anlamyla hrdr, nk her ey varolmak iin ona muh ta olduu halde o, bir ilk ilke olarak, varolmak iin hibir eye muh ta deildir. Kendi bana alndnda da Bir, tam tersine, kendi mahi yeti tarafndan belirlenmitir (determine edilmitir). Bir, sadece olmak zorunda olan bir varlk deil; ayn zamanda varlnn zorunlu kld ekilde hareket etmek zorunda olan bir varlktr. te her eyin tabi, zorunlu ve ezel olarak Bir'den ktn ne sren Plotinus'un Yunan zellikli evreni, bu grten kaynaklanmaktadr. Her ey, O'ndan, kendisinin bile farknda olmad, bir radyasyon gibi ezel olarak akp gelmektedir. Kendisi farknda deildir, nk O, dncenin, oluun ve varlk dnce ikiliinin stndedir. Plotinus'un kendi szleriyle: "Dorulmam ilkeye gelince, O, her eyin stndedir, O, ezelden beri naslsa yledir; O'nun dnmesini gerektiren ne gibi bir sebep bulu nabilir?"7 Plotinus'un sorusuna verilecek cevabmz, diyelim ki, u olsun: "Hibir sebep." Fakat unu da hemen ekleyelim ki, sadece bu cevap, Plotinus'un Tanrsnn Hristiyanln Tanrs ve Plotinus'un dnyas nn Hristiyanln dnyas olmayacan gstermek iin yeterlidir. Plotinus'un evreninin, tam anlamiyle Grek zellikler tayan bir evren
7 Plotinus, Enneads, VI, 7, 37. Kenneth Sylvan Guthrie'nin ngilizce'ye evir dii "Complete Works" adl eserin iinde (Alpine, N.J. Platonist Press) IH, 762.

TANR

VE H I R S T Y A N

FELSEFES

55

olmas undan ileri geliyordu: Bu evrende Tanr ne mutlak bir realite, ne de lemin anlalabilirliini salayan mutlak bir ilkedir. te bura dan da metafizik adan son derece nemli olan u sonu kar: lk se beple, onun dnda kalan btn varlklar arasndaki ayrm izgisi, Bir'in felsefesiyle bir varlk felsefesini bir uyuma izgisi zerine ge tirmektedir. Bir ey, kendi kendine varlk veremeyeceinden, Bir'in varlk verecei varln, Bir'den ayr bir varlk olmas gerekir; dolaysiyle bir okluun olmas zorunlu olur. Bu, Plotinus dncesinde en yksek tanr olan Akl iin de sylenebilir. Bylece, Plotinus'u ay rm izgisi, dourulmam yegne ilke olan Bir'i yaratlm btn ok luktan, yani geride kalan btn varlklardan kesip ayrmaktadr. Bir'in dnda kalan her eyde ilk tanr olan, Akl, ikinci tanr olan Ruh ve insan ruhlarn da iine alan dier btn tanrlar bulunur. Baka bir de yile, her nekadar Bir'le veya yi ile Bir'in dnda kalan okluk arasn da redikal bir mahiyet fark bulunmakta ise de, Bir'in dnda kalan varlklar arasndaki fark, bir derece fark olmaktadr; fakat buna ra men yine de onlar vardr. Biz de, Akln ve Ruh'un deil olduu meta fizik snfa dahiliz; biz de onlar gibi tanryz; onlar gibi Bir'den sudur etmiiz. Onlar okluk derecesinde nasl Bir'den daha aa bir dzey de bulunuyorlarsa biz de onlardan aa bir dzeyde bulunuyoruz. Gerek ad, "O, Varolandr" olan Tanrnn mutlak ilke olduu H ristiyan varlk metafiziinde, durum ayn deildir. Salt bir varolma Fi ili (Act), kendi bana ve hibir kstlama konmadan alndnda, zo runlu olarak, varolmas mmkn olan her ey olur. Byle bir Tanrnm bilgiye, aka veya baka bir eye sahip olduunu bile syleyemeyiz; O bireye muhta olmadan vardr, nk varolmas mmkn olan her hangi bir ey veya btn eyler olmasayd da o'na yine "O Varolandr" diyecektik, fakat baz deiiklikler ilve etmek suretiyle. Eer byle bir Tanr kendi sonsuz varlk kaynandan baka bir eye varlk vere cekse -ki bunun imkn Hristiyanlk inancnn bir blmn olutu rur- baka birine, yani bir ahsa varlk vermek zorundadr, baka bir Tanrya deil. Aksi takdirde her biri teker teker btn varl iine alan iki ayr "varolma Fiil'i" bulunur ki bu imknszdr. te yandan,

56

T A N R I VE l-'ELS EFE

eer yle bir Tanr varsa, O'nun kendi kendine yeterli oluu o kadar mkemmel bir derecede olur ki, baka herhangi bir eyin varolmas iin bir zorunluluk sz konusu olamaz. O'na hibir ey ilve edilemez, O'ndan hibir ey koparlp alnamaz, nk O'nun gibi olmadan hi bir ey O'nun varlna ortak olamaz. "O ki vardr", hibir kimseye ve ya hibir eye varlk verme ihtiyac duymadan kendi yetkinliinin tamln ve kendi kutsalln ezel olarak yaayabilir. Fakat u da bir gerektir ki, Tanr olmayan bir ey de mevcuttur. Szgelii, insan, ezel bir mutlak varlk fiili deildir. O halde, Tanr dan tamamen farkl olan baz eyler vardr; u anlamda ki, onlar, Tan rdan farkl olarak, varolmayabilirlerdi, hatta belli bir zamanda varol malarnn sonu gelebilirdi. O halde var olmak, her zaman Tanrnn va rolmas anlamnda alnmamaldr. Varl mmkn olann aa dere cede de olsa, bir tr tanr olmas yle dursun, tanrlkla hibir ilikisi nin olmamas gerekir. Bu tr mmkn ve sonlu varlklarn varolmala rnn yegne izah, onlarn "O Varolandr" tarafndan hr bir yaratma fiili ile yaratlm olmalardr; Tanr mutlak ve herey olmakla bera ber, yine de kendine zg bir varlk olduundan, onlar kendi varl nn bir paras olarak deil, ezel varlnn sonlu ve ksm bir taklidi olarak yaratmtr. te "O ki vardr"n kendisi olmayan bir eye varlk vermesine Hristiyan felsefesinde "Yaratma" ad verilir. Buradan u sonu kar: Tanrdan dorudan doruya kan ey zorunlu olarak O'nun birliinde bir paya sahiptir; O'nun birliinde pay olmayan her ey, zorunlu olarak dorudan doruya Tanr'dan km deil, yaratl mtr. te bu, Aziz Augustine'in hristiyan dnyasdr. Bir yandan, kendi bana varolan cevhere ait Teslisin biricik varl Tanr, dier yandan da Tanrnn dnda kalanlardr ki bunlar, kendilerine varlk "verilmi" olduundan dolay Tanr deildirler. Bir'le onun varlk verdikleri ara snda yer alan daha nce grdmz Plotinus'u ayrm izgisinden farkl olarak, Hristiyanln ayrm izgisi, Tanr (ve O'ndan kan "Kelm" dahil) ile yaratlm her ey arasnda yer almaktadr. Tanrnn yarattklarndan biri olan insan, ulhiyetin dnda yer aldn gr-

TANRI

VE

HIRSTYAN

FELSEFES

57

mektedir. "O ki vardr" ile kendi aramzda, O'nun zorunlu olarak ken di kendine yeterli olan yetkin varl ile, bizim zorunlu ve ftr olarak byle bir tamlktan yoksun olan kendi varlmz ayran sonsuz bir metafizik uurum bulunmaktadr. Tanrnn hr iradesine dayanan bir fiil hari, hibir ey bu uurumu kapatamaz. Bundan dolaydr ki Aziz Augustine'den gnmze kadar insan akl, bize 'verilmi' olan bir va rolutan esasta farkl saf bir varlk Fiili'ne sahip akn bir Tanrya ulama gibi son derece g bir grev karsnda kendisini bulmutur. Sonlu eylerin dnyasnda yaayan sonlu insan, sdece aklyla nasl "O ki vardr"a ulaabilir? te bu, bir hristiyanm gznde, tabi kelmn en kkl problemidir. Bu problemi zmeye abalarken, Platon'un Plotinus tarafndan gzden geirilmi felsef tekniinden baka Augustine'e yardm ede cek bir ey yoktu. Burada da Hristiyanl kabul etmi Augustine'nin felsef merak, onu problemle ilgili verilerin tesine srkleyerek do rudan doruya problemin zmne gtrd. Plotinus, Platon'un ha trlama doktrinini yorumlarken, diyalektii, "mutlak tanr olan lk Akl'n nda akledilir deleri temaa etmek iin akln, kendisini b tn madd suretlerden kurtarmasdr" eklinde tanmlamt. Aziz John'un, felsef bir ekilde olmasa da, kendi Incili'nin ilk blmnde aka ima ettii de ayn ey deil miydi? Plotinus'la Aziz John, Augustine'in kafasnda bir araya gelince, onlarn birlikte ele alnmas ka nlmazd. Plotinus'un Enneadlar'mda ncili bulan Augustine grd ki, insan ruhu, "her ne kadar nurun varlna tanklk etmekte ise de, kendi bana nur deildir; fakat Tanrnn Kelm', Tanr olduundan, dnyaya gelen herkesin kalbini aydnlatan gerek nurdur."8 nsanlar, ilh nurun bu srekli mevcudiyetini, Hristiyanln Tanrsna giden bir ak yol olarak niin kullanmasnlar? te Augustin'in kesin olarak yapt veya -problem tahmin etti inden ok daha g olduu iin- hi deilse yapmaya alt da
8 Sainl John, I, 7-9. Kr. Augustine, a.g.c, Kitap VII, bl., IX, n. 13, ngilizce evirisi, . 154. Sainl John'un metni dorudan doruya sa kanalyla insann kurtuluu problemini ele almaktadr.

58

TANRI

VE

FELSEFE

buydu. Platon'un dnyasn miras almakla Augustine, Platon'un insan grnn de vrisi olmaktayd. mdi, Platon'un dnd ekliyle insan, ruh ve beden btnlnden oluan bir varlk deildi; O, esas itibariyle rhn bir varlkt. O halde, "insann ruhu vardr" demek ye rine "insan bir tr ruh'tur" dememiz gerekir. Yani, asl insan (ruh) her ne kadar u anda tesadfen bir bedenle birlemi ise de, o, bedenden nce varolan, ondan sonra da varolacak olan akll, akledilir ve ezel olarak yaayan bir varlktr. Platon'un kendi ifadesiyle, insan, "bir be den kullanan ruhtur."9 Fakat onun beden olmas, bir iinin, kulland aleti olmasndan veya bizim, giydiimiz elbisemiz olmamzdan daha fazla bir ey deildir. Byle bir insan tanmn kabul etmekle Augustine, kendisini son derece g bir felsef duruma sokuyordu. Platon'un ve daha ak ola rak Plotinus'un doktrininde, saf anlamda akledilir, yaayan ve lm sz olan bir varlk olmak, tam anlam ile bir tanr olmakt. O halde in san ruhlar, ok sayda tanrlar demekti. nsan, bedenini dnmeye rek dikkatini akledilir hakikat zerinde toplayp felsefe yapmaya ko yulunca, tanr olduunu hatrlayan bir tanr gibi davranr. O halde, her birimiz asndan, doru drst felsefe yapmak tanr gibi davranmak tan baka bir ey deildir; nk her birimiz gerek birer tanryz. Doru, biz, mutlak Akl'dan, dolaysyle Bir'den k alan tek tek Akl lardan ibaretiz. Bundan dolay da biz, Bir ile ve Bir'de var olduumuz iin, ezel olarak Bir'den sudur eden mutlak Akln nda ve bu Akl ile bilmekte ve temaa etmekteyiz. Buna ramen, bu konuda her ey sylendii ve yapld zaman geride u kalr: Biz, tanr yoldalarmz la yeniden bir araya gelmek iin sabrla alan ok sayda tanrlarz; u anda daha aa dzeyde yeralan tanrlar olmamz durumu deitir mez. Platon ve Plotinus'un anladklar ekliyle diyalektik, insann, de rece derece kendi ulhiyetinin tam anlamyla farknda olmas sayesin de bir tr felsef kurtulua ermesini salayan bir yntemden baka bir
9 Platon, Alcibiades, 129e-130c. Augustine, De Moribus ecclesiae, Kitap, 1 bl. XXVII, s. 52. Patrologia Latina, Cilt: XXXII, Kol. 1332. Kr. E. Gilson, mtroductiot L'tude de Saint Augustine (Paris, J. Vrain, 1929), s. 55.

TANRI

VE H I R S T Y A N

FELSEFES

59

ey deildir. Bir tanr, zamanla kendisini unutabilir; ama onun kurta rlmaya ihtiya hissetmesi mmkn deildir10. te Aziz Augustine'in, Platon ve Plotinus'tan alman metotlarla Hristiyanln Tanrsna ulamann ok g olduunu grmesinin asl sebebi budur. Her ne gre de, lmsz, akledilir ve gerek olan, tanr olma hakkna sahiptir; fakat Platon'un felsefesinde insan, tpk tanrnn ilh eylere sahip olma hakkn elde etmesi gibi ilh geree tabi olarak sahip olma hakkn elinde bulundurduu halde, metafizik adan" ilh leme ait olmad grnn yer ald Hristiyan felse fesinde insan, byle bir hakk elinde bulunduramamaktadr. Bundan doan nemli bir sonu udur: Augustine, insan, bal basma ilh ni telie sahip bir varlk olarak grmek zorundayd. Eer hakikat ilh bir eyse ve eer insan tanr deilse, insann hakikate sahip olmamas gerekir. Fakat insan buna sahiptir. O halde ilh olan hakikatin, tanr
10 Bu problemle ilgili Marcel de Corte'nin son derece nemli tahlilleri iin bkz. Aristte et Plotin (Paris, 1935) bl. III: "La purification plotinienne", s. 172227 ve bl. VI: "La Dialectique de plotin", s. 229-290. Bu iki deneme, Plotinus doktrininin ruhu ve metodu hakknda elimizde bulunan en derin giriler dir. 11 Metafizik dzeyle din dzeyi arasnda varolan kkl fark belirtmek iin "metafizik adan" szn vurgulamak isterim. Bir hristiy#n olarak her han gi bir kimse ilh inayet kanaliyle "ilhletirilebilir", nk inayet, Tanrnn hayatna katlmadr. Bu ekilde anlalnca inayet, tabiat-st nitelik kazan ma hakkna sahip olur. Ayrca, genel Katolik yinindeki duada gayet ak olarak grld gibi, btn kutsal ayin dzeni de tabiat-st bir mahiyet gsterir. Mkemmel aklndan dolay sz konusu duann tamamn buraya almak isterim: "Ey insann tabiatn yaratmakla ona hayret verici bir ekilde onur veren, dahas, onu slah eden Tanrm! Bu suyun ve arabn srrnda mevcut olan bize ihsan et. Ey Seninle olan ve Ruh'ul Kuds birliinde sonsu za dein yaayan, hkmran olan Rabbimiz ve Olun sa aracl ile bizim tabiatmza ortak olmay teminat altna alan Tanrm! (nayet gster ki) biz de ilh hayattan paymza deni alalm; min". Platon'un insannn ulhiyetten pay almaya ihtiyac yoktu, nk onun bizzat kendisi tanr idi. te Augustine'in, Platon'un insann, ona tanr yapan zellikten, yani onu ha kikati bilme yetkisine sahip olutan yoksun brakmasnn sebebi buydu. Thomas Aquinas'n, bunun ztt olan bir glkle, yani Aristoteles'in btnyle tabiatn mal olan insan ilh zellikleri alabilecek bir varla dntrme gl ile kar karya kaldn grmekteyiz.

60

TANRI

VE

FELSEFE

olmayan insandaki mevcudiyetinin garabetini aklamann akla gelen tek yolu, Augustine'e gre, insan, mutlak akledilir ve kendi kendine yeterli olarak varolan Hakikatin, yani Tanrnn ezel nda hakikati bilen bir varlk olarak kabul etmektir. Augustine, tekrar tekrar ve eitli ekillerde unu kantlamaya a lmtr: Tanrnn varl, insan zihnindeki hakikatin varlnn akla gelen yegne sebebidir. Onun Tanrs insan aklnn zerine doan ve dolaysiyle onun bilmesini salayan bir gnetir. Bu Tanr, insan ken di iinde eiten ierideki retmendir. O'nun ezel ve deimez idele ri, etkileriyle zihnimizi ilh hakikate balayan mutlak kurallardr. St. Augustine'nin ne srd deliller, kantlamalar olarak olduka etkili dir. Hakikatin ilhlii ve insan st olduu kabul edilince, insann onu bildii gerei, Tanr'nn varlnn eksiksiz bir delili olur. Fakat hakikatin, insann bilgi objesinden daha fazla bir ey olduu konusun da Augustine'e niin hak verelim? Onun byle dnmesinin yegne sebebi, tamamen tesadfi bir mahiyet arzetmektedir. yle grnyor ki, Augustine'in aka ifade etmedii gerek udur: nsan, hakikatin bilgisine sahip olduu iin Platon ve Plotinus, tarafmdan tanr olarak grlmektedir; fakat insan, kesinlikle tanr deildir, yle ise o, kendi bana hakikate de sahip olamaz. Tek basma alndnda, byle bir d nce pekl doru grnmektedir, hatta hakikatin insann tabi imknlaryla elde edilemeyecek kadar iyi bir ey olduunu sylemek doru olsayd, bu dnce pekl mull bir dnce olurdu. Aziz Augustine'e ne olduu apak ortadadr. Hristiyanlktaki hikmet anlaynn dengi bulunmaz bir savunucusu olan O, kendi z ilahiyatnn felsefesini kuramad. Augustine'in Tanrs, Hristiyanln tanrsdr. Bu Tanrnn saf varlk olmas hakknda sylenecek en iyi sz, 'O, varolandr.' Fakat Augustine, varl felsefe diliyle anlatmaya koyulunca, Yunan dncesinin 'varolma' ile maddi olmama, akledilir olma, deimeme ve birlik kavramlar arasnda grd zdelie da yanmak zorunda kald. Bu niteliklere sahip olan her ey ilhidir; haki kat de byle olduu iin ilhdir. Maddi olmayan, deimeyen ve tek olan hakikat, gerek anlamda varolann dzeyine aittir. Dolaysiyle O,

TANRI

VE

HIRSTYAN

FELSEFES

61

Tanrya aittir. Ayrca Augustine'in Tanrs, her eyin gerek yaratcs dr. Fakat yaratmann tanmlanmasna gelince Augustine, tabi olarak, onu kendi 'varlk' kavramna gre anlamaktadr. Yaratmak varlk ver mektir; var olma, hem akledilir hem de 'birlik' olduundan, Augustine yaratmay, ritmi, sayy, ekli, gzellii, dzeni ve birlii iine alan trden bir varlk olarak, ilh bir ltuf olarak grmektedir12. Tpk di er btn Hristiyanlar gibi (fakat Yunanllardan farkl olarak) Augus tine'in de 'yoktan' yaratmann ne olduu hususunda olduka ak bir fikri vard. Yaratmak bir eyi varetmektir. Buna ramen, Augustine'in dncesinde Yunan'a ait olan ey, yine de onun varolma hakkndaki grdr. Onun ontolojisi veya 'varlk ilmi' "varlk"la ilgili olmaktan ok 'z'le ilgilidir. Baka bir deyile o, aka bir eyin varln zne indirmeye ynelmekte ve "bir eyin varolmas ne demektir?" sorusunu "o ey ne ise o olmaktr" eklinde cevaplandrmaktadr. Bu, akla en yatkn olan cevaptr; fakat belki de felsefede akla ge len en derin cevap deildir; ayrca Hristiyanln Tanrs tarafndan yaratld kabul edilen dnya hakknda dnen bir Hristiyan filozof iin de tamamen uygun olan bir cevap deildir. Daha soma aklaya cam sebeplerden dolay St. Augustine'den daha teye gemek kolay deildir; nk onun ulat snr, Yunan ontolojisinin, dolaysiyle metafizik konularda insan aklnn ulat snrdr. St. Augustine'in lmnden dokuz yzyl sonra tabi kelmda yeni ve kesin bir ilerle menin olmas, baka bir Hristiyan ilhiyatnn baka bir Yunan me tafizik evrenini bulmas sonucu gereklemitir. Bu seferki metafizik
12 Somut varln metafizik unsurlar hakknda bkz. Emmanuel Champman, Saint Augustine's Phisolophy ofBeauty (New York, 1939) bl. ii. s. 13-44. Augustine'deki yaratma kavramnn Platon'cu nitelii, A. Gardeil tarafndan da (La Structure mystique de Vame (Paris, Gabalda, 1929) Ek II. Cilt, II, s. 319320)'de vurgulanm hatta belki gereinden fazla vurgulanmtr. Ben A. Gardeil'in yorumu hakknda yazm olduum eletiriyi tekrar okuduktan son ra (ntrduction l'etude de Saind Augustine, p. 258, n. 8'de) u sonuca var dm: Bu sayfalar yazarken Gardeil'in aklnda olan husus, temelde doruy mu; fakat ben de bsbtn hatal deilmiim. Augustine yaratmann ne ol duu hakknda ak bir fikre sahipti; ancak, o, hibir zaman tam anlamyla "existansiyel" bir varolma kavramna ulaamad.

