Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 1406

el muvafakat

ebu ishak es-Satibi

EBU ISHAK ES-STIB: 1 KITAP HAKKINDA (HATIRALAR, DSNCELER) 1 Mtercimin Onsozu. 3 MELLIFIN HAYATI. 6 Stib 6 (. 790 = 1388) 6 "EL-MUVFAKT" NESRINE AIT BIR-IKI SZ . 6 ESERIN TANITIMI. 12 Daha ncekilerin Ihmal Ettikleri Bahisler . 15 Kitabin Taninmamasinin Sebebi 17 Kitaba Olan Tevecchmzn Sebebi Ve Kitap zerinde Yaptigimiz alismalar . 18 Hadislerin Tahrici 19 nceki Baskida Bulunan Tahrip Ve Hatalar. 20 Mellifin nsz. 20

EBU ISHAK ES-STIB: Adi: ibrahim b. Musa b. Muhammed'dir. Es-stib dye meshur olmustur. Endls't ve girnata'dandir. Mliki mezhebine mensuptur. Hafiz ve byk bir mcehid, iislc, mfessir, muhaddis, fakih, dil bilgini... Kisaca ok ynl bir limdi. br taraftan ver' sahibi, slih, zhid, snn bir zatti. Arapa'yi ve diger ilimleri zamaninin byk limlerinden almistir. Bunlar ierisinde ibnu' l-fahhr el-elbr, ebu'l-kstm es-sebt, ebu ali et-telemsri, gibi sekin simalar vardir. ok degerli teliflerde bulunmustur. Bunlar ierisinde en degerlileri sunlardir: el-muvfakt (drt cilt, elinizdeki bu eser), i'tism (iki cilt), el-meclis (imam buhr'nin sahih'i/jin "kitbu'lby" kismi zerine yazdigi serh), el-ifdt ve'1-insdt (edebiyata dairdir), unvnu'l-ittifak f ilmi'l-istikk, nahiv zerine yazdigi bes byk ciltlik el-maksidu's-sfiye f serhi hulsati'l-kfiye. H. 790 - m. 1388 tarihinde, saban'in sekizinde sali gn hakk'in rahmetine kavusmustur. KITAP HAKKINDA (HATIRALAR, DSNCELER) Istanbul yksek islm enstitsnde talebe iken hocalarimizdan merhum celal hoca, bir sohbetinde seyyid beyinfikih usl kitabindan vg ile bahsetmis, sahaflarda bulamadigi bu kitabi, yklce bir para deyerek bir hattata, sleymaniye ktphanesinde mevcut bir nshadan istinsah ettirdigini sylemisti. O gnden sonra biz de bu kitabin pesine dsms, sonunda ele geirmis ve okumaya baslamistik. Seyyid bey, kitabin giris kisminda belli basli fikih usl kitaplarini degerlendirirken, sira el-muv-

fakt'a gelince sunlari yazmisti: "bu kitap yeniliki (mceddidane) bir metodla yazilmis, gayet gzel, yukarida adlan geen usl kitaplarinda bulunmayan, zamanimiz iin ok nemli bahisleri iine almis bir kitaptir. Stib bu eseriyle, fikih usl ilminde asil incelenmesi gereken meselelerin hangileri oldugunu gstermek istemis ve ilmin pesine dsmesi gereken hedefe ynelmistir. Fakat, yukarida da syledigim gibi, bizim dogu limlerinin sonradan gelenleri, stib'nin tuttugu yolu takip etmemis, bilkis isi lfiz ve cedel kavgasina dkms olduklarindan, onun atigi igin genisletecek kimse ortaya ikmamistir." (ist.1333, s. 60) Bu satirlari okuduktan sonra el-muvfakt'in pesine dsmemek mmkn olmazdi.sahaflarda buldugum, kazan'da basilmis birinci cildin basindaki ms crullah'a ait tanitma yazisi kitaba olan istiyakimi daha da arttirdi.[1] bir seyahatimde ankara ilahiyat fakltesine ugramistim, orada bir agabey hocanin ktphanesinde, elinizdeki tercmeye esas teskil eden elmuvfakt baskisini grdm, hocaya rica ederek kitabi satin aldim. O gnk sevincimi anlatamam. Drt cilt olan kitabin son cildini bitirdigim zaman tarih atmisim: 24 temmuz 1961. Buna gre bu sevgili dost ile tanismamizin zerinden yaklasik otuz yil gemis bulunuyor. Usl'1-fikh ilmi dalinda bir ok eser verilmistir. Bunlar iinden sfi'f -nin er-risle'si, gazzlfnin el-mstasf'si, sadru's-ser'a'nin et-tavzh'i, ibnu'lkayyim'in rimul-muvakki'm'i, stib'nin el-muvfakt'i Ve sevkn'nin irsdul-fuhl' binanin temel taslari gibi eserlerdir. Islm ilimlerinde ve zellikle fikih usl'nde derinlesmek isteyenlerin bu kitaplardan mstagni kalmalari dsnlemez. Ancak el-muvfakt'in bir zelligi onu sahasinda tek kitap haline getirmektedir; bu da,"meksidu's-se-r'a"ya verdigi genis yerdir. Meksidu's-ser'a dinin gttg, gzettigi gayeler, maksatlar demektir. Allah tel peygamberleri vasitasiyla kullarina "iman, ibadet ve hayat nizami" gnderiyor. Bu nizami olusturan bilgiler istekler ve kaideler yalnizca Allah'a kulluk etmeye, imtihani kazanmaya mi yaramaktadir, yoksa Allah bunlarin, insanlara dnyada da bir takim faydalari dokunmasini mi istemistir. Eger ikinci ihtimal vki ise, din hkmlerin faydalarindan, karsiladiklari ihtiyalardan sz etmek yerinde olacaktir. Iste stib, kitabinin bir cildini bu konuyu ayirmakta, baska kitaplarda birka sayfaya sigdirilan "hkmlerin gayelerini, dinin maksatlarim" bu genislikte ve derinlikte ele alip incelemektedir. Kitaba deger kazandiran diger zelliklerden bazilarini syle siralamak mmkndr: 1. yazar mliki mezhebine mensup bulundugu halde, mezhep taassubundan uzak, edepli ve uzlastirici bir yol takip etmis. Nitekim kitabina nce "et-ta'rf bi-esrri't-teklif: ykmllgn sirlarinin bilgisi" adini

koymak istemis, sonra bir rya zerine bunu degistirmis, kitabinda mliki mezhebi ile hanef mezhebini uzlastirmayi hedef aldigi iin "uzlasilar, anlasmalar" mnasinda el-muvfakt ismini tercih etmistir. Kitabin sonlarina dogru "ihtilafli konularda tercih" meselesini islerken fikihilara, birbirine karsi edepli ve hosgrl olmayi tavsiye etmekte ve aksi davranisin giderek katila-san, taassuba dsen nesiller, taraftarlar yetismesine sebep olacagini, bunun ise dinin yasakladigi tefrika ve blnmeyi getirecegini etkili cmlelerle ifade etmektedir. Taklit ve taassupla ilgili su szleri onun ilm kisiligine isik tutmaktadir: "...takva elbisesini kendine bir siar kil, insafi elden birakma, hakki aramak mezhebin, hakki ehline teslim etmek prensibin olsun...taassup pinarindan sakin ime, konunun hakikati anlasildiginda onu kabul edip teslim olmaktan ekinme..." (tercme, s.18-19). 2. Stib'ye gre "ilimden maksat Allah'a kullukta bulunmadan baska birsey degildir."Ser' hkmlerin dnya hayatinda da faydayi hedefledigi konusu kesin delillerle sabittir. "...seriat ilmi pek daginik ve esitli trden olan cz'iyyatm genel ve kapsamli bir sekilde istikraya tbi tutulmasi neticesinde elde edilmekte ve neticede akilda, bidziye (muttarit), genel ve sabit, degismez, hep hakim konumda genel prensiplerden olusan bir mecmua vcuda gelmektedir. Bu satirlardan anlasilan odur ki, stibfye gre bir bilgiye kesingzyle bakabilmek iin onu ilm metodlarla (burada tam istikra metoduile)eldeetmekgerekmektedir. Ve kendisi, bukitapta ele aldigi ser' maksatlari iste bu metodla ortaya ikarmistir. 3. Mellif bu eserinde, siradan btn insanlari ilgilendiren dn hkmlerin kaynaklari ve gayelerini arastirirken, yorumlarini yaparken tasavvufun inceleme konusuna giren seyir ve slk (manev ve ahlk egitim) yoluyla farklilasmis Allah kullarinin hal ve ykmllkleri zerinde de durmus, bunlarin genellestirilmesine karsi ikmakla beraber islm btn iindeki mmtaz yerlerini tescil ve tesbit etmistir. 4. Stib, felsefe meslegine mensup bazi limlerin yaptiklari gibi akla ncelik vererek naslari -zahirleri ile almak ve anlamak mmkn oldugu halde- te'vil ve gerek mnlarindan saptirma yoluna gitmemis, nakle (kesin ve aik nakle) ncelik vermistir: "ser' meselelerde...nakil ne almir ve metb (kendisine uyulan) kilinir, akil ise geri alinir ve tbi kabul edilir. Inceleme ve sonuca varma konusunda akil ancak naklin msadesi lsnde katkida bulunur..."(s.78 ) El-muvfakt'in saymakla bitmez gzellikleri ve faydali ynleri sebebiyle hep trkemize kazandirilmasini istemis ve ilgili dostlara tavsiye

etmisimdir. Bu arzumun, hem tercme, hem de kitaplastirma bakimlarindan en gzel bir sekilde gereklesmesi benim iin mutluluk sebebi olmustur. Degisik cmle yapilan, slbu, mantigi ile el-muvfakt gibi anlasilmasi, hele hele trkeye aktarilmasi olduka zor olan bir kitabi basari ile tercmeye muvaffak oldugu iin mehmed erdogan'i candan tebrik ediyor, daha nice alismalarini bekliyorum. Sahasinda erisilmez bir seviyeyi temsil eden bu eserin tercme ve nesri iin elinden geleni geri koymayan yayincilara da tesekkr ediyor, sa'ylerinin meskr, amellerinin makbul olmasini mevldan niyaz eyliyorum. Do. Dr. Hayreddin karaman Mtercimin Onsozu Elinizdeki bu degerli eserin gnyziine ikmasina bizleri muvaffak kilan Allah'a sonsuz hamd ve senalar eder, o'nun pk seriatinin teb-ligcisi, yorumcusu ve rnek tatbikatisi olan sevgili peygamberimiz hz. Muhammed'e salt ve selm eder, o'nun nurlu yolundan giden ve kutsal emneti kendisinden sonra gelenlere ulastiran l ve ashabini, tabin neslini, gzellikle onlarin yolundan gidenleri, mmetin byk mctehid imamlarini, btn insanligin dnya ve hiret sedetine kefil olan islm seriatinin yceltilmesi ve yenilenmesi iin kafa yoran tm islm lim ve dsnrlerini rahmetle anarim. Keza rabbimizden, bizleri de islm'i ve onun yce degerlerini hayata yeniden hkim kilabilecek bir neslin iman, ilim, irfan ve cihad erleri kilmasini niyaz ederim. Daha nceleri esitli hocalarimizdan vgsn isittigim stib'nin elmuvfakt adli eserinin ierigini gerek anlamda doktora grenciligim sirasinda degerli hocam hayreddin karaman'in derslerinde okudugumuz ve daha sonra da islam hukuk felsefesi adiyla tercme ettigimiz m. Thir b. Asr'un eseri vasitasiyla grenmistim. Daha sonra "ahkmin degismesi" adli doktora tezimin temel kaynaklarindan biri olmasi hasebiyle de yakindan incelemis ve bylece eseri daha da iyi tanimistim. Doktora alismalarimi tamamladiktan sonra degerli arkadasim dr. Ilhan kutluer'in iz yayincilik adina eserin tarafimdan tercme edilmesi teklifini byk bir memnuniyet ve cesaretle kabul ettim. Memnuniyetle kabul ettim; nk, hakikaten bu eserin trk okuyucularina bir an evvel kazandirilmasinin zaruretine inaniyordum. Cesaretle diyorum, nk nmde byk badireler oldugunu biliyordum. Syle ki: Her seyden nce eser, fevkalde yksek bir bilgi dzeyine sahip insanlara hitap ediyordu. Mellif eserini alisilagelmis klsik usl kitaplari tarzinda kaleme almamis, basta usl ilmi olmak zere diger ser' ve akl ilimlerde islenilmis ve sonuca ulasilmis konulari esas alarak bunlarin zerine eserini

bina etmeyi prensip edinmisti. Eser drt cilt halinde mufassal olmasina ragmen, onun belirttigimiz bu zelligi hemen hemen her ilme mracaatta bulunmayi gerekli kilmistir. Haliyle bu, alismamizi zorlastiran ve yavaslatan bir etken olmustur. Eserin daha nce birka baskisi yapilmis olmakla birlikte, tercmemize esas aldigimiz a. Diraz nesri de dahil bizim anladigimiz mnda hadisler tahric edilmemisti. Tercmemizde yet numaralari tesbit edilmis, hadisler de tahric edilmistir. Mellifin pek ok hadis kullanmasina ragmen, hemen hemen btn hadislerini concordance araciligi ile ktb-i tis'a (dokuz temel hadis kitabi) ierisinde bulabilmemiz, saniriz kudretli mellifimizin kaynak anlayisinin zikre deger bir gstergesi olmalidir. yet ve hadislerin yerlerini belirten dipnotlarda mtercim tarafindan konuldugunu gsteren rumuzu kullanilmamistir. Yaptigimiz en nemli katkilardan biri de kullanilan kavramlarin genelde dipnotlarda aiklan masi dir. Bu tr tarafimizdan yapilan tarif ve aiklamalari rumuzu ile nsir'in dipnotlarindan ayirmis bulunuyoruz. Nsir'in tamamen lafz olan ve mnnin aiklanmasina ynelik bazi dipnotlarim metne kaydirdik. Uzun cmleleri yer yer bendlere ayirarak anlasilmasini kolaylastirdik. Dil olarak mmkn mertebe sade bir dil kullanmaya alistik. Ancak konunun agirligi ve ifade kisirligi gibi zor durumlarda kaldigimizda eski kelimeleri de kullanmada bir sakinca grmedik. Istilahlari korumaya zen gstermekle birlikte aiklamalarda bulunduk. Btn bunlardan sonra, takdir degerli okuyucularimizin olmakla birlikte, yle saniyoruz ki-, eserin trkesi, arapa orijinalinde bulunan ve nasir diraz'inhakli olarak belirttigi zorluklardan byk lde arinmis oldu. Btn ser' ilimlere ynelik bir zelestiri iermesi ve islm literatr ierisinde kendi ifadesiyle "drst mnsinda tek usl-i fikih" diye niteledigi muvf akt'm ilm degerini ok iyi tanitmasi aisindan kazan mfts musa carullah tarafindan kaleme alman ok degerli buldugum biryaziyi da sadelestirerek degerli okuyucularimizin istifadesine sundum. Umarim ki bu yazi, zerinden yaklasik bir asir gemesine ragmen zntyle belirtmek gerekir ki istenilen dogrultuda hl yeterli adimlarin atilmadigini gstermeye yarayacaktir. Musa carullah'in bu degerli eserin nesri ile gerek anlamda usle bir adim ya da kapi araladigini ifade ettigi gibi, biz de onu trke'ye kazandirmak suretiyle gsterilen hedefe dogru bir adim attigimiza ya da bir kapi araladigimiza inaniyoruz. Bu vesileyle kendimizi mutlu hissediyoruz. zellikle diger cildin daha muntazam, daha kusursuz ikabilmesi iin

degerli okuyucularimizdan yapici tenkitlerini bekler, tesvik ve yardimlari iin hocalarimiza tesekkr ederim. Burada ayrica bir sunus yazisiyla bu alismamizi da destekleyen degerli hocamiz do. Dr. Hayreddin karaman'a, bu cildin tercmesini okuyarak degerli katkilardabulunanebubekireroglu ile arkadasim ilhan kutlu-er'e, eserin basimim stlenen z yaymcihk'a, btn okuyucularimiza tesekkr eder; eserin degerli mellifine Allah'tan rahmet dilerim. Basari ancak Allah'tandir. Dr. Mehmet erdogan Agustos, 1990 istanbul[2]

MELLIFIN HAYATI Stib (. 790 = 1388) Adi: ibrahim b. Musa b. Muhammed'dir. El-lahm el-girnt nisbesi bulunmaktadir. Knyesi eb ishak olan mellifimiz, es-stib diye meshur olmustur. Endls'l ve girnata'dandir. Mliki mezhebine mensuptur. Mellifimiz hafiz ve byk bir mctehid, uslc, mfessir, muhaddia fakih, dil bilgini... Kisaca ok ynl bir limdi. br taraftan ver1 sahibi, slih, zhid, snn bir zatti. Arapa'yi ve diger ilimleri zamaninin byk limlerinden almistir. Bunlar ierisinde ibnu'l-fahhr el-elbr, ebu'l-ksim es-sebt, ebu ali et-telpmsn, ebu abdillah el-mukr, ebu sad b. Lbb, ibn merzk, ebu ali mansr b. Muhammed, ebu abdillah el-belens... Gibi sekin simalar vardir. Stib, alismis, akranlari arasinda ykselmis ve byk imamlar arasina girmistir. Pek ok meseleyi zamaninin nde gelen limleriyle mzakerede bulunmustur. Ilim tahsilinde hep ilk kaynaklara itimad eder ve bunun ilim tahsili iin gerekli grrd. Mellifimiz ok degerli teliflerde bulunmustur. Bunlar ierisinde en degerlileri sunlardir: el-muvfakt (drt cilt, elinizdeki bu eser), ptism (iki cilt), el-meclis (imam buhr'nin sahih'inin "kitbu'1-by" kismi zerine yazdigi serh), el-ifdt ve'1-insdt (edebiyata dairdir), unv-nu'1-ittifk f mi'l-istikk, nahiv zerine yazdigi bes byk ciltlik el-maksidu's-sfye fi serhi hulsati'l-kfiye. Kendisinden de, meshur imam ebu yahya b. sim ve kardesi kadi ebu bekir b. Asim gibi pek oklari istifade etmistir. H. 790-m. 1388tarihinde saban'msekizinde sali gnhakk'inrahmetine kavusmustur. [3] "EL-MUVFAKT" NESRINE AIT BIR-IKI SZ Islm ilimler tarihine dikkatlice ve tarafsiz bir gzle bakaninsan, ic-tihad ehlinin ictihadlarini her ne kadar gzel bulacak olursa da, telif erbabinin ser' ilimleri telf konusunda edinmis olduklari usllerine tamamen riza yz gsteremez. Ben burada arap dilinin edeb sanatlarindan, kur'n-i kerm'in de edasi ile ilgili ilimlerden bahsetmeyip. Tefsir, hadis, fikih, usl gibi is-lmiyetin yalniz ser' ilimlerine dair dsncemi bir iki cmle ile arzedece-gim: Islm leminde islm limlerinin kalemleriyle telif olunmus tefsirler gayet oktur. Ancak o tefsirlerin her biri himmetlerini yalniz ya arap dili ile ilgili

konulara ya da rivayet ynlerine hasretmis olup, "insanlik leminin me-den hayatinda rehber" olmak sifatiyla gkten inmis kur'n-i kerim'in hem ilm hem de hayatiyet arzeden ynlerine himmet sarfetmis hibir tefsir yoktur. Taber, kessaf, beyrv,rz...gibi islm leminde en muteber ilm tefsirlerin mnderecti benim iddiami isbat edebilir. Ben bu szm mfessirleri yermek iin degil, kitap'ta biz hibir-seyi eksik birakmadik." (6/38) gibi sifatlarla nitelenmis kur'n-i kerim'in genisligine glge dsrmemek iin, devamli iddia ederim. Bu iddiami isbat iin de. Tabiat leminden bahseden fakat henz esrari zlememis yzlerce yetleri sahid olarak gsterebilirim. Tabiattan bahseden yetleri zikretmeye hacet mi var; fikhi hkmlere dair yetlerin byk ogunlugu da tefsirlerin hibirinde layiki zere tamamiyla zme baglanmis degildir. Arap dili aisindan aik. Hem de mnnin kolayligi cihetiyle vuzuh derecesinde olan yetlerin tefsirinde karar bilmeyen ihtilf benim bu szme sahid gibi olmuyor mu? Rib gibi iktisdi meselelere; srn ve idare gibi siys meselelere: ikinin haramhgi gibi insan hayatinin mutluluguyla her ynden ilgili obin meselelere; nikh ve talk gibi aile meselelerine dair yetlerin tefsirinde tefsircilerin son derece kusur gstermeleri benim bu iddiama kesin bir delil olmuyor mu? Itikadi meselelere delleti muhtemel yetlere kelmcilarin edebsizce-sine hcumlari; ogu kez bir yetle birbirine zit iki iddiaya istidlalde bulunmalari, "ma'dm sey mi?" gibi bir paralik nemi olmayan meselelere son derece kendilerini vererek delillendirmeye alisip; "varligin gayesi nedir?" gibi en byk meselelere delleti mmkn olan yetlerde vakrne sktlari benim bu dvami teyit etmiyor mu? Hibir adama kusur bulma kasdiyla degil, sadece hakikati bulmak amaciyla simdi dsnelim: bizim tefsirler niin byle olmus? Tefsirden sonra islm leminde en muteber, en ehemmiyetli ilim, hadis ilmidir. Zira hadis ilmi, bir taraftan kur'n-i kerm'i bize beyan eder, diger taraftan da szleri, fiilleri, hkmleriyle hayatin intizamina, sedetine insanlari irsadiin gnderilmis serefli peygamberin btn szlerini, fiillerini ve hkmlerini bize nakleder. Byle en nemli bir ilimde tslm limleri nasil hizmet etmistir? Buna da hakikat aramak kasdiyla tarafsiz bir gzle bakalim: Sphe yok, islm limleri hadislerin senetlerine ait ynlerde gayet byk hizmetler gstermislerdir. Yani rivayetin keyfiyetlerine, rvilerin de adalet, takva hususlarindan ibaret hallerine ait ynlerde son derece zen ile, en ufak ihmal gstermeksizin ugrasini siardir. Sphesiz hadis ehli hadisleri

toplamak hakkinda kusur gstermemislerdir. Sabit hadisleri zayif ya da mevzu (uydurma) hadislerden ayirmak hususunda da en ufak bir gevseklik gstermemislerdir. Bu noktalardan bakanlar, hadisilerin hadis il-mindeki hizmetlerini yeterli grebilir. Ancak hadislerin "insan hayatindaki nemi, ilm meselelerde ifdesi" noktasindan bakan insan hadis ehlinin hizmetleriyle yetinmezse hakki vardir. Zira hadis kitaplarini bastan sona aktarip tercmelerini (konu basliklarini), istidlallerini ehemmiyet terazisiyle tartan insan, siradan ve ehemmiyetsiz seylerin herbirini orada bulur. Ancak son derece nemli meseleler bulunursa da son derece az bulunur. Itima hayat meselelerine esas olacak kadar, yahut, ilm dsncenin ykselmesine nderlik edecek kadar ehemmiyetli hibir mesele hadis kitaplarinin tercmelerinde (bb basliklarinda, blmlerinde) yer almaz. Elbette ben bu genellemeden "vahyin baslangici nasildi?" gibi basliklari, ahlk faziletlerle ilgili hadisler ierisinde aiklanmis seyleri istisna ederim. Son zamanlarda hadis kitaplari telif edenler, daha ziyade bir asiriliga dsmslerdir. Mmkn oldugu kadar fazla 'istinbt'ta bulunayim hlya-siyla son zaman mellifleri en basit, en nemsiz seyleri de hz.peygamber'-in hadislerinden ikarivermislerdir. Bu is, hadisin nemli mnalarini aiklama sonunda olsaydi yararda idi. Ancak son zaman mellifleri hadisin ehemmiyetli mnlarindan skut ederler de, basit meselelere gayet byk zen ile himmet sarfederler. Hibir kimseye kusur bulmak garaziyla degil, belki bir halin sebeplerini arayip bulmak midiyle simdi dsnelim: bizim hadis kitaplari niin byle olmustur? Tefsir ve hadisten sonra, fikih i imi, ser' ilimler arasinda nc rtbededir. Fikih ilmi, kur'n yetleriyle hz. Peygamber'in hadislerinden ikarilmis olmalari sebebiyle nc rtbede ise de, insanoglunun hayatindaki nemi ynnden birinci derecededir. Zira: Kur'n-i kerm, btn mslmanlarm dvasi ve inanlari gibi, tm insanlik iin t kiyamete kadar kalacak mukaddes semav bir kitap ise, elbette sphe yok, bu gerek sadece fikhi ilimlerin kemliyle, islm fikhinin da insanlik hayati nizamina tamamen uygunlugu ile sabit olabilir. Islm prensipleri en yce prensipler olmaz ise, islm fikhi da insanlik hayati iin en mkemmel dil bir hukuk nizami degilse, o vakit bizim su itikadimiz esassiz bir imandir, dvamiz da kuru lftan ibaret kalir. Islm risletinin esasi da i'czdir (onun mucizeligi, emsalsizligidir). Ancak i'cz elbette kur'n-i kerm'in yalniz nazmiyla degil, gerek i'cz, kur'n'm mnsiyladir. yle ise kur'n-i kerm'in yce prensiplerinin, islm seriatinin fikhi ilimlerinin insanlikhayatiiin en uygun ve mkemmel kanun (hukuk) olmasi lzim gelir. Byle olmazsa kur'n-i kerm'de mna aisindan i'cz

bulunamaz. Ancak bizim mezhep kitaplarimizda tedvin edilmis fikhi ilimler kur'n-i kerm'e i'cz verebilir derecede mkemmel midir? Kiyamete kadar btn insanhkiinen uygun dil kanun (hukuk) olabilecek kadargenis ve esnek midir? Insanlik hayatinda her gn, her asir tesadf edilebilecek problemlerin zm ve cevabi bizim mezhep kitaplarimizda bulunabilir mi? Islmiyete tam olarak muhabbetim hem de inancim geregi olmak zere, bu sorularin her birine "yok! yle degil." demeye mecburum. Ben bu cevabi fikhi ilimlere kusur bulmak amaciyla degil, islm seriatina olan muhabbetimin bir geregi olmak zere syledim. Bizim fikh ilimlerde ibadetler kismi bir noktaya kadar mkemmel ve hem de etraflica islenmisse de; muamelt kismi, genel hukuk, zel hukuk kisimlari, yine devlet idaresine ait hususlar su gne kadar tedvin edilmis fikih ilimlerimizde o kadar mkemmel derecede degildir. Yalniz bu kadar mi? Aksine fikih kitaplarinin bazi bblarinda icrasi mmkn olmayan ve adalet ilkesine ters dsen seyler de vardir. Niin bizim fikih ilimlerimiz byle olmustur? Benim inancimca elbette her m'minin de inanci yledir islm fikhinin insanlik hayati iin en uygun hukuk, hem de halis adalet ilkesi zerine kurulmus en mkemmel hukuk olmasi lzim id. Ancak niin bizim fikih ilimlerimiz bye olmustur? Biribirine asliyet-fer'iyet ynleriyle sik) sikiya baglari bulunan tefsir, hadis ve fikih ilimlerinin bu halleri neden kaynaklanmistir? Sphesiz o kusurlar kur;n-i kerm ve hz. Peygamberin snneti gibi seriatin esaslarinda degil, tamamen onlarin disinda olan seylerdedir. Her m'min elbette byle inanir. yle ise o kusurlar nerededir? Benim fikrimce, o kusurlar seriatin esasi olan kur'n-i kerm'le rasullah'm snnetine ve bunlardan alinmis olan seriata bakis aimizda-dir.^baska bir deyisle ifade edelim: usl-i fikihtadir. Usl kitaplarinda tedvin olunmus "fikhin esaslari", ser' delillerden bahsederken, o bahsi iki esas zerine bina eder: biri sari' tarafindan teklif yahut hitb esasi. Ikincisi mmet tarafindan harfiyyen imtisal (teklife uyma) yahut icabet esasi. Su iki esas itibariyla usi-i fikih iki kisimdan; yani deliller kismi ile hkmler kismindan ibaret olur. Birinci kisim melliflerin ogunun detlerine gre drt delilin, yani kitap, snnet, icm ve kiyasin durumlarindan bahseder. Kitap'tan bahsolunurken, esas bahis kitab'm arapa ousu ile ilgili konulara yani vaz\ dellet, istimal (kullanis), fehm

(anlama' ynleriyle mnyi ifadesine ait olur. Binaenaleyh, kitapla ilgili konular nazmin delletine, mnlarin anlasilmasina mteallik meselelerden ibaret kalir. Snnet-inebeviyyeden bahsedilirken, genelde melliflerin detine gre, snnetin arapa olusu ile ilgili konulara temas edilmez. Zira kitap blmnde gemis olan meselelerle zaten buna ihtiya kalmaz. Burada esas bahis, snnetin senedine dair olur. Bazen burada muraza t tearuz i bahisleri de zikrolunur. Ancak bilindigi gibi bununla snnetin delletine bir esneklik ve genislik gelmez. Sonra icmdan bahsederler. Orada icm'in mnsi, deliliigi, dereceleri belirtilir, tema, ilm meseleyi hal veya isbat iin aslinda delil olmayip, bir hkm, bir meseleyi yoruma kapamak iin yalniz bir tark, bir vesile gibi ise de, uslcler icm'i bir delil gibi, belki en byk delil gibi telakki ederler. "icm" kanun vaz etmek meselelerinde gayet byk ehemmiyeti haiz olabilecek en byk bir dayanak olabilirse de. Bizim uslcler icm'm o ynne bir paralik yahut lzumu kadar nem vermemislerdir. Bununla insanlik hayatinin ykselmesine mtenasib isim seriatinin esneklik ve vs'at kazanmasina byk bir sekte ariz olmustur. Bin sene nce bizim fikih ilimlerimiz nasil ise , bu gnde bile henz o derecede kalmistir. Icm'dan sonra usl kitaplarinda kiyas bahsi gelir. Kitap, snnet ya daicmile sabit bir hkm digermahallere sirayet ettirmek iin kiyas bahsinde sartlar zikrolunur. Mezheplerin ihtilafiyla sartlar ve bu arada kiyasin delilligine bakislar farkli olur. Sri' tarafindan hkmn illeti belirtilmemis ise, o vakit sirayet edecek illeti (ilet-i mteaddiye) bulabilmek gayet zor olur. Bulunsa bile, o bulunmus vasfin elbette illetligine delil bulabilmek ayni sekilde g kalir. Yahut illetligi muhtemel olan seyler birden ok olur ve kiyas bize ihtilftan baska bir netice vermez. Bundan dolayi kiyasin delil olusuyla da islm seriati o kadar esneklik ve genislik kazanamaz. Herhalkrda ser' delillere usl-i fikhin nazari, arap dili zellikleriyle rivayetle ilgili konular cihetinden teye gidemez. Benim gmanimca ictihad ehlinin itihadi da ogu kez buiki ereveileile sinirli kalmis gibidir. Byle bir usl zerine tefsir, hadis, fikih gibi en byk ser' ilimlerimiz tesis kilinip bu ilmin yukarida beyan olunmus kusurlari benim gm-nimca yalniz su ynden kaynaklanmistir: Kur'n yetlerini tefsir ederken, mfessirler genelde bir metod takip ederek hem tefsirlerini hem de istidlallerini usl kitaplarinda beyan edilmis esaslara bina etmislerdir. Kur'n-i kerm'in mnlarini hem arapa dil kurallari hem de rivayet gibi iki muhkem ereve ile tahdid ederek, fikir ve akilla bulunabilecek mnlari tamamen ihmal etmislerdir.insanlik hayatinda kanun (hukuk) olacak ser' hkmlere dellet eden yetleri tefsirde yalniz umm, husus, ibare, isre, muhkemlik, mcmellik... Gibi nazmin esitlerine

ehemmiyet verip, o hkmlerin insan hayatindaki nemine, tesirine o kadar itina gzyle bakmamislardir. Bu hal islm seriatinin donmasina yani terakki edemeyip ayni halde kalmasina en gl bir sebep olmustur. Hadisiler, tefsirciler gibi, istinbatiarim ve istidlallerini usl kitaplarinda beyan olunmus esaslar zerine bina edip. Hadislerin arap dili ie ilgili zelliklerinden ziyade rivayeti ynne zen gstermisler de, insanin hayatina kanun, ibadetine yol olacak en mhim ser' hkmlere bir hadisin farkli rivayetlerini esas yapmislardir. Byle bir tavirda, bir taraftan delil olmayan seyleri delil etmek mahzuru, diger taraftan da kanun gibi en esasli seyleri lfizlarin ihtilfina tbi kilmak mnasebetsizligi vardir. Ufak seylerin her birisine mteaddit hadisler, hesapsiz rivayetler zikredip, ehemmiyetli seylerin ogunu hadis olsa da zikretmemislerdir. Bu hal sphe yok ki, ser' delillere "bakis tarzi' ndan yahut insan hayatina nem vermemekten kaynaklanmaktadir. Muhaddisier hadisleri, mfessirler yetleri aiklarken beyanlarini devamli usl kitaplarinda zikrolunmus usl zerine binedip. Hem kitabin hem de snnetin maksatlarina, kanun olacak seylerin insanlik hayatinda nemine geregi kadar itibar etmemislerdir. Zira tuttuklari usln dairesi o kadar genis degildir. Fikhi ilimlerimize gelince, bizim fakhler nazmin delletine, her nasil olursa olsun bir rivayetin mevcudiyetine en fazla itina edip ser' hkmleri iste bu iki esas zerine bina ederler: bir rivayet aranip bulunur ise, yahut usl kitaplarinda beyan oiunmus yollarin biriyle tekellufveya tevl ile de olsa nazmin delleti gya isbat kilinir ise, o vakit hkmlerin diger tafsilatlarindan bahsetmezler. Hayat meselelerin ogu ilm cihetten son derece karanlik ierisinde kalir. Hayatin intizamina, insanlarin meden ihtiyalarina, yaklasik olarak bir paralik nem vermezler. Riba, faiz gibi hemenhenz zmlenememis byk meseleler, mt'a, tahlil (hlle) gibi islmiyet'in yzn ta sonsuza kadar kizartabilecek lekeler, hle-i seriyyeler gibi hem islmiyet'i hem de kanunuen sen biimde tahkiredebilecek seyler benim o szlerimi bir dereceye kadarteyitetmiyormu? Olur olmaz varsayimlari (farazi hkmler) son derece byk gayretlerle ortaya koyup, itimi durumca en byk ehemmiyeti olan meselelerde tamamen skt eden, yahut syleyip de zm getiremeyen fikih kitaplari genel olarak benim o szlerime sahit olmuyor mu? "medeniyet yoluna girdim." iddiasinda olan islm devletlerinden hibiri niin islm seriati kanunlariyla idare olunamiyor? mrleri boyunca kur'n yetlerini, hz. Peygamber'in hadislerini okuyup, bes-on ciltlik fetva kitaplarini ezbere bilen fakihler, millet ve devlet idaresi

iin gerekli olacak kanunlari, islahatlari niin hazir edemiyorlar? Islm seriatini arkaya birakip da, ya avrupa kanunlarina siginmak gibi rezalete islm hkmetleri nasil tahamml ederler? Lisn-i halleriyle "o derece uygun kanunlar islm seriatinda bulunmuyor." demis olmuyorlar mi? yle ise, bizim fikih ilimlerimiz niin yle uygun kanunlari bize hazir etmemislerdir? Niin etmiyorlar? G-man ederim, su gibi sorularin her biri benim tezimi isbat edebilir. Ben tezimi halis bir niyetle, byk bir gvenle savunurum. Ancak Allah bilir islm ilimleri karalamak kasdiyla degil. Aksine islm seriatini en byk bir muhabbetle, kkl bir inanla savunurum. Zira biliyorum ki: bizim kur'n-i kerim hem mukaddes, hem de mu'ciz bir semav kitaptir. I'czi ise yalniz nazim ile degil, sphe yok, mnsiyladir. yle ise kur'n-i kerm'-in i'czma mnasip bir serat-imu'cize, yani medeniyet leminde benzeri bulunamaz derecede en mkemmel bir kanun olmak niteligi ile btn medeniyet leminde kabul olunabilir fikih ilimleri niin islm leminde bulunmuyor? Bulunmasi, sphesiz lzim idi. Ser ilimlerimizin, zellikle de fikih ilimlerimizin o kusurlari benim gmanimca, ser' delillerle ser'hkmlere bizim bakisimizdan, yani usl-i fikihtan kaynaklanmaktadir. Zira islam leminde yayilmis usl kitaplari genel olarak yukarida beyan olunmus slup zerinde telif olunmuslardir ve hibiri kitap ve snnetin en byk ser' maksatlarini ne icmali olarak ne de tafsili olarak beyan etmemis, seriat ile insan hayati arasindaki mnasebetleri, kisa bir sz ile de olsa, gstermemis, insanlik hayatinin gereklerinden genis ve derinlemesine syle dursun, icml olarak dahi bahsetmemislerdir. Su sebeple usl-i fikhin erevesi son derece dar olmus, fikh ilimlerimiz bin sene nce nasil ise, yle kalmistir. Fikih ilimlerimizi islm'myceligine uygun en kmil, en genis surette tedvin etmenin geregine inanmis isek, yahut inanacak isek, o vakit bize herseyden nce iki sey lzimdir: Birincisi: Baslari gerekli ilimler ve agdas tekniklerle (fnn, ms-bet ilimler) dolu, hem ihlash hem de hr dsnceli fakihler dir. Ikincisi: Hem kitap hem de snnetin tesr maksatlarini, insanlik hayatinin hem zarur hem de onlarin tamamlayicisi (tek-ml) mahiyetinde bulunan ihtiyalarini, hukukun kaynaklarini, nasslarm ahkma delletlerini, mezheple kayitli olmaksizin, imam ebuhanife, imam mlik, imam safi, imam ahmed gibi mctehidlerin islm seratiyla insanlik hayatina bakislarini mkemmel surette ortaya koyup aiklayan bir "usl-i fikih." Buiki sey, yani birikimihlis hrfakihler ile drst mansiyla "usl-i fikih" bizde bulunsa idi, o vakit islm'in i'czina mnasip bir serat-imu'cize yani

medeniyet leminde benzeri bulunamaz derecede en mkemmel bir knun, sphe yok bizde bulunur idi. O vakit biz kur'n-i kerm'in i'czim medeniyet lemine isbat edebilirdik, o vakit islmiyet'e imanimiz korku (havf) imani degil, basret imani olur idi. Taassub edecek insan inkr edebilirse de, insaf eden kimse hibir vakit inkr edemez ki: su gne kadar islm leminde makbulolagelmis,tavzh, usl-i pezdev, fuslu'l-bedi', tahrr, cem'u'l-cevmi', mahsl, minhcu'lvusl, el-mnteh, tenkh, msellemu's-sbt...gibi uSl kitaplari yukarida aiklanmis olan arzu ve isteklerimizin binde birine dahi yeterli olabilecek derecede degildir. Elbette yalniz lafz bahisler ile kelmla ilgili ihtilflardan ibaret olan kitaplar gerek mansiyla usl olamaz. En drst mansiyla usl-i fikih olabilecek bir kitap, islm literatr arasinda var ise, yalnizca el-muvfakt'tir. El-muvafakat hem kitabin hem de snnetin tesr maksatlarim en genis sekilde beyan eder. Insanin hem zarur hem de onlarin tamamlayicisi durumunda olan tekml ihtiyalarini en ince surette ele alir. Ser' delillerle insan hayatinin birbirleriyle olan iliskisini en esasli tarzda belirler. Her meseleyi son derecede hr sekilde muhakeme edip, mtla edenlere yalniz akil erevesiyle sinirli en hr bir bakis bahseder. Bizim fikih ilimlerimiz, tefsir ilimlerimiz ile, hadis ilmimiz en byk kemllerine erisecekler ise, elbette yalniz bu yolla ve byle bir usl ile eriseceklerdir. Iste bu byk maksada bir adim atmak yahut byk bir kapi amak emeliyle, rusya limlerine de, talebelerine de en drst manasiyla usl-i fikihtan bir nmne gstermek kastiyla, kazan'da "sabah" kitabevi bu sene el-muvfakt'in basimina basladi. El-muvfakt, endls ulemsindan el-imm el-hfiz ibrahim b. Musa esstib hazretlerinin benzeri bulunmaz bir kitabidir. Bundan 25 sene nce 1302 senesinde tuiius'da bir defa basilmis idi. Olaganst bir itina ile basilmis ise de kitapta yine de bir miktar hata kalmis idi. Bu defa ben, kitabin tashihi ynlerini stlenip Allah'in yardimiyla alismada, itinada kusur gstermeyip, nceden kalmis hatalari tashih ettim. Allah'in hidayetine itimaden mid ederim ki, kitabin bir noktasinda bile hata kalmayacaktir. Kitabin incelenmesini bir dereceye kadar kolaylastirmak iin cmleleri noktalar ile ayirdim. Uygun yerlerde mstakil cmlelere daima satirin evvelinden basladim. Mesele ile ilgisi olan ilm seyleri bazan dipnot seklinde izgi altina yazdim.

Dn medreselerimizde dn ilimler derslerini drst bir sekilde islah etmek lzim ise, talebelerimize idrak melekesi , dsnce yetenegi, hem istikllhemdeictihadruhu vermemiz iin menr, tavzh... Gibi kitaplar yerine el-muvfakt gibi en drst manasiyla usl-i fikih beyan eden, hem de talebelere ictihad melekesi, istikll ruhu bahseden bir kitabi kabul etmek lzimdir. Yoksa dn medreselerimizi islah hareketleri bize yeterli derecede semere veremez. Musa crullah 1327 rebu'l-evvel 23 kazan[4] ESERIN TANITIMI Yce kitabimiz kur'n-i kerm, seriatin klli esaslarini ve islm mmetinin temel dayanagini olusturmaktadir. Snnet ise nihi olarak kitb'a dner; onun mcmelini aiklar, mskil olan hususlarina aiklik getirir, onda genel hatlari ile verilen konulara detaylar getirir. Bu itibarla, islm seriatindan bizzat dogrudan dogruya ahkm ikarma amacinda bulunan kimsenin, mutlaka kitb ve snnete, ya da kesin bir sekilde onlara dayanan icm ve kiyasa basvurmasi kainilmaz olacaktir. Kitap ve snnet arap dili ile gelmistir. Tabi araplarin kendilerine has dili kullanis det ve sekilleri bulunuyordu. Bu kullanis det ve sekilleri ile kelmda sz konusu olan sarh, zahir, mcmel, hakikat, mecaz, min, hss, muhkem, mtesbih, nass, fahv ve daha benzen sekiller birbirinden ayriliyordu. Bunun tabi bir neticesi olarak, islm seratmi bu iki kaynaktan grenmek isteyen kimsenin, gerek konusan aisindan ve gerekse dinleyicilerin zihinlerine dogan mnlar aisindan, btn ynleri ve incelikleri ile arap dilini bilmesi zorunluluk ar-zetmektedir. Arapa'nin bu dzeyde bilinmesi, ictihad iin gerekli temel sartlardan olmaktadir. Nitekim btn usl limleri bu hususu belirtmislerdir. Bunlarin basinda da er-risle adli uslle ilgili eserindeki aiklamalari ile imam sfi (204/819) gelmektedir. Pk ve yce islm seriatinin ykmllkleri, insanlari sadece dnin sultasi altina sokmak iin rast gele konulmus degildir. Aksine onlar yce seriat sahibinin, insanlarin dnya ve ahiret sedetlerini birlikte saglamak seklinde ifde olunan maksatlarinin gereklestirilmesi amaci ile konulmustur. Istisnasiz btn hkmlerde su hususlardan birisinin bulunmasina riayet edilmistir: A) Ya dinin, insan hayatinin, aklin, neslin ve malin korunmasi seklinde zetlenen ve 'zarriyyt' (zorunlu olan) diye isimlendirilen bes husustan birisi gz nne alinmistir. Bu esaslar btn insanlik tarihinde ve her millet tarafindan dikkate alinan prensiplerdir . Sayet bunlar olmasa ne dnya

hayatinin dzeni mmkn olur, ne de ahirette kurtulusa ulasilabilirdi. B) Ya da 'hciyyt' (gerekli olan) tabir edilen bir husus gz nnde bulundurulmustur. Muamelt kismi bu gruba girer. Zar-riyyttan sonra eger bunlar da dikkate alinmasaydi, insanlar byk bir glk ve sikinti ierisine dserlerdi. C) Veyahut da 'tahsniyyt' (gzel olan) adi verilen bir hususa dikkat edilmistir. Bunlar en stn olarak yaratilan insanin insanca yasamasini, ahlk olgunluga ermesini, adb-i muaserete uygun bir hayat tarzi srmesini temine ynelik hususlardir. D) Ve nihayet bu hususu tamamlamaya ynelik, onlarin gereklesmesine yardimci olacak 'mkemmilt'la ilgili bir hususa riayet edilir. Fikhin dzenleme alanina giren hibir konuda (ibdetler, muamelt, cezalar), bu saydigimiz hususlarin gz ardi edilerek, maksatsiz bir hkm serdedilmis olmasi sz konusu degildir. Islm seriatinda hkmler maksatlari gereklestirmek iin vardir. Hi sphe yoktur ki, bu derece, gereklestirilmesi iin yapilan talebin, sinirlarinin ignenmesini de yasaklayan nehyin yogunlugu lsnde farklilik arzetmektedir. Bu konu ok byk bir denizdir; sri'in maksatlarini: A) Sri', ilk baslangita seriati vaz' ederken neyi kasdetmistir? B) Onlarin anlasilir olmasindaki amaci nedir? C) Insanlari onlarin geregini yerine getirmekle ykml tutma-smdaki amaci nedir? D) Mkellefin onun hkm altina girmesi hususundaki amaci ne olmaktadir? Gibi esitli ailardan ele alarak o'nun hkmlerde gzetmis oldugu maksatlari ortaya koyabilmek zor istir ve bunun iin genis aiklamalara, detaylara, kll (genel) kaidelere ihtiya vardir. Bu maksatlarin derinligine arastirilmasi, ortaya konulmasi, furlarma ne denli tatbik edildiginin etd edilmesi, seriatin kaynaklarinin istikraya1 tabi tutularak bu maksatlara ulasilmasi, 'hikmet-i tesrf ilmidir ki, ser' ahkmi bizzat tafsl delillerinden elde etmeye (istinbata) alisan herkesin mutlaka bilmesi gerekmektedir. 1. Bu esere ait nemli terimlerden biri olmasi sebebiyle, bu kelimeyi, aynen koruduk. Keiimenin ifade ettigi anlam, birseyin derinlemesine incelenmesi, cz'iyyatm teker teker ele alinmasi ve bylece genel bir neticeye ulasilmasi (tmevarim) olmaktadir. ( Zira seriatin genel maksatlarina ve prensiplerine bakmaksizin sadece cz' deliller zerinde dsnmek ve neticeye varmak yeterli degildir. Neyi alip

neyi birakacagim bilmede kendisine yardimci olacak ser' maksatlar kistasi elinde bulunmadigi zaman hukuku, ilk bakista cz' delillerin birbirleri ile atistigini, bunlardan bir kismanin diger kismina ters dstgn dsnebilecektir. Su halde yapilmasi gereken sey cz' hususlarin kll (genel) prensiplere vurulmasidir. Varlik trlerinden her birinde, cz'iyyatin klliyt (paranin btn) karsisindaki durumu ne ise burada da byledir.cz'iyyt, klliyttan ayri olarak ele alinip dsnlemez. Imam gazzl, metehidin hkm ikarmada gz nnde bulunduracagi hususlarla ilgili faydali aiklamalardan sonra, imam safi'den yaptigi nakille buna isarette bulunmus ve syle demistir: "mctehid nce kll kaideleri gz nnde bulundurur ve onlari cz'iyyatm nnde tutar. Kesici ve delici olmayan bir seyle ldrme konusunda oldugu gibi. Katli engelleme kaidesi esas alinir ve cz bir konuda v-rid olan isim ve sekle takilip kalinmaz," Bu aiklamadan, ser' hkmlerin istinbti (ikarilmasi) iin iki temel sartin bulunmasi gerektigi anlasilmaktadir: A) Arap dilini iyi bilmek. B) Hikmet-i tesri' ilmini ve ser' maksatlari bilmek. Birinci sart sahabe ve tabin neslinde bir meleke ve seciye seklinde mevcut bulunuyordu. nk onlar hlis araplardi, dolayisiyla arapaya hkim olabilmek iin dil kaidelerine herhangi bir ihtiyalari yoktu. Onlar ayni zamanda ikinci sarti da kendilerinde mevcut bulunduruyorlardi. nk hz.peygamber'le [nlvstotu] uzun bir beraberlikleri vardi ve ser' hkmlerin nzul ve vrd sebeplerini ok iyi biliyorlardi. Kur'an ve hadisler gelisen olaylara mvz olarak nazil ve vrid oluyordu. Onlar berrak zihinleri ile bunlara tanik oluyorlar ve sri' tel'mn tesrden amaladigi maslahatlari kavriyorlar, gzetilen ser' maksatlari anliyorlardi. Nitekim onlarin grslerine ulasmalari sirasinda birbirleriyle olan karsilikli konusmalarina, imamlarin bir sey sylemeden getikleri ser' hkmlerde onlarin grslerine ayri bir yer verdiklerine vkif olanlar bunu bilirler. Onlardan sonra gelenler ise bu iki zellige birlikte sahip degillerdir. Dolayisiyla da onlarin mutlaka, arab dilinin kullanilis sekillerini gsteren kaidelerle, hkmlerin tesriinde sri'in maksatlarini ortaya koyacak kaidelere ihtiyalari vardir. Bu kaidelerin tedvni amaciyla birok lim ortaya ikmistir; bunlardan kimi uzun kimi de kisa tutmus ve topladiklari bu kaideler btnne 'usl-i fikih' adini vermislerdir. Birinci sart arap dilinde maharet kazanmak oldugu iin, bu konuda olup da dil limleri tarafindan ortaya konulan ve hkm ikarmada dogrudan ihtiya duyulan kaideleri usl-i fikih ierisine almislardir; hatta yle ki bu tr kaidelerin, usl-i fikih ierisinde tedvin edilen konularin ogunlugunu

teskil ettigi grlr. Bunlara hkmlerin tasavvuruyla ilgili bazi hususlarla; kelm ilminin bazi mukaddimelerini ve meselelerini de eklemislerdir. Tedvin ettiklerinin btnnde, usln essini teskil eden konulara agirlik vermeleri gerekirdi. Bunlar esitli ynleriyle kitb ve snnetle ilgili hususlardir. Sonra da icm, kiyas ve ictihdla ilgili konular olacaktir. Ancak uslle ugrasan limler ikinci sarti tamamen ihml etmisler ve sri'in maksatlarindan hemen hemen hi sz etmemislerdir. Sadece 'kiys' bahsinde, illetin sri'in maksatlarina ulastirip ulastirmamasi aisindan taksimi sirasinda atifta bulunmak ve birinci takdire gre zarur, hc ve tahsn olmak zere e ayrilacagini ifde etmekle yetinmislerdir. Halbuki, bu kisim, zerinde durmaya, uzun uzadiya aiklamada bulunmaya, derinlemesine arastirilmaya ve neticelerinin tedvinine, diger ilimlerden oldugu halde 'usl' ierisinde yer verilen pek ok meseleden daha lyik bulunuyordu. Bu ilim besinci asirdan itibaren, o zamana kadar birinci kisimla ilgili bahisler erevesinde ulastigi noktada durmustur. Bundan sonra uslle ilgili yazilan btn eserler hep ayni seylerin tekrari olup daha ncekilerin ya ihtisari ya serhi mahiyetindedir ya da eski seylerin yeni kaliplara dklmesi tarzindadir. Bylece usl ilmi iki rknnden birisini konu edinen byk bir kismindan yoksun olarak asirlar boyu kaldi. Sonunda yce Allah sekizinci hicr asirda bu noksanligi telf etmek zere eb ishk es-stib'yi hazirladi. Stib, bu kadri yce ilim ierisinde ihmal edilen bombos sahaya girdi ve hikmet-i tesr ilmini kurmaya muvaffak oldu: o meksidi drt nev'e ayirdi, sonra da bu nevilerden her birini fasillara bold. Bunlara teklif hususundaki mkellefin maksatlarini da ekledi. Bylece o muvafakat adli elinizdeki bu eserinde usl ilminin bu ynn altmis iki mesele ve kirk dokuz fasil ierisinde ortaya koydu. Bylece seriatin nasil meslihe itibar essi zerine kurulu oldugu, onun dnya durduka btn insanligin ebed degismez genel bir nizmi oldugu, nk genel ve normal hallerde tatbik edilebilirlik prensibine riyet edildigi; rf ve detlerin degismesi halinde hkmlerin degismesinden maksadin, asl hitapta herhangi bir degisiklik olmadigi, aksine rf ve detlerin farklilik gstermesi durumunda her dete ait hkmn bir baska esasa dayanacagi; bu seriatin zelliginin hosgr, msamaha ve yumusaklikla muamele esaslari oldugu; zayif-gl herkesi ayni sekilde muhatap tuttugu, anlayisli anlayissiz herkesi dogru yola erdirdigi gn gibi ortaya ikmis oldu. [5] Daha ncekilerin Ihmal Ettikleri Bahisler

Stib, usl ilminin ihml edilen bu kismini ortaya koymak, hikmet-i tesr ilmine vct vermek, onun kaidelerini ortaya koymak, sri'in seriati koymada gzettigi maksatlari da iine alan kll esaslar ortaya koymakla yetinmedi. Bilakis, kitb (kur'n)bahisleriyle ilgili ayrintilara en genis sekilde daldi ve yaptigi istikralarla seriatin ruhu ile ok gl baglantisi olan, usl ilmine kkl bir yakinligi bulunan ok degerli inciler ikarmaya muvaffak oldu. Kitabinin basina ilerinde bes fasil da bulunan on mukaddime koydu; bunlari usl ilmine giris iin bir esas, onun konularini tesbit ve digerlerinden ayirmak iin birer kistas kabul etti. Sonra teklf ve vaz' hkmlere geti ve onlardan daha nce ele alinmadiklari bir sekilde bahsetti. zellikle mbh, sebep, sart, azmetve ruhsat bahislerine ayri bir yer verdi. Kitabinin drtte birisini bu konulara ayirmasi onlara verdigi nemi belirtmesi bakimindan yeterlidir. Btn bunlarda onun ilminin derinligini, dne olan vukufunu grmek mmkndr. Deliller bahsinde tesri konusunda ok nemli yeri bulunan kaideleri byle bir vukufla tertip etmis ve sz konusu kaidelerin "hkmler" bahsinde ortaya koydugu esaslar zerine bina edilmis oldugunu aiklamistir. Bylece kitap birbiriyle baglantili tam bir btnlk arzetmistir. Sonra, gerek kitb ve snnet arasinda msterek ve gerekse ikisinden sadece birisine ait olan mtesbihlik, nesih, emir, nehiy, hs, min, mcmel, mbeyyen... Gibi konulari aiklamasi, hikmetli sonulara ulasmasi ve belirme noktalarini gsterdigi usln zn teskil eden hususlari ortaya koymasi pek o kadar kolay olmamistir. O Allah'in kendisine atigi bu inceliklere, ancak yillar yili kur'n'la gece gndz hemhal olmasi, nazar ve amel planda onu kendisine rehber [si edinmesi ve buna ek olarak hadis kitaplarim ihata etmis olmasi, daha nce gelip gemis din limlerinin szleri zerinde dsnmesi, selef-i slihin grslerinden yeterince istifde etmesi ve btn bunlarin tesinde de Allah'in kendisine bahsetmis oldugu dnde basiret gcne sahip olmasi sayesinde ulasabilmistir. yle ki okuyucu bu eseri okurken syle dsnr: mellif sanki ok yksek bir dag zerinde oturmaktadir ve seriatin kaynaklarina, hkmlerin menbalarina hkim bir konumdadir; tutulan yollari, vadileri kus bakisi ihata etmektedir. Neticede her seyi grerek vasfetmekte, kaideleri tecrb yolla koymakta, seriatin tmnden ikardigi istikra delilleriyle destekledigi kll esaslar hazirlamakta; yetleri, hadsleri ve selefe dir szleri birbirlerine atifta bulunmak suretiyle kuvvetlendirmekte; onlara akl delillerle, nazar yaklasimlarla destek vermekte ve bylece sek ve sphenin boynunu kirmakta, vehmin ikis yerlerini tikamaktadir. Neticede bir nevi manev mtevtir olan bu yolla hak btn parlakligiyla ortaya ikmaktadir. Mellifbuyolukitbimn tamaminda kendisine prensip edinmis ve hakli olarak, bu metodun kitabinin temel zelligini teskil ettigini sylemistir.

Mellif bu bahislerde ser' deliller ierisinde kitb'in yerini belirlemis ve onun btn delillerin aslini teskil ettigini; hkmleri vaz'ederken genel erevenin belirlenmesiyle yetindigini dolayisiyla mutlaka snnetin beynina ihtiya bulundugunu ifde etmistir. Ayni sekilde kur'n'a nisbet edilen ilimlerin kisimlarini; hkm ikarma sirasinda bunlara ihtiya duyulanlarla duyulmayanlari beyan etmis; kur'n'm zahir ve btininin belirlenmesine gitmis, hkm ikarmaya elverisli olup olmayan btin kisimlari zerinde durmus; mekk tesrin btn klli esaslari getirmis olup, meden tesrin ise, bunlarin tafsil ve izahlari oldugunu; kll esaslarda neshin asla yer etmedigini, sadece belli sebeplerden dolayi ok az sayida cz' meselelerde vrid oldugunu ortaya koymus; hkmlerin dogru bir sekilde alinmasini saglayacak yce kitb'in anlasilmasi konusunda en uygun ve mutedil kurallari belirlemistir. Sonra snnetin yerini ve kitap karsisindaki mertebesini; onun, kur'n'ca ortaya konulmus genel esslari te asamayacagini beyn etmistir. Btn bunlari o, spheye mahal birakmayacak sekilde isbt etmistir. Mellif eserini "ictihd" ve ilgili bahislerle tamamlamistir. Itihadin nevilerini aiklamis ve kiyamete kadar kesilmeyecek olanla, kesilecek olan nevilerini belirtmis, bunlardan ictihd iin gerekli olan iki sarta -arap diline vkif olmakla, hikmet-i tesri ilmini yani meksid-i serayi iyi bilmek- bagli olanlarla, bunlardan sadece ikincisine bagli olan veya hibirisine bagli olmayan kisimlarini aiklamistir. Mellif sonra herhangi bir hkmde sri'in maksadini anlamak konusunda mctehidler arasindaki ne kadar grs ayriligi olursa olsun, seriatin her hkmde tek bir asla dayali oldugunu ortaya koymus ve bu esas zerine uslle ilgili bir takim kll esslar bina etmistir. Daha sonra da ictihd mahallerini, ictihd sirasinda meydana gelen hatalarin sebeplerini... Aiklamistir. Bu zikrettiklerimiz muvafakat adli bu degerli eserin sahilinden alinmis bir katre menzilesindedir. Eger bu kitap ulem ve aydinlar arasinda yayilmak suretiyle mslmanlar iin bir mesale edinilecek olsa; kuru bir iddiadan, arzu ve heveslerine uymaktan, dni basibos kargasa ierisinde birakma amacindan baska ictihd iin gerekli olan her trl sarttan yoksun olmalarina ragmen, kendilerinin itihada ' ehil olduklari yaygarasini kopararak, o pk seriat sofrasi zerine ssen asalak sinekleri kovmaya bir vesile olacak zelliktedir. Seratten bihaber mm denilebilecek bazi insanlar ikarlar ve bunlar bazi czyy ti ele alarak onlarla kll esaslari yikmaya alisirlar. Bunlar ellerine geirdikleri cz' delillerden ilk bakista akillarina dogan mnyi almakta, bu cz' delilleri bir kistas olarak kendilerine vuracaklari ser' maksatlardan

bihaber bulunmaktadirlar. Bir baska grup da vardir ki, cz' delilleri kendi garazlarini desteklemek iin kullanmakta ve kendi arzu ve heveslerini deliller zerine tahakkme gitmekte, neticede deliller onlarin arzularina tbi durumuna dsmektedir. Bunlar da yaklasimlarinda ser' maksatlardan habersiz bulunmakta, gerek anlamda onlara mracaat etmemekte, o delilin anlasilmasi konusunda seleften gelen sahh haberlere aldiris etmemekte, hkm ikarmak iin gerekli vasitalardan tamamen yoksun bulunmaktadirlar. Btn bunlar, nefislerde yerlesen ve dell dogrul-tusunda hareket etmekten alikoyan arzu ve heveslere uyma, insafi elden birakma ve aczi itiraf etmeme neticesinde olmaktadir. Bunlara bir de ser' maksatlardan bhaberlik ve ictihd derecesine ulastigi seklindeki bir kuruntu ile kendisini aldatmasi da eklenince is iyice igirindan ikmaktadir. Bu son derece tehlikeli bir husustur ve dn aleyhine islenmis bir cinayettir. Allah cmlemizi byle bir durumdan korusun! Konuya tekrar dnyor ve diyoruz ki: muvafakat sahibinin, kitabinda usl kitaplarinda islenen bahislere yer vermekteki amaci mutlaka ondan hareketle bir kaide veya bir esas ortaya ikarmaktir. Bununla birlikte o usl bahislerinin nemini hibir zaman gzardi etmemistir. Aksine o pek ok yerde "bu anlattiklarimiz usl kitaplarinda izah edilen hususlara ilve edildiginde, amalanan noktaya ulasmak mmkn olacaktir." seklindeki ifadeleriyle usl kitaplarina atiflar yapar. Szn z, uslclerin kitaplarinda zikrettikleriyle, stib'nin muvfakt'mda zikrettiklerinden her biri ser' delillerden hkm ikarilmasi iin birer vesile olarak kabul edilirler. Ancak usl kitaplarinda zikredilen meselelerde pek ok detaylara ve uzun uzadiya mnkasalara gidilmesine ragmen bunlar, sadece bir vesile olmaktan teye bir fayda saglamaz. Hatta ogu zamandan beri uslle mesgul olanlara itirazlar yneltilerek "onun sadece ictihd mertebesine ulasan kimselere faydasi bulundugu" sylenmistir. Buna verilen cevap hep ayni olmustur: "mctehid olmayan kimse iin usln faydasi, hkmlerin nasil ikarildigini anlamasidir." ancak bu cevbi kabullenmek, msamahali davranmayi ve bazi seyleri de grmemezlikten gelmeyi gerektirecektir. nk onunla sadece hkm ikarma aracinin bir kismi hem de birbirinden ayrilmis ve daginik bir vaziyette grenilebilir. Diger kisim ise -ki hikmet-i tesr ve ser' maksatlari bilme kismi oluyor- burada yoktur.. Bu aynen suna benziyor. Sana dokuma sanatini gretmek isteyen birisi, dokuma tezghinin sadece bir kismini sklms ve birbirlerinden ayrilmis vaziyette getirip gsteriyor. Bundan elde edilecek faydanin ne kadar ciliz kalacaginda sphe yoktur. Stibfnin drt cilthalinde kitabinda anlattigi kisim ise, -her ne kadar o da hkm ikarmak iin gerekli olan veslenin bir parasi ve onunla

mctehidlerin nasil hkm ikardigi greniliyorsa da- ancak o haddizatinda bir fikihtir ve seriat nizminin bilgisidir; onunla tesriin esaslarina vkif olmak mmkndr. Biz her ne kadar ondan hareketle ictihd vasfina ve hkm ikarma kudretine ulasamasak da, onun sayesinde sri'in maksatlarini, ser' hkmlerin esrarini grenme imknina sahip oluruz. O kalplerin huzur ve skn buldugu bir rehber, m'minin kalbinin her tarafini aydinlatan, onun saskinligini gideren, ii tirmalayici spheleri kovan, daginik duygulari toparlayan parlak bir nurdur. Islm seriatina byk hizmette bulunan bu degerli limi rahmetle aniyoruz. [6] Kitabin Taninmamasinin Sebebi Geriye bir soru kaldi: madem ki, bu kitap o kadar degerlidir ve islm seriatinda nemli bir yeri vardir; peki, dogu limlerinin onun zerine kapanip, ilim leminde yerlesmelerini saglamalari ve aralarinda yaymalari bir yana, niye simdiye kadar seneler boyu taninmadi, shretten nasibini almadi? Eger elden ele dolasan meshur kitaplar ondan daha faydali olmasaydi, gizli kalmaz, mutlaka shret bulur ve yayilirdi. Cevap: bu soru vrid degildir. nk bir seyin meshur olup olmamasindan o seyin stn ya da nakis olmasi gerekmez. Bizde kitaplar adamlar gibidir. Nice faziletli insan vardir, kimse bilmez; nice ise yaramaz insan vardir, meshurdur. Bu nazariyenin yanlisligina ms-hadeerimiz yeterlidir. Iste elmahall'nin serhiyle birlikte syt'nin cem'u'l-cevmi'i ezher'de ve misir diyarinda bulunan ilim messeselerinde okutulan tek usl kitabi olarak asirlar boyu kaldi. Halbuki, mid'in ihkm'i, ibn hcib'in mnteh ve muhtasar adli iki kitabi, bunlarin yaninda tahrr, minhc, msellemu'ssbt vb. Gibi cem'u'l-cevmi'in ierdigi ayni konulari ieren pek ok te'lif vardir ki, ihml rmcekleri bunlar zerinde aglarini germis ve bu degerli eserlerden hibiri elden ele dolasma ya da istifde iin gn yzne ikamamis; ancak ierisinde bulundugumuz asirda ortaya ikabilmislerdir. Halbuki, cem'u'l-cevmi'in bunlar ierisinde en az faydali ve ok da sikici bir kitap oldugunda hibir kimse farkli dsnceye sahip degildir. Kitabin meshur olmamasinin iki sebebi bulunmaktadir: 1. Ierdigi konular. 2. Telif ve bahislerin islenis sekli. 1. Ierdigi konular son derece yeni, daha nce hibir kimse tarafindan islenmemis konulardi. Bu kitap hicr sekizinci asirda telf edilmisti. Bundan nce usln diger kismi tamamlanmis, ser' ilimlerle mesgul olanlar tarafindan telifler ortaya konulmus, arastirma, serh, grenim ve gretim gibi yollarla onlar zerinde duragelmislerdi. Neticede usl adina grenilmesi

gereken herseyin onlardan ibaret oldugu anlayisi dogmustu. nk daha nce de syledigimiz gibi, onlar hibir zaman tatmadiklari ictihd iin bir vesle idi ve bu vesilede bir eksik-lik olabilecegini hemen hemen hissetmiyorlardi. Bunun tabi neticesi olarak da kitabi duyanlar olmussa da, l himmet gstererekonu edinmek, bahisleri zerinde fikir yormak, ondan istifade etmek, ierdigi [12] bilgileri daha nceden bildiklerine eklemek, hosuna gidenlerle amelde bulunmak, ilim taliplerinin dikkatlerini ona ekmek ve onlara ondan i stifde yolunda gayret vermek ve yardimci olmak gibi bir duruma girmemislerdir. 2. Ikinci sebep, stib'nin kalemiyle ilgilidir. Geri mellif dzgn yryor, temiz bir arapa ile yaziyor. Nitekim bu durum zihni ve kalemiyle basbasa kaldigi birok bahisde aika mshade edilmektedir. Ancak mellifin gl bir intikal gc, cevval bir kalemi vardir. Bazan, sayfayi bastan sona okur, ne bilinmedik kelimeye ne de terkibe rastlamazsiniz; bununla birlikte hibir sey anlasilmaz. Anlayabilmek iin mutlaka ser' kaynaklarla istidlalde bulunmak, akl ilimlere vurmak, baska ilim dallarinda ortaya konulan bahislere mracaat etmek durumu sz konusu olacaktir. Bazen okuyucudan, sanki tarak disleri zerindeyolculukyaptirir gibi, bir kelime ile onun yanindakine, sonra da onu takip edene intikl etmesini ister; nk kullandigi her kelimenin altinda isaret etmek istedigi bir mn, szn akisindan ikarilmasini istedigi bir amaci bulunmaktadir. O bu eserini snneti, mfessir-lerin szlerini, kelm bahislerini, ncekilerin usln, mctehid imamlarin furunu, sekin mutasavviflarin slklerini iyice ihata ettikten sonra yazmis birisi olarak, kitabini lzumsuz tafsiltla doldurmasi mmkn olmazdi. Iste bu yzdendir ki, kitap ok dolu ve zor bulunmus, bu durum onun yayilmasina bir engel teskil etmistir. Bununla birlikte kitap kendi kendisinin anlasilmasina yardimci olmakta; basi sonunu, sonu da basini aiklamaktadir. [7] Kitaba Olan Tevecchmzn Sebebi Ve Kitap zerinde Yaptigimiz alismalar Seyh muhammed abduh'un, ilim taliplerinin bu kitabi edinmesine dir tavsiyelerini ok isitmistim. O zamanlar bu tavsiyeye uymak iin ok arzuluydum. Tabi gerek benim gerekse benim gibi olan digerlerinin nnde kitabin ele geirilmesi zorlugu bir engel olarak duruyordu. Syle ya da byle her nasilsa bir grenciden magrib yazisi ile yazilmis bir nshayi dn olarak almaya muvaffak olduk. Konularin zorlugu bir tarafa, yazinm.ok zor okunusu ve nsha sahibinin geri almak zere israrli sekilde talepte bulunmasi gibi sebepler hep ona ulasmamizi engelliyordu. Sonra: "bir seye yetmiyorsa gcn onu birak gcnn yetip yapabilecegine bak."

Szndeki gde kulak vererek sevdamizdan vazgetik. (13) Sonunda yce Allah'in ltf ile kitabin misir baskisi gereklesinCe, bana tekrar kitapla ugrasma firsati dogdu. Hemen aldim ve mtlaaya basladim ve sonuna kadar geldim. Bu vadileri ve geitleri uzun zor yolculukta tahamml gsterdim; hazinelerini, kaplarini denedim. Bu tecrbem daha nce duyduklarimi teyid etmis ve kitabin degerini bir kat daha artirmisti. Bu ugurda maruz kaldigim gece yolculugu gibi zor abalarima, uykusuz kalisima aldirmadim. Kitaba olan tutkum tekrar zerinde durmami gerektirdi. Bu kez daha bir bas-ka sekilde kitap zerinde alistim. Mellifin ortaya koyduklarini miyara vurdum. Istifde ettigi kaynaklara basvurarak, onlardan ikardigi mnlari tahkikte bulundum. ok incelik isteyen isaretlerini aiklayarak, ifdesinde kapali kalan kisimlari, ok kisa aldigi lafzi tamamlamak, gizli mnyi biraz amak, meselenin anlasilmasi iin gerekli olan fer'i zikretmek, kasdettigi esasa isaret etmek gibi yollarla zh ettim. Koydugum bu notlarda asiriliga kamak, her mnsebetle esitli eserlerden alintilar yapmak suretiyle sisirme yoluna gitmedim. Gerekli ve yeterli notlarla yetindim. Ancak zarur hallerde, konunun anlasilmasi iin mutlaka aiklama yapilmasi gereken konularda uzun notlar dstgm de oldu. Notlarimi yazarken hr dsnmeyi esas kabul ettim. Bu yzden de yer yer mellifi tenkitlerimiz, onun fikirlerine katilmadiklarimiz olmustur. Bizzat mellifin kendisi de bizim bu metodumuzun, ortaya koydugu hususlar zerinde dsnen arastirmacilar, ele aldigi konularda hakki elde etmeye alisan ilim talipleri iin riyet edilmesi gereken bir hak oldugunu belirtmis; meseleler karsisinda tercihte bulunmalarini, mtereddit ve saskin vaziyette kalmamalarini istemistir. Ayni sekilde mellif, ortaya koydugu hususlarin denenmeden, tahkik edilmeden problem o-dinilmemesini de istemis ve bunun elde edinilecek favdanin dikkate alinmadan atilmasina sebep olacagini belirtmistir. Evet, ilmin tahkikinde "falan syledi" veya "falan'm yaninda falan da kim oluyor?" seklinde bir anlayis olmamalidir. Aksi takdirde bir ok dogru, hata ve unutma arasinda yok olur gider. Bu bizim dinimizin bir zelligi olmaktadir. Hz.peygamber lalevs^tul hari, herkesin sz kabul de edilir, red de edilir.[8] Hadislerin Tahrici Mellifin ser' kaynaklari derinden incelemesinin tabi bir neticesi olarak kitabinda bin kadar hads zikretmistir. ogu kere bu hadsleri ne rvlerine ne de almis oldugu hadis kitaplarina nisbet etmemistir. Hatta ok ndir olarak hadisi tam olarak zikretmistir. Hemen hemen devamli olarak ancak hadisin delil olarak kullanmak istedigi kismini zikretmekle yetinmektedir,

bazen ayni hadisin bir kismini burada, bir baska kismini da ihtiyaca gre baska bir yerde zikreder. Bazen hadse sadece atifta bulunur ve sz uzatacak sekilde olmasa bile ondan hibir sey zikretmez ve bu sekildeki tasarruflariyla amacina ulasmak ister. Halbuki, onun szleri zerinde inceleme yapan ve dsnen kimselerin, o hadislere tam metni ile birlikte vkif olmalari, sihhat ynnden durumlarini bilmeleri kainilmaz bir ihtiyatir. Hadisin tam metnine vkif olmak, hadisin ortayakonmasmdan gzetilen amacin anlasilmasini, sihhat derecesini bilmek de o hadisle yapilan istidlalin degerini, kalbin mutmain olmasini veya tam bunun aksini saglayacaktir. Iste bundan dolayi zorluguna, tahrc iin basvurulacak kaynaklarin genisligine ve yorucu olmasina ragmen bu is gereklestirilmeye alisildi. Otuz kadar hadis kitabina mracaat edilerek hadisler tahrc edildi. Bu yorucu ykn agir kismini stz muhammed emn abdurrzikyklendi. stz, hadislerin kaynaklarina ulasmak, rivayetlerinin okluguna ve ibarelerinin farkliligina ragmen onlarin metinlerini elde etmek iin aylarca ugrasti ve hadislerin kimler tarafindan rivayet edildigine isaret etti. ogu zaman da lafzi ile birlikte aldi ve bylece onlarin lafzini ve sihhat derecelerini grenmek amaciyla bulunduklari yerlere mracaat etmek kolaylasti.[9] Allah ilim ugruna yaptigi bu hizmetten dolayi onu en gzel sekilde mkfatlandirsin. [10] nceki Baskida Bulunan Tahrip Ve Hatalar Her ne kadar kitabin baskisi sirasinda tashih ve mmkn mertebe aslina irca isini byk limlerden kadri yce iki zt stlenmisse de, kitabin basimini yapan kimsenin elde ettigi nshanin ok hatali olmasi ve baski isinin dar bir vakte sikistirilmasi gibi sebepler yznden, meydana gelen hatalardan dolayi bu degerli iki limimizi mazur grmek gerekecektir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, baskida bir hayli tahrifat hl mevcut kalmis, yer yer btnyle cmleler ya da tamamlanmadan mnnin anlasilmasina imkan bulunmayan kelime dsklkleri sz konusu olmustur. Iste bunlar kitap zerinde sabirla dsnmemizi ve bir sonuca varmamizi gerektiren sebeplerden olmustur. Bylece Allah'in yardimi neticesinde kitap onu mtla etmek isteyenler iin kalip ve mn bakimindan eksiksiz ve kusursuz bir hal almistir. Ben bu kitap zerinde yapilmasi gereken btn alismalari tam anlamiyla yaptim seklinde bir iddiada bulunacak degilim. Aksine hsnzanda bulunacak olursam, bu yaptiklarimin bir baslangi adimi oldugunu syleyebilirim. Gayret sahibi kimseler iin bu kitap zerinde alisma alani ok genistir. Niyeti hlis olan insanlara tavsiyede bulunmak uyulmasi gereken bir yoldur. Sphesiz ameller niyete gredir ve herkes iin ancak

niyetinin karsiligi vardir[11]. Abdullah dirz Nesre hazirlayan Mellifin nsz Ilmin nuru ile bizleri cehalet karanliklarindan kurtaran, kendisinden edinilen basiretle sapikligin kr ukurlarina dsmekten koruyan, sevgili peygamberimiz hz. Muhammed [ alvy3ssu 1 ile gnderdigi seriatinda bizler iin en yce almetler, en aik deliller koyan yce rabbimizehamd olsun. Buhamdedis onun bize olan sayisiz ve pek degerli nimetleri ierisinde en stn olmaktadir. Bu nr parlamadan nce kr yrys yryorduk. Akillarimiz menfaatlerimize uygun seyleri elde edebilmek iin rastgele kosturuyordu. nk bu ykleri tasiyabilecek kadar gl degildi; iyi ve gzel arasinda ktlklerin mihverini teskil eden nefsin cirit meydaninda pesin zevkler isin iine karisiyordu. Neticede dertlerimize karsi ila yerine zehiri koyuyorduk ve bundan sif bekliyorduk. Suyu sikilan avucu ierisinde tutmak isteyen kimseye benziyorduk. Vehim denizinde hayir ve ser arasinda yzdk durduk; nereye gidecegimizi bilemiyor, rehberimiz olmadigi iin karanlik gecede nereye gittigimizi bilmeden yol aliyorduk. Sakat kiyaslar yapiyor, hasta vcttan saglikli davranislar bekliyorduk. Yz st srnyorduk, fakat kendimizin sirt-i mstakim zere yrdgmz zannediyorduk. Sonra ilh kader tecell etti, insanlarin aresizligi tek ve kahhr olan yce Allah'a ulasti, ihtiyci hisseden insanlarin arzulan ona tevecch etti. Hl diliyle durumun dogrulugu ve ortaya konulan islerde ilh mdhaleye ihtiya zarureti sabit olunca, yce rabbimiz sonsuz lutfu ve keremiyle imdadimiza yetisti. Nihayetsiz iyilik ve sefkat sahibi yce Allahimiz, her seyi kusatan merhametiyle bizi brd. Eger byle olmasaydi biz iinde bulundugumuz durumdan bir ikis yolu bulup, kendi kendimize yollar ierisinden dogrusunu ayiramazdik. Yce Allah bu keremi neticesinde zrmz makbul kildi; peygamberler gndermeden nce meydana gelen hatalarimizin affinin mmkn oldugunu belirtti. Nitekim: "biz peygamber gndermedike azb ediciler [20] degiliz,"[12] buyurmaktadir. Sonunda mmetler ierisinden peygamberler gnderdi. Arapolsun, arap disinda baska kavimlerden olsun, her peygamberi kendi kavminin diliyle gnderdi. Bylece peygamberler hak yolu, kavimlerine y aknen gsterecekler, onlari bel kemerlerinden yakalayarak cehenneme gtrecek tehlikelerden koruyacaklardi. Zaman itibariyla son, stnlk itibariyla ilk sirada[13] yer alan biz islm mmetine de zel bir ayricalik verdi; nk tevhd binasinin tamamlayici son tuglasi ve hitm-i misk olan rahmet peygamberi, mahza

nimet, mm hikmet-i bliga sahibi olan hsim soyundan tertemiz bir asila sahip muhammed b. Abdillah'i bize gndermisti. Onu bize shid, mjdeci, korkutucu, hakka dveti, aydinlatici nr olarak gnderdi; apaik arapa olan, sphe ile kesin bilgi arasini ayiran, ne nnden ne de arkasindan btilin asla yol bulamayacagi yce kitb'ini ona indirdi. Sadra sif beyan ve yeterli zah gcn onun eline koydu. Onu en gzel vglerle vd, terbiyesini kendi zerine aldi ve onun tm vasif ve zelligini ahlk ve semailinin olusturdugunu belirtti. Btn bu zelliklerin sahibi olan hz.peygamber szleri, fiilleri, terk ve takrrleriyle tasvibleriyle) Allah'in seriatini aiklayici oldu. Artik gz grene hersey gndz gibi parlakti, hak ve hakikat bulutsuz, engelsiz gnde gnes gibi ortaya ikti. Her trl noksan sifatlardan mnezzeh olan rabbimize hamd ediyor; ona olan hamdimizi o'ndan bize ulasan bir nimet telakki ediyoruz. Ona sayisiz skrediyor, skrn nimetlerin artisi iin bir baslangi oldugunu biliyoruz. Alllah'tan baska ilah olmadigina, onun esi ve benzeri olmadigina, o'nun her trl keml sifatlariyla muttasif bulunduguna, herseyin istisnasiz yaraticisi olduguna, itaatkr-s ayirimi yapmaksizin adalet, ihsan, ltuf ve kerem sifatlarinin geregi olarak ve teminti hkmnce herkesin rizkini verenin o olduguna sehdet ederiz. Nitekim bu meynda syle buyurmustur: "cinleri ve insanlari ancak bana kulluk etmeleri iin yaratmisimdir. Onlardan bir rizik istemem; beni doyurmalarini da istemem. Sphesiz riziklan-diran da, g ve kuvvet sahibi olan da Allah'tir."[14] "ehline namaz kilmalarini emret, kendin de onda devamli ol. Biz senden rizik istemiyoruz, sana rizik veren biziz. Sonu Allah'a karsi gelmekten sakinanindir" [15] btn bunlar insanlarin stlendikleri emneti edaya kendilerini verebilmeleri iindir. O emnet ki, kendilerine arz yoluyla sunulmus, kendi gnlleriyle hesap verecek sekilde yklenmeleri zerine de artik onunla mecbur tutulmuslardir. Keske ondan irkilip, korksalar da kabule yanasmasalardi; isin sonunu ve nemini daha bastan dsnselerdi. Ne var ki, durumun vehmeti onlarin hatirlarina gelmemisti. Oysa ki, gkler, yer ve daglar teklif edilen seyin vehmetini, agirligini kavramislar ve kabule yanasmamislardi. Bu yzden de insanoglu ok zlim ve pek chil diye nitelendirilmisti. Vakia Allah'in takdiri yerini bulacakti. Bu arzettigimiz hususa su yet aika dellet etmektedir:"dogrusubizemneti (sorumlulugu)gklere,yerevedag-lara sunmusuzdur da onlar bunu yklenmekten ekinmisler ve ondan korkup titremislerdir. ok zlim ve pek chil olan insan ise onu yklenmistir."[16] her seyi hikmet ve takdiri ile, ezel ilim, kaza ve kader programina uygun olarak yrten yce Allah her trl noksan sifatlardan mnezzehtir. Bylece insan kendi yklendiginden mesul tutulacak ve bu kendileri hakkinda bir dell olacaktir. Yce Allah yaptiklarindan mesul degildir. Sorguya ekilecek olanlar insanlardir.

Muhammed'in Allah'in kulu, rasl, sevgilisi ve dostu olduguna; sdik ve emin bulunduguna; lemlere rahmet olmak zere hanf dini ile; mkelleflerine rifkla, yumusaklikla davranan bir seriatla gnderildigine sehdette bulunuruz. Onun beyanlari kolaylastirici bir lisanladir. Rifkla muamele onun seriatinin zelligi, hosgr ve msamaha ile davranma ise onun meziyetidir. Zayif-gl herkesi ayni sekilde muhatap tutar; anlayislianlayissiz herkesi dogru yola ulastirir; itatkr-s ayirimi yapmadan herkese merhamet eder; gnll-gnl sz herkese yn verir; adalet karsisinda soylu-soylu olmayan herkesi esit tutar; emir ve yasaklarina boyun egenleri dnya ve hirette yce bir mevkie ulastirir; neb olmasa bile nbvvet nurunu ierisinde tasiyacak bir makama ulastirir; onunla muttasif olanlara snnet elbisesi giydirir de sonunda Allah'in bir vel kulu kilar; ona uyan ve destek olan bir kul, fakir de olsa ne kadar zengindir. Ona karsi gelip haddi asan kimse, zengin de olsa ne kadar fakirdir. Hz. Peygamber, grevi boyunca bu yce pk serate yine bizzat seratle davette bulunmus, kendisine tevd edilen emneti eksiksiz olarak insanlara ve cinlere ulastirmis, seriati kendi burhan-lariyla korumus, kesin delilleriyle sinirlarini himaye etmis, teblig ve beyn iin gerekli btn gcn sarfetmis, hem lisni haliyle hem de szyle "ben apaik bir uyariciyim" buyurmustur. Allah'in salt ve selmi onun, l ve ashabinin zerine olsun. O ashap ki, seriatin maksatlarini kavramis ve onlari elde etmisler, onlarin kaide ve temellerini ortaya koymuslar, isaretleri zerinde dsnmsler, prensip ve gayelerinin gereklestirilmesi iin cidd alismalar yapmislar, btn bunlardan te dnyev emellerini atmak iin yeterli zeni gstermisler, amellerini dzeltmek iin ilmi vsita olarak kullanmislar, hayirda yarismislar ve herkesten ileri gemisler, slih amellere kosusmuslar ve kendilerine yetisen olmamistir. Neticede basiret ufuklarinda furkn gnesi dogmus, kalplerinde yakin nuru parlamis, hikmet pinarlari dillerinden dklmeye baslamistir; onlar mn, islm ve ihsan sahipleri idiler. Nasil yle olmazlardi ki, kapiyi ilk alan onlardi; dolayisiyla sekinlerin sekini, zn z ve akil sahiplerinin yollarini onlarin nurlariyla bulacagi yildizlar olmuslardi. Allah, uyacaklar iin bir nder, hidyet arayanlar iin sekin bir rnek olan onlardan ve onlardan sonra gelen kimselerden ve kiyamete dek iyilikle onlara uyanlardan razi olsun. Hamd sena, salt ve selmdan sonra diyoruz ki; ey en yce ilmin gereklerini arastiran, akillarin en stn verimlerini elde etmeye alisan, en tatli anlayis kaynaklarina susayan, btin mnlari elde etmek, yazili metinler ierisinde zahir mnnin tesinde bulunan manalara ulasmak iin, onlarin etrafinda dolasan kimse! Simdi artik tam arzularinizin birbirine denk

dstg kimseye kulak vermen, onunla karsilikli mbhase etmen zamani gelmistir. nk onun vecdine sen de ortak oldun. Artik onun sir mahalline dnmelisin. Bylece onun sikyetleri seni harekete geirsin de bunun neticesinde onun kostugu yolda sen de kosasin, onun alaca karanlikta yaptigi yolculugu sen de yapasm. Elbette ki bu yolculukta yorulacaksin. Fakat sabah olunca bu gece yolculugunun yorgunlugunu memnuniyetle karsilayacaksin. Mellif maksadina ulasmak ugrunda genis ller katetmis, bu yolda iyi ve kt seylerle karsilasmis, sikintilara ggs germis; karsisina ikan engeller meyanmda aci tatli olaylarla yz yze gelmistir; onun yoluna ikan engellerden kimi yol vermis kimi ise geit vermemistir. Eger dilersen yolculuk sirasinda karsina ikacak yorgunluklarin stesinden gelecek, maruz kalinacak sikintilari kovacak, yol vermeyen engelleri paralayacak bir seyler bulabilirsin. Unutma ki, ne kedersiz ve sikintisiz bir hayat; ne de rahat iinde bir lm vardir. S-zn kisasi yolcunun yola girmesi sirasinda basina gelebilecek en korkun durum furkn nurundan mahrum gece gibi karanlik bir zihinle, sama sapan dslerin sadmeleriyle hasta dsen bir kalple yolculuk boyunca rehberden mahrum olmasidir. Tabi bu durumda yolcu yoldan ikacak ve kendi hedefine gitmeyen baska bir kervana intisap edecektir. Sonunda kerm olan iyilik ve rahmet sahibi, diledigini dos dogru yola hidyet eden yce Allah ltuf ve ihsanda bulundu. Cisimlere ruh gnderildi, resimlerin hakikatleri zahir oldu, isimlerin sahipleri (m-semmlar) ortaya ikti; bylece hak gzkt ve apaik belirdi, bulutlar altindan furkn gnesi dogdu ve parladi; zayif nefis g buldu, korkak kalp cesaret kazandi. Hak geldi ve btil zail oldu. Aklin bazi sirlarmi tafsilden ciz kaldigi, dilin onda birini bile yaymaya takat yetiremedigi sahih ve gzel szler, ndir fideler, gz kamastirici gzellikler serdeyledi. Bunu yaparken bilineni bilinmeyenden ayirdi; avam, havas, toplum ve fertlerin mertebelerini ortaya koydu; mukallid, mc-tehid, slik, mrebb, grenci ve staddan herbirinin anlayis derecelerine, aliskanlik ve gevsekliklerine, kusur ve icrtlarina gre haklarini tam olarak verdi, onlardan herbirisini kendi bulundugu mertebeye koydu, kendilerine has olan makamda bulunan byk kkherse-yi onlara gsterdi, onlari adalet ve itidalin sahasi olan orta yol zere olmaya sevketti; ifrat (teseddd) ve tefrit gibi iki asiri u ve sapmadan; eliski ve akla aykiriliktan kurtulmalari iin, zorlastirma ile ihml ve umursamazlik arasinda tark-i mstakim zere orta bir yol vazetti. Snina lyik her trl hamd sena o'na mahsstur; zerimize olan noksansiz nimetleri, sonsuz lutuflari dolayisiyla skr sadece o'na hastir. Gizli sirlardan bir kismi zaman zaman aiga ikmakta ve yce Allah

diledigine bildirmekte ve hidyet etmektedir. Ben de teden beri kitb ve snnet'ten gzetilen maksatlari beyn amaciyla iime dogan bu sirlardan ndir ve degerli olanlari bazan tafsilatiyla bazan da zet olarak kaydediyor, kaynaklarda bulunan shidlerini aik ve net bir sekilde topluyordum. Bunlari yaparken cz' delillerle yetinmiyor, klli istikralara dayaniyordum; onlarin nakle dayali esaslarini g ve kabiliyetim nisbetinde bir takim akl nerme ve izahlarla beyan ediyordum. Sonra yce Allah'a istiharede bulunarak, bu ndir ve degerli sirlari telf etmek, sonulan esaslarina baglayacak basliklar altinda bir araya toplamak istedim . Bylece zerinde dsnlmesi ve elde edilmesi kolaylasmis olacakti. Usl-i fikhin basliklari altina onlari yerlestirdim ve bu ilmin sistematigini kullandim. Neticede kitap bes kisimdan meydana gelmis oldu: I. Maksada ulasabilmek iin gerekli olan ilm mukaddimeler. II. Hkmler ve ilgili bahisler: mahkmun bih, mahkmun aleyh; vaz' hkmler (dzenleyici, bagintili hkmler), tek-lf hkmler (ykmllk getiren hkmler) gibi. III. Ser' maksatlar ve bunlarla ilgili hkmler. IV. Ser' deliller ve bunlara nisbet edilen konularin genel olarak ve tafsilatli bir sekilde aiklanmasi; alindiklari yerleri ve bunlarla mkelleflerin fiilleri zerine hangi sekilde hkmde bulunulacagi. V. Ictihd ve takldle, bunlardan her birisiyle muttasif olanlarla ilgili hkmler, keza tearuz (eliski grnm), tercih, sul, cevap... Gibi konular. Bu kisimlardan her birisinde hedeflenen amaca ulastiracak, elde edilmelerini kolaylastiracak meseleler, girisler, 'taraflar ve fasillar bulunmaktadir. Hosgr ve kolaylik esasi zerine kurulu bulunan seratle ilgili ykmllklerde gzetilen hikmet ve sirlardan bahsedildigi iin bu eserime 'et-ta'rfbi esrn't-teklf adini vermistim. Sonra bu isimden garib bir sebepten dolayi vazgetim. Syle ki: bir gn kendilerinden istifde edebilecegim iin sirtimi ilm toplantilarina dayadigim stad-lardan birisi ile karsilastim. Kitabimin tertip ve tasnifine baslamis, onun olgunlastinlmasi ve telifi iin nme geecek her trl mesgale-den kendimi uzaklastirmistim. Bana: "-gece seni ryamda grdm. Elinde te'lif etmis oldugun bir kitap vardi. Ben sana, 'o nedir?' diye sordum. Bana, onun kitbu'1-mu-vfakt oldugunu syledin. Ben sana bu zarf isimlendirmenin nereden geldigini sordum. Sen de, ibnu'l-ksim'la eb hanfe'nin mezhepleri arasini bu kitapla telif etmeye muvaffak oldugunu syledin." dedi. Ben kendisine:

"-hedefe, sdik r'ydan ikip gelen bir okla isbetettiniz ve nbvvet nurunun mjdelerinden olan r'ydan yararli bir hisse ve nasip aldiniz. nk ben meksid binasini kurmak amaciyla bahsettiginiz bu mnlarin telifine baslamistim. nk bunlar ulemnin itibar ettigi esaslardir. Eski fakihler hkmlerini bu kaideler zerine bina etmistir." diye cevap verdim. Bunu duyunca o zt, bu garb tevfuktan dolayi hayrete dst. Nitekim ben de, bu tehlikeli yolculuga ailisimdan ve bu stdlara arkadaslik edisimden dolayi hayret iindeydim. Demek bunda da bir hayir varmis. Ey temiz dost, vefali arkadas! Ben bu kitabimi yolculugun sirasinda sana yardimci olsun diye yazdim; birbirine uygun dsen anlamlari ve ittifak noktalarini aiklamak istedim; ben bunu, her seyin anlasilmasi ve arastirilmasi konusunda dayanagin, karsina ikan ve seni yoran her trl tasdik ve tasavvurda basvuracagin bir kaynagin olsun diye telf etmedim. Zira benim bu ortaya koydugum da nihayet ilimler ierisinden bir nebzeyi, bir kaynagi teskil eder; nk akillar farklidir, anlayislar birbirlerine ters dsebilir. Hi sphe yoktur ki, bu kitap ilim yolculugun sirasinda sana meseleleri yaklastiracak, ser' ilimlerde yukariya dogru nasil ykselecegini ve nereye gidecegini sana bildirecek, slk ettigin yolda seni zirveye ulastiracak, senin adina hikmet incilerine talip olacak ve sonra mehrini de sana hibe edecektir. Azim ve sebat ayaklarini ne at, bir de bakacaksin ki, Allah'in izniyle vsil olmussun; ondan nne ailan yoldan ilerle, insAllah benim ulastiklarimi sen de elde edeceksin. Korkaklar gibi yol almaktan, gzelim yollarda durmaktan, aiklamada bulunmaksizin dsnceni gereklestirme yoluna gitmeden sakin; takld ukurundan ikarak basiret zirvesine yksel, zayif sorular ve hakli spheler karsisinda hak bildigin dsncelerini mdfaa edebilecegin, stn gelebilecegin bir gayretle ve azimle saril; takva elbisesini kendine bir siar kil; insafi elden birakma, hakki aramak mezhebin; hakki ehline teslim etmek prensibin olsun. Geici hevesler kalbini elde etmesin; nne ikacak engeller seni amacindan evirmesin. Meseleler karsisinda degerlendiren ve tercihte bulunanlar gibi dur; ne yapacagini bilmez, saskin bir vaziyette durma. Ancak, istenenler muglak kalir ve net olarak kendisini arastiriciya gstermezse bu durumda, karsi taraftakiler o meseleye girse de, senin girmemen, konudan el ekmen yerinde bir hareket olur. Sunu bil ki, yenik dsen kimse, spheli konular koruluguna dsen kimsedir; o sallaya girmeyip nnde duran kimse ise korunmus ve ilimde derinlige ulasmis kimsedir. Sphesiz ki, her trl r, ayiplama ve kinama, dsncesizce kendisini yasaklar ierisine atip da cehennemi boylayan kimse iindir. Taassub pinarindan sakin ime, konunun hakikati anlasildiginda, onukabul edip, boyun egmekten ekinme, s nefislerin baskaldirisi gibi kibirlilik gsterme; bu tutum, nefsin otla-yan

hayvanlari iin tehlikeli ve korkun bir otlaktir; dosdogru yoldan sapmaktir. Eger bu kitaptan kabul etmeyecegin yerler olursa, sezgi ve anlama kapilari kapali kalirsa ve "bu duyulmadik bir sey, mhiyet ve islenis bakimindan ne ser' temel ilimlerde ne de fer' ilimlerde byle bir eser telf edilmemistir. Onun ortaya konulmasi ve yayilmasi ktlk ve bidat olarak yeterlidir." seklinde bir zan belirirse, sakin denemeden, tecrbe etmeden mesele ikarip da dikkate alip faydalanma imkanini ortadan kaldirip atma. nk bu kitap Allah'a hamdederek belirteyim ki, yet ve hadislerin ortaya koydugu seylerdir, onun temellerini selef-i slih atmis, isaretlerini derin limler belirlemis, rknlerini dsnrler saglamlastirmislardir. Eger yol belirli ise, inkar edilmemeli; muhtevasinin kabul, ortaya konulan seylerin sihhatinin gz nnde bulundurulmasi ve ikrarda bulunulmasi cb eder. Tabi bir insan olma hasebiyle ortaya ikan hata ve srmeler, dsnceye ariz olan illetler bundan istisnadir. Mutlu insan aksakliklari sayili olan, lim de yanilma ve hatalari az olan insandir. [26] Bu durumda kitap zerinde dsnen ve grs gelistiren kimsenin grevi, bir noksanlik grdg zaman onu ikml etmesi ve mellif hakkinda hsn zan beslemesidir unutmamasi gerekir ki mellif bu kitaba gecesini gndzn vermis, rahat yerine yorgunlugu, uyku yerine uykusuzlugu tercih etmis ve sonunda da kendisine bu mrnn meyvesini, zamaninin essiz incisini ithaf etmistir. Mellif kendisine, yaninda bulunan hikmet ve sirlarin anahtarlarini vermis, kendi elindeki emnet gerdanligini boynuna takmistir. Bylece mellif, beyanda bulunma sorumlulugunun geregini yerine getirmistir. zerine vcib olan beyn sorumlulugundan ikmistir. "sphesiz ki, ameller niyetlere gredir. Herkese niyet ettiginin karsiligi vardir. Kimin hicreti (hicret niyeti) Allah'a ve raslne ise; onun hicreti Allah ve raslnedir; kimin de hicreti elde edecegi bir dnyaliga ya da nikahlayacagi bir kadina ise, onun hicreti de hicret ettigi seyedir."'[17] Allah hepimizi bildiklerimizle amel eden kullarindan eylesin, anladiklarimizi anlatma konusunda bize yardim eylesin. Bize rizsina ulastiracak faydali ilim nasb etsin, kendisiyle karsilasacagimiz gnde bizim iin hazirlik olacak slih amellere muvaffak kilsin. Sphesiz ki, o her seye kadirdir; dualara icabet eder. Iste ben amalanan gayeyi aiklamaya ve vadedilen seyin gereklestirilmesine basliyorum. Kendisinden yardim talep edilecek, kendisine siginilacak olan yalnizca Allah'tir. Yce ve ulu olan Allah'in ltuf ve yardimi olmasa, ne dnyamizi ne de hiretimizi mamur edecek g ve kudrete sahip degiliz. [18]

[1] Szkonusu metin elinizdeki cildin xvii-xxiu. sayfalari arasinda takdim edilmektedir. [Yayincinin notu]

[2] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/X-XIII [3] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/XV-XVI [4] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/XVIII-XXIV [5] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/1-4 [6] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/5-8. [7] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/8-9 [8] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/10-11 [9] Dogrusu tercmemizde esas aldigimiz baskida yapilan ve burada vg ile bahsedilen tahrce tahrc demk ok zor. Zira sadece "Falan rivayet etmistir." seklinde belirtilmis, hangi kitapta ve nerede oldugu belirtilmemistir. Dolayisiyla tercme yaparken biz tahrc isini tekrar yapmak zorunda kaldik. Ancak imkanlarimiz mnsebetiyle hepsine ulasamadik ve bulabildiklerimizin kaynaklarini Concordance'daki usle gre gsterdik. Cilt ve sayfa numarasiyla gsteremedigimiz hadislerin tahrcini ise eski halleri zere birakmak zorunda kaldik. Sunu da belirtmekte fayda vardir: Bizim gsterdigimiz kaynaklar her zaman iin o hadisin ayni lafizla rivayet edilen kaynagi olmayabilir. Bazan yaklasik lafizlarla rivayet edilebilecegi gibi kismen rivayet de sz konusu olabilir. Bu itibarla veriien kaynaklar tahkik edilmeden dogrudan baska yerlerde kaynak olarak gsteriImemeli-dir. ( [10] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/11-12 [11] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/12 [12] Isr, 17/15. [13] Anadolumuzdabu mnyi ifde eden Tasta kk, yolda byk" seklinde bir tabir bulunmaktadir. () [14] Zriyt, 51/56-58 . [15] Th, 20/132. [16] Ahzb, 33/72. [17] Buhari, Iman 41; Mslim, Imare 155. [18] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik.1/13-20

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Mukaddimeler

Mukaddimeler. 1 Birinci Mukaddime. 1 Ikinci Mukaddime. 4 nc Mukaddime. 4 Drdnc Mukaddime: 9 Besinci Mukaddime: 10 Altinci Mukaddime: 17 Yedinci Mukaddime. 19 Sekizinci Mukaddime. 25 Dokuzuncu Mukaddime. 30 Onuncu Mukaddime. 38 On Birinci Mukaddime. 40 On Ikinci Mukaddime. 40 On nc Mukaddime. 46

Mukaddimeler Kitapla ilgili meseleleri ele aimadan nce bilinmesi gereken mukaddimeler: bunlar on mukaddimeden ibarettir. Birinci Mukaddime "fikih usl"[1] kat'dir, zann degildir: bunun delili fikih slnn seriatin kl esaslarina dayali olmasidir. Seriatin kll esaslarina dayanan seyler ise kat'dir. Birinci nermenin beyani, kesinlik ifade eden istikra (tme varim)[2] yntemi ile aiktir. Ikinci nermenin beyani ise birka aidan yapilacaktir: Birincisi:[3] fikih usl: [30] A) Ya akl prensiplere;[4] bunlar ise kafidirler. B) Ya da ser' delillerden elde edilen genel istikraya[5] baglidir; bu da ayni sekilde kat'dir. Bu ikisine ilave edebilecegimiz bir ncs[6] de bu ikisinden mrekkep olandir. Iki kat'den mrekkep olan da ayni sekilde kat'dir. Iste bu da 'fikih usl'dr. Ikincisi:[7] eger bunlar zann olsalardi, o takdirde akl olan bir hususa bagli olmazlardi. nk akl olan hususlarda 'zan' kabul edilmez. Ayni sekilde 'ser' klli esaslar'a da bagli olmazlardi. nk zan ancak cz' meselelerle ilgilidir.[8] zira eger zannin, ser' kll esaslara baglanmasi (taalluku) caiz

olsaydi, o zaman seriatin esasiyla ilgisi de sz konusu olabilirdi; nk o ilk kll esas[9] olmaktadir. Bu ise deten caiz degildir[10] -burada 'klli esaslar' (klliyyt)dan[11] 'zarriyyt' 'hciyyt' ve 'tahsniyyt'i kasdediyorum. Yine, eger zannin seriatin esasina taalluku (baglanmasi) caiz olsaydi, o zaman 'sek' kin (sphe) de devreye girmesi sz konusu olurdu. Bunun olmayacaginda ise sphe yoktur. Keza o takdirde degistirilmesi, tebdil edilmesi caiz olurdu. Bu ise yce Allah'in korunmasina dair verdigi teminata ters bir neticedir. [31] ncs: eger zann olanin, fikhin esaslarindan biri sayilmasi caiz olsaydi, ayni sekilde inanlar (akid, uslu'd-dn) konusunda da esas olmasikabuledilirdi.buise ittifakla caiz degildir. Dolayisiyla burada da durum aynidir. nk fikhin esaslarinin, seriatin aslina olan nisbeti, akid esaslarinin nisbeti gibidir. Her ne kadar mertebe bakimindan farkli iseler de, her millette (seriatta)[12] dikkate alinmis olan kll esaslar olmalari bakimindan birbirlerine msavidirler. Akaidin esaslari, zarriyyttan olan "dnin korunmasi" blmne dhil bulunmaktadir. Bazilari syle demislerdir: seriatin esaslarinin zan ile isbatina imkan yoktur; nk o bir tesrdir. Biz sadece furda (esaslardan dogan ve ikinci derecede nem arzeden konularda) zan ile kullukta bulunmakla emrolunduk. Bu yzdendir ki, el-kd (abdullah) b. Et-tay-yib, ilel (illetler) bahsinin 'aks'1ille'[13] tearuz halleri, illetle digerleri arasinda tercih gibi tafsiltini; rvilerin adedleri, mrsellik (irsal) gibi haberlerle ilgili hkmlerin detaylarini uslden saymamistir. nk bunlar kat' degillerdir. Ibnu'l-cveyn, bu gibi konulara uslde yer vermesine: "kesin esaslara dayali aiklama, mn bakimindan[14] o kat' delilin delalet ettigi seye dhildirler." diye mazeret gstermistir. El-mzir muhammedb. AliSyle der: "bence, el-kd'-nin "uslden maksat, ilmin esaslaridir." seklindeki anlayisina uygun olarak bu fennin (ilmin) zann de olsa uslden (esaslardan) sayilmasinda bir sakinca yoktur. nk bu zann olan hususlar, kendileri iin degil[15] bilakis belli bir sayida olmayan gayri muayyen seylerin, kendilerine vurulmalari iin konulmustur. Bu durumda onlar, 'umm' ve tiuss' gibidirler."[16] syle devam eder: "eb'lmel'nin, onlari uslden saymamasi uygun olurdu. nk ona gre 'usl', 'deliller edillejden; 'deliller' de, kat' neticeye ulastiran seylerden ibarettir. El-k-di'ya gelince, onun da daha nce naklettigimiz asil prensibine gre, bunlari 'usl'den ikarmamasi gerekirdi." el-mzir'nin sz burada bitti. Cevap:[17] hangi aidan bakilirsa bakilsin, esasin kat' olmasi gerekmektedir; nk, eger zann olursa onun fsid olmasi ihtimli ortaya ikabilecektir. Istikra ile bilinir ki, byle birseyin dinde esas sayilmasi mmkn degildir. (temint altina alinmis olmalari bakimindan) genel

kistaslarla (kavnn), bizzat (sri'ce) ortaya konulan (manss) kll esaslar arasinda bir fark yoktur. ''Dogrusu 'zikri' (ki-tab'i) biz indirdik, onun koruyucusu da elbette biziz."[18] yetinde teminat altina alman "koruma" dan maksat, bizzat seriat tarafindan ortaya konulan (manss) kll esaslardir. "bugn size dninizi tamamladim ..."[19]yetinde kasdedilen de iste bunlardir;cz' meseleler degildir.[20] eger yle olsaydi, o takdirde seriatin cz' meselelerinden hibirinin bu koruma kapsaminin haricinde kalmamasi gerekirdi. Oysa ki, durum byle degildir; nk biz bu konunun caiz olduguna hkmediyoruz; vakia da bunun byle oldugunu teyid etmektedir. Zira zanlar (anlayislar) farklidir ve cz' nasslarda ihtimaller sz konusu olabilir; bu gibi hususlarda hatalarin bulundugu kat'iyetle bilinmektedir: rnegin hd haberlerde, yetlerin mnlarinda hatalar yapilmistir.Bunlar da gsterir ki, "korunmasi teminat altina alinan 'zikir' (kitb)"den maksat, onun 'kll' olan[21] esaslaridir. Bu duruma gre de, Her esasin kll olmasi gerekir. Bu eb mel'ye gre byledir, el-kd'nin grsne gre ise, kat' ya da zann delillerin ortaya konulmasi, usul-i fikih demek olan bu kistaslara (kanunlara) bagli ise ve onlara vurulmadan, onlarla denenmeden o delillerle istidlalde bulunma imkani yoksa, bu takdirde bu esaslarin, sz konusu deliller ayarinda, hatta onlardan daha gl olmalari gerekir. nk istidlal sirasinda, delilleri ona vurmak, uygun dsmeyenleri atmak suretiyle sen, usl deliller zerine hkim kilmaktasin. Eger bunlar kat' olmasalardi, baskalarinin sihhatini lmek iin nasil kistas olarak kullanilabilirdi?[22] Bunlarin bizatihi kendileri iin istenmediklerine dair bir delil de yoktur. Bu itibarla, bunlarda kat'lik arandigi hususu gz ardi edilemez. nk bunlar, digerleri zerine hkim durumundadirlar; dolayisiyla, mutlaka bunlarin derecelerine gvenilmesi gerekir ve iste o takdirde 'kistas' olarak kabulleri uygun olur. Yine, eger bunlarin zann olmalari caiz olsaydi, o takdirde konunun basinda sz konusu edilen sakincalarin tamami kendisini gsterirdi. Bu ise dogru degildir. Btn bunlar teslim edilince, zann olan seylerin 'usl'den sayilamayacagi bir istilah olarak yerlesecektir ve bu zann olan hususlarin mutlak olarak 'usl' kapsamindan ikarilmasi iin yeterli olacaktir. Buna ragmen, uslde zikri geen ve kat' olmayan[23] hususlar ise, kat' zerine bina edilen, ondan asl kasitla degil tbilik yolu ile ayrinti olarak ortaya ikan meselelerdir. [24] Ikinci Mukaddime Bu ilimde kullanilan mukaddimeler ve kendisine dayanilan deliller mutlaka kesin olmak durumundadir. nk, eger bunlar zann olurlarsa, o takdirde istenilen neticeler de kesinlik ifade etmezler. Bu son derece aiktir. Bunlar

ya; vcib, caiz ve muhal gibi hkmde ifdesini bulan akl mukaddimelerdir; ya da yine ayni sekilde bu hkme dnk bulunan rf (dete dayali) mukaddimelerdir. Zira dete dayali olan delil ve mukaddimelerin de vcib, caiz ve muhal olanlari vardir. Veyahut da nakl olan mukaddime ve delillerdir. Bunlarin en st dzeyde olanlari, delleti kati olmak sarti ile, lafzi mtevtir olan haberlerle manev mtevtir olan haberlerden elde edilenlerdir; yahut da seriatin kaynaklarinin istikrasi (taranmasi) neticesinde elde edilen neticelerdir. Su halde bu ilimde sz konusu olan hkmler[25] asmayacaktir: vcib, caiz ve muhal. Bunlara vuku ve adem-i vuku da ilve edilebilir. Bir seyin hccet olup olmamasi konusu ise, onun o sekilde (yani hccet seklinde) vuku bulup bulmamasina baglidir. Bir seyin sahih ya da gayr-i sahih olmasi ise ilk hkme yneliktir. Bir seyin 35 farz, vcib, mendb, mbh, mekruh ya da haram olmasi ise usl meseleleri ierisinde yer almaz. Bunlari da usl meseleleri ierisinde zikredenler, ilimleri birbirlerine karistirmalari sonucunda bu hatayi yapmaktadirlar.[26] [27] nc Mukaddime Bu ilimde akl deliller kullanildigi zaman mutlaka, nakl deliller zerine terkip edilmis olarak, yahut onun tarkini belirlemede veya mentini (dayanagini, illetini) ortaya koymada ve buna benzer du-rumlarda kullanilir.[28]bagimsiz dell olarak kullanilmaz. nk yapilan is, ser' bir konuda dsnmek ve bir neticeye varmak iin alismaktir; akil ise sri' (hkm vaz'ma salahiyetli) degildir. Bu husus kelam ilmi (akid) bahislerinde aiklanmis ve ortaya konulmustur. Durum byle olunca, asl kasitla dayanilan sey ser' deliller (edille-i ser'iyye) olacaktir. Bu delillerde kat'ligin bulunusu ise -yaygin kullanilisa gre- yoktur veya son derece azdir. Buradaki deliller ifadesinden teker teker ele alman delilleri kasdediyorum. Zira eger bunlar haber-i vhid trnden iseler, bunlarin kat'lik ifade etmedikleri aiktir. Eger mtevtir haberler iseler, bunlarin kat'lik ifade etmeleri de, tamami ya da byk ogunlugu zann olan mukaddimelere baglidir. Zann olan bir seye bagli olan seyin de zann olmasi gerekir. nk mtevtir haberlerin kat'lik ifade etmesi, kullanilan kelimelerin mnlari ve nahv grslerin nakline, mstereklik ve mecaz, ser' ve rf nakil, izmr, ummun tahssi, mutlalan takyidi, neshedici delil, [36] takdim ve tehr, akla aykirilik gibi hususlarin bulunmadigina dair kesin bilginin bulunmasina baglidir. Btn bu ihtimallerle birlikte, onun kat'lik ifade etmesi imkansizdir. Kat'lik bulundugu grsnde olanlar da: "aslinda bizatihi kendisi zanndir; ancak kendisine hiss ya da nakl bir karinenin bitismesi durumunda 'yakn' ifade eder." demek zorunda kalmislardir. Bu

durumda ser' delillerin kat'lik ifade etmesi ndir ya da tamamen imkansizdir. Burada muteber olan deliller, bir konunun kat'ligine delalet etmek zere ilgili bulunan pek ok zann delillerin tmnden istikra yolu ile ikarilan neticelerdir. nk beraberlikte, daginik ve farklilikta bulunmayan bir g vardir. Bu yzdendir ki, tevatr (nakledilen haberin sihhatinde) kesinlik ifade etmektedir ve bu onun (tevatrn) bir nevidir. Konu ile ilgili delillerin istikrasi neticesinde kesin bilgi ifade eden bir hsila ortaya ikmissa, iste bu hsila aranilan delil olmaktadir. Bu bir nevi manev mtevtire benzemektedir[29] hatta bizzat onun kendisidir. Hz. Ali'nin secaatinin, htim'in cmertliginin kendilerinden nakledilen pek ok sayidaki olaylardan ikarilan sonu neticesinde bilinmesi gibi. Iste bu yolladir ki, namaz, zekat vb. Gibi islmin bes esasinin far-ziyeti (vcbu) sabit olmustur. Eger byle degil de, mesela bir kimse, namazin vcbunu "namazi kiliniz." yeti ya da bir baska delille ortaya koymaya kalkissaydi, mcerred bu yetle yaptigi istidlali bir ok aidan su gtrebilirdi.[30] ancak, konu etrafinda bulunan diger haric delillerin ve bunlarin zerine terettp edilen hkmlerin oklugundan ortaya ikan ve namazin gerekliligi hususunda birlesen netice, namazin farziyetinin dinden oldugunu zorunlu olarak ortaya koymaktadir ve artik bunda bizzat dinin esasindan sphe eden kimseler-[37] den baska hibir kimsenin sphe etmesi mmkn degildir. Iste bu yzdendir ki, bu tr seylerin gerekliligini gstermek zere ulem icmm delletine istinad etmislerdir. nk icmkat'dir ve her trl ihtimal ve itirazlari keser atar. Eger icmm, haber-i vahidin veya kiyasin hccetligi gibi hususlarla ilgili deliller zerinde dsnecek olursaniz, bu bizim bahsettigimiz manev tevatre benzerlik noktasi etrafinda dnp dolastiklarini grrsnz. nk bunlarin delilleri nerdeyse sayilamayacak kadar ok esitli yerlerden alinmistir. Bununla birlikte bunlarin ailari farklidir[31] tek bir konuya da dnk degillerdir. Su kadar var ki, bunlar istidlalden amalanan ayni mn zerinde birlesirler. Arastirmacinin nnde birbirlerini destekleyen ok sayida delil bulundugu zaman, bunlarin tmnden o konu ile ilgili kesin bir dellet ikar. Delillere yaklasim konusunda bu kitapta da durum aynidir. Bu yaklasim 'usl'n yaklasimidir. Su kadar var ki, bazi eski uslcler (mtekaddimn) muhtemelen[32] bu mnyi es gemis ve bu hususta herhangi bir uyarida bulunmamislardir. Bu durumun farkina varamayan bazi son devre ait (mteahhir) uslcler, mstakil olarak yet ve hadislerle istidlalde bulunulmus oldugu zan-m ile bunu bir problem olarak grmslerdir. nk yapilan istidllleri bunlarin tmnden ikarilmis bir netice olarak ele almamis ve bunun neticesinde de,

nasslari teker teker ele alarak itirazda bulunmak zere hcuma gemis ve kat' olmalari gereken usl kaideleri zerine bunlarla istidlalde bulunmanin zayif olacagini sylemislerdir. Halbuki, yle degil de arzettigimiz sekilde bunlarin tm birden gz nne almarakyapilmis bir istidlal oldugu dsnlseydi, herhangi bir problem sz konusu olmayacakti. Eger genel esaslar ve cz' konular hakkinda getirilen ser' deliller bu itirazcinin yaklasimi seklin-de ele alinsaydi, o takdirde elimizde ser' hkmn kat'ligi diye hibir sey kalmazdi, ya da akli devreye sokmamiz[33] gerekirdi. Halbuki, akil ancak seriatin arkasindan bakar. Dolayisiyla uslle ilgili delillerin incelenmesi sirasinda bu noktanin akildan ikarilmamasi gerekir. mmet, hatta sir milletler, seriatin su zarur bes esasin korunmasi iin konulmus oldugunda ittifak etmislerdir.[34]bunlar: din, nefis (can gvenligi), nesil, mal ve akildir. Btn mmete gre bunlar, dinden oldugu zorunlu olarak bilinen seylerdendir. Halbuki, bunlar ne belli bir delil ile sabit olmuslardir; ne de sadece ona dnk olacaklari bir esasa dayanmaktadirlar. Aksine, bunlarin serate olan uygunlugu, belli bir konuya aitomayan ve sayisiz denilecek kadar okluktaki delillerin istikrasindan elde edilmistir. Eger bunlar belli bir seye istinad edecek olsalardi, deten onun belirtilmesi gerekecekti ve tabi olarak icm ehli ona bakacaklardi. Halbuki, durum yle degildir. nk bunlardan herbiri kendi basma ele alindiginda zann olmaktadirlar. Manev mtevtirde, ilim ifade eden haberin muayyen bir sekilde belirlenmesi mmkn olmadigi gibi, burada da durum aynidir. nk delillerin teker teker ele alinmasi durumunda, hepsi de zan ifade etmekte msavidirler. Her ne kadar rvlerin halleri, nakledilen haberlerin dellet sekilleri, delil olarak kullanmak durumunda olan limlerin anlama ve degerlendirme gc, arastirmalarinin azligi ve oklugu... Gibi konularda ifade ettikleri 'zan' derecesi farkli ise de, esasta hepsi de aynidirlar; hepsi de zan ifade ederler. Mesela namazi ele alalim: bu konuda esitli sekilleriyle "namazi kiliniz!" emri gelmis, namaz kilanlar vlms, terkedenler yerilmis,mkellefler kilmakla ilzam ve icbar edilmis, ayakta, oturarak, yan st... Her halkrda kilinmasi emredilmis, terkedip terkinde de israr edenlerle savasilmasi istenilmis vb.; bu mnda pek ok delil gelmistir. Nefsin korunmasi konusu da ayni sekildedir: insanin ldrlmesi yasaklanmis, haksiz ldrme fiili kisasi gerektirecek bir cinayet telakki edilmis, cn cehennemle korkutulmus, sirke mudil byk gnahlardan biri olarak kabul edilmis -nitekim namaz da imn ile yan yana tutulan amellerden sayilmistir-, muztar (naar) halde kalan kimselerin alik ve susuzluk hallerini giderebilmeleri iin haram olan seyler mubah kilinmis, kendisine bakmaktan ciz olan ya da ciz dsen kimseler iin, zekt, yardimlasma, (nafaka vb. Gibi yollarla) onlarin bakimlarim stlenme gibi ykmllkler

getirilmis; bunlarin tahakkuku ve dzenli sekilde yrmesi iin hkimler, kadilar ve devlet erkni devreye sokulmus; iten ve distan gelen ve can gvenligim tehdit eden durumlar iin asker g ve teskilatlanmanin bulundurulmasi istenmis; aliktan lmekten korkan kimse zerine, helal ya da lse (meyte), kan, domuz eti gibi haram her ne bulursa onunla aligini izale etmesi ve kendisini telef olmaktan kurtarmasi vcib kilinmis ... Ve buna benzer daha nice hkmler ve bunlarin delilleri neticesinde namazin vacibligini ve ldrmenin haramligini 'yakin' derecesinde grenmis oluyoruz. Diger ser' kaidelerle ilgili durum da aynidir. Iste 'usl'n, 'fur'dan ayrildigi husus da burasi olmaktadir. nk fur, teker teker delillere istind eder; muayyen kaynaklara dayanir. Bu yzden de dayanagi zann oldugu iin, kendisi de zann olarak kalir. Usl ise byle degildir; nk usl mutlak olarak delillerin ortaya koydugu neticelerin istikrasi neticesinde elde edilir; zel olarak teker teker ele alman delillerden alinmaz. Fasil: Bu mukaddime zerine bir baska mn daha bina edilir: syle ki, belli bir nassla belirlenmemis, seriatin genel tasarruflarina uygun ve mnsi delillerden ikarilmis her ser' esas sahihtir; zerine ahkm bina edilebilir, kendisine mracaatta bulunulabilir. Tabi bu esasin delillerin istikrasi neticesinde ortaya ikmis ve kat'ligi sabit olmus olmasi gerekmektedir. nk, daha nce de getigi gibi, deliller birbirlerine eklenmedike tek baslarina bir hkmn kat'ligini isbat etmezler; bu hemen hemen imkansiz gibi bir seydir. Imam mlik'le imam safi'nin istinad ettikleri mrsel maslahatlar[35] ile istidlal de bu kismagirer nk, her ne kadar bu konu ile ilgili feri bir mesele hakkinda belli bir esasin delleti sz konusu degilse de; kll bir esasin delleti bulunmaktadir. Kll esas, kat' olmasi durumunda, belli bir esasa [40] esit olur; hatt bazen belli esasin gllk ve zayiflik derecesine gre ondan stn de olur. Bazen da belirli esaslar karsisinda ikinci derecede (merch) kalir. Tercih bahsinde sz konusu olan birbirleri ile tearuz (atisma) halindeki sir belirli esaslarin hkm burada da geerlidir. Imam mlik'in grsne gre 'istihsn' konusu da bu esas zerine bina edilir. nk istihsnm mnsi'[36]'mrsel maslahatlar' gz nnde bulundurularak yapilan istidlal seklinin, kiyas zerine takdim edilmesi[37] demektir. Nitekim yeri geldiginde zikredilecektir. Burada syle bir itiraz serdedilebilir:[38] daha genel olan bir esas ile, daha huss olan bir feri zerine istidlalde bulunmak sahih degildir. nk daha genel olan esas kllidir. Kll esasin altina sokulmak istenen mesele ise huss-cz'dir. Daha umm olan bir seyin (eamm) dahahuss olani (ehass j bildirmesi szkonusu degildir. Seriat, her ne kadar kll

maslahatlari dikkate almissa da, bu zerinde tartisilan cz' maslahata da itibar etmis oldugu nereden bellidir?[41] Cevap: kll esas istikra neticesinde ortaya ikmissa, 'nim' lafizlarin btn birimlerine delaletleri gibi, kapsamlarina giren btn paralara (cz'lere) delalet ederler. Bunlarin 'kll' oluslari, insAllah, ileride yerinde ele alinacaktir.[39]delletinin "nim" lafzin btn birimlerine delleti gibi olduguna gelince, bu, btn birimlerinde vuk-unun gerektirdigi oranda bulunmasindandir. Zaten o noktadan istin-bt edilmistir. Zira o, btn mkellefler zerine gelen emredici ve nehyedici delillerden ikarilmistir. O genele taalluk eder. Dolayisiyla emir ve nehiy konusunda tamami iin genellesmis (min) olur. Buna gre, her maslahatin gzetilmesi gerekir; ister sri'in maksadina uygun olsun, ister muhalif olsun; seklinde bir mtla ileri srlemez. Byle bir sey btildir; nk biz: "mutlaka sri'in maksadina uygun dsmesi sarti vardir." diyoruz. nk, maslahatlara maslahat olarak itibar edilmesi, sri tel'nin onlari maslahat olmaya uygun sekil zere koymasi dolayi siyi adir. Nitekim bu kitapta yeri geldiginde zikredilecektir.[40] Fasil: Bu ve bundan nceki esasa iltifat edilmemesi, bazi uslcleri icmm kat' degil de zann bir hccet oldugu sonucuna gtrmstr. nk teker teker ele aldiginda deliller ierisinde, kat'lik ifade edecek bir sey bulamamislardir. Bu durum da kendilerini gemis ve gelecek btn alimlere muhalefet gibi bir tutuma itmistir. Yine onlar, baska bir grupla birlikte, icm zerine lafzi delillerle istidlalde bulunma [42] yerine rf durumlarla ve icm ile[41] istidlale temayl etmislerdir. Ayni sekilde icm haricindeki baska meseleler de byledir; ilk etapta onlarin zann olduklari sanilabilir.. Halbuki, bu sekildeki bir istidlale gre aslinda o kafidir. Konu aiktir. [42] Drdnc Mukaddime: Fikih uslnde bulunup da, zerine fur-i fikih ya da ser' db bina edilmeyen, ya da bu konuda yardimci olmayan [43]meseleler vardir. Bunlarin fikih uslne konulmus olmasi igreti olup, fikih uslnden sayilmazlar. Bu ilmin usl-i fikih seklindeki 'fikh'a olan izafeti de bunu ortaya koymaktadir ve bu adi sadece ona yardimci olmasindan, orada yapilacak ictihadlari gereklestirme fonksiyonuna sahip olmasindan dolayi aldigini ifade etmektedir. Dolayisiyla byle bir fonksiyonu ve faydasi olmayan sey, usl-i fikihtan (fikhin esaslarindan) sayilamaz. Bu mukaddimeden, zerine fur-i fikihtan bir meselenin bina edildigi her seyin usl-i fikih cmlesinden olmasi neticesi ikmaz. Eger yle olsaydi nahiv,

lgat, istikak, tasrif, men, beyn, aded, mesaha, hadis... Gibi fikhin tahkiki[44] (uygulanmasi) sirasinda kendi-sine ihtiya duyulan ve meselelerinden bazisinin zerine bina edildigi btn ilimlerin hep usl-i fikihtan sayilmasi gerekirdi. Halbuki, yle degildir; fikhin kendisine ihtiya duydugu her sey, onun uslnden (esaslarindan) degildir. Bu mukaddimeden ikacak olan mn sudur: fikha izafe edilip de, zerine fikih bina edilmeyen her esas, fikhin esaslarindan (uslden) degildir. Bu esasa gre, mteahhir (sonraki) limlerin zerinde sz ettikleri ve fikih usl ierisine soktuklari birok mesele usln kapsami disinda kalacaklardir: vaz'milkbaslangici,[45]ibha meselesi; onun bir teklif olup olmadigi tartismalari[46], ma'dmun emri meselesi, hz. Peygamber bir seratle kullukta bulunmaya memur mu idi? Meselesi, teklif ancak fiille olur meselesi... Gibi konular bunlardandir. Ayni sekilde zerine fikhi meseleler bina edilse bile uslden olmayan, kendi dhil olduklari ilim ierisinde yeterince zerinde durulan konularin yine ondan sayilmasi uygun degildir.[47]nahiv ilmine aitharflerin mnlari; isim, fiil ve harfin esitli taksimleri gibi pek ok konulari; hakikat, mecaz; msterek, mteradif; mstakk ve benzeri konular bunlardandir. Ancak arapa ile ilgili konulardan olup da usl-i fikihla kkl alkasioian bir konu vardir ki, bu "kur'n ve snnetin arapaolmasi" meselesidir. Bu konudan maksat kur'n yabanci mense'li kelimeler ierir veya iermez konusu degildir. nk bu konu nahiv ve lgat ilminin konusudur. Aksine bu konudan maksat sudur: kur'n lafizlari ile, manalari ile, kullandigi slplari ile arapa'dir. Dolayisiyla onu anlamak, ondan hkm ikarmak, istidlalde bulunmak iin, mutlaka o dnemin arap dilinde mevcut bulunan lafizlari, mnlari, slp esitlerini, tasidigi ihtimalleri gerek anlamda bilmek gerekmektedir. Aksi takdirde onu anlamak mmkn olmaz. Pek ok insan, kur'n nasslanni kendi akillan dogrultusunda anlamaktadirlar ve o dnem insanlarinin bundan ne anladiklarina bakmamaktadirlar. Byle bir tutum dni fesada gtrr ve sri'in maksadindan uzaklasilmasina neden olur. Bu konu "meksid" blmnde aiklanacaktir.[48] Fasil: Usl-i fikihtan olup, zerine fikhi meseleler de binedilen bir meseleye bakilir: eger bu mesele zerindeki grs ayriliklarindan fur-i fikihtan herhangi bir ihtilaf dogmuyorsa, deliller sadece grslerin desteklenmesi ya da rtlmesi iin kullanilmissa, o da usl-i fikhin konularindan degildir: 'tercihli vcib[49] ve 'tercihli haram"[50] konusundaki mutezile ile olan ihtilaf gibi. nk her iki grup da amel konu- m6] sunda birbirleri ile ayni grstedirler. Ihtilaflari kelm ilminde mevcut bulunan bir esasdan hareketle sadece itikd konusunda olmaktadir. Bu esas usl-i fikihda da

ortaya konulmaktadir ki o da: "vciblik, haramlikya da benzeri hkmler esyada[51] bulunan sifatlara mi yoksa sri'in hitabina mi baglidir?" konusudur. Yine fahreddin er-rzfye gre kfirlerin fur meseleleri ile ykml olup olmadiklari[52] da bu kabildendir. Aik oldugu zere bu mesele zerine de fiil bir sonu dog-mamaktadir. Bunlarin yani sira ortaya konulan, fakat fur-i fikihta herhangi bir neticesi bulunmayan diger meseleler de byledir. Burada: "itikat konularina dnk ihtilaf konusu bir mesele zerine de, o itikadin vcib ya da haram olusu, yine buna bagli olarak o kisinin kan ve mal dokunulmazligi, adalet sahibi olup olmadigi, kfrn gerektirip gerektirmedigi gibi hkmler serdedilir. Bunlar ise fur-i fikihtandir." seklinde bir mtla ileri srlemez. Zira "sizin bu dediginiz, kelm ilminin btn meselelerinde sz konusudur; yle ise hepsi usl-i fikihtan olsun." gibi bir neticeye gtrr. Halbuki, duram byle degildir. Buradan ne kasdedildigi yukarida gemistir. [53] Besinci Mukaddime: Bir amel neticesi bulunmayan herhangi bir meseleye dalmak, ser'an hsn kabul grmeyen bir konu ile ugrasmak demektir. Buradaki amelden ser'an matlp olan [54]kalb ve fiil amelleri kasdediyoruz. Bu mukaddimenin delili istikradir. Syle ki, biz sri' tel'mn amel bakimindan mkellefe bir faydasi olmayacak hususlara itibar etmedigini grmekteyiz: yce Allah kur'n'da: "ey muhammedi sana hilal halindeki aylari sorarlar. De ki: 'onlar, insanlarin ve hac vakitlerinin lsdr.'" buyurmustur. Burada verilen cevap amele y-nelikhususla ilgilidir. Yce Allah, soruyu soran kimsenin "ay niin incecik iplik gibi basliyor, sonra giderek byyor ve nihayet dolunay oluyor; sonra yine klmeye baslayarak ilk halini aliyor?"[55]seklindeki kasdma iltifat etmemis ve soruyu sorulmasi gereken sekilde ele alarak, o dogrultuda cevap vermistir.[56] sonra ayni yetin devaminda arkalarindan girmeniz iyi degildir; iyi kimse ktlkten saki-kimsedir." buyurmustur. yetin tamamiyla sorulan soruya ce-n olmak zere indigi grsnde olanlara gre, yce Allah bir temsil-a bulunmaktadir ve "bu soru evlere arkalarindan girmek kabilin gerek iyilik bu gibi seylerle ilgili lzumsuz,suanda ve ileride bir fayda vermeyecek olan bilgilere sahip olmak degil, bilakis takva sahibi olmaktir." buyurmaktadir. Yine yce Allah, kiyametin ne zaman oldugunu sormalari akabinde: "ey muhammedi senden kiyametin ne zaman gelip atacagini sorarlar. Nerde senden onu anlatmasi "[57] buyurmaktadir. Yani bunu sormak, faydasiz bir soruda bulunmaktir. nk, soran kimsenin onun mutlaka kopacagini bilmesi yeterlidir. Bu yzdendir ki, hz. Peygamber efendimiz, kendisine

bunu soran kimseye: "(soruyu birak da) onun iin ne hazirladinl (ona bak!)."[58] buyurmuslar, soru aik olmasina ragmen, o dogrultuda cevap verme yerine faydali olacak bir yne ekmislerdir. Yce Allah bir baska yette: "ey iman edenler! Size aiklaninca hosunuza gitmeyecek seyleri sormayin." [59]buyurmustur. Bu yet "babam kimdir?" diye soran bir kimse hakkinda nazil olmustur. Rivayete gre [60]bir gn hz. Peygamber kalkti; yznden fkeli oldugu belli idi. "bana ne sorarsaniz, mutlaka onun cevabini verecegim!" buyurdu. Bunun zerine bir adam kalkti ve: "-babam kim? Y raslallahi" diye sordu. Hz. Peygamber. "-baban huzfe'dir." buyurdu. Bunun zerine yet indi. Her iki konu hakkinda baska rivayetler de bulunmaktadir. Ibn abbs; israil ogullarinin bogazlanacak inegin evsfi ile ilgili sorulari hakkinda: "eger onlar herhangi bir inegi bogazlasalardi, kendilerine kf gelecekti. Fakat onlar (yle yapmadilar) ifrata gittiler, Allah da islerini zorlastirdi." demistir. Bu ifade, onlarin sorularinin lzumsuz oldugunu gstermektedir. Bazilarina gre lzumsuz sorular sormayi yasaklayan yet, "bu haccimiz, sadece bu sene iin midir, yoksa mrmz boyunca yeterli midir?" diye soru soran ve hz. Peygamberden de: "mrmz boyunca yeterlidir; eger 'evet!' deseydim o zaman mutlaka (her sene) vcib olurdu![61] seklinde cevap alan kimse (elakra'b. habis) hakkinda inmistir. Hadisin bazi rivayetlerinde hz. Peygamber "ben sizi terkettike, siz de benim stme gelmeyiniz. Sphesiz ki, sizden nceki kavimler, mutlaka peygamberlerine fazla soru sormalarindan dolayi helak olmuslardir."[62]buyurmuslardir. Buradaki sorulari fazla oluyordu ve pratik bir faydasi bulunmuyordu. nk onlar sayet sussalar da, amelden geri kalmasalardi; ihtiya olmamasi aisindan soru anlamsiz kaliyordu. Iste bu mndan hareketledir ki, hz. Peygamber dedikoduve ok soru sormayi yasaklamisti/[63]nk bu ayni zamanda faydasiz sorular demekti. Cebrail kendisine kiyametin ne zaman kopacagini sormustu da "bu konuda soru sorulan kimse, soru sorandan daha bilgili degildir." buyurmuslar[64] ve bunun hakkinda ilminin bulunmadigini haber vermislerdi. Bu da ortaya koyuyor ki, kiyametle ilgili soruya herhangi bir ykmllk ortaya ikmaktadir.[65] ancak kiyamet almetlerinin ortaya ikmasi zerine, ondan ve almetleri sayilan islere dsmekten sakinmak, Allah'a dnmek gibi arzulanan neticeler dogacagi iin, onlari haber vermisti. Sonra hz. Peygamber hadisini, hz. mer'e, kendisine insanlara dinlerini gretmek iin cebrail'in geldigini ifade ile bitirmistir. Su halde kiyametin ne zaman kopacagi sorusu karsisinda, cevbin bilinmesi dinde gerekli degildir ve hz. Peygamber bunu ortaya koymustur. Hadisteki bu mn ve cebrail'in bu soruyu hz. Pey-gamber'eyneltmesindeki fayda zerinde dsnlmelidir.

Hz. Peygamber baska bir hadislerinde ise syle buyurmuslardir: "en byk crm isleyen insan, haram olmayan bir sey hakkinda soru soran ve bu sorusu yznden o seyin haram kilinmasina sebep olan kimsedir,"[66] bizim zerinde durdugumuz konu ile ilgili rneklerden biri de budur. nk haram kilinmadigi zaman, amel bakimindan o seyi sormanin ne faydasi olacaktir? Hz. mer, yetini[67] okudugu zaman meyve manasina olan' 'i+i 'kelimesini anladik; ama su i }) kelimesi de ne oluyor? Diye sormus, sonra: "bize tekellfe girmek (yani stmze elzem olmayan islere kendimizi kaptirmak) yasaklanmisti." demistir. Kur'n-i kerm'de: "ey muhammedi sana 'ruh'un ne oldugunu soruyorlar. De ki:ruh rabbimin emrinden ibarettir. Bu hususta sizepek az bilgi verilmistir." [68] buyrulmaktadir. Grnse gre bu yet, onlara cevap verilmedigini, ona ait bilginin, teklif konusunda ihtiya duyulacak trden bulunmadigim ifade etmektedir. Rivayete gre hz. Peygamber'in ashabi sikilmislar ve: -y rasulallah! Bize (bir seyler) anlat; diye talepte bulunmuslardi. Bunun zerine: "Allah, yetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden kitb'i szlerin en gzeli olarak indirmistir." [69] yetiinmistir. Bu yet, taleplerinin reddi ve Allah'a kulluk konusunda faydali olacak hususlar hari baska bir konuda talepte bulunmanin uygun olmadigi hususunda 'nass' gibidir. Sonra bir ara yine usanma durumu olmus ve: -y rasulallah! Bize 'hadslerin zerinde, kur'n'in altinda bir seyler anlat! Demisler. Bunun zerine de yusuf sresi inmistir. Hadis iin eb ubeyd'in fedilu'l-kur'n'ma bakiniz. Yine hz. mer'in, kur'n hakkinda insanlara, zerine herhangi bir amel netice terettp etmeyecek sorular soran dab' [70]tartakladigi zerinde dsnmek Gerekir. Ibnu'1-kev hz. Ali'ye yetini [71] sorar. Hz. Ali ona: -yazik sana! grenmek iin sor, sikinti vermek iin (taannut) sorma! Demis ve ve sonra cevap vermistir. Ibnu'1-kev kendisine, "aydaki karartilar hakkinda ne dersin?" demis; hz. Ali de cevaben: "kr biri, kendisi gibi kr bir konudan soruyor." demis ve sonra aiklamada bulunmustur. Sonra ibnu'1-kev daha baska sorular da sormustur. Haber uzundur. Imam mlik b. Enes, pratik bir degeri olmayan konulardan sz etmeden hoslanmazdi[72] ve bunun mekruhlugunu kendinden nce geen din byklerinden naklederdi. Bu tr pratik bir neticesi olmayan seylerle ugrasmanin ser'an hsnkabl grmedigi bir ka bakimdan aiklanabilir: A) Bu tr lzumsuz ugrasilar, mkellefi ykml tutuldugu konularla ugrasmaktan alikor. Hem bu tr ugrasilar zerine ne dnyada ne de hirette bir fayda terettp etmez. Ahirette etmez; nk orada kisi emrolunup, yasaklandigi seylerden sorguya ekilecektir. Dnyada da

yoktur; nk bu tr lZumsuz bilgileri grenmesi, rizkini elde etme konusundaki tedbirlerine msbet ya da menfi ynde etki etmeyecektir. Ama onu grenmekten duymus oldugu manev hazza gelince, onu elde etmek iin gsterdigi mesakkat ve yorgunluk, elde ettigi lezzeti karsilamayacaktir. Bunda dnyev bir faydanin varligi varsayilsa bile, bunun hsn kabul grmesi ve seriat nazarinda bir fayda kabul edilebilmesi iin hakkinda sri'in hsn sehdeti bulunmasi gerekmektedir. Zira nice insanlarin lezzet ve fayda saydiklari seyler vardir ki, seratte tam tersi hkm almaktadirlar. Zina, iki ve diger fisk u fcur isleri, dnyev garazlar siki ile islenmis gnahlar bu tr seylerdendir. Su halde her iki dnyada da bir semere vermeyecek seylerle zamani ldrmek ve bylece faydali olan seyleri ihmal etmek, yakisik almayan bir seyin yapilmasi kabilinden olmaktadir. B) Seriat, kulun dnya ve hiret islerini en st dzeyde gereklestirebilmesi iin gerekli olan her seyi getirmis ve aiklamistir. Bunlarin disinda kalan seyler, byk bir ihtimalle kullarin maslahatlari hilafina olan seylerdir. Bu durum teden beri mshade edilegelmektedir. Syle ki, teklf bir hkmle ilgisi bulunmayan ilimlerle ugrasanlarin tmnn mutlaka Aralarinda fitne bulundugunu, dogru yoldan iktiklarini, aralarinda anlasmazliklarin, ihtilaflarin kol gezdigini ve bu anlasmazliklarinin birbirleri ile irtibatin kesilmesine, birbirlerine sirt evirmeye ve taassuba gtrdgn ve bunun neticesinde de gruplara ayrildiklarini[73] msahadelerimiz neticesinde grmekteyiz. Eger insanlar bunu yaparlarsa snnetten disari ikmis olurlar ve bu tefrikanin aslini da sadece bu sebep olusturur. nk onlar faydali ilmi birakip, faydasiz ilme gemislerdir. Bu ise hem grenci hem de hoca iin byk birftne-dir. Sri tel'nin yneltilen soruya cevap vermemesi ve faydali olan sekle dogru kaydirmasi, bu tr lzumsuz bilgilerle ugrasmanin bir fitne oldugu ve vakti bosu bosuna ldrmek mnsina geldigi hususunda en aik delillerden birisidir. C) Her sey zerinde dsnmek ve onunla ilgili bilgiyi elde etmek abasi, felsefecilerin tutumudur ki, mslmanlar onlardan tebrie ederler (uzak olduklarini sylerler). Onlar da, ancak snnete muhalif seylere tutunma neticesinde ortaya ikmaktadir. Durumu bu olan bir gidisatta, mslmanlarm onlara uymalari byk bir hatadir ve dosdogru yoldan sapmak olur.bu itibarla, bu tr ilimlerle ugrasmanin ser'an hsnkabl grmemesinin sebepleri oktur. Soru:Ilim, genel olarak gzel bir seydir, herhangi bir kayit geti-rilmeksizin matlp kabul edilmistir. Ilim talebinde bulunmayi isteyen nasslar umm sgasiyla ve mutlaktir; dolayisiyla ilgili nasslar her ilmi iine alir. Ilmin ierisinde de, pratik neticesi bulunan oldugu gibi, bulunmayani da vardir.

Bu itibarla, sz konusu nasslari, bu iki neviden digerini disarida birakarak sadece birisine tahsis etmek bir tahakkm olmaz mi?! Sonra limler: "sihir, tilsim vb. Gibi amel safhasina konulmasi gibi bir amaci olmayan ilimlerden her birinin grenilmesi farz-i kifyedir." demislerdir. Bu durumda hesap, hendese vb. Gibi amele yaklastiracak ilimlerin grenilmesi hakkinda ne diyebilirsiniz?! Yine mesel "tefsir" ilmi matlp ilimlerden birisidir. Bununla birlikte bazen, pratik bir neticesi olmayabilir. Fahreddin er-rz'nin su nakli zerinde dsnmek gerekir. Syle ki: alimlerden birisi, bir yahudi'nin yanma ugradi. Yaninda bir mslman vardi ve ona kinatin durumu hakkinda bir seyler okuyordu. Alim, yahdye, ona okudugu seyin ne oldugunu sordu. O: -ben ona Allah'in kitabindan bir yeti tefsir ediyorum; dedi. lim, hayret iinde, onun ne oldugunu sordu. Yahd: "onlar, stlerindeki gg nasil yapmisiz, sslemisiz, bir bakmazlar miv. Onda hibir atlak yoktur."[74] yetidir demis ve devamla: "ben ona gklerin insa ve sslenmesi keyfiyetini aikliyorum." demistir. Bunun zerine, o lim bunu hsnkablle karsilamistir. Nakli mn olarak vermis bulunuyoruz. Yine ayni sekilde yce Allah'in: "gklerin ve yerin hkmranligini, Allah'in yarattigi her seyi... Dsnmyorlar mi ?"[75] ifadesi ile benzeri yetler" akl, nakl; kesb, vehb varlik lemine ikan her trl ilmi iine alir. Felsefecilerin iddiasina gre, felsefenin hakikati her ne olursa olsun mevcut seyler hakkinda, yaraticisina dellette bulunmasi aisindan dsnmek demektir. Dsnmenin de deliller ve yaratiklar zerinde olacagi malumdur. Btn bunlar, ilimlerin hepsinin istisnasiz hsnkabl grmelerine delalet eden ynlerdir. Cevap: ilim talebinde bulunan nasslar sanildigi gibi umm ve mutlak degillerdir; zikri geen delillerle tahss ve takyd edilmislerdir. Bu hususa iki sey aiklik getirmektedir: A) Sahabe ve tabinden olusan selef-i slih, pratik birfaydasi bulunmayan bu gibi konulara dalmamislardir. Oysa ki onlar, talep edilen ilmin mnsinin ne oldugunu en iyi bilen kimselerdi. Dahasi, hz. mer gibi konulara dalmayi, yasaklanilan tekellf (asirilik) kabilinden mtla etmisti. Yine o'nun dab' i bu yzden tartaklamasi konumuza dellet aisindan gayet aiktir. stelik hz. mer'in bu davranisina hibir kimse tepki de gstermemistir. Selefin bu tr ilimlerle ugrasmamasinin sebebi, hz. Peygamber'in bu tr konulara girmemis olmasindan baska bir sey degildir. Eger girseydi mutlaka nakledilirdi. Fakat nakledilmedi; bu da o'nun bu gibi konulara girmedigini gsterir. b) "Meksid" blmnde de ortaya konulacagi gibi bu seriat mm bir mmet iin gnderilmis mm bir seriattir. Nitekim hz. Peygamber "biz

mm bir mmetiz. Hesap kitap bilmeyiz. Ay (eli ile isaret buyurarak) syle, syle ve syledir."[76] buyurmuslardir. Daha buna benzer deliller bulunmaktadir. Konu yerinde genise ele alinmistir. Ikinci itirazinizi kayitsiz olarak kabul etmiyor ve diyoruz ki: farz-ikifye olan husus sadece, mhiyeti bilin sin veya bilinmesin, her fsid ve btil olan seyin reddidir; su kadar var ki, onun fsid oldugunun bilinmesi zarurdir, bunu da seriat tekeffl etmistir. Bu hususa delilimiz sudur: hz. Ms sihirbazlarin ortaya koyduklari sihrin hakikatini bilmiyordu. Bununla birlikte elinde bulunan ve daha gl olan mucize ile sihir iptal edilmisti. Hz. Musa'nin sihrin hakikatini bilmedigi suradan belli ki, onlar insanlarin gzlerini boyayip, onlara korku verip ortaya byk bir sihir koyduklarinda, o korkmustu; eger onun mhiyetini bilseydi, ondan korkmazdi. Nitekim bilenler yani sihirbazlar korkmami siardi. Yce Allah, bunun zerine hz. Musa'ya: "korkma, stn olan muhakkak ki, sensin!" [77] buyurmustu. Sonra da: "onlarin yaptiklari sadece sihirbaz dzenidir. Sihirbaz nereden gelirse gelsin, basari kazanamaz." buyurmaktadir.Bu ifade ile, daha nceden bilgisi olmadigi bir konuda hz. Musa'ya bilgi verilmektedir.Eger hz. Ms daha nceden bilseydi, byle bir ihtiya bulunmazdi.Hz. Musa'nin esas olarak bildigi tek sey, bunlarin btil bir dva zerinde olduklari idi.Bu tr konularla ilgili her meselede sylenecek sz iste bu sekilde olacaktir.Eger iptal ve red herhangi bir yolla gerekle-siyorsa, bu Allah'in bir sevgili kulunun elinde cereyan eden mucize yolu ile olabilecegi gibi, takvadan nes'et eden ve sz konusu ilmin disinda (keramet gibi) baska bir unsurla da olabilir, maksat da budur; dolayisiyla ser'an bu gibi ilimlerin istenilir olduklari kesinlik kazanmis degildir. Tefsir ilminin matlp ilimlerden olusu ile ilgili itiraza gelince, bu ilim hitaptan muradin ne oldugunun anlasilmasi iin lazim olan seylerin grenilmesini gerekli kilar. Kelmda neyin istendigi bilinirse, bunun tesinde kalan seylerle ugrasmak bir tekellf (asirilik) olmaktadir. Bu hz. mer'in meselesinde gayet aika ortaya ikmaktadir.O yetini [78]okuyunca kelimesinin mnsinda duraklamis, onu anlayamamisti.Hz. mer'in anlamadigi sey kelimenin kendi mnsi idi ve onu bilmemek yetin genel mnsinin anlasilmasina halel getirmiyordu.nk genel mn anlasiliyordu. Syle ki, yce Allah burada insanoglunun yiyecegi hakkinda sz etmekte ve gkten yagmur indirdigini ve bununla tahil, zm, zeytin, hurma... Gibi dogrudan dogruya; yine hayvanlara otlak kilmak suretiyle de dolayli olmak zere insanoglu iin pek ok esit yiyecek ikardigini topluca belirtmistir.Dolayisiyla bunlarin detaylarini ve hangi maddeler olduklarini grenmek artik lzumsuz hale gelmistir ve insanin bunlari da grenmesi geregi yoktur. Iste bu noktadan hareketledir ki Allahu a'lem! kelimesinin mnsinin arastirilmasini hz.mertekel-lf (asirilik) kabilinden saymistir.

Eger yle olmasa da, yetin terkibi mnsinin anlasilmasi iin gerekli olsaydi, o takdirde bunu bir tekellf olarak kabul etmez; aksine "onun yetleri zerinde dsnmeleri iin..."[79]yetinin fahvsmca grenilmesi matlp olan seylerden olurdu. Bu yzdendir ki, ayni hz. mer, kendisi minberde iken: [80]yetindeki kelimesini hazir olanlara sormus ve hzeyl kabilesine mensup bir adam kalkarak, bu kelimenin kendi lgatlerinde yani azar azar noksanlastirmak mnsina geldigini sylemis ve rnek vermek zere de su beyti okumustur:(keser, yay yapilan agaci nasil yontar, semer de ondan, kivircik tyl hrgc) Bunun zerine hz. mer: -ey insanlar! Chiliyye devri siirlerinizi toplamaya bakiniz; nk onda kitb'inizin tefsiri bulunmaktadir;demistir. br taraftan kalabalik bir cemat ierisinde dab': yetinin[81] mnsini sormustu. Pratik hibir faydasi yoktu ve insanlarin zihinlerini karistirmaktan baska bir amaci da bulunmuyordu. Bu yzden hz. mer, bilindigi zere kendisini tartaklamis ti. Su halde "onlar', stlerindeki gg nasil yapmisiz, sslemisiz bir bakmazlar mi?! Onda hibir atlak yoktur." [82]yetinin amel bir neticesi olmayacak hendese ilmiyle tefsir edilmesi uygun degildir. nk bu tr bir tefsir arab' m bilip anlamadigi seyler kabilin-dendir. Kur'n ise sadece onlarin dilinde ve onlarca bilinen tarzda inmistir. Bu konu Allah'in izni ile, "meksid" blmnde aiklanacaktir. Pratik bir neticesi bulunmayan, arablar tarafindan bilinmeyen ve seriata nisbet edilmeye alisilan btn ilimler hakkinda sylenecek sz aynidir. Tabat ilimleri ve daha baska ilimlerle ugrasanlarin, kendi ugrastiklari ilimlerin kur'n'dan alindigina dir yetlerle, hz. Peygamber'in hadisleri ile istidlalde bulunma abalari bir tekellften (asiriliktan) baska bir sey degildir. Mesela sayilarla ugrasanlar "...sayanlarasor." [83]yeti ile; hendese ile ugrasanlar: "Allah gkten su indirdi de, vadiler kendi llerince sel olup akti."[84]yeti ile astronomi ile ugrasanlar: "gnes ve ay, bir hesap iledir." [85]yeti ile; mantikilar, kll-olumsuz nermenin ziddinin cz'-msbet oldugu konusunda: "Allah hibir insana bir sey indirmemistir." demekle Allah'i geregi gibi degerle ndireme diler. De ki:". ..kitb'i kim indirdi?"[86] yeti ile, yine bazi hami (atif) ve sart trlerinin diger seylerle; remilcilerin: "...size indirilmis bir kitap veya intikl etmis bir bilgi kalintisi varsa bana getirin." [87]yetiyle birlikte, hz. Peygamber'in"... Kum zerinde izgi izen bir neb vardi."[88] szleriyle iddialarini de-lillendirmeye alismislardir. Bu saydiklarimiz ve daha baskalari iddialarini kitaplarina dercetmislerdir ve hepsi de kendi ilimlerinin bizatihi maksd oldugunu kesin ifade ile belirtmislerdir. Bylece drdnc sulin cevabi da anlasilmis olmaktadir ve

"gklerin ve yerin hkmranligini, Allah'in yarattigi her seyi... Dsnmyorlar mi?" yetinin kapsamina araplarca bilinmeyen; ilerinden kolay ve hosgr esasina dayali bir dn ile gnderilmis bulunan bir peygamberin mm mmeti ile hi de uyum arzetmeyen felsef ilimlerin de itibra alinmasinin girmeyecegi [89]ortaya ikmaktadir. Felsefe, grenilmesi-nin caiz oldugunu kabul etsek bile, kaynak bakimindan zor, yollari sarp, elde edilmesi ok g bir ilimdir. Tam bir mmlik ierisinde yetisen araplara hitab eden seriatin, Allah'in yetlerinin, onun varlik ve birligine dellet eden delillerin grenilmesi iin felsefe grenilmesi seklinde bir kayit iermesi uygun degildir. Kaldi ki, felsefe din bykleri tarafindan zemmedilmis, daha nce de getigi gibi, bu konuya onlarca dikkat ekilmis bulunmaktadir. Bu husus anlasildi ise, netice olarak diyoruz ki, pratik bir netice dogurmayan bir sey, serate matlp degildir. Lgat, nahiv, tefsir vb. Ilimler gibi, zerine ser'an matlp olan bir hususun bagli bulundugu seylere gelince, matlp olan bir seyin kendisine bagli oldugu sey de ser'an ya da aklen matlp olacaktir. Yerinde de aiklandigi gibi bu hususta bir problem bulunmamaktadir. Ancak burada zerine dikkat ekilmesi gereken bir husus daha vardir ki, o da altinci mukaddimemizi olusturacaktir: [90] Altinci Mukaddime: Matlp olan seyin grenilmesi iin gerekli olan sey, bazen yaklas-tirici (takrb) bir yolla ve ogunlugun anlayabilecegi bir tarzda olur; bazan da gereklesmesi farzedilse bile byle olmaz. Birinci kisim, matlp olan ve zerine dikkat ekilen kasimdir. Mesel 'melek'in ne demek oldugu soruldugunda, "O Allah'in yaratiklarindan bir yaratiktir ve onun emrinde alisir." denilmesi; veya 'insan' nedir sorusuna "senin mensup bulundugun cinstir." denilmesi; yette geen kelimesi soruldugunda "azar azar eksiltmek" denilmesi; 'yildiz' kelimesi soruldugunda "su geceleyin mshade ettigimiz seydir." diye cevap verilmesi... Bu ve benzeri aiklamalar bu kabildendir. Bu tr yaklastinci bilgi ile, hitap anlasilmis ve geregine uyma imkani dogmus olur. Seriatta mevcut aiklamalar bu tarzda vki olmuslardir.Ornegin hz. Peygamber-/'kibir hakki kabullenmemek ve insanlari hor grmektir."[91] buyurarak, kibiri herkesin anlayabilecegi neticesi ile aiklamistir. Ayni sekilde kur'n ve hadis lafizlari da, daha aik bir biimde anlasilmalari bakimindan es anlamli (mteradif) kelimelerle tefsir edilmektedir. Yine hz. Peygamber namaz ve hac ibdetlerini, herkesin anlayabilecegi bir sekilde

hem fiil hem de szleri ile beyan etmislerdir. Diger konularda da durum ayni sekilde olmustur. Bu metot araplarin teden beri uygulayageldigi bir metottur ve seriat arap dili zere inmistir. mmet ise mmdir, bu itibarla ona ynelik beyanlarin da mm olmasi gerekmektedir. Bu konu "meksid" blmnde aiklanmistir. Su halde, seratte kullanilan tasavvurlar; es anlamli kelimelerin kullanilmasi ve onlarin yerini tutacak yakin mnlar verilmesi suretiyle maksada yaklastinci bir mahiyet arzetmektedir. Ikinci kisma yani ogunlugun anlayamayacagi tarza gelince; bu kismin ogunlugun haline uygun olmamasi, seriatin bu kismi dikkate almamasini gerektirmistir. nk bu tarzin, merami anlatma yollari ok zordur. Din ise glk dni degildir.[92] bunlar: mesel 'melek' nedir sorusuna cevap olmak zere, kelimenin kendisinden daha kapah bir tarife gidilerek "aslen maddeden soyutlanmis bir mahiyettir." veya "sonu bulunan, akl nutk sahibi sde bir cevherdir." denilmesi; 'insan' nedir sorusuna "lml, konusan canlidir." denilmesi; 'yildiz' nedir diyene "krev, basit bir cisimdir. Onun tabi yeri bizzat yrngesidir. Isik yansitmak zelligi vardir. Orta derecede hareket eder, kusatila-maz." seklinde cevap verilmesi; 'mekn'i tarif ederken: "kusatan cirmin kusatilan cismin dis sathina temas eden i sathidir." denilmesi ve benzeri arabin bilmeyecegi, uzun zaman harcamadika asla elde edilemeyecek mnlar iste bu kabilden olmaktadir. Seriatin bu tr seyleri istemeyecegi ve bunlarla ykml tutmayacagi malumdur. Hem bu gibi abalar, esyanin mahiyetini grenme iin yapilan bir tirmanistan baska bir sey degildir. Oysa ki, erbabi bunun ok zor oldugunu itiraf etmektedirler. Hatta bazilarina gre bu imkansiz bir seydir ve herhangi bir seyin hakikati zere grenilmesi mmkn degildir. nk cevherlerin bilinmeyen unsurlari (fusl) vardir ve cevherler (sudur seklinde degil de su degildir seklindeki) selb (olumsuz) durumlarla anlasilirlar. nk hs olan zat, bu mhiyetin disinda bilinirse, o zaman o hs olmaz; aksi halde ise, duyularda belirmeyecegi iin mehul olacaktir. Bu hs, kendine zel olan seyle tarif edilmeyecekse, o zaman da tarif tarif olmayacaktir. (eger onu kendisine has bir sey ile tarif edeceksek, bu kez sz bu hsa intikal edecektir.) Bu hs da daha nce zikredilen hs gibidir. (dolayisiyla teselsl dogacaktir.)Bu itibarla ayirici zelligin ona hs olan zat oldugu konusunda) mutlaka duyularla algilanan ya da baska bir yolla zahir olan hususlara rc etmek gerekecektir. Bu ise 'mhiyetlerin tarifi iin yeterli degildir. Bu arzettiklerimiz 'cevherle ilgilidir. 'Araz' ise, ancak lzimi neticeleri ile tanimlanabilmektedir. Zira bu ilmin erbabi, baska trl arazin tarifine muktedir olamamislardir. Yine cevherler vb. Hakkinda zikredilen zat zelliklerin disinda baska bir zti zelligin de bulunmayacagina dair bir delil bulunmamaktadir. Tartismada taraf olan kimsenin bunu talep hakki

vardir. Tarifi yapan kimse: "eger baska bir vasif bulunsaydi, mutlaka ona muttali olurdum." diyemez. Zira sifatlardan bir ogu aik degildir. Yine tarifi: "baska bir zti zellik bulunsaydi, onsuz mhiyet grenilenlezdi." de diyemez. nk biz: "bir seyin hakikati, ancak btn zti zellikleri bilindigi zaman grenilebilir." diyoruz. Ortada bilinmeyen zti bir zelligin bulunabilmesi sphesi olunca, mhiyetin bilgisi hakkinda da sphe hasil olacaktir. Bylece anlasilmaktadir ki, tarf limlerinin (mantikilar) tariflerde bulunmasi zorunlu oldugunu ileri srdkleri sartlara bakilirsa bunlarin tariflerini yapma imkani bulunmamaktadir. Bylesi ilimlerin ser' ilimlerden sayilmasi ve seriati anlamada onlardan istifde yoluna gidilmesi mmkn degildir. Buradan su netice de ikmaktadir ki, esyanin hakk mhiyetini ancak onun yaraticisi bilir. Insanin bu yoldaki abalari beyhudedir. Btn bu anlattiklarimiz 'tasavvur'[93] ile ilgilidir. Tasdik' konusuna gelince, ogunlukla, delilin nclleri, kabul zorunlu olan ya da ona yakin seviyede bulunan seylerden olmasi gerekir. Allah'in lutfu ve kudreti ile, konu bu kitabin sonunda ortaya konulacaktir. Durum byle olunca, seratte yer eden ve kur'n'da zerine dikkat ekilen usul de bu olmustur: 'yaratan yaratmayan gibi midir ?[94] "de ki: onu ilk kez yaratan diriltecektir....[95]"sizi yaratan, sonra mihlandiran, sonra ldren, daha sonra da dirilten Allah'tir. O'na kostugunuz ortaklarinizdan byle bir sey yapan var midir?[96]"egerAllahtan baska ilhlar olsaydi, yer-gk fesada giderdi."[97]syleyin; akittiginiz meniden insani yaratan siz misiniz, yoksa biz mi yaratmaktayiz?"[98]yetleri bu trdendir. Bu tabi ki, tasdik konusunda delile ihtiya duyuldugu zaman sz konusudur. Aksi takdirde sadece hkmn ortaya konulmus olmasi yeterlidir. Selef-i slih, seriatin yayilmasi yolunda, gerek taraftar ve gerekse muhalif herkes iin ayni metot zerinden yrmslerdir. Teklifi hkmlerin ortaya konulmasi hususunda onlarin yaptiklari istidlaller zerinde dsnenler, onlarin en kolay ve taliplerin akillarina en yatkin olan yolu tuttuklarini grecektir. Hem de zoraki agdali bir slupla, (mantik kiyaslarda oldugu gibi) bir araya getirilmis belli ifadeler kullanmamislar, sz tab seyri ierisinde, lp bimeden sylemisler, maksadi yakin ve kolay bir sekilde ortaya koymanin tesinde slubun nasil olduguna aldirmamislardir. Her ne kadar neticeyi elde etme konusunda (bazan) szleri daha ncekilerin (mantikilarin) ifade biimlerine uygunluk arzetse de, bu onlarin paralelinde hareket ettiklerinden degil; maksada ulasma konusundaki arastirmalari neticesinde meydana gelmisti.[99] Ancak ifade tarzi, basit ya da ok tarafli (mrekkep) kiyaslar zerine kurulmus ise ve neticeye ulasmak iin is akla bagli kaliyorsa; o takdirde bu

ser' bir yol degildir; bu yolu ne kur'n ne hadi s ne de selefi salihin szlerinde bulmak mmkn degildir. nk bu aklin maksada ulasmadan nce ikmaza girmesi demektir. Bu tavir gretim ilkesine de aykiridir. nk ser' talepler btn emirlerde o anliktir.[100] tabiatiyla bylesi talepler iin uygun olan anlayis sekli de uzun istidlallere dayanmadan anlik olmalidir. Sayet delili anlama ve degerlendirme sekli uzun zaman alacak sekilde olsaydi, o zaman kullanilacak olan bu metot anlik olan bu taleplerle tenakuz halinde bulunurdu ki, bu dogru degildir. Sonra idrkler hep ayni dzeyde degildir; her talepte de esit sekilde cereyan etmez. Bunlardan sadece zarriy-yt ile onlara yakin olanlar bunun disindadir. nk onlari anlayip degerlendirmede dikkate alinacak nemli bir farklilik yoktur. Bu durumda delillerin, zarriyyt ve ona yakin olanlar disinda bir konu ile ilgili olmasi durumunda , bu talebin icrasi imkansiz; teklif genel degil de zel (hs) olacakti veya teklf-i m l yutka (takat st ykmllk) ya da sikintiya (hara) gtrecekti. Halbuki, bunlarin ikisi de seratte reddedilmistir. Bu konunun izahi ileride "meksid" blmnde gelecektir. [101] Yedinci Mukaddime Btn ser' ilimler Allah'a kulluk etmek iin birer vesiledir ve sri' tel bu ilimleri bu amala talep etmektedir. Eger bunlarin istenmesinde bir baska hususun gz nnde bulunduruldugu ortaya ikarsa, bu mutlaka asl maksada tbilik yolu ve ikinci kasitla (kasd-i sni) olmaktadir. Bu esasin delillerini asagidaki gibi siralamak mmkndr; A) Daha nce getigi zere, pratik bir neticesi bulunmayan her ilim[102], ser'an hsnkabl grmemektedir. Eger bu gibi ilimlerin ser' bir gayeleri olsaydi, o takdirde ser'an hsnkabl grrd. Ser'an hsnkabl grnce de sahabe ve tabinden olusan ilk nesiller bunlari arastirirdi.[103]byle bir arastirma mevcut degildir. Bunun tab neticesi de ayni sekildedir. B) Seriatin tek amaci kullukta bulunulmasini temindir; btn peygamberlerin [a'est] gnderilmelerinde gzetilen maksat da budur: nitekim bu husus su yetlerde ifade edilmistir: "ey insanlar! Rabbinizden sakininiz![104]"elif, lam, r. Bu kitb hakim ve herseyden haberdar olan Allah tarafindan; Allah'tan baskasina kulluk etmeyesiniz diye yetleri kesin kilinmis, sonra da uzun uzadiya aiklanmis bir kitb'dir.[105]"bu Allah'in izniyle, insanlari karanliklardan aydinliga, gl ve vlmeye lyik, gklerde ve yerde olanlarin sahibi Allah'in yoluna ikarman iin sana indirdigimiz kitb'-tir.[106]"bu, dogrulugu sphe gtrmeyen ve Allah'a karsi gelmekten sakinanlara yol gsteren kitb'tir.[107]"hamd, gkleri ve yeri yaratan, karanliklari ve aydinligi var

eden Allah'a mahsustur. yle iken, inkr edenler rablerine baskalarini denk tutuyorlar.[108]"Allah'a itaat ediniz, peygamber'e itaat ediniz![109] "hamd Allah'a mahsustur ki, kendi katindan siddetli bir baskini haber vermek ve yararli is yapan m'minlere, iinde temelli kalacaklari gzel bir mkfaati mjdelemek ve 'Allah ocuk edindi' diyenleri uyarmak iin kulu muhammed'e egri bir taraf birakmadigi dosdogru kitb'i indirmistir.[110]"ey muhammed! Senden nce gnderdigimiz her peygambere: 'benden baska tanri yoktur, ba-[62] na kulluk edin!3 diye vahyetmisizdir[111]"ey muhammed! Biz sana kitabi gerekle indirdik, yle ise dni Allah iin hlis kilarak o'na kulluk et. Dikkat edin, hlis dn Allah'indir."[112]buna benzer yetler sayilamayacak kadar oktur ve hepsi de peygamberlerin gnderilmesinden maksadin Allah'a kullugun temini oldugunu ifade eder. Onlar Allah'in vahdaniyetine dellet eden delillerle gnderilmisler ve bylece kullarin sadece gerek ma'bd'a; her trl noksanliklardan mnezzeh, ortak ve benzeri bulunmayan yce Allah'a ynelmeleri iin tebligde bulunmuslardir. Bu meynda yce Allah syle buyurmaktadir: "ey muhammed! Bil ki, Allah'tan baska tanri yoktur; gnahlarinin... Bagislanmasini dile![113]"bilin ki, o ancak Allah'in ilmiyle indirilmistir. Ondan baska tanri yoktur, artik mslmansiniz degil mi?[114] "o diridir, o'ndan baska tanri yoktur. Dni yalniz ona has kilarak o'na yalvarin."[115]kelime-i tevhidi ortaya koyan bu ve benzeri pek ok yerde ya hemen akabinde ya da mukaddime olmak zere, mutlaka sadece Allah'a kullukta bulunulmasi istegi bulunmaktadir. Dahasi tevhd delilleri bu sekilde sadece bir hatirlatma iin, gt iin sevkedilmistir. Netice olarak diyebiliriz ki, ilimden maksat, Allah'a kullukta bulunmadan baska bir sey degildir. Bu mnda yetler sayilamayacak kadar oktur. C) Ilmin ruhunun amel olduguna; amelsiz ilmin igreti ve faydasiz olduguna dair deliller vardir. Buhususta yce Allah: "Allah'in kullari arasinda, o'ndan korkanlar, ancak limlerdir," nobuyurur[116]yetine[117] isekatde: "sphesiz o, kendisine grettigimizle amel edendir." mnsini vermistir. "geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun bken, hiretten ekinen, rabbinin rahmetini dileyen kimse inkr eden kimse gibi olur mu? Ey muhammed! De ki: 'bilenlerle bilmeyenler bir olur mu v dogrusu ancak akil sahipleri gt alirlar.[118]"kitabi okuyup durdugunuz halde kendinizi unutur da baskalarina mi iyilikle emredersiniz?"[119]eb cafer muhammed b. Ali'den, "onlar, azginlar ve iblisin adamlari, hepsi, tepetakla oraya atilirlar." yeti[120] hakkinda: "bunlar hakki ve adaleti dilleri ile ifade edip, aksini yaparak muhalefet eden bir kavimdir." dedigi rivayet edilmistir. Eb hreyre tarafindan rivayet edilen bir hadiste ise syle denilmistir; "sphesiz cehennemde kt limlerle dnen degirmenler vardir. Dnyada iken onlari

taniyan bazi kimseler yukaridan (cennetten) onlara bakarlar ve: 'sizi bu hale ne getirdi? Halbuki, biz sizden greniyorduk!' derler. Onlar: 'biz size iyilik yapmanizi emreder, fakat kendimiz aksini yapardik.' derler.[121] sfynu's-sevr ise: "ilim sadece takva sahibi olabilmek iin grenilir. Ilmin baska seylere stn kilinmasi, sadece onunla Allah'tan sakmildigi iindir." demistir. Hz. Peygamber bir hadislerinde: "ift;ya-metgnnde bes seyden sorgulanmadika kulun ayaklari yerinden oynamaz." buyurmuslar ve bunlardan birisinin de "ilmiyle amel edip etmedigi" oldugunu belirtmislerdir.[122]eb'd-derd syle der: "gerekten korkuyorum ki, yarin kiyamet gnnde bana 'bilgi sahibi mi yoksa chil miydin?' diye sorarlar. Ben de 'bilgi sahibiydim.' derim. Bu kez Allah'in kitabinda bulunan emredici yasaklayici btn yetler gelir ve beni sorguya ekerler: emredici yetler 'geregimi yerine getirdin mi?'; yasaklayici yetler de 'geregimden sakindin mi?' diye bana sorarlar. Allah'im! Faydasiz ilimden, hususuz kalpten, doymayan nefisten, isitilmeyen duadan sana siginirim.'' cehennem atesine atilacak ilk zmre ile ilgili eb hreyre hadisinde konumuzla ilgili olan kisimda syle buyrulur: "ve bir adam ki, ilim grenmis, gretmis ve kur'n okumustur. Bu kimse getirilir. Yce Allah ona olan nimetlerini hatirlatir ve o da bunlari tasdik eder. Sonra Allah ona: 'peki ne yaptin v diye sorar. O da: ya rabbi! Senin iin ilim grendim, grettim ve kur'n okudum.' der, yce Allah: 'hayir, yalan syledin! Sen 'falan byk limdir.' desinler diye bunu yaptin. Nitekim dediler de.' buyurur. Sonra emir zere yz st cehenneme atilir.[123] baska bir hadislerinde: "kiyametgnnde en siddetli azab greceklerden biriside ilminden faydalanmayan limdir." buyurmuslardir.[124]yine rivayetlerde hz. Peygamber'in faydasiz ilimden Allah'a sigindiklari belirtilmistir.[125]hikmet erbabi ise syle demislerdir: "Allah kimi ilimden mahrum ederse, onu cehaletle azablandinr. Azaba bundan daha siddetlisi, kendisine ilim ynelen kimsenin ona sirt evirmesi; Allah'in kendisine nasib ettigi ilimden geregi sekilde amel edip ondan faydalanmamasidir." muz b. Cebel ise:" ne kadar bilgi sahibi olursaniz olun, amel etmedike Allah sizi ilminizle sevapandiracak degildir." demistir. Bu sz ayni zamanda "gerek limlerin himmeti ilme riyet; sefihlerin himmeti ise sadece rivayettir" ilavesiyle hz. Peygamber'e nisbet edilerek de nakledilmistir. Ayni sz enes b. Mlik'e de nisbet edilmistir. Abdurrahma b. Ganm rivayet eder: bana hz. Peygamber'in ashabindan on kisi haber verdi ve syle anlattilar: "biz kub mescidinde ilim mzkere ediyorduk bir de baktik hz. Peygamber ikageldi. Bize: tve kadar grenirseniz grenin, amel etmedike Allah sizi ilminizle sevapandiracak degildir.' buyurdular."[126]bir adam eb'd-derd'ya soru sorardi. Eb'dderd ona "sordugun her seyle amel ediyor musun? Diye sordu. Adam: hayir! Diye cevap verdi. Bunun zerine eb'd-derd: "o halde aleyhine

hccetleri ogaltmakla ne yapacaksin?" diye karsilik verdi. Hasen el-basr de: "insanlari yaptiklari islerle degerlendirin; szlerini bosverin! nk yce Allah, hibir sz onu tasdik ya da tekzib edecek bir amel olmadika birakmayacaktir. Eger gzel bir sz isitirsen, sahibini degerlendirmede acele etme; eger szne isi de uygun dserse, iste o zaman o gerekten gzel ve hrmete lyik birisidir." demistir. Ibn mes'd ise syle der: "btn insanlar sz gzel sylediler. Simdi kimin isi szne uygun dserse, nasibini alan kimse iste o kimsedir; kimin de isi szne uymazsa o ancak kendi nefsini kinar." es-sevr ise: "hadis sadece Allah'tan sakinmaya bir vesile olmasi amaci ile tahsil edilir; bu yzdendir ki, sair ilimlere stn kilinmistir. Eger yle olmasaydi, diger seylerden bir farki kalmazdi. "imam mlik kendisine ulastigina gre el-ksrm b. Muhammed'in: "ben ncekilere yetistim; onlar sze aldiris etmezlerdi. Onlarin hosuna giden sey sadece ameldi." dedigini nakletmistir. Bu mnya delalet edecek deliller sayilamayacak kadar oktur. Btn bunlar seriat nazarinda ilmin sadece bir vesle (ara) oldugunu, hibir zaman bizatihi maksd olmadigini ortaya koymaktadir. Ilim sadece amele gtrmesi iin bir vesiledir; ilmin faziletine dair vrid olan btn deliller, kisinin ykml oldugu amellerin gereklesmesi ona bagli oldugu iindir. Itiraz: gerek sudur ki, seratte ilmin zel bir yeri ve stnlg vardir. limlerin mertebesi sehitlerin mertebesinden daha stndr; onlar peygamberlerin vrisleridirler ve limlik mertebesi peygamberlik mertebesinden hemen sonra gelmektedir. br taraftan da ilmin stnlgne dir deliller kayda bagli degil de mutlaktir. Durum byle iken, nasil olur da ilmin bizatihi maksd olmadigi, onun sadece bir ara oldugu iddia edilebilir? Evet ilim bir aidan vesile olabilir; fakat bu onun bizatihi maksd olmadigini gerektirmez. Aynen mn gibi; nk mn da ibdetlerin sihhati iin sarttir ve kabul edilmeleri iin bir vesiledir, buna ragmen o bizatihi maksddur. Cevap: Bu itiraz yerinde degildir. nk biz ilmin untiilugunn mutlak olarak sabit olmadigini sylyoruz. Aksine ilmin uitnlg zikrettigimiz delillerle amele gtrmesi, ona vesile olmasi sarti ile kayitlidir. Aksi takdirde deliller arasinda tearuz (atisma) sz konusu olur; yetler, hadisler ve dinde mmtaz yerleri bulunan selefin szleri arasinda tutarsizliklar, eliskiler bulunurdu. Mutlaka bu delillerin arasinin te'lf edilmesi gerekmektedir. Bizim yukarida arzettigimiz husus, ilim ve limlerin stnlg konusunda zikredilen delillere aiklik kazandirmakta ve eliskiye meydan birakmamaktadir. mna gelince, o kalbi fiillerdendir ve ilimden neset eden 'tasdik' demektir. Ameller, her ne kadar bizatihi maksd olabilirlerse de, ayni anda bir baska amele vesile olmalari da mmkndr.

Ilim ise sdece vesiledir. Bunun da en st rtbesi Allah'i bilmektir. Buna ragmen eger geregini yapip mn etmiyorsa, bu bilginin sahibine kazandirdigi hibir fazilet yoktur. Soru: Bu bir eliskidir. nk inkrla birlikte Allah'i bilmek mmkn degildir. Cevap: Bu dogru degildir; inkr ve tekziple de ilim hsil olabilir. Nitekim yce Allah firavun kavmi hakkinda: "gnlleri kesin olarak kabul ettigi halde, haksizlik ve byklenmelerinden tr onlari bile bile inkr ettiler.[127] buyurmustur. Yine yce Allah: "kendilerine kitb verdiklerimiz, muhammed'i ogullarini tanidiklari gibi tanirlar. Onlardan bir takimi, dogrusu bile bile hakki gizlerler."[128]kendilerine kitb verdiklerimiz, muhammed'i ocuklarini tanidiklari gibi tanirlar; fakat kendilerine yazik ettiler, nk onlar inanmazlar."[129]buyurmustur. Yce Allah bu yetlerinde, onlarin hz. Muham-med'in peygamberligine dir bilgileri bulundugunu ifade buyurmus, sonra da onlarin inanmiyor olduklarini belirtmistir. Bu da aika gsteriyor ki, mn ilimden baska birseydir. Nitekim cehalet de kfrden ayri bir sey olmaktadir. Evet, amel edilmis olmasa da genelde ilim bir fazilet olabilir. Mesel fur-i fikhi ve teklifi hkmlerin karsisina ikabilecek avarizi (engeller) bilmek gibi. Bu gibi meselelerin hrite vcut bulmadiklari farzedilse bile, bunlara dir olan bilgi gzeldir, bu ilmi grenenler bundan dolayi sevap alirlar ve limlerin mertebesine ulasirlar; ancak bu biztih o ilmin kendisinden dolayi degildir, aksine o mesele ortaya iktiginda zm iin o bilginin faydasi olacagi ihtimli bulundugundan dir. Tabiatiyla bu durum, o bilginin bir vesile olmasina engel degildir. Mesela bir kimsenin namaz vaktinin henz gelmedigi, veyavakit gelse bile bir zre mebn ed imkaninin bulunmadigi durumlarda, na-mazini kilabilir midiyle temizlikte bulunmasi (abdest) bir fazilettir. Kakat bu kisinin namaz kilmamak niyeti ile temizlikte bulunacagi farzedilse, bu takdirde kisinin temizliginden dolayi sevap almasi mmkn degildir. Ayni sekilde, ilim tahsil eden kimseler de, amel etmeyecegim niyetiyle grenecek olsalar, bu ilimlerinin kendilerine bir faydasi olmayacaktir. Bizzat grdk ve isittik ki, pek ok y ahd ve hi-ristiyan islm dnini bilmektedirler; onun usl ve furuna dir pek ok bilgileri vardir.[130]bununla birlikte kfr zere bulunmalari dolayisiyla btn islm mmetinin icmiyla, bu bilgilerinin kendilerine hibir faydasi yoktur. . Kisaca diyoruz ki; ser' olan her ilim sadece amele gtrms olmalari aisindan matlpturlar; biztih ama degillerdir. Fasil: Ilmin stnlgn chillerden baska kimse inkar edemez. Ancak ilmin asl ve tbi olmak zere iki amaci vardir:

Asl amacini belirtmis bulunuyoruz. Tbi amacina gelince; bunlar limlerin ogunun ifde ettikleri "alim, soyca yle olmasa d sereflidir; chil ise soyca serefli de olsa degersizdir. Alimin sz ister esraftan olsun, ister sade vatandas btn insanlar hakkinda geerlidir; onun verdigi hkm btn insanlari baglar; ona tazim etmek btn mkelleflere vcibtir, nk hz. Peygamber'in makaminda bulunmaktadir; zira limler peygamberlerin vrisleridirler. Ilim gzelliktir, maldir ve baska hibir seyin denk olamayacagi bir rtbedir. Ilim ehli sonsuza dek diridirler..." seklindeki szlerinde ifadesini bulan dnyada vesile oldugu vg, saygi ve yksek mertebe gibi hususlardir. Btn bunlar, ser'an ilimden ama olmayan seylerdir. Nitekim kisi bu amalarla ibdet edip Allah'a baglanmaz; bununla birlikte ibdet eden kisi bunlara da ulasir. Sonra mcerred ilimde, baska hibir seyde bulunmayan bir lezzet vardir. nk ilim, bilgiyle kavranan sey zerinde bir nevi hkimiyet kurmak, onu fethetmek anlami tasir. Bir seye vkif olmak ve onun zerinde hkimiyet kurmak tutkusu ise, insanin fitratinda olan bir seydir ve insan kalbi hep buna meyyaldir. Bu ayri bir konudur; delili ise tam tecrbe ve genel istikradir. Bu zelliginden dolayidir ki, ilim bazi kereler sirf haz almak, onu konusmaktan lezzet duymak gibi amalarla talep edilir. zellikle de akla byk nem veren, dsnceye dayanin, bilinenden bilinmeyeni ikarmaya alisan ilimlar de bu motif nemli bir yer tutar.Ancak bu tal amalar, asl amacin ya hizmetindedir ve onu del tekler; ya da yle degildir: Eger asl amaci gereklestirmeye ynelik ise, o takdirde baslan gita byle bir ama sahihtir. Nitekim yce Allah vg sadedinde "onlar: 'rabbimiz!bize eslerimizden ve ocuklarimizdan gzmzn aydinligi olacak insanlar ihsan et ve bizi Allah'a karsi gelmekten sakinanlara nder yap!' derler."[131] buyurmaktadir. Bazi selef-i slihten de: "Allahim! Beni takva sahibi kimselerin nderlerinden yap." diye du ettikleri nakledilmistir. Hz. Peygamber'in sorusundaki m'minin benzeri olan agacin hurma agaci oldugu abdullah'in kalbine dogdugu halde (teeddben) sylememisti. Babasi hz. mer bunu grenince, ogluna: "onu sylemis olman, bana sundan sundan daha sevimli idi." demesi[132] yine kur'n'da hz. Ibrahim'in dilinden: "sonrakilerin beni gzel sekilde anmalarini sagla!"[133] buyurulmasi hep bu kabildendir. Ayni sekilde ahiretteki fazla sevabindan dolayi ve benzeri sebeplerle talepte bulunulmasinin hkm de aynidir. Eger asl amaci gereklestirmeye yardimci olmayacaksa, daha baslangita bylesi bir gaye sahh degildir. Riya, sefihlerle mnazara, limlere karsi alim satma, milletin tevecchn kendisine ekme, dnyalik elde etme vb. Gibi amalarla tahsil edilmesi gibi. Ilim talibinin bunlara benzer bir amacinin bulunmasi durumunda grenmeye karsi ragbetsizlik; ilerlemeye

karsi ise hirs gsterecek; bunun neticesinde zerine alip basladigi seylerin hakkini veremeyecek, kusurunu da itirafa yanasmayacak; aklini hkim kilacak, bilgisizce kiyaslar yapacak ve neticede kendisinden sual sorulan ve bilgisizce fetva veren, sonunda da hem sapitip hem de saptiran kimselerden olacaktir. Allah bizleri byle bir duruma dsmekten muhafaza buyursun! Hadiste syle buyurulmustur: "alimlere karsi gnmek, sefihlerle mnazaralara girismek, kendi etraflarinizda meclisler olusturmak amaci ile ilim talebinde bulunmayiniz. Kim byle yaparsa, o cehennemi boylar."[134]Allah rizasi iin grenilmesi gereken ilimleri, sadece dnya menfaatlerini elde etmek amaci ile grenen kimse, kiyamet gnnde cennetin kokusunu duyamaz."[135]buyurmuslardir. Bir hadiste de kendilerine 'gizli sehvet'in ne oldugu sorulmus, "kisinin, insanlarin etrafinda toplanmalari iin ilim grenmesidir."[136] karsiligini vermislerdir. Yce kurn'da da: "gerekten, Allah'in indirdigi kitb'dan bir seyi giz-ip dt, onu az bir degere degisenler var ya, onlarin karinlarina tikin-'tlfkfl ancak atestir. Allah, Kiyamet gn onlarla konusmaz ve onlari nahlardan aritmaz. Onlara elem verici azb vardir."[137] [138] Sekizinci Mukaddime Ser'an muteber olan yani Allah ve raslnn sahiplerini mutlak olfirak medh u sena ettigi ilim, amele gtren, sahibini arzu ve heves-lnri ile her ne sekilde olursa olsun basbasa birakmayan; bilakis onun garogini yerine getirmekle bagli kilan, gnll gnlsz onun kistas-inrina uymaya iten ilim olmaktadir. Bu cmleden su netice ikmaktadir: talep ve tahsil hususunda ilim ehli mertebede bulunmaktadir: A) Birinci mertebe:ilim talibi olup henz kemline ulasamayanlar.Bunlar ilitalebi yolun da henz takld seviyesinde dirler. Bunlar, ykml olmanin, korkutucu ve mjdeleyici tesvikin neticesi olarak amelin ierisine girerler. Teklif yk tasdikin siddeti lsnde hafifler. Bu mertebede, talebe dir bilgi yeterli degildir; bunun haricinde mutlaka zecr (uyarma), kisas, had, tazr ve benzeri bir motife (meyyideye) ihtiya vardir. Bu tezimizin dogruluguna dir delil ikamesine ihtiya duymuyoruz. nk insanlarin davranislari ile ilgili sregelen tecrbeler (mshadeler), bu tezin dogruluguna en kk sphe birakmayacak mhiyette deliller olmaktadir. B) Ikinci mertebe: ilmin burhanlarina vkif olan ve tam takld ukurundan ikan, aklin tasdik ve itimat ederek tatmin oldugu veriler dogrultusunda basirete ulasan kimseler bu mertebededirler. Ancak bunlarin ilimleri henz

akla mensup olup fitr bir zellik halini almamistir; yani henz insanda sabit bir meleke haline gelmemistir. Bunlar sadece sonradan kazanilan seyler, aklin zerinde tahakkm ettigi ezberlenmis bilgiler seklindedir. Elde edilmeleri hususunda akla itimat edilmektedir ve netice itibari ile bunlar aklin tezleri cmlesinden olmaktadir. Bunlar uygulama ierisine girdiklerinde, birinci mertebede bulunan tasdikten kaynaklanan kolayliga ilaveten bir hafiflik bulunur; hatta aralarinda bir mukayese bile sz konusu degildir. Zira bunlar tasdik grms burhana ulasmakla birlikte tekzibe (inkra) gitmeleri birbirleri ile bagdasmayacak seylerdir. Kendilerinde hsil olan ilmin aksine davranista bulunmak 'gizli tekzb* cmlenindin olmak-i tadir. Ancak bunlarin sahip olduklari ilim sifati henz kendilerinde sabit bir meleke halini almadigi iin, kendilerinde sabit bulunan sehvet, arzu ve heves gibi vasiflar, iki motiften daha gls olabilirler. Bu itibarla da ayrica haric bir motife (meyyide) ihtiya sz konusudur. Su kadar var ki, bunlar hakkinda biraz daha hosgryle dav-ranilir ve sadece hadler ve tazirlerle yetinilmez; aksine gzel detler, ulastiklari mertebelere uygun talepler... Vb. Gibi ayrica dikkate alinacak hususlar da vardir. Bu mertebenin delili de tecrbeler ve msha-delerdir ancak bu kisim, birinciye nisbetle daha gizli bulunmaktadir. Dolayisiyla bu konuda, ser' ilimlerde dikkat ve basiret sahibi, rf ve detlere vkif kimselerin yapmasi gereken ayri bir tedkke ihtiya vardir. C) nc mertebe: bu mertebedeki kimseler iin ilim artik kendilerinde sabit bir vasif (meleke) hlini almistir ve bunlara gre ilimler aklen ilk plnda bedh olarak bilinmesi gereken ya da ona yakin olan hususlar mesabesindedir ve meydana gelis tarzina bakilmaz; zira buna ihtiya duyulmaz. Bu mertebeye ulasmis kimseleri, sahip olduklari ilmin arzu ve hevesleri ile basbasa birakmasi mmkn degildir. Kendileri iin dogru olan ortaya ikinca, beser motiflerine, fitr vasiflarina dndkleri gibi mutlaka ona rc ederler. Bu mukaddimede sz konusu ettigimiz, iste bu mertebedeki ilimdir. Bunun dogruluguna seratten delil pek oktur: mesel su yetler bunlardandir: "geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun bken, hiretten ekinen, rabbinin rahmetini dileyen kimse inkr eden kimse gibi olur mu ? Ey muhammedi de ki: 'bilenlerle bilmeyenler bir olur mu vdogrusu ancak akil sahipleri gt alirlar."[139]bu meziyetler ilim sahiplerine baska bir sebepten degil sadece ilim yznden nisbet edilmistir. "Allah, yetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden kitb'i szlerin en gzeli olarak indirmistir. Rablerinden korkanlarin bu kitb'tan tyleri rperir..."[140] bu yette zikri geen "rablerinden korkanlar" ifadesinden maksat "Allah'in kullari arasinda, o'ndan korkanlar, ancak limlerdir."[141]

yetinin delaletiyle limler olmaktadir. "peygambere indirilen kur'n'i isittiklerinde, geregi grenmelerinden gzlerinin yasla doldugunu ... Grrsn.[142] sihirbazlar, bu ilimde 'rsh' mertebesine ki szn ettigimiz mertebe olmaktadir- ulastiklarindandir ki, ilimlerinin neticesinde hz. Musa'nin getirmis oldugu seyin hak oldugunu; onun ne sihir ne de gzbagciligi olmadigini grenmeleri aninda, ona boyun egme ve mnda bulunmadan bir an geri durmamislardi. Firavun'un iskence ve azb edecegi seklindeki tehdidi onlari mna kosmaktan durduramamisti.[143]yce Allah baska bir yette: "biz bu misalleri insanlara veriyoruz. Onlari ancak limler anlar.[144]buyurmus ve onlarin anlasilmasini ancak limlere has kilmistir. Tabi bundan kasit da, sri' tel'nin darb-i mesellerden gzettigi maksadidir. Yine baska bij yette: "ey muhammedi sana rabbinden indirilenin gerek oldugunu bilen kimse, onu bilmeyen kre benzer mi? Ancak akil sahipleri ibret alirlar." buyurur ve sonra devamla "onlar, Allah'in ahdini yerini getirirler, anlasmayi bozmazlar...."[145]diye ilipi sahiplerinin evsfini zikre geer ki bunlar, limlerin ilimleri ile mil*olan kimseler oldugu noktasinda toplanir. Yce Allah, ilmin neticelerinden olan mn sahipleri hakkinda da syle buyuruyor: "inananlar, ancak o kimselerdir ki, Allah anildigi zaman kalpleri titrer, yetleri okundugu zaman bu onlarin manlarin artirir ve rablerine gvenirler; namaz kilarlar; kendilerine verdigimiz riziktan yerli yerince sarf ederler.iste gerekten inanmis olanlar bunlardir."[146] bu noktadan hareketledir ki, yce Allah, ilmin geregi ile mil olan limleri, Allah'a hi isyan etmeyen ve ne emredilirse onu yapan meleklerle birlikte yan yana zikretmis ve: "Allah, melekler ve adaleti yerine getiren ilim sahipleri, o'ndan baska tanri olmadigina sahitlik etmislerdir. O'ndan baska tanri yoktur, o gldr, hakimdir."[147] buyurmustur. Yce Allah'in ilmine uygun olarak seh'dette bulunmasi[148] tambir tevfuk gsterir, zira farklilik olmasi muhaldir. Meleklerin ilimlerine uygun olarak sehdette bulunmalari da sahihtir; nk onlar gnahlardan korunmuslardir. Ilimle korunmus olmalari hasebiyle ilim sahiplerinin durumu da aynidir. Nitekim (koruyucu bir vasif olan ilimle muttasif olduklari iindir ki) ashb[hu ] ierisinde korkutucu unsur bulunan bir yet indigi zaman zlrler, endiselenirler ve neticede durumu hz. Peygamber'e intikal ettirirlerdi. Mesel "iinizdekini aiklasaniz dagizleseniz de Allah sizi onunla hesaba eker.[149]"inanip manlarina herhangi bir zulm karistirmayanlar.[150] yetleri indigi zaman meselenin vuzuha kavusmasi iin bu konuda sormuslardir. Sphesiz ki, ashabin znt ve endisesi inen vahye dir bilgilerinden kaynaklaniyordu.[151]bu konudaki deliller, burada sayamayacagimiz kadar oktur. Hepsi de muteber olan ilmin, sadece amele gtrecek ilim oldugunda mttefiktir. Itiraz: sizin bu dediginiz iki ynden aik degildir:

A) Ilimde 'rush' sahibi olma (derinlesme), bu vasifla muttasif olan kimseyi bilginin konusuna muhalefetten ya korur ya da korumaz. Eger korumazsa, bu takdirde bu mertebe bir nceki mertebe ile ayni olur. Bunun da anlami, yalniz basina ilim, amele gtrmesi ve geregi ile amel edilmesi konusunda yeterli degildir, demektir. Eger muhalefetten korursa, o takdirde de ilimde rush sahibi olan limlerin masum olmasi, hi gnah islememesi gerekir. Ancak su bir gerektir ki, peygamberler hari, limlerden gnahlar sdir olabilmektedir. Buna en st dzeyde su yetler shiddir: "gnlleri kesin olarak kabul ettigi halde, haksizlik ve byklenmelerinden tr onlari bile bile inkr ettiler.[152]"kendilerine kitb verdiklerimiz, muhammed'i ogullarini tanidiklari gibi tanirlar. Onlardan birtakimi, dogrusu bile bile hakki gizlerler.[153]"Allah'in hkmnn bulundugu tevrat yanlarinda iken, ne yzle seni hakem tayin ediyorlar da sonra bundanyz eviriyorlar.[154]"and olsun ki, onu satin alanin hiretten bir nasibi olmadigini biliyorlardi." hemen sonra da "kendilerini karsiliginda sattiklari seyin ne kt oldugunu keski bilselerdi."[155] buyrulmustur. Bu ve benzeri diger yetler ilim sahibi olan kimselerin de, ilimlerine ragmen, gnah isleyebildiklerini, bilginin konusuna muhalefet etmelerinin mmkn oldugunu ortaya koymaktadir. Eger ilim, koruyucu ve engelleyici bir zellik arzetse idi, o takdirde bunlar vuku bulmazdi. B) Kt limlerin zemmine dir nasslar bulunmaktadir ve bunlar pek oktur: bu konuda en siddetlilerinden biri de hz. Peygam-ber'in: "kiyamet gnnde en siddetli azab greceklerden birisi de ilminden faydalanmayan limdir." hadisleridir.[156] kur'n'da.da syle buyrulur:kitb' okuyup durdugunuz halde kendinizi unutur da baskalarina mi iyilikle emredersiniz? Dsnmez misiniz?" m; "gerekten indirdigimiz belgeleri ve dogru yolu kitb'da insanlara aikladiktan sonra gizleyen kimseler var ya, onlara hem Allah lanet ed$r hem de lnetiler lanet eder..[157]"gerekten, Allah'in indirdigi kitb'tan bir seyi gizleyip de onu az bir degere degisenler var ya...[158] cehennem atesine atilacak ilk zmre ile ilgili eb hreyre hadisi[159] bu kabildendir ve bu tr deliller pek oktur. Btn bu deliller, ilim ehlinin ilimleri ile masum olmadiklari; ilmin onlari gnaha dsmok ten koruyucu olmadigi konusunda gayet aiktir. Bu durumda, nanil olur da ilim isyana majiidir denilebilir? Cevap: ilimde rsh derecesine ulasmakla, limin bilginin konusuna muhalefeti birbirleri ile asla bagdasmaz. Buna daha nce geen deliller dellet etmektedir. Genel mshadeler de bunu dogrulamaktadir. nk fitr bir vasif haline gelen zelliklere sahip olanlar, bir itiyad halinde onlara uygun olarak hareket ederler. Eger aksi bir netice sz konusu olursa, bu su sebepten biri dolayisi iledir:

1. Sirf inad yzndendir. Inad yznden bazi kereler yaratilistan gelen (cibill) vasiflara bile muhalefet edilebilmektedir; dolayisiyla baska trl zelliklere muhalefet ncelikji olarak mmkn olabilir. "gnlleri kesin olarak kabul ettigi halde, haksizlik ve byklenmelerinden tr onlari bile bile inkr ettiler.[160]"kitb ehlinin ogu, hak kendilerine apaik belli olduktan sonra, ilerindeki ekememezlikten tr, sizi, inandiktan sonra kfre dndrmeyi isterler."[161] ve benzeri yetler iste buna dellet etmektedir. Bu tr muhalefetlerde en byk etken dnya, makam vb. Gibi seylere olan tutkular olmaktadir; bunlar kalbi ylesine brmektedir ki, neticede insan ne iyiyi ne de kty grmemektedir. 2. Beserin asla kurtulamadigi gafletten dogan srmeler sebebiyle olur. Bazen lim de farkinda ohnadan bir gaflet ierisine girebilir. Bazilarina gre "Allah ktlg bilmeyerek yapip da, hemen tevbe edenlerin tevbesini kabul etmeyi zerine almistir..[162] yetinden kasdedilen de bu mndir. Yine yce Allah: "Allah'a karsi gelmekten sakinanlar, seytan tarafindan bir vesveseye ugrayinca, Allah'i anarlar ve hemen geregi grrler."[163]buyurmaktadir.meselemisdn nnina, bu tr muhalefet sekilleri ile yaratilistan gelen (cibil) zelliklere itiraz edilemedigi yolunda bir itiraz yneltilemez. Syle ki, bazen insanin zihn mesguliyetinden, yahut gafletinden ' dolayi gz grmez, kulagi isitmez. O anda gz ve kulagin fonksiyonu ortadan kalkar, hatta insanin basina bu yzden bazi seyler dahi gelebilir.[164]bununla birlikte o kimse iin isitme ve grmeden mahrumdur denilemez. Iste gerek limin srmeleri de bu kabildendir. 3. nc sebep o kimsenin gerek anlamda bu mertebede olmamasidir; ilim henz bu kimse iin bir vasif (meleke) haline gelmemistir; bununla birlikte ilim ehlinden sayilmaktadir. Bu limin kendi yeri hakkindaki, ya da baskalarinin onun ilm seviyesi hakkindaki yanlis inanlarindan kaynaklanmaktadir. Buna yce Allah'in: "Allah'tan bir yol gsterici olmadan hevesine uyandan daha sapik kim vardir.[165]buyrugu dellet etmektedir. Hadiste de syle buyrulmaktadir: "yce Allah ilmi insanlarin arasindan bir irpida ekip ikararak almaz__sonunda onlar chil baslar edinirler; onlara Sorarlar, onlar da bilgisizce cevap verirler. Bylece hem kendileri sapar hem de baskalarini saptirirlar.[166] "mmetim yetmis firkaya blnecektir. Bunlar ierisinde mmetim iin en byk fitne olanlari, kendi grsleri ile kiyas yapanlardir.[167] bunlar muhalefet durumuna, cehaleti bilgi zannettikleri iin dsmslerdir. Bunlar ne ilimde rsh mertebesine ulasmislar ne de o mertebeye yaklasmislardir. Bu takdirde ilmin onlari korumasi da tabi olarak sz konusu olmayacaktir. Bu itibarla bunlarin durumunu ileri srerek meselemize itirazda bulunmak dogru degildir. Bu durum disinda kalanlar ise ilmin korumasi altindadirlar; nitekim daha

nce serdedilen deliller bunu ortaya koymaktadir. Bu mnda selefin pek ok sz bulunmaktadir. Hz. Peygamber'den l "'"dta11 ] syle rivayette bulunulmustur: "her seyin bir ikbl ve gerileme dnemi vardir. Bu dnin de ikbl ve gerileme dnemi bulunmaktadir. Bu dnin ikblini gsteren hususlardan birisi de, Allah'in benimle gndermis oldugu sey(in yayilmasidir; hatta yle ki, kabile bastan sona hepsi dinde anlayis sahibi olur; ilerinde bir ya da iki fsikya ikar ya ikmaz; onlar da engellenirler, horlanirlar; eger konusacak olsalar, seslerini ikarmak isteseler onlara mani olunur, horlanirlar ve dislanirlar...."[168]baska bir hadiste de: "mmetim zerine bir zaman gelir ki, kurr (okuyan) ogalir fakat fukah (anlayan) azalir; ilim alinir, kargasa (here) ogalir."[169]buyrulmus ve sonra devamla: "sonra bunu mteakiben bir zaman g^tr ki, mmetimden insanlar kur'n okurlar; fakat hanerelerini te asmaz. Sonra bunu mteakiben bir zaman gelir ve mnafik msrikle, onun sylediklerinin benzeri ile mcdeleye girer." buyrulur. Hz. Ali: "ey.ilim sahipleri! Onunla amel edin; nk lim, bilen, sonra da amel eden; isi, ilmine uyan kimsedir. Ileride ilmi tasiyan kimseler olacaktir; fakat onlarin hanerelerini te asmayacak; gizli isleri (ileri) alen islerine (dislarina) ters dsecek; ilimleri islerine muhalif olacak; birbirlerine karsi gnerek halkalar akdedeceklerdir; hatta adam kendisini terketti de baska birisine gitti diye meclisinde bulunana gazap edecektir. Onlarin bu amelleri asla Allah'a ykselmeyecektir." ibn mesd da: "ilme riyet edenler olun, sde rvler olmayin; nk ilim hazan riyet edilir rivayet edilmez, bazan da rivayet edilir riyetedilmez." demistir. Eb'd-derd da syle der: "lim olmadika takva sahibi olamazsin. Kendisi ile de amel etmedike ilimle gzel olamazsin." hasen el-basr ise: "lim kimse, ilmi isine uygun dsen kimsedir. Ilmi isine ters dsen kimse lim degildir, o sadece bir hadis rvsidir; bir sey isitmis ve onu nakletmistir." demektedir. Es-sevr ise syle der: "ulem grendiler mi, amel ederler. Amel edince de mesgul olurlar. Mesgul olunca da ortaliktan kaybolurlar. Ortaliktan kaybolunca da aranirlar. Araninca da kaarlar." hasen el-basr ise: "ilim aisindan diger insanlara stn olan kimseye yakisan amel cihetinden de onlara stn olmasidir." yine ondan: yeti [170]hakkinda syle dedigi rivayet edilmistir: "gretildiniz, grendlnie, fakat amel etmediniz. Allah'a yemin olsun ki, bu ilim degildir." im sevr: "ilim ameli agirir; eger cevap verirse ne l; aksi takdirde ilim eker gider." der. Bu ilmin amele gtrc oldugu mnsinin tefsiri olmaktadir. Es-sa'b ise syle demistir: "biz tahsilimizde, geregiyle amel ederek hadisleri ezberlemeye alisirdik." benzeri bir ifde vek* b. El-cerrh'tan da nakledilmistir. Ibn mesd ise: "ilim fazla hadis bilmek degildir; sphesiz ki, ilim ancak Allah korkusudur." der. Bu meyanda selefe ait szler pek oktur. Bu zikredilenlerle de ikinci problemin cevabi verilmis olmaktadir. Kt

limler, bildikleriyle amel etmeyen kimselerdir. Bildikleri ile de amel etmedike, onlar gerekte ilimde rsh sahibi degillerdir; bu gibileri ya sadece birer rvi(nkil)dirler -fikih ise bu rivayetlerin tesinde baska bir seydir- ya da kalplerini bryen bir arzu ve heves sahibi kimselerdir. Bu durumdan Allah'a siginiriz. Ilim talebi yolunda sabir ve kararlilik gstermek, onda derinlesmek ve anlayis kesbetmek, az ile yetinmemek kisiyi geregi ile amel etmeye eker ve onu zorlar. Nitekim yukarida aiklandi. Hasen el-basrnin: "biz ilmi dnya iin istemistik; o bizi hirete ekti." sznn mnsi iste budur. Ma'mer'den syle nakledilmistir: "syle derlerdi: "kim ilmi Allah rizsinin disinda baska bir sey iin talep ederse, ilim onu Allah'a dndrnceye kadar kendisine geit vermez." habb b. Eb sabit de: "biz bu ise koyulduk, niyetimiz falan yoktu. Niyet sonradan geldi." demistir. Es-sevrfden de: "biz ilmi dnya iin istemistik; o bizi hirete ekti." sz nakledilmistir ki, bu baska bir szndeki su ifadenin mnsi olmaktadir: "ben ilim adamlarina gipta ediyordum; etrafinda insanlar toplaniyor ve ondan yaziyorlar. (bu benim ok hosuma gidiyordu.) Sonra bu basima gelince, ne lehime ne de aleyhime, ucu ucuna kurtulmayi ok arzu ettim." ebl-veld et-tay-lis ise: sfyn b. Uyeyne'yi altmis seneden fazla zamandan beri isitirim. O hep syle der: "biz bu hadisi Allah iin talep etmedik. Fakat o bize bu grdgnz neticeyi ltfetti." hasen el-basri: "bir takim insanlar ilmi tahsil ettiler; baslangita bunlar ilimle Allah'i ve o'nun katinda olanlari ama edinmemislerdi; fakat ok gemedi ki, onlar ilimle Allah'i ve o'nun katinda olan seyleri istemeye basladilar." der. Bu da daha nce geen hususun dogruluguna dellet etmektedir. Fasil: Ilmin bu nc mertebesinin belirlenmesi nasil olacaktir? Bu mertebeden maksat nedir? Mukaddimeler Kisaca diyoruz ki, bu mertebe gizli bir seydir. Ibn mes'd hadisinde bu mertebeye "husu'" terimi kullanilmistir ki, bu yetin mnsina atif olmaktadir. "ilimden ilk kaldirilacak sey husudur." hadisinde sz konusu edilen de odur. Imam mlik: "ilim fazla hadis rivayeti demek degildir; bilakis o Allah'in kalplere koydugu bir nurdur."[171]der. Yine o: hikmet ve ilim bir nurdur; Allah onunla diledigine hidyet eder. Ilim fazla mesele (bilmek veya sormak) degildir. Ancak ilmin belirgin bir vasfi vardir ki, o da aldatici dnydan uzaklasarak, ebedlik yurduna dns saglamasidir." demektedir. Bu da geregine muhalefet etmeksizin, ilimle amel etmek demektir. Burada tafsilta girerek sz uzatmak istemiyoruz; yeri de burasi degildir. "ictihd" kisminda bu konuya yer ayrilmistir. Dileyen oraya

bakabilir. Tevfk ancak Allah'tandir. [172] Dokuzuncu Mukaddime nemi ve kesinligi bakimindan ilim kisma ayrilir: a) ilmin esas ve zn teskil eden kisim, b) ilmin essindan olmamakla birlikte ikinci derecede nem arzeden kisim, c) bu iki kismin haricinde kalan kisim. A) Ilmin esas ve zn teskil eden kisim (sulbu'1-ilim): esas ye itimada sayan olan iste bu kisimdir; tahsilin mihverini bu kisim teskil eder; ilimde rsh sahibi olanlarin nih amalan bunlara ulasmaktir. Bunlar kati olan ya da kat' bir esasa dayanan hususlardir. Yce serat-i muhammediyye iste bu tarz zere indirilmistir. Bu yzden de uslde ve furda taraf-i ilhden muhafaza altina alinmistir. Nitekim bu "dogrusu 'zikri' (kitb'i) biz indirdik, onun koruyucusu da elbette biziz."[173]yetinde ifade edilmistir. nk bunlar iki cihan sedetinin essim olusturan ser maksatlarin korunmasi essina dayanir ve zarriyyt, hciyyt ve tahsniyyt ile bunlarin tamamlayici ve btnleyici unsurlarindan ibarettir. Bunlar seriatin temelleridir. Bunlarin ve bunlara istind eden sir fur meselelerinin dikkate alindigi konusunda kesin delil bulunmaktadir. Bunlarin temel ilim oldugunda, esaslari yerlesik, unsurlari sabit bulundugunda herhangi bir kusku ve problem bulunmamaktadir.her ne kadar bunlar akilla bulunmus olmayip vass't (konulmus) iieler de netice itibariyln byledir, nk vaz' olanlar da, kimin ilim ifde konutunda bazan akl veriler paralelinde yer alabilirler. Seriat ilmi de iste bu cmledendir. nk seriat ilmi, pek daginik ve esitli trden olan cziyytin genel ve kapsamli bir sekilde istikraya tabi tutulmasi neticesinde elde edilmekte ve neticede akilda; bidziye (mut-tarid), genel ve sabit, zeval bulmaz ve degismez, hep hkim konumda klli esslardan olusan bir koleksiyon (mecmua) vcda gelmektedir. Bu zikrettigimiz vasiflar ise akl klliyytin (genel esaslar) zellikleridir. Yine akl klliyyt varlik leminden alinmislardir; bu ise vaz' bir istir; akl degildir. Bu itibarla da ser' klliyyt ile akl klliyyt esitlik nrzederler. Dolayisiyla da aralarinda fark kalmaz. Su halde ilmin bu kismina ait zellik vardir; diger kisimlardan bunlarla ayrilir: 1. Genellik ve bidziyelik (muttaritlik): bu zellikten dolayidir ki, mkelleflerin fiilleri konusundaki ser' hkmler, her ne kadar kisimlari (cziyyti) sonsuz ise de, konulus biimine uygun bir yrrlge sahip olmustur. Parzedilecek hibir amel, varsayilacak hibir hareket veya skn yoktur ki, seriat onlar zerinde ayri ayri ya da btn ierisinde hkim ko-

numda olmasin; onun diresi ierisine girmesin. Bu mmkn degildir. Seriatin 'genelligi'nden maksat da iste budur. Seriatin nass ya da akl esaslarinda varsayildigi iddia edilen bir hususlik varsa eger, mutlaka o da ser' genel bir esasa dnktr. Bunlara rnek olarak ary[174], diyetin kile [175]zerine konulmasi, kirz akdi (mudrabe)[176] muskt akdi[177], hayvanin stl gsterilmesi amaciyla birka gn sagilmayarak msterinin aldatilmasi durumunda isterse malin iadesi ve ste karsilik da bir s' hurma verilmesi vb. Uygulamalari gsterebiliriz. nk bunlar hc ya da tahsn esaslara veyahut da bunlarin mtemmimlerinden (tamamlayici) olan esaslara baglidir. Bunlar ise genel zellikli hususlardir. Dolayisiyla ilk bakista zel gibi gzken bir sey, aslinda mutlaka genel zellik arzetmektedir. Fikhin bablari zerinde dsnmek bunu aiklamaktadir. 2. Sabitlik ve degismezlik: ser' ahkmin bu zelliginden dolayida, kemle erdikten sonra artik, ne nesh, ne umumunun tahsisi, ne mutlakliginin takyidi, ne de hkmlerinden birilinin kaldirilmasi sz konusu degildir. Bu durum ister btn mkelleflere ynelik (genel), ister bazilarina hs (zel) oliun, farketmemektedir; belli bir zaman ya da durum iin de farklilik gstermemektedir. Sebep olarak belirlenen bir sey ilele-bed sebeptir; asla kalkmaz, sart olarak belirlenen sonsuza dek sarttir; vcib ve mendb olan nihayete dek vcib ve men-dbtur..., btn hkmleri ayni sekilde ebediyen sona ermez ve degismez zelliktedir. Sayet dnya hayatinin ebedligi far-zedilse, ona yn veren ve ykmllk getiren ser' hkmler de ayni sekilde ebed olacaktir. 3. Hkim konumda olmasi, mahkm olmamasi: bunun anlami sonu olarak, uygun bir ameli gerekli kilmasidir. Bu zellik ten dolayi da ser' ilimler sadece amel ifde eden, ya da amele ynlendiren hususlara inhisar etmekte ve bunun tesini fazlalik saymaktadir. Amel hususunda seriata hkim konumda olan bir sey asla bulunamaz; var gzkse bile mutlaka o hkim pozisyonundan mahkm vaziyetine geer. Diger ilimlerin durumlari da aynidir. Su halde bu vasfa sahip olan her ilim; esas ve z teskil eden kisimdandir. Bundan ne kasdettigimiz ve delilleri bu kitapta ortaya ikmistir. B) Ikinci kisim (mlahu'1-ilim): bu kisim, ilmin esas ve znden olmayip, kesinlik tasimayan hususlardir. Bunlar kendiliklerinden ne kafidirler, ne de kat* bir esasa baglidirlar; bilakis ya zann bir esasa baglidirlar ya da kat' bir esasa bagli olsalar da yukarda saydigimiz zellikten bir ya da daha fazlasini tasimamaktadirlar. Bunlar aklin hayal gcne dayali anlik dsncesinde ve ilk bakista esasi bozmaksizin ikarmis oldugu seylerdir. Iste bu vasifta olan ilimler ikinci kisimdan sayilirlar. Birinci zelligin, yani genellik ve bidziyelik (muttaritlik) vasfinin

bulunmamasi, o seyin ilmin esas ve zn teskil eden kisimdan olmasina mnidir. nk bir seyin muttarit olmamasi (kh isleyip kh islememesi), onun dikkate alinma ve muteber olma derecesini zayiflatir ve gzardi edilebilecegi ihtimalini glendirir. nk o ilmin yer yer geerli olmamasi, konusuna olan gvenin zayifligina dellet eder ve onu kasitsiz, tesadfen meydana gelmis olan seyler zmresine yaklastirir. Netice itibariyla da ona gvenilmez ve zerine hkm bina edilmez. Ikinci zelligin, yani sabitlik ve degismezlik vasfinin bulunmasida ilmin esas zn teskil eden kisimla bagdasmaz. nk bir [10] numis hakkinda hkm verilip, sonra bazi yer ve hallerde daha nceki konulan hkme muhalefet edilirse, o hkmn ya mutlak olmadigi halde konuldugu biimde birakilmasi veya hss olan bir konunun umm sekilde vaz' edilmesi gibi bir sebepten dolayi hatali ve btil oldugu ortaya ikar. Bu durumda onun zerinde dsnen kimsenin hkme olan gveni kalmaz. Bu da onun ilmin esas ve zn teskil eden kisimdan ikmasi demektir. nc zelligin, yani hkim konumda olmasi vasfinin bulunmamasi da, o seyin ilmin esas ve zn teskil eden kisimdan olmamalini gerektirir. nk bu akillarda sahih olsa bile, nefislerin mcer-rd bir haz duymasindan baska pratik bir fayda bulunmuyor, demektir. Bu durumda bunlarla diger eglencelerin ayni olmasi gerekir. Bunlar madem ki, sahh degillerdir, yle ise itibara alinmamaya daha layiktirlar. Sofistlerle, benzeri akimlarin konulan iste bu kabildendir. Bu zelliklerden bir ya da birkainin bulunmamasi sebebiyle ilmin esas ve zn teskil eden kisimdan sayilmayan bazi rnekler vardir ki, digerleri onlara ilhak edilir. Bunlar sunlardir: 1. zellikle de taabbud konularda olmak zere, mnsi aklen kavranamayacakkonularda elde edilmeye alisilan hikmetler. Misal olarak, abdestte belli organlarin yikanmasi; namazin, ellerin kaldirilmasi, kiyam, rk, scd... Gibi belli fiillerin yapilmasi seklinde icra edilmesi; orucungece degil de gndze has olmasi, namazin baska vakitler degil de tayin edilen vakitler ierisinde kilinmasi ve bylece vakitlerin belirlenmesi, haccin belli davranislardan meydana gelmesi ve belli mekanlarda f edilmesi ve belli bir mescidin (ka'be) tavaf edilmesi ve benzeri daha pek ok akilla bir trl kavranilmasi mmkn olmayan ve ulasilamayan taabbud konularda elde edilmeye alisilan hikmetler bu kabilden olmaktadir. Bazilari ikarak kendi akillarinca bunlarin hikmetlerini ortaya koymakta ve sri'in bunlardan maksadinin bulduklari hikmetlerin gereklesmesi oldugunu iddia etmektedirler. Bunlar tamamiyle zan ve tahminden ibarettir ve kendi konularinda bidziyelik (muttaritlik) arzetmeyen seylerdir. Bunlar sz olan seyleri

duyduktan sonra, onlari izah etmeye alismak kabilindendir. Belki bu ikinci neviden olup da nc kisimdan sayilmasi gereken seyler de olacaktir. nk bizim bilgimiz dahilinde olmayan ve elimizde de bir delil bulunmayan bu gibi hususlarda bylesi bir iddiada t8il bulunmak bir nevi seriat zerine cinayet islemek sayilacaktir.[178] 2. Haber ve selefe ait szlerin, aslinda gerekmeyecek bir rivayet vs tahamml keyfiyetine baglanmalari ve o sekilde rivayet edilmeleri, buna uyma hakkinda bir istek bulunmadigi halde, byle bir istek varmis gibi davranilmasi: mselsel hadislerin rivayetinde oldugu gibi, gemis zamanda rivayet sirasinda kasitsiz olarak benimsenen keyfi-yot ve biimleri, daha sonrakilerin kasif li ve baglayici olarak benimsemeleri; ayni tarz ve sekil zere tahric etmek iin sikintiya" sokacak sekilde arastirmalar yapilmasini gerektirecek bir hal almasi bu kabildendir. Oysa ki, hadis bir amelle ilgili olsa bile bu aba zerine herhangi bir pratik netice dogmamaktadir. nk hadis rivayetinde belli sekle riyet zorunlulugunun bulunmamasi, o tr hadislerin geregi ile amel keyfiyetine herhangi bir halel getirmez. Mesel "sefkat edenlere rahman acir." mnsina gelen hadisini[179] rnek alalim. Hadisiler, bu hadisin talebenin seyhinden duyacagi ilk hadis olmasini sart kosmuslardir. Halbuki, bu hadisi ondan daha baska hadisler grendikten sonra isitecek olsa, bu durum sz konusu hadisin geregi ile amel etmeye engel teskil etmeyecektir. Mselsellik keyfiyeti hadislerin tamaminda ya da byk ogunlugunda degismez bir hususiyet degildir ki, uyulmasi gerekli olsun. Bu itibarla bu gibi seylerin talep edilmesi, ilmin esas ve znden degildir. 3. Tevatre ulasma gibi bir niyet olmaksizin, hadislerin lzumundan fazla yollardan tahricine alisma da bu kabildendir. Eger hadis sahabe, tabin ya da daha beriki nesillerde hd zelligini te asmiyorsa, bu durumda sirf hadisi pek ok seyhten ve esitli ynlerden almis sayilmak iin yapilan alisma ve gsterilen abalarin bir anlami yoktur. Bu gibi hususlarla ugrasmak ilmin esas ve zn teskil eden kisimdan sayilamaz. Eb mer b. Abdilberr, hamza b. El-kenn'den syle nakleder: "bir hadisi iki yz tarikten veya ikiyz kadar (sek rvden) tarkten tahrc ettim ve bu beni pek ok sevindirdi; yaptigim is pek hosuma gitti. Sonunda ryamda yahya b. Man'i grdm. Ona: -ey eb zekeriyy! Ben bir hadisi tam ikiyz tarikten tahrc eyledim! Dedim. O biraz sustu ve: Illetinin, putperestlikten henz ikildigi iin tekrarona geri gtrebilecegi endisesinin oldugunu, zamanimizda ise byle bir korku bulunmadigi iin,

heykel vb. Gibi seyleri edinmede bir sakincanin bulunmayacagini sylemektedirler. Bu hkmn illetinin, zan ve hevese dayanilarak belirlenmesinden baska bir sey degildir. "yaptigin bu isin 'oklukla gnmek sizi o kadar oyaladi ki...[180]yetinin kaplami dahiline girmesinden korkarim." dedi. Onun syledikleri byle ve netice itibariyla da dogrudur. nk hadisin sihhati iin yeterli derecede tahrcde bulunmak maksat iin yeterlidir. Gerisi lzumsuz bir aba olmaktadir. 4. R'y: mjde verme ve korkutmaya ynelik olmayan hususlarda, r'ydan ikarilan neticeler de bu kabildendir. Pek ok insan ilm meseleler hakkinda r'ylarla ve onlardan ikarilan neticelerle aika istidlalde bulunmaktadirlar. nk bu bilgi dogru da olsa, onun temelini olusturan r'y bu tr istidlaller iin ser'an muteber degildir. Mesela az nce zikri geen kenn'nin r'ysi gibi. Her ne kadar orada yahya b. Man'in sz dogru ise de, biz onunla istidlalde bulunanlayiz. Biz nce onu uyaniklik halinde ilme arzederiz. Bylece onu sahit getirme (istishad) uyku halinden degil de uyaniklik halinden alinmis olur. R'y ise sadece bir nsiyet havasi dogurulmak iin zikredilmis olur. Ulemdan vrid olan bu tr r'ylarla istishad haberlerini de bu sekilde anlamak gerekir. 5. Pratik bir netice dogurmayan ihtilaf konulan. Daha nce bunlardan bir kismina atifta bulunulmustu. Bunlarin pek ogu diger ilimlerde de olur. Arap dilinde bu tr sey pek oktur. Mesela fiilin masdardan Tremesi, kelimesinin asil ve i'rabi, esya meselesi, bir lafizda esas olan isimdir meselesi gibi konular bunlardandir. Her ne kadar bu gibi konular bidziye (degismez) esaslar zerine bina edilmislerse de, bunlarla ilgili ihtilaflar ise yarar bir fayda saglamamaktadir. Dolayisiyla bu gibi ihtilaf mevzulari da ilmin esas ve zn teskil eden kisim haricinde kalmaktadir. 6. Siir: ilm ve amel mnlar ortaya konulurken siire dayanmak da yine bu kabildendir. Bu yol zerinde daha ok ehl-i tasavvuf yrmekte; kitaplarinda ve makamlarinin belirtilmesi sadedinde siiri oka kullanmaktadirlar. Bu gibileri siirlerin mnlarini ortaya koymakta ve onlarin geregi ile ahlklanilmasini istemektedirler. Gerekte bu da ilmin z ve essindan degildir. Ancak ince manli siirlerde, tabiati yumusatma ve nefisleri arzulanan istikmette costurma ve harekete geirme gibi zellikler bulundugu iin ikinci derecede nom nr-zeden kisimdan sayilir. Siirin bu zelliginden dolayi genelde vai/.liir, ondan istifdeyi kendilerine bir det edinmisler ve va'zlari esmimnda bolca kullanmislardir. Isin hakikati

zerinde dsndgmzde fu netice karsimiza ikar: istishad (sahit gsterme) siirin etkisiyle degil mnsiyladir. Eger mn ser' ise makbuldr, aksi takdirde makbul Degildir. 7. Mnlarin yerlesmesi iin iyi halleriyle bilinen zevatin szleriyle istidlalde bulunmak: bu da o zata karsi duyulan hsn zan zerine bina edilen bir istidlal seklinden baska bir sey degildir. nk bunlarin da bazan -"ictihd" bahsinde de zikredilecegi gibi- szleri hccet olabilir. Iyi hal ve fazileti herkese bilinen zevatin szlerine karsi insanlar meyyal olduklari iin, onlarin szlerini -zedeleyici durumlardan uzak olduklari durumdabir kayda baglamaksizin almak bu kabildendir. Ancak bunlar ilmin esas ve zn teskil eden kisimdan sayilmazlar. nk bunlar uygulamada dogruluklari sasmaz degildir, hata da edebilirler. Bu sadece bir yaklasim olarak alinir. 8. Allah'in vel kullarindan olan hl ehlinin szleri: bunlarin szleriyle istidlal de ayni sekilde ilmin esas ve zn teskil eden kisimdan degildir. Syle ki, bunlar kendilerini mevl'nin hizmetine vakfetmisler ve her seyden el-etek ekmislerdir. Onlarin bu taraflari agir basarak, Allah'tan baska her seyden vazgeilmesi gibi konulan islemisler ve bunun geregini vurgulamislardir. Bunlarin tekliflerini ogu insan yapabilecek gte degildir. Oysa ki, onlar bunu btn herkes iin konusmaktadirlar. Bu her ne kadar dogru ise de kendi seviyesine gre anlamak gerekir; mutlak olarak ele alinmamalidir. nk bunlarin istedikleri byk ogunluk iin ya sikinti (hara) ya da tkt st ykmllk (teklf-i m l yutak) olur. te taraftan onlar, ancak belli bir hal ve belli bir biimde yerilecek seyleri yer yer kayitsiz olarak zemmetmislerdir. Bu durumda onlarin bu szlerini oldugu gibi almak yanlis anlamalara sebep olabilir. Ama genel olarak onlarin szlerini almak ve istidlalde bulunmak faydadan hl degildir. Netice olarak bu tr istidlaller de ilmin esas ve zn teskil eden kisimdan degil, onun tezyni mahiyetinde ikinci derecede nem arzeden kisimlarindandir. 9. Bazi ilimlerin, diger ilimlere atifta bulunarak, gerek anlamda i-muvafakat Iki kaidenin bir enaita birlesmesi sz konusu olmaksizin onlarin kaideleri ile neticeye ulasmasi da bu kabildendir. Bunu syle bir olayla aiklayalim: nahiv limi el-ferr: "kim bir ilimde derinlesir ve mehret sahibi olursa, diger btn ilimler ona kolaylasir (ve o ilimlerle ilgili de sz syleyebilir.)" der. Bunun zerine mecliste hazir bulunan ve ferr'nm teyzesinin oglu olan

hanef imamlarindan kadi mu-hammed b. El- hasen kendisine: "sen ilminde mehret sahibisin. Peki sana simdi sahanla ilgisi olmayan bir soru soracagim: namazinda ya-nilan ve sehiv secdesi yapan, fakat sehiv secdesinde de yanilan kimse hakkinda ne dersin?" demis. Ferr: "bir sey lzim gelmez." diye cevap vermis. Imam muhammed'in "nasil" sorusuna da: "Bizde (dilde) ism-i tasgiri[181] yapilan bir kelime ikinci defa tasgir yapilamaz. Sehiv secdesinde yanilan kimsenin durumu da ayni olmalidir. nk o, ism-i tasgirin ikinci bir defa tasgiri gibi bir seydir; yanilma iin yapilan secde bir nevi namazin telfisi iindir. Tasgirin tekrar tasgiri yapilamayacagi gibi, telfinin de telfisi yapilamaz.." demis. Bunun zerine imam muhammed: "analarin senin gibi birini dogurmus olacagini sanmiyorum." diye onu tasdik etmis. Grldg gibi, ismin tasgiri ile namazda sehiv arasindaki mn birligi son derece zayiftir; zira mn bakimindan bunlardan birini digerine kiyasi gerektirecek aralarinda gerek msterek bir nokta bulunmamaktadir. Ama aralarinda msterekligi saglayan ortak bir nokta (cami vasif) bulunsaydi, o takdirde bu kisimdan sayilmayacakti. Nitekim harun resid'in huzurunda eb yusufla kis arasinda cereyan eden su olay da buna misal olacaktir: rivayete gre eb ysuf, harun resid'in huzuruna girer. Kis halifeyle sakalasmakta, birbirlerine latife yapmaktadirlar. Eb ysuf (halifeye): -Bu kfeli sizi mesgul ediyor ve size galebe aliyor; dedi. Halife: -Eb ysuf! Bu bana gnlmn hoslandigi seyleri getiriyor; diye karsilik verdi. Bu arada kis hemen eb ysuf a ynelerek: -Ey eb ysuf! (gel mnazara yapalim.) Bir meselen var mi? Dedi. O da: -Nahiv'den mi, fikihtan mi? Diye sordu. Kis: -Bilakis fikihtan; diye cevap verdi. Bunun zerine hrn resid gld ve yere bakindi, sonra garibseyerek: -Eb ysuf a fikihtan bahsedeceksin yle mi? Dedi. Kis: -Evet! Diye cevap verdi ve sonra: -Ey eb ysuf! Ne dersin? Bir adam karisina kelimesini stnl olarak dese ne lzim gelir? Diye sordu, e-b ysuf da: -Kadin eve girdiginde bos olur; cevabini verdi. Kis: -hata ettin, ey eb ysuf! Dedi. Harun resd gld ve : -Dogrusu nasil? Diye sordu. Kis: -Adam szn seklinde stnl syleyince fiil bulundugu iin talakhemen vuku bulur. Ama bu seklinde kesreli sylerse, o zaman sart edati olacagindan fiil islenmis olmaz, talk da vuku bulmaz; demistir. Bu olaydan

sonra eb ysuf, kis'nin yanina gitmeyi hi terketmemistir. Bu meegle dile dair bir kuralla ilgili olarak cereyaruet-mektedir; her iki ilimde de hkm verilirken temel alinir. Buraya kadar verdiklerimiz, dsnen insana isin tesinde dalin nelerin bulundugunu; ilim tahsili sirasinda neyi alip neleri birakmasi gerektigini iyice bilmesi zaruretini ortaya koyan misallerdir. nk bir oklari, ilkbakista bu gibi meseleleri gzel bulmakta ve mrn bu gibi meselelerle geirmekte; bunlarin tesinde ne amel ne de itikat sahasinda asil grenmesi gereken konulara zaman ayirmamaktadirlar. Bylece ilim talebi yolunda gsterilen abalar beyhude olmaktadir. Allah cmlemizi byle bir durumdan korusun! Bu konuda verilecek en gzel misallerden birisi de bazi hocalarin bize anlattiklari su olaydir: eb'l-abbs b. El-benn'Ya sorarlar ve: yetinde[182] niin zerinde nasbedici bir etki gstermemis? Derler. O cevbinda: " sz (kavi) sylenen seyde (makl) etki dogurmayinca, mil de ma'ml zerinde etkisini gstermemistir." demis. Bunun zerine soruyu soran: -Efendim! Nin kullanimi ile, kfirlerin iki peygamber hakkindaki szleri arasinda ne baglanti var? Diye aiklama istemis. Eb'l-abbs ona: -Be adam! Ben sana gayet gzel, revnakli bir iek getirdim; sen o gzelim iegi soyup sogana evirip sonra da onun revnakini istiyorsun! Demis, yahut da bu mnda bir sey sylemis. Iste verilen cevabi gryorsunuz. Bu ve benzeri ilim telakki edilen seyler akla vuruldugu zaman gerek ilimle, ilim olmayan arasindaki fark ortaya ikacaktir. C) nc kisim: bu kisim, ne ilmin esas ve zn teskil eden ne de zannolan ve ikinci derecede nem arzedenkisimlarindandir. Ne kat' ne de zann bir esasa bagli degillerdir. Bunlar muteber ilimler ve amel ve itikat konularinda kendilerine mracaat edilen prensiplere vurularak ortadan kaldirilmasi gereken seylerdir. ogu kez bunlar hakkin iptalini ve btilin tervicini amalayan seylerdir. Bunlar ilim dogildir. nk asli esasi yoktur, sabit kriterleri yoktur, hkim konumda ve bidziye (muttarit) degillerdir. Bunlar ikinci kisimdan da dogildir; nk o kisim akillarin gzel buldugu, nefislerin meylettigi seylerdir. Zira onlarda ilmin verilerine ters dsen, onlarla uyusmayan hususlar bulunmamakta ve kismen de olsa bir esasa dayanmaktadirlar. Bu nc kisim ise yle degildir; bunlar onlarin zelliklerinden hibirisine sahip degillerdir. Her ne kadar bazi insanlar bu gibi seyleri gzel bularak talepte bulunmuslarsa da, bunlar ariz spheler ve daha nceki grupla aralarinda bulunan benzerlikten dolayi olmaktadir. Bazi geri zekalilar bunlarin bir asli ve essi oldugunu iddia etmisler ve onlara bu aidan [88i meyletmislerdir. Bunlarin ileri srlen asil ve esaslarinin gerekle hibir ilgisi yoktur. Bunlar

esitli menfaat ve maksatlari, arzu ve hevesleri temin ve tatmin iin ortaya konulmaya alisilan vehim ve hayallerden baska birsey degildir. Alisilmadik, garb seyleri ortaya atmak, ilimde rsh sahiplerinin anlamadiklari mnlar ikarmak; zahir mnlarin tesinde ok ince mnlarin bulundugunu ve bunlari ancak sekin kimselerin anlayabilecegini ve kendilerinin de iste onlardan olduklarini iddia kabilinden yaygaralar koparmak iste bu gruba giren rneklerdendir. Bunlarin hibir gerekliligi yoktur. Bu gibi seylerle ugrasip da kendisinin bu incelikleri anlayabilen sekin kimselerden oldugunu iddia eden kimselerin, imtihan edildiklerinde rezil rsvy olmaktan baska yapabilecekleri bir sey yoktur. Nitekim gazzl, ibnu'l-arab ve daha baskalari bunlarin iyzlerini ortaya koymuslardir. Bu kismin rnegini btiniyyenin kur'n tevli karsisindaki tutumlari teskil eder. Bunlar kur'n yetlerini zahir mnlarindan ikararak, asil maksadin bunlarin tesinde btini mnlar oldugunu; bunlara da akil ya da dsnce yolu ile ulasmanin mmkn olmadigini, bunlarin ancak masum imma tab olunmak suretiyle, onun vsitasi ile elde edilebilecegini iddia ederler. Bunlarin iddialarinda dayanaklari kismen hurflik ve ilm-i ncmdur. Son zamanlarda bu tr ahmaka seyler epey yayginlasti ve seriat etrafinda btinlerin iddialarina benzer iddialar bir hayli ogaldi. Hatta bu, birakin baska trlsn, hibir sekilde makl olmayacak bir hl aldi. Sofistiyye ve mtehakkimenin tuttuklari yol da bu bu kisim ierisine girmektedir. Btn bunlarin bir asli, essi yoktur; doguracaklari bir semere de bulunmamaktadir, ilimle hibir ilgileri yoktur. Fasil: Bazan birinci kisimda olan bir bilginin ikinci kisimdan sayilmasi boz konusu olabilir. Bu ilimlerin birbirine karistirilmasi neticesinde dsnlebilir. Meselfakh, meselesini rneginbir nahv mesele zerine bina eder. Sonra dnerek bunu bilinen bir mukaddime olarak degil de -nahivcinin yaptigi gibi- bir mesele olarak ortaya koymaya baslar, en sonunda dafikh meselesini ona irca eder. Halbuki, yapmasi gereken sey, nahv konuyu o ilimde isi tamamlanmis ve neticeye baglanmis sekli ile almasi ve dogrudan kendisinin onun zerine hkm binasina gemesiydi. O bunu yapmayip, o konuyu bir nahivci gibi eli' alarak yeniden ortaya koymaya, onu isbta, zabtina ve delillendiril-mesine dir sz etmeye baslayinca, onun bu abalari gereksiz olacak ve herhangi bir ihtiya karsilamayacaktir. Ayni sekilde sayisal bir meselenin ortaya konulmasi gerektiginde de yapmasi gereken, o ilme dir neticeye baglanmis esaslari alarak hkmne mesnet yapmasidir. Byle yapmaz da sanki bu ilmin konusunu isliyormus gibi uzun uzadi-ya sayilarla ilgili sz etmeye baslarsa bu bir fazlalik olur ve birinci kisimdan degil de, eger sayilacaksa ikinci kisimdan, yan tal unsurlardan kabul edilir.

Birbirlerinden istifde eden btn ilimlerde de durum aynidir. Birinci kisimdan olan bilgilerin nc kisma girmesi gereken durumlar da olabilir. Bu ser' egitim metoduna aykiri olarak ilm meselelerin ehil olmayan kimselere yahut akli henz kck me selelere ailmis olan kimselere byk meseleleri anlatmaya kalkmak ve bununla iftihar etmek durumlarinda tasavvur edilebilir. Bu karsidaki insani byk sikintilara dsrr. Bunlardan en tehlikelisi de hz. Ali'nin su sznde ifdesini bulmaktadir: "insanlara akillarinin aldigi sekilde konusun, Allah ve raslnn tekzb edilmesini ister misiniz?" bu tr szler bazen dinleyiciler zerinde fitne tesiri icra eder. Nitekim bu kitabin ilgili yerinde zikredilecektir. Birinci kisimdan olan bilgilerin nc kisimdan sayilmasi gibi bir durum sz konusu olabildigine gre, ikinci kisimdan olan bilgilerin nc kisimdan sayilabilmeleri ncelikli olarak mmkn olur. nk ona birinci gruptan daha yakindir. Gerek bir ilim adaminin egitim ve gretimde mutlakabuhususlarariyetetmesi gerekir. Aksi takdirde o bir egitimci olamaz; bilakis kendisinin bir mrebbye ihtiyaci olur. Bu noktadan hareketle diyoruz ki; bu kitap zerinde mtlada bulunacak kimsenin ser' ilimlerde; usl ve furunda; akl ve nakl ilimlerde derinlesmedike, taklid ve mezhep taassubundan kurtulmadika ona tenkiti bir gzle ya da ondan istifde amaci ile bakmasi uygun degildir. Eger byle bir seviyeye ulasmadan bu kitabi degerlendirmeye kalkisirsa, o takdirde kitabin muhtevasinin her ne kadar aslinda hikmet ise de, arazi olarak ona fitne tesiri yapmasindan korkulur. Dogruya muvaffak kilan Allah'tir. [183] Onuncu Mukaddime Ser' meselelerde nakil ve aklin birbirini desteklemesi durumunda, nakil ne alinir ve metb (tbi olunan) kilinir; akil ise geri alinir ve tab kabul edilir. Inceleme ve neticeye varma sirasinda akil ancak naklin msadesi lsnde katkida bulunur. Delilleri: 1. Eger aklin naklin tesine gemesi caiz olursa, o zaman naklin akil iin belirlemis oldugu sinirin bir anlami kalmaz. Oysa ki, olmasi gereken naklin akla bir sinir belirlemis olmasidir. Aklin bu siniri te asmasi caiz olunca, bu sinirin bir anlami kalmaz. Bu durum ise seriatta btildir. Btil bir neticeye gtren sey de btildir. 2. Kelm ve usl ilimlerinde belirlendigi gibi bir seyin hsn ya da kubhu meselesinde akil yetkili degildir. Eger biz aklin seriatin belirledigi sinirin tesine geebilecegini kabul edersek, o takdirde akil hsn ve kubuh

konusunda yetkili kilinmis olur. Bu ise mmkn degildir. 3. Eger bu caiz olacak olsa, neticede seriatin akil ile iptali caiz olurdu. Bu ise muhaldir ve byle bir netice btildir. Syle ki: seriat demek mkelleflerin fiilleri, szleri ve itikatlari ile ilgili olmak zere riyet edilmesi gereken sinirlar konulmasi demektir. Seriatin muhtevasini bu gibi seyler olusturur. Eger aklin tek bir siniri te asmasi caiz olursa, btn sinirlan da asmasi caiz olur. nk bir sey iin sabit olan hkm, onun benzeri iin de sabit olur. Bir sinirin te asilmasi, onun iptali, yani o sinirin dogru olmadigi demektir. Birisinin iptalinin caiz olmasi durumunda digerlerinin iptali de caiz olur. Bu ise hibir kimsenin kail olmadigi bir neticedir. Zira muhal oldugu aiktir. Itiraz: bu esitli ailardan mskil gzkmektedir: 1. Bir kere bu grs zahirlerin grsdr. nk onlar nassla-rin zahirini ne bir ziyde ne de noksanlikla te asmamaktadirlar. BuMukaddmelerin neticesi de akl olan her seyin toptan dikkate alinmamin dtmtk tir ve ncekilerin zerinde ittifak ettikleri kiyasin reddi m&nlini iermektedir. 2. Uslclerin zikrettiklerine gre "Allah her seye kadirdir,"; "o her seye vekildir."; "her seyin yaraticisidir." gibi yetlerin tahltli konusunda aklin fonksiyonel oldugu sabittir. Tahsis, ummun muhtevasini daraltmak, geregini eksiltmektir. Eksiltme caiz olduftuna gre ziyde de caiz olmalidir. nk o da ayni seydir.'[184] zira belirlenmis sinirin gerisinde durmakla, ilerisine gemek aynidir ve her ikisi de ii-zin iddianiza gre iptaldir. Sinirin eksiltilerek iptali mmkn ve caiz ise, ziyadeyle de caiz olacaktir. Bu sinirin iptali degilse digeri de degil-dir. 3. Bu hkmn aksine konulmus bir usl kaidesi bulunmaktadir: nassa bakildiginda akla ilk gelen hkme uygun mn eger cel (aik) ise, bu mn nass zerine tahkim edilir ve bununla nassin tahsisi yit da nass zerine ziydeye gidilir. Uslcler bu kaideye misal olarak da:"kadi, gazapli (fkeli) iken hkmetmez." hadisini[185] rnek gstermis ler ve o anda salim dsnemeyecegi mnsindan hareketle, bu tr nl ki doguracak her sebepten dolayi hkmde bulunmasini menetmis.lor; buna ragmen dsncesini etkilemeyecek derecede az olan fke halin de ikenhkmde bulunabilecegini ifde etmislerdir. Grldg /en onlar nakil zerinde herhangi bir tereddt gstermeksizin aklin geregi ile tasarrufta bulunmuslardir. Bu sizin burada ortaya koydugu n uz esasa ters dsmektedir. Kisaca aklin bu kabil tasarruflarini kabul h, memek, usl-i fikihta malm olan bazi hususlarin da inkri olmaktadir. Cevap: Sizin bu zikrettiklerinizde bizim ortaya koydugumuz mukaddime muvacehesinde bir problem bulunmamaktadir. Syle ki:

1. Kiys sirf akl bir tasarruf degildir. Aklin kiys tasarrufu mutlaka deliller isiginda ve onlarin verdigi serbesti ve getirdigi kayitlar erevesinde olmaktadir. Bu konu 'kiys' bahsinde aiklanacaktir. Bize bizzat seriat, hakkinda skt geilen bir konunun, hakkinda nass bulunan konu hkmne dahil edilmesinin muteber oldugunu ve bunun sri' tel'nm kasdettigi seylerden oldugunu, hatta bununla emrettigini, hz. Peygamber'in bununla amel edilmesi uyarisinda bulundugunu bildirmisse, o takdirde kiyas konusunda aklin mitftkllugi ntradd kalmaktadir? Aksine akil, bu hususda delillerin iitikmstincih yol almakta, onlarin msade ettigi lde gitmekte, dur dedigi yerde de durmaktadir. 2. kinci itiraziniza gelince, insAllah, bu konu umm ve husus bahsinde ileride gelecektir. Orada da grlecegi zere, munfasil (nas-sa bitisik olmayan) deliller tahsis etmezler. Tahsis ettikleri kabul edilse bile, bu durumda onlarin tahsis etmelerinin mnsi, zahiri maksd olan lafiz zerinde tasarrufta bulunmak demek degildir; bilakis, hitbtan zahirin murd olmadigini ortaya koyucu ser' delillerle aiklamak demektir. Akil da onlar gibidir. "Allah her seye kadirdir." gibi yetleri akil tahsis etmistir derken su mn kasdedilmektedir: bu ifdenin ummu ierisinde yce Allah'in zti ve sifatlan murd edilmemistir; nk bu muhaldir. Aksine yetin istedigi bunlarin haricinde olan her seydir. Bu durumda akil, naklin gereginden hibir sekilde ikmis olmamaktadir. Durum byle olunca da bu mesele zerine yaptiginiz kiyas dogru degildir. 3. nc itiraziniza bakalim: her trl zihni mesgul edecek ve salim dsnceyi engelleyecek seylerin fke hline katilmasi bir nevi kiyastir. Haklarinda hkm getirilmeden skt geilen seylerin (mesktun anh), hkm aiklanan (mantkun bih) seye kiyas yoluyla katilmasi ise caiz bulunmaktadir. Bu nassin az fke hline tahsisi seklindeki iddianiza baktigimizda, bunun aklin tahkimi kabilinden olmadigini, aksine bundan zihni mesgul etme ve salim dsnceyi engelleme manasinin anlasilmasindan iktigini grrz. Malum oldugu zere az derecede olan fke hali bu zellikte degildir; dolayisiyla, hitapta bu halin amalanmadigi essina binen az fke halinde iken hkmde bulunmak caiz olmaktadir. Bu konuyu zah ederken uslcler byle diyorlar ve lafzin mutlak 'fke'yi iine aldigini, ancak mnnin lafzi tahsis ettigini sylyorlar. Aslinda konunun izahi tahsise ihtiya duyulmayacak kadar kolaydir. nk hadiste geen fkeli mnsina gelen kelimesi kalibindadir. Ism-i fail anlaminda olan bu kalip o kimsenin kelimenin tretildigi mn ile dolu olmasini gerektirir. Dolayisiyla kelimesi sadece fke ile dolu olan kimse hakkinda kullanilir. Nitekim kelimesi iligine kadar suya kanmis; kelimesi de ayni derecede susamis kimse iin kullanilir. Ayni kaliptaki diger kelimeler de byledir. Bu

durumda hz. Peygamber bu kalibi kullanmakla, fke ile dolu olan kadinin hkmde bulunmasini yasaklamis ve hadislerini sanki "asiri derecede fkeli olan" veya "fke ile dolu olan" kaydi varmis gibi rd buyurmuslardir. Zihni mesgul eden ve salim dsnceyi engelleyen fke de iste bu vasifta olan fkedir. Dolayisiyla mnnin tahsis edici oldugu seklindeki zahin anlami kalmamakta ve nehyin kapsamindan az fke halinin hari kalmasi man anin hkm ile degil, lafzin geregi ile olmaktadir. Zihni mesgul eden y% salim dsnceyi engelleyen fke haline de bu zellikte olan diger ijey-ler kiyas edilmistir. Su halde aklin haddi asmasi diye bir sey sz konusu degildir.netice olarak diyoruz ki, bu gibi hususlarda akil, her halkrda nakil zerine hkim konumda bulunmamaktadir. Bylece bizim ortaya koydugumuz mukaddimenin (asil) dogrulugu ortaya ikmistir.[186] On Birinci Mukaddime Ser'an muteber olan ilmin amel bir neticeye ulastiran ilim oldugu ortaya konulunca, bunun sadece hakkinda ser' delillerin bulundugu hususlara mnhasir oldugu ortaya ikar; dolayisiyla ser' delillerin gerektirdigi sey, mkelleften grenilmesi istenen ilim olmaktadir. Bu aiktir. Ancak problem ser' delillerin tam olarak ortaya konulmasi ile ilgilidir. Eger bunlar ortaya tam olarak konulabilirse, ser' ilmin alinacaklari yerler de tam olarak ortaya konulmus olacaktir. Bu da insaAllah ileride, "ser' deliller" bahsinde islenecektir. [187] On Ikinci Mukaddime Ilim tahsilinde gayeye ulastirici en kestirme ve salim yol onu tam ve noksansiz bir sekilde elde etmis gerek ehlinden[188] almaktir. Yce Allah insani hibir sey bilmez halde yaratmis, sonra ona gretmis, basret vermis, dnya hayatinda menfaatlerini temin iin gerekli yollara kendisini irsd buyurmustur. Ancak Allah'in insana grettigi seyler iki trden olusmaktadir: A) Zarur olan, nereden ve nasil oldugu bilinmeyen, bilakis yaratilisinda mndemi bulunan bilgilerdir. Bunlar insanin dnyaya daha dogar dogmaz memeyi agzina alarak sormaya baslamasi gibi hiss; kisinin kendi varligini bilmesi, iki ziddin bir arada bulunamayacagi gibi akl bilgilerdir. B) Suurlu ya da suursuz talm yoluyla grenilen bilgiler. Seslerin algilanmasi, kelimelerle konusulmasi, esyanin isimlerinin grenilmesi... Gibi zarur olan esitli davranislar gibi. Bunlar hiss olan, duyularla elde edilen bilgilerdir. Ayni sekilde akil ve dsnce yoluyla elde edinilen nazar ilimler de bu kabildendir.

Bizim burada sz konusu ettigimiz kisim dsnce ve istidlale ihtiya duyan ilimlerle ilgilidir. Bunlarin grenilmesinde mutlaka bir muallime (greticiye) ihtiya vardir. Geri insanlar bu konuda ihtilaf etmisler ve "muallimsiz ilim tahsilinin mmkn olup olmadigi" konusunda farkli grsler ileri srmslerdir. Elbette ki mmkndr. Ancak teden beri sregelen vakia gstermektedir ki, ilim tahsilinde mutlaka bir muallime ihtiya vardir. Bu husus ilim tahsilinde genelde zerinde herkesin ittifak ettigi bir sarttir. Geri bazi tafsiltinda grs ayriliklari vardir. Mesela: ehl-i snnetle, immiyye (sa) arasindaki grs ayriligi gibi. Onlar muallimin masum olmasini sart kosmaktadirlar. Isabetli taraf, muallimin masum olmasi sartini ileri srmeyen mslmanlarin byk ogunlugunu teskil eden ehl-i snnet tarafidir. nk masumluk ancak peygamberlere hastir. Bununla birlikte onlar, gretilen sey ister ilim olsun ister amel, chilin muallime ihtiyaci oldugunu ifde etmektedirler. Vakiada ve teden beri sre gelen uygulamada herkesin bu konu zerinde ittifak etmis olmalari, bu sartin zarur oldugu hakkinda yeterli bir delildir. Syle demislerdir: "ilim adamlarin ggslerinde idi. Sonra kitaplara intikal etti; fakat onlarin anahtarlari hep erbabinin ellerinde kaldi." bu sz ilmin mutlaka erbabindan alinmasinin zaruretine hkmetmektedir. Zira bu iki mertebenin tesinde onlara gre baska bir hedef yoktur. Bu konudaki dayanagi su hadis olusturmaktadir: "yce Allah ilmi insanlarin arasindan bir irpida ekip ikararak almaz. Ancak onu ulemyi almak suretiyle kabzeder."[189] Durum byle olduguna gre, ilim tahsilinde muallim unsuru hi sphesiz anahtar durumundadir. Muallim unsurunun zarrligini ortaya koyduktan sonra diyoruz ki, mutlaka muallim olacak kisi ehil olmali ve ilmine vkif bulunmalidir. Bu da son derece aiktir. Bu konuda da bilginler arasinda ittifak vardir. nk hangi ilim dali olursa olsun, limde var olmasini sart kostuklari sartlardan biri de, o ilmin esaslarina, hangi temelller zerine kurulduguna vkif ve o ilim daliyla ilgili maksdunu ifdeye kadir olmasi, onun gereklerini bilmesi ve o ilim dalina ynelik vrid sphelerin izlesine kadir bulunmasidir. Ileri srlen bu sartlara baktigimizda ve ser' ilimlerde hccet olmus selef-i slih imamlarini bunlara vurdugumuzda, onlarin bu vasiflara en st dzeyde sahip olduklarini grrz. Ancak limin hi hata yapmamasi diye bir sart da yoktur. nk her ilmin fer' meseleleri yayildika ve birbirleri zerine binince birbirine karisirlar. Muhtemelen hatalar su hususlardan dogar: A) Fer' meselelerin ayni ilimde farkli esaslardan dogdugu sani-labilir ve bu bir problem dogurur.

B) Meselenin bazi esaslara bagli oldugu gizli kalabilir ve lim bu gizlilik sebebiyle onu ihmal edebilir. Oysa ki, durum yle degildir. C) Benzerlik ynleri tearuz eder ve is atallasir. Bu durumda lim tercih yollarindan birini kullanarak kendisince agir basani tercih eder.[190] hata daha baska yollarla da.olabilir. Bunlar o ztin lim ve kendisine uyulan bir imm (mukted bih) olmasina mni degildir. Bu sartlari kendisinde eksik olarak bulundurursa, o takdirde keml mertebesinden o noksani lsnde uzaklasir ve o noksanini tamamlamadika da keml mertebesine hak kazanamaz. Fasil: Ilmin hakkini veren gerek limin bazi emare ve almetleri vardir ki, bunlar itibar bakimindan farkli olsa da daha nce geenlere paralellik arzeden seylerdir ve su husustan ibarettir: 1. Bildigiyle amel etmek. Alimin sz isine mutabik olur. Eger sz farkli, isi farkli ise o kendisinden ilim alinmaya ve o ilimde kendisine uyulmaya ehil degildir. Bu mn "ictihd" bahsinde yeterince aiklanacaktir. 2. O ilimde bizzat stadlarin elinde yetismis olmasi lzimdir. Ilmi onlardan almali, onlarla hep beraber olmali, onlarin terbiyesinde yetismelidir. Bylece o da en uygun yolla stadlarinin lahip uldugu vasiflara ulasacaktir. Selef-i slihin durumu isto bu minval zereydi. bunlarin basinda da sahabenin hz. Peygamber'e olan mlzemetleri (siki sikiya bagliliklari) gelir. Sahabe her ne vo ondan nasil sdir olursa olsun, onun szlerini ve fiillerini rehber olarak almislar; onun murd ettigini anlamis olsunlar olmasinlar ondan kendilerine intikal eden her seye itimad etmisler; onlarin itiraz edilemeyecek dogru ve asla halel grmeyecek hikmet olduklarina; onun keml koruluguna asla naksanin giremeyecegine kesin olarak inanmislardi. Onlarin sahip olduklari bu zellik, elbetteki srekli onunla olan beraberliklerinden, ona olan mlzemetlerinden, sabir, itimd ve gvenlerinden kaynaklanmisti. Hudeybiye sulh andlasmasi sirasindaki hz. mer'in tutumuna bakiniz. Uzun bir hadis ierisinde anlatildigina gre hz. mer ortaya ikan mskil vaziyyetten mteessir olmus ve varip hz. Peygamber'e -Biz mslmanlar hak, dsmanlarimiz btil zere bulunmuyorlar mi? Diye sormus, hz. Peygamber: -Evet yledir, buyurmus. Hz. mer: -Biz mslmanlarin ldrlenleri cennette, onlardan ldrlenler ise cehennemde degiller mi? Demis. Hz. Peygamber: -Evet yledir, buyurmus. Hz. mer:

-Bu halde dnimiz ugrunda bu deneti niin kabul edelim? Allah bizimle onlar arasinda hkmn vermeden niin dnelim? Diye karsi ikmisti. Hz. Peygamber: "-Hattboglu! Ben muhakkak surette Allah'in peygamberiyim. O benim yardimcimdir ve o beni asla zayi edecek degildir." buyurmuslar. Hz. mer sabredememis ve fkeli vaziyette hz. Eb bekir'e gelmis. Ona da ayni seyleri sylemis. Hz. Eb bekir kendisine: o muhakkak surette Allah'in peygamberidir. Allah onu asla zayi edecek degildir." demistir... Sonunda Allah rasl'ne fetih haberi veren vahiy gelmis ve raslullah hz. mer'i agirtip inen yetleri okutmus. O: -Y raslallah! O (hudeybiye sulhu) bir fetih midir? Diye sormus. Hz. Peygamber de: -Evet! Buyurmuslar. Bunun zerine ferahlayarak huzurdan ayrilmis.[191] hz. mer skn bulup, kalbi

Bu durum, mlzemetin, ulemya boyun egmenin ve mskilatli anlarda kesin delil ortaya ikincaya kadar onlara tahamml gstermenin faydalarindandir. Siffn gnnde bu konuda sehl b. Hanf "ey insanlar! Kendi grcnz itham ediniz. Vnllnhi, ben (hemen hudeybiye sulhu sonrasinda) eb cendel'in anlasma geregi msriklere iade edildigi gnde, eger gcm yetseydi, mutlaka raslullah'in emrini reddederdim. Kendimi yle gryordum.[192] demistir. Bu sz o, kendilerinin ok zor durumda olduklari bir an iin sylemistir. Bu byle o fetih sresinin bu iinde bulunduklari ok zor durumdan dola* yi siddetli znt ve kedere giriftar olduktan sonra kendilerine indigini; bu siddetli sikinti ve ikmaz ierisinde iken kendilerini tuttuklari-ni ve kendi grslerini terkederek hz. Peygamber'in emrine teslim olduklarini, sonunda kur'n'in indigini ve bylece problemin ortadan kalktigini ifde etmek istemistir. Ilimde mlzemet bundan sonra artik vazgeilmez bir esas oldu. Tabin nesli, aynen ashabin hz. Peygamber'e olan mlzemetleri gibi, sahabeye mlzemette bulundular ve sonunda dinde anlayis sahibi kimseler oldular ve ser' ilimlerde keml zirvesine ulastilar. Bu essin dogrulugunu isbat iin su husus yeterlidir: kendisinden ilim alinan ve bu sekilde meshur olan limlere bakiniz, mutlaka onlarin kendi nesilleri ierisinde ayni sekilde shret bulmus bir stadlari olduklarini greceksiniz. Sapik bir firka ya da ehl-i snnete muhalif olan kimselerin mutlaka bu vasiftan yoksun olduklari grlmstr. Zahirlerden 1 im hazm'a bu sekilde elestiriler yneltilmis, onun, ilmi stadlardan iil-madigi, onlarin edepleri ile edeplenmedigi ileri srlmstr. Ilimde rsh sahibi limler ise byle degillerdir. Onlar ilimlerini stad i urdan almislar ve onlara mlzemette bulunmuslardir. Drt imam ve benzerleri gibi.

3. nc almet ve isaret ise, ilmi aldigi kimseye iktidda bulunmasi, uyum gstermesi ve onun edebiyle edeplenmesidir. Nitekim ashabin hz. Peygamber'e tabin neslinin ashaba olan ikti-dlarini biliyoruz. Her nesilde de durum aynidir. Imm mlik kendi emsallerinden iste bu vasfi ile temayz etmistir. Imam mlik'i zel olarak zikretmemizin sebebi bu zellige son derece dikkat etmesi sebebiyledir. Yoksa dn konularda kendilerine tbi olunan btn limler ayni sekilde bu vasfa sahip bulunuyorlardi. Ancak imam mlik bu konuda asiri duyarlilikla meshur olmustu. Bu zellik terke-dilince bid'atler basini kaldirmaya baslamistir. nk iktidnin terki, onu terkeden kimsede temelini arzu ve hevese uymanin olusturdugu bir durumun ortaya iktiginin delilidir. Bu konunun izahi insAllah "ictihd" bahsinde gelecektir. Fasil: Ilim tahsilinin iki yolu vardir: 1) msfehe: staddan bizzat sifah olarak ilim almak: bu yol ilim tahsilinde iki aidan dolayi en faydali ve ve saglikli yol olmaktadir: A) Hoca ile grenci arasinda Allah'in koymus oldugu bir hususiyet bulunmaktadir ve ilim tahsilinde bulunan herkes bunu mshade etmektedir. Nice meseleler vardir ki, grenci onu kitaptan okumakta, ezberlemekte ve defalarca tekrar etmekte fakat bir trl anlamamaktadir. Ayni seyi stadin takrir etmesi durumunda ise aninda anlamaktadir ve daha oracikta konu hakkinda ilim sahibi olmaktadir. Bu anlayis ya hal karineleri veya gretmenin grencinin hatirina gelmeyen fakat asil problemi teskil eden noktayi aiklamasi gibi hususlardan olusan hiss bir durum neticesinde olmaktadir. B) Ya da bunun tesinde (manevi fetih diyebilecegimiz) baska bir sey vardir; yce Allah grencinin b hocasinin huzuruna varip onun ilmine olan ihtiyacini ortaya koyarak durmasi, ona gnln amasi neticesinde onun basiretini amakta ve bylece grenci o meseleyi kolayca anlamaktadir. Bu bizce yadirganacak bir sey de degildir. Bu hususa "hz. Peygamber vefat ettigi zaman, (ilham kaynaklarinin kesilmesi sebebiyle) sahabe kendilerini inkr etmislerdir." seklindeki hadis isarette bulunmaktadir. Yine hanzala hadisi bu konuda gayet aiktir. Bilindigi zere hanzala el-seyyid, hz. Peygamber'e gelerek kendisinin huzurunda iken iyi halde olduklarini, hep manev bir hava zere bulunduklarini, fakat huzurdan ayrildiklarinda kendilerinde bu havanin kalmadigini ifadeyle sikyette bulunmustu. Bunun zerine hz. Peygamber kendisine: "siz eger her zaman benimya-nimda bulundugunuz gibi olsaniz, melekler kanatlariyla sizleri glgelerlerdi." buyurmuslardi.[193]hz. mer de: "rab-bime yerde muvafik dstm." demistir. Bunlar limlerle beraberligin insana kazandirdigi

meziyetlerdendir. Onlarin huzurunda olan grenciye, huzurunda olmadigi zaman ailmayan kapilar ailmaktadir. Bu beraberlik ve stada olan mlzemet, onun ahlki ile edeplenme ve ona tbi olma lsnde Allah grenciye bir nur bahsetmekte ve ilim tahsilini ona kolaylastirmaktadir. Netice itibariyla ilim tahsilinde bu yol her halkrda faydali ve en emin yoldur. Ilk nesillerden tahsil sirasinda yazi yoluyla ilim alanim ok azdi. Onlar not tutmayi iyi karsilamazlardi. Nitekim imm m&likbunu hos karsilamamis ve kendisine de: "ya nasil yapalim? "diye soranlara: "ezberlersiniz, anlarsiniz, sonunda kalbinize onun aydinligi vurur ve onu yazmaya artik ihtiya duymazsiniz." demistir,[194] mer'in de ilmin yazi yoluyla alinmasini hos karsilamadigi rivayet edilmistir. Unutkanligin ortaya ikip, seriatin yok olmasindan korkuldugu iin insanlara bu ruhsat verilmistir. Yoksa yazi hibir zaman hocanin yerini tutmayacaktir. 2. Mtla: ilim tahsilinde ikinci yol da tasnif ve tedvin edilen kitaplari mtla etmektir. Bvda faydali bir yoldur. Ancak iki sarti Vardir: A) O ilmin maksatlarini ve istilahlarini daha nceden grenmis olmak ve o kitabin mtlasi iin gerekli olan altyapiya sahip olmak. Bu noktaya da daha nce arzettigimiz birinci yolla yani sifah tahsil ya da ona bagli usullerle ulasilir. "ilim adamla -nn ggslerinde idi. Sonra kitaplara intikal etti; fakat onlarin anahtarlari hep erbabinin ellerinde kaldi." sznn manasi iste budur. Kitaplar yalniz baslarina grenciye hibir sey vermezler; mutlaka hocalarin onlari amalari, talebeyi elinden tutarak onlarin iine sokmalari gerekmektedir.bu husuh mshade ile sabit bulunmaktadir. B) Ikinci sart, her ilimde ilk kaynaklar seilmelidir. Her ilimdo ilk mtehassislar, kendilerini konuya, sonra gelenlerden daha ok vermislerdir. Bu grsmzn dayanagini da tecrbe ile haber olusturmaktadir. Hangi ilim olursa olsun tecrbe ile aika sabittir ki, sonra gelenler, ilimde ncekilerin ulasmis bulundugu rsh mertebesine asla yetisememislerdir. Ame-l-nazar her ilimde durum aynidir. ncekilerin (mtekaddi-mn) dnya ve ahiretlerinin islhi konusunda ortaya koyduklari amelleri ile, sonraki gelenlerin (mteahhirn) amelleri farklidir. Ayni sekilde onlarin ilimleri de daha kkldr. Sahabenin ser' ilimlere olan vukuflari, tabininki gibi degildir. Tabinden sonra gelen neslin ilmi de tabinin ilmi ayarinda degildir. Bu zamanimiza kadar byledir. Onlarin hal terce-melerine, szlerine, menkibelerine vkif olanlar bunu aika grrler. Grsmze dellet eden habere gelince, hz. Peygamber hadislerinde "en hayirli nesil iinde bulundugum nesildir.sonra (lirayla) onlari takip edenler, sonra da onlari takip edenler..." buyurmuslardir.[195] bu hadiste, her neslin kendisinden sonraki durumunun arzettigimiz sekilde olduguna isaret

bulunmaktadir. Yine hz. Peygamber hadislerinde: "dininizin ilk zamani nbvvet ve rahmettir. Sonra mlk ve rahmet olur, daha sonra da mlk ve ceberut (istibdd)olur. En sonunda da isirici saltanat haline gelir."[196] buyurmuslardir. Bu netice ancak zaman iinde azar azar hayrin azal- masi ve serrin ogalmasi neticesinde meydana gelir. Bizim burada sz konusu ettigimiz husus da bu hadisin mutlak ifadesi altina girer. Ibn mesd syle der: "gelecek her senenin bir ncekinden daha kt olmadigi asla grlmemistir. Ben bu szmle su yil digerinden daha yagmurlu veya su sene su seneden daha bolluk demeyi kasdetmiyorum; ben bununla hayirlilarinizin ve limlerinizin gitmelerini kasdediyo-rum. Sonra bir kavim trer, reyleri ile isleri birbirine kiyas yaparlar. Neticede de islm binasi yara alir ve yikilir." bu szn mnsi su hadislerin iinde mevcuttur: 'yce Allah ilmi insanlarin arasindan bir irpida ekip ikararak almaz. Ancak onu ulemyi ilimleriyle birlikte almak suretiyle kabzeder. Sonunda onlar chil baslar edinirler; onlara sorarlar, onlar da bilgisizce cevap verirler. Bylece hem kendileri sapar hem de baskalarini saptirirlar.[197] "islm garb olarak baslamistir, basladigi gibi garb olarak dnecektir. Gariblere ne mutlu!" "bu garibler kimlerdir? Y rasulallah!" diye sorduklarinda da: "Allah iin vatanlarindan ayrilanlardir." (tabern'nin) rivayetinde ise: "insanlarin fesada ugradigi bir zamanda slih olanlardir." buyurmuslardir.[198] eb idrs el-havln de: "islmin insanlarin tutunduklari kulplari vardir. (zaman gelir) bunlar teker teker sklr." der. Birisi de syle demistir: "ipin zamanla kuvvetini kaybettigi gibi, snnet birer birer ortadan kalkar." eb hreyre "Allah'inyardimi ve zafer gn gelip, insanlarin Allah'in dnine akin akin girdiklerini grnce...[199] yetlerini okumus ve sonra: "irde ve kudretiyle yasadigim Allah'a yemin ederim ki, Allah'in dnine akin akin girdikleri gibi ondan mutlaka akin akin ikacaklardir." demistir. Abdullah'tan nakledildigine gre o: "islmin nasil noksanlasacagini biliyor musunuz?" demis, onlar: "evet, elbisenin boyasinin azar azar iktigi gibi; hayvanin yaginin azaldigi gibi." demislerdir. Bunun zerine abdullah: "o (evet) ondandir." demistir. "bugn size dninizi kemle erdirdim." [200] yeti indigi zaman hz. mer aglamisti. Hz. Peygamber kendisine niin agladigini sormus, o da: -y rasulallah! Bizim dnimiz hep kemle dogru ilerliyordu, simdi ise kemle ermis bulunuyor. Keml bulup da noksanlasmaya yz tutmayan hibir sey yoktur; dedi. Hz. Peygamber [ "'\vxn" i da: -"dogru syledin." buyurdu.[201] bu meynda haberler pek oktur. Btn bunlar dn ve dnynin noksanlastigina dellet etmektedir. Bunlar ierisinde en nemlisi de ilimdir. Su halde ilim de sphesiz noksanlasma sreci ierisindedir.bu sebepten dolayidir ki, ilim tahsilinde ihtiyatli davranmak isteyen kimseler iin mtekaddimn (nce geen) ulemnin kitaplari, onlarin szleri ve menkibeleri daha faydali bulunmaktadir. Hangi ilimden olursa olsun bu fark

etmemektedir. zellikle de hakkin kopmaz kulpu, en koruyucu siginagi durumunda olan ser' ilimlerde bu husus ok nemlidir.dogruya muvaffak kilan ancak Allah'tir. [202] On nc Mukaddime Amel sahasinda prensip edinilen ilm esaslarin, kabul grebilmeleri iin kapsamina giren amellerin rkn ve sartlarinda bir ihlal olmaksizin normal sartlar altinda yapilabilir olmalari gerekir. (tatbik edilebilirlik prensibi) eger byle olmazlarsa, onlara ilm esaslar olarak bakmak mmkn degildir. Bu hususu biraz izah etmek istiyoruz. Ser'an matlb olan ilimler, sadece amellerin istenilen sekle uygun ve noksansiz olarak yapilmasini temin iindir. Amellerin kalble, szle ve sir organlarla yapilabilen cinslerden olmasi arasinda fark yoktur ve burada bunlarin hepsi kas-dedilmektedir. Eger ameller normal sartlar ierisinde eksiksiz olarak ilme uygun sekilde cereyan ediyorsa, o ilim gerek ilimdir. Eger ameller normal sartlar altinda o dogrultuda gereklesemiyorsa yani ilmin tatbik edilebilirlik zelligi yoksa, ona ilim demek mmkn degildir; nk geregi olan amel istenildigi sekilde ve eksiksiz olarak gerekle-sememektedir.bu ise fsiddir. nk ilmin cehle dnsmesi sz konusudur. rnek: esaslarini ortaya koymaya alistigimiz ser' ilimlerden misal vermek istiyoruz: akid ilminde ortaya konulmustur ki, gerek llah'in vs gantkii hi, pfyfamberin imlerlerinde vakiaya uygun dsmemekhflz konusu degildir.yinousl-ifikihta toklf-i m iftyuiak (takat st ykmllk) caiz degildir. Normalin stnde olan gl k ve sikinti (hara) doguracak mkellefiyetler de teklf-i m ift yutak kabilinden sayilmistir. Su halde bunlar dogrultusunda seyretmeyen, bidziye (muttarit) olmayan, normal sartlar altinda uygulama imkani bulamayan her ser' nass, aslinda zerine hkm bina edilecek bir esas, kendisine istinad edilecek bir kaide degildir. Bu mukaddimenin faydasi, kendisini daha ok szlerin anlasilmasinda, kullanilan slp ile siyak ve sibak takdirinde (mecr'l-eslb), bir de ise girisilmesinde (duhl fi'1-a'ml) gsterir. Szlerin anlasilmasi konusuna misaller verelim: yce Allah: "Allah inkarcilara inananlar zerinde asla bir yol (firsat) kilmayaaktir."[203] buyurmaktadir. Eger bu yet bir 'ihbar' (haber verme) olarak degerlendirilirse bu vakiaya aykiri olur ve haber verilen sey dogru olmaz; nk kfirlerin mslmanlar aleyhinde yol bulduklari, onlari esir ve zillete maruz biraktiklari ogu kez olabilmektedir. Su takdirde buradan anlasilacak mnnin mutlaka vakiaya uygun ve bidziye degismez olmasi gerekmektedir. Bu da yetin ihbar mnsina degil ins mnsina yan ser'

bir hkmn vaz'i anlamina alinmasiyla olur ve netice itibariyla yetin bu mn zerine hamledilmesi gerekir.[204] bir baska misal "anneler ocuklarini tam iki yil emzirirler."[205] yetiyle ilgilidir. Eger bu yet de ser' bir hkmn vaz'i anlamina yorulursa o zaman duruma uygun ve devamli olur; zikrinde bir fayda dogar. Ama, yet annelerin durumunu bildirme mnsina alindigi takdirde, bundan yet inmeden nce zaten bilinen husus zerine ekfayda dogmaz.[206] Kullanilan slp ile iyuk ye sibak (szn basiyla sonunun uy-i5ii n iugu) takdiriyle ilgili misal: "inananlara ve slih amel isleyenlere, sakinirlar, inanirlar, slih amel islerler, sonra haramdan sakinip inanirlar ve sonra isyandan sakinip iyilik yaparlarsa-daha nceleri tatmis olduklarindan dolayi bir gnah yoktur."[207] bu yette kullanilan sga geneldir; zahiri btn tadilan seylerin yetin hkm ierisine girmesini ve bu sartlarla onlarin kullanilmasinda bir gnah olmadigini gerektirir. Bu arada tabi sarap ela bunun ierisine girer. Ancak bu zahir mn, slptan ikan anlayisin ahengini ve szn akisini bozmaktadir.[208]stelik ikinin haram kilinmasindan sonra yetin inmesine neden olan nzul sebebi de gzardi edilmektedir. nk yce Allah ikiyi haram kildiktan sonra yukaridaki yeti inzal buyurmustur. Zahirini aldigimizda bu ikinin haram kilinmasi hkmn nakzeder ve hem izin hem de yasak bir arada toplanmis olur; bu durumda da mkellefin emre imtisli mmkn olmaz. Bu noktadan hareketledir ki, hz. mer yetin daha nce geen iki yasagina ynelik oldugu sekilde tevlde bulunan kimsenin hatali oldugunu belirtmis ve ona: "eger sakinirsan, Allah'in haram kildigi seyden uzaklasirsin." demistir. Zira mkellefe "sundan uzaklas!" deyip, bu yasagi iyice teyid ettikten sonra dnp de "eger sen onu yaparsan, sana bir gnah yoktur." denilmesi uygun ve dogru degildir. Sonra yce Allah ikinin Allah'i zikirden, namazdan alikoydugunu, Allah yolunda sevisen insanlar arasinda kin ve dsmanlik soktugunu belirtmistir. O anlayis, haram kilma hkmnn yerlesmesinden sonra "...sakinirlar, inanirlar, slih amel islerlerse...[209] buyruguna ten dser ve ikinin haram kilinmasindan sonra, iilmesi takdirinde keml mnda takvanin ortaya ikmasi mmkn olmaz. nk, bubir normali n itade glk (hara) veya teklf-i m l yutak kabilinden olmus olur.amellere girme (tatbik sahasina koyma) konusuna gelince, bu husus meselenin esasini teskil etmektedir. Istihsan ve meslih-i mr-sole ile amel etmenin temelini de bu olusturmaktadir. nk prensip sudur: sz ummu zere hamledildigi zaman normalin stnde sikintiya (hara) ve aklen ya da ser'an mmkn olmayan bir neticeye gtryorsa, o istikmet zere car ve bidziye degismez degildir; dolayisiyla da mutlakhgi devamlilik gstermez. Kur'n ve snnetin mskilti hakkinda sz etmek isteyen kimseler iin de bu bir esas olmaktadir. nk nasslarin umm ya

da itlki zere hamledilmeleri durumunda zikri geen tatbik edilebilirlik imkni kalmayabilir; bunun iin de bidziye degismezlik ve devamliligi gerektirecek tarzda kayitlanmalari gerekir. Bu kismin ierisine ruhsatlarla ilgili hkmler de girer; nk ruhsat bahsinde hkim konumda olan; ruhsatin girecegi konularla girmeyecegi konular arasini ayiran bu esasdir. Bu esasi ser' kaideleri ortaya koyarken gz nnde bulundurmayan kimseler, hataya dsmekten kurtulamazlar. Hatta ogu kez, bu esasin 'mtesbiht'a tbi olanlarin ve sirt-i mstakimden sapmis sayilan firkalarin usllerinde ihlal edildigini grmek mmkndr. Bu durum ayni sekilde, itihadi meselelerde muteber imamlarin ve nceki limlerin yaklasimlarinda da gzkebilmistir. Burada size iki misal verecegiz. Her ikisi hakkinda da asrimiz ilim adamlarindan biri ile aramizda mzkere cereyan etmistir: Birincisi: magrib ilim adamlarindan birisi bana "ahiret yolcusuna gerekli olan dsnce ve mesguliyet ne olmalidir?" konusunda yazarak syle demisti: "eger namazda iken bir sey onu bir an da olsa mesgul etmisse, mttaklerin yaptigi gibi, elli bin degerinde bir sey de olsa onu elinden ikararak kalbini (sirrini) o kendisini mesgul eden seyden bosaltir." ben bu sz bir problem olarak grdm ve kendisine yazarak syle dedim: "kalbin mesguliyetlerden arindirilmasi tamam, dogrudur. Ancak kalbi, kendisini mesgul eden seyi elden ikarmak suretiyle arindirmanin vcib olusuna gelince, dogrusu bu vcibligi anlayamiyorum? Eger bu mutlak surette vcib ise, o takdirde btn insanlara, kendilerini namazda iken mesgul eden mallarindan, mlklerinden, yurtlarindan, kylerinden, eslerinden, ocuklarindan... Vb. Vazgemeleri ve btn bunlari terketmeleri gerekirdi. Ilveten sunu da belirtelim ki, bazan maldan vazgemek ve onu elden ikarmak yznden insanin namazdaki mesguliyeti, o mal elinde ikenki mesguliyetinden daha fazla olur. Sonra insani mesgul eden sey yoksulluksa o zaman ne yapacak? Biz zellikle de kalabalik bir ailesi olan ve geinme zorlugu eken kimselerden pek ogunun yoksulluk yznden zihnen hep mesgul olduklarini gryoruz. Insanlarin byk ogunlugu Mukaddimeler Bu gibi seylerden birileriyle mesguliyetten hl degillerdir. Simdi btn bunlara, kendilerini namazda mesgul edecek seylerden onlun elden ikarmak suretiyle kurtulmalari mi gerekmektedir? Bunu anlamak mmkn degildir. Fikih ve ibdet konusunda ictihd zere car olan sey, sdece zihni mesgul eden seylerden kurtulma abasinda bulunmaktir. Bazen insanin namazda iken mesguliyetine sebep olan mal ya da baska bir seyden kurtulma mendb olabilir. Tabi bu da eger ser"an ondan kurtulmak mmknse ve elden ikarildiginda yoklugu, varliginin verdigi mesguliyet

kadar veya daha fazla oranda insani mesgul etmeyecekse sz konusu olacaktir. Sonra mesguliyet ierisinde kilman namaza hakilir: sahibi onu vcben mi veya msta-hap olarak mi iade edecektir, yoksa vcb dsecek midir? Bu ayri bir konudur.... Mesele zet olarak bitti. Bu yazdiklarim kendisine ulasinca, o zat bana karsilik vererek sylediklerimi kabul ettigini belirtmistir ki, dogrusuca budur. nk insani namazda iken mesgul edecek seylerden siyrilmak gerekliligini mutlak olarak sylemek, insanlarin halleri farkli oldugundan vakiada istikmet zere kbil-i tatbik olmayacaktir. Dolayisiyla da byle bir seyin fikh bir esas olarak kabul edilmesi ve ona dayanilmasi asla dogru degildir. Ikincisi de, hilaftan ikma suretiyle takvaya uygun hareket etmis olma anlayisiyla ilgilidir. Sonra gelen limlerin birogu, tekltfl ameller konusunda hilaftan kurtulmayi matlp telakki etmekte v zerinde ihtilaf edilen konulari (hadiste helalla haram arasinda yer aldigi belirtilen) 'mtesbiht'tan (yani spheli seylerden) saymaktadirlar. Ben bu hususu nice zamandan beri bir mskil olarak gryorum. Hatta bu konuda magrib'e ve ifrkiyye'ye yazdim. Fakat bana sadra sifa bir cevap gelmedi. Bu konuda vrid izaha muhta konulardan birisi, fikhin byk ogunlugu zerinde dikkate alinacak ihtilaflarin bulundugu 'muhtelefn fh' meselelerden meydana gelmektedir.[210] bu takdirde seriatin byk ogunlugu 'mtesbiht'tan olacaktir. Bu ise seriatin konulusuna aykiridir. Keza o takdirde takva (vera) en zorglklerden biri olacaktir. Zira genel olarak hibir kimsenin ne bir ibdeti ne bir muamelesinede ykml tutuldugu bir baska isi,uzak-lasilmasi istenilen hilaftan r bulunmamaktadir. Bu durumda takva diye istenilen seyin glg ortadadir. Birisi bana syle cevap vermisti: mtesbihttan olan muhtele-fun fh konular, delilleri birbirine esit ya da yaklasik olan ihtilafli konulardir. Fikhin ogunlugu da byle degildir; aksine iyice dsnldgnde bu zellikte olan meselelerin azinligi teskil ettigi grlr. Bu takdirde de sdece az bir kisim mtesbih olmus olur. Hususiyeti bakimindan takva (vera) ise, sadece bu trde de olsa, gerekten ok zor ve agirdir; ona ancak Allah'in yasak fiilin neticelerini srekli aklinda bulundurmaya muvaffak kildigi kimseler ulasabilir. Nitekim hz. Peygamber bir hadislerinde: "cennet insanin hosuna gitmeyen seylerle kusatilmistir."[211] buyurmuslardir.... O zatin bana yazdiklari bunlar. Ben ona yazdigim cevapta syle dedim: sizin ortaya koydugunuz sey aik degil. nk sizin bu sylediginiz, sadece mctehid hakkinda geerli olabilir. Mctehid ise grslerin degil sadece delillerin tearuzu (atismasi) durumunda takva (vera) ile hareket eder. Dolayisiyla o, sz konusu

ettigimiz sey degildir. Mukallide gelince, bu zel vera (takva) sahibi, onun hilaftan icma ikmasini istemektedir. Isterse kendisine fetva veren kimse, ihtilafilar arasinda en stn bulunsun, ayirim yapmamaktadir. Am (siradan biri) olan kimse, btn islerinde, ihtilafilar ierisinde hangisinin delilce daha gl, hangisinin delilce daha zayif oldugunu bilemez. Onlarin delillerinin birbirlerine msv ya da yakin mi? Yoksa degil mi? Oldugunu bilemez. nk bunu ancak mesele zerinde dsnebilecek bir seviyeye sahip olanlar yapabilirler. Am ise byle degildir. Sonra problem, dikkate alinan hilaftan sakinma esasi zerine kurulmustur. Dikkate alman hilaf ise, ser' meselelerin ogunda mevcut bulunmaktadir. Dikkate alinmayan hilaf ise azdir; mt'a, ribe'n-nese, kadinlara arkalarindan yaklasma (niehssi'nnis) vb. Konular gibi. Sonra delillerin msvligi veya birbirlerine olan yakinligi, mc-tehidlerin bakis ailarina nisbetle izafdir (greli); farklilik arzeder. Nice iki delil vardir ki, bazilarina gre msv veya birbirlerine yakin olurken, bazilarina gre ise degillerdir. Bu durumda da m , ihtilaflardan hangisinden kainip, hangisinden kainmayacagini belirleyebilecegi bir kritere (zabit) sahip olamayacaktir. Bu konuda mctehide de basvuramayacaktir; nk onun kainmasini veya kainmamasini emredecegi husus kendi grs ve itihadina gre olacaktir. O konudamidece onun grsn tabi olmasi da, hilaftan ikmukhmn yulnizca onu takld etmesi ve ona uymasi demektir. zellikle de bu mctehidin karsi grse sahip mctehidin grsnn zayif oldugunu ve itibar edilemeyecegini iddia etmesi durumunda bu gayet aiktir. Bu mctehide degil de baska mctehide bas vurmasi durumunda da durum aynidir. Bu durumda m, eger bu islere tbi olacaksa tam bir saskinlik ierisinde kalacaktir. Bu ise gerekten ok zor bir olaydir. Kim bu dinin koydugu esaslari zorlastirmaya kalkarsa, kendisi maglp dser. Soruyu soran kisi (mellif) zerine mskil gzken ve simdiye kadar henz cevabi aiklanmayan nokta iste burasidir. Haddizatinda vera'in (takva) zor oldugu hususunda diyecek bir sey yoktur, nitekim her hususta takvayi iltizamda bulunmanin g bir is oldugunda da problem bulunmamaktadir. Ancak takvanin zorlugu, onu bilfiil ortaya koyma cihetinden degildir. Zira yce Allah dnimizde, bize sikinti (hara) verecek seylere yer vermemistir. Aksine takvanin zorlugu nefsin alisik oldugu seylerden ve zellikle de arzu ve heveslerinden koparma aisindan olmaktadir. Biz meselenin dayanagi (menti) zerinde iyice dsndgmzde buradaki sz konusu olan zel vera (takva) ile diger vera nevileri arasindaki farki aika grrz. nk diger vera nevilerinin vukuu, nefsin arzularina karsi koymak bakimindan zor da olsa, kolaydir. Hilaftan ikma versi ise, nefse muhalefet konusu bir tarafa, vukuu ok zor bir olaydir. Bu itibarla soruyu soran bu fakirin bahsettigi siddet, zorluk ve

sikintidan (hara) maksadinin ne oldugu ve sizin isarette bulundugunuz husus olmadigi sanirim ortaya ikmistir. Ona yazdiklarim burada bitti. Onunla aramizda cereyan eden sz de bu noktada durdu. Bu arzedilenler isigi altinda dsnen kimse, bu ztin bana cevap olarak yazdigi seyin bidziye degismez (muttarit) olmadigini[212]vakiada istikmet zere cereyan etmeyecegini; vukuunda byk sikintilarin lzim gelecegini anlayacaktir. Dolayisiyla onun, dayanilacak bir temel, zerine hkm bina edilecek bir kaide olmasi sahih degildir. Bu konuda misaller pek oktur. Bu esasi iyi anlamak gerekir; nk gerekten ok faydalidir. Birok vera, mtesbihtin temyizi (birbirine benzer ve karisik noktalarin ayrilmasi), nelerin mtesbih-likte dikkate alinip alinmayacagi gibi konularla ilgili meseleler hep bu esas zerine bina edilmektedir. Bu kitabin esitli yerlerinde insAllah tahkikte bulunacaginiz konu ile ilgili birok mesele bulacaksiniz. [213]

[1] Asi' kelimesinin ogulu olan 'usl' (asillar) kelimesi su mnlarda kullanilir: a) Kitap ve Snnette ortaya konulan kll esaslar: "Zarar ve zararla mukabele yoktur."; "Hibir kimse bir baskasinin ykn ekmez."; "Allah dinde size bir zorluk kilmamistir"; "Ameller ancak niyetlere gredir."; "Kim Allah 'a sirk kosmadan lrse, cennete girer."... seklindeki genel hkmler getiren nasslar gibi. b) u kelimeden kasdedilen ikinci bir mn da Kitap, Snnet, Icm gibi 'de-liller'dir. Bunlarin da kat' oluslarinda ihtilaf yoktur. c) Kitap ve Snnetten istinbat edilen ve ser' hkmlerin ik an Im asi sirasinda, ez' delillerin kendilerine vurulduklari genel esaslardir. Iste bu esaslar'usl' ilmini olusturur. Bunlardan bir kismi ittifakla kat'dir; diger bir kisminda ise kat' ya da zann oluslarina dair ihtilaflar bulunmaktadir, el-Kd ve onun grsnde olanlara gre, usl meseleleri ierisinde zann olanlari da vardir. Mellif, usl meselelerinin kat' olduklarim ilk delili ve bir de, el-M-zir'niii el-Kd'ya itirazini red sadedinde getirdigi diger delilleri ile isbata alismaktadir. Sonra da sunu sylemektedir: "Zann olanlar "usi' ilminden ikarilir; onlarin zikri, sadece tbiiyet yolu ile olur." [2] nk biz usl iimindeki btn meseleleri taradigimizda, onlarin ser' esasa (klyyt)mebn olduklarina kesin olarak hkmederiz. Uslilmindeki meselelerin istikrasi (teker teker,gzden geirilmesi) mmkndr; nk nihayet sayili meselelerden ibarettir. [3] Kisaca syle diyebiliriz: Ser' kll esaslar(klliyyt) ya akl temeller, ya da seriattan ikarilan kll istikra zerine mebndirler. Bunlarin her ikisi de kat'dir; dolayisiyla bunlarin zerine kurulan usl meseleleri de kat'dir. [4] Yani akl hkme baglidir; nitekim mellif, ikinci mukaddimede tafsilatiyla birlikte aiklayacaktir. [5] Mesel "Emir sgasivcb iindir." kaidesinin istinbatinda bulunan kimselerin Sri'den sdir olan btn emirlere vkif olmalari ve bunun neticesinde de yakin ifade eden bilinen istikra seklinin tahakkuk etmesi genelde sz konusu olmaz. Ancak burada aranilan'kesinlik'tir. Bunun iin de, seriatin maksadi, yani zarriyyt, hciyyt ve tahsniyyt konularinda vrid olan her trl emir esidinden uygulama alani ok olan yeterli sayida rneklerin elden geirilmesi kfidir. Byle bir okluk, yapilan islemin kat'lik bildirecek 'kll bir istikra' sayilmasi iin yeterlidir. nk bu istinbati yapan kimsenin arastirmasi sirasinda grmemis oldugu emirler de, nihayet arastirmasi sirasinda grdg emir esitleri ierisine dahil olacaktir. Bu itibarla grlmeyen emirler elde edilen kaideye bir halel getirmeyecektir. [6] ikinci mukaddimede "deten (rf) olan kll esaslar" i da ilave edecektir. Belki de burada onlari 'akl' olanlar ierisinde mtla etmistir. [7] Bu ziddmi iptal suretiyle, matlbun isbati kabilindendir. nk onlarin zann olmasi durumunda, bundan deten caiz olmayacak neticeler ortaya ikacaktir ki, bunlar seriatin aslina da zannin ve sekk In (sphe) taalluk etmesi, onun degistirilme ve tebdili sonucuna varilmasi demektir.. Bunlarin tamami ise btildir.

[8] "Ser' kll csaslar"a degil. Devam eden sz bunun delilidir. Delilin ruhunu da bu teskil etmektedir. [9] Seriat, diger btn hkm ve kaidelerin kendisinden iktigi ilk kll (temel) esas olmaktadir. Ilk temelin saglam ve kesin olmasi, kll istikra yolu ile de onun zerine bkm bina edilmesi durumunda, onun zerine bina edilecek fer'in hkm, aslin hkm ile ayni olacaktir. [10] nk, asil ve on un kat'ligi zerine delilin bulunmasindan sonra, artik o hususta kesinlik yerine zan bulunmasi deten mmkn degildir. Burada mellif 'aklen' tabirini kullanmamistir; nk, akil bir seyin kesinligini ortaya koyan delil bulunsa da, kisinin onun hakkinda hl zan beslemesine engel degildir. [10] Usl meselelerin in kendisine bagli oldugun u syledigi klliyyti kasdediyor. [12] Bu delile dayanmayan (hatb) bir istidlaldir; nk btn usl meselelerinde bunun itibara alindigi sylenemez. Her millette muteber olan, sadece genel kaidelerden bazilaridir. Usl meselelerinin kat'ligine dair yapilan genel bir istidlal sirasinda byle bir delile yer verilmemesi daha uygun olurdu. [13] Uslde 'aks' tardin karsiligi olmakta ve illet bulunmadigi iin asim hkmn feri'de aramamak zere yapilan kiyasi ifde etmektedir. () [14] Byle bir seye itibarin, "Furda usl gibi kat'dir." seklinde bir iddiaya gtrebilecegi aiktir. [15] Yani bunlara inanilmalari iin degil ki, kat' sekilde sbtlari gereksin. [16] Belki de sunu demek istiyor: Delillerin cziyytina nisbetle kaide, birimlerine iiisbetle mm gibidir. Delillerin cziyytina, dellet bakimindan zan girebilir. Bu itibarla, cziyyt zerine, nimin hss /erine intibaki gibi intibak eden kliyyta da zarinin dahil olmasinda bir mani yoktur [17] el-Kd, her ne kadar "Usl, bu kistaslardan (kavnn) ibareti ir." demisse de, bu onun "Bunlar katidir." demesine mani degildir. nk zann oian seyler uslden sayilmazlar; isler'usl'deii Kitap ,Snnet vb. gibi deliller kasdedil-sin, ister 'kaideler' kasdedilsin, mutlaka kafi olma!an gerekir, Ruradan: "nk bu zann olanlar..." i fadesinin el-Kd'nm degil, el-Mzir'nin sznden oldugu anlasilir. Malumdur ki, el-Kd ile el-Mziri'niii szlerini nakletmekten maksat, konuya beraklik kazandirmak ve el-Mzir'nin sphesini reddetmek, bylece'us l'n hangi mn sin da olursa olsun, Ister kaideler mnsinda, ister deliller mnsinda isterse bizzat seriata konulmus kl i esaslar mnsinda olsun, her bakimdan kat'lik arzedecegini ortaya koymaktir. [18] Hicr,15/9 [19] Mide, 5/3. [20] Ileride bu ifadesine ters dsen szleri gelecektir. Dokuzuncu mukaddimede: "Bunun iindir ki, seriatin usl de furii da korunmustur..."demistir. Saniyoruz szleri arasim bulmak mmkndr: Buradaki sznden maksat furun bizatihi korunmus olmayacagini ifade olmalidir. Oradaki sznden amaci ise; furun korunmasi amaci ile ilimde rsh sahiplen iin yeterli delillerin konulmus oldugunu, bu deliller karsisinda bazilari hata ederlerse, digerlerinin isabet edecegini, bylece furun da uisbeten korunmus olacagini ifade olmalidir. [21] 'Manss'yani bizzat seriat tarafindan ortaya konulan'kll esaslar' diye kayitlama hy di. Nitekim kendisi de daha nce byle demisti. "Her aslin kat' olmasi gerekir...."sznden amaci Eb'l-Mel'nin grsn ve istinbat edilen kistaslara temas etmeksizin, kat'ligin ancak seratte ortaya konulmus (manssl kll esaslarda oldugunu ortaya koymaksa, o takdirde, onu burada zikretmesinin usl meselelerinin kat' oldugunu ortaya koyma amaci iin bir faydasi olmayacagi seklinde bir mtalaa serdedilebilir. Yok "Genel kistaslarla (kavnn), bizzat (Sri'ce) ortaya konulan (manss) kll esaslar arasinda bir fark yoktur." seklindeki ifadesinden de anlasilacagi zere, istinbat yolu ile elde edilen kistaslari, nasslara kiyas yapiyorsa, o takdirde de bu zikredilen sahih bir illeti olmayan bir kiyas olacaktir [22] Burada syle denilebilir: Bunlar, kat' ve zann olan seylerden furun ikarilmasi iin birer kistas olarak konulmuslardir; yoksa bizzat kat' olan seyleri lmek iin konulmus kistaslar degildir. Bu kistaslarla elde edilen furiizann olmaktadir ve bunda da bir zarar yoktur. [23] Bu ifade, birinci mukaddimede ortaya konulan iddianin byk bir kismindan dnmek mnsina gelmektedir. Maamfib mak! ve makbuldr. Zira usl meselelerinden bir kismi kat'dir ve zerinde icma edilmistir. Diger bir kismi da vardir ki, tartismaya aiktir; isbat ve red aisindan esitli ailardan deilSer serdedil misli r. (el-Isnev'nin elMinhc hakkindaki eserinin usl-i fikhin tarifi kismina bkz.) Mellifin uslde zikredilen bir ok kaideleri bu hatime ile

atmis olmasi ve bunu yaparken de, hangi tr kaidelerin atilacagina dair bir belirlemeye gitmemesi, dolayisiyla geride ne kalacagin m bilinmemesi bu mukaddimenin faydasini azaltmistir. [24] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik.1/23-27 [25] Yani ncleriiii olusturacak hkmler ister akli olsun, ister detle ilgili bulunsun, isterse nakl olsun hkmden fazla bulunmayacaktir. Uslde zikredilen ve "su hccettir." veya "su hccet degildir." seklinde zikredilen seyier mukaddime (ncl) kabilinden degildir. Bilakis bunlar, mukaddimelerden dogan seylerdendir [26] Onlar uslde bu gibi istilahlari sadece mukaddimeler kabilinden zikretmislerdir, nk tasavvurda bulunma ve msbet ya da menf hkmde bulunma iin buna usulcnn ihtiyaci vardir. Mesela: "emir vcb iindir, nehiy tahrm iindir...." gibi. Bizzat mellifin kendisi de bunu zikretmis ve belirlemek zere sz uzatmistir. Ancak onun bu ifadeden maksadi, su haramdir, su heiaidir gibi bir seyin helalligi, haramligi... Ise o takdirde tabibunlarmukaddimelerle ilgisi olmayan sirf fur kismi ile ilgili olacaktir. [27] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/28 [28] Yani bu ilimde kullanilan deliller sirf akl olan ncllerden mrekkep olamaz. Aksine muhtemelen, bunlardan birisi akl olur, digerleri ise ser' olur. Bazen delillerin tamaminin ser' olmasi, fakat akl delilin neticeye ulasmak iin yardimci unsur olarak kullanilmasi gibi, akl delil sadece yardimci olur. Bazan ise akl ve dete mstenid ncller kl bir esasi ortaya koymak iin degil; aksine tabkk-i ment yani bir esasin kapsamina giren cziyytindan birisine tatbiki iin ortaya konulmus olur. B o cz' olanin, esasin hkmn alabilmesi iin, onun kapsamina girip girmediginin arastirilip ortaya konulmasi seklinde olur. Ileride de gelecegi zere bunun tesbiti iin tip, esitli meslekler, ticret ve zirat alanlarinda olusan rfler gibi esitli hususlara mracaat olunur. Ancak sunu da belirtmek gerekir, tahkk-i ment mctehid olan fakihin yapacagi bir istir; yoksa haddi zatinda usl meselelerinin tahkiki kabilinden degildir. Ayni durum tenkh-i ment, tahrc-i ment hakkinda da geerlidir. Ileride gelecektir. nk btn bunlar fakhin yapacagi isler olup, usulcnn isi degildir. Bununla birlikte baska bir aidan tahkk-i mentin usl meselelerinden sayilmasina da bir engel yoktur. [29] Bu bir manev tevatr degildir. nk onun hepsi tek bir tarzda gelir. Mesela tamami dogrudan hz. Ali'nin secaatine delalet eden ok sayida esitli olaylarin bulunmasi gibi. Burada sz konusu edilen ise yle degildir; bir kismi dogrudan namazin vchuna delalet eder, diger bir kismi ise dolayli yoldan fakat, vcb anlasilacak sekilde gelir: namaz kilan kimsenin vlmesi, kilmayaninycrilmesi ve siddetli bir azab ile korkutulmasi, mkellefolan kimselerin ayakta kilmaya g yetirememeleri durumunda yanlari zerede olsa onu kilmakla mecbur edilmeleri, onu topluca terkcdenlcre karsi savas ile em -redilmesi... Gibi. Buyzden mellif bunu mancvmtevtire benzer kabul etmistir [30] Yani bu istidlal zann bir istidlal olurdu. nk isaret edilen zann ncller zerine tevakkufu sz konusudur [31] Nitekim daha nce isaret etmistik. Buyzden bunlar manev mtevtir degil, ona benzer oluyorlardi. [32] Kesin bir ifade kullanmamistir. nk gazzl icmin delil olusu bahsinde, ileride de gelecegi gibi, buna isaret etmis ve bylece bu konuda mellife isik tutmus, onun "kitabinin en nemli zelligi saydigi" bu konuyu genise ele almasini temin etmistir. [33] Lu ifadeden: "ayni tarzda siralanan del illeri istikra yolu ile tesbit edip zerinde dsnmek suretiyle ../'mnsi kasdedilebilecegi gibi su mn da anlasilabilir: ancak ser' bkmlerde akli hkim kabul ederve "bizzat akil, kendi basina hkmleri idrak edebilir... "dersek o baska. Bu takdirde nakl deli i her ne kadar zann ise de akil cihetinden kesinlik sz konusu olur. Ancak, bize gre akil yalniz basma ve dogrudan ser' hkmleri idrk edemez; o hkmlere sadece seriatin arkasindan bakabilir. Bu itibarla nakl delillerin kat'lk ifade etmesinde 'istikra' yntemi taayyn etmis olur. [34] Burada mellif uslde mevcut bulunan ve belli bir delille isbati mmkn olmayan; aksine isbati ancak, muhtelif konularda ve farkli ailardan sabit, olan ok sayida delillerin hsilasindan ibaret olan manev tevatre benzer bir yol la sabit bulunan en nemli meseleyi rnek getirmektedir. [35] "Mrsel maslahatlar", dikkate alinmasina ya da ilgsina dair hakkinda nass 'veya icm gibi ser bir esas bulunmayan seylerdir. Mesela kur'n'm bir mushaf haline getirilmesi, yazilmasi gibi. nk bu konuda sri'den gelen herhangi bir nass bulunmamaktadir. Bu yzden de hz. Eb bekir ve hz. mer ilk basta durak sami siardir. Sonra bunun sri'in maksatlari dahilinde dn bir maslahat oldugu konusunda kanaat getirince dsncelerini icraya koymuslardir. Ayni sekilde, dvnlarin olusturulmasi, ser' olan, olmayan ilimlerin tedvinine gidilmesi yine bu kabildendir. Mesela 'nahiv1 ilminin {arap grameri) tedvini hakkinda ze] bir delil bulunmamaktadir. Bununla birlikte sri'in maksatlarina ve tasarruflarina uygun olan kat' kll bir prensip byle bir maslahatin dikkate alinmasini gerektirmekte, bunun ser'an yapilmasi istenilen bir is olduguna isaret etmektedir.

[36] Buradaki tarif, istihsn iin yapilan iz ahlardan birisine dayanmaktadir. Diger tarifleri ileride, drdnc cildde gelecektir. Yine orada istihsnm nassin zahirine ve kiyasa takdim edilecegi gelecektir. Imam mlik, Maslahat Ile, eb hanife ise haber-i vhidile istihsnagidilerek nassinzhirinintahssine gidilecegi grsndedirler. Bu yzden mellif istihsni burada imam mlik'enis-bet etmistir. [37] Yani kll bir delil karsiliginda cz' bir maslahati esas almaktir. Mesela be- yu'1-ariyye gibi. Aslinda bu muamele aga zerindeki yas hurmanin tahmin Olarak kuru hurma karsiliginda satilmasi demektir ve bu tr bir muamele zarar ierdigi iin genel (mm) bir delille yasak bulunmaktadir. Ancak her iki tarafin da byle bir muameleye ihtiyalari bulundugu iin, glgn kaldirilmasi amaci ile mubah kilinmistir. Eger genel delil burada da isleme konsaydi, bu bir mefsedete sebep olurdu. Drdnc cildin ictihd bahsinde onuncu meselede izahi gelecektir. Tedv amaci ile avret yerinin ailmasi da ayni sekilde; genel delilin hilafina mbh kilinmistir. nk genel delilin geregi ile bu konunun haramhgma hkmedilmis olsaydi, o zaman bu seriatin genel maksatlarina ters dsen bir neticeye gtrrd. Istihsn, delillerin sebep olacaklari neticelere, onlarm sonularina bakar. Eger delil, kapsamina giren bazi cz' konularda, seriatin genel maksatlari ile uyum arzetmeyecek neticelere gtrecekse, o takdirde delilin nne geer ve onun ser maksatlar dogrultusunda istisnsim gerektirir. Ser' bahislerin byk ogunlugunda bu kabilden gerekten pek ok rnek bulunmaktadir. Sri', her ne kadar muayyen ve zel delillerle istihsnm hcciyetini ortaya koymamissa da, o seriatin tasarruflarina uygun ve mnsi tafsl delillerin istikrasindan ikarilmistir. Bu itibarla istihsn, zerine hkm bina edilebilecek kll bir esas olacaktir. [38] Bu itiraz hem mrsel maslahatlar hem de istihsn iin sz konusudur. nk her ikisi de kll bir esas ile huss bir feri zerine istidlal olmaktadir. Aralarinda su fark vardir. Istihsn, delilin maslahat ile tahsisidir; mrsel maslahatlarla amel ise, hakkinda zel bir nass bulunmayan bir konuda, maslahat sebebi iie yeni bir delil inssidir. [39] nc cildin basinda. [40] Ikinci cildin baslarinda "maksid" blmnn sekizinci meselesinde [41] Yani onlarin "mmetim hala zere birlesmezler." seklindeki imam gazzl tarafindan icmin hccetligi ne delil olarak kullan ilan hadis hakkinda mevcut manev tevatre iltifat etmemeleri, bu konuda vrid olan hadisleri topluca degerlendirmek yerine teker teker ve ayri ayri ele almalari, onlari bu delillerle icmm hccetligine istidlalde bulunmama durumuna itmis; bu kez hiss karinelerle, yahut rfen ona itibar edilmesine delalet edan nakillerle, yahut da icmya muhalif olanin hatali olduguna dair icm bulundugunu (bir nevi msadere ale'l-matlb oluyor) ifade ile icmm hccet olusuna deliller getirmek durumuna dsmslerdir [42] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/35-38 [43] Birazdan zikredilecek ilimlerden istifadede oldugu gibi vasita ile degil de, dogrudan yardimi kasdediyor. Mellif, kitabinda zikrettigi mukaddimelerin dogrudan yardimci oldugunu, bu durumun onlarin uslden sayilmasini gerektirdigini , ileride zikredecegi uzak mukaddimelerin ise byle olmadiklarini ifade etmek istemektedir. [44] Fikhin tahkiki istinbtmdan farkli bir seydir. Bu maksadi belirtmek iin metinde "meseleleri" yerine "meselelerinden" ifadesini kullanmistir [45] Burada sz konusu edilen, kelimelerin daha ilk basta,sonradan tasimis oldugu mnlara sahip olmasi konusudur. "istimalden nce, vaz' edilmis bir kelime ne hakikattir, ne de mecazdir." meselesi ve benzerlerini buna ilave edebilirsiniz. [46] Mellif yakinda da gelecegi zere, mubah konusunda bes mesele zerinde sz etmistir. Bu durumda onun bir teklif olup olmadigi konusu ile orada te mas ettigi nieseieier arasindaki farki iyi kavramak gerekmektedir. Burada mubahin teklif olup olmadigi meselesini usl konulan disinda mtla ederken, orada zikrettigi meseleleri usln konulari ierisinde kabul etmistir. [47] Mellif daha nce usl-i fikha sokulmasi dogru olmayan meselelerin birtr-n aikladi ve onlarin "zerlerine herhangi bir fikhi mesele bina edilmeyen meseleler" oldugunu belirledi, sonra da onlari misallendirdi. Burada bahsettigi ise baska bir trdr. Burada sz konusu olanlar zerine fikhi meseleler bina edilmektedir; ancak usl ilminin konularindan sayilmayip bir baska ilmin konulan dahilinde bulunmaktadir. Onunla ilgili aiklama ve arastirmaIar kendine has ilim ierisinde yeterli sekilde bulunmaktadir. Bunlar nahivve gat kaide ve prensipleri gibi seylerdir.Sonra suna da isaret etmek gerekir ki, uslde zikredilen nahiv ve lgat kideieri, onun asl konularindan oldugu iin zikredilmis degildir; aksine usln onlara olan yakin baglantisindan dolayi bir n hazirlik olmak zere zikredilmistir. Buna ragmen uslde bu konularin, sanki kendi konularindan biri imis gibi bu kadar genis bir sekilde ele alinmamasi uygundu; nk kendi dahil oldugu ilim ierisinde zaten geregince zerinde duruluyordu. Saniyoruz

mellifin maksadi da bu olmalidir. [48] Meksid blm, ikinci nev', birinci mesele. [49] "Tercihli vcib" (ei-vcibut-muhayyer) hakkinda limlerin byk ogunlugu "vcib, mkellefin muhayyer birakildigi bu belirli seyler ierisinde mbhem birisidir." demektedirler. Mutezile ise: "hayir! Vcib (teker teker) hepsidir." diyorlar, el-burhan sahibi syle demektedir: onlar (mutezile) hepsini terke-denin, vcibleri terkeden gibi gnhkr olmayacagini, hepsini yapanin da vcibleri yapan gibi sevap almayacagini itiraf etmekledirler. Bu durumda bu ihtilfin amel bir neticesi bulunmamakta; tamamen nazariyatta kalmaktadir. bu itibarla, usl ilminde bu konunun delilleri ile ugrasmak dogru degildir. [50] "Tercihli haram" (el-muharremu'1-muhayyer) konusunda da birinci grup: mbhem bir seyin haram kilinmasi caizdir. Bunun mnsi mkellefin cem'ya da bedel yolu ile hangisini dilerse onu terketmesi; fakat hepsini bir arada islememesi demek olur. Mutezile isc.'bu caiz degildir. haram hepsidir. Birisinin terkedmesi, emri yerine getirmis olmak iin yeterlidir." Demektedirler deliller ve ileri srlen itirazlar "tercihli vcib" konusundakilerin aynisidir. Su halde bu ihtilafta da herhangi bir amel netice bulunmamaktadir. Mellifin kasdeltigi mn iste budur. [51] Muhtemelen dogrusu 'fiillerin' olmalidir. Bu konu hsn ve kubuhun akl olup olmamasi meselesidir. Bunlarin akl olduklari grsnde olan mutezile, "mbhem bir sey ile emretmek dogru degildir; nk mehuldr ve akil mehul bir seyi emretmeyi irki n bulur." der. ogunluk ulemya gre (cumhur) ise vciblik ve haramhk sri'in hitabi iledir; bunda aklin herhangi bir fonksiyonu yoktur. Sri'in emri ya da nehyi olmaksizin fiillerin hsn ya da kubhundan bahsetmek mmkn degildir. Dolayisiyla keflaret rneginde de grldg gibi, belli sayida seyler arasinda gayr-i muayyen bir seyin emredilmis olmasina herhangi bir mni bulunmamaktadir. Kaldi ki, bu gayr-i muayyen olan seyin belirli seyler arasindan birisi olmasi, onun bir nevi bel irlenmislik yo n bulundugunu da gstermektedir. Tercihli vcib meselesinin hsii-kubuh kaidesi zerine bina edilmesi bu ynden olmaktadir [52] Bkz. el-isnev. orada azadi ve talakinin geerli sayilmasi ... gibi ondan fazla ihtilafli amel neticeleri bulundugunu zikretmistir. Mellif szn "fahreddin er-rz'ye gre" seklinde kayitlamistir. Er-hzi: "onlari ykml tutmada, ahiret gnnde azblarinin artirilmasindan baska bir fayda bulunmamaktadir. " demekledir. Bu i fadeye nazaran, ona gre bu mesele zerine herhangi bir pratik sonu donmamakladir. Ancak mesele zerine terettp eden fur ortada iken ve mellifin de bunlardan haberi varken-szn'"fahreddin er-rz'ye gre" diye kayitlamasindan bu anlasilmaktadir- "kfirlerin fur ile ykml tutulup tutulmamalim" meselesini burada zikretmesi uygun degildir [53] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/35-38 [54] Ileride de gelecegi gibi 'mbh' ser'an matlp degildir. dolayisiyla mellifin bu kaidesi, mubahin istin btin a ve falan amelin mbahligini grenmeye ynelik alismalarin ser'an hsnkabl grmeyecegi neticesine gtrr. Bu itibarla "ser'an matlb olan" seklindeki kaydi pek aik degildir. [55] Bakara, 2/189 . [56] Aslinda bu soru da yce Allah'in yarattigi seylere bakmak sureti ile iman gcnn artmasini saglayacak, yaraticinin byklgn grebilmeye gtrecek tefekkr cmlesindendir. Dolayisiyla soruda bunu mir olan yetlere imtisal sz konusudur. Ancak verilen cevap hakimane slpla (usib-i hakm) verilmis bir cevaptir. nk soruyu soran kisinin iinde bulundugu hal dolayisiyla, kendisine verilecek en uygun cevap bu idi. Bununla birlikte, soruyu soran kimsenin kasdi dogrultusunda cevap verilseydi, bunun da kalb amel bir faydasi bulunacakti. Ancak onun haline daha uygun olan seyin, pek ok arap gibi kendisinin de anlayamayacagi bir izah getirmek yerine, onun dsncesinin hillin seyri sirasinda ortaya ikan neticelere evrilmesi oldugu grlms ve bu yapilmisti. oklarinin anlayamayacagi bir cevaba gitmek peygamberlik makamina uygun dsmezdi. Su halde yn degistirilerek verilen cevap, sorunun lzumsuzlugundan dolayi degil, soruyu soran ve diger insanlarin ilerinde bulunduklari ortami dikkate alarak, peygamberlik makamma da yarasir bir sekilde hakimane bir cevab vermenin bir geregidir. Yoksa soruya uygun verilecek cevabin da amel kalb bir faydaya gtrecegi muhakkaktir. Mellifin szlerini okurken bu hususun da gz nnde tutulmasinda fayda vardir. [57] Nzit,79/42 . [58] Buhr, fedil 6; edeb 95, 96; mslim, birr 161-164; tirmiz, zhd 5; ahmed, 3/104... [59] Mide, 5/i0i . [60] Buhr, mevkt ll.fiten 15; itism 3; mslim, fediu36-137; eb dvd, nikh 8... [61] Mslim, hac 141; nese, hac 76; bn mce, mensik 41,44; ahmed, 4/175. Buradaki ifade, kaynaklarim verdigimiz iki ayri hadis birlestirilerek olusturulmustur.

[62] Nesc, hac 1; ahmed, 2/247 [63] Buhr, zekat 53; istikraz 19; mslim, akdiye 12, 13; ahmed, 3/327 [64] Buhr, mn 37; mslim, imn 1, 5, 7. [65] Egerbir hkm terettp edecek olsaydi, m utlakahz. Peygamber (as i onu bilirdi. Kiyametin bilgisi, rabbani ilim ve irfan la yakin dan ilgili olan hz.pey-gamber'i ilgilendirmedigine gre, baskalarini ncelikli olarak ilgilendirmeyecektir. [66] Eb dvd, snne 6. [67] Abese, 80/31. [68] Isr, 17/85 [69] Zmer. 39/23 [70] Ictihd blmnde bahsedilecektir. [71] Zriyt, 5l'l. [72] Bu konu, itihd bahsinde (nc taraf, yedinci mesele) genise ele alinacaktir [73] Hz. Peygamberin (as) ebeveyninin kurtulusa ermesi hakkindaki ihtilaflari gibi. Buyzden nice zamanlar insanlar birbirlerine sirt evirmisler ve gruplara ayrilmislardir [74] Kf, 50/6 . [75] A'rf, 7/185. [76] Buhr, Savm 13; Mslim, Siym 15; Eb dvd, Savm 4; Nese, Siym 17; Ahmed, 2/43 [77] Th, 20/69 [78] Abese, 80/31. [79] Sd, 38/29. [80] Nah, 16/47. yetin mnsi : "... Ya da yok olmak endisesindeyken onlara azabin gelmesinden gvende midirler?" seklindedir. [81] Kf, 50/6. [82] Kf, 50/6. [83] M'mnii, 23/113. [84] Ra'd, 13/17. [85] Rahman, 55/5. [86] En'm, 6/91. [87] Ahkf,46/4. [88] Mslim, mescid 33; selm 121; eb dvd, salt 167; nese, sehv 20; ah-med, 2/394 ....bupeygamberin idris veya danylya da hlidb. Sinan oldugu sylenir. bn haldun mukaddime'de "envu medriki'l-gayb" bahsinde aiklamistir. [89] "Bir yet de olsa benden baskalarina ulastiriniz; nice kendisine ulastirilan kimseler vardir ki, isitenlerden daha kavrayicidir." seklindeki sahih hadislere baktigimizda, kur'n'm btn insanlik iin inmis oldugu ve sadece o dneme dokuzuncu meseede "sabi'" olarak geecek ve hz. mer'in onu dvdgnden

ait belli bir arap kavmine has olmadigi, aksine o devir araplari ile birlikte daha sonraki araplara ve btn diger kavimlere de gnderilmis bulundugu geregi gz nnde bulunduruldugunda mellifin szlerine katilmamiz, kur'n ilimleri, isaretleri ve esrari konusunda onun murad ettigi noktada durmamiz mmkn degildir.Bu durumda, yapilacak en iyi sey itidal ile hareket etmektir: lgatin desteklemedigi, ser' maksatlar erevesine girmeyen her konu, mellifin takmil-ttiasini istedigi tavirla karsilanmalidir. Ancak lgat destekliyorsa ve ser' maksatlar erevesi ierisine giriyorsa, bu durumda, byle bjr meselenin yce kitb'a nisbet edilmesinde bir sakinca bulunmamaktadir. Tedebbr, tefekkr, mnin takviyesi, anlayis ve basiretin artirilmasi gibi amalarla mah-lkt zerinde dsnmeye ynelik bilimier de bu kabilden bulunmaktadir. [90] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/38-47 [91] Mslim, Imn 147 [92] Bkz. Hac, 22/78. [93] Tasavvur: nefy ya da isbat seklinde bir hkme gitmeksizin, mhiyeti kavramak demektir. Tasdik ise: deneme sonucu, dogrulugu haber veren kimseye nisbet etmektir. (ta'rift). () [94] Nahl, 16/17. [95] Ysn, 36/79. [96] Rm, 30/40. [97] Enbiy, 21/22. [98] Vka, 56/58-59 [99] "Her sarhosluk veren sarap (hamr)dir. Her sarap da haramdir:" hadisinde de oldugu gibi, bazan neticeye ulasmak iin selefin ortaya koydugu ifade tarzi, felsefecilerin kiyaslarina uygun dsebilmektcdir. Bu selefin onlara uymalari neticesinde meydana gemis bir sey degildir. Selef maksada ulasmak istemis fakat sonunda ortaya koyduklari ifadelerle, felsefecilerin kiyaslari arasinda bir benzerlik dogmustur. Bu tr istidlal sekileri de son derece azdir. Nitekim ileride gelecektir. [100] Yani, hitabin hemen akabi: ide, gecikmeksizin yerine getirilmesi istenilmekledir. Uzun zaman alacak mantik istidlal buna manidir. [101] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/47-51 [102] Sirf nazar felsefe ilimleri gibi. Ancak hendese, kimya, tip, elektrik vb. Gibi amel felsefeye gelince, bunlar mellifin szne dahil degildir. Mellifin bu gibi ilimleri kasdetmesi dogru da olmaz. nk bunlar, zarriyyt, hciyyt gibi ser' maksatlarin korunmasi iin gerekli olan ilimlerdir. Meslih-i mrsele prensibi bu gibi ilimlerin lzumunu ortaya kor. Hem bu gibi ilimler ayni zamanda kullugun icrasi iin birer vesiledirler. nk'kulluk', kulun dnya ve hiret isleri ile ilgili maslahatlarini,yar aticisinin koymus Oldugu Prensipler Dogrultusunda Ortaya Koymaya alismasi, Arzu Ve Heveslerine Uymamasi Demektir. Nitekim Ileride Mellif Bahsedecektir. [103] Mellifin bu delilini kabul etmek mmkn degildir. Nice ser' ilimler vardir ki, ihtiya bulunmadigindan dolayi ilk nesiller onlardan sz etmemislerdir. Uzaga gitmeye gerek yok; iste usl ilmi! Bu ilmin esaslarinin konulmasi iin yapilan alismalar sahabe ve tabin dnemlerinde baslamamisti. [104] Hac, 22/1. [105] Hd, 11/1-3. [106] Ibrahim, 34/1. [107] Bakara, 2/2. [108] En'm, 6/1. [109] Midc, 5/92. [110] Kehf, 18/1-4.

[111] Enbiy, 21/25. [112] Zmer, 39/ 2-3. [113] Muhammed, 47/ 19. [114] Hd, 11/14. [115] M'min(Gfir), 40/65. [116] Ftir, 35/28. [117] Ysuf, 12/68. [118] Zmer, 39/9 [119] Bakara, 2/44 [120] Suar, 26/34 . [121] Concordance'da bu lafizla bulamadik. Buhr ve mslim'de sme'den baska bir lafizla rivayet edilmistir. () [122] Tirraiz, kiyme 1. [123] Ahmed, 2/322; mslim, imre 152; nese, cihd 22 . [124] Tabern, el-asgar; ibn adiyy, el-kmil; beyhak, suabul-mn'da rivayet etmislerdir. Mnv, hadisin tirmiz tarafindan zayif bulundugunu belirtmistir. [125] Bkz. Mslim, zikr 73; eb dvd, vitr 32; tirmiz, deavt 68; nese, istize ( 13 ...;bnmce, mukaddime 23; ahmed, 2/167. Zeydb. Erkam'dan rivayete gre hz. Peygamber (as): "Allah'im!faydasiz ilimden, hususuz kalpten, doymayan nefisten, icabet edilmeyecek duadan sana siginirim..'1 diye du buyu-rurlarmis. [126] Bazi farkli lafizlarla iki rivayet bulunmaktadir. Birisi ibn adiyy ve e)-hatb'in zayif senetle eb'd-derd'dan yaptiklari rivyettir-digeri de eb'l-hasen el-ahrem'in eml'sinde enea'ten yaptigi rivayettir. [127] Neml, 27/14. [128] Bakara, 2/146. [129] En'm, 6/20. [130] Zamarumizdaki mstesrikler gibi. () [131] Furkn, 25/74. [132] Bkz. Buhr, Tefsir 14/1; Edeb 79; Mslim, Mnfikn 64 [133] Suar, 84. [134] Ibn mce, mukaddime 23; drim, mukaddime 27, 34; ahmed, 1/190 [135] Eb dvd, ilim 12; ibn mce, mukaddime 23; ahmed, 2/338. [136] Concordance'de yok. Cmius'-sagr'de ed-deylem'den rivayet edilmistir. Hadisin zayif oldugu belirtilmistir. [137] Bakara, 2/174. [138] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/51-59 [139] Zmer, 39/9 [140] Zmer, 39/23.

[141] Ftir, 35/28. [142] Mide, 5/83. [143] Bkz.Suar, 26/41 Vd. [144] Ankebt, 29/43. [145] Ra'd, 13/19-21. [146] Enfl,8/2. [147] i-i mrn, 3/18. [148] Mellif, yeti zahiri zere almistir. Mfessirler ise, buradaki Allah'in sehdette bulunmasi ifadesine "deliller ve almetler ikme etmesi" mnsini vermislerdir [149] Bakara, 2/284. [150] En'm,6/82. [151] nk onlarin ilimleri, ister istemez, geregini yerine getirmek zere onlari amel etmeye gtryordu. Bu inen yetler karsisinda, bilgilerinin aksine kendilerinden bazi seylerin sadir olabilecegini, nk yetlerde zahiren istenilen seylerin takat st seyler oldugunu anlamislardi. Bu durumda Allah'in gazabina ugramaktan emin olamazlardi; mutlaka onlardan hesaba da ekileceklerdi. Bu yzden asil maksadi greninceye kadar kendilerinde endise ve tedirginlik belirmisti. [152] Neml, 27/14. [153] Bakara, 2/146 [154] Mide, 5/43. [155] Bakara, 2/102 [156] Tabern,el-asgar;lbnadiyy,el-kmil;beyhak,suabu'l-mn'darivyetet-mislerdir. tarafindan zayif bulundugunu belirtmistir. [157] Bakara, 2/159 [158] Bakara, 2/174. [159] Ahmed, 2/322; Mslim, Imre 152; Nese, Cihd 22. [160] Nemi, 27/ 14. [161] Bakara, 2/109. [162] Nisa, 4/17. [163] A'rf, 7/201. [164] rnegin grmeyecegi iin bir yere dsen, isitip kendisini kollamayacagi iin hareket eden bir cisimden zarara ugrayabilir, ilim yolculari, kendilerini herhangi bir kitabin mtlasina kaptirdiklarinda, hanimlarinin agrilarini duymadiklarini ve tabit arkasindan da kiyametlerin koptugunu ok iyi bilirler!... [165] Kasas, 28/50. [166] Buhr, ilim 34; mslim, ilim 13; tirmis, ilim 5; ibn mce, mukaddime 8; drim, mukaddime 26; ahmed, 2/162,190 [167] Hadisin bas tarafi iin bkz. Eb dvd, snne 1; tirmiz, mn 18; ibn mce, fiten 17; drim, siyer 75; ahmed, 2/332, 3/145. Hadis hakkinda mellif, (ictihad bahsinin dokuzuncu meselesinde) ibn abdilber tarafindan makbul bulunmayan bir senedle rivayet edildigini sylemistir. Mnv, hadisin tirmiz

[168] Ahmed ziyuddn, rmzul-ehads'de su lafizlarla zikretmistin "her seyin bir ikbl ve gerileme dnemi vardir. Bu dnin de ikbl ve gerileme dnemi bulunmaktadir. Bu dnin ikblini gsteren hususlardan birisi de, kabilenin bastan sona hepsinin dinde anlayis sahibi (fakih) olmalaridir; ilerinde bir yada iki bilgisiz bos adamya ikar ya ikmaz. Bu dinin gerilemesini gsteren hususlardan birisi de, kabilenin tm ile bilgisiz bos kimselerden olusur hale gelmesidir. Ilerinden sadece bir ya da iki dinde anlayis (fikih) sahibi tkjir, ya da ikmaz; onlar da horlanirlar, zillete duar birakilirlar; kendilerine asla yardimci olan ve destek veren kimseler bulamazlar." (hadisi ibnu's-snn ve eb nuaym, eb mme'den rivayet etmislerdir.) [169] Tabern (el-evsatta) ve hkim, eb hreyre'den rivayet etmislerdir. [170] En'm,6/91. [171] Tirmiz, lim 5; drim, mukaddime 57; ahmed, 6/27. [172] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/59-67 [173] Hicr,15/9. [174] Henz agacinda iken hurmanin satimi mnsina olan 'mzbene' akdinin yasaklanmasi zerine "ary" akdine ruhsat verilmistir. Ary, ihtiyca binen bir ya da iki hurma agacinin zerindeki yas meyvelerinin kuru. Hurma karsiliginda tahmin olarak degistirilmesidir, (bkz. Nihye, 3/224). () [175] Akile kisinin dayanisma ierisinde bulundugu asabesi divan mesleki kuruluslar vb. Bir messesedir.hata yolu ile ldrmelerde diyeti der. [176] Emek-sermye ortakligi. () [177] Aga-emek ortakligi. () [178] Heykel vb. Ediniminden yasaklayan nehiy gibi. Bazilari bu yasagin [179] Eb Dvd, Edeb 58; Tirmiz, Birr 16 . [180] Teksr, 102/1 [181] Trkede'ki kuscagiz, kitapik misallerindeki gibi sefkat ya da kklk vb. Bildiren bir kip. () [182] Th, 20/63. yetin anlami: (ms ve harun'u gstererek): "bu ikisi sihirbazdirlar..." sim kiraatinde seklinde sknludur. [183] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/67-78 [184] Her ikisinin de tasarruf olmasi aisindan aralarinda bir fark yoktur. Noksan-lastirma yetkisi olanin ziyde etme yetkisi de olmalidir. Mellifin istidlal sekli bu aidan olmaktadir. [185] Bkz. Buhr, ahkm 13; mslim, akdiye 16; eb dvd, akdiye 9; tirmiz, ahkm 7; nese, kudt 32; ibn mce, ahkm 4; ahmed, 5/36-38 [186] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/78-81 [187] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/81 [188] Ilmin gerek ehlinin vasiflan birazdan aiklanacaktir. [189] Buhr, ilim 34; mslim, ilim 13; tirmiz, ilim 5; ibn mce, mukaddime 8; drim, mukaddime 26; ahmed, 2/162,190. [190] Mellif burada hata sebebi zikretmistir: a) bir esasa bagli fer'iden, baska bir fer'i dogmus olabilir. Bu her iki ferin de kendilerine has ayri ayri esaslari oldugu samlabilir ve bu problem dogurur; bu durumda istinbta gitmez ve bekler, b) bazan birtakim fer' meseleleri irca edecek bir esas bulamaz ve bekler, c) bazan fer' meselenin iki esastan hangisine bagli oldugu karisir. Bu durumda lim tercih yollarindan birisini kullanarak kendisince agir basani tercihe gider; fakat vki merch olani alir, veyahut da tercihe gitmeden bekler. Bu ve benzeri hatalarin ya da bir grs beyanindan ekinerek beklemenin limin ilmine, onun imamligina bir zarar vermeyecegi aiktir. Nitekim imam mlik

bu geen sebeplerden dolayi pek ok defa tevakkuf etmis, daha nceki grslerinden rcda bulunmustur. Bu onun imamligina naksa degildir. [191] Bkz. Buhr, cizye 18; cihd 22; itism 7; mslim, cihd 94-96; ahmed, 3/485-486. Hadisin sonrasi ile pek baglantisi kurulamamisti [192] Bir nceki notta geen ayni kaynaklara bkz [193] Bkz. Tirmiz, sifatu'l-kiyme 20; ahmed, 4/346 [194] Bizzat muvatta'i tedyin etmii} birisi olarak imam mlik'in kasdettigi, verdigi fetvalarla ilgili olmalidir. Zira belki daha sonra grs degisecektir, fakat yazilan fetvalari esitli yerlere gidecek ve oralarda yerlesecek ve bylece bunun zarari olacaktir. [195] Buhr, sehdet 9; fedil 1; mslim, pedil 210-214; eb dvd, snne 9; tirmiz, fiten 45; ibn mce, ahkm 27; Ahmed, 1/378... [196] Yaklasik rivayetler iin bkz. Tirmiz, fiten 48; drim, esribe 8; ahmed, 5/221-222. [197] Buhr, ilim 34; mslim, ilim 13; tirmiz, ilim 5; ibn mce, mukaddime 8; drim, mukaddime 26; ahmed, 2/162,190 [198] Mslim, imn 232; tirmiz, imn 13; ibn mce, fiten 15;ahmed, 17398; 4/83 [199] Nasr, 110/ 1-3 [200] Mide, 5/3. [201] Ibn eb seybe antere'den tahrc etmistir, bkz. ls, 2/248. [202] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/81-89 [203] Nisa, 4/141 [204] Ulemdan birisi bu konu zerine dstg bir notta yetin haber mnsinda anlasilmasinin da caiz oldugunu belirtmis ve o takdirde yetteki "m'minler" den muradin kkl mn geregi dogrultusunda hareket edip, tam hazirliklarini yapan, birlik ve beraberlik halinde bulunan, azim ve sebat sahibi olan mslman cemati oldugunu belirtmis, sonra da bu vasifta bulunan msl-manlarin hibir zaman kfirler karsisinda maglp dsmediklerini ifde etmistir. Ancak bu isabetli gzkmemektedir. Hz. Peygamber (as) ve ashabina kfirlerin pek ok iskence ettiklerini, islmin gl dnemlerinde cereyan eden hali savaslarinda kh mslmanlarin, kh halilarin galebe aldigini biliyoruz. "Allah iinizden inanip,slih ameller (yararli isler) isleyenlere, onlardan ncekileri halef kildigi gibi, onlari da yeryzne halefkilacagina ... Dir sz vermistir." (24/55) yeti nisa sresindeki yetin ihbar mnsina hamli geregine dellet etmez.... Va'd yeti mn ve slihamel ile kayitli iken nisa yeti mutlak olarak zik redilmistir. Bu itibarla nisa yetini velayet anlamina hamlederek "hibir kfir mslman zerinde velayet hakkina sahip degildir" gibi bir mn vermek yetin hem vakiaya uygunlugunu hem de mutta-ritligini temin edecektir. [205] Bakara, 2/233. [206] Dolayisiyla cereyan etmekte olan ve herkese zten malum olan buhususun nafaka takdiri vb. Gibi konularda esas alinmasi iin ser'an da benimsendiginin ifdesi amaciyla ins anlaminda yormak gerekecektir ki bylece yetten beklenen yeni bir fayda elde edilmis olsun. Ancak burada verdigi bu misal yukarida bahsettigi seyden hibirisi ierisine girmemektedir. Bu itibarla mellif haberin vakiaya uygunlugu, teklf-i m l yutkin ve glgn bulunmamasi seklinde belirledigi hususa "ya da daha nceden bilinmeyen yeni bir faydanin ortaya konmasi* diye bir drdncsn eklese de bu misli verseydi, konu daha aik olurdu [207] Mide, 5/93. [208] nk bu yetin ncesinde geen ve ikinin haram kilindigini ifde eden yet ikinin haramligi konusunda 'nass'dir. Bu yetin 'zhir'i ise ona mnfdir ve szn siyakina uygun dsmemektedir. Bu itibarla ikinin, zahirin ummu ierisine girmemesi gerekmektedir ki, iki yasagi bozulmus olmasin, yasakla izinin ayni anda toplanmasi gibi teklf-i m l yutak kabilinden bir netice ortaya ikmasin. Bu durumda ayrica sebeb-i nzul de gz ardi edilmemis olacaktir. Bu yet bilindigi zere iki yasagi indikten sonra "len arkadaslarimizin durumu nasil olacak? Onlar

lmeden nce iki ierlerdi." demeleri zerine inmistir. Sonra nass ile zahirin tearuzu durumunda nass takdim olunur. Bu sekildeki degerlendirmede bu husus da dikkate alinmis olacaktir. [209] Mide, 5/93. [210] Bu ser' meselelerin teker teker sayimini gerektiren bir iddiadir. Vakia bu dogrudur. Ancak bizzat mellif de "ictihd" bahsinde on sebepten dolayi pek ok hilafin dikkate alinacak trden olmadigini belirtecektir. Kaldi ki, burada sz konusu olan vera (takva) digerlerinin kail bulunmadigi bir sart veya rkn ya da bir seyin haramligi veya vcibligi gibi konulara riyette bulunmakla ilgilidir. br taraftan mubahla mendb, veya snnetle mbh arasindaki ya da bir seyin takdim ya da tehiri ile ilgili ihtilaflara gelince, bunlar zerine ne bir haramlik ne de bir ibdetin butlani gibi bir netice terettp etmemektedir. Dolayisiyla da bu tr ihtilaflar hilaftan ikmanin veradan telakki edildigi trden degildir. Durum byle olunca, bu konuda takva (vera) mellifin dedigi gibi hakikaten en siddetli glklerden (hara) biri midir? Dogrusubuzerinde dikkatli dsnmeye muhta bir husustur. [211] Bkz. Mslim, cennet 1; eb dvd, snnet 22; tirmiz, cennet 21; nese, mn 3; drim, rikk 117; ahmed, 2/260... [212] nk o syledigi sdece mctehidde geerlidir. Mukallidde de geerli olmasini istemek -ki asil soruyu teskil eden kisim burasidir- sikintiya (hara) gtrr. [213] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/89-95

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Birinci Kisim Hkmler Kitabi

BIRINCI KISIM... 1 HKMLER KITABI. 1 Ser' Hkvmler. 1 Birinci Mesele: 1 Ikinci Mesele. 14 nc Mesele. 20 Drdnc mesele. 22 Besinci Mesele. 24 Yedinci Mesele. 27 Sekizinci Mesele. 28 Dokuzuncu Mesele. 31 Onuncu Mesele. 34 On Birinci Mesele . 46 On Ikinci Mesele. 50 On nc Mesele. 52

BIRINCI KISIM HKMLER KITABI Ser' Hkvmler Birinci Mesele: Mbh: (tercihe birakilip) ne terki ne de islenmesi istenmeyen seydir. Mbhin terkinin matlp olmamasina su hususlar dellet etmektedir. 1. Sri' katinda mubah, islenmesi ve terkedilmesi arasinda muhayyer kalman ve bundan dolayi da ne islenmesi ne de terki durumunda bir vg ya da yergi bulunmayan seydir. Ser'an bunlar arasinda esitlik bulunduguna ve mkellef isleme ya da terki arasinda muhayyer kilindigina gre, onu terkeden kimsenin itaatinden sz etmek mmkn olmayacaktir. nk itaat ancak taleple birlikte dsnlebilir. Talep yoksa itaat da yoktur. 2. Mbh, her birinin terkinin matlp olmamasi aisindan vcib ve mendbla aynidir. Vcible mendbu terkeden kimsenin, onu terk sebebiyle ser'an itaatkr sayilmasi mmkn degildir. nk sri' onlann terkini istememistir. Dolayisiyla ayni sekilde mbhi terkeden kimse de ser'an itaat gstermis olmaz. Itiraz: Vcible mendb mubahtan farklidirlar. nk onlarin islenilmeleri matlptur, dolayisiyla terk talebini engelleyici durum (muariz)

bulunmaktadir. Mbh ise byle degildir. nk mubahta, onun terkini talep karsisinda bir (engel) muariz bulunmamaktadir. Cevap: Mubahta da, onun terkini talep karsisinda engel bulunmaktadir. O da terk konusunda seimli birakmadir. Bu itibarla, bizzat terk talebiyle o konuda seimli kilma arasini birlestirmek (cem) mmkn degildir. 3. Mubahta, islenmekle terkin esitligi ser'an sbittir.bu durumda eger mbhi terkeden kimsenin itaat gstermis olmasi olsaydi, o takdirde onu isleyen kimsenin de itaat gstermis olmasi caiz olurdu. nk mubaha nisbetle her ikisi de esittir. Bu netice ise ittifakla sahih degildir. Haddizatinda da makl bulunmamaktadir.[1] 4. Icm ile sabittir ki, mubahin terkini nezreden kimseye, o mubahin terki suretiyle nezrinin geregini yerine getirmesi gerekmemektedir. Mubahin terkini nezreden ile islenmesini nezredenin durumu aynidir. Hadiste: "kim Allah'a itaat etmeyi nezretmisse, o'na itaat etsin."[2]buyrulmustur. Eger mubahin terki tat olsaydi, o zaman nezirle yerine getirilmesi gerekirdi. Oysa ki, bu tr nezirler baglayici degildir. Bu da onun itaat olmadigini gsterir. Hadiste vrid olduguna gre bir adam ayakta durarak, glgelenmeden oru tutacagina dir nezirde bulunmustu. Hz. Peygamber kendisine, oturmasini, glgelenmesini, orucunu da tamamlamasini emretmisti.[3] imm mlik: "hz. Peygamber ona Allah iin tat olan seyi tamamlamasini, Allah iin masiyet olan seyi de terketmesini emretti." demis[4] ve bylece mb-hin terkini nezretmeyi grldg zere masiyet telakki etmistir. 5. Sayet mbhi isleyen kimse, bu terki sebebiyle itaat ierisinde olacak olsaydi -ki biz sri' katinda onu islemenin de ter-ketmenin de ayni oldugunu ortaya koymus bulunuyoruz- o takdirde hirette mbhi terkeden kimsenin onu isleyen kimseden daha st derecede olmasi gerekirdi. Bu netice kesinlikle btildir. nk ittifakla kaide olarak[5] belirlenmistir hiretteki dnyadaki durum lur. Sayet btn tantlnr ayni sekilde eyitoihiilfiidcncnltir di hep ayni olurdu. Mubahin islenmesiyle -dilmi'si huzurunda esittir. Dolayisiyla da onu yapan ya da lerk kimsenin tatte esit olduklarini varsaydjgimi/dii ali iro derecelerin de esitolmasi gerekir. Isleyen kimsenin dogil dt terkeden kimsenin tat ierisinde oldugunun kablu notiot* ainde ise, terkedenin isleyenden derece itibariyla daha atttii olmasi lzim gelir. Bu ise muhaldir ve seriatin getirdikleriyle ters dser. Aksi takdirde kisinin kendi nefsine mbhi terk suretiyle zulmetmesi ve bundan da sevap almasi gibi (hibir kimsenin kail olma'dgi) bir netice sz konusu olacaktir. Eger mbhi terk suretiyle tat ierisinde olmayacaksa, (o zaman mubahin terki matlp olmayacaktir; netice itibariyla da ondan)

burada sz etmeye gerek kalmayacaktir. 6. Eger mubahin terki itaat olsaydi, o zaman bizzat kendi zelliklerinden dolayi mubahin ser' hkmlerden ikarilmasi gerekirdi. Bu ise icm ile btildir. Bu konuda el-kb'nin[6] muhalefeti de sz konusu degildir. nk o mbhi fiilin kendi aisindan degil, sdece dogurdugu sonu bakimindan nefyetmistir. Bizim buradaki zerinde durdugumuz sey ile fiilin kendisi aisindan olup, zorunlu olarak doguracagi sonuca gre degildir. Yine elkab, sylediklerini sdece mubahin islenmesiyle ilgili olarak sylemistir. nk mubahin islenmesi, bir haramin terkini gerektirmektedir. Terki ise byle degildir. Zira o (terk) bir vcib ya da mendbun islenmesini gerektirmemektedir ki vcib ya da mendb olsun. Demek ki, byle bir grs mubahin mutlak anlamda ortadan kaldirilmasini gerektirecektir. Bu da ittifakla btildir. 7. Tahkk erbabina gre 'terk' de, ihtiyar fiillerdendir. Dolayisiyla mubahin terki, mubahin islenmesi[7] demek olmaktadir. Yine kaide olarak, hkmlerin fiil ya da terklerle iliskisi ancak -insAllah ileride de gelecegi zere- maksatlarla[8] olmaktadir. Bu da terkin, fiil gibi ihtiyara (irdeye) rci olmasini gerektirecektir. Eger mbhi terkeden kimsenin, biztih terkle tat ierisinde olmasi caizse, onu isleyenin de tat ierisinde olmasi caiz olacaktir. Bu ise bir tenakuzdur[9] ve muhaldir. Itiraz: Btn bunlara esitli ailardan itiraz mmkndr. Mubahin islenmesi birok zararlara sebeptir. siralayabiliriz: Bunlari syle

A) Mubahla ugrasildigi zaman dnyada hayirli ameller islemek gibi daha nemli seylerden geri kalinir ve bu durum pek ok tatten alikor. B) Mubahin islenmesi insani vciblerle ugrasmaktan alikoymaya ve yasak olan seylere gtrmeye sebeptir. nk dny nimetlerinden istifdenin sarabin verdigi sarhosluk gibi bir bys vardir. Bu nimetlerden bir kismi, digerini eker; neticede de sahibini helake atar. Allah korusun! C) Seriat dnyayi ve onun lezzetlerine dalmayi zemmetmistir. Mesela yetlerde syle buyrulmustur: "dnyadaki hayatinizda sizin iin gzel olan her seyi harcadiniz, onlarin zevkini srdnz; ama bugn, yeryznde haksiz yere byklk taslamanizin ve yoldan ikmanizin karsiliginda alaltici bir azb greceksiniz.[10]"dnya hayatini ve gzelliklerini isteyenlere, orada islediklerinin karsiligini tastamam veririz; onlar orada bir eksiklige de ugratilmazlar. Iste hirette onlara atesten baska bir sey yoktur. Isledikleri seyler orada bosa gitmistir. Zten yapmakta olduklari da btildir.[11] bir hadisinde de hz. Peygamber syle buyurur: "sizin hakkinizda en ok korktugum sey, dnyanin sizden ncekilere kapilarini atigi gibi,

size de amasidir.[12] bu hadiste "sphesiz baharin bitirdigi her nebat siskinlikten ya ldrr ya da lme yaklastirir..." ifdesi de bulunmaktadir. Bu husus kitb ve snnette meshurdur ve konuyla ilgili pek ok delil vardir. Bu da mubahin terkini istemeye yeterlidir. nk bu dnyev bir husustur ve" mbh olmasi aisindan hiretle ilgisi yoktur. D) Mubahin islunmori durumunda hirette uzun birheiaba mruz kalma sz konusudur. Haberde "onun (malin) helli hitap; harami ise azbtir."[13] denilmistir. Seleften bazilari da kendilerine almalari iin bir sey getirildiginde: "onun hesabini benden uzaklastiriniz." derlermis. Akilli olan kimse, uzun sre hesap vermenin bir nevi azab oldugunu, mahserden bir an evvel cennete ulasmanin en byk amalardan biri oldugunu bilir. Mbh isejju amacin nne gemektedir. Su halde onun terki ser'an daha stndr. Ser'an terki daha stn olan seyin terki de tattir; yleyse mubahin terki de tattir. Cevap: Mbhi islemenin zararlara vesile oldugu iddiasinin esitli ailardan bir dayanagi yoktur: 1. Asil mevzumuz, fiilin iki tarafi da (yani yapilmasi ya da terke-dilmesi) esit olmasi anlaminda olan mubah hakkinda olup, baska bir duruma vesile (zera) olmasiyla ilgili degildir. Zira mbh yasak olan bir seye gtryorsa, o zaman mbh oldugu iin degil de "sedd-i zera" kabilinden olmak zere yasaklanir. "biz hakkinda bir sakinca olmayan seyleri, sakinca bulunan seyler sebebiyle terkederdik."[14] seklindeki merf olarak da zikredilen sz iste bu mnya yormak gerekir. Bu konuda vrid olan diger deliller de ayni sekilde degerlendirilir dnyanin zemmedilmesi sdece ykmllkleri ihml ve terke vesile (zera) olur endisesiyledir. Keza mbhm ncesinde, sonrasinda ya da bitisiginde, o seyi mbhliktan ikaran durumlar olabilir. Mesela zekti verilmeyen mal, ihtiyaci karsilamak iin tutulmakla birlikte, zerine taalluk eden Allah hakki unutulan at vb.... Gibi. 2. Biz mubahin islenilmesinin bir vesile oldugu nokta-i nazarindan konuya yaklastigimizda da, onun terkinin mutlak anlamda daha stn olmadigini, aksine bu aidan da mubahin kisma ayrildigini grrz: A) Islenmesiyasakolanbirseyevesile(zera)olankisim.buai-dan mbhm da terki istenir. B) Emredilen bir seye vesile olan kisim: hiretle ilgili konularda kendisinden yararlanilan hususlar gibi. Mesel hadiste:"salih insan iin hayirli mal ne gzeldir...'[15]buyrulmustur. Yine hadiste, sahabenin: "y raslallah! Varlik sahipleri sevaplari, yce makamlari ve cennet nimetlerini alip gtrdler. .." seklindeki serzenislerine hz. Peygamber "varlikAllah'in

bir lutfudur;diledigine verir..." [16]buyurmasi bu kisma rnek teskil eder. Dahasi kisinin ailesiyle olan cins mnsebetinde -sehvetini gideriyor da olsa- sevap bulundugunu, nk onu haramdan alikoyacagini belirten hadisler vardir. Daha baska benzeri haberler oktur. nk madem ki, bunlar emrolunan konular iin birer vesiledirler, elbette ki onlarin hkmlerini alacaklardir. C) Hem yasaklanan hem de emrolunan hususlara vesile teskil etmeyen kisim. Mutlak mbh iste bu kisimdir. Kisaca mubahin bir baska seye vesile olmasi takdirinde hkm, vesle oldugu seyin hkm olmaktadir. Bizim konumuz ise o degildir. 3. Sayet "mubahin terki mutlak surette itaattir; nk o(nun is-lenilmesi) yasaklanilan seye vesle olmaktadi?." denilirse, tam bunu tersine evirerek "hayir, mubahin islenmesi mutlak surette itaattir; t u61 nk her mbh bir haramin terki demektir.[17]grlmez mi ki, kisi mbhi isleme sirasinda btn haramlari terketmis ve nefsini onunla mesgul etmistir." demek de mmkn olacaktir ve bu ikincisi daha da isabetlidir; nk buradaki genelleme sahihtir; aksine "her mbh mutlak surette bir haram ya da yasak olan seye vesiledir." demek yanlis olur. Bunun neticesinde de, ileri srlen itirazin, mubahin terkinin tat olduguna dir delil olamayacagi ortaya ikar. Mubahin islenmesinin uzun sre hesaba ekilmeye maruz birakacagini ileri srerek yneltilen itiraza bir ka aidan cevabimiz olacaktir: A) Eger mbhi isleyen kimse bu yzden hesaba ekilecekse, onu terkedenin de terkinden dolayi hesaba ekilmesi gerekir; nk ser'an her ikisinin de mbha olan nisbetleri aynidir. Neticede tenakuz sz konusu olmaktadir.[18] bu ise muhaldir. Bu neticeye gtren de ayni sekilde muhaldir. B) Keza, hellin hesap oldugu kabul edilir, sonra da mbflhi terkeden kimsenin -ki o da terkten ibaret olan bir helli iglo mis olmaktadirhesaba ekilmeyecegine hkmedilirse, o takdirde hell uzun hesaba ekilme iin hem sebep olacak hem de olmayacaktir. nk uzun sre hesaba ekilme, sadece bilfarz o seyin hell olusuna baglanmistir. Byle bir netice ise tenakuzdur. 4. Eger hesaba ekilme terkin talebi iin bir sebep olabilecekse, o takdirde btn tatleria terki de istenilir. nk btn bunlardan hesap sorulacaktir. Nitekim yce Allah: "andolsun ki, kendilerine peygamber gnderilenlere soracagiz, peygamberlere de soracagiz."[19] buyurmaktadir. Bu yette grldg zere peygamberlerin rislet-ten ve seriatin tebliginden mesul olduklari kesin olarak belirlenmistir. Bununla birlikte, bu durum peygamber

gndermeye ve onlarin risletini teblige mni olmamistir. Diger mkellefler iin de durum aynidir. Burada "tatlerin terkini istemeyi engelleyici bir unsur olarak onlarin yapilmasini isteyen talep bulunmaktadir." seklinde bir itiraz serdedilemez. nk, biz "mbhda da durum aynidir; onda da terk talebinde bulunmayi engelleyecek unsur (muariz) olarak muhayyer kilma durumu bulunmaktadir. Mubahin islenmesiyle terki sri'ce ayni mesabededir." diyoruz. 5. Helallerin islenmesi zerine terettp eden hesap, muhtemelen o mubahin kendisi disinda baska bir sebeble ilgili olabilir. nk mbh mesel falan seyin yenilmesi demektir. Bunun mutlaka uyulmasi gereken mukaddimeleri, sartlan ve neticeleri vardir. Eger bunlara riyet edilirse, o seyi yemek mbh olur; riyet edilmezse, o takdirde ona sebebiyet vermek ve onu yemek mbh olmaz. Kisaca mubahin da diger fiiller gibi uyulmasi gereken rknleri, sartlari, mni ve neticeleri vardir. Btn bu konularda 'terk' aynen 'fiil' gibidir. Nasil ki, fiile sebep olundugunda ondan mesul olunmaktadir; ayni sekilde terke sebep olundugunda da ondan mesul olunur. Burada "fiilin pek ok sartlan ve mnileri vardir; rknlere ihtiya gsterir. Terk ise byle degildir; onun varligi iin sadece kasit yeterli olabilir." seklinde bir mtla ileri srlemez. nk mubahin hakikati ister fiil olsun ister terk, mukaddime-leriyle olusur. Isterse bu sadece kasittan ibaret olsun. Ayni sekilde haklar, fiile taalluk ettigi gibi terke de taalluk etmektedir. Ister buhaklar hahakki olgun, ister kul hakki, isterse karma nitelikli bu-iuiihiih farketmemektedir. Bu hususa hz. Peygamber'in nefsimin de zerinde hakki vardir; ehlinin de zerinde hakki vurdir. Bu itibarla her hak sahibine hakkini ver."[20] hadisleri de delalel etmektedir. Selmn ve eb'd-derd hadisi[21] zerinde dsnldg nde, o ve onun mnsinda olan hadisler, mbh konusunda fiil ve uirkin, zellikle bu aidan aralarinda bir fark bulunmadigini ortaya koymaktadir. Hesaba ekilme, mubahin islenmesi suretiyle oldugu gibi, terki durumunda da sz konusudur. Durum byle olunca, eger hohba ekilme mubahin vesilesinden dolayi ise (ona rci ise); onun is-ummesiyle terki esittir; yok bizatihi mubaha veya her ikisine birden rnei ise; fiil ve terk yine birbirine esit olmaktadir. Keza, eger mubahta onun terkini gerektiren bir husus varsa, ter-ked i i memesini gerektiren husus da bulunmaktadir. nk mbh Allah tel'nin kullarina bir nimet olarak ltfettigini belirledigi hususlardandir. Mesel su yetlere bu aidan bakilabilir: "Allah yeri canli varliklar iin meydana getirmistir.... Bu iki denizden de inci ve mercan ikar. yleyken rabbinizin

nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?" [22] "taze et yemeniz, takindiginiz ssleri edinmeniz ve Allah'in bol nimetlerinden faydalanmaniz iin denize... Boyun egdi-[117] rendeo'dur.[23] "gklerde olanlari, yerde olanlari, hepsini sizin buyrugunuz altina vermistir.[24]verilen nimetlerden dolayi in'mda bulunuldugu belirtilen bu mnda daha pek ok yet bulunmaktadir. Bunlar, zikredilen nimetlerin edinilmesini, onlardan yararlanilmasini ve netice itibariyla da bunlar iin skrde bulunulmasini bildirmektedir. Durum byle olunca, bu nimetleri kasitli olarak terkeden kimseye de sorulacaktir: onu niin terkettin? Hangi amala ondan yz evirdin? Senin iin hell kilinan bir seyden seni alikoyan sey neydi? ... Bu itibarla sul mubahin her iki tarafi iin de sz konusudur. Bu konunun izahi insAllah ileride, "baskasina hadim (yardimci) olan mbh" bahsinde gelecektir. Bu cevaplarin ogu cedelle ilgilidir. Asil verilecek dogru cevp sudur: mbhi isleyen kimsenin mutlak surette hesaba ekilmesi dogru degildir. Kisi ancak mbha karsi yerine getirilmesi gereken skrde kusur gsterdiginden dolayi hesaba ekilir; onu elde etmek ve kullanmak aisindan ya da ykmllklerin ifsinda yeterli bir sekilde onunla yararlanamamasindan dolayi sorumlu olur. Kendisini bu gibihususlarda muhasebeye eken ve emrolundugu sekilde onlun isleyen kimse, Allah'in nimetlerine skretmis olur. Iste bu anlamda olmak zere yce Allah: "ey muhammedi de ki: 'Allah 'm kullari iin zntt vt temiz nziklari haram kilan kimdir? Bunlar, dnya hayatinda inananlarindir, kiyamet gnnde de yalniz onlar iindir.'[25]yani bunlardan dolayi bir sikintiya maruz kalmayacaklardir. Baska bir yette de: "amel defterleri kendisine sagindan* verilen kimse, kolay verecegi bir hesaba ekilir..."[26] buyurmustur. Ayetteki liesb' hz. Peygamber tarafindan 'arz' olarak tefsir edilmis[27] mnkasa ve azb ierenhespolmadigibelirtilmistir. Aksi takdirde, mbh olan nimetlerin kiyamet gnnde sa'dece m'minlere has olmasinin mnsi kalmazdi. "andolsun ki, kendilerine peygamber gnderilenlere soracagiz, peygamberlere de soracagiz.[28] yetinde sz konusu edilen peygamberlerin sullerini de ayni mnya yormak gerekir. Mbhlann islenmesi konusundaki selefin yaklasimi da bu mn*nin dogrulugunu ortaya koymaktadir. Nitekim birazdan bahsedilecektir. Itirazlarin ikincisi: ortaya konulan sey selef-i slihten sahabe, tabin ve takva sahibi imamlarin gidisatlarina aykiridir. nk onlar, mubahlardan sikinti duymuslar ve onlardan ogu kez kainmislardir. Bu durum, onlardan tevatr seklinde nakledilmistir. Mesel onlar yiyecek, iecek, binecek ve mesken gibi konularda bolluk ve rahat ierisinde olmaktan kainmislardir. Bunlar ierisinde de en nde gelenleri hz. mer, eb zer, selmn, ebubeyde b. El-cerrh, hz. Ali, ammr vb. Gibi sahblerdir. Bu konuda

ibn habb'in kitbu'l-cihd'ina, keza dvd'nin kitbu'l-emvfine bakilabilir. Buralarda yeterli bilgi vardir. Kisaca bunlarin zeti sudur: bunlar mbhi, sirf mbh olmasi aisindan terketmislerdir. Eger mubahin terki t at olmasaydi, bu sahbler onu terketmezlerdi. Cevap: bu itiraza cevabimiz bir ka aidan olacaktir: 1. Bunlar iinde bulunulan hallerin nakli kabilindendir. Arastirilip incelenmeksizin sadece bunlarla ihticcta bulunmak kifayet etmez.Zira onlarin bu terkleri, terkettikleri seylerin mcerred mbh olmalari yznden oldugu kesin degildir, baska amalarla terketmis olmalari da mmkndr. InsaAllah ileride iinde bulunulan hallerin mcerred naklsdilmeiiyle ihticcta bulunmanin bir fayda baglamayacagi konusu gelecektir. 2. Bu tezin aksi de sz konusudur. Syle ki: hz. Peygamber Helva ve bali sever, et yerdi ve etin de budunu seerdi; bu o-nun hosuna giderdi; kendisine tatli su arardi; kuru zm ve hurmayi ayiklardi; miskle kokulanirdi; kadinlari severdi. Keza pek ok sahb, tflbin ve takva sahibi ulemdan mubahin terkinin kendilerince matlp olmadigi, eger ser'an terki matlp olsaydi mutlaka ona kosacaklari neticesinde toplanan pek ok haber vrid olmustur. Vakia eger onlarca mubahin terki matlp olsaydi, diger nafilelere ve iyiliklere; mertebe ve derecelere kosustuklari gibi, onun terkine de kosusurlardi. Zira mmetten hibir kimse hayirli amellere onlarin kosustuklari gibi kosmamistir; hibir kimse yakin ya da uzak m'min kardesini (onlar gibi) kendi malina ve mlkne ortak etmemistir. Onlarin hayat tarzlarina vkif olanlar bunu ok iyi bilirler. Btn bunlara ragmen onlar asla mubahlari terketmis degillerdi. Eger mubahin terki matlp olsaydi, kesin olarak bunu grenirlerdi ve mutlaka istisnasiz geregiyle amel ederlerdi. Fakat onlar byle bir sey yapmamislardir. Bu da gsteriyor ki, onlara gre mubahin terki matlp degildir. Dahasi, ilerinden bazilari bir kisim mubahlari terketmeye niyet etmislerdi de, onlarin bu tutumlari tepki ile karsilanmis ve yasaklanmislardi. Bu konuda pek ok delil bulunmaktadir. Bu konuda ibn rsd'n mukaddi-mt'inin "fakr ile zenginin birbirine olan stnlkleri"[29]babina bakiniz. 3. Eger onlarin mubahin terkinden dolayi sevap elde etmek amaciyla birsey terkettikleri sabit ise, geen delillerden de anlasilacagi zere, bu onun sadece mbh olusundan degil, haric unsurlardan dolayidir. Bu da mubahin terkinin matlp oldugunu gerektirmez. Onlar mubahlari esitli sebeplerden dolayi terketmislerdir. Bunlari sylece siralamak mmkndr: A) Mbh, ibdetler iin bir mni, hayirli isler nnde bir engel grlebilir; dolayisiyla sevaba ulasabilecegi seyi yapmaya imkan bulabilmek iin onu terkedebilir. Bu matlp olan seye ulasmak iin gsterilen abalardan sayilir.

Mesel hz. ise'-ye byk miktarda mal gelirdi. Bu sayede mbh olarak bolluk ierisinde yasamasi mmknd. Ancak o gelen mallan tasadduk eder, geimi iin asgar olan bir miktarla yetinirdi. Onun bolluk ierisinde yasamayi terki onun matlp olduguna kail oldugundan degildi. Bizim buradaki konumuz ise bu ikinci sekilde olan terktir. B) Bazi mubahlar islenildigi takdirde, kisinin sahip oldugu vgye deger vasiflara nisbetle kendi nefjsi iin istemeyecegi bir neticeyi baskalarinda uyandirabilecegi dsncesiyle terkedilmis olabilir. Dolayisiyla bu durumdambh neden olacagi sey sebebiyle terkedilmistir. rnek: hz. mer'in sam'a gidisinde esege binmis olmasini iyi grmemisler ve kendisine bir at getirmislerdi. Binip de at altinda rahvana kalkinca, kendisinin bir seyler hissettigini bildirerek ondan asagi inmis ve yine esegine dnntstr. Yine hadiste vrid oldugu zere hz. Peygamber tiamsa' adi verilen alemli (nakisli) bir elbise giymisti. Sonra hz. Peygamber namazda onun alemine baktigini ve nerdeyse kendisini mesgul ettigini belirtmis (ve onu ikararak eb cehm'e gndermisti)[30] halbuki kendisi masumdu. Ancak bununla o, mmetine, mbh bir seyin hoslanilmadik bir neticeye sebep olmasi durumunda ne yapmalari gerektigini gretmis oluyordu. Ayni sekilde mbh bazan yasak olan bir seye vesle olabilir ve o yasaga vesle olmasi aisindan birakilmis olur. Nitekim bu mnda bazilari "ben haramla benim aramda hellden bir stre birakirim ve onu haram kilmam." demislerdir. Hadiste de: "insan, sakincali seylerden kainmak iin, sakincasi olmayan bazi seyleri terketmedike mttakler derecesine ulasamaz."[31] buyrulmustur. Bu, falan yoldan getiginde harama bakacagini, ya da giybet gibi kendisine zarari dokunacak bir sz edecegini vb. Bilen bir insanin durumuna benzemektedir. C) Bazi insanlar baskalarinca mbh grlen bir seyi kendilerine helalligi netlesmedigi ve sphe bulundugu iin terkeder-ler. Bu gibi durumlarda terke gitmek ihtilafsiz iyi bir seydir. Mesel "biz islenmesi sakincali olan seylerden sakinmak iin, bir sakinca bulunmayan seyleri terkederdik." szn buna yormak gerekir. Onlar hakkinda bir sakinca olmayan her seyi terketmemisler, sadece kendilerini mekruh ya da yasak olan seye gtreceginden korktuklari seyleri terketmislerdir. D) Mbh, islenmesi sirasinda onu tate dnstrecek niyet hazir bulunmadigi iin terkedilmis olabilir. Syle ki: bazi insanlar mubahin tate bir yardimci olmasini, ya da yaptigi isin katkim/. Allitli iin olup, nefgine ait bir pay bulunmamasini is-torlor. Allah'in ylo han kullari vardir ki, mbhi mbh oldugu iin islemeyi sevmezler. Aksine onu islemeyi ibdet kas-di bulununcaya ya da mbh ibdete yardimci olma vasfi ka-zanincaya, yahut da onu islemesi nefsin bir hazzi iin degil de izin aisindan oluncaya kadar

terkederler. nk nefsin haz duyacagi mbh skrden sayilmazken; tat kasdi ile islenen mbh bir nevi skr olacaktir. Iste bu noktadan hareketledir ki, bazilari yemek, imek vb. Gibi mubahlari matlp hl alincaya kadar terketmislerdir. nk bunlar ihtiya duyulmadan alindigi zaman mubahtir. Mesela meyve yemek gibi. Ancak yeme ve imeyi gidaya ihtiya duyulacak zamana kadar terkeder, sonra bnyenin g kazanmasi ve tate yardimci olmasi amaciyla yer ierse, o takdirde mubahin vasfi degisir. Btn bunlar yerinde amalardir ve bu tr davranislar seleften nakledilmistir. Bu durum meselemize bir halel getirmez. E) Mbhi terkeden kimse bazan kendisini tamamen tefekkr, amel gibi hiretle ilgili bir tate vermis olabilir. yle ki, mubahtan bir haz duymaz, kalbi ona meyletmez, dikkatini dahi ekmez. Ne kadar az da olsa, bu sekilde meydana gelen terk, terkedilen seyden gaflet seklinde dsnlr. Mubahin farkinda olunmadigi iin onun alinmamasi ise tat degildir. O kimsenin gaflete sebep olan seyle mesguliyeti tat olmaktadir. Buna benzer bir olay hz. Aise hakkinda nakledilmistir. Syle ki: hz. ise'ye bir keresinde ok miktarda mal (para) getirilmisti. O onlarin hepsini taksim etmis ve kendisi iin hibir sey birakmamisti. Nefsini ihmal ettigi iin de (cariyesi tarafindan) elestirilmisti. Bunun zerine hz. Aise: "beni elestirme! Eger banahatirlatsaydin, yapardim." demistir. Bu kabilden davranislara sfiyyede de rastlanir. Bazi mubahlarin nefsin haz alamamasi neticesinde terkedilmesi de ayni sekilde, onlardan gaflet hkmndedir. F) Bazilari bir kisim mbhi israf kapsaminda grr. Isrfsa verilmistir. Israfin belirli bir siniri yoktur. Nitekim israfin ziddi olan "iktr" in yani pintiligin de degismez bir haddi bulunmamaktadir. Bu durumda iktisatli olmak, iki kt u arasinda dengeyi yakalamak kisinin itihadina, kendi grsne birakilmistir. Insan bir kisim mbh seyleri kendisine nisbetle israf kapsami ierisinde grebilir ve neticede bu yzden onu terkeder. Onun israf olmadigi kanatinde olanlar onu grdklerinde onun mbhi terkettigini zannederler. Halbuki, durum onlarin zannettikleri gibi degildir. Bu gibi konularda, herkes kendi itihadiyla hareket eder. Fikihlar! Hkmler Kisaca mubahin israf kupsamina girip girmome konusunda bir anlayisa (fikih) sahip olmak ve ona gre de amel etmuk ihtanilmekte-dir. Bu mbh olmanin sartlarindan birisidir. Bununla mbah, ne terki ne de islenmesi istenen bir vaziyet almaz. Mesel mbh bir ytiy don dolayi mescide girmek mubahtir. Bunun sartlarindan biri de tfiron kimsenin cnp olmamasidir. Nafilelerin sartlarindan biri de tali a-rettir ve bu vaciptir. Simdi ne mescide girmek ne de nafile namaz kil mak, bu sartlardan dolayi vacip olnazlar. Burada da durum aynidir. Mubahin alinmasinda israfin terki

sarti vardir. Mubahlar alinirkon israfin ktlenmesi, ayni zamanda mubahin da mutlak anlamda ktlenmesi demek degildir. Seleften nakledilen mubahlarin terkiyle ilgili menkibeleri tetkk ettigimizde onlarin mutlaka bu arzettigimiz izahlardan biri altina girdigini grrz. Bylece onlarla ilgili bu tr menkibelerin, konulan meseleyle tearuz teskil etmeyecegi anlasilmis olmaktadir. Allahu a'lem! Itiraz vaki olan konulardan ncs de zhdn tesvik grmesi hususudur: dnyadan el-etek eken, onun lezzet ve sehvetlerini terkeden kimsenin ser'an vgye mazhar oldugunda, genel anlamda zhd terkeden kimsenin de yerildiginde ittifak bulunmaktadir. Hatta, fudayl b. Iyz bu konuda: "her trl ser bir eve konulmus, anahtari da dnya sevgisi kilinmistir; her trl hayir da bir eve konulmus ve anahtari da zhd kilinmistir." demistir. Sf el-kettn ise syle der: "kfeli, medineli, irakli, samli hibir islm limi dnyada zhidne bir hayat yasamak, cmert olmak ve herkese nasihatte bulunmak konusunda farkli dsnmemistir." kuseyr bu sz: "yani hibir kimse bu vasiflarin vgye deger olmadigini sylememistir." seklinde aiklar. Bu hususla ilgili kitb ve snnette mevcut deliller sayilamayacak kadar oktur. Gerek anlamda zhd hell konusundadir. Haramdan el-etek ekme (zhd) ise zten lzimdir, islmin bir emridir ve btn mn sahiplerini kapsar; sadece sekin m'minlerin yapacagi bir sey degildir. Sekinler kendilerinin temayz etmelerini temin eden hususlar zerinden yrmslerdir ki, bu da mubahtan el-etek ekme (zhd) olmaktadir. Mekruh ise iki taraflidir. Bu sabit olduguna gre, onlarin byle faydasiz bir davranisa girmeleri deten muhaldir ve yine terkiyle islenmesinin esit olmasi sebebiyle ser'an vgye lyik bulunmalari keza muhaldir. Cevap: buna verilecek cevap esitli ailardan olacaktir: 1. Seratte zahir oldugu zere zhd, terki istenen seylere mahsstur. Mbh ise, geen delillerden dolayi bunlarin hricindedir. Bazilarinin 'zhd' lafzini hellin terki anlaminda kullanmalari, kairdigi hayirlar gznnde bulunduruldugunda veya baska bir sebeple mecaz anlamda olmaktadir. 2. Enzhidinsanolanhz. Peygamber buldugu takdirde gzel seyleri terk etmemistir. Ondan sonra gelen sahabe ve tabin de zhd makaminda bulunmalarina ragmen ayni sekilde davranmislardir. 3. Mubahlarin terki ya kasitli olur ya da kasitsiz. Eger kasitsiz olarak terkedilmis se dikkate alinmaz; aksine bu bir gaflettir, ona degil zhd mbh dahi denilmez. Eger terki kasitli yapilmissa bakilir: o sadece ya mbh oldugu iin terkedilmistir -zerinde tartistigimiz nokta da burasidir- ya da haric bir unsurdan dolayi terkedilmistir. Eger o haric unsur, terkedilen mbh gibi dnyev bir seyse, o takdirde yapilan zhd

degil, bir mubahtan digerine intikal olur. Eger o uhrev bir seyse, o takdirde terk, matlp olan o seye bir vesle olur ve dolayisiyla matlp olan o seye nisbetle bir fazilet olur, yoksa mcerred terkten dolayi bir fazilet olmaz. Bu konuda da anlasmazlik bulunmamaktadir. Gazzl de bu mnda tefsirde bulunarak: "zhd, arzu ve ragbetin bir seyden daha hayirlisina evrilmesidir." demis ve bir seyden mcerred vazgemeyi zhd saymamis, aksine onu bir seyden daha hayirlisina intikal ile kayitlamistir. Gazzl bu tarifinin aiklanmasi sadedinde de "zhd, genelde sevilen bir seyden yzevirme olunca, onun tasavvuru iin mutlaka ondan daha stn bir seye ynelme sarti vardir. Aksi takdirde sevimli bir seyin daha sevimli olmayan baska bir seyden dolayi terkedilmesi muhaldir." demis ve sonra zhdn kisimlarim zikretmistir. Bu da aika gstermektedir ki, zhd hibir zaman mbha, mbh oldugu iin taalluk etmez. Ehl-i ibretin szleri zerinde dsnenler, onlarin bu mihver etrafinda dndgn grecektir. Fasil: Mubahin islenmesi matlp mudur? Mubahin islenmesinin matlp olmadigi konusuna gelince, (blmn basinda) geen delillerin ogu[32] bu hususa dellet etmektedir. nk mbha nisbetle her iki taraf (yapmak-terk etmek) da ayni durumdadir. Mubahin islenmesinin matlp oldugu grsnde olan (el-ka'b), usle lerin ifde ettikleri zere, su sekilde istidlalde bulunmustur: her mbh bir haramin terki demektir. Haramin terki vcibtir; yleyse her mbh vcibtir. Ancak bu grse kail olan kimse, yle gzkyor ki, mbhm islenmesinden dogan sonutan bagimsiz olarak ele alindiginda her iki tarafinin da esit oldugunu kabul etmektedir. Bu durumda sahh olan grsn[33] diger ulemnin ortaya koydugu grs oldugu ortaya ik* maktadir ve bu hususu asagidaki ailardan delillendirmek mmkndr: 1. (el-ka'b'nin grsne gre) hibir fiilde asla 'mbh' vasfinin bulunmayacagi, mkelleflerden sdir olan hibir fiili 'mbh' diye niteleme imkani kalmayacagi gibi bir netice ortaya ikmaktadir. Bu ise btildir. nk mmet, bu grs ortaya ikmadan nce, fiillere, diger hkmlerle hkmettikleri gibi, mbhlikla da hkmedegelmisler; haramin terkini gerektirse bile bu tr fiillere "mbh" tabirini kullanmislardir. Bu da mbhm islenmesinden dogan sonulara itibr edilmedigine dellet etmektedir. nk o, mubahin mhiyeti disinda haric bir unsur olmaktadir. 2.