62

T A N R I VE

FELSEFE

evren, Aristotales'in evreni idi; Hristiyan ilhiyatnn ad ise Thomas Aquinas.* Gilbert Murray, hakl olarak yle demektedir: "nc yzylda Plotinus'un yaad dneme gelinceye kadar Platon'un dncesinin din yan btn gcyle ortaya kmad. Denilebilir ki Aristotales'in din dncesi de bu dncenin on nc yzylda Thomas Aquinas tarafndan akland gne kadar ortaya kmad13. unu hemen ekle yelim ki, Aristotales'in Thomas Aquinas tarafndan "aklanmasn'" onun, Hristiyan vahyi nda yeni bir ekle dntrlmesi eklinde adlandrmak belki daha yerinde olur. Aristotales'in "kendi kendisini dnen Dnce"si, Thomas Aquinas'n tabi kelmnda nemli bir unsur haline geldi. Fakat burada dnce, metafizik bir deiiklie tbi oldu ve bu deiiklik Onu Eski Ahid'in "O ki vardr"na dntrd14. Tanr'ya verilebilecek isimler arasnda, diyor Thomas Aquinas, en uygun ismin "O Varolandr" (Qui est) olduunu niin sylyoruz? nk, ona gre bu isim, "var olma"ya (ipsum esse) iaret eder. Fakat var olmak nedir? Btn metafizik sorularn bu en etinine cevap verirken, birbiriyle yakndan ilgili, buna ramen yine de birbirinden farkl olan iki keli menin anlamlar arasnda dikkatli bir ayrm yapmalyz. Bu iki keli me, "varlk" (ens, being) ve "varolmak" (esse; to be) tr.: Varlk (being) nedir?" sorusunun doru cevab, "varlk, varolandr, mevcut
13 Gilbert Murray, Five Stages of Greek Religion, New York, Colombia, U.P. 1925, s. 17. * Aquino'lu Thomas (yaklak olarak, (1224-1274) en byk hristiyan ilhiyatsdr. Katolikliin "resmi" filozofu saylr. Bugn bile felsefe ala nnda "Yeni Thomasclar" diye bilinen bir grubun (bu kitabn yazar Gilson da bunlar arasnda yer alr) varl Aziz Thomas'n tesirinin derinliini gr mek iin yeterlidir. (ev.) 14 Saint Thomas Aquinas, Summa Theologica, Pars I, qu. 13, art. 11, Sed contra. Tanryla varlk arasnda grlen Thomistik zdelik iin bk. E. Gilson, The Spirit of Mediaeval Philosophy (New York, Scribners, 1936), bl. iii 5, 42, 63.

TANRI

VE H I R S T Y A N

FELSEFES

53

olandr" olacaktr. Eer ayn soruyu Tanr ile ilgili olarak sorarsak, doru cevap yle olacaktr. Tanrnn varl, usuz bucaksz bir cev her okyanusudur15. Fakat "varolmak" (esse; to be), daha baka bir ey olup yakalanmas daha zordur; nk o, gerein metafizik yapsnn derinliklerinde yatmaktadr. "Varlk" (being), isim olarak bir cevhere iaret etmektedir. "Varolmak" ise fiildir, nk bir fiili gstermekte dir. Bunu anlamak, ayn zamanda, zn seviyesinin tesine, varln daha derin dzeyine ulamak demektir. nk, cevher olan bir eyin zorunlu olarak hem z hem de varlk olmas gerektiini sylemek pekl doru olur. Gerekte akl bilgimizin takip ettii dzen yle ol maktadr: Biz nce baz varlklar tasavvur etmekte, sonra onlarn z lerini tanmlamakta ve daha sonra da bir hkmle onun varln tas dik etmekteyiz. Fakat gerein metafizik dzeni, beer bilgi dzeni nin tam tersidir. yle ki, orada ilk nce gelen belli bir varolma fiili dir; o, bu muayyen varolmann fiili olduundan hemen belli bir zn snrlarn izmekte ve belli bir cevherin varlk alanna gelmesine se bep olmaktadr. Bu derin anlamda "varolmak" ilk ve kkl bir fiil olup onun sayesinde bir ey varolmaktadr. Thomas Aquinas'n kendi szleriyle: "Dictur esse ipse actus assentiae";16 yani "varolmak", biz zat fiilin kendisidir ki o sayede bir z vardr.
15 Bu forml, Thomas Aquinas tarafndan (bk. a.g.e., Paris I, qu. 13, art. 11, Resp.) John Damascene'den iktibas edilmitir. 16 Thomas Aquinas, I. Sent., dist. 33, qu. 1, and 1, and l m . Kr. Quastiones disputatae: De Potanda, qu. VII, art. 2, ad. 9. Varlkla ilgili (egzistansiyel) bir "varolma" kavram, E. Gilson'un Realisme thomiste et eritique de la connaisance (Paris, J. Vrin. 1939), bl. viii, zellikle s. 220-222'de tartma konusu edilmitir. Aristoteles'in Tanr anlay ile Thomas Aquinas'n Tanr anlay arasnda genel bir karlatrma iin Anton C. Peyis'in derin tahlillerini iine alan, Saint Thomas and the Greeks (Milwaukee, Marquette U.P., 1939) adl esere baknz. Augustine'in Tanr anlay ile Thomas Aquinas'n Tanr anla y arasnda bir karlatrma iin bk., A. Gardeil, La Structure del'ame et l'experience mistique (Paris, Gabalda, 1927) Ek II, c. II, s. 313-325. Varlk kavramnn son derse basit olduu ve bizim onu kavramlatrmamzn imknszl, J. Maritain'in Sept leons sur l'Etre (Paris, Te'qui, 1932-3, s. 98-99)'inde de vurgulamtr. "Varolmak"n bu zellikleri (Blm IV'de g rlecei gibi) birok ada bilim adam tarafndan bir eyin varln o eyin

64

TANRI

VE

FELS

EFE

"Varolmak"n mutlak fiil olduu, baka btn fiillerin fiili olduu bir dnya, varln her eyin orijinal enerjisi olduu bir dnyadr, yle bir enerji ki, varlk adn almaya lyk olan her ey, ondan kopup gel mektedir. Byle bir varlk dnyas, mutlak anlamda var olan Tanrdan baka hibir sebeple aklanamaz. in tuhaf, tarih adan ifade edile cek mahiyeti ile ilgili daha nceden edindikleri bilgilere dayanarak Tanrnn mutlak varln karmamlardr, tam tersine, Tanrnn var lnn kendi bana tezahr, eylerin varolu mahiyetinin anlalma snda filozoflara yardmc olmutur. Baka bir deyile, Yahudi-Hristiyan vahyi, filozoflara "varolmak"n Mutlak Varlk'a verilecek en uy gun ad olduunu rettii gne kadar bu insanlar, zlerin tesine ge erek gerek sebepleri oluturan varolu enerjilerine ulaamadlar. H ristiyanlk inancnn nda, metafiziin gsterdii kesin ilerleme, bir ilk varln, her eydeki varlk sebebinin mevcudiyetini idrak istika metinde olmamtr. Yunanllar arasnda en byk olanlar, bunu zaten biliyorlard. Szgelii, Aristoteles, kendi kendisi dnen Dnceyi, mutlak varlk olarak ortaya atarken, Onun Saf bir Fiil, sonsuz bir g kayna olduunu kesinlikle dnmekteydi. Dahas var; Onun tanrs bir Dnce'nin saf Fiil adm almaya kesinlikle hak kazanmaktadr; fakat o, varlk dzeninde deil, bilgi dzeninde bir saf Fiil idi. Bir ey kendisinde olmayan bakasna veremez. mdi Aristoteles'in mutlak Dnce'si, "O ki vardr" olmadndan varlk veremezdi. Bundan do lay da Aristoteles'in dnyas "yartlm" bir dnya deildi. Aristotales'in mutlak dncesi saf varlk Fiili olmad iin, onun kendi varl hakkndaki bilgisi, gerek ve mmkn varlklarn bilgisini ihtiva et miyordu; Aristoteles'in tanrs nayet sahibi bir tanr deildi. O, yarat mad (yaratlm olmas, zaten mmkn olmayan) bir dnyay bilmi yordu bile; nk o bir Dnce'nin dncesiydi. Ayrca o, "O ki vardr"n kendi kendisinin farknda oluuna benzer bir bilgiye de sahip deildi. Ben, Thomas Aquinas'n Aristoteles'e olan felsef borcunu klt mek istemiyorum. Kendisini byle bir nankrlkle sulam olsaydm,
baka btn zelliklerine nazaran niin daha ok ihma) edildiini belki daha iyi aklamaktadr.

TANR

VE

HIRSTYAN

FELSEFES

65

o beni balamazd. Thomas Aquinas, bir filozof olarak, Musa'nn rencisi deildi; o, metodunu, ilkelerini hatta kendisi iin son derece nemli olan varln mutlak gereklii kavramn bile Aristoteles'ten almt. Ben sadece u noktay belirtmek istiyorum: Bir insan kalkp da varolma ile ilgili btn problemleri, zlerin dilinden varlk diline evirmeye balaynca, kesin bir metafizik ilerleme veya daha dorusu metafizik bir inklb baarlm oldu. Daha dou gnlerinde bile me tafizik, st kapal bir ekilde de olsa, daima "existentiel" bir nitelik kazanmay amalamtr. Metafizik, Thomas Aquinas'tan sonra hep bu nitelikte olmutur. yle ki, o, bu niteliini ne zaman yitirmise kendi z varln da ayn ekilde yitirmitir. Thomas Aquinas'n metafizii, tabi kelm tarihinde daima bir zir ve nokta olmutur; hl da yledir. Bu bakmdan, bu zirve noktaya zt den bir tutumun ortaya kmasnda alacak bir ey yoktur. nsan akl zlerini ve kanunlarn kavrayabilecei, kavramlarla ifade edebi lecei eyler dnyasnda daha ok rahat etmekte; varlklar dnyasnda ise rahatsz olmaktadr, nk varolmak bir Fiildir, bir ey deil. Ne zaman bir konferans "dorusu" veya "aslna bakarsanz" eklinde bir szle konumaya balarsa, anlarsnz ki, adam aresizlik iindedir. Bir eyin var olduunu dnelim; o, onunla ilgili size bir sr ey syle yebilir, fakat sz konusu eyin niin varolduunun aklamasna ge lince, bu konuda arp kalr. Eer varlk, ilk ilke ise ve szkonusu eyin ne olduunun bata gelen ilkesi ise, onun hakknda nasl konu ulabilir? Olgular olgular olarak veya eyleri sadece olup biten olay lar olarak ele aldmzda, bavuracamz en son merci yine varlktan bakas olamaz. Evreni, mutlak anlamda, Kendibana Varolana daya nan belli varlk fiillerinin oluturduu bir dnya olarak grmeyi ken dimizden istemek, akas, temelde kavramlarla alan aklmzn g cn kopma noktasna kadar germek demek olur. Bunu yapmak zo runda olduumuzu biliyoruz, fakat yapp yapamayacamz merak ediyoruz, nk bunun gerekten yaplabileceinden emin deiliz. Bu, hi deilse, Thomas Aquinas'n halefleri arasndaki birok kimsenin derin phe duyduu bir noktadr. Kendileri Hristiyan

66

T A N R I VE

FELSEFE

ilhiyatlar olan -hem de zaman zaman byk ilhiyatlar olarak faaliyet gsteren- bu insanlar, Tanrnn gerek adnn ne olduu konu sunda herhangi bir tereddt gstermemilerdir. Tanrnn "O ki vardr" olduundan emin olmalarna ramen, onlar iin gerek glk uydu: Byle bir Tanrya vahyin yardm olmadan sadece felsef dnce ile ulaabilir miydik? Bu pekl yerinde bir soruydu. Zaten bu ilhiyatlar iyice biliyorlard ki filozoflar, Musa'dan reninceye ka dar -ki o da bizzat Tanr'dan renmiti- Tanrya "O ki vardr" adn vermeyi asla dnmemilerdi. te, Duns Scotus* gibi byk bir metafiziki de grld gibi insann aklnn sadece felsef yolla mutlak olarak varolan ve mutlak olarak kadir olan Tanrya, Hristiyanln Tanrsna, ulaabilme imknndan phe etme ynelii bundan ileri gelmekteydi17. Bu'teredddn sebebi basittir. nsan akl, doru drst kavramlatramayaca bir realite karsnda rahatsz olmaktadr. te varlk, byle bir realitedir. "Ben-im"in aktif bir fiil olduunu idrak etmek bi ze zor gelmektedir. "0-dur"un son noktada bir eyin durumuna iaret etmekten ok, hem o eyin varolmasna, hem de nasl ise ylece varol masna sebep olan ilkel bir varlk fiili olduuna iaret ettiini grmek,
* John Duns Scotus (1266-1308) ortaan tannm ilhiyat filozofudur. slm filozoflarndan, zellikle de bn Sina'dan nemli lde etkilenmi ve bu nl mslman dnrn metafiziine bavurarak hristiyan ilahiyatn formle etmeye almtr. (ev.) 17 Varolmann 'existentiel' nitelii, gayet gl bir biimde Duns Scotus tara fndan da vurgulanmtr; kr. Parthenius Minges, /. Duns Scoti Docthna philosophica et theologiva (Firenze, Quararachi, 1939), I, 14-17. Bu onun ilahiyatna zg ak bir yneli olarak gze arpmaktadr ki buna, gre H ristiyanln Tanrs, Hristiyanln Tanrs gibi ele alndnda, inantan (dinden) yardm grmeyen akl tarafndan bilinemez. Scotus'un yaratlm varlk kavramn incelemek de ilgi ekici olacaktr. Ona gre, "yaratklarda zle varln birbiriyle ilikisi, mahiyetin, kendi modu ile olan ilikisi gibidir. (A.g.e., 5. 16-17) Varl, kendi "arazlarndan" biri haline getiren zn s tnl, Thomas Aquinas ncesi Plolonizminin bir kalnts olarak Duns Scotus'un doktrininde kendisini gstermektedir. Tam anlamyla 'existentiel' olan bir metafizikte bir varln znden sz etmek, Duns Scotus'un yapt gibi zn varlndan sz etmekten daha doru olacaktr.

TANRI

VE H I R S T Y A N

FELSEFES

67

belki bize daha da zor gelmektedir. Bununla beraber, bunu grmeye balayan kimse, evreni meydana getiren eyi de yakalamaya balar. Hatta o, bulank bir ekilde de olsa, byle bir dnyann mutlak sebebi ni de idrak etmee koyulur. Yunan akl, tabiat veya z kavramn niha bir aklama olarak grp kendiliinden bu noktada niin durdu? nk bizim beer tec rbemizde, varlk daima belirli bir zn varldr. Biz, varl sadece u veya bu ey eklinde varolmaktan ibaret olan mnferit ve alglana bilir eyler olarak dorudan doruya bilebiliriz. Bir mee aacnn varl, bir mee aac olmakla, hatta daha ok u veya bu mee aac olmakla snrlandrlmtr. Ayn ey dier nesneler hakknda da syle nebilir. Eer bu, her hangi bir eyin varolmasnn bizzat varln ken disi olmadn, sadece varla ortak olan birok ihtimalden biri oldu unu ifade etmiyorsa ne anlama geliyor? Bu husus, Thomas Aquinas'm gayet ak olarak 'varolmak' ile 'mevcut ey' arasnda yapt te mel ayrmda en iyi ifadesini bulmutur. Bu, bir eyin baka bir ey den ayr olduu mnda varln zden ayr olduu anlamna gelmez. Kald ki, varolmak, bir 'ey' deil, bir eyin varolmasna, naslsa yle ce varolmasna sebep olan bir fiildir. Bu ayrm, sadece u gerei dile getirmektedir: Beer tecrbemizde, z 'varolmak' olan ve 'belli bir ey olmayan' hibir ey yoktur. Tecrb olarak verilmi olan eyin ta nm varlk deildir; dolaysiyle o eyin z de varlk deildir. Varlk zden ayr olarak dnlmelidir. O halde bu tr eylerden oluan bir dnyann varln nasl ak layacaz? eylerin hepsini teker teker ele alr ve onlardan her birinin niin varolduunu kendinize sorabilirsiniz. Onlardan hibirinin z, sorunuza cevap veremeyecektir. Onlardan hibirinin tabiat "varol mak" olmad iin, onlarn ne olduklar hakknda elde edeceimiz en mull bilgi "onlar niin vardr?" sorusuna cevap vermee balamay dnmenin tesine gidemeyecektir. Bizim dnyamz, deien bir dnyadr. Fizik, kimya, biyoloji orada yer alan deimenin kanunlar n bize retir. Bu bilim dallarnn bize retemeyecekleri bir ey var sa o da, kanunlar dzeni ve akledilirlii ile birlikte ele alnan bu dn-

68

TAN RI VE F E L S E F E

yann niin varolduudur. Eer bilinen hibir eyin tabiat (mahiyeti) "varolmak" deilse, bilinen hibir eyin tabiat, kendi varoluunun ye ter sebebini kendi iinde bulunduramaz. "Varolmak"n her yerde mev cut olduu, her mahiyetin baka mahiyetleri aklayabildii, buna ra men aralarndaki ortak varl aklayamad bir dnyann tesinde, z "varolmak" olan bir sebebin bulunmas gerekir. z salt varlk Fi ili olan, yani z "u" veya "bu"dan ibaret olmayan, sadece "varol mak" olan bir varlktan szetmek, Hristiyanln Tanrsn evrenin mutlak sebebi olarak iln etmek olur. Son derece gizli olan "Tanr", "O ki vardr", ayn zamanda "en zahir olan" Tanrdr. Varlklarnn aklanamayacan metafizikiye aka gsteren eyler, zle varln akt mutlak bir sebebin varolduu gereine iaret etmektedir. te nihayet bu noktada Thomas Aquinas ile Saint Augustine bir araya gelmektedirler. Thomas Aquinas'n kendi 'existentiel' metafizii, ger ein sadece bir rtsnden ibaret olan kabuu zorlayarak gemeyi baard iin, bu dnr (tpk bir insann, sonularndan herhangi birine bakarak onlarn sebebini grmesi gibi) salt varlk fiilini grebil mektedir. Bu noktaya ulamak, St. Augustine'in Hristiyan inancnn gcne dayanarak ulam olduu metafizik dnyann en uzak snrna (ul ma Thule) ulamak demekti. Augustine, bu noktaya her eyin, ncil'in ifadesiyle, unu iln ettii gnde ulamt: "Biz kendi kendimizi ya ratmadk; biz, sonsuza dein yaayan O'nun tarafndan yaratldk." Fa kat Augustine'e gre, "sonsuza dein Yaayan", esas itibariyle kendi bana varolan "Ezeli Hakikat, gerek Ak ve k olunan Sonsuzluk" olarak kalmaya devam etmitir18. Thomas Aquinas, "Bilen her varlk", bildii tek bir eyde ve her eyde zmnen Tanny bilir19. Daha da ileri
18 Saint Augustine, Confessions, Kitap X, bl. x, n. 25, ngilizce evirisi, s. 227. Kr. Ayn eser, Kit. VII, bl. x, n. 16, s. 158. 19 Thomas Aquinas, uaestiones disputatae de Veritate, qu. 22 art. 2 ad lm Thomas Aquinas'n, insanlarn mutlulukla ilgili tabi ve kark arzularndan sz ettii her yerde benzeri ifadelere yer verdii grlmektedir. Mesel bkz. Summa theologha, pars 1, qu. 2 art, I, ad Im.

TANRI

VE

HIRSTYAN

FELSEFES

69

gidilemezdi; nk insan akl, btn mezafizik ilkelerin en yksein den daha teye gidemez. En azndan u mit edilebilirdi: nsanlar, bu ekilde asl bir hakikata sahip olunca, onu ihtimamla korurlard. Fakat onlar byle yapmadlar. Bu hakikatin kayb, ok gemeden kefinin ardndan geldi. Onun nasl ve niin kaybolduu, imdi dikkatlerimizi evirmemiz gereken problem olacaktr.

TANRI VE MODERN FELSEFE

Ortaa felsefesinden modern felsefenin ilk dnemlerine gei, en iyi ekilde, bizzat filozoflarn toplumsal durumlarnda ortaya kan deiiklikte kendisini gstermektedir. Ortaada filozoflar snfn hemen hemen tamamen rahipler ve papazlar oluturmaktayd. Fakat XVII. yzyldan bugne kadar ancak birka din adam felsefe alann da yaratc bir deha gsterebilmitir. Fransa'da Malebranche ve Condillac', rlanda'da Berkeley'i ve talya'da Rosmini'yi bu kuraln dn da tutabiliriz; fakat bu dnrlerden hibiri modern dnemlerin felse fe dehalar arasna hibir zaman sokulmamtr. Modern felsefeyi Kili se adamlar deil; Kilisenin dnda kalan insanlar yaratmtr; bunu da tabiat-st Tanr sitesi iin deil, insanolunun yer yzndeki site leri iin yapmlardr. Son derece nemli olan bu deiiklik, Descartes'in Metod zeri ne Konumasnn ilk blmnde "kendi varlnda veya dnyann byk kitabnda bulunabilecek olann dnda herhangi bir bilgiyi aratramayacan"' iln etmesiyle daha bir aklk kazand. Descar tes'in bu ifadesi, Tanry, dini, hatta ilahiyat bir yana itmeyi amala myor, sadece bunlarn felsef dncenin konularn oluturmadn vurgulamaya alyordu. Nihayet cennetin yolu, ilimde en yksek d zeye ulam olanlar kadar, son derece bilgisiz olan kimselere de ak deil midir? nsanlar kurtulua erdirmek iin vahyin rettii gerek lerin aklmzn tesinde kaldn syleyen bizzat Kilise'nin kendisi
1 Descarles, Discnurs de la metlinde, Premiee Partie, ed. Adam-Tannery, IV,

72

TANRI

VE

FELSEFE

deil midir? Brakalm din olduu gibi, yani zihn bir bilgi veya aklla kantlanabilen bir ey olarak deil, bir inan sistemi olarak kalmaya devam etsin. Descartes'in kendi ahs din inanlarndan bamsz olarak geli en felsefesinde, Ortaa Hristiyan lim ve Hikmet anlayna artk son verilmekteydi. Szgelii, St. Thomas Aquinas'a gre ilim ve hik metin ba, ilahiyat idi. O'nca ilahiyat, "dier btn beer bilgilerden nce gelir; o, belli bir derecede deil, mutlak anlamda bir stnlk arzeder. "Niin bu byledir. nk ilahiyatn gerek konusu Tanrdr. Tanr ise insan bilgisinin, tasavvuru mmkn olan en yksek objesini oluturmaktadr: "Evrenin mutlak sebebi, yani Tanr hakknda dn meyi gaye edinene hikmet sahibi denir."2 Mutlak sebebin ilmi olan ilahiyat, dier btn ilimlerden stndr. Dier btn ilimler ilahiyatla olan ilikisine gre deer kazanr ve onlarn hepsi ilahiyatn yardmcs durumundadr. Descartes, byle bir Hristiyan hikmet anla y karsnda itiraza kalkacak bir insan deildi. O, bir hristiyan olarak, ahs kurtuluunu sa'da ve sa'nn Kilisesinde grmekteydi. Bununla beraber, O, bir filozof olarak, ok farkl bir ilim ve hikmet anlay aryordu. Bu hikmet, tabi akl sayesinde elde edilen ve geici pratik amalara ynelik bulunan bilgiyi aratryordu3. Descartes, ne ilahiyat bir yana ittii iin (nk o ilahiyat dikkatle korudu) ne de felsefeyi ilahiyattan resmen ayrd iin (bu ii St. Thomas, yzyllar ca nce yapm bulunuyordu) St. Thomas Aquinas'tan ayrlyordu. Descartes'ta yeni olan, pratik adan, felsef hikmetle din hikmeti bir birinden ayrmasyd. St. Thomas, sonunda birletirmek amacyla her ikisi arasnda bir ayrm yapyordu; Descartes ise ayrmak iin her iki si arasnda bir fark gryordu. lhiyatlar imann hikmeti yardmyla Descartes'i mutlak tabiat st yi'ye gtredursunlar. O, buna itiraz et mez, tam tersine memnun olur. nk "herkes kadar ben de cenneti
2 3 Summa Thelogica, Pars I, qu. I. art. 6. Resp. Descartes, Pincipcs de la philosophei, ed. Adam-Tannery, Part II, Vol. IX, 4. II. 19-23. Krs. s. 5, II. 13-18. Bu konuyla ilgili olarak ay. bk. MainUin.La Songe de Descartes (Paris, R.A. Correa. 1932) eh. III, "Deposition de la Sagesse", s. 79-150.

TANRI

VE

MODERN

FELSEFE

73

elde etmek iin mcadele etmekteyim" diyen, Descartes'in kendisidir4. Buna ramen o, bir filozof olarak, farkl bir hikmet anlaynn pein de idi. Bu ise, "ilk sebeplerin ve gerek ilkelerin" akl bilgisi olup, bi linebilen her ey buradan karlmaktadr5. Bu, "akln, inancn na ihtiya gstermeden dikkate ald" tabi ve beer bir iyiliktir. Byle bir tutumu ni sonucunun, insan akln yeniden Yunanl larn felsef tutumuna geri getirmek eklinde ortaya kmas gerekir di. nk Descartes'in felsefesi, ne dorudan ne de dolayl olarak ilahiyat tarafndan dzenlenmekteydi. O'nun felsefe ile ilahiyatn var lklar sonularn niha noktada birleeceini dnmesi iin bir sebep de yoktu. Onun inanc ile akl veya ilahiyat ile felsefesi arasndaki ay n ayrlk, niin din ibadetin objesi veya objeleri ile, varolan eylerin kavranmasn salayan akl ilkesi arasnda da olmasn? Descartes'in byle bir tutumu kabul etmesi son derece mantk olurdu. Nitekim Descartes'in hayatn kaleme alan en iyi tarihilerden bir ksm, onun, byle bir tutumu benimsediini sylemekten ekinmemektedir. Hamelin'in ifadesine gre, "Descartes, Yunan filozoflarn, sanki kendisi ile onlar arasmda, fizikiler hari, hi kimse yokmu gibi takip etmek tedir."6 Mantken bunun byle olmas gerektiinden hi phe yoktur. Fa kat durumun bu merkezde olmad da ayn lde pheden uzaktr. Bunun byle olduunu gayet basit bir tarih aklama ile gstermek mmkndr. Bir Yunan filozofu, akl metotla tabi kelm problemine yaklat zaman, sadece Yunan mitolojisi ile kar karya bulunmak tayd. Ad, derecesi veya fonksiyonu ne olursa olsun Yunan leminin tanrlarndan hibiri, tek, yegne ve mutlak Varlk olduunu, evrenin yaratcs, her eyin prensibi ve son gayesi olduunu, iddia etmemek tedir. te yandan Descartes, ayn felsef probleme, Hristiyanln
4 Descartes, Discours de la Methode, VI, 8, II. 8-9. Burada aynen yle den mektedir: Ben, ilahiyatmza sayg duyuyorum. Ben de herkes kadar cenneti kazanmay mid ederim. Descartes, Pricipes de la philosophie, Preface, s. 5, II, 21 -24. O. Hamclin, Le Systme de Descartes (2. ed. Paris, Alcan, 1921). s. 15.

5 6

74

T A N R I VE

FELSEFE

Tanrs ile kar karya gelmeden yaklaamazd. Eer bir filozof ayn zamanda hristiyansa, aratrmasnn banda yle syleyebilir: Bir an iin hristiyan olmadm kabul ederek varolan her eyi aklayan ilk ilkeleri ve ilk sebepleri, inancn na bavurmadan yalnz bana aklla aratrmaya alaym. Fikr bir spor olarak bu, herhangi bir oyun kadar iyidir; fakat sonunda baarszla mahkmdur. nk varln sadece bir tek sebebinin bulunduu, bir insann hem inancnn hem de bilgisinin konusu olursa, inand Tanr, bildii sebepten ba kas olamaz. te modern tabi kelmn btn problemi zl olarak burada yat maktadr; onun mahiyetindeki garabeti farketmek, yine onun tarihini anlayabilmenin ilk art olmaktadr. Descartes'in, sanki araya hi bir kimse girmiyormucasna Yunanllardan sonra gelmi olmas dn lemez; o, Yunanllarn salt akl metodu ile Hristiyan tabi kelmnn ortaya kard btn glkleri zmek gibi naiv bir durumla kar karya kalmt. Baka bir deyile, Descartes, Hristiyanlktan tama men koparlm bir felsefenin "ilk ilke"si ile, felsefenin Hristiyan vahyinin etkisinden uzak kald srece bir trl kefedemedii Tanr nn, ayn ey olduunun eninde sonunda ortaya kac ndan bir an iin olsun phe etmemitir. Bu bakmdan, biz tarihilerin Descartes hakknda gr birliine varamadmza hayret edilmemelidir. Baz larmz, tarihi onun sylediklerine, bazlarmz ise yaptklarna gre yazyoruz. O, salt akln nda hakikati arayacan sylerken meta fizikte de hristiyan tabi kelmnn sonularn, sanki tabiat st hris tiyan kelm hi varolmam gibi, yeniden ortaya koyuyordu. Liard'a gre, Descartes bilimsel pozitivizmin ncs olarak gzkmektedir. Espinos'a gre ise o, ilk Cizvit hocalarnn sadk bir rencisidir7. As7 Victor Cousin, Descartes'i kendi cousin'in spiritualisl metafiziinin bir ak laycs olarak yorumlamtr. Metafizik unsurlarn ar bast byle bir yo ruma kar kan (L. Liard, Descartes, Paris, Alcan, 1882) Kartezyanizmin bilimsel unsurlarna arlk vermitir. Daha sonra L. Levy-Bruhl'un baslma m konferanslarnn etkisinde kalarak ben de La Lihert chez Descartes et la theologie (Paris, Alcan, 1913) adl eserinden Liard'n yaptn yaptm. Bu problem her ynyle Henri Gouhier tarafndan, La Pansee Religieuse de

TANR

VE

MODERN

FELSEFE

75

hna baklrsa Descartes, bir ve ayn zamanda her ikisiydi de; fakat ay n sorular karsnda taknd tavrdan dolay deil. Descartes'in Tanrsnn, Hristiyanln Tanrs olduundan hi phe yoktur. Byle bir Tanrnn varl ile ilgili Descartes'i delilin genel temelini, dnen, yaratlmam ve bamsz olan ak-seik bir cevher fikri oluturmakta olup bu fikir, tabi olarak insan zihninin do utan getirdii bir fikirdir. Byle bir fikrin (de'nin) niin bizde mev cut olduunun sebeplerini aratrrsak, baka trls dnlemeyen yle bir aklama ne srme yoluna gideriz: Zihnimizdeki Tanr fik rine verebileceimiz btn sfatlara sahip olan, yani kendi basma va rolan, sonsuz ve kadir olan, ei ve benzeri bulunmayan bir varlk mev cuttur. Bizde doutan varolan Tanr fikrini dnmek O'nun varln dan emin olmak iin yeterlidir. Biz, dier varlklarda zle varlk ara snda bir ayrm yapmaya alkn olduumuz iin Tanry gerekte va rolmayan olarak dnmeye yneliriz. Fakat biraz daha dikkatlice d nrsek Tanrnn yokluunu dnmenin mmkn olmadn gr rz. Mutlak anlamda yetkin varlk fikri, bizde doutan varolan Tanr fikriyle ayndr. Varlk, bir yetkinliktir, o halde varlk sfatnn eksik olduu mutlak bir Varlk dnmek, O'nun yetkinlikten de yoksun ol duunu dnmek olur ki, bu, bir elikidir. yle ise varolma, Tanr dan ayr olarak dnlemez ve dolaysiyle Tanrnn varl zorunlu olur8. Descartesin, tarihi daima kk grd iyice bilinen bir gerek tir. Fakat burada tarih, Descartes'in kendisine yaptn tamam tama mna iade etmektedir. Eer o, ne srd Tanr kavram hakknda
Descartes (Paris, J. Vrin, 1924) adl eserde yeniden dikkatle incelendi ve be nim varm olduum sonular maharetle dzeltildi. Levy-Bruhl'un Descartes'i bilimsel bir kafaya sahip bir dnr olarak takdim edip okuttuu yllar da A. Espinas da onu din savunucusu olarak ortaya koyuyordu. Espinas'n vard sonulan lmnden sonra baslan Descartes et la Morale (Paris, 1925 (2 cilt) adl eserde bulmaktayz. Sz konusu problemle ilgili en son tar tmay Francesco Olgiati'nin Cartesio, Vta e Pensiero (Milano, 1934) adl eserinde grmekteyiz. 8 Descartes, Medtations, V., ed. Adam-Tannery, IX. 52.

76

T A N R I VE

FELSEFE

azck aratrma yapsayd unu hemen farkederdi: Btn insanlarda muayyen bir ulhiyet kavramnn bulunduu gerek olmakla beraber, onlar her zaman Hristiyanlktaki Tanr anlayna sahip olmamlar dr. Eer btn insanlar bu Tanr fikrine sahip olmu olsalard, Musa, Yahova'dan kendisine ne ad vereceini sormazd; veya Yahova'nn ce vab "ne aptalca bir soru! Sen zaten onu biliyorsun" eklinde olurdu. Descartes, Hristiyan inancn iin iine katarak kendi metafiziinin akl safiyetini bozmamaya o kadar titizlikle gayret harcad ki, bu yz den Hristiyanln Tanr tanmnn btn insanlarda doutan varol duunu rahata iln etti. Platon'un doutan tdea'lar gibi, Descartes'in Tanr fikri de bir hatrlamadan ibaretti. Fakat bu hatrlama (Platon'da olduu gibi) ruhun daha nce yaam olduu hayatndaki bir dea'y hatrlamas deil de Descartes'in ocukken Kilisede rendiini hatrlamasyd. Bu derece nemli metafizik bir fikrin kayna hakknda Descar tes'in kaytsz davranmas, onun felsefesinde tesadfen ortaya kan biricik ey deildir. Ondan nce gelenlerin sylemi olduklar birok eyleri Descartes muhteva ynnden doru bulmu ve iine geldii yerlerde onlar tekrar etmekten ekinmemitir. Fakat ona gre, tekrar etmek, bakalarndan almak anlamna asla gelmez. Bizzat kendisinin de mahade ettii gibi, Descartes'in felsefesinin en byk meziyeti undan ibaretti: Onun felsefesi doru bir metodu sonuna kadar tutarl olarak uygulayan bir felsefe olduu iin o, ayn zamanda, ak ve se ik ilkelerden hatasz bir ekilde karlarak kantlanm sonular kapsayan bir felsefeydi de. Onun halkalarndan birini deitirmenizi sylemiyorum; halkanm sadece yerini deitirin btn karm zinciri para para olur9. Bir fikrin deeri, eer tmdengelim dzeyindeki ye rine bu kadar kopmaz bir ekilde bal olursa, insan niin o fikrin kay nan merak etsin? Doru bir fikrin tam anlamyla doru olduu bir yer varsa, bu yer Descartes'in felsefesinden baka bir yer olamazd. Descartes'i Tanr fikri, bu dedksiyon ilkesinin uygulamaya konulu sunu gsteren nemli bir rnektir. phesiz, bu fikir, Descartes meta9 Descartes. Pricipcs de la philosophic, Preface, IX, 13, II. 12-26.

TANRI

VE

MODERN

FELSEFE

77

fiziinin ke tadr. Fakat beer hikmet tek olduu iin soyutlanm bir Descartes'i metafizik de olamazd. Descartes'i metafiziin ke ta olan, ilkelerini bu metafizikten alan fiziin de zorunlu olarak ke ta olacaktr. Ksacas, Descartes'in Tanr fikrine onun zihnindeki ek siksiz deerini kazandran ey, bu fikrin, dnyann tam anlamyla bi limsel bir yorumunun yaplmas iin bir balang noktas olmasyd. Kartezyenizmin Tanr fikri metafizik bakmdan doru olduundan, bu Tanr, bilime fiziin gerek ilkelerini temin etmektedir. Baka hibir kimse sistemli bir aklama yapabilmek iin fizie ihtiyac olan ilkele ri veremeyeceinden dolay ancak Kartezyanizmin Tanrs gerek Tanr olabilirdi. Descartes'in Tanrsnn artc metafizik maceralarn anlamak isteyen herhangi bir insann bu hususu dikkatlice zihnine yerletirmesi gerekir. O, tpk St. Thomas Aquinas'n Tanrs kadar kendi kendine yeterli bir Varlk olmakla kalmamaktadr. Eer artlar elverseydi Descartes Onu daha da ileri gtrmeyi memnuniyetle kabul edecekti. Des cartes'in Tanrs, kendi varl iin hibir sebebe ihtiyac olmayan salt bir Fiilden ibaret deildir. O, tabir yerinde ise, kendi varlk sebebi du rumunda olan, kendi bana varolan sonsuz bir enerji gibidir. phesiz byle bir Tanry tam olarak anlatabilecek hibir kelime yoktur. Se bep, kendi eserinden ayr olarak bize gzktnden dolay Tanrdan, kendi varlnn sebebiymi gibi szetmek tuhaf bir ey olur. Buna ramen hi deilse bu kendine zg durumda sebep ve sonu kavram larn, birbiriyle akacak ekilde bir araya getirebilseydik, mutlak kudret sahibi ve kendi kendinin sebebi olan bir Varlk anlay, insa nn Tanry anlama yaklamlar arasnda en yeterli olan olurdu10. lk bakta Descartes'in Tanrs ile St. Thomas Aquinas'm Tanrs arasnda, metafizik dnceden gelen bir ton farkndan baka bir far kn bulunmad grlr. Fakat burada gzn yakalayabileceinden
10 Byle bir Tanr kavram ve iinde bu kavramn ifade edildii Descartes'in metinleri hakknda ayrntl bir tartma iin bkz. E. Gilson, Etudes sur le role de pansee medievale dans la fomation che systeme cartesien (Paris, J. Vrin. 1930).

78

T A N R I VE

FELSEFE

daha fazlas vardr. Thomas Aquinas, Aristoteles'in Mutlak Dnce sini Hristiyanln "O ki vardr"na dntrd zaman felsef bir il keyi Tanr seviyesine karyordu. te Descartes, Hristiyanlktaki bu Tanr fikrini bir ilk felsef prensip olarak kullanyordu. Descartes'in bir hristiyan olarak inand Tanrnn, bir filozof olarak lemin ilk se bebi olduunu bildii varlklarla ayn olduundan phe yoktur. Fakat kendi bana ve mutlak yeterlilii iinde ele alnan Tanrnn Descartes'a bir yarar salayamayaca gereini de aklda tutmak gerekir. Kendi bana Tanr, Descartes'e gre, din inancn objesi olmaktadr; akl bilginin objesi olan ise, "Felsefenin lkleri" arasnda en yksek yeri igal eden Tanrdr. Bu yzdendir ki, Descartes'in tabi kelm, ilh sfatlar arasnda sadece lemin varl ile ilgili olanlar dikkate almaya inhisar etmekle kalmad, ayn zamanda bu sfatlar Kartezyenizmin dnyasnn varln aklayacak tarzda dikkate ald. Kartezyenizmin bilim dnyasnn ne olduunu herkes bilir. O, iindeki hereyin zamann geometrik zellikleri ve hareketin fiziksel kanunlar ile aklanabildii batan sona mekanik bir evrendir1'. Eer Tanrya byle bir dnyann yegne aklama ilkesi olarak bakarsak, o zaman O'nun kendi sonsuz Varln dnmesi deil, kendi kendinin sebebi olan mutlak kudretlilik, yani O'nun yaratcs kozalitesinin kay na, asl ilh sfat olur. Thomas Aquinas'n kendi kendine yeterli olan ve kendi varln bilen Varlk'nn yerine Descartes'ta kendisinin sebebi olan bir enerji kaynana sahibiz. Eer mecaz bir ifade ile sy leyecek olursak, Thomas Aquinas'n Tanrs sonsuz bir varlk deryas olduu halde, Descartes'in Tanrs sonsuzca gl bir varlk pnardr. Bunun neden byle olduunu grmek hi de zor deildir. Tanrnn niha felsef fonksiyonu, O'nun bir sebep olmasyd; o halde Karteziyen dnyann yaratcs iin gerekli olan her trl sfata Tanr sahip olmak zorundayd. Mekn iinde sonsuzca uzayp gittii iin byle bir dnyann yaratcs, sonsuz olmalyd; byle bir dnya tamamen me kanik olduu ve nihai sebeplerden mahrum olduu iin onun iinde gerek ve iyi olan ne varsa durumunu aynen korumalyd; nk o,
1 1 Descartes, a.g.e., kinci Ksm, IX, Bl. IXIV, 101-102.