Eger onun dedigi gibi olsaydi, seratten 'mbh' kavrami tamamen kalkmis olurdu. Bu ise hem onun hem de digerlerinin grsne gre btil olmaktadir. Syle ki: eger mbhlik (ibha) varlik lemin- l itt] de tayn zere olmasaydi, o takdirde seriatin onu hkmler ierisine koymasi abes olurdu. nk hkmn mevzuu mkellefin fiilidir. Biz ise onun vcib oldugunu, mbh olmadigini varsayiyoruz. Bunun neticesinde de 'mbh' asil olarak da, fer" olarak da, ortadan kalkmaktadir. Zira mkellefin fiillerinden hibirisi zerine tatbik olunmayan bir hkmn ortaya konulmasinda hibir fayda bulunmamaktadir. Eger durum onun dedigi gibi olsaydi, onun benzeri, diger hkmlerin tamaminda da gerekli olacakti. nk, (vcib, mendb... Gibi diger hkmler de haramin terkini intc etmektedir. O takdirde bunlar da su ya da bu hkm olmaktan ikacak ve hepsi vcib olacaktir. Eger o, nakledildigi zere her iki cihetten (terk ve adem-i terk) bu neticeyi iltizm etmisse bu btildir. nk o mubahin islenmesinden dogan sonu cihetini dikkte almakta, bu yzden de mubahi nefyetmektedir. O takdirde diger drt hkmde de bu sonulari dikkate alsin ve onlari da nefyetsin. Bu ise hem icma hem de akl esaslara (makl) ters dser. Eger haram ve mekruhta (dogan sonulara degil de) nehiy cihetine, mendbda da vcib gibi emir cihetine itibr ettiyse, o takdirde mubahta da tahyr (seimli kilma, tercih hakki tanima) cihetine itibr etmesi gerekir. nk makl esslari aisindan aralarinda bir fark bulunmamaktadir. Eger o: "mbh yol atigi sonu ya da vesle edinildigi sey sebebiyle mbh olmaktan ikar." derse, bu kabul edilmez. Edilse bile bu konu "vacibin vcda gelmesi iin zarur olan seyin vcib olup olmamasi" konusuyla ilgilidir ve bu husustaki ihtilf malmdur. Biz onun vcib oldugunu kabul etmiyoruz; edilse bile, o zaman diger hkmler de ayni sekilde olacaktir. Neticede haram, mekruh, mendb hepsi de vcib olacaklardir; tek bir cihetten vcib olan da iki cihetten vcib olacaktir. Btn bunlarin tamaminda sri'ce muteber bir maksat asla bulunmamaktadir. Sonu olarak, mubahin ne sadece islenmesinde ne de sadece terkinde sri'in bir kasdi bulunmamaktadir. Onun kasdi, mubahi mkellefin tercihine birakmaktir. Mkelleften sdir olan sey, terk ya da islenmesi her neyse mkellefe nisbetle o, sri'in kasdi olmaktadir. Bu durumda mkellefe nisbetle mubahin terk ya da islenmesi keff-retteki seeneklere benzemektedir. Hangisini yaparsa, sri'in maksadi o olntaktadir. Yoksa sri'in huss olarak ne terkinde ne de islen-[126] mesinde bir kasdi bulunmamaktadir. Ancak her iki taraf iin de, daha nce sadece bir taraf iin sz konusu edilen problemlere ek problemler bulunmaktadir: bazi mubahlar hakkinda,

sri'in huss olarak onun islenmesi ya da huss olarak onun terkedilmesi kasdinin bulundugunu ortaya koyan nasslar vardir. Bazi mubahlar hakkinda, onlarin zel olarak islenmesini gerektirir sekilde tezahr eden sri'in kasdini gsteren deliller: A) Gzel ve temiz olan seylerden faydalanilmasina dir olan emirler: "ey insanlar! Yeryzndeki temiz ve hell seylerden yiyin[34] "ey insanlar! Sizi riziklandirdigimizin temizlerinden yiyin; yalniz Allah'a kulluk ediyorsaniz o'na skredin.[35] "ey peygamberler! Temiz seylerden yiyin, yararli isleyin.[36] bu ve benzeri mubahlarin kullun ilmasi knadinin bulundugunu gsteren deliller mevcuttur. Keza mhahlarin kullarin istifdesi iin yeryzne yayildigi ve onlara bir in'm oldugu belirtilen delillerden, onlardan gdlen kasdin skretmek kaydiyla yararlanma oldugu anlasilmaktadir. B) Yce Allah yeryzne yayip, temiz kildigi nimetlerden bir seyi haram kilmayi mnker.bulmus ve bunu bir nevi sapiklik saymistir: "Allah'in kullari iin znet ve temiz riziklari haram kilan kimdir? Bunlar-, dnya hayatinda inananlarindir, kiyamet gnnde de yalniz onlar iindir.[37] yani nimot-ler dnya hayatinda m'minler iin yaratilmistir, kfirler onlardan m'minlere tbi olarak istifde ederler; hiret gnnde ise onlar sadece m'minlere hastir ve orada kfirlerin tbilik yoluyla nimetlerden istifade imknlari yoktur. Bu da mubahlarin kullanilmasina dir kasdin bulundugunu aika gstermektedir. C) Bu nimetler yce Allah'tan kullarina olan bir hediyedir. Acaba kulun efendisinin hediyesini kabul etmemesi uygun mudur? Bu ne daba, ne de seriata uygun bir davranis degildir. Hediye edenin kasdi, hediyesinin kabuldr. Yce Allah'in kullara olan hediyesi de, onlara in'mda bulundugu seydir; yleyse onu alsinlar ve skrn yerine getirsinler. Ibn mer ve babasiyla ilgili, yolculuk sirasinda namazin kisaltilma-siyla ilgili hadis bu mnda gayet aiktir. Bu hadiste hz. Pey-gamber:"bu Allah'in size tasadduk eyledigi bir sadakadir. Binenaleyh, siz onun sadakasini kabul edin!" buyurmuslardir.[38] ibn mer'e mevkuf olarak nisbet edilen hadiste de: "ne dersin! Sen bir tasaddukta bulunsan da, senin sadakani kabul etmeyip geri evirseler, buna kizmaz misin?" ziydesi vardir. Baska bir hadiste de "yce Allah, azimetlerin islenmesini sevdigi gibi, ruhsatlarin islenmesini de sever. " buyrulmustur ,[39] ruhsatlarin ogunlugu, ya yolculuk sirasinda oru tutmama gibi vcib hkmnden ya da "sizden, hr m'minkadinlarla evlenmeye g yetiremeyen kimse, el-lerinizdeki m'min cariyelerinizden alsin.. [40] yetinde ifde edildigi gibi haramliktan vazgeilmis ibha tarzindadir. Mubahin islenmesine Allah'in sevgisi taalluk ettigine gre, islenmesi tarafi agir basacaktir. Btn bunlar, mubahin

islenmesinin bazan terkinden daha stn olduguna dellet etmektedir.huss olarak mubahin terki kasdmin bulundugunu gsteren delillere gelince; daha nce geen dnya nimetlerinden istifdenin ve sehev konulara meylin yerilmesiyle ilgili btn deliller genel anlamda bu mnyi ifde ederler. zel olarak da, mbhligi sabit olan bazi seyler hakkinda, onlarin sevimsizligini ifde eden deliller mevcuttur. Mesel snn talak[41] gibi. Onun hakkinda sahh de olmasa(l) hadiste: "Allah katinda en sevimsiz (en ok bugzedilen) hell talktir."[42] bu yzdendir ki, ne kur'an yetlerinde ne de hadiste hibir yerde talktan bahsedilirken, diger nimetlerin istifdesinden bahsedilirken yapildigi gibi, asla (kayitsiz olarak) emir sgasi kullanilmamistir.aksine "talak iki defadir.[43]"eger onu (nc defa) bosarsa, bir daha ona helal olmaz....[44] "ey peygamber! Kadinlarinizi bosamak istediginizde iddetlerinigz nnde bulundurarak bosayin.[45]"mddetlerini doldurduklarinda ya onlari iyilikle tutun; ya da gzellikle onlardan ayrilin."[46]gibi ifdeler kullanilmistir. Mbha taalluk eden bugz 128] ynnn onu merch kildiginda sphe yoktur. Hadiste sey hari btn eglencelerin btil oldugu[47] belirtilmistir. Oysa ki, eglencelerin pek ogu mubahtir. Keza oyun mubahtir, buna ragmen yerilmistir. Btn bunlar, mbh konusunda sri'in huss olarak iki taraftan birisini kasdetmis olabilecegine ve mubahin konumunun buna imkan vermemesi gibi bir durumun olmadigina dellet eder. Bu da haric unsurlar dikkate alinmadan, bizatihi mubahin kendisine nisbetle terk ya da isleme yollu ona talebin taallukunun sz konusu olacagina dellet eden delillerden birisi olmaktadir. Cevap: buna verecegimiz cevap iki aidan olacaktir: 1. Genel olarak verilecek cevap: mubahin sri' katinda her iki tarafinin da esit oldugu sabit olduguna gre, iki taraftan agir basan her bir terk ya da islenme ciheti, mbh olmaktan ikar. Bu ya o seyin, her ne kadar hakkinda mbh tabiri kullanilsa da, hakkaten mbh olmamasi sebebiyle olur, ya da aslinda mbh olmakla birlikte, daha sonra haric bir unsur yznden mbh kapsamindan ikmasi sebe-biyle olur. Mubahin meksiddan hareketle veya haric unsurlar sebebiyle mbhhktan ikmasi kabul edilebilecek bir husustur. Detayli olarak verilecek cevap: Mbh iki kisimdir: A) Zarur, hc ya da tekml olan bir aslin hadimi, onun yardimcisi mahiyetinde olan mbh. B) Byle olmayan mbh. Birinci kisim mubahlara, bazan yardimci oldugu sey aisindan

yaklasilabilmekte ve neticede mbh matlp ve islenilmesi arzu edilen bir hal almaktadir. Syle ki, Allah tel'nin helal kildigi yiyecek, iecek, giyecek vb. Gibi seylerle faydalanmak haddizatinda mbh tir. Bunlarin mbh kilinmasi da cz itibariyladir; yani yenilecek, iilecek, giyilecek... Seylerin su ya da bu cz'ne nisbetle mubahtir. Ayni zamanda o zarur olan bir esasa -ki hayatin idmesidir- hizmet eder. Bu aidan da islenmeleri emredilmis; klliyen yani btn olarak terkedilmemesi anlaminda bunlar muteber ve matlp bir hal almislardir. Burada emir, cz yani su ya da bu mubahin islenmesi ai- 11mj smdan degil, kll aisindan sz konusu olmaktadir. Iste bu klllik iinde mubahin, kabul edilmesi uygun olan bir hediye telakki edilmesi dogru olmakta, reddi yarasmamaktadir. Ikincisi: bu kisimdan olan mubahlar, ya ser'an muteber olan husustan bir aslin iptaline gtrr; ya da byle bir neticeye gtrmez. Talak gibi.[48] nk talak, hellin terki olmaktadir. Bu yle bir hell ki, varlik leminde neslin muhafazasini temin etmektedir ve bu haliyle o zarurdir, yine o insanlik ierisinde mutlak anlamda lfeti, muasereti, kabilelerin birbirleriyle kaynasmalarini temine yardimci olmaktadir ve bu haliyle de o, ya zarur, ya hc ya da ikisinin mtemmim unsurlarindan olmaktadir. Bu aidan yaklastigimizda, talak istenilen bu neticeyi bozmakta ve tahrip etmekte oldugundan bugzedilen bir sey olmakta; islenmesi terkinden daha stn olmamaktadir. Ancak geimsizlik, Allah'in sinirlarini koruyamama gibi daha gl zid durumlarin bulunmasi halinde bu zelligi degismektedir. Talak, su ya da bu sahsa nisbetle, su ya da bu zamanda mbh ve helldir. Ama kll aidan yaklastigimizda durum yukarida arzedildigi gibidir. Dnyanin yerilmesi hakkinda gelen deliller karsisinda da edilecek sz aynidir. Nitekim daha nce gemisti. Ancak, dnyada hellin alinmasi, islenmesi dn gibi -kfir iin sz konusudur- takva gibi -isyankr m'min iin sz konusudur- bir zarur aslin yikilmasina, onun ihll edilmesine sebebiyet veriyorsa, iste bu aidan onlarin alinmasi, islenmesi yerilmis olmaktadir. Eglence, oyun ve her trl vakit ldrc seyler de bunun gibidir. Bunlar eger haram ierisinde islenmiyorsa, yahut bunlarin islenmesinden haram bir netice dogmuyorsa, mubahtirlar; ancak yerilmislerdir ve ulem bunlari hos karsilama-mislardir. Hatta onlar, m'minin, bir an bile olsa dnya ya da hirette kendisine fayda saglamayacak bir vaziyette grlmesini hos karsila-mamislardir. Bu itibarla onlarin zamani ldrmekten ibaret olan, ne dnyada ne de hirette bir faydasi bulunmayan oyunlari hos grmemeleri normaldir. Kur'an'da: "yeryznde bbrlenerek yrme."[49] buyrulmakta ve bu mnya isaret edilmektedir. Hadiste sey hari btn eglencelerin btil oldugu [50]belirtilmistir. Bunlarin btil olmalarindan kasit, onlarin zerlerine terettp edecek herhangi bir semeresi bulunmayan abesle istigal ya da o kabilden bir sey olmalari anlamindadir. Kisinin esi ile oynamasi ise

byle degildir; nk o neslin muhafazasini teminat altina alan zrr bir esasa hizmet eden bir mubahtir. Ayni sekilde atin egitilmesi iin yapilan, keza oklarla oynanilan oyunlar da byledir; nk bunlar da dnin muhafazasi iin gerekli ve tamamlayici unsur zelligi gsteren cihda [51]hizmet etmektedirler. Bu yzdendir ki, bu sey btil olan eglenceler zmresinden istisna edilmislerdir. Btn bunlar gstermektedir ki; mubahin, mbh olmasi aisindan huss olarak ne islenmesi ne de terki matlp degildir.[52] Bu cevap, teklifi hkmler bahsinde sabit baska bir esas zerine bina edilmistir. Simdi bu esasi ortaya koymaya geiyoruz: [53] Ikinci Mesele Mbh kll olarak ayri, cz olarak ayri hkmlere tbi olur; bu itibarla mbh cz olarak yani su ya da buna nisbetle mbh, kll olarak ele alindiginda da mendb ya da vcib olur; keza cz olarak ele alindiginda mbh olan sey, kll aisindan ele alindiginda mekruh ya da haram seklini alir. Bylece ortaya drt kisim ikmaktadir: Birinci Kisim: Mbh yenilecek, iilecek, giyilecek, binilecek vb. Seylerin iyi, temiz ve kaliteli olanlarindan haddizatinda vcib olmayan; ibdetlere gzellik verip aslinda mendb bulunmayan, gzel detlerden olup israf gibi mekruh sayilmayan hususlar[54] cz olarak yani teker teker ele alindiklarinda mubahtirlar; sayet bunlar, kudret bulunmakla birlikte bazi vakitlerde[55] terkedilmis olsalar, bu terk caiz olur. Nitekim ayni seylerin terk yerine islenmeleri de caizdir. Sayet bunlar toptan terke-dilecek olsalar, o takdirde seriatin mendb kabul ettigi ve yapilmasini istedigi seyin aksine bir davranisa girilmis olur. Hadis-i serifte: "Allah size nimetini artirip genislik verdigi zaman, siz de kendinize genislik gsterin. Sphesiz ki Allah, verdigi nimetin eserini kulunun.zerinde grmekten hoslanir." [56]buyrulmustur. Pejmrde birisine de, stn basini dzelttirdikten sonra: "bylesi daha gzel degil midir?" buyurmuslardir. Kibir hakkinda sz edilirken: "y raslallah! Kisi elbisesinin gzel olmasini, ayakkabisinin gzel olmasini sever, bu da kibir kapsamina girer mi?" seklinde soran birisine hz. Peygamber "sphesiz ki, Allah gzeldir, gzelligi sever." [57]buyurmuslardir. Bu tr rnekler oktur. Btn insanlar da toptan onu terketse-ler, o takdirde de ayni sekilde mekruh olurdu. Ikinci Kisim: Yemek, imek, cins mnsebette bulunmak, alis veris yapmak ve diger caiz olan iktisap yollan klliyen ele alindiginda vcib hkmn alan

mubahlardir. Bu konuyla ilgili olmak zere de yce Allah syle buyurmustur: "Allah, alis-verisi hell, ribyi da haram kildi.[58] "size deniz avi ve yiyecegi hell kilindi.[59] "size bildirilecek olanlar disinda hayvanlar hell kilindi."[60]. Buna benzer daha pek ok delil bulunmaktadir. Btn bu seyler, teker teker ele alindiklarinda mbh olmaktadirlar. Yani bir kimse, bu zikredilen seylerden sunu degil de bunu sese, birini digerine tercih etse, bu caiz olmaktadir. Keza insanin bunlari bazi durum ve zamanlarda terketmesi veya sadece bazi insanlarin[61] terketmeleri de caizdir. Byle degil de, aksine btn insanlarin terkettiklerini dsnecek olsak, bu yapilmasi emrolunan zarriyyttan olan bir hususun terki olmus olur. Dolayisiyla klliyen ele alindiginda bu tr mubahlarin islenmesi vcib olmaktadir. nc kisim:[62] Mesire yerlerinde gezinmek, kus sesi dinlemek, mbh olan msik dinlemek, gvercinle oynamak vb. Oyunlarla eglenmek gibi mubahlar klliyen ele alindiginda mekruh hkmn almaktadir. Bu ve benzeri seyler, cz olarak ele alindiklarinda mubahtirlar; su veya bu gnde, syle veya byle bir halde bunlarla eglenmesinde bir gnah yoktur. Ama bunlari devamli surette yaparsa, o zaman bunlar mekruha dnsrler ve bunu yapanlar kit akillilikla itham edilirler; onlara iyi bir davranis gstermedikleri, bu gibi seylere dalarak israfa girdikleri gzyle bakilir. Drdnc kisim: Bunlar, aslinda mbh da olsa, devamli islenmesi durumunda sahibinin adalet (drstlk) vasfini zedeleyen seylerdir. nk bunlar, sahiplerinin onlar zerinde israrlari yznden dogru ve drst insanlarin gidisatindan ikmis ve fsik olmasa bile fsiklar zmresine katilmis sayilacak bir zamana kadar, onlarin adalet vasiflarim leyici degillerdir. Bu da onun ser'an islemis oldugu bir gnahtan dolayi olmaktadir. Gazzl bu konuda syle demistir: "mbh olan bir |y zerine devam etmek, bazan o mbhi kk gnah hali ne getirebilir, nitekim kk gnah zerine mdavim olmak da, onu byk gntth haline dnstrr. Bu noktadan hareketledir ki: israr edilen kttk gnah kk degildir.' demislerdir." Fasil: Cz itibariyla mendb olan fiil, klliyen ele alindiginda vcib olur.[63] byk mescidlerde ve diger yerlerde ezan okumak, cematle namaz kilmak, bayram namazlarini kilmak, nafile sadakada bulunmak, nikh, vitir, fecir (snneti), umre ve diger rtib nfilwltr gibi. Bunlar cz itibariyla mendbturlar. Ancak bunlar cmlelen terk olunduklari zaman, terkedenin adaletini yaralar. Baksaniza, ezan islmin siarlarindan olmaktadir. Bu yzden, bir sehir halki ezani tor-kettiklerinde onlarla savas etmek caiz

olmaktadir. Cemate istirak de ayni sekildedir. Srekli olarak cemat namazlarina katilmamak kisinin adaletini yaralamakta ve onun sehdeti kabul edilmemokta-dir. nk cematin terki, din siara ters dsen bir davranis olmaktadir. Hz. Peygamber bu konuda siddetli bir slp kullanmij ve cemate istirak etmeyenlerin evlerini baslarina yikmak istediklerini[64] ifde buyurmuslardir. Yine hz. Peygamber'in bir yere baskin yapmak istediginde sabaha kadar bekledigini, egfir orada sabah ezani okunuyorsa baskinda bulunmadigini, aksi takdirde hcuma getigini biliyoruz. Nikhin durumu aiktir; ierisinde neslin ogaltilmasi ve insan nevinin beksini temin seklinde kendilini gsteren ser' maksatlari ihtiva etmektedir. Bu tr dnen mendb olan seylerin daim surette toptan terkedilmesi dnin konumu zerinde messir olmaktadir. Ama daim degil de ara sira terkedilecek olursa, bunun tesiri olmaz; dolayisiyla da terkinde mahzur bulunmaz. Fasil: Fiil cz olarak ele alindiginda mekruh ise, kll halinde haram (memnu) olur. Kumar kasdi olmaksizin satran ve tavla oynamak, mekruh olan msik dinlemek gibi. nk bu gibi seyler, daim surette islenmedigi takdirde adaleti zedelemez; eger kisi srekli bunlari islerse, o takdirde adalet vasfini kaybeder. Bu durum, gazzl'nin ortaya koydugu kaideye[65] gre, bunlarin yasaklanmasina bir dell olmaktadir. Muhammed b. Abdulhakem, tavla ve satran oyunu hakkinda: "eger cematten alikoyacak kadar ok oynarsa, o kimsenin sehdeti kabul edilmez." demistir. Mrvveti zedeleyen ve hafif mesreplik belirtisi olan diger oyunlar, bir mazeret bulunmaksizin thmetli yerlere gitmek vb. Gibi seyler de byledir. Fasil: Vacibin durumu: eger vacibi farz' anlaminda kullaniyorsak, onun hem cz olarak, hem de kll olarak ele alindiginda vcib oldugu [1341 muhakkaktir. nk limler vcib istilahini sdece cz' aidan ele alarak kullanmislardir. Cz olarak ele alindiginda vcib olan bir seyin, kll olarak ele alinmasi durumunda vcib olmasi ncelik ve stnlk arzeder. Ancak, acaba kll ve cz' aidan ele alinisina gre hkm degisir mi? Cevazi ve ser'an vuku imkni aisindan bu aiktir; nk, mesel su muayyen gle namazi mkellef zerine farz olduguna gre, onu terkeden kimse gnahkr ve byk gnah islemis (mrtekib-i kebre) olur; bu yzden de -Allah affetmedike- siddetli vade (azaba) maruz kalir. Bir gleyi terkedenin durumu byle olunca her gle namazini veya btn namazlari terkeden kimse bu vade ncelikli olarak maruz kalir. Kasden bir defa insan ldren kimseyle devamli surette ldren katilin durumlari da ayni sekildedir. nk devamli surette islenen bir cinayette bulunan mefsedet, bir defa islenen ayni tr cinayetlerde bulunan mefsedetten daha

byk olmaktadir. Vuku aisindan yaklastigimizda, bunu gerektiren nasslarin vrid oldugunu grmekteyiz: mesel hz. Peygamber cuma namazini terkeden kimse hakkinda: "kim cumayi defa terkederse, Allah onun kalbini mhrler. Buyurmus ve grldg zere bunu adediyle kayitlamistir. Baska bir hadislerinde de: "kim cumanin hakkini hafife alarak ya da nemsemeyerek terkederse [66] Allah onun kalbini mhrler.[67] buyurmuslardir. Halbuki, ihtiyari dahilinde f-kat hafife almaksizin, kmsemeksizin kilmasa bile farzi terkotmis ve harnm islemis olmaktadir. Buna ragmen hz. Peygamber bu ifdeyi, defalarca terketmesinde haramligin daha siddetli oldugunu belirtmek iin kullanmistir. Onu hafife almajsasdiyla ve nemsemeyerek terketmekte de ayni durum sz konusudur. Bunun zerine fikihta syle bir netice terettp etmistir: zrsz^cumayi defa terkedenin sehdeti caiz degildir. Bunu* sehnn sylemistir. Ibn habb de, mutarrif ve ibn mcisn'dan: "kisi cumayi zrsz defalarca terkederse, sehdeti makbul olmaz. Bunu sehnn sylemistir.'[68] seklinde nakilde bulunmustur. Fukah, bir gnah isleyip zerinde mdavim olmayan kimse hakkinda, eger isledigi gnah kebre (byk gnah) degilse, onun sehdetini zedelemeyecegine dair hkmde bulunmuslardir. Eger mdavim olur ve oka islerse sehdetini geersiz kilar ve o isledigi gnah byk gnahlar meyninda sayilir; nk kaide olarak kk gnah zerinde yapilan israr, onu byk gnah haline dnstrr. Ama vacibin farz mnsina olmadigini (haneflerde oldugu gibi farzin altinda bir hkm oldugunu) sylersek, daha nce arzettikleri-miz, bu hkm iin de geerli olabilir ve syle denilir: vcib cz olarak ele alindiginda vcib olduguna gre, kl aisindan da farz olur ve buna mni bir durum yoktur.[69]vacibe ve misallerine hanef mezhebi dogrultusunda bakilabilir. Bu yola gre genelleme yerinde olur ve farz hakkinda da syle denilir. Farz da, kll olarak ayri ve cz olarak ayri ele alinmasi durumunda (tekit ve g bakimindan) farklilik arzeder. Nitekim faslin basinda izahi gemisti. Menedilen hususlar (haramlar) hakkinda da durum aynidir. Kll olarak ayri, cz olarak ayri ele alinmalari durumunda onlarin da mertebeleri farklilik gsterir. Su veya bu vakitte, syle veya byle irtikb edilmeleri durumunda hkmde ayni mertebede sayilmalarina karsin, kll olarak ya da tekrarlari halinde ele alinmalari durumunda ayni sekilde olmazlar. Mesela: zrsz yalan sylemek ve israrla islenen sir kk gnahlar gibi. nkkk gnahlarda, israrin onlaribytmedeetkisi bulunmaktadir. Bazan gnah gnaha eklenir ve bu eklenmeden dolayi ha- ramlik byr. Nisb miktarinin yari degerinde bir sey almak, drtte birini almak gibi degildir. Nisap degerinde bir sey almak da yan degerinde bir sey almak gibi degildir. Bu yzden bir lokma yiyecek almayi, tartida bir habbe

eksiltmeyi kk gnahlardan saymislardir. Halbuki, hirsizlik byk gnahlardan sayilmaktadir. Bu hususta gazzl syle demistir: "ansizin byk gnaha tesebbs etmek ok nadir dsnlebilir; mutlaka onun kk gnahlardan ncleri, mukaddimeleri vardir. Sayet kk gnahlarca n ailmamis, aniden islenen ve bir daha da geri dnlerek tekrarlanmayan byk bir gnah tasavvur olunursa, belki de onun affedilme sansi, mr boyunca devam ettigi kk gnahin affedilme sansindan daha byk olacaktir." Fasil: Bu arzettiklerimiz, btn fiillerin hkmlerinin kll ya da cz aisindan ele alindiklarinda farkli olusu esasina bina edilmis bir yaklasimdir. Birileri ikarak, fiiller kll ya da cz aisindan farklilik gsterseler bile hkm aisindan ayni olurlar, seklinde bir iddiada bulunabilir. Syle ki: mbhi ele alalim: mesel zararli hasertin ldrlmesi, mudrebe (kirz), mskt, ariyye [70]agibi muameleler, talebe mteveccih olmayacak sekilde yorulduktan sonra dinlenme, tedv olma -eger mbh olarak almacaksa- btn bu saydiklarimizin devamli yapilmalariyla, devamli terkedilmeleri birdir ve bunlarin zerine ne kerahet, ne nedb (mendbluk.), ne de vcb gerekmemektedir. Ayni sekilde bunlari btn insanlarin kasitli olarak terketmeleriyle islemeleri arasinda da bir fark yoktur. Tedv gibi -eger mendb kabul edilecekse, nk bu konuda hz. Peygamber'in "ey Allah'in kullari! Tedavi olunuz.[71] seklinde hadisleri bulunmaktadir-; yine hz. Peygamber'in "ldrdgnz zaman, eziyet vermeden, gzel bir biimde ldrn."[72] seklindeki hadisine binen, ez veren haser-[137] tin gzel bir tarzda ldrlmesi gibi mendblari ele alalim. Sayet insan bu isleri srekli terketse, bu ne mekruh ne de yasak bir sey olur. Srekli yapmasi durumunda da hkm aynidir. Mekruha gelince, mesel ez vermeyen karincalari ldrmek, necaseti izle etmekle.birlikte kirletici olan ya da cinlerin haklan bulunan kmr, kemik vb, gibi seylerle istincda bulunmak gibi. Bunlar hakkinda vrid olan ya-mk, haram kilici bir yasak degildir. Bunlari srekli olarak yapan kim-nin gnahkar sayilacagi sabit olmamistir. Hasert yuvalarina iso-mek, su ierken kirbanin tyl agiz kismini disina kivirarak suyu ierisinden imek de aynidir. Buna benzer rnekler oktur. Vcib ve haram konusunda hkmn esitligi ise aiktir. nk hadler esitlik zere konulmustur: zerlerinehaddin tatbiki bakimindan-yz defa sarap ienin durumuyla, bir defa ienin durumu aynidir; bir kisiye iftirada (kazif) bulunan, bir topluluga iftirada bulunan gibidir; bir insani ldrenle yz insani ldren arasinda fark yoktur. Ayni sekilde bir namazi terkeden kimse ile, sreklitsilmayan arasinda bu aidan bir fark bulunmamaktadir. Benzeri rnekleri ogaltmak mmkndr.

Keza gazzl, giybet etmek ve dinlemek, tecesss, suizan, iyiligi emretmeyi, ktlkten yasaklamayi terk etmek, spheli seyler yemek, fkeden dolayi ocuga ve kleye terbiye iin gerekli olan miktarindan fazla olarak svmek ve onlari dvmek, zlim sultanlara (idarecilere) ikramda bulunmak, aile efradina gerekli olan dn bilgile ri gretmede tenbellik ve kusur gstermek gibi seylerde devamlilik gstermenin, bunlarin disindaki diger seylerin srmek suretiyle irtikp edilmeleri derecesinde mtla edilecegini belirtmis ve gereke olarak da hussiyle bunlarin insanlarda glib oldugunu, nitekim diger gnahlarda da srme yoluyla islemenin glib bulundugunu; ; dolayisiyla da diger gnahlarin srme yollu irtikp edilmeleri durumunda adaletin zedelenmeyecegi gibi bunlarda devamliligin da adalet vasfini zedelemeyecegini ifde etmistir. Bu sabit olduguna gre, fiiller kll veya cz' olmalari bakimindan farklilik gsterseler bile hkm aisindan ayni olduklari iddiasi dogruluk kazanir. Ilk bakis aisina sahip olanlar, bu iddiaya su sekilde cevap verebilirler: kll ya da cz' olarak ele alindiginda, fiillerin farklilik arzet-mesine ragmen hkmlerin esit olacagi iddiasini desteklemek zere getirilen sey kesinlik arzetmemektedir: syle ki: Kll ve cz' izafdir; sahislara, durumlara ve mkelleflere gre farklilik arzeder. Delili: eger biz ez veren hasertin ldrlmesinin terkinin cevazi konusuna teker teker fertler aisindan baktigimizda durum hafifler; fakat btn insanlarin onlarin ldrlmelerini terk konusunda grs birligi ettiklerini ve ldrmediklerini farzettigimiz-de, onlar bu yzden esitli ailardan sikintilara (hara) duar kalacaklardir. Sri' ise sikinti ve glk doguracak seylerin kesin olarak reddini istemistir. Dolayisiyla terk, en azindan mekruh seviyesinde olmak zere yasak bir durum halini almis olur. Su halde fiil klliyen ele alindiginda, eger vcib demezsek, en azindan mendb vasfini alir. Mudrabe ve diger muamelelerle ilgili olarak zikredilen hususlarda da durum aynidir. Netice itibariyla dacz'ilekll arasinda bir esitlik z konusu olmaz. Btn insanlarin bu gibi seylerden birisini terketme zerinde grs birligi etmeleri durumunda, bunun o konuyla ilgili ser' bir hkmn yikilmasina sebep olmasi da bu konuda yeterli bir delil olur. Evet, kll ile cz' arasindaki farkliligin azalmasi durumunda ileri srlen karsi grs[73] de isabetli olabilir; ancak aradaki farkin byk olmasi durumunda, gerek yukarida arzedildigi gibidir. Benzer bir bakis aisi mendb ve mekruh hakkinda da geerlidir. Vcible haram konusunda zikrettigi ise sz konusu degildir. nk, hadler konusundaki hkmlerin farkliligi, her ne kadar bazisinda birse de, aiktir. Gazzl'nin zikrettigi ise, bu kaideye[74] mebn olarak, kabul grms degildir. Kabul edilse bile, daha agir basan bir zid unsur sebebiyle sadece

adalet konusuna hastir. Bu zid unsur da bunlar zerinde devamliligin adalet vasfini zedelemesi durumunda, ok az kimsenin dil kalmasi ve sehdet messesesinin islemez hale gelmesi keyfiyetidir. Fasil: Bir fiilin kll ya da cz' olusuna gre bes hkmden birisini almasi akabinde bunun sihhati zerine delil talebinde bulunulabilir. Konu aslinda, meselenin vazi sirasinda ortaya konulan hususlar ze-[139] rinde dsnldgnde aiktir; hatta seriat nazarinda o, ser' kaynaklarin istikrasinda bulunan kimseler iin katiyet mertebesine ulasmaktadir. Buna ragmen, kalbin mutmain olmasi iin daha fazla talepte bulunan kimselere asagidaki deliller takdim edilecektir: A) Daha nce getigi zere, bir insan devamli olarak islemedigi zaman adalet vasfini kaybetmedigi bir seyi daim surette isledigi zaman bu vasfini yitirmektedir. Bu genel anlamda limler arasinda zerinde anlasilan bir esasdir. Eger o sey zerinde devamliligin bir tesiri olmasaydi, limlerin onu devamli isleyenle islemeyenin arasini ayirmalarinin bir mesnedi kalmazdi. Ancak onlar fiillerin devamli olus ya da olmayislarini gz nnde bulundurmuslardir. Bu da aralarinda bir farkin bulundugunu, devamli olarak islenen mnker bir fiilin, devamli surette istenmeyenden daha siddetli oldugunu gstermektedir. Bir fiilin kll ya da cz'liginin mnsi da daha nce de ortaya konuldugu gibi iste budur. Bu yaklasim, ibret sahibi kimseler iin meselenin isbatina yeterlidir. B) Sri' tel seriati, ittifakla maslahatlari gz nnde bulundurarak, onlarin teminini amalayarak vaz' etmistir. Bu mti-selelerde ortaya iktigi zere, muteber olan .maslahatlar, kll olanlardir; cz' olanlar degildir. Zira deten hkmlerin cereyan tarzi bu sekildedir. Eger cz' olanlar, dikkate alinma konusunda, kll olanlardan daha zayif olmasalardi bu netice sahih olmazdi. Dahasi eger durum byle olmasaydi kll olanlar biteviyelik (muttaritlik) arzetmezdi. Mesela sehdetle hkmde bulunmak, haber-i vahidi kabul etmek gibi. Halbuki hd haberlerde hata ve unutma ihtimali vkidir. Ancak glib olan dogruluktur. Kll'olan hkmler dogruluk derecesi aisindan glib olan bilgiler zerine bina edilir. Zira klliyytin korunmasi bunu gerektirmektedir. Eger cz'iyyt dikkat nazarina alinacak olsaydi, o zaman aralarinda fark kalmazdi ve kesin bilgi ifde eden bir sey olmadika hkmde bulunulamaz, 'zan' mutlak surette atilir, itibara alinmazdi. Halbuki durum byle degildir. Aksine zan-nin geregiyle hkmde bulunulur. Daha sonra bazi vak'alar-dahkme medar kilinan zannin hatali oldugu ortaya iksa bile ona itibar edilir. Bu da kll hkme itibarla cz' olan seyin hkmnn atilmasindan baska bir sey degildir. O da bir fiilin kll ya da cz' olusuna gre farkli hkm aldiginin dogruluguna ve cz'

olanin durumunun kll olana nisbetle daha hafif olacagina bir delildir. C) Alimin gerek ilminde gerekse amelinde yapacagi hatadan sakinilmasi gerektigi hakkinda na s slar vrid olmustur. limin hatasi, eger neticesi baskalarina sirayet etmiyorsa, lim olmayanin hatasi hkmndedir ve ondan bir farki bulunmamaktadir. Ancak neticesi baskalarina da sirayet ediyorsa hkm degismektedir. Bunun da sebebi, neticesinin sadece kendisinde kalip baskalarina sirayet etmemesi durumunda cz' bir zellik gstermesi, neticesinin kendinde kalmayip baskalarina sirayet etmesi durumunda da digerlerinin ona uymalari, sznn geregiyle amel etmeleri sebebiyle kll bir zellik kazanmasidir. Alimin hatasi, ona uyulmasi takdirinde gerekten byk olmaktadir; sadece kendisinde kalmasi durumunda ise byle degildir. Iyi ya da kt bir igir aip da, onun pesinden gidilen ve o dogrultuda uygulamada bulunulan herkesin durumu limin durumu menzilesindedir. Nitekim bu mnda olmak zere hads-i serifte: "kim islmda iyi bir igir aar da kendinden sonra gelenler onunla amel ederlerse, onunla amel edenlerin sevblarinin bir benzeri de, o igiri aan kimseye yazilir, brlerinin de sevaplarindan hibir sey eksiltilmez. Kim de kt bir igir aarsa..."[75]yine: "haksiz yere ldrlen hi bir nefis yoktur ki, dem 'in ilk ogluna onun ldrlmesi cinayetinden bir pay ayrilmis olmasin. nk yeryznde ilk kan akitma igirini aan odur.[76] buyrulmustur. limin 'seyyie'si, haddizatinda kk gnah olmakla birlikte iste bundan dolayi byk gnah (kebre) telakki edilmistir. Bu aslin sihhatine dellet eden deliller, kat'yet mertebesine ulasacak kadar oktur. Bunlar bizim de-lillendirmeye alistigimiz fiillerin kll ya da cz' oluslarina gre farkli biimde ele alinacaklari hususunu aiklamaktadir. Matlp olan da budur. [77] nc Mesele 'Mbh': A) Islenme veya terkinin tercihe birakilmis olmasi; B) Islenmesinde bir gnah, bir sakinca olmamasi! anlaminda olmak zere iki istilh mnda kullanilir ve buna gre genelde mbh drt kisimdir: 1. Islenmesi matlp olan bir seye hizmet eden mbh. 2. Terki matlp olan bir seye hizmet eden mbh. 3. Terk ya da islenmesi tercihe birakilan bir seye yani kendisi gibi baska bir mbha hizmet eden mbh. 4. Bunlardan birisi altina girmeyen mbh. 1. Kisim, cz olarak ele alindiginda mbh, klliyen ele alindiginda da islenmesi matlptur (mendb ya da vcib dzeyinde).

2. Kisim, cz olarak ele alindiginda mbh, kll olarak ele alindiginda ise terki matlptur (mekruh ya da haram dzeyinde). Buradaki terkten maksat, o sey zerinde mdavim olmak demektir. Bunlarin cz' olarak islenmeleri mbh olmakla birlikte, kll olarak ele alindiklurinda yani devamli olarak islenmeleri durumunda yasaklanmislardir. 3. Ve 4. Kisimlar da, 2. Kismin hkmn alirlar. Bu son cmlenin mnsi sudur: mbh grldg zere, eger bir baskasina hizmet ediyor ise, hizmet ettigi seye nis*betle hkm almaktadir. Burada hizmet bazan mubahin terki tarafinda bulunur. Mesela mesire yerlerinde devamli[78] gezinmeyi, kus sesi ve msik dinlemeyi terketmek gibi. Bunlar matlp bulunmaktadir. Bazan da hizmet, m-bhin islenmesi tarafinda bulunur; temiz ve hell olan seylerden faydalanmak gibi. nk, israf olmamak kaydiyla bunlardan imkn nis-betinde faydalanmak matlp bulunmaktadir. nk bunlar zarriy-yttan olan ve matlp bulunan nefsin korunmasi prensibinin yerine getirilmesine hizmet etmektedir. Mubahin terki matlp olan seye hadim olmasi durumu ise bunun aksinedir; nk bu durumda mb-hin islenmesi zarriyyttan olan esaslarla zitlik teskil'etmekte, onlarla ugrasmaktan insani alikoymaktadir. Bir baska mbha hizmet eden mbh da bunun (yani ikinci grubun) hkmndedir. Drdncye gelince, mubahin itibara alinacak herhangi bir seye hizmeti olmuyorsa, onun islenmesi sagduyu sahiplerince abesle istigal ya da o mnda bir sey olur; dolayisiyla o da, terki matlp bir hal alir. nk bu durumda mubahin islenmesi ne dnyev ne de uhrev bir maslahat teminine ynelik olmaksizin vaktin ldrlmesinden baska bir seye katkisi bulunmamaktadir. Su halde o, terki matlp olan bir seye hadim durumundadir. Neticede de kll aisindan ele alindiginda terki matlp olur. nc kisim da drdncnn aynisidir. nk o da (neticede terki matlp olan bir seye) hizmet etmektedir; dolayisiyla onun da terki matlp hal alir. zetle diyebiliriz ki, her mbh mutlak surette mbh degildir; onun mbhhgi sadece cz olarak ele alinmasi durumunda sz konusudur. Kll olarak ele alinmasi durumunda ise islenmesi matlp, ya da terki matlp bir hal almaktadir. Itiraz: Getirilen bu izah, daha nce ortaya konulan "mubahin terk ve islenme taraflarinin esit oldugu" esasini bozmaz mi? Cevap: Hayir! nk daha nce szkonusu edilen sey haric unsurlara iltifat edilmeksizin, mbhm biztih kendisi idi. Burada ise mbh haric unsurlar gz nnde bulundurularak ele alinmaktadir.eger bizatihi mubahin kendisine bakilirsa, o burada "cz itibariyla mbh" diye isimlendirilen sey olmaktadir. Haric unsurlar aisindan bakildiginda da o, burada "kll olarak

(islenmesi ya da terki) matlp" diye nitelendirilen netice ortaya ikmaktadir. Mesel, diyelim ki su gzel elbisenin giyilmesi mubahtir ve sri' nazarinda onun giyilme-siyle giyilmemesi arasinda bir fark yoktur. Sri'in bu ikisinden birisi dogrultusunda bir kasdi bulunmamaktadir. Meseleye bizatihi mubahin kendisine sirf mbh olmasi aisindan bakildiginda bu netice makldr ve vkidir. Ancak konuya, giyinmenin sicak ve soguktan korumasi, avret yerlerini rtmesi, insani gzel gstermesi vb. Gibi ailardan yaklasildiginda, elbisenin giyilmesi matlp bir hal almaktadir. Bu matlp olma vasfi ne bu elbiseye, ne de muayyen bir vakte mahss degildir. Bu yaklasim cz aisindan degil, kll aisindan olmaktadir. [79] Drdnc mesele Mbh hakkinda "islenmesinde bir gnah (hara) yoktur" denildiginde -ki bu nc meselede geen mubahin iki anlamindan birisi olmaktadir- bu mnda mbh, "islenmesi ve terki tercihe birakilmis" mnsi altina girmemektedir. Delilleri: 1. Biz bu ayirimi, seratte bunlarin tefrik edilmelerine ynelik bir kasdin bulundugunu grdkten sonra yaptik. Kll olarak islenmesi matlp olan kisim, bizzat islenmeleri ya da terkleri hakkinda tercihe birakma hkm vrid olan kisimdir. Mesel su yetlerde oldugu gibi: "kadinlariniz sizin tarlanizdir; tarlaniza istediginiz gibi gelin."[80]... Orada olandan, istediginiz yerde bol bol yiyin.[81] "su sehre girin ve orada dilediginiz gibi bol bol yiyin ... Demistik."[82] bu hakkaten bir tercihe birakmadir. Keza, mutlak surette vki olan emirler -eger ibha iinseler- gerek anlamda tercihe birakma mnsini gerektirirler: "ihramdan iktiginiz zaman avlanin.[83] "namaz bitince yeryzne yaydin; Allah'in lutfundan nzik isteyin.[84] "verdigimiz rizifa larin iyi ve gzel olanlarindan yiyin.[85] ve buna benzer yetler, bunlarin, esitli sekillerde ortaya konma imkanlari bulunmakla birlikte mutlak surette mbh kilinmalari -aksine bir dell bulunmadika- o sekiller arasinda bir tercih szkonusu oldugunda aiktir. Kll olarak terki matlp olan kisma gelince, bukisimda stirntin gerek anlamda tercihe birakmaya lellet edecek bir q,ass getirdigi n i bilmiyoruz. Aksine bunlar hakkinda ya skt geilmis (meskiii anh) ya da bazisina sarh tercihe birakma hkmnden ikaracak bir ifade ile isarette bulunulmuslardir. Mesel dnyanin, ona meyledon kimselerin ktlenmesi sadedinde "oyun ve eglence" olarak isimlendirilmesi gibi. Byle bir slp eglencenin islenmesi ve terki arasinda aslinda tercihin bulunmadigini ihsas ettirmektedir. Bu meyand gelen yetlerden bazilari syle: "onlar bir

kazan veya bir eglence grdklerinde, seni ayakta birakarak oraya yneldiler.[86] buradaki eglenceden maksat (kervanin gelisini bildiren) davul ya da onun gibi bir goy. Dir. "insanlar arasinda bir kismi vardir ki, geregi bos szle degisirler...[87] daha nce de getigi zere, ashab biraz sikilmis ve: -Y raslallah! Bize (kur'n haricinde) bir seyler anlat; demis-lerdi de, bunun zerine "Allah, szlerin en gzelini indirmistir."[88] ayeti inmisti. Hadiste de "btn eglencelerin btil oldugu"[89]ifde edilmistir. Bu ve buna benzer tercih kavrami ile birlikte dsnlmedi im kani olmayan daha baska ifdeler bulunmaktadir. Simdi, seratte bu gibi seylerden bazilarina belli bir hale mahss olmak zere izin verilmisse[90] veya bazi vakitlerde ya da bazi hallerde msamaha (tolerans) gsterilmisse[91] iste bunlar, "sri'in skt gemis oldugu sey af-tir.[92] yani affedilen seylerdendir; seklindeki baska bir hadis mnsina yormak suretiyle "haracin nefyi" yani bir gnahin olmamasi mnsindadirlar. Bu tr seyler, genelde byle ifde edilir ki, bununla onda affedilen bir sey bulundugu, yahut da o seyin affa mahal bulundugu; ya da detin cereyan ettigi hususlarda onun atfedilebilecegi ihsas ettirilmis olur. Farkin neticesi sudur: mubahin "bir sakinca ve gnah yoktur"anlamindaki kullanilis sekli -her ne kadar islenmesi ya da terki konusunda bazan izin mnsi ikarilmasi lazimsa da[93]- asil olarak gnahin kaldirilmis oldugu mnsinda sarihtir; bu erevede lafzin asil amaci zellikle gnahin nefyedilmesidir. Fiile izin verilip verilmedigi konusuna gelince, o "vacibin varligi iin gerekli olan seyin de vcib olup olmamasi" yahut da "bir seyin emredilmis olmasi, ziddinin da yasaklandigi anlamini da ierir mi?"; "bir seyi yasaklamak ayni zamanda o seyin zitlarindan birini emretmek midir?" konulariyla ilgilidir. Digerinde ise, bazan fiilden gnahin nefyini gerektirse de, tercihe birakma mnsi sarihtir. Bu kisimda lafizdan gzetilen maksat, hussiyle tercihe birakmadir. Gnahin kaldirilmasi konusu ise zikri geen konularla ilgilidir. Buna su husus delildir.[94] gnahin kaldirilmasi ifdesi "kim ka'be'yi hacceder veya umre yaparsa safa ile mer-ve'yi tavaf etmelerinde bir gnah (beis) yoktur"[95]yetinde oldugu gibi bazan vcible; bazan da "gnl imanla dolu oldugu halde, zor (teh-dd) altinda kalan kimse mstesna... "[96]yetinde[97] oldugu gibi men-dba muhalefetle birlikte kullanilabilir. Eger bir fiilden gnahin kaldirilmis olmasi, onun terki ya da islenmesi konusunda tercihi gerektirecek olsaydi, vcible ve mendba muhalefetle sahih olmamasi gerekirdi. Tercihe birakildigi aika belirtilen fiiller byle degildir; nk bir fiilin terki caiz olmadan vcib ya da mendb olmasi halinde ya da aksi durumda tercihe basvurmak dogru olmaz.

Ikincisi: "tahyr" (tercihe birakma) lafzindan, o seyin terk ya da islenmesi konusunda her iki tarafa da izin verildiginin bildirilmesine ynelik sri'in kasdi bulundugu, her iki tarafin da sri'in kasdi bakimindan esit oldugu anlasilir. Glgn, yani gnahin kaldirilmasi konusu ise skt geilmis olur. "gnah yoktur"[98] lafzi ise, fiilin islenmesi durumunda sz konusu olacak gnahin, sikintinin kaldirilmasina ynelik sri'in kasdini ifde eder. O fiile izin verilmis olup olmamasi konusu ise, skt geilmis olur. Mmkndr ki, sri' o hususu da kasdetmis olabilir; ancak o takdirde bu ikinci kasitla (kasd-i sn) olur. Ruhsatlarda oldugu gibi. nk ruhsatlar, insAllah ileride de gelecegi gibi glgn kaldirilmasi essina rcidir. Bu ikisinden her birisinde tasrh edilen sey, digerinde skt geilmis olmaktadir. Bu yzdendir ki, sri' vuku bulmu| bir sey hakkinda "onda bir glk, sikinti veya gnah yok." anlaminda dedigi zaman, ondan mbhlik hkm ikarilanias. nk o sey, mbh olabilecegi gibi mekruh da olabilir.[99]nk vuku bulduktan sonra mekruh da kabilinden olur. Deliller bahsi okunurken bu husus gz nnde bulundurulmalidir. Hakkinda "bir beis, bir gnah yoktur."tabir olunan bir seyin mutlak surette yapilmasi ve terki hakkinda tercihin szko-nusu olmadigini gsteren nc husus: Hakkinda tercih hkm bulunan sey, yapilmasi matlp olan bir seye hizmet ediyorsa, sirf arzu ve hevese uyma durumundan ikilmis olunur; bilakis tercihe birakilan hususta arzuya tabi olma ikinci kasitla kayitlidir ve asl kasda tbidir. Dolayisiyla da onu isleyen, kll aisindan sz konusu olan talebin altina girmis olur. Neticede de, o seydo tercih ancak cz' erevede szkonusu olur. Kll olarak matlp olun ca, bu aidan arzu ve hevese uyulmus olmaz. Biz sri'in klliyyftl.n olan itinasini ve teklif sirasinda onlari nasil gz nnde bulundurdugunu biliyoruz. Sri'in kasdina halel getirmeyen cz', kll olarak matlp bulunan seyin geregini ihlal etmemekte, ona zit da dsmemekte; bilakis teyd etmektedir. Tercihe birakilan seyde arzu ve hevese uymak sri'in kll aisindan maksduna tbiligi tekit etmektedir; dolayisiyla burada arzu ve hevese uymada bir zarar yoktur. nk baslangi itibariyla (ibtiden) sri'in kasdina uyulmaktadir. Arzu ve hevese uyma ise, sadece sri'in kasdina tbilige hizmet etmektedir. Hakkinda "bir sakinca, bir gnah yoktur."tabiri kullanilan kisim ise, hemen hemen yerilen arzu ve hevese uyma kabilinden olmaktadir. Dikkat edilirse, kll nehiy talebi konusundaki sri'in kasdina genelde zitlik gstermektedir. Ancak azligi ve devamli olmayisi, islenmesi matlp olan seye hizmet edene araz olarak msarekette bulunmasi -yerinde zikredilmistir- sebebiyle,

onun bu zitligina aldiris edilmemis ve kaldirilan gnah, glk (hara) kapsamina alinmistir. nk bu tr bir cz' matlp bir asli ihlal etmemektedir. Her ne kadar onun kapisini kismen amaktaysa da, cz' olmasi aisindan etkin degildir; dikkate alinmamaktadir. Ama kendi cinsinden baskalariyla birle sirse (yani devamlilik veya yayginlik arzeder-se), bir araya gelmekten g dogmakta ve etkin bir hal almaktadir. Iste bu noktadan hareketle islenmesi matlp olan seylere zit dsen kll olan hususlarin yasak olmasi uygun olmaktadir. Bu kismin asl maksat itibariyla kll bir durum altina girmeksizin arzu ve hevese uymak gibi bir sey oldugu sabit olunca, ser' kaideler onun yapilmasi ve terki tercihe birakilan bir sey olmamasini gerektirmistir. Geen izahlar isigi altinda bu kismin arzu ve hevese uyma oldugu ve serate zit bulundugu sarihtir. [100] Besinci Mesele Mubahin, mbh diye tavsif edilmesi, ancak sadece mkellefin hazzi nazara aldiginda mmkndr. Eger bu kasid disina ikarsa, mubahin baska bir hkm olur. Delili: Daha nce de getigi gibi mbh, seriat tarafindan islenme ya da terkine dir bir kasit bulunmaksizin, yapilmasi ve terki arasinda tercihe birakilan seydir. Su halde, cz' olmasi itibariyla bu aidan m-bhin yapilmasi ya da terki zerine ne zarur, ne hc, ne de tekml hibir durum terettp etmemektedir. Mbh hussiyle pesin bir haz-zin (zevkin) elde edilmesi amacina matuftur. Ayni sekilde, hakkinda "bir gnah yoktur" tabir edilen mubahlarin da mkellefin hazzina matuf olmasi ncelik arzeder. Ayni sekilde emir ve nehiy de[101] zarur, hc [148] ya (ja tekml bir aslin korunmasina yneliktir. Her bir emir ve nehiy-de sri'in gzettigi maksat anlasilir. Emir ve nehiy haricinde kalan seyler (mbh) ise, mcerred bir haz elde edilmesi ve sehvetin yerine getirilmesi demektir. Soru: mbh konusunda durumun, baska seyle degil de sadece mkellefin hazziyla ilgili oldugunun; emir ve nehyin ise mkellefin hazzini degil de Allah'in hakkini ilgilendirdiginin delili nedir? Belkide, bazi mubahlarin haz cihetinden islenilmemesi sahih olabilir; nitekim bazi emrolunan ve yasaklanilan seylerin de haz cihetinden isla-nllmeleri sahih olabilir. Cevap: yerlesmis olan kaideye gre, seriatlar, ancak ve ancak kullarin maslahatlarini temin iin getirilmislerdir. Emir, nehiy, tercihe birakma bunlarin hepsi mkellefin hazzi ve enun maslahatlarina yneliktir. nk yce Allah her trl hazza ihtiya duymaktan mstagnidir, her trl ihtiyatan mnezzehtir. Su kadar var ki, haz da iki kisimdir: A) birincisi talebe bagimlidir; kulun onu talep ile birlikte alma imkani vardir

ve bylece zellikle hazzi pesinde kosmus olmaz; bununla birlikte o, hazzini da kairmaz, onu elde eder. Ancak onu nefsinin itmesi neticesinde degil de, talep dogrultusunda elde etmis olur. Onun (mubahin) h'azdan ber olmasinin mnsi da iste budur. Bazan da haz cihetinden onu isler; su kadar var ki, fiil talebe bagimli bulundugundan, onu bu aidan talep edebilir ve netice itibariyla onun hazzi taleht bagimli olmus olur. Hazdan soyutlanmasi hususunda kendisinden ncekine katilir ve onun ismiyle isimlendirilir. Bu konu insAllah bu kitapta yerinde izah edilecektir. Tevfk ancak Allah'tandir. B) ikincisi talebe bagimli degildir. Bu durumda mkellef onu ancak irde ve ihtiyari yoluyla isleyecektir. nk bilfarz ondan talep kaldirilmistir. Su halde mkellef onu, kendi hazzi aisindan almis olacaktir. Bunun iindir ki, mbh hakkinda "o izin verilen bir ameldir, ondan gzetilen maksat, hsseten mcerred dnyev hazdir." seklinde tarifi yapilmistir. Altinci Mesele Bes teklifi hkmn fiil ve terklere taalluku ancak kasit iledir. Fiillerde kasit bulunmadiginda teklifi hkmlerin onlara taalluku sz konusu olmaz. [102] Delilleri: 1. "ameller ancak niyete gredir."[103] hadisi. Bu genelde zerinde ittifak edilen bir esas olmaktadir. Bu husustaki deliller katiyet ifade edecek derecededir. Hadisin mnsi sudur: sirfhis planindaki sekilleriyle ameller, hibir sekilde ser'an muteber degillerdir. Ancak vaz' hkmler babinda itibar edildigine dir hakkinda zel delil bulunanlar bunun disindadir. Hadis bunun disinda her yerde uygulama alani bulan bir kaidedir. Kasit bulunmadiginda itibara alinmadigina gre bu tr fiiller seriat nazarinda hayvanlarin ve diger cansizlarin hareketleri mesabesinde sayilmaktadir. Hayvanlarin ve cansizlarin hareketlerine teklifi hkmlerin taalluk etmeyecegi hem aklen hem da naklen sabittir. Onlar mesabesinde olan fiillerin durumu da ayni olacaktir. 2. Deli (mecnn), uykuda olan, sab (kk ocuk) ve baygin kimselerden sdir olan fiillerin itibara alinmadigina dir vrid bulunan deliller. Bu deliller, seratte bu tr fiillerin "caiz, haram, vcib..." gibi bir hkmlerinin bulunmadigini, aynen hayvanlardan sdir olan fiiller gibi kabul edildigini gstermektedir. Kur'n'da bu meyanda olmak zere su yetler vardir: "iinizden kasdederek yaptiklariniz bir yana, yanilmalarinizda size bir sorumluluk yoktur.[104] yce Allah: "ey rabbimiz! Eger unutacak veya yanilacak olursak bizi sorumlu tutma. A\ye bize du gretmis ve hadisin

beynina gre bu duamiza icabet ettigini[105] de belirtmistir. Bu mnda rivayet edilen bir hadiste de "mmetimden hata, unutma ve tehdd altinda yapilan seyler kaldirildi (yazilmadi)."[106] buyrulmustur. Hadis her ne kadar sened bakimindan saglam degilse (!) De, mnsinin sihhati zerinde ittifak vardir. Yine hadiste " kisi zerinden kalem kaldirilmistir." [107]buyrul-mus ve bunlar arasinda ihtilam (ergen) oluncaya kadar ocuk ile, if-kt buluncaya kadar bayilan kimse de sayilmistir. Btn bunlar kas-di bulunmayan kimselerdir. Dolayisiyla hkmn kaldirilmasindaki illet kasdin bulunmamasi olmaktadir. 3. Teklf-i mla yutkin yani takat st ykmllgn seratte bulunmadigina dftir iom vardir. Kasdi bulunmayan imanin ykml tutulmasi, takat st ykmllk kabilindendir. "bu szn ettiginiz sey, talep konusundadir, mubahta ise bir teklif bulunmamaktadir." seklinde vrid olacak bir itiraza syle kar yi lik verilecektir: tercihe birakma hkmnn taalluku her ne zaman sahih ise, talebin taalluku da sahihtir. Bu da tercih durumunda olan kimsenin kasdmin bulunmasini gerejstirir. Biz ise onun kasitsiz oldugunu farzediyoruz. Bu muhaldir. Kk ocuklara, delilere ve benzerlerine itlaf ettikleri mallarin tazmin sorumlulugunun, zekt mkellefiyetlerinin taalluk etmesi ileri srlerek, bu hususa itiraz edilemez. nk, bunlar teklf hkm degil de vaz' hkm kabilinden olmaktadir. Bizim burada sz konusu ettigimiz husus ise, teklf hkmlerle ilgilidir. Yine "sarhos iken namaza yaklasmayin." 104 yeti ileri srlerek sarhosun kasdinin bulunmamasina ragmen muhaze edilmesi durumuyla da'itiraz edilemoz. Sarhosun durumuyla ilgili cevap usl-i fikihta verilmistir. Maamufih sunu belirtelim ki, sarhos, akitlerinde, yaptigi alis verislerinde kendi hakkindan dolayi kisitlilik (hacr) altindadir. Tipki deli ve kk ocugun kisitliligi gibi. Digerlerinde ise, sarhosluga kendisi sebep oldugu [108] iin, teklf hkmlerin kaldirilmasini kasdetmis gibi kabul edilmekte ve bu kasdinin tam tersi ile cezalandirilmaktadir. Bir baska izah da su sekilde olabilir: iki imek pek ok ktlklerin sebebidir; bu itibarla onun kullanilmasi, bu mefsedetlere sebebiyet vermek kabilinden olur.[109] bu aidan hareketle de, seriat o kimseyi, o mefsedetleri kasdetmese bile bu davranisindan dolayi muhaze eder. Nitekim, haksiz yolla ldrlen her nefisten dolayi hz. dem'in iki oglundan birisi ondan bir gnah kendisine de terettp edilmek suretiyle muhaze edilmektedir. Ayni sekilde zina eden bir kimse, sadece haram olan isi islemekten baska hibir kasdi olmasa da, neseplerin ihtilti mefsedetinin geregiyle muhaze edilecektir. Bunun benzerleri oktur. Dolayisiyla

koydugumuz esas dogrudur, ileri srlen itiraz vrid degildir. [110] Yedinci Mesele Mendb, nce de getigi zere daha genel bir yaklasimla ele alindiginda, onun vacibe hizmet ettigi grlr.[111]nk mendb ya vacibin bir mukaddimesi ya da onun bir hatirlaticisi mahiyetindedir. Vacibin cinsinden olup olmamasi arasinda fark yoktur. Vacibin cinsinden olan mendba rnekler: farzlanyla birlikte namazlarin nafileleri (snnet ve mstahaplan), farzlanyla birlikte olmak zere oru, zekat ve haccin snnet ve mstehaplari.vcib cinsinden olmayan mendba ait rnekler: namaza ait olmak zere cesedin, elbisenin ve namaz kilinacak yerin temiz tutulmasi, misvak kullanilmasi, gzel elbiselerin giyilmesi vb. Gibi; oruca ait olmak zere iftarda acele edilmesi, sahurun ge yenilmesi, lzumsuz lakirdilardan dilin tutulmasi ve daha baska benzeri mendblar. Durum byle olunca, mendb kll olarak vcib hkmne katilacaktir. Bir seyin bu esastan disari ikarak hem cz hem de kll olarak mendb bulunmasi ok ndir bir durumdur. Bu mnnin izaha ihtiyaci vardir; ancak daha nce arzettigimiz bilgiler[112] bundan bizi mstagni kilmaktadir. Fasil: Mekruhun da, haramla (memnu) birlikte ayni sekilde ele alindiginda, vcible birlikte mendbun durumunda oldugu grlr. Vcib-lerden bir kismi -ki byk ogunlugu teskil eder- bizatihi maksddur; diger bir kismi da maksd olan bir tate vesile ve hadim durumundadir. Mesela namaza nisbetle hadesten taharet, avret yerini rtmek, kibleye ynelmek, vakitleri bildirmek iin ezan okumak; islmin seirinden olan hususlarin ikmesinde bulunmak gibi. Bunlar bizatihi maksd olmayip, vesile olduklarindan cz olarak bunlarin vciblikleri klli olarak aldiklari vcib hkmnden daha asagi mertebededir.[113]vesile ve hizmet eder durumda olan vacibin maksd olan vcible beraber hkm, vcible beraber mendbun hkm olmaktadir. Ayni sekilde memnu olan seylerin de (haramlar) bir kismi bizatihi maksddur; bir kismi da asil yasaga vesile olmasi bakimindan yasaklanmistir. Durum aynen harfiyyen vcibde oldugu gibidir. Bu hususu dsn. [114] Sekizinci Mesele Sri'ce kendileri iin belirli bir vakit belirlenmis gerek vcib ve gerekse mendblarin vakitleri ierisinde islenmis olmasi durumunda, bunda ser'an bir taksir olmadigi gibi, bir itb (azar), bir zem (yergi) de yoktur. Itb ve zem sadece onlarin vaktine riayet etmeyen kimseler zerinedir. Vacib ya da mendbun genis vakitli [115]veya dar vakitli olmasi arasinda bir fark yoktur.

Bu esasa iki husus delalet etmektedir: 1. Sri'ce vaktin belirlenmesinde ya gzetilen bir maksat vardir ya da yoktur. Bir kasit ve mn bulunmamasi btildir. yleyse geriye bir mnsinin olmasi kalmaktadir. Bu mn da, fiilin belirlenmis vakit ierisinde f edilmis olmasidir. Eger fiil o vakit ierisinde f edilirse, sri'in belirlemeden kasdettigi maksad da budur. Bu da kesinlikle im] emrin, o vakit ierisinde vki olan fiile muvafakatini gerektirir. Eger bu vakit ierisinde islenilmis fiil iin bir itb veya yerme bulunsaydi, o takdirde bu itb ve yerme, fiilin itaba sebep olan vakit ierisinde islenmesi sebebiyle sri'in kasdina muhalefet edilmis olacagi iin olacakti.oysa ki, biz onun muvafik oldugunu kabul ediyoruz. O takdirde bu bir eliski olurdu. 2. Eger yle olsaydi, itaba maruz kalinan fiilin ierisinde islendigi zaman dilimi, belirlenmis vakitten olmayacakti. nk fiilin genis vakitli olmasi durumunda, belirlenmis vaktin, onun tercih edilmis bir dilimi oldugunu kabul etsek, bu durumda tercih hakki ile itb birbiriyle tenakuz teskil edecektir. O takdirde fiilin islendigi zaman diliminin mutlaka belirlenmis zaman haricinde olmasi gerekecektir; halbuki biz onun ierisinde ve onun bir parasi oldugunu biliyoruz. Bu bir muhale gtrr ve bunun aikligi delil ikmesine ihtiya gstermeyecek derecededir. Itiraz: hayirli islerde acele etmek ve onlar iin kosturmak ser'an matlptur ve bu kat' bir esas olmaktadir. Bu ne belli bir vakte, ne de belli bir hale mahss degildir. Hayirli amellere kosmak ve acele etmek matlp olduguna gre, mutlaka onu erteleyen kimsenin taksir ve tefrit ehlinden sayilmasi gerekecektir. Hi sphe de yoktur ki, bu halde bulunanlar tefrit ve taksirlerinden tr itaba maruz kalacaklardir. Bu durumda nasil olur da itb yoktur; denilebilir? Bu iddiamizin dogruluguna hz. Eb bekir'den rivayet edilen su sz de dellet etmektedir. O, hz. Peygamber'in 'vaktin evveli Allah'in nzsidir, sonu da Allah'in affidir."[116] szn duyunca: "Allah'in rizasi benim iin affindan daha sevimlidir; nk onun rizsi ihsan sahipleri iin, affi da taksir gsterenler iindir." demistir. Imam mlik'in mezhebinde de buna dellet eden hususlar bulunmaktadir: o, namaz kildirmasi iin yasindan dolayi bir adami ileri sren yolcular hakkinda, adamin da sabah namazini iyice aydinlikta kildirdigini grenince: "vaktin evvelinde kisinin namazini yalniz basina kilmasi, iyice aydinlandiktan sonra cemat ierisinde kilmasindan bence daha hayirlidir." demistir. Grldg gibi, imm erken davranma ve fiilin ilk vaktinde

islenmesi hkmn takdim etmis, terkeden kimsenin taksirde bulundugu kabul edilen cemat snnetine itibar etmemistir. Dolayisiyla erken davranmayi terkeden bir kimsenin taksir ehli olarak kabul ncelik arzedecektir. Yine imm mlik'ten yolculuk ya da hastalik sebebiyle ramazan orucunu tutmayan, sonra saban ayi disinda kaza edebilecegi aylardan birisinde yolculuktan dnen veya iyilesen fakat orucunu tutmayip sonunda len kimse hakkinda zerine 'it'm' yani fakir doyurma ykmllg bulundugunu ifde ettikten sonra, o kimsenin ehl-i tefritten oldugunu kabul etmistir. Aynen saban'da yolculuktan dnp ya da iyilesip de ikinci ramazan gelinceye kadar orucunu tutmayan kimse gibi kabul etmistir. Halbuki, imm mlik'e gre orucun kazasi fevri (ertelenemez trden) degildir. El-lahm:[117] o (mlik) orucun kazasini ne fevri ne de ter-h zere degil, hep kaza firsatim kollama zerine olma seklinde kabul etmistir. Bu durumda saban'dan nce kaza etme kudreti bulunmalina ragmen saban ierisinde kaza edecek olsa, zerine fakir kimseletta doyurulmasi ykmllg gerekmeyecektir; nk taksir ve tefiptt gstermemistir. Eger saban'dan nce lrse, tefrit gstermis olacagindan, zerine fakir doyurmasi ykmllg gerekecektir. Sfifli-rin terh zeredir dedikleri hac hakkindaki grsleri gibi. Eger edadan nce lrse gnahkar olur. Sfilerin grs de ayni sekilde zikredilen esasa zit dsmektedir. Ser'an ya nassla [118]ya da itihdla[119] belirlenmis muayyen vakitler bulundugunu grrsnz. Sonra bu vakitlerde acele davranma konusunda taksir gsterenler levme ugrarlar ve itaba maruz kalirlar. Hatta bazan gnahkar da olurlar. Buda, sizin ortaya koydugunuz eia-sa tezad teskil eder. Cevap: hayirli amellerde acele davranmak, onlar iin kosturmak prensibi inkar edilemez. Ancak kendisi iin belirli bir zamanin belirlendigi amelin, belirlenen vakti ierisinde islenmesine acele davranmak, kosturmak tabir edilebilir mi ki, zikredilen bu esas onu da iine alsin; yoksa byle olmaz ve onu iine almaz mi? Delilin geregi dogrultusunda olan sik birincisi (yani meselenin basinda konulan) olmaktadir. Bu durumda hz. Peygamber'in"en hayirli amel hangisidir?" seklinde kendisine yneltilen bir soruya "ilk vaktinde kilinan namazdir."[120] seklinde verdigi cevbiyla, mutlak anlamda ihtiyar vakti (namazi kilmak iin belirlenmis vakit ierisinden tercih edilen zaman dilimi) kasdedilmis olmaktadir. Buna su husus da isaret eder. Hz. Peygamber a'rbye namaz vakitlerini grettigi sirada [121]namazlari birinde ilk vakitlerin de digerinde de son vakitlerinde olmak zere kilmislar ve bu iki vakit arasindaki zamani

namazlarin te asilmaz, ne alinmaz sekilde vakitleri olarak belirlemisler, bu vakitler ierisinde kilindigi takdirde taksr bulunacagina dir tenbihte bulunmamislardi. Taksir ve tefritin ancak, bu vakitlerden sonra olan zaruret vakti iinde kilinmasi durumunda olacagina dikkat ekmisler ve bir zarureti bulunmayan kimsenin bu vakitler ierisinde kilmasi durumunda "onun namazinin mnafiklarin namazi oldugunu"[122]ifde etmisler ve tefrit vaktinin, gnesin seytanin iki boynuzu arasinda oldugu zaman oldugunu aiklamislardir. Ancak namazi belirlenmis vakit ierisinde kilmayan kimselerin acele davranma ve hayra kosma vasfi haricinde kalan kimselerden sayilmasi uygun olacak ve iste o zaman kisi tefrit ve taksirle ve yine bazilarinca gnahkar olmakla nitelenecektir. Fevri olan (acele davra-nilan, ertelenemeyen) vciblerde de durum aynidir. Ertelenebilen (mr olan) vciblere gelince, bunlarin sonlan mechl bir zamanla kayitlaninca bu, bir nevi o fiilin imkan bulunan ilk zamanda yapilmasi iin gayret sarfetmenin, abuk davranmanin istenildigine dir bir almet olmaktadir. nk kibet mehuldr. Kisi, o vacibi isleyebilecek kadar bir sre yasar ve zr olmadigi halde onu islemezse elbette ki, tefrit ve taksir gstermis sayilacaktir. Imm safi, bu ertelemesinden dolayi o kimseyi gnahkr kabul etmistir; nk abuk davranmak ve bir an evvel f etmek matlp olmakta, gerek anlamda ilk vakitle sonu arasinda bir tercih szkonusu olmamaktadir. nk sonu belli degildir; belli olan sadece su anda elde bulunan imkandir. Netice itibariyla bu konu, bizim burada sz ettigimiz esas dahiline girmemektedir; dolayisiyla da onu bozma durumunda degildir. Yine muayyen vakte nisbetle de abuk davranmanin mstehab-ligi inkr edilemez; ancak genis vakitli vacibi, ilk vaktinden erteleyen kimse taksirde bulunmus sayilmaz. Aksi takdirde vaktin genis tutulmasinin bir mnsi kalmazdi. Bunun benzerini keffret konusunda tercihli vciblerde grebiliriz. Mkellef belirlenen seenekler arasinda terchde bulunabilmektedir. Geri belirlenen bu seyler arasinda sevb bakimindan farklilik olabilir; bir kismi digerine nisbetle daha sevbli olabilir, ama bu durumu farkettirmez. Nitekim ramazan kef-freti konusundaki, hadiste tercih hakki verilmesine ragmen fakirleri doyurma seeneginin daha sevb oldugu sylenmistir. Imm mlik'in grs de byledir. Ayni sekilde zihr, katil vb. Gibi keffretlerde kle azadi getirilmistir. Ykml istedigi kleyi semekte serbesttir. Halbuki, efdal olan degeri en fazla ve ailesi katinda stn yeri olan bir klenin azd edilmesidir. Bukeyfiyetle, tercih hakki ortadan kalkmis olmaz; degeri ok yksek olmayan bir kleyi azd eden kimse, fda taksir ve. Tefrit gstermis sayilmaz. Ayni sekilde yemin keffretinde giyecek ve yiyecek tercihinde bulunan kimsenin durumu da aynidir. Bunlara benzer sekilde, sri'in ferdlerinin belirlenmesinde bir kasdi

Tiklim hkmler Bulunmayan mutlak irtstte vrid olan talepleri de -her ne kadar bunlar ierisinde en stnn islemek fazilet bakimindan daha ondu ine de-bu kabildendir. Yine mesel yryerek yapilan hac ibdeti daha faziletlidir. Bununla birlikte, haccini binerek ed eden bir kimse hacda taksir gstermis sayilmaz. Keza mescide giderken fazla adim atmis olmak, azindan fazilete daha stndr, bununla birlikte evi yakin olup da az yryen kimse taksirde bulunmus sayilmaz. Bilakis taksirde bulunan kimse, belirlenmis bir seyi yerine getirmede kusur gsteren ve kendisine ynelen emrin gereginin hricine ikan kimsedir. Bizim konumuzda ise byle bir durum yoktur. Hz. Eb bekir'e nisbet edilen sz ise sahih degildir; sahh oldugunu farzetsek bile, o kat' olan bir esasla eliski durumundadir. Bu da kabul edilmese bile, o ihtiyar edilen vaktin tamamindan tehr etme anlamina yorulur. Bu da kabul edilmese o takdirde 'taksir' sz sevabi katlamak iin kosmak seklinde ifde edebilecegimiz evl olan bir seyin terki anlaminda kullanmis olur. nk erteleyen kimse emrin geregine muhalif olmaktadir. Imm mlik'in zikri geen meselelerine gelince; onun namazin takdimini ve cematin terkini mstahab grmesi, muhtemelen sabah namazinin bir zaruret vakti vardir, seklindeki grse riyet sebebiyle olmalidir. Nitekim bu meselede imm namazi o zamana kadar ertele-misti. Ramazan'in kazasi konusundaki, tefrit doyurmasi seklindeki grs ise, kazanin ertelenemeyecegi (fevri oldugu) essina dayanmaktadir. Dolayisiyla itiraz yerinde degildir. Tevfik ancak Allah'tandir! [123] Dokuzuncu Mesele Mkellef zerine vcib olan haklar (mkellefiyetler) iki kisimdir. Bunlar ister namaz, oru, hac gibi Allah haklarindan olsun; ister borlar, nafaka ykmllkleri, nasihat, iki kisi arasini bulma vb. Gibi kul haklari olsun farketmemektedir. Bunlar: 1. Ser'an belirlenmis (muhadded, muayyen, mukadder) haklar ve, 2. Ser'an belirlenmemis haklar olmak zere ikiye ayrilirlar. Ser'an belirlenmis ve tayin edilmis haklar (vcibler, mkellefiyatlar), f edilinceye kadar mkellefin zimmetinde sabittir ve onun zerine bir bor olarak terettp eder: satin alinan mallarin bedelleri, itlaf edilen mallarin tazmn bedelleri, zekt miktarlari, namazlarin farzlari... Gibi. Hu gibi vciblerin mkellefin zimmetinde bir bor olarak lzim olmasinda herhangi bir problem bulunmamaktadir. Bunun delli vacibin takdir ve tahdd edilmis olmasidir. nk bu durum, o muayyen seyin edasina ynelik kasdin

bulundugunu gstermektedir. Sayet onu yerine getirmezse, hitb zerinde bak kalacaktir ve bir dell olmadika zerinden sakit olmayacaktir. Muayyen olmayan (gayr-i mahdd) vacibe gelince, bu da mkellef iin lzimdir; islenmesi istenilmektedir. Su kadar var ki, asagidaki sebeplerden dolayi zimmete terettp etmemektedir: 1. Eger bu da zimmete terettp edecek olsaydi, o takdirde belirli ve muayyen (mahdd) olurdu. Zira mechl bir sey zimmette sabit olmaz ve onun zimmete nisbetinin anlami anlasilamaz. Dolayisiyla da bor olarak zimmet zerine terettb sahh olmaz. Iste bu noktadan hareketle, biz onun zimmette sabit olamayacagina istidlalde bulunuyoruz. nk bu vcibler (haklar, mkellefiyetler) mikdar bakimindan mec-hldrler. Mikdri bilinmeyen bir seyle ykml tutulmamiz, vukuu imkansiz olan bir seyle ykml kilmak demektir. Byle bir ykmllk ise nakl deliller bakimindan imkansiz (mmteni) bulunmaktadir. rnek: kayitsiz olarak vrid olan sadakalar, gedikleri kapama, muhtalarin ihtiyalarini giderme, aresizin imdadina kosma, bogulani kurtarma, cihd, iyiligi emretme ve ktlkten sakindirma gibi. Bunlar altina diger kif farzlar (itima farzlar) da girer. Sri tel "...isteyene de istemeyene de ondan yedirin."[124] "iplagi giydirin."; "Allah yolunda infakta bulunun." ... Buyurdugu zaman bunun mnsi, her vakiada nisbetine gre, belirli bir miktar tayin edilmeksizin ihtiycin giderilmesinin istenilmesi demektir. Bir hacet ortaya iktigi zaman, onun giderilmesi iin ihtiya duyulan miktar nassla degil de ictihdla (nazar) taayyn edecektir. Bir a ortaya iktigi zaman, mkellef, talebin mutlakligi geregi olmak zere onu doyurmak ve ihtiyacini gidermek durumundadir. Eger onu doyurmayacak bir miktar yedirecek olsa, -emre muhatap olmasina sebeb olan ihtiyacin giderilmesi iin yeterli miktarda ve aligini giderecek kadar yedirmedike- kendisine ynelik olan talep hl zerinde bak kalacaktir. Yeterli miktar ise zamandan zamana, halden hale degisecektir. Mesela bazan fazla a olmaz ve bir miktar yiyecege ihtiya gsterir; ihmal edilir de iyice acikirsa, dahu fazla yiyecege ihtiya dogar. Bazan bir baskasi do- ubi] yurur ve kendisinden talep dogrudan kalkmis olur. Bazan bir baskam doymayacak kadar yedirir, beriki istenilenden daha az bir miktarla ykml tutulur. Ykmllk konusu zaman ve mekna, halde n h a le degistigine gre, kesin olarak istenilecek belli bir seyin zimmet zerine tertibine gidilmesi mmkn olmaz. Bu tr vciblerin mehull ii|>, ii-nn anlami iste budur. Bu tr vcibler ancak ihtiyacin* ortaya iul ifji vakitte (hl-i hazirda) nassm geregiyle degil, ictihad (takdir, na/.u1) yoluyla malm olmaktadirlar. Ihtiyacin ortaya iktigi vakit gei ikinci vakitte birinciyle degil baska bir

seyle mkellef olacakti ya ortaya ikan ihtiycin farzedildiginde kendisinden ykmllk dsecektir.[125] 2.

ortadan

kalktigi

Eger zimmetine bir sey terettp edecek olsaydi, bu makl olmazdi. nk, kisi muhtacin ihtiya gsterdigi her vakitte onun ihtiyacini gidermekle mkelleftir. Mesela bir vakit gese ve belli bir miktarla onun ihtiyacini karsilama imkani bulunsa sonra onu yapmasa, bu zimmetinde sabit olacaktir. Sonra ikinci bir zaman gelse ve o ilk zamandaki hali zere veya daha siddetli bir durum ierisinde bulunsa, simdi bu durumda ya yine onu karsilamakla mkelleftir denilecek ya da mkellef olmadigi sylenecektir. Ikinci sik btildir. Zira bu ikincisi skt aisindan birinciden evl degildir. (birinci dsmedigine gre ikinci de dsmeyecektir.) nk mkellef, ihtiyacin giderilmesi iin ykml tutulmustur; yle oldugu takdirde ihtiya mevcut oldugu I halde ykmllk kalkmis olacaktir. Bu ise muhaldir. Bu durumda mutlaka ikinci defa da, zimmete o vakitte ihtiya iin yeterli olacak kadar bir ykmllk terettp edecektir. Bu durumda bir haktan dolayi zimmete, gemis zamanlar adedince farkli miktarlar (kiymetler) terettb etmis olacaktir. Bu ise seratte makl olmayan bir neticedir. 3. Bu ykmllk ya ayn ya da kif vcib (farz-i ayn, farz-i kifye) olacaktir. Her iki takdire gre de -hibir kimsenin yapmamasi durumunda- syle bir netice gerekecektir: ya bu muayyen olmayan tek bir zimmet zerine terettp edecektir; bu ise btildir ve makl degildir. Ya da btn insanlarin zimmetlerine blnerek binecektir. Bu da ayni sekilde batildir. nk herkese dsecek pay belli degildir. Yada blnmeden btn zimmetlere binecektir ve bundan mesel bir dirhem kiymetinde olan bir vacibe karsilik mesel yz bin insanin zimmetinde yz bin dirhemlik bir ykmllk lzim gelecektir ki, bu da daha nce getigi gibi btildir. 4. Eger zimmette sabit olacak olursa, bu bir abes olurdu. Seratte 1169] ise abesle istigal yoktur. nk maksat hacetin giderilmesi olduguna gre, zimmetin sabit karakteri byle bir maksada aykiridir. nk maksat, ortaya ikan ihtiyaci gidermektir, onun kiymetini yklenmek degildir. Hkm zimmetin mesguliyeti sebebiyle, vcbun sebebine aykiri olunca bu bir abes olur ve onunla mesgul olmak dogru olmaz. "ayni durum farz olan zekt ve benzerlerinde de gerekir, zira onlardan da gzetilen maksat ihtiyalarin giderilmesidir. Bununla birlikte onlar zimmette sabit olmaktadirlar." diye bir itiraz serdedilemez.

nk biz, evet maksadin zikrettiginiz sey oldugunu kabul ediyoruz, diyoruz. Ancak, zektla giderilen ihtiya genelde taayyn etmis degildir. Dikkat edilirse, zekt bizzat ihtiya belirmese bile, ittifakla denmesi gerekmektedir. Bylece zekt ivazli muameleler ve hibe yoluyla sabit haklar (mkellefiyetler, borlar) gibi olmustur. Sri'e ait bu gibi haklarda (mkellefiyetlerde) misil ile ya da kiymet ile tazminde (denmesinde) bir kasit bulunmaktadir. Szn ettigimiz mesele ise byle degildir. <^nk burada hacet taayyn etmistir ve mutlaka izlesi gerekmektedir. Bu yzden ill da izlesi iin zekt mali olmasi gerekmemektedir; aksine hangi mal olursa olsun, matlp hsil olmaktadir. Burada mal bizatihi matlp degildir. O yzden ortaya ikan ihtiya kendiliginden kalkiverse vcb dsmektedir. Zekt ve benzerlerinde ise maksat, mutlaka malin elden ikarilmasidir. Harcama yerlerinin su anda zekt mallarina ihtiyalari bulunmasa bile denmesi gerekir. Iste bu yzden zekt ykmllg belirlenmis ve zimmette sabit olmustur. Bu kismin diger nevilerinin hkm de, dogan ihtiyalar iin mal harcanmasi hakkindaki bu arzettigimiz durum zeredirler. Itiraz: Eger bilmemezlik vacibin zimmette sabit olmasina mani olsaydi teklifin aslinin sbtuna da mni olurdu. nk teklifte ykml tutulan seyin bilinmesi sarttir. Zira bilinmeyen seyle ykml tutmak teklf-i m l yutaktir (takat st ykmllk). Sayet bir kimseye: "bilmedigin bir miktar harca."; "ka rekat olmadigini bilmedigin namazlari kil."; "bilmedigin, tanimadigin kimseye nasihat et."... Gibi ykmllkler getirili bu teklf-i mla yutak olurdu. nk;ykml tutulan seylerin bilinmesi ebediyen mmkn olmaz, ancak bir va- in hiyle bilinebilirdi. Vahiyle bilinince de mechl degil, malm olurdu. Bilinen bir seyle ykml tutmak da sahihtir. Bu bir eliskidir. Cevap: Asil teklife mani olan bilinmezlik, sri' katinda belirlenmis olan seye iliskin olan bilinmezliktir. Mesela sri' "bir kle azad et!" der de bununla beyanda bulunmaksizin falanca kleyi kastederse bu trden olur ve byle bir teklif imkansizdir. Ama teklifte sri' katinda taayyn etmeyen bir sey ile ykml kilmak sahihtir. Nitekim keffret bahsinde mkellefe belli seyler arasinda tercihini kullanma hakki verilmesi sahh olmustur. nk sri'in bu seenekler ierisinde hussiyle birisinin yapilmasina iliskin bir kasdi bulunmamaktadir. Burada da durum aynidir. Sri'in buradaki maksadi genel anlamda dogan ihtiyalarin giderilmesi, ailan gediklerin doldiirulmasidir. Herhangi bir ihtiya taayyn etmedike bir talep de bulunmamaktadir; taayyn edince de talep ortaya ikmaktadir. Bu meseleden murd olunan mn iste budur. Ykmllk konusunun miktar ve daha baska vasiflarinin tayini bulunmaksizin mkellef tarafindan yerine

getirilmesi mmkndr. Muayyen vcible, muayyen olmayan vcib arasinda bir nc kisim daha vardir ki, bu tam olarak ikisinden birisi altina girmemekte, bu kisim ictihd konusu olmaktadir; akraba ve es nafakalari hl gibi. Bunlar her iki tarafa da benzedikleri iin limler arasinda: "aca-b ba bunlar zimmette sabit olurlar mi, yoksa olmazlar mi?" diye ihtilf meydana gelmistir. Eger zimmette sabit olacaksa, yoksulluk (i'sr) durumunda bu ykmllk dsmeyecektir. Birinci kisimdan olan vcibler, dn zaruretlerden olmaktadir. Bu yzden bunlarin takdir ve tayin cihetine gidilmistir. Ikinci grup tahsn ve tezyin kaidesi altina girmektedir; yan tahsniyyttandir. Bu yzden de mkellefin itihadina havale edilmistir. nc kisim ise gl bir sebepten dolayi her iki kisma da benzemektedir ve onlarin tarafinda gibi gzkmektedir. Dolayisiyla her vakiada tayin iin mutlaka zerinde dsnmek gerekecektir. Allahu a'lem! Fasil: Muhtemelen ilk iki kismin ayn ve kif talep zelligiyle belirlenmesi mmkndr. nk birinci kismin zn, btn mkelleflerden teker teker ayn olarak belirlenmis talep teskil etmekte; ikinci kismin zn de dnde ve onun sliklerinde ortaya ikan sikinti, glk ve ihtiyacin giderilmesi olusturmaktadir. Ancak bu ikinci kismin ierisine ayn talep oldugu zannedilen bazi vcibler de girebilmektedir. Genelde bunlar kesin talep zelligini ancak kif (itima) olma durumunda alirlar: adalet, ihsan, yakinlara haklarini vermek gibi. Kesin talep bulunmazsa o zaman mendb olurlar. Kif (itima) farzlar ayn olarak mendb hkmn alirlar. Bu konu zerinde dsn.[126] nc kisma gelince, her iki tarafa da benzerlik arzettikleri iin tafsiltinda -fukahnin zikrettikleri zere- ihtilaf edilmistir. Allahu a'lem! [127] Onuncu Mesele Hell ile haram arasinda bir 'aiv (mesktun anh, kanun boslugu) mertebesinin bulundugu dogrudur; bunlar bes teklf hkmden birisi altina sokulmazlar.[128] genelde bu byledir.[129]bu konuya dellet eden delilleri asagidaki sekilde siralamak mmkndr: 1. Daha nce getigi zere, teklf hkmler, mkelleflerin fiillerine ancak kasdin (niyetin) bulunmasi dusumun da taalluk ederler. Kasit bulunmadigi zaman ise, taalluk etmezler. Teklf hkmlerden birisinin, kendisine iliskin olabilir biri durumunda olan kimseden sdir olmasina ragmen, taalluku sz

konusu olmadigina gre, bunun anlami iste zerinde durdugumu 'afv' olmalidir; yani o fiilde sorgulama yoktur, demektir. 2. zellikle bu mertebeyle ilgili nasslar vrid olmustur: hz. Peygamber'den syle rivayet edilmistir: "Allah yapilmasi gereken hkmleri farz kilmistir. Onlari ignemeyiniz. Hadler koymustur, onlari tecavz etmeyiniz. Bazi seyler hakkinda da, unuttugundan degil, size olan merhametinden dolayi skut etmistir (afv). Onlari da deselemeyiniz." baska bir rivayette de "onlari da kabul ediniz."[130] Ibn abbas ise: "hz.muhammed'in ashabindan daha hayirli kimse grmedim. Onlar hz.peygamber lnceye kadar, hepsi de kur'n'da bulunan on sorudan baska soru sormamislardir. 'Sana hayiz hakkinda soruyorlar.[131] 'sana yetimler hakkinda soruyorlar.[132] 'sana haram olan ayi soruyorlar'[133] gibi. Onlar ancak kendilerine faydasi olacak seyleri soruyorlardi." demektedir. Yani ogu kez byle yapiyorlardi, demek istiyor. Yine ibn abbas: "kur'n'da skt geilen seyler Allah'in bagisladigi seylerdendir." demistir. Kendisine haram kilinmamis seyler[134] hakkinda sorarlardi da, o cevap olarak "o afvdir." derdi. Kendisine: -Zimmlerin mallari hakkinda ne dersin? Diye sormuslardi. Cevap olarak: -Afvdir; deniisdi. Yani onlarin mallarindan zekt alinmaz. Demek istemisti. Ubeyd b. Umeyr de: "Allah helli hell, harami da haram kilitm tir. O'nun hell kildigi seyler hell, haram kildigi seyler de haramdir skt getigi seyler ise, afvdir." demistir.[135] 3. Kismen bu mnya dellet eden deliller bulunmaktadir: 'Allah seni affetti (affetsin!). Onlara niin izin verdin."[136] yeti gibi. Buradaki izin konusu, hakkinda nass bulunmayan itihadi bir konudur. Usulenlerin de genise zerinde durduklari gibi, seratte ictihd konusunda yapilan hatalar affedilmistir. "daha nceden Allah'tan verilmis bir hkm olmasaydi, aldiklarinizdan tr size byk bir azb erisirdi.[137] yeti de bu meyndadir. Hz. Peygamber hakkinda bir hkm inmeyen konularda ok soru sorulmasini asl beret hkmne binen iyi karsilamazdi. nk bu gibi seyler asl beret hkmne rci bulunuyordu. Yani asl beretle fiiller "mafuv-vun anh"yani af kapsamina giriyorlardi. Nitekim bir hadislerinde hz. Peygamber "en byk crm isleyen insan, haram olmayan bir sey hakkinda soru soran ve bu sorusu yznden o seyin haram kilinmasina sebep olan kimsedir."[138] buyurmuslardir. Yine o: "ben sizi

terkettike, sizde benim stme gelmeyiniz. Sphesiz ki, sizden nceki kavimler, mutlaka peygamberlerine fazla soru sormalarindan dolayi helak olmuslardir."[139] buyurmuslardir. Hz. Peygamber "oraya yol bulabilen insana Allah iin ka'be'yi haccetmesi gereklidir." [140]yetini okumustu. Bir adam kalkarak: 'T raslallah! Her sene mi?" diye sordu. Hz. Peygamber bu soruya cevap vermedi. Adam sonra: "y raslallah! Her sene mi?" diye yine sordu. Hz. Peygamber yine yz evirdi. Adam nc kez yine: "y raslallah! Her sene mi?" diye sordu. Buzerine hz. Peygamber "irde ve kudretiyle yasadigim Allah'a yemin ederim ki, eger 'evet!' deseydim o zaman mutlaka (her pne) vcib olurdu; eger o sekilde vcib olsaydi siz de onu yerine getiremezdiniz; onu yerine getirmediginizde de kfre girerdiniz. Ben sizi bi-raktigi-m srece siz de beni birakiniz, stelemeyiniz."[141] buyurmus ve sonra yukarida geen hadisi rd buyurmuslardir. Yce Allah: "ey iman edenler! Size aiklaninca hosunuza gitm,eyecek seyleri sor?na-yin."[142]buyurmus, sonra da "Allah onlari affetti." diye eklemistir. Yani o seyleri demektir. Su halde bunlar 'afv' mertebesinde olmaktadir. Hz. Peygamber sorulardan hoslanmaz, onlari ayiplar ve ok soru sormayi yasaklardi. Rivayete gre[143] bir gn hz. Peygamber kalkti; yznden fkeli oldugu belli idi. Kiyametten bahsetti. Ondan nce de azametli seylerden bahsetmisti. Sonra: "kim bana bir sey sormak isterse sorsun. VAllahi, bana ne sorarsaniz, mutlaka onun cevabini verecegim!" buyurdu. Rv enes syle der: insanlar bunu duyunca iyice aglamaya basladilar. Hz. Peygamber da tekrar tekrar "bana sorun!" diyordu. Bunun zerine abdullah b. Huzfe es-shem kalkti ve: -babam kim? Y raslallah! Diye sordu. Hz. Peygamber -"Baban huzfe'dir." buyurdu. Hz. Peygamber tekrar tekrar "bana sorun!" diye devani edince hz. mer dizleri zerine kerek: -Y raslallah! Biz rab olarak Allah'tan, dn olarak islm'dan, peygamber olarak muhammed'den raziyiz; dedi. Bunun zerine hz. Peygamber skn buldu ve yet indi.[144] Daha nce hz. Peygamber "irde ve kudretiyle yasadigim Allah'a yemin ederim ki, az nce ben namaz kilarken cennet ve cehennem su duvarin zerinde[145] bana arzedildi. Hayirda da serde de bugn gibisini grmedim." buyurmustu. Hadisin akisim (siyak ve sibakim) da gz nnde bulundurdugumuzda, hz. Peygamberin fke ierisinde "bana sorun!" buyurmalari, sulin neticelerini[146] gstermek suretiyle onlari tenkil anlami tasimaktadir. Bu yzdendir ki "ey iman edenler! Size aiklaninca hosunuza

gitmeyecek seyleri sormayin."[147] yeti inmistir. Bu deliller muvacehesinde "ma-fuvvun anh" yani affedilen seylerin de bu cmleden[148] oldugu ortaya ikmistir. Bunlar da haklarinda soru sorulmasi yasaklanilan seylerdendir. Haccin Allah iin olmasi yetin geregi olmaktadir. Nitekim yet haccin o sene yapilmasini da gerektirmektedir. Tekrardan bahsedilmeyince, yorumda uyulmasi gereken sey, ihtimaller ierisinden en hafif olani almak olmaliydi. Diger ihtimlin de murd olacagi varsayilsa bile o "mafuvvun anh" yani af kapsamina girecektir. Benzeri bir diger rnek de ben israil'in bir inek bogazlamakla [149]emredilmis olmasiyla ilgilidir. Herhangi bir inek bogazlamakla emri yerine getirme imkanlari bulunuyordu. Ancak onlar ynelttikleri sorularla ifrata gittiler, Allah da zorlastirdika zorlastirdi. Sonunda glkle bogazladilar "nerdeyse de yapmayacaklardi." Btn bunlar gstermektedir ki, mkelleflerin fiillerinden mhiyetleri ve hkmleri hakkinda sul etmenin pek iyi karsilanmadigi bir kisim bulunmaktadir. Bundan da onun "mafuvvun anh" yani af kapsaminda olmasi iktiz eder. Netice itibariyla diyoruz ki, 'afv' mertebesi sabittir ve bunlar bes teklifi hkm ierisinde yer almamaktadirlar. Fasil: "mafuvvun anli" yani af kapsamina giren seyler: Bunlardan bir kismi zerinde ittifak edilmis; diger kismi zerinde de ihtilf edilmistir. A) Hata ve unutma: bunlar sebebiyle sorgulama olmayacagi Konusunda ittifak bulunmaktadir. Gafil bulunan, unutan ve hata eden kimseden sdir olan her fiil 'afv' kapsamindadir. Bu fiiller ister yapilmalari emrolunan fiillerden, ister yasaklanilan fiillerden olsunlar, ister byle olmasinlar farketme-mektedir. nk fiiller eger emrolunan veya yasaklanan yada tercihe birakilan kisimlardan degillerse, o takdirde hakkinda ser' bir hkm bulunmayan kisma rci olurlar ki, 'afv'in anlami da budur. Eger emir ve nehiy konusu bir fiilse, bunlar sebebiyle sorguya ekilebilmesi (muhaze) iin emir ve nehyin hatirlanmasi ve onlarin ifsi iin kudretin bulunmasi sarti vardir. Bu sartlarin bulunmasi ise hata, unutma veya gaflet hlinde bulunan kimse iin muhaldir. Ayni sey uyuyan, deli olan, hayiz hli ve benzeri durumlarda olan kimseler iin de sz konusudur. B) Itihatta yapilan hatalar: bu da birinci kisma rcidir. Bizzat kur'n'da: "Allah seni affetsin! Onlara niin izin verdin.[150]"daha nceden Allah'tan verilmis bir hkm olmasaydi, aldiklarinizdan tr size byk bir azb erisirdi."[151] buyrulmaktadir. C) Ikrh: zorlama, tehdd: ister ikrahin zerinde ittifak edilen kismindan

olsun; ister ihtilf edilen kismindan farket-mez. Eger biz ikrah durumunda zorlanilan seyin yapilmasinin cevazini kabul ediyorsak, bu 'afv' mnsina ikmis olur. Ikrh karsisinda emir ve nehyin (her iki grse nazaran) bak kalip kalmamasi da durumu degistirmez. nk ikrahin z su demektir: ikrah altinda yapilan fiil ya da terke bir gnah terettp etmemektedir. D) Ruhsatlar: mevcut ihtilflara ragmen btn ruhsatlar da afv kapsamina girmektedir. Zira nasslar, ruhsatlarin islenmesinde bir gnah olmadigini, glgn kaldirildigini ve magfiretin husuln belirtmek suretiyle buna dellette bulunmustur. Bu hususta ruhsatin islenmesinin nibh olmasiyla, matlp bulunmasi arasinda bir fark yoktur. nk eger ruhsat mbh olursa, zaten o takdirde bir problem sz konusu degildir. Eger matlp ise, o takdirde de matlbun ziddinin islenmesi durumunda'afv'gerekecektir. Mesela lse (murdar hayvan eti) yemeyi ele alalim. Zarurete binen biz onu yemenin vcibligni syledigimizde, mutlaka onun ziddinin -ki terk yani yememek oluyor- af kapsamina girmesi gerekecektir. Aksi takdirde her ikisiyle ykml tutmak suretiyle iki zittin bir arada cem edilmesi gibi bir durum gerekecektir. Byle bir ykmllk ise muhaldir ve mmetten kaldirilmistir. E) Tercih: ih delilin tearuzu durumunda, aralarini telf etme imkaninin da bulunmadigi zamanda tercihe gidilir. Iki delilden birisinin digerine oranla daha agir basmasi durumunda, merch kalan delilin geregi af kapsaminda olur. nk eger byle olmazsa, o zaman tercih imkni kalmaz ve tercihin tmden ortadan kalkmasina sebebiyet verir. Oysaki, tercih icm ile sabit bulunmaktadir. Keza byle olmadigi takdirde durum, iki zit seyi isteyen hitabin bulunmasini gerektirir ki bu da btildir. 'Afv'in lzim gelecegi aisindan merch dellhak-kmda gereginin (iktizsinin) bekasina ve sabit hkmnde olmasina hkmetmemizle, sanki yok hkmnde olmasina hkmetmemiz arasinda bir fark bulunmamaktadir. F) Ulasmayan delile muhalif ya da haddizatinda mensh bulunan ya da sahh olmayan delile uygun amel: nk Sorgulamayi gerekli kilacak dell henz kendisine ulasmamistir. Sorguya ekilebilmesi iin mutlaka delilin kendisine ulasmasi ve onu bilmesi gerekmektedir. Iste o zaman ancak o delil muvacehesince kisi sorumlu tutulabilir. Aksi takdirde teklif-i m l yutak (takat st ykmllk) lzim gelir. G) Ayni anda vrid olan iki hith arasinda, ikisinin aralarini bulma imkaninin da bulunmamasi durumunda tercihte bulunmak :[152]bu durumda da, mutlaka geriye alinana nisbetle afvin bulunmasi gerekecektir ki, bylece takdim edilen sey husule gelsin. Sonra bu tr teklifte bulunmak mmkndr. Bu durumda eger tercih yapilarak birisi ne alinmiyorsa,

ser'an memnu bulunan teklf-i m l yutak gerekir. H) Hakkinda skt geilen seyler: nk, hkmn konulmasi iin mahal mevcut iken, konulmayarak skt geilmis-se, bu o seyin "mafuvvun anh" olduguna (af kapsamina girdigine) bir dell olur. Daha nce geen delillerde verilen rneklerin burada da rnek olarak verilmesi mmkndr. Allahu a'lemi Fasil: 'Afv' mertebesini kabul etmeyenlerin sphelerini izle sadedinde asagidaki hususlari eklemek mmkndr: 1. Kullarin fiilleri mkellef olmalari aisindan, ya tamamen teklif hitabi (ya da teklifi hkmler) -ki bu iktiz ve tahyr[153] olmaktadir- altina girerler, ya da tamamen girmezler. Eger tamamen giriyorlarsa, bu durumda bes teklf hkm zerine bir ek yok demektir; zaten maksat da budur. Eger tamamen girmiyorsa, bu takdirde bazi mkelleflerin, herhangi bir vakit veya halde de olsa, teklif hitabi hkmnn disarisinda kalmis olmalari gerekecektir. Ancak byle bir netice u67] btildir. nk biz kulun her hl ve durumda mkellef oldugunu kabul ediyoruz. Dolayisiyla onun hibir sekilde teklif altindan disari ikmalari sahh degildir. Bunun neticesinde de, bes teklf hkme ek baska bir hkm bulunmadigi ortaya ikmaktadir. 2. Bu ek olan sey, ya ser' bir hkm olacaktir ya da degil. Eger ser' bir hkm degilse, o dikkat nazarina alinmayacaktir. Onun ser' bir hkm olmadiginin delili de onun 'afv' diye isimlendirilmis olmasidir. 'Afv', ancak mkellefin emir ya da nehye muhalefeti hkmnn beklenti halinde olmasi durumunda sz konusu edilir. Bu da mkellef olunan seyin daha nceden hkmnn bulundugunu gsterir. Dolayisiyla hkm bulundugu iin, zerine ikinci bir hkmn tekrar gelmesi -hkmlerin birbirlerine zitliklari sz konusu oldugu iin- sahh olmayacaktir. Keza, 'afv' sadece uhrev bir hkmdr, dnyev degildir. Bizim konumuz ise, dnyev durumlara ynelik hkmlerdir. Sonra eger 'afv' ser' bir hkm olsaydi, ya teklf hkmlerden, ya da vaz' hkmlerden olacakti. Teklf hkmlerin nevileri bes adediyle sinirlidir. Yine vaz' hkmlerin nevileri de uslclerin zikrettikleri bes adediyle sinirlidir. 'Afv' ise bunlar arasinda yoktur; dolayisiyla da hkmszdr. 3. Eger bu ek (zid) olan sey, "bazi vak'alarin Allah'in hkmnden disarda bulunmasi sahh midir, degil midir?" seklindeki bir usl meselesine rci ise,

o zaman syle demek mmkndr: bu mesele zten ihtilafli bir konudur. Byle bir hkmn isbti da, reddi kadar delile muhtatir. Konuyla ilgili deliller ise tearuz halindedir. Dolayisiyla bu meselenin isbti, ancak eliseni bulunmayan bir delille olacaktir. Keza, eger bu konulan mesele delile degil de ietihd bir konuya rci Ise, bu durumda da zahir olan onun usl kitaplarinda zikredilen delillerle reddidir. Eger konu, zikri geen meseleye dnk degilse, o zaman anlasilmamis demektir. Daha nce geen ve 'afv' mertebesinin isbti iin kullanilan delillerde ona dir bir dellet bulunmamaktadir. Nakl deliller, onun bes hkm ierisinden ikmasini gerektirmemektedir, nk aralarini birlestirme imkni bulunmaktadir. Sonra 'afv' uhrevdir. Keza, afvin sbtu iddiasi kabul edilse bile, bu sadece hz. Peygamber'in zamanina hastir, sonralari iin degildir. 'Afv' mek bir hkm oldugu intibaini veren zahir ifdelerin tevl imkni bulunmaktadir ve onun nevileri meyanmda sayilan seyler, bes teklifi hkm altina girmektedir. nk onlarda sz konusu edilen 'afv'; hata, unutma, ikrah (zorlama, tehdd), ve glgn kaldirilmasina matuftur. Bu ise ya 'ibha' mnsina cevazi gerektirir ya da vuku bulan muhalefet zerine gereken zemmin ve azaba sebebiyet verici hususun ii68i kaldirilmasini iktiz eder. Bu da neticelerini ortadan kaldiracak bir elisenle birlikte bir emir ve nehyin bulunmasini gerektirecektir. Netice itibariyla 'afv' mertebesiyle hkmetmek ve onun bes teklifi hkme zid bir hkm oldugunu sylemek imkni bulunmamaktadir. Bu me-yanda daha baska bahisler de vardir. Fasil: Burada 'afv' kapsami ierisine giren seylerin bir kurala baglanmasi hususunda biraz durmak istiyoruz. nk sdece nasslarin bulundugu mahallede yetinmek zahir bir egilim olmaktadir. Bu konuda bir kayit tanimamak ise, tamiri mmkn olmayan bir gedik amak demektir. Bazi mahalleri ihmlle sdece bazi mahallere hasretmek ise ne akilla ne de nakille bagdasmayacak bir tahakkmdr. Bu durumda meselenin vuzuha kavusabilmesi iin mutlaka tutulacak orta bir yolun bulunmasi zarureti vardir. Bu konuda edilecek sz nev'e inhisar edecektir: A) Muarizi gl olan bir delilin geregiyle amel etmek. B) Delilin gereginden kasitsiz olarak ya da te'vl yoluyla ikmak. C) Re'sen hkm skt geilen seyi islemek. Simdi bunlar zerinde sirayla durmak istiyoruz: A) Muarizi gl olan bir delilin geregiyle amel etmek. Bu nev'in altina su hususlar girecektir: 1) Ruhsat deliline ragmen azimetle amel etmek. nk azimet zahir olan umumiligi ya da mutlakhgi zere ele alininca, onu isleyen kimse, genelde

gvenilir olan bir delile dayanmis olur. Azimet deliline ragmen ruhsatla amel etmek de aynidir. nk ruhsat "glgn (hara) kaldirilmasi" kaidesinden alinmistir. Nitekim 'azimet' de asl teklife matuftur. Her ikisi de klli bir esas olmaktadir. Dolayisiyla ruhsat hkmne rc etmek de, gvenilir bir delille amel etmek demek olur. Ancak "glgn kaldirilmasi" kaidesi asl teklif zerine 'mkemmip yani tamamlayici bir unsur seklinde geldiginden, asl teklif olan azimet yn bir nevi agir basmaktadir. Su kadar var ki, ruhsata basvurma prensibini de ihll etmemektedir. nk asl teklifin temellenmesi o tamamlayici (m-kemmil) unsurla olmaktadir. Bu hususa[154] imm mlik'in mezhebinde itibar edilmistir. Bu mey anda sunlari rnek verebiliriz: bir kimse ramazan ayinda drt berd[155] mesafeden daha az bir yere yolculukta bulunsa ve bu yzden orucunu bozmasinin kendisine mbh oldugunu zannetse ve bozsa, kendisine keffret gerekmez. Her ne kadar dayanagi1[156] ilm degilse de tevl yoluyla orucunu bozan kimsenin durumu da aynidir. Hatta bu tevil yolu ile islenilen her hususta geerlidir: rnekler: sarhosluk verici bir seyi, yle degil zanniyla imek; mslmam kfir zanniyla ldrmek; kendisine haram olan bir mali helldir zanniyla yemek; temiz zanniyla pis olan suyla taharetlenmek vb. Gibi. 2) Ictihd hatalari: itihadinda hata eden mctehidin durumu da bu nevidendir. Eb davud'un rivayet ettigi bir hadise gre ibn mesd bir cuma gn mescide gelmisti. Hz. Peygamber hutbe rd ediyordu. O'nu: "oturun!" derken isitmis ve hemen kapinin yanina oturmustu. Hz. Peygamber kendisini grms ve: -Y abdullah b. Mesd! Buraya gel." buyurmuslardi.[157] bundan anlasilmaktadir ki, ibn mesd, her ne kadar emirden baska bir sey kasdedilse de, hz. Peygamber'in 1 emirlerine imtislde ihml gstermis olmamak iin mcer-red emrin zahiriyle amel etmis olmaktadir. Benzer bir olay da syledir: abdullah b. Ravha yolda iken, hz. Peygamber'!"oturun!" derken isitmis, hemen oracikta yolun or-tasinaoturmustu. Hz. Peygamber yanma geldiginde kendisine: - Burda ne yapiyorsun? Diye sormus, o: -Yraslallah! Sizi "oturun!" derken isittim, bu yzden hemen buraya oturdum; demis. Hz. Peygamber de kendisine: -Allah tatini artirsin! Diye mukabelede bulunmustur. Bu olaydan su anlasilmaktadir: aslinda hz. Peygamber onun yolda oturmasini kasdetmemistir. Ancak o emri isitince, emre imtislde kusur gstermemek iin hemen oturuver-mistir. Nitekim hz. Peygamber'in kendisini yol ortasinda oturur grdgnde niin oraya oturdugunu sormasi da emirdeki kasdm o olmadigini gstermektedir. Baska bir hadiste de syle anlatilir:

ahzb muharebesinden dndg gn hz. Peygamber bize: - Sakin kimse ikindiyi ben kureyza yurdundan baska bir yerde kilmasin! Diye seslendi. Yolda iken namaz vakti girdi ve bazi insanlar: -Vakti geirsek bile biz namazimizi ancak hz. Peygamber'in emrettigi yerde kilariz; dediler. tekilerde hz. Peygamber'in amaci o degildir; dediler (ve vaktin geeceginden korkarak namazi ben kureyza yurduna varmadan yolda kildilar.) Durum hz. Peygamber'e intikal ettirildi. O iki gruptan hibir kimseyi azarlamadi.[158] 3) Tercih: iki dell arasinda terchde bulunmak,, birinin imli, digerinin de ihmli demektir. Eger rcih olan agir basan) delilin ihmli farzedilirse, bu merch olan delile itibarin bir neticesi olmaktadir. Merch olan dell de zahirde itimda sayan bir dell olmaktadir. Dolayisiyla bu durum da af kapsamina girmektedir. 4) Mensh ya da sahih olmayan delille amel etmek: nk bu durum da, kismen de olsa benzeri itimada sayan bir delilin zahiriyle amel etmek olmaktadir. Bu madde halinde zikrettiklerimiz ve daha baska benzerleri zikri geen 'afv' mnsinin altina girmektedirler. Biz burada kural olarak "eliseni (muariz) gl olan bir delilin geregiyle amel etmek" dedik ve tearuz sartini kostuk; nk eger delilin bir eliseni yoksa o zaman 'afv' kapsamina girmez. nk dell ya emri ya nehyi ya da tahyri gerektirmektedir ve mkellef onun geregini yapmistir; dolayisiyla zahir hkmne gre on da tasavvur edilebilecek herhangi bir azarlama, ona lzim gelecek herhangi bir sorgulama bulunmaz ki, 'afv' mahalli olsun. "elisenin gl olmasi" kaydi-ni da ilve ettik; zira eliseni gl olmadigi zaman bu neviden olmaz. Hatta bundan sonra gelecek olan nev'iden de sayilmaz. [159]nk o nevide kasitsiz olarak ya da tevl yoluyla bir delilin terki sz konusudur. Burada yani elisenin gl olmamasi durumunda ise, her ne kadar bir delilin imli sz konusu ise de, onun imli meseleyi ele alan kisi aisindan onun daha gl olmasi sebebiyledir veya haddizatinda o muarizi olmayan bir delilin imli gibi olmaktadir.bundan da bir muhaze dogmaz. Dolayisiyla muarizin gl olmamasi durumunda bir afv mahalli sz konusu degildir. Bu yzden zikri geen kayda gerek duyulmustur. B) Delilin gereginden kasitsiz olarak ya da tevl yoluyla ikmak: Mesel ki si mbh oldugu inanciyla bir is isler; nk kendisine onun haraniligma ya da mekrhluguna dir olan dell ulasmamistir; yahut da kendisine vcib ya da mendb oldugunun delili ulasmadigi iin mbh itikadiyla bir seyi terkeder: yeni mslman olan bir kimsenin sarabin haram oldugunu bilmemesi ve imesi; gusln farziyeti-ni grenmedigi iin gusl

yapmamasi gibi. Nitekim ilk zamanlarda ensrin cima sirasinda inzal vuku bulmadan sadece snnet mahallinin girmesiyle de gusln yapilmasi gereginden haberleri olmamis ve konumuza rnek teskil edecek bir uygulama yasanmisti. Bu tr pek ok sey mctehidler iin sz konusu olmustur. Rivayet edildigine gre imm mlik, abdestte ayak parmaklarinin hilalienmesini snnete uygun bulmazdi ve bunu bir asirilik sayardi. Sonunda kendisine "hz. Peygamber'in ayaklarini hilalledigi"[160] hadisi ulasmisti ve grsnden dnerek hadisin geregiyle amel etmisti. Keza eb ysuf ve imm mlik arasinda 'md' ve 's' hakkinda da byle durum olmustu da, sonra (eb ysuf imm mlik'in grs dogrultusunda) grsn degistirmisti.[161]hata ve unutma yoluyla islenilen muhalefet[162] de bu kisimdandir. Bu meyanda rivayet edilen "mmetimden hata, unutma ve tehdd (ikrah) altinda yapilan seyler kaldirildi (yazilmadi)."[163] hadisi bunu ifde etmektedir. Hadisin senedi eger sahhse ne l, ne gzel; degilse bile mnsi zerinde ittifak bulunmaktadir. Kasit bulunsa da, bu konuda hata ve unutma mevkiinde tutulacak bir diger hususu da, hadiste ifdesini bulan 'ikrah'yani zorlama ve tehdd altinda yapi- lan isler olusturmaktadir. Bundan daha aik olani, itibar sahibi kimselerin srme kabilinden isledikleri seyleri affetme konusudur. nk bu gibi insanlarin yaptiklari kabahatlerin affedilmesi ve isledikleri srmelerden tr diger insanlara yapilan muamelelere tabi tutulmamasi talebi seratte sabit bir husus olmaktadir. Nitekim hadiste "itibar sahihi kimselerin (had cezalari hari) srmelerini affediniz."[164] yine baska benzer bir hadiste: "mrvvet ve iyi hal sahibi insanlari cezalandirmaktan uzak durunuz."[165] buyurulmustur. Muhammed b. Eb bekir amr b. Hazm'-m bu dogrultuda uygulamaya gittigi de rivayet edilmistir. Syle ki: hz. mer'in sllesinden olan bir adam bir baskasinin basini yaralamis ve onu dvmst. Ibn hazm ona, "sen (hadiste geen) nemli ve itibarli kimselerden birisin." diyerek kendisini serbest birakmisti. Baska bir haberde de syle ifde edilmistir: abdulazz b. Abdullah b. Abdullah b. mer b. El-hattb syle der: selmu'l-berber adinda yaralamis oldugum bir klem, beni ibn hazm'a sikyetle kisas talebinde bulunmustu. Ibn hazm bana geldi ve: -Onu yaraladin mi? Diye sordu. Ben de: -evet! Dedim. O syle dedi: -Teyzem amra'dan isittim: hz. ise, hz. Peygamber'in Itibar sahihi kimselerin srmelerini affediniz." buyurdugunu sylemis. Sonra ibn hazm adami serbest birakmis ve cezalandirmamis tir. Bu ayni zamanda izzet sahibi yce Allah'in da snnetinden olmaktadir. nk bir yette: "Allah iyi davrananlara, -Ufak tefek kabahatleri bir yana-byk gnahlardan ve hayasizliklardan kainanlara islediklerinden daha iyisiyle karsiligini verir."[166] buyrul-mustur. Ancak yet uhrev

hkmlerle ilgilidir. Bizim burada szn ettigimiz 'afv' ise dnyev ahkmla ilgilidir.[167]sphe sebebiyle hadlerin dsrlmesi de bu nev'e yakin olmaktadir. nk hadlerin ikmesi konusunda delil, zan mertebesinde olmak zere kim bulunmaktadir. Bununla birlikte zayif da olsa bir sphe ariz oldugunda, bu sphenin hkm galebe alarak hadde maruz kalan kimseyi 'afv' kapsami altina sokmaktadir.[168] hadlerin sphe ile dsrlmesi sahasi, tevl yoluyla delile muhalefette bulunmak kismindan da sayilabilir ki, o da bu ikinci neviden olmaktadir.[169]delilden haberdar olmakla birlikte, tevil yoluyla ona muhalefette bulunmaya misal olarak da iki hakkindaki "inananlara ve yararli is isleyenlere -sakinirlar, inanirlar, yararli isler islerler, sonra haramdan sakinip iyilik yaparlarsa- tatmis olduklarindan dolayi bir sorumluluk yoktur."[170] yetinin yorumu hakkinda cereyan eden su olayi vermek istiyoruz: kudme b. Mazn, hz. mer'e: -Eger ben iti isem, sen bana had tatbik edemezsin! Demis. Hz. mer de niye diye sorunca: -nk yce Allah: "inananlara ve yararli is isleyenlere tatmis olduklarindan dolayi bir sorumluluk yoktur." buyuruyor demis. Hz. mer kendisine: -Ey kudme! Sphesiz sen yanlis tevilde bulundun. Eger sen takvali davransaydin, Allah'in haram kildigindan da sakinirdin; diye karsilik vermistir. El-kd ismail syle demistir: sanki o, bu durum daha nce geen iki imeden dogacak gnahlara keffret olur demek istemistir. nk o, takva sahibi olan, inanan ve slih ameller isleyen bir kimse idi ve yorumda hata etmisti, ikiyi hell grenin durumu ise hz. Ali hadisinde oldugu gibi byle degildir. Kudme hadisinde ona had vuruldugundan sz edilmemistir. (mliki) mezhebinde mevcut bulunan bir rnek de sudur: zr sahibi bir kadin (mstehza), zrl bulundugu sre ierisinde namazlarini bilgisizligine binen kilmasa, bu sre ierisinde terketmis oldugu namazlarini kaza etmesi gerekmez. Muhtasaru m leyse fi'1-muhtasar'da syle denilir: zr sahibi kadinla lohusa kadinin grdg kan uzasa da lohusa ay, zr sahibi kadin da bir ay boyunca namaz kalmasa, eger grdkleri kandan dolayi namaz kilinmaz seklinde kendilerince bir yorum yapmislarsa, geen srenin namazlarini kaza etmezler. zr sahibi kadin hakkinda "normalde hayiza tekabl eden gnlerinden sonra kisa bir sre namazini kilmamissa, [173] onlari iade eder, fakat uzun sre kilmamissa onlari vcib olmak zere kaza etmesi gerekmez." de denilmistir. Eb zeyd de imm mlik'ten: "zrlkadin, ihtiyat gnnden sonra, namazlarim kendisine gerekliligini bilmedigi iin kilmamissa. O gnlerin namazlarini kaza etmez." seklinde isitmis tir. Ibnu'l-ksim, bu durumda kadinin namazlarini kaza etmesini mstahab bulmustur.

Btn bunlar, bilgisizlikten ya da yapilan bir yorumdan dolayi delile muhalefet olmaktadir ve bunlar 'afv kabilinden sayilmislardir. Yine bu kabilden olmak zere sunlari da misal olarak vermek mmkndr: yolcu fecir vaktinden nce memleketine dnmstr ve gnesin batmasindan nce dnmeyen kimse iin orucun farz olacagini zannetmemektedir. Keza, hayiz gren bir kadin fecir vaktinden nce temizlenmistir; fakat oru tutabilmesi iin gnes batmadan nce temizlenmis olmasi gerektigini zannetmektedir. Burada her ikisi iin de keffret sz konusu degildir. Her ne kadar delile muhalefet varsa da, kendilerince bir yorumu bulunmaktadir. Burada keffretin dsrlmesi iste 'afv mnsinda olmaktadir. C) Re'sen hkm skt geilen seyi islemek: Hakkinda skt geilen seyle amelde bulunmak nev'ine gelince bu konu zerinde biraz durmak gerekmektedir. nk bazi vak'ala-rin Allah'in hkmnden hl olmalari ihtilafli bir konudur. Hl olabilecegi grsn esas aldigimizda bir problem ikmaz. "sri'in skt gemis oldugu sey aftir."[171]hadisiyle daha nce geen benzer delillerin geregi de bu olmaktadir. Diger grse gre ise, hads bir problem ar-zetmektedir. nk hibir sekilde "mesktun anh" yani hakkinda skt geilen bir sey yoktur. Aksine her sey ya nassla ya da kiyasla belirlenmistir. Kiyas da ser' deliller cmlesindendir ve hibir yeni olay yoktur ki, seratte ona dair bir hkm mahalli bulunmasin; bu mmkn degildir. Dolayisiyla da "mesktun anh" yani hakkinda skt geilmis bir sey yoktur. Bu grse gre sktun su sekillere hamledilmesi mmkndr: 1) Muhtemel bir gereke bulunmasina ragmen tafsile gitmeyerek skt etmek. 2) Istishba hamlederek car olan detler hakkinda skt etmek. 3) Daha nceden hz :ibrahim seriatindan alinan ameller hakkinda skt etmek. Birincisine rnek: nce su yete bakalim: "kendilerine kitb verilenlerin yiyecekleri sizin iin helldir."[172] bu yetin ummu zahir mansiyla, mslmanlara onlarin bayram gnleri ve mabedleri iin kestikleri hayvanlarin etlerinin de hell oldugunu gsterir. Bu aidan mnya bakildiginda problem dogar. nk bayram gnleri iin kestikleri hayvanlarinda, islm ahkmiyla bagdasmayacak ek bir husus daha bulunmaktadir. Dolayisiyla bunun zerinde durmayi gerektirici bir sebep bulunmaktadir. Ancakmekhl'e bu durum soruldugu zaman o: "sen ye! Allah onlarin ne dediklerini biliyor ve o bize onlarin bogazladiklari hayvanlarin yenilmesini hell kilmistir." seklinde cevap vermistir.

-Allahua'lem- osunudemekistemistir: her ne kadar o hayvanlarin yenilmesine ters dsen bu zel durum varsa da yetin ummu tahsis edilmemistir. Allah bunun geregini ve bu zel durumun yetin ummu altina girecegini biliyordu. Bununla birlikte o, onlarin bogazladiklari hayvanlarin byle ariz durum olanini da olmayanini da hell kilmistir; ancak bu onlarin hellligine aykiri gzken bu zel durumun affi hkmyle olmustur. Hz. Peygamber'in su szleri de bu mnya isaret olmaktadir: "Allah bazi seyler hakkinda da, unuttugundan degil, size olan merhametinden dolayi skut etmistir (afi)). Onlari deselemeyiniz." [173] keza hac hakkindaki "her sene mi y raslallah! " sorusuna verdikleri cevapla ilgili hadsi de bu sekildedir. nk lafza itibar onun mr boyu iin yeterli oldugu intibaini vermektedir. Bu yzden hz. Peygamber onun sorusundan hoslanmamis ve ona bu gibi seyler hakkinda soru sormamak gereginin sebebini aiklamistir.[174] yine: "en byk crm isleyen insan, haram olmayan bir sey hakkinda soru soran ve bu sorusu yznden o seyin haram kilinmasina sebep olan kimsedir."[175] hadisi de bu kabildendir. nk haram olmayan bir seyden sul edilmesi ve sonra bu soru yznden o seyin haram kilinmasi ogu kez, sadece o seyin haramligini gerektirecek bir ynn[176] ortaya ikarilmasi cihetinden olur. Oysa ki, -her ne kadar kendi ierisinde furu farklilik gsterse de veya o esasdan iktigi intibaini veren bir mn bulunsa da- meselenin helalligi iin dayanilacak baska bir esas daha bulunmaktadir. Benzeri bir baska rnek de: "ben sizi terkettike, siz de benim stme gelmeyiniz."[177]hadisidir. Daha baska rnekler de vardir. Ikincisine rnekler: bu kisma rnek olarak islmm ilk yillarinda ikrar edilen ve daha sonralari tedricen haram kilman seyleri vermek mmkndr: sarap gibi. Bilindigi gibi sarap (iki), cahiliyye devrinde yaygin olarak kullaniliyordu. Sonra islm gelmis ve hicret ncesinde ve bir sre de hicret sonrasinda olmak zere ona dokunmamis, kendi hli zere birakmisti. Bir sre byle devam etmis ve hakkinda ser' bir nass gelmemisti. Nihayet "sana iki ve kuman soruyorlar. .."[178] yeti gelmis ve bunlarda faydalarin da zararlarin da bulundugunu, ancak zararlarinin faydalarindan daha byk oldugunu beyan etmis ve maslahatin gerektirdig ihkm iseter kederek aiklamamisti. Bu hkm tabi ki, onlarin haramligi idi. nk ser' bir kaide olarak, mefsedet maslahata galebe alarsa hkm mefsedet ynne ait olmaktadir. Mefsedetler ise engellenir; dolayisiyla her ikisinin de haramlikyn ortaya ikar.[179] su kadar var ki, her ne kadar anlasili-yorsa da buna ragmen haramligi zere aika temas edilmedigi iin, alisilagelmis detlere uyarak daha nceden kendileri iin sabit bulunan esas ile amel ederek imeye devam etmislerdir. Iste bu dnemden mide sresindeki "... Ondan kaininiz!"[180] yeti ininceye kadar olan dnem arasinda iilen

ikiler 'afv' kapsami altina girmektedir. Artik kesin yasagi aik olarak getiren bu yetle haramlik hkm yerlesmis ve 'afv' hkm kalkmistir. Buna "inananlara ve yararli is isleyenlere tatmis olduklarindan dolayi bir sorumluluk (gnah) yoktur."[181] yeti de dellet etmektedir. nk iki yasagi kesin olarak geldiginde, ierek len kimselerin durumu nasil olacak diye sormuslar ve bunun zerine de bu yet inmisti. Gnahin kaldirilmis olmasi, szn ettigimiz 'afv' mertebesi olmaktadir. Cahiliyye dneminde ve islmm ilk yillarinda uygulanan rib da ayni sekildedir. Keza o dnemlerde aralarinda car olan, "beyu'l-medmn" ve "beyu'1-melkh"[182] gibi, kurutulmadan nce meyvelerin satilmasi vb. Gibi ga-rarli[183] muameleler, btn bunlar mesktun anh yani hakkinda skt geilmis seylerdi. Hakkinda skt geilen seyler ise "afv" mnsi altma girmektedir. Daha sonra gelen nesih bu mnyi kaldirmaz. nk bunlardan bir kismi hl islmm eski ikrari zere bakdir. Kirz (niudrabe), miras ve daha baska konulara nisbetle hns [184]konusunda verilen hkm vb. Gibi limlerin dikkat ektikleri konular bunlardandir. nc kisma rnekler: bunlar nikah, talak, hac, umre ve bunlarin diger fiilleri gibi. Ancak bunlardan bir kismim degistirmislerdir. Islmdan nce cahiliyye dneminde de bunlari yapiyorlardi; nikhla sifh (zina) arasini ayiriyorlardi ve bosuyorlardi; bir hafta sreyle kabe'yi tavaf ediyorlardi, hacer-i esvede el sryorlardi, safa ve merve arasinda sa'y ediyorlardi, telbiye getiriyorlar ve arafat'ta vakfede duruyorlardi, mzdelife'ye ugruyorlardi, seytan tasliyorlar ve haram aylara tazim ediyorlar, onlarda kan dkmeyiharam sayiyorlardi; cnblkten dolayi yikaniyorlardi; llerini yikiyorlar, onlari kefenleyip zerlerine namaz kiliyorlardi; hirsizin elini kesiyorlar ve yol kesiciyi asiyorlardi. Bunlar ve buna benzer daha baska hususlar hep halil ibrahim peygamber'in dninden geriye kalmis seylerdi. Islm gelinceye kadar onlar bu hkmler zere bulunuyorlardi. Sonunda islm bunlardan bir kismini benimseyerek iyice saglama bagladi, islama muhalif bulduklarini da nesh etti. Bu geen ameller ierisinde olup da haklarinda kabul edildiklerine dir yeniden ek bir nass gelmeyen ve bir sre devam edip de sonrahkmleri neshedilen ameller 'afv5 kapsamina girdi. Bunlardan neshedilenler neshedilmis, ibk edilenler de eski halleri zere birakilmislardi. Bu genis aiklamayla, 'afv mertebesi'nin seratte sz konusu oldugu yerler ortaya ikmis ve -Allah'a hamd olsun ki- sbtuna dellet eden delillerin imli neticesinde vaziyetine en yakin sekilde tesbit edilmistir. Geriye bir husus kalmistir: acaba 'afv bir hkm mdr? Yoksa degil midir? Eger 'afv' bir hkmdr, denilirse o takdirde bu teklifi hkm m olur yoksa vaz' hkm m? Btn bunlar muhtemel seylerdir. Su kadar var ki, bunlarin zerine herhangi bir amel netice terettp etmemektedir; dolayisiyla bunun

beynina girmek lzumsuz bir hal almistir ve o yzden de terki evl grlmstr. Dogruya muvaffak kilan ancak Allah'tir. [185] On Birinci Mesele Usl limlerinin beyani zere kif (itima) talep (farz-i kifye) herkese yneliktir. Ancak, ilerinden bir kismi onu yerine getirdigi zaman digerlerinden ykmllk dsmektedir. Uslclerin bu syledikleri talebin kllligi aisindan dogrudur. Cz'ligi aisindan ele aldigimizda ise tafsilt vardir ve kisimlara ayrilir; belki de sz iyice dallanir ve uzar. Ancak hepsi iin geerli olacak ve bir araya toplayacak kural (zabit) sudur: farz-i kifyede "talebin belirli bir kesime ynelmis olmasi"dir. Bu da rast gele bir kesim degil, bilakis istenilen fiili yapmaya ehil olan kesimdir. Yoksa talep genel olarak herkese ynelmez.[186] Delilleri: Bu konuya dellet eden delillerin basinda ilgili nasslar gelmektedir: "inananlar toptan savasa ikmamalidir. Her topluluktan bir Taifenin dni iyi grenmek ve milletlerini geri dndklerinde uyarmak zere geri kalmalari gerekli olmaz [187]burada mevzu bahis olan tesvk sadece bir taife iindir, btn toplum iin degildir. "sizden iyiye agiran, dogrulugu emreden ve fenaliktan men eden bir cemat olsun..[188] "ey muhammedi sen ilerinde olup da namazlarini kildirdigin zaman, bir kismi seninle birlikte namaza dursun ve silahlarini da yanlarina alsinlar..."[189] kur'n'da bu trden pek ok sey vardir. Btn bunlarda talep, herkese degil sadece belli bir kesime ynelerek gelmistir. Ikincisi, bu konuda sabit olan kat' ser' kaidelerdir. Devlet baskanligi (immet-i kbr)[190] ve diger amme velayetleri (kamu idarecilikleri, immet-i sugr) gibi. nk bunlarla ilgili talepler kendilerinde aranilan sartlari tasiyan insanlara yneliktir ve onlar iin taayyn[191] etmektedir; yoksa herkes iin degildir. Diger amme velayetleri de ayni durumdadir. Bunlar ittifakla, kendisinde bu grevleri yerine getirmek iin gerekli olan ehliyet ve yeterlilige sahip olanlardan istenilmekte, grev iin bunlar taayyn etmektedir. Ayni sekilde cihad agrisi da farz-i kifye olmasi durumunda bu is iin gerekli olan cesaret ve kahramanlik vb. Gibi vasiflara hiz olan kimselere ynelik olacaktir. Zira bu gibi nemli mkellefiyetlerle ne yapacagini bilemeyen ciz kimselerin ykml tutulmasi dogru degildir. Bu tr kif ykmllklerle ehil olmayan kimseleri muhatap tutmak mkellef aisindan teklf-i m l yutak, elde edilmesi istenilen maslahat

veya uzaklastirilmasi istenilen mefsedet aisindan da abes kabilinden olacaktir ki, her ikisi de seratte btil olmaktadir. ncs: bu konuda vki olan ulemya aitfetvlar (yani uygulama) ve yine bu kabilden olmak zere seratte vuku bulan rnekler: bunlardan olmak zere hz. Peygamber'in eb zer'e olan su szlerini gryoruz: "ey eb zer! Gerek su ki, ben seni zayif gryorum. Ben kendim, iin sevdigim seyi senin iin de severim. Sakin ola ki, iki kisi zerine (de olsa) emirlik (yneticilik) yapmayasin, yetim, mali zerinde vesayette bulunmayasin."[192] hadiste sz edilen her iki husus da kif (itimi) farzlardandir. Bununla birlikte hz. Peygamber eb zer'i bunlari kabul etmekten nehyetmistir. Sayet bu iki kif ykmllgn diger insanlar tarafindan ihmal edildigi varsayilsa, eb zer'in de sz konusu ihml gnahi altina girecegini sylemek sahih olmayacaktir. Eb zer gibi olanlarin durumu da ayni olacaktir. Hadiste "emirlik isteme..."[193] buyrulmustur. Bu nehiy emirligin btn insanaraynelik bir vcb olmadigini gerektirir. Hz. Eb bekir bazi insanlari, emirlikten nehyetmistir. Hz. Peygamber vefatettigizamanhz. Ebbekir hilfeti stlenmisti. Kendisine o adamlardan biri geldi ve: -Sen beni emirlikten nehyettin, sonra kendin kabul ettin? Diye sormustu. Hz. Eb bekir: -Evet, ben seni emirlikten simdi de nehyediyorum, dedi ve kendisinin hilfet grevini stlenmek mecburiyetinde kaldigini belirterek mazeretini bildirdi. Rivayete gre temim ed-dr hz. mer'den vaizlik yapmak iin izin istemisti. Hz. mer ona izin vermedi. Halbuki, vaizlik -temm ed-drfnin yapmak istedigi vaizligi kasdediyo-rum- kif farzlardan bulunuyordu. Buna benzer bir olay da hz. Ali'den nakledilmistir.bir ok farz-i kifyenin ortaya konulmasi ve zhi konusunda ulem, iste bu genis ve aik yol zerinden yrmslerdir: nakledildiFasil: Burada konunun vuzuha kavusmasi ve dogrulugunun ortaya ikmasi iin Allah'in izniyle biraz tafsilatta bulunmak istiyoruz: syle ki: Yce Allah insanlari hem uhrev hem de de dnyev maslahatlarinin ne oldugunu ve onlari nasil elde edeceklerini bilmez bir vaziyette yaratmis, ana rahminden ikarmistir. Nitekim "ve Allah sizi annelerinizin karnindan hibir sey bilmez bir halde ikardi."[194]yetinde bu husus gayet aik bulunmaktadir. Sonra yce Allah onlari tedrc ve terbiye esasi zerine dayali olarak bilgilendirdi. Bu bazan ilham yoluyla oldu: ocugun hemen dogum sonrasinda annesinin memesini agzina almasi va sormaya

baslamasi gibi. Bazan da egitim gretim (terbiye) yoluyla oldu. Insanlar egitim ve gretim yoluyla, her trl maslahatlari celbetmek ve her trl mefsedetleri de defetmek zere, kendi fitratlarinda gizli bulunan melekeleri, ilhama dayali doguslarini ortaya ikarmak iin ilh talebe muhatap oldular. nk bu is btn detaylariyla maslahatlarini gereklestirebilmek iin ilk ve temel unsur oluyordu. Bu egitim ve gretim fiiller, szler, bilgiler, inanlar, ser' ve rfi muaseret kurallari... Gibi seyleri kapsiyordu. Bu egitim ve gretim itina ile uygulanirken her insanda mevcut bulunan fitr meleke ve esitli hal ve durumlarla ilgili olan zel istidadlar belirecek, g-lenecekve ortayaikacakti. Bylece ilgi duydugu ve ilgili yeteneklere sahip oldugu alanda kisi, kendisi gibi olmayan diger akranlarina karsi temayz edecekti. Daha akli ermeye baslama zamani geldiginde, artik ilk yaratilisi sirasinda ierisine konulan fitr kabiliyetler iyice kendisini gsterecektir. Bakarsin biri ilim tahsili iin vardir, digeri riyaset iin hazirlanmistir; bir digeri ihtiya duyulan sanatlardan birisine yatkindir; bir drdncs bogusma, vurusma ve mcdele iin yaratilmistir ... Bylece ihtiya duyulan her is ve meslege uygun istidat ve kabiliyetler bulunur. Evet! Her ne kadar herkes hemen her ise az ok yatkin kilinmissa da, ogu kez mutlaka bunlardan bir kisminin digerlerine galebe aldigi grlr. Dolayisiyla teklif, o kimseye zerinde bulundugu kaNun unda btn insanlarin gnaha girecegi anlaminda hakk bir vcb olmadigini gerektirmektedir. Eger "mecaz olarak vcib denilir" seklindeki sznden ser mnda vcib mnsini kasdetmiyorsa, o takdirde paragrafin sonundaki "bu sekildeki bir yaklasimla hilafin dayanagi da ortadan kalkmis olacaktir." sz tamamlanmis olmayacaktir. Egerbu szyle hakk anlamda herkes zerine farz olacagini ve yapilmamasi durumunda herkesin gnahkar olacagini kasdediyorsa, o zaman sz biribirini tamamlayacaktir. Ancakbukez de meseleyi tamamiyla daha nceki mukaddimelerde bahsettigi hibir neticesi olmayan kisim mhiyetine sokacak ve ilmin ne znden (sulbnden) ne de tli unsurlarindan (mlahmdan) sayilmayacak hale getirecektir.biliyetler dogrultusunda egitilmis, gretilmis ve terbiye edilmis haliyle yapilir. Bu takdirde her bir mkellefe kif taleplerden kendi istidadi dogrultusunda olan bir ykmllk terettp edecektir ve bu insanlari yetistirmek durumunda olan kimselerin de bu hususu gz nnde bulundurmalari ve herkesi kendi istidad ve kabiliyetleri dogrultusunda ynlendirmeleri; her bir ykmllgn dogru bir yol zere ona ehil kimselerin eline verilmesini temine alismalari; ehil insanlarin o isi stlenmelerine yardimci olmalari, onun fsi konusunda devamli olmalarini temin ve tesvik etmeleri bir grev olarak kendisini gstermektedir. Bylece daha ilk andan itibaren herkes, kendisinde riso] galip bulunan istidat ve

kabiliyetler dogrultusunda ortaya ikarilacak, sonra bunlar o dallarla ilgili ehil insanlarin ellerine teslim edileceklerdir; onlar da o ilim, sanat, meslek ve benzeri dallarda ehil olarak yetisebilmesi iin onlara uygun gelen muameleyi gsterecektir. Eger gelistirilen bu istidat ve kabiliyetler; kazandirilan beceriler, kendileri iin fitr bir meleke, ondan ayrilmasi mmkn olmayan bir vasif halini alirsa; artik beklenen netice hsil olmus, uygulanan egitim ve gretimin (terbiyenin) amaci gereklesmis olur. Mesel farzedelim ki, bir ocugun diger vasiflara da sahip olmasi yaninda zellikle son derece zeki oldugu, parlak bir anlayis gcne sahip bulundugu, isittiklerini anlama ve ezberleme istidadinda oldugu grlse, bu ocuk sahip oldugu bu kabiliyetler istikametinde ynlendirilecektir. Bu, o ocugun sorumlulugunu stlenen kimse zerine bir anlamda vcib olmaktadir. nk onda istikbalde egitim ve gretim maslahatini stlenme ve onu geregi gibi if etme kabiliyeti gzkmekte ve bu netice umulmaktadir. Dolayisiyla bu ocugun egitilip gretilmesi, her ilim dali iin gerekli olan temel bilgiler ve db-i muaseret kurallarinin kendisine verilmesi istenilecektir. Bundan sonra mutlaka nih hedefe ulasabilmek iin gerekli merhalelerin kisim kisim ele alinmasi ve ocuga yardimci olunmasi gerekmektedir. Ancak bu konuda mutlaka rabbn limlerin yani terbiyecilerin ngrdkleri programa riyet edilecektir. ocuk kisimlardan birine baslayip da, tabiati zel olarak o kisma meyledince, o kismi digerlerinden daha fazla sevince, bu sevdigi kisimla basbasa birakilir ve ehline teslim edilir. O kisimda ocugun ihmle ugramadan, gereklerine riayetsizlikler sz konusu olmaksizin kapasitesi ve kabiliyetleri lsnce almasi iin imkanlarin hazirlanmasi sorumlu kisiler zerine vcib olur. Sonra o kisimla yetinirse, tabi bu gzel bir seydir. Ancak ocukbaska dallarda dayetismekistiyorsa, o takdirde daha nce yapilan sey burada da yapilir. Bylece en son noktaya ulasincaya kadar devam edilir. Mesela arapa grenimiyle ise baslasa. Zira en nce grenilmesi gereken arapa olmaktadir. ocuk bu isin stadlarina teslim edilir ve

ocuk onlarin gzetim ve sorumluluklari altinda olur. Onlar da ocugu gzetir ve kollarlar. Onlarin ocugu kendi yanlarinda alikoymalari, istenilen konuda hem kendilerine hem de ocuga uygun gelecek sekilde onu yetistirmeleri gerekir. Eger ocuk azim ve sebat sahibiyse bu byle devam eder ve Kur'n'da mehret sahibi olmasi iin Kur'n ehlinin gzetim ve sorumluluguna tevdi edilir. Artik ocuktan mesul onlar olurlar. Ayni sekilde hadis veya fikih ya da diger ser' ilimleri grenme istegi durumunda da sz konusu olur. Kendisinde cesaret ve atilim gc, idarecilik gibi hususlarda

yetenegi ortaya ikan ocuklar hakkinda da ayni sekilde belli bir programa riyet edilerek hareket [isi] edilir; nce onlara db gretilir ve temel bilgiler verilir, sonra da ncelik sirasina gre irfe (kethdlik, reislik), nakblik, askerlik, rehberlik ve irsd, imamet (devlet baskanligi) vb. gibi durumuna uygun olan kisimlara geilir. Bylece her bir kif farz (itima ykmllk) iin yetismis ehil insanlar ortaya ikarilmis olacaktir. nk nce herkes ayni yola girecek ve herkes kendi kabiliyet ve istidadina gre yryecektir. Bunlar ierisinden artik devam edemeyip durmak zorunda kaldigi nokta, insanlarin bir sekilde ihtiya duyduklari bir nokta olacaktir. Eger kendisinde g varsa devam edecek ve kif ykmllklerin en son noktasina ve ok nadir olarak elde edilebilen mertebesine kadar ulasabilecektir. Gerek ser' sahada ve gerekse sevk idare konusunda ictihad mertebesine ulasmak gibi. Bylece hem dnya hem de hiret isleri dzene girecek ve her sey yerli yerince f edilecektir. Grldg zere kif talep yolunda ilerleme tek bir tertip zere olmadigi gibi, ne kayitsiz olarak herkese ynelmekte, ne de yine kayitsiz olarak belli bir kesime ynelmektedir. Keza o vesileler gz ardi edilerek maksid aisindan ya da aksi sekilde istenilmemektedir. Aksine ona byle bir tafsile gidilmeden, Islm mmeti ierisinde byle bir tevzde bulunmadan tek bir aidan bakmak dogru degildir. Yoksa farz-i kifye konusunda tutarli bir sz etmek herhangi bir sekilde mmkn olmayacaktir. Her seyi en iyi bilen ve en dogruya hkmeden Allah'tir. [195] On Ikinci Mesele Bir ihtiyaca veya zarurete binen aslinda mbh olan bir sey, vuku ya da beklenti halinde olan ve asl ibha hkmne ters dsen ariz bir durum karsisinda mbhliktan ikar mi? Ya da ikmaz mi? Konu zerinde durmak gerekmektedir. Bu konuda sz su ihtimallerden biri ierisinde olacaktir: a) O mbha zaruret duyulacaktir . b) Zaruret bulunmamakla birlikte onu terk durumunda kisiye glk (hara) dokunacaktir. c) Zaruret bulunmadigi gibi glk de dokunmayacaktir. Bu kismi simdi teker teker ele alacagiz. a) Mbha bir zaruret duyulmasi hali: Eger kisi o mbha bir zaruret duyarsa, o takdirde mutlaka o asl ibha hkmne dnmesi ve o ariz duruma itibar etmemesi gereke-ektir. Buna esitli hususlar dellet edecektir:

1. O mbh, duyulan zaruret neticesinde asl hkm olan mbhliktan ikarak vcib halini almistir. Vcib hkmn aldigina gre ona muariz olan seyin de en az kendi seviyesinde yahut da daha gl olmasi gerekir ki, itibar grsn. Meselenin tasavvuru bu sekilde olmadigina gre, mutlaka vcib tarafi daha gl olacagindan onun islenmesi gerekecektir. Bu da ariz olarak ortaya ikan muarizin dikkate alinmayacagini gerektirecektir. 2. Zaruret mahalleri ser'an affedilmis tir. Yani zaruretin geregiyle amel etmek ser'an muteber olup, zerine terettp edecek mefsedetler, celbedilen maslahatlar dikkate alinarak af kapsamina alinmistir. Nitekim lse, kan, domuz eti ve benzeri haram olan seylerin yenilmesi neticesinde terettp edecek olan mefsedet, zor durumda kalan bir can kurtarma maslahati yaninda grmezlikten gelinmistir. Ayni sekilde, tehdd altinda kalan kimsenin canini veya malini muhafaza amaciyla kfr kelimesi ya da yalan sylemesi durumu da aynidir. Sz konusu ettigimiz mesele ise bu kabilden olmaktadir. Dolayisiyla zarur maslahata itibarla nz olan durumu dikkate almamak gerekecektir. 3. Eger biz ariz olan durumlara itibar eder ve onlari grmezlikten gelmezsek, bu ibha hkmnn bastan ortadan kaldirilmasi gibi bir neticeye gtrrd. Bu ise sahh degildir. Nitekim "Meksid" blmnde de gelecek ve orada da grlecektir ki, kaide olarak tamamlayici unsur, dikkate alindiginda asli ortadan kaldiracak bir durum arzettiginde itibardan dsmektedir. Burada nz durumlarin itibara alinmasi,iste bu kabilden bulunmaktadir. Mesel alis ve satis aslinda hell bulunmaktadir. Bir insan bu muameleleri yapmak zorunda kalsa ve yolunda da ariz olarak bazi engeller iksa ne olacaktir: Engellerin bulunmamasi tamamlayici unsurlardandir. Akit iin gerekli sartlarin tam bulunmasi gibi. Byle bir durumda bunlara itibar edildigi zaman bu, zaruret duydugu seyin ortadan kalkmasina sebebiyet vermektedir. Aslini iptale gtrecek her tamamlayici unsur itibardan dstgne gre, burada da durum ayni olacaktir.[183] b) Zaruret bulunmamakla birlikte onu terk durumunda kisiye glk (hara) dokunmasi durumu: Bu konu zerinde de dsnldgnde, asl ibhaya dnmenin ve ariz olarak ortaya ikan engelleri dikkate almamanin geregi ortaya ikmaktadir. nk bir ok yasak olan veya olmasi gereken seyler vardir ki, glk ve sikintidan (hara) dolayi mbh kilinmistir. Nitekim ileride hamama girmek konusunda Ibnu'l-Arab'nin mtlasi gelecektir. Keza, yollarda, arsi ve pazarda mnkert (ktlkler) iyice yaygin hle gelse, bu durum ihtiyalarin giderilmesi iin oralarda esitli tasarrufta bulunulmasini -eger bu tr tasarruflarda bulunulmadigi zaman aik bir glk varsaengellemez. Yce Allah: "O dinde sizin iin bir zorluk kilmamistir."[196]

buyurmustur. Aslinda yasak olmasi gereken bazi seyler vardir M, glk sebebiyle mbh kilinmislardir. Mesela bor alip-verme (karz) muamelesi gibi. Vakia karz, paranin yine parayla ve fakat bir tarafi veresiye olmak zere satilmasi mnsini iermektedir.[197] Keza ariyyenin (. ary)[198] mbh kilinmasi da bu sekildedir. Insanlarin nikhin engellerinden[199] olmak zere zikrettikleri, insanlarla hasir nesir olmanin engelleri kabul ettikleri seylerin tamami ve buna benzer daha pek ok sey hep bu kabilden olmaktadir. Geri bu konuda ilk bakista grs farkliliklari bulundugu intibai dogmaktadir. nk bazi insanlar bu konuda kendi nefisleri aleyhine isi zorlastirmislardir. Bunlar ayni zamanda ilim sahibi ve kendilerine uyulan kimselerdir. Bunlardan bir kismi, bu gibi durumlardan el ekilmesi ve ariz olarak ortaya ikan bu durumlarin dikkate alinmasinin geregine dir fetvalar vermislerdir. Bunlar meseleyle ilgili grslerini iki grs aisi zerine bina etmislerdir: Ya bunlar sz konusu edilen glkleri kendilerine gre zayif bulmuslar ve dikkate alinacak bir glk olmadigini ve bu tr glklerin teklifte her zaman iin bulunabilecegini kabul etmislerdir. Vakia mutd olan glk (hara) tekliflerde kaldirilmis degildir. Eger yle olsaydi hibir teklf kalmaz hepsinin ya da en azindan byk bir ogunlugunun kaldirilmasi gerekirdi.[200] Nitekim bu husus yerinde aiklanmistir. Ikinci bir ihtimal olmak zere de, bu zevat ruhsatlar bahsinde vki bulunan istilah itibariyla amelde bulunup, fetvalar vermislerdir. Bunlar mubahin ruhsat kabilinden oldugu yolundaherhangibirengel bulunmasa bile, terk tarafinin daha agir basacagi hkmnde bulunabilecegi grsnde olmaktadirlar. Bu durumda ya bir de nnde engel, ona muariz bir baska durumun bulunmasi takdirinde ne diyeceklerdir? Elbetteki bu ngrlmeyecek bir sey degildir. Bu konuda edilecek sz de "Ruhsatlar" bahsinde zikredilmis bulunmaktadir. Belki mubahin nne ikan birden ok mni bulunabilir ve bunlarin tm birden, onlarin dikkate alinmasi geregini ortaya ikarabilir. nk bu durumda mubahin islenmesi neticesinde karsilasilmak durumunda kalinan mefsedetler onun terkinden dogacak olan mefse-detten daha byk olacaktir. nk islenmesi durumunda karsilasilacak olan glk (hara), terki durumunda karsilasilacak glkten daha agir olacaktir. Bu konu da ictihad mahalli olmaktadir. Ancak burada syle bir soru sorulacaktir: Asl ibhanin terki sebebiyle dogacak olan glk, ariz durumlardan kaynaklanan glge denk midir? Bu baska bir meseledir ki, Allah'in izniyle simdi ona basliyoruz:[201] On nc Mesele Diyoruz ki: Bu asila (asl ibha) nisbetle ariz unsurlarin bulunmamasi ya

ayni bbda ve o asm tamamlayici unsuru (mkemniili) olacaktir; ya da baska bir bbda ve haddizatinda kendisi de mstakil bir asil olacaktir. Eger Ikinci ise, bu durumda da sz konusu olan glk (hara) ya fiilen mevcut olacak ya da beklenti halinde olacaktir. Eger beklenti hlinde bulunuyorsa, o takdirde fiilen mevcut bulunan glk karsisinda bir etkisi bulunmayacaktir. nk mubahin terki durumunda glk ortada mevcuttur ve bu bir mefsedettir; ariz durum arzeden mninin mefsedeti ise beklenti ve tevehhm halindedir; dolayisiyla gerek ve mevcut olan glge tearuz durumu asla sz konusu degildir. Eger beklenti halinde degil de onun mefsedeti de gerek ve fiilen mevcut ise, o takdirde gerekten konu ictihad mahalli olacaktir. Bazan ariz olan engellerin mefsedeti mubahin terkinden dogacak mefsedetten daha agir basabilecektir. Bazan da durum aksine olabilecektir. Bu konu zerinde durmak, "Tearuz ve Terch" bahisleri ierisine girmektedir. Eger birinci durum sz konusu olursa o takdirde tearuzun bulunmasi ve iki mefsedetin esit olmasi diye bir sey sz konusu olmayacaktir. Bunun delillerini de su sekilde siralamak mmkn olacaktir: 1. Tamamlayici unsurun, tamamladigi seye nisbetle durumu sifatla mevsfunun durumuna benzer. Bu konu yerinde ele alinmistir. Sifatin bulunmamasi, mutlak surette mevsfun da bulunmamasini -tersi durumunun aksine- gerektirmedigine gre, varlik ve yoklukbakimmdan, maslahat ve mefse-det aisindan mevsuf tarafi daha gl olmaktadir; onun benzeri oldugu durumda da netice ayni olacaktir. 2. Aslin tamamlayici unsurlariyla beraber olan durumu, kllinin cz' ile beraber olan durumu gibidir. Bilindigi zere cz'nin klliye muariz olmasi durumunda, cz'nin herhangi bir etkisi bulunmamaktadir. Burada da durum aynidir, mkemmil unsurun bulunmamasi neticesinde ortaya ikan mefsedetin, asil olan ve tamamlanilan hkmn terki neticesinde ortaya ikacak olan mefsedetin karsismdaherhangi bir etkisi bulunmayacaktir. 3. Mkemmil unsur, mkemmil (tamamlayici) olmasi aisindan ele alindiginda, onun sadece aslin maslahatini glendirdigi ve onu tekit ettigi grlecektir. Bu itibarla onun bulunmamasi tamamlanilan asilin sadece bir kisminin ortadan kalkmasi olacak, asil maslahat bak kalacaktir. Aslin maslahati bak kalacagina gre, onun karsisinda bulunmayan seyin ona muariz olmasi sz konusu olmayacaktir. Nitekim asil maslahatin ortadan kalkmasi durumunda, tamamlayici unsurun maslahatinin muariz olmasi da tasavvur edilemez. Durum aiktir. c) Birinci taksimin nc sikkina yani mbhm islenmesine zaruretin bulunmamasi yanisira, glgn de dokunmamasi durumuna gelince, bu konu ictihad mahalli olmaktadir. Bu konu altina tat ve msiyete yardimci

olma esasi zerine bina edilen 'zera'[202] (sedd-i zera veya feth-i zera) konusu girmektedir. nk bu konu zerinde ittifak edilen bir konu olmaktadir. Geri bunun furunda alis veris ve benzeri konularda zeralar gibi bazi ihtilaflar da bulunmaktadir. Ancak genelde ittifak sz konusudur. Bu konunun altina ayni zamanda asil ile glib olanin tearuzu konusu da girmektedir vebukonudaki grs ayriliklari da meshurdur. Bu kisimda zerinde durulacak husus, zerinde ittifak bulunan iki taraf arasinda dnp dolasmaktadir. nk iyilik ve takvaya ya da gnah ve taskinliga yardimci olmak asli, yardimci olunan sey iin tamamlayici (mkemmil) unsur olmaktadir. Zera aslinin durumu da aynidir. Karsi tarafta ise izin (ibha) asli bulunmaktadir ki, o tamamlayici (mkemmil) unsur degil tamamlanilan sey olmaktadir. Ibha aslini gz nne alan kimseler, grslerini su sekilde delille ndirebilirler: Izin yani mbh asli bir anlamda zarryyttan olmaktadir. Zira daha nce de ortaya konuldugu zere, tercihe birakma anlaminda olan mbh, aslinda, zarriyyata mlhak olan bir hakikat olmaktadir. Zarriyyt ise btn maslahatlarin asillarini teskil etmektedir. Biz onun bizzat kendisi oldugunu sylemesek bile en azindan onun hadimi hkmnde oldugunu kabullenmek zorundayiz. Su halde mbh karsisinda, ona mni engelleri gz nne almak, bir anlamda zarur olan bir seyin muarizi olan seyi gz nne almak ve onun iin zaruryi terketmek gibi bir seydir. Durum byle olunca, mbh yn, kendi ayarinda bulunmayan muariz tarafindan daha agir basacaktir. Bu ise delile muhaliftir. Keza, tamamlayici unsur olan elisenindan dolayi asila itibar edilmedigi varsayilacak olsa ve bu itlaki zere alinsa veya bu durumun Sri'ce kaldirilmis bulunan glge gtrecegine dir sphe edilse -nk muhtemelen bu olacaktir ve mbhm muarizlari da pek ok bulunmaktadir- eger bunlar itibara alinir da bunlar yznden asil terkedilecek olursa, muhtemelen yol daralacak, ikis zorlasacak ve imkansiz hale gelecektir. Bu vaziyette bundan nceki kismin durumu sz konusu olacaktir ki, daha nce onunla ilgili sz gemisti.[203]Bu neticeye gtren sey ibha aslinin ihmali olunca, ona meyletmek, ona ynelmek caiz olmayacaktir. Yine bu [186I asil, zerinde ittifak edilen iki asil etrafinda dnp dolastigina gre ve bu iki aslin da tearuzu sz konusu olduguna gre bunlardan birisine meyletmek, digerine meyletmekten daha evl degildir. Bunlardan birisine muarizi bulunmadan dellet edecek bir dell de bulunmamaktadir. Bu durumda durmak ve beklemek gerekecektir. Ancak bizim elimizde bunlardan daha genel bir asil daha bulunmaktadir ki o da: "Esyada asil olan ya ibhadir ya da afvdir." prensibidir. Bunlardan her ikisi de, iznin (mbh) geregine rcda bulunmayi iktiz etmektedirler. Dolayisiyla izin tarafi daha agir basmaktadir. Ariz mniler tarafini tercihte bulunan kimseler de delillerini sylece

serdedebilirler: Mbh olmasi aisindan mubahin maslahati, elde edilmesi hususunda muhayyer birakilmis olunmaktadir. Bu da mubahin zarriyyt mertebesinde olmadiginin bir delilidir. Bu her zaman iin byledir. nk mbh olan bir sey zaruret mertebesine ulastigi zaman, zaten mbhlik hkmnden ikar. Halbuki bizim meselemiz burada o sekilde vaz edilmemistir. Dolayisiyla mesele ile delil-lendirme arasinda tutarsizlik vardir. Mubahin maslahatinin elde edilmesi konusu mkellefin tercihine birakildigina gre, bu durum onun tahsili durumunda mefsedetin bulunmamasi hkmn getirmektedir. Muariz olan engel ise, mefsedetin vukuu ya da beklenti halinde oldugu hkmn getirmektedir. Mefsedetin vukuu ya da beklenti halinde olmasi ise, tercih yolunu engelleyen ve ondan mbhlik hkmn eviren unsurlar olmaktadirlar. Bu durumda, mbhm yapilip yapilmamakta serbest kilman bir sey olmasi dogru degildir. Ibha aslinin nne ikan engele itibar edilmesinin anlami iste budur. Keza, mtesbiht [204]asli bu konunun altina girmektedir. nk bu konu zerinde iyice duruldugu zaman, mtesbihtm ibha aslina rci oldugu grlecektir. Su kadar var ki, ibha siniri tesine tasilma-smin beklenti hlinde bulunmasi, bizzat Sri'in itibar etmis oldugu ve bunun neticesinde de yasakladigi nokta olmaktadir. Mtesbihttan uzak durulmasi, bu tr taleplerde merci olan kat' bir asildir ve bu asil, ibha aslina rcuda bulunmaya mnfdir. Yine seratte ihtiyat prensibi sabit bir asil olmakta ve ibha aslinin ummunu -eger sabit olur-[187] sa- tahsis etmektedir: Mesele ihtilafli bir konudur. "Seratler (ser' hkmler) gelmezden evvel, esyada asil olanharamlik(hazr)di." grsnde olanlara gre, muariz olan engellerin itibara alinacagi konusu zerinde durmaya gerek bile yoktur. nk bu muariz engeller esyayi asl hkmne evirmektedirler; dolayisiyla onlarin tarafi daha agir basacaktir. "Esyada asil olan ibhadir veya afvdir." grsnde olanlara gre ise, bu kaide ittifakla ummu zere degildir. Aksine kaidenin tahsis edicileri (muhassis) vardir. Bunlardan birisi de, kaide karsisinda tearuz durumunda olacak ariz bir mania ya da baska bir asil bulunmamasidir. Ortaya konulan meselemizde ise tearuzun bulunmamasi gibi bir durum yoktur. Sonra ikisinin tearuzundan da sz edilemez. nk birinin digeriyle tahsis edilmesi imkani bulunmaktadir.Nitekim "Mslman kfire vris olmaz.,.," [205]hadisinin "Allah ocuklariniz hakkinda, bir erkege iki disinin payi olduguna dir hkmde bulunuyor..."[206]yetine muariz oldugunu sylemek dogru olmaz. nk aralarinda tahsis imkani bulunmaktadir. Her iki tarafin da grslerini deli Ilendirme ynleri oktur. Bizim burada bunlara atifta bulunmamizdaki kasdimiz, meselenin daha nce de getigi gibi, itihadi oldugu hususuna dikkat ekmektir.Allah u a'lem! [207]

[1] Ileride bunun bir tenakuza gtrecegi belirtilecektir. [2] Buhr, eymn 28, 31; eb dvd, eymn 19; tirmiz, nzr 2; nese, eymn 28; bn mce, keffrt 16; ahmed, 6/36. Delili kisaca syle zetleyebiliriz: nezir ancak tat hakkinda olur. Mbhi terketmeye nezreden kimsenin nezrinin lagv (bos) oldugunda icm etmislerdir. Eger mubahin terki tat olsaydi ve nezre vefa gsterilmesini isteyen hadisle talep edilenler ierisine girseydi, o takdirde riyet etmenin gerekmeyecegine dir icm etmezlerdi. [3] Buhr, eymn 31; eb dvd, eymn 19; ibn mce, keffrt 21; ahmed, 4/168. [4] Mellif mm mlik'in szn mubahin terki zerine hamletmistir. Bu da oturmak ve glgelenmektir. Ondan sonra da szn sylemistir. Ancak sahih hadiste benzeri durumlarda, bizzat fiilin nefse iskence oldugunu ve bunun da haram oldugunu belirten ifdeler bulunmaktadir. Mesel "sphesiz ki, Allah bunun nefsine olan iskencesinden mstagnidir." buyrulmustur. Bu takdirde yapilan bu sekildeki bir nezir, mubahin terki vasitasiyla degil, dogrudan olmak zere masiyetin nezri mahiyetinde olmaktadir. [5] Bunun kaide oldugu ittifakla teslim edilemez. Zira islm limleri yce Allah'in aza ok verebilecegini belirtmislerdir. Takdir sadece Allah'in ltfu essina dayanir; tarti ve lyle degildir. Yce Allah: "inanan, soylari da inanta kendilerine uyan kimselere, soylarini da katariz buyurmaktadir. Dolayisiyla tatte birbirlerine esit olan iki kisiden birisinin, hirette daha stn bir mevkide olmasinda bir engel yoktur. Aksine amel ynnden daha az olan bir kimse, derece bakimindan daha yksekte olabilir. nk hepsi de Allah'in ltuf ve keremiyle olup, amellerin l ve tartisiyla degildir. Grldg zere bu delil esitli ailardan zayif gzkmektedir.. [6] Bu mesele ierisinde yer alan fasilda, grs, delili ve reddi islenecektir. [7] Su halde islenmesi matlp degildir ki, bizim iddia ettigimiz husus da budur. [8] Yani hkmlerin tesriinde gzetilen ser' maksatlarla [9] nk maslahatin korunmasi iin mubahin hem islenmesi hem de terki sri'ce maksd olacak ve mkellef her ikisini yapma durumunda ancak itaat ierisinde sayilacaktir. [10] Ahkf, 46/20. [11] Hd, 11/15-16. [12] Buhr, cihd 37;mslim, zekt 121;nese, zekt 81; ibnmce, fiten 18; ahmed,3/7, 21. [13] El-irk, hy'mn hadislerini tahrc sirasinda, bu sz ibn ebf d-dny ve beyhak'nin (suab'da) hz .ali'ye mevkuf olarak munkati bir senetle rivayet ettiklerini syler ve merf olarak bulamadigini belirtir [14] Yni aslinda kendisinde bir sakinca bulunmayan seyleri, sakincali seylere gtrebilir dsncesiyle yapmazdik demektir [15] Ahmed, 4/197. [16] Buhr, ezan 155; deavt 17; mslim, mescid 142, zekt, 53; eb dvd, vitr 24; ibn mce, ikme 32; ahmed, 2/238 ... [17] Mbhm islenmesi bazan da bir vacibin terki degil midir? Bu takdirde mbhi islemek suretiyle harami terketmis olmaz. zerinde dsnlmelidir. [18] Yani hem isledigi iin hem de islemedigi iin hesaba ekilmesi sz konusu olacaktir. Tkkllrl hkmler [19] Araf,7/6 [20]Buhr, savm 51; edeb 86; tirmiz, zhd 64. [21] Bir nceki ay m hadis. Su kadar var ki, onun evvelinde "sphesiz senin rab-binin zerinde hakki vardir." kismi bulunmamaktadir. [22] Rahman, 55/10 Vd.

[23] Nahl, 16/14. [24] Csiye,45/13. [25] A'rf, 7/32. [26] Insikk, 84/8. [27] Buhr, tefsr 84/1; ahmed, 6/206. [28] Araf, 7/6. [29] Bu iki vasfa sahip insanlar arasinda sz konusu edilen stnlk slih ameller aisindandir; bizzat bu vasiflarindan dolayi degildir. Kitabin sonunda "tearuz ve tercih" bahsinde bununla ilgili mellife ait gzel bir bahis gelecektir [30] Bkz. Buhr, salt 14; mslim, mescid 61-63; eb dvd, salt 163; ah-med, 6/37.... [31] Bkz. Buhr, imn 1. [32] Birinci, nc, altinci ve yedinci delilin bir sikki bu dogrultudadir. [34] Bakara, 2/168. [35] Bakara, 2/172. [36] M'minn, 23/51. [37] A'rf, 7/32. [38] Bkz. Mslim, Saltu'l-Msfirn [39] Ahmed, 2/108. [40] Nisa, 4/25. [41] Snn talak, nasil bosanilacagi, bosama sirasinda nelere riyet edilecegi snnet tarafindan belirlenen talak seklidir. Bid talak ise mbh olmadigi iin onu misal vermemistir. [42] Eb vd, talk 3; ibn mce, talk 1. Hadis zayif bulunmamistir, bkz. Acln, kesfu'1-haf, 1/28 [43] Bakara, 2/229. [44] Bakara, 2/230. [45] Talk, 65/1. [46] Bakara, 2/231. [47] Bkz. Buhr, isti'zn 52; tirmiz, fedilu'l-cihd 11; ibn mce, cihd 19; ah-med, 4/144. [48] Talak, zarur ve kll olan neslin ikmesini temin eden nikahin terkine hizmet etmektedir. Ayni sekilde talak kll ve hc bir asli yikan seye de hizmet etmektedir. Nitekim mellif syleyecektir. [49] Isr, 17/37. [50] Bkz.buhr,isti'zn52;tirmiz,fedilu'l-cihdll;ibnmce,cihdl9;ah-med, 4/144. [51] Mellif burada cihdi tekml asillardan olarak gstermistir. Ileride "me-ksid" bahsinde de zarriyyttan gsterecektir. Aralarinda bir eliski bulunmamaktadir; nk duruma gre cihd zarriyyttan Olur, Duruma gre de mkemmil unsur olabilir. Mesel her tarafi kargasa ve fesat alir gtrr, can ve dn gvenligi kalmazsa cihd z arr bir hal alir; byle degilse mkemmil unsur seklinde dsnlr.

[52] Bu cmle simdiye kadar ortaya konulan problemler ve verilen cevaplarin hsilasi olmaktadir. [53] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/101-120 [54] Bunlar bazan vcib, mendb ya da mekruh da olabilirler. Mesel islenmelerini zarrya da hc bir hususun gerektirmesi durumunda bunlar vcib; gzel rf ve detin gerektirdigi bir sey ise mendb; onlarin ihllini gerektiren bir seyse -israf gibi- mekruh vasiflarini alirlar. [55] Buradaki sznden anlasilan, tek bir sahsa gre mubahin kll aisindan ele alindiginda mendb hkmn almasidir. Bu paragrafin sonunda ise "iste bylece btn insanlar onu terketseler, o takdirde mekruh olurdu." szyle de, sank kif bir talep oldugunu, dolayisiyla bazilar isledigi takdirde digerlerinden talebin dsecegini belirten bir ifde kullanmistir. Muhtemelen konuyu birinci sz dogrultusunda anlamak gerekmektedir. Ileride gelecek "keza insanin bunlari bazi durum ve zamanlarda terketmesi veya sadece bazi insanlarin terketmeleri de caizdir, "sz de bunu desteklemektedir. [56] Buhr, salt 9; nese, zekt 40; muvatta, libs 3. [57] Mslim, mnl47; ibn mce, du 10; ahmed, 4/133 ... [58] Bakara, 2/275 [59] Mide, 5/96. [60] Mide, 5/1. [61] Tabi yeme ve ime disinda kalan seyleri. [62] Bu ve bundan sonrasini sadece tek sahsa nisbetle ele almistir. [63] Ya ezan, ikmet gibi kif, ya da diger misaller gibi ayn vcib olurlar. [64] Bkz. Buhri, ezan 29, 34; mslim, mescid 251-254; ahmed, 1/394 ... [65] Ona gre, mubah bir seyi islemede devamlilik gstermek, o seyin kk gnah haline dnsmesine sebep olabilir. [66] Bu hadisi burada almasinin sebebi, sri'in terkin tekrarina, hafife alma ve umursamazlik zerine tertip ettigi hkmn aynisini tertip ettigini ifde iindir. Dn mkellefiyetlerle istihfafta bulunma ve onlari nemsememenin ne kadar byk bir crm oldugu bellidir. Bylece hadisin zikri, terkin tekrari durumunda ortaya ikacak gnahin, bir defa islenmesi durumunda sz konusu olandan ok daha byk olduguna dellet etmis olmaktadir [67] Her iki hadis iin bkz. Eb dvd, salt 204; tirmiz, cuma 7; nese, cuma 2; ibn mce, ikme 93; muvatta, cuma 20; ahmed, 3/332 ... [68] Buradaki tekrardan bir fayda ikmamaktadir. Bu belki de bir tahrif sonucudur. [69] Nasil ki, mendb cz olarak mendb, kll olarak vcib oluyordu ise, burada da vcib kll halinde ele alindiginda farz olur. Bylece daha nce mendb, mbh ve mekruh iin aiklanan yol disina da ikmaz. Bunun onlardan ayrildigi yer surasidir: daha ncekiler kll olarak ele alindiklarinda, cz olarak ele alinma durumundaki hkmlerinden farkli bir hkm almaktadirlar. [70] Tarifleri iin bkz. S. 68'deki dipnotlar. [71] Tirmiz, tib 2; eb dvd, tib 1; ibn mce, tib 1; ahmed, 3/156. [72] Mslim, sayd 57; eb dvd, edh 11... [73] Yani bu zikri geen kll meselelerin kapsamlari altina giren czlerin az olmasi ve smullerinin zayif bulunmasi durumunda kll ve cz oluslari halinde de hkmn ayni olmasi grs kabul grebilir. [74] Daha nce de getigi gibi, yasak olan seylerin kll ya da cz oluslarina gre mertebelerinin farkli olmasi. [75] Mslim, ilim 15; nese, zekt 64; ahmed, 4/357.

[76] Buhari, cimiz 32; mslim, kasme 27; ahmed, 1/383 ... [77] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/121-130 [78] Sayet "devamli" kaydi olmadan zikretseydi daha tutarli olurdu. nk mes-re yerlerinde gezinmemek, kus sesi dinlememek ... Bunlara mptela olmanin terkine hizmet etmektedir ve bunlarin devamlilik zere islenmesinin terki matlptur [79] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/130-132 [80] Bakara, 2/223. [81] Bakara, 2/35. [82] Bakara, 2/58. [83] Mide, 5/2. [84] Cuma, 62/10. [85] Bakara, 2/57. [86] Cuma, 62/11. [87] Lokman, 31/6. [88] Zmer, 39/23. [89] Bkz.buhr,tsti'/.n52;tirmiz,fedilu'l-cihdll;bnmce,cihd 19; ah-med, 4/144. [90] Nikhta def alinmasi gibi. [91] Bayram gnnde, mcsciddu kili-kalkan oyununa msade edilmesi gibi. [92] Bkz. Eb dvd, atime i)0; tirmiz, libs 6; ibn mce, atime 60. [93] Az sonra da gelecegi gibi, bazan da o sey hakkinda izin bulundugu anlasilma-yabilir. [94] Yani mubahin iki anlami arasindaki farka delili. Bu delil ierisinde en aik olanidir. Istidlal yn, gnahin kaldirilmasi ifdesi mm olmakla birlikte, bundan tahyr mnsi gerekmemesidir. [95] Bakara, 2/158. [96] Nahl,16/106. [97] Ayette "gnahin kaldirilmasi" tabiri olmamakla birlikte, ayni mn bulunmaktadir, oyzden de mendbun hilfina olmasina ragmen buraya alinmistir. [98] Burada mellifin maksadi, sadece zikrettigi bu iki lafiz degildir, bu lafizlarla birlikte ayni mnyi ifde eden diger lafizlar da bu iki lafza dahildir. [99] Geen izahatlar isigi altinda, burada "bazan da vacib olur" ilvesinde bulunmasi uygundu. [100] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/132-136 [101] Bu birinci delilden uzak degildir. nk bunun ifade ettigi anlam sudur: yce Allah emrolunan ve yasaklanilan seylerle korunmasina zen gsterilen husustan birinin teminini kasdetmis olmaktadir. Mubah ise byle degildir; ona ynelik islenmesi ya da terki seklinde bir kasdi bulunmamaktadir. nk onun zerine seyden bir husus terettp etmemektedir. Dolayisiyla da mbh mcerred mkellefin tercihine birakilmis ve mahza arzu ve hevesine, sirf kendi hazzina tbi kilinmistir. Bu aslinda birinci delilin aynisidir. Aralarindaki fark nihayet sudur: birinci delilde, garaza mbh cihetinden dogrudan dogruya girmisti, burada ise emir ve nehiy vasitasiyla yaklasmaktadir. Dolayisiyla bu ayni delilin bir baska aidan tasviri mahiyetindedir. [102] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/136-137

[103] Buhr, bed'u'1-vahy 1...; mslim, imre 155; ebdvd, talak ll;nese, taharet 59 ...; tbn mflce, 26. [150] [104] Ahzb,33/5. 100 bakara, 2/286. [105] Bkz. Ibn kesir, 1/342 [106] Ibn mce, talk 16. Sevkn'nin bildirdigine gre ayrica ibn hibban, dara-kutn, tabern, hkim de tahric etmisler, nevev hasen oldugunu sylemistir. [107] Yaklasik sekillerde olmak zere bkz. Buhr, hudd 22; talk 11; eb Dvd, hudd 17; tirmiz, hudd 1; ahmed, 6/100 [108] Nisa, 4/43. [109] Akli basinda iken ve ikinin pek ok ktlge gtrecegini bilerek imistir; dolayisiyla onlarin husulne dir bir kasdi bulunmasa bile muhaze edilir. Zina cezasinin bu denli agir tutulmasi da sadece sebebiyet verdigi neticeler itibariyla : '.malidir. O bu neticeleri bilmektedir. Zina sirasinda bunlari dsnmemesi, byle bir kasdinin bulunmamasi durumu degistirmemektedir. Sebeb bahsinin sekizinci meselesinde de gelecegi zere sebebiyet verecek bir seyin islenmesi, sebebin ortaya konulmasi gibidir. Msebbibi kasdetmis olup olmamasi farkulmemektedir. [110] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/137-139 [111] Mellif, burada daha nce arzettigi ve "cz olarak ele alindiginda mendb vcib olur" seklinde belirledigi esasi biraz daha amak istemektedir. Burada ikinci meselenin birinci faslinda yetindigi gibi yapmayarak mekked snnetlerle rtib nafilelerin disinda kalan diger mendblan da konu iine dhil etmektedir. [112] Dellin mihverini, bunlari kll olarak terkeden kimselerin adalet vasiflarini yitirmeleri ve bunlarin dnin konumunda etkin bulunmalari teskil ediyordu. Bunlarin her ikisi de, burada terkinde bir kerahet bulunmayan ve geen kaidenin zerine bina edildigi snnetlergibi olmayan mendblar iin geerli olabilir mi? Eger bunlarin terkinde bir kerahet bulunmuyorsa, onu terkeden kimse nasil adalet vasfini kaybedecek, dnin konumuna nasil etkide bulunacaktir? Bu itibarla hem konu zerinde hem de iddia edilen neticeler zerinde daha fazla dsnmek gerekmektedir. [113] Bu kisimdaki vciblik hkm, asil maksd olan vcibdeki kadar glolma-maktadir. Bunun zerine su netice terettp eder: vesle vacibin terkinden gerekecek gnahla islenmesi sonucunda elde edilecek sevap, maksd olan vacibin gnah ve sevabina denk olmayacaktir. [114] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/140-141 [115] Mesele, cumhurun genis vakitli vcib hakkindaki grs zerine bina edilmistir. Genis vakitli vcibden kasit sudur: bazi yapilmasi istenilen seyler vardir ki, onlar iin belirlenmis vakit genistir; sayet mkellef o vaktin herhangi bir diliminde onu fa edecek olsa, zerine bir gnah terettp etmeyecektir. Burada mellif hatta taksirin de bulunmadigini, itabin da sz konusu olmayacagini belirtmektedir. Onu vaktin ilk diliminde f etmek ve bylece ne gemek ve efdaliyet ise daha baska bir seydir; ondan vacibin belirlenmis vaktin en sonunda f edilmesi durumunda taksirin sz konusu olmasi gerekmeyecektir. [116] Tirmiz, salt 13. [117] Ali b. Muhammed el-mlik (. H. 478). [118] Vaktin evveli ... Hadisi gibi. [119] Namaz, hac ve oru konularinda imm mlik'le safi'ye nisbet ettigi vakitler gibi. Bunlarin vakitleri itihdla tayin edilmistir [120] Eb dvd, salt 9; tirmiz, mevkt 13; ahmed, 6/374, 440. [121] Bkz. Eb dvd, salt 1. [122] Eb dvd, salt, f>; muvatta, kur'n 46; ahmed, 3/ 185.

[123] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/141-145 [124] Hac, 22/36. [125] Bu durumda, o seyin zimmette sabit olmasi nasil mmkn olabilir? Zira ykml tutulan durum zaman ve mekna gre farklilik gstermektedir; Yerine gre tamamen dsebilmekte, azlik ve okluk bakimindan degisebilmektedir. [126] Konuyu biraz amak istiyoruz: kif (itimi) farzlar, bazan cz olarak yapilip yapilmamakta muhayyer kilinirlar. Meden hayatin ikmesi iin gerekli olan esitli sanatlar ve mesleklerin icrasi gibi. Bazan da cz olarak mendb olurlar. Adalet, ihsan, diger nafileler, nikh vb. Gibi. Su kadar var ki, ikincisi kl olarak ele alindiginda mutlaka kif vcib olur. Bazan cz' olarak da kesinlik (vcb) arzeder. Bizzat devlet baskanina nisbetle adaletin ikmesi gibi. O ferd olarak da adaletin ikmesi talebiyle kesin olarak memurdur. Ancak "kif (itima) farzlar ayn olarak mendb hkmn alirlar." sz kll bir kaide degi ldir. Aksine bazan mendb bazan da yapilip yapilmamasi muhayyer olur. Nitekim daha nce de isaret edilmisti. Kisaca, kif (itima) farz olan bir sey, bazan cz olarak ele alindiginda yapilip yapilmamasi muhayyer olur, bazan da mendb olur. Kesin talep ancak kl olarak ele alindiginda sz konusudur. Bazan nadiren de olsa, ferd planda da kesinlik (vcb) arzettigi olur. Buna gre sunu da ekleyebiliriz: kif farzi ed eden kimse ondan ancak mendb sevabi alir. Herkes terkettiginde btn mkellefler onun terkinden dolayi ikba ugrarlar. Bazan da onu isleyen bir sevb elde edemez. Bu kif farzin cz olarak ele alindiginda mkelleflerin yapip yapmamakta muhayyer kilindiklari sanatlar ve mesleklerin icrasi gibi kisminda olur. Bu konu zerinde iyice dsnmek gerekir. [127] Satibi, el-muvafakat islami ilimler metodolojisi, iz yayincilik. 1/145-150 [128] Bu mertebe bir aidan helle benzemektedir; nk ona taalluk edecek bir talep bulunmamaktadir, yapilmasi durumunda gnah da yoktur; harama da benzemektedir; nk bunlara eger bir hkm taalluk edecek olsaydi, muhtemelen bu levm (kinama) ve zem olurdu. [129] Mellif, bu mertebenin sadece teklf hkmlerden olmadigina hkmettikten sonra, onun altinci bir hkm oldugunu veya ser'bir hkm olmadigim ifdeye gitmemis, hell ile haram arasinda bir mertebe oldugunu belirtmekle yetinmistir. [130] Bkz. Darakutn, 4/184, 298. [131] Bakara, 2/222. [132] Bakara, 2/220. [133] Bakara, 2/217. [134] Yani haramlik sphesi bulunup da hakkinda haram kihci bir nass bulunmayan, skt geilen konulari [135] [136] Tevbe, 9/43. Dcll olarak kullanilan kisim yetin devami dir. Ayetteki ifdeye grehz.peygamber, dogru olup olmadiklari tebeyyn etmeden nce onlara izin vermistir. Bu husus yet basinda ifde edilen af kapsamindan olmaktadir. [137] Enfl, 8/68. [138] Eb dvd, snne 6. [139] Nese, hac l;ahmed, 2/247. [140] Al-i imrn, 3/97. [141] Yaklasik olarak bkz. Mslim, hac 141; nese, hac 76; bnmce,mensik4], 44; ahmed, 4/175. [142] Mide, 5/101. [143] Buhr,mevkt11,pitcn 15;itism 3; mslim, fedai! 136-137;ebdvd, nikh o ..-

[144] Bkz. Ibnkesr, 2/104. [145] Ekran gibi. Hadisin metninde "urd" kelimesi gemektedir. Bu kelime bir seyin yani, canibi manasinadir. () [146] Haram olmayan seyi haram kilici vahyin inmesi, rezil ve rsvay olmaya maruz kalma vb. Gibi kendilerinin hoslarina gitmeyecek seylerin ortaya ikmasi vb.. [147] Mide, 5/101. [148] "Hz.Peygamber (as) ok soru sorulmasindan hoslanmazdi." diye baslanip da buraya kadar arzedilen kisimdan. [149] Bakara, 2/67 vd. [150] Tevbe, 9/43. [151] Enfl,8/68. [152] Mesela ayni anda yapil masi imkani olmayan iki isin yapilmasini isteyen iki delilin bulunmasi durumunda bunlardan birini takdimde bulunarak tercihe gitme gibi. Teklifi hkmler [153] 'Iktiz' fiilin islenmesini ya da terkini talep etmektir ki, vcib, mendb ile haram ve mekruh kisimlarini ierir. Tahyr' ise muhayyer kilmak, tercihe birakmak anlaminda olup 'mbh'i iine ahr. () [154] Yani gl bir elisen i olan delille amel etmek. Geri bu delil ilm olmamaktadir; nk mcerredzandan baska bir sey degildir ve ser'bir mesnedi de yoktur [155] Bir berd on iki mildir [156] Orucunu bozmasini ya da tevilini dayandirdigi asil, dayanak. [157] Eb dvd, salt (cuma) h.no: 1091 {c.l/s.286). [158] Bkz. Mslim, cihd 69. Mslim'in bu rivayetinde gle namazi olarak belirtilmistir. [159] Elimizdeki her iki baskida da cmle olumlu kurulmus olmakla birlikte, szn siyak ve sibakini, tahkiki yapan abdullah diraz'in muhtemelen burada bir istinsah hatasi olabilecegi seklindeki notunu da dikkate alarak bu sekilde olumlu olarak tercme ettik. () [160] Bkz. Ibn mce, taharet 54; tirmiz, taharet 30; abmed, 4/229. [161] Ay n'n in nakline gre eb ysuf syle demistir: medine'ye gittigimde mm mlik'i ziyaret etmis ve sohbet esnasinda s'in sekiz ntil oldugunu sylemistim. Imm mlik; hayir, sekiz degil 5 tam 1/3 ritildir, diyerek bir lek getirip: iste hz.peygamber'in (as) s'i budur, dedi. Ve hakkaten bu lek 5 tam 1/3 ritil idi. (bkz. Tecrid 5/82). () [162] Yani delilin gereginden mesela delili dogru sekilde anlayamamak gibi hata yolu ile veya delili unutmak suretiyle ikmak. Birinci neviden sayilan mc-tehidin hatasi ise farklidir. Orada metehid delile sarilmakta ve onunla amel etmektedir. Ancak daha gl bir delit karsisindaodelileyapismasmin hatali oldugu ortaya ikmaktadir. Burada ise delili terk ve gereginden ikmak sz konusu edilmektedir. [163] Ibn mce, talk 16. Sevkn'nin bildirdigine gre ayrica ibn hibban. Dara-kutn,tabern, hkim de tahric etmisler, nevevhasen oldugunu sylemistir. [164] Eb davd, hudd 5; ahmed, 6/181. Mellifin aldigi hadiste bulunmamakla birlikte verdigimiz bu iki kaynakta hadis "hadler mstesna" seklinde kayitlidir. O yzden biz parantez ierisinde ilve ettik. () [165] Hadsin sahh oldugunu kabul etsek bile, her iki hadiste de sz edilen sey, bizim burada konu edindigimiz " afv" yani "ser'an bir gnahin, sakincanin olmamasi ve magfiret edilmesi" mnsinda degildir. Ama bir kimsenin klesinden veya yaraladigi birisinden dolayi kisas edilmemesi konusuna gelince, o tamamen ayri bir konudur. Bu hadisi concordanee vasitasiyla bulamadik. Kaldi ki, her iki hadiste de sz konusu olan srme ve sulardan maksa-dm, hakkinda ser'an belirlenmis bir had cezasi olmayan, tazr nevinden bulunan sulardan olmasi gerekmektedir. Nitekim izahlar da bu dogrultuda yapilmistir.

[166] Necm, 53/31-32. [167] Izah etmeye alistigim izm n da afv uhrev bir durum olmaktadir. Daha nce geen misallerine bakiniz. Hatta mellif bizzat kendisi de magfiretin husulnden sz etmistir ki, bu her ne kadar mesel iki imek gibi seyler sebebiyle kendisine haddin adem-i tatbiki hkmn tab kilsa da tamamen asl kasitla yapilan uhrev bir durum olmaktadir. Ancak bazi afv mahalleri de vardir ki, onlarin altina dnyev herhangi bir durum girmemektedir. Mesela metehidin yaptigi hatalar gibi. Bu tr hatalarin affi tamamen uhrev bir durum olmaktadir. [168] Acaba bu ayni zamanda gnahi da dsrr m? Grnen odur ki, sphe esitlerinin ogu gnahi da dsrr. Eger sphe sdece haddi dsrecek, gnahi dsrmeyecek ol ursa, o takdirde o, burada konumuzu teskl eden "afv mertebesi" dhilinde olmaz. [169] nko, ikinci nevin ikinci sikki olmaktadir. Abdullah diraz mellife bu konuda itiraz eder ve notunda syle der: "ancak buna,"delilin gereginden tevl yoluyla ikmaktir", diye nasil sylenebilir? Halbuki, hadlerin sphe ile dsrlmesi "hadleri sphelerle dsrnz." (bkz. Kesful-haf, 1/73) seklindeki hadsle amel etmek olmakta, dolayisiyla bu delille tahss edilmis hadler hakkindaki delilin genel kapsamindan disariikilmisolmamaktadir. nk tahsis grdkten sonra, o kisimda delili uygulamaya koymamak delilin gereginden ikmak olmaz. Aksine bu is, nim olan deilin delletinin bu konuyu ierisine almadigini beyan eden tahss delilinin imli olmaktadir. Dolayisiyla hadlerin sphelerle def edilmesi konusunun "afv" mertebe-sininbuikincinev'inin her iki sikkina da girmeyecegi kanatindeyiz. nk burada kasitsiz olarak ya da tevl yoluyla delilin terki sz konusu degildir. Ancak burada mellifin kasdettigi delilden maksat muhtemelen haddin ikmesini gerektiren beyyine vb. Olmalidir ve terkedilen delilden kasdmin da bu oldugu anlasilmaktadir. [170] Mide, 5/93. [171] Bkz. Eb dvd, atime 30; tirmiz, libs 6; ibn mee, atime 60. [172] Mide, 5/5. [173] Bkz. Darakutn, 4/184, 298. [174] Yaklasik olarak bkz. Mslim hac, 141;nese,hac76;ibnmce,mensik41, 44; ahmed, 4/175. [175] Eb dvd, snne 6. [176] Yani muhtemel bir gereke bulunsa bile skt edilen, aklamaya gidilmeyen bir ynn. [177] Nese, hac 1; ahmed, 2/247. Yani fazla deselemeyiniz ki zerine size bir faydasi olmayacak tafsilt binmesin. [178] Bakara, 2/219. [179] Hatta bazilari bu yzden, haramligin bu yetle basladigi grsndedirler. [180] Mide, 5/90. [181] Mide, 5/93. [182] "Beyu'l-melkh", gebe devenin karnindaki yavrunun; "bey u'l-nie idamin" de henz damizlik erkek hayvanin sulbndeki dln satilmasi olmaktadir. () [183] Garar iki kisimda mtla edilir: a) vcutta garar.b) vasifta garar. Yukarida verilen misaller vcutta gararla ilgilidir. () [184] Kendisinde hem erkeklik hem de disilik almeti bulunan kimse. () [185] Satibi, el-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/150-168 [186] Yani bu durumda, farz-i kifye hibir kimse tarafindan islenmedigi zaman, terettp edecek gnah btn mkellefler zerine olmayacak, sadece o is iin ehil olan kimselere ait olacaktir [187] Tevbe, 9/122. [188] Al-i imrn, 3/104.

[189] Nisa, 4/102. Bu yetler sz kon usu ta lebin sadece ehil olan kimselere ynelik oldugunu gstermez. Onlara ynelik oldugu gibi, btn imkanlarini kullanarak onlarin yetistirilmesini temin etmek durumunda olan btn mkelleflere de yneliktir. Eger itima farzlar iin ehil ol an kisiler yetistirilmezse, o takdirde btn mkellefler bundan mesul olacaklardir. Nitekim bir yette "bir fitneden sakinin ki, o sadece iinizden zlim olanlara isabet etmez ..." buyruhnus ve bylesi bir durumda herkesin mesul olacagi belirtilmistir. [190] Mellifin grs esas alindiginda bugn halfe olmadigina gre, bundan mesul olacak kisiler sadece bu greve ehil olan kimseler olacak ve mmet gnahkr olmayacakti r. Ve yine hilfet iin aranilan sartlarin hibir kimsede bulunmadigi varsayilacak olsa, bu grevin ihmlinden dolayi hibir kimse gnahkr olmayacaktir. Dogrusu byle bir neticeyi kabul etme imkani yoktur. Mellifin bahsettigi "taayyn" meselesi su anda szn ettigimiz farz-i kifyeden ayri, baska bir seydir. [191] Su anda biz farz-i ayni islemiyoruz. Cihdin onlar zerine taayyn edecegi msellemdir. Ancak hepimiz zerine vcib olan sey bu isin gereklesmesidir. Kisaca konuyu syle zetlemek mmkndr: fiilen maslahati gereklestirme isini yklenmek buna'ehil olan kimseler zerine dsecektir. Kendisinden baska ehil olmamasi ve o is iin kendisinin taayyn etmesi durumunda o isi yklenmesi taayyn eden kimse iin farz-i ayin olacaktir. Eger kendisinden baska ehil insanlar varsa, ehil olmayan insanlar gibi onun iin de talep hl kif olarak farz olmaya devam edecektir. Bu durumda, kif talebe ehil olanla olmayan arasindaki fark sudur: ehil olmayan kimse, isi ehil olan birisinin stlenmesi iin alismak, ehil olan insanlari yetistirmek ve ortaya ikarmakla ykmldr. Ehil olan kimse ise, ehi n\ mayan kimsenin yaptiklarini yapmakla birlikte, ayrica bu is iin kendisi taayyn ettiginde onu stlen-mek ve yerine getirmekle grevlidir. [192] Mslim, imre 17; eb dvd, vesy 4. [193] Hadisin devami: "egero sana talebin neticesinde veriirse, onunla yalniz birakilirsin; yok sen istemeden verirlerse o zaman yardim grrsn." seklindedir. Bkz.buhri, ahkm 5, 6; mslim, imaret 13; eb dvd, imaret 92. [194] Nahl, 16/78. [195] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/168-174 [196] Hac, 22/78. [197] Ayni cinsten olan ribev mallarin bir tarafi fazlahkh olarak yapilan pesin mbdeleteriyle, bir tarafi fazlahkh olmasa dahi veresiye yapilan mbadeleleri rib olmaktadir. () [198] bkz. s.68 (dipnot). [199] Yani evlendigi zaman spheli seyler kazanmaya tevessl etme, bazi yasaklara dsme korkusu vb. gibi engeller; insanlarla hasir nesir oldugunda bazi mnker olan seyleri grebilecegi ve isitebilecegi ihtimalleri gibi engeller kasdedilmektedir. Bu engeller bulunmasi na ragmen bu tr tasarruflar yasaklanmis degildir. [200] Zira hemen her teklifte az ya da ok bir glk vardir. [201] Mellif burada bu sikkin altina girecek hem hacmen fazla uzun olmayan hem de fazla nemi bulunmayan bazi tafsilati vermek iin bir "Mesele" amakta ve yukaridan beri izah etmeye alistigi 11. Mesele'nin (c) sikkini da daha sonraya birakmaktadir. Bu itibarla yaptigi bu is sistematik aidan pek uygun gzkmemektedir. Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/174-176 [202] 'Zera'(.Zeri') Bir ktlge ya da iyilige gtren yollar, vesileler, vasitalar demektir. () [203] Egerbirincisiyse aralarinda tearuzun bulunmasi sahh degildir... seklindeki on nc meselenin basinda geen szleri kasdediyor. [204] Mtesbihttan buradaki kas di, muhtemelen hadiste geen "mstebihfla ayni anlamda olmali, yani hell ve haram arasinda spheli olan seylerden sakinmanin gerekliligini bildiren asil. () [205] Buhari, Feriz 62; Mslim, Feriz 1; Eb Davd, Feriz 11 [206] Nisa, 4/11. [207] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/177-181

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

VAZ' HKMLER

VAZ' HKMLER.. 1 Vaz'i Hkmlerin Birinci Nevi: Sebeb . 1 Birinci Mesele . 1 Ikinci Mesele. 2 nc Mesele: 5 Drdnc Mesele. 7 Besinci Mesele. 8 Altinci Mesele. 11 Yedinci Mesele. 14 Sekizinci Mesele. 20 Dokuzuncu Mesele. 21 Onuncu Mesele. 31 On Birinci Mesele . 37 On Ikinci Mesele. 42 On nc Mesele. 46 On Drdnc Mesele. 52

VAZ' HKMLER Hkmlerin ikinci kismi vaz' hitaba racidir. Bunlar, yani vaz' hkmler: Sebeb, sart, mni, sihhat, butlan, azimet ve ruhsat olmak zere bes kisimdan ibarettir.[1] Simdi bunlar zerinde meseleler vaz edilmek suretiyle durulacaktir.
Vaz'i Hkmlerin Birinci Nevi: Sebeb Birinci Mesele

Haricde vcudu bulunan ve kendileri yznden tesr kilmayi ya da bazi durumlarin vaz edilmesini gerektiren fiiller genel anlamda iki trldr: a) Mkellefin kudreti dahilinde bulunmayan fiiller. b) Mkellefin kudreti altina girmesi sahh olan fiiller Birinci trden olan fiiller sebeb, sart ve mani olabilirler. Sebebe rnekler: Lsenin helal olmasi iin zaruret hlinin bulunmasi; criye ile nikhlanmasimn miibh olabilmesi iin zina korkusunun olmasi; vcuddan ikan ve abdesti bozan bir sey olmasina ragmen, her namaz iin abdest alma gereginin dsmesi iin idrar tu-[188] tamama (selesu'1-bevl) halinin bulunmasi; namazlarin vcib olmasi iin gnesin zevali, batmasi, fecrin dogmasi... ve benzeri gibi seyler hep sebeblerdir. Sarta rnekler: Zektin vcib olmasi iin senenin dolmasi; satis akdinin

sahih olmasi iin mebin teslimine kadir olunmasi; yetim malinin kendisine verilmesi iin rsd agma ulasmis olmasi; sevb ve azab iin peygamberlerin gnderilmis olmasi ve buna benzer seyler de sarttirlar. Mniye rnekler: Hayzm cin s mnsebete, talka, Kabe'yi tavafa, namazlarin vcbuna ve orucun edasina mni olmasi; deliligin (cnn) ibadetlerin ifasina ve onun tasarruflari konusunda serbest birakilmasina mni olmasi ve buna benzer rnekler. Ikinci trden olan yani mkellefin kudreti dhilinde olan fiillere gelince, bunlar iki aidan ele alinacaklardir: 1. Bunlar nce, maslahatlarin celbini ya da mefsedetlerin defini gerektirmis olmalari cihetin den emir ya da yasak konusu olarak ya da haklarinda muhayyerlik hkm verilerek teklif hitabi altina girmeleri aisindan ele alinacaklardir. Mesela faydalanmak iin alis veriste bulunmak, nesil iin evlenmek, kurtulusa ermeye vesile olan tat iin boyun egmek vb. gibi. Bu aidan durum aiktir.[2] 2. Bunlarin sebeb, sart ya da mni olarak vaz' hitap altina girmis olmalari aisindan ele alinmasi.[3] Bu trden ve sebeb olanlara rnekler: Nikhin, eslerin birbirlerine mirasi olmalarina, sihriyet haramligina, eslerin birbirlerinden istifdede bulunmalarina sebeb olmasi; bogazlamanin bogazlanan hayvanin etinin yenmesinin hellligine sebeb olmasi; yolculugun namazin kisaltilmasina ve Ramazan orucunun tutulmamasma sebeb olmasi; katil ve yaralama olaylarinin kisas iin sebep olmasi; zina, iki,hirsizlik ve iftiranin ilgili cezalar iin sebeb olmasi... vb. gibi. Bu saydiklarimiz, msebbeblerinin (sebebiyet verdikleri seylerin) tesri kilinmasi iin sebeb olarak konulmuslardir. Sarta rnekler: Talakin vukuu iin veya defa mracaatin helalligi iin nikhin sart olmasi; zina eden kimsenin recmedilmesi iin muhsan (evli) olmasi sartinin aranmasi, namazin sihhati iin temizligin sart olmasi, btn ibdetlerin sihhati iin niyetin sart olmasi... gibi. Bu verdigimiz rnekler ve benzeri seyler sebeb degillerdir, sart ko-sulduklari seylerin sihhati iin sarttirlar. Mniye rnekler: Iki kzkardesten biriyle olan evliligin digeri ile evlilige mni olmasi; bir kadinla olan evliligin o kadinin hala ya da teyzesiyle ayni anda evliligine mni olmasi; mnin kfire karsi kisasa' mni olmasi; tatlerin kabulne kfrn mni olmasi... vb. gibi. Bazen tek bir seyin hem sebeb, hem sart, hem de mni olmasi mmkn olabilir. Mesela mn gibi. O sevaba sebebtir, tatlerin vcbu ve sihhati iin sarttir, kfire karsi kisasa mnidir. Benzeri oktur. Su kadar var ki, bu

sey, tek bir sey iin bir arada bulunamazlar. Dolayisiyla ser' bir hkm iin sebeb olarak vki olan bir sey, ayni anda bizzat o seyin sarti ya da onun iin mni olamaz. nk byle bir durumda bunlarin birbirlerini ortadan kaldirma durumlari sz konusudur. Ancak bir hkmn sebebi, baska bir hkmn sarti, bir ncnn mnisi olabilir. Tek bir hkm zerinde bir araya gelmeleri sahih olmadigi gibi, ayni cihetten olmak kaydiyla ikisinin bir araya gelmesi de sahh degildir. Nitekim ayni sey teklf hkmlerde de sahh degildir. [4]
Ikinci Mesele

Her ne kadar genelde telzumun bulunmasi (birbirini gerektirmesi) sahhse de sebeblerin mesrulugu msebbeblerin de mesrulugunu gerektirmez.[5] Bunun anlami sudur: Sebeblere herhangi bir mbahlik, mendubluk, haramlik... gibi bir ser' teklifi hkm taalluk ettigi zaman, bu hkmn o sebebin msebbebine de taalluk etmesi [190] zorunlu olarak gerekmez. Sebebin yapilmasi emredilmisse,msebbe-bin de emredilmis olmasi gerekmez; sebebin islenmesi yasaklanmis-sa, msebbebin de yasaklanmis olmasi gerekmez; sebeb hakkinda muhayyer birakilmissa, msebbeb hakkinda da muhayyer birakilmis olmasi neticesi zarur olarak lzim gelmez. rnek vermek gerekirse: Mesela alis verisde bulunmayi emretmek, meb ile faydalanmanin mbh kilinmasina da emir mnsina gelmez.[6] Nikhla emirde bulunmak, zevcenin kadinligindan istifdenin helalliginin emri mnsini gerektirmez. Kisasta ldrmeyi emretmek, ruhun ikarilmasini emretme mnsini istilzam etmez. Haksiz yere insan ldrmeyi yasaklamak, ruhun ikarilmasini da yasaklamak mnsini gerektirmez. Kuyuya dsmekten nehyetmek, orada elbisenin yirtilmasi ve rezil olmaktan da nehyetmek mnsini gerektirmez. Elbiseyi atese atmayi yasaklamak, bizzat yakma isini yasaklamak mnsini gerektirmez. Benzeri rnekler oktur: Delili: Bunun delillerinden birisi sudur: Kelm ilminde sabit oldugu zere, mkellef zerine gerekli olan sadece sebeblere yapismaktir; msebbeblere gelince, onlar Allah'in isidir ve O'nun hkm altindadir; onlar hakkinda mkellefin herhangi bir kesbi bulunmamaktadir. Bizzat Kur'n ve Snnet bu essa dellet etmektedir. Buna en aik bir sekilde dellet eden rneklerden biri de, rizkin Allah'in tekefflnde oldugunun ortaya konmasidir. Mesel bazi yetlerde syle buyrul-maktadir: "Ehline namaz kilmalarini emret, kendin de onda devamli ol. Biz senden rizik istemiyoruz, sana rizik veren Biziz.[7] "Yeryznde hibir canli yoktur ki, rizki Allah zerine olmasin.[8] "Rizkinizda, size sz verilen azb da yukaridan gelir.[9] "Allah kendisine karsigelmekten sakinan kimseye kurtulus yolu saglar, ona beklemedigi

yerden rizik verir...[10] Bu ve benzeri rizkin Allah tarafindan tekeffl edildigini ifde eden yetlerde murd olunan mn rizk iin sebeblere sarilmasi degildir; bilakis elde edilmek zere sebeblerine yapisilan rizik (msebbeb) olmaktadir. Eger murd bizzat esbaba yapismak olsaydi, o takdirde mkellefin hibir sekilde rizkini elde etmek iin -lokmayi agzina koyup ignemek veya tohum ekmek ya da dag bitki ve yemislerini toplamak seklinde de olsa- bir faaliyetle memur olmamasi gerekirdi. Bu ise ittifakla btildir. Dolayisiyla bu yetlerden maksadin, bizzat sebebleri hazirlanan sey oldugu ortaya ikmaktadir. Hadiste: "Eger siz gerek anlamda Allah'a tevekkl etmis olsaydiniz, kuslarin riziklandirildiklari gibi siz de riziklandir ilir diniz..."[11] baska bir hadiste de "Deveni saglam bagla ve tevekkl et.[12] buyurmustur. Bu ve benzeri nasslarda, geen mnnin beyni bulunmaktadir. Bu mnyi aiklayan hususlardan biri de su yetlerdir: "Syleyin; akittiginiz meniden insani yaratan siz misiniz, yoksa Biz miyiz?[13]"Syleyin; ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz? Yoksa biz mi bitiriyoruz?[14] "Syleyin; itiginiz suyu buluttan indirenler sizler misiniz? Yoksa onu indiren Biz miyiz?[15] "Syleyin;yaktiginiz atesi var eden siz misiniz? Yoksa onu biz mi var ederiz?[16] Btn bunlarin stne de "Allah sizi ve sizin yaptiklarinizi yaratmistir.[17]"Allah her seyin yaraticisidir.[18] yetleri gelmektedir. Amelin onlara ait kilinmasi sadece hesaba ekilmeleri iin olmustur; sonra o hususta hkm ise ancak Allah'a hastir. Bu mn seriattan istikra yoluyla elde edilen kesin bir netice olmaktadir. Durum byle olduguna gre, mkellef olunan se-bebler de, hem aklin hem de naklin dellet ettigi bu ummun geregi [192] ierisine girecektir. Dolayisiyla kullarin kesblerinin taalluk ettigi sey msebbebler degil, sadece sebebler olmaktadir. Su halde teklif ve onu getiren hitap, sadece mktesebolanayani kulun kesbi altina girebilen hususlara taalluk etmekte ve neticede msebbebler teklif hitabi haricinde kalmaktadir. nk msebbebler, kullarin kudreti dahilinde olmayan seylerdir. Bununla birlikte, eger msebbeblere de taalluk edecek olsaydi, bu bir teklf-i m la yutak (takat st ykmllk) olurdu. Uslde de ortaya konuldugu gibi, byle bir ykmllk Ise mevcut degildir. Itiraz: Istilzam yani sebebin hkmnn msebbebde lzimi (zorunlu) olarak gemesi vardir. Dikkat edilirse, alis veris, icre vb. gibi akitlerin mbhligi, bunlardan her birine has olan faydalanma yollarinin mbhligim da gerektirmektedir. Bunlara mesela rib, garar veya cehalet gibi sebeblerle haramhk hkm taalluk ettiginde, bu durum onlardan faydalanmanin haramligini da gerektirmektedir. Keza tecvz, gasb, hirsizlik vb. gibi durumlarda da vaziyet aynidir. Hayvan bogazlama, ser' usle gre oldugunda mbh olmakta ve o hayvanlardan faydalanmayi da gerektirmektedir. Bogazlama ameliyesi gayrimesr bir tarzda olursa, bu o

hayvanlardan faydalanmanin ha-ramligini gerektirmektedir. Hsili bu tr rnekler pek oktur. Bu durumda nasil olur da "Sebeblerinin emredilmis ya da nehyedilmis olmasi, msebbeblerinin de emredilmis ya da nehyedilmis olmalarini gerektirmez." denilebilir. Ibha durumunda da durum ayni sekildedir. Cevap: Biz btn bunlarin; msebbeblerin, lzimi olarak sebeblerinin hkmlerini alacagina iki aidan dolayi dellet etmedigi grsndeyiz: 1. Meselenin basinda geen misaller, istilzamin (zorunlu gerekliligin) bulunmadigina dellet etmektedirler; dolayisiyla bu konuda artik dell bulunmaktadir. Aksine serdedilen rnekler ise, istilzam hkm neticesinde degil de, tesadf eseri olarak yle vki olmuslardir. 2. Zikredilen rneklerde ortaya konulan neticeler ise, istilzam hkmyle degildir. Bunun delili de, verilen rneklerin bir kisminda bizim iddiamizin aik olarak gzkmesidir. Syle ki, bazen sebeb mbh olmakta, msebbeb ise yapilmasi emredilen bir husus olmaktadir. Nitekim meb ile faydalanmanin mbh oldugunu sylyoruz ve sonra da, eger canli bir hayvansa, onun bakiminin vcib oldugunu ifde ediyoruz. Hayvanin bakim sorumlulugu, mbh olan akdin m-sebbebleri arasinda bulunmaktadir. Ayni sekilde temellk edilen malin korunmasi da mbh olan bir sebebin msebbebi bulunmaktadir; sebeb mbh olmakla birlikte, malin muhafazasi mubahtan te talep edilmektedir. Ayni sey bogazlama ameliyesi iin de sz konusudur. Bogazlama ameliyesi domuz, yirtici hayvanlar, kpek vb. gibi eti yenmeyen bir hayvanda icra edilmisse, haram bir is yapilmistir denilemez. Bununla birlikte bogazlanan bu hayvanlarin tamamindan istifde cihetine gitmekharam olmakta veya bir kisminda haram, bir kisminda mekruh bulunmaktadir. Sebeb olan bogazlama haram degildir diye, msebbeb de helllik hkmn almamaktadir. Bu anlattiklarimiz mesru olan sebebler hakkindadir. Yasaklanilan sebeblere gelince, onlarin durumu daha da aik ve kolay olmakta-dir. nk onlarin haram kilinmis olmalari, seriatte onlarin gerek anlamda sebeb olmadiklarini ortaya kor. Dolayisiyla onlar gerek anlamda sebeb olmadiklarina gre, msebbebleri de yoktur. Netice olarak da onlarin sebebiyet verdikleri seyler (msebbebler) asl men (ha-ramlik) zere kalmaya devam edeceklerdir. Yoksa msebbeblerin ha-ramligi, haram olan sebeblerin vukunun lzimi (zorunlu) bir neticesi degildir. Grldg zere bu son derece aiktir. Konulan prensib bi-dziyelik (muttaritlik) arzetmektedir; kaide tutarlidir. Tevfk ancak Allah'tandir. Bu prensipten su mesele ortaya ikacaktir: [19]

nc Mesele:

Sebeblerin islenilmesi sirasinda mkellefin msebbeblere ynelik bir kasi d ve iltifatta bulunmasi gerekmez. Mkelleften istenilen sey, sadece konulan hkmler dogruitusundaha-reket etmektir. Bu hkmler ister sebeb olsun ister baska sey olsun, veya bu hkmler ister tall edilebilen (deductive = bir illete baglanabilen) kisimdan olsun ister tall edilemeyen kisimdan olsun farketme-mektedir. Buna delilimiz sudur: 1. Daha nce de getigi gibi msebbebler, hkmleri koyan ve sebebleri vaz'eden Allah'a aittir. Bunlar mkellefin kudreti dhilinde olmamaktadir.[20] Msebbeblerin mkellef ile bir ilgisi olmadigina gre, onun riyet etmesi gereken sey, ancak kendi kesbiyle ilgili olan sey olacaktir ki, bu da sebebtir. Bunun disindakiler ise mkellef iin baglayici degildir. Istenilen de budur. 2. Keza, ser'an yapilmasi istenilen bazi seylerde, nefsin gttg bir takim hazlar ve ona karsi meyiller bulunmaktadir. Bu durum, o seyin taleb altina girmesini engellemektedir.[21] Hz. Peygamber amme velayetini gerektiren grevlere talepte bulunan kimseleri getirmezdi. Kaldi kI, ser' velayetlerin tamami ya vcib ya da mendb dzeyinde olmak zere matlb olan seylerdir. Ancak Hz. Peygamber bu konuda, muhtemelen nefsin nazlarinin dikkate alinmasina sebebiyet verecek hususlari dikkate almis ve uygulamalarinda bu tr hizmetleri isteyenlere vermemistir. Bu gibi seylerde hazlarm dikkate alinmasi, ileride de gelecegi gibi, hoslanilmadik neticelere mncer olacaktir. Hatta Hz. Peygamber bu gibi hususlara mubahlarda dahi dikkat etmistir: Hadislerinde: "Senden bir beklenti olmadan bu maldan sana geleni al..."[22] buyurmuslar; malin kabul iin nefsin beklenti halinde olmamasini sart kosmuslardir. Bu da, kisinin beklenti halinde olmasi durumunda onu almasinin farkli bir hkmde oldugunu gstermektedir. Buhadislerini bir baska hadisi de tefsir etmektedir: ".. .Her kim, bir mali hakki ile alirsa, o mal kendisi hakkinda mbarek kilinir. Her kim de haksiz yere alirsa (ya da hakkini vermezse) o da yiyip yiyip doymayan (obur) gibi olur." Malin hakki ile alinmasi, onda bulunan Allah hakkinin unutulmamasi demektir. Bu da mal zerinde nefsin beklentilerinin olmamasinin bir [194] neticesi olarak ortaya ikacaktir. Hakkini vermeyerek almasi ise bunun aksine olacaktir. Baska bir rivayet bu mnyi aiklamaktadir: "Kendisinden yoksula, yetime, yolcuya verilen mal, mslman kimse iin ne gzel arkadastir," Veya syle dedi: "Her kim hakkini vermeden onu alirsa o kimse yiyip yiyip doymayan (obur) gibi olur [23] ve o mal yarin kiyamet gnnde aleyhine shid bulunur." [24]

3. Bu gibi konularda kendilerini kale almak durumunda oldugumuz mmetin bidleri, amellerini nefislerinin bu tr hazlar pesinde olmasi saibesinden arindirmak iin alismislar; hatta nefislerin bazi salih amellere karsi olan meyillerini hazlarma ulasmak iin kurduklari bir trl hileler ve tuzaklar olarak telakki etmislerdir. Bu durumda onlar, amellerin tearuzu ve birbirlerine takdimi konusunda bir kaide gelistirerek, nefsin bir hazzi olmayan amelin ya da nefse daha agir gelen amelin ne alinmasi neticesine varmislardir. Hatta yle ki, onlarin btn amelleri nefsin meyline muhalefet essi zerine bina edilir olmustur. Bunlar bu yasantilarinda hccet olan kimselerdir. nk onlarin icmi icm olmaktadir. Bu da sebebler islenirken m-sebbeblere ynelik bir kasid bulundurmamanin sihhatine dellet eden bir delil olur. Hz. Peygamber LaIE^3uJ , Cibril tarafindan kendisine yneltilen "Ihsan nedir?" sorusuna : "Allah'i gryormusasina O'na ibdet (kulluk) etmendir. Her ne kadar sen O'nu grmyorsan da, O seni gryor ,[25] diye cevap vermislerdir. Kulun seriat diresinde isledigi btn tasarruflari ibdettir. Allah'i gryormusasina Allah'a ibdet eden kimsenin -ibdetine basladigi anda- nefsine ait onda hibir hazzi kalmaz. Kisinin kendisini bir seye vermesi durumunda, baska her seyi unutmasi cri olan det-i ilhyenin bir geregi olmaktadir. Bu Gazz ve benzerleri gibi, erbabi tarafindan aiklanmis bulunan bir mndir. Su halde, mesru olan sebeblerin ortaya konulmasi sirasinda, msebbeblere ynelik bir kasid ve iltifatin bulundurulmasi sart olmamaktadir. Bunlar yapilmasi istenilen (mesru; sebebler hakkinda geerli oldugu gibi, gaynmesr olan sebebler hakkinda da geerlidir. Msebbeblere ynelik bir kasdm bulunmamasi, sebeber zerine terettp edecek (dogacak) sevap ya da gnaha bir etkide bulunmaz. nk bu, sebebten msebbebleri ortaya ikaracak olan Allah'a ait bir seydir. Onu tazammun eden sey de sebebtir. Onu kulun kasdmin bulunmamasi degil; ancak sebebte bulunmasi gereken bir sartin veya asl ya da tekml (tamamlayici) bir czn bulunmamasi ortadan kaldirabilir. [26]
Drdnc Mesele

Sebeblerin konulmasi, onlari koyanin yani Sri'in o sebeblerin msebbeblerini kasidda bulunmus olmasini gerektirir. Delilleri: 1. Akil ve hikmet sahipleri, mevcut sebeblerin bizzat kendileri iin sebeb olmadiklarina, bilakis kendilerinden baska seylerin nes'et etmesi aisindan sebeb olduklarina dair kesin kanate sahiptirler. Durum byle olduguna gre, onlarin sebeb olarak vaz'edilmesi kasdindan,

onlardan nes'et edecek msebbeblerin de kasdedilmesi lzim gelecektir. 2. Ser' hkmler ancak ve ancak maslahatlarin celbi ve mefse-detlerin defi iin mesru kilinmislardir. Bunlar da kesinlikle onlarin msebbebleri olmaktadir. Sebeblerin sadece msebbebleri iin mesru kilindigini bildigimize gre, sebeblere ynelik kasiddan, msebbeble-rinin de kasdedilmis olacagi lzim gelecektir. 3. Eger sebeblerden msebbebler kasdedilmis olmasaydi, onlarin sebeb olmak zere konmus olmalari sz konusu olmazdi.[27] Ancak mesele bu sekilde ortaya konulmustur. Bu durumda onlarin sebeb olmak zere konulmus olmalari zarureti vardir; sebebler de ancak msebbebleri iin sebeb olmaktadirlar. Sebebleri koyan Sri' msebbeblerin vukuunu onlar cihetinden kasdetmektedir. Bu sabit olduktan sonra diyoruz ki: Sebebler, madem ki. Sri'ce vaz'i maksd olan seylerdir; dolayisiyla msebbeblerin de ,*ym sekilde olmasi gerekir. Soru: Bu durumla, daha nce geen Sri'ce , sebebleri emir aisindan msebbeblerin amalanmis olmadiklari hususunun arasi nasil telif edilecektir? Cevap: Buna verilecek cevap iki aidan olacaktir: I. Iki kasid arasinda farklilik vardir; ynleri farklidir. Daha nce geen kasiddan maksad, Sri'in sebeblerle ykml tutmasinda, msebbeblerle de ykml tutmasi gibi bir maksadinin olmadigi anlaminda idi. nk daha nce de belirtildigi gibi, msebbebler kullarin kudreti dhilinde olmayan seylerdir. Buradaki kasid ise; Sri'in sebeblerden msebbeblerinin vukuunukasdetmis olmasi anlamindadir. Sri' sebebleri iste bu yzden sebeb olarak vaz'etmistir. Bunda, msebbeblerin ykmllk getiren hitap altina girmesini gerektirecek bir husus bulunmamaktadir. Bunda bulunan sey, sadece zel olarak sebeblerden msebbeblerinin vukunun kasdedilmis olmasidir. Dolayisiyla iki esas arasinda bir eliski bulunmamaktadir. 2. Eger farkli ailardan ise tek bir sey zerine, iki ayri kasdin [196] vrid olmasi muhal (imknsiz) degildir. rnegin, gasbedilmis bir arazi zerinde kilinacak namaz hakkinda hem kilinmasina dair emir, hem de orada kilinmamasina dair nehiy olmak zere farkli itibarlarla ayni anda iki kasid bulunmaktadir. Hsili iki esas, mutlak surette birbirleriyle eliskili ve birbirlerini ortadan kaldirici mhiyette degildirler. [28]
Besinci Mesele

Msebbebe ynelik bir kasdin bulunmasi lazim olmadigina gre; mkellef mutlak surette byle bir kasid ve iltifati terk edebilecegi gibi, ona karsi kasid ve iltifatta da bulunabilir. Daha nce geenler (yani nc meselede geen deliller) birinci kisma

dell teskil ederler. Size: "Zirat, ticret vb. gibi yollarla geimin iin niin alisiyor; hayatini kazaniyorsun?" diye sorarlarsa onlara: "nk Sri' Tel, -bana namaz kilmami, oru tutmami, zekat vermemi, hacca gitmemi ve benzeri yapmakla beni ykml tuttugu diger amelleri emrettigi gibi-- benden bunlari da yapmami istemistir; onun iin ben bunlari yaparim. Ben sadece bana emrolunan seylerin geregini yaparim." dersin. Eger sana:'Sri' sadece maslahatlar sebebiyle emir ve nehiyde bulunmaktadir?" derlerse: "Evet! Bu sizin dediginiz sey Allah'a ait bir husustur, benimle ilgili degildir. Bana dsen sadece emrolundugum zere esbaba tevesslde bulunmaktir; msebbeblerin husul ise benimle ilgili olmayan bir seydir. Ben kasdimi (himmetimi) benimle ilgili olan seye (sebebe) evirir, benimle ilgili olmayip da Allah'a ait olan seyi de sahibine havale ederim." dersin. Buna dellet eden hususlardan biri de sudur: Sebeb haddizatinda etkin degildir. Msebbeb onun etkisiyle degil, sadece onunla birlikte vcda gelmektedir. Mkellef esbaba tevessl ettiginde Allah da msebbebi yaratmaktadir. Kul sadece kesbde bulunmus olmaktadir. Bu konuda mesela su yetler hatirlanabilir: "Allah sizi ve yapmakta olduklarinizi yaratmaktadir.[29] "Allah her seyin yaraticisidir. Her sey zerine vekil olan O'dur." [30]"Allah dilemedike siz dileyemezsiniz.[31]"Kisiye ve onu sekillendirene, sonra da ona iyilik ve ktlk kabiliyeti verene and olsun ki ...[32] Yine bazi hadisleri hatirlayalim: Hastaliklarin siryetiile ilgili olmak zere Hz. Peygamber'in [dleTmtu] "Peki ilkine kim sirayet ettirdi?"[33] buyurmalari; tn bulunan bir yere girmeme fikrine karsilik Amr b. el-As'm "Allah'in kaderinden mi kais?" demesi zerine Hz. mer'in "Biz Allah'in kaderinden yine Allah'in kaderine kaiyoruz."[34] demesi; hadiste "Kalem olacak her seyi yazdi ve mrekkep kurudu. Dolayisiyla eger btn insanlar bir araya gelseler de Allah'in sana yazmamis oldugu bir seyi sana vermek isteseler buna g yetiremezler. Keza Allah'in sana yazmis oldugu bir seyi [1973 de engellemeye alissalar ona da g yetiremezler." [35]Bu konudaki deliller kat'yet mertebesine ulasacak kadar oktur. Durum byle olduguna gre, sebeb islenilirken msebbebe ynelik iltifat ve kasidda bulunmakla , ona ynelik iltifat ve kas dm terki arasinda (msebbebin ortaya konulmasi aisindan) bir fark bulunmayacaktir. nk msebbeb bazan olacak, bazan da olmayabilecektir. Her ne kadar cri olan det-i ilh sebeb bulundugunda msebbebin de bulunmasini gerektiriyorsa da, onun Allah'in kudreti dahilinde olmasi onun olabilecegini de, olmayabilecegini de gerektirmektedir. Yer yer car olan det-i ilhnin bozulmasi da bunun bir delilidir[36] Hem sonra seriatta, sebeb islenilirken msebbebe ynelik kasdin bulunmasini isteyen bir nass da bulunmamaktadir.

Itiraz: Sri' Tel'nm msebbeblere ynelik kasid ve Iltifatinin bulunmus olmasi; onlarin mkellefler tarafindan da kasdedilmis olmalarinin geregine bir delildir. Tekliften murd da, mkellefin kasdi-mn Sri'in kasdina uygunlugundan baska bir sey degildir. Zira mkellef Sri'in kasdina muhalif davranacak olsa, yerinde de aiklanmis oldugu zere [37] teklif (ykmllk) sahh olmamaktadir. Muvafik oldugunda da sahh olmaktadir. Biz mkellefin mesela msebbebe ynelik bir kasdinm bulunmadigini varsaydigimizda -ki msebbeble-rin Sri'ce maksd olduklarini ortaya koymus bulunuyoruz- bu haliyle mkellef Sri'in kasdina muhalefet etmis olmaktadir. Sri'in kasdina muhalif olarak icra edilen her ykmllk btil olduguna gre, bunun da ayni sekilde btil olmasi gerekmektedir. Cevap: Bu itiraz, Sri'in sebebleri vaz'ederken msebbeblerin vukuunu kasdettigi gibi, msebbeblerle ykml tutarak onlarin vukuunu kasdetmis oldugu varsayimina gre vrid olabilir. Halbuki durum yle degildir. nk daha nce de getigi gibi, mkellefler msebbeblerle ykml degillerdir. Sri' Tel'nm kasdi, sadece cri olan ilh yaratma detine binen mkellefin sebebleri ortaya koymasi halinde onlarla irtibatli olarak hemen akabinde msebbeblerin de yaratilmis olmasidir. Bylece cennetlik olan cennetlik, cehennemlik olan da cehennemlik olacaktir. Su halde, Sri'in msebbeblerin vukuunu kasdetmis olmasinin, ykmllge ynelik kasdi ile bir irti-[198] bati yoktur. Dolayisiyla, bir dell bulunmadika mkellefin de msebbebe ynelik bir kasidda bulunmasinin gerekliligi ortaya konulamaz. Byle bir dell de yoktur. Hatta byle bir sey (yani mkellefin msebbebe ynelik kasidda bulunmasinin lzumu) sahh de olamaz. nk mkellefin msebbebe ynelik bir kasdinm bulunmasi, aslinda bir baskasinin fiiline ynelik bir kasid olmaktadir. Bir baskasinin fiilinin vukuunu baska birisinin kasdetmesi ise asla lzim olamaz. nk kisi bir baskasinin fiiliyle mkellef degildir. Kisi ancak kendi fiili olan seyler dolayisiyla sorumlu tutulabilir ki, bu da sadece sebebtir. Mkellefte olmasi gereken kasid iste ona ynelik olan kasiddir. Mkelleften byle bir kasid istenilmekte ve bu kasdin da Sri'in kasdina muvafik dsmesi aranmaktadir. Fasil: Mkellefin msebbeblere ynelik kasid ve iltifatta bulunabilecegini de sylemistik. Bu mesela syle olur: "Size niin kazaniyorsun?" diye sorarlar. Siz de: "Belimi dogrultmak, kendimin ve ailemin geimini temin etmek veya sebebden neset eden benzeri maslahatlardan tr alisiyorum." diye cevap verirsiniz. Iste sizin bu kasdmiz, esbaba tevessl sirasinda bulunursa bu da sahh olmaktadir. nk bu cri olan det-i ilhye iltifat demektir. Yce Allah bu meyanda olmak zere: "Emri geregince denizde yzmek

zere gemileri, ltfedip verdigi rtzki aramaniz iin denizi buyrugunuz altina veren Allah'tir.[38]"Geceleyin uyumaniz, gndz de lutfundan rizik aramaniz O'nun varliginin belgelerindendir.[39] "Namazdan sonra yeryznde dagi,199, lin ve Allah'in lutfundan arayin.[40]Bu yetlerde sebebe-ki kazanma yollari olmaktadir- ynelisten Allah'in lutfuna ynelis olarak bahsedilmesi ve bunun mnker (kt) gorlmeyerek bir nimet ve ihsanda bulunma siyakinda ifde edilmesi, byle bir kasdin sihhatine isarette bulunmak demektir. Bu dnya islerinde car oldugu gibi hiret islerinde de geerlidir. Mesela: "Kim inanir ve alih amel islerse, bizonu cennetlere sokariz." [41]Bu ve benzeri deliller, sebeb ortaya konulurken msebbebe de iltifat ve kasidda bulunmanin sihhatini gstermektedir. Sonra bunun essini, kisinin o sebeb iin Allah Tel'nin hazirlamis oldugu seyi beklemesi ve istemesi teskil etmektedir. Byle bir beklenti ise, kisinin rizkina ulasma konusunda esbaba tevesslle birlikte Allah'a itimad ve tevekkl etmesi anlamim tasir. Bu neticede ser'an mnker (kt) grlecek bir durum yoktur. Syle ki: Bilindigi zere seriat sadece kullarin maslahatlari iin konulmustur. Btn ykmllkler f teklif) ya bir mefsedetin defi ya da bir maslahatin celbi iin ya da her ikisi iin birden konulmuslardir. Teklif (ykmllk) altina giren sey, ne iin konulmussa onu gerektirmek durumundadir. Bunda da Sri'in kasdma muhalif bir sey yoktur. Mahzurlu (yasak) olan sey, bizzat Sri'ce kasdedilen seye muhalif bir kasidda bulunmaktir. Kaldi ki, bu kasid zerine, Sri'ce maksd olmayan bir amelin bina edilmesi de sz konusu degildir. Dolayisiyla ondan muhalif bir kasid dogmayacaktir. Fiil muvafiktir, kasid muvafiktir; neticede ikisinin toplami da muvafik olacaktir. Soru: Bu iki sekil yani msebbebe ynelik kasdm bulunmasi ve bulunmamasi durumu, btn muamelt ve ibdetlerle ilgili hkmler iin geerli midir? Yoksa degil midir? nk ilk bakista gzken odur ki, muamelt (diyyt) konularinda msebbeblere ynelik kasdm bulunmasi lzim gibi gzkmektedir. nk maslahatlarin ynleri onlarda aiktir. Ibdetler ise byle degildir. nk ibdetlerde asil olan taabbudliktir. Onlarin hikmetleri akilla kavranilamaz. Dolayisiyla ibdetler islenilirken msebbeblerine ynelik bir iltifat ve kasdm bulunmamasi normal olabilir. nk hkmlerin illeti olarak gsterilen mnlar, maslahat ya da mefsedetlerin cinsine bagli olmaktadir. Bunlar ise muameltla ilgili konularda aik, ibdetlerde ise [200] aik degildir. Durum byle olduguna gre, muamelt (diyyt) konusunda msebbeblere ynelik iltifat ve kasidda bulunmak muteber olacaktir. zellikle de mctehid hakkinda bu byledir. nk mcte-hid ictihad alanini ancak illetlerin icrasi ve onlara iltifatta bulunmasi yoluyla genisletebilir. Eger byle yapmayacak olursa, o takdirde maslahatlar dogrultusunda icra edebilecegi hkmler ancak nass ve icm erevesinde kalacaktir ve kiyas tamamen ortadan kalkacaktir.

Byle bir netice ise sahh degildir. Su halde mutlaka hkmlerin kendileri iin mesru kilindiklari mnlara (hikmetlere) iltifatta bulunmak gerekecektir. Bu mnlar ise, iste hkmlerin msebbebleri olmaktadir. Ibdetler konusuna gelince, bunlarin ogu kez zellikleri kendilerine has olan mnlarin (hikmetler) gizli olmasidir ve bu gibi konularda nasslarin geregine rc etmekten baska yapilacak is yoktur. Iste bundan dolayidir ki, ibdetlerde msebbeblere ynelik iltifat ve kas-din terkedilmesi, Sri'in onlarda gzetmis oldugu maksadin icrasinda daha da etkili olacaktir.Her iki durum da mukallide nisbetle ayni olacaktir ve o msebbebe iltifat ve kasidda bulunmayabilecektir. Ancak ser' tasarruflar hakkinda bilgi ve malmatinin bulundugu hususlar bunun disinda kalacaktir. Cevap: Msebbebe ynelikkasdm bulunmasi veya bulunmamasi her iki durum iin de msavidir. Syle ki: Mctehid hkmn illetine baktigi zaman, o hkm ayni illetin bulundugu baska mahallere de sirayet ettirir ve bununla o hkmn konulus sebebi olan maslahatin gereklesmesini amalar. Bu nazar planda olan kisimdir. Amel sirasinda o maslahatin husulne ynelik kasidda bulunmasi veya bulunmamasi ise, kendisine nisbetle skt geilmis olur. Bazan -amel eden kisi eger kendisi isekasdeder; bazan da byle bir kasdi bulunmaz. Her iki durumda da itihadinda bir eksiklik olmaz. Aynen mu-kallidde oldugu gibi. Mesela Hz. Peygamber'in [ "^SC" 1: "Kadi fkeli iken hkmetmez.[42] hadisini duydugu zaman, bu yasagin illetine bakar ve onun fke hli oldugunu grr. Bunun hikmeti ise, taraflar arasinda delilleri geregince istemeye ve degerlendirmeye engel olan zihn mesgliyetdir. Daha sonra fke haline zihni mesgul edecek diger asiri alik ve tokluk halleri, agri vb. gibi seyleri de dhil edecektir. Kendisinin kadi olmasi durumunda, eger bu seylerden kendisinde birinin mevcudiyetini hissederse, nehyin geregince hareket ederek hkmde bulunmaktan geri duracaktir. Bu haliyle mcerred nehye C201] uymus olmak istese ve, nehyin hikmetine iltifatta bulunmasa dahi, Sri'in kasdi yerini bulmus olacaktir. Kadinin da ayni kasda katilmamasi bir zarar vermeyecektir. Kadinin hkm vermekten kainmasi sirasinda, Sri'in gzetmis oldugu delillerin yeterince talep edilip de-gerlendirilememesi maksadina katilmasi durumunda da, Sri'in maksadi yine yerini bulmus olacak ve maksadin tahakkuku aisindan bir nceki durumdan farkli bir sey de olmayacaktir. Dolayisiyla, hkmden kainma konusunda kadinin msebbebe ynelik iltifat ve kasidda bulunmasiyla bulunmamasi arasinda bir fark bulunmayacaktir. Ameller ierisinde hikmetlerini kavradigi konulardaki mukallidin durumu da ayni sekilde olacaktir. Anlamadiklari konular ise, onun hakkinda tamamen ibdetler mesabesinde olacaktir. Ibdetlerin -her ne kadar detayli bir sekilde bilinmese de- genel anlamda dnya ve hirette kullarin maslahatlari iin konulmus olduklari bilin-

mektedir. Dolayisiyla onlarin dnyev ve uhrev msebbeblerine ynelik bir iltifat ve kasidda bulunmak da sahh olacaktir. Bunlara ynelik kasdm olmasi ve olmamasi durumu daha nce getigi gibidir. [43]
Altinci Mesele

Geen izahlardan sonra sebeblere girmenin, iki kisma ayrilan mertebelerine geebiliriz: Sebebler ortaya konulurken, msebbeblere ynelik iltifat ve kasdin mertebesi bulunmaktadir: 1. Sebeblerin, sanki msebbeblerin faili imis, onu ortaya koymada etkinmis gibi telakki edilmesi. Bu -Allah korusun!- sirk ya da ona benzer bir sey olmaktadir. nk sebeb bizatihi fail ve msebbeb-de etkin degildir. "Allah her seyin yaraticisidir.[44] "Allah sizi de, yaptiklarinizi da yaratti. yetleri bu hususu aika ortaya koymaktadir. Hadis-i serifte de: "Allah: 'Kullarimdan kimisi mii'min, kimisi de kfir sabahladi. Kim Allah'in lutfa ve rahmetiyle yagmura kavustuk dediyse, iste o bana mn ve yildizi inkr etmistir; kim de falan ve falan yildizin dogmasi veya batmasiyla yagmura kavustuk dediyse; o da beni inkar, yildiza mn etmistir,' buyurdu." denilmistir.[45] Hadiste ifde edilen yildiza mn edip de Allah'i inkar eden kimse, yildizi yagmurun yagdirilmasi hususunda bizatihi fail telakki edenlerdir. Bu konu kelm ilminin sahasina girmektedir. 2. Sebebin ortaya konulmasi sirasinda, det-i ilhye gre m-[202] sebbebin de onunla birlikte bulunmasina itikad etmek. Bundan nce zerinde durulan konu da iste bu kisim olmaktadir. Bunun zeti sudur: Bu telakkiye gre sebebin ortaya konulmasindan msebbeb de talep edilmektedir; ancak bu sebebin mstakillen onda etkin oldugu dsncesiyle degil, onun msebbeb iin sebeb olarak konulmasi aisindan olmaktadir. Sebebin mutlaka bir msebbebe sebeb olmasi gerekmektedir. nk sebebden anlasilan mn budur; aksi takdirde sebeb olmazdi. Bu aidan msebbebe iltifatta bulunmak, Yce Allah'in yaratilis konusundaki snnet-i ilhsinin geregi hricine ikmak sayilmamaktadir; keza, bu telakki sebebin Allah'in kudretiyle meydana geldigi hususuna da ters dsmemektedir. nk Yce Allah'in kudreti, sebebin bulunmasi halinde de, bulunmamasi halinde de ortaya ikabilmekte (ve msebbebi ortaya koyabilmekte)dir. Dolayisiyla sebebin bulunmasi, Yce Allah'in msebbebin yaraticisi olmasina mnf degildir. Ancak burada bazan ona iltifat galebe alabilir; hatta yle ki, (sebebin bulunmasina ragmen) msebbebin bulunmamasi messir olabilir ve inkarla karsilanabilir. Bu sunun iin olur: Car olan det sebeb zerinde durulurken, onun hep sebeb olmasi hkmyle ele alinmasi hususunda galebe almis ve onun bizatihi ge-rektirici degil de ca'l (yapay) olarak konulmus oldugu unutulmustur. Sebebler icra edilirken, ogunluk halkin itikadi iste bu sekilde olmaktadir.

3. Sebeb ortaya konulurken, msebbebin Allah'dan olacagi, nk msebbibin (sebebiyet verenin) de bizzat O oldugu dsncesinde bulunmak. Bu mertebeye shib kimselerin genelde inanlari; msebbebe gerek anlamda sebebin sebeb oldugu dsncesi olmaksizin, onun bizzat Allah'in kudret ve iradesiyle ortaya iktigi seklindedir. nk, sebebin ona sebeb oldugu gerek anlamda sahh olsa, hibir zaman bidziyeliginin bozulmamasi, her sebeble birlikte mutlaka msebbebin de bulunmasi gerekecektir. Akl sebeblerde oldugu gibi. Durum byle olmayinca, ilk sebeb delilinden da hareketle msebbebin Rabbin kudreti ve irdesi dogrultusunda iktigi, ona sebebiyet verenin Yaratici oldugu kesin olarak ortaya ikar. Burada "Sebeb bulunursa, msebbeb de bulunur, sebeb bulunmazsa msebbeb de bulunmaz." seklindeki bir itikadda bulunan kimseye syle denilebilir: "Peki ilk sebeb neden ortaya ikmistir?" Benzeri bir durum iin de Hz. Peygamber [ aieSSu ] : "Peki ilkine kim sirayet ettirdi?"[46] buyurmuslardir. Sebebler, msebbebleriyle birlikte Allah'in kudreti altina dahil bulunduklarina gre, msebbeblerin vcda gelmesine sebebiyet veren bizzat Yce Allah'tir, bizatihi sebeblerin kendileri degildir. Zira O'nun mlknde, O'na es ve ortak hibir sey yoktur. Btn bunlar kelm ilminde aiklanmistir. zetlemek gerekirse: Msebbebin vcda gelmesinde, itibar bizatihi sebebin kendisine degildir. Sebebiyet verenin bizzat Allah olmasi aisindan sebebe itibarda bulunmak gerekir. Bu telakki de dogrudur. Fasil: Msebbebe ynelik iltifat ve kasdi terketmenin mertebesi vardir: Birinci mertebe : Sebebler, kullarin nasil yapacaklarinin ortaya ikmasi iin Allah tarafindan konulmus bir deneme ve imtihan unsuru olmaktadir. Dolayisiyla birinci mertebede sebebler, baska bir seye iltifat sz konusu olmadan, sirf bu aidan ortaya konulur. Bu telakki, sebeblerin ve msebbeblerin bu dnyada, kullarin imtihan edilmeleri ve denenmeleri iin konulmus oldugu, onlarin cennetlik ve cehennemlik olmalari iin bir yol olduklari esasina bina edilmektedir. Bunlar iki tr olmaktadir: a) Akillarin denenmesi iin konulmus olanlar: zerinde dsnlmesi ve arkasinda bulunan seylere dellet eden bir sanat olmasi aisindan btn lem bu sekilde kabul edilmektedir. b) Nefislerin denenmesi iin konulmus olanlar: Kullara menfaatleri ve zararlari ulastirmalari, keza kendi emirlerine boyun egdirilmis ve isteklerini yerine getirecek sekilde itaatkr kilinmis olmalari aisindan da yine btn lem bu trden olmaktadir. Bylece kaza ve kader programi dahilinde onlarin tasarruflari ortaya ikacak; amelleri seriat hkmleri erevesinde yryecek; cennetlik olan cennetlik, cehennemlik olan cehennemlik olacak;

ezel olan ilm-i ilh ve evirme imkani olmayan kesin kaderin geregi ortaya ikacaktir. Zira Yce Allah lemlerden mstagnidir ve yaptigi bir seyi yapmada sebeb ve vesilelere muhta olmaktan mnezzehtir; ancak O, bu sebebleri ve onlara bagli olarak msebbebleri sadece kullarini denemek iin koymustur. Bu mnya dellet eden deliller pek oktur. Misal olarak su yetler grlebilir: "Arsi su zerinde iken, hanginizin daha gzel is isleyecegini ortaya koymak iin, gkleri ve yeri alti gnde yaratan O'dur.[47] "Hanginizin daha iyi is isleyecegini belirtmek iin lm ve dirimi yaratan O'dur." [48]"Insanlarin hangisinin daha iyi is isleyecegini ortaya koyahm diye yeryznde olan seyleri, yeryznn ss yaptik.[49]"Sonra onlarin ardindan, nasil davranacaginiza bakmak iin sizi yeryznde olanlarin yerlerine geirdik[50] "Sonra, iki taraftan hangisinin bekledikleri sonucu iyi hesaplamis oldugunu belirtmek iin onlari uyandirdik[51] "Allah'in gerekten inananlari belirtmesi ve iinizden sahidler edinmesi; Allah'in inananlari aritmasi ve inkar edenleri yok etmesi iin insanlar arasinda bugnleri hazan lehe hazan aleyhe dndrr dururuz" [52] "Derken denemek iin Allah sizi [204] gerj evirip bozguna ugratti."[53] Bu ve benzeri yetler sebeblerin sadece imtihan ve deneme unsuru olmak zere konulmus olduklarini gstermektedir. Durum byle olduguna gre, sebebleri bu aidan ortaya koyan kimse, onlari konulmus olduklari sekilde ve hakikatlerine vkif bir vaziyette gereklestirmis oluyor demektir. Byle bir netice ise sahihtir. Byle bir kasda sahip kimse, ortaya koydugu sebeblerle Allah'a kullukta bulunuyor demektir. nk kendisine izin verilen bir konuda o izine dayanarak, msebbeblere ynelik bir kasid ve iltifati olmaksizin, sirf Allah'a olan kullugunu ortaya ikarmak amaciyla sebebi ortaya koyunca, o sanki mahza ibdet olan sir amelleri islemis gibi olacaktir. Ikinci mertebe: Msebbeblere iltifat bir tarafa, sonradan ortaya konulmus ve yaratilmis seyler olmalari hasebiyle sebeblere ynelik iltifattan soyutlanma kasdi ile onlarin ierisine girmek. Bu mertebe de, "ibdetlerin sadece mabuda has kilinmasi, niyetinde ondan bas-kasmayer ayirmamak, kasdinda baskalarini ona ortak kilmamak suretiyle olur; byle bir ortak kilma O'na olan ibdette katkisiz bir tev-hdden disari ikmak olur" seklindeki telakki zerine bina edilmistir. nk btn bunlara ynelik hl bir kasid ve iltifatin bulunmasi, sonradan meydana gelmis seylerle (yaratiklarla) hemhal olmak, O'n-dan baskalarina meyletmek anlamina gelir. Bu telakki , sirkin nefyi konusunda ince dsnmek anlami tasir. Keza bu mertebe de, yerinde sahih olmaktadir. Bu anlamda sirkin nefyine dellet eden ser'i deliller de bulunmaktadir: "Rabbine kavusmayi um,an kimse slih amel islesin ve Rabbine kullukta hi ortak kosmasin.[54] "yle ise, dni Allah iin hlis kilarak O'na kulluk et.[55]ve benzeri yetleri bu meyanda rnek olarak zikretmek mmkndr. Keza, lemlerin Rabbi olan Allah'a

tevecchte dogruluk ve ihls isteyen deliller de bu dogrultudadir. Btn bunlar, Allah'a halisane tevecchte bulunma ve ona kullukta herhangi bir saibeye yer vermeme konusunda ikarilan bu mnyi ortaya koymaktadir. Bu mertebeye shib olan kimse, konulmus olan sebebleri -onlarin msebbeblerine kasid ve iltifat bir tarafa-bizzat onlara dahi ilgi duymak ve onlara nazar atfetmek gibi bir durumdan siyrilmak zere ortaya koyarak Allah'a olan kulluklarim icra ederler. Bu mertebe shibleri sebeblere, sadece onlarin msebbib ve vzi'i olan Allah'a ulasabilmek iin, birer vesile ve vasita; O'na yakinlik mertebelerine ikabilmek iin birer merdiven olmalari sebebiyle ynelirler. Onlarin sebebleri islerken iltifat ve kasitlari sadece msebbib olan Allah'a yneliktir. nc mertebe: Sebebi islerken, mcerred ser' izinden yola [205] ikma ve baska bir ama gtmeme mertebesi. Bu mertebede kisinin sebebe ynelik kasdi, kulluk makamina gerek anlamda ulastigi iin onu getiren emre icabette bulunmaktir. nk sebebi ortaya koyma hakkinda mkellefe izin verilince veya emirde bulunulunca, bu emir ve izine istinaden sebebi islemesi durumunda o (mkellef), onu emreden Allah'in ona ynelik bir kasdinm bulunmasi hasebiyle ona icabette bulunmus olmaktadir. Daha nce [56]msebbibin (sebebi ortaya koyanin) Allah oldugu ve det-i ilhyi o sekilde cereyan ettirenin O oldugu, eger isteseydi cereyan ettirmeyecegi, nitekim dilediginde bu deti yirtarak sebebsiz de msebbebleri var ettigi ortaya konulmustu. Keza sebeblerin bir deneme ve imtihan unsuru oldugu, kullugun her trl saibeden arindirilmak zere icabette bulunuldugu ve onun O'na yneliste dogrulugu ve ihlasi gerektirdigi de belirtilmisti. Iste daha nceki kisimlarda zikredilen btn bunlar, bu mertebe altina girmektedir. Dolayisiyla burada sz konusu edilen kasid daha nce geenlerin tmn kapsar olmustur. nk bu mertebede mkellef Sri'in kasdina, baska bir sey dsnmeden ynelmistir. Sri'in o islerde (sebeblerde) kasdmm oldugu da bilinmektedir, Bylece mkellef sebebi ortaya korken onun ieriginde bulunan bildigi ve bilmedigi her sey kendisi iin hasil olacaktir. O nisebbebi sebeb yoluyla taleb etmektedir ve ayni anda Allah'in bizzat msebbib oldugunu; o sebeble kendisini denedigini de bilmektedir ve sebeb vasitasiyla Allah'a olan tevecchnde samim ve yakin mertebesine ulasmistir. Her ne kadar kasdi ierisine, msebbebe ynelik kasdi girse de, onun kasdi mutlaktir; ayrica, bu kasid tamamen O'ndan gayri ne varsa hepsinden uzak, her trl saibeden arinmis olmaktadir. [57]
Yedinci Mesele

Sebeblere tevessl etmek ya ser'an yasaklanmistir ya da yasaklanmamistir: Eger yasak kisimdansa, o takdirde sebebin ortaya komilmamasina dair bir talep var oldugu hususunda herhangi bir problem

bulunmayacaktir. Ister sebebe tevessl eden kimse, msebbebin vukuunu da kasdetmis olsun, ister byle bir kasdi bulunmasin, netice fark etmeyecektir. nk sebebe tevessl eden kimse hakkinda her iki durumun da dsnlmesi mmkndr: Mesel bazan haksiz yere ldrme ile ruhun ikmasini da kasdetmis olabilir ve fiilen de yle olur; keza gasb ile, gasbedilen seyden faydalanmayi kasdetmis olabilir ve yle de olur. Ancak bu neticeler (msebbebler), seriatin geregi zere degil de, cereyan etmekte olan det-i ilhnin geregi zere byle olurlar. Bazan da asla vuku bulmazlar. Bazan da sebebe tevessl eden kimsenin nazarindan, daha nce zikri geen engel [58]gibi olmamakla birlikte baska bir esit ariz bir halden dolayi msebbebe ynelik herhangi bir kasid ve iltifat gemeyebilir. Ancak bu engele ve neticede byle bir kasdinin bulunmamasina itibar edilmez. Eger sebebe tevessl etmek, ser'an yasaklanmis degilse, o takdirde zikri geen alti mertebenin hepsinde de esbaba tevessln menine dir bir istekte bulunulmayacaktir. [206] Birinci mertebede: Bizzat sebebe tevessln genel anlamda mbh veya matlb oldugunu farzettigimizde; sebebi isleyen kimsenin "sebebin bizatihi msebbeb zerinde etkin ve fail oldugu" seklindeki telakkisi, bir masiyet (gnah, isyan) olur ve o masiyet mbh ya da matlb olan bir amele bitismis olur; neticede de onu iptal etmez. Ancak byle bir beraberligin ifsd edici oldugu, bir masiyete bitisik olan mbh ya da matlb bir amelin, bitisik olan ifsd edici unsur yznden yasaklanilmis bir vasif kazanacagi grs esas alindiginda netice farkli olacaktir. Gasbedilmis bir evde namaz kilmak, gasbedil-mis bir biakla hayvan bogazlamak rnekleri burada hatirlanabilir. Bu konu usl-i fikihta aiklanmistir. ikinci mertebede: Bu mertebede de zahir olan, sebebe tevesslde bulunmanin sahhligidir. nk burada sebebe yapisan kimse, cereyan eden det-i ilhye dayanmaktadir; bunlarda glib olan ise se-beblerin islenmesi neticesinde onlardan msebbeblerin dogmasidir. Neticede bu husus zanna galebe almaktadir. Bu telakkiye ragmen sebebe tevessl edilmemesi, bizzat kendi eliyle kendisini tehlikeye atmak gibi -hatta gibisi fazla- bizzat kendisini tehlikeye atmak olur. Ayni sekilde bu telakki cereyan etmekte olan dete bagli olarak kat'iyet mertebesine ulastiginda da, mkellefe dsen sebeblere yapismasidir. Bu yzdendir ki, aresiz kalan (muztar) kisi hakkinda: "Eger helak olmaktan korkarsa, istemesi /dilenmesi veya dn almasi ya da lse vb. gibi seyleri yemesi vcib olur. Kendi nefsini lme terket-mesi caiz degildir." demislerdir. Yine bu noktadan hareketle Mesrk da: "Kim Allah'in haram kildigi bir seyi yemek zorunda kalir ve yemez imez ve neticede lrse, o cehenneme girer." demistir. nc mertebede: Burada da durum aiktir. Ancak baska bir bahis daha

vardir: Acaba bu mertebede sebeblere tevessl eden kimse, ikinci mertebede bulunanin derecesinde midir? Yoksa degil midir? Bu zerinde durulacak bir konudur. Fukhnin szlerinin mutlakligma bakilacak olursa aralarinda bir fark olmamasi gerekmektedir. Mutasavviflardan ulup erbh-i tevekkln hallerine bakildiginda da aralarinda fark olmasi gerekmektedir. Geri Imm Gazzl'nin konuyla ilgili tafsiltli szlerinin zahirinden, bu hkmde her iki mertebenin de -fukhnin szlerinde oldugu gibibirbirlerine esit olduklari anlasilmaktadir. Ancak yle gzkyor ki, meselede farkli bir bakis aisi daha bulunmaktadir. Syle ki: Bu mertebe; ilm olur, hl (halle ilgili) olur. Ilim ile hl arasindaki fark erbabinca bellidir. Eger ilm olursa, o zaman o ikinci mertebeden olur.[59] Zira her m'min zerine vcib olan, sebeblerin bizatihi fail olmadiklarina, failin ancak ve ancak sebeble-rin msebbibi olan Yce Allah olduguna; ancak O'nun yaratmada cri olan snnet-i ilhsinin bidziyelIk arzeden detler dogrultusunda islemekte olduguna; diledigi zaman ve diledigi kimseler iin bazan bu detleri yirtarak onlarin zerine iktigina itikad eylemektir. Yaratf207] ma snnetinin bir det-i ilh dogrultusunda islemesi aisindan, esbaba tevessl gerekmektedir. Diger taraftan sebeblerin de, msebbebleri gibi Yaraticinin elinde olmasi aisindan bakildiginda da, mkellefin onlari ortaya koymak ya da onlari terketmek hakkinin bulunmasi gerekmektedir. Bazan bu iki taraftan birisi mkellefin kanatinde daha agir basabilir.[60]Eger birinci taraf yni her seyin bir det-i ilh ierisinde cereyan ettigi dsncesi agir basacak olursa, onun durumu yukarida anlatildigi sekilde olacaktir. Eger ikinci taraf agir ba-sacaksa, o takdirde bu telakkinin sahibi ilmlikten hl mertebesine ikmis olacaktir ve ona gre artik, sebebe tevesslde bulunma ile bulunmama ayni olacaktir. nk, mesela aciktigi ve iyice aresizlik hissettigi zaman; onun iin esbaba tevesslde bulunmakla bulunmamak arasinda fark bulunmayacaktir. Zira onun yakn mnina gre, sebeb de msebbeb gibi Allah'in elindedir. Bu durumda olan hl ehli iin, sebebi terketmis olmasi, kendisini eliyle tehlikeye atmak mnsina gelmemektedir. Aksine onun mn ve itikadi her iki hl iin de tek ve aynidir. Bu itibarla o "Kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmayin."[61] yetinin hkm altina girmemektedir. Ona gre, bu hlin kaldirilmasi iin bir sebebe tevessl etmek vcib olmamaktadir. Zira, sebebin msebbib olan Allah'in elinde oldugu seklindeki (tabi vasiflari gibi artik kendi s in de bir hl olan) yakn ilmi, msebbebin tayn zere kendi tarafindan istenilmesi keyfiyetinden kendisini mstagni kilmistir. Ona gre sebebin bulunmasiyla bulunmamasi arasinda bir fark yoktur. Nasil ki, sebeb islenirken msebbebe olan itimad, kisinin kendi nefsini kendi eliyle tehlikeye atmak sayimliyorsa, terki durumunda da netice ayni olacaktir. Sebebe tevessl eden kimsenin, bu tevessln, msebbebe ynelik

itimadini dsrmek amaciyla gereklestirdigi farzedilecek olsa bu, kendisini kendi eliyle tehlikeye atmak olurdu. nk bu durumda bizzat sebebin kendisine itimad etmis olmaktadir. Halbuki, sebebin bizzat kendisinde, ona dayanilmayi gerektirecek bir zellik yoktur. Ona itimad ancak, sebeb olarak konulmus olmasi aisindan olabilir. Sebebi, baska bir sey iin olmaksizin terketmesi durumu da aynidir; yakn mn mertebesinde, her iki halde de sebebin bulunmasiyla bulunmamasi arasinda bir fark bulunmamaktadir. Bu gibi durumlarda herkes, kendi nefsinin fakhidir. Bu hususa dellette bulunacak deliller daha nce gemisti.[62] Bu meyndahadiste syle buyrulmustur: "Olacak seyleri kalem yazmis ve mrekkeb kurumus (artik is bitmis)tir. Allah'in sana yazmadigi bir seyi sana vermek iin btn yaratiklar bir araya toplansalar, buna g yetiremezler."[63]yz, Mliki fukahsmdan olan Hasen b. Nasr es-Ss'den syle nak-letmistir: Bu zatin oglu, fiyatlarin ykselmekte oldugu bir senede kendisine: -Babacigim! Yiyecek satin al; nk ben fiyatlarin ykselmekte oldugunu gryorum; demis. Bunun zerine bu zat, hemen evinde bu- [208] lunan ne kadar yiyecek varsa hepsinin satilmasini emretmis ve sonra da ogluna: -Sen Allah'a tevekkl eden kimselerden degilsin; sen yakni (mni) kit birisin. Sanki bugday babanin yaninda bulunursa, bu seni Allah'in hakkindaki kazasindan kurtaracak yle mi? Kim Allah'a tevekkl ederse, Allah ona yeter; demistir. Meselemizin fikihtaki benzerleri: Gznin, yalniz basina dsman ordusu zerine saldirmasi: Fukah, bu konuda zannina galebe alan seyin selmet ya da helak olmasi, ya da bunlardan birisinin kesin olarak vukuuna kanaat getirmesi sekilleri arasini ayirmaktadirlar. Eger gz, kendisine bir sey olmayacagi itikadinda ise, bu saldirisi caiz olacaktir. Bir faydasi olmayacak sekilde, kendisinin helak olacagi itikadinda ise, bu takdirde bu davranisindan men edilecektir. Buna da "Kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmayin."[64] yetini dell olarakkul-lanmislardir. le azikli veya aziksiz olarak girme de ayni sekildedir. Eger kendisine bir sey olmayacagi zanni ghb ise, le girmesi caiz; eger helak olacagina dir zanni glib bulunuyorsa oraya girmesi caiz degildir. Ayni sekilde zann-i galibine gre vakit ikmadan su bulacagi itikadini tasiyorsa, teyemmm etmez ve namazi ertelemesi emredilir. Denize ailan kimsenin durumu da ayni sekildedir. Buna gre, vakit ierisinde suya ulasabilme hakkindaki inancina gre teyemmm edebilecek veya edemeyecektir. Bir hasta, orucunu tuttugu zaman hastaliginin artacagi veya ge iyilesecegi ya da kendisine mesakkat dokunacagi zann-i galibini tasiyorsa, orucunu tutmayabilecektir.[65] Buna benzer zann-i glib zere bina edilmis daha bir ok mesele vardir. Her ne kadar zanlarm gerekleri farklilik arzedecekse de, bu burada ortaya

koydugumuz esasi zedelemeyecektir. Meselemiz bu kaide altina dhil bulunmaktadir. Allah Tel'nm rizki garanti etmesine nisbetle esbaba tevessl birakmakla ona yapismanin ayni olacagi hakkatma ulasmis kimseler hakkinda, onlara rizik iin sebeblerine yapismanin vacib olmadigini sylemek dogru olacaktir. Bu yzdendir ki, hl sahihlerinin tehlikeli ve emniyetli olmayan seyler ierisine girdikleri, baskalarina gre "kendilerini kendi elleriyle tehlikeye atmak" seklinde telakki edilecek bazi seylere kendilerini attiklari grlmektedir. Oysa ki, onlara gre hi de byle degildir. nk bu mertebeye ulasmis yakn mna gre, onlarin ierisinde bulunduklari aldanma ve tehlike ieren durumlarla, bize gre emniyet, gven ortami ve kurtulus sebebleri olarak grdgmz sevlerin aralarinda bir fark bulunmamaktadir. Iyz, Eb'l-Abbs el-Ibn'den syle nakletmistir: bid bir zat olan Atiyyetul-[209] Cezer Ebl-Abbs'm huzuruna girer ve: -Hem ziyaret hem de Mekke'ye gitmek zere size veda iin geldim, der. Eb'l-Abbs ona: -Dualarinin bereketinden bizi de unutma! der ve aglar. Atiy-ye'nin beraberinde ne su kabi vardir, ne de azik torbasi. Sonra Atiyye arkadaslariyla birlikte yola ikar. Hemen onun akabinde bir adam gelir ve Eb'l-Abbs'a: -Allah size hayirlar versin! Beraberimde elli miskal altin ve bir de katirim var. Mekke (hac) iin yola ikmami uygun grr msn? der. Eb'l-Abbs kendisine: -Acele etme! Biraz daha para biriktir; diye cevap verir. Rv diyor ki: Biz bu iki adamm hallerinin farkliligindan dolayi verilen farkli cevaplara hayret etmistik. Bunun zerine Eb'l-Abbs bu hayretimizi syle giderdi: -Atiyye bana danismak iin degil, veda etmek iin gelmisti. Allah'a tam bir gveni vardi. Bu ise bana danismak zere gelmisti ve yaninda bulunan mallarini zikrediyordu. Anladim ki, niyeti zayif, o yzden ona da grdgnz gibi, tedrikini ogaltmasi iin nasihatte bulundum. Iste ilimde imm olan bu zat, grldg gibi niyeti zayif olan kimse hakkinda sebeblere iyice yapismasini, gerekli hazirligi eksiksiz olarak yapmasini tavsiye etmis; br taraftan gl bir yakn itikada shib olan kimsenin sebeblere sirt evirmesini de kabulle karsilamisti. Allah daha iyi bilir ya o, bu farkli tutumunu, ortaya koydugumuz gvenlik ve helak konusunda sz konusu olan itikad ve zann-i glib kaidesi zerine bina etmisti. Bu konu fikihta zerinde durulmasi gereken bir konudur. Bunun iindir ki, ayni bir olay karsisinda, farkli insanlara gre hkmler de farklilik arzetmektedir.

Soru: Bu mertebe sahibi iin hangisi daha stndr: Sebeblere tevessl etmesi mi? Yoksa onlari terketmesi mi? Cevap: Buna verilecek cevap iki aidan olacaktir: 1. Onun hakkinda da mutlaka sebebler vardir; nitekim digerleri hakkinda da durum aynidir. nk (keramet vb. gibi) harikuladelikler her ne kadar onun hakkinda sebeb makamina kim bulunsa da haddizatinda onlar da birer sebeb olmaktadirlar. Su kadar var ki, bunlar alisilmadik (garb) sebebler olmaktadirlar. Yaygin olan sebebler konusunda, esbaba tevessl belli bir sekil ve sayiyla sinirlamak mmkn degildir. Mesela yol iin gerekli olan hazirligi bulunmadan hac yolculuguna ikan kimseyi rnek olarak ele alalim. Allah onu hi ummadigi yollardan riziklandirabilir; bu ya yeryznn bitirdigi nebatlarla, yahut bdiye ve sahrada rastlayacagi insanlar sebebiyle; veya sahrada yasayan hayvanlar vasitasiyla veya daha baska yollarla... olabilir. Sayet, Allah cri olan det-i ilhnin zerine ikarak onun zerine gkten bir seyler indirecek olsaydi veya yeryznden ikaracak olsaydi, bunlar da onlara has olan erbabi tarafindan bilinen car sebeblerden sayilacakti. Bu durumda bu kimse, sebeblerle amel etme hricine ikmis degildir. Bu tr alisilmamis sebeblerden birisi de namazdir. nk Yce Allah: "Ehline namaz kilmalarini emret, kendin de onda devamli ol. Biz senden rizik istemiyoruz, sana rizik veren Biziz."[66]buyurmustur. Rivayete gre Hz. Peygamber da yiyecek bulamadiklarinda ailesine namaz kilmalarini emrederlerdi.[67]Durum byle olduguna gre, soru yerinde degildir. 2. Sorunun yerinde oldugunu kabul etsek bile, biz kesinlikle biliyoruz ki, Hz. Peygamber'in ashabi bu mertebeyi elde etmis kimselerdi ve hem hl olarak hem de ilim olarak bu yakn mertebenin hakkini vermislerdi. Bununla birlikte Hz. Peygamber onlara, hiretlerinin mamur olmasina vesle olacak sebeblere tevesslde bulunmalarini emrettigi gibi dnyev maslahatlarinin gereklesmesini temin edici sebeblere tevesslde bulunmalarini da emirde bulunmus ve onlari bu hal zere terketniemistir. Bu da, daha stn olan te-lakknin, Hz. Peygamber'in onlara irsdda bulundugu husus olduguna dellet edecektir. Ve yine bu hal bir makam olarak itibar grmemektedir. Hz. Peygamber'in "Deveni bagla ve tevekkl et!"[68]szne dikkatle bakildiginda bu grlecektir. Keza, bu hlle hallenenler harikuladelikler sahibi kimselerdir; buna ragmen onlar Hz. Peygamber'in ahlakiyla ahlklanmak iin esbaba tevesslde bulunmayi terketmemislerdir. Onlar ilim sahibi kimselerdi, hal byle iken daha stn (efdal) olani birakip da baskasini alacak degillerdi. Drdnc mertebede: Her seyin imtihan iin oldugu telakkisinde de, esbaba yapismak geregi aiktir. nk bu mertebe sahiplerine gre,

sebebler, kayitsiz olarak mkelleflerin denendikleri birer ykmllk halini almistir. Bu anlayis, taabbudolan olmayan btn sebebler iin geerlidir ve bunlardan sadece birisine tahsis edilemez. Nasil ki, ibdetlerle ilgili sebeblerin, o sebebleri koyan Allah'a -tamamen kendi yetki ve hkmnde olmasi hasebiyle- itimadda bulunmak suretiyle terki sahh olmuyorsa, taabbud olmayan (muameltla ilgili) sebebler hakkinda da durum aynidir. Iste bu noktadan hareketledir ki, Hz. Peygamber ."Sizden hibir kimse ve dnyaya gelen hibir nefis yoktur ki, onun cennet ya da cehen-[2ii] nemdeki yeri belli olmasin." buyurdugunda sahabe: --Y Raslallah! O zaman niin alisiyoruz?! (Ilh kadere boyun egerek) tevekkl edip beklemeyelim mi? diye sormuslardi. Hz. Peygamber Hayir! alisin. Herkes ne iinyaratildi ise, ona o seyin (yollari) kolaylastirilmistir." buyurmus ve sonra da "Elinde bulunandan verenin, Allah'a karsi gelmekten sakinanin, en gzel sz olan Allah'in birligini dogrulayanin islerini kolaylastiririz. ..."[69] yetlerini okumuslardir.[70] Taabbud olmayan (diyyt) sebebler de ayni sekildedir, nk onlar da bir anlamda ibdetlerdir. Bu mertebe sliklerine gre, onlar da konulmus hkmler zere car olmaktadir. Bu mertebe slikinin sebeblere bakisi ile ibdetlere bakisi arasinda bir fark yoktur. O dikkatini sadece sebeblere atfetmekte, onlarin m-sebbeblerini ise, sebeblerin vzi'i (msebbib) olan Allah'a havale etmektedir. Besinci mertebede: Bu mertebede de, esbaba tevessln sahhligi ortadadir. nk bu mertebede olan kimse, her ne kadar, sebebe sebeb olmasi aisindan iltifatta bulunmasa da -tabi msebbebe de evleviyet tarki ile ynelmeye ektir-, sebeblere mutlaka kendisini msebbib olan Allah'a ulastirici birer vesile ve vasita olmak zere ynelmektedir. Bunun delili de ibdetlere ait sebeblerdir. Keza, sebebler kendisini onlarla kullukta bulundugu Zta ulastiran birer merdiven olmalari hasebiyle gznn nuru olmuslardir. Taabbud olan (ibdiyyt) sebeblerle, taabbud olmayan (diyyt ya da muameltla ilgili) sebebler arasinda da bir fark yoktur. Ancak bu mertebeye ulasmis kimseler genelde Allah'tan baska herseyden soyutlanma amacin-dadirlar. Bu yzden de muhtemelen, sebeblerden zarur olmayanlari atacak, sadece zarur olanlarla yetinecek, bylece sebebler alaninda, bunlarin kalbinde fazla yer isgal etmemesinden kamis olmak iin, kendi nefsi aleyhine sahayi daraltacaktir. Bylece kendi bakis ailarinda birlik ortaya ikacaktir. Sebebler matlba ulastmci olduklarina gre, bu mertebede onlara tevesslde bulunulacagi konusunda herhangi bir sphe bulunmamaktadir. Zira matlba sahh bir sekilde ancak bunlar cihetinden ulasilacaktir. Altinci mertebede: Bu mertebe, daha nceki mertebelerde zikredilen

zellikleri toplayici bir mhiyet arzettigine gre, daha ncekiler iin dell olanlar bu mertebe iin de delil olacaklardir. Su kadar var ki, bu mertebede sebebler, kulluk ve emre mutlak imtisal (uyma) vasfi aisindan dikkate alinmakta; baska bir aidan yaklasilmamaktadir. Teklifte gzetilen maslahatin aik olmasiyla gizli olmasi arasinda bir fark da aranmamaktadir. Btn bunlar kulun Allah'in emrine imtislde bulunmak kasdi ierisinde mevcut bulunmaktadir. Her ne kadar mkellef olunan sey vcdun bir kisminin ya da tamaminin irtibatli oldugu konulardan ise de; mkellefin emre imtisldeki kasdi, ona da smil olmaktadir. Allahu a'lem! [71]
Sekizinci Mesele

Sebeblerin islenmesi, msebbeblerin ortaya konulmasi mertebesindedir. Mkellefin sebebi islerken, msebbebe ynelik kasdinin olup olmamasi arasinda fark yoktur. nk car olan det-i ilhye gre msebbebler sebeblere bagli kilinmistir. Bu itibarla sebebi isleyen kimse sanki dogrudan msebbebi islemis kabul edilmektedir. Car olan det-i ilh buna shid bulunmaktadir. Zira bunlarda msebbebler sebeblere nisbet edilmektedir. Mesela doymak yemege, kanmak suya, yakmak atese, ishal mshile [72]ve diger msebbeblerin kendi se-beblerine nisbetleri gibi. Bizim kesbimizin sebebiyet verdigi fiiller de ayni sekilde bizim kendi fullerimizden olmasalar da bize nisbet edilmektedirler. Bu durumun byle oldugu malm ve maruf olduguna gre, ser' rfte de, ser' sebeblerle onlarin msebbebleri ayni paralelde cri olacaktir. Mesru olan-olmayan btn sebeblere nisbetle durumun byle olduguna dair ser' deliller pek oktur. Bu meyanda su yet ve hadislere bakilabilir: "Bunun iin Isrlogullarina syle yazdik: 'Kim bir kimseyi, birkimseye veya yeryznde bozgunculuga karsilik olmadan ldrrse, btn insanlari ldrms gibi olur. Kim de onu diriltirse (lmden kurtarirsa) btn insanlari diriltmis gibi olur.'[73] hadiste de syle buyrulur: "Haksiz yere ldrlen hibir kimse yoktur ki, onun gnahindan dem'in ilk ogluna bir pay ayrilmasin. nk yeryznde ilk kan akitma igirini aan odur."[74] Yine hadiste; "Kim gzel bir igir aarsa, onun sevabi ve kiyamete kadar da onu isleyenlerin sevabi kendisine yazilir. Keza kim de kt bir igir aarsa..[75] buyrulur. Baska bir hadiste de.[76] "Gerek su ki, ocuk ebeveyni iin atese karsi bir rtdr. Bir mslman bir aga dikerse, o agatan yenilen (yemis) mutlaka onun iin sadakadir. O agatan alinan (yemis) onun iin sadaka, yaban hayvanlarin yedigi sadaka, kuslarin yedigi dahi onun iin sadakadir. Hsili bir kimse o agacin yemisini yiyip azaltirsa, bu onun iin mutlaka sadaka olur.[77] buyurmuslardir. Ekin de aynidir. lim ilim yaymaktadir ve onun ilmiyle faydalanan herkesin sevabi kadar onun da

sevabi olmaktadir. Buna benzer sayilamayacak kadar ok rnek vardir. Oysa ki, bu rneklerde fayda ya da zararin meydana gelmesini intc eden msebbebler sebebi ortaya koyan kimsenin fiili degildir. Durum byle olduguna gre, sebebi isleyen kimse, onun mseb-bebini gerektirici bir tarzda onu islemis olmaktadir. Ancak bazan sebebin msebbebi gerektirici tarzda islenmesi genel anlamda ve -btn tafsilatiyla ihata durumunda olmasa bile- yine de tafsiltli [2i3] denilebilecek tarzda bilinli olarak olur. Bazan da tafsil zere degil de, sadece genel anlamda olur. Syle ki: Allah tarafindan her emredilen sey, mutlaka islendigi zaman ortaya ikaracagi maslahat iin emredilmistir. Yasaklanilan her sey de, islendigi zaman gerektirecegi mef-sedetten dolayi yasaklanmistir. Bu durumda mkellef bir sebebe tevessl ettigi zaman, o sebebin altinda bulunan maslahat ya da mefse-detlere sebebiyet verecegi sarti zere ona girmis olacaktir. Mkellefin o seyin (sebebin) zerine terettb edecek maslahat ya da mefsedetleri veya onlarin miktarlarini bilmemesi, kendisini bu konumdan ikarmayacaktir. nk o seyin emredilmis olmasi, emredilen seyin islenmesinde Allah tarafindan bilinen bir maslahat bulundugu ve bu yzden de onu emretmis oldugu mnsini tazammun etmektedir. Keza nehiyde, nehyedilen seyin islenmesinde Allah tarafindan bilinen bir mefsedet bulundugu ve bu yzden de onun nehyedilmis oldugu mnsi bulunmaktadir. Dolayisiyla fail, o sebebin ortaya ikaracagi btn maslahat ve mefsedetleri -bunlarin detaylarini bilmese bile- iltizam etmis, kabullenmis olmaktadir. Soru: Kisi, yapmadigi seyden dolayi sevb grr veya cezalandirilir mi? Cevap: Sevb ve ceza, kisinin ancak isledigi ve irtikabda bulundugu seylere terettb eder; islemediklerine gerekmez. Ancak ser'an bir fiilin degeri, ondan neset edecek olan maslahat ve mefsedetlere gre llr. Sri' bunu beyan etmis ve fiilleri bir ayirima tabi tutarak onlar ierisinden maslahati byk olanlari ess ve temel (rkn) yapmis; mefsedeti byk olanlari da byk gnah (kebre) kabul etmistir. Keza bu ayarda olmayanlari da aiklamis ve onlari da ayirima tabi tutarak, maslahat ierenlere 'ihsan' (iyilik); mefsedet ierenlere de 'kk gnah' (sagre) adini vermistir. Byle bir yolla, dnin rkn ve esaslarini teskil edenlerle, fur ve tli unsurlarini teskil eden seyler birbirinden ayrilir olmus; gnahlardan hangisinin byk (kebre, . kebir), hangisinin de kk (sagre, . sagir) oldugu anlasilmis olmaktadir. Sri' Tel'nin emrettikleri arasinda daha fazla nem atfettigi seyler, dnin esaslarindan (uslu'd-dn) olmakta; ayni ayarda nem atfetmedigi emir ve istekleri de dnin furu ve tamamlayici unsurlarindan olmaktadir. Yasakladigi seyler ierisinde de, ayri bir nemle zerinde durdugu seyler byk gnahlar (kebir); ayni seviyede

nem atfetmedigi yasaklar da kk gnahlardan olmaktadir. Btn bunlar, emredilen ya da yasaklanilan seylerin islenmesi neticesinde ortaya ikacak olan maslahat ve mefsedetler lsnde olmaktadir. [78]
Dokuzuncu Mesele

Geen meselelerde msebbeblerin mkelleflerin kudreti dhilinde olmadigi, onlar iin ykml olunan seyin sadece sebeb oldugu zikredilmisti. Simdi bunlar gz nne alindigi zaman bunun zerine bazi durumlar bina edilecektir: 1. Sebeb mkellef tarafindan tam sartlari yerli yerinde, mnilerinden uzak bir vaziyette ortaya konulmussa, bundan sonra onun msebbebin vuku bulmamasina ynelik kasdi, olmayacak bir seyi (muhal) isteme ve kendisinin kaldirma g ve yetkisinin bulunmadigi bir seyi kaldirma, menine dir yetkilikilinmadigi bir seyin menine gitme abasindan baska bir sey degildir. Mesela, seriattaki konulusu zere bir kimse nikah akdinde bulunsa veya satis ya da baska bir akid gereklestirse, sonra da bu akidle akid konusu olan seyin (makdun aleyh) kendisine mbh kilinmamasini istese, bu istegi abes olur; sebebini ortaya koydugu msebbeb vuku bulur. Keza, seratte konuldugu sekil zere talakta veya azdda bulunsa, sonra da bunlarin gereklerinin vuku bulmamasini kasdetse, bu btil bir kasid olur. Ayni sekilde ibdetlerde de durum byledir. Mesela emrolundugu gibi namaz kilsa, oru tutsa veya hacca gitse; sonra da kendi kendine gereklestirdigi bu ibdetlerin kendisi iin sahih olmamasini ve bir tat (kurbet) olarak kabul grmemesini... istese, byle bir kasidda bulunsa, bu kasid da bos bir kasid olacaktir. Yasaklanmis sebebler hakkinda da durum ayni sekildedir. "Ey inananlar! Allah'in size hell ettigi seyleri haram kilmayin. Hududu asmayin, Dogrusu Allah asiri gidenleri sevmez."[79] yeti bu meynda nazil olmustur. Iste bu noktadan hareketledir ki, Allah'in helal kilmis oldugu yiyecek, iecek, giyecek... gibi seyleri haram kilma girisiminde bulunmak abes kabul edilmistir. Keza filhal evli degilken veya ileriye ynelik ve tahsise giderek bir talikte bulunma kasdi olmaksizin -genelleme yoluyla talikte bulunmak bunun aksinedir[80]- nikhin haram kilinmasina yeltenmek de ayni sekildedir. Btn bunlar bos seylerdir. nk Yce Allah'in mkelleften zahir bir sebeb olmaksizin helalligini belirledigi/ stlendigi sey, mkellefin sebebini islemis oldugu sey gibidir. Bunun bir rnegi de Hz. Peygamber'in su hadislerinde ifdesini bulmustur: "Ve/ hakki ancak azd edene aittir. ... Kim Allah'in kitabinda[81] olmayan bir sart kosarsa, o sart btildir; isterse yz sart olsun." [82]Hem sonra Sri' -daha nce de getigi gibi- sebeblerden msebbeblerin vukuunu kasdetmektedir. Dolayisiyla sebebi ortaya koyan kimsenin byle bir kasdi, Sri'in kasdina ters dsmektedir. Sri'in kasdina ters dsen her kasid ise

btil olmaktadir. Dolayisiyla bu kasid da btildir. Netice itibariyla mesele aiktir. Itiraz: Bu netice iki aidan problem arzetmektedir: a) Sebeblerin konulmasinda mkellefin ihtiyar ve kasdmin bulunmasi sart olmaktadir.[83] Eger mkellefin ihtiyar ve kasdi, sebeblerin msebbeblerini gerektirmesine ters dsyorsa, bunun anlami mkellefin sebebi yerli yerinde tam olarak ortaya koymamis, aksine sarti -ki ihtiyar olmaktadireksik olarak gereklestirmis oldugudur. Bu durumda sart eksik olacagi iin sebebler sahh olmayacak, bundan da sebeblerden neset edecek msebbeblerin vuku bulmamasi lzim gelecektir. b) Sri'in maksadina ters dsen kasid, bu kitapta ilgili yerinde de zikredilmis oldugu zere, ameli iptal edici bir zellik arzetmektedir. Mesela mbh kilici sebeblerin, mbh kilmayici niyetiyle ortaya konulmasi, Sri'in maksadina aik bir zitlik gstermektedir. nk Sri'in kasdi, bu vesileler sebebiyle o neticelerin husule getirilmesidir. Su halde bu sekilde sebeblerin islenmesi btil ve yasaklanmis olacaktir. Mesel: namaz kilan ve kendisi iin onun yeterli olmayacagina; [2ie] abdest alip, onun namazi kendisine mbh kilici olmamasina niyet eden kimse vb. gibi. Dolayisiyla bu esas ile daha nce geen esas arasini bulmak (cem), birbirine ters dsen iki seyi bir arada toplamak olur ki, byle br netice de btil olmaktadir. Cevap: nce birinci itiraza cevap verelim: Bizim burada ortaya koydugumuz konu, sebeblerin sebeb olabilmeleri iin ihtiyar ile konulmus olmalari, ancak msebbeblere ynelik bir kasdin bulunmasi konusudur. Yoksa, ihtiyar bulunmadan sebeblerin ortaya konulmasi zerinde durmuyoruz. Bunlarin arasini aklen bulmak (cem) mmkndr. nk bunlardan birisi digerinden ncedir; dolayisiyla aralarinda birbirlerini ortadan kaldirici bir durum yoktur. Mesela: Cins mnsebeti kasid ve ihtiyarda bulunsa ve bundan ocugun yaratilmasini kerih grse, istemese veya topraga tohum sasa ve bitmesini istemese veya bir insana dogrulttugu okunu firlatsa ve ona deg-memesini istese... vb. gibi. Bunlarin zikrettigimiz misallerde oldugu gibi ser' olmayan konularda (diyyt) olmasi caiz oldugu gibi, ayni sekilde ser' olan konularda da olmasi caizdir. Ikinci Itiraza Cevap: Bizim zerinde durdugumuz bu konuda, sebebin faili, Sri'in netice versin diye koydugu seyin netice vermemesini kasdetmekte ve O'nun sebeb olarak koydugunu yine sebeb olarak, fakat msebbebi olmasin kasdiyla ortaya koymaktadir. Oysa ki, kendisinin byle bir yetkisi bulunmamaktadir. Dolayisiyla onun bu kasdi abes olmaktadir. Sri'in maksadlanyla ilgili ileri srdgnz kaidede ise durum byle degildir. nk orada fail; sebebi, Sri' Tel'mn o sebebe bir msebbeb

olarak tertb etmedigi bir seye sebeb yapmaya alismaktadir. Menedilmesi grsnde olanlara gre hlle nikhini buna misal vermemiz mmkndr. Burada muhallil[84], nikhi ile kadini baskasina hell kilmak istemektedir. Oysaki Sri' nikhi byle bir msebbeb iin koymamistir. Dolayisiyla byle bir kasdin akid sirasinda bulunmasi sebebiyle, o nikh ser' bir sebeb olmamaktadir; neticede de byle bir nikh, ne nikhi akdeden muhallil iin, ne de ilk koca (muhallelleh) iin, nikaha mahal olan kadini helal kilici olmamaktadir. nk btildir. Kisaca, bunlardan biri sebebi, sebeb olmayacak sekilde ortaya koymus, digeri ise netice vermeyecek bir sebeb almak zere islemistir. Birincisinin herhangi bir neticesi olmayacaktir. Digerinin ise neticesi olacaktir. nk ikinci durumda sebebin netice verip vermemesi kisinin ihtiyarinin olup olmamasina bagli degildir. Bu ikinci durumda sebebin faili sebebin sebebligi konusunda Sri'in kasdma muhalefet de etmemektedir; su kadar var ki, sebebin rnsebbebinin vuku bulmayacagi zannina kapilmistir. Bu ise, bir yalandir veya yersiz bir istek ve 12171 ^zudur. Birincisi ise sebebi, Sri'in koymus oldugu sebeb olmak zere islemis degildir. Aralarinda ince bir fark vardir; iyi kavramak gerekir. Bu konuya su husus da aiklik kazandirmaktadir: Bunlardan birisinde kasid fiile bitisiktir. Digerinde ise fiilin istikrar bulmasindan sonra ortaya ikmakta ve fiile tbi olmaktadir. Bu itibarla birincisinde fiile etki edecek, ikincisinde ise etkide bulunmayacaktir. Itiraz: Hkm bakimindan bu, niin ibdetlerdeki iptal (rafd) gibi olmuyor? nk bu gerek anlamda, o seyin ser' bir sebeb olmasini iptal anlami iermektedir. Mesel hadesin kaldirilmasi konusunda abdest almayi rnek alalim. Eger kisi, abdestin hadesi kaldirmamasi niyetinde bulunmussa, bu abdestte aranan niyetin iptali anlamina gelir. Niyetin iptalinin ise, ibdetleri iptal edebilecek geerli bir sebeb olacagini belirtmislerdir. Bu durumda, burada zerinde durdugumuz konu tamamiyla baska bir mecraya girmis olacaktir ve artik konuyu "btn bunlarin msebbeblerin iptaline degil de, bizzat sebeblerin iptaline ynelik olmasi" teskil edecektir. Cevap: Durum hi de yle degildir. Niyetlerin iptali ancak Allah'in emrine imtisli (uymayi) kasdederek basladigi ibdetler esnasinda mmkn olur. Daha nce basladigi sekilde bitirmez, bilakis baslamis oldugu ibdetine uymayan daha baska bir niyetle devam eder. Mesela: Abdest alan bir kimse, hadesin izlesine niyetle baslasa ve sonra bu niyetini degistirerek , serinleme ya da bedenindeki madd kirlerden temizlenme niyetiyle abdest almayi srdrse niyetini iptal etmis olur. Ancak ibdet tamamlandiktan, btn sartlan yerli yerinde bulunduktan sonra, kisinin o ibdetin ibdet olmamasina, zerine sorumlulugu dsrmesi veya abdest rneginde namaz

kilmayi kendisine mbh haline getirmesi vb. gibi herhangi bir hkm terettp etmemesi seklindeki kasdinm hibir etkisi yoktur. Aksine bu yaptigi ibdetleri, byle bir kasdinm bulunmadigi haldeki hkm zere bulunmaktadir. Aralarindaki fark aiktir. Iptal (rafd) konusunda sz edip de, bir tafsile gitmeden sadece onun messir oldugunu syleyen kimselerin ifdelerinde buna ters dsen bir unsur yoktur. nk abdestin iptali konusunda fukahnin szleri ve aralarindaki ihtilaflari su aidan bu esasin haricinde degildir. Syle ki: Abdest konusunda burada iki yaklasim bulunmaktadir: Abdestin lyik-i vehile alinmasi zerinde duran kimse "Namazin mbh kilinmasi istegi abdest fiilinin bir lzimi ve msebbebi olmaktadir. Bu neticenin kaldirilmasi da ancak sonradan ortaya ikan ve onu (.abdesti) bozan bir seyle olur." demislerdir. Onun hkmne yani abdestle birlikte bulunan ve namaz kilincaya kadar srecek olan namazi mbh kilma istegine bakan kimseye gre ise, bu ileride olacak bir istir. Dolayisiyla sart olarak ilk niyetle ve abdeste bitisik durumda olmasi aranir. Bu ise kendisini iptal edecek niyetle bozulmustur; dolayisiyla artik o abdestle gelecek namazin mubah kilinmasi sahh olmaz. nk bu, fiile bitisik iptal gibidir. Bu tr iptaller fiile bitisik oldugu zaman tesir etmektedir. Burada da durum aynidir. Ama taharet niyetini, o abdestie namazi ed ettikten ve namazin hkm tamamlandiktan sonraiptal edecek olsa, bu durumda ona yeniden abdest alip namazini iade etmesini sylemek sahh olmayacaktir.[85] Ayni sekilde namaz kilan ve selam verdikten sonra o namazini iptal etmek isteyen kimsenin durumu da aynidir; kendisine emredileni emredildigi sekil zere f etmistir. Her ne kadar abdest, onunla kildigi namazin tamamlanmasindan sonra da olsa iptali ile bozulur diyen de varsa da, kaide onun bu sz karsisinda aik bulunmaktadir. Allah en iyisini bilir ve tevfk ancak ondandir. Buraya kadar anlattiklarimiz, sebeblerin sartlari yerli yerinde tam ve mnilerden de uzak olarak islenmesi durumuyla ilgiliydi. Sebeblerin, olmasi gerektigi sekilde yapilmamasi, sartlarini tam olarak iermemesi ve mnilerinden de uzak olmamasi durumuna gelince, bu takdirde o sebeblerden dogmasi istenen msebbebler meydna gelmeyecektir; mkellefin kasdi-na itibar edilmeyecektir. nk msebbeberin vuku bulup bulmamasi mkellefin elinde olmayan bir seydir. Sonra Sri, onlari m-sebbeblerini doguracak sekilde sebeb olarak koyarken, onlarin belli sartlari tasimasi ve mnilerden da uzak bulunmasi sartini da getirmistir; onlari ancak bu sartla sebeb olarakkabul etmistir. Dolayisiyla bu sartlar tam olarak bulunmadigi zaman sebeb, ser' bir sebeb olmak iin yeterli ve tam olmayacaktir. Ister sebebin sartlarinin bulunmasi

ve mnilerinden uzak olmasi, onun (yani sebebin) paralarini olustururlar diyelim, ister bu grste olmayalim netice fark etmeyecektir. Keza, sayet btn eksikliklerine ragmen, mkellef diliyor diye sebeb msebbeblerini gerektirecek olsaydi veya sebeb tam olmasina ragmen mkellefin kasdi yok diye msebbebleri ortaya ikmasaydi, o takdirde sebebleri Sri' Tel'nin koymus olmasinin bir mnsi kalmayacakti ve O'nun bu vaz'i abes olacakti. nk onlarin ser' sebeb-ler olmasinin anlami, ortaya konulduklarinda ser'an msebbebleri-nin ortaya ikmasidir. Keza onlarin ser an sebeb olmayislarinin anlami da, onlar ortaya konulsa bile, ser'an msebbeblerinin ortaya ikmamasidir. Eger mkellefin ihtiyar ve kasdi bunlarin ser' hakikatlerini evirecekse, o takdirde sebeblerin ser'an belli bir konulurlari (vaz') olmayacaktir. Halbuki biz prensip olarak sebeblerin seratte belli bir vaz' zere konulmus olduklarini kabul ediyoruz. Dolayisiyla bu bir tutarsizliktir ve muhaldir. Byle bir neticeye gtrecek olan sey de onun gibi tutarsiz ve muhal olacaktir. Bylece ser' sebebler bahsinde, mkellefin kasid ve ihtiyarinin herhangi bir tesiri olmayacagi ortaya ikmis olmaktadir. Itiraz: Bu nasil olabilir? Halbuki, "Nehiy (yasak) nehyedilen seyin fesadina dellet etmez." veya "Nehiy sihhate dellet eder." yahut da "Ztina ynelik bir husustan dolayi (liztih) nehiyde bulunulanla, vasfina ynelik bir husustan dolayi (li vasfih) nehiyde bulunulan sey arasini ayirmak gerekir..." seklinde grsler bulunmaktadir. Bu grsler yasaklanmis olan bir sebebin ortaya konmasinin-ki bu sartlari tam olarak bulunmayan, manlerinden uzak olmayan bir sebebin islenmesi demektirmsebbeblerini ortaya koyacagina dellet etmektedir. Imm Mlik'in mezhebinde de buna dellet eden seyler vardir: Ona gre fsid olan alis veris akidleri ilk baslangita, mebin kabzi sirasinda mlkiyet sphesi ifde ederler. Keza onlar, pazarin degistirilmesi (mebin nakledilmesi) ve onun madd varligini ortadan kaldirmayan diger tasarruflarla da mlkiyet ifde ederler. Gasb ve benzeri gayr-i mesru tasarruflar da, gasbedilen seyin (ayin) madd varligi ortadan kaldirilmasa bile, ona (Mlik) gre esitli meselelerde mlkiyet ifde ederler. Halbuki gasb ve benzeri gayr-i mesru seyler aslinda bir sebeb degillerdir. Buradan da; yasaklanmis olan sebebin islenmesi durumunda, onun zerine msebbebin terettiib edecegi neticesi ikmaktadir. Ancak "Nehiy mutlak surette nehyedilen seyin fesadini gerektirir." denilecek olursa o zaman netice farkli olacaktir. Cevap: Kaide geneldir. Bu bahsedilen seylerde mlkiyet mnsinin ifdesi, bizzat birinci akdin kendisinden ikmayan haric baska durumlardan dolayi olmaktadir. Onun aiklanmasinin yeri simdi burasi degildir. Insallah bu konuya sonra temas edilecektir. Fasil:

Daha nce geen meseleler zerine bina edilen konulardan birisi de sudur: Sebebi isleyen kimsenin, msebbebi ortaya koymanin kendi yetki ve ihtiyariyla ilgisi bulunmadigi suuru ierisinde olmasi gerekir ve eger kisi sebebi islerken msebbebi failine (Allah'a) havale eder ve ondan tamamen sarf-i nazarda bulunursa bu kendisinin ihlsi, Allah'a olan itimat ve tevekkl iin daha uygun olur; emredilen sebeb-lere tevessl; yasaklanilan sebeblerden de kainma konusunda sabir olmasina, gerek anlamda skrn fda bulunmasina ve diger gzel makamlara ulasmasina yardimci olur. Aslinda aik olmakla birlik-2201 te, bunlardan bir kisminin zikre dilme siyi e konu aiklik kazanacaktir. Ihls konusunu ele alalim: Mkellef sebeb konusunda vrid olan emir ve nehye icabet edip, bunlarin tesinde baska bir seye atf-i nazarda bulunmayinca, kendi beklentilerinden uzak kalmis, Rabbinin hukukunu f etmis ve gerek kulluk makaminda yerini almis olur. M-sebbebe iltifatta bulunmasi ve ona j'nelik bir kasdinin olmasi durumu ise byle degildir. nk o takdirde Allah'a olan tevecch safligini yitirecek; sebebe tevessl ile ortaya koymaya alistigi Allah'a olan tevecch, msebbebe olan tevecch vasitasiyla olmus olacaktir. Ih-ls aisindan bu iki mertebenin arasinda farkliligin bulundugunda ise herhangi bir sphe bulunmamaktadir. Tevekkl ve isleri Allah'a tevd (tefviz) noktasindan da daha uygundur demistik; nk, mkellef msebbebin kendi ykml tutuldugu seyler altinda olmadigini, kendi g ve kudretinin yetecegi tarzda da bulunmadigini bildigi zaman, btn kalbiyle onu elinde bulunduran Allah'a dnecek; bylece Allah'a tevekkl ve her seyini O'na havale etmis olacaktir. Bu -ibdetlerle ilgili olsun olmasin- btn ykmllklerde byle olacaktir. Ibdetlerle ilgili ykmllklerde bunlara ilveten kulun sebehlere tevesslden sonra da, hl korku ve umut arasinda bulunmaya devam etmesi gibi bir netice de dogacaktir.[86] Eger kisi sebeblere tevesslde bulunmakla msebbeblere iltifat ve kasdi bulunan kimselerden ise, bu sebebiyetin verecegi neticeyi hep bekler olacak, belki de bu aceleci tavri, neticeyi beklemekte oldugundan sebebin tamamlanmasindan nce ondan yz evirmesine sebeb olabilecektir.[87] Neticede de tevecch, kendi g ve yetkisinde olmayan seye kayacak ve kendisinden yapilmasi istenilen seye tevecch kalmayacaktir. Su hikye iste bu konumda cereyan etmis olmalidir: Birisi "Kim kirk sabah Allah iin ihlsta bulunursa, hikm.et pinarlari onun kalbinden dili zere ortaya ikar,"[88] hadisini isitmis ve kendi zanmnca hikmete ulasmak iin ihlsa baslamis, sre dolmus, fakat hikmet gelmemis. Sonra bunu ehline sormus. Kendisine: -Sen sadece hikmet iin ihlsta bulunmussun; Allah iin ihlsta bulunmamissin; diye cevap verilmis. Sebeblerin islenmesi sirasinda

msebheblerin gz nnde bulundurulmasi konusunda bu gibi seyler ok olmaktadir. Hatta bazan bu mlhazalari iyice tasar ve sebeblere riyetle, o sebebleri koymak durumunda olan kisi arasina girdigi bile olur. Bylece bid olan ibdetlerini ok grmeye baslayabilir, lim ilmiyle gururlanma hline girebilir. Ve benzeri durumlar,Sabir ve skr konusuna gelince, nk kisi devamli ve sadece Allah'in emirlerine bakip, msebbeblerin ve onlarin sebeblerinin kivami O'nun elinde bulunduguna, kendisinin sadece memur bir kul olduguna inaninca, Allah'in emri yaninda duracak; kendisi iin ondan kais durumu olmayacak, hibir zaman o emri gz nnden irak etmeyecek ve o konuda nefsini sabira zorlayacaktir. nk kendisinin srekli murakabe altinda oldugunu biliyordur ve Allah'i gryormusasina kullukta bulunan kimselerdendir. Bu durumda iken eger mseb-beb vuku bulacak olursa, layikiyla skreden kimselerin basinda yer alacaktir. Zira o msebbebin ortaya ikmasinda, kendisinin esbaba tevessl etmis olmasina en ufak bir pay ayirmayacaktir ve ondan dolayi kendi nefsine ne bir fayda ne de bir zarar bimeyecektir. Her ne kadar o bir almet ve d bir sebeb ise de, nihayet bir sebebiyet vermeden, cereyan eden det-i ilhiye uygun bir tertipten baska bir sey degildir. Her sey Allah'in elindedir. Ama byle olmaz da msebbebe iltifat ve kasidda bulunacak olursa durum daha farkli olacaktir. Sebeb ya netice verecektir, ya da neticesiz kalacaktir. Netice verdigi zaman sevinecek: neticesiz kaldiginda ise. Allah'in taksim ve kazasina riza gstermeyecek, sebebi bir hi gibi telakki edecektir. Muhtemelen bu durum kendisini usandiracak ve onu terkedecek; belki ondan sikilacak ve artikkendisine agir gelmeye baslayacaktir. Bu Allah'a dnin bir tarafindan kulluk etmeye benzemektedir. Byle bir durum kulluk boyundurugu altina giren kimselerin detleriyle bagdasmayacak bir tavirdir. Diger yandan gzel ve rizaya uygun makam ve haller zerinde dsnenler, onlarin msebbeblere iltifati terk esasi zerinde bulunduklarini greceklerdir. Belki de bu yaklasim, keramet ve harikuladelikler sahibi kimselere en ok fayda veren bir tavir olmustur. Fasil: Msebbeblerin Allah'in elinde oldugu dsncesiyle, onlara iltifatta bulunmayan kimsenin btn dsncesi tevessl etmekte oldugu sebeb olacaktir. O kisinin hatiri srekli onu korumak, onu gzetmek ve onun hakkinda nashatta bulunmakla mesgul olacaktir. nk sebebden baskasi kendisiyle ilgili degildir. Sayet sebebden gzettigi kasid msebbeb olsaydi, o takdirde sebebi asil konulus sekli zere islemesi ve ona bir kulluk icrasi kasdi disinda baska amalarla yaklasmis olmasi ihtimali dogacakti. Belki de bu durum onu, haberi bile olmadan sebebin ihlli neticesine bile ulastiracakti. Belki haberli olacakti fakat hakkinda dsnmeyecekti.

Buradan da pek ok mefsedet ortaya ikacakti. Bu anlayis hem dnya hem de hiretle ilgili konularda, ibdetler alaninda aldanmanin aslini teskil etmektedir. Hatta btn helak edici zelliklerin aslini bu telakki teskil etmektedir. Dnyev islerde bu aiktir. nk kisi ancak ticretinde umdugu kazanci bir an evvel elde etmek amaciyla veya icra ettigi zenatinin revc bulmasi iin (yani msebbebe ynelik kasdmdan dolayi) hile yapar/aldanir. Ibdetlere gelince, Allah Tel'mn sevdigi bir kulun zelliginden olmak zere gk ehlinin kendisini sevmesinden sonra yeryznde onun iin hsn kabul konulur. Nafilelerle yaklasmak nce Allah sevgisini, sonra da meleklerin sevgisini kazanmanin sebebi [222] olmaktadir. Daha sonra da o kimse iin yeryznde hsn kabul konulmaktadir. Muhtemelen bid, sebeble -ki nafileler oluyordu- bu msebbebe iltifat ve kasidda bulunacak, sonra ona ulasmak iin aceleci davranacak ve kendi isi olmayan bir seyi talep etmek isin iine karisacaktir. Neticede de bu durum sebebi aiga vurduracaktir ki bu da riya olmaktadir. Diger helak edici seylerde de durum aynidir. Byle bir netice de fesad olarak yeterlidir. Fasil: Bir diger husus da, bu halin sahibi huzurludur, gnl rahattir, daginik degildir; kalbi her trl dnyev yorgunluklardan uzaktir, tek bir yn vardir. Bylece bu kimse dnyada mutlu bir hayat srecek, hirette de mkfatlandirilacaktir. Yce Allah: "Kadin, erkek, inanmis olarak kim iyi is islerse, ona hos bir hayat yasatacagiz.[89] buyurmaktadir. Rivayet edildigine gre Cafer es-Sdik, yette geen hos bir hayat (hayten tayyibeten) hakkinda: "O marifetullahtir, gerek anlamda Allah'la birlikte olmaktir, Allah'in emrine hakkiyla vkif olmaktir." demistir. Ibn At da: "Allah'la birlikte yasamak, O'ndan baska herseyden yz evirmektir." demistir. Keza kisinin kendisini sebebe verip msebbebe ynelik herhangi bir iltifat ve kasidda bulunmamasi seklindeki bir davranista, btn dsncesi tek bir nokta zerinde yogunlasacagi iin diger dsncelerden kurtulma durumu da bulunmaktadir. Ancak sebeble birlikte [223] onun msebbebine ynelik bir kasid da bulunduran kimsenin durumu byle degildir. nk byle bir kimse isledigi her sebebin msebbebini de dikkat nazarina alacaktir. Bu ise dsnceleri ogaltici, dikkatleri dagitici bir davranis olacaktir. Yine sebeblerin netice dogurucu, do-gurmayici olmalarina bakma neticesinde de zihin ve dsnce daginik bir hal alacaktir. Sebebler netice verdiginde tek bir dogrultuda netice vermeyecek ve sahibinin kalbi hep keske netice (msebbeb) bulundugu sekilden daha uygun olsaydi seklinde mesgul, dsncesi srekli daginik birhalarzedecekti. Bazan sebebi kinayacak, bazan da msebbebe karsi riza ve hosmidsuzluk gsterecektir. Hz. Peygamberin

"Dehre (zamana, felege) svmeyin. nk 'dehr'Allah'tir." [90] sz ve benzerleri iste bu mnya isaret etmektedir. Baska bir seye iltifat etmeden sirf sebeble mesgul olan kimse ise, tek bir seyle mesgul olmaktadir ki, o da sebeb vasitasiyla -hangi sebeb olursa olsun- Allah'a olan kullugun icrsidir. Hi sphe yoktur ki, pek ok dsncelere nisbetle tek bir dsnce, nefis zerinde gerekten ok hafif kalacaktir. Hatta sabit durumda olan tek bir dsncenin dahi, kendi ierisinde esitli ve degisken durumda olan bir dsnceye nisbetle hafifligi inkar edilemez. Hadis-i serifte: "Kim btn dsncelerini tek bir dsnce haline getirirse, sir dsnceleri iin Allah ona kfidir. Kim de btn tasasini hireti iin toplarsa, onun dn-ya islerine Allah yeterlidir."[91]huymlmustuT. Su sz de bu mnya ok yakin bulunmaktadir: "Kim ilmi Allah iin talep ediyorsa[92] az bir ilim kendisine yeterlidir. Kim ilmi insanlar iin tahsil ediyorsa, insanlarin ihtiyalari pek oktur." Zhidler bu meydanda dsknlk gstermisler ve giristikleri yarislarla sevinmisler, hatta bazilari "Eger melikler bizim zerinde bulundugumuz seyleri bilselerdi, onlari elde etmek iin bize karsi silahla savas aarlardi" demislerdir. Hadis-i serifte: "Dnyada zhd kalbi ve bedeni rahatlatir.[93] buyrulmustur. Zhd; yoksulluk, her seyden el-etek ekrcek degildir. Aksine o kalbde bulunan bir haldir ki, isterseniz ona esbaba tevesslle kullukta bulunmak ve onlari islerken msebbeblerine iltifat etmemek diyebilirsiniz. Bunlar bazi numunelerdir ve kaidenin genel ierigi hakkinda size bir fikir verecek ve dikkatinizi ekecek mhiyettedir. Fasil; (Msebbebin mkellefin kudreti dhilinde olmadigi ve onunla ykml de bulunmadigi esasi zere bina edilen hususlardan birisi de sudur:) Msebbebe ynelik olan iltifat ve beklenti bazan orta siddette olur. Buna insallah ileride temas edilecektir. Bu kisinin sebeble-ri cereyan etmekte olan det-i ilhye msteniden ortaya koymasi durumunda olur. Msebbeblere ynelik iltifat ve beklentileri olan kim-[224] seler iin, daha salim olan yol da budur. Msebbeblere karsi olan iltifat ve beklenti bazan da beserin tahamml gcnn stnde asin ve mbalagali bir dozda olur. Bu yzden de esbaba tevessl eden kimse iin neticede asin yorgunluk ya da kendi isini terk ile kendi isi olmayan bir ise girismek gibi bir durum ortaya ikar. Asiri yorgunluk, daha ok seyr slk erbabinin karsilastiklari seydir. Bazan esbaba tevessl eden kimsenin asiri bir korku ve bedbinlik ierisinde oldugu da gzlenir.Bu meselenin aslini, Kur'n'daki Yce Allah'in Hz. Peygamber'e ynelik uyarilan teskil etmektedir: Hz. Peygamber fevkalde bir gayretle insanlari Allah'in dnine davet ediyordu. Halbuki, onun iin daha

uygun olani orta derecede bir beklenti ierisinde olmasiydi. Konuyla ilgili yetlerde syle deniliyor: "Ey Muhammedi Onlarin sylediklerinin seni zecegini elbette biliyoruz; dogrusu onlar seni yalanci saymiyorlar, fakat zlimler Allah'in yetlerini bile bile inkr ediyorlar.... Onlarin yz evirmesi sana agir gelince, eger gcn yeri delmeye veya gge merdiven dayamaya yetmis olsaydi, onlara bir mucize gstermek isterdin. Allah dileseydi onlari yolda toplardi. Sakin bilmeyenlerden olm,a.[94] "Ey Muhammedi Inanmiyorlar diye nerdeyse kendini mahvedeceksin.[95] "Ey Peygamber! Kfre kosanlar seni zmesin.[96] "Putperestlerin: 'Ona bir hazine indirilmeli veya yaninda bir m,elek gelmeli degil miydiV demelerinden senin -Ey Muhammedi-- kalbin daralir ve belki de sana vahyolunanin bir kismini terkedecek olursun. Sen ancak bir uyaricisin, Allah her seye vekildir." 8S; "Sabret, senin sabrin ancak Allah'in yardimiyindir: onlara zlme, kurduklari dzenlerden endise etme." 89 Bu ve benzeri yetler, Hz. Peygamber'in ggs gerdigi sikintilarini azaltmasina ve kendisinin sadece Allah'in emrettigi seylerle-ki sebeblerin icrasi olmaktadir- yetinme durumuna avdet etmesini tesvik etmektedir. Diledigini dogru yola iletecek olan Allah'tir. "Sen sdece bir uyaricisin,[97] "Sen sadece bir korkutucusun. Allah her seye vekildir.[98] vb. yetler buna dell olmaktadir. Btn bunlar Hz. Pey- [225] gamber'den [ ""SEuta1 ] istenilen seyin esbaba tevesslde bulunmak oldugunu gstermektedir. Sebebleri vaz' eden (msebbib) ve msebbebin yaraticisi ise Allah'tir. "Allah'in onlarin tevbelerini kabul veya onlara azab etm.esi isiyle senin bir ilisigin yoktur.[99] Bu yetler size gstermektedir ki; Hz. Peygamber [ 8l*Tta''] , onlarin mn etmelerine asiri hirs gstermekten, tebligde mbalagaya kamaktan dolayi, keza yaptigi agrinin neticesini -ki cehennemden kurtulmalarini temin edecek imanlari oluyordu -elde etmek amacindan dolayi asin bir sikintiya maruz kalmistir. yle ki, bunu yansitmak zere Kur'n'da "And olsun ki, iinizden size, sikintiya ugramaniz kendisine agir gelen, size dskn, inananlara sefkatli ve merhametli bir peygamber gelmistir."[100] yetiinmistir. Bununla birlikte Hz. Peygamber , nbvvet makamina daha uygun ve lyik olan, daha az sikinti ve mesakkat ekmesini temin edici bir lye (orta ll olmaya) davet edilmistir. Her ne kadar, peygamberlik makaminin hibir makamla kiyaslanamayacak kendine has ve lyik bir seref ve mertebesi varsa da; bu durum, ona ait olan bu hkmlerle, onun daha altinda bulunan ve mmete uygun olan mertebelere istidlalde bulunmayi zedeleyecek degildir. Nitekim seriat limleri Hz. Peygamber'in hallerini, ona dair hkmleri mmetiyle ilgili hkmlerde, . onlan dell olarak kullanmanin sahinligini -sadece kendisine has olduguna dair bir dell bulunmadika- kabul etmektedirler.

Kendi isini terkle, kendi isi olmayana yeltenmeye gelince; burada kisi sebebi icra ederken bizzat msebbebe ynelerek onun olmasini ya da olmamasini kasdettiginden, bu haliyle Sri'in maksadina muhalif dsms olmaktadir. Zira bilindigi zere, msebbebin mkellefle bir ilgisi yoktur; kisi onunla ykml tutulmamistir. Aksine s msebbeb sadece Allah'in yetki ve irdesinde olmaktadir. Msebbebe ' ynelik kasdi bulunan kimse ifrati hasebiyle genelde, onun vukuunu belli bir garaza mebn istemis olmaktadir. Halbuki o, her aidan kulun belli garazina uygun olarak degil, sadece Allah'in irdesi dogrultusunda cereyan etmektedir. Dolay] siyla kulun garazi ve kasdi vaz' (ko-nulus) itibariyla murd olunan seye muhalif dsmektedir. Bu ise edeb sinin mn disina ikmak ve kadere karsi koymaky a da o mnda birsey demektir. Nitekim sahh hadiste bu mnya dikkat ekilmis ve syle buyrulmustur: "Kuvvetli mmin Allah'a zayif mu'minden daha hayirli ve daha makbuldr. Her bir seyde hayir vardir. Sana fayda veren seye aba gster; Allah'tan yardim dile ve ciz olma. Basina bir sey gelirse 'Eger syle yapsam, syle olurdu.'deme! Ancak 'Bu Allah'in kaderi, O ne dilerse yapar.' de! nk 'eger' kelimesi seytanin amelini aar."[101] Hadiste 'eger' ifdesinin, seytanin amelini aacagina dikkat ekilmistir. nk bu tavir, sebeb ortaya konulurken msebbebe ynelik bir iltifat ve kasdin bir neticesi, sanki msebbeb sebebten dogar-mis ya da aklen onun lzimi (zorunlu) bir neticesiymis gibi bir telakkinin sonucu olmaktadir. Halbuki, msebbebin vukuu tamamen ilh irde ve kader dahilindedir. O diledigini yapar. Zira, O'na ne sebebin mevcudiyeti yardimci olur, ne de sebebin bulunmamasi O'nu acze dsrr. Szn kisasi, ortaya ikan sey (msebbeb), kesin olan kaderin yrrlk bulmasi demektir. Geride kaliyor sebeb: Eger o ykml olunan bir seyse, teklif geregince o islenecektir. Kulun kudreti dhilinde olmadigi iin ykml olunmamis bir seyse, o zaman onu da her seyin Allah'in elinde bulundugu suurunda olan kimsenin tavriyla Allah'a havale etmek ve O'na boyun egmek gerekecektir. Byle yapildigi takdirde zerine seytanin ameli ailmayacaktir. ogu zaman insan, bu mnda mbalaga eder ve neticede, seytanin vesvesesine kapilmak, kadere karsi koymak vb. gibi, ser'an hos olmayan durumlara dsebilir. Fasil: Msebbebi dikkate almayan kimse, eger isledigi sey ibdetse, mertebece daha yksek, amelce de daha ihlsli ve temiz olacaktir. Eger isledigi sey ibdet disi bir konuysa, ecri daha ok olacaktir. nk kendi hazzini dsrmek zere amelde bulunmaktadir. Msebbeb-lere ynelik beklentileri olan kimse ise byle degildir. nk o, nefsinin gttg hazlara ulasmak amaciyla amele girismistir. Amellerin neticeleri -Allah'in yaratmasi olmakla

birlikte- nih olarak kullarin kendilerine dner. nk onlar ya maslahatlardir ya da mefse-detlerdir. Nitekim Eb Zer'in rivayet ettigi kudshadiste de: "Ey Kullarim! Bunlar ancak sizin amellerinizdir. Onlari size sayiyorum. Sonra onlarin karsiligini size tastamam veriyorum...."[102] buyrulmak suretiyle buna isaret edilmistir. Bu mnnin asli da bizzat Kur'n'da [227] bulunmaktadir. "Kim salih bir amel islerse kendi nefsi iindir." [103] Su halde, onlara iltifatta bulunan kendi hazzi yznden amel etmis olmaktadir. Sirf emir ve nehye ynelik olmak zere amel eden kimse ise, nefsinin hazlarini dsrms olmaktadir. Bu hl erbabinin tuttugu yol olmaktadir. Bu konu baska bir yerde genise ele alinmistir. Soru:Msebbebere atf-i nazarin olup olmamasi nasil anlasilacaktir? Bunun bir kistasi var midir? Cevap: Hazlarm terki bazan, kalbin onlara genel anlamda iltifat etmemesi anlaminda aik olabilir. Bu azdir ve bu hal daha ok sofilerden hl erbabina mahsstur. Bunlar mutlak anlamda sebebi ortaya koyarlar ve onun bir msebbebinin olup olmamasina dahi bakmazlar. Bazan da, hazlar kalpten tmden dsmez, dolayisiyla da bu anlaminda durum tam aik olmaz. Burada msebbebe ynelik olan iltifat (dogrudan degil) emir ve nehyin arkasindan olmustur. Bu, kisinin Allah'in diledigi gibi tasarrufta bulunabilecegine olan itikadiyla birlikte, car olan det-i ilh dogrultusunda hareket etmesiyle olur. Keza; bu, sebeble msebbebin taleb edilmesiyle yani, Msebbib olan Allah'tan sebebin geregini talepte bulunmakla olur. Bir nevi sebeb elini uzatarak Msebbib'ten istemek gibi. Aynen, tazarru (dua, niyaz) elini uzatarak bir seyi istemek gibi. Veya bu, msebbeb hakkinda durumu kendi yetki ve irdesinde bulundurana tevd yoluyla olur. Iste bunlar sebebi islerken msebbeb hakkinda sarf-i nazarda bulunmus kimseler olmaktadirlar. Msebbebe iltifat demek sadece, onun sebeble birlikte cereyan ettigine, ona bagli olduguna itikat demektir. rnegin msebbebi bizzat sebebin kendisinden istemek, yahut msebbebi doguran seyin bizzat sebeb olduguna itikat etmek gibi. Zikri geen mefsedetlere uygun dsen ve neticesinden korkulan telakki de iste budur.Bu iki u arasinda kalan kisimlar ise, ictihad sahasi olmaktadir. Taraflardan hangisine daha yakin iseler, onun hkmn alirlar. Benzeri bir mtla, hazlar meselesinde de ayni sekilde sz konusudur. [104] ...
Onuncu Mesele

Daha nce ser'an msebbeblerin, sebeblerin islenmesi zerine tertb edilmis oldugu, Sri'in sebeblere ynelik hitaptan kasdinin msebbebler oldugu belirtilmisti. Bu durumda mkellefe nisbetle -eger

ona itibar ederse- su hususlar ortaya ikacaktir: 1. Msebbeb ser'an, esbaba tevessl edene nisbet edildigine gre, mkellefin sebebi islerken msebbebe iltifat etmesi, kendi hesabinda olmayan, aklindan gemeyen seylerin vki olmasini gerektirecektir. Esbaba tevessl emredilmis olabilecegi gibi, yasaklanmis da olabilir. Tatler bahsinde esbaba tevessl, kisinin aklindan gemeyen hayirlari kendisi iin ortaya koyabilecegi gibi, masiyet olan bir konuda oldugu zaman da, yine hi dsnmedigi seylerin kendi basina gelmesi gibi bir netice verecektir. Nitekim yet ve hadsler bu hususa dellet etmektedir. Tatler hakkinda olmak zere bazi su yet ve hadslere bakilabilir: "Kim de onu diriltirse (lmden kurtarirsa) btn insanlari diriltmis gibi olur.[105] "Kim gzel bir igir aarsa, onun sevabi ve kiyamete kadar onu isleyenlerin sevabi kendisine yazilir.[106] "insan Allah'in rizsini mcib sz syler ve onun ulasmis oldugu dereceye ulasacagini zannetmez. Allah, o sz sebebiyle kiyamete kadar ona hosnudluk hali yazar.[107] Masiyetler hakkinda ise: "Kim bir kimseyi haksiz yere ldrrse, sanki btn insanlari ldrms gibi olur,[108]"Haksiz yere ldrlen hibir kimse yoktur ki, onun gnahindan dem'in ilk ogluna bir pay ayrilmasin. nk yeryznde ilk kan akitma igirini aan odur,[109] "Kim kt Hr igir aarsa onun ve kiyamet gnne kadar onu isleyenlerin gnahi kendisine yazilir.[110]"nsan Allah'in gazabini mcib sz syler ve onun ulasmis oldugu dereceye ulasacagini zannetmez. Allah, o sz sebebiyle kiyamete kadar onun aleyhine gazab hali yazar.[111] Ve benzeri deliller. Imm Gazzl, Diy ve diger eserlerinde bu. mnyi yeterince aik bir sekilde ortaya koymus ve "Kitbu'l-kesb"de [112]syle demistir: "Dsk ayar akenin (dirhem)[113] deme sirasinda kullanilmasi ve bylece ona revc verilmesine girisilmesi zulmdr. nk, eger alici onun dsk ayar oldugunu bilmiyorsa bu takdirde zarar grecektir. Eger bile bile almissa, o da onu bir baskasina verecek, nc, drdnc. .. sahislar da hep aynisini yapacak ve bylece o para elden ele dolasacak, neticede zarar ummilesecek, fesd yaygin hle gelecektir. B- 1229] tn bunlarin gnah ve vebali ilk kez onu piyasaya sren kimseye dnecektir. nk bu kapiyi ilk aan odur." Gazzl daha sonra "Kim gzel bir igir aarsa..." hadisiyle istidlalde bulunmustur. Seleften bazilarinin, dsk ayar tek bir dirhemin reva bulmasi iin alisilmasinin, yz dirhem almaktan daha siddetli oldugunu belirttiklerini ifde eden Gazzl, devamla syle der: "nk hirsizlik tek bir masiyettir, o da tamamlanmis ve ser kesilmistir. Dsk ayar paranin piyasaya ikarilmasi ise, dnde ortaya konulmus bir bidattir, kendisinden sonra diger insanlarin da islemeye devam edecekleri kt bir igirdir. Dolayisiyla

lmnden sonra yz sene, iki yz sene t o para ortadan kalkincaya kadar meydana gelecek gnah zerine olacaktir. Sebebiyet verdigi btn zarar ve noksanliklar aleyhine kaydedilecektir. Ne mutlu o kimseye ki, ldg zaman gnahlari da kendisiyle birlikte lr; yaziklar olsun o kimseye ki, kendisi lr gider de, yz sene, iki yz sene veya daha fazla gnahlari devam eder; bu yzden kabrinde azab grr; ta ortadan kalkincaya kadar ondan dolayi sorguya ekilir! Yce Allah : 'Sphesiz lleri dirilten, islediklerini ve eserlerini yazan Biziz.'[114] buyurmustur. Yani: Biz onun nceden gnderdiklerini yazdigimiz gibi, geride biraktigi amellerinin neticelerini de yazariz; demektir. Benzer bir yefe de: 'Ogn, insanogluna nceden gnderdigi, geride biraktigi ne varsa bildirilir.[115]buyrulmustur. Hi sphesiz amellerinin neticelerini geride birakanlar, baskalarinca takip edilen kt bir igiri baslatan kimseler olmaktadir." Gazzl'nin szleri bunlar. Kaide olarak, sebebin islenmesi, msebbebin ortaya konulmasi mesabesindedir. Daha nce bu konu aiklanmisti. Gazzl, "Skr" bahsinde sz daha da ileri gtrr. Orada nimetleri, cinslerine ve nevilerine ayirip yeterli tafsilttan sonra syle der: "Hatta diyorum ki: Gzn kapayacak yerde amak suretinde de olsa, tek bir bakista Allah'a isyan eden kimse, Allah'in gklerde, yeryznde ve ikisi arasinda ne var ne yok btn nimetlerine karsi kf-rnda (saygisizlikta, inkarda) bulunmus olur. Syle ki: Allah Tel'-mn btn yarattiklari; melekler, gkler, hayvanlar, bitkiler hepsi birden her bir ferdin istisnasiz istifde etmis oldugu bir nimet olmaktadir." Gazzl, daha sonra gzkapaklarinin gze olan faydalarini anlattiktan sonra syle devam eder: "O kisi Allah'in kendisine bahsettigi gzkapak nimetine kfrnda bulunmus olur. Gzkapaklari gzsz t230] olamaz. Gzler bassiz olamaz. Bas btn bedensiz yapamaz. Beden gidasiz edemez. Su, toprak, hava, yagmur, bulut, gnes, ay... olmadan gida olamaz. Bu saydiklarimizin kiyami iin de gklerin bulunmasi gereklidir. Melekler olmadan ise gkler duramaz. Grldg gibi, hersey birbirine irtibatli olmak zere tek bir vct gibidir. Aynen bedendeki organlarin birbirlerine olan irtibatlari gibi. O yzdendir ki, haber de "insanlarin bir araya geldikleri ve toplandiklari yerler, onlar dagildiginda ya onlara lanet eder ya da onlar iin istigfar ederler." denilmistir. Keza hadste 'Alime her sey, hatta denizdeki baliklar dahi istigfar eder...'[116]buyrulmustur. Bunlar, snin tek bir gz kirpmasiyla yerde gkte olan herseye karsi cinayette bulunmus olduguna, yaptigi ktlg imha edecek bir iyilik yapincaya ve bylece hakkindaki lanetlerin istigfara dnsnceye kadar kendi nefsini helak etmis olacagina isaret etmektedirler." Gazzli daha sonra szlerine devam etmistir. Esbaba tevessl eden kimsenin, sebeblerin mncer olacaklari neticelere baktigi zaman, belki de bu tutum, onun bu gibi seylerden sakinmasinda bir motif

olabilecektir. Zira neticelere aldiris etmediginde kiyamet gnnde, hi aklina gelmeyen seylerle karsilasabilecektir. Byle bir neticeden Allah'a siginiriz. Fasil: Bir diger husus da sudur: Kisi sebebleriyle birlikte msebbeblere iltifatta bulundugunda, muhtemelen hlihazirda mevcut bulunan sebeblerin hkmleriyle, daha nceden geen sebeplerin hkmlerinin tearuzu (atismasi) sebebiyle, seriatta vrid oldugunu zannettigi bazi problemler ortadan kalkmis olacaktir. Syle ki: Sebebin hkm, o se-bebten rc etse veya tevbe etse bile bazan onu isleyen kimsenin zerinde kalmada devam edecektir. Bununla birlikte kisi sebebten rc ettiginde msebbebin hkmnn kalkacagini zannetmektedir. Hal-[23i] buki durum yle degildir. Misal: Bir kimse gasbedilmis bir araziye girse, sonra tevbe ederek oradan ikmak istese bakilir: Bu adam oradan ikmakla memur oldugundan ve onu da yaptigindan zahir olan odur ki, adam (oradan ikma fiilinden dolayi) s degildir ve bu isinden dolayi da sorgulanmaya-caktir. nk bir insanin ayni anda hem emre itaat hem de isyan ierisinde olmasi mmkn degildir. Keza, ayni cihetten olmak kaydiyla hem emre hem de nehye muhatap olmasi imkansizdir. nk byle bir sey teklf-i m l yutaktir (takat st ykmllktr). Kisi oraya girmesi halinde mmkn olan bir yolla mutlaka oradan ikmis olmakla ykmldr. Bu da nehy (yasak) hkmnn bizzat ikma hakkinda bekasi ile mmkn olmayacaktir. Netice itibariyla, ikma konusunda mutlaka nehiy hkmnn kalkmis olmasi gerekecektir.Eb Hsim [117]ise: "O kisi ikmahalinde de masiyet zerindedir ve gasbedimis araziden ayrilmadika bu hkmden ikmayacaktir." demistir. Eski ve yeni limler onun bu grsn reddetmislerdir. Immu'l-Harameyn el-Cveyn (.438/?) el-Burhn adli eserinde, isyandan ibaret olan sebebin aslina itibarla bunun tasavvuruna ve sahhligine isarette bulunmus, dolayisiyla tevbe ile (tecvz hali) kalksa bile sebebiyet verme hkm zerinde bak kalacaktir, demis ve daha sonra da benzeri meseleleri zikretmistir. Immin bu yaklasimi sz edilen esasa itibarla sahih olmaktadir. nk asil sebebiyet verme, kendi nazarinda olmayan msebbebler (neticeler) ortaya ikarmistir. Eger ogunluk limler bu neticelere bakacak olsalardi, gasbedilen araziden ikana kadar masiyet hkmyle birlikte emre imtisal keyfiyetinin birlikte bulunacaklarini uzak grmeyeceklerdi. Keza bu, msebbebin mkellefin yetki ve kudreti dhilinde olmadigi seklindeki bir telakki zerine bina edilmis olmaktadir. Bu durumda ikma isinin iki yn oldugu anlasilacaktir: a) Araziye girmek suretiyle isledigi haddi tecvzden kurtulus iin onun bir sebeb oldugu yn vardir, ki bu onun kesbinden olmaktadir.

b) ikisin daha baslangita oraya girmis olmasinin bir neticesi olmasi. Bu aidan bakildiginda ikmak kendi kesbinden olmamaktadir. Zira ondan kainacak bir gc bulunmamaktadir. . Bu meselenin benzerleri: Kisinin okunu dogrultup ldrmek iin attiktan sonra, henz ok hedefe ulasmadan nce ldrme isinden tevbe etmesi. Bir bidati ihdas edip insanlar arasinda yaydiktan sonra, henz kabul grmeden nce tevbe etmesi veya kabulden sonra ve insanlarin ondan rc etmelerinden nce tevbe etmesi. Hkm verildikten sonra fakat infazindan nce hkme medar olan sehdetten rc etmesi. -Ve kismen- tam olarak sebebi isledikten sonra fakat tesirinden E232"1 ve mefsedetinin ortaya ikmasindan nce veya ortaya ikmasindan sonra ve fakat -eger ortadan kalkma imkani varsa- kalkmasindan nce (rc etmesi). Bu rneklerde isyanin bekasina ragmen emre imtisal halinin mevcudiyeti gzkmektedir. Bu ikisi -ilk misalde oldugu gibi- bir fiilde bir arada bulunduguna gre, kisi ayni anda hem s hem de emre uymus olur. Ancak bu tasvirde ona ynelik emir ve neh-yin ayni anda birlikte vrid olmasi sz konusu degildir. nk isyan aisindan mkellef onunla ykml olmamaktadir.[118] Emre imtisal aisindan ise ykml olur. nk emre imtisle kadirdir ve oradan ikmak ve bylece emre uymakla memurdur. Imm'in kasdetmis oldugu mn da iste budur. Ona ve Eb Hsim zerine yneltilen itirazlar, bu aidan ele alinma imkani varken -dikkatlice dsnlrse- yerinde degildir.[119] Allahu a'lem! Fasil: Bir diger husus da sudur; Yce Allah car olan det-i ilhye gre, msebbebleri sebeblere paralel olar ak ortaya koymakta; sebebler yerli yerinde ise msebbebleri de tam, sebebler eksikse msebbebleri de ona gre eksik olarak var etmektedir. Bu noktadan hareketle, eger msebbebde bir kusur varsa fukah sebebin islenis tarzina bakmislar ve onun tam olarak islenip islenmedigi zerinde durmuslardir. Eger sebeb tam olarak ortaya konulmus-. sa, msebbebde noksanlik bulunsa bile, mkellefe ynelik bir kinama sz konusu edilmemistir. Eger sebeb tam olarak konulmamissa o takdirde mkellefe kinama, sorgulama ve mesuliyet yneltilmistir. rnegin chil tabb, hacamati, asi ve benzeri zenatkrlar, eger gerekten o sanata sahip olmamak gibi ya da sanatlarini icra ederlerken ihmal gstermek gibi kusurlu bulunmuslar s a, verdikleri zarari tazminle sorumlu tutulmuslardir. Sanatlarim icra sirasinda ihmal gstermemeleri halinde ise aksine zarar vermis olsalar bile tazmnle sorumlu tutulmamislardir. nk msebbeblerin sebeblerine uygun olarak vuku bulmamasi ok nadir

seylerdendir; dolayisiyla da sorumluluk getirmezler. Gerekli btn abalarin gsterilmemesi ve ihml [233] durumu ise byle degildir, bu durumlarda msebbeblerin yanlis olarak vukuu ogu kez sz konusudur; tabiatiyla bu durumda muhaze (mesuliyet) gerekir. Baska aidan degil, sadece sebeblerin sihhat ve fesadi aisindan[120] onlar hakkinda msebbebleri almet kabul eden kimseler, sebeblerin mesruiyet erevesinde islenilip islenilmedigini tesbit iin ok nemli bir kistasi elde etmis olmaktadirlar. Bu noktadan hareketledir ki, seratte zahir olan ameller, btin (kalpte, ieride) olan seylere dell kilinmislar ve eger zahir sakatsa btinin da sakat olduguna; eger zahir yerli yerinde ise btinin da ayni sekilde yerli yerinde olduguna hkmedilmistir. Bu gerek fikihta ve gerekse diger tecrb ve detlerle (diyyt) ilgili hkmlerde genel bir esas olmaktadir. Konuya bu aidan bakmak seriatin tamaminda gerekten ok faydali olacaktir. Bu kistasin dogruluguna dir pek ok dell bulunmaktadir. M'minin mnina, kfirin kfrne, itaatkrin itaatine, snin isyanina, dilin adaletine, cerh edilen kimsenin kusuruna hep bu kistasla hkmedilmis olmasi onun sihhati iin yeterli bir delildir. Akidlerin in'ikad bulmasi, ahidlerin baglanmasi vb. gibi hususlar hep bu yolla olmaktadir. Hatta bu kistasa, zellikle de zel ve genel Islm seirin sinirlarinin ikmesi konusuna nisbetle, tesriin genel esaslarindan biri ve teklifin essi dememiz bile mmkndr. Fasil: Msebbebler bazan zel (hs) olurlar bazan da genel (min) olurlar. Msebbeblerin zel olmalarinin anlami, onlarin sebebin vukuu hasebiyle meydana gelmis olmalaridir. Meb ile faydalanabilmenin mbhhgi iin sebeb olarak satis akdinin ortaya konulmasi, kendisiyle kadindan istifdenin helal kilinmasi iin nikh akdinin yapilmasi, kendisiyle hellligin sabit oldugu bogazlama ameliyesinin icrasi ve benzerleri gibi. Nehiy yn de ayni sekildedir. Iki iilmesinden neset eden sarhosluk, bogazin kesilmesinin sebebiyet verdigi ruhun ikmasi gibi. Genel olusuna gelince, bundan mesela tatin cenneti kazanmak iin bir sebeb olmasi, keza masiyetlerin cehenneme girmeye sebeb olmasi gibi bir mn kasdedilmektedir. Yeryznde fesada sebebiyet veren gnah nevileri de ayni sekildedir. Mesela l ve tartida hile yapmak rizkin kesilmesine, adaletle hkmetmemek kan dklmesine ve bunun yayginlasmasina; ahde vefa gstermemek dsmanlarin tasallutuna; hiynet insanlarin ierisinde korkunun yer etmesine... sebebiyet vermektedir.[121] (Yani islenilen bu masiyetler zerine genel olarak bu msebbebler terettp edilmistir.) Hi sphesiz bu islerin zitlan da, onlara zit msebbeblerinin vcduna sebebiyet verecektir. Kisi islemekte oldugu amelinin sebebiyet verecegi

hayir ya da serleri gz nnde bulundurdugunda, yasaklanmis olan fiillerden kainma, emredilmis amelleri de yerine getirme konusunda, Allah'tan hem umarak hem de korkarak, gayret sarfedecektir. Bu yzden seriatte amellerin karsiliklari ve sebeblerin msebbebleri belirtilmis olmaktadir. Kullarinin maslahatlarini en iyi bilen Allah'tir. Kisaca bu esaslar zerine bina edilecek olan faydalar gerekten oktur. Fasil: Burada syle bir itiraz serdedilebilir: Bundan nceki meselede, msebbebi dikkate almanin mefsedetler doguracagi ortaya konulmustu. Buna gre kisinin sebebi ortaya koyarken msebbebe ynelik bir iltifatta bulunmamasi gerekmektedir. Simdi burada ise mseb-beblerin gz nnde bulundurulmasinin faydalarindan bahsedildi. Bunun geregi olarak da sebebler ortaya konulurken msebbeblere y-[235] nelik bir kasit ve iltifatin bulunmasi istenilecektir. Eger bu iki yaklasim mutlak surette olup, belli bir kayittan uzaksa o takdirde bir tenakuz sz konusudur. Eger mutlak degilse, o takdirde de mutlaka maslahatlara mncer olacak iltifat ve kasidla, mefsedetlere sebebiyet verecek iltifat ve kasdin yerlerini bir almetle belirlemek ya da kendisine basvurulacak ve onlarin yerlerini ayiracak bir kistas gelistirmek gerekecektir. Cevap: Bu konu baska yerde[122] aiklanmistir. Ancak bu konuda konulacak kistas (dbit) syle olacaktir: Eger msebbebe ynelik kasid ve iltifat; sebebi glendirici, onu tamamlayici ve onu tamamlamada tesvik edici bir mahiyet arzediyorsa, o maslahat celbedici kasid ve iltifat olacaktir. Aksine msebbebe ynelik kasid ve iltifat, sebebin iptaline veya onun zayiflatilmasin a ya da onu umursamazliga gtrecek bir mhiyette ise o da, mefsedete mncer olacak kasid ve iltifat olacaktir. Bir aidan bu iki kisma ayrilir: a) Mutlak olup izaf olmayan yani her mkellefe nisbetle ayni, her zaman ve mekandafarksiz, mkellefin zerinde bulundugu hallere gre degismez sekilde maslahat ya da mefsedete sebebiyet veren kasid ve iltifat. h) Izaf (greli) olan kasit ve iltifat; yani btn mkelleflere gre degil, sadece bazi mkelleflere gre veya sadece bazi zamanlara gre ya da mkellefin ierisinde oldugu sadece bazi hallere gre maslahat ya da mefsedete neden olan kasid ve iltifat. Keza bir baska&idan da yine iki kisma ayrilirlar: a) Sebebi takviye ve zayiflatma konusunda kesin olurlar. b) Zan ya da sphe halinde olurlar. Bu durumda konu zerinde dsnmek ve durmak gerekir ve zannin geregi ile hkmolu-nur; zanlarin

tearuzu durumunda ise tevakkuf edilir. Bu arzettigimiz kistas, yeterince aiklanmamis z bir bilgi olmaktadir. Ancak daha nce geen ve ileride gelecek olan malmat gz nnde bulunduruldugu zaman Allah'in izniyle bu z bilginin mesnedi ortaya ikacak ve mnsi yeterince anlasilacaktir. Bu taksim mctehidlerin bakislari hri tutularak yapilmistir. nk mctehidlerin hem sebebler, hem de msebbebler zerinde durmalari gerekmektedir nk bunun zerine ser' hkmler bina edilecektir. Bu arzettigimiz taksim sadece amel durumunda olan mkellefler iin sz konusudur. Tevfik ancak Allah'tandir. [236] Fasil: Bazan metehidler nazarinda bu iki esas tearuz (atisma) hlinde gzkebilir ve bu durumda her bir metehid kendi zann-i galibine gre hareket eder: Sarhos birinin karisini bosamasi veya azdda bulunmasi veya zerine had ya da kisas gerektirecek bir fiil islemesi durumunda; bazi--lari ikinci[123] esasa itibarla ona bu fiilleri akli basinda bir kimsenin yapmasi durumunda ne gerekiyorsa o neticeler terettp eder demislerdir. Bazilari ise birinci esasa [124] itibarla onun mecnn (deli) gibi kabl edilecegini sylemislerdir. Bunlarla ilgili tafslt fikih kitaplarinda ele alinmistir. Keza bu iki esasa bakisla, bir gnah islemek zere yola ikan kimsenin bu yolculugunda yolculuk ruhsati hkmlerinin taninip taninmayacagi konusunda da ihtilaf etmislerdir.[125]Yine nafile olarak tutulmaya baslanilan orucun kazasi;[126] kendisine bir zr ariz oldugunda ihtiyar yolculukla (keffret orucunda aranan) pesi pesine olma sartinin bozulup bozulmayacagi konusunda[127] da ihtilaf etmislerdir. Ayni sekilde, bir gnah irtikap etmek amaciyla iktigi yolculukta aresiz kalsa ve meyte vb. gibi haram bir sey yemek zorunda kalsa, onu yemenin kendisi iin helal olup olmayacagi konusunda da [237] ihtilaf edilmistir. Bu meseleden nce Eb Hsim'le digerleri arasinda geen ve gasbedilmis bir araziye girip de oradan ikmak isteyen kimsenin ikmasinin hkm hakkinda zikredilen ihtilf da keza bu iki esas zerine car bulunmaktadir.[128] [129]
On Birinci Mesele

Ser'an yasaklanmis olan sebebler, maslahatlar iin degil mefse-detlerden dolayi konulmustur. Nitekim mesru kilman sebebler de mefsedetler iin degil maslahatlar iin konulmustur. Misal: Iyiligi emretmek ve ktlkten yasaklamak ser'an emredilmis bir

seydir. nk bu her ne sekilde olursa olsun dnin ikmesi, Islm esaslarin (seir) glendirilmesi ve ortaya ikarilmasi, btilin da ortadan kaldirilmasi iin bir sebeb olmaktadir. Bu ilk konulus itibariyla -her ne kadar bu yolda maruz kalinsa da- malin ya da canin itlafi ya da irza gelecek bir zarar iin konulmus bir sebeb degildir. Cihd da ayni sekilde Allah'in dninin yceltilmesi (ily-i kelimetil-lah) iin mesru kilinmis bir sebeb olmaktadir. Her ne kadar cihd, mal ve nefsin itlafina neden olsa da, asl konulusu bu mefsedetlere bir sebeb olmak degildir. Isyanlarin nlenilmesi her ne kadar ldrme ve i savasa yol asa da, asil ama itibariyla ldrme ve savas hlinin ortadan kaldirilmasi iin bir sebeb olarak mesru kilinmistir. Zektin istenilmesi, Islmin bu rknnn ikmesi iin mesru kilinmistir. Her ne kadar bu savasa bile mncer olabilse de -nitekim Hz. Eb Bekir ^iy^hu-j zekt vermeyenlerle savasmis ve bukonuda sahabenin icmi hsil olmustur- asil ama bu degildir. Hadlerin ve kisas cezalarinin tatbiki, fesadi nleme maslahati iin mesru kilinmistir. Bu arada nefislerin itlafina ve kanlarin dklmesine neden olmasi sz konusu olmakla birlikte, asil konulus itibariyla bu mefsedetler iin konulmus degildir. Hkimin verdigi hkmn baglayici olmasi ve bozulmamasi,[130] hasimlar arasindaki nizlarin sona erdirilmesi maslahati iin bir sebeb olarak konulmustur. Bununla birlikte bu, hatali bir hkmn verilmis olmasi ve onun yrrlge konulmasi gibi bir mefsedete de mncer olmasi iin sebeb olarak konulmamistir. Bu arzettiklerimiz mesru kilman, yapilmasi istenilen sebeblerle ilgilidir. Simdi de yapilmasi yasaklanan sebeblere rnekler verelim: Fsid nikhlar yasaklanmistir. Bununla birlikte bu tr nikhlar zerine ocugun nesebinin ilhaki, miras ahkminin sbtu vb. gibi hkmler terettp etmektedir. Bunlar ise birer maslahattir.[131] Gasb,hakki gasbedilen kisiye fmagsbun minh) dokunacak olan mefsedet-ten dolayi[132] mene dil mistir. Bununla birlikte, gasbedilen seyin, gas-beden sahis elinde degismesi ya da ortadan kalkmasi gibi bir durumda onun (gsib) lehinde mlkiyet ifde etmesi gibi bir maslahata da mncer olmaktadir. Burada bilinmesi gereken sey sudur: Mesru olan sebeblerden nes'et eden mefsedetler, keza gayri mesru olan sebeblerden ortaya ikan maslahatlar, aslinda bizzato sebeblerden nes'etetmis degillerdir. Bilakis onlar, kendilerine mnsib baska sebeblerden ortaya ikmis olmaktadirlar. Bunun delili gayet aiktir: nk teklif, bir abesle istigal olsun iin konulmamistir. Bir sey mesru kilinmissa, o ya maslahatlar iin ya mefsedetler iin ya da her ikisi iin birden mesru kilinmis veyahut da bunlarin haricinde bir baska sey iin olmalidir. Mefsedetler iin mesru kilinmis olmasi dsnlemez. nk nakli deliller byle bir seyle

bagdasmaz. Bilindigi zre, seratte vrid olan btn emir ve yasaklarin maslahatlarin temini, mefsedetlerin de defi iin konulmus olduguna dir delil sabit olmustur. Her ne kadar bu aklen vcib degilse de, bunun byle oldugu naklen sabit olmustur. Ayni delilden dolayi hkmlerin hem maslahatlar hem de mefsedetler iin birden mesru olmalari da mmkn degildir. Seriat abesle istigal etmeyecegine gre hkmler bir baska sey iin de konulmus olamaz. Neticede maslahatlar iin konulmus oldugu ortaya ikacaktir. Ayni durum yasaklanilan seyler hakkinda da geerlidir: Bunlar da, islendigi zaman ya mefsedete, ya maslahata ya da her ikisine birden gtrecegi iin veyahut da bir baska sebebten dolayi yasaklanmislardir. Yukarida arzettigimiz sekliyle, dell burada da ayni sekilde dellette bulunur. Su halde eger ortada yapilmasi istenilen bir sebeb varsa, mutlaka onun yapilmasinda bir maslahat vardir ve o yzden o [239] seyin yapilmasi istenilmistir. Eger o seyden dogan bir mefsedet grrsen, onun mesru olan o sebebten nes'et etmedigini bilmelisin. Keza bir sebebin de ortaya konulmasi yasaklanmissa, mutlaka onun islenmesinde bir mefsedet vardir ve o yzden de onun islenilmesi yasaklanmistir. Eger gzktg kadariyla, onun zerine bir maslahat terettp ediyorsa, onun da mutlaka o gayri mesru sebebten ortaya ikmadigini bilmelisin. Bizzat bu sebeblerden nesetedecek sey, sadece; eger mesru ise o sebebin konulusuna gereke olan sey, eger yasaklanmissa o yasaga gereke olan sey olmaktadir. IZAHI; Mesel iyiligi emretmek ve ktlkten yasaklamak konusunu ele alalim: Sri' Tel bununla nefislerin ve mallarin telef edilmesini murd etmemistir. Kainilmaz bir netice olarak bunlar, sadece hakkin ikmesi, btilin izlesi iin konulmus sebebe tabi olan bir durum olmaktadir. Keza cihddan maksad insanlarin telef edilmesi degildir; bilakis maksat Allah'in dnini yceltmektir. Ancak bu yolda canlarin itlafi da ona tabi olarak arkadan gelmektedir. nk insanin bu sebebi ikme iin kendi nefsini iki grubun bogusacagi, silahlarin ekilecegi ve savasilacagi bir yere atmasi gerekecektir. Kendisine ulasa-cakmefsedet, sebebten degil, iste bu aidan nes'etedecektir. Hadler ve benzerlerinde de maslahatin pesinden itlaf gibi bir mefsedet gelecektir. Ama bu konulan sebebden dolayi degil, bu maslahatlarin baska trl ikme imkni bulunmamasi aisindan olmaktadir. Hkimin hkm zahire gre hareket edilerek hasimlar arasindaki anlasmazliklarin ortadan kaldirilmasi ve dvanin sona erdirilmesi iindir. Bylece maslahat aik olacaktir. Hkimin hkmnde hatali olmasi ise, yeterince dva zerinde durmamak veya isin gerek yzn aydinlatacak yeterince dell bulunmamak gibi baska sebeblere baglidir. Hkimin tayin edilmesinde onun hata etmesi amalanmis degildir. Bu durumda hkimin hkm, eger tutar bir tarafi varsa bir baska sebebten dolayi bozulmayacaktir. Hkmn

bozulmamasini gerektiren bu sebeb de hkmn feshinin, hkimin tayininden gzetilen hasimlar arasindaki dvalarin hkme baglanarak neticelendirilmesI ve bylece hasimlar arasindaki ekismenin sona erdirilmesi maksadinin ziddi bir duruma mncer olmasidir. Yasaklanmis olan kisma gelince, orada sz konusu olan hkmlerin sbtu, o nikahin fsid olmasinin bir neticesi olarak degil bilakis- yerinde de belirtildigi zere[133] vukdan sonra o nikhin tashihine hkmetmenin bir neticesi olarak ortaya ikmaktadir. Fsid alis veris akidleri de bu kabildendir. nk burada mebi kabzeden kimse iin ser'an tazmin sorumlulugu bulunmaktadir. Dolayisiyla |240] kabzi gereklestiren kimse, akid sebebiyle degil de, bu sorumluluk sebebiyle bir nevi mebin mliki gibi olmaktadir. O malin bizzat kendisi ortadan kalktigi zaman mislini ya da kiymetini [134] demesi geregi taayyn edecektir. Ama degismeden kaldigi ya da aynen iade imkanini ortadan kaldirici bir durum olmadigi srece de vcib olan, nehyin gerektirdigi fesd hali (yani akdin feshine gidilmesi) olacaktir. Mebde bir degisiklik meydana geldigi zaman veya bizzat onun zerinde madd varligini (aynini) ortadan kaldirmayla bir tasarrufta bulunuldugu zaman ise mctehidler: "Acaba degisiklik sebebiyle, o sey tmden ortadan kalkmis hkmnde mi olur? Yoksa olmaz mi? Ve buna bagli olarak da fesih talep hakki bulunur mu?" diye konu zerinde durmuslardir. Ancak fesih talebi durumunda, eger mebi mesel degisik bir sekilde iade edilecekse, satici aleyhine bir haksizlik vardir. br taraftan parayi (semeni) demis ve fakat mebden umdugu faydayi elde edememis olmasi aisindan da msteri aleyhine bir haksizlik bulunmaktadir. Bu durumda adaletli olacak davranis sekli her iki durumu da gz nnde bulundurmak olacak ve neticede mebin pazara srlmesi (havletu'l-esvk), meb zerinde icra edilen fakat onu ortadan kaldirmayan tasarruflar, mlkiyetin intikli ve benzeri fikih kitaplarinda zikredilen sekiller mebin ortadan kalkmasi (fevti) gibi mtla edilecektir. Hasili, burada feshe gidilmeyip, msterinin mebden istifde etmesine imkan verilmesinin sebebi, fsid akdin bizzat kendisi degil, aksine daha sonra onun zerine terettp eden ariz durumlardir. Gasb durumu da ayni sekildedir. nk tecvzkar olan el (kisi) zerine ser'an tazmn sorumlulugu binmektedir. Sorumluluk ise o seyin mislinin ya da kiymetinin zimmette sabit olmasini gerektirir. Bu durumda gasbeden sahisla (gsib) mlik bir anlamda esit durumda olmaktadirlar. Bu sebebten dolayi da gasbeden kimse iin mlkiyet sphesi dogmaktadir. Kismen baki kalmakla birlikte gasbedilen sey zerinde meydana gelen bazi degisikliklerin olmasi durumunda, hakki gasbedilen kimsenin hukukuyla gasbeden kimsenin hukukuna bakarak, konunun zerinde durulmasi

gerekmektedir. Zira gasb, gasbeden kimse zerine hak etmedigi bir cezanin yklenmesini gerektirdi] mez.[135] br taraftan hakki gasbedilen kimsenin hukuku zayi edilerek magdur edilmesi de caiz degildir. Dolayisiyla bu iki durum arasinda dengeyi bulmak (ictihd) gerekmektedir. Gasbeden kimsenin gasbedilen seye mlikiyet kazanmasinin sebebi bizzat gasb degil, ncelikle tazmin sorumlulugunun zerine binmesi, ikinci olarak da gasbdan sonra gasb edilen sey zerinde meydana gelen degisikliklerdir. Bu ve benzeri durumlar zerinde dsnmek gerekmektedir. Kisaca diyebiliriz ki, ser'an yapilmasi istenilen sebebler, mefsedetler iin konulmus sebebler degillerdir. Nitekim gayri mesru (islenmesi yasaklanmis) sebebler de maslahatlar iin konulmus sebebler degillerdir. Byle bir netice asla sahh degildir. Fasil: Bu tertip gz nnde bulunduruldugu zaman Imam Mlik'in mezhebinde ve diger mezheplerde mevcut bulunan birok meselenin hkm daha iyi anlasilacaktir. Mliki mezhebinde, bir kimse "Su zamana kadar falana olan borcumu deyecegim." diye talak zerine yemin etse, sonra da deyememek sebebiyle yemininde hnis olacagindan (yeminin geregini yerine getirmemis olacagindan) korksa ve o zaman geinceye kadar olmak zere karisiyla hulu (muhla'a) yapsa (hukuken ayrilsa) ve neticede yeminin geregi yerine getirilmedigi iin hnis olunsa, kadin o anda hulu yoluyla hukuken ayri bulundugu iin artik talak vuku bulmayacaktir. Daha sonra da karisina rc edecektir. Geri bukasdi ve yaptigi sey gzel karsilanmayacaktir. nk bir hakki iptal eden bir hleye basvurmustur. Dolayisiyla hulu'a bas vurmak yasak bir mhiyet almistir. Maamfh, talakin vuku bulmamasi gibi bir netice de vermistir. Ancak talakin vuku bulmamasi (adem-i hms), muhlaa sebebiyle olmamis; aksine hnis oldugunda talakin isabet edecegi bir mahal olarak zevcesi bulunmadigi iin olmustur. el-Lahm'-nin (Ali b. Muhammed el-Mlik L.478/1085]), sefere ikarak Ramazan'da oru tutmama ruhsatini elde etmeyi amalayan kimse hakkindaki su sz de bu sekildedir: Bu kasid hos bir sey olma-makla (mekruh) birlikte, byle bir kimse Ramazan orucunu tutmayabilir. nk orucunu tutmamasi sefer zerine terettp eden mesakkat sebebiyle olmakta, bizzat mekruh olan sefer sebebiyle olmamaktadir. Geri oru tutmama ruhsat hkm seferle tall edilmistir. Ancak yle de olsa bizzat yolculuk iin degil, mesakkat ierdigi iin byle bir talle gidilmistir. Bunu su husus da tavzh eder: Bu adam iin mekruh grlen sey kendi kesbinin bir neticesi olan seferdir. Mesakkat ise onun kesbi haricindedir. Dolayisiyla bizzat mekruh olan sey mesakkat degil, mesakkatin sebebidir. Oru tutmama konusunda msebbeb bizzat sebebtir.