T A N R I VE M O D E R N

FELSEFE

79

Tanrnn hr iradesinin tecellisi neticesinde yaratlmtr, buna ters d en bir tarzda deil. Descartes'in mekanik dnyas, ayn miktarda ha reketin evrende korunduu dncesine dayanmaktadr. Bylece onun Tanrs da deimeyen bir Tanr olmaktadr. Bu Tanrnn iradesiyle ortaya konan kanunlar, dnya yklmadka her hangi bir deiiklie izin veremezler. Ksacas, Kartezienizmin Tanrsnn z, geni l de bu varln felsef fonksiyonu tarafndan belirlenmitir. Bu fonksi yona gre O, Descartes'in tasavvur ettii mekanik dnyay yaratmakta ve byle bir dnyann devamn salamaktadr12. Yaratc olma, p hesiz, Hristiyanln Tanrsnn belirgin zelliidir; fakat z yaratc olmaktan baka bir ey olmayan Tanr, Hristiyanln Tanrs deil dir. Hristiyanln Tanrsnn gerek z yaratmak deil varolmaktr. "O ki vardr" (z, 'varolma' olan Tanr), isterse yaratabilir de; fakat O, yaratmak iin var deildir; hatta kendi varln bile. O, mutlak ola rak varolduu iin yaratmaktadr. Descartes metafiziinin niin ve hangi anlamda tabi kelmn ev riminde nemli bir an oluturduunu artk grmee balam bulunu yoruz. Fakat evrim, ilerleme ile her zaman e anlaml deildir. Des cartes'in durumunda deiiklik, ilerlemeye deil gerilemee mahkmdu. Ben burada dogmatik bir dnceden hareket ederek Thomas Aquinas'n Tanr anlaymm doru olduunu sylemiyor, yalnz u objektif gerei aka ortaya koymak istiyorum: Descartes'in Tan rs, felsef mutlak bir sebep olarak bile, clz domutu. Descartes'in
12 Bu yzden Pascal, hakl olarak yle demektir: "Descartes'i balayamam. O, btn felsefesinde Tanrdan vazgemei gze alabilirdi. Ne var ki, dnya nn harekete geirilmesi iin onun hareket verici bir gce ihtiyac vardr; bu nun tesinde Descartes'in Tanrya ihtiyac yoktu. "Pascal's Pensees, trans. W.F. Trotter, s. 153-154. Descartes'in tabi kelmna hkim olan bu fizikilik veya'tabiatlk Maurice Blondel tarafndan byk bir dikkatle tesbit ve tak dire ayan bir ekilde tahlil edilmitir. ("L'anticartesianisme de Malebranche" Revue de metaphisique et de Morale, 1916, s. 1-26). Ben, bu son derece m kemmel denemeye bir tek ey ilve etmek isterim. Malebranche, kendi antikartezyanizmini Kartezyanizmin terimleri ile ifade etti. Onun ahs glkle ri buradan gelmektedir. O, Descartes'in tabi kelmn yeniden hristiyanlatrmaya alrken Hristiyanln Tanrsn Kartezyenletirdi.

80

T A N R I VE

FELSEFE

tasavvur ettii ekliyle O'nun yaamas zaten mmkn deildi. O hristiyanln tanrsyd; ne var ki felsef bir ilke durumuna drl mt. Ksacas O, din inan ve akl dncenin karm ile vcut bulmu mutsuz bir melezdi. Byle bir Tanrnn en belirgin zellii, O'nun yaratc fonksiyonunun yine O'nun btn zn eritip iine al masyd. Dolaysiyle, bundan byle O'nun gerek ad artk "O ki var dr" olmayarak, daha ok "Tabiatn Yaratcs" olarak da dnlm tr, fakat yine de O, bundan sonsuzca daha fazla olan bir varlktr. Oy sa Descartes'ta Tanr gittike bundan baka bir ey olmamaya mahkmdu. Descartes, tabiat bir tr tanr olarak gremeyecek kadar iyi bir hristiyand. Fakat iin tuhaf Descartes, Hristiyanln Tanrs n Tabiatn mutlak sebebi derecesine indirirken ayn eyi yaptn as la grmedi. Metafizik sonular, kanlmaz olarak, kendi ilkelerinden karlrlar. Buna gre Descartes, aadaki cmlesiyle, Onsekizinci yzyldaki Descartes'ilerin varm olduklar sonulara varyordu: "Ben, genel anlamda Tabiat szyle ya Tanrdan ya da Tanrnn yara tlm varlklar alanna yerletirdii dzen ve yatknlktan bakasn anlamyorum."13 Kartezyanizmin tabi kelmnn en ata gelen tarih etkisi, din ibadetin objesi olan Tanr ile felsef dncenin ilkesi olarak kabul edilen Tanrnn bir kez daha birbirinden koparlmas olmutur. te Pascal'n u mehur protestosu buradan kaynaklanmaktadr: Hristi yanlarn Tanrs, sadece matematik hakikatlerin veya mevcut unsurla rn dzenin yaratcs olan Tanr deildir. Bu, kfirlerin ve Epikrclerin grdr ... brahim'in Tanrs, shak'n Tanrs, Yakup'un Tanrs, Hristiyanlarn Tanrs, bir ak ve huzur Tanrsdr; gnlnde kendisi ne yer verenlerin kalplerini ve ruhlarn dolduran bir Tanrdr14. Bir anlamda denebilir ki, Descartes'i takip edenler arasnda en bata ge lenler, tabi kelmn birliini yeniden Kartezyanizmin ilkeleri zerine yerletirmek iin insan olarak ellerinden gelen her eyi yaptlar. Eer onlar baarl olmadlarsa -ki zlerek ifade edeyim ki olamadlar13 Descartes, Meditation, VI, ed. Adam-Tannery, IX, 64. 14 Pascal's Pansees, s. 153-154.

TANRI

VE

MODERN

FELSEFE

81

bunun sebebi belki de uydu: Bizzat zerlerine aldklar ite bir terslik vard; dolaysiyle o, yaplmas mmkn olan bir ey deildi. Byle bir grevin baaryla yerine getirilmesi mmkn olsayd, Malebranche byk bir ihtimalle bunu baaracak kii olurdu. Nere deyse mistik diyebileceimiz, son derece dindar ve ayn zamanda bir papaz olan Malebranche, bu felsef tecrbede baarl olmak iin ge rekli btn artlar kiiliinde toplam bulunuyordu. O, bir fiziki olarak, Descartes tarafndan ortaya konan mekanik ilkelerden olduka memnundu. Bir metafiziki olarak o, Kartezyanizmle Augustinizm (St. Augustine'in retici) arasnda orjinal bir senteze vard ki buna gre, Tanr, hem beer bilgi dzeyinde, hem de fiziksel sebeplilik d zeyinde yegne yeterli sebep olarak ne srlmekteydi. Bir ilhiyat olarak da o, Tanrnn daima kendi varlna uygun decek tarzda ha reket edeceini ve Tanrnn hareketlerinin yegne amacnn sa'nn ahsnda tezahr eden Kendi ycelii olduunu ileri srmekteydi. Ma lebranche yle soruyor: Eer Tanr bizzat Varlk deilse nedir? O, di yaloglarnn birinde Ariste'yi yle konuturur: "Sen, Tanry, O, Mu sa ile konuurken, Kendisini nasl tanmladysa yle tanmlyorsun: Tanr, "O ki vardr."15 nsann aklna burada u soru gelebilir: Bu, ger ekten Hristiyanln Tanrs deil midir? phesiz O, Hristiyanln Tanrsdr. Sonsuzca mkemmel bir Varlk olan Malebranche'in Tanrs "Kendi kendisinin nurudur; O, b tn varlklarn zn ve onlarn muhtemel modalitelerini kendi cevhe rinde bulur; O'nun iradesinde btn eylerin varlklar ve gerek modeliteleri yer alr."16 Bu tanmlamada Thomas Aquinas'n Tanrsna kolaylkla atfedilmeyecek bir tek kelime yoktur. Tanrnn hr olarak ezel hakikatleri yaratt konusunda Descartes'e teslim olmak yle
15 Malebranche, Entretiens sur la metaphisiaue et sur la religion, ed. Paul Fontana (A. Colin, 1922) C. I, bl. II, seksiyon 4., s. 46. Malebranche'in doktri nin genel bir aklamas iin bk. Henri Gouhier, La Vocation de Malebranc he (Paris, J. Vrin, 1926) ve La Philosophie de Malebranche et son exprience religieuse (Paris, J. Vrin, 1926). 16 Malebranche, Entretienes, C. I, bl. VIII, seksiyon, 10, s. 182.

82

T A N R I VE

FELSEFE

dursun, Malebranche, Augustine'in Tanr grn btnyle ihya et mektedir ki, buna gre Tanr, kendi ezel dea'larn bilmek suretiyle her eyin fiili ve mmkn halini, z cevherini bilmek suretiyle de ken di dea'larn bilmektedir. Fakat bu gevek kaynama noktasnda, Kartezyanizmin ruhu, Malebranche'n tabi kelmna szmaktadr. Bir ba kma her eyi kendi znde gren ve her eyin varln, kendisine ait makul ilikilerle birlikte orada bulunan bir Tanr, Descartes'in Tanrs'nn tam ztt olmaktadr. Fakat iin tuhaf bu iki Tanr anlay ara sndaki fark, u geree dayanmaktadr. Malebranche, kendince yeter li lde Karteziyen olmayan Descartes'in Tanr anlayn, tmyle Kartezyenletirmitir. Descartes'in dnyas, mutlak kudret sahibi bir Tanrnn keyfi iradesiyle konmu vazh kanunlarn bir dnyas olmu tur. Malebranche'in orjinallii ise, Tanry bu vazh kanunlarn sonsuz dnyas eklinde dnm olmasndan gelmektedir. Plotinus'un "Akl"na Malebranche'n ilh Kelm'ndan daha yakndan benzeyen baka hibir ey yoktur. Birok tarihi onlarn ayn ey olduunu sy leyebilir. Her halkrda bu ikisi birbirine o kadar benzemektedir ki in san, neredeyse Malebranche'n Kelm'n Kartezyenlemi Plotinus'un Akl olarak tanmlayabilir. Ksacas, Malebranche'a gre, Descartes'in Tanrsnn hrriyetini kullanarak yaratlm varlk iin koyduu makul dzene Yaratc'nn kendisinin de uymas gerekir. Malebranche'n metafizik dncelerinin ak sonucu, tabiatst Tanr anlaynn douu olmutur ki bu Tanrnn i hayat Kartezyen dnyann modeline gre tasavvur edilmitir. Kendi varlna itirak eden btn muhtemel sonlular yine kendi varlnda bilmekle Maleb ranche'n Tanrs, tasavvuru mmkn olan her varl ve onlar arasn daki her trl ilikiyi bilmektedir. O, tek ve basit dnlr (intelligible) uzam fikrinde bir araya gelen btn kemiyete bal ilikileri bilmektedir. Baka bir deyile, Tanrnn fizii ile Descartes'inki ayn dr. Baka trl nasl olabilirdi? nk yegne gerek dnya, Descar tes'in geometrik dnyasyd. Orada mekn iindeki uzamn zellikleri ne dayanarak her ey aklanabilirdi. Tanr bu ilikiler hakkndaki ba sit bilgi sayesinde madde dnyasn, tpk Descartes'in bu dnyay bil diini dnd ekilde, bilmektedir.

TANR

VE

MODERN

FELSEFE

83

Acaba mekn iinde yer alan sonsuzca muhtemel mnasebet sis temleri arasndan Tanrnn, yaratmak iin u iinde bulunduumuz dnyay setii gereini nasl aklayacaz? Malebranche'm bu so ruya verdii cevap udur: Nicelik (quantity) ilikilerinin yansra yet kinlik yahut "kemal" (perfection) ilikileri de bulunmaktadr. ki kere ikinin drt etmesi nicelik dzeninden ortaya kan bir ilikidir. nsann vahi hayvanlardan stn olmas ise bir yetkinlik ilikisidir. Nasl ki nicelik ilikileri, tmyle nazar ilikiler eidine giriyorsa, yetkinlik ilikileri de tanm gerei, pratik alana girmektedir. Bize daha iyi g zken bir ey, ayn zamanda daha sevimli grnr. Tanr iin de du rum ayndr. Varln mmkn olan btn eyler arasndaki mmkn her trl yetkinlik ilikileri birlikte ele alnnca, "Dzen" diye adlan drdmz sonsuz bir sistem oluur. "Tanr, gerek kendi sfatlar ara snda gerekse kendi z cevherindeki fikirler arasndaki yetkinlik iliki lerinden ibaret olan, ibaret olmas gereken, bu deimez dzeni srek li bir sevgi ile sevmektir." O halde Tanr, kendi iradesine ve yetkinli ine ters dmeden -ki dmesi imknsz bir eydir- bu ezel ve mut lak dzenle elien herhangi bir eyi isteyemez ve sevemezdi17. Tanr nn bu, bir tek dnyay bugnk ekliyle yaratm olmas, bundan do lay deildir. Kesin bir dil kullanlacak olursa, bu dnya varolmas mmkn olan muhtemel dnya deildir. Fakat bu dnya, en azndan, Tanr tarafndan yaratlmas mmkn olan evrensel, dzenli, makul kanunlarla ynetilmesi gerekli olan mkemmel dnyadr18. Tek tek yetkin olan eylerin oluturduu kmeler, ne bir btn meydana geti rebilir ne de bir dnya; nk o, kanunlarla ynetilen eylerin dzeni olmayacaktr. Malebranche'm Tanr kavramn anlamann belki de en iyi yolu, kendimize u soruyu sormaktr: Diyelim ki Kartezyanizmin dnyas varolmas mmkn olan dnyalarn gerekten en makul olandr; Tan r, yaratmak iin neden onu seip ayrd? Pek tabi buna verilecek ce vap u olacaktr: nk Tanr mutlak anlamda akl sahibidir; eer
17 Ayn eser, C. I, bl. VIII, sec. 13, s. 185-187. 18 Ayn eser, C. II, bl. IX, sec. 10, s. 209-211.

84

T A N R I VE

FELSEFE

Descartes tanr olsayd, onun yapaca eyi, Tanr da yapmaktan geri durmazd. in tuhaf Descartes, tamamlanm Dnya adl bir yazsn da bu soruyu, "Dnya neden meydana gelmitir" eklinden ok, aynen yle sormutur: Dnnz ki biz, yoktan tam anlamyla mkemmel bir dnya yaratmak zorundayz; bunu nasl gerekletirebilirdik? Ma lebranche, ayn yolda bir adm daha ileri gitmekten baka bir ey yap mad. "Tanr baka bir evren yaratabilir miydi?" sorusuna Thomas Aquinas'n cevab u olmutu: phesiz evet; nk Tanr mkem meldir ve O'nun yaratt dnya da ok gzeldir. Fakat o, daha birok gzel dnyalar yaratabilirdi. Varolmas mmkn olan dnyalar arasn dan Tanrnn neden bu dnyay seip yarattm biz bilemeyiz; nk Tanr hrdr. Malebranche da Tanrnn yaratp yaratmama konusunda hr olduunu daima sylemitir. Fakat o, buna u hususu da eklemi tir: Madem ki Tanr hr iradesiyle yaratmay semitir, yleyse yara tlmas mmkn olan en iyi dnyann yaratlmasnda Tanrnn yetkin lii, Tanr iin balayc olmaktadr. Aka grlecei gibi, burada yetkilik kavram, varlk kavramn dan daha stn tutulmaktadr. Malebranche, Tanrya yine de "Varlk" demektedir. Hatta Augustine'in etkisi altnda kalarak Tanry Politinus'un ve Platon'un yi'si gibi tasavvur etmektedir. Fakat yi, bir z veya mahiyet olarak varolsa bile, "Tanr yetkin olduundan dolay yok olamaz" demekle "Tanr, 'O ki vardr' eklinde nitelenen bir Var lk olduu iin eksik (yetkin deil) olamaz" demek arasnda byk fark vardr. Malebranche, ikinciyi sylyor fakat birinciyi dnyor. Dolaysiyle St. Augustine'in bu ok dindar takipisi, kendisinden on asr nce yaam olan stadnn dt skntl duruma doru dnmeden ilerlemektedir. yle ki, onun vahye dayanan ilahiyat, tabi bir felsefeye sahip deildir. Onun felsefesinin Tanrs dininin Tanrsyla ayn deildir. Bu gerein artc bir yan yoktur. Benimsedii felsef metot asndan Malebranche bir Kartezyendi. Kartezyenizmin nemli ve belki de derin ilkelerinden biri, asla eylerden fikirlere (idelere) git mek deil, tam tersine fikirlerden (idelerden) eylere gitmektir. Bir

T A N R I VE M O D E R N

FELSEFE

85

Kartezyene gre, varlk sadece zler aracl ile ve zlerde verilmi tir. Eer Tanr fikri bizde bulunmasayd, O'nun gerekten varolduu nu ne sremezdik. Mademki bu fikir bizde vardr, yleyse onun var lkla mnasebeti vardr. Descartes'in beinci Meditation da aka syledii gibi, Tanrnn varln Tanr fikrinden ayramayacamzdan O, zorunlu olarak vardr. Kendi sistemine zg farkl dnce tonlarna ramen, Malebranche'in tutumu da temelde aynen byle ol mutur. Ona gre de "Sonsuz'un varl olmadan O'nun zn, Varlk olmadan Varlk idea'sn gremeyiz."19 Ayn sebepten dolay Leibniz'in tutumu da farkl deildi. Leibniz'in Tanrnn varl ile ilgili mehur delili Tanry zlerin tek sebebi olarak belirleyip O'nun mev cudiyetinde zn, varl da iine aldn veya "O'nda imknn, fiil halini oluturacak yeterlikte olduunu" ifade eder. nsan, zn varla stnln dile getiren u formlden daha mkemmelini isteyemez: "Sadece Tanr veya Zorunlu Varlk u imtiyaza sahiptir: Eer, O, mmknse (yani, eer elikiye dlmeden O'nun z tasavvur edi lebilirse) O'nun varl da zorunlu olur."20 Eer bir kimse Tanrnn Varlnda imknn, fiil durumu olutur duunu aklndan karmazsa, byle bir Tanr tarafndan yaratlm olan dnyann yaratlmas mmkn olan yegane dnya olduunu rendiinde hayrete dmeyecektir. Leibniz'in Tanrsnn en belirgin zellii, O'nun mutlak yetkin bir varlk olmasdr21. Bu haliyle O, ayn zamanda sonsuzca kerem sahibi bir varlktr. O, hi deilse ahlk a sndan, kendi yetkinliini kendisine saklayamayacandan yaratmak zorundadr. Yetkin bir Tanr, ancak yaratlmas mmkn en iyi dnya y yaratr. Sonsuzca saydaki mmkn dnyalarn en iyisi, phesiz, tasavvur edilebilen en dolgun sonularn en sde yollarla saland bir dnya olacaktr. Leibniz'in de dedii gibi, bu, matematikilerin maksimum (azami) ve minimum (asgari) problemi dedikleri eydir. Bu eit problemlerin ancak bir zm bulunabilir. O halde mmkn
19 Ayn eser, C. I, bl. II, sec. s. 47. 20 Leibniz, Monadology, nn. 44, 45. 21 Leibniz, Discourse on Mctaphysices, bl. I, p. 3.

86

TAN RI VE

FELSEFE

olan en iyi dnya, u iinde bulunduum dnyadr22. Bu, en azndan devam ettii srece, son derece memnuniyet verici bir kesinliktir; fa kat Voltair, bu gvenin ve kesinliin Lizbon depremi ile ykldn gren kii oldu. Ancak metafizik glk burada deil, daha ok 'mahiyet'ten baka bir ey olmayan Leibniz'in Tanrsnn mutlak bir Varlk olarak kabul edilmesi iddiasnda yatmaktadr. Aslna baklrsa, Monadoloji'nin Tanrs, daha sonralar bizzat Leibniz'in kefettii 'sonsuzca kn hesaplanmas' vastasyla hangi dnyann yaratlmas gerekti i problemini zen yi'den, Platon'un yi'sinden, baka bir ey deil di. Descates'i izleyenler arasnda yer alan en byk metafiziki Spinoza idi. Onun sylediini, Descartes'in, bir hristiyan olarak deilse bile, bir filozof olarak, ta iin bandayken sylemesi gerekirdi. Des cartes, ya din adan hakl felsef adan haksz, ya da, tam tersine, felsef adan hakl dini adan hakszd. Spinoza ise, felsef veya din adan ya tmyle hakl ya da tmyle hakszd. Spinoza ne hristiyanla ne de Yahudilie sarlmt: Dini olmad iin de din felsefesi yapmas ondan beklenemezdi. Ancak Spinoza tam anlamyla bir filo zoftu. Bu durum onun, felsefesine uygun bir din ortaya atma gereini aklamaktadr. O'nun Tanrs mutlak anlamda sonsuz olan bir varlk olup O, "kendi kendisinin sebebidir," nk "z, varl iine alr"23 zn stnl burada o kadar vurgulanmtr ki, onun metafizik ne mi gzden karlamaz. Descartes'in nazariyesinde, Tanrnn z, Tan rda m yoksa sadece bizim zihnimizde mi O'nun varln iine ald merak konusu olabilir; Spinoza'nn Ahlk'mda ise byle bir tereddte yer yoktur. Nasl ki drt keli bir daire olamazsa (nk bu bir eli ki olur) Tanr da yok olamaz, nk Spinoza'nn kendi ifadesine gre, "cevherin varl, sadece kendi mahiyetinden gelir; nk bu mahiyet, varl da iine alr."24 inde her eyin veya her hangi bir eyin, kendi mahiyetinden gelen varolma gcne sahip olduu bir evren dne22 Ayn eser, bl. v., s. 8-9. 23 Spiroza's Ethics, Parl I. definition I ve 6. 24 Spinoza's Ethics, Ksm I, prop. II, s. X.

TANR

VE

MODERN

FELSEFE

87

lim; orada ancak bir tek varln zorunlu olarak varolduu iddia edile bilir ki bu varlk, Tanr veya mutlak sonsuz varlktr. nk Tanrnn "sonsuz varlk gc kendinden geldii iin" O mutlak olarak vardr."25 Fakat "sadece kendi mahiyetinin bir gerei olarak varolan ve faaliyet gsteren"26 bir Tanr, bir 'tabiat'tan baka bir ey deildir. O, daha ok 'bizatihi tabiattr': Deus ive Natura.27 Tanr, mutlak zdr; O'nun varlndan gelen zorunluluk, varolan her eyi zorunlu klar; yle ise O, varolan her eyi iine alr; tpk varolan hereyin, "ezel ve sonsuz lh mahiyeti zorunlu olarak iine almas gibi."28 Muhallifleri ok kere Spinoza'y ateist olarak damgalamlardr. Bir Alman hayran ise ona "Tanryla sarho olmu insan"29 demekte dir. Spinoza'y tabi kelm tarihinde nemli klan husus, bu hkmler den her ikisinin de doru olmasdr. Din asndan bir ateist olan Spinoza, gerekten kendi felsef Tanrs ile sarho olmutur30. Ona gre, messeselemi ve kalplam dinler, insanlar pratik ve siyas ama larna hizmet etmek iin icad edilmi antropomorfik batl inanlardanbaka bir ey deildir. O halde, onun Yahudiler kadar hristiyanlarn gznde de ateist bir insan olarak gzkmesinde alacak bir ey yoktur. Fakat madalyonun teki yann da unutmamalyz. Bir filozof olarak kendi felsef Tanrsnn nnde Spinoza, belki de tarihin en dindar dnrdr. Marcus Aurelius ve Platon, dindarlkta belki onunla yarabilirler. Fakat Platon, asla yi'ye tapacak kadar ileri git memitir; Marcus Aurelius'un dini ise, deitirmee gc yetmedii tabi bir dzenin kabulnden teye gememiti. Spino/a tabiat kabul etmenin tesinde daha ok eyler yapabilirdi. O, tabiat mutlak anlam da kendisinin yanlmadan, hatadan, zihni klelikten basamak basamak
25 26 27 28 29 30 A.e., 9. A.e., Ksm I, EK, s. 30. A.e., Ksm IX, nsz, s. 142. A.e., Ksm II, pr. op. 45, s. 72. Novalis. Spinoza'nn messeselemi dinler hakkndaki eletirisi iin bkz. Theologico Poliical Treatise'dnki ifadeler.

88

T A N R I VE

FELSEFE

kurtaryor ve ruhan zgrlkten ayrlmayan mutlak beer mutluluu elde ediyordu. Ben ahsen Spinoza'nn dinini hafife alacak bir ifade kullanamam. O, sadece felsefe araclyla nasl kurtulua eriilecei sorusuna verilmi yzde yz metafizik sadelie sahip bir cevaptr. Be nim ahsen doru diye sarldm dinin, yani hristiyanln, Spinoza'ya ocuka bir mitoloji gibi grnd gereinin tam anlamyla farkndaym. Fakat yaayan bir dini, mitolojiden ibaret grerek kald rp attktan sonra onun yerine kendi felsef mitolojisini yerletirmedii iin Spinoza'ya sonsuzca kran borluyum. Spinoza, "O ki vardr" "O ey ki vardr"a eviren bir yahudidir; O, bu "O ey ki vardr" se vebildi; ama onun tarafndan sevilmeyi asla beklemedi. Spinoza'nn hakkndan gelmenin tek yolu, yine Spinoza'c bir yoldur: Onun vard snr bir snr olarak anlamak suretiyle kendimizi ondan kurtarmak. Baka bir deyile, Varl, varln z olarak deil de zn varl olarak kavramak; ona bir fiil (act) olarak dokunmak ve onu bir 'ey' olarak dnmemek, Spinoza'nn metafizik aratrmas hi deilse u hususu eksiksiz kantlamaktadr: Ad "O ki vardr" olmayan her hangi bir dini Tanr, mitten baka bir ey deildir. nsan budalaln iyice anlayabilenler iin en tatl dnme konu larndan biri de on yedinci yzyln ortalarndan onsekizinci yzyln sonlarna kadar birok insann zihnini bir hayalet gibi igal etmi g rnen bir mittir. "Hayalet gibi igal etmi" sz yerindedir, nk sz konusu bu dikkat ekici mit, Hristiyanln Tanrsnn Felsef hayale tinden baka bir ey deildi. Tarihleri zaman zaman ana hatlaryle i zilen, fakat hibir zaman tam olarak yazlmam olan Deistleri, hristiyanlar daima temelde basit ateistler olarak grmlerdir. "Deizm", di yor Bossuet*, klk deitirmi ateizmdir."31 Bu, olduka basit fakat tarih (pozitif) dinlerin Tanr anlay sz konusu olduu srece doru olan bir ifadedir. Deistler, vahye dayanan Tanr anlaynn masalms
* J.B. Bossuet (1627-1704). Daha ziyade Aziz Augustine'in grlerinin etki sinde yazlar kaleme alm olan bir Fransz ilhiyats. (ev.) 31 J.B. Bossuet, The History of the Variatios of the Protestant Churches, Ki tap V, Bl. XXXI.

TANRI

VE

MODERN

FELSEFE

89

nitelii konusunda Spinoza'nn grn btnyle paylamaktadrlar. te yandan, kendilerine verilmi olan sfatlar da gsteriyor ki, deistlerin bir Tanrs vard. Onlar, her ne kadar bu Tanrnn tabi yolla bilin diini nemle vurguladlarsa da, yine O'nu filozoflarn dndkleri gibi dnmediler. Deistlerin Tanrs, Platon'un yi'si, bir ilk akledilir ilke, Aristoteles'in kendi kendini dnen Dnce'si veya Spinoza'nn Sonsuz Cevher'i deildi. "Religio Laici" veya "Laik'in nanc" adl mehur kitapnda Dryden'in de dedii gibi, deistlerin Tanrs, ev rensel olarak btn insanlarca ayn ekilde ve ayn vg ve Dua ku rallar iinde ibadet edilen mutlak bir Varlk idi. Buna ramen O, ile nen sulardan mteessir olan, su ileyip de tvbe edenleri balama s beklenen bir Tanryd. Nihayet deistlerin Tanrs, adaleti bu dnya da olmasa bile, iyi iradenin dllendirildii, ktnn ise cezalandrl d yer olan teki dnyada gerekletirecek olan bir Tanryd32. Dryden'in kendisi deist deildi; fakat onun deistlerin nazariyeleri hakknda syledikleri dorudur. Onlarn nazariyesi, eer bu acaip d nce arpkl rnei deilse, tabi Hristiyanlktan baka ne idi? John Toland tarafndan 1696'da yaymlanan mehur eserin bal deizmi gayet zl bir ekilde ifade etmekteydi ki, szkonusu ifade daha sonra neredeyse deistlerin bir slogan haline geldi: Esrarengiz Olma yan Hristiyanlk (Christianity Not Mysterious) Toland'n kitab 1697'de Dublin'de yakld, fakat deizmin tabi kelm bu kitabn bas mndan nce varolduu gibi onun yaklmasndan sonra da yaamaya devam etti. ngiltere'de Cherbury'li Herbert (1581-1648), Charles Blount (1654-1693) ve Matthevv Tindal (1653-1733) gibi birok yazar ta32 Deizmin tarihi on altnc yzyla geri gidecek kadar eskidir. Kalvinist ilhiyat Viret, Instruction Chretienne (1563) (Hristiyan Talimat) adl ese rinde Tanrya inanan fakat sa'ya inanmayanlar ve ncil'in retilerini masal dan ibaret grenleri eletirmektedir. ngiliz Deizmi ile ilgili olarak bkz. bir yaz iin de ayn ansiklopedide yer alan "Deisme" maddesine (C. VI. kol. 232-243) ve bibliyografya, kol. 243'e baknz. Problemin daha ilm bir ak lamas iin bkz. Max Frischeisen Khler ve Willy Moog'un Die Philosophie der Neuzeit bis zum Ende des XVIII. Janrhunderts (Berlin, 1924) s. 376-380; bibliyografya, s. 688-689.

90

T A N R I VE

FELSEFE

rafndan temsil edilen deizm, Voltair ve Rousseau gibi birbirinden b yk lde farkl insanlar kanalyla onsekizinci yzyl Fransa'sna ha kim oldu ve bu durum, Fransz htilali dneminde Robespierre'in Mut lak Varlk kltn resmen kurduu gne kadar devam etti. Hristiyanln Tanrsna, deizmdeki Tanr fikrinin yaamasndan ve bu fikrin Hristiyanln bile karsnda tabi akln salt gcne da yanlarak devam ettirilmi olmasndan daha byk bir saygnn gste rilmi olduunu bilmiyorum. Hemen hemen iki yzyl -ben ahsen ta nma frsat bulduum Fransz deistlerinden szedebilirim- Hristiyan ln Tanrsnn bu hayaleti, Hristiyan dininden hizmet grmtr: Pek de ak olmayan dindarca bir duygu, darda kalan iyilerin mitle bavuracaklar son derece iyi bir varla gven dolu bir ainalk; ksa cas, iyi insanlarn Tanrs; ite deizm. Bununla beraber din ibadetin objesi olarak deistlerin Tanrs, brahim, shak ve Yakub'un yaayan Tanrsnn bir hayalinden baka bir ey deildi: Salt felsef dncenin objesi olarak da bu Tanr, sonunda lm karar Spinoza tarafndan ke sinlikle verilen bir mit'ten fazla bir ey deildir. Fontenelle, Voltaire, Rousseau ve daha biroklar, "O ki vardr" gerei ile birlikte varlk probleminin gerek anlamm unutmu olarak niha sebepler problemi nin en sathi bir yoruma dayanmak zorundaydlar. Artk Fontenelle ve Voltaire iin Tanr, bir "saat yapmcs", kocaman bir makinadan iba ret olan u dnyann mimar olup kt. Ksacas, Tanr yeniden Platon'un Timaeus'undaki yerini ald. Yani yeniden Demiurge oldu; u farkla ki, bu sefer Demiurge daha bu dnyaya bir dzen vermeye ba lamadan nce Nevvton'u ziyaret etti. Tpk Platon'un Demiurge'u gibi deistlerin Tanrs da felsef bir mitten baka bir ey deildi. in tuhaf, adalarmz hl kendilerine bu mitin gerekten var olup olmadn sormaktadrlar. Onlarn cevab, bu mitin yaamaddr. adalar mz, byle bir soruya byle bir cevap verdikleri iin hakldrlar. An cak Demiurge'nin varolmad gerei, Tanr'nn varolmadn kant lamaz.

TANRI VE ADA DNCE

Tanr probleminin bugnk durumu, btnyle Immanuel Kant ve Auguste Comte'un dncelerinin hakimiyeti altndadr. Bu her iki dnrn nazariyeleri, iki felsef sistem arasnda olmas mmkn olan en byk ayrlk lsnde birbirinden farkldr. Buna ramen Kant'n eletirisi ile Comte'un pozitivizmi u noktada birlemektedir: Her iki doktrinde de bilgi kavram, bilimsel bilgi kavramma, bilimsel bilgi kavram da Newton fiziinin sunduu trden bir anlaya indir genmitir. Buna gre, "bilmek" fiili, belirli olgular arasnda grlebi len ilikilerin, matematiksel ilikiler terminolojisi iinde ifade edilme si anlamna gelmektedir1. Ama hangi adan bakarsak bakalm, hibir olgu Tanr kavramna bir aklk getirememektedir. nk Tanr tecrb bilgi alanna girmez; dolay isiyle biz, bilimsel bir objeyi kavra dmz gibi Tanry kavrayamayz. Tanr bilimin konusuna girmedi inden dolay tabi kelm dediimiz alan, aslmda verimsiz bir konu madan ibaret kalmaktadr. Eer Kant'n inklb ile Descartes'in inklb arasnda bir kar latrma yaparsak, ikincisinin inklb adma ok zor lyk olduu gr lr. Thomas Aquinas'tan Descartes'e uzanan mesafe, gerekten ok uzun bir mesafedir. Fakat bu iki dnr, birbirinden son derece uzak olmakla beraber, yine de benzer bir dnce izgisi zerinde bulun1 Kant'n ve Comte'un metafizik hakkndaki eletirilerine genel bir giri iin bkz. E. Gilson. The Uitv of Philosophical Experience (New York, Scribner 1937, Part 111, s. 223-295.

92

T A N R I VE F E L S E F E

maktadrlar. Kant'la bu dnrler arasndaki izgi ise birden bire kopmaktadr. Yunanllardan sonra gelen hristiyan filozoflar, kendile rine u soruyu sormaktaydlar: Hristiyanlktaki tanr anlaynn orta ya kard problemler iin Yunan metafiziinden nasl bir cevap el de edilebilir? Yzyllarca srp giden sabrl bir almadan sonra bu filozoflardan biri, sonunda gerekli cevab buldu; ite bunu bulan Thomas Aquinas'n, Hristiyanl anlatmak iin Aristoteles'in dilini kul lanmasna tank olmamzn sebebi budur. Hristiyan filozoflarndan sonra gelen Descartes, Leibniz, Malebranche ve Spinoza ise, yle bir problemle kar karya kaldlar. On yedinci yzyln bilim dnyas iin nasl bir metafizik gereke bulabiliriz? Birer bilim adam olarak Descartes ve Leibniz'in, kendilerine ait metafizikleri yoktu. Nasl ki Augustine ve Thomas Aquinas, kendi tekniklerini Yunanllardan al mak zorunda kaldlarsa, Descartes ve Leibniz de kendi tekniklerini kendilerinden nce gelen Hristiyan filozoflardan almak zorundayd lar. Bundan dolaydr ki Descartes, Leibniz, Spinoza ve hatta Locke'un eserlerinde geni apta skolastik ifadelerle karlamaktayz. Bu dnrlerin hepsi skolastik olmayan bir dnyann skolastik olmayan grlerini dile getirmek iin Skolastik filozoflarn ifadelerini rahata kullanmaktadrlar. Buna ramen, bize yle geliyor ki, onlarn hepsi de aa-yukar geleneksel metafiziin erevesi iinde modern bilimin mekanik dnyasmn niha gerekesini bulmaya almaktadr. Szn ksas, onlarn hepsi iin -ki bu Newton iin de dorudur- tabiatn anlahrlnn mutlak ilkesi, Tabiatn yaratcs, yani Tanrdr2. , Kant'n eletirisi ve Comte'un Pozitivizmi ile birlikte herey tama men farkl bir durum ald. Madem ki Tanr, zaman ve mekn gibi du yumun apriori formlar iinde kavranan bir varlk deildir, o halde O, nedensellik (kozalite) kategorisi yardm ile baka herhangi bir eye balanamaz. Buna gre Kant, yle bir sonuca varr: Tanr pekl ak2 Bilimdeki sebep kavramna ilikin yakn zamanlarda yaplm bir tartma iin bkz. Emil Meyerson, Identilc et relite (2. bas. Paris, Alcan, 1912) s. 42; De l'explication dans les seience, (Paris, Alcan, 1921); Essais (Paris, J. Vrin, 1936) s. 28-58.

TANRI

VE

ADA

DNCE

93

ln saf bir idesi, yani bilgimizi birlie kavuturan genel bir ilke olabi lir; fakat O, bilginin konusu olamaz. Yahut biz, O'nun varln pratik akln bir gerei olarak ortaya koyabiliriz. Bu son durumda, Tanrnn varl bir bilgi konusu deil, bir postulat olur. Comte da kendi yoluy la ve daha radikal bir tarzda ayn sonuca ulat. Comte, bilimin 'sebep' kavramna ihtiyac olmadn syler. Bilim adamlar, eylerin niin var olduklarn deil, nasl varolduklarn sorarlar. Eer metafizikinin 'sebep' kavramnn yerine pozitivistin 'iliki' kavramm koyarsanz, eylerin niin varolduklarn, neden onlarn u anda grdmz e kilde olduklarn sorma hakkn yitiririz. Btn bu sorularn pozitif bilgi ile hibir ilikisinin bulunmadn sylemek, ayn zamanda Tan rnn varl ve mahiyetine ilikin her trl dncenin de kkn kes mek demek olur. Tam anlamyla tutarl bir hristiyan dnya grne varmak, hristiyan dnrlerin on asrn almt. Modern bilimin mekanik evren grnn tam anlamyla tutarl mekanik bir evren felsefesine ulama s iin de aa-yukar iki asr gerekmitir. Bu, kavramak zorunda ol duumuz ok nemli bir gerektir; nk o, saf felsef durumlarn gerek anlamda nerelerde bulunabileceini aka gstermektedir. Eer peinde olduumuz ey, niha bir gerek olarak bize sunul mu olan bilim dnyasnn akl bir yorumu ise, ya Kant'n eletirisi ya da onun gnmz biliminin ihtiyalarn karlayacak yeni bir yoru mu, bizim sorumuza tatmin edici cevab bulmak zorundadr. Bununla beraber, Comte'un pozitivizmini veya onun yeniden gzden geirilmi bir eklini de tercih edebiliriz. adalarmzn geni bir kesimi, asln da bu muhtemel iki tutumdan birine ya da tekine balanm durum dadr. Yeni Eletiri (Neo-Kritisizm) akm, Almanya'da Paulsen ve Vaihinger, Fransa'da Renouvier gibi kiiler tarafndan temsil edilmek te ve ada dnr Leon Brunschving'in eserlerinde belki de en saf ifadesini korumaktadr. Pozitivizme gelince, o, ngiltere'de J.S. Mili ve Herbert Spencer gibi nemli kiilerin, Fransa'da Emile Littre, Emil Durkheim ve btn Fransz sosyoloji okulunun desteini elde etmi; son zamanlarda ise yeni bir ekil iinde, Viyana evresinin yeni pozi-

94

T A N R I VE

FELSEFE

tivizmi eklinde tekrar canllk kazanmtr. Aralarndaki farklar ne olursa olsun, btn bu dnce ekollerinin ortak bir noktas vardr: Onlarn baka hibir eye indirgenemeyen ve niha olarak bize veril mi olan bilimin dnyasnn akl bir yorumunu elde etmenin tesinde baka bir tutkular yoktur. Fakat bilimin akl (rasyonel) bilgi iin yeterli olduunu dn yorsak3 ve evren hakknda, bilim tarafndan cevaplandrlamayan, bu na ramen akla yatkn olan bir takm sorular sorabiliyorsak, on seki zinci yzyln "Alemin Yaratcs" anlaynda durup kalmamzn bir yarar yoktur. Eer Tanr varsa, niin bu Tanrnn hayaletiyle yetine lim? Ayrca Spinoza'nn, Leibniz'in veya Descartes'in Tanr anlayla rnn kendilerine zg deerlerini lp tartarak vakit harcamann da bir gerei yoktur. Onlarn tanrlarnn ne olduunu artk biliyoruz. Bu tanrlar, Hristiyanln yaayan Tanrsnn felsef hullu sonucu orta ya km "yan rnler"dir. Bugn bizim iin yegne seim Kant ve Descartes deildir, daha ok Kant veya Thomas Aquinas'tr. Dier b tn durumlar, ya mutlak din agnostisizme ya da hrstiyan metafizii nin tabi kelmna giden yollar stndeki yol yars konaklama evleridir4. Felsef yar yol konaklama evlerinin says daima olduka fazla olmutur. Fakat bu say, zellikle tabi kelm alannda, gnmzdeki kadar hibir zaman fazla olmamtr. Bu, bsbtn aklanamaz bir ol gu deildir. Thomas Aquinas'a dnmemizi gletiren Kant'tr. Gn mz insann bilim bylemitir; nk baz hallerde insan onun ne olduunu bilmektedir. Mukayese edilemeyecek ok sayda durumlar da ise insan bilmektedir ki, bilimi bilenlere gre, Tanr, problemini hibir bilimsel forml dile getiremez. Fakat Kant'n gittii yere kadar gitmemize engel olan Thomas Aquinas'n bizzat kendisi deilse bile,
3 Akl bilginin bu haksz kstlanna ilikin tenkitli bir tartma, J. Maritain'n The Degrees of Knovvledge (New York, Scribner: 1938) adl eserinde ve ay rca W.R. Thompson, Science and Comman Sense, an aristotelian Excursion (New York, Longmans Green, 1937) s. 47-50'de bulunabilir. Kr. Rudolf Eucken, Thomas von Aquino und Kant, ein Kamp zvveier Weltel (Berlin, Reuther and Richard, 1901) adl felsef protestosu.