Ama farzetsek ki, ser'an yasak olan sebeb bir maslahat iin; yahut yapilmasi istenilen bir sebeb de mefsedet iin sebeb olabilecek baska bir seyi ortaya ikarmasalar, bu takdirde ser'an yapilmasi istenilen sebebde Sri'ce kasdedilen bir mefsedetin, menedilen bir sebebde de Sri'ce maksd olan bir maslahatin bulunmasi mmkn degildir. Mesel be/u'1-ne yoluyla ortayakonulan hileler gibi. Bu gibi akidlerde (buyu'1-yne veya buyu'1-cl) mal, bir dnrm iki dnr karsiliginda veresiye olarak satilmasina vasita kilinmaktadir. Netice itibariyle burada iki u tarafla orta bir nokta bulunmaktadir. U taraflardan biri, zikredilen hilelerde oldugu gibi her halkrda sabit bir sebeb iermemektedir. br taraf ise kesin olarak ya da zan lsnde bir sebeb iermektedir. Gasbedilen seyin, gasbeden kisi elinde degistirilmesi gibi ki, bu takdirde ilgili konularda verilen bilgilere gre gasbeden kisi gasbedilen seye mlik olmaktadir. Ortada yer alan durumda ise, sebebin ne yoklugu ne de mevcudiyeti kesin olarak sabit olmamaktadir. Iste mctehidler iin zerinde durulmasi gereken konu da bu son kisim olmaktadir. Fasil: Btn bunlar; bu fer' meselelere sabit olan bu esas aisindan baktigimiz zaman sz konusudur. Eger baska bir aidan ele alinacak olurlarsa, hkm baska olurdu ve konu zerinde duranlar tereddd ederlerdi. nk o takdirde konu tereddde mahal olacaktir. Syle ki: Daha nce mkellefin sebebleri islemesinin msebbebleri ortaya koymasi mesabesinde oldugu ortaya konulmustu. Durum byle olduguna gre, bu msebbebin mkellefin ihtiyariyla vki olmus hkmnde olmasini gerektirecektir ve neticede o ser' bir sebeb olmayacaktir. Dolayisiyla da onun geregi vuku bulmayacaktir. Neticede bir gnah islemek iin yolculuga ikan kimse sefer ruhsatlarindan faydalanarak namazini ki saltam ayacak, orucunu tutmamazlik edemeyecektir. nk mesakkat sanki kendi fiiliyle vki olmus gibidir. Zira mkellefin isledigi sebebden nes'et etmistir. Karisinin bos dsmemesi iin hul hilesine basvuran kimsenin bu abasi onu talakin vukuu neticesinden kurtaramayacaktir; bilakis karisina rc ettiginde talak vaki olacaktir. Hlle nikhi ile zevcesine tekrar dnmek isteyen kimsenin durumu da ayni olacaktir. Dolayisiyla burada bu iki esasa birden basvuruldugunda meselelerin itihada mahal bulundugu grlecektir. Ve grldg kadariyla her mctehid de kendisince bu iki esastan hangisi daha agir basiyorsa onun geregi dogrultusunda bulunmustur. Allahu a'lem! Fasil: [136] Bu esasda sz konusu edilen sey; msebbeblere sebeblerinin mesru olup olmamalari aisindan, yani onlarin seriat nazari dahilinde olup olmamalari

cihetinden bakmak oluyordu. Yoksa onlarin ser' olmayan msebbeblerin ser' olmayan (d) sebebleri olma aisindan ele alinmamislardir. Eger bu aidan bakilacak olursa, o takdirde bakis aisi farkli olacaktir. nk ldrmeyi kasdeden kimsenin bu kasdiy-la intikam duygularini tatmin etmeyi amalamis olmasi, kendince bir maslahatin celbi ve bir mefsedetin defi iin esbaba tevessl etmek olacaktir. Ayni sekilde farz olan ibdetleri terkeden kimse de, yine nefsini yormaktan kamis olmak, onu terk suretiyle rahat elde etmek amacry-. la bunu yapmis olacaktir. Bu kimse mutlak surette yaptigi ve terketti-gi hususlarda kendisi aisindan, mefsedetin defi, maslahatin celbi konusunda esbaba tevessl etmis olmaktadir. Aynen fetret zamanlarindaki insanlarin durumlarinda oldugu gibi. Burada maslahat ve mef-sedetten maksat, insan tabiatinin kendisine uygun grdgya da nefret duydugu seyler olmakta ve bu aidan ele alinmaktadir. Bizim szmz burada bu tr hususlarla ilgili degildir. [137]
On Ikinci Mesele

Sebebler, msebbebler iin konulmus sebeb olmalari aisindan ele alindiklarinda, sadece msebbeblerinin elde edilmesi iin mesru kilinmis olduklari grlr ki, bu msebbebler de celbi istenilen maslahatlarla, defi istenilen mefsedetler olmaktadir.. Sebeblerine nazaran msebbebler iki kisimdir: a) Sebeblerin asil amaci olarak (asl kasidla) -ki bunlar asl maksatlar ya da ncelikli maslahatlarla ilgili hususlar olmaktadir [138]ya da ikinci derecede amaci olarak ftl kasid ile) -ki bunlar da tbi maksatlarla ilgili hususlar olmaktadir- mesru kilinan msebbebler. Bunlarin her iki nev'i de "Meksid" blmnde aiklanacaktir. b) Bunlarin disinda kalan ve sebeblerin kendileri iin mesru ki-linmadigi kesin bilinen, ya da zannedilen veya sebeblerin kendileri iin mesru kilindigi ya da kilmmadigi bilinmeyen y~d"zannedilmeyen hususlar. Bu durumda karsimiza kisim ortaya ikmaktadir: 1, Sebebin kendisi iin mesru kilindigi bilinen ya da zannedilen msebbebe ulasmak iin sebeblerinin ortaya konulmasi sahihtir. nk isi yerli yerinde yapmis ve Sri' Tel'nin izin verdigi msebbebe ulasmak iin tevessl edilmesine izin verdigi bir seyi kullanmistir. Mesel: Sri' Tel, nikahtan evvel emirde insan neslinin beksini kasdetmis[139], sonra buna nsiyet peyda etmek, kadinin akrabalariyla sereflerinden ya da dni meziyetlerinden vb. dolayi sihriyet bagi kurmak, yahut hizmet veya ev islerini grdrmek, hell diresi ierisinde onun kadinligindan istifde etmek, yahut kadinin malindan istifde etmek veya onun gzelligine ragbet etmek ya da dnine gibta etmak veya harama dsmekten kendisini

korumak... vb. gibi seriatin dellette bulundugu bu gibi amalari da asil maksada tbi kilmistir. Bu durumda nikah akdinde, kisinin bunlara ynelik kasdi genel anlamda Sri'in de kasdi olacaktir. Bu kadari da yeterlidir. Meksid blmnde de ortaya konulacagi zere Sri'in kasdina mutabik dsen kula ait kasid sahh olmaktadir. Dolayisiyla bu kisimdan olan esbaba tevessln fsid oldugunu sylemek mmkn degildir. Itiraz: Mcerred faydalanma niyeti, akitle gzetilen evvel emirde kadinin helalligi kasdi nnde bir anlam ifde etmez. nk akid o kasid zerine bina edilmektedir. Sri Tel'nm akidden ncelikle kasdi helalligin dogmasidir. Faydalanma daha sonra onun zerine terettp edecektir. Kisi akidle sdece sirf faydalanmayi kasdedince, onun kasdi Sri'in kasdi ile beraberlik arzetmeyecektir. Dolayisiyla [245] mcerred faydalanma kasdi sahh olmayacaktir. Bu su rnekle de aiklik kazanacaktir: Bir kimse falanca kadinla hela-haram her nasil olursa olsun beraber olmayi istese ve bu amaci iin de mesru nikahtan baska bir yol olmasa ve amacina ulasmak iin onun zerine nikah akdinde bulunsa, bu durumda o kisi, nikahla onun kendisine helal kilinmasini kasdetmis olmayacaktir. Kadinin hellligini kasdetmedigi takdirde de, Sri'in akidden gzettigi maksada muhalefet etmis olacaktir ve dolayisiyla (akid) btil olacaktir. Her fiil ya da terk hakkinda verilecek hkm bu minval zere cri olacaktir. Cevap: Bu itiraz yerinde degildir. nk biz, soruda farzeildigi sekliyle akdin sahih oldugunu sylyoruz. Syle ki: Bu kisinin kasdi-mn esasi sudur: O kasdettigi seye caiz olmayan yoldan ulasamamis bunun zerine Sri'Tel'nm o seye ulasmayi vasita olarak kabul ettigi bir yoldan yrmstr. Bu durumda kisinin akidden kasdi, onun bir akid olmamasi degildir. Aksine nikah akdinin in'ikdina ynelik kasdi, izin yetkisi kendisine ait olan Sri'in izni ile olmus ve ed edilmesi vcib olan seyi yapmistir. Su kadar var ki, bunu baska yol olmadigi iin mecbur olarak yapmistir. Dolayisiyla caiz olan bu tevess-lyle ortayakoydugu sebebin geregine ulasmasi tabidir. Geriye "ulasmaya kadir olamadigi haram bir seye ynelik kasdinm bulunmasi" noktasi kalmistir. Eger kadir oldugu takdirde o masiyeti islemek azminde ise, tahkik erbabina gre okimse gnahkrdir. Ama azim ve kararlilik olmaksizin zihninden gemisse, diger benzeri zihinden geen dsnceler gibi o da affedilir. Su halde, akdin beraberinde onu iptal edecek bir unsur bulunmamaktadir. nk akit; rknleri tam, sartlari yerli yerinde, mnilerinden de uzak olarak vuku bulmustur. Kisinin eger gc yetecek olsa, gnah irtikap etmeye ynelik kasdinin bulunmasi, Sri'ce maksd olan yolla onun mbh kilinmasini isteme kasdmdan ayri bir seydir ( ve onu etkilemez). Bu ikinci kasdin (yani kadinin kendisine mbh kilinmasini isteme) onda mevcudiyetinde sphe yoktur. Bu kasid da

Sri'in sebebi koyusundaki kasdina muvafiktir. Dolayisiyla esbaba tevessl sahh olacaktir. Akdi icra eden kimsenin mutlaka helallige ynelik kasid bulundurmasi seklinde bir ilzama gitmek gerekli degildir. Aksine mesru sebebin ortaya konulmasina ynelik kasdin bulunmasi -o sebeble birlikte helalligin de dogacagi neticesinden gafletle bile olsa- yeterlidir. nk sebebten neset eden helallik [140]daha nce de getigi gibi- ykmllk kapsamina dahil degildir. 2. Daha baslangita kendisi iin sebebin mesru kilinmadigi kesin bilinen ya da zannedilen hususlar (msebbebler).[141] Deliller butrden olan esbaba tevessln sahih olmayacagini gstermektedir nk sebeb, evvel emirde bu farzedilen msebbeb iin konulmus degildir. Onun iin mesru kilinmadigina gre, sebeb ile kasdedilen seye nisbetle ondan maslahatin celbi ve mefsedetin defi konusunda gzetilen hikmet netice olarak meydana gelmeyecektir. Bu yzden de btil olacaktir. Bir aidan byle. Ikinci bir aidan ele aldigimizda sunu grecegiz: Bu sebeb, farzedilen bu maksda nisbetle gayri mesrudur. Dolayisiyla o hi mesru kilinmayan sebeb gibi olmaktadir. Aslen gayri mesru olan bir sebebe tevessl etmek sahh olmadigina gre, ayni sekilde mesru olmayan bir sey iin tevessl edilen mesru sey de sahh olmayacaktir. nc bir yaklasim: Sri' Tel'nin bu sebebi belirli olan msebbeb i in mesru kilmamis olmasi, byle bir esbaba tevesslde maslahat degil, mefsedet bulundugunun, yahut da sebebin kendisi iin me^r kilindigi maslahatin o msebbeble ortadan kalkacaginin bir delilidir. Bylece sebeb ona nisbetle abes olacaktir. Eger Sri' Tel, bu huss esbaba tevessl durumunu yasaklamissa durum aiktir. Mesela kisi nikahla -hlle nikhinda oldugu gibi- nikahin iptalini ieren bir duruma veya bey akdi ile, akdin iptaliyle birlikte ribya ve benzeri Sri'in kasdetmedigi kesin bilinen ya da zannedilen bir neticeye ulasmak amacmdaysa, onun bu ameli (isi) nikah ve bey akdinin mesriyetindeki Sri'in kasdina muhalif dstg iin btil olacaktir. Diger ameller, mumelila, ibdetlerle ilgili esbaba tevessl durumlari da ayni sekildedir. Itiraz: Bu nasil olabilir? Zikredilen mislde nikah akdinde bulunan kimseyi ele alalim: Her no kadar bu kimsenin kasdi, kadinin birinci kocasina hell olmasi iin nikahi talak ile ortadan kaldirmak ise de, bu kasdi ancak nikah kasdi zerine tli (ikinci) bir kasid olarak ortaya ikacaktir. nk talak ancak nikaha mlikiyet sonrasinda vuku bulabilir. Bu itibarla hlle nikhinda bulunan kimse, talakla kalkacak bir nikahi kasdetmis olmaktadir. Nikahin bir zelligi ve ser' konulusunun hususiyeti de talak ile ortadan kalkar olmasidir. Bu ise haddizatinda mubahtir. Dolayisiyla nikah sahh olur. Bununla kadinin birinci kocaya hell kilinmasini kasdetmis olmasi ise

-her ne kadar kt bir seyse de- ayri bir husustur. Kaide olarak haddi zatinda birbirinden ayri iki sey bir arada bulundugu zaman, bunlardan birinin digerine tesiri bulunmaz. nk bunlar gerekte birbirlerinden tamamen ayri seylerdir. Aynen gasbedilen bir yerde kilinan namaz rneginde oldugu gibi.[142] Hem sonra fikihta buna dellet eden meseleler vardir:Imam Mlik ve Eb Hanfe, nikahtan nce talaka, mlkiyetten nce azada talikte bulunmanin sihhati hakkinda mttefiktirler. Mesela bu imamlara gre, bir kimse yabanci bir kadina hitaben "Eger seninle evlenirsem bos ol!"; baska birinin klesine "Eger seni satin alirsam azd ol!" dese, o kadinla evlenmesi durumunda talak, o kleyi satin almasi durumunda da azd lzim gelir. Bilindigi zere Eb Hanife ve Mlik bu kimsenin o kadinla evlenmesini, o kleyi satin almasini tecviz etmektedirler. el-Mebsta adli eserde Imm Mlik'ten "Otuz sene boyunca evlenecegim her kadin bos olsun!" diye talak zerine yemin eden ve sonra da zinaya dsmekten korkan kimse hakkinda "Onun evlenmesinin caiz oldugunu gryorum. Ancak o evlenirse derhal kadin bos olur." dedigi nakledilir. Oysa ki, bu nikah ve klenin alinmasinda talak ve azddan baska Sri Tel'nin onlarda ne kasd-i evvelle (aslkasidla) ne de kasd-i sni ile (tal kasidla) gzetmis oldugu bir ama bulunmamaktadir. Nikah talak iin, satin alma da satin alinan seyin elden ikmasi iin mesru kilinmis degillerdir. Onlar tamamen baska amalar iin mesru kilinmislardir. Talak ve azd, onlarin mesruiyetinde amalanmayan fakat neticede onlara tabi olarak ortaya ikan hususlardandir Dolayisiyla bunun caiz olmasi, talak veya azdm vukunun nikah ya da mlkiyetin husulnden ve ona ynelik kasdin bulunmasindan dolayi olmustur. Nikahta bulunan bu nikhi ile talaki, kleyi satin alan da buisiyle onun azadim kasdetmis olmaktadir. Bu kasid zahiren Sri'in kasdina mnf gibi gzkmektedir. Bununla birlikte her iki tasarruf da bu iki imma gre caizdir. Durum byle olduguna gre su iki siktan birisi kainilmaz olmaktadir: a) Ya sebebin kendisi iin mesru kilinmadigi bir neticeye mesru bir seyle tevesslde bulunmak caizdir denilecektir, b) Ya da bu meseleler btildir denilecektir. Malik mezhebinde bu kabil seyler oktur. Mdevvene'de, evlenen ve ierisinden de ondan ayrilmayi dsnen kimse hakkinda syle denilir: "Bu bir mt'a nikahi degildir. Su halde bir kimse karisinin zerine evlenmeyi lazim kilan bir yeminden dolayi bir kadinla evlense (ne olur ?) Bu sekilde farzedilen bir mesele hakkinda Malik: "Nikah helaldir. Eger o nikah zerinde devam etmek dilerse, nikahini srdrr, dilerse de ayrilir." demistir. Ibnul-Ksim: "Bu bizim bildigimiz ve isittigimiz kadariyla ilim ehli arasinda ihtilaf bulunmayan konulardan biridir." demistir. Devamla syle denilmistir:

"Bize gre o sabit bir nikahtir. Yemininde hanis (yerine getireme-mis) olmamak iin evlenen kimsenin durumu, kadinla beraber olma tezzeti iin evlenip ondan muradini almak; fakat onu tutmamak niyetinde olan kimsenin durumu mesabesindedir. Bu niyeti zere oldugu halde ve kalbinde de bunu gizleyerek evlenmistir. Bu ikisinin durumu [248] da ayni olmaktadir. Bunlar eger dilerlerse nikahi srdrrler nk nikahin asli helaldir. Bu mesele el-Mebsta'da zikredilmistir, el-Kfi'de ise: "Bir memlekete gelip de, niyetinde yolculuk dnsnde bosamak oldugu halde, oradan bir kadinla evlenen kimse hakkinda ogunluk ulemanin grsne gre bu caizdir." denilmektedir. Ibnu'l-Arab, Imam Malik'in mt'a nikahi hakkinda mbalagasini ve onun iten tutulan niyetle -mesela niyetini disari vurmasa bile, onunla belli bir sre ikamet etmek niyetiyle evlenmek gibi bir durumu- caiz grmedigini zikrettikten sonra: "Diger alimler ise buna cevaz vermislerdir." dedikten sonra yolcularin akdettikleri nikahi rnek alarak vermis ve syle devam etmistir: "Bence niyetin buna bir tesiri olmaz. nk eger biz, nikah akdinde bulunan kimse iin, kalbi ile ebed nikaha niyet etmesini gerekli grrsek, o takdirde nikah "hiris-tiyan nikahi" olurdu[143] Nikah akdi sirasinda ortaya konulan sgada (lafizda) bir sey sylenmemis olduguna gre, onun niyetinin bir zarari olmayacaktir. Grlmez mi ki, kisi evlenirken lnceye kadar devam etmesini umarak iyi geinme amaciyla nikah akdinde bulunur. Eger umdugunu bulursa ne l, aksi takdirde ayrilir. Keza korunma maksadiyla evlenen kimse de eger tatmin bulmussa beraberligi srdrr, degilse ayrilir." Ibnu'l-Arab'nin Kitabu'n-nsih ve'1-mensh'daki sz bu. el-Lahm ise, Imam Malik'ten: "Bir kimse gurbet ya da arzudan dolayi nikah akdedip, arzusunu tatmin edince ayrilmak amaciyla evlense bunda bir beis (sakinca) yoktur." dedigini nakilde bulunmustur: Bu meseleler, istidlalde bulundugunuz kaide hakkinda serdedi-len bilgilerin hilafina dellet etmektedir. Bunlar ierisinde en siddetli olani da yemini bozmus olmamak iin yapilan nikah akdiyle ilgili meseledir. nk burada kisi, nikahi ona bir ragbeti oldugu iin istememis; sadece yemininde hnis olmamak iin akitte bulunmustur. Nikah ise byle bir ama iin mesru kilinmis degildir. Bunun benzerleri oktur. Hepsi de, Sri'in kasdma, muhalif olmakla birlikte sahih olmaktadirlar. Bu ise ancak onun evvel emirde nikahi, sonra da ikinci [249] olarak ayrilmayi kasdetmis olmasindandir. Bunlarin her ikisi de birbirlerine lzim olarak bagimli degillerdir. Eger birinci meselede[144], biri digerine tesir edecek sekilde birbirlerine ^agimli kabul edecekseniz, o takdirde bu meselelerde de ayni sekilde olmasi gerekir. O takdir- vaz' hkmler) sebeblede bu sz edilen meselelerin hepsi de btil olacaktir. Bu durumda kisaca; ya btn bunlarin btil olmalari ya da daha nce geen seylerin [145]btilligi kainilmaz

olacaktir. Cevap: Buna icml ve tafsili olmak zere iki cevabimiz olacaktir: Icml cevap olarak deriz ki: Daha nce ortaya konulan deliller dolayisiyla meselenin asli sahihtir. Itiraz edilen seyler ise, ne meseledendir ne de onun kapsami ierisine girmektedir. Onlarin caiz ve sahh oldugunu sylemeleri bunun delili olmaktadir. Bu meselelerden bazilari zerinde ittifak edilmistir. Bu onlarin konumuzu teskil eden meselenin aslinin kapsamina girmedigini gsterir. Bazilari hakkinda da ihtilaf edilmistir. Bunlar da, caiz grmeyenlere gre onlarin meselenin kapsamina girdigini, caiz grenlere gre ise onun kapsamina girmedigini gsterir. nk ulemnin szleri arasinda tenakuz olmaz. Dolayisiyla onlarin szlerini baska trl yormak imkani varken, tenakuza hamletmek yakisik almaz. Bu cevap fikihta ve uslde mu-kallid olan kimse iin yeterlidir. Alim olan kimseye (mctehid) ise syle bir hatirlatmada bulunulur: Selef-i slihten gemis byklere hsn zanda bulunmak, onlarin grsleri ve szleri karsisinda durup dsnmek ve bir ikis yolu aramak gerekir; mutlak surette red cihetine gidilmez. lim kisinin alacagi tavir byle olmalidir. Tafsl (detayli) cevaba gelince: Bu meseleler daha nce sz geenleri zedelemez: Talk meselesini ele alalim. el-Karf: "Bu mesele iki imm zerine vrid bulunan problemlerden biridir. nk, mlkiyetten nce talikte bulunma durumunda nikahin mesrulugunu syleyen kimse, ser'an dikkat nazarinda bulunulan hikmetten soyutlanmis bir mesruiyeti iltizam etmis (kabullenmis) olmaktadirlar....(Bu durumda) kadin zerine nikah akdinin asla sahh olmamasi gerekirdi. Ancak akid icm ile sahh bulunmaktadir. Bu da akidden gzetilen hikmetin elde edilebilmesi iin, talakin lzim gelmeyecegi neticesine dellet eder. Madem ki, bu nikhin mesrulugunda icm etmis bulunuyoruz, bu da nikahin hikmetinin bekasina; yani o nikahin, kendisinden gzetilen maksatlari ieren bir nikah olduguna dellet eder. Bu nokta bizim imamlarimiz iin bir problem teskil etmektedir." Kar-f'nin sz bitti. Bu da daha nce geenleri teyd etmektedir. Ancakko-nu zerinde geregi sekilde durabilmek iin, zaruretten dolayi burada yer vermemiz gereken bir baska meseleye mracaatta bulunmamiz gerekecektir. [146]
On nc Mesele

Bir hikmetten dolayi mesru kilinmis bir sebebin, o sebebin islenmesiyle hikmetin vukuu ya kesin bilinir veya zannedilir; ya da bilinmez veya zannedilmez. Eger hikmetin vukuu biliniyor veya zannedili-yorsa, o takdirde onun mesruiyeti hakkinda herhangi bir problem bulunmamaktadir. Eger bilinmiyor veya zannedilmiyor s a o takdirde bunlar iki kisim olmaktadir:

a) Bu neticenin, mahallin o hikmeti kabul etmemesi sonucunda olmasi. b) Haric bir unsurdan dolayi olmasi. Eger birinci kisimdan ise, mesruiyet esastan kalkacaktir. Dolayisiyla ser'an o mahalle nisbetle, sebebin bir etkisi bulunmayacaktir. rnekler: Akilli olmayan kimseye nisbetle su (cinayet) islemesi durumunda onun tecziyesi (cezalandirilmasi), sarap ve domuz zerine akid yapilmasi; yabanci kadina (talk olmaksizin) talak verilmesi, baskasinin mlk olan klenin azd edilmesi gibi. Ayni sekilde akilli olmayan kimsenin ibdetlerle muhatap tutulmasi ve her trl tasarruf yetkisinin verilmesi vb. gibi konular da byledir. Buna dellet eden iki dell bulunmaktadir: 1. Yerinde de aiklanacagi zere maslahatlarin isbtikaidesine binen, sebeblerin asil konuluslarmda bir hikmete mebn olarak konulmus oldugu kabul edilmektedir. Eger sebeblerin, btn olarak hikmetlerden soyutlanmis sekilde konulmalari caiz olsaydi, o zaman bunlarin mesru olmalari sahih olmazdi. Halbuki biz onlarin mesru olduklarini kabul ediyoruz. Dolayisiyla bu bir tutarsizliktir. 2. Eger yle olacak olsaydi, hadlerin caydirma ve nleme (zecr); ibdetlerin Allah'a boyun egme (husu) amacinin disinda baska maksadlar iin konulmus olmalari lzim gelirdi. Diger hkmler de ayni sekilde olurdu. Byle bir netice ise, hkmlerin tallini kabul eden herkesin ittifaki ile btildir. Sebeblerin hikmetlerinin -ki msebbebler olmaktadir- vuku bulmamasi, haddizatinda mahallin kabul etmesine ragmen, haric bir unsurdan kaynaklaniyorsa bakilir: Acaba bu haric unsur, sebebin [25i] ser'liginde messir midir? Yoksa sebeb asil mesruiyeti zere kalmakta midir? Her ikisi de muhtemeldir; byle bir konuda ihtilfin bulunmasi caizdir. Bunu caiz gren kimseler grslerini desteklemek zere asagidaki delilleri getirebilirler: 1. Kll kaideler "kady a'yn' tabir edilen farkli ve huss zmler, ndir istisnalarla bozulmazlar. Bu konu zerinde ileride yeri geldiginde [147]durulacaktir. 2. Ikincisi bizim burada zerinde duracagimiz konu olmaktadir ki o da sudur: Hikmet, ya sadece mahalline ve mahallin onu kabul edip etmedigine nazaran ele alinmakta; ya da bizzat mahalde mevcudiyeti ile itibara alinmaktadir. Eger sadece mahallin kabul edip etmemesi aisindan ele

alinacaksa -ki tartisma noktasini da iste bu teskil etmektedir- o takdirde, talk meselesinde talkina yemin edilen kadin, gerek yemn eden tarafindan ve gerekse baskalari tarafindan zerine akdedilecek nikah akdini kabul edici bir mahal olmaktadir. Dolayisiyla bunu men edici huss bir dell olmadika, men cihetine gidilemez. Byle bir dell de yoktur. Eger hikmetin mahalde bizzat fiilen mevcudiyetine itibar edilecekse, o takdirde de bir engel sebebiyle olsun olmasin, bulunmamasi durumuna itibarla menine gidilecektir. Konfor ierisindeki bir kralin yolculugu gibi. nk onun yolculugunda mesakkat olmayacaktir veya onun yolculugu en azindan byle bir [252] mesakkatin bulunmayacagi zannini vermektedir. Dolayisiyla onun hakkinda sefer ruhsatlarindan istifade ile namazin kisaltilmasi, Ramazan orucunun tutulmamasi mmteni (imkansiz) olacaktir. Keza dirhemin misli dirhemle, dmrm misli dnrla degistirilmesi de byle olacaktir; byle bir akdin icrasinda bir fayda bulunmamaktadir. (Dolayisiyla menine gidilmek gerekecektir.) Hkm asl mesruiyet zere cereyan eden ve fakat hikmeti bulunmayan benzer meselelerde de durum ayni olacaktir. Itiraz: Syle bir itiraz serdeclilemez:[148] Sefer mutlak surette mesakkatin bulunacagi zanmni verir (mesakkatin mazinnesidir); keza dirhemin misli dirhemle degistirilmesinde de bir faydanin bulunacagi zanm bulunur; nk insanlarin garazlari, amalari okfarklidir. Buna benzer diger meselelerde de durum aynidir. Dolayisiyla bu gibi meselelerde esbaba tevessl mutlak surette caiz olmalidir. Talk suretiyle talaki zerine yemin edilen kadinin durumu ise byle degildir. nk o meselenin, bir hikmet ierdigi zannim uyandiracak bir durumu yoktur. Byle bir kimsenin o kadini nikahlamasinda, nikahtan gzetilen hikmetin bulunmasina asla imkan yoktur. Cevap: Bu itiraz vrid degildir.[149] nk biz mutlak anlamda seferin benzerinin (nazr), kayitsiz olarak yabanci bir kadinin nikahlan-masi oldugunu sylyoruz. Mukayyed (kayidh) meselede, maslahatin mevcudiyetine itibar etmeksizin mutlak cevaz hkmn verdiginize gre, talakina talk yoluyla yemin edilen kadinin nikhinin sahh oldugunu da sylemeniz gerekir. nk bu da, (aynen sefer konusunda oldugu gibi) mutlak olan yabanci kadinla evlilik biimleri arasindan mukayyed bir sekil olmaktadir. Anne, kiz... gibi kendileriyle evlenmeleri haram olan kadinlarla nikahlanmak ise byle degildir. Byle bir nikah btildir; zira mahal mutlak surette byle bir nikaha kabil degildir. Bizim zerinde durdugumuz mesele ise birinci kisima, yani hikmeti mahallin kabul ettigi kisima girmektedir. Mahallin hikmeti kabul ettigi kisimda ise, bu gibi meselelerde mutlaka cevaz yoluna gitmek gerekecektir ve o takdirde, bazi sebebler, hikmetleri veya muhtemelen onlari ieren seyler (mazinne) bulunmasalar bile mesru olacaklardir. nk mahallin haddizatinda hikmeti kabul, her ne kadar fi-

ilen vuku bulmasa bile, (o mahal) hikmetin bir mazinnesi (muhtemelen bulunabilecegi yer) olmaktadir ve bu makl bir seydir. 3. Bir mahalde bizzat hikmetin mevcudiyetini esas almanin belli bir kistasi yoktur (munzabit degildir); nk, bu hikmetler ancak ikinci etapta sebeblerin vukuundan sonra ortaya ikarlar. Dolayisiyla sebebin vukuundan nce, bu hikmetlerin mevcut olup olmadiklarini biz bilemeyiz. Nikahin hemen akabinde bosayan nice kimseler vardir. Nice talak, in'ikdmm hemen arkasindan ortaya ikan ariz bir durum ya da mniden dolayi feshedilmistir. Biz nceden hikmetin mev[253] cdiyetini bilemeyecegimize gre, sebebin mesruiyetinin hikmetin vcduna bagli sayilmasi dogru olamaz. nk hikmet ancak sebebin vukuundan sonra ortaya ikmaktadir. Oysa ki, biz sebebin vukuunu hikmetin mevcudiyetinden sonra varsayiyoruz. Byle bir sey aklen imkansiz olan devir[150] (kisir dng) demektir. Su halde mahallin hikmeti genel anlamda[151] kabul eder olmasinin, hikmetin vcduna bir mazinne (muhtemelen bulundugu yer) olarak yeterli kabul edilmesi anlayisina varmamiz gerekecektir. Men taraftari[152] kimseler de, grslerine aidan dell getirebilirler: 1. Mahallin hikmeti kabul iki sekilde dsnlebilir: a) Hrite gayr-i kabil oldugu farzedilse bile, sadece zihnen kabul edebilir olmasi[153] sebebiyle ser'an itibar edilmesi seklinde olur ve hikmeti zihnen kabul edebilir olmayan esbaba tevessl mesru olmaz. b) Ya da mahallin hikmeti hrite bulundugu iin olur. Hrite hikmeti bulunmayan bir sey -haddizatinda zihnen hikmeti kabul edici olsa da olmasa da- asla mesru olmaz. Eger birinci kisimdan ise sahh degildir. nk sebebler sadece kullarin maslahatlari iin mesru kilinmislardir. Bunlar (maslahatlar) mesruiyetin hikmetleri olmaktadir. Ierisinde maslahat bulunmayan ya da muhtemelen hrite mevcut bir maslahati ierebilecek (mazinne) durumunda olmayan seyler, ser' maksad aisindan ne zihinde ne de hrite maslahati kabul etmeyen kisimla[154] ayni olmaktadir. Bunlar birbirleriyle ayni olunca mmteni (imkansiz) ya da caiz olurlar. Ancak cevazlari men'i (yasakhgi) zerinde ittifak edilen bir seyin cevazina gtrmektedir. Dolayisiyla her ikisinin de mutlak surette men edilmelerine hkmetmek gerekir ki, ulasilmak istenen de iste bu neticedir. 2, Biz sayet burada sebebten maslahatin nes'et etmeyecegini ya da onunla maslahatin vcda gelmeyecegini bile bile onu imlde bulunacak olsak, bu, hkmn konulusunda gzetilen Sri'in kasdini bozmak olurdu. nk byle bir yerde esbaba tevessl abes olur. Abes olan bir seyse, her hkmn bir

maslahata mebn oldugu essina binen mesru kilinmaz. Dolayisiyla bu kisimla birinci kisim arasinda bir fark yoktur. Karf'nin sznden kasdi144 da iste budur. 3. Bu meseleler ierisinde caiz grlenlere, sadece hikmetin mevcudiyeti itibariyla[155] cevaz verilir. nk konfor ierisinde yolculuk yapan krala nisbetle mesakkatin olmadigi kesin degildir. Aksine onun yolculugunda da mesakkatin bulunacagi zanm glibtir. Su kadar var ki, mesakkat izafdir, insandan insana degisir ve belli bir kistasi yoktur. Bunun iin de Sri' hikmet yerine, ser' hkmlerin zapturapt altina alinabilmesi iin hikmetin mazinnesini (muhtemelen ierisinde bulunacagi yeri) onun yerine ikme etmistir. Nitekim benzeri rnekler de vardir: Mesela: Cinsel iliski sirasinda, meni gelmese dahi snnet mahallinin girmesini, bilinen msebbebleri iin belirleyici bir kistas kabul etmistir. nk snnet mahallinin girmesi, meninin muhtemelen gelebilecegi bir hal (mazinne) olmaktadir. Keza, ihtilm olmayi ykmllkleri kabul edebilecek akil iin mazinne (muhtemelen aklin bulunacagi ag) kabul etmistir. nk bizzat akil llemeyen, zapturapt altina alinamayan bir seydir. Ve benzeri rnekler. Ama dirhemin misli dirhemle degistirilmesi konusuna gelince, aklen bazan benzerligin her aidan tasavvur edilmesi mmkn olmayabilir. nk birbirlerine benzeyen iki sey arasinda, onlarin belirlenmesi aisindan da olsa, mutlaka bir aidan farklilik bulunur. Nitekim birbirlerine zit iki sey arasinda da, digerlerini kendilerinden nefyetme yoluyla da olsa, mutlaka bir benzerlik yn bulunur. Istisnasiz her aidan benzerligin farzedilmesi ndirdir ve ndir olan seylere itibar edilmez. Bidziyeik arzeden glib durum; iki dirhemin, iki dnrin birbirlerinden mutlaka, onlari kazanma yoluyla da olsa,[156] farkli olmalari seklindedir. Bu yzden de onlarin birbirleriyle degistirilmesi konusunda mutlak olarak caizdir denilmistir. Durum byle olunca, bu meselelerde bizim meselemizle ilgili bir dellet yoktur demektir. Fasil: Meselenin ortaya konulmasi sirasinda, tank meselesiyle ilgili cevap da gemis bulunuyor. Yeminini yerine getirmis olmak iin yapilan nikah ve bu meyanda zikredilen hususlara gelince,[157] bunlar her ne kadar sihhat yn daha gl ise de, ihtilafin bulunabilmesi ihtimalini barindiran bir yer olmaktadir. Bunlara ehlinden sdir olmus ve kabul edici mahalle de isabet etmis bir nikah akdi olarak bakanlar men cihetine gitmemislerdir. br taraftan nikah akdinde bulunan kimsenin ayrilma niyeti oldugunu ya da ayrilma beklentisini belirten bir ortam ierisinde olmasindan dolayi byle bir nikahin muvakkat (geici) nikaha benzedigini grenler de onu caiz grmemislerdir. Ibnul-Ksim, yeminini yerine getirmek iin yapilan nikah

meselesinde bir ihtilaf oldugunu belirtmemistir. Bununla birlikte, o ve daha baskalari byle bir nikahla 'muhsanlik' vasfinin dogmayacagina isarette bulunmuslardir. Bu kadari da, byle bir nikah hakkinda sphe bulundugunu ifde iin yeterlidir. Konu, mctehidler iin ictihd mahalli olmaktadir. Imm Mlik'in mezhebine baktigimiz zaman, yemini yerine getirmekiin yapilan nikahin, nikahtan gzetilen garaza uygun bir nikah telakki edildigini grrz. Ancak bu yemin hkmn kaldirmak zere olmaktadir. Nikahin yemin hkmn kaldirmak iin yapilmis olmasi, kadinin kadinligindan istifdeyi helal kilan mesru nikh hakkinda gerekli olan kasid iin yeterlidir. Su kadar var ki, nikah yeminin kaldirilmasi mnsini da iermektedir. Bu ise akdi zedeleyici bir unsur degildir. Keza sehvetini gidermek iin yapilan nikah da maksddur; nk sehvetin giderilmesi nikahtan gzetilen maksatlar cmlesinden olmaktadir. Sehvetini giderdikten sonra ayrilma niyeti ayri bir seydir ve talak yetkisine shib olan kimsenin eline verilmis bir durumdur. Bazan basta byle bir niyeti olmasina ragmen ayrilmamayi uygun grr ve ayrilmaz. Mut'a nikahi ile bunun arasindaki fark da iste burasi olmaktadir. nk muvakkat nikahta, sre tahdidi zere nikahi bina etmis olmaktadir. Hlle nikahinda da ayni sekilde, nikah maksatlari gzetilme-[256] mektedir. Hlle nikahinda gzetilen sey sadece, gerek anlamda degil, sureta kadinin yeni bir koca ile nikahi vasitasiyla, ilk kocasina helal kilinmasi kasdidir. Dolayisiyla byle bir nikah, ser'an nikahtan gzetilen amalardan herhangi birisini tasimamaktadir. Hem sonra bir baskasi iin yapilmis bir nikahta, onunla ne rfen ne de ser'an beraberligi srdrmek mmkn degildir. Dolayisiyla hlle nikahinin, srdrlmesi kabil bir nikah olmasi mmkn degildir. Hem sonra hlle nikahi hakkinda vrid olan nass ok serttir.[158] Byle bir nassm dur dedigi yerde durmak gerekir. Btn bunlara ragmen, sayet helal kilmak amaciyla nikahda bulunan kimsenin nikahinda, karsilikli anlasma ve sart olmasa; bazi limler byle bir nikahi sahh kabul etmektedirler. Bunlarin gz nnde bulundurduklari sey, o kisinin bir anlamda kadindan faydalanmayi daha sona ise talaki kasdetmis olmasidir. Onun bu maksadi, genel anlamda nikahtan gdlen amalar cmlesi altina girmektedir. Bu durumda, eger bir anlasma ve sart varsa, o takdirde hlle nikahi, bir grse gre nikahin asl maksadranyla birlikte kadinin birinci kocaya dnmesi maksadini da iermis olacaktir. Diger bir grse gre ise anlasma ve sart olsa bile byle bir ierme durumu olmayacaktir. Bu bir tbilik hkm sebebiyle olmus olacaktir. Bu her ne kadar tercih edilmeyen bir grsse de, zerinde durul-mazlik da edilemez. Yeminin yerine getirilmesi amaciyla nikah durumunda, bukas-din nikahi

zedelemeyecegine dellet eden hususlardan birisi de sudur: Bir kimse namaz, oru, hac, umre... gibi bir ibdeti yapmaya dir nezirde yahut yeminde bulunsa, o kimse bu nezir ve yeminini yerine getirmekiin bunlari yapar ve bu kasdi onlarin ibdet olmasina mni olmaz. Burada da durum aynidir. Eger yemin ya da nezri yerine getirme kasdi akdin aslini zedeleyecek olsaydi, ibdet niyetini zedelemesi gerekirdi. nk ibdetlerin sarti, onlarla Mbd'a tevecch etmek ve onlarla sadece Allah'a yaklasmayi kasdetmektir. Sayet kisi nezirde bulundugu ya da yapmaya yemin ettigi ibdetleri sadece yeminini ye-rine getirme kasdiyla -ki aksi takdirde yeminini yerine getirmis olamaz- f edecek olsa bu sahh olmaktadir. Dolayisiyla burada da nikah sahh olacaktir. Hatta ncelik bile arzedecektir. Keza, bir kimse sahibi oldugu bir mali satmaya yemin etse ve sirf yeminini yerine getirmekiin onu satsa, onun bu satis akdi sahh olacaktir. Yine av avlamaya yahut hayvan bogazlamaya yemin etmesi neticesinde de, yeminini yerine getirmek amaciyla bunlari yapsa bunlar sahh olmaktadir. Ve benzeri meseleler. Btn bunlar iki esasa dnk olmaktadir: 1. Maslahatlar iin mesru kilinmis olan hkmlerde, bu maslahatlarin hkmn altina giren btn czlerinde (ferdlerinde) teker teker bizzat bulunmasi sart degildir. Sart olan sadece (genel anlamda) maslahatin muhtemelen bulunabilirligidir (mazinnesi), 2. Muameltla fdiyyt) ilgili konularda, sihhat iin, mkellefin kasdmin Sri'in kasdina ters dsmemesi yeterlidir; ona uygunlugunun ortaya ikmasi sarti yoktur. Her iki esas da insallah ileride gelecektir. Fasil: ilk taksimin nc kismi: Sebeble Sri'ce maksd olup olmadigi kesin bilinmeyen veya zannedilmeyen bir msebbebin kas-dedilmesi.[159]Bu zerinde dsnlmesi gereken bir konu olmaktadir. Burada problem ve vuzuhsuzluk vardir. Bu gibi durumlarda biz sebebe tevessl ettigimizde, bu sebebin farzedilen msebbeb iin konulmus bir sebeb olmamasi mmkndr. Nitekim o sebebin hem sz konusu msebbeb iin hem de baska bir sey iin sebeb olarak konulmus olmasi da mmkndr. Birinci ihtimale gre esbaba tevessl gayri mesrudur. Ikinci ihtimale gre ise mesru olur. Bir fiil mesruluk ve gayri mesruluk arasinda dndg zaman, sebebe tevessle girismek mesru olmamaktadir. Soru: Sebebin genel anlamda mesru oldugu farzedilmistir. Dolayisiyla onunla tevesslde bulunmasi niin sahh olmasin? [258]

Cevap: Sebebin mesruiyeti mutlak olarak degil muayyen ve malm bir seye nisbetle farzedilmistir. Esbaba tevessl, ancak sebebin sebebiyet verecegi her seyin mutlak ve genel olarak mesrulugunun bilinmesi durumunda sahh olur. Bizim burada farzettigi-miz konu ise byle degildir. Aksine biz biliyoruz ki, pek ok sebeb, kendilerinden nes'et edecek bazi seyler (msebbebler) iin mesru kilinmislarken; keza kendilerinden nes'et etse ve zerlerine terettp de bulunsa bile bazi seyler iin mesru kilinmamislardir. Mesela nikah akdi, neslin bekasi ve buna tbi olan amalar iin mesru kilinmisken, ogunluk ulemaya gre tahlil (hlle) ve benzeri durumlar iin mesru kilinmamistir. Biz onun belli amalar iin mesru kilindigini bildigimiz zaman, nikahin kendisi iin mesru kilindigini bilmedigimiz amalarin hkm mehul kalir. Dolayisiyla bunlarin hkm bilininceye kadar onlara yeltenilmesi mesru ve sahh olmaz.Burada "Asil olan cevazdir." seklinde bir mtla ileri srlemez. nk bu mutlak degildir. Mesela kadinlardan istifade konusunda asil olan haramliktir; ancak mesru olan sebeblerle helallik dogar. Hayvanlarin yenilmesi konusunda asil olan haramliktir; ancak mesru olan bogazlama yoluyla helal olurlar. Ve benzeri mutlak surette olmayip da belli bir muameleden sonra mesruluk kazanan durumlar gibi. Bu husus vazih hale geldikten sonra diyoruz ki: Bir msebbeb ortaya ikar ve biz bu msebbebin Sri'in mesru olan se-bebden kasdetmis oldugu neticeler cmlesinden olup olmadigini bilemezsek, konuyla ilgili hkm grenilinceye kadar tevakkuf etmemiz (beklememiz) gerekecektir. Bunun iin bir kaide gelistirilmistir ve bununla sebeblerin msebbebleri ierisinden Sri'in maksdu olanlarla olmayanlari birbirinden ayirmak mmkn olmaktadir. Bu kaide "Meksid" blmnde anlatilmistir. [160]
On Drdnc Mesele

Mesru, sebeblerin zerlerine zimnen bazi hkmler terettp ettigi gibi, gayri mesru sebebler zerine de zimnen bazi hkmler terettp eder. Mesela ldrme zerine kisas, katilin ya da kilenin mali zerine binen diyet, -eger ldrlen kimse kle ise-- kiymetin tazmini ve keffret gibi hkmler terettp etmektedir. Keza tecvz (teadd) zerine tazminat ve ceza hkmleri terettp etmektedir. Hirsizlik zerine tazminat ve el kesme hkm terettp eder. Bu ve benzeri teklf hkmler altina giren yasaklanmis se- [259] beblerin vaz' hkmler kapsaminda olmak zere msebbebleri bulunmaktadir. Bu yasaklanmis sebebler, bazan baska bir cihetten bir maslahata sebebiyet verebilirler[161] ve fakat onun sebebi olmazlar. Mesela ldrme olayi zerine vrise mirasi olma, vasiyetlerin yrrlge konulmasi, mdebber klelerin azad olmasi, mm veled ve ocuklarin hrriyetlerine kavusmasi

gibi maslahatlar ortaya ikmaktadir. Keza tecvz yoluyla itlaf (ziyan verme) zerine, kiymetin tazminine tbi olarak telef edilen seye inlikiyet kazanilmasi; gasb zerine, gasbedilen seyin gasbeden kisi elinde degisiklige ugramasi durumunda bilinen tafsilt zerine ve tazmin neticesine binen gasbedilen seye mlikiyet kazanilmasi vb. de byledir. Birinci kisimdan olanlara, akilli olan kimse tevessle kalkismaz; nk kendi aleyhine mahza bir mefsedettir ve bir maslahat da iermemektedir. Tevessl edilebilecek trden olanlar ancak ikinci kisimdan olabilirler. Sayet kisi bunlara ynelik kasidda bulunursa bu kasdi iki esit olabilir: 1. Sebebten baskasi degil, bizzat yasaklanmasinin nedenini olusturan msebbebin kasdedilmesi sekli. Mesela ldrme olayinda c alma,[162]gasbedilen ve alinan mallarda mutlak olarak faydalanma kasdi gibi. Byle bir kasid, tbi durumda olan ve maslahat ieren hkmlerin terettb konusunda mani degildir. nk bunlarin [260] sebebleri eger hsil olmuslarsa msebbebleri de hsil olmustur. Ancak sedd-i zera kabilinden, bu gibi durumlarda da yasak olan se-beb zerine dogan ve maslahat ieren tbi hkmlerin terettbne mni olundugu da olur. Mesela katilin, ldrrken c almaktan baska kasdi olmasa veya bazilarina gre hata yoluyla da ldrms olsa mirastan mahrum edilmesi gibi. Gasb hakkinda syle demislerdir: Gasbedilen sey, gasbeden kimse elinde degisiklige ugrasa veya onu ziyan etse; degisikligin hkmlerinden olmak zere, eger degisiklik oksa mal sahibi onun hakkinda muhayyer degildir; dolayisiyla gasbeden kisinin onun kiymetini tazmin hkmne binen -bazi limlere gre mekruh olarak, cliger bazilarina gre de ker-hetsiz- onunla faydalanmasi caiz olmaktadir.[163]Bunun sebebi sudur: Burada esbaba tevesslde bulunan kimsenin kasdi, Sri'in bu hkmlerin terettb hakkindaki kasdina ters dsmemektedir. nk bu hkmler kiymetin tazmini yahut gasbedilen seyin degisiklige ugramasi ya da her ikisi zerine terettp etmektedir. Kisinin kasdinm, Sri'in kasdina ters dsms olmasi, sadece yasak olan sebebin ortaya konulmasi sirasinda olmaktadir. Mutlak bir garazin meydana gelmesi iin bizzat sebebin kendisinin kasdedilmis olmasi; tazmin, veya kiymetten ya da her ikisinden birden neset eden msebbebe ynelik kasiddan baskadir. Aralarinda fark vardir. Syle ki: Gasbedilen seyin degisiklige ugramasi durumunda, hemen akabinde tazmin sorumlulugu gelir ve dolayisiyla gasbdan dolayi meydana gelen bu degisiklik sebebiyle kiymetin denmesi vcib olur. Kiymet vcib olup belirlenince de, gasbedilen sey gasbeden aisindan -malinin bos yere gitmis olmamasi iin- onun mlk olur. Ona olan bu mlkiyeti, onun kiymetinin zimmeti zerine vcib olmasi dolayisiyladir; yoksa gasb

sebebiyle degildir. Dolayisiyla her iki kasid birbirinden ayridir. Katilin c almak iin ldrmesi kasdi, mirasin husulne ynelik kasdmdan farklidir. Gasbeden kimsenin faydalanma kasdi, kiymeti tazmin ve gasbedilen seyi gasbedilen kimsenin mlknden ikarma kasdin-dan baskadir. Durum byle olunca, katil ya da gasbeden kimsenin kasdetmemis olduklari tab hkm asl mecrasinda cri olacaktir. Maksadinin[164] ziddiyla mukabele, Sri'in maksadina muhalefeti kasdettigi konudadir. Bu da cezalandirilmasi ve gasbedilen seyin elinden alinmasi ya da kiymetin dettirilme sidir. Bu aiktir. Ancak sedd-i zera kabilinden olmak zere, kasdetmemis oldugu bu tr tab hkmlerin meni cihetine de gidilebilmektedir. 2. Ikincisi, sebebe tab olan hususlari kasdetmis olmasi. Bunlar zimnen kendisine maslahat olarak dnecek olan seylerdir. Mesela vrisin, mirasa konmak iin murisini (miras birakan) ldrmesi; kendisine vasiyyet edilen kimsenin (ms leh), vasiyyet edilen seyin kendisine ulasmasi iin vasiyyet eden kimseyi ldrmesi; gasbeden kimsenin gasbedilen seyi degisiklige ugratmak, bylece onun kiymetini tazmin etmek ve onu kendi mlkne sokmak suretiyle ona sahip olmayi kasdetmesi vb. gibi. Byle bir esbaba tevessl btildir. nk Sri' Tel, teklfi hkmlerden olmak zere bunlari, islenmesi halinde vaz' hkmlerde bir maslahat elde edilsin iin yasaklamarnistir. Su halde byle bir esbaba tevessl mesru-degildir. Ancak geriye bir sey kaliyor: a) Acaba bu tr esbaba tevesslde kisinin maksadinin bizzat gri'in maksadina muhalif olmasi[165] nazar-i itibara alinarak, esbaba tevesslde bulunan kimsenin kasdetmis oldugu netice, sebeb zerine terettp eder mi? Iste bu noktadan hareketle "maksadin ziddi ile muamele" kaidesi ortaya ikmistir. Bu farzedilen niyetin bulunmasi durumunda bu kaide ile hkmetmek gerekecektir. Katilin mirastan mahrum kilinmasi hkmn getiren hadisin[166]geregi de bu olmaktadir. Keza zekattan kamak zere farkli zekat mallarinin toplanilmasindan, toplu olanlarin da dagitilmasindan men eden hadis ten[167] ikarilan fikhi neticenin geregi de budur. lm hastaliginda, mirastan mahrum birakmak iin bin talakla bosanmis kadinin mirasi kilinmasi; iddet ierisinde nikahta bulunan kimseye, o kadinin ebed olarak haram sayilmasi vb. gibi meseleler hep bununla ilgilidir. b) Yoksa, Sri' Tel'mn o sey zerine terettp eden maslahat iin bir sebeb kilmasina itibarla, kisinin bu kasdinin bir etkisi olmaz mi? Bu durumda hkm birinci kismin hkmyle ayni olacaktir. Bu konu mctehidler iin bir icti-had alani olmaktadir ve genise zerinde durulan bir konudur. Bu ikisinden birisini kesin olarak sylemek imkani yoktur. Burada sebeb bahsinde szlerimizi artik noktalamak istiyoruz. [168]

[1] md gibi bazi mellifler vaz' hkmleri bes ile sinirlandirmislardir. Keml Ibnu'l-Hmm, Tahrr adli eserinde buna ilavelerde bulunmustur. bn Heib sihhat ve butlanin akl bir durum oldugunu, ser'bir bkm olmadigini sylemis ve onlarin vaz' hkmlerden sayilmasini kabul etmemistir. Bazilari da vaz' hkm diye bir hkm bulunmadigini, bunlarin teklf hkmlere dnk bulundugunu; nk vaz' hitabin neticede iktiz ya da tahyr mnsina varacak oldugunu ...demislerdir. Zira bunlara gre, zinanin haddin vcbuiin sebeb kilinmasinin mnsi, zinanin meydana gelmesi halinde haddin vcib olmasi demektir. Mebiii sihhati iin temizlik sartinin kosu] m asi, bu sartin bulunmasi durumunda onunla faydalan manin caiz olmasi, bulunmamasi durumunda da onun haramligi demektir. Iktiz ve tahyr sarih olduklari gibi byle zimn de olurlar. Dogrusunu sylemek gerekirse, bunlar pratik bir neticesi olmayan ihtilafl ar mhiyetinde bir grnm arzetmektedir [2] Burada, bu tr seylerin zerine bir ser' hkmn mesru kilmm asi ya da vaz'i gibi bir neticeden sarf-i nazarla ele alinmaktadir. Bu itibarla ele alindiginda buradaki bahsimiz ierisine girmemektedir. nk bizim buradaki bahsimiz, kendileri sebebiyle bir hkmn mesru kilinmasi ya da vaz edilmesi aisindan fiiller olmaktadir. Mesela, alis veris akitleri faydalanmanin helalligi iin konulmuslardir; yoksa bizzat faydalanmak iin degil. Keza nikh da, bizzat neslin ogalmasi iin konulmus ser' bir sebeb ya da sart degildir. [3] Fiillerin birinci aidan ele alinmasinda, sebeb, sart... olmalari dikkate alinmamisti. Burada ise, onlarin sart ... olmalarina itibarladir [4] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/183-185 [5] Konuya su sekilde zetlemek mmkndr: Sebeblere taalluk eden teklifi hkmler, onlarin msebbeblerine de lzim olarak taalluk etmezler. Syle ki, bazi msebbebler zaten kulun kudreti haricinde olan seylerdir. Mesela ruhun alinmasi, bizzat yakma isi, rizkin yaratilmasi gibi. Bunlara, sebebleri-ne taalluk eden hkmn taalluk etmesi bir yana, herhangi bir ser' hkmn taalluku bile sz konusu degildir. Bazen de msebbeb mkellefin kudreti dahilinde olur; fakat o sebebinin hkmnden daha farkli bir hkm alabilir. Mesela domuzu bogazlamak haram degildir; ama bunun msebbebI olarak onun yenilmesi haram olmaktadir-Bir hayvan satin almak mubahtir: fakat o hayvanin bakimi vcib olmaktadir. Bazen de msebbeb mkellefin gc dhilinde oldugu gibi, sebebinin hkmn aldigi da olmaktadir. Ribev akitler gibi- Bu haram oldugu gibi bunun msebbebi olarak o akitlerden faydalanma yoluna gitmek de haramdir. Ser' usie uygun olarak bogazlama mubahtir; msebbebi olmak zere bogazlanan hayvanin yenilmesi de mubahtir- Kisaca sylemek gerekirse, bu rnekler de gsteriyor ki, sebeb iie msebbeb arasinda hkm bakimindan birtelzum (zorunlu olarak birbirini gerektirme durumu) bulunmamaktadir. Msebbeb sebebinin hkmn alabilir de, almayabilir de. [6] Bey' (satis) akdi, meb ile faydalanmanin helalligi konusunda sebeb olmaktadir. Bey' akdi emri, faydalanmanin helalligi hususunda bir sebeb degildir. nk bey' akdinin msebbebi olan helallik, Allah'in bir hkm olmaktan te baska bir sey degildir. Dolayisiyla sebebe taalluk eden ser' hkmn, ona taalluk etmesi sz konusu degildir. Ayni sey nikh iin de sylenir. [7] Th, 20/132. [8] Hd, 11/6. [9] Zriyt, 51/22. [10] Talk, 65/2. [11] Ibn Mce, Zhd 14; Tinniz, Zhd 33; Ahmed, 1/30. [12] Tirmiz, Kiyme 60. Hadiste devenin korunmasi iin sebeb teskil eden baglanmasiyla, Allah'a tevekkl edilmesi bir arada ifde edilmistir. Eger msebbeb olan "koruma" ile de, sebeb gibi memur olunsaydi, o takdirde baglama ile tevekkl bir arada ifde edilmez, ayni zamanda onun korunmasi da talep edilirdi veyahut da en azindan tevekkl ifdesinden bahsedilmez, skt geilirdi. Dolayisiyla baglama ve tevekkln birlikte ifdesinden, msebbeb zerine ser' bir hkmn taalluk etmedigi anlasilmaktadir. [13] Vakia, 56/58-59. [14] Vakia, 56/63-64. [15] Vakia, 56/68-69.

[16] Vakia, 56/71-72. Ilk yetin delleti aik bulunmaktadir. nk her nde de sebebiyet kullara nisbet edilmekte ve msebbeblerin de Allah tarafindan ortaya konuldugu belirtilmektedir. "Syleyin; itiginiz suyu bulutlan indiren siz misiniz ? Yoksa onu indiren Biz miyiz?" yetinde ise sebebiyetin kullara iiisbet bulunmadigi iin burada zikri pek uygun dsmemektedir. Ancak yet "Syleyin itiginiz su ile kanma durumunu yaralan sizler misiniz? Yofzsa Biz miyiz?" seklinde olsaydi sebebiyeti kullara nisbet edilen sey olsaydi, uygun olacakti. [17] Safft, 37/96 [18] Zmer, 39/63. [19] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/185-189 [20] Daha ncede grldg zere, bu istisnasiz degildi. Msebbebi erden bir kismi kulun kudreti altinda bulunmaktadir. Dolayisiyla sebebe ilgili olan ayni hitab ona da taalluk etmektedir. Bey' akdinde meb ile faydalanmak gibi. [21] Mesel ammevelyetlerinin pek okmsebbebleri vardir. Bazaii bunlardan brine ynelik bir kasid, ser'an matlp olmasina ragmen, o velayetin stlenilmesi ynnde esbaba tevessle engel olabilmektedir. Mesela sahs ikar elde etmek iin kamu velayetine talepte bulunulmasi durumunda, her ne kadar o velayet ser'an matlp ise de bu kasid yznden matlp olmaktan ikmaktadir. Sri, bylesi grevlere talepte bulunulmasini, onda gzetilen ikarlarin bulunduguna delil kilmis ve bu yzden de onlari isteyen kimselere verilmesini menetmistir. Mscbbebeynelik kasid ser'an matlb olan bir seyi gayrimatlp kiliyorsa, hatta mubahi mbhhktan ikariyorsa, bu durumda evl olan, elbette mscbbebe ynelik bir kasidla mkellefi ilzam etmemektir [22] Ruhr, Zekt 79; Mslim, Zekt 110, m;Ahmed, 1/17-21 ... [23] Buhri, Zekt 47-50; Mslim, Zekt 96-98; Ahmed, 3/7, 21. [24] Ahmed, 3/21; Nese, Zekt 81. [25] Buhr, Tefsr 31/2; imn 37; Mslim, imn 57; Ahmed, 1/27. [26] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/189-191 [27] Yani sebebler zerine terettp edecek msebbebler maslahatlar ya da mef-sedetler olduguna gre, btn hkmler de maslahatlar ya da mefsedetler iin vaz' edilmis olduklarina gre, eger msebbebler gz nnde tutulmamis olsaydi, o zaman sebeblerin sebeb olarak vaz'i sz konusu olmayacakti. [28] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/191-192 [29] Sfft, 37/96. [30] Zmer, 39/62. [31] Insan, 76/30. [32] Sems, 91/7-8. [33] Buhr, Tib 25; Mslim, Selm 101; Eb Dvd, Tib 24. [34] Buhr, Merd 30; Mslim, Selm 98; Muvatta, Medine 22. [35] Kismen bkz. Kesful-haf, 1/398. [36] Nice kez sebeb bulunmus, msebbeb bul un mamis, nice kez de msebbeb se-bebsiz olarak meydana gelmistir. Yce Allah dilerse det-i ilhyi bozarak harikuladelikler (mucize, keramet gibi) ortaya koyabilir. [37] Meksid blmnde Sri'in maksadlari bahsinin drdnc nev'inde [38] Csiye, 45/12. [39] Rm, 30/23. [40] Cuma, 62/10. Sanki syle denilmis olmaktadir: Yeryzne dagilmak gibi esbaba tevesslde buluiarak Allah'in

rizkina ve lutfuna yneliniz. Bu sebeb-ler ile msebbebe ynelmek olmaktadir. [41] Talak, 65/11. Bu yette mkelleften msebbeblere ynelik bir kasdin bulunduguna dellet edecek bir un sur bulunmamaktadir. Ancak "Allah'in 1 ut fundan arayiniz, isteyiniz ..." ifadelerini tasiyan yukaridaki yetlerde dellet aiktir ve mellifin amacina uygun del olabilecek vaziyettedirler. hiret islerinde mkellefin msebbebe ynelik kasid bulundurabIlmesinin sihhatine su yetlerde aik dellet bulunmaktadir: "Allah'in kitabina uyanlar, namazi kilanlar, kendilerine verdigimiz rizik lan gizli aik sarfederer, tkenmeyecek bir kazan umabilirler." (35/29); "Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun bken, hiretten ekinen, Rabbinin rahmetini uman kimse inkar eden kimse gibi olur mu? " (Zrner, 39/9). [42] bkz. Buhr, Ahkm 13; Mslim, Akdiye 16; Eb Dvd, Akdiye 9... [43] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/193-197 [44] Zmer, 39/62. 38/a. Sfft, 37/96. [45] bkz. Buhri, Ezan 156; Mslim, mn 125; ...Ahmed, 4/117. [46] Daha nce geti, bkz. s. 193. [47] . Hd, 11/7. [48] Mlk, 67/2. [49] Kehf, 18/7. [50] Ynus, 10/14. [51] Kehf, 18/12. [52] l-i Imrn, 3/141-142. [53] l-i Imrn, 3/152. [54] Kehf, 18/110 [55] Zmer, 39/2. [56] Msebbebe iltifatin bulundugu nc mnya isaret etmektedir. [57] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/198-202 [58] Daha nce limin basma gelen ve onu ne yaptigindan habersiz kilan gaflet halinden bahsedilmisti; orada gren bir Insanin gafletten dolayi grme duyusunun bir anda fonksiyonunu yitirdiginden ve nne ikan ukura dsebileceginden ... bahsedilmisti. Bu gibi ariz olan engeller asl ykmllge engel teskil etligi ii n ve burada sz konusu da sebebin yasak olmasi ve mkellefin de ona tevesslde bulunmamasi konusu oldugu iin, sz konusu engeli "Daha nce zikri geen engelden farkli " diye kayitlamistir [59] Yani onun mertebesindedir, onun netice ve hkmlerini alir. [60] Ve bu telakkinin sahibi ilmlik halinden, hl mertebesine ykselemeniistir. [61] Bakara, 2/195. [62] Besinci Meselede. [63] Hadisin kismen rivayeti iin bkz. Kesful-Haf, 1/398. [64] Bakara, 2/195. [65] Salimen dnecegine itikad ediyorsa denize ailir, aksi takdirde ailmaz. [66] T h, 20/132.

[67] bks.Ibn Kesr, 3/171. [68] Tirmizi, Kiyamet, 60. [69] Leyi, 92/5-7. [70] bkz. Buhr, Tefsir 92/3-5,7;Kader4;Mslim,Kader6-8;EbDvd, Snnet 16; Ibn Mce, Mukaddime 10; Ahmed, 1/6; 69 ... [71] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/202-209 [72] Mshil diye tercemeettigimiz metindeki"sakamny"kelimesi"mahmdie otu" veya "mahmude" adi verilen ve ishal ilaci yapiminda kullanilan bir ottur. () [73] Mide, 5/32. Mellif yette geen ldrme ve diriltmeden maksadin mseb-beb oldugu essindan yrmektedir. Bunlar da ruhun ikmasi ve hayat olmaktadir. Bu durumda msebbeb -ki lm ve hayat olmaktadir- esbaba tevessl eden kimseye (mtesebbib) nisbet edilmis olmaktadir. Daha nce ikinci meselede ise, ldrmeyi msebbeb degil, sebeb olarak kabul etmisti. Ayni seyin kasdedilmesi burada da mmkndrve o takdirde yette konuyla ilgili dell bulunmayacaktir [74] Daha fince geti. bkz. s. 130. [75] Daha nce geti. bkz. s. 130. [76] Buradan meselenin sonuna kadar, msebbebin, sebebi bulunmaktadir. Hads mellifin iddiasina dellet bakimindan aiktir [77] Buhr, Hars 1; Mslim, Mskt 7-10; Ahmed, 3/147 ... [78] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/209-212 [79] Mide, 5/87. Haram kilinmadan sz edildikten sonra yetin devaminda "Allah'in size. verdigi riziktan te.rn.lz ve helal olarak yiyin ..." buyrulmus olmasiyla, daha nce zikri geen yasaklanmis olan haram kilma girisiminin bos (lagv) oldugu belirtilmis ve sanki syle buyrulmak istenmistir: ''Haram kilmis oldugunuz bu hell riziktan yiyiniz..." [80] Bu Mliki mezhebi zerine bina edilmis bir szdr-Onlara gre "Falan kabileden evlenirsem ...r gibi bir tahsise giderse, talik caiz olmaktadir. Ancak "Evlenecegim her kadin ..." gibi bir genellemeye giderse o zaman onlara gre de talk caiz degildir. Safi mezhebine gre talikin her trls bostur (lagv). Hanef mezhebine gre de talk mutlak olarak sahihtir ve sartin vukuunda talk vuku bulmaktadir, (bkz. Seltt ve A.Syis, Mukrenetu'I-mezhib, 104). [81] Kitb burada Ktir'n mnsinda degil, hkmnde manasinadir. [82] bkz. Buhr, Surt 13; Mslim, Itk 8, 10, 11; Tirmiz, By 33. Berre hadsinden alinmis bu ifdeler konuya su seklide dellet etmektedir: Sri Tel vel hakkini, azd sebebi zerine terettb etmek zere azd eden kimseye vermistir. Dolayisiyla azd isini kim yaparsa vel hakki onun olur. Bu hakki ondan kaldirmayi kasdeden kimse muhal bir seyi kasdetmis, kaldirma yetkisine sahip bulunmadigi bir seyi kaldirmaya yeltenmis olur. Sartla ilgili kisim da ayni sekildedir. Su kadar var ki, hadisin ncesi zel bir konuyla ilgiliyken, sart kismi genel bir kapsam iermektedir. [83] nk fillerve terkler, kasiddan rbulunduklarinda lagv (bos) olmaktadirlar. Nitekim Hkmler bahsinin altinci meselesinde gemisti. [84] Bosanan zevceyi birinci kocaya helal kilmak isteyen ve hadste dn teke olarak nitelendirilen kimse. () [85] Net olmayan bu iki bakis aisi arasindaki fark sudur: Abdesti, her ne kadar namazin bir sarti ise de, ondan sarfi nazarla tani ve mstakil bir ibdet ka-bui eden kimselere gre, abdestin tamamlanmasindan sonra onun iptaline gidilmesi herhangi bir tesir dogurm ayacaktir. AbdestIn namazin bir sarti ve sanki onun bir parasi gibi oldugu grsnde olanlara gre de, onun tamamlanmasi ancak namazin edasi ile mmkn olacaktir. Dolayisiyla namazin ifsindan nce onun iptaline gidilmesi, onda etkin olacaktir. [86] Ni tekim EbHanife ve da ha baskalari da, evlenil mesi haram olan kadinlarla evlilik durumunda haddin gerekmeyecegini ve nesebin sabit olacagini sylemislerdir. Bunlar: Bu, akdin bir hkm olmamaktadir; aksine bu. akid suretine girmis bir sphenin hkmdr; demislerdir. Diger imm ise bu grse katilmamislar ve haddi gerekli grmsler ve nesebin de sabit olmayacagini ifde etmislerdir. isleyen kimseye (mtesebbib) nisbeti aik

[87] Ama devamli msebbebe bakacak olursa, umut tarafi kendisine galehe alacaktir. Tabi bunun neticesinde de himmeti zayiflayacak ve kendisine yklenilen amelleri isleme konusunda giderek gevseklik gstermeye baslayacaktir. [88] bkz. Kesftil-haf, 2/310. [89] Nahl, 16/97. [90] Ahmed, 5/299, 311. Hadisi syle anlamak uygun olacaktir: Felege/zamana sizin beklentilerinize uygun dsmyor, amellerinizin neticeleri (msebbeb-leri) arzu ve istekleriniz dogrultusunda olmuyor diye svmeyin. nk zaman ierisinde vki olan bu neticeleri yaratan bizzat Allah'tir. [91] bkz. Ibn Mce, Mukaddime 23; Zhd 2. [92] Yani, bizzat kendisi onunla arncl etmek Iin talep ediyorsa, bununla ilgili ilim azdir, zihnini karistiracak kadar ok degildir. [93] bkz. Kesful-haf, 1/532. [94] En'm, 6/33. [95] Suar, 26/3 [96] Mide, 5/41. 88- Hd,n/12. 89. Nahl,16/127. [97] Ra'd,13/7[98] Hd.11/12. [99] l-i Imrn. 3/128. [100] Tevbe, 9/128. [101] Mslim, Kader 34; bn Mce, Mukaddime 10, Zhd 14; Ahmed, 2/366. [102] Mslim, Birr 55. [103] Fussilet, 41/46 [104] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/212-225 [105] Mide, 5/32. [106] Daha nce geti. bkz. s. 130. [107] Buhr, Rikk 23, Tirmiz, Zbd 12; Ibn Mce, Filen 12; Muvatta, Kelm 5; Ahmed, 2/334 ... [108] Mide, 5/32. [109] Daha nce geti. bkz. s. 130. [110] Daha nce geti. bkz. s. 130. [111] (15) notu dipnottaki hadisin devami. [112] Ihya, 2/73. [113] Zif, . zyf: ierisine baska madde karistirilmis gms para. () [114] Ysn, 36/12. [115] Kiyme, 75/13. [116] Eb Dvd, Ilim 1; Tirmiz, Ilim 19.

[117] Mu'tezilve uslc, kendisine ait fikirleri bulunan Abdusselm b. Muham-medf. 321/933). "Ayni seyin tek bir ynden hem vcib hem de haram olmasi mstahldir" konusu iin ayrica usl kitaplarina bakilabilir. [118] Aksine teklif girme sebebinin bir neticesi olarak devam etmektedir. Sebebin islenmesi msebbebin ortaya konulmasi gibidi r. Dolayisiyla kisi, kendi kudretinde olmasa bile msebbebden dolayi muhazc edilir. [119] Burada problemi ortadan kaldiran sey konunun su kaide zerine oturtulmasidir: "Msebbebler ser'an sebeblerin islenmesiyle itibara alinirlar ve onlarin zerine terettp ederler." Buna gre msebbebler mevcut bulunduka sebebler ortadan kalksalar bile onlarin hkmn alirlar. [120] Msebbebe ynelik iltifat ve kasidda bulunmak, mkellefin kudreti dhilinde olup olmamak gibi daha nce geen ailardan degil de sirf sebeblerin sahih olarak islenilip islenilmediginin tesbiti aisindan. Burada msebbeble-re bakis, haddizatinda msebbebin kendisiyle ilgili degildir; aksine sebebin durumunun ortaya ikarilmasi iindir. Bylece zerine ser1! hkmleri terettp ettirilecektir veya ettirilmeyecektir [121] Burada Imm Mlik tarafindan rivayet edilen bir hadse isaret edilmektedir: "Bir kavim ierisinde hiynet ortaya ikarsa, mutlaka Yce Allah onla-rinkalbinekorkU'Saiar. Birkavimierisinde zina yayildigi zaman, mutlaka Allah onlar ierisinde lm olaylarini ogaltir, l ve tartida hile yapildigi zaman, mutlaka Allah onlarin riziklarini keser. Haksiz yere hkm lerde. bulunulmaya haslandi mi, mutlaka onlar ierisinde kan dkme olaylari yay ilir. Bir kavim ahde vef gstermedigi saman da mutlaka, onlar zerine dsmanlari tasallut edilir [122] Yani geen mesele ve fasillar ierisinde aiklanmistir. nk oralarda mncer olacagi mefsedetler, ulastiracagi maslahatlar aisindan msebbebe atf-i nazarda bulunmak konusu aiklanmisti [123] YanIseb^bleri getiren hitbta msebbeblere itibar edilmis oldugu esasi. Bu esas bu meselenin basinda zikredilmistir. [124] Msebbeblerin mkelleflerin kudreti dhilinde olmadiklari ve onunla ykml bulunmadiklari. Keza metehide gre, "Sebebin islenmesi msebbebin ortaya konulmasi mesabesindedir." esasi ile birinci esasin zahiri arasinda da tearuz bulundugu varsayilabilir. [125] Msebbebin sebeb zerine ve onun hkmn alacak sekilde tertibi aisindan bakildigi zaman, bu yolculugun ruhsat hkmlerini getirmemesi gerekecektir. Ancak msebbeb, sebebten ayri olarak ele alindiginda, sefer (yolculuk)iin sart kosulan mddetin bulunmasi durumunda, onun iin sefer ruhsat hkmleri tani nacaktir; nk, o bir yolcudur. Yolculukta mn demicbu-lunan isyan kasdi yani sebebiyet verme yoluyla isyaninin ruhsat hkmlerinin dogmasi konusunda herhangi bir etkisi yoktur.. [126] Yani ona sebebiyet verdigi ve vcib olmayana girdigi noktasindan sarf-i nazarla, onun bilfiil orulu oldugu ve amelini iptal etmis oldugu noktasindan eie alindiginda o orucu kaza etmesi vcib olacaktir. nk biz bu durumda msebbebi sebeb zerine tertbedilmis olarak almiyoruz ki, neticede msebbeb sebebin hkmn alsin. Ama byle bir itibarda bulunulursa , o takdirde sebebiyet verme (tesebbb) vcib olmadigi iin, msebbeb de ayni sekilde vcib olmayacak ve dolayisiyla kaza gerekmeyecektir. [127] nk zaruret olmaksizin yolculuga ikmaktadir; ancak basina gelen bir zaruret onu orucunu bozmaya mecbur etmistir, bu yzden de sefere ikmak ve bylece mazur olmak istemektedir. Acaba buzarret muteber telakkedilerek pesi pesineik sarti bozulmus olmaz mi? nk msebbebin, sebebin durumundan ayri kendine has durumu vardir; dolayisiyla da hkmlerinde sebebten ayri mtla edir mi denmelidir. Yoksa msebbeb sebebin hkmn alir; kisi zrsz olarak sefere ikmistir; dolayisiyla sebebin hkm msebbebe etki eder ve ortaya ikan bu zr itibara alinmaz ve neticede bu yolculukla pesi pesindik durumu kesilmis olur mu denilecektir. [128] Yani, eger sebebden sarf-i nazarla sadece msebbebe bakilir dersek, bu takdirde oradan ikmasi zerine kendisine bir gnah olmadigini syleriz. Yok sebebiyet sz konusu oldugu iin sebebe itibar edilir dersek, o takdirde de, oradan tamamen ikincaya kadar gnahin devam edecegini sylememiz gerekecektir. [129] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/225-234 [130] Hatali da olsa hkimin verdigi hkm bozulmaz. Ancak icm, kesin nass ya da ser'i bir kaideye muhalif olmasi durumunda bozulabilir. [131] Yani, yasak olan bu seseblerin yol atigi bu msebbebler aslinda birer maslahattir. Burada maslahattan maksad, bir seyin Sri'ce itibara alinmis olmasi ve o tr sahh bir tasarrufdan dogan ser' hkmn onun zerine de bina edilmesidir. Mesela gasb halini ele alalim: Gasbda bulunan kimsenin gasbettigi sey zeninde gereklestirdigi fiillerine mlikin tasarruflarinin sihhati gibi hkmler bina edilmektedir. Keza fsid nikah sebebiyle nesebe katilan

ocugun mirasi olmasi, yine babanin ocuklar zerindeki haklan, ocugun baba zerinde haklari gibi haklarin sbtu, keza velayet haklarinin sbtu gibi hkmler sabit olmaktadir. Maslahati bu anlamda ele aldigim da burada: "Gasb halinde mlkiyetin asi) sahipten gasbedone intikli nasil maslahat olarak nitelenebilir? Halbuki, gayr-i mesru yollarla asil mliklerinin elinden yi km asi ve bylece mlkiyet hakkinin bir istikrar bulmam asi mah/.a tir mefsedettir." denilemez.iz [132] Sadece bununla tall edilemez. Gasb sebebiyle mlkiyet hakkinin adem-i istikrari gibi bir durumun ortaya ikmasi en byk Itimi bir mefsedet olmalidir. [133] Olayin meydana gelmesinden sonra, mevcut, hilafi gz nnde bulundurma konusu ileride gelecektir. Hatta yle ki, miictehid olayin vukuundan sonra daha nceki grsn degistirerek o olayla Ilgili farkli bir hkm verebilmekte dir. [134] Yani llp tarti labilen seylerden (misliyyt)ise mislini, llp tartilama-yan seylerden (kiyemiyyttan) ise kiymetini tazmin eder. () [135] Degisikligin piyasanin ykselmesi durumunda olmasiyla, msterinin bir masrafi ya da katkisi (emegi) olmaksizin meydana gelen degisiklikler durumunda bu husus gzkmez. Mesela mebi n gebe bir hayvan olmasi ve dogurmasi hainde fiati epey ykselecektir- Bu ve benzeri durumlarda "Mebi zerinde nemli degisikiikler meydana gelmistir. Dolayisiyla gasbeden kisi zerine gasbedilen seyin gasb gnndeki kiymetini demesi gerekir, "demek uygun olmayacaktir. nk byle bir durumda zellikle mal sahibinin magduriyeti sz konusu olacaktir. Bu yzden bu gibi konularda fukaha arasinda farkli grsler meydana ikmistir. [136] Burada mellifdaha nce geen meseeyi biraz daha aiklamak ve"Yasaklanmis sebebler nasil olur da maslahatlar Iin sebeb olamazlar? Zira akilli olan bir kimse ancak kendi maslahatlari ve amalarina hizmet edecek seyleri yaparlar, "seklindeki bir istifhamin izlesi iin bu fasih amis bulunmaktadir. zeti sudur: Maslahat ve mefsedetten maksat insan nefsinin hos grdg ya da nefret duydugu sey degildir. Aksine onlar Sri' Tel'nm itibar ettigi ve zerlerine gereklerini tertb ettigi seylerdir. [137] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/235-241 [138] Ileride Meksidblmnn drdnc nev'in ikinci meselesinde gelecektir. Asl kasidla mkellef iin bir haz iermeyen seyler kasdedilmektedi r. Bunlar ayn ve kif farzlar olmaktadir. Bunlarin mukabili de mkellef iin ierisinde bir haz ieren ve Sri' tarafindan, cibill motiflere istinaden fazla israrli bir sekilde talepedilmeyen ihtiyalarin giderilmesi, sehvetlerin elde edilmesi gibi seylerdir. [139] ogalmak nikahtan gzetilen asl ama olmaktadir. Zira Hz. Peygamber. (as) hadislerinde "Dogurgan ve sevecen kadinlarla evleniniz. nk ben sizinle diger mmetlere kar,si gnecegim." buyurmuslardir. nsiyet peyda etmek, mal, gzellik ... gibi diger maksatlar ise tbi durumdabulunmaktadir. [140] Ki bu msebbeb olmaktadir. Ona ynelik bir kasdinm olmasi da gerekmemektedir. nk kendi fiili dhilinde degildir. [141] Yani her ne kadar bazaii zerine msebbebi terettp etse de bu sebebden Sri'in kasdetmedigi seyler. Mesela nikah ve satis akidlerine nisbetle talak ve azd neticelerinin dogmasi gibi. Talakin olmasi iin nikhin, azdm olmasi iin'de mlkiyetin bulunmasi sarttir. Aynen binanin yikilmasi iin, onun nceden ins edilmis olmasinin gerekliligi gibi. Ancak nikah, alis-veris ve evin inssindan kasdedilen talak, azd ve yikim degildir. [142] Yani buradaki nehiy, namazin zati yada sifati ile ilgili olmayip tamamen ondan ayn bir hususiyetten dolayidir. Bununla birlikte-, bilindigi zere, bu konuda onun fesadi ve adem-i fesadi hakkinda ihtilaf bulunmaktadir. [143] Ancak ebed nikaha niyette bulunmakla, nikah akdi sirasinda belli bir mddet iin nikah niyetinde bulunmamak arasinda fark vardir. Imam Malik'in sart kostugu da iste budur. Ibnul-Arabi'nin benzer diye arzettigi mesele de aslinda benzer olmaktan uzaktir. nk orada kisi, eger iyi geinebirse ebed olarak evlenme niyetindedir. Byle bir niyette ise mt'a nikahi mnsim ieren kesin bir sre belirleme unsuru bulunmamaktadir. [144] Hlle nikahi meselesinde. [145] Delillerin bu tr esbaba tevessln caiz olmadigini gstermesi. [146] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/241-247

[147] Meksid blmnde, onuncu mesele ierisinde. Yani madem ki, mahal hikmetin vukuunu haddi ztinda kahi etmektedir; dolayisiyla zel bir meselede, haric bir unsur sebebiyle hikmetin tahakkuk etmemesi, hkmn bidziyeligini (muttaritligini) zedelemez. Mesela maiyetiyle birlikte konfor iinde yolculuk yapan bir krali ele alalim. Bu kimsenin bu yolculugunda mesakkat bulunmayacaktir. Bununla birlikte bylesi istisna durumlar, sefer hkmnn bidziy el igini ortadan kaldirmayacaktir. Bu yzden talaki nikaha taik eden kimse hakkinda: "Mahal hikmeti kabi edici mhiyettedir; mni ise haric bir unsurdur. Dolayisiyla burada esbaba tevess! asl mesruiyeti zere car olacaktir." denilecektir. Bu, fikh konularla ilgili genel bir dell olmakta ve sadece sebeberde hikmetlerin bulunup bulunmamasi konusuna has olmamaktadir. [148] Bu itiraz; mcerred mahallin hikmeti kabul ettigini esas almaya reddiye olmak zere ve konfor ierisinde yolculuk yapan kral meselesinde hikmetin fiilen mevcut bulunmamasina, keza, dinarin misli dnrla degistiri mesi vb. meselelere istinaden yapilmaktadir. Yani syle denilemez: Biz konfor ierisinde yolculuk yapan kral meselesiyle, talakina talk yoluyla yemin edilen kadin meselesi arasinda bir mukayese yapmiyoruz. AksLnebizim yapmamiz gereken mutlak yolculukla, talakina talk yoluyla yemin edilen kadinin nikhi arasinda mukayese yapmaktir. Yani sefer her ne kadar bazi nadir hallerde -kralin yolculugu gibi mesel a- bazi ferdler iin yorucu olmasa da, haddizatinda bnyesinde mesakkati ieren bir seydir. (Yolculuk mesakkatin mazinnesidir). Talakina talk yoluyla yemin edilen kadinin nikahi meselesi ise byle degildir. Nadir de olsa hibir zaman ve hibir ferd iin, byle bir nikahta, nikahtan beklenilen hikmetlerin bulunmasi mmkn degildir. Dolayisiyla bu meselenin bu kisimdan kabul edilmesi dogru degildir. Yani mahallin kabuln varsaysak bile bu tamamen zihn bir kabuldr; tahakkuku asla mmkn degildir. Kral ve dnr meseleleri ise byle degildir. Orada mahal kabulkr oldugu gibi, mutlak seferde hikmetin mevcudiyeti de tahakkuk eder. nk maksun aleh (merine kiyas yapilan sey) mutlak anlamda seferdir. ogu kez ise, seferlerde hikmeti (mesakkat) bulunur. Talakina talk yoluyla yem in edilen kadinin nikahi meselesinde Ise hikmet, tek bir ferdde dahi olsa asla tahakkuk etmez. [149] Tasvir ettiginiz mukayese dogru degildir. nk mutlak ile mutlakm birbirlerine mukayese edilmeleri gerekir. Burada mutlak olan, talakina yemin etsin etmesin yabanci kadinla nikahlanmaktir. Mutlak seferle kiyaslanacak olan iste budur. Madem ki siz, kralin yolculugu rneginde oldugu gibi mesakkat bulunmasa bile mutlak anlamda cevaz hkm getiriyorsunuz; ayni seyi, talakina talk yoluyla yemin edilen kadinin nikhin da, nikahtan beklenilen hikmet tahakkuk etmese bile, yabanci kadinla evliligin de mutlak surette cevazini getirmeniz gerekecektir. [150] Tavuk mu yumurtadan ikti, yumurta mi tavuktan ikti? gibi .() [151] Mellif, szn dogru olmasi iin genel anlamda kaydini kullanmistir. Bylece konfor ierisindeki kralin yolculugu, talk suretiyle talakina yemin edilen kadinin nikahi meseleleri de kapsama dahil olacaktir. Detayli olarak ele alindiginda ise, onun itibara alinmasi, sebebin bidziyeligi ile hkmedilen birok meseleyi nakzedecektir. Bunlar her ne kadar hikmeti kabul edici de olsa vcda gelmesine haric bir engeli olan ve huss mahalde (hikmetin) bulunabilirligi ihtimali (mazinnesi) de olmayan seylerdir. Ancak, bu nc delilin ifde ettigi mnnin belirlenmesi zerinde durmak gerekmektedir. Biraz dsndgmzde bu delin, hikmete, bilfi mahalde mevcut olmasi esasina binen itibar edilmesinin dogru olmayacagina getirilen ikinci bir dell oldugunu grrz. Mellif nce, buna byle bir telakkinin btil bir netice gerektirecegi delilini getirmistir ki; bu, kralin yolculugu sirasinda sefer ruhsatlarindan yararlanma, dirhemi misli dirhemle degisme gibi zikri geen ser' meselelerin btil olmasi neticesiydi. Halbukibu meselelerin mesrulugu zerinde ittifak vardir. Sonra burada akl bir istidlalde bulunmustur. O da sudur: Hikmet ancak sebebin vukuundan sonra ortaya ikar . Oysaki, biz sebebin vukuunu hikmetin vcdundan sonra kabul ediyoruz. Bu ise btil bir devirdir. Byle btil bir sonuca ulastiran sey de -ki hikmetin mahalde mevcudiyetini esas alma oluyor-btildir. Dolayisiyla mutlaka genel olarak mah allin hikmeti kabul edebilirligine (yani muhtemelen hikmetin mahalde bulunabilirligine) itibar edilmesi gerekecektir. Buna gre, bu "her ne kadar hikmetin mevcudiyetini haric bir durum engel-lese bile, mahallin onu kabul edebilir olmasini esas almak yeterli olmalidir" meselesi zerine getirilen nc bir dell oluyorsa da, aslinda zerine bina edildikte-. hikmete, mahalde mevcudiyeti esas alinarak itibar edilmesi seklindeki kabul (varsayim) konusunda ikinci delille mstereklik arzetmekte-dir. Bu varsayim (kabul) "ikinci dell" altinda ortaya koydugu iki varsayimdan biri olmaktadir. Mellifin bu yaptigindan dolayi, bu nc delilin konulmasi ve ynlendirilmesi konusunda biraz kapalilik bulunmakta dir. ikinci delil olarak kullandigi seyin altinda aslinda nc dell de bulunmaktadir. Bir nokta daha var. O da "Biz sebebin vukuunu hikmetin vcdundan sonra kabul ediyoruz." seklindeki szyle ilgilidir. Bu aik degildir. nk varsayilan sey, sebebin mevcudiyeti degil, ona hikmetin vcdundan sonra itibar edilmesidir. Bu durumda devir meydana gelmez. Ancak her birinin mevcudiyetinin digerinin vcduna bagli olmasi durumunda devirden sz edilebilir. Hikmetin vcdunun sebebin vukuuna bagh bul tinmasinda devir yoktur. Dolayisiyla devir noktasindan hareketle dell tam olmaz. Ancak devirden nce syledigi szlerle delil olarak kabul de mmkndr. [152] Yani haddizatinda mahallin kabulne ragmen, sebeblcrin hikmetlerinin hrici bir unsurdan dolayi vuku

bulmamasi durumunda bu haric unsurlar messir midir? Degil midir? konusunda mene gidenler. [153] Mesela talaki zerine yemin edilen kadinin nikahlanmasi gibi. nk bu talikle birlikte, onda hikmetin husuln aklen varsaymak muhal degildir [154] Meninde ittifak bulunan mahrem yakin akrabalarla evlenmek gibi. [155] Yani mutlaka hikmetin mazinnesinin bulunmasi sz konusudur. Bu kralin yolculugu meselesinde de ayni sekilde mevcuttur. Mesakkatler sahislara ve ortamlara gre degiskendir. Konfor ierisinde yolculuk yapan kraIa dahi, kendisine gre bir mesakkat dokunur. Vakia ona hibir mesakkat dokunmadigi farzedilse bile bu zarar vermez; nk hkmn mesnedi munzabit oIma-yan bizzat mesakkat degil, mesakkatin mazinnesidir. Mazinne ise kesin mevcuttur. Zikri geen nikah ve azad meselelerinde ise, kesin olarak hikme-tinbulunmasi ihtimali(mazinnc)bulunmamaktadir.Aksinekesin olarak bilinen, onlarin zerine herhangi bir hikmetin terettp etmeyecegidir. [156] Yani spheden uzak olan dinar ve dirhem, spheden uzak olmayan dinar ve dirhem gibi. Yani her ne kadar paralarin bizzat kendilerinde ve izim (zorunlu) vasiflarinda br farklilik olmasa bile, sonradan kazandiklari vasiflarinda farkli olabilirler. [157] Bu meselelerin izahi, talk meselesinden ok daha kolaydir. nk talik konusunda bir maslahatin bulunmasi hibir sekilde mmkn degildir. Bunlara gelince bunlarda maslahatin tahakkuk etmesine, nikahtan gzetilen menfaatlarin ve ser'maksadlariii ortaya ikmasina mani bir durum yoktur. [158] Hem hlle yapana, hem de yaptirana Hz. Peygamber (as) tarafindan lanet edilmistir, (bkz. Ahmed,l/448; Eb Dvd, Nikh 15;Tirmiz, Nikh 28...) Belki de, en uygun izah yolu bu sekildeki sert nasslar sebebiyle ol malidir. Aksi takdirde talk meselesi, esbaba tevessl konusunda bundan ok daha uzaktir. nk onun zerine nikahtan beklenilen hibir maksat terettp etmez. Mutlaka balcagizmdan tatma sarti bulunan hlle nikahinda ise yle degildir. Onda mesela sehvetini gidermek iin yapilan nikahta oldugu gibi bazi maksatlar bulunabilir. Ancak hakkinda sert bir uslbla nass vrid olmustur. nk ierisinde ahlk bir mefsedeti barindirmaktadir. Bu yzden de Sri' onu haram kilmak suretiyle defetmeyi uygun grmstr. [159] Bu konu mstebiht yani helal ile haram arasinda bulunup da hangisinden oldugu kesin belli olmayan spheli seylerle ilgili kaide erevesine girmektedir [160] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/248-257 [161] Yani her ne kadar Sri'ce kasdedilme m islerse de yasak olari sebebler neticesinde ser'an itibara alinmakta ve zerlerine hkmleri terettp etmektedir. Mesela daha nce de getigi gibi nikah zerine talak terettp eder. nk nikaha mlikiyet olmaksizin talakin mevcudiyeti dsnlemez. Maamfh, nikah talakin sebebi degildir. [162] Kisinin kin duydugu kimseyi ldrmesi ve bylece iinin rahatlamasi bir maslahat sayilir mi? Keza, zerlerine terettp eden mlkiyetten kat-i nazarla, alman ve gasbedilen seyle mcerred faydalanilmasi bir maslahat sayilabilir mi? Zahir odur ki, btn bunlara maslahat demek zordur. Maslahattan, ser'an muteber olan ve hkmleri bulunan durumlari kas-dediyoruz. Mesela mlkiyet bir maslahattir ve ona tbi bir ok hkm bulunmaktadir. Buna gre mellifin bunu, zerine bir maslahat terettp eden gayri mesru sebebler kismina dere etmesi pek aik gzkmemektedir. [163] Biraz dsnldgnde, ldrme ile gasb arasindaki fark anlasilacaktir. Syle ki, ldrmede sedd-i zera hkmn icra ederlerken gasbda icra etmemislerdir. Korunmasi zarur olan bes sey ierisinde nefsin korunmasi mertebesiyle malin korunmasi mertebesi esit degildir. Yine gasb olayinda, hakki gasbedilen kimsenin bir kaybi olmamaktadir. Tazmin yoluyla zayi olan hakkinin telfisi mmkndr. ldrme olayi gereklestikten sonra nefsin telfisi ise mmkn olmamaktadir. Her bir katil iin -miras gibi lmle ilgili hkmlerin ortaya ikmasini kasdetmis olsa bile- c almak iin ldrdg iddiasinda bulunmasi mmkndr. n k kasid gizli bir seydir. Eger sedd-i zera yoluna gidilmeden, bu oldugu gibi alinsa ve lme tbi hkmler car kilinsa, c alma perdesi arkasinda nice nefisler taskinliga girer, kanlar heder olurdu [164] Mutlak surette karsiliksiz faydalanma arzusu. [165] Kisi burada bizzat sebeble, Sri'in sebeblerinden kilmadigi msebbebin bizzat kendisini kasdetmis olmaktadir. Mesela Sri' katinda ne gasb ne de hirsizlik mlkiyet sebeblerinden degildir. Fakat kisi bunlarla mlkiyeti ede etmeyi kasdetmistir. Dolayisiyla onun bu kasdi, bizzat Sri'in kas-dina muhalif dsmektedir. [166] bkz. Tirmiz, Feriz 17; Ibn Mce, FerIz 8.

[167] Hz. Eb Bekir (ra), Raslullah'm (as) takdir buyurdugu zekat miktarina dir Enes b. Mlik'e yazdigi bir mektubunda: "Zekat (artar veya eksilir) korkusuyla mteferrik zekat mail bir araya toplanmaz, toplu olanlarin arasi da ayrilmaz. " demistir. (Hadisin izahi iin bkz. Tecrd, 5/209 vd.) [168] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/257-260

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Sart

Vaz' Hkmlerin Ikinci Nevi: Sart 1 Birinci Mesele . 1 Ikinci Mesele. 2 nc Mesele. 3 Drdnc Mesele. 4 Besinci Mesele. 5 Altinci Mesele. 8 Yedinci Mesele. 8 Sekizinci Mesele. 14

Vaz' Hkmlerin Ikinci Nevi: Sart

Vaz' hkmlerin ikinci nev'ini teskil eden sart bahsi de sekiz mesele ierisinde islenecektir:
Birinci Mesele

Bu kitapta sartlardan maksadimiz; hikmeti ya da hkm konusunda mesrutun vasfi mesabesinde olan seydir.[1] Mesela syle deriz: Yilin dolmasi veya nema (artma) imkani mlkiyetin geregi ya da zenginligin hikmeti iin[2] tamamlayici bir unsurdur. Muhsanlik [3]recmi gerektirmesi konusunda zinanin vasfini tamamlayici bir unsur olmaktadir. Hrmette (dokunulmazlikta) esitlik kisasin geregini veya zecr (nleme) hikmetini tamamlayicidir. Taharet, kibleye ynelmek, avret mahallini rtmek namaz fiilinin veya mnct ve tazarr iin Allah'in huzurunda durma hikmetinin tamamlayici sidir. Ve benzeri meseleler. Sartin; sebebin, illetin, msebbebin,[4] ma'llun[5] (tall edilen seyin) veya bunlarin mahallerinin[6] ya da bunlarin disinda ser' hitabin gereginin taalluk ettigi diger seylerin vasfi olmasi arasinda bir fark yoktur.[7] Sart, (bu zikredilen seylerden olusan) mesrutun vasiflarindan bir vasif olmaktadir. Bundan da, sartin mesruttan ayri (ona mugayir) olmasi lzim gelir. yle ki, sartlardan yoksun olmakla birlikte mesrutun aklen bulunmasi mmkn olabilir. Aksi ise (yani mesrut bulunmadan sartin bulunmasi) mmkn olmaz. Hakk ve itibar [8]olan diger vasiflarin mevsflariyla olan iliskisinde oldugu gibi. Burada sz uzatmanin bir faydasi yoktur. nk biz burada bir istilah orta-[264] ya koymus oluyoruz.[9] [10]
Ikinci Mesele

Bu kitapta sart istilahindan ne kasdedildigini anlattigimiz gibi, sebeb, illet ve mni'den de ne kasdettigimizi belirtmemiz gerekecektir:

Sebeb: Bir hkm[11] iin, o hkmn hikmetinin geregi olmak zere ser'an konulan seydir.[12]Mesela nisabin bulunmasi, zektin vcbunun sebebidir. Zeval, namazin farziyetinin sebebidir. Hirsizlik, el kesmenin gerekliliginin sebebidir. Akidler, akde konu olan seylerle faydalanmanin mbhligi ve mlkiyetin intikli iin sebeb-lerdir. Ve daha benzerleri gibi. Illet: Illetten maksat emir ya da ibha hkmlerinin taalluk ettigi hikmet ve maslahatlarla; nehIylerin taalluk ettigi mefsedet-lerdir.[13]Mesel yolculuk esnasinda namazin kisaltilmasi, Ramazan orucunun tutulmamasi konularinda mesakkat illet olmaktadir. Yolculuk ise bizzat mbahlik hkm iin konulmus bulunan sebeb olmaktadir. Kisaca illet bizzat maslahat ya da mefsedetin kendisi olup mazinnesi (muhtemelen bulunacaklari yer) degildir.[14]Aik ve munzabit olabilecegi gibi, kapali ve gayri munzabit da olabilir. Hz. Peygamber'in "Kadi fkeli iken hkmetmez." hadisi hakkinda da ayni sekilde diyoruz ki: fke hali sebebtir; delilleri yeterince talepte bulunmak ve degerlendirmekten zihnin gafil ve yerinde olmamasi ise illettir.[15] Kaldi ki, bazan sebeb istilahinin bizzat illetin kendisi iin de kullanildigi olmaktadir. nk aralarinda bir irtibat bulunmaktadir. Istilahlarda tartismaya gitmenin bir anlami yoktur. Mni: Menettigi seyin illetine mnf (onu ortadan kaldiran) bir illeti gerektiren sebebtir. nk mni kelimesi, ancak iinde bulunan bir illetten dolayi bir hkm gerektiren bir sebebe nisbetle kullanilir. Mni bulundugunda -ki mni hkmn illetine mnf baska bir illeti gerektirmektedir- hkm gerektiren hikmet yok olmakta ve o hkm ortadan kalkmaktadir. Ancak mni olmasinin sartlarindan biri, mni'in kendisine nisbet edildigi sebebin illetini ihll edici ve neticede onun hkmn kaldirici olmasidir. Eger byle olmazsa, mni durumunda oldugu seyle kendisinin durumu, iki hkmn ya da iki sebebin tearuzu kabilinden olur ve o zaman konu "Tearuz ve Tercih" blmyle ilgili olur. Mesela "Bor zekta mnidir." dedigimiz zaman; bunun mnsi "Bor, borlunun borcunu deyebilecegi seye muhtaligini gerektiren bir sebebtir" demektir. Bu ihtiya da elinde bulunan nisb zerinde taayyn etmis olmaktadir. Nisaba alacaklilarin haklarinin taalluk etmesi durumunda, nisabin mevcudiyetinin hikmeti -ki zektin vcib olmasinin illeti olan zenginlik oluyor- ortadan kalkmaktadir ve dolayisiyla zekt dsmektedir. Kisasa mni olan babalik hakkinda da ayni seyi syleriz. nk babalik, haksiz yere kasden ldrme fiilinin hikmetini ihll eden [16]bir illet iermektedir. Ve benzeri daha pek ok rnekler. [17]
nc Mesele

Sartlar kisimdir: a) Akl sartlar. Ilim iin hayat; teklif (ykmllk) iin anlama sarti gibi. b) Car olan det-i ilh geregi olan sartlar. Yakmak iin atesin vcda temas etmesi; grmek iin bakanin grmek istedigi tarafa ynelik olmasi ve isigin bulunmasi sarti gibi. c) Ser1! sartlar. Namaz iin taharetin, zekat iin sene dolmasinin, zinada muhsanligin sart olmasi gibi. Burada zerinde durulacak olan iste bu ncsdr. Eger ilk iki kisimdan olan sartlara temas sz konusu olursa, bu onlara ya teklifi ya da vaz' bir hitabin (hkmn) taalluk etmesi sebebiyle olacaktir ve o takdirde de bu sartlar artik ser' sartlar hline gelecekler ve nc kisma gireceklerdir. [18]
Drdnc Mesele

Burada sartin mesrutu ile olan iliskisinin, aynen sifatin mevsfu ile olan iliskisi gibi oldugunu; onun bir cz' olmadigini aiklamamiz gerekmektedir. Bu konuda dayanagimiz ser' sartlarin istikraya tabi tutulmasidir. Dikkat edilirse grlecektir ki, senenin dolmasi nisabin husulnn hikmeti iin -ki zenginlik olmaktadir- bir tamamlayici olmaktadir. nk kisinin nisaba sadece mlik olmasi durumunda, ondan esitli sekillerde tasarruf imkanini elde etmedike hkm takarrr etmez. Sri', nisabin zerinden bir yilin gemesini, sahibinin zenginlik ynn ortaya ikaracak olan bu imkana bir mesned (ment) kilmistir. Yemini bozmak (hins), yeminin gereginin (keffretin) bir tamamlayici unsurudur. nk yemin iin keffretin konulmasi, yeminin geregini ye/ine getirmeme durumunda -her ne kadar belirlenmesinde ulem ihtilaf etmislerse de- Allah'in ismine karsi bir nevi cinayet anlami bulundugu iindir. Hangi aidan bakilirsa bakilsin, cinayetin geregi ancak yeminin bozulmasi (hins) halinde tahakkuk eder. Iste o anda yeminin geregi tamamlanir. Ruhun ikmasi keza, katilin kisasi ya da diyeti gerektiren fiilinin gereginin bir tamamlayici unsuru olmaktadir. Yine ayni sey, lm hastaliginda bulunan kimsenin mali zerinde vrislerin haklarinin belirmesi iin tamamlayici bir unsur olmaktadir.[19] Muhsanlik, recmi gerektiren zina cinayetinin geregi iin bir tamamlayici unsurdur. Diger btn ser' sartlarin mesrtlanyla olan iliskileri de aynidir. Bu arzettiklerimiz karsisinda syle bir mesele ortaya atilabilir:Akil teklf iin sarttir; mn ibdet ve kurbetlerin sihhati iin sarttir. nk eger akil olmasa teklf (ykmllk), hayvanlarin ve cansizlarin ykml tutulmasi gibi hem aklen hem de naklen muhal olur. Bu durumda, "Akil tamamlayici bir unsurdur." nasil denilebilir? Zira o degil tamamlayici bir unsur olmak, teklifin sihhati iin umde ve esstir. Keza mn iin, "O ibdetlerin tamamlayici bir unsurudur." demek dogru olamaz. nk kfirin ibdetinin bir hakikati yoktur ki, mnin onu tamamlamasi sz konusu olsun. Daha

buna benzer pek ok sey, sartin sizin arzettiginiz gibi olmadigini ortaya koymaktadir. Bu mesele (problem) iki seyle ortadan kalkar: 1. Bunlar akl sartlardan olup, ser' sartlardan degillerdir. Bizim szmz ise ser' sartlar hakkindadir. 2. Aslinda akil da, teklf mahalli iin -ki insan olmaktadir- tamamlayici bir sarttir; yoksa bizzat teklifin sarti degildir. Aklin insana nisbetle tamamlayici unsur oldugu da malmdur, mna gelince, biz onun bir sart oldugunu kabul etmiyoruz. nk ibdetler onun zerine bina edilmektedir. Dikkat edilirse grlecektir ki, ibdetlerin mnsi Mabd'a hem kalb ile hem de dis organlarla husu ve tazm ierisinde ynelmek demektir. Bu ise mnin bir uzantisidir. Bu durumda bir seyin asli ve zerine bina edildigi kaidesi olan sey, ayni seyin nasil sarti olabilir? Byle bir netice makl degildir. man hakkinda sart tabirini kullananlar, mecaz anlamda msamaha yoluyla kullanmislardir, mnin sart oldugu bir an kabul edilse bile, teklif hakkinda degil, mkellef hakkinda olacaktir. mn, mnla ykmllk konusu hricinde -uslclerin "kfirlerin fur ile ykml olup olmamalari" meselesinde zikrettikleri zere- bazilarina gre sihhat sarti, diger bazilarina gre de vcb sarti olmaktadir. [20]
Besinci Mesele

Uslde bi^ien bir prensip vardir: Eger sebebin tesiri bir sarta bagli ise, o sart olmadan msebbebin bulunmasi sahh degildir. Bu konuda sartin keml ya da yeterlilik (icz) sarti olmasi arasinda fark yoktur. Bir sarta bagli bulunmasi durumunda, o sart bulunmaksizin kemle hkmetmek mmkn olmadigi gibi, yeterliligin bir sarta bagli olmasi durumunda, eger o sart yoksa yeterlilige hkmetmek de sahh degildir. Uslclerin szlerinden zahir olan budur. nk eger mesrutun sart olmadan vukuu sahh olacak olursa, o takdirde mesrutta sart, sart degildir demektir. Oysa ki, [269] sart oldugu takdir ve kabul edilmistir. Bu ise bir eliskidir. Yine eger bu sahh olacak olsa, o takdirde ayni anda vukuu sarta bagli olan seyin, vukuu sarta bagli olmayan bir sey olmasi gerekir. Byle bir netice ise muhaldir. Hem sonra sart, sart olmasi hasebiyle, mesrutun ancak kendisinin bulunmasi durumunda bulunmasini gerektirir. Eger mesrutun sart bulunmadan vukuu caiz olsaydi, mesrutun hem vki olmasi hem de vki olmamasi sz konusu olurdu. Bu netice de muhaldir. Konu uzatmaya gerek duyulmayacak kadar aiktir. Ancak uslciilerden bir grubun szlerinden baska bir prensibin daha mevcut oldugu anlasilmaktadir ve bu prensip Mliki mezhebine nisbet edilmektedir. Syle ki: Hkmn sebebi mevcut ve msebbebin vukuu da bir sarta bagli

bulunursa; acaba bu sart bulunmadan msebbebin vukuu sahh midir? Yoksa degil midir? Bu konuda: a) Sebebin geregine nazaran b) Sartin bulunmamasina nazaran olmak zere iki grs vardir. Sebebi gz nnde bulunduranlar, onun msebbebini gerektirecegi noktasindan hareketle bu yn galebe aldirmislar ve msebbebin vukunun sarta bagli olmasina bakmamislardir. Sart tarafina ve sebebin ona bagli olusunun msebbebin vukuuna mni olacagi grsnde olanlar ise, m-cerred sebebin bulunmasina aldiris etmemislerdir. Bunlara gre ne zaman ki sart bulunur, iste ancak o zaman sebeb geregini ortaya koyabilir. Hatta, bazilari bu prensipte grs ayriliklarinin (hilaf) mutlak surette mevcut bulundugunu da sylemislerdir ve bu konuda misaller getirmislerdir: Nisabin mevcudiyeti, zektin vcbu iin sebebtir. zerinden bir sene gemesi ise sartidir. Bununla birlikte sene dolmadan zektin nceden verilmesi ittifakla caizdir. Yemin, keffret iin sebebtir. Yemini bozmak (hins) ise sartidir. Iki grsten birisine gre, keffreti yemini bozmadan nce yerine getirmek de caizdir. Katilin eylemi kisas ya da diyet iin sebebtir. Canin ikmasi ise sarttir. Bununla birlikte sebebten sonra ve fakat can ikmadan nce af caizdir. Bu konuda ihtilaftan da bahsedilmemistir. Mezhebde (Mliki) syle bir durum vardir: Bir adam evlenecegi bir kadinin talak yetkisini isterse, bosamak isterse birakmak zere halihazirda karisi bulunan bir kadinin eline verse; sonra ev-lenme konusunda ondan izin istese ve kadin da izin verse; adam evlenince bu kez kadin kocasinin evlendigi kadini onun aleyhine bosamak istese Imam Mlik: "Bu konuda kadinin bosama hakki yoktur." demistir. Bu grs kadinin, sartin -ki evlilik oluyor- meydana gelmesinden nce olsa da, sebebin -ki temlik oluyor-cereyanindan sonra hakkini dsrms olmasi essina bina edilmistir. lm hastaliginda vrisler lm halindeki kimseye mirasin te birinden fazlada tasarruf izni verseler bu caizdir. Halbuki onlarin haklari ancak lmden sonra takarrr etmektedir. Hastalik onlarin mirasa mlikiyetleri iin sebeb olmaktadir. lm ise sarttir. Onlarin bu izni Imm Mlik'e gre sart vuku bulmasa dahi geerlidir. Eb Hanfe ve mani Safi ise buna muhaliftirler. Bazilari da onlarin izinlerinin sihhat ve hastalik aninda geerli olacagini sylemislerdir. Bunlara gre sebeb hastalik degil, yakinliktir (karabet). Tabi bunlarin da lm iin sarttir demeleri kainilmaz olmaktadir. Yine mezhebde syle bir mesele vardir: "Bir kimse cimda bulunsa ve

(bosalma) lezzeti alsa fakat meni gelmese; sonra yikan-sa ve yikandiktan sonra meni gelse, bu adam iin ikinci bir defa gu-sl abdesti gerekir mi?" konusunda iki grs bulunmaktadir: Vcib degildir seklindeki grsn essini su olusturuyor: Gusln sebebi meninin yerinden kopmasidir ve adam yikanmistir. Dolayisiyla onun iin bir daha yikanmaz. Bu Sehnn ve Ibnu'l-Mevvz'm delili olmaktadir. Sebeb meninin yerinden ayrilmasidir; disari ikmasi ise sarttir ve itibara alinmamistir.... Ve daha bir ok mesele bu esas etrafinda dnmektedir. Bu ikinci esas ilk nceki esasa aika ters dsmektedir. nk birincisi, mutlak surette sart bulunmadan mesrutun bulunmasinin sahh olmayacagina hkmetmektedir. Ikincisi ise, bazi limlere gre bunun sahh olacagina hkmde bulunmaktadir. Bazan bu trden olup da ittifakla sahih kabul edilenler de vardir. Can ikmadan nce af meselesinde oldugu gibi. Bu durumda, bu iki esasin mutlak surette sahh olmalari mmkn degildir. Malm olan birinci esasin sihhatidir. Bu durumda mutlaka ikinci esas ile ilgili szleri zerinde durmamiz gerekecektir. Evvela bizzat bu tenakuzun kendisi onun sahh olmadiginin bir delilidir. nk birinci esasin mutlak surette sihhati bilinmektedir. Ikinci olarak: Bu zikredilen meselelerin sarta itibar edilmeme essi zerine cri olduklarini kabul etmiyoruz. nk biz diyoruz ki: Diger mezheblerden olup da sene dolmadan nce zektin denebilecegini mutlak surette caiz gren kimseler, senenin dolmasinin bir sart olmadigi essindan yrmektedirler. Bunlara gre senenin dolmasi kesinlesmesi iin bir sarttir. Bu grse gre senenin tamami zektin vcbu iin sanki tek bir genis (mvessa') vakit gibidir. Dolayisiyla diger genis vakitlerde de oldugu gibi, vcb vaktin sonunda kesinlik kazanir, Bizim mezhebimize (Mliki) gre sene dolmadan biraz nce zektin ikarilabilmesinin caiz olmasi ise, "Bir seye yaklasan, o seyin hkmn alir." kaidesine gredir. Dolayisiyla vcb sarti mevcut bulunmaktadir. Yemini bozmak konusunda edilecek sz de aynidir: Yemini bozmadan (hins) nce keffretin verilebilecegini syleyenlere gre, yemin bozma keffretin vcbunun sarti degil, muhayyerligi ortadan kaldiran kesinlesmesinin sarti olmaktadir. Can ikmasi meselesine gelince, bu kisas ya da diyetin vcbu iin sarttir; yoksa affin sihhati iin sart degildir. Bu konu zerinde ittifak vardir. Zira can iktiktan sonra af mmkn degildir. Dolayisiyla eger vki olacaksa, mutlaka can ikmadan nce olmasi gerekmektedir. Netice olarak o sirada affin sihhati iin sart olmasi sahih degildir. Affin sihhatinin izahi syle: Bu yaralanan kimsenin mala taalluk etmeyen bir hakkidir. Dolayisiyla diger yaralardan, iftiraya maruz kalmasi durumunda kazften vb. affi caiz oldugu

gibi cnyi mutlak surette affi da caizdir.[21]Af hkmnn onlarin dedikleri esasa [22]dayandirilmadiginm delili sudur: Ne yaralanan kimse, ne de onun velleri iin can ikmadan nce kisasi uygulamalari veya tam diyet almalari ittifakla caiz degildir. Eger onlarin dedikleri gibi olsaydi, o takdirde bu meselede iki grs bulunurdu.[23] Kadina talak hakkinin temliki meselesine gelince, kadin burada evlenmeden nce kocasi zerine sart kostugu konuda kendi hakkini dsrnce, artik iskattan sonrasi iin bir hakki kalmamaktadir. nk temlik yoluyla sahip oldugu hakkini sebebi mevcut olduktan sonra dsrmstr.[24] Bu itibarla daha sonra kocanin evlenmesinin, daha nceden dsrlen bir konuda tesiri olmayacaktir. Bu aiktir. Vrislerin te birden fazlada izin vermeleri meselesinde ise durum daha da aiktir: nk lm mirasa mlikiyetin taalluku konusunda degil, sihhati konusunda sebeb olmaktadir. Hastalik ise, vrislerin mlik olmalari konusunda degil, haklarinin vris olunan kimsenin malina taalluku konusunda sebebtir. Bunlar iki ayri sebebtirler ve her biri digerinin gerektirmedigi bir hkm gerektirmektedir. Hastaligin hakkin taallukuna sebeb olmasi bakimindan mlikiyet olmasa da, izinleri yerinde vki olmaktadir. nk vrislerin haklari lm hastaligindaki kimsenin malina taalluk edince, bir nevi onlar iin mlkiyet sphesi bulunmaktadir. Dolayisiyla te birden fazla kisimda haklarini dsrdkten sonra, artik bir daha talep haklari kalmaz. nk hastalik halinde iken hastanin tasarrufunu geerli kilmak suretiyle o andan itibaren artik, o konuda yabancilar gibi olmuslardir. Neticede de hasta ldkten sonra te birde oldugu gibi, artik fazla olan miktarda da bir haklari bulunmayacaktir. Iznin geerli olmadigi grsnde olanlarin grs, lmn sart oldugu grsyle birlikte sahih olmaktadir. nk vrisler temlikten ve sartin meydana gelmesinden nce izin vermislerdir; dolayisiyla geerli degildir. Aynen diger sartlar ve mesrutlarinda oldugu gibi. Inzal (meninin gelmesi) meselesine gelince, bu meselenin burada sz konusu edilen guslde inzalin sart olmadigi veya byle bir inzalin hkm bulunmadigi essi zerine bina edilmesi mmkndr. nk inzal bir lezzet olmaksizin vuku bulmustur.[25] Kisaca, bu zikredilen seylerden, sartin itibara alinmayacagi neticesini ikarmak mmkn degildir. [26]
Altinci Mesele

Ser'an mesrutlarda (kendisi iin sart kosulan seyler) aranilan sartlar iki kisimdir: a) Teklif hitabina ynelik olanlar. Bunlar da ya namaz iin taharetin

bulunmasi, iyi elbiseler giyilmesi, elbisenin temiz olmasi vb. gibi yapilmasi istenilen seylerdir. Ya da birinci kocanin tekrar dns iin. sart olan hlle nikhi; zekat vermemek iin sart olan farkli olanlarin toplanmasi, toplu olanlarin dagitilmasi [27] vb. gibi ortaya konulmasi yasak olan seyler olurlar. Bu kisimda Sri'in gzettigi kasid aiktir. Birinci trden olanlarin yapilmasi, ikinci trden olanlarin da terki maksddur. Hakkinda muhayyer olunan sart da --eger olursa[28] ayni sekildedir: Sri'in bu gibi sartlardaki kasdi mkellefi muhayyer birakmaktir; eger mkellef dilerse o sarti yerine getirir ve mesrut meydana gelir; dilerse de yerine getirmez ve bylece mesrut da vcda gelmez. b) Vaz' hitabina ynelik olanlar: Zekatta yilin dolmasi, zinada muhsanlik, el kesmede hirz (muhafaza altina alinmis olma) vb. gibi. Bunlarin sart olmalari iin, Sri'in yapilmasi ya da terki bakimindan bir kasdi bulunmamaktadir. Mesela nisabin zekt vcib oluncaya kadar bir sene boyunca bekletilmesi, yapilmasi istenilen bir sey degildir. Keza zekatin vcib olmamasi iin nisabin harcanmasi ve tketilmemesi de istenilmemektedir. Muhsanlik da ayni sekildedir: Zina ettigi zaman recm gerekmesi iin muhsan olmasi (bu yzden evlenmesi) talep edilir demlemeyecegi gibi, zina ettigi zaman zerine recm gerekmemesi iin muhsan olmamasi (bu yzden evlenmemesi) istenilir de denilemez. Eger bu trden olan sartlarda bir talep bulunsaydi o zaman vaz' hitap (vaz' hkmler) dahilinde bulunmazdi. Oysaki, biz bunlarin vaz' hkmler ierisinde oldugunu kabul ediyoruz. Tabi bu durumda bir eliski olacakti. Bu konuda hkm aiktir. Mkellef sart) yapmak ya da terketmek zere ona yneldigi zaman ne olacaktir? Bu durumda sartin mkellefin kudreti dhilinde bulunan bir fiil olmasi aisindan mutlaka zerinde durulmasi gerekecektir: [29]
Yedinci Mesele

Bu durumda sart, teklif hitabi altina dhil[30] bulunmus olmasi bakimindan mkellef tarafindan ya yapilmak ya da terkedilmek durumlarindan hl olmayacaktir ve mkellef onunla ya memur olacak, ya onu yapmaktan yasaklanmis olacak ya da o konuda muhayyer birakilmis olacaktir veyahut da byle olmayacaktir. Eger durum bundan ibaret olacaksa bir problem de olmayacaktir; sebeb-lerin gerektirdigi hkmler sartin bulunmasi durumunda var olacaklar, bulunmamasi durumunda da kalkacaklardir. Nisb gibi.'Ihtiyatan dolayi sene dolmadan nce harcanmasi veya ibksma duyulan ihtiyatan dolayi harcanmayip birakilmasi gibi. Veya duyulan ihtiyatan dolayi hayvanlarini baskasinin hayvanlariyla karistirmak veya ortaklik zararini izle iin ya da daha baska bir ihtiyatan dolayi karisik olan hayvanlarini ayirmak gibi. Veya evlenmek suretiyle kendisini korumak

(muhsan olma) istemesi veya herhangi bir sebebten dolayi evlenmeyi terketmesi gibi. Ve buna benzer rnekler. Bu rneklerde herhangi bir problem yoktur. Sart varsa mesrut da vardir. Sart yoksa mesrut da yoktur. Ama sart olmasi aisindan mkellefin onu yapmasi ya da terki, sebebin geregi olan hkm dsrmek ve bylece zerine neticesinin terettbne mni olmak kasdi ile olursa, bu takdirde yaptigi sey sahh olmayan bir istir, batil bir ugrasidir.[31] Bunun btligma beni akl, hem de nakli deliller birlikte dellet etmektedir: [275] Bu meyanda vrid olan hadislerden bazilarini arzediyoruz: "Zekat (artar veya eksilir) korkusuyla mteferrik zekat mali bir araya toplanmaz; toplu olanlarin arasi da ayrilmaz.[32] il "Satici ve alici birbirlerinden ayrilmadika muhayyerdirler. Ancak muhayyerlik sarti ile akid yapmislarsa o mstesna (o takdirde ayrilsalar da muhayyerlik hakki devam eder). Taraflarin karsi taraf akdi bozar korkusuyla hemen akid meclisinden ayrilmalari helal olmaz.[33] "Bir kimse geeceginden emin olmaksizin iki at arasina bir at katar (ve yaristirirsa) bu bir kumar degildir. Kim de iki at arasina geeceginden emin oldugu bir ati katar (ve yaristirirsa), o kumardir.[34] B Berre hadisinde belirtildigi zere, Berre'nin sahipleri kendisini satmak iin vel hakkinin kendilerine verilmesini sart kosmuslardi. Bunun zerine Hz. Peygamber [ sIevy,Kmtu]syle buyurmustu: "Vela hakki ancak azd edene aittir. Kim Allah'in kitabinda olmayan bir sart kosarsa, o sart btildir; isterse yz sart olsun."[35] "Hz. Peygamber satis ve sarti (sartli satisi);[36] satis ve selefi; [37] sart ierisinde sarti [38] yasakladi [39] Diger yasak olan sartlarla ilgili hadislere de burada atifta bulunmak gerekir. Bu arada: "Kim bir mslmanin malini yemini ile kotarirsa, Allah ona cenneti haram, cehennemi vcib kilar.[40] ''Sphesiz ki, yemin yemin verdiren kimsenin niyetine gredir.[41] hadislerini zikredebiliriz. Bu mnda olmak zere su yet gelmistir: "Allah'in ahdini ve yeminlerini az bir degere degisenlerin, iste onlarin, ahirette bir paylari yoktur.[42] Yine Kur'an'da: "Ikisi Allah'in yasalarini koruyamamaktan korkmadika kadinlara verdiklerinizden bir sey almaniz size helal degildir.[43] buyrulmustur. Yalanci shidlikle ilgili yet, keza onunla ilgili hadisler bu kabildendir. Yce Allah syle buyurmustur: "Ey inananlar! Mallarinizi aranizda haksizlikla degil, karsilikli riza ile yapilan ticretle yiyin, haram ile nefsinizi

mahvetmeyin.[44] Bu mnda hadisler de vrid olmustur. Yine Allah Tel: "Bundan sonra kadini bosarsa, kadin baska birisiyle ev-lenmedike bir daha kendisine hell olmaz.[45] buyurmustur. Hlle nikahiyla kadini ilk kocasina helal kilmak isteyen "dn teke" ve kendisi iin nikh yapilan kimse hakkinda vrid olan lanetlerle ilgili hadisleri[46] stl gzkmesi iin koyun ya da deveyi bir ka gn sagmayip da st memede birikmis bir halde satmakla ilgili olmak zere vrid olan hadisleri (musarrt hadisi)[47] sir aldatma (giss, hada, hilbe) [48]pazarlik kizistirma (neces)[49] ile ilgili olmak zere bunlari yasaklayan hadisleri; kocasi tarafindan bosanan ve Ahdurrahman b. Zbeyr ile evlenen Rifa el-Kurazfnin karisiyla ilgili hadisleri[50] burada hatirlamamiz yeterlidir.[51]Bu konuyla ilgili hadisler burada zikre dilemeyecek kadar oktur.Yine byle bir ugrasi, bir maslahatin celbi ya da bir mefsedetin defi iin ser' bir hkme sebeb olarak kilman seyi, bir hikmeti ve faydasi olmayan abes bir sey haline getirir.[52]Bu ise maslahat ve hkmlerde onlarin gzetilmis oldugu kaidesine muhaliftir. Keza bu Sri' Tel'mn kasdma da muhalif olmaktadir. nk sebeb vcda gelip ortaya ikinca, ser'an msebbebi olan seyi gerektirecektir. Ancak bu sebebin mkemmil unsuru olan bir sartin husulne baglanmistir.[53]Bu durumda sebebin hkmn kaldirmak kasdiya sarti isleyen ya da terkeden kimse, Sri'in onu sebeb olarak koyusundaki kasdma zit dsms olmaktadir. Daha nce de ortaya konuldugu gibi, Sri'in kasdma ters dsmek btildir; dolayisiyla bu amel de btildir. Itiraz: Mesele, bir sarta bagli olarak hkm gerekli kilan sebeb hakkinda farzedilmistir. Sartin kasidli olarak bulunmamasiyla, kasidsiz olarak bulunmamasi arasinda fark yoktur. Bu konuda kas-dm bir tesiri yoktur. Daha nce de ortaya konuldugu gibi, sart bulunmadigi zaman, sebeb hkmn gerektirici bir zellik kazanamamaktadir. Zekat konusunda nisb zerinden sene gemesi gibi. Bu bir sarttir ve bu sart olmadan zekat vcb olmamaktadir. Sri'in kasdmdan malm olan sey sebebin, sartin yoklugu aninda degil ancak bulunmasi durumunda hkmn fmsebbebi) gerektirici bir sebeb olabilmesidir. Sebeb, sebeb olamadigina gre, zerinde durdugumuz mesele ile, bir ihtiyacindan dolayi sene dolmadan nce harcamada bulunup nisabi azaltan kimsenin durumu ayni olur ve zekt gerekmez. nk sebeb itibara alindigi ser'an sabit olan fakat mevcut bulunmayan sarta bagli oldugu iin zektin vcibligini [279] gerektirmis degildir. Bu durumda bu kisi hakkinda "O Sri'in kasdana muhaliftir." denilecegi gibi, "O Sri'in kasdma muvafiktir." da denilebilir.[54]Diger meseleler de ayni sekildedir. Cevap: Bu sizin dediginiz, kisinin sebebin hkmn kaldirmak istemedigi zaman sz konusu olur. Ama sebebin hkmn kaldirmaya ynelik bir

kasdimn bulunmasi halinde durum farklidir ve yaptigi itibara alinmaz.[55]nk seriat bunun kesin olarak ilgasina hkmetmektedir ve geen delillerle bu gayet aik bir sekilde ortaya konulmustur. Zira zekati azaltmak iin zekta tbi mallari ayirmak veya ayri olanlari birlestirmek ve bylece noksanlastirici sarti ortaya koymak, sebebin hkmnn iptali kasdedilmesi halinde kesin olarak yasaklanmistir. Mesela ayri kirk koyundan bir koyun zekat verilmesi gerekir. Baska bir kirk koyunla katistirilma si durumunda ise daha nce bir koyun zekat dsen kirk koyuna yarim koyun zekat isabet eder. Eger kisi bir koyun yerine yarim koyun vermek iin koyunlarini diger kirk koyunla katistirmis s a, iste bu yaptigi is yasaklanmistir. Keza baska yzbir koyunla karisik yz koyunu olan bir kimse, tek bir koyun zekat vermek amaciyla koyunlarini ayirirsa, bu da ayni sekilde yasaklanmistir. Bu yasagin gerekesi, ilk sebebin geregini ortadan kaldiran bir sarti ortaya koymasi ya da ortadan kaldirmasi olmaktadir. zerine gerekecek olan zekat ykmllgn ortadan kaldirmak iin harcamada bulunarak zekta tbi mallarim nisb miktarindan asagi dsren kimsenin durumu da aynidir. "Taraflarin, karsi taraf akdi bozar korkusuyla hemen akid meclisini terketmeleri hell olmaz.[56] hadisinde sz konusu edilen durum da aynidir. Burada kisi akid ile sabit olan muhayyerlik sartini kaldirmayi kasdetmis olmaktadir. Keza kisinin, msabaka iin degil de dl almak amaciyla kazanacagindan kesin olarak emin oldugu ati diger atlar arasinda kosturmasi da bu kabilden olmaktadir. Bunlarin bir diger benzeri de ileri srlen sartlarla ilgili meselelerdir. nk bunlar, kendileriyle vkiolan sebeblerin[57] hkmleri kaldirilmak istenilen sartlardir. Mese-[280] ia kitabet akdi, onun kendisinden nes'et edecek btn neticeler zerine yapilmis bir akit olmasini gerektirir. Bunlardan bir tanesi de vel hakkidir. Simdi kim kalkar da, vel hakkinin saticiya ait olmasini sart kosarsa, bu sartla sebebin hkmn kaldirmayi kasdetmis olur. Diger zikri geen konulari da ayni sekilde ele aldigimizda, onlarin da hep ayni olduklarini grecegiz. Buna gre, bu kasidla sartlarin ortaya konulmasi, ya da ortadan kaldirilmalari yasaklanmis olmaktadir.[58] Yasaklanmis olduguna gre de, Sri'in kasdma ters olacaktir. Netice itibariyla da sart btil olacaktir. Fasil: Bu amel mutlak surette btil midir? Yoksa degil mi? Cevap: Bu konuda tafsilat vardir. Syle ki: Hsil olan sart ya ortaya konulmamis mnsindadir; ya da yok olan, hsil olmus mnsmdadir. Veyahut da byle degildir. Eger yle ise, sebebin gerektirdigi hkm, bu amelden nceki hli zeredir; amel btildir ve hibir faydasi yoktur; herhangi bir hkm mevcut degildir.

Mesela zekat malini sene dolmadan nce danisikli olarak daha sonra kendisine tekrar iade etmek sartiyla hibe ile mlkiyetinden ikarmak; zekat miktarini azaltmak iin tahsildarin gelecegi sirada ayri olan hayvanlari bir araya toplamak, o gittikten sonra tekrar ayirmak; yahut da toplu olanlari ayirmak ve daha sonra tekrar onlari bir araya getirmek; talakla bosanmis kadinin ilk kocasina helal olmasi iin sureta kadin zerine akdedilmesi gereken nikah sartini yerine getirmek (hlle nikhi) ve daha benzeri seyler gibi. Eger durum yle degilse, o takdirde meselede ihtimaller vardir ve yaklasim sz konusu olacaktir: a) Mcerred sebebin bulunmasi yeterlidir [59]nk hkm gerektiren sey bizzat sebeb olmaktadir. Sart ise sadece haric tamam-layici bir unsur olmaktadir. Eger yle olmasaydi, o zaman sartin illetin bir cz' olmasi gerekirdi. Oysaki yle olmadigi kabul edilmistir. Keza bu konuda gzetilen kasid gayri mesru olmustur; dolayisiyla yapilan amel Sri'in kasdina muhalif bir hal almistir. Bu durumda o sanki hi islenilmemis hkmnde olacaktir ve hkmde birinci kisimla ayni olacaktir. Neticede de bu amel zerine herhangi bir hkm terettp etmeyecektir. Misal: Kisi sene dolmazdan az nce bir menfaatinden dolayi harcamada bulunarak nisabi asagi dsrse; veya rc etmeksizin kesin hibede bulunsa; veya beraber olan zekat mallarini ayirsa ya da ayri olanlari bir araya getirse -btn bunlari zekattan kamak iin yapsa- fakat bu islemden sonra eski hale dnmese ve benzeri daha baska durumlar. Biz biliyoruz ki, Sri' Tel sebebi hkm iin koyarken, hkmn o sebeb-le vukuunu kasdetmis olmaktadir. Kisi bu tr davranislariyla; sebeb, sebeb olarak kim iken, onun hkmn kaldirmaya yeltenmis olmasi yznden, Sri'in kasdina muhalefet etmis olmaktadir. Bu ise btildir. Sartin Sri'in genel anlamda itibarda bulundugu sekilde olmasina ise fsid olan kasid tesir etmis, bu yzden de sart, ser' bir sart olma zelligini kazanamamistir. Dolayisiyla mutlak surette sanki hi yokmus gibi bir hal almistir ve bu kisim da birinci kisim ierisine dhil olmustur. b) Mcerred sebebin bulunmus olmasi yeterli degildir. nk her ne kadar hkme bis (ona gtrc, onu ortaya ikarici) olan sebebse de, Sri' Tel onu sartin mevcudiyetiyle takyd eylemistir. Su halde, Sri'in msebbebin ortaya konulmasini mcerred sebebin islenmesiyle kasdetmis oldugu konusunda, sebebin hkme bis oldugu kesin degildir. Sri'in kasdettigi sey, sebebin sartin bulunmasi durumunda hkme bis olmasidir. Durum byle olunca, mesela sarti kaldirmaya ynelik bir amelle sebebin hkmn kaldirmayi kasdetmis bir kimsenin kasdi, hibir sekilde Sri'in kasdi na ters dsms olmaz. Bu durumda kisi sadece ortaya konulmasi ya da

konulmamasi hususunda Sri'in kasdinin aik olmadigi bir seyi kasdetmis olmaktadir ki, bu da sartin ortaya konulmasi ya da konulmamasi olmaktadir. Kisinin bu kasdinin bizzat degil de netice itibariyla Sri'in kasdina genel anlamda ters dsc bir neticeye gtrmesi, zerine sartlarin hkmlerinin terettbne mni olmamaktadir. Sonra kisinin bu ameli messir, hsil ve vki olunca, iermis oldugu yasak kasid, onun ser' bir sart veya ser' bir sebeb olarak konulusu hususunda bir etki yapmayacaktir. Nitekim gasbe-dilen seyin degisiklige ugramasi, onun sahibine iadesini men ve gasbeden kimsenin de ona mlikiyet kazanmasi konusunda sebeb veya sart olmaktadir ve bunu isyan kasdiyla yapmis olmasi, bu hkmn ortadan kalkmasi iin bir sebeb olmamaktadir. el-Lahm'nin arzedecegimiz grslerinin sihhati iste bu esas zerine bina edilmektedir: O syle diyor: Bir kimse zekatin dsmesi iin sene dolmadan az nce malinin bir kismini tasaddukta bulunsa ve bylece nisab miktarini asagi dsrse; veya oru tutmamak iin Ramazan'da yolculuga iksa; veya namazi yolda iki rekat kilmak amaciyla henz memleketindeyken mstehap olan vaktini geciktir-se; veya bir kadin hayiz grmeye baslamasi ve bylece namazin kendisinden dsmesi amaciyla namazi vaktin sonuna dogru ertelese ... btn bunlar mekruhtur ve bu kimse zerine yolculuk sirasinda oru tutmasi gerekmez; namazi drt rekat kilmasi da cb etmez; kadinin o namazi kaza etmesi vcib olmaz. Keza su mesele de bu esas zere cri olmaktadir: "Falana olan borcumu bir aya kadar deyecegim?" diye talak zerine yeminde bulunan kimse, borcunu demeyecegini grse ve bir are olmak zere .hulu yoluna basvurarak yemininde hnis olmamak iin karisindan muhlaa yoluyla ayrilsa; mddet bitince de karisina tekrar dnse (ric'at); bu durumda kisinin karisinin bos olmamasi gerekir. nk talakin baglandigi sre doldugunda, kadin artik karisi olmadigi iin talak mahallini bulmamis dolayisiyla da vki olmamistir. nk hulu ser'an geerlidir. Yasak olan bir seyi kasdetmis olmasi onun geerliligine mni' degildir. c) Allah haklari ile kul haklari arasi ayrilir: Allah haklarindan olan konuda ortaya konulan amel -bizzat kendisi hakkinda ser' bir hkm sabit olsa da- btil olur. Mesela: Beraber olan zekat mallarini ayirmak veya ayri olanlari birlestirmek meseleleri; "Geerli ve yrrlktedir, kadini daha nceki kocaya helal kilmaz." diyen grse gre hlle nikahi meselesi gibi. nk zekat Allah haklarindan olmaktadir. Keza hlle nikhindan men de Allah haklarindan sayilmaktadir. nk nikah konusunda Allah hakki kul hakkina galebe almaktadir. Kul haklariyla ilgili konularda ise sartin geregi geerli olur. Oru tutmamak ya da namazi kisaltmak iin yapilan sefer durumu vb. meselelerde oldugu gibi.

Btn bunlar, aksine zel bir dell bulunmadigi zaman sz konusudur. Eger ortada zel bir dell varsa, o takdirde dellin geregi ne ise ona gidilecektir. Bu, zikri geen asli nakzedecek de degildir. Zira o takdirde, bu zel durumun Allah haklarina mi yoksa kul haklarina mi nisbet edilecegine dir bir dell bulunacaktir. Geriye iki tr haklarin birlesmesi durumu kalmaktadir. Bu konu ictihad mahalli olmaktadir. Mctehide gre meselenin hangi tarafi daha agir basarsa, onu o tarafa ilhak edecektir. Allahu alem! [60]
Sekizinci Mesele

Mesrtlanyla birlikte sartlar[61] kisimdir: a) Mesrutun hikmetini tamamlayici ve glendirici olan; hibir sekilde ona mnf olmayan sartlar. Gerekli grenlere gre, iti-kafta oru sartinin bulunmasi; nikahta denklik, zevceyi ya iyilikle tutmak ya da gzellikle salivermek sartlarinin ileri srlmesi; bey' akdinde rehin, kefil, pesin ya da veresiye deme sartlarinin ortaya konulmasi; kle satislarinda klenin herhangi bir sorumlulugunun olmamasinin ya da klenin malinin sart kosulmasi; agacin meyvesinin sart kosulmasi vb. gibi sartlar. Keza zekatta malin zerinden bir sene gemesinin sart olmasi; zinada recm iin muhsanhk sartinin aranmasi; cariyelerle evlenebilmek iin hr kadinlarla evlenme imkaninin olmamasinin sart olmasi; el kesme cezasinin uygulanmasi iin hirz (malin muhafaza altina alinmis olmasi) sarti gibi sartlar da bu kabilden olmaktadir. Bu kisim sartlarin ser'an sahh oldugunda herhangi bir sphe yoktur. nk bunlar, bir hkm gerektiren her bir sebebin hikmetini tamamlayici bir unsur olmaktadir. Mesela itikaf mescidde devamli durmak suretiyle, layiki vehile kendisini ibdete vermek mnsina gelmektedir. Byle bir durumda orucun msbet etkisi olacagi aiktir. Keza evlilikte denkligin bulunmamasi, esler arasinda uyumsuzluk ve niza iin, daha yksek durumda olan es ya da akrabasinin diger tarafi kk grmesi iin bir belirti (mazinne) olmaktadir. Bu durumda esler arasinda denkligin bulunmasi onlar ve akrabalarinin birbirleriyle uyusma ve kaynasmalari iin daha uygun olacak; car olan rf ve detlere gre daha gzel bulunacaktir. Dolayisiyla nikah sirasinda byle bir sartin ileri srlmesi nikahin maksadina uygun dsecektir. Kocanin esini ya iyilikle tutmasi ya da gzellikle salivermesi ve diger zikri geen sartlar da ayni sekildedir. Dolayisiyla bylesi sartlarin ileri srlmesi durumun-[284] da sabit olacaklari aik bulunmaktadir. b) Mesruttan gzetilen maksada mlayim olmayan; onun hikmetini tamamlayici bir mahiyet arzetmeyen; aksine birinci kismin ziddina olan

sartlar: Mesela: Namazda cani istedigi zaman konusmayi sart kosmak; itikafta -Imm Mlik'e gre [62]istedigi zaman mescidden ikmayi sart kosmak; nikahta zevce zerine infakta bulunmama veya eger iktidarsiz ya da erkeklik uzvu kesik degilse onunla cins mnsebette bulunmama sartlarini ileri srmesi; bey' akdinde msterinin mebden istifde etmemesini veya edecekse syle degil de byle istifde etmesini sart kosmasi; zenatkann msteriye, yapilmasi istenilen seyi ziyan etmesi durumunda tazmin ettirmemesini ya da telef iddiasinda kendisini tasdik etmesini sart kosmasi ... gibi. Bu kismin btil oldugunda, itibara alinmayacaginda da keza sphe yoktur. nk sebebin hikmetine mnf bulunmaktadir. Dolayisiyla byle bir sartla sebebin bir arada bulunmasi mmkn degildir. nk namazda konusmak, namazin ruhuna ve mesruiyet amaci olan Allah'a tevecche, O'na olan tazarru ve niyaza mnf bulunmaktadir. Ayni sekilde itikafta istedigi zaman mescidden disari ikmayi sart kosan kimse de, aslinda mescidde devamli surette kalmak demek olan itikfm hakkatma mnf bir sart ileri srms olmaktadir. Nikahta bulunan kimse, nafaka sorumlulugu olmamasini sart kosmasiyla, ser'an matlp olan sevgi ve meveddetin devamina mnf bir sart ileri srms olmaktadir. Kocanin cins mnsebette bulunmama sartini ileri srmesi durumunda, nikhin ncelikli hikmetini -ki nesil elde etmek, ogalmak oluyor- iptal etmis, zevceye zarar vermis olacaktir ve byle bir sart, evliligin devami ve eslerin birbirleriyle kaynasmasi demek olan zevcenin iyilikle tutulmasi emrine asla uygun dsmeyecektir. Zikri geen diger sartlarda da durum aynidir. Ancak bu sartlarin btil olmasi acaba mesrutlarina tesir eder mi? Yoksa etmez mi? Bu konu zerinde dsnlmesi gerekir ve bu meselenin cevabi iin bundan nceki meseleden istifde etmek mmkndr. c) Mesruta ne uygunlugu ne de mnf bulundugu belli olmayan sartlar. Bu ictihad mahalli bir konu olmaktadir. Acaba mnf olmamasi aisindan birinci kisimdan olan sartlara mi katilacaklardir? Yoksa uygunlugu aika belli olmadigi iin ikinci kisim sartlara mi katilmalidirlar? Bu gibi durumlarda geerli olan kaidemiz ibdetlerle muamelt arasini ayirima gitmektir: Ibdetler konusu ise, uygunlugu ortaya ikmadika, sadece mnf olmadiginin bilinmesi o sartin itibara alinmasi iin yeterli degildir. nk ibdetlerde asil olan taabbudliktir ve ne ifde ettiklerine bakmamaktir. Ibdetlerde kural, izin olmaksizin mkelleflerin kendiliklerinden bir yelteniste bulunmamalaridir. nk ibdet ihdas etmek gibi bir konuda akillara taninmis bir yetki ve saha yoktur. Dolayisiyla onlara taalluk eden sartlar bahsinde de durum ayni olacaktir. Muamelt konusuna gelince, bu gibi konularda sartin sdece mnf

olmamasi ile yetinilecektir. nk bunlarda asil olan taab-budlik degil, ierdikleri mn ve hikmetlere iltifat ve itibarda bulunmaktir. Muamelt bahsinde asil olan -hilfina bir dell bulunmadika- izin olmaktadir. Allahu a'lem! [63]

[1] Yani sart, ya mesrutun hikmetinin ya da hkmnn tamamlayicisi olur. Birinci durumda sartin bulunmasi hikmeti, ikinci durumda da hkm ihlal eder. [2] Metinde geen "ya da zenginligin hikmeti iin" sz tefennn iindir. Yani syle demek olur: "mlkiyetin gerektirdigi sey, zenginlik vasfindan ibaret olan hikmet, iin..." [3] Muhsanlik: Mslman, ergen, akilli, hr bir kimsenin sahh evlilik iinde birlesmesi demektir. Imm Safi'ye gre muhsanlik iin kisinin msl-man olmasi sart degildir. () [4] Mesela bey akdinin msebbebi olan mlkiyet iin taraflarin rizasinin bulunmasi sarttir; denilir. [5] Mesela amden ldrme ile tall edilen kisas iin hkim ya da mslman cemat tarafindan olmasi sarttir; denilir [6] Mesela kisasi gerektiren ldrme iin akilli bir kimseden sdir olmasi sarttir. Akilli olmak illet olan ldrme fiilinin mahallinde bulunan bir vasiftir. [7] Burada mellif, vaz' hkmn taksimi sirasinda uslclerin szlerine isaret etmek istemektir. Sri'in hkm iin koydugu sey, eger hkmn vcdu ona tevakkuf ediyor ve konulan seyle hkm arasindaki mnsebet de akli selm tarafindan anlasiliyor ve kabul gryorsa, yani aklen bu konulan sey zerine hkmn terettp edecegi makl bulunuyorsa, ona illet adi verilmektedir. Mesela dsmanligi doguracak ve tecvz yayginlastiracak olan haksiz yere kasitli olarak ldrme kisasin illeti olarak vaz' edilmistir. Sagduyu sahibi akillar bu hkmn byle bir illet zerine terettp etmesini kavrayabilir. nk illetin hkme uygunlugu aiktir. Eger aradaki bu mnsebet aik olmaz, ancak vasitalarla ve kismen anla-silabilirse, buna da sebeb adi verilir. Nisaba mlikiyet. gibi. nk bu kismen zenginlige gtrr; zenginlik de zekatin istenilmesi noktasina ulastirir. Her ne kadar Sri' onu hkme bir almet kilmissa da, hkm ile kendisi arasinda aik bir mnsebet ya da ona gtrme durumu yoktur. Namazlar iin vakitlerin sebeb olmasi gibi. [8] Namazin vcbu iin akil ve bulg hakk, namazin sihhati iin taharet, sehdet iin hrriyet itibar sartlar olmaktadir. Itibar olusu, o sartin sadece Sri'in itibrina bagli olarak sbt bulmasi dolayisiyla dir. [9] Burada bn Hcib'in serhlerinden bazi alintilarda bulunmak istiyoruz: "Mni iki esittir: a) Sebeb iin mni. b) Hkm iin mni. Ayni sekilde sart da iki esittir: a) Sebeb iin sart. b) Hkm iin sart. Mutlak anlamda sart, eger bulunmazsa bir anlamda mni anlamina gelir. Mni'in sebebi ya da hkm men' ise, mevcudiyeti sebebiyledir. Sebebin sartinin yoklugu, sebebin hikmetine mnf olan bir durumun varligini ierir. rnek: Bey akdi, mlkiyetin sbtu iin sebebtir. Hikme-tiyse, meb ile faydalanmanin helal olmasidir. Sarti, mebin teslimine kudretin bulunmasidir. Kudretin bulunmamasi faydalanmadan acziyeti gerektirir. Bu da faydalanmanin helalligi hikmetini ihlal eder. Hkmn sarti hakkinda ulemnin szleri farklilik arzeder: Bazilari: "Onun yoklugu, hkmn hikmetine mnf baska bir hikmeti gerektirir." demisierdir. Bu grsn tatbiki durumunda, bidziye (muttarid) ve birbirine mnf iki hikmetin (bir arada) bulunmasi zor olur; demislerdir. Bu yzden baskalari: "Hkmn sarti, yle bir seydir ki onun yoklugu ayni hkme mnf olan bir hikmeti ierir." demisler ve misal olarak da namazi vermislerdir: Namaz sebebin hkmdr. Hkm; sevabin verilmesi ve cezalandirmaya gidmemesidir. Namazin hikmeti; Cenb-i Allah'a ynelmektir. Sarti taharettir. Taharetin bulunmamasi, yle bir durumdur k, o Sri'e sevap iin tahareti sart kilmasi konusunda muhalefet etmek anlami tasir. Bu ise, her ne kadar namazin hikmeti -ki Cenb-i AHab'& mutlak anlamda ynelmek oluyordu-taharetsiz de olsa namaz diye isimlendirilen seyde mevcut ise de hkme mnfdir. Hkm ise sevaba niliyet ve cezalandirilmaktan kurtulmakti. Buna gre sebebin sartinin yoklugu, sebebin hikmetini ihlal etmektedir. Sebebin hikmetinin ihlalinden de sebebiyet verme (tesebbb) yoluyla hkm ihlale ugrar. Hkmn sarti ise, sebebin hikmeti mevcut bile osa hkm ihlal eder."

SImdi ise, mellifin szlerinin aiklanmasina ve bunlarla mukayesesine geelim: Mellif "Sart; hikmeti ya da hkm konusunda mesrutun vasfi mesabesinde olan seydir. " demistir. Yani syle demektir: Eger sart, mesrutun hikmeti konusunda tamamlayici (mkemmil) unsur ise, sartin bulunmamasi hikmetin ihlli olur. Mellifin bundan sebebin sartini kas-detmis oldugu kapali degildir. Keza mellif, sartin mesrutun hkm konusunda tamamlayici olacagindan bahsetmistir. Yani: Sart, mesrutun hikmeti konusunda degii de, bu mesrut sebebiyle hsil olacak hkmn gerektirdigi hikmet konusunda mkemmil unsur olur. Durum byle olunca da, sartin yoklugu, hkmn hikmetini ihlal edecek baska bir hikmet gerektirecektir. Bu kismin da, hkmn her bir sartina tatbikinin zor oldugu sylenerek itiraz edilen birinci grse gre hkmn sarti oldugu aiktir. Mellifin mislinin ikinci grse gre oldugu gzkmektedir. O her iki nev^ de tek bir tarif ierisine koymak istemektedir. Sarti tek bir nev'i saymistir. Ayni seyi mni'de de yapacaktir. Mellif kendi istilahini bu sekilde koymaktadir. Misallerine gelince: Birinci misal sebebin sarti iindir: nk nisaba mlikiyet zektin vcbu ve zenginlik vasfinin gerektirdigi hikmet iin sebebtir. Hikmetin tamamlayici unsuru olan bu sebebin sarti da senenin dolmasi, baska bir ifdeyle nema imkaninin bulunmasidir. nk mlkiyet hkmnn istikrari, ancak esitli sekillerde ondan faydalanma imkaninin bulunmasiyla olur. Bu da bir yil ile takdir edilmistir. nk bir yil boyunca onun elinde bulunmasi ve bylece ondan istifade imkanina sahip olmasi, onun zenginligini ortaya koyan bir del olmaktadir. Sartin {yani istifde imkaninin) bulunmamasi sebebin hikmetine -ki zenginlik olmaktadir- mnfdir. Buna gre, her ne zaman ki, sartin bulunmamasi yznden sebebin hikmeti ihlale ugrar; hkm de terettp etmez. ikinci misali, hkmn sarti iindir. Zina, reemden ibaret olan hkmn sebebidir. Hikmeti neslin ve insan nevinin beksinin muhafazasidir. Yani zerine hkm terettbnn ve mesruiyetinin hikmeti mellife gre neslin muhafazasidir. Sarti muhsan olmaktir. Zina eden kisi muhsan olma-dig] zaman mazur olur ve recm hkm bulunmaz. nc misali sebebin sartiyla ilgilidir. Kasden haksiz yere adam ldrmek kisasin sebebidir. Hkmn mesruiyetinde gzetilen hikmet zecr (engelleme) ve emniyetin saglanmasidir Sarti esitliktir; daha stn olan daha asagi derecede olan birisine karsilik ldrlmez. Esitlik sarti bulunmadigi zaman sebebin hikmeti -ki zecr ve emniyetin temini idiihll edilmis olmaktadir. nk daha stn durumda olan birinin, daha asagi durumda olan biri karsiliginda ldrlmesi bir mefsedettr; niza ve anarsiye sebebiyet verir. nk nefisler byle bir seyi kabul etmez. Sartin bulunmamasi sebebin hikmetini ihlal eder. Dolayisiyla hkm de yoktur. Drdnc misali de yine sebebin sarti olmaktadir. Namaz sevb iin sebebtir. Hikmeti mnct ve tazarru iin husu ve edeble huzurda durmaktir. Taharet sartidir. Taharetin olmamasi, husu ve edebe mugayirdir Dolayisiyla hkm yani sevab bulunmaz. Mellif, sart bahsinde, bakis aisinin mesrut iin tamamlayici bir unsur olmasi oldugunu; ister sart sebebin, ister illetin... vasfi olsun neticenin farketmeyecegini sylemistir. Sart konusunda mihver; sartin, mesrutun hikmeti veya hkmn hikmeti konusunda onun mkemmil (tamamlayici) unsuru olmasidir. Bu bir baskasinin vasfi durumunda olan btn sartlari smildir. Keza namazin vcbu iin akil ve bulg gibi hakk; ve namazin sihhati iin taharet, sehdet iin hrriyet gibi itibar olan vasiflari da smil olmaktadir. Bu ve bundan nceki verdigimiz dipnotlardan sonra, mellifin bu konuda uslclerin istilahlarindan ayrilmadigi, sadece bunun bir ifdede kaldigi ve sartin iki nevini (sebebin sarti, hkmn sarti) bir ifde altinda toplamis olmaktan te gemedigi anlasilmis olmaktadir. Ancak mellif, ok kisa bilmece gibi meseleyi ortaya koymustur. Bu yzden uzunca aiklamalara girmek gerekmistir. [10] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/261-262 [11] Bu hkm teklifi de olabilir, vaz' de olabilir. Verdigi misallerde faydalanmanin mbahligi teklifi hkmdr; mlkiyetin intikli vaz' hkmdr. [12] Sebeb aik ve munzabit bir vasiftir. Illet ise yle degildir. Illette bu iki vasfin bulunmasi gerekmez. [13] Taalluk ettigi tabirinden maksat, onlarla ilgili mesru kilman ... demektir. Mellifin sznn zahirinden illeti sadece teklifi hkmlerin taalluk ettigi konulara hasrettigi anlami ikmaktadir. Oysaki vakiada yle degildir, illet daha geneldir. Mesela alis veris akidlerinde taraflarin ihtiyalarinin karsilanmasi, mlkiyetin intiklinin kendisine taalluk ettigi bir hikmettir. [14] Sri'in hkme sebeb olarak kildigi sey mazinne olmaktadir. Mazinne mesela yolculuk gibi munzabit ve aiktir. Mesakkat ise munzabit ve aik degildir. [15] Zihnin yerinde olmamasi munzabii olmayan bir vasiftir; fke hli ise onun mazinnesi (muhtemelen bulundugu yeri,i olmaktadir; aik ve zabti mmkn bir vassftir. Bu yzden de fke hkme sebeb kilinmistir. [16] . Mellif, mni konusunda "mutlaka onda, sebebin illetine mnf bir illetin bulunmasi gerekir" noktasindan yrmstr ve mni'i tek bir nevi' olarak kabul etmis ve uslclerin "hkmn mni'i" diye isimlendirdikleri kismi, sebebin mni'i ierisine sokmustur. Mellif sebebin mni'i iin iki misal vermistir. Verdigi bu misallerden birincisi,

digerleri tarafindan sebebin mni'i, digeri de hkmn mni'i olarak kabul edilmektedir. Uslclerin hkmn mni'i dedikleri babalik mislinde zahir odur ki, mni'in hikmeti bulunmakladir. Bu hikmet, babanin ogulun mevcudiyetine sebeb olmasidir. Bu hikmet, zecr sebebinin tahakkukuna ise mni degildir. Qnk zecrin husul, ldrmeden el ektirme ve can gvenliginin saglanmasi, babanin oguluna karsilik kisas edilmesi durumunda da mevcut bulunmaktadir. Dolayisiyla babalik hikmeli sebebin hikmetini Ihlal etmemektedir. Burada sz konusu olan iki sebebin tearuzudur. Dolayisiyla mellifin mni hakkinda ortaya koydugu izaha gre. babaligi kisasa bir mni olarak kabul etmemesi gerekirdi. Grldg gibi mellifin mni'i "'hikmetini, sebebin hikmetini ortadan kaldirdigi seye" hasretmesi, bu nev'i (yani hkmn mni'i kismini) mni' kapsami disinda birakmis ve mni'in tarifini ek.sik yapmistir. Buna gre mellifin istilahinda mni' '"her mni'de, sebebin illetine mnfi bir illet vardir" essi zerine kurulmaktadir. Bu durumda mellifin bunu tahkikle ortaya koymasi gerekirdi. Aksi takdirde usiclerin mni'i iki nev'e ayirma seklindeki istilahlarindan ayrilmanin bir mnsi kalmaz. [17] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/263-265 [18] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/265-266 [19] Mcerred zikri geen hastalik, vrislerin haklannm yerlesmesi iin se-bebtir. Ancak sarti lmdr. [20] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/266-267 [21] Malinin te birini assin veya asmasin. Bu konuda vrislerin herhangi bir mdhelesi sz konusu degildir [22] Yani mcerred sebebin bulunmasi, sart bulunmasa da sebebin iktizsina nazaran msebbebin terettbne hkmeder; seklindeki asil. [23] Bilindigi gibi, kss ve diyette canin ikmasi sarttir. Btn limler bu sartin bulunmamasi durumunda kisasin yapilamayacagi ve diyetin alinamayacagi konusunda mttefiktirler. Onlarin bu ittifaklari, sart bulunmaksizin mcerred sebebin bulunmasi zerine msebbebin terettp etmeyecegine bir dell olur. Eger msebbebin terettb iin sart bulunmaksizin sadece sebebin bulunmasini yeterli grenler olsaydi, o takdirde can ikma sartinin bulunmasindan nce kisasta bulunulmasinin ya da diyet alinmasinin sihhatine hkmeden kimselerin bulunmasi gerekirdi. Halbuki, byle bir grste olan yoktur. Dolayisiyla bu, btn ulemnin msebbebin hkmnn tahakkuku iin sartin bulunmasinin lzumu zerinde mttefik olduklarina dellet eder. [24] Yani temlikin sihhati iin kadinla evlenmesi sart degildir. nk mlikiyet mcerred sga ile tamam olmaktadir. Su kadar var ki, neticesi evlendikten sonra ortaya ikacaktir. Bu durumda kadin mlkiyetini dsrdg zaman, bu sartin tahakkukundan nce dsrme kabilinden olmamaktadir. [25] Yani cimada gusln vcib olmasi iin inzal sarti yoktur. Mesele cima seklinde farzedilmistir. Dolayisiyla bu takdirde inzal sarti iddiasi sahh degildir. Veya syle denilir: Gusln vcib olmamasi, bundan daha genel bir esas zerine mebndir ki o da sudur: Lezzetle vuku bulmayan inzal eger cimdan nsi degilse ok nadirdir ve yok hkmndedir ve bir hkm bulunmaz. [26] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/267-271 [27] hkz. 156. dipnot. [28] Kisinin kendisiyle muhsan oldugu evlilik gibi. Aslinda evlilik mubahtir ve zina durumunda recm hkmnn terettp etmesi iin sarttir. [29] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/272 [30] Burada syle denilemez: Meselenin mevzuu her iki kisim iin de mmdir. Mellif ise teklif hitabini zikirle tahss etmistir. Dolayisiyla bir nceki meselede zikredilen birinci kisma has olur. Bu iae meselenin ortaya konulmasina uygun degildir. Nitekim gelecek misallere de uygun bulunmamaktadir. nk biz diyoruz ki: Vaz' hitb buradaki mellifin szleri altinda mndemitir. nk burada sz ettigi meseleler mkellefin muhayyer kilindigi teklif hitabinin bir neticesi olarak ortaya ikmaktadir. Mesela zekat malin bir sene boyunca tutulmasi neticesinde vcib olur. Malin bir sene boyunca tutulmasi veya harcanmasi ise mkellefin muhayyer oldugu bir konudur. Muhsanlik da keza muhayyer olunan nikh zerine terettp etmektedir ... Btn bunlarin zerine vaz' hitap terettp etmektedir. O itibarla kelm, ortaya konulan mesele ile uyum ierisindedir. Mkellef eger sarti memur oldugu iin yaparsa veya yasaklandigi iin terkederse, veya muhayyer kilindigi iin yaparsa ve btn bunlarda gttg kasid da ihtiyacini gidermeye ynelikse, ser' bir msebbebi iptal amaci yoksa, ortaya koydugu sartin zerine hkmlerinin terettp etmesi konusunda herhangi bir sz edilecek degildir [31] Yani eger mkellef sarti gereklestiren veya sarti ihlal eden seyi yapar ve bundan da kasdi sebebin geregini

(msebbebi) dsrmek olursa, onun bu yaptigi sey btildir ve zerine neticesi terettp etmez. [32] Buhr, Zekt 34; Ibn Mce, Zekt 11. Bu eylem zektm sartini veya artisini ihll etmekte oldugu iin yasaklanmistir. [33] Buhr, By 19, 22, 42; Mslim, By 43, 46, 47... Burada eylem muhayyerlik sartini ortadan kaldirmaya yneliktir. Bu yzden de yasaklanmistir. [34] Eb Dvd, Cihd 62; Ibn Mce, Cihd 44; Ahmed, 2/505. Eb Dvud'da-ki lafza gre tercme ettik. Atin geeceginden emin olunmasi durumunda yapilan eylem msabaka kasdini ihlal etmis olmaktadir. Bu yzden de yasaklanmistir. [35] bk2. s. 215 Sebebin gereginin iskti ve bylece neticesinin terettp etmemesi kasdi ile yapilan bir girisimdir. Bu yzden yasaklanmistir. bk2. s. 215 Sebebin gereginin iskti ve bylece neticesinin terettp etmemesi kasdi ile yapilan bir girisimdir. Bu yzden yasaklanmistir. [36] Msteri aldigi mali mutlak surette satmamak veya daha baska ileri srlen sartlarla satmak gibi. Bu meb zerine terettb edecek olan msterinin sir tasarruf yetkilerini dsrmek oluyor. [37] Selefin bir anlami karzdir. Hadiste geen sey mesela: "Bu kleyi sana bin dirhem bor vermen karsiliginda bine sattim." demek suretiyle olur. Bu akid menfaat ieren bir karz akdi ierdigi gibi, akidde de bir sart sz konusudur, (bkz. Nihye, 2/390 ). () [38] Mesela Berre hadisinde oldugu gibi. Berre'nin sahipleri onun azd edilmesini sart kosmuslar. Azd sarti ierisinde de vel sartinin kendilerine ait olmasini sart olarak ileri srmslerdir. [39] Eb Dvd, By 68; Tirmiz, By 19; Nese, By 60, 76. [40] Buhr, Tevhd 24; Mslim, Eymn 218; Muvatta, Akdiye 11; Ahmed, 1/189. [41] Ibn Mce, Keffrt 14. Kendisinin olmayan bir hakkin kendisinin olmasi iin yapilan yeminden de yasaklanmistir. Yeminde bulunan kimse, hkmn mesnedi olmak zere bir sarti yerine getirmis olmaktadir. Ancak mevcut olan kasdi sebebiyle yasaklanmis ve Sri' yeminde, yemin verdirenin niyetini esas almistir. Bylece yemin eden kimsenin bu btil kasdiyia hkme mesned olacak sartin yerine getirilmesine imkan verilmemistir. [42] l-i Imrn, 3/77. [43] Bakara, 2/ 229. [44] Nisa, 4/29. [45] Bakara, 2/230 [46] bkz. Ahmed,l/448; Eb Dvd, Nikah 15; Tirmiz, Nikh 28 ... [47] Buhr, By 64; Mslim, By 11; Ahmed, 2/244. [48] "Giss" hakkinda bkz. Mslim, mn 164; Eb Dvd, By 50; Ibn Mce, Ticrt 36. "Hilbe" hakkinda bkz. Ibn Mce, Ticrt 42; Ahmed, 1/433. [49] Bubr, By 60; Mslim, By 13. [50] Bu "kadin bosandiktan sonra Abdurrahman b. Zbeyr ile evlenmisti. Ancak Abdurrahman ona dokunamamis ve kendisinden ayrilmisti. Kadini ilk kocasi olan Rifa tekrar nikahlamak istemisti. Durumu Hz. Peygam-bcr'e (as) anlatti. Hz. Peygamber (as) onunla tekrar evlenmesini yasakladi ve: "Balcagizindan tutmadika helal olmaz." buyurdu, (bkz. Eb Dvd, Talak 49; Nese, Talak 9; Ibn Mce, Nikah 32; Muvatta 17, 18; Ahmed, 1/214. [51] Geen btn misalIerde fiilen sart bulunmaktadir; ancak sahh olmayan bir kasidla vcda getirilmislerdir. Dolayisiyla btn bunlar bu aidan bosuna btil bir ugrasi olmaktadir. Rifa'nm hanimiyla ilgili hadiste ise sart bulunmamaktadir. Burada sart, bosanmis kadinin huile gibi kt bir kasidia baska bir kimse tarafindan nikahlanmasidir ve bu kt kasdinm bir neticesi olarak sart zerine terettp edecek netice ilga edilmis olacaktir ve durum hule nikahindan nceki gibi olacaktir. Bu meselede sartin tahakkuk etmediginin delili Hz. Peygamberin (as) "Hayir! Bal cagizindan tatmadika ..." buyurmalaridir. Buradan da anlasilmaktadir ki, Abdurrahman kadina dokunmamistir. Bu itibarla bu rnegin, zerinde durdugumuz mesele altina sokulmasi pek mnsip degildir.

[52] Mellif daha nce geen yet ve hadislerle nakli ynden istidlalde bulunduktan sonra akl ynden istidlale gemistir. Mellif hkmlerin konulusunda maslahatlara itibarin esas odugunu, eger sz konusu edilen kas-din bulundugu bir sarta itibar edilecek olursa, Sri' Tel'mn o sebebler zerine bina etmis oldug^i maslahatlarin ortadan kalkacagini belirtmistir. Mesela zekattan kamak niyetiyle /ekat mallarinin birlestirilmesi ya da ayrilmasi gibi durumlara gidilmesi, ya da senenin dolmasindan az nce harcamaya giderek nisbtaii asagi dsrlmesi itibara alinacak olursa, bu takdirde herkes iin byle bir sarti yapmak ya da terketmek suretiyle zekat ykmllgnden kamak mmkn olabilecek ve bylece zekat zerine bina edilen maslahatlar ortadan kalkacaktir. Ayni seyi diger misallerde de sylemek mmkndr [53] Mesela nisbda, zerinden bir senenin gemesi sarti gibi. Kisi zekti dsrmek kas-diyla nisabin bir kismini harcarsa, nisb zerine terettb eden zektin dsrlmesine ynelik kasdi, ayni nisabin zerine zektin gerekmesi seklinde tecell eden Sri'in kasdma ters dsmektedir [54] Daha nce geen delilde zikredildigi gibi, yaptigi sey Sri'in kasdma muhaliftir. Sri'in kasdina muvafiktir da, nk Sri'in kasdi, sebebin m-sebbebini sartin yoklugu aninda degil, vcdu aninda gerektirmesidir. Buna gre pek ok takdirde syle demek gerekecektir: "Kisi bu haliyle yasak ve gnah olan bir is islemistir. Fakat kendisine zekat da vcib olmayacaktir. Gnahi Sri'in kasdina ters dsmesi sebebiyledir. Zekatin vcib olmamasi ise, Sri'in sebebin tesirini kendisine bagladigi sartin bulunmamasi sebebiyledir." [55] Daha nce bir usl kaidesi gemisti: Hibir kimsenin sebebin hkmn kaldirma yetkisi yoktur. nk msebbeb Allah'in fiilinden olup, kulun fiili degildir. Bu kaide isigi altinda meseleye yaklasildiginda sartin, msebbebi ortadan kaldirmaya ynelik oldugu grlecek ve o lagv ve sanki hi yokmus gibi kabul edilecektir. [56] bkz, s. 266. [57] Mellif "vki olan sebeblerin hkmleri" diye kayitlamistir. nk daha nce de getigi gibi, kalkmayan msebbeb, bilfiil vki olan sebebin m-sebbebidir. [58] Yani geen itirazda, bir aidan Sri'in kasdina muhalif, bir aidan da muvafiktir; sz dogru degildir. nk her aidan Sri'in kasdina muhalif bulunmaktadir. nk madem ki, yasaklanilan sey bizzat sartin ortaya konulmasi veya ortadan kaldirilmasidir. yleyse o sart btildir ve sanki yok hkmndedir [59] Aslinda hu zayif bir yaklasimdir. Ancak daha nce de getigi gibi, bu tr bir davranisin yasak olmasi ve Sri'in kasdina muhalif bulunmasi aism,dan btil oldugu da dikkate alindiginda istidlal tamamlanmis olmaktadir. Sartin hrici tamamlayici bir unsur olmasi dell olabilecek durumda degildir. Eger daha sonra gelecek kismi mstakil bir dell degil de, nceki delilin tamamlayici kismi seklinde arzetseydi, o zaman dogru olurdu. Delilin essini da diye baslayan kisim teskil etmektedir. Delillerin misallere tatbiki sirasindaki sz de bunu gerektirmektedir. [60] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/273-281 [61] Altinci ve yedinci meselelerde sartlari "ser'an muteber" diye kayitlamisti. Burada ise, taksimin sahih olabilmesi iin mutlak olarak zikretmistir. Burada sz konusu edilen sartlar geneldir ve Sri'in ileri srdg sartlan kapsadigi gibi, kisinin kendi ileriye srdg mlayim, mnf, ne mlayim ne de mnf gibi sartlari da kapsamaktadir [62] nk mescidde devamli surette durmasi gerekiyor [63] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/281-283

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Engel

Vaz' Hkmlerin Ikinci Nevi: Sart 1 Birinci Mesele . 1 Ikinci Mesele. 2 nc Mesele. 3 Drdnc Mesele. 4 Besinci Mesele. 5 Altinci Mesele. 8 Yedinci Mesele. 8 Sekizinci Mesele. 14

Vaz' Hkmlerin Ikinci Nevi: Sart

Vaz' hkmlerin ikinci nev'ini teskil eden sart bahsi de sekiz mesele ierisinde islenecektir:
Birinci Mesele

Bu kitapta sartlardan maksadimiz; hikmeti ya da hkm konusunda mesrutun vasfi mesabesinde olan seydir.[1] Mesela syle deriz: Yilin dolmasi veya nema (artma) imkani mlkiyetin geregi ya da zenginligin hikmeti iin[2] tamamlayici bir unsurdur. Muhsanlik [3]recmi gerektirmesi konusunda zinanin vasfini tamamlayici bir unsur olmaktadir. Hrmette (dokunulmazlikta) esitlik kisasin geregini veya zecr (nleme) hikmetini tamamlayicidir. Taharet, kibleye ynelmek, avret mahallini rtmek namaz fiilinin veya mnct ve tazarr iin Allah'in huzurunda durma hikmetinin tamamlayici sidir. Ve benzeri meseleler. Sartin; sebebin, illetin, msebbebin,[4] ma'llun[5] (tall edilen seyin) veya bunlarin mahallerinin[6] ya da bunlarin disinda ser' hitabin gereginin taalluk ettigi diger seylerin vasfi olmasi arasinda bir fark yoktur.[7] Sart, (bu zikredilen seylerden olusan) mesrutun vasiflarindan bir vasif olmaktadir. Bundan da, sartin mesruttan ayri (ona mugayir) olmasi lzim gelir. yle ki, sartlardan yoksun olmakla birlikte mesrutun aklen bulunmasi mmkn olabilir. Aksi ise (yani mesrut bulunmadan sartin bulunmasi) mmkn olmaz. Hakk ve itibar [8]olan diger vasiflarin mevsflariyla olan iliskisinde oldugu gibi. Burada sz uzatmanin bir faydasi yoktur. nk biz burada bir istilah orta-[264] ya koymus oluyoruz.[9] [10]
Ikinci Mesele

Bu kitapta sart istilahindan ne kasdedildigini anlattigimiz gibi, sebeb, illet ve mni'den de ne kasdettigimizi belirtmemiz gerekecektir:

Sebeb: Bir hkm[11] iin, o hkmn hikmetinin geregi olmak zere ser'an konulan seydir.[12]Mesela nisabin bulunmasi, zektin vcbunun sebebidir. Zeval, namazin farziyetinin sebebidir. Hirsizlik, el kesmenin gerekliliginin sebebidir. Akidler, akde konu olan seylerle faydalanmanin mbhligi ve mlkiyetin intikli iin sebeb-lerdir. Ve daha benzerleri gibi. Illet: Illetten maksat emir ya da ibha hkmlerinin taalluk ettigi hikmet ve maslahatlarla; nehIylerin taalluk ettigi mefsedet-lerdir.[13]Mesel yolculuk esnasinda namazin kisaltilmasi, Ramazan orucunun tutulmamasi konularinda mesakkat illet olmaktadir. Yolculuk ise bizzat mbahlik hkm iin konulmus bulunan sebeb olmaktadir. Kisaca illet bizzat maslahat ya da mefsedetin kendisi olup mazinnesi (muhtemelen bulunacaklari yer) degildir.[14]Aik ve munzabit olabilecegi gibi, kapali ve gayri munzabit da olabilir. Hz. Peygamber'in "Kadi fkeli iken hkmetmez." hadisi hakkinda da ayni sekilde diyoruz ki: fke hali sebebtir; delilleri yeterince talepte bulunmak ve degerlendirmekten zihnin gafil ve yerinde olmamasi ise illettir.[15] Kaldi ki, bazan sebeb istilahinin bizzat illetin kendisi iin de kullanildigi olmaktadir. nk aralarinda bir irtibat bulunmaktadir. Istilahlarda tartismaya gitmenin bir anlami yoktur. Mni: Menettigi seyin illetine mnf (onu ortadan kaldiran) bir illeti gerektiren sebebtir. nk mni kelimesi, ancak iinde bulunan bir illetten dolayi bir hkm gerektiren bir sebebe nisbetle kullanilir. Mni bulundugunda -ki mni hkmn illetine mnf baska bir illeti gerektirmektedir- hkm gerektiren hikmet yok olmakta ve o hkm ortadan kalkmaktadir. Ancak mni olmasinin sartlarindan biri, mni'in kendisine nisbet edildigi sebebin illetini ihll edici ve neticede onun hkmn kaldirici olmasidir. Eger byle olmazsa, mni durumunda oldugu seyle kendisinin durumu, iki hkmn ya da iki sebebin tearuzu kabilinden olur ve o zaman konu "Tearuz ve Tercih" blmyle ilgili olur. Mesela "Bor zekta mnidir." dedigimiz zaman; bunun mnsi "Bor, borlunun borcunu deyebilecegi seye muhtaligini gerektiren bir sebebtir" demektir. Bu ihtiya da elinde bulunan nisb zerinde taayyn etmis olmaktadir. Nisaba alacaklilarin haklarinin taalluk etmesi durumunda, nisabin mevcudiyetinin hikmeti -ki zektin vcib olmasinin illeti olan zenginlik oluyor- ortadan kalkmaktadir ve dolayisiyla zekt dsmektedir. Kisasa mni olan babalik hakkinda da ayni seyi syleriz. nk babalik, haksiz yere kasden ldrme fiilinin hikmetini ihll eden [16]bir illet iermektedir. Ve benzeri daha pek ok rnekler. [17]
nc Mesele

Sartlar kisimdir: a) Akl sartlar. Ilim iin hayat; teklif (ykmllk) iin anlama sarti gibi. b) Car olan det-i ilh geregi olan sartlar. Yakmak iin atesin vcda temas etmesi; grmek iin bakanin grmek istedigi tarafa ynelik olmasi ve isigin bulunmasi sarti gibi. c) Ser1! sartlar. Namaz iin taharetin, zekat iin sene dolmasinin, zinada muhsanligin sart olmasi gibi. Burada zerinde durulacak olan iste bu ncsdr. Eger ilk iki kisimdan olan sartlara temas sz konusu olursa, bu onlara ya teklifi ya da vaz' bir hitabin (hkmn) taalluk etmesi sebebiyle olacaktir ve o takdirde de bu sartlar artik ser' sartlar hline gelecekler ve nc kisma gireceklerdir. [18]
Drdnc Mesele

Burada sartin mesrutu ile olan iliskisinin, aynen sifatin mevsfu ile olan iliskisi gibi oldugunu; onun bir cz' olmadigini aiklamamiz gerekmektedir. Bu konuda dayanagimiz ser' sartlarin istikraya tabi tutulmasidir. Dikkat edilirse grlecektir ki, senenin dolmasi nisabin husulnn hikmeti iin -ki zenginlik olmaktadir- bir tamamlayici olmaktadir. nk kisinin nisaba sadece mlik olmasi durumunda, ondan esitli sekillerde tasarruf imkanini elde etmedike hkm takarrr etmez. Sri', nisabin zerinden bir yilin gemesini, sahibinin zenginlik ynn ortaya ikaracak olan bu imkana bir mesned (ment) kilmistir. Yemini bozmak (hins), yeminin gereginin (keffretin) bir tamamlayici unsurudur. nk yemin iin keffretin konulmasi, yeminin geregini ye/ine getirmeme durumunda -her ne kadar belirlenmesinde ulem ihtilaf etmislerse de- Allah'in ismine karsi bir nevi cinayet anlami bulundugu iindir. Hangi aidan bakilirsa bakilsin, cinayetin geregi ancak yeminin bozulmasi (hins) halinde tahakkuk eder. Iste o anda yeminin geregi tamamlanir. Ruhun ikmasi keza, katilin kisasi ya da diyeti gerektiren fiilinin gereginin bir tamamlayici unsuru olmaktadir. Yine ayni sey, lm hastaliginda bulunan kimsenin mali zerinde vrislerin haklarinin belirmesi iin tamamlayici bir unsur olmaktadir.[19] Muhsanlik, recmi gerektiren zina cinayetinin geregi iin bir tamamlayici unsurdur. Diger btn ser' sartlarin mesrtlanyla olan iliskileri de aynidir. Bu arzettiklerimiz karsisinda syle bir mesele ortaya atilabilir:Akil teklf iin sarttir; mn ibdet ve kurbetlerin sihhati iin sarttir. nk eger akil olmasa teklf (ykmllk), hayvanlarin ve cansizlarin ykml tutulmasi gibi hem aklen hem de naklen muhal olur. Bu durumda, "Akil tamamlayici bir unsurdur." nasil denilebilir? Zira o degil tamamlayici bir unsur olmak, teklifin sihhati iin umde ve esstir. Keza mn iin, "O ibdetlerin tamamlayici bir unsurudur." demek dogru olamaz. nk kfirin ibdetinin bir hakikati yoktur ki, mnin onu tamamlamasi sz konusu olsun. Daha

buna benzer pek ok sey, sartin sizin arzettiginiz gibi olmadigini ortaya koymaktadir. Bu mesele (problem) iki seyle ortadan kalkar: 1. Bunlar akl sartlardan olup, ser' sartlardan degillerdir. Bizim szmz ise ser' sartlar hakkindadir. 2. Aslinda akil da, teklf mahalli iin -ki insan olmaktadir- tamamlayici bir sarttir; yoksa bizzat teklifin sarti degildir. Aklin insana nisbetle tamamlayici unsur oldugu da malmdur, mna gelince, biz onun bir sart oldugunu kabul etmiyoruz. nk ibdetler onun zerine bina edilmektedir. Dikkat edilirse grlecektir ki, ibdetlerin mnsi Mabd'a hem kalb ile hem de dis organlarla husu ve tazm ierisinde ynelmek demektir. Bu ise mnin bir uzantisidir. Bu durumda bir seyin asli ve zerine bina edildigi kaidesi olan sey, ayni seyin nasil sarti olabilir? Byle bir netice makl degildir. man hakkinda sart tabirini kullananlar, mecaz anlamda msamaha yoluyla kullanmislardir, mnin sart oldugu bir an kabul edilse bile, teklif hakkinda degil, mkellef hakkinda olacaktir. mn, mnla ykmllk konusu hricinde -uslclerin "kfirlerin fur ile ykml olup olmamalari" meselesinde zikrettikleri zere- bazilarina gre sihhat sarti, diger bazilarina gre de vcb sarti olmaktadir. [20]
Besinci Mesele

Uslde bi^ien bir prensip vardir: Eger sebebin tesiri bir sarta bagli ise, o sart olmadan msebbebin bulunmasi sahh degildir. Bu konuda sartin keml ya da yeterlilik (icz) sarti olmasi arasinda fark yoktur. Bir sarta bagli bulunmasi durumunda, o sart bulunmaksizin kemle hkmetmek mmkn olmadigi gibi, yeterliligin bir sarta bagli olmasi durumunda, eger o sart yoksa yeterlilige hkmetmek de sahh degildir. Uslclerin szlerinden zahir olan budur. nk eger mesrutun sart olmadan vukuu sahh olacak olursa, o takdirde mesrutta sart, sart degildir demektir. Oysa ki, [269] sart oldugu takdir ve kabul edilmistir. Bu ise bir eliskidir. Yine eger bu sahh olacak olsa, o takdirde ayni anda vukuu sarta bagli olan seyin, vukuu sarta bagli olmayan bir sey olmasi gerekir. Byle bir netice ise muhaldir. Hem sonra sart, sart olmasi hasebiyle, mesrutun ancak kendisinin bulunmasi durumunda bulunmasini gerektirir. Eger mesrutun sart bulunmadan vukuu caiz olsaydi, mesrutun hem vki olmasi hem de vki olmamasi sz konusu olurdu. Bu netice de muhaldir. Konu uzatmaya gerek duyulmayacak kadar aiktir. Ancak uslciilerden bir grubun szlerinden baska bir prensibin daha mevcut oldugu anlasilmaktadir ve bu prensip Mliki mezhebine nisbet edilmektedir. Syle ki: Hkmn sebebi mevcut ve msebbebin vukuu da bir sarta bagli

bulunursa; acaba bu sart bulunmadan msebbebin vukuu sahh midir? Yoksa degil midir? Bu konuda: a) Sebebin geregine nazaran b) Sartin bulunmamasina nazaran olmak zere iki grs vardir. Sebebi gz nnde bulunduranlar, onun msebbebini gerektirecegi noktasindan hareketle bu yn galebe aldirmislar ve msebbebin vukunun sarta bagli olmasina bakmamislardir. Sart tarafina ve sebebin ona bagli olusunun msebbebin vukuuna mni olacagi grsnde olanlar ise, m-cerred sebebin bulunmasina aldiris etmemislerdir. Bunlara gre ne zaman ki sart bulunur, iste ancak o zaman sebeb geregini ortaya koyabilir. Hatta, bazilari bu prensipte grs ayriliklarinin (hilaf) mutlak surette mevcut bulundugunu da sylemislerdir ve bu konuda misaller getirmislerdir: Nisabin mevcudiyeti, zektin vcbu iin sebebtir. zerinden bir sene gemesi ise sartidir. Bununla birlikte sene dolmadan zektin nceden verilmesi ittifakla caizdir. Yemin, keffret iin sebebtir. Yemini bozmak (hins) ise sartidir. Iki grsten birisine gre, keffreti yemini bozmadan nce yerine getirmek de caizdir. Katilin eylemi kisas ya da diyet iin sebebtir. Canin ikmasi ise sarttir. Bununla birlikte sebebten sonra ve fakat can ikmadan nce af caizdir. Bu konuda ihtilaftan da bahsedilmemistir. Mezhebde (Mliki) syle bir durum vardir: Bir adam evlenecegi bir kadinin talak yetkisini isterse, bosamak isterse birakmak zere halihazirda karisi bulunan bir kadinin eline verse; sonra ev-lenme konusunda ondan izin istese ve kadin da izin verse; adam evlenince bu kez kadin kocasinin evlendigi kadini onun aleyhine bosamak istese Imam Mlik: "Bu konuda kadinin bosama hakki yoktur." demistir. Bu grs kadinin, sartin -ki evlilik oluyor- meydana gelmesinden nce olsa da, sebebin -ki temlik oluyor-cereyanindan sonra hakkini dsrms olmasi essina bina edilmistir. lm hastaliginda vrisler lm halindeki kimseye mirasin te birinden fazlada tasarruf izni verseler bu caizdir. Halbuki onlarin haklari ancak lmden sonra takarrr etmektedir. Hastalik onlarin mirasa mlikiyetleri iin sebeb olmaktadir. lm ise sarttir. Onlarin bu izni Imm Mlik'e gre sart vuku bulmasa dahi geerlidir. Eb Hanfe ve mani Safi ise buna muhaliftirler. Bazilari da onlarin izinlerinin sihhat ve hastalik aninda geerli olacagini sylemislerdir. Bunlara gre sebeb hastalik degil, yakinliktir (karabet). Tabi bunlarin da lm iin sarttir demeleri kainilmaz olmaktadir. Yine mezhebde syle bir mesele vardir: "Bir kimse cimda bulunsa ve

(bosalma) lezzeti alsa fakat meni gelmese; sonra yikan-sa ve yikandiktan sonra meni gelse, bu adam iin ikinci bir defa gu-sl abdesti gerekir mi?" konusunda iki grs bulunmaktadir: Vcib degildir seklindeki grsn essini su olusturuyor: Gusln sebebi meninin yerinden kopmasidir ve adam yikanmistir. Dolayisiyla onun iin bir daha yikanmaz. Bu Sehnn ve Ibnu'l-Mevvz'm delili olmaktadir. Sebeb meninin yerinden ayrilmasidir; disari ikmasi ise sarttir ve itibara alinmamistir.... Ve daha bir ok mesele bu esas etrafinda dnmektedir. Bu ikinci esas ilk nceki esasa aika ters dsmektedir. nk birincisi, mutlak surette sart bulunmadan mesrutun bulunmasinin sahh olmayacagina hkmetmektedir. Ikincisi ise, bazi limlere gre bunun sahh olacagina hkmde bulunmaktadir. Bazan bu trden olup da ittifakla sahih kabul edilenler de vardir. Can ikmadan nce af meselesinde oldugu gibi. Bu durumda, bu iki esasin mutlak surette sahh olmalari mmkn degildir. Malm olan birinci esasin sihhatidir. Bu durumda mutlaka ikinci esas ile ilgili szleri zerinde durmamiz gerekecektir. Evvela bizzat bu tenakuzun kendisi onun sahh olmadiginin bir delilidir. nk birinci esasin mutlak surette sihhati bilinmektedir. Ikinci olarak: Bu zikredilen meselelerin sarta itibar edilmeme essi zerine cri olduklarini kabul etmiyoruz. nk biz diyoruz ki: Diger mezheblerden olup da sene dolmadan nce zektin denebilecegini mutlak surette caiz gren kimseler, senenin dolmasinin bir sart olmadigi essindan yrmektedirler. Bunlara gre senenin dolmasi kesinlesmesi iin bir sarttir. Bu grse gre senenin tamami zektin vcbu iin sanki tek bir genis (mvessa') vakit gibidir. Dolayisiyla diger genis vakitlerde de oldugu gibi, vcb vaktin sonunda kesinlik kazanir, Bizim mezhebimize (Mliki) gre sene dolmadan biraz nce zektin ikarilabilmesinin caiz olmasi ise, "Bir seye yaklasan, o seyin hkmn alir." kaidesine gredir. Dolayisiyla vcb sarti mevcut bulunmaktadir. Yemini bozmak konusunda edilecek sz de aynidir: Yemini bozmadan (hins) nce keffretin verilebilecegini syleyenlere gre, yemin bozma keffretin vcbunun sarti degil, muhayyerligi ortadan kaldiran kesinlesmesinin sarti olmaktadir. Can ikmasi meselesine gelince, bu kisas ya da diyetin vcbu iin sarttir; yoksa affin sihhati iin sart degildir. Bu konu zerinde ittifak vardir. Zira can iktiktan sonra af mmkn degildir. Dolayisiyla eger vki olacaksa, mutlaka can ikmadan nce olmasi gerekmektedir. Netice olarak o sirada affin sihhati iin sart olmasi sahih degildir. Affin sihhatinin izahi syle: Bu yaralanan kimsenin mala taalluk etmeyen bir hakkidir. Dolayisiyla diger yaralardan, iftiraya maruz kalmasi durumunda kazften vb. affi caiz oldugu

gibi cnyi mutlak surette affi da caizdir.[21]Af hkmnn onlarin dedikleri esasa [22]dayandirilmadiginm delili sudur: Ne yaralanan kimse, ne de onun velleri iin can ikmadan nce kisasi uygulamalari veya tam diyet almalari ittifakla caiz degildir. Eger onlarin dedikleri gibi olsaydi, o takdirde bu meselede iki grs bulunurdu.[23] Kadina talak hakkinin temliki meselesine gelince, kadin burada evlenmeden nce kocasi zerine sart kostugu konuda kendi hakkini dsrnce, artik iskattan sonrasi iin bir hakki kalmamaktadir. nk temlik yoluyla sahip oldugu hakkini sebebi mevcut olduktan sonra dsrmstr.[24] Bu itibarla daha sonra kocanin evlenmesinin, daha nceden dsrlen bir konuda tesiri olmayacaktir. Bu aiktir. Vrislerin te birden fazlada izin vermeleri meselesinde ise durum daha da aiktir: nk lm mirasa mlikiyetin taalluku konusunda degil, sihhati konusunda sebeb olmaktadir. Hastalik ise, vrislerin mlik olmalari konusunda degil, haklarinin vris olunan kimsenin malina taalluku konusunda sebebtir. Bunlar iki ayri sebebtirler ve her biri digerinin gerektirmedigi bir hkm gerektirmektedir. Hastaligin hakkin taallukuna sebeb olmasi bakimindan mlikiyet olmasa da, izinleri yerinde vki olmaktadir. nk vrislerin haklari lm hastaligindaki kimsenin malina taalluk edince, bir nevi onlar iin mlkiyet sphesi bulunmaktadir. Dolayisiyla te birden fazla kisimda haklarini dsrdkten sonra, artik bir daha talep haklari kalmaz. nk hastalik halinde iken hastanin tasarrufunu geerli kilmak suretiyle o andan itibaren artik, o konuda yabancilar gibi olmuslardir. Neticede de hasta ldkten sonra te birde oldugu gibi, artik fazla olan miktarda da bir haklari bulunmayacaktir. Iznin geerli olmadigi grsnde olanlarin grs, lmn sart oldugu grsyle birlikte sahih olmaktadir. nk vrisler temlikten ve sartin meydana gelmesinden nce izin vermislerdir; dolayisiyla geerli degildir. Aynen diger sartlar ve mesrutlarinda oldugu gibi. Inzal (meninin gelmesi) meselesine gelince, bu meselenin burada sz konusu edilen guslde inzalin sart olmadigi veya byle bir inzalin hkm bulunmadigi essi zerine bina edilmesi mmkndr. nk inzal bir lezzet olmaksizin vuku bulmustur.[25] Kisaca, bu zikredilen seylerden, sartin itibara alinmayacagi neticesini ikarmak mmkn degildir. [26]
Altinci Mesele

Ser'an mesrutlarda (kendisi iin sart kosulan seyler) aranilan sartlar iki kisimdir: a) Teklif hitabina ynelik olanlar. Bunlar da ya namaz iin taharetin

bulunmasi, iyi elbiseler giyilmesi, elbisenin temiz olmasi vb. gibi yapilmasi istenilen seylerdir. Ya da birinci kocanin tekrar dns iin. sart olan hlle nikhi; zekat vermemek iin sart olan farkli olanlarin toplanmasi, toplu olanlarin dagitilmasi [27] vb. gibi ortaya konulmasi yasak olan seyler olurlar. Bu kisimda Sri'in gzettigi kasid aiktir. Birinci trden olanlarin yapilmasi, ikinci trden olanlarin da terki maksddur. Hakkinda muhayyer olunan sart da --eger olursa[28] ayni sekildedir: Sri'in bu gibi sartlardaki kasdi mkellefi muhayyer birakmaktir; eger mkellef dilerse o sarti yerine getirir ve mesrut meydana gelir; dilerse de yerine getirmez ve bylece mesrut da vcda gelmez. b) Vaz' hitabina ynelik olanlar: Zekatta yilin dolmasi, zinada muhsanlik, el kesmede hirz (muhafaza altina alinmis olma) vb. gibi. Bunlarin sart olmalari iin, Sri'in yapilmasi ya da terki bakimindan bir kasdi bulunmamaktadir. Mesela nisabin zekt vcib oluncaya kadar bir sene boyunca bekletilmesi, yapilmasi istenilen bir sey degildir. Keza zekatin vcib olmamasi iin nisabin harcanmasi ve tketilmemesi de istenilmemektedir. Muhsanlik da ayni sekildedir: Zina ettigi zaman recm gerekmesi iin muhsan olmasi (bu yzden evlenmesi) talep edilir demlemeyecegi gibi, zina ettigi zaman zerine recm gerekmemesi iin muhsan olmamasi (bu yzden evlenmemesi) istenilir de denilemez. Eger bu trden olan sartlarda bir talep bulunsaydi o zaman vaz' hitap (vaz' hkmler) dahilinde bulunmazdi. Oysaki, biz bunlarin vaz' hkmler ierisinde oldugunu kabul ediyoruz. Tabi bu durumda bir eliski olacakti. Bu konuda hkm aiktir. Mkellef sart) yapmak ya da terketmek zere ona yneldigi zaman ne olacaktir? Bu durumda sartin mkellefin kudreti dhilinde bulunan bir fiil olmasi aisindan mutlaka zerinde durulmasi gerekecektir: [29]
Yedinci Mesele

Bu durumda sart, teklif hitabi altina dhil[30] bulunmus olmasi bakimindan mkellef tarafindan ya yapilmak ya da terkedilmek durumlarindan hl olmayacaktir ve mkellef onunla ya memur olacak, ya onu yapmaktan yasaklanmis olacak ya da o konuda muhayyer birakilmis olacaktir veyahut da byle olmayacaktir. Eger durum bundan ibaret olacaksa bir problem de olmayacaktir; sebeb-lerin gerektirdigi hkmler sartin bulunmasi durumunda var olacaklar, bulunmamasi durumunda da kalkacaklardir. Nisb gibi.'Ihtiyatan dolayi sene dolmadan nce harcanmasi veya ibksma duyulan ihtiyatan dolayi harcanmayip birakilmasi gibi. Veya duyulan ihtiyatan dolayi hayvanlarini baskasinin hayvanlariyla karistirmak veya ortaklik zararini izle iin ya da daha baska bir ihtiyatan dolayi karisik olan hayvanlarini ayirmak gibi. Veya evlenmek suretiyle kendisini korumak

(muhsan olma) istemesi veya herhangi bir sebebten dolayi evlenmeyi terketmesi gibi. Ve buna benzer rnekler. Bu rneklerde herhangi bir problem yoktur. Sart varsa mesrut da vardir. Sart yoksa mesrut da yoktur. Ama sart olmasi aisindan mkellefin onu yapmasi ya da terki, sebebin geregi olan hkm dsrmek ve bylece zerine neticesinin terettbne mni olmak kasdi ile olursa, bu takdirde yaptigi sey sahh olmayan bir istir, batil bir ugrasidir.[31] Bunun btligma beni akl, hem de nakli deliller birlikte dellet etmektedir: [275] Bu meyanda vrid olan hadislerden bazilarini arzediyoruz: "Zekat (artar veya eksilir) korkusuyla mteferrik zekat mali bir araya toplanmaz; toplu olanlarin arasi da ayrilmaz.[32] il "Satici ve alici birbirlerinden ayrilmadika muhayyerdirler. Ancak muhayyerlik sarti ile akid yapmislarsa o mstesna (o takdirde ayrilsalar da muhayyerlik hakki devam eder). Taraflarin karsi taraf akdi bozar korkusuyla hemen akid meclisinden ayrilmalari helal olmaz.[33] "Bir kimse geeceginden emin olmaksizin iki at arasina bir at katar (ve yaristirirsa) bu bir kumar degildir. Kim de iki at arasina geeceginden emin oldugu bir ati katar (ve yaristirirsa), o kumardir.[34] B Berre hadisinde belirtildigi zere, Berre'nin sahipleri kendisini satmak iin vel hakkinin kendilerine verilmesini sart kosmuslardi. Bunun zerine Hz. Peygamber [ sIevy,Kmtu]syle buyurmustu: "Vela hakki ancak azd edene aittir. Kim Allah'in kitabinda olmayan bir sart kosarsa, o sart btildir; isterse yz sart olsun."[35] "Hz. Peygamber satis ve sarti (sartli satisi);[36] satis ve selefi; [37] sart ierisinde sarti [38] yasakladi [39] Diger yasak olan sartlarla ilgili hadislere de burada atifta bulunmak gerekir. Bu arada: "Kim bir mslmanin malini yemini ile kotarirsa, Allah ona cenneti haram, cehennemi vcib kilar.[40] ''Sphesiz ki, yemin yemin verdiren kimsenin niyetine gredir.[41] hadislerini zikredebiliriz. Bu mnda olmak zere su yet gelmistir: "Allah'in ahdini ve yeminlerini az bir degere degisenlerin, iste onlarin, ahirette bir paylari yoktur.[42] Yine Kur'an'da: "Ikisi Allah'in yasalarini koruyamamaktan korkmadika kadinlara verdiklerinizden bir sey almaniz size helal degildir.[43] buyrulmustur. Yalanci shidlikle ilgili yet, keza onunla ilgili hadisler bu kabildendir. Yce Allah syle buyurmustur: "Ey inananlar! Mallarinizi aranizda haksizlikla degil, karsilikli riza ile yapilan ticretle yiyin, haram ile nefsinizi

mahvetmeyin.[44] Bu mnda hadisler de vrid olmustur. Yine Allah Tel: "Bundan sonra kadini bosarsa, kadin baska birisiyle ev-lenmedike bir daha kendisine hell olmaz.[45] buyurmustur. Hlle nikahiyla kadini ilk kocasina helal kilmak isteyen "dn teke" ve kendisi iin nikh yapilan kimse hakkinda vrid olan lanetlerle ilgili hadisleri[46] stl gzkmesi iin koyun ya da deveyi bir ka gn sagmayip da st memede birikmis bir halde satmakla ilgili olmak zere vrid olan hadisleri (musarrt hadisi)[47] sir aldatma (giss, hada, hilbe) [48]pazarlik kizistirma (neces)[49] ile ilgili olmak zere bunlari yasaklayan hadisleri; kocasi tarafindan bosanan ve Ahdurrahman b. Zbeyr ile evlenen Rifa el-Kurazfnin karisiyla ilgili hadisleri[50] burada hatirlamamiz yeterlidir.[51]Bu konuyla ilgili hadisler burada zikre dilemeyecek kadar oktur.Yine byle bir ugrasi, bir maslahatin celbi ya da bir mefsedetin defi iin ser' bir hkme sebeb olarak kilman seyi, bir hikmeti ve faydasi olmayan abes bir sey haline getirir.[52]Bu ise maslahat ve hkmlerde onlarin gzetilmis oldugu kaidesine muhaliftir. Keza bu Sri' Tel'mn kasdma da muhalif olmaktadir. nk sebeb vcda gelip ortaya ikinca, ser'an msebbebi olan seyi gerektirecektir. Ancak bu sebebin mkemmil unsuru olan bir sartin husulne baglanmistir.[53]Bu durumda sebebin hkmn kaldirmak kasdiya sarti isleyen ya da terkeden kimse, Sri'in onu sebeb olarak koyusundaki kasdma zit dsms olmaktadir. Daha nce de ortaya konuldugu gibi, Sri'in kasdma ters dsmek btildir; dolayisiyla bu amel de btildir. Itiraz: Mesele, bir sarta bagli olarak hkm gerekli kilan sebeb hakkinda farzedilmistir. Sartin kasidli olarak bulunmamasiyla, kasidsiz olarak bulunmamasi arasinda fark yoktur. Bu konuda kas-dm bir tesiri yoktur. Daha nce de ortaya konuldugu gibi, sart bulunmadigi zaman, sebeb hkmn gerektirici bir zellik kazanamamaktadir. Zekat konusunda nisb zerinden sene gemesi gibi. Bu bir sarttir ve bu sart olmadan zekat vcb olmamaktadir. Sri'in kasdmdan malm olan sey sebebin, sartin yoklugu aninda degil ancak bulunmasi durumunda hkmn fmsebbebi) gerektirici bir sebeb olabilmesidir. Sebeb, sebeb olamadigina gre, zerinde durdugumuz mesele ile, bir ihtiyacindan dolayi sene dolmadan nce harcamada bulunup nisabi azaltan kimsenin durumu ayni olur ve zekt gerekmez. nk sebeb itibara alindigi ser'an sabit olan fakat mevcut bulunmayan sarta bagli oldugu iin zektin vcibligini [279] gerektirmis degildir. Bu durumda bu kisi hakkinda "O Sri'in kasdana muhaliftir." denilecegi gibi, "O Sri'in kasdma muvafiktir." da denilebilir.[54]Diger meseleler de ayni sekildedir. Cevap: Bu sizin dediginiz, kisinin sebebin hkmn kaldirmak istemedigi zaman sz konusu olur. Ama sebebin hkmn kaldirmaya ynelik bir

kasdimn bulunmasi halinde durum farklidir ve yaptigi itibara alinmaz.[55]nk seriat bunun kesin olarak ilgasina hkmetmektedir ve geen delillerle bu gayet aik bir sekilde ortaya konulmustur. Zira zekati azaltmak iin zekta tbi mallari ayirmak veya ayri olanlari birlestirmek ve bylece noksanlastirici sarti ortaya koymak, sebebin hkmnn iptali kasdedilmesi halinde kesin olarak yasaklanmistir. Mesela ayri kirk koyundan bir koyun zekat verilmesi gerekir. Baska bir kirk koyunla katistirilma si durumunda ise daha nce bir koyun zekat dsen kirk koyuna yarim koyun zekat isabet eder. Eger kisi bir koyun yerine yarim koyun vermek iin koyunlarini diger kirk koyunla katistirmis s a, iste bu yaptigi is yasaklanmistir. Keza baska yzbir koyunla karisik yz koyunu olan bir kimse, tek bir koyun zekat vermek amaciyla koyunlarini ayirirsa, bu da ayni sekilde yasaklanmistir. Bu yasagin gerekesi, ilk sebebin geregini ortadan kaldiran bir sarti ortaya koymasi ya da ortadan kaldirmasi olmaktadir. zerine gerekecek olan zekat ykmllgn ortadan kaldirmak iin harcamada bulunarak zekta tbi mallarim nisb miktarindan asagi dsren kimsenin durumu da aynidir. "Taraflarin, karsi taraf akdi bozar korkusuyla hemen akid meclisini terketmeleri hell olmaz.[56] hadisinde sz konusu edilen durum da aynidir. Burada kisi akid ile sabit olan muhayyerlik sartini kaldirmayi kasdetmis olmaktadir. Keza kisinin, msabaka iin degil de dl almak amaciyla kazanacagindan kesin olarak emin oldugu ati diger atlar arasinda kosturmasi da bu kabilden olmaktadir. Bunlarin bir diger benzeri de ileri srlen sartlarla ilgili meselelerdir. nk bunlar, kendileriyle vkiolan sebeblerin[57] hkmleri kaldirilmak istenilen sartlardir. Mese-[280] ia kitabet akdi, onun kendisinden nes'et edecek btn neticeler zerine yapilmis bir akit olmasini gerektirir. Bunlardan bir tanesi de vel hakkidir. Simdi kim kalkar da, vel hakkinin saticiya ait olmasini sart kosarsa, bu sartla sebebin hkmn kaldirmayi kasdetmis olur. Diger zikri geen konulari da ayni sekilde ele aldigimizda, onlarin da hep ayni olduklarini grecegiz. Buna gre, bu kasidla sartlarin ortaya konulmasi, ya da ortadan kaldirilmalari yasaklanmis olmaktadir.[58] Yasaklanmis olduguna gre de, Sri'in kasdma ters olacaktir. Netice itibariyla da sart btil olacaktir. Fasil: Bu amel mutlak surette btil midir? Yoksa degil mi? Cevap: Bu konuda tafsilat vardir. Syle ki: Hsil olan sart ya ortaya konulmamis mnsindadir; ya da yok olan, hsil olmus mnsmdadir. Veyahut da byle degildir. Eger yle ise, sebebin gerektirdigi hkm, bu amelden nceki hli zeredir; amel btildir ve hibir faydasi yoktur; herhangi bir hkm mevcut degildir.

Mesela zekat malini sene dolmadan nce danisikli olarak daha sonra kendisine tekrar iade etmek sartiyla hibe ile mlkiyetinden ikarmak; zekat miktarini azaltmak iin tahsildarin gelecegi sirada ayri olan hayvanlari bir araya toplamak, o gittikten sonra tekrar ayirmak; yahut da toplu olanlari ayirmak ve daha sonra tekrar onlari bir araya getirmek; talakla bosanmis kadinin ilk kocasina helal olmasi iin sureta kadin zerine akdedilmesi gereken nikah sartini yerine getirmek (hlle nikhi) ve daha benzeri seyler gibi. Eger durum yle degilse, o takdirde meselede ihtimaller vardir ve yaklasim sz konusu olacaktir: a) Mcerred sebebin bulunmasi yeterlidir [59]nk hkm gerektiren sey bizzat sebeb olmaktadir. Sart ise sadece haric tamam-layici bir unsur olmaktadir. Eger yle olmasaydi, o zaman sartin illetin bir cz' olmasi gerekirdi. Oysaki yle olmadigi kabul edilmistir. Keza bu konuda gzetilen kasid gayri mesru olmustur; dolayisiyla yapilan amel Sri'in kasdina muhalif bir hal almistir. Bu durumda o sanki hi islenilmemis hkmnde olacaktir ve hkmde birinci kisimla ayni olacaktir. Neticede de bu amel zerine herhangi bir hkm terettp etmeyecektir. Misal: Kisi sene dolmazdan az nce bir menfaatinden dolayi harcamada bulunarak nisabi asagi dsrse; veya rc etmeksizin kesin hibede bulunsa; veya beraber olan zekat mallarini ayirsa ya da ayri olanlari bir araya getirse -btn bunlari zekattan kamak iin yapsa- fakat bu islemden sonra eski hale dnmese ve benzeri daha baska durumlar. Biz biliyoruz ki, Sri' Tel sebebi hkm iin koyarken, hkmn o sebeb-le vukuunu kasdetmis olmaktadir. Kisi bu tr davranislariyla; sebeb, sebeb olarak kim iken, onun hkmn kaldirmaya yeltenmis olmasi yznden, Sri'in kasdina muhalefet etmis olmaktadir. Bu ise btildir. Sartin Sri'in genel anlamda itibarda bulundugu sekilde olmasina ise fsid olan kasid tesir etmis, bu yzden de sart, ser' bir sart olma zelligini kazanamamistir. Dolayisiyla mutlak surette sanki hi yokmus gibi bir hal almistir ve bu kisim da birinci kisim ierisine dhil olmustur. b) Mcerred sebebin bulunmus olmasi yeterli degildir. nk her ne kadar hkme bis (ona gtrc, onu ortaya ikarici) olan sebebse de, Sri' Tel onu sartin mevcudiyetiyle takyd eylemistir. Su halde, Sri'in msebbebin ortaya konulmasini mcerred sebebin islenmesiyle kasdetmis oldugu konusunda, sebebin hkme bis oldugu kesin degildir. Sri'in kasdettigi sey, sebebin sartin bulunmasi durumunda hkme bis olmasidir. Durum byle olunca, mesela sarti kaldirmaya ynelik bir amelle sebebin hkmn kaldirmayi kasdetmis bir kimsenin kasdi, hibir sekilde Sri'in kasdi na ters dsms olmaz. Bu durumda kisi sadece ortaya konulmasi ya da

konulmamasi hususunda Sri'in kasdinin aik olmadigi bir seyi kasdetmis olmaktadir ki, bu da sartin ortaya konulmasi ya da konulmamasi olmaktadir. Kisinin bu kasdinin bizzat degil de netice itibariyla Sri'in kasdina genel anlamda ters dsc bir neticeye gtrmesi, zerine sartlarin hkmlerinin terettbne mni olmamaktadir. Sonra kisinin bu ameli messir, hsil ve vki olunca, iermis oldugu yasak kasid, onun ser' bir sart veya ser' bir sebeb olarak konulusu hususunda bir etki yapmayacaktir. Nitekim gasbe-dilen seyin degisiklige ugramasi, onun sahibine iadesini men ve gasbeden kimsenin de ona mlikiyet kazanmasi konusunda sebeb veya sart olmaktadir ve bunu isyan kasdiyla yapmis olmasi, bu hkmn ortadan kalkmasi iin bir sebeb olmamaktadir. el-Lahm'nin arzedecegimiz grslerinin sihhati iste bu esas zerine bina edilmektedir: O syle diyor: Bir kimse zekatin dsmesi iin sene dolmadan az nce malinin bir kismini tasaddukta bulunsa ve bylece nisab miktarini asagi dsrse; veya oru tutmamak iin Ramazan'da yolculuga iksa; veya namazi yolda iki rekat kilmak amaciyla henz memleketindeyken mstehap olan vaktini geciktir-se; veya bir kadin hayiz grmeye baslamasi ve bylece namazin kendisinden dsmesi amaciyla namazi vaktin sonuna dogru ertelese ... btn bunlar mekruhtur ve bu kimse zerine yolculuk sirasinda oru tutmasi gerekmez; namazi drt rekat kilmasi da cb etmez; kadinin o namazi kaza etmesi vcib olmaz. Keza su mesele de bu esas zere cri olmaktadir: "Falana olan borcumu bir aya kadar deyecegim?" diye talak zerine yeminde bulunan kimse, borcunu demeyecegini grse ve bir are olmak zere .hulu yoluna basvurarak yemininde hnis olmamak iin karisindan muhlaa yoluyla ayrilsa; mddet bitince de karisina tekrar dnse (ric'at); bu durumda kisinin karisinin bos olmamasi gerekir. nk talakin baglandigi sre doldugunda, kadin artik karisi olmadigi iin talak mahallini bulmamis dolayisiyla da vki olmamistir. nk hulu ser'an geerlidir. Yasak olan bir seyi kasdetmis olmasi onun geerliligine mni' degildir. c) Allah haklari ile kul haklari arasi ayrilir: Allah haklarindan olan konuda ortaya konulan amel -bizzat kendisi hakkinda ser' bir hkm sabit olsa da- btil olur. Mesela: Beraber olan zekat mallarini ayirmak veya ayri olanlari birlestirmek meseleleri; "Geerli ve yrrlktedir, kadini daha nceki kocaya helal kilmaz." diyen grse gre hlle nikahi meselesi gibi. nk zekat Allah haklarindan olmaktadir. Keza hlle nikhindan men de Allah haklarindan sayilmaktadir. nk nikah konusunda Allah hakki kul hakkina galebe almaktadir. Kul haklariyla ilgili konularda ise sartin geregi geerli olur. Oru tutmamak ya da namazi kisaltmak iin yapilan sefer durumu vb. meselelerde oldugu gibi.

Btn bunlar, aksine zel bir dell bulunmadigi zaman sz konusudur. Eger ortada zel bir dell varsa, o takdirde dellin geregi ne ise ona gidilecektir. Bu, zikri geen asli nakzedecek de degildir. Zira o takdirde, bu zel durumun Allah haklarina mi yoksa kul haklarina mi nisbet edilecegine dir bir dell bulunacaktir. Geriye iki tr haklarin birlesmesi durumu kalmaktadir. Bu konu ictihad mahalli olmaktadir. Mctehide gre meselenin hangi tarafi daha agir basarsa, onu o tarafa ilhak edecektir. Allahu alem! [60]
Sekizinci Mesele

Mesrtlanyla birlikte sartlar[61] kisimdir: a) Mesrutun hikmetini tamamlayici ve glendirici olan; hibir sekilde ona mnf olmayan sartlar. Gerekli grenlere gre, iti-kafta oru sartinin bulunmasi; nikahta denklik, zevceyi ya iyilikle tutmak ya da gzellikle salivermek sartlarinin ileri srlmesi; bey' akdinde rehin, kefil, pesin ya da veresiye deme sartlarinin ortaya konulmasi; kle satislarinda klenin herhangi bir sorumlulugunun olmamasinin ya da klenin malinin sart kosulmasi; agacin meyvesinin sart kosulmasi vb. gibi sartlar. Keza zekatta malin zerinden bir sene gemesinin sart olmasi; zinada recm iin muhsanhk sartinin aranmasi; cariyelerle evlenebilmek iin hr kadinlarla evlenme imkaninin olmamasinin sart olmasi; el kesme cezasinin uygulanmasi iin hirz (malin muhafaza altina alinmis olmasi) sarti gibi sartlar da bu kabilden olmaktadir. Bu kisim sartlarin ser'an sahh oldugunda herhangi bir sphe yoktur. nk bunlar, bir hkm gerektiren her bir sebebin hikmetini tamamlayici bir unsur olmaktadir. Mesela itikaf mescidde devamli durmak suretiyle, layiki vehile kendisini ibdete vermek mnsina gelmektedir. Byle bir durumda orucun msbet etkisi olacagi aiktir. Keza evlilikte denkligin bulunmamasi, esler arasinda uyumsuzluk ve niza iin, daha yksek durumda olan es ya da akrabasinin diger tarafi kk grmesi iin bir belirti (mazinne) olmaktadir. Bu durumda esler arasinda denkligin bulunmasi onlar ve akrabalarinin birbirleriyle uyusma ve kaynasmalari iin daha uygun olacak; car olan rf ve detlere gre daha gzel bulunacaktir. Dolayisiyla nikah sirasinda byle bir sartin ileri srlmesi nikahin maksadina uygun dsecektir. Kocanin esini ya iyilikle tutmasi ya da gzellikle salivermesi ve diger zikri geen sartlar da ayni sekildedir. Dolayisiyla bylesi sartlarin ileri srlmesi durumun-[284] da sabit olacaklari aik bulunmaktadir. b) Mesruttan gzetilen maksada mlayim olmayan; onun hikmetini tamamlayici bir mahiyet arzetmeyen; aksine birinci kismin ziddina olan

sartlar: Mesela: Namazda cani istedigi zaman konusmayi sart kosmak; itikafta -Imm Mlik'e gre [62]istedigi zaman mescidden ikmayi sart kosmak; nikahta zevce zerine infakta bulunmama veya eger iktidarsiz ya da erkeklik uzvu kesik degilse onunla cins mnsebette bulunmama sartlarini ileri srmesi; bey' akdinde msterinin mebden istifde etmemesini veya edecekse syle degil de byle istifde etmesini sart kosmasi; zenatkann msteriye, yapilmasi istenilen seyi ziyan etmesi durumunda tazmin ettirmemesini ya da telef iddiasinda kendisini tasdik etmesini sart kosmasi ... gibi. Bu kismin btil oldugunda, itibara alinmayacaginda da keza sphe yoktur. nk sebebin hikmetine mnf bulunmaktadir. Dolayisiyla byle bir sartla sebebin bir arada bulunmasi mmkn degildir. nk namazda konusmak, namazin ruhuna ve mesruiyet amaci olan Allah'a tevecche, O'na olan tazarru ve niyaza mnf bulunmaktadir. Ayni sekilde itikafta istedigi zaman mescidden disari ikmayi sart kosan kimse de, aslinda mescidde devamli surette kalmak demek olan itikfm hakkatma mnf bir sart ileri srms olmaktadir. Nikahta bulunan kimse, nafaka sorumlulugu olmamasini sart kosmasiyla, ser'an matlp olan sevgi ve meveddetin devamina mnf bir sart ileri srms olmaktadir. Kocanin cins mnsebette bulunmama sartini ileri srmesi durumunda, nikhin ncelikli hikmetini -ki nesil elde etmek, ogalmak oluyor- iptal etmis, zevceye zarar vermis olacaktir ve byle bir sart, evliligin devami ve eslerin birbirleriyle kaynasmasi demek olan zevcenin iyilikle tutulmasi emrine asla uygun dsmeyecektir. Zikri geen diger sartlarda da durum aynidir. Ancak bu sartlarin btil olmasi acaba mesrutlarina tesir eder mi? Yoksa etmez mi? Bu konu zerinde dsnlmesi gerekir ve bu meselenin cevabi iin bundan nceki meseleden istifde etmek mmkndr. c) Mesruta ne uygunlugu ne de mnf bulundugu belli olmayan sartlar. Bu ictihad mahalli bir konu olmaktadir. Acaba mnf olmamasi aisindan birinci kisimdan olan sartlara mi katilacaklardir? Yoksa uygunlugu aika belli olmadigi iin ikinci kisim sartlara mi katilmalidirlar? Bu gibi durumlarda geerli olan kaidemiz ibdetlerle muamelt arasini ayirima gitmektir: Ibdetler konusu ise, uygunlugu ortaya ikmadika, sadece mnf olmadiginin bilinmesi o sartin itibara alinmasi iin yeterli degildir. nk ibdetlerde asil olan taabbudliktir ve ne ifde ettiklerine bakmamaktir. Ibdetlerde kural, izin olmaksizin mkelleflerin kendiliklerinden bir yelteniste bulunmamalaridir. nk ibdet ihdas etmek gibi bir konuda akillara taninmis bir yetki ve saha yoktur. Dolayisiyla onlara taalluk eden sartlar bahsinde de durum ayni olacaktir. Muamelt konusuna gelince, bu gibi konularda sartin sdece mnf

olmamasi ile yetinilecektir. nk bunlarda asil olan taab-budlik degil, ierdikleri mn ve hikmetlere iltifat ve itibarda bulunmaktir. Muamelt bahsinde asil olan -hilfina bir dell bulunmadika- izin olmaktadir. Allahu a'lem! [63]

[1] Yani sart, ya mesrutun hikmetinin ya da hkmnn tamamlayicisi olur. Birinci durumda sartin bulunmasi hikmeti, ikinci durumda da hkm ihlal eder. [2] Metinde geen "ya da zenginligin hikmeti iin" sz tefennn iindir. Yani syle demek olur: "mlkiyetin gerektirdigi sey, zenginlik vasfindan ibaret olan hikmet, iin..." [3] Muhsanlik: Mslman, ergen, akilli, hr bir kimsenin sahh evlilik iinde birlesmesi demektir. Imm Safi'ye gre muhsanlik iin kisinin msl-man olmasi sart degildir. () [4] Mesela bey akdinin msebbebi olan mlkiyet iin taraflarin rizasinin bulunmasi sarttir; denilir. [5] Mesela amden ldrme ile tall edilen kisas iin hkim ya da mslman cemat tarafindan olmasi sarttir; denilir [6] Mesela kisasi gerektiren ldrme iin akilli bir kimseden sdir olmasi sarttir. Akilli olmak illet olan ldrme fiilinin mahallinde bulunan bir vasiftir. [7] Burada mellif, vaz' hkmn taksimi sirasinda uslclerin szlerine isaret etmek istemektir. Sri'in hkm iin koydugu sey, eger hkmn vcdu ona tevakkuf ediyor ve konulan seyle hkm arasindaki mnsebet de akli selm tarafindan anlasiliyor ve kabul gryorsa, yani aklen bu konulan sey zerine hkmn terettp edecegi makl bulunuyorsa, ona illet adi verilmektedir. Mesela dsmanligi doguracak ve tecvz yayginlastiracak olan haksiz yere kasitli olarak ldrme kisasin illeti olarak vaz' edilmistir. Sagduyu sahibi akillar bu hkmn byle bir illet zerine terettp etmesini kavrayabilir. nk illetin hkme uygunlugu aiktir. Eger aradaki bu mnsebet aik olmaz, ancak vasitalarla ve kismen anla-silabilirse, buna da sebeb adi verilir. Nisaba mlikiyet. gibi. nk bu kismen zenginlige gtrr; zenginlik de zekatin istenilmesi noktasina ulastirir. Her ne kadar Sri' onu hkme bir almet kilmissa da, hkm ile kendisi arasinda aik bir mnsebet ya da ona gtrme durumu yoktur. Namazlar iin vakitlerin sebeb olmasi gibi. [8] Namazin vcbu iin akil ve bulg hakk, namazin sihhati iin taharet, sehdet iin hrriyet itibar sartlar olmaktadir. Itibar olusu, o sartin sadece Sri'in itibrina bagli olarak sbt bulmasi dolayisiyla dir. [9] Burada bn Hcib'in serhlerinden bazi alintilarda bulunmak istiyoruz: "Mni iki esittir: a) Sebeb iin mni. b) Hkm iin mni. Ayni sekilde sart da iki esittir: a) Sebeb iin sart. b) Hkm iin sart. Mutlak anlamda sart, eger bulunmazsa bir anlamda mni anlamina gelir. Mni'in sebebi ya da hkm men' ise, mevcudiyeti sebebiyledir. Sebebin sartinin yoklugu, sebebin hikmetine mnf olan bir durumun varligini ierir. rnek: Bey akdi, mlkiyetin sbtu iin sebebtir. Hikme-tiyse, meb ile faydalanmanin helal olmasidir. Sarti, mebin teslimine kudretin bulunmasidir. Kudretin bulunmamasi faydalanmadan acziyeti gerektirir. Bu da faydalanmanin helalligi hikmetini ihlal eder. Hkmn sarti hakkinda ulemnin szleri farklilik arzeder: Bazilari: "Onun yoklugu, hkmn hikmetine mnf baska bir hikmeti gerektirir." demisierdir. Bu grsn tatbiki durumunda, bidziye (muttarid) ve birbirine mnf iki hikmetin (bir arada) bulunmasi zor olur; demislerdir. Bu yzden baskalari: "Hkmn sarti, yle bir seydir ki onun yoklugu ayni hkme mnf olan bir hikmeti ierir." demisler ve misal olarak da namazi vermislerdir: Namaz sebebin hkmdr. Hkm; sevabin verilmesi ve cezalandirmaya gidmemesidir. Namazin hikmeti; Cenb-i Allah'a ynelmektir. Sarti taharettir. Taharetin bulunmamasi, yle bir durumdur k, o Sri'e sevap iin tahareti sart kilmasi konusunda muhalefet etmek anlami tasir. Bu ise, her ne kadar namazin hikmeti -ki Cenb-i AHab'& mutlak anlamda ynelmek oluyordu-taharetsiz de olsa namaz diye isimlendirilen seyde mevcut ise de hkme mnfdir. Hkm ise sevaba niliyet ve cezalandirilmaktan kurtulmakti. Buna gre sebebin sartinin yoklugu, sebebin hikmetini ihlal etmektedir. Sebebin hikmetinin ihlalinden de sebebiyet verme (tesebbb) yoluyla hkm ihlale ugrar. Hkmn sarti ise, sebebin hikmeti mevcut bile osa hkm ihlal eder."

SImdi ise, mellifin szlerinin aiklanmasina ve bunlarla mukayesesine geelim: Mellif "Sart; hikmeti ya da hkm konusunda mesrutun vasfi mesabesinde olan seydir. " demistir. Yani syle demektir: Eger sart, mesrutun hikmeti konusunda tamamlayici (mkemmil) unsur ise, sartin bulunmamasi hikmetin ihlli olur. Mellifin bundan sebebin sartini kas-detmis oldugu kapali degildir. Keza mellif, sartin mesrutun hkm konusunda tamamlayici olacagindan bahsetmistir. Yani: Sart, mesrutun hikmeti konusunda degii de, bu mesrut sebebiyle hsil olacak hkmn gerektirdigi hikmet konusunda mkemmil unsur olur. Durum byle olunca da, sartin yoklugu, hkmn hikmetini ihlal edecek baska bir hikmet gerektirecektir. Bu kismin da, hkmn her bir sartina tatbikinin zor oldugu sylenerek itiraz edilen birinci grse gre hkmn sarti oldugu aiktir. Mellifin mislinin ikinci grse gre oldugu gzkmektedir. O her iki nev^ de tek bir tarif ierisine koymak istemektedir. Sarti tek bir nev'i saymistir. Ayni seyi mni'de de yapacaktir. Mellif kendi istilahini bu sekilde koymaktadir. Misallerine gelince: Birinci misal sebebin sarti iindir: nk nisaba mlikiyet zektin vcbu ve zenginlik vasfinin gerektirdigi hikmet iin sebebtir. Hikmetin tamamlayici unsuru olan bu sebebin sarti da senenin dolmasi, baska bir ifdeyle nema imkaninin bulunmasidir. nk mlkiyet hkmnn istikrari, ancak esitli sekillerde ondan faydalanma imkaninin bulunmasiyla olur. Bu da bir yil ile takdir edilmistir. nk bir yil boyunca onun elinde bulunmasi ve bylece ondan istifade imkanina sahip olmasi, onun zenginligini ortaya koyan bir del olmaktadir. Sartin {yani istifde imkaninin) bulunmamasi sebebin hikmetine -ki zenginlik olmaktadir- mnfdir. Buna gre, her ne zaman ki, sartin bulunmamasi yznden sebebin hikmeti ihlale ugrar; hkm de terettp etmez. ikinci misali, hkmn sarti iindir. Zina, reemden ibaret olan hkmn sebebidir. Hikmeti neslin ve insan nevinin beksinin muhafazasidir. Yani zerine hkm terettbnn ve mesruiyetinin hikmeti mellife gre neslin muhafazasidir. Sarti muhsan olmaktir. Zina eden kisi muhsan olma-dig] zaman mazur olur ve recm hkm bulunmaz. nc misali sebebin sartiyla ilgilidir. Kasden haksiz yere adam ldrmek kisasin sebebidir. Hkmn mesruiyetinde gzetilen hikmet zecr (engelleme) ve emniyetin saglanmasidir Sarti esitliktir; daha stn olan daha asagi derecede olan birisine karsilik ldrlmez. Esitlik sarti bulunmadigi zaman sebebin hikmeti -ki zecr ve emniyetin temini idiihll edilmis olmaktadir. nk daha stn durumda olan birinin, daha asagi durumda olan biri karsiliginda ldrlmesi bir mefsedettr; niza ve anarsiye sebebiyet verir. nk nefisler byle bir seyi kabul etmez. Sartin bulunmamasi sebebin hikmetini ihlal eder. Dolayisiyla hkm de yoktur. Drdnc misali de yine sebebin sarti olmaktadir. Namaz sevb iin sebebtir. Hikmeti mnct ve tazarru iin husu ve edeble huzurda durmaktir. Taharet sartidir. Taharetin olmamasi, husu ve edebe mugayirdir Dolayisiyla hkm yani sevab bulunmaz. Mellif, sart bahsinde, bakis aisinin mesrut iin tamamlayici bir unsur olmasi oldugunu; ister sart sebebin, ister illetin... vasfi olsun neticenin farketmeyecegini sylemistir. Sart konusunda mihver; sartin, mesrutun hikmeti veya hkmn hikmeti konusunda onun mkemmil (tamamlayici) unsuru olmasidir. Bu bir baskasinin vasfi durumunda olan btn sartlari smildir. Keza namazin vcbu iin akil ve bulg gibi hakk; ve namazin sihhati iin taharet, sehdet iin hrriyet gibi itibar olan vasiflari da smil olmaktadir. Bu ve bundan nceki verdigimiz dipnotlardan sonra, mellifin bu konuda uslclerin istilahlarindan ayrilmadigi, sadece bunun bir ifdede kaldigi ve sartin iki nevini (sebebin sarti, hkmn sarti) bir ifde altinda toplamis olmaktan te gemedigi anlasilmis olmaktadir. Ancak mellif, ok kisa bilmece gibi meseleyi ortaya koymustur. Bu yzden uzunca aiklamalara girmek gerekmistir. [10] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/261-262 [11] Bu hkm teklifi de olabilir, vaz' de olabilir. Verdigi misallerde faydalanmanin mbahligi teklifi hkmdr; mlkiyetin intikli vaz' hkmdr. [12] Sebeb aik ve munzabit bir vasiftir. Illet ise yle degildir. Illette bu iki vasfin bulunmasi gerekmez. [13] Taalluk ettigi tabirinden maksat, onlarla ilgili mesru kilman ... demektir. Mellifin sznn zahirinden illeti sadece teklifi hkmlerin taalluk ettigi konulara hasrettigi anlami ikmaktadir. Oysaki vakiada yle degildir, illet daha geneldir. Mesela alis veris akidlerinde taraflarin ihtiyalarinin karsilanmasi, mlkiyetin intiklinin kendisine taalluk ettigi bir hikmettir. [14] Sri'in hkme sebeb olarak kildigi sey mazinne olmaktadir. Mazinne mesela yolculuk gibi munzabit ve aiktir. Mesakkat ise munzabit ve aik degildir. [15] Zihnin yerinde olmamasi munzabii olmayan bir vasiftir; fke hli ise onun mazinnesi (muhtemelen bulundugu yeri,i olmaktadir; aik ve zabti mmkn bir vassftir. Bu yzden de fke hkme sebeb kilinmistir. [16] . Mellif, mni konusunda "mutlaka onda, sebebin illetine mnf bir illetin bulunmasi gerekir" noktasindan yrmstr ve mni'i tek bir nevi' olarak kabul etmis ve uslclerin "hkmn mni'i" diye isimlendirdikleri kismi, sebebin mni'i ierisine sokmustur. Mellif sebebin mni'i iin iki misal vermistir. Verdigi bu misallerden birincisi,

digerleri tarafindan sebebin mni'i, digeri de hkmn mni'i olarak kabul edilmektedir. Uslclerin hkmn mni'i dedikleri babalik mislinde zahir odur ki, mni'in hikmeti bulunmakladir. Bu hikmet, babanin ogulun mevcudiyetine sebeb olmasidir. Bu hikmet, zecr sebebinin tahakkukuna ise mni degildir. Qnk zecrin husul, ldrmeden el ektirme ve can gvenliginin saglanmasi, babanin oguluna karsilik kisas edilmesi durumunda da mevcut bulunmaktadir. Dolayisiyla babalik hikmeli sebebin hikmetini Ihlal etmemektedir. Burada sz konusu olan iki sebebin tearuzudur. Dolayisiyla mellifin mni hakkinda ortaya koydugu izaha gre. babaligi kisasa bir mni olarak kabul etmemesi gerekirdi. Grldg gibi mellifin mni'i "'hikmetini, sebebin hikmetini ortadan kaldirdigi seye" hasretmesi, bu nev'i (yani hkmn mni'i kismini) mni' kapsami disinda birakmis ve mni'in tarifini ek.sik yapmistir. Buna gre mellifin istilahinda mni' '"her mni'de, sebebin illetine mnfi bir illet vardir" essi zerine kurulmaktadir. Bu durumda mellifin bunu tahkikle ortaya koymasi gerekirdi. Aksi takdirde usiclerin mni'i iki nev'e ayirma seklindeki istilahlarindan ayrilmanin bir mnsi kalmaz. [17] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/263-265 [18] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/265-266 [19] Mcerred zikri geen hastalik, vrislerin haklannm yerlesmesi iin se-bebtir. Ancak sarti lmdr. [20] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/266-267 [21] Malinin te birini assin veya asmasin. Bu konuda vrislerin herhangi bir mdhelesi sz konusu degildir [22] Yani mcerred sebebin bulunmasi, sart bulunmasa da sebebin iktizsina nazaran msebbebin terettbne hkmeder; seklindeki asil. [23] Bilindigi gibi, kss ve diyette canin ikmasi sarttir. Btn limler bu sartin bulunmamasi durumunda kisasin yapilamayacagi ve diyetin alinamayacagi konusunda mttefiktirler. Onlarin bu ittifaklari, sart bulunmaksizin mcerred sebebin bulunmasi zerine msebbebin terettp etmeyecegine bir dell olur. Eger msebbebin terettb iin sart bulunmaksizin sadece sebebin bulunmasini yeterli grenler olsaydi, o takdirde can ikma sartinin bulunmasindan nce kisasta bulunulmasinin ya da diyet alinmasinin sihhatine hkmeden kimselerin bulunmasi gerekirdi. Halbuki, byle bir grste olan yoktur. Dolayisiyla bu, btn ulemnin msebbebin hkmnn tahakkuku iin sartin bulunmasinin lzumu zerinde mttefik olduklarina dellet eder. [24] Yani temlikin sihhati iin kadinla evlenmesi sart degildir. nk mlikiyet mcerred sga ile tamam olmaktadir. Su kadar var ki, neticesi evlendikten sonra ortaya ikacaktir. Bu durumda kadin mlkiyetini dsrdg zaman, bu sartin tahakkukundan nce dsrme kabilinden olmamaktadir. [25] Yani cimada gusln vcib olmasi iin inzal sarti yoktur. Mesele cima seklinde farzedilmistir. Dolayisiyla bu takdirde inzal sarti iddiasi sahh degildir. Veya syle denilir: Gusln vcib olmamasi, bundan daha genel bir esas zerine mebndir ki o da sudur: Lezzetle vuku bulmayan inzal eger cimdan nsi degilse ok nadirdir ve yok hkmndedir ve bir hkm bulunmaz. [26] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/267-271 [27] hkz. 156. dipnot. [28] Kisinin kendisiyle muhsan oldugu evlilik gibi. Aslinda evlilik mubahtir ve zina durumunda recm hkmnn terettp etmesi iin sarttir. [29] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/272 [30] Burada syle denilemez: Meselenin mevzuu her iki kisim iin de mmdir. Mellif ise teklif hitabini zikirle tahss etmistir. Dolayisiyla bir nceki meselede zikredilen birinci kisma has olur. Bu iae meselenin ortaya konulmasina uygun degildir. Nitekim gelecek misallere de uygun bulunmamaktadir. nk biz diyoruz ki: Vaz' hitb buradaki mellifin szleri altinda mndemitir. nk burada sz ettigi meseleler mkellefin muhayyer kilindigi teklif hitabinin bir neticesi olarak ortaya ikmaktadir. Mesela zekat malin bir sene boyunca tutulmasi neticesinde vcib olur. Malin bir sene boyunca tutulmasi veya harcanmasi ise mkellefin muhayyer oldugu bir konudur. Muhsanlik da keza muhayyer olunan nikh zerine terettp etmektedir ... Btn bunlarin zerine vaz' hitap terettp etmektedir. O itibarla kelm, ortaya konulan mesele ile uyum ierisindedir. Mkellef eger sarti memur oldugu iin yaparsa veya yasaklandigi iin terkederse, veya muhayyer kilindigi iin yaparsa ve btn bunlarda gttg kasid da ihtiyacini gidermeye ynelikse, ser' bir msebbebi iptal amaci yoksa, ortaya koydugu sartin zerine hkmlerinin terettp etmesi konusunda herhangi bir sz edilecek degildir [31] Yani eger mkellef sarti gereklestiren veya sarti ihlal eden seyi yapar ve bundan da kasdi sebebin geregini

(msebbebi) dsrmek olursa, onun bu yaptigi sey btildir ve zerine neticesi terettp etmez. [32] Buhr, Zekt 34; Ibn Mce, Zekt 11. Bu eylem zektm sartini veya artisini ihll etmekte oldugu iin yasaklanmistir. [33] Buhr, By 19, 22, 42; Mslim, By 43, 46, 47... Burada eylem muhayyerlik sartini ortadan kaldirmaya yneliktir. Bu yzden de yasaklanmistir. [34] Eb Dvd, Cihd 62; Ibn Mce, Cihd 44; Ahmed, 2/505. Eb Dvud'da-ki lafza gre tercme ettik. Atin geeceginden emin olunmasi durumunda yapilan eylem msabaka kasdini ihlal etmis olmaktadir. Bu yzden de yasaklanmistir. [35] bk2. s. 215 Sebebin gereginin iskti ve bylece neticesinin terettp etmemesi kasdi ile yapilan bir girisimdir. Bu yzden yasaklanmistir. bk2. s. 215 Sebebin gereginin iskti ve bylece neticesinin terettp etmemesi kasdi ile yapilan bir girisimdir. Bu yzden yasaklanmistir. [36] Msteri aldigi mali mutlak surette satmamak veya daha baska ileri srlen sartlarla satmak gibi. Bu meb zerine terettb edecek olan msterinin sir tasarruf yetkilerini dsrmek oluyor. [37] Selefin bir anlami karzdir. Hadiste geen sey mesela: "Bu kleyi sana bin dirhem bor vermen karsiliginda bine sattim." demek suretiyle olur. Bu akid menfaat ieren bir karz akdi ierdigi gibi, akidde de bir sart sz konusudur, (bkz. Nihye, 2/390 ). () [38] Mesela Berre hadisinde oldugu gibi. Berre'nin sahipleri onun azd edilmesini sart kosmuslar. Azd sarti ierisinde de vel sartinin kendilerine ait olmasini sart olarak ileri srmslerdir. [39] Eb Dvd, By 68; Tirmiz, By 19; Nese, By 60, 76. [40] Buhr, Tevhd 24; Mslim, Eymn 218; Muvatta, Akdiye 11; Ahmed, 1/189. [41] Ibn Mce, Keffrt 14. Kendisinin olmayan bir hakkin kendisinin olmasi iin yapilan yeminden de yasaklanmistir. Yeminde bulunan kimse, hkmn mesnedi olmak zere bir sarti yerine getirmis olmaktadir. Ancak mevcut olan kasdi sebebiyle yasaklanmis ve Sri' yeminde, yemin verdirenin niyetini esas almistir. Bylece yemin eden kimsenin bu btil kasdiyia hkme mesned olacak sartin yerine getirilmesine imkan verilmemistir. [42] l-i Imrn, 3/77. [43] Bakara, 2/ 229. [44] Nisa, 4/29. [45] Bakara, 2/230 [46] bkz. Ahmed,l/448; Eb Dvd, Nikah 15; Tirmiz, Nikh 28 ... [47] Buhr, By 64; Mslim, By 11; Ahmed, 2/244. [48] "Giss" hakkinda bkz. Mslim, mn 164; Eb Dvd, By 50; Ibn Mce, Ticrt 36. "Hilbe" hakkinda bkz. Ibn Mce, Ticrt 42; Ahmed, 1/433. [49] Bubr, By 60; Mslim, By 13. [50] Bu "kadin bosandiktan sonra Abdurrahman b. Zbeyr ile evlenmisti. Ancak Abdurrahman ona dokunamamis ve kendisinden ayrilmisti. Kadini ilk kocasi olan Rifa tekrar nikahlamak istemisti. Durumu Hz. Peygam-bcr'e (as) anlatti. Hz. Peygamber (as) onunla tekrar evlenmesini yasakladi ve: "Balcagizindan tutmadika helal olmaz." buyurdu, (bkz. Eb Dvd, Talak 49; Nese, Talak 9; Ibn Mce, Nikah 32; Muvatta 17, 18; Ahmed, 1/214. [51] Geen btn misalIerde fiilen sart bulunmaktadir; ancak sahh olmayan bir kasidla vcda getirilmislerdir. Dolayisiyla btn bunlar bu aidan bosuna btil bir ugrasi olmaktadir. Rifa'nm hanimiyla ilgili hadiste ise sart bulunmamaktadir. Burada sart, bosanmis kadinin huile gibi kt bir kasidia baska bir kimse tarafindan nikahlanmasidir ve bu kt kasdinm bir neticesi olarak sart zerine terettp edecek netice ilga edilmis olacaktir ve durum hule nikahindan nceki gibi olacaktir. Bu meselede sartin tahakkuk etmediginin delili Hz. Peygamberin (as) "Hayir! Bal cagizindan tatmadika ..." buyurmalaridir. Buradan da anlasilmaktadir ki, Abdurrahman kadina dokunmamistir. Bu itibarla bu rnegin, zerinde durdugumuz mesele altina sokulmasi pek mnsip degildir.

[52] Mellif daha nce geen yet ve hadislerle nakli ynden istidlalde bulunduktan sonra akl ynden istidlale gemistir. Mellif hkmlerin konulusunda maslahatlara itibarin esas odugunu, eger sz konusu edilen kas-din bulundugu bir sarta itibar edilecek olursa, Sri' Tel'mn o sebebler zerine bina etmis oldug^i maslahatlarin ortadan kalkacagini belirtmistir. Mesela zekattan kamak niyetiyle /ekat mallarinin birlestirilmesi ya da ayrilmasi gibi durumlara gidilmesi, ya da senenin dolmasindan az nce harcamaya giderek nisbtaii asagi dsrlmesi itibara alinacak olursa, bu takdirde herkes iin byle bir sarti yapmak ya da terketmek suretiyle zekat ykmllgnden kamak mmkn olabilecek ve bylece zekat zerine bina edilen maslahatlar ortadan kalkacaktir. Ayni seyi diger misallerde de sylemek mmkndr [53] Mesela nisbda, zerinden bir senenin gemesi sarti gibi. Kisi zekti dsrmek kas-diyla nisabin bir kismini harcarsa, nisb zerine terettb eden zektin dsrlmesine ynelik kasdi, ayni nisabin zerine zektin gerekmesi seklinde tecell eden Sri'in kasdma ters dsmektedir [54] Daha nce geen delilde zikredildigi gibi, yaptigi sey Sri'in kasdma muhaliftir. Sri'in kasdina muvafiktir da, nk Sri'in kasdi, sebebin m-sebbebini sartin yoklugu aninda degil, vcdu aninda gerektirmesidir. Buna gre pek ok takdirde syle demek gerekecektir: "Kisi bu haliyle yasak ve gnah olan bir is islemistir. Fakat kendisine zekat da vcib olmayacaktir. Gnahi Sri'in kasdina ters dsmesi sebebiyledir. Zekatin vcib olmamasi ise, Sri'in sebebin tesirini kendisine bagladigi sartin bulunmamasi sebebiyledir." [55] Daha nce bir usl kaidesi gemisti: Hibir kimsenin sebebin hkmn kaldirma yetkisi yoktur. nk msebbeb Allah'in fiilinden olup, kulun fiili degildir. Bu kaide isigi altinda meseleye yaklasildiginda sartin, msebbebi ortadan kaldirmaya ynelik oldugu grlecek ve o lagv ve sanki hi yokmus gibi kabul edilecektir. [56] bkz, s. 266. [57] Mellif "vki olan sebeblerin hkmleri" diye kayitlamistir. nk daha nce de getigi gibi, kalkmayan msebbeb, bilfiil vki olan sebebin m-sebbebidir. [58] Yani geen itirazda, bir aidan Sri'in kasdina muhalif, bir aidan da muvafiktir; sz dogru degildir. nk her aidan Sri'in kasdina muhalif bulunmaktadir. nk madem ki, yasaklanilan sey bizzat sartin ortaya konulmasi veya ortadan kaldirilmasidir. yleyse o sart btildir ve sanki yok hkmndedir [59] Aslinda hu zayif bir yaklasimdir. Ancak daha nce de getigi gibi, bu tr bir davranisin yasak olmasi ve Sri'in kasdina muhalif bulunmasi aism,dan btil oldugu da dikkate alindiginda istidlal tamamlanmis olmaktadir. Sartin hrici tamamlayici bir unsur olmasi dell olabilecek durumda degildir. Eger daha sonra gelecek kismi mstakil bir dell degil de, nceki delilin tamamlayici kismi seklinde arzetseydi, o zaman dogru olurdu. Delilin essini da diye baslayan kisim teskil etmektedir. Delillerin misallere tatbiki sirasindaki sz de bunu gerektirmektedir. [60] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/273-281 [61] Altinci ve yedinci meselelerde sartlari "ser'an muteber" diye kayitlamisti. Burada ise, taksimin sahih olabilmesi iin mutlak olarak zikretmistir. Burada sz konusu edilen sartlar geneldir ve Sri'in ileri srdg sartlan kapsadigi gibi, kisinin kendi ileriye srdg mlayim, mnf, ne mlayim ne de mnf gibi sartlari da kapsamaktadir [62] nk mescidde devamli surette durmasi gerekiyor [63] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/281-283

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Sihhat Ve Butlan (Sahh Ve Btil)

Vaz' Hkmlerin Drdnc Nevi: Sihhat Ve Butlan (Sahh Ve Btil) 1 Birinci Mesele: Sihhatin Anlami 1 Ikinci Mesele: Butlan (Btil) 2 nc Mesele. 5

Vaz' Hkmlerin Drdnc Nevi: Sihhat Ve Butlan (Sahh Ve Btil)

Vaz' hkmlerden drdnc nevi de sihhat ve butlan olmaktadir. Bu konu da mesele halinde islenecektir:
Birinci Mesele: Sihhatin Anlami

"Sihhat" szcg iki anlamda kullanilir: a) [1]Amelin zerine neticelerinin dnyada terettp etmesi mnsinda. Mesela ibdetler hakkinda "sahihtir" dedigimizde bu "o ibdet yeterlidir, zimmeti temize ikarici vasiftadir, kazasi olanlarda kazayi dsrc zelliktedir" ve benzeri[2] bu mnyi ifde eden szler mnsina gelir. Keza muamelt hakkinda "sahihtir" dedigimizde, bu "Ser'an mlkiyeti gerektirir, evlilikte kadinin kadinligindan istifdenin helalligini, sir akitlerde akit konusu seylerden faydalanmanin mbhligmi [3]aglar" ve daha baska bu mnya gelen diger seyler demek olur. b) Amelin zerine neticelerinin hirette terettp etmesi mnsinda: Mesela sevabin terettb gibi. Mesela "Bu sahih bir ameldir." denilir. Bh kullanilis seklinde cmlenin mnsi "hirette ondan dolayi sevab umulur.[4] demek olur. Ibdetler konusunda bu iktir. MtiAmelt[5] konusuna gelince, sevap bu amelle Sri'in em-rino imtitmle niyet etmesi ve emir ya da nehyin geregini kasdetmis olmasi aisindan olur. Muhayyer kilinan bir seyin yapilmasi durumunda da, tesrden gafil olarak ve mcerred kendi hazzini degil de Sri'in o konuda kendisini muhayyer kilmis olmasi kasdini bulundurmasi ynnden sevaba nail olur. Bu da bu aidan "sahih amel" diye isimlendirilir. Bunlar fukahnin zerinde durmadigi garb bir kullanis sekliyse de, zerinde Gazzl vb. gibi ahlk limleri tarafindan yeterince durulmustur. Bu konu selefin zerinde titizlikle durduklari bir husustur. Bu konuda Gazzl'nin niyet ve ihls konusunda naklettikleri zerinde dsnmek gerekir. [6]
Ikinci Mesele: Butlan (Btil)

Butlandan kasdedilen mn nedir? 'Butlan' terimi 'sihhat'in karsiligi olmaktadir ve iki mnsi vardir:

a) Islenilen amel zerine dnyada neticelerinin terettp etmemesi. Mesela ibdetler hakkinda "Bu ibdet yeterli degildir; zimmeti temize ikarmaz; kazayi da dsrmez" dedigimiz gibi, ayni mnda olmak zere "Bu ibdet btildir" da deriz. Ancak burada bir ko-[293] nu zerinde durmak gerekir: nk ibdetin btil olmasi yerinde de aiklanmis oldugu zere ancak o ibdetle ilgili Sri'in kasdina muhalefet edilmis olmasindan dolayi olmaktadir. Fakat bazan muhalefet bizzat ibdetin kendisinde bulunan bir zellikten dolayi[7] olabilir ve bu durumda da onun hakkinda 'btil' lafzi kullanilir. Mesela niyetsiz ya da bir rksu ya da secdesi eksik olarak kilinan namaz vb. gibi. Bazan da ibdetin znden ayri haric bir vasiftan dolayi olur ve yine de 'btil' diye nitelenebilir. Mesela gasb edilmis bir arazde kilinan namaz gibi.[8] Bu konuda yasagin namazin znden ayri oldugu konusu zerinde durulur ve bu aidan bakildigi zaman namaz sahh olur. Zira bu namaz Sri'in maksadina uygun olarak vuku bulmustur. Vasif ynnden muhalif dsmesi sihhatine zarar vermez. Bu yaklasimin aksine, kazandigi vasif aisindan da yaklasilabilir ve bu aidan ele alindiginda gasbedilon bir arazide kilinan namaz sahh olmaz; aksine btil [9]hkmnde bulunur. Zira Sri'in maksadina uygun olan namaz byle bir vasiftan uzak bulunan namazdir; gasbedilen bir arazi zerinde kilinan namaz byle bir zellikte degildir. Buna benzeyen diger konularda da durum aynidir. Yine muamelt hakkinda da "Bu btildir", deriz ve bununla mlkiyetin meydana gelmesi, kadinfardan istifdenin iielal olmasi, istenilen seyle faydalanilmasi... gibi "kendisinden beklenilen faydalarin ser'an meydana gelmeyecegi "mnsini kasdederiz. Muamelt konusu genelde dnyev maslahatlarin teminine ynelik olmak zere konulmustur. Bu itibarla'mumeltla ilgili hususlarda iki aidan konuya yaklasilir: a) Onlarin ser'an izin verilmis ya da yapilmalari emredilmis bir sey olmasi aisindan. b) Kullarin maslahatlarina ynelik olmalari aisindan. Bir grup birinci aiya mutlak surette itibarda bulunarak ikinci kismi tamamen ihmalde bulunmuslar ve aynen ibdetlerde oldugu gibi onun emredilmesine olan muhalefeti, onun maksadina muhalefet olarak kabul etmislerdir. Sanki bunlar bu tr emirlerin de taabbud oldugu seklinde bir egilim ortaya koymuslardir. Ileride Maksid bahsinde de gelecegi gibi, mnsi akilla kavranilabilen her konuda bir taabbudlik anlami da bulunmaktadir. Durum byle olunca, Sri' Tel'nin emrine muhalefetle karsilik vermek, o fiilde ilgili Sri'in hitabi (emri) disina ikmis olma neticesini gerektirecektir. Fiiller islenirken Sri'in hitabindan ikilmis olmasi, o fiilin gayri mesru oldugu hkmn ortaya koyar. Gayri mesru olan bir sey de btildir. Dolayisiyla Sri'in hitabi disinda cereyan eden ib-

detlerin sahh olmamasi gibi, bu da ayni sekilde sahh olmayacaktir. Ikinci kisma gelince, buna da bir grup ilkini ihmal etmeksizin itibarda bulunmuslar ve meseleyi maslahata itibar mevkiinde mtla etmislerdir. Syle ki: Bunlara gre amelin btil olmasini gerektiren mn zerinde durmak gerekecektir: Eger amelin btilli-gini gerektiren mn tolAfisi mmkn olmayacak sekilde hsil ya da hsil hkmnde ise, o amel kkten btil olacaktir.[10] Sri'in yaisklamii oldugu hususlarda nail ulan da budur, nk bir |y hakkinda gor'l yatagin bulunmus olmani, o ycydc mkellefin bir mal-hnti bulunmamasini gerektirir, urei ilk bakista mkellefin bir marilabatimn bulunabilecegi dsnlebilir; ancak iyico zerinde duruldugunda yle olmadigi grlecektir. Ye I Umun ki mm- farkli dtjnso bile Allah Tel o seyde kula ynelik bir maslahat olmadigini bilir ve o yzden de onu yasaklar. Eger o seyin btilligini gerektiren mn bir mddet hsil ya da hsil hkmnde ise, fakat telfi imkni bulunuyorsa, bu takdirde o amelin btilligina hkmedilmez. Nitekim Imm Mlik mdebber[11] klenin satisi hakkinda "Bu satis reddedilir; ancak msteri aldigi bu kleyi azad ederse reddedilmez."demistir. nk bu satis akdi mrf klenin azd konusundaki hakkindan ya da efendi tarafindan iPIMibi ortaya konulan azd konusuna taalluk eden Allah hakkindan dolayi men edilmisti. Byle bir klenin satilmasi, efendinin lmnden sonra o klenin azd edilmesi durumunu genelde ortadan kaldirici bir tasarruftur. O yzden de yasaklanmistir. Ancak ms-Lerinin o kleyi azad etmesi durumunda Sri'in azd konusundaki kasdi tahakkuk etmis olacaktir; bu itibarla artik bu satis reddedilmeyecektir. Fsid olarak akdedilen kitabet akdi de, mkteb[12] kle azd edilmedike ayni sekilde reddedilir. Keza gasbeden kimsenin gasbettigi seyi satmasi hakki gasbedilen kimsenin izin (icazet) ya da reddine baglidir. nk bu satisin yasaklanmasi onun hakki sebebiyledir. Dolayisiyla o izin verdigi zaman caiz olacaktir. Bir diger [gB5i misal yasak olan satis ve selefle[13] ilgilidir. Eger (akitle birlikte bor talebinde bulunma gibi) selef sarti kosan kimse, bu sartini dsrecek olursa, bazi grslere gre taraflarin akdettikleri sey caiz ve geerli olacaktir. nk akit, ileri srlen sartin dsrlmesiyle ser'-an telfi edilmis olmaktadir. Nitekim Berre hadisinde byle olmustur.[14] Fsid akidlerin tashihi konusunda Hanefler Berre hadisinin geregi dogrultusunda yrmsler ve mesela sigr nikhi[15], ikidirhemi bir dirhemle degisme[16] gibi yapilan akitlerin, fftuid od mi unsuru ortadan kiildmiirtk lretiylt* tashihinin mmkn olacakini kabul etmislerdir. Onlara gre verdigimiz misallerde ve daha benzeri bir aidan akdin btilligini (onlara gre fsidligini) gerektiren unsurlarin bulunmasi durumunda, eger bu unsurlar ortadan kaldirilirsa akid sahh ve geerli bir hal almaktadir.[17] Bunu syle izah etmek mmkndr: Sri'in

yasaklamasi bir durumdan dolayi idi. Bu durum ortadan kalkinca yasak* da ortadan kalkti. DolayiHiyla akit Sri'in kasdina uygun hale geldi. Bu ya akdin ilk yapildigi zamana dogru geriye yryerek meydana gelmis olacak ya da tashihin su anda yapildigi nazar-i itibara alinarak geriye dogru yrme-den meydana gelmis olcaEtr. Bu izah tarzi, kullarin maslahatlarinin aldirilmasi essina bina edilmektedir. taabbudlik hkmne galebe

'Btil' kelimesinin ikinci mnsi: Islenilen amel zerine hirette neticelerinin terettp etmemesi seklindedir. Bu neticoltir-den de maksat sevap olmaktadir. Bu mnda btilin hem ibdetler hem de muamelt iin tasavvuru mmkndr: Ibdetler ilk istilah mnda[18] btil olurlar ve bu durumda zerlerine bir mkfat terettp etmez. nk ilgili emrin geregine uygun olarak islenmemislerdir. Keza ilk istilah mnda sahh de olabilirler; fakat zerlerine bir sevap terettp etmez. Birincisinin rnegi insanlara gsteris iin ibdette bulunan kimsenin durumudur. Bu kimsenin yaptigi ibdet dnyada yeterli degildir ve zerine bir sevap da terettp etmez. Ikincisinin misali de, sadakada bulunup da arkasindan basa kakip, eza veren kimsenin durumudur. Yce Allah syle buyurmaktadir: "Ey inananlar! Allah'a ve hiret gnne inanmayip, insanlara gsteris iin malini sarfeden kimse gibi, sadakalarinizi basa kakma ve eza etmekle bosa ikarmayin (iptal etmeyin)[19]"And olsun, eger Allah'a ortak kosarsan, islerin sphesiz^ bosa gider ve hsranda kalanlardan olursun.[20] Hadiste de Hz. ise validemiz (mm Muhabbet'e): "Git Zeyd b. Erkam'a syle: Sphesiz ki o, eger tevbe etmezse Raslullah L "'^""C | ile yapmis oldugu cihdini iptal etmistir." demistir.[21] Bu hadis iptali hakk anlaminda alan kimselerin grsne gre dell olmaktadir. Muameltla ilgili olan ameller de ayni sekilde "zerine bir sevap terettp etmez" anlaminda btil olabilirler. Burada btilin birinci anlaminda kullanilisiyla ikinci anlaminda kullanilisi arasinda fark yoktur. Birincisine rnek olarak ser'an feshedilmis olan akitleri gsterebiliriz. Ikincisine rnek olarak da, sirf arzu ve heveslerin sevki ile yapilmis ve Sri'in hitabina herhangi bir iltifatta bulunulmamis amelleri verebiliriz. Mesel arzu ve heveslerin HAikiyle yeme, ime, yapilan akitler vb. bir kasid bulunmaksizin 'ndf olarak Sri'in izin ya da emrine uygun dserse bu kisma rnek teskil ederler. Bunlar Sri'in emir ya da iznine uygun dstg iin ser'an kabul grms ameller olacak ve dnyev neticeleri zerine terettp edecektir. Bununla birlikte emre imtisal kasdi bulunmadigi iin zerine hirette terettp edecek bir sevap bulunmayacaktir. nk ameller niyetlerine gredir. Kisaca arzu ve heveslerin sikiyle islenilen ameller,

eger Sri'in kasdina uygun dsecek olursa, o amelde bulunan kimsenin yasadigi srece baki kalir; o dnyadan ikinca, dnya hayatinin sona ermesiyle amelin varligi da sona erer ve btil olur: "Sizin yaninizda olanlar biter. Allah katinda olanlar ise bakdir.[22] "Ahiret kazancini isteyenin kazancini artiririz; dnya kazancini isteyene de ondan veririz; ama hirette bir payi bulunmaz.[23] "Dnyadaki hayatinizda sizin iin gzel olan her seyi harcadiniz, onlarin zevkini srdnz; ama bugn.[24] Bu ve benzeri nass, zahir ya da isaret yoluyla dellette bulunan deliller Sri'in hitabini yerine getirmis olmak iin yapilmayan amellerin dnyadan teye asamayacagini gstermektedir. Iste bu noktadan hareketledir ki, muameltla ilgili amellerinin neticelerini de yarin fthirat gntindu grmok isteyen kimseler, o amellere bitisik ve kendilerine bu neticeyi saglayacak olan bir kasid ve niyetin bulunmasi konusunda son derece zen gstermislerdir. Bu konuda Ihya ve benzeri kitaplara bakilabilir. [25]
nc Mesele

'Butlan' (btil) teriminin ikinci mnasinda[26] kullanilman muameltla ilgili amellere nisbetle olmak zere bir taksime tutulmak icab edecektir. Zira muameltla ilgili bir amel -taabbud kas-dindan uzak bulundugunda- ya kasidla yapilmislar ya da kasidsiz. Kasidla yapilmis olan da ya sirf sehvet ve arzu neticesinde yapilmistir ve bu sirada Sri'in emrine uygun olup olmadigina bakilma-mistir. Ya da Sri'in emrine uygunluguna bakilmis ve yapilmis veya muhalif bulundugu grlms ve terkedilmistir. Bunlarda ya kasd olarak ya da kasidsiz olarak yapilmistir. Bylece drt kisim karsimiza ikmaktadir: 1. Kasidsiz yapilmis olmasi: Gaflet halinde ve uyku hlinde iken yapilan ameller gibi. Daha nce, bu tr kasid bulunmadan yapilan amellere ne talebi gerektirici ne de muhayyer kilici bir hitabin taalluk etmeyecegini; bu tr hareketlerde ne sevabin ne de cezanin sz konusu olmayacagini belirtmistik. nk hirette bir fiil zerine ceza ya da sevabin terettp edebilmesi iin, o fiilin teklif hitabi dahilinde bulunmasi gerekmektedir. Teklf hitabin taalluk etmedigi bir fiile, haliyle onun (teklifin) neticeleri de terettb etmeyecektir. 2. Mkellefin sirf kendi garazina ulasmak kasdiyla yapmasi. Bu fiilden dolayi da -birincisinde oldugu gibi- kendisine herhangi bir sevap terettp etmeyecektir. Geri bu kisimda yapilan fiile teklf hitabi taalluk etmekte veya vcib olarak vuku bulmaktadir; ama bu neticeyi degistirmemektedir. Mesela borlarin denmesi, veda ve emnetlerin sahiplerine iade edilmesi,

ocuklar zerine in-fakta bulunulmasi vb. gibi. Yasak olan seyleri sirf tabiati gtrmedigi iin yapmayan kimsenin durumu da bu kisim altina girer.nk ameller niyetlere gredir. Hadis-i serifte: "Kimin hicret (ni-yet)i Allah'a ve Rasliine ise, onun hicreti Allatt ve Raslnedir. Kimin de hicreti elde etmek istedigi bir dnyalik ya da nikahlamak istedigi bir kadina ise, onun hicreti de hicret etmis oldugu o seye-dir.[27] buyrulmustur. Hadisin mnsi zerinde ittifak vardir ve seriatta kesin olan bir hkm getirmektedir. Bu ve bundan nceki kisim ikinci kullanilis seklinin geregi olmak zere btildir. E9M] 3. Sri'in emrine uygunlugu zoraki olarak gz nnde bulundurma ve fiili bylece isleme durumu. Mesela kisi falanca kadindan murad almak ister. Ancak kadinin yz vermemesi ya da kadinin akrabalarindan firsat bulamamasi gibi sebeplerle zina yoluyla ar-ausuna ulasamaz ve sirf ona ulasabilmek iin bir vsita olmak zere onunla nikahlanir. Bu da ayni sekilde ikinci kullanis tarzina gre btil olmaktadir. nk Sri'in emrine uygunluk hkmne sirf naar kaldigi iin basvurmustur. Eger baska yoldan ulasabilseydi nikaha gitmeyecekti. Nikhi arzusuna ulasmak iin bir vsita olarak grms; ona Allah mbh kildigi iin tevesslde bulunmamistir. Bu tr tasarruflar birinci kullanis tarzina gre btil sayilmamaktadir. Benzeri bir rnek [28]de zoraki alinan zekttir. nk birinci kullanilis sekline gre bylesi bir zekat sahihtir. Zira kaza ykmllgn dsrmekte zimmeti temize ikarmaktadir. Bu ikinci kullanis sekline gre ise btil olmaktadir. Keza haram olan seyleri dnyada iken ceza grmekten dolayi ya da insanlardan utandigi vb. iin terkeden kimsenin durumu da aynidir. Bu yzdendir ki, hadler sadece '(gnaha) keffret' (rtc) kabul edilmisler[29] ve hibir durumda onlarin neticede sevab getireceklerine Sri'ce isarette bulunulmamistir. Bu konuda asil olan 'amellerin niyetlere gre ol-masi'dir. 4. Fiili islemesi ve bu arada onun Sri'in kasdina uygunluguna bilinli olarak dikkat etmesi. Mesela bir seyin mbh oldugunu grendikten sonra o seyi yapmasi. Bununla birlikte sayet o sey mbh olmasaydi yapmayacakti seklinde bir kararlilik ve suura sahip olmasi. Bu kisim zerinde ancak "mbh" bahsinde durulur. Yapilmasi emredilen ya da terkedilmisi istenilen seyi sirf emre uymus olmak kasdiyla yapmis ya da terketmis olmasi durumunda ise islemesi ya da terki her iki itibarla[30] da sahh olacaktir. Nitekim bu- [*" nun aksi de, yani muhalefet kasdiyla emredilen seyi terketmesi, terki istenilen seyi de islemesi her iki itibarla da btil olmaktadir. Geriye mbh olan bir fiili, Sri' Tel'nin kendisini muhayyer kilmasi hasebiyle yapmasi ya da terketmesi konusu zerinde durmak

kaliyor: Mkellef bu iki taraftan birisini sirf kendi hazzi iin tercihte bulunacak olsa, bu durumda karsimiza ihtimal ikacaktir: a) Birinci itibar aisindan sahh, ikinci itibar aisindan da btil olacaktir. Bu ihtimal, mubahin ortaya ikardigi sonularin gzardi edilerek bizzat kendisi aisindan ele alinmasi esasi dogrultusunda geerli olmaktadir. b) Her iki itibara gre de sahh olacaktir. nk hazzina ulasmak iin Sri'in kendisini muhayyer kildigi bir yolu arastirmis ve bulmustur. Izin verilmeyen bir yola basvurmamistir. Nitekim kisinin kendi zevcesiyle iliskide bulunmasindan dolayi sevap alacagi seklindeki hadiste buna dikkat ekilmis ve sahabenin "Kisi sehvetini giderecek sonra da sevap mi grecek? !"diye hayretlerini belirtmeleri zerine Hz. Peygamber'in [ al7SStu ] "Ne dersiniz? Sayet o kisi sehvetini haram yolla giderseydi, ne olurdu?"[31] seklinde buyurmasi buna bir isaret olmustur. Bu bahis bu kitabin "Meksid" bahsinde genise ele alinacaktir. c) Kl olarak ele alindiginda yapilmasi istenilen mbh hakkinda her iki itibara gre de sahh olmasi; yine kl olarak ele alindiginda terkedilmesi istenilen mbha nisbetle de birinci itibara gre sahh, ikinci itibara gre de btil olmasi. Hkm lor in iki kismindan ilki (yani teklifi hkmler) bahsinde ortuyn konulan esaslar zerine cri olan da iste budur. nc vu ikinci ihtimaller, mbh olan fiilin mhiyetinden hari biiyka bir durumun dikkate alinmasi neticesinde olmaki lkn, birincisi bizzat mubahin kendisine nazaran olmaktadir, Fasil: Ikinci itibarla "sihhat" tabirinin kullanildigi sey ya ibdettir ya da muameltla ilgilidir. Eger ibdetse, o takdirde genel anlamda bir taksim yok demektir. Eger muameltla ilgili bir amel ise, o takdirde bir taksime tabi tutmak gerekebilir. Syle ki: Kisi onu islerken taabbud kasdinin yaninda ya kendi hazzina ynelik bir kasid da bulundurur ya da bulundurmaz. Birinci ihtimale gre de haz kasdi taabbud kasdina ya galebe alar ya da almaz. Bylece kisim ortaya ikar: a) Islenirken taabbud kasdi yaninda herhangi bir nefs haz bulunmaz. Bylesi bir amelin sihhati konusunda herhangi bir problem yoktur. b) Taabbud kasdi, gdlen hazza galebe alar: Bunun da sahih olmasinda bir sphe yoktur. nk glib olan taabbud kasdi olmaktadir ve hkm de ona verilmektedir. Diger kisim ise yok farzedilmektedir. c) Hazzin taabbud kasdina galebe almasi: Bu durumda iki ihtimal vardir: 1. Ikinci itibara gre de bunun sahh olmasi. Bu durumda galebe alinan

(maglb) taraf amel ettirilmis olacak ve ibdetlerin aksine muamelt bahislerinde haz tarafinin amelleri zedelemeyecegi esas alinmis olacaktir. 2. Sadece birinci itibara gre sahih olup, ikinci itibara gre sahh olmamasi. Bu durumda da galebe alma hkm amel ettirilmis olacaktir. Bu taksimin ve ilgili delillerin aiklanmasi bu kitabin "Meksid" blmnde insallah gelecektir. [32]

[1] Buhr, Tib 30; Mslim, Selm 92-94; Ahmed, 1/178. Bu hadis, yirminci asir insanlarinin biz bulduk diye gndkleri karantinanin aslini teskil eder. Her iki cihette de, mniye dogru mni olmasi aisindan bir kasid bulunmaktadir. Syle ki: Veba bulunan bir yere gelmeleri, deten kendilerine de isabetini engelleyecek mni'in ortadan kaldirilmasi demektir. Dolayisiyla byle bir seyden yasaklanmislardir. Veba bulunan yerden ikmalari ise, kendilerine vebanin isabetine mni olacak seyi -ki oradan uzaklasmak oluyor- tahsl demektir. Birincinin hikmeti aiktir, ikincinin hikmetine gelince, sirf dn aidan ele alindiginda bu yasak Allah'in kaderinden kamak ve sadece sebeblere bel baglamak mnsina geleceginden olmalidir. Sihh aidan ele alindiginda ise, bu kais sirasinda kisi ve esyalarina mikrop bulasabilecegi iin gittigi yere de hastaligi tasiyabilecektir, iste bu sebeblerden dolayi ikis da yasaklanmistir. [2] "Sri' Tel'nin emrine muvAfiktir." gibi. [3] "Faydalanmanin huHln, treme ve tenasln meydana gelmesini" denilmez. nk biinlur bazan nuhh olanda bulunmayabilecegi gibi btil olanda da bulunabilir, [4] Mellif "hsil olur" digil do "umulur" ifdesini kullanmistir. nk mellife itirazda buluiiulhilsoc|i gibi, sevap bazan sahh olan namaz zerine terettp de etmeyebilir [5] Daha nce de getigi gibi mesela nikah cz olarak ele alindiginda men-dbdur ve bu mumeletla ilgili bir konudur. Dolayisiyla byle bir niyeti olmadika herhangi bir sevap yoktur. Nitekim borcun edasi, ocuklar zerine nafakanin temini, vedianin geri iadesi gibi muamelttan olan vcibler hakkinda ileride gelecektir. [6] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/291-292 [7] Rkn ve sartlarindaki eksiklikler gibi. [8] Keza yasaklanilmis gnlerde tutulan orular gibi. [9] Btil ve fsid tabirleri lliiiiofilor disindaki diger uslclere gre es-anlam-li kelimelerdir.hanefiler ise bu gibi konularda btil degil de "fsid" tabirini kullanirlar. Onlara gre btilin tashih imkaninin olmamasi buna karsilik fasidin tahsis edilebilmesi farkin essini teskil eder. Nitekim ileride gelecektir. [10] Mesel anne karniniIHkl yavrunun atisi gibi. Bu tr satislarda satisin btil olmasini gtrtikttran mlnt mevcut ve devamlidir. Zira anne karnindaki yavrunun satisi meselesinde bey' akdinin rkn bulunmamaktadir. Telfi yoluyla tashihi de mmkn degildir. [11] Mdebber kle: Azd olmasi efendisinin lmne bagli olan kle demek-tir.() [12] Mkteb kle: Hrriyete kavusmak zere efendisi ile belli bir meblag karsiliginda anlasarak bunlari taksitlere baglayan ve bylece yeni bir stat kazanan kledir. Bu tr kleler son taksitlerini deyinceye kadar hl kle kabul edilirler, ancak akidle birlikte tasarruf hrriyetlerini kazanmis olurlar. (Boynu kle, eli hr). () [13] bkz. s. 274, 187. dipnot. [14] Berre hadisinde Berre'nin sahipleri ileri srdkleri sartlarini dsrmemislerdir. Aksine onlar sartlarinda israr etmislerdir. Ancak bu sarti Sri' dsrmstr. Hadis iin bkz. s. 213, 274. [15] Mehir vermemek sartiyla, bir kimsenin kendi yakinlarindan birini, diger birinin yakinlarindan birisini kendisine nikahlamasi karsiliginda ona nikahlamasi. (Mehirsiz degis-tokus etmek). Burada akdi ifsad eden unsur mehir verilmemesi sartidir. Bu sart kaldirilirsa nikah Haneflere gre sahh olur

[16] Buradaki ifsd edici unsur ayni cinsten olan gmsn mbadelesi sirasindaki karsiliklardan birinin fazlaligidir. Bu fazlalik da kaldirilirsa akid sihhate inkilab edor. [17] Haneflere g(irc "btil" ana karnindaki yavrunun satisi gibi, bizzat kendisinden kaynuklunitn bir zellikten dolayi gayri mesru olan seylerin yapilmasidir. Ariz bir vumduii dolayi gayri mesru olan seylerin yapilmasi ise onjara gre "fftsid" olnuiktndir. Fasidin, fesadi gerektiren vasfin ortadan kaldirilmasiyla tauhhi mmkn olmaktadir. Ribda fazlaligin dsrlmesi rneginde oldugu gibi. Bu durumda yeni bir akde ihtiya bulunmamakta, eski akid Mihhiit v* yrrlk kazanmaktadir. [18] Yani dnyada zerim mtioelttriiiin terettp etmemesi anlaminda. [19] Bakara, 2/264. [20] Zmer, 39/65. Allah'a ortak kosma ile yapilan ibdet her iki mansiyla da yani hem dnyada, hem de hirette btildir. [21] el-liye syle anlatir: "Hz. ise'nin yaninda oturuyordum. mm Muhabbet geldi ve ona: "-Ey m'minlerin annesi! Zeyd b. Erkam'i tanir miydin? diye sordu. O da: Evet, diye cevap verdi. Kadin devamla: "-Ben ona at (maas) zamanina kadar bir cariyeyi veresiye olmak zere sekizyze satmistim. O satmak istedi ve ben de ondan altiyze pesin olarak geri satin aldim, dedi. Bunun zerine Hz. ise: "-Ne kt bir satin alista bulundun! Ne kt bir satista bulundu. Git Zeyd b. Erkam'a..." Hadis iin bkz. Beyhak, Snen 5/331. [22] Kehf, 18/109 [23] Sra, 42/20. [24] Ahkf, 46/20. [25] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/292-297 [26] Yani zerine hirette neticelerinin (sevap) terettp etmemesi anlaminda. [27] bkz. Buhr, Imn 41; Mslim, Imre 155 ... [28] "Benzeri bir rnek" tabirini kullanmistir. nk zekt ibdetlerden olup konuyla burada ilgisi yoktur. Konuya aiklik getirmesi amaciyla buraya alinmistir. [29] Had ikmesi, zerine had icra edilen kimsenin irtikap ettigi fiili sebebiyle sz konusu olan vaz' hitabinin sebebiyet verdigi bir teklf hitabi dhiline girmektedir. Tabi bu haddi ikme edecek olan devlet baskanina nisbetledir. zerine had tatbik edilen kimseye nisbetle ise, ortada kendisine ynelik bir hitap bulunmamaktadir. Dolayisiyla da kendisinde bir niyetin bulunmasi beklenecek degildir. nk haddin ikmesi kendi ameli degildir. Ancak Miz, Gmidli kadin, Cheyneli kadin misallerinde oldugu, gibi, bizzat gelerek irtikap ettikleri zinadan temizlenmek amaciyla ceza uygulanmasi talebinde bulunan ve zerlerine recm tatbik edilen kimselerin durumu zerinde durmak gerekecektir. [30] Buradaki ve blftldun ntacak lan birinci itibar, ikinci itibar ifdelerinden btil ve hfh iitlAhIMriniii birinci ve ikinci mnlari kasdedilmeli-dir. [31] bkz. Ahmed, 6/178, [32] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/297-300

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Azimet Ve Ruhsat

Vaz' Hkmlerin Besinci Nevi: Azimet Ve Ruhsat 1 Birinci Mesele:Azimet 1 Ikinci Mesele. 6 Ruhsatin Hkm: 6 nc Mesele. 10 Drdnc Mesele. 14 Besinci Mesele. 15 Altinci Mesele. 17 Yedinci Mesele. 24 Sekizinci Mesele. 32 Dokuzuncu Mesele. 36 Onuncu Mesele. 36 On Birinci Mesele . 38

Vaz' Hkmlerin Besinci Nevi: Azimet Ve Ruhsat

Vaz' hkmlerden besinci nevi azimet ve ruhsat bahsi olmaktadir.


Birinci Mesele:Azimet

"Azmet'[1] bastan konan genel mahiyetti (kll) hkm-lerdir. "Genel mhiyetli (kll)"olmasindan maksat, belli mkelkf-lere ve belli hallere mahss olmamasi demektir. Mesela namaz gi-bi. nk namaz btn hallerde ve btn mkellefler iin mutlak ve genel bir sekilde mesru kilinmistir. Oru, .zekat, hac, cihiid vt Islm'in esaslarindan olan diger kll ykmllkler de ayni ^kil. de azmet trnden olan hkmlerdendir. Azmet kapsami ic'UI ne aslinda maslahatin teminine ynelik olarak mesru kilimin ,<<y ler de girmektedir. Bunjar iki dnya saadetinin teminine yom-lllt olmak zere mesru kilinan satis , icre ve diger bedelli akitler, ke> za islenilen cinayetlerle ilgili hkmler, kisas ve tazminat hkm leri gibi seylerdir. Kisaca ser' kll hkmlerin tamami bu kisimdandir. Tarifte geen "bastan konan" ifdesinden kasit ise, onunla Sri' Tel'nin ilk bastan teklifi hkm inssinda bulunmak IHt-mis olmasi[2] ve ondan nce ser' bir hkmn bulunmus olmamalidir. Eger daha nce bir hkm bulunur, fakat nceki hkm bu 80-nuncusuyla neshedilmis olursa, bu neshedici olan sonuncusu da kll ve genel maslahatlara bir giris ve hazirlik olmak zere bastan konan hkm gibi kabul edilir. Bir sebeb zerine vrid olarak gelen kll hkmler de azimet kapsami disina ikmazlar. nk hkm gerektiren sebebler daha nce yok olabilirler. Ortaya iktiklarinda da kendilerine uygun hkmleri gerektirirler. Bu tr hkmler de azmet kapsami dahilin-de olurlar. rnekler: "Ey inananlar! (Peygamberi agirirken

yanlis mnya ekilebilen ve bizi gzet anlamina gelen) 'rin' demeyiniz. (nn ytrine yina ayni mnda olan) 'unzurn' deyiniz.[3] "Allah'tan baska yalvardiklarina svmeyin ki, onlar'da bilmeyerek, asiri gidip Allah'a svmesinler.[4]"Rabbinizden refah istemenizde bir engel (gnah) yoktur[5] "Allah nefsinize gvenemeyecegini-zi biliyordu. Bu sebeble tevbenizi kabul edip sizi affetti; artik eslerinize yaklasabilirsiniz.[6] "Allah'i sayili gnlerde anin. Gnahtan sakinan kimseye acele edip, Mina'daki ibdeti iki gnde bitirse gnah yoktur, geri kalsa da gnah yoktur.[7] Bu ve benzeri yetlerde getirilen hkmler byledir. nk sebeb, duyulan ihtiyaca binen peyderpey gelen hkmlerin yerlestirilmesi iin birer hazirlik mhiyetindedirler. Btn bunlari 'azmet' terimi kapsamaktadir. nk bunlar bastan konulmus kll hkmlerdir. Keza genel ifftdelerden yapilan istisnalar ve diger tahsis grms hkmler de buttan konulmus kll hkmlerden sayilmaktadir. Mesela: "Ikisi Allah'in yasalarini koruyamamaktan korkmadika kadinlara verdiklerinizden bir sey almaniz size helal degildir. Eger Allah'in ya-mlarini ikisi koruyamayacaklar diye korkarsaniz, o zaman kadinin fidye vermesinde ikisine de gnah yoktur.[8] "Apaik hayasizlik etmedike onlara verdiginizin bir kismini alip gtrmeniz iin onlari sikistirmayin.[9] yetleri gibi. Keza yette "Msrikleri ldrnz.[10] buyrulmusken hadisle kadin ve ocuklarin ldrlmeleri yasaklanmistir.[11] Btn bu tr istisna ya da tahsis yoluyla getirilen hkmler de azimet kapsami ierisinde bulunmaktadir. Ruhsat: Haramligi gerektiren kll bir asildan istisna olmak ve sadece ihtiya mahallerine has kilinmak zere mesakkat veren bir zr sebebiyle mesru kilinan hkmlerdir. "Bir zre mebn mesru kilinmis olmasi", uslclerin ruhsat iin zik-[302] retmis olduklari zelligi teskil etmektedir.[12]Ruhsat tarifinde "mesakkat veren" kaydini getiriyoruz. nk zr sirf bir ihtiya neticesi olabilir ve ortada mesakkat bulunmayabilir. Bu durumda o sey ruhsat diye isimlendirilmez. Mesela kiraz (mudrabe) akdinin mesru kilinmasi gibi. Kirz akdi aslinda bir zrden dolayi mesru kilinmistir. Bu zrde' sermye sahibinin ticret iin kosturmaktan ciz olmasidir. Bununla birlikte kirz akdi zr ve acziyetin bulunmamasi burumunda-da caizdir. Mskt, karz, selem akitleri de ayni sekildedir. Btn bunlar her ne kadar haram olan bir asildan istisna edilmis tasarruflarsa da, onlari 'ruhsat' kapsami ierisine koymak mmkn degildir. Bunlar ancak "kll olan hciyyt" ada .altina giren tasarruflardir. Hciyyttnn olan seylere ise limlerce 'ruhsat' adi verilmez. Bazan da zr tekml (tamamlayici) bir asila ynelik olabilir ve ona yine de 'ruhsat' adi verilmez. Mesela namazi ayakta kilama-yan ya da mesakkatle

kilabilen bir kimsenin oturma haline intikal etmesi mesrudur. Her ne kadar bu sekilde namaz kilmasi namazin rknlerinden birini ihlal ediyorsa da mesakkat sebebiyle istisnaya tabi tutulmus ve o kisi hakkinda kiyam (ayakta durma) farzi kesinlik kazanmamistir. Bu kesin olarak bir ruhsat olmaktadir. Eger bu ruhsata sahip olan kimse imam ise o takdirde ne olacaktir. Hz. Peygamber [ "kJSSto1 ] hadislerinde: "Imm ancak kendisine uyulmasi iindir. Bu itibarla eger o oturarak kilarsa siz de hep beraber oturarak kiliniz.[13] buyurmuslardir. Simdi bu durumda cematin oturarak namaz kilmalari bir zr nedeniyle olmaktadir. Ancak cemat hakkinda sz konusu olan zr mesakkat degil, imma muvafakat etme[14], muhalefet etmeme talebiyle ilgilidir. Byle bir sey kll asildan zr sebebiyle mstesna edilmis olsa bile ruhsat diye isimlendirilemez. Ruhsatlarin bir zre dayanilarak kll bir asildan istisna yoluyla mesru kilinmis olmasi, onlarin bastan konulmus hkmler olmadiklarini gstermekteddir. Bu yzden de ruhsatlar 'kll (genel)' zellik arzetmezler. yle gzkseler bile bu ariz olarak olur. Yolcu iin namazi kisaltma ve oru tutmama hkmlerinin caiz grliti(ni namaz v oru hkmlerinin istikrar kazanmasindan sonra olmus kabul dilmektedir. Her ne kadar oru yetleri bir defada ayni anda nazil olmug olsa da, istisna bir nevi kendisinden istisna adi In n seyin (mstesna minh) hkmnn istikrarindan nes'et eden ikinci bir hkm olmaktadir, "...fakat, darda kalana gnah sayilmaz.[15] yetinde sz konusu edilen naar durumda kalan kimse iin lse yeme hkmnde de durum aynidir. "Sdece ihtiya alanina has olmasi" da ruhsatlarin zelli Itlerinden biri olmaktadir. Kll hciyyttan olmak zere mcsr kilinan hkmlerle ruhsatlar arasindaki ayirici zellik de iste bu nokta olmaktadir. nk ruhsatlarin mesru kilinmasi cz'Ilik tasimakta ve sadece ihtiya anma hasredilmektedir. Yolcun bitmesi durumunda kisinin namazlari kisaltma ve oru tutuluma ruhsat hkmnden asil olan namazlarin tam olarak kilinman ve orularin tutulmasi essina dnmesi vcib olacaktir. Oturarak namaz kilma durumunda olan kimse ayakta kilmaya kadir oldugu zaman artik oturarak kilamayacaktir. Teyemmmle namaz kilan suyu buldugu zaman abdest ile namazini kilmak zorunda olacaktir. Diger ruhsatlarda da durum aynidir. Karz (dn), kirz (mudrabe) ve mskt akidlerinde ise durum byle degildir. Bunlar ruhsatlara benzeseler de bu arzettigimiz istilh mnda ruhsat degillerdir. nk bunlar zr ortadan kalksa da mesrdurlar. Mesela bir insanin ihtiyaci olmasa da bor alabilir; bizzat kendisi ya da cretle bakabilme imknina sahip olsa bile bahesini ortakliga (mskt) verebilir; keza bizzat kendisi alistirmak ya da cretle birini istihdam etmek suretiyle sermayesini isletebilme imkani olmasina ragmen mudrabe akdinde bulunabilir. Benzer diger tasarruflarda da durum

aynidir. Kisaca azmet bastan konulmus kll bir asila ynelik iken ruhsat, o kll asildan istisna edilen cz' bir hususa ynelik olmaktadir. Fasil: Bazan 'ruhsat' tabiri, mutlak surette haramligi (meni) gerektiren kll bir asildan istisna edilen seyler hakkinda ve mesakkat veren bir zr sebebiyle olmasina aldiris edilmeksizin de kullanilir. 1304] Bu mnda ruhsat tabiri ierisine karz (dn), mudrabe (kirz) ve mskt akitleri, musarrt hadisinde sz edilen sagilan st karsiliginda bir s' yiyecek verilmesi meselesi, ariyye yani hurma agaci zerindeki taze yas hurmalari tahmin olarak kuru hurma karsiliginda satma meselesi, diyetin kile zerine yklonmosi vb. gibi meseleler de girecektir. "Hz. Peygamber, yaninda olmayan seyi satmayi yasakladi"; "Selem hakkinda ruhsat (izin) verdi." hadisi[16] buna dellet etmektedir. Bu mnda ruhsatlar h-ciyyt esasina dayanmaktadir. Hc asila dayanmasi aisindan birinci mnsinda ruhsat ile mstereklik gstermekte ve isimlendirme konusunda onun hkmne tabi olmaktadir. Nitekim haram olan asildan istisna durumunda da zerine birinci mnsinda ruhsat hkm cereyan etmektedir. Mazur imma uymak iin oturarak namaz kilan cematin durumlari ile immla kilinan korku namazi da bu mnda ruhsat altina girer. Ancak bu iki mesele hciyyttan degil de, tekml[17] asildatialinmis olurlar. Her ne kadar bir asildan alinmis olmasalar da haklarinda 'ruhsat' tabiri kullanilir. Nitekim bazan zarriyyttan olan asildan alinan bir durum iin de ruhsat tabiri kullanilmaktadir.[18] Mesela ayakta durmaya g yetireme-yen kimsenin namaz kilmasi gibi. Byle bir kimse hakkinda ruhsat zarur olup hc bir zellik tasimamaktadir. Hc olmasi ancak kiyama kadir olmasi fakat namazda ya da bu yzden kendisine bir mesakkat dokunmasi durumunda olmaktadir. Btn bunlar aiktir. Fasil: Bazan 'ruhsat' tabiri bu mmettten kaldirilmis olan agir ykmllkler ve zor isler anlaminda kullanilmaktadir. Bu tr isler ve ykmllklere su yetlerde dellet bulunmaktadir: "Rab-bimiz! Bizden ncekilere ykledigin gibi, bize de agir yk ykleme.[19] "O peygamber, onlara uygun olani emreder ve fenaliktan meneder, temiz seyleri helal, murdar olan seyleri haram kilar; onlarin agir yklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir.[20] nk ruhsat kelimesi szlkte 'yumusaklik' mnsina glmektedir. Bazi hadislerde vrid olan 'ruhsat' ifdeleri iste bu mnya (yani kaldirilmis olan agir isler ve zor ykmllkler mnsina) yorulur. Mesela bir hadiste syle denilir: "Hz. Peygamber bir is yapti da o ise ruhsat verdi.[21] "Allah azimetlerinin yapilmasini sevdigi gibi ruhsatlarinin yapilmasini da sever.[22] hadisindeki ruhsat tabirinin de bu mnya yorulmasi mmkndr. Bu

konunun izahi ileride insallah gelecektir. Kolaylik ve hosgr esasi zere gelen seriatimizda mevcut bulunan msamaha ve yumusaklik, daha nce geen milletlerin yklenmis olduklari agir azimetlere (ykmllklere) nisbetle 'ruhsat' olmaktadir. Fasil: Ruhsat tabirinin kullanildigi bir diger mn da mutlak[23] surette kullara bir genislik olmak zere onlarin hazlarina ulasmalarini, arzularini gidermeyi temine ynelik olmak zere mesru kilinan hkmler olmaktadir. "Ben cinleri ve insanlari ancak bana kulluk etsinler diye yarattim.[24] "Ehline namaz kilmalarini emret ve sen de ona dim ol. Biz senden rizik istemiyoruz.[25] yetleri ve benzerlerinde Yce Allah ilk azimet hkmn aiklamis olmaktadir. Bu ayetler genel ve tafsili olarak kullarin Allah'in mlk oldugunu ifde etmektedir. Bu itibarla kullarin O'na tevecch edip ynelmeleri, ona ibdet ugrunda btn abalarini sarfetmeleri bir grevleri olmaktadir. nk onlar Allah'in kullaridirlar ve Allah katinda herhangi bir haklari olmadigi gibi, ona karsi bir hccetleri de bulunmamaktadir. Buna gre, Allah'in kullarin nazlarim elde etme ve arzularini tatmin ynnde bir tesride bulunmasi durumunda bu onlar iin bir nevi ruhsat olacaktir. nk bu tr hazlann eldedilmesine ynelik davi'niu^lar, Allah'tan baskasina ynelmek ve kullugun geregi disinda baska seylerle ugrasmak mnsina gelmektedir. Bu yaklasimda azimet, mutlak ve genel olarak emirlere yapismak, yasaklardan da kainmak ve bunlardan alikoyacak her trl mubahlarla mesgul olmayi terketmek olacaktir. Emirlerin vcib veya mendb; yasaklarin mekruh ya da haram olmasi arasinda bir fark gzetilmemektedir. nk emreden kimsenin emrinden mak- [aoi sadi genel anlamda ona uyulmus olmasidir. Kul tarafindan gz nnde bulundurulan hazlann elde edilmesi konusunda verilen izin ruhsat olmaktadir. IJu itibarla mkellef iin hafifletici ve genislik getirici her hkm bu mnda ruhsat kapsamina girmektedir. Azimetler, Allah'in kullar zerindeki hakki; ruhsatlar ise Allah'in bir lutfu neticesinde kullarin elde ettikleri haz-lari olmaktadir. Bu tertib zere mubahlarla ruhsatlar, her ikisi de kullar zerine getirilen genislik olmalari, ondan glg kaldirmalari ve hazzini temine ynelik olmalari hasebiyle mstereklik gstermektedirler ve mubahlar -bu bakis aisina gre- bazi kereler mendblarla tearuz haline girmekte ve kul bazan hiretteki hazzini dnyadaki hazzi zerine tercih etmekte, bazan da Rabbinin hakkini kendi hakkina tercih etmektedir.[26] Bu durumda birinci sikka gre mubahi islememek suretiyle onu dogrudan ortadan kaldirmis veya ikinci sikka gre Rabbinin hakkini alarak kendi hazzini terketmis olur. Bu durumda kendi hazzi Allah'in hakkina tbi olarak

bulunmus olur. Maksd olan ve ncelik verilen bizzat Allah'in hakki olmus olur. Kula dsen gc yettigince aba ve gayretini ortaya koymaktir; Allah ise diledigi gibi hkmedecektir. Bu, sonuncu yaklasim tarzi hl erbabindan bulunan Allah'in vel kullarina has olmaktadir. Keza hallerden ykselmis kimseler de bu mnya itibarda bulunmakta ve skirdlerini (talebelerini) bu yaklasim zere terbiyeye tabi tutmaktadirlar. Dikkat edilecek olursa bunlarin grslerinin, ilmin azimetlerini almak ve ruhsatlardan tmden kainmak seklinde oldugu grlecektir. Hatta yle bir neticeye varniisiardir ki, hc olan btn asillari veya byk bir kismini hep ruhsatlardan telakk etmislerdir. Bu ise ruhsatin son mnsindan da anlasilacagi zere, kulun hazzina ynelik seyler ol[307] maktadir. Bu mn ileride aiklanacaktir. Fasil: Ruhsat tabirinin bu drt mnsi ortaya konulunca grlmstr ki, bunlardan bir kismi sadece belli insanlara, bir kismi da btn insanlara hastir. Btn insanlara has olan ruhsatlar birinci anlamda olan ruhsatlardir. Ruhsat bahsine getirilecek ayrintilar (teferruat) da bu kullanilis sekli zerine bina edilecektir. Ruhsat tabirinin ikinci kullanilis sekli hakkinda ise burada sz edilmeyecektir. nk bu mnda ruhsat zerine dzenlenecek herhangi bir netice (fur) yoktur. Sadece ser' bir kullanilis sekli oldugunun belirtilmesi iin yer verilmistir. nc kullanilis sekli de aynidir. Drdncsne gelince bu kullanilis sekli sadece belli bir kesime has oldugu iin, onun zerinde de zel olarak durulmayacaktir. Su kadar var ki, birinci mnsi zerine dzenlenecek neticelerden (fur), drdnc mnsinda ruhsatlar zerine yapilacak dzenlemeler anlasilmis olacaktir. Bu sebebten dolayi da zel olarak onun zerinde durmaya ihtiya bulunmamaktadir. [27]
Ikinci Mesele Ruhsatin Hkm:

Ruhsatin sadece ruhsat olmasi aisindan hkm mbhliktir. Delilleri: 1. Bu konuda mevcut bulunan nasslar: Bu konuda su yetleri zikredebiliriz: "Fakat darda kalana, baskasinin payina el uzatmamak ve zaruret miktarini asmamak zere gnah sayilmaz.[28] "Aliktan darda halan, gnaha haymakiuzin yiyebilir.Allah bagislayandir, mtrhametli olandir.[29]"Yolculuk ettinmi namazi kisaltmanizda size bir sorumluluk yoktur.[30] "Gonlii ununla dolu oldugu halde, zor altinda olan kimse mstesna...[31] Hu vi benzeri diger yetler mcerred "ona bir gnah yok" ; "Allah bagislayandir ve

merhametli olandir." gibi ifdelerle glgn (hara), gnahin ve sorumlulugun kaldirildigina dellet etmekte vo ruhsatin hkmnn mbahlik oldugunu*gstermektedir. Bu yetlorin tmnde ruhsatlarin islenmesini gerektirecek bir emir bulunmiimjtk-tadir. Aksine bu yetlerde azmet hkmn terki neticesinde boktan-ti hlinde olunan gnah ve sorguya ekilme neticelerinin kaldirildigi, asl ibha hkmn* getiren pek ok nasslarda mevcut bulunan slp ierisinde belirlenmistir. Asl ibha hkm getiren nnm-larin slbu ile ilgili olmak zere su yetleri hatirlayabiliriz: "Kadinlara el srmeden ve mehirlerini bimeden onlari basarsaniz sim sorumluluk yoktur.[32] "Rabbinizin kereminden 'istemenizde s iz t bir gnah yoktur.[33]"Byle bir kadinla kapali bir sekilde evlenmt teklif etmenizde ve iinizden onlarla evlenmeyi geirmenizde s iz t bir sorumluluk yoktur.[34] Ve buna benzer sadece gnahin kaldiril* mis ve istenilmesinin caiz grlms oldugunu belirten diger yutler gibi. Keza ruhsatin mbhligini belirtmek zere su yette dt dellet bulabiliriz: "Sizden bu ayi idrak eden oru tutsun; hasta vt yolculukta olan, tutamadigi gnlerin sayisinca diger gnlerde tutsun.[35] Hadiste de syle vrid olmustur: "Sahabe Raslullahla birlikte yolculuk yaparlardi. Ilerinden kimisi namazi tam kilar, kimisi de kisaltirdi; kimisi oru tutar, kimisi de tutmazdi.Hibiri digerini kinamatdi.[36] Bu konuya delalet edecek deliller ti! oktur, 2. 'Ruhsat' kelimesinin asli mkellefin ykmllgn hafifletmek ve ondan glg kaldirmak demektir. Bylece mkellefin uzmet hkmle ruhsat hkm arasinda bir tercihte bulunabilmesi ve bunun neticesinde ykmllgn getirdigi ykn kulun tercih ve vs'ati dahilinde olmasi demektir. Bunun da asli mbahlik oluyor. Allah syle buyurur: "Yerde olanlarin hepsini sizin iin yaratan O'dur[37]"Ey Muhammedi De ki: "Allah'in kullari iin yarattigi ziynet ve temiz riziklari haram kilan kimdir?[38]Pek ok nimetin /.ikrinden sonra da syle buyrulur: "Sizin ve hayvanlarinizin faydalanmasi iin.[39] Ruhsatin asil anlami kolaylik ve yumusaklik demektir. R-H-S kk kolaylik ve yumusaklik bildirmek iin konulmustur. Mesela Araplar iyice yumusak olan sey hakkinda "seyun ruhsun"; pahaliligin ziddi olan bolluk, ucuzluk iin "ruhs" tabir ederler; "Ruhhise lehu fil-emri fe terahhase hve fhi"denilir ve bu ifdeyle kendisinden isi sonuna kadar gtrmesi istenilmemesi ve onun da buna meyilde bulunmasi mnsi kasdedilir. Bu ve benzeri diger kullanilis sekilleri bu kkn kolaylik ve yumusaklik mnsina geldigini gstermektedir.[40] 3. Eger ruhsatlar mendb ya da vcib olmak zere islenmeleri emredilen bir sey olsalardi, o takdirde ruhsat degil azimet olurlardi. Oysa ki durum

tersidir. Vcib kendisinde tercih hakki bulunmayan kesin ve baglayici talep olmaktadir. Mendbda da bir talep bulunmasi aisindan durum aynidir. Talep bulundugu iindir ki, mendblar hakkinda "Hafifletme ve kolaylastirma iin mesru kilinmis hkmlerdir." dememiz mmkn olmamaktadir. Durum byle olunca ruhsat t tniri bir artida dU|Unmk iki zit seyi bir ur oyu ft> tirmek kabilinden aksaktir. Btn bunlar gsteriyor ki, ruhsatlar, ruhsat olmalari aitindan yapilmalari emredilen seyler degillerdir. tlraz: Bu konuya iki aidan itiraz mmkndr: 1) Arzedilen deliller meseleden gzetilen maksada dellet edecek durumda degildir. Zira bir seyi isleyen kimseden gnahin kaldirilmis oldugunun, bir sorumluluk terettp etmeyeceginin belirtilmesi o seyin mbh olmasina dellet etmez. nk o sey bazan vcib ya da mendb da olabilir,. Mesela birincisine "Sphesiz Safa v$ Merve Allah'in nisnelerindendir. Kim Kabe'yi hacceder veya umr$ yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir gnah yoktur.[41] yetini rnek olarak gsterebiliriz. Bilindigi zere bu yette "bir gnah yoktur" ifadesiyle belirtilen Safa ve Merve arasinda tavaf vcib olmaktadir. "Gnahtan sakinan kimse acele edip, Mina'daki ib&dtti iki gnde bitirse gnah yoktur.[42] yetinde ise beklemek mendb olmak zere talep edilmekte; orada bekleyen kimsenin acele ederk iki gn sonra ayrilandan daha stn bir davranista bulunmus ola* cagi belirtilmektedir. Buna benzer daha baska rnekler de bulunmaktadir. Burada itirazimizi rtmek iin "Bu yetlerin sebebleri vardir. Syle ki; Hz. ise hadisinde[43] de belirtildigi zere, mslman-lar bunlarda gnah olacagini dsnyorlardi. Onlarin bu dsncelerini izle iin bu yetler inmistir." denilemez. nk biz diyoruz ki: Mbh olan seyler hakkinda da bazan hkmler sebeblerden dolayi inmistir. Bu sebebler de o seylerin gnah olabilecegi dsncesidir. Mesela: "Rabbinizin kereminden istemenizde size bir gnah yoktur.[44]"Evlerinizde veya babalarinizin evlerinde... izinsiz yemek yemenizde de bir sorumluluk yoktur.[45]"Ancak, gzleri grmeyen kimse savasa gelmezse ona bir sorumluluk yoktur: topala ve hastaya da sorumluluk yoktur.[46] "Byle bir kadinla kapali bir sekildi tvltnmt teklif ttinenizde ve onlarla evlenmeyi iinizden geirmenizde HIze bir sorumluluk yoktur.[47] Btn bu yetlerde ifde edilen hususlarda ve benzeri durumlarda bir gnah ve sorumlulugun bulunacagi zannedilmekte ve bu zannin ortadan kaldirilmasi iin de yetler inmektedir. Her iki konu da bu aidan birbirine esit olduguna gre, gnahin ve sorumlulugun kaldirilmasina temas eden nasslarda, zellikle ibha (m-bhlik) hkmne bir delletin bulunacagini sylemek mmkn olmayacaktir. Bu durumda da ruhsatin hkm bu

nasslardan degil, baska yerlerden, baska delillerden ikarilmak zorunda olacaktir. 2. Alimler ruhsatlar ierisinde yapilmasi emredilen seylerin bulundugunu beyan etmislerdir. Mesela aliktan lmek durumunda olan bir kimsenin lse vb. haram olan seyleri yemesi kendisine vcib olmaktadir. Keza Arafat'ta ve Mzdelife'de namazlarin cem' edilerek[48] kilinmasinin snnet oldugunu belirtmislerdir. Yolcunun namazinin kisaltilmasi konusunda da farzdir veya snnettir veya [3ii] mstahaptir denilmistir. Hadiste de: "Allah ruhsatlarinin islenil-mesini sever.[49] buyrulmustur. Ayette de: "Allah sizin iin kolaylik diler, zorluk dilemez.[50] buyrulur. Buna benzer daha pek ok nass bulunmaktadir. Dolayisiyla bir tafsile gitmeden ruhsatin hkm mutlak olarak mbhhktir demek mmkn gzkmemektedir. Cevap: Dilin konulusu aisindan baktigimizda bir sey hakkinda "glk ve gnahin kaldirilmis olmasi" ifdesinin kullanilmis olmasinin, o seyin alinmasinin ya da kullanilmasinin mbh olmasi mnsini gerektireceginde bir sphe bulunmamaktadir. Lafizla basbasa birakildigimizda gryoruz ki, lafiz genel anlamda fiilin islenmesi konusunda izin mnsinin bulundugunu bildirmektedir. Gnahin ve glgn kaldirilmasi konusunda geri zel bir sebeb varsa da, bizim zel sebebi gz nnde bulundurmaksizin lafzin geregi dogrultusunda hareket etme hakkimiz bulunmaktadir. Bazan daha nceden mevcut olan bir dete ya da sonradan ortaya ikan bir dsnceye mitonld (duruk smt'mn mubah olan bir eyin ilisilmesinde de bir gunntt bulundugu yanlis anlayisi mevcut olabilir, Nitekim bazilari tavafi elbise ile yapmada, bazi yiyecekleri yamada gnah olacagini zannetmislerdir. Bu yzden de "Allah'in kullan iin yarattigi ziynet ve temiz riziklan haram kilan kimdirt[51] Ayati nazil olmustur. Babalarin, annelerin ve yette zikri geen digar |t-hislarin evlerinden yemek yemek; iddet ierisindeki kadina, kendi' siyle evlenmek arzusunda oldugunu itlatmak ve be-nzeri diger konularda da durum aynidir. "Bu ikisini tavaf etmesinde bir gnah yoktur.[52] ifdesi de ayni sekilde izin mnsi vermektedir. Sa'yin vcib olmasi hkm isej "Safa ve Merve Allah'in nisanelerindin dir." kismindan ya da daha baska bir delilden alinmis olmaktadir.[53] Bu durumda burada tenbih , terkin caiz olmasi ya da olmamasi noktasindan sarfi nazarla mcerred izin zerine olmaktadir. Sonra bizim yeti zel sebebi[54] zerine yormamiz da mmkndr ve bu durumda "nisnelerindendir" ifdesi lafzi asl konulus mn- tilil sindan eviren bir karine olmus olur. Haddi ztinda mbh olup da bir sebebi bulunanlara gelince, bunlar izin mnsinda kendisi iin bir sebeb bulunmayanlarla ayni olmaktadirlar ve burada bir problem de yoktur. Diger yet[55] ve bu mnda vrid olan diger do H Iler hakkinda edilecek

sz de bu tertb zere cri olacaktir. Ikinci noktanin cevabina gelince, daha nce de getigi gibi emirle ruhsat arasini bulmak (cem), birbirine zit olan iki seyi bir araya getirmek demektir. Dolayisiyla vcb ya da mendblugun bizzat ruhsatin kendisine degil de mutlaka asl bir azimete dnk(rci) olmasi gerekmektedir. Syle ki; naar durumda kalip da, hell yoldan nefsini kurtarma imkani bulamayan bir kimseye, lse yemesi konusunda kendisine ulasacak sikintiyi kaldirmak ve alik elemini bertaraf etmek iin kendisine ruhsat verilmistir. Eger telef olmaktan korkuyor ve lse yemek suretiyle de nefsini helakten korumak imkani buluyorsa, "Nefislerinizi ldrmeyiniz" [56]yeti geregince nefsini helktan kurtarmakla memurdur. Nitekim bu durumdaki kisi sdece lse yemek suretiyle degil, imkan buldugu baska yollarla da nefsini helakten kurtarmakla memur olmaktadir. Hatta byle bir kimsenin hali bir uuruma rastlayan kimsenin durumu gibidir. Hi sphesiz o kimsenin uurumdan uzaklasmasi matlptur ve kendisini oraya dsrmesi yasaktir. Simdi byle bir durum iin ruhsat tabiri kullanilamaz. nk burada sz konusu olan talep bastan mevcut bulunan kll bir asildan kaynaklanmaktadir. Lse [313] yemedigi zaman helak olmaktan korkan kimsenin durumu da aynidir ve o da nefsini kurtarmakla memurdur. Dolayisiyla -her ne kadar kendisinden glg kaldirmis olmasi aisindan ruhsat demek mmknse de- nefsini helktan korumasi aisindan bakildiginda ona ruhsat denilmesi mmkn degildir. Netice olarak diyebiliriz ki, genel anlamda nefsin muhafazasi (ihysi) azimet olmak zere matlp bulunmaktadir. Burada sz konusu olan durum da o azimet hkmn dahiline giren kisimlarindan birisidir. Ruhsat fiillere glgn kaldirilmasi iin izin verilmis oldugunda da sphe yoktur. Keza burada sz konusu olan durum da onun dairesine giren bir blmdr. Dolayisiyla cihetler ayni degil farklidir. Cihetler farkli olunca zitlik (mnfyet) ortadan kalkacak ve ikisi arasini bulma (cem) imkani dogmus olacaktir. Arafat ve Mzdelife'de namazlarin birlestirilmesi (cem) ve benzeri meselelere gelince, bunlarin matlp oldugu grsnde olanlara gre ruhsat olduklarini kabul etmiyoruz. Aksine bunlar bu grs sahiplerine gre bir azmet hkm olmakta ve o sekilde ibdet edilmek durumundadirlar. Namazlarin yolculuk sebebiyle kisaltilmasi hakkindaki "Namaz ilk nce ikiser rekat olmak zere farz kilinmisti. Sonra mukim halinde iken drde tamamlandi. Sefer halinde iken ilk farziyeti zere baki birakildi.[57] seklindeki Hz. ise hadisi de buna dellet etmektedir. Sefer esnasinda namazin kisaltilmasi hkmnn glk ve mesakkate dayandirilmasi (talli) onun ruhsat olduguna dellet etmez. nk glgn kaldirilmasina yne-

lik her hkme ruhsat adi verilmemektedir.[58] Eger yle olsaydi otakdirde geristin piifdlfi btn hkmlerin, daha nceki pratla-ra nisbetle daha haftf olmasi bakimindan ruhsat olmam gerekirdi. Veyahut namazin drt rekat olarak mesru kilinmasi ruhsat olurdu, nk semda elli rekat olarak mesru kilinmisti. Keza karz, ml-kt, kirz (mdrabe), diyetin kile zerine konulmasi btn bun lar ruhsat olacakti. Halbuki daha nce de getigi gibi yle degildir. Mcerred ibha hkm disarisina ikan her. sey ruhsat degildir, "Allah ruhsatlarinin islenmesini sever." hadisinin aiklanman il ileride gelecektir.[59]Yine mubahlar da hep ayni dzeyde dogildir, Bazi mubahlar vardir ki Allah'a sevimli gelir [60]bazilari da vardir ki ona Allah bugz eder. Nitekim bu konu "Teklifi Hkmler" bahsinde gemis bulunmaktadir. "Allah sizin iin kolaylik diler, zorluk dilemez.[61] ve benzeri yetlere gelince burada da durum aynidir, nk mbh olan ruhsatlarin mesru kilinmasi bir kolaylastirma ve glgn kaldirilmasi demektir. (Dolayisiyla ruhsatlarin matlp oldugu ve hkmnn mbhlik olmadigi neticesi bu delillerden ikmaz.) Tevfk ancak Allah'tandir. [62]
nc Mesele

Ruhsatlar asl degil izafdir; yani ruhsati islemek konusunda herkes kendi vicdaniyla hashasadir ve herkes kendi fetvasini vermek durumundadir. Ancak mutlaka riyet edilmesi gereken ser' bir sinir varsa o zaman durum farkli olabilir. Meselenin aiklanmasi esitli ailardan olacaktir: 1. Ruhsatin sebebi mesakkattir. Mesakkat ise gllk, zaaf ve ortamin farkliligina, keza azimli olup olmamaya, zamandan zamana, isten ise gre degisiklik arzeder. Mesela bir gn bir gecelik bir yolu emniyetli bir sekilde, gven duydugu arkadaslari ierisinde, binerek, yavas yavas ve gnlerin kisa oldugu kis gnlerinde almakla, bunun ziddi olan sartlar altinda almak farklidir. Dolayisiyla bu farkliliga gre namazlarin kisaltilmasi ve orucun tutulmamasi konulari da farklilik arzedeceklerdir. Ayni sekilde bizzat insanlarin farkli karakterlerinin bir neticesi olmak zere sefer mesakkatleri ve zorluklari karsisinda gsterilecek sabir ve tahamml de farkli olacaktir. Nice gl, dayanikli insanlar vardir ki lleri asmak onlar iin det halini almistir ve byle bir yolculuk durumunda en kk bir sikinti ve tasa duymazlar; dolayisiyla yolculuk sirasinda ibdetlerini yapmak iin yeterince gl olur, tam olarak ve vakitlerinde ed kudretine sahip olurlar. Nice insanlar da vardir ki tam bunlarin aksine dayaniksiz ve tahammlszdrler. Alik ve susuzluk karsisinda gsterilecek metanet ve sabir da ayni sekildedir. Keza durum korkaklik, cesaret ve zabt altina alinmasi mmkn olmayan daha baska durumlara gre de farklilik arzedecektir. Namaz, oru ve cihd gibi ykmllklere nisbetle hastanin durumu da ayni sekildedir.

Durum byle olunca, ser' hafifletmede gz nnde bulundurulan mesakkatin ne zel bir kriteri ne de herkes iin geerli ve bidziyelik arzedecek bir tarifi/ belirlenmis bir siniri bulunmamaktadir. Bu yzdendir ki, Sri' Tel bu gibi konularda sebebi illet yerine ikme etmis ve hkmlerde mesakkati degil de [315] seferi gz nnde bulundurmustur. nk sefer, mesakkatin muhtemelen bulunacagi en makul bir durum (mesakkatin mazinnesi) olmaktadir. br taraftan yolculuk sirasinda namazi kisaltma ve orucu tutmama konusunda da her bir mkellefi kendi vicdaniyla basbasa birakmistir. Mesakkatlerle ilgili birok konuyu itihada birakmistir. Mesela hastalik gibi. Birok insan hastaligi sirasinda ayni hastaliga yakalanan baska kimselerin yapamayacaklarini kolaylikla yapabilirler. Dolayisiyla ruhsat bu iki kisiden biri iin mesru olurken digeri iin olmaz. Bunda herhangi bir spheye mahal bulunmamaktadir. Su halde ruhsatlarin sebebleri genel ve temel bir kural altina girmemekte ve elde onlari lebilecek bir kistas bulunmamaktadir. Aksine bu sebebler her mkellefe gre tamamen izaf bir durum arzetmektedir. Siddetli aliga maruz kalan bir kimse, eger aliga metanet ve sabir gsterebilecek bir kimse ise, alik sebebiyle kendisine bir noksanlik ariz olmayacaksa -Araplarin dayanikliligi ve bazi vel kullardan nakledildigi gibi- o takdirde byle bir kimsenin lse yemesinin hkmyle, byle olmayan metanetsiz birisinin yemesinin hkm ayni olmayacaktir.[63] 321. 2. Bazan mknlkfln yaptigi Ise kendisini sovkeden motifler (saik) bulunabilir ve bunun neticesinde baskalarina ok agir gelen o is kendisine ok hafif gelebilir. Buna misal olmak zere siklarin katlanmis olduklari sikinti ve zorluklari hatirlamak yeterlidir. Bunlar kendiliklerinden pek ok sikintilari ggslemekte, bu ugurda enerjilerini tketmekte, aradan uzun zanjan gemesine ragmen ilk islerinde hl tahamml ve sabir gstermekte ve btn bunlari sevgililerinin hosnudlugunu elde etmek iin yapmaktadirlar. Bunlar tahamml ettikleri bunca sikinti ve mesakkatlarin kendilerine ok hafif geldigini hatta onlari kendileri iin bir haz ve nimet olduklarini belirtmektedirler. Halbuki ayni seyler baskalari iin byk bir iskence ve acikli bir azb kabul edilmektedir. siklarin bu tavri mesakkatlerin sebeblere ve nisbet edildikleri seylere gre farklilik arzedeceginin en gzel bir delli olmaktadir. 3. Mesakkatlerin izaf olduguna dellet eden nasslar bulunmaktadir. Mesela visal orucu[64] ve btn zamanlan ibdet ierisinde geirme hakkinda gelen hadisleri bu dogrultuda degerlendirebiliriz. Sri' Tel kullarina olan rahmet

ve merhametinin bir neticesi olarak rifk ve yumusaklikla emirde bulunmustur. Hz. Peygamber'i vefatindan sonra gelen bazi kimseler, nehyin sebebinin -ki glk ve mesakkat olmaktadir- kendi haklarinda mevcut olmadigini bildiklerinden dolayi visal orucunu tutmuslardir. Bunlar visal orucu tutmalarina ragmen, bu durumun kendilerini ihtiyala-; nni yerine getirmekten alikoymadigini, yollarina suluktan kendile-) rini engellemedigini, kendileri iin herhangi bir glk ve sikinti I meydana getirmedigini belirtmislerdir. Glk ve sikintinin ancak | zorlanan ve bunun neticesinde de zarur ve hc ihtiyalarini yerine I getirmekten kendilerini alikoyan kimseler hakkinda sz konusu olacagini ifde etmislerdir. Ruhsatin sebebinin izaf olusunun mnsi iste budur. Sebebinin izaf olusundan ruhsatin da ayni sekilde olmasi gerekecektir. Ancak bu yaklasim, mesakkatin cinsi ile nev'i-lerinden biri zerine istidlal olmaktadir[65] Bu haliyle dell olacak durumda degildir. Ancak daha nceki istidlal sekli zerine eklenerek bir dell seklinde mtlasi mmkndr. Deliller bahsinin "umm" faslinda da zikredilecegi gibi, mrekkep delille istidlal sahihtir. traz: Ruhsatlarin mesru kilinmasinda muteber olan glk (hara) iki kisimdir: a) Ya mkellefin zerinde bir ise ya da ibdete kendisini vermeye muktedir kilmayacak kadar ya da onu emredildigi sekilde yaptirmayacak kadar etkisi olan glktr. b) Ya da bu lde messir olmayan, aksine mkellefin sabri ve azmi karsisinda yenik dsen glk. Eger birinci nev'iden ise, o glgn ruhsat mahalli oldugu aiktir. Ancak ruhsatin islenmesi, glgn derecesine gre kendisinden ya vcib ya da mendb olmak zere istenilecektir. Eger ruhsatin islenmesi emredilmis oluyorsa, o takdirde daha nce de getigi gibi o ruhsat olmayacak; azimet olacaktir. Eger ikinci nev'den ise, bu takdirde de amelde ne bir glk ne de mesakkat bulunmayacak, sadece mutd amellerde bulunan glk ve mesakkatler olacaktir. Bu tr glk ve mesakkatler ise, [iii7] ruhsat iin illet olabilecek durum ve gte degillerdir. Her iki kisimda da ruhsat mahalli bulunmadigi ortaya ikinca -nc bir sik da yoktur- ruhsat kknden ortadan kalkmis olacaktir. Oysaki ruhsatin mevcudiyeti hakkinda icm vardir. Bu bir tutarsizliktir. Byle tutarsiz bir temel zerine binen sey de tutarsizdir. Cevap: Bu itiraza iki aidan cevap verilecektir: BIRINCISI: 1. Bu sorunun (itiraz) baska bir aidan tersine evrilmesi mmkndr.

nk bu soru btn ruhsatlarin ya vcib ya da mendb olmak zere emredilmis seyler olmasini gerektirir. Zira farze. dilen hibir ruhmt yoktur ki, bu bhi onda cri olmasin. Soru htr iki tarafli da m|tf*rek bir ilsAmi (baglayiciligi, teslimiyeti) gerek-tirdigine gre, dell olamaz ve dikkate alinmaz.[66] 2. Kabul edilse bile iki durumdan dolayi soru yine lzim gelmez: Birincisi: Ruhsatlarin iki kisima inhisar ettigi konusunda bir dell yoktur; bu ikisi arasinda pekl bir nc kisim da bulunabilir. Bu nc kisim da, glgn amele etki etmemesi, mkellefin de o glk karsisinda sabir ve metanetini yitirmis olmamasi hlidir. Herkes hastalik ya da yolculuk sirasinda oru tutarken bir glk ve sikinti duyar. Bununla birlikte bu glk onu seferden alikoymaz. Hastalik amellerini ihlal etme lsne varmaz. Diger ruhsat konularinda da ayni sekilde bu taksim cardir ve nc kisim iste bizzat mbhlik mahalli olmaktadir. Zira bu kisimda olan ruhsati iki taraftan birine dogru ekecek bir unsur bulunmamaktadir. Ikincisi:[67] Sri'in hafifletme talebi, o seyin ruhsat olmasi aisindan degil; aksine mkellefin azimete g yetirememis olmasi veya dnya ya da hiret islerinden bir isin ihlline sebebiyet verecek olmasi aisindan olmaktadir. Dolayisiyla buradaki talep ihlle sebebiyet verilmemesi aisindandir; yoksa bizzat ruhsatin islenilmesi aisindan degildir. Bu yzdendir ki, ortada yemek var iken[68], sikisik vaziyetteyken vb. durumlarda[69] namaz kilmaktan yasaklanilmistir. Netice[70] olarak diyoruz ki, ruhsat, ruhsat olmasi aisindan asl ibha zere bak kalmaktadir. Kesin olarak seratten kalkmis olmasi sz konusu degildir. Daha nce talep ve ibha ynlerinin aiklanmasi ise gemisti. Burada tekrar ona dnmek istemiyoruz. Allahu a'lem! [71]
Drdnc Mesele

Ruhsata nisbet edilen mbhlik kavrami; acaba glgn kaldirilmasi mnsinda mbhlik kabilinden midir? Yoksa yapmak ve yapmamak arasinda muhayyerlik mnsinda mbhlik trnden midir? Ruhsatlarla ilgili nasslarin zahirinden anlasilan odur ki, ruhsat iin kullanilan mbh tabiri muhayyerlik mnsinda degil de glgn kaldirilmasi anlaminda mbhlik olmaktadir. Mesela su nasslara bakabiliriz: "Fakat darda kalana, baskasinin payina el uzatmamak ve zaruret mikdarini asmamak zere gnah sayilmaz. nk Allah bagislayandir, merhamet edendir.[72] Bu yette Yce Allah, darda kalan kisinin haram olan seyleri

yeme ya da terketme yetkisinin bulundugundan sz etmemis, sadece darda kalinmasi durumunda bunlarin alinmasi hlinde gnahin kaldirilmis oldugunu belirtmistir, "Mtdtn htmta olan veya yolculukta bulunan, tutamadigi gnkrin sayimncn diger gnlerde tutar.[73] yetindi d ayni sekilde Yce Allah "Bu durumda oru tutmama yetkisi vardir" veya "Bu durumda oru tutmasin![74] Oru tutmasi kendisine elin HIM degildir." gibi bir ifde kullanmamis; aksine bizzat zr zikrettikten sonra sayet orucunu tutmayacak olursa tutmadigi gnler iayi-sinca diger gnlerde oru tutmasi gerektigine isarette bulunmustur. "Namazi kisaltmanizda size' bir gnah yoktur.[75] yetindi di, kisaltmadan maksadin namazin rekat adetlerini kisaltma oldugu grsne [76]gre kullanilan slp aynidir. Yce Allah "Kisaltabilirsiniz" veya "Eger isterseniz kisaltiniz." dememistir. "Gnl imanla dolu oldugu halde, zor altinda kalan kimse mstesna, inandiktan sonra Allah'i inkar edip gnln kfirlige aanlara Allah katindan bir gazab vardir.[77] Bu yette kfr kelimesi sylemeye ZOIIa> nan kimsenin kalbi imanla dolu oldugu halde sylemesi durumunda kendisine bir azabin dokunmayacagi belirtilmektedir. Bu yetU de Yce Allah "Kfr kelimesi syleyebilir" veya "Eger dilene ly-lesin" gibi bir tabir kullanmamistir. Hadiste de: Bir adam gelerek Hz. Peygamber'e: "-Y Raslallah! Peygamber Karima yalan syleyeyim mi? diye sormus. Hz.

"Yalanda hibir hayir yoktur.' buyurmuslar. Adam: "-Ona vaadde bulunayim mi? demis. Efendimiz de: "'Byle yapmanda sana bir gnah yoktur.' diye cevapta bulunmuslardir.[78] Bu hadislerinde de Hz. Peygamber "Evet!" veya "E-ger dilersen yap." gibi bir ifde kullanmamislardir. Bu zikri geen seylerde muhayyer kilmanin murd olmadiginin delili sudur: ogunluk hatta btn limler "Zor altinda kfr kelimesini sylemeyip metanet gsteren ve bu ugurda len kimse mecrdur ve en yce derecelerdedir." demektedirler. Durum byle iken zor altinda kfr kelimesi sylemenin hkmnn muhayyerlik oldugunu sylemek mmkn degildir. Zira muhayyer kilma (tehyr) iki taraftan birinin digerine tercihine ters dser. Bu meselede durum byle olduguna gre diger meselelerde de ayni sekilde [320] olacaktir.[79] Muhayyer kilma (tahyr) anlaminda mbhlik ise "Kadinlariniz sizin tarlanizdir. Tarlaniza istediginiz gibi geliniz.[80] yetinde ifde edilmistir. Burada nasil isterseniz; n tarafindan, arka tarafindan, yan st olmak zere kadinlariniza yaklasabilirsiniz denilmektedir. Bu aika muhayyerlik ifde etmektedir. "Ondan istediginiz sekilde yiyiniz.[81]yetiyle benzeri yetlerde de durum aynidir. Teklf hkmler bahsinde bu iki anlaminda

mbh arasindaki fark gemisti. Aralarindaki fark zerine ne gibi bir netice terettp eder? diye bir soru gelebilir. Buna cevap olaraka syle denilebilir: Bu fark zerine pek ok netice terettp eder. Ancak burada meselemizle ilgili olani sudur: Eger ruhsat gerekten muhayyer kilma anlamindadir dedigimiz zaman, o takdirde azimetin geregi ile birlikte tercihli vcib kismindan olmasi lzim gelir. "Gnahin kaldirilmasi anlamindadir" dedigimiz zaman ise byle bir netice terettp etmez. nk gnahin kaldirilmasi muhayyerlik gerektirmez. Dikkat edilirse gnahin kaldirilmasi vcib ile birlikte bulunmaktadir. Durum byle olunca, su netice anlasilmis olmaktadir ki, azimet ser'an maksd olmak zere aslen belirlenmis olan vcb hali zere dim bulunmaktadir. Eger mkellef zr bulunmasina ragmen onu yapacak olursa, onun bu fiiliyle zrl olmayan diger mkelleflerin fiilleri bir fark bulunmayacaktir, Anetik ar, azimet hkmden intikal etmeyi ter-ch etmesi durumunda mkelleften gnahi kaldirmis olmaktadir. Bu konuyla ilgili olarak, ileride insallah etrafli aiklamalar gelecektir. [82]
Besinci Mesele

Mesru olarak ruhsattan istifde etme iki kisimdir: a) Tahamml ve sabri mmkn olmayan tabi veya sor' bir mesakkat karsisinda ruhsat: Tabi mesakkate rnek olmak zere hastaligi verebiliriz. Kisi hastalik sebebiyle mesru kilindigi zere namazi rknlerini tam olarak yerli yerinde f etmekten ya da nefsin helakine sebebiyet vereceginden orucu tutmadan ciz kalir. Ser' mesakkate rnek olarak da orucu verebiliriz: Mesela oru mkellefin namaza duracak veya onun rknlerini tamamlayacak vb. bir kudrete sahip olamamasi neticesine gtrms olabilir. b) Mkellefin sabir ve metanet gsterebilecegi bir mesakkat karsisinda olur. Bunun rnekleri de aiktir. Birinci kisimdan olan ruhsat, Allah hakkindan kaynaklanmaktadir ve bu gibi yerlerde ruhsattan istifde istenilmektedir. Iste bu noktadan hareketledir ki hadiste "Yolculukta oru. tutmak iyilik ve takvadan degildir.[83] buyrulmustur. Ortada yemek hazir iken, keza sikisik vaziyette iken namaz kilnfayi yasaklayan hadisler de bu mnya isarette bulunmaktadir. Hadiste "Aksam yemegi ortaya konulur ve namaza da agirilirsaniz, nce yemekle baslayiniz.[84] buyrulmaktadir. Buna benzer daha baska hadisler vardir. Bu gibi durumlarda ruhsat Allah hakkindan kaynaklanmaktadir.[85] Bunlarda ruhsatin azmet gibi mtla edildiginde de bir anlasmazlik yoktur. Bu yzdendir ki limler, telef korkusu bulundugunda kisinin lse yemesinin

vcib oldugunu, eger yemez de bu yzden lrse cehenneme girecegini sylemislerdir. Ikinci kisimdan olan ruhsatlar ise Allah'in rifk ve kolaylastirtatlindan nasiblerini almak zere kullarin nazlarina ulasmalarini temin noktasindan kaynaklanmaktadir. Ancak bu kisim da iki nuv'idir: a) Ruhsatin islenmesine dir talebin bulunmasi ve mesakkatin bulunup bulunmadigina itibar edilmemesi. Arafat ve Mzdelife'de namazlarin birlestirilerek (cem) kilinmasi gibi. Bu nev'in de azimetler gibi mtla edildiginde anlasmazlik yoktur. nk bunlar da azimetlerin istenildigi gibi mutlak surette istenilir olmaktadirlar. Hatta bazilari bunlari mbh degil de snnet olarak kabul etmislerdir. Buna ragmen bunlar ruhsat kapsamindan disari ikmazlar. Zira ruhsatlar hakkinda islenmelerine ynelik ser' bir talebin bulunmasi, o seyin ruhsat olmasina mni olma-' maktadir. Nitekim naar durumda kalan kimse iin lse vb. yeme konusunda limler byle sylemektedirler. Su halde bunlar ruhsat tarifine girmeleri aisindan ruhsat, azimetlerin istenilmis olmasi gibi yapilmalarinin talep edilmesi aisindan da azimet hkmnde olmaktadirlar. b) Bir talebin bulunmamasi ve sadece asl hafifletme ve gnahin kaldirilmis oldugu essi zerinde bak kalmasi. Bu kisim mbhlik esasi zerinde bulunmaktadir. Mkellef eger dilerse sz konusu mesakkate tahamml eder ve azmet hkm alir; veya dilerse ruhsat hkmle amel eder. Bu taksimin sihhatine dellet edecek deliller aiktir; o yzden [322] de burada zikrine ihtiya yoktur. Ama birileri ikar ve ille de isarette bulunmamizi isterse, onun iin syle deriz: Birincisini ele alalim: Eger mesakkat klli bir esasin ihlline sebebiyet veriyorsa, o takdirde o konuda azimete itibar etmemek gerekmektedir. nk burada ibdetin tamamlanmasi ve mesru sekli zere tamamlanmasi, onu aslindan ortadan kaldirma,[86] yani ortaya konulmamasi neticesini dogurmaktadir. Bu durumda sef'an istenilen sey ibdetlerin gcn yettigi lde ortaya konulmasidir ki, bu da ruhsatin geregi olmaktadir. Bu delilin izah ve ortaya ko-nulus sekli bu kitabin "Meksid" blmnde gelecektir. Ikinci kisim ise; belirli bir ruhsat hakkinda o seyin islenmesini isteyen zel bir delilin bulunmasi durumunda, o ruhsat bu aidan ruhsat hkmleri haricine ikmis olacaktir. Nitekim Imm Mlik'e gre Arafat ve Mzdelife'de namazlarin cem'edilmesi bir talep halinde sabit bulunmaktadir. Bu ve benzeri meseleler, ruhsatin genel hkmleri ierisinde tahsis grms, zel bir durum almis olmaktadirlar. Burada da edilecek herhangi bir sz bulunmamaktadir. ncsne gelince, daha nce geen deliller, ruhsatin islenmesi

konusunda mkellefin mezun bulundugunda ya da isleyen kimseden gnahin kaldirilmis oldugu hususunda aiktir.[87] [88]
Altinci Mesele

Ruhsatin gnahin kaldirilmasi anlaminda[89] degil de azimetle ruhsat hkmn islenmesi arasinda 'muhayyerlik'[90] anlaminda alinmasi durumunda, bu ikisi arasinda bir tercihe gitmek gereke-caktir. te bu tercih isi genis bir konu olmakta ve zerinde durulman gerekmektedir. Simdi burada her iki tarafin da delilleri hakkinda z etmek istiyoruz: Azimet hkm ile amel etmenin daha stn oldugu hususunda su deliller getirilmistir: Azimet; sabit, kesin ve zerinde ittifak edilen esas olmaktadir. Azimet zerine gelen ruhsat ise, her ne kadar o da kesin ise de, ruhsatin sebebinin de ayni sekilde vukuu aisindan kesin olmasi gerekmektedir. Bu ise btn ruhsat esitleri iin kesin tahakkuk tmis bir sey degildir. Ancak azimet kabilinden sayilanlarda bu kesinlik kazanir. Digerlerinde ise byle bir tahakkuk yoktur. Bu konu ictihad mahallidir. nk ruhsata sebeb olan mesakkatin lsyle ilgili elimizde kesin bir mikyas yoktur; mesakkatler munzabit degildir. Mesela dikkat edilecek olursa grlecektir ki, yolculuk konusunda mil mesafe ya da daha fazlasina itibar edilmistir. Keza gn geceye de itibarda bulunulmustur. Namazi kisaltmanin illeti mesakkattir. Illette ise mesakkat olarak kabul edilebilecek en az kismina itibar edilmistir. Hastalikta da ayni sekilde, mesakkat tabir olunabilecek en az kismina itibarda bulunulmustur. Bazilari parmagmdaki bir agridan dolayi oru tutmamis; bir kismi da mil (veya daha az) mesafede namazi kisaltmistir. Baskalari ise daha fazlasina itibarda bulunmustur. Btn bunlar zan mahalleridir ve bu gibi konularda kat'iyet bulunmamaktadir. Bu durumda zanlann tearuzu sz konusu olmaktadir. Konu tercih ve ihtiyat mahallidir. Btn bunlarin geregi olmak zere, sebebde ihtimlin mevcd olmasi sebebiyle ruhsata yeltenilmemesi uygun olacaktir.Azimet, teklif konusunda klli bir esasa dnmektedir. nk bu klli esas btn mkellefler hakkinda asaleten genel ve mutlak olmak zere mesru kilinmis bulunmaktadir. Ruhsat ise zr sahibi bazi mkelleflere ynelik, onlarin bazi halleri ve bazi vakitlerine has olmak itrt fttil bir nhmm dnmektedir. Her hal ve vakitle ilgili olmadigi ftbi, btn mkelleflerle de ilgili degildir. Bunlar, kll zerine sonrndan nz olup ortaya ikan sey gibidir. Yerinde de gelecegi zere kabul edilen bir kaide vardir: "Kll bir durumla cz' bir durum tearuz halinde bulunursa, kll olan takdim edilir." nk cz' olan cz' (kism) bir maslahat gerektirir; kll olan ise kll (genel) bir maslahatla ilgilidir. Kism maslahatlarin ihlale

ugramasiyla lemdeki nizam bozulma'z. Cz' maslahatin kll maslahattan ne alinmasi durumu ise bunun aksinedir. nk kll maslahatlarin ihlal ve dumura ugramasiyla lemdeki nizam bozulur. Burada sz konusu ettigimiz meselede de durum aynidir. Zira bilindigi zere azmet, btn mkelleflere nisbetle, kll ve sabit bir durum olmaktadir. Ruhsatin mesru kilinmasi ise, sadece cz'lik zere ve gerekesinin bulunmasina baglidir. Burada zerinde sz ettigimiz konu ise (yani ruhsatin nc kismi), farzedpen her bir seklinde mutlaka ona ters dsen kll bir muarizi olmadan tahakkuk etmesi mmkn degildir. Bu durumda sorumluluktan tam olarak kurtulabilmek iin kll olana ynelmekten baska are bulunmayacaktir; kll olan da azimettir. Seratta ruhsati gerektiren seyler bulunsa bile, mcerred emir ve yasaklarin geregini yerine getirmeyi, onlarin acisina ve tatlisina sabretmeyi emreden nasslar vardir. Bununla ilgili deliller neredeyse sayilamayacak kadar oktur. Bunlardan olmak zere su yetlere bakabiliriz: Insanlar onlara: "Dsmaniniz olan insanlar size karsi bir ordu topladilar. 'Onlardan korkun' dediler. Bu onlarin imanlarini artirdi da: 'Allah bize yeter, O ne gzel Vekl'dir!' dediler [91]Burada bahis konusu olan sey bir hafifletme yeridir. Bununla birlikte onlar sabretmisler ve Allah'a siginmislar; sonu da Allah'in haber verdigi gibi olmus, yani kendilerine bir fenalik dokunmadan nimet ve bollukla geri dnmslerdir. Yine Allah Tel : "Onlar size yukarinizdan ve asaginizdan gelmislerdi; gzler de dnmst; yrekler agizlara gelmisti; Allah iin esitli tahminlerde bulunuyordunuz.[92]diye Ahzb (Hendek) gnyle ilgili tavsifte bulunduktan sonra "Inananlardan Allah'a verdigi ahdi yerine getiren adamlar vardir. Kimi bu ugurda canim vermis, kimi de beklemektedir.[93] buyurarak siddetli bir sekilde lariilmulonna, yrekleri agizlara getiren ok g durumlarin mevcudiyeti ne ragmen onlari sadkat gstermis olmakla vgde bulunmustur. Hz. Peygamber Ahzb gnnde ashabina Medine hurmalarinin bir kismini dsmana vermeyi ve bylece ekip gitmelerini saglamayi teklif etmisti. Bylece durumlari hafifleyecekti. Ancak onlar byle bir teklife yanasmadilar; Allah ve Islamla izzet bulduklarini, byle bir zillet durumuna dsmeyeceklerini belirttiler.[94]Onlarin bu davranisi, haklarinda vg ve senada bulunulmasina sebeb olmustu. Hz. Peygam-ber'in vefatindan sonra Araplar irtidat etmislerdi. Hz. Eb Bekir [radiSahu] disindaki bazilarinin ya da ogu sahabenin grsleri, bunlari zekattan belli bir sre muaf tutmak suretiyle gnllerini almaya ve isi idare etmeye alismak, mmetin durumu istikrar kazaninca da ne gerekiyorsa onu yapmak seklinde idi. Hz. Eb Bekir padiya,huj yanasma(li Ve Allah'a yeminle tek basina da kalsa onlarla savasacagini israrla ifde etti. Olay meshurdur.[95] Keza zor (tehdd) altinda kfr kelimesi sylenmesi de yette[96] ruhsat hkm olarak

belirtilmistir. Bununla birlikte bu ruhsati terkederek metanet gstermek btn mmet nazarinda ya da en azindan ogunluk limler |f dh stn olmaktadir. Bu iyiligi emretmek, ktlkten de yamktemiik konusunda da geerlidir. Burada da ayni sekilde kaide islemekte ve bu vazife malin ve nefsin ziyanina neden olsa bile mstahap olmaktadir. Ancak kesinlik kazanmasi orta.-dan kalkar ve sevap bu konuda gsterilecek sabir ve metanet lsnde olur. Bir diger dell de Hz. Peygamber'in "Sizden birin, iin daha hayirli olani, hibir kimseden bir sey istememesidir [97] buyrugudur. Ashb bu sz genelligi zere almistir. Byle mi nda bu hadisle amel etmeyi stlenmenin pek ok mesakkatlen i" tireceginde sphe yoktur. Sununla birlikte onlar genelligi ii/.eir nl mislar ve evliyadan pek ogu da onlara uymuslardir. Bunlardim In risi de Eb Hamza el-Horasn'dir. Kuseyr ve daha basknlannm zikrettigine gre bu zat kuyuya dsms (fakat hi kimseden yiinlmi istememistir). Halbuki byle bir noktanin hibir sey istememe ,inlindan istisna edilmesi uygundu.[98]Tebk seferinden geri kalan kisinin durumu hakkindaki haberi de burada hatirlamak mumkn-dr. Bunlar sonunda Hz. Peygamber'e gelmisler ve, zr beyan etme durumlari bulunmasina ragmen bu yola gitmemislerdir.[99] Bunlara yeryz dar gelmis, ileri ilerine sigmaz olmuslardi. Ancak bunlar Allah'tan baska siginilacak bir kapi olmadigini grmsler ve sidk ile tevbe etmislerdi. Sonunda da tevbeleri kabul edilmisti. Allah onlar iin kabul kapisini amis ve onlari dogrulardan saymis-ti.[100]nk bunlar kendilerine bir zr bulmak gibi bir ruhsatla amel etmek yerine azimetle amel yolunu tutmuslardi. Keza Islamin ilk dnemlerinde Osman b. Mazn ve emsali Mekke'ye birisinin himyesi olmadan giremeyen kimselerin durumlari da bu kabildendir. Sonra bunlar Allah'in himayesine itimatla kfirlerin himayesine girmeyi terk etmisler ve bu ugurda baslarina bir ok da sikinti gelmisti. Bununla birlikte btn bunlar onlar iin nemsiz gelmis "Sphesiz ki sabredenlerin mkfaatlan hesapsiz olarak verilecek-[328] tir.[101] "And olsun ki, mallariniz ve canlarinizla sinanacaksiniz; hi sphesiz, sizden nce kitap verilenlerden ve Allah'a es kosanlardan ok zc szler isiteceksiniz. Sabreder ve Allah'a karsi gelmekten sakinirsaniz bilin ki, bu zerinde sebat edilecek islerdendir.[102] yetine olan manlari sayesinde sabir ve metanet gstermislerdir. Bu meyanda Peygamberine de "Ey Muhammedi Peygamberlerden azim sahibi olanlarin sabrettigi gibi sen de sabret; inkarcilar iin acele etme [103]buyurmustur. Sonra da "Ama sabredip bagislayanin isi, iste bu, azmedilmeye deger islerdendir.[104] buyrulmustur. "Iinizde olanlari aiga vursaniz da, gizleseniz de, onlar sebebiyle Allah sizi hesaba ekecektir.[105] yeti inince, bu sahabeye ok agir gelmisti. Kendilerine '"Isittik ve itaat ettik!' deyin." denilince hemen yle dediler. Allah onlarin

kalplerine mni yerlestirdi. Bunun zerine Bakara sresinin son iki yeti geldi ve kullarin takatlari stnde ykle teklif altinda tutulmayacaklari, unutarak veya hatayla yaptiklari seylerden mes'l tutulmayacaklari... bildirildi.[106] Hz. Peygamber lmnden hemen nce sme'yi Suriye blgesine gnderilen bir ordunun basina getirmisti. Ordunun ikisi Efendimizin hastaliginin agirlasmasi zerine geciktirilmisti. Sonunda da vefat ettiler. Insanlar Eb Bekir'e: -sme'yi ordusuyla birlikte yaninda tut. Onu sana karsi harb ilan edenlere karsi kullanirsin; demislerdi.[107] Fakat Hz. EbBekir: "(Hi kma* kalmaia da) kpekler Medineli kadinlarin hal-hallarini yalayacak hain iseler bile, Allah Rasl'nn svk ettigi bir orduyu geri aviremem." demis, ancak sme'den ricA ederek Hz. mer'i kendisine yardimci olmak zere birakmasini istemisti. O da yle yapti ve ordusuyla birlikte yola ikti Suriye blgesine (Sam'a) ulasti, orada dsmanla karsilasti ve onlari yendi. Bunun zerine Bizanslilar: "Mslmanlar peygamberlerinin lm ile zayiflamamislar." dediler. Bu durum onlarin kalplerine bir korku saldi ve netice hayirla tamamlandi. Buna benzer ruhsatlarin terki ve azimetlere yapisilmasiyla ilgili daha pek ok rnek vardir. nk bu insanlar kendilerinin sinanmakta olduklarini anlamislardir. IV. Mkellefler iin sz konusu olan ve sonradan ortaya ikan bu ariz mesakkat nevileri, Sri Tel'ca teklifin konulmasi sirasinda gz nnde bulundurulmus ve teklife mni grlmemis seylerdendir. Yani tesrden maksat, hkmleri mutad olan bir dzeyde koymaktir. Bir hkmn bazi insanlara veya bazi hallerde mutd olmayan sekilde g gelmesi, o hkmn Sri'ce maksd olmadigi neticesini gerektirmez. nk cz' durumlar, kll olan esaslari ihll etmez; sadece bu cz' durumlar ictihd neticesinde ve hciyyt prensibine nazaran kll olan esaslardan istisna edilirler. Bu ietihad sirasinda da metehidin ilk yapmasi gereken sey asl azimet hkm zerinde kalmaya alismasidir. Azmet hkmnden ayrilmasi ancak gl bir dell neticesinde olabilecektir. Bu yzdendir ki, limler sefere has olan ruhsatin (illetinin) geregini diger konularda uygulamaya koymamislardir. Mesela normal hallerde iken icra edilen sanatlarda sefer ruhsatinin mesru kilinmasinin illeti olan mesakkat bulunmasina ragmen, bu gibi hususlarda ruhsattan sz etmemislerdir. Su halde srekli ve bidziyelik arzetmeyen ariz mesakkatlar sebebiyle azmet hkmnden ayrilmak uygun degildir. nk bu gibi mesakkatler mutad dnyev islerde de mevcuttur. Bununla birlikte bu durum onlarin mutd (d) olmalarini engellememektedir. Dolayisiyla mesakkatin olmamasi esasi yaninda, ariz olan mesakkat -ok ve srekli olmamasi durumunda- mutd bir durum gibi kabul edilecektir.

Ariz olan mesakkat sebebiyle asildan (azimetten) ayrilinmayacaktir. Itiraz:Bu konu nal olur da ictihd olabilir? Hakkinda pek ok naas bulunmaktadir. Mesela: "Kim darda kalirsa, baskaninin payina el uzatmamak ve zaruret miktarini asmamak zere haram olan seylerden yemesi gnah sayilmaz.[108]"Sizden kim hasta ya da yolcu olursa.[109]"Allah ruhsatlarinin islenmesini sever.[110] nasslarini hatirlatabiliriz. Bunlara benzer daha birok dell bulunmaktadir. Cevap: Darda kalma (iztirar) hli, nefsin (ya da bir organin) telef olmasindan korkulan haldir. Byle bir durum ise, ancak ibdet ve normal mutad isleri yapabilmekten ciz kalmadan sonra [01 olur. Bu (acziyet) da haddizatinda bir zrdr. Bunun disinda kalim diger durumlar ise, bulunmasi durumunda dn ve dnyev ykmllkleri yerine getirmekten ciz kalmaya sebebiyet verecek bir mesekkatin tahakkukuna yorulur. yle ki bu durumda azmet bir nevi teklifi m l yutka (takat st ykmllge) dnsr. Takat st ykmllk ise, naklen bilindigi zere, yoktur. Byle olmayan diger mesakkatler ise, bu nasslann altina girdiklerine dellet edecek delllere muhtatirlar. Bu konuda ise -daha nce de getigi gibi- grs ailari ok farklidir. Dolayisiyla zikredilen nasslarla, zerinde bulundugumuz konu arasinda bir eliski bulunmamaktadir. Bunun sebebi -ki bu dellin esasini teskil etmektedir- sudur: Bu sonradan ortaya ikan ariz glkler, inananlarin manlarini, mtereddidlerin teredddn denemek ve onlari imtihan etmek iin vuku bulur. Bunun neticesinde de yakn olarak Rabbine mn edenle, sek ve sphe ierisinde bulunanlar ortaya ikar. Eger btn ykmllklerle ilgili kll esaslar, ortaya ikan her glkle bozulacak ve islemez hale gelecek olsaydi, daha nce de getigi gibi btn kll esaslar ihlle ugrar ve imtihan unsuru ortadan kalkar; bunun neticesinde de iyi ile kt birbirinden ayrilamazdi. Ykmllklerde imtihan unsuru mevcuttur ve bu da ancak asil olan azimetin bekasiyla olur. Kisi dni lsnde imtihana ekilir. Yce Allah syle buyurur: "Hanginizin daha gzel is isledigini belirtmek iin lm ve dirimi yaratan O'dur.[111] "Elif, Lam, Mim. And olsun, biz kendilerinden ncekileri de denemisken, insanlar 'inandik' deyince, denenmeden birakilacaklarini mi sanirlar[112] "And olsun ki, mallariniz ve canlarinizla sinanacaksiniz.Sabreder ve Allah'a harst gelmekten sakinirsaniz bilin ki, bu M-rinde sebat idacih islerdendir.[113] "And olsun ki sizi, iinizden CI-hada ikanlari ve sabredenleri meydana ikarana ve haberlerinizi aiklayana kadar deneyecegiz.[114]"Allah'in inananlari aritmasi ve inkar edenleri yok etmesi iin, insanlar arasinda bu gnleri bazan lehe, bazan aleyhe dndrr dururuz.[115] "Muhakkak ki sizi biraz korku, biraz alik ve mallardan, canlardan, rnlerden biraz eksiltmekle deneriz,

sabredenlere mjdele.[116] Yce Allah onlarin sabretmeleri, asl ykmllklerini yerine getirmeleri ve ondan bir ikis yolu aramaya alismamalari sebebiyle vgde bulunmustur. "Muhakkak ki bir seyle sizi deneriz" ifdesi, bu sikintilar Vt ona bagli olarak deneme hallerinin ogunluk olan diger normal hallere nisbetle vukuu az olan durumlar olduguna dellet etmektedir. Nitekim teklif ile ilgili hallerde gemisti. Bu gibi durumlarda, seratin ykmllklerin asl mecrasinda seyrini teinin iin sabirli davranilmasini, metin olunmasini istedigi bilinmektedir. Bu durumda ruhsatlarla amel etmek, mutlak surette Sri'in, sevabin tam olmasi iin amelin tamamlanmasini istemesi seklindeki kasdina ters dsms olacaktir. Ruhsatlarla amel etme mutlak surette esas alindigi zaman, bu durum mkelleflerin kulluk gsterisi (taabbud) sirasinda kendilerinde bulunmasi gereken azim ve sebatlarinda bir zlmeye yol aar. Azmet hkmle amel edilmesi halinde kullukta sebat ve kararlilik gsterilmis olur ve bu yol ruhsatla amel etmeden daha uygun dser. Birinci hususun aiklanmasi syle: Hayir aliskanlik dogurur, serre de bulasildigi zaman ondan ayrilmasi zor bir seydir. Bunu mshadelerimizle biliyoruz. O yzden de dell ikmesine gerek duymuyoruz. Bir seye aliskanlik kesbeden kimseye, o sey baskalarina zor gelse dahi kolay gelir. O seyin haddizatinda kolay ya da zor bir sey olmasi arasinda da fark yoktur. Kisi ruhsatlarla amel etmeyi kendisine itiyad haline getirdi mi, artik her azmet kendisine zor ve g gibi gelir. Durum byle olunca da, o azmet hkm geregi gibi yerine getiremez ve ondan kurtulmanin bir yolunu bulmaya alisir. Bu aiktir. Bu beklenti halinde olunan sey kll esaslarda da olur, cz' fer' meselelerde de olur. Mesela limlerin ihtilafli olduklari konularda triu ve hevya uymak meselesi, bir seyin hanimligi ve cizligi aralinda ihtilafin bulunmasi durumunda hemen cevaz tarafini alma meselesi ve benzeri dikkat ekilen veya ekilmeyen meselelerde oldugu gibi. ikinci hususun aiklanmasi da arzedilen bu bilgi neticesinde aiklik kazanmaktadir. nk bu birincinin ziddi olmaktadir. Btn bunlarin sebebi sudur: Ruhsatlarin sebebleri ogu kez gerekten mevcut degildir; varliklari takdir ve tahayyl edilmektedir. Mkellefin siddetli olarak kabul ettigi sey, belki de aslinda hafif bir mesakkattir. Tabi bu da kullugun icrasinin sahh olmamasina sebebiyet verecektir ve bylece yaptigi is bosuna gitmis, bir temel zerine oturtulmamis olacaktir. Insan bunu ogu kez ms-hade etmektedir. Bazan insan bazi isleri zor sanir. Oysaki durum hi de yle degildir. Mesela hirsiz veya yirtici hayvan korkusuyla teyemmm alan kimse, eger vakit ierisinde su bulacak olursa, Imam Mlik'e gre tekrar abdestle namazi iade eder. Bu grsyle imam teyemmm alan kisiyi kusurlu davranmis bulmaktadir. Zira bu ve emsali

durumlara hakikatla hi ilgisi bulunmayan vehmin karismasi mmkndr. Ama kisi hirsizi veya yirtici hayvani bizzat grr ve bu yzden teyemmm eder ve namazini kilarsa, bu durumda namazini iade etmez. nk bu durumda taksir gstermis sayilmaz. Eger insan hak ve hakikate degil de, asli olmayan vehimlere kendisini kaptiracak olursa, o takdirde kendisini derin uu-[332] rumlarda bulacaktir ve vehim onun pek ok amelini iptal edecektir. Bu netice hem ibdetlerde, hem muameltta, hem de sir tasarruflarda degismez bir zellik arzetmektedir. Ruhsat sebebleri bazan da siddetli olabilir. Ancak insanoglun-dan, Allah iin sabir gstermesi ve onun rizasi iin amel etmesi istenilmektedir. Sahh hadiste "Kim sabrederse, Allah onu sabirli kilar, (sabri ona sevdirir).[117] buyrulmustur. Enfl sresinde, bir mslmanin savas esnasinda on kfire karsi sebat gstermesi hkm neshedilerek iki kfire karsi sebat gstermesi hkm getirildikten sonra "Allah sabredenlerle beraberdir.[118] buyrulmaktadir. Bu yet indigi zaman, bazi sahabe "Sayidan azaldigi oranda sabirdan da azalmistir." demistir. Bu sz haber (hads) mnsindadir ve hadisle yete uygun dsmektedir. VI. Ser' dzenlemeler her aidan arzu ve hevya zidlik gsterir. Nitekim bu konu "Meksid" blmnde aiklanacaktir. ogu zaman mtsikkalltr ortay ikar ve bunlar arzu ve hevya (uyma ya da) muhftltflltto bulunmiiya gre artar (veya eksilir). Arzu ve havaya uymak, seriata uymanin ziddi olmaktadir. Arzularina uyan bir kimseye her sey zor gelir. Ister o sey aslinda zor olsun ister kolay olsun, farketmez. nk o kendi maksadina ulasmasini engeller vi kendisiyle arzusu arasina girer. Mkellef arzu ve heveslerini bir tarafa atar ve nefsini onun pesine dsmekten alikoyarsa ve ykml tutuldugu ameli islemeye ynelirse, o is kendisine kolay gelir. Ona devam neticesinde itiyad halini alir ve onu sevmeye baslar, artik onun acisi kendisine tatli gelmeye baslar. yle ki, artik dalin kendisine agir gelen o amelin ziddi agir gelmeye baslar. Dolajniiy-la su netice ikiyor: MesaWkatin bulunup bulunmamasi konunu ms kellefin garazina uygun olarak tamamen izaflik arzeder. Nici t,Q seyler vardir ki, kisinin garazina uygun geldigi iin kolay, nice kolay sey de vardir ki, garazlarina uymadigi iin zor olmaktadir. Netice olarak diyoruz ki, bu konuda mutlak surette 'glk' denildigi zaman, kisinin mkellef olmasi aisindan takat gntirem*-yecegi seyler kasdedilmektedir. O seyin bir insan aisindan g yt* tirilebilir olup olmamasi arasinda fark yoktur. Bu konu zerinde di bir anlasmazlik yoktur; zerinde durulacak degildir. Sz sadece bunun disinda kalan ve izaf olup haklarinda mutlak anlamda ne |ui-.aktr ne de glk degildir

demlemeyen mesakkatler hakkinda edilmektedir. Bu tr mesakkatler her iki taraf arasinda dnp dolastigina gre, hakk ve sabit esas olan azmet tarafina dnmek ve onu esas almak daha uygun olacaktir. Ruhsatlarin alinmasimli ise her sahsa ve her ariz duruma gre degerlendirme yapmak nrok-mektedir. Bu konuda kesin bir beyan bulunmamaktadir. Olsu olsa en st seviyede zan bulunabilir. Zan da muarizdan uzak bulunmaz. Bu durumda uygun olan bu kisi hakkinda sz konusu edilen mesakkatin gerekten mesakkat (glk) oldugu sabit oluncaya kadar esas olana (azmete) dnmekten baska bir sey degildir. Takatini asar olmadika da mutlak anlamda sabit olmaz ki, o takdirde hakkinda herhangi bir anlasmazlik olmayan birinci kisma dhil edilsin. Bu anlattiklarimiz, ruhsat ve hafifletme hkmnn istenildigine dir haric bir dell bulunmamasi durumunda sz konusudur. Dellin bulunmasi durumunda ise tabi dell geregince ruhsat hkmle amel etmek daha uygun olur. Mesela Hz. Peygamber sefer esnasinda insanlarin orularim bozmaya yanasmadiklarini ve bu yzden de sikintiya dstklerini grnce bizzat kendi orularini bozmalari gibi. Bu ve benzeri durumlar ayri bir konudur ve daha nce geen kisimlar ierisine girer. Burada zerinde durulan husus, hakkinda byle haric bir dell olmayan ruhsatlarla ilgilidir. Netice olarak diyebiliriz ki, ruhsat mahallerinde azmet hkmleri almak ve onlarla amel etmek daha uygun ve stndr. Soru: Bu durumlarda uzSmet hkm almak mutlnk itrette vcib ya da mendb mudur? Yoksa bir blmleme var midir? Cevap: Bu sorunun cevabi mesakkatlerin halleriyle ilgili tf-slatla ortaya ikacaktir. Bu da asagidaki meselede ele alinacaktir: [119]
Yedinci Mesele

zerinde duruldugu zaman hafifletme sebebi olarak dsnlebilecek mesakkatlerin iki kisim oldugu grlecektir: a) Hakk mesakkatler: Ruhsatlarin sz konusu oldugu hususlardaki mevcut mesakkatlarin byk ogunlugu bu kisimdandir. Hastalik, sefer ve benzeri mevcut muayyen sebebi olan mesakkatler gibi. b) Vehme dayanan (hayal) mesakkatlar: Bunlar, ruhsat hkmn gerektiren sebebin ya da sebebin hikmetinin bulunmadigi mesakkatlerdir. Bunlar mutad olan mesakkatlerin zerinde olmayan mesakkatlerdir. a) Hakk mesakkatler: Bu tr mesakkatlerin bulunmasi durumunda mkellefin az-met hkm zerinde israr etmesi, ya onu ser'an veya bedenen altindan kalkilamayacak bir sikintiya sokacaktir ve bu durumda mesakkat kesin olacak; zan ya da vehim dahilinde bulunmayacaktir; ya da byle (kesin) olmayacaktir. Eger

birinci neviden ise, o takdirde ruhsat hkmle amel edilmesi matlp olacaktir ve bu nevi, zerinde herhangi bir anlasmazlik bulunmayan ruhsatin birinci kismina dhil bulunacaktir. nk bu durumda ruhsat Allah hakki iin olmaktadir. Eger ikinci neviden yani mesakkatin bulunmasinin zan dahilinde olmasi halinde ise, zanlar farklilik arzedeceginden asil olan, azimet hkm zerinde kalmak olacaktir. Bu durumda azmet hkmn geregi, zan tarafi glendike zayiflayacak, zayifladika da glenecektir. Mesela Ramazan'da oru tutmamayi mubah kilabilecek bir hastaliga yakalanan kimsenin, bu hastalikla birlikte kendisinin oru tutamayacagini zannetmesi gibi. Ancak bu zan: 1. Ya belli bir sebebe mstemden olur: Mesela oruca baylar fnkat tmninIHvnmitycagini anlar ve bozar veya namaza Bynkt.H iknn bn^liir l'akal. devamina g yetiremez ve oturarak tamamlar. Mu birinci kisimdan olur ve onun hkmn alir; zira mkellef zerine gtreme,yecegi yk yklenme-inektedir. 2. Ya da pek ok tecrbeden alinmis olan bir sebebe msteniden olur ve sebeb de fiilen mevcut bulunur. Yani hastalik mevcuttur ve byle bir hastalikla oru tutmaya ve ayaktn namaz kilmaya veya abdest iin su kullanmaya deten tf yetirilemez. Buulari bizzat kendisinin tecrbe etmis olmali da gerekmez. Bu da bazan bir nceki kisma katilir. Bunun bir nceki kisma katilmasi sebebin fiilen bulunmasi aisindan olur. Ondan ayri mtla edilmesi ise su aidandir: Mkellefin kadir olmadigi bizzat kendisince sabit olmamistir; nk gerekten kudretinin olmadigi, ancak ibdete baslamasi ve kendisini denemesi halinde ortaya ikar. Bu ise azmet zere istenildigi sekilde ibdeti yapmaya girismemistir ki, onu tamamlamaya kadir olup olmadigi ortaya iksin. Dolayisiyla bu durumda daha uygun olani, zerine hkm bina edilecek sey ortaya ikincaya kadar azmet hkmle amel etmektir. b) Vehme dayanan (hayal) mesakkatlar: Bunlar vehme dayanan hayal mesakkatlerdir. Ortada mesakkatin ne sebebi ne de hikmeti vardir. Bu kisimdan olan mesakkatlerin sebeblerinin daha sonra olacagina dair degismez (muttarid) bir det vardir veya yoktur: Eger birinci kisimdan ise bu takdirde sebeb ya bulunacaktir ya da bulunmayacaktir. Eger sebeb mevcut ise ve ruhsat da yerinde vki olmussa, iste bu durumda ihtilaf bulunmaktadir. Ihtilaf; bastan mkellefin ruhsat hkme yeltenmesi konusunda olmayip, ruhsatla amel etmesi durumunda, bunun mkellef iin yeterli olup olmayacagi konusundadir. Zira bir hkmn henz ortaya ikmamis sebeb zerine bina edilmesi sahh degildir. Hatta kendisi bulunsa bile sarti bulunmayan bir sebeb zerine dahi

hkm binasina gidilmesi sahh degildir. Hkm gerektiren sebeb-tir. Sebebin sarti bulunmadigi zaman bile hkm binasina gidile-medigine gre, ya bizzat sebebin kendisinin bulunmamasi durumunda vaziyet nasil olacaktir? Burada zerinde durulan sey, det olan nbetlerine gre yarin kendisini sitma tutacagini bilen ve henz nbeti gelmeden nce orucunu bozan kimse gibileri hakkindadir. Keza bugn hayiz grmeye baslayacagi zanniyla orucunu bozan bir kadinin durumu da byludir. Btn bunlar gerekten zayif mesnedlerdir. Bi limlir bu mesnedleri keffretlerin dsrlmesi ko-nuHunda itibra almanin sahh olacagina dir su yetle istidlalde bulunmuslardir: "Daha nceden Allah'tan verilmis bir hkm olmadaydi, aldiklarinizdan (ganimet) tr size byk bir azab erisirdi.[120] Bu yet, mslmanlardan cezanin dsrldgn belirtmekte ve gereke olarak da onlara ganimetin ilm-i ilhde helal kilinmis oldugunu gstermektedir.[121]Bu bizim burada zerinde durdugumuz konu ile ilgili degildir. nk konumuz mkellef zerine terettp eden ser' hkmlerle ilgilidir. Burada azabin terettb ser' bir dzenlemeye ynelik degildir; aksine o insana gnahlari sebebiyle ulasan diger cezalar (ukubet) gibi ilh bir durum olmaktadir. "Basiniza gelen herhangi bir musibet ellerinizle islediginizden trdr.[122]yetinde de byle bir durum vardir. Eger sebebin bulunacagina dair degismez bir det yoksa, o takdirde bir problem de yok demektir. Bu taksimin zeti sudur: Kesin olmayan zan ve varsayimlar, vehme dayali ve hayal mesakkatler kismina dhil bulunmaktadir. 18M1 Bunlar ise esitlidir. Nefislerin arzu ve hevesleri de ayni sekildedir. nk nefisler asli olmayan seyleri var sayarlar. Bu durumda dogru olan hareket tarzi, ihlal edici bir mesakkatin bulunmamasi halinde asl azmet hkm ile amel etmek olacaktir. nk insanin akil ve dnine etki etmedigi srece mesakkate metanet ve sabir gstermek daha hayirli bir seydir. Hakk mesakkatin bulunmasi demek, mkellefin ona sabredememesi demektir. Sabirla emredilmis olanlar ancak ona takat getirebilecek kimselerdir. Istikra neticesinde grlmektedir ki, mesakkatlerin mevcudiyetine dir vehimler, bizzat o mesakkatlerin hkmn almamakta, daha hafif bir hkme tabi tutulmaktadir. nk vehimler bir ok hallerde isabetli degildir. Su halde vehim durumunda gerek anlamda bir mesakkat bulunmamaktadir. Gerek mesakkat, ruhsat iin konulmus olan illet olmaktadir. O da olmadigina gre, hkm baglayici olmayacaktir. Ancak mazinne -ki sebeb olmaktadir- hikmet makamina geerse, o takdirde sebeb baglayicilik iin degil de cizlik iin dikkate alinabilecektir. nk mazinne (illetin muhtemelen bulundugu yer) illet demek olan hikmeti kemli zere gerektirmez. Dolayisiyla daha uygun olan davranis sekli asil olanla amel etmek olacaktir. Sonra vehme dayali olan mesakkatlerin dikkate alinmasi

hakk mesakkatlerden olabilir seklindeki bir ihtiyata yneliktir. Hakk olan ise vuku bakimindan ayni dzeyde bulunmamaktadir. Dolayisiyla vehme dayali mi|tkkiibr ttitrin hkm bina edilmeli mmkn degildir. Nefislerin arzu ve heveslerinden kaynaklanan mesakkatlor ise, birincinin ziddi olmaktadir. Zira bilindigi gibi ser' hkmlerin konulmasinda Sri'in maksadi, nefisleri arzu ve heveslerinden kurtarmak, aliskanliklarindan ikarmaktir. Dolayisiyla ruhsatlarin mesruiyetinde nefislerin arzu ve istekte bulundugu seylere nisbetle sz konusu olacak mesakkatlere itibarda bulunulmayacaktir. Dikkat edilirse grlecektir ki, Yce Allah kendisine ruhsat verilmesi iin nefislerin arzulariyla ilgili bir konuyu ileri sren ve sefere katilmamasina bunu mazeret, olarak gsteren kimse hakkinda zemde bulunmus ve syle buyurmustur: "Onlardan 'Bana izin ver, beni fitneye dsrme' diyen vardir. Bilin ki onlar zaten fitneye dsmslerdi. Cehennem inkar edenleri sphesiz kusatacaktir.[123] Bu yet, el-Ced b. Kays'in Hz. Peygamber'e Tebk seferi iin "Bana sefere katilmamam iin izin ver; beni sarisin kizlarla fitneye dsrme; nk ben onlara karsi sabir gsteremem." sz ile ilgilidir. Keza Allah syle buyurmustur: '"Sicakta savasa ikmayin' dediler. De ki: 'Cehennem atesi daha sicaktir.' Keski buseydiler![124] Allah daha sonra gerek zr belirtmis ve syle buyurmustur: "Gszlere, hastalara ve sarfedecek bir seyi bulunmayanlara, Allah ve peygamberine bagli kaldiklari mddete sorumluluk yoktur.[125] Allah burada gerek zr sahiplerini aiklamistir. Bunlar cihada takat yetiremeyen ktrmler, ocuklar, yaslilar, deliler, krler vb. gibi kimselerdir. Keza asla yol tedriki iin gerekli hibir seyi bulunmayan, bir baskasinca da masraflari karsilanamayan kimseler de mazurdurlar. yette "Allah ve peygamberine bagli kaldiklari mddete" kaydi getirilmistir. Bunun bir geregi de, Allah'a taat konusunda nefislerine herhangi bir pay birakmamalaridir. Su yete dikkatle bakmak gerekecektir: "Isteyen, istemeyen hepiniz savasa ikin.[126] "ikmazsaniz Allah size can yakici azbla azb eder ve yerinize baska bir millet getirir.[127] Hal byle iken, zr sadece nefsinin arzu ve hevesleri olan kimsenin durumu nasil dikkate alinarak, onun hakkinda ruhsat verilecektir. Evet! Ser' hkmlerin, nefs arzularin Sri'in maksadina tabi olmasi zere konuldugu dogrudur. Yce Allah bir mefsedete sebebiyet vermeyecek biimde kullarin sehvetlerini giderebilmeleri, nimetlerden istifde etmeleri konusunda genislik gstermistir. Getirilen ykmllklerle, mkellefe bir mesakkat binmemesi ve belirlendigi zere yapildiginda onun nimetlerden istifde etmesini engelleyecek bir neticeye mncer olmamasi istenilmistir. Bu yzden de daha bastan selem, kirz (mudrabe), mskt ve benzeri genislik getiren ruhsatlar -her ne kadar bir baska kaidede bunlari engelleyen unsurlar bulunsa da- mesru kilinmis; dnya menfaatlerinden pek

ok sey helal kilinmistir. Bu durumda her ne zaman nefsi taskinlik gsterir ve Sri'in kendisi iin helal yoldan gidermesini helal kildigi bir sehvet ve arzunun pesine dser; onu helal yoldan gidermeyerek gayri mesru yollara basvurursa, bu seytan ve mutlaka uzaklasilmasi vcib olan bir arzu ve heves olmus olur. Mesela bir gnaha dsknlk gsteren kimsenin durumu gibi. Byle bir kimseye dskn oldugu o konuda asla ruhsat yoktur. nk burada ona verilecek ruhsat, bizzat seriatin kendisine muhalefet olmaktadir. Daha nce geen ruhsatlar ise byle degildir. nk onlar tam kistasa vurulduklari zaman seriata bir uygunluklarinin bulundugu grlmektedir. Bu aiklamalardan da anlasilmistir ki, arzu ve hevaya muhalefetten dogacak mesakkatten dolayi asla ruhsat verilmeyecektir. Hakk mesakkatin bulunmasi durumunda ise sartlari ile birlikte ruhsat vardir. Sarti bulunmadigi zaman ise, zimmetini mesuliyetten tam olarak temize ikarmak isteyen kimse iin lyik olan az-met hkme ynelmesi ve onunla amel etmesidir. Ancak bu durum yani azmet hkmle amel, bazan mendb kabilinden bazan da vcib kabilinden olur. Allahu a'lem! Fasil: Bu yolda ortaya ikacak faydalardan birisi de, hakkinda tartisma bulunan kisimla ilgili olmak zere, ruhsatlardan kainma ve bu konuda ihtiyatli davranma, onlarin ierisine girmekten sakinma olmaktadir. nk bu konu net degildir ve karistmlabilen bir konudur; seytanin her trl desiseleri, nefsin ugrasilari, arzu ve heves pesinde krkrne kosturma buradan neset etmektedir. Bu yzdendir ki, sfi seyhleri mrdlerine ruhsatlarla amel etmeyi tamamen terketmeyi tavsiye etmisler ve azmetlerle amel etmeyi kendilerine bir usl kabul etmislerdir. Allah onlara rahmet etsin! Elde ettikleri faydali neticelerden de belli ki, bu sahh ve gzel bir yoldur. Ruhsatlardan, ancak durumu kesin olanlarin veya ibdetlerde oldugu gibi yapilmasi istenilen ser'i bir vaiif ulmitilin durumunda ya dn hel oldugu iin mskt ve karz gibi dank baftan ruhsat olarak mesru kilinan seylerin islenmesi uygun olur. Bualt rin disinda kalan konularda ise azmet hkme ynelinilir ve onunla amel edilir. Bir diger fayda da, glgn kaldirilmasi hakkinda vrid olan delillerin mertebelerine gre mnlarinin anlasilmis olmasidir. Mo sela "Allah ruhsatlarinin islenmesini sever.[128] hadsinde sz konusu olan 'ruhsat' hakkinda talep bulundugu sabit olan ruhsat olmaktadir. nk biz burada sz edilen mesakkati, benzeri hakkinda Hz. Peygamber'in Yolculukta oru tutmak iyilik ve takvadan degildir.[129] buyurdugu mesakkate yoracak olursak, bu durum Yce Allah'in su buyruklarina uygun dsecektir: "Allah

sizin hakkinizda kolaylik diler, zorluk dilemez.[130]"Allah sizden yknz hafifletmek ister.[131] Allah bu buyruklarini, birincisi hakkinda "Oru tutmaniz sizin iin daha hayirlidir" , ikincisi hakkinda da "Sabretmeniz sizin iin daha hayirlidir" buyurduktan sonra sylemistir. Su halde ser' meseleler zerinde duracak kimselerin, ser' hkmlerin nasil cereyan ettigini yaknen anlayabilmesi iin bu incelikler zerine egilmeleri gerekmektedir. Bu konuda vrid olan ser' delilleri arastiran kimse iin, bu zikredilen husus en gzel biimde aydinlanmis olacaktir. Tevfk ancak Allah'tandir. Buraya kadar arzettiklerimiz, azmet ve ruhsat konusunda azmet hkmle amel etmenin daha uygun olacagi grsnn izahina ynelik idi. Fasil: Arzedilen grsn aksine, azimetle amel etmenin daha uygun olmayacagi grs de ileri srlebilir. Bu grs su sekilde desteklenir:[132] 1. Azimet hkm kat' oldugu gibi, ruhsatin aslini olusturan hkm de kat' olmaktadir. Dolayisiyla biz 'mazinne'yi (hikmetin muhtemel bulundugu yer, sebeb) buldugumuz zaman ona itibar ederiz. Ister kat' olsun ister zann olsun. nk Sri Tel, hkmlerin dzenlenmesi konusunda zanni kat'iyet mertebesinde tutmustur. Dolayisiyla her ne zaman hkmn sebebinin mevcudiyeti zan ile bilinecek olsa, o sebeb itibara alinmaya hak kazanmis olacaktir. Zan-n delillerin furda (fikhin konusu olan fer' meselelerde), kat' delller yerine getigine ve o ayarda sayildigina dair kesin delller bulunmaktadir. Kat' olan zann olanla tearuz halinde olursa, zann olan itibardan dser, seklinde bir itiraza da yer yoktur. nk bu durum ancak delllerin birinin digerinin hkmn tamamen ortadan kaldiracak sekilde tearuzlara durumunda olur. Ancak delllerin durumu, hss dellle birlikte mm ya da mukayyed delille birlikte mutlakm durumu ne ise, burada da ayni olacaksa o takdirde bir tearuzdan bahsedilmeyecektir. Bizim meselemiz iste bu sonuncu kisimdan olup, birinci kisimdan degildir. nk azimetler, mkellefler zerine glk olmamak kaydiyla yklenil-mislerdir. Eger glk varsa, o takdirde glge itibarda bulunularak, onun geregi olan ruhsatla amel etmek sahh olacaktir. Keza, zann-i glib bazan daha nceden bulunan kesin dellin hkmn ortadan kaldirabilir. Mesela bir seyde asilligin haram olmasi ve sonra onu helal kilacak zann bir sebebin ortaya ikmasi gibi. Avci, av hayvaninin

lmnn sebebinin kendisinin vurmasi oldugunu zann-i glibiyle bilse bu zanninin geregi ile amel etmesi sahhtir. Oysa ki, baska bir sebebten dolayi lms olmasi veya lmne baskasinin yardimci olmasi pekl mmkndr. Buna ragmen bu ihtimaller dikkate alinmaz ve zann-i glible amel edilir. Burada asil olan haramliktir ve bu kesindir. Ancak bu aslin bu zann olan karsi dellle birlikte hl bulunmasi mmkn degildir. nk burada zann ile hatta sphe ile birlikte hl kesin haramli-gin bulunacagini sylemek mmkn degildir. Dolayisiyla bizim konumuzda da durum ayni olacaktir. Isin geregi sudur ki, zann-i glib daha nceden bulunan kat' aslin hkmn birakmamaktadir. Glib olan zanlar muteberdir. Ruhsatlar bahsinde de ayni sekilde olmalidirlar. 2. Ruhsat esasi her ne kadar azmet hkme nisbetle cz' ise de,bu durum onda etkin degildir. Aksi takdirde, ruhsat hkmn isle-nilmesi istenilen konularda durumun izahi zor olurdu. Aksine kll bir asildan mstesna edilen cz' de, bizzat kendisi hakkinda itibara alinir. nk byle bir istisna, bir nevi ummun tahssi ya da mutlakin takyidi kabilinden olmaktadir. Usl-i fikihta ise, kat' olanin zann ile tahsis edilebilecegi kabul edilmistir. Durum byle olunca bu da ncelikli olarak sahh olacaktir.[133] Keza; nasil ki, hkm zann olan tahsse olup, kati olan umumlige degilse, burada da ayni olacaktir. Yine nasil ki, bazi czlerinin dzenlilik gstermemesi yznden kll, kllligini yitirmiyorsa -nitekim bu konu bu kitapta ilgili yerinde ortaya konulmustur- burada da ayni olacaktir. Aksi takdirde yapilmasi emredilen ruhsatlarin da ortadan kalkmasi gerekecektir. Byle bir netice ise fsiddir. Fsid bir neticeye gtren sey de fsiddir. 3. Bu mmetten glgn kaldirildigina dir olan delller katiyet mertebesine ulasmistir: "Allah dinde size bir glk kilmamis-tir.[134] yetiyle bu mnya gelen "Allah sizin hakkinizda kolaylik diler, zorluk dilemez.[135]"Allah sizden yknz hafifletmek ister. Ve insan zayif yaratilmistir.[136] "Allah'in peygambere farz kildigi seylerde ona bir glk yoktur.[137] "...onlarin agir yklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir.[138]gibi yetler bu hususu ortaya kor. Bu dn, ihtiva etmis oldugu kolaylastirma ve hosgrden dolayi "msamaha dni olan Haniflik" diye isimlendirilmistir. Ruhsatlarin mbh olduklarina dir delller daha nceden gemisti. O delllerin tamami ve benzerleri aynen burada da geerlidir. (Bunlari) ruhsatlarin tamamina degil de sadece bir kismina tahsiste bulunmak, delilsiz tahakkmde bulunmaktan baska bir sey degildir. Mesakkatler eger kat' iseler muteberdirler; zann olanlar ise dikkate alinmaz, seklinde bir itiraz ileri srlemez. nk, kat'iyetle zan hkmde esittirler Fark ancak tearuz durumunda

ortaya ikar. Burada ise, her ikisinin de ayni anda itibara alinmalari durumunda bir toruz durumu bulunmamaktadir. Bu durumda tizmet hkm almak, ruhsat hkmn almakten daha ltn olacak degildir. Hatta bunun aksini yani ruhsatla amal etmenin daha stn olacagini sylemek mmkn olabilecektir. nk ruhsatlar hem Allah hem de kul haklarini birlikte ier-moktodirler. Ruhsatla emredilmis bulunan ibdetler (icra edildiklerinde) yerini bulmaktadirlar; su kadar ki ruhsat zere icra edilmis olmaktadirlar; hibir zaman bastan dsms olmamaktadirlar. Azimet hkmler ise farkli olarak sadece Allah hakki ierirler. Y-c Allah lemlerden mstagnidir, hibir seye muhta degildir. Ibdetler, nih olarak hem dnyada hem de hirette kulun hazzina yneliktir. Dolayisiyla her iki hakki da iermesi bakimindan ruhsatla amel edilmis olmasi daha uygun olacaktir. 4. Sri'in ruhsatlari mesru kilmasindan maksadi, mesakkatler karsisinda mkellefe nfk ve kolaylik gstermektir. Bu itibarla ruhsatlarin mutlak surette alinmalari Sri'in kasdina muvafik olacaktir. Diger taraf ise byle degildir. nk hep azimet hkmlerin a-linmasi, dinde asirilik, tekellf ve lzumundan fazla dsknlk gibi istenilmeyen tavirlar iin bir mazinne (muhtemelen onlara gtrebilecek bir davranis) olabilir. Nitekim bazi yetlerde bu tr davranislar yasaklanmistir: "Ey Muhammedi De ki: "Buna karsilik sizden bir cret istemiyorum. Kendiliginden bir sey iddia eden kimselerden (tekellfte bulunanlardan) de degilim.[139] "Allah sizin hakkinizda kolaylik diler, zorluk dilemez.[140] Mesakkatlerin stle-nilmesinde ise tekellfe girme ve zorluk vardir. Israil ogullarina bir sigir bogazlamalari emredildiginde hemen emre uymayip isi zorlastirmislardi. Onlarin hakkinda Ibn Abbas'in: "Eger herhangi bir sigir bogazlasalardi, kendileri iin yeterli olacakti. Ancak onlar asiri gittiler, tekellfe girdiler; Allah da zorlastirdika zorlastirdi.[141] dedigi rivayet edilmistir. Hadiste de Hz. Peygamber "Asirilik gsterenler helak oldu.[142] buyurmuslar; ruhbanligi (evlenmemeyi) yasaklamislar ve "Kim benim snnetimden yz evirirse benden degildir.[143]demislerdir. Hz. Peygamber bu hadislerini, duvamli hr nn oru tutmak, geceleri devamli nam M lttl> inak, kadinlara yaklasmamak ve benzeri daha nctkl mmetlif iin geerli olan fakat Yce Allah'in "...onlarin agir yklerini indi rir, zor tekliflerini hafifletir."[144] buyrugu ile bu mmetten kaldirdigini bildirdigi agir islere yeltenen ve byle bir hayat Hrmoyn azmeden kimseler hakkinda sylemislerdir. Hz. Peygamberin mSm bizzat kendileri de, hem insanlar ierisinde iken hem d tonhiida bulunduklarinda[145] ruhsatlardan istifde etmislerdir.-Mesela yolcu-luk esnasinda namazini kisaltmasi ve orucunu tutmamasi, (atlim dsp[146] yani soyuldugu zaman namazi oturarak kilmasi, sismanlayinca gece

namazlarini ^oturarak kilmasi, rk etmek istedigi zaman ayaga kalkip biraz okuyup sonra rkya gitmesi gibi. Hz.lVy-gamber'in ashabi da ayni yola girmisler ve hibir zaman bu sebebten dolayi birbirlerini kinamamis ve azarlamamislardir, Nitekim hadiste bu yzden asla birbirlerini ayiplamadiklarini H'Ade etmislerdir.[147] Bu mnya dellet edecek deliller oktur. 5. Sebebinin zan lsnde bulunmasina ragmen ruhsatlarin ter-kedilmesi, hayirda yarismadan kopmaya, usangaliga ve sikilmaya, ibdetlere kendini vermekten kamaya, amel islemekten hoslajima-maya ve devamliligi terketmeye sebebiyet verebilir. Bu iddianin dogrulugu zerine seriatta getirilmis birok dell bulunmaktadir. nk insan bir zorlugun bulundugunu dsndg zaman veya kendisinden zor bir sey istendigi zaman bundan hoslanmaz ve usanir. Belki de bu usan duymasi yznden bazi zamanlarda o seyi yapmaktan acziyet hisseder. Zira bazan sabreder bazan da sabir ve tahamml gsteremez. Teklif ise daimdir. Takat st ykmllk haddine ulasmadigi srece kisi nne ruhsat kapilari ailmadigi zaman, seriati kendisine zor geliyor sayabilir. Bunun neticesinde de glgn kaldirildigina dellet eden delller ve onlarin medlulleri hakkinda yanlis anlamalara gidebilir, veya (kulluktan) kapabilir ya da, ser'an hos grlmeyen bazi seylerle karsi karsiya gelebilir. Nitekim Yce Allah syle buyurmaktadir: "Bilin ki, iinizde Allah'in peygamberi bulunmaktadir. Eger o, bir ok islerde size uymus olsaydi sphesiz kt duruma (sikintiya) dserdiniz.[148] "Ey inananlar! Allah'in siza helal ettigi temiz seyleri haram kilmayin, hududu da asmayin, dogrusu Allah asiri gidenleri sevmez.[149] Rivayete gre bu yet, nefis aleyhine bir asirilik olmak zere Allah'in helal kildigi seyleri haram kilma sebebiyle inmistir ve byle bir davranis "haddi asmak" olarak nitelendirilmistir. Hadislerde de "Amellerden g yetirebileceginiz seyleri yapmaya alisiniz. nk siz usanmadika Yce Allah asla (sevap vermekten) usanmayacak-tir.[150] "Hz. Peygamber iki sey arasinda muhayyer birakildiginda, -gnah olmadigi srece- hep en kolay olani seerdi.[151] buyrulmustur. Hz. Peygamber visal orucunu[152] yasaklamisti. Fakat onlar bundan vaz gemeyince onlarla birlikte visal orucu tuttu, bir gn sonra bir gn daha ekledi sonra hilli grdler. Peygamber efendimiz yasaga uymayip da visal orucuna yeltenen kimselere bir ders (taciz) mahiyetinde: "Eger ay gecikseydi ben mutlaka visal orucuna gn ekleyerek devam ederdim. (Tabi siz de buna g yetiremezdiniz.) " buyurmuslardir.[153] Keza baska bir hadiste "Eger ay uzasaydi ben mutlaka visal orucuna devam ederdim ve o zaman asirilik gsterenler asiriliklarini terkederlerdi.[154]buyurmuslardir. Abdullah b. Amr b. el-s, yaslandigi zaman "Keske Hz.Peygamber'in ruhsatini kabul etseydim.[155] demistir.

Hadiste syle anlatilir: "Hz. Peygamber'e: '"-Su el-Havl bt. Tuveyt! Dediklerine gre gece hi uyumaz-mis;' dediler. Hz. Peygamber: "'-Gece uyumaz mi?! Gcnzn yettigi kadar ibdet edin.[156] buyurdular ve onun bu davranisini tasvip etmediler. Muz'in imamligi ile ilgili hadislerinde 'Muz! Sen fitneci misin?' diye ok agir sz sylemislerdir. Bir adam gelerek Hz. Peygamber'e: '"-Ya Raslallah! Ben Falan yznden sabah namazindan geri kaliyorum. (Yatsi namazini) ok uzatiyor' demisti. Ravi, Hz. Pey-gamber'in bunun zerine sinirlendigi gibi hibir zaman sinirlenme-digini belirtir, donra da H*. Peygamber: 'tinIMdt dindtn nfrtt ettirenler var...' buyurmu|lnrdir.[157] '"Iki diregin artisinda bagli bir ip vardi. Efendimiz onun nt oldugunu sordu. '"-Zeyneb'in. Namaz kilar, yoruldugu zaman ya da gnvftldik geldiginde ondan tutar,' dediler. Efendimiz: 1844] '"zn onu. Sizden her biriniz zinde olduka kilsin; yoruldu' gu veya gevseklik hissettigi zaman otursun.[158] buyurmuslardir," Benzeri delller pek oktur. Ruhsatin terki de bu kabildim olmaktadir. Bu yzdendir 4d Efendimiz 'Yolculukta oru tutmak iyilik ve takvadan degildir.[159] buyurmuslardir. Durum byle olduguna gre, ruhsatla amel etmenin daha uygu olacagi it-bit olmustur demektir. Eger ruhsatla amel etmenin dahn uygun OI* madigi kabul edilse bile, azimetle amel etmenin daha uygun OIIBt* digi da ncelikli olarak sabit olacaktir. 6. ' Ser' dzenlemeler, her ne kadar arzu ve heveslere muhltffct iinse de -nitekim bu kitabin ilgili yerinde aiklanmistir- onlarin dnya ve hiret maslahatlarini temin iin konulmus oldugunda di sphe yoktur. Arzu, ancak ser' dzenlemelere muhalif oldugu liman yerilmistir. Bizim konumuz ise byle bir arzu ve heves degildir. Eger arzu ser' dzenlemelere uygunluk arzederse, o takdirdi yerilmemektedir. Konumuz da iste bu kabilden olan arzu ve hevtl-lerle ilgilidir. Zira Sri' Tel ruhsat iin bir sebeb tayin eder Vf zanni glib zere bu sebeb de bulunursa ve bu durumda biz onun geregini yerine getirerek ruhsatla amel ettigimizde bunun nerelinde arzu ve hevya uymak sz konusu olacaktir. Ruhsatlara tabi olmak yznden emir ve nehyin gereginden ikmak neticesi dogabile-cekse, ayni netice asiriliklara gitmek, ruhsatlan terketmek, her-seyin zoruna sarilmak durumunda da dogabilir. Bu durumda bunlardan biri digerinden daha ncelikli degildir. Ruhsatlar ve azimetler konusunda mesru bulunan

sebeblere tabi olmak arasinda bir fark yoktur. Zann-i glib eger azimetler tarafinda ise, onlar itibara alinir; keza ruhsatlarda da durum ayni olur. Birinin digerinden daha stnlg yoktur. Kim bu ikisi arasini ayirir ve farkli mtla ederse, icma muhalefet etmis olur.Bu arzedilenler de bu tarafin dell ve yaklasimlarini teskil et- mektedir. Fasil: Buraya kadar verilen bilgiler isiginda, sebebinin glib zanla ya da kat'iyetle sabit olmasi durumunda[160] ruhsatin terkedilmesi tarafinin daha uygun oldugu, bazi hallerde de ruhsatla amel etmenin daha stn oldugu, bazan da her iki tarafla da amel etmenin esit oldugu ortaya ikiyor. Ancak ruhsatin sebebinin bulunduguna dair glib zan yoksa, o takdirde ruhsatla amel etmenin engelleneceginde herhangi bir problem bulunmamaktadir. Keza hafifletme dogrultusunda amel etmeye dellet eden deliller mm ve mutlak oluslarina yorulur ve bunlardan bir kismi belli yerlere tahsis edilme cihetine gidilmez. Iki grup arasindaki ihtilaf noktasi kendisini surada gstermektedir: Birinci gruba gre dikkate alinacak olan sey, illetten ibaret olan bizzat mesakkatin kendisidir. Illetin (mesakkatin) mazinnesi olan sebebe ise itibar edilmez. Ikinci gruba gre ise, dikkate alinacak sey bizzat yolculuk ve hastalik gibi mesakkatin mazinnesi yani sebebtir. Bu duruma gre, eger illet munzabit (aik, istikrarli) olmazsa,[161] illet iin keza munzabit bir mazinne de mevcut degilse, o takdirde konu net olmayacak, karisikliklara sebebiyet verebilecektir. Iste bylesi durumlarda ogu kez "ihtiyatli davranma" esasina basvurulacaktir. nk bu, yerinde de belirtildigi zere sabit ve muteber bir esas olmakta*] tadir. Fasil: Itiraz: Arzedilenler tamamen birbirine karsi durumda olan delillerin arzindan ibarettir. Bu ise konu ile ilgili problem getirmekten baska bir sey degildir. Bundan bir ikis yolu yok mudur? Cevap:evet vardir ve iki aidan problemden ikmak mmkndr: 1.Konuyu mctehidin grs ve degerlendirmesin hiivAlo tmek. Burada her iki tarafin da dell ve yaklasimlari herhangi hir tercihe gidilmeksizin arzedilmis ve konu mctehidin degerlendirmesine bagli birakilmistir. O degerlendirmesini yapacak ve bu mm neticesinde bu iki taraftan biri br, tarafa ya mutlak sretlo gnltt-be alacaktir; yahut da onlardan biri bazi haller ve durumlar iyin, digeri de baska hal ve durumlar iin agirlik kazanacaktir. 2.Burada arzedilenlerle, "Maksid" blmnde arzod ilecek olan "Mesakkatlerin neviteri ve hkmleri" bahisleri birlikte degerlendirilecektir. Eger bu is yapilir ve her iki konu birlikte ele alinirsa, bu iki yoldan

hangisinin dogru oldugu insallah ortaya ikacaktir. Tevfk ancak Allah'tandir. [162]
Sekizinci Mesele

Eger Sri' her bir zor iste mkellef iin bir ikis yolu kilmis-sa, bundan Sri'in gzettigi maksadi, mkellefin eger dilerse o ikis yolunu arastirmasi ve kullanmasi olmaktadir. Ruhsatlar bahsinde, glklerden kurtulma yollarinin mesru kilinmasi gibi. Eger bu gibi durumlarda mkellef bu glklerden kendisi iin mesru kilinan sekil zere ikis yolu ararsa, bu durumda Allah'in emrine uymus ve kullugunu ciddiyetle yerine getirmis sayilir. Eger byle yapmaz, farkli davranirsa o takdirde iki mahzurlu duruma dsms olur:[163] a) Sri'in kasdina muhalefet etmis olur. Bu muhalefet vcib, mendb ya da mbh konusunda olabilir. b) Kimdi zerine kolaylastirma kapisini kapatmis vo bu ikmak istodigi zor isten ikis yolunu mesru olmayan yollarla tikamis [UT] olur. Bu mnnin izahi esitli ailardan mmkndr: 1. Sri' Tel, serati kullarin maslahatlari iin koymus oldugunu belirtmistir. Bastan konulan ser' hkmler nne bazan hastalik, ve normalin stnde olan glkler gibi engeller ikabilir. Iste bunun iin Sri ayrica tbi hkmler, tamamlayici unsurlar ve ikis yollan da mesru kilmistir ki, mkelleflerin bu tr glk ve sikintilardan kurtulmalari ancak bu yollarla olacaktir. Bunun netice-HInde de teklif kul iin artik normal, tahamml edilebilir ve kolay bir hal alacaktir. Eger byle olmasaydi, o takdirde bunlarin mesru kilinmalarinda ilk bastan mesru kilinmis olan durumlar zerine bir ziydelik bulunmazdi. Teklf hkmler zerinde dsnenler, basit bir nazardan sonra bunu hemen anlayacaklardir. Durum byle olduguna gre, hafifletme ve kolaylik talebi hususunda mkellef, bu istegini mesru kilinmis sekil zere yapmakla memurdur. Bu durumda hafifletme talebinde bulundugu sey, kismen de olsa kat' olarak derhal ya da zaman ierisinde husule gelecektir. Eger bu hafifletmeyi baska bir yolla isteyecek olursa, o takdirde istemis oldugu hafifletme ne derhal ne de zaman ierisinde kat' olmadigi gibi zan lsnde de olmayacaktir; genel anlamda olmadigi gibi, tafsil durumunda da bulunmayacaktir. Zira eger yle olacak olsaydi, o takdirde onun da mesru olmasi gerekirdi. Halbuki o seyin mesru olmadigi kabul edilmektedir. Netice olarak su ortaya ikiyor ki, ser' olmayan yoldan hafifletme ve kolaylastirma talebinde bulunan kimse iin bir ikis yolu bulunmamaktadir. , 2.