TANRI

VE

ADA

DN CE

95

onun tabi kelmnn temelini oluturan gerekler yeknudur. yle ki, Tanr'nn varln felsef yolla kantlamadan olduka ayr olarak, kendiliinden ortaya kan tabi kelm diye bir ey vardr. Bir ok ki ide grlen yar igdsel bir yneli, her zaman olmasa bile, zaman zaman Tanr diye adlandrdmz grnmez varln mevcut olup ol madn dnmeye armaktadr. Bu duygunun iimizde yaamaya devam eden ilkel mitlerin veya ocukluumuzda aldmz dini terbi yenin bir kalnts olduunu ne sren yaygn gr, pek gl grn memektedir. lkel Mitler, insann Tanrnn varlna olan inancn aklayamamaktadr. Aslnda doru olan, bunun tam tersidir; (inanca dayanarak mitler aklanabilir). Tanrnn gerekliine veya gerek ol mayna ilikin zihinlerde arasra doan sorular, erken yata ald mz din eitim ile de aklamak yeterli deildir. Bazlarmz kesinlik le dinin aleyhinde olan bir eitim grdk; bazlarmz ise hi eitim grmedik; baz insanlar var ki bir zamanlar din eitim grdkleri hal de bu eitim onlarda Tanr hakknda ciddi olarak dnmeyi ortaya koyma gcn gsteremedi5. nsana zihnini bu probleme yneltmesi iin yaplan tabi arlar, olduka farkl kaynaklardan gelmektedir. Sadece Yunan mitolojisinin deil, btn mitolojilerin domasm sa layan da yine bu kaynaklardr. Kendimizi bir okyanusun enginlii, dalarn deimeyen salaml veya yaz ortasnda yldzl bir sem nn esrarengiz grnm karsnda bulduumuz zaman, Tanr bir o umuza hibir zorlama olmadan kendini sunmaktadr; ama bu, her hangi bir probleme cevap eklinde olmaktan ok, karma kark olarak ortaya kan bir duygu olmaktadr. Tanry dnmeye ileten bu sre siz duygular, mahiyet itibariyle sosyal olmayp, daha ziyade bir ke ye ekilerek yalnz kaldmz anlarda bize uramaktadr. Fakat insa nn derin bir zntye dmesinden veya kendi mutlak sonunun trajik grnmyle yzyze gelmesinden daha byk yalnzlk yoktur. "n san tek basma lr" diyor Pascal. Belki de birok kii lmn eiin de iken Tanrnn kendisini bekler durumda olduunu grmektedir.
5 Tarihilerin zaman zaman aa kan ynelilerini bildiim iin unu belirt mek isterim: Benim buradaki ifadelerimde zgemiimle ilgili her hangi bir iaret yoktur. (E.G.)

96

TANRI

VE

FELSEFE

Bu gibi duygular neyi kantlar? Kesinlikle hibir eyi. Onlar, delil deil gereklerdir; yle gerekler ki, filozoflara Tanrnn muhtemel varlna ilikin sorular sormalarna frsat hazrlarlar. Bu tr ahs tec rbeler, Tanrnn varln kantlama teebbsnden nce geldikleri gibi, byle bir kantlama da baarsz olmamzdan sonra da varlklarn srdrrler. Pascal, Tanrnn varlna ilikin delillere pek itibar etme di. Ona gre Tanrnn varln veya yokluunu akl yolla kantlamak mmkn deildir. Buna gre Pascal, inanc, bir bahse tutuma gibi g rerek Tanrnn varolduunu ne srd. Dorusu, gvenilir bir bahse tutumayd bu: Sonunda kazanlacak ok ey olduu halde kaybedile cek herhangi bir ey yoktu. Ancak, bahse tutumak, bilmek demek de ildir; zellikle bu durumda eer kaybedersek, bilme midini bile bes leyenleyiz. Buna ramen Pascal, bilemedii ey hakknda bile bahse tutumak istiyordu. Ayn ekilde Kant da Saf Akln Tenkidi'nde Tanr nn varlnn kantlanamayacan ortaya koyduktan soma yine de Tanry, hi deilse nazar akl dzeyinde, birletirici bir fikir (idea) ve pratik akl dzeyinde de ahlak bir postulat olarak varsaymann gerei zerinde srar etti. Hatta u durum, gerek gibi gzkmektedir: nsan akl, mahiyeti gerei, ne Tanrnn varln kantlayabilmekte ne de "kendi fikr kavramlarn somut bir biimde ortaya koymak amacyla iinde iyiden iyiye yerlemi temayllerden kurulabilmektedir."6 nan c, tpk Thomas Aquinas'n yapt gibi, kendiliinden doan bir akl hkm olarak grmeyi, Descartes'in doutan gelen idesini, Malebranche'nin akl sezgisini, Kant'n insan akln birlie kavuturan bir g olarak grd ide'yi, Thomas Hanry Huxley*'in "insan hayalinin hayaleti" dedii eyi nasl bir sonuca balarsak balayalm, bu yaygn ve genel Tanr kavram evrensel olarak vardr. Onun nazar deeri pekl tartlabilir, fakat varl inkr edilemez. Bizim problemimiz, bu kavramm doruluk deerini belirlemektir.
6 Thomas Henry Huxley, The Evolution of Theology: An Anthropological Study (Julian Huxley, Essays in Popular Science, London, Pelican Books, 1937, s. 1234ten naklen) * Thomas Henry Huxley (1825-1895) Tannm ngiliz biyoloji bilgini olup Kiliseye kar Darvvin'in evrim grn savunmutur. yle grnyor ki O, Spinoza'nn izgisinde bir Tanr inancna sahip bulunmaktadr. (ev.)

TANRI

VE

ADA

DNCE

97

yle grnyor ki ilk bakta, bu kavram denemeye tabi tutma nn en kestirme yolu, onu bilimsel bilgi asndan deerlendirmektir. Fakat en kestirme yol, en gvenilir yol olmayabilir. Sz konusu metod, bilimsel olarak bilinmeyen bir eyin akl olarak bilinemeyecei faraziyesine dayanmaktadr ki bu, pek de ak seik bir hkm deil dir. Kant'n ve Comte'un modern bilimin tarihindeki nemi -eer var sa- olduka azdr. Modern bilimin iki kurucusu olan Descartes ve Leibniz ise ayn zamanda byk birer metafizikidirler. Basit bir gerek var ki o da udur: nsan zihni, problemlerin farkl dereceleri ile ura rken bir ve ayn kalmakla beraber, yine de bu farkl derecelere ol duka ok sayda farkl yaklamlarda bulunmak zorundadr. Tanr problemine vereceimiz niha cevap ne olursa olsun, Tanrnn bilimsel olarak gzlemlenebilen bir varlk olmad hususunda gr birlii iindeyiz. Mistik tecrbe, ne szle ifade edilebilir ne de bakalarna aktarlabilir; dolaysyla o, objektif bir tecrbe nitelii kazanamaz. Salt tabi bilgi asndan eer "Tanr vardr" cmlesi bir anlam ifade ediyorsa, bunun metafizik bir soruya verilen felsef bir cevabn rasyo nel deerinden ileri geliyor olmas gerekir. Bir insan, Tanr diye bir varln bulunup bulunmadn merak etmeye koyulunca, bilimsel bir soru ortaya koyduunun veya bilimsel bir cevap bulmay mit ettiinin farknda deildir. Bilimsel sorularn hepsi, belirli eylerin gerek durumlarnn ne olduuna dair bilgi ile il gilidir. Dnyann ideal bir bilimsel aklamas, dnyann gerekten ne olduu sorusuna verilecek geni kapsaml akl bir aklama olacaktr. Fakat dnyann niin varolduu sorusu bilimsel bir soru deildir, n k onun cevab tecrb dorulama alanna girmez. Tanr kavram, bi limsel bir kavramn tersine, tarih iinde daima bir varolu problemi olarak, yani belli bir varln "niin varolduu" ile ilgili olarak kendi sini bize gstermektedir. Yunan tanrlarna, insanlarn ve eylerin tari hinde vuku bulan eitli "olaylar" aklamak iin bavurulmutur. Ta biatn din adan yorumlanmas, eylerin ne olduklar konusuna asla ilgi duymaz (bu, bilim adamnn problemidir). O, daha ok, eylerin niin varolduklar ekliyle varolduklar, hatta niin varolduklar soru-

98

T A N R I VE

FELSEFE

laryla ilgilidir. ncil'in bize sunduu Yahudil;<hn ve Hristiyanln Tanrs, insann varoluunun, onun yeryzndeki mevcut varlk art nn, srailoullarnn tarihlerini oluturan btn olaylarn ve ayrca sa'nn Enkarnasyonu, lh nayetle sa'nn gnahlardan kurtuluu gi bi fevkalde olaylarn niha aklayc ilkesi olarak ortaya konmutur. Bu ifadelerin niha deerleri ne olursa olsun, onlar, insann varoluu ile ilgili sorularn cevaplan maktadr. Bu durumlaryla onlar, bilim sel terminolojiye deil, ancak insann varoluu ile ilgili bir metafiziin terminolojisine aktarlabilirler. Bundan u iki sonu kar: Tabi kelm, pozitif bilimin metodunun deil, bir varlk metafiziinin meto dunun glgesi altna girmektedir. kinci olarak, bu kelm, ancak byle bir metafiziin erevesi iinde kendi problemlerini doru olarak orta ya koyabilir. Bu sonulardan ilki, pek rabet grmemeye mahkmdur. Doru sunu sylemek gerekirse, yksek dzeydeki metafizik problemlerin, bilimin kendi sorularna verdii cevaplara hibir ekilde dayanmad n sylemek tamamen sama, byle bir iddiada bulunmak ise gln olur. Bu konuyla ilgili en yaygn gr, ada bir astronomi bilgini nin u szleriyle en gzel ifadesini bulmutur: Filozoflar daha konu ma hakkna bile sahip olmadan nce, bilim, gerekleri ve geici varsa ymlar kesinlikle ortaya koymak amacyla elinden geleni yapmak zo rundadr. Bundan sonra, evet sadece bundan sonra, tartma meru olarak felsefe alanna aktarlabilir7. Bunun, benim sylemi olduum
7 Sir James Jeans, The Mysterious Universe (London, Pelican Books, 1937) Giri, s. v. Felsefenin bilimle ilikisi, baz bilim adamlannca, her naslsa, yanl anlalmtr. "Bilim adamna aka hatal grnen bir felsefeye g nmzde ok az insann dayanmak isteyecei" dorudur. Fakat bundan, "Eer hayatmzn ana yapsnn salam olmasn istiyorsak, onun temelinde bilimin yer almas gerekir" sonucunu karamayz. Arthur H. Copton, The Religion of a Scientist (New York, The Jewish Theological Seminary of America, 1938) s. 5. Her eyden nce bilimin kendisi deimez deildir. kinci olarak, eer bir dizi yarg, doruluklar kantlanm baka bir dizi yar gya ters derse, birinci dizinin doru olarak kabul edilemeyecei gerei, hayatmz ikinciler zerine kurmamz gerektirmez. Sz gelimi, zerlerine hayatmz kurmaya mecbur kalacamz baz felsef yarglarn gr-lebilen

T A N R I VE A D A

DNCE

99

eyden daha akla yatkn grndn kabul ediyorum. Fakat insanlar, benim sylediklerimi doru deilmi gibi ele alrlarsa ortaya nasl bir durum kar? John Toland, tabi felsefeden ald bir metodla 1906'da din problemleri tartma konusu etmeye karar verdi. Bunun sonucu olarak daha nce bahsetmi olduum Chiristianity Not Mysterious (Esrarengiz olmayan Hristiyanlk) adl eseri ortaya kt. Eer Hristi yanlk esrarengiz deilse, esrarengiz olan nedir? Sir James Jeans* 1930'da Camridge niversitesi'nde verdii Rede Konferanslarnda felsef problemleri ada bilimin nda ele almaya karar verdi. Bu nun sonucu olarak da onun ok rabet gren The Mysteous Universe (Esrarengiz Evren) adl eseri ortaya kt. imdi eer bilimin konu su olan evren esrarengiz ise esrarengiz olmayan nedir? Evrenin esra rengiz olduunu bilimin bize sylemesine gerek yoktur. nsan daha ilk gnden beri bunu bilmektedir. Tam tersine, bilimin doru ve kendine yaraan grevi, evreni mmkn olduu lde daha az esrarengiz kl maktr. Bilim bunu yapmaktadr, hem de gayet muhteem bir ekilde. Okullarmzdan herhangi birine devam eden on alt yandaki bir o cuk, bugn evrenin yaps hakknda Thomas Aquinas, Aristo veya Platon'un bildiinden ok daha fazla ey bilmektedir. Bilim, bir za manlar en byk zeklar iin bile esrarengiz grnen olaylar hakkn daki akl aklamalarda bulunabilir. Bilimin, bilim olarak bize sundu u evren, topyekn evrenin insan akl sayesinde srlardan arndrlm bir blmden ibarettir. yle ise, bir bilim adam, bu evreni "esrarengiz evren" diye ad landrrken bunda iyice isabet ettiini nasl hissedebilmektedir? Acaba bilimin gelimesi bilim adamn, gzlem altnda tutulmas gittike zor laan ve kanunlarn formle edilmesi gittike etin bir durum kazanan
btn bilimsel yarglar dizisinden tmyle bamsz olmas pekl mmkn dr. (James Hopwood Jeanes (1877-1946) tannm bir ngiliz fizikisi ve astro nomi limidir, ilm ve felsef grlerini iine alan Fizik ve Felsefe adl eseri dilimize evrilmitir. Esrarengiz Evren adl eserinin son blmnde Tanry bir "Saf Matematiki", evren ise "Tanrnn zihninde bir dnce" olarak tak dim etmektedir. (eviren)

100

T A N R I VE

FELSEFE

olaylarla yzyze getirmesinden dolay m evren esrarengiz olmakta dr? Fakat bilinmeyenin, mutlaka esrarengiz olmas gerekmez. Bilim, tabi olarak, evrenin esrarengiz olmad dncesiyle yola kmaktr; nk biz onu u anda bilmiyorsak bile bilinebilir olarak gryoruz. Bu evrenin baz bilim adamlarna esrarengiz grnmesinin gerek se bebi udur: Onlar varlkla, yani metafizikle, ilgili sorular, yanllkla bilimsel sorular gibi grmekte ve bilimden bunlara cevap bulmasn istemektedirler. Pek tabi hi bir cevap elde edememektedirler. Sonun da da aknla dmektedirler. Sir James Jeans'n bilimsel kozmogonisi bile bu tr aknlklarn ibret verici bir kolleksiyonunu sergilemektedir. Jeans, birbirinden son derece uzak mesafelerde "fezada dolap durmakta olan" saysz yl dzlarn varln ve "bir yldzn dierinin yaknnda bir yere gelmesi nin, hemen hemen hayal edilmesi mmkn olmayan ender bir olay olaca" gereini kendi dncesinin balang noktas yapmaktadr. Buna ramen (diyor Jeans) "bu derece ender bir olaym milyonlarca yl nce vuku bulduuna ve fezada gz kapal dolamakta olan bir yld zn gnein ok yaknna kadar geldiine ve gnein yzeyinde byk bir dalgalanmaya sebep olduuna "inanmamz" gerekir. Bu kocaman dalga, sonunda patlad: Hl "ana kaynak gnein evresinde dnen ... birini de dnyamzn oluturduu irili ufakl gezegenler bu dalgann paralardr." Frlatlm bu paralar gittike soudu ve "zamanla bu souyan paralardan biri hayat dourdu ki bunun nasl, ne zaman ve niin olduunu bilmemekteyiz." te olgunluk derecesini insanda bu lan hayat rmann douu byle balad. Bo meknn son derece so uk ve maddenin byk bir ksmnn da son derece scak olduu bir evrende hayatn ortaya kmas olduka uzak bir ihtimaldi. Buna ra men "bir hata sonucu olmasa bile, 'en iyi rastlant' diye anlatabilecei miz bir olay sonucu byle bir evrende ortaya kverdik." Sir James Jeans'n vard sonuca gre "ite varlk alanna geliimizin hayret ve rici tarz byle olmutur; bilim, bugn bize ancak bu kadar bilgi vere bilmektedir."8
8 Sir James }eans,A.g.e., bl. i, s. 11-12.

TANRI

VE

ADA

DNCE

101

Btn bunlarn ok esrarengiz olduunu herkes kabul eder; fakat burada yle bir soru ortaya kyor: Btn bunlar bilim midir? Jeans'n aka yapt gibi bunlar "geici varsaymlar" olarak alsak bi le, bu tr varsaymlarn u veya bu anlamda bilimsel olduklarn sy leyebilir miyiz? Biri dierinden daha az muhtemel olan bir rastlantlar dizisine dayanarak insann varln aklamak bilimsel midir? in dorusu, insann varl problemi zerinde modern astronominin sy leyecei kesin hi bir ey yoktur. Modern astronomiye modern fizii de eklersek ayn sonu, geerliliini korumaya devam eder. Einstein, Heisenberg, Dirac, Lematre ve Louis de Broglie'nin fiziksel dnyala rn tasvir ettikten sonra, Sir James Jeans'n sonunda "metafiziin de rin sular" olarak (hi deilse bugnk bilgisiyle) kavrad eye da lp gitmesi, kendisini hangi niha sonuca ulatrmtr? Bir ok bilim adam "bilimsellii daha genel bir tasvip grm olan devri evren g r" kavramn tercih etmektedir ki, buna gre evren, u andaki ekli ni bir "yaratma" fiiline borludur ve "onun yaratlmas dnceye da yal bir fiil olmak zorundadr9. Kabul. Fakat bunun Einstein ve Hei senberg ile, modern fiziin hakl olarak mehur olan galaksisi ile ilgisi nedir? "Devri evren" ve "mutlak dnce" eklindeki bu iki gr, Einstein'in mutlak dnce hakknda on be asr sonra ne sylenece inden habersiz olan Sokrates ncesi Yunan filozoflar tarafndan dile getirilmiti. Jeans'e gre, "modern bilimsel teori, yaratcy, tpk bir sanat nasl kendi kanaviesinin dnda alyorsa, zaman ve meknn (ki bunlar onun yarattklarnn bir parasdr) dnda faaliyet gsteriyor olarak dnmemizi gerektirmektedir."10 Sadece Jeans'n iktibasta bulunduu Saint Augustine'in deil, Ptolemy'nin dnyasn dan baka dnyay bilmeyen saysz hristiyan ilhiyatlardan herhan gi birinin, hatta tamamnn daha nce syledikleri bu szleri, tekrar sylememiz iin ada bilim bizi niin zorlasn? Sir James'n dnya dzeni problemine verdii felsef cevaplarn modern bilimle hibir il gisi olmad yeterli lde aktr. Onun bilimsel bilgi ile de hibir il gisinin bulunmadnda alacak bir ey yoktur.
9 Ayn eser, bl. v, s. 182. 10 Ayn eser, bl. v, s. 183.

102

T A N R I VE

FELSEFE

Daha yakndan baktmzda grrz ki, Jeans'n sorduu ilk soru kendisini sadece birden bire derin sulara gtrmekle kalmam, ayn zamanda, bilimsel adan iskandilden de ayrmtr. Fizikokimyasal unsurlarn sonsuzca muhtemel bileimlerinden insan diye adlandrd mz yaayan ve dnen bir varln niin doduunu sormak, insan varlnda olduu gibi fiziksel enerjilerin bu lde bir terkibinin ger ekten nasl varolduunun sebebini aratrmak demektir. Baka bir de yile, bu, yeryznde yaayan ve dnen canl uzuvlarn varlnn muhtemel sebeplerini aratrmak demektir. Biyokimyaclarn yarn laboratuvarda yaayan baz eyleri retebilecekleri varsaym, bizim so rularmzla ilgili deildir. Eer bir kimyac bir gn yaayan hcreler veya ilkel baz organizmalarla karmza karsa, bu organizmalarn niin varolduklarn sylemek kadar ona kolay gelen bir ey olmaz. Onun cevab, "onlar ben yaptm" eklinde olacaktr. Fakat bizim so rumuz, "yaayan ve dnen varlklarn sadece fiziksel unsurlardan meydana geldii" sorusu deildir. Bizim sorumuz daha ok udur: Bu yaayan ve dnen varlklarn fiziksel unsurlardan olutuunu farzedelim, hayat ve dnce diye adlandrdmz molekller dzeninin varln nasl aklayacaz? Bilimsel adan konuacak olursak, bu eit problemler pek fazla anlam ifade etmemektedir. Eer yaayan ve dnen varlklar olma sayd bilim de olmayacakt. Dolaysiyle, herhangi bir soru da olmaya cakt. Bilimin konu edindii inorganik madde dnyas yapsal bir nite lik gsterse bile, canllar dnyas sz konusu olduunda her yerde ko ordinasyon, adaptasyon ve fonksiyon grlmektedir. "Bu ekilde or ganize edilmi varlklar niin vardr?" sorusu karsnda bilim adamla r, "ans" diye cevap verebilirler. imdi herhangi bir kimse bilardo toplarna bir defaya mahsus olmak zere ans eseri iyi bir vuru yapa bilir; fakat bilardo oyuncusu ayn eyi yz defa yapt takdirde bunu ans eseri saymak ok zayf bir aklamada bulunmak olur. Baz bilim adamlar bunu ok iyi bildikleri iin ans kavram yerine bunun tam tersi olan "mekanik kanunlar" kavramn koymaktadr. Fakat onlar, bu mekanik kanunlarn nasl olup da yaayan organizmalar meydana ge-

I ANR1

VE

ADA

DNCE

103

tirdiini aklamaya giriince, yine son olarak bavurabilecekleri ans kavramna tekrar geri dnmektedirler. "Kozmozda faaliyet gsteren g", diyor Julian Huxley*. "birlik arzetmesine ramen yine de bl nebilir, blnebilmesine ramen yine de (her blm dieriyle) ilgili dir. nsan karsnda ntr ya da dmanca bir tavr iinde bulunan inorganik tabiatn engin gleri vardr. Buna ramen bu gler, geli mekte olan hayat dourdu. Rastgele domu olmasna ve kr olmas na ramen, bu hayatn gelimesi, tpk bizdeki uurlu arzu ve ideallet gibi, genel bir istikamete ynelmekte ve bylece irad faaliyetlerimiz iin bize bir d yaptrm vermektedir. Bu ise, insan rknda evrim s recine hz vermek suretiyle sz konusu sreci deitiren beer akln ortaya kmasn salamtr". Bu durum sonsuzca devam edip git mektedir. Baka bir deyile, bilardo oyuncumuzun yz defa baarl olmasnn sebebi, onun bilardo oynayamamas ve btn anslarn onun aleyhinde olmasdr. Eer bilim adamlarnn, bilim adamlar olarak, bu probleme vere bilecek akla yatkn cevaplar yoksa, onlardan biroklar neden bu ko nuda bu kadar samalamaya dkndrler? Bunun sebebi basittir ve ansn bu kez, onlarn inatlar hususunda yapacak hi bir eyi yoktur. Bundan emin olabilirsiniz. Onlar evrende bir amacn olduuna daya narak "Tanr vardr" demektense, baka her hangi bir ey sylemeyi tercih etmektedirler. Onlarn bu tutumunu hakl gsterecek baz se bepler vardr. Bilim, metafizik iin nasl zararl olursa, metafizik de bilim iin ylece zararl olabilir. Tarihte bilimden nce gelmekle me tafizik, onun domasn engelleyecek ve gelimesini durduracak nok taya vararak bu tahribat yapmtr da. Nesiller boyu bir ok filozof,'
* Julian Huxley, daha nce adndan szettiimiz T.H. Huxley ile ayn aileye mensup tannm ngiliz denemeci ve biyoloji bilginidir. Huxley'e gre, bilim bizi "niin" sorusuyla kar karya getirir ama bu sorunun cevabn veremez. (eviren) 11 J. Huxley, "Rationalism and the Idea of God", Essays of a Biologisi, (London, Pelican Books, 1939) bl. vi, s. 176. Bu "Bilimsel" (?) kozmogoni, her eyin ardarda Kaostan ktn syleyen Hesiod'un Theogonisine tuhaf bir benzerlik gstermektedir.

i 04

TANRI

VE

FELSEFE

niha sebepleri yanllkla bilimsel aklamalar olarak grmtr. Bu gn bir ok bilim adam, "niha sebepler konusunu bilimsel hikmetin balangc" saymaktadr. Metafizik, asrlarca burnunu fiziin ve biyo lojinin meselelerine soktuundan dolay bilim bugn ona ac ektir mektedir. Fakat her iki durumda da bu epistomolojik mcadelenin kurban bir ve ayndr: nsan zihni. Yaayan organizmin, hayatla ilgili eitli fonksiyonlar yerine getirmek iin deta dzenlenmi veya ynlendi rilmi olduunu kimse inkr etmemektedir. Ancak, onun bu grn nn, bir yanlmadan ibaret olabilecei konusunda da bir gr birlii vardr. Eer bilim, hayatn douunu iinde meknn geometrik zel likleri ve hareketin fiziksel kanunlarna gre oluan gzlemlenebilir olaylarn ilikilerinden baka hibir eyin yer almad genel mekanik aklamalarla ortaya koymaya alrsa, sz konusu dzen grnn bir hayalden ibaret olduunu dnmek zorunda kalrz. in en ilgin yn, birok bilim adam, yaayan varlklarn organik yaps hakknda bilimsel herhangi bir aklama getirmeyi tasavvur etmelerindeki baa rszlklarn kabul etmelerine ramen, bu grnn yanltc bir nite lie sahip olduu grn inatla devam ettirmektedir. Fizik, molekler fiziin dourduu yapsal problemlere ular ulamaz, bu tr g lklerle kar karya geldiini grd. Buna ramen, bilim adamlar dzen eklinde bir anlaya bavurmaktansa fizie mekanik olmayan sreksizlik ve belirsizlik kavramlarn sokmay tercih ettiler. Grdk ki, Julian Huxley, daha geni lde, organize edilmi eylerin varl n maddenin zelliklerine dayanarak aklamakta ve ona gre bu zel likler sz konusu eylerin varolu gerei ihtimalini byk apta orta dan kaldrmaktadr. Bu akll bilim adamlar, gelii gzel ortaya atl m kr kudret, ans, beklenmedik dou, ani deiiklik ve benzeri kavramlarn, tabiatta bir dzenin veya amacn olduu grne niin tercih etmektedirler? nk onlar, hibir akln bulunmayn, bi limsel olmayan bir akla daha ok tercih etmektedirler. Burada bu epistomolojik problemin zne, yle grnyor ki, so nunda ulamak zereyiz. Ak olmamalarna ramen, gelii gzel or taya atlm bu kavramlar, mekanik yorumlar zinciri ile, hi deilse,

T A N R I VE A D A

DNCE

105

uygunluk ierisindedirler. Byle bir zincirin banda yer alan veya ge rekli olduu yerlere yerletirilen bu kavramlar, bilim adamna bilmek iin muhta olduu varlklar vermektedir. Onlarn akln snrlar iine girmeyii, varln her hangi bir bilimsel aklamaya aka direndii ni ifade etmektedir12. Dzeni veya gaye fikrini muhtemel bir aklama ilkesi olarak kabul etmekle bilim adam, kendi kanunlar sistemine y le bir halka eklemi olacak ki bu, zincirin geride kalan ksmyla tam bir uygunsuzluk gsterecektir. O, bu durumda, organizmlerin varl na ilikin olan metafizik sebeplerle bu organizmlerin hem yapsna hem de fonksiyon grmelerine mal etmek zorunda olduu fizik se bepler birbirine kartracaktr. Daha kts, o, yaayan organizmlerin varolu sebeplerini, onlarn yeter sebepleri ve fiziksel sebepleri olarak grme yanllna ynelebilir ve bylece, yzmee zorlandklar iin balklarn kanatlara sahip olduklarnn ne srld eski gnlere d nebilir. Balklarn yzmeye zorlandklar pekl doru olabilir; fakat bunu bilince, yzdrlen balklar hakknda olduu kadar, umak iin yaplan uaklar hakknda da bilgi sahibi oluruz. Eer onlar uurulmasayd uak varolmayacakt; nk uan makinalar olma, onlarn tan m olmaktadr. Fakat onlarn nasl utuunu bilmek iin en azndan iki alana ihtiyacmz vardr ki bunlar erodinamik (uuculukla ilgili) ve mekaniktir. Niha sebep, bir varlk ortaya koymutur ancak sadece bu varln bilimi, onun kanunlarn ortaya koyabilir. Bu iki dzenin uyumazl, Francis Bacon tarafndan niha sebepler hakknda konu urken gayet arpc bir ekilde yle dile getirilmitir: Niha sebeple rin fizikle ilgisi yoktur; onlar bir gemiye yaparak onu ilerletmeyen balk trleri gibi, bilim dallarn ilerlemekten alkoymaktadrlar13. On12 Bilimin yeter sebep kavram karsnda gsterdii belirgin ilgisizlik, bilimsel aklamalarn varolula ilgilenmeyen niteliinden gelmektedir. Bir eyi var etmek, yeter sebepin kendi znden gelmektedir. Sonucun sebeple olan ili kisi, varolula ilgili olduundan ve analitik olmadndan, bilim adamna or tadan kaldrlmas gereken bir skandal gibi gzkmektedir. 13 Francis Bacon, The Dignity and Advancement of'Learning, Kitap III, bl. IV (Yay. J.E. Creighton, New York. The Colonial Press, 1900) s. 97; kr. s. 98'dek u ifade: "Bununla beraber bu niha sebepler, metafiziin deersiz ya da yanl aratrma kanunlar deildir; fakat onlarn fizik sebeplerin snrlar iine sokulmas, fizik alannda byk ykntlara sebep olmutur."

106

T A N R 1 VE F E L S E F E

larn bilimsel ksrl, zlerin salt fenomenlere ve bizzat fenomenlerin de gzlemlenebilen bir dzene indirildii, bugnn bilim dnyasnda daha bir tamlk iinde ortaya kmaktadr. Modern bilim adam yle bir dnyada yaamakta veya yayor grnmektedir ki, orada grnen ey, aslnda hibir eyin grnm olmamaktadr. Ancak niha sebep lerin bilimsel ksrl, onlar metafiziksel sebepler olmaktan alkoy maz. Bir probleme verilen metafizik cevaplar, srf bilimsel olmadk larndan dolay reddetmek, insan zihninin bilme gcn kasten sakat lamak demektir. Eer organize eylerin varlklarn makul olarak ak lamann yolu onlarn kaynanda bir dzenin, bir gayeliin bulundu unu kabul etmekse, izin verin de bunu kabul edelim; bilim adam olarak olmasa bile metafiziki, olarak kabul edelim. Bizim amzdan dzen ve gaye kavramlar dnce kavramndan ayrlamayaca iin, bir dncenin varln organize varlklar dnyasnda grlen gayeliliin sebebi olarak grmek, btn gayelerin bir gayesini veya niha gayenin, yani Tanrnn varolduunu kabul etmektedir. Niha sebep fikrine kar olanlarn inkra niyet ettikleri eyin bu sonu olduundan phe yoktur. "Gaye", diyor Julian Huxley, "psiko lojik bir terimdir. Bir srece, srf gerek anlamda gayeli olan srelere u veya bu ekilde benzedii iin gayecilik atfetmek, asla hakl gste rilemez, bu, kendi dncelerimizi tabiatn ileyiine yanstmaktan baka bir ey deildir."14 Gerekten de yaptmz bundan ibarettir; ama bunu niin yapmaktayz? Biz, kendi fikirlerimizi tabiatn ileyii ne yanstmak zorunda deiliz; onlar zaten kendi haklar olarak orada drlar. Bizim fikirlerimiz tabiatn tasarrufu iindedir, nk biz onun iindeyiz. nsann akllca yapt her hangi bir ey, bir gaye ile ve bir sonuca ulamak iin yaplmaktadr. te bu, onun niin o ii yaptnn niha sebebi olmaktadr. Bir ii, bir mhendis, bir sanayici, bir yazar veya bir sanat ne yaparsa yapsn, akla yatkn baz usullere bavur mak suretiyle belli bir amac gerekletirmekten baka birey yapma maktadr. Maddenin mekanik kanunlar sayesinde kendi bana birden bire ortaya kan bir makina rnei bilinmemektedir. Tabiatn bir ks14 Julian Huxley, a.g.e., bl. VI, s. 173.

T A N R I VE A D A

DNCE

107

m ve bir paras olan insan araclyla gayelilik, tabiatn, ak bir e kilde, bir ksm ve paras olmaktadr. Nerede bir organizasyon varsa orada bir gayeliliin bulunduu ieriden bilindii halde, nerede bir ga ye varsa orada bir organizasyon vardr, eklinde bir sonuca varmak ni in keyfi olsun? Byle bir karm, bilimsel olmadndan dolay red deden bir bilim adamn tamamen anlyorum. Yine, organize varlkla rn niin varolduklarnn muhtemel sebebine ilikin herhangi bir ka rmda bulunmann, bir bilim adamnn (bilim adam olarak) ii olma dn syleyen insan da anlyorum. Fakat, eer ben byle bir ka rmda bulunma yolunu seersem, bunun hangi anlamda "genel bir mantk yanlgs" olacan bir trl gremiyorum. Biyolojik gelimeye dayanarak evrende bir gayenin bulunduu sonucuna varmak niin, bir yanlma olsun? Julian Huxey, buna u ce vab vermektedir. nk gaye "tpk adaptasyon gibi, hayat mcadele sinin, tabi ve kanlmaz bir rndr; onun, szgelii, hem zrhn hem de zrh delici merminin etkinliinin geen yzylda artrlmasn dan daha ok esrarengiz olmad gsterilebilir."15 Acaba Julian Huxley, geen yzylda mermiler arlatka zrhn kalnlnn da kendi liinden kalnlatn m sylemek istiyor? Baka bir deyile, o, insa nn dnda kalan dnyada olduu kadar insan varlnda da bir gayeli liin bulunmadn m ne srmektedir? Yoksa o, insan abas kadar dnyann da m gayeyle dolup tatn iddia etmektedir? O, bilim ad na bu ikisini de yapmaktadr. yle ki, organizmlerde grlen adap tasyon, kendisini aklayacak bir gayeliin bulunmamasna ramen, her yerde varln hissettiren bir gayeliliin bulunduu insan faaliyet lerindeki adaptasyondan daha esrarengiz gayeli mcadelede grlen adaptasyonlardan daha fazla esrarengiz deildir. Bu hkmn bir "ge nel yanlma" olup olmadn bilmiyorum, fakat bana yle geliyor ki o, bir yanlmadr. O, metafizik sorular sormasn bilmedii iin doru drst metafizik cevaplar vermeyi de inatla reddeden bir bilim adam nn yanlmasdr. Bilgi dnyasnn "Cehennemi"nde bu eit gnah iin zel bir ceza vardr ki, bu, mitolojiye kamadr. yi bir zooloji bil15 Ayn eser, s. 172.

108

T A N R 1 VE

FELS-EFE

gini olarak bilinen julian Huxley, Olimpiyada katlanlarn oluturduu geni aileye Tanr Mcadelesini ilve etmek erefi ile de onurlandrlabilir16. Hristiyanln Tanrsn kaybeden bir dnya, henz O'nu bulama m olan bir dnyaya benzemekten teye gidemez. Tpk Thales ve Platon'un dnyas gibi, bizim modern dnyamz da "tanrlarla dolu dur": Kr Evrim, salam grl Ortogenetik, iyilik sahibi ilerleme ve adnn sylenmemesi daha doru olan bir ok "tanrlar". Onlar din bir nitelie brndrlenlerin duygularn incitmek art m sanki? Bu nunla beraber eer biz, gnmz dnyasnda etkisi dehet verici bir hal alan bu bulandrlm kavramlarn eytan glerini kafalardan karmadmz takdirde insanolunun yeni bir bilimsel, sosyal ve siyas mitolojinin glgesinde yaamaya her gn biraz daha mahkm olaca n idrak etmemiz nem tamaktadr. Tannlatmlm bu szde -bilim sel veya szde- sosyal soyut kavramlardan ikisi veya imdi sava halinde olduu iin milyonlarca insan alktan lmekte ve lm kanla r aktmaktadr. nk eer tanrlar kendi aralarnda savarlarsa, in san lmek zorundadr. Biz ne yaparsak evrim de, byk lde, o olur. lerleme, kendiliinden olan bir z baar kanunu deil, insan iradesiyle, sabrla elde edilen bir eydir. Eitlik fiilen verilmi bir ey deil, adaletle adm adm yaklalan bir idealdir. Demokrasi, baz top lumlar yneten bir tanra deil, dostluun elde edilmesi iin herkesin sarslmaz bir azim gtermesi ile gerekleen muhteem bir umuttur. Acaba btn bunlar anlayabilmek iin bir aba gsterecek miyiz? Ben bunu yapabileceimizi sanyorum; fakat her eyden nce ak ve seik bir dnceye yer verilmesi gerekir. te burada felsefe, darb mesellemi aresizliine ramen, bize belli bir yardmda bulunabilir. adalarmzn bir ounun gl, onlarn agnostik olmalarndan deil, yanl yne sokulmu "ilhiyatlar"(!) olmalarndandr. Gerek agnostii ok nadir grrz; agnostiklerin zararlar ise bakalarna de il, yalnz kendilerinedir. Nasl ki agnostiklerin Tanrs yoksa, bunla16 Bu evrim kavramnn ierdii felsef glkler iin bk. W.R. Thompson, Science andCommon Sense, s. 216-232.

T A N R I VE A D A

DNCE

109

rn da tanrlar yoktur. Bilimsel bilgi ile toplumsal alicenapl tam bir felsef kltr yokluu iinde birletirdiklerinden dolay, anlamaya bile glerinin yetmedii tabi kelmn yerine tehlikeli mitolojileri koyan szde agnostiklerle, zlerek, syleyelim ki, daha ok karlalmakta dr. Niha sebepler problemi, bu ada agnostiklerce belki de en ok tartma konusu edilen problemdir. Onun dikkatimizi ekmesi de bun dan dolaydr. Fakat o, btn metafizik problemler arasmda en yksek yeri igal eden Varlk Problemi'nin sahip olduu birok ynden sade ce birini oluturmaktadr. Niin organize varlklar vardr? Sorusunun derinliklerinde, Leibniz'in dili ile ifade edecek olursak, u soru yat maktadr: Hi bir ey varolmamaktansa niin baz eyler vardr? Bura da da bilim adamnn bu soruyu sormay reddetmesini anlayla kar lyorum. Onun, bana bu sorunun bir anlam ifade etmediini syleme sini de ho karlarm. nk bilimsel adan soru bir anlam ifade etmemektedir17. Metafizik adan ifade edilecek olursa, sorunun anla17 Btnyle matematikletirilmi bilimin, hibir eye indirgenemeyen varlk fiiline (aktna) kar gsterdii dmanca tutum, onun bizzat sre karsnda gsterdii ztln gerisinde yatmakta olup bu duruma H. Bergson aka ia ret etmitir. Malebranche maddenin varlnn kantlamaz olduunu kabul ediyordu. Onun varl sonuca gre, madd dnyann Tanr tarafndan yok edilmesi, bizim dnya hakknda bilimsel bilgimizi hibir ekilde etkilemez. Sir Arthur Eddington, elbette, Malebranche'n metafiziini kabul edemezdi. Eddington'un varlk problemine yaklam epistemolojik idi; yani modern fi zik diye adlandrdmz bilimsel bilginin snrlar iinde idi. Dolaysiyle byle bir yaklamdan u sonu kard: "Fiziksel evrene, varlk diye adlan drdmz esrarengiz bir niteliin verilmesi sorusu asla ortaya kmamakta dr." (The Philosophy of Physical Science, Cambridge University Press, 1939, bl. X, s. 156-157. Sir Eddington, "gerek varln metafizik kavram" yerine "varln yapsal kavram"m koyar ve bu sonuncuyu a.g.e., s. 162166'da tanmlar. Aslnda, "bulank" olmayan ve analojik olan bir metafizik varlk kavram vardr (s. 162). Gerek varla gelince o, bir kavram objesi deil, bir yarg objesidir. "Gerek varlk"m yerine "yapsal varhk" koymak u sonuca gtrr: Belli bir unsur sz konusu olduunda, "bamsz varlk", O, unsurun bir btn olarak yapya katkda bulunduu varldr. "Onun yok luu ise yapda meydana gelen veya yapya eklenen bir boluktur" (s. 165). Baka bir deyile, bir unsurun bamsz varl veya yokluu onun bal ol-