Hafifletme talebinde bulunan bu kimse, bu istegini mesru bir yol zere yapmissa, bu durumda hafifletmenin meydana gelmesi iin onun mesruiyet zere yaptigi bu talebi yeterli olmaktadir. Byle bir kasidda bulunmak bir hayirdir ve berekettir. Gayri mesru yoldan istenilmesi durumunda ise, maksadinin meydana gelmemesi iin yapmis oldugu bu hayirsiz ve ugursuz girisimi yeterli olacaktir. Buna Yce Kitabimizdan su yet de dellette bulunmaktadir: "Allah kendisine karsi gelmekten sakinan kimseye ikis yolu saglar, ona ummadigi yerden rizik verir.[164]Bu yette sartin mefhmunu aldigimizda syle bir mn ikacaktir: "Kim de Allah'a karsi gelmekten sakinmazsa, Allah onun iin bir ikis yolu saglamayacaktir." el-KAdl limiti, Blim b. Eb Ca'd'den syle rivayet etmistir: Esca kabailndan bir adam Hz. Peygamber'e geldi ve iinde bulundugu sikintidan sz etti. Hz. Peygamberkendisine: "Git ve sabret!" buyurdu. Adamin oglu msrikler elinde esirdi, ellerinden kurtuldu ve babasina ganimetle birlikte dnd. Adam Hz. Peygamber'e geldi ve# durumu ona haber verdi. Hz. Peygamber de o ganimetin kendisi iin helal oldugunu belirtti. Bunun zerine "Allah kendisine karsi gelmekten sakinan kimseye ikis yolu saglar, ona ummadigi yerden rizik verir.[165] yeti indi. Ibn Abbas'tan rivayet edilir: Kendisine bir adam gelir ve amcam karisini talakla bosadi der. Ibn Abbs: "Amcan Allah'a isyan etmis, Allah da onu pisman etmistir. O seytana uymus ve kendisine ikis yolu birakmamistir." diye cevap vermistir. Adam: "Bir adam karisini onun iin helal kilsa ne dersin?" diye- sormus. O da: "Kim hileye bas vurursa, Allah onu aldatir." diye karsilik vermistir. "Allah kendisine karsi gelmekten sakinan kimseye ikis yolu saglar, ona ummadigi yerden rizik verir.[166] yeti hakkinda er-Rab' b. Hu-seym'den "Insanlara zor gelen her seyden." dedigi rivayet edilmistir. Ibn Abbs: "Kim Allah'a karsi gelmekten sakinirsa, Allah onu dnyada ve hirette her trl bel ve sikintidan kurtarir." demistir. Bir baskasi da "Kim Allah'tan ve gnahtan sakinirsa, Allah ona helalden bir ikis yolu nasib eder." demistir. Tahv syle' bir rivayete yer vermistir: Eb Ms, Hz. Peygamber'den syle rivayette bulunmustur: " kimse vardir ki, bunlar Allah'a du ederler, fakat dualari kabul edilmez: 1. Malini bir beyinsize (sefihe) veren adam. Halbuki Yce Allah 'Beyinsizlere mallarinizi vermeyiniz.[167]buyurmustur. 2. Bor iliskisine giren fakat shid tutmayan kimse. 3. Kt huylu bir zevceye sahip bulunan fakat onu bosama-yip tutan kimse." Bunun mnsi sudur: Yce Allah bor iliskilerinde shid tutmayi emretmis,[168] mallarimizi beyinsizlere vermememizi emretmis, ve ihtiya halinde de talakin mesru bulundugunu bildirmistir. Buna ragmen kisi bunlarin dogrultusunda hareket etmez ve basina hoslanmadigi seyler gelir ve du ederse, Allah onun duasina icabette bulunmaz. Zira yerli yerinde ve kendisine gsterildigi yol zere

davranmamistir. Bu konuya dellet edecek haberler pek oktur ve bunlar gerek zhirleriyle ve gerekse muhtevlanyla bu mnya aika dellet etmoktedirler. Rivayete gre Ibn Abbas'a, bir adamin karisini talaklu bosadigi sorulunca o "Kadinlarinizi bo-sadiginiz zaman iddetlerm riyetle bosayiniz... Allah kendisine harp gelmekten nahnan kimseye ikis yolu mglar, ona ummadigi yerden mih verir.[169] Aynilerini okuyarak cevap vermis ve ona: "Sn Allah'a karsi gelmekUm sakinmadin; senin iin bir ikis yolu yok!" diye cevap vermistir. Imm Mlik de bu mnda 'belg* Bgasiyla bir haber naklinde bulunmustur. Bu habere gre bir adam Abdullah b. Mesd'a gelmis ve: "Karimi sekiz talakla bosadim." demis. Ibn Mesd: "Sana ne dediler? diye sormus. O da: "Benden ayri dsms oldugunu sylediler." diye karsilik vermis. Ibn Mesd: "Dogru sylemisler; kim Allah'in emrettigi gibi bosarsa, Allah ona durumu (ve ikis yolunu) gstermistir. Kim isi kendi eliyle kendi aleyhine karistirir ve isin iinden ikilmaz hale getirirse, biz de onu kendi yaptigi isle basbasa birakiriz. Durumlari kendi aleyhinize karistirmayiniz. Biz de bir aresini bulalim. Durum sizin dediginiz gibi." demistir. Eb Yezd el-Bistm'nin su hikyesi zerinde dsnnz: Bu zat kendisinden kadinlara ynelik sehvet duygusunun kaldirilmasi iin Allah'a du etmek istemis; sonra Hz. Peygamber'in Lbyle bir davranista bulunmadigini hatirlayarak bundan vazgemis ve kendisini tutmustu. Bunun neticesinde Allah Tel bu duyguyu kendisinden tamamen kaldirmisti. yle ki, kadinla tas arasinda hibir fark grmyordu. 3. ikis yolunu mesruiyeti zere talepte bulunan kimse, aslinda Sri' Tel'nin o seyin ierisine yerlestirmis oldugu basariyi talepte bulunmus olmaktadir. Gayri mesru ikis yollari arayan ise, ikis yolunu tecvz etme kasdmi gstermis olmaktadir. Bu durumda kisi, talep ettigi seyin ziddini istemis olmaktadir. nk o yoldan evrilmis olmaktadir. Maksadin ziddi cihetinden de ancak, maksadin ziddi ortaya ikabilir. Su halde byle birisi, ikis yolundan baska bir sey talep etmis olmaktadir. Bu netice 'istihza', 'mekr', 'aldatma' tabirleri ieren yetlerin dellet etmis olduklari mnnin geregi olmaktadir. Bu yetlerden bir kismini hatirlayalim: "Fakat hile yaptilar (mekr), Allah da onlarin hilelerini baslarina geirdi.[170] "Onlarla Allah alay eder ve taskinliklari iinde bocalar durumda birakir.[171]"Bunlar Allah'i ve inananlari aldatmaya alisirlar, oysa sadece kendilerini aldatirlar ve farkinda degillerdir.[172] "Kim Allah'in sinirlarini asarsa, o kendisine zulmetmis olur.[173]"Verdigi bu szden dnen, ancak kendi aleyhine dnms olur. Allah'a vedigi sz yerine getirene Allahbyk ecir verecektir.[174] "Kim yararli is islerse kendi lehinedir; kim de ktlk islerse kendi aleyhinedir.[175]Ve bu mnda daha bir ok yetler. Hepsi de kesin

olarak ifdede bulunmaktadir. Netice olarak bunlar gstermektedir ki mesru yol zere maslahat aramayip bunun digina ikan kimse, o maslahatin ziddi yolda kosmus olmaktadir. Varilmak istenilen netice de budur. 4. Kullarin maslahatlarini gerek anlamda ancak onlarin yaraticisi ve koyucusu bilebilir. Kulun bu maslahatlari bilmesi ancak belli ailardan mmkndr ve bilmedikleri ynleri bildikleri ynlerinden daha fazladir. Bu durumda kul kendi maslahatina ulasabilmek iin, kendisini amacina ulastirmayacak olan bir yoldan yryebilir. Veya pesin bir zevk aldirabilir ama zaman ierisinde ortadan kaybolur ya da kmil olarak degil de ancak noksan bir halde ulastirabilir. Veya girdigi bu yolda ortaya ikacak olan mefsedet sz konusu olacak maslahattan daha agir gelebilir ve bu durumda tuttugu yolun hayri serrini karsilamaz. Nice tedbirde bulunan vardir ki, asla amacina kmil anlamda ulasamamaktadir, tedbirde bulundugu isin bir trl neticelerini devsirememektedir. Bu akil sahiplerince gzlenen ve bilinen bir gerektir. Iste bu yzdendir ki Yce Allah mj-deleyici ve uyarici olmak zere peygamberlerini gndermistir. Durum byle olunca, Sri' Tel'nin koymus oldugu hafifletme yollarina bas vurmak, maslahatin tam anlamda ve hafifletmenin de noksansiz olarak meydana gelmesi yoluna bas vurmak demek olacaktir. Sri'in koymus oldugu yollarin aksine girisimler ise bunun aksinedir. Bu mesele genel anlamda ele alindiginda, Sri'in kasdina [380] muvafakat ya da muhalefet konusunun bir fer'i olmaktadir. Ancak ruhsatin izin verilmeyen sekilde istenilmesi veya yerinde kullanilmamasi konusunda vaz' hitbiyla ilgili bulundugu iin burada zikredilmistir. Zira sabit hkmlerden bir kismi vardir ki bunlar azimettir; bunlarda ne hafifletme vardir ne de ruhsat bulunmaktadir. Kitap ierisinde buraya kadar bu neviden bulunan pek ok mesele gemis bulunmaktadir. Hkmlerden bazilari da vardir ki, haklarinda ruhsat bulunur. Hakkinda ruhsat bulunan her konunun ruhsat hkm sadece o konuya ait olur ve baska yerlere sirayet etmez. Keza kulun basina gelen bazi haller vardir ki, kendisi bu halleri mesakkat diye niteler; halbuki seriatta durum hi de yle degildir. Dolayisiyla muhtemeldir ki, ser' bir sebeb olmadan ruhsattan istifde cihetine gitmis olur. Bu yzden bu esasin fikh konularda pekok faydalan bulunmaktadir; maksadin ziddi ile mumtl* kaideli gibi, hiyel meseleleri gibi... [176]
Dokuzuncu Mesele

Ruhsat sebebleri, Sri'ce ortaya konulmalari maksd seyler degillerdir. Keza bunlarin ortadan kaldirilmalari da Sri'ce maksd bulunmamaktadir. nk bu sebebler, haram kilan ya da vcib kilan azimet hkmlerin

kesinlik kazanmasinin engellenmesine ynelik olmaktadirlar. Bu haliyle bunlar ya haramlik ve gnaha girme hkmne mni olmakta; ya da gnhin kaldirilmasi ve mbh olmayan seyin mbh kilinmasi iin birer sebeb olmaktadirlar. Her iki takdire gre de, bunlar azimet hkmlerin terettbn engelleyen mnilerdir. Ilgili bahisde de getigi zere, mnilerin Sri'ce ne husule gelmeleri ne de ortadan kalkmalari maksd degildir ve her kim ki haram kilici ya da vcib kilici sebebin hkmn ortadan kaldirmak iin mni cd edecek olsa, onun bu fiili sahh degildir. Sartlar bahsinde geerli olan tafsilat aynisiyla onlarda (mnilerde) da geerlidir. Ruhsatlarin sebebleri ile ilgili hkm de aynidir ve aralarinda hibir fark yoktur. [177]
Onuncu Mesele

Eger biz ruhsatin, "ruhsatla azimet arasinda muhayyerlik" mnsinda mbh oldugunu esas alirsak, o takdirde azimet hkmle ruhsat tercihli vciblerden olmus olacaklardir. Zira bu durumda ruhsatla karsi karsiya olan kimseye: "Eger dilersen azimeti isle; dilersen de ruhsatin geregi dogrultusunda hareket eyle." denilmis olacaktir. Bu durumda kisi bunlardan hangisiyle amel etmis olsa, o sey kendisi hakkinda vcib olarak vuku bulacaktir. Aynen yemin keffretindeki tercihler arasinda oldugu gibi. Bu durumda artik azimet hkm o kisi hakkinda azimet olmaktan ikacaktir. Ama biz byle degil de, ruhsatin mbhligini "gnahin kaldirilmasi" mnsinda alirsak, o takdirde azimet hkmle ruhsatin durumu tercihli vciblerdeki gibi olmayacaktir. nk gnhin kaldirilmis olmasi zorunlu olarak bir muhayyerlik mnsi gerektirmemektedir. Dikkat edilecek olursa grlecektir ki, gnahin kaldirilmis olmasi vcible birlikte bulunabilmektedir. Durum byle olunca; azimetin, bizzat Sri'ce maksd ve belirlenmis bulunan asl vciblik hkm zere kalmasi ortaya ikmis olacaktir. Bu durumda kisi azmet hkmle amel ettigi takdirde, kendisiyle hibir zr bulunmayan kimselerin o hkm yapmalari arasinda "bir fark bulunmayacaktir. Su kadar var ki; zr, sahibinin azimet hkm terkederek ruhsat hkme intikal etmesi durumunda ondan gnahi (hara) kaldirmis olacaktir. Daha nce her ne kadar Sri'in ruhsat hkmlere ynelik bir kasdi varsa da, bunun ikinci kasidla (kasd-i sn) oldugu ortaya konulmustu. Asl kasidla maksd olan sey ise, bizzat azimetin vuku bulmasi idi. Bu meselenin benzeri sudur: Bir hkim hkmn verme sirasinda iki beyyine (sahit vb.) ile karsilasiyor. Aslinda bu iki beyyine-den birisi adalet vasfini tasiyor, digeri ise tasimiyor. Hakimin yap-masi gereken sey yani azmet hkm dlet vasfini tasiyan beyyi-nenin geregi ile hkmetmektir. nk Yce Allah "Sizden dil olan iki shid tutun.[178]"Shidlerden razi

olduklarinizdan.[179] buyurarak shidlerin dil olmasi gerektigini beyan etmistir. Bu durumda olan bir hkim, eger adalet sahibi olan shidlerin sehdeti geregiyle hkmde bulunacak olursa, asl azimete isabet etmis olacak ve iki ecir alacaktir. Aslinda dil olmayan shidlerin seh-detlerine dayanarak hkmde bulundugu zaman ise kendisine bir gnah gerekmeyecektir. nk isin iyzn bilemedigi iin mazur olacaktir; ayrica ictihadda bulundugu iin de (isabet edemedigi halde) bir sevap alacaktir. Verdigi bu hkm her iki tarafi da baglayacaktir. Aynen ruhsat hkm, ruhsattan istifde durumunda olanlar iin nasil geerli ve yeterli ise burada da durum ayni olmaktadir. Nasil ki, bu durumda olan bir hkim iin "O dil olan shidlerin sehdetiyle dil olmayan shidlerin sehdetine dayanarak hkm verme arasinda muhayyerdir." demlemezse, ayni sekilde burada da "Kisi azimetle ruhsat arasinda mutlak surette muhayyerdir." denilemez. Itiraz: "Ruhsatlarin mesru kilinmasi ikinci derece kasidladir." diye nasil iddiada bulunulabilir? Oysa ki, glgn kaldirilmasi kaidesi kesin olarak asl kasidla sabit olmustur. Mesela: "Allah size dnde bir glk kilmamistir.[180] buyrulmus ve ruhsat hkmnn ifdesinden sonra da: "Allah sizin iin kolaylik diltr; torluk diitmez.[181]diye beyanda bulunulmustur. Cevap: Nikahtan maksat "tenasl" yani insan neslinin beksini temin olmaktadir. Bunun disinda: "Iinizden, kendileriyle huzura kavusacaginiz esler yaratip; aranizda muhabbet ve rahmet var etmesi, O'nun varliginin belgelerindendir.[182] "Sizi bir nefisten yaratan ve gnlnn huzura kavusacagi esini de ondan var eden Allah'tir.[183]gibi yetlerde ifde edilen eslerin birbirlerine nsiyet peyda etmeleri vb. gibi diger maksatlar ise ikinci kasidla sabit olmuslardir. Dolayisiyla ruhsat bahsinde de durum aynidir. Hem sonra ruhsatla amel edecek olan kimseden bizzat gnahin/glgn kaldirilmis olmasi, onun iin bir kolaylastirma olmaktadir (ve bu durum onun ikinci kasidla mesru kilinmis olmasini gerektirmez. nk) oru daha baslangitan konulurken fazla olmayan sayili gnler olarak konulmus (aylar olarak konulmamistir.) Bu durumda bizzat azmet hkmn kendisinde de kolaylik ve glgn kaldirilmis olmasi mnsi bulunmaktadir. (Hal byle iken oru iin asl kasidla degil de ikinci kasidla mesru kilinmistir denilebilir mi?) Keza glgn kaldirilmasi klliyytta (genel hkmlerde) da Sri'ce maksd bulunmaktadir. Ykmllk getiren ser" kll esaslarin hibirinde, asla kll ya da ekseri bir glgn bulunmasi mmkn degildir. "Allah size dnde bir glk kilmamis-tir.[184]yetinin geregi de bu olmaktadir. Biz bazi ndir cz'lerde glk ve mesakkat bulabiliriz ve bununla birlikte haklarinda da bir ruhsat mesru kilinmamis olabilirler. Bu Sri'in nem

verdigi hususun sadece klliyyta ynelik oldugunu gstermek iindir. Ruhsat mahalleri hakkinda da ayni sekilde syleriz: Bunlar klliyyttan degillerdir; sadece cz'iyyttirlar. Nitekim bu konu zerine "azimetle mi yoksa ruhsatla mi amel" konusunda dikkat e-[853] kilmisti. Su halde azimetler kll olmalari aisindan Sri'ce asl kasidla mesru kilinmis hkmlerdir. Glk (hara) ise, cz" olmasi aisindan bu klliler zerine sonradan ariz olan seylerdir. Eger Sri' ruhsatlarla bunlarin kaldirilmasini kasdetmisse, bu ikinci kasidla olmaktadir. Allahu a'lem! [185]
On Birinci Mesele

Azimetlerle ruhsatlan bir arada inceledigimizde, azimetlerin cri olan det-i Ilhiye ile bidziyelik (muttaridlik) arzettigini, ruhsatlarin ise cri olan deti Ilhiyenin normal .seyrini yitirdigi anlarda geerli olduklarini grrz. Birincisi aiktir. nk biz namazlarin tam. ve vakitlerinde kilinmasi, orucun belirlenmis vaktinde tutulmasi, taharetin su ile yapilmasi gibi emirlerin cereyan eden det-i ilhye uygun olarak vrid olduklarini gryoruz. Bu gibi emirler sihhat, akilli olmak,[186] ikmet halinde bulunmak su bulunmak vb. gibi normal haller zere olmaktadir. Diger muamele ve ibdetlerde de durum aynidir. Mesela normal durumlarda ya da namaz iin rtnme emri, lse, kan, domuz eti vb. yemeyi yasaklama gibi. Btn bunlar emredilir-ken ya da yasaklanirken, hep emir ya da nehye uymanin mmkn olacagi haller dikkate alinmistir. Bu haller ise tam ve genel anlamda ya da ekseriyetle mutd olan ve alisilagelmis bulunan hallerdir. Bunun byle oldugunda herhangi bir problem gzkmemektedir. Ikincisine gelince, bu da birincinin bilindigi cihetten malm bulunmaktadir. Hastalik ve yolculuk halleri, suyun, elbisenin ya da yiyecek bir seyin bulunmamasi durumu, emredilen seyin terkedil-mesi ya da nehyedilen seyin yapilmasi konusunda ruhsat getirici bir zellik olmaktadir. Yeterli tafslat daha nce semis bulunmaktadir. "Maksid" blmnde bir baska aidan insallah tekrar ele alinacaktir. Ancak det-i Ilhiyyenin normal sekil zere seyretmemesi iki kisimdir: a) Genel olur. b) zel olur. Genel olan (hastalik, sefer vb. gibi haller) gemis bulunuyor. zel olan kisim ise, geregi ile amel etmeleri durumunda, Allah'in vel kullarinin gstermis olduklari fevkaldeliklerdir. Bunlar ekse- [354] riyetle ancak ruhsat hkmnde olmaktadirlar. Mesela suyun ste, kumun kavuta, tasin altina dnsmesi, gkten yiyecek indirilmesi yahut yerden ikarilmasi gibi. Bu gibi fevkaldelikler kimin iin ya-ratilmissa, o kimse (vel kul) bunlari alabilmekte ve kullanabilmektedir. Onun bunlari kullanmasi azmet degil

ruhsat olmaktadir. Daha nce de getigi gibi, ruhsatla amel edebilmek iin, onun kolayligindan istifde iin onu kasdetmis olmamasi ve ona sebebiyet vermemesi sart oluyordu. Zira bu sarta muhalefet Sri'in kasdina muhalefet oluyordu. nk Sri'in daha bastan ruhHat hkmleri koymasi mmkn degildi. Sri'in bu konudaki kasdi, normal tesrde bulunulan hkmlerin icrasi sirasinda ortaya bazi ruhsati gerektirecek sebebler ortaya ikarsa, o sebebin msebbebine ynelik iznin bulunabilecegi seklindedir. Nitekim daha nce gemisti. Hal byle olunca burada da ncelikli olarak durum ayni olacaktir. nk bu tr harikuladelikler kulluk hkmlerini ortadan kaldirmak iin degil; sadece baska bir durum iin konulmuslardir. Dolayisiyla bunlar ynnden hafifletmeye ynelik kasidda bulunmak, bunlarin Rabbine degil, bunlarin bizzat kendilerine ynelik bir ka-sid olur. Bu ise Allah'a kulluk konusunda gzetilen maksatlarin konumuna aykiridir. Keza "Maksid" bahsinde ser' hkmlerin zel degil genel olduklari belirtilmistir. Bundan maksat ser' hkmlerin sadece bzi mkelleflere has degil, btn mkellefler hakkinda genel olduklaridir. Bu sarta, Hz. Peygamber'in keramet ve mucize olarak harikuladelikler gstermeyi kasdetmis olmasi ileri srlerek itiraz edilemez. nk Hz. Peygamber bununla, nefs nazlarindan tamamen arinmis olarak ser' bir mnyi kasdetmis olmaktadir. Ayni sekilde vel kul da kerameti kendi nefs hazzi iin degil de ser' bir garaz dolayisiyla gstermeyi kasdetmis olabilir dememiz mmkndr ve bu durumda bu kisim, kasdina gre hkm almak suretiyle ruhsat hkm disina ikar. Hal mertebelerini asan evliyadan sdir olan kerametleri, istikra neticesinde iste bu mn zere yormamiz gerekmektedir. Ancak bu dedigimiz sekilde olmazsa, o takdirde kesin ve problemsiz sart muteberdir. Sart sadece genel olan fevkaldeliklere has degildir; zel olanlarda da ncelikli olarak itibara alinacaktir. Itiraz: Vel iin det-i ilhyenin zerine ikildigi zaman; bu durumda onunla det-i Ilh dogrultusunda hareket eden kimse arasinda genel anlamda bir fark bulunmamaktadir. nk kendisi iin normal bir sebeb olmaksizin yiyecek, iecek vb. hazir edilen kimse ile, bu gibi seyleri normal yoldan alismak suretiyle elde eden arasinda netice itibariyla bir fark bulunmamaktadir. Nasil ki, alismak suretiyle bunlari elde eden kimseye onlari yemesi, imesi veya kullanmasi durumunda ruhsatla amel etmistir denilmiyorsa, keramet gsteren vel iin de ayni sekilde ruhsatla amel etmistir denilemez; zira aralarinda hibir fark yoktur. Bu trden olan diger [355] hususlarda da durum aynidir. Cevap: Bu itiraza iki aidan cevap verilecektir. I. Nakil itehller bu tur boylerin baglayin olmnmnk kaydiyla tnrkdilmHMI

gerakUgimi dnlAlnt, etmektedir. nku peygamber efendimiz kulluk arasinda muhayyer hinikilinis ve kullugu tercih etmistir.[187] Tihme daglarinin eger istem* altin vm un ms olarak emrine verilmesi teklif edilmis, fakat o bunu inUMneniis tir.[188] Hz. Peygamber'in dualari kabul edilirdi. Kger dile seydi istedigi seyin vcda gelmesi iin du eder ve o da moydnnn gelirdi. Fakat o bunu yapmadi. Aksine det-i Ilhi dogrultusunda hareket etmeyi yegledi. Bir gn a kalir, Rabbine yakarista bulu nur; bir baska gn doyar, Rabbine hamd ve vgler ederdi. Byleco o, beser dnyev hkmler konusunda, diger insanlardan biri gibi oluyordu. Bazi kereler kshbma bu trden harikuladelikler (mucizeler) gsterdigi oluyordu. Bunlar onlarin yakin imanlarini artirma, kalplerine sif verme ve sikinti anlarindan kurtulmalarini temin amacini tasiyordu.[189] Hz. Peygamber geceliyor ve Rab-bi onu yedirip iiriyordu; buna ragmen o kendisinin ve ailesinin geimini temin iin esbaba tevesslden geri durmuyordu. Harikuladelikler onun hakkinda mmknd, istekleri olma durumundaydi. Hatta yle ki, bu hususu teyid mahiyetinde Hz. ise kendisine "yle gryorum ki, Rabbin senin her arzunu yerine getirmeye kosuyor.[190] demisti. Allah'in kendisine vermis oldugu mertebe ve mevkiinin bir neticesi olarak istedigi her trl harikuladelikleri ortaya koyma imkani vardi. Btn bunlara ragmen, o asla bu yolu.tutma-di ve det-i Ilhiye dogrultusunda hareket etmeyi tercihte bulundu. Onun bu tutumu det-i Ilhiye dogrultusunda hareket etme konusunda keramet ve harikuladelikler sahibi kimseler iin byk bir esas oluyordu. Ancak bu peygamberler iin baglayicilik arzetmedigi iin, veller iin de ayni sekilde kesin olarak uyulmasi gereken bir tavir olmamistir. nk bu konuda peygamberlerin vrisleri veliler olmaktadir. 2. Vellere gre harikuladeliklerin faydasi yakn olan imani glendirmektir. Beraberinde ise btn ykmllkler ve kulluk mertebelerine gre btn mkellefler iin ayrilmaz bulunan deneme (imtihan, ibtil) unsuru bulunur. Bu durumda bunlar, zerinde bulunduklari haller iin bir destek ve kuvvet verici unsur gibi olmus olurlar. nk bunlar car olan det-i Ilhiyenin zerine ikmis ve tebarz etmis Allah'in yetlerinden olmaktadirlar. Neticede bunlarin kalb huzur ve skna ulasilmasinda zel bir yerleri bulunur. Nitekim Ibrahim Kur'n'da: "Rabbim! lleri nasil diriltiyorsun? Bana gster." demis ve bu istegindeki amacinin da "kalb skn ve huzura (mutmain olma) erme" oldugunu belirtmistir.[191] Nitekim Hz. Peygamber de Kur'n'da geen Musa'nin Hizir'dan ayrilmasi olayi hakkinda: "Allah kardesim Musa'ya rahmet etsin! Keske sabretseydi de, aralarinda geecek olan haberleri bize anlatilsaydi. Bunu ne kadar arzu ederdik.[192]buyurmustur. Keramet ve benzeri harikuladeliklerin faydasi nefs doyum olduguna gre, bunlardan nes'et eden seyler nefsin duydugu hazlara ynelik

olmaktadirlar; muhta olan kimselere verilen sadakalarda oldugu gibi. Byle birisi kendisine verilen sadakayi kabul etmek ve kullanmak konusunda muhayyer bulunmaktadir: Eger kabul etmez ve kazanmaya alisir ve ihtiyacini mutad yoldan karsilamaya gayret ederse bu takdirde genel olan azmet hkmle amel etmis olur. Yok byle yapmaz da sadakayi kabul ederse, bunun da kendisine bir zarari olmaz; nk sadaka yerini bulmus olur. Sonra su da var: Insanlar Allah Tel'nin sebebleri ve mseb-bebleri koydugunu ve bunlarda ykml tutmak ve insanlari denemek iin det-i Ilhiyeyi yrrl kildigini, mkellefi ihtiyacin tahakkm altina soktugunu bilmektedirler. Nitekim ibdetleri 4 ayni sekilde bir ykmllk ve imtihan unsuru olmak iin koymustur. Geri harikuladelikler ortaya konulus amalari olan faydalari ortaya ikariyorlarsa da, br taraftan da ilerinde zimnen kesb sebebiyle dogacak ykmllk mesakkatinin kaldirilmasi ve ykn hafifletilmesi mnsini da iermektedirler. Iste bu sebeble bunlarin kabul edilmesi, ruhsatlarin kabul kabilinden olmaktadir. nk ykmllgn doguracagi kesb mesakkatini o kisiden kaldirmakta ve hafifletmektedir. Iste bu noktadan hareketle de harikuladelikler, ruhsatlarin hkmn almaktadirlar. Harikuladeliklerin imtihan mnsi da iermeleri aisindan bir baska sey daha var: O da sudur: bu tr seylerin geregiyle amel etmekte onlarin tarafina bir nevi meyil bulunmaktadir, Halbuki seyrusulkta azimet sahihi kimselerin zelligi, Allah tan baska herseyden nefislerini arindirmak ve uzaklasmak olmaktadir. Nitekim normal yoldan kazanilan nimet ler de ayni sekilde bir imtihan ve deneme unsuru olmaktadir. Da ha nce mutlak surette genisletme ynne gitmenin ruhsat seklinde telakki edildigi gemisti. Burada sz konutu edilen de ayni kabilden olmaktadir. Bu durumda harikuladeliklerin gereginin kablnn her iki aidan da nasil ruhsat oldugu zerinde dsnlmelidir. Bunun iindir ki evliya kerametlere dayanmamislar, bu cihat ten onlar zerinde durmamislardir. Aksine onlar bunlari zerinde bulunduklari durumlarda kendilerine yardimci olacak fnydalar iermeleri sebebiyle kabul ve kesb cihetine gitmislerdir. Bunun oto sinde onlari terketmislerdir. Zira bunlar her ne kadar keramet ve Allah'in kendilerine bir lutfu iseler de, br taraftan da bir ykmllkVe deneme unsuru'iermektedirler. Kuseyr bu mndan olmak zere syle anlatir: "Ebu'1-Hayr el-Basr'den nakledilir: Evimin avlusunda harabelere siginan siyah fakir bir adam bulunuyordu. Beraberime bir sy ler aldim ve onu grmek istedim. Gz elimdekilere degince, adam tebessm etti ve eliyle yere isaret etti. O anda yerin tamamen altin haline dndgn ve isil isil parladigini grdm. Sonra bana -yanin dakini getir bakalim dedi. Hemen

elimdekini ona verdim. Durumu beni rpertmisti ve derhal oradan katim. en-Nr'den nakledilir: Bu zat bir gece Dicle kenarina ikar ve nehrin iki yakasinin birlesmis oldugunu grr. Ordan ayrilir ve 'Izzetin hakki iin, ben onu kayiksiz gemeyecegim.' der. Sad b. Yahya el-Basr syle anlatir: Abdurrahman b. Zeyd'in yanina vardim. Bir glgede oturuyordu. Ona: "*-Eger sen Allah'tan rizkini artirmasini istesen, umarim ki senin bu istegini yerine getirir,' dedim. O: "-Rabbin kullarinin maslahatlarini en iyi bilendir' dedi ve sonra yerden bir akil tasi aldi ve: 'Allah'im! Eger bunu altin yapmayi dilersen yaparsin!' dedi. Bir de baktim, vallahi elinde altin vardi. Onu bana atti ve: *"-Onu sen harca; hiret iin olmadika dnyada hibir hayir yoktur" dedi." Hatta sfiyyeden yleleri vardi ki keramet gstermek ve keramet talebinde bulunmaktan ya da beklenti halinde olmaktan Allah'a siginirlardi. Nitekim bu durum Eb Yezd el-Bistmf den nakledilmistir. Bazilarina gre de bu tr harikuladelikler det-i Ilhden olan normal durumlardan farksiz idi. nk bunlarin tamami yaraticinin minnet eli altindan ikmakta ve kesbe dayansin dayanmasin mcerred inam ynnden gelmis olmaktadir, bunlarin nazarinda normalhallerde fevkaladeliklerdir, bu durumda nasil olur da harikuladeliklere tamah gsterebilir?nnde, arkasinda, stnde ve altinda onlann bun/eri bulunmaktadir. Oyaa ki, Unndisinde bulunan seyler kullugun ortaya konulmadi iin daha kamil olmaktadir. Nitekim Sevhid'de gemistir. Bu ilmin erbAbi, hi ikuldeliklere meyilde bulunan kimselerin "istidrc"[193] ierisinde olduklarini kabul etmislerdir. nk bunlar bu tr harikuladelikleri bir yet ve nimet olusu sekliyle ele almaktan ziyade onlann bir imtihan unsuru (ibtil iin) olduklarini gz nnde bulundurmuslardir. Yine Kuseyr[194] Ebu'l-Abbas es-Sark'den nakleder: "Eb Turb en-Nehsub ile Mekke yolunda idik; Bir ara yolun konarina ekildi. Arkadaslardan biri 'Ben susadim' dedi. Nehsub nyagini yere vurdu. Suyu berrak bir pinar fiskirdi. Ayni gen 'Bir bardakla imek istiyorum' dedi. Seyh elini yere vurup beyaz camdan, grdklerimin en gzeli bir bardak alip ona verdi. O da, biz de itik. Mekke'ye varincaya kadar bardak beraberimizde kaldi. Bir gn Eb Turb, benden Allah'in kullarina ikram ettigi bu isler iin arkadaslarimin ne dsndklerini sordu. Ben1 ona: '"-Bunlara inanmayan hibir kinise grmedim' dedim. Eb Turb: '"-Bunlara (kerametlere) inanmayan kimse kfir olur. Ben sana haller yolundan sordum'dedi. Ben: '"-Onlarin bu konudaki dsncelerini bilmiyorum' dedim. Eb Turb:

-Evet arkadaslarinin zannina gre, bunlar Hak katindan gelen kulun kandirilmasi iin birer tuzaktir. Halbuki durum hi de onlarin dedikleri gibi degildir. Bunlarin tuzak olmasi durumu ancak her seyi bu kerametlere baglayan kul iin sz konusu olur. Kerameti istemeyen ve onunla sknet bulup sevnmeyene gelince, bu mertebe Rabbn olanlarin mertebesidir' dedi." . Btn bunlar gsterir ki, kerametler (harikuladelikler) azmet degil ruhsat hkmlerine dahil bulunmaktadir. Bu mn iyi anlasilmalidir. nk zerine bazi meselelerin binecegi bir esas olmaktadir. Bu meselelerden bir kismi sunlardir: Kerametler insanlara ariz olan haller cmlesindendir. Haller ise -hal olmalari aisindan- kasden talepte bulunulmayacak seylerdirdir ve makamdanda sayilmazlar.Bunlar seyruslukun son mertebelerinden degildir. Keza bu tr harikuladelikler sahihlerinin terbiye ve hidyet (yani irsAd) mortebesino ulasmis olduklarim, onlann A, sidlige ehil olduklarini da gstermez. Nitekim cihdda ganimat ele geirilir. Bu ganimetler hibir zaman cihdin asl amalarindan degillerdir. [195]

[1] Tahkk erbabi "azmet" tabirini ancak karsiliginda "ruhsat" bulunmani durumunda kullanirlar. Bir konuda herhangi bir sekilde ruhsat bulunmuyorsa onun hakkinda azmet tabirini kullanmazlar. Isterse o sey genol mhiyetli ve bastan konan hkmlerden olsun, netice degismez. Yukarida yapilan tarif ierisine ise, bu trden olan hkmler de girmektedir. Bu itibarla mellifin tarifi tahkk erbabinin tarifine uygun dsmemektedir. [2] Bu ve ikinci meselede de gelecegi zere ruhsatin hkmnn ibha olmasi seklindeki ifdeler, azimet ve ruhsatin vaz' hkm olmalarina engel degildir. nk mesela namaz, oru ... gibi seylere hem teklif hitabi taalluk eder hem de vaz hitabi taalluk eder. Mesela onlarin vcib olmalari teklf hitabinin neticesi; mukim iken syle, sefer halinde iken byle f edilmeleri ise vaz hitabinin bir neticesi olmaktadir. Tahrr adli eserde syle denilir: "Sri'in ruhsutliirlii ilgili olmak zere iki hkm vardir: Birincisi onun vcib, mendb y dit tnbAh olmasi hakkindaki hkm ki, bu teklf hkmler ierIHInu giror. Mkellef hakkinda ortaya ikan bir zre mebn olmak zere onun haline miliiAHIb bir sekilde hkmn haffletil-mesine ynelik olmak zeru konulmus olmasi aisindan da vaz' hkmler ierisine girer..." [3] Bakara, 2/104. [4] En'm, 6/106. [5] Bakara, 2/198. [6] Bakara, 2/187. [7] Bakara, 2/203. [8] Bakara, 2/229. [9] Nisa, 4/19. [10] Tevbe, 9/5. [11] Hz. Peygamber (as) gazvelerden birisinde ldrlms bir kadin grd. Bunun zerine kadin ve ocuklarin ldrlmelerini yasakladi, (bkz. Eb Dvd, Cihdl 11; Ibn Mce, Cihd 30; Ahmed, 2/22 ...) [12] Mellif, bu szleriyle uslclerin tariflerindeki eksikligi tamamlamak istedigini ve kendi tarifinde getirdigi mesakkat verici ifadesi olmadigi takdirde tarifin tam olmayacagini ve o takdirde ruhsat kapsamina kirz (mudrabe)

ve benzeri tasarruflarin da girecegini belirtmek istemektedir. Vakia uslcler ruhsati sadece bu zelligi ile tarifle yetinmisler ve ruhsati "Haram kilici dellin bekasiyla birlikte bir zr sebebiyle mesru olan seydir. Sayet zr olmasaydi haram kilici dell etkisini srdrecekti." seklinde tarif etmislerdir. Gizli degildir ki, uslclerin bu zikrettikleri zellik sayesinde kiraz (mudrabe) ve benzeri tasarruflar ruhsat kapsamina girmeyecektir. nk haram kilici dellin beksinin anlami, zrn bulunmamasi durumunda men dellinin mamuln bih (kendisiyle amel edilen) olarak duvum etmis olmasidir. Kirz ve benzeri tasarruflarda ise byle bir durum yoktur. [13] Buhr, Salt IH; Mdlim, Salt 77; Eb Dvd, Salt 68 ... [14] Cematin imnin muvafakati tekml bir esas olmaktadir. Immin oturarak namaz kilmasi ruhanttir, uma cematin ona uyarak oturmalari ruhsat degildir. [15] Bakara, 2/173. [16] bkz. Ibn Mce, Ticfirat 20; Huhr, By 55. [17] Yani tahsniyyt iin olan tukml esaslardan. nk cemat genel anlamda tahsniyyttiin olmakladir. Cematin imma uymasi ise onun tamamlayicisi duruinundiidir. Nitekim orduyu iki kisma ayirarak imamla birlikte namaz kilmaliiriniii temini de tahsnyyttan olmaktadir. Her iki meselede mesakkut Imliinmiidifti iin birinci mnsinda ruhsat kapsamina girmesi mmkn degildir. [18] Yani birinci mAnAmnin iliminda bir mnda. nk byle bir duruma "azmet" adinda binjkii bir hkmn taalluk etmesi sz konusu degildir. Aksine byle bir kilimimin oliirurak namaz kilmasi bizzat azmet hkm olmaktadir. Birinci kiilIMiuliij peklinde ruhsat ancak hc olan hususlarda olabilir; baska duriiinltu'rin olmaz. Tahsn ya da zarur olan hususlarda birinci anlaminda ruhun! tabiri kullanilmaz. Eger kullanilmissa o ruhsattan maksat bu lani Ulu utlusu dilun mn olacaktir. [19] Bakara, 2/286. [20] A'rf, 7/157. [21] Hadisin tamami syle: "Hz. Peygamber (as) bir is yapti da o ise ruhsat verdi. Az sonra bu ashabindan bazi kimselerin kulagina vardi. Galiba onlar bundan hoslanmadilar ve ondan ekindiler. Derken Rasulullah (as) bunu duydu. Ve hutbe okumak zere ayaga kalkarak: "Birtakim adamlara ne oluyor ki, benim ruhsat verdigim bir is kulaklarina variyor da ondan hoslanmiyorlar ve ekiniyorlar ! Vallahi ben onlarin Allah'i en iyi bileni ve ondan en ok korkaniyim!" buyurdular, (bkz. Mslim, Fedil 127; Buhr, Itism 5). [22] Ahmed, 2/108. [23] Yani daha nce geen kullanilis sekillerinde gz nnde bulundurulan kayitlardan uzak olarak. Bu, drt kullanilis sekli ierisinde en genisi olmaktadir. [24] Zriyt, 51/56 [25] Th, 20/132. [26] Yani bazan mendbu mbhdan (inde tutar (takdim) ve hiretteki hazzini dnyadaki hazzi zerine tercih otmis olur, Bu durumda syle demek de dogru olur: Kisi bu mendbu iyliimuk Kreliyle Kabbinin hakkini kendi hazzina tercihte bulunmustur. Hazmi du mliAhi rnendbdan nde tutar. Ancak bunu yaparken kasdi, Allah'in kendi zerindeki haklarindan birinin de ruhsatlarindan y/. oviiiiHimiik v o mubahla kendisine getirdigi genisligi evirmemek oldugu niikUmi olur. Hu takdirde mbhi kendi hazzi dolayisiyla islumiy olmnx; kilim unun Kabbinin kendi zerinde bir hakki oldugu noktasindan haroktiUn l|liiiis olur. Geri bu durumda nefsinin hazzi da gerekloilyonia du bu sil <ilrnk degil, tbiiyet yoluyla olmaktadir. Birinci takdire (Jrtre mUbAhi dogrudan ortadan kaldirmis ve kendisinden uzakluytirniif olur. lkliu<l Ukiliro gre ise, mbhi islemis ancak kendi hazzi iin degil, Hbbinln hakki oldugu iin yapmis olur [27] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/301-308 [28] Bakara, 2/173. [29] Mide, 5/3.

[30] Nisa, 4/101. [31] Nahl, 16/106. Bu yette zor altinda kfr kelimesi sylemek durumunda olan kimsenin kalbi imanla dolu olmak kaydiyla Allah'in gazabina ve etin azabina ugramayacagi istisna yoluyla belirtilmistir. Bu durumda mminin kfr szn sylemesine ruhsat verilmesi sadece kendisinden gnah ve sorumlulugun kaldirmis olmasi demektir. Daha nce getigi zere mbhm iki anlamindan birisi de iste bu mn olmaktadir [32] Bakara, 2/236. Talakin asiri sekilde yerilmesi onun caiz olmadigi zannini dogurabilirdi. Bu yzden onun mbh oldugunu belirtmek zere bu yette onda bir gnah olmadigi belirtildi [33] Bakara, 2/198. Mslmanlar hac mevsiminde ticrette bulunmaktan bir sikinti duymuslardi. nk ticret cedellesmeye sebebiyet verebilirdi. Cedellesmeden, ekismeden de yasaklanmislardi. Bunun zerine durumu Hz. Peygamber'e (as) iletmisler ve bu yet gelmisti. [34] Bakara, 2/235 [35] Bakara, 2/185. Ayetin bu kisminda sayet tutmazsa onu kaza etmesi geregi belirtilmekte; tutup tutmamasinin mbahligi belirtilmemektedir. Ancak yetin ilerisinde goln "Allah. KIzin iin kolaylik diler." buyrulmasi ayetle istidlali glendirir. Yitni "Allah sizin sikintiya girmenizi istemez ve hastalik ve yolculuk Kininimin oru tutmamaniz durumunda sizden gnahi kaldirir." domuk olur [36] bkz. Buhr, Savm 37; Mslim, Siym 95-100; Ahmed, 3/12... Bu durumda iken hibir kimsenin birbirini kinamamasi sefer sirasinda iken oru tutup tutmamanin mbh oldugunu gsterir. [37] Bakara, 2/29. [38] A'rf, 7/32. [39] Nzit, 79/ 33. [40] Bizzat Sri'in ifdesinde du "ruhsat" kelimesi kolaylik anlaminda kullanilmistir. Mesela "Allah azimetlerin islenmesini sevdigi gibi, ruhsatlarin (kolayliklarin) islenmesini de grmek ister." hadisinde oldugu gibi. Uslcler genelde istilh mn ile kk mn arasinda bir irtibat kurarlar. Burada mellif de ayni seyi yapmaktadir. Onun maksadi bunu temel bir dell olarak ortaya koymadan ziyde yaklastirici bir unsur olarak ar-zetmektir. [41] Bakara, 2/158. [42] Bakara, 2/203. [43] bkz. Buhr, Hac 76. [44] Bakara, 2/198. Mslmanlar hac mevsiminde ticrette bulunmaktan bir sikinti duymuslardi. nk ticret cedellesmeye sebebiyet verebilirdi. Cedellesmeleri, ekismeleri de, yasaklanmisti. Bunun zerine durumu Hz. Peygamber'e (as) iletmisler ve bu yet gelmisti. [45] Nur, 24/61. Zengin olanlar kendi ailelerinden olan kimseleri yemege davet ediyorlar; fakat onlar "Buna yoksullar bizden daha ok hak sahibidir." diyorlar ve onlar dururken kendilerinin yemelerinden sikinti (gnah) hissettiklerini sylyorlardi. Bunun zerine bu yet gelmisti. [46] Feth, 48/17. [47] Bakara, 2/235 [48] Arafat'ta gle ve ikindi namazlarini cem-i takdimle gle vaktinde; Mzdelife'de aksam ve yatsi namazlarini cem-i tehirle yatsi vaktinde kilmak seklinde. [49] Ahmed, 2/108. [50] Bakara, 2/185. Allah'in ruhsatlari sevmis olmasi keza bizim hakkimizda kolayligi murd etmesi, ruhsatlarin Allah'a hos geldiginin bir delili olmaktadir. Bu da en azindan mendb dzeyinde ruhsatlara ynelik bir talebin bulunmasini gerektirir. [51] A'rf, 7/32.

[52] Bakara, 2/158. [53] . Bir misal vermek gerekirse: Mesela gle namazini geiren bir kimse gU-rb vaktinde kazasinin caiz olmadigi zanmnda bulunur. Bu durumda ona mesela "Eger namazini bu vakitte kilarsan sana bir gnah yoktur." denildiginde, bu szden kasid o kisinin sphesinin izlesi miktarinca cevap vermek olur. Yoksa bu ifdeden ama gle namazinin kendisine vcib oldugunu bildirmek degildir. [54] Yani: Bu durumda ondan murad taleb ve vcb olacaktir ve bu tabirde sebeb gz nnde bulundurulmus olacaktir. Sebeb sudur: Mslmanlar Safa ile Merve arasinda sa'y etmeyi hos grmemektedirler. nk daha nceleri bu iki tepecikte Isaf ve Naile denilen iki put bulunmakta ve insanlar bunlara ellerini srerek tazimde bulunmakta idiler. Bunun zerine yet inmis ve ifdede mslmanlarin duyduklari sikinti ve hosnudsuz-luk gz nnde bulundurulmustur. yetteki "Allah'in nisanelerinden" ifdesi "gnah yoktur" lafzini asil konulmus oldugu sdece gnahin kaldirilmis olmasi mnsindan ikarmis olmaktadir. [55] Mina'dan iki gn sonrasinda ayrilmakla ilgili yet. Ancak bu yette sebebe itibarda bulunup talep iin oldugunu kabul ettigimizde lafzi zahir mnsindan eviren bir karine bulunmamaktadir. Bununla birlikte hl karinesi vardir. Bu da bizzat Hbebin kendisi olmaktadir. Sebebse bazilarinin acele ederek ayrilanlari, bazilarinin da iki gnden daha fazla bekleyenleri gnahkar saymalaridir. [56] Nisa, 4/29. [57] Buhr, Menkibu'l-ensr 48; Mslim, Msfrn 1; Eb Dvd, Sefer 1. [58] Ruhsat adi verilebilmesi iin daha nce de getigi gibi "haramligi (meni) gerektiren kll bir asildan istisna edilmis olmasi" kaydinin bulunmasi gerekmektedir. Ilk kez mesru olan iki rekat olduguna gre asil namazm iki rekat seklinde mesru oldugu olacaktir ve yolculuk sirasinda namazin kisaltilmasi bu asildan istisna edilmis olmayacak; dolayisiyla da ona ruhsat denemeyecektir [59] Yedinci Meselenin sonundaki fasil ierisinde. [60] Bir mubahin Allah'a karsi sevimli gelmesi onun mbh olmamasini, aksine matlp olmasini gerektirmez. [61] Bakara, 2/185. Allah'in ruhsatlan sevmis olmasi keza bizim hakkimizda kolayligi murd etmesi, ruhsatlarin Allah'a hos geldiginin bir delli olmaktadir. Bu dn en azindan inondb dzeyinde ruhsatlara ynelik bir talebin bulunmasini gerektirir. [62] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/308-315 [63] Kendisine bir noksanlik ariz olacagindan korkulan metanetsiz kimse iin Iaseyi yemesi ve bylece ruhsattan istifdesi vcib olacaktir. Metanetli ve kendisine bir noksanlik ariz olmayacak kimse iin ise sadece muhayyerlik hkm sabit olacaktir. [64] Visal orucu, aksam iftar etmeksizin ertesi gnn orucuna niyet etmek suretiyle tutulan oru olmaktadir. () [65] nk burada sz konusu edilen mesakkat, daha ncekinden farkli baska bir neVidir. Daha nce geen mesakkat ruhsat hkmn gerektiren nev'indendi. Burada sz udilnn mesakkat ise asl hkmden yani visal orucunu yasaklayan hknidon iiyrilmayi engelleyen mesakkattir. Bu zevatin visal orucundun tncgukkul duymamalari, onlari yasak olan seyi isleme durumuna gtrmstr, Sonra bu zor bir hkmden kolay bir hkme intikal demek do degildir. Doluyisiyla ruhsat kapsamina girecek durumda degildir. Ancak her halkarda burada onlarin ictihadlari-ni zerine dayandirdiklari bir mesakkat nevi bulunmaktadir. Bu durumda, birinci nev'ide mesakkatin, hallerin ve sahislarin farkli olmasina gre farklilik arzedecegine dir bununla istidlalde bulunmak, mesakkatin ayni nev'i ile degil de cinsi ile istidlalde bulunmak olur. Tabi bu da kayitli olan bir sey zerine kayitsiz, yahut da hs olan bir sey zerine mm olan bir seyle istidlalde bulunmak kabilinden olur. Byle bir istidlal ise, ileride de gelecegi gibi sahh degildir. Ancak bir ncesine eklenerek mrekkep bir istidlal tarzi olarak dsnmek mmkndr ve bu istidlal, her ne kadar ruhsat bahsinde olup olmadigini ifde etmese bile, mcerred mesakkatin durum ve sahislarin farkliligina gre farklilik arzedecegini ifde eder [66] nk soruyu yneltene syle denilecektir: Itiraz msterektir. Sizin cevabiniz neyse aymsiyla bizim de cevabimiz olacaktir. Dolayisiyla bylesi itirazlar baglayici olmak zere ileri srlemez. [67] Bu cevap "Ruhsatlarin islenmesi emredilmis olduguna gre, ortada ruhsat yoktur." szne karsi getirilmektedir. Birinci cevap sz konusu olan ruhsat iin bir mubah mahallin bulundugu, nk soruda zikredilmeyen nc bir kismin daha mevcut oldugu seklinde verilmisti. Bu cevapta ise syle denilmektedir: Ruhsat emredilmis olanlarda dahi mevcuttur; ancak sz konusu talep cihetiyle ruhsat olusu ciheti farklidir. Azimet olusu ciheti bizzat talebin

kendisinden aika bellidir. Ruhsat ciheti ise, dellin kismen de olsa mamuln bih (kendisiyle amel olunan) olmasiyla birlikte zor hkmden daha hafif olan hkme intikal edilmesi aisindan olmaktadir. Burada zor hkmn delilinin kismen mamuln bih olmasi diye kayitladik; nk ruhsati islemesi istenilen kimseye gre mamuln bih olmamaktadir. Bilindigi zere uslcler ruhsat iin, ayni sahis hakkinda zr sirasinda o seyle amel etme ykmllgnn beksini sart kosmaktadirlar. Aksi takdirde ruhsat olmaktan ikarak azimet halini alir. el-Ebher syle der: zrn ortaya ikmasi sirasinda kisi mkellef olmadigi zaman, o kisi hakkinda ruhsattan sz etmek mmkn degildir. nk ruhsat ancak teklf hkmler hakkinda sz konusu olur ve ruhsat iin ykmllgn mevcudiyeti sarttir. Kfr kelimesinin sylenmesinin haram olmamasi durumunda ruhsattan sz edilmez. nk ikrah (tehdd, zorlama) ykmllg ortadan kaldirir. Ayni sey Ramazan'da oru bozma, baskasinin malini telef etme iin yapilini zorlamalar iin de sylenebilir. Bunlarin zorlama sonucunda huruin olmamasi, onlarin ruhsat olmadiklarini gsterir. nk o sahsu nINbetlo hanim kilici dell bak degildir. Su halde ruhsatin olabilmesi iin, bi/.ziil o sjiiIihu iiisbetle zor olan hkmn dellinin mamuln bih olarak geerli ve devamli olmasi gerekmektedir. Bu izahtan sonra mellifin delli daha iyi anlasilacaktir.. [68] Abdullah b. Muhammed b. Eb Bekr anlatir: Hz. ise'nin yaninda idik. Ortaya yemek geldi. Kasim b. Muhammed namaz kilmak iin kalkti. Bunun zerine Hz. ise: "Raslullah'dan (as) isittim, syle buyuruyordu: "Ortada yemek varken, keza sikisik vaziyette iken namaz yoktur." (bkz. Mslim, Mescid 67; Ahmed, 6/43; Beyhak, 3/73...) [69] Gasbedilen arazde namaz kilmak gibi. Burada iki yn bulunmaktadir ve bunlardan biri zerine azmet ve talep, diger ynne de ruhsat hkm taalluk etmektedir. Nitekim zikredilen bu meselelerde hem namazin kilinmasi talebi hem de bu hal ve yerlerde kihnmamasi istegi olmak zere farkli ailardan birbirine zit iki talep bulunmaktadir. Cihetler farkli oldugu iin bu bir tenakuz teskil etmemektedir. Bu misallerden ama konunun zihne yaklastirilmasidir. [70] Bu netice birinci cevaba gre aiktir. Ikincisine gre ise, burada aiklanan sey sadece ruhsat verme cihetinin talep cihetinden farkli oldugudur. Ama bu durumda ruhsatin mbh olmasi hususu ise daha nce verilen bilgilere itimad edilerek burada tekrar aiklanmamistir. [71] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/315-320 [72] Bakara, 2/173. [73] Bakara, 2/184. [74] Mellifin bu sz de aik degildir. nk konu Allah'in yapmak vb da terketmek suretiyle muhayyerlige dellet edecek bir lafiz zikretmediftiyle ilgilidir. Dolayisiyla byle bir yerde emir ya da nehiy lafizlarinin getirilmesinin bir mnsi yoktur. [75] Nisa, 4/101. [76] Tvs ve Dahhk'e nisbet edilen grse gre kisaltmaktan maksat namazin halleri ile ilgilidir: m, tesbihlerin hafifletilmesi, hangi ynde ise o tarafa dogru kilmasi gibi. Bu takdirde yetteki "kfirlerin size bir fenalik yapmasindan korkarsaniz" sarti zahiri zere kalacaktir. Ancak bu takdirde dahi bir ruhsat sz konusudur. Bu haliyle mellifin bu grse gre diye kayitlamasinin sebebi anlasilamamistir. [77] Nahl, 16/106. [78] Muvatta, Kelm 15. Kisinin kuriHinu nisbetle vaadini yerine getiremeyecegini bile bile sz vermesi bir ruhsat olmaktadir. [79] Mubahla ilgili bahisler sirasinda kfr kelimesinin sylenmeyip metanet gsterilmesinin mendb oldugu gemisti. Mellifin "digerlerinin durumu da aynidir" sz zerinde durmak gerekmektedir. nk ogunluk hatta btn limlere gre diger ruhsatlarin da islenmeyerek azmet hkmnde israr edilmesinin daha stn olmasini gerektirecek bir netice ne kadar dogru olabilir? Mesela Eb Hanife yolculuk sirasinda namazin kisaltilmasinin vcib oldugu grsndedir ve buna iskat ruhsati (dsrc ruhsat) adi vermekte ve sefer halinde iken namazlarin tam olarak kilinmasinin sahh olmayacagini ifde etmektedir. Imam Safi, yol iki merhaleden daha uzaksa, oru tutmamak ve namazi kisaltmak tutmak ve tamamlamaktan daha stndr grsndedir. Kadi Iyz da syle der: Namazi yolculuk sebebiyle kisaltmanin snnet oldugu meshurdur. Imm Mlik'in mezhebinde ve ogu tbilerine, keza selef ve haleften pek ok lime gre bu byledir. Mlikler yolcu iin gle ve ikindiyle, aksam ve yatsiyi cem' etmesi ruhsatinin muhayyer kilma mnsinda caiz oldugunu beyan etmislerdir. Bunlarla birlikte mellifin szn mukayese ediniz. [80] Bakara, 2/223. [81] Bakara, 2/35.

[82] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/320-323 [83] Buhr, Savm 32; Mslim, Siym 92; Ahmed, 4/299 ... [84] Buhr, Ezan 42; Mslim, Mescid 64-66. [85] nk bu haliyle namaza durdugunda namazin hakkini veremeyecek, zihni mesgul bulunacaktir. Dolayinylu namazi lyik-i vehile f edemeyecektir. [86] Acziyetin kisinin tabiatindan kaynaklanmasi durumunda bu byledir. Ancak acziyet, verdigi rneklerde oldugu gibi ser' olmasi durumunda ise, ibdetin aslini degil de keml vasfini ortadan kaldiracaktir. [87] Daha nce geen deliller izin konusunda degil gnahin kaldirilmis oldugu konusunda aiktir, bkz. Drdnc meselenin sonu. [88] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/323-325 [89] Ruhsatin gnahin kaldirilmasi anlaminda alindiginda, zahir odur ki agir basan taraf azmet hkmn islenmesi olacaktir. Daha nce "Mbh" bahsinin drdnc meselesinin sonunda syle denilmisti: "Hakkinda "Bir gnah yoktur.' tabiri kullanilan mubah ise, hemen hemen yerilen arzu ve hevese uyma kabilinden olmaktadir. Dikkat edilirse, bunlar kll nehiy talebi konusundaki Sri'in kasdma genelde zitlik gstermektedir." Bu ifdeden de azmet tarafinin agir basacagi anlasilmaktadir. Ancak bu durumda ruhsat -namazlarin cem edilerek kilinmasi rneginde oldugu gibi- hkmn islenmesine ynelik zel bir talebin bulunmamasi gerekmektedir. [90] Mellif, ruhsatin "gnahin kaldirilmis olmasi" anlamina yorulmasi taraftari olup, muhayyerlik anlami verilmesine taraf degildir ve ruhsatin m-bahhgindan maksadin "gnahin kaldirilmis oldugu" demek olduguna dair deliller getirir ve "muhayyerlik" anlami da kasdedilmis olabilecegine dair dell getirmez. Bununla birlikte altinci ve yedinci meselelerde zikredecegi teferruati muhayyerlik anlami zerine bina eder. Geriye ruhsattan maksadin muhayyerlik oldugu varsayimindan sonra, acaba tercihten maksat nedir? noktasi kalmaktadir. Acaba tercihten maksat Sri' nazarinda daha sevimli ve islenmesi durumunda sevap grlecegi anlami midir? Buna azmet hkm alintinin tercihi il ilgili delilleri sirasinda "Azimetle amel edilmesi durumundu Allah'in inedhi sz konusudur ve emri bil maruf ml zarara maruz birtiksii bili! mstahab olmaktadir__" gibi ifdelerinde dellet bulunmaktadir. Durum byle olunca, burada muhayyerligin bulunmasi nasil sz komutu olabilir? Mbh bahsinin birinci meselesinde, Sri' nazarinda mbAlim yiipilinuBi ile terki arasinda bir fark bulunmadiginin yedi delili gemisti Mellif orada delillere itiraz edilen noktalari reddetmis ve mbAhin fiili vo terki arasinda bir farkin olmadigini ortaya koymustu. O takdirdi1 biirniliiki "torchten" Sri'ce sevimli, onun tarafindan istenilen ve huvmi) vurilmi siy mnsi disinda baska bir seyi kasdet-mis olmasi gerekmnktodlr TtnvSliiii bundan baska Sri'ce anlami ne olabilir ki, o anlami aerliitt hnmltJ<lllmiij olsun ve mellifin buradaki szyle "Mbh" bahsindeki Osu iiimhiimIii bir terslik bulunmasin. Belki syle denilebilir: Buradaki mnllilln turoth znden kasdi "sadece ihtiyatli davranmaktir; istersu Sri' kul initti liivimli ve sevaba nail kilici bir sey derecesine ulasmis olmasin" anlami olabilir. "Bu terch ve ihtiyat mahallidir." seklindeki sz de buna isaret etmis olur. Ancak bu kez de getirilen deliller hakkinda sz etmek gerekecektir. Bizzat kendisi de yedinci meselenin sonunda birinci fasildan nce syle demektedir: "Azimet hkm alma konusundaki evleviyet bazan mendb anlaminda olur, bazan da vcb anlaminda bulunur. Bu arzettigimiz noktalarin birlikte degerlendirilmesi ve mellifin szleri arasini telif etme iin bu notun arzina ihtiya duyulmustur. [91] l-i Imrn, 3/173. [92] Ahzb, 33/10. [93] Ahzb, 33/23. [94] Olay zetle syle cereyan eder: Hz. Peygamber (as) Uyeyne b. Hms ve be-raberindekilere, Medine'yi terketmeleri ve Kureys ordusundan ayrilmalari karsiliginda Medine hurmalarinin te birini vermeyi teklif etmisti. Iki Sa'd (Sa'd b. Ubde ve Sa'd b. Muz) Hz. Peygamber'i bundan alikoydular ve: "Biz ve onlar msrik iken, onlar byle bir seye tamah edememislerdi. Ancak satin alir ya da misafirlik neticesinde bizim hurmalarimizdan yiyebilirlerdi. Simdi Allah bize Islmla ikram ettikten, bizi seninle ve Is-lmla aziz kildiktan sonra mi, mallarimizi onlara verecekmisiz? Bizim byle bir tedbire ihtiyacimiz yoktur. Vallahi onlara biz birsey vermeyiz. Aramizda Allah hkmn verinceye kadar kilitan baska birsey olamaz." dediler. Hz. Peygamber de (as) bunu olumlu karsiladi, (bkz. Ibn Hism, Siyer, 3/234). [95] Hz. Peygamber'in vefatindan sonra Arap yarimadasinda, Kureys, Sakf ve Ensr hari, Islam ahkmina boyun

egen hibir kabile kalmamisti. Fitne bastan basa her yeri tutmustu. Kabileler Medine'ye yakin bir yerde toplanmislar ve elilerini Hz. Eb Bekir'e gndererek namaz kilacaklarini, fakat zekat vermeyeceklerini belirtmislerdi. Zekati bir nevi angarya telakki ediyorlar ve izzetleriyle bagdastiramiyorlardi. Erkek ve kadin olmak zere birok tredi peygamber ikmisti. Onlarla birlikte mnin letafetini kalbinde duymayan pek ok kimse de irtidat etmislerdi. O sirada Islam ordusu sme komutasinda Suriye blgesinde bulunuyordu. Iste byle bir ortamda, ashb btn Arap yarimadasi sakinleriyle savasa girmenin hi bir fayda getirmeyeceginde hemen hemen ayni fikirdeydiler. Zekat vermek istemeyenlere simdilik ses ikarilmamasinda zaruret gryorlardi. Islamm henz besiginde iken ortadan kaldirilmasi gibi bir tehlikeyi sezdikleri iin byle bir ortamda, btn Araplarla savasa girmeyi terk ruhsatini almak ve ruhsat hkmle amel etmek grsnde idiler. Ancak Hz. EbBekir bu ruhsat grse asla yanasmadi, onlarla mcdele etti, onlari ikna etti ve neticede ashab onun grsne (azmet hkme, cihada) dndler. Sonra olan oldu ve btn Arap yarimadasi tekrar Islam'a dnd. Yalanci peygamberler ortadan kaldirildi. Bylece bu misalde de, ruhsati gerektiren sebebin bulunmasina ragmen azmet hkm tercihte bulunmanin stnlg de ortaya ikmaktadir. [96] bkz. Nahl, 16/106. [97] Benzeri bir rivayet iin bkz. Eb Dvd, Zekat 27 (2/1217). H/,. mer (Peygamberimizin kendisine birsey vermesi sirasinda) 'Ya Raslallahl 'Sizden biriniz iin daha hayirli olani, hibir kimseden bir sey istememesidir.' buyurmustunuz," demisti. Efendimiz de: "O senin istemen halindedir. Allah'in istemeden sana vermis oldugu sey ise, Allah'in verdigi bir ri-zihtir." buyurmuslardir. Taber ve Eb Yala rivayet etmislerdi. Senedinde bir beis yoktur. [98] Yani bu bir ruhsat olacakti. Ancak onlar ruhsatla amel etmemislerdir. Bu da ancak azimetle amel etmenin daha stn ve evl olusundan dolayi olmaktadir. [99] nn de genel zr beyan etme imkanlari vardi. Zira sefer sicak bir dnemde yapilmisti, yol ok uzundu, mevsim hasat mevsimiydi. Ayrica huss zrlerinin bulunmasina ihtiya yoktu. Ka'b, kendisine son derece mnazara yeteneginin verildigini sylerdi. Ayni zamanda dogru da syleyerek gayet gzel bir sekilde mazeret belirtebilirdi. Hill b. Umeyye yasli birisiydi. Onun husiIH zr de ayni sekilde makbuld. Nitekim seksen ksur kadar kisi ma/.orol belirtmis ve Hz. Peygamber hepsinin de zrlerini kabul etmis ve hiikliimidu Allah'tan magfiret dilemisti. Btn bunlarin mnafik oldukliiri hhI>II diiftildir. Bununla birlikte bu sahab mazeret bulma (ruhsat) yolunu |{itinoycrck dogru szllgn mesakkat ve sikintilarina (azimdin) K<>gN gtirdilnr. Kendilerine yeryznn dar geldigi bu byk sikinti vo bolny tam nlli gn dayandilar; agladilar, mnctta bulundular. Sonundu Allah onlarin tvbelerini kabul etti ve onlari dogrulardan diye niteledi. [100] bkz. Tevbe, 9/118. Buhrt, Tuftr B/18; Mslim, Eymn 24. [101] Zmer, 39/10. [102] l-i Imrn, 3/186. [103] Ahkf, 46/34. [104] Sra, 42/43. [105] Bakara, 2/284. [106] Bu yetlerin nsih olmasi durumunda ruhsattan bahsetmek mmkn degildir. Ayni sekilde bir nceki yetin mensh degil de muhkem oldugu ve mnsinin "Kibir, hased, hakki saklamak... gibi kt hasletleri aiga vursaniz da ..." seklinde dsnlmesi durumunda da ruhsattan sz etmek mmkn degildir. Ruhsatin sz konusu olabilmesi iin zor hkmn ruhsat halinde dahi mamuln bih olmasi ve mesakkat bulunmasi durumunda islenmesi halinde gnahin kaldirilmis olmasi gerekmektedir. Bu sartlar da burada mevcut degildir. Dolayisiyla bu rnegin burada zikri uygun gzkmemektedir. [107] Bilindigi gibi vefat haberiyle birlikte etraftaki kabileler irtidat etmisler ve Medine'nin etrafinda toplanmislardi. Durumlari gerekten cidd idi. Byle bir vakitte en iyi savasilarin, en iyi grs sahiplerinin ierisinde bulundugu bu orduyu Hz. Eb Bekir tutmamis ve Hz.Peyga ber'in amacinin gereklesmesi iin emir vermisti. Geri byle bir ortamda orduyu tutmasi bir ruh antti, l'ukiil o azimetle amel etmeyi yeglemisti. Netice de hayirli oldu. Nitekim bilindigi gibi sahabeler, Hz. Peygamberin vefati sonrasinda eger ebu bekir gibi biriyle Allah kendilerine lutfetme-mis olsaydi, nerdoyMs holiik olucuklarini belirtmislerdir [108] Bakara, 2/173. [109] Bakara, 2/185.

[110] Ahmed, 2/108. [111] Mlk, 67/2. [112] Ankebt, 29/1-3. [113] l-i Imrn, 3/186. [114] Muhammed, 47/32. [115] l-i Imrn, 3/141. [116] Bakara, 2/155. [117] Buhr, Zekt 5; Mslim, Zekt 124. [118] Enfl, 8/66. [119] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/325-336 [120] Enfl.8/68. [121] Bu bir yoruma gre byledir ve Rhul-menTde bu mnnin bir te-kellf (zorlama) oldugu sylenmistir. [122] Sra, 42/30. [123] Tevbe, 9/49. [124] Tevbe, 9/81. [125] Tevbe, 9/91 vd. [126] Tevbe, 9/41. [127] Tevbe, 9/39. [128] Ahmed, 2/108. [129] Buhr, Savm 32; Mslim, Siym 92; Ahmed, 4/299. [130] Bakara, 2/185. [131] Nisa, 4/28. [132] Burada daha (Ince gen nztmetlt) amel etmenin daha uygun olacagini desteklemek iin getirilen alti iah sekline karsi olmak zere burada da alti izah sekli gutirilcektir, [133] nk bu katinin kati Ila Unutul olmaktadir. nk ruhsatin gelisi de ayni sekilde kesin bulunmaktadir. [134] Hac, 22/78. [135] Bakara, 2/185 [136] Nisa, 4/28. [137] Ahzb, 33/38. [138] A'rf, 7/157. [139] Sd, 38/86. [140] Bakara, 2/185 [141] ls, 1/238.

[142] Mslim, Ilim 7; Eb Dvd, Snne 5; Ahmed, 3/316. [143] Buhr, Nikh, 1. Hz. Peygamber kendisinin yaptigi ibdetleri azimsayip, kendilerinin syle syle yapacaklarini ifde eden bu kimselere syle demisti: "Dikkat ediniz! Allah'a and olsun ki, iinizde Allah'tan en ok korkaniniz ve ona en ok saygi duyaniniz benim. Fakat ben bazen oru tutarim bazen de tutmam. Geceyi kismen namazla kismen de uyuyarak geiririm ve kadinlarla evlenirim. Benim snnetimden yz eviren benden degildir." [144] A'rf7/157. [145] . Tenhada bulundugu /.uman diye ayrica zikretmistir. nk eger Hz. Pey-gamber'in (as) ruhaiiltan istifdeleri hep insanlar ierisinde olsaydi, o takdirde Hz. Peygamber bunlun tesr iin byle yapmistir; dolayisiyla bunda azimetin ruhsattan duha stn olmadigina bir dell yoktur denilebilirdi. [146] Nihye, 1/241. [147] Buhr, Savm 37; Miilim, Siym 95-100; Ahmed, 3/12. [148] Hucurt, 49/7. [149] Mide, 5/87. [150] Mslim, Siym, 177. [151] Buhr, Menkib 23; Mslim, Pedil 77 , 78; Eb Dvd, Edeb 4 ... [152] iftar edilmeksizin ertesi gnn orucuna niyet etmek suretiyle tutulan oru. () [153] Buhr, Savm 49; Mslim, Siym 67. [154] Buhr, Temenn 9; Mslim, Siym 59, 60; Ahmed, 3/124. [155] Buhr, Savm 55; Mslim, Siym 182. [156] Mslim, Siym 177. [157] Buhr, Edeb 74; MNIIm, Halat 178; Eb Dvd, Salt 124. [158] Buhr, Teheecd IH; Milim, Msfirn 219; Nese, Kiymu'1-leyl 17; tbn Mce, Ikme 184. [159] Buhr, Savm 32; Milim, Siyftm 92; Ahmed, 4/299. [160] Yani hikmet mevcut degilse. [161] Yani eger mazinne sefer gibi munzabit ise, durum aiktir. Eger munzabit degilse, mesakkatten ibaret olan illet de munzabit olmayacaktir. Mesela hastalik gibi. Bu durumda her iki yola gre de vcib olan ihtiyatli davranmaktir. [162] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/336-349 [163] Misal: Sri' koca iin, zevcenin tahamml edilemez olmasi durumunda onu bir talakla bosamak suretiyle kendisinden kurtulabilme ve bylece kadini terbiye etme yolunu amistir. Bunun neticesinde eger koca kadinin tevbe ettigini, pisman oldugunu, halini dzelttigini grrse kendi ikarlarini da korumak zere kadina mracaatta bulunur. Eger kocanin kadin yznden sikintilari ikinci defa kendisini gsterirse koca ikinci defa bosamak suretiyle ikis yolu arayabilir. ... Ama byle yapmaz da talak hakkini birden kullanir ve bastan kadini talakla bosarsa, seriatin kendisi iin izmis oldugu sekle muhalefet etmis ve ikis yolunu kendi eliyle tikamis olur. DolnyiHiylii pisman olmasi durumunda tekrar birlesme gibi bir imkani ortiidiin kaldirmis ve kendi durumunu kendi eliyle zorlastirmis olur. ileride pk ok misal gelecektir [164] Talk, 65/2. [165] Talk, 65/2. [166] . Talk, 65/2.

[167] Nisa, 4/5. [168] Bakara, 2/282. [169] Talk, 65/2. [170] l-i Imrn, 3/54. [171] Bakara, 2/15. [172] Bakara, 2/9. [173] Talak, 65/1. [174] Feth, 48/10. [175] Fussilet, 41/46. [176] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/349-354 [177] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/354 [178] Bakara, 2/282. [179] Talak, 65/2. [180] Hac, 22/78. [181] Bakara, 2/185. [182] Rm, 30/21. [183] A'rf ,7/189. [184] Hac, 22/78. [185] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/354-356 [186] Akilli olma sartinin burada zikredilmesi pek yerinde gzkmemektedir. nk bizim buradaki konumuz, bulunduklari zaman azmet, bulunmadiklari zaman ise ruhsat hkmlerin sz konusu olduklari durumlardir. Ak ise bunlardan degildir. nk akil mutlak ykmllgn sarti olmaktadir. Bu yzdendir ki, mellif daha sonra digerlerinin mukabilini sayarken aklin mukabili olacak seyi zikretmemistir [187] Tergb ve Terhib'de rivayet edilen uzunca bir hadiste syle denilmektedir: Isrfl Hz. Peygamber'e (as): "Allah senin szlerini isitti ve beni yeryznn hazinelerinin anahtarlariyla sana gnderdi. Keza benim sana Tihme daglarini zmrd , yakut , altin ve gms haline evirip seninle birlikte yrtmemi arzetmemi de emretti. Dilersen melik peygamber, dilersen kul peygamber olmayi tercih edebilirsin." dedi. Cibril tevazu gstermesini isaret etti. O da defa: "Bilakis kul peygamber olmayi tercih ederim." dedi. Hadisi Tabern hasen bir isnadla rivayet etmistir. Ayrica Beyhak Ztthd'de rivayette bulunmustur. [188] Hadiste: "(Bana Rabbim tarafindan) Mekke vadisi dolusunca altin kilinmasi arzedildi. Ben: Yo Rabbi! Bir gn doyar, bir gn a kalirim. A kaldigim zaman sana yakarista bulunurum, seni zikrederim; doydugum zaman ise sana skr ve hamd ederim.' dedim. (Kabul etmedim.)" denilmistir. Tirmiz, Zhd 35; Ahmed, 5/254. [189] Mesela Hudeybiye'de ok sikinti duyduklari bir anda parmaklarindan su kaynamasi gibi. Bunlardan ama asla nefsin bir haz duymasi degildi; bilakis sahabenin ierisinde bulunduklari sikintilari azaltmak, onlarin imanlarini takviye etmek oluyordu. [190] bkz. Buhr, Tefsr 33/7; Mslim, Rad 49-50; Ahmed, 6/134 [191] bkz. Bakara, 2/260. [192] bkz. Buhr, Tefsir 18/2, 4; Tirmiz, Tefsir 18/1.

[193] stidrc: Allah'in kisiyi azab ve helake yaklastirmasi iin kendisine harikuladelikler vermesi.() [194] Risle'sinin "Evliyanin kerametleri" bahsinde. [195] Satibi, El-Muvafakat Islami Ilimler Metodolojisi, Iz Yayincilik. 1/357-363

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

2.Cilt

2.CILT

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Kitabul Makasid

IKINCI KISIM KITBU'L-MAKSID


Maksid

Maksid konusu iki aidan ele alinir: A. Sri'in maksatlari aisindan. B. Kulun maksatlari aisindan. Birinci blm ise kendi arasinda drt nev'e ayrilarak incelenir: 1. Sri'in daha baslangita seriati koymadaki kasdi. 2. Seriati anlasilmak iin (iftifn) koymus olmasindaki kasdi. 3. Seriati geregiyle ykml tutmak iin koymus olmasindaki kasdi. 4. Mkellefin seriatin hkm altina girmesindeki kasdi, yani seriatin yasanilmak zere konulmus olmasi. Konuya girmeden nce bu konuda kelm ilmine ait bir mukaddimede bulunmak istiyoruz: Seriatlarin konulmus olmasi sadece hem dnyada hem de hirette kullarin maslahatlarinin temini amacina yneliktir. Bu bir nermedir ve dogru ya da yanlis oldugunun ortaya konulmasi iin mutlaka delile ihtiya vardir. Bunun yeri burasi degildir. Bu konuda Kelm ilminde grs ayriliklari bulunmaktadir. Rz, Allah'in hkmlerinin fiillerinde de oldugu gibi asla belli bir sebebe gre (muallel) olmadigi dsncesindedir. Mutezile ise, Allah'in hkmlerinin, kullarin maslahatlarina riyet prensibiyle muallel oldugu zerinde ittifak etmislerdir. Bu grs sonra gelen hukukularin ogunlugunun tercihini teskil etmektedir, Fikih unlnde (kiyasin ser bir dell oldugunu isput iin) ser hkmlerin illetleri bulundugu konusunun isbati zaruret halini alinca, bunun illetlerin hkmler iin belirleyici almetler oldugu seklinde isbatina gidildi. Bu konuda meselenin derinlemesine incelenmesine gerek duymuyoruz. Biz seriatin kullarin maslahatlari iin konulmus oldugu neticesini istikra yoluyla elde etmis oluyoruz ki, bu neticeye ne Rz ne de bir baskasinin karsi koymasi mmkn degildir. nk Yce Allah peygamberleri gnderme konusunda syle buyurmaktadir ki seriatlarin gnderilmesi konusunda asil olan da budur: "Peygamberlerden sonra insanlarin Allah'a karsi bir hccetleri olmamasi iin, gnderilen mjdeci ve uyarici peygamberlerden bir kismini daha nce sana anlatmistik[1]"Seni ancak lemlere rahmet

olman iin gnderdik,[2] Yce Allah yaratilis hakkinda da: "Ars'i su zerinde iken, hanginizin dahag-zel is isleyecegini ortaya koymak iin, gkleri ve yeri alti gnde yaratan O'dur[3] "Cinleri ve insanlari ancak bana kulluk etmeleri, iin yarat-misimdir[4]"Hanginizin daha iyi is isledigini belirtmek iin, lm ve dirimi yaratan odur.[5] Kitap ve snnette mevcut bulunan ve hkmlerin belli bir illete dayali oldugunu ortayakoyan deliller ise sayilamayacak kadar oktur Mesela abdest yetinden sonra syle buyurulur: "Allah sizi zora kosmak istemez, Allah sizi aritip zerinize olan nimetini tamamlamak ister ki skredesiniz.[6] Oru hakkinda "Ey iman edenler! Oru sizden ncekilere farz kilindigi gibi, Allah 'a karsi gelmek ten sak masiniz diye, size sayili gnlerde farz kilindi[7] namaz hakkinda: "Sphesiz ki namaz hayasizliktan ve fenaliktan akkor[8] kible hakkinda: "Insanlarin size karsi gsterecekleri bir hccet olmamasi iin, her nerede olursaniz yznz (Mescid-i Haram) ynne evirin[9] cihd hakkinda: "Haksizliga ugratilarak kendilerine savas ailan kimselerin karsi koyup savasmasina izin verilmistir[10] kisas hakkinda: "Ey akil sahipleri! Kisasta sizin iin hayat vardir[11]buyuru {mustur. Keza tevhd akidesinin yerlestirilmesi sadedinde de: "Rabbin insanoglunun sulbnden soyunu alip devam ettirmis, onlaraBen sizin Rabbiniz degilmiyim demis ve buna kendilerini sahid tutmustu. Onlar da: 'Evet * 'dtmisltrdi. Bu kiyamet gn 'Bizim bundan haberimiz yoktu' ii diytdir,[12]yetten maksat konunun zerine dikkat ekmek olmaktadir. Istikra delli bu neticeyi ortaya koyduguna ve byle bir dell de Ilim ifde ettigine gre biz sw kesin neticeye variyoruz: Hkmlerin talili yani belli bir illete bagli olusu prensibi seriatin btn detayhkmleri iin de geerlidir. Kiyas ve itihadin ser Bir delil olarak sbt ve kabul iste bu noktadan hareketle olmaktadir[13]Biz incelememizde bu prensip dogrultusunda hareket edecegiz.Hkmler muallel olmakla birlikte, bunun Allah zerine vcib mi Yoksa caiz mi oldugu konusunu ise Allah'in ilmine havale ederek konuya girmek istiyoruz.Siginilacak, yardim istenilecek yegane merci odur.[14]

[1] Nisa 4/165. [2] Enbiya 21/107. [3] Hd 11/7. [4] Zriyt 5 1/56. [5] Mlk 67/2.

[6] Midc 5/6. [7] Bakara 2/183. [8] Ankebt. 29/45. [9] Bakara 2/150 [10] Hac 22/39 [11] Bakara 2/179. [12] Araf 7/172. [13] Ileride ictihd bahsinde konuyla ilgili tafsilat gelecektir. [14] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/3-5

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Sari'nin Seriatin Konulmasindaki Kasdi

BIRINCI NEVI SARIIN SERIATIN KONULMASINDAKI KASDI . 1 Birici Mesele: 1 a) Zarur Olan Maksatlar (Zarriyyt): 1 b) Hc Olan Maksatlar (Hciyyt): 3 c) Tahsniyyt: 3 Ikinci Mesele: 4 nc Mesele: 5 Drdnc Mesele: 7 Besinci Mesele: 13 Altinci Mesele: 18 Yedinci Mesele: 22 Sekizinci Mesele: 22 Dokuzuncu Mesele: 29 Onuncu Mesele: 31 On Birinci Mesele: 32 On Ikinci Mesele: 34 Drdnc Mesele: 39 Besinci Mesele: 50

BIRINCI NEVI SARIIN SERIATIN KONULMASINDAKI KASDI Konu on mesele altinda islenecektir:
Birici Mesele:

Ser ykmllkler, yaratilis konusunda gzetilen maksatlarin korunmasina yneliktir. Bu maksatlar kisimda toplanir ve bir drdncs de yoktur: a) Zarur olanlar. b) Hc olanlar. c) Tahsn olanlar.
a) Zarur Olan Maksatlar (Zarriyyt):

Onsuz olmayan, din ve dnya islerinin kivami kendilerine bagli bulunan hususlardir. Eger bunlar bulunmayacak olsa, dnya isleri yolundan ikar, fesad ve kar-gri sa dogar, hayat ortadan kalkar. Keza bunlarin bulunmamasi durumunda hiret isleri rayindan ikar; kurtulusa erme ve cennet nimetlerine kavusma imkani ortadan kalkar, apaik bir hsrana maruz kalinir. Bunlarin korunmasi iki yolla gereklesir: 1. Bu tr zarur olan maksatlara varlik kazandirmak ve onlarin

temellerini saglam atmak yoluyla. Bu onlarin varlik kazanmalari aisindan gz nnde bulundurulmalari ve dikkate alinmalari demektir. 2. Zarur olan hususlara zarar verecegi ve onlari bilfiil yada beklenti halinde de olsa ortadan kaldirmaya sebebiyet verecegi bilinen seyleri uzaklastirmak yoluyla. Bu da onlarin yok olmamalari aisindan gerekli tedbirlerin alinmasindan ibaret olmaktadir.[1]rnek vermek gerekirse syle diyebiliriz: man,[2]kelime-i sehdet getirme, namaz, zekat, oru, hac ve benzeri ibdetler, varlik [9] kazandirma aisindan dinin korunmasina yneliktir. Yemek, imek, giyinmek, barinmak ve benzeri konularla ilgili beser davranislar[3] (dt) da, ayni sekilde varlik kazandirma aisindan nefsin ve aklin korunmasina ynelik seylerdir. Muamelt[4] ise yine varlik kazandirma aisindan hem neslin ve malin hem de nefsin ve aklin korunmasina yneliktir. Fakat bu, beser davranislar (dt) vasitasiyla (dolayli) olmaktadir. Ceza hkmlere (cinyt) gelince, bunlar da btn bu zikredilenlerin korunmasina yneliktir. Ancak bu koruma onlarin ortadan kaldirilmalarina imkan vermeme; bylece mevcudiyetlerinin srdrlmesini saglama aisindan olmaktadir. (Buraya kadar anlatilan ve gerek vcud verme ve gerekse ortadan kaldirilmasini engelleme ve varligini srdrme aisindan zarriyytin tamamini) iyiligi emretme, ktlg yasaklama prensibi ierisinde toplamak mmkndr. Ibdetlerle beser davranislara (dt) misal verilmistir. Muamelt ise, insanin baskasiyla birlikte olan ve bir maslahatin teminine ynelik davranislaridir. Mlklerin bedelli ya da bedelsiz intikalini saglayan akitler, kleler zerine yapilan akitler, menfaatler zerine akdedilen kira ve is szlesmeleri, evlilik akitleri gibi. Ceza hkmler (cinyt) ise, korunmasi istenilen seyleri ortadan kaldirmaya ynelik fiillerdir. Bu duruma engel olacak ve sz konusu maslahatlarin ortadan kalkmasi durumunda onlarin telfisine ynelik nlemler alinmis ve erekli hkUtnlnr getirilmifttr, NpI'niii korunmani iin getirilan kiim ve diyet hkmleri, aklin korun masi iin getirilen had cezani, netlin korunmasi iin mallarin kiymetlerinin tazmini,[5]malin korunman Iin el kesme ve tazminat hkmlerinin getirilmesi... bu kabilden ol-inaktadir. Zarriyytin tamami bes konuda toplanir: 1. Dinin korunmasi. 2. Nefsin korunmasi. 3. Neslin korunmasi. 4. Malin korunmasi. 5. Aklin korunmasi.[6] Bu bes hususun korunmasina btn dinlerde/milletlerde dilmistir.[7]

b) Hc Olan Maksatlar (Hciyyt):

Onsuz olmakla birlikte bir genislik ve kolaylik sagladigi iin ihtiya duyulan, bulunmadigi zaman genelde sikinti ve glklere sebep olan seylerdir. Bunlara riyet edilmedigi takdirde, mkellefler ogunlukla sikinti ve mesakkatlere maruz kalirlar.[8] Ancak bu sikinti ve glkler, zarriyytin bulunmamasi durumunda dogan ve genel maslahatlarda beklenti halinde bulunan yaygin fesad derecesine ulasmazlar. Hciyyt da ibdetler, yeme ime gibi beser davranislar (dt), muamelt ve ceza hkmler konularinda geerli bulunmaktadir. Ibdetler iin ruhsatlan rnek verebiliriz. Ruhsatlar hastalik ve yolculuk sebebiyle ariz olabilecek mesakkatin ortadan kaldirilmasini amalar. Beser davranislarda (dt) avin helal kilinmasini, helal olmak kaydiyla yiyecek, iecek, giyecek, barinak ve binek gibi seylerin iyi ve kalitelilerini kullanmanin helalligini misal gsterebiliriz. Muamelt konusunda ise, kirz (mudrabe), mskt, selem gibi akitleri, alis veris muamelelerinde agacin meyvesi, klenin mali gibi tbi durumunda olan seyleri itibara almamak (ilga) gibi seyler rnek olarak gsterilebilir. Ceza hkmler bahsinde ise, levs ,[9] tedmiye[10] ve kasme[11] ile hkmetmek, diyeti kile[12] zerine yklemek, zenaatkr-lari tazminle sorumlu tutmak ve benzeri konular rnek olarak hatirlanabilir.
c) Tahsniyyt:

stn ahlak anlayisina uygun bir davranis gstermeyi, sagduyu sahiplerinin hos karsilamayacagi nahos hallerden uzaklasmayi temine ynelik seylerdir. Bunlar stn ahlk (mek-.rim-i ahlk) anlayisinin gerektirdigi seylerdir. Tahsniyyt da, zarriyyt ve hciyytin geerli bulundugu sahalarda sz konusu olmaktadir: Ibdetlerde necasetin giderilmesi, ki btn taharet konulari bunun ieritlne girer avrat yerlerinin rtlmesi, gzel elbiselerin giyilmesi, nafile ibdetlerle, gnll yapilan sadaka ve benzeri leylerle AIIhIi'u yaklasilmaya alisilmasi gibi seyler tahsniyyt trndendir. Beseri davranislarda (dt) yeme ve ime kurallari, pis ve igren seyleri yeme ve imeden uzak durma, israf ve pintilikten kainma gibi seyler rnek olarak zikredilebilir. Muamelt konusunda kazurat gibi pis seylerin ihtiyatan fazla olan su ve. ot gibi seylerin satimini yasaklim, koloyu sehdet ve devlet baskanligi (imamet) ehliyeti vermeme, kadimi devlet baskani (imm) olma ve kendi kendisini evlendirme ilahiyolu tanimama, klelik hukukunda kitabet akdi, mdebberlik vb. ynllitrIH islaha gitme ve anlarin azad edilmeleri iin agrida bulun-Hltt gibi konulari tahsniyyt iin rnek olarak hatirlayabiliriz. Cezai konulurla ilgili hkmler arasinda ise, hr insanin kle karsiliginda kjiA olunmamasi, cihd esnasinda

kadinlarin, ocuklarin ve rahible-fin oldrlmemesi esaslarini rnek olarak gsterebiliriz. Bu verdigimiz az sayidaki misaller, onlar durumunda olan diger hkmlerin de ayni sekilde olduklarina dellette bulunur. Tahsniy-yftlliiii olan bu hkmler, zarriyyt ve hciyyttan olan asl masla-hatlnrn fazladan bir gzellik ve keml vasfi getirme amacina yneliktir. nk bunlarin bulunmamasi durumunda ne zarur ne de hc maHIahatlarin ihlle ugramalari sz konusu degildir. Bunlar sadece ltln ahlak ve keml anlayisinin bir geregi olmakta ve gzellestirici, lnleyici bir zellik arzetmektedirler.[13]
Ikinci Mesele:

Zikri geen mertebenin de tamamlayici unsurlari (m-kem milt) bulunmaktadir. yle ki, bu tamamlayici unsurlar bulun-iniiHalar, zarur, hc ya da tahsn olan asillarinda gzetilen asli hik-motler ihlle ugrayip ortadan kalkmis olmazlar. Asli zarur olan tamamlayici unsurlara misal olarak, kisasta taraflarin her ynden birbirlerine esit olmalari hkmn verebiliriz, nk byle bir hkm iin zaruret bulunmamakta, asiri bir ihtiya da gzkmemektedir. Bununla birlikte (kisas hkmnn hikmetini) tamamlayici bir unsur olmaktadir.[14] Keza nafaka, cret ve kirazda emsalleri gz nne alarak takdirlerde bulunmak,[15] yabanci kadina bakmayi,[16]sarhos edici seyden az bir miktar imeyi ve ribyi[17] yasaklamak, helal ya da haramligi spheli konularda takva geregi davranmak ve onlardan kainmak; farz namazlari cematle kilmak, snnetleri ikme etmek, cuma namazi kilmak gibi dn seirden (semboller, almetler) olan seyleri ortaya koymak, eger zarriyyttan olduklarini syleyecek olursak satis akdinde rehin ya da kefil istemek veya shid tutmak gibi hkmleri zarriyyt bahsinde tamamlayici unsurlara misal verebiliriz. Hciyyt konusunda tamamlayici unsurlara (mkemmilt) gelince, kk kizin evlendirilmesi durumunda denklik ve mehr-i misil (emsal mehir) aranmasini buna rnek gsterebiliriz. nk bunlara nikhin aslina duyulan oranda ihtiya duyulmaz. Satis akdinin zarriyyttan degil de hciyyttan oldugunu sylememiz durumunda ise, kefil ya da rehin istemek veya akde shid tutmak gibi hususlar hciyytm tamamlayici unsurlarindan olacaktir. Keza namazin kisaltilmasini mesru kilan yolculuk esnasinda (gle ve ikindi ya da aksam ve yatsi) namazlarinin cem yoluyla kilinmasi, suurunu kaybedecegi endisesinde bulunan hastanin namazini cem ederek kilmasi hcy-ytin tamamlayici unsurlarindan olmaktadir. Bu ve benzeri hkmlere tamamlayici unsurlar (mkemmilt) diyoruz; nk eger bunlar mesru kilinmis olmasaydi hciyyttan gzetilen genislik, kolaylik ve hafifletme asl amaci ihlale ugramis

ve ortadan kalkmis olmayacakti. Tahsn konularda olan tamamlayici unsurlara gelince, bunlara rnek olarak da tuvalet dabi, taharetlerde mstehap olan hususlar, vcib olmasa bile baslanmis bulunan amellerin tamamlanmaya alisilmasi, helal kazantan infakta bulunulmasi, kurban ve akka konusunda kurbanlik iin iyi hayvanin, azd iin degerli olan klenin seilmesi ve benzeri hususlari verebiliriz. Bu meselenin rneklerinden syle bir netice ortaya ikmaktadir: Hciyyt zarriyyt iin tamamlayici unsur mhiyeti arzet-mektedir. Keza tahsniyyt da hciyyt iin tekmile durumundadir. nk zarriyyt btn maslahatlarin asil va esasini teskil etmektedir. Nitekim bu konunun tafsilati -insallahileride gelecektir. [18]
nc Mesele:

Her tamamlayici unsurun bir tekmile olmasi hasebiyle sarti vardir, Bu sart, tamamlayici unsurun asli ortadan kaldirici bir mhiyet arzetmemesidir.Dikkate alindigi takdirde aslin ortadan kaldirilmasina sebebiyet Verecek olan tamamlayici unsurlar (mukemmilt) iki sebepten dolayi itibardan dserler: a) Aslin ortadan kaldirilmasi demek, onu tamamlayici unsurun da ortadan kaldirilmasi demektir. nk tamamlayici unsurun asil ile olan iliskreisifat ile mevsf (sifatlanan) arasindaki iliski gibidir. Eger sifatin dikkate alinmasi mevsfun ortadan kaldirilmasina sebebiyet verecekse, bundan dolayi sifatin da ortadan kalkmasi lzim gelecektir. Su halde bu konumda olan bir tamamlayici unsurun dikkate alinmasi, onirn itibara alinmamasi neticesini doguracaktir. Byle bir netice ise muhaldir ve tasavvuru mmkn degildir. Tasavvuru mmkn olmayinca da tamamlayici unsur dikkate alinmayacak ve ziyadeye gidilmeksizin asila itibar edilecektir. b) Biz asl maslahatlar bulunmadan da tekml (tamamlayici) maslahatlarin bulunabilecegini farzetsek bile, bu durumda da asl maslahatlarin dikkate alinarak ortaya konulmasi, tekml olanlarin dikkate alinmasindan daha ncelikli ve uygun olacaktir. nk aralarinda byk farklar bulunmaktadir. (Karsi karsiya gelmeleri durumunda [tearuz] tekml olan maslahatlara itibarin bir anlami olmayacaktir). Konuyu rnekle aiklayalim: Canin korunmasi kll bir asildir ve ok nemlidir. Mrvvet (insanliga yarasir sekilde hareket etmek) ise gzel bir seydir, tahsndir. Necasetler (pis ve igren olan seyler) mrvvetin korunmasi ve insanlari stn ahlak anlayisina ulastirmak iin haram kilinmislardir. Buna ragmen, sayet pis olan bir seyin alinmasi suretiyle canin kurtarilmasi gibi bir zaruret ortaya ikarsa, bu durumda o pis seyin alinmasi ncelikli olarak gerekecektir.

Ayni sekilde asil itibariyle alis veris de zarurdir. Garar[19] ve cehaletin (bilinmezlik) bulunmamasi ise tamamlayici (tekml) unsurdur. Sayet alis verisde gararin olmamasi tam ve kesin olarak aranacak olsaydi, o takdirde alis veris diye bir sey olmazdi. Icre (kira) akdi de keza zarur ya da hc bir akittir.[20] Bedelli akitlerde bedellerin akit meclisinde hazir bulundurulmasini sart kosmak ise tekm unsur olmaktadir. Bu sartin, madd varligi bulunan mallarin satiminda kolaylikla yerine getirilebilmesi mmkn oldugu iin selem hari hlihazirda mevcut bulunmayan mallarin satimi yasaklanmistir. Bu sartin icre akdinde uygulanmasi ise mmkn degildir. (nk akid konusu menfaattir ve menfaatler zaman ierisinde peyderpey dogarlar.) Icre akdi sirasinda menfaatin mevcut olmasini ve akit meclisinde hazir bulundurulmasini sart kosmak, bu akitle muamele kapisini tamamen kapamak anlamina gelir. Oysaki icre akdine insanlarin ihtiyaci vardir. Bu yzden de icre akdi, bedel (menfaat) halihazirda mevcut olmasa bile caiz kabul edilmistir. Benzeri durum cinsel iliski (mbda'a), tedv ve benzeri durumlar iin avret yerlerine bakmanin caiz olmasi konusunda da geerlidir. Zlim idarecilerle cihda katilmak rneginde de durum aynidir. Alimler bunun caiz oldugunu sylemislerdir. Imm Mlik: "Eger idareciler zalim diye cihd terkedilecek olsa bunun zarari btn ms-lmanlara dokunur" demistir. Cihd zarurdir. Cihdi idarecilerin ynetmesi de zarurdir. Idarecilerin dil olma vasiflari ise, zarur olan cihdin tamamlayici bir unsuru olmaktadir. Tamamlayici unsur, asli ortadan kaldirmaya ynelik bir duruma girerse, o takdirde itibardan dser ve dikkate alinmaz. Bu yzdendir ki, hadiste zlim idarecilerle de olsa cihda katilinmasi emredilmistir.[21] Keza kt idarecilerin arkasinda da namaz kilinmasinin emre-dilmesi[22] yine bu trdendir. nk kt idarecilerin arkasinda namazin kilinmamasi, namazin cemaatle kilinmasi snnetini terketmek olur. Cemat ise dinin siarlarindan olup, yerine getirilmesi istenilen bir husustur. Adalet ise yerine getirilmesi istenilen bu siar iin tamamlayici bir unsur olmaktadir. Tekml unsur bulunmadi diye, asil ortadan kalkmaz. Zarriyyttan bulunan namazda, rknlerin yerine getirilmesi, onun tamamlayici unsurlarindan olmaktadir. Sayet rknlere riyet edildigi zaman bu durum, gc yetmeyen hastanin durumunda oldugu gibi, namazin tmden kilinmamasina neden olacaksa, o takdirde tamamlayici unsur dsecektir. Veya rknlerin tamamlanmasi bir glk ve sikinti doguruyorsa, bu glk ve sikintiyi doguran durum kaldirilacak ve hasta ruhsat geregi kendisine nasil kolay geliyorsa o sekilde kilacaktir.Avret mahallinin rtlmesi namazin gzel grnmn temin eden hususlardandir. Sayet rtnme mutlak surette istenilmis olsaydi, o takdirde vcdunu rtecek bir sey bulamayan kimsenin namazi eda etme imkani bulunmayacakti. Halbuki durum yle degildir.

Seratte buna benzer sayilamayacak kadar ok rnek bulunmaktadir. Hepsi de bu anlattigimiz durumdadir. Gazzl'ninel-Kitbu'l-Mustazhiradlieserinde, imamlik sartlarini kendisinde toplamayan imm hakkinda yazdiklarina bakabilir ve benzerlerini de ona kiyas edebilirsiniz. [23]
Drdnc Mesele:

Zarriyyt; hciyyt ve tahsniyyt iin asil teskil eder. Sayet zarur olan bir sey ihlle ugrasa, bu yzden mutlak surette hc ve tahsn olan seyler de ihlle ugrarlar. Ama bunun aksine, hc ya da tahsn olan seylerin ihlle ugramasindan mutlak surette zarur olanlarin da ihlle ugramasi gerekmez. Evet bazen tahsn olan seyin mutlak surette ihlle ugramasindan hc olan sey bir sekilde zarar grebilir. Bazen da hc olan seyin mutlak ihlle ugramasindan zarur olan sey bir sekilde zarar grebilir. Bu yzdendir ki, zarur olan korundugunda, hc olanin da, keza hc korundugu zaman tahsn olanin da korunmasi uygun dser. Tahsn hc iin, hc de zarur iin var olduguna gre asil olan zarur olmaktadir. Buna gre karsimiza drt nerme ikmaktadir ve bunlarin aiklanmasi gerekmektedir: 1. Zarur, hc ve tahsn iin asil teskil eder. 2. Zarur ihlle ugradiginda, bundan hc ve tahsnnin de ihlle ugramasi lazim gelir. 3. Hc ve tahsnnin ihlle ugramasindan, zarurnin ihlli sz konusu degildir 4. Mutlak surette tahsn ve hcnin ihlle ugramasi durumunda, bundan zarur de bir nevi etkilenebilir. 5. Zarur iin, hc ve tahsnnin korunmasi uygun olur. Birinci nermenin aiklanmasi: Din ve dnya isleri yukarida zikredilen bes zarur seyin korunmasi esasi zerine kuruludur. Su halde btn dnyev islerin yolunda gitmesi, kivami, zarriyyt zerine bina edilmis bulunmaktadir. Bu itibarla zarriyyt ihlle ugrayip ortadan kalkacak olursa, dnya isleri yani teklf ve mkellefiyetler diye de bir sey kalmayacaktir.Ahiret isleri de ayni sekildedir ve onlarin kivami da ancak zarriyytin korunmasi ile mmkndr.Syle ki; din olmadigi zaman, islenilen her amele beklenilen bir karsilik verilmesi (mkfat ve ceza) diye bir sey olmaz. Eger teklif ve buna bagli olarak mkellef olmasa, bir dine inanan ve onun zerinde yasayan kimse olmaz. Eger akil bulunmasa, dini yasama ortadan kalkar. Nesil yok olsa, insanligin bekasi olmaz. Mal olmasaki buradaki maldan mlkiyet altina giren ve kisinin mstakillen mlk olan mali kasdediyorum. Ayrica buradaki mal tabiri her esit yiyecek, iecek, giyecek maddelerini, ve insanlarin

mlkiyetlerine almak istedikleri her seyi kapsamaktadir o takdirde yasama imkani olmaz. Eger bunlar ortadan kalkacak olsa, insanlik yok olur. Btn bunlar son derece aiktir. Dnya islerinin nasil dndgn, onun hiret iin bir azik oldugunu bilen hibir kimse bu konuda en kk bir kusku duymaz.Bu husus sabit olunca, simdi de diyoruz ki, hc olan seyler zarryyt korulugu etrafinda evrilmis koruyucu/tamamlayici duvardan baska birsey degildir. nk bunlar zarriyyt zerine getirilmis ve onlari tamamlayici mahiyette konulmus seylerdir. yleki bunlar sayesinde zarriyyt gereklestirilirken karsilasilacak olan mesakkatler ortadan kalkmakta, islerde ifrat ve tefrite sapmadan itidal zere hareket etme imkani dogmaktadir.rnek olarak daha nce geen alis verislerdeki garar ve cehaletin bulunmamasi sartim verebiliriz. Nitekim hastadan, namaz ve oru gibi mkellefiyetleri yerine getirmesi sirasinda kendisine dokunacak mesakkatin kaldirilmasi ve bylece onun oturarak, yatarak nasilkola-yina geliyorsa yle namaz kilmasinin caiz olmasi, orucunu sihhat bulacagi bir zamana erteleyebilmesi; keza yolcunun orucu tutmayip namazlarini kisaltarak kilabilmesi ve benzeri konular burada misal ola-[is] rakhatirlanabilir. Bunlar anlasildiktan sonra, akli basinda bir kimsenin hc olan hususlarin, zarur olan konularin feri durumunda olduklari ve onlarin etrafinda dnen bir zellik arzettikleri konusunda sphe etmesi mmkn degildir.Tahsnyyt konusunda da hkm aynidir. nk bunlar ya hc ya da zarur olan bir aslin tamamlayicisi m ahiye tindedirler. Eger zarur olan bir seyin tamamlayicisi iseler konu aiktir. Yok hc olan bir seyin tamamlayicisi iseler, hc zarurnin tamamlayicisi olduguna gre, tamamlayiciyi tamamlayan da onun tamamlayicisi olacaktir. Su halde tahsniyyt da ayni sekilde zarriyytin bir fer'i ve onun etrafinda dnen tamamlayici uzantisi durumundadir ve temelini zarriyyt teskil eder. Ikinci yani "Zarur ihlle ugradiginda, bundan hc ve tahsnnin de ihlle ugramasi lazim gelir" nermesinin aiklanmasi: Bir nceki nermenin aiklanmasindan bu da ortaya ikar. nk zarurnin asil maksat oldugu, onun disinda kalan hc ve tahsn olanlarin onun bir sifati ya da dali gibi oldugu ve bunlarin zarur zerine bina edilmis oldugu ortaya ikinca, zarurnin ihlle ugramasindan digerlerininde ihlle ugramasinin tabi ve kainilmaz olmasi gerekecektir. nk temel ktg zaman onun zerine kurulu olan binanin kmesi de ncelikli olarak gereklesecektir.Mesela seratte satis akdi diye bir sey olmadigini kabul etsek, bu durumda garar ve cehalet zerinde durmanin bir anlami kalmayacaktir. Keza kisasin kalkmasi durumunda, taraflarin birbirlerine esit olmalari sartini aramanin bir anlami kalmaz. nk bu sart kisasin sifatlarindan (sartlarindan) olmaktadir. Bir vasfin, kendisiyle kim bulundugu mevsfu bulunmadan sabit olmasini dsnmek muhaldir. Nitekim baygin durumda olan bir kimseden, hayiz halindeki kadindan namaz dsmektedir. Namaz dsnce tekbir, kiraat, rk... gibi farzlar, cemat,

hadesten ve necasetten taharet gibi namazla ilgili olan btn hkmler de dsecektir. Farzedilse ki, bir durum iin sabit olan bir hkm vardir ve o durum da ortadan kalkmistir. Buna ragmen o hkm, o durum iin kasdedilmis olarak var olmaya devam etmektedir. Byle bir varsayim, imkansiz bir seydir. Mesela namaz dstg zaman, namaza tbi ve onun tamamlayicisi durumunda olan kiraat, tekbir, du... gibi hususlarin da dstg iste bu noktadan hareketle bilinmektedir. nk bunlar namazin vasiflari olmaktadir. Bu durumda "Namazin asli dsmstr, vasiflari ise bulunmakta devam etmektedir" demek imkani yoktur. Namaz ya da orucun belli bir kasitla nehyedilmis olmasi durumunda da ayni seyi sylememiz mmkndr. Mesela gnes dogarken ve batarken namaz kilmak, bayramda oru tutmak yasaklanmistir. Bu durumda namaz ve orucun tamamlayici unsuru durumunda olan btn vasiflar, bu nehyin kapsami dahiline girmektedir. nk nehiy belli bir vuku sekli olan ibdete yneliktir ve belli bir ibdetin yasaklanmasi, bulundugu konum zere olmasindan dolayidir. Bu durumda yasagin, o ibdetin btn fiil ve szleriyle birlikte ele alinarak yapilmis olmasi gerekir. Neticede tamamlayici unsurlar da btnyle birlikte yasagin kapsamina girer. Itiraz: Bu tamamlayici durumda olan seylerin kendi baslarina ifade ettikleri anlamlar vardir ve bu aidan ele aldigimizda bunlarin yasak kapsamina girmemesi gerekir. Dolayisiyla mutlak surette bunlarin yasaklanmis olmasi gerekmez. Mutlak surette yasaklanmis olmasi gerekmedigi zaman ise, kendisine bagli bulundugu fasil) seyin ortadan kalkmasiyla kendisinin de yok olmasi gerekmez. Dolayisiyla sizin bir kural olarak ortaya koydugunuz husus dogru degildir ve aslin ihlle ugramasindan fer'in de ihlle ugramasi lzim gelmez. Keza vesilelerle maksatlar arasinda da ayni iliski bulunmaktadir. Mesela namazla abdest iliskisi gibi. (Maksat olan namaz bulunmadan da vesle olan abdest bulunabilir.) Ser'an maksatlar bulunmamakla birlikte vesilelerin bulunmasi mmkn ve sabit olabilmektedir. Mesela hacda (ihramdan ikmak iin) kafasinda sa bulunmayan kimsenin kafasi zerinde usturayi gezdirmesi gibi. Herhangi bir sey kendi basina bir anlam ifde ediyorsa, o sey bir baska seyi tamamlamak zere konulmustur diye, tamamlanilan seyin ortadan kalkmasi sebebiyle tamamlayan seyin de ortadan kalkmasi lzim gelmez. Cevap: Bu itiraz yerinde degildir. nk biz diyoruz ki: Kiraat, tekbr ve benzeri seyleri iki aidan ele alip degerlendirmek mmkndr: a) Bunlarin namazin bir parasi olmasi bakimindan degerlendirilmeleri. b) Bizzat kendilerinin ifde ettikleri anlam aisindan ele alinmalari. Ikinci aidan ele alip degerlendirme konumuza girmemektedir, Burada konumuza giren, birinci kisimdir, yani kiyani, kiraat... gibi hususlari namazin tamamlayici unsurlari olmalari aisindan ele almak ve ona gre

degerlendirmek. Bu aidan biz bu tamamlayici unsurlari ele aldigimizda, onlarin durumlarinin mevsfa (sifatlanan) nis-betle sifat gibi olduklarini grecegiz. Mevsf bulunmadan sifatin bulunmasini dsnmek ise muhaldir. nk vasif, aklen kendi kendine mevcut olmasi mmkn olmayan bir zelliktir. Bylesi kendi kendine kim olmasi mmkn olmayan bir seyin dikkate alinmasi da muhal olacaktir. Durum byle olunca, tamamlanilan seyin fasil) bulunmamasi durumunda, tamamlayan seyin bulunabilecegini sylemek mmkn olmayacaktir ki, bizim varmak istedigimiz netice de budur. Oru ve benzeri konularda da durum aynidir. Vesil/maksid (aralar/amalar) iliskisine gelince, o baska bir konudur. Fakat biz, kendisi iin konulmus olmasi [24]noktasindan hareketle, vesilenin maksat iin bir vasif niteliginde oldugunu kabul edecek olursak, o takdirde maksadin ortadan kalkmasi halinde vesile hkmn varolmakta devam etmesi mmkn olmayacaktir. Ancak devamina hkmedildigne dair zel bir delilin bulunmasi durumu bundan bir istisna olur.[25] Bu durumda vesile bizatihi maksd olur. Baska aidan diger bir maksada vesle olmasi ise buna engel degildir. Basinda sa olmayan kimsenin usturayi basi zerinde gezdirmesi iste bu mn zerine yorulur. Bu kaideden hareketle, snnetli olarak dogmus bir kimsenin snnet mahalli zerine, bizatihi maksd olduguna dellet eden dell vardir gerekesiyle ustura gezdirilir demek dogru olacaktir. Byle bir delilin bulunmadigi durumda ise bu grs sahh olmayacaktir. Netice itibariyla diyoruz ki, kaide sahihtir, itirazin bir dayanagi yoktur. Allah en iyi biles ve en iyi hkm verendir. nc yani "Hc ve tahsnnin ihlle ugramasindan, zarurnin ihlli sz konusu degildir" nermesinin aiklanmasi: Zaruri ile digerlerinin birbirleriyle iliskisi mevsf ile sifat arasindaki iliski gibidir. Bilindigi gibi, mevsf bazi sifatlarinin bulunmamasi durumunda ortadan kalkmaz. Bizim meselemizde de durum aynidir. nk iki konu birbirinin benzeri olmaktadir. rnek olarak syle diyebiliriz; Namazin (rknlerinden degil de) tamamlayici unsurlarindan[26] olan zikir, kiraat,[27] tekbir veya benzeri namazin evsfindan sayilan bir unsurun ihlle ugramasi durumunda, namazin asli btil olmaz. Keza satis akdinde cehalet ve gararin itibardan dstg durumlarda akit btil olmamaktadir. rnegin tahta ve top halindeki kumas gibi seylerin satiminda, ceviz ve kestane gibi kabuklu seylerin satiminda, yer altinda gml bulunan havu, turp, salgam ve duvarlarin temelleri gibi seylerin satiminda garar ve cehletitibardan dsms olmakla birlikte akit btil olmamaktadir. Yine kisasta esitlige riyet (mmselet) itibardan dsse bile, asil kisas btil

olmamaktadir. Bu konuya en ok benzer sey, mevsfla sifat arasindaki iliski olmaktadir. Nasil ki, sifatin bulunmamasindan mevsfun btil olmasi ve ortadan kalkmasi lzim gelmiyorsa, ayni sekilde burada da durum aynidir. Ancak sifat, mevsfun mhiyetinden bir para olma gibi zti vasif seklinde olursa durum degisir. nk byle bir sifat o takdirde, mhiyetin rknlerinden ve o aslin temellerinden biri olmaktadir. Tabi byle bir rkn ya da temel durumunda olan zat vasfin bulunmamasi durumunda, asil da btil olacak ve ortadan kalkacaktir. Mesela namazda rk ve secde gibi. Namazda bu gibi rknlerden biri bulunmadigi zaman -zr bulunmayan kimselere nisbetle- namaz kkten ihlle ugramaktadir. Konu zerinde durmaya gerek yoktur. Bu sekilde zat olan vasiflar (rknler) ne tahsniyyattan, ne de hciyyttandirlar. Aksine bunlar zarriyyttan olmak- ] tadirlar. Itiraz: Namazin keml sifatlarindan biri de mesela, gasbedil-mis bir yerde kilinmis olmamasidir. Ayni sekilde bogazlamanin (tezkiye) tam olmasi iin aranan vasiflardan biri de gasbedilmis bir biakla yapilmamasidir. Bununla birlikte bir grup lim, gasbedilmis yerde kilinan namazla, gasbedilmis biakla gereklestirilen bogazlamanin btil olacagina, geerli olmayacagina hkmetmislerdir. Bu durumda vasifta bulunan butlan (btillik), mevsfa (asila) da sirayet etmis olmakta ve onu da btil hale getirmektedir. Cevap: Itiraz yerinde degildir. nk; bu durumdaki namaz ve | bogazlamanin sahh olduguna hkmeden kimseler, burada szn et-f tigimiz asil zerinden hareket etmis olmakta ve grslerini onun ze- | rine bina etmis olmaktadirlar. Onlarin btil olduklarina hkmeden kimseler ise, buradaki vasfi zat bir sifat olarak telakki etmislerdir. Bu durumda namazin sanki kendisi yasaklanmis gibi kabul edilmektedir. nk farkli pozisyonlardan Cekvn) meydana gelen namazin tamami, gasbedilmis biryerde meydanagelmistir. Bir aslin haram kilinmasi, sadece onu olusturan pozisyonlarin haram olmasindan dolayidir. Bu durumda yasak, gasb edilmis yerde esitli pozisyonlardan meydana gelmis olan namazin bizzat kendisine ynelik olmakta ve byle biryerde kilinan namaz, gnes dogarken ve batarken kilinan namazla, bayram gnlerinde tutulan oru hkmn almaktadir. Bogazlamada da durum aynidir. nk gasbedilmis bir biakla is grmek yasaktir ve onunla yapilan isler gasb demektir. Bu durumda bu biakla yapilan bogazlama isinin bizzat kendisi de yasak hkmn alacaktir. Dolayisiyla buradaki vasif zti oldugu iin yasaktan kaynaklanan btillik hkm asila da sirayet etmis ve onu da btil hale getirmistir. Burada gasbedilmis yerde kilman namaz meselesinde grs ayriliklarinin kaynagi olan bahisler zerinde durulabilir. Ancak bunlar, bizim yukarida geen

nermemizi zedeleyecek durumda degillerdir. Zira szn ettigimiz nermede grs ayriliklarinin bulunacagini tasavvur etmek sz konusu degildir. nk dayanagi akldir. Burada grs ayriliklari, ancak esitli fer meselelerin onun altina girip girmeyecegi[28] konusunda dsnlebilir. Drdnc yani "Mutlak surette (tmden) tahsn ve hcnin ortadan kalkmasi (ihlli) durumunda, bundan zarur de bir sekilde etkilenebilir" seklindeki nermenin aiklanmasi: Bu nerme esitli ynlerden aiklanacaktir: a) Zarur, hc ve tahsn dikkate alma aisindan farkli mertebelerde bulunmaktadirlar. Bunlar ierisinde zarur olanlar en gls, sonra da sirasiyla hc ve tahsn olanlar gelmektedir. Ancak bunlar birbirleriyle irtibat halindedirler. (nk birbirlerini tamamlamaktadirlar.) Bu durumda daha asagi mertebede olan bir hususun iptali, bir st derecede bulunan bir hususun iptaline bir cret teskil edecek ve onun ihlle ugratilmasi iin atilmis bir adim olabilecektir. Buna gre bir asagi mertebede olan, bir st mertebede olanin etrafinda sanki koruyucu bir sur grevi yapmis olmaktadir. Unutulmamalidir ki, koruluk etrafinda hayvan otlatan kimsenin, her an oraya girmesi muhtemeldir. Bu aidan bakildiginda tamamlayici unsurlari ihll eden bir kimse, aslinda tamamlanilan seyi (asli) ihll etmis olmaktadir. Bunun rnegi namaz olmaktadir. Namazin, rkn ve farzlarin disinda tamamlayici unsurlari bulunmaktadir. Bilindigi zere bunlarin ihll edilmesi, farz ve rknlerin ihlline yol amaktadir. nk daha hafif olan seyler, daha agir olan seyler iin bir mukaddime, bir hazirlik mahiyeti arzetmektedirler. Buna su hadisler de delil teskil eder: "Koruluk etrafinda hayvan otlatan kimsenin, oraya girmesi bir an meselesidir[29] "Allah hirsiza lanet etsin;yumurta alar eli kesilir; ip alar eli kesilir[30] Byklerden birisi tarafindan sylenen: "Ben . haramla aramda hellden bir stre edinirim ve onu haram kilmam" sz de bu mnyi ortaya koymaktadir. Bu konu, zerinde ittifak edilen kesin bir asil olmaktadir ve bu kitabin ikinci kisminda ele alinacaktir. Daha hafif durumda olan seyleri ihlle cret gsteren kimseler, daha nemli olanlarin ihlline de yeltenebilirler. Dolayisiyla tahsn ya da hc olan hususlarin ihlline cret gsteren kimse, aym sekilde zarur olan seyleri ihlle de cret edebilir. Su halde, tamamlayici unsurlarin mutlak surette (yani tmden) ortadan kaldirilmasi durumunda, zarur olan seylerin de bir sekilde zarar grebilecegi neticesi ikar. Bu durum, tamamlayici unsurlari mutlak surette terk ve onlari ihll durumunda sz konusudur. yle ki, kisi bunlari hi islememekte, islese bile ok cz bir lde gereklestirmektedir. Veya tekrarlanan seylerdense kk bir kismini yerine getirmekte, byk kismini ise terk ve ihll etmektedir. Bu durumda zarur olanlarin da bir sekilde zarar grecegi ortadadir. Bu noktadan

hareketle, namazini sadece farzlarina riyet ederek kilan kimsenin tavri hos karsilanmamis ve onun kildigi bu namazin pek i aici olmayacagi, onun namazdan ok bir eglence seklinde telakki edilecegi belirtilmistir. Bazi limlerin byle bir namazin btil olacagim sylemeleri iste byle bir yaklasimin neticesi olmaktadir. Alis veris konusunda da ayni seyi sylyoruz: Garar ve cehaletin bulunmamasi gibi tamamlayici unsurlarin yok olmasi durumunda, akitte taraf olanlardan her ikisine de, ya da birine neredeyse bir fayda dogmayacaktir. Bu durumda akdin olmasiyla olmamasi arasinda pek fark olmayacaktir. Hatta bazen olmamasi olmasindan daha dahayirli olacaktir. Benzeri diger meselelerde de durum aynidir. b) Her derecenin, kendisinden bir st mertebeye olan nisbeti, farzla nafile arasindaki nisbet gibidir. Mesela avret mahallinin rtlmesi, kibleye ynelinmesi, asil namaza nisbetle mendb gibidir. Sre okunmasi, tekbir ve tesbihte bulunulmasi da namazin aslina nisbetle ayni sekilde olmaktadir. Yenilecek ve iilecek seylerin pis olmamasi, baskasina ait bulunmamasi, ser usle gre bogazlanmis olmasi gibi hususlar da, bnyenin korunmasi ve yasantinin srdrlmesi aslina nisbetle nafile durumundadir. Satis akdinde, satilan seyin belli olmasi, ser'an kendisinden istifdenin helal olmasi ve benzeri aranan sartlar da, akdin aslina nisbetle keza ayni sekilde nafile durumundadir. Hkmler bahsinde de ortaya konuldugu gibi, cz itibariyla ele alindiginda mendb olan seyler, kll olarak dsnldgnde vciB hkmn almaktadirlar. Bu durumda mendbun mutlak surette (kll halinde) ihll edilmesi, vacibin rknlerinden birinin ihlli anlamina gelmektedir. nk kll olarak mendb, o vacibin bir rkn halini almistir. Bir kimse, vacibin rknlerinden birisini zrsz ihll ettiginde, nasil ki o vcib ihlle ugruyor ve ortadan kalkiyorsa, rkn mevkiinde ya da ona benzer durumda olan bir seyin ihlli halinde de durum ayni olacaktir. Iste bu aidan da bakildiginda, tamamlayici unsurlarin mutlak surette ihlli durumunda, zarriyytin da bundan bir sekilde etkilenip zarar grebilecegini sylemek dogru olacaktir. c) Hciyyt ve tah sniyyt bir btn olarak ele alindiginda, bunlardan her birinin zarriyytin fertlerinden biri gibi olabilirligi sz konusudur. Syle ki, zarriyytin kemal hali, ancak mkellefe bir glk ve sikinti getirmeksizin kolaylik ve genislik zere olmasi; stn ahlak anlayisina ve kabul grms telakkilere uygun dsmesi durumunda olabilir. Aksi takdirde sagduyu sahiplerince iyi ve gzel bulunmaz. Hci ya da tahsn unsurlar ihll edildigi zaman, o takdirde zarryyt sikinti ve mesakkat ierecek ve sagduyu sahiplerinin gzel ve iyi bulduklari vasiflardan uzak kalmis olacaktir. Bu durumda zarur olan vacibin islenmesi bir tekellf arzedecek ve seriatin konul-

dugu sirada gzetilen maksatlara ters dsms olacaktir. Hadiste: "Ben ancak gzel ahlki tamamlamak zere gnderildim.[31] buyrul-maktadir. Hal byle iken, sayet tamamlayici unsurlarin bulunmadigi farzedilecek olsa, o takdirde vcib bu prensip dogrultusunda bulunmamis olacaktir. Byle bir durum ise, aika vcibde bir kusurun bulunmasi demektir. Ancak zarurnin tamamlayicisi durumunda olan unsurda bulunan kusur, tm olarak degil de kismen bulunacak olur ve 124] bu kusur zarurnin gzelligini, stn ahlak anlayisina uygunlugunu ortadan kaldirmaz, genislik ve kolaylik kapisini tamamen kapatarak glk ve sikintilar dogurmazsa, bu durumda sz konusu kusur ve noksanligin, ihll edici olmayacagi da aiktir. d) Her bir hc ya da tahsn, asil olan zarurnin hizmetinde bulunmakta, kisiyi ona hazirlamakta ve onun zel konumunu gzellestirici, kemale ulastirin rol oynamaktadirlar. Bu haliyle onlar zarur iin . ya bir mukaddime, ya bir hatimedirler ya da onun esliginde yapilan ve ona g katan bir unsur olmaktadirlar. Hangi aidan bakilirsa bakilsin, tamamlayici bu unsurlar (hc ve tahsn], zarurinin etrafinda dnmekte ve ona hizmet etmektedirler. Bu durumda, zarurnin en gzel bir sekilde yerine getirilebilmesi iin onlarin bulunmasi gerekmektedir. Mesela namazdan nce abdest alinip temizlik yapildigi zaman, bu durum nemli bir ibdet iin bir hazirligin oldugunu hatirlatacaktir. Kibleye ynelindiginde, bu ynelis kendisine ynelmenin huzurunda bulunuldugunu dsndrecektir. Kulluk grevinin yerine getirilmesine niyet edildigi zamansa, bundan husu ve skn dogacaktir.Sonra namaza girecek ve namazda farz olan Ftiha'nin (mm'l-Kur'n) okunmasindan sonra ziyade bir sre okumakla, namazi kemal vasfina dogru yaklastiracaktir. nk okunan bu srelerin tamami, kendisine ynelinen Rab Tel'mn kelami olmaktadir. Kisi namaz ierisinde tekbir alip, tesbihte bulundugu, tesehhd okudugu zaman, btn bunlar onun kalbini uyaracak, Rabbine olan mnctmda, O'nunyce huzurunda durusunda gaflet haline dsmemesi iin kendisini ikazda bulunacaktir. Bitimine kadar bu byle devam edecektir. Sayet kisi kilacagi bu farz namazindan nce bir nafile kilacak olursa, o takdirde kilacagi bu namaz farz iin bir mukaddime (n hazirlik), bir basamak olacak ve yavas yavas kisiyi ona hazirlayacaktir. Farzin arkasindan bir nafile daha kilmasi takdirinde ise, bu durum farzdaki huzuru iin daha da uygun bir davranis olacaktir.Namazda bu husus itibara alindigi iin, namazin her ani, amelle birlikte zikirden hli birakilmamistir. Bylece husu, teslimiyet, boyun egme ve saygi ierisinde Allah ile birlik olma iin gerekli hem dilinhem de organlarin mutabakati saglanmistir. Namaz ierisinde hibir yer, szl ya da fiil zikirden bos birakilmamis ve bylece gaflet kapisinin ailmasina, seytanin vesveselerinin girmesine imkan taninmamistir.

Grldg gibi, bu tamamlayici unsurlar zarriyyt korulugunun etrafini kusatmakta; onun hizmetinde bulunmakta ve onu desteklemekte, glendirmektedir. Bu durumda sayet bu tamamlayici unsurlar tamamen ya da ogunlukla ihlle ugrayacak olsa, bundan [25] zarurnin de ihlle ugramasi sz konusu olabilecektir. Namaz hakkinda verdigimiz bu izah, diger zarriyyt ve onlarin tamamlayici unsurlari iin de aynidir. Besinci yani "Zarur iin, nermesinin aiklanmasi: hc ve tahsninin korunmasi uygun olur"

Drdnc nermenin izah ve aiklanmasindan, bu nermenin de dogrulugu ortaya ikmaktadir. nk madem ki, zarriyyt tamamlayici unsurlarinin ihlle ugramasi yznden bozulabilmekte ve ortadan kalkabilmektedir, bu durumda zarurnin muhafazasi iin onlarin da korunmasi istenilecektir. Keza madem ki, bunlar znettirler ve zarurnin gzellik ve kemli de ancak bunlarin bulunmasiyla ortaya ikacaktir, o zaman onlarin ihll edilmemesi ve korunmasi uygun olacaktir. Btn buraya kadar anlattiklarimizdan su netice ikmaktadir: Riyeti istenilen mertebe ierisinde, birinci mertebede bulunan zarriyytin muhafazasi en byk maksad olmaktadir. Bunlar her millette/seratte dikkate alinan hususlardir ve hibir seratte, furda olan ihtilaflar gibi, bunlar hakkinda ihtilaf bulunmamaktadir. Bunlar dinin esas ve temelleri (uslu'd-dn), ser kaideler ve seriattaki kll esaslardan ibarettir. [32]
Besinci Mesele:

Bu dnyada mevcut bulunan maslahatlar iki aidan ele alinir: a) Varlik aleminde bulunmalari ve mahiyetleri aisindan. b) Onlara ser hitabin taalluku aisindan. Birinci aidan maslahatlar ele alindiginda su neticeye varilacaktir: Dnya hayatinda mevcut bulunan maslahatlarin tm, asla katkisiz maslahat (mahza hayr) seklinde degillerdir. Burada maslahattan, insan hayatinin kivamini, yasantisinin devamini temine ynelik hususlari, sehev ve akl zelliklerinin gerektirdigi seyleri mutlak surette elde etmesini kasdediyoruz. Ki mutlak surette kendisine nimette bulunulmus olabilsin. Bu husus, yemek imek... gibi beser davranislarda mmkn degildir. nk bu tr maslahatlar az ya da ok, beraberinde ya da nce ve sonrasinda klfet ve mesakkatlerle karisik haldedirler. Yemek, imek, giyinmek, barinmak, binmek, evlenmek... gibi. Btn bunlara yorulmadan, bir aba sarfetmeden ulasmak mmkn degildir. Dnyada mevcut bulunan mefsedetler de ayni sekilde katkisiz mefsedet (mahza ser) seklinde bulunmamaktadirlar. Zira [26] varlik aleminde

dsnlebilecek hibir mefsedet yoktur ki, onun nnde sonunda ya da beraberinde, bir incelik, bir sefkat, alinacak bir lezzet... bulunmasin; bu mmkn degildir. Bu dnyanin, iki ucun imtizaci, iki tarafin ihtilati (karmasi) zerine kurulmus bulundugu esasi da, durumun byle olduguna dellet edecektir. Dnyada kim hlis ve katkisiz bir maslahat ya da bir mefsedet arayacak olursa, onu asla bulamayacaktir. Btn yaratiklarin halleriyle ilgili tecrbe ve gzlemler bunun kesin delili olmaktadir. Bunun aslini da, varlik leminin imtihan ve buna bagli olarak da iyiyi ktden ayirma esasi zere kuruldugunu belirten nasslar teskil eder: Yce Allah: "Bir imtihan olarak size iyilik ve ktlk veririz[33]"Hanginizin daha iyi is isledigini belirt-mekiin lm ve dirimi yaratan O'dur[34]buyurur. Hadiste de: "Cennet insanin hosuna gitmeyecek seylerle (ykmllkler) kusatilmistir, Cehennnem de sehvetlerle sarilmistir[35]buyrulmustur. Dolayisiyla dnyada, ne maslahatin ne de mefsedetin, biri digerinden katkisiz halde bulunmalari asla mmkn degildir. Durum byle olduguna gre, dnyev anlamda maslahat ya da mefsedet denildigi zaman, bundan galebe alan mnsi anlasilacaktir. Eger maslahat tarafi agir basiyorsa, o rf anlamda maslahat olmakta; yok diger taraf galebe aliyorsa, o da keza rf anlamda mefsedet olmaktadir. Bu yzden fiil iki ynl olmakta ve agir gelen tarafa nisbet edilmektedir; eger maslahat tarafi agir basarsa o matlb (istenilen sey) olmakta ve onun bir maslahat oldugu ifde edilmektedir. Eger diger taraf galebe alarsa, bu kez de ondan uzaklasilmakta ve benzeri seylerde cri olan detler (rf) dogrultusunda onun bir mefsedet oldugu sylenmektedir. Eger rfn gerekleri disina ikilacak olursa, bu takdirde fiilin baska bir nisbet ve taksimi olacaktir. Bu, dnyev anlamda maslahat ve mefsedet kavramlarina, beser fIillerdeki varliklari ve mahiyetleri aisindan yaklasim olmaktadir. Konu ikinci aidan, yani ser' hitabin taalluku aisindan elealindigi zaman syle denilecektir: Bir seyin iermekte oldugu maslahat ve mefsedetten, rf anlamda maslahat tarafi agir basiyorsa, o sey [27] ser'an maksddur. Bunun neticesi olarak da, kullara onun ortaya konulmasi iin ser talep ynelmis ve bylece o maslahatla ilgili konulan nizamin en uygun yolla yrrlg istenilmis; onun car detler dogrultusunda daha tam, maksada daha yakin ve uygun olarak vcda getirilmesi amalanmistir. Eger bu durumda, maslahata tbi bir mef-sedetveyamesakkat varsa, bu mefsedetyadamesakkat, o fiilin mesru kilinmasi ve talepte bulunulmasinda dikkate alinmis degildir. Ayni sekilde, rf anlamda mefsedet tarafi maslahat tarafina agir basmissa, ser'an o seyin kaldirilmasi amalanmakta ve onun iin de yasak hkm konulmaktadir. Bylece mmkn oldugunca, her sagduyu sahibinin benimseyecegi en makl bir biimde, onun ortadan kaldirilmasi amalanmis

olmaktadir. Bu durumda, mefsedete bagli bir maslahat ya da bir lezzet varsa, bunlar o fiilin yasaklanmasinda gz nne alinmis olmamaktadir. Hkmn konulmasi sirasinda gz nnde bulundurulan husus sadece agir basan taraf olmakta; yasak durumunda fiilin ierdigi cz maslahat, talep durumunda da cz mefsedet dikkate alinmamaktadir. Kisaca diyebiliriz ki, ser'an muteber bulunup emir ya da nehye konu edilen maslahatya da mefsedetler katkisiz bulunmakta, az ya da ok i ielik sz konusu olmam aktadir.[36]Emre dilen fiilde mefsedet, yasaklanan fiilde maslahat bulunacagi dsncesi yanlistir ve ser hakikatte byle bir sey yoktur. nk agir basilan maslahat ya da mefsedetten maksat, kismen de olsa Sri'in hakkinda bir hkm koymak iin iltifatini gerektirecek bir dereceye ikmaksizin kesb itiyad dzeyinde car olan seydir. Bu dzeyse, ser hkmlerin konulmasinda Sri'ce dikkate alinmayan bir sinir olmaktadir. Buna iki husus dellet etmektedir: a) Eger agir basilan taraf, Sri'ce gz nnde bulundurulacak olsaydi, bu durumda fiilin mutlak surette ne emredilmesi ne de yasaklanmasi mmkn olacakti. Aksine fiil, ayni anda maslahat aisindan emredilmis, mefsedet aisindan da yasaklanmis olacakti. Durumun byle olmadigi ise kesinlikle bilinmektedir. Bu imanin vcib, kfrn haram olmasi, nefisleri kurtarmanin vcib, ldrlmelerinin yasaklanmasi vb, gibi emir ve yasaklar ierisinde en u noktada yer alan rneklerde ortaya ikacaktir. Eger yle olsaydi, ykmllkler ierisinde kendisinden daha st mertebede baska bir talep bulunmayan iman yasaklanmis olurdu. nk imanda, nefsi basibos halinden ikarma, onu sehev maksatlarina ulasmasindan engelleme, bir lezzet almayacagi ykmllk boyundurugu altina sokma durumlari vardir. br taraftan, nefsin ykmllk baglarindan kurtarilmasini ve hi ekinmeden her trl sehev arzularin verine getirilmesini gerektiren kfrn de emredilmesi ya da en azindan mubah olmasi gerekirdi. nk sehev lezzetlerin tadilmasi, nefsin ykmllk boyundurugu altindan kurtarilmasi, kismen de olsa Bir maslahattir. Byle bir netice ise kesin olarak sakattir. Aksine iman mutlak surette istenilmekte, kfr de keza mutlak surette yasaklanmaktadir. Bu rnegimiz aika gstermektedir ki, iman talebine nis-betle ierdigi mefsedet yn, kfrn yasaklanmasina nisbetle de ierdigi maslahat yn, ser'an muteber degildir, tesri sirasinda dikkate alinmamaktadir. b) Eger agir basilan taraf, tesri sirasinda dikkate alinacak olsaydi, o takdirde, kula ynelik htn ykmllkler takat stykml-lkhalini alirdi. Byle bir seyise btildir. Takat st ykmllklerin (teklf-i m l yutak) ser'an btil oldugu usl ilminde ortaya konulmustur. Maglp tarafin dikkate alinmasi durumunda, takat st ykmllgn lzim gelecegini ise syle aiklariz:

Mesela yapilmasi istenilen fiilde bulunan agir basilan taraf, agir basan tarafla tezat teskil eder. Bu durumda agir basilan mefsedetin vukuuna meydan vermemek sartiyla, agir basan maslahatin gereklestirilmesi emredilmis olacaktir. Yani kisi ayni anda bir fiili hem islemekle hem de ondan kainmakla memur olacaktir. Zira, daha nce de getigi zere maslahatlar ya da mefsedetler katkisiz bulunmazlar ve mutlaka az ya da ok birbirleriyle katkili halde bulunurlar. Onun iin bu netice kainilmaz olacaktir. Bunun neticesinde bir fiilin islenmesi ya da islenmemesi konusunda hem emir hem de yasak ayni anda ve bir arada vukbulmus olacak; ayni fiil hakkinda hem yap hem de yapma denilmis olacaktir ki, byle bir sey takat st ykmllgn ta kendisidir. Itiraz: Maslahat bazen emredilmis olmaz da izin verilmis (mbh kilinmis) olabilir. Bu durumda ise emir ve yasak bir arada bulunmus olmaz ve bahsettiginiz sakinca da dogmaz. Cevap: Itiraz yerinde degildir. nk sizin bu dediginiz her maslahat iin geerli degildir. Zira maslahat mubah kilinmis olabilecegi gibi, emredilmis de olabilir. Iddianiz bir an iin kabul edilse bile, yine de izin (ibha) ayni anda emir ve yasakla birlikte tezat teskil eder.nk isi tercihe birakma ftahyr), tercihin sz konusu olamayacagi emir ya da nehiy durumu ile ters dser. Halbuki her ikisi de ayni fiil zerinde sz konusu olmaktadir, Her ikisine de birlikte taalluk etmesi durumunda hitap, istenildigi sekil zere yerine getirilmesi imkani olmayan bir hitap olur. Bizim aiklamak istedigimiz sey de budur. Bu, gasbedilmis bir yerde kilman namaz gibi de degildir. nk o meselede, namazin baska yerde kilinmasi gibi, maslahatin mefsedetten ayrilmasi imkani bulunmaktadir. Burada ise durum yle degildir. Itiraz: Sizin bu izahiniz, feylesoflarin ve onlarin izinden gidenlerin grsn hatirlatiyor. Onlara gre, serrin yaratilisi, serkasdedil-digi iin olmamaktadir. Yaratilistan maksat sadece hayirdir. Eger Allah hayir ve ser karisik bir sey yaratmissa, o seyin yaratilma amaci, iermis oldugu hayir olmaktadir; o sey ser de ieriyorsa da ser iin yaratilmamistir. Aynen bir doktorun hastasina aci ve hoslanilmadik bir ilaci iirmesindeki maksadi gibi. Doktor byle bir ilaci hastasina iirirken, o ilacin iindeki aciligindan, hoslanilmadik halinden dolayi iir-memektedir, Bilakis iermis oldugu sifa ve verecegi rahat iin iirmektedir. Tedv iin damar kesmek, kan almak (hacamat), kangren olmus uzvu kesmek de aynidir. Bunlardan maksat eza vermek degil, rahata kavusturmak ve zarari defetmektir. Feylesoflara gre sebeble-rinden neset eden btn mefsedetlerin durumu da aynidir. Sizin anlattiklariniz da bunun bir benzeridir. nk siz "Sri, maslahat ynne itibarla tesri kasdinda bulunurken, mefsedet tarafina ynelik bir kasid gstermemekte, onu itibara almamaktadir. Bununla birlikte mefsedet de bulunmakta ve maslahattan ayrilmaz bir zellik

gstermektedir..." diyorsunuz. Keza sizin bu izahiniz, Mutezile'nin "Serler ve mefsedetlerin vukuu murd degildir. Bunlar Allah'in irdesi hilfina vuku bulmaktadirlar" seklindeki grslerini de hatirlatmaktadir ki, hs Yce Allah byle bir noksanliktan mnezzehtir. Cevap: Feylesoflarin szleri yaratma ile ilgili kasid fhalk-tekvn kasid) hakkindadir. Bizim buradaki konumuzun ise, onunla bir ilgisi yoktur. Bizim konumuz tesr kasid hakkindadir. Emir ve ne-hiyler bahsinde, bu iki konu arasindaki fark ortaya konulmustur. Oraya bakilabilir. Bilindigi zere serat, mutlak anlamda kullarin maslahatlarini temin iin konulmustur. Nitekim bu husus yerinde aiklanmistir. Bir maslahatin celbi ya da bir mefsedetin defi iin mesru kilinan her bir seyde, o seyde bulunup da onunla tenakuz halinde bulunan unsur (agir basilan taraf) tesr esnasinda dikkate alinmamaktadir. Her ne kadar tesr kilinan fiiller ierisinde agir basilan ve tesrde dikkate alinmayan bu unsur varlik leminde mevcutsa da, bu varlik ona taalluk eden kadm kudret ve kadm irde ile olmaktadir. Yoksa hs Allah'in ilminden, kudret ve irdesinden, yerde gkte ne varsa hibir seyin gizli ve uzak kalmasi mmkn degildir. Tesr hkm farkli bir seydir ve konulusuna gre kendisine has bir bakis aisi ve tertibi vardir. Emir ve nehiy, emredilen ya da nehyeden seyin vuku bulma ya da bulmama irdesini zarur olarak gerektirmez. Byle bir grs sadece Mutezile'ye ait olmaktadir ve sakatligi Kelm ilminde ortaya konulmustur. Tesr kasid ile yaratma kasdi baska baska seylerdir. Bunlar birbirlerine karistirilmamalidir. Aralarinda da, birinin varligindan digerinin varligini gerektirecek zarur bir bag bulunmamaktadir. Fasil: Eger maslahat ya da mefsedet Sri'in iltifatim gerektirecek bir ziyadelige ulasmissa yani sayet mstakil olarak bulundugu zaman Sri'ce dikkate alinacak bir durumda bulunuyorsa, o zaman hkm ne olacaktir? Bu konu zerinde durmak gerekiyor. Konunun aiklik kazanabilmesi iin nce mis aile ndirmek ve sonra da Allah'in yardimiyla bir neticeye varmak istiyoruz: aresiz kalan bir kimsenin lse (murdar hayvan eti) ya da pis ve igren bulunan seyleri yemesi, su ve cinayetlerin nn alabilmek amaciyla katilin ldrlmesi, (yol) kesenin (el ya da ayaklarinin) kesilmesi, btn had ve diger cezalarin uygulanmasi, kangren olmus organin kesilmesi, agriyan disin ekilmesi; tedv amaciyla damar kesmek ya da hacamat olmak vb. gibi yollarla elem verici tasarruflara girisilmesi ve benzeri gibi, sayet kendisine galebe alan seylerden ayri tek basina dsnlecek olsa, Sri'in itibara alarak hakkinda yasaklayici hkm koyacagi seyler kasdediliyor. Kisaca hakkinda delillerin tearuz halinde bulundugu her sey de diyebiliriz. Bu durumda su iki siktan biri karsimiza ikacaktir: a) Ya her iki taraf da birbirine esit durumda olacaktir.

b) Ya da bir taraf diger tarafa agir basacaktir. Eger birbirlerine esit durumda olurlarsa ve bu netice delillerin geregi olarak ortaya ikmissa, bu durumda mkellefin yapacagi bir sey yoktur; bunlardan birini digeri zerine tercih yoluna gidemez. Saniyoruz byle bir durum seriatta mevcut degildir. Sayet var oldugu far- [3i] zedilecek olsa, bu takdirde delile dayanmaksizin arzular istikametinde bir tercih durumu karsimiza ikacaktir ki, ser konularda byle bir neticenin bulunmasi ittifakla btil olmaktadir. Sri'in kasdmin, o seyin yapilmasi ve terkedilmesi konusuna bir arada ve ayni anda taalluk etmesi ise sahh degildir. nk byle bir sey takat st ykmllk olur. nk biz bu meselede her iki tarafin da birbirine esit olduklarim varsayiyoruz. Bu haliyle ayni seyin bir anda hem emredilmis hem de nehyedilmis olmasi mmkn degildir. Sri'in kasdinm bunlardan hibirisine taalluk etmedigini sylemek de mmkn Jegildir. nk biz burda emir ve nehyin ayni anda birlikte vrid bulundugunu farzetmis bulunuyoruz. Emir ve nehiy, insallah ileride gelecegi gibi kismen de olsa Sri'in kasdmin bir delili olmaktadir. Zira "iktiz" (gereklilik) olmaksizin ne emir ne de nehiy bulunmaz. Hal byle olunca, geriye Sri'in kasdinm mutlaka iki taraftan birisine taalluk halinde oldugu sikki kalmaktadir. Taalluk olunan taraf ise mkellef iin belli degildir. Bu durumda mkellefin mutlaka beklemesi (tevakkuf etmesi)[37] gerekecektir. Iki taraftan birinin diger taraf zerine agir basmasi durumunda ise syle denilebilir: a) Sri'in kasdi diger tarafa taalluk etmis (degil )dir. Zira Sri'in kasdi eger br tarafa taalluk halinde olsaydi, o takdirde tercih sahh olmazdi ve hkm, iki tarafin da birbirlerine esit olmalari durumunda oldugu gibi olur ve neticede de tevakkuf etmek (beklemek) gerekirdi. Byle bir netice ise, tercih bulundugu iin sahh olamaz. b) Syle demek de mmkndr: Mctehid nazarinda her iki taraf da birlikte itibara alinmaktadir. nk ikisinden her birinin Sri'in maksadi olmasi ihtimal dahilindedir. Biz ise, sadece bizce Sri'in maksdu oldugu kanaatinde bulundugumuz seyle ykmlyz.[38]Yoksa Sri'in gerek maksadinin ne oldugunu bilemeyiz ve biz onunla ykml degiliz. Agir basan taraf (rcih) her ne kadar diger tarafa galebe almissada bizzat karsi tarafin Sri'in maksdu olabilecegi ihtimalini ortadan kaldirmaz. Ancak bu ihtiml, her iki tarafin da esit olmasi durumunda teklif konusunda gzonnde bulundurulmaz, dsnme ve inceleme (nazar) konusunda ise dikkate alinir. Ulemdan bazilarina gre, hilafa riyet kaide si (yani mmkn mertebe ihtilaflardan kurtulmaya alisma) iste buradan ikmistir[39] Birinci ihtiml "muhattie" (yanhslayicilar) grubunun, ikinci ihtimal de "mu-savvibe" (dogrulayicilar)[40]grubunun telakkileri zere geerli olmaktadir.?

Hangi aidan ele alinirsa alinsin, btn bunlardan ikan sonu sudur: Getirilen bir ykmllkte, agir basan (rcih) tarafla, agir basilan (merch) tarafin bir arada bulunmalari durumunda, agir basilan taraf hkmn konulmasi sirasinda dikkatte alinmis olmamaktadir. Zira eger o da dikkate alinmis olsaydi, bu durumda ayni fiil hakkinda hem emir hem da yasagin bir arada bulunmasi sz konusu olurdu. Bu ise takat st bir ykmllktr (teklf-i m l yutak). Keza btn itihadi meselelerde de durum ayni olurdu. Bu durumda, her mctehidin itihadinda isabetli olacagi grsn kabul etsek de etmesek de netice degismeyecektir. Su halde agir basilan (merch) tarafin, "kesb itiyad" dzeyinde olmasi ya da ondan daha ziyade bir seviyede bulunmasi arasinda bir fark bulunmayacaktir. Neticede esas bozulrnamak-tadir ve delil her iki kisim iin de mutlaktir. Bizim aiklamak istedigimiz sey de iste budur. Burada "Agir basilan taraf, Sri'in ikinci derecede kasdi ile dikkate alinmis olamaz; mi? Zira bilindigi gibi Sri'in maksatlari birinci derecede (asl) maksatlar, ikinci derecede (tal) maksatlar diye iki kisma ayrilmaktadir" seklinde bir soru akla gelebilir. Buna verilecek cevabimiz su sekilde olacaktir: Ikinci derecede tal kasdin sabit olabilmesi iin, birinci derecede olan asl kasitla elisir olmamasi gerekmektedir. Byle bir eliskinin olmasi durumunda ise, o seyin ne asl kasitla, ne de tal kasitla dikkate alinmasi mmkn degildir. Bu konu insallah bu kitabin ilgili yerinde aiklanacaktir. Tevfik ancak Allah'tandir. [41]
Altinci Mesele:

Bir nceki meselede maslahat ve mefsedetleri dnyev ve uhrev (ahiretle ilgili) olmak zere ikiye ayirmis ve dnyev maslahatlardan sz etmistik. Burada ise uhrev maslahat ve mefsedetlerden sz edecegiz: Uhrev maslahat ya da mefsedetler iki kisimdir: a) Katkisiz olup, biri digeriyle karisik bulunmayan uhrev maslahat ya da mefsedetler: Cennet ehlinin nimetleri, ebed cehennemliklerin azabi gibi .Allah bizleri cehennem azabindan korusun ve cennetine koysun! b) Birbiri ile karisik halde bulunan uhrev maslahat ya da mefsedetler: Bu tr maslahat ya da mefsedetler. sadece tevhid ehlinden olup da cehenneme girenler hakkinda ve sirf cehennemdeki durumlari ile ilgili olarak sz konusu olur. Sonunda Allah'in rahmeti neticesinde cennete konulunca, bunlar da birinci kisma dner. Btn bunlar seriattan alman veriler neticesinde ortaya konulmaktadir. Zira ahiret islerinde aklin bir yeri bulunmamaktadir; bu konuyla ilgili btn bilgiler nakil (sema) yoluyla elde edilebilir.Ikinci kisimda maslahat ve mefsedetlerin birbirleriyle karisik halde iice bulunduklarinin izahi zor degildir. nk cehennem atesi, tevhid ehlinden olup da oraya giren

kimselerin secde mahallerini,[42] imnin bulundugu yeri fkalb) yakmaz. Bu ise apaik bir maslahattir. Keza cehennem atesi onlari amelleri lsnde yakar. Amelleri ise (daha nce de belirtildigi gibi) katkisiz serden olu sinamaktadir. Dolayisiyla cehennemin bu tr gnahkr m'nnleri yakalamasiyla, amellerinde asla bir hayir bulunmayan kfirleri yakalamasi ayni olmayacaktir. Iman ve slih amellerden kaynaklanan maslahatin bulunmasi iin bu kadari yeterlidir. Sonra mminin kalbinde, oradan ikacagina dair bir mit ve beklenti vardir ve bu mit ona bir nevi rahatlik ve huzur verir; cehennem azabinin verdigi sikintilari kismen de olsa hafifletir. Konuya dellet edecek daha pek ok cz mesele vardir. Arastiranlar onlari bulacaklardir. Birinci kisimda olan uhrev maslahat ve mefsedetlerin katkisiz oldugu konusunda ise, pek ok dell vardir: Mesela bazi yetlerde syle buyrulur: "Azaba hi ara verilmez, onlar orada tamamen umutsuzdurlar[43]"O'nu inkr edenlere, atesten elbiseler kesilmistir, baslarina da kaynar su dklr ve bununla karinlanndakiler ve derileri eritilir. Demir topuzlar da onlar iindir.[44]"Rabbine sulu olarak gelen bilsin ki, cehennem onun iindir. Orada ne lr, ne yasar."[45] Daha bunlara benzer, ilh rahmetten uzaklastirildiklarini belirten pek ok deliller bulunmaktadir. Cennet hakkinda ise, orada hibir azabin, mesakkat ve sikintinin, herhangi bir mefsedetin bulunmadigini, yet ve hadisler aika ortaya koymaktadir; "Allah'a karsi gelmekten sakinanlar ise, cennetlerde, pinar baslarindadirlar. 'Orayagvenlik iinde, esenlikle girin' denilir.,. Onlar orada bir yorgunluk hissetmezler. Oradan ikarilacak da degillerdir.[46]Rablerine karsi gelmekten sakinanlar, blk blk cennete gtrlrler. Oraya varip da kapilari aildiginda, bekileri ona: 'Selm size, hos geldiniz! Temelli olarak buraya giriniz' derler[47] Daha benzeri pek ok yet bu hususu belirtmektedir. Bu hususu Rabbbimizin cennet hakkindaki "Sen benim rahmetimsin"; cehennem hakkindaki "Sen de benim azabimsin"buyrugu da ortaya koymaktadir.[48] Bu kuds hadiste Yce Allah mbalaga ifde etmesi iin cenneti "rahmet," cehennemi de "azab" diye isimlendirmistir. Itiraz: Bu nasil dogru olabilir? Kesin olarak bilindigine gre, nasil ki cennette birbirlerinden farkli ve stn dereceler varsa, ayni sekilde cehennemde de birbirlerinden siddete daha farkli olan katmanlar (derekeler) bulunmaktadir. Bazi ebed cehennemlikler hakkinda, "Dahdah[49] katmaninda olacaklari bildirilmistir. Keza, cennette oldugu halde onun bazi nimetlerinden mahrum kalacak kimselerden bahsedilmektedir. Mesela devamli iki ien ve tevbe etmeden de len kimselerin byle olacaklari bildirilmistir. Cehennem katmanlari Allah bizleri onlara dsmekten korusun birbirlerinden siddete farkli olduklarina gre, daha siddetli olanin altinda bulunan katman, ona nisbetle dahaTi afif olacaktir. Hafiflik de, bir nevi maslahat kabul edilebilecek bir rahmet eseridir, Keza cehennemde kisiye ulasacak azab, korkulan daha fazla

miktardaki azaba gre daha hafif kalacaktir. Nitekim daha hafifine gre de siddetli olmaktadir. Madem ki, nisb de olsa bir hafiflik dsnlebilmektedir; o halde bu azab mefsedeti ierisinde bir maslahat olacaktir. Diger taraftan ele alindiginda cennetin derecelerinde de durum ayni olacaktir. nk mkfat amel lsndedir. Itaatsizligin oklugu sebebiyle tat ameli az idiyse, karsilik da o nis-bette az olacaktir. Cennete en son giren kimsenin derecesi ile, Allah'a asla isyan etmemis ve mr boyunca tat zere yasamis bir kimsenin cennetteki mertebelerinin ayni olmayacagi asikrdir. Tabi ki bunun sebebi, bu neticeyi doguracak amellerin farkli olusudur. Kisinin hirette tat lsnde mkfatlandirilmasi ve bu yzden de farkli derecelerin ortaya ikmasi, nimetlerden istifde sirasinda onun bir burukluga dsmesine neden olacaktir. Mefsedet ve maslahatin birbirleri ile karisik halde bulunmalarinin anlami da iste bu olmaktadir. Durum byle olunca, her iki kisim da birlesmekte ve tek bir kisim halini almaktadirlar. Cevap: Nakl deliller ierisinde, cennet nimetlerinin azapla katkili ve iice bulundugunu; keza onlarda herhangi bir sekilde bir mefsedetin bulunabilecegini ifde eden bir haberin bulunmasi asla mmkn degildir, Seriatin verilerinden ikan sonu budur. Evet, belki akil bu neticeyi imkansiz grmeyebilir. Ancak su bilinmelidir ki, hiret islerinde aklin herhangi bir yeri yoktur. Ayni sekilde, temelli cehennemde kalacaklar hakkinda, bir nevi maslahat sayilabilecek bir rahmet eseri bulunabilecegini sylemek imkani da bulunmamaktadir. Bu yzdendir ki Yce Allah: "Azaba hi ara verilmez, onlar.orada tamamen umutsuzdurlar [50]buyurmaktadir. Bu durumda az da olsa, onlarin azaptan istirahat etmeleri durumu sz konusu degildir. Bizzat azb yurdu olan bir yerde bu nasil mmkn olabilir ki? Allah korusun! Iki ienlerin orada cennet sarabindan mahrum kalacaklari hadisi, mertebeleri ifde anlamina yneliktir. Ondan mahrum olan kimseler,bu mahrumiyetlerinden dolayi bir elem duymayacaklardir. Nitekim cennetteki herkes, ocuk sahibi olma arzusundan mahrum olacaklardir, fakat hibir kimse bundan bir sikinti duymayacaktir. Dahdh'a ikarilan sahis (Eb Tlib) meselesi ise, zel bir uygulamadir. Nitekim Huzeyme'nin sehdetinin (tanikliginin) [51]yalniz basina yeterli bulunmasi, Eb Brde'nin oglaginin kurbanlik iin kfi grlmesi[52] de bu tr ''sahsa zel" (kadiyyetu ayn) uygulamalardandir. Bu tr zel uygulamalarla, istikra neticesinde elde edilmis olan genel esaslari ortadan kaldirmaya alismak mmkn degildir. Ancak burada cennet dereceleriyle cehennem katmanlarinin farklilik arzetmeleri konusunda, baska degil de zerine fikhi faydalar dogmasi aisindan durmak gerekmektedir: Mertebeler her ne kadar farklilik gsterseler de, bu farkliliklarindan aralarinda bir zidlik ve eliski meydana gelmez. Syle ki mesela: 'Talanca limdir"

dedigimiz zaman, mutlak surette belirttigimiz bu ifdeden o kisinin ilim sifatina sahip oldugunu bir spheye meydan vermeyecek sekilde belirtmis oluruz. "Falanca, ilimde ondan stndr" dedigimiz zaman ise, bu ifdeyle ilim alaninda ikincinin birinciden daha stn bir seviyede oldugunu ortaya koymus oluruz. Bu ifdeden birincinin asla cehalet sifatiyla nitelendigi anlami ikarilamaz. Keza "Cennette peygamberlerin mertebeleri, limlerin mertebelerinden stndr" sznden de, orada limler iin nimetlerden istifdede bir noksanlik olacagi, onlarin mertebelerinin asagilandigi anlami ikmaz. Aksine limler cennet nimetlerinden eksiksiz olarak istifde ederler. Peygamberler ise, nimetlerin eksiksiz olarak bulundugu bu mertebenin daha da zerinde olurlar. Mnafiklar ve diger gnahkrlar hakkinda sylenmis szleri de ayni sekilde anlamak gerekir. Bunlarin her biri azab ierisindedir ve azablan sirasinda bir rahat grdkleri yoktur. Su kadar varki ,katmanlarina gre bir kismi digerinden daha fazla azb ekmektedirler. Bu hususu su hadis de ifde eder: Hz. Peygamber'e En-sr hanelerinden hangisinin daha hayirli oldugu sorulmustu. Onlari hayirliliklanna gre siraya koydu ve syle cevap verdi: "Ensr hanelerinin en hayirlisi Nece ar ogullari hnesidir. Sonra Abdul-Eshelogulla-ri hanesi, sonra Haris b. elHazrecogullarihanesi, sonra da Sideogul-lari hnesidir." Bu sznn hemen arkasindan Hz. Peygamber, bunlarin arasinda bir zitlik oldugu anlasilmasin diye "Ensrin her hanesinde hayir vardir" szn ilve etmislerdir.[53] Zira ism-i tafdl kipi ayni zamanda zitlik anlami belirtmek iin kullanilabilmektedir.Mesel: "Hayir! Siz dnya hayatini tercih ediyorsunuz. Halbuki hiret daha hayirli ve daha bakdir[54] yetinde ism-i tafdl olan kelimeleri bu ablamda kullanilmislardir. Hz. Peygamber'in sz sonrasina ilve ettigi kisimdan ela anliyoruz ki, Ensr hanelerinden bazilarini digerlerine stn kilmasindan, daha alt mertebede tutulan hanelerin stn olmadigi ve onlarin meziyetlerinin dsrldg anlami ikmaz. Eger yle olsaydi, bu sz onlar iin bir vgden ok yergi olurdu. Hadisin sonunda bizim arzettigimiz bu anlam vurgulanmaktadir. nk hadis syle devam ediyor: "Biz Sa'd b. Ubde'yeyetistik ve: Grmedin mi?RaslullahEnsr hanelerinin hayirlilarini syledi de bizi en sona birakti, dedik. Bunun zerine Sa'd Raslullah'a yetiserek: - Y Raslallah! Ensr hanelerinin hayirlilarini sylemis, bizi en sona birakmissin!' dedi. O da: -'Size hayirlilardan olmaniz yetismiyor mu?' buyurdu." Dolayisiyla bu hadiste belirtilen ncelikler, geri plnda zikredilenlerin az ya da ok hayirli olmadiklarini belirtmek iin degil, ncekilerin fazladan daha baska meziyetlere de sahip olduklarini bildirmek iin olmaktadir. Sahislar, trler ve sifatlar arasinda yapilan takdimleri de ayni sekilde anlamak

gerekir. Yce Allah: "Iste b peygamberlerden bir kismini digerlerinden stn kildik[55]"And olsun ki, peygamberleri birbirinden stn kilmisizdir.[56]buyurmakta, hadiste de "Gl mmin, Allah katinda zayif mminden daha hayirli ve daha sevimlidir. Hepsinde de hayir vardir [57]buyrulmaktadir. Kisaca syle dememiz mmkndr: Ayni tre ait fertlerin, o trn hakikatine nisbetle siralamaya (tertibe) sokulmasi mmkn degildir. Aksine byle bir siralama, ancako fertlerin, o trn hakikati disinda sahip olduklari zellikler ve haric nitelikleri dikkate alinmak suretiyle yapilabilir. Bu gerekten zerinde durulmasi gereken bir tesbittir. Kim bu tesbitimiziyi anlarsa serati anlama sirasinda karsilasabilecegi birok glk ve problemler zlms olacaktir. Peygamberlerin birbirlerine olan stnlkleri,[58] imanin artmasi ya da eksilmesi ve benzeri fer fikih meselelerini, bu tesbitten habersiz olduklari iin biroklarinin yanildigi ser manlari bu arada bu tr problemlere rnek olarak hatirlatabiliriz.Tevfk ancak Allah'tandir. [59]
Yedinci Mesele:

Buraya kadar anlatilanlar neticesinde, Sri' Tel'nin, serati vaz etmesindeki amacinin dnyev ve uhrev maslahatlanngerekles-tirilmesi oldugu ortaya ikmistir. Bu ama gereklestirilirken, hem kll hem de cz dzeyde bir nizmin ihlline imkan verilmemistir. Bu durum zarriyyt, hciyyt ve tahsniyyt blmlerinin tm iin geerlidir. Eger bu maslahatlar gereklestirilirken nizamda ya da hkmlerde ihlller olsaydi, o durumda tesri maslahatlar iin yapilmis olmayacakti. Zira byle bir durumda onlarin maslahat olmasi, mefse-det olmalarindan daha uygun olmayacakti. Halbuki Sri Tel'nin onlarda gzetmis oldugu kasid mutlak anlamda maslahat olmalaridir. Dolayisiyla bu sekilde konulmus olmalari iin bunlarin, mutlaka btn mkellefler ve her trl ykmllk ve ortam iin ebed, kll ve genel vasifta olmasi gerekmektedir.Biz Islm seriatini inceledigimizde Allaha hamd olsun ki durumun aynen arzettigimiz tarzda oldugunu gryoruz.Keza hususun da (zarriyyt, tahsniyyt ve hciyyt) kll olduklari ve bunlarin genel anlamda hususlik gstermedikleri, her ne kadar czyyta indirgendikleri oluyorsa da, bunlarin da kll bir biimde oldugu, yine bazi seyler hakkinda hususlik gsterseler de, bunlarin kll bir bakis neticesinde oldugu ileride aiklanacaktir. br taraftan bunlar kll olduklari iin ereveleri altina czler girecektir. Kll bakis, czlerin ele alinmasi iindir. Kll asillarin cziyyta indirgenmesi, onlarin kll oluslarini zedelemez. Bu anlattiklarimiz neticesinde, tesrde kemle ulasmis bir nizamin mevcut oldugu ortaya ikmaktadir. Tesrde kemle ulasmis bir nizmin bulunmasi durumunda ise, tesrin ama ve gerekesi olan maslahatlarin ortadan

kaldirihnasmi gerektirecek bir durumun bulunmasi sz konusu olamaz. [60]


Sekizinci Mesele:

Ser'an celb edilmek istenen maslahat ve def edilmek istenen mefsedetler, sadece hiret hayatina ynelik bir dny hayatinin gereklerini temin iin [61]dikkate alinmakta; sirf nefislerin arzu ve istekleri dogrultusunda celb ya da defleri istenilmemektedir. Delilleri: (1) Insallah ileride de gelecegi gibi, seriat, sadece mkellefleri arzu ve heveslerinin esiri olmaktan kurtarmak ve sirf Allah'in kulu olmalarini temin etmek iin gelmistir. Seriatin bu amaciyla, onun, kullarin arzu ve hevesleri, her nasil olursa olsun ncelikle zevklerinin tatmin edilme si istekleri dogrultusunda konulmus oldugunu varsaymak, birbirleriyle bagdasmayacak seylerdir. Yce Rabbimiz bu meyanda syle buyurmuslardir: "Egergerek (hak) onlarin heveslerine uysaydi, gkler, yer ve onlarda bulunanlar bozulup giderdi.[62] Daha nce de belirtildigi gibi, mkellef iin dogan maslahatlar genelde zararlarla katkili bulunmaktadirlar. Nitekim mefsedetler de bazi faydalar ierir durumdadirlar. Mesela: Insan hayatinin dokunulmazligi vardir ve onlar her trl saldiridan korunmalidirlar (can gvenligi esastir). Eger, ya malin heder edilerekcamn kurtarilmasi ya da can pahasina da olsa malm korunmasi gibi bir durum ortaya ikarsa, malin ziyani gze alinarak insanin kurtarilmasina ncelik verilecektir. Eger insanin kurtarilmasi ile dnin ihyasi karsi karsiya gelecek olursa* insanin lmesi pahasina da olsa, dnin ihysi ne alinacaktir. Nitekim kfirlerle cihd edilmesi, mrtedin ldrlmesi bu esasin birer ayrintilari olmaktadir. Keza bir insanin hayati ile pek ok insanin hayati karsi karsiya geldiginde, bir insanin hayatini ortadan kaldirarak pek ok insanin hayatini kurtarmak da ncelik arzedecektir. Yolkesicinin ldrlmesi rneginde oldugu gibi. Bu rneklerde de grldg gibi, maslahat ve mefsedetler i iedir. Yeme ve imede insan hayatinin bekasi sz konusudur. Apaik faydalar iermesine ragmen yeme ve imede de, gerek onu elde etme esnasinda, gerek igneme ve yudumlamada, gerek yiyip itikten sonra hazmetme, disari atma vb. gibi hususlarda birok sikinti ve mesakkatler bulunmaktadir. Btn bunlarda nemli olan husus, nefislerin arzu ve hevesleri dogrultusunda olmaksizin, din ve dnyanin (birlikte) diregi durumunda olan maslahat yndr. Hatta bu konuda sagduyu sahibi insanlar, seriat gelmeden nce dahi, onun getirecegi detaylara ulasamasalar bile, kismen de olsa esas maslahatlarda grs birligine ulasmislardir. Mesela dnya ya da hiret iin

dnya hayatinin yasanilir halde tutulmasi ilkesini benimsemisler ve bir seriat zere olmamalarina ragmen bu yzden birok arzu ve heveslerin geregini yasaklamislardir. Seriat geldiginde ise, btn bunlara aiklik getirmis, hiret hayatina ynelik bir dny yaratmak iin btn mkellefleri gnll ya da gnlsz itaate sevketmistir. (3) Btn menfaat (yarar) ve mazarratlar (zarar) izaf (greli) olup, degismez bir gereklik arzetmezler. Yani menfaat ya da mazarratlar halden hale, kisiden kisiye ve zamandan zamana farklilik gsterirler. Mesela yeme ve ime insan iin aik bir menfaat olmaktadir. Ancak bu, yemek ihtiyacinin bulunmasi, yenilecek seyin lezzetli, temiz olmasi; aci ve tiksinti verici olmamasi, yer yemez hemen veya zaman iinde bir zarar verici olmamasi, elde edilmesi ugrunda gerek dnyada gerekse hirette bir zarar dogurucu olmamasi; keza o seyin yenilmesinden dolayi hemen ya da zaman ierisinde bir baskasina zarar verilmis olmamasi... gibi sartlarin bulunmasina baglidir. Bu sartlarin tm ise, ok nadir bir arada bulunabilir. Pek ok menfaat, bazi insanlar iin zarar olabilir; batta ayni insanlar iin dahi farkli zaman ve durumlarda zarar seklim alabilirler. Btn bunlar, maslahat ve mefsedetlerin, sehev arzularin yerine getirilmesi iin degil de, dnya hayatinin ayakta tutulmasi iin mesru kilindiklari ya da yasaklandiklari konusunda aiktirlar. Eger sehev arzularin yerine getirilmesi iin konulmus olsaydi, o durumda arzu ve heveslere tbi olma neticesinde bir zararin ortaya ikmamasi gerekirdi. Oysaki durum yle degildir. Buradan da, maslahat ya da mefsedetlerin arzu ve heveslere tbi olmadiklari anlasilmaktadir. (4) Ayni fiil hakkinda gzetilecek amalar farklilik arzedebilir. Bundan dolayi bir fiilin islenmesi durumunda, o fiil ondan fayda bekleyen kimseler iin menfaat olacakken, islenmemesini isteyen kimseler iin de zarar sayilacaktir. Bu durumda ogu kez ihtilaflarin meydana gelir olmasi, seriatin sehev arzu ve istekler dogrultusunda konulmus olmasina imkan vermez. Seriatin tam ve ahenk ierisinde yrrlkte olabilmesi iin mkelleflerin garazlarina uysun uymasin, mutlak anlamda maslahatin esas alinmasi gerekecektir. Fasil: Bu arzettigimiz aiklamalar sonucunda su kaideler ortaya ikacaktir: (1) Mutlak surette "Menfaatlerde asil olan izindir (mbahliktir); zararlarda ise yasakliktir" dememiz dogru olmayacaktir. Nitekim Fah-reddin Rz byle demistir.[63] Zira, gerek anlamda bir faydanin, keza ayni vasifta bir zararin bulunmasi hemen hemen imkansizdir. Bunlarin neredeyse tm izaflik

arzeden seylerdir. Madem ki maslahat ve mefsedetler, Sri'in hitabina baglidir ve biz biliyoruz ki, Sri'in hitabi da durumlara, sahislara ve vakitlere gre farkli biimde ynelmekte ve ayni seyle faydalanmak belli bir hal, durum, zaman ya da sahis iin mbh olurken, daha farkli bir hal, durum, zaman ya da sahis iin mbh olmamaktadir; bu durumda mutlak anlamda "Menfaatlerde asil olan izindir (mbahliktir); zararlilarda ise yasakhk (haramlik)tir" demek nasil mmkn olacaktir? Keza fayda zarardan, zarar faydadan uzak bulunmayacagina gre, ayni sey hakkinda hem emir hem de yasak nasil bir arada bulunacaktir? Mesela sarap hakkinda, "Madem ki o kafayi bulduruyor, tasayi gideriyor, insani cesaretlendiriyor; yleyse onda asil olan mbahliktir; br taraftan o insanin aklini basindan aliyor, Allah'i anmaktan ve namazdan alikoyuyor; yleyse asil olan onun haramligidir" demek mmkn mdr? Fayda ve zarar birbirlerinden uzak olmayacaklarina gre byle bir netice ortaya ikmaz mi? Yine: "Hosa gitmemesi, aci ve tiksinti verici olmasi sebebiyle ila imede asil olan yasakliktir; faydasi olmasi sebebiyle de onun iilmesinde asil olan mbahliktir" demenin bir anlami yoktur. nk fayda ve zarari birbirinden ayirmak mmkn degildir. Bu durumda her seyde asil, ayni anda hem mbhlikhem de haramkk olacaktir. Byle bir netice ise aklen imkansizdir (muhaldir). Itiraz: Zarar ve faydanin karsi karsiya gelmesi durumunda, gl taraf dikkate alinir ve hkm de ona nisbet edilir. Diger kisim ise, dikkate alinmaz ve sanki yok gibi kabul edilir. Cevap: Sizin bu itiraziniz, bizim iddiamizi desteklemektedir. nk bu itiraz, menfaatlerde asil olanin mutlak anlamda mbhhk, zararlarda da asil olanin mutlak anlamda yasakhkolmadigim; bilakis bir seyin fayda ya da zarar kabul edilmesinin "hirete ynelik bir dny"nin gereklerine bagli oldugunu gsterir. Her ne kadar bu yolda beklenti halinde olan bazi zararlar, ya da bertaraf edilebilecek bazi faydalar bulunabilecekse de, bir seyin maslahat ya da mefsedet oldugunu belirlemede kistas, hirete ynelik bir dnyanin gerekleri ola-[42] aktir. (2) Karf, maslahat ve mefsedetler konusunda bir ikmazdan bahsetmis, fakat gerekli cevabi vermemistir. Ona gre bu ikmaz, hkm ikarmada maslahat ve mefsedeteri dikkate alan btn limler iin kainilmazdir. O syle diyor: "Maslahat ve mefsedetten maksat eger bunlarla isimlendirilen seylerse (msemnilarsa), bu nasil olabilir? Zira btn mubahlarda, ogu kez hem maslahathem de mefsedet ayni anda bir arada bulunur. nk temiz ve lezz

yiyeceklerin yenilmesinde, gzel elbiselerin giyilmesinde bedenlerin istifde edecekleri maslahatlarin bulunmasi yaninda; onlari elde etme, kazanma, yeme, pisirme, igneme suretiyle yutulur hale getirme ve hazmi kolaylastirma, bu arada elleri kirletme gibi daha pek ok, sagduyu sahiplerinin durup dururken istemeyecekleri sikinti ve mesakkatler bulunmaktadir. Ates yakmayi ve onun dumanindan rahatsiz olmayi kim ister ki?! Bu durumda kesinlikle ortada hibir mubahin kalmamasi gibi bir netice dogacaktir. (nk btn mubahlarda, verilen rnekte oldugu gibi, mefsedetler bulunmaktadir; mefsedetler de dikkate alinacagina gre mbh diye hibir sey kalmayacaktir.(Mubahlarin var olabilmeleri iin) maslahat ve mefsedetin mutlak anlamlarindan daha zel bir mn kasdetmis olabilirler. Fakat bunun (hususligin) da belli bir mertebesi yoktur ve bunlardan bir kismi digerlerinden daha ncelikli degildir. Sonra maslahat ve mefsedet esasindan vaz gemek Mutezile mezhebinin prensipleriyle asla bagdasmaz. nk byle bir durum, hikmetten uzak bir tahakkm ve sefihlik halini alir. (Yce Allah ise byle bir durumdan mnezzehtir.)"Mutezile burada syle bir aiklama getirebilir: "Bunun kistasi sudur: Allah Tel'nin terkinden dolayi vadde[64] bulundugu her maslahat, keza islenmesinden dolayi vadde bulundugu her mefsedet bizzat maksd olmakta; Allah Tel'nin hakkinda bir vadde bulunmadigi seyler ise tartismamiz disinda kalmaktadir. Dolayisiyla biz bir tahsise gitmeden, mutlak anlamda dikkate alman (maslahat ve mefsedeteri) kasdediyoruz. Bu yzden bir ikmaz sz konusu degildir." Mutezile'ye cevabimiz syle olacaktir: "Size gre, vad ve teklif maslahat ve mefsedet esasina baglidir ve akla gre Allah zerine,maslahatlari terk edenlere, mefsedeteri de isleyenlere vadde (cezada) bulunmasi vcib olmaktadir. Eger siz muteber olan maslahat ve mefsedeteri, onlarin zerine gerekecek olan vadden ikaracak olursaniz, o durumda bundan devir (kisirdng) lzim gelir.[65]YIne eger bir seyin maslahat veya mefsedet oldugunu, onlar zerine gerekecek vadden ikarmak dogru olursa, o durumda sizin maslahatin terki, mefsedetin de islenmesi dogrultusunda teklifte bulunulabilecegini caiz grmeniz gerekecektir.[66]Byle bir durumda ise hakikatler tersyz olacaktir. nk dikkate alinan bizzat tekliftir; Allah Tel bizleri ne ile ykmlkilmissa, o maslahattir. Bu ise sizin prensibinizi kkten sarsar. "Bizim (Esar) imamlarimizin bu ikmazdan nasipleri ise syle olmustur: Imamlarimiz, 'Allah Tel mutlak maslahat ve mutlak mef-sedeti, tafdl yoluyla dikkate almistir' diyememislerdir. nk mubahlarda mutlak maslahat da, mutlak mefsedet de mevcuttur; bununla birlikte maslahat dikkate alinarak vcib ya da mefsedet dikkate alinarak haram kilinmamis, mbhlik zere birakilmislardir. Buna mukabil imamlarimiz; 'Allah Te mubahlarda, (maslahat ya da mefsedetlerden) bir kismini ilga etmis, bir kismim da dikkate

almistir' demislerdir. Peki, dikkate alinacak olanla ilga edilecekler hangi lye tbi tutulmaktadir? denildigi zaman ise, buna cevap verememekte, hangilerin itibara alinmis oldugunu tesbit iin istikraya basvurma yoluna girmektedirler. Bu tutum her ne kadar, fikhin bazi hikmet ve inceliklerine vkif olma yntemini ihll ediyorsa da, onlar'Allah diledigini yapar, istedigi hkmde bulunur; diledigim dikkate alir, istedigini de terkeder' diyerek isin iinden ikiyorlar. Bu hususlari ak-len vcib gren Mutezile ise, bu konuda tam bir ikmaz ierisine giriyor. nk onlar eger bu kapiyi[67] aacak olurlarsa, o durumda Mutezile mezhebi prensiplerini kkten sarsmis olacaklardir." Karffnin sz burada bitiyor. Bizim daha nce verdigimizi aiklamalar isiginda konuyu ele aldigimizda, byle bir ikmaza yer bulunmadigini grecegiz: nce Esar mezhebine gre konuyu ele alalim: Ser verilerin istikraya tbi tutulmasi, maslahat ve mefsedetlerden hangilerinin muteber oldugunu, hangilerinin de muteber olmadigim, hem de bu konunun kistaslarini da belirleyecek sekilde ortaya koymaktadir. Bu konuda kesin dell su olmaktadir: Seriatin genis caddesinden, hi sapmadan, yalpa yapmadan yryenlerin, her seyin hakkini vererek ser nizmi ihlle girmeden, kaideleri ignemeden hareket edenlerin hallerinin istikrasi neticesinde hibir maslahatin kairilmis olmadiginin ortaya ikmasi; keza, bu yolculuk sirasinda ser esaslarin ihlalleri ve onlara muhalefet lsnde aksakliklarin meydana geldiginin grlmesi olmaktadir. Bu btn ser esas ve konular iin byledir. Ilimde yksek payeye ulasmis limler bu neticeyi [68]elde edince, bunlarla ilgili her konuya ait kistaslar da kendiliginden ortaya ikmis oldu. Bunlar usl-i fikih kitaplarinda aiklanmis ve etraflica ele alinmistir.[69] Mutezile mezhebine gelince, yine durum aynidir ve bunlar hakkinda da bir ikmazdan sz etmek mmkn degildir. nk Mutezile maslahat ve mefsedetlerin, aklin ulastirdigi neticeye gre dikkate alinacagi inancindadir ve lemin dzeni hem cz hem de kl plnda maslahatlarin ortaya konulmasina baglidir, dzenin bozulmasi da mefsedetlerin irtikab edilmesinden kaynaklanir, diyorlar. Seriati ise, akilla kavranilan bu maslahat ve mefsedetlerin fazlasiz-noksangiz ortaya ikaricisi kabul etmektedirler. Esarlerle Mutezile arasinda netice itibariyla bir fark yoktur; bunlar arasindaki asihtilaf konusu maslahat ve mefsedetlerin ne ile kavranabilecegi[70] konusudur. Bu konudaki ihtilaflari ise, maslahatlarin ser'an dikkate alinmis olmasina ve [461 onlarin zleri itibariyla belirli fmunzabit)[71] bulunmalarina engel degildir. Karf, Fahreddin Rz'nin azimet ve ruhsat hakkindaki "m-ni'in varligina ragmen fiile girismek" konusundaki szne de takilmis ve ayni tavri gstererek syle demistir:

"Bu bir ikmazdir. nk bu dikkate alindiginda namazlarin, had ve tazir cezalarinin, cihdin, haccin hep ruhsat olmasi gerekir. Zira btn bunlara girismek caiz olmaktadir. Halbuki bu ykmllklerin karsisinda iki tane mni bulunmaktadir:"Bu ykmllklerle mecbur etmeye engel teskil eden nasslarin zahir ifdeleri: Mesela: 'Allah size dinde bir zorluk kilmadi[72] yetiyle 'Zarar vermek ve zararla mukabelede bulunmak yoktur' [73]hadisini ele alalim. Bunlar zikredilen ykmllkler iin birer mni durumundadirlar. br taraftan insan en gzel bir sekilde yaratilmistir. Nitekim 'Andolsun ki, biz insanogullarini serefli kildik[74] 'Biz insani en gzel sekilde yarattik'[75] yetlerinde bu husus belirtilmistir. Bylesine serefli insanin cihdlahelake srklenmesi, onun mesakketve sikintilara sokulmasi uygun degildir."Yine "icre" (kira) akdi mevcut olmayan seyin satimi oldugu iin ruhsat olmaktadir. Keza selem akdi de byledir. Kirz ve mskt akitleri de cretin belli olmamasi sebebiyle iki ruhsat kabul edilir. Avin, kani akitihnadigi halde dikkate alinmayip yenilmesinin hell olmasi ruhsat olmaktadir Seriatin verilerinin istikraya tabi tutulmasi neticesinde gryoruz ki, hibir maslahat az da olsa mefsedetten uzak degildir; keza hibir mefsedet de maslahattan hl bulunmamaktadir. Hatta kfr ve manda bile bu byledir. Digerlerini artik siz takdir edersiniz. Buna gre diyebiliriz ki, seratte bulunan btn hkmler karsisinda ser bir mni bulunmaktadir. nk mniden, 'kuvvetli (rcih) bir muarizdan uzak bulunan gl bir mni' in kasdedilmesi mmkn degildir.[76]nk lse yeme ve benzeri durumlarda, Iasenin mefsedeti-ne agir basan bir muariz (yani, Iasenin yenilmesi talebi) bulunmaktadir. Bu durumda kasdedilen, sadece gl muarizla karsi karsiya olan mni degildir. Bunun sonucunda btn ser hkmler ruhsat kapsami ierisine girer. nk her hkmde gl ya da zayif muarizi bulunan bir mni vardir." Karaf, daha sonra Tenkh ve Mahsl adli serhlerinde Rz'nin, tam olarak ruhsatin kistaslarini ortaya koymadan ciz kaldigini ifde etmistir. Bizim konu basinda arzettigimiz izahlar, Ruhsat bahsinde .. len bilgilerle de birlestirildiginde insallah bu konuya da aiklik getiektir.[77]Bu mesele iyice kavrandiginda, pek ok Kur'n yeti ve ilgili hkmler daha saglikli anlasilacaktir: "Yerde olanlarin hepsini sizin iin yaratan O'dur[78] "Gklerde olanlari, yerde olanlari, hepsinisizin boyundurugunuz altina vermistir[79]"Ey Muhammedi De ki: 'Allah'in kullari iin yarattigi ziynet ve temiz riziklari haram kilan kimdir?' 'Bunlar dnya hayatinda inananlarindir, kiyamet gnnde de yalniz onlar iindir' de" [80]yetleri ve benzeri nasslar mutlak anlamda zahir anlamlarinda degillerdir; aksine bunlara getirilen kayitlar bulunmaktadir. Maslahatlarin celbi(saglanmasi), mefsedetlerin defi (giderilmesi) hususundaki seriatin tavri, bu tr nasslann zahirleri-nin kayitlanmis oldugunu

gstermektedir. Allahu a'lem! (4) Bazilari da syle demislerdir: "Ahiret hayatiyla ilgili maslahat ve mefsedetler ancak seriat yoluyla bilinebilir. Dnyev maslahatlar ise; akil, tecrbeler, detler ve muteber zanlar ile bilinebilir. Dolayisiyla maslahat ve mefsedetler konusunda, hangisinin daha gl hangisinin daha zayif oldugunu grenmek isteyen kimse, Sri'in skt getigi dsncesiyle, konuyu aklina vursun; sonra da aklin ulastigi neticeler zerine ahkm bina etsin. Maslahat ya da mefsedetine vkif olma imkani bulunmayan taabbud hkmler hri, hemen hemen hibir hkm bu syledigimiz erevenin disinda kalmayacaktir...." Bunlarin sz byle. Ilgili aiklamalar isigi altinda meseleye yaklastigimizda, konu zerinde durmamiz gerekecektir: Ahiret islerinin ancak seriat yoluyla grenilebilecegine aynen katiliyoruz. Dnyev maslahat ve mefsedetler hakkinda sylediklerine gelince,kismen dogrudur, her ynden dogru degildir, Durum byle oldugu iindir ki, fetret devrinden[81] sonra seriat geldiginde, dnyev islerde istikmetten sapmalarin, hkmlerde adaletten uzaklasmalarin oldugu ortaya ikmistir, Eger durum mutlak anlamda dedikleri gibi olsaydi, seratin sadece ahiret isleriyle ilgili maslahatlari getirmekle ve onlari yerlestirmeye alismakla ugrasmasi, dnyevi islerle ugrasmamasi gerekirdi. Halbuki durum yle olmamistir. Seriat, hem dnya hem de ahiret islerini birlikte dzenlemistir. Geri, dnya hayatinin ikmesinden gzetilen ama ahiret hayati ise de, bu durum seriatin gnderilmesinde gdlen maksadin, dnyev maslahatlarin gereklestirilmesi iin de olacagina engel teskil etmez. Bylece ahiret yolculugu kolaylasacak ve hedeflenen amaca ulasmak imkani dogmus olacaktir. Bu ugurda seriat, en iyi iimde, birok tasarruflara vcut vermis, yrrlkte olan bir ok fesad yollarini da ortadan kaldirmistir. Yrrlkteki detler gstermektedir ki, aklin, dnyada mevcut btn maslahat ve mefsedetleri tm ayrintilariyla yalniz basina kavramasi imkansizdir. Ancak yukaridaki szn sahibi, maslahat ve mefsedetler, seriat onlarin genel esaslarini koyduktan sonra, tecrbelerle... vb. kavranabilir, demeyi kasdediyorsa, elhak dogrudur ve o takdirde tartismaya da gerek yoktur. [82]
Dokuzuncu Mesele:

Sri Tel'nm, esasin yni zarriyyt, hciyyt ve tahsniy-ytin korunmasini amaladigi fikrinin mutlaka bir delle dayandirilmasi gerekmektedir. Bu konuda dayanilacak delil ya zann ya da kati olacaktir. Zann olamaz; nk bu husus seriatin esaslarindan biridir, hatta seriatin esaslarinin temeli durumundadir. Seriatin esaslari ise, daha nce de

belirtildigi gibi, katidir. Dolayisiyla esaslarin temeli durumunda olan bir hususun ncelikli olarak kat olmasi gerekecektir. Eger bylesi bir esasin zan ifde edecek delillerle isbati caiz grlecek olursa, o durumda esaslariyla ayrintilariyla btn seriatin kesinlikten uzak, zan zerine kurulu olmasi gibi bir netice karsimiza ikacaktir. Byle bir sonu btildir. Seriatin esslari katidir; dolayisiyla onlarin dayandiklari delillerin de kat olmasi gerekecektir. Bu essin kat delle dayandirilmasi geregi ortaya iktiktan sonra, karsimiza iki ihtimal ikacaktir: Bu deliller ya akl ya da nakl olacaklardir. Akl delillerin burada yeri yoktur. nk byle bir konuda akl delillerin kullanilmasi, aklin serate hkim kilinmasi noktasina gtrr. Bu ise dogru degildir. Su halde delillerin mutlaka nakl olmasi gerekmektedir. Nakl deliler de, ya mtevstir bir senedle bize ulasmis, metni yoruma kapali bir nass olacaktir, ya da byle olmayacaktir. Eger kullanilacak deliller nass degiller veya nass olmakla birlikte mtevtir senetle nakledilme mi slerse, byle bir konuda onlari dell olarak kullanmak ve onlara dayanmak dogru olamaz. nk bu tr deliller kesinlik ifde etmezler. Halbuki, konu iin kesinlik ifde eden deliller aranmaktadir. Eger nasslar yoruma kapali bulunuyorlar ve tevatrle de nakledil-mislerse, iste o zaman kesin bilgi ifde ederler; ancak byle kesin bilgi ifde eden nasslarm bulunup bulunmadigi limler arasinda tartisma konusudur. Byle kesin bilgi ifde eden nasslarm bulundugu grsnde olanlar, seriatta varsayilan her meselede, hatta her konuda bylesi nasslarm bulunmadigini itiraf etmektedirler. zeride durdugumuz konunun, hakkinda kesin nass bulunan konulardan oldugu da katiyetle belli degildir.Seratte kesin bilgi ifde eden nasslarm bulunmadigi grsnde olanlar ise syle diyorlar: Nakl delillerle amel etmek eger rntevtirlerse hepsi de zann olan on tane nsartin bulunmasina baglidir. Zann zerine kurulu olan da zann olmak zorundadir. nk mtevtir haberin kesinlik ifde etmesi, dil ve nahiv ilmine ait grslerin dogru nakledilmesi, msterekligin, mecazin, ser ya da rf naklin, izmnn[83] bulunmamasi, keza ummun tahsis, mutlakin takyd edilmis olmamasi, neshedici bir dellin, takdm ve tehirin, akl eliskinin bulunmamasi gerekmektedir. Btn bu nsartlar ise zann olmaktadir. Kesin bilgi ifde eden nasslarm bulundugunu itiraf edenlerden bir kismi da vardir ki, bizzat deliller kesinlik ifde etmezler; ancak bunlara hiss ya da nakl bazi karineler eklenince g kazanirlar ve o vakit kesinlik ifde ederler, demektedirler. Btn bunlar, bizim konumuza aiklik getirecek dellin, bu trden olmadigini gstermektedir. nk kesin bilgi ifdeye yardimci olacak karineler, her dell iin zorunlu olarak mevcut degildir. Eger yle olsaydi, btn ser delillerin kesin olmasi gerekirdi. Halbuki, durum ittifakla byle degildir. Karineler her zaman zorunlu olarak bulunmayacagina, ser delillerin

byk ogunlugunun ya dellet ya da hem sbt hem de dellet aisindan zann olduguna gre, zellikle de delillerin, nsartlarmm varligina ihtiyalari gz nnde tutuldugunda, kesin bilgi ifde edecek dell ve karinelerin bir araya gelmesi, buna imkan verenlere gre ok ndir, diger gruba gre de imkansizdir ve mevcut degildir.Bu durumda meselenin delili kesin belirmis degildir. Bu konuda, kesin bir dell olan icm'm bulunmasi yeterlidir denilemez.nk, evvela bu essin ser'an muteber olduguna dair olan icm'in, btn nesiller boyu tevatr yoluyla nakledilmis olmasi gerekir. Byle bir seyin isbati ise zordur; belki de imkansizdir. Ikinci olarak, byle bir icm naklinin mevcudiyetini kabul etsek bile, bu durumda, mutlaka icm'a dayanak olan kesin bir dellin bulunmasi ve o dayanagin kesin oldugunda da grs birligi edilmis olmasi gerekmektedir. Belki de zann bir delil zerinde birlesilmis olabilir ve bu durumda neticede mesele kat degil, zann olacak; kesin bilgi (yakn) ifde etmeyecektir. nk icm'in kat olmasi iin, icm'a ehil limlerin, dayanagi (mesnedi) kat olan bir mesele zerinde icm etmis olmalari sarttir. Eger zann bir dayanak zerinde icm meydanagelmisse, bazi limler byle bir icm'in hccet (dell) olmayacagini belirtmislerdir.[84]Bu durumda meselenin icm ile isbati su gtrebilecektir. Hal byleyken sz edilen esasin ser'an muteber oldugunun, kesin ser bir delille isbati zor olacaktir.Vakia, bu konunun isbati meselenin ruhunu teskil eden baska bir yolla olmaktadir: Ictihd mertebesine ulasmis hibir kimsenin, bu essin ser'an muteber oldugunda, onlari dikkate almanin Sri'ce maksd bulundugunda sphe etmesi mmkn degildir.Bunun isbati, seriatin istikraya tbi tutulmasi; kll- cz' btn delillerin incelenmesi, bu genel esaslarin kapsamlarina giren hususlarin etd edilmesi ile olmaktadir. Manev mtevtir de diyebilecegimiz bu netice, belli bir delille sabit olmamakta, aksine birbirini destekleyen pek ok sayida ve amalan farkli olan delillerin tmnden ikmakta ve hepsinin zerinde birlestigi ortak nokta olmaktadir. Mesela Htem'in cmertliginin, Hz. Ali'nin secaatinin bu yolla herkese bilinmesi gibi. (Bunlar haberlerin teker teker.de 1 letleri neticesinde olmamakta, onlar hakkinda anlatilan btn menkibelerin ortak noktasi olarak ve spheye yer birakmayacak sekilde ortaya ikmaktadir. ) limler, bu esaslarda gzetilen Sri'in kasdini isbat iin, ne belli bir delile ne de zel bir yola bas vurmamislardir. Aksine; bu netice onlarda, fikhin her blmnde ve dalinda, ayrinti konularinda, pek ok esitli olaylar ve farkli durumlar hakkinda vrid olan zahir, umm, mutlak, mukayyed.., gibi verilerin tmnden hsil olmaktadir. Islm limleri btn konularda, tm ser delillerin sz konusu esasin korunmasi mihveri etrafinda dnp dolastigini grmslerdir. Ayrica bunun yaninda, bu esasin Sri'in kasdi olduguna dellet eden, nakl olan olmayan, daha nice hl karinelerinin bulundugu da bir gerektir.Mtevtir haberin kesin bilgi (ilim) ifde etmesi de iste bu yaklasimin bir neticesi

olmaktadir. nk tevatr olusturan fertler teker teker elealinacak olsaydi, hadis rivayeti iin aranan sartlarin tam bulunmasi durumunda, nihayet bunlar (sahh olacaklar ve ) zan ifde edeceklerdi. Zan ifde eden bu haberlerin teker teker bir araya getirilmesi durumunda da bu, zan bildirme zelligi zerine bir ilve getirmeyecekti. Ancak birlik ve toplulukta, daginiklikta olmayan bir g ve kuvvetvardir. Mesel tek bir haber zan ifde eder. Bu habere bir baska haberin destek vermesi durumunda ise, zan derecesi biraz glenir. Destek veren daha baska baska haberlerin bulunmasi durumumda, zan mertebesi giderek g kazanir ve sonunda btn bu birbirini destekleyen haberlerin tmnden aksi ihtimale yer birakmayan kesin bir bilgi (ilim) ortaya ikar. Burada da durum aynidir. nk zann haberlerin zimnen iermis olduklari mn ile kesin ilim ifde etmeleriyle, seriatin istikrasi sonucunda, sz konusu esasin Sri'ce itibara alinmis oldugununkesin bilgi derecesinde ortaya ikmasi arasinda bir fark yoktur.Bu husus, bu kitabin "Mukaddimeler" kisminda aiklanmisti.[85] Bu arzettiklerimiz iyice yer ettikten sonra, seriatin gerekleri zerinde dsnen dn limleri ve onun mnlari zerinde kafa yoran dsnrler iin, zarriyyt, hciyyt ve tahsniyyt esaslarinin gereklestirilmesi konusunda Sri'in maksatlarinin bulundugunu tasdik artik hi de zor olmayacaktir. [86]
Onuncu Mesele:

Zarriyyt, hciyyt ve tahsniyyt, maslahatlarin temini iin konulmustur. Bununla birlikte, bunlarin erevesine giren bazi cz meselelerin bunlarin hkmlerini almamasi, ya da hkmlerini aldigi halde onlardan gzetilen maslahati gereklestirmeme si, bu esaslarin kll ve genel olus zelliklerini ortadan kaldirmaz. Simdi buna rnekler [87]verelim: Zarriyyttan olan mesel cezalar, sularin, nlenmesi iindir. Bununla birlikte biz, kendisine ceza verildigi halde, hl su islemeye devam eden kimseler grmekteyiz. Bunun gibi daha baska rnekler vardir. Hciyyt konusunda, mesela yolculuk sirasinda namazin kisaltilmasi, yol sikinti ve mesakkatlerini hafifletmek iindir. Konfor iinde yolculuk yapan bir hkmdarin ise, karsi karsiya kaldigi bir sikinti ve mesakkati yoktur. Bununla birlikte, onun iin de namazini kisaltmasi ve yolculuk ruhsatlarindan faydalanmasi mesrudur. Karz (dn), Ihtiya sahiplerine gsterilmesi istenen merhamet ve kolaylik iin mesru kilinmistir. Bununla birlikte, ihtiya olmaksizin da karz talebinde bulunmak caizdir, Tahsniyyt konusunda mesela, taharet hkmleri genel anlamda temizligin saglanmasi iin konulmustur. Bununla birlikte teyemmm gibi bazi hkmler vardir ki, bu amacin aksine netice vermektedir. Btn bunlar, asil mesruiyet ilkesini zedelememektedir. nk kll bir durum, genel zellikte sabit olduktan sonra, onun erevesi altina giren bazi

czlerinin, o kll esasin zelliklerini yansitmamasi, o essi kll olmaktan ikarmaz. nk agir basan ve byk ogunluga sahip seyler, seratte kesin ve genel muamelesine tbi tutulmaktadir.[88]Hem sonra, genel esaslarin hkmne tbi olmayan czlerden, sabit bulunan kll esslara karsi koyabilecek, yine kll zellikte esaslar ikarmak da mmkn degildir. Bu durum, istikra neticesinde ortaya ikarilan kll esaslar iin geerlidir. Bunlar, Arap diliyle ilgili kll esaslara da kiyas edilebilir.[89]nk onlar, burada konu edindigimiz esaslara ok yakindirlar; zira her iki kisim da, vaz' esaslar olup, akl prensipler degillerdir. Bu itibarla ayni trden sayilirlar. ereve ierisine girdigi halde, genel prensibin zelliklerini yansitmamasi, prensibin ihlli anlamina ancak akl prensiplerde gelir. Nitekim: "Bir sey iin sabit olan, o seyin benzen iin de aklen sabit olur" dedigimizde, burada bu genel prensibin erevesi ierisinde, prensiple ters dsecek, onun zelliklerini yansitmayacak bir cz'n bulunmasi asla mmkn degildir. Zira, bu prensibin gereklerini yansitmayacak bir birimin bulunmasi durumunda, "Bir sey iin sabit olan, o seyin benzeri iin de aklen sabit olur" seklinde bir prensipten sz etme imkani ortadan kalkar. Bu durumda, istikra yoluyla elde edilen esaslarda kllik sahihtir; bazi czler o esasin zelliklerini yansitmasa bile, onun kllik zelligi ortadan kalkmaz. Hem sonra bu tr czlerin, bagli olduklari kll esaslarin zelliklerini yansitmamasi, kllesasin geregi disinda baska sebeblerden dolayi da olabilir ve bu durumda o birim, aslinda kll esasin erevesi ierisinde dhil olmaz; veya dhil olsa da hkmn amaci bizim iin aik bulunmaz veya (aslinda hri olmakla birlikte) bizce dhil sanilir fakat, bize gizli kalan ve o czye daha uygun olan baska bir hikmetten 154] dolayi kllesasin hkmnden baska bir hkm almis olabilir. Mesela konfor ierisinde yolculuk yapan hkmdara da, mesakkat dokunabilir; ancak bu mesakkat bize gizli kaldigi iin, biz ona gre hkmeder ve bu cz meselenin aslin hkm n yansitmadigini sanariz. Sahiplerini su islemekten alikoymayan cezalar hakkinda da syle demek mmkndr; Cezalardan gzetilen ama, sadece sularin nn almak degildir; aksine onlarda dikkate ainan baska bir ama daha vardir ki, o da cezalarin islenen sulara keffret olmasidir. nk tatbik edilen had cezalari, sularin nn alma amaci yaninda sahipleri iin de birer keffret olmaktadir. Kl esaslara hadim (yardimci) oldugu sanilan diger hususlarda da durum ayni olmaktadir. Sonu olarak diyoruz ki, kll esaslar maslahat ve mefsedetlerin temini iin konulmustur ve bu esaslarin erevesine giren bazi czlerin (cziyyt), genel esaslarin zelliklerini yansitmamasi, onlarin kll oluslarinda dikkate alinmamaktadir. [90]
On Birinci Mesele:

Sri'in tesr sirasindaki, maslahatlarin teminine ynelik amaci, mutlak ve genel bir zellik arzeder; fikhin belli konularina, veya belli mahallere ait olmadigi gibi, ihtilf mahalleri dikkate alinmaksizin sadece zerinde ittifak edilen alanlara da mnhasir degildir.[91] Bunun delillerinden biri, daha nce aiklanan ve maslahatlarin mutlak anlamda dikkate alindiginin ve hkmlerin tesrii sirasinda kullarin maslahatlarinin amalandiginin belirlenmesidir. Eger maslahata riyet esasi belli mahal ve konulara mnhasir olsaydi, o durumda hkmler mutlak anlamda maslahatlar iin konulmus olmazdi. Ancak deliller, hkmlerin mutlak surette maslahatlar iin konulmus oldugunu ortaya koymustur. Bu husus, maslahata riyet prensibinin belli konu ve alanlarla sinirlandirilmis olmadigini; aksine, hkmlerin konulmasi sirasinda mutlak surette ve genel anlamda maslahatlarin dikkate alindigini gstermektedir. Sonra gelen limlerden biri ki Kari[92] oluyor yanlis bir mtla yrtms ve syle demistir: "Maslahata riyet prensibi, ancak 'Itihadi meselelerde isabet eden yalniz bir kisidir' (muhttie) diyenlerin grsne gre geerlilik kazanir. nk aklen zorunlu olarak bilinir ki, rcih (gl ve tercihe syn) olan bir seyin, hem rcih hem de ziddi (merch, zayif) olmasi imkansizdir.[93]Aksine, iki seyden birisi daha gl (rcih) oldugunda tabiatiyla br de merch (zayif) olacaktir. Aklen zorunlu olarak bilinen bu husus, itihadi konularda ancak bir kisinin Isabet etmis olacagini ortaya koymaktadir, Bu durumda rcih (g"l ve tercihe syn) olan dogrultusunda fetva veren isabet etmis olacak, digerlerinin ise hata etmis olduklari ortaya ikacaktir. nk onlar merch dogrultusunda fetva vermis olacaklardir.Dolayisiyla 'btn mctehidlerin ictihdlarmda isabetli olacaklari' (musavvibe) tezi, hem kiysin dellligi, liem de seriatin maslahatlara tbi oldugu esaslariyla eliski arzetmektedir." Karf'nin szleri iste byle,Karf, hocasi Ibn Abdisselm'dan da f. 660/1262) syle nakilde bulunur: "Bunlarin: (Bu kaide ancak icma dayali hkmlerde sz konusu olabilir' demeleri kainilmazdir. Ihtilafli konularda ise, Al-lah'dan sdir olan hkm, isin aslinda rcihe (daha gl ve tercihe syn) tbi degildir; aksine sadece zanlarda rcih durumunda bulunanlara tbidir. O seyin isin aslinda rcih ya da merch bulunmasi arasinda bir fark yoktur." Ibn Abdisselm, musavvibenin tezinin, rcih belirlenmis olacagi iin, hkmlerde maslahata riyet prensibiyle bagdasmayacagi konusunu da kabul etmistir. O devamla syle demistir: "Her mctehidin itihadinda isabetli olacagi tezini kabul eden kimselerin 'hkm veren hkim' hadisindeki[94] 'hata' tabirini sebeblere yormasi gerekecektir. nk, hatanin itihadin sebeblerin-de yapilabileceginde ittifak vardir. Bu durumda hadiste sz geen ictihd hatasini, bizzat hkmde yapilan hataya degil de, ittifakla kabul edilen sebeblerde (vesil) yapilan hata anlamina yormak daha uygun olacaktir,"

Ibn Abdisselm'dan nakledilen de byle. yle gzkyor ki, kaide her iki mezhebe gre de yrmektedir. nk musavvibeye gre hkmler izaf (greli) dir. Zira onlara gre, Allah'in hkm mctehidin inceleme ve dsncesine baglidir. Maslahatlar ise ya (Esarlere gre) hkme tbidir ya da (Mutezile'ye gre) hkmler maslahatlara tbidir. Bu durumda ihtilafli konularda maslahat ya da mefsedetler, mctehide gre isin aslinda ve kendi zanmnca sabit bulunurlar. (Bu durum da izafdir) ve burada muhattie ile musavvibe arasinda bir fark da bulunmamaktadir. Mesela: Mliki mezhebine mensup birisi, yas sebze ve meyvelerde ''rib'1fadl"[95]caiz oldugu kanatinde (zann-i glib) bulunur. Bu durumda ona gre glib yn, maslahat yn olmaktadir. Bizzat isin aslinda ve onun zanmnca durum ayni olmaktadir. nk ona gre byle bir muamele ser'an haram olan rib kapsami disinda kalmaktadir. Dolayisiyla bu mallarda, ayni cinsten pesin mbadelelerde fazlalik almaya yeltenen kimse, caiz olan bir seye tesebbs etmis olacaktir. Caiz olan bir seyin yapilmasinda ise, dnyada ve hirette bir zarar bulunmamaktadir. Aksine byle bir muamelede bir maslahat bulunmaktadir; onun iin de caiz grlmstr. Safi birinin kanatine gre de byle bir muamele caiz olmasa; o takdirde bu muamele haram olan rib kapsamina girecektir ve bu muameledeki maslahat ciheti zayif kalan (merch) yn teskil etmis olacaktir. Onun zanmnca da, bizzat isin aslinda da durum aynidir. Onu islemesi durumunda hem dnyda hem de hirette kendisine zarar dokunacaktir. Dolayisiyla burada musavvibenin hkmyle muhattienin hkm ayni olmaktadir.Tenakuzun (eliski) olmasi iin, rcihin merch telakki edilmesinin ayni kisi tarafindan yapilmasi lzimdir. Oysaki, burada iki ayri mctehidin degerlendirmesi sz konusudur ve onlardan her biri, kendi verdigi hkme esas aldigi illetin, haddizatinda isin aslinda oldugu gibi degil, kendince isin aslinda ve kendi zanmnca mevcut olduguna kanidir. Zira isin bizzat aslinda da aynen olmasi ancak icm ile sabit bulunan meselelerde[96] sahih olur. Bu konuda iki taraf da ittifak etmislerdir. Bundan sonrasinda ihtilaf etmisler ve muhattie; hkmn, mctehide gre isin aslinda ve kendi zanmnca olan hkmle ayni oldugu; musavvibe de, isin aslinda bir hkmn olmadigi, hkmn ictihd sirasinda ortaya iktigi sonucunu benimsemistir. Her iki grup da, kendi hkmn, isin aslinda da ayni oldugu zannedilen bir illet zerine bina etmektedir.Burada, tesr sirasinda maslahati dikkate almayi, Allah zerine vcib grenlerle, onun bunu bir ltuf eseri olarak yaptigi grsnde olanlar, neticede birlesmektedirler. Keza maslahat ve mefsedetlerin (hsn ve kubhun) esyanin sifatlarindan oldugu kanatinde olanlarla byle olmadigi inancini tasiyanlar da (Mutezile'nin ilk mensuplariyla sonra gelenleri) neticede ayni noktaya gelmektedirler. Bu konu zerinde daha genise durulabilir; ancak konu fikih uslnn problemlerinden olmaktadir. Durum byle olunca, Ibn Abdisselm'in ngrdg mazerete ihtiya

kalmamaktadir ve konuyla ilgili ikmazdan sz etmek yerinde degildir. nk el-Cveyn, Mutezile'nin, hem ictihd hem de hkm hakkinda "her mctehidin isabet etmis olacagi" (musavvibe) grsn ittifakla benimsediklerini nakletmistir.[97]Buna gre Mutezile, musavvibe grsyle, hsn ve kubuhun akl ve fiillerin esyanin ztinda bulunduklari grsn bir arada ele almakta ve bunlarin arasini birlestirmektedir. Karf'nin sz ise, nereden bakilirsa bakilsin tam bir problem arzetmektedir. Allahu a'lem! [98]
On Ikinci Mesele:

Kutlu Islm seriati masumdur; hata ve tahriften korunmustur. Onu teblig eden Hz. Peygamber de masumdur. Nitekim, icm ettikleri konularda, onun mmeti de masum bulunmaktadir. Bu hususu iki aidan delllendirebiliriz: (1) Bu hususa aika ya da dolayli olarak dellet eden deliller vardir: "Dogrusu Kitb'i biz indirdik, onun koruyucusu elbette biziz[99] "Bu kitb, ... yetleri kesin kilinmis (saglama baglanmis) kitaptir[100] yetlerini rnek olarak alabiliriz. br taraftan da: "Ey Muhammedi Senden nce gnderdigimiz hibir eli ve peygamber yoktur ki, bir seyi arzuladigi zaman, seytan onun arzusuna vesvese karistirmamis olsun. Allah sey tanin karistirdigini giderir, sonra Allah kendi yetlerini tahkim eder[101] buyurmustur. Bu yetlerde Yce Allah, kendi yetlerini korumakta ve onlari tahkim etmekte, saglama baglamakta oldugunu; bylece onlarin baskalariyla karismasini nledigini, onlara yapilacak herhangi bir mdhaleye meydan vermedigini, neticede onlari her trl tahriften korudugunu belirtmistir. Snnet, her ne kadar bu yetlerde zikredilmemisse de, o da nih olarak Kur'n'a ikmakta, onun aiklayicisi olmakta ve onun etrafinda dnmektedir. Kitap ve snnetten herbiri, birbirini desteklemekte ve bir btn grnm vermektedirler. Yce Allah syle buyurmaktadir: "Bugn, size dininizi ikmal ettim, zerinize olan nimetimi tamamladim, din olarak sizin iin Islmiyeti begendim."ios Eb Amr ed-Bn, Tabaktu*I-kurr adli eserinde syle bir nakilde bulunur: Ebu'l-Hasen b. el-Mntb anlatir: "Bir gn Kadi Eb Ishk Isml b. Ishk'in yanindaydim. Ona, 'Tevrat ehline, onu tebdil ve tahrif imkani niin verildi? Halbuki byle bir imkan Kur'n ehline verilmemistir?' diye bir soru soruldu. Kadi seyle cevapladi: "Yce Allah, Tevrat ehli hakkinda yani "Allah'in ki [102] Eksik 55-70 arasi. ogunlugu da Araplarin nakledegeldiklerine benzer olmakla birlikte onlarin bilmedikleri gayb haberleri trndendir.[103] Yce Allah syle buyurmaktadir:

"Ey Muhammedi Bu sana uahyettigimiz gayb haber-lerindendir. Meryem'e hangisi kefil olacak diye. kalemlerini atarken senyanlarinda degildin [104]Ey Muhammedi Bunlar sana vahyettigi-miz bilinmeyen olaylardir. Sen des milletin de daha nce bunlari bilmezdiniz.[105] Hadislerde de, Araplarin atalari Hz. Ibrahim ve Hz. Ismail'in Ka'be'yi insalanyla ilgili haberleri vb. hatirlayabiliriz. 4. ogu ya da tamami btil olan ilimler: Iyfe, zecr, kehnet, remil hatti, akil atma, ugursuzluk telakkileri gibi.[106] Seriat bunlar ierisinde kehnet, zecr, remil hatti gibi btil olanlari iptal etmis ve onlari yasaklamistir; gaybi grenmek seklinde olmayan fali (f'l-i hayr = hayra yorma) kabulle karsilamistir. Kehnet ve zecrde gaybi grenme iddiasi vardir. Bu tr seylerin byk ogunlugu, bir delile dayanmaksizin gayb hakkinda tahminde bulunmaktan ibai'ettir. Hz. Peygamber [ slevStul bunlara mukabil olmak zere gayba kesin olarak dellet edecek vahiy ve ilham yollarini getirmis; lmnden sonra nbvvetten bir cz olmak zere de mmeti iin sdik r'yyi[107] birakmistir. Keza bazi sekin kimseler iin de bazi numuneler birakmistir ki bunlarda ilham[108] ve firset olmaktadir. 5. Tib ilmi: Araplar da, ilk tabiblerden kalma yoluyla ve ncekilerin ortaya koyduklari tabiat ilimleri zerine kurulu haliyle degil de, kendi mm tecrbelerinden elde ettikleri bazi tibb bilgilere sahip bulunuyorlardi. Seriatta da bu dogrultuda atiflar gelmis; ancak yle detayli degil, derli toplu ve sadra sifa verici, az olmakla birlikte ok byk netice beklenecek vaziyette temas edilmistir.[109]Yce Allah: 'Yiyiniz, iiniz, israf etmeyiniz"[110]buyurmustur. Hadislerde de, bazi dertlere karsi birtakim ilalarin tarifi yapilmis, tib olarak geerliligi kabul edilen seyler arasinda btil olanlar ise iptal edilmistir,[111] Mesela sarapla tedavi, ser'an caiz olmayan unsurlari ieren rukye (okuma, efsun) ile tedavi bunlardandir. 6. Belagat ve fashat: esitli slup ve sekiller, fasahat omeUen, z esitli kaliplara koyabilme yetenegi Araplarin en ustun olduklari k r aland, Buna ragmen Kur'n onlar! acze dsrecek bir tarzda geldi. Yce Allah syle buyurur: "De ki: 'Insanlar ve cinler, birbirlerine yarrjZl olarak bu Kur'n'm bir benzerini ortaya koymak iin bir araya seIseler, and olsun ki, yine de benzerini ortaya koyamazlar.[112] 7. Darb-i meseller: Bu konuda da Yce Allah: And olsun ki, biz Kur'n'da insanlara trl trl misal gsterip aikladik[113] Ancak darb-i meseller ierisinden siiri kullanmamistir; nk o hak degildir. Bu Yzden Yce Allah: "Biz Muhammed'e siir gretmedik, zaten ana "erekmezdi[114] buyurmus, bunun anlamini da: "Sirlere ancak azginlar uyar. Onlarin her vadide saskin saskin dolastiklarini ve yapmadiklarim yaptik dediklerini grmezmisin[115] Buradan da anlasiliyor ki siirin bir temeli yoktur.

O her vdde saskin saskin dolasmak ve fullerin dogrulamadigi sz demektir. Bu ise, Allah'in getirdigi seriatin esaslarina ters dsen bir seydir. Ancak bu konuda Allah m getirdigi istisna bakdir. Buraya kadar verdigimiz rnekler, mm olan Araplara nisbetle zerinde durdugumuz konuya isaret iin yeterlidir. Gzel ahlk sahibi olmak ve bunlarla gih talepler ise, muhataplardan ilk istenilen hususlar olmaktadir. Bu tr konularin islenmesi daha ok Mekke dneminde inen srelerde grlr- Bylece seriat onlara yaklasirken daha ismdirici bir yol izlemis ve kendilerince zaten vgye deger bulunan bu konularda daha da etkin bulunmasi amalanmistir. Bu konularla ilgili olmak zere Yce Allah syle buyurmaktadir: "Allah sphesiz adaleti, iyilik yapmayi, yakinlara bakmayi emreder; hayasizligi, fenaligi ve haddi asmayi yasak eder. Tutaniniz diye size gt verir[116] "De ki; 'Gelin size Rabhinizin haram kildigi seyleri syleyeyim: O'na hibir seyi ortak kosmayin, anaya babaya iyilik yapin, yoksulluk korkusuyla ocuklarinizi ldrmeyin.[117]"Ey Mu-hammed de ki: 'Allah'in kullari iin yarattigi ziynet ve temiz riziklari haram kilan kimdir? [118] "Deki: 'Rabbim sadece, aik ve gizli fenaliklari, gnhi, haksiz yere tecvz... haram kilmistir.[119] Bunlara benzer daha pek ok yet ayni konuyu islemektedir. Allah Tel, onlarin gzel ahlk telakkilerine katilmak ve bu konulari islemekle birlikte, bunlara nisbetle daha nemli olan bir konuyu da bunlar arasina katmis bulunuyordu; Sri'in en byk amaci olmak zere sirki ortadan kaldirmak ve hiretle ilgili konulari inkri yasaklamak. Aslinda yle olmadigi halde kerem ve gzel ahlktan kabul ettikleri seyleri, yahut fayda ve zarar iermekle birlikte, zarari faydasindan daha ok olan seyleri iptal etmistir. Yce Allah syle buyurur; "Ey inananlar! ki, kumar, putlar ve fal oklari sphesiz seytan isi pisliklerdir, bunlardan kainin ki, saadete eresiniz.[120] Sonra Yce Allah bunlarda zellikle de iki ve kumarda bulunan zararlari, bunlarin insanlar arasinda dsmanlik, kin ve bugza sebeb olduklarim, Allah'i zikirden alikoyduklarini aiklamistir. Bu sayilan zararlar, onlarin zannettikleri faydadan daha byktr. Onlar gya ikinin korkaga cesaret verdigini, cimriyi cmertlige tesvik ettigini, tenbeli zindelestirdigini sylyorlar ve onun faydali olduguna inaniyorlardi. Kumar da onlarca gzel bir seydi. nk kumar sonucunda fakir ve yoksullari da doyuruyor, ihtiya sahiplerine onlari kollamak suretiyle sefkat gsteriyorlardi. Yce Allah bu konuyla ilgili olarak: "Sana iki ve humari sorarlar, de ki; 'Ikisinde hem byk gnah ve hem insanlara bazi fayd.alar vardir. Gnahlari faydasindan daha byktr'[121] buyurmus ve onlarin bu kuruntularinin yerinde olmadigini belirtmistir. Seriatin tamami sadece iyi huylarla ahlklanma demektir. Bu yzden Hz. Peygamber "Ben sadece ahlking-zelliklerini tamamlamak iin gnderildim[122]

buyurmustur. Ancak gzel ahlk prensipleri iki kisimdir; Birincisi, alisilagelmis ve makl, kabule yatkin olan kisim. Islm'in ilk yillarinda bu tr ahlk prensiplerine uyulmasi istenmistir. Bunlar iyice yerlestikten yani altyapi olustuktan sonra ise bunlari tamamlayici diger unsurlar getirilmistir ki, bunlar da ikinci kisim ahlk prensiplerini olusturmaktadir. Bunlar ierisinde ilk planda hikmeti hemen anlasilmiyor olanlar vardi. Bu tr olanlar geciktirilmisti. Bunlar ierisinden en geriye birakilan da rib yasagi vb. hkmlerdi. Btn bunlar gzel ahlk dsturlarina yneliktir ve bunlar Araplarca genel anlamda bilinen seylerdi.[123] Dikkat edilirse, Araplara ait cahiliye dneminde mevcut bulunan ve Islm tarafindan benimsenen hkmler[124] bulundugu grlecektir. Nitekim kirz (mudrabe), diyetin (yz deve olarak) belirlenmesi, diyetin (Tiata yoluyla ldrmelerde) kile zerine yklenilmesi, ocugun nesebinin kiyafet ilmi (kiflik[125]) yoluyla babasina katilmasi, hac esnasinda Mes'ar-i Harm'da vakfe yapilmasi, hns hakkinda verilen hkm, mirasta erkek ocuguna kiz ocugunun alacagi hissenin iki kati verilmesi, kasme[126] ve limlerce zikredilen daha baska rnekler bu trdendir. Sonra diyoruz ki: Islm bununla yetinmedi ve onlarin anladiklari tarzda ve gk, yer, daglar, bulutlar, bitkiler gibi bildikleri seylerden istifade ile tevhd (Allah'in birligi) delillerini, ayni sekilde hiret ve nbvvet (peygamberlik) delillerini getirdi ve onlara anlayacaklari sekilde hitap etti.[127] Onlarin ellerinde semav seriatlardan bir kalinti olarak bulunan, atalari Hz. Ibrahim'in seriatindan kalan az bir seydi. Bu itibarla Islm, onlara bu aidan yaklasti ve onlari ona davet etti, Hz. Muhammed'in getirdigi seriatin aynisiyla Hz. Ibrahim'in seriati oldugunu vurguladi. Mesel su yetleri bu konuda hatirlayabiliriz: "O, sizi semis, babaniz Ibrahim'in yolu olari dinde sizin iin bir zorluk kil-jnamistir. Size mslman adini veren O'dur.[128] "Ibrahim, yahd de, hiristiyan da degildi, ama o dogruya ynelen (hanfj bir mslimdi [129]Evet durum byle idi. Ne var ki, Araplar onun seriatini degistirmisler, fazladan birok seyler sokmuslar ve onun hakkinda ihtilfa dsmslerdi. Btn bunlardan sonra onun tekrar dzeltilmesi Mu-hammed tarafindan olacakti. Yce Allah, onlarin zerinde olan nimetlerini belirtmis, halihazirda bulunan ve gelecekte elde edecekleri nimetlerini bildirmis, cennet nimetleri ve esitlerini anlatirken onlarca dnyada bilinen nimet esitlerini kullanmis; ancak bu nimetlerin dnyada iken verdikleri sikinti ve eziyetlerin hibirisinin cennet nimetlerinde olmadigini vurgulamistir: "Onlar dikensiz sedir agalari, salkimlari sarkmis muz agalan, uzamis glge altinda, aglayarak akan sular kenarlarinda; bitip tkenmeyen ve yasak da edilmeyen hol mey veler arasinda; yksek dsekler zerindedirler. Biz ceylan gzlleri defterleri

sagdan verilenler iin yeniden yaratmisizdir; onlari bakire, eslerine dskn ve hepsini bir yasta kibnisizdir.[130] Allah bu ve benzeri yetlerde, cennet yiyecek ve ieceklerini onlarin bildigi trlerle aiklamistir: Su, st, iki, bal, hurma, zm ve benzeri bildikleri meyve ve yiyecek isimlerini kullanmis; onlarin bilmedikleri acem meyve ve yiyeceklerinden olan ceviz, badem, elma, armut gibi isimleri kullanmamis, bilkis bunlari "meyveler" kelimesi iinde mevcut kilmistir. Yce Allah syle buyurur: "Ey Muhammedi Rabbininyoluna, hikmetle, gzel gtle agir; onlarla en gzel sekilde tartis.[131] Kur'n'm tamami hikmettir. Onlar hikmeti biliyorlardi; ilerinde hikmet sahibi kimseler bulunuyordu. Bununla birlikte Kur'n, onlari bir benzerini getirmekten acze dsrecek hikmet incileri getirmisti. Ilerinde gt ve nasihat veren kimseler vardi. Kus b. Side[132] vb. bunlardandi. Kur'n onlarla hep bildikleri alanlarda mcdele etmis, onlarin bilmedikleri bir yol ya da metoda basvurmamistir. Kur'n ve Arap edebiyati zerinde bu aidan [133]dsnenler, Kur'n'm getirdikleriyle Arap edebiyatinda mevcut bulunan seylerin hep ayni trden olduklarim greceklerdir. Su kadar var ki, Kur'n'da kendisine has, Arap edebiyatrnda bulunmayan ve onun mucize ynn olusturan zellikler vardir. Araplarin zerinde bulunduklari her hususta durum aynidir. Seriat hibir konuda onlarca bilinen durumlar haricine ikmamistir. Bu husus ortaya iktigina gre, seriatin mmligi de aik ve net olarak anlasilmis demektir.[134]
Drdnc Mesele:

Islm seriatinin mmligi ve onun ilk muhataplari bulunan Araplarca bilinen hususlar disina ikmadigi neticesi zerine bazi kaideler kurulacaktir; 1. Birok insan Kur'n zerindeki iddialarinda siniri asmislar ve ona tabiat ilimleri, matematik ilimleri, mantik, ilm-ihurf vb. gibi n-cekilerinsonrakilerin btn ilimlerim yklemislerdir. Bir nceki meselede ortaya konulan esasa vuruldugunda bu iddianin dogru olmadigi grlecektir. Kaldi ki, sahabe, tabin ve onlari takip eden nesillerden olusan selef-i slih Kur'n'i ve Kur'n ilimlerini, Kur'n'da bulunan esrari en iyi bilen kimselerdi; bununla birlikte onlardan hibir kimsenin bu iddia dogrultusunda sz ettigi bize ulasmamistir. Onlar tso] Kur'n'dan, sadece bir nceki meselede geen tevhid delilleri, teklf hkmler, hiretle ilgili hkmler ve bunlarla ilgili konularin isbati-na alismislardir. Eger onlarin bu iddia dogrultusunda abalari ve incelemeleri olsaydi, meselenin esasina dellet edecek seyler mutlaka bize kadar ulasirdi. Byle bir sey ulasmadigina gre, bu iddianin onlarda mevcut olmadigi anlasilacaktir. Bu da Kur'n'da onlarin iddia ettikleri gibi btn ilimlerin esaslarinin bulunmadigina bir delildir.[135] Evet, Kur'n bazi ilimleri iermektedir; ancak bunlar Araplarin bildikleri ilimlerdir, yahut onlarin

bildikleri ilimler zerine kurulu olan ve akil sahiplerinin taaccb ettigi, isaretleri gsterilmedike, yollari aydinlatilmadika stn akil sahiplerinin dahi kavrayamayacagi trdendir.[136] Kur'n'da bunlarin disinda baska bir seyin bulunmasi noktasinda ise; cevap, hayir olacaktir.Iddia sahipleri muhtemelen kendilerine delil olarak su yetleri kullanmaktadirlar: "Sana her seyi aiklayan kitabi indirdik[137]"Kitapta Biz hibir seyi eksik birakmadik.[138] Ayrica onlar srelerin basinda bulunan harfleri ki bunlar Araplarin aliskin olmadiklari seylerdi,zellikle de Hz.Ali olmak zere seleften bazilarindan nakledilen szleri delil olarak kullanmaktadirlar. Delil olarak kullandiklari yetlerden maksat, mfessirlere gre ykmllk ve Allah'a kulluk icrasinda gerekli olan hususlarla ilgili seylerdir, yahut da "Kitapta Biz hibir seyi eksik birakmadik[139] yetinden maksat Levh-i mahfz'dur. Onlar, btn akl ve nakli ilimlerin tamamini ierdigi anlamini gerektirecek bir sey sylememislerdir. Sre baslarindaki harflere gelince; limler bunlar hakkinda. Araplarin bilgisi bulundugunu gerektirecek sekilde aiklamalarda bulunmuslardir. Mesela bunlara, siyer melliflerinin anlattigi zere Araplarin ehl-i kitaptan grendikleri cmmel hesabi[140] gibi yorumlar yapilmistir. Yahut da bunlarin, Allah'tan baska hibir kimsenin bilemeyecegi mtesbihttan oldugu sylenmistir. Bunlari Araplarin hi bilmedigi sekildeki yorumlarina gelince; bu asla caiz degildir ve seleften hibir kimse byle bir iddiada bulunmamistir. Dolayisiyla iddiacilarin ellerinde kendi davalarina dellet edecek hibir delilleri yoktur. Hz. Ali ve daha baskalarindan nakledilen seyler ise sabit degildir. Kur'n'm gerektirdigi seylerin inkri caiz>olmadigi gibi. ona onun gerektirmedigi seylerin nisbet edilmesi de caiz degildir. Dolayisiyla onu anlamak iin hassaten Araplara nisbet edilen ilimlerle yetinmek gerekecektir.[141]Kur'n ierisine konulan ser hkmlere ancak bu yolla ulasilabilecektir. Kur'n'i anlamak iin, bundan baska yollar arayanlar onu asla anlayamayacaklar; Allah ve Rasl'ne kas de tme dikleri anlamlari nisbet edecekler; onlara sylemediklerini syleteceklerdir. En iyisini Allah bilir ve basari ancak O'ndandir. Ikinci kaide: Seriati anlamak iin mutlaka mmlerin yani Kur'n'm kendi dilleriyle indigi Araplarin bildigi hususlara tbi olmak gerekecektir. Eger onlarin dillerinde sregelen bir rf mevcutsa, seriati anlamak iin bu rf terketmek asla dogru olmayacaktir. Eger byle bir rf yoksa, seriati anlamak iin onlarca bilinmeyen bir yola basvurmak sahih degildir. Bu kaide, hem anlamlarda, hem lafizlarda ve hem de sluplarda geerlidir. rnek: Araplar tedenberi, anlamlari korumak sartiyla lafizlara degistirilemez metinler gzyle bakmazlar. Bazen de lafizlarin korunmasina zen gsterirler. Bu durumda iki tutumdan biri kesin olarak onlarca benimsenmis degildir.

Aksine bazen bu iki tutumdan birini, bazen de digerini benimser bir tavir sergilemislerdir. Bu tutum onlarin dillerini ve dilin dzenliligim zedeleyici degildir. Bu Tezin Delilleri: 1) Arap edebiyatinin pek ok yerinde bidziyelik arzeden kurallarin gereklerinden ikilmis olmasi, nesir olan ifadelerde ihtiya olmadigi halde, manzum olan metinlerde basvurulan hususiyetlerin kullaKaldi ki, Araplarin daha nceden Tabiat Trihi adi verilen canlilarin hayatini konu edinen ilimle ugrastiklarina dair bize herhangi bir nakilde bulunulmamis, bu ilimle ugrasan bir kimsenin oldugu nakSedilmemistir. (Mellif burada Arap dedigi zaman Hz. Peygamber devrinde yasayan Araplari kas-detmektedir. Bu nokta unutulmamalidir.) Bu durumda mellifin grsne gre, Nahl sresinde bulunan stn ve balin olusumu ve bunlarin yaratilisi sirasindaki Ranbiniizin ortaya koydugu acaiblikler ile ilgili yetleri (16/66-67) anlamak iin arinin ve st veren hayvanlarin bny e veyasantil arim konu edinen ilimlerden yararlanmamiz caiz degildir. Halbuki, pek ok yetin bitiminde "Bunda dsnen yahut, akil eden kavimler iin yetler vardir" seklinde belirtilen ibret alma ve dikkat ekilen hususlardan kendisine bir pay ikarma amacinin gereklesebilmesi iin, mesel burada balin ve stn nasil vcuda geldiginin iyice bilinmesi gerekecektir. Aksi takdirde amaca tam olarak uiasm ak zordur. Bu ise arimii ve st veren canlinin hayatini konu edinen ilimle mmkndr. Keza bal hakkinda "Onda insanlar iin sifa vardir" yetinin de tam olarak anlasilabilmesi iin, balin kimyasal analizinin ve hangi trden hastaliklara nasil sifa oldugunun, hangi tr hastaliklara da aksine zararli bulundugunun bilinmesi gerekecek ve buna gre yetteki "ns = insanlar" kelimesinin basindaki el takisinin (n ek) cins iin mi, ya da umm iin mi oldugu anlasilacaktir. Iste byle. Vakia Allah'in kitabi sadece Araplar iin degil btn insanlar iin konulmustur ve herkes ondan kendi kabiliyet ve ihtiyaci lsnde alir. Aksi takdirde btn Araplarin kitabi anlama konusunda birbirleriyle esit olmalari gerekirdi. Halbuki durum hi de yle degildir.kullanilmasi,[142] merami ifadede daha uygun olan yollarin terkedilmesi. Bu tr tasarruflar Arap dilinde az degildir ve bunlar dil bakimindan zayif da kabul edilmemektedir. Aksine, asil kurallar geregi olan kullanis sekilleri daha ok olsa da, bunlar da oktur ve gl kullanis sekilleridir. 2) Arap dilinin bir zelligi olarak, ifade edilmek istenen anlam bozulmuyor s a, bazi lafizlar kullanilarak onlarin mteradiflerinden ve yakin anlamlilarindan mstagni olunur. Bu konuda Kur'n'm, hepsi de yeterli ve eksiksiz olan yedi harf (ahruf-i seb'a)[143] zere inmis olmasi bizim iin yeterli bir delildir. Bu mnda hadislerde ve Kur'ni iyi bilen selefin szlerinde ok rnek vardir.

Kiraat imamlari, kendilerince sahih olan ve Mushaf hattina uygun dsen kiraat rivayetleriyle amel edegelmislerdir ve bu rivayetleriyle onlar hi kuskusuz ve mmet ierisinde tartismasiz Kur'n okuyucularidir, Her ne kadar ilk bakista bu kiraatler arasinda anlam bakimindan farkliliklar var gibi gzkse de, bunun bir zarari yoktur. nk bu durumlarda kelm, bastan sona bir anlam btnlg ierisindedir ve hitaptan gzetilen ama itibariyla arada bir farklilik bulunmamaktadir. Mesel, Fatiha sresindeki kelimesinin okunmasi; yetinin[144] seklinde okunmasi; yetinin[145] seklinde okunmasi gibi. Bunun pek ok rnekleri vardir ve bunlarin bir zarari da yoktur. nk bunlarin hepsi, hitaptan ne kastedildiginin anlasilmasi konusunda birbirleriyle aynidirlar ve aralarinda bir farklilik yoktur. Dilde bu tr tasarruflarda bulunmak Araplarin deti idi. Ibn Cinn, Isa b. mer'den bir baskasindan da nakledilmistir syle nakleder: Z'r-Rmme'yi su siiri okurken isittim: Bunun zerine ona: Bu siiri daha nce bana seklinde okumustun?!" dedim. O: aynidir, diyecevapverdi.[146]Dikkat edilecek olursa, Z'r-Rmme, beytin anlami her iki sekle gre de dogru oldugu iin bu iki kelime arasindaki farka aldirmamistir. Ebu'l-Abbs el-Ahval rivayetinde ise:ve aynidir, demistir. Tabi bu aynilik, kelimenin lgat anlami itibariyla degil, szden gzetilen amaci ifade aisindandir.[147] Ahmed b. Yahya da syle anlatir: Ibnu'l-Arb bana su siiri okudu: Adamlarindan biri: Byle degil. Bize daha nce seklinde okumustun" dedi. Bunun zerine Ibnu'l-AVb: "Sbhanal-lah! Su kadar zamandir bizimle kaliyor da ilekelimelerinin ayni oldugunu bilmiyor!" diye cevap verdi.[148] Arap siirleri farkli rivayetlerde farkli sekillerde, birbirinden ayri lafizlarla gelmistir. Btn bunlar, Araplarin meramlarini ifadede zel olarak tek ve kati bir sekle bagli kalmadiklarini, bir kelimenin mteradifi ya da ona yakin baska bir kelime kullanildigi zaman bunu bir ayip ya da kelamda zaaf saymadiklarini gsterir. Ancak baska trls olmayacak yerler bundan bir istisna teskil eder. Sonu olarak diyebiliriz ki, bu konuda Araplarca uygulanagelen tavir, ogunlukla msamaha seklidir. 3) Araplar, lafzin bazi hkmlerini genelde dikkate alsalar da kismen ihmal ederler. Mesel, merfu bitisik zamir zerine yapilacak atfi mutlak surette hos bulmazlar ve bu zamirin gizli olani ile lafzi aik olani arasinda bir ayirim yapmazlar.demeyi hos grmedikleri gibi, demeyi de hos grmezler. Ridfde[149] herhangi bir yadirgama gstermeden kelimesi ile kelimesini bir araya getirebilirler. Halbuki, kelimesi med bakimindan daha gldr. Tamamen farkli olmalarina ragmen keza kelimesiyle kelimesini de bir araya getirirler.

Beytin anlami syle:"Odunun kurusuyla/sertiyle atesi destekle, ona karsi saba rzgarindan yararlan ve eerini ona karsi bir siper et."Nazar olarak ele alindiginda bu ve benzeri lafizlarin geregi olan pek ince hkmler vardir ki, Araplar bunlara pek dikkat etmezler ve onlari ihmal ederler. Tabi btn bunlar, onlarin kullanilacak kelimeleri semede asiri bir titizlik gstermemeleri ve msamahakr olmalarinin bir neticesinden baska bir sey degildir. 4) Arap dil otoritelerine gre vgye deger olan Arap edebiyati rnekleri, tabi olan ve yapmaciktan, tekellften uzak bulunan metinlerdir. Bu yzdendir ki, eger sir siirleri zerinde sonradan alisir ve kullandiga kelimeleri ayiklamaya tbi tutarsa, onun siirinin rnek alinip alinmayacagi konusunda ihtilf edilmistir. Asma sir Hutay'a'yi ayiplardi ve gereke olarak da syle derdi: "Onun btn siirlerini przsz, gzel buldum. Bu da beni, onun siirleri zerinde sonradan alistigi ve kullandigi kelimeleri ayiklamaya tbi tuttugu neticesine gtrd, Yaratilistan sir olan kimse byle olmaz. Anadan dogma sir dedigin, iyisiyle ktsyle sz geldigi gibi syler; ne diyecegi nasil syleyecegi zerinde dsnmez." Onun bu sz dilcilerce bir metot ve aik bir yol olarak benimsenmistir. Kisaca demek gerekirse, bu konuya isik tutacak deliller pek oktur. Arap diliyle ugrasan kimseler bu konuda yeterli bilgiye sahip olacaklardir. Durum bu sekilde olunca, Allah'in Kitabi ve Rasl'nn snneti zerinde sz edecek kimselerin tekellfe, girerek, Arap dilinin hususiyetlerini asan anlamlar ikarmaya alismalari dogru olmayacaktir. Onlarin yapacagi sey, Araplarin nem verip zen gsterdigi hususlarla ilgilenmek ve onlarin durdugu yerde durmak, siniri asmamak olacaktir.[150] nc kaide: Sz dogru anlama ve ona dogru anlam verebilme iin verilecek anlamlarin btn Araplarca anlasilabilir olmasi gerekecektir. Sze gerek lafiz ve gerekse anlam bakimindan Araplarin tm tarafindan anlasilamayan mnlar yklemek gibi bir zorlamaya gitmek caiz degildir. nk btn insanlar anlayista ki teklif bunun zerine gelmektedir ayni seviyede degillerdir, birbirlerine yakin da degillerdir. Btn insanlar ancak msterek olan hususlarda birbirlerine yaklasirlar. Insanlarin dnyadaki maslahatlari da iste bu yolla gereklesir. Onlar fmm Araplar) hibir zaman ne szlerinde ne de islerinde derine dalmaz, klfete girmezlerdi. Ancak maksadin ihll edilmemesi lsnde titizlik gsterirlerdi. Bunun yaninda zel bazi durumlari yine belirli insanlar iin kasdettikleri olurdu. Bunlar gizli kinayeler, uzak rumuzlar gibi ogunluga gizli kalan, fakat kasdedilen kimse tarafindan anlasilan seylerdi. Bunlarin disinda konusulan sz, yapilan is herkes tarafindan anlasilacak bir sekil ve tarzda idi. Eger bu kaideye riyet edilmezse, o takdirde Araplarca bilinen hususlar disina ikilmis olacaktir.Ayni sekilde Kitap ve snnetin de bu sekilde anlasilmasi gerekecektir. Onlara

verilecek anlamlar btn Araplarca anlasilabilen mnlar olacaktir. Bu yzdendir ki Kur'n yedi harf (ahruf-i seb'a)[151] zerine indirilmis ve bylece btn leheler onda birlesmis ve dolayisiyla btn kabilelerin onu anlamasi temin edilmistir.Ykml kilma (teklif) esasi da bu kaide disina ikamaz. nk ne zayif gl gibi, ne kk byk gibi, ne de kadin erkek gibidir. Bunlardan her birinin geerli olan det-i ilhye ierisinde varabilecekleri son bir sinir vardir. Bununla birlikte teklif getirilirken bunlarin hepsinin mstereken g yetirebileekleri bir seviye esas alinir ve artik zerlerine konulan bu ykmllklerle getirilen delliller, gzel gtler vb. yollarla ilzam edilirler. Eger Allah dileseydi onlari takat st ykmllklerle mesul tutar, herhangi bir ikna edici delil de getirmez, nasihat ya da hatirlatmada da bulunmazdi; anlayamadiklari seyi anlamakla ykml tutar, bilemeyecekleri seyin bilgisini isterdi. Onun zerine hibir kimsenin kisitlilik getirmesi mmkn degildir. nk her seyin Mliki olan Allah'in hcceti her zaman iin vardir: "stn delil Allah'in delilidir[152]yeti bunu syler. Ancak Yce Allah byle yapmamis, onlara bildikleri yol ve sekillerle hitap etmis, onlara gleri yetebilecek olan seyleri yklemis, bunu yaparken de ilerindeki egrilikleri dzeltecek, zaaflarini ortadan kaldiracak, azim ve sebatlarini artiracak metotlar kullanmistir: Bu zmreden olmak zere onlara hitap ederken bazen korkutucu bazen de mjdeleyici slup kullanmis, bazen gzel mevizeler (kissalar) anlatmak ve bylece ruhlarini oksamak istemis; gemis milletlerin yasantilarini anlatmis ve onlar zerindeki snnet-i ilhnin tecellsini aiklamis, daha baska slplar kullanmistir. Bylece onlarin, eskilerin durumunu grenmek suretiyle bu tr ykmllklerle sadece kendilerinin ykml tutulmadigini, bu ykmllklerle herkesin mesul tutuldugunu anlamalarini ve bu yzden bir sikinti duymamalarini[153] istemis; hatta gemis milletlere nisbetle ykmllklerinin azaltildigini, ancak tahammlne glerinin yettigi konularda onlarla msterek olduklarini, fazilet ve sevaplarinin ise katlandigi belirtmistir. Allah her seyi bilen ve her seyi yerli yerince yapandir. Tirmiz'nin, sahihligini de beyan ederek eserine aldigi bir hadis syledir: bey b. Ka'b anlatir: Raslullah Cibril ile karsilasti. Ona: "Ey Cibril! Ben mm bir mmete gnderildim; onlar ierisinde koca karilar, yasli erkekler, ocuklar, cariyeler, hayatinda hi bir kitap okumamis insanlar var" dedi. Cibril: "Ey Muhammedi Kur'n yedi harf zerine indirilmistir" diye cevap verdi.[154] Szn z; bu konuda yapilmasi gereken sey, seriati anlamaya alisirken ona mm Araplarca anlasilabilecek anlamlar verilmesi ve dilin msterekliginin korunmasi olacak; ona ogunlugun anlamadigi anlamlar yklenmeye kalkisilmayac aktir. Drdnc kaide: Hitapta anlamlara nem verilmesi, en nemli amatir. nk Araplar anlamlara nem veriyorlar, lafizlari sadece anlamlar iin

kaliplara dkyorlardi. Bu kaide Arap diliyle ugrasanlar iin bilinen bir husustur. Lafiz, amalanan mnnin ortaya konulmasi iin sadece bir aratir; szden asil ama mndir. Sonra her mn da degil, ama olan terkb (cmlenin btnlg ierisindeki) mndir. nk, eger terkb mn anlasihyorsa kelimelerin yalniz baslarina szlk anlamlari pek nemli olmayabilir. Nitekim -daha nce de getigi gibi Z'r-Rmme okudugu bir siirde, geenkelimesi yerine okunmasina amalanan mn her iki durumda da ortaya iktigi iin hi aldiris etmemistir.Konuya dellet etmek zere bundan daha aik bir rnek Hz. mer'in tavriyla ilgilidir. Sahh-i Buhr fsarti) zerine tahric edilen ve Cmiu'l-Isml'de yer alanhadise gre E ne s b. Mlik syle anlatir: Bir defasinda Hz. mer yetini[155] okur ve: nedir?" diye sorar. Sonra vazgeer ve: "Bize tekellf ve derine dalma yasaklanmistir" der. Yine onun, Kur'n'da yer alan "mrselt," "sift" vb. kelimeler hakkinda sik sik soru sordugu iin Dabfi tartakladigi meshurdur.Btn bunlardan anlasilan odur ki, Hz. mer terkb mn genel hatlariyla anlasiliyorken ve bu kelimeler zerine herhangi bir teklf hkm de gerekmiyorken, bunlarin zerine dsp onlarla mesgul olmayi ve daha nemli olan seyleri terketmeyi bir nevi tekellf saymistir. Bu anlayisin seriatta sahih bir dayanagi da bulunmaktadir: Yce Allah bu anlayisa: "Yzlerinizi dogudan yana ve batidan yana evirmeniz iyi olmak demek degildir. Lkin iyi olan Allah'a, hiret gnne, meleklere, Kitb'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakinlarina, yetimlere, dsknlere... mal verendir.[156] yetinde isaret etmistir. Ama byle degil de, terkb mnnin anlasilmasi lafizlarin szlk anlamlarinin anlasilmasina bagli olsa, o zaman onu grenmek iin gsterilecek aba bir tekellf sayilmayacak, aksine zarur olacaktir. Nitekim yine ayni Hz. mer'den syle bir rivayet bulunmaktadir: Hz. mer, kendisi minberde iken: yetindeki kelimesini hazir olanlara sormus ve Hzeyl kabilesine mensup bir adam kalkarak, bu kelimenin kendi dillerinde yani azar azar nok s anlastirmak manasina geldigini sylemis ve rnek vermek zere de su beyti okumustur: "Keser, yay yapilan agaciKn! nasil yontar, Semer de ondan kivircik tyl hrg aldi azar azar." Bunun zerine Hz.mer: "Ey insanlar! Chiliyye devri siirlerinizi toplamaya bakiniz; nk onda Kitb'mizm tefsiri bulunmaktadir" demistir. Bu iki haber arasinda bir eliski yoktur. nk burada yetin mnsinin anlasilmasi, sordugu kelimenin anlaminin bilinmesine baglidir. Birinci olayda ise durum byle degildir. Durum byle olduguna gre, yapilmasi gereken sey, ilh kelmin mnsini anlamaya zen gstermektir; nk szden gzetilen ama mn olmaktadir. Daha baslangita hitap mn zerine kurulmustur. Kitap ve snnet zerinde

alisan birok kimseler, bu noktadan habersiz olmakta; hi uygun olmadik yollarla onlardan anlamlar ve sirlar ikarilmaya alisilmaktadir. Tabi bu durumda, ona ulasmak isteyen kimseye mnlar ailmayacak, Araplarin maksatlarina vkif olmayan arastirmacilara anlamlar gizli kalacaktir. Bu durumda, bu gibilerin abalari bosa gidecek, yanlis yolda glerini tketmis olacaklardir. Bu tr durumlara dsmekten rahmetiyle koruyucu olan Allah'tir. Besinci kaide: Hem itikadi hem de amel mkellefiyetlerin, mm bir insanin kavrayabilecegi bir dzeyde olmasi gerekir ki, mkellef onun hkm altina girebilsin. Itikadi (inanlarla ilgili) ykmllkler, kavranmasi kolay, akla yatkin olmalidir. yle ki, keskin zekali olsun, kalin kafali olsun herkes tarafindan anlasilabilir dzeyde olmak durumundadir. nk, eger sadece stn vasifli insanlar tarafindan kavranabilecek dzeyde olsaydi, o durumda seriat ne genel olurdu ne de mm. Halbuki, daha nce seriatin genel ve mm oldugu ortaya konmustu. Su halde, seriatin grenilmesini ve inanilmasini isteyerek getirecegi itikd ykmllklerin de mutlaka kolay anlasilir olmasi gerekecektir. Eger seriatin getirecegi itikd ykmllkler, belirttigimiz sekilde olmazsa, o zaman byk ogunluga nisbetle takat st ykmllk gibi bir netice lzim gelir. Halbuki, usl ilminde de belirtildigi gibi, seriatta byle bir ykmllk mevcut degildir. Bu noktadan hareketledir ki, seriat Rabbn konulari aiklarken anlasilabilecek bir ifade ve slup kullanmis, herkese anlasilamayacak konulari birakmis, isim ve sifatlarin gerekleriyle tarife alismis, (Allah'in zti zerinde degil) mahlkt zerinde dsnlmesine tesvikte bulunmus ve benzeri tavirlar gstermistir. Bunun disinda isin karistirilmasina sebep olabilecek konulari da "O'nun benzeri hibir sey yoktur"[157] seklindeki genel bir tenzih kaidesine havale etmistir. Akillarin kavrayamayaca-gi konulari gndeme getirmemis, onlar hakkinda skt gemistir. Evet, genel olarak anlayislarin farkli oldugu inkr edilemez. Ancak bizim burada szn ettigimiz husus, ykml tutulan miktarlarla ilgilidir. Bu konuya isik tutacak bir diger delil de sudur: Sahabenin Allah onlardan razi olsun bu tr konulara daldiklarina dair bize herhangi bir bilgi ulasmamistir. Dolayisiyla bu konulara dalanlara, tekel-lfe girenlere tutunabileekleri bir asil olacak onlardan gelen hibir sey yoktur. Bizzat seriatin sahibi Hz. Muhammed'den de bu konuda hibir sey gelmemistir. Sahabe neslinden sonra gelen tabin de, aynen onlarin yolunu tutmuslardir. Aksine Hz. Peygamber'den ve ashbtan bu konuda bize ulasan haberler, bu tr meselelere dalinmamasi ve onlardan uzak durulmasi dogrultusundadir. Bir hadiste syle buyrulmustur: 'Insanlar mnakasa edip duracaklar ve birbirlerine: 'Allah, her seyin yaraticisidir. Peki, Allah'i kim yaratti?' diye soracaklar[158]

Fazla soru sormak, faydasi dokunmayacak hususlarda fmlyan) tekellfe girmek hem itikd konularda hem de amel konularda genel olarak yasaklanmistir. Imam Mlik, nceki nesillerin, pratik bir degeri olmayan konularda sz etmekten hoslanmadiklarim bildirmistir. Imam Mlik'in burada kastettigi sey, akilla kavranila-mayacak olan ve hakkinda vahyin skt getigi konular ya da nadir de olsa mtesbihttan olup da tenzih yetine havale edilen konular olmaktadir. Buna gre, bu gibi konularda arastirma yapmak, ogunluk insanlarin anlayamayacagi neticeler ikarmaya alismak, mm Islm seriatinin konulusunun ruh ve gereklerinden uzaklasmak olur. Allah bilir ya, nefisler, kendilerinden istenilmeyen seyi grenmek iin gemi aziya almakta ve sonunda da kainilmaz olan karanliklar ierisine dsmektedir. Sir ne gzel demistir: 'Aklin melekeleri vardir, kosturur bir yere kadar, Asti mi o siniri, artik yalpalamalar baslar." Firka ve mezheplerin tamami ya da byk ogunlugu, iste hep bu tr insanlarin stlerine elzem olmayan hususlara dalmalari sonucunda ortaya ikmistir. Amel konulara (ibdetler, muameleler vb.) gelince; bu konularda mmlige riyet prensibi sonucu olmak zere, ykmllkler herkese belirgin ve aik olan seylere baglanmis, kesin isabet istenmemis islerin yaklasik olarak yerine getirilmesi ile yetinilmistir. Mesel, namaz vakitleri herkese gzlenebilen glge boyu, fecrin dogusu, gnesin dogus ve batisi, safakin batisi gibi hiss olaylara baglanmistir. Ayni sekilde oru hakkindaki: "Beyaz iplik siyah iplikten sizce ayirdedilince-ye kadar yiyin, iin,[159] yetindeki beyaz iplik ve siyah iplik kelimelerini hakikat anlaminda anlayanlar olunca, "Tan yerinde" kaydi getirilerek ilh maksadin herkes tarafindan anlasilmasi saglanmistir. Hadiste de hep mm aiklamalar getirilmistir. Mesel: "Gece suradan ynelmeye, gndz de suradan uzaklasmaya hasladiginda, gnes de battiginda orulunun iftar vakti girmis demektir[160] "Biz mmi bir mmetiz; hesap kitap bilmeyiz. (Elleriyle isaret ederek) Ay byle ve byledir[161] "Hilli grmedike oruca baslamayin. Onu grmedike bayram dayapmayin. Eger hava bulutlu olur (da hilali gremezdeniz) o zaman sayiyi (Ramazan ayini) otuza tamamlayin[162] hadislerini rnek olarak alabiliriz. Allah bizden, gerek namaz ve gerekse oru iin, gnesin hilalle birlikte ajan konaklarindaki seyri hesabini esas almamizi istememistir. nk bu Araplarca bilinmeyen seylerdendi, onlarin sahip olduklari ilimler arasinda byle bir ilim yoktu; stelik byle bir hesap ilmini esas alma ince bir isti ve ona ulasma zordu. Bu yzden Allah ona itibar etmedi ve bizim hakkimizda zann-i galibi yakn yani kesin bilgi mesabesinde kabul etti. Yine Yce Allah cahili mazur grd ve ondan gnahi kaldirdi;

hatayi bagisladi, buna benzer ogunluk insanlarin msterek olduklari daha pek ok noktayi hep dikkate aldi. Bu durumda, seriatta belirlenen sinirlardan ikmak, onun getirdigi ve istedigi seylerin tesinde daha baska seyler aramaya kalkismak dogru degildir; byle bir tavir dogru yoldan sapmaya gtrecek, ayaklarin kaymasina sebep olacaktir. Itiraz: Burada syle bir soru akla gelebilir:[163]Sizin bu dedikleriniz, nceki nesillerden onlarin bize ulasan tavirlarina aykiridir. nk onlar hkmlere ulasmak iin ince tetkiklerde bulunmuslar; sphelerden uzaklasmak, riya ve insanlar iin yapmacik hareketlerden kainmak, helake gtrecek hususlardan uzaklasmak iin asiri aba gstermislerdir. Halbuki bu konular ogunluk insanlarin anlayamayacagi, ancak sekin insanlar tarafindan kavranilabilecek hususlardir. Onlarca ok byk sayilan bazi seyler vardi ki, ogunluk insanlarin onlari anlamasi mmkn degildi. Yine, eger durum sizin dediginiz gibi olsaydi, o durumda limlerin diger insanlara karsi bir meziyetleri olmazdi. Sahabe, tabin ve onlardan sonra gelen nesiller ierisinde sekin bir zmre, bir de bunlarin yaninda genis bir halk kitlesi vardi. Bu sekin zmrenin seriattan anladiklari mn elbetteki siradan halk kitlelerinin anladigi mndan farkli idi. Geri herkes Arapti ve hepsi de m m bir mmetti; ama anlayislar farkliydi. Zamanimiza kadar gelen diger asirlarda da durum hep ayni olmustur. Bunu sizin dediklerinizle nasil izah edecegiz? Hem sonra seriat btn Araplarca anlasilabilecek hususlar ierdigi gibi, sadece limler tarafindan anlasilabilecek keza, Allah'tan baska hi kimse tarafindan anlasilamayacak seyler de ki bunlar mtesbiht[164] olmaktadir iermektedir. Buna gre seriatin ierigini: (a) Mutlak surette anlasilabilenler, (b) Mutlak surette anlasilamayanlar, (c) Sadece bazilari tarafindan anlasilabilenler, olmak zere kisimda toplamak mmkndr. Bu durumda, onun ieriginin sadece ogunluk insanlar tarafindan anlasilabilecek olan hususlarin oldugu seklindeki iddianiz nerede kaldi? Cevap: Mtesbiht konusunun bizim burada isledigimiz konuyla ilgisi yoktur. nk onlar ya Sri'in anlasilmasi iin hibir kimseye kapi aralamadigi ve tenzih yetine havale edilmesini istedigi Rabbani durumlarla ilgilidir, ya da hkmleri birbirleriyle tearuz (eliski ) arzeden ser kaidelerden kaynaklanan durumlarla ilgilidir.[165] Bu ise konumuzu teskil eden ve herkes iin genel olan bir durum zerine kurulmus zel bir husustur. Itirazlara esitli ailardan cevap vermek " de mmkndr: (1) Bunlar izfi konulardir ve geen delillerden de anlasilacagi zere ilk plnda bunlarla kullukta bulunulmasi istenilmemistir. Bunlar, seriat ilminde derinlesen, teklifi hkmler zerinde alisan ve kendisinden bir aidan mmlik vasfi kalkacak sekilde ser nasslari anlamada ogunluk insanlarda

bulunmayan bir anlayis gcne sahip bulunan insanlara arzedilir. Bunlarin (kendilerince) aik olan nasslar zerinde tetkikte bulunmalari, kendi derecelerine ulasamayan diger insanlara nisbetle yapilan tetkik gibi olur. Neticede, byle kimselerin anladiklari seye olan nisbet, siradan bir kimsenin anladigi seyenisbet olur. Nisbet korununca da, daha nce geenlerle soruda sorulanlar arasinda bir eliski olmadigi anlasilir.[166] (2) Yce Allah seriatla ykml kimseleri esitli mertebelerde yaratmistir, bunlarin hepsi ayni dzeyde degillerdir. Bir kismini digerlerinden daha stn kilmistir. Nitekim dnya yasantisinda da durum aynidir. Serati anlamada daha stn anlayisa sahip olan kimse, byle olmayan gibi degildir; ancak hepsi de msterek bir durum zere yrmektedirler.Bu konuda kisilerin sahip olduklari hususiyetler, Allah tarafindan kendilerine yapilan hediyelerdir ve onlari mstereklik hkmnden disari ikarmazlar; aksine onlar da digerleri gibi onun iine girerler. Su kadar ki onlar, bizzat bu msterek olan konuda digerlerinde bulunmayan bir fazlalikla ayricalik gsterirler. Onlarin anlayis bakimindan digerlerinden ayricalik gstermeleri, onlari mstereklik hkmnden disari ikarmaz. nk bu fazlalik, esasta msterek olan bir durumla ilgilidir. Bunu bir rnekle aiklayalim: Vera' (takva) genel olarak herkesten istenilmektedir. Bununla birlikte vera'in bir kismi vardir ki, apaik haram, ya da apaik mekruh gibi, herkese ayan-beyan seylerden sakinmakla olur. Bir kismi da vardir ki, herkes tarafindan aika bilinmez; fakat belirli bir zmre iin bunlar da aiktir ve sakinilmasi gerekir. Simdi bu durumda ikinci trden olan vera' ehli, genel anlamda birinci zmre ierisine de dhil bulunmaktadir; bununla birlikte bunlar, birinci kisimda olanlarin aik grmedigi iin kainmadigi bazi seylerden kainmak suretiyle onlardan ayricalik gstermislerdir. nk bunlar, szkonusu seyin aik olmasi durumunda emin olarak; ok ince olmasi durumunda da emin olmayarak onun da sakinilmasi gereken seylerden olduguna tanik olmaktadirlar. Sekin zmrenin siradan insanlardan ayricalikli oldugu diger meseleler de ayni sekilde bu kuraIm disina ikmaz. Bylece herkesin ogunluk tarafindan anlasilabilen msterek bir durum zere [167]yrmekte olduklari ortaya ikmis oldu. (3) Seriatta farklilik bulunan hususlar, ogu kez sadece mutlak olan ve belirli bir sinir konulmayan, aksine mkellefin degerlendirmesine birakilan konularda bulunur.[168]Bu durumda her mkellef kendi kavrayis ve degerlendirmesine gre sorumlu olur. Mesela, birisi byle bir durumda sunu anlar, o onunla sorumlu olur; bir ikincisi onun anlayisindan daha ileri gider, o da onunla sorumlu olur. br taraftan mkellefin, altina girdigi ykmllge gsterecegi

sabir ve metanet lsnde de farklilik ortaya ikar. Herkes g yetirebilecegi mertebeden sorumlu olur. G yetiremeyecegi mertebede olan bir durumla sorumlu tutulmaz. Daha nce arzedilenlere muhalif oldugu sanilan hususlar iste bu noktadan kaynaklanmaktadir. Allah en iyisini bilir. Bizzat bu nokta gz nne alindigi iindir ki, amel konularda hkmler, mkellefleri mesakkate dsrmeyecek ve bu yzden onlari usandirmayacak tarzda, dnya hayatini dzenli bir sekilde yrtmesini ve ikarlarini kollamasini saglayan detlerini ortadan kaldirmayacak biimde konulmustur. Syle ki: mm olup ne seriattan ne de akl hkmlerden hibir seyle ugrasmayan bir kimse, teden beri aliskin oldugu detlerinden bir anda soyutlanirsa, elbette ki onun kalbi kendisini bu duruma sokan seyden sikinti duyacaktir. Daha nceden bu gibi seylerden haberdr olan kimseler ise byle degildir. Iste bu nokta gznnde tutularak Kur'n yirmi (ksur) senede para para indirilmis, ykmllk getiren hkmler azar azar gelmis; bir anda ve toptan gelmemistir (Tedrcik prensibi[169]). Bu, kalplerin bir anda seriattan soguyup ondan yz evirmemesini saglamak iin yapilmistir. Rivayet olunduguna gre mer b. Abdulaziz'e, oglu Abdulme-lik[170] syle der: "Sana ne oluyor dahkmleri (umur) uygulamiyor sun.Allah'a yemin ederim ki, hak yolda beni de, seni de kazanlarda kay-natsalar, zerre kadar aldirmam!" mer ona: "Acele etme yavrum, Allah ikiyi Kur'n'da iki defa ktledi, ncde haram etti.[171]Ben hakki toptan insanlarin zerine ykledigim zaman, onlarin da toptan onu reddetmelerinden ve bundan fitne kopmasindan korkuyorum" diye karsilik vermistir. Bu dogru bir mndir ve insanlarin yapageItikleri incelendiginde buna itibar ettikleri ortaya ikacaktir. Uygulanan tedrcik metodu hem insanlarin maslahatlarini daha iyi bir sekilde ortaya koymus, hem de ismdira isindira daha tesirli olmustur. Hkmlerin ogu meydana gelen sebepler zerine gelmistir. Hkmlerin olaylara paralel olarak inmesi ve seriatin bu sekilde yavas yavas para para olusmasi insanlar zerinde hem daha tesirli olmus ve hem de onlarin kabullerini kolaylastirmistir. nk seriat byle geldiginde, inen her hkm iin, bir nce gelen (ve ona bir n hazirlik durumunda olan} hkm artik yerlesmis ve mkellefin daha nce ykmllkten ve onun bilgisinden haberi olmayan nefsi ona alismis oluyordu. Dolayisiyla her hkm indike, o bir sonraki iin alt}'api olusturdugu iin ikinci, nc, drdnc... hkmlerin kabul gittike kolaylasiyordu. Yine bu yzdendir ki, ilk muhatap olan Araplarin baslangita, bu seriatin atalari olan Ibrahim'in seriati oldugu telkini ile aynen ocugun ise, baba meslegi diye i sindirilmasi gibi ona nsiyet peyda etmeleri teinin edilmek istenmistir: "Babaniz Ibrahim'in seriati..[172] "Simdi ey

Muhammedi Sana, 'Dogruya ynelen (hanfj, puta tapanlardan olmayan Ibrahim'in dinine uy'diye vahyettik[173]"Dogrusu b-rahime en yakin olanlar, ona uyanlar, bu peygamber Muhammed ve inananlardir [174]ve benzeri yetler [175]bu dogrultuda inmistir. Eger tedrclik prensibine uyulmasa da, Kur'n bir defada toptan indirilseydi, o zaman mkellef zerine ykmllk getiren hkmler bir anda ogalacak ve insanlar bir ya da iki hkm kabul eder, onlara boyun eger gibi onlarin tamamim kabul edemeyecekti. Hadiste "Hayir dettir"[176]buyrulmustur. Insan, hayir islerden birini kendisine itiyat haline getirdi mi, kalbinde onun sayesinde bir nur olusur ve kalbi ona ailir. O seyle ikinci defa karsi karsiya kaldigi zaman, nefsinde ona karsi bir kabul duygusu bulunur. Yce Allah'in tat ehli hak-195] kindaki deti byledir. Nefiste yer eden bir baska det daha vardir: Nefis, daha nceden kendince aliskin bulundugu bir fiilin trnden olan baska bir fiili kabule daha yatkindir. Bundan dolayidir ki, Hz. Peygamber bunun (yani tedrcilik, kolaylastirma ve sevdirme metodunun) ziddi olan seylerden hoslanmaz, ona uygun olan seyleri severdi; yumusakligi sever, sertlikten hoslanmazdi, derine dalmayi, tekellf, kaldirilamayacak yklerin altina girilmesini yasaklardi. nk bu tavir, nefislerce kabule daha yatkin ve ogunluk insanlar iin tesride uygulanacak daha kolay bir yoldu. [177]
Besinci Mesele:

Daha nce (Ikinci Meselede) szn mnya: (a) Asl dellet unsurlari aisindan//;; Asl mnya yardimci durumunda bulunan tbi dellet unsurlari aisindan olmak zere iki ynden delleti bulu ndugu ortaya konmustu. Bu durumda, hkmler ikarilirken basvurulan yolun asl dellet unsurlari ynyle mi ilgili oldugu, ya da her ikisini de birden mi ilgilendirdigi konusunda dsnmek gerekecektir. Asl dellet unsurlarinin hkmlere delletinin sihhati konu-sundaherhangi bir problem yoktur ve bu konuda tartismaya mahal de bulunmamaktadir. Mesel, asil konulduklari mnlara dellet etmelerine engel olan bir karine bulunmadigi srece emir ve nehiy, umm ve husus sgalarmin delletlerini bu kisma rnek olarak verebiliriz. Tbi durumunda olan dellet unsurlarina gelince; bu gibi unsurlar, asl mnya ilveten daha baska mnlara dellet etmektedirler. Bu itibarla acaba hkmlerin elde edilmesi sirasinda bunlarin delletlerini dikkate almak dogru ve gerekli olur mu? Yoksa olmaz mi? Iste bu konuda tereddt bulunmaktadir. Dikkate almanin dogru ve gerekli olacagini savunanlar da; aksini iddia edenler de vardir ve bunlardan her birinin kendisine gre konuya ayri bir yaklasimi bulunmaktadir.

Dikkate almanin dogru olacagini savunanlar, iddialarina su sekilde delil getirebilirler: (1) Bu trden olan tbi unsurlar, dellet ettigi seyler hakkinda ya dikkate alinacaklar ya da alinmayacaklardir. Dikkate alinmamalari mmkn degildir. nk bu unsurlar sirf o mnlara dellet etsin diye getirilmislerdir. Su halde mutlaka onlarin dikkate alinmalari gerekecektir. Bunlarin dellet ettigi mn, asl mn zerine getirilen bir ziyadelik olmaktadir; aksi takdirde sahih olmaz. Bu durumda dikkate alinmasi gereken bu ziyade mn, ser bir hkmn ortaya konmasini gerektiriyorsa, aynen asl mnnin delletinin ihmal edilmesi nasil caiz degilse onun ihmal edilmesi ve atilmasi da mmkn olmayacaktir. Su halde tbi dellet unsurlari dikkate alinmak zorundadir. Ulasilmak istenen netice de budur. (2) Seriattan hkmler ikarilmasi, onun sadece Arap diliyle gelmis olmasi aisindan olup; yalnizca sirf kelm olusu aisindan degildir. Bu nokta gznnde tutuldugunda, hem birinci dellet yn, hem de ikinci dellet yn kapsam dahilinde olacaktir. Tbi dellet unsurlarinin asl dellet unsurlariyla olan iliskisi, bir hususiyet, bir fer' gibi sifat ile mevsf arasindaki iliski gibidir desek bile dellet aisindan bunun bir zarari olmayacaktir. Durum byle olunca, hkm ikarmada nassla-rin sadece asl dellet unsurlarina itibar edip, tbi dellet unsurlarini dikkate almamak, keyf bir tahsis, delilsiz bir tercih olur. Byle bir tutum ise btildir. Bu durumda hkmlere dellet aisindan asl dellet unsurlari, tbi dellet unsurlarindan daha ayricalikli degildir. Netice itibariyla her ikisinin de dikkate alinmasi kainilmaz olmaktadir. (3) Ilim adamlari, tbi delletunsurlarini dikkate almislar ve bu aidan hareketle esitli hkmler ikarmislardir: rnekler: Hz. Peygamber'in"=Sizden biriniz mrnn yarisini namaz kilmadan geirir[178] hadisinden hayiz sresinin en uzun mddetinin on bes gn oldugu hkm ikarilmistir. Aslinda hadisten ama, kadinlarin dininin noksan oldugunu belirtmektir; yoksa en uzun hayiz mddetini belirtmek degildir. Ancak kullanilan mbalaga slbu bu srenin zikrini gerektirmistir. Eger daha fazla srmesi dsnlebilseydi, o takdirde mutlaka onun zikredilmesi gerekirdi. Imam Safi, "Sizden biriniz uykusundan uyandiginda kere yi-kamadika elini kaba daldirmasin. nk o, elinin nerede geceledigini bilemez"[179]hadisinden, az suyun, niteliklerini degistirmeyen miktardaki necasetle pis hale gelecegi hkmn ikarmis ve syle demistir: "Eger az

necaset pisleyici olmasaydi, elde bulunma ihtimalinden dolayi uykudan uyaninca ellerin yikanmasi mstahaplik hkmn gerektirmezdi." Hadisin sylenme amaci, ierisine az necaset dsen suyun hkmn bildirmek degildir; ancak bu mn zikri kastedilen seyden dolayli olarak ikmaktadir. Gebelik mddetinin en az sresinin alti ay oldugunu da: "Tasinmasi ve stten kesilmesi otuz ay srer"[180] yetiyle "ocugun stten kesilmesi iki yil ierisinde olur"[181]yetinden ikarmislardir. Birinci yetten maksat bir ayirim yapmaksizin her ikisinin mddetini birden belirlemektir. Ikincisinde ise, stten kesilme sresi asil ama olarak belirlenmistir. Her ikisinde de yalniz gebelik sresinin ne kadar oldugu asil ama olarak belirlenmemis; onun iin herhangi bir sre zikre-dilmemistir. Bu iki yetin birlikte degerlendirilmesinden en az gebelik mddetinin alti ay oldugu neticesi ikmistir, "Oru tuttugunuz gnlerin gecesi kadinlariniza yaklasmaniz hell kilindi... Artik, tan yerinde beyaz iplik siyah iplikten ayirdedi-linceye kadar onlara yaklasabilirsiniz.[182] yeti hakkinda da syle demislerdir: Bu cnp olarak sabahlandigi zaman orucun sahih olacagina dellet eder. nk tan yeri agarmcaya kadar cins iliskinin hell olmasi bunu gerektirir. Geri bu mn yetten asil ama olarak gzetilmemi stir, ama cins iliskinin, yeme ve imenin mubah oldugunu belirleme kasdmdan dolayli olarak bu da ikmaktadir. ocugun mlkiyet altina girmeyecegine de: '"Rahman ocuk edindi' dediler; hs, melekler sadece serefli kilinmis kullardir"[183]yetiyle bu anlamda olan diger yetleri delil olarak kullanmislardir. nk yette Allah'tan baska herkes zellikle de melekler iin kullugun isbat edilmesi suretiyle asil amalanan sey Allah'in ocuk edindigi iddiasini reddetmektir; ocuga mlik olunmayacaginin beyani degildir. Ancak tbi olan bu anlam, ("hs" ifadesiyle) ocuk edinmenin reddi ve ona nisbet edilecek olanlarin ancak kul olacaklari asl anlamlarindan dolayli olarak ikmaktadir; zira Rab'den ve kuldan gayri baska bir varlik yoktur,[184] Az olsun ok olsun btn tahil rnlerinden zekat (sr) alinacagi hkmn ise: ''Ggn suladigi seyde sr vardir"[185] hadisinden ikarmislardir. Halbuki, hadisten gzetilen asl ama, rnden zekat olarak ikarilacak miktarin belirlenmesidir; kendisinden zekt verilecek rnlerin aiklanmasi degildir. Ayni durum zel bir sebepten dolayi gelen nim nasslar iin de szkonusudur.[186] ogunluk limler sebep zel de olsa, sirf lafza ve maksada itibarla bu tr mm nasslarin ummu zere alinmalari taraftaridirlar. Cuma gn ezan vakti yapilan ahs-veris akdinin "Ey inananlar! Cuma gn namaz iin ezan okundugu:'' zaman Allah'i anmaya kosun; alis-verisi birakin.[187] yetinden dolayi fsid oldugu neticesini ikarmislardir. Halbuki bu

yetten gzetilen asil ama, namaz iin kosmanin gerekliligini bildirmekolup; alis-veris akdinin fsid oldugunu aiklamak degildir. Kiys-i celiyi [188] kiyas olarak kabul etmislerdir. Mesel, azadin sirayeti konusunda cariyenin kleye katilmasi gibi. Zira "Kim bir kledeki kendisine ait payi zad ederse..."[189] hadis-i serifinden asil ama mutlak mlkiyeti belirtmektir, Yoksa klenin erkek olmasinin bir zelligi yoktur. Bu arzettigimiz rneklerde ve daha sayilamayacak kadar ok olan konularda hep asl dellet unsurlari degil de, tbi dellet unsurlari dikkate alinarak hkmler ikarilmistir. Durum byle olunca, tbi dellet unsurlarinin dikkate alinarak hkm ikarilmasini dogru ve uygulama alani bulmus bir husus olarak kabul etmek gerekecektir. Tbi dellet unsurlarim dikkate almanin dogru olmayacagi grsnde olanlar da grslerini su sekilde delillendirebilirler: 1, Bu dellet yn, sadece asl dellet yn iin bir yardimci unsur ve ona tbi durumdadir. Bunlarin bir mnya dellet etmeleri, sirf asl mnnin tekidi ve onun glendirilmesi, aiklanmasi ynnden olmakta; isitildigi zaman daha abuk kabul edilmesini, dsnldg zaman daha abuk anlasilmasini temin edici bir rol oynamaktadir. Mesel: "Dilediginizi yapin![190]"Tat! Hani serefli olan, degerli olan yalniz sendin"[191] gibi gelen bir emir sgasi hakkinda: "Bu emir sgasi tehdit iin ya da azarlamak iindir" deriz.[192] nk bu gibi ifadelerde emir kasdedilmez, bu tehdit ve alay etmede sadece bir mbalaga ifadesi olmaktadir. Bu yzden de, bu sigalardan emir sadedinde bir hkm ikarilmasi kabul edilmemistir ve bu dogru da degildir. Yine "Bulundugumuz kye sor"[193] yeti hakkinda da syle deriz: Buradan maksat "ky ahlisine sor'Mur. Ancak yeterli soru sorulmasini ifadede mbalaga iin sorulacak sey bizzat kyn kendisi kilinmistir. Sorunun kye nisbet edilmesi zerine bir hkm bina edilmis degildir.[194] "Gkler veyer durdugu srece orada kalacaklardir"[195] yeti de,eger gklerin ve yerin yok olacaklari, ebed olmayacaklari grs kabul edilirse ayni sekildedir ve bu yetten maksat onlarin cehennemde ebedligini bildirmek oldugu iin, kfirlerin azap mddetlerinin sona erecegi neticesi ikarilamaz.[196] Bu konuya delalet edecek sayilamayacak kadar ok durum vardir. Hal byle olunca, tbi dellet unsurlarinin, asl mnya ilve bir tekitte bulunma, ona aiklik getirme ve g katmadan baska bir fonksiyonunun bulunmadigi anlasilmaktadir. Su halde, tbi dellet unsurlarindan mstakil olarak ikarilacak kendisine has bir hkm hibir sekilde bulunmamaktadir. (2) Eger tbi dellet unsurlarinin kendilerine has birinciden bagimsiz ser'an kabul gren bir hkm bulunsaydi, o durumda aslenkasde-dilen yn halini alirlardi.

Zira bu durumda o mnnin benimsenmesi asil hakki ile kasdedilmis olacak ve ibarenin o hkme delleti ikinci ve tbi olan ynden degil de, birinci ve asl dellet ynnden olacaktir. Halbuki biz bu hkmn ikinci ve tbi dellet unsurlarindan alindigini varsayiyoruz. Bu durumda ulasilacak netice eliski arzedecekve imknsiz olacaktir. Itiraz: Bir mnya tbilik yoluyla dellet etmesi, onun ikinci derecede de olsa kasitli bir dellet olmasini engellemez. Nitekim ser maksatlar hakkinda da ayni seyi sylyor; onlari asl maksatlar, tbi maksatlar diye ikiye ayiriyoruz. Bununla birlikte bunlardan her iki kisim da Sri'ce dikkate alinmis oluyordu. Mkellefin asl maksatlardan gafletle, tbi durumdaki maksatlari dikkate alarak islemis oldugu bir tasarruf (hukuk fiil) geerli oluyordu ve byle ikinci derecede maksatlar zerine teklif hkmleri getirilebiliyordu. Nitekim insallah ileride de gelecektir. Burada da ayni seyi syler ve deriz ki: Ikinci derecede olan ynn delleti, mkellefin onlardan hkm ikarma kasdina engel degildir. nk bunlarin seriatin anlasilmasina olan nisbeti, tekilerin (asl dellet unsurlarinin) seriata olan nisbeti ile aynidir. Nisbet ayni olunca, bunlar arasinda bir ayirima gitmek dogru olmayacaktir ve birinin dikkate alindigi gibi digerinin de dikkate alinmasi gerekecektir. Nitekim bunlardan birinin ihmalinden digerinin ihmali de gerekmektedir. Cevap: Bu eger kabul edilse o takdirde, bizim iddiamiza en aik delillerden biri olur. nk, mesel nikh akdi, sehveti gidermek amaciyla yapildiginda sahihtir; zira nikhtan gzetilen asil maksadiki neslin korunmasidir tekit etmektedir ve mkellefin bu fiiliyle Sri'in amacini tekit ettiginden habersiz bulunmasi, gerekte nikh fiilinin Sri'in amacini tekit etmesine engel olmamaktadir, dedigimiz gibi, burada da ayni seyi sylyor ve diyoruz ki: Arap dilinde kasid aisindan tbi dellet un surlari, sadece birinci dellet unsurlarini, aynen onlarin delletettikleri anlam zerinde tekit edici mahiyettedir. Dolayisiyla bunlarin dellet ettigi mn, bizzat asl mn olmaktadir; tbi olan mn asl olan mnyi tamamlamaktadir. Bundan da, tbi olan mnnin asl mn zerine bir ziydelik getirmeyecegi neticesi ikacaktir. Varmak istedigimiz netice de budur. Sonra iki mesele arasinda fark vardir: Sehveti gidermek amaciyla yapilan nikh, her ne kadar bir aidan zarriyyta tbi olan maksatlar kapsamina girmekte ise de, diger taraftan o, hciyyt kapsamina girmektedir. nk kullarin ihtiyalarinin giderilmesi, sehvetlerinin tatmini ve onlardan sikinti ve glklerin kaldirilmasi anlami tasimaktadir. Byle bir nikhin hciyyt kapsamina girmesi durumunda, onun bu aidan hareketle zarriyyta tbi olmaktan ayirt edilerek asl kasit ile yapilmis bir akit seklinde kabul edilmesi mmkndr. Burada zerinde durdugumuz mesele ise byle degildir. nk tbi dellet unsurlarinin, birincinin tekiti disinda mstakil bir mnya dellet

edecek sekilde, asl dellet unsurlarindan ayirt edilmesi mmkn degildir. nk Araplar, dili ilk kovuslarinda tbi dellet unsurlarim birinciden mstakil olarak ele alma imkni bulunmaksizin sadece bu amala koymuslardir. Dolayisiyla dilin konulus sekli disina ikmak mmkn degildir. (3) Bu dellet ynnn, birinciye tbi olarak konulmus olmasi, bunlarin dellet edecegi mnnin ancak birinci dellet unsurlari ynnden olmasini gerektirecektir. Eger bunlarin katacagi mn, birinci dellet unsurlarinin verdigi mn ynnden olmazsa, o zaman bunlarin asl konuluslarmdan uzaklasilmis olacaktir. Bu ise sahih degildir. Bunlarin, tekit disinda birinci (asl) dellet unsurlarinin ifade etmedigi ilve bir mnya dellet etmesi, bunlari asl dellet unsurlarina tbilikten ikarir ve o zaman bunlar ynnden hkm ikarilmasi, Arap dilinde bulunmayan bir yoldan hkm ikarma halini alir. Bu ise dogru degildir. Byle bir neticeye gtren sey de dogru olmayacaktir. Tbi dellet yollarindan elde edildigi sylenen rneklere katilmiyoruz. Bunlar ya birinci dellet unsurlarindan ikarilmis hkmlerdir ya da bunlarin disinda nc bir cihetten[197] elde edilmis hkmlerdir. Hayiz mddetinin en uzun sresinin onbes gn olduguna dair, hadiste bir dellet bulundugunu kabul etmiyoruz. Bu konu tartismasiz bir husus degildir. Nitekim Hanefler hayiz mddetinin en uzun sresinin on gn oldugu grsndedirler. Kabul edilse bile bu, lafzin vaz' yoluyla delleti aisindan degildir. Konumuz ise vaz' yoluyla dellet hakkindadir. Imam Safi'nin, az suyun, iine niteligini degistirmeyecek miktarda necaset dsmesiyle pis olmasi hakkindaki grs kiyas[198] ya da daha baska bir konu dahiline girer. Gebelik mddetinin en az sresinin alti ay oldugu hkm, tbi degil asl dellet neticesinde ikarilmistir.[199] Cnp olarak sabahlanmasi durumunda oruca bir sey olmamasi hkm de ayni sekildedir ve baska trls de mmkn degildir. ocugun mlkiyet altina girmeyecegi konusuna gelince; bu konu hakkinda zikri geen yetin delil olarak kullanilmasi mmkn degildir ve konu tartismalidir. Zekt hakkinda belirtilenler ise, zekat matrahi mahsullerin (aza da oga da) tesmil edilmesi grsnde olanlar, lafzin ummunun kasdedilmis oldugu noktasindan hareketle bu neticeye varmislardir, ummun kasdedilmemis oldugu noktasindan hareketle hkme varmamislardir. Aksi takdirde eliski olurdu. nk ser delillerden hkmlerin ikarilmasi, sadece o delillerin Sri'ce amalanmis olduklari noktasindan hareketle olmaktadir. Bu durumda, bir taraftan nim lafzin zahiri kastedilmis degildir derken, br taraftan onun ummu ile istidlal nasil mmkn olur? zel bir sebep hakkinda gelen mm lafizlar hakkinda da sylenecek sz aynidir. "Alis-verisi birakin"[200]buyrugundan hareketle cuma ezanindan sonra yapilan alis-veris

akdinin feshi gerekir grsnde olanlara gre, bu hkm bizzat yetten amalanmis olmaktadir, aksi takdirde eliski dogardi. Kiyas-i cel hakkinda da durum aynidir. Bunlar, cariyenin hadiste zikredilen erkek klenin hkmne dahil edilmesini, erkek klenin hussiyle zikredilmis oldugu nokta-i nazarindan hareketle ve kiyas yoluyla saglamis olmaktadirlar. Bu konuda ileri srlen diger konularda da durum aynidir. Kisaca diyebiliriz ki, tbi dellet unsurlariyla mstakil olarak hkm isbatinda bulunmak mmkn degildir ve bunlarin hkmler iin delil olarak kullanilmalari asla dogru degildir. nc delile cevap verdigimiz gibi, birinci ve ikinci deliller hakkinda da ayni sekilde cevap verme imkni bulunmaktadir. nk birinci delilde, sanki biz tartisma konusunu kabul ediyormusuz gibi bize delil olarak kullanilmaktadir (msadere ale'l-matlb). nk bu delilde: "Bu durumda dikkate alinmasi gereken bu ziyade mn, ser bir hkmn ortaya konmasini gerektiriyorsa, onun ihmal edilmesi ve atilmasi mmkn olmayacaktir" denilmektedir. zerinde tartisilan konu da, iste bu nokta degil midir? Ikincisi, tamam kabul edilir. Ancak, tbi dellet unsurlarinin mstakil olarak ser hkmleri ortaya koymasi tartisma konusunu olusturmaktadir. Su halde dogrusu, mutlak surette tbi dellet unsurlariyla hkm isbatimn mmkn olmadigi grsn benimsemek olacaktir. Allah en iyisini bilir. Fasil: Mesele hakkinda deliller eliski halindedir. yle gzkyor ki, iki taraftan daha gl olan, tbi dellet unsurlarinin dikkate alinmayacagi grsnde olanlardir. Bu halde durum, ikinci cihetin yani tbi dellet unsurlarinin, asl dellet unsurlari zerine asla ser' bir hkm getirecek durumda olmadiklari neticesini gerektirmektedir. Ancak mesele hakkinda zerinde durulmasi gereken bir baska nokta daha var: Asl mn zerine ziyadelik getirecek bir nokta vardir ki o da her sagduyu sahibinin kabul edecegi ser' db ve tenezzlt-i ilh[201] dogrultusunda hareket etmedir. Bunlarin da seratte bir yeri vardir, bu durumda ikinci cihet yani tbi dellet unsurlari da mnya delletten tmden uzak kalmis olmazlar. Bu nokta gznne alindiginda, tbi dellet unsurlarinin mutlak surette dikkate alinmayacagi grsn tercih etmek zor olacaktir. Bu hususun aikliga kavusmasi iin yedi rnek verecegiz: (1) Kur'n'da hem Allah'tan kullarina karsi, hem de kullardan Allah'a karsi nida (agri) ifadeleri bulunmaktadir. Bunlar ya hikye yoluyla ya da gretme amaciyla yer almislardir. Allah tarafindan kullara ynelik bir nida ifadesi kullanilacagi zaman uzaklik anlami veren nida harfi kullanilmis, hazif (nida harfinin dsrlmesi) yoluna gidilmemistir. Mesel: "Ey inanmis kullarim!

Benim yarattigim yeryz genistir,[202] "De ki: 'Ey kendilerine ktlk edip asin.giden kullarim![203] "De ki: 'Ey insanlar, ben sizin tamaminiza gnderilmis Allah'in elisiyim.[204] ve pek ok yerde geen "Ey insanlar!..."; "Ey iman edenler!..." ifadeleri gibi. Kullardan Allah'a ynelik nida- [imi larda ise, nida harfi kullanilmamistir. nk nida harfi asil ko-nulus itibariyla uyari iindir; Yce Allah ise uyarilmaktan mnezzehtir. Sonra nida harflerinin oguki bunlara nida bahsinin esasini teskil eden (harfi de dahildir uzak iindir. Yce Allah ise; "Kullarim sana beni sorarlarsa, bilsinler ki Ben, sphesiz onlara yakinim"[205] yetinde buyurdugu zere, zel olarak du eden kimseler iin, " kisinin gizli bulundugu yerde drdnc mutlaka O'dur; bes kisinin gizli bulundugu yerde altincilari mutlaka O'dur.[206]"Biz insana sahdamarindan daha yakiniz"[207]yetlerinde de genel olarak herkes iin kendisinin yakin oldugunu bildirmistir. Bu isaretten iki edep (incelik) ikar: Birincisi, nid harfinin kullanilmamasi; digeri de yakinligin his-settirilmesi. Ayni sekilde, diger kisimda nida harfinin kullanilmasi durumundan da iki mn ikar: Birincisi, gaflet, yzevirme, uzaklik ve hazir bulunmama gibi zelliklerden uzak olmayan kimselerin -ki bu kullar oluyor- uyarilmasi; ikincisi, nidada bulunanin saninin yceligi, O'nun kullara (madd) yakinliktan mnezzeh bulundugu, zira O'nun yakinliginda ycelik; yceliginde yakinlik bulundugu. (2) Kulun Rab Tela'ya olan nidasi (dusii, halini dzeltecek, kendisine fayda verecek seylerin arzulanmasi, istenmesi anlami tasir.Kur'n'da bulunan bu tr btn dualar Rab ismiyle gelmistir.[208] Bu, kulun, duasi sirasinda iinde bulundugu halinin geregine uygun bir isimle nidada bulunmasi gerektigini gretmek iindir. nk kelimesi szlkte, beslenen, terbiye edilen kimsenin islerini stlenen kimse demektir. Yce Allah kullarin yapmalari gereken dualari aiklamak sadedinde olmak zere syle buyurmustur: "Rabbimiz! Eger unutacak veya yanilacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz! Bizden ncekilere ykledigin gibi bize de agir yk ykleme. Rabbimiz! Bize gcmzn yetmeyecegi seyi tasitma, bizi afffet, bizi bagisla, bize aci. Sen Mevlmizsin, kfirlere karsi bize yardim et[209] "Rabbimiz! Bizi dogru yola erdirdikten sonra kalplerimizi egriltme..."[210] "Allah'imiz! Eger bu kitap, gerekten Senin katindan ise bize gkten tas yagdir.[211] yetinde ise hitap, Rabyerine diye Allah ismiyle gelmistir ve yerindedir. nk burasi Rab isminin kullanilmasinin yeri degildir. Zira Rab isminin geregiyle bunlarin istedikleri sey arasinda bir mnasebet yoktur; aksine zitlik vardir.[212] Hz. Isa'dan hikye edilen: "Meryem oglu Isa, 'Allahim!Rabbimiz! Bize ve bizden sonra geleceklere bayram ve Sen'den bir

delil olarak gkten bir sofra indir.[213] yetindeki Rab isminin kullanilisi ise, gerekten tam yerli yerindedir. (3) Aika ifade edilmesi hos karsilanmayan ve haya duyulan konular kinaye yoluyla belirtilmistir. Mesel cins iliskiden (cima') sz edilirken (=elbise ve dokunma) kelimeleri kullanilmis; kaz-i hacet iin "tenha yerden gelme - ayak yolundan gelme" denilmistir. Hz. Isa ve annesinin ilh olmadiklarim red sadedinde "Onlar yemek yerlerdi.[214] yeti de byledir. Bu gibi rneklerden ikardigimiz bu slp, bizim iin Kur'n bir edep olarak yer etmistir. Bu kinaye lafizlarin bu mnlara delletleri, asl dellet yoluyla degil, tbi dellet yoluyla olmaktadir. (4) Kur'n'da iltifat[215] slubuna yer verilmistir. Bu slup, kula nis-betle eger halin geregi bunu gerektiriyorsa gayiptan huzura ynelme edebi anlamina gelir. Mesel: "Hamd, lemlerin Rabbi, merhametli olan, merhamet eden ve Din Gn'nn sahibi olan Allah'a mahsustur" buyurup Allah'a gib sgasiyla vgde bulunduktan sonra: "(Allahim!) Ancak Sana kulluk eder ve yalniz Senden yardim dileriz..."[216]buyurmasi gibi. Durum gerektirdigi takdirde bunun tersi de olur: Mesel:"-Bulundugunuz gemi, iindekileri gzel bir rzgarla gtrrken yolcular neselenirler.[217]yetinde oldugu gibi. Bu meyanda: "Yzn asip burusturdu ve sirtini evirdi. Yanina kr bir kimse geldi diye"[218] yeti zerinde dsnelim. Burada Hz. Peygamber sert biimde azarlanmis olmaktadir. Ancak azarlanana nisbetle daha hafif olan gib sgasinin kullanilmasi anlamlidir. Daha sonra ise hitap muhatap sigasina evrilmis ancak birinciden daha hafif dozda bir azarda bulunulmustur. Bu yzden de sz: "Dikkat et! Bu Kur'n bir gttr"[219] buyrugu ile bitirilmistir. (5) Serrin aika Allah'a nisbet edilmemesi. Geri hayir gibi serri de yaratan Allah'tir. Bununla birlikte Kur'n edep (incelik) olmak zere ser, aika Allah'a nisbet edilmemistir: "Ey Muhammed! De ki: Mlkn sahibi olan Allah'im! Mlk diledigine verirsin, dilediginden ekip alirsin; diledigini aziz kilar, diledigini alaltirsin; hayir elindedir"[220]yetine bakalim: Yce Allah, her ne kadar yette hayir ve ser birlikte zikredilmisse de -nk bir kimseye nisbetle mlknn elinden ekilip alinmasi ve alaltilmasi apaik bir serdir"Hayir ve ser elindedir" dememistir. Evet yetin sonunda "Dogrusu sen her seye kadirsin" buyurmus ve genel anlamda herseyin onun yaratmasi neticesinde olduguna isarette bulunmustur; ama aik olarak serri O'na nisbet etmemistir. Hz. Peygamber'in bir hadisinde de syle gelmistir: "=Hayir senin iki elindedir; ser ise Sana yol bulamaz" veya "Sana nisbet edilemez," [221]Hz. Ibrahim de: "Beniyaratan da, dogruyola eristiren de O'dur. Hasta oldugumda

bana O sifa verir. Beni ldrecek, sonra da diriltecek O'dur. hiret gnnde yanilmalarimi bana bagislamasini umdugum O'dur..."[222] demistir. Bu yette grldg zere Hz. Ibrahim, yaratma, dogru yola ulastirma, yedirme, iirme, sif verme, ldrme ve diriltme, gnahlari bagislama gibi fiilleri lemlerin Rabbine nisbet etmis; fakat bu arada zikredilen, hastaligi ise O'na nisbet etmeyerek "hasta oldugumda" seklinde bir ifade kullanmistir. (6) Mnazaralarda sert bir slupla red yoluna gidilmemis; hosgrl davranilarak, alttan alinarak maksada ulasma yolu takip edilmistir. Mesel: "yleyse, dogruyolda veya apaik bir sapiklikta olanya biziz ya da sizsiniz[223] "De ki: Eger Rahman olan Allah'in ocugu olsa, kulluk edenlerin ilki ben olurdum[224]"De ki: Uydurdumsa suu bana aittir.[225] "De ki: Onlar bir seye sahip olmadiklari, akil da edemedikleri halde mi sefaat edecekler?[226] 'Ya atalari bir sey akledemeyen ve dogru yolda olmayan kimseler idiyseler1? "[227] yetlerini rnek olarak hatirlayabiliriz. Byle bir slubun kullanilmasi, karsi tarafin kabuln kolaylastiracak, onlarin inatlarini terketme ve ilerindeki asabiyet (tarafgirlik) atesinin sndrlmesi konusunda daha etkin olacaktir. (7) Durumlar anlatilirken sebeb-msebbeb konusunda car olan detler dogrultusunda ifade kullanilmasi hususunda takinilan edeb: Geri Allah islerin arkasinda ne var ne yok biliyordur, bununla birlikte geerli olan detler dogrultusunda (kullarin haline benzer) mitvar bir slup kullanmayi tercih etmistir. Mesel:"Umulur ki Rabbin seni vlen bir makama ulastirir[228] "Belki Allah bir zafer verir veya katindan bir emir getirir de.[229] "Hoslanmadiginiz bir seyi Allah ok hayirli kilmis olabilir."[230]Yine bu kabilden olmak zere pek ok yetin sonunda gelen "umulur ki sakinirsiniz," "umulur ki hatirlarsiniz" vb. gibi ifadeler de konumuza misal olmaktadirlar. Umma, beklenti iinde olma, korku hissetme vb. gibi duygular, ancak islerin arkasinda ne olup bitecegini bilmeyen kimseler iin geerlidir. Yce Allah ise, gemiste olani, gelecekte olacagi, olmayacagi; olsaydi nasil olacagini... hep bilir. Bununla birlikte bu gibi durumlardan bahsederken, bizim bu gibi konularda kullanageldimiz slbu kullanmistir. Bu durumda, ogunluk insanlarin sahip olmadiklari bilgi sebebiyle herhangi bir sekilde bir isin sonucunu bilen bir kimsenin de ayni slubu kullanmasi ve o seyden bahsederken o seyin sonucunu kesin bilmeyen insanlarin kullanacagi ifadeyi kullanmasi ve kendisinin de ogunluk insanlarin iinde oldugu hissini vermesi gerekir. Bu tavir, "tenez- zlt-i ilh" trnden olmakta ve vgye deger bulunmaktadir (aydin kesimin halk seviyesine inmesi gibi). Bu konuda Hz. Peygamber'in tavri da bizim iin bir rnektir. O,

mnafiklarin ogunun durumunu biliyordu. Yce Allah, peygamberini onlarin iyzlerinden haberdar kiliyordu. Ancak Hz. Peygamber, sanki hibir sey bilmiyormus gibi, zahirde onlara da m'minlere davrandigi gibi davraniyordu. nk zahirde onlar da m'minler gibi idiler. Aiklamaya alistigimiz konu da bu trdendir ve konunun rnekleri pek oktur. Durum byle olunca, ikinci ynden yani tbi dellet unsurlarindan da, asl dellet unsurlari kapsaminda bulunmayan ser hkmler elde edildigi, pratik faydali neticelere ulasildigi ortaya ikmis olmaktadir. Bu durum daha nce tercihte bulundugunuz tarafin grslerini zayiflatmaz mi? Cevap: Bu rnekler ve benzerlerinde ulasilan neticeler, lafizlarin mn iin konuluslan (vaz') aisindan ikarilmamistir. Bunlar baska bir yolla, yani Kur'n daba riyet neticesinde elde edilmis bulunan hkmlerdir.[231]

[1] Mesela nefsin korunmasi iin yemek imek velgili hkmler veiid aisindan gz nnde bulundurulan hkmler olurken, nefsin ortadan kaldi nlm a-sina ynelik cinayetlerin yasaklanmasi vb. hkmler de yokluk (adem) aisindan alinan nlemlerdendir. [2] TahrirMe syle denilir: "Dinin korunmasi cihdin vcib olmasi ve bidatlerin dligini yapan kimselerin cezalandirilmasi ile olur. Hanefi'ler syle derler: "Cihdin vcib olmasi sirf kfr sebebiyle degildir. Aksine cihdin sebebi onlarin bize karsi harp halinde (mtecaviz) bulunmalaridir. Bu yzdendir ki zimm ve mste'menlerle savas yapilmaz; kadinlar ve rahipler ldrlmez; cizye kabul edilir. Bu onun dinin korunmasiiin oldugu esasina ters dsmez. nk mslmanin ldrlmesine ve onun dini konusunda fitneye dsmesine. sebebiyet verecek olan kfirlerle harp hali srp giderken dinin tam olarak korunmasindan sz edilemez..." Grldg gibi, mellif bu konuda meseleye ok genis aidan bakmis ve dinin korunmasini, asillany la fer'ileriyle btn ykmllklerden gzetilen bir maksat olarak kabul etmistir [3] Burada sz konusu olan hayat ve aklin bekasinin kendisine bagli oldugu miktar ve keyfiyette olan yemek, imek ve benzeri seylerdir. Ileride, temiz/helal olan yiyecek, iecek ve benzeri seylerden istifde etmenin hciyyttan oldugu sylenecektir. Haciyyattan oldugu ifde edilen yiyecek iecek ve benzeri seylerin hayatin bekasinin kendisine bagli olmadigi seyler oldugunu hatirda tutmak gerekir.Dolayisiyla aralarindaki fark aik bulunmaktadir. [4] Nefis ve malin korunmasi iin zaruri olan miktar ve keyfiyette olan muamelt kasdedilmektudir bu lde kalmak sartiyla muamelt zarriy-yttan olmaktadir. mid'nin muamelatizaruriyyattan gstermesi de bu mnda anlasilmalidir. Bunun tesinde mesela normal bir satis akdi -Immu'l-Harameyn'in aksine zaruriyattan olmayip hciyyttan bulunmaktadir. Bylecemellefin bundan sonraki meseledeki szleriyle buradaki szleri arasindaki farkda ortaya ikmis olacaktir. [5] Diger limlerin de ifde ettikleri gibi neslin korunmasi iin recm ya da cld (yz degnek) yoluyla zina cezasi konulmustur. nk zina neseplerin kanf masina neden olanbir fiildir. Buradaki mellifin sz aik ve isabetli gzkmemektedir. [6] Bazilari bu tertibi yukaridan asagiya dogru syle yaparlar: Din, nefm, akil, nesil ve mal. Bazilari da nefsi dinden ne alirlar [7] Tahrrin serhinde : "Maksid'mbubes seye hasredilmesi vakianin inceltiri" mesi (nazar) ve btn millet ve seriatlarin arastirilmasi (istikram) nntic sinde sabit bulunmaktadir" denilmektedir. Bu durumda "Sevkn, Tevrat ve Incil'i incelemis ve onlarda sa rabi n m ut-lak surette mbh oldugunu grmstr; baska bir hkm bulamamistir" ditmenin bir anlami bulunmamaktadir. Kaldi ki, hiristiyan ve onlarin din adamlarinin ifdelerinde sarabin haram kilindigi belirtilmektedir. Sevkn'ye olan bu nisbetin sihhatli oldugu varsayilsa bile, o takdirdi) dahi yukaridaki genellemenin dogru olabilmesi iin syle bir tevilde bulunu labilir: Btn seriatlarda yasak olan, aklin tamamen ve bir daha dnmomiik zere izle

edilmesidir. Oysaki sarap akli belli bir sre izle etmekte, fiikiil bir sre sonra akil geri dnmektedir. Bu durumda yukaridaki szn dogrulu gu bozulmayacaktir. Gemis mmetlerde ganimetler belli bir yerde toplaniyor ve gkten inim bir ates onlari yakiyordu ve o mmetler o mallardan hibir sekilde istifAdu edemiyorlardi. Bu durumu da su sekilde izah etmek mmkndr: Burada i lisanlarin mali itlaf etmeleri sz konusu degildi. Ganimetlerin onlara haram olmasi, nefislerini ganimet hirsindan kurtarmak ve sirf Allah iin cihad tmek hedefine ulasmalarini temin etmek iindi. Bu konuda sadece bizim seriatimiza has olmak zere ruhsat verilmis ve ganimet mallarindan istifAde bize helal kilinmistir. (Ilgili hadis iin bkz. Buhr, Teyemmm, 1; Mslim, Mescid, 3; Eb Dvd, Cihd, 121) Sd 38/33 yetinde ise Hz. Sleyman'in iyi mallarin "bacaklarini ve boyunlarim meshettigi" ifdesi vardir. Bu yeti, Hz. Sleyman'in kendisini Allah'i anmaktan alikoydugu iin hayvanlarin boyun ve bacaklarina kilila vurdugu seklinde tefsir edenler olmustur, (bkz. Ibn Kesir, 4/34). Ancak yet malinbosyere itlafi anlaminda aik degildir. yete hayvanlari inceledigi, kilila degil de elleriyle sivazladigi manasi verilmistir. Fahreddin Rzfnin tercih ettigi man da budur. Ayrica Hz. Sleyman'in kendi yaninda en sevimli olan bu mallari fakirlerin yemesi iin kesip bogazladigi ve bunu mali itlaf iin degil Allah'a yaklasmak iin yaptigi, yahut da Allah yolunda va kif olduklarinin bilinmesi iin atesle dagladigi gibi mnlar da verilmistir. Bu itibarla gerek Hz. Sleyman olayinda gerekse daha nceki mmetlerde ganimetlerin yakilmasi konusunda, bu bes hususun korunmasina daha nceki seriatlarda da riyet edildigi genellemesini zedeleyecek bir durum bulunmamaktadir. [8] Hciyytin bulunmamasi durumunda btn mkellefler ayni derecede mesakkat ve sikintiya maruz kalmayabilirler. Mesela yolculuk herkes iin ayni derecede bir sikinti kaynagi olmayabilir. 1.Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/ [9] Levs: Maktuln lmeden nce "Beni falan ldrd" dedigine sehdet eden bir kisinin, ya da aralarinda dsmanlik, tehdd vb. olduguna taniklik edecek iki sahidin bulunmasi durumudur. () [10] Tedmiye sanigin stne basina kanbulasmasi gibi emare ve isaretler olmalidir. () [11] Kasme: ldrme thmetinden dolayi lnn bulundugu meskn blge ahlisine verdirilen yeminlerdir. () [12] kile: Kisinin mensup oldugu asabesi ya da ye bulundugu divan, sendika vb. gibi asabenin yerini tutan kuruluslardir. () [13] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/7-11 [14] nk daha asagi durumda olan biri karsiliginda daha st durumda birinin ldrlmesi, asabiyet duygularini galeyana getirir ve kan davalarina nedun olabilir. Bu durumda esitligin bulunmadigi zaman kisasa gidilmesi, kisfl-tan beklenen "hayat" amacini gereklestirmez ve kisas ldrme olaylarini engelleyici olmaktan ikar. Sarhos edici bir maddeden az miktarda iilmesi n-de de durum aynidir. nk az miktar iilince hafif kafa bulunur ve bu akli izle edecek ok miktarda imeye neden olur. Dolayisiyla ikinin az miktarda dahi olsa iilmesinin haram kilinmasi, ok miktarinin haram kilinmasi hkmnn tamamlayici bir unsuru olur. Mellifin sz bu sekilde anlasilmalidir. [15] Bu misal de malin korunmasi zarur prensibi iin tamamlayici bir unsur olmaktadir [16] Bu rnek de zinayi engelleme ve bylece nesli koruma zaruri prensibinin tekmilesi mahiyetindedir. nk bakmak zinanin davetisi ve ona gtren bir vasita durumundadir. [17] Ribnin haram kilinmasi da malin korunmasi seklinde belirlenen zarur prensibin tamamlayicisi mahiyetinde olmaktadir. nk ribada fazla olarak verilen kisim, karsiliginda ser'an muteber bir sey bulunmadigi iin heder olarak gitmektedir. [18] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/11-12 [19] Garar: Akibeti mehul olan seyler iin kullanilir. Vcudda ve vasifta olmak zere ikiye ayrilir. () [20] cre akdi bazan zarur olur. Mesela emzirecek ve terbiye edecek kimsesi bulunmayan bir ocuk iin st anne bulmak gibi. Bazan da hc olur ki, ogu kez icre bu kisim ierisine girer. Ayni sey satis akdi ve diger muameleler iin de sylenebilir. [21] Hadis iin bkz. Eb Dvd, Cihd, 33; Kesfu'1-haf, 2/37. [22] Hadiste Hz. Peygamber (as) : "Ister slih bri olsun ister fcir (gnahkr), hatta byk gnah islemis olsa dahi her mslmamn arkasinda namaz kilmak size vcibtir. (Eb Dvd, Salt, 62 (1/162). Hadsin sihhati zerinde tenkitler vardir. Drakutn ve Ukayl bu konuda sahh bir hadis sabit olmadigini sylemislerdir, imam Ahmed'e de bu hadis

sorulmus, o da: "Onu bilmiyoruz" diye cevap vermistir. Ayrica bkz. Kesfu'1-haf, 2/37 ). [23] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/13-15 [24] Namaz iin taharet talebi gibi. Eger bir kisiden namazayneliktaiep kalkacak olursa, taharet talebi de kalkmis olacaktir [25] Yani bir maksada vesile oldugu noktasmdankat'-i nazarla, bizzat kendisinin ifde ettigi mana dolayisiyla talepte bulunulduguna dair delilin bulunmasi durumunda vesle hkm var olmaya devam eder. Bir seyin bizzat kendi ifde ettigi mn aisindan maksd olmasi ve o seyin ayni zamanda da bir baska maksat hkme vesle olmasina bir engel bulunmamaktadir. Mesela abdest haddizatinda maksd olan bir ibdet(kurbet)tir. br taraftan, namaz, tavaf Kur'n'a el srmek gibi baska maksatlara vesle olmaktadir. Ba-zan tavafya da bir baska maksat hkm bulunmayabil ir ve abdest kendiba-sma matlp kalabilir. Ancak burada sz edilen husus, bir baskasi iin vasif telakki edilen vesle hakkindadir. Bu aidan ele alindiginda ise, ne zaman kendisine vesle edinilen hkm (maksat) dserse, haliyle vesle hkm de dsms olacaktir. [26] Yani namazin rknlerinden olmayan. [27] Farz olan miktarin disindaki kiraat kasdedilmis olmalidir [28] Yani sz konusu fer meselelerin asillarina olan nisbetleri hakkinda, acaba tamamlayici bir vasif midir, yoksa zat bir vasif midir, seklinde ihtilaf olabilir; yoksa nermenin kendisi zerinde bir grs ayriligi dsnlemez. [29] Buhr, Imn, 31; Mslim, Mskt, 107; Eb Dvd, By, 3. [30] Mslim, Hudd, 7; bn Mce, Hudd, 22; Ahmed, 2/253. El kesmede nisab-arandigi iin hadisle istidlal syle bir tevil zerine olmalidir: Allah hirsiza lanet etsin; yumurta alar, eli kesilir... Yani yumurta alar, bu onu daha byk seylerin alinmasina iter. Sonunda el kesmeyi gerektirecek bir sey alar ve eli kesilir. Bu durumda hadiste hkm, ilk sebebe (vesileye) nisbet edilmis olmaktadir. [31] Muvatta, Husmil-huluk, 8; Ahmed, 2/381. [32] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/15-24 [33] Enbiy 21735. [34] Mlk 67/2. [35] Mslim, Cennet, 1; Eb Dvd, Snne, 22. [36] nk emir ve yasaklarda galip gelen tarafa bakilmakta ve fiilin iermis oldugu cz masahatya da mefsedet ilga edilmis, sanki hi yokmus gibi kabul edilmektedir. [37] Ya da lahyri. Nitekim uslcler tearuz halinde, delillerin birbirlerine esit ([mal.in durumundu tevakkufya da tahyr (terci he birakma) hkmn n ortaya ikacagini belirtmislerdir. [38] Mctehid ya daona tabi olan kimselere nisbetlcseri hkm, roctehidin nefsinde Sri'in kasdj olarak beliren sey olmaktadir. Bu durumda, ayni olayla ilgili birden fazia sen hkmn bulunmasi (tenddd) mmkn olmaktadir. Bu grs "niusavvihe" denilen gruba aittir. Bunlar, hakkinda nass olmayan bir konuda Alah katinda belli bir hkm bulunmadigiiii ve hkmn mctehidin zan mn a tabi oldugunu sylerler. Bu durumda (b) sikki olarak verdigimiz ikinci imkan <"musavvibe"nin. bugrsleri zerine kurulmus olacaktir. Birinci imkan ise musavvihenn aksi grste olan"muhattie!'nin grs zere olmalidir. Saniyoruz asil metinde tahrif vardir. Tercmesinde dzeltilerek alinmistir. [39] nk, "Diger tarafin da itibara alinmis olmasi mmkndr" seklinde bir teiakk olmasaydi, o takdirde belii bir cihetin itibara almmis olduguna dair elinde delil bulunan bir kimsenin, diger tarafi da dikkate alarak zerine, hkm bina etmesi sz konusu olmazdi. [40] Her mctehidin itihadinda isabetli oldugu grcnde olanlara ''musavvi-be"; her mctehidin idihadlarinda hatali olabilecekleri grsnde olanlara da "muhattie" denilmektedir. () [41] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/24-31 [42] Alin, eller, dizkapaklan ve ayaklardan olusan yedi uzuv. <)

[43] Zuhruf 43/75. [44] Hac 22/19. [45] Th 20/74. [46] Hicr 15/48. [47] Zmer 39/73. [48] Hadiste syle anlatilir: "Cennet ve cehennem birbirleriyle tartisirlar. Cehennem: 'Mtekebbir ve zorba insanlar iin ben seildim' der. Cennet de 'Bana ancak zayif ve dsk grlen insanlar girebilir'der. Bunun zerine Yce Allah cennete: 'Sen benim rahmetimsin. Kullarim ierisinden diledigime seninle rahmet ederim' buyurur. Cehenneme de 'Sen de benim azabimsin. Kullarimdan diledigime de seninle azab ederim' buyurur.,." (Hadis iin bkz. Buhr,Tefsir, 50/1; Mslim, Cennet, 39;Tirmiz, Cennet, 22; Ahmed, 2/314). [49] EbTlib'le ilgili bir hadiste Hz. Peygamber (as): "Onu atesin derinliklerinde buldum. Bunun zerine onu oradan ikardim ve 'Daiidh'a koydum'" buyurmuslardir. "Dahdah," aslinda topuklara kadar ikan sig su birikintisi demektir, (bkz. Nihye, 3/74). [50] Zuhruf 43/75. [51] bkz. Ahmed, 5/189. [52] Baska sahtibler iin de rivayet edilmistir, bkz. luhri, Iydeyn, 23; Ahmed, 4/287. [53] Buhr, Edeb, 47; Menkibu'l-ensr, 7; Mslim, Fedilu's-sahbe, 177. [54] A'I 87/17. [55] Bakara 2/253. [56] Isr 17/55. [57] Mslim, Kader, 34; Ibn Mce, Mukaddime, 10; Zhd, 14. [58] Peygamber olmalari aisindan, hepsi de ayni olniaklabirlikte.tbilerinin ok olmasi, gsterdikleri sabir ve metanet gibi sahip olduklari meziyetler itibariyla farkliliklar arzetmektedirler; bunun neticesinde de bazi peygamberler "azim sahibi" olmakla nitelenmislerdir. [59] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/31-36 [60] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/36 [61] Besinci meselede arzedilen hususlarin bu meselede ortaya konulan hususlarla kayitlanmasi gerekmektedir. Aksi takdirde burada sz edilenlerle orada sz edilenler arasinda bir eliski dogabilir. nk orada mhiyetleri aisindan maslahatlar ele alinmis ve syle denmisti: "Burada maslahattan, insan hayatinin kivamini, yasantisinin devamini temine ynelik, sehev ve akl zelliklerinin gerektirdigi seyleri mutlak surette elde etmesini kasdedi-yoruz." Daha sonra syle denmisti: "Dnyada mevcut bulunan mefsedetler de ayni sekilde katkisiz mefsedet (mahza ser) seklinde bulunmamaktadirlar. Zira varlik leminde dsnlebilecek hibir mefsedet yoktur ki, onun nnde sonunda ya da beraberinde bir incelik, bir sefkat, alinacak bir lezzet... bulunmasin; bu mmkn degildir." Sonra syle denmisti: "Maslahat ya da mefsedet dendigi zaman bundan agir basan mnsi anlasilacaktir." Ser hitabin baglanmasi aisindan da syle denmisti: "Bir seyin iermekte oldugu maslahat ve mefsedetten rfi anlamda maslahat taran agir basarsa, o sey ser'an maksddur. Bunun neticesi olarak da, kullara onun ortaya konulmasi iin ser talep ynelmis olacaktir." Bu ifdelerden de aika anlasiliyor ki, mellif orada maslahat ve mefsedetten, insan hayatinin kivamini, yasantisinin devamim temin edecek sehev ve akl zelliklerinin gerektirdigi seyleri kasdediyor ve bunlardan galebe alan tarafa Itibar edilecegini belirtiyor. Burada ise bu mutlak ifde kayitlaniyor ve syle deniyor: Kisinin nazarinda bir seyin maslahat ya da mefsedet olmasinin bir nemi yoktur; ose-yinmaslahatyadamefsedet olusunda nemli olanhusus, hirete ynelik bir dnya hayatinin gereklerini temin esasidir. Tabi bu da arzu ve heveslerin ancak seriatin koymus oldugu esaslara riyet etmesi, ona tbi olmasi yoluyla olacaktir. [62] M'minn 23/71. [63] Rzfnin szn, istikra neticesinde bir seyin menfaat ya da mazarrat oldugunun kesin olarak ortaya ikmasi

durumuna yormak gerekir. [64] Va'd ve vad Mutezile'nin esaslarindan biridir. ''Va'd," yapilan iyi amellerin dllendirilecegi anlaminda, "vad" de, islenilen kt amellerin cezalandirilacagi anlaminda kullanilir- () [65] Mutezile'nin grsn syle zetlemek mmkn: Ak, yalniz basina maslahat ve mefsedetlerin ogunu kavrar, seriat ise, aklin kavramis oldugu seyleri ortaya ikararak ve onaylayarak gelir. Keza Allah'in, maslahati terkeden kimseyi cezai andirmasi m n aklen vcib olduguna da kailidirler. Bu grsleriyle sanki onlar, akim maslahati kavramasi yanisira, ona tbi olarak Allah'in maslahati terkedeni cezalandirmasinin geregini de kavrayacagini sylemek isterler. Eger bir seyin maslahat oldugu, onun zerine gereken vadden anlasilabilir, derlerse; o durumda bir sey in maslahat oldugunun bilinmesi, vaidin bulunmasina baglanmis olacaktir. Halbuki, vadin oiacagi bilgisi, maslahati bilmeye bagli idi. Dolayisiyla byle bir netice devrin (kisirdng) ta kendisi olmaktadir. [66] nk Mutezile'ye gre, maslahat ve mefsedetler munzabittirlar ve kendilerine has zellikleriyle temayz ederler; itibri nlmayip objektif bir gereklikleri vardir. Buna ragmen, bir seyin maslahat ya da mefsedet olusu, Sri'in herne sekildeolursa olsun o sey hakkindaki itibarin a tbi olacaksa, durum tersine dnms olacak ve Sri maslahat ya da mefsedet olmayan seyi dikkate almis olacaktir. [67] Yani Allah diledigini dikkate alir, diledigini terkeder... telakkisini benimserlerse., [68] Yani istikra neticesinde seriat zere sapmadan hareket edenlerin hibir maslahati kairmadiklari, kairilan maslahatlarin soratteki ihlller nisbe-tinde oldugu sonucu. [69] Mellif maslahat ve mefsedetlerin ser'an muteber olduklari ile ilgili her konuda gelistirilen kurallardan, kll usl kaidelerini kasdetmis olmalidir. nk hkmlerin ikarilmasi, helal ve haramin bilinmesi, Kitb ve snnetteki cz delillerin degerlendirilmesi bu kaidelerle olmaktadir. [70] Esarler, mas'ahatlari ancak seri verilerin istikrasi neticesinde anlayabiliriz, seriat gelmeden nce aklin onlari kavramalari mmkn degildir, derlerken; Mutezile bunun aksine, aklin seriat gelmeden nce ogu kez neyin maslahat olup neyin mefsedet oldugunu kavrayabilecegini, seriatin ise bunlari ortaya ikarmak zere gelmis olacagini iddia etmektedirler. Her ikisi de neticede birlesmektedir. Her iki gruba gre de, ser hkmlerde maslahat ve mefsedetler dikkate alinmis olmaktadir. Dolayisiyla Karfi'nin itirazinin bir anlami yoktur [71] Dolayisiyla Mutezile'yi, maslahati asla dikkate almaksizin Allah diledigini seer diledigini birakir, dedirtmeye gtrecek bir durum yoktur ki, Karfi'nin dedigi gibi, Mutezile'nin prensipleri temelden sarsilsin. [72] Hac 22/78. [73] Ibn Mce, Ahkm, 17; Muvatta, Akdiye, 31; Ahmed, 5/327. [74] sr 17/70. [75] Tn95/4. [76] Burada syle bir cevapta bulunmak mmkn degildir: Mni'den m aksat, daha gl (rcih) bir murizm bulunmadigi kuwetlimnilerdir.Namaz,had ve tazir cezai ari, cihd gibi meselelerde bir ikmazin bulundugunu sylemek dogru degildir. nk bunlarda gl bir mni bulunmamaktadir. Bilakis bunlarda bulunan mniler, hkm sabit kilan talep karsisinda zayif kalmaktadir. Ruhsatlarda ise byle degildir; nk bunlarda bulunan mni gldr, bu yzden de ruhsat olmaktadirlar. (Rz) devamla sye diyor: Verilecek byle bir cevap tatmi n edici degildir ve problemi ortadan kaldirmaz. nk bazi ruhsatlar vardir ki mesel a iase yeme ruhsati gibi, onlarda ruhsat fiili isleme talebi, asi olan haram ligi isteyen muarizindan daha gl olmaktadir. Su halde mni'den maksat daha genel bir anlamdir ve rcih (gl) de merch (zayif) da olabilir. Bu durumda btn ser hkmler ruhsat kapsami ilerisine girer. nk hibir ser hkm zayif da olsa bir mniden uzak bulunmaz. Problemi ortaya koyarken verdigimiz rneklerde oldugu gibi. [77] nk Karf'nin Rzfye olan itirazinin esasim, hibir maslahatin mefse-detten uzak bulunmadigi ve niefsedeterin de hkm iin mni oldugu hususu teskil etmektedir. Grldg gibi durum hi de yle degildir. Maslahatlar, mefsedetlerden ser'an ayrilmis durumdadirlar. Bu Esarlere gre de, Mutezileye gre de byledir. Durum byle olunca ruhsatlar bahsin de szn ettigi ikmaz ortadan kalkmis olacaktir. Nitekim isledigimiz konu hakkinda btn limlerin dstgn syledigi ikmaz da bertaraf edilmis olmaktadir. Keza melli fin Ruhsat bahsindeki aiklamalari, Karf'nin ikmaz kabul ettigi konuda, onun saskinligini ortadan kaldirmaya, ruhsat iin gerekli kistaslari ortaya koymaya yeterli bulunmaktadir.

[78] Bakara 2/29. [79] Csiye 45/13. [80] A'rf7/32. [81] Peygamber gnderilmeyen, ilh vahyin irsadindan yoksun geen dnemler [82] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/37-46 [83] Bir seyi, mnsini koruyarak dsrme demektir [84] Byle bir icm'in hccet olacagi grsnde olanlardan bir kismi da, zann dayanak zerine gereklesen icmin kesinlik (katiyet) ifde etmeyecegini ifde etmektedirler. Buradaki maksat da budur. [85] nc mukaddimede, bu tr istikralara itimad etmenin sihhati, ve onlarin manevi mtevtir kabul edilecegi halikinda daha genis bilgi gemisti. Burada ise mellif zellikle, bylesine ok nemli bir esasin isbati sirasinda ne akla, ne nakl delillerin teker teker ele alinarak degerlendirilmesi yoluna ne de , icmya dayanmanin mmkn olmayacagina aiklik getirmekte; sonundada byle bir konunun isbati iin ancak manev tevatr demek olan "istikra" yolunun kullanilabilecegi neticesine ulasmaktadir. Orada es getigi konulara burada aiklik getirmis oldugundan, bu konunun sirf bir tekrardan ibaret oldugunu sylemek mmkn degildir. [86] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/46-49 [87] Bu rnekler, kll esaslarin erevesi ierisine girip onlarin hkmn alan, fakat kendisinden gzetilen maslah ati gereklestirmeycn cz meselelerle'lgilidir. [88] Nitekim "Ndir olana, zel bir hkm yoktur" seklinde de bir kaide gelistirilmistir. () [89] rnegin Arapa'da "Istisnalar kaideyi bozmaz" denilir. () [90] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/49-50 [91] Mellif, bu szyle biraz sonra gelecek olan Karan" ile hocasi Ibn Ab-disselm'm szlerine atifta bulunmakta ve onlarin grslerini reddetmektedir. Mellif bu konuda tam isab&t kaydetmis ve oiiiara karsi btn itiraz kapilanin kapamistir. [92] Mliki imamlanndanEbu'l-Abbas Ahmedb.Idrs'dir(. (564/1285) Furk, Ihkm, Zahire, Serhu Tenkhil-fusl, Serhul-Mahsl li'r-Rz gibi eserleri vardir. () [93] Bir mahalde agir basan maslahat (seriatin dikkat nazarina aldigi gl trcih] maslahat) tektir ve birden fazla olamaz. Yani ayni konuda tercihe sayan f rcih) bir maslahat vardir ve A mctehidi onu dikkate alarak bir hkmde bulunmustur. Yine ayni mahalde ncekinden baska bir rcih maslahat daha vardir ve B mctehidi de onu esas alarak ayni konuda daha farkli bir ictihadda bulunmustur. Byle bir neticeyi akil kabul etmez. Bu durumda, musavvibenin yani "her mctehidin itihadinda isabet etmis olacagi" grsnde olanlarin tezine gre. hkmlerin maslahata tbi olduklarini sylemek mmkn degildir. Keza bu tez kiyasla amel etme esasiyla da bagdasmaz. nk kiyas iliet esasi zerine kuruludur. Illet ise, makisun aleyhde Sri'ce dikkate alinmis bulunan maslahat olmaktadir. [94] Hadis syle : "Hkim hkmeder; hkmnde ictihd eder ve isabet de ederse, ona iki ecir (sevap) vardir. Hkmeder, hkmnde ictihd eder ve hata ederse, ona. da bir ecir (sevap) vardir." (bkz. Buhr, Itism, 21; Mslim, Akdiye, 15...) [95] Ribevmalariii cinsi ile pesin mbadelesinde bir tarafin digerinden fazla olmasi. () [96] Yani senedi kati olan icm kasdediliyor. nk byle hkmlerde herkes, illetin, isin aslinda da yle olduguna kesin hkmetmektedirler. Senedi zann olan icm konularinda illetin, isin aslinda da yle oldugu zerindeki ittifaklari ise, sadece bir tesadf eseri olmaktadir.Yoksabu gibi yerierde muteber olan, herkesin, kendi kanatince illet olarak kabul ettigi seydir. Ay nen ihtilaf mahalli olan konularda oidugu gibi. Ancak burada tesadfle de olsa, konuyla ilgili mctehidlerin zanlari birlik arzetmektedir. [97] Yani bu durumda Mutezile, "ictihd eden hkim" hadisinde sz edilen hatanin, mutlaka ictihd sebebierine (vesil) yorulmasi geregini kabu etmiyorlar ve sartlarina riyet kaydiyla her mctehidin; itihadinda, ictihd vesilelerinde ve ictihd neticesinde ikarmis oldugu hkmde musb yani isabetli oldugunu kabul ediyorlar. Bununla birlikte, maslahatlarin akl olduklarini da sylyorlar. Netice olarak maslahatlarin aklligi grsyle, her mctehidin sadece ictihdda degil,1 vardigi hkmde de isabetli oldugu grsn birlestiriyorlar.

[98] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/51-54 [99] Hici-15/9. [100] Hd 11/1. [101] Hacc 22/52. I05. Mide/3. [102] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/54 [103] Bu ifade de, Kur'n'm Araplarin bildikleri dogrultusunda indigi, onlar ierisinde yanlis olanlari tashih, dogru olanlari da tasvib ettigi, yahut onlara ilavede bulundugu seklindeki bir telakkinin yersizligini ortaya koymakta ve bizim (Nasir Diraz) tezimizi desteklemektedir. Btn bunlar bir zorlamadir ve burada byle bir zorlamaya gerek de yoktur. nk Hz. Peygamber Isa.) btn insanligi zulmetten nura ikaracak bir kitapla gnderil mistir. Kur'nbu-nu yaparken onlarin bilmediklerini gretmis, yanlislarim dzeltmis, akillarini ve gnllerini ilim ve amelle durumlarim dzeltme yoluna ekmistir. Kur'n'm kullandigi bu metodlarm Araplar tarafindan bilinen bir aslinin olup olmamasi arasinda bir fark yoktur. Dolayisiyla mellifin telakkisini bir zorlama olarak gryoruz. [104] Al-iImrn3/44. [105] Hd 11/49. Benzeri bir yet de syledir: "Ey Muhammedi Sana bylece vak-yettiklerimiz, gaybe ait haberlerdir. Onlar elbirligi edip dzen kurduklari vakit yanlarinda degildin..." (12/102) () [106] Hz. Peygamber bir hadislerinde: "Iyfe, tiyare (ugursuzluk) ve tarh (Kur'n'da inkr etmekle emrolundugumuz 'cibt'tendir" buyurur. Eb Davud: Tark, zecr; iyfe ise, hat demektir" der (Ebu Davud, 390Y). Iyfe: Zecru't-tayr demektir ve kusun isimleri, sesleri ve getigi yerlerden ugur ya da ugursuzluk anlamlari ikarmaktir (Nihye, 3/330). Zecr veya zecru't-tayr su demektir: Kus uurulur; eger sag tarafa uarsa ugursuzluk olacagina inanilirdi. Hat: Bir nevi kehanettir, (bkz. Nihye, 2/47). ugurluluk olacagina, sol tarafa uarsa

Tiyara:Ugursuzluk telakkisi demektir: Bir kim senin nnden herhangi bir kus, ceylan vb. eger sag tarafindan sol tarafina geerse: bunu ugursuz sayarlar; eger sol tarafindan sag tarafina geerse bunu da ugurlu sayarlardi, (bkz. Nihye, 3/152). Fal ise ugursuzlugun aksine bir seyi hayra yormak demektir. Mesela bir hastanin "Ey Salimi" diye agiran birini duydugu zaman iyi olan, selamet bulan anlamindaki bu kelimeyi kendisinin iyilesecegine yormasi gibidir ki, bu seratte yasaklanmamis ve benimsenmistir, (.bkz. Nihye, 3/406). () [107] Hadiste:"M'minin sdik ryasi, nbvvetin kirk alti cznden bir para sidir" buyrulm ustur. Keza baska bir hadiste do: "Nbvvetten mmetime yalniz mbessirt kalmistir" buyrulur. "Mbessirf nedir y Raslallah ?" diye soruldugunda da "R'y-yi slihadtr" diye cevap verir. (bkz.Tecrid, 4/33-34.) () [108] Nitekim Hz. mer ve daha baskalari iin meydana gelmistir. [109] bnu'l-Kayyini Zdul-med'da syle der: Tibbm esaslari noktada toplanir: Perhiz (himye) ve hifzissihha ve bedende bozulma meydana geldiginde bunun disari atilmasi. Bylece tibbin hepsi bu kaide altinda toplanmaktadir. Cenb-i Hak bu temel esasa da hac, oru ve abdest yetlerinde deginmistir. Abdest yetinde perhiz (himye) hakkinda: "Sayet siz hasta olur ve yolculuga ikarsaniz, biriniz ayak yolundan gelmis veya kadinlarinizla cins iliskide bulunniussaniz da. (giislyapmak iin) su bulamamissaniz temiz bir topraga teyemmm ediniz" (4/43) buyurmustur. Burada Cenb-i Hak hasta olan kisiye bedenine eziyet verecek seylerden korunmasi iin, su ile abdest alma yerine toprakla teyemmm etmesini emretmistir. Bu, kisiye hem ierden hem de disaridan eziyet verecek seylerden kendisini korumasi (himye, perhiz) gerektigine bir tenbihtir. Oru yetinde hifzissihha hakkinda: "Iinizden hasta, olan veya yolculukta bulunan tutamadigi gnlerin sayisinca diger gnlerde tutar" (2/184) buyrulm aktadir. Bu durumda hasta olan kisiye mazereti; yolcuya da sihhatinin, gcnn korunmasi (hifzissihha) sebehiyle Ramazan ayinda oru tutmamalarina msaade edilmistir. nk seferde daha fazla hareketli olundugundan, orululuk rahat ve fazla harekete msait degildir. Gidasizlik da insanin gcn azaltir ve zayif dsrr. Iste bundan dolayi Cenab-i Hak yolcuya, kendisini zaafa dsrecek seylerden korumasi iin Ramazaii'da oru tul m amasina izin vermistir. Hac yetin de ise vcuttaki zararli seylerin atilmasi hakkinda: "Iinizden hasta olan, ya da basindan bir raliatsizligi bulunan, bundan tr tiras olmak zorunda halan kimsenin fidye olarak ya oru tutmasi, ya da sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir..." (2/169) buyurmustur. Bylece hasta olan ve basinda bit, kasinti vb. gibi eziyet veren seyler olan kisiye; sa diplerinde tikanmasi sebebiyle, basta eziyet meydana getiren pis (ter) buharlarinin disari atilmasi iin basini tiras etmesine msaade

edilmistir (bkz. 4/244, 335). [110] A'rf7/31. [111] Bu tr iptal edilen seylerden biri su hadiste syle anlatilir: Ebu Said el-Hudr rivayet eder: Bir adam Hz. Peygamber'e geldi ve: "Kardesimin karni gidiyor (ishal)" diye sikyette bulundu. Hz. Peygamber: "Ona bal iir" buyurdu.o da yle yapti vesonra defa yine geldi ve:ben ona bal iirdim ,isalini artirmadan baska ise yaramadi dedi.Hz.peygamber:Allah dogru sylemistir,yalanci olan senin kardesinin karnidir.buyurdu.Adam tekrar bal serbeti iirdi ve hastasi iyi oldu.(Buhari,76/4;Mslim,2217,Zadl mead,4/273).Yine bir hadiste:lm hari hibir dert yokturki rekotunda onun bir sifasi bulunmasin buyurulur.(Buhari,76/7;Mslim,2215;Zadl mead,5/28.Bir hadiste syle anlatilir:Tarik b.sveyd el-cufi Hz.peygambere sarap hakkinda msaade istedi.Hz.peygamber onu yasakladi.O:ben onu sadece deva iin yapiyorum dedi.Hz. peygamber o deva degil,sadece derttir buyurdu.(Mslim,1984,Zadlmead,4/372).Bir baska hadistede Avf b.Malik anlatir:Biz cahiliye dneminde rukye yapardik.Ya Rasulallah bu konuda ne dersin?diye sorduk.O da Rukyelerinizi bana arz edin bir bakayimbuyurdu ve sonra:iinde sirk unsuru iermeyen seyde bir sakinca yoktur dedi.(Ebu Davud.3886(4/10)Yine Ebu Davudun rivayet ettigi bir hadiste Allah Rasul:Allah derdide devayida indirmistir.Her derde bir deva kilmistir.Ohalde tedavi olunuz,haram ile tedavi olmayiniz.Buna benzer tibbin zne temas eden daha pek ok hadis vardir.Bu konuda Ibnl Kayyimin et tibbun nebevi adli eseriyle ,yine onun Zadl mead adli eserinin 4 ve 5. cildlerine bakilabilir. [112] Isr 17/88. [113] Isr 17/89. [114] Y-sn 36/69. [115] Suar 26/224-225. [116] Nahl 16/90. [117] A'rf7/33. [118] Araf 7/32 [119] A'rf7/33. [120] Mide 5/90. [121] Bakara 2/219. [122] Muvatta, Husiiul-huluk, 8; Ahmed, 2/381, [123] Sayet Araplar gzel ahlk nammabir sey bil meselerdi, sonra Hz. Peygamber gelse ve ahlk fazilet ve rezaletleri aiklasaydi, O'iiun peygamberligini tasdik ettikten sonra, onun takdim ettigi gzei ahlk dsturlarini almaktan baska bir sey yapmalari kendileri iin caiz olmazdi. Nitekim kiz ocuklarinin diri diri gmlmesi, riba, iki, soygun, yagma vb. gibi kendilerinde kklesmis ve temelden hata zere olduklari ahlk dsturlarinda durum byle olmustu. Bununla beraber Allah'in kitabina ve Rasl'nn snnetine olan manlari onlari bu tr pisliklerden tamamen temizlemis ve arindi rmisti. Bu itibarla seratm mmligi konusuyla mellifin burada anlattiklarinin bir ilgisi yoktur. Sadece Araplarda degil, istisnasiz her millette mutlaka iyi grlen, kt karsilanan ahlk dsturlar bulunacaktir. Cahiliye Araplanmn bu konuda bir zellikleri yoktur. [124] Mellif bununla muhtemelen atalari Ibrahim (as) peygamberden geri kalan hkmleri kasdediyor. [125] Baba ile ocuk arasindaki msterek fizik ve ahlk zellik ve benzerliklerden hareketle nesebin tayin ve tesbitine alisan bir ilim. () [126] Katili bilinmeyen bir cinayet islendiginde, maktlnbulundugu meskn blge ahlisinden belli sayida (50 kisi) kisiye onu ldrmediklerine, ldreni bilmediklerine dair verdirilen yeminler. () [127] Gk, yer... gibi bildikleri seylerden hareketle tevhd delilleri btn insanlara yneltilmistir ve bu durum da cahiliye Araplanna has bir durum degildi [128] Hac 22/78. fil. l-i tmrAn 3/67. 62. Vakia 56/28-38. H3. Nahl 16/125. [129] Al-i imran 3/67

[130] Vakia 56/28-38. [131] Nahl 16/125 [132] Kus b. Side, cahiliye dnemi Araplar ierisinde yetismis hikmet sahibi ve hatiplerdeii biridir. Necrn rahipligi yapmistir. Muammerinden, yani ok uzmi mrl olan kimselerdendir. Hz. Muhammet!, henz peygamberi] Imadan (ince onu Ukz panayirinda grms ve meshur hutbesini iilmistir. Onun hakkinda I iz. Peygamber: "O yalniz basina bir mmet olarak hasrolu-nur" buyurmuslardir. Hicretten nce 23 /M. 600 yil (arinda lmstr. (A'lrn, 5/196). () [133] Hikmet, va'z ve cedel (tartisma) konularinda. [134] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/123-77 [135] Kur'n'da tabiat Ilimlerinin ortaya konmadigi aiktir. nk Kur'n'm konusu bu degildir. Ancak Kur'n yetlerinin tevhid delilileri sadedinde ve Araplarca bilinmeyen, anlasilmasi ve iyici kavranabilmesi iin bu ilimlere ihtiya duyuiaoak biimde gelmesi konusu ise tartisilabilir. [136] Mesela Araplarca -hatta baskalarinca da- bilinen mukaddimelere dayali cedel (mnazara) tr gibi. Mesel, 'Yeryznde, hepsi de ayni su ile sulanan, birbirine komsu toprak paralan, tek ve ok kkl, zm baglari, ekinler, hunim agalanuardir. Fakat onlari sekil ve lezzete birbirlerinden farkli kmisizdir. Dsnen kimseler iin bunda ibretler vardir" (13/4) yetinde oldugu gibi. Eger bu yette istidlal ve fikir mnakasasi iin zerinde durulan noktaya dikkatler ekilmis olmasaydi, stn akillar dahi maksada ulasamazdi. [137] Nahi 16/89. [138] En'm6/38. [139] En'm6/38. [140] Cmmel hesabi: Ebced harflerinden herbir harfe huss bir tertibe gre brden bine kadar belli bir rakam verilerek yapilan bir hesap seklidir. () [141] Burada sadece Araplar yerine ogunluk insanlar deseydi daha isabetli olacakti. nk ser hitap kendisine ulasan herkesedir. Bazen, bir baskasi ser hitabi mm Araplara nisbet edilen ilimler disinda bir baska yolla daha iyi kavrayabilir. Nitekim hadiste "Bir yet de olsa benden onu baskalarina teblig ediniz. Nice teblig edilen sahis vardir' ki, duyandan daha anlayislidir" buyrulmustur (Buhr, Ilim, 9...; Mslim, Kasme, 29...). [142] Mesel, bidziyelik arzeden kurallara muhalif kullanis sekillerinin caiz grlmesi; gayr-i munsarif (yani cer ve tenvin kabul etmeyen) bir kelimeyi m uns arif okuma, ekilmemesi gereken bir kelimeyi uzatma ve uzatilmasi gereken bir kelimeyi de kisa okuma gibi. Bu gibi tasarruflar, siirde vezin zaruretinden dolayi caiz grlmstr. Dz yazida ise byle bir zaruret bulunmamaktadir. Bununla birlikte Arap edebiyatinda bu gibi tasarruf! ari dz yazida da grmekteyiz [143] Bunlar arasinda br lafzin baska biriyle degistirilmesi de vardir. Mesel "tebeyyen" kelimesi yerine "tesebbet" kelimesinin kullanilmasi gibi. [144] Bakara 2/9. [145] Ankebt 29/58. [146] Beyitteki meniies zamiri atese rci olmali. Bedevi, atese odun atmakta ve onun tutusturulmasi iin rzgardan faydalanmaktadir. Sonra karsisina oturmakta ve ellerini atese karsi tutarak soguktan isinmaktadir. [147] B's kelimesi secaat ve kahramanligin verdigi bir siddet anlami, ybs kelimesi ise kuru i ugun verdigi siddet anlami etrafinda dner. Her ikisi de yumusakligin ziddi bir anlamda birlesir [148] Zrkelimesi kp manasina da gelmektedir. Dik ise dar demektir. Bu durumda beytin anlami su sekilde oiur: "Daracik/Kp gibi yer, orada gecelemek istemiyorum. Harbin siddetinden sanki ben oraya nsiyet ediyorum." [149] Ridf: Siirde en son harfin bir ncesinde yer alan ve ona bitisik bulunan In ya da med harfleridir. () [150] Bu netice, delil olarak kullandigi son iki husustan ikmaz. Aksine o iki delil neticesinde burada sylemesi beklenilen sey, Kitap ve snnette de lafzin bazi hkmlerinin ihmal edildigini veya szn inceden inceye dsnlmeden iyisiyle ktsyle geldigi gibi sylenmis oldugunu gstermesi idi. Saniyoruz bu durum ise, ne Kitap'ta ne de snnette asla

bulunmayacak bir seydir. Durum byle olunca da, burada uygun olan mellifin son iki hususa burada hi dokunmamasiydi. [151] Bu konuda en gzel bilgi, Nveyri'nin Tayyibe zerine yazdigi serhinde giris kisminda bulunmaktadir. Onun tesbitine gre imle, terkik ve harflerin sifatlari gibi konular ahruf-i seb'a ierisine girmemektedir. Aksine bu lafzin hazfi, lafiz ilvesi, lafzin yerine mteradifinin kullanilmasi, lafzin takdim ya da tehiri, lafzin harekesinin degistirilmesi gibi rnekleri ierir. (N) Ahruf-i seb'a, ilk zamanlar zarurete binen, seriatin getirdigi kolaylik esitlerinden biri olmak zere ruhsat olarak indirilmis, daha sonra ihtiya kalmayip, Kur'n'i insanlarin farkli lehelerle okumalari fayda yerine zarar getirmeye basiaymca Hz. Osman'in emriyle Kureys lehesi esas alinarak ona gre yazilmis ve diger okuyus sekilleri birakilmistir, (bkz. Safi, Risale, 273; Muvatta, Kur'n, 5; Stibjtism, 1/185; IbnCevz.Menkibu mer, 121; Mahmasan, Felsefetu't-tesr, 165. () [152] En'm 6/149. [153] Trke'de bu manda "El ile gelen dgn bayramdir" diye bir deyis vardir. () [154] Tirmiz, Kur'n, 9. Ayrica bkz. Buhr, Fedilu'l-Kur'n, 5; Mslim, Ms[155] Abese.8O/31. [156] Bakara 2/177. [157] Sr42/ll. [158] Buhr, Bed'ul-halk.ll; Itism, 3; Mslim, man, 214-217. [159] Bakara 2/187. [160] Mslim, Siyam, 51; Tirmiz, Savm, 12. [161] Buhr, Savm, 13; Mslim, Siym, 15... [162] Buhr, Savm, 5, Il; Mslim, Siym, 6-9... [163] Soru hem itikd hem de amel ykmllklerle ilgili mellifin arzettikItrine birden yneliktir. [164] Bunlar, ancak Allah'in bildirmesiyle anlasilabilen, baska trl anlamak imkni bulunmayan sre baslarindaki rumuzlar, "Allah'in eli" vb. gibi kavramlardir. Bunlarin yorumunu Allah'tan baska kimse bilemez, (bkz. Cerra-hoghi, Tefsir Usl, 128 vd.) () . [165] Yani, bir mesele birden fazla ser kaide altina giriyor gibi olabil ir. lu durumda zahiren o meselenin hkmleri arasinda tearuz meydana gel i rvi: bundan mteshihlik dogar. [166] Burada anlattiklariyla bir nceki faslin .sonunda, "Buna gre. bu ^ibi konularda arastirma yapmak, ogunluk insanlarin anlayamayacagi neticeler ikarmaya alismak, mm Islm seriatinin konulusunun ruh ve gereklerin-den uzaklasmak olur" seklindeki szleri arasinda tenakuz yoktur demek mmkn degildir. Orada yle syyor burada ise, "bunlarin izaf olduklarini" sylyor ve: "Onun (kendisince) aik olan nasslar zerinde tetkikte bulunmasi, kendi derecesine ulasamayan diger insanlara nisbetle yapilan tetkik gibi olur. Neticede, byle bir kimsenin anladigi seye olan nisbeti, siradan bir kimsenin anladigi seye nisbeti olur. " diyor. Mellifin szn eltigi konu, sadece itikadi konulara ait olanlarla ilgilidir de denilemez. nk cevabin asli itikd olan-olmayan btn mtesbihl konusunda geneldir, Nitekim bu, itirazdan da anlasilmaktadir. Bu durumda, her halkrda buradan seriatta sadece sekinler zmresine bas, siradan insanlarin anlayamayacaklari durumlarin bulundugu, bu konularda ogunluk insanlarin onlara erisemeyecekleri neticesi ikar. Bu ise ileri srlen itirazi kabullenme ki en baska bir sey degildir. [167] Bu netiai, bu fasilda ishati istenilen konu mudur? Konumuz, seriatin mm oldugu, onu anlamak igin ancak mm olan ogunluk insanlarca bilinen yollarla yaklasmanin gerekliligi idi. Bunun disinda teklifin, ogunluk insanlarin anlayabildigi ve s^' yetirebildigi msterek bir noktada olusmasi konusunda zaten herhangi bir kusku yoktur. [168] Her halkrda bu tr farkliliklar mevcuttur. Ister burada mellifin belirttigi fihi mutlak olan hususlarda olsun istr olmasin. Dolayisiyla problem izale edilmis degildir. [169] Bu konuda bilgi ve kaynaklari hk. bkz. Erdogan, M., Ahkmin Degismesi, Istanbul, 1991. firn, 272; Mvafta, Kur'n,. 5...

[170] Abdulmelikb. mer(v. 101/7 J 9), babasina byk destek olmus, onun gidisatina uymus Emev emirlerinden birisidir. Babasindan biraz nce vefat etmistir. (lm, 4/161) () [171] Vakia, iki Kur'n'da bir defada yasaklanmamis, tedric olarak nih yasaga sirasiyla: 16/67, 2/19, 4/43 ve nihayet 5/90 yetleriyle ulasilmistir. () [172] Hac 22/98. [173] NahJ 16/123. [174] l-i Imrn 3/68. [175] Mellifin sznn zahiri hem Mekkho.m de Medeni yetleri kapsamak t dir. Meden olan CJ/6H gibi) ve. daha sonra j;elen yetler hak kinda sz aik degildir. Ancak bu tr Medeni yetlerin daha imce ki M ek k yet leri takrir ve t e'y it ettigi anlamina yorulabilir. Nitekimle'yi ve le'kil mahiyetinde Mekk yetlerde islenen konularin Medine'de tekrarlandigi bilinmektedir. [176] ibn Mce nin Snen'inde (Mukaddime, 18| 1/801.) rivayet ettigi bu hadisin tamami syledir: "Hayir dettir, si>r ise husmettir, 'ii tirmalan Allah kimin hakkinda hayir imirad edw.se, onu dinde anlayisli >'fakiki kilar." Hadisi su sekilde yorumlamak mmkndr: iman ve takva lleri m: uygunIarak yasayan mminin kalbine, hayrin yollari ailir ve hayir, onun iin bir det olur. nk insan bayir zere yaratilmistir, Ser ise, yle delildir. Ona kalp ailmaz, insanin kalbine ondan ancak seytanin ve nefs-i emmre.nin vesvesesi dolar. f) [177] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/77-92 [178] Mnv, el-Mecmul-fik min hadisi Hayri'l-halik adli eserinde lafziyla rivayet etmis ve bu sekilde meshur olmus demistir. Ibn Mende ise hadisin sabi! olmadigini sylemistir. Ibnu'f-Cevz, maruf degildir, demistir. Nevc-v ise btil oldugunu sylemistir. Ancak hadis seklinde Buhr ve Mslim tarafindan rivayet edilen hadise yakindir, el-Kavkaci, elLl' el-Mers'adh eserinde hadisinin bu lafizla asli olmadigini sylemistir. [179] Mslim, Taharet, 87; EbuDavud, Taharet, 49 ... Imamlar el yikama hkmnn m usta hap oldugunu sylemislerdir. nk eli edeb yerine dokunabilir ve necaset bulasabilir. [180] Ahkf46/15. [181] Lokman 31/14. [182] Bakara 2/187. [183] Enbiy 21/26. [184] ocuga mlik olunmayacagi yette bulunan iki aal anlamdan ikmaktadir: ocugun nefyI ve onun ancak kul oldugunun isbati. Her iki mn da yetin sarih ve mantku olan anlamlardir. ocuga mlik olunamayacagi ise, bu iki anlamdan zorunlu olarak ikmaktadir. nk ogullukla kulluk yani mlikiyet arasinda zitlik olunca, ogul mlk edinilemez anlami ikacaktir. [185] Buhr, Zekt, 55 ... [186] Muhtemelen mellifin kasdi syle olmalidir: Asl kasid, sebep lsnde cevap vermektir; fazla kisim ise, konumuz dahilinde asl maksat olmayip tab durumda olur. Bu konu zerinde dsnmek gerekir. nk mesel sr hadisinde oldugu gibi umm lafizlardan olan L* nin konuya delleti asl vaz' itibariyla olup, lzimi netice itibariyla degildir. [187] Cum'a62/9. [188] Aik kiyas, iki sey arasinda farkin olmadigi ortay a konulmak suretiyle yapilan kiyas. Mesel, burada rnekte cariye ile erkek klenin azadi konusunda erkeklikle disiligin bir fonksiyonu yoktur. zad konusunda erkek kle ile cariye arasinda bir farkin bulunmadigi belirtilmek suretiyle cariye deerkek kleye kiyas edilir. [189] Buhri, Itk, 5; Mslim, 1. [190] Fussilet 41/40.

[191] Duhn 44/49. [192] Mellif muhtemelen bu rneklerde emir sgasmm ayni zamanda tehdidimin konulmus oldugu ve onun siganin asl mnsi oldugu nkabul zerinden yryor. Bu durumda, bu tehdit lafzinda emir mnsi mbalaga ifade etmek iin ikinci dellet unsuru durumunda olacaktir. TAhi dellet unsuru oldugu iin de ondan mstakillen bir emir hkm ikarilamayacaktir. [193] Yusuf 12/83. [194] Burada kullanilan ifade de asil mtiksadi glendirmek iindir. Asil maksat ky ahlisine yeterli soru sorulmasi talebidir. Soru sorulmadik hibir kimse birakilmamasi istenir gibi "kye sor" denilmistir. Asil ama bu olmadigi iin, bu yardimci dellet unsuru dikkate alinarak ondan herhangi bir hkm ikarilmis degildir. [195] Hd 11/107. [196] Bazilari buradaki gkler ve yerden maksat, su bizzat mshade ettigimiz gkler, yildizlar, yer ve benzerleridir demislerdir. Bunlar, yet ve hadislerle de. belirtildigi gibi, kesin olarak degisir ve yerlerini baskalari alir. Bu haliyle yette kfirlerin cehennemde kalislarinin bunlarin varliklarina baglanmasi ebedligi bildirmek iindir ve hiiyle bir kullanis tarzi Araplarca bilinen bir seydir. Nitekim Araplar mesel:derler ve bu gibi szler It: bir seyin varligini bunlarin vukuuna baglamayi degil de, o seyin ebedligini kasdederler. Bu durumda gklerin ve yerin sonlu olmasi, yetin asil sevkedilmesi amacini olusturan ebedlik anlami vermeye engel degildir. Ancak, ta'lk (bir seyin varligini baska bir seye baglama) bu mnyi daha da glendirmekte ve akla Iyice yerlestirmektedir. Ancak gkler ve yer kelimelerinden suanda bulunan gkler ve yerler degil de cins anlami kasdedilmistir, cennet ve cehennemde de mutlaka bunlardan ayri gkler ve yer olacaktir dedigimizde ise, ta'lk ebed olan bir seye yapilmis olacagindan yet konumuz disina ikmis olacaktir. Bu yzden mellif szn "eger gklerin veyt'rin yok olacaklari, ebed olmayacaklari grs kabul edilirse" seklinde kayitlamistir. Burada yetin sevkinden maksat cennet ve cehennemin bak olup olmadigini bildirmek degildir. nk onlarin ebed olduklari kesindir ve onlarin yok olacaklari grsnde olan hibir mslman yoktur. Dolayisiyla burada tbi dellet unsurlarinin dikkate alinarak cennet ve cehennemin ebed olmadiklari gibi bir anlam ikarmak dogru degildir. [197] Buradaki nc bir yoldan maksadi, muhtemelen bundan sonraki fasilda gelecek olan Kur'ii adabiyla hareket etme olmalidir. [198] Bu ifade, aik degildir. nk yukarida istidlal hakkinda geen sz, ya bizzat mani Safi'nin sz ildendir ya da degildir. Eger Safi'nin szndense, bu cevap aik degildir. nk szn aikligi, byle bir cevabi engeller. Eger ikinci ihtimal geerli ise, bu durumda bu rieiin musahhih tarafindan Imani Safi'ye nisbeti nasil cai?. olmaktadir? [199] Burada gebelik sresinin en az mddetinin alti ay olduguna dellet etmek zere vaz' edilmis bir kelime bulunmamaktadir. Bilkis bu netice, iki yette geen srelerin toplanmasi ve ikarilmasi neticesinde elde edilmistir. Bu Ise kesinlikle dolayli olarak elde edilen bir neticedir. [200] Cum'a62/9. [201] Birazdan rnekleri gelecektir. () [202] Ankebt 29/56. [203] Zmer 39/53. [204] A'rf7/158. [205] Bakara 2/186. [206] Mcdele 58/7. [207] Kaf 50/16. [208] Hadislerde gelen dualarda isti, nida genel olarak Allah lafza-i celli ile yapilmistir. Her birinin bir hikmet ve sirri vardir. [209] Bakara 2/286. [210] l-i Imrn 3/8. [211] Enfl8/32.

[212] Aslinda mellife bunun ta'Iline ihtiya yoktu. nk hu yet, edeh nedir bilmeyen kfirlerzmresinin sznn nakli uluyordu. Asil izah edilmesi gereken Hz. Nuh'dan nakli-dili'ii: gibi yetlerdir. Buna da su sekilde ct;vap verilebilir: Onlarin helaki, diger insanlar iin bir rahmettir. Dolayisiyla Hz. Nh, Rab ismiyk: dua etmesiyle halin gereginden ikmis degildir. [213] Mide 5/114. [214] Mide 5/75. "Yemek yerlerdi" ifadesinden kinaye olarak, bir ilha yakismayacak kaz-i hacete de ihtiya duyarlardi mnsi kasdedilmektedr. [215] Arap edebiyatinda bir sanat olarak kabul edilir. Sz esnasinda mesel muhatap sigadan gaibe, gibten muhataba, mtekellimden gaibe... geme gibi. () [216] Fatiha 1/1-4. [217] Ynus 10/22. [218] Abese 80/1-2. [219] Abese 80/11. [220] l-i Imrn 3/26. [221] Hz. Peygamber'in, namazda baslangi olmak zere okudugu duanin bir parasidir. Imam Safi Msned'inde rivayet etmistir. [222] Suar 26/80. [223] Sebe 34/24. [224] Zuhruf 43/81. [225] Hd 11/35. [226] Zmer 39/43. [227] Bakara 2/170. [228] sr 17/79. [229] Mide5/52. [230] Nisa 4/19. [231] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/92-105

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Serat, Geregiyle Ykml Tutulmak n Konulmustur

NC NEVI. 1 SERAT, GEREGIYLE YKML TUTULMAK N KONULMUSTUR .. 1 Birinci Mesele: 1 Ikinci Mesele: 2 nc Mesele: 2 Drdnc Mesele: 4 Besinci Mesele: 9 Altinci Mesele: 11 Yedinci Mesele: 12 Sekizinci Mesele: 32 Dokuzuncu Mesele: 33 Onuncu Mesele: 33 On Birinci Mesele: 34 On Ikinci Mesele: 39

NC NEVI SERAT, GEREGIYLE YKML TUTULMAK N KONULMUSTUR Bu konu on iki mesele ierisinde islenecektir:
Birinci Mesele:

Usl ilminde ortaya konuldugu zere, teklifin sarti ya da sebebi ykml tutulan seyin kudret dahilinde bulunmasidir. Mkellefin kudreti dahilinde bulunmayan bir seyle ykml tutmak, ak-len caiz olsa bile[1] ser'an sahih degildir. Bu konunun burada aiklanmasina gerek duymuyoruz. nk bu vazifeyi uslcler stlenmisler ve usl kitaplarinda aiklamislardir. Biz burada uslclerin aiklamalari zerine bazi hkmler bina edecegiz. Eger ilk bakista Sri' Tel'nin kulun kudreti dahilinde bulunmayan seyleri emrettigi sanilacak durumlarla karsilasilirsa, yapilacak sey onun zerinde dsnmek, asil talebin ilk bakista istenilen sey gibi gzken seyin ncesi ya da sonrasi ile veyahutta beraberinde bulunan baska bir seyle ilgili olup olmadigini arastirmaktir. Mesel, iioai Allah Tel'nin:"Mslman olmadika sakin lmeyin"[2] buyrugu le, Hz. Peygamberin Allah'in ldrlen kulu ol; Allah'in katil kulu. olma[3] "Zlim halde iken lme" gibi hadislerini rnek olarak alalim. Bu gibi ifadelerden maksat, sadece kudret dahilinde olan hususlardir. Bunlar, verdigimiz rneklerde, mslman olmak, zulm terketmek, baskalarini ldrmekten geri durmak ve Allah'in emrine teslim olmaktir. Bu trden gelen diger nasslar da ayni sekilde anlasilacaktir. Uhud gnnde kendisini Hz. Peygamber'e siper yapan Ebu Talha, Hz.

Peygamber'in insanlari grmek iin basini uzatmasi zerine ona: "Bakma y Raslallah! Sana isabet etmesinler..." demisti.[4]Ebu Talha'nin "Sana isabet etmesinler" sz de bu trdendir.[5] [6]
Ikinci Mesele:

Bu durumda, yemek ve imeye karsi duyulan sehvet gibi, insan tabiatinda mevcut bulunan zelliklerin ortadan kaldirilmasi, insanda cibill olan karakterlerin izlesi istenilemez. nk byle bir seyin istenilmesi takat st ykmllk olur. Ayni sekilde bnyede bulunan irkin organlarin gzellestirilmesi, noksan olanlarinin tamamlanmasi da istenilemez. nk bunlar da takat st ykmllk demektir. Byle bir seyin Sri'ce ne emredilmesi ne de yasaklanmasi mmkn degildir. Ancak nefsin helal olmayan seylere meylini nlemek ve hell olan seylerden de mutedil bir sekilde istifadesini saglamak iin boyunduruk altina alinmasi istenir. Bu talep, sz-konusu zellikler (sehvet gibi istekler ve cibill bulunan diger zellikler) cihetinden ortaya ikan fiillere yneliktir ve bu fiiller kulun kesbi dahilindedir. [7]
nc Mesele:

Eger, insanin yaratilis zelliklerine benzer bazi vasiflarin bulundugu delil ile sabit olursa, bunlarin hkm de aynen bir ncekilerin hkm gibi olur. Yaratilis zellikleri iki trldr: (a) Daha nce geen kisimda oldugu gibi mshade edilebilen, duyularla hissedilebilen trden olur. (b) Hakkinda bir delil bulunmadika gizli olur. Mesela aceleciligi ele alalim. Kur'n'in "Insan aceleci olarak yaratilmistir"[8] seklindeki zahir ifadesine gre, bu insanin yaratilis zelliklerinden biri olmaktadir. Sahih'te de syle buyrulur: "Seytan, dem'in (ne oldugunu anlamak iin etrafinda dolasti ve onun) iinin kof oldugunu grnce bildi ki, o kendine mlik olamayacak bir sekilde yaratilmistir"[9]Secaat ve korkakligin insanin bir tabiati oldugu[10] kalplerin, kendisine iyilik yapan kimselere sevgi, ktlk yapanlara da kin duymaya meyyal olarak yaratildigi[11] hadis olarak rivayet edilmistir. Bu trden daha baska rnekler de vardir. Insanin tabiatindan olan zellikler arasinda fke hali de zikredilmistir. Halbuki fke, zhidlere gre helak edici seylerden biridir. Yine hadiste: "Hiyanet ve yalan hari her huy, m'minin yaratilis zelligi olabilir"[12] denilmistir. Hal byle olunca, aika insana ynelik talepleri kisimda degerlendirmek gerekecektir: a) Kesinlikle insanin kesbi (kudreti) dahilinde bulunmayan talepler:Bu tr talepler ok azdir. Mese\, "Mslman olmadik-[iioi a sakin lmeyin" [13]

yeti gibi. Bu kismin hkm; asil talebin, zahirde ' istenilen seyle ilgili bulunan bir hususa ynelik olmasidir. b) Kesinlikle kulun kesbi (kudreti) dahilinde bulunan talepler: Bunlar, kesb dahilinde bulunan ve kendileriyle ykml tutulan fiillerin byk ogunlugunu teskil ederler. Bu tr fiillere ynelik talepler hakikat anlamindadirlar ve ister kendilerinde bulunan zelliklerden dolayi istenmis olsunlar, ister baska bir sey sebebiyle talep edilmis olsunlar, neticede fark yoktur ve bunlarlaykml tutmak sahihtir; bunlarin istenildigi sekilde yerine getirilmesi gerekir. c) Hangi kisimdan oldugu konusunda durumu aiklik kazanmayanlar: Sevgi, kin vb. gibi. Arastiricinin bunlarin hakikatini incelemesi ve zerinde dsnmesi gerekmektedir. Bu inceleme sonunda, yukaridaki iki kisimdan hangisine girdigi neticesine ulasirsa, ona o kismin hkmn verir. Sevgi, kin, korkaklik, cesaret, fke, korku vb. gibi konularda ilk akla gelen, bunlarin zorunlu olarak insan tabiatinda mevcut bulunduklaridir. Bu da: (a) Ya. asl yaratilis sebebiyle olmustur. O zaman bunlara ynelik talep, bizzat kendilerine degil de bunlarla ilgili olan seylere ynelik olacaktir. nk, mutlaka insanin yaratilistan olan zelliklerinden kaynaklanan, onlara tbi durumda olan kesb (irad) fiilleri bulunur. Talep iste bu fiillerle ilgili olur; bu fiillerin kaynaklandigi yaratilisla ilgili zelliklere ynelik olmaz. Nitekim kudret ve acziyet de talep altina girmez. (b) Yahut da bunlarin (sevgi, kin gibi), baska motifleri olur ve bunlar onlardan dolayi harekete geer. Bu da (talep edilen seyin disinda) baska fiillerin bulunmasini gerektirir. Eger bu durumda onlari harekete geiren motif, varlik bakimindan ncelik arzeden ve kulun kesbi dahilinde olan bir sey ise, talep iste bu motife ynelik olur. Mesel, "Hediyelesin ki sevisesiniz"[14] hadisinde oldugu gibi. Bu durumda, "zerinize nimetlerini bolca verdigi iin Allah'i seviniz"[15] hadisindeki gibi taleplerden maksat, kulun Allah'in kendi zerindeki nimetlerinin oklugunu, ona yaptigi iyiliklerin sayisizligini dsnmesini saglamaktir. Sehvetin yasaklanmasi da, hell olmayan seylere iten bakmak vb. gibi motiflere ynelik olur; bizzat sehvetin kendisi yasaklanmis olmaz. Eger bu gibi duygulari harekete geiren motif, kulun kesbi dahilinde bulunmuyorsa, o takdirde bunlarla ilgili gelen talep, bunlarin neticelerine ynelik olur.[16]Mesel, bakmanin cins iliski sehvetini krkledigi gibi, fke de intikam sehvetini harekete geirir. (Bu durumda "Kizma!" demek fkenin sebebiyet verecegi seyleri yapma demek [ili] olur.) Fasil: Iste bu bakis aisindan hareketle, kibir, hased, dnya ve makam sevgisi ve

bunlardan kaynaklanan dil fetlerini; Gazzl'nin "Helak Edici Seyler" bahsinde zikrettigi diger seyler gibi, ite bulunan zelliklerin tamamini ya da byk bir kismini gerek anlamda anlamak mmkn olacaktir. Pek ok hadis de buna dellet etmektedir. Ilim, tefekkr, dsnce, yakin mertebesi, sevgi, korku, rec (mitvarlik) ve benzeri bir amel neticesinde[17] ortaya ikan ve vgye deger bulunan nitelikler de ayni sekilde bu yolla dogru bir biimde kavranacaktir. Kalb olan fiillerin var edilmesi ya da yok edilmesi insanin kudreti dahilinde degildir. Mesel ilmi (bilgi) rnek alalim: Ilim sahibi olmak her ne kadar istenmekte ise de, onun elde edilmesi asla kulun kudreti dahilinde degildir. nk, grenmek isteyen kimse, grenmek istedigi seye yneldigi zaman, eger o sey zorunlu olan seylerden ise,[18] zaten o (bilgi) mevcuttur ve ondan soyutlanmak mmkn degildir. Eger grenilmek istenen sey, zorunlu olan seylerden degilse, bu kez onun elde edilmesi iin mutlaka bir n dsncede bulunulmasi gerekecektir. Mtikteseb olan[19] da iste budur; bizzat ilmin kendisi degildir. nk n dsnceden sonra ilim zorunlu olarak bulunur. nk netice, mukaddimelerin ayrilmaz sonucudur.[20] Burada mktesep olan, o seyin zerine dsnmek iin ynelinmesidir ve mkelleften istenilen sadece budur. Dsnce sonrasinda dogan ilme gelince, ister onun da, tahkik erbabinin grslerinde oldugu gibi, diger sebepler neticesinde dogan msebbepler gibi Allah'in yaratmasi oldugunu kabul edelim, ister etmeyelim netice farketmez herkes onun bizzat kesb dhiline girmedigi ve bir kere var oldugu zaman onun izalesinin bir daha mmkn olmadigi konusunda grs birligi ierisindedirler. Batin zellik arzeden diger sifatlarin da, zerlerinde iyice dsndgmzde ayni sekilde olduklarini grecegiz. Bunlarin durumlari bu sekilde olunca, bizzat kendilerine ynelik tekliflerde bulunulmasi mmkn olmayacaktir. Buna ragmen zahiren bunlara ynelik taleplerle karsilasirsak, bu taleplerin bu vasiflarin nnde, sonunda ya da bitisiginde bulunan durumlara ynelik oldugunu anlamamiz gerekecektir. Allah en iyisini bilir. [21]
Drdnc Mesele:

Insanin, kendi basina celbetmeye ya da defetmeye g yetireme-yecegi nitelikler iki trldr: (a) Ilim ve sevgi gibi bir fiil neticesinde meydana gelen nitelikler. "zerinize nimetlerini bolca verdigi iin Allah'i seviniz" l hadisinde oldugu gibi. (b) Bir fiil neticesinde meydana gelmis olmayip, yaratilistan (fitr, cibill) olan nitelikler. Secaat (cesaret), korkaklik, Es.ec Abdulkays'da Hz. Peygamber'ce var oldugu sylenen hilim, teenni vb. gibi nitelikler. Birinci trden olanlara karsilik, cezaya da mkfatin bulunacagi kismen de

olsa anlasilmaktadir. nk ilim ve sevgi gibi nitelikler, kullarin kudreti dahilinde olan (mktesep) fiillerden dogmaktadir. Hkmler bahsinde, bu tr mktesep sebeplere bagli msebbeblere her ne kadar kulun kudreti ve kasdi altina girmese de cezanin (iyi ya da kt) gerekecegi belirtilmisti. Sevgi, kin gibi zellikler de ayni sekilde mktesep olan sebeplere baglidirlar. Dolayisiyla bunlardan kisi sorumlu olur. Ikinci kisma yani yaratilistan olan niteliklere gelince; bunlara iki aidan bakmak gerekecektir: (1) Sri Tel tarafindan sevilen ve iyi karsilanan seyler olup olmamalari aisindan. (2) zerlerine sevap gerekip gerekmeyecegi aisindan. Birinci aidan meseleye baktigimizda, nasslarm zahirinin bunlara Sri'in sevgi ya da bugzunun baglandigim gstermektedir. rnekler: Hz. Peygamber Esec Abdulkays'a: "Sende iki zellik vardir ki, Allah onlari sever: hilim ve teenni."[22] Bazi rivayetlerde de, onun bu zellikler zerine yaratilmis oldugunu syledi.[23] Bir hadiste "secaat ve korkakligin insanin bir tabiati oldugu" [24]belirtilmis, baska bir hadiste ise: "Allah, bir yilani ldrmeye karsi da olsa secaati (cesareti) sever"[25] buyrulmustur. Bir diger hadiste de: "Ruhlar toplu cematlerdir. Onlardan birbirleriyle tanisanlar (uyusanlar) birbirlerine kaynasirlar, tanismayanlar (birbirleriyle uyusmayanlar) da ayrilirlar. "[26] Birbirleriyle sevismenin ve birbirlerine bugz etmenin ml). Yaklasik olarak Tirmiz, Menkib, 31. mansi iste budur ve bu kulun kudreti (kesbi) dahilinde degildir. Hadiste: "Benim ugrumda sevisenlere, muhabbetim vacip olmustur"[27] buyrulmustur. Ebu Hureyre'nin merf olarak rivayet ettigi: "Gl m'min, zayif m'minden daha hayirli ve Allah katinda daha sevimlidir. (Bununla beraber) her birinde hayir vardir"[28] hadisi beden ynnden gl ve saglam olan anlamina yorulmustur; zaaf anlamina yorulmamistir.[29] Baska bir hadiste: "Allah, stn ahlk prensiplerini sever, ktlerinden hoslanmaz."[30] Bir digerinde "Hiyanet ve yalan hari her huy, m'minin yaratilis zelligi olabilir"[31] buyrulmustur. yette de yerme ve hos karsilamama sadedinde olmak zere: "nsan aceleci olarak yaratilmistir"[32]buyurulur. Bu yzdendir ki, aceleciligin ziddi olan teenn sevilen bir zellik olmaktadir. Itiraz: Sevgi ve nefret (bugz} yaratilisla ilgili (cibill, fitr) olan bu zelliklerin bizzat kendisine degil de, bunlarin kendilerinden ortaya iktigi fiillere taalluk eder. Cevap: Hayir, dogru degil. nk byle bir izah evvela, delilsiz nasslarin

zahirini terketmek olur. Ikinci olarak, sevgi ya da bugzun ztlara taalluk etmesi sahihtir. Zatlar ise, fiillere sifatlardan daha uzaktir. Mesel: "Allah, sevdigi ve onlarin da O'nu sevdigi bir millet getirir"[33]yetiyle, "zerinize nimetlerini bolca verdigi iin Allah'i seviniz[34]"Allah ugrunda sevmek[35] ve Allah ugrunda bugz etmek imandandir"[36]hadislerinde sevgi ve bugz, zta baglanmistir.[37] Bu gibi rneklerde geen, sevgi ve bugzdan maksat, sadece fiillere karsi duyulan sevgi ve bugzdur demek mmkn degildir. Ayni sekilde yaratilisla ilgili (cibill) sifatlar hakkinda da zahirde sevgi onlara ynelik oldugu zaman bunlardan maksat fiillerdir demek dogru olmayacaktir. Fasil: Sevgi ve bugzun fiillere taalluk etmesi de sahihtir: "Allah, zulme ugrayan kimseden baskasinin, ktlg szle bile aiklamasini sevmez[38] "Ama Allak davranislarini begenmedi ve onlari alikoydu[39] "Allah katinda en ok bugz edilen hell, talktir[40] "vlmeyi Allah'tan ziyade seven kimse yoktur. Bundan dolayi O kendini med-hetmistir"[41]yet ve hadislerinde sevginin fiillere taalluk ettigi grlmektedir. Bunlara benzer durumlar oktur. ^Cesuru severim, korkaktan hoslanmam" dedigimiz zaman, burada szkonusu olan sevgi ve hoslanmama, cesurluk ve korkaklik niteliklerine sahip bulunan zta o niteliklerden dolayi olarak bagli olmaktadir. Mesel, yetlerde: "Allah iyilik yapanlari sever[42] "Allah sabredenleri sever[43] "Allah sphesiz daima tevbe edenleri sever, temizlenenleri de.sever[44]"Allah, kendini begenip gnen hi kimseyi sphesiz sevmez[45]"Allah, zlimleri sevmez[46] buyuruhir. Hadiste "Allah sisman lime bugzeder"[47]denilmistir. Su halde sevgi ve bugz, hem zt, hem sifat ve hem de fiiller hakkinda mutlaktir. Sevgi ve bugzun bunlara nisbeti, onlarin zt, sifat ya da fiil oluslari aisindan mhiyetleri itibariyla olmaktadir. Konunun ikinci aidan ele alinmasi syle olacaktir: Insanin sahip olmakla birlikte kudreti dahilinde bulunmayan bu niteliklerinden dolayi sevap ve ceza gerekir mi, gerekmez mi? Bu sekilde dsnlebilir: (a) Bu niteliklere sevap ya da ceza baglanamaz. (b) Her ikisi de birlikte baglanir. (c) Bunlardan sadece biri baglanir, c Bu sonuncusu, ilk iki sikkin bir neticesi durumunda oldugu iin, onun incelenmesi ilk ikinin incelenmesine baglidir. Birinci sikki isbat iin iki yola basvurulur:

(1) Insanin yaratilis zelliklerinden olan nitelikleri teklif konusu olamaz; ne onlarin elde edilmelerine ne de izle edilmelerine ynelik bir ykmllk gelemez. nk byle bir teklif takat st ykmllk olur. Ykmllk altina girmeyen bir seyden dolayi da ne sevap ne de ceza gerekmez. Zira sevap ve azap ser'an ykml olmaya baglidir Dolayisiyla sz edilen yaratilisla ilgili niteliklerden dolayi ne sevap vardir ne de az ab. (2) Bu niteliklere gerekecek sevap ya da azab; bunlar ya birer nitelik olmalari hasebiyle bizzat kendilerinden tr olacaktir; ya da bunlarin baglandiklari seyler (taalluk) dolayisiyla olacaktir[48] Eger bizzat kendilerinden tr ise, o takdirde bu tr btn niteliklerden dolayi sevap gerekecektir. Bu niteliklerin ser'an iyi karsilanmasi ya da hos bulunmamasi neticeyi degistirmeyecektir. Keza bu niteliklere ayni anda azap da gerekecektir. nk bir sey iin gerekli olan onun benzeri (misli) iin de gerekli olacaktir. Bu durumda ayni nitelik zerinde ayni cihetten iki ziddin bir araya gelmesi gibi bir netice dogacaktir ki bu muhaldir. Eger taalluk ettikleri seyler dolayisiyla olacaktir denilirse, o zaman sevap ve azap bu niteliklerin taalluk ettikleri seylereki bunlar fiiller ve terkler olmaktadir olacak, bizzat yaratilisla ilgili nitelikler dolayisiyla olmayacaktir. Neticede her iki takdire gre de, bizzat kendilerinden dolayi yaratilis zelliklerine ne sevap ne de azap gerekmeyecegi ortaya ikmaktadir. Varilmak istenen sonu da budur. Ikinci sik iin de iki aidan delil getirilebilir: (1) Sz edilen niteliklere sevgi ve bugz baglandigini biliyoruz. Allah'in bir seyi sevmesinin ya da ona bugzetmesinin iki anlami olabilir: (a) Bunlardan ya bizzat nimet ve ihsanda bulunma veya intikam kasdedilmektedir. Bu anlamda sevgi ve bugz sonu itibariyla fiillerin sifatlarina bu grste olanlara gre bagli (rci) olurlar. (b) Ya da bunlarla nimet ve ihsanda bulunma ya da intikam iradesi kastedilmektedir. Bu anlamda da sonu itibariyla ztin sifatlarina bagli olurlar. nk Arap dilinde sevgi ve bugzun anlasilan hakk mansiyla Allah'a nisbeti muhaldir. Bu grs de diger gruba ait olmaktadir. Her iki duruma gre de sevgi ve bugz, bizzat nimet ve ihsanda ya da intikamda bulunma anlamina ikmaktadir. Bunlar da sevap ve azabin ta kendileridir.[49] Su halde sz edilen niteliklere sevap ve azap gerekir. (2) Sayet biz sevgi ve bugzun sonuta sevap ve azapmnsinagelme-diklerini kabul etsek o zaman syle dememiz gerekecektir: Onlarin sifatlara baglanmasi sevap ve azabi ya gerektirecektir ya da gerektirmeyecektir.

Eger gerektirecekse maksat hasil olmus demektir. Eger gerektirmeyecekse, bakilir: Sevgi ve bugzun taalluku ya Zt iin olacaktir ki bu muhaldir ya da Allah'a ynelik bir baska sey iindir. Bu da muhaldir. nk Yce Allah lemlerden mstagnidir; bir baska seye muhta olmaktan ya da bir seyle tamamlanmaktan mnezzehtir. Bilkis O, mutlak anlamda her seyden mstagnidir ve her ynden kemal sahibidir. Sevgi ve bugzun taalluku ya da kula ynelik bir durum iindir. Bu da sevap ve azaptir. (3) Bir nc durum daha var[50]:0 da sudur: Sayet sevgi ve bugzun iliskin olduklari seylerki fiiller olmaktadir aisindan sevildikleri ya da hos karsilanmadiklari kabul edilecek olsa bu durumda: a. Bu sifatlarla birlikte olan fiillere verilecek sevap ya da azap ya bu sifatlarla birlikte bulunmayan fiillere verilecek olanin aynisi olacaktir, b. Ya da byle olmayacaktir. Eger iki ayri durumda bulunan fiillere verilecek karsilik farkli olacaksa, o zaman sifatlarin sevap ya da azaptan bir karsiliklari bulunmus olacaktir ve varmak istedigimiz netice de budur. Yok, yaratilistan mevcut bulunan niteliklerle birlikte islenmis fiillerle, byle bir nitelikle birlikte bulunmayan fiillere verilecek karsilik esit olacaksa, o zaman, (Hz. Peygamber'in ifadesinde) hilim ve teenni sahibi (oldugu belirtilen ve vgye mazhar olan) Esec Abulkays'in fiili ile, onun bu niteliklerine sahip olmayan baska birisinin fiili esit olacaktir. Bu ise dogru degildir. nk bunun dogru olmasi sonucunda Allah katinda sevimli olan bir seyle, sevimli olmayan bir seyin esit olmasi gibi bir netice dogacaktir. Ser' verilerin istikraya tbi tutulmasi neticesinde byle bir neticenin mmkn olmadigi da grlecektir. Sonra bundan sevimli olan bir seyin sevimsiz olmasi, sevimsiz olan bir seyin de sevimli olmasi gibi bir netice de lzim gelecektir.[51] Bu ise aklen mmkn degildir. Dolayisiyla yaratilisla ilgili niteliklerin, sevap ya da azaptan bir paylari oldugu ortaya ikmaktadir. Bu niteliklerin sevap ya da azaptan bir paylari bulundugu ortaya iktigina gre, bundan yaratilisla ilgili bulunan (cesaret, korkaklik gibi) niteliklerin sevap ya da azap gibi bir karsiliklari bulundugu, insanlarin bunlardan dolayi iyi ya da kt bir karsilik grecekleri sabit olmustur demektir. Bizim varmak istedigimiz netice de iste bu olmaktadir. Daha nce arzedilen ve bu zellikte bulunan niteliklerden dolayi sevap ya da azap bulunmayacagi dogrultusunda getirilen deliller bazi ynlerden problem arzetmektedir. Syle ki: Birinci delili ele alalim: Teklif (ykmllk) ile birlikte mutlaka sevap ya da azap bulunur diye bir sey yoktur. Bazen insanin kudreti dahilinde bulunmayan seylerden dolayi da sevap ya da azap bulunabilir. Bazen ykmllk bulunur, ama ortada ne sevap ne de azap bulunmayabilir.

Birinciye, insanin basina gelen ve iradesi disinda bulunan musibetleri rnek verebiliriz.[52] Bunlari bilip bilmemesi de farket-mez. Ikincisine ise, iki ien ya da khine (arrf) giden bir kimsenin durumunu rnek olarak gsterebiliriz. nk hadiste belirtildigi zere "bu kisinin kirk gn namazi kabul olunmaz.[53] Bununla birlikte ehl-i snet limlerinden hibir kimsenin byle bir insanin kilmis oldugu namazin sartlari ve rknleri tam olarak yerine getirilmisse yeterli olmadigi grsnde oldugunu bilmiyorum. Ayni sekilde dil[54]olsun fsik olsun namazin herkes zerine vacip oldugunda da grs ayriligi bulunmamaktadir. Madem ki (bu rnekte oldugu gibi) ykmllk bulundugu halde sevap ya da azap bulunmayabiliyor. yle ise birinci delilin dogrulugu sabit degildir. Ikinci delili ele alalim: Karsiligin bulunduguna dellet eden nc delil ikinci delille elismektedir. "Sevap ya da azap fiil ya da terk zerine gerekmektedir" szyle eger sadece fiilleri kasdetmisse, onun sakatligi ortaya ikmistir. Eger yaratilisla ilgili niteliklerle birlikte demeyi kastediyorsa, o takdirde sevap ve azapta niteligin de bir etkisi bulunmus olmaktadir. Bu da, yaratilisla ilgili niteliklere iyi ya da kt bir karsilik verilecegine dair bir delil olur. Birinci grse sahip olanlar, ikinci grs sahiplerinin delillerine su itirazlari ileri srebilirler: Birincisi hakkinda syle diyebilirler: Sevgi ve bugzun mnsi sevap ve azaptir dersek, o durumda sevgi ya da bugzun kisinin kudreti altinda bulunmayan seylere baglanmasi mmkn olmaz.[55](Kisinin kudreti altinda bulunmayan bu seyler) onun zerinde yaratildigi nitelikleri ve varligidir. Ikincisi hakkinda da syle diyebilir: Taksim daha fazla da olabilir. nk sevgi ve bugzun, kula ynelik sevap ve azap disinda bir baska durum iin baglanmis olmalari pekl mmkn olabilir. Bu da gidisatta (mecri'1-dt) gzel ya da irkin olan bir seyle muttasif olmasi demektir. ncye gelince bunun iin de syle denilebilir: Fiiller niteliklerden ortaya ikinca, kemal ya da noksanlik konusunda fiiller niteliklere uygun olarak meydana gelir.[56]Biz sanatin mkemmelliginden sanatkrin da mkemmelligini ikaririz. Bunun aksi de szkonusu-[ii9] dur. Dolayisiyla burada da durum aynidir. Bu durumda sevap fiillere has olacak, farklilik da onlarin farkliligina ynelik olacaktir; niteliklerle ilgisi olmayacaktir. Maksat da budur. Kisaca, bu konunun her iki tarafi da birbirine denk olmakta, bir taraf diger tarafa stn gelmemektedir. Konunun zerinde daha genis olarak durulabilir ama, burada bu kadari yeterlidir, fazlasina ihtiya yoktur. Basari ancak Allah'tandir. [57]

Besinci Mesele:

Mkellefin gc dahilinde olmayan konularda ykmllk hakkinda sz etmis olduk. Geriye mkellefin gc dahilinde olan fakat kendisine zor gelen ykmllkleri incelemek kaldi. Iste burasi da onun yeridir. Sri'in takat st ykmllk (teklf-i m l yutak) getirmeyecegine ynelik kasdimn bulunmasindan, O'nun her trl mesakkat ieren ykmllklerle kullarini mesul tutmayacagi gibi bir netice ikmaz. Bu yzdendir ki, daha nceki seriatlarda takat st ykmllk bulunmadigi halde mesakkat ieren ykmllkler bulu-nabilmistr. br taraftan takat st ykmllgn olmayacagini sagduyu sahibi bir topluluk, hatta Es'ari ve diger mezheplerden olan limlerin ogunlugu kabul etmislerdir. Mutezile'ye gelince, zaten bu konu onlarin genel prensiplerinden olmaktadir. Glk ieren hususlarla ykml tutmak ise byle degildir. Hal byle olunca, bizim bu stn seriatimiz nazarinda durumun nasil oldugunu incelemek gerekecektir: Konuya girmeden nce "mesakkat" kelimesinin szlk anlami zerinde durmamiz gerekmektedir. Bir sey kisiyi yordugu zaman (^Kendi kendinize zor varacaginiz memleketlere ykleriniz tasirlar.) yetinde [58]de ayni anlamda kullanilmistir. yette geen kelimesi "mesakkat" kelimesinden tretilmis isim olmaktadir. Mesakkatin bu anlami, Arap dilindeki kelimenin vaz'i (konulusu) noktasi dikkate alinmaksizin ele alindiginda istilahi aidan drt ihtimal (vecih) gerektirir: (1) Gcn yettigi ve yetmedigi btn hususlarda nim olur. Bu durumda takat st ykmllk (teklf-i m l yutak) de mesakkat diye isimlendirilir. nk insanin byle bir ykmllg yerine getirmeye alismasi, onu faydasiz bir sikinti ve glk ierisine dsrecektir. Mesel, ktrmn ayaga kalkmaya alismasi ve bu yzden kendisini sikintiya sokmasi, insanin havada umaya alismasi vb. gibi. G dahilinde olmakla birlikte beraberinde tahamml zor bir unsur da varsa, bu durumda o ise zor is (skk), onu yerine getirmek iin karsilanan yorgunluk, glk ve sikintiya da "mesakkat" denilir. (2) Sadece g dahilinde olan ancak islenmesi sirasinda ierdigi glk sebebiyle nefsin huzurunu kairacak ve onu tedirgin edecek lde gnlk yapilagelen mutat zorluklarin stnde zorluk ieren seylere has olmasi. Bu kisim iki sekilde dsnlebilir:

(a) Mesakkatin, ykml kilinan fiillerin kendilerine has olmasi. Bu tr olan mesakkatler, fiil bir defa islense bile hemen kendisini gsterir. Fakhlerin istilahinda meshur olan ruhsatlarin tanindigi yerler iste bu trden olan mesakkatlerin bulundugu yerlerdir. Yolculuk ve hastalik esnasinda oru, yolculuk sirasinda (namazin) tamamlanmasi ve benzeri hkmler gibi. (b) Mesakkatin, fiillerin znde bulunmamasi, ancak fiillerin kll ve devamli oluslarindan kaynaklanmasi ve bu itibarla da bir nceki sikta szkonusu olan mesakkate katilmasi. Bu sadece nafilelerde olur. Syle ki: Insan her nasilsa kendi tahammlnn stnde nafile bir ibadetin altina girer. Ancak devamla bundan yorulur ve usangalik gelir. Bu yzden nefis zerine (a) sikkindan olan amellerin bir defa islenmesi durumunda ortaya ikan mesakkatin benzeri bir mesakkat meydana gelir. Insanin kendi nefsine karsi yumusaklikla davranmasi, nafile olarak stlenilecek amellerin usangalik dogurmayacak bir l ve miktarda olmasi istenilen saha iste bu kisim olmaktadir. Hz, Peygamber'in visal orucunu, elzem olmayan seylere asiri dsknlk gsterilmesini, teljellfe girilmesini yasaklamasi, "G yetirebileceginiz amelleri aliniz (ki devamli olsun). nk, siz usanmadika asla Allah usanmayacaktir[59] "Ortayolu tutun, ortayohi tutun, ki (maksadiniza) ulasasiniz"[60] buyurmasi bu kisma bir isaret olmaktadir. Bu kabil haberler oktur. Bu kisma dikkat ekmek iin baska bir yer daha vardir. Bu klllik ve devamlilik arzeden bir durumdan kaynaklanan mesakkat olmaktadir. Birinci fa sikki) kisimda olan mesakkat ise cz bir durumdan dogmaktadir. (3) Sadece g dahilinde olan ve nefse alisilagelen islerde bulunan mutat yorgunluktan daha fazla bir glk getirmeyen durumlara hastir. Ancak byle bir seyle ykml tutulmasi teklif ncesine nisbetle alisilagelen seyler yaninda fazladan bir yk gibi telakki edilmekte ve nefse agir gelmektedir. Bu yzden de bu tr ykmllklere "teklif kelimesi kullanilmistir. Bu kelime szlkte mesakkat anlami iermektedir. nk Araplar, bir kisiye agir bir yk ykleyip onun yerine getirilmesini emrettikleri zaman, derler. Zorluguna ragmen bir seyi stlenme durumunda da, eger bir klfetle ona g yetirebiliyorsa derler. Bu tr olan ykmllkler de, bu aidan bakildiginda, mesakkat diye isimlendirilirler. nk bu tr ykmllkler insiyatifin elden birakilmasi ve dnya hayatinin gerektirmedigi fazladan bazi islerin stlenilmesi demektir. (4) Kendisinden nce olan seyden zorunlu olarak ortaya ikana[61] hastir. nk teklf mkellefi nefsinin arzularindan ikarmaktir. Arzu ve heveslere muhalefet etmek ise, basina buyruk insanlar iin mutlak surette zor gelir ve

bu yzden bu tr kimselere sikinti ve mesakkat peyda olur. Bunun byle oldugu halk ierisinde cereyan etmekte olan detlerde grlmektedir. Bylece siklariyla birlikte ele aldigimizda mesakkatin bes kisimda ele alinacagi ortaya ikmaktadir. Birinci kisimdan olan mesakkatler usl kitaplarinda yeterince islenmistir ve daha nce biz de bu kisimla ilgili olarak aiklamalarda bulunduk. Ikinci kisima gelince, bunu altinci mesele olarak verecegiz. [62]
Altinci Mesele:

Sri Tel, getirdigi ykmllklerle kisilerin mesakkat ve sikintiya sokulmasini istememistir. Buna su hususlar dellet eder: (1) Bu konuda gelen nasslara rnekler: "O peygamber, ... onlarin agir yklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir"[63] "Rabbimiz! Bizden ncekilere ykledigin gibibize de agir ykykleme.RahbimizlBize gcmzn yetmeyecegi seyi tasitma.[64] Hadiste ise: (Kulun bu duasi zerine) Yce Allah: "(Tamam yle) yaptim" buyurdu,[65] denilmistir."[66] Yine Yce Allah: "Allah kisiye ancak gcnn yetecegi kadar ykler.[67] "Allah size kolaylik ister, zorluk istemez[68] "Dinde sizin iin bir zorluk kilmamistir[69] "Insan zayif yaratilmis oldugundan Allah sizden yk hafifletmek ister[70] "Allah sizi zorlamak istemez, Allah sizi aritip zerinize olan nimetini tamamlamak ister ki skredesi-niz"[71] buyurur. Hadiste de: "Hanflik ve hosgrye dayali (bir seriatla) gnderildim[72] "Hz. Peygamber, iki sey arasinda muhayyer kilinmissa, gnah olmadika mutlaka daha kolay olanini tercih etmistir[73] buyrulur. Burada "gnah olmadika" diye kayitlanmistir. nk gnahin terkinde onun sirf bir terk olmasi aisindan bir glk bulunmamaktadir.[74] Bu mnda dahapekoknass bulunmaktadir. Eger Sri' Tel mesakkati kastetmis olsaydi, o zaman kolaylik ve hafifletmeyi murad etmis olmaz, glk ve zorlugu dilemis olurdu. Bu ise sakattir. (2) Ruhsatlarin mesrulugu sabittir ve bu konu gayet kesindir. Bunlar, dinden oldugu zorunlu olarak bilinen konulardandir. Yolculuk sebebiyle namazi kisaltma, oru tutmama, iki namazi birlestirerek kilma, zaruret halinde haram kilinmis seyleri yeme ya da ime... gibi. Bunlarin mevcut ve mesru olusu, glk ve mesakkatin mutlak surette kaldirilmis olduguna kesin bir delildir. Ayni sekilde asirilik, tekellf, amellerin devamliligini kesintiye ugratacak seylere sebebiyet vermek gibi seylerin yasaklanmasi da konumuza delil olmaktadir. Eger Sri' Tel teklifte mesakkat dilemis olsaydi, o zaman ne ruhsat ne de hafifletme bulunmazdi.