110

T A N R I VE

FELSEFE

m vardr. Bilim, dnyadaki birok eyleri aklayabilir; hatta bir gn fenomenler dnyasndaki her eyi aklayabilir. Fakat "bir eyin niin varolduunu" bilemez, nk o, byle bir soruyu soramaz bile. Bu fevkalde nemli sorunun akla gelen yegne cevab u olacak tr: Her bir varlk enerjisi, varolan her belirli ey, varoluunda, salt bir varlk Fiiline (Aktine) dayanmaktadr18. Varolula ilgili btn prob lemlerin niha bir cevaba kavuabilmesi iin bu mutlak sebep, mutlak varlk olmak zorundadr19. Byle bir sebep mutlak olduu iin z yeduu btne baldr. Varolmak "btne katkda bulunmak"; varl sona er mek ise "katkda bulunmaya devam edememek" demektir. Buna ramen, bir btne katkda bulunabilmesi iin, bir eyin ncelikle varolmas gerekir. Bir insann lmn, ailesinde meydana getirecei boluk olarak tanmlamak, len insana son derece ferdilemi olarak gzken bir olay karsnda olduk a tarafsz ve uzak bir tavr taknmak olur. 18 Sir Arthur Eddington, filozoflarn "varlk" kelimesiyle ne anlatmak istedikle rini "filozof olmayana aklamak iin bir ey yapmadklarndan" yaknmak tadr. (Age., s. 154-157) Varlk teriminin st kapallna rnek olarak da unu verir: Bankadan mevcut hesabn miktarndan daha fazla para ekilmi tir. "Bankadan fazla para ekimi" bir varlk mdr? Cevap: Hem evet, hem hayr. "Vardr" fiilinin iki ayr anlam vardr. O, (1) bir eyin gerek varl n; (2) bir hkmde yklemle konunun bir araya gelmesini (kompozisyonu nu) gsterir. Bankada varolan, buradaki birinci anlama gre bir para ekimi dir; fakat ikinci anlama gre de bu, bir fazla para ekimidir. "Bir para eki mi, bir fazla para ekimidir" demek "fazla para ekiminin" gerekten varol duu anlamna gelmez. 19 Dzen kavramna dayanan bir kantlamann deerini bugn bile grebilen baz bilim adamlar, "Evreni balatmak iin bir Yaratcnn varlna ihtiya hissetmediklerini" syleyebileceklerdir. A.H. Campton, The Religion of a Scientist, s. 11. Baka bir deyile, onlar bu iki problemin bir ve ayn problem olduunu idrak etmemektedirler. Onlara gre dzen, varl aklanmas ge reken bir gerektir. O halde neden protonlar, elektronlar, ntronlar ve foton lar, varl aklamay gerekli klan gerekler olarak dikkate alnmazlar? Bu unsurlarn varl, onlarn birleerek meydana getirdikleri varlklardan hangi anlamda daha az esrarengizdir. Bilim adamlarn bu ikinciyi soracak kadar ileriye gitmekten alkoyan ey, onlarn, burada, bu problemin bilimsel olma yan niteliini her halkrda grmelerdir. Buna ramen bu iki problemin ma hiyeti ayndr. Eer organizmlerin varlk nedeni, onlarn fiziko-kimyasal un surlarnn tesinde bulunuyorsa, fiziksel dzeni ayor demektir. Dolaysyla o, hakl olarak, fizii aandr, metafzikseldir. Baka bir ifadeyle, eer unsur-

TANRI

VE

ADA

DNCE

111

terlilie de sahip olur; eer o, yaratrsa onun bu fiili zgrce yapm olmas gerekir. O, sadece varl deil dzeni de yarattndan, tecr be alannda varlna tank olduumuz yegane dzen ilkesine, yani d nceye, en azndan, sahip olan bir varlk olmas gerekir. Durum by le olunca, mutlak, kendi kendine yeterli ve bilen bir sebep, nesneler trnde bir "O" deil, zt olan anlamnda bir O'dur. Ksacas ilk se bep hem tabiatn hem de tarihin sebebinin bir araya geldii bir Sebep'tir. Bu ayn zamanda dinin de Tanrs olabilen felsef bir Tann'dr20. Bir adm daha teye gitmek, agnostiklerin hatasma denk bir hata ya dmek demektir. Birok metafizikinin felsefe ile din arasnda bir ayrm yapamamas, tabi kelm iin szde metafizik karakterde olan bilimden daha az zararl olmamtr. Metafizik, Tanry varln salt
larda dzeni aklayacak her hangi bir ey yoksa, unsurlar kaosu iinde dze nin varl, unsurlarn varl kadar bir yaratmay da zorunlu olarak ierir. Not: Bu paragraflarda grlerine yer verilen Arthur Stanley Eddington (1882-1944) tannm bir ngiliz astronomi bilgini idi. Fizie dayal bir epis temoloji gelitirmeye alan Eddington, ayn zamanda da, mistik ve idealist bir tutumu.benimsemi grnmektedir. (ev.) 20 Dr. A.H. Compton, bilimden felsefeye ve felsefeden de dine geerken her hangi bir snr izgisini getiini farketmeyen bir ok bilim adam arasndan dikkati ekecek bir rnek olarak ele alnacaklardan biridir. Onlara gre Tan r, "Tanr varsaym", bir bilim adamnn kantlayamad fakat geici olarak doru kabul ettii "alma varsaymlarndan" biridir. "nancmzn dorulu unu kantlayamasak bile Tanrya inanma tam anlamyla bilimsel bir tutum olabilir" (Compton, The Religion ofScientist, s. 13) eklinde bir sonu byle bir anlaytan domaktadr. Bu, dilde ortaya kan znt verici bir kark lktr. Enerjinin korunumu ilkesinin ve evrim kavramnn birer varsaym ol duklar dorudur. Fakat onlar, bilimsel varsaymlardr, nk onlar kabul veya reddetmemize gre bizim gzlemlenebilir olaylarla ilgili yorumlarmz elbette farkl olacaktr. Tanrnn varl veya yokluu ise, tam tersine yle bir hkmdr ki onun kabul veya reddi, dnyann bilimsel yolda aklanmasn da herhangi bir deiiklik ortaya karmaz; o, bilimin muhtevasndan tmy le bamszdr. Sz gelii dnyada bir dzenin varolduunu dnelim; Tan rnn varl, dnyadaki dzenin varl iin bilimsel bir aklama olarak or taya konamaz; o, metafizik bir aklamadr. Dolaysyla Tann, bilimsel bir ihtimaliyet olarak deil, metafizik bir zorunluluk olarak ortaya konmaldr.

112

T A N R I VE

FELSEFE

bir Fiil'i (Akt) olarak ortaya koyuyor; fakat O'nun mahiyeti hakknda bize her hangi bir fikir vermiyor. Tanrnn varolduunu biliyor, fakat O'nu kavrayamyoruz. Derin dnemeyen metafizikiler, istemeye rek de olsa agnostikleri yle bir inanca srklediler: Tabi kelmn Tanrs, Voltair'in 'saat yapmcs' veya basit din savunucusunun "marangozu"dur. Her eyden nce ftr kabiliyeti saat yapmcl olan bir kimse tarafndan yaplan hibir saat yoktur; yani, 'saat yapmcs' ola rak dnyaya gelen bir kimse yoktur. Saatler, saatleri yapmasn bilenlerce yaplmaktadr. Bunun gibi, Tanry varolan her eyin mutlak se bebi olarak ortaya koymak, O'nun yaratan bir varlk olduunu bilmek tir, nk O, "O ki var"dr. Fakat bu, Tanrnn nasl bir varlk olduu hakknda marangoz atlyesinden km bir iin, marangoz hakknda sylediinden daha da az bir ey sylemektedir. nsan olduumuzdan dolay, Tanrnn varln sadece antropomorfik bir zemine dayanarak tasdik edebiliriz; fakat bu, bizi Tanry antropomorfik bir varlk olarak ortaya koymaya mecbur etmez. Thomas Aquinas'n dedii gibi: "Varolmak fiili iki ayr anlamda kullanlmaktadr. Birinci anlam da o, bir varolma faaliyetine (actu essendi) iaret etmektedir. kinci anlamda ise, akim ykleme bir konu katmak suretiyle icad ettii ner meler birleimine iaret eder. Varolmak' birinci anlamda alrsak, Tan rnn "varolmasn" (esse Dei), O'nun mahiyetini bildiimizden daha fazla bilemeyiz. nk biz, aadaki cmleleri kullanrken Tanr hakknda ne gibi nermeler kurduumuzu bilmekteyiz: 'Tanr vardr', doru bir nermedir; biz bunu Tanrnn etkilerinden dolay bilmekte yiz."21 Eer tabi kelmn Tanrs bu ise, gerek metafizik, Tanryla ilgili bir kavrama ulaamyor; bu kavram ister Dnce, ister yi, ister Bir, isterse Cevher eklinde anlalsn, durum ayndr. Hatta o, bir mahiyet fikrine de ulaamamaktadr, isterse bu fikir bizatihi Varlk eklinde anlalsn. Metafiziin son sz "ens" deil "esse"dir; "being" deil "is"dir. [Yani 'Varlk' deil 'Varolmak'tr.] Gerek Metafiziin niha
21 Thomas Aquinas, Summa theologica, Pars, I. qu. 3. art. 4 ad 2'

TANRI

VE

ADA

DNCE

113

abas, bir fiille bir Fiil ortaya koymaktr, yani bir hkm verme fiiliy le varln mutlak fiilini ortaya koymaktr ki, onun mahiyeti insann anlama gcn amaktadr. Bir insann metafizii nerede biterse, dini orada balar. Fakat gerek dinin balad noktaya iletecek olan yegne yol, insan, mahiyetleri dnmenin de tesine, varln srrna iletecektir. Bu yolu bulmak g deildir; fakat onun sonuna kadar gi denlerin says azdr. Bilimin anlalmas kolay olan gzelliinin teca vzne urayan bir ok insan, metafizik ve din konusunda her trl zevki yitirmektedir. Mutlak sebep dncesine dalm birka insan ise, metafizikle dinin bir noktada birlemesi gereini farketmekte, fa kat bunun nerede ve nasl olacan sylememektedir. Bundan dolay onlar, dini felsefeden ayrmakta, veyahut -eer Pascal gibi din adna felsefeyi reddetmiyorlarsa- felsefe adna dini reddetmektedirler. Ne den hakikati, hem de btnyle, korumayalm? Bu, yaplabilir. Fakat, bu ii ancak filozoflarn Tanrs ile brahim'in shak'n ve Yakb'un "O ki Vardr" demek olan Tanrsnn ayn olduunu idrak edenler yapa bilirler.

BBLYOGRAFYA*

Alfaric, P.; L'Evolation ntellectuelle de saint Augustin Paris, Nourry, 1918. Aristotle; "Frament 12", in "Aristotelis Opera", Berlin, 1870. Bacon, Francis; The Dignity and Advencement of Learning, ed. J.E. Creighton, New York, The Colonial Press, 1900. Bossuet, J.B.; The History of the Variations of the Protestant Church. Boyer, Charles; La Formation de saint Augustin, Paris, Beauschesne, 1920. Burnet, Jhon; Early Greek Philosophy, 4th ed., London, A and C. Black 1930. Chapman, Emmanuel; Saint Augustine's Philosophy of Beauty, New York, Sheed and Ward, 1939. Compton, H. Arthur; The Religion of scientist, New York, The Jews Theological Seminary of America, 1938. Cornford, F.C.; From Religion to Philosophy, London, 1912. De Court, Marcel; Aristote et Plotin, Paris, Descleede Brouvver, 1935. Delos, Victor; Le Spinosizme, Paris, 1916. Descartes, R.; Discours de la Methode, Premiere Partie, ed. Adam-Tannery. ; Meditations, 5th ed., Adam-Tannery. ; Principes de la Philosophie, ed., Adam-Tannery. Dies, A.; Autour de Platon, Paris, G. Geauschesne, 1927. ; Le Cycle Mystique, Paris, F. Alean, 1909. Espinas, A.; Descartes et la Morale, Paris, 1925. Bu bibliyografya eserin aslndaki dipnotlardan yararlanlarak hazrlanmtr. (ev.)

116

TANR

VE

FELSEFE

Eucken, Rudolf; Thomas von Aqunio und Kant, ein Kampf zvveier VVelten, Berlin, Reuterand Richard, 1901. Festugiere, A.J.; L'Ideal Religieux des Grecs et L'Evangile, Paris, Gabalda, 1932. ; Contemplation et via Contemplative Selon Platon Paris, J. Vrin, 1936. Gardiel, A.; La Scructure Mystique de L'me, Paris, Gabalda, 1929. Gilson, E.; Etudes sur le role de la Pensee Medievale dans la Formation du Systeme Cartesien, Paris, J. Vrin, 1930. ; Introduction a L'etude de saint Augustin, Paris, J. Vrin, 1929. ; La Liberte chez Descartes et la Theologie, Paris, Aclan, 1913. ; L'Esprit de la Philosophie Medievale, Paris, J. Vrin, 1932. ; Realisme Thomiste et Critique de la Connaissance, Paris J. Vrin, 1938. ; The Unity of Philosophical Experience, New York, Scribner, 1937. Gouhier, Henry; La Pensee Religieuse de Descartes, Paris, J. Vrin, 1924. ; La Philosophie de Malebranche et son Experience Religieuse, Paris, J. Vrin, 1926. ; La Vocation de Malebranche, Paris, j . Vrin, 1926. Hack, R. Kenneth; God in Greek Philosophy to Time of Socrates, Princeton University Press, 1931. Hemelin, O.; Le Systeme de Descartes, 2d' ed. Paris, Alcan, 1921. Hemeri; Ilias, ed. Thomas W. Ailen, Oxford Clarendon Press, 1931. Huxley, Julian; Rationalism and the Idea of God, in Essays of a Biologist, London, Pelican Books, 1939. Jeans, Sir James; The Mysterious Universe, London, Pelican Books, 1937. Leibniz, G.W.; Monadologie, eng. trans. by, G.R. Montgomery, in "Discours on Metaphysics, Correspondence with Arnould and Monodology", 26 ed., The pen Court Co., 1918. Lierd, L.; Descartes, Paris, Alcan, 1882. Malebranche, N.; Entretiens sur la Metaphysique et sur la Religion ed. Paul Fontona, A. Colin, 1922. Maritain, J.; Le Songe de Descartes. Paris, R.A. Correa, 1932. ; Sepi Leon sur L'Etre. Paris-Tequi, 1932-3.

B BLYOGRAFYA

| ] -7

; The Degrees of Knovvledge, New York, Scribner, 1938. Mayerson, Emile; Identie et Realite, 26. ed., Paris, Alcan, 1912. ; De L'Explication dans Les Sciences, Paris, Alcan, 1921. ; Essais, Paris, J. Vrin, 1936. Minges, Partheninus; I. Duns Scoti Doctrina Phlosoiphica et Thelogie Frenco Quarracchi, 1930. Mller-Thym, J.B.; On the University of Being in Meister Eckhart of the Hockheim, New York, Sheed and Ward, 1939. Nahm, Milton C ; Selection From Early Greek Philosophy, F.S. Crofts, New York, 1930. Olgiati, Francesco; Cartesio Vita e Pensiero, Milano, 1934. Pegis, Anton C ; Saint Thomas and the Greeks, Milwaukee Marquette Uni versity Press, 1939. Pindar; Pythian Odes, ed. J. Sandys, London, 1915. Plato; The Diologue of Plato, trans. B. Jowett, New York, 1937. Plotinus; Enneads, in "Complete Works", trans. by, Kenneth Sylvan Gutrie, Alpine, N.J., Platonist Press. Robin, L.; La Prensee Grecque, Paris, 1923. Saint, Augustine; Confessions, trans. by, Marcus Dods, in "The Works of Aurelius Augustine" Edinburg, 1876. Saint Thomas Aquinas; Summa Theologica. Spinoza, B.; Ethics, eng. trans. by, Everyman's Library The Philosophy of Physical Science, Cambridge University Press, 1939.

NDEKS

A Alfaric, P 52 Ailen, W.T., 26 Anaksimander, 25 Anaksimenes, 30, 31, 34 Aristoteles. 14, 16, 23, 24, 31, 42, 43, 50, 51, 52, 59,62, 63,64,78, 89,92,99 Augustine, Aziz, 26, 51, 52, 53, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 68, 81, 82, 84,99, 100 Aydn Mehmet, 14 B Bacon, F., 105 BaechJ.D., 12 Bergson H., 17, 109, 110 Berkeley, G.,71 Blandel M., 79 Blount, C , 90 Bossout, J.B., 88, 89 Boyer, C.S.C., 52 de Broglie, L., 101 Brunschuicg L.,93 Burnet,J., 24, 25, 31,32, 33

Dryden, J., 89 Duns Scotus, 63, 66 Durkheim, E-, 93 E Eddington Sir Arthur, 109, 110, 111 Einstein, A., 101 Epikr, 33, 44 Espinas, A., 74 Eucken, R., 94 F Farabi, 14 Felsefe (ada), 19, 71, (Din Felsefesi), 13, (Hristiyan), 7, 11, 13, 50, 56, 59 (s lam), 12, .13, 14, (Katolik), 8, 9, (Mo dern), 7, 10, 17, 18, 19, 71, 72 (Orta a), 7, 8, 9, 71, 72, (Felsefeye tarih yaklam), 16, 17, 18, (Yunan), 13, 23, 24,30,31,34,44,45,49,50 Festigieere, A.J., 27, 38, 39,44 Fontenelle, 90 Frischeisen-Khler Max, 89

c-
Chapman, E., 61 Cherbury, Herbert, 89 Compton A.H., 98, 110, 111 ComteA., 10,91,92,93 Comte Pozitivizmi, 91, 92, 93, 94 Condillac, 71 Cornford, F.C.,25 de Corte, M., 59 Cousin Victor, 17, 74 iero, 24 D Deizm, 88, 89, 90 Demokritos, 33, 34 Descartes R., 10, 16, 17, 18, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 82, 84, 86, 91, 92, 94.96 Dies, A.. 34. 38, 63 Dirac. 101

G
Gardeil,A.,61,63 Gazal, 11 Gouhier, H.,^4, 81 Gilson E., 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 18, 58, 62,91

H
Hack R.K., 23, 26, 27, 30, 31, 32, 36 Haines, C.R., 44 Heisenberg, W., 101 Hemelin O., 73 Hesiod, 26, 33, 36, 42, 103 Homer, 26, 27, 28, 30, 33, 36, 39.42, 49 Huxley, J., 102, 103, 104, 105, 106, 107 Huxley, T.H., 96, 97

bn Rd, 13 bn Sina, 14, 63

120

T A N R 1 VE

FELSEFE

J
Jeans Sir James, 98, 99, 100 John, Aziz, 53, 57 John Damascane, 63 Justin Martry, 50 K Kant, E., 10, 16, 17, 91, 92,93, 94, 95, 96 L Lavvel, Luis, 9 Leibniz, 9, 85, 86, 91,92,93,94, 96, 108 Lamaitre, J,, 101 Levy-Bruhl, L., 18,74,75 Liard L., 74 Littre, E., 93 Locke, J., 92

Plotinus, 50, 51, 53, 54, 55, 56, 57, 58. 59, 60, 62, 82,83 Ptolemy, 101 R Renouvier, C.,93 Robespierre, 90 Robin, L., 36 Rodhe, E., 26 Rosmini, G., 71 Rousseau, J.J., 90

S
Sartre, J.P., 9 Sokrates, 37 Spencer, H., 93 Spinoza, B., 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 97 Stoa, 14,31,44,45

M
Malebrainche, 71, 81, 82, 83, 84, 85, 92, 96, 109,110 Marcel, C , 9 Marcus Aurelius, 44,45, 87 Maritain, J 9, 19,21,63,93

T
Tanr (Deistlerin Tanrs), 89, (Felsef), 19, 41, 85, 87, 111, (Hristiyan Tanrs), 38, 52, 53,54, 55, 57, 58, 59, 60, 61, 66,72, 73, 74, 76, 77, 78, 79, 80, 88, 89, 90,92, 97, 98, 108, (Yahudi Tanrs), 18, 47, 48, 49, 98, (Yunan Tanrs), 18, 23, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 34, 35, 42, 43, 44 Thales, 23, 24, 25, 26, 30, 31, 32, 39, 40, 41, 108, 109 Thomas Aquinas, Aziz, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 16, 17, 18, 19, 20, 60, 62-69, 72, 76, 77-81,84,91,93,94,95,96, 107,112 Thompson, W.R., 94, 108 Tindal Matthew, 89 Toland John, 89,99 lken, H. Ziya, 11

McQuin,J.,8,12 Meyer, E., 26 Meyerson, E., 92 Mili, J.S., 93


Minges, P., 66 Moog, W., 89 Muller-Thym,J.,51 Murray, G., 26, 62 Musa, 47, 48, 49, 64, 65, 66, 76, 81

N
Newton, 90 Novalis, 87 O Olgiati, F., 75 P Pascal, B., 79, 95, 96, 112 Paul, Aziz, 26 Paulsen, F , 93 Pegis, A.C., 63 Pindar. 30 Platon, 13, 14, 15, 16. 19,37,38,39,40,41, 42. 43, 44. 49, 50. 51. 52. 53, 57, 58, 59, 60,62,76,84.88.89,90

V Vahiy (Yahudi-Hristiyan), 47, 48, 52 Vaihinger, H., 93 Voltaire, 20, 90, 112 Wilamowitz, 26 Y Yahova, 53 Yahudilik, 47-52 Yeni Thomaslk, 7, 8, 9, 12. 13, 14 Yunan Dini, 23-38

You might also like