(3) Teklifte mesakkatin bulunmadigina dair icm'm bulunusu. Bu durum, Sri'in mesakkate ynelik bir kastinin bulunmadiginin bir delilidir. Eger bulunsaydi, o zaman seriat ierisinde eliski ve tutarsizlik olurdu.[75] Byle bir sey ise seriattan uzaktir. nk seriatin yumusaklik, hosgr ve kolaylik esasi zerine konulmus oldugu sabit iken, diger taraftan da onun konulmasi sirasinda mkelleflerin sikintiya ve glge itilmesi gibi bir maksat bulunsaydi, o zaman birbirine zit olan unsurlarin seriat bnyesinde toplanmasi gibi onun mnezzeh oldugu bir durum ortaya ikardi. nc trden olan mesakkate gelince bu da ayri bir mesele halinde arzedilecektir; [76]
Yedinci Mesele:

Sri Tel'nm neticede bir nevi mesakkat ve klfet ieren seyleri teklifte bulundugunda sphe yoktur; ancak bu gibi seyler geerli olan detlere nazaran "mesakkat" diye isimlendirilmemektedir. Nitekim alisilageldigi zere insanlarin sanat ve meslek icrsiyla hayatlarini kazanmak iin alismalarina da mesakkat denilmemektedir. nk bunlar mmkndr ve mutattir; iermekte olduklari klfet alisilagelmis genel durumda insani isten alikoyacak lde degildir. Hatta akli basinda ve gelenekleri bulunan insanlar hayatlarini kazanmak iin alismayan kimseleri tembel diye isimlendirirler ve onlari ayiplarlar. Teklifte bulunan ve mutat olan mesakkatler de ayni sekildedir. deten mesakkat sayilanla, mesakkat sayilmayanlar arasindaki farkiste bu noktada ortaya ikmaktadir. Syle ki: Bir fiili islemeye devam etmek o fiilin tmden ya da kismen birakilmasina sebep olacaksa, o fiili isleyen kimsenin kendisi ya da mali zerinde veya davranislarinda bir bozuklugun ortaya ikmasina sebep olacaksa, bu durumda szkonusu olan mesakkat mutat olan dzeyden fazla demektir. Eger genel olarak bu zikrettigimiz mahzurlardan birisine sebep olacak durumda degilse, o zaman szkonusu olan klfet deten mesakkat sayilmayacaktir. Nasil sayilir ki, bu dnyada insanin btn halleri; yemesi, imesi, diger davranislari hep klfettir. Ancak kendisine bu klfetleri yenebilecek kudret verilmis; kendisinin bu tasarruflarin boyundurugu altina girmesi istenmemistir. Ykmllklerde de durum ayni sekildedir. Ykmllklerin ve onlarin iermekte olduklari mesakkatlerin (klfet) iste bu aidan degerlendirilmeleri uygun olacaktir. Bu nokta anlasilmistir saniyoruz. Bir nokta daha var: Mutat lde mesakkat ieren ykmllkler, iermis olduklari bu mesakkatlerden dolayi talep konusu olmus degillerdir; aksine bunlar ierdikleri maslahatlar iin istenilmis olmaktadir. Buna delil, bundan nceki meselede gemisti.[77]

Itiraz: Geen aiklamalar, teklifte mesakkate bulunmadigina esitli ailardan dellet etmez:

ynelik

bir

kastin

(a) Ykmllgn bizzat "teklif diye adlandirilmasi buna isarette bulunmaktadir. Zira teklifin asil szlk anlami ierisinde klfetki mesakkat olmaktadir bulunan bir seyin iste-nilmesidir. "Allah kisiye ancak gcnn yetecegi kadar ykler.[78] yetinin anlami da: "Allah kisinin gc yetmeyecek lde kendisine zor gelen seyleri istemez; O'nun istekte bulunacagi sey sadece deten gc dahilinde bulunan seylerle ykml olmasidir" seklindedir. Dolayisiyla mesakkatle ykml tutma sabittir. Emir ve yasaga ynelik kasdm bulunmasi, hi sphesiz mesakkatin de talep edilmis olmasi neticesini de yaninda gerektirecektir. Sri'ce "teklf' diye isimlendi-rilmesinden de anliyoruz ki, talep fiile, sadece bir mesakkat olmasi aisindan baglanmaktadir. Su halde mesakkat, teklf sirasinda Sri'ce dikkate alman bir husus olmaktadir. "Dinde sizin iin bir zorluk kilmamistir[79] ve benzeri yetler iste bu anlamda anlasilacaktir. (b) Sri' Tel, ne ile ykml tuttugunu ve ykml tuttugu seyden nasil bir mesakkat dogacagini bilmektedir. Bilindigi zere teklf beraberinde mesakkat getirmektedir. Sri' teklifle birlikte ondan asla ayrilmayan mesakkatin bulundugunu bilmektedir. Bu durumda Sri'in, teklifte bulunmakla ondan dogacak olan mesakkati de talep etmis olmasi lzim gelecektir. nk prensip olarak, sonu olan msebbebi bile bile sebebin ortaya konulmasi, msebbebin kasdedilmesi demektir. Bu meselenin aiklanmasi hkmler bahsinde ge-. misti. Dolayisiyla neticede Sri'in mesakkate ynelik kasdi-nin bulunmus olmasi gerekmektedir. (3) Mesakkat, kismen de olsa, ykml olunan fiilin islenmesi esnasinda karsilasilmasi durumunda, teklf sevabindan ayri olarak sevap kazanilmasina sebep olabilmektedir. Mesel: "nk Allak yolunda susuzluga? yorgunluga, aliga ugramak, kfirleri kizdiracak bir yeri isgal etm$k ve dsmana basari kazanmak karsiliginda onlarin yararli bir is ycfptiklari mutlaka yazilir. Dogrusu Allah iyilik yapanlarin ecrini zyijetmez[80]"Ama Bizim ugrumuzda cihad edenleri elbette yollarimiza eristirecegiz"[81]yetlerini rnek olarak hatirlayabiliriz. Hadiste ise "mescide giderken fazla adim atilmasinin daha sevapti oldugu, sevabi en fazla olan kimsenin evi uzak kimse oldugu[82] "hoslanilmadik ve sikintili durumlar iin abdestin hakki verilerek alinmasinin tavsiye edildigi"[83] bilinmektedir. Bu hususa: "Savas hosunuza gitmedigi halde size farz kilindi. Ihtimal ki, hoslanmadiginiz sey sizin iyili-ginizedir.[84]yeti de isaret etmektedir. nk savasta en byk mesakkat ve glkler bulunmaktadir.

Hatta yle ki Yce Allah: "Allah sphesiz, Allah yolunda savasip ldren ve ldrlen m'minle-rin canlarini ve mallarini cennete karsilik satin almistir"[85] buyurmustur. Benzeri daha baska yetler de vardir. Mesakkatler sirf mesakkat olmalari aisindan normal ykmllkten alinacak olan sevaptan ayri olarak fazladan sevaba vesile olduguna gre bu, onlarin da Sri'ce gznnde bulundurulmus olduguna delil olur. Eger byle olmaz ve Sri'in mesakkate ynelik bir kasdi bulunmasaydi, o zaman onlara maruz kalmaktan dolayi bir sevap szkonusu olmazdi. Nitekim ykml olunmayan ve mkellefin bizzat kendi tercihi ile ortaya koydugu fiiller karsiliginda herhangi bir sevap bulunmamaktadir. Nitekim bu konu mbh bahsinde gemisti. Btn bunlar teklf sirasinda Sri'in mesakkati de gznnde bulundurdugunu, ona ynelik bir kasdinin oldugunu gsterir. Bizim ulasmak istedigimiz netice de iste budur. Cevap: Birinci itirazi ele alalim: Teklifin mkellefe yneltilmesi durumunda szkonusu edilecek kasit iki ynl olabilir: (a) O ykmllk, birmesakkatolmasi aisindan istenilmis olabilir, (b) Oykm-llk, iermis oldugu mkellefe ynelik dnya ve hiret iin szkonusu olan maslahatlar aisindan istenilmis olabilir. Bu ikincinin Sri'in maksadi oldugunda en ufak bir kusku bulunmamaktadir. Btn ser veriler bunu dile getirmektedir. Nitekim daha nce bu kitabin (ikinci cilt) basinda bu konu zerinde durulmustu. Birincinin Sri'ce kastedilmis olabilecegini kabul etmiyoruz. Bir seyde bylesine iki kastin bir arada bulunmasi gibi bir zorunluluk da yoktur. Mesel, doktor hastasina aci ve tadi hos olmayan ila iirmekle, damarini yarmak ve kangren olmus organini kesmek suretiyle ona aci vermekle., onun aci ve izti-rap ekmesini degil, iyilesmesini, onun yararini kasteder. Geri bu [126] arada hastasinin aci ve istirap ekecegim bilir. Ama onun bu bilgisi, yaptigi bu islerde1 onun aci ve iztirap ekmesine ynelik bir kastinin bulundugu neticesini gerektirmez. Sri'in mkellefe getirdigi ykmlkler de ayni sekilde degerlendirilir. O bu ykmllkleri kullarin mesakkat ekmeleri iin degil, derhal ya da zaman ierisinde (ya da dnya ve hirette) kendilerine ulasacak menfaatler ierdigi iin getirmistir. Ykmllklerde onlarin iermis oidugu maslahatlara ynelik Sri'in kasdi bulundugunda zaten genelde icm vardir. Tartisma konusu sadece, ayni zamanda onlarin iermis olduklari mesakkatlere ynelik bir kasdinin olup olmadigi hakkindadir. Ykmllklere "teklif adi verilmesi, onlar esnasinda ortaya ikan seyler itibariyladir ve tamamen Araplarin dili kullanis larindaki rflerine uyulmustur. nk onlar, istikkilminde de bilindigi zere, bir seyi her ne kadar kullanilista ona ynelik bir kasit olmasa da ondan meydana ikan seyler ile isimlendirirler ve bu mecaz bir kullanis sekli de degildir, bilakis lgat aisindan vaz' hakikat olmaktadir.

Ikinci Itiraza Cevap: Sebebin islenmesinden msebbebin meydana gelecegini bilmek, her ne kadar mkellef hakkinda ona ynelik bulunan bir kasit yerine getigi sabitse de sadece bazi ynlerden kasit yerine geer. Bununla ser hkmlerde szkonusu olan ve sebebiyet verme (tesebbb) ile genelde mtecvizkr olmasi ynnden[86] bunun byle oldugunu kastediyorum; yoksa meydana gelmis niefsedeti kastetmis olmasi cihetinden o sekilde degerlendirilmis degildir. nk biz, onun sadece kendi ikarlarini kastetmis oldugunu kabul ediyoruz. Mkellef (mefsedeti) kastetmis olmayinca, bunun Sri'in hakki konusunda da byle olacagi netice olarak ortaya ikacaktir. nk O, ykmllkle bizzat maslahati kastetmistir, onun islenmesi sirasinda ortaya ikan mefsedetlere ynelik bir kasti bulunmamaktadir. Bu konunun izahi daha nce hkmler bahsinde gemisti. Bundan sonra mkellef bahsinde insallah daha etrafli bir sekilde zerinde durulacaktir. Hem sonra, sayet islenmesi sirasinda bazi mefsedetlerin de ortaya ikmasina sebep olan bir ykmllge ynelik kasittan, ser'an mef-sedetin ortaya konulmasina ynelik bir kasdin bulunmasi gerekecek olsaydi, o zaman daha nce geen ve seriatin mefsedetlerin degil de sadece maslahatlarin temini iin konulmus oldugunu isbat eden delillerimiz btil olmus olacak, zel olarak da bu konuda Sri'in ayni anda hem mesakkatin kaldirilmasini, hem de onlarin ortaya konulmasini istemis olmasi gibi bir netice dogacakti. Bu ise hem aklen hem da naklen muhal ve sakattir. Sonra doktorun hastasina aci ilaiirmesi, kangren olan organini kesmesi, rms disleri ekmesi, cerahatli yaralan yarmasi, hastasina arzuladigi seylerden perhiz vermesi... gibi durumlarda her ne kadar bunlari yaparken hastaya aci vermis olacaksa da onun iyilesmesine ynelik kasdinin bulunmamasi gerekmez. nk onun maksadi, tedavi sirasinda ister istemez ortaya ikacak olan hastaya eza verme mefsedetine riyette bulunmadan daha byk ve gl olan bir maslahatin gereklestirilmesine yneliktir. Seriatin tavri da iste byledir. Eger teklif, mutlaka yapilmasi gereken bir durum arzediyorsa zorunlu olarak beraberinde mesakkatler getirse de getirilir. nk tekliften maksat, sadece maslahat olmaktadir. Seriatta getirilen btn ykmllkler hep bu sekilde olmaktadir. Sri'in mesakkatleri defetmek istedigi bilinmektedir. Bu durumda eger ierisinde mesakkat ieren bir sey emretmisse, bizzat o mesakkate ynelik bir kasdi olmayacaktir. Zira eger ona ynelik bir kasdinin bulunacagim varsayarsak, o durumda Sri'in mesakkatlerin defini istememesi gerekirdi. Bu itibarla, alisilagelmis isler esnasinda ortaya ikan mesakkatler deten mesakkat olarak isimlendirilmemektedir. Kisaca zetlemek gerekirse syle diyebiliriz; Alisilagelmis (mutat) fiiller ile,

bunlarin cinsinden olan fiiller ile getirilen ykmllkler daha nce getigi gibi mesakkat iermezler. Ykmllkler sirasinda bazi glklerin bulunacagini bilmekten, onlarin talep edilmis olmasi, onlara ynelik bir kasdin bulunmasi gibi bir neticenin ikmasi syle dursun; bu tr glkler "mesakkat" diye de adlandirilmaz. nc Itiraza Cevap: Szkonusu edilen sevap, mesakkatin vukuunun mcerred tekliften zorunlu olarak dogmasi ve ykml olunan fiilin ancak o mesakkate katlanilmasi yoluyla gereklesebilmesi aisindan olmaktadir. Sadece bu aidan bakildiginda mesakkat sanki istenilmis (maksd) gibi olmaktadir. Yoksa mutlak anlamda mesakkat kasdedilmis degildir. Bundan dolayi da Sri' Tel, normal ykmllgn sevabindan ayri olarak mesakkat karsiliginda olmak zere fazladan bir sevap vermektedir. Fazladan olarak bu sevabin verilmesi, mesakkat ve yorgunlugun bizzat istenilen bir sey olduguna delalet etmez. Bunu su da destekler: Mesakkatler karsiliginda istenilen ykmllkler neticesinde dogmasalar bile sevap meydana gelmektedir. Mesel, bir insan basina gelen musibet ve felaketlerden dolayi sevap almakta ve bunlar onun gnahlarina keffret olmaktadir. Nitekim bu hususa su hadis dellet etmektedir; "M'minin karsilastigi hibir agrisizi, yorgunluk, znt ve keder, hatta kendisine batan bir diken yoktur ki, Allah bunlar sebebiyle onun gnahlarindan affetmis olmasin[87]Benzeri daha baska hadisler de bulunmaktadir. Mubahta da ayni sekilde, sayet ondan yasak olan bir seyin ortaya ikacagi bilinecek olsa, b durumda o yasaga ynelik bir kasdin bulunmasi gibi bir netice lzim gelmez. Ayni sekilde o mubahtan zorunlu olarak ortaya ikacak olan yasaga ynelik bir kasdin olmadiginda ittifak edilir. Bildigi halde bir kasdinin bulunmamasi konusunda ise ihtilf etmislerdir. Bu konunun izahi insallah ileride gelecektir. Fasil: Bu arzedilen aiklamalardan bir baska esas daha ikar: Mkellef, sevabinin byklgne bakarak ykmllgn iermis oldugu mesakkate ynelik bir kasit bulunduramaz; o sadece mesakkatin byklgne gre sevabi da artan ve bizzat ykmllk konusu olan amele niyet etmek durumundadir. Bu ikincisi, btn amel tekliflerin zelligi byle oldugu iindir. nk mkellef sadece sevap verilen amele niyet etmek durumundadir. Sri'in o ykmllg koyarkenki kasdi da iste bu olmaktadir. Sri'in kasdma uygun olarak ortaya ikan sey, bizzat istenilen netice olmaktadir. Birinciye gelince; nk ameller niyete gredir, davranislarda maksatlar dikkate alinir. Nitekim bu husus insallah yeri gelince belirtilecektir. Bunlarin muteber olmasi iin mutlaka Sri'in kasdina uygun dsmesi gerekmektedir. Eger mkellefin ykmllg yerine getirirkenki kasdi,

ierdigi mesakkati ortaya koymaya ynelik ise, o zaman onun kasdi Sri'in kasdina ters dsms olacaktir. nk Sri' getirdigi ykmllkte bizzat mesakkati dikkate almis degildir! Sri'in kasdma ters dsen her niyet ise btil olmaktadir. Dolayisiyla kulun mesakkate ynelik kasdi da btil olacaktir. Su halde o, yasaklanilan sey kabilinden olmaktadir. Hakkinda yasak bulunan seyin ortaya konulmasinda ise sevap yoktur; aksine yasagin haramlik derecesine ulasmasi durumunda gnah vardir. Bu itibarla, mesakkate girmek kasdiyla sevap isteginde bulunmak, Sri'inkasdiyla eliski arzetmek-tedir. Itiraz: Bu Sahh'te bulunan su Cbir hadisine ters dsmektedir. Syle ki: Mescidin etrafinda bos yer vardi. Selemeogullari Mescid'e yakin bir yere tasinmak ve yerlesmek istediler. Bu haber Hz. Peygamber'e ulasti. Bununzerineonlara^Sizin mescide yakin bir yere yerleseceginiz haberi bana ulasti, yle mi?" diye sordu. Onlar: "Evet, Y Raslallah! Biz bunu istedik" dediler. Bunun zerine Hz. Peygamber onlara iki defa tekrarlayarak: "Ey Selemeogullari! Yurdunuzu birakmayin, (Mescid'e atacaginiz adimin) izleri yazilsin" buyurdu. Bir baska rivayette: "Bizim yurdumuzdan ayrilmis olmamiz bizi sevindirecek degildir" demislerdir. Cbir'de gelen baska bir rivayette de, o syle anlatmistir: Bizim yurdumuz Mescid'den uzakta idi. Evlerimizi satmak ve Mescid'e yakin olmak istedik. Hz. Peygamber bizi bundan alikoydu ve: "Sizin iin her adim karsiliginda bir derece vardir" buyurdu.[88] Ibnu'l-Mbrek'in zhde dair kitabinda da (Rakik) Ebu Musa el-Es'ar'den syle nakledilmistir: Bir defasinda denizde yelken amis bir gemi ile yolculuk yapiyordum. Bir adamin syle dedigini duyduk: "Ey gemi yolculari! (Oru iin) kalkin." Bunu yedi kere tekrar etti. Ona: "Bizim ne halde oldugumuzu grmyor musun?" dedik. O yedinci defasinda: "Vallahi Allah'in kendisi zerine yazdigi bir va'di (kazasi) vardir: Kim dnya hayatinda sicak bir gnde nefsini Allah iin susatirsa, kiyamet gn onu kandirmasi Allah zerine bir hak olmustur" dedi. Bundan sonra Ebu Musa ok siddetli sicak gttnleri kovalar ve o gnlerde oru tutardi. Seriatta bu trden olup, mkellefin ibadetlerde ve diger ykmllklerde nefsini zora kosmaya ynelik kasdirun sahih olduguna ve bundan dolayi da sevap alacagina dellet eden veriler bulunmaktadir. Mescid'e yaklasmak amaciyla yurtlarindan ayrilmayi isteyen sahb-lere Hz. Peygamber ok adim atmada ok sevap bulundugu iin yerlerinde kalmalarini emretmistir. Bunlarin durumu suna benziyor: Bir adam ki isleyecegi bir amelin iki yolu bulunmaktadir. Bunlardan biri kolay digeri ise zordur. Zor olan yolla onu ortaya koymasi emrolunmus ve bundan dolayi da sevap alacagi va'dinde bulunulmustur. Hz. Peygamber'in onlari dsncelerinden alikoymasi,

yurtlarinda kalmalarinda (ve mesakkate ggs germelerinde) daha fazla ecir bulunduguna onlarin dikkatini ekmek iin olmustur. Allah'in vel kullarinin hallerini dsn. Bunlar Rablerine kulluk yolunda glerinin en son yetecegi noktaya kadar aba sarfetmeyi esas olarak kabul etmislerdir. Hatta her konuda azimetleri almak, ruhsatlari ise terketmek onlarin en nemli bir prensibi olmustur. Btn bunlar arzettiginiz hususlarla ters dsmektedir. Sahh'te de bey b. Ka'b'dan syle rivayet edilmistir: Ensardan birisinin evi, Medine'de bulunan evlerin en uzagi idi. Hz. Peygamber ile birlikte hibir namazi kairmiyordu. Kendisine: "Ey Falan! Keske bir esek alsaydin, ayagini yakici sicaktan ve haserttan korurdu" dedik, O: "Vallahi, evimin Hz. Peygamber'in evi ile bitisik olmasi hosuma gitmezdi" diye cevap verdi. Cbir diyor ki: "Bu sz isitince okagirima gitti ve Hz. Peygamber'e gelerek durumu kendisine bildirdim. Bunun zerine Hz. Peygamber onu agirtti ve adam ona da ayni cevabi verdi ve kendisinin attigi her adimdan bir sevap bekledigini syledi. Bunun zerine Hz. Peygamber : 'Sphesiz senin iin umdugun sey olacaktir' buyurdu."[89] Cevap: Evvela, itiraz sadedinde zikredilen bu hadisler sahsa zet uygulamalarla (kadiyyetu ayn) ilgili vhid haberlerdir.[90] Bunlardan kesin bir genellemeye (istikra) gidilmesi mmkn degildir. Zann olan seyler kati olanlar karsisinda varlik gsteremezler. Bizim zerinde durdugumuz sey, kati olan seyler trndendir. Ikinci olarak: Bu hadislerde, bizzat mesakkatin kendisine ynelik kasdin bulunduguna bir dellet bulunmamaktadir. Birinci hadisin aiklanmasi bizzat Buhr'nin rivayetinde bulunmaktadir. nk o bu hadisin rivayetinde: "Hz.Peygamber.Medine'nin o taraftan (dsman tecavzne karsi) bosalmasi ve savunmasiz hale gelmesinden endise etti" seklinde ilave bulunmaktadir. Mlik b. Enes'ten, nce Akk'e sonra da oradan Medine'ye iner oldugu rivayet edilmistir. Kendisine Akk'e indigi zaman: "Akk'e niin iniyorsun? nkMeseid'e uzakligi zor oluyor" diye sorduklarinda: "Bana ulastigina gre, Hz. Peygamber AMk'i sever ve oraya gelirdi.[91]demistir. Ensardan bazilari oradan Mescid'in yakinina bir yere tasinmak istemislerdi. Hz. Peygamber onlara: "Adimlarinizdan seuap ummaz misiniz?" buyurdu. Imam Mlik, Hz. Peygamber'in "Adimlarinizdan seuap ummaz misiniz?" szn, yrme sirasinda karsilanilacak glk sebebiyle degil, tasinilacak yerin stnlgnden dolayi[92] sylemis oldugu mnsini ikarmistir. Ibnu'l-Mbrek'in naklettigine gelince, eger senedi sahihse o zaman o, sahb fiili olmak zere bir delil olacaktir. Bununla birlikte onda, daha byk sevabin, kendisine ibadet mesakkati daha agir gelen kimseler iin sabit oldugu da bildirilmektedir. Hoslanilmadik sey ler karsisinda abdest

alinmasi, cihadda susuzluk ve yorgunluga maruz kalinmasi gibi. Su halde Ebu Musa'nin sicak gnlerde oru tutmayi tercih etmesi, namaz, sadaka gibi nafile ibadetler varken daha zor olan cihadi tercih eden kimsenin durumuna benzemektedir.[93] Yoksa sevap kazanmak iin nefsini iskenceye sokma kasdi szkonusu degildir. Bunda, sadece mesakkati daha ok oldugu iin, o derecede sevabi da daha byk olacak olan bir ibadetin altina girmek kasdi bulunmaktadir. Bu kasitta mesakkat, asil degil tbi olmaktadir. Konumuz ise, mesakkatin kasitta tbi kihnmaksizin esas alinmasiyla ilgilidir. Ensardan olan sahb ile ilgili hadiste de, kendisini eziyet ve iskence altina sokma kasdi bulunduguna dair bir dellet yoktur. Onda bulunan dellet sadece, sevabin byk olmasi iin mescidin uzakligin, dan dogan mesakkate sabir kasdimn bulunmasi hakkindadir. Bu anlamda olan diger rivayetlerde de durum aynidir. Evliyanin halleri ile ilgili olarak ne srlen itiraza gelince, onlarin maksatlari kendi nefislerinin hazlarina ynelik dsnceleri tamamen atarak sirf Mabdlarinin hakkini yerine getirmektir. Bunlarin davranislarinda, sadece nefislerini iskence ve sikinti altina sokmayi mesakkatlere ggs germeyi kastettiklerini sylemek geen ve insaallah ileride gelecek deliller sebebiyle dogru degildir. nc olarak: Itirazda kullanilan delil, Hz. Peygamber'in ruhbanliga zenmek suretiyle nefislerini glk ve sikintiya sokmak isteyen kimseleri bu dsncelerinden alikoymasi delili ile tearuz teskil etmektedir. Bilindigi gibi ashaptan bazilari asiriliga dsmsler ve biri, ben her gn oru tutacagim ve hibir gnm oru-suz geirmeyecegini, demis; bir digeri, ben her geceyi ibadetle geirecegim ve hibir zaman uyumayacagim, demis; bir digeri de, ben ise hibir zaman kadinlarla beraber olmayacagim... demisti. Hz. Peygamber onlarin bu tutumunu tepki ile karsilamis ve kendisinin btn bunlari yaptigindan sz etmisti. Sonunda da "Kim benim snnetimden yz evirirse, o benden degildir" buyurmuslardi.[94]Baska bir hadiste de: "Hz. Peygamber Osman b. Maz'n'u ruhbanlik hayatindan alikoydu. Eger ona bu konuda izin verseydi, kendimizi hadim ettirirdik"[95]denilmektedir. Hz. Peygamber,gnes altinda ayakta dikilerek oru tutma adaginda bulunan kimseye, orucunu tamamlamasini, fakat gnes altinda ayakta dikilmemesini emretmistir [96]Bir baska hadislerinde ise:"Asirilik gsterenler helak oldu"[97]buyurmuslardir. Onun zorlastirma ve asirilik gstermeyi yasakladigi seriatta meshurdur; hatta bu seriatta kesin bir prensip halini almistir. Sri'in insanlari sikintiya sokmaya ynelik bir kasdi bulunmadigina gre, mkellefin byle bir kasdi Sri'in kesin olarak bilinen kolaylastirma ve hafifletme kasdi ile elismis olacaktir. Mkellefin kasdi-nin Sri'in kasdi ile elismesi durumunda, onun kasdi btil ve dogru olmayacaktir. Bu gayet

aiktir. Basari ancak Allah'tandir. Fasil: Geen aiklamalardan bir esas daha ikar: O da sudur: Islenmesine izin verilmis fiiller ki vcib, mendub ya da mubah olabilirler eger bir mesakkate sebebiyet verirlerse, bakilir: Bu mesakkat ya bu gibi fiillerde mutat olan trden olur; ya da mutat trden olmaz. Eger mutat trden ise, bu konu zerinde durmus olduk ve o fiillerin iermis olduklari mesakkat dolayisiyla istenilmediklerini grdk. Eger mesakkat mutadin zerinde ise, o durumda bu tr mesakkatin de Sri'ce kastedilmis olmayacagi ncelikli olarak bilinir. Bu durumda bakilir: Bu mesakkatler ya kulun bizzat kendi fiili ve iradesi sebebiyle meydana gelmistir; ya da yle degildir. Eger kulun kendi fiili ve iradesi sebebiyle meydana gelmisse, aslinda bu ser'an yasaktir ye seriatta byle bir mesakkat ieren fiille Allah'a kullukta bulunma gibi bir sey yoktur. nk Yce Allah, islenil-mesine izin verdigi fiillerde glk ve sikinti (hara) murad etmemektedir. Buna, gnes altinda ayakta dikilerek oru tutmayi nezreden kimsenin durumunu rnek verebiliriz.[98] Bu yzdendir ki Imam Mlik, Hz. Peygamber'in ona, orucunu tamamlamasini, oturmasini ve glgelenmesini emretmesi hakkinda syle demistir: "Hz. Peygamber ona, Allah iin tatolan seyi tamamlamasini emretti, Allah iin masiyet (gnah) olan seyi de ona yasakladi." nk Yce Allah, nefislere iskence edilmesini, ne kendisine yaklasilacak bir yol, ne de kendi katinda bulunan seylere ulasilabilecek bir vasita kilma-mistir. Bu aiktir. Ancak bu yasaklama, mesakkate, ise girmesi sebebiyle maruz kalmasi yoluyla degil, onu kendi zerine dogrudan getirmesi durumu sartina baglidir. Aynen mislde oldugu gibi. Bu konuda hkm aiktir. Ama, mesakkat amele tbi durumda olursa, mesel mutadin zerinde bir mesakkat altina girmeksizin oru tutamayacak veya ayakta namaz kilamayacak bir hastanin, yryerek ya da binerek hac yapamayacak bir haci adayinin durumunda oldugu gibi, iste bu tr mesakkatler, Yce Allah'in haklarinda "Allah sizin iin kolaylik diler, zor-lukdemez"[99] buyurdugu kisimdan olmaktadir ve bu kisim hakkinda ruhsatlar mesru kilinmistir. Ancak, byle bir mesakkatle karsi karsiya kalan bir kimse, ruhsatla amel ederse; tamam, bunahakki vardir ve bunu sirf kendi nefsinin bir hazzi olarak yapmis olabilecegi gibi, Rabbi tarafindan gelen bu izni kabul etmis olmak iin de islemis olabilir. Yok ruhsatla amel etmeyecek olursa, o zaman karsimiza iki durum ikar: a) Kesin ya da zan lsnde nefsine, bedenine veya aklina ya da davranislarina bir bozukluk ariz olacagini ve bundan da sikinti ve glk duyacagini bilmesi ve bu yzden de o amelden hoslanmamasi. Bunun mkellefle ilgisi yoktur. Bu durumu kesin ya da zan lsnde bilmese,

fakat amele baslar baslamaz bunlarin kendisi iin ortaya ikmasi durumu da aynidir Bunun hkm kendisini tedirgin eden seyi yapniamasidir 'yolculuk sirasinda oru tutmak, iyilik ve takvadan degil, dir"[100]buyrugu bu gibi durumlarla ilgili olmaktadir. Hz. Pey-gamber'in, yemek hazirken veya sikisik vaziyette iken namaz kilmayi yasaklamasi, "Kadi, fke halinde iken hkm veremez"[101] buyurmasi ve, tam hakki verilerek islenemeyecek amellere girisilmesini yasaklayan benzeri diger hadisleri bu meyanda rnek olarak hatirlayabiliriz. nk Sri'in kasdi, kulun fiilinin her trl saibeden uzak olarak korunmasi ve onlarin srekli kilinmasi olmaktadir. Bylece kulun ykmllk ilmegine girmesinin, onun en msait bir zamaninda olmasinin temini amalanmistir. b) Kendisine byle bir zararin gelmeyecegini kesin bilgi ya da zan lsnde bilmesi; bununla birlikte amelde mutadin stnde bir mesakkatin bulunmasi. Bunlar hakkinda da genelde ruhsatlar mesru kilinmis olmaktadir. Bu konudaki tafsilat[102] hkmler bahsinde ele alinir. Burada dikkate alinan illet (gereke) sudur: Asiri mesakkat, sikinti doguran bir seydir; hatta mesakkatin bizzat kendisi zaten sikinti ve glk (hara) demektir. Kisi bunlara, her ne kadar sabir ve tahamml gsterebilirse de, bunlar aslinda deten sabir ve metanet gsterilemeyecek lde olan mesakkatlerdir. Bu itibarla dikkate alinirlar. Ancak burada bir nc durum daha karsimiza ikmaktadir:[103]Bu kisimda da mesakkat mutat degildir, ancak bazi insanlara nisbetle mutat gibi bir hal almaktadir. Byle olan nice seyler vardir. nk kendisini Allah'a adamis ve uzlete ekilmis, ykmllkleri yerine getirme konusunda btn gayretlerini ortaya koymus bidler ve hl ehli byle bir zellik kazanmislardir ve stlendikleri tat yolunu (agirligina ragmen) ggslemislerdir. "Sabir ve namazla Allah'a siginip yardim isteyin. Husu duyanlardan baskasina namaz elbette agir gelir[104]"vetini ele alalim. Dikkat edilirse bu yette namazin mkellefe agir |en bir ykmllk oldugu belirtilmis, ancak bundan husu sahipleri istisna edilmistir. Bu husu sahipleri ki, onlarin nderleri bizzat Hz. Peygamber olmaktadir. Onun iin namaz gzaydmligi idi; yle ki dnya mesgaleleriyle yoruldugu zaman dinlenmekiin namaza siginirdi; ayaklari uyusuncaya kadar kiyamda dururdu. Onun hali byle olunca, elbette onun varisleri durumunda olanlar da onun bu zelliklerinin bereketinden bir seyler elde edeceklerdir. Bu kisim,[105]zerinde biraz daha fazla nefes tketmeyi gerektiren bir konu olmaktadir. nk bu konu, seriatta gl temelleri bulunmasina ragmen ihmal edilmis ve onun zerinde sz eden az olmustur, [ise] Fasil: Mkelleften glk ve sikinti kaldirilmistir. Bunun iki gerekesi vardir.

a) Mkellefin teklif yolunda ilerlemeden kesilmesi, ibadetleri sevmemesi ve ykmllkten nefret etmesi endisesi. Bu gerekenin altina, onun bedenine, aklina, malina ya da davranislarina bir bozuklugun ariz olabilecegi endisesi de girebilir, b) Kula ynelik esitli ykmllklerin ok ve bir anda bulunmasi durumunda onlari geregi gibi yerine getirememesi endisesi. Mesel, mkellefin ailesine, ocuklarina bakmasi ve bunlarin yaninda esitli ykmllklerle karsilasmasi gibi. Mmkndr ki. bazi islerle mesguliyet, diger ykmllklerin ihmalini doguracaktir. Bazen de asiri bir gayretle btn ykmllkleri yerine getirmeye alisacak, fakat buna g yetiremeyecek ve bu kez hibirisini tam olarak yapamayacak, hepsi de yarim yamalak kalacaktir. Simdi birinci kismi ele alalim: Yce Allah bu kutlu seriati hosgr ve kolaylik esaslari zerine kurulu hanflikle gndermis, kullarin kalbini ona karsi nefret duygularindan korumus ve onu mkelleflere sevdirmistir. Eger onlar hosgr ve kolaylik esaslarina ters dsecek sekilde amel etselerdi, o zaman ykml olduklari hususlarda ise yarar amel ortaya koyamazlardi. Bu konuda: "Bilin ki, iinizde Allah'inpey-gamberi bulunmaktadir. Eger o, birok islerde size uymus olsaydi, sphesiz sikintiya dserdiniz; ama Allah size imani sevdirmis, onu gnllerinize gzel gstermis; inkarciligi, yoldan ikmayi ve bas kaldirmayi size igren gstermistir"[106] yetini ele alalim: Bu yette Yce Allah, kolaylastirmak ve hos gstermek suretiyle imam bize sevdirdigini, onu bu sekilde ve karsiliginda mkfat verecegi va'diyle bizim kalplerimizde ssledigini bildirmektedir. Hadiste de syle buyrulmustur: "Amellerden g yetirebileceginiz seyleri yapmaya alisin. nk siz usanmadika, Yce Allah asla (sevap vermekten) usanma-yacaktir.[107] Ramazan gecelerinin ihya edilmesi ile ilgili olarak da: "(Allah'a hamdden) sonra, ey insanlar! Bana sizin durumunuz gizli degildir (sizin istiyakinizi biliyorum). Ama gece namazinin (teravih) zerinize farz kilinmasindan ve sizin de ona g yetire memenizden korktum" [108]buyurmustur. Havla bt. Tuveyt hadisi de syle: Hz. ise validemiz, Hz. Peygambere "Su Havla bt. Tuveyt! Dediklerine gre gece hi uyumazinis" dedi. Hz. Peygamber:"Gece uyumaz mi ?! Gcnzn yettigi kadar ibadet edin, nk siz usanmadika, Yce Allah asla (sevap vermekten) usanmayacaktir"[109]buyurdular. Enes hadisi de syle: Hz. Peygamber birinde mescide girmisti. Orada iki direk arasina uzunlamasina baglanmis bir ip vardi. Hz. Peygamber:"Bune?" dedi Orada bulunanlar: "Zey-neb'in ipi. Namaz kilarken yoruldugunda ona tutunur" dediler. Bunun zerine Hz. Peygamber: "Onu zn. Sizden biriniz zinde olduka namaz kilsin. Tembellik ya da gevseklik hissettiginde otursun" buyurdu.[110]Kildirdigi namazi ok uzattigi iin Muaz'a: "Mu-az! Sen fitneci misin?!" diye ok sert ikismis[111] ve: "Iinizde insanlari nefret

ettirenler var. Sizden biriniz baskalarina namaz kildirdigi zaman hafif tutsun; nk onlar ierisinde zayif, yasli ve is-g sahibi olanlar vardir"[112] buyurmustur. mmetine acimasi sebebiyle visal orucunu yasaklamistir.[113] Adakta bulunmayi yasaklamis ve: "Allah onunla cimriden bir seyler ikarir ve o (adak) Allah'in kaza ve kaderinden hibir sey degistiremez" buyurmuslardir.[114] Btn bu rnekler, daha nce geen ve aklen kavranilmasi mmkn olan usan verme, sikilma, acze dsme, ibadetten nefret etme ve hoslanmama gibi sebeplere dayanmaktadir (muallel). Hz. ise validemizden Hz. Peygamber efendimizin syle buyurdugu rivayet edilmistir: "Sphesiz bu din /netindir. Ona yumusaklikla girin [115] ve nefislerinize Allah'a kullugu sevimsiz hale getirmeyin; nk acele eden ne yol alabilir ne de binek birakir."[116]Hz. ise syle der: Hz. Peygamber acidigindan dolayi ashaba visal orucunu yasakladi. Onlar: "Siz visal orucu tutuyorsunuz" diye de sorduklarinda onlara: "Sphesiz benim durumum sizinki gibi degildir. Ben gecelerim de Rabbim beni yedirir ve iirir (siz ise byle degilsiniz)" [117] buyurdu. Btn bunlardan su netice ikiyor: Buradaki yasaklar Sri'ce g-znnde bulundurulan ve akilla kavranilabilen sebep (illet) yznden olmaktadir. Durum byle olunca, yasak illetle birlikte var ya da yok olacak demektir.[118] Hz. Peygamber'in illet olarak gsterdigi sey bulununca, yasak da ona ynelik olarak bulunacaktir; illet bulunmadigi zaman da yasak ortadan kalkacaktir. nk insanlar bu meydanda iki grupturlar: Birinci Grup: Bu gruptan olan insanlarda, fiili isleme sirasinda mutat st olan bu mesakkat hemen etkisini gsterir ve o fiilin ya da baskasinin fesadina etki ederya dakiside onakarsi bir sikinti veusan dogurur; o isi islemeye karsi bir tembellik meydana getirir. Genelde mkelleflerin ogunun durumu byledir. Bu gibi mesakkat ieren amellerin oldugu sekliyle islenmemesi ve eger terkedilmesi ser'an caiz olmayan amellerden ise seriatin getirdigi dogrultuda ruhsatlarin kullanilmasi, terki caiz olan seylerden ise tmden terkedilmesi uygun olacaktir. Yukarida geen delillerin gerekeleri fta'lil) bunu gerektirmektedir. Buna, Hz. Peygamber'in su hadislerini delil olarak kullanabiliriz: "Kadi, fke halinde iken hkm veremez[119]"Sphesiz nefsinin de zerinde hakki vardir; ehlinin de zerinde hakki vardir,[120]Hz. Peygamber bu szlerini, devamli oru tuttugu haberi kendisine ulasan Abdullah b. Amr b. el-s'a sylemis ve onun agir ykler altina girmemesi iin tavsiyede bulunmustur. Devam ettigi bu ibdet, yaslilik sebebiyle agir gelmeye baslayinca Abdullah: "Keske Hz. Peygamber'in ruhsatini kabu letseydim" diye temennide bulunmustur. Ikinci Grup: Mutat disi glk iermesine ragmen kendilerine agir gelmeyecek, usan ve tembellik gstermeyecek trden olan insanlar. Bu

trden olan insanlara, mutat st mesakkat ieren ameller, iermis olduklari mesakkatlerden daha baskin gelen bir motif, onlari kolay hale dnstren bir saik, ya da amele karsi duyulan asiri bir istiyak veya ondan alinan bir haz... sebebiyle agir gelmemekte, aksine baskalari iin ok agir iken bunlara hafif gelmekte, szkonusu olan mesakkat bunlar iin mesakkatlikten ikmakta, dahasi bu tr amellere giristike, onlarin sikintilarina ggs gerdike daha ok huzur ve ferahlik hissetmekteler veya tedirgin edici ve i tirmalayici etkenlerin tesirinden kendilerini korumaktadirlar. Mesel, hadiste Hz. Peygamber Bill! Bizi ferahlat"[121] buyurmus, baska bir hadiste -de: "Bana dnyanizdan sey sevdirildi... Gzmn, aydinligi namazda kilindi[122] buyurmustur. Gece ayaklari sisinceye ve bacaklari uyusuncaya kadar kiyamda durmasi sonucunda da (kendisine "Niye bu kadar kendinize eziyet ediyorsunuz? Nasil olsa sizin gelmis ve gelecek btn gnahlariniz affedilmistir" diye soranlara): "Rabbime karsi ok skreden bir kal olmayayim mi?"[123]demistir. Kendisine: "Ya Raslallah! fke halinde de, riza halinde de sizin szlerinizi alalim (yazalim) mi?" diye sorduklarinda: "Evet!" buyurmuslardi.[124]Halbuki o, bizim hakkimizda "Kadi, fke halinde iken hkm veremez" [125]buyurmustu. Bu her ne kadar Hz. Peygamber'in kendisine ait bir husus ise de, digerleri hakkinda da delil olmaya elverislidir. Amellerde mesakkatlere katlanma ve onlara karsi devamli sabir gsterme ile ilgili bu mnda delil oktur. Bu konuda sahabe, tabin ve onlari takip eden nesillerden gelen ve ilim, hadis rivayeti ve ictihad mertebesine ulasip kendilerine tbi olunan kimselerden gelen haberler delil olarak yeterlidir. Bunlar ierisinden Hz. mer, Hz. Osman, Ebu Musa el-Es'ar, Sad b. mir, Abdullah b. ezZbeyr'i; tabin neslinden mir b. Abdikays, veys, Mesrk, Sad b. elMseyyeb, el-Esved b. Yezd, er-Reb b. Huseym, Urve b. ez-Zbeyr, Kureys'in zahidi diye n yapan Ebu Bekir b. Abdur-rahraan, Mansr b. Zdn, Yezd b. Harun, Hseym, Zirr b. Hubeys, Ebu Abdirrahman esSlem ve isimlerini saydigimizda uzayip gidecek daha pek ok simayi bunlara misal olarak hatirlayabiliriz. Bunlar yasadiklari bu halleriyle snnete tbi olmus ve onun sinirlarini korumus kimselerdir. Rivayet edildigine gre Hz. Osman yatsi namazini kildiktan sonra vitre kalkar ve onda btn Kur'n'i okurdu. Nice kimseler vardi ki, su kadar sene yatsi namazinin abdesti ile sabah namazini kalmislar,[126] su kadar sene durmadan oru tutmuslardi. Rivayete gre Ibn mer ile Ibn ez-Zbeyr visal orucu tutarlardi. Imam Mlik dehir orucunu (mr boyu tutulan oru) caiz grmst. veys e-Karn, sabaha kadar gecesini ihya eder ve: "Bana ulastigina gre, Allah'a ebediyen secde halinde bulunan Allah'in kullari varmis" derdi. Benzeri bir rivayet Abdullah b. ez-Zbeyr'den de gelmistir.

Esved b. Yezd, nefsini oru ve ibdet ierisinde yorardi; yle ki, sonunda benzi solar ve vcudu sararirdi. Alkame kendisine: icYazik sana! Bu bnyeye niin iskence ediyorsun?" dediginde: "Durum ok cidd!" diye karsilik verirdi. Ibn Srn'in anlattigina gre, Mesrk'un hanimi: "Mesrk, ayaklari sisinceye kadar namaz kilardi. Ben bazen arkasina oturur ve kendisine yaptigini grdgm seylerden dolayi agladigim olurdu" demisti. Sa'b syle nakleder: Siddetli sicak bir gnde, Mesrk orulu iken bayilmisti. Kizi kendisine: "Orucunu boz!" dedi. Mesrk kizina: "Bunu benden niin istiyorsun?" dedi. O: "Acidigimdan!" diye cevap verdi. Mesrk: "Yavrueagizim! Ben de, sresi elli bin gn olan bir gn iin nefsime acidigimdan bunu yapiyorum" diye karsilik verdi. nceki nesillerden olup da, herkesin tahamml edemeyecegi ve ancak Allah'in bu is iin semis oldugu kimselerin tahamml gsterebilecegi zor islerin ki bu isler de onlar iin seilmis oluyordu stesinden gelebilecegi pek ok rnek bulunmaktadir. Onlar bu halleriyle snnete ters dsms degillerdi. Aksine "es-sbikn el-evveln" yani ilk ve nclerden sayilmislardi.Allah bizi de onlardan kilsin! nk zorluk ve mesakkat ieren amellerin yasaklanmasini gerektiren illet, bunlar hakkinda mevcut degildi. Dolayisiyla onlar iin bu tr amellerin yasak olmasini gerektirecek bir unsur mevcut degildi. Nitekim "Kai, fke halinde iken hkm veremez"[127] buyrugu karsisinda bakiyoruz. Burada yasagin sebep ve illeti, zihnin mesguliyetinden dolayi delillerin tam olarak degerlendirilememesi olmaktadir diyor ve bu hkm illetin bulundugu zihni mesgul edecek her seye tesmil ediyoruz. Bu illetin bulunmadigi seylere ise smil kilmiyoruz. Hatta yle ki, kadi zihnini mesgul etmeyecek derecede az fkeli olursa, dvaya bakabilir diyoruz ki, bu anlayis dogru ve yerinde bir yaklasim olmaktadir. Birinci gruptan olan kimselerin durumu, ziyadesiz Islm'in normal hkmleriyle ve iman geregiyle amel etmek olmaktadir. Ikinci gruptan olanlar ise, kendisine galebe alan korku, mit ya da sevginin itmesiyle hareket eden kimseye benzemektedirler. Korku itici bir kirbatir ; mit ekici bir ncdr; sevgi ise srkleyici bir akimdir. Korku duyan kimse, mesakkatin bulunmasina ragmen ameli isler, su kadar var ki, daha agir olan seylerden duyulan korku, mesakkatli de olsa nisbeten daha hafif olan seylere tahamml gsterilmesine iter. mitvr olan kimse de mesakkate ragmen o isi yapar; su kadar var ki, eksiksiz bir rahata ulasacagina olan midi, kisiyi mkemmel bir yorgunluga tahammle sevkeder. Seven insan, sevdigine duydugu istiyakla btn gayretini sarfederek alisir ve bunun sonucunda zor olan kendisine kolay gelir; uzak yakan olur; gcn kuvvetini tketir, buna ragmen sevginin hakkini vermis, nimetin skrn yerine getirmis oldugunu dsnmez; mrn bu ugurda tketir, fakat

arzusunu yerine getirdigini dsnmez. Kisinin nefsi, akli ya da mali iin duydugu endise de ayni sekilde, buna sebebiyet verecek amellerin islenmesine, eger kisinin tercihine birakilmis ise, engel olur. Yok yapilmasi gereken hususlardan ise, o zaman da ruhsatlar getirilir ve bylece mesakkat ierisinde meydana gelmemesi istenilir, nk mesakkatin ve bunun neticesinde bedeni, akli ya da mali hakkinda bir endise duymasi, daha nce de getigi gibi insanin iini tirmalar ve huzurunu kairir. Ancak, bu vaziyette iken yani nefsine ya da bir organina veya aklina bir zarar gelmesi korkusu altinda islenen amel, buna ragmen acaba yeterli olur mu? Yoksa olmaz mi? Bu konunun zerinde durulmasi gerekir ve konuyla ilgili "gasbedilen yerde kilman namaz" meselesinden ipulari ikarilabilir; Eger telef olma korkusu varsa, oru tutmasinin mene d ilecegi ne dair Imam Mlik ve Imam Safi'den nakil bulunmaktadir. Bu durumda tutacagi orucun da yeterli olmayacagini belirtmislerdir. Yine telef olma korkusu bulundugunda, su ile gusl ve abdest almaktan men edilecegi ve teyemmm almasi gerekecegi nakledilmistir. Hastalanma ya da malin telef olmasi korkusunun bulunmasi halinde ise ihtimal bulunmaktadir. Bu konuda yasaklamaya gidileceginin dayanagi "Nefislerinizi ldrmeyiniz" [128] yeti olmaktadir. Sz geen seylerle benzerlerinin yasaklanmis olmasi, korku sebebiyle olduguna ve bizzat o ibadetlerin islenmesine ynelik bir cihetten olmadigina gre, iki durum arasinda fark bulunacaktir. nk namazdan soyutlanarak ele alindiginda, nefsin tahamml edemeyecegi bir mesakkat doguracak bir amelin yasaklanmasi makldr. br taraftan mesakkat dikkate alinmaksizin sadece namazin emredilmis olmasi da makldr. Dolayisiyla mesele hakkinda iki bakis aisi olacaktir.[129] Konuya bir baska kaideden daha yaklasilabilir: Syle ki: Acaba Sri'in mesakkatin kaldirilmasina ynelik kasdi, Allah hakki oldugu iin midir? Yoksa kul hakki oldugu iin midir? Eger Allah hakki odugu iindir dersek, o zaman Sri'in mesakkatin kaldirilmasini istedigi her yerde yasaklama (men) hkmn kabul etmemiz gerekir. O dinde glg kaldirmisken, glk ve mesakkat ieren ameller ierisine girilmesi, O'nun maksadina ters dser; dolayisiyla bu tr amellerin me-nedilmesi gerekir. Eger, kul hakki iindir dersek, o zaman kul kendi hakkini Allah iin dsrecek olursa, acaba yapacagi ibadeti sahih olur mu? Bu durumda byle bir ibadetin kesin olarak menedilmeyecegi anlasilmaktadir. Bu ikinci durumu destekleyen hususlar vardir: (1) "Nefislerinizi ldrmeyiniz"[130] yetim Bu yet isaretiyle yasagin kullara

acima ynnden oldugunu gstermektedir ve buna yetin sonundaki "Sphesiz ki Allah size karsi ok merhametlidir" ifadesi dellet etmektedir. Yce Allah bununla, kullarina daha uygun oldugu iin onlardan glk ve sikintinin kaldirildigina isaret etmistir. Ayni sekilde "Biz seni ancak lemlere rahmet olman iin gnderdik"[131]yeti ile benzeri, seriatin kullarin maslahatlari iin konulmus olduguna dellet eden diger nasslar bu hususta delil olmaktadir. (2) Daha nce geen ve glk ve sikintinin (hara) kaldirilmis oldugunu, kolayligin istenildigini gsteren deliller. Yasak sadece glk ve mesakkatin bulundugu varsayimina dayali olarak gelebilir. Eger bazilarina gre bu glk ve mesakkatin kalktigi ve bulunmadigi farze-dilecek olursa, o zaman yasak da kalkar. Konumuza isik tutan ve bunun byle oldugunu gsteren hususlardan biri de, Hz. Peygamber'in ayaklari uyusuncaya yada sisinceye kadar kiyamda durmasidir. Ibdet bu sinira ulastigi zaman, mutlaka zorlasir ve sikintiya dnsr. Ancak Allah'a kulluk yolunda aci, sevenler iin tatli gelir. Hz. Peygamber onlarin nderidir. Dolayisiyla onun pesinden gelen ve bylesi davranislara girenler hakkinda da durum ayni olur. Seleften ayni sekilde fazla aglamaktan dolayi gzlerini kaybedenlerin bulundugu rivayetleri bulunmaktadir. Hasan b. Arfe syle anlatir: Ye-zid b. Harun'u Vsit'ta grdm. En gzel gzlere sahipti. Sonra onu tek gzl olarak grdm, daha sonra onu grdgmde her iki gz de gitmisti. Kendisine: "Ey Ebu Halid! O gzelim gzlere ne oldu?" diye sordum. Bana: "Onlari seher vakti aglamalari gtrd" diye cevap verdi. Seleften nakledilen ve mutlak anlamda mesakkatlere ggs gerdiklerini, glk ve sikintilarin altina girdiklerini belirten rivayetler bu hususu glendiren unsurlardandir. Su halde netice olarak diyebiliriz ki: Bu konuda Allah hakkini galebe aldiran kimseler mutlak surette yasaklama (men) cihetine gitmislerdir. Kul hakki tarafinin agir bastigini grenler ise, mutlak surette men cihetine gitmemisler, tercihi kulun kendisine birakmislardir. Fasil: Glk ve sikintinin (hara) kaldirilmis olmasinin ikinci gerekesine gelince; mkellef, mutlaka yapilmasi gereken ve kainilmasi mmkn olmayan ser ameller ve grevlerle memurdur ve bunlarda mevcut bulunan Rab Tel'nin hakkini yerine getirmek durumundadir. Eger mkellef g fiiller ierisine girerse, bu onu diger ykmllklerinden alikoyar, zellikle de baskalarinin haklarinin taalluk ettigi konularda. Bu durumda kulun ierisinde bulundugu ibadeti ya da ameli, onu Allah Tel'nin kendisini ykml tuttugu diger grevlerinden ahkor ve onlar hakkinda kusur gsterir. Neticede bu haliyle o mazur degil, kinanmis olacaktir. nk mkelleften istenilen sey, y-

kmllklerinin hepsini tam olarak ve ilerinden hibirini ve hibir zaman ihlale ugratmaksizin yerine getirmesidir. Buhr, Ebu Cuhayfa'dan rivayet eder: Hz. Peygamberi. Selmn ile Ebu'dDerd arasinda kardeslik kurmustu. (Birinde) Selmn, Ebu'd-Derd yi ziyaret etmisti. mm'd-Derd'yi ki Ebu'd-Derd'mn hanimi oluyor grd. Kadinin pejmrde bir hali vardi. Ona: "Bu halin ne byle?" diye sordu. Kadin da: "Kardesin Ebu'd-Derd var ya, onun dnya ile hibir ilgisi yok" diye cevap verdi. Sonra Ebu'd-Derd geldi ve yemek yapti ve Selmn'a: "Buyur sen ye, ben oruluyum" dedi. Selmn: "Sen yemedike ben de yemeyecegim" dedi. Bunun zerine Ebu'd- Derd yedi. Gece olunca Ebu"dD.erd kalkip [H4j ibadet etmek istedi. Selmn ona: "Uyu!" dedi. O da uyudu. Sonra yine kalkmak istedi. Selmn: "Uyu" dedi. Gecenin sonuna dogru yaklasilinca Selmn: "Simdi kalk!" dedi ve kalkip namaz kildilar. Sonra Selmn ona: "Sphesiz senin zerinde Rabbinin hakki vardir, nefsinin zerinde hakki vardir, ailenin zerinde hakki vardir. Her hak sahibine hakkini ver" dedi. (Ebu'd-Derd) Hz. Peygamber'e gelip / durumu haber verdi. Hz. Peygamber ona: "Selmn dogru i sylemis" buyurdu.[132] Hz. Peygamber Muz'a: ( defa) "Sen fitneci misin? A'l, Sems, Leyi srelerini okuyarak kildir'saydin ya! nk arkanda zayif, yasli ve is-g sahibi olanlar vardir" buyurdu. Bu hadisede sikyeti olan kimse, iki devesiyle birlikte Muaz'a ugrayan bir kimse idi. Gece (sabaha) yz tutmustu. Develerini birakti ve Muaz'm yanma gitti (ve onunla birlikte namaza durdu). Muaz, Bakara ve Nisa sresini okumustu. Adam bunun zerine sikyeti olmustu.[133] Keza Hz. Peygamber: ''Ben, namazi uzatmak istiyorum, fakat bir ocugun agladigini isitiyorum ve bu yzden namazi kisa tutuyorum[134] buyurmustu. Rivayete gre Muhammed b. Salih, kendisini Allah'a verenlerin tekkelerine, bidlerin uzlet yerlerine girmisti. ok siddetli sekilde aglayan bir adam grmst. Aglamasinin sebebi, gece namazini fazla uzattigindan dolayi sabah namazini cemaatle kilamamasiydi. Sonra bazi amellere kendisini kaptiran kimse, cihad ve benzeri kendisine ihtiya duyulacak amellerden geri kalir. Bu yzdendir ki Hz. Peygamber ,Dvud hakkinda: "Birgn oru tutar, bir gn de tutmazdi. Dsmanla karsilastigi zaman asla kamazdi"[135] buyurmustur. Ibn Mes'd'a: "Sen az oru tutuyorsun" demislerdi. O: "Oru beni Kur'n okumaktan alikoyuyor. Kur'n okumak benim iin oru tutmaktan daha sevimlidir" diye cevap verdi. Buna benzer bir durum da yaz tarafindan Ibn Vehb'ten nakledilmistir. O, arafe gn asla oru tutmayacagina dair yeminde bulunmustu. nk bir gn orulu iken vakfede bulunmustu. Hava ok sicakti ve bunalmis, zor duruma dsmst. yle ki, kendi ifadesine gre

herkes rahmeti beklerken o da iftari beklemeye baslamisti. Imam Mlik, btn geceyi ihya etmeyi mekruh grms ve: "Bu durumda o, uykuya yenik dsebilir (ve sabah namazini kairabilir). Hz. Peygamber bu konuda da kendisine uyulacak en gzel rnektir." Sonra ilave ederek: "Eger sabah namazina bir zarar vermeyecekse bunda bir sakinca yoktur. Ama sabah namazina uyuyarak gelecekse hayir. Ama uyur halde degil de, uyusukluk hali bulunursa, bunda bir sakinca yoktur" demistir. Amele dalmak sonucunda yasagin illeti ortaya ikiyor ve bu normal ykmllklerinin yerine getirilememesine sebep oluyorsa, keza tembellige, terke ve ibdetlerden nefrete gtrryorsa, kisaca illet bulunuyorsa ya da beklenti halinde ise, o amel yasaklanmistir. Eger bu sayilan seyler bulunmuyorsa, o zaman o amele kendisini vermesi gzel bir seydir. Bu durumda o amele kendisini vermekle birlikte diger ykmllklerini de yerine getirebilmesinin sebebi daha nce anlattigimiz, korku, mit ya da sevgi motiflerinin kendisine baskin gelmesi-, dir. Itiraz: Bir insanin bir amele girmesi ve kendisini btnyle ona vermesi durumunda korkunun iticiligi, midin ekiciligi ya da sevginin srkleyiciligi gibi motifler bulunsa bile normal ykmllklerini yerine getirmesi mmkn degildir. Mesel, geceleri ihya edip, gndzleri orula geiren bir kimsenin ailesi ile iliskide bulunabilmesi ve onunhakkinariayetetniesi; srekli oru tutmakla birlikte ailesinin nafakasini temin iin alisabilmesi veya ciliad grevini tam olarak yapabilmesi; yine srekli namaz kilan bir insanin diger insanlara yardimda bulunabilmesi, aresizin imdadina yetisebilmesi, onlarin ihtiyalarini gidermesi ve benzeri islerde bulunmasi mmkn degildir. Hatta bunlardan birogu, diger ykmllk konusu amellerle bir arada bulunamayacak sekilde eliski arzederler. Bazen eliski bulunmaz ama, birbirine etki ederler. Mkellefin boynuna binen ve yerine getirmek mecburiyetinde oldugu haklarin ok oldugu bilinmektedir. Bu durumda btn bu haklarin tamamim ya da en azindan ogunu nasil yerine getirecektir. Bu yzdendir ki hadiste syle gelmistir; "Bu din kolaylik dinidir. Hibir kimse yoktur ki, bu din hususunda (amellerim eksiksiz olsun diye) kendisini zorlasin da din, ona galebe etmesin (ve ezilip bsbtn amelden kesilmesin). yle olunca ortalama gidin.[136]Hem sonra, bu gibi seylerin erbb-i hl (evliya) ve dnyev nazlarindan kendilerini soyutlayanlar iin mmkn oldugunu kabul etsek bile, bunlari isbat, onlari elde etme iin kosturma ve talepte bulunma ile birlikte durum nasil olacaktir? Cevap: Daha nce de getigi gibi insanlar iki kisimdir: Hazlanna dskn kimseler; Bu tr insanlarin mutlaka ser'an kendilerine izin verilen erevede hazlanni elde etmeleri, ancak bunu yaparken

ykmllklerini ihlal etmemeleri gerekir. Bunlara nisbetle, ruhsat verilme si gereken yerlerde ruhsat verilmemesi durumunun, ser'an daha byk mefsedetlere gtrecek oldugunu, mubah olan aliskanliklarinin kesilmesi neticesinde haramlara dsebileceklerini grmekteyiz. br taraftan mutlak nazlarin pesinden kosmanin kulluk boyundurugundan ikmak oldugunu da biliyoruz. nk basibos olan kimse, kendi varligindaki Sri'in gzettigi hikmeti unutur. Bu ise byk bir mefsedettir. Iste bu basiboslugu kaldirmak iindir ki, seratler gelmistir. br taraftan da gklerde ve yerde ne varsa, hepsi insanoglunun emrine mde kilinmistir. Seriatin getirdigi mutlak hakikat, iste bu iki durumun arasini itidal lsnde birlestirmek olmustur. Hazlar konusunda, herhangi bir vacibin ihlaline sebep olmayacak olanlarini almis, terki durumunda sakincali (haram) bir duruma gtrmeyecek olanlarini da terketmis-tir. Mendub ve mekruh konusunda da hazlar dengelenmis; eger mkellefin mesel nikhta oldugu gibi, hazzi varsa o fiillerin islenmesini mendub; mekruh vakitlerde namaz kilmak gibi acilen bir hazzi bulunmayan fiilleri de mekruh kabul etmistir. Mkellef iin ierisinde bir haz iermeyen mendub ile bir haz ieren mekruh hakkinda bakilir buradaki hazdan hemen elde edilen bir hazzi kasdediyoruz: Eger mendub ile hazzini terketmesi ser'an mekruh bulunan bir seye gt-ryorsa, yahut daha byk sevabi olan baska bir mendubun terkine sebebiyet verecekse, bu durumda hazzini elde etmesi ve o mendbu terketmesi daha uygundur.[137]rnekler; Kisinin, yabanci kadinlara arzu duymaya sebebiyet verecek olan karisindan istifadeyi terketmesi gibi. Nitekim buna; "Sizden biriniz gzel bir kadin grr ve hosuna giderse hemen ailesinin yanina dnsn.[138] hadisinde isaret buyrul-mustur. Arafe gn oru tutmayi terketmek,[139]kendisini Kur'n okumaya vermek iin oru tutmamak gibi. Hadiste ise: "Siz, gerek su ki, dsmaninizi karsilamaktasiniz. Oru tutmamaniz daha gl olmanizi saglayacaktir"[140] buyrulmustur. Ierisinde mkellefe ynelik bir haz bulunan bir mekruhun terki de ayni sekilde, daha byk bir mekruhun islenmesine sebebiyet verecekse, bu durumda da daha hafif gelen mekruh tarafi tercih edilecektir. Nitekim Gazzl syle der: "Spheli bir seyin yenilmesi ile anne ve babaya itaat karsi karsiya gelirse, anne ve babaya itaat tarafi, spheli seyden sakinma iin gsterilecek takvaya stn tutulmalidir. nk spheli seyin yenilmesinde nefis iin bir haz vardir. Eger o sey sphe ieriyorsa, o seyden uzak durulmasi istenir ve onu yemesi mekruh olur. Ancak o seyin yenilmesinde anne ve babanin rizasi bulunuyorsa, o zaman anne ve babanin hosnutsuzlugunu kazanmak gibi daha byk bir mekruhun ortaya

ikmamasi iin nefsin hazzi tarafi tercih edilir. Imam Mlik'ten rivayet edilen; "Spheli yollardan rizik aramak, insanlara yk olmaktan daha gzeldir" sz de bu trden olmaktadir." Kisaca diyebiliriz ki, bu kisamdan olan insanlar iin hazlar, amelleri karsi karsiya getirirler. Bu durumda ameller arasinda tercihe gidilir. Hangisi agir basarsa, mkellef artikonu isler ve digerlerini birakir. Bu cmlenin aiklanmasi, fikihta feri meseleleri ortaya koyma hakkindaki fukahmn szlerinin temelini olusturmaktadir. (2) (Amelde mevcut bulunan nefislerine ynelik) kendi hazlarim dsrms kimseler: Ameller arasinda tercihte bulunma konusunda bunlarin hkm de, aynen birinci kisimdakilerin hkm gibidir. Ancak nefislerinde ragbet kalmama neticesinde bunlarin nazlarinin dsms olmasi, onlarin kulluktan kesilme ve ibdetlerden nefret etme gibi bir neticeye dsmelerini nlemekte, haklar arasinda tercihte bulunmada onlari basarili kilmakta, baskalarinin yapamayacaklari amelleri yapabilecek g ve kudrette kilmaktadir. Bunun neticesinde bunlar, daha ok amel isleyebilmekte, hizmet iin daha genis bir alan bulabilmektedirler. Baskalari iin olaganst olan ve gzlerinde ok bytlen kalbi ve beden olan din vazifeler bunlar iin mmkn olmaktadir. Ancak kulun ykml tutuldugu btn mkellefiyetleri, yapmasi mendup grlen herseyi ortaya koymalari ise mmkn degildir. Bundan yasaklar mstesnadir. nk yasaklar mutlak anlamda terk ve amellerin istenil meme s i olmakta, birseyler islemeyi gerektirmemektedir. Hibir seyin yapilmamasini istemek (en-nefyu'1mm), meydana gelmesi mmkn bir seydir; ama herseyin yapilmasini istemenin (e-isbtu'i-mm) vcut bulma imkni yoktur, Bu kisimdan olan insanlarin kendi nefislerine ynelik hazlari dsms olunca, o zaman bunlar iin haklarin karsi karsiya gelmesi sadece emir (ilh hitap) aisindan olmaktadir. Mesel, "Nefsinin de senin zerinde hakki vardir"[141] hadisiniele alalim. Bu durumda olan kimselerin hakki, zayif ya da tamamen dsms olmaktadir. Bunun sonucunda da digerlerinin hakki ona gre kendi hakkindan daha gl hal almistir. Onun hakki, dikkat edilmesi gereken seylerin en sonunda gelmektedir; Hazlar dstg zaman, ona halef olan seyler onun yerini alacaktir, nk hazzi talep iin ayrilacak zaman bos kalmayacak ve onu pek ok amel dolduracaktir. Emir dogrultusunda hazzinm geregi olan ameli isledigi zaman ise, ileride de gelecegi gibi, bu da bir ibadet olacaktir. Dolayisiyla daha nce det olan seyler bu insanlar iin ibdet halini alacaktir. Bunlar kendi nefisleri (hazlari) ynnden dsms, fakat diger ibadetlerde oldugu gibi emir ynnden sabit olmuslardir. Iste bu noktadan hareketle, kendi nefs hazlarim dsren insanlar, insanlarin en

bidi olmuslardir. Hatta bunlarin amellerinin byk ogunlugu vacib hkmne dnsms olmaktadir. Bu konu genis bir alandir. Yeri burasi degildir. Fasil: Buraya kadar anlattiklarimiz, izin verilmis vacib, mendub, mubah olup da, islenmesi sirasinda mesakkatlere sebebiyet veren amellerle ilgili idi. Eger mesakkate sebebiyetveren ameller, bir de izin verilmis trden olmazsa, o durumda byle bir sebebiyet vermenin nne geilecegi konusu gayet aik olmaktadir. nk bu durumda kisi, yasagin islenmesi yaninda, ayrica bir de kendisini sikinti ve mesakkat altina sokmaktadir. Ancak, bazen seriatta mkellefe agir gelen bir durum iin sebep olan seyler bulunabilir. Su kadar var ki, Sri'in bunlardan kasdi hibir zaman mkellefi mesakkat ve sikinti ierisine sokmak degildir; bu tr seylerle O, sadece maslahatin teminini, mefsedetin de uzaklastirilmasini dilemistir. Yasak olan sularin islenmesi karsiliginda getirilen kisas ve diger cezalari bunlara rnek verebiliriz. Bunlar, suu islemek niyetinde olan kimse iin caydirici ve byle bir fiilin islenmesinden (ya da tekrarindan) kendisini alikoyucu, baskalari iin de ibret olucu bir zellik arzederler, Bu cezalarin agir gelmesi ve aci vermesi, aynen kangren olmus bir organin kesilmesi ya da aci bir ilacin iilmesi sirasinda bunlarin aci ve iztirap vermesine benzemektedir. Nasil ki, byle bir tedaviye basvuran doktor iin, bu yaptiklariyla hastasina aci ve iztirap vermek istiyor, demek yanlis ise, burada da durum aynidir. nk Sri' Tel (insanligi tedavi eden) en byk doktor olmaktadir. Daha nce geen ve Allah'in dinde zorluk kilmadigini ve kullarin byle bir, sikintiya dsmesini istemedigini gsteren deliller burada tekrar hatirlanabilir. Su kuds hadiste belirtilen husus da bunun bir benzeri olmaktadir: <cYapmak durumunda oldugum hibir seyde, m'min kulumun canini alma sirasindaki teredddm gibi tereddt etmemisim-dir. O lmden, ben ise ona ktlk yapmaktan hoslanmiyorum. Bununla birlikte onun mutlaka lmesi gerekiyor.[142]lm m'min iin kainilmaz ve Rabbina kavusmak ve orada ebediyet yurdunda nimet-lenmesi iin bir yol olmaktadir. Bu yzden lme ynelik bir kasdin bulunmasi muteberdir. br taraftan lmn sevilmemesi sebebiyle de hoslanilmamaktadir.[143] Bu mn gznnde bulunduruldugunda, yapilmasi nefse ok agir gelen adaklarin da bu kisma katilmasi mmkndr. nk mkellef, adakta bulundugu seyin geregini yapmak durumunda oldugu iin, onun adadigi seyleri stlenmesi hos olmamaktadir. Bununla birlikte meydana geldigi zaman, adanilan seyler ibdet olduklari iin zor gelse de yerine getirilmeleri gerekir. Aynen, gerektirici sular islendiginde onlara baglanan cezalarin da dogmasi gibi. Ancak adanan seyler ibadet trnden olmazsa veya ibadet

trnden olsa bile tahamml mmkn olmayan sekilde olsa ve haklarinda hafifletici hkmler getirilmis bulunan kabilden olsa, yahut da dinde zarur ya da hc olan bir durumla atissa, o zaman dsmektedir, Mesel, malinin tamamini tasadduk etmeye yemin etse, sadece te birini vermesi yeterlidir. Mekke'ye yryerek hac etmeyi nezret-se ve buna da g yetiremese, binerek gider, haccini yapar ve bir kurban keser. Evlenmeyecegine ya da yemeyecegine... dair nezirde bulunsa, hkm geersiz olur. Grlecegi zere, bu gibi kisinin kendi nefsini mesakkat ve sikintiya sokmasi durumunda derhal seriatin merhamet ve yardimi kendisine yetismektedir. Bu durumda, Sri'in mkellefin sikinti ve mesakkat ierisine girmemesi hakkindaki maksadinin, hem emredilen hem de yasaklanilan seyleri kapsadigi grlmektedir. Itiraz: Peki Kur'n'da: "O halde size tecvz edene, size tecvz ettikleri gibi siz de tecvz edin"[144] yetinde, cezaya "tecvz" denilmistir. Bu ise tecvze ynelik bir kasdin olmasini gerektirir. Bunun dellet ettigi sey de, tecvzde bulunanin basina gelen mesakkattir. (yle ise mesakkate ynelik bir kasid vardir). Cevap: Tecvze karsi verilecek cezanin "tecvz" diye isimlendirilmesi mecaz olmaktadir ve bu tr kullanis sekli[145] Arap dilinde mevcuttur. Ser' nasslarda da ayni slup oka kullanilmistir. "Allah onlarla alay eder.,." [146]' Fakat hile yaptilar, Allah da onlara hile yapti[147]"Gerekten onlar dzen kuruyorlar, Ben de bir dzen kuruyorum"[148] gibi yetler bunlardandir. Bu itibarla itirazin dayanagi yoktur. Fasil: Bazen mkellefin karsi karsiya kaldigi mesakkat, kendisi ya da iine girdigi amel sebebiyle degil de, tamamen haric bir unsurdan kaynaklanabilir. Byle bir durumda Sri' Tel'nin o elem ve mesakkatin korunmasi ve ona karsi sabir ve tahamml gsterilmesi gibi bir kasdi bulunmamaktadir. br taraftan Sri'in, nefsin bu gibi mesakkatler altina sokulmasina sebebiyet verecek bir davranisa girilmesi gibi bir kasdi da bulunmamaktadir. Bununla birlikte, insana eza ve iskence veren seyler kullarin denenmesi ve onlarin ayiklanmasi iin yaratilmakta ve Allah onlari diledigi gibi ve diledigi sekilde insanlara musallat kilmaktadir. "O yaptigindan sorumlu degildir. Onlariseso-rumlu tutulacaklardir."[149] Seriatin btn verilerinin degerlendirilmesi sonucunda, bu gibi durumlarda insana ulasacak mesakkatin ortadan kaldirilmasi ve mubah olan nazlarini koruyabilmesi hakkinda mutlak surette izin[150] bulundugu sonucu ikmaktadir. Hatta fiilen meydana gelmese bile, eger beklenti halinde ise, kulun maksadimntamamlanmasi, ona genislik getirilmesi, Yaraticisina ynelisinde kusur

gstermemesi ve nimetlerin skrn gereklestirebilmesi iin ondan sakinmasina ve gerekli nlemler almasina dahi izin verilmistir. Bu izinler arasinda sunlari sayabiliriz: Alik, susuzluk, sicaklik ve soguklugun vermis oldugu elem ve iztirabm giderilmesi; hastalanma durumunda tedavi uygulanmasi; gerek insandan gerekse baskalarindan gelecek her trl eza ve iskence verici seylerden korunma, her trl beklenti halinde bulunulan glkler karsisinda tedarikli olma ve nceden hazirliklar yapma... gibi. Bu dnyada, hayatin dzen ve devamini saglayan maslahatlarin temini ile mefsedetlerin uzaklastirilmasina ynelik diger hususlar da bu trdendir. Sonra ser kanunlarin benimsenme ve stlenilmesi suretiyle hiretle ilgili eza verici seylerin uzaklastirilmasi ve fayda verecek seylerin de gereklestirilmesi gelir. Nitekim kulun fiillerinin sebebiyet verdigi seyler konusunda da durum byle idi. Bu gibi seyler hakkinda ser'an izin verilmis oldugu dinde zorunlu olarak bilinir. Ancak hakkinda uzaklastirilmasina dair izin[151] bulunan seyin giderilmesi kesinlik arzediyorsa, bu durumda Sri' Tel'nin o mesakkatin kaldirilmasina ynelik kasdmin bulunacagi konusunda kuskumuz bulunmaz. Bu noktadan hareketle Sri', eskiyayi (isyancilari) yola getirmemizi, Islm'i ve mslmanlari ifsad iin faaliyette bulunanlarla mcadele etmemizi, Islm'i ve Islm toplumunu yikmak isteyen kfirlere karsi cihadda bulunmamizi vacip kilmis bulunmaktadir. Burada mesakkatlerin kullara musallat kilinmasi ve mbtellik fibtil, sikintiya maruz kilma) yn dikkate alinmamaktadir. nk bu gibi mesakkatlerin ortadan kaldirilmasinin vacip kilinmasi sebebiyle, her ne kadar iman konusunda dikkate alinmis olsa da, teklifte bu ynn dikkate alinmamis (mlga) bulundugunu anliyoruz. Nitekim teklif yn de daha baslangi itibariyla (ibtiden) dikkate alinmamaktadir; bununla birlikte aslinda o (teklif) bir mbtelhktir (ibtil, sikinti). nk kul ynnden ya tatya da masiyet (gnah) olmakta; Allah ynnden de onun yaratmasi sz konusu olmaktadir. O seyin islenmesi ya da terkedilmesi, o fiil ya da terki Allah'in kulda yaratmasi neticesinde olmaktadir. Bu durumda kulun, Allah'in kaza ve kaderine teslim olmaktan baska yapabilecegi hibir sey yoktur. Burada da ayni se kildedir.[152] Mesakkatin defedilmesi hakkinda verilen izin kesinlik arzetmi-yorsa, o zaman musallat kilma ve mbtellik ynnn dikkate alinmis olmasi mmkndr ve o mesakkatli seyin musallat ve mb-tela kilan (Allah) tarafindan gnderilmis oldugu gznnde bulundurulur. Bu durumda kul Allah'in kaza ve kaderine teslim olabilir. Bu yzdendir ki, mesel tedavi olma talebi kesinlik arzetmedigi iin, rnek ilk nesillerden (selef-i slih) birogu onu terketmislerdir. Hz. Peygamber de hastalik hali zere devam etme hakkinda izin vermistir. Nitekim sar'ah siyah bir cariye, Hz.

Peygamberden iyilesmesi iin kendisine dua etmesini istemisti. Hz. Peygamber de onu, hasta haline sabir gstermesi ve buna mukabil sevap almasi ya da kendisine dua etmesi ve bylece sifa bulmasi [152] arasinda seimli birakmisti.[153] Baska bir hadiste (hesapsiz cennete gireceklerden sz ederken) de: "...Vcutlarini (kizgin demirle) dagla-mayanlar ve ancak Rablerine tevekkl edenlerdir" buyurmuslardir. [154]Iznin geregi olmak zere haz ynnn dikkate alinmasi ve tesvikle (nedb) glenmesi de mmkndr. Nitekim tedavi konusunda durum byledir. Hadiste Hz. Peygamber "Tedavi olunuz. nk derdi indiren (Allah) devasini da indirmistir"[155] buyurmustur. Ibaha-nin (tercihe birakma) sabit olmasi durumunda ise, durum daha da aiktir. Buraya kadar olan kisimda, mesakkatin kullanildigi anlamlardan ncs zerinde durmus ve sz bitirmis olduk.[156] Simdi ise drdnc anlami zerinde sz edecegiz ki bu da arzu ve hevese uymamak ve ona muhalefet etmekten kaynaklanan mesakkat olmaktadir. Bunuda sekizinci meselede isleyecegiz: [157]
Sekizinci Mesele:

Nefislerin arzu ettigi seylere muhalefette bulunmak, nefse ok agir gelir ve nefisleri arzuladigi seylerden vazgeirmek zor olur. Bu yzdendir ki lieva ve heves sahipleri, iinde bulunduklari bu hallerinin korunmasi iin, baskalarinin gsteremeyecegi-asiri bir gayret sar-fetmektedirler. Bu konuda siklarin durumu ile, Hz. Peygamber'in kendilerine gnderildigi ve zerinde bulunduklari hale siki sikiya bagli bulunan msrik, kitap ehli ve digei'lerinin durumu tanik olarak yeterlidir. Bunlar hem kendilerinin hem de mallarinin yok olmasini gze almis, fakat heva ve heveslerine muhalefette bulunmaya, (hak ve ha-kikata boyun egmeye) asla riza gstermemislerdir. yle ki Yce Allah onlar hakkinda syle buyurmustur: "Hev ve hevesini kendine tanri edinen, bilgisi oldugu halde Allah'in sasirttigi... kimseyi grdn m?[158] "Onlar sadece bos bir hayale ve canlarinin istedigine iiymakladirlar[159]"Rabbinin katindan bir belgesi olan kimse, kt isi kendisine gzel gsterilen kimseye benzer mi ? Bunlar heveslerine uymuslardir"[160] Bunlara benzer daha pek ok nass bulunmaktadir. Ancak Sri' Tel, serati koyarken sadece mkellefin hev ve heveslerine tbi olmaktan kurtarilmasini ve bylece sadece Allah'a kul olmasini amalamistir. Su halde hev ve hevese muhalefette bulunmak, her ne kadar gidisatta agir ise de, ykmllkte dikkate alinan mesakkatler trnden degildir. Zire eger dikkate alinacak olsaydi ve neticede bunlar iin hafifletici hkmler getirilseydi, bu durum seriatin konulus amacina ters dserdi. Bu ise sakattir. Byle bir neticeye gtren sey de sakattir. Bu husus insallah sonra aiklanacaktir. [161]

Dokuzuncu Mesele:

Mesakkatler dnyev oldugu gibi uhrev de olurlar. nk ameller, eger iine girildigi zaman, bir vacibin ihmali ya da bir haramin islenmesi gibi bir sonu doguracak olursa, bu seriat nazarinda dini ihlale gtrmeyen dnyev mesakkatlerden daha siddetli bir mesakkat sayilmaktadir. Seriat nazarinda dinin dikkate alinmasi, nefsin ve diger zarriyyttan olan seylerin dikkate alinmasindan daha nce gelir[162] Burada da durum aynidir.[163] Hal byle olunca da, Srfin, mkellefin bu ynden bir mesakkat altina sokulmasi gibi bir kasdimn olmadigi ortaya ikar.[164]Daha nce geen deliller ki bu konu da onlarin kapsamina girer bu hususta da yeterlidir.[165] [166]
Onuncu Mesele:

Ykmllkten kaynaklanan mesakkat bazen sadece mkellefin kendisinde kalir. Daha nce geen meselelerde oldugu gibi. Bazen de genel bir zellik arzeder ve hem mkellefi hem de baskalarini kapsar.[167]Bazen de kendisi sebebiyle szkonusu mesakkate baskalari maruz kalir. Genel bir zellik arzeden ve hem mkellefi hem de baskalarim kapsayan mesakkate rnek olarak, kendisine verilen greve ehliyetinden tr ihtiya duyulan valinin durumunu verebiliriz. Vali, stlendigi kamu velayeti sebebiyle, kendisini Allah'a vermekten, O'na mncatta bulunmak iin tenha bir yere ekilmekten geri kalir Bununla birlikte, eger bu grevi yerine getirmezse, ortaya ikacak olan bozgunculuk ve zarar hem kendisini hem de baskalarini kapsar. Sadece baskalarina dokunacak olan kisima ise, kendilerine ihtiya duyulan kadi ve mftinin durumlarini rnek olarak verebiliriz. Ancak fetva ve kaza (yargi) islerine koyulmak, bunlari caiz olmayan durumlara itebilir[168] veya daha nemli olan dn ya da dnyev islerden alikoyabilir. Eger bunlar bu grevleri yapmazlarsa, ortaya ikacak zarar kendilerine bulasmaz ise de diger insanlari sarar. Bu durumda, onlarin izin verilmis ya da kendilerinden istenilmis bulunan maslahatlarini temin iin bu grevleri yapmamalari neticesinde genel bir fesad ortaya ikmis olur. Her nasil olursa olsun, Sri'ce istenilir olmama aisindan mesakkat, talep edilmis olamaz. Neticede ona gtren bir amel[169] dahi istenilmis olamaz. Nitekim daha nce aiklanmisti. Burada iki mesakkatin atismasi (tearuz) durumunda bir arastirma yapma geregi ortaya ikmaktadir. Syle ki: Mkellefin kendi nefsi iin yapmis oldugu bir seyden, baskalarinin zarar ve mesakkat grmesi szkonusu olabilir veya baska bir seyle mesgul olmasi durumunda da bizzat mkellefin kendisi zarar ve mesakkatle karsi karsiya

gelebilir. Byle bir durumda eger mmknse her iki mesakkatin de ortadan kaldirilarak her iki maslahatin da birden gereklestirilmesi yolunu arastirir.[170] Eger bu mmkn olmazsa, o zaman mutlaka bir tercihe gitmek gerekecektir. Eger diger insanlari ilgilendiren genel mesakkat daha bykse, o tarafi dikkate alir ve zel olan kendi tarafini ihmal eder.[171]Eger aksi durum szkonusu ise aksini yapar. Eger iki taraftan birini tercih ettirecek bir unsur yoksa duraksar. Nitekim bu konu ileride insallah tearuz ve tercih bahislerinde gelecektir. [172]
On Birinci Mesele:

Ykmllk esnasinda ortaya ikan mesakkatler, eger alisilagelmis islerde bulunan mesakkatlerden daha st dzeyde ise, dn ya da dnyev bir fesadin ortaya ikmamasi iin, o mesakkatlerin genelde kaldirilmasi Sri'in maksatlari cmlesinden olmakta idi. Geeri deliller de bunu gstermektedir. Ruhsatlarin mesru kilinmasi da bu amacin bir sonucu olmaktadir. Ama mesakkatler mutat disi olmazsa, normal yapilagelen islerde bulunan mesakkatler dzeyinde bulunurlarsa, bu durumda her ne kadar Sri' onlarin vukuunu istemis olmasa da, onlarin kaldirilmasina ynelik bir kasit da bulundurmamaktadir. Bunun delili sudur: Eger Sri' bu tr mesakkatlerin kaldirilmasini istemis olsaydi, byle birkasit ile birlikte teklif diye bir sey kalmazdi. nk her amel normal olsun olmasin az ya da ok kendi lsnde beraberinde bir mesakkat ve yorgunluk da getirir. Bu daya bizzat sorumlu olunan amelin islenmesi sirasinda ortaya ikar ya da sorumlu olunan ameli islemek iin su anda iinde bulundugu durumdan ikmasinda olur ya da her ikisinde birlikte bulunur. Eger seriat bu mesakkat ve yorgunlugun kaldirilmasini gerektirecek olsaydi, bu sorumlu tutulan amelin kkten kaldirilmasi gibi bir sonucu gerektirirdi. Bu ise dogru degildir. Dogru olmayan bir sonucu gerektiren sey de dogru degildir. Ancak burada da zerinde durulacak bir nokta[173] vardir: Mutat olan amellerde mevcut bulunan mesakkat ve yorgunluk o amellerin degismesiyle farklilik arzeder: Iki rek'at fecir namazinda bulunan mesakkat, sabah namazinin iki rek'atindeki mesakkat gibi degildir[174] namazda bulunan mesakkat orutaki gibi degildir; orutaki mesakkat de hacdaki mesakkat gibi degildir. Btn bunlarda szkonusu olan mesakkat cihaddaki mesakkate benzemez. Diger ykml tutulan amellerde de durum iste byle. Ancak her amel, aslinda mutat olan bir mesakkat iermekte ve bu mesakkat alisilagelmis bulunan benzeri normal islerde bulunan mesakkatle paralellik arzetmekte; genel olarak mutat sinirini asmamaktadir. Sonra alisilagelmis normal amellerde bulunan mesakkatler de her zaman, her yerde ve her durumda aynilik gstermemektedir. Mesel, soguk gecelerde sabah erkenden hakki verilerek alman abdest ile,

sicak zamanlarda alman abdest ayni . degildir; suyun hazir bulundugu yerde klfetsiz abdest almakla, bir hayli klfete katlanip onu arayarak ya da uzak bir yerdeki kuyudan su ekerek abdest almak arasinda fark vardir. Ayni sekilde kisaya da siddetli soguk gecelerde uykudan kalkarak namaz kilmak ile, byle olmayan zamanlarda namaza kalkmak ayni degildir. Asagidaki yetlerde Kur'n iste bu anlama isaret etmis olmaktadir: Yce Allah: "And olsun, biz kendilerinden ncekileri de denemisken, insanlar, 'inandik'deyince, denenmeden birakilacaklarini mi sa-naidar. Allah elbette dogrulari ortaya koyacak ve elbette yalancilari ortaya ikaracaktir"[175] buyurduktan sonra: "Insanlardan 'Allah'a inandik' diyenler vardir; ama Allah ugrunda bir ezaya ugratilinca[176]insanlarin ezasini Allah'in azabi gibi tutarlar.,."[177] buyurmustur. Yine: "Onlar size yukaridan ve asaginizdan gelmislerdi; gzler de dnmst; yrekler agizlara gelmisti;[178] Allah iin esitli tahminlerde bulunuyordunuz" [179]buyurduktan sonra Yce Allah: "Inananlardan, Allah'a verdigi ahdi yerine getiren erler vardir. Kimi bu ugurda canini vermis, kimi de beklemektedir. Ahidlerini hi degistirmemislerdir"[180]buyrugu ile, sabir ve metanet gsterip, sznde sadkat gsterenleri vmstr, Ka'b b. Mlik ve iki arkadasinin basindan geenleri burada hatirlayabiliriz: Bunlar Tebk gazasindan geri kalmislar ve mazeretleri olmadigihalde sefere katilmamislardi. Hz.Peygam-ber onlarla kimsenin konusmamasini emretmis ve haklarindaki hkm Allah'a birakmisti. y\e btngenisligine ragmen yer onlara dar gelerek nefisleri kendilerini sikistirmis, Allah'tan baska siginacak kimse olmadigim"[181] anlamislardi.[182]Gnahagirme korkusu ('anet) bulundugu zaman criye ile nikahlanma hakkinda gelen yette de durum aynidir[183] ve bu yetin sonunda "Buna ragmen sabretmeniz sizin iin daha hayirlidir"[184]buyrulmustur. Bunlar yaninda, mutat amellerde bulunan mesakkatin mutat disi dzeye ulastigi sanildigini, aslinda ise mutat dzeyde bulundugunu gsteren diger deliller konumuza aiklik getirmektedir. Tek bir amelde bulunan mesakkatin, iki ucu, bir da orta noktasi vardir: st tarafiki buna azicik bir sey ilave edilecek olsa,,hemen mutat disi dzeye ikilmis olur. Bu durum o amelin mutat disi bir amel olmasini gerektirmez. En alt tarafi ki, eger birazciz azaltilacak olsa burada da o amele nisbet edilecek mesakkat diye bir sey kalmayacaktir. Orta noktasina gelince, ogunlugu ve genelligi bunlar teskil eder. Durum byle olunca, insanlarin gidisatlarim iyi bilen kimseler iin, ilk bakista mutat st sanilan mesakkatlerin ogunun aslinda hi de yle olmadigi anlasilacaktir. Mutat disi sanilsa bile asIinda mutat dzeyinde kaldigina gre, bu tr mesakkatlerin kaldirilmasina ynelik Sri'ce bir kasit bulunmayacak, durum aynen normal dzeyde seyreden fiillerde mevcut bulunan mutat dzeydeki mesakkatlerdeki gibi olacaktir.

Neticede de, bu mesakkatler hakkinda ruhsat bulunmayacaktir. Bazen konu netlik arzetmez, karisik olur; bu durumda ise grs ayriliklari kainilmaz olur. Allah Tel'mn: "Isteyerek veya istemeyerek hepiniz savasa ikin"[185] buyurup sonra da: "ikmazsamz Allah size can yakici sekilde azb eder"[186] buyurmasindan anliyoruz ki, bu seferberlik emri msamaha gsterilmeyen bir konudur ve seferden geri kalma konusunda asla ruhsata yer birakmamayi gerektirir. Su kadar var ki glk ve sikintinin (hara) kaldirilmis bulundugunu gsteren delillerin bir geregi olmak zere buradaki emir, mutat olan amellerde karsilasilacak mesakkatlerin en st dzeyinde olacak bir duruma yorulur ve bunun sonucunda seferberlik ve savasa ikma mmkn bir hal alir. Tebk seferinde iki nemli unsur vardi: Sicagin siddeti ve seferin uzakligi. Tabi bunlar glgelenme imknindan mahrumiyet, meyvelerin ha-sad-edilmesi ve diger yapilmasi gereken dnya islerinin evirilmesi gibi seylerden ayrilma yaninda fazladan mesakkatler oluyordu. Btn bunlar normal gazalarda bulunan mesakkate nisbetle apaik fazladan bir glk ve sikinti demekti. Ancak onu mutat olma sinirindan disari ikarici da degildi. Bu yzden de bu konuda ruhsat verilmemisti. Benzeri durumlarda da ayni oluyordu. Yce Allah: "And olsun ki sizi, iinizden cihada ikanlari ve sabredenleri meydana ikarana ve haberlerini aiklayana kadar deneyecegiz"[187] buyurmustur. Ibn Abbas Yce Allah'in: "O, dinde sizin iin bir zorluk (harec) kilmamistir"[188] buyrugu hakkinda syle demistir: "Bu sadece Islm'in bir genisligidir. Allah (dinde kullarin ikmaza girmesini (harec) istememis) tevbe ve keffretler kapisini aik tutmustur." Ikrime ise, yetteki "harec" kelimesini: "Kadinlardan ikiser er ya da drder evlenebilmeniz" seklinde aiklamistir. Ubeyd b. Umeyr'den syle nakledilir: Bu zat kavminden bir grup ierisinde Ibn Abbas'a gelir. Ona "harec" nedir diye sorar. Ibn Abbas: "Siz Arap degil misiniz?" der. Sonra: "Bana Hzeyl kabilesine mensup birisini bul getir" der. Gelen adama; "Sizde 'harec' nedir?" diye sorar. Adam: "el-Harecetu mine's-secer demek, ikisi olmayan agalik demektir" diye cevap verir. Ibn Abbas: Iste, harec asla ikis yeri bulunmayan sey (ikmaz) demektir. Dikkat edilirse Ibn Abbas, hareci ikisi olmayan sey diye yormus ve yeti de ona uygun olarak, Allah tevbe ve keffretleri mesru kilarak kullarin ikmaza girmesini kaldirdi diye tefsir etmistir. Harecin asli darlik ve sikintidir. Alisalagelmis amellerde bulunan mutat mesakkatler ne szlk bakimindan ne de ser rf bakimindan "harec" degildir. Nasil olabilir ki, bu tr mesakkatler, ser bir hikmet iin konulmustur ki o da, ayiklamak ve denemek olmaktadir. Bylece Allah'in ezelde bildigi sey shd leminde de ortaya ikacak ve herkes ona gre karsilik bulacaktir. Su halde, Allah'a hamd ederek belirtelim ki, dinde

kaldirilmasi istenilen mesakkat (harec) ile, byle olmayan mesakkat arasindaki fark anlasilmistir. Fasil: Ibnu'l-Arab syle demistir: "Eger glk (harec) btn insanlar iin genel (mm) bir olayda ise, o dser; yok glk (harec) zel (hs) ise bize gre dikkate alinmaz. Bazi Safi usllerinde dikkate alinacagi yazilidir." Onun bu sz zerinde durmak gerekmektedir: nk bu szndeki "zel" (hs) sz ile, mutat mesakkatler mertebesinin en st sinirinda olan mesakkati kastediyorsa, hkm aynen onun dedigi gibidir ve bu durumdakonu zerinde ihtilf edilmemesi gerekir. nk, bu glk eger mutat kisimdan ise, mutat glklerin dikkate alinmadiklarini ve onlarin kaldirilmasina ynelik dzenlemelere gidilmedigini, aksi takdirde teklifin aslinda da bulundugu iin ykmllklerin tmden kaldirilmasi gibi bir sonucun gerekecegini grmstk. Bu konuda ihtilf bulundugunun tasavvur edilmesi de, sadece bu glgn mutat trden oldugu ya da mutat disi kabilinden bulundugu esasina dayanir; yoksa glgn bu iki kisimdan birinden oldugunda ittifak edildikten sonra neticede ihtilf edilmis degildir. Sonra onun bu glge "zel" (hs) demesi tartisilabilir; nk nereden bakilirsa bakilsin sz edilen glk geneldir (mm), zel degildir; zira o hibir zaman tayin yoluyla sadece belirli mkelleflere has degildir. Bu itibarla onun zelliginden sz etmek mmkn degildir. Eger bu szndeki "glk" (harec) ifadesiyle, mutat disi ve haklarinda ruhsat ve genislik getirilen glkleri kastetmisse, bu durumda da genellik ve zelligin anlasilmasi yine problem arzedecektir. nk mesel yolculuk, namazin tam olarak kilinmasi ve orucun tutulmasi durumunda bir glk (harec) halini almaktadir. Bu yzden de hafifletici hkmler (ruhsatlar) getirilmistir. Bu genel olmaktadir. Hastaligi ele alalim: Bunun iin de hafifletici hkmler getirilmistir. Ancak o; her hastalik durumunda hafifletmeye gidilmez anlaminda genel degildir. nk bazi hastalar, namazi ayakta ya da oturarak kilmaya g yetiremezken, bazilari buna g yetirebilirler. Kimi hasta oru tutamaz iken, kimi hastalar da tutabilir. Bu durumda hkm, mkelleflerden her birinin kendi zel durumuna gre degisir. Bununla birlikte genel olarak hastalik hafifletme sebebi olarak kabul edilmistir. Zahirde bu glk (hastalik) zeldir, fakat bu konuda Mlik, Safi'ye muhalefet etmis degildir. Ancak, hastaligin mutat disi bir glge sebebiyet vermesi durumuyla kayitlanmasi durumunda bunu genel olan glk trnden kilmis olmalari mmkndr, bu durumda da genel kismina ait our.Mlik'in bu hususta da Safi'ye muhalefet ettigi bilinmemektedir. Bu durumda zel olan glg misallendirmek zorlasir. Eger byle denilmezse, o zaman ittifakla ya da ihtilfla hakkinda mesru bir

hafifletme bulunan her glk genel bir hal alir; isterse varlik leminde onun tek bir rnegi bulunsun; netice degismez. Eger tesr'in sadece o fert iin ya da belirli bir grup iin konuldugu varsayilacak olursa, seriatta byle bir durumun varligi dsnlemez. Byle zel bir durum olsa olsa ancak Hz. Peygamber'in sahsina, ya da bizzat O'nun tarafindan ashabindan bazilarina zel olarak getirdigi hkmlerde grlebilir. Mesel, Ebu Brde'nin oglagi kurban etmesi, Huzeyme'nin sahitliginin yeterli kabul edilmesi gibi. Bu gibi hkmler ise peygamberlik zamanina has bir olaydir; daha sonrasi iin alismaz. Soru: Belki de "genel" ifadesiyle btn insanlar iin szkonusu olan, "zel" ifadesiyle de, bazi blgelere veya bazi zamanlara ya da bazi insanlara has olan[189] kasdedilmistir. Cevap: Bunu kastetmis oldugunu kabul etsek de problem ortadan kalkmamaktadir. nk, bir tr ya da sinifa nisbetle glk, o kll hakkinda genel olmakta, zel olmamaktadir. Zira zel glgn gerek anlami, kendisinde belirli sahislara veya belirli zamanlara ya da belirli mekanlara ait glk ieren sey olmaktadir. Btn bunlar ise ancak peygamberlik zamaninda tasavvur edilebilir veya taabbudlik arzeden ve kendisine baskalarinin kiyas edilemeyecegi sekilde varligi dsnlebilir. Mesel, Hz. Peygamber'in fakirlerin Medine'ye akin ettigi sene, kurban etlerinin gnden fazla tutulmasini yasaklamasi,[190] kible olarak Ka'be'nin tahsis edilmesi, mescidin[191] diger mescitlere fazilete stn kilinmasi gibi. Ibnu'l-Arabi'nin sznde, bu gibi durumlarin kastedilmis olmasi mmkn degildir. Soru: "Bir tr ya da sinifta; hem kendilerini hem de baskalarim kapsayan bir cins altina giren bir tr ya da sinif olmalari hasebiyle zellik vardir" denemez mi? Cevap: Onda da, belli bir sayi altina girmeyen czleri kapsamasi bakimindan yine genellik vardir. Bu durumda iki taraftan biri ki hususlik tarafi oluyor umumlik olan diger tarafindan daha ncelikli degildir; hatta umumlik yn daha da nceliklidir diyebiliriz. nk ondaki glk (harec) kllidir; yle ki eger harecin baska bir tr ya da sinifta bulundugu sabit olsa, o da hkmde ona katilirdi. O tr ya da sinifin, ayni cins altinda bulunan diger tr ya da siniflara nis-beti, hastaligin ya da yolculugun katilmasi konusunda o cinsin bazi czlerinin, diger btn czlerine nisbeti gibidir. yle ki, eger bunlardan bazisi hakkinda hkm sabit olursa, digerleri hakkinda da sabit olur; eger bazilarindan dserse diger bazilarindan da dser. Bu husus her iki imam arasinda da aynidir, Bizim meselemizde de durumun ayni sekilde (ittifak halinde) olmasi gerekir. (Fakat yle degildir).

Soru: Belki de bu szyle, genelde sudan ayrilma imkni bulunmayan degisiklik gibi bir sey kastedilmis olabilir. Bu ise geneldir. Mesel suya toprak, yosun ve benzeri seylerin karismasi gibi.[192] Ya da degisikligin ayrilmama zelligi sadece bazi sulara has ise, o zaman da zel (hs) olur. Birinci trden olan glgn hkm, genel oldugu iin dser. Ikinci trden olan glklere gelince, onun zel olmasi sebebiyle hakkinda ihtilf bulunmaktadir. Ayni sekilde deniz suyu hakkinda da ihtilf edilmistir: Acabao temizleyici inidir, yoksa degil midir? nk o, zel bir degisiklik arzetrnektedir. Suda bulunan yapraklarin dagilmasi neticesinde meydana gelen zel degisiklikhakkinda da ihtilf bulunmaktadir. Nikhtan nce talk verilmesi, eger genelse[193] itibardan dser; eger zelse (hs) bu durumda ihtilf vardir. Mesel, falan kabileden veya falan lkeden evlenecegim her kadin; ya da evlenecegim her siyah kadin ya da beyaz kadin; yahut evlenecegim her bekar ya da dul kadin ... bos olsun, demesi durumunda burada karsi karsiya gelinecek glk (harec) de zel (hs) olmus olur. Satin alacagim her cariye hr olsun, demesi durumunda mlkiyet noktasindan bu genel bir glk olur ve dser; dikkate alinmaz. Cins iliski kasdiyla alacagim cariye demesi durumunda ise buradaki glk (harec) zel olmus olur.[194] Nitekim "Evlenecegim her hr kadin bos olsun" demesi durumunda da hal aynidir (yani harec zeldir; zira cariye ile nikahlanma imkni vardir), Bu durumda mutlak mlk kasdma nisbete cariyenin satin alinmasi konusundaharec (glk) genel olmus olur; dolayisiyla o sz itibardan dser. Eger: "Sudan'dan alacagim her cariye..." derse, buradaki harec (glk) zel olur ve bunda ihtilf bulunmaktadir Daha baska benzer meseleler de bulunmaktadir. Cevap: Bu mmkndr ve onun szn yormak gereken en yakin ihtimal de bu olmalidir Ancak bu ve benzeri meselelerde Imam M-lik'ten itibara alinmayacagina; Imam Safi'den de itibara alinacagina dair belirtilen ihtilfi, usl ilmine degil de fikih (fur) ilmine nisbete tahkik etmek gerekir Bu durumda eger aralarinda ihtilf bulundugu ortaya ikarsa, burada sz edilen ihtilftan da kasit o olur. Usl aisindan ele alinmasi onun dedigini gerektirir. nk genel olan harec (glk), insanin kendisinden kurtulmaya g yetiremedigi glktr. Daha nce geen rneklerde oldugu gibi. Eger, insanin kendisini kurtarmasi mmkn ise, o harece (glge) mutlak surette "genel" demek mmkn degildir. Ancak, sz edilen glkten kendisini kurtarmak iin, bu kez daha baska fakat ondan daha hafif bir glkle karsilasilabilir. nk, insanlarin o konudaki halleri farkli oldugu iin mesakkatsiz ondan kurtulmak mmkn degildir. Hem sonra, ondan kurtulma mesakkatsiz olmadigi gibi; mesakkat var diye de o, atilmaz. Bu aidan harece iki bakis aisi vardir. Bu durumda meselenin , iki ucu bir de ortasi bulunmaktadir: (1) Geerli olan detlere ve gidisata

nazaran kurtulma imkni bulunmayan genel tarafi. (2) Mesel, suyun sirke, zaferan vb. gibi bir madde ile degistirilmesi gibi harecsiz ondan kurtulma imkni bulunan ve genel tarafin karsisinda yer alan zel (hs) tarafi.(3) Her iki taraf arasinda da gidip gelen ve netlik kazanmayan ortasi; Iste bu konu da zerinde dsnlmesi gereken bir noktadir ve itihada aik bulunmaktadir. Allah en iyisini bilir. [195]
On Ikinci Mesele:

Seriat, teklif konusunda mutedil, orta yolcu; iki asiri uca meyletmeksizin bir yol izlemekte; kulun gc dahilinde ve mesakkatsiz olarak yapabilecegi hkmler getirmekte, zlmelere meydan vermemektedir. Onun getirdigi hkmler btn mkellefler iin son derece itidali gerektiren bir denge, orta bir nokta zerinde bulunmaktadir. Mesel, namaz, oru, hac, cihad, zekt ve benzeri bunlarin tesr kilinmasini gerektiren aik bir sebep olmaksizin konulan ykmllkler ile "Sana ne infk edeceklerini soruyorlar[196] "Sana iki ve kumari soruyorlar"[197]yetlerinde oldugu gibi amel iin gerekli bilginin bulunmamasina dnk bir sebebe bagli ykmllkleri bunlara rnek olarak verebiliriz. Tesr (yasama), mkellefin orta yoldan ayrilarak iki utan birisine dogru sapmasi ya da sapma beklentisinin bulunmasi neticesinde konuldugunda gre, getirilen seriatlardan ama, mkelleflerin itidal haline ve orta yola evirilmesi olacaktir. Ancak bunu yaparken, dengeyi kurmak iin diger tarafa meylettigi olmaktadir. Aynen ok merhametli olan mahir bir doktorun, hastasini iyilestirmek iin onun iinde bulundugu haline, detine, gcne-kuvvetine, hastaligina, bnyesinin zayifligina bakarak tedavi uygulamasi, ona sunu sunu yap, sunu sunu da yapma demesi, bunun sonucunda artik iyilestikten sonra sihhatini korumasi ve bir daha hasta olmamasi iin onun btn hallerine uygun gelecek bir tedbirler paketi hazirlamasi gibi. Iste bu noktadan hareketle Yce Allah asamali bir hitap sekli getirmistir: Dikkatediecek olursa Yce Allah, herseyden nce kullara iyi, temiz, gzel ve faydali seyleri nimet olarak ihsanda bulundugunu, btn bunlari insanlarin hizmetine sundugunu ve yeryznde yaydigini, bylece hayatlarinin devami ve dzene girmesi iin gerekli olan hususlarin temin edildigini; bu sekilde davranislarinin bir anlam kazanacagini anlatmakla ise baslamistir. Bu trden olan hitaplara rnek olmak zere su yetleri hatirlayabiliriz: "O, yeryzn size bir dsek ve gg de bir bina kildi. Gkten su indirip onunla size rizik olmak zere rnler meydana getirdi[198] "Gkleri ve yeri yaratan, yukaridan indirdigi su ile size rizik olarak rnler yetistiren, emri geregince denizde yzmek zere gemileri, nehirleri, belli yrngelerinde yryen ay ve gnesi, geceyle gndz sizin buyrugunuza

veren Allah'tir, Kendisinden isteyebileceginiz her seyi vermistir. Allah'in nimetini sayacak olsaniz bitiremezsiniz[199] "Yukaridan size su indiren O'dur. Ondan iersiniz. Hayvanlari otlattiginiz bitkiler de onunla biter. Allah onunla size ekinler, zeytin ve hurma agalari, zmler ve her trl rn yetistirir.[200] Bu birinci asamadan[201] sonra, eger iman ederlerse cennet nimetlerine kavusacaklarina dair va'dlerde; eger bulunduklari kfr hali zere kalmaya devam ederlerse azaba ugrayacaklarina dair uyarilar-dabulunuldu. Sonra inadlik gsterip, nimetlere karsi nankrlkte bulunup, kendilerine sylenilen seylerin dogrulugunda sphe gsterince, bu kez kendilerine sylenilen seylerin dogrulugunu ortaya koyacak kesin hccetler getirildi. Pesin dnya zevklerine karsi olan ragbetleri neticesinde bu hccetlere aldiris etmeyince, dnya hayatinin gerek yz kendilerine bildirildi ve onun aslinda hibir sey olmadigi; nk mutlaka bir gn yok olacagi, onun aldatici oldugu ve fniligi vurgulandi ve kendilerine misaller (mesel) getirildi: "Dnya hayati gkten indirdigimiz su gibidir ki, onunla insan ve hayvanlarin yiyecegi bitkiler yetisip birbirine karismistir. Yeryznn sslenip bezendigi ve yerin sahiplerinin btn bunlara mlik olduklarini sandiklari sirada gece veya gndz buyrugumuz o yere gelmis ve orayi hibir sey bitirmemise evirmisiz; bir gn nce birsey yokmus gibi olmustur.[202] "Dnya hayati sadece bir oyun ve oyalanmadir[203] "Bu dnya hayati sadece bir eglence ve oyundan ibarettir. Asil hayat hiret yurdundaki hayattir Keski bilseler![204] Insanlar iman ettikten sonra, bazilarinda dnyaya karsi ragbet izleri gzknce ve bu arzularin dnya nimetlerine duyulacak talep karsisinda kendilerini itidalden uzaklastiracagi sezilince Hz. Peygamber syle buyurmustu: "Sizin hakkinizda endise ettigim seylerden biri de, dnya nimetlerinin yznze glmesidir.[205] Byle bir endisenin belirmedigi ya da ihtimalinin bulunmadigi bir ortamda ise Yce Allah: "De ki: 'Allah'in kullari iin yarattigi ziynet ve teiniz riziklari haram kilan kimdir?' 'Bunlar dnya hayatinda inananlarindir, kiyamet gnnde de yalniz onlar iindir'de[206] "Ey Peygamberler! Temiz seylerden yiyin, yararli is isleyin; dogrusu ben yaptiginizi bilirim[207] buyurmustur.[208] Mslmanlar hakkinda da, zulmden[209] yasaklama ve bu sebeple siddetli vad ve azap tehdidi gelmis, Yce Allah: "Iste gven; onlara inanip imanlarina zulm [210]karistirmayanlaradir, onlar dogru yoldadirlar"[211] buyurmustu. Hz.Peygamber: "Mnafigin almeti tr: Konustugu zaman yalan syler; vadettigi zaman sznde durmaz; kendisine emanet edildiginde, hiyanet eder"[212] buyurdugunda, bu (ve yukarida sz edilen zulme bulasmama emri) mslmanlara agir geldi. nk hibir kimsenin bu gibi seylerden kurtulmasi mmkn degildi. Bunun zerine Hz. Peygamber bunlarin

kfirlere has olan yalan, sznde durmama ve hiyanet oldugunu belirtmisti. (Nitekim, zulmden de kasdin sirk oldugunu [31/13] yetini okuyarak aiklamisti). Ayni sekilde: "Iinizdekini aiklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba eker.[213]yeti indigi zaman, bu onlara ok agir gelmis ve bunun zerine de: "Allah kisiye ancak gcnn yetecegi kadar ykler"[214] yeti inmisti. Bazilari irtidad ve benzeri durumlara dser gibi olmuslar ve asla bir daha affedilmeyeceklerinden korku duymuslardi. Bu durtim Hz. Peygamber'e iletildiginde bunun zerine: "De ki: Ey kendilerine ktlk edip asiri giden kullarim! Allah'in rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Dogrusu Allah gnahlarin hepsini bagislar"[215]yeti inmisti. Dnya ve dnya metini yerince, sahabeden bir grup uzlete ekilip ruhbanlar gibi yasamaya; evlenmemeye, her trl dnya lezzetlerini terketmeye, kendilerini tamamen Ibadete vermeye karar vermislerdi. Hz. Peygamber onlarin bu tutumunu reddetti ve: "Kim benim snnetimden yz evirirse o benden degildir"[216] buyurdu. "Dogrusu mallariniz ve ocuklariniz bir fitne (imtihan)dir"[217] yeti indikten sonra, insanlara Allah'in ok mal ve evlat vermesi iin duada bulunmustur. Halbuki yerilen dnya, mal ve evlattan ibarettir. Hz. Peygamber, ashabin dnya malini toplamalarina ve onlar ierisinden helal olan seylerle faydalanmalarina ses ikarmamis, onlapn bu davranislarini onaylamistir. Onlari dnyadan el etek ekmeye tesvik etmemis; zahidlik srmelerini emretmemistir. Ancak dnyaya karsi asiri bir hirs ya da hakkini vermeme gibi bir durum grmsse, iste o zaman zhidligi tesvik etmis ve dnyanin terkini istemis; ya da dnyadan tmden el-etek ekme durumunda ona yeteri kadar ilgi gsterilmesini istemistir. nk bu iki u durumda, itidali birakma durumu kendisini gstermektedir. Su mnyi kim grmemezlikten gelebilir: Yce Allah m'minle-rin ahirette mkfatlandirilacagindan bahsederken, 'Yaptiklarinin bir karsiligi olarak.[218]buyurmak suretiyle amelleri bizzat kendilerine nisbet edilmis ve onlarin "Onlar iin, basa kakilmayacak bir ecir vardir"[219] yetiyle de minnet altinda tutulmayacaklarini belirtmistir.[220] Ne zaman ki bazi insanlar, yaptiklari islerle Hz. Peygamber'! minnet altina almaya baslamislar, o zaman da Yce Allah: "Ey Mu-hammed! Mslman oldular diye seni minnet altinda birakmak isterler. De ki: Mslman olmanizla beni minnet altinda tutmayin, hayir; eger dogru kimseler iseniz siziimana eristirmekle Allah sizi minnet altinda birakir"[221]buyurarak, onlarin bizzat kendilerinin Hz. Peygam-ber'i minnet altina almak istedikleri ayni hususta minnet altinda olduklarini belirtmistir. nk bu makam, haklarin kesistigi ve her hakki sahibine vermenin gerektigi bir yerdir. Yine bu yette Yce Allah, amelleri onlara nisbet etmeyerek "sizi imana eristirmekle Allah sizi minnet altinda birakir" buyurarak bizzat kendisine nisbet etmis ve buna

mukabil minnetten de bahsetmistir. yle ya, eger Allah'in hidayeti olmasaydi sizin ileri srerek Hz. Peygamber'i minnet altina almakistediginiz sey zaten meydana gelmezdi. Buna benzer bir rnek de hadisten verelim: [Abdullah b. Zbeyr'in rivayetine gre Ensr'danbir . adam (Humeyd) Raslullah'm huzurunda hurma suladiklar] Harre su yollari hakkinda Zbeyr'den davaci olmustu. Ensr'dan olan zat: "Suyu sal da gesin!" demis, Zbeyr ise onun bu teklifine razi olmamisti. Derken Raslullah'm huzurunda dvaya iktilar. 1 Raslullah, Z-beyr'e bir iyilik yapmasi iin: "Ya Zbeyr! Sen sula, sonra suyu komsuna sal" buyurdu. Ensarli kizmis ve; "Ya Raslallah! Bu adam halanin ogludur diye mi byle yapiyorsun?" demisti. Bunun zerine Hz. Peygainber'in yznn rengi degismis ve: "Ya Zbeyr Sula, sonra suyu tika, ta duvara kadar geri dnsn!" buyurmustur. Zbeyr yeminle "Hayir; Rabbine and olsun ki, aralarinda ekistikleri seylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdigin hkm ilerinde bir sikinti duymadan tamamen kabul etmedike inanmis olmazlar[222] yetinin bu hususta indigini sylemistir.[223] Ser' veriler zerinde dsnldg zaman, onlarin hemen her yerde hep byle ortamin dikkate alinarak geldigi grlecektir.Iyi bir doktor da ayni sekilde davranir: Daha baslangita sihhat ve itidal halini dikkate alir ve insanin vcut yapisini ve verecegi gidanin zelliklerini dikkate alarak, birbirine uyum gsterecek bir beslenme sekli ngrr. Kendisine sorulan bazi yiyecek maddelerinin zelliklerini; onlarin bir gida mi yoksa bir zehir mi... olduklarini bildirir. Vcuttaki dengenin bozulmasi sonucu bir hastaliga maruz kaldiginda ise, hastaliga sebebiyet veren seyin aksi istikmetinde tedavi cihetine gider ve bylece vcuttaki sapma ve asiriliklarin ortadan kaldirilarak eski denge halinin ki asl ve sihhatli yapi olmaktadir tekrar saglanmasi iin alisir. Iste onun bu tavri gibi, seriatin yaptigi da aynidir; onun getirdigi ykmllkler insanlik iin son derece yerinde, Allah Tel'nin kullarina olan sefkat ve merhametinin bir tezahr, nimet ve ihsaninin son noktasi olmaktadir. Fasil: Ser' kll bir esas grr ve zerinde dsnrsen, onun mutlaka dengeyi korudugunu grrsn. Buna karsi eger iki utan birine dogru bir meyil grrsen, bunun da diger tarafta mevcut ya da beklenti halinde bulunan bir duruma karsi alinmis bir tedbir oldugunu bilmelisin. Tesdide (siddet gsterme) basvurulmasi ki bu tamamen korkutma, sakindirma ve uyarma ile olur, dinde kendisini salivermis, zlmeye yol tutmus kimseler hakkinda uygun olur. Tahfif tarafi ise ki bu da taniemen mitlendirme, tesvik etme, ruhsatlar

getirme yoluyla olur; dinde hep g olanlara sarilmak neticesinde sikintilarla karsi karsiya gelmis ve zor duruma dsms kimseler iin iyi gelir. Iki asiri ucun bulunmadigi zamanda ise, orta yolcu yaklasimin ortaya iktigini, itidal prensibinin btn aikligi ile kendisini gsterdigini greceksiniz. Iste esas alman ve kendisine basvurulan prensip bu olmaktadir. Buna gre, dinde yeri bulunan kimselerden nakledilen ve itidal prensibinden ve orta yolcu yaklasimdan uzaklasma egilimi gsteren szler grdgnzde, bunlarin mutlaka karsi tarafta mevcut ya da beklenti halinde bulunan bir unsurun dikkate alinmasi neticesinde sylenmis oldugunu unutmayiniz. Vera', zhd ve benzeri konularla, bunlarin karsiti bulunan konularin ele alinmasi iste bu esastan hareketle olmalidir. Itidal prensibinin ls, seriat yoluyla bilinir. Bazen rf ve detlerle, sagduyu sahibi insanlarin kabulle karsiladiklari esaslarla da belirlenebilir. Aynen nafaka bahsinde savurganlikla (israf) ve normalin altinda kisma (pintilik) llerinin tesbiti gibi. [224]
[1] Hanefler ve Muteziller bu grste degillerdir.Onlara gre byle bir ykmllk aklen de mmkn degildir. [2] Bakara 2/132. [3] Mnv, el-Mecmul-fik adli eserinde zikretmis ve bu sekilde meshur olmustur demistir. er-Rfi, hadisi Huzeyfe'ye nisbet etmistir. mmu'I-Hara-meyn, en-Nihye'de sahh oldugunu sylemistir. Ibnu's-Salhise, mutemed hadis kitaplarinda bulunmadigi gerekesiyle, onu tenkit etmistir. [4] Buhr, Megz,18; Mslim, Cihd, 136. [5] Ayet, lmeden nce mslman olunmasini, lm aninda slma girmenin bir faydasi olmayacagini belirtmektedir. Ikinci misal de istenilen seyin ncesiyle ilgilidir. nk kisi lmekle ldrmek arasinda kalinca, durumu Allah'a havale ederek kendi lmesini tercih etmesi ve kani helal olmayan bir baskasini ldrmeye yeltenmemesi istenmistir. nc misal de, yine lmden nce ya da lm aninda srmekte olan zulm halinden yasaklamaktadir. Mesela bir kimse baska birinin evini ya da elbisesini gasbeder ve bu gasb hali lm halinde de hl srmekte olur. Iste bu gibi bir kul hakki bulunarak lmle karsi karsiya gelinmemesi istenilmektedir. Ebu Tafha'nm, szn akisina uygun olarak "Sonra sana isabet ederler" diyecek yerde olumsuz olarak "Sana isabet etmesinler" demesi ne gzel bir ifadedir. O, msbet bir ifde ile meramini anlatmak istememistir. Bu zikredilen misaller ierisinde, asil talebin istenilen seyin sonrasiyla ilgili oldugu kisma rnek yoktur. "Kimgzel bir igir aarsa veya kim kt bir igir aarsa..." hadisini de bu kisma rnek olarak vermek mmkndr. [6] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/107-108 [7] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/108 [8] Enbiy 21/37. [9] Mslim, Birr, 111; Nihye, 4/360. Seytan dem'i karinli yaratilmis grnce, onun yalniz basina kendine mlik olamayacagim, sehvetlerinin nne geemeyecegini, bu hususta onun mutlaka dogruyu gsterecek birine muhta bulundugunu anlamistir. Bazilari hadiste geen "l yetemleku" ifadesinden kizdigi vakit kendini tutamayacagi manasim ikarmislardir. () [10] bkz. Muvatta, Cihd, 35. [11] Acln, Kesful-haf, 1/395. Ebu Nam, Hilye'de, Ibn Hibbn, Ravdatul-ukeltta ve daha baskalari tarafindan

rivayet edilmistir. [12] Ahmed, 5/252. [13] Bakara 2/132. [14] Muvatta, Husnu'l-huluk, 16. Sevismek elde olmayan bir seydir. Ancak sevismeye gtren ve varlik bakmmdan ondan nce olan hediyelesme motifi kulun kudretindedir. Dolayisiyla "sevisin" seklindeki bir talep motife yani hediyelesmeye ynelik olmaktadir. () [15] Yaklasik olarak Tirmiz, Menkib, 31. [16] Su hadiste oldugu gibi: Bir kimse gelerek Hz. Peygamberden (as) kendisine gt vermesini istemis, Hz. Peygamber de, tekrar tekrar "Kizma!" buyurmuslardir. (Buhr, Edeb, 76...) Buradakryasak fkenin sonularina ynelik olur. Bu yzden hadiste: "fkeden kaininiz. nk o demoglunun kalbi zerinde bir kordur.... Kim fke hissederse uzansin ve yerde debelensin." (Kismen bkz. Ahmed, 5/152; Ebu Davud, Edeb, 3). [17] Bunlarin emir ya da nehiy yolu ile teklfi, aslinda bunlari ortaya ikaran ve nceden islenen amellere ynelik olmaktadir. [18] Yani iki ziddm bir araya gelmeyecegi gibi zorunlu olarak bilinen seylerden ise. () [19] Yani kulun gc dahilinde, kendi iradesiyle ortaya koyabilecegi. [20] Yani iki nerme varsa mutlaka netice de vardir. Burada da ulasilmak istenilen sey zerinde mantik olarak dsnlms ve. nermeler konulmussa, bunun ayrilmaz sonucu olan netice (bilgi) de kendiliginden var olacaktir. () [21] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/108-111 [22] Mslim, man, 25, 26; Ebu Davud, Edeb, 149; Tirmiz, Birr, 66; Ahmed, 3/23. [23] Mellifbu varyanti getirmekle, bu niteliklerin fitr oldugunu, buna ragmen onlara sevgi ve bugzun taalluk ettigini isbat etmek istemektedir. Bu tutum konu boyunca grlecektir. [24] bkz. Muvatta, Cihd, 35. Ayrica Mnv, el-Mecmul-fik adli eserinde Ebu Ya'l'dan zikretmistir. [25] Tezkiretul-Mevdt adb eserde, hadisin mevzu(uydurma)oldugu sylenmistir. [26] Buhr, Enbiy, 2; Mslim, Birr, 159; Ebu Davud, 16; Ahmed, 2/295;Nihye, 1/306. Bazilari, ruhlarin toplu yaratildiklarim, sonra cesetlere dagitildigim, bundan dolayi tabiatlari birbirlerine uyanlarin kaynastiklarini, uymayanlarin ise birbirlerine muhalefet edip dagildiklarini sylemislerdir. Daha baska getirilen izahlar da vardir. f) [27] Muvatta, Si'r, 16; Ahmed, 5/229, 232, 236... [28] Mslim, Kader, 84; bn Mce, Mukaddime, 10; Zhd, 14; Ahmed, 2/366. [29] Hadis, zahir mnsi alinsa da fitr bir huy olan irade, sabir ve metanet aisindan gl olan m'min seklinde yorulsa idi, yine mellifin amacina yani sevginin fitr olan zelliklere taallukunun sabit bulunduguna dellet ederdi. Ancak o bedenen gl olan diye yapilan yorumu esas almistir. nk bedenen gllk daha aik fitr bir zelliktir. Bylece o, hadisle her iki hususa (hem beden, hem de ruh haliyle ilgili fitr zellikler) da birlikte istidlalde bulunmak istemistir. [30] bkz. AcIn, Kesfu'i-haf, 1/284. [31] Ahmed, 5/252. [32] Enbiy 21/37. [33] Mide5/54. [34] Yaklasik olarak Tirmiz, Menkib, 31. [35] Yani kisiyiyalmz Allah iin sevmen manasinadir. Dolayisiyla sevgi zta taalluk etmektedir.

[36] Buhr, mn, 1; Ebu Davud, Snnet, 2. [37] Yani sevgi, bizzat Allah'in ya da kullarin ztina baglanmis, onlarin sifat ya da fiillerine baglanmamistir. Sevilen sey bizzat Allah'in ya da kullarin ztidir. () [38] Nisa 4/148. [39] Tevbe 9/46. [40] Ebu Davud, Talk, 3; bn Mce, Talk, 1. [41] Buhrf, Tefsir, 6/7, 7/1; Mslim, Tevbe, 32. [42] l-i Imrn 3/134. [43] l-i Imrn 3/146. [44] Bakara 2/222. [45] Lukmn 31/18. [46] l-i mrn 3/140. [47] Beyhak, Suabul-mn'da Ka'b'dan mevkuf olarak rivayet etmistir. Hz. Ali'den de mevkuf olarak rivayet edilmistir. [48] Bir nc ihtimal daha vardir. O da bu iki ihtimalin disinda sadece sifat olmalari degil de sevilen bir sifat ya da hoslanilmayan bir sifat olmalari aisindan taalluk edebilir. Bu takdirde iki ziddm birlesmesi de meydana gelmez. Bu haliyle delil istidlal iin yeterli olmaz. [49] Burada syle denebilir: Sevap ve azap, nimet ve ihsanda bulunma (in'm) ve intikamdan daha dar anlamdadir. nk ilk ikisi sadece hirette sz konusu iken, in'm ve ihsan keza intikam hirette olacagi gibi, ayni zamanda dnyada da olur. Dolayisiyla in'm ve ihsan ile intikamdan, dnyada olanlar kasde-dilmis olabilir. Oysa delilin tam olabilmesi iin, sz edilen nimet ve ihsanda bulunma ya da intikamin bizzat sevap ve azabin kendileri olmasi gerekmektedir. Dolayisiyla delilde tartismaya aik taraflar vardir. [50] Mellif bunu bagimsiz nc bir delil yapmistir ve daha nce geen iki delil zerine bina etmemistir. nk ilk iki delilde, sevgi ve bugzun, niteliklerin bizzat kendisine baglanmasi esasindan yrmsken, burada bu niteliklerin neticeleri olan fiillere baglanmasi esasindan yrmstr. Mellif bu yzden de slbu degistirmis ve dahabasta " durum/ delil" ifadesini kullanmamistir. [51] Byle bir neticenin niye dogacagi pek aik degildir. Herhangi bir hkmde, sevilen bir seyle, sevilmeyen baska bir seyin esit tutulmasindan, o sevilen seyin de sevilmez olmasi lzim gelmez. Aksi de ayni sekildedir [52] Kur'n'i okudugumuzda musibetlerle deneme durumlarinda gsterilecek sabir, metanet ve Allah'in kaza ve kaderine teslimiyet ve riza gsterme karsiliginda vg ve sevap va'dinde bulunuldugunu grrz. Ayni durumu hadislerde de grmemiz mmkndr. Mesel bir hadiste syle buyrulur: "Allah bir kavmi sevdi mi, onlari (esitli musibetlerle) dener. Kim riza gsterirse Allah'in rizasini kazanir. Kim de feveran eder, fke ile karsilarsa, onlar da Allah'in gazabini kazanir." (bkz. Tirmiz, Zhd, 57; Ibn Mce, Piten, 23). Bu duruma gre sevap ya da azaba sebep olan sey bizzat musibet ve felaketler degil, aksine bunlar karsisinda gsterilen sabir, metanet ya da tahammlszlk olmaktadir. Bunlarin mkelleflerin gc dahilinde oldugunda ve bunlarin ser'an istenildiginde de sphe yoktur. Bu durumda mellifin ortaya koymak istedigi sey tam olmayacaktir. "Bunlari bilip bilmemesi de farket-mez" sz de bu sekilde daha iyi anlasilacaktir. nk kisi musibetleri bilmedigi zaman, sevaba sebep olan riza ve sabir gstermesi kendisinden beklenemez. Bu szn tamamlayici kismi birazdan gelecektir. [53] Mslim, Selam, 125; Ahmed, 2/429. [54] Islm literatrnde "dil" denildigi zaman, iyilikleri ktlklerinden fazla olan kimse kasdedilir. Bu anlamda dilin ziddi da "fsik" olmaktadir. () [55] Bu delil, sevap ve azap ile kendisine iyi ya da kt karsilik verilen seyin kisinin kudreti hatta bilgisi dahilinde olmasi arasinda zorunlu bir baglanti (telzum) olmadigi sekliyle reddedilmisti. [56] Yani, niteligin kuvvetinin fazlaligindan, fiilin de gzellik ya da ktlk baki-mindan gl olmasi gerekir. Bu

durumda fiilleresit olmakla birlikte niteliklerde bir ihtilf sz konusu olmaz ki, nc delil sahih olsun. [57] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/111-118 [58] Nahl 16/7. [59] Buhr, Iman, 32, Teheccd, 18; Mslim, Msfrn, 215, 221. [60] Buhr, Rikk, 18; Ahmed, 2/514, 537. [61] Murad, zorunlu olarak degil de ortaya ikabilecek olan olmalidir. Aksi takdirde nc kisim hakkinda syledigi "nefse alisilagelen islerde bulunan mutat yorgunluktan daha fazla bir glk getirmeyen" ifadesine ters dser. [62] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/119-121 [63] A'rf, 7/157. [64] Bakara 2/286. [65] yet duadan ibarettir, bu itibarla delli tamamlayan unsur bu hadis olmaktadir. [66] Ibn Kesir, 1/343. [67] Bakara, 2/285. [68] Bakara 2/185. [69] Hac 22/78. [70] Nisa 4/28. [71] Mide5/6. [72] Ahmed, 6/116, 233, 5/266. [73] Buhari, Menkib, 23; Mslim, Fedil, 77, 78. [74] Bu sadece gnahlarin terkine has bir sey degildir. Btn terklerde sz edilen durum vardir. Bu itibarla mellifin . .."gnah olmadika" diye kayitlanmistir.... seklindeki sz pek aik degildir. [75] Bu ifadeler aslinda mstakil drdnc bir dell olmaktadir. Eger mellif drdnc bir delil de sudur diye sz basi yapsaydi daha aik olurdu. [76] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/121-123 [77] Bundan nceki meselede getirilen deliller, mutat olmayan yani ruhsat ve hafifletme konusu olan mesakkatlere ynelik bir kasit bulunmadigi hakkinda idi. Burada ise szkonusu mesakkat mutattir. Konular farkli olunca, biri iin getirilen delillerin digerini de baglamasi gerekmez. Bu durumda bizim arastirmamiz gerekecektir ve sonunda bazi yetlerin buna delil olmaya elverisli oldugu grlecektir. Ayni sekilde bir nceki dipnotta isaret ettigimiz kisim da (ister birinci ister ikinci kisimdan olsun mesakkat, mesakkat oldugu iin istenilmez, aksi takdirde seriatta eliski ve tutarsizliklar meydana gelir gibi bir yaklasimla) delil olarak kullanilabilir. Ancak ileride on birinci meselede "mutad mesakkatlerin meydana gelmesi istenilmis olmadigi gibi, kaldirilmis olmasi da istenilmis degildir" seklinde aiklamalar gelecektir ve o zaman son delil de delil olmaktan ikacak, geriye delil olarak sadece bazi yetler kalacaktir. [78] Bakara, 2/285. [79] Hac 22/78. [80] Tevbe 9/120. [81] Ankebt 29/69. [82] Mslim, Taharet, 41; Ibn Mce, Taharet, 49.

[83] tbn Mce, 'Pahret [84] Bakara 2/216. [85] Tevbe 9/111. [86] Mkellef, bazen msebbebibilirfakatonu kastetmez, sadece kendi menfaatini gzetir, kendisinin mtecvizkr olmasi ve bir baskasina zarar vermesi durumunu dikkat nazarina almaz, Ancak byle bir durumda Sri' onu, sanki msebbebi kastetmis gibi degerlendirir ve tecvznn neticesi neyse onunla sorumlu kilar. Bu durumda Sri', mkellefin sebebin islenmesi durumunda maebbebin meydana gelecegini bilmesini, bizzat msebbebi ortaya koymaya ynelik kasdi mesabesinde tutar. Sri'in buradaki durumu da aynen byledir. Her ne kadar O, m aslahatin temini sirasinda ortaya ikacak mefse-detleri biliyor ise de, onlara ynelik bir kasit bulundurmamaktadir. [87] Buhr, Merd, 3; Mslim, Birr, 46. Ibn Hacer, Fethul-Br'de bu hadisin serhi sirasinda syle der: Bu hadis, Izzuddin b. Abdisselm'm grsn rtmektedir. O bu grsnde syle diyor: "Bazi cahiller bir musibete duar olan kimsenin sevap alacagim sanmislardir. Bu aik bir hatadir. nk sevap ve azap sadece kesb karsiliginda olmaktadir. Musibetler ise insanlarin kesbi dahilinde degillerdir. Ecir, sadece gsterilen sabir ve rizaya karsi olmaktadir." Hadisin onun bu grsn rtmesi syle olmaktadir: Hadis, sadece musibetlerin bulunmasindan dolayi ecrin bulunacagi konusunda aiktir. Sabir ve riza ise, bunlar fazladan seylerdir ve bunlar karsiliginda musibet dolayisiyla verilecek ecirden ayri olarak fazladan sevap verilmesi mmkndr. Karf syle der: "Musibetler kesin olarak keffret olmaktadir. Ister riza ile birlikte bulunsunlar isterse bulunmasinlar, farketmemektedir. Ancak beraberinde riza da bulunursa o zaman keffret olma zelgi artar, riza bulunmazsa azalir. Isin esasi sudur: Musbet, karsiliginda kendisine denk bir gnaha keffret olur, beraberinde gsterilecek riza ile ise sevap alinir. Bana (Nasir) greyse, sanirim Karf'nin bu son sz her iki sz arasini bulmaktadir. Keffret olma, sevap ve azaptan baska bir seydir. Bu durani (fa keffretin, mkellefin ortaya koyacagi bir amel (kesb) karsiliginda olmamasinin bir mahzuru yoktur. Sevap ve azaba gelince, hem aklen hem de Kur'n yetlerinin delletinden onlarin sabir^ riza ve teslimiyete bagli olduklari anlasilmaktadir. Karf'nin bu sz Izz'in szne de ters dsmez. nk Izz, musibetlerin keffret olacagini inkar etmiyor, sadece musibetler 'karsiliginda sevap alinamayacagini belirtiyor ki, bu da gzel bir yaklasim olmaktadir. [88] Mslim, Mescid, 280. [89] Mslim, Mescid, 278; bn Mce, Mescid, 15; Ahraed, 5/123. [90] Burada szkonusu ettigi Mescid'den uzaklik ve uzak evlerden oraya gidip gelirken maruz kalman mesakkat olmaktadir. Vhid haberler iste bu husus et-rafinda gelmistir. bnu'l-Mbrek'in naklettigi ve evliyanin halleriyle ilgili itiraza cevaplar ise birazdan gelecektir. [91] [92] Buhr (Hac, 15) ve Ebu Davud'da belirtildigi zere Hz. mer syle demistir: Akk vadisinde iken Hz. Peygamberi (as) syle derken isittim: "Bana Rab-bimden bugece bir haberci geldi ve: "Euvdide namazkil ve 'Hac iinde umre de!'dedi." Ebu Davud Mlik'ten naklederek: Mlik syle der: "(Hatan) Medine'ye dnerken Muarras'ta konaklamadan ve orada iki rek'at ya da kilabil-digince namaz kilmadan gemesi yakisik almaz. nk Hz. Peygamber (as) orada konaklamistir." Burada sz edilen konaklama yeri (Muarras) Medine'ye alti mil uzaklikta bir yerdir. (Ebu Davud, 2/219) Tirmizi hadisindeki "Selemeogullan Medine'nin bir ucunda idi" ifadesinden, Akk'in Medine'ye alti mil uzaklikta olusundan, Akk'in Selemeogullari yurdundan baska bir yeroidugu anlasilir. Bu byle olunca, Akk iin szkonusu edilen fazilet, Selemeogullari yurdu iin szkonusu edilen faziletten baska olacaktir. Bu da Selemeogullari yurdunun fazileti, Medine iin sanki bir ribat ve gzetleme yeri olusundan kaynaklanmaktadir. Akk'in fazileti ise yle anlasiliyor ki, taabbudlik arzetmektedir. Ancak bu neticeye varmak iin, ortada ayri ayri iki olay oldugunun isbati gerekmektedir. [93] Bu adam bir tr ibdet tercihinde bulunmus, mesakkat ise onun bir neticesi olmaktadir. Dolayisiyla bu rnekte mesakkate ynelik bir kasdm bulunabilecegi ortaya ikmaz. Ebu Musa'nin, kendilerine gemide gtte bulunan adamin szne uyarak, oru tutmak iin fazla sicak olmayan gnleri degil de, siddetli sicak gnleri arastirmasi rnegi ise, sevabinin daha byk olmasi iin nefsine mesakkat verme kasdmm bulundugu konusunda aiktir. Bu itibarla asil cevabi teskil eden kisim bundan sonra gelen kisim olmalidir. [94] Buhr, Nikh, 1'. [95] Ahmed, 1/175, 3/158; Drim, Nikh, 3.

[96] Buhr,Eymn, 31; Ebu Davud, Eymn, 19; IbMce,Keffrt,690;Ahmed, 4/168. [97] Mslim, Ilim, 7; Ebu Davud, Snne, 5. [98] Hz. Peygamber (as) hutbe irad ederlerken, bir de baktilar ki, bir adam gnes altinda ayakta dikili duruyor. Neyin nesi oldugunu sordular. Ashap da: "Bu Ebu israil'dir. Gnes altinda dikilerek oru tutmaya, iftar etmemeye, glgelenmemeye, konusmamaya adakta bulundu" dediler. Bunun zerine Hz. Peygamber (as): "Ona emredin, glgelensin, konussun, fakat orucunu tamamlasin" buyurdular. (Buhr, Eymn, 31; Ebu Davud, Eymn, 19; Ibn Mce, Keffrt, 690; Ahmed, 4/168.) [99] Bakara 2/185. [100] Buhr, Savm, 32; Mslim, Siym, 92; Ahmed, 4/299. [101] Buhr, Ahkm, 13; Mslim, Akdiye, 16; Ebu Davud, Akdiye, 9. [102] Yani "Hangisi daim. faziletlidir? Ruhsatla amel etmek mi, yoksa azimetle amel etmek mi?" gibi sorularin cevabi. Mellif (ra) bu konuda yeterince bilgi vermistir. [103] Bu ikinci kisma girebilir. Bu kisimda mesakkat mutat degildir fakat, ondan dolayi kendisim; herhangi bir zarar gelmeyecegini kesin bilgi ya da zan lsnde bilmektedir. Ancak o kisiye iiisbetle bu tr mesakkatler mutat hale dnsms olmaktadir. [104] Bakara 2/45 [105] Yani her iki nev'i ile ikinci kisim ki, o amei isledigi zaman kendisine ya da aklina bir bozukluk gelmeyecegini kesin bilgi ya da zan lsnde bilmesi olmaktadir. [106] Hucurt 49/7. [107] Mslim, Siym, 177. [108] Buhari, Tervh, 1; Mslim, Msfirn, 177. [109] Mslim, Siym, 177. [110] Buhr, Teheccd, 18; Mslim, Msfirn, 219. [111] Buhr, Edeb, 74; Salt, 178. [112] Buhr, Ezan, 61, 63; Mslim, Salt, 182, 185, 186; Etni Davud, Salt, 124. [113] Daha nce geti. bkz. [1/343]. [114] Mslim, Nezir, 5; Tirenizi, Nzr, 11; Nes, Eymn, 26. [115] Buraya kadar olan kismi iin bkz. Ahmed, 3/199. [116] Hadisin son kismi iin bkz. Kesful-haf, 1/300. [117] Buhr, Savin, 50; Mslim, Siym, 57-61[118] Yani yasagi gerektiren illet varaayasak hkm de var, illetyoksayasak hkm do yok olacaktir. () [119] Buhr, Ahkm, 13; Mslim, Akdiye, 16; Ebu Davud, Akdiye, 9. [120] Buhr, Savm, 51, Edeb, 86; Tirmiz, Zhd, 64. [121] Kesful-haf, 1/1 i 7. (Concordance araciligi ile temel hadis kitaplari ieri--sinde bulamadik.) [122] Nesfi, Nisfl, l;Ahmed, 128, 199,285. [123] Buhari, Teheccd, 6; Mslim, Mnfikn, 79-81.

[124] Kadi lyz, Sif'da syle nakleder: Abdullah b. Amr syle arilatir: "Y Kasulallah! Senden isittigim her seyi yaziyorum" dedim, O da: "Evet, benden duydugun /tersiyi yaz" buyurdu. Ona: "Riza ve ofko halinde de mi?" dedim. O: "Kvi'l, nk ben bu konuda haklari bas/i a bir sey sylemem" buyurdu. Sarihi Mufla Ali bu hadisin, Ahmed, Ebu Davud, Hkim tarafindan rivayet edildigini ve l-fkim tarafindan ayrica sahih bulundugunu belirtir. (Aynen bkz, Kbu Davud, Ilim,o; Drim, Mukaddime, 43; Ahmed, 2/162, 192, 207). [125] Buhr, Ahkam, i:i; Mslim, Akdiye, 16; Ebu Davud, Akdiye, 9. [126] Yani ge.ee hic; uyumadan sabaha kadar ibadetle meshut olmuslardi. () [127] Buhr, Ahkm, 13; Mslim, Akdiye, 16; Ebu Davud, Akdiye, 9. [128] Nisa 4/29. [129] Aynen gasbedilmis yerde kilinan namaz rneginde oldugu gibi. nk ayni amele ynelik hem emir hem de yasagin ynleri farkli olmaktadir ve bunlar arasinda birinin olmasindan digerinin bulunmasi gibi bir gereklilik (telzum) da yoktur ve bu konuda farkli grsler vardir. [130] Nisa 4/29. [131] Enbiy 21/107. [132] Buhr, Savm, 51; Edch, 86; Tirmiz, Zhd, 84. [133] Buhr, Kzan, 60,61,63,65;Mslim,SR]t, 182, I8;\ I86; Ebu Davud.Salt, 124. [134] Buhari, Ezan, 6.5. [135] Abdullah h. Ani r. yasadika gndzleri oru tutacagin a, geceleride namazla geirecegine dair yemin etmisti. [Hz. Peygamber as) kendisine: "Bir gn oru lut, birgiinye. Hu Davud'un (as/ orucu dur ve o en uygun ya da degerli orutur" buyurmustur. (Buhr, Enbiya, 37; Mslim, Siym, 181,182, 186, 192. [136] Buhri, Iman, 29; Nes, Iman, 28; Ahmed, 4/466; Tecrid, 1/47. [137] Yani bir mendubu islemesi sebebiyle bir hazzini terketmesi, ser'an mekruh bir seye gtrecekse, yahut daha byk bir mendubun terkine sebebiyet verecekse, bu durumda o mendubu terkederek nefsinin haz duyacagi seyi islemesi daha uygundur. Mesela, nafile namazla mesgul olmasi sebebiyle karisiyla iliskide bulunamayan bir kimse, neticede kendisine; helal olmayan kadinlara bakmaya baslarsa, byle birisinin bu durumda mendub olan nafile namazi birakarak, nefsi iin haz bulunan karisiyia iliski ierisine girmesi daha uygundur. [138] Mslim, Nikh, 10. Kisinin karisiyla olan iliskisi, onun sehvetini kiracak ve dolayisiyla yabanci kadinlara karsi arzu duymayacaktir [139] Bu ser'an mekruh bulunan bir duruma gtren mendubun terkine rnek olmaktadir. nk byle sikintili bir gnde oru tutmak, ibdetten nefret etmeye ve usanmaya sebebiyet verebilir. Bundan sonraki misaller ise, terki durumunda daha byk sevabi olan baska men duplann terkine sebebiyet verecek menduplarm terki ile ilgilidir. Ayrica bu misallerden, Kur'n okumanin oru tutmadan daha sevapli oldugu neticesi de ikar. Bu iki misal daha nce geen Ibn Mes'd ile bn Vehb hakkindaki rivayetlere af olmaktadir. [140] Mslim, Siym, 102; Ebu Davud, Savin, 42; Ahmed, 3/35. [141] Buhari, Savm, 51. [142] Buhari, Rikk, 38; Ahmed, 8/256. [143] Yani, hoslamlmamasi sebebiyle maksd olmamakla birlikte, ebed saadete ulastirin olmasi sebebiyle istenilmektedir. Bu rnek sadece bir benzerdir, yoksa nce geen rneklerin trnden degildir. nk bu konu dnyev ykmllklerle ilgisi olmayan bir durumdur! [144] Bakara 2/194. [145] Buna Arap edebiyatinda "mskele" dfinilmektedir.() [146] Bakara 2/15.

[147] l-i Imrfin 3/54. [148] Trik 86/15-16. [149] Enbiy 21/23. [150] Daha nce de getigi gibi buradaki izinden vacip, mendup ve mubah kastedilmektedir. () [151] Burada vacip anlaminda. () [152] Yani mellifin de aikladigi gibi, teklif aslinda bir mbtelhktir(ibtil, sikintiya maruz kama). Bununla birlikte bu teklifte dikkate alinmamakta ve mkelleften istenilene uyma (imtisal) talep edilmektedir- Burada da ayni sekilde mkelleften, kendi basina gelen hastalik vb. gibi mbtelhgi ortadan kaldiracak sey i yapmasi istenilmektedir. Baska bir dey isle, genel olarak ykmllgn baslangici ve asli mbtelhktir. Buna ragmen bu husus, o mbtelliktan kurtulma amaciyla amelde bulunma iin o.ykmllgn mkelleflere ynelmesine mani degildir. Ayni sekilde burada da, mesel alik eleminden kaynaklanan zel birmbtelhk halinin ortadan kaldirilmasini isteyen bir teklif de, geerli bir teklif olur. Mbtelhk, teklifin mkelleflere ynelmesine br engel kabul edilmez. [153] bkz. Buhari, Merd, 6; Mslim, Birr, 54; Ahmed, 1/347. [154] Hadisin tamami syle:Hz. Peygamber (as): "innietimdenyetmis birikisi hesapsiz olarak cennetegireceklerdir" buyurmuslardir. Ashap: "Kim onlar! Y Raslallah?" demisler. Hz. Peygamber (as) de: "Onlar efsun yapmayanlar, tese'um etmeyenler (ugursuzluk inanci tasimayanlar), vcutlarini (kizgin demirli'.) daglamayanlar ve ancak Rablerine tevekkl edenlerdir" buyurmuslardir. (Mslim, Iman, 372). [155] Ebu Davud, Tib, 1; Tirmiz, Tib, 2; Ibn Mace, Tib, 1; Ahmed, 3/156. [156] Mellif yedinci meseleyi, mesakkat lfzinin nc anlamina tahsis etmisti, tik baslangita nc anlami zerinde durdu ve mutat olarak me sakkat sayilanlarla, klfet iermesine ragmen mutat mesakkat sayilmaya glkler arasinda ayirim yapti. Sonra sz Sri'in, ykmllklerde meydana gelen mutat mesakkatlere ynelik bir kasdimn bulunmadigi; nitekim mutat olmayan mesakkatlerin de ayni sekilde maksud olmadigi, aksine o fiilin, sadece mkellefe ynelik olmak zere iermis oldugu maslahat aisindan istenildigi noktasina kaydi. Sonra bunun zerine birinci fasilda, mkellefin daha byk sevap alma amaciyla fiilin iermis oldugu mesakkate niyette bulunmasi hakkinin bulunmadigini aikladi. Sonra ikinci fasilda, izin verilmis (varib, mendup, mubah) amellerin islenmesi durumunda bir mesakkat ortaya ikiyorsa, bu mesakkatin ya mutat ya da mutat disi oldugunu belirttikten sonra, ruhsatlarin mesru kilinmasini gerektiren mutat disi mesakkatlerle ilgili detay ve asi] baslikla pek ilgisi bulunmayan bilgiler verdi. Sonra Ikinci ve nc fasillarda amelden kesilme ya da ibadetlerden nefret etme korkusu iin, ya da mkelleften istenilenykmllklerin birbirine girmesi sebebiyle ibadetlerden neset eden mutat disi mesakkatler hak kinda sz uzatti. Sonra drdnc fasilda izin verilmemis fiillerin islenmesi durumunda ortaya ikacak olan mesakkatler ile, ikinci fasih tamamlamak istedi. Sonra da mutlak anlamda mesakkat hakkinda sz tamamlamis olmak iin besinci bir fasil ati Bu fasillara syle bir baktigimizda, ilerinde mesakkatin nc anlamina ait zel bir fasil bulamayiz. Aksine bu fasillarda da en ok zerinde durdugu husus, birinci ve ikinci anlaminda mesakkatlerle ilgili olmus; nc anlaminda mesakkatle ona benzeyen yani mutat disi mesakkat iermekle birlikte, bazi zel kimseler iin mutat hal almis bulunan g. ameller hakkinda fazla durmamistir. En sonunda da "Buraya kadar olan kisimda, mesakkatin kullanildigi anlamlardan ncs zerinde durmus ve sz bitirmis olduk" demektedir. Mellifin bu yaptigi sey, sistematik aidan pek uygun degildir. Buna mukabil her bahsi ayri ayn kendi basliklari altinda islemesi ve bylece karisikliga meydan vermemesi daha uygun olurdu. [157] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/123-151 [158] Csiye 45/23. [159] Necm 53/23. [160] Muhammed 47/14. [161] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/151-152 [162] Burada dinin esaslari (usl'd-dn) kasdedilmektedir. Bunlar nefsin ve organlarin dikkate alinmasindan nceliklidir. Mesel, dinin korunmasi canin ya da organlarin tehlikeye atilmasi gibibir durumu gerektirecek olsa, dinin korunmasi ilkesi iie alinir. Bu yzdendir ki, pek ok canin yok olmasi pahasina da olsa dinin korunmasi amaciyla

cihad farz kilinmistir. Dinin esaslari disinda kalan fur kismina gelince, bilindigi zere o konuda durum byle degildir. Pek ok yerde Sri', nefsi korumak iin dn ykmllkleri dsrmstr. Mesel hastalik halinde bazi ykmllklerin dsmesi gibi. Bu durumda, dn hususlarin her zaman ve her yerde nefsin, hatta malin korunmasi ilkelerine takdim edildigi dogru degildir. Sz konusu genellemeyi dinin esaslari ile ilgili konularda seklinde kayitlamak gei-ekir. Aslinda bu konu daha genis olarak ele alinmaliydi. Bu yzden Tahrr mellifi bes zarur esasin korunmasi ile ilgili olarak syle den "Dinin korunmasi cihadin far?, olmasi ve bid'at mezheplere dlIk yapan kimselerin cezalandirilmasi ile olur..." Hi sphe yoktur ki, bu sz edilen husus dinin esaslari ile ilgilidir. Onuncu meselede, birisi dn digeri ise dnyev olabilecek iki maslahat arasinda tercihte bulunma geregi duyulacak durumlardan bahsedilecektir. Eger dn olanlar her durumda mutlak surette ne alinacak olsaydi, o zaman sz edilen tercihe ihtiya gibi bir durum ortaya ikmazdi. [163] Yani dn mesakkatler, dnyev mesakkatlerden daha nce dikkate alinir. [164] Yani, daha byk mesakkat olmasina ragmen, dinin korunmasi iin gerekli olan seylerin, sirf dnyev mesakkat ieren seylerden ne alinmasi durumunda, mkellefin bu mesakkatlerin altina sokulmasi kasdedilme-mektedir. Ancak bu mesakkatler dinin korunmasi yolunda kainilmaz olarak ve onlara ynelik bir kasit da bulunmaksizin ortaya ikmaktadirlar. [165] nk bunlar da mutlak mesakkat kavraminin genel erevesi ierisine girmektedir. Daha nce Sri' Tel'iim ykmllkler sirasinda her ne kadar onlarin ortaya konulmasi esnasinda kainilmaz olarak ortaya iksalar damesakkatlere ynelik bir kasdmm bulunmadigi delillerle ortaya konulmustu. Iste o deliller bu konu iin de geerli ve yeterlidir. [166] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/152-153 [167] Burada sz edilen mesakkat, daha nce bahsedilen mesakkatin drt esidinden ayri bir tr teskil etmektedir. nk o mesakkatler, bizzat fiilin kendisinden kaynaklaniyordu. Burada ise mesakkatlerin meydana gelmesi, mkellefe yklenen grevlerin birbiriyle atismasi neticesinde olmaktadir. Mkellef, bu grevlerden bir kismim.digerlerine takdim ettigi zaman, hem kendisi hem de digerleri iin, ya da sadece digerleri iin zarar dogmaktadir. Kaldi ki bu durumda yapilmasi istenilen fiilde, mutat disi bir mesakkatin bulunmasi szkonusu degildir. Mesakkat burada, daha imce geen drt esidin aksine, fiilin islenmemesinden kaynaklanmaktadir. [168] Yani hkmde adaletsizlik disinda bazi islere itebilir. Nihayet kadi masum da degildir. Bazen hkmde adaletsizlige kadar is ilerleyebilir. Bu durum, Ebu Haiiife gibileri bu yzden iskenceye maruz kalmalarina ragmen kadiliktan uzak durmaya itmistir. (N) Ebu Hanife'nin kadiliktan kainmasini bu sekilde izah etmek ok basit kalir. Onun bu makami kabulden kainmasinin asil sebebi, iten desteklemedigi ynetimi kabul ve ona mesruiyet verme anlami tasimasidir. Maruz kaldigi iskenceler de, onun bu tavrinin, zamaninin idarecilerince ne anlama geldiginin gayet iyi bilinmesi neticesinde olmustur. () [169] Yani mutat disi bir mesakkatin dogmasina sebebiyet veren bir amel de, bizzat o mesakkate gtrms olmasi aisindan istenilmez, aksine ierdigi maslahat iin talep edilir, ama kainilmaz olarak mesakkat de ortaya ikar. [170] Mesela kisinin kendi mesakkati ailesinin geimi aisindan olabilir. liu durumda mmet onun bu ykn omuzlar ve oda kadilik, ilim gretmek ya da askerlik... gibi yapilmadiginda mmetin mutlak surette zarar grecegi isleri stlenir. Bylece her iki maslahat birden gereklestirilmis; bunlarin yoklugunda ortaya ikacak her iki mesakkat de ortadan kaldirilmis olur. [171] Mesel, bizzat kendisinin stlenmesi kainilmaz olan bir kamu grevi ile, kendisinden kesin olarak istenmeyen din bir grevi ifa etmesi karsisinda kalmasi gibi. [172] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/153-154 [173] Bu meselede asil zerinde durulmak istenen husus iste burasidir: Mutat mesakkatler de nisb (greli)dir ve onlarin anlasilmasi her amelin bizzat kendisi zerinde dikkatlice durmayi gerektirir. Aksi takdirde mesakkat trleri ve buna bagli olarak da hkmler birbirine karisir. [174] Fecir namazindan sabahin snneti kasdedilmeidir. nk kisi uykudan kalkacak, giyinecek ve abdest alacaktir. Sabahin farzinda ise artik bu mesakkatlere yeniden girmeyecektir. () [175] Ankebt29/2. [176] Iman ve onun geregini yerine getirmek, bazen beraberinde sabir ve metanet gsterilmesi gereken mesakkat ve

fitneler getirebilir. Bunlar iman bahsinde ki iman teklif amellerinden biri olmaktadir mutat disi mesakkatler sayilmaz. [177] Ankebt 29/10. [178] Bu yette dini savunmak iin konulan cihad mesakkatinden bahsedilmektedir. Cihadin zaten tabiatinda bu tr mesakkatler bulunmaktadir ve bunlar her ne kadar as-mda zor ise de cihad konusunda mutat disi sayilmamaktadir. Allah'in onlari sz verdikleri konuda sadkat gstermeleri yznden vmesi, bunun imanin bir geregi oldugunu gstermektedir. Dolayisiyla cihad sirasinda karsi karsiya gelinecek mesakkatlere iman geregi olmak zere sabir ve tahamml gsterilecek, bylece din korunmus olacaktir. [179] Ahzb 33/10. [180] Ahzb 33/23. [181] Tevbe 9/118. [182] Burada bir itiraz ileri srlerek: "Bu onlara ynelik bir teklif degildir, aksine bir esit cezadir. nk onlarla konusmama emrine muhatap olanlar diger insanlardi. Bunlar sadece son gnlerde kadinlarina yaklasmamakla emrolunmuslardi Bunda ise, mutat disi bir mesakkat imajini verecek bir durum yoktur. Bu durumda, hi kimse ile konusmama cezasindan kurtulmak iin yapmalari mmkn oldugu halde yapmadiklari sey ne ki?" denilebilir. [183] Yani cariyelerle evlenmenin caiz olmamasi konusunda, zinaya dsme korkusuna ulasan mesakkate itibar edilmektedir. Bu noktaya gelmeden nce, onlarla nikhlanmaya iten sikintiya ise, her ne kadar bir mesakkat olsa da itibar edilmemektedir. Ruhsata gtren mesakkat halinin bulunmasi durumunda bile, onlarla nikahlanma konusunda sabir ve metanet gsterilmesi tesvik edilmistir. Bu da gsteriyor ki mesakkatler, bizzat o mesele hakkinda duyulan ihtiya lsnde dikkate alinmakta; baska konularda bulunan ve dikkate alinan mesakkatlere nisbetle degerlendirilmemektedir. [184] Nisa 4/25. [185] Tevbe 9/41 [186] Tevbe 9/39. [187] Muhammed 47/31. [188] Hac 22/78. [189] Bazilari buna sunu misal vermislerdir: Yol arkadaslarindan ayri dsen bir yoku, beraberinde bulunan kle halindeki altini darphaneye getirir ve klesi kadar onlardan altin para (dinar) alir ve onlara basma cretini der. Imam Mlik, buna belli bir sahsa ve belli bir durum a has cz bir maslahat olmasina ragmen cevaz vermistir. Bu misal aik degildir; nk durumu bu sekilde olan her yolcunun hkm budur- Dolayisiyla bunda belli bir sahsa zellik yoktur. [190] Bu illet ortadan kalkinca, ertesi senede kurban etlerini yiyebileceklerini ve hatta saklayabileceklerini belirtmistir [191] Mescid-i Haram, Medine mescidi ve Mescid-i Aksa. Hadislerde bu mescidin diger mescidlerden ayricali olduklari, buralarda kilinan namazlarin di-geryerlerde kslinan namazlara gre ok daha seVapli bulundugu; ziyaret iin ancak bu mescide yolculuk yapilabilecegi... belirtilmistir.() [192] Suyun tabiatinin degismesi suyu temizleyici olmaktan ikarir. Ancak toprak ya da yosun karismasi gibi genel bir glgn bulunmasi ve kainilmasi mmknolmayan durumlarda hkm ne olur? Bylesi genel glklerin bulundugu durumlarda, glk nedeniyle degisikilik hkm kaldirilir. Suya zaferan vb. karismasi gibi kainilmasi mmkn olan zel glkler karsisinda ise hkm farklidir ve bu konu ihtilaflidir: Kimi limler bu zel glkleri de dikkate alarak suyun temizleyici olduguna hkmetmisler, diger bazilari da kainilmasi mmkn oldugu noktasindan hareketle, bu tr zel glkleri dikkate almamis ve o suyun temizleyiciligini kaybedecegini sylemislerdir. () [193] Evlenecegim her kadin bos olsun denilmesi gibi. C) [194] nk kisinin cariyeden baska hr kadmi nikh etme durumu vardir. Mlkiyet ise, cariyeden baskasi ile gereklesmez. Dolayisiyla byle bir sz sarfet-tigi zaman genel bir glk ierisine dsms olur ve genel siganin gerektirdigi sey dsrlmek suretiyle kendisine bir genislik getirilir. Bu durumda kisi mlk cariye edinebilir, ancak onlari nikhlayamaz. Bu birinci hkmde genelligin, ikincide de zelligin bir geregi olur.

[195] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/154-162 [196] Bakara 2/215. [197] Bakara 2/219. [198] Bakara 2/22. [199] Ibrahim 14/32-34. [200] Nahl 16/10-11. [201] Aslinda mellifin szn ettigi asamalar dogrudur ve hakikaten Yce Allah ilk nce insanlarin irsad edilmesi ve yaratilislari, varlik leminde mevcut olan btn nimetlerin kendileri iin hazirlandigi ve yeryzne yayildigi konularina dikkat ekilerek onlarin akillarinin aydinlatilmasi yoluna basvurmustur. Mellifin ileride Mekk ve Meden tesriin zelliklerinden bahsederken de syleyecegi gibi iman ve klli esaslarin getirilmesi (altyapinin hazirlanmasi) disinda ilk asamada ykmllkler getirilmesi yoluna gitmemistir. Ykmllkler ancak altyapi hazirlandiktan yani aklin ykmllkleri kabul edebilmesi iin gerekli oian aiklamalar, irsadlar ve hazirliklar yapildiktan sonra getirilmistir. Ancak burada anlasilamayan sey, mellifin bu hususu delillendirmek iin Medine dneminde inen birinci yeti kullanmasi ve onun ilk inen hitaplar arasinda bulundugunu ileri srmesi olmaktadir. Halbuki ayni mnyi ierecek Mekk yetler bulabilmesi mmknd. Mesel: "Binek olarak kullanmaniz ve yemeniz iin hayvanlari sizin iin yaratan Allah'tir..." (Gfir 40/79); "O, gkten su indirendir. Her bitkiyi onunla bitirdik..." (En'm 6/99) yetleri gibi. Ikinci yetin kullanilmasi ise yerindedir, nk o Mekkdir. Mellif, "Sonra inadlik gsterince, bu kez kendilerine kesin hccetler getirildi" demektedir. Bu da ayni sekilde Mekk yetlerde olmustur. Kf sresinde oldugu gibi. Bu konuda yani ldkten sonra tekrar dirilmeye ve Allah'in kudretinin byklgne getirilecek deliller hakkinda Ib-nu'1Kayyim'm Kitbul-fevicTine bakilabilir. "Pesin dnya zevklerine karsi olan ragbetleri neticesinde bu hccetlere aldiris etmeyince, dnya hayatinin gerek yz kendilerine bildirildi ve onun aslinda hibir sey olmadigi; nk mutlaka bir gn yok olacagi vurgulandi ve kendilerine misaller {darb-i mesel) getirildi." Bu sznden sonra getirdigi iki yet de Mekk olmaktadir. Mekk yerine Medeni olsaydi, bir zarari da olmazdi. Sunu da syleyelim ki, bu asamaya Meden yetlerde de rastlanmasi, burada sylenilenlere ters dsmez ve o zaman bu tr Meden yetler hatirlatma ve pekistirme trnden sayilir. Ancak bir nokta daha var: O da mellifin burada bu asama ile getirdigi ve sira ile geldigini syledigi yetler, gerekten nzul sirasinda da byle bir sira ile mi inmistir? Bu konuyu merak edenler yetlerin nzul tarihlerini arastirarak kesin bir bilgiye ulasir ve bylece mellifin istidlalinin tam olup olmadigini grenebilirler. [202] Yunus 10/24. [203] Muhammed 47/36. [204] Rm 30/64. [205] Uzuaea bir hadisin bir parasidir, bkz. Buhr, Zekt, 47; Mslim, Zekt, 161-163. [206] A'rf7/31. [207] Mminn 23/51. [208] Buradaki mellifin sznden kasit sudur: Gerek Allah ve gerekse Hz. Pey-gamber(as) muhataplarin durumlarini dikkate almislar ve onlarin durumu ne gerektiriyorsa ona uygun olarak buyurmuslardir. Yoksa tarih bir zaman siralamasindan bahsedilmemektedir. nk A'rf yeti Mekke'de inmis; hadis ise minberde Medine'de sylenm istir. Zaman itibariyla yet daha ncedir. [209] Buradaki zulm mutlak olup, hem sirki hem de diger gnahlari kapsamaktadir. [210] En'm6/82. [211] En'm6/82. [212] Buhr, Sehdt, 28; Mslim, Iman, 107, 109. [213] Bakara 2^284.

[214] Bakara 2/286. [215] Zmer 39/53. [216] Buhr, Nikh, 1. [217] Tegbn 64/15. [218] Vakia 56/24. [219] Tn95/6. [220] Ancak ogu mfessirler yette geen "gayrii memnun" kelimesine "kesintisiz" anlami vermislerdir. Mellif, szn kileminen (minnet) anlami zerine kurmaktadir. [221] Hucurt 49/17. [222] Nisa 4/65. [223] Buhari, Sirb, 6; Mslim, Fedil, 129. Bu hadiste grlyor ki; nce durum Zbeyr'in iyilik ve ihsani gerektiren davranista bulunmasini gerektiriyordu. Bu yzden de Hz. Peygamber ilk nce bu dogrultuda talepte bulunmustu. Ancak karsi taraf bunu bilmeyip de haddi asinca, onu itidal noktasina getirecek bir tavir almak gerekiyordu. yle de yapilmis ve Hz. Peygamber Zbeyr'den iyilik ve ihsanda bulunma gibi bir davranista bulunmasini degil de hakkini sonuna kadar kullanmasini istemisti. Zira onu ancak byle bir davranis yola getirecekti. () [224] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/162-167

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Mkellefin Seriatla Ykml Tutulmasi

DRDNC NEVI. 1 SRI'N, MKELLEFIN SER HKMLER ALTINA GIRMESINDEKI KASDI . 1 (MKELLEFIN SERIATLA YKML TUTULMASI) 1 Birinci Mesele: 1 Ikinci Mesele: 8 nc Mesele: 10 Drdnc Mesele: 15 Besinci Mesele: 21 Altinci Mesele: 29 Yedinci Mesele: 44 Sekizinci Mesele: 54 Dokuzuncu Mesele: 55 Onuncu Mesele: 59 On Birinci Mesele: 70 On Ikinci Mesele: 77 On nc Mesele: 80 On Drdnc Mesele: 83 On Besinci Mesele: 85 On Altinci Mesele: 93 On Yedinci Mesele: 94 On Sekizinci Mesele: 95 On Dokuzuncu Mesele: 101 Yirminci Mesele: 108

DRDNC NEVI SRI'N, MKELLEFIN SER HKMLER ALTINA GIRMESINDEKI KASDI (MKELLEFIN SERIATLA YKML TUTULMASI) Bu nev'i altinda yirmi mesele ele alinacaktir:
Birinci Mesele:

Seriatin konulusunda gzetilen ser' maksat, mkellefin neva ve hevesinden koparilarak, kendi ihtiyari ile Allah'a kul olmasini saglamaktir. [1]Nitekim yaratilis itibariyla zorunlu olarak zaten O'nun kulu idi. Bu konudaki deliller: (1) Kullarin, sadece Allah'a kul olmak, onun emir ve yasaklari altina girmek iin yaratildigina dair aik nasslar: "Cinleri ve insanlari ancak Bana kulluk

etmeleri iin yaratmisimdir. Onlardan birrizik istemem. Sphesiz mihlandiran da, g ve kuvvet sahibi olan da Allah'tir[2] "Ehline namaz kilmalarini emret, kendin de onda devamli ol. Biz senden rizik istemiyoruz, sana rizik veren biziz[3] "Ey insanlar! Sizi ve sizden ncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki, O'na karsi gelmekten korunmus olabileniniz,[4] Sonra bu kullugun esaslarini ayni srede aiklamis ve syle buyurmustur: 'bzlerinizi dogudanyana ve batidan yana evirmeniz iyi olmak demek degildir; lkin iyi olan Allah'a, hiretgnne, meleklere, kitaba, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakinlarina, yetimlere, dsknlere, yolculara, yoksullara ve kleler ugrunda mal veren, namaz kilan, zekt veren v,e ahidlestikle-rinde ahidlerine vefa gsterenler, zorda, darda ve savas alaninda sabredenlerdir. Iste onlar dogru olanlardir ve sakinanlar ancak onlardir.[5]Bunlar yaninda daha baska yine ayni srede getirilen ykmllkler. "Allah'a kulluk edin, O'na bir seyi ortak kosmayin.[6]yetiile benzeri mutlak surette Allah'a kullugu emreden ve genel olarak tafsilat getiren btn yetler... evet btn bu nasslar her hal ve durumda Allah'a ynelmenin, her nasil olursa olsun onun getirdigi hkmlere boyun egmenin gerekliligini ortaya koymaktadir. Allah'a kullugun mnsi da iste budur. (2) Sri'in bu kasdina muhalefetin yerilmesi: Evvela Allah'in enirine muhalefette bulunma yasaklanmis; Allah'tan yz evirenler yerilmis; her esit muhalefete karsi olmak zere hem dnyada verilecek zel bir ceza, hem de hirete birakilmis bir azap tertip edilmis ve insanlar bununla korkutulmus tur. Muhalefetin asil kaynagi, heva ve heveslere, pesin zevklerin agrisina uymak ve geici sehvetlere tabi olmaktir. Yce Allah heva ve heveslere uymayi, hakkin karsisinda yer alan ve onunla atisan bir sey olarak kilmis ve onu hakkin karsiti saymistir. Mesel su yetlere bakalim: "Ey Davudi Seni sphesiz yeryznde hkmran kildik, o halde insanlar arasinda adaletle hkmet, hevese uyma, yoksa seni Allah'in yolundan saptirir[7]"Iste azip da dnya hayatini tercih edenin varacagi yet sphesiz cehennemdir.[8] Bunun karsiti durum iin de: 'Ama kim Rabbinin azametinden korkup da kendi- . ni heva ve hevesten alikoymus ise varacagi yer sphesiz cennettir" [9]bu-yurmaktadir. Baska bir yette: "O heva ve hevesinden konusmamaktadir; O'nun konusmasi ancak, bildirilen bir vahiy iledir"[10] buyurur. Bu sonuncu yette Allah, davranislarin kaynagini iki seyle sinirlamistir Vahiy ki bu seriat olmaktadir. (2) Heva ve heves. Birnes de yoktur. Durum byle olunca, heva" ve hevesle seriat tam birbirlerinin karsiti olmaktadirlar. Hak ve hakikatin vahiyde oldugu kesin olarak bilindigine gre, hakkin ziddmin da heva ve heves pesinde oldugu ortaya ikacaktir. Yine Yce Allah daha baska yetlerde syle

buyurur: "Ey Muhammedi Heva ve hevesini tanri edinen, bilgisi oldugu halde Allah'in sasirttigi... kimseyi grdn m?[11]'Eger gerek onlarin heveslerine uysaydi, gkler, yer ve onlarda bulunanlar bozulup giderdi[12] "Iste bunlar, Allah'in kalplerini mhrlemis oldugu kendi heveslerine uyan kimselerdir[13] "Rabbinin katindan bir belgesi olan kimse, kt isi kendisine gzel gsterilen knseye benzer mil Bunlar heveslerine uymuslardir.[14] Bu yetlerde geen "heva ve heves" kelimelerinin kullanilisi zerinde durdugumuzda, onun hep yergi makaminda kullanildigini ve onun pesinden gidenlerin ktlendigini grrz. Bu anlamda Ibn Abbas'tan da: "Yce Allah, Kur'n'daher nerede Tiev' kelimesini kullanmissa mutlaka onu yermek makaminda kullanmistir" seklinde bu mnda bir sz rivayet edilmistir. Btn bunlar, Sri' Tel'mn amacinin, mkellefin heva ve heves pesinde kosmaktan vazgeerek Mevlsina kullukta bulunmasi oldugunu apaik gstermektedir. (3) Simdiye kadar edinilen tecrbeler ve detler de gstermistir ki, dnya ve hiret ile ilgili maslahatlar, heva ve heveslerin pesinde basibos bir sekilde kosturmakla gereklesemez. nk byle bir basibosluk durumunda anarsi dogar; insanlar birbirlerine girer ve hersey helak olur. Byle bir netice ise gereklestirilmesi istenilen maslahatlarin tam ziddi bir durum olmaktadir. Bu husus, tecrbe ve srp gelen detler neticesinde bilinmektedir. Bu yzden de eski ve yeni btn insanlar, sehvetlerine uyan ve onun pesinde kosturan insanlari yermislerdir. Hatta nce geen ve tbi olacaklari bir seriatlari bulunmayan, ya da seriatlari unutulmus olan bazi kavimler, dnya ile ilgili maslahatlarini, akl nazarda heva ve heveslerine uyan herkesten uzak durmak suretiyle gereklestirmis oluyorlardi Onlarin byle birsey zerinde grsbirligi etmeleri, kendilerince onun dogrulugu sabit oldugu iindi. Heva ve heveslerine uyan kimselerden uzak durma geleneginin srmesi neticesinde amalari olan dnya ile ilgili maslahatlarini gereklestireceklerine inaniyorlardi ve buna "es-siysetu'I-medeniyye" (siys rejim) ismi veriyorlardi. Netice olarak diyebiliriz ki, bu konu, dogrulugunda hem aklin hem de naklin birlestigi bir husustur. Konu, delile ihtiya gstermeyecek kadar aiktir. Durum byle iken, hibir kimsenin kalkip da, seriatin kullarin sehvetleri dogrultusunda ve onlarin garazlarini gereklestirmek iin konulmus oldugunu iddia etmesi dogru degildir. nk ser' hkmler bes kategori ierisindedir, Bunlardan vcib ve haramin, basibos bi-rakilmisligm neticesinde diledigini yapip, diledigini terketme durumuyla atisma arzedecegi aiktir. Zira, emredilen ya da yasaklanilan seyde kulun bir garazi olsun olmasin, "Sunu yap! "ya da "Sunu yapma!denilmektedir. Bu

durumda, eger mkellefin garazi bu emir ya da nehye uygun dser ve onda vacibin islenmesine ya da haramdan kainmasina dair itici bir heves bulunursa, bu asl degil, ariz olur. Diger kisimlara gelince her ne kadar ilk bakista bunlarin mkellefin tercihine birakilmis oldugu gzkyorsa da aslinda bunlar kulun tercihi dahiline Sri'in istegiyle sokulmustur. Dolayisiyla bunlar, onlari kulun ihtiyarindan ikarmak anlamina gelir. Mesela, mubahi ele alalim. Mkellefin mubah hakkinda bir ihtiyari ve garazi bulunabilecegi gibi, bulunmayabilir de. Mubah hakkinda bir ihtiyari bulunmamasi, aksine onun kaldirilmasina ynelik bir arzusunun bulunmasi durumunda, bu sekildeki bir mubahin mkellefin ihtiyari dahilinde oldugu nasil sylenebilir? Nice arzu ve heves sahipleri vardir ki, keske falanca mubah haram olsaydi temennisinde bulunurlar ve eger tesri yetkileri kendilerine verilecek olsaydi onu mutlaka haram da kilardilar. Nitekim bir hak konusunda birbiriyle ekisen iki insanin durumunda oldugu gibi. Mkellefin tercih, arzu ve hevesinin o mubahin ortaya konulmasi yolunda oldugu takdirine gre ise, o bu kez onun emredilmis olmasini temenni eder ve bu is eger kendisine birakilmis olsaydi, mutlaka onu vacip kilardi, Sonra bizzat ayni mubah hakkindaki durum aksi hale dnsebilir ve bugn sevdigi bir seyden yarin nefret edebilir ya da aksi olabilir. Hibir meselede hibir hkm mutlak surette bidziyelik arzetmez. Bu durumda ayni sey zerinde farkli garazlar ortaya ikar ve bu garaz, heva ve heveslere tbi olma takdirinde dzen bozulur. Yce Kitab'inda "Eger gerek onlarin heveslerine uysaydi, gkler, yer ve onlarda bulunanlar bozulup giderdi"[15]buyuran Allah, gerekten her trl noksanliklardan uzaktir. Su halde mubahin tercihe birakilmis olmasi, o seyin mutlak surette kulun ihtiyari dahilinde bulunmasi anlamina gelmemektedir; bu ancak Allah'in o dogrultuda bir hkm oldugu iin yle olmaktadir. Bu durumda mubahi isleyen kulun iradesi, Sri' Tel'nm o hkm koymasina tbi olmaktadir ve onun mubaha ynelik bulunan garazi, tabi basibosluktan degil de ser' izinden alinmis olmaktadir. Bu ise, mkellefin sirf Allah'in kulu olabilmesi iin heva ve heveslerinin pesinden gitmesinden kurtarilmasi mnsinin ta kendisi demektir. Soru: Seriatlarin konulusu ya nedensizdir ya da bir hikmete dayanmaktadir. Birinci ihtimal ittifakla btildir. Nitekim Yce Allah: "Sizi bosuna yarattigimizi ve Bize dndrlmeyeceginizi mi sandiniz?[16] "Gg ve yeri ve ikisinin arasinda bulunanlari bosuna yaratmadik[17]"Biz gkleri, yeri ve ikisinin arasindakiler i oyun olsun diye yaratmadik. Biz onlari ancak ve ancak gerektigi zere (hak ile) yarattik[18] buyurmaktadir. Madem ki seriatin konulusu bir hikmet ve ma- [!,72] salahata dayanmaktadir; yle ise bu maslahat ya Allah'a ynelik olacaktir ya da kullara. Maslahatin Allah'a ynelik olmasi ihtimali imknsizdir; nk O herseyden mstagnidir

ve bir ihtiya neticesi kendisine bir maslahatin dnk olmasi muhaldir. Nitekim bu husus Kelm ilminde ortaya konulmustur. Geriye maslahatin sadece kullara dnk olmasi ihtimali kalmaktadir. Bu ise, onlarin garazlarinin bir geregi olmaktadir, nk her akli basinda insan, mutlaka kendi maslahatini, dnya ve hiret hayati iin arzularina uygun dsen seyleri ister. Seriat, getirdigi ykmllkler Ierisinde onlarin bu arzularinin gereklestirilmesini stlenmis ve temin etmis olmaktadir. Bu durumda, seriatin kullarin garazlari dogrultusunda ve heva ve heveslerine uygun olarak konulmus oldugu nasil reddedilebilir? Sonra, seriatin kullarin garazlarina uygun olarak gelmis oldugunu, onlarin nazlarini gereklestirdigini ve bunun tahkik erbabina gre Allah'tan bir ltuf neticesinde oldugunu, Mutezile'ye gre ise bunun Allah'a vacip oldugunu grenmistik. Bu hususun Sri'in maksatlarindan ve hak oldugu sabit olunca, bunun aksi de elbette ki btil olacaktir. Cevap: Biz seriatin, kullarin maslahatlari iin oldugunu kabul ediyoruz. Ancak bu, Sri'in emri neticesinde ve onun koydugu ller erevesinde olmaktadir; yoksa kullarin bizzat kendi garazlari ve heva ve hevesleri geregi olmamaktadir. Bu yzden de ser' ykmllkler nefislere agir gelmektetir. Nitekim bu husus, hem hissen hem deten hem de tecrbelerle sabit olmaktadir. Emirler ve yasaklar, kulu kendi heva ve heveslerinin pesine dsmekten alikoymaktadir. Basibosluk onun arzu ettigi bir seydir. Arzulari, ancak seriatin koymus oldugu ller ierisinde yer aldigi zaman mesruluk kazanmakta ve gereklestirilmesine izin verilmektedir. Bu nokta, iste bizim varmak istedigimiz sonutur ve bu, heva ve heveslere muhalefetin t kendisidir.Ykmllklerin yerine getirilmesinden dogacak masalahatlarm gerek dnyada ve gerekse hirette kullara ynelik olacagi konusu dogrudur ve bundan, kulun ykmllklerini yerine getirmesi sirasinda kendisine ynelik maslahatlari elde etmis olmasinin ser' ereve disinda kalmasi gibi bir anlam ikmaz. Ayni sekilde onlarin, Sri'in kendisine bahsetmis oldugu maslahatlar degil de bizzat kendisinin elde etmis oldugu maslahatlar anlami da ikmaz. Bu husus aiktir. Bylece burada aiklananlarla, daha nce geenler arasinda bir eliski bulunmadigi ortaya ikar. nk daha nce geen yerde, kulun nazlarina ve garazlarina ulasmasinin Sri'in bahsetmesi noktasindan oldugu; he-va, heves ve sehvetlerinin bir geregi olarak elde etmis olmadigi belirtilmisti. Bizim buradaki amacimiz da zaten bu noktanin aiklik kazanmasidir. Dolayisiyla aralarinda bir eliski yoktur. Fasil: Aiklamasi yapilan esas isiginda asagidaki kaideler ortaya ikar: 1. Mutlak surette heva ve hevese uyularak islenen ve bu arada hakkinda

mevcut bulunan emir veya yasaga, ya da iba-haya itibar edilmeyen her amel kesin olarak btildir. nk bir ameli islemeye itecek ya da ona ekecek mutlaka bir motifin bulunmasi gerekir. Eger bu konuda Sri'in agrisina icabette bulunmak gibi bir motif yoksa, o zaman o fiilin islenmesi mutlaka heva ve heveslerin etkisi ile olmus demektir. Byle olan bir sey ise mutlak surette btildir. nk, kesin olarak hakkin aksine bir davranis olmaktadir. Dolayisiyla hu sekilde islenen bir amel, geen delillerin geregi olmak zere kesin olarak btil olmaktadir. Muvatta'da rivayet edilen Ibn Mes'd hadisi zerinde dsnelim. Hadis syle: "Sphesiz sen yle bir zamandasin ki, fukahsi ok, kurrsi[19] azdir; senin bu zamaninda Kur'n'in muhtevasi (hadleri, koydugu sinirlari) korunur, harflerine pek nem verilmez; isteyen azdir, veren oktur; namazi uzatirlar, hutbeyi kisa tutarlar; heva ve heveslerinden nce amellerine baslarlar.[20] Insanlar iin yle bir zaman gelecektir ki, o zaman fukah az, kurr ok olacaktir; Kur'n'in harfleri ezberlenecek, fakat ierigi (hadleri, koydugu sinirlari) ihmal edilecektir; isteyen ok, veren az olacaktir; hutbeyi uzatacak, namazi ise kisa tutacaklardir; amellerinden nce heva ve heveslerine koyulacaklardir.[21] Bu sekilde islenecek olan ibadetlerin btil olacagi aika bellidir. detlerin (gnlk yapilagelen isler vb.) btilligi ise, emir ve nehyin geregi zere onlara herhangi bir sevap baglanmamasi aisindan olmaktadir; nk bu tr amellerin sevap aisindan islenmis olmalari ile olmamalari arasinda bir fark yoktur. Keza mubah kilinmis bir seyin islenmesi sirasinda da durum aynidir; nk kisi bu sekilde islemesi durumunda, o seyin kendisine nimette bulunan Allah tarafindan izin verilmis oldugu noktasindan hareket etmis olmamaktadir. Nitekim bu husus Hkmler bahsinde ve bu blmde daha nce gemisti. Mutlak surette hakkindabulunan emir veya nehiy ya da izin (iba-ha) dikkate alinarak ve onlarin geregine uymus olmak iin islenen her amel sahihtir ve haktir. nk, bu durumda o fiili isleyen kimse, onu U74] konulmus oldugu sekilde islemis olmakta ve kasdi Sri'in kasdina uygun dsmektedir. Btn bunlar ise dogru olan seylerdir. Dolayisiyla durum aiktir. Eger amelin islenmesinde her iki motif de birden varsa; bu durumda hkm baskin gelen (galip) ve varlik bakimindan nce olana aittir. Eger nceden var olan motif, Sri'in emri ise ve mkellef, maksadina mesru yoldan ulasmayi kastetmis ise, bu durumda bu tr fiillerin de ikinci kisma, yani sadece Sri'in koydugu prensiplere uyulmus olmak iin islenmis fiiller kismina katilmasi bir problem arzetmez. nk hazlarm talep edilmesi ve

garazlarin bulunmasi, bu ynden seriatin konulusuna ters dsmez. Zira seriat da netice itibariyla kullarin maslahatlari iin konulmustur. Su halde hazlarm Sri'in emrine tbi kilinmasinin, fiili isleyen iin bir zarari olmayacaktir. Ancak bu konuda dikkate alinmasi gereken bir sart vardir: O da kisinin garazini gereklestirdigi ya da gereklestirecegi yolun, Sri' tarafindan o tr garazlarin gereklestirilmesi iin konulmus oldugunun kesin bilinmesidir. Aksi takdirde varlik bakimindan nce olan, Allah'in emri olmayacaktir. Bu sart, yeri geldiginde aiklanacaktir. Eger fiilin islenmesi sirasinda baskin gelen ve varlik bakimindan nce olan arzu ve hevesler ise ve Sri'in emri tbi durumuna dsmsse, bu tr fiiller de birinci kisma katilacaklardir. Ikikisimarasindakifark, Sri'inkasdinmbulunup bulunmadiginin arastirilmasi yoluyla ortaya ikacaktir. Mkellefin arzu ve heveslerinin de isin iine karistigi herhangi bir fiile bakariz: Eger Sri'in yasagi durumunda o kisi arzu ve heveslerini gemliyor ve sehvetinin gereginden geri duruyorsa, o zaman baskin gelen ve varlik bakimindan nce olan motifin Sri'in emri olduguna; arzu ve heveslerinin ise tbi durumunda bulunduguna hkmederiz. Yasak bulunmasina ragmen, o fiili islemekten geri durmuyorsa, o zaman da baskin gelen ve varlik bakimindan ncelikli olanin arzu ve hevesleri olduguna, Sri'in emrinin ise tbi durumuna dstgne hkmederiz. Mesel, temizlik halinde iken zevcesi ile iliskide bulunan bir kimsenin durumunu ele alalim: Byle bir kimsenin bu fiilim islerken arzu ve heveslerine tbi olarakis-lemesi de, Sri'in izninden hareket etmis olmasi da mmkndr. Eger kadin hayiz grmeye baslar da, koca bu sre ierisinde cins iliskiden geri durursa; onun bu tavri, arzu ve heveslerinin Sri'in emrine tbi oldugunu gsterir. Aksi durum ise, fiile itici asil motifin arzu ve hevesleri oldugunu gsterir. Fasil: 2. Heva ve heveslere uymak, vgye deger bir fiil ierisinde de kendisini gsterse, yerilen bir seye gtrebilir. nk, heva ve heveslere uyma, tabiati itibariyla seriatin konulusuna ters olmaktadir. Dolayisiyla bir fiili islerken, seriatin geregi ile bir arada bulunmasi durumunda kendisinden korkulur. nk: Evvela, zitlik arzetmesi islenmesine gtrebilir. sebebiyle emirlerin terkine, yasaklarin da

Ikinci olarak, heva ve heveslere uyulur ve bu tekrarlanirsa, belki de nefiste ona karsi bir aliskanlik ve nsiyet peyda eder ve neticede bu nsiyet duyulan heva ve heves nefisle birlikte amellere sirayet eder. zellikle de onunla birlikte ve ondan ayrilmaz biimde yaratilmis oldugu karisik halde bulunan seylerde. Bu durumda, heva ve heveslere tbilik, ser' esaslara

tbilikten nce bulunabilir ve asil durumunu alabilir. Bu durumda ise, Allah'in emrine uymus olmak iin islenmesi gereken fiil, heva ve hevese tbilik durumuna dser ve onun hkmn alir. Bu sekilde sratle kisi Allah'in emrine muhalefet durumuna dser. Bu konuda edinilen tecrbeler, konuya isik tutmak bakimindan yeterlidir. nc olarak, fiilleri Allah'in seriatina uymus olmak iin isleyen kimse, netice olarak o amelde bulunan seylerden lezzet alir; anlayis meyvelerini dermek, ilmin gizli kapilarini aralamak suretiyle nimete kavusur. Belki de kendisi iin bazi kerametler zuhur eder veyahut onun yeryznde herkes tarafindan sevilmesi saglanir (hsn-i kabule mazhar kilinir) ve herkes ona dogru meyleder ve etrafinda toplanirlar; ondan yararlanirlar; onu hem dnya hem de hiret islerinde kendilerine baskan seerler. Namaz, oru, ilim tahsili, ibadet iin halvete ekilme, diger hayir islere yapisma gibi slih ameller yoluna slk eden kimselerin basina gelen benzeri diger haller gibi. Onlar bu gibi hallerle karsi karsiya geldikleri zaman, nefis o halden bir gzellik duyar, bir haz alir; o amele nsiyet peyda eder, baska seylere ihtiya duymaz; yle ki gznde dnya ve dnyada bulunan hersey, o ierisinde bulundugu halin bir anma nisbetle klr ve bir deger ifade etmez. Nitekim bazilari: "Eger hkmdarlar bizim ierisinde bulundugumuz hallerimizi bilselerdi, onu elde etmek iin bizimle kililariyla savasirlardi" demislerdir. Durum byle olunca, belki nefis bu neticeleri elde etmek iin, onlari hazirlayan ncllere meyleder[22] ve bu durumda nefsin arzusu amellerden nce bulunmus olur, Bu ise Allah korusun o mertebeden dsmenin kapisi olmaktadir. Her ne kadar vgye deger bulunan seyler ierisinde kendisini gsteren arzu ve hevesler genel anlamda yerilmemisse de, bu durum mutlak surette yerilmis bulunan bir neticeye dnsebilir. Bu konuya isik tutacak delilimiz; seyr slk erbabinin hallerinin; faziletli ve salih kimselerin haberlerinin degerlendirilmesi neticesinde ortaya ikan istikr bilgidir. Fasil: Ser' hkmlerde arzu ve heveslere uyma, o hkmleri kendi garazlarina ulasmak iin bir vasita kilma gibi bir hileye basvurma ihtimalini barindirir. Bu durumda hkmler, garazlarin elde edilebilmesi iin hazirlanmis letler gibi olur. Mesel riyakr bir insanin durumunu ele alalim: Insanlardan ikar elde edebilmek iin slih amelleri bir basamak olarak kullanir. Bu konu aiktir. Ser' amellerde arzu ve heveslere tbi olmanin neticeleri zerinde dsnen ve arastirma yapan kimse, bunlardan pek ok mefsedetlerin ortaya iktigini grr. Hkmler bahsinde, sebepler islenirken msebbeplerin dikkate alinmasi konusunda bu konuya dair biraz sz edilmisti. Belki de hadiste, sapik mezhepler olarak belirtilen firkalarin,

ortaya koyduklari bidatlerin temel sebebi, ser' maksatlari bir tarafa iterek kendi arzu ve heveslerine uymalari olmalidir. [23]
Ikinci Mesele:

Ser' maksatlar iki kisimdir: Asl maksatlar, tli maksatlar: 1. Asl (Dogrudan) Maksatlar: Mkellefe ait bir haz bulunmayan maksatlardir. Bunlar her seratte dikkate alinmis bulunan zarur esaslardir. Bunlarda mkellefe ait hazzin bulunmamasi, sadece zarur olmalari aisindan olmaktadir. nk zarur esaslar mutlak surette genel maslahatlarin gereklestirilmesi demektir ve bunlar ne bir hale, ne belli bir sekle, ne de belli bir zamana mahsus degillerdir. Zarur esaslar da iki kisma ayrilirlar: a) Ayn (herkesi baglayan) zarur esaslar. b) Kif (sayisi belli bir zmreyi baglayan) zarur esaslar. Zarur esaslarin ayn oluslari, her mkellefin bizzat kendisi zerine olmasi aisindandir. Teker teker her mkellef, hem inan hem da amel aisindan dinini korumakla, hayati iin gerekli seyleri yapmak suretiyle nefsini korumakla, Rabbinden kendisine ulasacak olan hitabi anlayabilmesi iin aklini korumakla, hayatin devami ve dnyanin imari iin kendi yerini dolduracak neslin yetistirilmesi ve aralarinda rahmet ve sefkat baglari olusmasi gereken nesep baglarinin karisikliga ugramamasi iin neslini korumakla, bu geen drt zarur esasin korunmasinda yardimci olacak olan malini korumaklaniemurdur.[24]M-kelefin bunlarin aksi istikamette davranista bulunmayi tercih etmesi takdirinde kisitlilik altina alinmasi ve yapmayi istedigi davranisi ile kendisi arasina girilmesi, bunlarin zarur olarak korunmasiyla ykml oldugunun aik bir delili olmaktadir. Iste bu noktadan hareketle mkellef, hazzmdan soyutlanmis olmakta ve kendi nefsi hakkinda dahi tahakkm altina alinmis bulunmaktadir. Bununla birlikte bir baska ynden mkellef iin bir hazzin ortaya ikmasi durumunda, bu haz asl maksada tbi durumunda olacaktir. Kif olusuna gelince; bunlar genel olarak btn mkellefler tarafindan (her mkellefin teker teker degil) ortaya konulmasi istenilen ve bylece kisisel zarur haHerin gereklesebilmesi iin mutlaka gerekli olan genel zarur esaslarin dzene girmesi aisindan yapilan taleplerle ilgili olmaktadir. Ancak bunlar, birinci kisimdan olan zarur esaslarin tamamlayici unsurlari mahiyetindedir ve bunlar zarur olma bakimindan onlara katilirlar. Zira ayn zarur esaslarin gereklesebilmesi iin mutlaka kif olan zarur esaslarin bulunmasi gereklidir. Syle ki, kif zarur esaslar; kamu maslahatlarinin btn insan-hkiin gereklestirilmesi demektir. Kif ynden yapilmasi emredilen sey belli kimse ya da kimselere tahsis edilemez; nk bunlar

bizzat o kimse ya da kimseler iin emredilmis degillerdir; aksi takdirde ayn olurlardi. Burada nemli olan emredilen seyin ortaya konulmasidir (ortaya koyanlarin kim oldugu nemli degildir). Bunu su sekilde izah etmek mmkndr: Her insan, yeryznde kendi kudreti dahilinde ve kabiliyeti lsnde olmak zere Allah'in halifesi durumundadir. nk tekbir insan, degil btn yeryznde bulunan insanlarin ihtiyalarini gidermek, degil bir kabilenin islerii stlenmek, kendi nefsinin ve ailesinin btn ihtiyalarini dahi karsilamaktan acizdir. Bu yzden Yce Allah, btn insanlari genel zarur esaslarin ortaya konulmasi konusunda msterek olarak yeryznn halifeleri kilmistir ve bunun sonucunda yeryznde hkmranlik dogmustur. Yapilmasi istenilen kif zarur esaslarin, ser'an kisiye ynelik nazlardan soyutlanmis olduguna delilimiz, bu isleri stlenen kimselerin zahirde [25]kendileri iin, gereklestirmis olduklari bu grevler karsiliginda bir ikar elde etmekten yasaklanmis olmalaridir. Mesel, bir valinin velayetini stlendigi insanlardan cret almasi, bir kadi ya da hkimin baktigi dava ya da verdigi hkm karsiliginda lehinde ya da , aleyhinde hkmde bulundugu kimseden cret almasi, mftinin fetva karsiliginda, iyilikte bulunanin iyiligi karsisinda, bor verenin bor vermesi karsiliginda ve benzeri herkesi ilgilendiren konularda kif bir ykmllg yerine getirmesi karsiliginda cret almasi caiz degildir. Bu yzden rsvet ve bir makam elde etmek iin verilen hediyeler haram kilinmistir. nk bu gibi yerlerden ikar elde edilmesi amaci,[26] bu tr kamu velayetlerinin ihdasinda gzetilen Ser' hikmete ters dsen genel bir niefsedete yol aar. Btn insanlik ierisinde adaletin hkm srmesi ve dzenin saglanmasi ancak bu yolla mmkn olur. Bu hususlara dikkat edilmedigi zaman da, hkmlerde zulm kendisini gsterir ve Islm'in temelleri birer birer yikilir. Konu zerinde dsnldg zaman, ayn ibadetlerde cretle baskalarinin tutulmasinin caiz olmayacagi, bunlar karsiliginda bir bedel alma ve onlari vasita kilarak dnyev bir ikar elde etme yoluna gidilemeyecegi; onlari terketme neticesinde azap ve islah (tedib) meyyidelerinin bulundugu ortaya ikar.[27]Kamu maslahatlari ile ilgili konularda da durum ayni olup, onlari terketmek cezayi gerektirir [28]nk onlarin terkedilmesi durumunda lemde benzeri grlmedik mefsedetler ortaya ikar. 2. Tli (Dolayli) Maksatlar:[29] Mkellefe ait hazlarin dikkate alindigi maksatlardir. Sehvetlerin giderilmesi, mubahlarla faydalanilmasi, ihtiyalarin giderilmesi gibi insanin yaratilisiyla ilgili gereksinimlerinin karsilanmasi iste bunlar ynnden olur. Syle ki: Her seyi yerli yerinde yaratan ve her seyden haberdar olan Yce Allah'in hikmeti, din ve dnyanin ahenk ve devaminin ancak insanin dogasina konulan ve onu hem kendisinin hem de baskalarinin ihtiya duydugu seyleri kazanmaya sevkecek gdlerle

mmkn olabilecegine hkmetmis ve bunun neticesinde insanda yemek ve imek sehveti yaratmistir. Kendisine alik ya da susuzluk dokundugunda, bu duygular onu mmkn olan bir yolla duydugu bu ihtiyalarin giderilmesi iin harekete geirecektir. Ayni sekilde kadinlara karsi sehvet duygusunu da ona yerlestirmistir ve bunun neticesinde o, arzuladigi kadina ulasabilmek iin gerekli sebepleri ortaya koymaya alisacaktir. Ayni sekilde soguktan ve sicaktan ve diger nz olaylardan zarar grme duygusunu onda yaratmis ve bu onun barinak ve giysi ihtiyacini karsilamak zere harekete gemesi iin bir motif olmustur. Sonra cennet ve cehennemi yaratmis ve peygamberler gndermis; ebed hayatin bu dnyada degil, orada oldugunu, bu dnyanin sadece hiret iin bir ekenek oldugunu, ebed saadet ve bahtsizligin orada oldugunu, ancak cennet ve cehennemin yolunun buradan getigini ve bunun da seriatin koydugu sinirlari korumakla ya da onlari tanimamakla oldugunu bildirmistir. Bunun sonucu olarak mkellef, kendisini bu amalara ulastiracak sebeplere yapismaya koyulmustur. Allah, onu bu konuda yalniz basina kendi kendine yeterli olabilecek kudretle don atmamis tir; nk o btn bu-zorluklari ggsleyecek kadar gl degildi. Bunun bilincinde olan kul baskalariyla yardimlasma ierisine girdi (ve is blm yapti). Bylece o, baskalarmayararh olmak suretiyle kendi menfaatleri ve durumunun dzene konulmasi pesinde kosturmus oldu. Herkes sadece kendi ikari iin kostursa da, sonunda btn insanlar birbirinden yararlandi. Iste bu noktadan hareketle, tbi maksatlar asl maksatlarin hizmetinde ve onlarin tamamlayici unsurlari oldu. Eger Yce Allah dile-seydi insanlari, nefsi hazlarinin terkini isteyerek ya da dogalarinda bulunan ve onlari sebepleri kollamaya iten motiflerden uzak bir sekilde yaratarak bu ykmllkleri yerine getirmekle mkellef tutardi. Ancak O, byle yapmadi kullarina iyilikte bulundu ve dnya hayatinin hiret iin imar edilmesi seklindeki amacinin gereklestirilmesine ynelik vesileler koydu, bu yolda hazlarim elde etmeleri iin alismalarini haram degil mubah kildi; ancak bunlarin ser' kanunlar erevesinde olmasi kaydini getirdi ki, bu maslahatin elde edilmesinde ve onun srekliliginin srdrlmesinde kulun kendi maslahat anlayisindan daha emin ve uygun bir yoldu: "Allah bilir, siz bilmezsiniz"[30] buyurdu. Eger dileseydi, bizden hiretle ilgili amellerimizde nefsimize ynelik hazlarin bulundurulmamasmi isterdi; nkher seyi elinde tutan O'dur; stn belgeler O'nundur; hibir kimseye hesap verecek de degildir. Bununla birlikte O, zerimizde bulunan haklarini dememiz iin bizi, bizzat bize ynelikhazlara ulastiracagi va'diyle tesvik etmis, bizi, ykml tuttugu amellerin ifasi sirasinda acilen faydalanacagimiz pek okhazlarla taltif etmistir. Iste bu haz dolayisiyla bu maksatlarin tbi, brlerinin ise asil maksatlar oldugu sylenmistir. Birinci kisim sirf

kullugun, ikinci kisim ise, Mlik'in kullarina olan lutfunun bir geregi olmaktadir. [31]
nc Mesele:

Su halde zarur esaslarin iki tr oldugu anlasilmaktadir: 1. Ierisinde mkellefe ait talep konusu pesin hazlar ieren zarur esaslar. Mesel insanin, kendisine ve ailesine ynelik beslenme, bir arada yasama, barinma ve giyinme gibi maslahatlarini gereklestirmesi, yine bunlara katilacak olan alis-veris, kira ve nikh akitleri ve insanca yasamanin gereklerinden olan benzeri diger yollar bu tre rnek teskil ederler. 2. Ierisinde mkellefe ait talep konusu (maksd)[32] pesin hazlar iermeyen zarur esaslar. Bunlar ya ayn farzlar olabilirler. Mesel, taharet, namaz, oru, zekt, hac vb. beden ve ml ibadetler gibi. Ya da kif farzlar olabilirler. Mesel, halifelik, vezirlik, nakblik, kethudalik, kaza (yargi), imamlik, cihad, gretmenlik vb. gibi kamu maslahatlari iin genel olarak tesr kilinmis velayetler gibi. Eger bunlar tesr kilinmamis olsaydi, ya da insanlar tarafindan ihmal edilseler-di, mutlaka dnyanin dzeni bozulurdu. Birinci trden olan zarur esaslar, insan iin pesin hazlar iermekte, insanin dogasinda, ihtiya duydugu seylere kendisini dogal olarak itecek (cibill) motifler (gdler) bulunmaktadir. Bu motifler gerekten ok gl olmakta ve kisiyi zoraki olarak ihtiya duydugu seye dogru itmektedir. Iste btn bu zelliklerinden dolayi, bu tr zarur esaslarin ortaya konulmasi hakkinda szkonusu edilen talebin pekistirilmesi yoluna gidilmemis, (cibill olan motiflerin varligi ile ye-tinilmistir). Bu noktadan hareketle esnafligin, kazan yollarinin, nikhin... genel anlamda ve mendupluk dzeyinde ser'an istenilir (matlup) olduklari belirtilmis: zorunlu bir talep cihetine gidilmemistir. Hatta bu gibi zarur esaslarin ogunun hkm ibaha (tercihe bi-[isi] rakma) seklinde gelmistir. Mesel su yetlere bakalim: "Allah alisverisi helal kildi[33] ""Namaz bitince yeryzne yayilin; Allah'in lut-fundan rizik isteyin[34] ''Rabbinizin lutfundan istemenizde size bir gnah yoktur[35] "De ki: 'Allah'in kullari iin yarattigi ziynet ve temiz riziklari haram kilan kimdir1?[36]"Size rizik olarak verdigimiz sey- . lerin temizlerinden yiyin"[37] Bununla birlikte, btn insanlarin bu gibi zarur esaslara menduba yaklasir gibi yaklastiklarini ve hep birden terkettiklerini farzetsek, hepsi birden gnahkr olacaklardir.[38]nk dnya hayati, tedbir olmaksizin, alismaksizin yrmez.Sri'in bu konudaki tavri, isi insanlarda bulunan ve onu alismaya iten cibill (yaratilistan var olan) motiflere havale etme seklindedir. Insan iin bir haz iermeyen ya da byle bir cibill motifin bulunmadigi zarur esaslarda ise, kesin talep yoluna gidilmis ve o sey ayn ya da kif olarak vacip kilinmistir. Mesel, es ve akraba nafakasinin

temini[39] konusunda byle bir cibill motifin bulunmadigini varsayacak olursak, bu konumuza bir rnek olur. Kisaca, bu tr iki kisimdir: (a) Maslahatlarin ortaya konulmasi vasitasiz ve dogrudan olur. Kisinin bizzat kendi maslahatlarini dogrudan dogruya ortaya koymasi gibi. (b) Maslahatlarin ortaya konulusu, baskalarinin hazzi dolayisiyla olur. Eslere ve ocuklara karsi olan vazifelerin yerine getirilmesi; icare, nakliye, ticaret ve diger sanat ve kazan yollari gibi baskalari iin de dolayli ynden fayda ieren faaliyetler gibi. Btn bunlari yaparken insan, kendi faydalarini ister; ama bu arada onun bu tr faaliyetlerinden baskalari dafaydalanir. Bu insanlar arasinda bir is blm demektir. Aynen vcudun organlarinda oldugu gibi. Onlar birbirlerine yardim ederler ve sonuta dogacak fayda hepsine birden dner. Kisinin dogrudan kendi faydasi bulunan fiillere nisbetle, baskalarinin faydalarini ieren fiiller tekitli bir sekilde talep edilmislerdir. Tabi bu son derece yerinde bir tavirdir. Bakis aisi byle oldugu iin, kisinin kendi ikarlarini elde etmesi iin dogasina yerlestirilen motif, geregi dogrultusunda saliverilmis gibi olunca ve yalniz basina bu motif insani hangi yoldan ve nasil olursa olsun maslahatlarini temin, mefsedetlerini de defetme abasi ierisine itecegi iin, bu motifin eliseni yani maslahatlarinin temin mefsedetlerinin de def edilmesi abasina girmemesini.gerektirecek aksi durum da, insanin tabiati ynnden destek gremeyince, her konuda onun pesinden gitme ve bu sekilde baskalarina zarar verme durumuna dslmemesi iin onun firen-lenmesi yoluna gidilmis, ilh hikmet sorumsuz ve baskalarina zarar verecek sekilde sahs maslahatlarin temini, mefsedetlerin de defi abalarina karsi dnyada caydirici ve islah edici nlemler (ceza vs.) alinmasini, hirette de cehennem azabina arptirilmasini gerektirmistir. Mesel, insan ldrme, zina etme, iki ime, riba (faizi yeme, yetimlerin ve diger insanlarin mallarini haksiz yo Harla yeme, hirsizlik vb. gibi fiillerin yasaklanmasi bu kabildendir. nk insanin kendi ikarlarini elde etme, kendisine dokunacak zararlari da uzaklastirma meylinde olan tabiati, onu bu tr fiillerin islenmesine itebilir. Bu yzden de gerekli nlemler alinmistir. Ser' sij'set, ikinci trden ya da ogu nevilerinden olup kif kisimdan olan hususlarda da ayni prensip dogrult usunda yrmstr. nk devlet baskanliginin, kamu velayetlerinin ve liderligin verdigi azamet, ycelik ve seref, memurlarin mirlerine karsi duyduklari saygi... btn bunlar insan dogasi tarafindan sevilen ve kendisine meyledilen seylerdir. ste bu cibill motife gvenle, bu tr kamu grevlerinin yerine getirilmesi mendupluk dzeyinde bir taleple istenilmis, vacip tutulmamistir. Hatta bu talep de, aksi beklenti halinde bulunan sartlarla kayitli olarak gelmis; insanin bunlara

karsi meylini gerektirecek motife dikkat konusu vurgulanmis ve her nasil olursa olsun bu motifin pesine dslmemesi tekit edilmis, pek ok yet ve hadiste'nefsin bu hususlarda meylettigi seyler yasaklanmistir: Mesel Yce Allah: "Ey Dauud! Seni sphesiz yeryznde hkmran kildik, o halde insanlar arasinda adaletle hkmet, hevese uyma yoksa seni Allah'in yolundan saptirir. Dogrusu, Allah'in yolundan sapanlara, onlara, hesap gnn unutmalarina karsilik etin azap vardir" [40] buyurur. Hadiste de: "Emirlik isteme! nk sen onu nefsinden kaynaklanan bir arzu neticesinde isteyerek elde edersen, yalniz basina, birakilirsin;yok istemedigin halde sana verirlerse, o zaman yardim grrsn[41]buyrulmustur. Emirlerin grevlerini suistimal etmeleri, tebalarina karsi nasihatta bulunmamalari [42]yasaklanmistir. nk btn bunlar insanin dogasinda bulunan motife ters dsen seylerdir. Btn bunlar, bu tr kamu velayetlerinin aslinda vacip olmadiklarina delil olamaz; aksine btn ser' veriler, tm insanlari ilgilendiren maslahatlarla ilgili sorumluluklarin en nemli vaciplerden oldugunu gsterir. Ayn olan kisma gelince, burada talep konusu pesin birhaz bulunmadigi iin, bunlarin ortaya konulmasina ynelik kasit, onlarin vacip kilinmasi; ortadan kaldirilmasina ynelik kasit da onlarin haram kilinmasi yoluyla pekistirilmis; haklarinda dnyev cezalar getirilmistir. "Talep konusu haz" fel-hazzu'-maksd) dan, Sri'in sebebi koymadaki maksadini kastediyoruz. nk biz biliyoruz ki Sri* Tel, namaz ve benzeri ibadetleri farz kilarken, bizim bu ibadetler karsiliginda dnyada vlmemizi, onlar sebebiyle bir seref ve itibar saglamamizi ya da dnya menfaatlerinden bir seyler elde etmemizi kastetmemis-tir. nk bunlar, ibadetlerin konulus maksadina ters dsen seylerdir; onlar "Dikkat edin, hlis din Allah'indir" [43]buyrugunda da ifadesini buldugu zere sirf lemlerin Rabbi olan Allah iin olmak durumundadir. Kif olan ameller de ayni sekilde mesru kilinmistir; bunlar istenilirken devlet baskanliginin verdigi ycelik, liderlikten dogan azamet, emretme ve yasaklama serefi elde edilsin diye bir ama gsterilmemistir. Bununla birlikte bu saydigimiz seyler tbilik yoluyla (dolayli olarak) ortaya ikarlar. nk Allah iin dnyaya ragbet etmeyen bir insanin diger insanlara nisbetle seref ve yceligi inkr olunamaz. Ayni sekilde kamu velayetlerinde bir azamet ve sayginin ortaya ikmasi da mevcut ve bilinen bir husustur ve bu hkml kilinan amele tbilik yoluyla ortaya iktigi iin seran mesru da bulunmaktadir. Ayni sekilde kamu velayetini stlenen kimselerin, kendi ihtiyalarini adaletlerini zedelemeyecek sekilde ve Sri'in belirledigi dogrultuda (rsvet vb. yollarla degil de beytimalden) karsilamalari da yasaklanmis ve kt karsilanmis degildir; aksine pekistirilerek istenilmis bir taleptir. Kamu velayetini stlenen kimsenin (vali), kamu islerini grmesi nasil vacipse, toplumun da

eger ihtiyaci varsa o kimsenin gereksinimlerini beytimalden karsilamasi da vacip olacaktir. Nitekim Yce Allah bu konuya isaret olmak zere syle buyurur: ''Ehline namaz kilmalarini emret, kendin de onda. devamli ol. Biz senden rizik istemiyoruz, sana rizik veren Biziz[44] "Allah, kendisine karsi aelmekten sakinan kimseye kurtulus yolu saglar, ona beklemedigi yerden rizik verir.[45] Hadiste de: "Kim ilim tahsilinde bulunursa, Allah onun rizkina kefil olur (ve onu ummadigi yerden mihlandirir [46]buy-rulmustur. Bu ve benzeri nasslar, mkellefin Allah'a ait haklari yerine getirmesinin, Allah'in katinda bulunan nziktan nasibini almasi iin bir sebep oldugunu gstermektedir. Fasil: Geen aiklamalardan su iki husus ortaya ikmaktadir: (1) Asl kasit ile mkellef iin bir haz iermeyen seylerde, onun hazzi Sri'in ikinci kasdi ile ortaya ikar ve gereklesir. (2) Asl kasitla mkellef iin haz ieren kismin gereklestirilmesi neticesinde, hazdan soyutlanmis olan kisim da gereklesir.[47] Birinci hususun aiklanmasi: Seriatta sabit olan ve ilk plnda kendi nefsi ve mali ile ilgili elde edilen faydalar yaninda; takva, fazilet ve adalet sahibi kimselerin hrmete layik olmalari; velayet, sehdet, dn vecibelerin yerine getirilmesi gibi konularda onlarin birer dayanak kabul edilmeleri; btn bunlarin tesinde Allah'in ve gk ehlinin (meleklerini sevgisine mazhar kilinmalari; yeryznde hsn kabul grmeleri ve bylece herkes tarafindan sevilmeleri, ikram grmeleri hep ne alinmalari; baskalarina nasip olmayan huzur ve saadete ulasmalari; kalplerinin aydinlatilmasi; dualarinin kabul grmesi; esitli kerametlerle taltif edilmeleri; bunlarin hepsinden daha byg, izzet ve celal sahibi Yce Allah'a nisbet edilen; "Kim benim bir vel (dost) kuluma eziyet ederse, o benimle delloya (mbareze) kalkis inis gibidir"[48] seklindeki kuds hadisteki taltife mazhar olmalari bu faydalar arasindadir. Hem bu zellikte birisi, kamu grevlerini stlenir ve bu yzden kendi zel isleriyle ilgilenmeye zaman bulamaz ve bu yzden kendi ihtiyalarini gideremez ve nazlarini elde edemezse, bu durumda btn toplumun onun bu gibi islerini stlenmeleri ve onun zihnini kamu islerine vermesine engel olacak geim derdini tekeffl etmeleri ve onun gerekli ihtiyalarini kamu maslahatlarinin gereklestirilmesi iin hazirlanan beytlmal mallarindan karsilamalari gerekir. Iste bu husus, kamu velayetini stlenen kisilerin kendi nefs nazlarina ulasmalari demektir. Grldg gibi onlar, nefs bazlarindan soyutlanmalari gereken bu yolda, dnyev nazlarindan mahrum kalmamaktadirlar. Ahirette ise, onlar iin daha byk mkfatlar olacaktir. Ikinci hususa gelince, insanin istifade ettigi mubahlara ynelmesi sirasinda

zarur olarak ihtiya duydugu seyleri de gereklestirmis olacagi hususu aiktir. nk, insanin lezzetli yiyecekler yemesi, gzel elbiseler giymesi, lks tasit aralarina binmesi, gzel kadinlarla evlenmesi... evet btn bunlar, bu arada insan hayatinin zarur gereklerinden olan ihtiyalarin giderilmesi gibi bir neticeyi de beraberinde hazirlar. Halbuki, hayatin korunmasi, zarur olmasi aisindan mkellef iin bir haz iermeyen kisimdandi. Yine, kisinin ticaret ve esitli alis-veris, icare vb. gibi insanlar arasinda cereyan etmekte olan muamelelerle ugrasmasi ve bylece hayatini kazanmasi durumunda, baskalarinin da maslahatlarinin gereklestirilmesi durumu szkonusudur.[49]Geri, kisi kendi ikari iin kosturuyorsa da bu netice sonuta ortaya ikar. Bununla birlikte kisinin yaptigi muameleyi kendisine dnk bir fayda iin yapmis olmasi hasebiyle byle bir neticeye ynelik bir garaji bulunmamakta; bu sonu kendi ikarlarina ulasmak iin tutmasi gerektin yol cihetinden ortaya ikmaktadir. O muamelenin bir yol ve ara olmasi, haddi zatinda kendisinin maksut olmadigi anlamina gelir. Ser'an temin etmekle ykml tutuldugu es, ocuk ve diger akraba nafakalarini, hayvanlarin yiyeceklerini temin iin alismasi; kendisi ile, gereklestirilmesi istenen faydalara ulasilan diger seylerde de durum aynidir. Allah en iyisini bilir. Fasil: Kif kisma nisbetle mkellefin nazlarini dikkate alma konusunda, genellik ve zellik noktasindan baktigimizda, amellerin kisma ayrildiklarini grrz: 1. Mkellefe ait hazza, asl kasitla asla itibar edilmeyen ameller. Bunlar kamu maslahatlari iin szkonusu olan genel velayetler (devlet baskanligi ve valilikler) ve makamlardir. 2. Mkellefe ynelik hazlara itibar edilen ameller. Bunlar, insanin kendi ikarlari iin kosturmasi sirasinda baskalarina da yararlar sagladigi her trl zenaat ve meslek icrasi gibi amellerdir. Bu tr ameller, aslinda kisinin sadece kendi menfaat ve nazlarini dsndg iin yaptigi amellerdir. Bunlarin icrasi sirasinda topluma ynelik menfaatlerin ortaya ikmasi ariz olmaktadir. 3. Geen iki kisim arasinda yer alan kisim: Bu kisimda haz kasdi ile, haz iermeyen amel mlahazasi birbiri ile karsi karsiya gelir ve ekisir. Bu durum, tam olarak genellikarzetmeyen, fakat zel de olmayan islerde aiktir. Bunlarin kapsamina, yetim, vakif ve zekt mallari mtevelllikleri, ezan ve benzeri isler girer. nk genellik arzetmesi halamindan bunlarda sahs hazlardan soyutlanma isteginin olmasi mmkndr; zellik arzetmesi ve kazan elde etme konusunda fertlere has diger zenatlar gibi olmasi

aisindan da, iine sahs hazlar girmektedir. Bu ikisi arasinda bir eliski 3'oktur. nk hazlar dikkate alinmaksizin getirilen emir ynyle, hazlarm bulundugu yn farklidir. Bu gibi grevlerin sahsi faydalar mlahaza edilmeden (fahr olarak) yerine getirilmesi mendupluk dzeyinde istenilir. Sonra fahr olarak bu grevi stlenen bir kimsenin bulunmamasi durumunda, zaruret bulunsun ya da bulunmasin, o grevi stlenen kimseye cret takdir edilir. Bu konuda dayan ak, yetimin malinin ynetimini stlenecek kimse hakkinda bulunan su yet-i kermedir: "Zengin olan iffetli olmaya alissin, yoksul olan uygun bir sekilde yesin.[50] limlerin, vakiflarda ve sadaka-i cariyelerde kas samlarla[51] mtevellilerin; hangi esit olursa olsun ilim gretenlerin cret almalari konusunda ne dediklerine bakiniz. Onlarin szleri arasinda, konumuza isik tutacak yeterli bilgiler bulacaksiniz. [52]
Drdnc Mesele:[53]

Aslinda mubah olup, sirf kula ynelik haz ieren bir fiilin, nefs hazardan arindirilarak, sirf Allah iin Islenmis hale getirilmesi mmkndr. nk bu tr fiiller ya izin verilmis (mubah i ya da emredilmis seylerdir. Eger, verilen izin mkellef tarafindan Allah'in kendisine bir hediyesi olarak telakki edilir ve bu sekilde islenirse; o fiil sahs hazar-dan arindirilmis olur. Ayni sekilde verilen emre, baska hibir seye bakilmaksizin sirf emre uyulmus olmak iin kosulmasi durumunda da, fiil nefs hazardan arindirilmis olur. Fiil, nefs hazardan arindirilinca da, mkellef iin bir haz iermeyen birinci kisimdan olan ve ser'an bir karsiligi bulunmayan fiillerle (kendisine ynelik kasit aisindan) esit hale gelir. Durum byle olunca, acaba kasit aisindan birinci kisma katilan bu tr fiiller, hkm itibariyla da birinci kismin hkmne katilabilir mi? Bu konu zerinde durmak gerekecektir ve konu ile ilgili iki bakis aisi[54] bulunmaktadir; (1) Kasit aisindan bakildiginda, kendisine esit oan kisma hkmde de esit olmali. nk, burada haz kismi kasit ile aynen birinci kisim sekline dnsmstr ve o, halka ynelik ve onlarin yiyeceklerini ve yasantilarim dzene koymayi amalayan bir esit ibadetin yerine getirilmesi demektir veya toplum yararlarini gzeten birisi olarak o beytl-mal emini ya da kamu mallari zerinde grevli kimselere benzer bir hal almistir. Nasil ki, birinci kisimdan olan fiilleri stlenen kimselerin, stlendikleri grevler, ya da kullukta bulundugu ibadetler karsiliginda herhangi bir kimseden hediye kabul etmeleri ya da bir bedel almalari uygun degilse, burada da durum aynidir ve ki sinin elinin altinda bulunan mallardan ihtiyacindan fazla almasi

caiz degildir. Nitekim kamu velayetini stlenen kimse (vali) de elinin altinda bulunan mallardan ancak yeterli (maruf) lde alabilmekte idi. (Ihtiyacindan) geri kalan kismi ise, hediye, sadaka, yardim ve benzeri yollarla karsiliksiz olarak dagitir. Yahutda, alma konusunda kendisini baskalarinin yerine koyar ve baskalarinin aldigi yerden kendi de alir. nk o, bir baskasinin vekili ve onun maslahatlarini gereklestirmekle grevli (kayyim) gibi olunca, kendi nefsini o kisinin ("baskasinin) yerine koymustur. nk nihayet o da, genel olarak yasatilmasi istenilen bir can tasimaktadir; {ihtiyaci kadar ahr). Bu tr davranislara gidildigi birok stn fazilet sahibi kimseden, hatta sahabe ve tabin neslinden nakledilmis bulunmaktadir. Onlar kazan elde etme konusunda becerikli, mahir ve bunun esitli yollarini bilen ve tatbik eden kimselerdi. Ancak onlar bu isleri, kendi nefisleri iin mal biriktirmek ve servet yapmak amaci ile degil; onlari hayir yollarinda, erdemler ugrunda ve Sri'in tesvikte bulundugu, Islm geleneklerce gzel bulunan hususlarda harcamak iin yapiyorlardi. Onlarin mallari zerindeki konumlari, beytlmal emininin durumu gibi idi. Onlar bu gibi konularda, kendilerinden nakledilen haberlerin belirttigi zere derece derece idiler. Bu durum onlarin, kendi sahs hazlari iin degil de, Allah rizasi iin alisir olmalari sebebiyle, bu muameleleri sanki ierisinde sahibine ait asla haz iermeyen ameller gibi islemis olmalarini gerektirmektedir, Haz sabit olacaktir desek de bunun genel anlamda dikkate alinabilecegine[55] su husus delildir: zin verilmis olmasi aisindan insanin hazzini talep etmis olmasi mutlaka ya Allah haklanin ya da yaratiklarin hakkinin dikkate alinmasi sonucu olacaktir. nk eger haz-zm talebi, mutlak ve genel olarak ser' sart ve sebeplerin varligina. ser' engellerin bulunmamasina baglanmis ise, btn bunlar, ser' talep olmalari aisindan mkellef iin haz iermeyen seylerdir; dolayisiyla bu durumda kendi nefsi hakkinda hazzinin gereginden ikmis olur. Sonra nefsin hazzma ulasma yolunda ilerlenirken baskalariyla yapilan muameleler, muamele sirasinda onlara iyilikte bulunulmasini, l ve tartida hosgrl olunmasini, mutlak surette samimi olu-nulmasim ve nasihatta bulunulmasini, hile ve desisenin her trlsnn birakilmasini, ser' siniri asacak lde adatilmamasini,[56] muamelenin ser'an mekruh grlen birseye yardimci olmamasini ve bylece gnaha ve taskinliga bir yol haline dnsmemesini ve hazzini talepte bulunan kimseye asla bir hazla dnmeyecek olan benzeri diger hususlarin bulunmasini gerektirir. Bu durumda hazzi talep konusunda vaziyet, (genelde) hazzin bulunmamasi noktasina dnms olur. Insan, kasitli olarakhaz talebinde bulundugu halde durum byle. Ya bir de

amellerinde hazlardan tmden soyutlandigi zaman durum ne olur? Sadece ibadetler ya da sadece detler degil, her iki kisminda[57]da nasil ki kisinin, amellerde mesru olani arastirmak (ve onu islemek) karsiliginda bir bedel almasi caiz olmuyorsa, -ki bu zerinde icm edilen bir konudur kasit ile esit duruma gelenin hkm de ayni olacaktir. Yine, bu kasdin bulunmadigini farzetmek, hazzin talebinifarzet-meksizin dsnlmesi mmkn olmayan bir seydir. Durum byle olunca mesele "vacibin varligi iin gerekli olan sey"in hkmne dahil olur.[58] Hazzin uzaklastirilmasini gerektirecek seyin istenildigi sabit olunca,[59]bu istek iin zorunlu olarak bulunmasi gereken sey de istenilmis olur. Onun ser' bir taleple istenilmis olup olmamasi arasinda fark yoktur. Onun hkm genelde, asla haz iermeyen fiillerin hkmn asmaz. Bu aiktir. Mesel Sri' Tel kesin bir tarzda nasihatta bulu- [isoi nulmasmi istemis ve Hz.~Peyga.mber'in"Din nasihattir"[60]buyrugu ile . onu dinin esasi yapmis, esitli yerlerde onu terkedenleri azapla korkutmustur. Eger biz nasihatin, bir bedel ya da pesin bir hazza baglandigini farzedecek olursak; o zaman nasihat, nasihat edenle edilen arasinda bir anlasmanin bulunmasina baglanmis olacaktir. Bu ise, onun talebinin kesin bir tarzda olmamasi neticesine gtrr. Yine mesel, baskasini tercihte bulunmak (sr) menduptur ve onu yapan kimse vgye lyik grlmstr. Onun bir bedel karsiliginda yapilmis olmasi durumunda, bir baskalarini tercihten (sr) sz edilemez. nk srin anlami, baskalarinin ikarlarini kendi ikarlarindan stn tutmak demektir. Bu ise, pesin bir ikar talebiyle birlikte bir arada bulunamaz. Diger ibadet ve detlerle ilgili taleplerde de durum ayni sekildedir. Bu arzedilenler konu ile ilgili nazar bir bakis aisidir ve ona katilmak mmkndr. (2) Ikinci bakis aisi: Bu tr fiillerin, hkmde asla yanihazza dnk olmalari seklindedir. nk Sri', bu ameli isleyen kimse iin kendisine ynelik bir haz koymustur ve onu digerlerinden nde tutmustur. Dolayisiyla kisi o haklarin tamamini yalniz kendi basina kullanmak istese bu caiz olmakta; onlari kendi nefsi iin biriktirebilmekte, kendi dnya ve ahiret ikarlari iin elinden ikarabilmektedir. Onlar, Allah'in kendisine birer hediyesidir; bu durumda onlari nasil kabul etmekten kainir? O, eger o fiili, izin noktasindan ve seriatin koydugu sinirlar geregince islese bile, ierisinde kendi hazzi bulunan birseyi, kendisi iin tahsis edilmis olmasi aisindan ve kendisi iin ona ynelmesi mubah kilinan kasitla islemis olacaktir. Sonra, ser' sinirlar her ne kadar onlarin geregi ile amel etmede bir haz bulunmasa da hazzma ulastiracak birer vesile ve yoldur.[61] Bu meseleden nce geen konuda nasil ki, maksat iin vesileye ait hkm verilemiyordu; dolayisiyla

kendisi iin bir haz iermeyen bir amel, her ne kadar bedelli akitler gibi kendi hazzma vesile oluyorsa da, bu vesilenin hkmn almiyordu[62] burada da ayni sekilde hakkinda izin verilen haz iin, kendisiyle ona ulasilmak istenilen seyin (vasita) hkm verilemez. Biz biliyoruz ki, selef-i slihten birogu kendi maslahatlari iin mal biriktiriyorlar, ticaret ve benzeri islere giriyor ve hususiyle kendi nefisleri iin ihtiya duyacaklari lde kazaniyorlardi; sonra da kendilerini Rablerine karsi ibadete veriyorlardi; kasandiklari bitinceye kadar durum byle devam ediyordu ve sonra tekrar kazan yollarina dnyorlardi. Onlar ticaret ya da zenaati, (birinci kisimda aiklandigi seki zere) bir ibadet seklinde telakki etmiyorlardi; aksine kendi hazlarinielde etme ile yetiniyorlardi. Geri onlar bunu sadece afif davranmak ve ibadette bulunmak iin yapiyorlardi. Bununla birlikte bu durum onlari, hazlarini talepte bulunanlar zmresinden ikarmis olmuyordu. Daha nce selef-i slih hakkinda belirtilen seyler, o konuda kesin degillerdir; nk onlarin szkonusu davranislarini, Sri'in kendilerine bir izni hasebiyle kendi hazlan iin gereklestirmis olabilecekleri seklinde yormak mmkndr, Dolayisiyla onlar, dn}^a hayatlari hakkinda, kendi nazlarinin elverdigi sekilde, hiret hayatlari ile ilgili olarak da ayni sekilde muamelede bulunmus oluyorlardi. Neticede hepsi de, nazlarin gereklestirilmesi fisbati) esasi -zerine kurulmus olmaktadir. Varilmak istenen sonu da budur. Ama, haslarin Sri'in belirlemis oldugu ynden alinmis olmasi ve bu yolda dsmelere sebebiyet verecek taskinliklara girilmeme sidir. Sonra hazlara ulasilmasi yolunda sinirlarin belirtilmis olmasi sadece, kisinin baskalarinin maslahatlarini ihlal etmemesi ve bylece neticenin kendi maslahatlarinin ihlali sekline dnsmemesi[63] iindir. nk Yce Allah bu sinirlari, her bir ferde nisbetle maslah atlarin en uygun biimde gerekl ese bilme si iin koymustur. Bu yzdendir ki Yce Allah: "Kim yararli is isle?~se kendi lehinedir; kim, de ktlk islerse kendi aleyhinedir"[64] buyurmustur. Bu buyruk, hem dnya hem de hiret amelleri hakkinda geneldir; hepsini kapsar. 'Yerdigi szden ri dnen, ancak kendi aleyhine dnms olur"[65] Bir kuds hadiste de, zulm ve onun haramligmdan bahisten sonra: "Ey kullarim! Bunlar ancak sizin amellerinizdir. Onlari size sayiyorum. Sonra onlarin karsiligini size tastamam veriyorum Simdi kim hayir bulursa Allah'a ham-detsin! Hayirdan baska bulan ancak kendini sorumlu tutsun"[66]buyrulmustur. Bu gibi seyler sadece dnya hayatina ait seylere hasredile-mez. Bu yzdendir ki, insanlarin basina gelen musibetler, onlarin gnah ve tacavzleriyznden sayilmistir; "Basinizagelen herhangi bir musibet ellerinizle islediklerinizden trdr[67] "Size tecavz edene, size tecavz

ettikleri gibi tecavz edin.[68] Bu konudaki deliller sayilamayacak kadar oktur. Insan, hazla-rina ulasmak iin normal yol kilman bu tr fiillerde hazzini talep durumundan ayri dsnlemez. Bu husus ortaya ikinca, bu kismin tmden pesin nazlardan soyutlanma noktasinda birinci kisma esit olmayacagi anlasilmis olacaktir. Iki yol arasini da bulmak mmkndr. Syle ki: Insanlar, nefs hazlarini elde etme konusunda derece derecedirler: Bazilari, hazlarini ancak esbabina yapistigi yollarin disinda[69] arar. Ameli islerken, birseyi kazanirken, o is ve kazanta kendisini vekil yerine kor ve kendisini Allah'in takdiri dogrultusunda dagitmakla grevli sayar. Kendisi iin asla birsey biriktirmez; hatta o yaptigi seylerden nefsi iin herhangi bir haz kabul etmez. Bu ya kendi nefsini hatirlamamasi ve bu yzden kendi hazzini unuttugu seyler kabilinden GImasi seklinde olur, ya Allah'a olan yakin imanin gcnden kaynaklanir; nk o, byle bir iman sonunda bilir ki, gklerin ve yerin hkmranligini elinde bulunduran Allah, kendisinin durumunu bilmektedir; O kendisi iin yeterlidir ve asla onu ihmal etmeyecektir. Veyahut da kendi hazzma nem vermemesinden kaynaklanir. nk inanir ki, rizki Allah zerinedir ve O, kendisini, bizzat kendisinden dahaiyi kollayacaktir. Veyahut da, Allah'in hakki ile mesguliyetinden kendi hazzina iltifatta bulunmayi nefsine yedirememesi ve benzeri daha baska sebeplerden dolayi olur. Bunlar hal erbabinin gzetmis olduklari maksatlardir. "Kendileri fakru zaruret ierisinde bulunsalar bile, onlari kendilerinden nde tutarlar"[70] buyrugu iste bu tr Insanlar hakkinda gelmistir. Nakledildigine gre Zbeyr, Hz. ise'ye iki torba ierisinde para gndermistir.Rvi saniyorum yz seksen bin (dirhem) diyor. Bunun zerine Hz. ise ki o gnde orulu bulunuyordu, bir tabak getirtmis ve gelen paralari insanlar arasinda dagitmaya baslamisti. Aksam oldugunda beraberinde tek bir dirhem dahi kalmamisti. Aksam olunca: "Ey cariye! Haydi, bir seyler getir de iftar edeyim" dedi. Cariye, ekmek ve zeytinyagi getirdi. Cariyesi, kendisine: "Dagittigin seylerden bir dirhem ayirip, et alip onunla iftarini yapamaz miydin?" dediginde ona: "Beni zor duruma sokma! Eger hatirlatsaydm, ben de yapardim" diye cevap vermistir. Imani Mlik'in nakline gre de, yoksulun biri, orulu olan Hz. ise'den bir seyler istemisti. Hz. ise'nin evinde de tek bir rekten baska bir sey yoktu. Kendisine ait bir cariyeye: "Onu, ona ver" dedi. Cariye: "Iftar edecegin baska bir sey yok" diye hatirlatti. Hz. ise: "Onu, ona ver" diye tekrarladi. Cariye syle anlatir: Bunun zerine ben de, regi o adama verdim. Aksam olunca, bir ev, ya da bir adam bize hi alisik olmadigimiz biimde[71] (byk) bir koyun hediye etti ve onu pisirdi. Hz. ise beni

agirdi ve: "Bundan ye! Bu senin reginden daha hayirlidir" dedi. Yine ondan yetmis bin dirhem dagittigi, fakat kendisinin elbisesini yamamada oldugu; baska bir zaman malini yzbine sattigi ve onlan dagittigi, sonra da kendisinin arpa ekmegi ile iftar ettigi rivayet edilir. Bu durumda olan bir kimsenin hali, vilayetlere tayin edilen ve hkmdardan baska hibir kimseden birsey beklemeyen valinin durumuna benzer. nk bu tr insanlar iin, yakin hasil olmus ve kendilerinin, kendi nefisleri iin alacaklari tedbirlerin yerini Allah'in paylastirmasinin ve tedbirinin almis oldugunu grmslerdir. Bu makama, daha nce geen mlahazalarla itiraz edilemez; nk bu makamin sahipleri, Allah'in tedbirinin kendi tedbirinden daha hajnrli oldugunu grmektedir. Bu durumda olan kimseler, kendi nefislerini gz-nnde bulundurarak tedbirler ierisine girmeye basladilar mi, bulundugu rtbeden daha asagi derecelere dogru dserler. Bu birinci gruptan olan kimseler hal erbabi dedigimiz Allah'in veli kullaridir. Bazilari da vardir ki, kendilerini yetim mali zerindeki vasi (vekil) gibi sayar; ihtiyaci bulunmadika afif davranir, kazancindan bir sey almaz; ihtiyalari bulundugu zaman da maruf lsnde yer, geri kalan kismi da nasil ki yetimin vasisi, onun (yetimin) malini menfaatleri dogrultusunda sarfederse, aynen onun gibi sarfeder. Bazen olur ki, ihtiyaci bulunmaz ve o zaman harcamasi gereken yere harcar; saklamasi gereken yer iin de saklar; eger ihtiyaci bulunursa kendisine verilen izin lsnde davranarak israf ve pintilik etmeksizin yeterli lde alir. Bu mertebedeki insanlar dahi, kazanirlarken kendi nazlarindan kurtulmus olmaktadirlar. nk, bu mertebede, olan insanlar, kendi hazlari iin almis olsalardi, o zaman baskalarini degil kendi nefislerini kayirmis olurlardi; halbuki bunlar yle yapmamis; aksine kendi nefislerini halktan biri gibi saymislardir. Sanki o bir taksimati-dir ve kendi nefsini de onlardan biri gibi grmektedir. Sahih'te Ebu Musa'dan[72]syle rivayet edilir: Raslullah sylebuyuru:"Es'arler, gazada yiyecekleri biter veya Medine'deki oluk ocuklarin yiyecekleri azalirsa, ellerindeki mevcut yiyecekleri bir elbisenin ierisine toplar, sonra onu aralarinda bir kap ile esit olarak taksim ederler. Onlar bendendir; bende onlardanim.[73] Ayni durura, Hz. Peygamber'in Muhacirlerle Ensar arasinda uyguladigi kardeslik[74] olayinda da yasanmistir.[75]Hz. Peygamber'in gazalari sirasinda bu trden uygulamalar meshurdur. Hem sahs nazlarin tercihte bulunulmasi, "nce kendi nefsinden basla, sonra bakmakla ykml oldugun kimselerden[76] hadisine binaen vgye deger bulunmus ve ters grlmemistir. Aksine, bu tutum her iki halde de dogru harekete hamledilir. Bu ikinci mertebede bulunanlarla bir nceki mertebede olanlar, nefislerini

pesin hazlar ile kayitlayip onun pesinde kos tur mami siardir ve bunlarin nefisleri iin almis olduklari seyler, haz pesinde kosmak sayilmaz. Sahs haz pesinde kosulmus olunmasi iin aik bir belirti olmasi lazim ki o da, insanin kendi nefsini baskalarina tercih etmesidir. Bunlar ise bunu yapmamislar; aksine, baskalarini kendi nefislerine tercih etmisler ya da kendilerini baskalari ile denk tutmuslardir. Bu durum sabit olunca, onlarin nefs nazlarindan arinmis olduklari ortaya ikar ve bunlar kendilerini, sanki kendileri iin hibir haz kilinmamis kimse yerine koymus olurlar. Byle insanlar mesel ahs-veris, kira gibi akitlerde, mmkn olan en az kira ve cret talebinde bulunurlar ve bunun neticesinde onlarin bu tr ugrasilari kendileri iin degil, baskalari iin alisma mahiyetini alir. Bunlar, yine bu yzdendir ki nasihat konusunda kendilerine yklenilenden fazla grev yaparlar; nk onlar kendi nefislerinin degil de, insanlarin vekilleri durumundadirlar. Bu durumda nefsi hazdan szetmek mmkn m? Hatta bunlar caiz de olsa, kendi nefislerine gsterilecek msamahayi, baskalarini aldatma gibi gryorlardi. Hi sphe yoktur ki, bunlar da hkm bakimindan birinci kisma katilacaklardir. Ama bu katilma daha baslangita mevcut bulunan ser' bir gereklilikle vcup) degil de, bizzat kendilerinin kendi nefislerini icbar etmeleri neticesinde olmaktadir. Bir kisim daha vardir ki, onlar ncekilerin derecelerine ulasamazlar; aksine bunlar kendilerine izin verilen seyleri alirken, izin aisindan almis olmakta, menedildikleri seylerden geri durmakta; ihtiya duyduklari her konuda harcamada bulunmakla yetinmektedirler. nce geenlere gre bunlar, haz sahipleridir; ancak bu hazlar elde . edilmesi sahih olan bir ynden alinmislardir. Eger bu gibiler hakkinda da nazlardan soyutlanmislardir denecekse, bu nazlarini sadece heva ve heveslerine uyarak almamis olmalari ve onlari islerken emir ve nehyi dikkate almis olmalari 3-nnden olacaktir. Yerilmis oan haz emir ve yasaklar dikkate alinmaksizin, heva ve heveslere tabi olunarak elde edilen nazlardir. nk kisi onlari elde ederken, konulan sinirlara dikkat edilmemis; aksine sehveti pesinden kosmaktan baska bir sey bilmeyen hayvan gibi cretkrlik gstermistir. Biz burada bu trhazlardan sz etmiyoruz; szn ettigimiz birinci kisimla ilgilidir. Burada kisi kendi hazzi iin tasarrufta bulundugu iin, mslnianla. nn genel islerini stlenen amme grevlisi hkmnde sayilamaz; nk o kamu iin degil, kendisi iin alismaktadir. Bu aidan bakildigi zaman bu kimse, kamu velayeti stenmis birisi gibi olmamaktadir. Kazlardan soyutanmishk da, ancak kamu velayetlerinde oluyordu. Dogrusu Allah daha iyi bilir ya syle olmalidir: Bu kisimdan olanlar, hkm itibariyla nazlarina ynelik kasit bulun duranlar gibi muamele grrler; byle bir kasit bulundurmalari da onlar iin caizdir; ilk iki kisma girenler ise byle degillerdir. Onlar esbaba tevessl yoluyla almayan (sadece Allah'tan

bekleyen); ya da herkese ne dsyorsa ken-F196] disini de onlardan biri kabul ederek alan kimselerdir. [77]
Besinci Mesele:

Ser' maksatlara uygun olarak islenen bir amel ya asl maksatlar dikkate alinarak islenmistir ya da tbi maksatlar. Bu iki ihtimalden her biri zerinde durmak ve ayrintilari hakkinda sz etmek gerekir. Her bir kisim zerinde ayri ayri duralim; Eger amel, asl maksatlar gznne alinarak islenmisse, o amelin mutlak surette sahinligi ve noksanliklardan uzakligi hakkinda en ufak bir problem yoktur. Bu hern hazdan soyutlanmis amellerde, hem de haz ieren amellerde[78]byledir. nk o amelin konulusu sirasindaki Sri'in gzettigi maksada uygun dsmstr. Zira daha nce de getigi zere, Sri'in tesrdeki maksadi, mkellefin ihtiyar olarak da kul olabilmesi iin onu arzu ve heveslerinin pesine takilmaktan kurtarmakti. Bu kadari burada yeterlidir. Bu esas zerine kaideler ve ok sayida fikhi anlayislar kurulur: Bunlardan bir tanesi de sudur: Asl maksatlarin dikkate alinmasi durumunda, islenen amel daha Ihlash olur ve o amelin ibadete dnsmesi daha kolay olur; br taraftan sirf kulluk vehesini degistiren nazlarin katilim durumundan daha da uzaklasilmis olur. Syle ki: insanin hazzinm, sadece onun hazzi olmasi aisindan dikkate alinmasi vacip degildir. Bu, "Sri'in o hazzi mkellef iin ortaya koymasi ve mkellefin ona iltifatta bulunmasini mubah kilmasi, Yce Allah'in kuluna karsi sirf bir inam ve ihsani neticesinde olmaktadir; zira kullarin maslah atlarini gereklestirmek Allah zerine vacip degildir," grsn benimsedigimizde byledir. Bu akien vciplik grsne gre de byledir. Emir, yasak ya daizine[79]sirf uymus olmakas-di, sadece Sri'in hitabina ynelmis olma hakkinda her amacin gereklesmesi iin yeterlidir. Ona uygun olarak ve agrisina icabette bv-lunmus olmak iin amel eden kimse, hazdan uzak olur ve onun fiili zarriyytve onu evreleyen ("tamamlayici unsurlar) zere islenmis olur; sonra o fiilin altinda kismen kendi hazzi da bulunur. Hatta onun bu hazzi, ser'an baskalarinin hazzmdan da nce gelir. Insan, emre uymus olmak iin ya da emrin illetini gzminde bulundurarak kazanirsa (iktisap) ki o genel olarak nefislerin ihyasina ve onlara dokunacak serlerin uzaklastirilmasina ynelik kasit oluyor o takdirde kendisi: "nce kendi nefsinden hasla, sonra bakmakla ykml oldugun kimselerden"[80]hadisinde de belirtildigi gibi ne alinmis olur; ya da kendi hayati iin gerekli olan seyleri gereklestirmis olmasi, mesel bir vacibin gereklestirilmesi gibi kabul edilir. Sonra o vacib hakkindaki bakis aisi,

sadece bazi nefislere ynelik olabilir. Bizzat kendi hayatinin ya da bakmakla ykml oldugu kimselerin gereksinimlerini, onlari yerine getirmekle mkellef olmasi aisindan temin eden kimsenin durumunda oldugu gibi. Bazen bakis aisi genisler ve Allah'in diledigi nefislerin hayatiyetini idame ettirebilmeleri iin kazanma yoluna girer. Bu tutum, en kapsamli, en vgye deger ve sevaba en elverisli yoldur. nk birinci durumda hersey kendi istedigi gibi gitmez ve harcamalarindan birogu kastetmedigi yerlere gider; kazanma amacinin disina ikar. Bununla birlikte onun islerin tedvir ve tedbirini Allah'a havale etmemis olmasi ona zarar vermez.[81] Ikinci tavri gsteren kimse ise, gerek kasdmi gerekse davranislarini tamamen herseye kadir olan Allah'in eline havale etmis ve kendindeki az seyle sayisiz kimselerin faydalanmasina niyet etmistir. Bu, kullugun ihlasla gereklestirilmesi konusunda yapilabilecek son noktadir ve bu arada kisi, kendi hazlarmdan da birsey kairmis olmayacaktir. Amelin islenmesi sirasinda tbi maksatlarin dikkate alinmis olmasi ise byle degildir. O durumda, bu belirttigimiz seylerin byk ogunlugu ya da tamami kaybolur. nk byle bir tavirda kisi sadece mesel, alik ya da susuzlugun ortadan kalkmasini, soguktan korunmus olmayi, sehvetinin tatmin edilmesini ya da mcerred mubahtan zevk almis olmayi kasteder. Bu kasit her ne kadar caiz ise de bir ibadet degildir ve yaptigi bu gibi davranislarda Sri'in asl kasdi gozetilmis degildir. Kisi bu haliyle heva ve heveslerinden soyutlanmis olmaz.[82] Eger Sri'in kasdi dikkate alinmis olsaydi, bu fiiller emre uyma (tat, imtisal) halini alirdi ve daha nce de getigi gibi, hitabin geregine yapisma mahiyetine dnerdi. Byle bir durum olmayinca, fiilin islenmesine iten motifin sadece sahs hazlara riayet oldugu ortaya ikar. Bu meselenin bir yn. Ikinci bir yn daha var; Asl maksatlar, baska hibir seye iltifat etmeksizin sadece emir ve yasaga riayet etme anlamina gelir. Bu tavir -hi kuskusuz.- emre itaat ve emredilen seye baska bir ama bulunmaksizm uymus olma demektir. O bu tavri sergilerken syle dsnr: Kendisi, efendinin diger klelerini evirip evirmek iin grevlendirdigi bir klesidir ve onlarin ihtiyalarinin efendinin diledigi dogrultuda kendilerine ulasmasi iin kendisini bir vasita olarak kullanmaktadir. Bu kisi de, sadece emri dikkate almis olma noktasi haricine ikmis olmuyor; sirf kullugun geregi olarak amel ediyor ve kendi sahs hazlari-ni dsryor; sanki onun kendi hazlarmi bizzat efendinin kendisi stlenmis oluyor. Kendi hazlari iin hareket eden kimse ise, yaptiklarini sirf emrin geregi olarak yapmamakta; emrin amacinin degerlendirilmesi aisindan da islememektedir; aksine kendi hazzini ya da hazlarmdan haz duydugu kimselerin hazlarmi gereklestirmek

aisindan hareket etmektedir. Bu durumda olan bir kimse, emre uymus olsa bile, kendi nefsi ynnden uymakta, dolayisiyla onun hakkinda tani anla- [iosi miyla ihls bulunmamakta; neticede islenen bu amelin ibadet grnm almasi mmkn olmamaktadir. Emre uymus olma durumunun bulunmamasi halinde bu, kulluk grevinde ihlsli olma bir tarafa, aika onun ifasina ynelik bir kasdin dahi bulunmamasi anlamina gelir. Bazen emir ya da yasak, bir ibadet seklin de degil de det seklinde telakki edilir ve islenir. Buda, sahs hazlara ynelik olan talebinin baskin gelmesi durumunda olur. Bu ise bir noksanliktir. nc bir yn daha var: Amellerini asl maksat dogrultusunda isleyen kimse, gerekten agir bir yk altina girmis ve byk bir grevi sirtlamis olmaktadir. Byle bir yk altina genel olarak hazlar pesinde kosan insanlarin girmesi mmkn degildir. Onlar hazlarmi dahahafif yollardan ararlar. Bunun da sebebi sudur; Bu is,[83] mkellef zerine dile se de dilemese de gelen, Yce Allah'in kullarindan kendisine yakin kildigi kimselere nasip ettigi bir haldir. Bu yzdendir ki, nbvvet (peygamberlik) amellerin en byk ve en agiri olmustur. Nitekim Yce Allah bu hususu belirtmek zere: "Dogrusu sana, kaldirilmasi g bir sz vahyedecegiz[84] buyurmustur. Bylesine birsey, ancak ona ait ek bir klfetle gereklesir. Hazlar pesinde kosan kimse ise byle degildir; o kendi iin alismis olmaktadir. Rabbi iin alisanla, kendisi iin alisan elbette bir olmayacaktir. Birincisi, zerine yk yklenmis (mahmul! kimse, ikincisi ise kendisi iin alisan kimsedir. Bu yzdendir ki, hazlar pesinde kosan in sanlarin yle agir ykler altina girdigini pek gremeyiz. Eger bu hali iddia eden birisi ikarsa, o makama sahip kimselerin yaptiklari seyleri ondan iste; eger hakikaten onlari yerine getiriyorsa, dedigi gibidir. Aksi takdirde o yalan sylemektedir; iddiasinin dogrulugu ok nadir olacaktir. Asl maksatlar dogrultusunda ha-reket eden kimsenin yk yklenmis kimse olmasi ihlas grntlerinden biri olmaktadir. Hazlar pesinde olan[85] kisi, byle bir ykn altina ancak hazzini telafi lsnde girebilir. Haz bulunmamakla birlikte fiili islemisse, onda asl maksada ynelik kasit mevcut demektir; bu durumda ihlsinin bulundugu ortaya ikar ve amelleri ibadet haline dnsr. Itiraz: Biz, kendi nazlari pesinden kosan nice kimselerin, dindar kimseler ierisinde en yksek mertebelere ulastiklarini gryoruz. Hatta bizzat btn peygamberlerin efendisi olan Raslullah'm [ ikv^S'u 1 dahi, gzel koku, kadin, tatli, bal gibi seyleri sevdigini, (koyun) budundan hoslandigim, kendisi iin tatli kaynak sulari arandigini ve nefsin hazlanna tbi olma anlami ieren benzeri seylerin onda [2oo] bulundugunu biliyoruz. Zira o, bildigimiz kadariyla arzuladigi hell seylerden geri durmuyor; aksine eger bulursa bu gibi hell seylerden istifade ediyordu. Bununla birlikte o, dinde

en yce mertebede bulunmaktadir; insanlar ierisinde en muttaki ve en temiz olanidir; ahlki Kur'n ahlkidir. Bu isin bir tarafi. Bir de br tarafi var: Biz yine gryoruz ki, bazi insanlar tamamen sahs hazlan bir tarafa birakarak kendilerini tamamen baskalarinin hizmetlerine veriyorlar ve gleri lsnde ve kullarin maslahatlarim gereklestirme yolunda sidk ile alisiyorlar. Bununla birlikte, onlarin hirette hibir nasipleri yoktur. Mesel, hiristiyan vb. ruhbanlarinin birogunda oldugu gibi. Bunlar, dnyadan el-etek ekiyorlar ve ona hibir iltifatta bulunmuyorlar; dnyev seyler hatirlarindan bile gemiyor; ibadeti ve insanlara hizmeti kendileri iin bir prensip haline getiriyorlar ve hayatlarini buna adiyorlar; yle ki, bunun sonunda insanlar ierisinde birer aziz oluyorlar. Bununla birlikte onlarin btn bu yaptiklari, kkten btil olan bir temel zerine kurulu oluyor. Bu iki u arasinda ise, onlardan birine digerinden daha yakin sayilamayacak kadar orta yolcu tavirlar vardir. Cevap: Bu itiraza iki aidan cevap verilecektir. Birincisi: Bu sanilan seyler dis grnslerle ilgilidir. Isin iyz ise, bilinmeyebilir. Mesel el-Iskf m. Fevidu'l-ahbr adli eserinde, Hz. Peygamberin "Bana dnyanizdan sey sevdirildi.[86] hadisi hakkindaki yapmis oldugu ailamalara baktiginizda, durumun ilk akla geldigi gibi sirf sahs haz talebi ile ilgili olmadigi, mutlak hak ve hakikatin talebiyle ilgili bulundugunu greceksiniz. Bu sey ierisinden bir tanesinin namaz olmasi da, buna bir delildir. Na -maz ki, imandan sonra ibadetlerin en stndr. Bylece digerleri hakkinda da ayni seyi sylemek mmkn olmaktadir. Sonra bir seyin sevilmis olmasi, onun sahs hazlar iin istenilmis olmasini gerektirmez. nk sevgi, elde olmayan bir gnl isidir. Ancak, ondan kaynaklanan amellere bakilabilir. Hz. Peygamher'in bu seylerden, izin aisindan degil de sadece nefsnhazlarini tatmin iin istifade etti demek mmkn m? Bir seyin izin aisindan islenmesi ise, sahs hazlar-dan soyutlanmis olmanin ta kendisidir. En byk nder olan Hz. Peygamber hakkinda, durumun hi de sanildigi gibi olmadigi anlasilinca, onun pesinden giden ve velilik mertebesine eren digerleri hakkinda da durum aiklik kazanacaktir. Ruhbanlar hakkinda ileri srlenlere gelince, herseyden nce biz onlarin hazlardan soyutlanmis olduklarini kabul etmiyoruz; aksine onlar tam haz ierisinde ve nefsin heva ve hevesleri pesinde kendilerini tketmektedirler. nk insan, bazen daha byk hazlar elde edebilmek iin daha az derecede olan nazlarini terkedebilir. Nitekim dikkat edilecek olursa, makam elde etmek iin insanlarin pek ok mallar harcadiklari grlecektir, nk insanin makamdan alacagi haz, maldan alacagi hazdan daha byktr. Bazilari baskanlik ugruna nice kurbanlar vermekte ve hatta bu yolda

kenaileri de lmektedirler. Ruhbanlar da ayni sekilde, bas olma ve insanlarin saygisini kazanma hazzma ulasabilmek iin bazi dnyev hazlan terketmis olabilirler; nk arzuladiklari hazlar dali a byktr. n yapma, ululanma, bas olma, insanlardan saygi grme, insanlar iinde makam sahibi olma, yaninda dnya nimetlerinin hor grlecegi ok byk hazlar olmaktadir. Bu, bizim konumuzda ilk yasak edilmis olan seylerdendir[87] Dolayisiyla byle bir durumda olan kimse hakkinda sz edemeyiz. Iste bu yzdendir ki, "Riyaset (bas olma) sevdasi, siddklarin kafasindan en son ikan seydir" demisler ve vakia dogru da sylemislerdir. Ikincisi: Hazlan talep etmek; hazlardan arindirilmis olarak yapilabilecegi gibi, yle olmayabilir de. Aralarindaki fark sudur: Hazza ynelik talebin ilk kaynagi, ya Sri'i n emridir veya degildir. Eger talebin kaynagi Sri'in emri ise, sz konusu talep neticesinde elde edilen haz, hazlardan arindirilmis ve uzak tutulmus haz olacaktir; nk ona gre kendi nefsi ile baskalari ayni tutulmu stur. Asl kasit dogrultusunda yapmis od ugu ve nefsine ynelik hazlar ieren fiilleri de ayni sekilde olacaktir. Itirazda ileri srlen kimsenin durumu byle olmaktadir. Kasit itibariyla, byle bir kimsenin elde ettigi sey, haz; kosturmasi da, haz pesinde kosturmak sayilmaz. nk fiile iten asil motifin, asl kasit olmasi durumunda, tbi kasit onun dallarindan biri gibi olmaktadir ve onun (asl maksat) hkmn almaktadir. Tbi kas-din asl kasitla irtibatli olmamasi halinde ise, iste o zaman haz pesinde kosturmaktan sz edilir. Bizim zerinde sz ettigimiz konu ise, byle degildir.Ruhbanlarin ve onlar gibi olanlarin durumuna gelince, her nekadar konum itibariyla fasit ise de bu netice bazen onlar iin de tesadfen bulunabilir. Bunlar manastir ve ilehanelere ekilirler; her trl sehvet ve lezzetlen birakirlar, mabudlarina tevecch yolunda nefsn nazlarindan feragat ederler ve bu yolda kendilerini ona yaklastirabilecek yollardan giderek yapabilecekleri herseyi islerler. (Bu gayeye ulastirici olup) esbab bildikleri seylere sarilirlar. Gerek kendileri ve gerekse halk iinde, dinde hak zere bulunan1 birinin yaptigi seyleri harfiyyen yerine getirirler. Ben bunlarin sammi olmadiklarini sylemiyorum; aksine bunlar kendi inandiklari mabudlarina karsi son derece samimdirler ve muamelede bulunduklari insanlarla iliskilerinde sidk ile hareket etmektedirler. Ne var ki, yaptiklari btn amelleri kendi yzlerine alinacak ve Allah katinda hirette hibir degeri olmayacaktir. nk onlar tuttuklari bu yolu, yaptiklari bu amelleri geerli bir temel zerine oturtmamislardir. Yce Allah syle buyurur: "Ogn birtakim yzler zillete brnmstr. Zor isler altinda bitkin dsmstr. (Bununla birlikte) yakici atese yaslanirlar."[88] Byle bir duruma dsmekten Allah'a siginiriz. Onlarinbir mertebe berisinde, bu mmetten olup da bid'at ve sapik mezheplere saplananlar yer alir. Zi'1-Huvaysira ile ilgili Haricler hakkinda

gelen Hz. Peygamber'in su hadisini bilirsiniz: "Birak onu (ldrme)! Onun yle adamlari olacaktir ki, sizden biriniz onlarin namazi karsisinda kendi namazini; onlarin orucu karsisinda kendi orucunu kmseyecektir..." Bu hadislerinde Hz. Peygamber, onlarin dis grnste gipta edilen namazlari; gzel grlen halleri oldugunu bildirdikten sonra; bu amellerin temelsiz oldugunu belirtmis ve onlar hakkinda:" Onlar, okun avi delip getigi gibi dinden ikacaklar" buyurduktan sonra onlarin c1 Srlmelerini emretmistir.[89] Bid'at mezhepler ierisinde bu trden olanlar pek oktur. Kisaca diyebiliriz ki, amellerde ihlas, ancak nefsn nazlarin atilmasi ve onlardan tamamen arimlmasi ile mmkndr; ancak o amelin dinde sahih, saglam ve Allah katinda makbul ve kurtarici bir temel zerine oturtulmus olmasi sarttir. Fasit bir temel zerine kurulmus ise, tabi ki bunun aksi olacaktir. Bu fasit temel zerine kurulu hazlar-dan feragat edilmis fiiller, ogu kez siklarda bulunur. siklarin hallerini inceleyen kimse, sevgililer ugruna ne hazlardan vazgeildigini ve onlara karsi insanin gsterebilecegi en mtekmil anlamda ihls. rnekleri verildigim grecektir. Su halde sonu olarak diyebiliriz ki, fiillerin asl maksatlar zerine bina edilmesi durumunda, bu ihiasa daha yakin olacaktir; tbi maksatlar zerine kurulmasi durumunda ise Ihlasin yokluguna daha yakin olunacaktir. Fasil: Bu esastan ikan kaidelerden biri de sudur: Amellerin asli maksatlar zerine bina edilmesi, mkellefin btn davranislarini ibadet haline dnstrr; bu davranislari ister ibadetler trnden olsun ister detlerden bulunsun fark etmez. Gnk mkellef, Sri'in dnya hayatinin dzen ve beksmdaki muradini anlayinca ve bu anlayisi dogrultusunda amellere girisince, o sadece kendisine yneltilen talep dogrultusunda amel edecek, terki istenilen seyi de terk edecektir. Bu haliyle o, zerinde bulunduklari maslahatlarin gereklesmesi konusunda eliyle, diliyle ve kalbiyle devamli halkin yardiminda olmaktadir.El ile yardim halinde olmasi, aiktir. Dil ile ya rdim ise, gt vermek, Allah'i hatirlatmak, bulunduklari hallerde itaat ierisinde bulunup, isyan zere bulunmamalarini ten-bih etmek, niyetlerin ve amellerin islhi gibi ihtiya duyduklari konularda onlari aydinlatmak, iyiligi emretmek ve ktlg yasaklamak, iyilerine iyilikte bulunulmasi, ktlerinin ise affedilmesi iin duada bulunmak,,. gibi yollarla olur. Kalp ile ise, onlar iin kalbinde bir ktlk saklamaz; aksine onlar iin iyi niyet besler, Islmliklarindan baska hibir meziyetleri olmasa bile, onlari en gzel nitelikleri ile bilir, onlara deger verir ve onlar yaninda kendi nefsini kmser ve benzeri kalble yapilan davranislarda bulunur.

Hatta bu konuda, sadece insan cinsine ynelik kalmaz; btn canlilara karsi da sefkat duyar ve onlara karsi son derece yumusak ve gzel davranir. Nitekim hadis-i seriflerde: "Her canlidan dolayi ecir vardir"[90] buyrulmus; hapsettigi bir kedinin lmne sebep oldugu iin azap gren bir kadindan bahsedilmis[91]baska bir hadiste de: ''Allak, her mslman zerine iyi davranmayi yazmistir. Dolayisiyla eger ldrrseniz, gzel ldrnz (iskence vb. ektirmeyiniz)"[92]buyrul-mustur. Benzeri daha pek ok nass vardir. Asl maksatlar dogrultusunda hareket eden bir kimse, kendi nefsi hakkinda olan bu islerde Rabbinin emrine uymak ve peygamberine tbi olmak iin amel etmektedir. Btn davranislarinda byle hareket eden bir kimsenin amelleri nasil ibadet haline dnsmez? Hazlari pesinde kosturan kimsenin amelleri ise byle degildir. nk o, btn davranislarinda kendi nazlarina ya da kendi hazlau-na ulastiracak yollara bakmaktadir. Byle bir insanin davranislari mutlak surette ibadet olamaz. Olsa olsa bunun davranislari, eger Allah'a ya da baska bir kula ait hakki ihll etmiyorsa mubah erevesinde kalir. Mbh birseyle ise Allah'a kulluk gsterilip yaklasilamaz. Hazzini, Sri'in emri aisindan gereklestirmis oldugunu farzettigi-[204] miz zaman ise, o amel sadece kendisine nisbetle ibadet seklini alir. Byle bir takdir durumunda, szkonusu nisbete gre, hazarin pesine dsms olma durumundan ikmis olur. Fasil: Fiillerin, asl maksatlar dogrultusunda islenmis olmasi, genelde o amelleri vaciplik hkmne dogru nakleder. Zira asl maksatlar vacipik hkm etrafinda dolasmaktadir. nk bunlar dinde zaruri bulunan ve ittifakla dikkate alinmasi gereken esaslarin korunmasina ynelik seylerdir. Durum byle olunca da, hazlardan arindirilmis ameller, genel vasifli seyler etrafinda dneceklerdir. Baha nce de getigi gibi, czi olarak ele alindiginda vacip olmayan bir sey, kll olarak ele alindiginda vacip olmaktadir. Burada kisi, cz aidan mendup ya da mubah olan bir hususta, kll bir yaklasimla amelde bulunmaktadir ve o seyin ihlli durumunda dzen de bozulmaktadir. Byle bir durumda olan kisi, vacibi isliyor sayilir. Tbi maksatlar zerine kurulmasi halinde ise amel, cz bir maslahat zerine kurulmus olmaktadir. Cz bir maslahat vcipiik hkm gerektirmez. Dolayisiyla tbi maksatlar zerine kurulu ameller, vacipik hkmn gerektirmezler. Bazen amel ya cz aidan, ya da ayni anda hem klli hem de cz aidan mubah olabilir; bazen de cz aidan mubah, ki aidan ise mekruh ya da haram olabilir. Bu konunun izahi "Hkmler bahsi"nde gemisti. Fasil:

Asl kasit, mkellef tarafindan gzonnde bulundurulmasi durumunda, Sri'in amelde gzetmis oldugu maslahatin celbi ya da mef-sedeiin defi gibi her trl maksatlari ierir. nk asl kasit zere amelde bulunan kimse, sadece Sri'in emrine uymus olmaktadir. Bunu da ya O'nun kasdini anlamasi sonucunda ya da sirf emre uymus olmak iin yapmaktadir. Her iki duruma gre de, Sri'in kastetmis oldugu seyi gzetmektedir. Sri'in kasdmm; en kapsamli, en ncelikli ve en uygun maksat oldugu; saf nur olup. ona herhangi bir garaz ya da haz karismadigi sabit olduguna gre, amellerini bu dogrultuda isleyen kimse, o ameli tam. eksiksiz, saf ve en uygun biimde islemis olmakta; ierisine baska herhangi birsey karismamakta ve Sri'in muradindan noksan da kalmamaktadir. Bu haliyle o, yaptigi bu amel karsiliginda sevap almayi hak etmistir Tbi kasit zerine islenen amellerde ise, bu saydiklarimizdan hibiri yoktur. nk emir ya da nehyin ya da amellerin sahs hazlar gdsyle islenmesi, onun niyetini mutakliktan ve btn insanligi kapsayacak genellikten ikarmistir; dolayisiyla birinci trden ameller gibi degerlendirilmesi mmkn degildir. Bunun dayanagi ''Ameller ancak niyetlere gredir"[93] kaidesi ile Hz. Peygamber'in su buyrugu olmaktadir: "Atlar kisimdir; bir kismi sahibi iin yk; bir kismi sahibi iin rt; bir kismi da sahibi iin ecirdir. Sahibine ecir olan ata gelince: Bir kimsenin Allah yolunda mslmanlar iin ayir ve bahede baglayip besledigi attir. At hu ayirdan veya baheden ne yerse, yedigi seyler adedince sahibine hasenat yazilir. Ona atin pislikleri ile bevlleri sayisinca dahi hasenat (sevap) yazilir. At ipini koparir da bir veya iki tur atarsa, sahibine onun izleri ve pislikleri miktannca hasenat yazilir. Yahut sahibi onu bir nehir kenarindan geirirken, sulamaya niyeti olmadigi halde, o nehirden- su ierse, Allah sahibine onun itigi su yudumlari miktannca hasenat yazar." Hadiste byle bir atin, asl kasit sahibi iin ecir oldugu belirtilmektedir. nk o, ati beslemekle Allah'in rizasini kastetmistir. Bu kasit ise genel olup zellik arzetmez. Dolayisiyla onun bu tasarrufuyla ilgili olmak zere ecri (sevabi) de genel olmus; ecir, sadece atin belli bir seyine hasredilmemistir. Sonra Hz. Peygamber devamla syle buyurmustur: "Sahibine rt olan ata gelince: Bu., bir kimsenin baskalarina muhta olmamak ve ondan faydalanmak iin baglayip besledigi; sonra onun sirtinda va boynunda Allah'in hakki oldugunu unutmadigi attir. Bu at onun iin bir rtdr," Hadisin bu kismi da, vgye deger bulunan sahs hazlar hakkindadir. Bu kisi. niyetini genel tutmayip zelestirince ki kendi mesru hazlarina ulasmak oluyor hkm de, sadece kastetmis oldugu seye ynelik olarak daraltildi ki, o da rt olmasi oluyor. Bu, tbi kasit sahibi kisinin durumunu temsil ediyor. Hz. Peygamber daha sonra da: '''Gelelim ati kendisine yk olan adama: Bir kimsenin gnmek, gsteris

yapmak ve msl-manlara dsmanlik iin baglayip besledigi attir. Bu at ona bir yktr."[94] ise, heva ve hevese tbi olmadan kaynaklanan yerilmis hazlar pesinde olan kimseyi temsil etmektedir. Burada, byle biri hakkinda sz edecek degiliz. Hz. Peygamber'in fiillerine, ya da sahabenin veya tabinin yasantisina uymak ve onlarin izinden gitmek de asl kasit zere amelde bulunma yerine geer. nk, bu durumda onun kasdi, uyma konusunda onlarin kasdini de kapsamis olacaktir. Bunun tanigi da. uyan kimsenin niyetini, kendisine uyulan kimsenin niyetine havale etmesinin sahinligidir. Nitekim sahabeden bazilari, hac iin ihrama girme sirasinda "Raslullah'in ihrama girdigi hacca niyet ediyorum" diye kendi niyetini Raslullah'm niyetine baglamislardir. Bu, diger amellerde de hkmn ayni oldugu konusunda bir delil olur. Fasil: Bir diger husus da sudur: Amellerin asl maksatlar dogrultusunda islenmis olmasi, tati daha da yceltir; muhalefet edil-mesi durumunda da, islenen masiyet daha da byk hal alir. Birinci hkmn dogrulugunu su sekilde ortaya koyabiliriz: Asl maksatlar dogrultusunda amel eden kimse, btn insanlarin islhi ve onlara ulasacak zararlarin uzaklastirilmasi iin alismis olmaktadir. nk fullerinde, ya bunlan bilfiil kastetmis olmaktadir ya da nefsini sadece emre uyma altina sokmakla yetinmektedir. Emre uyma durumunda da, kasdi altina Sri'in o emirden kastettigi hersey girmis olmaktadir, Fiili bu durumda islemesi halinde; ihya ettigi her nefis, kastettigi her kamu yarari karsiliginda mkfatlandirilmis olacaktir. Byle bir amelin byklgnde ise asla sphe yoktur. Bu yzdendir ki, bir insanin hayatini kurtaran, sanki btn insanligi hayata dndrms gibi kabul edilmistir.[95]lim iin herseyin, hatta denizdeki baliklarin bile istigfar ettikleri belirtilmistir. Asl maksatlar dogrultusunda amel etmemesi halinde ise durum byle degildir. nk o zaman bunlarin sevabi ancakkasdi lsnde olacaktir. Zira ameller niyetlere gredir. Dolayisiyla himmeti ne kadar yce, kasdi ne kadar genis olursa, sevabi da o lde byk olacaktir. Kasdi genel olmadika da; alacagi sevap ancakkasdi lsnde bulunacaktir. Bu durum aik-r. Ikincisinin izahina gelince, amellerin genel maksatlara muhalefetle islenmesi durumunda fail, genel bir bozgunculuk dogrultusunda hareket ediyor demektir. Bu haliyle o, genel olarak halkin islahi iin alisan kimseye ters bir durum sergilemektedir. Genel islh dogrultusunda gzetilen kasit neticesinde sevabin bydg belirtilmisti. O zaman onun ziddi istikmette faaliyet gsteren birinin de gnahi byyecektir. Bu noktadan hareketledir ki, dem'in ilk kan dken ogluna, daha sonra meydana gelecek her haksiz

katil olaylarindan bir pay (gnah) ayrilacak ve zerine yklenecektir. Haksiz yere bir insani ldrmek btn insanligi ldrmekle esit tutulmustur. Kt bir igir aan kimsenin zerine, o ktlgn gnahi yaninda, o igirdan yryenlerin gnahi da (onlarin gnahlari eksiltilmeksizin) yklenecektir. Fasil: Bu noktadan bir kaide daha ortaya ikiyor: Tat olarak ortaya konulan ve onlari bnyelerinde toplayan esaslari arastirdigimiz zaman, onlarin asl maksatlara ynelik oldugunu grecegiz. Byk gnahlar zerinde dsndgmzde de, onlarin asl maksatlara muhalefet ierisinde olustuklarini bulacagiz. Bu sonu, bizzat nasslarla belirtilmis olan byk gnahlar ile kiyas yoluyla onlara katilan gnahlar zerinde dsnldgnde -Allah'in izniyle gayet aik ve bidziyelik ar-zedecek sekilde grlecektir. [96]
Altinci Mesele:

Amellerin, tbi maksatlar dogrultusunda islenmesi durumunda, ya asl maksatlar da beraberinde bulunmus olur ya da olmaz. Birincisinin, her ne kadar nefsin hazlari pesinde kosma olsa da hi kuskusuz, emre uyma (imtisal) anlamina geldiginde sphe yoktur. Ikinci durumda ise ameller, sadece hazlar pesinde ve heva ve hevese uyularak islenmis olacaktir. Asl maksatlarla beraberlik ya bilfiil olur Mesel, syle der: Bu yenilecek sey veya bu giyilecek sey ya da bu dokunulacak sey... Sri' tarafindan bana mubah kilinmis; onlardan istifademe izin verilmistir. Ben mubah seylerden istifade ediyorum; onlari elde etmek iin alisiyorum. nk izin verilmis ve benim tercihime birakilmis bir seydir ya da bilkuvve (kuvve halinde) olur, Ikinci sikka misal ise sudur: Kisi, mubaha ulasabilmek iin izin verilen bir sekilde esbaba tevesslde bulunur; ancak bizzat izin aklina gelmez; onun dsndg sadece o mubaha ancak bu yoldan ulasilabilecegidir.[97] Mubaha ulastigi yol kendisi aisindan mubah ise, bu yolla ona ulastiginda, bu da birincinin hkmnde olur. Ancak bilfiil olan beraberlik daha gldr. Menduplar da, her iki sekilde mubahin durumunda olurlar. Bu anlasildi ise, simdi de, her iki sekilde de, o kimsenin hem haz pesinde hem de emre uyma durumunda oldugunu[98] aiklayalim. Bu iki aidan ortaya konulacaktir: (1) Eger.bu byle olmayacak olursa, o zaman hibir kimsenin hazlari pesinde fejsmaksizin, onlara ynelik bir kasit bulun durmaksizin sadece emre

uymus olma niyeti olmadan ibadet, harici hibir tasarrufa girismesi caiz olmayacaktir.[99]Hatta aresiz durumda kulun bir kimsenin, murdar hayvan eti yiyebilmesi[100]"iin dahi bu niyetin bu lunmasi ve hazlardan soyutlanmis bir kasit ile hareket etmesi gerekir.Byle bir sonu ise, ittifakla btildir. Ne Allah, ne de Peygamberi bir seyle emir buyurmamislar; kullardan, ibadet disinda kalan norm! amellerinde hazlar pesinde olma gibi bir kasittan uzak kalmalari m in tememislerdir; sadece bu amellerinde ihlash olmalarini ve herhangi bir sh-k unsuru bulundurmamalarini ve Allah'tan baska seyleri dikkit te almamalarini talep etmislerdir. Bu da, amellerin ibadet haricimin normal detlerle ilgili olmasi halinde, hazza ynelik kasdin bulunma sinin o amellerin esasina zitlik gstermeyecegine delalet eder. Soru: Byle bir durumda, Sri'in amellerde ihlash olma ve onlar da herhangi bir sirk unsuru bulundurmama seklindeki maksadi nasil , gereklesecektir? Cevap: Bunun anlami, yapilan amelin seriatin gereklerine uygun olarak islenmis olmasi ve o amelle cahiliye dnemi fiilleri kastedilmemesi, seytan bir icatta bulunulmamasi; gayrimslim unsurlara benzemeye alisilmamasidir. Mesel, su ya da bal serbetini sarap ier .gibi imek, bir mslman yapmis olsa bile, yahudi ya da hiristiy bayramlarini tazim iin hazirlanmis yiyecekleri yemek; chiliye dn-mine benzer tarzda hayvan kesmek ve bunun gibi Allah'tan baska so lere tazim anlami ieren davranislarda bulunmak gibi. Nitekim Ibn Habb syle nakleder: Ibrahim b. Hisam b. Ismail el Mahzum bir su kaynagi ikarir. Suyun gzkmesi sirasinda kendisi ne mhendisler: "Keske ierisine kan akitsaydin; bylece hem su eki I mez, hem kaynak yikilmazdi; bu yzden de onu insa edenleri ldrmi ne gerek kalmazdi" dediler. Bunun zerine Ibrahim, suyu biraktigi z;\ man develer kesti ve su, kanla karisik akti. Onunla kendisi ve adamlari iin yemek yapilmasini emretti. Hem kendisi hem de adamlari o ya pilan yemekten yediler. Kalanlari da isiler arasinda taksim etti. Bu olay Ibn Sihab'a ulasinca, o syle dedi: "Vallahi ne kt bir sey yapini ^ Ne develeri kesmesi, ne de onlardan yemesi ona helal degildi. Hz. Pey gamber'in cinler iin kurban kesmeyi yasakladigi [101]kendisine ulasmadimi? nku boylu hirsey, her ne kadar zerine Allah'in adi anilsada dikili taslara (putlara) takdim edilmis ve Allah'tan baslina ktiilmis kurbanlara benzer. Bedevilerin cmertlik gsterisi iin hayvan bogazlumalariyla ilgili yasak [102]da byledir. Bu syle olurdu: kikisi birbirine karsi kimin daha ok hayvan bogazlayacak diye iddialasirlar ve bylece kimin daha mart oldugunu ortaya koymak isterlerdi. Sonunda da kim daha ok

bogazlamissa, onun daha cmert oldugu kabul edilirdi."Hz. Peygamber, istii bu tr bogazlanmis hayvanlarin etlerinden yemeyi yaniltir; nk bu Allah'tan baskasi iin kesilmis hayvan kabuletmektedir. Hattb syle der; "Hkmdarlarin ya da baskanlarin olmesi halinde, onlarin nlerinde kesilmesi det olan kurun, keza (lnn kirkinin ya da senesinin dolmasi gibi) tekrarla-laylimn anisina ve benzeri durumlar iin kesilen kurbanlarin d de byle olmalidir." Bu konuda Ebu Davud'un Sttojen'ine aldi-ImdIH syledir: "Hz. Peygamber birbirine karsi gsterini olmak zere) gnen kimselerin yemeklerini yemeyi Inmistir.[103] Burada bahsedilen kimseler, hangisi rakibine karsi daha galip gelecek diye cmertlik gsterisi iin yemek yediren kimselerdir. Hayvanlar, sadece yemek kasdi ile ve izin verilen sekilde bogazlanmak zere mesru kilinmislardi. Tesrde esas alinan bu kasida, sz i i maksatlarda katilinca bu mesr kilinan seye bir ortak kilma ve m emri disinda baska seylerin de gznnde tutulmasi gibi bir s , dogurdu. Iste bu noktadan hareketledir ki, Ibn Attb, Nevruz yenilmemesi dogrultusunda fetva vermis ve bu etlerin Allah mliiin bogazlanmamis oldugunu belirtmistir ki bu, genis bir konudur. (2) Hazlara ynelik kasit, eger ibadet disi amellere ters dserek onlari iptal edecek olsaydi o zaman cenneti umarak, cehennemdende korkarak islenmis bulunan btntaat ve ibadetlerde batil olurdu Bu ise kesin olarak dugru degildir Aralarindaki telazum iliskisinin isbati syle: Cennete girmek, cehennemdende kurtulmak iin alismak,Haz pesinde kosturmak demektir ve bununla sariin izin verdigi ve kendisine mubah kildigi birseyden veistifade etmek iin istek ve aba gstermek arasinda bir fark yoktur. nk her ikiside hazdir.Su kadar var ki, birisi hemen ulasilan, br de ahirete ertelenenen haz olmaktadir. Mesele ile ilgili olmak zere hazzin ne alinmasi ve ertelenmesi tarddir[104] ve aynen dnya hayatimin ne almak ya da ertelemek gibi hkme bir etkisi yoktur. Taatlerle br dnyaya ertelenmis hazlarin talepte bulunulmasi caiz olursa, (ibadet disi amellerde) pesinen elde edilecek hazlarin talepte bulunulmasinin caizligi ncelikli olarak sabit olur. Cennet umudu, cehennem korkusu-ileyapilan amellerin batilligi sonucuna gtrmesi ve bu sonucun da btil olmasina gelinece Kuran "kul her ne islerse karsiligini grr,"amel edin ki cennete giresiniz"sunlari birakin ki cennete giresiniz," "sunu yapmayin sonra cehenneme girersiniz," "kim sunu yaparsa syle mkfatlandirdi/"gibi mesajlar getirmistir. Hi kusku yoktur ki, bunlar nefsn hazlar kilarak amellere karsi bir tesvikte bulunmaktir. Eger hazlani talep, amelin ihlasini zedeleyecek olsaydi o zaman Kur'n,

amc' deleyecek olan seyleri belirtirdi. Cennet umudu ve cehennem l< ile islenilen amellerin btil olacagi sakat olduguna gre, byli nutan zorunlu olarak ikacak netice de btil olacaktir. Yine Peygamber'e cennete sokacak, cehennemden uzaklastim amellerin neler oldugu sorulur, O da herhangi bir ekince olmukn ve byle bir haz talebinde bulunmaktan sakindirmaksizin, o amel onlara haber verirdi. Bizzat Yce Allah: "Biz sizi ancak Allah n,< iin doyuruyoruz; bir karsilik ve tesekkr beklemiyoruz" diyenlo "Dogrusu biz, ok asik suratlarin bulunacagi bir gnde Rabbimiu korkariz"[105] dediklerini bildirmistir. Hadiste de syle buyrulur: " zinle, yahudi ve hiristiyanlarin durumu bir grup insani cretle isti dam eden kimsenin durumuna benzer.[106] Bunlar, haz karsiligiidn ameller bulunmma konusunda nass olmaktadir, Ensar'in Hz. Peygamber bey'atlari sirasinda"Kendin vs Rabbin adina ne sart kosacaksan"kos demisler, Hz. Peygamber de sartlari[107] ileri srnce:Peki buna karsilik bize ne var?' diye sormuslar. Hz. Peygamber Cennette diye karsilik vermistir. Bu tr rnekler sayilamayacak kadar oktur. Hepsi de, her ne kadar "Sunun iin amel et!""Amel et, senin iin sunlar olsun!" gibi bir ifade ilekarsiliginda amellere tesvik amaci gtntktedir. Byle bir durum ibadetler hakkinda zedeleyici olmadigina gre, ibadet disinda kalan amaller hakkinda zedeleyici olmayacagi ncelikli olarak sabit olur. Itiraz: Hayir, aksine bu gibi durumlar hem aklen hem de naklen ameleri zedeleyicidir. Aklen syle: Haz kasdi ile amel isleyen kimse, hazzini asil maksat amelide de bu hazza ulastiracak bir vasita kilmis olmaktadir. nk onun hazzi eger maksat olmasaydi, o zaman amelle istenilmis olmaz.Halbuki biz meseleyi bu sekilde ortaya koymus olduk. Bu bir eliskidir.Yine, eger amel vasita olmasaydi, o yolla haz talep edilmis olmazdi.Halbuki meseleyi, ameli hazzina ulasmak iin islemekte oldugu seklinde vaz' etmistik. Dolayisiyla bu hazza nisbetle amel, bir vasita olacaktir. Daha nce de ortaya konuldugu gibi, vesil (vasitalar, , birer ara olmalari aisindan bizzat istenilen seyler degillerdir. Onlar maksutlara tabidirler, Egtf niakNiil liir dgerlurse, vesait i dser. Vesil olmaksizin du maksatlara ulasmanin mmkn oldu takdirde, onlara tevesslde bulunulma?.. Maksatlarin tmden yoklugunu varsaydigimizda, vesileler tamamen itibardan dser ve onliu ugrasma abes hkmn alir. Bu sabit olduguna gre, tesr ameller,[108]eger sahs nazlara ulasilmak iin vasita kilinirlarsa; onlula ancakhazlar ynnden kullukta bulunulmus olacaktir ve sonu olarak da amelilerden maksat kulluk icrasi degil bizzat hazlar olacakti Bu haliyle bu tr ameller, makam, mevki ve madd ikar elde etnu-l-gibi dnyev hazlar iin islenilmis riya amaci tasiyan amellere

ben/r yecektir. Ser/an izin verilmis amellerin tamami, mesru sekilleri zen islenmeleri (kaydiyla kendileri ile kulluk icrasi mmkn amellere! Bunlarin hazlar ynnden islenilmesi durumunda ise, kulluk amaciyla islenmis olma zellikleri dsms olacaktir. Emredilen ve kendileri ile kullukta bulunulmasi istenilen namaz, oru vb. gibi amellerin dr. ayni sekilde islenmesi durumunda, onlarla kulluk icrasi zelliginin dsmesi gerekir. Emredilmis bulunan her det ya da ibadette, mutlaka nefse ynelik bir haz da vardir. Bu durumda, o amel islenirken eger bu haz ynnden islenecek olur ve asil olan kendisi ile kullukta bulunma yn ihmal edilirse, o amel ibadet olmaktan ikar ve ibdetler konusunda o amel asla dikkate alinmaz; onun islenmesi ile kulluk icra edilmis olmaz. Amelin sahh olmamasinin mnsi da iste budur. Sonra, mkellefe ait haz ieren emredilmis ya da yasaklanilmis seyler hibir haz iermeseydi, acaba bu durumda mkellef ne yapacakti? Acaba byle bir emir ya da yasakla Allah'a kulluk yapmak durumunda mi olacakti? Yoksa yle olmayacak miydi? Onlarla kulluk yapmak zorunda olacagi bilindigine gre, emredilen ya da yasaklanilan seylerin birer vasita degil, bizzat kendilerinde bulunan zelliklerden dolayi istenilen seyler oldugu ortadadir. Iste bu mnya isaretle sir syle demistir: Farzet ki, gelmedi mahseri bildiren eliler,yok say cehennem atesi,Gerekmez mi acep kullara, bunca nimet sahibine vg ve skr isi. Mkellef, ameli nazlarina ulasmak iin bir vasita kilinca, onu mesruiyetinin gereginden ikarmis olmakta ve emir ya da yasak sebebiyle islenilen amel, Sftri'in kandi disinda Mreyan ttmekt*dlr. Sri'n kasdina muhalif bulunan kula ait kanit, im bAtildir; dolnyuiyln onun zerine kurulan amel de, aynen onun gibi, btil olacaktir. Sonu olarak hazlar zerine kurulu olan amel bAtildir. Buna ilaveten sunu da syleyebiliriz: Kulun kendisi iin Rabbi zerinde en kk bir hakki yoktur; O'na karsi elinde bir hcceti de bulunmamaktadir; O'nun, kulu doyurmak, iirmek, pna inam ve ihsanda bulunmak gibi bir grevi yoktur. Hatta yer ve gk ehline azap edecek olsa, mutlak mlkiyet sebebiyle buna hakki vardir. "De ki: n-tn belge O'na aittir."[109] Su halde kulun sadece kullukta bulunmaktan te baska bi. hakki bulunmayinca, bu grevini de herhangi bir nefs haz talebinde bulunmaksizin yerine getirmesi grevi olacaktir, Hal byle iken, yaptigi amellerle haz talebinde bulunursa, bu durum da Rabbine ait olan haklan ifa ugrunda degil de, kendi nefsine ynelik hazlar pesinde kosmus olur. Bu grsn dogruluguna delil olan nasslara gelince; bunlar amellerin ihls ile yapilmasi gerektigini, ihls ile yapilmayan amellerin ise kabul edilmeyecegini belirten yet ve hadislerdir. rnekler: "Oysa onlar, dogruya

ynelerek, dini yalniz Allah'a has kilarak O'na kulluk etmekle emrolunmuslardir[110] "Rabbine kavusmayi uman kimse, slih amel islesin ve Rabbine kullukta asla ortak kosmasin."[111] Kuds bir hadiste de: "Ben, sirk kosulmaktan en mstagni olanim[112] buyrulur.; Baska bir hadis de syledir: "Kimin hicret niyeti Allah'a ve Raslnt ise, onun hicretiAllah ve Raslnedir. Kimin de hicreti elde etmek mte-digi bir dnyalik ya da nikahlamak istedigi bir kadina ise, onun hicreti de hicret etmis oldugu o seyedir.[113] Yani byle bir kimsenin li icrol-U bulunmasi durumunda, onun hicret emriyle Allah'a kulluk yapimi olmasindan szedilemez. Hikmeti aklen kavranilabilsin, kavra n a inanin her emir ve yasakta Allah'a kullukta bulunma (tapinma) mnani vardir. Insallah bu husus ileride gelecektir. Hazlari iin amelde bulunan kimse, amelde olmasi gereken onunla Allah'a tapinma ynn dsrms olmaktadir. O yzdendir ki, selef-i slihten bir grup, sevap iin amel eden kimseleri "kt kul" ya da "kt hizmeti" diye nitelemislerdir. Bu konuya dellet eden pek ok haber vardir. Btn bunlarin ierigini Yce Allah'in: "Dikkat edin! Hlis din Allah'indir"[114] buyrugu zetlemektedir. Keza alimlerde bu gibi davranislarin il ilani ve so nuta amellerin katkisiz Allah iin olma zelligini yitirecegini belirtin islerdir. Nitekim Gazzl syle der: "Dnyada mevcut bulunan her hazza karsi az ya da ok mutlaka nefis arzu duyar, kalp ona karsi meyleder. Bu arzu ve meylin amele ulasmasi durumunda da o amel safligini yitirir ve bu yzden kisinin ihlsi azalir[115] Insan hazlari ierisine batmis, sehvetlerine gmlms durumdadir. Onun fiillerinden ya da ibadetlerinden, bunlardan tamamen tecrid edilmis bir amel ya da ibadet bulmak ok nadir olur. O yzdendir ki, mrnde bir adim atacak kadar Allah iin ihlsli bir zamani olan kimse kurtulmustur, denilmistir. Bu dunum, Ihlasin ok zor ve yce olusundan, kalbin diger mesgalelerden arindirilmasinin zorlugundan dolayi byledir. Ihlsli olan sey, sadece Allah Tel'ya yaklasmak motifi ile islenmis ameldir.... Gerek ilils, kalbin bu tr mesgalelerden aziyla oguyla tamamen arindirilmis olmasi ve Allah'a yakin olma kasdinin kalbi kaplamasi, baska bir motifin bulunmamasi yoluyla olur. Byle bir ihls, Allah sevgisinde kendisini kaybeden, hiret isleri ile mesguliyetten baska kalbinde ve zihninde dnya islerine yer kalmayan bir kimse iin mmkn olabilir. Byle bir insan sonuta yeme ve imeyi dahi sevmez ve onun yeme ve imeye karsi olan arzusu ile tuvalet ihtiyacini gidermeye karsi arzusu bir olur ve bu gibi ihtiyalari hayat iin zarur oldugu iin yerine getirir. Yemege, yemek oldugu iin bir arzu duymaz; aksine kendisine ibadet etmek iin gerekli gc saglayacagi iin yer ve keske alik serri kendisinden kaldirilsa da yemek ihtiyaci duymasa diye temennide bulunur. Bylece onun kalbinde, zarur olanlar disinda baska birseye yer kalmaz. Ancak zaruret miktari talepte bulunur; nk

onu da din istemektedir. Allah'tan baska hibir kaygisi bulunmaz. Byle bir insan btn davranislarinda; yese, ise de hatta kaza-i hacette bulunsa da amelinde ihlsli, niyetinde dogru olur. Mesel, istirahat etmek ve sonrasinda ibadet iin g kazanmak iin uyusa bile, onun bu uykusu ibadet halini alir ve o haliyle ihlsli kullar derece sini kazanir. Byle olmayan kimselere ise, amellerde ihls kapisi kapalidir; ok nadir hallerde belki de ailabilir...." Gazzl daha sonra konuyu aiklamaya devam eder. hy adli eserinde -erbabinin da bilecegi gibi- bu konuyu esitli yerlerde isler. Durum byle olunca, nefsn nazlarina iltifatla birlikte islenen ameller, anlatilan durumda oldugu gibi[116] ihlsli olmayaaktir. Cevap:Insanlarin kulluk icrasinda bulunduklari seyler iki trldr: (1) Kendileriyle dogrudan dogruya (asaleten) Allah'a ytklflltn ibadetler: Bunlar iman ve Islm'in temelleri ve'diger ibadetler onun gereklerinden olan seylerdir. (2) Insanlar arasindayapilagelmekte olan detlerdir ki, bunlum riayette bulunulmasi halinde mutlak surette maslahatlar gercek olacak; muhalefet durumujida da yine mutlak anlamda mefsedetler dogacaktir. Bu kisimdan olanlar, bizzat kullarin maslahatlarin temini ve onlara ulasacak mefsedetlerin defi iin konulmuslardir iun lar dnya ile ilgili ve aklen hikmetleri kavranilabilen kismi olusmaktadir. Birinci kisim ise, Allah'in dnyada kullar zerindeki Ii il I i olmakta ve konulrnalarindaki ama da yine bizzat onlarin li i rel tek i maslahatlarinin temini, mefsedetlerin de defi olmaktadir. Birinci kismi ele alalim: Istenilen haz ya hiretle ya da dnya ile ilgili olacaktir. Eger hiret hayati ile ilgili bir haz ise, daha nce de getigi zere Sri' bunu kabulle karsilamaktadir. hiretle ilgili bazlarin talepte bulunulmasi ser'an kabul grdgne gre, Sri'in kabul do| rultusunda onlara ynelik talepte bulunmak sahih olacaktir. nk bu haliyle kul, Sri'in koydugu sinirlari asmamis; o amelde Allah'a bii baskasini da ortak kosmamistir, muhalefet kasdi da bulunmamakln dir. Zira Sri', amellere karsilik olmak zere bir sevap koyduguna gre, ameller karsiliginda verilecek olan sevaplarin vukuunu kaslcl im olmaktadir. Dolayisiyla, bu sevaba ulasmak iin amel isleyin kim, Sri'in ilmi dogrultusunda onu sirf Allah iin islemis olmaktadir Bu ise, onun ihlsini zedelemeyecektir. nk bilecektir ki, kurtarici ve kastettigi seye kendisini ulastiracak olan amel ve ibadetler, Allah'in rizasindan baskasini gzeterek yapacagi amel ve ibadetler degil siide ce O'nun rizasini gznnde bulundurarak isleyecegi amel ve ibftdil ler olacaktir. nk Yce Allah syle buyurmaktadir: "Ancak

Allaha iten bagli (ihlsli) kullar bunun disindadir. Iste bildirilen rizik ve meyveler onlaradir. Nimet cennetlerinde, karsilikli tahtlar zerin tir kendilerine ikram olunur."[117] Bu yette karsilik (mkfat), ihlsli amele baglanmistir ihlsli olmasinin anlami, ibdette O'na baska birseyi ortak kosmamasidir[118]szn ettigimiz kimse de buna uy- gun olarak amelde bulunmustur. Haz talebinde bulunmak ise sirk degildir. Zira bizzat hazzin kendisine tapilmaz. Aksine tapinma, sadece istenilen nazlari (nimetleri) elinde bulunduran ve onlari diledigine veren kimseye olur ki, o da Allah Tel'dir. Ancak, amellerde Allah ile birlikte, nimetleri elinde bulundurdugu zannedilen baska seylere de tapmilmasi durumunda bu bir sirk olur; nk o amelle talep ettigi sey konusunda Allah'a o seyi ortak kosmus olmaktadir. Yce Allah, ierisinde sirk bulunan herhangi bir ameli kabul etmemekte ve sirke riza gstermemektedir. Bizim konumuz ise bu kabilden degildir. Ibdetler yapilirken, hiret hayatina ynelik hazlarm da kaste-tilmis olmasinin ihlsa ters dsmedigi ortaya ikmis oldu. Hatta, kulun hiretle ilgili hazlarina ancak Allah tarafindan ulastirilabilecegini bilmesi, onun ihlsini artirici gl bir motif olur. nk byle bir kisi, Allah'tan baska hibir seyin kendisini o hazlara ulas tir amayaca-gini bilecek ve sonuta kendisini tamamen Allah'a verecektir. Sonra, Ebu Hmid (Gazzl)'in de belirttigi gibi, kulun ne dnya ile ne de hiretle ilgili hazlardan tmden soyutlanmasi mmkn degildir. nk hak siklarinin dikkate aldiklari hazlarin en st mertebesini, cennette sevgililerine (Allah'a) bakmak ve O'na yakin olmak suretiyle nimetlenmek, O'nunla mncatta bulunmak ve bylece byk zevkler duymak arzusu olusturur. Bu ise, ok byk bir hazdir. Hatta her iki lemde de olabilecek hazlarm en bygdr. Bu da kulun alacagi nazlardandir; nk Yce Allah'in bylesi hazlara ihtiyaci yoktur. O, lemlerden mstagnidir. "Hak ugrunda cihad eden, ancak kendisi iin cihad etmis olur. Dogrusu Allah, lemlerden mstagnidir"[119] buyrugu da bu geregi ifade etmektedir. Bunlara ek olarak sunu da belirtelim ki, insanin sadece emre uymus olma (imtisal) iin amel etmis olmasi, rastlansa bile ok nadir ve azdir. Yce Allah ise, herkese ihlsli olmalarini emretmistir. Dnya ve hiretle ilgili tm hazlardan arindirilmis bir ihls sekli gerekten ok zordur ve ona ancak sekinler st sekinler (havassu'1-havs) ulasabilirler. Bu ise ok az bulunur. O zaman byle bir istek, takat st ykmllge yakin bir hal alir. Bu ise ok agirdir ve dinin ruhu ile bagdasmaz. Kaldi ki, bazi imamlar, insanm haz pesinde olmaksizin hareket etmeyecegini; hazlardan arinmisigin ancak Allah'a mahsus bir zellik olacagini; kimin byle bir iddiada bulunursa onun kfir olacagini belirtmislerdir. Ebu Hmid syle der: "Bu sz dogrudur; ancak onlar

mutasavviflari kastediyor bu szle,[120] insanlarin haz diye isimlendirdikleri seyleri murat etmislerdir. Bunlar da, sadece cennette gereklestirilecek olan sehvetlerdir. Marifetullah, mncat, ve Yce Allah'in vechine nazarda bulunma yoluyla lezzetlere gark olmaya gelince, bunlar da onlarin hazlari olmaktadir. Bu gibi seyleri insanlar Tiaz' diye nitelemezler; hatta onlarin haz olusunu hayretle karsilarlar. Iste bunlar (havssu'l-havs), eger tatmakta olduklari tat ve mncat zevkini, Yce Allah'i gizli ve asikre shd halinde bulunmalarindan aldiklari lezzetleri, cennet nimetleri ile degistirilecek olsa, o nimetleri kmserler ve onlara karsi en ufak bir iltifat gstermezler. Onlarin hareketleri haz iindir; tatleri haz iindir; ancak onlarin hazlari Mabdlaridir, baskasi degildir." Gazzl iste byle sylyor. Bu sz de hazlarm en bygn ortaya koymaktadir. Ancak bu tr hazlara sahip olanlar iki grupturlar: Birincisi: Allah'in emrine uyma arzulari, haz dsncesinden nce bulunan kimselerdir. Bunlar, bir seyle emredildigi ya da yasaklandigi zaman, haz bulunmadan nce derhal o emir ve yasaga icabette bulunurlar. Bunlar haz ile degil, emre uyma motifi ile amel etmis olmaktadirlar. Bu trden olan insanlar derece derecedirler. Bununla birlikte bu trden olan insanlarin dahi kalplerinden hazlara karsi bir dsnce gememesi hali ok nadir olur. Bunlarin ihlslarmm sahih ve makbul oldugu konusunda herhangi bir sz yoktur. Ikincisi: Haz dsncesi, emre uyma (imtisal) dsncesinden nce bulunan kimseler. Yani bunlar, emir ya da yasagi isittigi zaman aklina hemen karsilik gelir; korku ve umut emre uyma fikrinden nce bulunur ve bunun sonucunda da Allah'in davetisine uyarlar. Bunlar, bir ncekilerin daha asagisinda bir derecededirler; ancak bunlar da ihlsli kimselerdir. Zira bunlar, ihlslarini zedelemeyecek bir sekilde kendilerine izin verilen seyi talep etmisler; kendilerinden kamalarina izin verilen seylerden de kamislardir. Fasil: Eger ibadetler islenirken gzetilen hazlar, dnyada bulunan hazlarsa, o zaman iki kisma ayrilir: Birincisi: Durumunu dzelttiginin bilinmesi, insanlarin kendisine iyi zan beslemeleri ve o ameli islemesinden dolayi kendisinin faziletli biri oldugunun sanilmasi gibi amalardir. Ikincisi: Dny adamadd bir ikar elde etme arzusudur. Bu ikinci kisim da ikiye ayrilir: (1) Ameli islerken diger insanlara gsteris yapmayi dsnmeksizin sadece kendisini ilgilendiren bir haz talebinde bulunmus olmasi.

(2) Bir mal ya da mevki elde edebilmek iin o ameli insanlara karsi mrailik yaparak islemesi ve bylece haz talebinde bulunmasi. Bylece hepsi kisim eder: (1) Insanlarin iyi zan beslemelerini temin etmek ve kendisinin faziletli bir insan oldugu intibaini verme anlami tasiyan haz talebi. Eger bu kasit esas alinmis ise, o zaman amelin bir riya olacaginda herhangi bir kusku yoktur. nk onu o amele iten motif, insanlarin vgsn elde etmek ve kendisinin iyi bir insan oldugu zannini vermek amacidir. Bununla birlikte, farz ya da nafile edasinda bulunma amaci bu kasdin arkasindan srklenmis olur. Bu aiktir. Eger asil degil de, tbi durumunda ise, o takdirde konu zerinde dsnmek gerekir ve konu ictihad mahallidir. limler bu hususta ihtilf etmislerdir. elUtbiyye'de,[121]bir adamin Allah iin namaza durmasi, sonrakendisInin namaz kilmakta oldugunun bilinmesini arzulamasi, mescide giderken insanlarla karsilasmis olmayi sevmesi; baska bir yolda karsilasmis olmayi sevmemesi durumunda Raba'nin bunu mekruh grdg ve Imani Malik'in de bunu insana ariz olan bir vesvese kabilinden saydigi belirtilmistir. Yani, insanlarin kendisini hayir zerinde grmelerinden sevindigi bir sirada seytan gelir ve kendisine "Sen mrsin!" der. Halbuki durum yle degildir. Bu sadece kisinin kalbine gelen ve kendi elinde olmayan bir dsncedir. Yce Allah syle buyurmustur: "Gzmn nnde yetisesin diye seni sevimli kilmistim."[122]Hz. Ibrahim'den [Ifi] nakilde bulunurken de: "Sonrakilerin beni gzel sekilde anmalarini sagla"[123]buyurmustur. Ibn mer, rivayet ettigi hadisinde syle der: "Onun [124] hurma agaci oldugu kalbime dogdu ve onu sylemek de istedim." Bunun zerine Hz.mer (ogluna): "Onu sylemis olman, bana sundan sundan daha sevimli idi" demistir.[125]Halbuki ilim tahsili[126] ibadettir. Ibnu'l-Arab syle der: Seyhimiz Sirazh Sf Imam Ebu'l-Mansr'a, Yce Allah'in: "Ancak tevbe edenler, islah olanlar ve geregi ortaya koyanlar mstesna.[127] yetindeki "geregi ortaya koyanlar"dan maksadin ne oldugunu sordum. O: "Insanlara iyi hal sahibi oldugunu, tat ierisinde bulundugunu gsterecek fiiller izhar etmesidir" diye cevap verdi. Kendisine: "Bu gerekir mi?" dedim. "Evet! Emin bir insan oldugunun ortaya ikmasi, imamliginin sahih, sehdetinin de kabul olmasi iin bu gereklidir" dedi.[128] Ibnu'l-Arab: "Ve ona baskalarinin da uyabilmesI iin" diye eklemistir. Bu ve benzeri durumlar, anlatilanin durumunda sayilirlar. Gazzl, bu gibi hususlari, ibadetlerin arinamayacagi seylerden saymistir. (2) Baskalarina mrailik kasdi olmaksizin sirf kendine ait ikar elde etmek iin

yapilan ameller. Bunun rnekleri vardir: Birisi, mescidde komsularla birlikte nsiyet kurmak amaciyla veya insanlarin hallerini kontrol etmek, gzetlemek ve incelemek amaciyla namaz kilmaktir. Ikincisi, az yemek ve bylece malindan tasarruf yapmis olmak iin veya yemek yapma klfetinden kurtulmus olmak iin, yahut halen mevcut bir agridan ya da beklenti halinde olan bir hastaliktan korunmus olmak iin, ya da daha nceden fazla kairmaktan dogan hazimsizlik agrilarindan kurtulmak iin oru tutmaktir. ncs, cmertlik ve insanlardan daha stn grnme hazzini tatmak iin sadaka vermektir. Drdncs, turistik amali esitli yerleri grmek iin, is tatili yapmak ve bylece dinlenmek iin, ticaret iin, ailesinden ya da fakirligin yakasina yapismasindan usanip kizmasi neticesinde basini alip gitmis olmak iin hac yapmaktir. Besincisi, canina, ailesine ya da malina bir zarar gelecegi korkusuyla g (hicret) etmektir. Altincisi, zulmden korunmus olmak iin ilim grenmektir. Yedincisi, serinlemek maksadiyla abdest almaktir. Sekizincisi, kira demekten kurtulmus olmak iin itikfa girmektir. Dokuzuncusu, bilmukabele kendisine de aynisi yapilmasi iin, hasta ziyaretinde ve cenaze merasimlerinde bulunmak. Onuncusu, yalnizliktan ve sessizlikten kurtulmak, konusacak birini bulmus olmak amaciyla ilim gretmektir. Onbirincisi, yol parasi vermemek iin yryerek hac etmektir. Bu verdigimiz rneklerde, eger haz kasdi ibdete tbi durumunda bulunuyorsa, o zaman bu konuda da ihtilaf vardir, Gazzi, bu ve benzeri rneklerde bu amalardan dolayi o amelin kendisine daha hafif gelmesi sartiyla ihls bulunmayacagini sylemistir. bnu'l-Arab ise aksi grstedir. yle gzkyor ki, konuya bakis al'ani, bu verilen rneklerde mevcut bulunan iki niyetin birbirinden ayrilip ayrilamayacagi noktasidir. Ibnu'lArab, bu iki niyetin birbirinden ayri olarak degerlendirilebilecegini kabulle, ibdetlerin sihhatine hkmetmektedir. Gazzl'nin sznden anlasilan ise, bu ikikasdm sadece bir arada brnms olmasi ihlsi zedelemek iin yeterlidir; o, onlarin birbirlerinden ayri olarak ele alinmalarinin mmkn olup olmamasina bakmamaktadir. Bu bakis ayriliklari, gasbedilmis bir yerde namaz kilma meselesinde mevcut bulunan ayriliklardan dogmaktadir. Bu meselede grs ayriligi oldugu bilinmektedir ve Asbag, onun btil olacagi grsndedir.[129] Hal byle olunca, iki bakis aisi karsi karsiya gelmis ve onlarin dayandiklari temel de ortaya ikmis oldu. Kaldi ki[130] ayri ayri ele almanin mmkn olmasi durumunda bu iki kasdi birbirinden ayirmanin geregini savunan grs daha uygundur. nk bu yaklasimi destekleyen deliller bulunmaktadir, Mesel Kur'n'da: "(Hac mevsiminde iken) Allah'in lutfundan istemenizde size bir gnah yoktur"[131] buyrulmaktadir. Ibnu'l-Arab, sikintilardan kurtulmak iin haccetmenin ya da hicrette bulunmanin, peygamberlerin detlerinden oldugunu sylemistir.

Nitekim Ibrahim'in ."Dogrusu ben, Rabbime gidiyorum; O beni dogruya eristirecektir[132]; Hz, Musa'nin: "Bu yzden sizden korkunca aranizdan katim[133] dediklerini Yce AJlah bildirmektedir, Hz, Peygamber'in gznn aydinligi namazda kilinmisti ve o, dnyev yorgunluklari zerinden atmak iin namaz kilar ve bylece dinlenirdi. Nimeti, lezzeti namazda idi. Hal byle iken, onun bu niyetle namaza girmis olmasi, o namazin ihlasini ortadan kaldirir denilebilir mi? Hayir, asla! Aksine bu kasit, onda bir kemldir ve ihlsa gtrcdr. SahYte de Hz. Peygamber "Eygenler! Sizden gc yetenler evlensin. nk o, gz harama bakmaktan, edep yerini de zinaya dsmekten daha iyi koruyucudur. Kimin gc yetmezse o da oru tutsun. nk oru kendisi iin bir kalkandir" [134] buyurmustur. Ibn Beskuvl,[135] Ebu Ali el-Haddad'dan nakleder: Kadi Ebu Bekir b. Zerb'in[136] huzurunda idim. Tabiblik yapan birisine, daha nce hi bulunmayan mide zaafindan ve hazimsizliktan sikayette bulundu ve ilaci olup olmadigini sordu. Tabip, oruca devam etmesini ve bylece midesinin dzelecegini syledi. Kadi ona: "Ey Ebu Abdillah! Bana baska bir sey syle. Ben nefsime, sadece Allah rizasi iin olmadika oru tutmakla iskence etmek istemem. Hem benim pazartesi ve persembe gnleri oru tutmak detim var ve onlari bir baska gne almak da istemem" dedi. Ebu Ali der ki: O mecliste, ona Hz. Peygamber'in bu hadisini hatirlattim. (Veya o syle der:) O mecliste ona bu hadisi hatirlatmaktan korktum. Saniyorum ona bu hadisi baska bir yerde hatirlatmistim da, o da hadisten dolayi tabibin gdn kabul etmisti. Hz. Peygamber bir adami bir geitte gzetlemede bulunmasi iin gndermisti. Adam gzetleme sirasinda namaz kilmaya koyuldu. Halbuki o geitte bulunusundan maksadi sadece[137] bekilik ve gzetlemede bulunmak idi. Bu anlamda hadisler oktur. Bu konuda yeterli olabilecek bir ka tane rnek hatirlatalim: Imam, cematle namaz kildirirken, cematin halini kollamak durumundadir ve bu arada hadiste belirtildigi zere mesel sonradan gelenin rk a yetisebilmesi iin onu rkda beklemelidir.[138] Geri bu hadisle Imam Mlik amel etmemis ise de, baskalan amel etmislerdir. Yine, cemat ierisinde bulunacak yasli, zayif ve is-g sahibi kimselerden dolayi namazin hafif tutulmasi istenilmistir. Hz, Peygamber: "Aglayan bir ocuk sesi duyunca, annesinin sikintiya dsecegi endisesi ile namazi kisa keserim"[139] buyurmustur. Namazda iken selamin alinmasi,[140]mezzine eslik edilmesi[141] ve namazin hakikatinin disinda kalan diger benzeri seyler gibi. Bunlar namaz kasdmdan ayri baska bir kasitla yapilmis seylerdir; bununla birlikte onlarin bulunmasi namazin ihlsmi zedelememektedir. Eger bir ibadeti yaparken, ona ynelik niyetimize baska herhangi bir seye

ait niyetimizi karistirdigimizda ihls zedelenecek olsaydi, o ibdet islenirken bir baska ibdetin de bu arada islenilmis olmasi gibi bir niyetin bulundurulmasi dahi ihlsi ortadan kaldirmis olurdu. Mesel nafile namaz kilmak, farz namazi beklemek, insanlara zarar vermemek ve meleklerin istigfarina nail olmak iin mescide gelen bir kimsenin durumunu ele aldigimizda, bu kimsenin her bir kasdi, digeri ile karismakta ve onu sirf o amel iin olmaktan (ihlstan) ikarmaktadir. Byle bir sonu ise ittifakla dogru degildir. Aksine, amel bir olmakla birlikte, bu niyetlerden her biri basli basina sahihtir; nk hepsi de ser'an vgye deger seylerdir. Ibadet disi izin verilmis seylerde de durum aynidir; nk ser' izinde mstereklik gstermektedirler. Nefse ait olan hazlarm ibdetlerle bir arada bulunmasinin caiz olmamasi iin, o hazzm asl konumu itibariyla ibdete ters dsecek bir zellik ar-zetmemesi gerekir: Konusmak, yemek, imek, uyumak, gsteris yapmak vb. gibi. Aralarinda bir terslik bulunmayan hazlara gelince, nasil olur da ibdete ynelik ihlsi ortadan kaldirabilir? Byle birsey sylemek uygun degildir. Su kadar var ki, ibdet kasdinin diger dnyev seylere ynelik kasittan tamamen arindirilmasinin daha uygun olacaginda herhangi bir tartisma yoktur. Bu yzden de, dnyev seylere ynelik kasdm ibdet kasdma baskin gelmesi durumunda, hkmn baskin gelene ait olacagi ve o seyin ibdet sayilamayacagi; ibdet kasdinm daha agir basmasi durumunda da hkmn o dogrultuda olacagi belirtilmistir. Bu durumda tercih, mesele ile karsi karsiya kalan mctehi-din takdiri dogrultusunda olacaktir. (3) Mrailik anlamina gelen ameller. Bunun esasi sudur: Bir insan yapmis oldugu ibadetle mal ya da makam elde etmeyi amaliyorsa, bu ser'an yerilmis olan riya olmaktadir. Bu tr ameller ierisinde en kts, mallarini ve canlarini korumak iin sadece dis grns itibari ile Islm'a girmis olan mnafiklarin amelleridir. Bunu, sirf dnya ikarlarini elde etmek amaciyla ibadette bulunan mrlerin amelleri takip eder. Bunlarin hkm bellidir; dolayisiyla sz uzatmanin bir geregi yoktur. Fasil: Ikinci kisma gelince, bu amelin kullar arasinda cereyan etmekte olan detlerin dzene sokulmasi ynnde islenmesi idi. Nikh, alisveris, icre ve benzeri Sri' Tel'nm kendileriyle kullarin cil maslahatlarinin gereklestirilmesini istedigi bilinen ameller gibi. Bunlar da Sri'in ortaya koydugu ve emir ve yasaklarda gznnde bulundurdugu bir hazdir ve bu durum, bunlar iin konulmus bulunan kanunlardaki kasdmdan anlasilmaktadir. Durumun mutlak surette byle oldugu bilinince, o hazzm bu ynden talepte bulunulmus olmasi, Sri'in kasdma muhalif olmaz;

aksine dogru ve yerinde bir talep olur. Bu bir yaklasim. Ikinci bir yaklasim daha var: Eger muamelt dedigimiz bu tr amellerde, haz talebi o ameli islemeye ynelik kasit ve talebi zedeleyecek olsaydi, o takdirde niyetin sart kosulmasi ve emre uymus olma kasdinm bulunmasi hususunda muamelt ile, namaz, oru ve benzeri ibdetlerin ayni olmasi gerekirdi. Halbuki btn limler muamelt konusunda niyetin sart olmadiginda grs birligi ierisindedirler. Hazza ynelik kasdm, o bazzm ortaya ikmasina sebebiyet verecek amellerin sihhatini zedelemeyecegi konusunda bu kadari yeterlidir. Hatta farzetsek ki, bir adam evliligi ile mrailik yapmak veya iffetli kimselerden sayilmasini temin etmek iin ya da daha baska bir amala evlenmis olsa; onun bu evliligi sahih olmaktadir. nk nikhta, bir nikh olmasi hasebiyle ibdet niyetinin bulunmasi sarti kosulmamis-tir ki, istenilen niyeti riya ya da benzeri amalarla ihlle ugramis olsun. Kendileriyle sadece Yce Allah'in ta2Imi kastedilen ibdetlerde ise durum farklidir. Bir nc yaklasim daha var: Eger bu gibi amellerde haz talebinde bulunma caiz olmasaydi, bunlarla insana nimet ve ihsanda bulunuldugunu belirten yet ve hadisler bulunmazdi. Bu konuda bazi rnekler sunlardir: "Iinizden, kendileriyle huzura kavusacaginiz esler yaratip; aranizda muhabbet ve rahmet var etmesi, O'nun varliginin belgelerindendir[142] "Size geceyi dinlenesiniz diye karanlik ve gndz ahsasiniz diye aydinlik olarak yaratan Allah'tir[143]"O yeryzn size bir dsek ve gg de bir bina kildi. Gkten su indirip, onunla size rizik olmak zere rnler meydana getirdi.[144] "Allah dinlenmeniz iin geceyi ve ltfedip verdigi rizki aramaniz iingndz meydana getirmistir. Bunlar O'nun rahmetinden trdr[145] "Geceyi bir rt yaptik; gndz geimi saglama vakti kildik.[146]Bu anlamda sayilamayacak kadar yet vardir. Sadece bir ykmllk getiren yetlerin sevki sirasinda, kullara onlarla bir ihsan ve iyilikte bulunulmus oldugu belirtilmez. nk teklif aslinda bir klfettir ve alisilagelmis seylere muhalif bir zellik arzeder, heva ve hevesleri bir tarafa iter. Namaz, oru, hac ve cihad gibi. Ancak "Savas hosunuza gitmedigi halde size farz kilindi" buyrugundan sonra "Ihtimal ki hoslanmadiginiz sey sizin yreginizedir"[147] gibi buyruklar bundan istisna teskil eder.[148]Nefislerin meylettigi, tatmin oldugu; istifade ve nefsn lezzet kapilarini araladigi, mevcut gida ve deva gibi ihtiyalarini giderdigi; zararlari uzaklastirdigi... seylere gelince, bunlari zikrederken, onlarin Allah'tan kullarina birer nimet ve ihsan oldugunu sylemek uygun dser. Durum byle olunca, bu aiklamadan, o amellerin bize bir nimet oldugu belirtilen aidan islenmis olmalarinin sahih olmasi gerekecektir. O amelin bu sekilde islenilmis olmasi, kulun kullugunu zedelemeyecek; Allah'in

Rablik hakkini da eksiltmeyecektir. Ancak onlar, bu tr amellerin arkasindan nimetin sahibi olan Allah'a skretmekle memurdurlar. Bu da sahih bir yaklasimdir. Soru: Bu durumda, bu tr amellerin nazlardan soyutlanmis olarak islenmis olmasi da zedeleyici olur; zira Sri'in kasdindan anlasilan bu tr amellerde hazzm ortaya konulmasi ve bununla da onlara ihsanda bulundugunu belirtmesidir. Byle bir sey ise, daha nce geen [224] degerlendirmelerden tr kesin olarak dogru olamaz. Cevap: O amelleri emre uymus olmak ya da izne riayet etmis olmak aisindan islemis olmasi hasebiyle, haz onlar ierisinde zimnen ve dolayli olarak ortaya ikmis oldu. nk, Sri' mesel nikhi men-dup kilmistir. Simdi kulun, mendup olma noktasindan hareketle ve eger mendup olmasaydi islemeyecekti seklinde nikh yapmasi durumunda, onun nikhi o noktadan hareketle yapmis olmasi durumunda, onu haz aisindan da islemis gibi olmaktadir. nk Sri' Tel, nikh ile insan neslinin tremesini istemistir. Sonra bu kasda, sehev ynden tatmin olma gibi lezzetlerin varligini, mkellefin byk hazlar duyacagi nimetleri tbi kilmistir. Bu durumda hell yoldan istifade, Sri'in kastetmis oldugu seyler cmlesinden olmaktadir. Dolayisiyla Sri'in bu kasdmi gznnde bulunduran bir kimse, nazlarindan (he-va ve heveslerine uymus olmaktan.) uzak bulunmus olur, Bununla birlikte onun kasdi neticesinde hazlar da pesinden gelir. Onunla, nikhla bizzat kadindan istifdeyi kasdeden kimse arasinda bir fark kalmaz ve Sri'e karsi kasit ynnden bir muhalefet de bulunmaz. Aksine iki ynden muvafakat vardir: (1) Sri'in kabul etmelerini istedigi birseyi ki kadindan istifde oluyor kabul etmis olma ynnden muvafakat vardir. (2) Mkellefin gzel edep bakimindan da Sri'in emrini genel anlamda dikkate almis olmasi gerekir. Mkellef evlenmis olmakla, Sri'in emrine icabette bulunmus olmakta ve bylece O'na karsi edebini takinmaktadir. stelik Sri'in mkellefin hazzinin meydana gelmesine ynelik kasdi da yerine gelmis olmaktadir, (nc bir muvafakat da) emre uymus olma kasdmda, neslin tremesine ynelik olan asl maksada ynelis de bulunmaktadir. Kisi emre uymus olmakla, Sri'in bu kasdma da icabette bulunmus olmaktadir. Sadece haz talebinde bulunmanin ise bu meziyeti yoktur, Itiraz: Bu sekil zere haz talebinde bulunan kimse kinanmistir. Zira emirde bulunan Sri'in kasdmi bu aidan ihmal etmis olmaktadir. Cevap: Hayir, mutlak anlamda ihmal etmemistir. nk bu haz-lara ulasma iin genel anlamda isi Allah'a havale edince, onun iin Sri'in kastetmis oldugu seyin geregi de zimnen kendisi iin meydana gelmis olur.

Bu durumda nazlarini elde etme konusundaki mkellefin kasdi, Sri'in asl kasdma ters dsms olmaz. Sonra bu hazlarm hkm ierisine giren, (zimnen ve snnetullah geregi) normal sartin hkm altina girmis olacaktir. Yani nikh ie sadece kadindan istifadeyi kasteden bir kimse, bunun sonucunda ocugun olacagini ve onun terbiyesiyle ugrasacagini, onun ve ailenin maslahatlarini teminle ykml olacagini bilmektedir, Keza o, bu isi normal yolundan gereklestirdigi zaman zevceye karsi nafaka ykmllgnn dogacagini ve onun ihtiyalarini karsilamak zorunda olacagim da biliyordu. (Bu haliyle o zimnen de olsa, Sri'in nikhtan gzetmis oldugu reme seklindeki asl maksadi dikkate almis olmaktadir). Ancak su iki kasit birbirine esit degildir: (a) Daha baslangita emre uymus olma kasdi ve hazlarm zimnen gereklesmis olmasi. (b) Daha baslangita hazlarm elde edilmesi kasdi ve emre uymus olma kasdimn ise zimnen gereklesmis olmasi. Btn bunlardan sonra ortaya ikiyor ki, bu kisimda (muamelt) ameller islenirken haz kasdimn bulunmasi, o amelin sihhatini ortadan kaldirici bir etki gstermemektedir. Soru: Farzetsek ki, haz pesinde olan kimsenin asla emre uymus olma gibi bir dsncesi olmasa ve sadece nefshazlarini talepte bulunsa; hatta bu hazlarin kendisine gayrimesru yollardan ulasmasina dahi hi aldiris etmeyecek bir dsncede olsa, fakat istedigi hazza ulasabilmesi iin mesru yoldan baska da aresi bulunmasa; acaba bu durumda, asl kasid bunun hakkinda da bilkuvve mevcut olur mu? Cevap: Byle bir kimsede de asl kasit bilkuvve mevcuttur. nk bu kimsenin nazlarina ulasabilmesi iin mesru yoldan baska are bulunmayinca, onu elde edebilmek iin mesru olan yola basvurmasi asl kasdi gzetmek demek olur. Mesru olan yolun seilmesi emre uymus olma ya da izin geregiyle amel etmeyi da ierir. Bu ise, her ne kadar mkellefisin farkinda olmasa bile, asl ilk kasit dogrultusunda hareket etmek demektir. Bu konu, Sri'in kasdina muvafakat bahsinde gemisti. Kisinin elde etmesini istedigi seye karsi olan kasdinm Sri'in kasdina uygun gelip gelmedigine aldiris edilmeksizin heva ve hevesler pesinde nefs hazlar elde etmek iin yapilan amellere gelince, onun hak ve hakikat ile hibir ilgisi yoktur ve durumu gayet aiktir; durumunu aydinlatici taniklar ise daha da aiktir, Soru: Kisinin muhalefet kasdiyla amelde bulunmasi durumunda, onun hak ile degil de heva ve hevesler geregi islemekte oldugu aiktir. Muhalefet kasdi olmaksizin isledigi amelleri ise mutlak surette heva ve heves dogrultusunda islenmis olmayacaktir. Daha nce bilmeksizin isleyen ve bu

yzden Sri'in emrine muhalefet etmis olan bir kimsenin hkmnn, unutarak isleyen kimsenin hkm gibi oldugu ve o kimsenin amelinin mutlak surette heva ve hevesle islenmis sayilmayacagi gemisti. Bilmeyerek islenen ve Sri'in emrine uygun dsmesi durumunda ise. onun amelinin genel olarak sahh kabul edilecegi ileride gelecektir ve bu halde de ameli heva ve hevesler siki Ile islenmis olmayacaktir. Buna gre heva ve hevesler dogrultusunda amel eden bir kimse sayet Sri'in emrine tesadfen uygun hareket etmis olursa, ona niin heva ve hevesle amel etmistir diyorsunuz; oysa ki bu adam Sri'in kasdina uygun dsmstr ve az nce getigi gibi Sri'in emrine uygun dsme, o hazzi vgye deger kiliyordu. Bu durumda ne diyeceksiniz? Cevap: Kisinin amelini muhalefet kasdi olmaksizin islemesi durumunda bundan mutlaka Sri'in kasdina uygun dsms olma gibi bir netice lzim gelmez; aksine karsimiza ihtimal ikar: (1) Muvafakat kasdi bulundurmus olabilir.. Bu durumda: (a) Mutlak isabet kaydetmis olabilir. Mesel, ilmine uygun olarak amel eden bir limin durumunda oldugu gibi. Bunda bir problem yoktur. (b) Veya tesadfen isabet kaydetmis olabilir. (c) Veya isabet edemez. Bu son iki kisim altina bilgisizce bir amelde bulunan kimse girer. nk cahil bir kimse kendi dsncesine gre amelin yle oldugu, amelin kendi tesebbs ettigi sekilde izin verilmis oldugu zannmda bulunur ve bu haliyle o, muhalefet kasdi tasimaz. Ancak bu durumda olan cahil, o amel konusunda ihmal gstermis kabul edilir ve bu yzden sorgulanir. Ihmalkr kabul edilmemesi durumunda ise sorgulanmayabilir ve ameli uygun dsms ise geerli kabul edilebilir de. (2) Sri'in emrine muhalefeti kastetmis olmasi durumunda ibdetler konusunda ister uygun dssn isterse muhalif, muhalefet gsterdigi seye asla itibar edilmez. nk mutlak surette kasda muhaliftir. Muamelt konusunda ise, asil olan muhalif dsenlerin degil de uygun dsenlerin dikkate alinmasidir.[149] nk sihhati iin niyet sarti bulunmayan amellerin, ser' kasda uygun ya da ters dsms olmasinin bir nemi yoktur, nemli olan mesru sekle uygun dsp dsmemesidir. Mesel, bir kimsenin fasit niyetiyle bir akitte bulunmasi veya sarap zanniyla glsuyu imesi gibi. Ancak byle bir kimsenin Sri'in kasdina muhalefet etmesinden dolayi gnah gerekecektir. (3)

Ne muvafakatin ne de muhalefetin kastedilmemesi durumunda ise, amel sadece sirf haz kasdi ya da gaflet zere islenmis olacaktir. Mesel, ne isledigini bilmeyen ya da ne isledigini bilmekle birlikte sadece pesin hazlar arkasinda olan, o seyin mesru olup olmadigina aldirmayan kimsenin ameli gibi. Bu gibi ameller, eger ibdetler kismindan ise sahh olmazlar; nk emre uyma niyeti bulunmamaktadir. Bu yzden de unutan, gafil bulunan ve akli basinda olmayan kimseler mkellef tutulmazlar. Eger muamelt kismindan ise ve Sri'in kasdina da uygun dsmsse sahih olurlar; aksi takdirde sahih olmazlar, Bu noktada bir baska dsnce daha vardir: Syle denilir: Maksat bulunmadigina gre, uygun dsp dsmeme dikkate alinmaz; nk muhalefet hususunda basibosluk durumu dogar. Bu bakis aisinin neticesi, ocuk, malini evirip evirme konusunda Sri'in kasdina uygun dsme endisesi bulunmayan sefih gibi kisitlilik altinda bulunan kimselerin davranislarinda kendisini gsterebilir. Bu yzden de, bu gibi,kisitlilik altinda bulunan kimselerin her trl tasarruflarinin mutlak surette geerli olmayacagini, kendi maslahatina uygun dsp dsmeyecegine bakilmayacagini syleyenler oldugu gibi, maslahata ters dsenlerin degil de, uygun olan tasarruflarinin geerli olacagini syleyenler de olmustur. Tabi bu grsler, bu konudaki szn ettigimiz bakis aisindan kaynaklanmistir. Buna gre maslahata mutlak anlamda ynelmis bulunmak yeterli degildir. Kisi bu kasdiyla Sri'e muhalif bulunmaktadir. Syle de denilebilir: Kasda ancak, onun neset ettigi seye nisbetle itibar edilir. Burada ise, kasit bulunmamakla birlikte Sri'in kasdina muvafakat meydana gelmistir. yle ise netice sahihtir. Fasil: Biz burada, muamelttan olan amellerin, (mesru sekle uygun dsmek kaydiyla) Sri'in kasdina muhalif bir niyetle islenmis olsa bile o sahihtir diyorsak, bunu fukhanin istilahina gre sahihtir demis oluyoruz. Ancak bu kitapta Hkmler blmnde sihhat ve butlan nev'inde anlattigimiz hususlari gznnde bulundurdugumuz zaman ise, Sri'in kasdina ters dsen her sey mutlak surette btil olmaktadir. Ancak bu btilhkorada aiklanan anlamda olmaktadir.[150]Allah en iyisini bilir. [151]
Yedinci Mesele:

Ser'an talep konusu olan seyler iki trldr: (a) Kazan yollari ve diger dnya islerini dzene koyma konusunda insanlar arasinda yapilagelmekte olan detler trnden seyler (diyyt, muamelt). Bunlar cil dnyev nazlara ulasmanin yollari olmaktadir. Her trl akitler, btn esitleriyle ml tasarruflar bunlara girer, (b) Mkellefin Yaraticisina ynelisi

iin kendisine gerekli olan ibdetler trnden seyler (Ibdt). (a) Muamelt: Bu kisimda niyabet geerlidir; bir insan baska birinin yerine geebilir ve onun yerine o fiili isleyebilir. Ancak o fiil, bizzat kisinin kendisine has olmamalidir. Muamelt konusunda, bir kimse baska birine ait faydalarin temini, ona dokunacak zararlann uzaklastirilmasi gibi konularda yardimci ya da vekil olma vb. gibi yollarla onun yerini alabilmektedir. nk, burada mkelleften yerine getirilmesi istenen seyler, bir baskasi tarafindan da gereklestirilmeye elverisli seylerdir: Satma alma, almaverme, kir al ama-ki raya verme, hizmet, teslim etme-teslim alma... vb. gibi. Bazi sej'ler de vardir ki, deten ya da ser'an sadece mkellefe has olan hikmetler iin mesru kilinmislardir: Yemek, imek, giyinmek, barinmak gibi faydasi sahsa mnhasir kalan seyler; yine nikh ve ona tbi olarak ortaya ikan eslerin birbirinden istifadelerinin hellligi gibi ser'an niyabetin bulunamayacagi hkmler bu kisimdandir. Bu ve benzeri seylerde, niyabet usl geerli degildir. nk bu tasarruflarin mesru kilinmasinda gzetilen hikmet, bizzat sahsin kendisine mnhasir olup, baskalarina sirayet etmez. Cezalar da bu gruptandir; nk cezanin amaci su isleyeni yola getirmektir ve bu ama cezanin bir baskasina uygulanmasi durumunda gereklesmez. Ama ceza ml olursa, o zaman niyabet mmkn olabilir. Bir fiilin hem beden, hem de ml olmasi durumunda ise, konu ictihddir ve degerlendirmeye muhtatir: Hac[152] ve keffretlerde oldugu gibi. Eger hacda agir basan taraf onun ibadet yndr dersek, niyabet geerli olmayacaktir; aksine ml yn agir basar dedigimizde ise niyabet geerli olacaktir. Keffretlere birer ceza gzyle bakarsak, niyabet geerli olmayacaktir; ama telfi gzyle bakarsak niyabet geerli olacaktir: Hacda islenen cinayetlere keffret olmak zere kesilen kurban rneginde oldugu gibi. Kisaca diyebiliriz ki: Muamelt (adiyyt) konusunda, eger hikmet sadece kisinin kendisine mnhasir bulunuyorsa, niyabet caiz degildir; aksi takdirde ise niyabet caizdir. Bu kisim son derece aiktir ve delile ihtiyaci yoktur. (b) Ibdetler (Ibdt): Ser'an dzenlenmis ibadetler konusunda bir kimsenin baska birinin yerini almasi mmkn degildir ve herkes kendi yaptigindan sorumludur; bir baskasinin onun yerine ykmllk altina girmesi szkonusu degildir. Ibadeti isleyen kimsenin ameli, bir baskasinin ykmllgn yerine getirmis olmaz, niyetle bir baskasina intikl etmez, hibe ile sabit olmaz, bir baskasinin gnahi gnll de olsa yklenilmez. Hem naklen hem de aklen kesin olan serat nazarinda bu byledir. Bu tezin dogruluguna esitli ailardan deliller getirmek mmkndr:

(1) Bu konuya aiklik getiren kesin nasslar vardir: rnekler: "Hi kimse, bir baskasinin ykn tasimaz"[153] Bu ifade Kur'n'm bir ok yerinde tekrarlanir.[154]"Insan iin ancak alistiginin karsiligi uardir"[155] "Hikimse, bir baskasinin ykn tasimaz. Gnah yk agir olan kimse, onun tasinmasini istese, yakini olsa bile, yknden bir sey tasinmaz... .Kim arinirsa, ancak kendisi iin arinmis olur[156] "Inkr edenler, inananlara:'Bizim yolumuza uy un da sizin gnahlarinizi biz tasiyalim.' derler. Oysa onlarin gnahlarindan hibirini yklenecek degillerdir. Dogrusu onlar yalancidirlar[157]"Bizim yaptiklarimiz bize, sizin yaptiklariniz da kendinize aittir[158]"Sabah aksam, Rableri-nin rizasini isteyerek O'na yalvaranlari kovma. Onlarin hesabindan sana bir sorumluluk yoktur; senin hesabindan da onlara bir sorumluluk yoktur.[159] Ayni sekilde, hiretle ilgili konularda, hibir kimsenin bir baskasina fayda veremeyecegini bildiren nasslar bulunmaktadir: "O gn, kimsenin kimseye fayda saglamayacagi bir gndr.[160]Bu yet hem sevaplarin bir baskasina nakledilmesi ve hem de bir baskasinin yknn yklenilmesi konularini kapsamaktadir. "Ey insanlar!Rabbiniz-den sakinin. Babanin oglu, ogulun da babasi iin birsey deyemeyecegi gnden korkun" [161]"Kimsenin kimseden faydalanamayacagi, kimseden bir sefaat kabul edilmeyecegi, kimseden bir fidye alinmayacagi ve yardim grlmeyecegi gnden sakinin.[162] Bu anlamda daha pek ok yet vardir. Hadiste de Hz. Peygamberin , kendi yakin akrabalarini uyardika: "Ey Falanogullari! Ben Allah katinda size hibir fayda veremem" buyurdugu[163] bildirilmistir; (2) Bu isin esasi bunu gerektirir. Syle ki: Ibadetlerden maksat Allah'a ynelmek ve O'na karsi tazimde bulunmak, huzurunda boyun bkmek, hkmne uymak, her an O'nu anmak suretiyle kalbi diri tutmaktir. Bunun sonucunda kisi, btn kalbi ve organlariyla Allah'la hemhal olacak, devamli O'nun murakabesinde ve gaflet halinden uzak bulunacak, gc yettigince O'nun rizasini kazandiracak ve kendisini O'na yaklastiracak amellere koyulacaktir. Niyabet usul ise, bu mnya ters dser ve onunla elisir. nk, bu konularda niyabetin mnsi, kulun kul olmamasi; Allah huzurunda husu gstermesi, O'na ynelmesi istenen kimsenin bunlari yapmamasi demektir. Bu gibi konularda kisinin yerine bir baskasi getigi, nib olarak onun yerini aldigi zaman, Allah'a husu gsteren, O'nun huzurunda kulluk icra eden kimse, bizzat vekil ya da nib olmaktadir. Hu su, ynelis... kisaca kulluk icrasinda bulunan ameller, kulluk sifatiyla nitelenmek anlamindan baska bir mn ifade etmezler. Bir

kimsede bulunan nitelik ise, bir baskasina intikal ya da sirayet etmez. Niyabet ise, aslin nib yerinde sayilma sidir ve bunun sonucunda asil (nib olunan kimse, men-bun anh), naibin nitelendirildigi seylerle nitelenir. Bu ise, muameltta oldugu gibi ibdetler konusunda mmkn degildir. Mesela: Borcun denmesi konusunda nib (vekil), borlu yerine konulmaktadir. Dolayisiyla naibin borcu demesi durumunda, borlu borcunu demis olma niteligini kazanmakta, bundan byle alacaklinin asildan bor talep hakki kalmamaktadir. Kulluk icrasinda ise, aslin, naibin haiz oldugu nitelikle nitelenmedigi mddete bu dsnlemez. Bu da olmayacagina gre, ibadetler konusunda asla niyabet caiz degildir. (3) Eger beden ibdetlerde niyabet sahih olsaydi, o zaman iman, sabir, skr, riza, tevekkl, korku, mit vb. gibi kalbi olan amellerde de sahih olurdu ve bu durumda niyabet caiz olacagi iin teklifin mkellef zerine ayn olarak binmesi kesinlik kazanmazdi ve daha isin baslangicinda bu kaib fiillerin bizzat islenimesi ya da bir nib tarafindan gereklestirilmesi arasinda tercihe birakma caiz olur; ayni durum ibadet disi normal fiillerden olup da yemek, imek, cins iliskide bulunmak, giyinmek... gibi faydasi kisiye has olan amellerde de sahih olurdu. Keza ayni durum ceza hukukunda had, kisas ve tazir trnden cezalarda da sahih olurdu. Btn bunlar ihtilafsiz btildir; zira bunlarda gzetilen hikmetler kisilerin bizzat kendilerine hastirlar. Dolayisiyla diger taabbud olan hususlarda da durum aynidir. Yukarida arzedilen Kur'n yetleri, hepsi de tahsise ihtimali olmayan umm ifadeler iermektedirler. nk bu yetler, kfirleri susturmak, onlarin birbirlerinin gnahlarini yklenebilecegi seklindeki itikatlarini ya da kuru inatlarini reddetmek iin Mekke'de gelmis[164] muhkem yetlerdir. Eger bu yetlerin tahsis imknlari bulunsaydi, o zaman bu yetler onlarin inanlarini reddetmis olmaz, aleyhlerine getirilmis bir hccet olmazdi. mm lfizlarin tahsis grdkten sonra, geri kalan czlerine delletinin kesinlik arzetmeyecegi grsnde olanlara gre durum aiktir. Digerlerinin grsne gre de, kiyas ve daha baska yollarla tahsis ihtimalinin bulunmasi sebebiyle bu byledir. Arastirici, Mekke'de inmis bulunan mm nasslar zerinde dsndg zaman, onlarin tamaminin nesih, tahsis ve benzeri muariz durumlardan[165] uzak oldugunu grecektir.[166] Dolayisiyla akli basinda birisinin (bu Mekk) yetleri, ser' klli hususlarda bir prensip edinmesi ve onlari bir tarafa itmemesi uygun olacaktir. Itiraz: Bu nasil olabilir? Ibdetler konusunda niyabetin bulundugunu, kisinin baskalari yznden ve yapmadigi seyler karsiliginda sevap ve gnah kazandigini ifade eden esitli deliller bulunmaktadir: (1)

Yukarida arzettiklerinizle ters dsen deliller bulunmaktadir. Bunlar oktur. Bir kismini burada arzedelim: "l, zerine dirinin aglamasi yznden azap grr[167] "Kim Islm'da iyi bir igir aar da, kendinden sonrakiler onunla amel ederlerse, onunla amel edenlerin sevaplarinin bir benzeri de, o igiri aan kimseye yazilir, brlerinin sevaplarindan da birsey eksiltilmez. Kim de kt bir igir aarsa.[168] "Kisi ldg zaman amel defteri kapanir, ancak su sey dolayisiyla kendisine sevap yazilmaya devam edilir:[169]"Haksiz yere ldrlen hibir can yoktur ki, dem'in ilk ogluna onun ldrlmesi cinayetinden bir pay ayrilmis olmasin.[170]Kur'n'da da syle buyru-lur: "Inanan, soylari da inanta kendilerine uyan kimselere soylarini da katariz. Onlarin islediklerinden hibir sey eksiltmeyiz." [171]Bu yet, "ocuklar, kendi amelleriyle ulasamasalar bile babalarinin mertebelerine ikarilirlar" diye tefsir edilmistir. Hadiste syle gelmistir: Birisi Hz. Peygamber'e "Allah'in farz kildigi (hac), babami iyice yasli bir halde yakalamistir; onun binek zerinde duracak gc dahi yoktur. Onun yerine hac edeyim mi?" diye sorar. Hz. Peygamber: "Evet!" diye cevap verir. Baska bir rivayette ise: "Ne dersin ? Babanin baskasina borcu olsaydi da sen onu deseydin. Babanin borcu denmis olur muydu?" buyurmuslar, o (kadin) da: "Evet" demis. Bunun zerine Hz. Peygamber: "Allah'a karsi ^lan bor. denmeye daha lyiktir" buyurmustur.[172] "Kim zerinde oru borcu oldugu halde lrse, velisi onun yerine tutar"[173]Hz. Peygamber'e birisi: "Ya Rasulallah! Annem ld, zerinde nezir borcu vardi ve yerine getiremedi" diye sordu, Hz. Peygamber [ a'tSm1' ]: "Onun yerine sen yerine getir" buyurdu.[174] Islm bykleri ve limler bu hadislerin geregi ile hkmde bulunmuslardir. Bunun caiz olmayacagi grsnde olan bir grup ise, amellerin hibe edilebilecegini, bunun Allah katinda kendisine hibe edilen kimseye yarari dokunacagini kabul etmistir. Bu saydiklarimiz sadece bu konuda gelen nassarin bir kismi olmakla birlikte maksadi ifadeye yeterlidir ve bylece daha nce geen ve genel ve istisnasiz olduklari ileri srlen nassarin hi de yle olmadiklari ortaya ikar. Bylece iddianin dogru olmadigi belirir. (2) Devamli basvurulan ve zerinde ihtilaf bulunmayan bir kaidemiz vardir: Bu bir baskasi adina sadaka vermenin sahinligini belirten kaide olmaktadir. Bilindigi gibi sadaka ibadettir; nk sadaka olabilmesi iin, onunla sirf Allahin rizasinin ve emre uyulmus olmanin kastedilmis olmasi gerekir. Bir kisi, baska biri adina sadaka verdigi zaman, -zellikle de kendisi adina sadaka verilen kisinin l olmasi durumunda-bu sadaka ile o kisinin varsa zerindeki bor dsmekte ve ondan faydalanabilmektedir. Bu bir ibadet oldugu halde, burada niyabet bulunmaktadir. Bunu su husus da destekler: Zekt gibi farz [233] olan sadakalarin baskalari tarafindan verilmesi

durumunda bu caiz olmakta ve zekt ykmlsnn adina geerli olmaktadir. Halbuki zekt namaz ile kardes gibidir.[175] (3) zerinde ittifak edilen ya da ittifak edilmis gibi olan1 [176] bir mesele daha vardir: Hata yolu ile ldrme olaylarinda kile diyeti yklenir. Bunun anlami, A'nin isledigi cinayetin (itlaf) sorumlulugunun B tarafindan stlenilmesi demektir. Bu, illeti akilla kavranilamayan yani taabbud olan bir konuda niyabet anlamina gelir ve baska trl izahi da mmkn degildir. Imamin, kiraat, kiyam ve diger bazi rknlerin edasinda, sehiv secdesinde kendisine uyanlarin yerine gemis olmasi da bu kabilden olup, onlarin yklerini yklenme anlamina gelir. Baskalari iin yapilan dua da byledir. nk duanin asli, Allah'a yalvarip-yakarmak ve O'na ynelmek demektir. Halbuki, bu dua ile faydalanan giyabinda dua edilen kimse olmaktadir. Yce Allah bazi melekler yaratmistir. Bunlarin ibadetleri sirf zel olarak mmin kullara,genel olarak da yeryz sakinlerine istigfarda bulunmaktan ibarettir, Hz. Peygamber "Cehennemlik olduklari anlasildiktan sonra, akraba bile olsalar, puta tapanlar iin magfiret dilemek Peygambere ve mminlere yarasmaz"[177]yeti gelinceye kadar anne ve babasi iin istigfarda bulunmustur. Ibn bey[178] hakkinda: "Yasaklanmadika senin iin magfiret talebinde bulunacagim" buyurmuslar ve sonunda: ''Onlarin ister bagislanmasini dile, ister dileme birdir. Onlara yetmis defa bagislanma dilesen Allah onlari hagislamayacaktir[179] "Onlardan len kimsenin namazini sakin kilma, mezari basinda da durma.[180]yetleri inmistir[181] Bu yetlerle her ne kadar onlarin lleri zerine magfiret talebinde bulunmasi yasaklanmissa da, dirileri hakkinda istigfarda bulunmasi yasaklanmamistir. Nitekim Hz. Peygamber msrik kfirler hakkinda :.'Kavmimi affet. nk onlar bilmiyorlar[182] diye duada bulunmustur. Kasaca demek gerekirse, baskalari adina dua yapmanin caizligi, dinde kesin olarak bilinen hususlardandir. (4) Ibdetler disinda kalan beden amellerde niyabet usl geerlidir. Ayn olarak herkes zerine vacip olmakla birlikte bazi beden ibdetlerde de durum yledir. Ml olanlarda da caiz bulunmaktadir. Ml olanlar ierisinde en nemlisi cihaddir ve cihadda devlet baskaninin izin vermesi durumunda, kisinin kendi yerine niybeten cretli ya da cretsiz baska birisini gndermesi caizdir. Halbuki cihad bir ibadettir. Bu gibi yerlerde niyabet caiz olduguna gre, mesru kilinmis diger amellerde de caiz olmalidir; nk hepsi de ser'an konulmus olmak zelliginde birlesmektedirler. (5) Teklf ameller, sonu itibariyla iyi ya da kt bir karsilik getirir-. ler. Insan

bazen, yapmadigi birseyden dolayi iyi ya da kt bir karsiliga maruz kalabilir. Bu genelde zerinde anlasilan bir esas olmaktadir. Bunlar da iki kisimdir: Birinci kisim kendi basina, ailesine, ocuguna ve irzina gelen : musibetlerdir. Eger bu musibetler bir baskasinin isledikleri yznden ise? gnahlarina keffret olur ve musibete sebep olan kisinin sevabindan alinir, kendisine verilir; kendi gnahi da ona yklenir. ektigi elem bir tarafa, bu neticenin olacagini bilip bilmemesi nemli degildir. Nitekim Ebu Hureyre'nin rivayet etmis oldugu kiyamet gnnde gerek mflisin kim oldugunu belirten hadiste bu hususa deginilmistir[183]Eger musibetler bir baskasinin isledikleri yznden degilse[184]o zaman da sirf keffret ya da hem keffret hem de sevaba vesile olurlar. Nitekim hadiste syle buyrulmustur: ''Bir kimse bir aga diker ya da ekin eker, sonunda ondan bir insan ya da baska bir canli faydalanirsa, bu o kimse iin bir ecir olur[185]"Kim Allah yolunda at beslerse, bu at ayirdan ya da baheden yerse veya nehirden, su ierse, yahut bir iki tur atarsa, bu yaptiklari seyler adedince kendisi iin hasenat yazilir. Isterse bunlara ynelik bir kasdi bulunmasin."[186] Bu anlamda daha pek ok hadis bulunmaktadir. Ikinci kisim, amel haline dnsmeyen niyetlerdir. Bu hususta birok hadis gelmistir. Bazilarini arzedelim: "Kisi, eger kendisini bir zr alikoymussa, (niyetiyle) gece ihyasi ya da cihad sevabi alir.[187] Tabi diger ameller de aynidir. Hatta Hz. Peygamber, "keske malim olsa da falan gibi ben de iyilik yapsam" diye temennide bulunan kimse hakkinda: "O, ameli isleyen ile sevapta aynidir" ; kt niyet besleyen birbaskasih.akkinda.da"O ikisi gnahta aynidir" buyurmuslardir.[188] Ayrica hadislerde: "Kim bir iyilige niyet eder ve onu yapmazsa, ona bir iyilik yazilir[189] "Birbirini ldrmek amaciyla iki mslman kililarim ekerek karsi karsiya gelirler ve bunlardan biri digerini ldrrse, katilde maktulde cehennemdedir.[190] buyrulur. Bunlara benzer, sirf niyette bulunan kimsenin sevapta ve gnahta, aynen bilfiil ameli isleyen kimse gibi oldugunu belirten daha baska deliller oka bulunmaktadir. Bir kimse bilfiil ameli islemeden ya da bir baskasi kendi adina islemeden, islemis gibi sayildigina gre, bir baskasinin kendi yerine niybeten islemesi durumunda, o ameli islemis sayilmasi [236] ncelik arzetmez mi?[191] Cevap: Bu ileri srlen seylere her ne kadar onlarin bir kismi hakkinda bazi limler niyabetin caiz oldugunu soylemislerse de daha genis aidan bakmak gerekmektedir: Baskasi adina verilen sadaka her ne kadar ibadet olarak kabul etsek dezerinde durdugumuz kisimdan degildir. nk bizim burada konu edindigimiz nokta, Allah'a yaklastirici ve O'na bir ynelis olmasi aisindan

ibdetlerde niyabetin caiz olup olmamasidir. Baskasi adina verilen sadaka, ml tasarruflardan olmakla konumuza girmemektedir. Duaya gelince, duada niyabet bulunmadigi son derece aiktir; nk o baskasi iin bir sefaat demektir ve dolayisiyla konumuzla ilgisi yoktur. Beden ve ml amellerde niyabet konusu ise, bunlar aklen hikmeti kavramlabilen maslahatlardan olmaktadir ve bu aidan onlarda niyet sart kosulmamaktadir. Hatta asilin (kendisine naip olunan kimse) sebep oldugu sey hakkinda kurbete niyet etmesi durumunda, kendisine bunun sevabi dahi olacaktir. nk ibdet fkurbet niyeti) nipdea degil kendisinden sadir olmustur. Sadece dagitma zerine yapilan niyabet, mali ikarmak suretiyle icra edilen Allah'a yaklasma fiilinin disinda ayri birseydir. Cihad, her ne kadar ibdet sayilan amellerden ise de, aslinda dnyev maslahatlarin temini iin gereklestirilmesi gereken diger kif farzlar gibi aklen hikmeti kavranabilen amellerden olmaktadir. Ancak bu gibi fiillerden hirette bir karsilik alinabilmesi iin mutlaka Allah'in rizasinin gzetilmis olmasi; O^nun dininin yceltilme sinin amalanmis olmasi gerekecektir. Eger dnya menfaatleri kastedilirse, cihad maslahati gereklesmis olmakla birlikte, sadece kastedilen seyler elde edilmis olur; h ire t sevabi olmaz. Aynen iyiligi emretme, ktlg yasaklama prensibinde oldugu gibi. Zaten cihad da bu genel prensibin bir dali olmaktadir. Kaldi ki, cretle bir baskasinin yerine niybeten cihada katilma, nefsin dnyev menfaatler karsiliginda tehlikeye atilmasi anlami ierdigi iin, bazi limlerce mekruh grlmstr. Eger burada amelle Allah'a yaklasma kaselinin bulunmasi farzedilecek olsa, bu aidan bakildiginda bu konuda niyabet asla sahih olmayacaktir. Bu prensibe karsi yneltilmis bir itiraz da bulunmamaktadir. Kulun basina gelen musibetlere gelince, bu konu ibdetlerde niyabet konusu ile ilgili degildir. Orada szkonusu olan ecir ve keffret olma durumu, kula isabet eden (elem vb- gibi) seyler karsiliginda olmakta, baska birsey karsiliginda olmamaktadir. Zalimin hasenatinin mazluma verilmesi, yetmeyince mazlumun gnahlarinin zlimin stne yklenmesi ise borlarin kapatilmasi ile ilgilidir. Bu ise bedelli (muvazaali) seylerdendir. Baska trl de olamazdi, nk hirette bedeller ancak sevap ve gnahlarla denir; zira orada ne dinar (altin para) ne de dirhem (gms para) hibir sey yoktur. Dnyada deme imkni ise gemistir. Aga dikme ve ekin ekme ile ilgili itiraz ise, mallara gelen musibetlerle ilgilidir. Sahibinin, insan ya da hayvanlarin onlardan istifadesine ynelik bir niyetinin bulunmasi durumunda.da ihsan ve iyilikte bulunma kismina girer. Amelleri islemeden ciz kalan kimseler hakkindaki meseleye gelince, bu, niyabet olmadan sadece isleyene has olan amellere karsilik verme

anlamina gelir. Zira, byle ciz bir kimse niyeti sebebiyle Allah'tan bir ltuf olarak sanki o ameli islemis gibi sayilir. Kaldi ki, hkmler dnyada zahiri zere islem grr. Bu yzdendir ki, vacip olan bir ibadeti ifadan aciz kalan ve eger gc yetecek olsa mutlaka isleyecekti seklinde de niyeti bulunan bir kimsenin, o ameli islemis gibi sevap alacagi sylenmistir. Bununla birlikte, o ibadetin eger kaza edilebilen amellerden ise, Allah ile kendisi arasinda kazasi dsms olmamaktadir. Nitekim, bir mslmani ldrme, ya da hirsizlik yapma, ya da kt bir is yapma niyetinde bulunan ve fakat gc yetmedigi iin isleyemeyen kimse[192] de, sanki onu islemis gibi gnahkr olmaktadir. Bununla birlikte dnyada sanki bu fiilleri islemis gibi kabul edilip gerek faile verilen cezaya arptirilmam akta dir. Dolayisiyla bu meselede de niyabetle ilgili birsey yoktur. Niyabetin bulundugu farzedise bile. nib bizzat fiili isleyen kimsedir (mktesib); dolayisiyla ameli ya lehine ya da aleyhine olacaktir. Neticede diyebiliriz ki, ileri srlen bu meseleler bizim ortaya koydugumuz esasla elismemektedir. Simdi itirazin basinda ileri srlen delillere dnelim. nk meselemize karsi ikanlarin esas dayanaklari bunlar olmaktadir. Dirinin aglamasi yznden lnn azap grmesi hadisinin. Arap detlerine yorulacagi aiktir. Zira onlar, leceklerini anladiklari zaman ailelerini kendi "zerlerine aglamaya tesvik ederlerdi. "Kim gzel bir igir aarsa..." ; "Her haksiz ldrme cinayetinden Hz. dem'in ilk ogluna bir pay ayrilacagi..."; " sey hari ldkten sonra amel defterinin kapatilacagi..." vb. hadislere gelince, bunlarda sz edilen sevap ya da gnah, ecir verilen ya da gnah terettp eden seyin islenmesi anlamina gelmektedir. nk bu amellerin ortaya konulmasina ilk defa kisi kendisi sebebiyet vermistir. Msebbebler, sebeblerin ortaya konmasi neticesinde dogarlar. Sebebiyet vermeye karsilik olarak tutulan sevap ya da gnah, kendi amelinden kaynaklanmis olup, ikinci mtesebbibin yani sebebi ortaya koyanin amelinden dogmus degildir. "inanan, soylari da inanta kendilerine uyan kimselere soylarim da katariz'[193]yetini de iste bu mnya yormak gerekir. nk, kisinin ocugu da, onun bir kazanci (kesbi) sayilir; ona dokunan bir hayir sanki babaya nisbet edilmis gibi olur. "Mali ve kazandigi kendisine fayda vermedi[194] yeti de ayni sekilde tefsir edilmis ve ocugunun onun (Ebu Leheb'in) kazancindan (kesb) oldugu belirtilmistir. Bu durumda, ocugun babanin mertebesine ikmasi ve babanin diger slih amele-riyle nasil seviniyorsa onunla da gznn aydin olmasi hususunda sasilacak bir durum yoktur. yetin "Onlarin islediklerinden hibir .sey eksiltmeyiz"[195]kismi da bunu ifade eder. Btn problem, zikredilen diger hadislerde. nk onlar ispatlanmaya alisilan kaideye ters dsmekte sanki nass gibidirler. Iste bu yzden de

zellikle bu hadislerde belirtilenki bunlar oru ve hac oluyor; nezir (adak) ise orula ilgili oldugundan, o da oru ierisin de mtalaa ediliyor konularda niyabetin bulunup bulunmayacagi konusunda ihtilaf meydana gelmistir. Bu hadislerle ileri srlen itiraza esitli sekillerde karsilik verilebilir: (1) Bu konudaki hadisler muztaribtir.[196] Buhar ve Mslim onlarin muztaripligine isaret etmislerdir. Ikml'[197] bakiniz. Hadislerin muztaripligi, kesin bir asilla tearuz ^elisme, ters dsme) halinde olmamasi durumunda onlarin delilligini zayiflatir. Kesin bir asil ile tearuzlari durumunda ise durum nasil olur? Hem sonra Tahavi, "Kim zerinde oru borcu oldugu halde lrse, velisi onun yerine tutar[198] hadisi hakkinda onun sadece Hz. ise yoluyla rivayet edildigini, Hz. ise'nin ise bu hadisi terkedip onunla amel etmedigini ve aksi dogrultuda fetva verdigini sylemistir. Yine o lp de zerinde nezir borcu bulunan kadin hakkindaki hadis hakkinda da: "Onu sadece bn Abbas rivayet etmistir. O da bu hadise muhalefet etmis ve hibir kimsenin baskasinin yerine oru tutamayacagina dair fetva vermistir" der. (2) limler bu hadisler hakkinda farkli grstedirler. Onlardan kimi Ahmed b. Hanbel gibi sahih olanlarini mutlak suretle kabul etmistir. Bazilari da, hadislerin bir kismini kabul etmis ve niyabete, oruta degil de hacda cevaz vermistir. Bu Imam Safi'nin grs olmaktadir. Kimi de Malik b. Enes gibi mutlak surette men cihetine girmistir. Grldg gibi bazi limler sahih olsa bile hadislerin bir kismini almamislardir. Bu da bu hadisler dogrultusunda grs belirtmenin zayifligina bir delil olmaktadir. Ibnu'lArab'nin naklettigi zere limlerin namaz konusunda grs birligi ierisinde olmalari da bunu destekler. Geri, hacda niyabet ierisine iki rekat te-vaf namazi da girmektedir; ancak bu tbi durumundadir. Digerlerinde caiz olmayan seyler tbide caiz olabilmektedir. Mesel, asilanmis meyveleri ile birlikte agacin satilmasi, klenin maliyla birlikte satilmasi[199] gibi. Kalb amellerde ise niyabetin olmayacaginda kesin ittifak etmislerdir. (3) Bazi limler, mutlak suretle dikkate almamayi gerektirecek sekilde hadisleri yorumlamislardir. Bunlar syle derler: Metot olarak peygamberler hibir kimseyi hayir islemekten engellemezler. Bununla sunu demek istiyorlar: Hac ve orucun kazasi hakkinda kendilerine soru sorulunca bunlarin birer hayir olmasi sebebiyle sorularina olumlu cevap vermislerdir; yoksa onlarin bir baskasi adina islenmesinin caizligini belirtmek istememislerdir. Bu grs sahipleri: Hibir kimse bir baskasi adina amelde bulunamaz. Eger islerse kendisi iin islemis olur. Nitekim yce Allah: "Insan iin ancak alistigi vardir[200] buyurmaktadir, demektedirler. (4) Bu hadislerin, o amellere sebebiyet veren kimselere has olmasi

mmkndr. Mesel: Kendisi adina hac yapilmasini emreden veya bu sekilde vasiyette bulunan ya da bu dogrultuda bir abasi olan kimsenin durumunda oldugu gibi. Buhalde>onun durumu "Insan iin ancak alistigi vardir[201] yeti ile uygunluk arzeder. (5) ''Kim zerinde oru borcu oldugu halde lrse, velisi onun yerine tutar"[202] hadisi mecaz anlamda, niyabetin sahih oldugu seye yani sadakaya yorulur. nk kaza, bazen kaza edilen se\n misli ile olur, bazen de -imknsiz olmasi durumunda- onun yerine geecek seyle yani bedelle olur. Bu bedel, oru iin yedirmek; hac iin de, kendisi iin hac yapacak kimsenin nafakasi vb. olur. (6) Bu hadisler azliklari bir tarafa, seriatta sabit bulunan kesin bir esasa da ters dsmektedirler. Lafzi ya da mnevi tevatr mertebesine ulasmamaktadirlar. Zan (kesin olmayan bilgi), kesin bilgi karsisinda tutunamaz. Nitekim bilindigi zere, va-hid haberle amel edilebilmesi iin, onun kesin bir esasa ters dsmemesi gerekir. Bu mam Mlik ve Imam Ebu Hanife tarafindan bir prensip olarak benimsenmis olmaktadir. Iste zerinde durdugumuz konunun esprisi ve ondan gzetilen maksat da iste burada yatmaktadir. Verilen diger cevaplar ise, sz edilen hadislere yapismanin geregini zayiflatmaktadir. Bylece bu yerinde ve gzel olan prensibin kaynagi da ortaya ikmis oldu. Basari ancak Allah'tandir. Fasil: Konu ile ilgisi bulunan bir nokta zerinde daha durmak gerekiyor. O da, sevaplarin bagislanmasi konusudur. Konu zerinde esitli degerlendirmeler bulunmaktadir. Sevaplarin bagislanamayacagini savunanlar, iki aidan grslerini desteklemektedirler: (1) Hibe, seriatta ancak belli bir seyde yani mal cinsinden olan seylerde geerli olur. Amellerin sevabi konusunda ise asla. Konu ile ilgili delil bulunmadigina gre, amellerin sevabinin hibe edilebilecegini sylemek asla dogru olmayacaktir. (2) Sri'in koymasi aisindan sevap ve azap, sebeplere nisbetle msebbebler gibidir. Bu hususu bizzat Kur'n ifade etmektedir; "Bunlar Allah'in yasalaridir. Allah'a ve peygamberine kim itaat ederse, onu ilerinden irmaklar akan cennetlere koyacaktir; orada temellidirler, byk kurtulus budur. Kim, Allah'a ve Peygamberine bas kaldirir ve yasalarini asarsa, onu temelli kalacagi cehenneme sokar; alaltici azap onadir[203]'Yaptiklarinin bir karsiligi olarak...[204]"Yaptiklariniza bir karsilik olmak zere cennete girin.[205] Bu mnda pek ok yet vardir. Sonra sevap ve azap aynen bir fiile tbi durumunda bulunan seyler (tevabi) gibidir. Mesel satis akdi yapilir; bunun zerine satin alinan seyden istifade hakki dogar; nikh akdi yapilir ve buna tbi olarak kadindan istifade hell

olur. Bu neticeleri ortadan kadirmak ya da degistirmek konusunda mkellefin bir yetkisi yoktur. Kaldi ki, burada szn ettigimiz ameli isleyene verilen sey, Allah'in lutfundan baska birsey degildir. Durum byle olunca, sevap ve gnah konusunda mkellefin yapabilecegi hibir sey olmadigi, herhangi bir tercihi bulunmadigi ortaya ikar. Su halde sevap zerinde bir tasarrufta bulunmak mmkn degildir; nk tasarruf kisinin ihtiyar olarak mlik oldugu seyler zerinde olabilir. hirette verilecek karsiliklar ise byle degildir. Bu durumda amelde bulunan kimsenin, elinde olmayan bylesi birkonuda tasarruf yetkisi olmayacaktir. Nitekim bir baskasinin da byle bir yetkisi bulunmamaktadi.Sevaplarin bagislanabilecegim caiz grenler ise, kendi grslerini syle delillendirmeye alisiyorlar: (1) Mal ve mala tbi konularda hibenin caiz oldugunu gsteren ser' deliller bizzat bu hususun da delilleridir. Bunlara gre,sevaplarin hibesi konusu da, ya bu nasslarin genelligi ya da mutlakligi ierisine girerler ya da kiyas yoluyla onlar da bu delillerin kapsamina sokulurlar. nk mal ya da sevap takdir edilmis bir bedel (karsilik) olmaktadir; dolayisiyla birinde caiz olan seyin brnde de caiz olmasi gerekir, Daha nce, baskasi adina verilen sadakanin, sevabin hibesi[206] oldugu ve baska bir ihtimalin sahih olmadigi gemisti. Durum byle olunca, bu konuda ser' delil vardir ve yasaklamak iin bir mesnet yoktur. (2) Amellerle sevap ya da gnah arasindaki iliskinin, sebeplerle msebbebler arasindaki nisbet gibi olmasi ve onlarin bir fiile tbi durumda bulunan seyler mesabesinde bulunmasi, dnyev islerde oldugu gibi o ameli isleyen iin sevaba mlikiyetin bulunmasini gerektirir. Mlkiyetin bulundugu sabit olunca, onda hibe yoluyla tasarruf hakkinin bulunduguda kendiliginden ortaya ikacaktir. Itiraz: Sevaba, mala oldugu gibi sahip olunamaz. nk sevap sadece hiret lemine has olur ve ondan maksat orada meydana gelecek olan nimetlerdir. Su anda ise kisi, onlardan bir seye sahip degildir. Ya da amellerine karsilik olarak burada "Kadin, erkek, inanmis olarak kim iyi is islerse, ona hos bir hayat yasatacagiz[207]"yetinde ifade olundugu sekilde birsey elde etmis olacaktir. Bu ise, hirette elde edecegi karsilik trnden olmaktadir. Yani aynen hiretteki cennethaya-ti gibi dnyada mutlu ve huzurlu bir hayat yasayacak ve onun mutlulugunu bozacak birsey bulunmayacak demektir. Dolayisiyla her iki takdirde de hibe edebilecegi birseye malik bulunmamaktadir. Hibe ise, ancak kendi eli altinda ve su anda mlkiyetinde bulunan mallarda geerli olabilir, Cevap: [208]Ameli isleyen kimse, her ne kadar bizzat sevaba mlik olmasa bile, galip zanla bilinmektedir ki, o sevap Allah katinda o kisi lehine olmak

zere yazilmis bulunmaktadir ve su anda eli altinda olmasa bile, (Allah'tan) temlik ile kendi mlk olmak zere sabit bulunmaktadir. Birseye mlik olunmasi iin o seyin su anda el altinda olmasi gerekmez. Mal hakkinda el altinda olmadigi halde mlkiyetin sabit olmasi ve hibe vb. yollarla tasarrufta bulunulmasi sahih olduguna gre, sevap hakkinda da sahih olmalidir. Nitekim kisi: "Falandan miras olarak alacagim seyi, filana hibe ettim" veya "Eger vekilim bir kle alirsa o hr olsun, ya da kardesime hibe olsun" vb. diyebilmekte, bu seyler kendi eli altinda bulunmasa bile bu tasarruflari sahih olmaktadir. Nasil ki, mvekkil yapmasa bile, islenmesi vekilin elinde olan ve su anda eli altinda da bulunmayan seylerle ilgili olan bu tr tasarruflari sahih oluyorsa, herseye vekl olan Yce Allah'in elinde bulunan bir konuda benzeri bir tasarrufta bulunma da sahih olmalidir. Bylece, sevabin hibesi konusunda bu yaklasimin esasi da ortaya ikmistir. Dogruya ulastiran ancak Allah'tir. [209]
Sekizinci Mesele:

Sri'in amellerde[210] gzetmis oldugu maksatlardan biri de, mkellefin onlar zerinde devamlilik gstermesidir. Bu konuyu aika ortaya koyan deliller vardir. Mesel: "Ancak namaz kilip, namazlarinda devamli olanlar.[211]"Namazi ikme ederler"'[212]Namazin ikmesi, onun devamli kilinmasi demektir. Namaza nisbet edildigi her yerde "ikme" kelimesi hep bu sekilde tefsir edilmistir. Bu ifade hep vg sadedinde gelmistir. Bu da Sri'in devamliligi amaladiginin bir delili olur. Pek ok yerde ise "Namazi ikme edin, zekti verin.[213]seklinde ikme yani devamli hk aik olarak emredilmistir. Hadiste de: "Allah katinda amellerin en sevimlisi, az da olsa sahibinin zerinde devamli oldugu ameldir[214] "G yetirebileceginiz amellerin altina airiniz. nk siz us anmadika Allah (sevap vermekten) usanmaya-caktir[215] "Hz, Peygamber bir amele basladigi zaman onu devamli yapardi[216] "O'nun ameli devamlilik arzederdi"[217] gibi ifadelerle bu husus belirtilmis bulunmaktadir. Sonra Sri' Tel, farz, snnet ve mstehap olan ibadetleri anlasilabilen sebepleri olsun olmasin belirli vakitlere baglamistir. O'nun ibadetleri byle vakitlere baglamis olmasi, amellerin srekliligini amaladigina kesin olarak delalet etmektedir. limler, ruhbanliga kalkisanlar hakkindaki "Ona gerek anlamda riyet etmediler"[218] yetini aiklarken, ona riyet etmemelerinden maksat, basladiktan sonra terkedip, devam etmemektir, demislerdir. Fasil: Sfiyyenin kendi kendilerine yklendikleri belirli vakitlerdeki virtlerinin fevrd) hkm iste buradan ikarilacak ve onlara, virtlerini mutlak surette devamli olarak yerine getirmeleri emredilecektir.[219]Ancak bu halleriyle onlar, baskalarinin yerine getirmekle memur olmadiklari ykleri yerine

getirmis olacaklardir. Mkellefin, kendisine ser'an vacip olmayan bir amel altina girecegi zaman yapmasi gereken, sadece o amele girisin kolayligina bakmamasi, onun sonucunu da dsnmesidir. mr boyunca o ameli yerine getirebilecekmi, yoksa getiremeyecek mi? Bunlari hesaba katmasi gerekir. nk mkellefin karsi karsiya kalacagi glkler iki ynden kaynaklanir: (a) Bizzat ykmllgn kendisinin oklugundan ya da siddetinden kaynaklanir. (b) Ykmllgn kendisi hafif de olsa devamliligindan kaynaklanir. rnek olarak namaz yeterlidir. Aslinda namaz hafiftir; fakat devamlilik vasfi eklenince zor olmaktadir. Nitekim bizzat Yce Allah da: "Sabir ve namazla Allah'a siginip yardim isteyin; Rablerine kavusacak ve ona dneceklerini umanlar ve husu duyanlardan baskasina namaz elbette agir geli?[220] buyurmak suretiyle namazin gerekten ok agir oldugunu belirtmis ve yle ki namaz emriyle sabir emrini bir arada zikretmistir. Bu hkmden husu sahiplerini istisna etmis ve namazin onlara g gelmeyecegini belirtmistir. nk onlar, itici ve ekici motif zelligini arzeden korku ve mit arasinda bir zellige sahiptirler. Iste bu zellik onlara namazi kolaylastirir. Bu durum Yce Allah'in ayni yetteki "Rablerine kavusacak ve ona dneceklerini umanlar[221] buyrugunda ifadesini bulmaktadir. nk korku ve mit, zoru kolaylastirmaktadir; arslandan korkan kimse Iin kais zorlugu ve yorgunlugu diye birsey yoktur; arzuladigina ulasma midi tasiyan kimse iin uzak yakindir. Amellere girme, sreklilik kasdi ile birlikte bulundugu iin, ykmllklerde hep orta hal esas alinmis ve glk kaldirilmis; kolaylastirma emredilmis, zorlastirma yasaklanmistir. Hz. Peygamber syle buyurur: "Bu din metindir;ona rifk ile gir. Allah'a ibdeti, nefsine nefrete dnstrme. nk acele eden ne yol alabilir; ne de binit birakir[222] "Kim bu dini zorlastirmaya kalkisirsa, ona yenik dser."[223] Bu deliller, bizzat zor ameller altina girmekle zorlastirmayi kapsadigi gibi, devamlilik suretiyle zorlastir-f244] mayi da kapsar. Bu anlamda deliller pek oktur. [224]
Dokuzuncu Mesele:

Seriat, mkellefler aisindan kll ve geneldir. Yani. talep ieren hkmlerle[225] ilgili ser' hitap, sadece bazi mkelleflere has olmaz; onun hkmleri altina girme konusunda hibir mkellef mstesna tutulamaz. Durum gayet aik olmakla birlikte, konumuza aiklik getiren delillerden bazilarini burada arzetmek istiyoruz: (1) Birbirini destekleyen pek ok nass bulunmaktadir: "Ey Muhammedi Biz seni btn insanlara ancak mjdeci ve uyarici olarak gndermisizdir[226]'Ya

Muhammedi De ki:Ey insanlar! Dogrusu ben, Allah'in hepiniz iin gnderdigi peygamberiyim.[227]Risletin zel olmayip genel oldugunu ifade eden benzeri daha baska nasslar da bulunmaktadir. Eger seriat sadece bazi insanlara mahsus olsaydi, o zaman Hz. Peygamber [ "^SS"1] btninsanlariingnderilmisolmazdi.[228]Zira onun bu zel hkmle ykml tutulmayan kimseye gnderilmis olmadigini sylemek dogru olurdu. Neticede de, Hz. Peygamber 12453 [ a]vSmtu] o zel hkm sebebiyle btn insanlar iin gnderilmis olmazdi.[229] Bu netice btildir. Byle bir neticeye gtren sey de btil olacaktir. Mkellef bulunmayan ocuklar, deliler vb. hakkinda ise durum farklidir. nk o, mkellef olmayan kimseye mutlak surette gnderilmis degildir ve onlar Kur'n'da zikredilen insanlar kapsamina da girmemektedir. Dolayisiyla ileri srlebilecek bir itiraza yer yoktur. Onlarin fiilleriyle ilgili bulunan vaz hkmlere gelince, bu hususta durum aiktir.[230] (2) Hkmler kullarin maslahatlari iin konulmustur ve onlar maslahatlar karsisinda esittirler; herkes onlara ayni oranda ihtiya duyar.[231] Eger hkmlerin, belirli insanlara has olarak konulmus oldugunu farzedecek olursak, o zaman ser' hkmlerin btn insanlar iin konulmus olmadigi neticesi ikacaktir Oysa ki, daha nce de getigi gibi, hkmler kullarin maslahatlarini temin iin konulmus bulunmaktadir. Bylece hkmlerin genel olarak herkes iin konulmus oldugu; zellik arzetmedigi anlasilmaktadir. Bundan, sadece Hz. Pey-gamber'in kendisine mahsus bulunan hkmler mstesna olmaktadir. Mesel: "M'minlerden ayri sirf sana mahsus olmak zere, kendisini peygambere hibe eden niiimin kadini almani sana hell kilmisiz -dir. ... Ey Muhammedi Bunlardan istedigini birakir, istedigini yanina alabilirsin. Sirasini geri birakmis olduklarindan da arzu. ettigini yanina almanda sana bir sorumluluk yoktur"'[232] yeti ile buna benzer sadece Hz. Peygamber'in kendisine has oldugu delil ile sabit olan hususlarda oldugu gibi. Hz. Peygamber'in ashabindan bazilarina zel muamelesi de bu kisimdan sayilir. Bu tr uygulamalar Huzeyme'nin sehdeti gibi ya Hz. Peygamber'in zelligi ile ilgilidir[233] ya da Ebu Br-de b. Niyr'a zel olarak oglak kurban etmesi hakkinda izin vermesi gi-[246] bi degildir. Bu rnekte Hz. Peygamber, izni sadece ona has kilmis ve "(Oglagi kurban etmek) sendan baska hibir kimse iin yeterli olmayacaktir"[234] buyurmustur. Bu kisim zerinde de durulmaz. nk bu tahsis isi Hz. Peygambere dnmektedir. Bu yzden de, bu gibi zel uygulamalarin bulundugu yerlerde aidiyet, yani bu hkmn sadece o kimseyehas oldugu belirtilir ,[235] Istisna de olsa bu sekilde sahsazelli-gi belirtme, ser' hkmlerin aslinda genel oldugunu ve belirli kimse ya da kimselere has olmaktan uzak bulundugunu gsterir.

(3) Bu konuda, sahabe, tabin ve daha sonra gelen nesillerin icmi bulunmaktadir. Bu noktadan hareketle de Hz. Peygamber'in fiillerini, emsal durumlarda herkes iin baglayici kabul etmislerdir. br taraftan belirli olaylar zerine getirilen ve genel (min) ifadeleri olmayan hkmleri, ya kiyas yoluyla ya da ifadeyi manev umumlik zerine yormakla ya da daha baska yollarla genellestirmeye alismislar, yle ki bunun neticesinde ilk olay iin verilmis olan hkm huss ve sadece o olaya has olarak kalmamistir. Yce Allah: "Sonunda Zeyd esiyle ilgisini kestiginde onu seninle evlendirdik ki, evltliklari esleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda m'minlere bir sorumluluk olmadigi bilinsin"[236]buyurmus ve Hz. Peygamberle ilgili olan bir olayin hkmn btn insanlar iin genel kilmistir.[237] Bu konuda icmin sbutu zerinde durmaya gerek yoktur. nk ser' hkmlerle yakindan ilgilenen kimseler iin bu son derece aiktir. (4) Eger bazi hkmlerle, sadece bazi kimselere hitap edilmis olmasi sahih olsa ve bylece bazi insanlar o hkmlerin kapsami disinda kalsaydi, o zaman ayni durum Islm'in temel kaideleri hakkinda da sz-konusu olur ve mkellefiyet sartlarini tasiyan bazi kimseler bu gibi ko: nularda da hitap disi kalmis olurlardi. Herseyin basi olan iman konusunda da ayni sey kainilmaz olurdu. Bu sonu, icma ile btildir. Bunun gerektirecegi sonu da btil olacaktir. Ben bununla velayet trnden olan kaza, imamet, sehdet, yeni hadiselere verilecek fetva, kethudhk (irfe), nakiblik (nikbe), yazi, talim ve terbiye gibi seyleri kastetmiyorum.[238] nk bu gibi seyler, onlarla ykml tutulmak iin gerekli olan sartlar zerinde durmaya yneliktir. Ykmllk konusunda aranilan sartlarin ortak yn, mkellef olunan seyleri yerine getirmeye kadir olunmasidir. Dolayisiyla belirtilen vazifeleri yerine getirmeye kadir olan kimseler, onlar karsisinda mutlak surette ve genel olarak ykml olmaktadirlar. Bu grevlere kadir olmayanlara gelince, onlardan ykmllk mutlak olarak dsmektedir. Taharet, namaz vb, gibi hkmlere nisbetle ocuklarin ve delilerin durumunda oldugu gibi. Takat st ykmllgn caiz olmamasina binaen teklif,kudretin bulunup bulunmamasi aisindan hs degil geneldir; ona baska ynden bakilmaz. Belirli kesime hitap edilmis intibaini veren her konuda da durum aynidir. Mesel, amellere dalma ve dinde ihtiyatli davranma mertebeleriyle[239]ilgili hitabin sadece belirli bir kesime yneldigi intibaini veren durumlar gibi.[240] Fasil: Bu esas, byk faydalar ierir:

(1) Kiyasin isbati konusunda, onu inkr edenlere karsi byk destek verir. Syle ki: Bazi kimselere has hitap ile bazi kimselere has hkm Hz. Peygamber zamaninda oka vuku buluyordu. Bunlarda, emsaline de uygulanacaktir diye hkm genellestiren bir delil de bulunmuyordu. Seriatin genel ve mutlaklik zere konulmus oldugu ise belli. Bu durumda sz edilen hususun sahih olabilmesi iin, ancak mevcut zel hkmlerden hususligin kastedilmemis olmasi gerekmektedir. Bu tr olaylarda, zikredilmeyeni zikri geene katmayi gerektirecek bir lfzin da bulunmamasi, o dnemde meydana gelmis her olayin hkmne, daha sonra meydana gelecek benzerlerinin katilmasinin zaruri oldugunu gsterir. Zaten kiyas da, iste bu demektir. Bu husus sahabenin uygulamasiyla da g kazanmis ve bylece kalpler onu kabule yatkin hale gelmistir. Insallah bu konu daha sonra gelecek olan Deliller bahsinde genise ele alinacaktir. (2) Seriatin maksatlarini tam olarak kavrayamayan pek ok kimse, sfiyyenin, ogunluk m si umanlarin (cumhur) tuttugu yoldan farkli baska bir yolda olduklarini; onlarin Islm seriatinda sabit olan hkmler disinda baska hkmlerle amelde bulunduklarini sanmislar ve bu zanlarini desteklemek zere de onlarin sz ve fiillerinden bazi hususlari delil olarak kullanmislardir. Mesel onlardan birinden naklolunan su sz ileri srerler: Birisine, "Suna ne zekt dser?" diye sorulur. O: "Bizim mezhebimize gre mi, yoksa sizin mezhebinize gre mi?" diye sorar ve sonra syle cevap verir: "Bizim mezhebimize gre hepsi Allah iindir; sizin mezhebinize gre ise su kadar vermelisiniz." Iste bu tutum karsisinda insanlar sfiyye hakkinda iki gruba ayrilmaktadirlar: Kimi zahiri tasdik etmekte ve sfiyyenin ogunluk ierisinde yerlesmis bulunandan daha st mertebede zel bir seriata sahip 'olduklarini belirtmekte; kimi de onlari yalanlamakta; aleyhlerinde kiyametler koparmakta, onlara hcumda bulunmakta ve ideal olan yoldan (seriattan) ikmis olduklarini, snnete ters dstklerini ifade etmektedirler. Her iki grup da karsilikli asiri utadirlar. Dogrusu, her mkellef az nce de aiklandigi gibi insanlar arasinda yerlesmis bulunan ser' hkmler altina dahil bulunmaktadir; ancak meselenin ruhu, bu konularin aiklik kazanmasi iin seriatta[241] derinlesmekte ve gerek anlayisa ulasmaktadir. Yardim ancak Allah'tan istenir. (3) Biroklari sfiyyenin, sehvetlere saplanmis avam mertebesinden kurtulduklari ve sehev duygu ve meyilleri bulunmayan melekler rtbesine ulastiklari gerekesiyle baskalari iin mubah olmayan bazi seyleri kendileri iin mubah kildiklarim zannederler. Onlarin itikadmca gya bunlar

(sfiyye), kendi mritlerine siradan insanlardan ayricalik kazandiklari iin ser'an haram olan bazi seyleri helal kilmak istemislerdir. Buna benzer birsey mesel eger haramligi grsn kabul edecek olursak musik dinleme konusunda sylenmektedir. Nitekim Islm'a mntesip bulunan bazi feylesoflar da vardir ki, eglence kasdiyla degil de tedavi ya da tat konusunda zindelesmek amaciyla iki imeyi mubah grmslerdir. Bu, zindiklarin "Teklif avama hastir,sekinlerden (havas) ise dsmstr" seklindeki szleriyle atiklari bir kapi olmaktadir. Btn bunlar, yukarida verilen seriatin genelligi ilkesini grmemek ya da ondan gaflet etmekten kaynaklanmaktadir. Konu zerinde durulmalidir. Basariya ulastiran ancak Allah'tir. [242]
Onuncu Mesele:

Hz. Peygamber'in bizzat kendisine has olan fiilleri hari, getirdigi diger hkmler ve ykmllkler nasil ki btn mkellefler iin genellik arzediyorsa, meziyet ve menkibelerinde de durum aynidir. Kendisine has olanlar hari, Hz. Peygamber'e verilmis bulunan her meziyetten, mutlaka mmetine de rnekler verilmis bulunmaktadir. Bunlar da, aynen teklifin umumligi gibi genellik arzetmektedirler. Hatta Ibnu'l-Arabi'nin iddiasina gre, det-i ilhnin tecellisi, Yce Allah bir peygambere birsey vermisse, mutlaka o seyden mmetine de vermis olmasi ve onlari da ona ortak kilmasi seklindedir. Ibnu'l-Arab daha sonra bu dogrultuda rnekler zikreder.Onun syledikleri, bu mmet hakkinda da istikra neticesinde dogru ikmaktadir. Syle ki: Evvel, istinbat edilebilecek hkmler aisindan onun yerini alma hususunda genel bir veraset bulunmaktadir. mmetten, konulmus sinirlar yaninda durarak, hkm istinbatina gitmeksizin kulluk icrasinda bulunmalari istenebilirdi ve uslclerin dedigi gibi bu is iin nasslarm umm ve mutlak olmalari yeterli idi. Ancak Yce Allah, kullarina Peygamberine has kildigi bir meziyetle onlari ayricalikli kilarak ihsanda bulundu. Syle ki: Peygamberihakkinda"Dogrusu, insanlar arasinda Allah'in sana gsterdigi gibi hkmedesin.[243] buyururken, mmeti hakkinda da "... Onlardan hkm ikarmaya kadir olanlar onu bilirdi"[244] buyurmustur. Bu nokta aiktir; o yzden sz uzatmiyoruz. Ikinci olarak: Bu tezin dogrulugu pek ok yerde ortaya ikmaktadir. Bunlardan otuz tanesine isaretle yetinecegiz: 1. Allah'in saltina [245] mazhar olma: Yce Allah Hz. Peygamber h&kkina"Sphesiz Allah ve melekler peygambere salt ederler (onu verler).[246]buyururken, mmet hakkinda da "Karanliklardan aydinliga ikarmak iin size salt (rahmet ve istigfar) eden Allah ve melekleridir[247]

"Rablerinin salti (magfireti) ve rahmeti onlaradir"[248] buyurur. 2. Riza: Yce Allah Hz. Peygamber hakkinda "Rabbin sphesiz sana verecek ve sen de razi olacaksin"[249]mmeti hakkinda da "And olsun ki onlari razi olacaklari bir yere koyar[250] "Allah onlardan razi olmustur, onlar da Allah'tan razi olmuslardir"[251] buyurmaktadir. 3. ve 4. Gemis ve gelecek gnahlarin affi: Hz. Peygamber hakkinda "Allah bylece,' senin gemis ve gelecek gnahla?'i-ni bagislar.[252] buyrulurken mmeti hakkinda da syle rivayet edilmistir: Bu yet indigi zaman ashap Hz. Peygamber'e gzay-dinligi dilemisler ve "Bize ne var? Y Rasulallah!" demislerdi. Bunun zerine "Inananerkek ve kadinlari, iinde temelli kalacaklari, ilerinden irmaklar akan cennetlere koyar; onlarin ktlklerini rter" [253]yeti inmisti. yette geen gnahlarin affi, gemis ve gelecek hepsini kapsamaktadir. Birinci yette Allah'in nimeti tamamlamasindan bahsedilmekte va "Sana olan nimetini tamamlar..." buyrulmaktadir. mmet hakkinda da "Allah sizi zorlamak istemez, Allah sizi aritip zerinize olan nimetini tamamlamak ister ki skredesiniz"[254] buyrulmaktadir ki, bu da drdnc benzerligi teskil etmektedir. 5. Vahiy yani nbvvet: Yce Allah Hz. Peygamber hakkinda olmak zere "Ey Muhammedi Sphesiz sana da vahyet-tik.[255] ve benzeri anlamda yetlerle Hz. Peygamber'e verdigi nbvvetten bahsetmistir. Bu son derece aiktir ve sahide ihtiyaci yoktur. mmet hakkinda ise hadiste "Salih r'ya nbvvetin kirk alti cznden bir czdr" [256] buyrulmustur. 6. Kur'n'in murada uygun olarak inmesi: Hz. Peygamber hakkinda 'Yzn gge evirip durdugunu gryoruz. Hos-nud olacagin kibleye, ey Muhammad, elbette seni evirecegiz"[257] buyrulmaktadir. Hz. Peygamber daha nce kiblenin Kabe'ye evrilmesini arzuluyor ve bu dogrultuda vahiy bekleyip duruyordu. "Ey Muhammedi Bunlardan (zevcelerinden) istedigini birakir, istedigini yanma alabilirsin.[258] yeti bir baska rnegi teskil eder. Hz. Peygamber'e kadinlar sevimli kilindigi iin, onun hakkinda diger mslman erkeklere getirilen drt siniri korunmamis, (daha nce nikhi altinda kalan kadinlari tutabilecegi bildirilmistir).[259]mmet hakkinda Kur'n'in onlarin arzularina uygun dsmesine gelince; Hz. mer syle anlatir: "'Rabbime konuda muvafik dstm[260]Birinde: "Y Raslallah! Keske Makm-i Ibrahim'i namaz yeri edinsen" dedim, hemen"Makm-i Ibrahim'i namaz yeri edinin"[261]yeti indi. Bir baska seferinde: "Ya Raslallah! Senin huzuruna iyi kimseler de kt kimseler de giriyor. Keske mminlerin annelerine perde arkasinda bulunmalarini emretsen" dedim, bunun zerine de "hicb yeti[262]indi. Bir baska seferinde, Hz. Peygamber'in bazi kadinlarini (gereksiz bazi talepleri

zerine)[263]azarladigini duydum. Onlarin yanma vardim ve kendilerine "Ya bu halinizden vazgeersiniz, ya da Allah peygamberine sizden daha hayirli esler verir" dedim. Bunun zerine de "Ey Peygamber esleri! Eger o sizi bosarsa, Rabbi ona, sizden daha iyi olan... esler verebilir"[264]( yeti indi.'" Baska bir rnek: Bir kadina, kocasi zihar[265]yapmisti. Kadin Hz. Peygambere gelerek, uzun sre kocasiyla ayni yastiga bas koyduklarini, ondan ocuklari bulundugunu... simdi ise onun kendisine- zihar yaptigini syleyerek sikayette bulundu. Hz. Peygamber "Sen ona haram olmussun, yapabilecegim bir sey yok" buyurdu, f Kadin Hz. Peygamber ile tartismaya girdikten sonra) basini gge kaldirdi ve "Ben aresizligimi Allah'a arzederim" dedi. Sonra Hz. Peygamber'e tekrar basvurdu. Ayni cevabi aldi. Sonra nc defa sormak iin tekrar gitti.Bunun zerine Allah su yetleri indirdi: "Ey Muhammedi Kocasi hakkinda seninle tartisan ve Allah'a sikyette bulunan kadinin szn Allah isit mistir..."[266]Bu konuda arastirma yapanlar, bu trden pek ok yet oldugunu greceklerdir. Mesel, ifk (iftira) olayinda Hz. ise'nin atilan iftiralardan uzak oldugunu, kendi arzusu dogrultusunda gelen yetler[267] ortaya koymustu. O duygularini syle anlatiyor: "Ben o zaman gnahsiz oldugum Iin mutlaka Allah'in beni temize ikaracagina inaniyordum. Ancak, Allah'a yemin ederim ki, Allah'in benim hakkimda okunacak bir vahiy indirecegini hi zannetmiyordum; bence benim durumum Allah'in Kur'n'mda okunacak vahiy indirecek kadar nemli degildi. Su kadar ki ben, Yce Allah'in beni temizleyecek bir ryayi Hz. Peygamber'e gsterecegini ve beni byle paklayacagini dsnyordum. Fakat O, vahiy indirdi." Hill b. meyye de: "Seni hak ile gnderene yemin ederim ki, ben elbette dogruyum ve Yce Allah mutlaka sirtimi had cezasindan kurtaracak bir vahiy indirecektir" demisti de bunun zerine "Karilarina zina isnad edip de kendilerinden baska sahitleri bulunmayanlarin sahidligi, kendisinin dogru szllerden olduguna Allah'i drt defa sahit tutmasiyla olur..."[268]yetleri inmisti. Bu husus, sadece Hz. Peygamber devrine hastir; nk onun vefatiyla vahiy kesilmistir. 7. Sefaat: Hz. Peygamber hakkinda "Belki de Rabbin seni vlecek bir makama [269] ykseltir" [270] buyrulmustur. Bu mmet hakkinda da sefaatin bulunacagi sabittir. Mesel veys hakkinda Hz. Peygamber "Rebla ve Mudar mensuplari kadarkisiye sefaat eder"[271]Imamlariniz, sefatilerinizdir"[272] vb. 8. Serh-isadr (gnl amak): Hz. Peygamber hakkinda "Ey Muhammedi Senin gnln amadik mi?[273] mmet hakkinda da "Allah kimin gnln Islm'a amissa o, Rabbi katindan bir nur zere olmaz mi?"[274] buyrulmustur,

9. Sevgiye mazhariyet: Hz. Peygamber Allah'in sevgilisidir. Bu husus hadisle sabittir. Hadis syle: Bir grup sahb kendi aralarinda mzakere ediyorlardi. Biri: "Sasilacak sey! Allah, yaratiklarindan kendisi iin dost (halil) edinmistir" dedi. Bir digeri: "Musa'nin kelmindan daha sasilacak ne olabilir? Zira onunla Allah konusmustur" dedi. Bir ncs: "Ya Isa! O Allah'in kelimesi ve ruhudur" dedi. Bir drdncs: "dem'e ne demeli! O Allah'in setigidir" dedi. Bunun zerine Hz. Peygamber Lonlarin yanlarina ikti, selam verdi ve sonra: "Konusmalarinizi isittim ve hayretlerinizi grdm. Evet, Allah Ibrahim'i dost edinmistir. Dogrudur. Musa Allah'in sirdasidir; onunla konusmustur. Dogrudur. sa Allah'in ruhudur. Dogrudur. dem, Allah tarafindan seilmistir (safiyy). Bunlar hep dogrudur. Ancak dikkat edin, ben ise Allah'in sevgilisiyim. Bunu gnmek iin sylemiyorum. Kiyamet gnnde hamd sancagini ben tasiyacagim. Bunu gnmek iin sylemiyorum. Ilk sefaat eden ve sefaati ilk kabul edilecek olan benim. Bunu gnmek iin sylemiyorum. Cennetin kapisini ilk alacak olan benim ve Allah onu benim iin aacak ve yanimda fakir mminler oldugu halde beni oraya koyacak. Bunu gnmek iin sylemiyorum. Ben simdiye kadar geenlerin de, bundan sonra geleceklerin de en sereflisiyim. Bunu gnmek iin sylemiyorum.[275] mmeti hakkinda ise ".. .Allah, sevdigi ve onlarin da O'nu sevdigi ... bir millet getirecektir"[276] buyrulmustur. 10. Yukaridaki hadiste Hz. Peygamber'in cennete girecek ilk kisi oldugu, mmetinin de ayni sekilde oraya girecekilk mmet oldugu belirtilmistir. ll. YineaymhadisteHz. Peygamber'in simdiyekadar geenlerin de, bundan sonra geleceklerin de en sereflisi oldugu belirtilmistir. mmeti hakkinda da "Siz, insanlar iin ortaya ikarilan... en hayirli bir mmetsiniz"[277] buyrulmustur. 12. Hz. Peygamber mmeti zerine sahit kilinmistir. Bylece, diger peygamberlere nasip olmayan bir ayricalik kazanmistir.[278]Kur'n-i Kerim'de syle buyrulur: "Bylece sizi insanlara sahit ne rnek olmaniz iin tam ortada bulunan bir mmet kildik. Peygamber de size sahit ve rnektir."[279] 13. Harikulade olaylarin bulunmasi: Hz. Peygamber hakkida mucize ve kerametler bulunmaktadir. mmetine ise, kerametler verilmistir. Bu konuda, bir velnin, kendi veliligini ispat iin keramet ile meydan okumasi caiz midir, degil midir? konusunda ihtilaf edilmistir. Islemekte oldugumuz esas, bunun caiz olacagina bir taniktir. Insallah bu konu ileride gelecektir. 14. Daha nceki kitaplarda Allah'a karsi vgc olma ve benzeri

gzel meziyetlerle anilmis olma: Kur'n'da Hz. Peygamber hakkinda "Ben (Isa), benden sonra gelecek ve adi Ahmed [280] olacak bir peygamberi mjdeleyen, Allah'in size gnderilmis bir peygamberiyim.[281] buyrulmus, mmetine de "hammdn" ok vgde bulunanlar) ismi verilmistir. 15. mm [282] olmakla birlikte ilim sahibi olma [283]: "mmler arasindan, kendilerine yetlerini okuyan, onlari aritan, onlara Ki-tab'i ve hikmeti greten bir peygamber gnderen O'dur[284] "De ki: Ey insanlar! Dogrusu ben Allah'in hepiniz iin gnderdigi peygamberiyim. Allah'a ve okuyup yazmasi olmayan, haber getiren peygamberine inanin.[285]buyrulur. Hadiste de:"Biz mm bir mmetiz;hesap kitap bilmeyiz.[286] buyrulmustur. 16. Meleklerle konusma: Bu durum Hz. Peygamber hakkinda gayet aiktir. Ashaptan bazisi hakkinda da, meleklerle konusur olduklari nakledilmistir. Mesel Imrn b. Husayn gibi. Ayni sey Allah'in vel kullarindan da nakledilmektedir. 17. Sorguya ekmeden nce affa mazhar olma: Hz. Peygamber hakkinda Yce Allah "Allah seni affetti; onlara niin izin verdin? "[287]buyururken, mmeti hakkinda da "And ahun ki, Allah size verdigi szde durdu. O'nun izniyle kfirleri kirip biiyordunuz, ama Allah size arzuladiginiz zaferi gsterdikten sonra gevseyip bu hususta ekistiniz ve isyan ettiniz.. .And olsun ki O sizi bagisladi[288] buyurmaktadir. 18. Sani yceltme: Yce Allah Hz. Peygamber hak-' kinda "Senin sanini yceltmedik mi?"[289]buyurur. Bundan maksat, ke-lime-i tevhide ve ezana Hz. Peygamber'in ismini kendi ismiyle birlikte koymus olmasidir, denilmistir. Bylece Hz. Peygamber'in ismi, yceltilmis ve saygi grms oldu. mmet hakkinda da gerek Kur'n'da ve gerekse daha nceki kitaplarda pek ok yerde vg ile bahiste bulunulmustur. Bir hadiste Hz. Musa'nin, Hz. Muhammed'in mmetine ait vgler vo onlari ycelten ifadeler grnce: "Allah'im! Beni Muham-med mmetinden kil"[290] diye dua ettigi bildirilmistir. 19. Onlara dsmanlik Allah'a dsmanlik, onlara dostluk Allah'a dostluk kabul edilmistir; Yce Allah "Allah'i ve Peygamberini incitenlere, Allah, dnyada da, hirette de lanet eder"[291] buyurur. Hadislerde de "Kim bana eziyet ederse, Allah'a eziyet etmis olur[292] "Kim benim bir vel kuluma eziyet ederse, o bana aiktan harp amis olur"[293] buyrulur. Baska bir yette "Kim peygamber'e itaat ederse, Allah'a itaat etmis olur"[294] buyrulur. Bunun muhalif mufhumu, kim peygambere itaat etmezse Allah'a itaat etmemis olur, seklindedir. 20. Seme: Yce Allah peygamberler hakkinda "Babalarindan,

soylarindan, kardeslerinden bir kismini setik ve onlari dogru yola eristirdik..."[295]buyurmakta, mmet hakkinda da "O sizi semis, ataniz ibrahim'in yolu olan dinde sizin iin bir zorluk kilmamistir" [296]buyurmustur. Hadiste de Hz. Peygamber'in btn insanlar ierisinde "Mustaf" yani seilmis oldugu bildirilmistir.[297] mmet hakkinda da "Sonra bu Kitab'i kullarimizdan setigimiz kimselere miras birakmisizdir..."[298]buyrulur. 21. Allah'tan selma nail olma: Birok hadiste, Allah'tan Peygamberine selam geldigi belirtilmistir. Yce Allah "EyMuhammed de ki: Hamd Allah'a mahsustur, setigi kullarina selm olsun[299]"Ey Muhammedi yetlerimize inananlar sana gelince: 'Size selm olsun.' de[300] seklinde buyurur. Cibril Hz. Peygamber'e Hz. Hatice hakkinda: "Ona Rabbinden ve benden selm syle" demistir.[301] 22. Insanin yaratilisinda bulunan zaaflar sebebiyle kayma ve sapma beklentilerine karsi koruyucu olma, onlara sebat verme: Hz. Peygamber hakkinda "Sana sebat vermemis olsaydik, and olsun ki, az da olsa onlara meyledecektin"[302] mmet hakkinda da "Allah inananlara, dnya hayatinda da hirette de, o sabit szlerinde, daima sebat ihsan eder"[303] buyrulur. 23. Minnetsiz ihsanda bulunmak: Hz. Peygamber hakkinda "Dogrusu sana minnetsiz bir ecir vardir[304] mmethakkin-da da "Onlara minnetsiz ecir vardir"[305]buyrulmustur. 24. Kur'n'inkolaylastirilmasi: Hz.Peygamber hakkinda "Ey Muhammedi Cebrail sana Kur'n okurken, unutmamak iin acele edip onunla beraber syleme, yalniz dinle. Dogrusu o vahyo-lunani kalbine yerlestirmek ve onu sana okutturmak Bize dser. Biz onu Cebrail'e okuttugumuz zaman onun okumasini dinle. Sonra onu aiklamak bizedser"[306]Ibn Abbasbu yetleri meale yansitildigi gibi; "Sonra onu aiklamak bize dser" kismini da "Onu senin dilinden aiklamak bize dser" seklinde aiklamistir. mmet hakkinda da "And olsun ki, Kur'n'i, gt olsun diye kolaylastirdik; gt alan yok mudur?" [307] buyrulur. 25. Namaz ierisinde, onlara selm vermenin mesrulugu: Namazda tahiyyt (tesehhd) okurken "Ey Peygamber! Allah'in selmi, rahmeti ve bereketi senin zerine olsun. Selm, bize ve Allah'in 1257] tm slih kullari zerine olsun..." denilmektedir. 26. Yce Allah, Peygamberini, raf, rahm gibi kendi isimleriyle isimlendirdigi gibi, mmeti de m'min, habr, alm, hakm gibi isimleriyle isimlendirmistir. 27. Allah onlara da itaat edilmesini emretmistir: "Ey

inanananlar! Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden olan buyruk sahiplerine de (ulu'l-emr) itaat edin."[308] yette geen "ulu'l-emr" den maksat yneticiler ve limlerdir. Hadiste de "Kim benim emrime itaat ederse, bana itaat etmis olur[309] buyrulur. yette de: "Kim peygambere itaat ederse, o Allah'a itaat etmis olur" [310] buyrulmaktadir. 28. Sefkat ve merhamet ifade eden bir hitaba mazhariyet: Hz. Peygamber hakkinda: "TH. Ey Muhammedi Kur'n'i sana, sikintiya dsesin diye indirmedik.[311] "Onunla insanlari uyarman ve inananlara gt vermen iin kalbine bir darlik gelmesin[312] "Ey Muhammedi Rabbinin hkm yerine gelinceye kadar sabret; dogrusu sen Bizim nezaretimiz altindasin"[313] buyrulur. mmet hakkinda da: "Allah sizi zorlamak istemez, Allah sizi aritip zerinize olan nimetini tamamlamak ister[314] "Allah size kolaylik ister, zorluk istemez[315] 'Allah sizden yk hafifletmek ister; insan zayif yaratilmistir"[316]. ..Haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Allah sphesiz ki size merhamet eder"[317]buyrulur. 29. Hidyete erdikten sonra sapikliga dsmekten korunmus olma ve benzeri ilh koruma altina alinma: Yce Allah, Peygamberini her trl hatalardan korumustur. mmet hakkinda isehadiste "mmetim hata zerine birlesmez[318] "Allah'igzet;Allah da seni gzetsin"[319] buyrulmustur. yette de "Iblis: 'Senin kudretine and olsun ki, onlardan, sana iten bagli olan kullarin bir yana, hepsini azdiracagim', dedi" [320]buyrulur. Bu yeti "mmetim hata zerine birlesmezler" hadisi ile "Vallahi, ben sizin hakkinizda arkamdan sirke tekrar dneceginizden asla endise etmiyorum; ancak btn endisem kendinizi dnyalik yarisina kaptirmanizda.[321]hadisleri aiklamaktadir.[322] 30. Peygamberlere imamlik yapma serefi: Isr (Mi'rc) hadisinde Hz. Peygamber'in diger peygamberlere imamlik yaptigi belirtilir ve syle buyrulur: "Kendimi peygamberlerden bir topluluk ierisinde grdm. Namaz vaktigeldi ve ben onlara imamlik yaptim.[323]Hz. Isa'nin kiyamet ncesinde yeryzne inisiyle ilgili hadiste ise: "Bu mmetin imami kendisindendir. O (Isa), mmetin imamina uymus olarak namaz kilacaktir" buyrulur.[324] Seriati inceleyen kimseler, mmetin Peygamberinden pek ok hayir ve bereket aldigina, Allah'tan hibe edilmis ya dakendince kazanmis oldugu hal ve vasiflari ondan tevars ettigine dellet edecek bu trden pek ok sey bulur. Bu sereften dolayi Allah'a sonsuz vgler olgun. Fasil: Bu esas zerine bazi kaideler kurulur: 1) Bu mmete verilmis olan her trl meziyetler, kerametler, kesifler,

teyidler vb. sadece Hz. Peygamber'in nbvvet nurundan alinmis olmaktadir ve bunlar ona uymanin lsndedir. Hibir kimse, onun peygamberligi vasita olmadan bir hayir elde etmis oldugunu zannetmesin. Bu mmkn degildir; o herkesin aydinlandigi, etrafa isik saan bir nur kaynagidir; herkesin kendisiyle yolunu dogrulttugu en yce alemdir. Itiraz: Birileri ikarak syle diyebilir: Bazi fevkaldelikler vardir ki mmet elinde ortaya ikmis iken, Hz. Peygamber'in elinde zuhur etmemistir. zellikle de bazilarina has bulunan meziyetler gibi. Mesel, seytan, Hz. Peygamber'e namazinda satasmis, onunla ekis-mistir. Buna ragmen o Hz. mer'i grnce kaardi. Nitekim Hz. mer hakkinda Hz. Peygamber "Sen bir yola girsen, mutlaka seytan (yn degistirir ve seninle karsilasmamak iin) baska bir yola girer"[325] buyurmustur. Hz. Osman hakkinda da "gkteki meleklerin ondan haya edecegini"[326] bildirmistir. Bu gibi zellikler bizzat kendisi hakkinda ise gelmemistir. seyd b. Hudayr ile Abbd b. Bisr hakkinda syle nakledilmistir: "Bu ikisi Hz. Peygamber'in yanindan karanlik bir gecede ikmislar; bir de bakmislar ki nlerinde bir isik var. Bu ayrilincaya kadar devam etmis; ayrilinca isik da beraberlerinde ayrilmis ve her birinin nnde bir isik olmus.[327] Mesel byle bir olay Hz. Peygamber hakkinda anlatilmamistir. Sahabeden ve onlardan sonra gelen nesillerden nakledilen buna benzer daha baska menkibeler vardir ki, onlara benzer birseyin Hz. Peygamber'den sadir oldugu nakle-dilmemistir. Cevap: Velilerden, limlerden simdiye dek nakledilmis ve bundan sonra kiyamete kadar nakledilecek olan ne kadar haller, harikuladelikler, ilimler ve mazhariyetler vb. varsa, bunlarin hepsi Hz. Peygamber'den nakledilmis bulunan kllyytin altina giren cz ve fertlerdir. Su kadar var ki, bazen cinsin fertleri ve kllinin czleri; kll, klli olmasi aisindan onlarla nitelenmese bile, cz olmalari aisindan czye uygun niteliklerle nitelenirler. Bu durum, cznin, klliden daha stn oldugunu gstermedigi gibi, czde bulunan seyin kll ile bir alkasi olmadigini da gstermez. Nasil olabilir ki, cz ancak cz ile kll olabilir. Zira cz, kllinin hakikatindendir ve onun mahiyetinde dahil bulunmaktadir. mmette zahir olan sifatlar da ayni sekilde mutlaka Hz. Peygamber cihetinden ortaya ikmaktadir ve bunlar onun sifat ve kerametlerinden birer rnek mahiyetindedir. Bunun dogruluguna delil sudur: Bu tr vasiflardan hibiri, ancak Hz. Peygamber'e tbilik ve ona uyma lsnde ortaya ikmaktadir. Eger bu vasiflar, mmete has ve Hz. Peygamber'den bagimsiz olarak dsnlebilseydi, o zaman tbiligin sart olmamasi gerekirdi. Bu husus, az nce Hz. mer hakkinda geen misalden aika anlasilir: Syle ki: Bu misalde zikredilen zellik, seytanin kendisinden kamasidir ve bu,

seytanin tuzagina dsmekten ve onun kendisini gnahlara sevketmesinden korunmus olmak demektir. Siz de bilirsiniz ki, mutlak, kapsamli ve tam olan korunma, bizzat Hz. Peygamber'in zelligi olmaktadir. nk o, byk kk her trl gnahlardan mutlak surette ve kapsamli olarak korunmus bulunuyor. Bu hususun burada uzun uzadiya aiklanmasina gerek duymuyoruz. Bu zellik karsisinda Hz, mer'in sahip oldugu meziyet ancak denizden bir damla mesabesinde kalmaktadir. Yine, seytanin insandan kamasi ya da ondan uzak olmasi, ondan korunmak mnsina gelir ve baska bir meziyet iermez. Ayni konuda Hz. Peygamber'in sahip oldugu meziyeti ise artiran zellikler vardir: (1) Yce Allah, Hz. Peygamber'i seytan zerinde egemen kilmis; bunun neticesinde Hz. Peygamber, seytani mescidin diregine baglamaya tesebbs etmis, fakat sonra Sleyman'in "Rabhim! Beni bagisla, bana benden sonra kimsenin ulasamayacagi bir hkmranlik ver"[328]seklindeki duasini hatirlayinca bu dsncesinden vazgemistir.[329] Hz. mer'in byle birseye kadir olmasi mmkn degildir. (2) Hz. Peygamber, gerek kendisi ve gerekse Hz. mer'le ilgili durumun farkindadir. Hz. mer ise isin farkinda degildir. (3) Hz. Peygamber, seytan kendisine yalan da olsa onun vesveselerinden emindir; Hz. mer ise, seytan uzak da olsa onun vesveselerinden emin degildir. Hz. Osman ile ilgili menkibeye (yani meleklerin kendisinden haya etmesine) gelince; Hz. Peygamber'den b habere ters dsecek bir sey rivayet edilmis degildir. Aksine biz diyoruz ki, Hz. Peygamber haya konusunda kendi durumunu bildirmemis olsa bile Hz. Osman'dan daha ileri bir noktadadir. Birseyi zikretmemek, onun yoklugunu gerektirmez. Hem sonra, Hz. Osman, bu zelligi kendisinde bulunan asin utanma duygusu neticesinde elde etmisti. Haya konusunda Hz. Peygamber herkesten daha nce idi; hatta o, duvagi ailmamis bakire bir kizdan daha ok haya sahibi idi. Szkonusu meziyetin ikis yeri haya olduguna gre, onu en st dzeyde kendisinde bulunduran kimse olarak Hz. Peygamber'in o meziyete de en st dzeyde sahip olmasi tabidir. Benzer bir izah, seyd ve arkadasi iin de geerlidir: Onlarin nnde bir isik peyda olmasindan maksat, geceleyin karanlikta kolaylikla yryebilmek iin yolu aydinlatmaktir. Hz. Pey-gamber'e gelince, karanlik onun grmesini engellemiyordu; aksine o, karanlikta da aynen aydinlikta grdg gibi gryordu. Dahasi, gece karanligindan daha kesif bulunan engeller dahi onun grmesini engellemiyor, dolayisiyla nndekini grdg gibi arkasm-dakini de gryordu. Bu daha da byk birsey; nk burada fevkaldelik grnen seyde degil, bizzat grmenin kendisindedir. Kaldi ki, btn bunlar Hz. Peygamber'in mmeti ierisinde kendi hayatinda

yahut da daha sonra ortaya ikmis mucize ve kerametlerinden olmaktadir. Bu konuda asil olarak alinmasi gereken sey iste bu anlattiklari-imzdir ve bu gibi harikuladeliklerin O'nun cihetinden geldigini kabullenmektir. Belki, konu zerinde duran kimse iin, ilk plnda durum problem arzeder gibi grnebilir; ama Allah'in izniyle bu hususta herhangi bir problem yoktur. Bu konuda yani meziyetin en stnlg gerektirmeyecegi hususunda Karffnin szlerine bakilabilir.[330] Fasil: Bu esastan ikarilacak kaidelerden bir digeri de sudur: Bir kimsenin gstermis oldugu harikuladelige bakilir. Eger onun, Hz. Peygamber'in mucize ve kerametlerinden bir dayanagi varsa tamam, o gerek bir keramettir; onlardan bir dayanagi yoksa, ilk bakista keramet gibi gzkse bile o, gerek bir keramet degildir Zira insan elinde gereklesen her harikuladelik her zaman iin keramet olmayabilir; onlardan keramet olanlar olabilecegi gibi, yle olmayanlar da bulunabilir. Bunu bir misalle aiklayabiliriz: Btn himmet ve gayretlerini astroloji ve yildiz fallarina vermis kimselerden, normalin stnde diye nitelenebilecek fiiller sadir olabilmektedir. Oysa ki btn bunlar, hak ile ilgisi olmayan katmerli irkeflerdir ve onlarin dogruluguna dellet edecek bir ser'i dayanak bulunmamaktadir. Hz. Peygamber'in kerametleri arasinda bunlara asil olabilecek birsey mevcut degildir. Zira bunlarin yaptiklari eger, zel bir dua ile oluyorsa, Hz. Peygamber'in duasi onlarin yaptigi nisbet ve sekilde olmamistir. O, hibir zaman yildizlara itimat etmemis, onlarin ugur getirmesi ya da bahtsizligi defetmesi gibi bir talepte bulunmamis; aksine devamli herseyin kendisine dnecegi ve yalniz kendisine siginilacak olan Allah'a itimat etme yollarini arastirmis; yildizlara istinat etmeyi yasaklayarak onlara iltifat etmemistir. Bir kudshadiste syle buyralur: "Allah:Kullarimdan kimi m'min, kimi de kfir olarak sabahladi. ... Kim falan ve falan yildizin dogmasi veya batmasiyla yagmura kavustuk dediyse, o da beni inkr, yildiza iman etmistir, buyurdu."[331]Geri Hz. Peygamber'in (esref) dua iin vakit kolladigi,veya kollanmasi iin aginda bulundugu sabitse de, bunlar astrolojik dsncelerden tamamen uzak gerekelere baglidir. "Tenezzl"[332] hadisi, gnn iki ucunda meleklerin (devirteslim iin) bir araya geldiklerini bildirenhadis ile benzerlerinde oldugu gibi. Du da ayni sekilde bir ibadettir ve onda da ziyadelik ve noksanlik yapilamaz. Yani astroloji ile ugrasanlarin yaptiklari sekiller ve tekellf altina girdikleri tavirlar daha nceden seriatta benzeri grlmemis seylerdir. Yapilan dualar da ayni sekilde, ne nce ne sonra; ne Hz. Peygamber'in ne de selef-i slih'in dualarinda bir dayanagi olmayan seylerdir. Onlarin dikkate aldiklari seyler sadece felsefecilerle ayni paralelde dsnceye sahip kimselerin iddia

ettikleri hurfik olmaktadir. Eger onlarin yaptiklari seyler duadan baska birsey ile yapiliyorsa, mesela btn himmet ve gayretin bir noktaya teksif edilerek (terkiz-i zihin, konsantrasyon) neticeye varilmaya alisiliyorsa; byle birsey naklen sabit degildir ve ser' bir dayanaktan yoksundur. Onlarin btn dayanaklari ser' degil, felsefdir ve hkm bir haldir. Bu durumda, harikulade bir durum meydana gelmis olsa bile, onun sihhatine dair bir delil bulunmamaktadir. Hem sonra bunlar, zahiren ldrme ve yaralama suretiyle tesirlerini bir baskasina sirayet de ettirebilirler; hatta sihir ve nazar ile bunlara ulasilabilir ve bu onun dogruluguna bir sahit olmaz. Aksine o tamamen btil ve sirf bir taskinliktir. Bu konu, siradan (avam) insanlarin ve pek ok aydin kimselerin yanildiklari bir konu olmaktadir; bu itibarla zerinde dikkatle durulmalidir. Fasil: Hz. Peygamber'in, gerek firset, dogru ilham, aik kesif, sdik rya gibi harikuladeliklerin geregi ile olmak zere sakindirmada, mjdelemede, korkutmada ve tesvikte bulundugu sabittir.[333]Bu durumda, bu zelliklerden birine sahip olan bir kimsenin de ayni sekilde davranmasi dogru bir davranis olacak; yaptigi is mesruiyet dairesi disinda kalmis olmayacaktir. Ancak, gerekli sarta uymus olmasi gerekecektir. Bu hususa delil olarak, daha nce arzedilenlere ek olarak su iki durumu verebiliriz: (1) Hz. Peygamber bunun geregi ile olmak zere emir, yasak, sakindirma, mjdeleme ve irsad yoluyla amelde bulunmustur. Bunu yaparken de, bu hususun kendisine ait bir zellik oldugunu, mmetinin byle bir hususiyeti bulunmadigini bildirmemistir. Bu da, bu konuda mmetin de ayni hkmde oldugunu gsterir. Aynen, kendisinden sadir olan ve sadece kendisine has olduguna dair bir delil bulunmayan diger btn davranislarinda oldugu gibi, bu konuda da durum ayni olacaktir. Buna delil olarak, mmetine ynelik olarak vermis olduklari mjdeleri yeterlidir. Bunlardan beklenen ama sadece, hayirli amellere atilmayi ve kt islerden de geri durmayi temin iin mjdeleme ve korkutma olmaktadir. rnek olmak zere sunlari arzedebiliriz: Abdullah b. mer ryasinda iki melek grms ve onlar "Namazi da ok kilsan, ne iyi adamsin, sen!" demisler. (Bunu Abdullah, Hafsa'ya anlatmis, Hafsa da Peygamberimize anlatmis ve) o "Eger oka gece namazi kilsa, Abdullah gerekten slih bir kuldur" buyurmus. Rvi TNf), bundan byle Abdullah'in oka gece namazi kilmaya devam ettigini sylemistir.[334] Hz. Peygamber Ebu Zere: "Gerek su ki, ben seni zayif gryorum ve ben sphesiz ki kendim iin sevdigimi senin iin de severim. Sakin ola ki, iki kisi (de olsa) onlarin basinageme, yetim mali idaresini zerine alma"[335] buyurmustur. Salebe

b. Htib, kendisine Allah'in ok mal vermesi iin dua etmesi ricasinda bulundugu zaman, "Skrn eda ettigin az mal, skrn eda edemeyecegin ok maldandahaha-yirlidir"[336]buyurmuslardir. Enes hakkinda ise, "Allah'im! Onun malini ve evladim ogalt"[337] buyurmuslardir.[338] Hz. Peygamber, esitli [2(55] insanlara, kendilerinde bulunan firasete itimatla onlar iin en stn olan amelin ne olduguna dair rehberlikte bulunmustur. (Gayba vkif olma esasi zerine buyurduklari da olmustur.) Bu cmleden olmak zere[339] "Yarin sancagi yle birisine verecegim ki, Allah fethi onun elinde myesser kilacaktir" buyurmus ve ertesi gn sancagi Hz. Ali'ye vermis; Allah da fethi onun elinde nasip etmistir.[340] Osman b. Af-fanhakkmda da: "Umulur ki, Allah sana bir gmlek giydirecektir; eger onu ikarmani senden isterlerse, onu ikarma"[341] buyurmustur. Bu rneklerde, faydali tavsiyelerini gayba vukfiyeti zerine bina etmistir. Onlarin saakli ya3'gilari olacagim,[342] herbirinin sabah bir takim aksam ayri bir takim elbise giyeceklerini, nlerine bir tabagin konulup brnn kaldirilacagini bildirmis ve hadisin sonunda da: "Bugnk halinizle siz, o gnnzden daha hayirlisiniz" buyurmuslardir[343] Muviye'nin saltanatindan bahsetmis ve kendisine gtte bulunmustur.[344]Ammar'm s bir topluluk tarafindan ldrlecegini bildirmistir.[345] Namazi vaktinden geri birakacak emirlerin geleceginden bahsetmis ve sonra bu gibi durumlar karsisinda nasil yapacaklarini tavsiye etmistir,[346] Kendisinden sonra, baskalarinin ashaba tercih edilecegi bir zamanla karsilasacaklarim ve (havuzda kendisiyle karsilasincaya kadar) sabirli olmalarini salik vermistir.[347] Bu ve benzeri daha sayilamayacak kadar pek ok gayiptan bildirilmis haber vardir ki, bunlar sayesinde imanlar pekismis, tasdik artmis, uyarma, mjdeleme vb. gibi faydalar gereklesmistir, (2) Ashap da, bu gibi firset, kesf, ilham ve uykuda bildirme gibi yollarla amelde bulunagelmistir. Hz. Ebu Bekir'in: "Sphesiz onlar iki erkek iki de kiz kardeslerindir"[348] sz, Hz. mer'in minberde "Ya Sariye! Daga! Daga!" diye[349] kesf yoluyla nasihatta bulunmasi; insanlara kissa anlatmak isteyen bir kimseye "Korkarim, Sreyya'ya ulasacak kadar sisersin" diyerek ona bu isi yasaklamasi; ryasini anlatan ve ay ile gnesin birbiriyle savastiklarini grdgn syleyen kimseye: "Sen hangisiyle beraberdin?" diye sormasi onun da "Ay ile" diye cevap verince: "Sen mahvedilmis yetle[350] beraberdin; asla bir is stlenemezsin" demesi gibi, Selef-i salihten ve ondan sonra gelen nesillerdeki limlerden ve velilerden Allah bizleri onlardan istifadeye muvaffak kilsin. bu trden nakledilebilecek pek ok sey vardir.

Ancak burada, bu tr seylerin gerekleriyle amel edebilmek iin aranan sart zerinde durmamiz gerekmektedir ve bu konu sz uzatmamizi gerektirecektir. O yzden de ayri bir mesele olarak ele alacagiz: [351]
On Birinci Mesele:

Yukarida belirtilen kesif vb. gibi seylerin dikkate alinip, onlarla amel edilebilmesi iin mutlaka ser' bir hkm ya da dn bir kaideye ters dsmemesi gerekmektedir. Dn bir kaide ya da ser' bir hkm ihll eden birsey haddizatinda hak olan birsey degildir; o ya hayaldir ya vehimdir ya da seytanin ilksi (telkini) olmaktadir. Bunlar bazen ierisinde haktan unsur da tasiyabilir; bazen de haktan hibir sey tasimaz. Bu durumda bunlarin dikkate alinmasi dogru degildir; nk ser'an sabit bulunan bir esasa ters dsmektedir. Syle ki:Hz. Peygam-ber'in getirmis bulundugu seriatbundan nceki meselede de getigi gibi geneldir, zel degildir. Onun esaslari bozulamaz ve onun bidziyeligi ortadan kaldirilamaz; onun hkmleri altina girmeyen bir mkellefin olmasi dsnlemez. Durum byle olunca, su anda zerinde durdugumuz kabilden olan ve seriat tarafindan konulmus bulunan esaslara ters dsen hersey sakat ve btil olacaktir. Buna verilecek misallerden biri Ibn Rsd'e sorulan syle bir sorudur: Bir hkim, kendisine gelen bir dvada, adletleriyle bilinen iki sahidin sehdette bulunmasindan sonra, ryasinda Hz. Peygamberin kendisine "Bu sahitlikle hkm verme; nk o btildir" dedigini grr. Bu durumda ne yapacaktir? Iste bylesi bir rya, ne bir emir ve yasak; ne mjdeleme ve korkutma konusunda dikkate alinmayacaktir; nk ser' kaidelerden birisiyle ters dsmekte ve ser' bir hkm ihlale ugratmaktadir. Bu trden olan diger rneklerde de durum aynidir, "Hz. Ebu Bekir, bir adam ldkten sonra, grlen bir rya zerine onun vasiyetini yerine getirmistir" seklinde yapilan rivayetzel bir uygulamadir ve esitli ihtimalleri tasidigi iin genel bir kaideyi bozabilecek gte degildir. nk bu uygulamanin muhtemelen vrislerin, rizasi zerine gereklestirilmis olmasi mmkndr ve bylece ser' bir aslin ihlale ugramasi szkomisu olmayacaktir. Buna gre, bir kimse mksefe yoluyla belli bir suyun gasbedil-mis ya da necis oldugunu, ya da su sahidin yalanci oldugunu veya A'nin delil ikame ederek elde ettigi malin aslinda B'ye ait oldugunu.., vb. anlasa, aik bir gereke (sebep) olmadigi srece, bu mksefe dogrultusunda amel etmesi dogru olmayacaktir; dolayisiyla byle bir durumda asla su yok farzedilerek teyemmm alinamayacak; sahidin sehdeti reddedilemeyecek, o malin B'ye ait olduguna hkmedil eme-yecektir. nk zahirde seriatin getirdigi kurallar geregince baska hkmler sabittir ve bu hkmler sadece

mksefe veya firaset gibi seylere dayanilarak terkedilemez. Nitekim ayni sekilde uykuda grlen ryaya da itimat edilemez. Eger bunlar caiz olacak olsaydi, o takdirde zahirle hkmetme gerekelerinin bulunmasina ragmen ser' hkmlerin bunlarla bozulmasi[352] caiz olurdu. Byle bir netice asla sahih degildir; dolayisiyla islemekte oldugumuz konuda da durum ayni olacaktir.Sahh'te syle gelmistir: "Siz davalarinizi bana getiriyorsunuz ve huzurumda muhakeme oluyorsunuz. Belki iinizden bazilari kendisini daha Iyi savunuyor ve ben de sonuta isittigim dogrultusunda (zahire gre) hkmediyorum..[353] Hz. Peygamber bu hadislerinde hkm, isitilen seylerin geregine ve diger seylerin terkine baglamistir. Hz. Peygamber, kendisine arzedien hkmlerin pek ogunun aslina vakif bulunuyor; onlarin hakliya da haksiz olduklarini biliyordu. Buna ragmen o, ancak ve ancak duyduguna gre hkmde bulunuyor; bilgisi dogrultusunda hkm vermiyordu. Bu husus, hkimin kendi bilgisiyle (sbjektif olarak) hkmde bulunmasinin yasaklanmasina bir dayanak olmaktadir. Imam Mlik, kendisinden meshur olarak nakledilen grsne gre, hkimin, huzurunda kesin olarak yalanci olduklari bilinmeyen dil sahitlerin sehadette bulunmasi durumunda, kendi bilgisi aksine de olsa hkm vermek zorunda oldugunu belirtmistir. nk, onlarin sehdetleri geregi hkmde bulunmazsa, kendi bilgisiyle hkmetmis olacaktir. Hkimin bu bilgisi baska baska seylerin de karisabilecegi harikuladeliklerden degil, hi kusku iermeyen detlerden ikarilmistir. Hkimin kendi bilgisine dayanarak hkmde bulunabilecegi grsnde olanlar[354] da, nihayet grslerini yine harikuladeliklerden degil, detlerden elde edilen bir bilgi zerine kurmaktadirlar. Bu yzden Hz. Peygamber, kendisi en byk hccet oldugu halde, sahs bilgisine dayanarak hkm vermede bulunmamistir[355] Ibnu'l-Arab, Mliki imam Ssfnin, Bagdad'da kdilkudt[356]iken, Iyas b. Muvi-ye'nin kadilik yaptigi gnlerdeki tutumu gibi, frasetle hkmde bulunur oldugunu nakletmis ve stadi Fahru'l-Islm Ebu Bekir es-Ss'nin ona reddiye olmak zere bir cz (risale) yazdigini sylemistir. O byle diyor. Vakia, eger o baska hccet vb. aramadan mutlak olarak fraset ile hkmediyordu idiyse, elbetteki bu tutumu reddedilmeye lyiktir. Itiraz; Bu vardiginiz sonu iki aidan mskil gzkyor: (1) Mksefe ve keramet sahibi kimselerden sizin bu dediginizin aksi dogrultusunda nakiller vardir. Bazi kimseler, kesfe ya da alisilmis olmayan bilgi edinme yollarina dayanarak, dis grns itibariyla he-la olan birok seyden geri durmuslardir. Baksaniz a, Imam Sibl, hellden baska bir sey yememeye azmetmisti ve badiyede bir incir agaci

grd; ondan yemek istedi. Bunun zerine aga hemen dile gelerek: "Benden yeme, nk ben bir yahudye aidim" dedi.[357]Abbas b. elMhted de bir kadinla evlenmisti. Gerdek gecesi, pismanlik duydu; kadina yaklasmak istediginde engellendigini hissetti. Bunun zerine ondan vazgeti ve disari ikti. gn sonra kadinin kocasi oldugu ortaya ikti. Ayni sekilde kendilerinde, normal ya da normalin stnde, yediklerinin helal olup olmadigina dair bir almet tasiyan kimselerin durumu da byledir. Mesel el-Hris el-Muhsib'nin parmaklarindan birinde bir damar vardi ki, bu damar elini spheli bir seye uzattiginda derhal hareket ederdi. O da o seyden elini ekerdi. Bunun dayanagini da Ebu Hureyre ve daha baskalarindan rivayet edilen zehirlenmis koyunla ilgili hadis teskil eder. Bu hadiste: "Ondan Hz, Peygamber ve digerleri yedi. Hz. Peygamber: 'Elinizi ondan ekin; nk o (koyun) bana kendisinin zehirlenmis oldugunu bildirdi. ' buyurdu. Etten yiyen Bisr b. el-Ber ld..[358] Hz. Peygamber, burada davranisini (koyun budunun lisan-i hal ile ifade ettigi) sz zerine bina etmis ve hem kendisi onu yemekten geri durmus, hem de ashabina oridan yememelerini emretmisti. Hem sonra bu, bizden ncekilerin seriatina da uygun dsmektedir. Zaten bizden ncekilerin seriati, eger bizim seriatimizda naklediliyor ve neshedildigi de bildiril-miyorsa, bizim de seriatimiz olmaktadir. Bu husus bakara (inek) olayinda vardir, Bu olayda anlatildigi zere, Israilogullari, bir inek bogazlamak[359] ve onun bir parasiyla ldrlms bulunan birisine vurmakla emredilmislerdi. Neticede Allah, onu diriltmis ve kendisini ldren kimseyi bildirmisti. Bunun zerine de kisasla hkmedilmisti. Yine Kur'n'da anlatilan ve gemide delik aan ve ocugu ldren Hizir olayinda[360] da tezimize ok aik dellet bulunmaktadir. Bunlara benzer, gerek peygamberlerin mucizelerinde ve gerekse evliyanin kerametlerinde etkin olan bu tr unsurlar pek oktur. (2) Harikuladelikler, peygamberler ile veliler iin, bize nisbetle alisilmis seyler gibidir. Nasil ki, normal bir sey (delil) bize suyun pis oldugunu ya da gasbedilmis bulundugunu gsterse, bizim ondan geri durmamiz gerekiyorsa, burada da durum aynidir, Zira gayb leminden gelen bilgilenme ile, shd leminden gelen bilgilenme arasinda bir fark yoktur. Nitekim, pisligin suya dstgn bas gz ile grmek ile gayb gzyle grmek arasinda da fark bulunmamaktadir. Dolayisiyla hkmn, bunun zerine bina edildigi gibi, onun zerine de bina edilmesi gerekir. Bu ikisi arasim a3riranar, dogruya isabetten uzaktirlar. Cevap: Belirtilen seyler dogrultusunda amel etmenin dogru olabilecegi ve

bunlarin genelde mesru olan seyle amel etmek olacagi konusunda aramizda bir tartisma bulunmamaktadir. Bu netice iki ynden saglanmaktadir: (1) Hz. Peygarober'den sadir olan seylere kiyasta bulunmak ve onlara benzeyenleri onlara katmak. Tabi bu durumda, bu tr harikuladeliklerin vakia deliliyle Hz. Peygamber'e has oldugunun sabit olmamasi gerekir. Bu trden olup da sadece Hz. Peygamber'e has olmalari onlarin mucize oluslari aisindandir. Bu durumda Hizir olayi, bizim seriatimiza gre neshedilmis olacaktir.[361] Kaldi ki, bazi limler detlerden hasil olan bilgiye dayanarak gemiyi delmek ve kusurlu hale getirmek seklinde bir davranisin caiz olacagi grsndedirler. ocugun ldrlmesi konusunda ise, asla byle bir grse sahip olmak mmkn degildir. Iki tevilden birisine gre, Bakara (inek bogazlama) olayi da mensuh bulunmaktadir. Mezhepdeki maktuln (lrken) "Beni falan ldrd" demesi durumunda szne itibar edilecegi seklindeki grse gre ise yet muhkem bulunmaktadir. (2) Kiyas yapilamamasi takdiri, ikkidenin gereginin aksine bir durum olmaktadir; zira onlarda car olan kiyasla amel etmektir. Kiyas yapma imkninin yoklugunu takdir ettigimizde syle deriz: Evliyadan nakledilen bu olaylar ser' bir nassamiistenid bulunmaktadir. Bu nass da gnah demek olan kalbi rahatsiz eden seylerden (hazzu'l-kulb) sakinma talebidir. Kalbi rahatsiz eden seyler sayisiz etkenler sebebiyle meydana gelir ve bunlar ierisine bu tarzdaki seyler de girer. Hz. Peygamber bir hadislerinde: "Iyilik, nefsin huzur buldugu seydir. Ktlk ise, kalbini tirmalayan seydir"[362] buyurmuslardir. Su halde, kalbi rahatsiz eden seyleri belli birseye mnhasir olmaksizin daha genis mansiyla tefsir edenlere gre bu (bahis konusu) ser' nasslaramstenid olma dairesinden ikmis degildir. Bugibisey- [27i] lerin dikkate alinmasinda, ser' bir kaidenin ihllini gerektiren bir durum bulunmamaktadir. Bizim szmz, Ibn Rsd'n meselesi ile, o trden olan diger konularla ilgilidir. Bu durumda, Hizir'in ocugu ldrmesi olayini, bizim seriatimiza da tesmil etmek ve byle bir seyin bizim seriatimizda da olabilecegini sylemek asla mmkn olmayacaktir. Omenshbirhkmdr. Buarzettigimizhususunizahi syle: Eger bu tr anlatilan hikyeler, Ibn Rsd'e sorulan soruda bulunan durum gibi birsey animsatiyorsa, seriatin esaslari onun hilafina bulunmaktadir. nk zahire gre hkm verme esasi, zellikle ahkm (hkmler) kisminda olmak zere kesin olmaktadir. Baskasi hakkinda, itikat konusuna nisbetle de genel olarak ayni olmaktadir. nk btn insanlarin Efendisi, kendisine vahiy ile bildirilmesine ragmen, mnafiklar vb. kimseler hakkinda, isleri zahirdeki grnse gre yrtyor; onlarin i hallerini bilmesine ragmen

dis grnslerine itibar ediyordu. Bu (yani onun onlarin iyzn bilmesi) kendisini, onlar hakkinda zevahire gre islem grmesi hkmnden ikarmamistir. Itiraz: Hz. Peygamber'in bu tutumu, insanlarin "Muhammed adamlarini ldryor" demelerinden korkmasi neticesinde byle olmustur. Dolayisiyla illet baska birsey olup, sizin sandiginiz sey degildir. Simdi, bu illet ortadan kalkinca, hkm de ortadan kalkacak ve btina gre hkm vermede bir sakinca kalmayacaktir. Cevap: Bu, bizim arzettigimiz seye en gl bir delil olmaktadir. nk byle bir kapinin ailmasi, zahire dayanilarak hkm verme esasini tmden ortadan kaldirir. nk, zahir bir sebeple ldrlmesi gereken bir kimsenin durumu hakkinda gereke gayet aik olarak bulunacaktir. O kisiyi aik bir sebep olmadan sirf gayb bir duruma dayanarak ldrmek istemek ise, zihinleri karistirabilir ve zevahiri rter. Seriatta byle bir kapinin ailmasina imkn verilmemistir. Mesel,"Beyyine [363] davaci (mddet) zerinedir;yemin ise inkr edene verdirilir" [364] prensibine dayali bulunan dvalar bahsine bakalim. Bu prensipten hibir kimse istisna edilmemistir. Hatta Hz. Peygamber'in bizzat kendisi bile, satin almis oldugu birseyin karsi tarafa inkr edilmesi durumunda beyyineye ihtiya duymus ve "Kim bana sehdet eder?" buyurmustur. Sonunda Huzeyme b. Sabit kendisi lehine sehdette bulunmus ve Allah, onun sahitligini iki sahidin sehdeti yerinde kabul etmistir.[365] Hz. Peygamber iin durum byle olursa, mmetin normal fertleri hakkinda nasil olur? En byk insan, en gvenilir bir kimseye karsi davaci olsa bile, beyyine davaci, yemin de inkr eden kimseye (davali) verdirilecektir.[366] Bu da ayni tr ve tarzdandir. Netice olarak ser' emirler ve yasaklar karsisinda gayb durumlar dikkate alinmamaktadir. Bu noktadan hareketle evliya ve diger limler, seriata ters dsen her trl kesf ve hitaba itibarda bulunmamislar; aksine bu tr seyleri seytandan saymislardir. Bu nokta anlasilinca, evliyadan nakledilmis bulunan hallerle ilgili konularda asagidaki gibi yorum mmkn olacaktir. Zikredilen agacin konusmus olmasi, o agatan incirin yenmesini, konusulan kimseye haram kilacak sekilde ser' bir engel degildir. Nitekim, sahrada bir av bulunsa ve av "Ben sahipliyim" ya da buna benzer birsey dese, yine durum ayni olacaktir. Sibl'nin ondan yememesi (haram oldugu iin degil) aksine, Allah'a olan yakn imam ile yiyecege ihtiya duymayacagina inandigi iin, ya da baska bir yerde yiyecek bulacagini zannettigi iin, ya da daha baska bir sebeple olabilir. Bu trden nakledilen diger rneklerde de durum aynidir. Yahut sye deriz: O seyi yemesi kendisine mubahti; ancak bu almetten dolayi onu yemeyi terketti. Nitekim insan, istisare, ryaya da benzeri bir sebeple, iki mubahtan birini terkedebilir. Bu husus insallah

ileride ele alinacaktir. Pis ya da gasbedilmis oldugu kesif yoluyla grenilen su hakkinda da ayni seyi syleyebiliriz. O sey hakkinda, zahirde ser' bir aslin ihlline sebebiyet vermeyecek sekilde tercih hakki bulunduguna ve bir caizden baska bir caize intikl durumu olduguna gre, kendisine bir gnah/sakinca terettp etmeyecektir. Bununla birlikte biz, zahirle amel ederek ve muamelesinde ser' esasa itimat ederek szkonusu kesfin geregine muhalefette bulunmasini farzedecek olsak, bu durumda o kimse hakkinda bir gnah ve kinama szkonusu olmayacaktir. Zira keramet ve harikuladeliklerden maksat, ser' bir hkm delmek veya ondan birseyi ortadan kaldirmak degildir. Nasil olabilir ki, zaten kerametler seriata uymanin bir semeresidir. Dolayisiyla mesru olan birseyin, mesru olmayan birseye sebebiyet vermesi veya fer'in (dal) asli ortadan kaldirmasi muhaldir ve byle bir netice asla meydana gelmeyecektir. Lianda bulunan esler hakkinda gelen hadis zerinde dsnelim. Bu hadiste Hz. Peygamber [ al^S^tv'l syle buyurmustu: "Bakin. Eger kadin syle syle bir ocuk dogurursa, o falandandir. Yok syle syle bir ocuk dogurursa, bu kez o falandandir." Sonunda kadin, kocanin zina iddiasini dogrular sekilde bir ocuk dogurmustu. Buna ragmen Hz. Peygamber kadina had takbik etmemis ve "Eger Hn hkm geregince yapilan yeminler olmasaydi, benimle bu kadin arasinda bir macera vardi" buyurmustur.[367] Bu hadis, had cezasini engelleyen seyin yeminler oldugunu gstermektedir. Had tatbikini dsndg halde yapmaktan geri durmasi, frset ile ulasilan neticenin, mesru kilman yeminler karsiliginda bir hkm bulunmayacagini gsterir. Ama yeminlerden sonra, kocanin isnadi ikrar ya da beyyine ile sabit olsaydi, o zaman yeminler kadindan haddi dsrmeyecekti. Ikinci Soruya Cevap : Harikuladelikler, her ne kadar nebiler ve veliler iin diger insanlara nisbetle normal seyler gibi ise de, bu durum mutlak surette onlarla amel edilmesini gerektirmez. Zira bu ser'an kendisiyle amel edilen bir sey olarak sabit olmamistir. Yine harikuladelikler eger muhalefet etmeyi gerektirecek bir sekilde gelmisse, o takdirde onlara, ierisinde hak olmayan seylerle saibeli olarak girilmis olur. Seriata uygun olmayan rya gibi. Mesela bir kimseye ryasinda "Sunu yapma!" denilmesi, halbuki o seyin ser'an emredilmis olmasi veya "Sunu yap!" denilmesi, fakat o seyin yasaklanmis olmasi gibi. Bu trden olan seylerin ogu, seyr-i slkunu saglam esaslar zerine kurmayan ya da seyhsiz (mrsidsiz) kendi basina slka kalkisan kimselerin basina gelmektedir. Evliya tarihini, onlarin gidisatlarini inceleyenler, onlarin bu trden seylere iltifat etmeyerek hep seriatin zevahirini dikkate aldiklarini grecektir. Soru: Bu izah, bunlar zerinde yrnemeyecegini gerektirir. Halbuki

mesele bu gibi seylerle amel edilebilecegi seklinde vaz' edilmisti. Cevap: Burada olmaz denilen, bu tr seylerle amel edilmesi durumunda ser' bir kaidenin ihlale ugramasi szkonusu olan hallerdir. Serata uygun olarak onlarla amel edilmesi durumu ise, yasaklanmis degildir. Fasil: Bu sartin dikkate alinmasi kesin olduguna gre; harikuladeliklere uygun olarak amel etme nasil caiz olacaktir? Buna syle cevap vermek mmkndr: Haklarinda genislik bulunan caiz ya da islenmesi matlup olan isler hakkinda, zikri geen hususlarin geregi ile amel etmek caizdir. Bu su sekillerde olur: (1) Bu mubah bir is hakkinda olur. Mesel, mksefe sahibi bir kimse, falancanin, filan vakitte kendisine gelecegini grr veya kendisine gelisindeki iyi ya da kt maksadini bilir ya da kalbinde bulunan hak ya da btil olan bir dsnceye vkif olur. Bunun neticesinde de onun bu kasdma gre hareket eder ve kendisine gelisindeki amacinin kt oldugunukesfetmesine gre koruyucu nlemler alir. Iste byle bir davranis, yapilmasi caiz olan islerdendir. Nitekim ayni seyi gerektiren bir rya grmesi durumunda da durum aynidir. Ancak daha nce de getigi gibi ona mesru bir sekilde muamele etmek durumundadir, baska trl hareket'edemez, (2) Bunlarla amel, gereklesmesi umulan bir faydadan dolayi olur. nk akilli bir kimse kendisini, muhtemelen sonucundan endise ettigi birseyin iine atmaktan ekinir. Zira kisi, harikuladeliklere iltifattan dolayi kendisini begenme (ucb), kibir vb. gibi kt neticelerle karsi karsiya kalabilir. nk kerametler, bir taraftan bir meziyet ve zellik olduklari gibi diger taraftan da bir deneme ve imtihan unsurudurlar ve onlarla insanlarin nasil davrandiklari ortaya ikarilmak istenir. Nitekim bu konu zerinde dahance durmustuk. Buna ragmen, keramet gsterilmesinde bir ihtiya belirir veya bunu n iin gerektirid bir sebep bulunursa, bu takdirde gsterilmesinde bir sakinca yoktur. Hz. Peygamber ihtiyatan dolayi bazen gayb haberlerde bulunurdu. Hz. Peygamber'in vkif oldugu her gayb haberi bildirmedigi de bilinmektedir. Aksine sadece bazi vakitlerde ve ihtiyalarin gerektirdigi lde bildiriyordu. Kendisi, namazda iken arkasinda namaz kilanlari grdgn sylemisti.nk bunu bildirmesinde hadiste belirtilen faydalar bulunmaktaydi.[368]O, arkadan grdgn sylemeden de onlara emir ya da yasakta bulunabilirdi. Ancak bazi faydalar mlahazasiyla yle yapmadi. Diger keramet ve mucizelerinde de durum ayni olmaktadir. Ayni konumda

mmetinin de benzeri sekilde hareket etmesi, birinci durumda oldugundan daha uygun (evl) olacaktir.[369] Bununla birlikte bu, yine de cevaz hkmn te gemeyecektir; nk kendini begenme, kibir vb. gibi bazi ariz durumlarin ortaya ikabilme ihtimali bulunmaktadir. Hz. Peygamber'in haber vermesi ve onun haberlerinin faydalardan uzak olmamasi hakkinda herhangi bir olumsuz tavir yoktur. Bu faydalardan biri de gren ya da isiten herkesin imaninin takviye edilmesidir ve bu fayda dnya durduka kesilmeyecek olan bir faydadir. (3) Gerekli hazirliklarin yapilmasi iin uyan ya da mjde durumlarini ierir olmasi. Bu da caizdir, Mesel, "Eger su olmazsa syle bir olay olacak" veya " Eger su yapilirsa syle birsey olmayacak" diye haber vermek ve bu haberin geregi ile slih ryada oldugu gibi amel etmek gibi. Bu gibi haberlerin slih rya yerine konulmasi ve ona gre davra-nilmasi caizdir. Nitekim Cafer b. Trkan'dan syle rivayet edilmistir: Yoksullarla birlikte oturuyordum. Mksefe yoluyla bana bir dinar (altin para) gsterildi. Ben o parayi onlara vermek istedim. Sonra kendi kendime: "Belki ona ihtiyacim olur" diye dsndm. Derken beni bir dis agrisi tuttu. Ben. o disi ikardim, hemen digeri agridi. Onu da ikardim. Bunun zerine gayptan bana bir ses geldi ve: "Eger o dinari onlara vermezsen agzinda tek bir dis dahi kalmayacaktir" dedi. er-Rzbr'den de syle nakledilir: Taharet konusunda bende bir asirilik vardi. Bir gece, dktgm suyun oklugundan dolayi iyice ggsm daralmis ve kalbimde huzur kalmamisti. Bunun zerine: 'Ta Rabbi! Affini isterim" dedim. Gayptan bir sesin: "Af, ilimdedir" dedigini duydum ve o durum benden artik gitti. Kisaca, harikuladeliklerle amel etme konusunda geen sart mutlak surette dikkate alinmak durumundadir. Ulasilmak istenen sonu budur. Benim burada bu durumu zikredisimin sebebi, digerlerini anlamada yardimci olmak zere bunlarin bir rnek olmasi ve bu sahada onlara bakilmasi iindir. Bu durum baska bir esasa daha isaret etmeyi gerektirmektedir: [370]
On Ikinci Mesele:

Seriat, btn mkellefler hakkinda genel ve onlarin her trl durumlarini kapsadigi gibi, kez a her mkellefe nisbetle hem gayb hem de shd lemleri iin de geneldir; dolayisiyla zahirde bulunan herseyi ona vurdugumuz gibi, btinla ilgili olan herseyi de ona vurmak durumundayiz. Delilleri: (1) Bir nceki meselede geen ve harikuladeliklerin seriatin zahirine uymamasi

durumunda dikkate alinmamasini gerektiren deliller. (2) Serat hkim konumdadir; mahkm durumda degildir. Eger meydana gelen harikuladelikler ve gayibla ilgili durumlar, seriatin ummunu tahsis, mutlakini takyd, zahirini tevil vb. edecek olursa, o zaman serat hkim konumunda degil, mahkm durumunda olacaktir. Byle bir netice ise ittifakla sakattir; dolayisiyla byle bir neticeyi gerektirecek olan sey de sakat olacaktir. (3) Harikuladeliklerin seriata ters dsmesi, onlarin haddizatinda btil olduklarim gsterir. Syle ki: Harikuladelikler, bazen distan bakildiginda keramet gibi grnebilirler; fakat aslinda keramet olmayip seytanin bir isi olabilirler. Nitekim Iyz, Mliki fakhi Ebu Meysere ile ilgili syle anlatir: Bu zat, bir gece namaz iin tahsis ettigi yerde ibadet, dua ve niyazda bulunurdu. Bu halde iken kalbinde bir duygu hisseder ve o anda kible duvari yarilir ve oradan byk bir isik ikar. Sonra da ay gibi bir yz belirir ve kendisine: "Ey Ebu Meysere! Yzme doy. Ben senin en yce Rabbinim" der. Ebu Meysere, onun yzne tkrr ve: "Ey lanetli seytan! Defol! Allah'in laneti zerine olsun!" diye karsilik verir. Abdulkadir Geyln'den de syle anlatilir: Bir gn bu zat iyice susar. Bir de bakar ki, bir bulut kendisine dogru ynelmis ve zerine hafif hafif isele meye baslamistir. O da bundan ier. Sonra buluttan bir ses: "Ey Falan! Ben senin Rabbinim ve muhakkak ben sana haram olan seyleri helal kildim" diye nida eder. Bunun zerine Geyl-n: "Lanetli seytan defol!" dervebulutyokolur. Kendisine: "Onun Iblis oldugunu nasil anladin?" diye sorduklarinda da: 'Muhakkak ben sana haram olan seyleri helal kildim' sznden, diye cevap verir. Eger serat hkim konumda olmasa ve onun getirdikleri dsturlar bir kistas olarak kullanilmasa idi, bu ve benzeri rneklerde gsterilen harikuladeliklerin seytan olduklarini bilme imkani olmayacakti. Vahyin ilk baslangi devresinde Hz. Hatice de, Hz. Peygamberin durumunu tesbit iin buna benzer bir tutum ierisine girmis ve ona syle demistir: "Ey Amca oglu! Bu sana gelen adamin tekrar geldiginde bana haber verebilir misin?" Hz. Peygamber de "Evet" dedi. Hz. Hatice: "O geldigi zaman, bana bildir" dedi. Hz. Peygamber, geldiginde ona bildirdi. Hz. Hatice: "Amca oglu! Kalk ve sol dizim zerine otur" dedi. Hz. Peygamber de oturdu. Hz. Hatice: "Onu simdi gryor musun?" dedi. Hz. Peygamber: "Evet," dedi. Sonra onu sag dizi zerine, daha sonra da kucagina oturttu ve her defasinda da onu hl grp grmedigini sordu. Hz. Peygamber de "Evet" cevabini verdi. Ravi syle devam eder: Sonunda Hz. Hatice basim ati ve rtsn zerinden atti; Hz. Peygamber de kucagindaoturuyor idi. Sonra

Hatice: '"Yine gr-yormusun?" diye sordu. Hz. Peygamber "Hayir," cevabini verdi. Birri-vayette de: Hz. Hatice kocasini elbisesinin ierisine almisti. Bunun zerine de o gzkmez olmus gitmisti. Byle bir denemeden sonra Hz. Hatice kocasina: "Ey Amca oglu! Metinol ve sanamjdeler olsun! nk Allah'a yemin ederim ki, o muhakkak bir melektir; o asla bir seytan degildir" demisti.[371] Itiraz: Vel kullara has olmak zere daha baska bilgi vasitalari (medrik) da vardir ve onlar, bunlar sayesinde ser' kistaslara ihtiya duymazlar. Cevap: Bu itiraz yerinde degildir. Dediginiz gibi oldugunu kabul etsek bile, bu takdirde bu bilgi yollari kerametler ve harikuladelikler cmlesinden olacaktir. Zira bunlar ancak Allah'in veli kullarina has bulunmaktadir. Bu durumda bunlarla, diger msahade edilen harikuladelikler arasinda bir fark bulunmayacaktir. Neticede bunlarin sahih olup olmadigini kendisine vuracagimiz mutlak bir kistasin, onun sihhatine taniklik edecek bir sahidin bulunmasi gerekecektir ve o takdirde teselsl lzim gelecektir; teselsl ise btildir. Bu konuda yalniz basina hissetme, duyma (vicdan) iddiasi yeterli degildir. nk, hissin sadece bir his olmasi aisindan onun fesat ya da sihhatini gsterecek bir delil bulunmamaktadir, rnegin elemler ve hazlar inkar olunamayan hislerdendir; bununla birlikte bu onlarin ser'an sahih ya da fsid olduklarini gstermez. Insanin kendisini kurtaramadigi diger durumlar da ayni sekildedir. Mesel fke halini ele alalim: Bir olay insani kizdirdigi zaman fke hali diger duygulardan farksiz olarak ortaya ikar ve bunu inkr etmek de mmkn degildir. Bununla birlikte bu his, eger Allah iin ise vgye deger bulunur; Allah iin degilse de yergiye konu olur. Bu durumda bir duygu olarak tamamen ayni olan bu Iki tr fkenin arasini ayirabilmek iin mutlak surette ser' bakis aisina ihtiya vardir. Zira ser' kistaslara vurmaksizin, kisiye hkim olan su fke yergiden uzak ve vgye degerdir denilemez. Zira birseyin vg ya da yergiye lyik oldugunun belirlenmesi aklin degil Sri'in isidir. Bu durumda onun vgye deger oldugu serat olmaksizin nereden bilinebilecektir? Bu, serat olmaksizin asla bilinemez. Byle bir ayirimin mrebb ya da muallime (egitimci ya da gretmen) nisbet edilmesi de dogru degildir. nk ayni durum burada da geerlidir. Konu ile ilgili asil problem sudur: Harikuladelikler insanin kudreti dahilinde olmayan seylerdir. Kullar, kendi arzulariyla onlari kazanamayacaklari gibi kendilerinden de uzaklastiramazlar. nk bunlar tamamen Allah vergisidir ve O, bunlari kullari ierisinden diledigi kimselere vermektedir. Bu durumda harikuladelikler insandan iktiginda, bunlar hakkinda onlarin seriata uygun olmadigini far-zetsek bile seriatin bir hkm bulunmayacaktir. Bunlar, insana kendi kesbi olmaksizin ansizin nz olan elem ve agrilarla, nese ve

sevinler gibidirler. Nasil ki, bu seyler ser'an gzel ya da irkin (hsn ve kubuh) diye nitelenemezse, onlara ser' bir hkm baglanmiyorsa burada da durum aynidir. Hatta bunlara en ok benzeyen seyler bayilma, delirme vb. gibi hallerdir. Baskalarina dokunan bir zarar sz konusu olsa bile, bu gibi hallere taalluk eden bir hkm bulunmamaktadir. Mesela deli bir kimse, deliligi sirasinda bir mal telef etse veya bir kimseyi ldrse ya da iki ise kendisine bir hkm terettp etmemektedir.[372]Aynen burada da durum ayni olmaktadir. Dikkat edilecek olursa bu gibi zevatin istigrak halleri ile nakledilen olaylar tam bir benzerlik arzeder; onlarin zerlerinden namaz vakitleri geer de hi haberleri olmaz. Mksefe ve istigrak hallerinde va'dlerde bulunurlar, fakat yerine getirmezler. Baskalarinin mahremiyetlerine vkif olmak[373] gibi yollarla insanlarin hallerine muttali olurlar. Onlarda meydana gelmis ya da onlar hakkinda nakledilmis bu ve benzeri seyler, onlar isteseler de istemeseler de yerini bulmus seylerdir. Bu durumda bu gibi seyler nasil olur da ser' hkmler altina sokulmak istenir? ! Cevap: Geen deliller, meselenin esasini isbat iin yeterlidir. Itiraz olarak serdedilen sey yerinde degildir. nk, harikuladeliklerin elde edilmesi ya da uzaklastirilmasi her ne kadar insan kudretinde degilse de, onun kudretinin, bu neticelerin (msebbeblerin) sebepleriyle bir taalluku bulunmaktadir. Daha nce de getigi zere, mkellefin emredilerek ya dayasaklanilarak muhatap tutuldugu sey sebebler olmaktadir. Msebbebler ise, Allah'in yaratmasidir. Harikuladelikler de bu cmledendir. Yine daha nce de getigi gibi, sebeblerden dogan msebbebler, hkm bakimindan sebebiyet verdigi iin mkellefe nisbet edilmektedir. nk msebbebler konusunda Allah'in koydugu det-i ilhiye syledir; Msebbebler, sahihlik ve btillik, dogruluk ve egrilik gibi konularda sebeblere baglanmistir. Harikuladelikler de, ykml kilinan sebebler zerine terettp edilen msebbeblerdir. Nitekim bunlar, amel konusunda snnete sarilma lsnde, onlari her-trl saibelerden, arzu ve hevesin etkisinden arindirma oraninda gereklesmektedir.Normal amellerin neticesinden o amellerin dogru olup olmadiklari sonucu ikarilabilmektedir; dolayisiyla burada da durum ayni olacaktir. Yce Allah syle buyurur; "Ancak islediklerinizin karsiligini grrsnz"[374] 'Ya siz yaptiklarinizdan baska bi? -sey iin mi cezalandirilacaksiniz[375] Kuds hadiste de; "Ey kullarim! Bunlar sizin amellerinizdir; onlari sizin iirusayiyorum ve sonra onlari eksiksiz olarak size veriyorum" buyrulur.[376] Bu nassar, hem dnyev hem de uhrev amellerin karsiligim kapsamaktadir. Muamelt konusunda mevcut bulunun fikhi fer meseleler de aynen detlerin sehdeti gibi burada konumuza tanik olmaktadir. Bu haliyle konu, genel anlamda kesinlik arzetmektedir.

Durum byle olunca, hak ya da btil sekilleriyle meydana gelen harikuladelikler, bunlarin ncesi bulunan riyazete nisbet edilmis olmaktadir. Neticeler, sphesiz mukaddimelere tbi olurlar. Bu durumda teklifi hkm, mukaddimeleri aisindan harikuladeliklere de taalluk etmis olur ve sahibi onunla mesul tutulur. Bu haliyle de harikuladelikler ser' bakis aisindan disari ikmis olmazlar. Hastalik,- delilik vb. gibi mkellef tarafindan islenmis bir sebebi bulunmayan haller ise byle degildir; zira onlara herhangi bir teklifi hkm taalluk etmez.. Eger onlarda da mkellefin bu gibi hallere sebebiyet verdiginifarzede-cek olsak, o takdirde bu gibi haller mkellefe nisbet edilmis olacak ve kendisine ykmllk hitabi taalluk edecektir. Mesel kendi iradesiyle meydana gelen sarhosluk vb. gibi. Bu izahtan da anlasilacagi zere, seriat harikuladelikler zerinde hkim konumdadir ve onun erevesi disina hibir sey ikmamaktadir. Allahu a'iem! Fasil; Buradan da anlasilacaktir ki, simdiye kadar meydana gelmis ve kiyamete kadar da gelecek olan her trl harikuladeliklerin ser' h^ kmlere vurulmadan kabul ya da reddedilmesi dogru olmayacaktir. Eger ser' kistaslar, o seyi caiz gryorsa, o sahihtir ve yerinde kabul grr; aksi takdirde ise kabul edilmez. Bundan sadece peygamberler elinde ortaya ikmis olan harikuladelikler mstesnadir. nk birilerinin kalkip da onlari inceleme altina alma yetkisi yoktur. Zira onlarin sahih olarak meydana geldikleri kesindir ve baska trl olmasi da imkansizdir. Bu yzdendir ki, Hz. Ibrahim oglunu bogazlama konusunda ryasinin geregi ile hkmde bulunmus ve oglu da kendisine; "Babacigim! Emrolundugun seyi yap![377] demis ve teslimiyet gstermistir. Harikuladelikler zerinde durma, onlari ser' kistaslara vurma durumu ancak masum olmayan kimseler elinde meydana gelmis olmasi halinde sz konusudur. Harikuladeliklerin seriata vurulmasi syle olacaktir: Bunlar normal hallerde meydana gelmis seyler olarak ^arzedileeektir. Eger bu halleriyle deten ve kesb yoluyla islenmeleri caiz olan seyler ise, o harikuladelik o haliyle caiz olacak; aksi takdirde caiz olmayacaktir. rnekler: Mksefe yoluyla bir kadinin durumuna ya da mahrem bir hale vkif olan bir kimse, eger kendi kasdiyla olmasa bile, buna kendisine ser'an muttali olmasicaiz olmayan bir sekilde vkif olmussa; veya kendisini, falanin evine kansi ile cima ederken gittigini ve onu karisinin zerinde buldugunu grms ise; yabanci bir kadinin karnindaki bir ocuga mksefe yoluyla vkif olmussa ancak bu kadinin hissen kendisine bakmasi haram olan cildine ya da baska bir organina gz temas edecek sekilde olmussa; "Ben senin Rabbinim" diye ses ve harflerini hissetttigi bir nida isitmisse; yahut "Ben Rabbinim!" diyen

mcessem bir suret grmsse; yahut "Sana haram olan seyleri hell kildim" diyen bir ses isitmis ve grmsse... evet btn bu ve benzeri durumlar hibir sekilde seriatin kabul etmeyecegi harikuladeliklerdir. Bunlara benzeri diger durumlar kiyas edilebilir. Tevfk ancak Allah'tandir. [378]
On nc Mesele:

Ykmllk, mkelleflerin yapageldikleri seylerin (avid)[379] bi-dziyeligi zerine kurulmus olduguna gre, mkellefin ykmllk hkm altina girmesine nisbetie, zerine bina edilecek seyler iin alisilagelen seyler (avid, tabiat olaylari) zerinde durmak gerekecektir. Bunlardan biri de sudur: Vcd leminde detlerin cereyan tarzi (mecrfldt), zann degil kesin bilinen bir husustur. Yani bunlar klliyyttan olup, zel cziyyttan degildir. Delilleri: (1) Istikra ile bilindigi zere seratler bunlari bu sekilde getirmislerdir. Mesel bizim seriatimizi ele alalim: Ykml tutulacak kimselere nisbete getirilmis bulunan kll ykmllkler hep ayni biimde ayni [280] miktarda ve ayni tertipte konulmustur.[380] Bunlar, nce gelenlere ya da sona kalanlara yani zamana gre degisecek seyler degillerdir. Teklif konularinin ki mkelleflerin fiilleri oluyor byle oldugu konusunda bu aiktir. Mkelleflerin fiilleri, varlik lemi normal dzeni zerinde durduka kendi tertibi ierisinde cereyan edecektir. Eger varlik leminde bulunan detler farklilik gsterecek olsa, bu seriatlarin, onlarin getirdigi dzenin ve ilgili hitabin da degismesini gerektirecektir. Bu durumda ise, seriat oldugu hal zere kalmis olmayacaktir. Byle bir netice btildir. (2) Seriat, bu varlik leminin hallerinin kiyamete kadar devamli ve degismesiz oldugunu bildirmistir. Mesel gkler ve yerle bunlar arasinda ve ierisinde bulunan her trl menfaat,[381]tasarruf[382]ve hallerin[383] haberleri; snnet-i ilhde herhangi bir degisiklik olmayacagini; Allah'in yarattiklarinda bir degisme bulunmayacagini bildiren haberleri gibi. Aynen bunun gibi seratlerle ykml tutmak da bu sekilde gelmistir. Dogrulugunda kusku bulunmayan kimsenin (peygamberler) verdigi haberler, asla haber verilenin aksi olamaz; nk sylenilenle gerek arasinda tutarsizlik muhaldir. (3) Eger detlerin (tabiat hadiselerinin) bidziyeligi bilinen bir husus olmasaydi, o zaman fur bir tarafa, din esastan bilinmezdi. nk dinin bilinmesi ancak peygamberligin kabul ile mmkndr. Peygamberligin

kabul de ancak mucize yoluyla gereklesir. Mucize ise, ahsilmisligin stne ikilmasindan (harikuladelik) te baska birsey degildir. Alisilmisligin stne ikmak ise, ancak detlerin gemiste oldugu gibi halde ve istikbalde de bidziyeligin mevcudiyeti ile meydana gelebilir. Alisilmisligin anlami sudur: Farzedilen bir fiil, meydan okumaksizin vuku bulmasi varsayildiginda, mutlak suretle benzerlerinin meydana gelecegi zere vuku bulacaktir. Davetle birlikte alisilmisin disinda vuku bulursa, bidziyelige muhalif olarak bu sekilde meydana gelmesi davetinin dogruluguna delalet edecektir. Eger adetin bidziyeligi bilinmeseydi davetinin dogruluguna dair bilgi zorunlu olarak ortaya ikmazdi. nk byle bir harikuladeligin meydana gelmesi davet ve meydan okuma olmaksizin iddia konusu olmaz. Ancak (bid-ziyelige dair) bilgi mevcuttur; bu da bu bilginin zerinde kurulu oldugu seyin de bilinir oldugunu gsterir. Ulasilmak istenen netice de budur. Itiraz: Bu, detlerin (tabiat olaylarinin) bidziyeliginin bilinir olmadigini, aksine olsa olsa zan dahilinde oldugunu gsteren seylerle eliski arzeder. Konuya dair iki delil vardir: (1) Alemde birseyin devamliligi o seyin varliginin baslangici ile (imkn aisindan) esittir. nk sreklilik devamli bir m-dahil g ('imdat} iledir. Bu mdahale ise bulunmayabilir. Nitekim baslangita birseyin yoklugunun srekliligi mmkn idi. Varlik kazaninca, mmkn olan iki alternatiften biri ortaya ikmis oldu. Ortaya ikarken de o seyin asil yokluk zere kalmasi caizdi. Ikinci zamana nisbetle de, varligi mmkn oldugu gibi yoklugu da mmkndr. Durum byle olunca da, mevcudiyetinin srekli olmayisi imkan dahilinde iken nasil olur da varliginin srekliligine dair bilgi dogru olabilir. Bu bizzat muhalin t kendisi degil midir? (2) Varlik aleminde harikuladelikler az degil bilakis oktur. zellikle de peygamberler ile bu mmetten ve daha nceki gemis mmetlerden olan veli kullar ellerinde ortaya ikan harikuladelikler pek oktur. Vuku sirf imkandan te daha gl birseydir ve dellet gc daha yksektir. Su halde cereyan etmekte olan detlerin (tabiat olaylarinin) (bidziyeligi) kesin olarak belli degildir. Cevap: Birinci itiraza su sekilde cevap verebiliriz. Aklen birseyin caiz olmasi, o seyin akil bakimindan imknsiz olmamasi demektir. Burada sz konusu imknsizlik kesin nakil ile olmaktadir. Birseyin imknsizligi nakil ile ki geen btn deliller oluyor sabit ise, artik o konunun aklen caiz olmasinin bir anlami kalmamaktadir. Itiraz: Bu, kesin esaslar (katiyyt) konusunda bir eliskidir; dolayisiyla de muhaldir. Cevap: Muhllik, ancak ayni cihetten elisme durumunda sz konusu olur.

Burada ise durum yle degildir. Aksine burada aklen cizlik, asil imkn konusunda hkm zere devam etmektedir. Naklen imknsizlik ise vuku bulmaya yneliktir. Nice olmasi caiz olan sey vardir ki, vuku bulmamistir. Burada da ayni sekilde syleriz; lemin, var olmadan nce, asil yokluk zere kalmasi da, varlik lemine ikmasi da mmkn idi. Onun zerinde yoklugun hkm srmesi ya da onun varlik lemine ikarilmasi bizzat kendi aisindan esitti. Allah Tel'nin ilmi cihetinden ise var olmasi zorunluydu ve vcudu vcibdi; her ne kadar haddizatinda asil yokluk zere kalmasi mmkn idiyse de, ilh ilme nisbetle yoklugunun srmesi de muhaldi. Iste bunun iindir ki syle derler: Kfr zere len bir kimsenin nimeti en dirilmesi; Islm zere len bir kimsenin de azablandmlmasi mmkndr. Ancak bu caiz (mmkn! olan seyin vukuu muhaldir. nk Yce Allah azab greceklerin kfirler, nime ilendirilecek olanlarin da mminler oldugunu haber vermistir. Burada cizlik, mmtenihk ve vciblik ayni nokta zerinde degildir. Konumuz bakimindan da ayni sey sz konusudur. Cizlik, bizzat cizlik aisindan; vciblik ya da mmtenilik de hrici bir unsurdan dolayidir, haliyle aralarinda bir eliski (tearuz) bulunmamaktadir. Ikinci Itiraza Cevap: detler zere hkme esas olan bilgimiz, varlik lemi hakkindaki klliyytla ilgilidir; cziyytla ilgili degildir. Itiraz edilen nokta ise cz' konularla ilgilidir ve onlar "kll esaslari zedeleyecek lde degildir. Bu yzden de bunlar, dnya islerinde detlerin gerekleri dogrultusunda amel konusunda asla bir sphe ya da duraksama dogurmamaktadir.[384] Eger detlerin istikrar gstermekte olduguna dair bilgi olmasaydi, daha nce de getigi gibi o takdirde harikuladelikler ortaya ikmaz, bunlar diger normal olaylardan ayirt edilemezdi. Bu, er olan detlerin bidziyeligini gsteren en gl delildir. Bu delili ortaya koyan Fahreddin er-Rzi olmaktadir. Simdi biz, buna ragmen alisilmisligi yirtan bir cz' (harikuladelik) grdgmzde, bu bize ortada eger bir meydan okuma varsa bir peygamber mucizesiye, meydan okuma yoksa veya caiz gren grse gre meydan okuma ile de olabilir bir velinin kerameti ile karsi karsiya bulundugumuzu gsterir. Bu tr harikuladelikler bizim klli detlerin srekliligine dair olan bilgimizi zedelemez. Nitekim biz gemiste ya da ierisinde bulundugumuz zamanda lemde cz' olarak cereyan etmekte olan bir det grdgmzde, o detin i stikbal-de de sreklilik gsterecegine dair bir kanaate (zanna) sahip oluruz. Keza gemiste ahsimisligi yirtan olay delilinden hareketle o konuda yine ahsilmishgin zerine ikilabilecegini kabul ederiz. Btn bunlar, bizim kll detlerin srekli olduklarina dair olan bilgimizi ortadan kaldirmaz. Diger usl meseleleriyle ilgili hkm de byledir. Mesel kiyasla, vhid haberle amel etmek, iki zann delilin tearuzu durumunda tercih yoluna basvurmak vb. kesin esaslardan olmaktadir. Bununla birlikte is uygulamaya gelince, belli

bir kiyas ile ya da belli bir vhid haber ile ulasilan netice ile amel etmek kati degil zann olmaktadir. Diger meselelerde de durum aynidir ve bu cz' uygulamada szkonu-su olan zannlik, klli olan meselenin esasini zedelememektedir. Btn bunlar aiktir. [385]
On Drdnc Mesele:

Sreklilik arzeden detler[386] iki kisimdir: (1) Ser detler: Bunlar ser' delillerin ortaya koymus oldugu ya dayasaklamis bulundugu seylerdir. Bunlar seriat tarafindan vaciblikya da mendupluk dzeyinde yapilmasi istenilen veya mekruhluk ya da haramlik seviyesinde yapilmasi yasaklanan veyahut da yapilip yapilmamasi tercihe birakilan seylerdir. (2) Hakkinda msbet ya da menf ser' bir delil bulunmayan ve insanlar arasinda cereyan etmekte olan detler. Birinci trden olan detler, diger ser' esaslarda oldugu gibi ebed olarak sabittirler. Mesel kle sehdet ehliyetinden mahrumdur, necasetin giderilmesi istenilmistir, namaz iin taharet ve avret mahallinin rtlmesi emredilmistir. iplak olarak Kabe'nin tavaf edilmesi yasaklanmistir.... Bu ve benzeri insanlar arasinda sregelen detler Sri tarafindan ya gzel ya da irkin bulunarak emredilmis ya da yasaklanmislardir. Bunlar ser' hkmler altina giren durumlar cmle-sindendir. Bu gibi konularda, mkelleflerin dsncelerinde degismeler meydana gelse bile asla bir degisiklik sz konusu olamaz [387]ve gzelin irkine, irkinin de gzele dnsmesi sahih olmaz. Bu itibarla biri kalkip da syle diyemez: Klenin sahitliginin kabuln gzel detler nlemez; dolayisiyla onlarin sahitliklerini kabul etmeliyiz ya da bugn avret yerlerinin ailmasi ne ayiptir ne de irkin birseydir; neticede aiklikta bir sakinca yoktur gibi hezeyanlarda bulunamaz. Zira . eger bu yaklasim dogru olacak olsa, bu srekli ve yerlesik hkmlerin neshedilmesi demek olurdu. Oysa ki, Hz. Peygamber'in lmnden sonra nesh artik imknsizdir. Netice itibariyla ser' detlerin kaldirilmasi btildir. Ikinci kisma gelince: Bu kisimdan olan detler: (a) Sabit olabilirler. (b) Degisken olabilirler. Bununla birlikte bu tr detler de, zerlerine terettp edeeekh-kmler iin sebepleri teskil etmektedir. Sabit olanlar, insanda mevcut bulunan yeme, ime, cins arzu, bakma, konusma, tutma, yrme vb. sehvetlerin bulunmasi gibi seylerdir. "Bunlar

belli msebbebler iin sebebler olduklarina gre, Sri' Tel onlarla ilgili hkmler koymus olacaktir ve bu durumda devamli olarak onlarin dikkate alinmasi, zerlerine dayanilarak uygun hkmler konulmasi hususunda herhangi bir problem bulunmayacaktir. Degisken olanlara mmkndr: (1) Bunlardan bir kismi gzellikten irkinlige ya da irkinlikten gzellige degisim gsteren detlerdir. Mesela, (erkegin) basi aik dolasmasi gibi. Bu esitli yrelere gre farklilik arzeder. Dogu (sark) lkelerinde mrvvet sahibi kimselere gre irkin kabul edilen basin ailmasi, magrip (bati) lkelerinde irkin sayilmaz. Bu durumda Ilgili seri hkm yreden yreye degisir ve basi aik gezmek dogu lkelerinde adaleti zedeleyici olurken bati lkelerinde zedeleyici olmaz. (2) Bir diger kisim da maksadi ifadedeki farkliliklardir; bu durumda bir mnyi ifade eden sz yerini baska bir sze birakir. Maksadi ifadedeki farkliliklar su sekilde ortaya ikar: (a) Ya Araplarla Arap olmayanlar gibi millet farkindan dogar. (b) Ya da ayni millet ierisindeki farkliliklara nisbetle ortaya ikar. Mesela, belli bir sanat erbabi, sanatlariyla ilgili kendi aralarinda diger insanlardan farkli tabirler kullanirlar. (c) Bir kelimenin birok anlami ierisinden bir tanesi yayginlik kazanir ve zamanla o lafizdan ilk etapta o mn anlasilir hale gelir. Halbuki o lfizdan daha nce baska mnlar da anlasiliyordu. Yahut lfiz msterektir fakat zaman ierisinde anlamlarindan birine has bir hal almistir. Ve buna benzer haller... Bu gibi durumlarda rfe itibarla hkm yaygin olana gre verilir; ancak rf sahibi olmayanlara szkonusu rfe dayali hkm nisbet edilmez. Bu tr rfn cereyan ettigi yerler daha ok yeminler, akitler, sarih ya da kinaye yoluyla yapilan talklar gibi konulardir. (3) Muamelt ve benzeri konulardaki fiillerde (teamllerde) meydana gelen farklilik)ardir. Mesel nikh konusunda det zifaftan nce mehrin teslim edilmesi; falanca seyin satiminda det demenin veresiye degil pesin yapilmasi ya da ille su kadar mhletle olmasi seklinde olabilir. Bu gibi durumlarda hkm sz konusu detler (rf) dogrultusunda cereyan edecektir. Nitekim bu konular fikih kitaplarinda yazili bulunmaktadir. (4) gelince, bunlari asagidaki gibi kisimlara ayirmak

Mkellefin disinda olan durumlara gre farklilik arzeden seyler.[388] Ergenlik (bulg) gibi Bu konuda dikkate alman husus insanlarin ihtilm ve hayiz olma"gibi ya da ihtilm ve hayiz yasi gibi konulardaki detleri olmaktadir. Hayizda da durum aynidir.[389] Bu konuda da ya mutlak olarak btn m sanlarin detleri ya da kadinin kendi ya da akrabalarinin detleri dikkate alinir ve farklilik konusunda detlerin geregi ile ser'an hkmde bulunulur. (5) Olagan disi durumlar hakkinda olur. Mesel, bazi olagan disi durumlar bir kisim insanlar iin det haline gelebilir. Bu durumda olan kimseler iin, kendisi hakkinda det halini alan o olagan disi durum dikkate alinarak hkm verilir. Ancak bu, herkes iin olagan olan durumun bu kimse iin fevkalde bir durum olmadika bir daha dnmeyecek sekilde ortadan kalkmis olmasi gerekmektedir. Mesel, herkesin normal yoldan diskisini disari attigi organi artik yok hkmnde oan ve diskisini ailan yeni bir delikten disari atar bir duruma gelen bir kimsenin halini rnek olarak alabiliriz. Eger byle birinin eski normal organi tabgrevinisrdrebiliyorsa hkm genel det dogrultusunda olacaktir. Bazen de ihtilaf daha baska ynlerden olacaktir. Buna ragmen seriat ynnden dikkate alinan husus bizzat o detler olacak ve hkmler o detlere uygun olarak konulmus olacaktir. nk seriat yaygin olan (mutat) durumlai"la ilgili yine mutat durumlar getirmis ve alisilmisligin disina ikmamistir. Nitekim bu husus daha nce aiklandi. Fasil: Burada sz edilen detlerin farklilik arzetmesi durumunda hkmlerin de degiseceginden maksat, asl hitapta meydana gelmis bir degisiklik degildir. nk seriat ebed ve devamli yrrlkte kalmak zere konulmustur. Eger biz dnyanin sonsuzlugunu farzedecek olsak, ykmllk de ayni sekilde sonsuza kadar devam edecek ve seriatta bir ilaveye ihtiya duyulmayacaktir. detlerin farklilik gstermesiyle hkmlerin de degismesinden maksat sudur; Her det farklilik arzettigi zaman yeni bir ser' asla dner ve bu kez onun hkmn alir. Mesel ergenlik konusunda oldugu gibi. Kisi ergenlik agina ulastigi zaman zerine ykmllk biner. Ergenlik agindan nce ykmllgn olmamasi, ergenlik sonrasinda ise ykmllgn dogmasi asl hitapta meydana gelen bir degisme degildir. Degisiklik (ihtilaf) sadece detlerde ve shidlerde[390] meydana gelmektedir. Zifaftan sonra mehrin teslim edilip edilmedigi konusunda bir anlasmazlik ikarsa detin geerli oldugu bir ortamda sz kocanin sziidr; detin degistigi bir ortamda ise sz zifaftan sonra da olsa yine kadinin szdr. Buradaki degisiklik hkmde bir degisiklik degildir; aksine bu

bilinen bir hususla ya da bir esasla agir basan koca tarafina hkmde bulunmaktir. Neticede sz, herhangi bir kayit getirmeksizin kocanin olacaktir; nk o mdde aleyh (davali) olmaktadir.[391] Diger rneklerde de durum aynidir. Hkmler her zaman iin sabittir ve onlar mutlak surette sebeblerine tabidirler; sebeb bulununca hkmler de bulunur. Allahu a'lem! [392]
On Besinci Mesele:

Geerli olan detlerin ser'an dikkate alinmasi zarurdir. Bunlarin aslinda ser' zaruretler olup olmamalari farketmez. Yani ister ser' delillerle emredilmek veya yasaklanmak ya da tercihe birakilmak suretiyle ortaya konulmus olsunlar, ister olmasinlar durum degismez. Delil ile ortaya konulmus olanlarin durumu aiktir. Delil ile konulmamis olanlara gelince, onlari dikkate almaksizin ykmllgn ikmesi mmkn degildir, Mesel teden beri det oldugu zere zecr (kkl) tedbirler su islemekten el ekmenin sebebidir.[393] Nitekim yette: "Kisasta sizin iin hayat vardir"[394]buyrumustur. Eger bu det ser'an dikkate alinmasaydi kisas kesinlik kazanmaz ve mesru kilinmazdi; zira o faydasiz bir tesr olmus olurdu. Halbuki, durumun yle olmadigi "Kisasta sizin iin hayat vardir" buyrugu ile reddedilmektedir. Ayni sekilde tohum ekinin bitmesi iin, nikh neslin devami iin, ticaret malin ogalmasi iin teden beri (deten) sebeb olmaktadir. "Allah'in sizin iin yazdigi seyi isteyiniz" [395] "Allah'in lutfundan isteyiniz[396]"Rabbinizin lutfundan istemenizde size bir gnah yoktur"[397] gibi yetler, devamli olarak msebbeblerin sebeblerine bagli olarak meydana geldiklerini gstermektedir.[398]Eger msebbebler,[399]sebeblerin mesru kalinmasi sirasinda Sri'ce amalanmis olmasaydi,[400] bu durum kesin delil ile ters dserdi. Dolayisiyla kesin delillerle ters dsecek bir neticeyi doguracak sey btildir. Ikinci bir husus, daha nce diyytin izah[401]aynen burada da geerlidir. bilinmesi konusunda geen

Bir nc husus, biz kesin olarak biliyoruz ki, Sri', tesrde maslahatlari dikkate almaktadir. Bu, mutlak surette detleri dikkate alinmis olmasini gerektirecektir. nk madem ki seriat herkes iin hep ayni lde gelmistir; bu maslahatlarin bu l zerinde gereklesecegini gsterir. Tesriin esasini maslahatlar olusturur. Tesr devamlidir; maslahatlar da yle olacaktir. Sri'in tesrde detleri dikkate almis olmasindan kastedilen de iste budur. Bir drdnc husus da sudur[402]: Eger detler dikkate ahnmayacak olsaydi bu durum takat st ykmllge sebebiyet verirdi. Takat st ykmllk ise caiz degildir veya caiz olsa bile vuku bulmamistir. Syle ki, hitap

esnasinda ykml tutulan sey hakkinda bilgi ve onu yapmaya kudret ya dikkate alinmis olacaktir veya olmayacaktir. Ykmllgn ynelmesi esnasinda szkonusu detlerle (diyyt) ilgili bir hitapta eger bilgi ve kudret dikkate alinmis ise, zaten bir mesele yok ve bizim demek istedigimiz de budur. Eger dikkate alinmamis ise, bu su anlama gelir: Ykmllk bilene ve kadir olana oldugu kadar bilmeyene ve kadir olmayana da ynelmis; manii olanla olmayan ayni kefeye konulmustur. Bu ise tkt st ykmllgn bizzat kendisidir. Bu konuya isik tutacak deliller aik ve oktur. Fasil: detler ser'an dikkate alindigina gre, onlarin bazen olaganligim yitirerek fevkaldelik arzetmesi, genelde olaganliklarini srdrdkleri srece onlarin dikkate alinmasi esasini zedelemez. Burada detlerin olaganliklarini yitirip fevkaldelik arzetmesi konusu zerinde durulacaktir: detlerin olaganliklarini yitirip fevkaldelik arzetmesi, onlarin zel bir duruma (czye) nisbetle ortadan kalkmasi demektir. Bu durumda onun yerini ya insanlar arasinda mutat olan zr hallerinden biri, ya da daha baska bir hal alir. Eger olaganligin ortadan kalkmasi bir zr sebebiyle ise, konu ruhsat konusudur. Eger baska bir hal almissa bu da: (a) Olagan olan sey (det) ya devamh olan baska bir dete yerini birakacaktir; artik devamli olarak idrarini vcudunda ailan bir delikten disari atan kimsenin durumunda oldugu gibi. Bu durumda ilk detin hkmne dnlecek (ve o delikten idrarin atilmasi normal organdan atilma hkmn alacaktir), ruhsat hkmne gidilmeyecektir, (b) Ya da geis, det olmayan baska bir hale olacaktir (c) Veyahut da ilk deti tamamen ortadan kaldirmayan yeni bir dete geilecektir, Olagandisibk yeni bir dete dnsm seklinde olur ve fakat bu ilk deti ortadan kaldirin azsa, onun dikkate alinacagi aiktir.Ancak bu ruhsat konusuna dnk olarak yapilacaktir. Mesela: Iki namazi birlestirerek kilmak, orucu tutmamak ve namazi kisaltarak kilmak vb. gibi durumlara nisbetle mutat hastalik[403] ve mutat yolculuk gibi. Mutat olmayan baska bir olagandisi duruma dnsmesi halinde acaba bu halin bizzat kendisine ait bir hkm olur mu, yoksa ona uygun olagan adetlerin hkmlerine mi tbi olur? nce mutlaka misallendirinek, sonra da o hkmlerin olagan disi durumlardaki yerlerine bakmak gerekir. Bu trden rnekler[404]: mer b. Abdulaziz, zekat vermeyenleri zorlama konusunda duraksamis ve kendisine bu konuda yazan kimseye "Onu birakiniz" demistir. Rib'iyy b. Hiras olayi da bu trdendir: Haccac ldrmek iin ona oglunun yerini sordu. O da haber verdi. Baba ogluna yapilmak istenen seyi bilmekteydi;[405]Eb Hamza el-Horasn kuyuya dstgnde

zerine kuyunun agzi kapanmis, buna ragmen o imdat agrisinda bulunmamisti. Ebu Yezid, hizmetisiyle beraberken yanlarina Sakk el-Belh ile Eb Trap en-Nahsi geldiler. Hizmetiye: "Bizimle beraber ye" dediler. O: "Ben oruluyum" dedi. Eb Trap: "Ye! Senin iin bir ay oru sevabi vardir:! dedi. Hizmeti yanasmadi. Sakik: "Ye! Senin iin bir sene oru sevabi vardir" dedi. Hizmeti yine yanasmadi. Bunun zerine Ebu Yezd: "Allah'in gznden dsen kimseyi birakin" dedi. O gen bir sene sonra hirsizlik suundan tutuklandi ve eli kesildi. Issiz sahraya aziksiz girmek, vahs blgelere dalmak da bu trden olup her ikisi de kendi kendini tehlikeye atmak kabilinden gzkmektedir. Seriata muhalefet etmenin dogru olmadigi bilindikten sonra bu konuda denilecek sz syle olmalidir: Bu gibi seyler asla seriata muhalefet seklinde yorulmamahdir. Zira bu isleri yapanlar dindar, takva ve fazilet sahibi, iyi halli kimselerdir. Dolayisiyla bu gibiler hakkinda iyi zan beslemek gerekir. Nitekim biz gerek ashap ve gerekse takva konusunda onlarin yollarini takip eden selef-i salihimize karsi bu gibi dsncelerimizden1 dolayi sorumluyuz. Netice olarak bu olagan disi hallerin seran caiz olan seyler dogrultusunda cereyan ettigi dsnlmelidir. Bu takdirde onlarin dsncelerini zerine bina ettikleri sey: a. Ya olagan cinsinden garip bir sey olacaktir, b. Ya da olagan cinsinden olmayacaktir. Eger birinci kisimdansa, o takdirde onlar olagan seylerin hkmlerine katilacaktir. Mesel, orucu bozma emri. nk byle bir emir, belki de nafile olarak oru tutanin nefsinin emiri[406] oldugunu gren birinin grs zerine bina edilmis olabilir. Bu gibiler de oktur. Bu durumda mridin (grencinin) kabulden kainmasi, inat ve nefse uyma olur. Byle birisinin akibetinden korkulur. zellikle de fazileti ve Allah'in vel kulu oldugu herkese bilinen kimselere uyma konusunda. mer b. Abdulaziz'in zekati vermeyen kimseyi birakmayi emretmesi de ayni sekildedir. Belki de onun bu tavri bir tr ietihad idi. Zira o, onu din kurallardan gaflet ierisinde bulunan bir kimse gibi kabul etmis ve onun bizzat kendi kendine o durumdan vazgemesini ve halini dzeltmesini beklemistir. Nitekim yle de olmustur. O kisi kendi kendisine dsnms ve kendisine vacip olan zekati demistir. mer bu tav-nyla o kimsenin tmden birakilmasini kastetmis degildir. Aksine o, bu sekilde onu uyarmis ya da onu denemistir. Eger o kisi byle bir dav- . ranistan sonra vermemekte israr edecek olsaydi, zekat vermemekte direnenlere ne lzim geliyorsa, o kisi hakkinda da onu uygulayacakti. Rib'iyy b. Hiras olayi da ayni. O hayatinda asla yalan sylememis bir kimsedir, Haccac, bu yzden oglunun yerini kendisinden sormustur. Bu gibi yerlerde dogruluk azimettir, yalan sylemek ise sadece bir ruhsattir ve

geregi ile amel etmemek caizdir. Hatta azimetle amel etmek daha sevapii olmaktadir. Nitekim kfr gerektirecek bir sz syleme konusunda durum byledir. Kfr sz ise yalanin basidir. Yce Allah: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve dogrularla beraber olun"[407]buyurmustur. Bu yet sefere katilmayip geride kalan kisinin haberi anlatildiktan sonra sevkedilmistir. Bu kisi, yalan sylediklerinde yalanlan kabul edilebilecek bir konumda iken yalan sylememisler ve dogrulugu benimsemislerdir. Bu yzden de Allah onlari vms ve bylece onlar "Korku yolunda emniyet umulur" sznn geregince dogruluk yolunda islerini dzene koymuslardir. Nitekim ariflerden birisi syle demistir: "Dogrulugayapis! Onun sanazarar vereceginden korktugun yerde o sana fayda verir. Yalani da birak! Onun sana fayda verecegini dsndgn yerde o sana zarar verir." Bu, dogru ve yerinde ser' bir esas olmaktadir. Ebu Hamza olayinda da durum aynidir. O da azimetle amel etmistir. nk o kendi kendisine, Allah'tan baskasina gvenmeme konusunda sz vermisti. Bu azmini bozarak ruhsat yoluna basvurmadi. Bu da dinde yeri olan bir esastir. Onun bu durumuna su yet de dellet etmektedir: "Kim Allah'a gvenirse O, ona yeter."[408] Allah'a tevekkl etmek baskalarina gvenmekten daha byktr, Hd Hepiniz bana tuzak kurun, sonra da ertelemeyin. Ben ancak benim de, sizin de Rabbiniz olan Allah'a gvenirim.[409] Ebu Hamza kendi kendisine azmedip Allah'tan baskasina gvenmeyecegine dair sz verince kendisinden, "Ahidlestiginiz zaman Allah'in ahdini y erine get irin"[410] yeti geregince sznde durmasi istenildi. Yine bazi imamlar ondan syle naklederler: O bazi sahblerin Hz. Peygamber'e hibir kimseden bir-sey istememek zere beratta bulunduklarim ve bunun neticesinde binit zerinde iken kamisi dstgnde onu kimseden kendisine vermesini istemediklerini isitti ve bunun zerine syle dedi: "Ya Rabbi! Bunlar Senin Peygamberini grdklerinde onunla ahidlestiler. Ben de asla hibir kimseden bir sey istememek zere seninle ahidlesiyorum" dedi. Sonra haccetmek amaciyla Sam'dan Mekke'ye dogru yola ikti ve sz konusu olay basina geldi. Bu da ayni sekilde azimetle amel etmek kabilinden olmaktadir. Zirao,kendi kendisine kendisinden dahafa-ziletli olan insanlarin (sahabe) ahdi gibi sz vermisti. Bu haliyle o, ser' esaslar haricinde hareket etmis olmuyordu. Bunun iindir ki, Ib-nu'1-Arab bu olayi anlatinca: "Bu Allah'a ahidde bulunmus bir kimsedir ve ahde vefayi keml zere bulmustur. Uyun ona, Allah'in izniyle dogru yolu bulursunuz" demistir. Vahs hayvanlarin bulundugu tehlikeli yerlere girmek, keza aziksiz issiz llere dalmak da ayni sekildedir. Hkmler bahsinde de belirtildigi zere bazi insanlara gre sebeblerin varligi ile yoklugu arasinda bir fark yoktur. nk sebebleri de msebbebleri de yaratan Allah'tir. Durumu byle olan

bir kimse iin sebebler yok hkmndedir. Dolayisiyla onun iin bir yaratiktan korku duyma ya da ondan umut [292] bekleme gibi bir durum olmayacaktir. Zira Allah'tan baska ne korkulacak ne de^kendisinden umut beklenecek hibir sey yoktur. Byle bir anlayistan kaynaklanan bu tr hareketler, helake atilmak degildir. Ama yaninda azik olmadan le girdigi zaman ya da vahs hayvana yaklastiginda helak olacagina inaniyor ve buna ragmen bu tr davranislarda bulunuyorsa, kendi kendisini tehlikeye atmak iste o zaman gereklesmis olacaktir. Kaldi ki, Imani Gazzl, le girme konusunda tahamml ve sabredebilme, bitkilerle idare edebilme aliskanliginin olmamasi sartini getirir. Bu izahtan sonra saniriz siz, velayet mertebesine ulasmis evliyanin ellerinde gereklesmis bulunan seyin, olagan (normal) hkmlere dnecek sekilde bir izahinin bulundugunu greceksiniz. Hatta sunu da diyebiliriz, Allah'in izniyle ancakonlarin byle olduklarini greceksiniz. Fasil: (Davranislarini) zerine bina ettikleri sey mksefe gibi olagan disi birsey ise, bu durumda onlara verilecek hkm, car bulunan detlerin (olagan hallerin) hkm mdr; dolayisiyla kendilerinden diger insanlarin zerinde bulunduklari durumlara tbi olmalari iste-,nir mi? Yoksa onlara, insanlar arasinda cri bulunan olagan hallere (zahir detlere) ait hkmlerden farkli dis grnste serata muhalif de olsa ayricalikli bir muamelede mi bulunulur ve gereke olarak da gayb kesfin tahkiki neticesinde muhalefet yok, muvafakat vardir mi denilir? On ikinci mesele ile daha nceki bahislerden anlasildigina gre burada da olmasi gereken sey, onlara zel bir hkmn bulunmamasi ve herkes iin geerli bulunan zahir hkmlere onlarin da tabi olmalaridir; mrsidin bunu onlardan kesinbir tarzda istemesigerekir. Buko-nuya delil olacak seyler daha nce gemisti. Ayrica asagidaki hususlar da konuyla ilgili delil olacaktir: 1. Eger hkmler, olagandisi durumlar dikkate amarakkonulacak olsaydi, o zaman onlarla ilgili olarak hibir kaide dzen tutmaz ve hibir mkellef ile onlarin hkm arasinda irtibat meydana gelmezdi. nk o takdirde btn fiillerin hem muvafik hem de muhalif olmalari imkn dahilinde olacaktir. Hibir durum sz konusu edilemez ki, onun ayni anda hem sahih hem de fsid olmasi mmkn olmasin. Bu durumda hibir kimse hakkinda yaptigi bir fiilin fsid ya da sahih olduguna kesin olarak hkmetmek mmkn olmayacaktir. Haliyle fiillere sevap ya da ceza verilemeyecek, onu isleyen iin ikram ya da asagilama olmayacak, kanlar korunamayacak ya da heder edilemeyecek, hibir hkimin verdigi hkm infaz edilemeyecektir. Byle

bir sonuca gtrecek birseyin, mesru kilinmasi zellikle de seriatin temelini olusturan maslahatlar dikkate alinip dururken sahih degildir. 2. Olagandisi haller, zerine dayanilacak bir hkm olabilecek kadar bidziyelik arzetmezler. nk bunlar belli bir zmreye has zel hallerdir. Sadece belli bir zmreye has olduguna gre, baskalari hakkinda car olmazlar. Bu durumda dis grnsle ilgili (zevahir) kaideler onlari kapsamayacaktir. Keza, onlarla, onlardan olmayan diger insanlar arasinda da car olmayacaktir. Zira her iki grubun ittifaki ile, olagandisi hal sahibi olmayan kimseler hakkinda fevkaldelikler dogrultusunda hkmlerde bulunmak sahih degildir. Yani normal insanlarla ilgili hkmler verilmesi sirasinda demek istiyorum. Zira hkim ya da sultanin, velnin kesfini esas alarak onun lehinde hkmde bulunmasi ya da bizzat sultanin kendi kesfine dayanarak vel olmayan bir kimse hakkinda zahiren konulmus sebeblere dayanmaksizin hkmde bulunmasi, keza bir konuda iki velinin mahkemeye basvurmasi durumunda hkimin ke sfe dayanarak hkmde bulunmasi gibi yetkileri bulunmamaktadir. 3. Olagandisi haller belli bir zmreye has olup, herkesi kapsamadigina gre, bu seriatin genelligi, onun hkmlerinin herkesi ve her hali kapsadigi ilkesine ki daha nce delillendirilmisti ters dsecektir. Nasil olabilir? Onlar "Veli bazen isyan edebilir; onun iin gnahlar caizdir" diyebiliyorlar. Hibir fiil yoktur ki, onun zahiri seriatin zahirine muhalif olsun da, onun bir isyan oldugu ilk etapta ortaya ikmasin. Bu durumda seriatin zahirine uymayan olagandisi bir durumun (harikuladelik) mesru olmasinin sbutu sahih degildir. nk pek ok ihtimaller vardir. Iste bu husus da konumuza delil olan nc bir nokta olmaktadir. 4. Yaratiklar ierisinde fevkalde hallere en layik olan nce Hz. Peygamber sonra da sahabedir. Seriatin bizzat belirledigi ve sirf kendisine zg haller haricinde Hz. Peygamberle ilgili olarak bu kabilden birsey meydana gelmemistir. Kendisi: "Allah, peygamberi iin diledigini hell kilar"; "Sen bizim gibi degilsin. Allah senin gelmis ve gelecek gnahini affetmistir" diyenlere karsi tepki gstermis ve onlara kizarak: "Muhakkak ki ben, sizin iinizde Allah'tan en ok korkaniniz ve ondan sakinilacak seyleri en iyi bileniniz olmayi cidden mit ederim"[411]buyurmustur. Bilindigi zere Hz. Peygamber ile tevesslde bulunulur ve onun duasindan sifa beklenirdi. Bununla birlikte zevcesi ya da cariyesi disinda, onun elinin yabanci bir kadinin tenine degdigi asla sabit olmamistir. Kadinlar ona bey'atte bulunurlardi; buna ragmen elleri hibir kadinin eline asla degmemisti.

Aksine o, her durumda, isin i yzn bildigi halde zahire gre amel ederdi. Baha nce bu trden rnekler gemisti. Kaideleri koyan o idi ve onlardan hibir veliyi mstesna tutmamisti. Eger vel ya da olaganst hal sahipleri bu hkmlerden istisna tutulacak olsaydi, bu istisnaya basta kendisi lyik olurdu, sonra da sirasiyla sahabe ve tabin nesli gelirdi.Zira onlar gerekten Allah'in vel kullari, gerek fazilet sahibi kimseler idiler. Rbeyyi' olayinda[412] bu husus aiklanmaktadir: Onun velisiya da her kimse: "Allah'a yemin ederim ki, onun disi kirilmayacak" demis, Hz. Peygamber de "Allah'in hkm kisastir" buyurmustu. Hz. Peygamber 'Allah'in kullari ierisinde yleleri vardir ki, sayet Allah adina yemin etseler Allah onlarin yeminlerini dogruya ikarir" diyerek isi ertelemek ve bylece yeminin sonucunu ortaya ikarmak yoluna gitmemis, aksine en byk bir sikinti demek olan kisas hkmnn uygulanacagim bildirmistir. Sonunda magdur tarafi, karsi tarafi affederek kisas hakkindan vazgemislerdi. Af sonunda da Hz. Peygamber: "Allah'in kullari ierisinde yleleri vardir ki, sayet Allah adina yemin etseler Allah onlarin yeminlerini dogruya ikarir" buyurmus ve Allah'in sz konusu yemini dogruya ikardigini haber vermistir. Ancak af durumu ortaya ikincaya kadar o byle bir hkmde bulunmamisti, Af, zahirde kisas hkmn dsrmek iin bir sebep olarak ortaya ikmisti. 5. Harikuladelikler ogu kez ser' kurallara muhalif olarak meydana geldiklerinden, siirde vezin zarureti gibi de olsa onlar (bir hkm olarak) sabit olabilecek bir durumda degillerdir. nk onlarin sbutu, mesru kilinmis esaslara muhalefet ve onlarin iermis olduklari maslahatlari ortadan kaldirmak olur. Bilindigi zere Hz. Peygamber mnafiklarin bizzat kim olduklarini ve mshimanlar arasinda nasil fitne ve fesat ikardiklarini yakinen biliyordu. Bununla birlikte onlari ldrmekten kainiyordu, nk dikkate alinmasi gereken ve "Insanlar: 'Muhammed, adamlarini ldryor' diye konusmamalilar" seklinde ifade ettikleri daha stn bir mni bulunmaktaydi. Olaganst haller gsterebilen kimseler hakkinda da ayni sekilde davrani-arak onlara bu olaganst seylerle ilgili hkmler uygulanmaz. Bylece durumdan haberi olmayan kimseler "silerin ayri bir seriati oldugu" dsncesine kapilmazlar. Bunoktadanhareketledirki,fukah Eb Yezd'in hizmetisi ile ilgili davranisim tepki ile karsilamislar ve onun hatali oldugunu sylemislerdir. Olaganst haller gsteren kimselerin herkesle ilgili hkmlerden ayri zel hkmlerle ayricalik gstermeleri, insanlarin kalplerinde ser'an kainilmasi istenilen esitli dsnceleri doguracak bir durum olur. Dolayisiyla onlarin diger insanlardan ayri hkmlerle temayz etmeleri yakisik almaz. Bu yzdendir ki yine onlar

ierisinde asiri gidenlerden birogu ibaha mezhebini[413] benimsemisler ve duyduklari seylerle de kendi grslerini teyit etmeye alismislardir. Bu da onlarin kt anilmalarina sebep olmustur. Hasa, Allah'in veli kullan mutlak surette bu gibi olagandisi kehanetlerden uzaktirlar. Ancak sz, bu konu zerine dalmaya dogru kaymistir. Onlarin hem zahiren hem de btinen seriatin koymus oldugu sinirlari korumus olduklari bilinmektedir. Onlar, snneti layiki gibi yerine getiren; ona uyma konusunda titizlik gsteren kimselerdir. Ancak bu zamanlarda ve daha ncelerde onlarin anlayislarinda meydana gelen sapma yznden onlarin hallerinde su anda mevcut bulunan (menf) durumlar ortaya ikmistir. Bu yzden de bu meseleler zerinde sz etmek gerekli hal almistir. ByleceAllah'in izniyle onlarin rnek yollarinin geregi olmak zere maksatlari anlasilir bir hal almis ve hallerim vurabilecegimiz bir kistas konulmustur. Allah onlari ve onlarla (bizleri) faydalandirsin! Simdi konuya[414] tekrar dnelim: Ne gayb olan seylere vkif olmak ne de dogru kesif, normal hkmler dogrultusunda hareket etmeye mani degildir. Bu konuda rehber, nce Hz. Peygamber sonra da selef-i slihnin takip ettikleri tutum olacaktir. detlerin ola-gandisilik gstermesi durumunda, onlarin zerine zahir hkmlerle ilgili binada bulunmak da uygun dsmeyecektir. Hz. Peygamber, "Allah seni insanlardan korur"[415]yetinin de ifade ettigi zere koruma altina alinmisti. Allah'in korumasi altinda olmasindan te daha baska birsey de olamazdi. Bununla birlikte o, zirh ve migfer ile korunur ve deten sakinilmasi gerekli seylerden sakinir di. O bu haliyle bulundugu yce mertebesinden daha asagi mertebelere dsms olmuyor; aksine daha da yceliyordu. Yukarida belirtilen ve Allah'in kudretine nisbetle detlerin varli-! gi ile yoklugunun esit olmasi da, detlerin hkmlerini onlarin geregi dogrultusunda icra etmeye engel degildir. Daha nce de getigi gibi, sahabe tevekkl rtbesine ulasmis kimselerdi ve onlar nimetlerin kendilerine ulasmasini sebeblerden degil inamda bulunan Allah'tan biliyorlardi. Bununla birlikte onlar yapilmasi istenilen normal (di) sebeblere tevesslde bulunmayi terk cihetine gitmemislerdir. Hz. Peygamber, onlari sebeblerin hkmlerini dsren ve detlerin (normal hallerin) ortadan kaldirilmasini gerektiren bir hal zere birakmamistir. Bu, onlarin (detlerin) Sri' tarafindan getirilen azimetler olduklarini gsterir. nk detlerin olagan halini yitirdigi demler, zerinde durulacak bir makam degildir.Onlar olsa olsa daha nce de getigi gibi ruhsat mahalleridirler. Dikkat edilirse Hz. Peygamber "Onu bagla veyle tevekkl et!" buyurmustur.[416] Sfiyyeden kemal sahibi kimseler, Hz. Peygamber'in dbiyla ahlklanmis olmak iin esbaba tevesslden geri durmazlardi

ve Tce Allah'in, yaratiklarla ilgili halleri car bulunan belli kaliplar ierisine koymasi, ser' maksadin onlarin hkmleri altina girmek oldugunu gsterir', diye dsnrlerdi ve en stn olani birakarak daha az nemli olan seylerle asla ugrasmazlardi. Hizir olayina gelince, "Ben onu kendiligimden, yapmadim[417] yetinden anlasildigi zere o bir peygamber idi. Bir grup lim bu yete dayanarak onun peygamber oldugu grsn benimsemislerdir. Bir peygamberin kendisine bildirilen vahye tbi olarak hareket etmesi ise tartismasiz caiz olmaktadir. (Onun peygamber olmadigi) bir an iin kabul edilse bile, o bir ferd olaydir; stelik bizim seriatimizda cereyan etmis bir olay da degildir. Bunun delili sudur: Nebi disinda ne bir veli, ne de bir baskasi, ergenlik agma ulasmamis bir ocugu onun kfir tabiatli oldugunu ve asla iman etmeyecegini, eger yasarsa azginlik yaparak ve kfre dserek anne ve babasina eziyet edecegini bilse de ldrmesi caiz degildir. Bu konuda kendisine gaybi bilen (Allah) tarafindan izin verilse de bunu yapamaz. nk seriat emir ve yasaklari koymustur ve onlarin disina ikilamaz. Hizir'la ilgili olay, yle anlasiliyor ki baska birseraterevesindecereyanetmistir. Hz. Musa'yi azarlamasi ve ona olayin iyzn bildirmesine bakilirsa, ortada onun (Musa) bilmedigi baska bir ilim ve daha baska durumlar bulunmaktaydi. Sonra velnin, gayb leminden grendigi hersey ile amel etmesi caiz degildir. Aksine bu tr gayb bilgiler iki kisimdir; (a) Kendisiyle amel edilmesi durumunda seriatin zahirine ters dsen ve tevil edilmesi imkni da bulunmayan kisim. Bu tr gayb bilgilerle amel edilmesi asla caiz degildir. (b) Amel edildiginde seriatin zahirine ters dslmeyen, ihtilaf meydana gelse bile saglam bir degerlendirme ile seriata dayandirma imkni bulunan gayb bilgiler. Bu kisimdan olan [297] gayb bilgilerle amel etmek caizdir. Nitekim daha nce aiklanmisti . Dogru olan yol iste bu yoldur; mrsidin bu yol zere irsadda bulunmasi gerekecek, slk erbabinin himmetlerini bu noktaya baglayacaktir. Bylece nderlerin efendisi Ra-slullah'a uyulmus olacaktir. Bu yol, nefsn haz-larin gereginden kurtulmanin en kestirme ve ayaklarin sabit kalip kaymamasinm en emin yoludur. Byle bir durumda o bilginin sahibine tbi olunmasi ve ona uyulmasi uygun olacaktir. Allahu a'lem! [418]
On Altinci Mesele:

detler, meydana gelislerine nisbetle iki kisimdir: (a) Zamana, mekana ve durumlara gre degismeyen genel detler: Yemek, imek, sevinmek, zlmek, uyumak, uyanmak, tabiata uygun olan seylere meyletmek, uygun dsmeyen seylerden de nefret etmek, temiz,

gzel ve lezzetli olan seyleri almak, elem verici, pis ve igren seylerden de sakinmak vb. gibi seyler bu kisimdandir. (b) Zamana, mekana ve durumlara gre degisen detler: Giyinme ve kusanma sekli, barinma tarzi, siddet halinde yumusaklik, yumusaklik halinde siddet gsterme, davranislarda yavas ya da sratli hareket etme; teennli ya da aceleci davranma vb. gibi rnekler de bu kisimdandir. Birinci kisimdan olan detler halde, mazide ve istikbalde bidzi-yelik arzeder. Dolayisiyla, gemis asirlarda yasayan milletlerin de ayni detler zerinde yasamis olduklarina hkmolunur. nk Allah Tel'nin evrende crbulunan kanunlarinin (snnetullah) bu sekilde cereyan ettigi ve det-i ilh zere cereyan ettigi iin de onlarda genel olarak bir degisiklik bulunmayacagi kesindir. Dolayisiyla halihazirda cereyan etmekte bulunan bu trden bir detin mutlak surette gemiste de bulunduguna ve gelecekte de bulunacagina hkmedilir. detin ser' ya da tabi vcd olmasi arasinda bir fark yoktur. Ikinci kisma gelince, bu tr detlerin gemiste bulunan milletlerde de bulunacagina hkmetmek mevcudiyetine dair haric bir delil bulunmadika asla mmkn degildir. Delilin bulunmasi durumunda, gemis iin de o detin varligi dogrultusunda hkmetmek, detin zelligi geregi degil de, o delil sebebiyle olmus olur. Gelecek iin de durum aynidir. Bu konuda da ser' olan detle[419] tabi (vcd) olan det arasinda fark yoktur. Birinci kisimdan olan detlerin gemiste, halde ve gelecekte aynilik gstermesi, daim bir kll esasa dayali olmalarindandir. Dnya bu esas zerine kurulmustur ve kullarin evrendeki maslahatlari bu detlerin mevcudiyeti ile gereklesmektedir. Nitekim yapilan istikra bu neticeyi ortaya koymaktadir. Seriat da bu detlere uygun olarak gelmistir. Bu kll olan det kiyamete kadar bak kalacaktir. Bu sz edilen kll det, daha nce belirtilen ve hakkinda zann degil kesin bilgi olduguna dair delil bulunan det olmaktadir. Ikinci kisma gelince, onlar kll det[420] altina giren cz' detlere ynelik olmaktadir. Bunlar hakkinda kesin bilgi degil zan bulunmaktadir. Durum byle olunca, ikinci trden halihazirda mevcut bulunan detlerin hkmlerini gemiste bulunanlara da tesmil etmek sahih degildir; nk degismesi ve yerine baskasinin gemesi mmkndr. Birinci trden olan detler ise byle degildir. Bu; ilk nesillerin zerinde bulunduklari detlerin sonra gelen nesillere de tesmil edilmesi ve onlarin hkmlerinin sonraki gelenlere verilmesi konusunda kendisine ihtiya duyulan nemli bir kaidedir. Usl limleri hkm bina etmek, genel durumlarla ilgili kaz hkmleri kendisine vurmak yoluyla bu kaideyi oka kullanirlar. Aslinda byle bir kullanis mutlak olarak ne sahih ne de fasittir. Aksine daha nce de getigi gibi

konunun taksime tbi tutulmasi gerekir. Bu iki kisimdan netlik kaz anmayan ve problem olarak kendisini gsteren bir nc kisim daha ortaya ikmaktadir: Acaba bu nc kisim birinci kisma katilacak ve bylece bir hccet olabilecek midir? Yoksa birinci kisma katilmayacak ve neticede bir hccet olmayacak midir? [421]
On Yedinci Mesele:

Sri'in seriati koymasindan anlasilan sudur ki, tat ya da masi-yet, onlardan dogacak maslahat ya da mefsedetin byklgne gre byk ya da kk olmaktadir. Bilindigi zere seriattan gzetilen en byk maslahat, her seriatta (millette) dikkate alman bes zarur esasin normal seyrinde yrmesini ve korunmasini temin etmek; en byk mefsedet de onlarin ortadan kaldirilmasina sebebiyet verecek davranislara girmektir. Bunun delili, zarur esaslarin ihlaline ynelik olarak gelen va'din[422] lsdr; Dinden dnme (irtidat), haksiz yere insan ldrme ve can gvenligine ynelik tecavzler, zina, hirsizlik, iki ime .ve bu anlama gelecek (uyusturucu kullanma gibi) diger davranislar gibi, ya had cezasi konulan ya da siddetli tehdit unsuru (va'd) ieren davranislarda bu aika grlmektedir. Hc ya da tekmili esaslarla ilgili konularda ise ayni hassasiyet gsterilmemis, onlarla ilgili zel bir tehdit Cva'd) ya da belirlenmis had cezasi konulmamistir. Eger birseyin hakkinda zel bir had cezasi konulmussa, hakkinda kesin bir va'd getirilmisse, o sey zarur olan esaslarla ilgilidir demektir. Bu konuda istikra yeterlidir; dolayisiyla uzun uzadiya delil serdine gerek yoktur. Ancak maslahatlar ve mefsedetler iki kisimdir: (a) Dnyanin dzen ya da fesadi kendisine bagli olanlar. Can gvenligini temin etmek maslahata, insani ldrmek de roefsedete bu kisimla ilgili olarak verilecek rneklerdir. (b) Birinci trden olan maslahat ya da mefsedetleri tamamlayici, onlari kemal noktasina ulastirici olan kisim. Bu ikinci kisim hep ayni mertebede olmayip farkli dereceleri vardir. Birinci kisimdan olan maslahat ve mefsedetler de ayni sekilde hep ayni derecede degildir. Birinci kisimdan olan zarur esaslari ele aldigimizda bunlar ierisinde dinin (din ve vicdan hrriyeti) ilk sirayi aldigini grrz. Bu yzden dinin korunmasi ugruna can, mal vb. feda edilir.[423] Sonra can gvenliginin korunmasi gelir. Bu ugurda da neslin, aklin, malin... heder edildigi grlr. Mesel bazi limlere gre, bir kimse lm tehdidi altinda canini kurtarmak iin zina edebilir; bir kadin naar kalir, kendisi ile cins iliskide bulunmadika yiyecek vermeyen bir kimsenin omasiha-inde aliktan dolayi leceginden korkarsa, canini kurtarmak iin onunla iliskiye girmesi caiz olur, demislerdir. Diger zaruri

esaslarin durumu da aynidir. Sonra biz mesel garar satisim (beyul-garar) ele aldigimizda, bunlarda bulunan mefsedetlerin de ayni derecede olmadiklarini grrz. Ceninin ceninini satmadaki mefsedet, su anda anakaramda bulunan cenini satmanin mefsedetinden daha byktr. Anakarmndaki cenini satmanin mefsedeti de, su andaburda olmayan, fakat mesakkatsiz grme imkani bulunan bir mali evsafini belirterek satmanin mefsedeti gibi degildir. Bu gibi seylerden sakinma maslahati da ayni sekilde farkli farkli olacaktir. Buna gre tat, kll zarur bir maslahat gereklestiriyorsa, o tat dinin rknlerine katilacaktir; ayni sekilde muhalefet de kll ve korunmasi zarur bir mefsedet ortaya ikariyorsa, o da byk gnahlardan (kebre) kabul edilecektir. Eger tat, cz' bir maslahat gereklestiriyorsa, nafilelere katilacak ve fazilet sayilan seylerden kabul edilecektir; ayni sekilde muhalefet de,cz' bir mefsedet ortaya ikariyorsa, o da kk gnahlardan sayilacaktir. Kebre sayilan byk gnahlar ayni lde olmadigi gibi, her rkn de birbirleri ile ayni mertebede degildir. Tat ve muhalefet konusunda ortaya ikan cz' maslahat ya da mefsedetler de birbirleriyle hep esdegerde degillerdir. Aksine btn bunlarin her birinin, kendisine uygun bir yeri bulunmaktadir. [424]
On Sekizinci Mesele:

Mkellefe nisbetle ibdetlerde asil olan onlarin tasidiklari anlamlara (illetlere) bakmaksizin onlarla kullukta bulunmaktir (yani taabbudliktir); detlerde ise asil olan onlarin ierdikleri mnlari esas almaktir. Birinci tezin delilleri: Istikra: Hakkaten ibadetlerle ilgili konulari inceledigimizde bu neticeyi grrz. Mesel, hadesten taharete (gusl ve abdest) bakalim: Yikanmasi gereken yerler, hadesi gerektiren mahalli te asmaktadir[425] Ayni sekilde namazlar da yledir; belli sekillerde belli hareketlerle yapilmaktadir ve bu belli sekillerin disina ikildiginda ibdet olmaktan ikmaktadir. Yine.ibdetlerde bazi mciblerin, gerektirdikleri netice (mceb) farkli olmakla birlikte beraberlik gsterdiklerim grmekteyiz,[426] Belli bir zikir, belli bir yerde istenilir iken, baska bir yerde istenilmemektedir[427] Hadesten taharet sadece temiz ve temizleyici olan su ile yapilabilmektedir; halbuki baska maddelerle de temizlik yapmak mmkndr. Teyemmm aslinda madd anlamda bir temizlik saymak mmkn degilken temizleyici su ile yapilan taharet yerine gemektedir. Oru, hac vb. gibi diger ibadetlerde[428]de durum aynidir. Bizim bu gibi taabbud olan seylerden genel olarak anlayabildigimiz hikmet, bunlarla Allah Tel'mn emirlerine teslimiyet, . yalnizca O'na karsi saygi duymak, O'nu yceltmek ve 'na ynelmektir. Bu kadari, belli bir hkmn anlasilabilecegi bzel bir illet ortaya

koymaz. Eger yle olsaydi, o zaman bizim iin belli kaliplar konulmaz; aksine, belirlenmis kaliplarla oldugu gibi belirlenmis kaliplar olmaksizin da sadece Allah'a tazimde bulunmakla emrolunurduk ve belirlenmis kaliplara muhalefet eden kimseler de kinanmazlardi. Zira, kulun niyetine uygun olan fiiliyle tazim gereklesmis olurdu. Halbuki durum grsbirligi ile byle degildir. Buradan da anliyoruz ki, Sri' Tel'nm ilk maksadi, bu belirlenmis kaliplarla kullukta bulunulmasidir (taabbudlik) ve bu belirlenen sekillerin disindakiler ise ser'an amalanmis olmamaktadir. (2) Eger Allah'a kulluk f taabbudlik) konusunda bir genislik amalanarak ser'an belirlenmis seylerle oldugu gibi belirlenmemis seylerle de kulluk icrasinda bulunmak caiz olsaydi, o zaman Sri' buna dair aik bir delil ortaya kordu. Nitekim detler konusunda genislik gsterildigine dair deliller ortaya koymustur.[429]Bu durumda sadece belirlenmis sekil ve kaliplar zerinde durularak onlarin benzerleri, yakinlari ya da hakkinda nass bulunan konu ile ortak ynleri bulunan digerleri birakilmis olmazdi. Muameltta caiz olan bu gibi durumlar ibdetler bahsinde de ayni sekilde caiz olurdu. Ancak baktigimizda durumun yle olmadigini, hibir zaman belirlenmis sekil, kalip ve miktarlarin te asilmasininistenmedigini gryoruz. Bu daibdetler-den maksadin taabbudlik oldugunu ve belirlenmis sinirlarin korunmasinin gerekliligini gstermektedir. Ancak bir nass ya da icm ile bazi sekillerden gzetilen mn (illet) ortaya ikmissa, bu durumda ona tbi olana ynelik bir kinama olmayacaktir.[430]Ancak bu son derecede azdir ve bir esas olacak durumda degildir. Bir seyin asil olabilmesi iin, o konuyu tmyle kapsamasi ve galebe almasi gerekir. Sonra uslclere gre, ibdetlerde "ninsib," benzeri (nazri) bulunmayan seylerden sayilir.[431]Yolculuk sirasinda namazin kisatilmasi, oru tutmama ruhsatinin verilmesi, iki namaz arasini birlestirerek kilma (cem) vb. gibi hkmlere nisbetle (illet olmaya uygun grlen) mesakkat[432] rneginde oldugu gibi. Buna gre ibadetler konusunda cins itibariyla anlasilabilen illetlerin ogu, hususlik bakimindan anlasilir degillerdir. Mesel[433] "Yanildi ve secde etti[434] "Sizden biriniz, abdestini bozdugunda abdest almadika Allah onun namazini kabul etmez"[435]hadisleri gibi. Keza Hz. Peygamber gnn iki ucunda (yani gnes dogarken ve batarken) namaz kilmayi yasaklamis ve illet olarak da, gnesin seytanin iki boynuzu arasinda dogup battigini gstermistir.[436] Hilaf ilmiyle ugrasanlar, niyetin gerekliligi konusunda abdesti teyemmme kiyas ederlerken syle derler: Abdest,abdest almayi gerektiren seyin iktigi mahalli te asarak gereklestirilen bir temizliktir. Dolayisiyla teyemmme kiyasla abdestte de riiyet vacib olur. Ihtilafsiz aik, munzabit ve hkmn baglanmasina uygun

(mnasib) bir illeti bulunmayan, zerinde ittifak edilmeyen "sebeh" diye adlandirilan ve kabul edenler tarafindan da ancak kiyas edebilecek baska birsey bulamadiklari zaman kullanilan tr de byledir. Bizim iin illeti belirleme yollarindan[437] biri ile ortaya konulan aik bir illet gereklesmedigi zaman, mutlaka yapilmasi gereken sey, beiirlenmis sinirlar yaninda durmak ve te asmamak olacaktir. nk biz istikra neticesinde seriatin ibdetler konusunda taabbudlik esasi etrafinda dnp dolastigim grmekteyiz. Dolayisiyla taabbudlik, ibdetler konusunda asil prensip olacaktir, (3) Fetret[438] dnemlerinde Allah'a kulluk sekilleri (taabbud konular) akilli insanlarca detlerle ilgili konularda oldugu gibi bulunamamistir, Genelde onlarin sapiklik ierisinde bulunduklari ve dogru bir yol zere olmadiklari grlmektedir. Bundan dolayi da, daha nceki seriatlardan kalan hkmlerde degistirmeler olmustur. Bu husus, aika gstermektedir ki, akil yalniz basina taabbud konulari kavramak ya da onlari belirlemek ve koymak kudretine asla sahip degildir. Bunlari koyacak ve belirleyecek mutlaka bir serata ihtiya vardir.. Durum byle oldugu iin de Yce Allah, fetret devri insanlarini taabbud konularda dogruyu bulamadiklarindan dolayi mazur grmstr: "Biz bir kavme peygamber gndermedike onlara azap etmeyiz[439] "Peygamberlerden sonra, insanlarin Allah'a karsi bir hccetleri olmamasi iin, gnderilen mjdeci ve uyarici peygamberlerden bir kismini daha nce sana anlatmistik.[440]Bu son yette bahsedilen hccet, seriatin takat st ykmllgn kaldirildigi konusunda ortaya koydugu hccet olmaktadir. Alahu a'lem! Durum byle olunca bu gibi konularda, mutlak surette Sri'in belirledigi hususlara basvurmak mecburiyeti kendisini gsterecektir. Taabbudligin anlami da iste budur. Bu yzdendir ki, bu gibi konularda sadece emre uyma durumunda olan kimseler, dogruya isabet konusunda daha avantajli olacaklar, selef-i salihin yolu zere yrmeye daha layik bulunacaklardir. Bu Imam MHVin grs olmaktadir. Zira o, hadesIn kaldirilmasi konusunda sadece temizligin gereklesmesi noktasina bakmamis, temizlik baska bir vasita ile gereklesse de mutlak suyun kullanilmasi geregini ve niyyeti sart kosmustur. Namazda tekbir yerine baska bir lafzin kullanilmasini caiz grmemistir. Keza selm iin de ayni grstedir. Zekt bahsinde, kiymet denmesini engellemis, keffretler bahsinde sadece belirlenen adedlerle yetinmistir. Ibdetler konusunda buna benzer asiri bir tavir gstermis ve ve sadece nass ile belirlenen ya da onlara tam bir benzerlik arzeden konularla yetinmis ve onlari te asmamistir. Sonu olarak, bu kisimdan olan hkmlerde, tasidiklari mnlar dikkate alinmaksizin taabbudlik bir esas olarak alinacak; basvurulacak bir rkn seklinde kabul edilecektir.

Fasil: detler konusunda asil olan, tasidiklari mnlardir, seklindeki ikinci tezin isbatma gelince; bu hususta da asagidaki deliller kullanilacaktir: (1) Istikra. Biz, Sri'in koymus oldugu hkmlerde kullarin maslahatlarini gzetmis oldugunu, detlerle ilgili btn hkmlerin maslahat etrafinda dnp dolastiklarini grmekteyiz. Mesel ayni sey, maslahat bulunmayan bir ortamda yasak olurken, maslahat bulundugu zaman caiz olmaktadir. rnegin, karsilikli mbadelelerde dirhemi dirhem karsiliginda veresiye olarak vermek haram kilinmis[441] iken, ayni sey karzda (dn akdi) caiz olmaktadir. Yas hurmanin kuru hurma karsiliginda satilmasi bir maslahat bulunmadigi zaman tam anlamiyla garar ierdigi ve riba anlamina geldigi iin haram olurken, agir basan bir maslahattan dolayi caiz olmaktadir.[442]Biz akilla kavrayabildigimiz bu durumu ibadetler bahsinde anlasilir bulamiyoruz. Yce Allah syle buyurur: "Ey akil sahipleri! Kisasta sizin iin hayat vardir[443]"Aranizda mallarini haksiz yollarla yemeyin.[444] Hadislerde de syle buyruur: "Kadi fkeli iken hkmde bulunamaz[445] "Zarar ve zararla mukabele yoktur[446] "Katil, vris olamaz"[447]Hz. Peygamber garar satisini yasakladi[448] "Sarhos edici hersey haramdir.[449] Kur'n'da ise: "Seytan sphesiz iki ve kumar yznden araniza dsmanlik ve kin sokmak ve sizi Allah'i anmaktan, namazdan alikoymak ister"[450] buyruur. Bunlar gibi sayilamayacak kadar ok nass bulunmaktadir ve hepsi de kullarin maslahatlarinin dikkate alindigina, illeti belirleme yollarinin gsterdigi zere maslahatin bulundugu her yerde ser' iznin de bulunduguna isaret etmekte, hatta aika belirtmektedir. Btn bunlar, detlerin Sri' Tel'mn tasidiklari mnyi dikkate alarak tesrde bulundugu trden hkmler oldugunu g stermektedir. (2) Daha nce misalleri de getigi gibi, Sri'Tel detlerle ilgili tesr kisminda illetlerin ve hikmetlerin aiklanmasina byk nem vermistir. detler hakkinda illet olarak gsterilenlerin byk ogunlugu akilla kavranilabilecek trde hkme mnasib[451] olan seylerdir. Bundan da, Sri' Tel'mn detlerle ilgili konularda onlarin tasidiklari mnlaratabi olunmasini amaladigini; ibdetlerde oldugu gibi nass-larin getirdigi sinirlarda durulmasi olmadigim anlamaktayiz. Bu kisimda Imam Mlik ok genis davranmis ve"meslih-imrse-le"[452] prensibini bir esas olarak kabul etmistir. Keza o, "istihsan"[453] prensibini de benimsemis ve kendisinden "Istihsan, ilmin onda dokuzudur" sz nakledilmistir. Bu bahisler insaallah ileride gelecektir. (3)

Fetret devrelerinde detlerle ilgili konularda onlarin tasidiklari mnlara olan iltifat biliniyor ve sagduyu sahibi kimseler bunlari dikkate aliyorlardi. Bunun neticesinde de maslahatlari gereklesebiliyor ve genel anlamda da olsa kll maslahatlar dzenli olarak icra ediliyordu. Bu konuda hikmet sahibi feylesoflarla diger insanlar arasinda da fark bulunmuyordu. Geri tafsilat kisminda kusur gsterdikleri oluyordu; ama neticede detler tabi seyri ierisinde yryordu. Seriatlar da ahlkin gzelliklerini tamamlamak zere gelmis oluyordu. Bu da gsteriyor ki, detler bahsinde seriatin getirmis oldugu hususlar, insanlar arasinda bilinen sekliyle cereyan etmekte olan esaslarin detaylarini tamamlamak amacina ynelik olmaktadir. Bu noktadan hareketledir ki, Islm seriati cahiliye dneminde mevcut bulunan birok hkm benimsemistir: Diyet, kasme, Arbe yani Cuma gn v'z ve irsad iin toplanma,[454] kirz (mudrabe), Kabe'nin rt ile rtlmesi vb. gibi cahiliye devrinde vg ile karsilanan, gzel ahlk ve iyi detlerden olup akliselimin kabul edecegi ve Islm tarafindan da benimsenen hkmler bunlardandir. Bu trden olan detler oktur. Taabbud konulardan olup da cahiliye devri Araplarinca bilinen ve kendilerine atalari Ibrahim'in dininden intikal eden nadir de olsa bazi dogru kalintilar da bulunmaktaydi. Fasil: Bu husus aiklik kazandigina ve detler konusunda mnlarin dikkate alinmasi asil olduguna gre bakilir: Eger detlerle ilgili bir konuda taabbud bir husus bulunursa, mutlak surette ona teslim olmak ve nassla belirlenmis olan sinirlarda durmak gerekecektir. Nikahta mehir, eti yenen hayvanlarin helal olmasi iin belli yerden kesilmesi, miras konusunda belirlenmis bulunan nisbetler, talk ve vefattan dolayi beklenmesi gereken iddet sayilari vb. gibi aklen kendilerinden beklenen cz' maslahatlari kavrayabilme imkni bulunmayan rneklerde oldugu gibi; Akil ile izahi mmkn olmayan bu gibi konularda, bir baska meselenin bunlara kiyas edilmesi mmkn degildir. Geri biz, nikahta istenilen vel, mehir vb. gibi sartlarin nikahin zinadan ayrilmasi iin arandigini, mirasta belirlenen paylarin, vrislerin lye olan yakinligina gre oldugunu, iddet ve istibrdan gzetilen amacin, neseblerin birbirine karismasini nlemek oldugunu kavrayabiliyoruz;ancak bunlar genel boyutlu mnlardir. Nitekim bu mnda ibadetlerden gzetilen maksadin da Allah'a tazimde bulunmak, O'na karsi husu ve saygi gstermek oldugunu kavrayabiliyoruz. Ancak bu kadari, (genel hatlariyla kavranilabilen bu hikmetleri) zerine baskalarini kiyas edebilecegimiz bir asil kilabilecek gte degildir. Dolayisiyla, eger nikahin zinadan ayrilmasi, nikahta aranan sartlarin disinda baska yollarla da gereklesiyorsa, o zaman ill da ileri srlen sartlarin gereklesmesi

aranmaz; rahmin temiz oldugu herhangi bir yolla sabit olursa[455] kar'[456] ya da ay hesabi ile iddet beklemesinin bir anlami kalmaz seklinde yorumlara gitmek dogru olmayacaktir. Soru: Taabbud konularda, Sri'in maksadini zel bir tarzda bilebilecegimiz illetler var midir? Yok mudur? Cevap: Taabbud konularda istenilen sey, sadece emre uymak ve ne eksik ne de fazla, oldugu gibi o seyi yerine getirmektir. Bunun iindir ki Hz. ise'ye birisi: "Hayizli kadin, niin orucunu kaza ediyor da namazini kaza etmiyor?" diye sordugunda, ona "Sen Harra mesrepli misin?" demis ve bu tip sorularin sorulmasina karsi tepkisini belirtmistir. Zira taabbud konular, zel illeti anlasilsin diye konulmus seyler degildir. Sonra Hz. ise: "Biz orucu kaza etmekle emrolunurduk; namazi kaza etmekle emrolunmazdik"[457] demistir. Onun bu sz, konunun taabbud olusunun mesakkatle tatili ynne gidilmesinden daha isabetli olacagini gstermektedir. Sri'in, parmaklarin diyetini esit kilmasi konusu ile ilgili olmak zere Ibnu'l-Mseyyeb'in; "Yegenimi Snnet bu sekilde" diye karsilik vermesi de bu kabildendir.[458] rnekleri ogaltmak mmkndr. Bundan da anlasiliyor ki, taabbud konularda illet bulunmamaktadir. detlerle ilgili kisma gelince, bunlarin bir ogunda anlasilabilecek mnlar (illet) bulunmaktadir. Bylece maslahatlarin belirlenmesi ve sinirlarinin tayin edilmesi mmkn olacaktir. Zira eger insanlar bu konuda kendi baslarina birakilacak olsalardi, o takdirde bir kaos olur, dzen ve intizam tutturulamaz, ser' bir esasa basvurma imkni bulunmazdi. Bir seyin munzabit (belirli) olmasi, imkan bulundugunda o seyin kabul edilmesi ve teslimiyet gsterilmesi iin daha elverisli olacaktir. Bu yzden Sri' Tel sinirlari belirleme yoluna gitmis, asilmasi mmkn olmayan belirli miktarlar, bilinen sebebler koymustur. Mesel kazf (iftira) iin seksen degnek, bekar bir kimsenin zina etmesi durumunda yz degnek ve bir yil srgn ceza olarak belirlenmis ; alman malin belirli bir nisaba ulasilmasi durumunda elin bilekten kesilmesi kaydi getirilmis, hasefenin[459] girmesi birok hkme sebep kilinmistir. Iddet bahsinde ay ve kar1 sayilari; zekt bahsinde nisabin belirlenmesi ve zerinden senenin gemesi de ayni sekildedir. Munzabit (yani miktar ve evsaf bakimindan belirli olmayan) hkmler ise mkellefin diyanetine havale edilmistir. Bu gibi hkmlere gizli olan, ie ait bulunan anlaminda "serir" denilmektedir. Namaz iin taharet, oru, hayiz, hayizdan temizlik gibi, belirli bir esasa otur-tamayacagimiz seyler de bunlara rnek olmaktadir. Bunlar Sri' Tel tarafindan zan lsnde amalandigi bilineA hususlar olmaktadir. Sedd-i zeri'[460] prensibi de bu mnya isaret etmektedir. Ancak iki bakis aisi vardir: a. Inceledigimizde maslahatlarin ayrintilarda bogulmasi ve

iyice daginik bir hal almasi ve sonuta basvurulacak ser' bir asim bulunmamasi noktasindan (sedd-i zera prensibine yer verilmistir). Mesel Imam Mlik'in mezhebinde durum byledir. Halbuki ykmllklerden birogununun mkellefin diyanetine havale edildigi sabit bulunmaktadir. Bu durumda onlardan ancak hakkmdanass bulunanlar dikkate alinacak demektir.[461] b. Furu daginik bulunsabi-le hemencecik kendisine basvurulabilecek kistaslarin (zabitlarin) bulunmasi aisindan. Seriatin bunlarin kllsine ynelikkasdinin bulundugu bilinmektedir. Dolayisiyla muhtemelen bulundugu yerlerde imkn dahilinde cereyan etmelidir. (?) Sri', yasak olan seylere gtrecegi ve onlara vasita edilecegi gerekesiyle birok seyi yasaklamistir. Bu genel anlamda kesin olan bir kaide olmaktadir. Selef-i slih bu kaideyi dikkate almistir; bizim de ayni sekilde dikkate almamiz gerekmektedir. Bazilari nc bir yaklasim daha sergileyerek zerinde ihtilaf edilen bu kismi zahire has kilmislar[462] ve hkimleri kullarin maslahatlarini gereklestirmek iin ancak muttali olduklari konular zerinde yetkili kilmislardir; muttali olamadigi seyleri ise kisinin diyanetine havale etmislerdir.[463]
On Dokuzuncu Mesele:

Taabbud oldugu sabit olan hususlar (asil kabul edilerek) zerine ayrintilar getirilemez.[464] Taabbud olmayip tasidigi mnlarin dikkate alindigi hususlarda ise, mutlak surette kulluk icrasinda bulunma (taabbud)[465]geregi asagidaki ynlerden dolayi lazim gelecektir. (1) Ykml olmasi aisindan mkellef, kainilmaz olarak iktiz[466] [sin ya da tahyr[467] ile muhataptir.[468]Hkmn mesru kilmis sebebini bilip bilmemesi arasinda fark yoktur. Maslahatlarin dikkate alinmasi ise byle degildir; nk o icbar degildir. Syle ki: Mkellef bir kuldur; efendisi kendisine bir emirde bulundugu zaman, sagduyu sahiplerinin ittifaki ile onun emrine uymasi gerekir. Maslahatlarin durumu ise byle degildir; nk tahkik erbabinin grsne gre mkellef, bir kul olmasi aisindan szkonusu maslahatlari dikkate almak mecburiyetinde degildir. Durum byle olunca, taabbud icbrdir (lzim) ve bu konuda tercih hakki yoktur; maslahatlarin dikkate alinmasi hakkinda ise tercih hakki bulunmaktadir. Hakkinda tercih hakki bulunan bir-seyin yapilip yapilmamasi aklen mmkndr. Ser'an bir emir ya da yasakta bulunuldugu zaman onlarin bulunmamasi'[469] aklen sahih degildir; nk bu muhaldir. Su halde iktiz ya da tahyrin geregi ile kulluk icrasinda (taabbud) bulunmak mutlak surette[470] icbrdir; (emir ya da yasak yerine getirilirken) maslahatlarin dikkate alinmasi ise keza Allah zerine en iyi olani yapmak vaciptir' grsnde olanlarin aksine mutlak olarak mecbur degildir. Taabbudlik,

'Allah zerine en iyi olani yapmak vaciptir' grsnde olup hsn ve kubhun (gzellik ve irkinligin) aklen bilinebilecegi grsn benimseyenlere[471] gre de icbari (lzim) olmaktadir. nk efendi klesine bir maslahattan dolayi bir emir verdigi zaman --ki bu maslahat aklen emrin illeti olmaktadir sirf emri dikkate alarak ona uymasi lazim gelir; nk emre muhalefet etmesi irkin olur. Maslahatin dikkate alinmasi aisindan da durum aynidir; nk maslahatin elde edilmesi bil-farz aklen vacip olmaktadir. Sonu olarak her iki mezhebe gre de taabbud icbrlik (lzum) arzetmektedir. Onlardan hibiri 'Klenin, maslahati dikkate almaksizin efendisine muhalefette bulunmasi irkin degildir' dememektedir. Aksine onlarin grsne gre bu muhalefet irkin olmaktadir. Bu da taabbudn icbrligi anlamina gelir. (2) Biz iktiz ya da tahyr sebebiyle hkmn mesru kilinisinda mstakil bir hikmet bulundugunu kavrasak bile, bundan bir baska hikmetin, ikinci ya da nc veya daha da fazla sayida maslahatin bulunmayacagi sonucu ikmaz. Bizim ulasabilecegimiz son nokta, hkmn mesru kilinisina mstakil olarak uygun dsebilecek dnyev bir maslahati anlamak olacaktir ve dikkate alman maslahatin sadece o bilinene mnhasir oldugunu ve hkmn onun geregi olmak zere konulmus bulundugunu bilmesek bile, ser' iznin geregi ile hareket ederek onu dikkate almis olmaktayiz. Bu konuda kesin bilgi ya da (glib) zan sahibi olmadigimiz zaman, hkmn bizim iin belli olan maslahatindan baska maslahati yoktur diye kesin hkmde bulunmamiz dogru olmayacaktir. nk bu delilsiz gayba dair hkmde bulunmaktir. Byle birsey ise caiz degildir. Hkmn mesru kilinmasina sebeb baska bir hikmetin bulunmasi imkan dahilindedir. Iste bu aidan ele alindigi zaman biz, (hkmden gzetilen maslahat kesin olarak sudur yargisinda bulunmamak suretiyle) taabbud sinirinda[472] durmus olmaktadir. Itiraz: Eger bu husus caiz olursa, o zaman biz hibir sekilde hkmn sirayetine hkmedemeyiz. nk, bilinen hikmet ve maslahattan baska hikmet ya da maslahatin (ya da maslahatlarin) bulunabilecegini caiz kabul edersek, o takdirde hkmn sadece ona[473] has olduguna kesin olarak hkmedemeyiz.[474] nk o, illetin bir cz olabilir[475] veya fer' (kiyas yapacagimiz mesele) bizim bildigimiz illeti ierse de, bilmedigimiz hikmetten hali olabilir. Btn bunlar imkan dahilinde iken, aik bulunandan baska bir illetin bulunmadigini kesin olarak ortaya koymadigimiz srece ilhak ve tefrde[476] bulunmaya imkan kain? az. Ayni sekilde kiyas yolu da tamamen kapanmis olur ve hibir zaman su hkmn su illetten dolayi mesru kilindigina dair kesin olarak hkmde bulunulamaz.

Cevap: Hkmn sirayeti dogrultusunda hkmetmek, o seyin taabbudliginin cevazina[477] mani degildir. nk kiyasin, ser' bir delil oldugu sahih olarak bilinmektedir. Kiyasin ser'ligi,hi sphesiz ki genelde onu uygulayabilecegimiz bir sekilde olacaktir. Syle ki: Hkmn mesru kilinmasi iin illet olmaya elverisli mstakil bir vasif grdgmzde, biz onun disinda baska vasiflarin olmadigini ortaya koymakla ykml degiliz. nk uslcler, illetin kendileri iin'zahir olanin disinda baska bir vasif olabilecegini veya zahir olan vasfin illetin tm degil de illetin bir kismi olabilecegini; ancak zahir olan vasfin mstakil illetligi, ya da illet olmaya elverisliligi hakkinda zann-i galibin bulunmasininhkmn fer'e geirilmesi iin yeterli olabilecegini belirtmislerdir. Keza uslclerin ogunlugu (cumhur) bir hkmn birden fazla illetle tallde bulunulmasini caiz grmslerdir. Bu illetlerin her biri mstakil ve hepsi de bilinen seyler olmakla birlikte, biz bunlardan biri . ile hkm talilde bulunuyor ve digerlerini dikkate almiyoruz. Bu du-rum fer'ide bulunacak illetin, asilda esas aldigimiz illetten baskasi olmasi veya bulu nmamasi imkan dahilinde olsa da kiy asa mani degildir. Bu durum, zahir olanda kiyasa mani olmadigina gre, zahir olmayanda mani olmamasi ncelikli olarak sabit olacaktir. Durum byl olunca ileri srlen itiraz yersiz olacaktir. Aksi sabit olmadika, zerine hkm bina etmek durumunda oldugumuz sey zahir olandir ve bunun tesinde yapacagimiz baska birsey de yoktur. (3) nc yn: Sri Tel, bize ykmllklerde gzettigi maslahatlarin iki kisim oldugunu bildirmistir: (a) Usl kitaplarinda bilinen illeti belirleme yollariyla mesliku'1-ille denilen icm, nass, isaret, sebr ve taksim, mnsebet vb. gibi yollarla ulasilmasi mmkn olan maslahatlar (illetler). Bu kisim, hkm kendileri ile tallde bulundugumuz ve hkmn mesru kilinmasi iste bunlar sebebiyledir dedigimiz kisim olmaktadir. (b) Bilinen illeti belirleme yollariyla ulasilmasi mmkn olmayan ve ancakvahiy yoluyla vakif olunabilen illetler. Sri'tarafindan bolluk ve bereketin, Islm'in azamet ve izzetinin sebebi olarak gsterilen hkmler; keza muhalefet durumunda esitli cezalara maruz kalmaya, dsmanin musallat olmasina, ilerine korku salinmasina, kitlik ve benzeri dnyev ve uhrev musibetlere duar olunmasina sebeb olarak gsterilen hkmler bu kisimdan olmaktadir.[478] esitli yerlerde, mkellefin kavrayabildigi maslahat disinda daha baska maslahatlarin da olabilecegi seriat tarafindan belirlenmis, mkellefin onlari ikaramayacagi ve ona dayanarak hkm baska bir yere sirayet

ettiremeyecegi ifade edilmistir. Zira diger mahallin ki fer' olmaktadir o illeti ierip iermedigini kesin olarak bilmeyecektir. Bu durumda kiyas yoluyla o illetin dikkate alinmasina imkan yoktur. Dolayisiyla burada mahza taabbud esasi zere durmak mecburiyeti dogacaktir. nk o illetle talilde bulunulan asil iin, yine o illetle talilde bulunulan mutlaklik ya da umumlik altina giren disinda bir benzer (fer') ortaya ikmamistir. Bu durumda kendisiyle talilde bulunulan hkm almak taabbud olacaktir. Buradaki taabbudun mnsi Sri'in belirledigi sinirda ileri geri gitmeksizin durmak demektir. (4) Bir kimse hkime: "Insanlar arasinda fkeli iken niin hkmde bulunmuyorsun?" diye sorsa; o da "nk byle bir davranis bana yasaklandi" diye cevap verse, o hkim cevabinda isabet etmis olur. Nitekim:"nk fke zihnimi karistirir. Byle bir hal saglikli bir hkme varamama ihtimalini dogurur" diye cevap vermesi durumunda da isabet etmis olur. Birinci cevap mahza taabbudlik arzetmektedir, Ikinci cevap ise yasaktaki amaca bakmaktadir, Bunlarin her ikisinin bir arada bulunmasi ve birbirine mnafi olmadiklari caiz olduguna gre, taabbudlige ynelmek caiz olacaktir. Taabbudlige ynelmek caiz olunca da bu, ortada bir taabbudligin bulundugunu gsterecektir. Aksi takdirde madum ya da olup olmamasi mmkn bulunan ve bu yzden kendisine ynelinmesi sahih olmayan birseye ynelmek sahih olmayacaktir. Mutlak surette ynelme sahih olduguna gre, kendisine ynelmen de mutlakolarak sahih olacaktir ki, bu taabbud ynolmaktadir. Varmak istedigimiz sonu da budur. (5) Maslahatin hkmde gzetilen bir maslahat olmasi ayni sekilde mefsedetin de hkmde gzetilen mefsedet olmasi tamamen Sari'e ait bir durumdur. Bu konuda aklin bir yeri olmamaktadir.[479]Hsn ve kubhun akl olmadiklari kaidesi bunu gerektirmektedir. Sri' hkm herhangi bir maslahat iin koymus oldugunda O, onu maslahat olarak belirlemis/koymus olmaktadir. Aksi takdirde aklen maslahatin yle olmamasi (yani maslahatin maslahat olmamasi) imkan dahilinde olacaktir. Zira btn esya ilk konumuna nisbetle birbirine esittirler ve akim bunlarin gzellik ya da irkinligine hkmetme imkani yoktur. Su halde maslahatin maslahat olmasi, Sri' tarafindan aklin kabul edebilecegi ve insan tabiatinin benimseyecegi sekilde olmaktadir. Sonu olarak maslahatlar maslahat olmalari aisindan ele alindiginda onlarin taabbud oldugu sonucu ortaya ikmaktadir. Taabbud olan seyler zerine kurulan seyler de taabbud olmak zorundadir. Bu noktadan hareketledir ki, alimler syle derler: Ykmllklerden bazilari

vardir ki, sadece Allah hakkidirlar ve tamamen taabbud zellik gsterirler. Ayrica kul hakki olanlar vardir. Bu ikinci trden olanda da Allah'a ait bir hak bulunmaktadir. Mesel: Kasten birisini ldren kimseye ldrlen kimsenin yakinlari tarafindan affedildiginde yz degnek vurulur, bir yil da srgn cezasi verilir. Suikast yoluyla ldren kimse asla affedilmez. Kisas haricinde iftira, hirsizlik gibi hadler devlet baskanina intikal ettigi zaman, hak sahibi tarafindan bagislansa bile affolunmazlar. Cariyeyi satan kimse istib-ra hakkini, karisini bosayan kimse iddet hakkini dsrse bile kadinin rahminin temizliginin grenilmesi kendi hakki olsa bile bu feragati dikkate alinmaz. Ve diger benzeri taabbudligin dikkate alindigini gsteren meselelerde oldugu gibi. Her ne kadar bir hkmn mesru kilinmasini gerektiren mn (illet) akilla kavranabilse de, o hkm mutlak suretle bir taabbudlik yn iermektedir. Su halde btn ykmllkler bir bakima Allah hakki olmaktadir. Syle ki: Allah hakki iin olanlar zaten belli. Kul hakki iin olan ise, ierisinde Allah'a ait bir hak iermesi ve kulun hakkinin Allah'in haklarindan olmasi aism-' dan Allah hakki olmaktadir. Zira Allah o hakki kula asla tanimayabilirdi. Yine bu noktadan hareketle limlerden birogu syle demislerdir: "Yasak, mutlak surette yasak edilen seyin fesadini gerektirir." Yasagin ierdigi mefsedetin bilinip bilinmemesi arasinda fark yoktur. O ise yasaklamayi gerektiren sebep bulunsun ya da bulunmasin netice degismez; yasak sinirinda durmak gerekir. nk, O'nun hakkidir. Yasaktan geri durulmasiise, Sri'in gzetmis oldugu maksat olmaktadir. Maksat hasil olmadigi zaman, o amel mutlak surette btil olacaktir. Sonu olarak ortaya ikiyor ki, her ykmllk mutlaka bir taabbudlik unsuru iermekten uzak degildir. Taabbudlik unsuru ierince de, taharet ve diger ibadetlerde oldugu gibi niyete ihtiya gsterecektir. Ancak, kul hakki ieren ykmllkler iki kisimdir: (a) Niyetsiz olarak yapilmasi sahih olanlar. Bunlar, Sri' tarafindan kul hakki galebe aldirilan ykmllkler olmaktadir. Emanetlerin ve gasbedilen malin geri verilmesi, zorunlu olan nafaka mkellefiyetlerinin yerine getirilmesi gibi. (b) Niyetsiz sahih olmayanlar. Bunlar da Allah hakki agir ykmllkler olmaktadir. Zekt, hayvan bogazlama ve av gibi. basan

Niyetsiz yapilmasi sahih olanlar, niyetsiz yapildiklarinda bir sevap kazandirmazlar. Emre uyma niyetiyle yapilmalari durumunda ise, taabbud yani Allah'a kulluk niyeti oldugu iin sevap getireceklerdir. Terklerde de durum aynidir; eger yapilmamasi istenilen seyler niyetle terkedilmislerse, onlar da sevap getireceklerdir. Bu konu zerinde ittifak vardir. Eger bunlar katkisiz kul haklari olsa ve ierisinde Allah hakki iermeselerdi, o takdirde

asla onlardan dolayi sevap bulunmayacakti. nk sevabin meydana gelmesi, o seyin emredilmis ve kesbedilmis olmasi hasebiyle tat olmasi neticesini gerektirir. Emro-lunan seyler, kendisiyle Allah'a yaklasilman seylerdir. Her tat, Allah'a itaat olmasi aisindan ele alindiginda ibadet olmaktadir. Her ibadet de niyete muhtatir. Su halde bu isler de, tat olmalari aisindan niyete muhtatirlar. Soru: Bunlar, sade kul hakki olmalari aisindan emredilmislerdir; sevap da niyete muhta olan tat olmalarindan degil, kul haki ynnden meydana gelmektedir. Cevap: Bu dogru degildir. Eger yle olsaydi, o takdirde sevap niyet olmaksizin meydana gelirdi. nk kul hakki niyet olmaksizin sadece yapilan fiille gereklesmis olmaktadir. Ancak sevabin gereklesmesiiin niyete ihtiya bulunmaktadir. Keza, eger sevap niyetsiz meydana gelecek olsaydi, gasbda bulunan bir kimsenin, gasbettigi malin elinden zorla alinmasi durumunda sevap almasi gibi bir netice ortaya ikacakti. Halbuki durum, ittifakla kul hakki yerini bulmus olsa da byle degildir. Dogrusu sudur: Amelin ibadet olmasi iin niyet sarttir. Buradaki niyetten maksat, Allah Tel'nin emir ve yasagina uyma niyetidir. Bu her bir fiil ya da terkte geerli olduguna gre, bundan ykml kilman amellerde genel anlamda taabbud bir talep bulundugu neticesi ikacaktir. Bu da mesele ile ilgili altinci delil olmaktadir. Soru: Bundan, her amelin niyete ihtiya gstermesi, niyeti olmayan kimsenin amelinin sahih olmamasi ya da s sayilmasi gibi bir netice lzim gelir. Cevap: Daha nce de getigi gibi, kul hakki ieren fiiller, bazen kul hakki agirlikli bazen de taabbud yn (Allah hakki) agirlikli olur. Taabbud yn agirlikli olan kisimla ilgili bu itiraz yerindedir. Kul hakki agirlikli kisimda ise, burada kul hakki, niyet olmaksizin da yerini bulmaktadir. Dolayisiyla bu kisimda islenilen fiiller niyetsiz olarak sahih olurlar, ancak Allah iin islenmis bir ibadet halini almazlar. Ama emir yn dikkate alinacak olursa, o fiil bu aidan ibadet halini alir ve o zaman da niyet gerekli olur. Yani niyetsiz ibadet haline dnsmez. Burada niyetin lzim gelmesi ya da ona ihtiya duyulmasi anlami kastedilmemekte; aksine emre uymus olma niyeti, o fiili ibadet haline dnstrmstr denilmek istenmektedir. Mesel bir kimsenin, mslman kardesini rahatlatmak amaciyla ya da dnyev bir ikar elde etmek dsnce siyle dn (ikraz) vermesi durumunda niyetine gre sevap alacak ya da alamayacaktir. Ahs-veris, yeme, ime, nikh, talk vb. de ayni sekildedir. Iste bu dsnceden hareketledir ki selef-i slihn , yaptiklari isleri niyetli yapmaya byk gayret sarf ediyorlar di ve niyet haline ulasincaya kadar birok fiilden geri duruyorlardi.

Fasil: Bu aiklamalardan su netice ortaya ikar: Hibir ser'hkm Allah hakkindan hali (uzak) degildir ve bu husus taabbud yn teskil etmektedir. nk kullar zerindeki Allah'in hakki, yalniz O'na kulluk etmeleri, O'na hibir seyi ortak kosmamalari, mutlak surette emirlerine uyarak yasaklarindan da kainarak O'na ibadette bulunmalaridir. Eger ilk bakista sirf kul hakki oldugu sanilan bir fiil"[480] ile karsilasilacak olursa, aslinda durum hi de yle grndg gibi degildir. Aksine (o hkm ierisinde mutlaka Allah hakki da bulunur ancak) dnyev hkmlerde kul hakki tarafi agir basar. Ayni sekilde btn ser' hkmlerde, kullara ait olmak zere ya dnya hayatina ya da hiret lemine ynelik bir hak bulunmaktadir. nk serat sadece kullarin maslahatlarinin temini esasi zerine kurulmustur. Bu yzden de hadiste: "Kullarin Allah zerindeki hakki, O'na kulluk et/neleri ve hibir seyi ortak kosmamalari halinde, onlara azap etmesidir"[481] buyrulmus ve kullarin Allah zerindeki haklarindan bahsedilmistir. limler genelde Allah hakkini "seriatta sabit olan ve akilla kavra nilabilir olsun olmasin mkellef iin seenek hakki bulunmayan seyler" seklinde; kul hakkini da "dnyada kulun kendi ikarlariyla ilgili olan seyler" diye tarif ederler. Eger maslahat, hiretle ilgili maslahatlardan olursa o, Allah hakki diye nitelenen kisimdan olmaktadir. Onlara gre taabbudun anlami, zel bir tarzda[482] mnsi (hikmeti, illeti.' akil ile kavranamayan demektir, Ibdet konulari Allah hakkina, detlerle ilgili konular da kul haklarina ynelik olmaktadir. Fasil: Fiiller, Allah ve kul haklarina nisbetle kisimdir: (1) Katkisiz Allah hakki bulunan fiiller. Ibdetler gibi. Daha nce de getigi gibi bunlarin esasini taabbudlik olusturur. Bu kisimdan olan fiiller, emre tam bir uygunluk gosterirlerse sahih olurlar; aksi halde sahih olmazlar. Delili: Taabbudlik, illetin akilla kavramlamamasi demektir ve bu gibi konularda kiyas yrtmek sahih degildir. Illeti akilla kavram-lamadigina gre, bu Sri'in o fiilden maksadinin belirlenen sekil, kalip ve sinirlarin korunmasi, te asilmamasi oldugunu gsterir. Bu durumda fiil tam istenildigi sekilde meydana gelirse, Sri'in kasdina uygun dsms olur; aksi takdirde ise muhalefet edilmis olur. Biz, fiilin illetinin akilla kavranamaz olmasinin o seyin taabbudligine, dolayisiyla belirlenen sekil ve sinirlarin korunmasi geregine bir delil olamayacagini bir an kabul etsek bile, (istenilene tam bir uygunluk gstermeden islenilen) o fiilden zimmetin[483]

temize ikmamasi /bu konuda delil !;iyl olarak) yeterlidir. Zimmetin temize ikmamasi, sorumluluktan talebe uygun olmayan fiille degil, tam bir uyum gsteren fiille ikilmasi zaruretinin bir geregi olmaktadir. Yasak (nehiy) da bu konuda aynen emir gibidir. nk yasak, yasaklanilan seyin sahih olmamasini gerektirir. Bu ya "Yasak, yasaklanilan seyin mutlak surette fesadini gerektirir" kaidesine binaen byledir. Ya da yasagin, yasaklanilan fiilin Sri'in kasdina muhalif dsmesini gerektirmesinden dolayidir. Bu muhalefet de ya fiilin aslinda olur: Altinci bir namaz eklenmesi veya namazlardan birinin terkedil-mesi gibi. Ya da fiilin niteliginde olur. Kuran okumanin (kiraat farzinin) rkda ve secdede gereklestirilmesi, mekruh vakitlerde namaz kilinmasi gibi. Zira bunlar eger Sri'in maksadina uygun dsseydi, o takdirde onlari yasaklamaz; ya emreder ya da tercihe birakir, hakkinda izin verirdi. nk Sri'in kasdi sebebiyle ilk anlasilan sey, izin olmaktadir; dolayisiyla onu te asmaz. Buna gre, hakkinda yasak bulundugu halde islenen ya da emre uygun olmayarak islenen bir fiili sahih kabul etmeye alisan birini grrsen asagidaki ihtimallerden biri sebebiyle yle davrandigini bilmelisin. Bunlar: (a) Bu kimse, ya o konuda bulunan emir ya da yasagin sihhatine inanmamaktadir. (b) Ya ona gre bu emir ya da yasak baglayici trden degildir, (c) Ya da fiilin znden ayrilmasi mmkn olan bitisik bir zellik vardir ve emir ya da yasako zellikle ilgili bulunmaktadir. Ayrilmasi mmkndr grsne gre gasbedilen bir arazde kilinan namaz rneginde oldugu gibi, (d) Ya da meydana gelen olayi, hikmeti kavranilabilen ve maslahatla talil edilebilen trden saymakta ve bylece onlarin hkmlerine tabi tutmaktadir. Daha nce de getigi gibi sirf Allah hakki ieren fiillerde bu durum son derecede azdir ve onlarda taabbudlik esas umde olmaktadir. (2) Allah hakki ile kul hakki karisik bulunan fakat Allah hakki agir basan fiiller. Bu kisim fiillerin hkm de aynen birinci kisim fiillerin hkm gibidir, nk bu tr fiillerde kul hakka ser'an atilmis olunca, o sanki hi dikkate alinmamis gibi bir hal almistir. Eger dikkate alinsaydi, o takdirde zaten muteber olurdu. Halbuki biz bunun tersi durumdan bahsediyoruz. Cana kiymak gibi. Zira bir kimsenin fitne ve benzeri ser'bir zaruret olmaksizin kendi nefsini lme teslim etmesi gibi bir hakki bulunmamaktadir. Buna gre, hakkinda yasak bulundugu halde islenen ya da emre uygun olmayarak islenen bir fiili sahih kabul etmeye alisan birini grrsen bunun yukarida belirtilen ihtimalden'[484]' biri sebebiyle oldugunu bilmelisin. Bir drdnc ihtimal daha vardir: O da, bu gibi fiillerde kul hakkinin daha agir

bastigi grsnde bulunmasidir. (3) Her iki tr haktan da iermekle birlikte, kul hakki agir basan fiiller. Bunlarin esasini, hikmetleri/illetleri akilla kavramlabilen fiiller olusturur. Bu tr fiiller, gelen emir ya da yasaga uygun olarak islenirlerse, sahih olacaklari konusunda herhangi bir tereddt bulunmamaktadir. nk kulun maslahati bu sekilde ya dnyada hemen ya da hirette istenilen biimde gereklesmis olmaktadir. Eger emir ya da yasaga bir muhalefet sz konusu olursa, o zaman konu zerinde durmak gerekecektir. Burada esas nokta kulun maslahatinin korunmasi ilkesidir. Bu tr muhalif islenen fiillerle birlikte fiilin vukuundan sonra da olsakul hakki: (a) Ya emir veya yasaga uygun olarak islenmesi halinde gereklestigi lde veya daha da fazla bir dzeyde gereklesmis olacaktir, (b) Ya da gereklesmeyecektir. Eger kulun hakkinin gereklesmedigi farzedilecek olursa, o amel btil olacaktir. nk fiilde gzetilen Sri'in maksadi gereklesmemistir. Eger kulun hakki gereklesmisse ki bu hakkin meydana gelmesi, muhalif olarak islenen sebebten baska bir sebebin sonucu[485] olacaktir fiil sahih olacaktir ve yasagin geregi kul hakkina nisbetle ortadan kalkmis olacaktir,[486] Bu yzdendir ki Imam Mlik, msterinin azad etmesi durumunda mdebber[487] klenin satisini sahih kabul etmistir. nk bu yasak akitte gzetilen ama, azad isinin ortadan kalkmasini engellemektir. Ona gre azad isi msteri tarafindan gereklestirildigine[488] gre, bu akdin klenin hakkina nisbetle feshedilmesinin bir anlami yoktur. Ayni sekilde, bir baskasinin hakki taalluk ettigi iin yasak olan bir akit de, o kisinin hakkini dsrmesiyle sahih olur. nk buradaki yasagin, bir baskasinin hakkindan dolayi oldugunu kabul ediyoruz. O kisi de kendi hakkini dsrmeye razi oluyorsa, buna hakki vardir. Bu kismin rnekleri oktur. Buna gre, hakkinda yasak bulundugu halde islenen ya da emre uygun olmayarak islenen bir fiili sahih kabul etmeye alisan birini grrsen bunun yukarida belirtilen ihtimalden biri sebebiyle oldugunu bilmelisin.[489] [490]
Yirminci Mesele:

Dnya Yce Allah'in kudretinin bir tecell yeri olsun diye yaratilmis ve nimetlerle donatilmistir. Bunun neticesinde kullar onlari elde edecekler ve onlardan faydalanacaklar, Allah'in bu nimetlerine karsi skrde bulunacaklar; sonunda da hiret hayatinda Kur'n'da ve hadislerde belirtildigi zere hesap verecekler ve karsilik greceklerdir. Bu durumda, bize bu hususlari bildiren seriatin,her nimete karsi nasil skredilecegini ve yeryzne yayilan bu nimetlerden genel olarak nasil istifade edilecegini de bildirmesi gerekecektir.

Seriatta gzetilen bu iki kasit deliliendirmeye ihtiya gstermeyecek sekilde gayet aiktir. Mesel su yetlere bir bakalim: "Allah sizi annelerinizin karnindan birsey bilmez halde ikarmistir. Belki skredersiniz diye size kulak, gz ve kalb vermistir[491]"Oysa, sizin iin kulaklar, gzler ve kalhler veren O'diir. Pek az skrediyorsunuz[492]"Artik Beni anin, Ben de sizi anayim. Bana skredin, nankrlk etmeyin[493] "Ey inananlar! Sizi riziklandirdigunizin temizlerinden yiyin; yalniz Allah'a kulluk ediyorsaniz, O'na skredin[494]"Eger skrederseniz and olsun ki, size karsiligini artiracagim; nankrlk ederseniz bilin ki azabim pek etindir.[495]Skr, sana nimet olarak verilen seyi, nimet verenin rizasi dogrultusunda kullanmandir. O halde skr, O'na kll olarak ynelmek anlamina gelir. Kllligin mnsi ise, her durumda gc lsnce O'nun rizasinin geregi dogrultusunda hareket etmektir. "Allah'in kullar zerindeki hakki, O'na kulluk etmeleri ve hibir seyi O'na ortak kasmamalaridir[496] hadisinin mnsi da iste budur. Bu hususta ibdet konulari ile detler arasinda fark yoktur. Ibdetler, asla ortaklik kabul etmeyen Allah haklarindan olmaktadir. Onlar O'na yneliktir. detlere gelince, bunlar da kll bir yaklasimla ele alindiklarinda Allah hakkindan olmaktadir. Bu yzdendir ki, iyi ve temiz seylerden olup da helal bulunan nimetlerin haram kilinmasi caiz degildir: Yce Allah: "Allah'in kullari iin yarattigi ziynet ve temiz riziklan haram kilan kimdir'? 'Bunlar dnya hayatinda inananlarindir, kiyamet gnnde de yalniz onlar iindir'de[497] "Ey inananlar! Allah'in size helal kildigi temiz seyleri haram kilmayin, hududu da asmayin.[498]buyurmakta ve helal olan birseyi haram kilmayi yasaklamakta ve byle bir tutumun Allah hakkina karsi bir tecavz oldugunu bildirmektedir. Bazi sahabler, helal olan bir kisim seyleri kendilerine haram kilmaya yeltendiklerinde Hz. Peygamber onlara tepki gstermis ve: "Kim benim snnetimden yz evirirse, o benden degildir[499]buyurmustur. Yce Allah, temiz olan seylerden bazilarini kendisine haram kilan kimseleri yermis ve syle buyurmustur: "Allah, kulagi entilen, saliverilen, erkek disi ikizler doguran, on defa yavrulamasindan tr yk vurulmayan hayvanlarin haram kilinmasini (adanmasini) emretmemistir; fakat inkr edenler Allah'a karsi yalan uydururlar ve o- gu da akletmezler[500] "Bu hayvanlar ve ekinleri diledigimizden baskasinin yemesi yasaktir; bir kisim hayvanlarin sirtlarina yk vurmak da- haramdir iddiasinda bulunarak... O'na iftira ederler"[501] Bu yetlerde Yce Allah, ekinler ve hayvanlarla ilgili dzdkleri yanlis inanlarindan dolayi onlari yermistir. Bazi seyleri haram kilmalari da bu dzmece inanlarindan olmaktadir. Bu konudan amalanan da budur. Ayni sekilde detler bahsinde, kazanma fkesb) ve onlardan faydalanma

ynnden de Allah'in hakki bulunmaktadir. nk baskalarinin hakki da ser'an koruma altindadir ve bu konuda hak sahibi disindaki diger insanlarin o hakki dsrme yetkileri bulunmamaktadir. Bu aidan bakildigi zaman bu hak Allah hakki olmaktadir. Cz' olarak ele alindigi zaman kul kendi hakkini dsrebilmektedir; kll olarak ele alindiginda ise byle bir yetkisi bulunmamaktadir.[502] Bizzat mkellefin kendisi dahi bu hak iine girmektedir. Mkellefin kendi canina kastetmesi ya da organlarindan birini itlaf etmesi gibi bir yetkisinin bulunmamasi bu hususu ortaya koymaktadir. Su halde, detlerle ilgili konularda da iki aidan Allah hakki bulunmaktadir: (1) Zarryyt altina dahil bulunan ilk kll vaz' (konulus) aisindan. (2) Insanlar arasinda adaletin teminini, stn hikmet dogrultusunda maslahatin gereklestirilmesini gerektiren tafsl vaz' aisindan. Bu durumda tamami kisim olmustur,[503] Ayni sekilde detlerle ilgili konularda iki aidan kulhakki bulunmaktadir: (1) hiretyurdu aisindan. Bu aidan szkonusuhakkulunhak karsiliginda cennet nimetleriyle karsilanmasi, cehennem azabindan da korunmasidir. (2) Dnya hayati aisindan. Dnya hayati ile ilgili konularda nimetlerin kula ulasmasi en kmil sekli zere olacaktir. Ancak bu, "Bunlar dnya hayatinda inananlarindir, kiyamet gnnde de yalniz onlar iindir"[504] yetinde de ifade edildigi zere herkese kendinde bulunan bir zellik lsnde olacaktir.[505] Tevfk ancak Allah'tandir. [506]
[1] Bu, seriatin konulusunda Sri' tarafindan gzetilen bir diger ama olmaktadir. Bu nevi birinci nev'ide belirtilen maksattan farklidir. Orada, Sri'in maksadinin, hem dnya ile hem de hiretle ilgili maslahatlari genel bir biimde ortaya koymak oldugu belirtilmisti. Orada aiklanan kasitla burada sz edilecek olan maksat arasinda bir zitlik bulunmamaktadir. Aralarinda su fark vardir: Birinci nev'ide, tabi olan ve uygulamada kusur gstermeyen kimseler iin dnya ve hiret saadetine kefil olan ilh bir nizamin konulmus oldugu islenmistir. Drdnc nev'ide ise, kuldan bu ilh nizam altina girmesi, ona boyun egmesi, heva ve heveslerinin pesinden kosturmam asinin istenecegi islenecektir. [2] Zriyt 51/55-57. [3] T h 20/132. [4] Bakara 2/21. [5] Bakara 2/177. [6] s4/36. [7] Sd 38/26. [8] Nzit 79/37-38. [9] Nzit 79/39-40.

[10] Necm 53/3-4. [11] Csiye 45/23. [12] M'minn 23/71. [13] Muhammet! 47/16. [14] Muhammed 47/14. [15] M'minn 23/71. [16] M'minn 23/115. layir, aksine sizi, ykmllgnz ve karsiligini grmeniz iin ldkten sonra diriltiimenizi gerektiren bir hikmetten tr yarattik. yet, ilerinde bulunduklari gaflet sebebiyle kfirleri azarlamaktadir [17] Sd .38/27. yette geen "btil" hikmetsiz, bosuna demektir. Bu yet, insanlarin ldkten sonra tekrar dirtilecegini ve hesaba ekileceklerini, bunun da ancak seriatla aiklamada bulunulduktan sonra olabilecegini ifade eden bir nceki yetin ierigini pekistirmektedir. Bir sonraki yet de byledir. nk oyun, oyalanma ve eglence hikraetsiz seylerdir. Bu aiklamalar noktasindan bakildigi zaman yetlerin delil olarak kullanilisi aiklik kazanir ve, "Bu yetler yaratilisla ilgilidir; seriatin konulmasiyla ilgisi yoktur" diye bir itiraza meydan kalmaz. [18] Duhn 44/38-39. [19] Fikih, bir seyi ince ve. derin bir anlayisla kavramak demektir. Fakh de, Islm'i geregi sekiide ve iyice kavrayan ve onu kendi zamaninda yasanabilir sekilde hkm kaliplarina koyabilen kimse demektir. Kurr ise, Kur'n'i iyi okuyan kimse demektir. () [20] Bunlarin amelleri, sehvetlerinin, arzu ve heveslerinin ortaya ikmasindan nce baslar. Bu durumda bunlari o amellere iten baska bir motif vardir. Bu motif de Allah'in tesr kildigi hususlara uymak ve boyun egmek olmaktadir, Onlarin arzulari, amellere baslandiktan sonra ortaya ikmaktadir; dolayisiyla amellere itici motif olmaktan uzaktirlar. Sonu olarak bunlar, heva ve heveslerine tbi durumda degillerdir. Digergrubagelince;onlar amellere ancak heva ve hevesleri gzktkten sonra baslarlar; amellerde agir basan husus arzu ve heveslerinin tatmini olur ve o amele itici motif bunlarda heva ve hevesleridir. Dolayisiyla birinci grupla bunlar arasinda byk farklar vardir. [21] Muvatta, Sefer, 88. [22] Ve bunun neticesinde ierisinde bulundugu halin yani nefsinin aldigi lezzet ve nimetlerin, duydugu haz ve gzelligin artmasi, kerametler etde etmesi, herkes tarafindan sevilen bir kimse olmasi... iin namaz, oru, ibadet iin halvete ekilmek gibi seylere ragbeti artar ve siddetlenir. Btn bunlar arzu ve heveslerdir ve vgye deger amellere karismislardir. Ancak bazen olur ki, bu heva ve hevesler varlik bakimindan seriata uymus olma motifinden ncelik arzeder ve asil durumuna geer; bu halde kisi mertebesini kaybeder. [23] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/169-177 [24] Burada mkellefin korumakla memur oldugu ve kendisi iin bir hazzm bulunmadigi miktarin aiklanmasina ihtiya vardir. Burada kastedilen nefsini korumasi, mesela kendisini uurumdan atmak gibi, onuhelakolmaya maruz kilici davranislardan kainmasi yoluyla; dinini korumasi, kendisine ariz olacak spheleri uzaklastiracak kadar gerekli seyleri grenmesi yoluyla; akimi korumasi, onu giderecek ya da rtecek seylerden kainmasi yoluyla; neslini korumasi, sehvetini ancak Allah'in kendisine iz in verdigi yollardan gidermesi suretiyle; malmi korumasi, onu yararsiz bir sekilde yakmak, ya da baska trlyollarla telef etmekten korumasi yoluyla olacaktir. Mellifin "Mkellefin bunlarin aksi istikamette davranista bulunmayi tercih etmesi takdirinde kisitlilik (hacr) altina alinmasi..." seklindeki sz bylece aiklik kazanacaktir. Bununyanmda, hayatinin gereklerinden olan giyecek ve mesken ihtiyacinin temini iin sanat icrasinda bulunmak ve esbaba tevessl etmek yo-tuyla nefsini korumasina gelince, her ne kadar bunlar da zarryyttan ise de bunlar ikinci kisimdan yani mkellef iin bir haz ieren tbi ma ksatlar-dan olmaktadir. Nitekim aiklamasi gelecektir. [25] Mellif zahirde diye kayitlamistir. nk bunlar her ne kadar kendilerine arzedilen bir davaya bakmaktan dolayi, davada taraf olanlardan bir cret almiyorlarsa da, beytlmalden bir cret ahyorlardir. Beytlmalin geliri de davada taraf olanlar da dahil oimak zere halktan toplanmaktadir. Ancak alinan bu tr cret, davada taraf olanlardan dogrudan alinan cret gibi degildir; bu kadiyi bir thmet altina sokmayacagi gibi, onu taraflar arasinda uygun grdg dogru bir hkm degistirmeye sevkedecek bir zellik de arzet-mez. Nitekim durum aiktir. [26] Yani mesel rsvet alma gibi. Bu gibi durumlar genel mefsedetlere yol aarlar ki, bunlar stlendigi kamu velayetinin gereklerini yerine getirme konusunda taraf tutma gibi thmete maruz kalmasi, hak ve hakikattan

sapmasi ve zulme saplanmasi gibi seylerdir. [27] nk bu gibi-zarur esaslarda kisiye ynelik bir haz bulunmamaktadir ve onun bu tr ykmllklerden siyrilip ikmasi gibi bir seenek hakki da yoktur. [28] Tabi bu, bu tr grevlerin stleniimesinin herhangi bir yolla son are olarak belirmesi (taayyn etmesi) durumunda szkonusudur. [29] Bunlar, mkelleften belirlenmek suretiyle yapilmasi istenmeyen ve onun tercihine birakilan esitli esbaba tevessl kabili nden olan seylerdir. Mesela mkellef, ill da ticaret yapacaksin, ya da sanatla istigal edeceksin veya ziratia degil de gretmenlikle ugrasacaksin... gibi bir mecburiyet altina sokulmaz. Ancak hayatini srdrmek iin gerekli olan faaliyetlerden birini yapmak, esbaba tevessl etmek zorundadir. Bun! arin tamami, asl o] an maksatlarin tamamlayicisi durumundadir ve onlarin hiz metindedirler. nk asl maksatlarin ayakta durabilmesi ancak bunlarin varligina baglidir. Eger bu tbi durumunda olan maksatlar (zarriyyt) tmden ortadan kalkarsa; varlik bakimindan kendilerine bagi olan asl maksatlar da gereklesemez. Aralarinda bir baska fark daha vardir: Asl olanlar vacip iken tab olanlar mubahtirlar (tabi Mubah bahsinin ikinci meselesinde de getigi gibi cz aidan ele alindiginda bu byledir). Bir sonraki meselede, bunlar da asl maksatlar gibi zarriyyttan sayilacaktir. [30] Nr 24/19. [31] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/177-181 [32] Mellif, talep konusu diye kayitlamistir; n k kamu velayetlerinde oldugu gibi kif farzlarda da pesin bir haz bulunmaktadir. Mesel, baskanligin verdigi ayricalik, memurlarin mirlerine gsterdikleri saygi... gibi. Ancak bu hazlar, ser'an talep ediimis (maksut) seyler degillerdir; aksine bu gibi nazlara ynelik bir arzunun bulunmasi siddetle yasaklanmistir. Talep konusu hazdan ne kastedildigi ileride gelecektir. [33] Bakara 2/275. [34] Cum'a 62/10. Yasaktan sonra gelen emir kipleri ibaha hkm ifade ederler. Ya da bazilarina gre. yasak hkmn eski haline dndrrler. Burada yasak hkm, cuma saatinde ahs-veris yapilmamasi hakkindadir. () [35] Bakara 2/198. [36] A'rf7/32. [37] T-h 20/81. [38] Burada: "Eger kif vacip olursa, o zaman byle olabilir; aksi takdirde bes teklifi hkm birbirine girer" denilebilir. Ancak buna syle cevap verilebilir: Burada sz edilen seyler cz olarak rnendupturhir, ancak klli olarak ele alindiklarinda kif vacipolurlar. Nitekim bu konu, Hkmler bahsinde gemisti. Dolayisiyla, cz olarak ele alindiklarinda mendup olan zarur esaslarin btn olarak terke dilmeleri halinde gnahkr olunmasi dogru olacaktir. [39] Bunlarin nafakalarini temin iin alismak vacip olmaktadir. [40] Sd 38/26. [41] Buhari, Ahkm, 5, 6; Mslim, Imre, 13; Ehii Davud, Imre, 92. [42] Mesei bir hadisle: "Eger bir kul halk zerine baskan, kilinir ve o, halkina karsi nasihat ve ihlasla davranmazsa, asla cennetin kokusunu alamaz" huy-rumustur (bkz. LJuhr, Ahkm, 8; Mslim, Iman, 227, 228, Imre, 21). [43] Zmer39/3. [44] Ta-ha 20/132. [45] Talk 65/2 [46] el-Cmiu's-Sagr'cit' Hatb'den rivayet edilmistir, isnadi zayiftir. Muteber kitaplar ierisinde; Concordance ve fihristler araciligi ilt. bulunamamistir. [47] Yani, onun sebebiyle, mkellef iin haz iermeyen ve yapilmasi istenilen amel meydana gelir. Mesel, yeme, ime, giyme, barinma vt; benzeri sebeplerle hayatin korunmasi gibi. Mkellef iin haz ieren kisim neticesinde, ierisinde mkellefe ynelik haz iermeyen kisim meydana gelir.

[48] Yaklasik olarak bkz. Buhari, Rikk, 38. [49] Bu gibi muamelelerde ayn zarur esaslar bulundugu gibi kif zarur esaslar da bulunur. [50] Nisa 4/6. [51] Mirasilar arasinda mirasi ve burada vakif gelirlerin taksimatini yapan ve kklerin hakkini koruyan sorat memuru. () [52] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/181-187 [53] Buruda sye bir mtla ileri srlebilir: Meif, bu meselej'i erteleyerek, hu blmn ikinci kismina yani bizzat mkellefe ait maksatlar bahsine ekoseydi ve burada Sri'in teklifle gzettigi maksatlar bahrinde islemcsseydi daha uygun olurdu. nk bu konu ne?,, mubahin mkellefin kasdi (niyeti) ile ibadet, haline dnsniesiyle ilgilidir. Sonra da, durum byle olunca acaba, o fiil ibadet hkmn alir ve sahibi kamu velayeti stlenen bir kimse gibi our mu? Yoksokisimn hkm, haz sahibi bulunan ve kendisine tevdi edikm br konuda istedigi gibi tasarrufta bulunan kimsen In hkmnde olmaya devani mi eder? Biz bu mtlaaya syle a-vap verebiliriz: Bu meseleden asi! maksat hu sonu ucu problemdir ve konuyln ilgili iki bakis aisi bulunmaktadir. Bu iki bakis aisi, su anda islemekte bulundugumuz drdnc nev'i ile daha siki trl-i-haili haldedir. Mesele basinda getirilen aiklama ise, sadece bir giris mahiyetindedir. Dolayisiyla itiraz yerinde degildir. [54] Mellifin sznn zahirinden anlasilan odur ki, burada sz edilen her iki yaklasim da, fiilin sahs harlardan armdinimasini kabul sonrasi ile ilgilidir ve isin hu noktasinda gorif ayriligi yoktur. zerinde durulan konu, sadece, bu durumda olan bir kimsenin fiili, acaba birinci kisimdan o lan yani rnkelie-fe ait bir baz iermeyen fiillerin hkmne katilabilir mi ve dolayisiyla o fiil karsiliginda bir bedel alamaz ve ayn ve kif olmak zere her iki nev'i ile birinci kisinin hkm gibi olur mu? Mellifin sznden anlasilan iste budur ve soruyu, sadece hkmde birinci kisma kati labilir mi noktasina hasretmektedir. Sanki bu soru ncesine kadar olan her konuda grsbirligi varmis gibi davranmaktadir. Halbuki ikinci vechin izahi sirasinda, "hepsi, hazlarin bulunup bulunmamasi konusu zerine kuruludur" ve yine "Hu sabit olursa, bu kismin hazlarin tmden bulunmamasi konusunda birinci kisma esit olmadigi ortaya ikar" demektedir. Halbuki, hu konu meselenin basinda kabul edilmis ve bu nokta ile ilgili bir sphe ya da soruya yer birakilmamisti. Oysaki, birazdan gelecek olan izahlarindan da anlasilacagi zere bu noktanin da tartismaya ai im asi uygun olacakti. [55] Yani ierisinde mkellefe ynelik haz ieren bir fiilin, tafsilat zere degil de genelde hi haz iermeyen fiil mis gibi muamele grmesine. nk bulunacak hazzi pek ok ve siki sartlara baglamistir; yle ki, btn bu sartlardan sonra kalacak olan haz neredeyse yok olmus ve arada kaybolup gitmis gibidir. [56] islm hukukunda buna'gabin' denilmektedir. Bir esya nm geri; k degerinin her zaman iin tesbiti gereklen ok zordur. O yzden seriat herkesin aldan a-bilecegi bir (irani (gabn-i yesr) muamelelerde hosgr ile karsilamis, ama herkesin a k!a nam ayacagi miktara ulasan bir gabni (gahn-i fahis) akdin feshine bir sebep saymistir. Gabn-i fahisin orani: Ticaret mallarinda yirmide bir; hayvanlarda onda bir, akarda beste bir, dirhemde kirkta bir ve daha fazla olan miktarlardir, (bkz. Bilmen, Kamus,6/11). () [57] Yani ayn ve kif olanlarda. () [58] Yani hazdan soyutlanmis olmasi, ancak hi haz iermeyen fiillerin hkmn almadika tamamlanmis olmaz. [59] Yani amelin Allah iin halis kilinmis olmasi istegi, ancak o fiilin daha baslangita hibir haz iermeyen fiilin hkmn almasi ile mmkn olabilecektir ki, o tr hkmler de, ibadetleri ve kamu velayetlerini ierisine alan kisimdir. nk, kisi ml ve diger tasarruflarinda serbest kalinca, nazlarindan tmden arinims olmaz. Geriye "Onun ser' bir taleple istenilmis olup olmamasi arasinda fark yoktur" sz zerinde durmak kaliyor. nk eger ortada iyi huy, gzel ablak agrisi seklinde de olsa ser' bir taiep olmazsa, o zaman bahsin zerinde temelden durmanin bir anlami kalmaz. nk bahisten gzetilen ama, mkellefin zat hazlar ieren amelleri islemesi sirasinda niyetini AlIah iin halis kilarak, onu kendisine ynelik hazlardan tamamen arindirmasi ve o fiili sirf Allah'in emrine uy mus ol m ak iin ya da onu Allah'in kendisine bir hediyesi telakki ederek islemesi durumunda, acaba o kimseden yaptigi isleri, mkellefe ynelik baz iermeyen ikinci kisimdan amellerin talep edildigi gibi mi islemesi isten ilecek ve dolayisiyla mesela kendi malindan ancak ihtiyaci kadarini mi alabilecek; yoksa bununla beraber malinda ve diger konularda serbest olacak ve istedigi gibi biriktirip uygun grdg sekilde harcayabilecek mi? Eger bahis, ser' bir talep zerinde olmazsa, o zaman konu tmden ortadan kalkacak ve amasizoiacaktir. Mellif, meselenin sonunda bu tr davranislarin mkelleflerin kendi kendilerini icbar etmeleri neticesinde oldugunu yoksa daha baslangita vacip olan ser' bir icbanii bulunmadigini ifade edecektir. Dolayisiyla yle de olsa bu, ser' bir durumdur ve Sri'inykleniesiyle olmasa bile ser'.an makbul ve isUmilen bir durum olmaktadir.

[60] Buhr, man, 42; Mslim, man, 95. [61] Bu istidlal, birinci yaklasimdaki "ierisinde haz bulunan seyin istenilmesi, ierisinde haz iermeyen ser' kayitlarla kayitlidir" sz ileri srlerek reddedilir ve bu durumda onda bir haz bulunmasi mmkn olmaz. Burada ona syle karsilik verilir: Bu siniri ar sadece hazzma ulasmak iin birer vasitadirlar ve maksadin vasitanin hkmn a Imasi zorunlu degildir. Dik kat edilecek olursa grlecektir ki, usl kasitla mkellef iin haz ieren meslekler, ticaret ve bedelli akitler gibi seylerde kisi kendi nazlarina ancak baskalari nin ikarlar: yoluyla ulasabilir. Bununla birlikte, bunlarda gzetilen maksat, bunlar esnassnda ortaya ikan baskalarinin maslahatina ait hkm almaz ve. bunlarin ierdigi kisiye ynelik hazlar asil, baskalarina ynelik hazlar da ariz sayilir. [62] Baskalarina ait faydalar da iermesine ragmen, bu faydalar ariz ofarak ortaya ikmaktadir. Dolayisiyla maksat, bu vesilenin hkmne girmemektedir. [63] nk kisinin baskalarinin ikarlarini ihlal etmesi, netice olarak kendisine yansir ve verilecek cezalar, zecr tedbirler, telef edilen mallarin detilmesi, isyanlar ve gnahlar sebebiyle inen musibet ve fetler yibi yollarla kendi ikarlari ihlal edilmis olur. Yce Allah, kendisine tecavz edilen (magdur) kimseye, tecavz edene karsi, yapilan tecavz lsnde (kisas) karsilik verebilmesine dair izin vermistir. Dolayisiyla, bir baskasinin m aslahatini ihat demek, sonu itibariyla kisinin kendi ikarlarini ihlal etmesi demektir. [64] Fussilet 41/46. [65] Fetih 48/10. [66] Mslim, Birr, 55. [67] Sr42'30. [68] Bakara 2/194. [69] Yani, tevessl ettigi esbab neticesinde ortaya ikan seylerden hibir sey almazlar, aksine onlari baskalarina verirler. Esbaba tevessl neticesinde ortaya ikan herzeyi halk iin .urrler. Bununla birlikte esbaba tevessl eden, meslek icra eden onlardir. Bunlar kendilerine ulasan seyleri tamamen Allah'in bir lutfu olarak grrler ve kendilerini onlar zerinde dagitimi yapmak iin grevli birer vekil gibi telakki ederler ve kendileri ii n hibir sey olmadigi dsncesini tasirlar. Bunlar, en yce mertebeyi teskil ederler. Bundan sonra gelenler nefislerini ihtiyaci olunca alan vekil gibi kabul ederler. Bunlar rtbece daha geridedirler. [70] Hasr59/9. [71] Nsir'in notu ile birlestirilerek olumsuz olarak tercme edilmistir. () [72] Ki kendisi "el-Es'ar" nisbesiyle taninir, () [73] Buhri, Serike, 1; Mslim, Fedilu's-sahbe, 167. [74] Asini b. Ahvel, Knes'e: "Sana Rasulullah'm 'Islm'da paki (ahidlesme) yoktur.' buyurdugu ulasti mi?" diye sordum. O, Hz. Peygamber'in kendi evinde Kureys iie Ensar arasinda (kardeslik) pakti (ahidlesmesi) olusturdugunu syledi. (Bubari, Itisam, 16, Kefalet, 2; Mslim, FedluVsahbe, 204. [75] nk Ensar, Muhacir kardeslerine mallarini aralari uda paylasmayi teklif etmistir. Hatta bazilari, eger Miihacir kardesleri dilerlerse eslerinden arzu ettiklerini bosayip onlarla evlendirme teklifinde dahi bulunmuslardir. Onlar ise, Ensar kardeslerinin tekliflerine yanasmamislar, ziraat ve ticaretle ugrasmislardir. [76] Yaklasik ifadelerle bkz. Mslim, Zekat, 41, 95; Drim, Zekt, 21; Kesfu'I-haf, 1/23[77] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/188-196 [78] Yani, katkisiz ibadet Imlinde bulunan ameller veya ariz olarak ierisinde haz bulunduran ameller gibi. Mellifin buradaki ifadesi, asl maksatlari "mkellef iin bir haz iermeyen maksatlar" seklindeki tarifi ile elismez. [79] iznin, emir ve yasaktan sonra zikredilmesi, onun ibaha (mbaMik) anlaminda 3 m asini gerektirir. Ancak ib aha, asl maksatlardan degildir. nk daha nce de getigi gibi, asli maksatlar, ayniya dakif vacipler olmaktadir. Bu itibarla mcOif, burada izin kelimesini kullanmadaydi daha iyi olurdu. Bu hususa daha sonra gelecek olan "onun fiili zarurivyt ve onu evreleyen (tani ani tay icrunsurlari zere islenmis oiur" sz de delalet eder. Ancak burada mellife hak vermek iin syle denilebilir: Drdnc meselede getigi zere, ierisinde mkellefe ynelik haz ieren

yani tbi maksatlardan bulunan bir fiii, nefs hazlardan arindirilarak emredilmis birsey mesabesine ikarilabilir. Bu durumda da iznin zikredilmis olmasi bir problem arzetmez. [80] Yaklasik ifadelerle bkz. Mslim, Zekat, 41, 95; Dnm, Zekt, 21; Kesfu'l-haf, 1/23. [81] nk ser' bir vacibi yerine getirmistir ve bu haliyle o vgye degerdir. [82] Yani her ne kadar islenen fiil, Sri'in kasdina uygun dsms ve ona muhalif olmamissa da, ancak heva ve heveslerinin gdmnden ikmis olabilmesi iin bu yeterli degildir. Kisi bu tr davranislarinda, Sri'in hitabininki emir, nehiyyada izin olabilir geregini dikkate alarak islemis degildir; aksine Sri'in hitabi dikkate alinmaksizin sadece kendi sahs ihtiyalarinin giderilmesi ve sehev arzularmm tatmini iin islemistir. [83] Yani, asl maksatlar dogrultusunda hareket etmek. [84] Mzemmil 73/5. [85] Yani amelini, hem haz pesinde hem de emre uymus olma amaciyla is lemis kimse. Byle birinin bu makamdan nasibi, haztanna olan riayetinin azhgi lsnde olmaktadir. Mellif faslin sonunda, "Tbi olan maksatlarih-assizhga daha yakindir" diyecektir. [86] Daha nce geti. bkz. c. 2/139. [87] nk bu heva ve heveslerin en gl itici motifleridir. Seriat ise, kulu onun ilmeginden ikarip Rabbine kui etmek iin konulmustur. [88] Gsiye 88/2-4. [89] Buhr, Menkib, 25; Mslim, 142 vd. [90] Hadisin lfzi tercmesi: "Heryas ciger sahibi iin ecir vardir" seklindedir, (bkz. Buhari, MskAt, 9, Mezlim, 23: Mslim, Seiam, 153. [91] bkz. Buhr, Bud'u'1-haik, 16; Mslim, Tevbe, 25. [92] Ebu Davud, Edh, 12; Tirmiz, Diyt, 14; Ahmed, 4/123. [93] Buhr, Bedu'1-vahy, 1; Iman, 41; Mslim, Imre, 155. [94] Hadis iin bkz. Buhr, Cihad, 48; Mslim, Ze.kl, 24. [95] bkz. Mide 5/32. [96] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/196-207 [97] Yani yoliar ierisinde mubah olan yolu arastirmasi ve bulmasi, onun sadece Sri'in iznini gznnde bulundurmasi neticesinde olacaktir. Dolayisiyla onun bu fiili, yukarida geen sz kuvvetinde olur. [98] Mellifin maksadi, tbi maksatlarla, haz kastimin bir arada bulunmasinin sahih olacagini ve bunun heva ve heveslere uyma anlamina gelmeyecegini aiklamaktir. [99] nk, yasak olan heva ve hevese uymus olur. Zira hazlarin bulunmasi, b<' raberinde bulundugu emre uyma kasdini dsrecek olursa, zikredilen netin-kainilmaz oturaktir. [100] Ki bu amel, huy ittin kurtarilmasina ynelik ibadet disi bir vacip olmaktadir. [101] Mnv, Knzul-hakik'de Beyhak'den rivayet etmistir. el-Makdis, Tezkiretul-iiH'vztadli eserinde, bu hadisin senedinde Sevr'den mnker hadisler rivuyul eden Abdullah b. zeyne'nin bulundugunu sylemistir. (N) Concordano* vefihristler araciligi ile temel kitaplari erisinde bulamadik.() Geri konu disi olmakla birlikte bazilari, cinlerle grsmek, onlarlii konusmak, evlenmek, kurbanlar takdim etmek suretiyle onlara yaklasmak,., gibi konularda gelen btn sylentilerin, tamamen hurafe ve islm'in il k dci-virlerinden sonra ortaya ikmis bayagi inanlar oldugunu ileri srerlerse de, cinlerin grlmesi konusunda hadislerin bulundugunu hatirlatmak yerinde olacaktir. [102] Ibn Esir, Ibn Abbas'in rivayet ettigi: "Bedevilerin cmertlik gsterisi olmak zere kestiklerinden yemeyin. Ben

onlarin, Allah'tan baskasi adina kesilmis hayvanlardan olmadiklari konusunda emin degilim" hadisini aldiktan sonra aiklama sadedinde syle der: Bu akr yoluyla olurdu. (Akr; devenin [ya da koyun vb.] ayakta iken, sinirine vurarak hayvani dsrmek ve kesmek demektir.) tki adam, sehavet ve cmertlikte birbiri ile iddialasir, biri bir deve keser, teki de keser ve bu byle devam ederdi. Sonunda bu isi gtremeyen kimse pes eder ve brnn daha cmert oldugu ortaya ikardi. Bunu, riya, kendi nefislerini tatmin ve vn vesilesi olmak zere yaparlar; Allah rizasi iin yapmazlardi. Bu yzden Hz. Peygamber, onlari Allah'tan baskasi adina bogazlanmis hayvanlara benzetti, (bkz. Niliaye,3/272 [103] Ebu Davud, Atime, 7.). [104] Tard, illetin bulunmasi sebebiyle hkmn de bulunmasini gerektiren (sbutta telzum). Cennet umudu ve cehennem korkusu bir hazdir; erli mis olmasinin nemi yoktur. Eger dnyada ibadet disi haz ieren amelle hazlarin dikkate alinmasi durumunda btil olurlarsa, ayni haz sebebiy Ir detlerin de btil olmasi gerekir. Halbuki, kimse byle bir sonucu kabul m mektedir. () [105] Insan 76/9-10. [106] Hadisin tamami syle: " Mslmanlarla yahudi ve hiristiyanlarin beiuutri bir cemaatin benzeri gibidir ki, bu cemaati bir gn geceye kadar ken disine is islemek zere muayyen bir cretle bir kimse istihdam etm istir. Ka kat bunlar gnn yarisina kadar mstecir hesabina alisip sonra: -Senin bize vermeyi sart kildigin crete ihtiyacimiz yoktur; isledigimiz, is de btildir, bir crete karsilik degildir, demislerdir. Is sahibi (matecir) bunlara: -Mesinizi heder etmeyiniz, geri kalan isinizi tamamlayiniz da cretinizi tam olarak aliniz, dediyse de bunlar alismaktan kainip isi terketmislur dir. Is sahibi de bunlardan sonra baskalarini tutup bunlara: -Su gnn geri kalan kismini siz tamamlayiniz da sunlara cret olarak sart kildigim ecri siz kazaniniz! dedi. Bu defabunlar alismaya basladilar. Ta ikindi namazi vakti olunca bunlar da: -Simdiye kadar isledigimiz is btildir, bir crete tbi degildir. Bu is de, bize vermeyi sart kildigin cret de senin olsun dediler, alismadilar. Is sahibi bunlara da: -yle yapmayiniz! Geriye kalan isinizi tamamlayiniz da cretinizi aliniz! Surada gndzden az bir zaman kaldi, dediyse de bunlar da alismaya yanasmadilar. Is sahibi bunlarin gnlerinin geri kalan kismini tamamlamak ve kendisi iin alismak zere bir cemaat daha istihdam etti. Bunlar gnes batincay a kadar evvelkilerin geride biraktiklari isi tamamlayarak alistilar ve evvelki ki grubun islerinin cretini tam ve eksiksiz olarak aldilar. Iste bu da mslmanlarin ve tevhid ile Hz. Muhammed'in peygamberlik nurunu kabul edenlerin-benzeridir. (bkz. Buhar, Icare, 8, 11, 13; Tecrid, 7/32.) () [107] Bu meyanda syle buyurmuslardir: "Rabbim iin ileri srecegim sart, O'na kulluk etmeniz ve hibir seyi O'na ortak kosmamanizdir; benim ve ashabim iin ileri srdgm sart da, bizi bagriniza basmaniz ve bize yardimci olmaniz, kendi nefislerini korudugunuz gibi bizi de korumanizdir." (Ahmed, 4/120). [108] Ki, bunlarin yerine getirilmesinde mutlak anlamda maslahatlarin gereklestirilmesi; muhalefeti durumunda dii mutlak an lamda mefsedetlerin dogmasi szkonusudur. Mellif buradaki amellerden asaleten ibadet olmayan amelleri kastediyor; nk meselenin konunu bunlardir. [109] En'm 6/149. [110] Beyyine98/5, [111] Kehf 18/110. [112] Hadisin tamami: "Kim bir amelde bulunur ve o amelde baskasini bana ortak kilarsa;onu sirkiyle basbasa birakirim." (Mslim, Zhd, 46). [113] Buhr, Iman, 41; Mslim, Imare, 155. [114] Zmer39/3. [115] Haz kasdinin emre uyma kasdi ile bir arada bulunmasi durumunda Ihlasin zayiflayacagi konusunda sz yok. Tartisma konusu da bu degil. Ihlasin azalmis olmasindan, o amelin temelden btil olmasi lzim gelir mi? Tartismanin odak noktasi bu olmaktadir.

[116] Gazzl, byle bir amel ile kulluk icrasinda bulunulamayacagim sylememistir. Halbuki, buradaki tartisma konusu budur. Aksine Gazzl esnek ve genel bir ifade kullanmistir ve onun bu szn "ihls tani olmaz" seklinde yormak mmkn oldugu gibi, daha nce geen ve asil problemi teskil eden byle nefsn nazlarla birlikte bulunan bir amel ile kullukta bulunulmus olunmaz" seklinde de yormak mmkndr. Dolayisiyla problemi teyit iin bu u/un nakle gerek yoktu [117] Sfft 37/40-44. [118] Yoksa, ibadet islerken mutlak surette baska birseyi dikkate almamak anlaminda degildir. [119] Ankebt 29/6. [120] Yani, "Dnya ve hiretle Ilgili tm hazlardan arindirilmis bir ihls sekli gerekten ok zordur ve ona ancak sekinler st sekinler (havssu'l-havs) ulasabilirler" szyle. Bu mmkndr ve bu durumda "Byle bir iddiada bulunan kfirdir" diye nasil sylenebilir. Ebu Hmid bu iki sz arasini bulmaya alisiyor ve syle diyor: Sekinler st sekinlerin haziardaii uzak olmalarindan maksat,yemek, imek, giyinmek, hurilerle iliskide bulunmak gibi cennet ehli iin vadedilen nimetlerden Istifade amacindan uzakliktir; yoksa her esit hazlar degildir. Marifetullah, mncat, Allah'a bakma vb. gibi seyler sekinler st sekinlerin hazlari olmaktadir. Eger bu tr hazlar da kastedilecek olursa, onlarin dahi asia hazlardan soyutlanmis olmalari mmkn olmayacaktir [121] el-Utbiyye, Kurtubah el-Utb (. 255/869) tarafindan telif edilmis ve Endls'te tutulmus Mliki mezhebine ait temel kitaplardan biri. [122] T-h 20/39. Muhtemelen ilgiyi syle kurmak mmkn: Yani, onu grnce insanlarin ona karsi bir sevgi duymalari, Sri'in istedigi birseydir. Dolayisiyla baskalarinin da byle bir duyguya kapilmis olmalari durumunda Sri'in maksadina ters dslms olmaz. () [123] Suar 26/84. [124] Yani Hz. Peygamber'in m'mini benzettigi agacm. () [125] Buhrt, Ilim, 4, 5, 15. [126] . Yani Ibn mer hadisinde sz edilen ilim. nk Hz. Peygamber'in meclisinde idiler; ona ilimden sormuslardi; ayrica ibadet mahallinde de bulunuyorlardi. Hz. mer'in sz, ilim talebinde bulunmak suretiyle ifada bulunulan ibadet haiinde kendisine ynelik bir haz bulunmus olmasindan endise etmedi anlamina geiir. [127] Bakara 2/160. [128] Bu durumda bu haz, sadece asl kasitla istenilmis genel bir maslahat ve halkin yarari olacakUr. Kisiye dnecek sey (haz) ise, (hu genel maslahata) sadece tbi durumda kalacaktir. [129] Yani, birbirinden ayri olarak ele alma imkni bulundugu halde; ki, bu Gazzl'nin de grs olmaktadir. [130] Ibnu'l-Arabi'nin grsn desteklemektedir. [131] Bakara 2/198. [132] Sfft 87/39. [133] Suar 26/21 [134] Buhr, Savm, 10, Nikh, 2, 3; Mslim, Nikh, 1. Buna benzer bir baska rnek de: "Dedim ki: Rabbin izden bagislama dileyin; dogrusu O ok bagislayandir. Sise gkten bol yagmur indirsin..." (Nuh 7 l/l 1) yetidir. Bu yette, istigfar-ki bir esit ibdettir- zerine dnyevi ha/1 arin tertip edildigi grlmektedir. [135] Halef b. Abdulmeik b. Mesd el-Endulus. Tarihi, arastirici bir limdir. Kurtiiba'da dogmus ve lmstr. sbiliyye kadiligini stlenmistir. H. 578= M. 118,7de vefat etmistir. () [136] Ebu Bekir Muhammed b. Yebk b. Zerb. Endls'n byk kadi ve hatiplerinden birisidir. Kurtuba kadiligi yapmistir. H. 381 = M. 99 l'de vefat etmistir. ()

[137] Mellif gerek anlamda bir hasir oldugunu kastetmis olmamalidir, [138] Ge kalanin yetisebilmesi iin onu rkda beklemek dnyev bir is midir?! Yoksa ibdet iin tamamlayici bir davranis midir? Ayni sey, bir sonraki rnekte namazin hafif tutulmasi ile ilgili olarak da sylenebilir. [139] Daha nce geti (2/144). [140] Bu hkm mensuh olmalidir. () [141] Selmin alinmasi ve mezzinin sylediklerinin tekrar edilmesi dnyev bir is mi ki?! Evet bunlar, namazin hakikatinden hari seylerdir; ancak dnyev seyler de degillerdir; aksine ibadettirler. [142] Rm 30/21. [143] Yunus 10/67. [144] Bakara 2/21. [145] Kasas 28/73. [146] Nebe'78/1O. [147] Bakara 2/216. [148] Yani, bu da, onlarin hosuna gitmeyen bir seyin hayirlarin a olari bir ykmllk oldugunu belirterek bir in'am ve ihsanda bulunma tarzi oldugu heHrtil-mistir. Savasin bizzat kendisi nefs haz iermeyen birykmllk olmaktadir ve bu tr seylerde Allah'in in'm ve ihsanini n bulundugundan hz etmek istisnadir. Burada syle bir mtla ileri srlebilir: Aslinda burada istisnaya ihtiya yoktur; nk burada sftz edilen in'am ve ihsan bi/.zat ykml tutulan savasin kendisiyle degil de neticeleri gibi bir baska seyle olmaktadir. Yce Allah, hangi trden olursa olsun hoslanilmadik seyleri bizim hayrimiza evirmektedir ve bunun sonucunda hi hosumuza gitmeyen bir sey bizim iin sirf hayir haline dnsmektedir. Allahin in'am ve ihsm iste bu aidan olmaktadir. [149] Yani, muhalefet niyeti ile yapmis olmakla birlikte mesru yola uygun d,sen muamelt trnden olan amelleri muteberdir yani btil degildir, ona sahih ameller gibi hkmler verilir. Mesru olan sekle ters dsmesi durum unda ise, o amel btil olur ve mesru amel hkmn alamaz. [150] Yani o amelin zerine sevap gibi herhangi bir uhrev netice baglanmaz anlaminda btil olur. [151] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/207-228 [152] Mellifin burada hacci rnek gstermesi aik degildir. nk sznn gelisi syle olmali: Eger muamelttan olan bir sey, hem mal ve hem de ceza anlami ieriyorsa o zaman konu ictihddir: Keffretlerde oldugu gibi.... Hac byle degildir. nk hac bir ibadettir; fakat ierisinde ml yn de bulunmaktadir. Hangi taraf agir basarsa, o tarafa itibar edilir. Ayni sey kurban hakkinda da sylenebilir. Mellif, sayet taksimi l yapsa ve bahsettigi iki kisma ibdetlerle, ml muameleler arasinda yor alan bir nc kismi daha eklemis olsaydi daha iyi yapmis olacakti. [153] En'm 6/164. [154] bkz. 17/15; 35/18; 39/7. [155] Necm 53/39. [156] Ftir 35/18. [157] Ankebt 29/12. [158] Bakara 2/139. [159] En'm 6/52. [160] Infitr 82/19. [161] Lokman 31/33.

[162] Bakara 2/48 [163] bkz. Mslim,. Iman, 348. [164] Son yet hari. nk n Medine'de gelmistir. [165] Yani izmar, hakikat, mecaz... gibi bilinen on husus. [166] Bu konu ile ilgili olarak Deliller bahsinde genis ve yeterli bilgi verilecektir. [167] Buhari, Celiniz, 33, 34; Mslim, Ceniz, 18, 18, 19, 22-24. . [168] Mslim, Ilim, 15; Nes, Zekt, 64; Ahmed, 4/357 [169] Mslim, Vasiyyet, 14. [170] Buhari, Ceniz, 32; Mslim, Kasme, 27. [171] Tr 52/21 [172] Nes, 2/5; Neylu'l-Evtr, 5/J1. [173] Buhri, Savm, 42; Mslim, Siyam, 153. [174] Ruhr, Vasy, 19; Ebu Davud, Eymn, 24. [175] Hamas bir cmledir. Bununla problemi glendirmek ve bylece onun ml bir :jib; bulunmayan sahada da yrmesini istiyor. [176] Yani muhalifi ok az olan. Bu konuda Ilmul-muvakkin'e bakilabilir. [177] Tevbe 9/113. [178] Medine mnafiklarinin reisi. () [179] Tevbe 9/80. [180] Tevbe 9/84. [181] Abdullah b. Abdullah b. bey, Hz. Peygamber'den babasi iin istigfarda bulunmasini talep etmisti. Hz. Peygamber de magfiret talebinde bulundu. Bunun zerine "Onlarin ister bagislanmasini dile, ister dileme birdir. Onlara yetmis defa bagislanma dilesen Allah onlari hagislamayacaktir" yeti indi. Hz. Peygamber: "Ben de yetmisten fazla Istigfar edecegim* buyurdu, lu kez de "Onlardan len kimsenin namazini sakin kilma, mezari, basinda da durma..." yeti geldi. (Genis bilgi igin bkz. Kurtub, Tefsir, 8/218 vd.). [182] el-Mnv, Knzu'l-hakik'da el-Bezzr'dan nakletmistir. [183] Rasuiullah (as).sorar: "Mflis kinidir? Biliyor musunuz?" Ashap cevap verir: "Mflis bizce, parasi pulu olmayan kimsedir." Hz. Peygamber cevap verir; "Gerek mflis sudur: mmetimden tutmazini kilmis, orucunu tutmus, zektini vermis kimseler huzura getirilir. Ama suna kfretmis, buna iftirada bulunmus, su mm. nialmiyeniis, onun. kanini akitmis, sunu dogmustur. Yapmis oldugu iyilikler onlar arasin da blstrlr. Eger yeterli gelmezse bu kez onlarin gnahlari alin ir ve onun zer ine yklenir, sonra da cehenneme atilir. Iste gerek mflis budur." (iVlsHm, Birr, fiO; Ahmed, 2/303). [184] Yani sirf Allah'tan gelen musibetlerse. [185] Buhari, Hars, 1; Mslim, Mskt, 7-10; Ahmed, 3/147. [186] Hadis manen ve muhtasar olarak rivayet edilmistir. Daha nce geti. (bkz. 2/205). [187] "Gece namaz kilma deti bulunan bir kimse hu niyetle yatar ve uyku galebe alar ve namaza kalkamazsa, ona sanki namaz kilmis gibi sevap yazilir ve uykusu da kendisine bir sadaka olur"(MuvaLla, Saltu'i-leyl, ]; Ebu D.ivud, Tatavvu, 20). "Medine'de yle adarrdar vardir ki, onlar aldiginiz her yolda, hatettigiuiz her vadide hep sizinle beraberdirler. Onlari size katilmaktan hastalik alikoymustur" (Cuhr, Cihad, 35; Ibn Mce, Cihad, 6).

[188] Tirmiz, Zhd, 17; Ibn Mce, Zhd, 26; Ahmed, 4/230. [189] Buhr.Rikk, 31; Mslim, Iman, 206. [190] Hadisin devaminda ashap sorar: "Ya Rasulallah! Katilin durumunu anladik. Peki maktul niye yle?" Hz. Peygamber cevap verir: "nk o d-a kardesini ldrmeye azmetmisti" (Nese, Tahrim, 29; tbn Mce, Fiten, 11). [191] nk, bu durumda niyet bulunmakta, niyet edilen sey de, her ne kadar bir baskasi tarafindan da olsa ortaya konulmus olmaktadir. [192] Burada, kisi bu tr ktlkleri islemeyi aklina koymus, nlemlerini almis, ancak kendi iradesi disinda bir sebepten dolayi amacina ulasamamistir. Iste bu insan, onu bilfiil islem is gibi gnahkr olur. Yoksa m aksat, bunlari sadece zihninden geiren kimse olmamalidir. [193] Tur 52/21. [194] Leheb 1.1 1/2. [195] Tr 52/21 [196] Muztarib: Bir ya da daha fazla raviden farkli sekillerde ri vay v.l edilen \c bu rivayetler arasinda herhangi bir yolla tercih yapilamayan hadislerdir. () [197] Muhtemelen Ikmlu'l-mu'lim bi fevidi Mslim olmalidir. [198] Buhr, Savm, 42; Mslim, Siym, 153. [199] Tbi durumda olduklari iin meyve ve maldaki bilinmezlik akdi bozmamaktadir. i) [200] Necm 53/39. [201] Necm 53/39. [202] Buhr, Savm, 42; Mslim, Siyani, 153. [203] Nisa 4/13-14. [204] Vakia 56/24. [205] Nahl 16/32. [206] Ne ilgisi var? Daha nce geen, onun bir ml tasarruf seklinde oldugu idi Sanki o mali, tasaddukta bulunana vermis ve o sadece sarf konusunda onun yerine gemis gibi idi. Mala ise bizzat kendisi malik olmustu. Sevap ise tamamen baska bir seydir [207] Nahl 16/97. [208] Ne ilgisi var? Daha nce geen, onun bir ml tasarruf seklinde oldugu idi Sanki o mali, tasaddukta bulunana vermis ve o sadece sarf konusunda onun yerine gemis gibi idi. Mala ise bizzat kendisi malik olmustu. Sevap ise tamamen baska bir seydir [209] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/228-242 [210] Yani sebepleri yenilenen ibadetlerde. Mesel, nisap bulundugu iin bu yil farz olan zekt, ertesi sene nisabin bulunmamasi durumunda vacip olma'/. Sebeplere bagli diger ibadetlerde de durum aynidir. Dolayisiyla mellifin szn, kayitlamak gerekmektedir. [211] Meric 70/23. [212] Pek ok yerde geer. Mesel bkz. Bakara 2/3 [213] Bakara 2/43. vb.

[214] Buhari, Rikk, 18; Mslim, Msfirn, 215, 216. [215] Daha nce: geti. (1/343). [216] Ebu Davud, Tatavvu, 27; Mslim, Msfirn, 141. [217] Buhr, Savm, 64, Rikk, 18; Mslim, Msfirn, 2I7. [218] Hadid 57/28. [219] Hz. Peygamber (as) esitli kimselere esitli mnasebetlerle, zikirler (evrd) gretmisti. Tabi bu virdleri verirken, iyi bir doktorun hastasinin durumunu gznnde bulundurdugu gibi, karsidaki kisinin halini, vaktini, isini vb. g-znnde bulunduruytirve onun devamli yapabilecegi bir virdi kendisine gretiyordu. Daha sonra gelen mrsidlerin de ayni sekilde davranmalari ve mridlerinin hallerine, vakitlerine uygun virdler vermeleri gerekir. Zam animizda, bazi sofularin Hz. Peygamber'den gelen btn virdleri toplayarak -ki saatler alabilir- okuduklarini grmekteyiz. Inancimizca bu tutum, isi zorlastirmanin, altindan kalkilmayacak bir ykn altina girmenin ve Hz. Peygamher'in gsterdigi tavri kavrayamamanin bir rnegi olmaktadir.() [220] Bakara 2/45. [221] Bakara 2/46. [222] Daha nce geti (2/138). [223] Daha nce geti (2/145). [224] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/242-244 [225] Taglbyani galebe aldirma yoluyla mubahla ilgili hkmler de buna dahildir. Yoksa mubah da, bazi kimselere has ol mayan ser' teklifi bir hkmdr. Geriye talep iermeyen yani vaz hkmler kaliyor. Mellifin bu kaydi maksatli kullandigi (kaydin ihtirazi oldugu) aik degildir. Zira mesel zi:v vakti, gle. namazinin farz olmasi iin bir sebeptirve onun sebepigi genel olup sadece bazi mkelleflere has bir durum degildir. Ayni sey diger vaz hkmler hakkinda da geerlidir. [226] Sebe' 34/28. Yaygin olarak bilindigi zere yetin anlami: "Biz neni btn insanlara bu seriatla ancak mjdeci ve uyarici olarak gndermisizdir" seklindedir ve bu itiharla seriatin tamaminin btn insanlara teblig edilmesi emredilmektedir. "Ey Peygamber! Sana indirileni teblig et" (5/67) yetinde de seriatin tamaminin tehlig edilmesinin vacipligine del alet bulunmaktadir. Bu iki yetin bir arada degerlendirilmesi, meselede ortaya konulmak islenen neticeyi tam olarak verecektir. yetlerin teker teker ele alinmasi durumunda ise, maksat tam hasil olmayabilir. nk peygamberin herkese gnderilmis olmakla birlikte, gnderilen seyin bir kismini aiklamakla grevlendirilmis olmasi mmkndr. Bu durumda seriatin bir kismi, sadece bir kisim insanlar iin olmus olabir. Byle bir ihtimal, ancak seriatin tmnn btn insanlara tebiig edilmesi gereginin ortaya konulmasiyla kalkar. Bu netice de ancak iki yetin birlikte degerlendirilmesi ile ortaya ikar. Geri syle denilebilir: Mefln hazfedilmis olmasi genellik bildirir. Hazfedilen de "bu seriatla" kelimesidir. O takdirde getirmis oldugu her iki yet de maksadi ifadeye yeterli olur. [227] A'rf 7/158 [228] Hadiste syle denilir: "Bana bes sey verildi ki, benden ana' hibir peygambere verilmemisti: Her peygamber sadece kendi kavmine gnderilirdi; ben ise kirmizi, siyah lierkesegnderildim..." (Buhr, Teyemmm, 1; Salt, 56; Mslim, Mescid, 3) [229] Dikkatlice dsnldgnde, kullanilan yet delillerinde "bu seriatla" kaydinin bulunmasi gerekmektedir. nk, maksat iin peygamberin mcerred btn insanlar iin gnderilmis olmasi yeterli degildir; gnderildigi seyin tmn de dikkate almak gerekmektedir. [230] Yani bunlarla ilgili bulunan mesel mallarinin zektinin verilmesi gibi teklifi hkmler, bunlarin kendilerine degil, velilerine yneliktir. [231] nk insanlar, zarur, hc ve bunlarin tamamlayici unsurlarindan "lan seylere karsi hep ayni ihtiyaci gsterirler; zira hepsi ayni yaratilista bulunmaktadirlar. [232] Ahzb 33/50-51. [233] Arb hadisesinde, yapilan bir alis-verisle ilgili olmak zere Huzeyfe Hz. Peygamber lehinde sehadette

bulunmustu. Huzeyfe'nin sehadet konusundaki dayanagi, Hz. Peygamber'in dogruluguna olan imani idi. O Rahbiiiden teblig gibi ok nemli konularda yal an sylemedigi ne gre, boy e basit islerde yalan sylemeyecegi ncelikli olarak sabit olurdu. Bu akitte Huzeyfe'nin seh-detinin iki sahit yerine tutulmasi, Hz. Peygamber'in bizzat kendisine has zelliklerden dolayi oidugu iin, ona ait bu aidiyet dognidanllz. Peygamber'e ait bir zellik halini almaktadir. Ibn Kayyim bu konuyu Mmu'l-muvak-kin 'de aiklamis ve Huzeyfe'nin, orada hazir bulunan sahabelerden nce Hz. Peygamber'e has olan zellige intikalie, bilinen bu tavrini sergiledigini belirtmistir [234] Ahmed, 4/303. [235] Yani yette ve iki hadiste. Hkmn sahsa zel oldugunu belirtmek de, bizzat byle olmayan durumlarda ser' hkmlerin herkese samil oldugunu gsteren basli basina bir delil olur. [236] Ahzb 33/37. [237] Ancak bizzat yetin sonunda, bu zel uygulamanin genel ser'bir hkme esas kilindigini belirten ifade bulunmaktadir. Dolayisiyla onun hususligi vehmini uyandiracak bir unsur iermemektedir. [238] Yani, ben bununla velayetler gibi, ser' hitaplarin genel olmayip bazi kimselere has olabilecegini zannettiren hususlari kastetmiyorum. nk onlarda genellik kaidesi ierisindedirler. Soy le ki, bu tr velayetlerle, onlaraehil olan herkes genel olarak ykmldrler. Mesel zekt, genel olarak ykml olunan bir grevdir. Ancak onunla bilfiil ykml olunmasi iin nisap ve benzeri bazi sartlar aranir. Belirli sartlar aranan velayetler ile kif farzlarda da durum aynidir. Onlar da bu noktadan bakildiginda genel kabul edilirler. Mellif, yukaridaki ifadesiyerine "genellik vasfindan velayetler gibi seyler hari kalmaz..." deseydi konu daha kolay anlasilirdi. [239] Daha nce insanlarin iki kisim oldugu gemisti: Nefsi nazlarindan vaz-gertterve amelleri sirf ser' ynden isleyenler... [240] Yani hu gibi durum Itirda birinci, ikincinin muhatap olmadigi birseyle muhatap degildir ki bu, seriatta hitabin tahsisi kabilinden sayilmis olsun. [241] Yani amellere dalma ve onlara kendini verme mertebelerini, bu konuda insanlarin iki kisim oldugunu; onlarin (sflerin) da diger insanlar gibi yerlesmis bulunan ser' hkmler altina dahil bulunduklarim... iyice kavramak gerekmektedir [242] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/244-249 [243] Nisa 4/105. [244] Nisa 4/83. [245] "Salt" kelimesi, Allah'tan oldugu zaman rahmet, meleklerden oldugu zaman magfiret talebi, kullardan oldugu zaman da dua anlamina gelir. () [246] Ahzb 33/56. [247] Ahzb 33/43. [248] Bakara 2/157. [249] Duh93/5. [250] Hac 22/59. [251] Mide 5/119. [252] Fetih 48/2 [253] Fetih 48/5. [254] Mide 5/6. [255] Nisa 4/163. [256] bkz. Buhr, Ta'br, 2,4,10,26; Mslim, R'y, 1; 2,6, 10; tbn Mce, R'y, 1; Drim, R'y, 2; Muvatta, R'y,

1, 2; Ahmed, 2/18... Hadisin mnsi syle olabilir: Vahiy henz gelmeye baslamadan Hz. Peygamber alti ay sre le gn isigi gibi r'ya grmeye baslamisti. Bundan sonra ise vahiy basladi. Vahiyle birlikte bu srenin tamami bir grse gre yirmi senedir. Bu durumda sdik rya devri, nbvvet zamaninin kirk alti cznden birini teskil eder. Bu durumda ise hadiste, iddia edilen hususa bir delil bulunmaz. Ryanm, birim ne kadar kk olursa olsun, nbvvetten bir para olm asi haddizatinda makul birsey degildir. nk nbvvet scr' bir mahiyettir ve onun altina mcerred sdik ry^ ile bir cznin girmesi mmkn degildir. Ibn Haldun, hadisin nbvvet zamanina yorulmasinin tahkikten uzak oldugunu sanmistir; ancak iddiasini isbat iin ikna edici deliller de getirememistir. Bazi rivayetlerde bulunan sayilarin ihtilafli ohnasi ve bu yzden onlari reddi bosunadir. nk zerinde durdugumuz hadis bazilarinin mtevatir kabul ettigi sahih bir rivayet olmaktadir. Diger peygamberlerin ryalarinin da ayni sekilde oldugunun sabit olmamasi da zarar vermez. nkbiz hadisi vahiyden biraz nce bulunan ve gn isigi gibi aik olan Hz. Peygamber'in ryasina yoruyoruz. Bu durumda mellifin, hadisi genel olarak ryaya yormasi ve herkesin de ayni sekilde bu zellikte ortak olmasi iddiasi destek bulmus olmayacaktir. [257] Bakara 2/144. [258] Ahzb 33/51. [259] yetin konusu, drt kadindan fazlasini nikhinda tutmasina izin hakkinda degildir yette islenen konu, kadinlari arasindaki geceleme sirasina riyet (nbet, kasin) ve onlardan diifidigini nikhinda tutup, diledigini salivermesi hakkindadir. Nitekim tefsir kitaplarina bakildiginda, bunun byle oldugu grlecektir. Bazi arastirmacilar mellifin anladigi gibi anlamislar; ancak mellifin sebep olarak gsterdigi seyde ona katilmamislardir. Onlar, yetin anlami konusunda degil de, bu muhalefette isabet etmislerdir. Geri Hasan el-Basr'niii bu yeti "mmetinin kadinlarindan diledigini nikhlar; onlardan dilediginin nikhini da birakirsin" seklinde aikladigi ve. "Hz. Peygamber bir kadini istedigi zaman, ondan vazgemedike baskalari o kadini istemezdi" dedigi nakledilmisse de, bu da yet hakkinda ileri srlen ihtimaller ve nakillerden biri olmaktan te geecek durumda degildir. [260] Yani benim dsncem istikametinde vahiy geldi. () [261] Bakara 2/125. [262] Ahzb 33/53. [263] Hz. mer'in kizi Hafsa i]e Hz. ise validelerimiz de dahil olmak zere, Peygamberinizin zevceleri, herkesten fedakrlik istendigi bir dnemde daha fazla dnyalik istemisler ve bunda israr da etmislerdi. Durum bir hayli cidd hal almisti. Sonunda ya hallerine razi olmak ve bylece Hz. Peygamber'in esi olarak kalmak ya da ondan ayrilmak arasinda bir tercih yapmalari kendilerinden istenmisti. Onlar da hep birden Hz.Peygam be r'i tercih etmislerdi. () [264] Tahrm 66/5. [265] Kocanin, karisini anasinin sirtina benzetmesi ve "Sen bana anamin sirti gibi ol!" demesi. Chiliye devrinde mevcut olan ve ebedi haramlik doguran bu muameleyi Islm islh etmis ve haramhgin kalkmasi iin keffret hkm getirmistir, bkz. Mcdele 58/1-4 () [266] Mcdele 58/1 vd. Bu yette sz ediien kadin Salebe kizi Havle'dir. Genis bilgi iin bkz. Zdu 1-med, 5/413 vd. () [267] Nr 24/11 vd. [268] Nr 24/6-9. [269] Buradaki makam sefaat makamidir, bkz. Nihye, 1/437. () [270] Isr 17/79. [271] mmetimden veys b. Abdullah el-Kari diye biri olacak. Onun. mmetime sefaati Reba ue Mudar gibidir (yani onlarin adedincedir)." Bu hadisi, Tbii Adiyy, el-Kmil'de zayif bir isndla rivayet etmistir. [272] Ihy'da rivayet edilmistir. el-Irk, isnadinin zayif oldugunu sylemistir. [273] Insirah 94/1. [274] Zmer 39/22.

[275] Tirmiz, Tefsir, 17/18; Menkib, l;IbnMce, Zhd, 37;Ahmed, 1/5,281,295. [276] Mide5/54. [277] l-IImrn3/l.lO. [278] Mellifin bu iddiasi pek gl gzkmemektedir. nk "Her mmete bir sahid getirdigimiz ve ey Muhammed,, seni de bunlara sahit getirdigimiz zaman durumlari nasil olacak?" (4/41)buyrulniaktadirve rafessirler her mmete getirilecek sahitten maksadin kendi peygamberleri oldugunu sylemislerdir. Ancak maksadi, mmetine sahitlik edecek yalniz basina kendisidir; diger mmetlerin durumu ise yle degildir. nk onlarinpeyganiberleriyle birlikte kendisi de onlara sahitlikte bulunacaktir. Nitekim mmeti de onlara sahitlik yapacaktir, seklinde ise o zaman yerinde olabilir. Ancak mellifin sznden bu zor anlasiliyor. [279] Bakara 2/143. [280] Kurtub su aiklamayi yapar: "Ahmed, peygamberimizin ismi olmaktadir. Sifattan nakledilmis bir isimdir. Bu sifat en stnlk derecesi bildiren ism-i tafdi] kipidir. Yani en ok hamdeden demektir. Muhammed ise, ok ve tekrar tekrar glms mnsina gelir. Muhammed olmasini da Ahmed olmasina borludur. Yani ok hamdettigi iindir ki, ok glen biri olmustur. O yzden Isa (as) ncelik arzeden Ahmed ismini tercih etmistir. " (zetle Kurtub, 18/8384). () [281] Saff6l/6. [282] Annesine mensup demek olan mm kelimesi belli bir tahsil yapmamis anlamina, yahut okuma ve yazmasi bulunm ayan anlamina vb. gelmektedir. Mellifin bu kelimeden ne kastettigi tenkitleriyle birlikte daha nce genise aiklanmisti. (2/69 vd.) () [283] mm olmakla birlikte ilim sahibi olma Hz. Peygamber hakkinda aiktir ve bu onun mucizelerinden biridir. Bu konuda yetler gayet aiktir. mmetin mmligini ise yetler aiklamaktadir. Ancak bu yet ya da hadislerde, mmetin, mmlikle birlikte normal olarak sahip olunamayacak olan ilme sahip olduklartni gsteren unsur nerede? Bu yet ya da hadislerden iksa iksa iman vasfi ikar ve ona sahip olan bir kim seye de mutlak anlamda ilim sahibi denilemez. [284] Cum'a62/2. [285] A'rf 7/158. [286] Daha nce geti. (bkz. 1/52; 2/69). [287] Tevbe9/43. [288] Al-i Imrn 3/152. [289] Insirah 94/4. [290] Ebu Nuaym, Ebu Hureyre'deii rivayet etmistir: Hz. Peygamber (as) syle anlatmistir: "Musa'ya (as) Tevrat inince onu okudu ve ierisinde bu mmetin zikrini grd... (Hadis bu mmetin fazileti hakkindadir ve uzuncadir.) Sonunda Musa: Ta Rabbi! Beni Ahmed'in mmetinden kil!' dedi." Ebu Nuaym'm rivayet ettigi baska bir hadiste de "Beni bu peygamberin mmetinden kil!" dedigi rivayet edilmistir. [291] Ahzb 33/57. [292] Tirmiz, Menkib, 5S; Ahmed, 4/87; 5/55. [293] Buhar, Rikk, 38; IbnMce, Fiten, 16. mmete dostluk beslemekten bahsetmemistir. "Kim benim bir vel kuluma eziyet ederse..." hadisinin muhalif mefhumu "Kim benim bir veli kuluma dostluk beslerse..." seklindedir deseydi, o zaman maksat tam olarak hasil olurdu. [294] Nisa 4/80. [295] En'm6/87. [296] Hacc 22/78.

[297] Uzunca bir hadis ierisinde, bkz. Tirmiz, Tefsir, 17/18; Menkib, 1; Ibn Mce, Zhd, 37; Ahmed, 1/5, 281, 295. [298] Fatir 35/32 [299] Neml 27/59. [300] En'm6/54. [301] Rivayete gre CibrlHz. Peygamber'e gelerek: "Ya Raslallahste Hatice sana ynelmistir. Beraberinde bir kap vardir ki, iinde katik yahut yiyecek veya iecek vardir. Sana geldigi vakit ona Rabbi'nden ve benden selm syle. Hem kendisini cennette inci kamisindan bir.evle mjdele. O evde ne grlt olacak, ne de mesakkat!" dedi. (Mslim, Fedilu's-sahbe, 71). [302] Isr 17/74. [303] Ibrahim 14/27. [304] Kalem 68/3. [305] Tn 95/6. Bu yetlerde geen "memnun" kelimesinin "kesintisiz" demek olan bir baska anlami daha vardir. Bu takdirde yetler maksada delil olmaktan ikarlar [306] Kiyme 75/17-19. [307] Kamer 54/17. [308] Nisa 4/59. [309] Buhr, Cihd, 109; Mslim, Imre, 32. [310] Nisa 4/80. [311] TH 20/1-2. [312] A'rf7/2. [313] Tr 52/48. [314] Mide5/6. [315] Bakara 2/185. [316] Nisa 4/28. [317] Nisa 4/29. [318] Ibn Mce, Fiten 8. es-Sehv, hadisin metin itibariyla meshur oldugunu, pek ok senedleri ve mteaddid shidleri oldugunu belirtmistir [319] Tirmiz, Kiyamet, 59; Ahmed, 1/293. [320] Sd 38/83. [321] Buhr, Ceniz, 72, Rikk, 53; Mslim, Fedil, 30, 31; Ahmed, 4/149. [322] Buna gre, Mesbh'te yer alan ve Tirmz tarafindan da sahih bulunan: '"Hidyete erdikten sonra hibir kavim sapmaz. Ancak ced ele girerlerse o hari. ' Sonra da 'Sana byle sylemeleri sadece cedele (tartismaya)girmek iindir' (43/58) yetini okudu, hadisinin tevili gerekecektir. Ancak, mellifin getirdigi deliller maksadi tam olarak ortaya koymamaktadir. "mmetim hata zerinde birlesmez" hadisi, ancak mmetin tamami iin geerli olup fertler ya da belirli gruplar iin degildir. "Sana iten bagli olan kullarin bir yana, hepsini azdiracagim" yetinde bahsedilen ihlsli kullar da nihayet hidayete erdirilmisler ierisinde azinlikta kalan bir kesimdir. "Allah'i gzet..." hadisi dnya ve hiretle ilgili konularda azginlik, sapiklik ve benzeri serlerden korumasi iin bir metot belirlenmesi seklinde anlasilir. "Vallahi, ben sizin hakkinizda arkamdan sirke tekrar dneceginizden asla endise etmiyorum..." hadisi, mmetin

tamamina ya da en azindan byk ogunluguna yneliktir. Yoksa daha Hz. Peygamber devrinde bile dinden dnen insanlarin bulundugu bilinmektedir. Ancak bu ferd olaylar, hibir zaman hadiste kastedilen ogunluk mmet Iin bir endise kaynagi olmayacaktir. Bu durumda, mellifin kasdi ferd plnda degil de, genel olarak mmetin sapikliklardan korunmus olmasi seklinde olmalidir. Ancak, mellifin ifadesi mutlaktir ve ferd plnda anlasilmaya da msaittir. "Allah'i gzet..." hadisinde tekil kipinin kullanilmis olmasi, her ne kadar ilk etapta o anlasiliyorsa da, hkmn ferdlere de smil olmasini gerektirmez ve onunla mmetten belirli kimselerin kastedilmis olmasi uzak bir mana olur. Bu yaptigimiz izahtan sonra, basta szn ettigimiz hadisin teviline de gerek kalmayacaktir [323] el-Misktta, Mslim'den nakledilmistir. [324] imamin mmetten olacagi hk. bkz. Buhr, Knbiy, 49; Mslim, Iman, 249-Ibn Mce, Fiten, 33; Ahmad, 2/336. [325] Buhr, Fedilu ashbi'n-Nebiyy, 6; Mslim, Fedilu's-sahbe, 22; Ahmed 1/171. [326] Mslim, Fedilu's-sahbe, 26; Ahmed, 1/71, 6/288. [327] Buhr, Menkib, 28. [328] Sd 38/35. [329] Bilindigi zere Allah onun bu duasini kabul etmisti ve bunun neticesinde o, cinlero ve seytanlara da hkmetmistir. () [330] bkz. Furk, 2/144. [331] Buhari, Ezan, 156; Mslim, Iman, 125; Ahmed, 4/117. [332] Her gece Rab Tel'mn dnya semasina tenezzlde bulunacagini (inecegini) bildirenhadis. Buhar, Deavt, 14; Tevhd, 35. [333] YaniHz. Peygamber'in, firaset, rya, ilham gibi seylere dayanarak bazilarini mjdeledigi, bazilarini uyardigi ve benzeri tasarruflarda bulundugu bilinmektedir. mmetinden bazi kimselerinde ayni sekilde davranmasi yerinde olacaktir. Daha nce de grdgmz gibi, bimlarm dogruluk ls, Hz. Pey-gamber'e baglilikla dogru orantili bulunuyordu. [334] Buhari, Tabir, 35. [335] Mslim, mre, 17; Ebu Davud, Vesayet, 4. [336] Cmi's-sagr'de el-Bagav, e.-Brud, Ibn Kni', Ibnu's-Seken ve bn S-hn'den rivayet edilmistir. Beyhak, bu hadisin isnadinda durmak gerektigini sylemistir. Hadis tefsirciler arasinda meshurdur. el-Isbe'de, Sa'lebe'-nin hayatindan bahsedilirken bu hadisin sahih olmadigina isaret edilmistir. [337] Mslim, Fediiu's-sahbe, 141. [338] Hz. Peygamber, btn bu davranislarini firset zerine kurmustur. [339] Bundan sonra verecegi rnekler gayba vkif olma esasi altina girecek seylerdir. Bu kapah (mcmei) bir ifadedir ve bunlarin altina melek yoluyla alman vahiy ile ilhani da girer. Bunlari da rnek olarak burada vermesi ndeki amaci, mecaz de oisa bunlarda da mmetin istiraki bulundugunu belirtmek iindir. [340] Buhari, Ashabu'n-Neb, 9. [341] Tirrniz, Menkib, 18; Ahmed, 6/75, 149, [342] Buhr, Menkib, 25; Ebu Davud, Libas, 42 (4/71); Ahmed, 3/294. [343] Tirmiz, Kiyamet, 35. [344] Ibn Askir'in, zayif bir i snadl a rivayet ettigi bu had iste Hz. Peygamber, Mua-viye'yc syle buyurmustur: "Sen var ya, benden sonra mmetimin idaresini stleneceksin. Eger bu dedigini olursa, onlarin iyilerine iyi muamele e! ve onlara nem ver. Ktlerinden de yz evir."

[345] Buhr, Salt, 62; Mslim, Fiten, 70. [346] Mslim, Mescid, 241; Nes, Imamet, 55; bn Mce, tmmet, 150. [347] Buhr, Fiten, 2; Mslim, Zekt, 132, 139; Tirmiz, Fiten, 25; Nihye, 1/22. [348] Hz. Ebu Bekir kizi ise'ye bir hibede bulunmustu. Teslim almadan nce lecegini hissettigi hastaliga yakalanmisti ve dolayisiyla seriatin geregi olmak zere bu hibesini iptal etmis ve o mali geride varisi olacak olan kardesleriyle pay lasm asini tenbih etmisti. O sirada hanimi ham ile bulunuyot dve yukaridaki szyle dogacak ocugun kiz olacagini kesf yoluyla bildirmisti. (Muvatta, Akdiye, 34 (2/754) () [349] Cuma gn minbere iktigi bir sirada yukaridaki szn sylemis ve daha sonra hutbeyi irad ettikten sonra inmisti. Bunun ne oldugunu soranlara da diline yle geldigi iin syledigini sylemisti. Durumu kimse anlamamisti. Sonra ordu komutani olan Sariye b, Zenm'den mektup gelmis ve Cuma gn - tam o saatte byle bir ses isittigini ve ordusu vadi ierisinde iken hemen daga ektigini ve dsmanin muhasarasindan kurtulma bir yana onlara hcumla onlari yendiklerini bildirmisti, fbkz. Menkibu mer, 172) [350] Hz.mer Isr l7/12 yetine isaret etmis olmalidir dir. () [351] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/249-266 [352] Yani kadi hkmettikten sonra, kesif, hkmde hata oldugunu ortaya ikardi gerekesiyle o hkmlerin bozulmasi sahih degildir. Ayni sekilde, zahirde ser' kaideler dogrultusunda syle bir hkm gerekirken, kesif ya da benzeri birseye dayanarak o hkmn gereklerinden vazgemek de caiz degildir, burada syle denilebilir: Hkmlerin bozulmasi sadece cz hkmlerde nadir ve pek ok kayitlarla szkonusu olabilir. O, aralarinda eliskinin bulunmasi durumunda hkmn bazi gereklerini terk etmekten daha uzak birsey olup aralarinda ilgi yoktur. Aralarinda birinin varligindan digerinin de zorunlu olarak bulunmasi gibi bir iliski bulunmamaktadir. Yani kesif yoluyla ser'an muteber olan bir sehdeti kabulden vazgemek durumunda, kesif sebebiyle byle bir sehadet zerine bilfiil verilmis olan bir hkmn bozulmasinin gerekli iiligi lazim gelmez. nk, hkmlerin verildikten sonra bozulmalarinda hakikaten byk fesat ve hkmlerin askiya alinip uygulanmamasi gibi bir zarar sozkoii usudur. Nitekim bu konuya baska bir yerde mellif de isaret etmistir. [353] Hadisin devami syle: "Imdi kime, kardesinin Iiakkindan. birsey hkmet -misseni asla onu almasin; zira ben aslinda ona atesten bir para ayirmisim-dir." (bkz. Buhari, Sehdt, 27; Ahkm, 20; Mslim, Akdiye, 4; Ebu Davud, Ak diye, 7 [354] Ibnu'l-Arab, Kitbul-Ahkm'da, btnyle ulemnin kadinin, kendi ilmine dayanarak lm veremeyeceginde grs birligi ierisinde olduklarini, diger konularda ise ihtilafli olduklarini belirtmistir. cezasi

[355] O (as), kendisine arzedien btn dvalarda kimin hakii kimin haksiz oldugunu bilirdi. Bununla birlikte, onlari dinler ve seriatin geregi olarak zahire gre kini hakli ise onun lehine hkmde bulunurdu, [356] Btn kadilarin basi olan baskadi. () [357] Yani sahipliyim demek istedi. Bos sahrada bulunan agalar mlk olmazlar. Agacin bir yahudye ait olmasinin ise hkme bir tesiri bulunmaz. Ancak bunu asin bir vera rnegi ifade etmek iin sylemis olmali. [358] Mslim, Selm, 45. Bisr'in akrabalari, koyunu zehirleyen kadini kisas yoluyla ldrmslerdi. (Davudoglu serhi, 9/613). () [359] Bakara 2/67 vd. [360] Kehfl8/66vd. [361] nk bu mnda Hz. Peygamber'den birsey sabit olmamistir ki, Hizir olayinda anlatilan sey ona kiyas edilsin. Bizim seriatimizda o mnda birseyler sdir olmali ki, biz kiyas yoluyla onu da hkme katmis olalim. [362] Nevev el-Erban'de Vsibe b. Ma'bed'den nakleder: Hz. Peygamber'e geldim. Bana: "Iyiligi sormaya mi geldin?" buyurdu. "Evet" dedim. Bunun zerine o: "Kalbinden fetva iste. Iyilik, nefsin skun, kalbin huzur buldugu seydir. Ktlk ise, kalbini tirmalayan ve ierinde tereddt doguran seydir. Insanlar fetva verseler de, sen fetvayi kalbinden iste" buyurdu. (Ahmed, 4/227; Drim, By, 2). [363] Sahit, karne-i ktia vb. gibi isbat edici deliller. ()

[364] Buhr, Rehn, 6; Tirmiz, Ahkm, 12; bn Mce, 7. [365] Ebu Davud, Akdiye, 20 (3/308). [366] Bucmle szn akisma gre "En gvenilir insan, enyalana bir kimseye karsi davaci olsa bile, beyyine davaci, yemin de inkr eden kimseye (davali) verdi-rilecektir" seklinde kurulmaliydi. [367] Buhr, 65/24. Genis bilgi iin bkz. Zdul-med, 5/446 vd. [368] Hadis syle: "Saflarinizi dzeltiniz ve birbirinize kenetleniniz. nk ben sisi arkamdan grmekteyim." bkz. Buhr, Ezan, 72; Nes, Imamet, 28, 48; Ahmed, 3/103. [369] nk birinci durumda, gereklesmesi beklenen bir fayda dikkate alinmamakta; sadece caiz olan bir durum gz nnde bulundurulmaktadir. Burada ise, her ne kadar caiz ya da ariz durumlar korkusundan dolayi caiz hkmnde ise de, gereklesmesi beklenen bir fayda dikkate alinmaktadir. [370] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/266-275 [371] bkz. IbiiHisam, 1/253/254. [372] Burada kastedilen ceza sorumluluktur; ml tazmin degildir. Islmdacan ve mal heder olmadigi iin bunlarin itlafi durumunda mutlak silrette diyet ve ml tazmin sz konusu olur. () [373] Serata gre bu gibi seyler haramdir; ancak buiilaronlarm ellerinde olmayan seylerdir ve onlari kendi ihtiyarlan olmaksizin yaparlar. [374] Tr 52/16. [375] Neml 27/90. [376] bkz. s. [2/192] [377] Sfft 37/102. [378] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/275-280 [379] Ister onlarin yaratihslanyla iaterse huylanyla ilgili olsun ya da kendileriyle ilgisi bulunan mevcut daha baska seylere tbi olsun farketmez. [380] Mesel, her mkellef bes vakit namaz ile kesin olarak ykmldr; sabah namazi herkes iin iki rekattir; gle drt rekattir. Yine namazin sartlan ve rknleri, gerektirdikleri, db ve erkni herkes iin aynidir. Bu konuda gemis zamanlar ile sonraki nesiller arasinda da fark yoktur. nk Sri' Tel'nm ykmllg zerine bina ettigi detler istikrar arzetmektedir. Bunlar herhangi bir asirda glk dogurup, baska bir asirda kolay gelecek seyler degillerdir. Hep ayni zellikte kalacak seylerdir. Diger ykmllkler de bu rnege benzetilebilir. [381] Gnesin, aym, yildizlarin, suyun, atesin, yeryz ve zerindekilerin; denizler ve ierisindekilerin faydalari gibi. [382] Yani insan ve hayvanin fiillerinde sz konusu olan sebeber ve onlarin m-sebbebleri ve onlardan ortaya ikan seyler gibi. [383] Yani hayat, lm, hastalik, lezzetler, sehvetler gibi Yaraticinin bu kinati birbirine bagladigi tabiat halleri. [384] Aksi takdirde dnya imar edilemezdi. nk dnyanin iman, msebbeble-rin meydana gelmesi iin degismezlik gsteren sebebjere yapi somaki a olmaktadir. Eger sebepler ok istisna durumlar hari normal hallerde, msebbeblerini bidziye olarak ortaya koy m asalardi, o zaman insanlar sebebleri ihmal eder ve neticede dnya hayati dzen tutmazdi [385] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/280-284 [386] Burada "det" kelimesi itiyat, aliskanlik vb. gibi anlamlardan ok insanlar arasinda yer etmis, alisilagelmis, yapilagelmis seyler mnsina gelmektedir. () [387] nk bu gibi konulari bizzat Sri nass ile belirlemis ve onlara ser' bir hkm koymustur. Bu gibi konularda insanlarin gzellik ya da irkinlik yargilarinda meydana gelen degisme, onlarla ilgili serl hkm degistiremez. Ikinci

trden olanlar ise byle degildir. nk onlarin gzel ya da irkin olduklarini gsterecek ser' bir delil bulunmamaktadir ve konu insanlarin rflerine havale edilmistir. Bu itibaria o tr konularda meydana gelen insanlarin deger llerindeki degismeler ilgili hkmlerde de degismelere neden olacaktir. Bu konuda bkz. Erdogan, Mehmet, Islm Hukukunda Ahkmin Degismesi, st. 1990. [388] Mesela lkeden lkeye sicaklik, sogukluk gibi durumlar farklilik arzeder Sicak lkelerde ergenlik yasi daha abuk gelirken, soguk lkelerde daha eec yaslara kalir. [389] Yani her hayiz grmesi ndeki sre kastedilmektedir. [390] Evlilikte mehrin teslimi konusunda oldugu gibi. Burada yaygin cilan det, zifaftan nce muaccel mehrin verilmesi ynne agirlik kazandirmakta ve bu sekilde mehrin teslimi ne ikmaktadir. [391] Beyyine (delil ikmesi) mddeye (davaci) aittir; yemin istr inkr eden tarafa dser. Burada kadin bir hak dava etmekte, koca ise inkr etmektedir; dolayisiyla yeminle birlikte sz kocanin sz olacaktir.() [392] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/284-287 [393] Yani zecr nlemlerin su islemekten geri durmak iin bir sebeb olmasi insanlar arasinda geerli olan bir dettir. Haddizatinda zecr rinlemler sebebiyle sutan kainma duygusu, izin ya da yasak gibi ser' bir hkmn taalluk edecegi hususlardan degildir; zira insanda bulunan huy ve tabiatlarla ilgilidir. Buna ragmen ser'an dikkate alinmasi zarurdir; nk zerine kisas gibi hkmler tertip edilmistir. [394] Bakara 2/179. [395] Bakara 2/187. [396] Cum'a 62/10. [397] Bakara 2/198. [398] Yani, bu ve benzeri yetler Sri Tel'nin bu detleri dikkate aldigini gstermektedir. Yani msebbebler devamli olarak normal det olan sebebleri neticesinde meydana gelirler ve Sri, onlarin zerlerine ser hkmler baglar: Sebeblerine yapismak suretiyle nikah, ticaret... talebinde bulunmak gibi. [399] Yani msebbeblerin sebeblerin islenmesi suretiyle meydana gelmesi deti. [400] Yani eger bu detler seran dikkate alinmaaaydi, o zaman Sri Tel onlarin sebeblerini mesru kilmazdi. Ancak sz edilen yetler, bunlar zerine hkm baglandigi konusunda kesin bir delildir. Dolayisiyla detler ser'an dikkate alinmis olmaktadir. [401] On nc meselenin birinci delili. Ykmllgn btn insanlar iin hep ayni lde konulmus olmasi, Sri Tel'nin onlar arasinda geerli olan detleri dikkate aldigini gsterir. Eger bidziyelik arzeden bu detler dikkate alinmasaydi, o takdirde konulan tesrn farklilik arzetmesi tabi olurdu. [402] Daha nce de getigi zere maslahatlar, insan hayatinin ikme ve idmesini saglayan seylerdir ve bunlar onun akl ve sehev zelliginin gereksinimleri olmaktadir. Bu ise, ona getirilen ykmllklerde kendi karakterinde ve evrende mevcut bulunan detlerden soyutlanmasi, onlarin dikkate alinmamasi durumunda gereklesemeyecek bir husustur. detlerin tesrde dikkate alinmis olduguna dair bu kadariyla istidlalde bulunmak aslinda yeterlidir ve daha baska klfetlere girmeye gerek yoktur. Nitekim mellifin drdnc bir husus dedigi sey de bunun bir uzantisi olmaktadir. nk insani, belirtilen seylerin gereginden soyutlamak takat st ya da harec (glk) ieren bir ykmllk olur. Mellifin nc husustan maksadi sudur: Tesr devamlidir ve o maslahatlarla berabervardir; su halde maslahatlar da devamlidir. Maslahatlar ise car olan detlerdir. Dolayisiyla detler dikkate alinmistir. Ulasilmak istenen sonu da budur. Drdnc hususa gelince, burada zerinde durdugu sey sudur: Ykmllk konusu olan seye dair bilgi ve kudret detle ilgili bir durumdur. Eger bunlar ykmllk sirasinda Sri' tarafindan dikkate aliniyorsa, bu dolayisiyla Sri'in deti dikkate almis olmasi demektir. Dolayisiyla maksat hasil olmustur. Eger detler dikkate alinmazsa o zaman takat st ykmllk kainilmaz olur. Mellifbyle demekle birlikte, sizin de dikkatinizden kamayacagi gibi, bilgi ve kudret ser'an benimsenmis bulunan detlerden degildir; aksine onlar sebeb ve msebbeb bahsi ile ilgili hususlardandir. Keza mellifin izahindan drdnc husus da nc hususun bir uzantisi seklinde degil, mstakil bir izah seklini almaktadir. [403] Konu ile: ilgisi aik degildir. nk konu, insanlar arasinda mutat olmayan zr Imliyle ilgilidir. Hastalik ist;

mellifin ruhsat mahallidir dedigi mutat zrlerden olmaktadir. M ui at olarak bir delikten idrarini disari atan, bu arada yine mut al. (irfanindan da ayni sekide idranni disari alabilen bir kimsenin durumunu misal olarak verseydi konu aiklik kazanacak!!. Biiyle bir kimse mesela hem nden hem de baska bir delikten idrarini bir zr olarak degil, Adel ulara k y apacakt ir. Baska bir delikten idrarini yapmasi olagan disi olmakla birlikte o kimse iin det halini almistir ve bu ikinci det birinci deti de ortadan kaldirmamistir. [404] Faslin basindan buraya kadar anlatilanlar ser'an durumlari belirlenmemis detler hakkindadir. Bu meselenin ikinci kismini teskil etmektedir. Ancak bundan sonra gelecek meselelerin tamami Sri I ara fin dan emredilen, yasaklanan ya da tercihe birakilan detlerle ilgilidir. Iki durumda fasil, detlerin olagandisi hak; dn smesi ve her iki kismin hkmlerinin aiklamasini kapsamaktadir. [405] Bu gibi konularda se/ det, mdafaada bulunan kimseye zarar vermedigi srece haksiz yere bir kimseyi ldrmek suretiyle zlim i amacina ulastirmaya imkan vermemek seklindedir. [406] Szn gelisinden anlasilan "esiri" olmalidir. () [407] Tevbe 9/119. [408] Talk 65/3. [409] Hd 11/55. [410] NahI 16/91. [411] Mslim, Siym, 72, 74 [412] bkz. Mslim, Kasme, 24. [413] Haram ve yasak tanimayan, herseyi helal kabul eden bir grs (ibahiye mezhebi). () [414] Faslin basiyla ilgili bulunan konuya. [415] Mide5/67. [416] Daha nce geti bkz. s. [1/210]. [417] Kehf 18/82. [418] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/287-298 [419] Mellifin bu sz ile daha nce on drdnc meselede geen "Ser detler, ser' delillerin ortaya koymus oldugu ya da yasaklara is bulundugu seylerdir. Bunlar seriat tarafindan vaciblik yada mendupluk dzeyndeyapilmasi Istenilen veya mekruhluk ya da haramlik seviyesinde yapilmasi yasaklanan veyahut da yapilip yapilmamasi tercihe birakilan seylerdir. Bu trden olan detler, diger ser' esaslarda oldugu gibi ebed olarak sabittirler ve asla degismezler. Degisme gsteren detler ancak ser' olmayan detlerdirve onlar bazi trlerinde degisme gsterebilirler" seklindeki sz arasini telife ihtiya vardir. Ancak syle bir yorum yapilabilir: Sz edilen detler, daha nce geen anlamda ser' degillerdir. Aksine kilik kiyafetin, elbise sekillerinin, insanlar arasinda kullanilan tabir ve istilahlarin degismesi, tesr dneminde bunlarin bir hal zere bulunmasi sonra ise degisiklik arzetmesi seklinde olabilir. Genel olarak bunlarin husulne izin bulundugu iin, bu anlamda onlar ser' sayilabilirler. Sonra det degisir ve o dethkmn alacagi baska bir ser' asla dneceginden ilgili hkm de degisir. Bu durumda hlihazirdaki degisken bir detin hkmn gemise de tesmil etmek sahih olmaz; nk bunlar haddizatinda sabit bulunmayan ve degisken olan seylerdir. Talepte bulunulan ser' kisimdan olsalar bile, degisken olup istikrar gstermeme zelliklerinden dolayi, onlari gemis asirlara (milletlere) da tesmil etmek dogru olmayacaktir. [420] . Kll det, insan iin yiyecek, giyecek ve barinak gibi zarur olan seylerdir. Bunlarin her biri altinda trler ve pek ok durumlar vardir ve bunlar o kll detin erevesi altina girmeye elverislidirler. [421] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/298-299 [422] Va'd, korkutma, ceza ve azapla tehdit anlamlarinda, va'd ise, mjdeleme anlaminda kullanilir. () [423] Cihad, dinin korunmasi ve Allah'in admin yceltilmesi iin konulmus bir messese olup, bu ugurda maiiar,

canlar, ocuklar... feda edilir. [424] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/299-301 [425] Yani mesel nden ya da arkadan birsey'ikar ve kisi abdestihi bozan bu halden dolayi abdest almak istediginde bu organlarini degil de el, yz ve ayaklar gibi (madd olarak pislenmeyen) organlarim yikar. () [426] Mesel hayiz ve lohusahk hali namazi dsrrlerken, orucu ve Islm'in rknlerinden olan diger farzlari dsrmezler. [427] Bunun rnekleri oktur: Mesel kunut ki aslinda bir zikir ve dua olmaktadir sadece belli namazlarda istenmekte, dua secde halinde istenilirken rk halinde istenilmemekte; nafile namazlar bazi vakitlerde istenilirkeii .bazi vakitlerde mekruh kabul edilmektedir. Yasak olan vakitlerde de aynidir. Btn bunlari vahiy olmadan akil ile kavramak mmkn degildir [428] Bunlarda'ser'anbelirlenmissekIlleresahiptirlerve bu sekiller, konulanmik-tarlar akil yoluyla belirlenemez. [429] Muaz hadisinde oldugu gibi. Yemen'e gnderilirken Hz. Peygamber'iii "Kitap ve Snnet'te de bulamazsan nasil hkmedersin?" sorusuna: "Ictihad ederim ve zaaf gstermem" demisti. Hz. Peygamber onun bu cevabi karsisinda memnuniyetini izhar etmek suretiyle, hakkinda nass bulunmayan bir konuda re'yle itihadi onaylamisti. [430] Mesel, binegi tarafindan dsrlp len ihramli haci adayi iin Hz. Pey-gamber'in: "Ona gzel koku srmeyiniz; nk o kiyamet gnnde telbiye getirerek hasrolunacaktir" buyurmasi gibi. Hz. Peygamber (as) ona gzel koku srlmemesinin hikmetini belirtmistir. Simdi, bu hadisin genel lesti rilerek haccini henz tamamlamadan len herkes iin koku srlmeyecegi neticesine ulasilmasina bir engel bulunmamaktadir. [431] Yani ibdet konusunda mnsib ki hkm iin illet olmasi uygun olan vasif olmaktadir uslcler tarafindan "nazri olmayan kisimdan" sayilmaktadir. Bu kisimda kiyas geerli degildir. Mesel orucun tutulmamasi ve namazin kisaltilmasi konusunda yolculuk haricindeki mesakkatlerm yolculuk sirasinda karsilasilan mesakkatlerin birka kati da olsa dikkate alinmaktadir. Kiyasin esasi, illetin hkmnn, ayni illete sahip olan her fer'e sirayet ettirilmesi demektir. Mesakkat bulunmasina ragmen hkmn sefer disinda diger mesakkat ieren durumlara sirayet ettirilmemesi kiyas yolundan ikmak olmaktadir. Bu tr olanlara "nazri olmayanlar" adi verilmektedir. Yani bu, ibdetler konusunda tall mnsini zayiflatan bir husus olmaktadir ve o konuyu taabbudlik esasina dndrmektedir. nk ibdetler konusunda dikkate alinacak bir mn (illet) olsa bile, bu son derecede dar bir sahada kalmaktadir ve taabbudlik sinirini asacak boyutta degildir. [432] Uslcler seferle ilgili hkmlerin illetinin "yolculuk" oldugunu, hikmetin ise "mesakkat" oldugunu sylerler. Hkmler ise hikmete degil illete baglanir. () [433] Bu misaller, illetin aika belirlendigi kisimlarla ilgilidir. ki seyin arasini sebep/illet bildiren (f) harfi ile, sart ile ya da (lm) harfi ile baglamak gibi.Ancak mellifin de dedigi gibi, bunlardan illetin hususligi anlasilmaz. [434] Tirmiz, Salat, 173; Nes, Sehv, 23; Ahmed, 2/447. [435] Buhr, Vud, 2; Mslim, Taharet, 2. [436] bkz. Nes, Mevkt, 31; Muvatta, Kur'n, 44. [437] Illeti belirleme yollan: Mnasebet, nass, icm, sebr ve taksim ve deverandan ibarettir. Sebeh ise, Sfilere gre illeti belirleme yollarindan degildir. Sbk syle der: Bu mertebenin tarifi konusunda ok farkli seyler sylenmistir. Bu konuda dogru bir tarif grmedim. Sonra syle der: Sebeh iki anlamda kullanilir Burada kastedilen mnsi, bir vasiftir ki, hkme uygunlugu bizatihi olmayip, bizatihi uygun bulunan vasfa zel bir benzerliginden dolayidir. Yani hkm iin illet olduguya da onu gerektirdigi zannedilen konuda ona benzer. Benzerligin sekil ya da mn bakimindan olmasi arasinda fark yoktur. Mesel taharette niyetin sart kosulmasi rnegine bakalim. Niyet, taharetin ibadet olmasi vasitasiyla abdeste uygun dser. Sarabin haramligi iin (illet kabul edilen) iskr (sarhos edici zelligi) ise byle degildir; nk o bizatihi hkme illet olmaya mnasiptir. nk Sri' illetin iskr oldugunu bildirme-se bile, akil onun hkme uygunlugunu bulabilirdi. Bu durumda sebeh, yani illeti tesbit yollarindan biri olan bu tr, illiyeti tesbit iin illiyeti isbat edici bir delile ihtiya gsterir. Bu yzden onu tarif ederlerken: "Hkme olan mnasebeti, ayri bir delil olmadika sabit olmayan bir vasiftir" derler. rnek: Mad'd pisliklerin (necaset) giderilmesi meselesinin, sadece su ile giderilebi-len hadesin izalesi hkmne katilmasi konusunda syle denir: Necasetten taharet, namaz iin istenilen bir temizliktir. Dolayisiyla abdestte oidugu gibi, sudanbaskasiyla yapilamaz.Her birinin namaz iin istenilmis bir taharet olmasi, bu is iin suyun belirlenmesini gerektiren aralarindaki ortak niteligi (cami vasif) olusturmaktadir. Bu sebeh bir vasiftirve madd pisliklerin giderilmesi iin ill da suyun kullanilmasi hkmyle mnasebeti aik degiidir. Syle demislerdir; Geerli iliet belirleme yollarindan biri ile, taharetin namaz iin istenilmis

olmasi vasfinin, madd pisligin su ile giderilmesini belirleyecek bir illet olmasi sahih olursa, madd pisligin su ile giderilmesi lazim gelir. Aksi takdirde sadece hadeste suyun kullanilmis olmasi, madd pisliklerin giderilmesinde de suyun kullanilmasi geregini ortaya koymaz. Bir diger rnek de mellifin vermis oldugu rnektir. Ibn Hcib syle der: Sebehin illet-ligi, illet belirleme yollarinin tmyle sabit olur [438] Peygamber gnderilmeyen devirler. () [439] Isr 17/15. [440] Nisa 4/165. [441] Byle bir akitte cimrilik, asirilik ve madd ikar elde etme amaci bulunmaktadir. Karz ise sadece Allah'in rizasi iin yapilir ve onunla sadakada oldugu gibibor veren kimsenin nefsinin arindirilmasi amalanir. Ayrica karz messesesinin islerlik kazanmasi neticesinde toplumda mevcut sikintilar azalir; glk kaldirilmis olur. [442] Nitekim "ary" da byledir. Ary satisi: Taze hurmanin henz agacin dalinda iken l-tarti kullanmaksizm tahmin yoluyla kuru hurma karsiliginda alinip satilmasi demektir. Bu caiz grlmstr. nk bunun caiz grlmesinde insanlar iin bir kolaylik bulunmaktadir. Ayrica ariyyede bulunan kimsenin zarar grmesi de nlenmis olur. Zira agacin basindaki hurmalarin. ariyye yoluyla sahibi olan kimse, hurmalarini toplamak iin baheye girip ikacak ve bylece bahe sahibi mutazarrir olacaktir. Eger kuru hurma karsiliginda o hurmalarin bahe sahibi tarafindan satin alinmasi caiz grlmesey-di, bu ariyye yolunun kapanmasina bir sebep olabilecekti. (Ariyye [. Ary] sekil ve tarifleri hakkinda bkz. Z. Saban, Islm Hukuk Ilminin Esaslari, trc. I. K. Dnmez, Ankara 1990, s. 124). [443] Bakara 2/179. [444] Bakara 2/188. [445] Daha nce geti. bkz. s. [1/200]. [446] Daha nce geti. bkz. s. [2/46]. [447] Ebu Davud, Diyt, 18; Drim, Feriz, 41 ; Ahmed, 1/49. [448] Mslim, By, 4; Ebu Davud, 24. [449] Buhr, Edeb, 80; Mslim, Esribe, 73-75; Ebu Davud, Esribe, 5. [450] Mide5/91. [451] Uslde "mnasib" deyince su anlasilir: Illet olarak kabul edilen aik .ve mun-zabit olan vasif ile hkm arasinda akin kavrayabilecegi biruyum olmaliir. Buna mnasebet denmektedir. Bu dayabir maslahatin temini veya tamamlanin asiya da bir mefsedetin uzaklastirilmasi ya da azaltilmasi olmaktadir. [452] Bazen "kamu yarari" diye tercme edilen bu terim, hakkinda dikkate alinmasini ya da geersiz sayilmasini gerektirecek bir nass bulunmayan maslahatlar anlamina gelmektedir. Sadece kamu ile ilgili olmayan maslahatlari da ierdigi iin, terimi aynen koruduk. () [453] Mctehidin ilk akla gelen zmden farkli olarak ulastigi sonutur. () [454] Bir ibadet olarak degil de, itimi bir faaliyet olmasi ve faydalar iermesi aisindan. [455] Mesel, zamanimizda gebelik testleri ile kesin olarak bilinebilmektedir. () [456] Kadinin iki hayiz arasindaki temizlik sresi ya da bizzat hayiz hali. () [457] Buhari, Hayiz, 20. [458] Kabab. Ebu Abdirrahman ile Sadb. el-Mseyyeb arasinda syle bir konusma geer: Raba; -Kadinin parmaginin diyeti ne kadardir? Sad: -On devedir. Raba: -Iki parmaginin diyeti ne kadardjr? Sad: -Yirmi devedir. Raba: - parmaginin diyeti ne kadardir? Sad: -Otuz devedir. Raba: -Peki drt parmaginin diyeti ne kadardir? Sad: -Yirmi devedir.

Raba: -Yarasi byyp tasasi artinca diyeti azaliyor mu? Sad: -Sen Irakli misin? Raba: -Aksine dogruyu arastiran bir lim ya da grenmek isteyen bir cahil. Sad: -Snnet byle yegenim! [bkz. Muvatta, Ukl, 11 (2/860)] () [459] Erkegin cins uzvunun snnet yeri. () [460] Yasak olan seylere gtrebilecek yoilarin kapatilmasi anlamina kullanilmaktadir .() [461] Yani Sri Tel'nin'kistaslarini zikretmek suretiyle belirledigi seyler. nk ykmllklerin pek ogu Sri' tarafindan mkellefin diyanet ve emanetine havale edilmistir. Dolayisiyla sedd-i zeri ve ktlklerin yayilmasi gerekesiyle onlarin zabti ve kayit altina alinmasi iin fazladan bir gayret gstermeyiz. Diger bakis aisi syle: Her ne kadar furu daginik olsa da kolayca basvurabilecegimiz kistaslari vardir. Kistaslarin icrasi mmkn olduka, onlarin geregi ile hareket edilecektir ve bu, iki durum arasinda yer almis olacak ve sonunda her iki yaklasimla da amel edilmis olacaktir. [462] Buna gre ilk iki bakis aisinda zahir ile btin (zavhir/serir) arasi ayrilmamis oluyor; bu nc grs ise onlarin arasim ayiriyor. [463] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/301-310 [464] Yani bu gibi konularda kiyas geerli olmaz. [465] Burada "taabbucTun mnsi, zel ve dar anlamda- kiyasin islemedigi ve bir esas kabul edilerek kendisinden baska fer'ilerin ik arilamadigi konular degildir. Burada kastedilen "ierisinde Allah hakki ieren" ve dolayisiyla mkellefin onu islemesi halinde sevap alacagi, terketmesi durumunda da azabi hak edecegi seyler manasinadir. Buna baska bir mn daha eklenir: SySe ki: Bizim kavradigimiz her maslahat karsisinda durmamiz ve Tlkm Iin bundan baska illet yoktur diyebilecek sekilde maslahat iin bu illet belirlenmis midir?' diye dsnmemiz gerekir. Bu duraksama da mnnin akilla tam olarak kavranamamasi anlaminda bir nevi taabbuddr. Bunlara ilaveten ileride gelecek olan vecihlerde belirlenen mnlarla "taabbud"un anlami anlasilmis olacaktir. Dolayisiyla burada "taabbud" kavrami daha genel bir anlamda kullanilmis ve bu anlamda taabbudlik, sartlarin bulunmasi durumunda kiyasa ve asil kabul edilerek kendisinden fer'iler ikarilmasina mani degildir. [466] Bir fiilin yapilmasi ya da terki ile ilgili talep, gereklilik. Farz ve vacible, harani ve mekruhu kapsar. () [467] Tercihe birakma, muhayyerlik. Mubahi kapsar. () [468] Yani mutlak surette itaat etmesi ve ykmllkten kurtulabilmesi iin ona yapismasi ve yerine getirmesi gerekmektedir. Maslahatin arastirilmasi ve elde edilmesi ise gerekli degildir. Hatta ykmllk konusunda onu elde etmeye ynelmek bir tarafa bizzat maslahati bilmenin gerekliligi diye bir-sey de yoktur. [469] Yani, em ir ya da yasaga muhatap olan kimsenin zimmetinin -isten ileni yerine getirinceye kadar- o emir ve yasagin geregi ile mesguliyetinin bulunmamasi sahih degildir. [470] Yani dar anlamda taabbud olan hkmlerle, ierdigi mnlarin dikkate alindigi hkmlerden olmasi arasinda fark yoktur. Ayni sekilde taabbud olsun olmasin maslahatlarin dikkate alinmasi da gerekli/icbari degildir [471] Yani Mutezile'ye. () [472] Burada taabbud, mnnm (illetin) mstakil olarak akilla bilinebilecegine kesin hkmetmemek anlamindadir. [473] Yani asilda mevcut ve zahir olan hikmete (illete). [474] Bunun iki sekli olabilir: Ya hkm o illetle birlikte baska bir illet iin mstereken olur ve bu durumda (bizim bildigimiz) illet, illetinbir cz durum undadir. Veyahut da hkm mstakil olarak hem bu illet hem de baska bir illet iin konulmus otur. [475] Illetin cz, aslinhkmnnfer'e gemesini saglamaz ve onun zerine kiyas yapilamaz. [476] Yani zerine hkm bina etmede, ayrintilara gitmede. () [477] Cevaz tabirini kullanmistir. Bundan, mctehidin baska bir hikmeti gz-nnde bulundurmaya mecbur olmadigi anlasilir. Birinci vecih yani emredilen seylere yapisma ise byle degildir. Niyetin bulunmasi ve bulunmamasi ynnden bu konu furda maruf bulunmaktadir

[478] Mesel "Dedim ki: 'Rabbinizden bagislanma dileyin; dogrusu O, ok bagislayandir. Size gkten bol bol yagmur Indirsin. Sizi m allar ve ogullarla destekle-sin. Sizin iin baheler var etsin, irmaklar akitsin" (71/10-12) buyrulmakta-dir. Simdi buna kiyasla, acaba bedenin kuvvetlenmesi ve ilmin artmasi hakkinda da istigfar bir illet kabul edilebilir mi? Yani bu ve benzeri durumlar, mallar ve ogullarla desteklenme konusuna -"istigfar" illet kabul edilerek- kiyas edilebilir mi? Baska bir yette de: "Allah'a ve peygamberine itaat edin; ekismeyin, yoksa korkar basarisiziga dsersiniz ve kuvvetiniz gider" (8/46) buyruhnustur. Acaba, beden kuvvetinin ve mallarin gitmesi, yette belirlenen basari ve kuvvetin gitmesine kiyas edi lebilir rai? Bunlar, sz edilen hkmler iin illet olarak Sri tarafindan zikredilmis sebebler olmaktadir. Ancak Sri'in bildirmesi olmasa bunlari bilmek mmkn degildir. Simdi bu gibi olan konularda kiyas geerli midir? Bu konuda mellif syle diyor: lunlar ser'an illet ol m akla ve kendilerine baskalarinin kiy as edilmesi sahih ol m akla birlikte sz edilen illetler akilyoluyia kavranabilecek trden degildir. Dolayisiyla mutlaka bunlarda taabbud szkoiiusudur ve Sri'in bildirdigi kadariyla yetinmek ve te asmamak durumu vardir. nk fer'yapmak istedigimiz seyde idrak ettigimiz benzerlik, ancak talil edilen mutlak ve umm olan hususlardadir. Bu kadari, illetligin sihhati iinyeterli degildir ki, ilhak ve kiyas caiz olsun. [479] Bu durum, illeti belirleme yollarinin icm veya nass olmasi halinde aiktir. Ayni sekilde mnsebet olmasi halinde de durum yledir. nk dikkate alinacak Illetin messir ya damlim olmasi gerekecektir. Bunlardan her biri de ya nass ya da icma dayanmak zorundadir. Messir, Sri'in kendisine gre hkm koydugu uygun bir nitelik olup bunun kondugu hkmn aynisina neden oldugu ya "Kim edep yerine elini dokunursa, abest alsin" hadisinde oldugu gibi nass ile; veya kklk sebebiyle velayet hakkinin sbutu konusunda oldugu gibi icm ile sabit olur. Mlim ise: Belirli bir vasif, belirli bir hkmde, nass veya icma yoluyla illet olarak kullanilmamis olmakla beraber, belli bir vasfin, ayni cins hkmde veya ayni cins vasfin belli bir hkmde ya da ayni cins vasfin ayni cins hkmde nass ya da icm ile illet olarak kullanilin asinin sabit olmasidir. Sri'in dikkate aldigi seye uygun dstg iin mlim diye isimlendirilmistir. rnek: Hanefi'lere jffire kk dul kizin, kk bakire kizin evlendirilmesi m: kiyasla baba tarafi nd hu evlendirilmesi gibi. Geriyi; illeti belirleme yollarindan sebr ve taksimle deveran kalmaktadir. Bunlarda da maslahatin Sri'in belirlemesi ile mi olup olmadigini ve mellifin sznn kapsamina onlarin da girip girmedigini anlamak iin usl kitaplarinin ilgili bahislerine bakiniz. [480] Mesel kisas gibi. Kisas hakkindan vazgemek (af;, vazgetigi zaman hakkinin tamamen dsmesi anlaminda kulun hakki olmaktadir. [481] Mslim, Iman, 48. [482] Yani kiyasa esas olabilecek tarzda huss illet ve hikmetin kavranmasi demektr. Yoksa genel boyutuyla hikmetler/i Iletler taabbud"olan konularda mevcut bulunmaktadir. [483] Zimmet, uhde, sorumluluk gibi anlamlara gelir. Trke'deki "Boynumun borcu olsun" ifadesindeki ''boyun" kelimesi ile ayni anlama gelir.() [484] een drdnc ihtimal ki fiilin hikmeti kavramlahile.il ve maslahat la talil edilebilen trden sayiimasi ve bylece onlarin hkmlerine lbi tutulmasi ihtimali olmaktadir niin dikkate alin iniyor? Hal bu ki o ihtimal burada, ncekinden daha yakin olmakladir. nk daha nceki mahza taabbud olan kisimla ilgili idi ve o kismi bu sekilde, yormak daha uzak bulunuyordu. Ru ikinci trden olup da her iki nev'iden hak ieren fiiller ise yle degil d ir. nk bu nt'v'in talil ediIehile.n sey zerine yorulmasi bir nceki kisimdan daha yakin olmaktadir. Ancak syle denilebilir: Mellif bu drdnc Ihtimal i'Daha nce de gei igi gibi sirf Allah hakki ieren fiillerde hu durum son derecede azdir ve onlarda taabbudlik esas umde olmakladir' demek suret iy le tmden yok saymistir. Bu yzden de bumda o ihtimalden bahsetmemistir. [485] nk, Sri'in kulun maslahatini koruma amaciyla bir fiili yasaklamasi, sonra da o maslahatin bizzat yasaklanilan o fiille ortaya ikmasi mmkn degildir [486] Allah hakkina nisbetle ise yasagin geregi olan gnah ortadan kalkmayacaktir. Allah hakki, kulun yasaga cret etmemesi idi. Bu cretin satici ya da msteri tarafindan gsterilmesi arasida bir fark yoktur. [487] Azadi, efendisinin lmne baglanan kle. () [488] Hem de daha uygun bir sekilde. nk msteri onu azad etmekle hrriyetine derhal kavusmus olur. Oysa ki mdebberin hrriyeti ancak efendisinin lmnden sonra gereklesecektir. Belki de kendisi efendiden daha nce lecek ve hi gereklesmeyecektir. [489] Kle meselesinde uygulanmasi nc ihtimale gre olmaktadir. O da muhalefetin fiilin znden aynim asi mmkn olan bir nitelige ynelik olmasi i di. rnekte azad isi, bir kle zerinde gereklesmistir. Bu klenin mdebberlik vasfinin kendisinden ayrilarak normal kle (kmn) haline dnsmesi mmkndr. (Gasbedilen arazide kilman namaz rneginde oldugu gibi. Namaz, gashcdilen arazden ayri bir seydir. Casbedilen bir mekanda zorunlu

olarak namaz kilma geregi gibi bir durum yoktur. nk bu vasif, namaz (ya da gasb) iin ayrilmaz nitelikte degildir. [490] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/310-321 [491] Nahl 16/78. [492] M'minn 23/78. [493] Bakara 2/152, [494] Bakara 2/172. [495] Ibrahim 14/7. [496] Mslim, Iman, 48. [497] A'rf 7/32. [498] Mide 5/87 [499] Daha nce geti. bkz. [1/3421 [500] Mide-5/103 [501] En'am 6/138 [502] Yani kulun kendisine ait her hakki dsrme yetkisi bulunmamaktadir. Mesel can zerinde kulun onun korunmasi dogrultusunda bir hakki bulunmaktadir. Ayni hak Allah iin de bulunmaktadir. Ancak Allah'a ait olan bu hak, kulun kendi hakkini dsrmesiyle dsmemektedir. Aksine: canini helake maruz birakan ya da ihmal gsteren kimse sorumlu olmaktadir. Akil, ne-sil, mal gibi diger zarur olan dtyyt hakkinda da durum aynidir. [503] nk detler: a. Kll aidan ele alindiginda sirf Allah hakki bulundurmaktadirlar. Dolayisiyla mesel helalin haram kilinmasi gibi asla sahih olmayan fiiller vardir, b. Baskasina nisbetle kul zerinde bulunan Allah hakki. Bu tr Allah hakki, kulun hakkim dsrmesiyle dser. c. Kul d srse de dsmeyen Allah hakki. Bu son iki trden olan Allah hakki, baska kullarin hakki sz konusu oldugu iindir. Birinci trden olan ise byle degildir. O dogrudan kul zerinde sabit bulunan bir hak olmaktadir. Helal olani haram, haram olani helal kilmamak, kendi malini itlaf etmemek gibi. Bu tr Allah hakkindabas-kalarmm hakki dikkate alinmamaktadir. [504] A'rf7/32. [505] Kulun temiz nimetlerle faydalanmasi, Allah tarafindan kulun bir hakki kabul edilmistir. Nitekim yette "Allah'in kullari iin yarattigi ziynet ve temiz mihlari haram kilan kimdir1? 'Bunlar dnya hayatinda inananlarindir, kiyamet gnnde de yalniz onlar iindir' de" buyurmaktadir. Ancak kulun dnya nimetlerinden istifadesinin mutlak bir hak olmadigini, aksine koymus oldugu kurallar dogrultusunda olmasi gerektigini belirtmistir. Bylece baskalarinin hakkina karsi bir tecavze meydan verilmemesini istemistir. Ayrica herkes kendisine takdir edilen oranda istifade edecektir ve herkes bu konuda esit de degildir. [506] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Ykmllklerde Mkellefin Kasdi (Niyeti)

IKINCI NEVI. 2 YKMLLKLERDE MKELLEFIN MAKSADI (NIYETI). 2 Birinci Mesele:. 2 Ikinci Mesele:. 5 nc Mesele:. 6 Drdnc Mesele:. 8 Besinci Mesele:. 13 Altinci Mesele:. 21 Yedinci Mesele:. 22 Sekizinci Mesele:. 25 Dokuzuncu Mesele:. 26 Onuncu Mesele:. 28 On Birinci Mesele:. 28 On Ikinci Mesele:. 30

IKINCI NEVI YKMLLKLERDE MKELLEFIN MAKSADI (NIYETI) On iki mesele altinda ele alinacaktir.
Birinci Mesele:

Ameller niyetlere gredir; hem ibadet hem de det trnden olan tasarruflarda nemli olan maksatlardir. Konu ile ilgili deliller sayilamayacak kadar oktur. Maksat ve niyetlerin, detlerle ibdetler arasini ayiran bir unsur olmasi, keza ibdetler ierisinde vacibi vacip olmayandan ayirmasi, detler ierisinden vcib, mendub, mubah, mekruh, haram, sahih, fsid ve benzeri hkmlerin arasinin yine maksatlarla ayrilmasi onlarin dikkate alindiklarini gstermeye yeterli bir delildir. Ayni amel islenir ve onunla bir'durum kastedilir, ibadet olur[1]; baska bir durum kastedilir, ibadet olmaz. Hatta bir fiil islenir ve onunla bir durum kastedilir ve sonuta iman edilmis olur; ayni fiille bir baska durum kastedilir ve kfir olunur. Allah iin ya da put iin secde etmek gibi. Ayni sekilde, fiil islenirken hirkasit bulunursa o fiile teklf hu-kmler taalluk eder; niyetten uzak olarak gereklesmisse, o fiile herhangi bir teklifi hkm baglanmaz. Uykuda bulunan, gafil olan, ya da cinnet geiren (deli, mecnun) kimselerin fiilleri gibi. Konu ile ilgili bazi nasslar: "Oysa onlar, dogruya ynelerek, dini yalniz Allah'a has kilarak O'na kulluk etmekle emrolunmuslardi[2]"yle ise dini Allah iin halis kilarak O'na kulluk et[3]"Gnl iman ile dolu oldugu halde, zor altinda olan kimse mstesna, inandiktan sonra Allah'i inkr edip, gnln kfirlige aanlara Allah katindan bir gazap vardir[4] "Verdiklerinin kabul olmasina engel olan, Allah'i ve peygamberini inkar etmeleri, namaza tenhel tenhel gelmeleri, istemeye istemeye vermeleridir[5]"Kadinlari bosadigmizda, mddetleri sona ererken, onlari gzellikle tutun, ya da gzellikle birakin, haklarina tecavz etmek iin onlara zararli olacak sekilde tutmayin.[6] .Edilen vasiyyetten ve borcun denmesinden sonra zarara ugratilmaksizin (mirasta) ortak olurlar[7]"M'minler, m'minleri birakip kfirleri dost edinmesinler; kim byle yaparsa Allah katinda bir degeri yoktur, ancak, onlardan sakinmaniz hali mstesnadir.[8] Bazi hadisler de syle: "Ameller niyetlere gredir ve herkes iin ancak niyet ettigi vardir[9]"Kim Allah'in dininin yce olmasi iin savasirsa, Allah yolunda cihad eden kimse iste odur"[10]Ben sirkten en mstagni olanim. Kim bir amel isler ve o amelde bana bir baskasini ortak kosarsa, ben payimi o ortagima birakir (ve o ameli kabul etmem.)[11] Bu mnyi su yet de teyit eder: "Rabbine kavusmayi uman kimse yararli is islesin ve Rabbine kullukta hi

ortak kosmasin.[12] Hz. Peygamber ihramlibirkimse iin, eger kendisi avlamamisyadakendisi iin avlanmamissa av etinden yemeyi helal kilmistir.[13]Aslinda bu konu gayet aiktir ve delillendirmeye de hi ihtiya yoktur. Itiraz: Niyet ve maksatlar kismen dikkate alinmis olsalar da, mutlak surette ve her hal ve durumda dikkate alinmamistir. Iddiamizin dogruluguna deliller vardir: (1) Ser'an yapilmaya zorlanilan ameller vardir. Bir fiili zorla yapan kimse, zoraki yaptigi o fiilde Sri'in emrine uymus olmayi amalamaz. Zaten zorlama da bunun iin yapilmistir. Byle bir kimse, kendisine ulasacak cezayi gidermek iin o fiili isledigi zaman, bu haliyle emredilmis fiili kastetmis olmaz. nk kabullenilen tez, amellerin ancak mesru niyetleriyle sahih olacagi seklinde idi. Bu kisi ise byle bir niyette bulunmamistir. Dolayisiyla ser' zorlama altinda yaptigi bu amelin sahih olmamasi gerekecektir. Sahih olmayinca da o ameli islemis olmasiyla islememis olmasi arasinda bir fark olmayacaktir. Bu durumda o kimseden, sz konusu ameli ikinci bir defa yine islemesi istenilecektir. Ikincisinde de aynen birincisinde oldugu gibi olacak ve bir teselsldr gidecek; ya da zorlama abes (beyhude) olacaktir. Her ikisi [326] de muhaldir. Ya da nc bir sik olarak amel niyetsiz sahih olacaktir.[14]Bizim demek istedigimiz de budur. (2) Ameller iki kisimdir: detler ve ibdetler. detlerin i slenmesi sirasinda emre uymus olma iin niyete ihtiy bulunmadigi, aksine onlarin sadece meydana gelmis olmalarinin yeterli oldugu fukaha tarafindan belirtilmistir. Mesel, vedialarin (emanetlerin) ve gasbedilmis. mallarin iadesi, es ve akraba nafakalarinin denmesinde oldugu gibi. Bu durumda nasil olur da mutlak olarak 'Her trl tasarruflarda nemli olan maksatlardir' diye genellemeye gidilebilir?! Ibdetlere gelince, bunlarda da niyet yine mutlak surette sart kosulmus degildir. Aksine bu konuda da ilim adamlari arasinda tafsilat ve grs ayriliklari bulunmaktadir. Mesel ilim adamlarindan bir grup abdestte niyetin sart olmadigim ileri srmslerdir. Oru ve zekat konusunda da durum aynidir. Halbuki bunlar ibadetlerdir. Sonra gayr-i cidd (hezl) olarak azad ve adakta (nezir) bulunan kimseyi., yaptigi tasarruflariyla ilzam etmislerdir. Nitekim nikah, talk ve ric'at konusunda da ayni tavri gstermislerdir. Hadislerde de: " sey vardir ki onlarin ciddsi de, cidd sakasi da cidddir: Nikh, talk ueazd[15] "Kim oyun olsun diye nikah akdederse, ya da oyun olsun diye basarsa ya da oyun olsun diye azadda bulunursa tasarrufu geerlidir" 16 buyrulmustur. Hz. mer de syle

demistir: "Drt sey vardir ki, konusuldugu zaman geerli olurlar: Talak, azad, nikah ve adak." Gayr-i cidd bulunan (hzil) bir kimse'nin saka yolu ile bu gibi bir tasarrufta bulunmasi durumunda, onlarin hakikaten meydana gelmesine ynelik bir kaselinin bulunmayacagi aiktir. Mlik mezhebinde bir kimse Ramazan ayinda oru tutarken, oru niyetinden vazgese fakat bilfiil orucunu bozmasa o kimsenin orucu sahih olmaktadir.[16]Bir kimse glen namazini kilarken tamamladim zanniyla iki rekat sonunda selam verse ve sonra da iki rekat nafile namaz kilsa, sonra farzi tamamlamadigini hatirlasa, nafile olarak kildigi iki rekat farzin kilmadigi diger iki rekati yerine geer. Niyetten vazgeilmesi meselesinin asli ihtilafli bir konu olmaktadir.[17]Btn bunlar gerek anlamda niyetin bulunmamasi durumunda ibadetin sahih olabilecegi konusunda aik olmaktadir. (3) Bazi ameller vardir ki aklen onlarda emre uyma (imtisal) kasdi-nin bulunmasi imkansizdir. Yaraticinin varligini bilmeye ulastiran ilk dsnce, imanin tamamlanmasi iin zorunlu olan seyleri bilme gibi. Bunlarda emre uyma kasdinin bulunmasi, limlerin de belirttikleri gibi muhaldir. Bu durumda nasil olur da: 'Niyet olmaksizin hibir amel sahih olmaz' denilebilir?! Btn bunlar sabit olduguna gre tezinizin dogru olmadigi ortaya ikar. Dolayisiyla su sonuca ulasilir: Her amel niyet ile degildir; her trl tasarrufta nemli olan mutlak surette niyet ve maksatlar degildir. Cevap: Bu itiraza iki hususu belirterek cevap verecegiz: (1) Amellere taalluk eden maksatlar iki trldr: (a) Her fail-i muhtarda, hr irade sahibi olmasi aisindan zorunlu olarak bulunmasi gereken maksatlar: Burada 'Her amel ser'an niyeti ile muteber olmaktadir' demek sahih olur. Onunla Sri'in emrine uymus olmayi kasdetsin etmesin far-ketmez ve bu durumda teklf hkmler o amele taalluk eder. Daha nce belirtilen deliller bu hususa delalet etmektedir. nk her akilli ve hr iradeli (muhtar) fail, isledigi fiilde mutlaka bir ama bulundurur. Bu amac iyi ya da kt olmasi, yaptigi isin de ser'an yapilmasi ya da terki istenilen birsey olmasi ya da yapilmamasi istenilen birsey olmasi nemli degildir. Eger fiilin ihtiyari bulunmayan bir kimse tarafindan islendigini farzedecek olursak, zor altinda kalan, uyku halinde olan, cinnet geiren ve benzeri mkellef olmayan kimselerin durumunda oldugu gibi, o takdirde bunlarin fiillerine,geen delillerin geregi taalluk etmeyecektir. Bu tarzda olan seyler, Sri' tarafindan amalanmis seyler degildir. Geriye, ihtiyar ile yapilan seylerin mutlaka bir kasit iermesi

zorunlulugu kalmaktadir. O zaman da onlara hkmler taalluk edecektir ve getirilen genellemeden hibir amel geri kalmayacak; onun erevesi altina girecektir. Itirazda ileri srlen hersey, bu iki kismin disina ikamaz. nk bu durumda olan ya kendisi gibiler iin ser'an maksutbuunan ikrah (zorlama) veya hezl veya delil talebi ya da benzeri durumlarin gereginin kaldirilmasini kastetmistir ve bu durumda o tasarruf o ser' hkm zere indirilecek ya kabul edilecek ya da edilmeyecektir. Ya da hibir kasit bulunmayacak ve o halde de ona hibir hkm taalluk etmeyecektir. Eger bir hkm taalluk etmekte ise, bu teklif hitabi ile degil vaz' hitabi ile olacaktir. Dolayisiyla biz uykudan ya da gafletten dolayi orucu bozacak seylerden kendisini tutan bir kimsenin orucunu eger sahih kabul edecek olursak, bu vaz hitabin bir neticesi olacaktir. Sanki Sri' Tel ayni imsaki, orucun kazasinin dsrlmesine ya da ser'an o orucun sahih kilinmasina sebeb olarak belirlemistir seklinde yorumlanacak; o onunla vcben ykmldr mnsi ikarilmayacaktir, Diger rneklerde de durum aynidir. (b) Ikinci kisim: Her fiil iin zarur olmayan, aksine taabbud olan fiiller iin taabbud olmalari aisindan zorunlu olan niyet ve maksatlar. nk ihtiyar altina giren btn fiiller, niyet ve kasit bulunmaksizin taabbud zellik gstermezler. Bu konuda namaz, hac vb. gibi asl ibadet olarak konulanlar hakkinda bir problem yoktur. detlerle ilgili olanlara (diyyt) gelince, bunlarin niyet olmaksizin taabbud fiillerden (taabbudiyyt) olmalarina imkan yoktur. Bu konuda amellerden hibiri de mstesna degildir. Sadece (Allah'i bulma maksadini tasiyan) ilk dsnce bundan haritir; nk onda niyetin bulunmasina imkan yoktur. Ancak o da aslinda, onda bulunan taabbud kasdi kendisine ynelmis degildir anlamina gelir ve ona dair teklf birhkm taalluku asla sz konusu olmaz. nk takat st ykmllk yoktur. Ayni amele [18](yani ilk dsnceye) vcb hkmnn taallukuna gelince, onun sihhati konusunda tereddt yoktur. nk onunla mkellef olan kimse onu yapmaya kadirdir ve onu gereklestirme imknina da sahiptir. Ayni amelle taabbud kasdin-da bulunmasi ise byle degildir; nk o muhaldir. Dolayisiyla da o, takat st seylerden sayilir ve ser'an bu kasdm istendigini ya da dikkate alindigini gsteren deliller, onu kapsamaz. (2) Itiraza mesned teskil eden meselelere detayli cevaplar vermek yoluyla: Ser'an vacip olan amellerin islenmesi iin zor kullanilmasindan baslayalim: Bunlardan taabbud ve emre uymus olma niyet ve kasdina ihtiya gstermeyenler, ikrah neticesinde niyetsiz olarak yapilirlarsa ibadet olarak gereklesmezler. Su kadar var ki, zorlamanin faydasi gereklesmis olur ve o kisiden ser'an talep hakki dser. Mesel gasb fiilini isleyen kimselerden

ellerindeki gasbedilmis mallari zorla almak gibi. Taabbud niyetine ihtiya gsterenler ise, zorlanan kimseye nis-betle bu fiilin sahih olabilmesi iin mutlaka niyette bulunmasi zarureti vardir. Mesel kisinin namaza zorlanmasi fve niyetsiz kilmasi) gibi. Ancak bu durumda dahi dis grnse gre talep hakki dser ve mesel hkim o namazin iade edilmesine hkmedemez. nk isin iyzn fserir) kullar bilemezler; kalbi yarmak ve iindekine bakmakla da emrolunmus degillerdir. detlerden olan olan amellere gelince, her ne kadar sorumluluktan kurtulabilmek iin bunlara niyette bulunmak zarureti yoksa da, bunlarin ibdet halini almalari ve sevap almaya vesile olmalari iin mutlak surette niyetin ve emre uyma maksadinin bulunmasi gerekmektedir; aksi takdirde bunlar btil olacaklardir. Bunlarin btilliginin anlami Hkmler bahsinde gemisti.[19] Taabbud amellerden olup da itiraz sadedinde ileri srlen rneklere gelince, bunlarda niyetin sart bulunmadigi grsnde olanlar, grslerini onlarin detlerden olan ameller gibi oldugu ve hikmeti/illeti akilla kavranilabilen trden oldugu esasi zerine bina etmektedirler. Niyet de zaten, hikmeti/illeti akilla kavraniiamayan konularda sart kosulmaktadir. Zekt ve taharet de bunlardandir. Orula ilgili itiraza gelince, sz edilen grs sunun iindir: Orucu bozacak seylerden geri durulmasi zaten o vaktin hakkidir; dolayisiyla baska bir oru zaten olmaz ki, farkli bir niyet, onu oruluktan ikarsin.[20]Bu meselenin detlerle ilgili amellerde benzerleri bulunmaktadir. Sigr nikhi[21]gibi. nk bu nikah Ebu Hanife'ye gre, taraflar (sigr nikahi) kaslinda bulunsalar[22] da sahih olarak inikad etmektedir.[23] Adak, azad ve benzeri konulara gelince, daha nce de getigi gibi, sebebi gereklestirme kasdinda bulunan bir kimsenin, msebbebe ynelik bir kasdinin olmamasinin hibir nemi yoktur. Gayr-i cidd fhzil) de ayni sekildedir. nk saka (hezl) ile bir tasarrufta bulunan kimsenin, sebebin[24]vukuuna ynelik bir kasit bulundurdugunda kusku yoktur. Sebeb zerine gerekecek olan msebbeb hakkinda ise, ya msbet veya menf ynde onun vukuuna ynelik bir kasdi yoktur ya da onun vuku bulmamasina ynelik kasdi vardir. Her iki takdirde de msebbeb meydana gelir; mkellefin dileyip dilememesi durumu degistirmez. Biz bu gibi tasarruflarin baglayici olmadiklari grsnde oldugumuz zaman, bu grsmz su esas zerine kurmus olmaktayiz: Lafzi telaffuz eden kimse onun mnsini kastetmemektedir.[25] O lafizla sadece sakada fhezl) bulunmayi kastetmistir. Gayr-i cidd bir tasarrufun, ciddiyetsiz bir davranisin hkm disinda bir netice dogurmayacagi ise aiktir. Ciddiyetsizligin hkm de mbahliktir ya da baska bir hkmdr (talk,

azad... vukuu degildir). Yukarida belirtilen tasarruflarda baglayiciliktan sz edilmesi ise su sekilde izah edilir: Ciddiyet ve ciddiyetsizlik gizli bir istir[26] dolayisiyla bu tasarruflarla ilgili szler sarfedildigi zaman o szlerin cidd oldugu ve onlarin gereklerinin vuku bulmasina ynelik bir kasdimn bulundugu kabul edilir. Yahut da syle izah getirilir: Bu kimse, ser' ve cidd olan bir akitle oyun oynamayi kastetmistir. Bu haliyle Sri'in maksadina ters dsmstr. Dolayisiyla o tasarrufla ilgili ciddiyetsizligin hkm btil olur ve tasarruf ciddye dnsr. Oru esnasinda niyetin terkedilmesi meselesine gelince, oru ilk niyet zere sahih olarak baslamistir. Ilk niyet gerek iftar (oru bozma ) vuku buluncaya kadar hkmen var sayilir. Gerek iftar ise gerek-lesmemistir; dolayisiyla oru sahih olacaktir. Ayni sey, nafile olarak kilman iki rekatin farz yerine gemesi rneginde de geerlidir. nk namazi tamamladigi dsncesi, yle dsnen limlere gre ilk niyet hkmn kesmemistir. Dolayisiyla arada meydana gelen selam ve nafile ibadet niyetine intikal lagv (bos, hkmsz) kabul edilir ve (namazi bozucu) bir mahalde vuku bulmus olmaz. Niyetin terki (atilmasi) meselesi de ayni yoruma tabidir. Allah'i bulmaya ynelik ilk dsnceye gelince, orada taabbud kasdinin bulunmasi muhaldir. Birinci cevapta izah edilmisti. Tevfk ancak Allah'tandir. [27]
Ikinci Mesele:

Sri'in mkelleften bekledigi, onun amel sirasindaki kasdinin tesri sirasindaki kendi kasdina uygun dsmesidir. Seriatin konulusu aisindan bu husus aiktir. Zira daha nce de belirtildigi gibi, seriat mutlak ve genel olarak kullarin maslahatlarinin temini iin konulmustur. Mkelleften istenilen de fiillerini, seriat dogrultusunda islemis olmasi ve Sri'in kasdina ters dsen birsey amalamamagidir. nk mkellef, Allah'a kulluk iin yaratilmistir. Kulluk da, seriatin konulusu sirasinda dikkate alman ilh maksatlar dogrultusunda hareket etmek anlamina gelir. Ibadetin esasi da budur. Bu sekilde kul, dnya ve ahirette iyi ya da kt karsilik grr. Keza daha nce de getigi gibi, Sri'in kasdi, zarriyyt ve ondan dallanan hc ve tahsn esaslarin korunmasi olmaktadir. Bunlar ise, kulun ykml tutuldugu seylerin bizzat kendisidir. Bu durumda mkellefin bunlara ynelik kasda sahip olmasi istenecektir. Aksi takdirde bunlarin korunmasi yolunda hareket etmemis olacaktir. nk ameller niyetlere gredir. Bunun (yani kulun, zarur ve onlarin tamamlayisi durumunda olan hc ve tahsn esaslari korumakla ykml olmasinin) dayanagini, kulun gc ve kapasitesi nisbetinde bu maslahatlari gereklestirme yolunda Allah'in

halifesi (sorumlu kisi) olmasi olusturur. Bu da en alt mertebede kulun kendi nefsi zerinde halifeligi, sonra da sirasiyla ailesi ve ilgili oldugu kimselerin sorumlulugunu stlenmis olmasiyla olur. Bu yzdendir ki Hz. Peygamber [ al^f"'] : "Hepiniz obansiniz ve hepiniz srsnden sorumludur[28] buyurmustur. Kur'n'da da syle buyrulur: "Ey insanlar! Allah'a ve peygamberine inanin. Sizi halife kildigi seylerden harcayin[29]"Ben yeryznde bir halife var edecegim[30] yeti de bu anlama ikar. "Nasil davranacaginiza bakmak iin, sizi yeryznn halifeleri yapar[31] "Verdikleriyle denemek iin sizi yeryznn halifeleri kilan ve kiminizi kiminize derecelerle stn kilan odur.[32]Hilfet zel ve genel olmak zere ikiye ayrilir. Nitekim bunu; "Emir (devlet baskani) obandir; erkek, aile fertlerinin obanidir; kadin, kocasinin evinin ve ocugunun obanidir. Dolayisiyla hepiniz obansiniz ve hepiniz srsnden sorumludur"[33] hadisi aiklamaktadir. Hadiste rneklemeden'[34] sonra hkmn kll ve genel oldugu ve belli bir kesime has bulunmadigi belirtilmistir; dolayisiyla genel olsun zel olsun, velayet sahibi bulunan hibir fert bu genel kuralin disinda degildir. Durum byle olunca, kuldan istenilen kendisini halife fnaib) tayin eden kimsenin yerine koymasi ve onun hkmlerini icra etmesi ve onun gzettigi maksatlari gereklestirmeye alismasidir. Bu durum aiktir. Fasil: Mkellefe nisbetle ser' maksatlari tahlil ettigimizde, onlarin Hkmler bahsi[35] ile, mkellefin sebebler ierisine girmesi[36] meselesinde belirtilen esaslarla ynelik olduklarini grrz. Zira orada bes vecih gemisti ve kasdin uygunlugu ya da muhalifligi onlardan ikariliyordu. Bu konu zerinde durmak isteyen kimsenin, konunun iyice aiklik kazanabilmesi iin oraya mracaat etmesi gerekmektedir. [37]
nc Mesele:

Ser ykmllklerde, kendisi iin mesru kilmandan baskasini arayan kimse, seriata ters dsms olur. Kim de seriata ters dserse, onun ameli btildir. Kendisiiin mesru kilinmayan bir hakki aramaya kalkan kimsenin ameli btildir.[38] Seriata ters dsen amelin btilligi aiktir. nk mesru kilinan hkmler, sadece maslahatlarin temini, mefsedetlerin de uzaklastirilmasi iin konulmustur. Seriata muhalefet edildigi zaman, muhalif bulunan amellerde maslahatin temininden ya da mefsedetin uzaklastirilmasindan sz etmek mmkn olmayacaktir. Kendisi iin mesru kilinmayan bir hakki aramaya kalkan kimsenin seriata ters dsecegi konusuna gelince, bunun dogruluguna asagidaki hususlar delalet etmektedir:

(1) Fiiller ve terkler haddizatinda kendilerinden kastedilen seye nis-betle aklen birbirlerine esittirler. Zira aklin gzel/hayir ya da irkini/ser (hasen ve kabhi) belirleyici g ve yetkisi bulunmamaktadir. Seriat, birbirine esit olan iki seyden birisinin maslahat iin, digerinin de mefsedet iin belirlendigini bildirince, maslahati gereklestirecek yn ortaya ikmis oldu ve o sey ya emredildi ya da tercihe birakildi. Keza islendigi zaman mefsedetin de ortaya ikacagi yn belirlenmis oldu ve kullara olan merhametin bir sonucu olarak da o yasaklandi. Buna gre, eger mkellef, Sri'in kastettigi seyin aynini kastederse, en kamil mnda maslahata ynelik bir kasit bulundurmus olur. Bu haliyle o, maslahati elde etmeye layiktir. Eger Sri'in kasdi disinda baska birsey kastetmisse ki bu ogu kez maslahatin kastedilen seyde oldugu seklindeki yanlis anlayistan kaynaklanir; zira akil sahibi bir kimse durup dururken mefsedet ynn kastetmez, bu durumda Sri'in kastettigi seyi ihmal ve dikkatten dsrms; Sri'in ihmal ettigi seyi de, muteber bir maksat kabul etmis olur. Bu ise seriatla aik bir eliskidir. (2) Bu kasit sonu itibariyla su noktaya ikar: Sri'in gzel grdg birsey, bu kasit sahibine gre gzel degildir; Sri'in gzel grmedigi de o kimseye gre gzeldir.[39] Bu da seriatla ters dsmektir. (3) Yce Allah syle buyuruyor; "Dogru yol kendisine apaik belli olduktan sonra, Peygamberden ayrilip, inananlarin yolundan baskasina uyan kimseyi, dndg yne dndrr ve onu cehenneme sokariz. Orasi ne kt bir dns yeridir." [40] mer b. Abdulaziz syle der: "Raslullah ve ondan sonra gelen yneticiler bir snnet ortaya koymuslardir. Onlarin dogrultusunda hareket etmek, Allah'in kitabini tas dik etmek, Allah'a olan tati tamamlamak, Allah'in dini zere gl olmak demektir. Onlarla amel eden dogru yolu bulmustur; onlarla yardim talebinde bulunan yardim grms olur. Kim de onlara muhalefet ederse, m'minlerin yolu disinda baska bir yola girmis olur, Allah da onu dndg yne dndrr ve cehenneme sokar. Orasi ne kt bir dns yeridir." Sri'in maslahatin temini, mefsedetin de uzaklastirilmasi aisindan gzetmis oldugu amaca zit dsen baska bir ama bulundurmak, apaik bir muhalefettir. (4) Mesru olan birseyi, Sri'in o tasarrufla kasdetmedigi bir amala isleyen kimse, aslinda o seyi gayri mesru olarak islemis olur. nk Sri', o seyi bilfarz belli bir durum iin mesru kilmistir. Simdi o tasarruf, kendisiyle kastedilmeyen baska bir amaca vesile kilinirsa, bu haliyle mesru kilinan o

tasarruf gereklestirilmis olmaz. Mesru olan islenmedigi zamanda, okonudaSri'emuhalefetedilmis olur ve seriatla ters dslr. nk bu haliyle o, kendisine emredilmeyen birseyi yapan, emredilen seyi de terkeden kimse durumuna dsmstr. (5) Mkellefin amellerle ykml tutulmasi, sadece Sri'in o amelleri emretme ya da yasaklamada gzettigi maksatlar ynnden olmaktadir. Mkellefin o fiillerle baska birseyi kastetmesi durumunda, onlar kasit sahibi kisinin takdiri ile amalar degil, kastedilen seyler iin aralar haline gelirler. Zira, o fiilleri islerken Sri'in maksadim kastetmemistir ki, ama olsun; aksine o, baska bir kasitta bulunmus ve fiil ya da terki o amacina ara kilmistir. Bu durumda Sri' katinda ama olan bir fiil, ona gre ara halini almis olur. Byle birsey ise, Sri'in koydugunu bozmak, O'nun bina ettigini yikmak demektir.[41] (6) Bu kasdin sahibi Allah'in yetleriyle alay etmektedir. nk Allah'in yetlerinden bazilari da, tesr kildigi hkmleridir. Yce Allah, koymus oldugu bazi hkmleri zikrettikten sonra syle buyurmustur: "Allah'in yetlerini alaya almayin."[42] yetteki alaydan maksat, hkmleri konulmus oldugu amalarindan saptirmaktir. Mslman olduklarini disa vururken, Allah'in mslmanliktan gzettigi amaci kendilerinde bulundurmayan mnafiklar hakkinda "Allah'la, yetleriyle, peygamberiyle mi alay ediyordunuz?[43] buyrulmustur. Ciddiyet zere konulmus olan seylerle alay etmek, o seyin hikmetine aik zidhk teskil eder. Bu mnyi destekleyecek deliller pek oktur. Meselenin pek ok rnekleri vardir; Hak Tel'nin birligini ve Rabligini tasdik iin degil de, kanini ve malini korumak iin kelime-i tevhid getirmek, iyi kimse desinler diye namaz kilmak, Allah'tan baskasi adina hayvan bogazlamak, dnya menfaati ya da evlenmek istedigi bir kadina ulasabilmek amaciyla hicret etmek, kavmiyet (asabiyet) ugruna ya da ne kahraman insan desinler diye savasmak, bir ikar elde etmek iin dn para vermek, vrislere zarar vermek amaciyla vasiyyette bulunmak, talakla bosanmis kadini, eski kocasina helal kilmak iin nikah etmek (hlle nikahi) vb. gibi. (Meselenin basinda arzedilen bu kll ve) mutlak kaideye asagidaki hususlar ileri srlerek itiraz edilebilir: (1) Birinci meselede geen, gayr-i cidd bir kimsenin (hzil) yaptigi nikah akdi, verdigi talak gibi hususlar. Sakaya (hezl) benzer diger durumlarda da hal aynidir. nk bu kimse, nikah, talak vb. szleriyle Sri'in kastetmis

oldugu seyin disinda baska birsey kastetmektedir. Bunun cevabi daha nce geti. Btil yolla zorlanan kimsenin (mkreh) durumu da ayni erevede degerlendirilir. nk Haneflere gre, zor altinda bulunan kimsenin tasarruflari, eger ikle[44]yoluyla feshe ihtimali bulunmayan trden ise, hr irade ile yapilmis gibi geerli kabul edilmektedir. Nikh, talak, azad, yemin, adak bu tr tasarruflardandir.[45]Ikle yoluyla fesh imkni bulunan tasarruflar da ayni sekilde sahih olarak gereklesirler; ancak zor altinda bulunan (mkreh) kimsenin riza ve iznine bagli (mevkuf) olurlar. (2) Zektin vcibligini dsrmek ve talakla bosanmis kadinin eski kocasina helal olmasi iin basvurulan hiyel[46] yollarinda, Sri'in kasdi disinda baska amalar gzetilmektedir. Buna ragmen, bu gibi hiyel yollan bazilarina gre sahih olmaktadir. Ser hkmler zerinde arastirma yapan kimseler, bu sekilde sayisiz hkm bulurlar. Hepsi de, aslinda mesru olan bir amelin, islenmesi sirasinda Sri'in amacinin disina ikilmasi durumunda, btil olmasi gibi bir neticenin lzim gelmeyecegini gstermektedir. Cevap: Zor altinda yapilan fiillerin ser'an sahih olarak gerekle-secegi grs, o fiillerin Sri'ce maksud olduklari esasi zerine kurulmustur. Nitekim bunun delilleri Hanefler tarafindan ortaya konu1 mustur. Bir kimsenin, bir fiilin Sri'ce amalanmis olmadigini kabul lendikten sonra, o fiilin vuku bulmasi halinde sahih olacagi grsnde bulunmasi mmkn degildir. nk byle dsnen kimselerin o fiili sahih kabul etmeleri ancak ser' delil ile olmaktadir. Ser deliller bir seyin Sri'in maksadi oldugunu ortaya ikarmanin en uygun yoludur Bir amelin mesru olmadigini syledikten sonra, onun sahih olabilecegine hkmetmek nasil mmkn olabilir? Bu muhalin ta kendisi degil inidir? Mutlak olarak hiyel yollarinin caizligi grsn benimseyenler iin de sylenecek sz aynidir. Onlar bu grslerine syle bir mtalaadan dolayi ulasmislardir: Sri'in maslahatlarin temini, mefsedet-lerin de uzaklastirilmasi hususunda bir amaci bulunmaktadir. Hatta seriat sirf bu maksat iin konulmustur. Bu grste olan bir kimse, mesel hlle nikahini sahih kabul ettigi zaman, zann-i galibine gre her iki esin maslahatlarinin temini aisindan, byle bir nikaha dair Sri' tarafindan izin vardir dsncesiyle bu grse ulasmis olmaktadir. Diger meselelerde de durum aynidir. Bu konuda, lm ya da iskence korkusu oldugu zaman kfr kelimesini sylemenin sahih olmasi da delil olarak kullanilmaktadir. Genel ve zel maslahatlarla ilgili diger konularda uygulanan hiyel yollarinda da durum aynidir. nk her hilenin btil olduguna dair ser' bir delil getirme imkani yoktur. Nitekim her trl hle yollarinin sahih olduguna dair delil ikamesi de mmkn degildir. Bunlardan, ancak zel bir surette Sri'in kasdina muhalif olanlar bati I olur ki, bunlar da btn Islm mmetinin zerinde ittifak ettikleri seylerdir. Delillerin elistigi (tearuz) ettigi durumlarda ise ihtilaf bulunur. Hiyel bahsine bu

kisim ierisinde insallah tekrar dnlecektir. [47]


Drdnc Mesele:

Bir fiili isleyen ya da onu terkeden kimsenin durumuna bakilir: (a) Fiili islemesi ya da terki seriata uygun olabilir. (b) Fiili islemesi ya da terki seriata muhalif olabilir. Her iki takdire gre de; (a) Ya Sri'e muvafakat etmek istemistir. (b) Ya da muhalefet etmek istemistir. Bu durumda drt ihtimal karsimiza ikmaktadir: (a) Fiili islemesinin ya da terkinin seriata uygun dsmesi ve kasdinm da Sri'in maksadina uygunluk olmasi. Namaz, oru, sadaka (zekt) hac vb. gibi. Allah'in emrine uymus olmayi, zerine vacip olan seyi eda etmeyi ya da mendub olan seyi islemeyi kastederek bu amelleri islemesi gibi. Zina etme, iki ime ve diger mnker (kt, gnah) grlen fiillerden kainmasi ve bununla da yasaga uymus olmayi amalamasi gibi. Bu sekilde islenen amellerin sihhati konusunda herhangi bir tereddt bulunmamaktadir. (b) Fiili islemesi ya da terkinin seriata muhalif olmasi, kas-dinin da Sri'e muhalefet anlamina geliyor olmasi durumunda ise, kasitli olarak vcibierin terki ve haramlarin islenmesi gibi bunlarin da hkmnn aik oldugu konusunda tereddt bulunmamaktadir. (c) Fiili islemesinin ya da terkinin seriata uygun dsmesi ve kasdmin da Sri'in maksadina muhalefet olmasi durumunda iki ihtimal karsimiza ikar: 1) Fiil ya da terkin uygunlugunu bilmemesi. 2) Fiil ya da terkin uygunlugunu bilmesi. Birinciye rnek: Kisinin yabanci diye karisiyla cins iliskide bulunmasi; sarap diye gl suyu imesi; kildigi bir namazi kilmadigi ve zimmetinde bor olarak bulundugu dsncesine ragmen kasitli ter-ketmesi, Bu trden fiillerde, muhalefet ile isyan kas di gereklesmis olmaktadir. Uslcler bu trden olan 'lecegi dsncesiyle namazi erteleyen kimse' meselesinde isyanin bulunduguna dair ittifak oldugunu naklederler. Bu tr fiillerde yasaktan beklenen mefsedet gereklesmemistir; nk bu fiiller, islendigi takdirde ortaya ikacak mefs e deUerden dolayi yasaklanmislardir. Yasagin illeti olan mefsedet gereklesmedigine gre, bu tr fiiller, gereke olan mefsedeti ortaya koyacak sekilde islenen fiiller gibi olmayacaktir. Mesel, sarap diye gl suyu ienin akli basindan gitmemistir; kisinin yabanci diye karisi ile cins iliskide bulunmasi halinde, erlik suyundan yaratilan ocugun nesebi karismamis, bu iliski sebebiyle kadina

da bir ar dokunmamis tir. Namazi kildigi halde unutan ve borlu oldugunu sandigi namazi kasten terkeden kimse, aslinda namaz maslahatindan mahrum kalmamistir. Bu kisim altina giren diger meselelerde de durum aynadir. Kisaca bu gibi fiil ya da terklerde, bir yandan seriata uygunluk, diger taraftan da muhalefet bulunmaktadir. Itiraz; Fiil, uygunluk zere mi, yoksa muhalefet zere mi meydana gelmistir? Eger uygunluk zere meydana gelmisse, hakkinda izm vardir demektir. Hakkinda izin olan birseyin islenmesi durumunda ise isyandan bahsetmek mmkn degildir. Ancak byle bir kimse ittifakla s olmaktadir. Bu bir eliskidir. Eger muhalefet zere meydana gelmisse, onunhaldunda izin yoktur demektir. Bu dummdahad-aizatinda bir baska aidan uygun olmasinin bir degeri yoktur. Hakkinda izin olmayinca, haddizatinda muhalif bulunan bir fiile hangi hkm gerekecekse, ona da ayni hkm gerekecektir. Bu durumda yukaridaki rneklerde geen karisiyla cins iliskide bulunana had cezasi, iki diye glsuyunu iene ftazir veya had) cezasi lazim gelecektir. Oysaki ittifakla bu cezalar gerekmemektedir. Bu da bir eliskidir, Cevap: Bu tr islenen fiiller, ilk iki kisimdan da bir tarafin hkmn almaktadirlar. nk bu fiiller her ne kadar kasit itibariyla muhalif iseler de vakiada mesru olan fiile uygun olmaktadirlar. Biz bu tr islenmis fiillere ya da gereklestirilmis terklere baktigimiz zaman, bu fiil ya da terkler sebebiyle bir maslahatin ortadan kalktigini ya da bir mefsedetin ortaya iktigini grmemekteyiz. Ama kasit ve niyete baktigimiz zaman, emir ve yasaga sayginin ignendigini gryoruz. Bu durumda olan kimse, sirf bu niyetine baktigimizda s olmakta, sirf fiile baktigimiz zaman ise s olmamaktadir. Isin esasi sudur; Byle bir kimse, Allah hakki aisindan gnahkar olmakta, kul hakki [48]aisindan ise gnah szkonusu olmamaktadir. Mesel aslinda kendi malini, bir baskasinin mali zanniyla gasbeden bir kimsenin durumunu ele alalim: Mal kendi mali oldugu iin, kendisinden gasbettigi dsncesinde olan kimse tarafindan bir taleple karsilasmayacaktir; ancak emir ve yasaga gsterilmesi gereken saygiyi ignedigi iin, Allah hakki aisindan kendisine bir talep ynelecektir. Kaide olarak ise, her y-[339] kmllk hem Allah hakki, hem de kul hakki iermektedir. Itiraz: Eger mefsedetin gereklesmemesi ya da maslahatin ortadan kalkmamasi talebin mnsim ortadan kaldinyorsa, o takdirde sarap iip de sarhos olmayan veya zina edip de azil ya da baska bir yolla menisi rahime yerlesmeyen kimsenin durumunun da ayni olmasi ve bunlara had gerekmemesi lazim gelir. nk bu yasaklardan beklenti halinde bulunan mefsedetler tahakkuk etmemistir. Bu durumda bu sulara had

gerekmemesi uygun olacaktir ve bu kimselerin gnaha girmesi de sadece kasitlari ynnden olacaktir. Cevap: Itiraz yerinde degildir ve byle birsey sylemek dogru olamaz. nk sz edilen fiilleri isleyen kimse, mefsedet ya da maslahata neden olan sebebi islemistir.[49]Bu sebepler, sz edilen rneklerde aslinda haram olan iki imek ile erkeklik organim girdirmektir. Bu iki sebeb, byk ihtimalle aklin izalesi ve nesebin karismasi neticesini doguran seylerdir (mazinne). Sri' Tel, had cezasini aklin gitmesi ya da nesebin karismasi karsiliginda koymamistir; aksine bunlarin sebebi karsiliginda koymustur. Yoksa bilindigi gibi msebbeblerin var edilmesi, esbaba tevessl edenin (mtesebbib) isi degil, bizzat Allah'in isi olmaktadir. ocugu meni, sarhoslugu da iki ime sebebiyle yaratan Allah olmaktadir. Aynen yemek neticesinde toklugun, imek neticesinde suya kanmanin, atesle birlikte yanmanin yaratilmasi gibi. Nitekim bunlar yerinde aiklanmistir. Durum byle olunca, erkeklik organini girdiren ve iki ien kimse, sebebi tam olarak gereklestirmis olmaktadir. Bu durumda mutlaka sebebin msebbebinin ki had cezasi oluyor gereklestirilmesi gerekmektedir. Sebeb islenmekle birlikte sonusuz kalan bu trden diger rneklerde de vaziyet aynidir. Gnaha gelince, o da buna uygun sekilde olacaktir. Burada bir soru var: Acaba bu tr meselelerden dogacak olan gnah, sebebi sonucu (msebbebi) doguran fiillerin gnahina esit mi olacaktir? Ya daesit olmayacak midir? Bu baska bir konudur ve burada izahaihtiya yoktur. (2) Fiili islemesinin ya da terkinin seriata uygun dsmesi; ancak uygunlugu bilmesi buna ragmen kasdinm muhalefet olmasi. rnek: Dnya ikari elde etmek, insanlarin saygisini kazanmak, ya da kendisine dokunabilecek lm vb. bazi eylemleri uzaklastirmak amaciyla gsteris iin namaz kilmasi gibi. Bu kisim bir nceki kisimdan daha siddetlidir/tehlikelidir. Bu kismi kisaca syle ifade etmek mmkndr: Bu tr fiillerde bulunan kimseler, maksid olarak konulan (vaz') bazi ser' muameleleri, Sri' tarafindan kendileri iin vesile kilinmayan baska islere ara kilmaktadirlar. Bu kisim altina mnafiklik, riya (gsteris) ve Allah'in hkmlerine karsi girisilen hiyel (kanuna karsi hile) yollari girer. Bunlarin tamami btil olmaktadir. nk bu tasarruflarda gzetilen kasit, bizzat Sri'in kasdina ters dsmektedir. Dolayisiyla asla sahih olamazlar. Yce Allah: "Dogrusu mnafiklar cehennemin en alt tabakasmdadirlar"[50] buyurur. Bu mnnin aiklanmasi daha nce gemisti.[51] (d) Fiil ya da terkin muhalif, kasdin ise muvafik olmasi. Bu da iki kisimdir: 1) Muhalifligi bilmesine ragmen islemesi. 2) Bilmeksizin islemesi. Eger muhalif oldugunu bile bile isliyorsa,[52] bu durumda bidatten sz

edilecektir. Sri' Tel tarafindan konulmus bulunan ibadetler zerine tr ya da adet bakimindan yeni ilaveler getirmekte oldugu gibi. Ancak ogu kez bunlara ancak tevil yoluyla cret edilir. Bununla birlikte bu gibi davranislar Kur'n ve Snnette de geldigi gibi verilmistir. Konunun burada ailmasina ihtiya bulunmamaktadir. Bu konu ileride tekrar ele alinacak ve insallah orada daha genis bilgi verilecektir. Burada kisaca sunu demek gerekir ki, btn bidatler verilmistir. nk konuyla ilgili deliller genel olmakta ve her trlsn ierisine almaktadir: Su nasslarda oldugu gibi: "Ey Muhammedi Firka firka olup dinlerini paralayanlarla senin hibir iliskin olamaz[53] "Bu dosdogru olan yoluma uyun. Sizi Allah yolundan ayri dsrecek yollara uymayin.[54] Hadiste de syle buyrulur: "Her bidat sapikliktir." n[55] Bu mn hadislerde mtevatir gibidir. Itiraz:limler bidatleri ser' hkmlerin mertebelerine gre bir siralamaya koymuslardir. Syle ki: Bidatlerden mutlak[56]olarak yeri-lenler haram olmaktadir. Mekruh olanlara gelince; bunlar, haklarindaki yergi mutlak olunmayan bidatlerdir. Bu iki kisim disinda kalan bidatler ise seran irkin/kt (kabih) degildir. Bidatlerden vcib ve mendub olanlar, mutlak surette gzeldirler (hasen) ve isleyen ve onu ortaya koyan kisi vgye layiktir. Mubah olan bidat da, greli olarak gzel (hasen) olmaktadir. Kisaca bir kimsenin, ilk nesillerin gzel buldugu bidatler hakkinda 'Onlar yerilmis bidatlerdir ve onlar Sri'in kasdina muhaliftir' demesi dogru degildir. Aksine onlar Sri'in kasdina tam olarak uygundurlar. Mesel, insanlari Hz. Osman tarafindan istinsah ettirilen imam mushaf zerinde toplamak, Ramazan gecelerini ihya etmek (teravih namazi) iin camilerde toplanmak ve benzeri sonradan ihdas edilen ve insanlarin gzelliginde grs birligi ettikleri seyler gibi. Burada insanlardan maksadim, selef-i salih ve mctehid imamlardir. "Mslmanlarin gzel grdg sey, Allah katinda da gzeldir.[57] Btn bu seyler, konunun erevesine dahildirler. Zira onlar uygunlugunun yani o seyin ibadet oiarak Sri' tarafindan konulmus olmadiginin bilinmesiyle birlikte, kendi itikat ve ibadet kabul ettigi seyler, Sri'in hkm belirtmemesi aisindan muhalif fiillerdir; fakat uygunluk kasdi ile islenmektedirler. Zira bunlari isleyenlerin iyilikten baska bir kasitlari yoktur. Durum byle olunca, btn bidatlerin iddianin aksine ayni kefeye konulmamasi ve tmden yerilmis olmamasi gerekecektir. Cevap: Bunlarin hepsi, konunun erevesine dahil degildir. nk burada sz konusu olan, islenilen fiilin, Sri'in koymus oldugu fiile muhalif olmasidir. Selef-i salihin ihdas ettikleri ve limlerin sihhati zerinde icma ettikleri seylerin Sri'in koymus oldugu esaslara herhangi bir yolla muhalif dstg sabit degildir. Syle ki; Kur'n'm mushaf haline getirilmesi Hz. Peygamber zamaninda gereklestirilmemistir; nk o zamanda buna ihtiya duyulmamistir, zira ezber yoluyla o muhafaza ediliyordu[58] ve

Kur'n hakkinda mmetin gruplara blnmesine sebeb olacak ihtilaflar da olmamisti. Sadece iki ya da olay meydana gelmisti: mer b. el-Hattab ile Hisam b. Hakm arasinda; beyy b. Ka'b ile Abdullah b. Mesud arasinda (okuma farkliligindan ) meydana gelen ihtilaflar gibi. Bu konu ile ilgili olarak da Hz. Peygamber "Kur'n hakkinda tartismaya girmeyiniz. nk onun hakkinda tartismaya girmek kfrdr"[59]buyurmuslardir. Kisaca Kur'n'in mushaf haline getirilmesi konusu Hz. Peygamber zamaninda mesktun anh (hkm hakkinda skt geilmis) bir konu idi. Sonra Kur'n zerinde ihtilaflar meydana gelip ogalinca, insanlar birbirlerinin okuyus tarzi hakkinda 'Ben senin okuyus tarzini inkar ediyorum' demeye baslayinca Kur'n'm bir mushaf halinde toplanmasi (ve btn insanlarin ellerinde bulunan yazili Kur'n malzemelerinin imha edilerek resm yoldan ogaltilan imam mushaf zerinde birlestirilmesi) vacib ve daha nce grlmemis bu hadise hakkinda yerinde bir tedbir halini aldi. Dolayisiyla bu uygulamada seriata ters dsme gibi bir durum yoktur. Eger yle olsaydi, o zaman vahiy dneminden sonra meydana gelen her yeniligin bidat olmasi gerekirdi. Byle bir netice ise ittifakla btildir. Bu gibi seyler, haklarinda belli bir esas bulunmamakla birlikte ser' kaidelere uygun olarak icra edilen bir tr itihadin konusu olmakta ve buna "meslih-i mrsele" (mrsel maslahatlar) adi verilmektedir. Selef-i slihin [3421 icrtinda yer alan rneklerin tm bu kabildendir ve onlar meslih-i mrsele erevesinden asla disari ikmazlar. Onlar ierisinde Sri'in maksadina muhalif asla birsey yoktur. Nasil olabilir ki, o syle buyurmaktadir: "Mslmanlar tarafindan gzel grlen sey, Allah katinda da gzeldir[60]"mmetim hata (sapiklik, dallet) zere toplanmaz"[61] Bu durumda zerinde grs birligi edilen (icm) seyin Sri'in kasdina uygunlugu sabit olmustur. Sonu olarak bu kisim,[62] fiil ya da terkin Sri'e muhalif olmasi kisminin disinda kalmistir. Yerilen bidatler ise, Sri' tarafindan konulmus bulunan fiil ya da terklere muhalif olan seylerdir. Bu konu insallah ileride tekrar ele alinacaktir. Muhalif olan fiil, muhalifligi bilinmeden islenmisse, o takdirde bunun iki yn[63] olacaktir: (1) Kasdin uygun olmasi ve bu ynden seriata muhalif olmamasi: Fiil, her ne kadar seriata muhalif ise de, ameller niyetlere gredir. Bu fiili isleyen kimsenin niyeti, Sri'in emrine uygun hareket etmektir; ancak bilgisizligi onu muhalif olarak islemeye itmistir, Sri'e bilinli olarak muhalefet etmek istemeyen kimse, bile bile ona muhalefet eden ve ameli de yle olan kimse ile ayni tutulamaz. Bu aidan bakildigi zaman onun ameli, kismen dikkate alinacak ve tmden atilmayacak sekilde degerlendirilecektir. (2) Fiilin muhalif olmasi yn: Sri'in emir ve yasaktan amaci, itaattir

(imtisal). Kisi emir ya da yasaga uymadigi zaman, Sri'in amacina muhalefet edilmis olur. Mkellefte bulunan ve onu amele iten itaat kasdi, muhalefeti muhalefetlikten ikarmaz. nk, o fiilde Sri'in amaci bir aidan gereklesmemis; kasid da amele uygun dsmemistir.[64] Bu durumda btn olarak ele alindiginda fiil, muhalif bir durum almis ve her ikisinde de (fiil ve kasitta) muhalefet edilmis gibi olmustur. Dolayisiyla itaat (imtisal) gereklesmemistir. Bu iki ynden her biri, haddizatinda biri digeriyle elismede, tercih durumunda da karsi karsiya gelmektedirler (tearuz). nk eger sen mesela bunlardan birini digerine tercih edecek olursan, digerinde onu tercihi gerektirecek bir ynle karsilasirsin. Bu durumda bunlar birbirleriyle tearuz ederler. Bu yzden bu konu seriatta kapali bir hal almistir. Konu ile ilgili bazi aiklamalar sonucunda durum daha iyi anlasilacaktir: Syle ki: "Fiili isleyen, itaat ve emre uyma amacindan baska asla bir niyet ve kasit bulundurmamistir ve bu haliyle Sri'e karsi saygisini ignememis tir' gerekesi ile uygun olan kasit ynn tercih edecek olursan, karsina'Uygunlukkasdi, mesru olana itaat ile kayitlidir; muhalefet ile birlikte uygunluk kasdi gereklesmez' seklinde bir esas ikacaktir. Uygunluk kasdinin byle bir kaydi bulunduguna gre, yerini bulmayan mkellefin kasdi abes gibi birsey olacaktir. Hem sonra yerini bulmayan kasit uygun olamaz; nk fiillerde szkonusu olan kasit ve niyetler onlardan ayri baslibasma mesru kilinmis seyler degillerdir.[65] Itiraz: Seratler gelmeden nce de kasit ve niyetlerin muteber oldugu sabittir. Nitekim fetret devirlerinde iman eden ve tevhide ulasan, aslinda muteber olmayan[66] zira henz onlarin mesrulugu sabit olmamisti bazi amellerle Allah'a kulluk icrasinda bulunduklari belirtilmistir,[67] Cevap: Eger bu gibilerin fetret zamaninda olduklari ve eski seratlerden istifade imkaninin bulunmadigi farzedilecek olursa, bu durumda onlar iin szkonusu edilen niyet ve maksatlarin mutlak olarak muteber olup olmayacagi tartismali bulunmaktadir.[68]nk bu fiiller, kendileriyle kulluk kastettikleri amelleri gibidir. Eger, nasil olursa olsun niyet ve kasit muteberdir dersen, bu amellerin de sahih olmasi lzim gelir; eger amellerin dikkate alinmamasi grsn benimsersen, bu hkm kasit hakkinda da lzim gelir. Hem sonra bizim buradaki szmz, seratler gelmeden nceki zamanlarla ilgili olmayip, seratler geldikten sonraki dnemler hakkindadir. Eger fetret devirlerinde yasayan bazi kimselerle ilgili nakledilen haberler, onlarin eski seratlerden kalan bazi amellere yapismis olmalari ile ilgilidir dersek,[69] durum zaten aik olacaktir.[70] Itiraz: Hz. Peygamberin; "Ameller ancak niyetlere gredir" buyrugu, muhalif de olsa, bu amellerin muteber olabilecegini ifade eder. nk niyet

ve maksatlar amellerin ruhu olmaktadir. Bu durumda amel, kismen ruha sahip bulunmaktadir. Durum byle olunca, amel dikkate alinir. Kasdin muhalif, amelin uygun olmasi ya da her ikisinin de muhalif olmasi durumunda ise, durum farklidir. Zira yle bir amel ruhsuz beden gibidir. Dolayisiyla "Ameller ancak niyetlere gredir" buyrugu kapsamina girmez; nk fiilde niyet bulunmamaktadir. Cevap: Eger ileri srlenleri bir an iin kabul etsek bile o takdirde karsimiza "Emrimiz (dinimiz) zere olmayan her amel merdttur (reddedilir)"[71] hadisi ikacaktir. Sz edilen amel, Hz. Peygamber'in emrine uygun degildir. Dolayisiyla muteber degil, reddedilmis olacaktir. Hem sonra ruhsuz cesetten faydalanma mmkn olmayacagi gibi, ceset ierisinde olmayan ruhtan da faydalanilamaz. nk burada sz edilen fiillerin, seriata muhalif olduklari farzedilmek-tedir; dolayisiyla onlar sanki yok hkmnde olacaklardir. Geriye amel bir hkmde yalniz basina niyet kalacaktir; byle bir niyetin de nemi yoktur. Bu konuda her iki ynden de ok sayida elisenler bulunmakta ve mesele gerekten mskil bir hal almaktadir. Iste bu noktadan hareketledir ki, bir grup mctehid niyet ve kasit ynn agir bastirmislar ve ibadetlerden telafisi gerekenleri telafi etmisler, muameltla ilgili tasarruflari da sahih saymislardir. Bir baska grup da mutlak fesat grsne meyletmis ve seriata muhalif dsen her trl ibadet ve muameleyi batil kabul etmislerdir.[72]Bir nc grup da orta yolu tutarak her iki tarafi da kismen etkin kilmislar; ancak niyet ve kasdin etkisini bir ynde, fiilin etkisini de baska bir ynde kabul etmislerdir. Her iki tarafin da etkin kilindigina asagidaki hususlar delalet etmektedir: (1) Haram kilindigini bilmeksizin haram olan birseyi yiyip-ien kimsenin durumunu ele alalim: Byle bir fiilde, fiili isleyen o seyin mubah olduguna inandigi iin islediginden hem niyet ve kasdin uygunlugu hem de, yapilmasi yasak olan birseyi yaptigindan fiilin muhalifligi bir arada bulunmaktadir: Uygunluk tarafi (niyet)[73] etkin kilinarak had ve ceza dsrlms; muhaliflik tarafi[74] etkin kilinarak da o fiilin zerine hkmlerinin dogmamasi ve baska hkmlere mesnet yapilmamasi kabul edilmis, bylece niyet ve kasit tarafina meyledilerek telfisi mmkn olup da tashihi gerekenler sahih kilinmis; telfisi mmkn olmayan seylerden olup da ihmali gerekenler de ihmal edilmistir. Bu meselede iki tarafin da, her birine uygun bir sekilde dikkate alindigi grlmektedir. Mesel iki erkek tarafindan nikahlanan bir kadinin durumuna bakalim: Bu erkeklerden sonuncusu o kadinin bir baskasi tarafindan daha nce nikahlandigini ancak gerdege girdikten sonra

grenmektedir. Bu durumda kadin Hz. mer, Muaviye ve el-Hasen'in fetvalari geregince (ilkkocanin nikhindan) bin (ayri) dsecektir.[75] Benzeri grs Hz. Ali'den de rivayet edilmistir. Benzeri bir mesele de mefkdun[76] karisi ile ilgilidir. Bu kadin evlense de sonra kayip olan kocasi ikip gelse bakilir: Eger kadini nikahlamadan nce ikip gelmisse, ilk koca daha hak sahibidir. Ikinci koca gerdege girdikten sonra gelmisse, ikinci kocasi daha hak sahibidir. Akitten sonra fakat gerdekten nce gelmisse, o takdirde iki grs bulunmaktadir.[77] Hadiste syle buyrulmustur: "Herhangi bir kadin, vellerinin izni olmadan evlenirse nikhi btildir, btildir, btildir. [78]Eger kocasi kendisiyle gerdege girerse, kadin kendisinden istifadesi karsiliginda mehre hak kazanir.[79] Namaz esnasinda yanilma ile btn meseleleriyle birlikte fsid nikh konularinda da durum ayni sekilde olacaktir. (2) Imam Mlik'in hatta sahabelerin grslerinin (konu ile ilgili) esasini su olusturur: Ibdetler bahsinde bilgisizin (cahil) hkm, unutan kimsenin hkm gibidir. Buna gre onlar, bilmeksizin fiil ya da szl tasarruflarinda seriata muhalif dsen bir kimsenin durumunu, unutanin hkmne benzetmislerdir. Eger kasit olmaksizin yapilan fi-illerdeki muhalefet, mutlak muhalefet olsaydi, o takdirde byle bir kimseyi kasit sahibi kimse yerine korlardi. Nitekim Ibn Habib[80] ve onun grsne katilanlar byle dsnmektedirler. Halbuki durum hi de yle degildir. Seriata uygun kasdm dikkate alindigi konusunda bu aiktir ve taharet, namaz, oru[81] hac ve benzeri ibadetler bahsinde bu aika gzkmektedir. Keza nikah, talak, yiyecek ve iecek bahisleri gibi detlerle ilgili birok konuda da durum aynidir. Itiraz: Bu dediginiz, ml konularda tutmamaktadir; nk bilerek de bilmeyerek de olsa itlaf durumunda tazmin sorumlulugu bulunmaktadir. Cevap; Ml konularda tazmin hkm baska birseydir; nk (mal heder olmadigindan) itlaf durumunda tazmin hkmnn gerekmesi iin hata ile olmasiyla kasitli olmasi arasinda fark bulunmamaktadir. (3) Bu mmetten hata (yanilma) hkmnn kaldirildigini gsteren deliller. Bu meyanda Kur'n'da su yetler vardir: "Iinizden kastederek yaptiklariniz bir yana, yanilmalarinizda size bir sorumluluk yoktur[82]"Rabbimiz! Eger unutacak veya yanilacak olursak bizi sorumlu tutma.[83] Hadste bu duaya cevap olarak Yce Allah tarafindan "yle yaptim" buyruldugu belirtilmistir.[84]"Allah kisiye ancak gcnn yetecegi kadar ykler.[85]Hadiste de syle gelmistir: "mmetimden hata, unutma ve tehdit (zor, ikrah) altinda yapilan seyler (in hkm) kaldirildi

(yazilmadi)"[86]Sorumlulugun kaldirilmasi hkmnn taalluku konusunda ihtilaf meydana gelmis ve bunun sadece hiret alemiyle mi ilgili oldugu, yoksa her iki lemi de mi kapsadigi tartisilmis olmakla birlikte bu mn zerinde[87] genelde ittifak bulunmaktadir. limler sorumlulugun mutlak surette (tamamen) kaldirildiginin dogru olmadigi hususunda da ihtilaf etmemislerdir.[88] Durum byle olunca, iki taraftan her birinin kismen de olsa aksini gsteren haric bir delil bulunmadika dikkate alinmis oldugu ortaya ikmaktadir. Allah'u a'lem! [89]
Besinci Mesele:

Maslahatin temini ya da mefsedetin temini, eger mubah trden ise, iki kisimdir: (a) Bir baskasina zarar iermeyen kisim. , (b) Bir baskasina zarar ieren kisim.Bu ikinci de kendi arasinda iki kisimdir: (1) Maslahati celbetmekya da mefsedeti defetmek isteyen kimse ya bu zarari kastetmektedir. Mesel geimini temin etmek iin ticaret mallarinin fiyatini dsren ve bu arada bu fiiliyle baskalarina da zarar vermeyi kasteden kimsenin durumunda oldugu gibi. (2) Ya da baskalarina zarar vermeyi kastetmemektedir. Bu da iki kisimdir: i) Verilen zararin genel olmasi. Mallarin pazar yerine ulasmadan kapatilmasi, sehirlinin kyl iin simsarlik yapmasi, kisinin genis bir cami yapilmasi ya da benzeri kamu ihtiyacinin geregi olarak istimlak edilmek istenen evini ya da bahesini satmaktan kainmasi gibi. Zararin zel olmasi. Bu da iki trdr: (1) Bizzat maslahati elde etmek ya da mefsedeti uzaklastirmak isteyen kimsenin kendisine de zarardan dokunmasi, buna ragmen o fiili islemeye ihtiya duymasi. Mesel kendisine dokunacak bir zulm, sayetuzaklastirdigi takdirde o zulmn bir baskasina dokunacagini bile bile uzaklastirmasi; bir yiyecek maddesini ya da ihtiya duydugu bir maddeyi almaya kosmasi, avi baskalarindan nce kendisinin avlamaya alismasi, odun, su ve benzeri mubah (serbest) mallari bir an evvel kendisinin toplamaya alismasi ve bunlari yaparken de eger sz geen mallari kendi eli altina geirdiginde, baskalarinin o mallarin yoklugundan dolayi zarar grecegini bilmesi; buna karsilik kendi elinden alinmasi durumunda da bizzat kendisinin zarar grr olmasi.

(2) Kendisine bir zararin dokunmamasi: Bu da kisimdir: (1) O fiili islemesi durumunda dogacak zararin deten kesin olmasi. Konak kapisinin arkasina karanlikta giren kimsenin mutlaka dsecegi sekilde bir ukur (kapan) kazilmasi gibi. (2) Zarara sebebiyet vermesi nadir olan fiiller. Genelde herkesin dsmeyecegi bir yere kuyu kazmak, genelde yiyen kimseye zarar vermeyen[90]gida maddelerini yemek vb. gibi. (3) Zarara sebebiyet vermesi nadir olmayip ogunlugu teskil eden fiiller. Bu da iki sekilde olur: i) Glib olur. Harblere (dsmana) silah satmak,[91] sarapiya zm satmak, insanlari aldatmayi meslek haline getirmis kimselere, insanlarin kolayca aklanabilecegi birseyi satmak vb. gibi. ii. Glib degil fakat oka olur. ("Buyu'1-cl"[92] ya da "yne" adi verilen) rtl riba satislarinda oldugu gibi. Bylece tamami sekiz kisim etmektedir. Simdi bunlari teker teker ele alalim: Birinci kisim: Asl izin zere devam etmektedir ve bu konuda herhangi bir tereddt bulunmamaktadir. Dolayisiyla hakkinda delil getirmeye de ihtiya bulunmamaktadir. nk daha baslangita (ibti-daen) bunlar hakkinda izinin bulundugu bilinmektedir. Ikinci kisim: Bu tr fiillerde bulunan baskalarina zarar verme kasdinin engellenecegine dair de bir tereddt bulunmamaktadir, nk "Islm'da baskasina zarar vermek ve zarara zararla mukabelede bulunmak yoktur" ve bu bir prensip olarak kesindir. Ancak, hem kendisine fayda teminini hem de baskasina zarar verme unsurunu ieren bu tr fiiller zerinde durmak gerekmektedir; Acaba byle bir fiil yasaklanir ve mbahliktan ikar mi? Yoksa asl ibaha hkm zere kalmaya devam eder ve kisi sadece kasdmdan dolayi mi gnah kazanir? Bu zerinde ihtilaf bulunabilecek bir noktadir. Konu, gasbedilmis yerde kilman namaz meselesine benzemektedir. Bununla birlikte konu zerinde durulurken asagidaki tafsilatin dikkate alinmasi mmkndr: Szkonusu amel terkedilip, elde etmek istedigi maslahata ulasmak ya da kendisinden uzaklastirmak istedigi mefsedetten kurtulmak iin baska bir fiile intikal edildiginde, amaladigi sey ya gereklesecek ya da gereklesmeyecektir. Eger amaladigi sey gereklesecekse, o takdirde sz edilen fiilin engelleneceginde kusku yoktur. nk amacina baskasina zarar vermeksizin ulasabildigi halde zarar veren yolu semisse, amacinin

baskalarina zarar vermek oldugu ortaya ikar. Eger amacina ulasabilmek iin szkonusu fiili islemekten baska aresi yoksa, bu durumda kendi maslahatini temin ya da kendisine ulasacak zarari uzaklastirmaya alisan kimsenin hakki daha ncelikli olacak, baskalarina zarar verme kasdim bulundurmamasi istenecektir. Bu bir takat st ykmllktr denilemez. nk byle bir kimse sadece baskalarina zarar verme kasdini bulundurmamakla ykml tutulmaktadir ve byle bir kasdin bulundurulmamasi da kesb (irade, g) altina dahildir.Yoksa ykml tutuldugu sey bizzat baskalarina zarar vermemesi degildir. nc kisim: Bu kisimda da ya engellenmesi durumunda telaf-si mmkn olmayacak sekilde bir zarar verme[93] szkonusu olur ya da yle olmaz. Eger kendisi iin byle bir zarar lazim gelecek olursa, onun hakki mutlak surette ne alinir. Geri bu hususa karsi ikilmis ve bu itiraz, usulclerin koymus oldugu kalkan rnegi ile desteklenmek istenmistir. Syle ki: Kfirler, bir mslmanikalkan edinerek mslmanlarin zerine yrseler ve bu kalkan yapilan mslman ldrlmedike dsmanin mslmanlarin kkn kaziyacaklari anlasilsa bu durumda kalkan yapilan mslman ldrlerek diger mslmanlar kurtarilmaya alisilir.[94]Ancak kalkan meselesini delil olarak kullanarak konuya itirazda bulunmak zayif olmaktadir. Eger zararin telafisi imkani bulunur[95] ve tamamen onun ortadan kaldirilmasi mmkn olursa; genel olan zararin dikkate alinmasi ncelik arzedecektir. Bu durumda kendisi iin fayda temini ya da kendisinden zarar defi iin alisan kimse, amaladigi seyi yapmaktan engellenecektir. nk kamu maslahatlari zel maslahatlardan nce gelir. Mallarin pazara gelmeden kapatilmasi, sehirlinin kyl adina simsarlik yapmasi, selefin zenatkarlarm ki aslinda bunlar emin kimseler olmaktadir[96] tazmin sorumlulugu ile mesul tutulmasi konusunda grs birligi etmeleri, Hz. Peygamberin mescidini genisletmeleri ve bunun iin sahipleri razi olsun olmasin gerekli yerleri istimlkte bulunmalari... evet btn bu uygulamalar konunun sihhatine delil olmakta, kamu maslahatinin fertlere dokunacak zarari telafi etmek kaydiyla zel maslahatlara takdim edilecegi hkmn getirmektedir. Drdnc kisim: Genel olarak ele aldigimizda konu iki bakis aisina sahip bulunmaktadir; (a) Hazlarin isbati yn. (b) Hazlarin dsrlmesi yn. Eger biz nazlari dikkate alacak olursak, bu durumda kendisi iin maslahatin

temini ya da mefsedetin defi iin alisan kimsenin hakki bundan baskalari zarar grse dahi nce gelecektir. nk maslahatin temini ya da mefsedetin uzaklastirilmasi Sri' iin istenilen ve amalanan birseydir. Bu yzdendir ki, yemesi-imesi haram olan seyler zaruretten dolayi mubah kilinmis, dirhemi dirhem karsiliginda veresiye vermek anlamina gelen karz akdi duyulan ihtiyatan dolayi ve kullara genislik olsun diye caiz kilinmis; yardimlasmanin temini iin ihtiya duyulan ariyye uygulamasinda aga zerindeki yas hurmanin kuru hurma karsiliginda tahmin yoluyla satilmasina izin verilmistir. Buna benzer daha pek ok mesele vardir ki, deliller onlarin Sri'in amaci dahilinde oldugunu gstermektedir. Bu sabit olduguna gre, kisinin (aslinda mubah bulunan seylerden bazilarini) baskalarindan nce hareket ederek ele geirmesi halinde, o sey zerinde ser'an hak sahibi olacaktir ve o sey baskasinin degil onun mlk altina girecektir. Ona herkesten nce ulasmis olmasi, Sri'e karsi bir muhalefet iermemektedir; dolayisiyla fiil sahih olacaktir. Bylece geri kalanin hakkini, nce varanin hakkina takdim etmenin ser'an gzetilmis birsey olmadigi ortaya ikmaktadir. Ancak nce varan kendi hakkini ds-rrse o zaman bu mmkn olabilir. nce varanin hakkini dsrmesi gibi bir mecburiyeti de bulunmamaktadir; hatta zarryyt konusunda kendi nefsi iin gerekli olan hakkini kullanmasi mecburiyeti vardir ve bu gibi durumlarda hakkini dsrme gibi bir seenegi yoktur. nk o sey kesin olarak kendi hakki olmaktadir; baskasinin hakkindan oldugu ise zan ya da sek (sphe) lsndedir. Bu zararin uzaklastirilmasi konusunda aiktir. Maslahatin temini konusunda da eger onun bulunmamasi zarar verecekse durum ayni olacaktir. ed-Davud'ye soruldu; "Sultana hara adi altinda verilen angaryadan kurtulma imkani olan bir kimsenin bunu yapmasi caiz midir?" O: "Evet, baska trls de helal olmaz" diye cevap verdi. Ona syle denildi: "Sultan haraci tek tek sahislar zerine degil de belli bir yerlesim yeri ahalisine topluca koysa,"[97]bundan kurtulmaya kadir olan kimse bunu yapabilir mi? Eger o kendisini kurtarirsa diger ahaliye haksizlik olacak ve haraci onlar tamamlamak zorunda kalacaklardir." Cevap olarak: "Evet yapabilir dedi" ve syle devam etti: "Imam Malik, zekat tahsildarinin nisab miktarina ulasmayan iki ortagin koyunlari iin ortaklardan birinden zekat almasi hakkinda: 'Bu bir zulmdr ve kendisinden alman ortak zerinde kalir, br arkadasindan verdiginin yarisini alamaz' demistir. Devamla: "Ben bu konuda Sahnn'dan rivayet edilen grs kabul etmiyorum. nk zulm emsal gsterilemez. Hi bir kimsenin, zulm baskasina isabet edecek korkusuyla kendisini zulm altina sokmasi gerekmez. Yce Allah syle buyurur: "Insanlara zulmedenlere, yeryznde haksiz yere taskinlik edenlere karsi durulmalidir."[98]ed-Davud'nin sz byle. Bazi nakillerde

Yahya b. mer'in bu dogrultuda: "Kisinin kendisinden zulm uzaklastirmasinda bir sakinca yoktur" dedigini grdm. Halbuki zulm kendisinden uzaklastirmasi durumunda eger zulm aik bir haksizlik ise o zulmn bir baskasina yklenecegi bilinmektedir. Abdu'1-Gan, el-M'telef ve'1-Muhtelef adli eserinde Hammad b. Eb Eyyub'dan nakleder: Hammad b. Eb Sleyman'a: "Ben konusuyorum ve benden nbet kaldiriliyor. Benden kaldirinca da tabi bir baskasina konuyor" dedim. O: "Sana sadece kendin hakkinda konusmak dser. Senden kaldirilinca onun kime konulduguna aldiris etmezsin" dedi. Baska trl uzakl astiril amam asi halinde zulm def etmek iin rsvet vermek, isyancilara mal vermek, esir mbadelesi iin kafirlere fidye vermek, hacca gitmek isteyenlere hara vermek de bu kabildendir. Btn bunlar gnah ile bir fayda elde etmek ya da bir zarari defetmek demektir. Cihad faziletini istemek de bu kabildendir. Halbuki ci-hadda kfirin kfr zere lmesi veya kfirin mslmani ldrmesi gibi durumlar bulunmaktadir. Hatta Hz. Peygamber "Allah yolunda ldrlmeyi, sonra diriltilip tekrar ldrlmeyi gerekten arzu ederim[99] buyurmustur. Bunun tabi sonucu onu ldrenin cehenneme girmesidir. dem'in iki oglundan biri (Habil): "Ben hem benim, hem de kendi gnahini yklenip cehennemliklerden olmani isterim"[100] demistir. Dahasi, cezalarki bunlarin tamami maslahatin temini, mefsedetin de uzaklastirilmasi demektir baskalarina zarar verme anlami ierir. Su kadar var ki, mefsedetin defi iin btn bunlar ilga edilmis, dikkate alinmamistir. nk szkonusu zararlar bu hkmlerin mesru kilinmasi sirasinda Sri' tarafindan gznnde bulundurulmus degildir. Hem sonra maslahatin temini, mefsedetin defi iin alisan kimsenin tarafi ncelikli olmaktadir. Bu konu zerinde daha nce durulmustur. Itiraz: Bu nokta esitli meselelerde problem dogurur. nk sabit bir kaide olarak "Zarar ve zararla mukabele yoktur." Zikredilen meselelerde ise baskalarina zarar verme mevcuttur. Bu durumda kaide geregi onlarin mesru olmamasi gerekir, Bunu su rnekler de destekler: Bir kimsenin elinde yiyecek bulundugu zaman, o kimse na-ar halde kalan bir kimseye kendisinin de o yiyecege ihtiyaci bulundugu halde bedelli ya da bedelsiz vermesi iin zorlanabilmektedir. Keza muhtekirin (karaborsaci) elinde bulunan yiyecek mallarini devlet baskani (bedelini deyerek) zorla elinden alabilmektedir. nk o mallari elinde tutmasi baska insanlara zarar vermektedir. Daha baska benzeri konular da mevcuttur. Cevap: Btn bunlarda herhangi bir problem bulunmamaktadir. Syle ki: Geen meselelerde bulunan ve yerlesik asillarda szkonusu olan baskalarina zarar verme, izin sirasinda Sri'ce maksd degildir; izin sadece

kisinin maslahatin temini ya da mefsedetin defi iin alismasi hakkindadir. Hem sz edilen meselelerde iki zarar verme karsi karsiya gelmektedir (tearuz): (a) Zilyede ve mlike zarar verilmesi. (b) Zilyed ya da mlik olmayan kimseye zarar verilmesi. Bilindigi zere seriatta zilyed ve mlikin hakki nce gelir ve haklarin atismasi durumunda hak sahibine karsi durulmaz. Kisaca izin, izin olmasi aisindan baskalarina zarar vermeyi gerektirmez. Nasil gerektirebilir ki, seriatin zelligi byle birseyi yasaklamaktir. Dikkat edilecek olursa grlecektir ki, maslahat temini ya da mefsedet defi iin ugrasan kimse, bu fiiliyle baskalarina zarar vermeyi kastederse gnahkar olmaktadir ve o yaptigi seye ihtiyacinin bulunmasi da durumu degistirmemektedir. Bu da gstermektedir ki, Sri' Tel baskalarina zarar verilmesini kastetmemektedir; aksine zarar vermeyi yasaklamistir ki, o da zilyed ve mlikin zarara ugratilmasidir. Yiyecek maddesine zaruret lsnde ihtiya duyan (naar) kimse ile ilgili mesele aslinda bizi desteklemektedir. nk yiyecek maddesini vermeye zorlanan kimse, bizzat o yiyecege yoklugunda zarar grecegi lde muhta degildir. Eger ayni lde onun da muhta oldugunu farzedecekolursak, o takdirde zorlanmasi zaten sahih olmayacaktir. Dolayisiyla konu ayni tartisma konusu olmaktadir. Yiyecek maddesini vermeye zorlanan kimse, onu vermesinden dolayi zarar grmemektedir. Bu nokta iyi kavranmalidir. Muhtekirin durumuna gelince; o ihtikr (stok) yapmak suretiyle hatali bir yola girmis ve yasak olan birseyi islemis ve bu haliyle insanlara da zararli olmustur. Bu durumda devlet baskaninin onu zarara sokmaksizin insanlara verdigi zarari bertaraf etmesi gerekecektir. Sonra ihtikar meselesi, kamu yarari iin zel zararlara katlanmanin caiz oldugu nc kisimdan olmaktadir. Btn buraya kadar anlatilanlar nazlarin dikkate alinmasi durumuyla ilgili idi. Onlari dikkate almadigimiz zaman ise iki durumlakarsikarsiya oluruz: (1) Kendi nefsim dsnmeyi bir tarafa birakarak, esitlik zere diger insanlarin ierisine girme. Bu gerekten vgye deger bir davranistir. Byle davranislar Hz. Peygamber zamaninda yapilmistir. O syle buyurur: "Es'arler gazada yiyecekleri biter veya Medine'deki oluk ocuklarinin yiyecekleri azalirsa ellerindeki yiyecegi bir elbisenin iine toplar, sonra onu aralarinda bir kabin iinde esitlik zere taksim ederler. Onlar bendendir; ben de onlardanim,"[101] Buradakendi hakkini dsren kimse, baskalarini bu konuda kendisi gibi grmekte ve onu sanki kardesi veya oglu veya yakin bir akrabasi ya da yetimi saymakta ve kendisini onlara vacib ya da mendup

olarak bakmakla ykmlkimse olarak grmekte; kendisini Allah'in kullari arasinda huzur ve skunu teminle, onlarin hayirlarini kollamakla grevli saymaktadir. Bu haliyle o, hak sahibi olsa bile diger insanlardan biri gibi olmaktadir. Durumu byle olunca, o kimsenin artik o hakki kendisine tahsis etme yoluna gitmesi mmkn degildir. Aksine, o hakki insanlar arasinda paylastirmakiin kendisini grevli hissedecektir. Aynen sefkatli bir babanin ocuklarini ihmal ederek yalniz basina yiyip iemeyecegi gibi, bu kimse de yle olacaktir. Iste Es'arler bu mertebede bulunmaktadir ve Hz, Peygamber [ altmiul onlar hakkinda; "Onlar benden, ben de on-lardamm" buyurmustur. Bu konuda Hz. Peygamber uyulmasi gereken en byk nder, sefkat konusunda da en msfik babadir. Zira o, mmetini ihmal ederek hibir konuda kendi nefsini dsnmemistir. Mslim'de Eb Sa'd'den syle rivayet edilmistir: Bir defa biz Hz. Peygamber ile beraber bir seferde iken devesi zerinde bir adam geliverdi ve gzn saga sola evirmeye basladi. Bunun zerine Rasulullah: "Kimin yaninda fazla hayvan varsa onu hayvani olmayana versin ve kimin fazla azigi varsa olmayana versin!" buyurdu. Ravi der ki: "Mal esitlerinden syledigini syledi. Hatta artan bir malda hibirimizin hakki olmadigi dsncesine vardik. '[102]Baska bir hadiste de "Sphesiz malda zekttan baska bir hak da vardir"[103]buyrulmustur. Zekatin, ikrazin (dn verme), ariyyenin, hediyenin vb. mesru kilinmasi bu mnyi destekleyen hususlardandir. Bu tr rneklerin tamami stn ahlk anlayisiyla ilgili olmaktadir ve bunlar kisinin sadece kendi nefsini dsnmesi gibi bir durumla bagdasmaz. Bu durumda, fiili isleyene, sadece diger insanlara dokunacak zarar lsnde ya da daha az bir zarar gelecektir. Byle bir insan, kendi nefsini kesin bir zarar altina sokmus da olmamaktadir. Sz konusu zarar beklenti halinde olan bir zarardir ya da baskalarindan zarari gidermek ugruna tahamml edebilecegi az bir zarardir. Bu btn msl-manlari tek bir vcut gibi gren bir kimsenin bakisi olmaktadir. Nitekim bumeyandaHz. Peygamber syle buyurmaktadir: "Mmin iin m'min, birbirini kenetleyen duvar gibidir[104] "Mil'-minler tek bir cesed gibidir. Bir organ rahatsiz olursa, diger btn organlar uykusuzluk ve ates (humma) ile ona istirak ederler[105] "Sizden biriniz kendi nefsi iin sevdigi seyi kardesi iin de sevmedike m'min olmaz.[106] Bu mnda daha pek ok hadis bulunmaktadir. Zira m'minin m'mini tam anlamiyla kenetlemesi ancak bu mn ile ve bunun iin gerekli sebeblerin ortaya konulmasi yoluyla olacaktir. Ayni sekilde tek ceset seklinde olunabilmesi iin de, faydanin herkes iin esit olarak ve kendi ihtiyacina gre dagitilmasi gerekecektir. Nitekim vcutta da organlar gidadan istifade ederken paylasim, eksiksiz-nok-sansiz her organin kendi ihtiyacina gre olmaktadir. Eger bazi organlar ihtiyacindan fazla ya da daha az alacak olurlarsa, vcut

normal halinden ikacaktir. Bu zelligin esasi, Kur'n'da zikredilen mminlerin birbirlerinin velileri oldugunu, szbirligi etmelerinin ve kardesligin gerekliligini, gruplasmadan kainmanin zaruretini ifade eden yetler olmaktadir ve bunlar pek oktur. mmetin tek bir vcut gibi btnlg ve saglikli olmasi ancak bu ve benzeri zelliklerin bulunmasiyla mmkn olacaktir. Ikinci durum: sr yani baskalarini kendi nefsine tercih etmek: Bu nazlardan feragat konusunda daha kkl bir tavir olmaktadir. Burada kisi yak5tTtnanina gvenle ve gerek tevekkle ulasarak kendi ikarlarini terketmekte ve baskalarini kendi nefsine tercih etmekte, Allah'a olan muhabbetinden dolayi O'nun yolundaki kardesine yardimci olmak iin mesakkatlere katlanmaktadir. Bu son derece stn bir ahlk rnegidir ve amellerin en ycelerindendir. Bu haslet, Hz. Peygamber'in tavirlarinda rnegini bulmus ve onun ilh rizaya uygun ahlkinin bir tezahr olmustur. "Yce Peygamber hayir yolunda insanlarin en cmerdi idi. Encmertoldugu zaman da Ramazan ayi idi. Cibril ile karsilastigi zaman ise esen rzgardan daha cmertolurdu.[107] Hz. Hatice kendisine: "Isini grmekten aciz olanin ykn yklenirsin, fakire verir kimsenin kazandirama-yacagmi kazandirirsin, Hak yolunda ortaya ikan hadiseler karsisinda (halka) yardim edersin"[108] demistir. Bir defasinda kendisine doksan bin dirhem getirilmistir. Onlari birhasir zerine koymus ve dagitmayabaslamistir. Isteyen hibir kimseyi geri evirmemis ve tamamim tketinceye kadar dagitmistir. Sonra bir adam gelmis ve istekte bulunmus, ona: "Yanimda verecek birsey yok. Ancak benim adima borlan ve alacagini al; bize birsey geldiginde onu deriz" buyurmustur. Bunun zerine Hz. mer: "Allah sana gcnn yetmedigini yklememistir" demis, Hz. Peygamber bu szden hoslanmamistir. Ensardan bir adam: 'Ya Raslallah! Harca, Arsin Sahibinin azaltacagindan korkma" demistir. Bunu duyan Hz. Peygamber tebessm etmis, hos-nudlugu yznde belirmis ve: "Ben bununla emrolundum" buyurmustur. Hadisi Tirniiz nakletmis tir. Enes de: "Hz. Peygamber, yarin iin birsey biriktirmez di" demistir. Bu mnda haberler pek oktur. Sahabe de ayni sekilde idi. "Onlar ileri ektigi halde, yiyecegi yoksula, ksze ve esire yedirirler"[109]yetinin tefsiri sadedinde, keza Sahh'te "Kendileri zaruret iinde olsalar bile onlari kendilerinden nde tutarlar"[110] yeti hakkinda gelen rivayetleri, ayni sekilde Hz. ise'den gelen rivayeti biliyorsunuz. Daha nce Hkmler bahsinin Sebebler blmnde hazlarm dsrlmesi dogrultusunda amelde bulunmadan sz edilirken zikredilmisti. sr (baskalarini tercih) iki kisimdir:' a. Maldan ve esten vazgeme yoluyla. Nitekim Sahh'te muht (kardeslik akdi) hadisinde zik-redildigi zere Hz. Peygamber tarafindan Muhacir ile Ensar arasinda kardeslik ilan edilmisti.

Ensardan biri, muhacir kardesine, malinin yarisini vermeyi ve ona helal olmasi iin de karisini bosamayi dsnmst. (2) Candan vazgeme yoluyla. Yine Sahih'te getigi zere[111] Ebu Tal-ha, Uhud gnnde kendisini Hz. Pcygamber'e kalkan yapmisti. Hz. Peygamber insanlari grmek iin basini uzatiyordu. Ebu Talha kendisine: "Bakma! Y Raslallah! Insanlarin attiklari oklardan biri isabet edebilir. Canim sana feda olsun" diyordu. Hz. Pey-gamber'i korumak iin elini oka siper etmis ve bu yzden olak olmustu.[112] BurnektavrinHz. Peygamber'in davranislarinda da yer aldigi malumdur. Zira o, savaslarda dsmana en yakin kimse olurdu. Bir gece Medineliler korkuya kapilmislardi. Birtakim insanlar korku sebebi sesin geldigi tarafa gittiler. Hz. Peygam-ber'i o taraftan dnerken buldular. 'Korkmayin!' diye onlari karsilamisti. Ebu Talha'ya ait iplak bir at zerinde kilicini kusanmis, haberin mahiyetini grenmek istemisti.[113]Bu kendi canini feda etmek isteyen bir kimsenin davranisi olmaktadir. Ali b. Eb Tlib'in de hicret gnnde, msriklerin Hz.Peygamber'i ldrmeye azmettikleri bir anda onun yataginda yatmasi ve gecelemesi herkese bilinen bir olaydir. Yaygin bir deyiste de: "Baskalari ugrunda candan geinek, cmertligin en son noktasidir" denilmektedir. Sfiyyeden bazilari sevgiyi tarif ederlerken 'O baskalarini tercihtir' demislerdir. Bunun dogruluguna Kur'n'dan delalet de vardir: Misir azizinin (vezir) karisi (Zleyha), Yusuf hakkinda: "Ondan murad almak isteyen bendim; kuskusuz Yusuf dogrulardandir"[114]demis ve onun susuzlugunu ifade ile suun kendisine ait oldugunu belirtmis ve bylece sevdigini kendi nefsine tercih etmistir. Nevev syle der: Yiyecek ve benzeri dnya isleri ile nefsn hazlar hakkinda baskalarini tercihte bulunmanin stnlg hakkinda limler icm etmislerdir. Allah'a yaklastiran fiiller (kurbetler, ibdetler) ise byle degildir; nk bunlarda szkonusu olan hak Allah'a aittir. Bu kendisinden nceki kisimla[115]birlikte esitli mertebelere ayrilir. Insanlar bu konuda tam tevekkl ve yakin mertebesine ulasma yolundaki derecelerine gre farklilik arzederler. Rivayete gre Hz. Peygamber Hz. Ebu Bekir'den malinin tamamini, Hz. mer'den de malinin yarisini kabul buyurmus olmasina ragmen, Eb Lbbe ve Ka'b b. Mlik'ten mallarinin te birini kabul etmistir. Ib-nu'1-Arab, bu ikisinin Hz. Ebu Bekir ve Hz. mer mertebesinde olmadiklarindan, Hz. Peygamber'in kendilerine onlara davrandigi gibi davranmadigini sylemistir. Onun sz byle. Sonu olarak syle diyebiliriz: Burada sr, pesin zevklerden feragat etme anlamina gelmektedir ve bu yzden dogacak mesakkate ggs germe durumunda eger ser' bir maksat ihlal edilmiyorsa kinama ve azar yoktur.

Ama ser' bir maksadin ihlali szkonusu olursa, bu durumda hazdan feragattan bahsedilemez ve byle birsey ser'an vgye deger bir davranis da olamaz. Ser'an vgye deger bir davranis olmamasi sunun iindir: Bu durumda hazlardan feragat ya sirf emredenin (Sri') emri iindir ya da baska bir durum iindir yahut da amasizdir. Amasiz olusu abestir ve akilli bir kimse byle bir davranista bulunmaz. O fiili emredenin emri geregi olarak yapmis olmasi durumunda, o seyin ser' bir maksadi ihlal etmesinden sz etmek tezat olur. nk o seyin ihlali emredenin emri degildir. Durum yle olmayinca da, fail ona (emredene) muhalif demektir. Emredenin emrine muhalefette bulunmak, ona uygun hareket etmenin ziddi olur. Bu durumda onun nc bir durum yani haz iin oldugu ortaya ikar. Hazlarin dsrlmesi meselesinde baska bir ihtimalin de bulunmadigi aiklanmisti. Drdnc kisimla ilgili sylenecek sz tamamlanmis oluyor. Hazlarin dsrlmesi konusuna nisbetle geen kismin hkm buradan anlasilir. Besinci kisim: Maslahat temini ya da mefsedet defi iin ugrasan kimseye herhangi bir zarar iermeyen, ancak islenmesi durumunda mefsedete sebebiyet verecegi kesin olan kisim. Bu kismin da iki yn bulunmaktadir: (a) Baska birine zarar verme kasdi olmaksizin ser'an kastedil-mesi caiz olan seyi kastetmis olmasi yn. Bu aidan bakildigi zaman bu kisimdan olan fiiller caiz olacak, yasak olmayacaktir. (b) Kastedilen bu fiilin terki halinde zarar grmemesine ragmen islenmesi durumunda zorunlu olarak baskalarina zarar dokunacagi neticesini bilmesi yn. Bu aidan bakildiginda fiil, baskalarina zarar verme kasdmin bulundugu zannini iermektedir. nkfiili islemesi durumunda: (a) Yazarr, hc ya da tekmili bir ama bulundurmadan sirf mubah oldugu iin fiili yapmis olacaktir. Bunlarin meydana getirilmesi konusunda ise sirf meydana getirilmis olma aisindan Sri'e ait bir kasit bulunmamaktadir, (b) Ya da emredilmis olan bir fiili baskalarina zarar verecek biimde zarar vermeden isleme imkani bulunmasina ragmen isleyen kimse di^rumunda olacaktir. Fiilin bu sekilde baskasina zarar verilerek islenmesi de Sri' tarafindan amalanmis degildir. Her iki duruma gre de, baskalarina zarar verecegini bile bile byle bir fiili islemek istemesi durumunda, mutlaka su iki durumdan biri ile karsi karsiya olunacaktir: (a) Ya emredilmis olunan seyi arastirma konusunda ihmal gstermektedir[116]ve bu yasak bir davranistir.ya da baskalarina zarar vermeyi[117] amalamaktadir. Haliyle bu da yasak olmaktadir. Bu durumda o fiili islemekten engellenmesi

gerekecektir. Ancak buna ragmen o fiili islemesi durumunda fiili ile mtecaviz sayilir ve tecavz neticesinde ortaya ikan zarari tazmin eder. Tazmin konusu, can ve mal konusunda her olaya uygun bir sekilde ele alinir ve fail tecavz kasdi sabit olmadika asla kasitli olarak zarar vermis kabul edilmez.[118] Gasbedilmis yerde klinan namaz meselesi,gasbedilmis biakla hayvan bogazlama meselesi ve bunlara benzer olan aslinda mubah olmakla birlikte baskasina zarar verme unsuru ieren diger meseleler hep bu sekilde ele alinacak ve degerlendirilecektir. Meselenin iki yni15oldugu iindir ki, ogunluk limlere gre bu sekilde kilman namaz sahih ve yeterli olmakta,[119] asl fiil geerli kabul edilmekte; ancak br tarafi dikkate alinacagi iin de o fiili isleyen s ve eger ortada baskalarina verilmis bir zarar varsa o zarari tazminle sorumlu sayilmaktadir. Bu durumda ynler farkli oldugu iin hkmler arasinda bir eliskiden de sz edilmeyecektir. Sz edilen meselelerde fesd grsn benimseyenler, burada da ayni grs tasimaktadirlar. Fikh degerlendirme aisindan bu bahis ok genistir ve meselede kistas bu nokta[120] olmaktadir. Bu nazlarin isbati ynnden olmaktadir. Malumdur ki, nazlarindan feragat eden kimseler, durumu byle olan bir fiil altina asla girmezler. Altinci kisim: Nadir olarak mefsedete gtren fiiller. Bunlar asl izin zere bulunurlar. nk maslahatin galip olmasi durumunda, onun bulunmamasini doguracak nadir haller dikkate alinmaz. Syle ki, deten bir nebze de olsa asla mefsedet iermeyen bir maslahatin bulunmasi mmkn degildir. Ancak Sri' Tel, tesr esnasinda maslahatin agir basmasini dikkate almis, mefsedetin nadirligini ise kale almamistir. Bylece ser' hkmler, varlik leminde bulunan diyyt mesabesinde tutulmus ve onlarin paralelinde dzenlenmistir. Maslahatin teminine, mefsedetin de uzaklastirilmasina ynelik bir kasit bulunduran kimsenin bu durumda nadiren zararin da dogabilecegini bilmesi, degerlendirme konusunda bir taksir sayilmayacagi gibi, zararin vukuuna ynelik bir ama bulundurmus da kabul edilmez. Su halde fiil, asl mesruluk zere kalmaya devam edecektir. Buna, mesru kilinan seylerle ilgili kistaslarin (davbit) bu sekilde bulunmasi delil olmaktadir: Mesel, kan, mal ve irz konularinda se-hadetle hkmedilir. Halbuki sahitlerin yalan syleme, yanilma ve vehme kapilma ihtimalleri bulunmaktadir. Yolculukta belirli bir mesafede namazi kisaltmanin mbahhgi hkm dogmaktadir; halbuki konfor ierisinde yolculuk yapan bir hkmdar iin mesakkat szko-nusu olmayabilir. Mukim olup da agir islerde alisan kimseler, belirli bir mesakkat altinda olduklari halde namazi kisaltmaktan menedilmislerdir.[121]Fur-i fikihta vhid haberle[122] ve cz' kiyaslarla[123] amel

edilmektedir; oysa ki esitli sebeblerden dolayi bunlar hata ierebilirler ve dogru olmayabilirler. Ancak bu gibi ihtimaller nadir olmaktadir; dolayisiyla dikkate alinmamis, aksine galip bulunan maslahat yn dikkate alinmis ve hkmler ona gre dzenlenmistir. Bu bahis, bu kitabin ilgili yerinde izah edilmistir. Yedinci kisim: Mefsedete gtrmesi zann olan fiiller. Bu kisimda grs ayriliginin bulunmasi muhtemeldir. Bizzat bu fiillerin hkmnn mbahhk ve izin oldugu konusu aiktir. Nitekim altinci kisimda buna deginildi. Bu gibi fiillerden zarar ya da mefsedetin dogabileceginin zan lsnde olmasina gelince, bu durumda bakilir: Acaba burada zan kesin bilgi mesabesinde tutulur ve fiil (besinci kisimda) sz geen iki ynden[124] dolayi menedilir mi? Ya da bulunmama ihtimali[125] ki bu durumda zararin dogmamasi ihtimali nadirdir dikkate alinarak menedilmez mi? Zannin dikkate alinmasi asagidaki hususlardan dolayi daha agir basmaktadir: (a) Amel konularda zan, kesin bilgi mesabesinde sayilir. Grndg kadariyla burada da ayni durum geerlidir. Nasslarla belirlenmis bulunan "sedd-i zera" da bu kisim erevesine girmektedir.[126] rnekler: "Allah'tan baska yalvardiklarina svmeyin ki, onlar da bilmeyerek asiri gidip Allah'a svmesinler."[127] Bu yet, msriklerin: 'Ta bizim ilahlarimiza hakaret etmekten f svmekten) vazgeersin; ya da biz de senin ilahina sveriz" demeleri zerine inmistir. Sahh'te syle rivayet edilir: Hz. Peygamber "Sphesiz en byk gnahlardan biri de, kisinin ebeveynine kfretmesi-dir" der. Sahabe: "Ya Rsulallah! Adam ebeveynine kfrederim?" diye sorarlar. Hz. Peygamber "Evet, o birinin babasina sger; o da onun babasina soger; o birinin anasina sger; o da onun anasina sger"[128] buyurdu. Hz. Peygamber mnafiklari ldrmekten geri dururdu. nk onlarin ldrlmesi kfirlerin: "Muhammed adamlarini ldryor" diye olumsuz propaganda yapmalarina imkan verirdi. Yce Allah, m'minlerden Hz. Peygamber'e 'Bizi gzet!' anlaminda hitap ederlerken 'obanimiz' anlamina da ekilebilen "rin" kelimesini kullanmamalarini istemistir.[129]nk Yahudiler bu kelimeyi Hz. Peygamber'e hakaret iin kullaniyorlardi. Bu tr rnekler pek oktur ve hepsi de asl hkm[130] zere bulunmakla birlikte, kendisine zera yani vesile kilinmak istenilen seyin hkmn almistir. (c) Bu kisim yasak olan 'gnahta ve dsmanlikta yardimlasma' kapsamina girmektedir. Sonu olarak diyebiliriz ki, bu kisimdan olan fiilin islenmesi durumunda zarar ve mefsedetin dogabileceginin zan lsnde bilinmesi, zarar

vermeye ynelmis bir kasit yerine gemez. Asil olan maslahatin celbi, mefsedetin de definin caiz olmasidir ve bu arada fiilin znde bulunmayan ve zorunlu olarak ortaya ikan neticelerin dikkate alin-mamasidir. Ancak maslahatin mefsedete sebebiyet vermesi, seriata karsi hile ya da yasak olan konuda yardimlasma kabilinden olmaktadir ve yasak iste bu ynden szkonusu edilmekte, fiilin aslindan kaynaklanmamaktadir. nk sebebe yapisan kimse, kendi maslahatini elde etmekten baska bir ama bulundurmamaktadir. Eger bu durumdaki bir kimsenin fiili, tecavz (teadd) seklindeyorulmussa, bu taksir (ihmal) ihtimalini bulundurmasi ynnden olmaktadir. Bu kisim,mertebece besinci kisimdan daha asagidadir. Bu yzden de hakkinda grs ayriliklari meydana gelmistir: Acaba bir seyin mazinnesi (yani bulundugu zannedilen yer), bizzat o seyin kendisine ynelik kasit yerine geer mi? Yoksa gemez mi? Iste problem budur. Bu nazlarin isbati aisindan meselenin ele alinmasi olmaktadir. Hazlarm dsrlmesi aisindan ele alindiginda ise, bu kisimda onlar (yani nazlarindan feragat edenler), besinci kisimdan olanlar gibidir. Altinci kisim ise farklidir; nk deten insanin ondan ayrilmasi kudreti dahilinde degildir. Sekizinci kisim: Islenmesi durumunda mefsedete gtrmesi ne galip ne de ndir olmayan, aksine ok olan fiiller: Bu konu, zerinde durulmaya muhtatir ve karistirilabilmektedir. Bu kisimda asil olan, iznin sahihligi esasina hamletmektir. Nitekim Imam Sf ve daha baskalarinin grs byle olmaktadir. nk mefsedetin vukuu hakkinda kesin bilgi bulunmasiyla zan lsnde bilginin bulunmasi bir arada bulunmayacak seylerdir. Zira burada, vuku bulup bulmamasi arasinda satle (mcerred) bir ihtimalden baska birsey yoktur. Iki taraftan birini digerine tercihi gerektirecek bir belirti (karine) de bulunmamaktadir. Mefsedet ve baskasina zarar verme kasdinin bulunmasi ihtimali, bizzat kasdin kendisi yerine gemeyecegi gibi, kasdin bulunmasini da gerektirmez. nk onun bulunup bulunmamasini engelleyecek gaflet ve benzeri maniler bulunabilir. Sonra, burada maslahat temini ve mefsedet defi iin ugrasan bir kimseyi kesin bilgi ya da zan durumunda oldugu gibi taksir sahibi (ihmalkar) ya da kasit sahibi biri kabul etmek de dogru degildir. nk fiili, bu ikisine[131] birden ynelik kasdin bulunmasina hamletmek (yormak), bunlardan birini kastetmis olmamaya hamletmekten daha evl degildir. Durum byle olunca, hakkinda izin bulunan sebebiyet verme (tesebbb) gerekten gl olmaktadir. Ancak Imam Mlik, sedd-i zeri' konusunda onu dikkate almis ve buna gereke olarak da, vuku bakimindan kasdin oklugunu gstermistir. Syle ki: Kasit haddizatinda munzabit (belirli ve aik) degildir; nk kasit i alemiyle ilgili hususlardandir. Ancak onun burada bir sahasi

bulunmaktadir ki o da varlik leminde vukunun oklugudur ya da onun mazinnesidir (bulundugu zannedilen yer). Bulunmama ihtimaline ragmen mazinne dikkate alindigina gre,[132] oklugun da dikkate alinmasi gerekecektir; nk kasdin alani olmaktadir.[133]Bunun bir dayanagi vardir ve bu dayanak Zeyd b. Erkam'in oglunun anasi ile ilgili hadistir.[134]Sonra bazen hkm, ogu zaman bulunmayabilecek bir illet iin konulmus olabilir. Mesel iki .cezasinda oldugu gibi. Bu ceza ikinin nne gemek (zecr) iin mesru kilinmistir. Ceza ile ikinin nnn alinmasi (zecr) glib[135] degil oktur.[136] Buna ragmen hkmde asil prensibe muhalif olarak okluk dikkate alinmistir. Asil prensip, insani zarara ugratacak ve her trl aci verecek seylerden korumakti. Nitekim konumuzda da asil olan izindir. Buna ragmen, ikinin nnn alinmasi hikmetine binaen asil prensipten ikildigi gibi, burada da yasak olan seye gtrr endisesiyle (sedden li'z-zera) asil olan iba-ha hkmnden ikilmis olmaktadir. Sonra, bu kisim, mefsedetin oka meydana gelmesi konusunda, kendisinden nceki kisimla mstereklik arzetmektedir.[137]Dolayisiyla orada yasak iin (mefsedetin) dikkate alinmasi gibi burada da alinmasi ve yasaga gidilmesi gerekir. Hem sonra bu konuda pek ok nass bulunmaktadir: Hz. Peygamber bu meyanda asagidaki tasarruflari yasaklamistir: - (Kuru hurma ve kuru zmn ya da yas hurma ile koruk hurmanin) karistirilarak nebizinin (sira) ikarilmasi[138] - zerinden gn geen[139]siranin (nebiz) iilmesi.[140] - Ieri sin dekini saraplastirmayacagi bilinen kaplarda sira tutulmasi.[141] Hz. Peygamber bu tr yasaklarin[142] bazilarini,haram olan seylere vesile Czera) yapilmasini nlemek iin (sedd-i zera) getirdigini aiklamis[143] ve: "Eger bunlara ruhsat verseydim, bunlari teki haram olanlar haline dnsecek kadar onlarda (o kaplarda) tutabilirdiniz" buyurmustur. Yani insanlar, bu gibi konularda mubah sinirinda durmazlar; sonunda harama ulasirlar demek istemistir. Halbuki byle durumlarda mefsedetin vukuu ok olsa da galip degildir. Hz. Peygamber yabanci bir kadinla kapali bir yerde basbasa kalmayi (halvet) yasaklamistir.[144] - Yaninda kocasi ya da mahrem bir yakini olmaksizin kadinin yalniz basina yolculuk yapmasini yasaklamistir.[145] - Mezar stne mescid yapilmasini ve orada (kabir zerinde ya da kabre dogru) namaz kilinmasini yasaklamistir.[146] - Bir kadinin halasi ya da teyzesiyle birlikte ayni nikah altinda tutulmasini yasaklamis ve; "Eger siz bunu yaparsaniz akrabalik baglarini kesmis

olursunuz" buyurmustur.[147] Drt ka chndan fazlasini nikah altinda tutmak haram kilinmistir; zira yette: "Aralarinda adaletsizlik yapmaktan korkarsaniz bir tane almalisiniz... Dogru yoldan sapmamamiz iin en uygunu budur" [148] buyrulmaktadir, - Iddet ierisinde bulunan bir kadinin aiktan istenmesi ve ni-kahlanmasi haram kilinmistir.[149] - Iddet ierisinde bulunan bir kadinin gzel koku kullanmasi, ziynet esyasi takinmasi gibi yasak olan nikaha gtrebilecek yollar haram kilinmistir. - Ihramli bulunan haci adayi iin gzel koku kullanmasi ve kara avi avlamasi haram kilinmistir.[150] - Bey ve selef[151]yasaklanmistir. -- Borlunun hediye vermesi yasaklanmistir. - Katilin vris olmasi yasaklanmistir. -Ramazan'dan bir ya da iki gn nceden oru tutulmaya baslanmasi yasaklanmistir. - Fitir bayrami gnnde oru tutma haram kilinmistir, - Iftar etmede acele etmek, sahuru ise ertelemek mendup kilinmistir. Btn bu hkmlerde gereke yasaga gtrecek yolun kapatilmasi ilkesi (sedd-i zeri') olmaktadir.149 Bunlarda baskalarina zarar verme amaci ya da mefsedetin gereklesmesi durumu ok olmakla birlikte; galip degildir ya da varligi yoklugundan ok degildir. Ancak seriat ihtiyat zere kuruludur ve tedbiri elden birakmamaktadir; muhtemelen mefsedete gtrebilecek olan seylerden sakinilmasi seriatin dikkat ettigi zelliklerden olmaktadir. Anahatlariyla ve detaylariyla bu bilindigine gre, bunlarla amel etmis olmak bir bid'at olmayacak; aksine onun esaslarindan birisini olusturacaktir. Bu esas zarur, hc ya da tahsin olan birseyin tamamlayici unsuru olma zelligi gstermektedir. Insallah bu konu Ictihd bahsinde islenecektir[152]
Altinci Mesele:

Kisinin kendi maslahatlarini gereklestirmekle grevli tutulmasi durumunda, zaruret olmadika baskalarinin onun maslahatlarini gereklestirme ykmllg yoktur. Deliller: (1) Maslahatlar ya dn-uhrevdir ya da dnyevdir. Dn olan maslahatlarin gereklestirilmesi konusunda, bir baskasinin kisinin kendi yerine ikame edilmesi imkani yoktur. Nitekim daha nce gemisti. Simdi burada konu o

degildir. nk dn konularda hibir kimse digerinin yerini tutamaz. Burada szn edecegimiz konu, niyabetin caiz oldugu dnyev masla149. Konu islenmesi durumunda mefsedete gtrmesi ne galip ne de nadir olmayip ok olan kisim idi. Buna gri re rnekler zerinde dsnldg zaman, onlardan bir kismin islenmesi durumunda zararin dogmasinin dete n kesin oldugu grlecektir; mesel yakin akraba olan iki kadinin ayni anda nikah altinda bulundurulmasi gibi. Bazilarinda ise zan lsndedir. Kadinin yakini olmaksizin yolculuk yapmasi, yabana kadin iie basbasa kalinmasi (halvet) rneklerinde oldugu gibi. Mefsedetin dogmasi iin bizzat zinanin bulunmasi sart degildir. H aram lik hkmnn verilebilmesi iin haram olan fiilin ncllerinden olmasi da yeterlidir. Bey ve selef rneginde de zarar galip bulunmaktadir. Borlunun hediyesi de yledir. Diger rnekler zerinde dsn; belki ihram ierisindeki haci adayinin gzel koku srnmesi rnegi kabul edilebilir; nk glib olan koku srnmenin cins mnasebete gtrmesi yoluyla hacci ifsad etmeye bir sebeb olmamasidir.hatlar hakkinda olacaktir. Eger biz mkellefin, o maslahati gereklestirmekle ykml oldugunu farzedecek olursak, o takdirde onu gereklestirmek bir grev olarak onun zerinde belirecektir. Belirmesi (taayyn) durumunda ise, digerleri zerinde ayni maslahatin gereklestirilmesine ynelik belirli bir ykmllk asla szkonusu olmayacatir. (2) Eger o maslahatin gereklestirilmesiyle baskalari da ayni anda ykml olsalardi, o zaman ykmllk bu mkellef zerinde belirlenmis olmaz; hatta o, szkonusu maslahati gereklestirmeye asla muhatap da olmazdi. nk o zaman nemli olan sey maslahatin gereklestirilmesi, mefsedetin de uzaklastirilmasi olacaktir. Bir baskasi bu (kif) ykmllk hkm ile onu gereklestirmistir. Bu durumda o kisinin o seyle ykml olmamasi gibi bir netice lazim gelecektir. Halbuki biz, o kisinin o seyi gereklestirmekle ayn olarak ykml oldugunu var saymis tik. Byle bir sonu eliskidir va dogru olmaz. (3) Eger baskasi da onunla ykml olacak olsaydi, bu ykmllk ya ayn olacak ya da kif olacakti. Her iki takdire gre de sonu sahih olmayacaktir. Ayn olarak sabit olmasi halinde durum getigi gibi olacaktir. Kif olarak sabit olmasi haline gelince, biz meseleyi ykmllgn kisinin zerine kif olarak degil ayn olarak bindigi seklinde vaz'etmistik. Bu durumda ykmllk kisi zerine ayni anda hem ayn olarak[153] hem de kif olarak[154] binmis olacaktir. Bu ise muhaldir. Ancak kisi bir zaruret ile karsi karsiya gelirse, o takdirde o kisi zerine o maslahatin gereklestirilmesi ile ilgili ayn olarak binen ykmllk ondan tamamen ya da kismen dsecek; br taraftan kisinin o maslahata olan ihtiyaci sreceginden, bu durumda

diger insanlarin o maslahati gereklestirmeleri gerekecektir. ste bunun iindir ki zekat, sadaka, dn verme (ikraz), yardimlasma mesru kilinmis, llerin yikanmasi ve defnedilmesi, ocuklarin ve delilerin bakimlarinin stlenilmesi; onlarin ikarlarinin gzetilip kollanmasi istenmis, bunlara benzer bizzat ihtiya sahibi kimselerin elde etmeye asla g yetiremeyecekleri maslahatlarin gereklestirilmesi, mefsedetlerin de defedilmesi iin hkmler konulmustur. Buradan su hkme varilacaktir: Bir kimse eger kendi maslahatlarini gereklestirmekle ykml degilse, mutlaka bir baskasi onunla ykml tutulacaktir; ancak o da bundan bir zarar grmeyecek sekilde olacaktir. Mesel klenin durumunu ele alalim: Onun btn abasi efendisinin maslahatlarini gereklestirmek yolunda oldugundan, onun geimi ile efendisi ykml tutulmustur. Zevcenin durumu da ayni sekildedir; Srf Tel, kadini kocanin emrine vermistir. Buhaliyle koca kadinin hemcinselliginden istifade gibi i, hem de evine ve ocuguna bakma gibi dis menfaatlerine mlik bulunmaktadir. Bu durumda koca, kadina bakmakla ykml olacaktir. Yce Allah: "Erkekler kadinlar zerine kimdirler[155] buyurmaktadir. [156]
Yedinci Mesele:

Baskasinin maslahatlarini teminle ykml olan her bir kimse, ya ayni anda kendi maslahatlarini da temine kadirdir ya da degildir. Tabi sz edilen maslahatlardan ihtiya duyulan dnyev maslahatlari kastetmekteyiz. Eger mesakkatsiz buna gc yetiyorsa, bu durumda bir baskasinin onun maslahatlarini gereklestirme ykmllg diye birsey yoktur. Delili: Mkellefin hepsine kadir olmasi durumunda ki ykmllk bu sekilde zerine binmis olmaktadir bu ykmllkle gereklestirilmesi istenilen maslahatlar, sz edilen mkellef tarafindan meydana getirilmektedir; bu durumda ayni seyin bir baskasi tarafindan gereklestirilmesini istemek sahih olmaz; nk bu tahslu'l-hsil yani zaten mevcut bulunan bir seyin meydana getirilmesini istemek olur ki bu muhal olmaktadir. Ayni sekilde bir nceki meselede geerli olan durum burada da szkonusudur. Bunun rnegi de cariye, kle , hanim ve ocuklara nisbetle efendi, koca ve babanin durumu olmaktadir. nk bunlar, kendi maslahatlari ile birlikte eli altinda bulunan bu kimselerin maslahatlarini da gereklestirmeye kadir olduklari srece, bir baskasinin sz geen kisinin ykmllklerini yerine getirmesi gibi bir durumdan szedilemez. Eger biz bu kimselerin eli altinda bulunan kimselerin maslahatlarim temine kadir olmadigini farzedecek olursak, o zaman onlarin maslahatlarini gereklestirmeye ynelik talep kendisinden dsecektir. Bu durumda diger taraftan hanim, kle ve cariyeye dokunacak zarar zerinde durmak gerekecektir.Ancak bu bakisin yn farkli olacaktir[157] ve ykmllgn dsmesine bir etkisi olmayacaktir.

Eger buna asla g yetiremezse yahut da ykmllg dsrebilecek lde bir mesakkat altina girmesi sozkonusu olacaksa, bu durumda bakilir: Yerine getirmek zorunda kaldigi baskasina ait maslahat ya zeldir ya da geneldir: Maslahat eger zel ise, dser ve bizzat kendi maslahatlari ncelikli olur. nk kisinin kendi hakki baskalarinin hakkindan daha nce gelir. Nitekim besinci meselenin drdnc kisminda gemisti. nk o kisminda szedilen husus aynen burada da geerli olmaktadir. Ancak kisi kendi hakkindan feragat edecek olursa o zaman baska bir bakis aisindan szedilir, onun izahi da daha nce gemisti. Eger kisinin yerine getirme durumunda oldugu maslahat genel ise, bu durumda maslahatla ilgili olan kimselerin, onun maslahatini gereklestirmeleri gerekecektir. Ancak bu, kendi maslahatlarinin ihlaline sebebiyet vermeyecek, onlari sozkonusu maslahata denk dsecek ya da daha baskin gelecek bir mefsedet ierisine dsrmeyecek sekilde olacaktir. Syle ki, mkellefe "Ya hem kendini hem de toplumu ilgilendiren maslahati gereklestireceksin; ya sadece kendi maslahatini gereklestireceksin; ya da sadece toplumu ilgilendiren maslahati gereklestireceksin"; denilecektir. Birincisi sahih olamaz. nk biz meseleyi her ikisini birden gereklestirmeye gc yetmeyecegi ya da ykmllg dsrecek lde bir mesakkate maruz kalacagi seklinde ortaya koymustuk. Dolayisiyla her ikisiyle birden asla ykml olmayacaktir. Ikinci ihtimal de dogru degildir. nk kamu maslahati daha nce de getigi gibi zel maslahattan nce gelir. Ancak maslahatin temini ugrunda mkellefin nefsine bir mefsedet peyda olacaksa, bu durumda kisi ancak kendi nefsini ilgilendiren maslahati gereklestirmekle ykml tutulacaktir; kaldi ki bu konuda da ihtilaf bulunmaktadir.[158]Burada baskalarinin zel maslahati gereklestirmesi imkan dahilinde bulunmaktadir ve bu onlara vacip olmaktadir. Aksi takdirde zel maslahatin kamu maslahati zerine zaruret bulunmaksizin mutlak surette takdim edilmesi gibi bir netice lzim gelecektir. Byle bir sonu ise, nceden ortaya konulan delillerle[159] btil bulunmaktadir. Kisinin maslahatlarinin temini digerinsanlarzerine vacip olunca, bu mkellef zerine kamu maslahatini gereklestirmek iin kendi mesgalelerinden arinmasi taayyn edecektir. Ortaya konulan ihtimallerden ncs de iste budur. Fasil: Ykml tutulan kimse zerine kendi maslahatlarini baskalarinin stlenmesi sartiyla bu nc kismin taayyn etmesi durumunda su sart da aranacaktir: Digerlerinin sozkonusu mkellefin maslahatlarini stlenmesi, kendi maslahatlarinin ihlal edilmemesi ve o kisiye de bir zarar

dokunmamasi seklinde olacaktir. Bu (sart) selef-i slih zamaninda belirmistir. Zira Sri' Tel, inallar zerine mslmanlarin genel maslahatlari iin bir tedarik olmak zere bir grev yklemistir. Beytulmal mali dedigimiz bu mallarda, belirli bir yne tahsisat bulunmamakta, bu mallar nasil olursa olsun mutlak maslahatlar karsiliginda tutulmaktadir. Bu durumda sozkonusu mkellefin maslahatinin gereklestirilmesi bizzat tahsis ciheti olarak taayyn etmektedir. Bu tr ynlere tahsis edilen vakiflar da beytulmal hkmne katilir. Bu durumda maslahatlarin gereklestirilmesi iki ayri ynden olur ve iki taraftan herhangi biri iin zarar da sozkonusu degildir. Zira bu seklin disinda bir baska sekilde olmasi far-zedilecek olursa, bu durumdan kamu maslahatini gren de zarara ugrayacak; ilgili maslahat sahipleri de zarar grecektir. Kamu maslahatini gren kimsenin zarar grmesi, belirli maslahatlari gereklestirme durumunda kaldiklarinda karsilasacaklari minnet ynndendir. Minnet (basa kakma), gzel detleri benimsemis bulunan akil sahiplerince ekilmez birseydir. Seriat da bu hususu esitli yerlerde dikkate almis bulunmaktadir: Bu yzdendir ki fukaha, hibenin sahih olmasi iin kabul sartini ileri srmslerdir. Bir grup lim de syle demislerdir: Suyu olmayan bir kimseye abdest almasi iin su hediye edilecek olsa, (minnet altinda kalmaktan kainarak) kabul etmesi sart degildir; teyemmm yapabilir. Benzeri daha baska rnekler de vardir. Dayanagi da Yce Allah'in: "Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gnne inanmayip, insanlara gsteris iin malini sarf eden kimse gibi, sadakalarinizi basa kakmakla ve eza etmekle bosa ikarmayin"[160] buyrugu olmaktadir. Bu yette Allah, minneti, sadakanin sevabini bosa ikaran seylerden saymistir. Bu da basa kakmanin, kendisine yardim edilen kimseye eziyet verme anlami iermesinden-dir. Bu nokta, bu trden oldugu kabul edilen herseyde mevcut bulunmaktadir. Bu birinci yn. Ikinci bir yn daha var: Kamu grevini gren kimsenin kendi geimini temin iin belirli bir kimseden mal kabul etmesi durumunda esitli sizanlar ve thmetler ortaya ikar. Bu nokta gznnde bulunduruldugu iindir ki, kadinin ve diger idarecilerin, davada taraflarin her ikisinden ya da sadece birisinden dava karsiliginda cret almalari ittifakla caiz grlmemistir; tahsildarlarin halkin verdigi hediyeleri kabul etmeleri yasaklanmis ve Hz. Peygamber bu tr hediye kabuln en byk gnahlardan biri olan devlet malina ihanet (zimmet, gull) olarak nitelemistir. Veren tarafinin zarar grmesi ise, tayin durumunda, grevlerin yerine getirilmesi klfeti aisindandir. Bu klfet vakitten vakite, halden hale, sahistan sahisa degisiklik arzedebilir (zorlasir ya da) kolaylasabilir. Bu konuda basvurulabilecek bir kistas bulunmamaktadir. nk bu klfet,

adam basina ya da mal zerine konulmasi durumunda ykml tutulan kimseye nisbetle belli bir dayanagi bulunmayan cizyenin bir benzeri halini almaktadir. Mkellefin bizzat yerine getirmekle ykml tutuldugu asil maslahata zidligmdan dolayi karsila-cagi zarar da buna eklenecektir. Zira bu tertip, maslahatin yerine getirilmesi konusunda kisinin agir basan tarafa meyletmesi iin bir vesile (zera) olacaktir. Bu durumda da o, hakkin ibtali, btilin da gereklestirilmesi :in bir sebep olacaktir. Bu ise maslahatin ziddidir. Birinci izah Kur'n'da gzonnde tutulmus ve onu nefyeden yetler gelmistir: "Buna karsi sizden bir cret istemiyorum[161]"De ki: 'Ben sizden bir cret istersem, o sizin olsun; Benim ecrim Allah'a [369] aittir[162] "Ey Muhammedi De ki: 'Buna karsilik sizden bir cret istemiyorum. Kendiligimden birsey iddia eden kimselerden de degilim'[163]Benzeri baska nasslar da mevcuttur. Davada taraf olanlardan cret alinmasinin yasakhgina dair icmin bulunmasi da ikinci yn ile[164] izah (talil) edilmistir. Btn bunlar son derece aiktir, Allah'u a'lem! Fasil: Btn bunlar, kamu maslahatini stlenmesi halinde kendisine dnyev bir zarar ve mefsedet dokunmasi ve bir baskasinin da onu stlenmesinin sahih olmasi durumu ile ilgilidir. Eger dokunacak olan mefsedet dnyev olur ve bir baskasinin da o maslahati stlenmesi imkani bulunmazsa mslmanm kalkan yapilmasi ve benzeri meselelerde oldugu gibi, o takdirde durum yukar-dakinin aksi olacaktir. Ancak takat st ykmllgn caiz olmamasi, byle bir ykmllgn olmayacagina; kamu maslahatinin zel maslahat zerine takdimi esasi da byle bir ykmllgn olabilecegine tanik olmaktadir. Bu durumda mkellef iki kaide arasinda kalmakta ve iki ayri ynden gelen hkmlerle karsi karsiya bulunmaktadir ve bu bir tenakuz da degildir. Bundan dolayi konu hakkinda ihtilaf bulunmaktadir: Eger bu trde hazlardan feragat edildigi farzedilecek olursa, o zaman kamu maslahati tarafi agir basacaktir. Buna iki sey delalet eder: (a) Daha nce geen baskalarini tercih (sr) prensibi. Bu gibi durumlar da o prensip erevesine girmektedir. (b) Ebu Talha hadisi.[165]Bu zat kendisini Hz. Peygamber'e kalkan yapmis ve'Canim sana feda olsun (beni ldrmeden seni ldremeyecekler)' demis ve olak olmasi pahasina da olsa onu korumaya alismistir. Hz. Peygamber onun bu tutumunu yadirgayarak tepki gstermemistir. Hz. Peygamber'in diger insanlardan nce davranarak dsmani karsilamak zere bizzat kendisinin gitmesi[166] ve bylece digerlerini kendi nefsine tercih etmis

olmasi da bu kabildendir. Bunlar baskalarina dogacak daha byk zararlar karsiliginda kendisini mesakkat altina sokmanin rnekleri olmaktadir. Bizzat Hz. Peygamber'in herkesten nce davranarak kosturmasi rneginde kamu maslahatinin bulundugu aiktir; nk o mslmanlar iin bir kalkan mesabesinde bulunuyordu. Ebu Talha olayinda ise, o kendi nefsini kalkan yapmak suretiyle, hayati dinin ve onun mntesipleri iin son derece nemli olan bir zatin vcudunu korumus oluyordu. O zat Hz. Peygamber'di ve onun yoklugu dinin ve ms-lmanlann bekasiyla ilgili genel bir mefsedetti. Ebu'lHasen en-Nr de, bilinen olayda ayni tavri gstermis ve cellata dogru ilerlerken: "Bir anlik hayat karsiliginda arkadaslarimi feda edemem; onlari tercih ederim" demistir. Szkonusu olan maslahatlar, ayn olarak yapilmasi gerekli olan ibadetler, ayn olarak kainilmasi gereken yasaklar gibi hiret hayati ile ilgili ise, bu durumda bu tr maslahatlari if etmeye alismasi mutlaka su iki ihtimalin disinda kalmayacaktir: (a) Ya bunlar dn olan bu emir ya dayasaklarin yerine getirilmesini ihlal edecekler. (b) Ya da ihlal etmeyeceklerdir. Eger (kamu grevi dn ykmllklerin yerine getirilmesini) ihlal edecek olurlarsa, bu durumda eger ihlal kendi taksirinden degilse onlarin altina girmek caiz olmayacaktir; nk dn maslahatlar mutlak olarak dnyev maslahatlardan nce gelir. Bu kismin bulunabilecegini zannetmiyorum. nk glk (harec) ve takat st ykmllk kaldirilmistir; yoktur. detlerle ilgili konularda bu gibi iki hususun (yani hem dn, hem de dnyev maslahatin) ayni anda bir arada karsi karsiya bulunmasi vki degildir. Ihlal etmese, ancak aksi kemal kabul edilen bir noksanliga sebebiyet verse, bu olsa olsa menduplar ynnden olacaktir; menduplarile vacipler arasinda bir tearuzdan (eliski) sz etmek mmkn degildir. Mesel kamu grevini stlenen kimsenin bu grevi sirasinda kalbine bazi dsncelerin dogmasi, onlarin nne geememesi ve bylece ibadetlerini kalbi bu gibi dsncelerle mesgul olarak ifa etmesi gibi. Hz. mer'den buna benzer mesel namazda iken ordunun tehizi ile ugrasmasi gibi durumlar nakledilmistir.[167] Hz. Peygamber'in: "Namazda ocuklarin aglamasini isitiyorum ve kalbimi mesgul ediyor"[168] buyurmasi da bu kabildendir. Kamu grevi, dn grevlerini ihlal etme se ve bir noksanlik da dogurmasa ancak bu beklenti halinde olsa bu, basina gelen mefsedet ve karsilasacagi engeller yerine konulur. Ancak, acaba bu dinde fiilen mevcut bulunan mefsedet kabilinden sayilir mi? Yoksa sayilmaz mi?[169]Mesel riya, kendini begenme ve riyaset sevgisi gibi seyler korkusundan uzlete ekilen bir

alimin durumu gibi. Idareye ve kamu grevini stlenmeye ehil bulunan dil devlet baskani ya da valinin durumu da byledir. Dnya ikarlari elde etmek ya da shret korkusuna kapilarak cihaddan geri kalmak gibi. Bu tr grevlerin terkedilmesi kamu maslahatlarinin ihlaline sebebiyet verecektir ve bu durumda kamu maslahatinin ne alinmasi grs daha uygun olacaktir. nk kamu maslahatlarinin ortadan kaldirilmasina asla msaade yoktur. Zira gerek din ve gerekse dnya maslahatlarinin onlar olmaksizin ayakta durmasi mmkn degildir. Oysaki biz, meselemizde dn maslahatlari ynnden endise duyan kimsenin bunlari yerine getirmekle muhatap oldugunu farzetmis bulunuyoruz. Bu durumda mutlak surette onlari yerine getirmesi gerekecek, ancak bunu yaparken takat st ykmllk ya da byk bir mesakkat altina girmeyecektir. Fitne ve masiyetlere maruz kalmak sadece nefsin arzularina uymadan kaynaklanmaktadir. zellikle de yasaklar konusunda bu byledir; nk onlar mcerred terklerdir. Terk gereklestirilirken bir fiil bulunmaz. Fiiller ierisinde mkellef iin gerekli olan sadece vaciplerdir. Vacip de azdir. Dolayisiyla boynundan kendi nefsi iin tedbirli olma ykmllg hibir zaman iin dsms olmayacaktir. Eger kamu maslahatim bir masiyet olmaksizin gereklestirmeye kadir bulunmuyorsa, bu onun terki iin bir zr degildir. nk o zerine taayyn etmis bir grevdir ve onu sadece arzu ve heveslerine tbi olmasa durumu ortadan kaldirmaz. Zira bu (nefse uymamak) mesakkatlerden degildir. Nitekim kisi zerine namazin veya zekatin ya da ayn olarak cihadin vacip olmasi durumunda, riyadan, kendini begenmekten korkmasi onun vacipligini bunlarin meydana gelecegi farzedilse bile ortadan kayirmaz. Aksine o kisi, ayni zamanda kendi nefsi ile ci-hadda bulunmakla da memurdur. Soru: Bu nasil olabilir? Kisinin bundan kurtulamayacagi bilinmektedir. Bu durumda kisi kendi nefsinin helak olmasina sebebiyet veren kimse gibi olmaz mi? Halbuki, kisinin kendi helakini ieren bir fiil ierisine girmesine ser'an imkan yoktur. Cevap: Kamu maslahatini gereklestirmesi taayyn etmis bir kimsenin durumu eger yle olsaydi, ayni durumun ayn olarak taayyn etmis bulunan diger vaciplerde de caiz olmasi gerekirdi. Bu ise ittifakla btil olmaktadir. Evet: 'Kamu grevi altina girmesi durumunda zulm, gasb, tecavz gibi baska bir masiyet bulunmasi halinde o grev altina girmemesi gerekir' denilebilir. Bu, konumuz disinda baska bir husustur ve bu o kisinin ortaya ikan adaletsizligi sebebiyle onun azledilmesi iin bir sebep olur; yoksa bu korku sebebiyle dsms bir ykmllk degildir. Ynleri farklidir. Isin esasi su: Byle bir kisi seriata muhalefet gstermis ve adalet vasfini yitirmistir. Bu halde iken onun kamu grevini stlenmesi ve yerine getirmesi sahih olamaz.

Yerine getirmemesi mesel baska ehil kimselerin bulunmasi gibi hallerde kamu maslahatini ihlal etmeyecegi farze d ildigin de ise, konu zerinde durmak gerekecektir: Bu durumda: (a) Bazen korkulan seylerden kurtulma amaci agir basar. (b) Bazen de kamu maslahati tarafi agir basar. (c) Bazen de kamu grevini stlenmesi iin varligi ile yoklugu arasinda fark bulunmayan kimse hakkinda olmak zere talebin kesinlik kazanmamasi haliyle, maslahatin gereklestirilmesi konusunda gc bulunan ve digerlerinde bulunmayan bir ayricaligi olan ve bu yzden de hakkindaki talebin kesinlik kazandigi ya da agir bastigi kimse arasini ayirmak gerekecektir. Bu durumda basvurulacak kistas maslahat ve mefsedet arasindaki dengelemedir, Iki taraftan hangisi agir basarsa o taraf galip gelecektir. Her iki tarafin da esit olmasi durumunda ise, konu problemligi-ni srdrecek ve limler arasinda grs ayriliklarina sebep olacaktir. Konu mnasebetin (uygunlugun) es degerde ya da daha agir basan bir mefsedetle ihlal edilmesi meselesine dayanmaktadir. Fasil: Bazen mefsedet, maslahatin byklg karsisinda benzeri dikkate alinmayan cinsten olabilir. Bu, maslahatin mefsedet zerine tercihine dair ittifakin bulunmasinin uygun oldugu kisimdandir. Buna olmus bir rnek verelim: Kadi yz'm el-Medrik'te nakline gre syle bir olay olur: Adu-du'd-devle Fenn Husrev ed-Deylem, Ebu Bekir b. Mcahid ile Kadi Ibnu't-Tayyib'e, Mutezile ile mnazarada bulunmak zere huzuruna gelmeleri iin haber gnderir. Mektubu onlara ulastiginda stad Ibn Mcahid ve bazi arkadaslari syle derler: "Onlar kfir va fsik bir grahtir. nk Deylemliler rfizdirler, bizim onlarin yaygilari zerine oturmamiz helal olmaz. Melikin bundan amaci da, 'Onun meclisi btn limleri iine almaktadir' desinler diye reklamdan baska bir-sey degildir. Eger onun bu istegi gerekten Allah iin olsaydi onun bu davetini kabul ederdik." Kadi Ibn Tayyib syle der: "Onlara dedim ki: el-Muhsib, Falan ve onlarin asrinda bulunanlar da ayni sekilde: 'Memun fsiktir; onun meclisinde bulunulmaz' dediler. Hatta o, Ahmed b. Hanbel'i Tarsus'a srms ve basina bilinen seyler gelmisti. Eger onlarla mnazara yapsalardi, onlar bu yaptiklarini yapmazlardi ve grslerinin btil oldugu delil ile ortaya ikardi. Ey stad! Sen de simdi aynen onlarin yolunu takip ediyorsun. Onlarin tavri sonucunda Imam Ahmed'in basina gelenler ta Kur'n'm mahluk oldugunu ve Allah'in grlemeyecegini soyleyinceye kadar fukahnm da basina gelmisti. Iste

ben, sen gitmesen de onun huzuruna gidiyorum." stad ona: "Madem ki, Allah senin aklini buna yatirdi, o zaman sen git" dedi.... Bu gibi durumlarda maslahat karsisinda, cz' olarak meydana gelecek mefsedetler ilga edilir ve dikkate alinmaz. Bunlar, dikkate alinmasi durumunda kll olan bir asli ortadan kaldiran ya da bozan czlerin bir esidi olmaktadir. Bu hususun aiklanmasi bu kitabin (Maksid) baslarinda gemisti. Bu vesileyle Allah'a hamdederiz. [170]
Sekizinci Mesele:

Ykmllkler islenirken onlardan gzetilen maslahatlarin amalanmasi karsisinda mkellef iin su durum sz konusu olur: (1) Fiille, Sri'in onu mesru kilmasmdaki maksadindan anladigi seyi amalamasi. Bunda birproblem yoktur. Ancak kulluk kastini ihmal etmemesi uygun olur. nk kullarin maslahatlari sadece taabbud yolundan gelmektedir. Zira onlar yerinde[171] de aiklandigi gibi akl degillerdir. Onlar sadece taabbud kasdma tabidirler.[172] Bu durumda onun dikkate alinmasi halinde bu durum, kullugun gereklesmesine daha ok Imkan verecek, mkellef iin o fiilin bir adet gibi islenmekten daha uzak bir hal alacaktir. Nice maslahati anlayan ve bunda da isabet eden kimse vardir ki, onu emredenin emrinden habersiz kalmistir. Bu bir gaflettir. Pek ok hayirlarin yitirilmesi demektir. Kulluk kastinin ihmal edilmemesi halinde ise durum byle olmayacaktir. Sonra grndg kadariyla, maslahatlarin mnhasirligim gsteren bir delil bulunmamaktadir. Olsa da ok azdir. Nasslarla belirlenmis illetlerin tesbiti konusunda duruldugu zaman bunlarin ne kadar az oldugu grlecektir. Zira Sari'in kelaminda mesela: "Bu hk-m sadece su hikmetlerden dolayi mesru kildim" denilmesi ok enderdir. Mnhasirlik sabit olmayinca ya da bazi yerlerde bidziyelik arzet-meyecek sekilde sabit olduguna gre, o hikmete/maslahata ynelik kasit bulundurmak, belki de o hkmn mesrulugunda gzetilmis bulunan baska bir maksadin dsrlmesi demek olur. Bu durumda da kemalden uzaklasilmis olur. (2) Vakif olsun olmasin, Sari' Tel'nin kasdettigi umulan seyi amalamasi. Bu birinciden mkemmeldir. Ancak belki bunda da taabbud (kulluk icrasi) dsncesi ihmal edilebilir. nk bu fiilin su maslahattan dolayi mesru kilindigini bilen ve sonra da onu o kasit iin isleyen kimse, o fiili maslahata ulasmak iin islemis, fakat ilgili emre uyma dsncesinden gaflet etmis olabilir. Dolayisiyla o fiili emir gelmeden nce isleyen kimseye benzer. Bu sekilde fiilde bulunan kimsenin fiili bir det sayilir, kulluk icrasi ftaabbud)

kasdi iermez. Bazen seytan ise karisir ve bu fiille Yaraticiya degil de bir yaratiga yaklasma veya bir makam ve dnyalik elde etme ya da daha baska ecir ve sevabi dsren bir ama beslemesini saglar. Bu gibi durumlarda kisi sadece kendi hazzi iin alismis olur. Dolayisiyla onun fiili ve karsiliginda alacagi mkfati, kulluk (taabbud) kasdi ile islemis bulunan kimsenin fiil ve mkafatinin kemaline asla ulasmaz, (3) Maslahati anlasin anlamasin sadece emre uymayi (imtisal) amalamis olmasi. Bu ise daha mkemmel ve daha emin bir yoldur. Daha mkemmel olusu syle: Kisi burada kendisini emre uyan bir kul, agiriya buyur diyen bir kle yerine koymustur. Zira sade emirden baska birseyi dikkate almamistir. Hem sonra bu kimse emre uymus olmakla maslahatin bilgisini herseyi anahatlariyla ve btn detaylariyla bilen Allah'a havale etmis, bylece ameli, bir kismini ihmalle sadece bazi maslahatlara mnhasir kilmis olmamaktadir. Allah ise o amelden dogacak her maslahati bilmektedir. Bu haliyle kisi bazi maslahatlar mlahazasi olmaksizin yapilan agiriya uymus olur. Daha emin olusuna gelince, emre uymus olmak iin fiili isleyen kimse, onu kulluk geregi olmak zere islemekte ve hizmetin tam merkezinde durmaktadir. Eger Allah'tan baskasina ynelik bir kasit kendisinde belirecek olursa, kulluk kasti onu geri evirecektir. Hatta fiili hibir seye sahip olmayan, hibir seye gc yetmeyen sahipli bir kle imis gibi islemesi durumunda byle bir kasit zaten ogu kez dogmayacaktir. Fiili maslahati elde etmek iin islemesi durumunda ise durum farkli olacaktir. nk o zaman kendisini, bizzat kendi nefsi iin de bir vasita oldugu gibi, kullar ile maslahatlari arasinda bir vasita grecektir. Bu durumda belki de kendisine bir pay bime duygusu dogacaktir. Hem sonra burada emir ve yasagin altina girmesi ve sinirlarinda durmasinin bir geregi olarak kendi hazzi kendi ynnden yok edilmis olacaktir: Hazlara ulasmak iin amelde bulunmak bazi ifsad edici unsurlarin girmesine bir yoldur. Hazlari dsrmek suretiyle amelde bulunmak ise, onlardan uzak olmaya bir yoldur. Bu bahis Hkmler blmnde genise ele almyor. Tevfik ancak Allah'tandir. [173]
Dokuzuncu Mesele:

Allah haklarinda mkellefin hibir sekilde mdahale ve tercih hakki bulunmamaktadir. Kulun kendisine ait haklarda ise, tercih hakki bulunmaktadir. Allah haklarinin, asla dsmeyecegi, mkellefin arzusuyla herhangi bir iliskisi bulunmadigi konusunda deliller pek oktur. Bunlar ierisinde de en

st seviyede olani istikradir; Seriatta yer alan btn trleriyle taharet, namaz, zekat, oru, hac, iyiligi emretme ktlg yasaklama ki en yce mertebesi cihad[174]olmaktadir, bunlarla ilgili bulunan keffret ve diger muameleler, yeme, ime, giyinme ve ben- -zeri ierisinde Allah hakki ya da baska bir kul hakki bulundugu sabit bulunan diger konularin teker teker ele alinmasi ve incelenmesi sonucunda ulasilan netice Allah hakki ya da baskasina ait kul hakki karsisinda kisinin herhangi bir tasarruf yetkisinin bulunmadigini ortaya koymaktadir. Btn cin hkmlerde de durum aynidir ve bunlarda da Allah'a ait bir hakkin dsrlmesi imkani yoktur. Mesel bir kimse iksa da namaz iin gerekli olan taharet sartini hangi esidi olursa olsun veya farz olan namazlardan birini veya zekati veya orucu veyahut da hacci... dsrmek istese, bu arzusu kursaginda kalir; zira onun byle bir yetkisi yoktur ve bu gibi ykmllklerle eda edip boynundan dsrmedike ebed olarak muhatap kalir. Ayni sekilde mesela canli bir hayvani bogazlamadan yemeyi kendisine helal kilmak istese, keza Sri'in kendisine haram kildigi seyi mubah kilmak istese veya vel ya da mehirsiz nikhi helal kilmaya alissa veya riba ve diger fsId alis-verisleri mubah kilmak istese veya zina, iki ya da yol kesme gibi had cezalarini dsrmeye yeltense veya mcerred iddia ile (delil getirmeksizin) baskalarina tazmin ya da ifa mecburiyeti getirmek istese ve bunlara benzer daha baska tasarruflara yeltense, btn bu abalari bosuna olacak ve yaptiklari bu gibi seyler sahih olmayacaktir. Seriatin btnnde bu son derece aik bulunmaktadir. Dahasi bir hakkin Allah hakki ile kul hakki arasinda dnmesi durumunda, kulun kendi hakkini dsrmesi eger Allah hakkinin da dsrlmesine sebep olacaksa, kulun kendi hakkini dahi dsrmeye yetkisi bulunmamaktadir. Iste bu noktadan hareketledir ki, mesela syle bir itiraz serdet-mek mmkn degildir: Kisinin kendi hayati, bedeni, akli, malinin elinde kalmasi gibi konular zerinde hakki sabittir. Bu durumda bir baskasini kendi zerine musallat kilmak suretiyle bu haklarini dsrdg zaman ya bu caizdir denilecek ya da hayir denilecektir. Eger hayir diyecek olursaniz ki fikih da byle diyor, o zaman bu koymus oldugunuz esasa ters dser; nk hakkidir. Dsrebildigine gre de, kendi hakkini dsrmesi konusunda muhayyer oldugu sonucunu gerektirir; fikih ise buna hakkinin olmadigina hkmediyor. Eger evet diyecek olursaniz, seriata muhalefet etmis olursunuz. Zira hibir kimsenin kendisini ldrme ya da organlardan birisini veyahut da bir malim itlaf etme yetkisi bulunmamaktadir. Yce Allah: "Kendinizi ldrmeyin, sphesiz ki Allah size merhamet edendir[175]"Mallarinizi aranizda haksiz yollarla yemeyin.[176]buyurmaktadir. Kendisini ldrenler hakkinda korkun bir cezanin oldugu bildirilmistir. Akil maslahatini bir sre rttg iin iki

haram kilindigina gre, onu tmden izale etmenin hkm ne olur dersiniz? Malini savurganca harcayan kimseler kisitlilik altina alinmis ve malin ziyan edilmesi Hz. Peygamber'ce yasaklanmistir. Btn bunlar, kul haklarinda onun tercih hakkinin bulunmasi gibi bir sonucun lazim gelmeyecegini gstermektedir. Cevap: Bu itiraz yerinde degildir. nk nefislerin ihyasi, akillarin ve bedenlerin kemali kullarin kendi haklarindan degil; Allah'in kullar zerindeki haklarindan olmaktadir. Bu hususlarda kullara bir tercih hakki taninmamasi bunun en byk delilidir. Bu durumda Yce Allah kulun hayatini, bedenini ve ykml tutuldugu seyleri anlamasi ve bylece yerine getirmesi iin vasita olan aklini tamamladiktan sonra, kulun kalkip da bunlari dsrmeye alismasi sahih olmayacaktir; onun byle bir yetkisi yoktur. Ancak, bazen mkellef, kendi kesb ve esbaba tevessl bulunmaksizin belaya maruz kalir ve bu yzden cani veya akli ya da bir organi ortadan kalkabilir. Bu gibi yerlerde kul hakki katiksiz bir hal alir. Zira vuku bulan sey, ortadan kaldirilmasi imkani bulunmayan seylerdendir. Bu durumda kendisine tecavzde bulunan kimseyi cezalandirma hakkinda tercih hakki bulunmaktadir. nk o kisi (mtecaviz ) hakkinda tahsil edilebilir bir hak seklini almistir. Aynen bir trl bor gibi. Bu durumda magdur hakkini dilerse terkeder. Daha uygun olani da, kll zere birakmis olmak iin terki olmaktadir. Yce Allah: "Ama sabredip bagislayanin isi, iste bu azmedilmeye deger islerdendir[177] "Ama kim affeder ve barisirsa, onun ecri Allah'a aittir"[178] buyurur. Bunun izahi syle: Kisas ve diyet, magdurun canina ve bedenine ait maslahatlarin ortadan kalkmasi karsiliginda bir telafi olmaktadir; nk bunlarda bulunan Allah hakki ortadan kalkmis ve telafisi imkansiz bir hal almistir. Fikhi konularda zikredilen tafsilat zere tedaviye kalkisilmasi vacip olmamasi halinde hasta olmayani hasta etmek, kendinden vacip olmayan zlimi uzaklastirmak gibi konularda oldugu gibi ortadan kaldirilmasi mmkn olanlardan meydana gelen seylerde de durum aynidir. Mala gelince, o da ayni tarz zere cardir. nk hakkin kul iin oldugu belirdigi zaman, onun o hakkini dsrme yetkisi bulunacaktir. Allah Tel: "Borlu darda ise, eli genisle-yinceye kadar ona mhlet verin. Bilmis olsaniz borcu bagislamaniz sizin iin daha hayirlidir"[179] buyurmustur. Ancak kisinin elinde mal olur ve onun zerinde ser'an mubah kilinmis bir maksat dogrultusunda olmaksizin bir tasarrufta bulunmak ya da onu itlaf etmek isterse, buna yetkisi yoktur. Bu kabilden olan diger hususlarda da durum aynidir. Helalin haram, haramin da helal kilinmasi vb. Allah haklarindan olmaktadir. nk bu yeniden bir tesr (hkm koyma), insanlari geregi ile icbar edecek ser'kll bir esasin insasi demektir; halbuki onlarin buna yetkileri yoktur. Zira birseyin helal ya da

haram kilinmasina esas olan, o seyin gzellik ve irkinliginin tesbiti, akil yoluyla olmamaktadir. Bu durumda yapilan sey, Allah'tan baskasi iin bir pay bulunmayan bir alanda taskinliktan baska birsey degildir, haddi asmadir. Bu yzden, bu gibi konularda hibir kimsenin seim hakki bulunmamaktadir. Soru:Daha nce, her kul hakkina mutlaka Allah hakkinin da bir taalluku bulundugu ve neticede ierisinde Allah hakki bulunmayan hibir kul hakkinin olmadigi gemisti. Bu durumda kulun kendisine nisbet edilen hakkini dsrme yetkisinin bulunmamasi gerekir. Bu izahtan sonra kulun tercihine birakilmis bulunan hibir hak kalmaz. Sonu olarak dakul hakki gider ve geriye sadece bir kisim hak (yani Allah hakki) kalir. Cevap: Iste bu tek kisim iki kisma blnms olmaktadir; nk kul hakki olan seyin hakligi Sri'in tanimasi sonucu olmustur; yoksa esastan kul ona mstahak degildir. Bu husus bu kitapta daha nce ge- [378] nise ele alinmisti.[180] Iste bu noktadan hareketledir ki, hem kul hakkindan, hem de Allah hakkindan sz etmek mmkn olmustur. Sirf Allah hakki olan[181] seylere gelince, kulun onlar karsisinda herhangi bir tavir gstermesi szkonusu degildir. Kul haklarina[182] gelince, kulun bu gibi haklarda Allah'in kendisine verdigi yetkiye dayanarak tercih hakki bulunmaktadir ve bu yetkiyi mstakil olarak kendi iradesinden almis degildir. Az nce verilen izahlardan, kulun kendisine ait haklarda kismen muhayyer kilindigi[183] ortaya ikmis bulunmaktadir. Bu konuda helal olmak kaydiyla yiyecek, iecek ve giyecek trleri[184] arasinda bir tercihte bulunabilmesi; keza ahs-veris, muamelt, hak davasinda bulunma gibi konularda seim yapmasi delil olarak yeterli olmaktadir. Kulun bu gibi haklari dsrme yetkisi oldugu gibi bunlar karsiliginda bir bedel alma, elinde bulunan seyler zerinde eger tasarrufu alisilmamis tr ve sekilden degilse herhangi bir kisitliliga ugratilmaksizin tasarrufta bulunma hakki da bulunmaktadir. Burada btn mesele, Allah hakki ile kul hakki arasini ayirabilmektedir. Bu hususa bu kitabin nc nev'inin sonunda isaret edilmisti. Allah'a hamdolsun! [185]
Onuncu Mesele:

Dis grns itibariyla caiz ve mesru bir sekilde ya da caiz olmayan bir biimde, bir hkmn dsrlmesi ya da baska bir hkme"ev-rilmesi konusunda hileye basvurmanin hkm ne olacaktir. yle ki o hkmn dsmesi ya da baska bir hkme dnsmesi basvurulan bu yol olmasa gereklesmeyecekti. Bu durumda kisi amacina bu yollarla ulasmak istemektedir. Halbuki, ara olarak kullandigi o seyin amaci iin mesru kilmmadigim da bilmektedir. Bu durumda hileye basvurma sanki iki unsur

iermektedir: (a) Dis grnste fiillerin hkmlerini biribiri ile degistirme, (bj Seriatta belli bir ama iin mesru kilinmis bulunan fiilleri, o hkmlerin degistirilmesi iin bir ara ve vasita kilma. Bu durumda acaba ser'an hileye basvurmak ve onun dogrultusunda amel etmek sahih olur mu? Yoksa olmaz mi? Bu zerinde ciddiyetle durulmasi gereken bir konudur. Sahih olup olmadigina gemeden nce de hilenin mahiyetini aiklamak gerekecektir: Syle ki: Yce Allah bazi seyleri haram, bazilarini da helal kilmistir. Bunu ya bir kayit olmaksizin ve bir sebebe baglamaksizm mutlak olarak yapmistir. Nitekim namazi, orucu, hacci ve benzerlerini byle vacip kilmistir. Zinayi, ribayi, ldrmeyi ve benzerlerini de yine bu sekilde haram kilmistir. Bazi seyleri de sebeplere baglayarak vacip ya da haram kilmistir. Zekati, keffaretleri, nezre vefayi, ortak iin sufa hakkini vacip kilmasi; bosanmis kadinin, gasbedilmis ya da alinmis mal ile faydalanmanin vb. haram kilinmasi gibi. Hal byle iken kisi kalkar ve kendisine vacip kilman bir hkmn dsrlmesi ya da haram kilinan birseyin mubah kilinmasi iin herhangi bir yolla girisimde bulunur ve bunun neticesinde de zahir itibariyla kendisine vacip olan sey vaciplikten ikar ya da haram olan sey seklen helal hale dnsr.Iste bylesine bir girisime "hile" ya da "tahayyl" adi verilmektedir. rnekler: Mukim halde iken namaz vakti giren bir kimse zerine drt rekat namaz kilmasi vacip olur. Kisi bu namazin tamamini kendisinden dsrmek iin sarap ya da uyku ilaci ier; bylece baygin gibi akli basinda yok iken namaz vakti ikmis olur. Ya da drt rekatli namazi kisaltmak ister ve bunun iin yolculuga ikar. Ayni sekilde Ramazan ayina yetisen bir kimse, orucu tutmamak iin yolculuga ikar. Hacca gitmeye gc yetecek kadar mali olan bir kimse, zerindeki hac grevini dsrmek amaciyla elinde bulunan malini bir baskasina hibe eder ya da herhangi bir yolla elinden ikarir. Baska birisine ait cariye ile cins iliskide bulunmayi arzu eder ve onu gasbeder. Adam da cariye ld zanneder ve ona cariyenin kiymetini der ve bylece cariye ile cins iliskiye girer,. Yahut bir kimse, bakire bir kizi kendi rizasiyla nikahladigina dair yalanci sahitler dinletir ve hakim de sahitlere dayanarak o dogrultuda hkmeder ve bylece o kizla cins iliskide bulunur. Pesin verecegi on dirhemkarsihginda belli bir sre sonra yirmi dirhem almak ister ve buna syle bir kilif bulur: Mesel bir elbiseyi pesin ola-rakon dirheme satin alir. Sonra ayni elbiseyi almis oldugu saticiya yirmi dirhem karsiliginda veresiye olarak satar. Falani ldrmek ister ve onun gidecegi yola onun lmne neden olacakmesela mizrak dikmek ya da kuyu kazmak gibi bir sebep hazirlar. Zekat ykmllgnden kamak ister ve bunun iin elindeki mali bir baskasina hibe eder veya mali itlaf eder ya da nisap miktarina ulasmamasi iin ayri olan mallari toplar ya da birlesik olanlari ayirir.[186] Haramlarin helal kilinmasi ve vacibin

dsrlmesi konusundaki diger rnekler de bu sekildedir. Ayni sey helalin haram kilinmasi konusunda da geerlidir. Meselkadm, kocasina ait bulunan cariyenin ya da kumasinin ona haram olmasini ister ve bunu temin iin onlari emzirir, Ser'an sabit olmayan bir hak is-bati iin yapilan hileler de aynidir: Mesel, vrise vasiyet yasagini delmek iin, ona karsi bor ikrarinda bulunur ve bylece maksadina ulasmak ister. Btn bu ve benzeri tasarruflar, ser'an sabit bulunan hkmleri, dis grns itibariyla sahih, esas itibariyla ise batil olan bir fiili (kilif) ara olarak kullanmak suretiyle baska hkmler haline dnstrme abalaridir (hile 1. Bunlarin teklf ya da vaz hkmlerden olmasi arasinda bir fark bulunmamaktadir. [187]
On Birinci Mesele:

Bu anlatilan sekliyle hileler genelde[188] mesru degildir. Kitap ve snnette bunu ortaya koyacak deliller sayilamayacak kadar oktur. Ancak bunlar zel hallerle ilgilidir. Bununla birlikte bu delillerin tm birden degerlendirildigi zaman hilenin seran menedildigi ve dinde yasak oldugu kesin olarak ortaya ikar: Bunlardan bir kismini burada arzedecegiz: Kitaptan deliller: Mnafiklarin zellikleriyle ilgili bulunan yetler; "Insanlardan inanmadiklari halde 'Allah'a ve hiretgnne inandik' diyenler vardir. Banlar Allah'i ve inananlari aldatmaya alisirlar, oysa sadece kendilerini aldatirlar da farkinda degillerdir,[189]Bu ve devam eden yetlerde Yce Allah onlari yermis, siddetli azapla tehdit etmis, onlari rezil rsvay eylemistir. Onlarin yaptiklari aslinda sundan ibaretti: Kanlarini ve mallarini korumak iin dilleriyle mslman olduklarini sylyorlar; sehadet kelimesiyle bizzat Sri' tarafindan gzetilen gnll ve kalb tasdikle onun geregi altina girme kasdini asla bulundurmuyorlardi.[190]Bu yzden de onlar cehennemin en alt tabakasinda bulunacaklardi. Onlarin Allah'i ve inananlari aldatmaya alistiklari belirtilmistir. Onlar bu yaptiklari ile, kendilerinin sadece bir istihzada bulunduklarini[191] sylemekte idiler. Onlar Kur'n'da siddetle korkutulmusiardir; nk bu halleriyle onlar Allah'in dinini kendi hasis arzularina alet ediyorlardi. Yce Allah amellerini gsteris iin isleyenler hakkinda syle buyurur: "Ey inananlar! Allah'a ve hiret gnne inanmayip, insanlara gsteris iin malini sarfeden kimse gibi sadakalarinizi basa kakma ve eza etmekle.bosa ikarmayin, Onundurumu, zerinde toprak bulunan kayanin durumu, gibidir, zerine bol yagmur yagdiginda onu cascavlak birakir. Kazandiklarindan hibir sey elde edemezler. Allah inkar eden kimseleri dogru yola eristirmez[192] "Mallarini insanlara gsteris iin sarfedip, Allah'a ve hiret gnne inanmayanlari da Allah sevmez" [193]"Dogrusu mnafiklar

Allah'i aldatmaya alisirlar. Oysa O, onlara aldatmanin ne oldugunu gsterecektir. Onlar namaza tembel tembel kalkarlar. Insanlara gsteris yaparlar, ne onlarla ne de bunlarla olur, ikisi arasinda bocalayarak Allah'i pek az anarlar. Allah'in saptirdigi kimseye yol bulamayacaksin."[194]Yce Allah onlarin bu tavirlarini yermis ve onlari azapla korkutmustur. nk bunlar dnyev amalardan dolayi tat izharinda bulunmuslardir.Yce Allah bahe sahipleri hakkinda da syle buyurur: "Biz bunlari, vaktiyle bahe sahiplerini denedigimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan baheyi devsireceklerine bir istisna payi birakmaksizin yemin etmislerdi. Ama onlar daha uykudayken Rabbinin katindan gnderilen bir salgin o baheyi sarivermisti de bahe kapkara kesilmisti.[195]Bunlar yoksullarin haklarini vermemek iin baheyi normal vaktinden nce onlarin gelmeyecegi bir saatte[196] devsirmeyi kararlastirinca, Yce Allah da onlarin bahelerini helak etmek suretiyle kendilerine azap etmisti. Bir baska yette de: "Iinizden cumartesi gn azginlik edenleri elbette biliyorsunuz...."[197] buyrulmaktadir. nk bunlar (Israilogul-lari) avlanmak yasak olan cumartesi gnnde bolca gelen baliklan zel havuzlara aliyorlar ve sadece havuzun agzini kapatiyorlar, ertesi gn de yakaliyorlardi. xxx Bir baska yette: "Kadinlari bosadiginizda, mddetleri sona ererken, onlari gzellikle tutun, ya da gzellikle birakin. Byle yapan sphesiz kendisine yazik etmis olur. Allah'in yetlerini de alaya almayin" [198] buyrulur. Bu yet syle tefsir edilmistir: Koca karisina zarar vermek amaciyla onu bosar. Kadin iddetini beklemeye baslar, sonuna dogru koca mracaat eder ve ikinci kez tekrar bosar, kadin yemden id-det beklemeye baslar ve sonuna dogru yaklastiginda koca tekrar mracaatta bulunur ve tekrar bosar. Onun bu mracaatlarinda kadina zarar vermekten baska bir amaci bulunmaz. Iste byle bir davranisi Yce Allah haram kilmis ve bu davranisi Allah'in y etleriyle alay etme olarak nitelemistir. ''Bosanan kadinlar kendi kendilerine aybasi hali beklerler, eger Allah'a ve hiret gnne inanmislarsa rahimlerinde Allah'in yarattigini gizlemeleri kendilerine helal degildir. Kocalari bu arada barismak isterlerse karilarini geri almakta daha ok hak sahibidirler.... Bosanma iki defadir...."[199] Bosama Islmin ilk yillarinda belli bir sayi ile sinirlanmis degildi. Koca bosadigi karisini iddeti bitmeden nce tekrar dnmek suretiyle nikahi altina geri aliyor, sonra yine bosuyor-du, sonra tekrar mracaat ediyor ve yine bosuyor; bylece karisina zarar vermeyi amaliyordu. Bunun zerine "Bosanma iki defadir" yeti gelmistir. Onunla birlikte "Kadinlara verdiklerinizden birsey almaniz size helal degildir" yeti de inmistir. Bu da kariya iskence edip bylece onu fidye karsiliginda kendi nefsini kurtarmasi

gibi bir yola mecbur etme niyetinde bulunan kimselere karsi bir uyari olarak inmistir. Btn bu yasak davranislar, hkmn kendi amaci dogrultusunda kullanilmadigi ve baska amalara ulastirmasi iin kullanildiga hilelerdir. Yce Allah syle buyurur: "(Mirasta) edilen vasiyetten veya bortan arta kalan, zarara ugratilmaksizin (hak sahipleri arasinda paylastirilir).[200] Yani mesel te birden fazla vasiyette bulunmak veya bazi mirasilari mahrum birakmak iin diger bazilarina vasiyette bulunmak suretiyle vrisler zarara ugratilmaksizm demektir. Bir baska yette de: 'yetimleri evlenme agi gelinceye kadar deneyin. Onlarda olgunlasma grrseniz mallarini kendilerine verin; byyecekler de geri alacaklar diye onlari israf ederek ve tez elden yemeyin[201] buyrulur. Yine bir baska yette: "Onlara verdiginizin bir kismini alip gtrmeniz iin onlari sikistirmayin"[202]buyrulmaktadir. Bu anlamda daha baska yetler de bulunmaktadir. Hadislerden deliller: "Zekat (artar veya eksilir) korkusuyla mteferrik zekat mali bir araya toplanmaz; toplu olanlarin arasi da ayrilmaz.[203] Bu hadis, zekat ykmllgn dsrmek ya da azaltmak iin basvurulan hileleri yasaklamaktadir. "Yahudi ve hiristiyanlarin irtikap ettikleri seyleri islemeyin: Onlar Allah'in haram kildigi seyleri en di hilelerle helal kilmaya alismislardir[204]"Kim iki at arasina geeceginden emin oldugu bir ati katar (ve yaristirirsa), o kumardir[205] "Allah yahudleri kahretsin! Onlara iyaglan haram kilinmisti. Onlar bunu yordular (tevil ettiler) ve onu sattilar ve parasini yediler"[206] "Muhakkak ki mmetimden bir kisim insanlar baska adlar koyarak sarabi ieceklerdir.[207] Onlarin baslarinda algilar alinacak ve sarkicilar sarki syleceklerdir. Allah onlari yerin dibine batiracak; onlardan bir kismini maymunlara ve hinzirlara evirecektir.[208] Bu sz Ibn Abbas zerine mevkuf olarak rivayet edildigi gibi merf olarak da rivayet edilmistir. "Insanlar zerine yle bir zaman gelir ki o zamanda bes sey ile bes sey helal kilinmak istenir: Verdikleri esitli isimlerle ikiyi; hediye adi altinda harami (rsvet gibi); korku (mesru mdafaa) adi altinda ldrmeyi; nikah adi altinda zinayi, bey (alisveris) adi altinda ribayi helal kilmak isterler"[209] 'Insanlar dinar ve dirhemlerle cimrilik yapmaya baslayip rtl riba muamelelerinde (yne satislari, buyu'l-cl) bulunduklarinda; kzn kuyruguna yapisip Allah yolunda cihadi biraktiklarinda Allah onlarin basina yle bir bela ind'ir ki, dinlerine tekrar dnmedike o bela kaldirilmaz"[210] "Allah hlle yapana da yaptirana da lanet etsin[211] "Allah rsvet alana da rsvet verene de lanet etsin.[212]Hz. Peygamber [ akidsm" 1 borlunun hediye vermesini yasaklamis ve syle buyurmustur: "Sizden biriniz dn para verdiginde, borlu kendisine bir kediye verir yahut biniti zerine bindirmek isterse ona binmesin ve o hediyeyi kabul etmesin, Ancak bor iliskisinden nce aralarinda bu tr

muameleler normal olarak oluyor idiyse o bundan mstesnadir[213] "Katil vris olamaz" [214] buyurmus ve devlet yneticilerine, tahsildarlara verilen hediyeleri zimmete geirilen haksiz kazan fgull) kabul etmistir.[215] Bor ya da ek bir menfaat (selef) karsiliginda yapilan satis akdini yasaklamistir.[216]Hz. ise: "Git, Zeyd b. Erkam'a syle: Sphesiz kio,egertevbeetmezseRaslullah ile yapmis oldugu cihadini iptal etmistir"[217]demis, riba anlamina gelen satis muamelesine tepkisini gstermistir. Bu anlamda pek ok hadis bulunmaktadir ve bunlarin hepsi de aika hkm tersyz etme amaci tasiyan hilelerin caiz olmadigini gstermektedir."" Sahabe ve tabin dnemlerinde mmetin tamami da bu dogrultuda dsnmekte idiler. [218]
On Ikinci Mesele:

Hkmlerin maslahatlar iin konulmus oldugu sabit olduguna gre, amellerin degerlendirilmesi maslahat prensibi ile yapilacaktir. nk daha nce de getigi gibi Sri'in amellerde gzetmis oldugu sey, maslahatlar olmaktadir. Durum, zahirde ve batinda asil mesruiyet zere oldugu zaman herhangi bir problem bulunmayacaktir, Eger dis grns itibariyla uygun olur fakat maslahat bulunmazsa, o takdirde fiil sahih ve mesru degildir. nk ser' ameller, bir fiil olduklari iin degil,1 aksine o fiillerin tasidiklari anlamlar iin amalanmislardir. Bu anlamlar ise fiillerin mesruiyet sebebi olan maslahatlardir. Bu gibi fiillerin asl mesruiyet dogrultusunda islenmemesi durumunda, onlarin mesruluklarindan sz edilemeyecektir. Mesel, biz biliyoruz ki kelime-i sehdet getirmek, namaz ve diger ibadetleri yerine getirmek sadece Allah'a yaklasmak, O'na dnmek, O'nu tazim ve saygi ile birlemek, tat ve boyun egme konusunda dis organlarinin da kalbi ile uyum ierisinde olmasini temin etmek iindir. Eger bu ibadetlerden herhangi birisini, dnya ikarlarina let etmek iin yerine getirirse, onun mesruiyetle ilgisi olmayacaktir. Imana girme amaci olmaksizin sadece canini ve malini korumak iin kelime-i sehdet getirmek, insanlarin vgsn kazanmak veya dnyev bir makam elde etmek amaciyla (riya) namaz kilmak gibi. nk bu tr gereklestirilen amellerde, mesruiyet amaci olan maslahat meydana gelmemistir; aksine bu gibi fiillerde gzetilen sey mesruiyet amaci olan maslahatin ziddi (mefsedet) olmaktadir. Buna gre mesel zekat hakkinda syle deriz: Zekatin mesruiyet amaci cimrilik duygusunun kaldirilmasi, yoksullarin ihtiyalarinin giderilmesi, helake maruz kalan nefislerin ihyasi olmaktadir. Durum byle iken, bir

kimse zekat ykmllgnden kamak iin malini bir baska sahisa hibe etse ve daha sonra hibe ettigi parayi br sene ierisinde yahut da daha nce tekrar geri alsa, bu davranis insanda bulunan cimrilik duygusunu daha da artiracak ve glendirecek, yoksullarin ihtiyalarinin giderilmesi maslahatini ortadan kaldiracak bir davranis olacaktir. Byle bir hibenin, Sri'ce mendup kabul edilen gerek hibe ile bir ilgisi olmadigi da bilinen bir husustur. nk gerek hibe, hibede bulunan kimsenin ihtiyalarinin giderilmesini, ona iyilikte bulunulmasini, zengin olsun fakir olsun iinde bulundugu durumun daha da rahatlatilmasi anlami tasir ve o kimsenin sevgisinin kazanilmasim, onunla aradaki baglarin pekistirilmesini amalar. Burada sz edilen hibe ise, bunun tam ziddi zelliktedir. Eger hakikaten gerek temlik anlami tasiyan bir hibe seklinde yapilmis olsaydi, o zaman yardim ve rahatlatma maslahatina uygun olurdu; insanda bulunan cimrilik duygusunun ortadan kaldirilmasi amacina hizmet ederdi ve bunun sonucu olarak da zekat ykmllgnden kama anlamina gelmezdi[219] Dikkat edecek olursak, fiilde gzetilen mesru kasit, ser' olan baska bir kasdi ortadan kaldirmamaktadir. Ser olmayan kasitlar ise, ser' kasdi ortadan kaldirmaktadir. Bir rnek verelim: Kadinin kocasina fidye vermesinin mesru kilinmasi, hanimlik grevininin yerine getirilmesi konusundaki Allah'in koymus oldugu hukuku gzetememe korkusundan dolayidir. Byle bir durumda kadinin harama dsme korkusuyla gnll olarak kocasindan kendisini fidye karsiliginda satin almasi mubah kilinmistir. Byle bir kadin, kocasi ile kendi arasindaki kt durumun dzeltilmesi iin fdye vermektedir ve bu kocanin kadini gzellikle salivermesi ile olacaktir. Bu ser! bir maksatttir; maslahata uygundur ve byle bir davranistahemen ya da zaman ierisinde ortaya ikacak bir mefse-det de bulunmamaktadir. Hal byle iken koca karisina kasitli olarak kt davranir ve onu kendisine fidye vererek ayrilmaya icbar ederse, bu hareketiyle kocagc dahilinde oldugu halde[220] sebepsiz olarakha-nimina zarar verdigi iin mesru olmayan bir davranista bulunmus olur. Zirakocanmegerhakikatenkarisindan ayrilmasina ihtiyaci varsa, elinde karisina zarar vermeden ayrilma imkani (talak hakki) bulunmaktadir. Bu durumda kadinin fidye vererek ayrilik yoluna (huP) basvurmasi, gzellikle saliverme olmayacak, bu is aralanndakari-ko-ca hukukunu yerine getirememe korkusundan da olmayacaktir. nk bu zorunlu bir fidye haline dnsmstr. Kadin hakkinda aresiz kalmasi ve kendisini maruz kaldigi zarardan kurtarmasi sebebiyle her ne kadar caiz halini almissa da, koca iin caiz degildir; nk o bu tasarrufu mesru olmayan bir biimde gereklestirmistir. Ayni sekilde diyoruz ki: Sphesiz ser' hkmler genel anlamda kll bir

maslahat; zel anlamda da her bir meselede cz' bir maslahat ierirler. Cz' olan maslahat, ilgili delillerin zel olarak o meselede gzetildigini bildirdigi hikmetler olmaktadir. Kll maslahat ise sudur: Mkellef btn davranislarinda, szlerinde ve inanlarinda seriatin koymus oldugu belli bir kanun altinda olmak durumundadir. Onun basibos bir hayvan gibi arzu ve heveslerine tbi biri olmamasi; seriatin boyundurugu altina girmesidir. Bu nokta daha nce izah edilmisti. Bu durumda mkellef, karsisina ikan her bir zor meselede esitli mezheplerde ileri srlen hileleri arastirir, arzu ve heveslerine uygun dsen grslere tbi olursa; bu haliyle o boynundan takva imlegini ikarip atmis olur ve bu haliyle o arzu ve heveslerine tabi olmaya devam etmis, Sri'in tahkim ettigini bozmus, ne aldigini da arkaya atmis olur. Bunun rnekleri oktur. Fasil: Durum byle olunca, seriatta yerilen, btil oldugu belirtilen ve yasaklanan hileler, ser' bir esasi ortadan kaldiran ve ser' bir masla-~ hatla ters dsen hileler olmaktadir. Eger, ser bii' esasi orta dair kaldirmayan, seriatin dikkate alindigini bildirdigi bir maslahata t dsmeyen bir hilenin varligi farzedilecek olursa, o ser' yasak kan ^ mina girmeyecek ve btil da olmayacaktir. Kisaca isin esasi hileler' kisim oldugu noktasinda dgmldr: (1) Btil oldugunda ihtilaf bulunmayan hileler: Mnafiklarin v mrlerin hileleri gibi, (2) Cizligi konusunda ihtilaf bulunmayan hileler: Zor altinda kfr kelimesini sylemek gibi. Kisinin geregine itikat etmeksizin aslkasitile kfr kelimesi syleyerek kanini korumak iin byle bir areye (hile) basvurmasi ile yine ayni sekilde asl kasitla kanini korumak iin kelime-i tevhid okumasi arasinda fark yoktur.[221] Ancak bunun[222] hakkinda izin vardir; nk bu bir dnyev maslahattir ve ne dnyada ne de hirette olmak zere asla bir mefsedet de iermemektedir. Birincisi ise yle degildir. nk o ser'an izin verilmis bir davranis degildir. Zira o mutlak anlamda uhrev bir mefsedet olmaktadir.[223]Dnyev maslahat ya da mefsedetlerle, uhrev maslahat ya da mefsedetler karsi karsiya geldigi zaman uhrev olan maslahat ya da mefsedetler ittifakla ncelikli olarak dikkate alinirlar. Zira uhrev maslahatlari ihlal eden dnyev bir maslahatin dikkate alinmasi sahih degildir. Bilindigi gibi, uhrev maslahatlari ihlal eden birsey, Sri'in amaladigi seye uygun olmayacak ve dolayisiyla btil olacaktir. Iste bu noktadan hareketledir ki, mnafikligin ve mnafiklarin yerilmesi hakkinda bilinen nasslar gelmistir. Ayni dogrultuda olan seylerde de durum aynidir. Her iki kisim dakatiyet mertebesine[224] ulasmis bulunmaktadir. (3) nc kisim ise kapalilik ve dolayisiyla problem arzetmek-tedir. Bu

kisim hakkinda, dsnrler farkli yaklasimlarda bulunmuslardir. nk bu kisimdan olan hilelerin, birinci kisma ya da ikinci kisma katilacagi konusu aik bir delil ile ortaya ikmis degildir. Keza bu tr hilelerde Sri'ce maksd bulundugunu gsterecek ser' bir amacin bulunup bulunmadigi da ortaya ikmamistir. Yine meselede ortaya konuldugu sekliyle bu tr hilelerin, seriatin amaci olan. Maslahatlara muhalif oldugu da sabit olmamistir. Iste bundan dolayi bu kisim hileler zerinde farkli yaklasimlar sz konusu olmustur; Bunlardan bir kismi, bu tr hilelerin ser' maslahata muhalif olmadigini dolayisiyla caiz oldugunu; bir diger kisim da bunun aksini yani bu tr hilelerin de yasak bulundugunu ifade etmislerdir. Bazi meselelerde basvurulan hileleri caiz gren kimselerin, aslinda bu tr hilelerin Sri'in kasdina muhalefet oldugunu kabul ettiklerini sylemek asla dogru degildir. Aksine bu kimseler grslerini, Sri'in kasdimn arastirilmasi ve o meselenin Sri'in amaci dogultusunda oldugu bilinen ve caiz olan birinci ki sim hilelerden sayildigi dsncesi zerine kurmaktadirlar. nk kesin ya da zan lsnde bir bilgi ile aiktan Allah'a karsi tavir almak, degil hidayet nderleri ve din imamlari, siradan bir mslmanm dahi yapamayacagi bir davranistir. br taraftan bu tr hilelerin haramligi grsnde olanlar da, grslerini bu tr hilelerin Sri'in kasdina muhalif oldugu, hkmlerde gzetilen maslahatlara ters dstg esasi zerine dayandirmislardir. Bu trden olan hilelerin sahih olup olmadiklarinin ortaya ikabilmesi iin bazi rneklerle aiklamada bulunmaya ihtiya vardir. Tevfik Allah'tandir: (a) Hlle nikahi: Hlle nikahi, talakla bosanan karinin ilk kocasina helal olmasini saglamak amaciyla basvurulan bir hile ol- . maktadir ve bu nikah zahirde Yce Allah'in: "Bundan sonra kadini bosarsa, kadin baska birisiyle evlenmedike bir daha kendisine helal olmaz"[225] buyruguna uygun dsmektedir. Hlle nikahinda bulunan kimse, bosanmis kadini nikahlamis; dolayisiyla ikincinin bosamasindan sonra birinci kocasina dnmesi seriata uygun hal almistir. Sri'in nasslari, ser' maksatlarin en iyi anlasildigi yerlerdir. Hz. Peygamberin "Kadin erkegin, erkek de kadinin balcagizindan tat-madika hayir![226] buyrugu da, ikinci nikahtan maksadin balcagiz-dan tatma (cins iliski) oldugu konusunda aik (zahir) bir nasstir. Aranan bu sart da hlle nikahinda gereklesmistir. Eger erkegin hlle niyeti, bu nikahin fesadi konusunda etkin olsaydi, o zaman Hz. Peygam-ber'in bunu belirtmesi gerekirdi. Bunun bir hile (are) olmasi da onun fesadini gerektirmez; zira o zaman her arenin batil olmasi gibi bir netice lazim gelir ve zor altinda kfr kelimesi sylemek gibi caiz oldugunda ittifak edilen birinci kisimdan olan hilelerin de fasit olmasi gibi bir netice lazim gelirdi. Ayni sekilde isin maslahat ynn ele aldigin zaman da durum aynidir. Byle bir nikahin ierdigi maslahat aiktir. nk byle bir nikah, birbiri ile bir araya gelme imkani kalmayan iki esin arasini bulma anlami

.tasimaktadir. Zira bu sahih bir sekilde aralarinin bulunmasi iin basvurulmus bir sebep olmaktadir. Hem nikah, sonsuza kadar beraberlik kasdinin bulunmasi gibi bir sarti gerektirmez. nk byle bir sart, insanlarin sikbogaz edilmeleri anlamina gelir ve asla seriatla bagdasmaz. Zaten talak da o yzden mesru kilinmamis midir? Sonsuza dek beraberlik sarti ile yapilan evlilik hiristiyan evliligi gibi birseyolur. limler, nikahlanilan kadinla beraber kalma kasdi olmaksizin sadece yemini yerine getirmis olmak amaciyla yapilan nikahlara cevaz vermislerdir. Keza gurbet ilde bulunan bir yolcunun, orada bulundugu sre ierisinde ihtiyacini gidermekten baska amaci bulunmasa bile, evlenmesinin caiz oldugunu sylemislerdir. Baska benzer rnekler de vardir. Sonra, kl bir kaidenin bir maslahat dolayisiyla konulmasi durumunda, bundan teker teker her bir cz'de o maslahatin aynen bulunmasi gibi bir sonu lzim gelmez. Nitekim bu konu daha nce gemisti. Mesel, Imam Mlik'in grsne gre yemini zms olmak iin yapilan nikahta; "Eger falanca kadinla evlenirsem, o bos olsun!" diyen kimsenin nikahinda, keza yolcunun nikahinda vb.oldugu gibi. Burada, hileye basvurmanin caiz oldugu grsnde olan kimselerin delil olarak kullandiklari seylerin bir kismini arzetmis olduk. Yasakligina dair delillerin izahina gelince, onlar daha da aik bulunmaktadir. Bu yzden burada onlari uzun uzadiya zikretmeyecegiz. Bu izahlar ierisinde en gzeli, Abdulvahhb'in Risale serhinde zikretmis oldugu aiklamalardir. Oraya bakilsin. (b) Byu'l-cl (yne ya da rtl riba satislari) [227]* Bu tr muamelelerde yapilan sey, sonuta pesin bir dirhemin, veresiye iki dirheme satilmasidir. Ancak bu her biri haddizatinda mesru bulunan iki akit ile gereklesmektedir. Her ne kadar birinci ikinci iin bir zera (kapi, vasita) ise de ikinci mani degildir. Sari', belli sekiller zere maslahatlarin temini, mefsedetlerin defi yoluyla yararlanmamizi mubah kilmistir. Bu durumda mkellefin o sekilleri arastirmasi (tasarrufu) zedeleyici bir durum degildir. Eger yle olsaydi, btn ser' ynlerde zedeleyici olurdu. Birinci akdin, kisi iin bir ama olmadigi, onun asil amacinin ikinci akit oldugu varsayildiginda, birinci akit vesileler mesabesine dsecektir. Vesileler de vesile olmalari aisindan seran amalanmis olan seylerdir. Birinci akit de onlardandir. Vesile olmalari aisindan bu durum onlar iin caiz olduguna gre, ayni sey konumuzda da caiz olmalidir. Eger konumuzda caiz olmayacaksa, ayni caiz olmama hkm mutlak olarak diger vesilelerde de szkonusu olacaktir. Ancak onlar bir delil olmadika mutlak surette men edilmis degillerdir. O zaman burada da delil olmaksizin yasaklama.ynne gidilmeyecektir.

Dahasi konumuzla ilgili tevessln sihhatini ve onlara ynelik Sri'in kasdimn bulundugunu gsteren deliller vardir: Hz. Peygamber syle buyurur: "Katkili (adi) hurmayi para ile sat, sonra o parayla da iyi hurma al"[228] Katkili hurmanin para karsiliginda satilmasindan maksat, katkili hurmaya karsilik iyi cins hurma elde etme amacina ulasmaktir. Ancak bu mubah yolla olmaktir. Bu sonuca bir kidle iki kid arasinda ulasmak arasinda bir fark yoktur.[229]Zira Hz, Peygamber hadislerinde bunu belirtmemislerdir. Caiz olmadigi grs taraftarlarin 'Bu konu sedd-i zera kaidesi zerine kurulmustur' sz, burada bir anlam ifade etmez. nk zeri' (kapilar, vasitalar, yollar) kisimdir. (1) Ittifakla nne geilen zeralar (vasitalar): Tepki olarak Allah'a svlmesine neden olacagini bile bile putlara svmek gibi, yine tepki ojarak kendi ana-baba sina svdrecegini bile bile bir baskasinin ana-babasma svmek gibi. nk bu, hadiste kisinin bizzat kendi ana-babasina svmesi sayilmistir. Gelip geenlerin dsecegini bile bile yol zerinde ukurlar amak; insanlarin yiyecegi bilinen yiyecek ve iecek maddelerine zehir katmak rnekleri de bu kisimdandir. (2) Ittifakla nne geilmeyen zeralar (vasitalar): Mesela Insan kendi yiyecegi karsiliginda daha kaliteli ya da daha asagi derecede olanini almak ister. Kendi malini satar, aldigi para ile amacina ulasmak ister. Hatta diger ticaret yollari da byledir. Kisinin mubah olan ticar maksadi, daha ok para kazanmak iin parasini mala yatirmak seklinde kendisini gsteren bir areden (hile) baska bir sey degildir. (3) zerinde ihtilaf edilen zeralar (vasitalar): Su anda zerinde bulundugumuz konu bu kisimdandir ve henz onun hkm konusunda bir sonuca varabilmis degiliz. Hl tartisma konusu olmaya devam etmektedir. Bunlar, mesele ile ilgili hileye basvurmanin caizligine dair delil bulma abalari hakkinda sylenebilecek birtakim szlerdir. Diger tarafin delilleri ise gayet aik ve yaygin olarak bilinmektedir, Ilgili yerlere bakilmalidir. Bizim burada bu izaha yer vermemizin sebebi konuyla ilgili olanlarin kitaplarindan yararlanma imkaninin azligidir. Zira Hanef kitaplari bizim Magrip[230] lkelerinde sanki hi yok gibidir, Safi ve diger mezheplere ait kitaplar da yledir. Halbuki tek bir mezhep dogrultusunda delil getirme aliskanligi bazen grencinin kendi mezhebinden baska diger mezhepleri onlarin kaynaklarina vakif olmadan inkar etmesine ve onlara karsi tepki gstermesine sebeb olur. Bu da btn insanlarin, faziletleri ve dinde stn yerleri bulunduguna, Sri'in maksatlarini ve amalarini kavramada byk maharet sahibi olduklarina dair grs birligi ettikleri imamlar hakkinda kt dsncelerin dogmasina sebep olur. Hatta bu sonu ogu kere dogmustur

da. Burada konu ile ilgili bu iki misalle yetinelim Bunlar hiyel konusunda kendisini gsteren en meshur meselelerdir. Diger meseleler de bunlara kiyas edilir. Fasil: Bu kisim gerekten pek ok meseleleri kapsar. Geen bahisler ierisinde aiklanan meseleler zerine tefr edilerek (ayrintiya inerek) belirtilen rnekler ok olmustur. Ileride bu kisimdan tefr yoluyla ortaya ikan baska meseleler de gelecektir. Ancak burada, Maksid blmnn iyice aiklik kazanmasini ve blmden gzetilen amacin tamamlanmasini saglayacak bir sonu blm (hatime) eklemek gerekmektedir. nk syle bir soru yneltilebilecektir: Geen meselelerde verilen hususlar, hep Sri'in maksadini bilme esasi zerine oturtulmaktadir. Peki, Sri'in maksadi olan birsey, O'nun maksadi olmayan seyden nasil ayird edilecektir? Cevap: Konuyu aklen ele aldigimiz zaman konu zerinde yapilacak degerlendirmenin grs seklinde belirecegi grlecektir: (a) Birinci grs olarak syle denilecektir: 'Sri'in maksadi, onu bildiren bir delil gelinceye kadar bizim bilgi alanimizin disindadir. Bu da istikranin gerektirdigi fakat lgav konuluslari (vaz'} Itibariyla lafizlarin gerektirmedigi mnlarin (illetler) arastirilmasindan r[231]bir sekilde tamamen aik ve szl bir sekilde olacaktir. Bu grs ya ykmllkler konulurken kullara ait maslahatlar asla dikkate alinmamistir, grsnn ya da maslahatlari gzetmenin vacip olmadigi grsnn bir rn olacaktir. Maslahatlari gzetme bazi konularda vuku bulsa bile, onun izahi bizce tam olarak bilinmemekte ya da asla bilinmeyecek sekildedir.[232] Bu konuda daha da ileri gidilir ve kiyasin caiz olmadigi sonucuna ulasilir. Reyin ve kiyasin yerilmesi dogrultusunda gelen nasslar da bu grs destekler. Bu grsn zeti, nassla-rin mutlak surette zahirine hamledilmesi seklindedir ve bu grs Zahirlere aittir. Bunlar Sri'in maksatlari konusunda elde edilebilecek bilgiyi, sadece ser' delillerin zahir ve nasslarina mnhasir kilarlar. Insallah konuya ileride kiyas bahsinde tekrar temas edilecektir. Mutlak surette bu grs benimseme, asiri bir uta yer almak olmaktadir ve seriat, mutlak surette durumun onlarin grs dogrultusunda olmadigina taniklik etmektedir. (b) kinci grs de karsi u noktayi teskil etmektedir; ancak bu grs sahipleri de iki kisima ayrilmaktadir: (1) Sri'in m aks adinin ne nasslarin zahirinde nede onlardan laf-zen

anlasilan hususlarda bulunmadigini; aksine maksadin bunlarin tesinde baska birseyde gizli oldugu iddiasinda bulunanlar. Bunlara gre bu seratm tm iin geerlidir ve bunun neticesinde zahirde, Sri'in maksadini grenebilecegimiz hibir sey kalmamaktadir. Bu, seriati ortadan kaldirmak isteyen kimselerin grs olmaktadir ve bunlar "btini-ler"dir. Bunlar, masum imam grsn benimseyince, kendi iddialarini ayakta tutabilmek iin naslari ve seratm dis grnts ile ilgili bulunan seyleri ta'n etme yollunu tutmuslardir. Bu grsn varacagi yer, -Allah korusun!- kfrdr. Uygun olan bu gibi sapiklarin sozlevinihi dikkate almamaktir. (2) Syle diyen grup: Sri'in amaci, lafizlarin mnlarinin dikkate alinmasidir. yle ki nasslar ve zahirler mutlak anlamda mnlar itibari ile anlam kazanir ve dikkate alinirlar. Hal byle iken, eger nass, nazar olan mnya ters dserse, o zaman nass atilir ve nazari olan mn ne alinir. Bu grs de, [:ifl3] ya mutlak surette maslahatlari dikkate almanin vacipligi dsncesine ya da vacip olmasa da mnnin hakem kabul edilmesi dolayisiyla lafizlarin nazar mnlara tbi kilinmasi dsncesine dayanmaktadir. Bunlar da, kiyas konusunda asiri gidip, onu nasslar zerine takdim edenlere ait olmaktadir, Iste bu grs, birinci u kismin karsisinda bulunan diger ucu temsil etmektedir. (3) Her iki grsten de nasibini alan orta yolcu grs: Bunlar ne nass (zahir) ile mnnin ihlaline; ne de mn yznden lafzin ihmaline meydan vermeyecek sekilde orta bir yolu tutmaktadirlar. Bylece seriatin ihtilafsiz, tenakuzsuz tek bir nizam zere yrmesini temin etmeye alismislardir. Ilimde rsh sahibi olan limlerin ogunun tutmus oldugu yol iste bu yoldur. Ser maksatlari grenme konusunda gerekli olan kistaslarin tesbitinde dayanilacak grs de iste bu grstr. Bu giristen sonra -Allah'in inayetine siginarak- diyoruz ki: Ser maksatlar esitli ailardan bilinir: Birincisi: Temelden aik olarak gelen soyut emir ve yasak kipleri. Emrin, fiilin islenmesini gerektirdigi iin emir oldugu bellidir. Bu durumda emrin bulundugu anda fiilin yapilmis olmasi Sri'in maksadi olmus olacaktir. Ayni sekilde nehyin de fiilin islenmesini ve ondan e ekilmesini gerektirdigi malumdur. Dolayisiyla yasak olan seyin vuku bulmasi da Sri'in maksadi olacak ve yasaga ragmen islenmesi onun maksadina muhalif olacaktir. Nitekim emredilen seyin .yapilmasi da onun emrine muhalefet olacaktir. Bu hem illete bakmaksizin sirf emir ve yasagi dikkate alan kimseler iin, hem de illet ve maslahatlari dikkate alan kimseler iin aik ve genel bir yndr, Konu ie ilgili ser'i-esas da bu olmaktadir. Temelden5 kaydini getirmemizin sebebi bu tr olmayip geici durumlarla ilgili emir ve yasak kiplerini devre disi birakmak iindir. Mesela, '"Cuma gn namaz iin ezan okundugu zaman Allah'i anmaya kosun, alis-verisi

birakin!" [233] yetinde bulunan yasak temelden alisverisin yasak kilinmasiyla ilgili degildir; aksine o Allah'i anmaya kosma emrini tekit sadedinde gelmis bulunmaktadir. Dolayisiyla burada sz konusu olan yasak ikinci (tal) kasit ile amalanmis olmaktadir. Bu vakitte yapilan alis-veris -riba ve zina yasaginda oldugu gibi- birinci fasli) kasitla yasaklanmis degildir. Aksine onunla mesgul olma sebebiyle Allah'i anmaya kosma ykmllgn engellemesi ya da geciktirmesi sebebiyledir. Bu durumda olan meselelerde Sri'in maksadim kavramak ve tesbit etmek ihtilaf konusu olacaktir. Bu tartisma konusunun asil ikis yeri gasbedilmis bir yerde namaz kilma meselesidir. Aslinda alis-veris mubahtir. Ancak zaman itibariyle kendisine bir zellik ariz olmustur. Bu zellik de, o vakitte yapilan ahs-verisin vacip olan Cuma namazina kosmayi engellemesidir. Bu zellik alis-veris akdinin znde mevcut degildir ve akdi ondan ayri olarak dsnmek f394] mmkndr. Bu yzden de hakkinda ihtilaf bulunmaktadir. 'Aik olarak' kaydini getirmemizin sebebi de sarih olmayan zimn emir ve yasaklan devre disi birakmak iindir. Mesela, emir kipinin tagaminim ettigi ziddi yasaklama; birseyi yasaklamanin tazammun ettigi ziddi emretme gibi olmayacaktir. nk bu gibi durumlarda emir ve yasak tabi kabul edilmesi durumunda asil kasitla degil tali (ikinci) kasitla olacaktir. Zira bunlarin durumu kabul edenlere gre sarih olan emir ve yasagin tekidi mesabesinde olmaktadir. Ama hayir denilecek olursa[234]o takdirde kastin bulunmamasi konusunda emir daha aiktir. Emredilen seyin yerine getirilebilmesi iin zorunlu olarak bulunmasi gereken seyi emretmede de durum aynidir. Bu konuda emir yada yasagin Sri'in maksadina delaletetmesi tartisma konusudur ve konumuza dahil degildir. O yzden yukarida aik olarak gelen emir ve yasak diye kayitlanmistir. Ikincisi: Emir ve yasaklarin illetlerine bakmak ve 'Bu fiil niin emredildi?' *Su digeri niin yasaklandi?' sorularinin cevaplarini aramak yoluyla bilinir. Illet ya belli olur ya da belli olmaz. Eger belli ise ona tbi olunur ve o illet nerede bulunursa emir ve yasagin geregi olan maksat da orada bulunur ya da bulunmaz. reme maslahati iin yapilan nikah, akit konusu malla faydalanma maslahati iin yapilan alisveris, ktlklerin nn alma maslahati iin konulmus had ve cezalar gibi. Bu gibi yerlerde ilet, usul kitaplarinda aiklanan illeti belirleme yollariyla bilinir. Illet ortaya iktigi zaman Sri'in maksadinin o illetin geregi olarak fiilin yapilmasi ya da yapilmamasi veyahut da ona sebebiyet vermesi ya da vermemesi oldugu grenilmis olur. Eger illet belli degil ise o zaman mutlaka Sri'in bunda maksadi sudur seklinde kesin bir neticeye varmaktan geri durmak (tevakkuf) gerekecektir. -Ancak bu geri durmanin da dsnce aisindan iki yn olmaktadir,

(a) Belirli olan hkm ya da belirli olan sebeb hakkinca nassla belirlenmis olan sinirdan te geenleyiz. nk illet bilinmedigi halde hkm baska meselelere sirayet ettirme abasi delilsiz tahakkm (keyfi davranis) ve dogru yoldan sapmak olur. A hakkinda konulmus bir hkm eger biz Sri'in bu dogrultuda bir kaselinin oldugunu bilmiyorsak B iin de koymamiz dogru degildir. Bizim Sri'in kasdini bilmedigimize gre o hkmn B iin de verilmis bir hkm olmamasi mmkn olur. Biz bu halimizle Srfe muhalefet cretinde bulunmus oluruz. Burada duraksama (tevakkuf), delilin bulunmamasindan kaynaklanmaktadir, (b) Seran konulmus olan hkmlerde asil olan, kendi bulunduklari mahalde kalip Sri'in varligina dair kasdi bilinmedike bir baska yere sirayet etmemesidir. nk sirayetin bulunduguna dair bir delil ikame edilmemesi sirayetin bulunmadigina bir delildir. Zira eger o hkm Sri' katinda sirayet edecek trden olsaydi o zaman onun hakkinda bir delil ikame ederdi ve onu belirleme iin bir yol (meslek koyardi. Illeti belirleme yollari ise bellidir. Bu yollarla hkmn mahalli denenmis ve illeti belirleme yollarindan herhangi birinin tanik-hk edecegi bir illete rastlanmamistir. Dolayisiyla hkm nassla belirlenmemis seylere sirayetinin Sri'n maksadi olmadigi ortaya ikar. Bunlar ayn iki yoldur ve her ikisine de konu ile ilgili olarak ynelinmektedir. Ancak birinci yol, szkonusu sirayet isinin murad olmadigina dair kesin bir kanaat olmaksizin duraksamayi (tevakkuf) ve neticede onun murad olunabilecegi imkaninin bulundugunu belirtir. Bu durumda arastirmaci bir ikis yolu buluncaya kadar arastirmasina devam eder. Zira o seyin Sri'in maksadi olmasi mmkn oldugu gibi maksadi olmamasi da mmkndr. Ikincisi ise Sri'in muradi olmadigina kesin hkmde bulunmayi gerektirir. Bu durumda hkmn baska yere sirayet etmeyecegine dair duraksama gstermemek ve kesin ya da zan lsnde bir bilgi ile onun Sri'in maksadi olmadigina hkmetmek uygun olacaktir. Zira, Sri'in maksadi eger yle olmasaydi mutlaka onun hakkinda bir delil ikame ederdi. Byle bir delil bulamadigimiza gre, bu onun ser'an amalanmis olmadigini gsterir. Eger dsncesinin aksini izah eden bir delil ile karsilasirsa o zaman delilin geregine dner. Aynen mtehidin durumu gibi. nk o bir meselede kesin bir hkmde bulunur ve sonra baska bir delile vakif olursa, ilk nceki hkmn degistirerek delilin geregi olan hkme dner. Itiraz:Bu birbirine zid iki yoldur. nk biri duraksamayi (tevakkuf) gerektirmede, digeri ise gerektirmemektedir. Her ikisi de dsnce aisindan aynidir. Ikisi bir araya geldigi zaman bunlarin hkmleri birbiri ile elisir.[235] Bu durumda da sadece duraksamadan baska birsey kalmis olmaz. Sonuta nasil ayni anda ikisine de yneli-nebilir?

Cevap:Mctehid karsisinda onlar bazen tearuz halinde grlebilirler ve bu durumda duraksama (tevakkuf) vacip olur. nk o takdirde birbirine galebe almayan iki delil gibi olurlar ve mesele mete-hide nazaran iki delilin tearuzu meselesine dnsr. Bazen de farkli mctehidlere ya da tek bir metehide nisbetle fakat farkli iki vakitte ya da farkli iki meselede tearuz etmezler; bir meselede duraksama (tevakkuf) yn gl gzkr, bir baska meselede de br yn (hkmn sirayetini men tarafi) gl gzkr ve bu durumda aralarinda mutlak bir tearuzdan sz edilemez. Sonra biz biliyoruz ki, Sri'in gzettigi maksatlardan biri de ibadetler ile detler arasini ayirt etmektir. Ibdetlerle ilgili konularda taabbudlik yn agir basmakta; detlerle ilgili konularda ise onlarin ifade ettikleri mnlara (illetlere) iltifat yn agirlik kazanmaktadir. Her iki sahada oldugu halde bu genellemenin aksine olan hkmler ok azdir. Bu yzdendir ki, Imam Mlik, madd pisliklerin giderilmesi ve abdestsizlik halinin kaldirilmasi konusunda sirf temizligin meydana gelmis olmasina iltifat etmemis ve temizlik gereklesmis olsa bile madd pisliklerde (necaset) temizlik iin mutlak su[236] ile yapilmis olmasi sartini; abdestsizlik halinin (hades) izalesi iin de niyet sartim ileri srmstr. Namazda tekbir ve selam szckleri yerine bunlarin yerini tutabilecek baska szcklerin kullanilabilmesine cevaz vermemistir. Zekatta mal yerine onun kiymetinin verilmesini kabul etmemistir. Keffretler konusunda hkm, verilen adetlere hasretmistir. Hkmn bizzat hakkinda nass bulunan ya da onlara benzer bulunan seylere hasredilmesini gerektiren benzeri meselelerde hep bu kabilden grsler serdetmistir. detler konusunda ise, mn f illet) tarafini agir bastirmis ve 'meslih-i mrsele' ile ilmin onda dokuzu oldugunu syledigi 'istihsan' prensiplerini kabul etmistir. Bu konu zerinde yeterince duruldu ve delilleri getirildi.[237] Bu durum sabit olduguna gre, (hkmn sirayetini) men yolu ibadetkonularinda; duraksama (tevakkuf) yolu da detlerle ilgili konularda uygulanmis olacaktir. Ibdetlerle ilgili alanlarda da bazen mnlarin (illetler) dikkate alindigi olur. Bunlardan az birsey ortaya ikar ve digerleri de onlara vurulur. Bu Haneflerin yolu olmaktadir. Bazen de detlerle ilgili konular taabbud gibi ele alinir. Bu zellikte olan az birsey ortaya ikar ve digerleri de aynen onlar gibi kabul edilir. Bu da Zahirlerin yolu olmaktadir. Ancak konu ile ilgili asil prensip (umde) yukarida geendir. Asl men (nefy) ve istishb[238] prensibi de bu kaideye dnk olmaktadir. nc Yn: Sri' Tel'mn gerek detlerle ve gerekse ibadetlerle ilgili hkmleri koyarken gzetmis oldugu maksatlar asl ve tab olmak zere ikiye ayrilmaktadir. Mesel nikah rnegini ele alalim: Bu akit, reme asl maksadini gereklestirmek iin mesru kilinmistir. Bu asl maksadin

pesinden Ise su amalar gelir: nsiyet, beraberlik, helal yoldan birbirinden istifade, Allah'in yaratmis oldugu kadinda bulunan gzelliklere bakma, kadinin malindan istifade, kadinin kendisine, kendisinden ya da baska hanimindan olan ocuklarina ya da kardeslerine bakmasi, fere sehveti ve bakina duygusu yznden harama dsmeden korunma, Allah'in kendisine verdigi nimetlerden dolayi daha fazla skretme gibi dnyev ve uhrev maslahatlari gereklestirebilme yolunda birbiriyle yardimlasma ve bunlara benzer daha baska amalar. Btn bunlar, nikahin inesr kilinmasi sirasinda Sri'ce gzetilmis bulunan maksatlardan olmaktadir. Bunlardan kimisi hakkinda aik nass vardir, kimisi de isaret yoluyla belirtilmistir. Bazilari da vardir ki, baska bir delille ve hakkinda nass bulunan hkmlerin istikrasi yoluyla grenilir. Syle ki: Bu tbi maksatlardan hakkinda nass bulunanlar, asl maksadi isbat eden, onun hikmetini glendiren, onu istenmesini ve srdrlmesini isteyen; esler arasindaki yardimlasma, sefkat ve sevgi baglarinin meydana gelmesini ve devamini saglayan seylerdir ve Sri'in reme seklinde kendisim gsteren asl maksadi da ancak bu yollarla gereklesir. Biz bunlarla, hakkinda nass bulunmayan fakat bu saydiklarimiza benzeyen seylerin de Sri'in maksadi dahilinde olduguna istidlalde bulunuruz.[239]Mesel, Hz. mer, Ali b. EbTalib'in kizi nim Glsm ile evlenmis ve bu evlilikle de neseb serefine ulasmak, en soylu aile (peygamber slalesi) ile akrabalik bagi tesis etmeyi amalamistir. Hi sphe yoktur ki, byle bir ama ile gereklestirilen nikah akdi, caiz; byle bir neticeye ulasmak iin gerekli sebeplere tevesslde bulunmak da gzl bir hareket olacaktir. Simdi bu durumlari ortadan kaldiran seyler Sri'in maksadina mutlak surette ters dsecektir. nk sayilan seylerin ziddi davranislar, sonu olarak birlik ve beraberlik, birbirine nsyet ve uyum gibi maksatlara zitolacaktir. Mesel, talakla bosanmis bir kadini ilk kocasina helal kilmak iin yapilan nikah akdinde (hule nikahi) oldugu gibi. nk byle bir nikah, yasaklanmasi grsnde olanlara gre. Sri' Tel'nin hayatin sonuna kadar sartsiz olarak srmesini istedigi birlik ve beraberlikmaksadina ters dsmektedir. Kira byle bir nikahtan, daha isin basinda gzetilen ama talak ile hemen sona erdirilme-sidir. Muta nikahinda ve ayni anlama gelen diger nikahlarda da durum aynidir. Bu gibi nikahlar, Sri'in beraberligin srdrlmesi sek-[398] jin^eki kasdina daha da siddetli bir sekilde[240] ters dsmektedir. Ibdetlerde de durum aynidir. nk onlarda gzetilen asl maksat tek olan Mabuda tevecch etmek ve her halkrda O'na ynelmek suretiyle O'nu birlemektir. Biinunla birlikte bu asl maksadin arkasindan hirette dereceler kazanmak iin, Allah'in vel kullarindan olmak iin vb. kullukta bulunma gibi makbul olan tli maksatlar gelir. Bu tli maksatlar, asl maksadi teyit

etmekte ve onun gereklestirilmesine dogru itici bir g olmakta, gizli ve aiktan kullugun srdrlmesi neticesini gerektirici bir hal almaktadir. Asl maksadin teyidi ya da onun devami gibi bir katkisi bulunmayan maksatlar ise byle degildir. Mesela kanini ve malini korumak, yahut insanlarin mallarindan tirtiklayabilmek veyahut da onlarin saygisini kazanabilmek gayesiyle kullukta bulunma gibi. Mnafiklarin ve mrilerin kulluk gsterisinde bulunmalari bu kabildendir. Bunlarin gzettikleri bu amalarda, asl ama olan gerek kulluk grevinin icrasi maksadini destekleyen, glendiren ya da onun devamini saglayan bir unsur bulunmamaktadir, Aksine onlarin bu amalari, asl maksadin terki duygusunu glendirmekte ve yapilmasi gereken fiiller karsisinda onlari tembellestirmededir. Bu yzden bu gibi ama sahipleri fiillerine ancak amacina ulasabilecek miktar ve zamanda devam ederler. Eger amalarina ulasirlar ya da ulasma imkani kalmazsa o zaman hemen terkederler. Yce Allah onlar hakkinda olmak zere: "Insanlar ierisinde Allah'a bir yar kenarindaymis gibi kulluk edenler vardir. Onlara hir iyilik gelirse yatisir, baslarina bir bela gelirse yz st dnerler..."[241]buyurmaktadir. Her ne kadar fiilin geregi kasitsiz olarak tbilik yoluyla ortaya ikiyorsa da fiilin gereklesme amaci olan byle bir maksat, Sri'in kasdina tersdir. Syle ki: Nikahin devamliligini teyid eden bir maksat zere nikah akdinde bulunan bir kimse daha sonra esinden ayrilabilir ve bu durumda fiil netice muta ya da hlle nikahindan farksiz olabilir. Asl kasdi tekid edici kasid[242] zere Allah'a kullukta bulunan kimse sonu itibariyla kan ve mal gvenligine kavusur; insanlar arasinda mertebe ve sayginlik kazanir. Bu haliyle o riya ya da desinler iin amel eden kimse ile ayni olur. Ancak aralarindaki fark aiktir. nk asl kasdi teyid edecek tab kasid sahibi, o amellerde devamlilik gstermeye layik ve ehil iken; teyid edici olmayan maksatlari besleyen kimse o amelden kopmaya namzettir. Itiraz: Bu zidlik, ayn bir muhalefet getirmesi noktasinda mi aranir? Yoksa sadece uygun dsmeme neticesini getirmesi yeterli midir? Syle ki: Mesel muta nikahi kesin olarak bizzat ayriligi gerekti-rir. nk muta nikahinin Sri'in kasdina muhalefeti ayndir. Bir de beraberligi gerektirmeyen fakat bizzat ayriligi da gerektirir demlemeyen kadina zarar verme yahut onun malim alma veyahut da ona ktlk yapma gibi amalarla nikah akdinde bulunan kimsenin durumunu ele alalim: Bu kimsenin maksadi, nikahin mesruiyetinde gzetilen Sri'in maksadina ters dsmektedir; ancak ayn bir muhalefeti de gerektirmemektedir. Zira kocanin kadina zarar verme kasdmdan, fiilen ona zarar vermesi gibi bir netice lazim gelmez; keza zarar verme isi gereklesse bile bundan talakin vukuu lazim gelmez; nk sulh vardir yahut kocanin evliligi srdrmesine hkmedilebilir veyahut kocanin kafasindaki bu kt dsnceler gider ve kadina iyi davranmaya

baslayabilir. Bu durumda her ne kadar ilkkasid ayriligi gerektirici ise de, bu gerektirme isi ayn (fiil, zarur) degildir. Cevap: Hem ibadetlerde hem de detlerle ilgili konularda ayn muhalefetin gereginin menedileceginde ve onun mutlak surette btil olacaginda kusku yoktur. Mesel haddizatinda mesru olmasi imkan dahilinde olsa bile ser' maksatlar aisindan mesru olmadigi belli olan bir yolla Allah'a kulluk izharinda bulunmak sahih degildir. Byle bir kasit ile evlenmesi de ayni sekilde sahih olamaz. Ama ayn muhalefeti gerektirmeyen durumlara gelince -kadina zarar verme kasdi ile, keza caiz oldugunu kabul edenlere gre hlle nikahinda oldugu gibi-hu konu zerinde dikkate alinan iki yn vardir; nk kasit her ne kadar uygun degilse de ayn muhalefet durumu ortaya ikmamistir. Bu durumda uygunlugun bulunmamasi tarafi zerinde duranlar o fiili men cihetine gitmislerdir. Bizzat muhalefet durumunun ortaya ikmamasi zerinde duran kimseler de o fiili men cihetine gitmemislerdir. Bu kadina zarar verme kasdi ile yapilan nikah rneginde aika ortaya ikar. nk bu, aslinda caiz olan nikah ile ktlkte ve yasak olan seyde dayanisma kabilindendir. Nikahin baslibasina kendisine ait bir hkm vardir ve onun srmesi ya da ayriligin meydana gelmesi mmkndr. Su kadar var ki, zarar verme kasdi ayriligin meydana gelecegi ihtimalini glendirmektedir. Bu kadarim dikkate alan ve men iin yeterli grenler men cihetine gitmis; dikkate almayanlar da onu caiz grmslerdir. Fasil: Bu bahis, Sri Tel'mn hem ibadetlerle hem de detlerle ilgili konularda tab maksatlari bulundugu esasi zerine kuruludur. detler konusunda durum aiktir ve ilgili rnekler de gemis bulunuyor. Ibdetler konusunda da ayni sey sabit bulunmaktadir. Mesel namazi ele alalim: Onun asil mesruiyet sebebi Allah Tel'mn huzurunda saygi ile durmak, ihlas ile ona ynelmek; O'nun huzurunda hor ve hakir olarak dikilmek; O'nu anmak suretiyle nefse kendisinin ne oldugunu hatirlatmaktir: Yce Allah bu meyanda syle buyurur: "Beni anmak iin namaz kil[243] "Muhakkak ki namaz hayasizliktan ve fenaliktan alikor; Allah'i anmak ne byk seydir."[244]Hadiste de: "Sphesiz namaz kilan, Rabbi ile mnacatta bulunur" [245] buyrulmustur. Sonra namazin tbi maksatlari da vardir: nk namaz, irkin ve kt olan seylerden alikor; dnya mesgalelerini bir an olsun unutmaya ve bylece dinlenmeye yardim eder. Nitekim hadiste Hz. Pey-gamber'in Bial'e "Bizi ferahlat ya Bilal!" dedigi rivayet edilmistir.[246]Keza hadiste: "Gzmn aydinligi namazda kilindi"[247] buyrulmustur. Namaz rizik talebine vesile kilinmistir. Nitekim Yce Allah: "Ehline namaz kilmalarini emret, kendin de onda devamli ol. Biz senden rizik istemiyoruz, Sana rizik veren Biziz"[248]

buyurmaktadir. Birazdan gelecek hadiste de bu mn aiklanmistir. Namazla ihtiyalarin giderilmesi amaci vardir; istihare namazi ile hacet namazi bunun iin mesru kilinmistir. Cenneti kazanmak ve cehennemden kurtulmak amaci vardir ki, bu halis genel bir fayda olmaktadir. Namaz kilanin Allah'in korumasi altinda olmasi amaci vardir: Hadiste: "Kim sabah namazini kilarsa; o Allah'in himayesinde olur"[249]buyrulmustur. En yce mertebelere erisme amaci vardir. Yce Allah: "Ey Peygamber! Geceleyin uyanip, yalniz sana mahsus olarak fazladan namaz kil. Belki de Rabbin seni vlecek bir makama ykseltir"[250]buyurur. Yce Allah, gece ibadeti karsiliginda ona vg makamini (ma-kam-i mahmd) vermistir. Oruta, seytanin dolastigi yollari tikamak; cennete Reyyn kapisindan girmek; bekarlik halinde onunla harama dsmekten korunmak gibi tali maksatlar vardir: Hadislerde syle gelmistir: "Ey genler! Sizden hali-vakti yerinde olanlar evlensin__Evlilige g yetire- ' meyenler ise oru tutsun; nk oru onun iin bir siperdir[251] "Oru bir kalkandir.[252] "Kim oru ehlinden ise, o cennete Reyyn kapisindan davet edilir."Ayni sekilde diger ibadetlerde de uhrev faydalar bunlar genel olmaktadir-yaninda dnyev faydalar da bulunmaktadir. Btn bunlar asl faydaya tbi durumundadir. Asl fayda, daha nce de getigi gibi Allah'a itaat ve O'na tazimde bulunmaktir. Bundan sonra zikre dilen-edilmeyen btn faydalar asl maksadin pesinden gelen tal maksatlar olmaktadir. Tbi olan bu maksatlar geen taksim dogrultusunda ee alinir ve degerlendirilir; birincisi asl maksadi teyid eden ve onu glendiren tal maksatlar. Genel ya da zel sevap talebinde bulunmak gibi. Ikincisi bunun ziddi maksatlardir. Mal ve makam talebi gibi. Bu kisimdan olan amalar, asl maksadi desteklemek yerine onu zayiflatir ve ortadan kalkmasini temin eder ya da hizlandirir. ncs, oru ile sehveti zayiflatmak gibi olan ve hazlar bahsinde sozkonusu edilen tbi maksatlardan bulunanlar. Bu konu zerinde yeterince durmak uygun olur. Keza asl maksadi teyid sonucunu gerektirmeyen ikinci kisim zerinde, yine bunlardan ayn zidlik doguranlarla ayn zidhk dogurmayanlar zerinde iyice dsnmek yerinde olur. Sonra burada ibadetlerle ilgili olmak zere bir baska nokta daha var: Bu, ibadetlerle, itaatkar kul iin sonuta Allah tarafindan bahsedilen nimetlerin ve mertebelerin talepte bulunulmasi aisindandir. Bunlarin basinda da hirette sevap alma, cennete girme ve orada yksek dereceler kazanma arzusu gelir. Bu arzu, insani amele -ki onun esasini Allah'a saygi ve 0-nun byklg karsisinda egilme amaci teskil eder- itici bir rol oynadigi iin, bu ynden icra edilen bir kulluk sahih olmakta ve herhangi bir saibe iermemektedir. nk bu tavirda niha ama; bu nimetleri elinde bulundurana ynelmek ve O'na karsi ihlas gstermek seklini alacaktir.

Bazilarinin bu amala yapilan kulluk grevini bir nevi icare akdine, sahibini de kt kula benzetmesi yerinde degildir. Bu nokta zerinde daha nce durulmustu. Diger taraftan, vlmek, saygi grmek ve dnyev ikar elde etmek amaciyla amelde bulunmasi halinde, yaptigi sey riya olacaktir ve daha nce de getigi gibi bu gibi amellerde sebat edemeyecektir. Keza onun bu ameli asliyeti zere olmayacaktir; zira ihlas yoktur ve yaptigi sey bosuna olacaktir. Allah iin oldugu varsayilsa bile, onun bu gibi seylerin husulne ynelik kasdi, Allah'a olan ihlas kasdini glendirici ve destekleyici degil; aksine ihlas duygusunu terk tarafini glendirici bir zellik arzedecektir.. Ancak ihsana muhta olmasi durumunda, onu Allah'tan istemelidir. Men ve sebeblerin bulunmamasi nedeniyle kendisine isabet eden sikinti yznden ondan istenilir ve bu durumda ameli, insanlar grsn iin degil mahza Ihlasin geregi olur. Bunun sahinligi konusunda bir problem yoktur. nk o, kulluk icrasinin mesruiyet amaci olan Allah'a saygi ve O'nun huzurunda durma amacini gerektirici ve glendirici bir zellik arzeder. Bunun dayanagini da Yce Allah'in: "Ehline namaz kilmalarini emret, kendin de onda devamli ol. Biz senden rizik istemiyoruz; sana rizki veren Biziz"[253] buyrugu olmaktadir. Rivayete gre Hz. Peygamber ehlinin Allah'in lutfuna ve rizkina muhta duruma dsmesi halinde, bu yet geregince onlara namaz kilmalarini emrederdi.[254] Bu Allah iin kilinan bir namazdir, ancak onunla Allah katinda bulunan nimetler istenilmektedir. Ibnu'-Arab ve seyhi de bu dogrultuda grs serdetmislerdir: Syle ki: Bir insanin adaletini isbat etmesi, imametinin sahih olmasi ye kendisine uyulmasi iin amelini izhar etmesi durumunda; eger o kisi ser'an imamet sartlarinin tam olarak kendisinde bulunmasi ve ken^ disinden baska o makama layik baskasinin da bulunmamasi sebebiyle o ameli yapmakla memur ise, bu durumda o ikisine gre o kimsenin amelini izhar etmesinde bir sakinca yoktur. nk o bu haliyle emro-undugu seyi yapmaktadir ve o zahir ibadetler ibadetin asl mesruiyet sebebini zedelemezler. Ama (ser'an yukarda geen sartlardan birini bulundurmamasi sebebiyle memur olmayip) insanlar katanda adaletinin sbut bulmasini ya da imamlik yapmayi vb. kasdeden kimsenin durumu farklidir. nk bu durum korku vericidir ve bu amel devamlilik gerektirmez; nk onda ibadet yoluyla insanlardan makam ve saygi talebinde, bulunma vardir. Burada zerinde durulacak noktalardan biri de, velilik derecesine ya da ilim ve benzeri bir makama nail olmak zere uzlete ekilme ve kendisini ibadete verme hususudur. Bu konuda da iki durum[255] bulunmaktadir: Caiz olan ynn delili[256] "Bizi Allah'a karsi gelmekten sakinanlara nder yap"[257]yeti ve m'minin hurmaya benzetildigi belirtilen hadistir. Bu

hadiste Hz. mer, ("Cevabin hurma oldugu aklima geldi ama sylemedim" diyen ogluna): "O cevabi vermis olman; bana sundan sundan daha sevimli olurdu" demistir. Utbiyye'ye bakiniz. Bu konuda mevcut bulunan Imam Mlik ile seyhi arasindaki Ihtilafin bu iki noktaya indirgendigi kanaatindeyim. Bu trden problem arzeden hususlardan biri de, insanin kendisini ibadete vermesi suretiyle herseyden soyutlanmasi, ruhlar alemine muttali olmasi, melekleri grmesi, harikuladelikler elde etmesi, keramet sahibi olmasi, garib ilimlere ve manev alemlere vakif olmasi vb. gibi amalarla kullukta bulunmasidir. Byle bir davranis iin syle demek mmkndr: Kulluk icrasiy-a byle bir kasitta bulunmak caizdir; nk sonu itibariyla velayet derecesine ulasmak, Allah'in sekin kullarindan olmak, insanlar iide sekin bir yer edinmek anlamina gelir. Bu ise talep edilmesi sahih birseydir ve seriatta bu amaca ykselmek iin alismak mesru bulunmaktadir. Bundan nce geen deliller, bu kismin da caizligini ortaya kor; aralarinda bir fark yoktur. Syle de denilebilir: Bunlar bir nce geen tarzdan degildir. nk bunlar, gayb ilmi hakkinda dzmecede bulunma girisimidir ve Allah'a yapilan ibadeti bu tr seylere bir ara kilma da durumun veha-metini artirmaktadir. Bu haliyle o, bir an evvel Allah'a ibadetten kopmaya namzet gzkmektedir. nk bu kasdin sahibi bir aidan Yce Allah'in: "Insanlarierisinde Allah 'a bir yar kenarindaymis gibi kulluk edenler vardir. Onlara bir iyilik gelirse yatisir, baslarina bir bela gelirseyz st dnerler.[258] buyrugu altina girmektedir. Bu tipler de aynidir; eger arzuladigi seye ulasirsa sevinir ve yaptigi ibadetlerden kasdi da o olur; bunun neticesinde o talepte bulunup da ulastigi sey gittike nefsinde g kazanir; ibadet duygusu ise zayiflar. Eger maksadina ulasamaz ise, o zaman da ibadetleri bir tarafa atar; belki de Allah Tel'nm salih kullar iin vermekte oldugu bu amellerin sonularini yalanlamaya bile kalkar. Rivayete gre birisi: "Kim kirk sabah Allah iin ihlasli olursa; hikmet pinarlari onun kalbinde ve dilinde dklmeye baslar"[259] hadisini isitmis ve hikmet elde etmek iin bu isi yapmaya kalkmis, fakat bir trl hikmet kapisi kendisine ailmamis. Bu olay fazilet sahibi birisine ulastiginda syle demistir: "O kimse hikmet iin ihlasta bulunmustur; Allah iin ihlasta bulunmamistir." Benzeri diger durumlarda da hkm ayni olacaktir. Bu tr seyleri talepte bulunmaya delalet edecek bir delilin bulundugunu bilmiyorum. Kaldi ki bunlarin aksini gsteren deliller bulunmaktadir. nk ykmllklerle ilgisi bulunmayan ve gaybla ilgili bulunan seylerin elde edilmesi bizden istenilmemekte ve onlari elde etmek iin bir tesvik de yapilmamaktadir. Tefsir kitaplarinda anlatildigina gre adamin biri Hz. Peygamber'e "Hilale ne oluyor ki,

iplikgibiincecikgzkyor, sonra gittike byyor ve dolunay halini aliyor, sonra da ilk halini aliyor? diye sorar. Bunun zerine: "Ey Muhammedi Sana hilal halindeki aylari sorarlar. De ki: Onlar, insanlarin ve hac vakitlerinin lsdr. Evlere arkalarindan girmeniz iyilik degildir"[260] yeti iner. Yce Allah bu yette, bu soruyu, bir nevi eve kapi varken arkasindan girme gibi telakki eder. nk o, soruyla grenilmesi istenilmeyen birseyi istemekteydi. Itiraz: Allah'i, sifatlarini ve fiillerini bilmek onun eserlerini bilmek lsndedir. Manev lemler de onun eserlerindendir. Harikuladelikler nefsi takviye eder ve Alah'a dair olan bilgi derecesini ykseltir. Cevap: Itiraz yerinde degildir. nk ser'an ilim, sadece amel iin istenilmistir. Nitekim bu konu mukaddimeler bahsinde gemistir. Shd leminde bulunanlar bu konuda yeterli hatta ihtiyacin zerindedir. Fazlasi bosunadir. br taraftan bu, Ibrahim'in: "Rabhim! lleri nasil diriltiyorsun, bana gster" [261]dedigi gibi kismen istenilir olsa da buna esitli ailardan cevap verilecektir. (1) Dua ile harikuladelikler talebi, dua ile ilim iin basiretin ailmasi talebi yerinde isteklerdir.[262]Asil tartisma konusu Allah'a kulluga baslayan ve bununla harikuladelikler elde etmeyi amalayan kimse hakkindadir. Dua kapisi, hem dnya hem de ahire ti e ilgili konularda -eger bir masiyet iermiyorsa- ser'an aiktir. Ibadetten kasit ancak ve ancak Allah'a ynelmek ve ona ihlas ile amel etmek, huzurunda husu ile durmaktir ve asla ortaklik kabul etmez. hirette ecir ve sevap talebi eger Allah iin ihlas ile amel etme esas maksadini teyid etmeseydi, o zaman ibadetler islenirken onlara ynelik bir ama bulundurulmasi caiz olmazdi. Kaldi ki erbab-i halden pek ogu byle bir amaci asla bulundurmazlar. Bu durumda her ikisi yani dua ederek harikuladelikler talebinde bulunma ile harikuladelikler elde etmekiin ibadette bulunma nasil birbirine denk tutulabilir? Aralarinda dsnen kimseler iin ne kadar fark vardir. (2) Sayet biz btn bunlarin hepsine[263] delil olarak kullanabilecegimiz malzeme bulamasak bile shd leminden gayb lemine intikal konusunda hakli mazeretimiz bulunur. Nasil olmasin ki?! Shd leminde mevcut yle acaiblikler, tuhafliklar vardir ki, bunlarin elde edilmesi yakin, gzlenmesi kolaydir; buna ragmen zaman durduka onlar baki kalacaklardir ve bunlarla ilgili bilgilerin yzdebirine dahi ulasilamayacaktir. Akli basinda bir kimse en basit bir yete, en hor grlen bir yaratiga[264] bakacak olsa. Yaraticinin onlar ierisine yerlestirmis oldugu acaiblikler ve hikmetler zerinde dsnecek olsahayre-te dser ve onlari kavramaktan aciz

oldugunu itiraf eder. Yce Allah da yce kitabinda iste bu noktaya dikkat ekmis bulunmakta ve syle buyurmaktadir: "Gklerin ve yerin hkmranligini, Allah'in yarattigi her seyi ve ecellerinin yaklasmis olmasi ihtimalini dsnmyorlar m?[265]; "Bu insanlar devenin nasil yaratildigina, ggn nasil yk-. seltdigine, daglarin nasil dikildigine, yerin nasil yayildigina bir bakmazlar mi ?.[266] "Onlar, stlerindeki gg nasil yapmisiz, sslemisiz, bir bakmazlar mi ? Onda hibir atlak da yoktur.[267] Malumdur ki, Yce Allah, onlar iin perdelenen seyler zerinde dsnmelerini emretmemi stir ve onlarin bu gibi seylere ancak harikuladelikler yoluyla vakif olabilecekleri de asikardir, nk yetler nadiren de olsa ulasilmasi mmkn olan seyler zerine dikkat ekmektedir. Meleklerin ve gayb lemlerinin zikredildigi yetler zerinde duruldugu zaman, onlarin, zerinde dsnlmesi istenilen seylerden olmadigi, onlara ve onlarin zat ve hakikatlarina vakif olunmasinin istenmedigi grlecektir. Bu ayirim, gayb lemler zerinde ser'an dsnme talebinin bulunmadigina dair delil olarak yeterli olmaktadir. Ser'an talep bulunmadigina gre, onlarin istenilmesi de uygun olmayacaktir. (3) Bu zel istegin arkasinda felsef bir dsnce yatmaktadir. nk nefsin soyutlanmasi ve duyular leminin tesinde yer alan lemlere muttali olma abalan antik filozoflar (mtekaddim hukem) ve ehil olsun olmasin derin arastirmalara dalan felsefecilerden nakledilmistir. Bu yzden onlar, bu gibi bilgilere ulasabilmek iin serat-i Muh amme dye de yeri bulunmayan mesel sadece bitki trleriyle beslenip canli veya canlilardan elde edilen rnleri yememek gibi zel riyazet sekilleri ortaya koymuslardir. Bunlarin ileri srdkleri bu gibi sartlar hakkinda ne seriatta bir dayanak, ne de selefi slihnden bir rnek, ne de bir aiklama bulunmamaktadir. Nitekim dnyadan soyutlanma ve manev alemlere dalma ve bunlarla baglantili olan diger haller gibi seyler de onlardan nakledilmis degildir.-Dolayisiyla bu durum, onlarin istenilmemis oldugu konusunda yeterli bir delildir. Konuya Allah'in izniyle ileride de temas edilecektir. (4) Gayb lemi ile ilgili manevhaller ve gayb acaibliklere vakif olma talebi, duyular leminde bizim iin irak olan lkeler ve sehirler gibi yerlere, toprak altinda bulunan seylere vakif olmamiz talebi gibidir. nk bunlarin hepsi, Allah'in eserlerinden olmaktadir. Nasil ki, mesel Endlsl birinin Bagdad, Horasan ve en uzak in lkelerine muttali olma kasdiyla Allah'a kulluk icrasinda bulunmasi caizdir demlemezse, duyular lemi ile ilgili olmayan gayb seylere muttali olma kasdi ile kullukta bulunma konusunda da durum ayni olmalidir.

(5) Bir an iin bunun caiz oldugu farzedilecek olsa, o zaman bu pek ok engellerle ve yol vermeyecek manialarla kusatilmis olacak ve bunlar insan ile amaci arasina girecektir. Onlar (engeller) ancak birer denemedir ve Yce Allah nasil davrandiklarini ortaya ikarmak iin onlarla kullari dener. Insan bu gibi seylerin maslahat tarafi ile, sahibine ariz olacak mefsedet tarafini tarttigi zaman; mefsedet tarafinin daha agir bastigini grecektir. Bu durumda, onlarin talep edilmis olmasi tarafi hafif kalmis (merch) olacaktir. Bu yzden, sfiyyeden tahkik erbabi olan kimseler onlarin talebine meyletmemisler ve ibadetlerine herhangi bir saibenin karismasina asla razi olmamislardir. Hatta bazilari bu konuda asiri gitmis ve sevap amaciyla ibadet etmeyi bile bir icare akdine benzetmislerdir. Engellerin en gls de, konum itibariyla tam ihlas gerektiren namaz, oru, zikir vb. gibi ibadetlerle bu tr seylerin talepte bulunulmasidir. Bu zikredilenler karsiliginda haz talebinde bulunmak uygun degildir. Manev lemlerle ilgili bilgi talebinde bulunan kimse ya bunu Allah ve Raslnn emri oldugu iin yapmaktadir. Bu ihtimal dogru degildir; nk byle bir emir yoktur. Ya da kendi trnden hibir kimsenin bilmedigi seylere vakif olma tutkusundan dolayi yapmaktadir. Bu durumda onun hali, uzak lkeler grmek ve yeryznn acaibliklerini msahade etmek amaciyla asla baska bir ama tasimaksizin yolculuk yapan bir kimsenin haline benzer. Bu ise katkisiz nefsn bir hazdir ve asla ibadet anlami tasimaz. Kisaca bu gibi seyler, esasta ibadetlerin konulus amaci olan katkisiz kulluk grevinin gereklesmesi maksadini desteklemez. Itiraz: Seleften bazilarina unutmamanin ilaci sorulmus da, o gnahlari terketmektir, diye cevap vermistir. Meshur bir kaide de derki, tattati destekler ve hay ir hayirdan baska bir sey getirmez. Nitekim hadiste de byle gelmistir.[268]Ayni sekilde ser de serden baska birsey getirmez. Simdi, acaba bir insan hayra ulasmak iin hayir yapamaz mi? Eger bu soruya hayir dersen, bu kaidenin aksine olmus olur. Yok evet dersen, o zaman da esas olarak koymus oldugun seye muhalefet etmis olursun. Cevap: Bu ayri birsey. nk insan bazen mesel falan hayir isine ulasmasina engel olan seyin bir ser isi oldugunu bilebilir ve sevap alacagi o hayir a ulasabilmek iin o serri terkeder. Veyahut da bir hayir isinin kendisini baska bir hayir isine ulastiracagini bilir ve o hayir isi isler. Bu tate tatle yardimci olmaktir ve bundahevhangi bir problem de bulunmamaktadir. Yce Allah bu meyanda syle buyurur; "Sabir ve namaz ile yardim talebinde bulununuz[269] "Iyilik ve takva zere yardimlasiniz."[270] Ezber (unutkanliga dsmeme) meselesi bu kabildendir. zerinde durulan konu ise, tat ile nefsn bir haz talebinde bulunma

anlamina gelmektedir. Byle bir maksadin bulundugu yerde amelin ihlastan uzak olmasi son derece normal bir haldir. Buraya kadar arzedilenleri zetleyecek olursak syle diyebiliriz: Tbi maksatlardan bir kismi vardir ki ibadetten gzetilen asl maksadi glendirmekte ve ona yardimci olmaktadir; ihlasi zedeleyici de degildir. Iste bunlar caiz ve makbul olan tbi (tal) maksatlar olmaktadir. Byle olmayanlar ise eaz olmayacaklardir. Asl maksatlara tbi olan maksatlar kisimdir: (1) Asl maksatlarin teyidini ve onlarin s aglaml astirilma si m gerektiren, onlarin gereklestirilmesine ynelik arzu ve ragbeti uyandiran kisim. Mesru bir sebeble bunlarin gereklestirilmesine ynelik bir kasit bulundurmak Sri'in kasdina uygundur ve dolayisiyla sahihtir. (2) Bizzat onlarin ortadan kalkmasini gerektiren tbi maksatlar.[271]Bunlara ynelik kasit bulundurmanin aynen Sri'in kasdina muhalefet oldugu konusunda da herhangi bir problem bulunmamaktadir. Dolayisiyla ittifakla bunlarin vcuda getirilmesine ynelik sebeblere basvurmak da sahih olmayacaktir. (3) Tekit ve teyid ya da bir bag gerektirmeyen, ancak asl maksatlari bizzat ortadan da kaldirmayan kisim. Bu gibi maksatlarin bulundurulmasi detler konusunda sahih, fakat ibadetler konusunda sahih degildir.[272] Ibadetlerde sahih olmadigi aiktir. detlerle ilgili konularda sahih olmasina gelince; sebebiyet verdikten sonra rabt ve saglama almanin meydana gelmesi caiz oldugu iindir. Bu konuda ihtilafin olmasi mmkndr: nk syle denilebilir: Asl maksadin teyid ve tekidini gerektirmedigine gre, ki Sri'in kasdi tekit olmaktadir bu sebebiyet verme Sri'in maksadina uygun olmaz; dolayisiyla da sahih olmaz. Syle de denilebilir: Onun Sri'in kasdina uygun olmadigim sylemek dogru olabilecegi gibi, muhalif olmadigini sylemek de dogru olur. Zira o Sri'in koymayi amaladigi seyi kesin olarak kaldirmayi kastetmemi stir. O sebebiyet verme sirasinda kendisi ile birlikte Sri'in maksadinin da husule gelebilecegi bir durumu kastetmistir. Seriatta da sebebiyet vermenin kaldirilmasina yonelik hususlarin bulunmasi bunu teyid eder. Bu meyanda ilk bakista Sri'in kasdina ters dstg intibaini veren seyler mesru kilinmistir. Mesel, nikahin ortadan kaldirilmasi iin talak; alis-veris akdinin ortadan kaldirilmasi iin ikle konulmus; kisasta af mesru kilinmis; azle[273]ruhsat verilmistir. nk bunlar Sri'in maksadina ayn olarak muhalif degillerdir. Nikahla sadece sehvetini gidermeyi kastetmesi ve Sri'in nikahtan gzettigi asl reme maksadini gzetmemesi de bunun benzeri olmaktadir.[274] Bu daha nce de getigi si-bi Sri'in kasdina muhalefet olmamaktadir. Verilen dige"r rneklerde de durum ayni

olacaktir. Sri'inkasdmamutlak surette muhalif olan kimsenin durumu bu kisimdan[275]degildir. Bu birseyi elde etmek iin hie yollarina basvurmak oluyor. Ancak burada sz edilen hilenin, ardinda bulunan seye ulasmaktan baska ser'an dikkate alinacak birsey iermeyecek ve abes (bos) denilecek bir sekilde gereklesmis olmasi gerekiyor. Amacina ! ulasmasiyla da sebebiyet verdigi sey ortadan kalkiyor[276] ve asil maksat ihlale ugruyor. Bu da ancak, asl sebebiyet vermenin ser'an sakat olmasindandir. Ama asl maksadin bozulmamasi veya temelinden bozuk olmamasi mmkn ise,[277] o zaman bir aidan ser' maksada muhalif dsmemektedir ki, bu konu itihada aiktir. Sebebiyet vermeye yasagin eslik etmesi durumu[278] da ictihad mahalli olarak kalmaktadir. Daha nce bu konu zerinde sz edilmisti. Allah'u a'lem! Drdnc Yn: Sri'in maksadinin grenilebilecegi yollardan biri de gerektiriri sebebin (esbb-i mucibe) bulunniasmaragmen sebebiyet vermenin (tesebbb) mesru kilinmasi[279]ya da amellerin senliginin[280]belirtilmesi konusunda skt geilmesidir. Syle ki: Sri'in hkm belirlemeden skt gemesi iki sekilde olur; Esbb-i mcibesi bulunmadigi iin skt gemis olabilir. 'Nevazil* denilen Hz. Peygamber devrinde bulunmadigi halde daha sonra ortaya ikan olaylarla ilgili hkmler hakkindaki skt gibi. Bu olaylar o zaman yoktu ve dolayisiyla var oldugu halde haklarinda Sri'ce skt geilmis degildi. Daha sonra ortaya ikti ve bunlar karsisinda bulunan seriat limleri bunlar zerinde dsnmej'e ve klli kaide ve genel esaslar dogrultusunda onlara hukuk yapilar kazandirmaya ihtiya gsterdiler. Selef-i slihnin ortaya koj'mus olduklari seyler iste bu kabilden olmaktadir. Mesel Kur'n'm mushaf haline getirilmesi, ilimlerin tedvin edilmesi, zenatkrlara tazmin sorumlulugu getirilmesi[281] vb. gibi Hz. Peygamber zamaninda ismi gemeyen, onun zamaninin olaylarindan olmayan, onlarla amel iin esbab-i mcibesi henz bulunmayan olaylarda oldugu gibi. Bu gibi meselelerin ser'an konulmus olan esaslar dogrultusunda yerlerini alacagi ve hukuk yapi kazanacaklari konusunda bir problem yoktur. Bunlarda gzetilen ser' kaaid daha nce belirtilen yollardan anlasilmis olacaktir.[282] (b) Esbb-i mcibesi varken skt geme: Hkm gerektirici sebeb bulunmakta, buna ragmen olayin meydana gelmesi sirasinda daha nce bulunan hkme ilave olarak yeni bir hkm belirtilmemektedir. Bu kisimdan olan skt, o konudaki hkmn artirilmam asi ya da eksiltilmemesi hususunda nass gibi kabul edilmektedir. nk amel hkmn konulmasi iin esbb-i mucibe varken konulmamasi, o anda bulunan kisim

zerine ilavede bulunmanin bir fazlalik ve bidat oldugu ve Sri'in kasdma muhalif bulundugu konusunda sarih olacaktir. Zira onun kasdmdan, ilgili konuda belirlenen sinirda durulmasinin istendigi, ne ziyade ne de noksanliga gidilmemesinin istenmedigi anlasilacaktir. Buna rnek olarak Mliki mezhebinde skr secdesinin hkmn verebiliriz. Utbiyye'de Esheb ve Ibn Nfi'den nakille yer alan mesele syle: Imam Mlik'e syle bir soru soruldu: "Bir adama sevinecegi bir haber gelir ve o sevincinden Allah'a skr secdesinde bulunur. Bu secdenin hkm nedir?" O syle cevap verir: "Onu yapmaz. Daha nce geen insanlarin uygulamasinda byle birsey yoktur." Kendisine: "Anlattiklarina gre Hz. Ebu Bekir, Yemme gnnde Allah'a skr secdesinde bulunmustur. Bunu isitmedin mi?" dediklerinde: "Ben onu isitmedim. Ben o szn Ebu Bekir'e isnad edilen bir yalan oldugu kanaatindeyim. Kisinin birsey isitip de sonra'Bu aksini isitmedigim bir-seydir' demesi bir tr sapikliktir" der Onlar: "Biz bunu sadece senin grsn grenmek ve onunla o haberi reddetmek iin soruyoruz" dediler. Syle cevap verdi: "Sana benden Isitmedigin bir baska sey daha syleyecegim: Hz. Peygamber'e ve ondan sonra da diger mslmanla-ra Allah fetihler nasip etmistir. Onlardan hibirisinin byle birsey [4ii] yaptigini isittin mi? Insanlar arasinda ve onar zerinde cereyan eden olaylar hakkinda bir mesele ile karsilasmis ve o konuda onlardan hibir sey isitmemissen; senin yapacagin da bu olmali. nk eger onlarin konuyla ilgili bir hkmleri olsaydi mutlaka zkredilirdi. Zira daha nce geen insanlarin durumlarini ilgilendiren bir konudur. Simdi skr secdesi konusunda sen onlardan hibirisinin secde yaptigini isittin mi? Bu bir icmdir. Sana bilmedigin bir durum gelirse onu birak." Rivayetin tamami byle. Rivayet onun hem soru hem de cevap takdirinde bulundugunu gsteriyor. Problemin izahi syle: Mesel bid'atler konusunda syle denilecektir:'Onlar, Sri'in yapilmasi hakkinda skt ettigi seyin islenmesidir veya islenmesine izin verdigi seyin terkedilmesidir ya da bunun disinda baska bir durumdur.' Birincisine rnekler: Yapilmasina dair bir delil olmamasi sebebiyle Imam Malik'e gre skr secdesi, namazlarin arkasinda toplu olarak dua etme, Arafat disinda diger yerlerde ara-fe gnnde ikindiden sonra dua iin bir araya toplanma. Ikincisine rnek: Konusmamak suretiyle oru tutma, belirli seyleri yememe suretiyle riyazette bulunma. ncsne rnek: Zihar keffretinde kle azad etme imkani bulunan kimsenin pesi pesine iki ay oru tutmayi stlenmesi. Bu ncs ser' nassa muhalif olmaktadir; dolayisiyla asla sahih olamaz. Onun irkin bir bidat oldugu aiktir. Ilk iki kisma gelince, ki bunlar aslinda Sri' Tel'nin yapilmasi ya da

terkedilmesi hakkinda skt getigi seylerin islenmesi ya da terkedilmesi olmaktadir- bunlarin Sri'in kasdma muhalefetleri ya da onlarin mesruolan seylere muhalif oldugu nereden bilinmektedir?Onlar mesru ile birlikte ayni mahalde varid olmus degillerdir. Bilakis onlar mahiyet bakimindan meslih-i mrsele[283] gibidirler. Bidatler, ehlinin iddiada bulundugu maslahatlardan dolayi ihdas edilmislerdir ve onlar bidatlerin ne Sri'in kasdina ne de amellerin konulus sekline muhalif olmadigini iddia etmektedirler. Kasda muhalif olmadigi bilfarz[284] kabul edilmekte; fiile gelince, Sri Tel, bu ihdas edilen amelle elisme durumunda olan ne bir fiil emretmis, ne de bidatinin islemis oldugu seyle elisen bir terk talebinde bulunmustur. Namazin terki ve iki iilmesi gibi. Aksine isin hakikati sudur: Ihdas edilen sey, Sri* katinda-skt geilmis birseydir. Hakkinda Sri'ce sktgeilen seyin yapilmasi ya da terkedilmesi durumunda muhalefet gerekmez. Onun ziddina Sri'e aitbirkasdm bulundugunu da ifade etmez.[285]' Durum byle olunca biz o seyin ierdigi maslahat zerinde dururuz: Onlar ierisinde maslahat bulduklarimizi 'meslih-i mrsele' prensibini harekete geirerek kabul; niefsedet bulduklarimizi da yine ayni prensipten hareketle terkederiz. Kisaca: Mn bakimindan[286]ktlenmesi gerektigi farzedilen ihdas edilmis seylerle, vg ile karsilanan ihdas edilmis seyler esittir. Bu durumda vg ya da yergiye zel olarak delalet eden bir nass yok iken sunun vgye, tekinin de yergiye maruz kalmasi nasil izah edilecektir? Cevap, Imam Mlik'in zikrettigidir. Burada esbb-i mucibe varken fiilden ya da terkten sz edilmemesi, skt geenin o konuda bir ziyadeye gidilmemesine dair azminin oldugunu gsterir. Skttan ama budur. Ibn Rsd syle der: Bu konunun izahi syle olmali: O (Mlik) onu (yani skr secdesini) ne farz ne de nafile olarak dinde mesru kilinmis seylerden grmedi. nk Hz. Peygamber onu ne emretmis ne de uygulamistir. Onun iyi birsey olduguna dair msl-manlar icnia da etmemislerdir. Ser hkmler, ancak bu yollardan biri ile sabitolur. O devamla syle der:'Onu ne Raslullah,nede ondan sonra geen mslmanlar yapmamislardir; eger yapsalardi mutlaka nakledilirdi' seklindeki delil getirme sekli yerindedir. nk mslmanlarm teblig ile memur iken, ser' konulardan birinin naklinin terkini doguracak bir durum ierisine girmeleri mmkn degildir. Bu temel esaslardan biridir. Sebze ve baklagillerden zekatin dsrlmesi bu esasa dayanir. Halbuki Hz. Peygamber'in "Ggn ve pinarlarin suladiginda; su istemeden yetisen rnlerde onda bir vardir. Masrafli yapilan sulamalarda yirmide bir vardir"[287] hadisinin genel kapsami ierisine onlar da girmektedir. Ancak bu konuda Hz. Peygamber'den bu rnlerden zekat aldigina dair bir naklin bulunmamasi, onlara zekatin gerekmeyecegini ifade eden bir snnet (nass)

gibi kabul edilmektedir. Ayni sekilde skr secdesi konusunda Hz. Peygamber'den [birseyin nakledilmemis olmasi (naklin terki) da, skr secdesi bulunmadigina dair bir snnet gibi kabul edilir. Ibn Rsd, sonra Imani Safi'nin muhalefetini ve grslerini nakleder. Imam Mlik'le naklettigimiz meseleden maksadimiz, onun yolunu, meseleye yaklasimini ve onun bidat olusunun anlamini aiklamasini ortaya koymaktir. Yoksa onun mutlak surette bidat oldugunu sylemek degildir.[288] Hlle nikahinin haramligi ve onun kt bir bidat oldugu konusunda da bazilari ayni yolu izlemislerdir. Syle ki: Hz. Peygamber zamaninda eslerin birbirlerine tekrar dnmelerini saglamak iin hlle nikahina cevaz vermek suretiyle hafifletme ve ruhsat tanimayi gerektiren gereke mevcuttu. Rifa'nin karisinin kocasina tekrar dnme konusundaki israrli talebine ragmen byle birsey mesru ki-lmmadigma gre, bu hlle nikahinin ne onun iin ne de baskalari iin mesru olmadigini gsterir. Bu yerinde bir esastir ve dikkate alinmasi durumunda bidatlerle bidat olmayanlar arasindaki fark ortaya ikacaktir ve esbab-i mucibe varken tesre gidilmemesi, Sri' Tel'nin maksadinin o konuda mevcut zerine bir ziyadeye gidilmemesi oldugunu gsteren bir delil olacaktir. Zid bir fazlalik olduguna gre, onun Sri'in kasdina muhalif oldugu ortaya ikacak ve dolay isiyla o sey btil olacaktir. [289]
[1] Kul hakki agir basan detler bahsinde de getigi gibi bunlar niyetle ibdet haline dnsmektedir. Niyet unsuru bulunmadigi zaman ise ibadet olmaktan ikmaktadir. Mesel mubah olan fiillerin islenmesi gibi. Bunlar sirf verilen izin ya da nefsin hazzi aisindan islendikleri zaman siradan det olma zelligini te asamazlar. Ayni sekilde namaz ve diger ibadetler eger Allah'in emrine uyma amaciyla islenirse ibdet olurlar; ama riya ya da makam ve mevki elde etme niyetiyle yapilirsa o zaman da masiyet halini alirlar. [2] Beyyine 98/5. [3] Zmer39/2. [4] Nahl 16/106. [5] Tevbe9/54. [6] Bakara 2/231. [7] Nisa 4/12. [8] l-imrn3/28. [9] Daha nce geti. bkz. [1/298], [10] Hz.Peygamber'e (as) sorarlar: "Ya Raslallah! Bir adam vardir kahramanlik iin savasir, bir digeri soy-sop iin savasir. Bir ncs de gsteris Iin savasir. Bunlarin hangisi Allah yolundadir?" Karsilik olarak Hz. Peygamber yukaridaki cevabini verir. bkz. Buhari, Tevhd, 28; Mslim, Imre, 150; Ibn Mce, Cihd, 13; Tirmiz, Fediu'l-cihd, 16; Ahmed, 4/297. [11] Mslim, Zhd, 46.

[12] Kehf l8/110. [13] Yani niyetin helal ve haram konusunda da etkisi bulunmaktadir. [14] Yani ya zorlamada teselsl lazim gelecek ya da zorlama helli bir yerde duracaktir ve buna ragmen Sri'in fiilden bekledigi imtisal (emre uyma) amaci gereklesmemis olacaktir. Bu durumda meydana gelen zorlama Sri'in amacini gereklesti rmeyen bir abes (beyhude sey) olacaktir. Sri'i n beyhude seylerle ugrasmasi muhaldir. Nitekim teselsl de haddizatinda muhal olmaktadir. Su halde geriye zor altinda islenilen bu amelin niyet olmaksizin sahih ve Sri'in amaci m gereklestirmis olmasi sikki kaim akladir vi; dolayisiyla iddia edilen tez dogrulugunu yitirmektedir. [15] Ebu Davud, Talk, 9. Elesliriye konu olan hadis, Hafiz tarafindan hasen olarak nitelenmistir. Ifi. Sevkn hu anlamda bazi rivayetlere yer verm Istir. Abdurrezzak hu sz.Hz. li'den, Hz. mer'den ve Hz. ebu Zer'den mevkuf olarak rivayet etmistir. s-nadmda inkita (kopukluk) vardir. [16] Bu grs zayif da olsa, meselenin desteklenmesi iin yeterlidir. [17] Niyetin atildigi (rafd) zamana isabet eden kisim ibadet niyetinden hali olmaktadir. Ayni sekilde kildigi iki rekatta da farziyete niyet etmemistir. Nafile niyeti ise ona gre farz niyeti yerine gememektedir. [18] Allah'a ulasmak iin yapilan tefekkr olmaktadir. Bu ilh marifete ulastiran bir ameldir. Bu mmkndr ve dolayisiyla kendisine teklif hkm taalluk edecektir. Ancak bu tefekkrde, emre uymus (imtisal) olma kasdinin bulunmasi mmkn degildir. nk emre uyma kasdinin olabilmesi iin nce bu tefekkrle mutlaka Ailah'm bilinmis olmasi gerekmektedir. Dolayisiyla ilk tefekkrde kasdm bulunmasi mmkn degildir. Mmkn olmadigi iin de hitap konusu olmayacaktir. [19] Yani butlan bahsinde getigi gibi btil kelimesinin ikinci mnsi olan 'zerine hirette sevap terettp etmemesi' anlaminda btil olur. [20] Oruca niyet konusunda Hanef mezhebi syledir: Ramazan orucu, muayyen nezir orucu gibi vakti belirti olan orular iin niyetin geceden yapilmasi ve su oruca diye belirlenmesi sart degildir. Dolayisiyla mesel Ramazan'da kazaya kalan baska bir Ramazan orucunu tutmaya veya adak oritcu tutmak iin belirledigi gnde Ramazan orucunun kazasina ya da nafile orututmay a niyet etse, bu niyetlerine itibar edilmez ve o orular Ram azan y a da muayyen nezir orucu olarak sahih olurlar. nk oru, o vakitte tutulmasi gereken oruca hamledilir ve sahih olur. [21] Mehirsiz degis tokus suretiyle yapilan nikaha sigr nikahi denir. ki kisinin birbirlerine mehirsiz olarak kizkardeslerini nikah etmeleri gibi. () [22] Metinde olumsuz olmakla birlikte, szn akisini ve Nsir'in de dipnotunu dikkate alarak olumlu tercme ettik. 'AkdIn sahih olmasini gerektiren sekli kasdetniis olmasalar da' seklinde asla sadik kalarak tercme etmek de mmkndr. () [23] Hanef mezhebine gre, iki vel, kizlardan her birinin milk-i mt'asi digerinin mehri olacaktir seklinde tasrihte bulunsalarve kizlari karsilikli olarak nikahlanna alsalar (mehirsiz degis-tokus), akit sahih oiur ve kizlardan her birine emsal mehir gerekir. nk Hanefi'lere gre, mehir yoktur diye meh-rin tmden reddedilmesi durumunda dahi akdedilen nikah sahih olmakta ve kadina emsal mehir gerekmektedir. Dolayisiyla sigr nikhi Ebu Hanife'ye gre mehrin reddi anlamina gelir. Bunu syle izah etmek mmkn: Sigr nikahinda bulunanlar ser' olmayan bir akdi kasdetmiserdir; buna ragmen akit btil olmamistir. nk akdi ser' bir hakikate hamletmekte ve bunun neticesinde de akit sahih olmakta ve kadina da emsal mehir gerekmektedir. Bu durumda ileri srlen sart btil olmaktadir. [24] Sebeb, sz edilen tasarruflarda sadece sz sylemekten ibarettir. [25] Mellif bu sz ile, o szden dogacak msebbebin yani talak, azad... ve benzerlerinin meydana gelmesini kastetmemistir, demeyi kastediyorsa, az nce izah edildigi zere bu yerinde degildir. Yok iafizla o lafzin konuldugu mnyi kastetmemistir, demeyi kastediyorsa bu da aik degildir. Lafizla, sakaya niyet etmesi, kendisini o lafzin mnsini anlamis olmaktan ikarmaz. Olsa olsa gayr-i ciddi bir tasarrufta (hezl) bulunan kimse, msebbebin meydan a gelmemesini kastetmis olabilir. Bu kasdm da bir nemi yoktur. [26] Bu gibi meseleleler nesep, hrriyet, ykmllkler gibi ok nemli konularda byk etkileri olan tasarruflarda. Dolayisiyla Sri' onlarin korunmasi noktasinda titizlik gstermis ve zahir sebeplerinin bulunmasi durumunda hkmlerinin zerine terettp edecegini bildirmistir. Bu gibi tasarruflarda ciddiyetsizlik, saka gibi yorumlar dikkate alinmamistir. nk bunlar gizli islerdir ve bilinemezler. Dolayisiyla gereklestirilen .sebebler cidd olarak islenmis kabul edilir. Aksi takdirde genis bir fesat kapisi ailir ve namuslar ignenir, hrriyetler zai! olur, adak yolu ie stlenilen ykmllkler ortadan kalkar. Bu gibi tasarruflarda bulunan bir kimse pisman olur ve hemen ben saka

yapmistim der, istikrar bozulur. [27] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/325-332 [28] Buhari, Ahkm, I; Mslim, mre, 20. [29] IIadd57/7. [30] Bakara 2/30. [31] A'rf 7/129. [32] En'm 6/165. [33] Buhari, Ahkm, 1; Mslim, Imre, 20. [34] Hadiste zikredilenler sadece birer rnektir, yoksa sorumlu olanlar sadece emir, baba ve anneden ibaret degildir. nk hadiste en kapsamli olan velayetten sz edilmemistir. En kapsamli velayet, kisinin kendi nefsini, belirlenen istikamette gzetme ve: kollama velayetidir. Keza, baska rivayetlerde geip da bu rivayette zikredilmeyen klenin mali zerindeki sorumlulugundan da .sz edilmemistir. Bu da hadiste zikredilenlerin sadece birer rnekleme oldugunu gsterir. [35] . Orada altinci meselede, bes nevi olan hkmlerin fiil ya da terklere ancak maksatlar itibariyla bagli olduklari gemisti, bkz. f 1/2011 [36] Mkellefin ser*i hkmler altina girmesi adi drdnc nevin altinci meselesinde, bkz. [2/186], [37] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/332-334 [38] Bu byk nerme, kk nerme ve sonutan olusan mantik bir delildir. Mellif byk nermenin aik oldugunu sylemis ve "nk mesru kilinan hkmler, sadece maslahatlarin temini, nicfse deerin de uzaklastirilmasi iin konulmustur...." diyerek uyanda bulunmayi da i hm a] etmemistir. Kk nermeyi ise alti delille temellendirmeye alismistir. Ancak iyice dsnldgnde son sz hari aslinda hepsi de byk nermenin aiklanmasi ve izahi seklindedir. [39] . Bir nceki delile yakin olmaktadir. nk Sri'in kasdetmis oldugu birseyi ihmal etmek; ihmal ettigi bir seyi de. dikkate aimak, ogukez maslahat ve gzel olanin (hayrin) kendi kastettigi seyde oldugu yanlis dsncesinden kaynaklanir [40] Nisa 4/115. [41] Mesel nikahi ele alalim. Sri'Tel nikahi insan nesinin devami ve onunla ilgili bulunan diger amalar iin mesru kilmistir. Simdi nikh ile, Sri'in bu kasdi degil de, talakla hosanmis kadinin eski kocasina heia] kilinmasi amalanirsa (hlle), szkonusu nikah tahlil (hell ki im a) iin bir vesile (ara) yapilmis olur ve o, Sri'in nikahtan gzettigi maksatla amalanmis olmaz. Bu durumda Sri' kati ada ama olan nikah, hu kimseler yaninda ara halini alir. Bu ise seriata ters dser ve onunla uyusmaz. Burada syle denilebilir: Nikah da Allah katinda bir vesiledir; nk o hlle iin degilse de neslin devami maksadinin araci olmaktadir. Dolayisiyla bu delil, birinci delilin 'Sri'in kastettigi seyi ihmal ve dikkatten dsrms; Sri'in ihmal ettigi seyi de, muteber bir maksadi kabul etmistir' seklindeki kapsamindan disari ikmaz. Bu delili, Sri'ce amaolan, niyet sahibince ara haline sokulmustur seklinde mstakil bir delil yapma abasina gelince, aik degildir. nk nikah zaten her hal ve durumda vesiledir; Su kadar var ki maksatlar farklidir. Cevabi: Bu bazi ykmllklerde geerli bir durumdur. Msel namaz, oru ve hac gibi sirf ibadet ol an tasarruflarla Allah'in kastettigi ama degil de mesel riya kastedilirse, dnyada ulasmak istedigi makam elde etme ya da terkinden dolayi gerekecek cezayi -namazi terkeden kimsenin ldrlmesi gibi- dsrmek gibi bir amaca vesile ki Imis ulur. Oysaki Sri', bu ibadetleri, hizzat kendilerinde bulunan zelliklerinden dolayi birer ama kabu! etmistir; bununla beraber kisi, onlari dnyev amalarina ulasmak iin bir ara kilmistir. Bu sekilde mellifin sz yerini bulacak ve delilin mstakilii-gi ortaya ikacaktir. [42] Bakara 2/231. [43] Tevbe 9/65. [44] Br tasarrufun/akdin gereklesmesinden sonra, taraflarin rizasiyla bozulmasi. ()

[45] Yani Sri'in bu akitlerdeki amaci, akdi icra eden kimsenin hr iradesle gereklesmesidir. Bu tasarruflar, zor altinda islenmeleri durumunda, mesru kilmislari dogrultusunda meydana gelmemeleri ve seriata ters olarak gereklesmelerine ragmen sahih olarak vuku bulmaktadirlar. [46] Hiyel' kelimesi, hle kelimesinin oguludur. Bu kelime, are, ikis ya\u gibi anlamlara gehr. Kanaatimizce ilk ikisi, slm seriatinin hkmlerini olabil digince yrrllkte tutabilin t! amacinin bir sonucu olmus; ancak zamanla igirindan ikarak Trke'deki "hile" kelimesinin anlamina uygun bir mahiyet almistir. () [47] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/334-338 [48] Yani bizzat kendi hakki aisindan. nk kisi zevcesinden istifade etmek, gl suyu imek konularinda yasaklanmis degildir, eda ettigi namazi tekrar kilmakla ykml degildir. Ancak emir ve yasaga saygi perdesini yirtinis ve onlari onemsememistir. Byle bir kimse iin, kendisine ait bir hakki kullanmis o Imasi aisindan kendisine herhangi bir ceza vb. gerekmeyecektir. Allah hakkini korumadigi iin ise gnahkar olacaktir. [49] Bu kisimdan, muhalefet kasdiyla uygun olani yapan kimsenin durumu byle degildir. nk o kimse sebebi ortaya koymamistir. Geri muhalif olan sebebi islemeyi kastetmistir ancak, hata etmis ve sebebi hakikaten inememistir. [50] Nisa 4/145. [51] Birinci meselede. [52] Yani fiil gerekte Sri'in mesru kilmis oldugu seye muhalif olmakta; kisi onun mesru kilinin adigini da bilmektedir; bununla birlikte o seyi tat ve ibadet kasdi ile islemektedir. Bunu yaparken de ogu kez bu fiilin tat Sayilacagi gibi bir yorumda bulunmaktadir. Fiilin muhalifiliginin yani gerege ters dsmesinin, kasdinda uygunlugunun anlami isle bu olmakladir. Burada: 'Bu kisimdan olan bir fiil akilli bir kimseden sadir olamaz; zira bir kimsenin bir fiilin muhalif oldugunu bile bile ununla Sri'in kasdina uygunlugu kastetmesi mafcu 1 degildir'd iye bir itiraz ileri srlemez. nk bu-rada fiilin Sri'in kasdina uygunlugu, sadece kisin in kendi kuruntusu nca olmaktadir. [53] En'm 6/159. [54] En'm 6/153. [55] Mslim, Cuma, 43; Ebu Davud, Snne, 5; ibn Mce, Mukaddime, 7; Ahnied, 3/310. [56] Kural olarak mutlak kemale yorulur. () [57] Hadis olarak da rivayet edilen bu sz, Ibn Mes'd'a aittir f mevkuf)- bkz. Ah-med, 3/379. () [58] br taraftan Kur'n son seklini de almis degildi ve her an,yenibir vahiy gelebiliyordu. f) [59] Ebu Davud, Snne, 4; Ahmed, 2/286, 300, 424; 4/170. [60] Mellif tarafindan hadis olarak rivayet edilen bu sz, aslinda Ibn Mes'd'a aittir (mevkuf), bkz. Ahmed, 1/379. () [61] IbnMce, Fiten, 8. [62] Yani meslih-i inrsele prensibine dayanilarak uygulamaya konulan rnekler. () [63] Yani bir aidan bakildigi zaman fiil sahih olaci ktir; diger aidan bakildiginda da fasit ve btil olmasi gerekecektir. [64] Yani mkellefin itaat kasdi amele mutabik dsmemistir. nk amelde itaat bulunmamaktadir. Zira itaat ancak mesru olana uymak suretiyle gereklesir. Halbuki burada, islenen fiilin gayr-i mesru olmasi durumu zerinde durulmaktadir. Bu durumda muhalefet mevcuttur ve ve mkellefin yerini bulmayan itaat kasdimn o muhalefeti muhalefetlikten ikarabilecek bir gc de yoktur. [65] Yani, kasit ve niyetin muteber olmasi iin mesru bir fiil zerinde vuku bulmasi gerekmektedir. Bu durumda mesru kilinan sey, niyet ve fi ilin btnnden olusmaktadir. [66] Yani o amelleri isledikleri sirada henz o ameller mesru kilinmis degildi. Seriatin o amelleri dikkate alip emrettigi

ya da dikkate almayarak emretmedigi belli olmayan bir dnemde onlarla amel etmislerdi. [67] Mesel Zeyd b. Anir b. Tufeyl, akli ile Allah'in varligim ve birligini bulmustur. Msriklere hayvan bogazlama konusuyla daha pek ok noktada muhalefet etmistir. Kiz ocuklarinin diri diri gmlmesine karsi ikniistir. Bogazlama konusunda syle derdi: "Koyunu Allah yaratmis, onun iin gkten yagmur indirmis, yeryznden ot bitirmistir, ltn bunlara ragmen siz, onlari Allah'tan baskalarinin adina bogazliyorsunuz." [68] Yani bu konuda nictehidlerin farkli yaklasimlari bulunmaktadir Bir kismi onlari sahih grrken, bir diger kismi sahih grmemektedir. Hu fiiller, kendisiyle taabbud (kuHuk) kastettikleri amelleri gibi seylerdir ve bu konuda maksatlari ie amelleri arasinda bir fark yoktur. Onlarin maksatlarini sahih grenler, ayni zamanda amellerini de sahih grmekte; aksine onlarin maksatlarim sahih grmeyenler amellerini de sahih grmemektedirler. [69] Nitekim Zeyd b. Amr'dan'Allahim! Seni sahit tutarim ki, ben sphesiz Ibrahim'in dini zereyim' dedigi rivayet edilir. [70] nk bu durumda mesele, konumuz haricinde kalacaktir. Zira yle bir kisinin ameli de, niyet ve kasdi da uygun olacaktir. [71] . Buhr,tisam,20;Mslim,Akdiye, 17; EbuDavud,Snne, 5; IbnMce,Mukaddime, 2; Ahmed, 2/146. [72] Yani bunlar fiil, her ne zaman seriata muhalif olarak gereklesirse -niyet uygun da olsa- btil olur, grsne meyletmislerdir [73] Kasdin uygunlugunun geregi, dnyada had cezasinin, hirettede azabin gerekmemesidir. [74] Muhaliflik tarafi nin geregi konusunda mellif tafsilata gitmis ve telfisi im -kani bulunmayan fiillerin ihmal, telfi imkani bulunan fiillerin de tashih edilerek kasit tarafinin dikkate alinacagini belirtmistir. (Ayrica 74. dipnota bkz.). [75] Bu ikinci nikhin tashihi gerekecektir; nkbirinci nikahtan haberi olmaksizin zifafi gereklestirmistir ve bu haliyle kasdi uygun bulunmaktadir. Meselede iste bu kasit tarafina meyledilmis olmaktadir. Buna su sekilde itiraz edilmistir: Gerdege girmeyen kimsenin, nikahi ilk defa akdeden oldugunun ortaya ikmasi durumunda, ikinci kocanin kadinla gerdege girmesi, baska birinin zevcesiyle gerdege girmek anlamina gelecektir. Bu durumda onun hata etmis olmasi ve baska birisinin hanimi zerine ikinci bir nikah kiymasi o nikahin devamini nasi! mubah kilabilir ve ser'an mahalline isabet etmeyen bir akdi nasil tashih edebilir, sihhati zerinde grs birligi bulunan bir nikah akdini nasil iptal edebilir?! Kaldi ki, hata baskasinin zevcesini mubah kilmayi ve onu kocasina haram kilmayi degil, sadece o fiili isleyen kimseden gnah ve cezanin kaldirilmasini gerektirir. [76] Kayip olan ve hayatta o!up olmadigi bilinmeyen kimse. () [77] Mefkd meselesinde iki durum vardir: Muhalif olan fiil zerine binada bulunma ve ikinci kocanin gerdegi sonrasinda ilk kocanin gelmesi durumunda bu ikinci nikahin tashihi. Tashihin iki gerekesi vardir: t V Kasdin sahih olmasi (2) Ilk kocanin hayatta oldugunu bilmeksizin gerdegin gereklesmis olmasi. Gerdekten nce ikip gelmesi durumunda ise zerine binada bulunulmamasi ve ikinci nikahin ihmali durumu szkonusudur. Yalniz burada mellifin ifadelerinde bir kapalilik vardir: 'Eger kadini nikahlamadan nce ikip gelmisse' sznden maksadi sadece akitten ibaretse, o zaman konuya ters dsecektir. Yok nikahtan maksat gerdekse o zam an'Akitten sonra fakat gerdekten nce gelmisse' seklinde ifade ettigi nc ihtimalle ayni olacaktir. Ancak metinde geen'evlenmek' tabirinden kasit 'hakimin hkm ile evlenmesinin helal olmasi' denilirse o zaman problem kalmaz. Nitekim mellifin yine kendisine.ait bulunan el-t'tism adli eserine aldigi ifade de bu dogrultuda bulunmaktadir. [78] Yani, mesru nikh sekline muhalif oldugu iin o nikah feshedilir ve kadin iin mehir hakki dogar, had ve ceza dser. Mehrin isbati gibi telafisi mmkn olan hkmler isbat edilir. Ancak bu rnegin bizim sh andaki konumuzla ilgili olabilmesi iin, velnin izninin sart oldugunu bilmeyen bir kimsenin seriata uygunluk kasdi ile evlenmis olmasi gerekmektedir. Ancak vel sartinin bulundugunu bile bile byle bir akde gir ism isse o zaman mesele, konu dahiline, girmez. Bu durumda hkm de ayni olur mu? Eger bile bile yapmamn hkm, bilmeden yapmanin hkm gibi olacaksa, o zaman mesele her iki taran da etkin kilma seklinde belirtilen konumuza aiklik getirmeyecektir. Bu durumda mesele bu kaide zerine degil, baska bir esas zerine, oturtulacaktir. Kitabin sonlarina dogru ihtilaflara ri ay ette buiunm a bahsinde vukdan sonra bina ve mevcut hali dikkate alma hakkinda bunu animsatan ifadeler gelecektir. Buna gre nikah, her ne kadar esas itibariyla sahih olmasa da, mesel mirasa hak kazanma ve daha benzeri konumuzla ilgili olmayan bazi haklar gibi hkmler dogacaktir. Orada mesele, muhalefet ve uygunluk aisindan ele alinmamakta ve baska bir esas zerine oturtulmaktadir. [79] Ebu Davud, Nikh, 19; Tirmiz, Nikh, 14; Drim, Nikh, 110.

[80] Abdulmelik b. Ha'oibb. Sleyman es-Slem el-Kurtubi, Kndls Mliki fu-kahasmdandir. o. 238/853. () [81] Ramazan ayinin hrmetini ya da o ayda oru tutmamanin haramhgini h-meyen kimseyi unutan kimsenin hkmne tbi tutmuslar ve ona keffareti gerekli grmemislerdir. Yakin (makul) tevillerle ilgi li zikrettikleri seyler de. bilgisizlik trnden sayilmistir. Bu tr bir tevil sonucunda orucunu yiyenlere keffaret gerekmeyecegi ve unutan kimsenin hkmne tabi tutulacagi belirtilmistir. Yiyecek ve iecekler konusunda da durum ayni olup, haram oldugunu bilmeksizin haram birseyi yemesi ya da imesi durum unda ona unutan kimsenin hkmn vermislerdir. Mesel glsuyu zanniyla sarap ien, temizdir diye necis olan birseyi yiyen bir kimsenin durumunda oldugu gibi. [82] Ahzb 33/5. [83] Bakara 2/286. [84] bkz. Ibn Kesir, 1/342. [85] Bakara 2/286. [86] Daha nce geti. bkz. [1/149]. [87] Yani sorumlulugun kaldirildigi konusunda. () [88] Yani, bir tr sorumlulugun bulunmasi geregi zerinde grs birligi etmislerdir. Genelde sorumlulugun kaldirildigi konusunda ittifak etmis olmakla birlikte bir tr sorumlulugun hi devam etmekte oldugunu kabul etmeleri, her iki tarafin da dikkate alindigini gstermektedir. [89] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/338-349 [90] Nadir olarak bazi insanlar zarar grebilir. Nadir olan bir zararla birlikte o seyin kullanilmasi, ileride de hkm gelecegi gibi, nibahlik zere bak kalmaktadir. [91] Konu, zararin genel degil zel olmasi ile ilgili idi. Dsmana silah satmanin zarari zel mi ki, bu kisma rnek olarak vermistir. Halbuki, mallarin pazar yerine getirilmeden kapatilmasini genel zararlar iin rnek gstermisti. Diger rnekler iin de ayni seyi sylemek mmkndr [92] Bunun birok rnegi vardir. Mesel biri syle cereyan eder: Krediye ihtiyaci olan dkkan sahihi A, dkkanindaki mallari dsk fiatla ve pesin olarak fi'ye satar ve parayi teslim alir. Dkkandaki mallar henz yerini degistirmeden A fi' den o mallan veresiye olarak yksek fiatla geri alir. Bylece A istedigi krediyi, R de parasina karsilik aika isteyemedigi bir fazlaligi (faiz) elde etmis olur. () [93] Mesel, hayatin ya da bir organin ortadan kalkmasi gibi [94] Burada syle denilebilir: Burada sz edilen, kisinin hakkini kullanmaktan engellenmesi durumunda kendisine telafisi mmkn olmayan bir zararin ulasmasi, hakkini kullandigi zaman ise baskalarina zararin dokun masi seklinde idi. Dolayisiyla zarar ya sadece kendisine ya da birok insana dokunacaktir. Konu bu. Sehirlinin kyl adina simsarlik yapmasi gibi. Burada sz edilen mslmanin kalkan edilmesi meselesi ise farklidir. nk o meselede kalkan edilen kisinin hakkinin korunmasi ve ldrl memesi, btn msl-inanlarin ldrlmesi neticesini doguracaktir. Yani hem kalkan yapilan mslman hem de diger mslmaniar veya en azindan ordunun tamami zarar grecektir. Bu durumda her halkrda zarar ferdin kendisine de dokunmaktadir. Bu yzden de zararin sadece kalkan yapilan mslman zerinde kalmasi amalanarak diger msimanlarinyada ordunun kurtarilmasi temin edilir. Mesele bu sekilde ele alindiginda iki mesele arasindaki fark aiktir. Ama meseleyi, ya kaikaii yapilan msl manin yok olmasi ya da Islm ordusunun yok olmasi seklinde dsnrsek, o zaman konuya uygun olacaktir, [95] Mesel ml konularda olmasi gibi. [96] Dolayisiyla yanlarinda bulunan msteriye ait mallarin kusurlari olmadan zayi olmasi durumunda tazmin etmemeleri gerekmektedir. () [97] el-mezlim'l-mstereke adi verilen bu tr vergiler iin Ibn Teymiye'ni Hisbe adindaki eserine bakilabilir. () [98] Sra 42/42. [99] Buhr, Imari, 26; Mslim, Imare, 103, 107; Nes, Cihad, 18; tbn Mce, Ci-' had, 1; Muvatta, Cihad, 27; Ahmed, 2/231.

[100] Mide5/29. [101] Mslim, Fedilu's-sahabe, 167. [102] Mslim, Lukata, 18. [103] Tirmiz, Zekt, 28; Drim, Zekat, 13. [104] Mslim,Biir,65. [105] Mslim,Biir,66 [106] Buhari,iman, 7;Mslim,iman,71,72 [107] Buhari,Savm, 7;Mslim,Fedail,50 [108] Buhr, Bed'u'I-vahy, 3; Mslim, Iman, 252. [109] Insan 76/8. [110] Hasr59/9. [111] Daha nce gemisti, bkz. 12/108]. [112] Buhr, Menkibu'1-i-risr, 18; Megz, 18; Mslim, Cihd, 136; Ahmed, 3/105. [113] Buhrf, Cihd, 82 (3/228). [114] Yusuf 12/51. [115] Bu ihtimal, failin emredilmis olan seyi isleyen birisi kabul edilmesi takdirine gre olacaktir. [116] Bu ihtimal ise her iki takdire gre de muhtemel bulunmaktadir. Ancak burada syle denilebilir: Her iki takdire gre de zarar verme kasdinm bulunmasi bu besinci kismin zne ters dser. Buna syle cevap verilebilir: "Ya da baskalarina zarar vermeyi amalamistir...' sznden amaci, muhtemelen kasdi bulunduracak seyi (mazinne) islemesi demektir; bu durumda bilfiil kasidbu-lunmasa bile kendisine, muhtemelen kasdi barindiran sey ile (mazinne) muamele edilecektir. Nitekim mellif de bunu daha nce geen Bu aidan bakildiginda fiil, baskalarma zaar verme kasdinin bulundugu zannim iermektedir* szyle belirtmis bulunmaktadir. [117] Yani diyet ve itlaf edilen mallarin tazmini konusunda hatali bir kimse gibi muamele grr. [118] Yani bir yn ile fiilin caiz olmasi ve diger caiz olmayan unsurdan ayri olarak dsnlmesinin mmknlg [119] bkz. sihhat ve butlan bahsi. [1/292]. [120] ikinci bakis aisinayanifiili islemesi durumunda zorunlu olarak hirbaskasi-na zarar verme gibi bir neticenin dogacagini bilmesi ve zarar vermeye ynelik bir kasit bulundurma zaniiinin kuvvetlenmesi. Bu aidan ele alindigi zaman fiil, yasaklanmis olmayi gerektirmekte, Sri'in kasdma muhalif ve ters dsmektedir. Sri'in kasdina ters dsen sey ise btil olacaktir. [121] Bu gibi islerde alisan kimseler iin bu mesakkatler (nisbi olarak) normal bir hal alir ve tabi hallerde alisilmisin disinda bir mesakkatin ortaya ikmasi nadir olur. Dolaisiyla ndir olan bu gibi haller dikkate alinmaz. Nitekim bu husus daha nce mutat olan ve olmayan mesakkatler bahsinde aiklanmisti. [122] Mtevatir olmayan haberlerde (vhid haber) ravilerin yanilma ve yalan syleme ihtimalleri her an iin mevcuttur. Ancak onlarin m'min, mslman, adalet ve zabt sahibi olmalari bu ihtimali azaltir ve bylece dogruluk payi glenir ve bylesi bir haber zan ilade eder. Zan ise feri meselelerde amel etmek iin yeterli olmaktadir. () [123] Mesel, kefen soyucunun (nebbs) hirsiza kiyas edilmesi gibi. Bu cz' bir kiyastir, hata ihtimali iermesine ragmen kendisiyle amel edilir. Ileride kiyasa itirazlar bahsinde de gelecegi gibi kiyas pek ok ynden yirmi bes kadar noktada tenkide aiktir ve hata ihtimali ierir. Buna ragmen cz' konularda kiyasla amel caizdir. 'Cz'' kaydinin getirilmesinde zaruret vardir; zira kiyasin keza vhid haberin delilligi ve onlarla amfi etmenin geregi dinde kesin olan esaslardan olmaktadir.

[124] Yani emredilen sey zerinde geregince durmamak suretiyle degerlendirmede kusur gstermesi ve baskasina zarar verme kasdinm bulunmasi. [125] Bu ifade, besinci kisim ile arasindaki farki belirtmek iin getirilmistir. nk besinci kisimda fiilin mefsedete gtrmesinin genelde kesin oldugu sylenmistir. [126] Ilk bakista "sedd-i zera" da ondanyaniyedinci kisimdan bir nevi gibi gzkmektedir; dolayisiyla delil olarak kullanilmasi yerinde degildir. Ancak biraz dikkatlice dsnldgnde grlecektir ki, bu kismin tamami, islenmesi durumunda mefsedet doguracagi zan lsnde bilinen seylere zera (vesile) olmaktadir. Belki de mellifin amaci sudur: Bunlarin cziyytmdan olup da bilfiil yet ve hadislerde belirtilenler bunun erevesi ierisindedirler. Diger cziyyti ise, hakkinda nass bulunanlar zerine kiy as yoluyla hamledilirler. Bu durumda getirilen izah bir delil olabilir ve mellifin 'Nassla la belirlenmis bulunan sedd-i zera da bu kisim erevesine girmektedir's-zde aiklik kazanmis olur. [127] En'm 6/108. [128] Mslim, Iman, 145; Tirmiz, Birr, 4; Ahmed, 2/164. [129] Bakara 2/104. [130] Mubahtik ya da aksi olabilir. Mesel hadiste sz edien svme fiili zaten aslinda mubah degildir. Bu durumda asil olan fiilin yasak olmasi gibi zera (vesile) olarak da hkm ayni sekilde yasak olacaktir. Diger rneklerde ise durum byle degildir; nk onlar aslinda mubah olan fiillerdir, ancak zerine dogacak olan seyin hkmn almislardir. [131] Yani baskasinin zarari szkoiiusu olmayan niasiyet gibi mefsedet ile baskalarina zarar ieren fiiller. [132] Yani yedinci kisimda. [133] Aik olmayan bir izah seklidir. Bu ilim ya da zan mertebesine ulasmayan bir ihtimalden te gemez seklinde yapilan itirazi defedecek durumda degildir. [134] mm Yunus rivayet etmistir: Zeyd'in oglunun anasi, bir cariyeyi atalarin (maas) verilecegi zamana kadar veresiye olarak sekizyz dirheme satmis ve ona (sattigi kimseye) eger satacak olursa kendisine satmasi sartini kosmustu. Sonra sre dolmadan nce altiyz dirheme (pesin olarak) tekrar ondan satin almisti. Bunun zerine Hz.ise'den fetva istemis, oda: "Ne kt bir alisveris!" demistir. nk satis akdine muhalif sart iermektedir. Hz. ise mbalagali bir ifade ile bu tasarrufun yanlisligini belirtmistir. nk ogu zaman byle bir akitte gzetilen kasit, az verip ok alma (rtl riba) olur. Cariyenin araci yapilmasi ise bir hiledir. Sre iin ikiyz fark biilmistir. Bu oka kastedilen seylerden olmakla birlikte galip halde degildir. Mellifin amaci bu. Ancak bu kendi zamanina has idi. Bugn ise, bu dsnce kesin olarak kasitta galip bulunmaktadir. [135] Glib kelimesi, ndir kelimesinin mukabili olarak; ok ise, az degil anlaminda kullanilmaktadir. () [136] Mellifin bu grsne katilinmayabilir. [137] Her iki kisimdan da "oka" diye sz edilmesi, onlarin hkmde de msterek olmalarini gerektirmez. nk aralarinda fark vardir; burada sadece ihtimal varken orada zan lsnde bir bilgi ile zarar ya da mefsedetin dogacagi bilinmektedir. Bu durumda byle bir delillendirme yoluna basvurmak kelime oyunu gibi bir hal alacaktir. [138] Ibn Mce, Esribe, 11; Ebu Davud, Esribe, 8. Yasagin illeti iin bkz. Neylu'l-evtr, 8/210. [139] Mellifin bu rnegi galip kisimdan degil de ok olan kisimdan gstermesi tartisilabilir. Grndg kadariyla gn hatta iki gn bekleyen bir nebizin zellikle de sicak lkelerde sarhosluk verici bir hale ulasmasi ok degil galip bir durumdur. [140] Ebu Dvud, Esribe, 10 (3/335). [141] Ebu Davud, Esribe, 7. [142] Hz. Peygamber (as) dbba', hantem, nekr ve mukayyer denilen kap larda sira tutmadan yasaklamis ve "Lkin tulumundan i ve agzini bagla" buyurmustur. (Mslim, Esribe, 33) [143] bkz.Neylul-evtr, 8/208. [144] Buhari, Nikah, 111; Mslim, Hac, 424; Ahmed, 1/278,299.

[145] Buhr, Taksir, 4; Mslim, Hac, 412-424; Ebu Bavud, Mensik, 2. Hadislerde byle bir durumda nc kisinin mutlak surette seytan olacagi belirtilmistir. [146] Mslim, Ceniz, 97, 98; Ebu Davud, Ceniz, 73; Tirmiz, Ceniz, 57; Ahmed, 4/135 [147] Buhr, Nikh, 27; Mslim, Nikh, 33-36; Ebu Davud, Nikh, 12. [148] Nisa 4/3. [149] Bakara 2/235. [150] Mide5/96. [151] Selefin bir anlami karz demektir. *Bana su kadar bor vermen karsiliginda sunu sana sattim' demek suretiyle yapilan bir satis akdi yasaklanmis olmaktadir. (Nihaye, 2/390). [152] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/349-367 [153] Asl kabulle. [154] Baskalarinin da kif olarak ykml oldugu varsayimiyla. Ykmllgn kif oldugundan bahsedildigi zaman, sz edilen kisinin de ayni sekilde kif olarak onunla ykml olmasi gerekecektir. Ayni ykmllgn bazi mkelleflere kif olarak, diger bazilarina da hem kif hem de ayn olarak binmesi sahih degildir. [155] Nisa 4/34. Mbalaga sgasi ile 'kavvm' seklinde kullanilan bu kelimeyi mellif szn gelisme bakilirsa "onlarin ykmllklerini de yerine getirmekle grevlidirler" seklinde anlamistir. () Koca, karisinin nafakasini vermekten acze dserse, karisi zerindeki kimlik vasfi sona erer ve kadinin kendisini bosamasini isteme hakki dogar. Nitekim Imam Mlik ve Safi'nin grsleri de bu dogrultudadir. [156] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/367-369 [157] Kocanin karisinin nafakasini temin edememesi durumunda, aralarinin ayrilmasina hkmetmek gibi. Ayni durum efendi-kle iliskisinde de geerlidir ve efendi, klenin nafakasini tomin edememesi durumunda kleyi satmaya mecbur edilir. [158] Bir mslnianin dsman tarafindan, mslman ordusuna karsi kalkan olarak kullanilmasi rneginde oldugu gibi. [159] Pazara varmadan yolda maari kapatmayi yasaklamak, zenatkrlan tazminle sorumlu tutmak gibi konularla ilgili deliller. [160] Bakara 2/264. [161] Suar 26/109. [162] Sebe 34/47. [163] Sd 38/86. [164] Meyle neden olmasi. Mellifin sznde baska bir izah daha gemisti: Kamu maslahatini stlenen kimsenin suizan ve thmet altinda kalmasi ve bunun sonucunda hem ona hem de digerlerine birden zarar dokunmasi. Burada Mellifin sznden de ilk bakista anlasildigi gibi, Icmin leti sade bu zeradir, birinci ise bu icmi gerektirmez' denilebilir. Ancak buna, 'Onu ona eklemesi icmin senedini glendirir' diye karsilik verilebilir. [165] Konu ile ilgisi aik. nk burada Ebu Talha'nin hayati tek bir kisinin hayati iken, Hz. Peygamber'in vcudu Islm toplumunun bekasi demekti. [166] Bu rnek zerinde durulabilir: Bunun konu ile ilgisi olabilir rai?Hz.Peygam-ber'le ilgili olan tercih rnegi, Medine ahalisi iin genel karsiliginda zel bir maslahat olmakta midir? Buna evet denilecek olursa Ebu Talha olayinda geen izahin aksi olmus olur. Ancak mellif, her iki olayi da farkli ailardan ele almis ve Hz. Peygamber'in Medine halkim kendi nefsine tercih etmesini konu ile ilgili hakikat mnda ve genel mukabilinde zel bir sr rnegi olarak; Eb

Talha'nm tercihini de genel maslahat iin yapilmis bir sr saymistir; nk dinin ve btn mslmanlarm bekasi Hz. Peygamber'in hayatina bagllidir. [167] Onun bu sekilde kalbinin mesgul olmasi tabi ki elinde olmayan birsey idi; aksine kamu maslahati iin yapmasi gereken seylerin dsncesi kendisine istemeyerek hakim oluyordu. [168] Buhr, Ezan, 65; 163; Mslim, Salt, 191; Ebu Davud, Salt, 123. Hz. Peygamber bu yzden namazi hafif tutmustu. [169] Yani beklenti hali gl bir ihtimal olmaktadir; bu haliyle o gerekten mevcut bulunan birsey kabul edilebilir mi? Yoksa edilemez mi? [170] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/369-377 [171] Usl kitaplarinin hsn vekubiih m selesinde; m ellif de esitli yerlerde konuya temas etmis bulunuyor. [172] Yani Sri'in maslahat olarak belirledigi maslahat, mefsedet. olarak belirledigi de mefsedet olur, bunlar akil yoluyla bilinmez. () [173] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/377-378 [174] nkcihad ktlgn, hatta en byk ktlgn nlenmesi igindir ve. o ktlg nlemenin e.i ile yapilan sekli Imaktadir. nk cilisid Allah'm dininin en yce olmasi iin konulmustur. Buna kim karsi ikar ve alisirsa, boyun egip inadi terkedinceyt: kadar nislmanlanii onlarla arpismasi bir grev olacaktir. [175] Nisa 4/29. [176] Bakara 2/188; Nisa 4/29. [177] Sra 42/43. [178] Sra 42/40. [179] Bakara 2/280. [180] Drdnc nev'in on dokuzuncu meselesinde, fiillerin e taksim edildigi fasilda. [181] Ve Allah hakki galip bulunan haklara. [182] Yani kul hakki galip olan haklara. Mdebberin satilmamasi hakki gibi, ml haklar gibi. Bu tr haklarda kul hakki tarafi agir basmaktadir. Dolayisiyla onu dsrme yetkisi vardir. [183] Yani her ne kadar ierisinde Allah hakki bulunsa da, kul hakki tarafi galebe almaktadir. [184] Yani yeme ve ime konusunda degil, yenilecek, iilecek ya da giyilecek seylerin seimi konusunda kulun seim hakki vardir. Yeme, ime gibi konular ^e Allah haklarindan bulunmakta ve hayatin ikamesi iin zaruri bulunmaktadir. [185] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/378-382 [186] bkz 1/275 [187] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/382-383 [188] On ikinci meselede gelecek fasil da bu an latilans ekliyle kendisi m: hile demek mmkn olan bazi sekillerin sahih ve mesru oldugu belirtilecektir. O yzden buruda 'genelde' kaydi getirilmistir. [189] Bakara 2/8. [190] Mnafiklarla ilgili bu rnekte hilede aranan her iki unsur da bulunmaktadir: Syle ki: a) Kanlarinin ve mallarinin dokunulmazligi yok iken, bu hkm dokunulmazliga evirmislerdir, b) Gnll Allah'a itaat iin konulmus bulunan bir hkm, kendi emellerine let etmislerdir. [191] Bakara 2/14.

[192] Bakara 2/264. [193] Nisa 4/38. [194] Nisa 4/142. [195] Kalem 17-19. [196] yle anlasiliyor ki, onlarin seratlerine gre, hasat esnasinda hazir bulunmayan yoksullarin hakki dsyordu. Onlar da iste bu noktayi yoksullarin haklarim dsrmek iin bir hile olarak kullanmislardi. [197] Bakara 2/65. [198] Bakara 2/231. [199] Bakara 2/228-229. [200] Nisa 4/12. [201] Nisa 4/6. [202] Nisa 4/19. [203] Daha nce geti. bkz. [ 1/275. [204] Kaynagini bulamadik. [205] Daha nce geti. bkz. [ 1/275 [206] Daha nce geti. bkz. 11/289]. [207] Buraya kadar olan kismi hk. bkz. RuhrI, Esri be, fi; Kim Davud, Esribe (v Ibn Mce, 8, Fitun, 22; Ahmed, 5/318. [208] Bu sz.Muhammedtsa) mmetinin mesh (yani hayvan sekline evirme), yere batirma gibi azaplardan emin kilindigini belirten haberlere ters dsmektedir. Kaldi ki mevkuf olarak rivayet edilmis olmasi onun tearuz iin yeteri i olmadigini gsterir. Mellifin buna ragmen bu ve benzerlerini bumda zikretmesinin sebebi gl olan delilleri daha da Kflendirmek iindir. [209] Daha nce geti. bkz. [1/290]. [210] Ahmed, 2/28. [211] Daha nce geti. bkz. 11/276]. [212] Tirmiz, Ahkm, 9; Ebu Davud, Akdiye, 4; Ibn Mce, Ahkm, 2; Ahmed, 2/164. [213] Ibn Mce, Sadakat, 19(2/813). [214] "Daha nce geti. bkz. [2/305]. [215] Ahmed, 5/424. [216] Daha nce geti. bkz. [1/276]. [217] Daha nce geti. bkz. [1/296]. [218] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/ [219] Mesru hibe, Sri'iii zekatta gzetmis oldugu cimrilik duygusunun ortadan kaldirilmasi, insani ara yardimci olunmasi, onlara iyilikte bulunulmasi amacina ters dsmez. Sekl hibe ise,- mellifin arzettigi sekilde gereklesen hibe gibi- Sri'in hibeden gzetmis oldugu amaca ters dser.

[220] nk talak hakki kendi elindedir. [221] Yani her ikisi de, dnyev bir amaca ulasabilmek iin mnasini kastetmedikleri bir sz sylemektedirler. [222] Yani zor altinda kfr kelimesi sylemek. () [223] Daha nce de getigi gibi bu bir alaya almadir; Allah ve Rasln aldatmaya yeltenmedir. Riiradft dnyev mefsedetten sz edilmemektedir. nk mnafigin bylesi davranislari neticesinde niahni ve canini korumasi gibi dnyev maslahati bulunmaktadir. Ancak dnyevi maslahatlar ne uiir maslahatlar karsi karsiya geldigi zaman, dnyev maslahatlar ihmal olun. ve dikkate alinmasi batil olur. [224] Yani birinci kismin cazligi, ikinci kismin ise caiz olmadigi. () " [225] Bakara 2/230. [226] Buhri, Talak, 7, ;37; Ebu Davud, Talak, 49;Nes, Talak, 9; Muvatta, Talak, 17-18;Ahme(i. 1/214. [227] Tarifleri daha nce gemisti. [228] Buhari, By, 89; Vekle, 8; Mslim, Mskt, 65; Muvatta, By, 20-21. [229] Yani iyi cins hurmayi, katkili hurmayi sattigi ayni kisiden atabilecegi gibi, bir baskasindan da alabilir. () [230] Mellif, Endlsldr. () [231] Bu grse gre, ser'kaynaklann istikrasindan elde, edilen mnlar, hikmetler, sirlar ve maslahatlar; ttger bunlara lafizlar, lgav konuluslari itibariyla delalet, etmiyorlarsa, o zaman bunlar temel alinamaz ve ulasilan neticeler Sri'in maksatlarindan sayilamaz. [232] Yani maslahatlar bidziyelik arzetmezler; ayrilmaz degiller, sirlari da kav-ranamaz. Mesel nikahta nesil maslahatini ele alalim: Bunun Sri'in maksadi oldugunun izahi nasil olacaktir? Digerlerinde de durum ayni. [233] Cuma 62/9. [234] Nitekim bu grs Imani-i Gazzl'ye ait olmaktadir. Bunlar "tirseyi emretmek onun ziddmi yasaklamis ohnak anlamina gelmez; aklen bunu tazam-m un da etmez" diyorlar. Birinci grs el-Kd ve ona tbi olanlarin grs olmaktadir. [235] Yani bu durumda bunlar zerine bir hkmde bulunulamaz ve bir neticesi olmaz. nk her ikisi de birbirine esit olmakla birikte tearuz halinde bulunmaktadirlar ve aralarinda birini tercihte bulunmaya da imkan yoktur. Bu durumda her ikisi de dsecektir. Bu haliyle onlardan istifade nasil olacak ve nasil geregi ile amel edilecektir? [236] . Glsuyu, zmsuyu, meyvesuyu gihi sivilarla (mukayyed su) temizlik yapilamayacagi; temizligin ancak mutlak su ile yapilacagi grsn ileri srmstr. Hanef mezhebinde madd pisliklerin izalesi iin mutlak su ile olmasi sarti yoktur. () [237] On sekizinci meselede. [238] "Istishb", aksi bir delil olmadika birseyin eski hali ze.re bulunduguna hkmetmektir. () [239] Bu illeti belirleme yollarindan mnasebet yolu olmaktadir. Sagduyu sahipten byle bir yolu kabul ile karsiiam aktadirlar. Geriye bu nc yolun, geen ilk iki ynden farkli olup olmadigi konusunu ele almak kaliyor. Orada "Burada mnasebet, Illeti belirleme yollariyla bilinir" diyor, illeti belirleme yollarindan birinin mnasebet oldugu ise bellidir. Eger bu mnasebetten ise, o 2aman bunun nc bir yn olarak takdimi izaha muhta kalacaktir. [240] nk muta nikahinda mutlak surette sre belirleme vardir. Hlle nikahinda ise byle bir sre belirleme yoktur ve nikahlayan ikinci koca eger dilerse kadini hi bosamayabilir de. Bu yzden mellif muta nikahmdaki muhalefetin daha siddetli oldugunu sylemistir. [241] Hacc 22/11. [242] Mesel cennete girmek, Allah'in sevgili kulu olmak gibi amalarla. () [243] T H 20/14.

[244] Ankebt 29/45. [245] Mu vatta, Nida, 29; Ahmed, 2/67. [246] Daha nce geti. bkz. [2/1.39]. [247] Daha nce geti. bkz. [2/139]. [248] TH 20/132. [249] Mslim, Mescid, 261; Tirmiz, Salt, 51; IbnM&ce, 6; Ahmed, 4/312; 5/10 [250] Isr 17/79. [251] Daha nce geti. bkz. [2/220], [252] Buhr, Savm, 2; Mslim, Siym, 161. 244- Buhari, Savm, 4; Mslim, Zekt, 85. [253] T H 20/132.' [254] Daha nce geti. bkz. [1/209]. [255] Bunlar vlme, saygi grme ve kendisine mal verilmesi kasdi ile hakkinda bir mani olmayan kasit. [256] br kasdin men edilmesi konusunda ihtilaf bulunmamaktadir. [257] Furkn 25/74. [258] Hacc 22/11 [259] bkz. Kesfu'1-haf, 2/310. (Zayif senedle rivayet edilmistir.} [260] Bakara 2/189. [261] Bakara 2/260. [262] H/.. Ibrahim, bu talebini ibadetle degil dua ile yapmistir. [263] Yani Allah'in kemal sifatlari ve onun noksanliklardan m nezzehligi, sonsuz kudreti hakkinda. [264] Ari, karinca, kelebek ve mikroplar gibi. Runl ar hakkin da elde edilen bilgiler-den koca koca ciltler dolusu kitaplar yazilmistir. Bununla birlikte bu isin mtahissislari henz daha isin basinda olduklarini itiraf etmekledirler. [265] A'raf7/185. [266] Gsiye 88/17 vd. [267] Kf 5O/6. [268] bk. IbnMce, Kittm, 18; Ahrned, 3/7. [269] Bakara 2/45. [270] Mide 5/2. [271] Bu iki kisimda ibadetlerle ya da detlerle ilgili konular arasinda fark yoktur. [272] Mesel ibadetlerle manev lemlere muttali olmayi kastetmek gibi. Oriiia sehveti teskin etmek gibilerine gelince, bunlar da bu kabilden olmakla birlikte, mellif bunu daha nce geen ibadetlerle haz talebinde bulunma konusuna havale etmis olmaktadir. Oraya bakilsin. [273] Cins iliski sirasinda meniyi disari alma. ()

[274] Byle bir kimse nikahta Sri'in maksadini gzetmemekte, aksine baska bir durum kastetmektedir. Bu kasdi da sehvetini gidermek olmaktadir. Bu kasit, Sri'in kasdina ayn olarak muhalefet etmemekte; dolayisiyla da sahih olmaktadir. Burada verilen misallerde de (yani kadina zarar verme, kadinin malini alma gibi amalarla nikah akdinde bulunma gibi) durum ayni olacaktir. [275] Yani anlatilanlarla caizligi teyid edilen kisimdan. [276] Zekat ykmllgnden kamak iin hibe yoluna basvurmak gibi, yne (rtl riba) satislarinda oldugu gibi. Eu gibi rnekler szn ettigimiz kisimdan yani asl maksadi teyid de etmeyen, ortadan da kaldirmayan kisimdan sayilmazlar. nk bunlar sonuta, asl maksadi ortadan kaldirmaya sebebiyet verir. [277] Yani burada sz edilen nc kisimdan. [278] Gasbedilen yerde namaz kilma meselesi oluyor. [279] Yani detlerle ilgili konularda. Zenaatkarlarin tazminle sorumlu tutulmalari gibi. [280] Yani Kur'n'm mushaf haline getirilmesi gibi ibadetlerle ilgili konularda. [281] Hz. Peygamber (as.) zamaninda zenatkr yok muydu ki? Vardi. Dolayisiyla bu rnek aik degildir. nk esbb-i mcibti mevcut olduguna gre Sri' den ya daha nce geerli olmayan yeni bir hkm alni istir ya da almamistir. Her iki haiegrc de sz konusu olan ya eski hkmn oldugu zere birakilmasi ve ylece kabul ya da tadilidir. Dolayisiyla bu rnegin konumuzla ilgisi aik degildir. Ancak Hz. Peygamber zamaninda hkmn baglanacagi seyden hali olmasi durumu bundan mstesna olur ki; o da son derece uzaktir. (N) Nsi r'in bu notu yerinde degildir. nk zenai.krl arin tazminle sorumlu tutulmasinin gerekesi Nsir'in dedigi gibi zenatkrlarm mevcudiyeti degil; bunlarin sanat ahlkinin bozulmasi ve ellerindeki mallara karsi hiya-netlerinin artmasi olmaktadir. Eger mutlak varlik kastedilecek olursa ayni seyi Kur'n'in mushaf haline getirilmesi olayi iin de sylemek mmkn olurdu. nk Kur'n da Hz. Peygamber (as) zamaninda vardi. Genel ahlkin bozulmasi ve zenatkrlarm tazminle sorumlu tutulmasi hk. bkz. Erdogan, Mehmet, Ahkmin Degismesi, Ist. 1990, s. 183 vd. () [282] Hakkinda nass bulunmayan ve nassann istikrasi sonucunda hkm elde edilen kisimdan. [283] Yani hakkinda kabul ya da reci edildiklerine dair zel olarak nass bulunmayan maslahatlar. [284] nk farzedilen kz, fiil ya da terkin gerekesinin bulundugu ile iigili idi. Mesela skr secdesinde, gereke olan nimetin bulunmasi gibi. Bu halde kasda muhalefet durumu yoktur. Nitekim daha (inci! ikinci ynde, izahi gemisti. [285] Bu ziyade.ye burada ihtiya yokta. nk, her ne kadar skt geilen seyde Sri'e ait belli bir kasit oldugu anlasilmaz ise de-, ancak asil mesele bu gibi meselelerde Sri'in kasdinin bidatlere uygun oldugunun kabul edildigidir. Mesel ts kr secdesi mese fesinde nimete skr etmek genel bir sekilde istenilmis olmaktadir. Gereke de mevcuttur: ancak SrI bu konuda bir hkm mesru kilmayinca bu, a konuda bir ziyadeye gidilemeyecegine delalet etmis olmaktadir, stelik meslih-i mrsele prensibinin geerli oldugu sahanin ibadetlerin disinda kaldigini da hatirdan ikarmamak gerekir [286] Yani maslahat ve hikmet aisindan. nk farzedilen sey, hepsinin de ierisinde! Sri7 tarafindan dikkate alindigi bilinen maslahatin bulundugudur. Skr secdesi ile Kur'n'in muskaf haline getirilmesi arasinda veya namazin akabinde topluca dua etmek ile, ilmin tedvini arasinda ne fark vardir? \lv.r ikisi de hayra yardimdir. [287] Buhari, Zekt, 55; Mslim, Zekt, 8; Kbu Davud, Zekt, 5, 12. [288] . Mellif bu mesele e, burada esas olarak koymak istedigi genel kaideyi ikarmak istemektedir. O da sudur: Gerekesi Hz. Peygamberi as.) zamaninda mevcut iken hkmne dai r sz edilmemis olan bir bidatle karsi lastigi mi?, zaman, onun hakkindaki bu skut, Sri'in maksadinin belirlenen sinirda durulmasi ve. herhangi bir ziyadeye gidilmemesi oldugunu gsteren bir delil olacaktir. Yoksa mellifin maksadi bizzat skr secdesinin bidat oldugunu belirlemeye ynelik degildir. Onu asil ilgilendiren sey, Imam Mlik'in szlerinden prensibi yakalamaktir. [289] Satibi el-Muvafakat Islami ilimler metodolojisi Iz Yayincilik 2/383-415

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

3.Cilt

3.CILT

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Drdnc Kisim: Ser'i Deliller

DRDNC KISIM SER' DELILLER .. 1 Seri Deliller. 1 Birinci Taraf: Genel Olarak Deliller . 1 Birinci Mesele: 2 Ikinci Mesele: 7 nc Mesele: 13 Drdnc Mesele: 18 Besinci Mesele: 22 Altinci Mesele: 23 Yedinci Mesele: 25 Sekizinci Mesele: 26 Dokuzuncu Mesele: 27 Onuncu Mesele: 29 Onbirinci Mesele: 30 Onikinci Mesele: 31 Onnc Mesele: 45 Ondrdnc Mesele; 46 Ikinci Bakis Aisi: Avrizu'l-Edille . 50

DRDNC KISIM SER' DELILLER


Seri Deliller

Rahman ve Rahm olan Allah'in adiyla... Peygamber efendimiz Hz. Muhammed'e, onun l ve ashabina salt ve selamla... Bu konu ilk nce genel olarak ele alinacak, daha sonra da her delil zerinde ayri ayri durulacaktir. Ser deliller drttr: Kitap, snnet, icm ve kiyas.
Birinci Taraf: Genel Olarak Deliller

Genel olarak deliller bahsinde: a) Delillerle ilgili kll esaslar. b) Bunlarla karsilasilan zel durumlar (avariz)[1] olmak zere iki husus zerinde durulacaktir. Birinci husus on drt mesele altinda ele alinacaktir. Birinci Mesele[2]:

Seriat, zarur, hc ve tahsn diye derecelenen esaslarin korunmasi amaciyla gelmis olduguna gre, bu husus ser'atm her konusunda, btn delillerinde yaygin olarak bulunacak ve belli bir mahalle, sadece zel bir konuya ya da kaideye mnhasir kilinmis olmayacaktir.[3] nk bunlar kll esaslardir ve ereveleri altina giren her cz zerinde hkim konumdadirlar. Cznin gerek ya da greli (izaf)[4] olmasi arasinda fark yoktur. Bu kllilerin tesinde daha da genel bir baska kll de yoktur. Dahasi bunlar seriatin esaslari olmaktadir ve ser'at da tamamlanmistir. Seriatin esaslarindan bir kisminin kaybolmasi ve onlarin isbati iin kiyas ya da baska bir yola ihtiya duyulmasi sahih degildir. Seriat, genel ve zel olarak btn insanligin maslahatlarinin teminine kfidir. nk Yce Allah bu meyanda syle buyurmaktadir: "Bugn size dininizi tamamladim[5]; "Kitap'ta Biz hibirseyi eksik birakmadik"[6] Hadiste de: "Sizi dosdogru genis cadde zere biraktim.... Bundan sonra Allah'a karsi sapandan baska kimse helak olmaz"[7] Dinin tamamlandigini ve yolun apaydinlik oldugunu gsteren benzeri deliller burada hatirlanabilir. Durum byle olunca, czler[8] -ki bunlar ser'atin esaslari ve onlarin altinda bulunanlar oluyor- o kll esaslardan alindigina gre[9] - a y n e n varlik leminde bulunan her trn czsi ile kllisi arasindaki iliskide oldugu gibi-, Kitap, snnet, icm ya da kiyastan zel delil getirme sirasinda ayni zamanda o czlerin kllilerine vurulmasi[10] zarur olacaktir. Zira czlerin kll esaslarina ihtiya hissetmemeleri muhaldir. Bu durumda, mesel cz bir konuda, o cznin[11] kllisini dikkate almadan bir nassa tutunan kimse hata etmis olacaktir.[12] Kll esasi gzardi ederek czye yapisan kimse hata ettigi gibi, czye aldirmaksizm kll prensipten hareketle hkme ulasmak isteyen kimse de hata etmis olacaktir. Bunu sylece aiklayabiliriz: Klliye dair olan bilgi, czlerin ele alinmasi ve onlarin istikraya tbi tutulmasi neticesinde elde edilmektedir. Kll -kll olmasi hasebiyle-, czleri bilmeden nce bizce malm degildir. nk varlik leminde kll diye birsey yoktur. O sadece -akl konular bahsinde de belirtildigi zere- czler zimninda (aklen) bulunmaktadir. Su halde, czyi dikkate almadan kll ile yetinmek demek, henz bilinmeyen birsey ile yetinmek demektir. nk cz bilinmeden klliyi bilmek mmkn degildir; klliye dair bilgiyi ortaya ikaran cz olmaktadir. Sonra cznin cz olarak konulmasi, kllinin tam ve kivaminda olmasi iindir. Bu durumda, czyi grmemezlikten gelmek, kllinin cz olmasi sebebiyle aslinda bizzat kllyi dikkate almamak demektir. Bu ise bir eliskidir.[13] nk czyi dikkate almamak, kllinin sihhati hakkinda kusku uyandiracak bir unsurdur. Zira onu dikkate almamak, ancak onun klliye gerekten

muhalefeti ya da muhalefet ettigi zanni durumunda olur. Kll czye muhalif bulunursa -ki biz klliye dair olan bilgiyi ancak czden ikariyorduk- bu, o klliye dair bilginin henz gereklesmis olmadigini gsterir. nk o cznin, o kllnin bir parasini olusturmasi imkn dahilindedir ve o zaman kll oldugu iddia edilen sey o czden o parayi almamistir. (Bu haliyle de o kll olamaz.) Bu imkn dahilinde olduguna gre, klliye dair tam bilgiye ulasabilmek iin mutlak surette czye basvurmamiz gerekecektir. Bu da gsterir ki, czyi dikkate almaksizin mutlak surette klliye itibar edilip sonuca ulasilmaz. Btn bunlar, ser'an istenilen seyin, Sri'in kasdinin gzetilmesi ve korunmasi oldugunu teyid ediyor. Kll, mahiyet itibariyla bu anlama gelir[14] cz de ayni sekildedir. Bu durumda, her meselede her ikisinin de birden dikkate alinmasi zorunluluk arzeder. Istikra neticesinde bir kaideye ulasilir ve sonra cz bir mesele hakkinda, bu kaideye herhangi bir sekilde ters dsen bir nass gelirse; mutlaka aralarinin telif edilmesi yoluna gidilecektir. nk Sri', o cz hakkinda nass koyarken, mutlaka br taraftan o [ioj kllnin korunmasini da istemistir. Zira onun kllligi ser' maksatlari kavradiktan sonra zorunlu olarak bilinmektedir. Bu durumda -hal byle iken- Sri'in dikkate aldigi birseyi ihmal ederek kaidelerin ihll edilmesi mmkn degildir.[15] Bu sabit olunca da, kll dikkate alinirken, cznin ilga edilmesi mmkn degildir. Itiraz: Kllnin kll oldugunun sabit olabilmesi iin, czlerin tamaminin ya da ogunun istikraya tbi tutulmasi gerekir. Burum byle olunca da, kllnin altina girmeyen bir cznin dsnlmesi mmkn olmayacaktir. Zira istikra, tam olarak yapilmasi durumunda kesinlik arzeder. Bu durumda daha sonra cz zerinde durmak bosuna bir aba olur.[16] Cznin kllye muhalif olacagini farzetmek de dogru degildir. Mesel biz istikra neticesinde insanin canliligi sonucuna ulastigimizda, canli olmayan bir insanin bulunmasi mmkn olmaz. Ona kllnin hkm ile hkmde bulunmak, kesin bir hkmdr ve kllnin hkmnn onda bulunmamasi mmkn degildir. (O cz hakkinda zel delil) bulunsun bulunmasin durum farketmez. Bu kll vasitasiyla ona hkmde bulunulur ve hkm iin czye ihtiya duyulmaz. nk kll dogrultusunda olmayan hibir cz olamaz. Bazi czlerin, kllye muhalif olduklari farzedilse bile, bu onlarin gerek cz olmamalari sebebiyledir. Insana nisbetle heykel vb. rneginde oldugu gibi. Burada da aynidir. Biz dinin, nefsin, neslin, malin ve aklin korunmasi iin zarur olan seylerin ser'an muteber oldugunu ve bu sonucun da cz delillerin istikraya tbi tutulmasi neticesinde elde edildigini grdkten sonra, bunlarin korunmasina ve onlar nerede bulunurlarsa orada dikkate alinacaklarina dair kesin bir bilgi sahibi oluruz. Bu durumda karsilastigimiz ve hakkinda bilgi sahibi olmadigimiz her cz hakkinda ulastigimiz bu kll dogrultusunda

hkmederiz. nk o cz de asla digerlerinden farkli olmayacaktir ve hibir zaman kllye muhalefet etmeyecektir. Zira (cz) konulusunun aksine bulunmaz. Yce Allah: "Eger o Allah'tan baskasindan gelseydi, onda ok aykiriliklar[17] bulurlardi"[18] buyurur. Hal byleyken, klliden hareketle cznin hkmne ulasildiktan sonra, ayrica cznin dikkate alinmasinin ne anlami vardir? Cevap: Itiraz genel olarak yerindedir. Ancak detaylara indigimizde dogru degildir. nk, zarur esaslarin korunmasinin muteber oldugu bilinse de, korunmanin belli bir ynden oldugu bilinemez. nk korunmanin esitli yollari vardir ve akil bunlari kavrayabilir de kavrayamaz da. Kavrayabilse de, belirli bir zaman ya da mekn veyahut da dete nisbetle kavrayabilir; daha farkli zaman, mekan ya da dete gre kavrayamayabilir. Bu durumda, onun mutlak olarak dikkate alinmasi, bizzat kaidenin kendisinin ihlli olur Mesel kt bir letle (musakkal) ldrme olayinda syle demislerdir: Eger byle bir letle gereklestirilen ldrme olaylarinda kisas uygulanmazsa, o zaman kisas ile cinayetlerin n alinamamis olur. nk kisas, sadece kesici ve delici letle (muhadded) ldrme durumlarina hasredilmis olacak, ldrme cinayetine giden kapi kap atil amami s olacaktir. Tek kisinin birden fazla kimse tarafindan birlikte ldrlmesi durumunda (kisasin uygulanmamasi) [12] halinde[19] de vaziyet aynidir. Hasta iken namazda ayakta durmak' gibi zarur olan seylerde, hc esaslarla ilgili kaidenin bir geregi olarak azimet olan emir ve yasaklarin hkmn ortadan kaldiran diger ruhsatlar da bunun gibidir.[20] Aslinda sahinligini engelleyici kaidelere ragmen, istisna yoluyla sahih kabul edilen muameleler de bu trdendir; Ary, kirz (mudrabe), mskt, selem, karz vb. muameleler gibi.[21] Eger biz, btn zarur olan esaslari dikkate alsaydik, o zaman bu, hc esaslari veya bizzat zarur olanlari ihlle ugratabilirdi.[22] Ama biz byle yapmaz da, her mertebede onlarin czlerini de dikkate alirsak, bu o mertebede ve diger mertebelerde bulunan kllilerin korunmasi anlamina gelir. nk bu mertebe birbirine hizmet eder; bazisi bazisini tahsis eder. Durum byle olunca da, hepsinin kendi yerinde ve ierisinde bulundugu hale gre dikkate alinmasi ve degerlendirilmesi gerekecektir. Yine Sri' Tel bazen, bunlardan[23] hakkinda bir nass olmadika akilla asla kavranmasi mmkn olmayan seyleri dikkate alir. Bunlar, czyyt konusunda ser'atin hakkinda beyanda bulundugu seylerin ogunlugunu olusturur. nk akilli kimseler, fetret[24] devrelerinde kendi akillari dogrultusunda bunlari korumakta idiler; ancak bu, insanlar ierisinde dil olmayan, aralarinda hak-nasfet llerine sigmayan bir sekilde oluyordu; bu konuda bir kargasa yasaniyordu, bir maslahat elde edelim derken baska bir maslahat ortadan kaldiriliyor, bir ya da daha ok kural ihlle ugruyordu.

Iste byle bir ortamda iken, ser'at maslahat prensibini dikkate alarak her zaman ve mekanda mutlak hak ve nasfet llerini ikame eyledi, maslahatlar ierisinden bidziyelik arzedenlerle baska bir ynden diger maslahatlarla atisanlari belirtti. Ary vb.tasarruflarin istisnasinda oldugu gibi. Eger Sri', czlerden mutlak surette yz evirseydi, ortaya mefsedetler ikardi; maslahatlar ortadan kalkardi. Byle bir sonu ise ser'atin maksadina ters dserdi. nk czlerin dikkate alinmasi, klli esaslarin korunmasi yollarindan olmaktadir. Zira onlar birbirlerine hizmet etmektedirler. Bir czde, kaidenin dikkate alinmamis olmasi hemen hemen olmayacak bir durumdur. Bunlardan bazilarinin diger bazisiy-la elisir gzktg (tearuz hali) hallerin bulunabilecegi ve bu durumda daha nemli olanin -tearuz ve tercih bahsinde aiklandigi sekil zere- ne alinacagi bilinmektedir. Nasslar ve muteber kiyaslar, bunu en kmil bir sekilde ierirler.[25] Kisaca, czler ele alinirken mutlaka kllilerinin; klliler zerinde durulurken de czlerinin dikkate alinmasi gerekmektedir. Mctehidlerin bakis ailarinin ulasacagi son nokta mutlak surette bu olmalidir.[26] Onlarin ictihaddaki basarilari da bu noktada dgmlenmektedir. Itiraz sadedinde ileri srlen husus genelde dogrudur: nk kll esas, herhangi bir cz yznden ihlle ugramaz. Cz, kllinin etki alani dahilindedir. Ancak bu, bizzat kll ve cznin zatina nisbetle byledir; haric durumlara gre ise byle degildir. nk insan mesel, bizzat canlilik zelligine sahiptir; canlilik irade ile hareket etmek demektir. Bu zellik bazen hastalik vb. bir engelden dolayi ortadan kalkabilir. Bu durumda kll, haddizatinda sahihtir. Czlerinden birinin, haric bir engelden dolayi kllnin mahiyetini disa vurmaktan geri kalmasi baska bir durumdur. Bir doktor, kllye ancak czdeki cereyan edis ya da etmeyisi aisindan bakar; czye de ona gtrecek yolla kllye ulastirmasi nokta-[14) sindan bakar. Bir doktor olarak o, nasil ki klliyi incelerken czyi ele almadan edemezse; keza czyi incelerken kllyi dikkate almadan yapamazsa, ser'atta da durum aynidir.[27] Sri' en byk doktordur. Mesel ser'atta, balda insanlar iin sifa oldugu bildirilmis ve doktorlar aisindan onda pek ok hastaliklar iin sifa oldugu ortaya ikmistir. Onda bazi ynlerden zarar da bulunmaktadir ve bu, Yce Allah'in bu dnyada yrtms oldugu detlere uygun tecrbeler yoluyla elde edilmis olmaktadir. limler, bu tecrbelere dayanarak onun genelligini kayitlamislardir. Bu, din kaidelerden olan zarur kll bir kaideye binaen olmustur. Bu kaide, ser'atta haberin, haber konusuna uygun olmaksizin (hilf-i hakikat) gelmesinin imknsizligidir. br taraftan nass, onun sif olusu tesinde bir tahsis gerektirmemektedir. Bu durumda limler ser' kll kaideyi harekete geirdiler[28] ve onunla genel cz[29] hakkinda hkm verdiler. Tecrb olarak eliseni bulunmayan

yerlerde de ayni sekilde czye de itibar ettiler.[30] nk bal, kendisinde safra galip olan kimselere zararli olmakta; byle olmayan kimseler iin de sifa olmakta ya da onun iin sifa iermektedir. Itiraz: Bu bir eliskidir. nk bu ayni anda cznin hem dikkate alinmasi hem de alinmamasi sonucuna gtrr. Cevap: Bu iki ayri cihetten[31] oldugu iin itiraz yerinde degildir. Sonra her cznin her hal ve durumda dikkate alinmasi da gerekmez.[32]Aksine bundan maksat sudur: Hakkinda kllnin hkmyle hkmetme dogru bir sekilde gereeklesmiyorsa, cz o zaman dikkate alinir. Ary ve diger istisna tasarruflarda oldugu gi- [15] bi. Bu durumda cz ile kllnin tahsis ya da takyidi cihetine gidilir ve bu hibir zaman cz sebebiyle kllnin ihlli neticesini doguracak sekilde olmaz.[33] Birinin digeri ile birlikte dikkate alinmasinin anlami da iste budur. Meselenin izahi sirasinda rnekler gemis bulunmaktadir. Bu nokta (yani cz zerinde dururken klliyi gzardi etmemek ya da tersi) zerinde ihmalkr davranmak asla dogru degildir. nk bu konuda, meselenin z (fikih) yatmaktadir. Bu noktayi ihmal ettigi iindir ki, bir ok kimse bu gibi yerlerde hatalar yapmislardir. Bu durumda yapilacak sey sudur: Mutlaka Sri'in maksatlari zerinde mutlak dsnceye ulasmak ve nass-lari mutlak ve mukayyed olarak arastirmaya tabi tutmak[34]. Meselelerin ser' kaideler dogrultusunca yerlerine oturtulmasi ve onlara hukuk sekiller verilmesi ancak bu yolla dogru olabilir ve hatali olmayan sonulara ulasilabilir. Tevfik ancak Allah'tandir.[35]
Ikinci Mesele:

Her bir ser' delil ya katidir[36] ya da zanndir. Eger kat ise, dikkate alinmasi konusunda bir problem yoktur. Mesel, abdestsizlik halinden (hades) temizlenmenin, namazin, zekatin, orucun, haccin,iyiligi emir, ktlg yasaklamanin, birlik olmanin, adaletin vb. gerekliligini ortaya koyan deliller gibi. Eger zann ise, ya kat olan bir asli vardir ya da yoktur. Eger kat bir asli var ise, asli gibi o da muteberdir. Eger byle bir asli yoksa, o zaman arastirmak gerekecektir ve hemen onun kabul edilecegine dair sz sylemek dogru olmayacaktir. Ancak bu kisim da ikiye ayrilmaktadir: a) Baska bir esasa ters dsen zann delil. b) Ne baska bir esasa ters dsen ne de uygun dsen zann delil. Bylece tamami drt kisim olmaktadir. Birinci kisim: Bu kismin aiklamaya ihtiyaci yoktur. ikinci kisim; Yani kat bir asli bulunan zann kisim. Bu tr zann delillerle amel etmek konusu da aik olmaktadir. Vahi d haberlerin tm bu

kabildendir. nk bunlar Kitab'm beyani kabi-lindendirler. Zira Yce Allah syle buyurur: "Sana da insanlara gnderileni aiklayasin diye Kur'n'i indirdik"[37]Mesel, abdest ve gusl taharetlerinin, namazin, haccin vb. sekillerini gsteren ve Kitap'ta mcmel olarak yer alan hususlari aiklayan hadisler bu kabilden olmaktadir. Keza birok alis-veris trlerini[38], ribyi vb. yasaklayan hadisler de bu trden olmaktadir. nk bunlar sonu itibariyla Allah'in su buyruklarina ikarlar: "Allak alis-verisi helal, ribyi ise haram kildi[39]-"Aranizda mallarinizi haksiz yollarla ye-meyin'[40] Vhid haber seklinde nakledilen ve daha baska beyan esitleri ieren hadislerle, mtevtir olmakla birlikte delaleti kat olmayan hadisler de yine bu kabilden olmaktadir. Mesel, Hz. Pey-gamber'in 'Zarar ve zararla mukabele yoktur"[41] hadisi de byledir. nk o, bu anlamda mevcut bulunan kat bir aslin altina girmektedir. nk dogrudan zarar vermek ya da zarara zararla mukabelede bulunmak ser'atin hemen her konusunda hem kll kaidelerde hem de cz uygulamalarda yaygin olarak ele alinir ve yasaklanir. Mesel: "Haklarina tecavz etmek iin onlari zararli olacak sekilde tutmayin[42] "Onlari sikintiya sokmak iin zarar vermeye kalkismayin[43] "Ana ocugundan, ocuk kendisinin olan baba da ocugundan dolayi zarara sokulmasin[44] yetleri bunlardandir. Bu meyanda olmak zere cana, mala ve irza karsi tecavzde bulunma, fke, zulm ve baskalarina zarar verme ya da zararla mukabele anlami tasiyan hersey yasaklanmistir. Bunun altina, cana, akla, nesle ya da mala karsi islenen cinayetler de girer. Zararin ve zararla mukabelede bulunmanin yasaklanmis olmasi, ser'atta en kk bir kusku ve tartismaya yer birakmayacak sekilde son derece genel bir mahiyet tasir. Vhid haberleri inceledigimizde onlarin hep byle (kesin bir esasa dayali) olduklarini grrz.[45] nc kisim: Yani kat olan bir esasa ters dsen ve mute-berligine dair kat bir asli da olmayan zann delil: Bu tr delillerin reddedileceginde kusku yoktur. Buna iki husus delildir: a) O ser'atm esaslarina ters dsmektedir. Onun esaslarina ters dsen sahih olamaz. nk o bu haliyle ser'attan degildir. Seriattan olmayan birsey de nasil ondan sayilabilir? b) Onun sahinligine taniklik edecek bir unsur bulunmamaktadir. Byle birsey ise dikkate alinamaz ve itibardan dser Bu kisma, garib mnsib[46] bahsinde sunu rnek gsterirler: Bir kimse zihar yaptiginda keffaret olarak nce bir kle azad etmesi gerekir. Eger buna gc yetmiyorsa iki ay pesi pesine oru tutmak zorundadir. Simdi byle bir kimseye daha bastan iki ay pesi pesine oru tutabilecegine dair fetva[47] vermek bu kabilden olmaktadir.

Bu kisim iki nevidir: a) Kat bir esasa muhaliftir ve bu durumda mutlaka reddi gerekir. b) (Muhalefetin) zann olmasi ancak bu zannin ya zann delil ynnden[48] ya da esasin kesinliginin tahakkuk etmemis olmasi aisindan gelmesi. Bu konu mctehidlerin zerinde durdugu bir noktadir. Ancak burada sabit olan sudur: Zannnin kat olan bir esasa muhalefeti, zannyi mutlak surette itibardan dsrr ve bu konu zerinde ihtilaf bulunmamaktadir. Her ne kadar ilk bakista yle gzkmese de, zahir mezhebi aslinda bu esasi destekleme noktasina ikar. nk, herkesin ittifakiyla ser'atta ihtilaf ve eliski yoktur.o Allah'tan baskasindan gelseydi, onda ok aykiriliklar bulurlardi"[49] Eger bu nokta sabitse -ki yledir-, zahirye gre bir nassm baska nassa ya da kaideye muhalif olarak gelmesi durumunda eliskiden bahsedilmez. (Tesr sirasinda) maslahatlarin dikkate alindigi grsnden hareket edildiginde; zahiriye gre, muhalifte, digerinde bulunmayan bizce bilinen ya da bilinmeyen baska bir maslahat vardir. (O yzden de onu gerektiren delil gelmistir.) Maslahatin dikkate alinmadigi grsnden hareket ettigimizde ise durum daha da aik olacaktir. nk Sri' Tel diledigi gibi emir ve yasakta bulunabilir. Bu durumda her trl takdire gre de iki muhalif arasinda eliskiden sz edilemez. Bu nokta anlasildi ise simdi sunu arzedelim: limler, haberler bahsinde bir mesele ortaya atmislar ve zerinde ihtilaf etmislerdir. Meselenin asli su bizim anlattiklarimiza ikmaktadir. Onlar syle demislerdir: Vhid haber, sihhat sartlarini tam olarak bulundurdugu zaman acaba Kitab'a arzedilmek zorunda midir? Yoksa byle bir mecburiyet yok mudur? Imam Sfi syle demistir: "Byle bir mecburiyet yoktur. nk sihhat sartlarinin tam olarak bulunmasi ancak Kitab'a muhalif olmamasi halinde mmkn olur" Is b. Ebn ise gerekir demis ve bu mnda bir hadisi delil olarak kullanmistir: Hadis syle: "Size bir hadis rivayet edildigi zaman onu Allah'in Kitb'ina arzedin; eger ona uygun olursa onu kabul edin; aksi takdirde onu reddedin[50] Bu grs ayriligi -grldg gibi- ( delilin esasa) uygun olup olmadiginin tesbiti noktasina ikmaktadir.[51] Bu konu -insallah.- Snnet delili bahsinde gelecek ve orada izah edilecektir. Meselenin[52] selef-i slihe ulasan dayanagi bulunmaktadir: Hz. ise (ra.), "Sphesiz l, yakinlarinin zerine aglamasi yznden azap grr'[53]hadisini, "Hibir gnahkr baskasinin gnah ykn yklenmez. Insan ancak alistigina erisir[54] yetinde belirtilen esasa ters dstg gerekesiyle reddetmistir. Yine o, Isr gecesinde Hz. Peygamber'in Allah'i grdgne dair hadisi, "Gzler O'nu grmez'[55] yetine dayanarak reddetmistir.[56] Bu haber, diger sahablere gre reddedilmis degildir. nk bu haber, yetle elismeyen ve Allah'in hirette grlebilecegini

ifade eden baska bir esasa dayanmaktadir.[57] nk Allah'in hirette grlebilecegine dair hem Kur'n'da hem de snnette yer alan ve kesinlik derecesine ulasan deliller vardir. Grmenin sihhati konusunda dnya ile hiret arasinda ise bir fark yoktur. Yine Hz. ise ve bn Abbas, elleri kaba daldirmadan nce yikama hkmn getiren Eb Hreyre hadisini 'glgn ve takat st ykmllgn kaldirilmis olmasi' seklinde ifadesini bulan kesin bir prensibe dayanarak reddetmislerdir. Bu gerekelerini izah sadedinde de: "Peki yalaktan (mihrs) su alirken nasil yapacaktir?" demislerdir.[58] Yine Hz. ise, ugursuzluk[59] hakkindaki Ibn mer hadisini reddetmis ve syle demistir: "Hz. Peygamber cahiliye devri inanislarindan bahsediyordu. (O da onu hakikaten yle sandi.)" Hz. ise bunu yaparken hadis diye rivayet edilen bu szn kat olan 'Hersey Allah'in kudret elindedir. Onun irade ve kudreti disinda hibirsey, birsey yapamaz. Ugursuzluk yoktur, sirayet yoktur" esasina muhalif oldugunu dsnyordu. Hz. mer, Sam blgesine geldiginde, orada veba oldugu haberini almisti. O, muhacir ve ensarla istisarede bulundu. (Mekke) fethi muhacirleri disinda digerleri ihtilafa dstler. Onlarsa Hz. mer'in dnmesi konusunda grsbirligi ierisinde idiler. Eb Ubeyde ona: "Allah'in kaderinden kamak iin mi?" dedi. Bu kat olan bir asla dayanan ictihd bir grs oluyordu. Hz. mer: "Bunu senden baskasi sylemeliydi y Eb Ubeyde! Evet, biz Allah'in kaderinden, Allah'in kaderine kaiyoruz" dedi. Bu grs de, kat olan bir baska asla dayaniyordu; nk sebebler de Allah'in kaderinden-di. Sonra Hz. mer ona bir misalle cevap verdi ve: "Ne buyurursun? Senin develerin olsa da iki tarafli bir vadiye inseler, taraflarin biri verimli, digeri orak olsa, verimli yerde otlatsan da Allah'in kaderiyle otlatmis, orak yerde otlatsan da Allah'in kaderiyle otlatmis olmaz miydin?" dedi, sonra da her iki aslin da dikkate alindigim ieren veba hadisini bildirdi.[60] Seriatta, bu kabilden pek ok rnek vardir. Selefin, onlari dikkate aldiklarini gsteren nakiller ise oktur. Imam Mlik b. Enes, birok yerde bu esasa itimad etmistir: Kpegin yalamasindan dolayi kabin yedi defa yikanmasi hadisi hakkinda: "Hadis gelmis ama, dogrusu gerek oldugunu bilmiyorum" demistir. Imam bu hadisin zayif oldugunu syler ve syle derdi: "Tuttugu avi yeniyor. Bu durumda onun salyasi nasil kerih grlr"[61] Alis-veris akdinde meclis muhayyerligi konusunda gelen hadis hakkindaki, "Bunun bizce belli bir sinin yok; bu dogrultuda bir teaml de yok" sz de bu noktaya ikar. O bu szyle syle demek ister: Meclis, mddet bakimindan bilinmemektedir. Akit sirasinda taraflardan birisi belirsiz bir mddet muhayyerlik sarti ileri srecek olsa icm ile o akit btil olmaktadir. Bu durumda, ser'atm ileri srdg bir sart geregi caiz olmayan bir hkm nasil ser'atta sabit olabilir? [62] Bu haliyle o, icmya dayanan bir esasa [22j basvurmus oluyordu.

Sonra, garar ve bilinmezlik kaidesi kati olmaktadir. Bu durumda o, bu zann hadisle[63] tearuz halinde bulunmaktadir. Soru: Imam Mlik, temlik[64] konusunda meclis muhayyerligini kabul etmistir. Buna ne demeli? Cevap: Talakin garara talik edilmesi ve mehul durumlarda sabit olmasi[65] mmkndr. Bu durumda aralarinda bir terslik yoktur. Alis-veris konusu ise byle degildir. Imam Mlik'in, "Kim lr ve zerinde oru borcu olursa, velisi onun adina tutar" ..."Ne dersin'? Sayet babanin borcu olsaydi..." hadislerini[66] dikkate almamasi da bu kabildendir. nk bunlari, "Hibir gnahkr baskasinin gnah ykn yklenmez. Insan ancak alistigina erisir'[67] gibi yetlerde ifade edilen kll ve Kur'n esasa[68] ters grmst. Nitekim ayni tavri Hz. ise de bn mer hadisi karsisinda gstermisti. Imam Mlik, ierisinde ganimetin taksiminden nce deve ve koyun eti pisirilen tencerelerin devrilmesi hadisini de, meslih-i mrsele diye ifade ettigi glgn kaldirilmasi esasina dayanarak inkar etmis ve ihtiya duyan kimse iin,taksimden nce ganimet mallari arasinda bulunan yiyeceklerden[69] yemesini caiz grmstr. Ibnu'l-Arab byle demistir. Hadis sabit oldugu halde, sedd-i zera[70] prensibine itimatla Sevval ayinda alti gn oru tutmayi yasaklamistir. "Sizlere ... sizi emziren st anneleriniz, st kardesleriniz... haram kilindi'[71] seklindeki Kur'n esasa dayanarak st emme konusunda bes ya da on defa emme gibi getirilen sartlari dikkate almamistir. Onun mezhebinde bu kabilden daha pek ok husus bulunmaktadir. Bu Eb Hanife'nin de grs olmaktadir. nk o, namazda kahkaha ile glme haberini[72] kiyas zerine takdim etmistir. Zira mesele hakkinda icm bulunmamaktadir. Kur'a haberini[73] de genel esaslara ters dstg gerekesiyle reddetmistir. nk esaslar kat, vhid haber ise zanndir. Azad isi, bu kleler zerinde yerini [24] bulmustur. Azad isi yerini bulduktan sonra onun tekrar kaldirilmasinin mmkn olmadigi konusunda ise icm bulunmaktadir. Bu yzden ilgili vhid haberi reddetmistir. Onlar meseleyi bu sekilde izah etmislerdir. Ibnu'l-Arab syle der: Vhid haber, ser' kaidelerden birisine ters olarak gelecek olsa, onunla amel etmek acaba caiz olur mu, yoksa olmaz mi? Eb Hanife: "Onunla amel etmek caiz degildir" demistir. Imam Safi ise caiz oldugunu sylemistir. Imam Mlik ise mesele hakkinda tereddt etmistir. Onun bu konudaki meshur ve esas alinacak grs sudur: "Eger byle bir hadis baska bir kaide tarafindan destekleniyorsa, onunla hkmedilir; yalniz kalmasi durumunda ise terkedilir" Ibnu'l-Arab, bu izahi getirdikten sonra kpegin kabi yalamasi meselesindeki Imam Mlik'in szn nakleder ve syle der: "nk bu hadis iki nemli esasa ters dsmektedir: Birincisi: 'Onlarin (av

hayvanlarinin) sizin iin tuttuklarindan yiyiniz[74] yeti. Ikincisi: Temizligin illeti hayattir. Bu illet ise kpekte de mevcuttur" Ary hadisi, her ne kadar rib esasi ile atismakta ise de, iyilik ve ihsanda bulunma esasi onun mesruiyetini desteklemektedir. Eb Hanife de, ayni illetten hareketle yas hurmanin kuru hurma karsiliginda satilmasini yasaklayan hadisi kabul etmemistir. Ibn Abdilber syle der: Hadis limlerinden pek ogu, birok sahih vhid haberi reddetti diye Eb Hanife'yi elestiri konusunda haddi asmislardir. nk o, bu gibi hadisleri zerinde grs birligi edilen hadislerden ve Kur'n'dan ikarilan esaslara vuruyordu. Onlara uymayan haberleri reddediyor ve onlara sz adini veriyordu. Bu prensipten hareketle Irak ekol, musarrt[75] hadisinin geregi ile amel etmeyi reddetmislerdir ki, bu ayni zamanda Imam Mlik'in de grs olmaktadir. nk bu hadisi birok esasa muhalif grmslerdir: Bu hadis herseyden nce "el-Harcu bi'd-damn"[76] (Yani semere (nimet) cereme (klfet) karsiligindadir) prensibine ters dsyordu[77] Sonra birseyi itlaf eden kimse, onu ya misli ile ya da kiymeti ile tazmin ederdi. Bunlarin disinda, yiyecek ya da esya gibi baska bir cins ile tazmin seklinde bir sorumluluk yoktur[78]. Nitekim Imam Mlik de bu konuda syle demistir: "Bu ne zerinde anlasilan, ne de teden beri sabit birseydir" Imam, baska bir grsnde ise, hadise msbet bakmis ve hadis iin zerinde ittifak edilen baska bir esasin bulundugunu ve hkm diger esaslarla ters dsmeyecek sekilde o esasa dayandirmanin mmkn oldugunu sylemistir. Btn bunlardan sonra mesele -insallahaiklik kazanmistir. Drdnc kisma yani kat bir esas tarafindan desteklenmeyen; keza kat bir esasa da ters dsmeyen kisma (zann delillere) gelince, bu kisim zerinde durulmaya ihtiya vardir. Bu konu garb mnsib[79] konusu ile ilgilidir.[80] Bu konuda karsi ikilarak syle denilebilir: Bunlar kabul edilmez. nk bu, benzeri konuda bilinmeyen bir tarz zere ser' bir hkm isbati demektir. Istikra da byle birseyin mevcut olmadigini gstermektedir. Bu iki unsur, mutlak olarak meseleye yapismanin zayifligini ortaya koymaktadir. nk sphe mahallinde olmaktadir; sphe ile birlikte de delilin sbtuna dair zan bulunmaz. nk kat bir esas tarafindan desteklenmemesi hasebiyle o, ser' esaslara muhalif olmaktadir. Zira uygunlugun bulunmamasi muhalefet demektir. Kat bir esasa muhalif olan sey ise merduttur. Dolayisiyla bu da merduttur. Karsi taraf yani bu tr zann delillerle amel edilebilecegi grsnde olanlar ise syle diyebilirler: Genelde zan ile amel konusu, fur konularinda sabit bulunmaktadir. Bu da onlardan biridir. O, her ne kadar bir esasa uygun degilse de, muhalif de degildir. Eger uygun olmama yn onun reddi tarafini destekliyorsa, muhalif olmamasi yn de onun kabul tarafini desteklemektedir. Bu durumda tearuz sz konusu olur ve zan ile amel esasi

kabul edilir. "Katil vris olamaz"[81] hadisi bu kisimdan olmaktadir.[82]Alimler kiyas bahsinde az da olsa garb mnsib ile amel etmislerdir. Bu (yani az kullanilmasi), sihhatini gsteren bir delilin olmasi halinde (onunla amel etmeye) zarar verecek bir durum degildir. Fasil: Bil ki, burada kesin esasa basvurmaktan maksat, onunla amel etmenin sihhatine dair kesin delil getirme mnsina degildir. Mesel, vhid haberle ya da kiyas ile amel etmenin vcib olduguna dair delil getirme gibi. Aksine ondan ama, 'Zarar ve zararla mukabele yoktur'[83] hadisi ile diger zikredilen meselelerde getigi gibi daha zel bir durumdur.[84] Bu uslclerin kastettigi mndan farkli bir durum olmaktadir. Allah-u a'lem! [85]
nc Mesele:

Ser deliller, akl prensiplere ters dsmez. Delilleri: 1. Eger ser' deliller akl prensiplere ters dsseydi, o zaman onlar ne ser' bir hkm iin ne de baska birsey iin insanlar hakkinda delil olamazlardi. Halbuki, onlar sagduyu sahiplerinin grsbirligi ile delil olmaktadir. Bu da onlarin, akl prensipler dogrultusunda gelmis olduklarim gsterir. Syle ki: Deliller, sadece mkelleflerin akillarinca kabul edilsinler diye getirilmislerdir. Bylece onlarin gerekleriyle amel edecekler ve ykmllk getiren hkmler altina gireceklerdir. Eger bii deliller akl prensiplere ters dsecek olsaydi, o zaman akil, gerekleri ile amel etme bir yana onlari kabul dahi etmezdi. Onlarin byle bir durumda delil olamayacaklarinin mnsi iste budur. Bu konuda, ilh (metafizik) hkmlerle, ykmllk getiren hkmler hakkinda getirilen deliller arasinda bir ayirim yoktur. 2. Eger deliller, akl prensiplere ters dsseydi, o zaman onlarin geregi ile ykml tutmak, takat st ykmllk olurdu. nk byle bir durumda mkellef, aklinin almadigi, bir trl tasdik edemedigi, hatta aksini dsnp inandigi seyi tasdik etme ile ykml tutuluyor olacaktir.[86] Durum byle olunca da, aklin o seyi tasdik etmesi zorunlu olarak imknsiz hale gelecektir. Bu durumda biz tasdiki imknsiz olan ykmllgn bulundugunu kabul etmis oluruz. Bu da takat st ykmllk demektir. Byle bir ykmllk ise, -usl kitaplarinda belirtildigi zere- btildir. 3. Ykmllgn dayanagi akildir. Bu tam ve kesin olan istikra ile sabit bir sonu olmaktadir. Bunun sonucunda akil ortadan kalktigi zaman ykmllk de tmden ortadan kalkmakta ve ondan mahrum olan kimseler basibos birakilmis sorumsuz hayvan yerine konmaktadir. Mkellefin sorumlu tutulabilmesi iin aklin deliller sayesinde tasdike ulasabilmesi

gerekecektir. Eger deliller, akl prensipler dogrultusunda gelmeseydi, o zaman akilli kisinin hkmlerle ykmllk altina sokulmasi, bunak, ocuk ve uyku halinde bulunan kimsenin o hkmlerle sorumlu tutulmasindan daha zor olacakti. nk bu sayilan kimselerin delilleri sinayarak tasdik ya da inkara gitmelerini saglayacak akillari yoktur. Akilli kimse ise byle degildir; ona aklinin kabul etmedigi seyi gtrmek mmkn degildir.[87]Bu nokta gznnde tutuldugunda sz edilen kimselerden ykmllgn dsmesi, ayni sekilde akilli kimselerden de dsmesini gerektirecektir. Bu ise,.ser'atm konulus amacina ters dser; dolayisiyla byle bir sonucu doguracak sey btil olur. 4. Eger ser' deliller akl prensiplere ters dsseydi, o zaman kfirler ser'ati reddetmek iin herseyden nce bizzat ser' delilleri malzeme olarak kullanirlardi. nk onlar, Hz. Peygamber'in getirmis olddugu ser'ati red konusunda son derece hirsli idiler. Hatta bu ugurda hem Hz. Peygamber hem de getirdigi ser'at hakkinda iftiralara kadar gidiyorlardi: Hz. Peygamber hakkinda bazen sihirbaz, bazen divane diyorlar, bazen de onu yalanci sayiyorlardi. Kur'n iin de, o sihirdir, siirdir, dzmecedir, onu mutlaka bir insan gretmistir, ncekilerin mitolojileri gibi sifatlari yakistiriyorlardi. Ser deliller hakikaten akla ters dsseydi bunlara hi gerek kalmaz ve onlarin yerine (Bu makul degil' veya 'Bu akil ve mantiga ters' ya da benzeri sekilde itirazlarda bulunurlardi. Byle bir itirazda bulunduklari sabit olmadigina gre, bu onlarin ser'atm muhtevasini kavradiklari ve onlarin akl prensipler dogrultusunda cereyan etmekte oldugunu anladiklarini gsterir. Ancak onlar, buna ragmen olanlar oluncaya kadar ona uymamis-larsa bu, akillarina yatmadigi iin degil, baska durumlardan dolayi olmustur ve onlardan hibiri byle bir iddia ile ortaya ikmamistir. Dolayisiyla bu durum, ser' delillerin akl esaslar dogrultusunda yrdgnn kesin bir delilidir. 5. Istikra: Ser delillerin akl prensipler dogrultusunda cereyan ettigini, stn akillarinin onu tasdikte[88] bulundugunu; gnll ya da gnlsz[89] ona boyun egdigini[90] istikra da ortaya koymustur. Hal byle iken, inati yobazlarin ya da bilenin bilmemezlikten gelmesinin bir nemi yoktur ve onlar dikkate alinacak degillerdir. Delillerin akl prensiplerin geregi dogrultusunda cereyan ettiginin anlami budur. nk akillar, onlar zerinde hkm verme konumundadirlar; ne onlari gzel/iyi ne de irkin/kt kilma durumunda degillerdir. Bu nokta Maksid blmnde genise ele alinmisti.[91] Itiraz: Bu iddia yerinde degildir ve aksi grs destekleyecek deliller vardir: 1. Kur'n'da asla anlami anlasilamayan unsurlar vardir: Mesel sre

baslarinda bulunan harfler gibi. br taraftan limler syle derler: "Kur'n'da ogunluk (cumhur) insanlarin anlayabilecekleri seyler yaninda, sadece Araplarin anlayabilecegi seyler de vardir. Keza ser'atta sadece din limlerinin anlayabilecegi seyler vardir. Allah'tan baska hibir kimsenin bilemeyecegi seyler[92] vardir" Simdi bu kismin akl prensipler dogrultusunda cereyan ettigini sylemek nasil mmkn olacaktir? 2. Kur'n'da mtesabiht dedigimiz bazi unsurlar vardir ki, bunlari ogu insan bilemez; hatta Allah'tan baska kimse bilemez. Mesel fur konulariyla ilgili mtesabiht ile usl konulariyla ilgili olan mtesbihtta oldugu gibi. Bunlarin mtesbih olmalari, sadece akillara karisik gelmeleri ve ne mnya geldiklerinin akillarca tamamen anlasilamamasi ya da ok az kimselerce anlasilir olmasi sebebiyledir. Herkes ya da byk ogunluk bunlari anlayamamaktadir. Bu durumda mutlak olarak ser' delillerin aklin kavrayabilecegi sekilde geldiklerini sylemek nasil dogru olabilir.? 3. Seri deliller ierisinde yleleri vardirki, akillar onlar zerinde ihtilafa dsms ve sonuta insanlar firkalara, hiziplere blnmsler; her grup kendi dsncesinin hakli oldugunu savunmus ve ona byk bir cosku ile baglanmistir. Bunun sonucunda da her grup kendi akil ve mezhepleri lsnde birseyler sylemislerdir. Bunlardan bir kismi tamamen arzu ve heveslerinin pesine dsms ve sonuta bu durum onlari helake itmistir. Mesel, Necran hiristiyanlari teslis[93]inanlari konusunda Kur'n'da 'isledik', 'hkmettik' ve 'yarattik' gibi ogul kipi ile gelen ifadelere yapismislardir. Daha sonra kendilerinin mslman oldugunu syleyen buna ragmen ser'atta eliski ve tutarsizliklar oldugunu ileri sren bazi kimseler gelmistir. Sonra da, Hz. Peygamber'in hadislerinde bahsettikleri firkalar ortaya ikmistir. Btn bunlar, aklin hata etmesine sebep olan hitap seklinden (ser' deliller) meydana gelmektedir. Nitekim gerek byledir. Eger deliller akillarin kavrayabilecegi dogrultuda sevkedilmis olsalardi, normal olarak bu ihtilaflarin olmamasi gerekirdi. Ihtilaflar bulunduguna gre onlar, -bir ynden de olsa- akl esas-larm disina ikmaktadir, sonucuna ulasilacagi anlasilacaktir. Cevap: nce birinci itiraz noktasini ele alalim: Sre baslarinda bulunan ayri ayri okunan harflerin (hurfu muktaa) yorumu hakkinda limlerden esitli grsler nakledilmistir.[94] Bu farkli grsler, onlarin limlerce bilinebilecegi esasina dayanmaktadir. Biz onlarin, limlerin asla bilemeyecegi hususlardan oldugunu sylesek bile, onlar hibir sekilde (kalb ya da beden) ykmllk getiren trden hitaplardan degildir. Byle olunca da onlarin herhangi bir fiil hakkinda delil olmadiklari anlasilir. Konumuz ise bu degildir. Bir an iin onlarin delil olduklari kabul edilse bile, ser'atta olup da Allah'tan baska kimsenin bilemeyecegi seyler ok nadirdir. Nadir

hakkinda ise ayrica hkmde bulunulmaz ve dolayisiyla bu yzden hakkinda istidlalde bulunulan kll esas ihll grmez. nk o takdirde bunlar (sre baslarindaki harfler vb.) akim anlamaya yol bulamayacagi seylerden olacak, dolayisiyla szn ettigimiz kisimla ilgili olmayacaktir. Bizim burada konu ettigimiz husus, akilca kavranilabilen, ancak akl prensiplere ters oldugu grlen kisimdir. Sre baslarinda bulunan harfler ise bu kisim disinda kalir. nk biz kesin olarak inaniyoruz ki, eger onlarin anlamlari aiklanmis olsaydi mutlaka akl prensipler dogrultusunda aiklik kazanacakti. Varilmak istenen sonu da budur. Ikinci[95] itiraz konusuna gelince, mtesbiht konusu, -her ne kadar bazi kimseler yle dsnse bile- akl prensiplere ters dsen hususlardan degildir. nk byle bir yanlis dsnce, dogru bir zemin zerine oturtulma sonucunda degil, arzu ve heveslere uyma yznden ortaya ikmaktadir. Nitekim Yce Allah: "Kalplerinde egrilik olan kimseler, fitne ikarmak, kendilerine gre (keyfi) yorum yapmak iin onlarin mtesbih olanlarina uyarlar'[96] yetinde buna isaret buyurmustur. Eger onlar dogru bir zemin zerine oturtma yolunu seselerdi, yorum (tevil) makul ve akl prensiplere uygun bir sonuca ulasirdi. Mtesbiht konusunun, Allah'tan baska kimse tarafindan bilinemeyecegi kabul edilecek olursa, o zaman aklin onlara ulasamamasi; onlarin akl prensiplere ters dser olmasindan degil, daha baska bir durumdan dolayi olacaktir. Bu, tek bir cmle iin olabilecegi gibi, birok cmle ieren sz ve esitli durumlarla ilgili haberler iin de geerli olabilir. Yeterince arastirma yapmayan kimse bu durumda onlarin akl prensiplerle uyusmadigi vehmine kapilabilir. Acem tabiatli[97] konu hakkinda kendisini bilgin zanneden cahiller de ayni hatayi yaparlar. ste bu yzdendir ki, Necran hristiyanlari Kur'n'da Allah iin kullanilan ogul kiplerine sarilarak teslis inancini savunmuslar, mlhidler Kur'n ve Snnette akil ve mantikla bagdasmayan hususlarin ve tutarsizliklarin oldugu iddiasinda bulunmuslardir. Onlar arzu ve heveslerine uymak yaninda hikmet-i tesri konusundaki cahillikleri ile birlikte, kendilerine izin verilmeyen zamanda ve meknda onlarin ierisine dalmislar ve bunun sonucunda da yollarini sasirmislardir. nk Kur'n ve Snnet Arapadir. Bu itibarla onlar zerinde inceleme yapacak kimselerin mutlaka Arap olmasi[98] gerekecektir. Nitekim onlarin maksatlarini kavrayamamis kimselerin de, ser' maksatlardan dem vurmalari dogru degildir. nk, bu gibi konular bilinmeden onlar zerinde inceleme yapmak dogru ve mmkn degildir. Eger kisi, gerek dil ve gerekse ser' maksatlar bakimindan ehil olursa, o zaman ser'atta herhangi bir ikmaz olmadigini, onun akilla bagdasmayan unsurlar iermedigini grecektir. Konuya aiklik getirmesi bakimindan bir rnek vermek istiyoruz: Nfi b. elEzrak, Ibn Abbas'a syle sorar:

"Ben, Kur'n'da bana ters gelen bazi hususlar gryorum: Mesel bir yerde "O gn aralarindaki soy yakinligi fayda vermez[99] denilirken, baska bir yerde "Birbirlerine dnp hal hatir sorarlar[100]deniliyor. Bir yerde "Ve Allah'tan bir sz gizleyemezler[101] denilirken, bir baska yerde "Sonra: 'Rabbimiz! Allah'a and olsun ki bizler puta tapanlar (msik) degildik' demekten baska are bulamazlar"[102] deniliyor ve bu yette gizledikleri belirtiliyor. "Allah onu bina edip ykseltmis ve ona sekil vermistir. Gecesini karanlik yapmis, gndzn aydinlatmistir. Ardindan yeri dzenlemistir"[103] yetinde ggn yaratilisinin yerden nce oldugu belirtilirken "Siz yeri iki gnde yaratani mi inkar ediyor ve O'na esler kosuyorsunuz. ... Sonra duman halinde bulunan gge yneldi..."[104] yetinde de yerin yaratilisinin ggn yaratilisindan daha nce oldugu belirtiliyor. Sonra esitli yetlerde gibi ifadeler[105] var. Sanki evvelce yle idi de sonra bu zellik kalkti gibi intiba vermekte." Ibn Abbas ona syle cevap verdi: "Aralarinda soy yakinliginin fayda vermemesi sura ilk ilenisi (kiyametin kopusu) anindadir. O zaman sura flendiginde gkte ve yerde her kim varsa -Allah'in diledikleri harihepsi baygin dsecektir. Sonra hiret suru flenecek ve o zaman da akrabalar "Birbirlerine dnp hal hatir soracaklardir[106] "Ve Allah'tan bir sz gizleyemezler" yeti ile Allah'a and olsun ki bizler puta tapanlar (msrik) degildik" yeti ise syle: Yce Allah ihlas sahibi kullarini affedecek ve onlarin gnahlarini bagislayacaktir. O zaman msrikler "Allah'a and olsun ki, bizler puta tapanlar (msrik) degildik" diyecekler. Allah onlarin agizlarini mhrleyecek, onlarin elleri konusacaktir. O zaman anlasilacak ki, Allah'tan hibir sz gizlenemez. Iste o anda kfreden ve Rasle isyan edenler yerle bir olmayi[107] ne kadar da isteyeceklerdir. Gklerin ve yerin yaratilisina gelince, Allah nce yeri iki gnde yaratti, sonra gg yaratti ve ona yneldi; onlari iki ayri gnde dzene [33J koydu. Sonra da yeri dzene koydu yani ondan su ve otlak ikardi, daglari, tepeleri ve onda bulunan diger seyleri ayri iki gnde yaratti. Bylece yeri ve yerde olanlari drt gnde, gkleri de iki gnde yaratmis oldu. Bazi yetlerde buyrulmus ve Yce Allah kendisini bu gibi sifatlarla nitelemistir. Bu tr ifadeler (Allah iin sz konusu edildiginde -Allah zamandan mnezzeh oldugu iin- gemis zaman mnsi ortadan kalkar ve) O'nun her zaman iin yle oldugu anlamini tasir. nk Allah'in irade buyurdugu her sey mutlaka yerini bulur. Bu durumda sen, Kur'n'da bir tutarsizlik bulamazsin; nk onun hepsi de Allah katandandir" Ibn Abbas'm cevabi byle. O bu cevabayla, eger her sey yerli yerine konulacak olursa, Kur'n'in tamaminin makul olacagini ve asla tutarsizlik iermeyecegini gstermis oluyordu. Dini lekelemek ve onda kusur bulmak isteyen kimselerin zikrettikleri, keza ilim talipleri hakkinda problem olarak

gzken diger konularda da durum aynidir. Bu gibi konularda, ancak ilimde derinlesen insanlar (rsh sahipleri) basari elde edebilirler. "Eger o Allah'tan baskasindan gelseydi, onda ok aykiriliklar bulurlardi"[108]Ictihad blmnde -Allah'a hamd olsun!- bu konuda yeterli bilgi bulunmaktadir. Kur'n ve Snnette eliski ve tutarsizlik bulunmadigina dair bir ok lim eser yazmistir. Bu konuda daha ok bilgi ve derinlesmek isteyen, susuzlugunu gidermek isteyen o tr eserlere bakmalidir.[109] [110]
Drdnc Mesele:[111]

Ser delillerin konulmasindan gzlenen ama, mkellefin fiillerini uygun olduklari yere oturtmak ve onlara hukuk bir yapi vermektir. Bu hususta herhangi bir tartisma yoktur. Ancak mkellefin fiilleri iki aidan ele alinarak degerlendirilebilir: a) Onlarin zihindeki makllkleri aisindan, b) Hariteki (akil disinda varlik leminde) varliklari aisindan. Syle ki: Yapilmasi ya da terki ile ykml kilinan ya da tercihe birakilan fiil, mahiyeti itibariyla ona ilave edilecek ya da eklenecek zelliklerden soyutlanarak ele alinacaktir; bu zelliklerin zorunlu olarak ortaya ikip ikmamasi (lzimi olmasi) arasinda fark yoktur. Iste bu akl itibar oluyor. Ayrica bir de mahiyeti itibariyla, ancak b.u kez zorunlu (lzimi) olarak ortaya iksin ikmasin varlik leminde kendisine eklenecek ya da katilacak zellikler ve vasiflarla ele alinirlar. Buna da haric itibar diyoruz. Mesel emredilmis olan namaz, bu iki itibarla da ele alinabilir. Taharet, zekat, hac, diger ibadetler ile; nikah, alis-veris, icare vb. gibi detleri de ayni sekilde ele almak mmkndr. Bu iki itibar arasindaki fark, mesel gasbedilmis bir yerde kilinan namaz veya bir kerahet ieren namaz ya da kemalini noksanlasti-ran bir zellikle birlikte eda edilen namaz gibi konularda kendisini gsterir. Tab bu durum sadece namaz rnegine de has degildir. Aklen bu iki itibar da sahih olduguna gre, deliller bu iki ynden hangisine tevcih edilecektir? Fiilin aklen makllg ynne mi, yoksa varlik leminde (harite) meydana gelis sekline mi? Bu nokta ictihad mahallidir ve dolayisiyla ihtilaflara gebedir. Bu ihtilaflar, gasbedilen yerde namaz meselesinde kendisini gsteren grs ayriliklarinin bir geregi olmaktadir.[112]Bu konuda mezheplerin grs ve delilleri usl ilminde ele alinmis ve aiklanmistir. Ancak biz burada bir nokta zerinde yogunlasmak ve bylece bu iki itibardan her birinde Sri'in maksadini yakalamaya alismak istiyoruz: Birinci yani zihn itibarin sihhatine delalet eden hususlar vardir: 1. Emredilen veya yasaklanan ya da tercihe birakilan seyler, o isimlerin haklarinda kullanildiklari fiillerin hakikatleri olmaktadir. Bu ise itibar

konusunda zihn bir durum olmaktadir. nk biz fiili gereklestirdigimizde, o fiili zihnimizde olan bu mnya vururuz: Eger islenen fiil ile zihindeki birbirinin ayni olursa, fiil sahih olur; aksi takdirde sahih olmaz.Ikinciyi yani haric itibari esas alan kimseler ise syle diyebilirler: Emir, yasak ya da tercihe birakmadan maksat, mkellefin onlarin geregini yerine getirmis olmasidir. Bylece onlar varlik leminde yer alan fiiller olacaklar, zihn durum olmaktan ikacaklardir. Hatta zihn durumlar, hitaptan anlasilan seylerdir; hitaptan maksat ise bizzat onlarin anlasilir olmalari degil, onlara uyma ve geregini yerine getirmedir. Bunlar ise zihn degil haric fiillerle olur. Bunlarin amel ya da itikd olmalari arasinda fark da yoktur. Haric fiiller ise mutlaka nitelenmis olarak meydana geleceklerdir. Hakkinda verilecek hkm de ona gre olacaktir.[113] 2. Eger biz fiillerde zihnen makl olani dikkate almayacak olursak, o zaman Hkmler (Mubah) bahsinde izah edilen el-Ka'b'nin mezhebi[114] gibi irkef bir grsle karsi karsiya kaliriz. nk ona gre her fiil ya da sz sonu itibariyla, varlik leminde bir haramin terki demektir ve bu grsyle o daha nce geenlerin hepsini bir tarafa itmektedir. Onun bu grsnn sakatligi daha nce belirtilmisti. ikinci itibari esas alan kimseler de syle diyebilirler: Eger biz haric zelliklerinden soyutlayarak sadece zihn makllg esas alirsak, o zaman haric zelliklerin mutlak surette dikkate alinmamasi gibi bir sonu lazim gelir. Bu ise ittifakla batildir. nk sedd-i zera Islam'da bir prensip olarak vardir ve o bu tarzda alinmis bir prensiptir.[115]Aslinda caiz olmakla birlikte, iyilik ve takvada ya da ktlk ve gnahta yardimlasma anlamini ieren btn fiillerde de durum ayni olurdu.[116] Bayram gn oru tutmanin, gnes dogarken ya da batarken namaz kilmanin yasaklanmasi dogru olmazdi. Bu konu gerekten genis bir sahadir. 3. Eger biz fiilleri sadece haric zellikleri itibariyla dikkate alacak olursak, o zaman mkellefin fiilleri ok nadir olarak sahih olabilir. nk fiiller ve terkler birbirleri ile i iedir.[117]Bunlar, borcunu deme vakti gelen bir kimsenin namaz kilmasi meselesini ortaya koyarak, o zaman muhaliflerin byle bir namaza btil demelerinin gerekecegim sylemislerdir; nk bu kisi namaz sebebiyle bir vacibi terketmis olmaktadir. Salih bir amel ile kt bir isi birbirine karistiran herkesin durumu da byle olacaktir. nk varlik leminde salih amel yaninda kt bir durumun da bulunmasi halinde slih amelin btil olmasi lazim gelecektir. Bu ise Allah'in "Onlar iyi (slih) isi ktyle karistirmislardi"[118] yetindeki meramina ters dsecektir. nk harite, bunlarin birinden digeri lazim gelecek ve onlardan biri digerinin bir

vasfi gibi olunca; o zaman salih amel, salih (kt amel de kt) olmayacaktir ve o takdirde iki amelin birbirine karistirilmasi gibi birseyden de sz edilmeyecek; ya iyi ya da kt olmak zere sadece tek amel sz konusu olacaktir. yet ise iki ayri amelden bahsederek bu sonucun batil oldugunu belirtiyor. Ibdetler iin sz edilen bu durum ayni sekilde detlerle ilgili konularda[119]da geerlidir. Bu da, nemli olan hususun, hriteki degil de zihindeki amelin makllgnn dikkate alinmasi oldugunu gsteriyor. Ikinci itibar taraftan olanlar syle diyebilirler: Haric islerden soyutlanmis olarak sadece zihinlerde mevcut olan durumlar yapilamazlar. Yapilamayan seylerle de ykml tutulamaz.[120] Yapilamayan seylerle ykml tutulmamasi aiktir. Hariteki varligindan soyut olarak zihn durumlarin yapilamaz olmalari da ayni sekilde aiktir. Duyular alemiyle ilgili olarak mesel insani ele alalim: Onun akilda yer eden canlilik ve konusma zelliginden mrekkep hakikati harite sabit degildir. nk o, -hususiyet kazanincaya kadar- bir kll olmaktadir. Sahis haline gelmedike de (tesahhus) husslesmeyecektir. Sahislasmis digerlerinden baska zelliklerle ayricalik kazanmadika da sahis halini almayacaktir. Bu durumda insan tr: a) Cinse vasif zelligi tasiyan kll zelliklerin bulunmasini gerektirmektedir. Glmesi, ayakta dik durmasi, tirnaklarinin ikmasi vb. gibi. b) Sahs zelliklerin bulunmasini gerektirmektedir: Insan cinsinin bireyleri iste bu zellikler sayesinde birbirinden ayrilirlar. Eger bunlar olmasaydi, o zaman insan varlik leminde asla gzkemezdi. Su halde haric ve ariz olan bu durumlar, insanin varlik alemindeki vcudu iin zarurdir. Ser olan seylere gelince, mesel namazin kiyam, rk, scd, kiraat ve diger rknlerden mrekkep hakikati, esitli hal, sekil ve kaliplar olmaksizin asla varlik lemine ikmaz. Bu sekil ve kaliplar, namazin mahiyetinin hakikatine hkm iin esas teskil eder ve o namazin tam ya da noksan olduguna veya sahih ya da btil olduguna hkmedilir. Bunlar namazi msahhaslastiran zelliklerdir; aksi takdirde onun sahibi hakkinda bir hkmde bulunmak sahih olmazdi. nk zihinde bunlar sanki yok hkmndedir. yle olunca da, namaz hakkinda dikkate alinacak sey, onun hariteki vcudu olacaktir. Onlar da, zel ve lazim bazi durumlarla nitelenmis ya da aksi sekilde bulunan fiillerden baska birsey degillerdir. Her mkellef zel olarak onunla ykmldr. Su halde o, kendisi iin harite vcud vermesi sahih olacak seyle ykmldr. Bu ise, o fiille birlikte hrite zorunlu olarak bulunmasi gereken seylerden hali olmasi durumunda imknsiz olur. Dolayisiyla o, baskalariyla degil, onlarla (yani haric zorunlu unsurlarla) ykmldr. Varilmak istenen netice de iste budur. Eger bir vasif fazla ya da noksan olarak meydana gelirse, o zaman fiil, gerek

hakikati zere degil baska bir hakikat zere meydana gelmis olacaktir ve ykml tutuldugu sey henz gereklesmis olmayacaktir. Itiraz: Bu durumda "Onlar iyi isi ktyle karistirmislardi"[121]yetinin anlami bir problem arzetmeyecek midir? Sonra namaz bazen eksik ya da fazla olarak icra edildigi halde bile sahih olmaktadir. Bu da dikkate alman hususun, genel anlamda namaz diyebilecegimiz birseyin bulunmasi oldugunu gsterir ki, bu da zihn itibar oluyor. Cevap: Ayette sz edilen iyi ve kt amellerin ayri ayri zamanlarda islenmis ameller olmasi mmkndr. Nitekim yetin inis sebebi de bunu gstermektedir. Dolasiyla orada sz edilen hkmleri zit amellerin, birbirlerinin lzimi sonulari olmasi dogru degildir. Biribirini gerektirici sekilde olsalar ve bunun sonunda biri digerinin sifati gibi olsa; eger sifat selb nitelik gibi ise, telziimun (birinden digerinin lzim gelmesi) olmamasi konusunda bir problem olmayacaktir. nk selb zellik, nitelenen iin tamamen itibar olup, vcd bir nitelik degildir. Eger vcd bir nitelik ise ya da vcd nitelik gibi[122] ise, o zaman o hrite hsil olana rci olacaktir; byle birsey ise yetin altina girmeyecektir.[123] Sihhati iptal etmeyen ziyade ya da noksanliga gelince, bu durumda itibar harite vcuda gelene olmakta ve o ykml tutulan yerine konmaktadir; nk noksan namaz harite tam namaza benzemektedir; dolayisiyla da tam namaz muamelesi grmstr. Yoksa bu, bir anlamda da olsa zihn itibarin dikkate alinmis olmasinin bir sonucu degildir. Bu konu zerinde arastirma dallanmakta ve zerine pek ok fikhi meseleler bina edilmektedir. Fasil : Burada sz edilen iki itibarin geerliligi, biri digerine vasif durumunda olan muhtelif fiillerde sozkonusu olur. Byle olmayan fiillerde ise, iki itibar geerli olmaz. Syle ki: Aralarinda telzum bulunan fiiller, ya biri digerinin vasfi olur ya da olmaz. Eger ikincisi ise, aralarinda gerek anlamda telzum yok demektir. Mesel zina veya hirsizligin terki ile birlikte namazin terki gibi. nk bu iki terkten biri digeri iin bir vasif durumunda olmaz. Zira isleme konusunda ayni anda bir arada bulunma (tezahm) durumu yoktur. nk mkellef iin, mesru veya gayr-i mesru her fiili terketmesi mmkndr. Bu durum, mkellef iin onlarin ayni anda ve ayni zamanda bulunmasi gereken seyler olmadigi iindir. Bunun da sebebi, onlarin selb bir duruma dnk olmalaridir. Selb olan seyler, tamamen itibar seyler olup bir hakikatlari yoktur. Eger birinci durum sozkonusu ise, fiillerden biri digeri iin ya selb bir vasiftir ya da vcd bir vasiftir. Eger selb bir vasif ise, ya onun itibara alinmis oldugu zel olarak ser'atta sabittir ya da degildir. Eger birinci siktan ise, o zaman haric olan seklin dikkate alinacagi konusunda bir

problem bulunmamaktadir: Mesel, namazda taharetin, kibleye ynelmenin ter-kedilmesi gibi. Eger ikinci siktan ise, selb vasfin dikkate alinmayacagi konusu aiktir. Borcunu demekten kamak iin namaza siginan bir kimsenin borcu demeyi terkle birlikte namaz kilmasi gibi. nk bu namaz, her ne kadar bir vacipten kais diye nitelense de, bu harite varligi olmayan tamamen takdir itibar bir vasif ile olmaktadir. Eger vasif vcd ise, bu konu zerinde durulmasi gereken bir husus olmaktadir: Gasbedilen yerde namaz kilma, gas-bedilen biakla hayvan kesme, z haricinde kalan zelliklerinden dolayi fsid olan alis-veris trleri vb. gibi. Hasili, terkler -terk olmalari hasebiyle- harite telzum yani birinin varligindan digerinin lazim gelmesi durumunu dogurmazlar. Ser'an bir telzum sabit olmadika, fiillerle terkler arasinda da byle bir durum olmaz. Meselenin asil kaynagi sudur: Terkler, vcd fiil iin vcd vasfin yoklugu durumunda ancak itibara alinirlar. Mesel namaz iin taharet gibi. Fiillerle fiillerin bir arada bulunmasina gelince, harite bir araya geldiklerinde telzum doguran iste bunlar olmaktadir. Bu durumda onlardan belli bir nitelikle anilan tek bir fiil ortaya ikar ve bu durumda daha nce de geti-gi gibi hem o fiile hem da o vasfa birden bakilir. Allah-u a'lem! Bu meselenin, emir ve nehiy bahsi ile de ilgisi bulunmaktadir. [124]
Besinci Mesele:

Ser deliller iki kisimdir: a) Sirf nakle ynelik olanlar, b) Sirf rey ve dsnceye ynelik olanlar. Bu taksim, delillerin asillarina nisbetle olmaktadir. Yoksa bunlardan herbiri digerine muhta bulunmaktadir. nk nakl delillerle istidlalde bulunabilmek iin mutlaka dsnceye ihtiya vardir. Nitekim rey ve dsncenin muteber olabilmesi iin de mutlaka ser' bir dayanaginin olmasi gerekmektedir. Birinci kisim, Kitap ve Snnetten ibarettir. Ikinci kisim da kiyas ve istidlali iine alir. Bunlardan her bir gruba daha baska deliller de -ittifakla ya da ihtilafla- katilir. Birinci gruba btn sekilleriyle icm[125], sahab kavli[126] ve bizden ncekilerin ser'atlari katilir. nk btn bunlar ve bu anlamda olanlar dsnceye yer vermeksizin sirf nakil ile amelde bulunma anlamina gelir. Ikinci gruba ise, istihsan ve nazar bir duruma rci olduklarini kabul et-meraiz durumunda meslih-i mrsele katilir. Eger maslahatlar mnlarin genel erevelerine girerler (ummti-i maneviyyeye rci) dersek, o zaman onlar da birinci gruba dayandirilmis olurlar. Nitekim bu husus, bu kitabin ilgili yerinde[127] -Allah'in izni ile- anlatilacaktir. Fasil: Sonra btn sert delillerin aslinda birinci kisim ierisinde yer aldigini da syleyebiliriz. nk biz ikinci kisim ierisinde yer alan delilleri akil yolu ile

ispat etmis degiliz. Onlari sadece birinci kisimdan olan deliller yolu ile ispat etmis bulunuyoruz. nk onlara itimat etmenin sahih olacagini gsteren deliller onlardan ikmistir.[128]Durum byle olunca, birinci kisim deliller temel dayanak olmaktadirlar. Bu durumda birinci kisimdan olan delillerin, teklifi hkmlere mesned teskil etmesi iki ynden olmaktadir: a) Cz ve fer hkmlere delalet etme yn. b) Cz fer hkmlerin tesbitinde kistas olarak kullanilacak kaide ve prensiplere delalet yn. Birinci dellet sekline rnek: Mesel, taharet, namaz, zekat, hac, cihad, av, bogazlama, alis-veris, had ve cezalar vb. gibi konularla ilgili hkmleri gstermesi. Ikinciye rnek de, mesel icmm, kiyasin, sahab kavlinin, bizden nceki seriatlarin hccet oluslarini gstermesi gibi. Fasil: Sonra birinci kismi olusturan deliller de sonu itibariyla iki aidan Kitaba ikarlar. Syle ki: a) Snnet ile amel etmek ve ona itimat etmek, ancak Kitab'in delalet ve onayi ile olmustur. nk peygamberin dogruluguna delil mucizelerdir. Hz. Peygamber ise "Bana verilen sey, sadece Allah'in bana indirdigi vahyidir'[129] sz ile kendi mucizesinin yalnizca Kitaba mnhasir oldugunu belirtmistir. Geri Hz. Pey-gamber'in pek ok mucizesi bulunmaktaydi; ancak bunlar ierisinde Kur'n'in mucizeligi hepsinden daha byk oluyordu.Hem sonra Yce Allah Kur'n'da: "Ey inananlar! Allah'a itaat edin, peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin..."[130] buyuruyor ve pek ok yerde de "Allah'a ve Raslnne itaat edin..."[131] buyrugunu tekrarliyordu. Bu emrin tekrar edilmis olmasi, Allah Raslnn, -ister Kitap dahilinde olsun ister Kitap haricinde (yani Snnet)- ne getirirse getirsin mutlaka ona itaat edilmesi gerektigini gsterir. Yine Yce Allah: "Peygamber size ne ver-rirse onu alin; sizi neden menederse ondan geri durun[132] "Onun buyruguna aykiri hareket edenler, baslarina bir belanin gelmesinden veya can yakici bir azaba ugramaktan sakinsinlar"[133] vb. buyurmaktadir. b) Snnet, Kitabi aiklamak ve onun mnlarini serhetmek iin gelmistir. Bu hususu belirtmek zere Yce Allah syle buyurmaktadir: "Sana da insanlara gnderileni aiklayasin diye Kur'n'i indirdik[134] "Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni teblig et"[135] yette sz edilen teblig iki esit olur:

1. Risletin yani Kitabin tebligi. 2. Onun mnsinin aiklanmasi. Hz. Peygamber de emredildigi sekilde yapmistir. Ondan gelen Snnet zerinde dsnldg zaman, onlarin Kitabi beyan sadedinde oldugu grlecektir. Bu, konu ile ilgili genel bir aiklama olmaktadir; tafsilat -insallah- ileride gelecektir.[136] Bu durumda Allah'in kitabi asillarin asli, dsnrlerin dsncelerini dayandiracagi son merci, ictihad erbabinin hkmleri alacagi temel kaynak olmaktadir ve onun tesinde basvuracak daha baska bir esas da yoktur. nk o Allah'in kadm kelmi olmaktadir ve "Dogrusu hersey Rabbinde biter"[137]. Yce Allah syle buyurur: "Sana herseyi aiklayan ve mslmanlara dogruyu gsteren bir rehber, rahmet ve mjde olarak Kur'n'i indirdik[138]"Kitab'ta Biz hibirseyi eksik birakmadik"[139] Bu konu ileride detaylariyla birlikte aiklanacaktir.[140] [141]
Altinci Mesele:

Btn ser' deliller iki mukaddime zerine kurulurlar: a) Birincisi, hkmn dayanaginin (ment) tespitine ynelik is. b) Bizzat hkmn kendisine ynelik is. Birincisi nazardir (fikr). Burada nazarden kasdini, nakli olmayan demektir. Zorunlu olarak tespit edilmis olmasi ile fikir ve dsnce yolu ile tespit edilmis olmasi arasinda fark yoktur. Bu durumda burada nazar ile, zarurnin karsiligini kastetmis olmuyorum. Ikincisi ise, naklidir. Bu husus, her ser' talep konusunda gayet aiktir; hatta ayni durum[142] akl ve nakl diger konularda da geerlidir. Bu durumda syle dememiz dogru olacaktir; Birincisi hkmn dayanaginin tespitine (tahkk'l-ment); ikinci ise hkme yneliktir. Ancak burada amalanan sey, ser' talep konularinin aikliga kavusturulmasidir. Mesel 'Her sarhosluk veren haramdir' dedigimiz zaman, bu kll ile herhangi bir cz hakkinda hkm vermek, isaret edilen iki husus gereklestirilmeden nce mmkn olmaz. nk ser' hkmler, fiili isleyenler hakkinda, isledikleri fiillerin mahiyetine uygun hkmde bulunmak iin gelmislerdir. Mesel kisi sarap imeye yeltendigi zaman ona nce: 'Bu sarap mi degil mi?' denilir. Bu safhada mutlaka onun sarap olup olmadiginin zerinde durulmasi gerekmektedir. Hkmn dayanaginin tespiti isinden kastedilen iste budur. Muteber bir inceleme sonucunda onun sarap oldugunu ya da sarap emareleri tasidigini tespit edince: 'Evet, bu saraptir' diyecektir. Bu noktada ona: 'Her trl sarabin kullanilmasi haramdir' denilecektir ki ondan kainsin. Ayni sekilde mesel kisi bir su ile abdest almak istese, bu noktada

mutlaka su zerinde durmasi gerekecek ve onun mutlak[143]su olup olmadigini tespite alisacaktir. Bu da suyun rengine, kokusuna ve tadina bakmak ile olacaktir. Bu incelemeden sonra o suyun asl yaratilisi zere oldugu ortaya ikinca, hkmn dayanagi onun katinda ortaya ikmis ve suyun mutlak su oldugu belirmis olacaktir. Nazar olan mukaddime iste bu oluyor. Sonra bu nazar mukaddimeye ikinci ve nakl mukaddimeyi ekleyecek ve 'Mutlak olan her su ile abdest almak caizdir' diyecektir. Abdest almakla ykml m, degil mi konusunun tesbitinde de ayni seyi yapacak; nce abdestsiz olup olmadigini tespit edecek; bu tespiti yaptiktan sonra da -ki bu hkmn dayanagi oluyor-, nakl mukaddimeyi getirecek ve bylece abdest almakla ykml oldugu sonucuna ulasacaktir. Hades halinin bulunmadigi ortaya ikinca da yine ayni durum olacak ve o kimsenin abdestle ykml olmadigi sonucuna ulasilacaktir. Kisaca, Sri Tel mkellefin fiilleri ile ilgili olmak zere mutlak[144] ya da mukayyed[145] olarak hkmler koymustur. Bu iki mukaddimeden birinin geregi olmaktadir. Bu nakl olan oluyor. Mut-laklik ya da getirilen kayit zere hkmn dayanagi tahakkuk etmedike onunla hkmde bulunulamaz. Bu tespit isi de nazar olan mukaddimenin geregi oluyor. Ser meselelerde bu husus aiktir. Evet, dil ve mantik konularinda da durum aynidir. Mesel biz, 'Zeyd Amr'i dvd' anlamina gelen dedigimiz ve bu isimlerden hangisinin merf hangisinin de mansb[146] oldugunu grenmek istedigimiz zaman yapacagimiz is sudur: nce hangisinin fail (zne) hangisinin de mefl (tmle) oldugunu tespit etmemiz gerekecektir. Failin hangisi oldugunu tespit edip digerinden ayirdigimiz zaman, yapacagimiz ikinci is 'Her fail merfdur' seklindeki nakl olan kurali ona uygulamak ve hkm vermektir. Ayni sekilde mefl de nasbetmemiz gerekecektir; nk kural geregi mefller de mansbtur. Yine mesel "akreb" kelimesinin ism-i tasgirini[147] yapmak istedigimiz zaman ilk nce onun drt harfli bir kelime oldugunu tespit edecegiz. Sonra da her drt harfli kelimenin ism-i tasgiri kalibinda oldugu kuralindan hareketle onun ism-i tasgirinin' "ukayrib" seklinde olduguna hkmedecegiz. Diger dil bilimlerinde de durum aynidir. Akl konulara (akliyyt) gelince, onlarda da durum ayni olacaktir: Mesel, lemin hadis (sonradan var edilmis) olup olmadigina bakmak istiyoruz. Bu durumda yapilacak ilk is, hkmn dayanagini tespit isi olacaktir. O da, lemdir. Onu ele alacagiz ve onun degisken oldugunu tespit edecegiz. Bu birinci nerme oluyor. Sonra herkese kabul gren nermeyi getirecegiz ki, bu da her degiskenin hadis oldugudur. Ancak biz diyoruz ki: Ser ve diger nakl konularda, bu iki mukaddimeden birinin mutlaka nazar olmasi gerekir ki, o da hkmn dayanaginin tespitini

saglamaktadir. Bu nokta akl olan konularda da aynen geerlidir. Digeri ise nakl olacaktir, diyoruz. Simdi soru su: Akl olan seylerde nakl olan yerine geecek nedir? Bu konu zerinde dsnmek gerekiyor. Bu konuda sylenecek su olmali: Nakl mukaddimenin zelligi; onun nakl olmasinin sabit olmasi durumunda itirazsiz kabul grmesi (msellem) ve ayrica zerinde durma ve incelemeye ihtiya gstermem e sidir. Bunlarda inceleme ancak sahih olarak nakledilip edilmedigi konusunda sz konusu olur. Bunun benzer akl konularda herkese kabul gren nermelerdir; ki bunlar zorunlu olarak bilinen seylerle, hasim tarafindan kabul edilen ve dolayisiyla zorunlu olanlar mesabesinde sayilabilen nermeler olurlar. Bu yani kabul edilirlik (msellemlik) iki nermeden birinin zelligi oluyor. Digerinin zelligi ise, hakkinda hkm verilen seyin hkme esas olacak dayanaginin tespitidir. Burada konuyu daha fazla aiklamaya gerek grmyoruz; nk zerinde dsnldg zaman anlasilabilecek sekildedir. Ayrica sual ve cevap faslinda konu ile ilgili bir aiklama da bulunmaktadir. Tevfik ancak Allah'tandir. [148]
Yedinci Mesele:

Kitap'ta[149] mutlak olarak sabit olan; herhangi bir kaydi bulunmayan; hakkinda belli bir kistas ya da kaide getirilmeyen ser' bir delil/nass, mkellefin degerlendirmesine birakilmis demektir. Bu trden olan deliller daha ok hikmetleri aklen kavranabilen detlerle ilgili olmaktadir. Mesel, emredilen konulardan adalet, iyilik, af, sabir, skr gibi; yasaklanan konulardan zulm, fuhus, ktlk, zulm ve taskinlik, ahdi bozma gibi. Seriatta, mutlak olmaksizin belirli kayitlarla gelen; hakkinda belirli kistas ve kaideler konulan deliller/nasslar ise, taabbudlik ifade ederler. Bunlar eger mkellefin degerlendirmesine birakilacak olsaydi; mkellef onlardan gzetilen amaca ulasamazdi. nk ibadetler konusu, akillarca tafsilati bir tarafa ta esastan bile kavranamayan seylerdir. Ibdetler hakkinda ortaya ikan diger durumlarda da vaziyet aym olacaktir; nk onlar da ibadetler cinsinden olmaktadir. Bu tr deliller daha ok ibdetlerle ilgili konularda szkonusudur. Bu ikinci kisimdan olanlar daha ok Meden[150] esaslarda grlr; nk Meden tesr, daha ok nceden mutlak olarak gelen hkmlerin kayitlanmasi; ya da cz sebepler zerine getirilmis yeni hkmlerin konulmasi seklinde gelismistir. Konunun aiklik kazanmasi iin yeni bir mesele amak durumundayiz. [151]
Sekizinci Mesele:

Meden tesr ierisinde kll bir esas bulursan, iyice dsndgnde onun daha kapsamli olan baska bir klliye nispetle cz oldugunu[152] ya da kll bir esasin tamamlayici unsuru (tekml)[153] oldugunu greceksin. Aiklamak gerekirse: Seriatin korunmasini istedigi kll esaslar bes tanedir.

Bunlar da: Dinin korunmasi, nefsin korunmasi, aklin korunmasi, neslin korunmasi ve malin korunmasidir. Dinin korunmasi: Bu, Kur'n ve Snnet agrisinin esasini teskil eder. Mekke'de inen ilk esas bu olmaktadir. Nefsin korunmasi: Bu esasin da Mekke'de inmis oldugu aiktir. Mesel: "Allah'in haram kildigi cana haksiz yere kiymayin"[154]Kiz ocugunun hangi sutan dolayi ldrldg kendisine soruldugu zaman..[155] ; "Size ne oluyor ki, Allah size darda kalmanizin disinda[156] haram olanlari genise anlatmisken adinin zerine anildigi seyden yemiyorsunuz?"[157] vb. yetleri delil olarak burada hatirlanabilir. Aklin korunmasina gelince: Geri akli ifsad eden seylerin somut olarak haram kilindigini gsteren deliller Medine dneminde gelmistir. Ancak Mekke dneminde de konuya mcmel olarak temas edilmistir. Zira aklin korunmasi da diger organlarin ya da isitme, grme vb. gibi onlarin menfaatlerinin korunmasinda oldugu gibi nefsin korunmasi esasi ierisine dahil bulunmaktadir.[158] Bu haliyle akim, kendisini tmden izale edecek ya da stne bir rt rtp sonra kaldirmak gibi bir mddet veya bir an giderecek seylerden korunmasi da, Mekk esaslar ierisinde yerini almis olmaktadir. Sonra, aklin bu sekilde korunmasi tamamlayici unsurlardan olmaktadir. nk iki imenin ktlgn Yce Allah beyanla syle buyurmustur: "Seytan sphesiz iki ve kumar yznden araniza dsmanlik ve kin sokmak ve sizi Allah'i anmaktan, namazdan alikoymak ister"[159] Bylece ikinin, gnah ve taskinliga yardimci olacagi ortaya ikmistir. Neslin korunmasi: Mekk olan tesrde zinanin haramligi gelmis; esler ve cariyelerle olan iliskiler hari edep yerinin korunmasi emredilmistir. Malin korunmasi hakkinda ise; zulmn, yetim mali yemenin, israfin, haksizligin, l ve tartida hile yapmanin, yeryznde fitne ve fesat ikarmanin ve benzeri hususlarin haram kilindigini gryoruz. farzin korunmasi da, nefse eza ve iskence verici seylerin yasaklanmasi esasi altina girmektedir.Bunlar, korunmasi istenilen esaslari ortadan kaldirmaya ynelik seylerle ilgilidir. br taraftan bunlara vcut verme ve devamlarini saglama ynnden de ayni sekilde gerekli nlemler alinmistir. (Yani Mekk tesr ile esaslar belirlenmis, Meden tesr ile de tamamlama yoluna gidilmistir.) Son drt esasta bu aik. Dinin korunmasi esasina gelince, ona vcud verme ve devamini saglama kalp ile tasdik, organlarla da itaat yoluyla gereklesir. Kalp ile tasdik, Allah'a, peygamberine ve hiret gnne imandan gzetilen maksadi ortaya koyar. Bylece Meden tesr ierisinde mufassal olarak gelen diger imn seyler[160] bu esastan dallanmis (teferr) olacaktir. Imn asil ise Mekk tesrde gelmis oluyor. Organlarla itaatte bulunma (tek bir ykmllgn icrasiyla da olsa) bir

sekilde hasil olmakta; bundan sonrasi artik o ilk itaatin tamamlayici unsurlari sayilmaktadir. Mekk tesr ierisinde bu meyanda olmak zere sehdet kelimesini sylemek, namaz kilmak ve zekat vermek esaslari getirilmistir. Bunlarla itaat mnsi gereklesmistir. Oru ve hac ise, mkemmil (tamamlayici) unsurlardan olmak zere Meden tesr ierisinde yer almaktadir.[161] nk hac atalari Hz. Ibrahim'den tevars edilmis olarak Araplarca islenen fiillerdendi.Islm geldi ve onlarin bozmus olduklari kisimlari dzelterek onlari tekrar mesru olan hacca dndrd[162]. Oruta da durum aynidir. Cahiliye devrin dems anlar Asra gnnde oru tutuyorlardi; Hz. Peygamber da o gnde tutuyordu. Medine'ye geldigi zaman hem kendisi tutmus hem de ashabina tutmalarini emretmisti. Ramazan orucu ile neshedilinceye kadar durum bu sekilde devam etmisti. Asra gn orucu hakkinda Hz. ise hadisine bakiniz.[163] Bu durumda Meden tesr hac ve orucu saglama baglamis ve "Bugn size dininizi tamamladim..[164] buyurdugu en byk gnndeki yerlesmis oldugu sekil zere onlari ibk etmistir. Bu durumda onlar iin Mekk tesr ierisinde genel anlamda bir asil bulunmaktadir.[165] (Kll esas gibi gzken ve) Medine dneminde tesr kilinan cihad ise, aslinda Mekke'de ortaya konulmus bulunan iyiligi emretme, ktlg nleme genel prensibinin (en nemli bir ) uzantisi olmaktadir. "Ey Ogulcugum! Namazi kil, iyiligi buyurup, ktlg nle..."[166] vb. gibi Mekk yetler, onun asli olan prensibi koymus oluyordu. [167]
Dokuzuncu Mesele:[168]

Her bir ser' delilin kll olarak kabul edilmesi mmkndr; onlarin sga ve lafiz itibariyla genel ya da huss olmalari arasinda fark yoktur. "M'minlere degil sade sana mahsus olmak zere..."[169] ve benzeri nasslarda oldugu gibi, bir delil tarafindan sahsa zelligi belirtilen konular bu kaidenin istisnasini teskil eder. Bunun delili sudur: Kendisine dayanilan nass, ya kllidir ya da czdir. Eger kll ise, zaten maksat hasil olmus demektir. Yok cz ise, bu czlik esas tesr hasebiyle degil nassin inmesine sebep olan olay hasebiyledir. Dolayisiyla ylesi durumlarda da nassm hkm genel kabul edilir. Buna su hususlar delalet eder: 1. Esasta tesriin genel olusu. Bu konuda su yetler hatirlana-,bilir: "Ey insanlar! Dogrusu ben ... Allah'in hepiniz iin gnderdigi peygamberiyim[170] "Ey Muhammedi Biz seni btn insanlara ancak mjdeci ve uyarici olarak gndermisizdir[171] "Sana da insanlara gnderileni aiklayasin diye Kur'n'i indirdik[172] Bu husus kesin olmaktadir ve bu kesinlik, Huzeyme'nin sehadeti[173], Eb Brde'nin oglagi[174]

konusunda vrid olan hadislerle bozulacak degildir. Hadiste de ser'atin genelligi bildirilmis ve "Ben kizil ve siyah tenlilere (yani btn insanlara) gnderildim" buyurulmus-tur.[175] 2. Kiyasin mesrulugu ilkesi: Kiyasin anlami, sgasi zel olan bir nassi, mn bakimindan genellestirmekten baska birsey degildir. Kiyasin mesrulugu, zerinde ittifak edilen bir husustur. Eger cz hakkindaki delilin kll olarak ele alinip genellestirilmesi caiz olmasaydi, o zaman kiyas imkni kalmazdi. 3. Yce Allah'in su buyrugu: "Sonunda Zeyd esiyle ilgisini kestiginde onu seninle evlendirdik ki, evlatliklari esleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda m'minlere bir sorumluluk olmadigi bilinsin"[176] Burada evlendirme fiilinin, genellik ya da baska birsey gerektirecek bir sgasi yoktur. Ancak Yce Allah, onun bir rnek olmasi iin peygamberine byle emrettigini aiklamis ve bunun gerekesini de "... m'minlere bir sorumluluk olmadigi bilinsin" diye beyan buyurmustur. Baska bir yette de: "Allah'in Ras-lnde sizin iin gzel bir rnek vardir"[177]buyurulur. Allah Raslne has olmak zere Yce Allah bazi zellikler kilmistir: Kadinin kendisini ona hibe etmesi, eslerinin kendisinden sonra baskalarina haram olmasi, drt kadindan fazlasiyla evli olmasina izin verilmesi gibi. Buna ragmen onunla ilgili olan bu evlendirme isinin hkm genellestirilmis; ona has olan istisna birka hkm hari kendisine hitap eden deliller genellestirilme hkm disina ikmamistir. Bu durumda, baskalari hakmda zel olarak gelen nasslarin -genel bir lafizla gelmese bile- genellik ifade edecegi daha da aiklik kazanacaktir. Mutlak ifadeler de ayni sekilde, genel olarak degerlendirilecektir. Hz. Peygamber bu hususu hem sz hem de fiili ile aiklamislardir. Szl aiklamasina misal: "Benim bir kisi hakkindaki hkmm, cemat iin de hkmm demektir"[178] Birok kere kendisine zel konular hakkinda basvurup aldiklari cevaplar karsisinda, "Bu sadece bize mi hastir? Yoksa btn insanlar iin geerli midir?" diye sorduklarinda: "Bilakis btn insanlar iindir" buyurmustur. "Gndzn iki ucunda ve gecenin gndze yakin zamanlarinda namaz kil. Dogrusu iyilikler ktlkleri giderir"[179] yetinin inisine sebep olan mesele[180] ve benzerlerinde oldugu gibi. Hz. Peygamber kendisini insanlar iin bir rnek (nmne-i imtisal) olarak takdim etmistir. Nitekim oru tutma niyeti ile birlikte cnb olarak sabahlama, gusln snnet mahallerinin karsilasmasindan gerekecegi hadislerinde bu husus gayet aik olarak ortaya ikmaktadir. Onun (sehiv secdesi hakkinda): "Ben, snnet olmasi iin unuturum ya da unutturulurum[181] demesi; "Benim nasil namaz kildigimi gryorsaniz, siz de yle kilin[182]"Hac mensi-kini benden aliniz[183] buyurmasi bu hususu dile getirmektedir. Benzeri deliller oktur. [184]

Onuncu Mesele:

Ser deliller iki kisimdir: a) Akl burhan tarzinda gelen deliller. Bunlarla, istenilen sonuca ulasilmak istenir ve bu deliller bir nevi muhaliflere karsi nasil delil getirilecegini gretmek amaci tasir. Bu deliller, ilk plnda bu ama iin konulmustur. Bu tr delhller ierisine btn akl deliller girer. Ayrica akl delil mesabesinde olanlar da onlara katilir. rnekler: "Eger yerle gkte Allah'tan baska tanrilar olsaydi, ikisi de bozulurdu[185] "And olsun ki: 'Muhammed'e elbette bir insan gretiyor.' dediklerini biliyoruz. Kastettikleri kimsenin dili yabancidir; Kur'n ise fa- sih Arapa'dir[186] "Biz bu Kur'n'i yabanci bir dil ile ortaya koysaydik: 'yetleri uzun aiklanmali degil miydi? Bir Araba yabanci bir dille sylenir mi?' derlerdi[187]"Gkleri ve yeri yaratan, onlarin benzerini yaratmaya kadir olmaz mi?[188] "Ibrahim: 'Sphesiz Allah gnesi dogudan getiriyor; sen de batidan getirsene!' dedi. Inkr eden sasirip kaldi.[189] ''Sizi yaratan-, sonra riziklandiran, sonra ldren daha sonra da dirilten Allah'tir. O'na ortak kostugunuz seylerden byle birsey yapan var midir?[190].. Bu trden olan deliller hem inanana hem de karsi ikana getirilebilir. nk bunlar, akli basinda olan herkese zaten belli seylerdir. Dolayisiyla sadece ayni inanci paylasan kimselere karsi getirilmez. b) Islm inancini paylasan kimseler hakkinda getirilen deliller. Bunlar teklifi hkmler getiren nasslardir. Mkelleften bir-seyin yapilmasini ya da terkini isteyen emir ve nehiy kiplerinin delleti gibi. Ayrica "ldrlenler hakkinda size kisas yazildi (farz kilindi)[191] "Size oru yazildi[192]; "Oru gecesinde size cins iliski helal kilindi"[193]gibi nasslar[194] da bu trden delillerdir. Bu ve benzeri nasslar, bir delil ikmesi iin gelmemis; istidlal makaminda da gelmemislerdir. Aksine bu nasslar ile bazi hkmler getirilmekte ve onlann ka-: ' bulle karsilanmasi, boyun egilerek geregi ile amel edilmesi istenmektedir. Bunlarin dayanagi olan temel delil, onlari getiren peygamberin dogrulugunu gsteren mucize olmaktadir. Mucize delili sabit olunca, onun dogrulugu da sabit olur. Dogrulugu sabit olunca da, mkellef zerine getirilen ykmllk sabit olacaktir. Alim, birinci trden delil getirdigi zaman, o delil, sanki limin kendisi tarafindan vaz' ediliyormus gibi, ins trden olur. Ikinci trden bir delil kullandigi zaman, onu ilzam ve iltizam sekliyle geregini anlamak ve ona boyun egmek iin almis oluyor anlamina gelmektedir. Bu durumda 'delil' lafzi, her iki tr iin de kullanildigi zaman, msterek lafizlar gibi kullanilmis olur; nk birinci anlaminda delil, ikinci anlamindaki delilden farklidir. Delil lafzi, birinci anlaminda ulemaca meshur olan istilah zerinde kullanilmis olur. Ikinci mnsinda ise mucizenin ortaya ikardigi bir sonu olur ve bu haliyle delilden maksat sadece kabul gren bir sz demektir.[195]

Onbirinci Mesele:

Delil, lafiz hakkinda hakkat oldugu zaman, onunla mecaz mnya istidlalde bulunulamaz. Ancak msterek lafzin umumu[196] vardir (ve umumdan hareketle msterek lafzin her bir mnsi ayni anda kastedilmis olabilir) grs kabul edilirse bu bir istisna olur. Bu durumda sart olarak da o lafzi o mnda Araplarin kullanir olmasi ileri srlr. Bu sart bulunmadigi zaman ise bilinen disinda baska mnda kullanilamaz. Sartin varligi ile beraber msterekin her mnsinin ayni anda kastedilebilecegine rnek: "lden diri, diriden l ikarirsin..."[197] yetidir. Bir grup bu yetteki hayat ve lmden maksadin hakk anlamda hayat ve lm oldugunu sylemislerdir. Bu anlamda yet mesel, l nutfeden canli insanin ikarilmasi; canli insandan l nutfenin ikarilmasi seklinde ya da buna benzer anlamlarda anlasilir. Baska bir grup ise, hayat ve lm kelimelerini "l iken kalbini dirilttigimiz... kimsenin durumu..."[198] gibi yetlerde kullanildigi gibi mecaz anlamda tefsir etmislerdir. Bir baska grup[199] ise msterek lafzin ummu vardir grsnden hareketle yetten her ikisinin de birden murat oldugunu iddia etmisler ve bylece lafzin hem hakikat hem de mecaz anlamda kullanildigini sylemislerdir. Bu essasla ilgili pek ok rnek vardir. Sartin bulunmamasi haline rnek: "Ey inananlar! Sarhosken, ne dediginizi bilene kadar, cnbken yolcu olan mstesna- gusledene kadar namaza yaklasmayin"[200] Mfessirler buradaki sarhosluktan (sekr) maksadin hakikat mnda sarhosluk ya da mecaz mnda uyku sarhoslugu oldugunu sylemislerdir. Cnb-lk ve ondan dolayi guslden maksadin da hakikat mnda bilinen sey oldugunu sylemislerdir. Eger sarhosluk szcg, gerek anlamda iki imeden dogan sarhoslugun kastedilmesi yaninda, takvaya itibarla ibadetin kabulne engel olan gaflet, sehvet ve dnya sevgisi sarhoslugu diye tefsir edilecek olursa; cnblkten maksat, gnah kirlerine bulanmak, gusl ise tevbe etmektir[201] denilecek olursa, iste bu sekilde yapilacak tefsirler muteber olmayacaktir. nk Araplar, bu gibi yerlerde bu anlamlarda bu kelimeleri kullanmazlar ve bu kelimelerin bu anlamlarda kullanildigini bilmezler. nk Arap cnblk ve gusl kelimelerinden hakikat mnlari disinda birsey anlamaz. Benzeri bir diger rnek de: "Ayakkabilarini ikar"[202] yeti hakkindadir. Bazilari yetteki "na'leyn" (iki ayakkabi) dan maksadin iki lem (dnya ve ahiret) oldugunu sylemislerdir. Ancak bu mnlar, bu lafizlar iin Araplarca ne hakikat ne de mecaz olarak bilinmeyen seylerdir. Yine Hz. Peygamber'in "Tedavi olun; nk derdi indiren Allah mutlaka devasini da indirmistir"[203] hadisinden, gnah dertlerinden tevbe ile tedavi olunuz, isareti ikarilmistir. Btn bu yorumlar geerli degildir. Ser delillerin bu

sekilde kullanilmalari dogru olmaz. Byle bir tavrin sahih olmadigini gsteren en gl delil; Kur'n'in Arapa ile, Araplarin dili ile gelmis olmasidir. Snnet de ayni sekilde Araplarin anlayabilecegi bir dil ile gelmistir. Bu tr yorumlar ise, onlarca bilinmeyen seylerdir. Bu konu -Allah'in izni ile - yerinde izah edilmistir.[204] Ilim erbabindan olup tefsir sahasinda sz sahibi bir limden byle bir tefsir nakledildigi zaman gsterilecek tavir -Allah'in izni ile ileride ele alinacaktir.[205] [206]
Onikinci Mesele:

Her bir ser' delil su ihtimallerin birinden uzak degildir: a) Ilk selef dneminde devamli ya da ogu kez olarak kendisi ile amel edilmistir. b) ok nadir olarak ya da belli bir dnem ierisinde amel edilmistir. c) Asla kendisi ile amel edilmemistir. Bylece delille amel edilip edilmeme konusunda karsimiza kisim ikmaktadir: Birinci kisim: Devamli ya da ogu kez olarak kendisi ile amel edilmis olmasi. Bylesi bir delili kullanma ve onun geregi ile amel etme konusunda herhangi bir problem bulunmamaktadir. Tabi olunmasi gereken snnet, takip edilmesi gereken dogru yol budur. Delilin gereklilik (vcup), mendupluk ya da baska bir hkm gerektirir olmasi arasinda bir fark yoktur. Mesel, Hz. Pey-gamber'in szl beyanlari yaninda fiili ile taharet, her esidi ile farz ve nafile namaz hkmlerini bildirmesi, sartlan ile birlikte zekti aiklamasi, kurban, akka, nikah, talak, alis-veris ve seriatta yer alan diger hkmleri sz, fiil ya da takrir (tasvib, onay) yolu ile aiklamasi gibi. Onun ve ondan sonra gelen ashabinin uygulamasi da devamli ya da ogu kez, bu aiklamalar dogrultusunda meydana gelmistir. Genel olarak bu gibi yerlerde sz ile uygulama birbirine uygun dsms ve herhangi bir sekilde elis memistir. Bylesi bir durumda daha sonra gelen mmetin herhangi bir kayit aranmaksizin bu tr delilleri kullanmalari ve onlarin geregi ile amel etmeleri konusunda en ufak bir kusku bulunmamaktadir. Kim buna muhalefet eder ve ilk nesillerin amel ettikleri deliller dogrultusunda amel etmezse, onun hakkinda Hkmler bahsinde kllligin ve czligin dikkate alinmasi konusundaki husus geerli olacaktir.[207] Oraya bakilsin. Burada tekrara gerek duymuyoruz. Ikinci kisim: Ndir hallerde, ya da belli bir hal ya da zamanda kendisi ile amel edilen kisim. Bu durumda bu kisimdan olmayan baska bir delil tercih edilmis, devamli[208] ya da ogu kez o kullanilmis oluyor demektir. Iste o digeri, tabi olunmasi gereken snnet, takip edilmesi gereken yol olmaktadir. Nadir olarak kendisi ile amel edilen delile gelince, onun

zerinde durmak ve geregi dogrultusunda amel etmek zerinde dsnmek, daha yaygin ve daha ok amel edilen delil zerinde sebat gstermek gerekecektir. nk ilk nesillerin o delile muhalif olan delil zerinde amelde devamlilik gstermeleri ya ser' bir gerekeden, ya da ser' olmayan bir gerekeden dolayi olacaktir. Ser' olmayan bir gerekeden dolayi olmasi , ihtimali batildir. Su halde mutlaka ser' bir gerekeden dolayi onunla amelde istikrar gstermis olmalidirlar[209] Durum byle olunca nadir hallerde istidlalde bulunulan delil ile amel etmek,-hakikatte bir tearuzdan sz edilmese de[210]- selefin amel iin arastirdiklari mnya ters dsms olur. Bu durumda mutlaka onlarin arastirdiklari delili arastirmak ve onlarin zerinde devamli olarak bulunduklari delile uygunluk gstermek gerekecektir. Sonra, nadiren amel edilen delil ile, ogu kez kendisi ile amel edilmis olan delilin muhayyerlik gerektirecekleri[211] farzedilse bile, selefin o delille devamli olarak amel etmis olmalari, bunun mutlak bir muhayyerlik olmadigini ortaya koyar. Aksine, onlarin zerinde devamli bulunduklari delil, -digeri ile amelde bir beis olmasa bile- bir anlamda daha ncelikli olacaktir. Aynen mubahla mendbun karsi karsiya gelmesi durumunda oldugu gibi. nk bunlarin konumu, mkellefin islemesine nisbetle tercihe birakilan seye benzemektedir. nk mendbun kismen[212] terkinde bir gnah bulunmamaktadir. Dolayisiyla mkellef mendup ve mubah karsisinda bir nevi muhayyer gibi olmaktadir. Ancak aslinda durum yle degildir; mendbu islemesi, mubahi islemesinden daha uygun olmaktadir. Ayni durum konumuz iin de geerlidir. Buna ilaveten usl-cler, kady a'yn diye anilan sahsa/hale zel nitelikli nasslarin bir baska delille desteklenmedike kendi baslarina delil olarak kullanilamayacaklarini da sylemislerdir. nk bizzat kendisinde ihtimal bulunduran bu deliller te taraftan, srekli yapilagelen amele ters dsmeme imkni da tasimaktadir (o yzden kendileri ile amel edilebilmesi iin baska bir delil ile desteklenmesi sarti aranmistir). Hkmler bahsinde geen ve bazi sahablerin bazi mubahlari ter-kettiklerini bildiren (ve onlarin sanki bu seylerin mubah olmadigi dsncesinde olduklari intibaini veren) durumlar bunlardandir. Durum byle olunca, bu az amel edilmis delilin karsisinda bulunan delil ile amel etme tarafi agir basmis olacaktir. Bu kisim iin pekok rnek bulunmaktadir. Ancak bunlar iki gruba ayrilirlar: 1. Az amel edilmesinin makul bir izah ve sebebi olan deliller. Bu trden olanlarda, sebebin ortadan kalkmasi durumunda sonu da ortadan kalkacak sekildedir. Bunun bir ok yerleri vardir; tahdid edilmis sinirlari veya tayin edilmis vakitleri vb. beyan iin vuku bulmasi gibi. Mesel, Cibril'in (as.) Hz. Peygamber'e iki gn imamlik yaptigini bildiren

hadis[213] Hz. Peygamber'in namaz vaktini soran kimseye: "Bizimle birlikte bu iki gn namaz kil" buyurmasi bu trdendir. Hz. Peygamber'in bu soruya cevap olsun i-in, namazi ikinci gnde vakitlerin tam sonunda kilmis olmasi, kisinin tercihine birakilan ve artik te asmasi imkni bulunmayan vaktin en son dilimini bildirmek iindir. Sonra Hz. Peygamber yazin, siddetli sicagin biraz serinlemesini beklemek, yolculukta iki namazi birlestirerek kilmak vb. gibi bir mazeret olmadika devamli olarak namazi vaktin ilk anlarinda kilmistir. "Kim gnes dogmadan nce bir rekat kilabilirse, o kisi sabah namazina yetismis olur.[214] hadisi de ayni sekilde, mutlak olmayip zr vakitleri ile ilgili aiklama yapmak iindir. Onun iindir ki, normal sartlarda bu vakitte namaz kilma gereklesmemistir. Bunun iindir ki, "Sabah namazini aydinlatin'[215]hadisi dogrultusunda amel etme grsnn zayif kaldigi (mercuhlugu[216]anlasilmis olur. Eger hadis sahih degilse, zaten durum aik olur. Eb Mesd el-Ensrf-nin, namazi vaktin sonuna birakmasi yznden el-Mugre b. Su-be'ye ; Urve b. ez-Zbeyr'in de ayni sekilde mer b. Abdlaziz'e tepki gstermelerinin izahi da bu yolla anlasilmaktadir. Urve bu karsi ikmasi sirasinda, Hz. Aise'nin: "Hz. Peygamber ikindi namazim gnes evin ierisinde iken henz (batiya dogru meyledip de duvara vurup) zahir olmadan kilardi[217] szn delil olarak kullanmistir. Hadiste geen 'kilardi' ifadesi, rfen isin oka byle yapildigim gsterir. Bu haliyle o, Hz. Peygamber'in zerinde devamli oldugu bir hususa muhalefet konusunda ona karsi delil getirmis oluyordu. Nitekim Eb Mesd da, el-Mugre'ye karsi Cibril'in indigini, Hz. Peygamber'e namaz kildirdigini ve sonunda da "iste bu sekilde emrolundun" dedigini ifade eden hadisi delil olarak kullanmis oluyordu. Hz. mer de cuma gn kendisi min[60j berde hutbe irad ederken mescide giren kimseye "Bu hangi saat?"[218] demesi vb. de bu trden olmaktadir. Hz. Peygamber Ramazan gecesini mescidde ihya (teravih namazi kilarak) etmisti. Sonra cemaatin ogalmasi sebebiyle onlara farz olabilir endisesiyle bunu terketti. Daha sonra hem kendisi hem de Hz. Eb Bekir, farkli bir uygulamaya gitmediler. Hz.mer devri gelince, o teravih namazini cemaat halinde kildirdi; nk farz olma endisesi artik yoktu. Sonra bu namazin gecenin sonunda kilinmasinin, kendisinin yaptigi bu isten daha faziletli oldugunu hatirlatmadan da geri kalmadi. Bunun iindir ki, sahabe ve tabin neslinden ileri gelen simalar, yatsi namazini kildiktan sonra evlerine gidip; teravih namazim cematle kilmazlardi (gecenin sonunda kendi evlerinde gecelerini ihya ederlerdi). Imam Mlik de, g yetirebilen kimseler iin bunu mstahap grmstr. Hz. ise, Hz. Peygamber'in kusluk namazini terket-mesini iste bu sekilde izah etmistir. Kendisi ise, onun terkini gerektiren illet ortadan kalkti

gerekesi ile kusluk namazini kilardi. O syle diyor: "Hz. Peygamber'in kusluk namazi kildigim asla grmedim.[219] Ben ise bu namazi kiliyorum" Baska bir rivayette ise syle demistir: "Ben gerekten o namazi kiliyorum. Muhakkak ki Raslullah bazi amelleri yapmayi arzu ettigi halde, insanlar onlarla amel ederler de sonra onlara farz kilinir korkusundan dolayi onlari terkederdin[220] Hz. ise, kusluk namazini sekiz rekat olarak kilardi ve sonra da: "Ebeveynim kabirden iksa bile yine onlari terketmem"[221] derdi. Simdi biz, (terk delilini) Hz. Aise'nin anladigi sekilde Hz. Peygamber'in kusluk namazina mdavimligi terkinin gerekesine dayandigimizda, kusluk namazini (mdavim olarak) kilmada herhangi bir sakinca kalmayacaktir. Bunun bir benzeri de visal orucu ile ilgilidir: Hz. Peygamber iftarsiz pesi pesine oru tutardi. Sonra bu orucu yasakladi Sahabe -Hz. ise ve daha baskalari- bu yasagin gerekesini insanlara acima seklinde degerlendirdi ve ilerinden visal orucu tutanlar oldu. Hepsi de bu orucu tutmadilar; ilerinden sadece buna g yetirebilen ve bu oru sonucunda zayif dsp de diger sorumluluklarini yerine getiremeyecek bir duruma dsmekten emin olan kimseler tuttu. Bu kismin rnekleri oktur. Bunlarin almasi gereken hkm, her nasil olursa olsun glib olan amele uygunluk ve nadiren meydana gelen uygulamalari onlarin yaptigi gibi terketmek ya da azaltinaktir. Delil, bir sinir belirleme ve benzeri konularla ilgili ise, Hz. Peygamber dneminde car olan amel, evlligi zere s-regelecektir. Ayni sekilde sahabe ve selefden gelen konularda da durum, o konuda Hz. Peygamber'e muvafakat seklinde olacaktir.[222]Muvafakat etmedikleri gibi gzken seylere gelince, onlarda da durum aslinda yledir.[223] Geen rnek zerinde duruldugu zaman bu durum aiklik kazanmaktadir: Syle ki: Hz. Peygamber'in Ramazan gecesini mes-cidde ihya etmesi (teravih namazini kilmasi), sonra farz olur korkusuyla mutlak surette terketmesi durumu (yani endise) daha sonraki dnemlerde de geerlidir. Bu durum, kendilerine uyulan mcte-hid imamlar, limler ve fazilet sahibi kimseler iin de szkonusu-dur. nk bunlar, yaptiklari hususlarda mmetin kendilerine uymalari iin vardirlar. Nitekim beyn bahsinde bu konu ele alinacaktir. Hal byle iken, limin bir fiilde mdavim oldugunu gren bir cahil, o fiilin vacip oldugunu sanacaktir. Sedd-i zeri' (yani ktlklere gtrecek yollarin kapatilmasi) ise dinde istenilen birsey-dir. Bu prensip, ser'atta kesin bulunan esaslardan biri olmaktadir. Bu kitapta konu ele alinmistir. Ancak sahabe amel etmisse, -teravih namazinin cemaat halinde kilinmasinda oldugu gibi- o zaman Hz. Peygamber dneminde ndir olarak gereklestirilen uyguluma dogrultusunda amel etmede bir sakinca olmayacaktir. Onlarin snnetleri geerlidir. Vcib olma

endisesinden Yce Allah onlari korumustur. Kaldi ki onlar, teravih namazinin evlerde kilinmasinin daha uygun oldugu grsn tasimakla birlikte bir imam arkasinda cemaatla kilma ve bunda devamlilik gsterme durumunda olmuslardir. Ellerinden geldigi kadar da daha uygun olan durum dogrultusunda hareket etmeye alisiyorlardi. Dolayisiyla hem szlerinde hem de uygulamalarinda hkim olan, gecenin evlerde ihyasinin daha dogru oldugu anlayisi idi. Bu yzden bazi fakihler, Kur'-n'i iyi bilmeyen ya da ancak baskalarina uymak suretiyle gayrete gelen kimseler iin Ramazan gecelerini camilerde ihya etmenin daha isabetli olacagini sylemislerdir. Bylece onun evlligi ruhsat gibi bir mazerete dayali olmaktadir. Bazilari ise, mutlak surette evlerde kilmanin daha stn oldugunu sylemislerdir. Bu durumda, yle ya da byle Hz. Peygamber'in zerinde mdavim oldugu sey (yani teravihin cemaatle devamli kihnmamasi), ncelikli olmakta;selefi slihnin kabul grdg sey de yine snnet telakki edilmektedir. Bu yzden de bazilari syle demislerdir: "Mescidlerin teravih namazindan tmden uzak kalmasi da uygun olmaz. nk byle bir tutum, sahabe arasinda sregelen amele ters dsms olur" Kusluk namazina gelince, Hz. ise'nin, Hz. Peygamber'i bu namazi kilarken hi grmedigini sylemesi, Hz. Peygamber'in bu namazi ok az kildiginin bir delili olur. Sonra sahabeden de, hepsinin bu namazi kildiklarina dair nakiller yoktur. Ilerinden sadece bazilari baskalarina rnek teskil etmeyecek mesel ev gibi yerlerde buna devam etmisler, bunu yaparken de bu ibadeti kendileri icad etmemisler; slih amellerde devamlilik gsterme prensibi geregi amel etmislerdir. nk Hz. ise, bu namazin vcib kilinmasi korkusu olmasaydi, Hz. Peygamber'in bu namaza devam edecegi inancindadir. Bu mn (yani halkin bu namazi vacip sanmasi endisesi), kendilerine uyulan din limleri iin de szkonusudur. Ancak, gizli yapmis olmalari rneklige mani olacaktir. Bu noktadan hareketledir ki, nafile namazlarda cemaat mutlak olarak mesru kilinmamis; ancak bayram namazlari[224], ay tutulmasi (husuf) namazi vb. gibi m-ekked olan bazilarinda mesru kilinmistir. Bunlarin disinda kalan diger nafile namazlar iin ise, Hz. Peygamber (as.) onlarin evlerde kilinmalarinin daha uygun oldugunu aiklamistir. Hatta hadislerinde, evlerde kilman nafile namazlarin mekanlarin en sereflisi olan kendi mescidinde kilmaktan daha stn oldugunu aiklamislardir.[225]Bunun iindir ki, Hz. Peygamber Mleyke'nin evinde cemaatle iki rekat namaz kildirmis, teyzesi Meymne'nin evinde gece cemaat olarak Ibn Abbs'a namaz kildirmistir. Bunlari ne insanlar ierisinde yapmis, ne de bu dogrultuda onlara emir vermistir. Bunlari asikre yapmadigi gibi ok da yapmamistir. Aksine nafile olan amellerini, mnferid halde yapiyordu. Btn bu emareler, bunlarin selef-i slih arasinda da yayilmamis ve onlarin bu ameller zerinde mdavim

olmamalari hususu da eklenince, onun zayif kaldigini (merch); zerinde bulunduklari genel ve galip olan uygulamalarin ise kendileriyle amel iin daha uygun ve layik oldugunu gstermektedir. Biz sedd-i zeri prensibine baktigimiz zaman, bu gibi konularda (Hz. Peygamber zamaninda nadir olarak islenen amellerin islenmesi halinde halk onlari iin vacip sanacaklarindan) durum zorlasir. Dolayisiyla evvelkilerin zerinde mdavim olduklari amelin islenmesi daha uygun olur. Imam Mlik'in de kabul ettigi grs budur. nk onun, nafile namazlarinda iki yada kisi ile ve yayilmayacak tarz ve sekilde olmasi halinde cemaat olmayi caiz grdg rivayet edilmektedir. Byle olmamasi halinde ise o, nafile namazlarinin cematle kilinmasini mekruh gryor. Visal orucuna gelince, bu konuda daha dogru ve uygun olani, onlarin ogunlugunun zerinde oldugu uygulamadir. Seleften sekin sahabeler visal orucunu tutmamislardir. Halbuki onlarin orulu hali digerlerinin orusuz hallerinden farksizdi; nk Yce Allah onlara bir g ve kuvvet veriyordu. Nitekim Hz. Peygamber'in Ben Rabbim katinda gecelerim; O beni yedirir ve iirir"[226] buyrugu sekin zevatin hallerini yansitan bir rnek olmaktadir.Buna ragmen onlar visal orucunu tutmamislardir. Kaldi ki (Abdullah b. Amr gibi) sahabe ierisinden (geceleri iftar ederek) devamli oru tutanlar yaslanip zayif dsnce: "Keske, Raslullah'inruhsatini kabul etseydim" diye temennide bulunmustur.[227] Sonra slih ameller zerinde devamlilik talebi, sonunda usanir ve tmden birakir korkusuyla kolaylik ve orta yolcu bir esas zerine oturtulmustur. Bu konu Hkmler bahsinde ele alinmisti.[228] Dolayisiyla, dogru ve daha uygun olani, orta hal zere yormaktir. Bu ise, ogunlugun amel edegeldigi seyi esas almakla olacaktir. Bylece, bu trden olan diger benzeri durumlari da bu esasa gre degerlendirmek mmkn olacaktir. Ikinci kisim: Ona muhalif olan, ancak esitli sekillerde gelen kisim: Bunlari asagidaki sekillerde siralamak mmkndr: 1. Vukuu zerinde grsbirligi olmakla birlikte, meselenin bizzat kendisinin esitli yorumlara aik olmasi[229]. Bunun neticesinde de, mctehidin kendince daha gl gzken tarafa meyletmesi ve bylece arada ihtilafin dogmasi, ya da meselenin bizzat vukuunda ihtilafin bulunmasi.[230] Bu durumda sorumluluktan kurtulmanin en iyi yolu, ihtiyatli davranmaya en uygun olani ndir olanin terki ile birlikte yaygin ve galip olan uygulama dogrultusunda amel etmektir. Mesel, bir adamin baska bir adama, saygi ve ikram olsun diye ayaga kalkmasini ele alalim: Sregelen uygulama, byle bir davranisin gsterilmemesi seklindedir. Sahabe, yanlarina Hz. Peygamber'in gelmesi

halinde ayaga kalkmiyorlardi ve O mecliste neresi bos ise oraya otururdu. Selefin srekli a-yaga kalktiklarina dair bir haber nakledilmemistir. Eger onlar saygi iin ayaga kalkar olsalardi, mutlaka bu bize ulasirdi. mer b. Abdulaziz, veliahd tayin edildigi zaman kendisine ayaga kalkmislardi. Onlara: "Eger kalkarsaniz biz de kalkariz; eger oturursaniz biz de otururuz. Insanlar, ancak lemlerin Rabbi'ne kiyamda bulunurlar" demistir. Hz. Peygamber'in amcasi oglu Cafer iin ayaga kalkmis olmasi ve bir baska olayda "Bygnz[231] iin ayaga kalkiniz'[232] buyurmasini zahiri zere alsak bile, o zaman daha uygun olani -daha nce anlatilan gerekeden dolayi- onun aksi olacaktir. Ama biz onun zerinde biraz durdugumuz zaman, burada szkonusu edilen ayaga kalkmanin hrmet ve saygi gsterisi iin olmasi ihtimali yaninda, zlemekten dolayi bir an nce ona kavusma arzusu ya da mecliste yer ailmasi ve bylece onun da oturabilecegi bir yerin temin edilmesi veya ona herhangi bir sekilde yardimci olunmasi amaci vb. gibi bir baska sebepten de kaynaklanabilecegi grlecektir. Mesele, bu gibi ihtimallere aik olduguna gre, o zaman bizim sregelen uygulama dogrultusunda hareket etmemiz gerekecektir. nk, bu nadir olan uygulamanin, genel olan uygulamaya (belirtilen ihtimaller sebebiyle) ters dser olmamasi imkni bulunmaktadir. Biz uygulanagelen amel dogrultusunda hareket ettigimiz zaman, kesin olarak bir delil zere bulunmus ve ittifakla da sorumluluktan kurtulmus oluyoruz. Yorumlara aik olan bu ndir uygulamaya basvurdugumuzda, gl bir mu-riz sebebiyle onda tutunacak bir yn bulamiyoruz. Ancak zahire tutunma gibi bir durum szkonusu olabilmekte; bu ise (ihtilaf iermeyen ve yaygin olarak amel edilmis bulunan) muariz delile karsi koyacak gte degildir. Kucaklasma konusunda Imam Mlik ile Sfyn arasinda geen olay da bunun bir benzeridir. Mlik ona: "Bu sadece Cafer'e hasti" demistir. Sfyan da: "Eger biz slihlerden olursak, onun iin zel olan bize de zel; onun iin genel olan bizim iin de genel olur" demistir. Imam Mlik'in kucaklama konusunda, sz edilen prensip dogrultusunda amel etmis olmasi mmkndr. Bylece o, Hz. Peygamber'in [ 'S'f] Cafer'i kucaklamis olmasini zel bir durum yani amele esas olmayacak bir uygulama olarak kabul etmis oluyor. Bu konuda yapilmasi uygun olan, sregelmekte olan yaygin uygulama dogrultusunda hareket etmektir. El pme konusu da -byle birseyi farzetmemiz ya da bu konuda rivayet edilen haberi sahih saymamiz durumunda- aynidir.. nk Hz. Peygamber'in elini pme olayi ok nadir olarak meydana gelmistir. Sonra sahabe ve tabin nesilleri ierisinde uygulama hep bunun terki dogrultusunda gereklesmistir. Dolayisiyla bu durum, el pmenin zayifligini (merchlugumi) ortaya koyar.

Skr secdesi hakkinda da -Hz. Peygamber tarafindan yapildigini farzetmemiz durumunda- durum ayni sekilde olacaktir. nk Hz. Peygamber kendisine st ste pek ok sevin haberi geldigi, zerine Allah'in nimetleri yagdigi halde byle bir secdeye devam etmemistir. Onun skr secdesine devam ettigi hakkinda herhangi bir nakil bulunmamistir. Sahabeden de yaygin olarak byle birsey yaptiklari haberi gelmemistir. Ancak Ka'b b. Mlik'in tevbesinin kabul edildigine dair yet inmesi zeri- ne secdeye kapanmasi gibi ok nadir haller bulunmaktadir. Bu durumda skr secdesinde bulunma, onlarin byk ogunlugunun yaygin olarak gsteregeldikleri tavira muhalefet etmek olacaktir. Imam Mlik'in uygulamayi (amel)[233], hadislerden nde tutma-smdaki maksadi iste bu noktadan anlasilabilir. Zira o, ancak sregelen uygulamayi ya da ogunluka uygulamaya sokulan hususlari dikkate almakta ve -hakkinda hadisler bulunsa bile- bylesi olmayanlari terketmektedir. Kendisi tabin nesline yetismis ve onlarin amellerim gzetlemisti. Onlarin uygulamalari, sahabeden tevars edilegelen uygulamalardan ibaretti. Sahabe arasinda yaygin olarak yapilagelen bir amelin bu zelligi gsterebilmesi iin mutlaka Hz. Peygamber'in onu yaygin ya da srekli olarak yahut da en azindan o gte yapmasi gerekirdi. Imam Mlik'e: "Bazi kimseler 'tesehhd farzdir' diyorlar" denildigi zaman: "Tesehhd onlardan baska bilen bir kimse yok muydu?" seklinde cevap vermisti. Bu ce-vabiyla o, sz edilen grse tepki gstermis oluyor ve grsn, selefin grsne uymayan bir bid'at oldugunu belirtmek istiyordu. Eb Yusuf, kendisine ezan hakkinda sormustu: "Ona ne ihtiyacin var? Sasilacak sey, fakih olsun da ezani sorsun!" dedi ve sonra: "Peki, sizde ezan nasildir?" diye sordu. Eb Yusuf da ezan hakkindaki grslerini syledi. Imam: "Bunu nereden aldiniz?" diye sordu. Eb Yusuf da. Hz. Bilal'in Sam'a geldiginde ondan kendilerine ezan okumalarini istediklerini; onun da onlardan naklettigi gibi okudugunu syledi. Imam Mlik syle cevap verdi: "Gnn ezani nedir? Gnn namazi nedir? (Baska trl) bilmem. Iste Hz. Peygamber'in mezzini, ondan sonra da ogullari, hem onun [ al^isi^lu] hayatinda yanibasmda hem de kabrinin basucunda; ondan sonra da Rsid halifelerin huzurunda ezani okuyagelmislerdir" Bu szyle imam, uygulamaya esas olan ve devamlilik gsteren bir hususun (teaml), uyma konusunda daha gvenilir ve basvurma iin de daha yerinde bir esas oldugunu belirtmek istiyordu.Utbiyye'de bu mnyi ortaya koyan nemli bir esas aiklanmistir. Dayandirdigi yer zerinde dsnen kimse iin esas, gerekten ok nemli olmaktadir. Syle ki: Imam Mlik'e syle bir soru soruldu: "Bir adama sevinecegi bir haber gelir ve o sevincinden Allah'a skr secdesinde bulunur. Bu secdenin hkm nedir?" O Syle cevap verir: "Onu yapmaz. Daha nce geen insanlarin uygulamasinda byle birsey yoktur" Kendisine:

"Anlattiklarina gre Hz. Eb Bekir, Yemame gnnde Allah'a skr secdesinde bulunmustur. Bunu isitmedin mi?" dediklerinde: "Ben onu isitmedim. Ben o szn Eb Bekir'e isnad edilen bir yalan oldugu kanaatindeyim. Kisinin birsey isitip de sonra 'Bu aksini isitmedigim birseydir.' demesi bir tr sapikliktir" der. Onlar: "Biz bunu sadece senin grsn grenmek ve onunla o haberi reddetmek iin soruyoruz" dediler. Syle cevap verdi: "Sana benden isitmedigin bir baska sey daha syleyecegim: Hz. Peygamber'e ve ondan sonra da diger ms-lmanlara Allah fetihler nasip etmistir. Onlardan hibirisinin byle birsey yaptigini isittin mi? insanlar arasinda ve onlar zerinde cereyan eden olaylar hakkinda bir mesele ile karsilasir ve o konuda onlardan hibirsey isitmemis sen; senin yapacagin da bu olmali. nk eger onlarin konuyla ilgili bir hkmleri olsaydi mutlaka zikredilirdi. Zira daha nce geen insanlarin durumlarini ilgilendiren bir konudur. Simdi skr secdesi konusunda sen onlardan hibirisinin secde yaptigini isittin mi? Bu bir icmdir. Sana bilmedigin bir durum gelirse onu birak" Rivayetin tamami byle. Esas alinmasi gereken seyin -her ne sekil olur ve hangi mahalde bulunursa bulunsun- genel olan uygulama oldugunda bu gayet aiktir. Hal byle iken, genel ve yaygin olan duruma muhalefet etmesi halinde saz nakillere ya da nadiren yapilan fiillere iltifat edilmez. 2. Bu ndir olan uygulamanin Hz. Peygamber yada sahabe zamanina veya belli bir hale has olmasi ve bu kayit hali disinda baska sekilde amel edilmesi iin hccet olmamasi. Mesel, Hz. Peygamber'in hasta olmasi sebebiyle abdest alirken alnina ya da sarigina meshettigi rivayeti bu sekilde izah edilmistir. Keza kurban etlerinin gnde bitirilmeyip sonrasi iin saklanmasinin yasaklanmasi da bu sekildedir. Tabi bu izah, daha sonra vermis oldugu iznin nesih sayilmamasi esasina mebndir. Hadis syle: Hz. Peygamber kurban etlerinin gnden fazla tutulmasini yasaklamisti. Ertesi sene olunca buna izin verdi ve: "Ben size (onu Medine'ye akin eden) yoksullar iin yasaklamistim; simdi ise yiyiniz, tasadduk ediniz ve (isterseniz) saklayiniz'[234] buyurdu. 3. Hakkinda herhangi bir tesr hkm bulunmaksizin yapilmis olmasi; Hz. Peygamber'in de bilgisi olmasina ragmen skut etmesi; daha sonra ise o seyi ne o sahabnin ne de daha baska birisinin bir daha islememesi; Hz. Peygamber'in de o seyi ser' bir hkm olarak vaz' etmemesi; baslangi itibariyla hibir kimseye de izin vermemesi. Bu durumda Hz. Peygamber'in ona karsi ses ikarmamasinin ona ya da digerleri hakkinda verdigi izin sayilmasi gerekmez. Eb Lbabe el-Ensr'nin basindan geen olayda

oldugu gibi. Bu zati Hz. Peygamber bir is iin gndermisti. Isi yapti ve bu arada kendisinin Allah'a ve Raslne hiyanet ettigini anladi.[235] Bunun zerine hemen kendisini mescidin direklerinden birisine bagladi ve bizzat Raslullah zmedike kendisini zmeyecegine de yemin etti. Hz. Peygamber, onun hakkinda: "Eger bana gelseydi, onun bagislanmasini dilerdim" buyurdu. Sonunda Allah'in hakkinda verdigi hkme kadar onu o sekilde birakti.[236] Bu ve benzeri uygulamalar, ne baslangi itibariyla ne de devam itibariyla bir mesruiyet hkm dogurmazlar. Baslangi itibariyla mesru degildir; nk Hz. Peygamber'in izni ile kendisini baglamamistir. Devam itibariyla da olamaz; nk Allah hakkinda hkm indirinceye kadar onu o halde birakmistir. Bu durum, Hz. Peygamber'in zamanina hastir. Zira byle bir sonuca ancak vahiy yoluyla ulasilabilir. Onun vefatindan sonra ise vahiy kesilmistir; dolayisiyla byle bir uygulamayi ser' bir esas gibi kabul ile devam ettirmenin ve benzeri durumlarda uygulamaya koymanin imkni yoktur. Hem sonra ne o zatin ne de bir baskasinin Hz. Peygamber zamaninda ve daha sonraki dnemlerde benzeri byle birsey islemis oldugu vaki degildir. Su halde, byle birsey ile amelde bulunmak son derece aldaticidir. nk } daha ncesinde ona mesruiyet verecek bir tesr durumu yoktur. Olsa bile, uygulamanin aksi dogrultuda gelmis olmasi, o uygulamanin amel iin zayif kaldigini (mecrhlugunu) gstermeye yeterlidir. Ndir uygulama, bazi sahablere ait muvafakat alinmamis sahs grse mstenid olabilir. Olay ictihd olmayip taabbudlik gstermektedir ve Hz. Peygamber zamaninda olmustur ama onun bilgisine sunulmamistir; dolayisiyla onaylama ya da yasaklama hususu gereklesmemistir. Mesel Eb Talha el-Ensr'-den rivayet edildigine gre, o Ramazan'da orulu iken dolu yemisti. Kendisine: "Orulu iken dolu mu yiyorsun?" denildiginde: "Ne olur ki? Bu sadece gkten inen dolu; onunla karnimizi temizliyoruz. O ne yiyecek ne de iecek" diye cevap vermistir. et-Tahv syle yorum yapiyor: "Saniyorum bu, o zatin bir fiilidir ve Hz. Peygamber durumdan haberdar olmamistir ki, kendisine gerekli olan seyi gretsin" O syle devam eder: Buna benzer seyler Hz. Peygamber zamaninda da vardi ve Hz. mer onlari dikkate almamistir. nk bu rivayetlerde Hz. Peygamber'in bu tr olaylara vakif oldugu ve tepki gstermedigi bildirilmemistir. Eb Talha'dan nakledilen olayda da durum aynidir. Rifa b. Rfi'den rivayet edilen olay da bu kabildendir: O syle anlatir: Hz. mer'in saginda idim. Bir adam geldi ve: "Zeyd b. Sabit, cnplk konusunda insanlara kendi kafasindan fetva veriyor" dedi. Hz. mer: "abuk onu bana getir!" dedi. Zeyd geldi. Hz. mer ona: "Bana ulastigina gre Hz. Peygamber'in mescidinde cnplk konusunda kendi kafandan fetva veriyormussun" diye sordu. Zeyd ona "Allah'a yemin ederim ki, -Ey M'minlerin Emiri!- ben kendi kafamdan

fetva vermedim; ancak ben amcalarimdan birsey isittim ve onu syledim" dedi. Hz. mer: "Hangi amcalarindan?" diye sordu. O: "beyy b. Ka'b, Eb Eyyb ve Rifa b. Rfi'den" dedi. Hz. mer bana dnd ve: "Bu gen ne sylyor?" dedi. Ben de: "Biz Hz. Peygamber zamaninda bunu[237] yapardik; sonra da yikanmazdik" dedim. O: "Bunu Hz. Peygamber'e sordunuz mu?" dedi. Ben: "Hayir!" dedim.... Hadisin sonrasinda Hz. mer syle der: "Eger birinin bunu yaptigini ve yikanmadigini bir duyarsam, onu mutlaka iyice cezalandiririm"[238] Iste bu da konumuzla ilgili bir rnek olmaktadir.[239] Hz. mer'in dayanagi su idi: Bu kendisi ile amel edilmeyen bir grst ve herhangi bir sekilde insanlarin kabul ve ameli-, ne iktiran da etmemisti. Onun terki iin bu kadari yeterli idi. 5. Az bir sre amel edilmis, sonra ise neshedilmis ve bylece tmden terkedilmis olabilir. Bu durumda o, kesin olarak bir delil olamaz. Bu halde yapilmasi gereken sey, onun ziddi olan yaygin ve genel uygulama alani bulan delil dogrultusunda amel etmektir.Bunun da rnegi, l adina oru tutma hadisidir. nk bu hadisle ne amel edilegeldigi ne de oka amel edildigi nakledilme-mistir. Bu konuda rivayetler genelde Hz. Aise ve Ibn Abbas etrafinda toplanir. Bu hadise ilk muhalefet edenler de onlarin kendileridir. Rivayete gre Hz. Aise'ye zerinde oru borcu olarak len bir kadinin durumu sorulur. Cevap olarak o: "Onun adina yemek yedi-rin" diye cevap verir. Ibn Abbas da: "Hibir kimse bir baskasi adina oru tutamaz" der. Imam Mlik der ki: "Ne Hz. Peygamber'in ashabindan ne de Medine'de bulunan tabin neslinden tek bir kimsenin, birinin bir baskasi adina oru tutmasini veya onun adina namaz kilmasini emrettigini asla duymadim. Bunlari herkes ancak kendi adina yapar" Bu sahabenin byk ogunlugunun ve ondan sonra gelen neslin rivayet edilen hadisle ameli terk ettiklerini bildirmektedir. Imamin meselede temel aldigi husus iste bu olmaktadir. Nitekim o, btn grslerinde bu hususu gznnde bulundurmaktadir. el-Mufassal'da[240] bulunan tilavet secdesi[241] hakkinda kendisine soru yneltilmis ve "Sen o yette secde eder misin?" denmistir.O: "Hayir!" diye cevap vermistir. Ona: "Biz bu soruyu sana mer b. Abdulaziz hadisi dolayisiyla soruyoruz" dediklerinde Imam: "Bana hadisler ierisinde en sevimli olani, insanlarin zerinde grsbirli-gi ettikleri hadislerdir. Bu, insanlarin zerinde grsbirligi etmedikleri hadislerdendir. O sadece insanlarin szlerinden bir szdr. Ondan daha byk olan Kur'n'dir. Yce Allah: "Onda Kitabin temeli olan muhkem yetler vardir..[242] buyurur. Kur'n, nem bakimindan daha byktr. Onda nsih ve mensh[243] vardir. Hadislerle onu nasil bir tarafa itebiliriz? Sonra bu hadis, insanlarin

zerinde grsbirligi etmedikleri hadislerden olmaktadir" Bu, tearuz eden iki delilden birisi ile amel edilmis olmasinin; o delilin digerini neshetmis oldugunun belirtisi oldugu konusunda aiktir. Zira onlar, devamli olarak Hz. Peygamber'den sdir olan en son uygulamalari esas aliyorlardi. Ibn Sihb'dan da syle dedigi rivayet edilir: "Fukah, Allah Rasl'nn hadisleri ierisinde hangisinin nsih hangisinin mensh oldugunu grenme konusunda ok yoruldular ve ciz kaldilar" Bu sz dogrudur. Imam Mlik, prensip olarak insanlarin amel edegeldikleri hadisleri alip, grsbirligi olmayan hadisleri atinca, nsih ve menshu ayirmak iin kolay bir yol tutmus oldu. Allah'a hamdolsun!Zikri geen hkm altina sokulan daha baska kisimlar da bulunmaktadir. Su halde amelde bulunan kimsenin, amelinin ilk nesillerin ameline uygun dsmesi dogrultusunda arastirmada bulunmasi uygun olacaktir. Ndir olan uygulamalara yapisma konusunda nefsine msamaha tanimamalidir; ancak ok az olarak ve ihtiya aninda zaruretin bulunmasi durumunda istisna olarak onunla amel etmelidir. Bunun da asagidaki gibi sartlari olacaktir: Ndir olan uygulama delili, muhayyerlik mnsi gerektirecek, nesh ve delilin sahih olmamasi korkusu bulunmayacak, yahut delil hccet olamayacak derecede yoruma aik olmayacak vb. Bu sartlara ragmen, ndir olan uygulamayi amele esas alir ve srekli onunla amel ynne giderse o zaman su sonular ortaya ikacaktir: 1. O amelde mdavim olmamalari cihetiyle ilk nesillere muhalefette bulunma. Bilindigi gibi ilk nesillere (selef-i slihn) muhalefet ok tehlikeli bir durumdur. 2. Bunun tabi sonucu olarak onlarin zerinde devamli olduklari seyi terketme. Zira farzedilen durum, onlarin bu tr ndir uygulama delillerinin aksi istikametinde amel edegeldikleri seklinde idi. Onlarin devam etmedikleri sey zerinde mdavimlik, onlarin devamlilik gsterdikleri seye muhalefet etmek demektir. 3. Bu tutum, selefin zerinde bulunduklari uygulamalarin yok olmasina, muhalefet ettikleri seylerin de yayilmasina yol aan bir davranis biimidir. Zira fiil olarak gereklestirilen uyma, szle yapilan uymadan daha belirgin ve etkindir. Eger bu kendilerine uyulan imamlar tarafindan gereklestirilirse, durum daha da byk bir boyut ve ciddiyet kazanir. Ilk nesillere muhalefet durumuna dsmekten aman ha aman sakininiz! Eger ortada bir fazilet varsa, mutlaka ilk nesiller o fazilete daha yakin ve

layiktirlar. nc kisim: Ilk nesillerin hibir sekilde amel etmedikleri deliller. Bu kisim, bir nceki kisimdan daha cidd bir boyut arzeder. Orada geen deliller aynisi ile burada da ncelikli olarak geerlidir. Sonra gelenlerin (mteahhirn) kendi kuruntularina bunlari delil olarak kullanmalari asla yerinde degildir ve onlar hibir sekilde delil olamazlar. Zira eger delil olsalardi, sahabe ve tabin nesillerinin degerlendirmelerinden uzak kalip da sunlarm onu anlamasi gibi bir sonu asla ortaya ikmazdi. Ilk nesillerin ameli, -terk de olabilir- delil sanilan seyin geregine nasil ters dser ve onunla atisabilir? Sonra gelen nesillerin bu trden delillerle amel etmeleri, ilk nesillerin icmina muhalefet olmaktadir. Icma muhalefet eden her kim olursa olsun hatalidir. Zira Muhammed mmeti hata zerinde grsbirligi etmez. Onlarin zerinde bulunduklari fiil ya da terk, snnettir ve muteber bir durumdur, hidyettir. Insan ya hata eder ya da isabet eder. Ilk nesillere muhalefet eden kimseler hata zerindedir. Bu kadari delil olarak yeterlidir. limlerin hibir sekilde amel etmedikleri zayif hadisler de bu mesabede sayilmaktadir. Iste bu noktadan hareketledir ki, ehl-i snnet limleri Rfizle-rin 'Hz. Peygamber kendinden sonra halife olmak zere Hz. Ali'yi tayin etti' seklindeki iddialarina kulak asmamislardir. nk btn sahabenin bu iddia aksine hareket etmis olmalari, onun btil ve dikkate alinmayacagina aik bir delildir. nk sahabe hata zerinde grsbirligi etmez. ogu zaman bid'at ve sapik mezhep sahiplerinin Kitap ve snnet ile iddialarini desteklemeye alistiklarini grrsn; bunlar keyfi yorumlar yaparlar, onlarin mtesbihlerine sarilarak havayi bulandirmak ve bylece halka karsi kendilerinin hak zere olduklari intibaini vermek isterler. Bunun pek ok rnekleri vardir: Mesel btinlerin kendi irkef grslerine bilinen meshur tevillerle istidlalde bulunmalari gibi. Kitap bahsinde - i n s a l l a h - bu konuda aiklamalar gelecektir. Tenash[244] inancinda olanlarin kendi inanlarina ''Istedigi sekilde seni terkip eden.,[245]yetini delil olarak kullanmalari gibi. Pek ok itikadi mezhep mensuplari, kendi grslerinin dogrulugunu ortaya koyabilmek iin Kitap ve Snnet'in zahirine sarilma yoluna gitmislerdir. Halbuki bu grsler ilk nesillerce ne sz edilmis ne de onlardan hibir kimsenin aklindan gememis seylerdir. Hs byle seyleri dsnmekten onlar uzaktirlar. Kur'n'm koro halinde okunmasinin [246] , halka halinde yksek sesle zikir ekmenin cizli-gine dair "Allah'in kitabini okumak ve aralarinda mzakere etmek iin bir kavim toplanirsa..[247]"Allah'i zikrederek bir kavim toplanirsa...[248] gibi zikir meclislerinin fazileti hakkinda gelen hadislerle istidlalde bulunma abalari da aynidir.Keza mezzinlerin geceleyin (evlere vurarak) agirmasinin ca-

izligine de "Sabah aksam, Rablerinin rizasini isteyerek O'na agiranlari! yalvaranlari[249] kovma,[250] ve "Rabbinize gnlden (tazarru ile) ve gizlice agirin I yalvarin'[251] yetleri ile delillendir-me abalari da byledir. Geceyi ihya edenlerin Kur'n'i cehri olarak okumalarini da delil olarak kullanmislardir. Mescidlerde ve baska yerlerde raksetnienin (oyun, dans) cizligine, Habeslilerin mescidde kili-kalkan oynadiklarini belirten hadisle ve bu hadiste bulunan Hz. Peygamber'in onlara: "Haydi bakalim ey Erfide ogullari!'[252] buyurmasim delil olarak kullanma abalari da aynidir. Bir bid'at koyan ya da selef-i slih zamaninda bulunmayan ve sonradan ortaya ikan birseyi gzel gren ve bu tavrini desteklemek iin de syle bir delil getirmeye alisanlar vardir: "Selef-i slih, Hz. Peygamber zamaninda bulunmayan bazi seyler ortaya koymuslardir. Mesel, Kur'n'in mushaf haline getirilmesi, kitaplarin tasnif edilmesi, divanlarin kurulmasi, zenatkrlarin taz-rr.inle sorumlu tutulmalari ve benzeri uslclerin meslih-i mrse-le bahsinde zikrettikleri diger rnekler gibi" Byle bir yaklasim sergileyen bu kimseler meseleyi karistirmakta ve hata etmektedirler. Fitne ve fesat ikarmak, keyfi tevillere girismek iin ser' nasslar ierisinde bulunan mtesbihta yapismislardir. Byle bir yaklasim din adina tmden hatadir ve inkarcilarin yoluna uymaktan baska birsey degildir. nk byle bir yola basvuran ve keyfi tevillere girisen kimseler, ya ser' kaynaklardan selefin anlayamadigi seyleri anlamislardir; ya da onlarin anlayisindan sapmislardir. Dogru olan bu sonuncusudur. Zira seleften ilk nesiller (mtekaddi-mn), dogru yol zere idiler; zikri geen vb. delillerden de ancak zerinde bulunageldikleri seyleri anlamislardir. Bu sonradan icad edilmis seyler ise onlar zamaninda yoktu; onlarla amel etmis de degillerdi. Bu durum, sz edilen delillerin sonradan icad edilen o mnlari asla iermedigini gsterir. Onlarin sonradan icad edilen mnlara muhalif olarak amelde bulunagelmeleri de sonradan ortaya ikip da yeni yeni mnlar ikaran kimselerin istidlallerinde, uygulamalarinda hatali olduklarini, bu tavirlariyla Snnete muhalif dstklerini gsteren icm bir delil olur. Bu tr istidlallerde bulunan kimselere syle denilir: Senin ortaya ikardigin bu mn, ilk nesillerin uygulamasinda yer aliyor mu? Yoksa onlarin uygulamalari ierisinde byle birsey yok mu? Eger olmadigini saniyorsa -ki mutlaka yle olmasi gerekiyor- o zaman kendisine: Senin dikkatinden kamayan birsey hakkinda onlar gaflet ierisinde mi idiler? Yoksa onlar chil mi idiler? Tabi bu soruya evet diyemeyecektir; nk byle bir cevap kendisinin rezil ve rsvayligini ortaya koyacak ve icmm delinmesi gibi bir sonucu getirecektir. Eger o: Onlar diger delilleri bildikleri gibi bu delillerin kaynaklarindan da haberdar idiler, derse ona bu kez: Peki, sence onlarla bu delillerin geregi ile amel etme arasina giren ve onlari amelden engelleyen

sey ne idi? Niin bunlari birakarak baska delillere gittiler? Onlarin bu tutumu -Ey yalanci!- senin degil de onlarin hata zerinde birlesmelerinin bir sonucu olmaktan baskasi olabilir mi? Halbuki kesin ser' ve rf deliller bunun aksini sylyor. Dolayisiyla selef-i salibin zerinde bulundugu uygulamalara ters dsen her yeni sey sapikligin t kendisidir. Eger bu sahip oldugu grsn evvelki nesiller ierisinde skt geilmis (mesktun anh) konulardan oldugunu iddia ederse bakilir: Eger mesktun anh olur ve deliller ierisinde ona cevaz bulunursa o zaman zaten muhalefetten sz edilmez. Muhalefet, onlardan nakledilenin ziddina hareketle inad gstermesi durumundadir ve bu, mnker olan bid'at olmaktadir. Bu durumda ona syle denilir: Hayir (bu skt degil) aksine muhaliftir. nk ser'atta skt geilen konular iki kisimdir: a) Hz. Peygamber zamaninda esbb-i mcibesi oldugu halde skt geilmis ve ve hakkinda o zamanda bulunan hkmler tesinde ilave bir hkm getirilmemistir. Bu durumda (ziyadeye gidilerek) ona muhalefet imkni yoktur. nk selefin sunlarm amel ettigi seyi terketmis olmalari ona zit dsmektedir. Kim seriata onda olmayan birsey eklemek isterse Snnete muhalefet etmis olur. Nitekim Maksid blmnde bu husus aiklanmisti, b) Hz. Peygamber zamaninda esbb-i mcibesi bulunmayan ve bu yzden de hakkinda skt geilen konular. Bunlar daha sonra meydana gelmis ve bu gibi durumlarda genel prensiplerden hareketle ser'atm ruhuna uygun hkmler konulmustur. Bunlar meslih-i mrsele diye anilmaktadir. Bu esas, ser' hkmlerin zerine kuruldugu esas prensiplerden biri olmaktadir. nk bu prensip de -usl kitaplarinda belirtildigi gibi- ser' delillere dnk olmakta- : dir. Dolayisiyla bunlarin bid'at cinsi altina sokulmasi sahih degildir. Sonra meslih-i mrsele -delil olarak kabul edenlere gre- asla taabbud konularda geerli degildir. Bu prensibin geerli oldugu saha, mmetin varligini srdrmesi ve fertlerinin detlerle ilgili tasarruflarinda kollanmasi gereken konulardadir. Bu yzdendir ki Imam Mlik, -ki o meslih-i mrsele ile amel konusunda en genis davranandir- ibdetler konusunda ok titiz davranmakta ve ibadetlerin mutlaka ilk nesillerin uygulamasina uygun dsmesi konusunda israr etmektedir. O yzden de delillerin mutlak !ifadesi yasak getirmese bile bazi seyleri yasaklamis, bazi seyleri de mekruh grmstr. nk onun kabul ettigi prensibe gre, bu tr delillerin mutlak ifadeleri uygulama ile kayitlanmis olmaktadir; dolayisiyla onlarin zerine bir ilave getirmek mmkn degildir. Usl kitaplarinda yine bildirildigi zere, mutlak bir nassa ragmen eger uygulama belli bir sekil zere cereyan etmisse, mutlak olan o delil, bir baskasi hakkinda hccet olmaz.[253]

Hasili, hakkinda mutlak bir delil bulunan bir durum hakkinda emir ya da izin bulununca, ilk nesillerin de onunla ilgilendikleri ve geregince amel edegeldikleri grlrse, o seyde uygulama disinda baska bir sekilde de amelin olabilecegine dair bir delil olamaz.Aksine onun (mutlak ifadenin), szkonusu farkli sekle de delalet edebilmesi iin tabi olacagi bir delile muhtatir. Btn bunlar bu kitapta Emir ve Nehiy konusunda, fakat baska bir aidan aiklanmistir. Su halde selef dneminde mevcut uygulamaya muhalif olan grsler skt geilmis (mesktun anh) konulardan degildir. Keza bunlar meslih-i mrsele kabilinden de degildir. Su halde geriye sadece, selef-i slihin uygulamasina ters dsme durumu kalmaktadir. Ayaklarin kaymasi iin de bu kadari yeterlidir. Tevfk ancak Allah'tandir. Fasil: Bil ki: Selef-i slihnin uygulamasina muhalefet hep ayni kategoride degildir. Ilerinde hafif olanlari oldugu gibi siddetli olanlari da vardir. Bu konunun aiklanmasi uzun izahlara ihtiya gsterir. O yzden bunu mctehidlerin degerlendirmelerine birakalim. Ancak muhalif durumunda olanlar iki gruptur: a) Ictihad ehlinden olanlar. Byle birisi itihadinda ya btn gayretini kullanmis olur[254]; ya da yle olmaz. Eger yle ise, onun iin bir gnah szkonusu olmaz ve o her halkrda sevap alir. Eger itihadin tam hakkini vermez ve taksir gsterirse, o zaman o kisi uslclerin belirttigi zere gnahkar olur. b) Ictihad ehlinden olmayanlar. Byle bir kimse kendisini muhalefet ierisine yanlislikla ya da mugalata sonucunda sokmus olmaktadir. nk byle bir kimsenin muhalefete yetkisi olduguna dair ehil kimseler tarafindan sehadette bulunulmamis; kendileriyle birlikte bunlarin da meseleye dahil olduklarini kabul etmemislerdir. Byle bir kimsenin tavri kt karsilanmis ve yerilmistir. Selef-i slihin (mtekaddimn) uygulamasina muhalefet ancak bu tip insanlardan sudur eder. nk mctehidler, her ne kadar mesilde ihtilaf etmislerse de, ihtilaflari genelde iki noktada toplanir: a) Ya ilk nesillerin zerinde ihtilafli olduklari[255] konularda ihtilaf etmislerdir. Bu kisimda ilk nesillerin amel konusunda da ihtilaf etmeleri lazim gelir, b) Ya da bir mesele ki, mtekaddimn (mesel sahabe) iin grs itibariyla ihtilaf ortaya ikmaz ve herkes kendi grs dogrultusunda istidlalde bulunmaz. Buna ragmen kendilerinden amel konusunda farkli durumlar rivayet edilir. Mctehidlerin ihtilafi ikinci olarak iste byle bir konuda olur.[256] Ikinci kisma yani itihada ehil olmayanlara gelince, bunlar amele uygunluk noktasinda tercihi gerektirecek unsurlardan ne bulundugunu bilemezler. nk delilin amele uygunlugu, kullanilan delilin bir sahidi olur; onu icmin

tasdik ve teyidi gibi glendirir. nk amel (uygulama, teaml) bir nevi fiil icm olmaktadir. Delilin amele muhalif dsmesi durumu ise byle degildir. nk ylesi bir muhalefet, delili zayiflatir veya onu yalana ikarir. Sonra delilin amele uygun dsmesi, deliller iin szkonusu olan ve onlari zayiflatici rol oynayan ihtimallerden[257] uzaklastirir. nk mctehid, ictihad etmek zere delil zerinde dsnmeye basladigi zaman pek ok hususlari arastirma mecburiyeti hisseder ve bu nalismalar yapilmadan delilin devreye sokulmasi dogru olmaz. Ilk nesillerin uygulamalarini dikkate almak, deliller iin szkonusu olan ihtimalleri kesin olarak ortadan kaldirir; nsihi menshtan ayirmada yardimci olur; mcmeli beyan eder.... Bu husus, ictihad yoluna girme yolunda byk bir yardimdir. Bu yzdendir ki Imam Mlik b. Enes ve onun grsnde olan kimseler uygulamaya (amel, teaml) byk nem vermisler ve onu bir esas olarak almislardir. Bu trden rnekler daha nce gemistir. Sonra delillerin zahirleri, ilk nesillerin uygulamalari dikkate alinmaksizin degerlendirilmeye kalkisilirsa, bu tutum, delillerin birbiri arasinda tearuz (elisme) ve ihtilaflara gtrr. Bu husus msahede edilen bir durumdur. nk nasslarm zevahirinin ilk bakista tearuz halinde grnmeleri oktur. Halbuki, ser'atta tutarsizlik ve ihtilaflarin bulunmadigi da kesin bir esas olmaktadir. Bu yzdendir ki, sapik firkalardan hibirinin, keza usl ya da fur konularinda ihtilaf halinde bulunan hibir kimsenin kendi mezhep ve grsn desteklemek zere delillerin zevahiri ile istidlalde bulunmadan ciz kaldiklarini asla gremezsin. Bu trden pek ok rnekler gemistir. Hatta biz fsik ve fcirlerin, pk ser'ata nisbet ettikleri delillerle kendi fisk ve fcurlarinin mesruiyetini delillendirmeye alistiklarini bile grmekteyiz. Tarih ve gemislerin haberlerinden bahseden kitaplarda yer alan ve ser'at aleyhinde son derece irkef yorumlar getiren rnekler vardir. Mesel elHarr'nin Drretu'l-gavvs adli eserindeki sarhoslugun tedavisi hakkindaki alintiya bakiniz.[258] Hatta bazi hiristiyanlar inanlari olan teslis akidesini Kur'n yetleriyle teyid etmeye alismislar, sonra hileye basvurup kendilerinin de tevhid konusunda aynen mslmanlar gibi olduklarina dair Kur'n'dan deliller getirmeye yeltenmislerdir.[259] "Yce Allah onlarin dediklerinden mn-nezzehtir, ycedir, uludur'[260]Bundan dolayi, sert deliler zerinde duran kimselerin, mutlaka o delillerden ilk nesillerin ne anladiklarini gznnde bulundurmalari bir mecburiyettir. Onlarin amel ede gel diklerine uygun dsen delil/mn, dogru olmaya en layik olandir; ilim ve amel iin en uygunudur. Bu durumun bir sebebi vardir ki -Allah'in izni ile- onu da asagidaki meselede kisaca zikredecegiz. [261]
Onnc Mesele:

Bil ki: Hkmlere delalet etmesi iin delillere yaklasim sekli iki trl

olmaktadir: a) (Tarafsiz yaklasim): Delile, duyulan ihtiyatan dolayi ve iermis oldugu hkme ulasmak iin basvurulmasi. Bu durumda farazi olarak dsnlen olay o delile arzedilecek ve delilin gerektirdigi hkme uygun olarak varlik lemine ikmasi saglanacaktir. Bunun olayin vukuundan nce yapilmasi, delile uygun olarak meydana gelmesi iindir. Vukuundan sonra delile vurulmasi ise, durumu idare etmek ve meydana gelen hatayi telafi etmek iindir. yle ki, bu islem sonucunda zann-i galiple ya da kesin olarak o seyin Sri'in kas-di oldugu bilinecektir. Bu yaklasim, selef-i slihin delillerden hkmleri ikaris seldi olmaktadir. b) (nyargili, kasitli yaklasim): Meydana gelen olayda gzettigi garazinin sihhatine destek aramak iin delillerin kullanilmasi.Bu tavri gsterenler, Sri'in kasdini dikkate almaksizin, ilk bakista delilin gzettikleri garaza uygunlugundan hareket ederler. Bunlarin delilleri sevketmekten maksatlari garazlarina mesnet aramaktir. Bu yaklasim,kalplerinde egrilik bulunan kimselerin, delillerden hkm ikaris biimi olmaktadir. Bu husus su yette gayet aik olarak ifadesini bulmaktadir: "Kalplerinde egrilik olan kimseler, fitne ikarmak, kendilerine gre yorumlamak iin onlarin esitli anlamli olanlarina (mtesbiht) uyarlar'[262]Bu tr insanlarin maksatlari delillerden hkm ikarmak degildir; aksine onlarin amalari arzu ve heveslerinin pesine dserek zirva tevillerle fitne ve fesat ikarmaktir. nk bunlarin yaklasiminda nce dsnce belirlenmekte; daha sonra ise bu sapik grs destekleyici deliller aranmaktadir. Bylece asil olan deliller, tbi durumuna dsmektedir. Ilimde derinlesmis kimselere (rush erbabi) gelince; bunlarin, hkmlerin delilleri zerine takdim edeekleri arzu ve hevesleri yoktur. Bu yzden de onlar "Ona inandik, hepsi Rabbimizin katindandir..." derler ve: "Rabbimiz! Bizi dogru yola erdirdikten sonra, kalplerimizi egriltme'[263] seklinde dua ederek bu tr sapiklarin davranisindan kendilerinin korunmasi iin Allah'a siginirlar. Birinci yaklasim sahipleri, delilleri arzu ve heveslerine hkim kilmaktadirlar; seriatin esasi da bu olmaktadir. nk seriatin gelis amaci sadece, kullari arzu ve heveslerine kle olmaktan kurtarmak ve bylece sirf Allah'a kul olmalarini temin etmektir. Ikinci yaklasim sahipleri ise, arzu ve heveslerini deliller zerinde hkim kilmakta ve bunun sonucunda deliller, garazlarina tbi duruma dsmektedir. Bu mn Maksid blmnde aiklanmisti. Ayrica -Allah'in izniyle-tamamlayici mahiyette olmak zere Ictihd bahsinde konuya tekrar temas edilecektir. [264]
Ondrdnc Mesele;

Delillerin mahallerine nisbetle hkmleri ortaya koymasi (iktiz) iki sekildedir:

a) Asl iktiz: Bu delalet sekli, ariz durumlarin ortaya ikmasindan nce asl olarak ortaya konulan delalet seklidir. Bu durumda, tbi ve tal unsurlar (ariz durumlar) dikkate alinmaksizin soyut olarak delilin mahalle delaleti szkonusu-dur. Mesel, avin, alis-verisin, icarenin... mbahligina; nikhin snnetligine, zekat disinda kalan diger sadakalarin mendupluguna vb. hkmetmek gibi. b) Tbi iktiz: Mahal iin szkonusu olan tbi ve tal unsurlarin da dikkate alinarak hkme varilmasi. Mesel, nikahin, kadinlara karsi (asiri) bir arzusu bulunmayan kimse iin mubah, zinaya dsme korkusu tasiyan kimse iin vacip olduguna; eglence kasdi ile yapilan avin mekruhluguna; ortada hazir yemek varken ya da sikisik vaziyyette iken namaz kilmanin mekruhluguna hkmetmek gibi. Kisaca, haric bir unsurdan dolayi asl hkm degisen hersey bu tr delaletin bir geregi olmaktadir. Amalanan sey ortaya iktigina gre simdi syle bir soru sorabiliriz: jstidllde bulunurken, acaba asl hkm gerektiren delil ile yetinmek yeterli midir? Yoksa tbi ve tal (ariz) unsurlarin da dikkate alinmasi gerekecek ve bylece mutlakligi gerektiren delil onlari dikkate almayi gerektiren delillerle kayitlanacak midir? Bu, zerinde dsnlmesi ve tafsile gidilmesi gereken bir konudur.Delili kullanan kimse ya onu fiil durumdan (vki') soyutlayarak tek basina ele alir; ya da yle yapmaz. Eger soyut olarak ele alirsa, istidlali sahihtir. Yok, onu fil durum kaydi ile birlikte ele alirsa sahih olmaz. Syle ki: Delili fiil durum (vuku) kaydi ile birlikte ele almak, onu belli bir dayanaga (ment) oturtmak demektir. Hkmn dayanaginin tayini -pek ok olaylarda[265]- tal (ariz) unsur ve kayitlarin bulunmasini gerektirir ki, mkkellef onlarin tayin edilmemesi durumunda bunlara (ihtiya) hissetmez. Mkellefin (yoklugunu) hissetmeyecegi birseyi beyan etmek de gerekmeyecektir. Zira buna ihtiya yoktur. Dayanagin, istidlal sirasinda dikkate alinmasina ihtiya duyulan bir unsurla birlikte olmasi hali ise byle degildir ve o takdirde mutlaka onun dikkate alinmasi gerekir. Mesel: "Inananlardan oturanlar ile, mal ve canlariyla Allah yolunda cihd edenler birbirine esit degildir[266] yeti ilk kez indiginde, asl hkm ortaya koymus oluyordu. Bu hkm nceden b?l-li kudret ve emre uyma imknindan olusan asl dayanak (ment) zerine oturtulmustu. zrl olanlarin hkm inmemisti. zrl olan kimse netlige ulasamayip, esit olmayacagi bildirilen hkmn zrl zrsz btn oturanlari kapsadigini zannedince korkuya kapilmis ve bu konuda ruhsat olup olmadigini sormustur. Bunun [80] zerine de "zrsz olarak..." kaydi inmistir.[267]Bir baska rnek: Hz. Peygamber [ al^ha'ii^tu] hiret lemi ile ilgili bir esasi belirtmek zere: "Kim hesaba ekilirse azap grr" buyurunca, Hz. ise, Yce Allah'in: "Amel defteri kendisine sagindan verilen kimse, kolay ge-

irecegi bir hesaba ekilir.[268]yetinin mnsini sorar. nk bunu hadisin genel kapsami altina sokmak kendisine mskl gelmistir. Bunun zerine Hz. Peygamber yette szkonusu kolay hesabin "arz" oldugunu, hesaba ekilme olmadigini belirtmistir.[269]Bir nc rnek: Hz. Peygamber bir hadislerinde: ''Kim Allah ile karsilasmayi severse, Allah da onunla karsilasmayi sever; kim de Allah ile karilasmadan hoslanmaz ise, Allah da onunla karsilasmadan hoslanmaz" buyurmustu. Hz. ise[270], buradaki hoslanmamadan maksadin ne oldugunu ve onun lme karsi cibill olarak duyulan hoslanmama hali olup olmadigini sordu. Hz. Peygamber de: "Hayir" buyurdu[271] ve by-le-ce maksat olan hoslanmama halinin dayanagi ortaya ikti. Bir drdnc rnek: Yce Allah normal halleri dikkate alarak: "Allah iin namaza durun (kiyam edin)'[272] buyurmustur. Kiyam hkmne normal hal disinda baska bir mahal (ment) -ki hastalik oluyorariz olunca Hz. Peygamber bunu (attan dsp de) bgr incindiginde hem sz ile hem de fiil ile aiklamistir.[273] Baska bir rnek: Hz. Peygamber : "Ben ve yetimin islerini stlenen, cennette (sehadet parmagi ile orta parmagini gstererek) sy-leyiz'[274] buyurmustur. Sonra zerinde dsnlmesi gereken baska bir durum szkonusu oldugunu grnce, Eb Zer'e: "Sakin ola ki, yetim mali idaresini stlenmeyesin!" buyurmustur.[275] Bu trden rnekler sayilmayacak kadar oktur. Seriatta yer alan bu tr rneklerin istikraya tabi tutulmasi sonucunda, bu izahin dogrulugunu ifade eden kesin bilgi elde edilmektedir. Bu durumda mesel genel bir hkmn indigi farzedilse, sonra da onu isiten her bir kimsenin o genel hkmn geregini kendisine nisbetle Esil yerine getirdigi grenilse, buna verilecek cevap bu kaide dogrultusunda olacaktir. Aynen sunda oldugu gibi: Hz. Peygamber sahablerinden birisine sunu tavsiye ederken, bir baskasina daha baska birseyi tavsiye etmistir. Mesel birine (en hayirli amel hakkinda) "Rabbim Allah'tir, de sonra da dosdogru ol![276] buyururken, bir baskasina "Kizma!"[277] buyurmustur. br taraftan Allah yolunda harcamaya tesvik ettikten sonra (Eb Bekir gibi) bazi sahablerinden malinin tmn sadaka olarak kabul ederken; kiminden yarisini kabul etmis, kimisinin getirdigi mallari da iade etmistir[278] Fasil: Menti (yani hkmn baglandigi yeri) belirleyen yerler vardir: 1. Hkmlerin ortaya konmasini gerektiren esbb-i mucibe. Bir yet ya da hadis bir sebep zerine gelmis ise, bu durumda delil o sebebe gre ve gereklesen tam beyan dogrultusunda gelecektir. [82] Ayette: "Allah nefsinize gvenemeyecegini biliyordu; bu sebeple tev-beleriniz kabul edip sizi affettti; artik onlara yaklasabilirsiniz[279] buyurulmaktadir. insanlar

oru gecesinde kadinlarina yaklasmama konusunda kendilerine guvenemiyorlardi; bu yzden yet gelerek daha nce kendilerine yasak olan seyi mubah kildi. Bylece o vakitte bu fiilleri yapmis olmalarinin kendilerine bir hiyanet olmamasi amalandi. "Eger velisi oldugunuz mal sahibi yetim kizlarla evlenmekle onlara haksizlik yapmaktan korkarsaniz, onlarla degil hosunuza giden baska kadinlarla... evlenin[280] Bu yet de, adaletle davranamama korkusu zerine inmistir. Benzeri rnekleri ogaltmak mmkndr. Hadiste de: "Kimin hicreti Allah ve Raslne olursa; onun hicreti Allah ve Raslnedir.[281] Bu hadste hkm, sebep hicret oldugu iin hicret rneklemesi ile gelmistir. Baska bir hadiste: "Vay, ateste yanacak topuklara![282] buyrulmustur. Halbuki, topuk disinda kalan diger uzuvlar da hkmde aynidir. Ancak, hadiste abdestte yikanmasi gereken yerleri tam yikama konusunda ihmal gstermenin sonucunu belirtmeye, topuklarin ihmali sebep olmustur. Bu tr rnekler oktur. 2. Bazi mahallerin (ment) hkme dahil ya da hkmden hri oldugunun sanilmasi; aslinda ise yle olmamasi.[283] Birincinin rnegi daha nce geen "Kim hesaba ekilirse azap grr" hadisi ile "Kim Allah ile karsilasmayi severse, Allah da onunla karsilasmayi sever; kim de Allah ile karilasmadan hoslanmaz ise, Allah da onunla karsilasmadan hoslanmaz"[284] hadisidir. Ikinciye rnek, Hz. Peygamber'in "Seni agirdigimda bana cevap vermenden alikoyan ne idi? Halbuki bana gelenler ierisinde: 'Sizi agirdiginda Allah'a ve Raslne icabette bulunun.' [285] emri bulunmaktadir" hadisi ya da bu mndaki szdr. Sahab[286] agriya ragmen namazini bozmamisti. nk iinde bulundugu bu hali, yetin kapsamadigini zannediyordu. 3. Hitap edilen lafzin, baslangita maksat anlasilani ayacak sekilde mcmel olmasi ve bu durumda mkellefin amel sirasinda aiklamaya ihtiya duymasi. Bu mcmellik bazen btn mkellefler iin, bazen de sadece bazilari iin szkonusu olur. Genel olup herkes iin mcmellik arzedene rnek: "Namazi ikme edin". "Size rizik olarak verdiklerimizden harcayin" gibi yetlerdir. nk ilk etapta bunlardan neyin maksat oldugu anlasilamamaktadir. Daha sonra ise, Hz. Peygamber'in szl ve fiil tasarruflari gelmekte ve bunlari aiklamaktadir. Hususlik arzeden kisma rnek olarak da Adiy b. Htim'in durumunu verebiliriz. Bu sahab imsak vaktini belirten yette[287] geen beyaz iplik ve siyah iplik ifadelerinden gerek ipligi anlamis ve yastiginin altina biri beyaz digeri de siyah iki iplik koyarak onlara bakmis ve birbirinden ayirt edilinceye kadar yiyip imeye devam etmisti. Onun bu anlayisi yznden de yete "tan yerindp" ilavesi

inmisti.[288] Yine ayni sahabnin "Onlar Allah'i birakip hahamlarini, papazlarini... Rableri olarak kabul ettiler"[289] yeti hakkindaki sorusu da bu sekildedir[290] Ibn mer'in karismi hayizli iken bosamasi olayi da bu kabildendir. Bunun gibi daha pek ok rnek vardir. Bu ve benzeri hkmn baglandigi yerlerin (ment) belirlenmesini gerektiren yerlerde, her olaya nisbetle mutlaka delilin fiil duruma (vki') uygun olarak ele alinmasi gerekmektedir. Eger ortada bir belirleme durumu yoksa, bu durumda delilin vukuu farzedilen fiil duruma uygun olarak ele alinmasi sahih[291] oldugu gibi asl iktiz zere delalet eden delilin geregi olarak onu ayrica ele almak da sahihtir. Taayyn etmeyenin mutlaka tbi unsurlarinin dikkate alinmasi gerekecektir. (?) Bu durumda syle deriz: lime, vukuu sirasinda tbi unsurlari ve belli bir keyfiyeti o-lan bir durum hakkinda soru soruldugunda, onun ancak fiil duru-4^ ma gre cevap vermesi sahih olacaktir. Eger byle yapmazsa, hkm sorulan mahhalli (mentin) dikkate almadigi iin hata etmis olur. nk ona muayyen bir mahal (nienat) hakkinda sorulmustur; fakat o, belli olmayan mahalle (menta) gre cevap vermistir. Itiraz: Muayyen olmayan ment (hkmn baglandigi yer), muayyen menati da iine alir. nk o, mmm czlerinden biridir; ya da mutlaktan bir mukayyeddir, Cevap: Itiraz yerinde degildir. nk farzedilen durum farklidir. Burada sz edilen konu, ariz durumlarin ortaya ikmasi sebebiyle mm olan menttan farklilik arzeden husus bir ment hakkindadir. Nitekim rnekleri geti. Eger birbirlerinden farkli olmadiklari farzedilecek olursa, o zaman verilecek cevap huss menta uygun olarak vuku bulacaktir. Bunun rnegi aynen sunu soranin durumuna benzemektedir: "Su sikke dirhemin, ayni agirlikta su sikke dirhem karsiliginda veya sikke olarak basilmis gmsn ayni agirlikta sikke halinde olmayan gms karsiliginda satilmasi caiz midir?" Soru sorulan kisi buna syle cevap verir: "Dirhem, dirhem karsiliginda esit olarak satilir. Kim artirirsa ya da taraflardan biri digerinden fazla olursa, o zaman rib olmis olur" Byle bir cevapta, ifade edilen esas ile sorunun cevabi verilmis olmaz. Zira onun syle demesi mmkndr: "Sordugun sey rib kabilinden midir, yoksa degil midir?" Ama soruyu soran: "Dirhemi agirligi, sik-keligi ve ayan ayni olan dirhem karsiliginda satmak caiz midir?" dese de, o da ayni sekilde cevap verse o zaman -soruyu soran kimse, iki dirhemin her ynden birbirinin ayni oldugunu bildigi iin- maksat hasil olurdu; ancak arz (?) yoluyla, Gmsn gms karsiliginda satilisi sorulsaydi da, o yine bu cevabi verseydi, yine isabet etmis olurdu. nk bu durumda soru, sadece mutlak ment hakkinda sorulmustur ve o da asl iktiz dogrultusunda cevap vermistir. Bu halde

iken, durumu fiil vaziyete gre tafsil edecek olsaydi, o da caiz olacakti ve bu durumda pek ok faraz sekil muhtemel olacakti. Fikh mesil hakkinda detaylara giden ve genis aiklamalar yapan musanniflerin tutumu da bu olmaktadir. Bu yzden de tedvin edilen eserlerin hacimleri alabildigine byk olmus, fikh mesil sayica iyice kabarmistir. Ancak hikmet geregi olmak zere, lim soruya, sorunun erevesini dikkate alarak cevap vermelidir. Dolayisiyla eger muayyen olmayan menat hakkinda sormussa, asl iktiz dogrultusunda cevap vermelidir; muayyen ment hakkinda sorarsa, o zaman da mutlaka fiil durumu dikkate almalidir. Bylece ihtiya duyulan her hususa aiklik kazandirilmis olsun. Kur'n ve Snnette mevcut bulunan hkm ve fetvalar zerinde dsnen kimse, onlarin bu esasa uygun olduklarini grecektir. Tevfk ancak Allah'tandir. [292]
Ikinci Bakis Aisi: Avrizu'l-Edille

Konu bes fasil altinda elle alinacaktir:

[1] Avnz dedigi kisimda bes fasil aacak ve bu fasillarda muhkemlik ve mtesbihlik, hkmler ve nesih, emir ve nehiy, umumlik ve hususlik, mbeyyenlik ve mcmellik konularini isleyecektir. [2] Bu mesele, ser' delillerle ilgili olan btn usl meselelerinin anasi sayilir. Mellif bu meselede, usl meselelerinin ser' tafsl delillerle ve ser' kaidelerle olan siki baglantisini belirtmistir. yle ki, iki durum iin de, hkm istinbatinda bulunan kimsenin bu dsnceden mstagni olmasi mmkn degildir: Cziyyt yani tafsl deliller zerinde dsnlrken, ayni anda cznin mertebesini belirlemede kendisine basvuracagimiz kistas kabul edilen usl kaidesi zerinde de dsnmekten ve ylesi birseyde Sri'in maksadinin ne oldugunu tesbit etmeye alismaktan mstagni olmayacaktir. br taraftan kll ile yetinip, o cz hakkinda Kitap ya da Snnet'te bulunan zel bir delil aramaksizin szkonusu kll esastan hareketle czye hkm verme yoluna da gidemeyecektir. Mellif, bu konu ile ilgili olmak zere meselenin basinda bir giris yapmis, sonra da cz meselelerin, kll esaslara olan ihtiya seklini aiklamistir. Daha sonra da klli esaslarin czlerden mstagni olamayacaklarini aiklamis ve bu husus zerinde fazlaca durmustur. nk yanlis anlamalara yer verebilen bir konu olmaktadir. [3] Yani, ser' meselelerden ve onlarin ayrintilarindan hibir cznin bu mertebeden biri altina girmemesi mmkn degildir. Ser tafsili delilleri, bu feri mesele ve czleri kapsamaktadir. Bu konuda, onlarin dinin zarur, hc ya da tahsn esaslarindan olmasi arasinda, keza detlerle ilgili olan meseleler ile ibdetlerle ilgili meseleler arasinda fark yoktur. Dolayisiyla bu hususta namaz, alis-veris, yargi vb. arasinda bir fark yoktur. Keza mesel garar (akit konusunun varliginin ya da evsafinin bilinmemesi) kaidesi ile rib kaidesi arasinda bir fark bulunmamaktadir. Maksat genellemedir ve tafsili delillerin genel ve kapsayici olduklarini ifade etmektir. Eger Kitap'ta yoksa, snnette olacaktir. Snnette yoksa icma'da ya da istihsan, meslih-i mrsele gibi o deilerdeki czlere itibarla mutlaka bir delili olacaktir. Bunlarin hepsi de tafsili delillerdir ve belirtilen mertebenin czleri ile Ilgilidir. Tafsili deliller hakkinda durum nasil byle ise, istikra neticesinde elde edilen kllileri hakkinda da ayni olacaktir: O da ayni sekilde, bu mertebeyle ilgili bulunan her sey hakkinda geneldir. Bu mertebelerden sadece bazisi ile ilgili bulunan tafsili delillere ya da sadece bazi ser' kaidelere has degildir. Aksine onlar, genel kllilerdir ve tafsili delillerin tamami ve greli olarak cz diye nitelenen ser'i kaideler zerine vki olur. Bylece onlardan gzetilen maksatlar tesbit edilir, onlar kistas yapilarak o tafsili delillerin kullanilisi ve kendileriyle amel edilisi belirlenir. Nasil ki, tafsili deliller ve ser' kaidelerden olusan czler, belirtilen mertebenin tamami ierisinde yayilmis olarak bulunuyorsa, istikra neticesinde elde edilmis olan bu klliler de ayni sekildedir ve erevesine giren her cz ve tafsili delil zerinde hkim konumdadir. Bu kll esaslardan bazilarinin kayip olmasi ve onlarin isbati iin kiyas ya da baska bir yola ihtiya duyulmasi mmkn degildir. nk bu durum, uslde degil, ancak furda sz-konusu olur. Aksi takdirde ser'at tamam olmazdi. Burada, mellifin aiklik getirmek iin bu meseleyi koymus oldugu sorusu akla geliyor: Acaba, mctehid hkm istinbatinda bulunurken, kll esaslarla yetinerek cz ve tafsili delillerden kendisini mstagni hissedebilir mi? Mesel dil kaidelerinde durum yle: Kisi Arap dilini okuma sirasinda btn faillerin merf oldugu esasindan 1 hareketle uygulamayi srdrr ve zel olarak bu failin Arap dilinde merf olarak geldigine dair bir delil arama

zahmetine girmez. Durum aynen burada da byle mi? Mesel syle denilebilir mi? : Bu cz, eger zarur ise, hc zerine, yok hc ise tahsn zerine takdim edilir. Bizzat zaruri olanlar ierisinde de dinin korunmasina ynelik olanlar, nefsin korunmasina ynelik olana, bu da kendisinden sonra gelen digerlerine takdim olunur.... Bylece sadece kll esaslar zerinde durularak, o konu ile ilgili ser' zel delil aranmasina gidilmez mi? Aynen nahiv kaidesinin tatbikinde oldugu gibi. Keza kllilerle yetinilerek izaf olan czlerde de ayni tavir gsterilir mi? Bu sorularin cevabi, zannedildiginin aksine olumsuzdur. Aksine her ikisinin de ayni anda gznnde bulundurulmasi gerekir. Nitekim mellif bunu aiklamistir. Bu mesele, deliller kismi ile ilgili genel bir esas seklinde grldg iin, mellif blme bu mesele ile baslamistir. Allah iin sylemek gerekir ki, mellifin bu dsncesi ne kadar dogru ve yerinde bir degerlendirmedir. Bu konuya Ictihad blmnn onnc meselesinde tamamlayici mahiyette tekrar deginilecektir. [4] Ser kaide gibi. [5] Mide5/3. [6] En'm6/38. [7] Benzeri rivayet iin. Ibn Mce, Mukaddime, 6. [8] Yani tafsili delilleri olusturan nasslar gr'-hakk czlerle, daha kapsamli bulunan derece altina giren kll kaideler gibi greli olan czleri kastediyor. [9] nk ser' deliller ve onlardan ikarilair kaideler, mertebe teskil eden genel ser' maksatlarin bir sonucu olmaktadir. Varid olan her seyde Sri Tel, dnya ve hiret yasantisinin ahengi, korunmalarina bagli olan szkonusu mertebeler zere onlarin korunmasini amalamis olmaktadir. [10] Yani cznin kll altina girmis oldugu karisikliga meydan vermeyecek sekilde kesinlik kazaninca. Aksi takdirde cz hakkinda hkm vermek sahih olmaz. [11] Hakk ya da greli olabilir. Yani ister Kitap ya da diger kaynaklardan zel bir delil olsun, ister daha kapsamli bulunan baska bir kll altina giren bir kaide olsun farketmez. [12] Yani hata edebilir. Yoksa byle bir kimse isabet etmis olabiliyor. Nice kereler vardir ki, kisi cz bir konu hakkinda bir hadisi delil olarak kullanmakta ve o cznin kll esasini hi dikkate almamakta; fakat sonuta isabet edebilmektedir. Ancak syle denilebilirdi: "Byle bir kimse, neticede hata etmese bile, ictihad metodunda hata etmistir.' [13] Yani kllyi dikkate alip da czden yz evirmek bir eliskidir. nk cziden yz evirmek, mellifin izahinin geregi olarak bizzat klliden yz evirmek olur. Bu durumda, ayni anda kll hem dikkate alinmis hem de dikkate alinmamis olur. Bu ise bir eliskidir. [14] Yani, czlerin incelenmesi sirasinda kllnin dikkate alinmasi ve gz-nnde bulundurulmasi, Sri'in maksatlarini muhafazada bulunma aisindandir. Bu da czyi de dikkate almaksizin olmaz. [15] Yani kaidelerin iermis oldugu seyleri ilga ederek. Kaideler muteberdir ve onlari szkonusu cz hakkinda bulunan nass ortadan kaldirmis degildir. Ancak bu durumda, sadece klliden hareketle hkmde bulunulup cz de ilga edilmez. eliski mahalli haricinde bir yerde mutlaka kllnin dikkate alinmasi ve bylece ne kllnin ne de cznin heder edilmemesi gerekmektedir. Aiklama ve rnekleri gelecektir [16] Bazilari syle derler: Istikranin tamamlanmasi, cz deliller zerinde durmakla olur. Bu delillerin iermis oldugu seylerin ortak noktalan, zel bir delil ile asla sabit olmayacak, aksine delillerin birbirlerine eklenmesi sonucunda olusacak manev tevatr diyebilecegimiz bir hsila ortaya koyarlar. Eksere yakin olan seylerin de ser'atta genel ve kesin gibi itibar grdg daha nce gemisti. Keza bazi czlerin kllinin geregine uymamalari halinde, o kllnin klllikten ikmayacagi da gemisti. nk mesel zarur olandan ikti mi, mutlaka ya hc ya da tahsn olan kllnin altina girecektir ve bu ariz bir durumdan dolayi olacaktir. [17] Btn seyleri bir arada tutai. tek bir kll bulunacak ve onlar hep ayni vadiden olacaklar; buna ragmen hkmleri birbiriyle elisecek ve birbirine zid dsecek. Byle bir durum ser'atta asla mevcut degildir. [18] Nisa 4/82. [19] Hz. mer, suikast ile ldrdkleri bir kisi yznden bes ya da yedi kisiyi kisasla ldrmstr. nk o (ra.), kisas ile gzetilen can gvenliginin temini maksadini kavramis ve eger bir kisi karsiliginda bir grubu kisas yolu ile

ldrmezse, kisas yolu ile cinayetlerin nne geilemeyecegini grmstr. Bu uygulama karsisinda mesel akil durabilir ve bir kisi karsiliginda yedi kisiyi ldrmenin, nefsi koruma prensibi ile bagdasmayacagini zannedebilir. Bu Hz. mer'in ictibadi olmaktadir ve syle demektedir: "Eger Sana halki hep birlikte onu ldrms olsalardi, onlarin hepsini kisas yoluyla ldrrdm" O, bu sz ile nefsi korumanin gereklesme ynn ortaya koymus oluyordu. Ayni konuda belki de baskalari onun dsncesine ulasa-mayabilirlerdi. Hatta bu konuda kendisi dahi mtereddid idi ve bu tereddd Hz. Ali ile aralarindaki su konusmaya kadar devam etmisti: Hz. Ali: -Ne dersin? Bir grup birseyi hep birden alsalar, ne yapardin? Ellerini keser miydin? Hz. mer: -Evet! Hz. Ali: -Burada da durum ayni. Bunun zerine Hz. mer de onlarin ldrlmelerine hkmetmisti. Kt bir letle ldrme konusuna gelince, Yahudinin biri ziynet esyasini almak iin bir cariyeyi tasla ldrmst. Hz. Peygamber de kisas olarak onun basini ldrdg iki tasla ezdirtmisti. Bu konu nassla belirlenmis oldugu halde mellifin onu burada zikretmesi izaha muhtatir. Sonra burada, nefsin korunmasini temine ynelik bir mniden dolayi kisasin olmamasi gibi bir yanlis anlayisa da yer yoktur. Ibn Hcib, kesici ve delici letlerle ldrmeye kiyasla, kt letle ldrmede de kisas gerekecegini sylemistir. Bu ifadesiyle sanki o, arzettigimiz hadis nassi ile bir maniden dolayi yetinmemektedir. Sebebler konusunda yapilmis kiyas kabilinden-dir, seklinde bir itiraz da geerli degildir; nk sebep aynidir ve o da dsmanlikla bile bile ldrmektir. Dolayisiyla sebebte yapilmis bir kiyas szkonusu degildir. [20] Zarur esaslarin muhafazasi konusunda onlarin korunmasi byk mesakkatlere de sebebiyet verse yine de ayni minval zere devam edilmesi gerekse idi, o zaman ruhsatlar olmaz ve mesel hasta iin namazda oturmaya msade edilmezdi. Ayni sey, Ramazan ayinda hasta olan bir kimsenin oru tutmasi hakkinda da szkonusu edilirdi. Eger Sri' bu czlere temas etmese ve ruhsat hkmn belirtmese idi, o zaman zarur esaslarin korunmasi ilkesinden hareket edilirdi ve bu ruhsatlar olmazdi. Ruhsatlar olmadigi zaman da kesinlikle dinde yeri bulunmayan byk sikinti ve glkler dogardi. Bu gibi meselelerde, her ne kadar zaruri esaslar ierisinde yer aliyorlarsa da, hc esaslardan hareketle ruhsatlar getirilmis ve zorluk ortadan kaldirilmistir. [21] Bu, ahs-veris ve icare akitlerinin zarriyyttan oldugu nkabulnden hareketledir. Bunlarda zarur olanlarin korunmasiyla yetinilmemis, garar gibi esitli sebeplerden men edilmesi gereken mudrabe, selem... gibi akitlerin genel kuraldan istisna yolu ile tashihi cihetine gidilerek glk ve sikintinin ortadan kaldirilmasi amalanmistir. Glgn kaldirilmasi hciyyttan olmaktadir. [22] Yani btn czlerinde onlarin korunmasini stlenseydik, o zaman ser'at tarafindan kaldirilan glk ve sikinti ierisine dserdik. Bu durum bazen, bizzat zarur esaslarin ihlli neticesini de dogururdu. Mesel hastalanma ya da hastaligin artmasi korkusu bulundugu zaman teyemmm almayi mubah grmezsek, hastalik iyice artar ve kisinin hi namaz kilamayacagi bir hale gelmesine sebebiyet verebilir. [23] Yani bu mertebeler zere czlerin korunmasi, akil ile kavranilmasi kolay olmayan, karistiril abilen ve ancak koruma sekli nass ile bilinebilen konulardan. [24] Peygamber gnderilmeyen dnemler. () [25] Su halde cz delillere basvurmak gerekecektir. Bunlar da nasslar ve sahih kiyaslardir. "Fail merfdur" vb. nahiv kaidelerinde oldugu gibi, kll esaslarla yetinilerek bunlara ihtiya duyulmamasi mmkn degildir. [26] nk onlar, zel delil zerinde durma ile, erevesi dahilinde bulundugu kll prensibi zerinde birden dsnme konusunda icm etmektedirler. Bylece onlar, o gibi seylerde genel bir tarzda Sri'in maksadini grenmeye ulasmis olmaktadirlar. Kll sayesinde, o zel delil ile gzetmis oldugu kasit da huss bir sekilde ortaya ikmaktadir. [27] Doktor, falanca hastaligin belirtilerinin ve ilacinin ne oldugunu bilir. Ancak, acaba tedavi ettigi hastada bu hastalik iin olmasi gerekli olan belirtiler bulunuyor mu? Doktor nce buna bakar. Eger o belirtileri bulursa, kllnin (hastaligin) o haftada mevcut oldugunu anlar ve bu durumda ikinci olarak mutlaka cz aisindan dsnmek zorunda olur: Acaba bu kimsede hastaligin ilacina mani olacak bir zellik var midir? Bunu grenmek ve ona gre ilaci hafifletmek ya da baska bi. seyle karistirarak vermek durumundadir. Bylece doktor, bu zel czyi kendisine uygun dsecek ila kllisine dndrmek zerinde dsnr. O kll hastalik iin bilinen ilaci, o hastaligin ilacidir diye hemen vermez; aksine nce kisinin bnye yapisina bakmak zorundadir. Tip konusunda durum nasil byle ise, burada da aynidir. Mellif, gerekten fevkalde bir misal getirmistir [28] Ve cnun kesin olarak sifa oldugunu sylediler. [29] Czlikten maksat, namaz, zekt, alis-veris, nikh, ila, hastalik... gibi zel bir konuya has olmasidir. Genellikten kasit da, bu gibi cz konular hakkinda varid olan nassarin genel ibir ifade ierisinde gelmis olmasidir.

[30] Tecrb olarak elde edilen ve balin bazi kimselerde zararli oldugu cz sonucunu da dikkate aldilar ve bylece kllnin (balin sifahginin) bidziye-lik (muttaritlik) arzetmedigini ve mesel safrali kimseler gibi bazilari iin zararli oldugu istisnalarini getirdiler. [31] Zati aisindan cz, kll ile birlikte dikkate alinmaz; nk cz olmasi hasebiyle kllye muhalefette bulunmasi mmkn degildir. Ancak haric bir durumdan dolayi cz, kllnin hkmne muhalefet edebilir. Mesel bir baska illetle birlikte bulunan hastalik rnegini ele alalim: Sz konusu bu baska illet (mesel balin sifaligi rneginde safranin bulunmasi gibi) o czye bir baska aidan bakilmasi sonucunu dogurmaktadir. [32] Yani, bazi czler bazi hallerde , kllinin hkm disinda baska bir hkm alabilirler. [33] Cznin dikkate alinmasi demek, zel delilin geregi ile -delillerin istikrasi neticesinde elde edilen usl kaidesinin yani kll esasin hkmnden ikma gibi bir netice dogursa bile- amel etmek demektir. Kllinin dikkate alinmasi ise; onun genel olan ser' tafsl delil ile tahsisi ya da mutlakinm takyidi cihetine gidilmesidir. Mesel geen rnekte kll kaide amel ettirilmistir. Bu kaide, seriatta hilf-i hakikat bir haberin bulunmamasidir. Bununla, ishal hastaligina karsi balin faydasi konusunda mutlak olarak gelen nassi kayitlamislardir. Ancak bunu yaparken ne cz konusunda gelen genelligin, ne de mutlak delilin ihlline meydan vermemislerdir. [34] Yani ayni anda hem kll esaslar vasitasiyla Sri'in maksatlari zerinde dsnmek, hem de nasslan -ki bunlar da czler oluyor-- arastirmak gerekmektedir. Her iki noktanin ayni anda gzonnde bulundurulmasi sonucunda, Sri' katinda kabul grecek sonulara ulasilacaktir. Dogrusu bu is ok zordur! Avamdan farki olmadigi halde ictihad davasina kalkisanlarin iddialarinin ne derece sakat oldugu buradan da anlasilacaktir. [35] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/3-12 [36] Yani delalet bakimindan. Delilin sened bakimindan lafzen mtevtir olmasiyla pek ok farkli mnasebetlerle gelen ser' delillerin tmnden elde edilen manev mtevtir trnden olmasi arasinda fark yoktur. Eger dellet bakimindan kat degilse, sadece lafiz bakimindan mtevtir olmasi yeterli degildir. Zann ise katinin karsiligi oluyor. Kitap ve Snnet'te bunun byle oldugu aik. Icm'da da durum aynidir ve onda da kat ve zann olani vardir. Kiyasa gelince, onun tamami zann kisimdan olmaktadir. Yirmibes kadar itiraz varken, kiyas sonucunda kat oldugu iddia edilen sonulara ulasmak mmkn degildir. Mellifin "her bir delil' sz, grndg gibi genelligi zere degildir; nk mesel kiyas bahsinde bu taksim geerli degildir. (N) Daha nce de aikladigimiz gibi kat yzde yz bilgi (ilim) ifade eder. Zann ise, yzde ellinin zerinde bir bilgi ifade eder; kesin degildir. Yzde elli oraninda olursa sekden bahsedilir. Daha asagi olursa vehimden szedi-lir. Usl ve akde bahislerinde zanna itibar edilmez. Fur bahislerinde ise, amel iin zan yeterlidir. () [37] Nahl 16/44. [38] Muhkala, muhdara, mlmese, mnbeze, mzbene vb. gibi. [39] Bakara 2/275. [40] Nisa 4/29. [41] Daha nce geti. bkz. [2/46]. [42] Bakara 2/231. [43] Talk 65/6. [44] Bakara 2/233. [45] Ihbar kabilinden olan nadir haberler bunlardan bir istisna teskil eder. Mesel Isrilogullari ile ilgili haberler, fiten ve kiyamet almetleri ile ilgili hadisler, "Yahudilerle savasmadika kiyamet kopmaz" gibi hadisler bu genellemeden istisna oluyor. nk bu gibi hadislerin dayandigi kat bir esas bulunmamaktadir. [46] Garb iki nevidir: a) Mnasibin drt kismindan biridir ve bu haliyle garb; messir, mlim ve mrselin yaninda yer alir. b) Mrselin kismindan biridir. Bunlar: Garib, malmu'1-ilg (ilgsi belli), mlim. Mrselin kisimlarindan olan garib ile maimu'1-lg kisimlari ittifakla merduttur. Mlim hakkinda ise ihtilaf vardir. Mnasibin drdnc kismi olan garibe gelince, onun hakkinda 'Delil, onun ilga edildigini gsteriyor' denilemez. nk bu, mrselin kismi olan garib iin geerlidir. Mellif kiyas bahsinde konuya deginecek ve limlerin onunla amel ettiklerini syleyecektir. Burada sz edilen garibden maksat, mrselin kismindan biri olan garibtir ve ittifakla onun, ilgsi belli olan kisimla birlikte merdut oldugunu sylemislerdir. Ancak onlar bu misali (yani azad yerine iki ay oru tutmayi) garib

iin degil de ilgsi belli olan iin gstermislerdir. Genis bilgi iin usl kitaplarina bakilabilir. [47] Ulemdan birisi, hkmdarin birine Ramazan ayinda cima etmesi zerine iki ay oru tutmasinin gerekecegine dair fetva vermisti. Diger limler bu fetvaya tepki gsterdiler. Bunun zerine o: "Eger kle azad etmen gerekir deseydim bu kendisine kolay gelecek ve cins duygularinin tatmini iin malini harcamis olacakti. Benim fetvam Sri'in Ramazan orucunu bozmama maksadini gereklestirmeye uygun (mnasib) bir hkmdr" demistir. Ancak onun bu hkm, orucun azaddan sonra gelecegini bildiren nassa ters dsmekte ve bu grs destekleyecek baska bir esas da bulunmamaktadir. Dolayisiyla mutlaka reddi gerekecektir. [48] Yani kat bir esasa muhalif olmamasi sebebiyle. Bu zannnin, katiye muhalefeti dogurmayacak bir mnya yorulmasi seklinde olur. [49] Nisa 4/82. [50] Buna yakin bir rivayet, es-Sagn'nin Risletu'l-mevdt'mda zikredilmis ve mevzu (uydurma) oldugu belirtilmistir. Daha baska rivayetler bulunmakla birlikte hepsi de su gtrr cinstendir. [51] Yani uygun olan kabul edilecek, uygun olmayan da reddedilecektir. Aralarindaki grs ayriligi, bu sonuca ulasma yolunda kendisini gstermektedir. [52] Zann delilin, kendisini itibardan dsrecek kati bir esasa muhalefet etmesi. [53] Daha nce geti. bkz. [2/231], [54] Necm 53/38-39. [55] En'm 6/103. [56] ibn Ishak'in zikrettigine gre, bn mer, Ibn Abbas'a birini gndererek Hz. Peygamber'in (as.) Allah'i grp grmedigini sordurur. O: "Evet. O'nu basgz ile grmstr" der. [57] Yani her ne kadar kat bir esasla tearuz halinde ise de, bir baska asil kendisini desteklemektedir. Kaldi ki, "Gzler O'nu grmez" yetinin delaletinin katiligi konusu tartisilabilir ve bu durumda o, konumuzun disinda ka-lir. [58] Daha nce mesakkatler bahsi incelenirken, onlarin dikkate alinmasi iin yapilmasi istenilen fiillerde mutat st bir dzeyde olmasi kaydi getirilmisti. Kabin egilmesi gibi bir konuda mutat olmayacak bir mesakkatten szedilemez. nk burada ortaya ikacak mesakkat, muhtemelen abdest almak iin su aramaya ikmak, ya da derin kuyudan ip ve kova ile su ekmek iin karsilasilacak olan mesakkatten daha da az olacaktir. Bunun, kat oldugu, kesinlik kazanmayan ikinci kisimdan oldugu sylenebilir. nk o, kovayi egiltmenin glk oldugunun kesin olarak ortaya ikmasi takdirine gredir. Halbuki onun glk oldugu su gtrr. Onlarin: "Peki yalaktan (mihrs) su alirken nasil yapacaktir?" seklindeki szlerine gelince, eger mihrstan maksat, ok su alan bir kap ise, o abdest kabi olmaz ve bu durumda onun glk gerektirecegi sphesi ortaya ikmaz. nk hadis mutat olan abdest kaplan hakkinda varid olmustur. [59] "Ugursuzluk ancak su seydedir: At, kadin ve ev" seklinde rivayet edilen hadis. Bkz. Buhr, Cihd, 47 ; Mslim, Selm, 115-120 ; Eb Davud, Tibb, 24. Hadisteki ugursuzlugu, bereket azligi diye yormuslardir. Buna gre kadinin ugursuzlugu dogurmamasi, atin ugursuzlugu Allah yolunda savasa katilmamasi, evin ugursuzlugu ezandan uzak olmasi ve cemaate yetisi-lememesidir. Hadiste 'ancak' ifadesiyle getirilen hasir, gerek anlamda degildir. Buna gre de tearuz, kat degil zann olacaktir. [60] "Bir yerde taun (veba) oldugunu isitirseniz, o yere gitmeyin! Bir yerde ortaya ikar, siz de orada bulunursaniz, ondan kamak iin o yerden ikmayi-niz" hadisini rivayet etti. bkz. Mslim, Selm, 98 (9/657). [61] Imam bu szyle hadisin kesin bir esasa muhalif oldugunu belirtmek istiyor ve bylece onun zayifligini ifade etmis oluyordu. Kpegin agzi avinin yenmesi delili ile temizdi. Buna ragmen bir de sayi (yedi defa) ne oluyordu? Toprakla ogmak da nesiydi? Kaldi ki, bu iki sarta da pisligin temizlenmesi sirasinda uyulmamakta idi. Dogrusu, zamanla hadiste istenilen seylerin sirri ortaya ikmistir. Syle ki: Kpek sik sik kiini yalar ve kiinda bulunan zehirli bir madde agzina bulasir ve salyasiyla birlikte kaba geer. Kaldi ki onun pisliginde mikrop bulunmaktadir ve bir baska canliya sirayet etmesi durumunda ona zarar vermektedir. Hem sonra kuduz mikrobunun en nemli tasiyicisinin kpek oldugunu da unutmamak gerekir. [62] Eger asli caiz olsaydi, sarti da caiz olurdu. Allah'in kitabinda olmayan her sart merduttur.

[63] *Ahs-veris yapan taraflar, birbirlerinden ayrilmadika ya da biri digerine tercih et demedike muhayyerdirler" hadisi. (Mslim, By, 17, 24, 25, 27] [64] Yani, kocanin bosama yetkisini karisina tevdi ve temlik eylemesi durumunda, ayni mecliste bulunduklari srece kocanin dnme hakki bulunmaktadir [65] Mesel, kocanin karisini, elinde bulunan fakat miktari mehul olan para karsiliginda bosamasi (hm") sahih olmaktadir. Alis-veris ise byle degildir ve bu tr bilinmezlikler ona zarar verir. [66] Daha nce geti. bkz. [2/232]. [67] Necm 53/38-39. [68] Bu esas, orula birlikte diger ibadetleri de kapsiyordu. Bu esas ser'atm hemen her konusunda kendisini gsteren kesin bir esas olmaktadir. [69] Yiyecek iki kisimdir: Taksim edilmeden nce ganimet mallarindan bogazlanan deve ya da koyun. Tencerelerin devrilmesi ve ierisindeki etlerin Hz. Peygamber'ce (as.) topraga belenmesi hakkinda gelen hadis iste bu kisim hakkindadir. Bu kisim, Imam Mlik ile diger limler arasinda ihtilaf konusu olmaktadir. Imam Mlik, bu etlerin de yenebilecegine cevaz vermis ve bu konuda geerli olan esaslara dayanmistir. Bu esaslara muhalif oldugu iin sz edilen hadise de iltifat etmemistir. Iyagi, zeytinyagi, bal... gibi diger yiyeceklere gelince, bunlarin mbahligi kaidelerle de desteklenen nass ile belirlenmistir. Abdullah b. el-Mugaffel, Hayber savasinda iyagi dolu bir tuluk bulur ve Hz. Peygamber'in huzurunda ona kendi sahiplenir. Hz. Peygamber (as.), ona bunu yasaklamaz. [70] Sevval orucunun vacib sanilacagi endisesinden dolayi. [71] Nisa 4/23. [72] Grme zrl bir zat, Hz. Peygamber (as.) ashabi ile birlikte namaz kilarken bir kuyuya dsmst. Bunun zerine bazilari gldler. Hz. Peygamber (as.) de onlara abdestlerini yenilemelerini emretti. Eb Hanife bu haberi, kiyas zerine takdim etmistir. Namaz ierisinde kahkaha ile glme, namaz haricinde kahkaha ile glme zerine kiyas edildigi zaman abdestin bozulmamasi gerekecekti. Keza kahkaha hades de degildir. nk hades, n ve arkadan ikan sey sebebiyle meydana gelmektedir. Hanefler bu hususta: "nk nakl delil varken kiyas deliline bas vurulmaz" demislerdir. Ancak bunun mesele ile ilgisi yoktur. Konu zann delilin katiye muhalefeti yznden reddedilmesi hakkindadir. Bu mesele, zann mukabilinde -ki kiyas oluyor-, zann haberle amel etme trndendir. nk kiyas mertebece haberden daha sonra gelir. [73] Hz. Peygamber (as.), lm hastaliginda efendilerinin kendilerini azad ettigi alti kle hakkinda kur'a ile hkmetmis, kendilerine kur'a ikan iki klenin azadini geerli kabul ederken digerlerininkini geersiz saymistir. nk kisinin lme bagli tasarruflari, ancak malinin te biri hakkinda geerlidir. [74] Mide 5/4. [75] Hz. Peygamber (as.) syle buyurmustur: Deve ve koyunlar stl zannedilsin diye sagmayarak stn memesinde toplamayin. Kim byle memesinde st birikmis bir hayvani stl zannederek satin alirsa, o kisi o hayvani sagdiktan sonra muhayyer olur: Ya razi olur ve hayvani yaninda ali-koyar ya da beraberinde bir s hurma ile birlikte hayvani geri iade eder. (Buhari, By, 64 ; Mslim, By, 11, Eb Davud, By, 46) [76] Eb Davud, By, 71 ; Tirmiz, Mslim, 53. Hadise gre, mesel bir kimse bir kle satin alsa ve onu alistirsa; sonra alis sirasinda klenin kusurlu oldugu ortaya iksa ve ayib muhayyerligine dayanarak kleyi geri iade etse, bu arada kleden elde edilen fayda msteriye ait olacaktir. nk kle, eger bu zaman ierisinde lecek olsaydi msterinin hesabindan gidecekti. Dolayisiyla bu cereme karsiliginda onun gelirlerine sahip olacaktir. [77] Bu prensip geregi olarak hibirsey geri vermemesi gerekiyordu. nk hayvan o sirada lseydi kendi hesabindan gidecekti. Dolayisiyla hayvandan edinecegi fayda da kendisine ait olacaktir. nk semere, cereme karsiligindadir. Hadisi mdafaa konusunda su sekilde cevaplar verilmistir: Her seyden nce musarrt hadisi el-Harcu bi'd-damn hadisinden daha gldr, ikinci olarak, memede biriken st, satis akdinden nce saticinin mlkiyetinde iken meydana gelmisti. Dolayisiyla satis gereklestikten sonra meydana gelen rnlerden degildi. Bu itibarla msterinin cereme karsiliginda ona malik olmasi dogru olamaz. Bu durumda kiymetini vermesi gerekirdi. Bir s hurma ile tazmin edilmesinin gerekesi iin Neylu'l-evtr ve Ilrnu'l-Muvakkin'e bakilabilir. Mliklere gre ille de bunun hurma ile denmesi gerekmez. O beldenin glib yiyefceginden bir s verilir. Hadiste bunun hurma olarak belirlenmesi, o devrin glib yiyeceginin hurma olmasindandir.

[78] Bu prensipten hareketle de ya sagdigi st kadar st, ya da ne kadar ise kiymetini demesi gerekirdi. Dolayisiyla tazmin sorumlulugunun ne hurma ile ne de miktar olarak bir s ile takyidi cihetine gidilmezdi. [79] . Mnasebetten maksat, hkm ile illet arasinda, birinciyi ikinciye nisbet edebilecegimiz (ykleyebilecegimiz) bir durumun bulunmasidir. () Ayrica (45.) dipnota bkpz. [80] Yani, ona benz;er bir durum arzetmektedir. Bu, sadece hkmn ona uygun olarak tertip edilmesi ile ayni cins vasfin ayni cins hkmde itibar edildiginin sabit olmasi halidir. Ancak ne nass ne de icm ile, ayni vasfin ayni cins hkmde veya ayni cins vasfin ayni hkmde, veya vasfin cinsinin, hkmn cinsinde dikkate alindigi sabit olmamistir. Eger yle olmasaydi zaten mlim olurdu. rnek: lm hastaliginda vris olmamasi iin karisini bin talak ile bosayan kimsenin durumunu ele alalim: Bu kimse, mirasa konmak iin idren ve vris olamayacagina hkmedilen kimseye kiyasla amacinin ziddi ile mukabele grr ve karisi vris olur. Her iki meselenin ortak noktasi (cami vasif), her iki fiilin de fasit bir ama dogrultusunda islenmis iki haram fiil oluslaridir. Bu garb mnasib oluyor. Bunun zerine hkm tertibinde maslahat bulunmaktadir ve bu maslahat da, onlari haram olan bu fiillerden alikoymayi /caydirmayi temindir. Ancak, daha nce getigi sekilde bunlarin dikkate alindigina dair bir esas bulunmama.ktadir. Aksine bu sonuca, gsterilen kiyas yoluyla ulasilmistir. [81] Daha nce geti. bkz. [2/305]. [82] nk bu hadis zann bir delil olmakta, onu teyid eden kesin bir esas bulunmadigi gibi, reddeden baska bir esas da bulunmamaktadir. [83] Daha nce geti. bkz. [2/46]. [84] nk buradaki ama, kat olanla mn bakimindan uyum iinde olmasidir. Bu ise, uslclerin kastettikleri seyden daha zel bir durumdur. nk bazen, haberin mnsi, zel mnsinda kat olanla uyum ierisinde olmayabilir. Ancak, onunla amel bakimindan, kat olan kaide (yani vbid haberle amel kaidesi) altina girdigi iin o da kat sayilacaktir. "Katil, vris olamaz" haberi, burada murad olan mn ile degil de, uslclerin kastettikleri mna ile katye raci olur. nk mnsi konusunda, kendisini teyid eden kat ile uyum iinde degildir. O yzden, burada kastedilen daha zel bir mn olmaktadir [85] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/12-22 [86] Bu, ilh ve itikadi hkmlerin delilleri konusunda aiktir. Amel hkmlere gelince, bunlardan maksat tasdik degil, sadece fiilin islenmesidir. Gelecek diger izah sekillerinde durum birincideki gibi olabilir ve onlarda, da itikd hkmlerle, amel hkmlerin delilleri arasinda bu aidan- bir fark bulunmaz. [87] nk byle bir durumda, akilli kimsede, getirilen ykmllge zid dsen ve onu engelleyen akil bulunmaktadir. nk getirilen delil akil ile atismada ve akil onun ziddinm makl oldugunu dsnmektedir. Mesel deli ise byle degildir. Onun getirilen hkmn ne lehinde ne de aksi istikametinde dsnme gibi bir durumu yoktur. Onun iin denilebilecek sey, sadece onun o ykmllk iin hazir olmadigidir. Akilli kimse ise, o seyin ziddi iin kendisini kabule hazir grmektedir. Birseye ulasmak iin vasitasi olmayan kimse ile, o seyin ziddina ulastiracak vasita ierisinde olan kimse arasinda fark vardir. O seyden ikincinin uzakligi daha fazla ve gl olacaktir. [88] Yani itikadi konularda, [89] Yani deliller karsisinda bir sre inat ettikten sonra veya inat etmeden hemen. [90] Yani amel konularda. Bu ayirim ehl-i snnete gredir. Mutezileye gre ise. her iki durum da (yani tasdik ve itaat) aika cereyan eder. nk akil, bu delillerin gereginin gzelligini tasdik eder. yle ki, deliller, aklin idrak etmis oldugu gzellige uygun olur. Ehl-i snnete gre, akillarin boyun egmesi amel konularin delilleri hakkinda da geerli olabilir; su mnda ki akillar ser'atin bidziyelik arzedecek sekilde sadece kullarin dnyev ve uhrev maslahatlarim temin etmek iin geldigini genel olarak kavrayabilir; zel hkmde bulunan huss maslahati kavrayip kavrayamamasi ise nemli degildir. Iste bu, aklin boyun egmesinin mnsi olur. [91] Sri'in, ser'ati anlasilir olsun iin koymasi bahsinde. [92] Sre baslarindaki harfler de bunlardandir. Burada sz edilen mtes-bihttan farklidir. nk mtesabiht bir bakima kavranabilir, ancak netlige ulasilamaz. Burada sz edilen kisim ise asla mnsi kavranama-yacak seylerdir. Bylece bir sonra sz edilecek kisim ile aralarinda fark oldugu anlasilmalidir. [93] Hiristiyanlikta Baba-Ogul-Kutsal Ruh lsnden olusan inan sistemi. ()

[94] Yani bu haliyle onlar, anlami akilla anlasilabilen kisimdan olmaktadir. [95] nc itiraz noktasinin cevabi ile birlestirilmistir. nk her iki itiraz noktasinin esasi asagi yukari aynidir. [96] l-i Imrn 3/7. [97] Necran hiristiyanlari aslen Arap olduklari iin mellif byle bir kayit getirmistir. Onlar aslen Arap olmakla birlikte komsulari olan Acemlerin ifade tarzlarinin etkisinde kalarak 'Biz yarattik' ... gibi ifadelerden ne kastedildigini anlayamamislar ve tazim iin olan bu ifadeyi gerek anlamda okluk iin sanmislardir. [98] Arap diline vakif olmasi denilse idi daha isabetli olurdu. [99] M'minn 23/101. [100] Sfft 37/27. [101] Nisa 4/42. [102] En'm 6/24. [103] Nazit 79/28-30. [104] Fussilet 41/9-11. [105] Lafzi tercmesiyle "Allah ok bagislayici ve ok merhametli idi..." anlaminda. () [106] Sfft 37/27. [107] Nisa 4/42. [108] Nisa 4/82. [109] Mesel bkz. Ibn Kuteybe, Te'vlu mskili'l-Kur'n, Beyrut 1981 ; Ibn Ku-teybe, Te'vlu muhtelefi'l-hads, Beyrut 1985. () [110] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/22-29 [111] Bu mesele, usl kitaplarinda ele alinan bir seyin ayni ynden hem vacip hem de haram olmasinin muhalligi' konusu ile ilgilidir. Mellif burada bu mesele ile, konu zerinde derinlesmek ve gasbedilmis bir yerde kilinan namazin hkm gibi meselelerde niin ihtilaf edildigini aikliga kavusturmak istemektedir. [112] . Sri'in emirden maksadi, zihn makllge yneliktir grsnde olanlar bu esas zerine sunu bina ediyorlar: Kisi emredilen seyi, zihinde itibar edilen sart ve rknleri ile birlikte tam olarak yapmasi durumunda sahih olacaktir ve bu kimseler bu grse varirken, o seye eklenen haric durumlari dikkate almamaktadirlar. nk Sri'in maksadi bu kadarlik-la gereklesmis olmaktadir. Mesel gasbedilmis bir yerde kilinan namaz, Sri'in namazin hakikatinde bulunmasini istedigi sart ve rknleri iermesi durumunda sahih ve yeterli olacaktir ve namazin hakikati disinda haric vasiflar onun sihhatine hkmetmek iin -nehyi gerektiren bir mefsedet olsa da- dikkate alinmayacaktir. nk bunlar hrici zellik olmalari itibariyla emredilen seyin bir parasi kabul edilmeyeceklerdir. Bunun sonucunda da, tmnn fesadini gerektiren bir kismi sahih, bir kismi fsid gibi bir durum meydana gelmeyecektir. Ama biz, deliller, zihnen makl olan bu seyin haric fertlerine yneliktir diyecek olursak o zaman is degisecektir. nk fertler ancak dis sekil ve kaliplari ile kendilerini gstereceklerdir ve bu haric sekiller fertlerin mahiyetine dahil olacaklardir. Bu durumda emredilen seyle birlikte harite bulunan keyfiyet ve haller, emredilen seyin bir parasi sayilacak ya da parasi gibi kabul edilecektir. Bu durumda mesel gasbedilen yerde kilinan namaz rneginde, gasbedilen seyle faydalanma namazin bir parasi gibi kabul edilecek ve bunun sonucunda namaz, hem sahih olan hem de fsid olan unsurlardan meydana gelmis olacagindan fsid olacaktir. Bu mesele ve getirmis oldugu izahlar, mellifin gerekten ilminin ok derin oldugunu gstermektedir. Allah ona rahmet etsin! [113] Yani harite vuku sekli gznnde bulundurularak verilecek; zihinde bulunana uygunlugu lsnde degil. Hkm hariteki vuku sekli esas alinarak verilmesi durumunda, o zaman fiilin zerinde bulundugu hal, sekil ve kaliplarin mutlaka dikkate alinmasi gerekecektir. Dolayisiyla, eger fiilin fesadim gerektiren bir zellikle birlikte bulunmussa, o mfsid unsur fiili ifsad edecektir. Taraflardan her birinin delili -grldg gibi- sanki kuru bir iddia gibi gzkmekte; sze karsi sylenmis sz intibaini

vermektedir. [114] el-Ka'b, her mubahta bir haramin terki oldugu grsndedir. {Grs ve reddi daha nce geti. bkz. [1/111, 124]. ) Bu durumda her mubahin vacip olmasi lazim gelirdi. Halbuki siz, ser' hkmler ierisinde her iki tarafi da birbirine esit olan ve mubah diye anilan bir kismin bulundugunda bizimle grsbirigi ierisindesiniz. [115] Yani bunlarda kesinlikle fiilin znde bulunmayan tamamen haric durumlar dikkatte alinmis olmaktadir. Eger yle olsaydi, onlari yasaklamak sahih olmazdi. [116] Mesel, tat zere ya da gnahlara karsi g kazanmak amaciyla yemek gibi. Aslinda yemek mubah iken, bu gibi hrici zellikler sebebiyle tat ya da masiyet halini almaktadir. Bu kisim sedd-i zeradan baska olmaktadir. Sedd-i zerada, aslinda caiz olan bir isin, harama gtrmesi sebebiyle yasaklanmasi durumu vardir. rtl ribya gtren satislar (byu'1-cl) gibi. Bylece mellif burada, kendilerinde Sri'in haric vasiflari dikkate almis oldugu tr zikretmistir: Ikisi bunlar. ncs de bayram gn oru tutmanin, gnesin dogmasi ve batmasi sirasinda namaz kilmanin yasak kilinmasi gibi hususlardir. Bu tr ile, sadece zihn makliyetin dikkate alinmasinin btil oldugu gsterilmeye alisilmistir. [117] Maksid blmnn nc nevinin yedinci meselesinde konu ele alinmis ve haklarin birbiri ile ayni anda ayni yere taalluk edebilecekleri, birbirlerine zid dsebilecekleri vb. belirtilmisti. Mesel ayni anda hac etme ve cihad ykmllgnn karsi karsiya gelmesi gibi. [118] Tevbe 9/102. [119] Gasbedilmis biakla hayvan kesme, fsid ahs-verislerde vb. oldugu gibi. [120] Bu delilden ok demogojiye benziyor. [121] Tevbe 9/102. [122] Mesel, namaz iin taharetin terki gibi. Bu her ne kadar selb bir nitelik ise de, ser'an itibara alindiga sabit oldugu iin sanki vcd nitelik gibi islem grmstr. [123] nk yet, salih amellerle TEbk gazvesinde cihadin terki arasini birlestirmeleri hakkindadir. Burada terk, tamamen selb bir niteliktir; mesel namaz iin taharet gibi degildir. [124] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/29-35 [125] Yani Imam Ahmed'den rivayet edildigi gibi mesel icmm sadece sahabeye has bir durum oldugunu sylesek de sylemesek de; veya Imam Mlik'in dedigi gibi sedece Medine ehlinin icmmi esas alsak da, almasak da ; veya icmin hccetligi iin tevatr sartini arasak da aramasak da; icmm senedinin kiyas da olabileceigini kabul etsek de -Zahirler gibi- etmesek de hibir fark olmayacaktir. Ancak bu son durumda yani icmm senedinin kiyas olmasi halinde o icm birinci gruba degil ikinci gruba katilmis olacaktir. [126] Tabi kendi sahs itihadi olmadigi zaman. [127] Ictihd bahsinde onuncu meselede. [128] Yani ikinci kismin delillikleri, birinci kismin onayi ile olmaktadir. <) [129] Buhr, Fedilu'l-Kurn, 1 ; Mslim, Iman, 239 ; Ahmed, 2/341, 451. [130] Nisa 4/59. [131] bkz. Mu'cemu'l-mfehres, 430. [132] Hasr 59/7. [133] Nr 24/63. [134] Nahl 16/44. [135] Mide 5/67. [136] Snnet bahsinin ikinci meselesinde.

[137] Necm 53/42. [138] Nahl 16/89. [139] En'm 6/38. [140] Snnet bahsinin drdnc meselesinde. Mellif orada, Kitabin Snneti nasil ierdigini izah edecektir. [141] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/35-38 [142] Yani delilin iki mukaddimeye olan ihtiyaci. [143] Yani kullanilmis su, pis su, glsuyu vb. gibi herhangi bir kaydi bulunmayan, normal su demektir. () [144] 'Mrted yani dinden dnen ldrlr' kaidesi gibi kayitsiz. [145] 'Katil ldrlr' kaidesi gibi. Yani baba olmadigi zaman veya magdurun velileri tarafindan affedilmedigi zaman... gibi kayitlan vardir. Bu trden olan hkmler ogunlugu teskil eder. [146] Merf ve mansb terimleri, Trkedeki ismin hallerine benzeyen ve kelimenin sonunun nasil seslendirilecegini ifade eden teknik tabirlerdir. () [147] Kklk veya sefkat bildiren kip: Evcik, kuscagiz gibi. () [148] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/38-40 [149] Ya da snnette, dolayisiyla ser'atta. nk bu blmde ele alinan husus genel olarak deliller idi. [150] Kur'n tesri Mekke dnemi ve Medine dnemi olmak zere ikiye ayrilir. Ilkine Mekk, ikincisine de Meden denilir. () [151] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/40 [152] Mesel cibad gibi. Bu kll gibi grnse de aslinda iyiligi emretme, ktlg de yasaklama ilkesinin kapsamina giren bir czsi mahiyetindedir [153] Mesela sarap imenin yasaklanmasi gibi.buda gnah ve ktlklerden kainma genel prensibinin bir rneklemesi ve uygulamasi mahiyetindedir. [154] En'm 6/151. [155] Tekvr 81/9. [156] Delil olarak kullanilan kisim burasi. Yani nefsi korumak iin haram olan seylerin yenmesine dahi izin verilmistir. [157] En'm 6/119. [158] nk insan akimi devamli olarak izale eden sey, onun bir uzvunu izale etmis; belli bir sre izale eden de onun bir menfaatini izale etmis olur. Nefsin korunmasi esasi genel olup, bizzat akim korunmasi hususunu iine aldigi gibi, akil menfaatinin korunmasi noktasini de iine alir. Bir organin menfaatini belli bir sre iin de olsa ortadan kaldirmak yasaktir. Dolayisiyla ayni yasak aklin izalesi iin de geerli oiur. [159] Mide 5/91. [160] Imanin subeleri, Allah ve Raslne muhabbet gibi. [161] Organlarla itaatte bulunma klli esasi ierisine dahildir demiyoruz. nk bu mcmellik ve klli kavramlarinda genislige gitmek gibi bir sonucu gerektirecektir. Aksine bunlar dini tamamlayan unsurlardan olmaktadirlar. nk hac, mslmanlarm birlik ve beraberlik gsterisi olan bir toplantidir ve orada onlarin birbirleri ile tanismalari ve kaynasmalari saglanmakta; g gsterisi dogmaktadir. Oru da, emirlere uyma, yasaklardan da geri durma melekesinin gelismesi iin nefsin terbiye ve egitilmesini tamamlayici rol oynamaktadir. Bu durumda hac ve oru, dinin korunmasi zaruri esasinin tamamlayici unsurlari olmaktadirlar.

[162] Bu izah, asil tezi destekleyecek trden degildir. nk tez, Meden tesri ierisinde eger kll bir esas varsa, o mutlaka Mekke'de tesr kilman daha genel bir esasin ya cz ya da onun tamamlayici unsurudur, seklinde idi. nk onlarin ifsad edip bozduklari seyin islahi ancak Medine dneminde szkonusu olmustur. [163] Hadis iin bkz. Buhr, Tefsir, 2/24 ; Savm, 1, 69 ; Mslim, Siyam, 111 vd. Mellifin buradan maksadi, oru gibi bir ibadet seklinin Mekke dneminde iken var oldugunu ortaya koymaktir. Bunun ispati iin de Hz. Peygamber'in (as.) Asura gnnde oru tutmasi yeterlidir. nk o, kendisine peygamberlik geldikten sonra kesin olarak ser'at zere amel etmis oluyordu. Bu orucun sirf kendisine ait olmasi da, orucun esas mesruiyetinin Mekke dneminde oldugunu engellemez. [164] Mide 5/3. [165] Bu izah oru iin geerli ise de hac iin yukaridaki notumuzdada isaret ettigmiz gibi pek isabetli degildir. [166] Lokman 31/17. [167] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/40-41 [168] Bu meselenin bir benzeri, Maksid blmnn drdnc nev'inde dokuzuncu meselede gemisti. Aralarindaki tek fark, orada ser'atm mkellefler aisindan genel oldugu idi. Burada ise, ser'j delilin genel olarak alinacagi hakkindadir. yle grnyor ki, burada islenen mesele, orada islenen meselenin tabii bir sonucu olmaktadir. nk madem ki, ser'at geneldir ve belli bir ferde ya da fertlere mahsus degildir, yle ise btn delillerin -lafzi genel olmasa ve zel bir konu hakkinda olsa bile- genel olarak degerlendirilmesi gerekecektir. O yzden de, burada kullanilan delillere orada kullanilan delillerin bir kisminin ayni oldugu grlmektedir. Orada akl ynden istidlalde bulunmya biraz daha agirlik vermis ve sonra da mesele zerine ok degerli bazi faydalar ortaya koymustu. Mellif, burada meseleyi zikredip bunun o mesele zerine bina edilmis oldugunu syleyebilirdi. Ancak burada, orada temas etmedigi bazi hususlari ele almistir ki, meselenin ortaya koydugu yenilik de bu oluyor. [169] Ahzb 33/50. [170] A'rf 7/158. [171] Sebe'34/28. [172] Nahl 16/44. [173] Yani ml konularda sade onun sehadeti ile yetinildigini bildiren hadis. [174] Eb Brde'nin oglagi kurban edilemeyecek kadar kkt. Ancak -baska imkni da bulunmadigi iin olmaliHz. Peygamber onun hakkinda: "(Kes, fakat) senden baskasi iin o yeterli olmayacaktir" buyurmustu. (Hadis iin bkz. Ahmed, 4/303). [175] Bu lfizla bulamadik. "Tm insanlara gnderildim" ifadesi ile gelen hadis iin bkz. Buhr, Teyemmm, 1; Salt, 56 ; Nes, Gusl, 26 ; Drim, Sala t, 111. [176] Ahzb 33/37. [177] Ahzb 33/21. [178] Tenkidi hk. bkz. Kesfu'1-haf, 17436. [179] Hd 11/114. [180] Adamin biri, karisini pms ve ylece namaza gelmisti. Durumunu sordu. Bunun zerine de iyiliklerin ktlkleri gtrecegi yeti indi. Bu durumun kendisine mi has oldugunu sorunca da Hz. Peygamber: "Hayir! Btn mmet iindir" buyurdu, (bkz. Buhri, Mevkt, 4 (134). [181] Muvatta, Sehv, 2 (1/100). bn Abdilber syle der: Bu hadisi, msned ya da maktu Hz. Peygamber'den rivayette bulunan bir baskasini bilmiyorum. Bu hadis, Muvatta'da yer alip da diger hadis kitaplarinda syle ya da byle bulunmayan drt hadisten birini teskil eder. Hadisin mnsi genel prensiplere uymaktadir. Sifa'da hadisin sahih oldugu sylenmistir, el-Hfiz (Ibn Hacer), hadisin bir senedi olmadigini sylemis ve btn aramalara ragmen Imam Mlik'ten 'belg' ifadesiyle yapilan rivayetinden baska yerde bulunamadigini belirtmistir. [182] Buhri, Ezan, 18 ; Edeb, 27 ; Drim, Salt, 42 ; Ahmed, 5/53.

[183] Nes, Mensik, 220 ; Mslim, Hac, 310 ; Eb Dvud, Mensik, 77. [184] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/41-43 [185] Enbiy 21/22. [186] Nahl 16/103. [187] Fussilet 41/44. [188] Yasin 36/81. [189] Bakara 2/258. [190] Rm 30/40. [191] Bakara 2/178. [192] Bakara 2/183. [193] Bakara 2/187. [194] Bu tr nasslar emir ve nehiy kipi iermemekle birlikte, talep anlaminda olan haber cmleleridir. O yzden mellif, ayrica bunlari da zikretmistir. [195] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/43-46 [196] Hanefler ile Safi ve Mutezil mezhebinden bazilari, lafzin hem hakikat hem de mecaz anlamda birlikte kullanilamayacagini syler.ogunluk Sfier, el-Kd ve bazi Mutezile mensuplari ise, bunun mutlak surette caiz oldugunu benimser. Ancak her iki anlamin bir anda kullanilmasi imknsiz olursa o zaman bunun bir istisna olacagini belirtirler. Mesel emir kipinin hem emir hem de tehdid anlaminda kullanilmasi gibi. nk emir gereklilik ortaya koyar; tehdid ise terki gerektirir. Dolayisiyla ayni kipten hem emir hem de tehdit anlamlarini bir anda kastetmek mmkn olmaz, Imam el-Gazzl ile Eb'l-Huseyn, bunun ancak ak-len caiz oldugunu, dil bakimindan caiz olmayacagini sylemislerdir. Ancak mfred disinda tesniye (ikil) ve cemi (ogul) durumlarinda dil bakimindan da bunun caiz olabilecegim sylemislerdir. [197] l-i Imrn 3/27. [198] En'm 6/122 [199] Asil rnek bu kisim olmaktadir. [200] Nisa 4/43. [201] Yani hakikat mnsi yaninda mecaz anlaminda da byledir demek. Zira sfiyyeden isr tefsirlerde bulunan zevat, bu gibi nassiardan maksadin sadece mecaz mnya mnhasir oldugunu sylememektedirler. [202] T-H 20/12 [203] EbDavud, Tibb, 1. [204] Maksid blm, ikinci nev'i drdnc meseleye bakiniz. Kitap'la ilgili bahislerin dokuzuncu meselesinde de tekrar ele alinacaktir. [205] Yani ikinci fasilda dokuzuncu meselede. Orada Sehl b. Abdullah'tan bu tarzda yapilmis bazi yetlerin tefsiri zerinde durulacaktir. [206] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/46-47 [207] Kllligin ve czligin dikkate alinmasi mnsi aik degildir. Orada geen husus, af kapsamina giren noktalarda kendisini gsterir. [208] Burada sz edilen az da olsa delil ile amel edilmesi haliyledir. Bu takdirde onun mukabilinde kendisi ile

devamli surette amel edilen bir delilin varligindan sz etmek uygun degildir. [209] Bu usiclerin tercih bahislerinde anlattiklari Medine ehlinin ameli, Rsid halifelerin ya da selefin ogunlugunun tatbikati gibi hrici bir durum sebebiyle yapilan tercihten baska bir tr tercih olmaktadir. Burada szkonusu olan -bu haric bir durumla olsa da- o mnda bir tercih degildir. Hz. Peygamber'in ameli, ondan sonra gelen sahabe ve tabinin tatbikati o dei zere olmus, muhalefeti gerektiren bir sebep olmadika ona muhalefet yoluna gitmemislerdir. Bunun amel ile arastirilan mn arasinda tearuz doguran haric bir durumdan dolayi yapilan bir tercih sayilmasina bir mani yoktur. nk aslinda, tearuz iki haber arasinda olmaktadir; amelin munzligi ise tbi olmaktadir. [210] Yani ogu kez kendisi ile amel edilen delil karsisinda zayif kalacagindan dolayi. [211] nk bunlar, birbiri ile tearuz halinde bulunan ve birini digerine tercihi gerektirecek bir delil bulunmayan iki delil durumunda olmaktadirlar. [212] Daha nce de getigi gibi, mendbun btn olarak terki sakincalidir. Zira cz itibari ile mendup olan birsey, kl itibari ile ele alindiginda vacib olmaktadir. [213] Mslim, Mescid, 166 ; Eb Davud, Salt, 2. [214] Buhr, Mevkt, 28 ; Mslim, Mescid, 261-265 ; Eb Davud, Salt, 4. . [215] Tirmizi, Salt, 3. [216] nk bu sekilde amelde bulunmak az olmustur. [217] Eb Davud, Salt, 4. Gnes benz dik iken pencere ya da kapidan vuran gnes evin ortasina dser; egilip de batiya dogru kaydika duvara da dsmeye baslar. [218] Yani amel edilegelen byle degil demektir. nk onlar cuma iin erkenden geliyorlardi. [219] Bu hadis, baska hadislerde gelen ve Hz. Peygamber'in kusluk namazini drt rekat olarak kildigini belirten hadislere ters dsmez. nk kusluk namazi vakti genelde Hz. Peygamber'in esleri yaninda bulunmadigi bir vakittir ve Hz. Peygamber'in bu namazi kildigi -kendisi grmese de- Hz. ise iin sabit olmustur. O yzden de kilmistir. Eger Hz. Peygamber bu namazi devamli kilsaydi^ o zaman Hz. Aise'nin onu nasil olsa grmesi gerekirdi. O yzden de Hz. ise, Hz. Peygamber'in onda mdavim olmadigina hkmetmistir. [220] Buhr, Teheccd, 5 ; Mslim, Msfirin, 77 ; Muvatta, Sefer, 29. [221] Yani kusluk namazindan aldigim huzur ve ferah, lms ebeveynimi grmekten alacagim sevinten daha byktr; dolayisiyla onlari asla birakmam, demektir. [222] . Yani hkm glib olan ile olacaktir. [223] Bunlarla ilgili hkmn, Hz. Peygamber zamaninda amel edilen galibe uygun olmadigi sonucu anlasilabilir. Ancak geen rnekte de grldg gibi, bunlarda da durum, muvafakat edilen hususlarda oldugu gibidir. nk ihtilaf gzken bu rnegi su noktaya dndrmek mmkndr: Bu gibi yerlerde dahi, evl olan, Hz. Peygamber (a.s.) zamaninda cri olan sekildir. Baskasi ise, -makl bir sebepten dolayi- her ne kadar haddizatinda kendisi sahih ise de, zayif (merch) kalmaktadir. [224] Teklifi hkmler cumhur istilahinda bese ayrildigi halde; Hanef uslnde yediye ayrilir. Bu itibarla besli taksimde mekked snnet altina giren bazi seylar Hanefi istilahinda vcib altina girmektedir. Bayram namazlarinda oldugu gibi. () [225] bkz. Buhari, Ezan, 81 ; Mslim, Msfirn, 213; Eb Davud, Salt, 199. [226] Buhr, Savm, 20 ; Mslim, Siym, 57. [227] bkz. Buhari, Savm, 55 ; Mslim, Siym, 182. 217 Ruhsat bahsinde [228] Ruhsat sahibinde. [229] Gelen birisi iin ayaga kalkma rneginde oldugu gibi.

[230] El pme ve skr secdesi rneklerinde oldugu gibi. [231] Kureyzaogullaii hakkinda hkm vermekle grevlendirilen Sa'd b. Mu-az iin. [232] Buhr, Isti'zn, 26 (7/135). [233] Mcerred amel olmayip, ser' bir delile dayanan amel (uygulama). Imam Mlik'e gre, sregelen uygulama, delili, byle bir uygulamasi bulunmayan diger deliller zerine tercihi gerektirir. Mellifin ifadesi bu sekilde anlasilmalidir. Nitekim uslcler de byle demektedirler. [234] Mslim, Edh, 28 ; Eb Davud, Edh, 1 ; Nes, Dahy, 38 ; Ahmed, 6/51. [235] Kureyzaogulari, Hz. Peygamber'in verecegi hkme razi olarak kalelerinden inmeleri konusunda bu zatla istisarede bulunmak istemisler ve Hz. Peygamber'in kendilerine ne hkm verecegini sormuslardi. O da elini bogazina gtrerek ldrleceklerini isaret etmisti. Daha bunu yapar yapmaz Allah ve Raslne hiyanet ettiginin farkina varmisti....(bkz. Ibn Hism, Sre, 3/247). [236] Tevbesi kabul edilince, Hz. Peygamber (as.), yeminini yerine getirmis olmasi iin ona yardimci oldu ve iplerini kendi mbarek elleri ile zd. [237] Yani meni gelmeden yapilan cins iliski. [238] bkz. Ahmed, 5/115. [239] Aslinda bu rnek bir sre yapilip da sonra neshedilen kisma rnek olmaktadir. Hz. Peygamber (as.) nceleri: "Sphesiz su (yikanma) ancak sudandir (meninin gelmesindendir)" buyurmuslardi. {Eb Davud, 1/56) beyy b. Ka'b: "Sphesiz su (yikanma) ancak sudandir (meninin gelmesindendir)" hkm Islm'in ilk yillarinda verilmis bir ruhsatti; sonra yasaklandi" demistir (Eb Davud, 1/55). [240] Yani Necm sresinde, bkz. Tecrid, 3/359. [241] Secde yetleri hk. bkz. Tecrid, 3/352 [242] l Imrn 3/7. [243] Bu yette geen 'muhkem' in nsih, 'mtesbih'in de mensh ile tefsir edilmesi durumundadir. Muhkemden aik anlamli olan mnsinin kastedilmesi durumunda Imam'in yeti delil olarak kullanmasi yerinde olmayacaktir. [244] Ruhun kaliptan kaliba girmesi, ruhg inanci. () [245] Infitr 82/8. [246] Metinde seklinde geiyor. Ibim'I-Ksim'in, Mlik'-ten isitmesi syle: Bir grup insan toplaniyorlar ve bir sreyi Iskenderiyelilerin yaptigi gibi tek ses zere okuyorlar. Imam bunu mekruh grd ve byle bir davranisin ilk nesillerin uygulamasinda bulunmadigini syledi. [247] Mslim, Zikr, 38 ; Tirmiz, Kur'n, 10. [248] Eb Davud, Vitr, 14 ; Ibn Mce, Mukaddime, 17. [249] yette kelimesi kullanilmaktadir. Bu kelime yalvarmak, dua etmek mnlarina geldigi gibi davet etmek, agirmak mnlarina da gelmektedir. Bu istidlalde bulunanlar kelimeye agirmak mnsi vermektedirler. () [250] En'm 6/52. [251] A'rf 7/55. [252] Buhr, Salt, 69 ; Iydeyn, 2 ; Cihd, 81 ; Mslim, Iydeyn, 19 ; Eb Davud, Edeb, 51 ; Ahmed, 2/308 , 3/161. [253] el-mid'nin, el-Ihkm adli eserinde sekizinci meselede Hz. Peygamber'in fiili ile ummun tahsisinin szkonusu oldugunu ve oklarinin bunu kabul ettigini belirtmis, sonra Mutlak bahsinde de syle demistir: "Ummu tahsis eden seyler (muhassis) olarak zikrettigimiz seylerin tamami -zerinde ittifak edilen, ihtilaf edilen, tercihe sayan olan olmayan- bizzat mutlakm takyidi konusunda da geerlidir"

[254] Bazi sahablerin visal orucu hakkinda gelen yasak karsisindaki tutumlari gibi. [255] Yani mezhep ve grs itibariyla. Onlardan her birinin ameli, kendi grsnn (mezhep) bir geregi olmaktadir. Bu birinci sekil. [256] Mctehidler bu durumda ihtilaf ettikleri zaman, onlardan her birinin grs birinci surette mtekaddimnden bazisinin hem grsne hem de ameline, ikinci surette de onlarin ameline uygunluk arzedecektir. Ancak bir nc ihtimal daha var: Mctehidler, mtekaddimn zamaninda grs bir yana esastan bir amelin de bulunmadigi bir konuda ihtilaf etmis olabilirler. Ancak mellif szn genelde diye kayitladigi iin bu ihtimale deginmemis olur. [257] Mecaz, nesh, akl tearuz... gibi on ihtimal. [258] . zetle syle: Hmid b. e-Abbs, vezirlik divaninda sarhosluk illetinden tedavi konusunu Ali b. Isa'ya sorar. O cevap vermez. Sonra Kdi'l-kudt Eb Amr'a sorar. O syle cevap verir: Yce Allah: "Allah Rasl size neyi verdiyse onu aliniz; neyi de yasakladiysa ondan kainiriniz" buyurur, Hz. Peygamber de: "Zenatlar konusunda ehlinden yardim isteyin (isi erbabina sorun)" der. Cahiliyye dneminde bu zenafcle meshur olan kisi e-A's'dir. Bir siirinde syle demistir: "Bir ksesini itim lezzetle / Tedavi oldum sarhoslugundan diger biriyle" Islm dneminde de Eb Nvas onu takip etmis ve o da: "Yermeyi birak br tarafa; nk o kiskirtir / Sen beni dert ile tedavi eyle" demistir. Bu cevabi alan Hmid'in yz gler, Ali b. Isa'yi da azarlar ve ona: Kdi'l-kudtin cevap verdigi gibi sen de cevap verseydin ne zarari olurdu? O yet ve hadisi kendisine destek edindi.... der. Sphe yok ki. bylesine rezil bir kdi'l-kudttan ikan bu cevap, ancak fsik ve fcir kimselerden ikabilecek bir cevaptir. [259] bkz. [3/29]. [260] Isr 17/43. [261] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/49-70 [262] l-i Imrn 3/7. [263] l-i Imrn 3/8. [264] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/70-71 [265] Su halde byle tli unsurlari bulunmayan olaylar da vardir. Bu durumda tbi ve tal unsurlari bulunmayan vakiayi esas alarak delili kullanmasi durumunda bu istidlal sekli sahih olacaktir. nk bu durumda onun bu sekilde ulasilan hkm ile, asl hkm arasinda bir farklilik olmayacaktir. Hkmn dayanagi da, dikkate alinmasi gereken bir unsurla birlikte bulunmamis olur. Bu durumda mellifin mutlak olarak 'sahih degildir' demesi pek aik degildir. [266] Nisa 4/95. [267] Bu rnek, istisnadan sonra yetin zrl kimselerin, mchidlerle ayni oldugunu belirttigi esasi zerine mebndir. Halbuki durum yle degildir. nk yet, getirdigi bu istisna ile zr sahiplerinin sadece bu karsilastirma hkmne girmeyecegini belirtmektedir. Soruyu soran grme zrl Ibn mm Mektm da yeti byle anlamistir ve o yzden de kendisi cihada ikar ve ve saflar arasinda dururdu. [268] Insikk 84/8. [269] bkz. Mslim, Cennet, 79 ; Buhr, Ilim, 35 ; Eb Davud, Ceniz 1 ; Tirmizi, Tefsir, 84/2. [270] Hz. ise, bu hadisi 'Kim lm severse...' seklinde anlamis ve o yzden de sormustur. nk bilindigi zere, insan yaratilis itibariyla lmden rker ve korkar; o yzden de onu sevmez. [271] . bkz. Mslim, Zikr, 14-18 ; Tirmiz, Ceniz, 67 ; Zhd, 6 ; Nes, Ceniz, 10; Muvatta, Ceniz, 51. [272] Bakara 2/238. [273] bkz. Buhr, Ezan, 51, 72, 128; Salt, 18 ; Mslim, Salt, 77-81 ; Eb Davud, Salt, 68. "Sphesiz ki imam, kendisine uyulsun diye tayin edilmistir... O oturdugu zaman siz de oturun" buyurmus ve onlara oturarak namaz

kildirmistir. [274] Buhr, Talk, 25 ; Edeb, 24 ; Mslim, Zhd, 42; Eb Davud, Edeb, 123; Tirmiz, Birr, 14 [275] Daha nce geti. bkz. [1/177]. [276] Tirmiz, Zhd, 61 ; Ibn Mce, Fiten, 12 ; Drim, Rikk, 4. [277] Buhr, Edeb, 76 ; Tirmiz, Birr, 73 ; Muvatta, Husnu'l-huluk, 11 ; Ahmed, 2/362. [278] Eb Hreyre anlatir: Raslullah {as.} bir gn sadaka vermelerini emretti. Bir adam: "Ya RasIallah! Yanimda bir dinar (altin para) var" dedi. Hz. Peygamber (as.): "Onu kendine harca" buyurdu. Adam: "Bende bir din^r daha var" dedi. Hz. Peygamber (as.): "Onu da ocuguna harca" buyurdu. Adam: "Bende bir dinar daha var" dedi. Hz. Peygamber (as,): "Onu da hanimina harca" buyurdu. Adam: "Bende bir dinar daha var" dedi. Hz. Peygamber (as.): "Onu da hizmetine harca" buyurdu. Adam: "Bende bir dinar daha var" dedi. Hz. Peyg-":v,ber (as.): "Onu ne yapacagim sen daha iyi bilirsin" buyurdu, (bkz. Ne^, Zekt, 54 ; Ahmed, 2/471). [279] Bakara 2/187. [280] Nisa 4/3. [281] Daha nce geti. bkz. [1/297" [282] Buhr, Vud, 28 ; Mslim, Taharet, 25-28. [283] Yani Sri'in hkmn dayanagini (ment) aiklayarak netlige ulasilmasini saglamasi. [284] bkz. [3/80]. [285] Enfl 8/24. [286] Eb Sa'd el-Muall. Bkz. Ibn Kesir, 2/297. [287] Bakara 2/187. [288] bkz. Ibn Kesir, 1/220. [289] Tevbe 9/31. [290] Hz. Peygamber bu rab edinmenin seklim "Onlar kendi katlarindan hkm koyuyorlar miydi, koymuyorlar miydi? " sorusu ile izah etmisti. nk bu yetki sadece Alemlerin Rabbine ait bir hakti. (bkz. Ibn Kesir, 2/348). [291] Bu halele iki durum arasindaki fark ortaya ikmamaktadir. nk mutat vukuu farzetmek birseyi degistirmeyecektir. [292] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/71-79

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Muhkemlik ve Mtesabihlik

Birinci Fasil: Muhkemlik Ve Mtesbihlik . 1 Birinci Mesele: 1 Ikinci Mesele: 2 nc Mesele: 5 Drdnc Mesele: 9 Besinci Mesele: 10 Altinci Mesele: 11

Birinci Fasil: Muhkemlik Ve Mtesbihlik

Bu konu iin alti mesele szkonusudur:


Birinci Mesele:

'Muhkem' kelimesinin genel ve zel olmak zere iki kullanilis sekli vardir: 'Muhkem', zel anlamda kullanildigi zaman mensh olmayan kastedilir. Bu durumda bu ifade, nsih ve mensh bilginlerinin kullanmis oldugu terim olmaktadir. O hkmn nsih olup olmamasi arasinda ise fark yoktur. Onlar bu kelimeyi: 'Bu yet muhkemdir'; 'Bu yet menshtur' seklinde kullanirlar. Genel anlamda kullanildigi zaman bu kelime ile, aik ve vazih olup mnsinin anlasilmasi iin bir baska seye ihtiya gstermeyen sey kastedilir. 'Mtesbih' ise, birinci kullanilis seklinde 'mensh' terimini karsilamaktadir. Ikinci kullanilis sekline gre ise, lafzindan ne murad edildigi anlasilamayan anlamindadir. Arastirma ve dsnme yoluyla anlasilabilir olup olmamasi farketmez. "Sana Kitab'i indiren O'dur. Onda kitabin anasi olan muhkem yetler vardir. Digerleri de mtesbih yetlerdir. Kalplerinde egrilik olan kimseler, fitne ikarmak, kendilerine gre yorumlamak iin onlarin mtesbih olanlarina uyarlar[1] yetinde geen mtesbih ifadesi, mfessirlerce iste bu anlamda anlasilmistir, ikinci kullanilis sekliyle muhkem ve mtesbih kavramlarinin altina, Hz. Peygamber'in "Helal bellidir, harani bellidir; aralarinda ise 'mstebihat' (yani hangisinden, oldugu ayirt edilemeyenler) vardir"[2] hadislerine sz edilenler de girmektedir. Aik olan muhkemdir; mste-bi-ht yani durumu karisik olup helal ya da haramligi ayirt edilemeyen de mtesbihtir. Her ne kadar yet ile hadiste sz edilen mtesbihlik yn ayri ayri[3] ise de sonuta mn birdir. nk bu hitabin anlasilmasina ynelik bir durumdur.[4]Bu mn gznne alindigi zaman, muradin ne oldugunu aiklayici unsur (mbeyyin) bilinmeden nce, mensh, mcmel, zahir, min ve mutlakin da mtesbih

kavraminin altina girdigi grlecektir. br taraftan da; nsih, hkm sabit olanlar, mbeyyen, mevvel, muhassas ve mukayyed[5] de muhkem kavrami altina gireceklerdir.[6] [7]
Ikinci Mesele:

Mtesbihligin ser' nasslarda varligi bilinmektedir. Ancak bunun miktari nedir? Bunlar az midir? Yoksa ok mudur? Inceleme bu konu zerindedir. Sabit olan mtesbih unsurlarin ok degil az oldugudur. Delilleri: 1. Bu konuda aik nass vardir: Bu Yce Allah'in su buyrugu olmaktadir: "Sana Kitab'i indiren O'dur. Onda kitabin anasi olan muhkem yetler vardir. Digerleri de mtesbih yetlerdir.[8] Muhkemler hakkinda "onlar kitabin anasidir (mm'l-kitb)" buyurul-masi onlarin byk ogunlukta olduklarini gsterir. Birseyin anasi, o seyin byk ogunlugunu ve tamamina yakin kismini teskil eder. Mesel yolun byk kismi anlaminda 'mm't-tark' derler. Beynin btn paralarini ierisine alan ve onu her taraftan kusatan beyin zari iin de 'mm'd-dimg' tabirini kullanirlar. mm, ayni zamanda asil, esas mnlarina da gelir. Bu anlamda Mekke iin 'mm'1-kur' (sehirlerin anasi) denilir; nk yerkre oradan yaratilmaya baslamistir. Bu anlamda da mn birinciye ikar.[9] Durum byle olunca yette bulunan "Digerleri de mtesbih yetlerdir'[10]kismi ile az olan taraf kastedilmis olmaktadir. 2. Eger mtesbih ok olsaydi o zaman karistirma ve ikmaza girme ok olurdu ve bu durumda Kuran hakkinda onun bir beyan ya da hidayet kaynagi oldugunu sylemek mmkn olmazdi. Halbuki bu tr pek ok yet bulunmaktadir: "Bu Kuran, insanlara bir aiklama, sakinanlara yol gsterme (hidayet) ve bir gttr[11] "Mttekler iin bir hidayettir[12]"Sana da insanlara gnderileni aiklayasin[13]diye Kurn'i indirdik."[14] Kuran, sadece insanlar arasinda meydana gelen anlasmazliklari ortadan kaldirmak ve onlarin problemlerine zm getirmek iin gelmistir. Mskil ve aik-seik olmayan birsey, sadece yeni amazlara ve saskinliklara sebep olur ve asla hidayet ve beyan zelligi tasimaz. Oysa ki, seriat ancak bir beyan ve hidayettir. Dolasiyla bu da, mtesbihin ok olmadiginin bir delili olur. yle ki, eger bizzat nass seriatta mtesbih unsurlarin bulundugunu gstermeseydi, mtesbihlikten szetmeye imkan bile olmayacakti. Ancak nass ile varligi bildirilen bu mtesbih unsurlar, mkellefe iman ve tasdik tesinde bir hkm getirmemektedir ve bu durum gayet aiktir. 3. Istikra: Mctehid ser' deliller zerinde dsndg zaman, onlarin belli bir

dsnce sistemi zerine oturdugunu, hkmlerinin dzen ierisinde oldugunu, btn ynleriyle hep ayni btnn zelliklerini tasidigini grecektir. Nitekim su yetlerde de bu husus belirtilmis bulunmaktadir: "Bu Kitap, hakim[15] ve haberdar olan Allah tarafindan, yetleri kesin kilinmis, sonra da uzun uzadiya aiklanmis bir Kitap'tir[16]"iste bunlar, hikmetli Kitab'in ayetleri-dir[17] "Allah, yetleri birbirine benzeyen ... Kitab'i szlerin en gzeli olarak indirmistir.[18] Birbirine benzeyen demek, basi sonunu, sonu da basini tasdik eden demektir. Basi sonu derken nzul ynnden nce inenlerle sonra inenleri kastediyorum, Itiraz: Mtesbih azdir nasil diyebilirsiniz? Az nce tefsir edilen anlamda mtesbih gerekten oktur; nk onun kapsamina mensh, mcmel, mm, mutlak ve mevvelden pek ogu girmektedir. Bu sayilanlardan her biri altinda ise pek ok tafsilat vardir. Hatta bu konuda Ibn Abbas'tan nakledilen: "Allah herseyi bilicidir"[19] yeti hari, hibir mm ifade yoktur ki, tahsis grmesin" s-1 z iddiamizin isbati iin yeterlidir. Ser' deliller zerinde kidele-riyle birlikte detaylariyla dsnen kimse, onlarin mahut bidziye-lik zere olmadiklarini grr. Mesel zarriyyttan olan vcibler, zahirde mutlak ve umm olarak vacip kilinmislardir. Sonra hc, tekmili ve tahsni esaslar gelmis ve onlari pek esitli sekillerde ve sayilamayacak kadar ok yerde kayitlamislardir. Amm ile zikredilen digerlerinde de durum aynidir. Sonra sen seriatta zerinde ittifak edilen konularin, ihtilaf konularina nisbetle ok az oldugunu greceksin. Bilindigi gibi, zerinde grsbirligi edilen sey aiktir; zerinde ihtilaf edilen sey de kapalidir. nk ihtilafi doguran sey, sphesiz ki hkmn mahallinde mevcut bulunan mtesbihliktir. Bunlara ilaveten sunu da syleyelim: Seriatin getirdigi ykmllklerin esasini emir ve nehiy o-lusturur. Buna ragmen herseyden nce bunlarin mnlarinda, sonra kiplerinde, daha sonra da 'yap' ve 'yapma' ifadelerinin emir ve nehiy iin tayin edilmis kip olup olmadigi[20] konusunda ihtilaf edilmistir. Bununla kalinmamis ne gerektirdigi[21] konusunda ihtilaf edilmis ve pek farkli grsler ortaya ikmistir. Bu esas zerine kurulmus zerinde ittifak edilen, edilmeyen her fer mesele, bu durumda ihtilaf konusu olacak[22] ve bu durum icm yoluyla-ki bu ok nadirdir- bir yne dogru belirleninceye kadar devam edecektir. Sonra mnsi lafizlarindan elde edilen deliller, kitabin bas ta-rafinda belirtilen kesinligi zedeleyici on unsurdan uzak oldugu sabit olmadika saibeli olmada devam eder. Bunlarin olmadigini tespit ise gerekten ok zor bir istir. Icma gelince, bu basta tartismali bir konudur. Sonra icm sabit olsa bile, onun ittifakla hccetliginin sabit olabilmesi iin gerekten pek ok sart[23]

bulunmaktadir. Bu sartlardan birisi bulunmadigi zaman icm hccet olmayacak ya da zerinde ihtilaf edilen trden olacaktir. Sonra mm lafizlar konusunda t bastan ihtilaf bulunmaktadir. Onun iin acaba belli bir sga var midir, yok mudur? Eger var dersek, o zaman onun amelini icra edebilmesi ancak ileri srlen belli sart ve niteliklerle mmkn olabilecektir. Aksi takdirde muteber olmayacak ya da zerinde ihtilaf edilen konulardan olacaktir. Mutlak ile mukayyed arasindaki iliski de aynidir. Hem sonra delillerin byk ogunlugunun delaleti nass[24] olmayip, tevile aik bulunduguna gre arastirmacinin nnde ihtimallerden mutlak surette uzak bir delil kalmayacaktir. Sonra vhid haberler seriatta bir esas (umde) olmaktadir ve bunlar deliller ierisinde byk bir ogunluga sahiptirler. Bunlara ayrica sened ynnden de zayiflik bulasir. Hatta bunlarin hccet olup olmadiklari tartismalidir. Eger hccetligi kabul edilirse, keza bunlarin da sihhat sartlari bulunacaktir ve bu sartlarin bulunmamasi durumunda delilligi zedelenecek ve kendisi ile amel edilmeyecek yahut da amel edilmesi hakkinda ihtilaf szkonusu olacaktir. Delillerden hkm ikarmanin bir yolu da 'mefhm'a[25] itibar etmektir. Mefhm konusu ise tamamen ihtilaflidir. Bu durumda ihtilafli olan bu delillerden zerinde grsbirligi edilen bir sonuca ulasilmasi mmkn degildir. Sonra kiyasa dndgmzde daha byk ihtilaflarla karsi karsiya kaliyoruz. nk herseyden nce kiyasin kendisi zerinde ihtilaf bulunmaktadir. Sonra onun esitleri, illeti belirleme yollari Ve sihhat sartlari konularinda byk grs ayriliklari olmustur. Buna ragmen yirmibes itiraz konusundan uzak olmasi da gerekecektir. Byle bir delilin saibelerden uzak olmasi ve sonunda aik seik bir hkm ortaya koyabilmesi gerekten de ok uzak bir ihtimaldir. Bir baska nokta daha var: Her bir ser' istidlal, iki mukaddime zerine kurulmak durumundadir. Birisi ser'dir ve onlar zerinde durmada su gtrr unsurlar vardir, ikincisi ise, nazar (fikr) mukaddimedir ve mentm (yani hkmn dayanagi, mahalli) belirlenmesine yneliktir. Hkmn her menti ise zorunlu olarak bilinebilecek seyler degillerdir. Aksine ogu kez onlari inceleme ve arastirma sonucunda bulmak mmkn olmaktadir. Bu durumda ser' delillerin byk ogunlugu nazar olmaktadir. Ibnu'l-Cveyn, akl-nazar meselelerde genelde ittifak etmenin mmkn olamayacagini sylemistir. Bu grs ayni zamanda el-Kd'ye de aittir. Akl-nazar konularda durum byle olunca, akl olmayan nazar konularda ittifakin olmamasi ncelikli olarak gereklesecektir. Btn bunlar sana gsteriyor ki, seriatta mtesbih unsurlar gerekten pek oktur. Dolayisiyla yukarida yapilan istidlalin bir anlami yoktur.

Cevap: Itiraz yerinde degildir; nk btn bunlar delilden 1 yoksundur. Syle ki: Zikri geen mansiyla mtesbih -her ne kadar delillerin mihverini teskil eden bu trler mtesbih altina giriyorsa da- gerekte onlarda mtesbihlik bulunmamaktadir. Zira onlar, 'kendilerinden hususlik murad olunan mm1 diye tefsir edilmislerdir. Onun tahsisine dair delil konulmus ve bylece ondan murad belirlenmistir. Ibn Abbs'm "Hibir mm ifade yoktur ki, tahsis grmesin" sz de buna delalet eder. Kendisinden ne murad edildigi beyan edilmisse, o zaman mtesbihlik nerede?! Digerlerinde de durum aynidir. Bunlarin mtesbihligi beyandan nce olmaktadir. Onlarin beyanina dair burhan ikame edilmistir ve Hz. Peygamber'in lmnden nce de din tamamlanmistir. O yzdendir ki, mctehid tahsis edici unsurlarin bulunup bulunmadigini arastirmadan sadece mm bir lafza, keza kayitlayici bir unsur olup olmadigini arastirmadan dogrudan mutlak bir lafza tutunma gibi bir tavir gsteremez. Zira gerek beyan bunlarin her ikisini de birden degerlendirme sonucunda ortaya ikmaktadir. Delil, sadece mm lafiz degil; o, tahsis edici unsurla birlikte delil olmaktadir. Eger hss kaybolursa, iste o zaman kendisinden hususlik murad olunan mm lafiz mtesbih kabilinden olacaktir. Bu durumda maksat olan tahsis edici unsuru (muhassis) dikkate almamak ve onu ihmal etmek[26], artniyetlilik ve dogru yoldan sapma olacaktir. Bu yzdendir ki, Mutezile sapik mezheplerden sayilmistir. nk onlar "Dilediginizi yapiniz"[27]Dileyen iman etsin, dileyen de inkr etsin'[28]gibi nasslara tutunmuslar ve ["Allah dilemedike siz dileyemezsiniz"[29] gibi onlara aiklik getiren diger delilleri dikkate almamislardir. Keza "Hkm ancak Allah'a aittir."[30]yetine yapisan Haricler de [31] in izden iki dil kimsenin hkmedecegi. [32] "Bir hakem onun (kocanin) ailesinden, bir hakem de kadinin ailesinden gnderin..[33] gibi onlara aiklik getiren diger nasslan dikkate almamislardir. Cebriyye de "Allah sizi ve sizin yaptiklarinizi yaratandir[34] gibi yetlere yapismis, fakat onlarin aiklayicisi olan "Yaptiklariniza (kesb) bir karsilik olmak zere.[35] gibi yetleri grmeme zlikten gelmislerdir. Delilleri tek tarafli olarak ele alip arkasinda ne var ne yok arastirma ynne gitmeyen diger kimselerin durumu da aynidir. Eger bu gibileri, delilleri her iki tarafli ele alsalar ve onlarla bunlari birlikte degerlendirselerdi, Yce Allah'in ulasilmasini istedigi sonuca ulasirlardi ve bylece maksat hasil olurdu. Bu nokta anlasildi ise diyebiliriz ki; beyan, beyan edici unsurla birlikte ortaya ikar. Bu durumda beyan edici unsur dikkate alinmadan mbeyyen (beyan edilen unsur) ele alinacak olursa o zaman bu mtesbih olur; ancak bu mtesbihlik ser'an haddi zatinda mevcut olan bir mtesbihlik degildir. Aksine artniyetli kimseler, mtesbihligi bunlara bizzat kendileri sokmuslardir ve bunun sonucunda da dogru yoldan sapmislardir. Bu mn,

asagida arzedilecek olan kaidenin izahi ile daha iyi anlasilacaktir: [36]
nc Mesele:

Seriatta mevcut mtesbihlik iki trldr: a) Hakk mtesbihlik. b) Izaf (greli) mtesbihlik. Bu sadece mctehidin kendi kusurundan kaynaklanan bir mtesbihlik sekli olmaktadir. Sonra bir nc kisim daha vardir ki o da hkmlerin baglandigi yer olan mentm tesbitine yneliktir. Birinci kisim yani hakk mtesbihlik: yetten kastedilen budur ve sonu olarak su anlami ifade eder: Bu tr mtesbih-lerin mnlarinin anlasilmasina bizim iin imkan yoktur; onlarin anlasilmalari iin delil de konulmus degildir. Mctehid seriatin esaslari (usl's-sera) zerinde dsndg, onlar hakkinda arastirma yaptigi ve onlari bir araya getirip degerlendirdigi zaman, onlar ierisinde mnasi muhkem olan, maksadina ve hedefine delalet eden birsey bulamaz. Bunlarin az oldugunda kusku yoktur. Meselenin basinda arzettigimiz deliller iste bu hususu gstermektedir. Bunlar, iman disinda herhangi bir ykmllk getirmeyen konularla ilgilidir. Bu husus Beyn ve Icmal faslinda aiklanacaktir. Necrn heyetinin Hz. Peygamber'e gelmesi zerine inen l-i Imrn'daki "Sana Kitab'i indiren O'dur. Onda kitabin anasi olan muhkem yetler vardir. Digerleri de mtesbih yetlerdir. Kalplerinde egrilik olan kimseler, fitne ikarmak, kendilerine gre yorumlamak iin onlarin mtesbih olanlarina uyarlar" [37] yeti de bu tr seyler hakkindadir. Ibn Ishk, onlar hakkinda -ki hkmdarin dini zere Hristi-yandilar, halbuki durumlari farkliydi- bir kisim bilgi verdikten sonra syle devam eder: Onlar Is (as.) hakkinda syle derler: "O Allah'tir; nk o lleri diriltir, hastalari iyilestirir, gayiptan haber verirdi; amurdan kus sureti yapar, sonra ona fler ve o bir kus olurdu. O, Allah'in ogludur; nk bilinen bir babasi yoktu. Besikte daha nce insanoglunun yapmadigi biimde konusmustu. O, n ncsdr; nk Allah, 'yarattik', 'yaptik', 'hkmettik' gibi ifadeler kullanmaktadir. Eger o, bir olsaydi, o zaman mutlaka 'yarattim', 'yaptim', 'hkmettim' gibi tekil ifadeler kullanirdi. Dolayisiyla ilah, O, Is ve Meryem lsnden meydana gelmektedir." Al-i mrn sresinin bas tarafi "Eger yz evirirlerse: 'Bizim ms-lman oldugumuza sahit olun' deyin"[38] yetine kadar iste bunlar hakkinda inmistir.[39] Bu olayda bizim konumuzla ilgili olan kisim, onlarin Allah'i la-yiki vehile degerlendiremediklerinin ifade edilmesidir. Zira onlar Allah'i kula mukayese etmisler ve ona es ve ocuk nisbet etmislerdir. br taraftan da ancak

Allah iin szkonusu olan ve mahluk iin caiz olmayan bazi nitelikleri de kul iin isbat etmisler, Yaraticiya babasiz insan yaratma kudretini ok grmslerdir. Halbuki onlarin yapmasi gereken, Allah'in yetlerine iman etmek ve O'nu her trl noksan sifatlardan tenzih etmekti; fakat onlar bunu yapmadilar. Aksine Allah'in zt ve sifati ile ilgili bu gibi konularda kendi akil ve grsleri ile hkmetme yolunu tuttular ve bylece dogru yoldan sapmis oldular.[40] Ikinci kisim: Greli (izaf) mtesbihlik: Bu kisim -her ne kadar mn bakimindan yetin altina giriyorsa da- onun sarahati altina girmemektedir. nk bu kisimda mtesbihlik, seriatta vaz' edilis seklinden kaynaklanmamaktadir. nk bunlar haddizatinda beyan edilmistir. Ancak, ictihad etme durumunda olan kimse yapmasi gereken arastirma ve degerlendirmede kusur gstermis veya arzu ve hevesine uyarak beyan yolundan sapmistir. Bu durumda karisikligin (greli mtesbihligin) delillere nisbet edilmesi dogru degildir. Aksine burada szkonusu olan ihmal ve kusur gsterme ve aiklayici delillerden haberdar olmama, arastir- [93] ma ve degerelendirmeyi yapacak olan kimselere ait olacaktir. Onlar hakkinda 'mtesbihlere tbi olma' vasfinin kullanilmasi yerinde olacaktir. nk bunlar aiklayici deliller mevcut iken byle yaptiklarina gre, ya bir de gerekten delil bulunmasaydi o zaman kim bilir neler yaparlardi?! O yzden bu tip kimselerin mn bakimindan yetin hkm altina girdikleri sylenmistir. Bu kisma rnek olarak Mutezile, Haricler[41] ve digerleri hakkinda biraz nce geen misalleri hatirlayabiliriz. Bir baska rnek olarak da Mslim'in Sfyn'dan rivayet ettigi su hadisi ele alabiliriz: O syle anlatir: "Bir adamin Cbir b. Yezd el-Ca'f'ye "Artik babam bana bir izin verene veya Allah hakkimda hkm verene kadar -ki O hkm verenlerin en hayirlisidir- bu yerden ayrilmayacagim[42] yetini sordugunu isittim. Cbir: "Bu yetin tevili gelmedi" dedi ve tabi yalan syledi. el-Humeyd, Sfyn'a: "Bununla neyi kastetti' diye sorduk. O syle cevap verdi: Rfizler syle derler: "Muhakkak Ali, bulutlardadir. Gkten bir mnd seslenip de -Hz. Ali'yi kastediyor- falanca ile ikip baskaldirin, demedike biz onun ortaya ikan oglu ile ikmayiz" Cbir, yetin tevilinin bu oldugunu belirtiyor ve tabi yalan sylyordu. yet, Yusufun (as.) kardesleri hakkindadir[43] ve durumu aiktir, mnsinda her hangi bir kapalilik yoktur. yetin basi ve sonu bunu gstermektedir. Aynen hssin nimdan; mukayyedin de mutlaktan ne kastedildigini belirtmesi gibi. Cbir, isine gelen yeri alip yetin basi ve sonunu bir tarafa birakinca, orasi kendisi hakkinda mtesbih bir hal aldi. Aynen hssi ve mukayyedi dikkate almadan mm ve mutlak lafizlara sarilan kimsenin durumunda oldugu gibi. Halbuki onun yapmasi gereken bu gibi yerlerde durup beklemekti (tevakkuf); ancak o

yle yapmadi, arzu ve heveslerine uydu ve yetin mnsini anlama konusunda artniyetlilik gstererek sapmis oldu. ncsne gelince, bu kisimda mtesbihlik delillere ynelik degildir. Aksine delillerin baglanacagi yerlere (menta) yneliktir. Mesel murdar hayvan eti yemenin yasakhgi aiktir. Uslne gre bogazlanmis hayvanin yenmesinin helalligi de aiktir. Buna ragmen, murdar hayvanla usulnce bogazlanmis hayvan birbirine karisirsa, hangisinin yenilecegi konusunda sphe ve karisiklik fmtesbihlik) ortaya ikar. Burada sz edilen mtesbihlik (net olmama) o seyin haram ya da helalligini gsterecek delil hakkinda degildir. Bu durumda meselenin hkmn gerektiren delil gelmistir ki o da, durum aiklik kazanincaya kadar onlardan yenmemesidir. Bu delil de ayni sekilde aiktir ve bunda da bir mtesbihlik yoktur. Bu tr altina giren ve karisikligin delilde degii de5 delilin baglandigi yerde (mahal, ment) oldugu diger yerlerde de durum aynidir. Dolayisiyla bu kisim mtesbih kavrami altina girmemektedir na girmemektedir. Fasil : Bu husus aiklik kazandi ise, itiraz sadedinde zikredilen diger sorularin[44] cevaplarina geebiliriz: Daha nce arzedilen aiklamalardan, mm ile hss vb. gibi delillerin kendilerine muhalif olan unsurlarla birlikte vukuuna itibarla mtesbihligin az oldugu ve mtesbih sayilan seylerin aslinda mtesbih olmadigi ortaya ikmisti. Yine orada mtesbihligin sa^ dece gerek mtesbhlikten ibaret oldugu da belirtilmisti. Ihtilf edilen konularin okluguna gelince, bunlar hakikaten ok olsalar da mutlak surette hepsi mtesbih degillerdir; aksine onlarin ierisinde mtesbih olan da vardir; (olmayan da vardir). Mtesbihlerden olan kisim nadir olmaktadir. Mesel selef-i slihin ierisine girmeyip kendilerini tuttuklari konularda mevcut bulunan grs ayriliklarinda oldugu gibi. Bunlar, durumu kullara kapali olan gayb seylere iman ve teslimiyeti gerektiren seylerdir. Mesel, istiva (arsa oturma, kurulma), inme, glme, el, ayak, yz vb. Allah'a nisbet edilen szlerin anlasilmasi konulan gibi. Ilk nesiller bu gibi lafizlar karsisinda teslimiyet yolunu tutup mnlarini anlamaya alisma gibi bir tekellf ierisine girmeyi terkedince, bu onlara gre hkmn byle oldugunu gsteren bir delil oldu. Bu Kurn'm da zahiri olmaktadir. nk sz, cehaletle halledilemeyecek bir konuya dairdir ve mnlarinin anlasilmasina bagli bir ykmllk de bulunmamaktadir. Diger ihtilaf alanlari ise, delillerin mtesbihlik arzetmesinden kaynaklanmamaktadir.

nk kesin delil bunun aksine delalet etmektedir. Aksine o gibi yerlerde szko-nusu olan ihtilaflar, mctehidin delillerin illetleri ve delile getirecegi yorumlari tesbit ( ment ve mehrici) hakkindaki degerlendirmesinden kaynaklanmaktadir. Mctehidin, aslinda (Allah katinda) mevcut bulunan hkme isabet etmesi gibi bir zorunlulugu yoktur. Aksine ona dsen, ictihad sirasinda btn gayretini ortaya koymasidir. Elbette ki, zeka ve ser' ilimlerdeki derinlesmeye oranla degerlendirmeler farklilik arzedecektir. Herkesin tuttugu bir yol, kendisine ait bir metodu vardir ve bu mctehidin kendisine nisbet-le olup, aslinda mutlak olarak olmasi gerekene nisbetle degildir. Bu durumda, deliller ierisinde manss (nass ile belirlenmis)[45] olanlar, bu aidan ele alindigi zaman mtesbih olmaktan ikarlar. Olsa olsa bunlar greli olan mtesbihlik kapsamina ya da nc kisimdan olan mtesbihlik kismina girerler ve gerek mtesbihlik kismina girmezler. Buna su da delalet eder: Her limi kendi basina alip ve onun elde etmis oldugu seriat ilmini inceledegimizde, ona gre mtesbih delillerin ve mcmel nasslarin ok az ve nadir oldugunu grrz. nk o seriati kendisine gre bidziyelik arzeden bir yntemle ele almistir ve bu sayede deliller belli bir uyum ierisinde istikrar kazanmistir. Eger fikh mesilde meydana gelen ihtilaflar onlarin delillerinin mtesbih olmasini gerektirecek olsaydi, o zaman limlerin oguna nisbetle deliller mtesbih hal alir ve onlar ierisinde ancak ok cz bir kisim hari beyan yoluyla mtesbihlikten kurtulamazdi. Halbuki durum hi de yle degildir. Btn mcte-hidler -mesilde bulunan ihtilfa ragmen- ser delillerin aik ve seik oldugunu kabul etmekte ve "Sana Kitab'i indiren O'dur. Onda kitabin anasi olan muhkem yetler vardir. Digerleri de mtesbih yetlerdir"[46]yetinin de kuskusuz zahiri zere oldugunu itiraf etmektedirler. Bundan da, -ihtilfin oklugunu itiraf etmelerine ragmenseriatta gerekten mtesbih unsurlarin ok olmayip az oldugunu gsteren bir icm delili ortaya ikar. Sonra, meydana gelen her grs ayriliginin devamli kalacak bir ihtilaf sayilmasi dogru olmaz. Syle ki: nce de getigi gibi snnet yolundan ikmis olan hizipler, delilleri btn ynleriyle ele almayip tek tarafli degerlendirince kaynaklar onlar iin mtesbih-lik arzeder bir hal almis ve bunun sonucunda da onlar (arzu ve heveslerine uyarak) sapitmislardir. Bunlarin, sapitarak ileri srdg seyler ise aslinda dikkate alinacak trden degildir. Dolayisiyla onlara muhalif hareket etmek gerek anlamda bir ihtilaf sayilamaz. Dogru yoldan ayrilmayi sonulandiran diger benzeri durumlar iin de ayni sey szkonusudur. Kaldi ki, bazi ihtilaf gibi grnen seyler de vardir ki, aslinda uyum halindedirler. Bu bahis Ictihd konusu [96J islenirken ele alinacaktir.[47]Bu sebeple ihtilaf sayilan birok husus ihtilaf olmaktan ikmaktadir. Oraya bakildigi zaman burada sylenmek

istenen maksat daha iyi anlasilacaktir. Bir husus daha var: O da seriat ilminde hi ihtiya duyulmayacak pek ok konunun onun ierisine sokulmus olmasidir. Bylece hi ilgisi olmayan konular ser' ilimler ierisinde nemli problemler olarak yer almislardir. Eger bunlar toptan kaldirilacak olsa ser' ilimlerde kendisine ihtiya duyulan konulardan hibirisi ihlale ugramayacaktir. Selef-i slihin -birakin sahabe ve onlari takip eden nesiller gibi dili henz bozulmamis Araplari- Imam Mlik, Safi ve Eb Hanife ile onlardan nce ya da sonra gelen ya da akranlari gibi dilin bozulmasindan sonra dogan ve dil ilimlerini grenmeye ihtiya duyan kimselerin dahi bu gibi seylerin szn bile etmemesi ve buna ragmen seriati anlamada herhangi bir eksiklik hissetmemeleri bunun aik delilidir. Bu gibi seyler ser ilimler ierisine sokulunca haliyle beraberinde pek ok ihtilaflari da getirmistir. Eger bunlar ser' ilimlere sokulmasaydi, bu yzden dogan ihtilaflar meydana gelmeyecekti. Ser' mesil zerinde arastirma ve inceleme yapan kimseler, saydigimiz imamlardan sonra gelen nesiller ierisinde (mtteahhirn) bu trden pek ok sey bulacaklardir. Kitabin basinda Mukaddimeler bahsinde bu nokta zerine dikkat ekilmisti. Ictihd bahsi islenirken de mctehid iin bilmesi gereken ilimlerin neler oldugu aiklanacaktir. Eger bu bilgileri bir arada deger-lendirirsen mtesbih unsurlarin az oldugunu; muhkemin ise genel ve glib bulundugunu greceksin. [48]
Drdnc Mesele:

Mtesbihlik[49] kll kaidelerde olmaz; ancak cz' fer' konularda olur. Bu hususu gsteren deliller iki esittir: 1. Ser' nasslarin istikrasi bunun byle oldugunu gstermektedir. 2. Eger ser' esaslarda da mtesbihlik olsaydi, o zaman seriatin byk ogunlugu mtesbihttan olurdu. Byle bir sonu ise btildir. Syle ki: Fer', dayandigi esas zere kuruludur ve bunun tabi sonucu olarak da esas sahih ise fer' de sahih; esas btil ise fer' de btil olur. Keza esas aik seikse onun zerine kurulu bulunan fer' de aik seik; esas kapali ise fer' de kapali olur. Kisaca esasta mevcut bulunan her zellik, fer'e de yansir. Zira her fer'de, esasta bulunan sey bulunur. Bu da mtesbih esaslar zerine bina edilen [971 fer' konularin da ayni sekilde mtesbih olmasini gerektirir. Bilindigi zere ser' esaslar (usl), kendilerinden fer' hkmlerin ikarilmasi konusunda birbirleri ile irtibat halindedirler.[50] Eger ser' esaslardan sadece birisinde mtesbihlik meydana gelecek olsaydi, bunun hepsine de[51] sirayet etmesi gerekirdi. Bunun sonucunda da muhkem,

'mm'l-kitb' (kitabin anasi) olmazdi. Halbuki durum yle. Dolayisiyla bu durum, mtesbihligin, kitabin anasini teskil eden ser' esaslarda bulunmadigini gsterir. Itiraz: Mtesbihlik ser' esaslarda da yer almistir; nk Haktan sapanlarin ogu, fer' konularla degil, ser' esaslar (usl) ile Cevap: Ser^ esaslardan (usl) maksat, kll kaidelerdir. Bunlarin akid esaslari (uslu'd-dn) veya fikhin esaslari (uslu'1-fikh) ya da cz' olmayip kll olan diger herhangi sert bir konuda olmasi arasinda fark yoktur. Bu durumda biz, mtesbihligin kll kaidelerde mevcudiyetini mutlak surette kabul etmiyoruz; onlarin sadece furda (fer' konularda) bulundugunu sylyoruz. Tesbh mnsi animsatan yetler, keza ayni dogrultuda gelen hadisler, Allah'i bilme (el-ilmu'I-ilh) ile ilgili kaidelerden biri olan tenzih esasinin sadece birer uzantilari olmaktadir. Nitekim sre baslarindaki harfler ve onlarin mtesbihlikleri de, Kur'n ilimlerinden bazilari 1 ierisinde yer alan ayrintilar mesabesindedir. Hatta menta (hkmn dayanagi, illet) ynelik mtesbihlikte dahi durum aynidir. Zira murdar hayvan etiyle karismis usulnce bogazlanmis hell et hakkinda szkonusu olan mskillik, aik mentlar hakkinda olan hell ve haram kilma aslindan dogan bazi fer'ler mesabesindedir. Bunlar da oktur. Bu nokta gz nnde bulunduruldugu zaman, ne bir kll kaidede, ne bir genel esasta mtesbihligin bulunmadigi grlecektir. Ancak mtesbihlik, izaf mtesbihlik olarak ele alinirsa, o takdirde usl ile fur arasinda fark bulunacaktir. Akaid (inan) konusunda meydana gelen sapikliklar iste bu ynden[52] meydana gelmistir. Burada sz edilen de o degildir. Mn itibariyla maksd olsa bile lafzin sarahatinden de kastedilen o[53] degildir. Allahu a'lem! nk Yce Allah: "Onda kitabin anasi olan muhkem, yetler vardir. Digerleri de mtesbih yetlerdir" [54] buyurmakta ve onda mtesbihin bulundugunu bildirmektedir. Arastiricinin kusurundan kaynaklanan (kapaliliklar)[55], gerek anlamda Allah'in kitabina nisbet edilemez. Edilse bile bu mecaz yolu ile olur. [56]
Besinci Mesele:

Mtesbihlerin Tevili (yorumu): Bu konuda tafsilata ihtiya vardir: Mtesbih ya hakkdir ya da izafdir. Eger mtesbih izaf olan kisimdan ise, delil ile taayyn etmesi durumunda tevilin yapilmasi gerekli olacaktir. mmm hss ile, mutlakin mukayyed ile, zarurnin hc ile vb. kayitlanmasi hallerinde oldugu gibi. nk kayitlayan ile kayitlanan her ikisi birlikte bizzat muhkem olan hkm olusturmaktadirlar. Bu konu daha nce aiklanmisti. Eger mtesbih, hakk kismindan ise, bu durumda ill da tevle gidilmesi gerekli degildir. Zira Mcmel ve Mbeyyen bahsinde de aiklandigi zere, mcmel zerine -eger varsa tabi- herhangi bir

ykmllk baglanmaz. nk byle bir mcmel, ya sarh Kur'n ile, ya sahh hadis ile ya da kesin icm ile beyan edilmistir yahut da edilmemistir. Eger bu yollardan biri ile beyan edilmisse, o zaman o, mtesbihin birinci yani izaf kismindan olacaktir. Eger bu yollardan herhangi biri ile beyan edilmemisse, o zaman bu belirtilen yollardan biri olmaksizin Allah'in muradi zerinde sz etmek, bilgisi olmayan bir sahaya tirmanmak demektir ki, byle birsey hos degildir. br taraftan sahabe, tabin ve onlari takip eden ilk nesillerden olusan selef-i slih, bu gibi konulara girmemisler, delilsiz belli bir tevili gerektirecek sekilde yorumlara gitmemislerdir. Bu konuda onlar rnek alinacak ve izlerinden gidilecek kimselerdir. Ayet de buna isaret etmektedir: "Kalplerinde egrilik olan kimseler, fitne ikarmak ve kendilerine gre yorumlamak iin onlarin . mtesbih olanlarina uyarlar." Ayet sonra syle devam eder: "ilimde derinlesmis olanlar (rsh sahipleri): "Ona inandik, hepsi Rabbimizin katmdandir' derler."[57] Bazi mteahhir (sonra gelen) limleri, mtesbihlerin tevil edilmesi grsn benimsemislerdir. Bunlar hareket noktasi olarak kiny :, istiare, temsil ve daha baska yollar ynnden Arap dilinin genisligini esas almislar, bunlari grenmek isteyenleri isindirmak istemisler ve ser' hitapta anlasilamayan bir szn bulunmasini uzak grerek tevil yoluna gitmislerdir. Kaldi ki yette Allah lafza-i celli zerinde durmak ve ondan sonrasini yeni cmle basi yapmak yerine duragi kaldirarak seklinde ilim kelimesi zerinde durmak da mmkndr. Bu durumda mn: "Onun tevilini ancak Allah ve ilimde derinlesmis kimseler bilebilir..." seklinde olacaktir. Bu sekilde okuma, mfessirlerden nakledilen iki grsten birisi[58]olmaktadir. Mchid de bu sekilde okuyanlardandir. Bu durumda konu itihadidir. Ancak bizce dogrusu, se-Ief-i slIhin zerinde oldugu yoldur. Imam el-Gazzl, bu grsn dogrulugunu esitli deliller getirerek savunmustur. Bunun iin "crnu'l-avm" adli kitabina balaniz. [59]
Altinci Mesele:

Mtesbihin tevil edilmesi durumunda, kendisi ile tevil edilecek seyde (mevvel bih) su sartin bulunmasi aranir: a) Tevilin ser'an dikkate alinmasi sahih olan bir mnya ikmasi. b) Ihtilaf edenler arasinda kismen de olsa ittifakin saglanacagi bir noktada olmasi.[60]O kabul eder olmasi. c) Tevil edilen lafzin, kendisine yklenilmek istenen mnyi kabul eder olmasi. Biraz amak gerekirse deriz k: Mtesbihin tevil edilmek istendigi ihtimal, ya lafzin kabul edebilecegi bir mndir ya da degildir. Eger lafiz, kendisine o mnnin yklenmesini kabul etmiyorsa, o zaman lafiz, hakkinda ihtimal

bulunmayan bir nassdir ve bu durumda tevil kabul edilmez. Eger lafiz, kendisine yklenmek istenilen mnyi kabul ediyorsa, bu durumda bakilir: Yklenen bu mana, ya ser' ilimlerin verileri dogrultusundadir ya da degildir. Eger ser' ilimlerin verileri dogrultusunda cereyan ediyorsa, o mnnin kabul edilecegi konusunda herhangi bir problem bulunmamaktadir. nk lafiz o mnyi kabul etmekte, lafizdan kastedilen mana ona ters dsmemektedir. Bu durumda onun dikkate alinmayarak atilmasi, kasden dikkate alinmasi mmkn olan birseyin atilmasi demek olur. Byle bir durumda, ihmal edilecegine ya da merchiye-tine (zayifligina) dair bir delil bulunmadika o mnnin terk ve ihmali sahih degildir. Ser' ilimlerin verileri dogrultusunda cereyan etmemesi halinde ise, bu durumda lafzin hibir sekilde tevile gidilmesi sahih olmayacaktir. Bunun delili sudur: Eger byle bir durum sahih olacak olsaydi, bu durumda aik lafzi birakarak o manaya gitmek, krkrne haktan dnmek ve bilgisizce cehalete atilmak olacaktir. Byle bir durum, herhangi bir gereke olmaksizin delilin terki demektir. Byle birsey ise btildir. Bu bir. Ikincisi: Delil, ancak kendisinden daha gl olan bir baska [ioij delil ile tearuz durumunda tevil yoluna gidilir.[61]Simdi iki durum arasinda degerlendirme yapmakta olan kimse ya rcih olan gl tarafi dikkate alarak merch olan zayif tarafi tamamen iptal edecek ve kendisini her iki tarafi da esas alma gibi bir durum iine sokmayacaktir. Bu tearuz durumunda genelde kendisine basvurulan bir yaklasimdir. Ya da onu iptal etmeyerek herhangi bir ynden onunla amelde bulunma yoluna gidecektir. Eger o yn sahih olur ve ittifak da hasil olursa, ne l ne gzel; yok sahih olmazsa o zaman (yapilan tevil delilden gdlen) amaci ortadan kaldirmak olur. nk bu haliyle o, merch olan delilini sahih olmayan birsey ile tashihe yeltenmis, delilin tashih isini btil olan bir durumla gereklestirmek istemis olmaktadir. Bu da onun sahih olmasini istedigi seyin btilligini gerektirir. Byle bir sonu eliskidir. Bir nc husus daha var: Delilin tevili demek, kismen delil olmasi sahih olacak bir sekil zere yorulmasi demektir. Bu durumda onu sahih olmayan birseye hamletmek, onun hibir sekilde sahih olmayan bir delil oldugu sonucuna dnmek demektir. Bu ise birbirine zit olan iki seyi bir araya getirmek demektir. Bunun rnegi "Allah, Ibrahim'i halli (dost) edindi"[62]yetindeki 'hall' (dost) szcgn fakir mnsina yoranlarin tevilleridir. nk byle bir tevil, Kur'n mnnin sahih olmamasi gibi bir sonucu gerektirir.[63] yetindeki[64] kelimesinin kelimesinden[65] oldugu yorumunu yapanlarin tevilleri de aynidir. Fasil:

Bu durum sadece tevil bahsine has degildir. Aksine Tearuz ve Tercih' bahsi iin de geerlidir. nk iki delil bazen ayni konu hakkinda birbirine ters dserek vrid olur ve bu durumda ikisinden birini digerine tercih etmek ihtiyaci dogar. Mahallin her ikisini de kabulnn sahih olmasinin, her iki delilin de haddizatinda sahih bulunmasinin mmkn oldugu ikinci bir yer de bu (tearuz ve tercih) bahsidir. Her iki yerde kullanilan delil de aynidir. [66]

[1] Al-i Imrn 3/7. [2] Buhari, Imn, 39 ; By, 2 ; Mslim, Mskt, 107 ; Eb Davud, By, 3. [3] Ayet, sarahaten gerek mtesbihlik konusundadir. yle gzkyor ki, hadis greli mtesbihlik hakkindadir. [4] Yani her ikisinde de, lafizdan ne kastedildigi muhatapa anlasilamaz. [5] Bu kavramlar, bu ciltte bu adlar altinda ailan blmlerde ele alinarak aiklanacaktir. () [6] Yani onun nsih... oldugunu grendikten sonra. nk onlarin bu durumlari grenilince artik vazih hale gelirler ve anlamlarinin aiklik kazanmasi iin baska birseye ihtiya gstermezler. [7] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/79-80 [8] l-i Imrn 3/7. [9] Bir seyin ogunlugu anlaminda birinciye ikmasi pek anlasilamamaktadir. nk buradaki mm kelimesi sonuta mense' anlamina gelmektedir. Hem, bazen bir seyin dallarinin o seyin aslindan daha ok oldugu da unutulmamalidir. [10] l-i Imrn 3/7. [11] l-i Imrn 3/138. [12] Batara 2/2. [13] Yani Kuran'i yine Kuran'la aiklayasin seklinde alinirsa, istidlal sekli aiktir. Ancak bu aiklamaya snnet manasi verilirse o zaman istidlal sekli zayiflamaktadir. [14] Nahl 16/44. [15] Hikmet sahibi demektir. Hikmet ise, her seyi yerli yerince koymaktir. () [16] Hd 11/1. [17] Yunus 10/1. [18] Zmer 39/23. [19] Bakara 2/282. [20] Yani emir ve nehiy iin belli bir kip (sga) var midir? Yoksa yok mudur? konusunda. [21] Yani vaciplik mi, mendupluk mu; yoksa her ikisini de birden mi gerektirir? Tekrar gerektirir mi, gerektirmez mi? Birseyi emretmek, o seyin ziddini nehyetmek anlamini gerektirir mi, gerektirmez mi? gibi konularda. [22] Yani hakikaten ya da hkmen. nk ihtilafli bir konu zerine kuruldugu iin haliyle o da ihtilafli olacaktir. [23] Bazilari, icmi olusturan neslin sona ermis olmasini, diger bazilari icm edenlerin tevatr sayisina ulasmis olmasini ileri srmslerdir. Bir dayanagi olup olmadigi, eger olacaksa kiyasin da icma dayanak olup olmayacagi tartisilmistir....

[24] Mnsina aik bir sekilde delalet eden ve kendisinden ikarilan hkm, szn asil sevk sebebini teskil eden lafizdir. () [25] Mefhm, lafzin, szde zikri gemeyen ve ifade edilmeyen birseye delalet etmesidir. () [26] nk ser' delil, mm ile onu tahsis eden unsurun tmnden olusmaktadir. Sadece min lfzi dikkate almak, artniyetliligin bir ifadesi olmaktadir. [27] Fussilet 41/40. [28] Kehf 18/29. [29] Insan 76/32. [30] Yusuf 12/67. [31] Kseli parantez ierisinde verdigimiz kisim muhtemelen metinden dsms olacaktir. Nasirin de dipnotundan istifade ile btnlg saglamak iin metin ierisine kaydirilmasinin daha uygun olacagini dsndk. () [32] Mide 5/95. [33] Nisa 4/35. [34] Sfft 37/96. [35] Tevbe 9/82, 95. [36] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/80-85 [37] l-i Imrn 3/7. [38] l-i Imrn 3/64. [39] bkz. bn Hism, Sre, 2/224-225. [40] Onlarin tartistiklari konu aslinda mtesbih den degildi. nk Isa hakkinda bahis edilen konular yetlerde muhkem olarak gelmistir ve herhangi bir karisikliga sebep olacak bir durum da yoktur. Ancak burada szkonusu olan arzu ve heveslere uyma ve kendi kuruntularini da ileri srdkleri delillerle desteklemeye alisma abasidir. Onlarin bu tutumu daha ok mtesbih yetlerin tefsiri konusunda arzu ve heveslerine uyan kimselerin bir rnegi olmaktadir. [41] Burada Hricilerden bahsetmesi de s da kseli parantez ierisinde verdigimiz kismin metinden dsms oldugunu gstermektedir. <) [42] Yusuf 12/80. [43] bkz. Mslim, Mukaddime, 20. [44] Ihtilaflarin ok olusu mtesbihligin varligini ve oklugunu gsterir seklindeki itiraz ele alinacaktir. [45] Bu kayitlamadan anlasildigina gre bu cevap ancak Kitap ve Snnet delilleri hakkinda bir anlam ifade eder. Bunlara, onlara dayanan -icm delili de katilabilir. Kiyas ve mesnedi kiyas olan icm ise mtesbihlikten ikmaz. (N) Buradaki manssa 'nass' delleti mnsi vermek de mmkndr. O zaman haddizatinda aik olan, dolayisiyla ihtilafa mahal birakmayan deliller mtesbihligin disinda kalirlar, mnsina gelir. () [46] Al-i Imrn 3/7. [47] Onbirinci meselede. [48] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/85-91 [49] Yani bir nceki meselede ele alinan ve az oldugu sonucuna ulasilan hak k mtesbihlik kismi.

[50] Yani birlesik kaplar gibi birbirlerine baglidir. Bir esastan bir fer' hkm ikarilirken diger esaslar da gz nnde bulundurulmak zorundadir. Bu durumda eger bu esaslarda mtesbihlik bulunursa, kendisinden dogrudan ikarilan ya da dolayli olarak kendisine bagli olan fer' hkmler de mtesbih olurlar. Bu durumda mtesbihlik, mtesbih zerine kurulan fer' meselelere ya da bu mtesbih esas ile baglanti halinde bulunan diger asillara sirayet eder. Bunun sonucunda da seriatin byk ogunlugunu mtesbih unsurlarin teskil edecegi malumdur. [51] Yani, mtesbih esas sebebiyle fer' hkm ikarmanin kendisine bagli oldugu btn esaslarin furuna demektir; yoksa seriatin btn furuna degil. nk, evvela yle olsaydi o zaman getirilen delil, mellifin 'seriatin byk ogunlugu mtesbih olurdu' seklindeki iddiasina uygun dsmezdi, ikincisi, btn ser' fer' meselelerin dogrudan ya da dolayli olarak mtesbih bir esas zerine bina edilmesinin zorunlulugu gibi bir sonu herkese kabul edilmis (msellem) degildir. [52] Yani usl konularindaki izaf mtesbihlik sebebiyledir ki, inan konularinda sapmalar meydana gelmistir. Nitekim daha nce rnekleri gemisti, [53] Burada sz edilen usl konularinda gerek mtesbihligin bulunmadigidir; izafi mtesbihlikten sz edilmemektedir. Nitekim yette kastedilen de -her ne kadar mn itibariyla iine giriyorsa da- o degildir. [54] li Imrn 3/7. [55] Delilleri tam olarak tesbit ve onlarin tmn birden degerlendirme ve bylece sonuca ulasma konusunda kusur gstermesiyle meydana gelen kapalilik, aslinda nasslann kendisinde mevcut bulunan bir kapahlik degildir. Bu tamamen kendi kusurudur ya da isin iine nefsn arzular karismistir. [56] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/91-93 [57] l-i mrn 3/7. [58] Bu grse gre hakk anlamda mtesbih bulunmamaktadir. [59] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/93-94 [60] Bu ikinci sart, birinci sartin bir lzimi mahiyetindedir. nk dikkate alinabilir olmasi iin, tafsilatta ihtilaf olsa bile genel anlamda kismen bir ittifakin bulunmasi bir ittifakin bulunmasi gerekir. [61] Yani bir konuda birbiri ile tearuz grnmnde bulunan iki delilin bulunmasi halinde, degerlendirme yapan kimsenin tearuz durumundan kurtulmasinin iki yolu vardir: a) Ya gl (rcih) buldugu delili alarak brn (merch) tamamen dikkate almayip terkedecektir. b) Ya da onlardan birini sahih ve zerinde ittifak edilen bir mnya rcih (gl) olan delile ters dsmeyecek sekilde tevilde bulunacaktir. Ancak merch olan delili rcih olan delile ters dsmeyecek sekilde tevil etse, fakat yapilan bu tevil haddizatinda sahih olmasa veya zerinde Ittifak edilmeyen tarzda olsa bu tevil btil olacaktir. [62] Nisa 4/125. [63] nk evine gelen misafirlerine kizartilmis buzagi ikram eden Hz. Ibrahim'in (as.) fakir sayilmasi dogru olmaz. Yapilan tevil sonucunda ulasilan bu netice sahih degildir ve seriat ilminin verilerine uygun dsmemektedir. Dahasi, lafzin kendisine yklenen byle bir mnyi kabul etmesi mmkn degildir. [64] Ayetin mnsi: "Adem Rabbine isyan etti ve yolunu sasirdi." (Th 20/121) seklindedir. [65] Vv harfinin kesresi ile kelimesi buzaginin fazla st imekten tikanmasi ve ondan usanmasi mnsina gelmektedir. Byle bir tevil sakattir; nk kelime Kur'n'da vvin fethasi ile gelmistir. Bu konu, Deliller bahsinin ikinci tarafinin dokuzuncu meselesinde tekrar gelecektir. mdir. nk vvin fethasi ile olan kelimesinin mnsina gelmesi mmkn degildir. Bu sonuncusu, yapilmak istenilen tevile lafiz ynnden msait degildir; bir nceki rnek ise mn ynnden msait degildir. Tevilde aranan her sartin bulunmayisina rnek olarak da Ibn Sem'n'in yetinin62 aiklamasi hakkindaki tevilini63 verebiliriz. [66] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/94-97

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Ser'i Hkmler ve Nesh

Ikinci Fasil Ser Hkmler Ve Nesh . 1 Birinci Mesele: 1 Ikinci Mesele: 2 nc Mesele: 4 Drdnc Mesele : 10

Ikinci Fasil Ser Hkmler Ve Nesh

Konu drt mesele altinda incelenecektir:


Birinci Mesele:

Su bilinmelidir ki, kll kaideler ilk konulan esaslar olmaktadir. Bunlar daha ok Hz. Peygamber'e Mekke'de iken inmis bulunan esaslardir. Daha sonra Medine'de inen bazi seyler bunlari takip etmistir ve bunlarla temeli Mekke'de atilan kaide ve esaslar tamamlanmis olmaktadir. Bu genel kaide ve esaslarin ilk basta geleni Allah'a, peygamberine ve hiret gnne iman esaslari idi. Sonra bunlari genel esaslar takip etti: Namaz, infak vb. gibi. Her trl kfr esitleri ya da kfre tbi bulunan seyler yasaklandi. Allah'tan baskasi adina ya da Allah'a kosulan dzmece ortaklar adina hayvan bogazlama, bir temeli olmaksizin kendi kendilerine bazi seyleri haram kilma ya da vacip kilma gibi her trl Allah'a karsi yapilan asilsiz iftiralar bunlardandi. nk bunlar Allah'tan bas- [103] kasma tapinma dsncesini destekleyen seylerdi. br taraftan btn gzel huylar emredildi: Adalet, ihsan, ahde vefa, affetme, cehaletten ve cahillerden yz evirme, ktlkleri en gzel sekilde savma, sadece Allah'tan korkma, sabir, skr ve benzeri gzel huylar gibi. Keza her trl kt huylar da yasaklandi: Fuhus, her trl ktlkler, taskinlik ve zulm, bilgisizce hkmde bulunma, l ve tartilarda hile yapma, yeryznde fitne ve fesat ikarma, zina, haksiz yere adam ldrme, kiz ocuklarini diri diri topraga gmme, ve benzeri cahiliyet dneminde geerli bulunan her trl kt huy ve davranislar gibi. Mekke dneminde tesri kilman seyler arasinda cz'-fer' hususlar ok nadirdi. Buna karsi kll kaide ve esaslar inen ve tesr kilman hkmler arasinda byk ogunlugu teskil ediyordu. Sonra Hz. Peygamber Medine'ye hicret etti. Burada Islm bir devlet haline gelince ve giderek glenen ve genisleyen bir yapi halini alinca, geri kalan kll esaslar da bu dnemde tedric olarak tamamlanmis[1] oldu. Ara bulmak, akitlere karsi vefa gstermek, sarhos edici ikilerin haram kilinmasi[2], zarur ve onlarin tamamlayicisi durumunda olan hc ve tahsn esaslari koruma amaciyla hadlerin konulmasi, esitli hafifletme yollari[3] ve

ruhsatlar vasitasiyla kolayliklarin getirilmesi ve glgn kaldirilmasi ve benzeri tesr kilinan btn bu hususlar daha nce konulmus bulunan kll kaide ve esaslarin tamamlayicisi mahiyetinde olmaktadir. Nesh, ser" hkmlerin yerlestirilmesini temin amaciyla ilh hikmet geregi olmak zere ogunlukla Medine dneminde gereklestirilmis ser' bir tasarruftur. Nesh zerinde dsndgmzde, nesh uygulamasinin byk ogunlugunun zellikle de Islm'a yeni girmis kimseler iin bir n hazirlik mahiyetinde asl hkme isindirma ve kalpleri alistirma iin gereklestirildigini grecegiz. Mesel namaz nceleri gnde iki vakit idi, sonra bes vakit oldu. Ilk nceleri infak tamamen kisinin kismen kendi tercihine birakilmis[4] birsey-di, daha sonra cins ve miktari belirli seylerden mecbur hale getirildi. Medine'de nceleri kible Beytu'l-Makdis'e dogru idi, sonra Kabe oldu. nceleri mut'a nikahi helldi, sonra haram oldu[5]. nceleri talk -bir grubun grsne gre- belli bir sayi Ile sinirli degildi, sonra sayisiyla sinirlandi. Zihr nceleri talk sayiliyordu, sonra talktan ayri bir hkme konu oldu. Islm'dan nceki haliyle belli bir sre mevcut kalip da sonra hkm kaldirilan veya Islm dneminde mesru kilinip aslinda hafif olan, sonra asl hkm konularak muhkem hale getirilen diger meseleler de bunlar gibidir. [6]
Ikinci Mesele:

Mekke dneminde inen ser! hkmler genelde kll hkmler ve dinin asli ile ilgili genel esaslar olduguna gre, bu durum Mekke dneminde inen hkmler ierisinde neshin ok az meydana gelmis olmasini gerektirecektir. nk nesh, kll esaslar hakkinda her ne kadar aklen mmkn olsa da fiil olarak vuku bulmaz.Bunun byle olduguna[7] tam olarak yapilan istikra delil olmaktadir. br taraftan seriat zarur, hc ve tahsn olan esaslarin korunmasi ilkesi zerine kurulmustur. Bunlardan hibir sey neshedilmis degildir; aksine Medine dneminde Mekke dneminde temeli atilan bu esaslar takviye edilmis, saglamlastirilmis ve koruma altina alinmistir. Durum byle olunca, hibir kll esasin neshe-dildigi sabit olmamaktadir. Nsih ve mensh konularinda yazilmis kitaplari inceleyenler, bizim bu tezimizin dogrulugunu greceklerdir. Mekke dneminde inen hkmler arasinda nesh ancak cz' konularda olabilir. Mekke dneminde inen cz' hkmlerin ise son derece az oldugu bilinmektedir. Buna ek olarak suna da isaret edelim: Yapilan istikra gstermektedir ki, kendisinde nsih ve menshun vuku buldugu cz' fer' meseleler, muhkem olarak kalanlara nisbetle ok azdir. Bu nokta, menshu mtesbih, nsihi de muhkem olarak kabul eden kimselerin grs ile de glenmektedir. Bu grste olanlar "Onda kitabin anasi olan muhkem yetler vardir. Digerleri de mtesbih yetlerdir"[8]yetini hareket noktasi kabul etmislerdir.[9] Bu

durumda Mekke dneminde inen fur ierisinde nesh az olacaktir. Zaten bu dnemde inen fur azdir; haliyle neshin de az olmasi tabidir. Sonu olarak, Mekke dneminde inen hkmlere nisbetle nesh nadir olmaktadir. Bir nokta daha var: Hkmler mkellef zerinde sabit olduktan sonra, onlar hakkinda nesh iddiasinda bulunmak, ancak kesin bir delil ile mmkn olacaktir. nk onlarin mkellef zerinde daha nceden sabit oldugu kesin idi. Sabitlikleri bilinip dururken onlarin kaldirilmis olduguna hkmetmek ancak kesin bir bilgi yoluyla olacaktir. Bunun iindir ki tahkik erbabi limler, haberi vahidin, ne Kur'n'i ne de mtevtir snneti neshedemeyecegi konusunda icm etmislerdir.[10]nk bu zan ifade eden birsey ile kesin olani ortadan kaldirmak demektir. Buradan su sonuca ulasiyoruz: Mekke dneminde inen hkmler hakkinda nesh iddiasinda bulunan kimse, iddiasini kesin olarak ortaya koyacak delil getirmedike kendisinden bu nesh iddiasi kabul edilmeyecektir. Hem de bu, iddia ettigi nsih ve mensh delillerinin aralarini telif etme imkani ya da her ikisinin de muhkem oldugu iddiasi olmayacak sekilde olacaktir. de olacaktir Fasil: Mekk[11] olsun Meden olsun diger hkmler hakkindaki nesh iddialari karsisinda da ayni sekilde davranilacaktir. Buna yukarida anlattigimiz son iki nokta delalet etmektedir. Bir nc nokta daha vardir: Hakkinda nesh iddia edilen delillerin ogu zerinde dsnldg zaman, onlarin aslinda tartismali ya da muhtemel bulunduklari, iki delilin arasinin bulunmasi yoluyla tevile yakin olduklari grlecektir.[12]nk bunlar yani nsih oldugu iddia edilen ikinci delil genelde ya nceki bir mcmelin beyani, ya bir mmin tahsisi, ya bir mutlakin takyidi vb. durumundadir ve bu sekilde iki delil (nsih ile mensh oldugu iddia edilen deliller) arasim bulmak ve bylece her iki delilin de muhkem olarak kalmasini saglamak mmkndr. Ibnu'l-Arab, bu yolla neshedil-digi iddia edilen pek ok delilin mensh olmadigini ortaya koymustur. Taber de syle demistir: Ilim adamlari, fitir sadakasinin nce farz kilindigi zerinde icm etmisler, sonra onun neshi konusunda da ihtilaf etmislerdir: Ibnu'n-Nahhs: "Fitir sadakasi icm ve Hz. Peygamber'dengelen sahih hadislerle sabit olduguna gre, onun bu sbutiyeti, ancak icm ya da onu ortadan kaldiracak ve neshe di ldigini aiklayacak dengi bir hadisle ortadan kalkacaktir. Byle bir sey de gelmemistir." demistir. Ilgili kisim sona erdi. Neshin azligina ve ender bulunduguna delalet eden bir drdnc husus da sudur: Uslclere gre asl ibaha hkm ile mubah olan bir seyin daha sonra haram kilinmasi nesh sayilmamaktadir. Mesel iki ve rib gibi.

nk bunlarin haram kilinmalari, asl ibaha hkm zerine gelmis olmalari itibariyla asl ibaha hkmn neshetmis sayilmamaktadir.[13] Bu yzden neshin tarifini yaparken syle demislerdir: Nesh: Ser' hkmn[14], daha sonra gelen baska bir ser' hkmle kaldirilmasidir. Bir delil ile beret-i zimmetin kaldirilmasi da bunun benzeri olmaktadir. Daha nceleri mslmanlar namazda iken birbirleri ile konusurlardi.[15]Bu durum: "Gnlden boyun egerek Allah'a namaz kilin"[16] yeti gelinceye kadar byle srd. "Onlar namazda husu iindedirler"[17] yeti ininceye kadar da namazda iken saga sola bakarlardi[18] Bu durumu ifade iin syle demislerdir: "Bu, (ser' bir hkm degil) sadece daha nce zerinde olduklari bir durumu neshetmistir.[19] Kur'n'm ogu[20] da bu sekildedir." Bu szn mnsi, onlar bunu asl ibaha hkm ile yapiyorlardi, demektir. Bu ise nesh sayilmamaktadir. Seriatin cahiliye dnemine ait olup da iptal ettigi herse-yin durumu da ayni sekildedir. Bunlari yani nesh iddiasinda bulunulan hkmleri bir araya getirir ve bunlarla ilgili kitap ve snnet delillerine bakarsak, onlar ierisinde mensh olarak gerekten ok az bir kisim elimizde kalacaktir. Kaldi ki burada zerine dikkat [os] ekmemiz gereken bir nemli nokta daha vardir. Bylece selef ulemsinin nesh teriminden ne kastettiklerinin daha iyi anlasilmasi temin edilmis olacaktir. O da sudur: [21]
nc Mesele:

Mtekaddimn (ilk dnem) ulemsinin szlerine baktigimizda, onlarin nesh kelimesini uslclerin kullanmis oldugu mndan daha genel bir anlamda kullandiklarini gryoruz: Onlar bazen mut-lakin takyid edilmesine nesh ifadesini kullaniyorlar. Bazen bitisik ya da ayri bir delil ile yapilan mmin tahsisine de nesh tabir ediyorlar. Keza mbhem ve mcmelin beyani iin de ayni tabiri kullaniyorlar. br taraftan ser' bir hkmn, daha sonra gelen baska bir ser' hkmle kaldirilmasina da nesh demektedirler. Onlari byle bir tutuma iten sebep, btn bu sz edilen seylerin hep ayni mnya ikmasi idi. Syle ki: Mteahhir ulemnin istilahinda nesh, nce gelen emrin, ykmllk konusunda murad olmadigi so-. nucunu gerektirmektedir. Murad sadece son olarak getirilen olmaktadir. Bu durumda bilinci ile amel edilmemekte, ikinci ise kendisi ile amel edilen hkm olmaktadir. Bu mn mutlakin takyidi konusunda da mevcut bulunmaktadir. nk mutlak, kendisini kayitlayan mukayyid karsisinda zahiri terkedilmis bir nass olmaktadir ve onun bu mutlak ifadesi ile amel edilmemektedir. Aksine amel, kayit getiren delil ile olmaktadir. Bu haliyle sanki mutlak, kendisini kayitlayan nass (mukayyid) karsisinda (mensuh gibi) hibir anlam ifade etmemektedir ve sonuta nsih mensh gibi olmaktadir. Amm ile hss

arasindaki iliski de aynidir. Zira mmin zahiri, hkmn lafzin kapsami altina giren btn czlerine tesmil edilmesini gerektirmektedir. Hss gelince, mmin zahir hkmn itibardan dsrmektedir ve bu haliyle mm ve hss da nsih ve mensha benzemektedirler. Su kadar var ki, mm lafzin dellet ettigi sey (medlul) tmden ihmal edilmemekte, sadece hssin (ihml edilmesine) delalet ettigi kisim[22]o kapsamdan ikarilmaktadir; Kalan diger kismi ise, evvelki hkm zere kalmaktadir. Mbhemle onu aiklayan mbeyyin nasslar[23] da, mutlak ile mukayyed nasslar gibidir. Durumun byle olmasi, nesh szcgnn btn bu mnlar hakkinda kullanilmasini kolaylastiran bir gereke olmustur. nk bu mnlarin hepsi de sonunda ayni noktaya ikmaktadir. Maksadi aiklamak iin rnekler vermek gerekmektedir; Ibn Abbs'tan, "Dnyayi isteyene -istedigimiz kimseye diledigimiz kadar- hemen veririz"[24] yetinin "hiret kazancini isteyenin kazancini artiririz; dnya kazancini isteyene de ondan veririz'[25] yetini neshettigi nakledilmistir. Dikkat edilirse burada sz konusu olan nesh degil kayitlamadir. Zira yette geen "ondan veririz" ifadesi mutlaktir; manasi ise Allah'in dilemesi ile kayitlidir. Diger yetteki -istedigimiz kimseye diledigimiz kadar- ifadesi bunu gerektirmektedir. Baska trl anlamak mmkn degildir. nk yetlerin konusu ins olmayip ihbardir (haber verme); haberlerde ise nesh cri degildir.[26] Yine Ibn Abbs, "Sirlere ancak azgin olanlar uyar. Onlarin her vadide saskin saskin dolastiklarini ve yapmadiklarini yaptik dediklerini grmez misin?" yetinin hemen sonra gelen: "Ancak inanip yararli is isleyenler, Allah'i ok ananlar... bunun disindadir'[27] yeti ile mensh oldugunu sylemistir. Mekk syle der: "Ibn Abbs'tan bunun gibi Kur'n'da yer alan pek ok sey zikredilmistir. Onun nesh tabir ettigi seyler arasinda istisna harfi de bulunmaktadir. Bu gibi yerler (istisna) hakkinda o, "mensh" ifadesini kullanmistir. Oysa ki bu ifade mecaz olup hakikat mnda degildir. nk mstesna ile mstesna minh (kendisinden istisna edilen) birbirine baglidir ve istisna edati, maksadin birinci lafzin kapsamina giren fertlerden istisna edilen fertlerin disinda kalanlarin amalanmis oldugunu gstermektedir. Oysa ki nsih menshtan ayn ve onun hkmn kaldiran mstakil bir delildir. Harf ile degildir." Onun sz bu. Bunun mnsi, nesh iddiasinda bulunan bu yerde sz konusu olan kendisinden nce gemis bulunan nimin tahsisidir; ancak bunu ifade iin o, nesh szcgn kullanmistir. Zira o, bu kelimeyi kullanirken onun zel ve dar terim anlamini dikkate almamistir. Yine o, "Ey inananlar! Evlerinizden baska evlere, izin almadan, seslenip sahiplerine selm vermeden girmeyiniz"[28] yetinin "Iinde maliniz

bulunan bos evlere girmenizde size bir sorumluluk yoktur.[29] yeti ile mensh oldugunu sylemistir. Halbuki bunlarin gerek anlamda nsih ve menshla bir ilgisi yoktur. Su kadar var ki, yetteki "size bir sorumluluk yoktur..." ifadesi birinci yette geen evlerden maksadin ierisinde oturulan evler oldugunu gstermektedir.[30] Yine o, "Isteyen, istemeyen hepiniz savasa ikin..[31] yetinin "Inananlar toptan savasa ikmamaladir'[32] yeti ile mensh oldugunu sylemistir.[33]Halbuki her iki yet farkli iki konu ile ilgilidir. Ancak o, bu szyle Tebk seferinden sonra hkmn, seferberligin herkes zerine gerekmeyecegi seklinde olduguna dikkat ekmistir. Yine o, "De ki: Ganimetler (enfl) Allah'in ve Peygamberinin-dir'[34] yetinin "Bilin ki, ele geirdiginiz ganimetin beste biri Allah'in, Peygamberin ve yakinlarinin... dir"[35] yeti ile mensh oldugunu sylemistir. Halbuki burada sz konusu olan nesh degil, birinci yetteki "Allah'in ve Peygamberinindir" ifadesindeki mphemli-gin beyanidir Yine o, "Sakinan kimselere, onlarin hesaplarindan bir sorumluluk yoktur'[36] yetinin de, "O size kitapta 'Allah'in yetlerinin inkr edildigini ve alaya alindigini isittiginizde, baska bir sze gemedike, onlarla bir arada oturmayin, yoksa siz de onlar gibi olursunuz diye- indirdi[37] yeti ile mensh bulundugunu sylemistir. Halbuki En'm sresindeki yet bir haber niteligindedir.[38]Haberler ise ne neshederler ne de neshedilirler. "Taksimde, yakinlar, yetimler ve yoksullar hazir bulunursa,ondan onlara da verin.[39] yeti hakkinda da miras yeti[40] ile menshtur, demistir. Ayni seyi ed-Dahhk, es-Sdd, Ikrime de sylemislerdir. el-Hasen (el-Basr), zekt ile menshtur demistir. Ib-nu'1-Mseyyeb, miras ve vasiyyet ile neshe dilmistir, demistir. Halbuki iki yet arasini bulmak mmkndr. nk (Nisa 4/8) yetinin mendbluga yorulmasi kabildir ve orada geen "yakinlar"dan maksat vris olmayan yakinlardir. Ayetteki "hazir bulunursa" ifadesi de bu yorumun delili olur. Dikkat edilecek olursa yette onlara verilmesi hazir bulunmalari sartina baglanmistir. Dolayisiyla onlardan maksadin vris olmayan yakinlar oldugu anlasilmaktadir. el-Hasen de yetten muradin mendubluk oldugunu aiklamis ve buna vasiyyet ve miras yetlerini delil olarak gstermistir. Bu durumda konu, mcmel ve mphemin beyani kabilinden olmaktadir.O ve Ibn Mesd, "Iinizdekini aiklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba eker ve diledigini bagislar..[41] yetinin "Allah kisiye ancak gcnn yetecegi kadar ykler,[42] yeti ile mensh oldugunu sylemislerdir. [Halbuki bu da nesh degildir.[43] nk Ibn Abbs, yeti sahitligi gizleme ile tefsir etmistir,[44] Zira o, daha nce: "Sahitligi gizlemeyin"[45] ifadesini kullanmis ve arkasindan da "Iinizdekini aiklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba

eker ve diledigini bagislar...[46]demistir. [Ibn Abbs'in grs dogrultusunda hareket etmez ve asagidaki dipnota aldigimiz rivayeti esas alirsak, o zaman "Allah kisiye ancak gcnn yetecegi kadar ykler..." yeti "Iinizdekini aiklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba eker ve diledigini bagislar..." yetini nesh degil tahsis ve onun mcmelligini beyan etmis olur.[47] Bylece bunun da mmin tahsisi veya mcmelin beyani kabilinden oldugu anlasilmis olur. Yine Ibn Abbs, "Sslerini, kendiliginden grnen kismi mstesna, amasinlar..[48] yetinin "Evlenme midi kalmayan, ihtiyarlayip oturmus kadihlara, sslerini aiga vurmamak sartiyla, dis esvaplarini ikar'mAklan tr sorumluluk yoktur.[49] yeti ile mensh oldduguriti sylemistir. Halbuki burada da nesh yoktur. Burada sz konusu3 olan sadce daha nce geen genelligin (umm) tahsisi olmaktadir. ' Eb'd-Derd ve Ubde b. es-Smit, "Kitap verilenlerin yemegi size hell, sizin yemeginiz de onlara helldir"[50]yeti hakkinda o, "zerine Allah'in adinin anilmadigi kesilmis hayvanlari yemeyin.[51] yeti ile neshedilmistir, demislerdir. Eger murat, Kitap ehlinin yiyecekleri -zerine Allah adi anilmasa da- helldir demekse, o zaman ummun tahsisi sz konusu olacaktir. Eger murat, Kitap ehlinin yiyecekleri Allah'in adini anmak sartiyla helldir demekse, o zaman da tahsis kabilinden olacaktir. Ancak birinci izaha gre tahsis grms umm bizzat En'm sresindeki yet (6/121); ikincisine gre de aksi olacaktir.[52] At ise, "O gn arkasini dsmana dnen kimse Allah'tan bir gazaba ugramis olur.[53] yeti, "Sizin sabirli yirmi kisiniz onlardan ikiyz kisiyi yener; nk onlar anlayissiz bir gruhtur. Simdi Allah yknz hafifletti, zira iinizde za'f'bulundugunu biliyordu. Sizin sabirli yz kisiniz onlardan ikiyz kisiyi yener; sizin bin kisiniz, Allah'in izniyle, iki bin kisiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir"[54] yeti ile menshtur demistir. Oysa ki burada da sz konusu olan "arkasini dsmana dnen kimse" ifadesinin beyan ve tahsisi olmaktadir. Bu durumda mn: "Dsman m'minlerin iki kati oldugu halde arkasini dsmana dnen kimse..." seklinde olmaktadir. Buna gre iki yet arasinda tearuz ve sonuncu mutlak ifade ile nesh durumu yoktur. Yina o (At), "Bunlardan baskasi size hell kilindi"[55] yetinin de, bir kadini halasi ve teyzesi zerine nikahlamayi yasaklayan delil ile neshedildigini sylemistir. Halbuki bu da nimin tahsisi kabilinden olmaktadir. Vehb b. Mnebbih ise, "Melekler... yeryznde bulunanlar iin O'ndan bagislanma dilerler"[56] yetinin Gfir sresindeki "Iman edenler iin istigfar ederler"[57]yeti tarafindan neshedildigini sylemistir. Halbuki Gfir sresindeki yet Sra sresindeki yetin aiklamasi mahiyetindedir. Zira o

rnahza bir haberdir ve haberler neshe konu olmaz. Ibnu'n-Nahhs: "Bunlarda nsih ve mensh meydana gelmez; nk Allah tarafindan bildirilen bir haberdir." demistir. Ancak Vehb b. Mnebbih'in, szndeki kelimesini seklinde sylemesi mmkndr[58] ve o takdirde sznn anlami: "Bu yet Gfir sresindeki yetin nshasi (kopyasi) gibidir ve aralarinda fark yoktur. Ikisi ayni mnya gelir ve biri digerini beyan eder" seklinde olur. O devamla syle der: "Alimlerin bu gibi szleri karsisinda ayna sekilde teviller yapmak gerekir. Onlarin szlerinin herhangi bir yolla izahina imkan varken byle tevil edilmeyip hatali sekilde anlasilmasi dogru olmaz. Bu dedigimize delil, Ahmed b. Muhammed'in bize bildirdigi seydir." Sonra o Katde'den "Melekler... yeryznde bulunanlar iin O'ndan bagislanma dilerler"[59] yeti hakkinda "Onlardan m'min olanlar iin..." dedigi isnadinda bulunur. Irak b. Mlik (el-Gifr), mer b. Abdulaziz ve Ibn Sihb'dan ise, "Altin ve gms biriktirip (kenz) Allah yolunda sarfetmeyenle-re can yakici bir azabi mjdele"[60]yetinin, "Mallarinin bir kismini, kendilerini temizleyip aritacak sadaka olarak al"[61] yeti ile mensh oldugunu syledikleri rivayet edilmistir.[62] Halbuki burada sz konusu olan da birinci yette "kenz" olarak sz edilen seyin ne oldugunun aiklanmasi dir. Buna gre bir malin zekati verildigi zaman o "kenz" sayilmayacaktir. Zekati verilmeyen ise, yette sz edilen "kenz" kapsaminda kalmaktadir. Dolasiyla burada da nesh durumu yoktur. Katde de, "Allah'tan sakinilmasi gerektigi gibi sakinin"[63] yetinin "Gcnz yettigi kadar Allah'tan sakinin"[64] yeti ile mensh oldugunu sylemistir. Bu er-Rab* b. Enes, es-Sdd ve Ibn Zeyd'den de nakledilmistir. Bu da daha ncekiler gibidir. nk her iki yet de Medine dneminde inmistir. Bu dnemde dinde glgn olmadigi prensibi ile takat st ykmllgn kaldirilmis oldugu ilkesi benimsenmis ve yerlesmisti. Dolayisiyla "Allah'tan sakinilmasi gerektigi gibi sakinin"[65] yetinin mnsi "gcnzn yettigi konularda" demektir ve "Gcnz yettigi kadar Allah'tan sakinin"[66] yetinin mnsi da zaten budur. Onlar burada nesh szcgn kullanirken, Al-i Imrn sresindeki mutlak ifadenin, Tegbun sresi ile kayitli (mukayyed) oldugunu kastetmis olmaktadirlar. Yine Katde, "Bosanan kadinlar, kendi kendilerine aybasi hali beklerler..."[67] yetinin hkmnden kendisi ile zifafa girilmeyen kadinin durumu, "M'min kadinlarla nikahlanip, onlari temasta bulunmadan bosadiginizda, artik onlar iin size iddet saymaya lzum yoktur"[68]yeti ile; hayizdan kesilen, henz hayiz grmeyen ve hmile olan kadinin durumu ise, "Kadinlariniz iinde ay hali grmekten kesilenler ile henz ay hali grmemis olanlarin id-detleri hususunda spheye dserseniz, bilin ki,

onlarin iddet beklemesi aydir; gebe olanlarin iddeti dogurmalari ile tamamlanir"[69] yeti ile neshedilmistir, demistir. (Burada da yine nesh degil beyan durumu vardir.) Abdulmelik b. Habib, "Dilediginizi yapin[70], "Artik dileyen iman etsin; dileyen inkar etsin"[71] ve "Kur'n ancak aranizda dogru yola girmeyi dileyene ... gttr"[72] yetlerinin "lemlerin Rabbi olan Allah dilemedike siz birsey dileyemezsiniz"[73] yeti ile neshedilmis oldugunu sylemistir. Halbuki bu yetler tehdd ve korkutma sadedinde gelmis yetlerdir ve byle bir mnnin neshe konu olmasi sahih degildir. Ayetlerde dileme isinin kullara nisbet edilmesi, zahiri zere olmayip, Allah Tel'mn dilemesi ile kayitli olmaktadir. Ayetlerden ama da iste budur. Yine o, "Bedevilerin kfr ve nifaklari her ynden daha ileridir"[74] yeti ile "Bedevilerden Allah yolunda sarfettiklerini angarya sayanlar... vardir[75] yetinin, "Bedevilerden Allah'a ve hiret gnne inanan, sarfettigini Allah katinda ibadet ve Peygamberin dualarina nail olmaya vesile sayanlar da vardir"[76] yeti tarafindan neshedilmis oldugunu sylemistir. Halbuki bu yetlerin ierigi haber olmaktadir ve haberler neshe konu olmazlar. Bu durumda yetlerden maksat, bedevilerin genel kapsami ierisinden inananlarin ikarilmis ve hkme kfir olanlarin tahsis edilmis olmasidir.[77]Eb Sad ve digerleri ise, "iffetli kadinlara zina isnad edip de, sonra drt sahit getiremeyenlere seksen degnek vurun; ebediyen onlarin sahitligini kabul etmeyin; iste onlar yoldan ikmis kimselerdir"[78]yeti, (hemen arkasindan gelen) "Ama bundan sonra, tevbe edip dzelenler bunun disindadir"[79] yeti ile neshedilmis oldugunu sylemislerdir. Benzeri bir sz daha nce Ibn Abbs'tan nakledilmisti (ve gerekli aiklama orada yapilmisti). "Sphesiz ki Allah, btn gnahlari affeder"[80] yetinin, "Allah kendisine sirk kosulmasini affetmez"[81]yeti ile mensh oldugu sylenmistir. Halbuki bu, nesh kabilinden olmayip tahsis kabi-lindendir. "Siz ve Allah'tan baska taptiklariniz, cehenemin yakitisiniz"[82]yetinin ''Yaptiklarina karsilik katimizdan kendileri iin iyi seyler yazilmis olanlar, iste onlar cehennemden uzak tutulanlardir"[83] yeti ile menshtur[84]ayni sekilde "Sizden cehenneme ugramayacak yoktur.[85] yeti de yine bu yetle mensh bulunmaktadir, denilmistir. Oysa ki bunlar haber konulu yetlerdir ve bilindigi gibi haberlerin neshedilmesi caiz degildir. Mekk syle der: Sonra eger bu nesh olsa, o zaman Allah'tan baska kendisine ibadet edilenlerin tmnn cehenneme girmesi hkm kalkmis olurdu. nk nesh, birinci hkmn zevali ve ikinci hkmn onun yerine gemesi demektir.[86] Halbuki bu konuda birinci hkmn topyekn ortadan kalkmasi caiz degildir. Zail olan sadece bazisidir. Dolayisiyla sz konusu olan tahsis[87] ve beyandir.

"Sizden, hr m'min kadinlarla evlenmeye g yetiremeyen kimse, ellerinizdeki m'min cariyelerinizden alsin" yetinin, yine ayni yetin devami olan "Cariye ile evlenmedeki bu izin iinizden, gnaha girme korkusu olanlaradir"[88]kismi ile neshedildigi sylenmistir. Oysa ki burada da sz konusu olan nesh degil, m'min cariyelerle evlenebilmenin sartini beyan olmaktadir. Konu ile ilgili pek ok rnek vardir ve bunlar, mtekaddimnin (ilk devir limlerinin) nesh kelimesini, lafizlarin zahirlerinden hkmlerin ikarilmasi sirasinda, Sri'in maksadi olmayan mnlari vehmettiren unsurlarin aiklanmasi (yani mutlakm takyidi, mcmelin beyani, mmin tahsisi gibi) anlamim kastettiklerini gstermektedir. Bu durumda onlarin istilahlarinda nesh kelimesi, uslclerin istilahlari olan nesh kelimesinden ok daha kapsamli olmaktadir. Bu nokta iyi anlasilmalidir. Tevfk ancak Allah'tandir. [89]
Drdnc Mesele :

Zarur, hc ve tahsn konulardan olan kll kaidelerde nesh meydana gelmez.[90] Istikra neticesinde ortaya ikmistir ki, nesh sadece cz' fer' mesilde vuku bulmustur. nk bes zarur esasin korunmasina ynelik her hkm sabit bulunmaktadir. Eger bunlar ierisinden bazi cziler neshe dilmisse, bu mutlaka onlarin hifzini temine ynelik bir baska hususun konulmasi yolu ile olmustur. Eger yerine birsey konulmaksizm nesh meydana gelmisse, bu durumda da korumanin asli mutlaka baki kalmis olacaktir. Zira, bir cinsin bazi nevilerinin kaldirilmis olmasindan o cinsin kaldirilmis olmasi gibi bir sonu meydana gelmez. Hatta uslcler, zarur esaslarin her millette (seriatta) dikkate alinmis oldugunu, her millete gre koruma sekilleri farkli olsa bile esasta bunlarin msterek olduklarini iddia etmislerdir. Hc ve tahsn konularda da durumun byle olmasi gerekir. Su yetler bu hususu ortaya koymaktadir: "Allah Nuh'a buyurdugu seyleri size de din olarak buyurmustur. Ey Muhammedi Sana vahyettik; Ibrahim'e, Musa'ya ve Isa'ya da buyurduk ki: Dine bagli kalin, onda ayriliga dsmeyin[91] "Ey Muhammedi Peygamberlerden azim sahibi olanlarin sabrettigi gibi sen de sabret"[92] Pek ok peygamberden bahsettikten sonra syle buyrulmustur: "Iste bunlar Allah'in dogru yola eristir dikleridir, onlarin yoluna uy[93]"Allah'in hkmnn bulundugu Tevrat yanlarinda iken, ne yzle seni hakem tayin ediyorlar da sonra bundan yz eviriyorlar."[94] Daha pek ok yette daha nceki seriatlarda mevcut bulunan kll hkmlerden haber verilmistir ve bunlar aynen bizim seriatimizda da bulunmaktadir ve aralarinda bir fark yoktur. Yce Allah syle buyurur: "Ataniz Ibrahim'in dini.[95] Hz. Musa'nin kissasi ile ilgili olarak da: "Sphesiz ben Allah'im. Benden baska tanri

yoktur. Bana kulluk et; Beni anmak iin namaz kil[96] "Sizden ncekilere oru yazildigi gibi size de yazildi"[97]infaktan men hakkinda gelen "Biz bunlari, vaktiyle bahe sahiplerini denedigimiz gibi denedik.[98] yetleri; "Orada onlara cana can, gze gz, buruna burun, kulaga kulak... diye yazdik.[99] Ve bunlara benzer daha pek ok zarur esaslar hakkinda gelen yetler bunu gstermektedir. Hc konularda da durum aynidir. nk biz onlarin takat st ykmllklere maruz kalmadiklarini biliyoruz. Her ne kadar onlar bazi mesakkat veren ykmllklerle muhatap tutulmuslar-sa da, bu hciyytm dikkate alinmis oldugu esasini ortadan kaldirmaz. br taraftan tahsn olan hususlarda da durum farkli degildir. Yce Allah syle buyurur: "Siz kadinlari birakip sehvetle erkeklere yaklasiyorsunuz[100] br taraftan "Onlarin yoluna uy"[101] ifadesi zahiri ile, eza ve iskencelere karsi sabir ve metanet gsterme, dsmanca tavirlari en gzel sekilde savma gibi onlarin gzel detlerine de smil olmaktadir. "Sizden her biriniz iin bir yol ve bir yntem kildik (sir'aten ve minhcen)"[102]yetine gelince, bu tamamen cz' fer' konularla ilgili olmaktadir.[103] Bu sekilde yet ve hadislerin mnlari toplanmis olur. Seratlerde nesh bulunmasina ragmen, onlarin asil ve esaslari birlik arzettigine ve degismeden kalip neshe konu olmadigina gre, btn seriatlarin gzellikerini kendisinde toplayan ayni Islm seriati ierisinde bu esaslarin degismeden kalmasi ve neshe konu olmamasi ncelikli olarak sabit olacaktir. Allah Tel en iyisini bilir. [104]

[1] Deliller bahsinin sekizinci meselesine bkz. O zaman esaslarin tamamlanmasinin mnsi daha iyi anlasilacaktir. Buradaki ifadeden maksat yeni esaslarin konulmus olmasi degildir. nk Medine dneminde getirilen btn hkmler Mekke dneminde temeli atilan kll esaslarin bir uzantisi ya da tamamlayicisi mahiyetindedir. Mekke dneminde esasi bulunmayip da tamamen Medine dneminde konulmus genel bir esas bulunmamaktadir. [2] Daha nce sekizinci meselede de getigi gibi iki yasagi daha nce temeli atilmis bulunan nefsin korunmasi esasi ierisinde icmalen mevcuttu. Medine dneminde yapilan is, bunun adinin konularak yasagin tasrih edilmesinden ibaret olmustur; yoksa bu yasak yeni bir esas getirmis degildir. Keza iene had cezasi konulmasi, ogu haram olanin azini da haram oldugunun belirtilmesi ilgili esasin tamamlayici unsurlari mahiyetindedir. [3] Bu ifade birazdan gelecek neshin gerekesine ters dsmemektedir. nk mcmel olarak getirilen esaslarin detaylari getirilince tatbikat sirasinda esitli glklerle karsilasmak mukadderdi. Bu zorluklar karsisinda bazi ruhsatlarin getirilmesi hikmetin geregi oluyordu. [4] Yani neden ve ne kadar infak edecegi konusu tercihe birakilmisti. Yoksa bizzat infak, ta ilk bastan beri kisinin tercihine birakilmis degildi. [5] Iyice arastirildigi zaman mt'a nikahinin Mekke fethi gnnde gn sre ile mubah kilindigi ve daha sonra da haram edildigi grlecektir. Burada sz konusu olan helal kilma o zamana mahsus zarurete mebn bir tasarruftu. Sonra da neshechldi. Her iki is de Medine dneminde olmustu. Dolayisiyla misal zerinde tartisilabilir. [6] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/97-99 [7] Yani neshin kll esaslarda olmayacagina.

[8] l-i Imrn 3/7. [9] nk bu durumda mensh, yette kitabin anasi, esasi, ogunlugu oldugu belirtilen muhkemin karsiti olmaktadir. [10] Evet bu ogunluk limlerin grs olmaktadir. Bunlarin delilleri aiktir. Bunlar haber-i vhid ile mtevtirin sadece tahsis edilebilecegini, ama neshedilemeyecegini kabul etmislerdir. nk tahsis bir beyan esididir ve bu durumda iki delilin arasi bulunmakta, her ikisiyle de amel edilmis olunmaktadir. Nesh ise iptal olmaktadir. Zayifin gly Iptal etmesi mmkn degildir. [11] Mekke dneminde inen yetlere Mekk, Medine dneminde inen yetlere de Meden denilmektedir. () [12] Bu izah sonucunda mesel Celleyn gibi tefsirlerde tutulan yolun pek uygun olmadigi anlasilmis olacaktir. Her ne kadar birazdan gelecek olan istilah zerinde yrnms olmasi sz konusu ise de, bu gibi yerlerde nesih ifadesini kullanmak Allah'in kelamini aiklama konusunda pek de hos olmayan bir gevseklik gstermek anlamina gelmektedir. [13] Bu ifade ikinin, Medine dneminde hakkinda yasaklayici yet gelmeden nce asl ibha hkm geregince mubah oldugunu gsterir. Bu durumda bu sz ile, daha nce geen ve ikinin hkmnn Mekke dneminde konulmus bulunan canin ve organlarin korunmasi asl hkmnn ierisine girdigi seklindeki sz arasini bulma ihtiyaci dogmaktadir [14] Hakkinda ser'an ibaha hkm verilmeyen, esyanin asli ve cri det geregi olan mubah, ser' bir hkm sayilmamaktadir. [15] Zeyd b. Erkam syle der: "Biz namazda iken konusurduk. Bizden biri ya-nindakine birseyler sylerdi. Sonunda "Gnlden boyun egerek Allah'a namaz kilin" yeti indi; namazda iken skt etmemiz emredildi ve konusmak yasaklandi." (bkz. Buhr, el-Amel f's-salt, 2 ; Tefsr, 2/43 ; Mslim, Mescid, 35). [16] Bakara 2/238. [17] M'minn 23/2. [18] Ibn Merdeveyh'in rivayetine gre Hz. Peygamber <sa.) namaz kilarken saga sola bakardi. Bunun zerine sz edilen yet indi. [19] Yani ser' bir hkmn neshi sz konusu degildir. Aksine zimmetin daha nce bereti var iken simdi bir ykmllkle mesgul olmustur. Mellif bu nev'e esitli isimler vermistir: Buna gre: a) Asl ibaha hkm ile mubah olan seylerin haram kilinmasi, b} Zimmetten asl beretin kaldirilmasi, c) Cahiliye dneminde insanlarin zerinde bulunduklari durumun kaldirilmasi. Bunlarin her de ayni mnyi ifade eden farkli tabirler olmaktadir ve bylece mellif ser' hkmn neshi ile bunlar arasindaki farki iyice gstermeyi amalamistir. Bunlar nesih sayilmamaktadir. [20] Yani Kur'n'm tesri kildigi seylerin ogu, Cahiliye dneminde insanlarin isleyegeldikleri seylerin kaldirilmasi ya da iptal edilmesi seklinde olmustur. Her ne kadar onlara belli bir sre mhlet verilmis ve onlarin gerek yasantilarini ve gerekse ibadet hallerini islh yolu ile dzenlenen konularda tedrce riayet edilmisse de sonu itibariyla yapilan Cahiliye dneminde mevcut olan seylerin iptalidir. Bunlar nesih sayilmamaktadir. nk bu gibi konular hakkinda daha nce gemis ser' bir hkm bulunmamakta, getirilen ilgili delil ilk defa ser' bir hkm koymus olmaktadir. [21] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/99-102 [22] Yani hssin medlul disinda kalan kisim. [23] Birazdan ganimet hakkindaki rnegi gelecektir. [24] Isr 17/18. [25] Sra 42/20. [26] Nesih, haberlerin delalet ettikleri seylerde cereyan etmez. Asla degismesi mmkn olmayan mesel Allah'in birligini, onun keml ve tenzihi sifatlarini bildiren haberlerin medlulleri zerinde neshin cereyen etmeyecegi konusunda icm bulunmaktadir. Zeyd'in imani, Amr'in kfr gibi degismesi mmkn oan konularla ilgili haberler hakkinda neshin cereyan edip etmeyecegi hakkinda ise ihtilaf vardir. Tercih edilen grse gre bu gibi durumlarda da nesih cereyan edebilir. Haberin tilvetinin neshi veya bizim bir haberi bildirmekle ykml tutulmamizin neshedilmesi ise -mesel birseyi haber vermekle ykml kilinmamiz ve sonra da o seyle olan ykmllgmzn

neshinin gelmesi gibi- btn bunlar caizdir. nk bunlar da bir tr ykmllktr. Dolayisiyla neshin konusudur. Simdi bu izah isigi altinda yete bakiniz. Acaba o medlul degisebilen trden ve dolayisiyla tercih edilen grse gre neshe konu olabilen kisimdan midir? Yoksa degismeyen, dolayisiyla da neshin girmeyecegi kisimdan midir? Uslcler syle derler: Degismeyen kismin rneklerinden biri de mesel: "Allah Zeyd'i helak etti" szdr. nk bu tek bir olaydir ve bir kere vuku bulmustur. Dolayisiyla bu gibi haberlerin medlul hakkinda degisiklik meydana gelmez. Tahkik sonucunda grlmstr ki, bazi haberlerin medlulleri hakkinda nesh caiz olmaktadir. Mesel haber mm olur, sonra ikinci haber gelir ve birinci haberin minim tahsis eder ve mmin medlulnn sadece bazi czlerine samil oldugunu gsterir. Yukaridaki yette oldugu gibi. Ancak bu uslclerin kastettikleri anlamda olmayip, mtekaddimnin kastettikleri nesih istilahi dogrultusunda olur. el-Amid'nin et-Ihkm adli eserine bkz. [27] Suar 26/224-226. [28] Nr 24/27. [29] Nr 24/29. [30] Hatta birinci yette dahi, sz edilen evlerden maksadin ierisinde oturulan evler oldugunu gstennektedir.nk yette bulunan "izin almadan, seslenip sahiplerine selm vermeden"ifadesi bunu gerektirir. [31] Tevbe 9/41. [32] Tevbe 9/122. [33] At da ayni grstedir. Bu grs, ikinci yetin cihd hakkinda oldugu esasina mebndir. Fahreddin er-Rz, buna ragmen bunlar arasinda neshin gerekmeyecegini aiklamistir. Onun din ilimler konusunda ihtisaslasma ve derinlesme ile ilgili oldugu ve onun cihdla ilgisi bulunmadigi da sylenmistir. Nitekim mellif de yle sylemektedir. Ancak mellifin "Ancak o, bu szyle Tebk seferinden sonra hkmn, seferberligin herkes zerine gerekmeyecegi seklinde olduguna dikkat ekmistir" sznn bir anlami yoktur. nk bu, bizzat neshin mnsi olmaktadir. [34] Enfl 8/1. [35] Enfl 8/41. [36] En'm 6/69. [37] Nisa 4/140. [38] Mekke'de "yetlerimizi ekismeye dalanlari grnce, baska bir bahse gemelerine kadar onlardan yz evir...." (6/68) yeti inince mslman-lar sikayeti oldular ve kendilerinin Mescid-i Haram'da namaz kilmaktan, Kabe'yi tavaf etmekten mahrum kaldiklarini sylediler. Zira msrikler her defasinda mslmanliga satassalar onlar hemen orayi terket-mek zorunda kaliyorlardi. Onlarin satasmasi ise eksik olmuyordu. Bu durumdan byk bir sikinti duyuyorlardi. Bunun zerine "Sakinan kimselere, onlarin hesaplarindan bir sorumluluk yoktur" yeti ile onlara karsi Allah'in rahmet ve ruhsati tecelli etti ve bylece kendilerine, Islm'a satasanlari uyarmak, onlari Hakk'a irsd etmekle birlikte bulunduklari yerde kalmalari mubah kilindi. Sonra Medine dneminde mnafiklar Yahudi hahamlari ile birlikte otururlar ve onlardan Islm'a ve Kur'n'a yneltilen her trl istihza, ayiplama, satasma duyarlardi. Bunun zerine "O size kitapta 'Allah'in yetlerinin inkr edildigini ve alaya alindigini isittiginizde, baska bir sze gemedike, onlarla bir arada oturmayin, yoksa siz de (ey mnafiklar) onlar gibi olursunuz' diye indirdi." (4/140) yetini mnafikara hitaben indirmis oidu. Buna gre *Ki-tap'ta size indirilen' den maksat "Ayetlerimizi ekismeye dalanlari grnce, baska bir bahse gemelerine kadar onlardan yz evir...." (6/68) yeti olmaktadir. Fahreddin erRz'nin tefsirine bkz. Onun izahina gre burada nesh iki kere meydana gelmis olmaktadir. Birincisi: Azimet hkm, hafifletme ve onlari uyarmak kaydi ile eski yerlerinde oturmaya devami mubah kilma yoluyla nesh. Bu nesilde hem nsih hem de mensh En'm sresinde bulunmaktadir. Ikincisi: Hafifletme hkmn ikinci olarak neshetme. Bu da (4/140) yetiyle olmustur. Byle bir seyin benzerinin seriatta grlmedigini syleyenler olmustur. Mesel Ibnu'1Kay-yim, Zdu'l-med adli eserinde birok yerde bunu syler. Sonra kaldi ki, "Sakinan kimselere, onlarin hesaplarindan bir sorumluluk yoktur" ifadesi ser' bir hkm bildirmektedir. O da gnah ve sorumlulugun kaldirilmis olmasidir. Bu durumda onun nsih ya da mensh olmasi mmkndr; nk o mn itibariyla haber degildir. Bu noktada mellifin szne ne basta ne de sonda katilmak mmkn degildir. Benzeri bir durum sarih olmayan emir bahsinde de gelecektir. [39] Nisa 4/8. [40] Nisa 4/11-13. () [41] Bakara 2/284.

[42] Bakara 2/286. [43] Bu cmle szn akisi ve Nsir'in notu dikkate alinarak tarafimizdan eklenmistir. () [44] Ibn Abbs'in szne gre yetin anlami syledir: "iinizdekini ve sahitlik hakkinda bildiklerinizi aiklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba eker ve diledigini bagislar..." seklinde olacaktir. Bu syle olur: Siz hak sahibine hakkin nasil oldugunu bildiginizi, fakat hkim yaninda sehadette bulunmayacaginizi sylersiniz, yahut da gizler ve hak sahibine bildiginiz seyleri muttali kilmazsiniz. Bu durumda da her iki halden dolayi Allah sizi hesaba eker. nk sizin bu tavriniz sehadeti gizlemek ve hakki zayi etmektir. Bu durumda yetteki "aiklasaniz da..." ifadesi Sahitligi gizlemeyin" sznn mcmelligini aiklamis olur. Bu durumda o, sadece birine olabilecegi gibi her iki duruma da muhtemel olabilir ve o zaman "Allah kisiye ancak gcnn yetecegi kadar ykler..."yetinin bu yetle irtibati kalmaz. Ama yetin inis sebebi ile ilgili bir rivayet bulunmaktadir: "Iiniz-dekini aiklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba eker ve diledigini bagislar..." yeti inince bu sahabeye ok agir geldi ve Hz. Pey-gamber'in nnde dizleri zerine kapanip syle dediler: "Y Raslallah! Simdiye kadar namaz, oru... gibi gcmzn yetecegi seylerle ykml tutulduk. Ancak bu yet indi ve hibirimiz iinden geen kt dsnce ve hisleri nleyebilecek gte degildir" dediler. Bunun zerine Yce Allah: "Allah kisiye ancak gcnn yetecegi kadar ykler..." yetini indirdi. Yani Allah sizi iinizden geen ve islemeye azmetmediginiz dsnce ve hislerden dolayi sorumlu tutmaz. Dolayisiyla sorumluluk gcnz dahilindedir. Bu rivayete gre yetin "Iinizdekini aiklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba eker ve diledigini bagislar..." yetini neshet-mis olmasi, onun mcmeligini beyan, kapsami dahiline giren bazi cz'le-rini tahsis etmesi anlamina gelmektedir. Kisaca, Ibn Abbs'm-grsne gre hareket ettigmiz zaman "Allah kisiye ancak gcnn yetecegi kadar ykler..." yetinin "ve in tbd..." yetiyle ilgisi yoktur ve bu muhkem olup tahsise gidilmis olmaz. Hatta bu yet sehadeti gizlememe ile ilgili yetin mcmelligini beyan etmis olur. Szn ettigimiz rivayeti esas aldigimizda ise, sz konusu olan nesh degil, mcmelin beyani ya da mmin tahsisi olmaktadir. [45] Bakara 2/283. [46] Bakara 2/284. [47] Bu kisim da yine metnin akisi ve Nsir'in notu dikkate alinarak tarafimizdan ilave edilmistir. () [48] Nr 24/31, [49] Nr 24/60. [50] Midde5/5. [51] En'm 6/121. [52] Ancak tarih itibariyla daha nce gelen bir delilin daha sonraki tarihli bir delili tahsis etmesinin sihhati zerinde durmak gerekir. nk burada sz edilen tahsis durumunda muhassis olan delil daha nce inmis olmaktadir. nk Mide sresi En'm sresinden daha sonra inmistir. Bu grs ogunluga aittir. Bazilari ise hss ile mmin tahsisi mutlak surette caizdir; ister nceki tarihli olsun ister sonraki tarihli olsun far-ketmez, demislerdir. Diger bazilari da, nceki ya da sonraki tarihli olmasina aldirilmaksizin kitap kitabi tahsis etmez demislerdir. Immu'1-Haremeyn ve Eb Hanife de syle derler: "mmin hss ile tahsisi ancak tarih bakimindan mmin nce gelmesi durumunda mmkndr; aksi takdirde sonraki tarihli mm nsih olur." [53] Enfl 8/16. [54] Enfl 8/66. [55] Nisa 4/24. [56] Sra 42/5 [57] Gfir 40/7.

[58] Ibnu'n-Nahhs, bu kelimeyi byle mi syledi yoksa fiil olarak mi syledi? Onu tam olarak bilmiyoruz. Ancak birincisi daha yakm ve bu durumda szn tevil etme imkani daha kolaydir. [59] Sra 42/5 [60] Tevbe 9/34. [61] Tevbe 9/103. [62] Bunlar, zekti verilmeyen mallarin "kenz" oldugunu ifade eden pek ok hadisi delil olarak kullanmislardir. [63] li Imrn 3/102. [64] Tegbun 64/16. [65] l-i Imrn 3/102. [66] Tegbun 64/16. [67] Bakara 2/228. [68] Ahzb 33/49. [69] Talk 65/4. [70] Fussilet 41/4. [71] Kehf 18/29 [72] . Tekvr 81/28. [73] Tekvr 81/29. [74] Tevbe 9/97. [75] Tevbe 9/98. [76] Tevbe 9/99 [77] Yani birinci yet sonuncu yet ile tahsis edilmis olmaktadir. Ortanca yet ile sonuncu yete gelince, bunlar arasinda herhangi bir tearuz durumu yoktur. nk her iki yette de aika bedevilerin sadece bir kismindan sz edilmektedir. Bu durumda bu ikisi arasinda nesh ya da tahssden bahsetmek uygun degildir. [78] Nur 24/4. [79] Nr 24/5. [80] Zmer 39/53. [81] Nisa 4/48 [82] Enbiy 21/98. [83] Enbiy 21/101. [84] nk onlarin taptiklari arasinda Hz. Isa, annesi ve pek ok melek de bulunmaktadir. [85] Meryem 19/71. [86] Yani, sanki birinci durum hsil olmamistir. Burada, her ne kadar onlarin ve taptiklarinin "katimizdan kendileri iin iyi seyler yazilmis olanlar" dan oldugu ifade edilmiyorsa da, onlarin cehennem yakiti olmalari ortadan kalkmis olmaktadir. Bu ise dogru degildir. Mekk'nin demek istedigi budur. [87] Yani onlarin mabdlari ierisinde cehenneme girecekler tahsis edilmistir. Geriye herkesin cehenneme

ugrayacagini bildiren yetinin durumu kaldi. Acaba bu yet de hakkaten 'Yaptiklarina karsilik katimizdan kendileri iin iyi seyler yazilmis olanlar, iste onlar cehennemden uzak tutulanlardir" yeti ile tahsis edilmis midir? Halbuki herkesin cehenneme ugrayacagini belirten yette, hkmn genelliginin devam etmekte oldugunu gsteren unsurlar vardir ki, bir sonra gelen "Sonra biz, Allah'a karsi gelmekten sakinmis olanlari kurtarir, zalimleri de orada diz st kms olarak birakiriz."(19/72) yeti bunu gstermektedir. Ayrica Mslim'de rivayet edilen bir hadiste de bu sekilde aiklamada bulunulmustur. [88] Nisa 4/25. [89] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/102-112 [90] Bu sz daha nce gemisti. Burada bunu bir sonraki paragrafta syleyecegi seylere bir giris olmak zere tekrar etmistir. [91] Sr 42/13. [92] Ahkf 46/35. [93] En'm 6/90. [94] Mide 5/43. [95] Hacc 22/78. [96] Th 20/13. [97] Bakara 2/183. [98] Kalem 68/17. [99] MIde 5/45. [100] Araf 7/81. [101] En'm 6/90. [102] Mide 5/48. [103] Bu, klli esaslari ierisine almayacak sekilde sadece cz' fer' konularla ilgili olmaktadir. zellikle de detaylarda degisse bile her seriatta asla degismeyen zarriyyt konusu asla bu yetin kapsamina girmemektedir. [104] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/112-115

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Emir ve Nehiy

nc Fasil Emir Ve Nehiy . 1 Birinci Mesele: 1 Ikinci Mesele: 3 nc Mesele: 5 Drdnc Mesele: 8 Besinci Mesele: 8 Altinci Mesele: 11 Yedinci Mesele: 16 Sekizinci Mesele: 28 Dokuzuncu Mesele: 44 Onuncu Mesele : 48 ONBIRINCI MESELE: 52 ONIKINCI MESELE: 53 ONNC MESELE: 54 ONDRDNC MESELE: 55 ONBESINCI MESELE: 58 ONALTINCI MESELE: 71 ONYEDINCI MESELE: 76 ONSEKIZINCI MESELE: 81

nc Fasil Emir Ve Nehiy

Konu onsekiz mesele altinda incelenecektir.


Birinci Mesele:

Emir ve nehiy, emredende bulunan bir istek ve iradeyi[1] gerekli kilar. Emir, emredilen seyin istenmesi ve gereklestirilmesinin irade edilmesi unsurunu; nehiy ise, yasak edilenin terki talebini ve onun gereklestirilmemesi iradesini ierir. Bununla birlikte, emredilen seyin islenmesi, yasaklanan seyin de terki bir irade unsuru ierir ya da gerektirir[2]; fiil ya da terkin gereklesip gereklesmemesi de iste bu irade iledir. Aiklamak gerekirse: irade (dileme), seriatta iki anlama gelir: Birincisi: Her irade edilene ynelik kader ve yaratilisla ilgili iradedir (kaderi irade). Mesel bu anlamda syle denir: 'Allah'in olmasini diledigi olur. Olmamasini diledigi de olmaz.' Veya: 'Olmasini dilemedigi seyin olmasi imkansizdir.[3] Ikincisi: Emredilenin gereklestirilmesi, yasak edilenin de gereklestirilmemesi istegine taalluk eden emirle ilgili irade (emr irade).[4]Bu esit irade; Allah, emrettigi seyin islenmesini sever ve ondan

hosnud olur, anlamina gelir. Emredilmis olmasi hasebiyle emrolunanin onu yapmasini sever ve ondan hosnud olur. Nehiyde de durum aynidir; yani Allah, yasak edilenin terkedmesini sever ve ondan hosnud olur. Allah Tel, kullarina esitli emirler vermis ve O'nun yce iradesi ikinci anlaminda olmak zere bu emirlere taalluk etmistir. nk emir iradeyi gerektirir. Zira emir mahiyet itibariyla, mkellefi fiilin islenmesine ya da terkine zorlama (ilzam) anlami tasir. yle ise, bu zorlamanin murad edilmis olmasi gerekir. Aksi takdirde ne bir ilzmden sz edilebilir ne de onun (emir) iin anlasilabilir bir mn dsnlebilir. Sonra, yukarida sz edilen anlamda, kendisi ile ilzam edilen seyin gereklestirilmesi murad olunmaksizin ilzamin murad olunmasi mmkn degildir. Oysa ki Allah tat ehline yardimci olmaktadir ve O, ayni zamanda onlardan tatin vukuunu da murad etmis olmaktadir. Bu durumda (tat), birinci yani kaderi anlaminda iradesine uygun olarak meydana gelmistir. Gnahkrlara ise yardimci olmamaktadir ve onlardan tatin vukuunu murad etmemistir. Bunun sonucunda da meydana gelen terk olmustur. Bu da birinci anlamda irdesinin geregi olmaktadir. Emir, bu birinci anlamda irdeyi, zorunlu olarak gerektirmez. Dolayisiyla dilemedigi birseyi emretmis olabilir. Diledigi birseyi de yasaklamis olabilir, ikinci (yani emr irde) anlaminda ise, ancak irade ettigi seyi emreder; sadece irade etmedigi seyleri yasaklar.Irde, her iki anlamda da ser' nasslarda kullanilmistir: Birinci anlamda irde hakkinda Yce Allah syle buyurmustur: "Allah kimi dogru yola koymak murad ederse onun kalbini Islmiyet'e aar, kimi de saptirmak murad ederse, gge ykseliyormus gibi, kalbini dar ve sikintili kilar. Allah bylece inanmayanlari kfr batakliginda birakir.[5] Hz. Nuh'un (as.) szn hikaye tarzinda da syle buyuruyor: "Ancak Allah murad ederse onu basiniza getirir, siz O'nu ciz birakamazsiniz. Allah sizi azdirmak murad ederse, ben size gt vermek istesem de faydasi olmaz.[6]Baska bir yette de syle buyurur: "Allah murad etseydi, belgeler kendilerine geldikten sonra, peygamberlerin ardindan birbirlerini ldrmezlerdi. Fakat ayriliga dstler, kimi inandi kimi inkr etti. Allah murad etseydi birbirlerini ldrmezlerdi, lkin Allah istedigini yapar. [7]Bu mnda nasslar pek oktur. Ikinci anlamda irde hakkinda da syle buyurur: "Allah size kolaylik murad ederse zorluk istemez[8]"Allah sizi zorlamak istemez, Allah sizi aritip zerinize olan nimetini tamamlamak murad eder ki skredesiniz[9]; "Allah size aiklamak ve sizden ncekilerin yollarini gstermek ve tevbenizi kabul etmek murad eder. Allah bilendir, hkm ve hikmet sahibidir. Allah sizin tevbenizi kabul etmek murad eder, sehvetlerine uyanlar ise sizin byk bir sapikliga gitmenizi isterler, insan zayif yaratilmis oldugundan Allah sizden yk hafifletmek murad eder[10] "Ey Peygamberin ev halki! Sphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak murad eder.[11] Bu anlamda

kullanilan "irde" kelimesi de ayni sekilde pek oktur. Fahreddin Rz syle demistir: Mutezile bu yeti delil olarak kullanarak, kuldan Allah'in istemedigi seylerin vki olabilecegini sylemislerdir. nk mesel hasta bir kimse tekellfe girip orucunu tutsa, bu durumda o Allah'in murad etmedigi zorlugu islemis olacaktir. Rz, onlara ''Yce Allah'in iradesi bizzat zorlugun vukuu ile ilgili degildir, O, zorlukla emretmis olmayi murad etmemistir" seklinde cevap vermistir. Ne Als'de ne de Bagav'de, bu yetlerdeki "irde"nin -mellifin dedigi gibi- riza ve muhabbetle tefsir edildigini de grmedim. Mutezile'nin ikmazini en iyi giderecek zm, kelimenin szlk anlaminda bulunacak bir dayanaktir. Kms'da syle denir: "Irde, mesettir (yani dilemektir)." Srih ise, bu mnya herhangi bir ilavede bulunmamistir. Lisnul-Arab'da ise syle denir: "Birseyi irde etti" demek, onu dilemek (meset) demektir. Sonra da syle der: "Birseyi irde etti" demek, onu sevdi ve onunla ilgilendi demektir." Bu durumda Mellifin (r.a.) muradi tamamlanmis olmaktadir. Bu iki tr irde arasindaki farktan gaflet yznden konu ile ilgili yanlis anlamalar olmustur. Bazilari mutlak surette emir ve ne-hiyde irdenin bulunmadigini iddia etmislerdir.[12] Bazilari emredilmeyen seylerde mutlak olarak bulunmadigini, emredilen seylerde ise mutlak surette bulundugunu sylemislerdir.[13]Her iki yer arasindaki farki kavrayanlar ise, bu konuda herhangi bir karistirma durumu ierisine dsmemislerdir. Emri irde, sonu itibariyla tesr iradesi[14]demektir ve bu durumda emirde irdenin mutlak surette bulunmasi gerekecektir. Kader irde ise, tekvin (yaratma) irdesi demektir. Buna gre, bu kayitlama sadedinde "kasid" lafzinin kullanildigini ve Sri'e izafe edildigini grrsen bil ki, ben onunla tesr iradesi anlamina isaret etmekteyim. Bu ayni zamanda teklif iradesi olmaktadir. Uslclerin "tekvin irdesi" demeleri ve bununla da ikinci mnsi ile bu kitapta "kasid" lafzi ile anilacak olan seyi kastetmeleri[15] yaygindir. Tabi bu bir istilah meselesidir ve istilahlarda fazla katilik gstermenin bir anlami yoktur. Yardim ancak Allah'tan istenir. [16]
Ikinci Mesele:

Mutlak (herhangi bir kayit tasimayan) seylerin emredilmis olmasi, Sri' Tel'nm onlarin gereklestirilmesine ynelik kasdi bulundugunu gerektirir. Nitekim nehiy de, mutlak olarak yasaklanan o seyin gereklestirilmeme sine ve terkine ynelik kasdinin bulunmasini gerekli kilar. Syle ki: 1. Emrin mnsi fiilin, nehyin mnsi da terkin[17] iktizsi (gerekli kilinmasi) demektir. Iktiz ise, talep olmaktadir. Talep de talep edilen seyin varligini ve o seyin gereklestirilmesine ynelik kasdm bulunmasini gerekli kilar.[18]

Talebin bunun disinda baska bir mnsi yoktur. 2. Ikinci bir husus: Eger kendisinde talep edilen seyin gereklestirilmesine ynelik bir kasdm bulunmasini gerektirmeyecek bir talebin varligi tasavvur edilebilecek olursa, o zaman emrolunan seyin gereklestirilmeme sine ynelik bir kasit ile birlikte bir emrin; isle-nilmesine ynelik bir kasdin bulunmasi ile birlikte de bir nehyin gelmesi mmkn olurdu. Bu durumda da ne emir, emir olur; ne de nehiy, nehiy olurdu. Bu tam bir eliskidir. Dahasi emrin nehye, nehyin de emre dnsmesi sahih olurdu. Keza islenmesine ya da [123] terkine ynelik herhangi bir kasit iermeyen bir emir ya da nehyin bulunmasi mmkn olurdu ve bu durumda emredilen ya da yasaklanilan sey mubah ya da mesktun anh (hakkinda hkm verilmeyen ve skt geilen) olurdu. Btn bunlar muhal olan seylerdir. 3. nc bir nokta daha var: Emredilen seyin gereklestirilmesine, nehyedilen seyin de terkedilmesine ynelik bir kasit iermeyen emir ve nehiy, kendinde olmayan kimsenin (sh), uyuyanin ve mecnnun sz olur. Bunlar ise, ittifakla emir ve nehiy degildir. Konu, hakkinda delil aramaya ihtiya duyulmayacak kadar aiktir. Itiraz: Bu (yani emrin, emredilen seyin gereklestirilmesine ynelik Sri'in kasdinm bulunmasini lzim kilmasi), birka ynden problem arzeder: 1. Bu esasa gre, takat yetmeyecek seyle ykml kilma, o seyin gereklestirilmesine ynelik kasit iermis olur. Oysa ki tahkk erbabi limler -fiilen vuku bulmus olmasa da- takat st ykmllg ittifakla caiz grmektedirler. Onun caiz olmasi, takat st ykmllk konusu seyin gereklestirilmesine ynelik kasdin sahih olmasini gerektirir. (Adeten) mmkn olmayan birseyin gereklestirilmesine ynelik kasit ise, abestir. Dolayisiyla bundan, takat st birseyi emretmeye ynelik kasdin da abes olmasi sonucu lzim gelir. Allah hakkinda abesle istigali caiz grmek ise muhaldir. Kendisinden muhal lzim gelen hersey de muhaldir. O da (emirde), emredilen seyin islenmesine ynelik kasdin lzim gelmesidir. 'Emir, emredilen seyin gereklestirilmesine ynelik bir kasdm bulunmasini lzim kilmaz' dedigimiz zaman ise durum farkli olur. nk bu durumda akl bir mahzur ortaya ikmamaktadir. Dolayisiyla da onu kabul etmek gerekecektir. 2.

Bunun benzeri[19] efendi hakkinda lzim gelir. Syle ki: Kendisini klesini dvdg iin cezalandirmak isteyen hkmdar huzurunda efendi klesine -kendisine itaat etmeyecegi dsncesiyle- bir emirde bulunur ve bununla hkmdarin huzurunda dileyecegi zre bir n hazirlik olmasini ister. Bu rnekte efendi, kleye, emrettigi seyi gereklestirmesini kastetmeksizin emirde bulunmustur. nk burada onda byle bir kasdin bulunmasi, kendi nefsinin helakini isteme kasdini dogurur. Byle bir kasit ise akilli kisiden ikamaz. Bu durumda efendinin emri verirken onun gereklestirilmesini kastetmis olmasi sahih olmaz. Bu sahih olmadigina gre de, herbir emirde bulunanin, emredilen seyi kastetmis olmasi gibi bir sonu gerekmez. Ayni durum harfiyyen nehiy konusunda da geerlidir. Varilmak istenen sonu da budur. 3. Bazi emir sigalari vardir k "Bir vasita ile gge iksin da sonra (vahyi) kessin!..[20]gibi karsidakileri acze dsrmek (ta'cz) iindir. Bazilari da "Dilediginizi yapin![21]seklinde tehdid iindir. Bu gibi emirlerde (emir ile kasdin bulunmasi arasinda adem-i telzum) zarurdir. Zira acze dsrmek isteyen ya da tehdidde bulunan, emir sgasi ile ifade edilen seyin hakikaten gereklestirilmesine ynelik bir kasit bulundurmamaktadir. Cevap: Birinci itiraza syle cevap verilebilir: Takat st olan seyin gereklestirilmesine ynelik kasdin bulunmasi zarurdir ve bundan o seyin vcut bulmasi gibi bir sonu da lzim gelmez. Zira birseyi emretmeye ynelik kasdin bulunmasi, o seyin irde edilmesini lzim kilmaz.[22] Bu ancak "Emir, fiilin iradesidir" seklindeki Mutezile grsne[23]gre szkonusu olabilir. Es'arlere gelince, onlara gre emir, irdeyi gerekli kilmaz. Aksi takdirde emredilen seyler tmyle birlikte vuku bulurdu.[24] Sonra takat st seyle ykml kilmada, o seyin gereklestirilmesine ynelik bir kasdin bulunmadigi varsayilacak olursa, o zaman o sey takat st ykmllk olmaz. nk takat st ykmllk demek, islenmesine g yetmeyen bir fiili islemeye icbar etmektir. Fiile icbar edilmesi, onu yapmasina ynelik kasdin bizzat kendisi veya kasdin lzimi olmaktadir. Bu bulunmadigi[25] zaman, onunla ykml tutma da yoktur. (Takat st ykmllk) tahsile ynelik bir talep olmakta; o seyin bizzat ortaya konmasina (husule) ynelik olmamaktadir.[26]Bu ikisi arasinda aik fark vardir. Diger itiraz noktalarinda da durum aynidir. nk efendi, klesine emirde bulundugu zaman, ondan emrettigi seyi tahsil etmesini istemis olmakta; emrettigi seyin husuln istemis olmamaktadir[27] Birseyin tahsilini istemekle, husuln istemek arasinda fark vardir. Ta'cz ve tehdd iin olan emirlere gelince, bunlar her ne kadar emir sgasi

ile gelmislerse de aslinda bir emir degillerdir. Eger bunlar iin 'mecaz yoluyla emirdirler' denilecek olursa, o zaman onlarin durumu da arzettigimiz sekilde olacaktir. Zira emir -mecaz de olsa- bir kasdin bulunmasini gerektirir ve emir de bununla olur ve bu sekilde mecaz yn tasavvur olunur. Aksi takdirde, emredilen seyin gereklestirilmesine ynelik bir kasit olmaksizin (ta'cz ve tehdid iin getirilmis olan bu sgalar) hibir sekilde emir olmaz. [28]
nc Mesele:

Birseyi mutlak yani kayitsiz olarak emretmek, o seyin mukay-yed yani kayitli olarak emredilmis olmasini lzim kilmaz. Buna asagidaki hususlar dellet eder: 1. Eger mutlakla emir, mukayyed ile emri lzim kilsa idi, o zaman emrin mutlakla olmasi ortadan kalkardi. Halbuki biz meseleyi yle koyduk. Tabi bu bir eliski olur. Mesel Sri' Tel "Bir kle zd et!" dedigi zaman bunun mnsi "Herhangi bir kayit aramaksizin kendisine 'kle' denilen birisini zd et!" demektir. Eger bu sekildeki mutlak ifadeli emir, mukayyed emri gerekli kilacak olsaydi o zaman mn: "Falanca belirli kleyi zd et!" sekline dnsrd ve asla emrin mutlakligindan sz edilemezdi. 2. Emir "sbt" cmlesindendir. Daha genel olan birseyin (e'amm) sbtu, daha huss olan bir seyin (ehass1 sabit olmasini lzim kilmaz. Ayni sekilde daha genel (e'amm) olan bir emir de, daha huss bir emri lzim kilmaz. Bu, zihn klli esaslari ser' konularda dikkate alan bazi uslclerin istilahlari dogrultusunda bir delil olmaktadir. 3. Eger mutlak ifadeli emir mukayyedle emir olmus olsaydi, bu ya muayyen, ya da gayri muayyen[29]olurdu. Eger muayyen olsa idi, o zaman bundan vuku itibariyla takat st ykmllk lzim gelirdi. nk o, nassda tayin edilmemistir.[30]Keza bundan o muayyen seyin, kendisine emir ynelen herkese nisbetle olmasi gibi bir sonu da lzim gelirdi. Bu ise muhaldir.[31]Eger gayri muayyen ise, o zaman da yine takat st ykmllk szkonusu olur. nk emrin konusu mehul olmaktadir. Bilinmeyen birseyin yerine getirilmesi ve bylece emre uymus olma gereklestirilemez. Dolayisiyla gayri muayyen bir seyle emirde bulunmak muhaldir.Emrin, mukayyede taalluk etmedigi sabit olunca, bundan S-ri'in kasdinin mukayyede -mukayyed olmasi aisindan [32] taalluk etmis olmadigi; emirden maksadinin mukayyed bulunmadigi sonucu lzim gelecektir. nk biz meseleyi "Sri'in kasdimn mut-lakin gereklestirilmesi

oldugu" seklinde ortaya koymustuk. Eger mutlak ifadeli emirde O'nun mukayyedin gereklestirilmesine ynelik bir kasdi bulunsaydi, o zaman kasdi mutlakin gereklestirilmesi olmazdi. Tabi bu mmkn olmayan bir durumdur. Itiraz: Sizin bu iddianiz iki noktadan dolayi dogru degildir: 1. Birseyin -baska bir husus dikkate alinmaksizin- mutlak olarak emredilmesi, mukayyed ile emri lzim kmasaydi, o zaman mutlak ile emirde bulunmak da muhal olurdu. nk zihin disinda mutlak diye birsey yoktur; o sadece zihinde tasavvur olunan bir kavramdir. Kendisi ile ykml tutulan seyin ise varlik leminde mevcudiyeti bulunmalidir. Zira emre uymus olma, ancak emredilen seyin varlik leminde vcuda gelmesi sirasinda meydana gelir. O anda da (mutlak olarak emredilen sey) mukayyed olur. Dolayisiyla o zaman sizin iddianiza gre onu gereklestirmis olmakla emri yerine getirmis olmaz. Zihn olanin ise varlik leminde gereklestirilmesi mmkn olmaz. Bu durumda onunla ykml tutmak, takat st ykmllk olur. Takat st ykmllk ise yoktur (mmtenf). Su hale gre mutlak ifadeli emrin, mukayyed emri lzim kilmasi kainilmaz olacak ve ancak bu surette emre uyulmus olunacaktir. Dolayisiyla bu grse dnmek ve onu kabullenmek kainilmaz olacaktir. 2. Eger mukayyed, mutlak ifadeli emirde kastedilmis olmasaydi, sevap, mkelleften meydana gelen cz'lerin farkliligina gre farkli olmazdi. nk onlar emrin mutlakligi aisindan birbirine esittirler. Bu durumda sevabin da esit olmasi gerekirdi. Halbuki durum yle degildir. Aksine sevap, o mutlak enirin altina giren mukayyed cz'lerin lsne gre farkli olmaktadir. Mesel bir kle zd etmekle emrolunan bir kimse, degeri en dsk bir kleyi zd edecek olsa, sevabi o lde olur. Daha degerli bir kleyi zd etmesi halinde de sevabi daha byk olur. Hz. Peygamber'e en faziletli kle azadinin hangisi oldugu soruldugunda: "Kiymete en pahali, sahibi yaninda da en degerli olanidir'[33] buyurmustur. Kurban gibi kendisi ile Allah'a yaklasilmak istenilen seylerin degerli olmasi, namaz ve diger ibadetlerin tam yapilmasi gibi hususlarda asiri bir ihtimam gsterilmesini emretmis ve bylece sevabin daha byk olmasini istemistir. Mutlak emirler karsisinda, o emrin altina giren cz'ler ierisinde en stn olanina ynelmenin daha faziletli ve sevapa digerlerinden daha stn oldugu konusunda ihtilaf yoktur. Mutlakin kapsamina giren czllerdeki farklilik, derecelerde farkliligi gerektirdigine gre, bundan -her ne kadar emir mutlak ifade ile gelmis olsa da- mukayyedlerin Sri'in maksadi oldugu lzim gelir. Cevap: Birinci itiraz noktasi hakkinda syle demek mmkndr: Araplara

gre, mutlak emrin mnsi, zihn olan birseyle ykml tutmak degildir. Aksine onun mnsi, varlik leminde mevcut bulunan cz'lerinden biri ile, yahut da lafzin manasina mutabik sekilde varlik leminde mevcudiyeti sahih olan ve kendisi hakkinda o mutlak lafzin kullanilmasi dogru olan seyle ykml tutmaktir. Bu durumda o (yani mutlak), Araplara gre belirsiz fnekra) isim olmaktadir. Mesel onlar "Bir kle zd et!" dedikleri zaman, bundan kendisi hakkinda "kle" szcgnn kullanilmasi dogru olacak bir fertle zd isinin gereklestirilmesini istemeyi kastederler. nk onlar "kle" kelimesini cinsin belli olmayan br ferdini ifade iin koymuslardir. Arabin mutlaktan anladigi iste budur. Hsili, mutlakla emir, varlik leminde mevcut bulunan cz'lerinden biri ile emir olmaktadir ve mkellef bu cz'yi tercih etmede serbesttir. Ikinci itiraz noktasina yani Sri'in dikkate almis oldugu (sevaptaki) farklilik konusuna gelince, burada sz konusu olan kasdi ilh, ya bizzat mutlak emrin kendisinden, ya da haric baska bir delilden anlasilmis olur. Birinci ihtimal mmkn degildir. Zira geen deliller buna manidir. Bu yzden de mutlak emrin geregi olan [130J vcup ya da nedb konusunda bir farklilik meydana gelmemistir. Farklilik sadece mutlakin mefhmu muktezsinm disinda baska bir hususta meydana gelmistir. Bu dogrudur, ikincisi ise herkese kabul grmektedir. nk farklilik, sadece haric bir delilden anlasilmaktadir. "zd edilecek kleler ierisinde en faziletlisinin kiymete en stn oldugunu" bildiren; btn istenilen db ve erknina riayetle kilman namazin bu sekilde olmayan ve bazi hususlari eksik olan namazdan daha stn oldugunu belirten deliller gibi. Diger meselelerde de durum aynidir. Farklilik, iste bu noktadan hareketle Sri'in maksadi olmustur. Bu yzden de o -her ne kadar asil vacip ise demendb olmus; vacip olmamistir. nk o mutlak emirden anlasilanin zerinde bir mn olmaktadir. Su halde, bazi cz'lerin digerlerinden stn tutulmasina ynelik kasit, cz'lere ynelik ayri bir kasdi lzim kilmaktadir. Bu da mutlak emir cihetinden olmamakta; haric baska bir delilden olmaktadir. Bundan da sonu olarak ortaya ikiyor ki, mutlak olmasi aisindan mutlaka ynelik kasit, mukayyet olmasi aisindan mukayyede ynelik bir kasdin bulunmasini lzim kilmaz. Seimli vacip (el-vcibii'l-muhayyer) ise byle degildir. nk onun nev'ileri verilen izin ile Sri'ee maksd olmaktadir. Mkellef bir kle zd ettigi veya bir kurban kestigi ya da bir namaz kildigi zaman, eger bunlar mutlakin geregine de uygun iseler; o kimse bu yaptiklari mutlakin kapsami altina girdigi iin onlarin ecrini alacaktir. Ancak ortada istenilenden fazla birsey varsa, bu durumda haric olan mendupluk hkm geregince ayrica sevap grecektir. O da mutlak olmaktadir. Keffreti, kle zdi ile ifa ettigi

zaman zd sevabi; doyurmak suretiyle yaptigi zaman doyurma sevabi, giydirerek yaptigi zaman da giydirme sevabi alacak; yaptigi ise gre sevaplanacaktir. Yoksa onun iin her halde de keffret olarak verdigi sey dikkate alinmaksizin sadece yemin keffreti sevabi hasil olmayacaktir. nk seimli vacipte siklardan birini Sri' Tel'nin tayin etmis olmasi; O'nun kasdinin digerlerine degil sadece ona ynelik olmasi gibi bir sonucu gerektirir. Mutlaklarda tayin etmemesi ise, sadece ona ynelik zel bir kasdinin bulunmamasini gerektirir. Dolayisiyla burada bir baska asil daha ortaya ikmis oldu. O da basli basina bir mesele olmaktadir ve sudur: [34]
Drdnc Mesele:

Meselenin zeti sudur: Seimli emir, emrin altina giren ve tercihe birakilan mutlak cz'lere ynelik Sri'e ait bir kasdin bulunmasini gerekli kilar. [35]
Besinci Mesele:

Ser'an talep konusu olan seyler iki trldr: a) Insan tabiatinin vcut bulmasina yardimci oldugu ve gereginin yerini bulmasi iin destek verdigi talep konulari. yle ki insan tabiati bu tr taleplerin gereginin ortaya konmasi iin bir itici g mahiyetindedir. Yeme, ime, cins iliskide bulunma, pis ve igren olan seyleri yemekten ve onlara bulasmaktan uzak durma[36] gibi. Veya akli basinda kimselerin huy ve ahlk gzelligi konusunda car olan detleri bu tr taleplerin geregine uygunluk arzeder ve buna karsi koyan cibill bir duygu da bulunmaz: Avret yerlerinin rtlmesi, kadinlarin ve haremin korunmasi[37] vb. gibi. "Buna karsi koyan cibill bir duygu da bulunmaz" kaydi zina ve benzeri[38] insan tabiatinin emrin geregine muvafakattan yzevirme durumuna girdigi seyleri hkm disi birakmak iindir. b) Destegini cibill duygulardan ve gzel ahlk anlayisindan almayan talep konulari: Taharet (temizlik), namaz, oru, hac gibi ibadetler, kendilerinden ser' adaletin gereklestirilmesi amalanan sir muameleler[39] cinayetler, evlilik hkmleri, velayet ve sehdet bahisleri vb. gibi. Birinci trden olan talep konulari hakkinda, Sri' Tel bazen (meyyide olarak) insanin fitratinda bulunan ve ser' talep konusu olan seye destek veren bu duygularla (motif) ve geerli olan detlerle yetinir ve ilgili talep -aslinda nemli bir talep konusu olmasina ragmen-, byle olmayan konularla ilgili talebin teyit ve tekidi gibi vurgulanmaz. Dikkat edilecek olursa, bu gibi talep konularina muhalefet durumunda belirli cezalar konulmamis, sadece hirette verilecek cezalarin belirtilmesi ile yetinilmistir. Iste bu noktadan hareketledir ki pek ok lim bu trden olan talep konulari hakkinda snnet, ya da mendb veya kismen mubah gibi hkmler vermislerdir. Halbuki bu gibi konularla ilgili emir ya da yasaga aiktan

muhalefet edilecek olsa o hkm muktezye (snnet, mendb ya da mubah hkm) uygun bir sekilde vaki olmamaktadir. Mesel kendi kendisim ldren (intihar eden) bir kimsenin "kendi kendisini ldrdg letle cehennemde azap grecegi" belirtilmistir. Imam Mlik'in mezhebine gre, unutarak necaset ierisinde namaz kilan bir kimsenin namazini iade etmesinin ancak istihsn yolu ile gerekecegi; bu sekilde bile bile kilmis ise o takdirde mutlaka o namazi iade etmesinin gerektigi, nk kesin emre muhalefet etmis oldugu belirtilmistir. Oysa ki Imam necasetin izalesi hakkinda, insan fitratinda mevcut bulunan duygulara ve gzel ahlak anlayisina itimatla "snnet" tabirini kullanmistir. Buna ragmen eger kasitli olarak muhalefet yoluna gitmisse o zaman kesin talep seklindeki esasa tekrar dnms ve o namazi kesinlikle iade etmesi gerektigini sylemistir. Bundan daha aigi (Sri1), yeme, ime, soguk ve sicaktan korumasi iin giyinme, neslin bekasini saglayan nikh gibi cibill duygulardan destegini bulan seylerin talebi hakkinda kesin bir nass getirme yoluna gitmemistir. Bunlar sadece mubah ve mendb olan seylerin zikri sirasinda ele alinmistir. Ancak mkellef, insan tabiatinin istedigi bu gibi seylere muhalefet etme gibi bir tutum ierisine girerse o zaman bunlari almasi emredilir ve (murdar hayvan eti yemek gibi) haram olan seyler de hell kilinir. Ikinci trden olup destegini cibill motiflerden ve gzel ahlk anlayisindan almayan talep konularina gelince, Sri, Tel bu tr ierisinde teyid ve tekid edilmesi gereken hususlarin tekidi, hafifletilmesi gerekenlerin de hafifletilmesi seklinde onlari muhtevalarina gre degerlendirmistir. Zira bu tr talep konulari hakkinda insan fitratinda yer alan ve onlara destek veren bir meyyide yoktur; aksine ogu kez insan fitratinda mevcut bulunan duygular bu tr talep konularinin nne gemekte ve onlara mani olmaya alismaktadir. Mesel ibdetler gibi; nk bunlar sadece birer ykmllk olmakta (bir ikar iermemektedir). Bu anlattigimiz durum emir taleplerinde byle oldugu gibi ya-sak taleplerinde de aynidir. nk yasak konusu olan seyler de iki kisimdir: a) Birincisi pis ve igren olan seylerin haram kilinmasi, edep yerlerinin ailmasi, zehir iilmesi, insanin helakini gerektirecek hal ve durumlara girilmesinin yasaklanmasi vb. gibi seylerdir. Bunlar ierisine pesin bir zevk ya da cibill bir saik olmaksizin haram kilinmis seylerin ierisine dalinmasini da katabiliriz: Yalanci hkmdar, zinakr ihtiyar ve bbrl asalagin durumu gibi. nk bu gibi seyler insan cibilliyetine ters dsen ve gzel ahlk anlayisi ile bagdasmayan seylere yakin olmaktadir. Dolayisiyla sehvet bunlara karsi davetiye ikarmaz, sagduyu sahibi bir kimse bunlara meyletmez. Bu kabilden olan yasaklar, genelde konulan belli bir had (sinir[40]) ile tekid edilmemis, onlar hakkinda belirli bir ceza[41] da konulmamistir.

Aksine bu tr yasaklar, insan cibilliyetinin gereklesmesine yardimci oldugu talep konusu seylerin emredilmesi gibi (tekid ve teyidden uzak bir sekilde) gelmistir. Su kadar var ki, bu tr yasaklari, insan tabiatinin ve detin gereklerine muhalefetle sera-tin koymus oldugu yasak sinirlarini igneme durumuna girmesi halinde kisi, gnahlari asikre isleyen ve onlarda israrci ve inati bir tavir sergileyen kisinin durumuna benzer bir hal gsterir hatta durumu bizzat yle kabul edilir; bu yzden de onun hakkinda verilecek hkm daha da agir olur. nk byle bir kimsenin o yasagi islemesinde nefsn arzularini tatmine ynelik pesin bir haz yoktur ve o haliyle byle bir kimsenin akli basinda bir insan sayilmasi mmkn degildir; bu tavriyla o olsa olsa hayvanlar mertebesine dsmstr, Iste bunun iindir ki, ihtiyar zinkr ve diger iki benzeri hakkinda gelen azap haberi (vad) belli bir dozun zerinde gelmistir. Kendisini ldren kimse hakkinda gelen azap haberleri de yledir. Emrin geregini unutarak, gnahin sonucunun nereye varacagini ve emre muhalefet yznden isledigi cinayetin lsnden gafletle kendisini iten bir sehvet ve galebe alan cibill istekler sebebiyle isyan eden kimsenin durumu ise byle degildir. O yzden Allah Tel syle buyurmustur: "Allah ktlg bilmeyerek yapip da, hemen tevbe edenlerin tevbesini kabul etmeyi zerine almistir. Allah iste onlarin tevbesini kabul eder.[42] Kendisini isyana iten bir sebep, bir saik bulunmayan kimse ise bile bile ve aiktan isyan eden kimse hkmndedir ve bu haliyle o, emir ve nehyin hrmetini ignemis, kendisine ynelen ilh hitap ile alay etmis olur. Bunun sonucunda da o kimsenin durumu daha siddetli bir tepki grr. Buna karsilik muhalefetin sikinin kisinin cibill arzularinin oldugu her yerde genelde[43] hadler ve ilgili cezalar tertip edilmistir ve bylece insan cibilliyetinin istekleri ile atisan emir ya da yasak konularinda itaatin gereklestirilmesi ve saygisizligin nnn alinmasi konusunda asiri bir tedbir alinmistir. Insan tabiatinin istemedigi, arzu duymadigi ya da bizzat insan tabiatinin engelledigi emir ve yasak konularinda ise aksine belirli bir had (ceza) konulmamistir. Fasil: Bu esasla ilgili istikra sonucunda elde edilen bazi sonular vardir ki esasa dikkat bu sonular sebebiyle ekilmistir. Bylece ser' mesil zerinde arastirma yapan ve dsnen insanlarin onlari da gz nnde bulundurmalari amalanmistir. nk bazen emir ve nehiy, zarur bir konuda olmakla birlikte gelisinden anlasilacagi zere mendupluk veya mbahlik ya da tenzhlik zere olabilir. Bu durumda, bu tr emir ya da nehyin konusunun zarriyyttan olup olmadigi konusunda kusku uyanabilir. Yeme, ime, giyinme ve cins iliski konulari ile ilgili verilen misallerde

oldugu gibi. Zararli, tehlikeli vb. seylerden korunma yollari ile ilgili durumlar da ayni sekildedir. Kisi bu konularda gelen emir ya da nehyin vcup ya da tahrm ifade etmemesine aldanaralc onlarin zarriyyttan olmadigi sonucuna varabilir. Halbuki, ser' istikra neticesinde onlarin da ayni sekilde zarriyyttan oldugu grlmektedir. Bazen de durum bunun tersine bulunabilir.[44]Iste bu sebepledir ki, bu esas zerine dikkat ekilmis ve mctehidin degerlendirme sirasinda bu konuyu gz nnde bulundurmasi amalanmistir. Ancak geen mesele, kendisine basvurulan esasli bir hkm ve ihlle ugrramayan bir kaide olmaktadir. Btn bunlardan sonra herkes kendi grs ile basba-sadir. Kendisinden yardim istenilecek ancak Allah'tir. Bu konuya dair Maksid blmnde[45]kismen dikkat ekilmisti. Orada belirtilenler de, buradaki kayitla mukayyed olmaktadir. Allahu a'lem! [46]
Altinci Mesele:

Bir sinir ve miktar belirlemeksizin mutlak surette gelen emir ya da nehiy konusu olan her haslette, ilgili emir ya da nehiy o hasletin altina giren btn cz'lere nisbetle hep ayni yeknesaklikta degildir: Mesel: Adalet, ihsan (iyilikte bulunma), ahde vefa, affin gzel ahlktan olusu, chillerden yz evirme, sabir, skr, yakinlara, yoksullara ve fakirlere yardimci olma, harcama ve biriktirme konularinda orta yolu muhafaza etme (iktisatli davranma), mcadelede hasmi en iyi yolla savma, korku, rec, dnyadan siyrilma ve Allah'a ynelme, l ve tartinin hakkini verme, dogru yola uyma, Allah'i zikretme, slih (yararli/ihlsli) ameller isleme, istikmet sahibi olma, Allah iin icabette bulunma, hasyet, grmemezlikten gelme ve bagislama, m'minleri kollama ve onlara karsi merhamet kanatlarim indirme, Allah yoluna davette bulunma, m'minler iin dua etme, ihlsli olma, isleri Allah'a havale etme, bos seylerden uzak durma, emaneti koruma, geceleri ibadetle geirme, dua ve niyazda bulunma, tevekkl etme, dnyada zhidne bir hayat srme, hiret iin alisma, Allah'a dnme, iyiligi emir, ktlg yasaklama, takva sahibi olma, alak gnll olma, Allah'a muhta olma, nefsi her trl ktlklerden arindirma, hak ile hkmetme, en gzele tbi olma, tevbe, Hakk'in karsisinda irkilme, sahitligi yerine getirme, seytanin igvsi ve drtklemesi sirasinda ez ekip Allah'a siginma, kendini Allah'a verme, chil kimselerle sohbetten kainma, Allah'i ululama, dsnme ve Allah'i anma, tahdis-i nimette bulunma, Kur'n okuma, Hak ve hakikat yolunda dayanisma ierisinde olma, korku ve mit arasinda olma gibi. Ayni sekilde dogru olma, murakabe, iyi sz syleme, hayirda yarisma, fkeyi yutma, akrabalik haklarini gzetme, anlasmazlik halinde meseleyi Allah ve Raslne gtrme, Allah Tel'mn emrine teslim olma, islerde sebatkr olma, susma, Allah'a yapisma, ara bulma, husu, Allah iin sevme, kfirlere karsi sert, m'minlere karsi ise merhametli olma,

sadaka verme de byledir. Bt\in bu saydiklarimiz[47] emredilenlerle ilgili rneklerdir. Yasaklananlara gelince bunlar: Zulm, fuhus (her trl irkinlikler), yetim mali yeme, saptirici kimselerin yollarina tbi olma, israf, pintilik, gnah isleme, gaflet, byklenme, hirete aldirmayip dnya ile avunma, Allah'in gazabindan emin olma, arzu ve heveslerin pesine dserek hiziplere ayrilma, bagy, Allah'in lutfundan mit kesme, kfrn-i nimette bulunma, dnya ile sevinme, dnya ile gnme, ona karsi tutku besleme, l ve tartida hile yapma, yeryznde bozgunculuk ikarma, krkrne atalarin yoluna uyma, taskinlik, zlimlere destek verme, Allah'i anmama, ahdi bozma, her trl ktlkleri isleme, anne ve babaya isyan etme, savurganlik, asilsiz kuruntularin pesine dsme, bbrlenerek yeryznde yrme, arzu ve hevesleri pesinde giden insanlara tbi olma, Allah'a kullukta ortak kosma, sehev arzulara uyma, Allah yolundan evirme, crm isleme, kalplerin Allah'i unutarak eglenceye dalmasi, tecavzde bulunma, yalanci sahitlikte bulunma, yalan syleme, dinde asiriliga kama, Allah'tan mit kesme, kibirlenme, dnya ile magrur olma, hevya uyma, tekellfe girme, Allah'in yetleri ile istihzada bulunma, aceleci davranma[48], nefsi temize ikarma, sz tasima, cimrilik (suhh), feveran etme, aresizlik ve saskinlik gsterme[49], basa kakma, bahillik, kas gz hareketleri ile alayda bulunma, namazdan gaflette bulunma, riya, kazma krek gibi igreti alinacak seyleri esirgeme, dni istismar ve az bir paha karsiliginda Allah'in yetlerini satma, hakki btil ile karistirma, ilmi saklama, kalp katiligi, seytanin yoluna uyma, kendi kendini tehlikeye atma, verilen sadakadan sonra basa kakma ve eza verme, mtesbih yetlere uyma, kfirleri dost edinme, yapmadigi seye karsi vlmesini isteme, hased etme, Allah'in hkmne boyun egmeme, Tgt'un hkmne razi olma, dsmanlara karsi zafiyet gsterme, hiyanette bulunma, susuz kimselere iftirada (bhtan) bulunma, Allah ve Raslne muhalefet etme, m'minlerden baskalarinin yoluna uyma, dogru yoldan sapma, asikre kt sz syleme, gnah ve taskinlikta dayanisma, Allah'in indirdikleri ile hkmetmeme, hkmlerin iptali iin rsvet alma, ktlg emirde bulunma, iyiligi yasaklama, Allah'i unutma, nifak (mnafiklik etme), Allah'a kullukta yan izme ve dinin sadece bir kismini benimseme, suizan, tecesss, giybet, yalan yemin... vb. gibi. Bu rneklerde sayilan ve mutlak surette gelen, herhangi bir kayit iermeyen, belirli bir sinir getirilmeyen emir ve yasaklar Kur'n'da iki trden olmaktadir: a) Hersey hakkinda, her hal zere[50] genel olarak ve mutlak surette gelmis olabilir. Bu durumda emir ve yasaklar, her makamin durumuna gre

ve her yerde mevcut bulunan hal karinelerinin sehdeti zere hkm alirlar; ne hep ayni yeknesaklikta ne de hep ayni hkmde olmazlar. Sonra bu konu bizzat mkellefin kendi degerlendirmesine birakilir; o meseleyi kendi bakis aisi ile ele alir ve degerlendirmesini yapar ve bunun sonucunda her bir tasarrufla ilgili olmak zere ser' deliller ile det edinilmis gzellikler arasinda en layik ve uygun olanini bulur: Adalet, ihsanda bulunma, ahde vefa, malin ihtiyatan fazlasini infakta bulunma vb. konularda oldugu gibi. Mesel hadiste: "Allah her seyde ihsani yazmistir [yani herseyin gzel yapilmasini istemektedir.Dolayisiyla ldrdgnz zaman, ldrme isini de gzel yapin. Bogazlayacaginiz zaman, gzel bogazlayin. Sizden biriniz (hayvani kesecegi zaman) biagini keskinlestir-sin ve hayvani rahatlatsin (ona eza vermesin)[51] buyurulur. Bu esastan hareketle "Sphesiz ki Allah, adaleti ve ihsani (herseyi iyi ve gzel yapmayi) emreder,[52] yetinde sz edilen ihsan, hersey hakkinda kesin tarzda yapilmis bir emir ile emredilmis degildir; keza ayni tarzda kesinlikle emredilmemis de degildir. Aksine ihsanin hkm, hkme esas olan seye (ment) gre degisir. Dikkat edilecek olursa ibadetlerin rknlerini yerine getirmek suretiyle iyi ve gzel yapilmasi vacip olmakta, dabina uygun olarak gzel kilinmasi ise mendb olmaktadir. Hadiste isaret buyruldugu zere ldrmenin ve bogazlamanin da gzel yapilmasi vacip degil sadece mendup olmaktadir. Bogazlama isinin gzel yapilmasi bazen olur -eger sart ve rknleri tamamlamaya ynelik ise- vacip hkmn alir. Ayni sekilde tek bir papu ile yrmeme konusunda gereklestirilecek adalet ile, kan ve mal konusunda verilecek hkmlerde gereklestirilecek adalet ayni olmayacaktir. Su halde "Sphesiz ki Allah, adaleti ve ihsani (herseyi iyi ve gzel yapmayi) emreder[53] yeti hakkinda (mutlak olarak) bu emir vcb iindir yahut mendupluk iindir demek dogru degildir. Aksine durum tafsilata tbi tutulmalidir ve bu konuda yapilacak degerlendirme bazen mctehide bazen de -her ne kadar mukallid olsa da- bizzat mkellefin kendisine dnk damalidir. Bunlar mnnin aiklik ya da kapaliligina gre degerlendirmeyi yapacak ve bir sonuca ulasacaklardir. b) Emir ya da yasaklar (tekidin) en st mertebesinde gelebilir.[54]Bu yzdendir ki, ogu kez yasaklarla birlikte azap tehdidinin de birlikte zikredilmis oldugu grlr. Keza bu tr emirlerle istenilen seylerin, Allah Tel'nin vg ile bahsettigi m'minlerin zelliklerinden; yasak edilen seylerin de kfirlere ait yerilen niteliklerden oldugu grlr. Bu konuda istikra yapanlar iin vahyin nzul sebepleri de yardimci olur. Kur'n, hal ve vaktin gerektirdigi sekilde nemini vurgulayarak gayeleri (iki ucu) belirler, bu iki u arasinda dnen[55] (orta yola) isarette bulunur. Bunun sonucunda akil iki u arasinda olana ser* delilin delalet ettigi sekilde bakar ve bu iki taraftan birine olan yakinlik ya da uzakliga gre mertebeler arasini ayirir.

Bylece yerilmis uca yakin oldugu iin hep korku makaminda veya vlms uca yakinligindan dolayi hep mit makaminda oturmus olmaz; ikisi arasinda bulunur. Iste hikmet sahibi ve herseyden haberdar olan Allah Tel'nin terbiyesi byledir. Hz. Eb Bekir'in lm sirasinda Hz. mer'e yapmis oldugu vasiy-yette yer alan bu mnda su sz rivayet edilmistir: "Grmez misin, genislik ayeti siddet yeti ile, siddet yeti de genislik yeti ile birlikte inmistir. Bylece m'minin korku ile mit arasinda olmasi amalanmistir. Bunun sonucunda m'min Allah hakkinda temennilere kapilip hakki olmayan seyi istemeye kalkismayacak; br taraftan da korkuya kapilip kendi kendini helake atmayacaktir. Grmez misin ey mer, Allah Tel cehennem ehlini kt amelleri ile zikretmistir; nk O, onlara ait bir iyilik varsa onu kendilerine geri evirmistir. Onlari hatirladigim zaman 'Kendimin onlardan olmasindan korkuyorum' derim. Cennet ehlini de en gzel amelleri ile zikretmistir. nk onlarin ktlklerini Allah grmezlikten gelmis ve onlari affetmistir. Ben onlari hatirladigim zaman kendi kendime: 'Ben gnahkrim; benim amelim nerede, onlarin amelleri nerede?!' derim." Nakledilen byledir ve bu, az nce ifade edilenin mnsi olmaktadir.[56]Eger bu rivayet sahihse elhak dogrudur. Yok rivayet sahih degilse, ifade edilen bu mn yerindedir ve yapilan istikra onun dogruluguna sehadet etmektedir. Syle de rivayet edilmistir: "Grmez misin ey mer, Allah Tel cehennem ehlini kt amelleri ile zikretmistir; nk O, onlara ait bir iyilik varsa onu kendilerine geri evirmistir. Simdi biri kalkar ve: 'Ben onlardan hayirliyim' der ve mitvar olur. Cennet ehlini de en gzel amelleri ile zikretmistir. nk onlarin ktlklerini Allah grmezlikten gelmis ve onlari affetmistir. Simdi biri kalkar ve: 'Ben onlarin derecelerine nerede ulasacagim?' der ve alisir (ve onlardan olamamaktan korkar)." Mn bu rivayete gre de sahihtir ve zikredilen sekilde anlasilir. Iki u zikredilmis olunca korku ve mit bizzat nassla belirlenmis olan bu iki u arasinda, lafzen hkm skt geilmis bulunan bir mahalde dner ve onun hkmne akl degerlendirme isigi altinda dikkat ekilmis olur. Bylece herkes kendi itihadina ve degerlendirmedeki basarisina gre bir sonuca ulasir; iki utan birine olan yakinliga, digerine olan uzakliga gre degerlendirmeyi yapmis olur. Sonra Kur'n, szn akisi geregi iki gib ucu getirmesi hasebiyle, bunlari aza da oga da itlaki mmkn olacak sekilde mutlak ifadeler ierisinde getirmistir. Szn akisi, bu kullanis seklinde muradin gulen ya da yerilen ularin en son noktasi olduguna delalet ettigi gibi ayni sekilde lafiz, onun muktezsindan aza da oga da [142] delalet edebilir. Bu durumda m'min,

vgye deger zelliklerini tartar ve bunun sonucunda korku ve mit ierisinde olur. Keza kt zelliklerini tartar ve ayni sekilde korkar ve mitvar olur. Bir misalle aiklamak gerekirse: Mesel "Sphesiz ki Allah, adaleti ve ihsani (herseyi iyi ve gzel yapmayi) emreder[57]buyruguna baktigi zaman kendisini adalet terazisinde tartar. Bunu yaparken de adaletin en son noktasinin, nimetlerin sahibini tanimak ve onlarin O'ndan geldigini itiraf etmek, sonra da onlardan dolayi O'na skretmek oldugunu bilir. Bu ise imana girmek ve O'nun seriati dogrultusunda amel etmek, kfrden ikmak ve kfrn gereklerinden uzaklasmakla olur. Eger muhasebe sonunda kisi kendisini bu zelliklerle nitelenmis grrse, kendisinin de adalet sahibi kimselerden olmasini umar ve bu alanda en son gayeye ulasmis olmamaktan korkar. nk kul ne kadar alisirsa alissin btn bunlarda Rabb'in hukukunu tam teslimle O'na karsi olan grevlerini eksiksiz yerine getiremez. Meseleye cz' plnda yaklastigi zaman da durum ayni olur. nk adalet kll plnda istenildigi gibi, cz' plnda da istenilir. Mesel eger hkim ise insanlar arasinda adaletle hkmetmek gibi, aile efradi arasinda adaleti gereklestirmek gibi, hatta ayakkabi vb. giyiminde sagdan baslamak suretiyle adaleti gereklestirmek gibi... br taraftan bu bunlarin ziddi hakkinda da geerlidir ve adaletin ziddi zulm olmaktadir. Bunun da en st dzeyde olani Allah'a sirk kosmaktir: "Sphesiz sirk byk bir zulmdr.[58] Sonra cz' olarak ele alindiginda pek ok durum vardir ve en alt mertebede olani da mesel soldan baslamaktir. Diger nitelikler ve onlarin ziddi ile ilgili durum da aynen byledir. Bu durumda m'min srekli bu zelliklerle ilgili olmak zere dsnce, degerlendirme ve ictihad halinde olacak ve onun bu durumu Allah Tel ile karsilasincaya kadar devam edecektir. Iste bundan dolayidir ki, mutlak ifadeli emir ve nehiyler hep ayni yeknesaklikta, hep ayni dzeyde degildir; aksine emredilmis olan seylerden bir kismi vacip, bir kismi ise nafile (mendup); yasaklanan seylerden bir kismi haram, diger bir kismi ise mekruh bulunmaktadir. Ancak bunlar mkelleflerin grs ve degerlendirmesine birakilmis ve bylece onlarin bu gibi konularda ictihadda bulunmalari ve kullugu bu suretle icra etmeleri istenmistir. Selef-i slih, herhangi bir konuda kesinkes haram demekten sakinirlar ve aika: "Bu haramdir, Bu helldir" demekten sikinti duyarlardi. Aksine onlar birsey hakkinda kendilerine soru yneltildiginde: "Ben bunu sevmiyorum"; "Kerih gryorum"; "Ben bunu yapmam" vb. gibi ifadeleri kullanmayi yegliyorlardi. nk bu seyler medlulleri hakkinda mutlak olan, seriat tarafindan belirlenmis ve te asma imkani bulunmayan sinirlari olmayan mutlak seylerdi. Allah Tel syle buyuruyor: "Diliniz yalana alismis oldugu iin, 'Su haramdir, bu helldir' demeyin, zira Allah'a karsi yalan uydurmus

olursunuz"[59]Bu konuda kesin bulunan istikradan baska, bu esasi desteklemek zere su yet de gelmis bulunmaktadir: aIste gven, onlara, inanip imanlarina zulm karistirmayanlaradir"[60] Bu yet indigi zaman sahabe: "Bizden hangimiz zulm etmez ki?!" dediler ve bunun zerine: "Sphesiz sirk byk bir zulmdr"[61] yeti indi. Rivayete gre bu yet inince durum Hz.Peygamber'int ashabina ok agir geldi ve: "Hangimiz imanina zulm karistirma-mistir ki?!" dediler. Bunun zerine Hz. Peygamber "yle degil. Lokman'in ogluna olan "Sphesiz sirk byk bir zulmdr[62]szn isitmediniz[63] mi?" buyurur.[64] Sahih hadiste syle buyurulur: "Mnafikin almeti tr: Konustugu zaman yalan syler, uadettigi zaman vadinde durmaz,kendisine emanet edildigi zaman hiyanet eder[65] Bu hadis Ibn Abbs ve Ibn mer'i ok dsndrd ve durumu Hz. Peygamber'e atilar. Hz. Peygamber gld ve: Bunlarla sizin ilginiz ne? Ben bu hasleti sadece mnafiklara has syledim. 'Konustugu zaman yalan syler' szm, Allah Tel'nin bana indirmis oldugu "Ey Muhammedi Mnafiklar sana gelince 'Senin sphesiz Allah'in Peygamberi olduguna sehadet ederiz' derler.[66] yeti hakkindadir. Peki siz yle misiniz?" buyurdu. Biz: "Hayir!" dedik. Hz. Peygamber: "Size birsey yok, siz ondan uzaksiniz, 'vadettigi zaman vadinde durmaz' szme gelince, bu da Allah Tel'nin bana indirmis oldugu "Aralarinda 'Allah bize bol nimetinden verecek olursa, and olsun ki sadaka verecegiz ve iyilerden olacagiz[67] seklinde devam eden yet hakkindadir. Peki siz yle misiniz? " buyurdu. Biz: "Hayir!" dedik. Hz. Peygamber: "Size birsey yok, siz ondan uzaksiniz. "Kendisine emanet edildigi zaman hiyanet eder" szme gelince, bu da Allah Tel'nin bana indirmis oldugu "Dogrusu Biz emaneti gklere, yere, daglara sun-musuzdur da onlar bunu yklenmekten ekinmisler ve ondan korkup titremislerdir. Pek zlim ve ok cahil olan insan ise onu yklenmistir"[68] Her insanin kendi din ve diyaneti kendisine emanet edilmistir: M'min gizli de olsa asikre de olsa cnplkten yikanir, gizli ve asikre oru tutar, namaz kilar. Mnafik ise yle yapmaz. Peki siz byle misiniz?" buyurdu. Biz: "Hayir!" dedik. Hz. Peygamber "Size birsey yok, siz ondan uzaksiniz" buyurdu.[69] Serat zerinde dsnen kimseler, bu esasa itimat konusunda kalbe itminan verecek bu kabilden pek ok sey bulur. Tevfk ancak Allah'tandir. [70]
Yedinci Mesele:

Emir ve nehiyler iki kisimdir: a) Sarih olanlar. b) Sarih olmayanlar.

a) Sarih olan emir ve nehiyler: Bunlar iki aidan ele alinirlar: 1. Mcerred emir ve nehiy olmalari aisindan ele alinirlar ve maslahata ynelik bir illeti bulunup bulunmadigina bakilmazlar. Bu ta'lle gitmeksizin mcerred emir ya da nehiy kipinin mahza taabbudlik mecrasina girecegini ifade edenlerin bakis aisi olmaktadir. Bu grste olanlara gre, su ya da bu emir arasinda keza su ya da bu nehiy arasinda herhangi bir fark yoktur. Mesel: "Namazi ikme ediniz" emri ile "Amellerden gcnzn yetecegi kadarini stleni"[71] emri; "Allah'in zikrine kosun..." emri ile "Alis verisi birakin"[72] emri; "Kurban bayrami (nahr) gn oru tutmayin"[73] emri ile mesel "Orulari birbirine ulamayin (visal orucu tutma-yin[74]emri vb. gibi aralarinda fark oldugu anlasilan[75] emirlerde oldugu gibi. Bunlar Sahh'te zikredilen su olay trnden olmaktadir: Hz. Peygamber beyy b. Ka'b'm yanma ikti. O namaz kiliyordu. Hz. Peygamber : "Ey beyy!" diye agirdi. beyy, ona dnd fakat cevap vermedi. Namazi kisaca kildi, sonra namazdan ikti. Hz. Peygamber kendisine: "Ey beyy I Seni agirdigimda bana cevap vermekten seni alikoyan sey ne idi?" diye sordu. O: "Y Raslallah! Namaz kiliyordum" dedi. Hz. Peygamber [ allSmlu] : "Bana vahyedilenler arasinda 'Allah ve Peygamber, sizi, hayat verecek birseye agirdigi zaman icabet edin' [76]buyrugunun oldugunu bilmiyor musun?" buyurdu. O, "Evet, ya Raslallah! Insallah bir daha yapmam"[77] diye cevap verdi. Bu hadis Buhr'de Eb Sad b. el-Muall'dan rivayet edilmektedir ve bu zat olayin kahramani olmaktadir. Bu hadis Hz. Peygamber tarafindan -her ne kadar mani durumlar olsa bile- mcerred emrin kendisine bakilmasi geregine isaret edildigini[78] gstermektedir. Eb Davud'un Snen'inde syle rivayet edilir: Ibn Mesd cuma gn mescide geldi. Hz. Peygamber hutbe irad ediyordu. O (henz disarda) Hz. Peygamber'i "Oturun!" derken isitti. Hemen (bulundugu yere) mescidin kapisi yanina oturdu. Hz. Peygamber onu grd ve ona "Abdullah, buraya gel!" diye agirdi.[79] Abdullah b. Revha, Hz. Peygamber'i , kendisi yolda iken "Oturun!" derken isitti. Hemen yola oturdu. Hz. Peygamber onun yanindan geerken: "Ne bu halin?"diye sordu. O da: "Sizi 'Oturun!' derken isittim" dedi. Bunun zerine Hz. Peygamber ona: "Allah Tel taatini artirsin" buyurdu. Buhr'de[80] rivayet edildigine gre Ahzb (Hendek) gnnde Hz. Peygamber: "Hibir kimse Kureyzaogullari yurduna varmadan ikindiyi kilmasin" buyurdu. Yolda iken ikindi vakti oldu. Ilerinden bir kismi: "Oraya varmadika kilmayiz" dediler. Bazilari da: "Bilakis kilariz. Hz. Peygamber [ al^Isimtu] bizden bunu istemedi" dediler. Daha sonra durum Hz. Peygamber'e sylendi. Fakat o, bu iki gruptan hibirini azarlamadi.[81]

Pek ok lim, mcerred "Alis verisi birakin"[82]emrinden dolayi cuma ezanindan sonra yapilmis olan alis veris akdini feshetmislerdir. Bu yaklasim dikkate alinacak bir bakis aisidir ve her ne kadar diger bakis aisi daha agir basiyor durumda ise de, onu kabullenmek ve genel olarak benimsemek mmkndr. Bu bakis aisinin inceleme ve degerlendirme konusunda genis bir alani vardir. Bu meyanda sylenecek szlerden biri de sudur: Emir ve nehiylerde maslahatlar itibara alinir mi alinmaz mi? Eger biz maslahatlari dikkate almaz isek, bu durumda gsterilen tavir mcerred emir ve nehiy sigalari ile hareket edilmis olunacagindan daha uygun olacaktir. Eger biz maslahatlari dikkate alacak olursak, emir ve nehiyler itibara alinmaksizin onlarin aklen kavram labilen (hikmetlerinden) bizim iin ortaya ikacak ve kistas olabilecek bir durum husule gelmeyecektir[83] nk maslahatlar, her ne kadar biz onlari genel anlamda bilebilsek de, tafsilati ile bilinemez.[84] Mesel biz zina haddinin muhsan (evli) kimse iin recm (taslanarak ldrme) yoluyla olmasi hkmnden zinanin nn almanin amalandigini bilebiliriz. Fakat bu zina edenin boynunun vurulmasi, lnceye kadar dvlmesi, ya da belli bir sayida sopa vurulmasi, hapsedilmesi, oru tutmasi, ya da keffretlerde oldugu gibi mal vermesi gibi yollarla yapilmamakta, sadece recm yoluyla olmasi istenmektedir. Muhsan olmayan kimse iin ise, bunun yz sopa ve bir yil srgn cezasi ile gereklestirilmek istendigini, yine zinanin nne gemeyi aklen mmkn kilabilecek mesel recm ya da ldrme yoluyla veya sopa sayisinin yzn zerinde ya da altinda tutulmasi gibi yollarla yapilmadigim grmekteyiz. Btn bunlarda ceza olarak zellikle belirtilmis olan sekil ve miktarlarin iermis olduklari maslahati kavrayamayiz. (Yani niye yz sopa da mesel doksan dokuz ya da yz bir degil? Bu iki sayi da pekl caydirma ve nleme grevini yerine getirebilirdi.) Simdi biz zellikle belirlenmis bu cezalarin iermis oldugu maslahati kavrayamadigimiza gre -ki akil iin bunlari kavramak mmkn degildir- bu durum belirlenmis olan bu seylerde bizim bilemedigimiz baska bir maslahatin bulundugunu gsterir. Hikmeti aklen kavranabilen diger konularda da hkm ayni sekilde geerlidir. Taabbud konulara gelince durum daha da aiktir ve orada maslahatlarin bilinmesine asla imkn yoktur. Su halde bizim iin mcerred emir ve yasaklari dikkate almaktan baska are yoktur. ogu zaman ilk bakista bizim iin emir ya da nehyin syle bir masalahat ierdigi zahir olur, halbuki aslinda durum tersi olabilir ve bunu onunla tearuz halinde olan baska bir nass belirler. Bu durumda mutlaka ilk bakista bize gzken hikmete degil de o nassa basvurmamiz gerekecektir.[85] Sonra Maksid blmnde de getigi zere, her emir ve nehyin mutlaka

taabbud bir yn vardir. Bu sabit olduguna gre bu taabbud ynn ihmal edilmesine imkn yoktur. Mcerred emir ve nehiy sigalarini dikkate almama sonucunu doguracak herhangi bir mnyi esas almak mmkn degildir. Su halde emir ve nehiyden anlasilan mn (yani akilla bulunabilen hikmet) esas alindiginda eger bu, o emir ve nehyin ihmali sonucunu doguracaksa byle bir sey mmkn degildir. Aksi takdirde esas alinacak husus, hikmet degil emir ve nehyin kendisi olacaktir. Sonu olarak maslahatlarin dikkate alinmasi konusunda sz dnp dolasip su sonuca ulasmistir: Emir ve nehiyle birlikte maslahatlarin dikkate alinmasina imkn yoktur. Ulasilmak istenen sonu da budur. Itiraz: Mn ve hikmetlere iltifatta bulunmamak, Sri'e ait bilinen maksatlardan yz evirmek olur ve sonuta aynen syle diyen bir kimsenin durumuna dslms olur: "Insanin iine isemis oldugu su ile abdest almak caiz degildir. Eger bir kaba isemis ve sonra onu suya dkmsse onunla abdest almak caiz olur"[86] Cevap: Itiraz yerinde degildir. nk biz diyoruz ki: Bu itiraz emir ve nehiy kiplerinin zahirinin ihmal edilmesi ve mnnin (hikmet ve masalahat) dikkate alinmasi hali iinde geerlidir. Nitekim Hz. Peygamber'in : "Kirk koyunda bir koyun (zekt) vardir[87]hadisi hakkinda bazilari syle demektedir: "Mn koyunun kiymetidir. nk zekttan maksat fakirin ihtiyacinin giderilmesidir; bu ise kiymet ile hsil olmaktadir" Bu tevilin sonucunda mevcut olan yok; yok olan da mevcut kilinmakta ve bu sonu da koyunun vacip olmadigi neticesini dogurmaktadir. Bu ise nassa muhalefetin t kendisidir. Mn ve hikmetlerrin arastirilmasi neticesinde ortaya ikan muhalefet sekilleri de bunun benzerleri olmaktadir. Mn ve hikmetler kayitsiz olarak muteber olmayip, ancak nassm sigasindan gzetilen maksat olmasi aisindan muteber olduklarina gre, nasslarin bizzat sigalarina -ki bunlar asil olmaktadir- tbi olmak vacip olacaktir. nk sigalarin mn ve hikmetlerle olan ilgisi, aslin fer'i ile olan ilgisi gibidir. Aslin ilga edilerek fer'inin esas alinmasi mmkn olmadigi gibi sgamn ihmal edilerek mn ve hikmetlerin (maslahat) dikkate alinmasi da sahih olmayacaktir. Buraya kadar zikrettiklerimiz bu tarzin stnlgne isaret iin yeterlidir. 2. Ikinci bakis aisi: Istikra ayrica emir ve nehiy sgasi ile birlikte bulunan ve bizzat emredilen seylerde mevcut olan maslahatlara, nehyedilen seylerde de mefsedetlere delalet eden hal ve sz karinelerini dikkate alma sonucunda ulasilan ser' kasid aisindan degerlendirme. Syle ki: "Namazi ikme ediniz" yetinden anlasilan namazi korumak ve ona devam etmektir. "Amellerden gcnzn yetecegi kadarini stlenin"[88]

emrinden anlasilan da sikinti altina sokulmasi ya da sonunda ibadetten tmden kesilmesi korkusu yznden mkellefe karsi sefkat gstermedir; yoksa maksat bizzat ibadetin azaltilmasi ya da Allah'a ynelmenin terkedilmesi degildir. "Allah'in zikrine kosun..." emrinde de durum aynidir ve bu emirden maksat cuma namazinin kilinmasina karsi nem verilmesini ve bu konuda bir gevseklik gsterilmemesini temindir. Yoksa bu emirden maksat sadece sirf ona kosmak degildir. Arkasindan gelen "Alis verisi birakin"[89]emri de kisiyi cumaya kosmaktan alikoyucu davranislari yasaklamak suretiyle birinci emri tekit durumundadir; yoksa maksat garar satisi, riba satisi vb. gibi yasak olan akitlerin yasaklandigi gibi mutlak olarak o vakitte alis veris akdini yasaklamis olmak degildir. Ayni sekilde "Kurban bayrami (nahr) gn oru tutmayin"[90] dendigi zaman bundan anlasilan Sri'in hussiyle o gnde oru tutulmasinin terkine ynelik bir kasdimn bulundugudur. "Orulari birbirine ulamayin (visal orucu tutma-yinf [91] veya "Dehir (yani sene boyu) orucu tutmayin" [92]dendigi zaman bundan ama mkellefin sayamayacagi ve devam edemeyecegi bir ykmllk altina girmemesi iin ona karsi sefkat gster-mektir. Bu yzdendir ki Hz. Peygamber visal orucu tutardi, orulari pesi pesine tuttugu olurdu. Bazen hi iftar etmiyor denecek kadar oru tutar, bazen de hi oru tutmuyor denecek kadar oru tutmazdi. Kendisi visal orucu tutmustu, yasagin varligini bilmelerine ragmen selef-i slih de visal orucu tutmuslardi. nk onlar nehyin temelinde kullara karsi sefkat ve merhamet yattigini; maksadin oru tutmamak ya da oru ibadetini azaltmak olmadigini biliyorlardi. Temelinde bu anlam yatan diger emir ve nehiylerle ilgili durum da aynen bu sekildedir. br taraftan emir ve nehyin temelinde ibha kasdi[93] yattigi da anlasilmaktadir. Her ne kadar emir ya da nehiy kipi asil konu-luslari itibariyla bunu gerektirmiyorsa da karineler bunun byle oldugunu gstermektedir. Mesel: "Ihramdan iktiginiz zaman avlanin[94] "Namaz kilindigi zaman yeryzne dagdin"[95] emirlerinde oldugu gibi. Kesinlikle bilinmektedir ki, Sri'in bu yetlerden maksadi ihramdan ikildigi zaman onlarin avlanmalarini isteme ya da namazin bitiminde hemen yeryzne dagilmalarini isteme degildir. Onun bu emirlerden maksadi sadece, bunlarin yasaklanmasina sebep olan seylerin -ki birinde ihram hkmnn sona ermesi, digerinde de namazin sona ermis olmasidir- sona erdigini bildirmektir. Bu bakis aisini da ayni sekilde ser' istikra desteklemektedir. Ilgili bazi rnekler gemistir. Sonra ser'an maslahatlarin muteber oldugu, emir ve nehiy sigalarinin da maslahattan hli olmadigi delil ile sabittir. Bu durumda eger biz

maslahatlari mutlak anlamda dikkate almayacak olursak, o zaman muvafakat kasdimiza ragmen Sri'in kasdina muhalefet etmis oluruz. nk bilfarz kabul edilen sey, bu emrin su maslahat iin konulmus olmasidir. Bu durumda eger biz emrin geregi ile ykmllk konusunda o maslahati gz nnde bulundurmayacak olursak, emrin hkm altina girme konusunda Sri'in dikkate almis oldugu seyi ihmal etmis oluruz ve bu durumda o emrin bazi uygulama alanlarinda O'na muhalefet durumuna her an dsebiliriz.[96] Syle ki: Visal orucu ve her gn pesi pesine oru tutulmasi hakkinda yasak gelmistir. Buna ragmen Hz. Peygamber bu orucu yasakladigi zaman ashab vazgemeyince onlarla birlikte orularini birbirine ulamis (ve bylece onlari tedip etmek istemistir). Eger biz bu durumda nehiy sigasinin zahirine yapisacak olursak karsimiza iki mahzur ikacaktir: 1. Hz. Peygamber onlara bunu yasakladigi halde, onlarin yasaga uyarak bu orutan vazgemis olmamalari. Eger yasaktan maksat zahiri olmus olsaydi o takdirde ashab, Hz. Peygam-ber'in yasagi karsisinda aiktan ona muhalefet etmek suretiyle inati bir tavir almis ve asikre isyan ile onu karsilarina almis olurlardi. Byle birseyi kabulde ise son derece tehlikeli sonular vardir. 2. Bizzat Hz. Peygamber onlar yasaga uymayinca onlarla birlikte yasaklamis oldugu seye yani orularini birbirine ulamaya koyuldu. Eger yasaktan maksat zahiri olsaydi, o zaman Hz. Pey-gamber'in bu tavri bir eliski[97] olurdu. Hs peygamber i-in byle bir durumun olmasi sz konusu degildir. Hz. Peygam-ber'in bu yasakta bulunmasi, sadece onlara karsi gsterdigi sefkat ve merhametin bir sonucu idi. Onlar bu kolaylik ve msamahayi kendi nefisleri iin gstermeyip, Allah'in rizasini kazanma yolunda glklere katlanma sevabi talebinde bulununca, Hz. Peygamber onlara bu yasagi niye koymus oldugunu bilfiil gstermek ve bylesi bir ibadetteki mesakkati onlara gretmek istedi. Bylece onlar Hz. Peygamber'in bu yasaginin kendilerine mahza bir rahmet oldugunu, Rablerinin rizasini kazanmak ugrunda mesakkat ve sikintilara katlanma konusunda sabir ve tahamml gsteremeyen zayif kimseler iin en uygun yolun da bu oldugunu anlamis olacaklardi. Keza Hz.Peygamber bazi seyleri yasaklamis, bazi seyleri de emir buyurmustu. O, bu emir ve yasaklarda mutlak bir ifade kullanmis ve bylece mkellefin gerek kendisi ve gerekse baskalari hakkinda orta yolu tutmasini istemis, emir ve nehiy sigalarinin gerektirdigi mutlakligm geregini istememistir. Gzel ahlk ilkeleri ve diger iyi seyler mutlak bir ifade ile

emredilmis; kt huylar ve sir kt isler de ayni sekilde mutlak bir ifade ile yasaklanmistir. Daha nce de getigi gibi, bu gibi yerlerde mkellef kendi ierisinde bulundugu hal ve durumlarin geregi dogrultusunda icti-had etmek ve degerlendirmede bulunmak durumunda idi. Eger emir ve nehiylerin tasimis olduklari mn ve hikmetlere bakilmaksizin sirf lafizlar dikkate alinacak olsaydi byle birsey mmkn olmazdi. Mesel Hz. Peygamber garar (bilinmezlik) satisim yasaklamis ve onlardan bazilarini da ismen zikretmistir [98]Meyvenin kendisini kurtarmadan nce satisi, ceninin satisi, akil atilarak malin belirlenmesi seklinde yapilan satis[99] vb. gibi. Eger biz garar yasagi getiren bu nassm zahirine yapisacak olursak, o zaman alis verisi caiz olan pek ok seyin satimi mmkn olmayacaktir. Mesel, kabugu ierisinde ceviz, badem, kestane vb. gibi seylerin satilmasi; ucu toprakta gml olan direk vb. gibi seylerin satilmasi; kavun, karpuz ve salatalik trnden olan tm mahsllerin satilmasi; dahasi temelleri toprak altinda olan evler, dkkanlar gibi gzn gremedigi kisimlar ieren her sey, enkazlar ve benzeri, haklarinda satislarinin caiz oldugunu gsteren nass bulunmayan sayilamayacak kadar pek ok seyin satimi yasak olan garar satisi ierisine girecekti ve satisi mmkn olmayacakti. Byle bir sonu ise asla dogru degildir.[100] nk yasak olan garar, akli basinda kimselerce var da olabilir, yok da olabilir seklinde anlasilan bir bilinmezligi ieren durumlara yorulur.[101]Yasagin bu sekilde anlasilmasini gerektiren sey maslahat mnsi (yani meslih-i mrsele) olmaktadir[102] ve lafza mcerred olarak baglanilmamaktadir. Bir nokta daha var: Emir ve nehiyler lafiz bakimindan ele alindiklari zaman neye dellet edecekleri konusunda msavidirler. Onlar ierisinden vcup iin olan emri, mendupluk iin olandan; haramlik iin olan nehyi, mekruhluk iin olandan ayirmak bizzat nasslar yoluyla mmkn olmaz. Bu sekilde bir kismi bilinebilse bile ogunluk bilinemez. Bunlar arasinda meydana gelen fark, bize sadece mn ve hikmetlere tbi olma, maslahati gznnde bulundurma sonucunda ortaya ikmistir. Keza bunlarin hangi mertebede bulunduklari (yani zarriyyttan mi, hciyyttan mi ya da tahsniyyttan mi olduklari) ancak maslahatin gznnde bulundurulmasi ve manev istikra yoluyla ortaya ikacaktir. Bu hususlari grenmek iin biz mcerred emir ya da nehiy sigalarina bakmamaktayiz. Eger yle olmasaydi o zaman seriatta mevcut bulunan emir sigalarinin (mesel vcp gibi) hep ayni dzeyde olmasi gerekir; esitli kisimlari bulunmazdi. Nehiy sgasi iin de durum ayni olurdu. Hatta diyoruz ki: Mutlak olarak sylenmis Arap kelminin gerek anlamina ulasilabilmesi iin mutlaka szn gelisinin dikkate alinmasi, sigalarin delaleti konusunda amalanan mnlarin gz nnde bulundurulmasi gerekir. Aksi takdide sz gln ve alay konusu olur. Mesel onlar syle derler: "Falan arslandir" veya "Falan

esektir[103]"Falanin kl oktur" veya "Kpegi korkaktir[104] "Falanca kadinin kpesinin dstg yer uzaktir" [105] Bunlar gibi sayilamayacak kadar ok (kinaye) szler vardir ve eger bunlarda sadece lafiz dikkate alinacak ve mn itibara alinmayacak olsa onlarin makl hibir anlami kalmaz. Hal byle iken Allah ve Rasl'-nn kelmi hakkinda durum farkli mi olacaktir sanirsin?! Iste bu noktadan hareket edilip lafzin yaninda mn ve hikmetlerin de gznnde bulundurulmasi sonucundadir ki, durgun suya dogrudan isemekle, bir kaba iseyip de sonra onu suya dkmek arasinda bir ayirimin mmkn olup olmayacagi ortaya ikacaktir. Imamu'l-Haremeyn, Ibn Sreyc'den nakleder: O, Eb Bekir b.Dvd elIsbahn ile nasslarin zahirine yapisma konusunda mnazara yapmistir. Ibn Sreye ona: "Sen nasslann zahirlerine yapisiyorsun. Peki, Allah Tel "Kim zerre kadar hayir islerse onu grr"[106]buyuruyor. Simdi iki zerre kadar hayir isleyen hakkinda ne dersin?" diye sorar. O: "Iki zerre, zerre ve zerre demektir" diye cevap verir. Ibn Sreye: "Peki, bir buuk zerre kadar islerse?" diye sorar. Bunun zerine o bocalar ve mnazarayi birakir. Kadi Iyaz bazi limlerden "Davud'un bu mezhebinin hicr ikiyz yilindan sonra ortaya ikmis bir bidat oldugunu" nakleder. Bu her ne kadar zahir ile ameli red konusunda bir asirilik ise de mn ve hikmetlerin bir tarafa itilerek sadece nasslann zahiri ile amelde bulunmak da bir asirilik ve Sri'in maksadindan uzaklasmak olur. br taraftan nasslann zahirlerinin ihmali de israftir, asinliktir. Nitekim bu konu Maksid blmnn sonunda gemisti. Insallah daha sonra yine tekrar ele alinacaktir. Fasil: Bu sabit oldugu ve amelde bulunan kimse emir ve nehyin illetinden anlasilan muktezya uygun olarak amel ettigi zamari^o kimse gl bir yol zere yrms, girdisinde iktisinda her hususta Sri'in kasdina uygun hareket etmis olacaktir. O yzdendir ki selef-i slih, kendilerini ibadete verme ve azimetleri arastirma ve onlarla amel etme konusuna vermisler ve nefislerini Allah'a kulluk ugrunda mesakkat ve sikintilann altinda ezmislerdir. nk onlar emir ve nehiylerin emreden ve nehyeden cihetinden geldigini ve onlarin "Nasil yaptiklariniza bakmak iin[107] "Hanginizin daha gzel amel isleyecegini sinamak iin"[108]oldugunu; ancak mkellefin bnyece zayif, irade aisindan gsz, sabir bakimindan yetersiz olmasi hasebiyle, onun yle oldugunu bilen ve onu o sekilde yaratan Allah Tel, kulunu mazur grms ve zayifligi sebebiyle ona aciyarak amellere girme konusunda dayanabilecegi kolayliklar getirmistir. Bu cmleden olmak zere onun kalbine taat sevgisini koymus ve onu glendirmis, bazi huzur bozucu ve sarsinti verici durumlar, zihni kanstirici dsnceler karsisinda sabretmesi halinde onunla birlikte olmus, ona olan rahmetinin bir tecellisi

olmak zere mesakkatlerle karsilasma halinde glk ve sikintilann kaldinlacagi bir alan kilmis, amele ilk baslama aninda hafifletme yoluyla bir hazirlik devresi kilmis ve bu sekilde devamliligin agirligini karsilamak istemis, bunun sonucunda ykmllkler zerinde devamliligin kendisine agir gelmemesini amalamistir. Eger kula hayir isleme tutkusu girerse ve kendisine mesakkatlann kolaylasmasi kapisi aralanirsa, bundan byle agir olan, ona hafif gelmeye baslar ve Allah Tel'nin "Herseyi birakip yalniz O'na ynel[109]"Ben cinleri ve insanlari ancak Bana kulluk etmeleri iin yarattim"[110] gibi yetlerinde ifadesini bulan mutlak kulluk emrini ifaya kendini verir. Sanki mesakkat ve ziddi kolaylik hakk degil tamamen izaf (greli) seylerdir. Nitekim bu konu Ruhsatlar bahsinde gemisti. Simdi emir yneltilmistir ve emir karsisinda herkes kendi nefsinin fakhidir. Emir ve nehiylerle kullara karsi rahmet ve genislik murad olunduguna gre, ayni kasdin bulunmasi konusunda bunlarla ruhsatlar birlesmis olurlar. Bu durumda azimetler konusunda emir ve nehiyler genel anlamda uyulmasi maksd olan seyler olurlar; rifk konusunda ise onlar kula ynelik olur: Eger kul bu durumda rifk ve kolaylik ynn tercih ederse, o ruhsat gibi olur. Eger aksi tarafini tercih edecek olursa o zaman da "Herseyi birakip yalniz O'na ynel"[111]buyrugunun vb. geregi olan azimet dogrultusunda hareket etmis olur. Fasil : Sarih olmayan emir ve nehiylere gelince bunlar birka kisimdan olusur: 1. Hkmn ifadesi haber cmlesi seklinde gelir. rnekler: "Oru size yazildi[112] "Anneler ocuklarini tam iki yil emzirirler[113]"Allah, inkarcilara, inananlar aleyhine asla firsat vermeyecektir[114] "Onun keffreti on yoksulu doyurmaktir[115]Bunlar ve benzeri ierisinde emir mnsi bulunan fakat haber cmlesi (ins degil de ihbr) seklinde gelen nasslar bu trden olmaktadir. Bu kismin hkm aiktir ve bunlar sarih emir ve nehiyler gibi islem grrler. 2. Fiilin ya da o fiili isleyenin vlmesi; ya da fiilin ya da o fiili isleyenin yerilmesi; emirler hakkinda fiili isleyene sevap verileceginin, nehiyler hakkinda ise o fiili isleyene azap edileceginin belirtilmesi; ya da emirler hakkinda fiili isleyeni Allah'in seveceginin, ne-hiylerde ise fiili isleyene Allah'in bugzedeceginin ve hoslanmayacaginin veya sevmeyeceginin bildirilmesi. Bu kismin rnekleri de aiktir. Mesel: "Allah'a ve peygamberlerine inananlar, iste onlar dosdogru olanlardir[116] "Bilakis siz asiri giden bir topluluksunuz[117] "Ve kim Allah'a ve Peygamberine itaat

ederse, onu cennetlere sokariz[118] "Kim Allah'a ve Raslne isyan eder ve O'nun sinirlarini asarsa, onu cehenneme sokariz[119] "Allah, iyilik yapanlari sever[120] "Sphesiz O, israfilari sevmez[121]"Kullari iin kfre razi olmaz. Eger skrederseniz sizden hosnud olur"[122]. gibi.Bunlar da aiktir dedik, nk bu ifadeler tartismasiz olarak vlen konularda o fiilin islenmesine, yerilen konularda da o fiilin ter-kedilmesine ynelik zimn bir talep iermektedirler. 3. Talep konusu seylerin gereklesmesi kendilerine bagli olan seyler: "Vacibin ancak kendisi ile tamamlanabildigi sey de vacip midir?[123]"Birseyi emretmis olmak onun ziddini da yasaklamis olmak midir?"[124]el-Ka'b'nin grsne[125] gre, "Birseyin mubah olmasi, onun emredilmis olmasi demek midir?" ve daha baska benzeri aslinda maksd olmadiklari halde talep konusu olan seylerin islenmesi ya da terkedilmesi iin zorunlu olarak bulunmasi gereken seyler de bu kismi teskil etmektedir. limler gerek bu konularda ve gerekse bunlarin dikkate alinip alinmayacagi konusunda ihtilaf etmislerdir. Bu konular usl kitaplarinda islenmistir. Ancak, sayet biz bunlarin dikkate alinmalari gerektigini syleyecek olursak, bu asl kasit zerine degil tal (ikinci) kasit zerine olmus olacaktir. Hatta bunlar derece bakimindan "Alis verisi birakin" gibi tbi durumda olan sarh emir ve nehiyler-den daha zayif olacaklardir.[126]nk dikkate alma konusunda sarh olan emrin rtbesi hibir zaman zimn olanin rtbesi gibi degildir. Maksid blmnde getigi zre ser' maksatlar iki kisimdi: a) Asl maksatlar, b) Tbi maksatlar. Emir ve nehiylerle ilgili burada zikredilen bu kisim iste o taksimden dogmaktadir. Bu ikisi arasin- [157] da ok byk fikh incelikler bulunmaktadir.[127] O yzden konunun aikliga kavusmasi ve sonunda Allah'in izniyle baska benzerlerini de yerlerine oturtabilecegin bir kistasa ulasabilmen iin bir fasil aip orada bir mesele[128] zikriyle izahat vermemiz gerekmektedir. Fasil : Fukahaya gre "gasb" rakabe zerine teaddde bulunmak demektir. "Teadd" ise, rakabe zerine degil de menfaatler zerine tecavzde bulunmaya has bir ifadedir. Gsib, gasbedilen seyin rakabesine mlik olmayi kastederse, bu ona yasaklanmistir ve kasdi cihetinden yaptigi seyden dolayi gnahkrdir.[129]Bu durumda kisi sadece rakabeyi kastetmis olmaktadir. Bu itibarla nehiy ncelikle rakabe zerinde malikiyet kurmasi maksadina yneliktir.

Menfaatler zerine teaddye gelince, burada kasit rakabeye degil menfaatlerin elde edilmesine ynelik olmaktadir. O bu kasdi sebebiyle o seyle faydalanmaktan yasaklanmis olmaktadir. Bu durumda o, sadece menfaatlere ynelik bir kasit bulundurmus olmaktadir. Ancak her iki durum da, tbiyet hkm yoluyla -birinci (asl) kasitla degil de ikinci (tbi) kasitla- digerinin bulunmasini zorunlu kilmaktadir.[130] Kisi eger gsib ise, menfaatleri degil, rakabeyi tazminle sorumlu olacaktir ve rakabenin sadece gasb gnndeki kiymetini tazmin edecek, (onu gasbdan hkm anina kadar geen sre ierisinde ulastigi) en yksek kiymetten demeyecektir. nk faydalanma rakabeye tbi durumdadir. O tbi durumda olunca, ondan faydalanma hakkinda gelen yasak da rakabeye el koyma yasagina tbi durumunda olacaktir. O yzden de menfaatlerin kiymetini tazmin etmeyecektir; ancak bazi limlerin grsne gre menfaatlerin tazmini sz konusu olacaktir ve bunlar grslerini "gsibm rakabe ile birlikte ayni anda asl kasitla menfaatlere ynelik de kasit bulundurmus olacagi" esasina bina etmektedirler. Daha aik grse gre rakabe gsibi zerine menfaatlerin tazmini gerekmemelidir; nk bir genel kaide getiren "el-Harcu bi'd-damn" (= Cereme kime semere ona.[131]) hadisinin genel kapsamina bu da girmektedir.[132]Bunun sebebi zikredildigi zere, gasbedilen seyden faydalanmayi yasaklama bizatihi maksd degildir; aksine o gasb yasagina tbi durumdadir. Bu haliyle o, cuma vaktinde yapilan alis verisin durumuna benzemektedir. Aika yasak bulunmasina ragmen bu vakitte yapilan alis veris -yasaktan gzetilen maksat bizzat alis verisi yasaklamak olmadigi iin- bir kisim limlere gre sahih olunca, zimn nehiy ile yasaklanmis olmasi durumunda onun ncelikli olarak sahih olmasi gerekecektir.[133]Bu bahis "Vacibin ancak kendisi ile tamamlanabildigi sey de vacip midir?" meselesinde de aynen geerlidir. Eger biz vacip degil dersek, o takdirde bir problem bulunmayacaktir. Yok vacip diyecek olursak o zaman onun vacipligi bizatihi olmayacaktir. Ayni sekilde "Eirseyi emretmis olmak onun ziddini da yasaklamis olmak midir?", yine "Birseyi yasaklamis olmak onun zidlarindan birini emretmis olmak midir?" meselelerinde de durum aynidir. Eger biz yle dersek, o zaman bu bizatihi maksd olmayacaktir ve bu durumda emir ve nehiy iin kesin bir hkm bulunmayacak; ancak bilfarz asl kasit ile maksd olmasi takdirinde kesinlik kazanabilecektir; oysa ki durum yle degildir. Eger (gsib degil de) mteadd ise, o takdirde tazmin sorumlulugu gasb degil de teadd tazmini[134] seklinde olacaktir; nk bu durumda rakabe tbi durumda olmaktadir. Durum byle olunca rakabeye el koyma yasagi, menfaatlere el koyma yasagina tbi olmaktadir. Bu yzden de mutlak surette en stn kiymetinden[135] tazmin edecektir ve az ok ne varsa tazminle ykml olacaktir. Teadd durumunda rakabenin tazmini ise,

sadece malin telef olmasi[136] halinde sz konusudur. nk onun telefi menfaatlerinde telefi sonucunu dogurmaktadir. Bunlarda gasb hali Ise byle degildir. Eger bunlar ayni olsaydi o zaman ne Imam Mlik ne de baskalari bunlarin aralarini ayirmazlardi. Imam Mlik gsib ve hirsiz (srik) hakkinda syle demistir: "Gasbedilen ya da alman seyi piyasasindan ve menfaatlerinden alikoyar ve sonra oldugu gibi geri iade ederlerse sahibinin tazmin ettirme hakki yoktur.[137] Eger ireten almis (mster) ya da kiralamis (mtekr) (ve teaddde bulunmus ise[138]o takdirde kiymetini tazmin eder" Bu sonu, Imam Mlik ve tbilerinin mezhebinde meshur olan grs zerine kurulmustur. Aksi takdirde grsn mercii farkli olacaktir. Burada zerine binada bulunulan esas ise sabittir.[139] Her iki kismin arasinda fark grmeyen kimseler[140] yaklasimlar zerine bina etmis olmaktadirlar: 1. Mezhep mntesiplerinin zikretmis olduklari su kaide: "Devam ibtid (baslama) gibi midir?" Eger biz devamin baslama hkmnde olmadigini syleyecek olursak, bu meshur olan grse gre gasbda geerli olmaktadir. Bu takdirde tazmin gasb gn gerekecektir. Menfaatler ise tbidir. Yok devam baslangi gibidir, diyecek olursak, bu durumda gasbeden kimse her an gasba yeniden basliyor gibi olacaktir ve bu haliyle o, her an yeni bir tazmin sorumlulugu altina giriyor demektir ve bu durumda gasbettigi seyi en yksek kiymeti ile tazmin etmek durumunda olacaktir.[141] Nitekim Ibn Vehb, Esheb ve Abdulmelik bu grstedirler. Ibn Sa'bn bunu: "nk her an ona iade gerekmektedir ve onu iade etmedigi her an iin o mali o anda yeniden gasbetmis duruma dsmektedir" seklinde izah etmistir. 2. Bir baska kaide daha var: "Esyalara hakik anlamda ancak Yaratici mlik olabilir; kul iin sadece onlarin menfaatleri sz konusudur" Durum byle olunca rakabeye ynelik olan kasit, onun menfaatlerine sahip olma amacina dnsr m dnsmez mi?Eger dnsr dersek -zira esyalarin rakabelerinin bir ayin olmalari hasebiyle bizatihi bir menfaatleri yoktur ve insanlarca arzulanan faydalari iermis olmalari bakimindan istenirler- o zaman bu, menfaatin tazmini iin gasb ile teaddnin arasini ayirmama cihetine gidenlerin grs olmus olur. Eger dnsmez dersek, o zaman bu, iki eylemin arasinin ayrilmasinin bir geregi olmus olur. 3. Gasbeden kisi, gasb eylemi ile gasbettigi seyin rakabesine malik olmak isteyince, acaba bu kasdi sonucunda kendisine ynelen tazmin sorumlulugu grslerini su

karsiliginda o seye mlik olmus gibi sayilabilir mi? Baska bir ifade ile "Gasb sonucunda mlkiyet sphesi dogar mi?" Eger bu soruya evet cevabi verecek olursak -aynen ms-lmana ait mallarin kfirlerin eline gemesi halinde oldugu gibi- o zaman konu Hz. Peygamber'in "el-Harcu bi'ddamn" (= Cereme kime semere onald[142]) hadisi altina girmis olacaktir. Bu durumda o malin rn, ykselen ya da dsen kiymeti veya meydana gelen bir degisiklik, gasbeden kimseye ait olacak ve kendisine tazmin sorumlulugunun geregi lzim gelecektir. Aynen istihkak ve fasit alis veris rneklerinde oldugu gibi. Eger bu soruya hayir cevabi verir ve mlk sphesi dogmaz, gasbedilen mal gasb sonrasinda da asil sahibinin mlkiyetinde kalmaya devam eder diyecek olursak, bu durumda o maldan ortaya ikacak her trl rn ve menfaat sahibinin mlknde ve ona ait olacak ve gasbeden kimsenin mutlaka onlari tazmin etmesi gerekecektir. nk asil mali gasbettigi gibi onlari da gasbetmis olmaktadir. Meydana gelen noksanliga gelince, eger bu kusur ve tecavz neticesinde meydana gelmis ise gasbedenin onu da yklenmesi gerekecektir; nk gasbedilmis bir malin noksanlastirilmasi; onun rakabesinin bir kismini itlaf etmek demektir. Dolayisiyla, menfaatler zerine teaddde bulunan kimsenin tazmin ettigi gibi o da tazmin edecektir. nk rakabenin varliginin oldugu gibi devam etmesi, onun menfaatleri cmlesinden olmaktadir. Bunun da mevcut ihtilafin zerine bina edilebilecek bir esas olmasi mmkndr. 4. Syle denilebilir: Acaba gasbedilen sey, aynen oldugu gibi tekrar sahibine iade edilecek olsa, bu durumda o mal teadd edilen mal gibi kabul edilir mi? Zira her ikisinde de grns aynidir ve gasbe-den kimsenin gasbettigi seyi geri vermesi halinde de kasdinin bir etkisi olmaz; nk Imam Mlik'in ortaya koydugu kaideye gre itibar fiillere olup maksatlara degildir ve vasitalar ilga edilir. Yoksa byle sayilmaz mi? Imam Mlik'in buradaki sznn isaretine bakilacak olursa kasdm eseri bulunmaktadir. Ibnu'lKsim'in sz-[162] nun zahirinden anlasildigina gre de kasdm bir eseri yoktur. Bu yzdendir ki Imam Mlik gasbeden ve hirsiz hakkinda "Piyasasindan alinan seyi hapseder ve sonra onu oldugu gibi iade ederlerse sahibinin tazmin ettirme hakki yoktur. Eger ireten almis (mster) ya da kiralamis (mtekr) (ve teaddde de bulunmus ise) o takdirde kiymetini tazmin ettirir" szn syleyince Ibnu'l-Ksim: "Eger Mlik'in bu sz olmasaydi, hirsiza kiraciya getirdigi sorumlulugu yklerdim" demistir. Bu yaklasimlar, Imam Mlik ve digerlerinin mezheplerinde mevcut bulunan ihtilafin birer izahi olabilir ve bu haliyle "Asl kasit ile gelen emir ve nehiylerin hkm kesindir; tab (ikinci) kasit ile gelen emir ve nehiylerin ise

durumu byle degildir" seklinde geen kaide asl hali zere zedelenmeden kalabilir. Bu zikredilen kaide ile birlikte bu yaklasimlar beraberce ele alindigi zaman ihtilafin yn anlasilmis olur. Belki de bundan istihsna dnk bazi seyler ikmis olabilir[143] ve bunlar asil kaideyi bozmaz. Allah'u a'lem! Bil ki, gasbedilmis bir yerde kilinan namaz meselesi, bu esasa vuruldugu zaman, namazin btil olmadigina kail olan ogunluk ulemya ait grsn dogruluk yn ve btil olacagi grsn tasiyan Imam Ahmed b. Hanbel, Asbag ve digerlerinin yaklasimlarinin izahi ortaya ikmis olacaktir.[144] Bu mesele, yine bu noktaya ikan[145] bir baska meseleyi hatirlatmaktadir ve o da sudur: [146]
Sekizinci Mesele:

Emir ve nehiy birbirleri ile telzum (birinin varligindan brnn de lzim gelmesi) halinde bulunan iki sey hakkinda gelecek olsa ve birbirinden ayri ayri ele alinmasi halinde bunlardan biri emredilmis[147] digeri de yasaklanmis olsa ve bunlardan biri digerine varlikta ve yoklukta tbi durumunda olsa, bu durumda[148] itibara alinacak olan metb {kendisine tbi olunan) ciheti olacaktir. Tbi cihetine ynelik olan ise ser'an ilga edilmis ve itibardan dsms olacaktir. Delilleri: 1. Bir nceki meselede arzedilen hususlar.[149]Her ne kadar orada arzedilen emir ve nehiyler sarih degil ve burada sz edilenler sarih ise de, tbiyet hkm sabit olunca bunlar arasinda fark kalmamaktadir. Bundan dolayidir ki, cuma vaktinde yapilan alis verisin btil oldugunu syleyenler bu grslerini, nehyin tbi oldugu esasi zerine binaetmemisler[150] butlan hkmn sadece onun maksd oldugu esasindan ikarmislardir diyoruz. 2. Emir ve nehyin birbirleri ile telzum halinde bulunan iki sey zerine vrid olmasi halinde mutlaka su ihtimallarden biri bulunacaktir: a) Ya her ikisi de onlar zerine beraber gelmis olacaktir. (yle ki bu iki talepten herbiri kendi mahallinde yerini bulacak ve bunlardan biri emredilmis, digeri de nehyedilmis olacaktir.) b) Ya her ikisi de gelmemis olacaktir. c) Ya da biri gelmis digeri gelmemis olacaktir. Birinci ihtimal sahih degildir; zira biz meseleyi birbiri ile telzum halinde bulunan iki sey hakkinda ortaya koymus idik. Dolayisiyla emir ve nehiy bir arada bulunacagi iin kisinin, her ikisine de birlikte yapisarak istenileni yerine getirmesi mmkn olmayacaktir. Emre uyarak amel cihetine

yapismasi halinde, yine ayni seyden yasaklayan nehiy ile karsilasmis olacaktir. Nehye uyarak terketmesi halinde de onu yapmasini isteyen emirle karsi karsiya gelecektir. Bu durumda -ister islesin ister terketsinmkellef zerinde emir ve nehyin (ayni konuda ve ayni anda) bir araya gelmesi sonucu gerekecektir. Bu ise takat st ykmllk (teklfu m l yutak) olmaktadir ve byle bir ykmllk vaki degildir.[151] Dolayisiyla byle bir sonuca gtrecek sey sahih olamaz. ikinci ihtimal de aynidir. nk bilfarz ortaya konan mesele her iki talebin de ynelmis olmasidir ve onlarin beraberce ortadan kalkmasi mmkn degildir. Geriye sadece nc ihtimal kalmaktadir. O da birinin ynelmesi ikincisinin ise ynelmemesi hali. Biz bunlardan birinin metb -ki asl olarak maksd olan oluyor-, digerinin de tbi -bu da ikinci derecede maksd olan oluyor- oldugunu varsaymistik. Bu durumda tabiye degil de metbya taalluk eden emir ya da nehyin esas alinmasi taayyn etmis olacaktir. Bunun aksi dogru olamaz; nk akl esaslara ters dser. 3. Seriatin istikraya tbi tutulmasi. Mesel hem menfaatleri[152]hem de rnleri ile birlikte kk ve gvdeler zerine akit yapilmasi, menfaat ve gelirleri ile birlikte rakabe zerine akit yapilmasi gibi. Bunlardan her biri haddizatinda amalanan seylerdir. Insan raka-belere mlik olabilir ve onlarin menfaatleri bu rakabe mlkiyetinin arkasindan gelir. Keza insan bizzat bu menfaatlere de mlik olabilir ve bu durumda bu menfaatleri kullanabilmesi iin menfaate tbi olarak rakabelerin de onun emrine verilmesi gerekir ve bunlardan herbirine yani hem rakabelere hem de menfaatlere mstakil olarak ynelik kasid bulundurulabilir. Bu gibi yerlerde ihtilafsiz olarak tbilik ynn belirleyecek yollar vardir. Syle ki: Ev, saban, bahe, kle, hayvan, elbise ve benzeri seylerin satin alinmasi konusunda akit yapmak ihtilafsiz caizdir. Bunlar rakabe zerine yapilmis akitler olup, ona tbi menfaatler zerine yapilmis akitler degildir. nk menfaatler nadir olarak bulunurlar ve ogu kez de akit aninda mevcut olmazlar. Bulunmayinca da zerine akit yapmak imkansiz olur. nk her ynden ve her aidan bilinmezlikleri vardir; ne miktarlari, ne nitelikleri, ne mddetleri, ne de baska hususlari bilinemez. Hatta onlarin temelden bulunup bulunmayacaklari dahi bilinemez. Bu durumda mstakil olarak ele alinmalari halinde yalniz basina onlar zerine akit yapmak sahih olmaz. nk bilinmeyen seylerin satisi, garar satisi yasaklanmistir. Dahasi istifade iin cinsel organ (sahipleri)[153] zerine akit yapilmasi caiz olmaktadir; ama akit sadece bunlarin menfaati zerine yapilmasi halinde eger bu cins iliski seklinde olacaksa mutlak surette btil olacaktir.[154]

Cins iiski disindaki menfaatler zerine yapilacak akit de, onlari bilinmezlikten ikaran bir l olmadika ayni sekilde imkansiz olacaktir: Hizmet, sanat ve benzeri tek basina rakabe menfaati zerine yapilan akitlerde oldugu gibi. Aksi durumda da vaziyet aynidir.[155] Mesel hr insanin menfaatleri gibi. Bilinmezligi ortadan kaldirici lnn bulunmasi halinde genel anlamda ica-re yoluyla onun menfaatleri zerine akit yapmak ittifakla caizdir. Yine ittifakla onun rakabesi zerine akit yapmak caiz degildir[156]bununla birlikte onun menfaatleri zerine yapilan akit onun raka-besi zerine de akdin yapilmis olmasi sonucunu beraberinde getirir. Zira hr, akit sebebiyle ifaya mecbur oldugu hizmeti teslim iin szlesme sresince rakabe itibariyla da kisitlilik altindadir. Bu da rakabenin de akde konu oldugunun bir sonucu olmaktadir; ancak onun akde konu olmasi birinci degil ikinci kasitla olmaktadir. Bu mn, hakkinda delile ihtiya gstermeyecek kadar aik bulunmaktadir. Genel olarak bu bize, metblari ile birlikte bulunan tbilere -tbi olmalari aisindan- emir ya da nehyin taalluk etmeyecegi hakkinda bir fikir vermektedir. Bunlara emir ve nehyin taalluk etmesi ancak baslangi itibari ile kendilerine ynelik bir kasit bulundurulmasi halinde sz konusu olmaktadir. O takdirde de bunlar artik tbilikten, ikmis, metb haline gelmis olacaklardir. Itiraz: Bu bazi ynlerden dolayi mskil gzkmektedir: 1. Alimler, rakabeler hatta daha genel bir ifade ile esya zerinde Allah'tan baska kimsenin mlikiyeti olamayacagini ifade etmislerdir. Ser'an mlk edinmeden maksat, esyanin menfaatlerine sahip olmaktir.[157] nk esyadan kullarin istifadesine dnen sey, sadece onlarin menfaatleridir ve bizzat onlarin zatlari degildir. Mesel topragin, evin, elbisenin ya da paranin bizzat kendilerinin -birer zat olmalari aisindan- insana ne bir faydalari ne de bir zararlari vardir. Onlardan gzetilen maksad mesel topragin ekip biilmesi, evin ierisinde oturulmasi, elbisenin giyilmesi, paranin kendisiyle istifadesi dokunacak birseyin satin alinmasi seklinde kullanilmasi suretiyle ancak gereklesecektir.[158] Bu belirttikleri gibi ok aik bir husustur. Durum byle olunca, yapilan akit herseyden nce menfaat zerine yapilmis olmaz mi? nk rakabeler mlkiyet altina girmez. Dolayisiyla ortada ne tbi kalir ne de metb. Geen rneklerde ve benzeri diger konularda tbi ya da metbun varligi tasavvur edilemeyecegine gre o zaman (meselenin zerine kurulmus oldugu esas) tmden yikilmis olur ve meselenin ortaya konmasi iin zikredilen btn rnekler, ispati alisilan esasa misal olmaktan ikar. O zaman herseyden nce byle birseyin seriatta varligini isbat etmek, sonra da ikinci olarak onu demlendirmeye alismak gerekir.[159] 2.

Haydi diyelim ki akit konusu olan zatlar olsun[160]bu durumda da ilk plnda maksd olan yine menfaatler olacaktir. nk az nce de belirtildigi gibi -birer zat olmasi aisindan- zatlarin ne bir faydalari ne de bir zararlari bulunmaktadir. Dolayisiyla birinci maksat onlarin menfaatlerine ynelik olacaktir. Menfaatler yalniz baslarina elde edilemeyip, onlara ulasabilmek iin zatlarin elde edilmesine ihtiya bulununca akil sahipleri onlari elde etmek iin kosusturmaya baslamislardir. Dolayisiyla kasit aisindan tbi durumda olan, zatlar; metb durumda olan da, menfaatler olacaktir. Bu durumda -birinci kasitla elde edilenin esas alinacagi seklinde zikrettigin kaidenin bir geregi olarak- menfaatlerle birlikte zatlarin yok hkmnde olmasi gerekir. Bu sonu ise btildir. Zira hr bir insanin zati ittifakla menfaatlerine tbi degildir. Hatta herhangi bir konuda ne kira ne de icre, akit konusu olan menfaate o seyin zatini tbi kilmaz. rnegin evin kiralanmasi sadece onun menfaatini temlik eder ve bu menfaat kendisine evin rakabe mlkiyetini tbi kilmaz. Ayni sekilde kiralanmis olan toprak, hayvan veya baska bir metada da durum aynidir. Dolayisiyla eger szn ettigin esas, bu meseleler zerine kurulmus ise tamamen yikilmis olur[161] 3. Bizzat Sri'in bunun aksine beyanda bulundugunu grmekteyiz. nk Hz. Peygamber syle buyurmustur: "Kim asilanmis hurma agaci satarsa, onun meyvesi saticiya aittir; ancak msterinin sart kosmasi hali mstesna[162]"Kim bir kle satar ve klenin de mali bulunursa, mali efendisine aittir; ancak msterinin sart kosmasi hali mstesna"[163] Bu iki hadis menfaatleri, bizzat akit sebebiyle msteriye ait kmamistir; halbuki size gre onlar diger esyalarin menfaatleri gibi asillarina tabidirler. Aksine her iki hadiste de tbi durumda olan hurma ve mallar saticiya ait kilinmistir. Bu da ancak, meyvenin hkm bakimindan asildan ayri olmasi durumunda mmkn olur. 4. Akil ve det sahiplerince menfaatler ihtilafsiz maksd olan seylerdir. Eger aslin da maksd oldugu farzedilecek olursa, o zaman her ikisi de maksd bulunur. Bu yzdendir ki menfaatlerin okluguna gre fiyatta artis yapilir; menfaatlerin azligina gre de fiyattan dslr. Bu sabit olduguna gre, menfaatler nasil olur da ilga edilmistir denilebilir? Halbuki onun karsiliginda fiyattan bir pay da bulunmakta ve o akit yapilirken gznnde bulundurulmaktadir; maksd olmaktadir. Bu durum, menfaatlere ynelik kasdin ayni anda hem bulunmasini hem de bulunmamasi sonucunu gerektirir ki, bu muhaldir. "Ona ynelik kasit dete mebndir; kasdin olmamasi ise ser'dir. Dolayisiyla aralari ayrilir ve tenakuzdan bahsedilemez" seklinde bir izah da getirilemez.

nk Sri'in ona karsi bir kasit bulundurmamis olmasi, rfen ve deten byle bir kasdin bulunmamasi esasina mebni olur. Zira tesrde gzetilen genel prensiplerden biri de, hkmlerin detler dogrultusunda konulmus olmasidir.[164] Keza bu perensiplerden biri de maslahatlarin ve onlar hakkindaki mkelleflerin maksatlarinin dikkate alinmasidir.[165] Yani mahza ibdet olan ykmllklerin disinda kalan hkmleri kastediyorum. Asillarin maslahatlari[166] onlarin menfaatleri olduguna, menfaatlar da akilli insanlarca rfen ve deten maksd olduguna gre, seriatin hkmnn de o dogrultuda olmasi lzim gelecek-tir.[167] Oysa ki siz, ser'an menfaatlarin asil ile birlikte ele alindiklarinda ilga edilmis olacagini sylemektesiniz. Sizin kaidenize gre o, akli basinda insanlarin detlerinde de ilga edilmis olmalidir; oysa ki akli basinda insanlarca onlarin maksd olduklari bilinmektedir. Dolayisiyla muhal olan bir eliski sz konusudur. Cevap: nce birinci itiraz noktasini ele alalim: Itiraz sirasinda ileri srlen ulemya ait kaide[168] dogrudur ve o bizim buradaki maksadimiza ters dsmemektedir. Syle ki: Fiiller de ayni sekilde gerek anlamda kula ait degildir[169]Ancak sifat ve zatlarda bulunan malikiyetin bir benzeri olarak onlara sahip olmaktadirlar. Bu durumda nasil ki fiiller insanlara nisbet ediliyorsa, ayni sekilde sifat ve zatlar da onlara nisbet edilebilmektedir ve aralarinda bir fark da yoktur. Su kadar var ki fiillerden bir kismi bizim kesbimiz oldugu halde, sifat ve zatlarda bizim mktesebimiz dahilinde olan birsey bulunmamaktadir. Fiillerden kesb olarak bize nisbet edilen- ler ise, aslinda bizzat menfaatler, ya da zararlar veyahut da bunlara gtren yollardan farkli birsey olmayan msebbepler iin hazirlanmis sebeplerden baska birsey degildir ve biz sebepler konusunda emir ya da nehiy yoluyla iste bunlar cihetinden ykml tutulmus bulunmaktayiz.[170] Ama -msebbeb olmalari aisindan- bizzat msebbeblerin kendilerine gelince, onlar Allah'in yaratmasi olmaktadirlar. Nitekim bu konu Hkmler blmnde izah edilmisti. Nasil ki menfaat ve zararlarin bize nisbeti -her ne kadar bizim kudretimiz dahilinde olmamakla birlikte- caiz ise, ayni sekilde zatlarin da bize uygun biimde nisbeti caiz olacaktir.Buna delalet eden hususlardan biri de sudur: Zatlardan bazilari zerinde onlari yok etmek ya da degistirmek kabilinden tasarruflara girismek caiz olmaktadir: Mesel yemek iin hayvani bogazlamak ve ldrmek, yeme, ime ve giyinme yoluyla yiyecek, iecek ve giyecek maddelerini tketmek vb. gibi. Keza bize eza versin vermesin, zarur ya da hc bir menfaatin tamamlayici unsuru olmadan[171] da kendisi ile faydalanilmayan bazi seyleri itlaf etme yetkisi de verilmistir. Mesel gnese engel olan bir agaci keserek ortadan kaldirmak vb. gibi. Bizzat esyalarin zati zerinde, onlari yok etmek, degistirmek vb. yollarla tasarrufun caiz olmasi, ser'an onlar zerinde mlkiyetin bulunduguna delil olur. Bu durumda "Zatlara ancak Allah mlik

olur" diyenlerle bizim aramizda sadece bir istilah anlasmazligindan baska hibir ayrilik kalmaz. Asil mnda ise uyum olur. Zatlar zerinde mlkiyet sabit olunca ve menfaatler de onlardan ortaya iktigina gre, menfaatlerin tbi olmalari dogru olur ve kaidenin mnsi (vakiada) tasavvur olunabilir (dolayisiyla onun sihhatini ortaya koymak iin delil ikamesine girismek yerinde bir davranis olur). Ikinci Itiraza Cevap: Bu itiraz her ne kadar genel anlamda teslim edilebilse de tafsilata inildiginde kabul edilebilir degildir. Maksadin menfaatler oldugu konusunda zaten biz de ayni seyi sylyoruz. Ancak menfaatler munzabit degillerdir ve onlari belirleyebilmek iin esas alabilecegimiz kendilerinden kaynaklandiklari zatlarin disinda baska birsey de yoktur. Syle ki, esyalar nihayet sayi-labilse de onlarin menfaatleri sayi altina girmeyecek kadar ok ve esitlidir. nk mesel kul asil yaratilisi itibariyla insanoglunun ihtiyaci bulunan hizmet, meslek, sanat, ilim ve kulluk icrasi gibi her trl amaca elverisli sekilde donatilmistir. Bu bes seyden her birisi ise birer cins olup altlarinda neredeyse sayilamayacak kadar pek ok nev'iler ierir. Her nev'in altinda da sayisiz cz'ler bulunur. Her ne kadar bir insan deten btn bunlari yapma imknina sahip degilse de, onun bir cins ya da o cinsin bazi siniflari altina girmesi, sayilamayacak kadar ok olan menfaatlerin sinirlandirilmasi konusunda yeterli olur. yle ki bu belirleme sonucunda her bir sahsin belirlenen o sinif menfaat zere baskasi tarafindan hayatinda faydalanacagi cretle tutulmasi sahih olur. Ayni sekilde mlk olan her bir rakabe ya da esyanin kendisinden faydalanilmak zere kiralanmasi da byledir. Bu durumda zatlarin dikkate alinmis olmasi, kll menfaatlere atf-i nazarda bulunmak demek olur. Ama biz dogrudan menfaatlere bakacak olursak, onlari bir yerde sinirlandirmak imkani bulamayiz. Onlardan ancak bir kismi tahdid edilebilir ve vakte, hale ve imkna gre kasid ona ynelir. Bu durumda onun cihetinden gzetilen kasit kll degil cz' olmus olur. Menfaatler kasit aisindan bizzat kendileri cihetinden ele alindiklarinda munzabit degillerdir; ne vcda gelmeleri bakimindan ne de zerine ser'an akit yapilma bakimindan belirli degillerdir; nk haklarinda bilinmezlik vardir. Geri bir kismi bir lye kadar belirlenmis olabilir ve malm birsey haline gelebilir; ancak btn bunlar, kll degil cz' zelliktedir. Su halde sadece menfaatlerin kendisine ynelik nazar, onlarin cz'lerine ynelik bir degerlendirme olmaktadir. Kural olarak kll olan, hem tabiat itibariyla hem de aklen ne alinir. Dolayisiyla o (yani kll olan) -daha nce de getigi gibi[172]- ser'an da ne alinmis olacaktir. Bu izahtan ortaya ikmistir ki, -gzetilen maksadin menfaatler oldugunu kabule ragmen- zatlar ncelikli olarak maksd ve metb; menfaatler ise tbi durumundadir. Bunun sonucunda Sri'in menfaatler iin -her ne kadar

onlar bilinmemekte ve sinirlanmis degilse de- rakabe mlkiyetine izin verip; sade menfaat mlkiyetine[173] ise mutlak olarak izin vermeyip, onu belirleme, munzabit hale getirme ve imkan nisbetinde hakkinda yeterli bilgi sahibi olma gibi sartlarla ona izin vermesinin hikmeti anlasilmis olacaktir. nk bizzat rakabenin kendisi btn menfaatlerin belirlenmesi iin kll bir l (zabit) olabilmekte ve o mevcut olan bu klllik aisindan bilinir olmaktadir. Bizzat menfaatlerin mstakil olarak ele alinmasi halinde ise durum byle degildir. nk onlar haddizatinda munzabit degillerdir ve ne mddet ne sinir, ne fiyat ve ne de deger olarak bilinir bir haldedirler. Bu durumda iken onlar, kendilerine uygun bir kistasa (lye) vurulduklari zaman, btn bu bilinmezlik ynleri ortadan kalkar ve o zaman onlar zerine akit yapma ve deten ona ynelik bir kasit bulundurma mmkn hale gelir. Bu duruma gelen bir menfaat zerine yapilacak olan akit, eger Sri' tarafindan caiz grlrse[174] caiz olur; aksi takdirde mmkn olmaz. Soruda zikredilen hususlardan biri de su idi: "Menfaatler gzetilen asil maksat olunca rakabeler/asillar tbi durumda olur. nk onlar maksada ulastiran vasitalardir" Simdi eger itirazci bu szle, rakabelerin menfaatlere mutlak surette tbi olduklarini kastediyorsa, bu arzedilen aiklamalar dogrultusunda[175] yersiz olacaktir. Yok, bir nevi tbiligi kastediyorsa o zaman kabul edilebilir ve bundan sakincali bir durum da lazim gelmez. nk kll olan seyler bazi hallerde herhangi bir ynden kendi cz'lerine tabi olabilmektedirler ve bundan o kllilerin cz'lerine mutlak surette tbi olduklari sonucu lzim gelmemektedir. Mesel iman[176] dinin asil ve esasini teskil eder. Sonra bakarsiniz -yerinde belirttikleri zereibadetlerin sihhati konusunda onun bir vesile ve sart olarak arandigi grlr. Sart, mesrutun tbilerinden olmaktadir. Eger soruda ileri srlen hususu kabul edecek olursak o zaman amellerin esas, imanin ise tbi duruma dsmesi gerekir. Grlmez mi ki, iman amellerin artmasiyla artmakta, eksilmesiyle de eksilmektedir ve bu onun tbiligini glendiren hususlardan biri olmaktadir. An- cak bu sonu sakattir. Tbiligin -esasta gzkmesi halinde- mutlaka kll degil cz' olmasi gerekmektedir. Biz de ayni sekilde sylyoruz ve diyoruz ki: Yalniz basina menfaatler zerine akit yapilmasi halinde rakabeler/asillar menfaatlere tbi olur. nk menfaatler ancak onlardan elde edilirler. Dolayisiyla asillarin onlardan faydalanacak kimselerin elinde birakilmasi ve sahiplerinin onlardan faydalanmasinin engellenmesi kainilmaz olacaktir. Aynen rakabeler/asillar zerine yapilan akid-de oldugu gibi. nk bu akit bir nevi mlkiyet anlamina gelmektedir; su kadar var ki bu mlkiyet sadece zerine akit yapilan menfaate mnhasirdir ve akit konusu menfaatin bitmesiyle de sona ermektedir. Bu ne seriatta ne de rfte -her ne kadar mn itibariyla yle olsa da- mlk olarak isimlendirilmemektedir. Zira car olan dete ve

seriata dayali rfe gre, rakabeler zerindeki mlkiyet mutlak olmakta ve ancak lmle veya sahibinin onu tketme-siyle ya da bir bedel karsiliginda elinden ikarmasiyla sona ermektedir. Imam Mlik mslmanin kendisini cret karsiliginda zimm birisine istihdamini mekruh grmstr. nk o, mslmanin menfaatine mlik olunca sanki bu haliyle onun rakabesine de mlikmis gibi olmaktadir. Bir seyin, kisitlilik ieren bir sart zere satin alinmasi da caiz olmamaktadir: Umm veled edinmek sartiyla veya satmamak ya da hibe etmemek sartiyla cariye satin alinmasi vb. gibi. Zira, sart ile rakabenin bazi menfaatlerinden mahrum kilininca, sanki alici onun rakabesine tam olarak mlik olmamis gibi olmaktadir. Ortaklik da yoktur; nk ortaklik sayi' olur ve bu yle degildir. Bu konuda Muvatta'da[177] iiram veledin satilmasi halinde ne yapilacagi hakkindaki baba bakiniz. Sonu olarak ortaya ikiyor ki, hakkinda delil getirilen bu esas, esas olmaya elverisli zellikte olup, zedelenmis degildir. Allah'a hamd olsun! nc itiraza cevap: Zikredilen seyde meselenin dogruluguna delalet eden unsurlar da bulunmaktadir. Syle ki: Agacin meyvesi gvdede belirdiginde, saticinin mlknde iken belirmisti. Dolayisiyla meyve zerinde hak sahibi olan, agacin gvdesine daha nceden mlik olan kimsedir ve bu stnlg ile satici meyvelerin asla tbiligi hkmne istinaden onlara mlik olmaktadir. Agacin gvdesi msteriye geince ve ortada da sart bulunmayinca meyveler de kendini gstermis ve agatan ayri bir zellik almis oldugundan, aslin msteriye intikal etmesi ile onlar da intikal etmemektedir. Zira onlar, daha nce aslin kendisinde oldugu saticiya ait bir fayda olarak zaten taayyn etmisti. Eger tbilik esasini alistirarak meyvelerin msteriye ait olacagini syleseydik, o zaman bizatihi bu islem saticiya nisbetle tbilik esasinin ortadan kaldirilmasi ve ihmali olurdu. Halbuki tbilige hak kazanma konusunda o ncelikli bulunmaktadir. Bylece onun msteriden nce geldigi sabit olmustur. Klenin mali hakkinda da sylenecek sz aynidir. Mal onun elinde belirip, efendisinin elinden almasi suretiyle kendisinden ayrilmayinca, bu agacin gvdesine nisbetle meyvenin haline benzemis olmaktadir. Dolayisiyla birinci efendinin o mal zerinde tabilik yoluyla hak kazanmasi ikinci efendinin hakkindan nce olmaktadir. Msterinin sart kosmasi halinde ise bir problem bulunmamaktadir. Bu sartin ileri srlmesinin caizligi ise, her ne kadar garar ve bilinmezlik iermesi sebebiyle mani yani yasak hkm kendisine taalluk ediyorsa da, tbiligin hala srmekte olmasi sebebiyledir. nk olgunlasmadan nce meyve gvdeye muhtatir ve ondan istifade ancak agala birlikte bulunmasi halinde mmkn olmaktadir. Dolayisiyla meyve, agacin niteliklerinden biri halini almaktadir. Klenin mali hakkinda da sart ileri srme -her ne kadar tek basina satin alinmasi caiz degilse de- caiz olmaktadir. nk klenin mlkdr ve onun eli altindadir.

Efendi, ona -olmamis meyvenin koparilmasi halinde oldugu gibi- ancak elinden ekip almak suretiyle mlik olabilir. Hasili asla tbilik mutlak surette sabit bulunmaktadir.[178]Su kadar var ki, meyvenin kurtulmasi hali ile klenin mali bulunmasi meselelerinde iki tbilik yn eliski halinde olmaktadir: Satici yn ile msteri yn. Bu durumda satici daha ok hak sahibi olmaktadir; nk ilk kez hak ona aitti. Ancak msteri meyve ya da klenin malinin kendisine ait olmasini sart kosarsa, bu durumda tbilik intikal edecektir. Bu durum son derece aiktir. Drdnc itiraza cevap: Genel anlamda menfaate ynelik kas dm bulundugu konusunda herhangi bir problem bulunmamaktadir. Ancak asila nisbet edilmesi durumunda su nokta karsimiza ikmaktadir: Acaba menfaatler mstakil olarak bizzat kendilerinden dolayi mi maksddurlar? Yoksa onlar aslin bir sifati olarak d- snldkleri iin sonu itibariyla mi maksd olmaktadirlar? Eger onlarin mstakil olarak maksd olduklarini syleyecek olursan bu dogru olmaz. nk henz mevcut bulunmayan menfaatler maksd olabilmekte ve asil ile birlikte zerlerine akit yapilabilmektedir. Ne var ki onlarin maksd oluslari ancak asil ynnden olmaktadir. Su halde kasit sonu itibariyla asla ynelik olmaktadir. Aga satin alindigi zaman veya kle henz hizmet ya da bir sanat grenip bir mal edinmeden, tarla srlmeden veya ekilmeden ve diger seyler satin alindigi zaman onlarda, bu ve diger menfaatler maksd olmaktadir; ancak bu esyalar ve rakabeler ynnden olmakta, menfaatler cihetinden olmamaktadir. Zira menfaatler henz mevcut degildir[179]Dolayisiyla da onlar mstakil olarak maksd olmayacaklardir. Onlar maksd degillerdir; maksd olan ancak asildir, derken kastedilen mn iste budur. Menfaatler, asilda mevcut bulunan sadece birer nitelik (sifat) gibidirler. Mesel, yazi yazdirma menfaati iin ktip bir klenin, ilminden istifade iin lim bir klenin[180] ya da bizatihi kim olmasi mmkn olmayan bir sifatindan faydalanilmasi istenilen bir klenin satin alinmasi gibi. nk zata ait sifatlar, zat bulunmadan mstakil olarak bulunamazlar ve bunlar karsiliginda fiyat artirilir. Bylece onun karsili-ginda fiyattan bir pay bulunur. Bu onun mstakilligi aisindan degil; aksine rakabe aisindan olmaktadir. Daha nce de getigi zere rakabeler, kll olarak menfaatlerin belirlenmesini temin etmekteydi. Bu, yani menfaatlerin mstakil olmadan maksd oldugu sabit olunca, tenakuz ortadan kalkar ve ortaya konulmus olan esas sahih olur. Allah'a hamd olsun! Kisaca zetlemek gerekirse syle deriz: Hakikatte (asil ve tbi zerine biri emir digeri nehiy olmak zere) iki ayri talep yoktur. Aksine talep sadece asila (metba) ynelik olmak zere varid olmaktadir. (Tbi olana ynelik talep g edilir ve itibara alinmaz sznn anlami iste budur. Yani mstakil iken kendisine ynelen talep, tbi olarak bulunmasi halinde ynel-mez ve o talep dikkate alinmaz.)

Fasil : Burada geriye, geen aiklamalara uygun olacak sekilde bir taksim yapmak kaliyor: Rakabelerin menfaatleri -ki bunlar genel anlamda rakabelere tbi durumda olan menfaatlerdir- kisma ayrilir: 1. Aslinda kuvve (potansiyel) halinde mevcut bulunup, ne hkmen ne de mevcudiyet bakimindan fiile dnsmeyen kisim: Agacin henz grnmeyen meyvesi; gebe kalmadan nce hayvanin yavrusu, gerekli n hazirlik bulunmaksizin klenin hizmeti, cins iliski vb. gibi. Bu kisimdan olan menfaatlerin hkm bakimindan asildan bagimsiz olmadigi konusunda ihtilaf bulunmamaktadir. nk bu trden olan menfaatler, asillarindan bagimsiz olarak ele alinmalari bir tarafa, henz vcut dahi bulmus degillerdir. Dolayisiyla bu kisimda onlara ynelik asl bir kasit bulunmamaktadir. Bu kismm hkm tbiliktir. Dolayisiyla sadece rakabenin itibara alinmasiyla, bu kisimdan olan menfaatler de tbilik yoluyla rakabenin hkm ierisine girerler.[181] 2. Asildan bagimsizlik hkm varlik planinda ve hkmen -de-ten ya da ser'an olabilir- ortaya ikan menfaatler. Tam olgunlastiktan sonraki haliyle meyve, annesine ihtiyaci kalmayan yavru, elinden alindiktan sonra klenin mali vb. gibi. Bu kisimdan olan menfaatlerin tbilik hkmnn kalktigi ve asildan mstakil olarak ele alinacaklari konusunda da ihtilaf bulunmamaktadir. Bunlarin asillarina nisbetle olan hkmleri, bir araya gelmeleri halinde aralarinda telzum bulunmayan iki seyin hkm gibidir. Dolayisiyla bu durumda mutlaka asl kasid bakimindan her ikisinin de dikkate alinmasi zarureti olacaktir. 3. Iki kisim arasinda kalan ve her birine benzerlik arzeden kisim: Bu kisimdan olan menfaatlerin asillarindan ayri olduklari aiktir ancak henz bagimsizliklarini kazanmis degillerdir. Dolayisiyla bu kisimdan olan menfaatler, ne birinci kismin ne de ikinci kismin ierisine tam olarak girmemektedir. Bu kisim da kendi arasinda iki gruba ayrilmaktadir: a) Kendisinde bu zelligin msahhas olarak (duyularla) grlebildigi menfaatler: Agacin gvdesinden ayrilmadan[182] nce ve henz ona olan Ihtiyaci sona ermemis bulunan meyve, elinde halihazirda mal bulunan kle, annesine olan ihtiyaci henz sona ermeyen hayvan yavrusu vb. gibi. b) Bu zelligin kendisinde msahhas hkmnde oldugu menfaatler. Fiil tasarruf iin giyme, binme, cins iliski, hizmet, sanat icrasi, ziraat, oturma vb. gibi yollarla bir n hazirligin yapilmis oldugu esyalarin, hayvanlarin ve

akarlarin menfaatleri gibi. Bu iki gruptan her biri, nce geen iki kisim ile bir aidan birbirine benzemekte, baska bir ynden de onlardan ayrilmaktadir. Ancak her ikisi hakkinda hkm aynidir. Iki taraf (yani birinci ve ikinci kisim), bu kisim altina giren her meselede birbirini tartma ve onun hkmn kendi hkm altina sokma abasindadir. Ancak kismen de olsa tbilik hkm sabit oldugundan bu kisim hakkinda (emir ve nehiy seklinde) her iki talebin de birden taalluku durumu ortadan kalkmakta ve daha nce de getigi gibi itibar, asil (metb) cihetine taalluk eden emir ya da nehye olmaktadir.[183] Bir baska cihetten yaklasildiginda ise syle denir: Tbi durumunda olan ortaya ikip kendisine ynelik bir ama bulundurulacak hale gelince, bedelli akitlerde olsun diger istifade yollarinda olsun, onu elde etmeye karsi bir amacin dogmasi ve buna karsilik da fiyatta artirma ya da indirmeye gidilmesi tabi bir hal almaktadir ve bunda tartismayi gerektirecek bir hal de yoktur. Zira eger meyve veren aga, sayet meyve vermeyen cinsten olsaydi halihazirdaki fiyatim etmeyecekti. Keza eli altinda mali bulunan bir klenin degeri de, sayet o mal eli altinda olmasaydi o kadar olmayacakti. Ktiplik sanatini bilen bir klenin degeri byle olmayan bir klenin degeri gibi olmayacaktir. Iste bu aidan ele alindigi zaman bu kisim iti-had ve degerlendirme mahalli olarak karsimiza ikmaktadir. nk bu tr menfaatler yukarida geen her iki kisima da benzerlik ar-zetmektedir. Sonra bu nc kisim zerindeki birinci ve ikinci kisimlarin ekismesi ve onu kendi taraflarina katmaya alismasinin siddeti de hep ayni degildir. Aksine duruma gre bazen bunlardan birine bazen de digerine meyil artmaktadir. Bilindigi gibi meyvenin henz iek halinde bulunmasi halindeki hkm ve kendisine ynelecek kasit ile, belirdikten fakat henz olgunlasmadan nceki hali ve hkm bir degildir. Keza henz olgunlasmamis durumu ile olgunlasmadan sonraki kurumadan nceki hali de bir degildir. Bunlarin hkmleri ve kendilerine ynelecek kasitlar farklidir. nk meyveler henz iek halinde olup asilanmadan nce satilmasi halinde msteriye ait olmaktadir. Asilandiktan sonra ise ogunluk ulemya gre -msterinin sart kosmamasi halinde- saticiya aittir. Sart kosmasi halinde ise ogunluga gre msterinin olmaktadir. Olgunlasmaya yz tutmasi halinde agaca olan ihtiyaci azalmis oldugundan tbilik durumundan giderek uzaklasmakta ve bu durumdaki meyvelerin mstakil olarak satilmasi caiz olmaktadir. Ancak bagimsizligi dikkate alan kimseler syle demektedirler: Bu halde satilan meyveler, -aga basinda olgunlasip kivamina ermesi halinde oldugu gibi- toplanmis hkmnde mebdirler. Bu itibarla bunlarda tabi fetler karsisinda fiyattan o oranda dslmesi

durumu(ciha) yoktur. Henz bagimsizligin bulunmadigini ve tabilik hkmnn devam ettigini dikkate alanlar ise syle derler: Bu durumdaki meyvelerin hkm, tbiliktir. nk agacin aslina ynelik kasit hala mevcut bulunmaktadir. Bunlar, tabi fetler karsisinda fiyattan o oranda dslmesi (ciha) geregini de ifade etmektedirler. nk bu haldeki meyveler agacin aslina henz ihtiya gstermekte olduklarindan, sanki onun bir parasi gibi ona tbi sayilacaklardir. Bu haliyle de onlar sanki agacin gvdesine mlik olan saticinin mlknde imis gibi kabul edileceklerdir. Onlardan mutat zere istifade edebilme yn ortaya iktigi iin de mstakil gibi kabul edilmektedir. Dolayisiyla az miktarda bir fet halinde bu fiyattan dslmez. nk ok ierisinde az olan, tbi durumundadir. Yine bu noktadan hareketle meyvelerin olgunlasmaya yz tutmasindan sonra agacin sulanmasi konusunda da ihtilaf etmislerdir: Acaba bu grev saticiya mi, yoksa msteriye mi aittir? Meyve normal tadina ulasir ve agacin gvdesine bir zaruret geregi olmaksizin sadece parlakligin korunmasi ve suyunun ekilmemesi gibi tamamlayici ynden bir ihtiya duyacak olursa bu durumda, fet durumunda fiyattan dsme (ciha) hkm hl devam eder mi yoksa etmez mi? konusunda ihtilaf edilmistir. Ihtilafin dayanagi meyvelerin tamamen bagimsiz bir hale gelip, asla olan tbilik hkmnden kesin olarak ikip ikmadigi konusudur. Normal kivamina ve parlakligina ulasmasi halinde ise btn limler tbiligin sona erdigi ve bagimsizlik hkmnn geerli olacagi konusunda ittifak etmislerdir. Bu baslik altina girecek diger meselelerde de hkm ayni sekilde olacaktir. Fasil : Bu esas zerine bazi faydalar dogar. Bunlari asagidaki gibi siralamak mmkndr: 1. Aralarinda birbirleri ile tbilik iliskisi bulunan seyler, tbi ve metb arasinda zerinde ittifak halinde bulunulan[184] hkm dogrultusunda islem grrler. Tabi bu baska bir esas ile[185] atisma durumu olmadigi zaman sz konusu olur. rnekler: Ezan ve cami hizmeti ile birlikte imamlik iin szlesme (icare)[186], ierisinde aga bulunan konagin kiralanmasi, ierisinde az miktarda bos yer bulunan bahenin ortakliga verilmesi (mskt)[187] ikisinden birisinin [isi] az olmasi halinde sarfla[188] birlikte satim akdinin bir arada olmasi[189] ve benzeri diger meselelerden olup da aralarinda his veya kasit ya da mn bakimindan ayrilmazlik (telzum) olan, biri digerine gre az ya da ok olan seyler gibi. nk az olan iin, ok olanla birlikte bulunmasi halinde tbilik hkm bulunmaktadir. Bu husus, her ne kadar

aralarinda varlik bakimindan telzum bulunmasa bile pek ok ser' meselede sabit bulunmaktadir. Ancak car olan dete gre az olan sey, ok olana eklendigi zaman kasit bakimindan ilga edilmis bir hal almaktadir. Dolayisiyla hkm bakimindan da ilga edilmis gibi olmaktadir. 2. Kendisine ynelik kasit bulundurulan her tbi iin, fiyatta bir artisin olacagini belirtmistik. Acaba tbi iin maksd olan bu fazlalik, tafsil zere olmayip genel anlamda midir? Yoksa hem genel anlamda hem de tafsil zere mi maksd olmaktadir? Tbilik hkmnn geregi olmak zere bu ziyadeligin maksd olmasi tafsili olarak degil de genel anlamda olmalidir. Zira eger tafsil zere olsaydi, o zaman mstakillik hkmne yz tutardi ve hakkinda nehiy mevcut bulunurdu. Dolayisiyla da zerine akit yapilmasi mmkn olmazdi. Bu kas dm bulunmasinin farzedilmesi halinde de durum ayni olurdu. Bu itibarla o, genel anlamda kastedilmis olmaktadir. Kasdin genel anlamda olmasi halinde ise tbilik hkm ile bu caiz olacaktir. Tbilik hkm sabit olunca karsimizda simdi bunun iki yn bulunmaktadir: a) Kendisinden dolayi fiyatin artirilmasi yn. b) Tafsil zere kendisine ynelik bir kasdin bulunmamasi yn. Bu durumda sz konusu tbi'in ortadan kaybolmasi halinde acaba karsi taraftan onun kiymetini demesi istenir mi? Yoksa istenmez mi? Bu konuda ihtilaf edilmistir. Bu yzden de bu kaide altina giren fer' meseleler hakkinda ihtilaflar bulunmaktadir. Mesel elindeki mali itlaf edilen bir kle ayip muhayyerligi sebebiyle geri iade edildigi zaman, msteri acaba saticidan belirlenen fiyatin tamamini mi ister? Yoksa yle olmaz mi?[190] Agacin meyvesi, koyunun yn vb. konularda da durum aynidir. 3. Bir diger fayda da "el-Harcu bi'd-damn" (Cereme kime semere ona) kidesidir. Semere, asla tbidir. Mlkiyetin ser'an hasil olmasi halinde o seyin menfaatleri ona tbi olacaktir. Daha sonra istihkak durumu ortaya iksin, ikmasin farketmemektedir. Daha sonra istihkak durumunun ortaya ikmasi halinde bu, o andan itibaren mlkiyetin intikli gibi kabul edilmektedir.[191] Eger istihkak konulari ile ilgili olmak zere, gemise ynelik rnlerin istenip istenmemesi konusunda mevcut bulunan ihtilaflar zerinde dsnecek olursaniz, onlarin hep bu esas dogrultusunda cereyan etmekte olduklarim grrsnz. 4. Zenatkrlarin tazmini konusunda, siparis verilen seye tbi durumunda olan seylerin hkm ne olacaktir. Acaba zenatkr bunlari da tazmin edecek midir? Yoksa etmeyecek midir? Mesel kilicin kini, elbisenin

bohasi, ekmegin tabagi, istinsah edilecek kitap nshasi, zahire kabi vb. gibi seyler. Bunlar tbi olduklari iin, asillarini tazmin ettigi gibi bunlari da tazmin edecek midir? Yoksa zenatkr yaninda birakilmis birer emanet olmalari hasebiyle tazmin edilmeyecek midir? 5. Sarf bahsinde ele alman kili, mushaf ve benzeri seylerin altin ya da gmsle sslenmis olmasi halinde, bunlarin yine altin ve gmsle satilmasi durumunda hkm ne olacaktir. Bunlarin tbi durumda kabul edilmesi ya da edilmemesi hallerine gre hkm degisecektir.[192]Kisaca bu esas altina girecek ser^ mesil pek oktur.[193] Fasil: Bu konudaki faydalardan biri de sudur: Kendisinde bir menfaat bulunmayan seylerin bedelli akitlerde akit konusu olmasi sahih degildir[194]Kendisinde bir menfaat ya da menfaatler bulunan seyler ise su kisimdan ibarettir: 1. Kendisi ile faydalanilmasi tamamiyla haram olan seyler. Bu gibi seylerin hibir menfaati bulunmayan seyler mesabesinde olacagi konusunda herhangi bir poblem bulunmamaktadir. 2. Tamamen hell olan seyler. Bu gibi seyler zerine akit yapilmasinin sahih olacagi konusunda da herhangi bir kusku bulunmamaktadir. Bu iki kismin, her ne kadar zihinde tasavvurlari mmkn ise de, varlik leminde bilfiil mevcut bulunmasi ok uzaktir. Zira varlik leminde mevcut bulunup kendisi ile faydalanma ve zerinde tasarrufta bulunma imkni olan hibir sey yoktur ki, onda bir maslahat ciheti, bir de mefsedet ciheti bulunmasin; bu mmkn degildir. Bu konuya Mksid blmnde temas edilmisti.[195] Dolayisiyla bu konunun gz nnde bulundurulmasi zarureti vardir. Bu istikra ile sabit bulunmaktadir. Su halde geen bu iki kisim sonu itibari ile nc kisma dnsms olacaktir. 3. Bazi menfaatlerinin hell, diger bazilarinin da haram olmasi hali. Iste bu nokta meselenin bel kemigini teskil etmektedir ve zerinde durulmasi gerekmektedir: nce bu kisim iki gruba ayrilmaktadir: a) Iki taraftan birinin rfen ve asaleten maksd bulunmasi; diger tarafin da deten maksd bulunmayip tbi durumda olmasi; ona yneltilecek kasdm ancak huss bir tarzda ve dete muhalif olarak olmasi. Bu grup hakkinda

hkmn, asaleten ve rfen maksd olana ait oldugu, diger tarafin ise hkmsz olacagi hakkinda herhangi bir problem bulunmamaktadir. Zira eger biz bu gibi seyler hakkinda tbi durumda olani esas alip ona itibar edecek olsak o zaman bizim hibir seyi mlk edinmemiz, menfaati sebebiyle hibir sey zerine akit yapmamiz mmkn olmayacaktir. nk o seyde mutlaka haram olan menfaatler bulunacaktir.[196] Bu, tbi durumda olan menfaatlerin talep konusu olmaktan iktiklarini gsteren delillerden olmaktadir. Bu husus geen meselede izah edilmis ve orada tbi durumda olan seye, mstakil olarak ele alindiginda hakkinda mevcut dikkate alinmasi gereken talebin ilga edilmis oldugu belirtilmisti. Burada da durum aynidir.[197] Ancak, akit yapanin bu haram olan tbi durumdaki menfaate zel bir kasit beslemesi halinde hkm farkli olur. nk bu durumda iki ihtimal bulunmaktadir: 1. Bizzat maksd da olsa tbi olanin ilga edilip asl olan kasdm dikkate alinmasi. Bu durumda mesele birinci gruba dahil olmus olur. 2. Sonradan ortaya ikan kasdm (el-kasdu't-tri1) dikkate alinmasi. Zira kisinin zel olarak ona ynelik bir ama bulundurmasi yznden bu, nceden var kabul edilen bir kasit ya da onun gibi bir durum almistir. Onun haricinde olan ise tbi gibidir. Dolayisiyla hkm ona (yani zel olarak belirlenen kasda) ait olacaktir. Asl maksat hell olmakla birlikte zel olarak sonradan ortaya ikmis olan bir duruma ynelik kasdm bulunduruldugu menfaatler iin rnekler: Fuhus yaptirmak ve bylece para kazanmak amaciyla cariye satin almak[198], kendisini gnah islerde kullanmak zere (lIvata gibi) kle satin almak, sarap elde etmek iin zm satin almak, yol kesmek iin silah satin almak, insanlari aldatmak Iin (tedlis) bazi seyler satin almak gibi. Asil itibariyla haram olan (ve fiilin islenmesi sirasinda onu helal kilici zel bir maksat bulundurulan) menfaatlere rnekler: Avcilik, hayvancilik ya da ziraat iin kpek satin almak[199] -tabi bu kpek satin almanin yasak oldugu grsnde olanlara gredir-, gbre olarak kullanmak zere hayvan diskisi satin almak[200] sirke yapmak zere sarap satin almak, geminin kalaslarini yaglamak ya da insanlari aydinlatmak zere murdar hayvana ait iyagi satin almak vb. gibi. Bu iki kisimdan kurala baglanabilir (munzabit) olani birincisidir ve onu destekleyen pek ok tanik (sevhid) bulunmaktadir. nk asaleten ve rfen kastedilmekte olan seyin dikkate alinmasi, bizzat serat tarafindan haram ya da helal kilmak suretiyle zaten dikkate alinmis olan bir husus olmaktadir. nk cariyenin, eger nazik ve yksek seviyeden ise odalik, kaba ve asagi seviyeden ise hizmet iin satin alinmasi, sarabin imek iin alinmasi, murdar hayvan, kan ve domuzun yemek iin alinmasi, kendilerine Kur'n'm inmis oldugu Arap

ulusu ierisinde yaygin ve mutat olan bir husustu. Bu yzdendir ki haramlik ve helallik hkmn getiren yetlerde, hkmn baglandigi seyin zikrine gerek duyulmamis, hazfedilmistir. Mesel syle buyrulmustur: "Size analariniz haram kilindi.... Onlarin disindakiler sizin iin helal kilindi" [201]Bu yette hell ve haram kilinma bizzat zikredilenlerin zatlarina nis-bet edilmis ("analarinizla mesel evlenmeniz... haram kilindi" gibi bir ifade kullanilmamistir). nk maksat anlasilmaktadir. Ayni sekilde: "Mallarinizi aranizda btil yollarla yemeyin" [202]"Yetimlerin, mallarini haksiz yere yiyenler[203]vb. gibi yetlerde de durum aynidir. Her ne kadar yemenin disinda diger haksiz tasarruflar da haram ise de zel olarak yeme zerine dikkat ekilmistir. nk mallarla ilgili ilk ve en nemli maksat yeme kasdidir. Bunun disinda kalan ve deten haddizatinda maksd olmamakla birlikte ancak tbilik yolu ile kastedilebilen diger menfaatlerin ise bir hkm bulunmamaktadir. Murdar hayvan ile ayni hkmde bulunan benzeri seyler haram kilindiginda Hz. Peygamber'e murdar hayvanin iyagi hakkinda, "onunla gemi kalaslarinin yaglandigini ve insanlarin onunla aydinlandiklarim'' sylemislerdi. Buna ragmen Hz. Peygamber [ ale^Idimu ] onun satiminin yasakligmi belirtmis ve bazi vakitlerde ona karsi duyduklari ihtiyalari dikkate almamistir. nk ondan gzetilen asl maksat -ki yemek oluyor- haramdir. Bu meyanda o syle buyurmustur: "Allah yahudi-lere lanet etsin! Onlara iyag haram kilinmisti. Fakat onlar bunu yordular ve onu sattilar da parasini yediler"[204]Sarap hakkinda [187t da: "Imesi haram olan seyin satmasi da haramdir.[205] (Bir baska yerde de) Allah birseyi haram kildigi zaman onun bedelini de haram kilar"[206] buyurmustur. nk deten haram olan seyden gzetilen maksat, haramlik hkmnn kendisine yneldigi (burada yemek ve imek oluyor) husustur. Bunun disinda kalan diger menfaatler ise tbi durumdadir ve onlarin bir hkm yoktur. Bu noktadan hareketle, karisi zerine evlenecegine dair yemin eden kimsenin devamli beraberlik kasti olmaksizin sadece yeminini yerine getirmis olmak amaciyla evlenmesine cevaz vermislerdir. nk bu nikaha tbi unsurlardan olup, nikahin aslinda maksd degildir. Dolayisiyla baslibasma dikkate alinacak durumda olmayip[207] ancak bir tbi olmasi aisindan dikkate alinir. Eger tbi durumda olan seyler ser'an maksd bulunsalardi ve bunun sonucunda onun geregi talep kendilerine ynelseydi, o zaman akitlerden pek ogu maksd olan o menfaatlerin bilinmemesi yznden caiz olmaz, hatta nikah dahi caiz olmazdi. nk erkek nikah akdinde bulundugu zaman ona, verdigi mehirden baska zevcesine infakta bulunmasi ve Ihtiya duyacagi diger ihtiyalarini gidermesi lazim gelir. Btn bunlar onun, karisinin kadinligindan istifadesinin bir bedeli gibidir. Bu ise mehul bir bedel (semen) olmaktadir. Bu itibarla rakabeye tbi ve

zerine akit yapilan menfaatler ya da de-ten asl kasid zere ncelikli olarak kendisine ynelik ama bulundurulan menfaatler, bizzat dikkate alinmasi gereken menfaatler olmakta, bunun disinda kalan tbi durumdaki diger menfaatler zerine ise herhangi bir hkm bina edilmemektedir. Ancak ona ynelik zel bir kasit bulundurmasi halinde ise o zaman konu zerinde durmak gerekmektedir. Zahir odur ki, ilk bakista seriattan anlisildigi kadariyla tbi durumda olan menfaate ynelik bir hkm olmanialidir. nk yukarida geen (ve metbun hkmne muhalefet durumunda tabiin hkmne itabar edilmeyecegini gsteren) delillerin genel kapsami ve murdar hayvanin iyagi hakkinda onunla gemi kalaslarinin yaglandigi ve insanlarin aydinlanmada kullandiklari seklinde yneltilen soruya cevap olarak verilen hadisin zel delaleti bunu gerektirmektedir. Iyagmin kullanildigi bu her iki durum da, genel anlamda onunla faydalanilmasi sahih olan seylerdendir. Ancak bu zel kasit, genel nitelikteki kasda tearuz edecek nitelikte degildir.[208] Eger tbi durumda olan, kasitta yaygin ve bazi zamanlarda geerli bulunan rfe gre nde olur ve bunun sonucunda asaleten olmasi gereken kasit atilmis ve yok gibi bir hal alirsa, o zaman hkm tersine dner. Bunun bu sekilde mutlak surette bulunabilecegini sanmiyorum ama eger bulunabilecegi farzedilecek olursa o zaman hkm tersine dnecektir. Buna ragmen kaide -seriatta konulmus oldugu gibi- sabittir. Bu rfen tbi'in kasitta metba dnsmesi hali bulunmasa bile byledir, Ancak tbi olana ynelik [189] kasit oktur. Asil olan, rfen benzeri kastedilen seylerin dikkate alinmasidir. Her iki ihtimale mebni olarak mesele genel anlamda zerinde ihtilaf bulunan bir konu olmaktadir. Zeri' kaidesi de yasak olan seye ynelik kasdm ne gemesi[209] ve iki akdin birbirine eklenmesinin[210] oka grlmesi esasi zerine mebnidir. Zeri' kaidesine itibar etmeyenler grslerini, rfen her iki akdin birbirinden ayrilmasi konusunda asl kasda itibar esasi zerine bina etmekte ve asl kasdin onun hilafina oldugunu sylemektedirler.[211] Ikinci kisim: deten mevcut bulunan kasitta iki taraftan birinin digerine tbi durumda bulunmamasi, aksine her birinin deten asl kasitla istenilir durumda olmasi. Haram olan ziynet esyalari ve kaplar gibi. Bu altin ya da gmsn ve onlarin ziynet iin islenmesinin ayni anda rfen maksd olmasi takdirinde byledir. Ya da her birinin tek basina ele alindiginda rfen nce bulunur olmasi. Bu durumda -geen kaidenin bir geregi olarak- o konuda emir ve nehyin bir arada bulunacagina hkmetmek mmkn degildir. nk taalluk ettikleri seyler birbirleri ile telzum (birinin varligindan digerinin varliginin lzim gelmesi) halinde bulunacaklardir. Bu durumda mutlaka hkmen ilerinden birinin ayrilmasi ve digerinin atilmasi gerekecektir. Daha nce de getigi gibi tbilik durumunun itibara alinmasi halinde ise tabiye

ynelik olan talep dsecektir. Tbiligin itibara alinmamasi halinde ise, tbi olan af kapsamina girmis olacaktir.[212] Bu durumda konunun tayini gerekecektir[213]Bu haliyle konu ictihad mahallidir ve problem olarak karsimizda durmaktadir. Bu trden rneklerin bulunmasi seriatta azdir. Sayet byle bir durumun meydana geldigi takdir edilecek olursa, bu durumda herkes kendi itihadi sonucunda ulastigi grsle basbasa olacaktir.el-Mzir, By bahsinde bu kabilden olan seyler hakkinda syle demistir: "Bu kismin yasak olan seylere katilmasi uygun olur. nk haram olan menfaatin maksd olmasi, onun fiyattan bir payi olmasini gerektirir. Akit ise tektir ve tek birsey zerine yapilmistir; onu paralara ayirma imkani yoktur. Haram olan birsey karsiliginda bedel almak ise haramdir. Haram olan kismi ayirma imkni olmayacagindan sonuta hepsi haram olur. Yine bu durumda mubah olan diger menfaatlerin fiyati da -akit ile tek basina ele alinmasi farzedilse bile- mehul duruma dser.[214] " Onun dedikleri bunlardir, bu da kabul edilebilir bir szdr. Keza sedd-i zeri' kaidesi de bunu desteklemektedir. Zira yasak olan seye ynelik kasit sabit olmustur. Ayni sekilde maslahatin celbi iin mefsedetin defi kaidesi de burada geerli olmaktadir. nk mefsedetin defi nce gelmektedir. Yine tevun (yardimlasma) kaidesi[215] burada, byle bir muamelede bulunmanin ktlk ve taskinlik zerinde yardimlasma olacagina hkmetmektedir. Bu yzdendir ki sarap yapma kasdi ile zm alma, yol kesme kasdi ile silah satin alma, oglancilik gibi kt amalarla kle satin alma ve benzeri konular -her ne kadar bu kasit asl olmayip sonradan gzetilen bir kasit ise de- ittifakla yasaklanir. Bu durumda szn ettigimiz konunun yasakligi hkmnde ittifak edilmis olmasi ncelik arzeder.[216] Ancak[217] bu ktlklere giden yolun kapanmasi kabilindendir. Bu konuda mevcut ihtilaflar, sadece hkmn kesildigi yere ve bedel almanin fsid olup olmayacagi konusuna nisbetle vu ku bulmustur.[218] Bu konu hakkinda Mksid bahsinde yeterince durulmustu. [219]
Dokuzuncu Mesele:

Iki sey hakkinda emir ve nehiy bulunsa ve bu seylerden her biri digerinin tbisi durumunda olmasa, aralarinda ne varlik ne de geerli bulunan rf bakimindan telzum (birbirini zorunlu olarak gerektirme durumu) da bulunmasa, ancak mkellef ama itibariyla bu iki seyi tek bir fiil ierisinde ve ve tek bir garazla bir araya getirme kasdi bulundursa -mesel tek bir akit ierisinde haram ve helli bir arada toplamak gibi- bu durumda (hkm ne olur?) -Biz bu konuya "emrin ibha yerine konulmasi" demek istiyoruz. nk hkm her ikisinde de birdir. Zira emir bazen ibha iin olabilmektedir.

Mesel su yette byledir: "Namaz kilindigi zaman, yeryzne dagdin ve Allah'in ltfundan (nasibinizi) arayin"[220] Burada bu istilahla sadece ihtisarda bulunma kastedilmistir. Mn siyak ve sibaktan anlasilmaktadir.Malum oldugu zere onlardan her biri bilfarz kasit konusunda tabi durumunda degildir ve onlarin mnferit hkmnde kabul edilmesi de mmkn olmamaktadir. nk bu kasit ile bagdasmamaktadir. Zira maksatlar tasarruflarda dikkate alinmaktadir. Yine ser' mesil zerinde yapilan istikra ortaya koymaktadir ki; hkmler konusunda, iki seyin bir arada olmasinin, yalniz basina bulunmalari durumunda olmayan tesirleri vardir[221] Bu konuda emredilen birseyle, yasaklanilan bir seyin yada emredilen iki seyin veyahut da yasaklanilan iki seyin bir araya gelmis olmasi arasinda fark bulunmamaktadir. Hz. Peygamber bey' ve selefi yasaklamistir.[222] Halbuki bunlardan her biri tek basina ele alindiklarinda caiz olmaktadir. Allah Tel iki kiz kardesin ayni nikah altinda toplanmasini yasaklamistir. Halbuki teker teker olmak kaydi ile her biri zerine akitte bulunmak caizdir. Hadiste de bir kadinin, halasi ve teyzesi ile birlikte bir arada nikh altinda tutulmasi yasaklanmistir.[223] Hz. Peygamber gereke olarak da bu yasaga su sz ile isaret buyurmustur: "Eger siz bunu yaparsaniz, o zaman akrabalik baglarini koparmis olursunuz" Bu konu da, mn bakimindan konumuza dahil olmaktadir; nk burada toplama halindeki hkm, onlarin teker teker olan hkmlerinden farkli olmaktadir. Dolayisiyla bir arada bulunmanin hkme tesiri bulunmaktadir ve bu bir delildir. Bu tr nikahlarin tesiri akrabalik baglarinin kesilmesi konusundadir ve bubirligin kaldirilmasidir. Bu bir arada olmanin tesiri oldugu hakkinda da delil olmaktadir. Yine hadiste sadece cuma gnnde oru tutmak yasaklanmis[224] ve bir gn ncesi ya da bir gn sonrasi ile birlikte tutulmasi istenmistir. Ayni sekilde Ramazan ayindan bir ya da iki gn nce oru tutmaya baslamak da yasaklanmistir.[225]Fitir bayrami gnnde oru tutmak da byledir.[226] Zekat ykmllgnden kamak iin ayri olan zekt matrahi mallari birlestirmek, birlesik olanlari da ayirmak da yasaklanmistir.[227] Btn bunlar bir arada bulunma (itim) halinin, tek basina bulunma (infird) haline ait olmayan etkileri bulundugunu gerektirir. Infird hali iin, itim halinden farkli hkmn bulunmasi geregi, itim haline ait, infird halininin hkmnden farkli bir hkmn bulundugunu -itim halinde, infird haline dnme zelligi ortadan kalksa bile[228]-aiklar. Yine Hz. Peygamber iecekler bahsinde (zm ve hurma gibi) iki ayri seyin birbirine karistirilmasini yasaklamistir.[229] nk bunlarin birbirine katistirilmalan sarhosluk verme zelligini abuklastirici bir etki gstermektedir. (Satilan) anne cariye ile ocugunun aralarinin ayrilmasini yasaklamistir. Bu hadis Sahih'te bulunmaktadir.[230] Ayni

sekilde iki kardesin arasinin ayrilmasini yasaklamistir.[231] Bu da hasen bir hadis olmaktadir. Seriatta bu trden rnekler oktur. Sonra bir arada bulunma (itim) hakkinda delil ikmesi konusunda daha genel bir anlamda[232] yaklasildigi zaman, onun kismen dikkate alinmis oldugunu gsterecek deliller daha da ogalacaktir.Mesel birlik halinde olmanin emredilip, ayrilik halinde olmanin yasaklanmasi gibi. nk birlikte olma halinde, yalniz olma halinde bulunmayan zellikler vardir: Mesel dayanisma ve yardimlasma, Islm'in g ve kudretini gsterme, kfrn egemenligine son verme gibi. Iste bu noktadan hareketle dn etkinliklerden olmak zere cematler, cumalar, bayramlar konulmus; zel olarak akrabalar arasinda, genel olarak da btn mslmanlar arasinda baglar tesis edilmis ve bunlar arasinda irtibat kurulmasi istenilmistir. Toplu halde olmak vlms, ayrilik hali yerilmistir. Insanlarin aralarinin bulunmasi emredilmis, bunun aksine hareketler ve sonu itibariyla ayrilik doguracak her trl faaliyetler yerilmistir. Keza nazar yaklasim da, beraberlik haline ait, ayrilik hali iin bulunmayan hususiyetlerin mevcudiyetine hkmeder. Bu, beraber olma (itim) halinin etki edeceginin ve onun dikkate alinacaginin izahi olmaktadir. Ayri bulunma (iftirk) halinin de bir baska ynden etkisi vardir: Ayrilik halinde bulunmayan bazi hususiyetlerin, beraberlik hali iin sz konusu oldugu gibi, ayrilik hali iin de bazi zellikler vardir ve bunlari beraberlik hali ortadan kaldirmaz. Mesel bir arada olan bey' (satis) ve selefi (karz) yasaklayan hadis, tek baslarina bulunduklari zaman bunlardan her birine ait bazi hususiyetlerin bulunduguna ve bunlarin bir arada bulunma halinde ortadan kalkmayacagina hkmeder. Bu zellik bunlardan her biri ile istifade durumudur ve bu, bir arada olma durumunda ortadan kalkmaz. Ancak bu birlesme sonucunda bunlarin arasinda ilave bir zellik vcuda gelir ki, yasak da iste bundan dolayi gelmistir. Beraber olma halinde dogan bu ilave zellik, tek olarak bulunma halinde mevcut zellikleri tmden ortadan kaldirmaz. Iki kiz kardesi ayni anda bir arada nikah altinda tutma[233] ve delillerin zikri sirasinda belirtilen benzeri diger konularda da durum aynidir. Sonra nasil ki, beraber bulunma halinde ayri iken mevcut olmayan bazi zellikler var idiyse, mnferit halde iken mevcut olup beraber bulunma halinde ortadan kalkmayan bazi zellikler de vardir. nk bir araya gelenlerin her birinin kendisine ait var olan zelligi, eger bir araya gelme sebebiyle ortadan kalkacak olsaydi, o zaman birlesme (itim) halinin zellikleri ortadan kalkmis olurdu. Aynen insanla, organlar arasindaki iliskide oldugu gibi. Bu organlarin toplami insani olusturmaktadir. Ancak bu organlarin tek ynden birlesmis olmalari ya da tek bir zelligi ortaya

koymus olmak iin birlesmeleri dsnlecek olsaydi, o zaman insan ortaya ikmazdi.[234] Bas, elin gstermedigi zelligi gstermekte; el ise ayagin vermedigi faydayi saglamaktadir. Kemikler, sinirler ve damarlar gibi birbirine benzer halde bulunan diger organlarda da durum aynidir. Bunlar farkli zellikler tasimakta ve birlesme aninda bu zelliklerini yitirmemekte ve btn bunlarin toplamindan insan meydana gelmektedir. Eger insan ve organlar iin tatbik ettigimiz bu husus anlasildiysa, diger birlesme (itim) hallerinde de durumun ayni oldugu anlasilacaktir. Su halde birlik halinde olmayi isteyen emir ve ayriligi yasaklayan nehiy, itim halinde iken czlerin faydalarini[235]ortadan kaldirmaz. Itim hali yoluyla fayda meydana geldigi gibi, itim halinde iken de czlerin ayri ayri ele alinmasi ynnden fayda hasil olmaktadir. Sonra iki seyin bir arada bulunmasi (itimi) durumunda, bunlardan her birinin, o aidan itibara alinmasi sahih olacak bir hkm ile mstakil olarak ele alinmasi mmkn oldugu gibi, meselemiz gibi olan yerlerde birbirleri ile tearuz halinde de olabilirler ve bu halde mesele zerinde durmak gerekir. Bu durumda sadece itim halinin dikkate alinmasi, infirad halinin dikkate alinmasindan daha ncelikli (evl) degildir.[236] Her birinin, mctehidlerin bakis ailarini zerlerine ekecek izah ve dayanaklari vardir. Hal byle olunca, maksat aisindan her iki durumun da birbiri ierisine girmesi halinde, bunlar hkm aisindan varlik ve yokluk bakimindan birbirleri ile baginti (telzum) halinde bulunan ve hkmleri tek bir seyin hkm gibi olan iki sey olurlar. Bu durumda emir ve nehyin beraberce onlar zerine gelmis olmasi (itimi) -birbirleri arasinda varlik ve yokluk bakmmdan baginti (telzum) bulunan seylerde oldugu gibi- mmkn degildir. Bu durumda mutlaka emir ya da nehiy yoluyla onlarin her ikisine birden ynelen bir hkmn bulunmasi gerekecek midir? Yoksa gerekmeyecek midir? Alimlerden bir kismi, onlar zerine zlme ve mstakil olma hkmn uygulamaktadir ve bunlar rf-i vcd ile istimali dikkate almaktadirlar. Tabi bu her birinin diger esinden ayri olarak ele alinmasi mmkn oldugu zaman iin sz konusudur. Alimler arasindaki grs ayriligi "haram ve helali ieren akit" meselesinde srmektedir ve her iki tarafin grslerinin izahi ortaya ikmistir. Itiraz: Delilin desteklemis oldugu grs birincisidir. nk bir arada olma (itim) halinin bir tesiri bulundugu ve ona ait yalniz basina bulunma halinden farkli hkm oldugu sabit olduguna gre, o zaman btne nisbetle iki seyden her biri, asila'(metb) nisbetle tbi halini almis olur. nk her biri btnn bir parasi durumundadir. Btnn bir kismi, o btne tbi durumundadir. Bunu [198] destekleyen delillerden biri de Hkmler

bahsinde geen, birseyin cz itibariyla mubah, kl itibariyla ise matlp veya cz itibariyla mendb, kl itibariyla ise vacip olmasidir. Diger hkmlerde de ayni sekilde cz itibariyla ele alindiginda farkli, kl itibariyla ele alindiginda ise daha farkli hkmler dogmaktaydi. Bu durumda emir ve nehyin ayni anda gelmis olmasi dsnlemez. Biz btne baktigimizda, nehye mahal olan seyin btn ierisinde mevcut oldugunu grrz. Bu durumda nehiy, o sey ierisinde ilgili oldugu seye ynelmis olacaktir. Bu durum, Mzir'nin tallinde ve onunla birlikte zikredilen seylerde izahini bulmaktadir. Cevap: Itiraz yerinde degildir. Eger btn meydana getiren czlerden her biri, metbya nisbetle tbi gibi kabul edilecek olursa, o zaman haram olan czn metb olmasi, tbi olmasindan daha evl olmayacaktir.[237] Hkmler bahsinde belirtilen husus dogrudur, ancak orada muariz durumunda olan vardir ve o, daha nce de getigi gibi fertlerin dikkate alinmasidir. Mzir'nin izahi[238] ise zerinde ihtilaf edilen bir konu olup, Imam Mlik ya da baska bir imamin mezhebinde mevcut bulunan ve zerinde grsbirligi edilen konulardan degildir.[239]Dolayisiyla mesele, mctehidin degerlendirmesi sonucunda kabul edip etmeyebilecegi bir husus olarak kalmaya devam edecektir. [240]
Onuncu Mesele :

Biri digerinin tbisi durumunda olmayan iki sey hakkinda iki emrin bulunmasi halinde, eger mkellef kasit itibariyla o iki seyi bir fiil ierisinde ve tek bir garazla toplamak amaci tasimaktaysa, bir nceki meselede ortaya kondugu gibi, toplama halinin etkisi bu-[199J hunnaktadir. Itim halinde, infird halinde bulunmayan bir mn (zellik) vardir. br taraftan mnferid halde iken bulunan zellikler de, itim haliyle ortadan kalkmamaktadir. Ancak burada syle bir durum vardir: Acaba bunlardan her biri, hkmleri bakimindan digerinin hkmleri ile bagdasmaz (m-nf) bir durumda midir? Yoksa degil midir? Eger yle ise, o zaman konu, hkm bakimindan kasit itibariyla bir arada bulunan iki sey zerine emir ve nehyin gelmesi meselesine dahil olacaktir ve bu bir nceki meselenin bir geregi olmaktadir. Bunun mnsi sudur: Birseyin kendisine ait ser' hkmleri bulundugu zaman, bu hkmler o seye, iermis oldugu maslahatlar sebebiyle baglanmis olmaktadir. Mkelleflerin fiillerinden olan her fiilin hkm de ayni sekilde byledir. Bu fiil ister det olsun, ister ibadet olsun fark etmemektedir. Iki fiil bir araya gelir ve bunlardan birine ait hkmler, digerinin hkmleri ile bagdasmaz ise bu syle olur: Bu iki sey kasit aisindan tek birsey durumuna gelmistir ve bunun tabi sonucu olarak maslahatlar iin konulmus olan fakat birbiri

ile bagdasmaz halde bulunan hkmler bir araya gelmistir. Bu durumda maslahat ynleri birbiriyle bagdasmayacak ve birbiri ile ekismis olacaktir. Birbiri ile bagdasma durumu olmayinca, infird halinde oldugu zere bir maslahat kalmis olmayacaktir. Bu durumda hal, maslahatlarin, emredilen seyle yasaklanmis olan seyin birlesmesi hali zere karar kilmis olacaktir. Bunlar hkmlerin bagdasmazligi konusunda birbirleri ile esit durumdadirlar. nk nehiy mefsedetlere, emir de maslahatlara dayanir. Bunlarin bir arada toplanmalari ise, daha nce de getigi gibi imknsizliga (mmten) gtrr. Dolayisiyla benzeri birsey de imknsiz olacaktir. Bu konunun esasini Hz. Peygamber'in "bey' (satis) ve selefi (karz) yasaklamasi" teskil etmektedir. nk satis konusu, karsilikli olarak istifadeyi artirma esasina dayanirken; selef (karz, dn), cmertlik, iyilik ve msamahayi gerekli kilar. Bunlar bir arada bulunduklari zaman, selef ierisine, satis akdinde mndemi bulunan mnlar girer ve bunun sonucunda selef asl halinden ikar. nk selef (karz), gmsn gmsle, ya da altinin altinla vadeli olarak satilmasi yasagindan istisna olarak mesru kilinmistir. Satis ile beraber akdedilen selef, tekrar istisna edilmis oldugu eski aslina dnms olacaktir. Asli sarf[241] olmaktadir. Bunda ise esas, mmkn mertebe karsi tarafa daha fazlaya satmak, daha ok kr elde etmektir. Karzda ise bu amalar yasaktir. Selef, satis akdi ile bir arada yapilmasi sebebiyle eski aslina dndg zaman (ortaya ikan hsila) iki ynden caiz olmamaktadir: 1. Selefte mevcut bulunan vade. 2. Kr amacinin gdlmesi. Kisi karz akdini satis akdine eklemekle, bu iki akdin bir arada toplanmasi kasdina, sz edilen bu mn dahil olmus olmaktadir. Mkellefin vacip, mendup ya da mubah[242] olmak zere emro-lundugu ibadetlere diger amalari katmasi durumu da -eger biri digeri iin tbi durumunda degil[243]ve hkmleri de birbirileri ile bagdasmayacak sekilde ise- ayni dogrultudadir. Mesel namazda, onun hkmleri ile bagdasmayacak olan yemek, imek, bogazlamak, konusmak vb. fiilleri bir arada yapmak gibi. Farz ve mendu-bu bir arada yerine getirmis olmak iin namaz ve diger ibadetlerde farz ile nafileye birlikte niyet etmek[244]; bir fiilde iki farzi birlestirerek, iki gleyi veya iki ikindiyi, ya da bir gle ile ikindiyi birlestirmek[245], Ramazan orucunu hem eda hem de kaza niyetiyle birlestirmek ve benzeri rnekler gibi. Iste bu yzdendir ki, Imam Mlik akitlerin birbiri ile cem edilmesini caiz grmemistir. Bunlardan bir kismi hakkinda eger grs ayriligi var ise, cevaz grs, itim halinde dahi infird haline itibar[246] sonucunda hkmler arasinda bagdasmazlik bulunmadigi degerlendirmesi zerine bina edilmis

olmaktadir. Imam Mlik bu noktadan hareketle bir arada yapilan sarf ve satisi; nikah ve satisi, kirz (mudrabe) ve satisi, mskt ve satisi, sirket ve satisi, cul[247] ve satisi yasaklamistir. Bu sayilan akitlerle birlesme konusunda icre de, satis akdi gibi olmaktadir. Keza Imam Mlik, gtr ile lm isinin bir arada olmasini yasaklamistir.[248] Alimler, icre akdinin satis akdi ile birlesmesi konusunda ihtilaf etmislerdir. Btn bunlar, tek bir akit ierisinde birbiri ile bagdasmayan farkli hkmler ieren akitlerin bir arada bulunmasi sebebiyle olmaktadir. Syle ki: Sarf akdi, alani son derece dar tutulan ve ek zel sartlan bulunan bir tasarruftur. Bu meyanda olmak zere cins ve karsilikli bedellerin kabzedilmesi -ki bu konuda herhangi bir tereddt ya da ertelemeye[249] veya az bir bakiyyenin birakilmasi gibi bir duruma asla msade edilmemektedir- konularinda taraflar arasinda tam bir esitligin (mmaselet) tahakkuk etmis[250] olmasi aranmaktadir. Satis akdi ise byle degildir. Nikh akdi; karsilikli saygi, msamaha ve cmertlik esasi zerine kurulmustur. Bu yzden Allah Tel, kadina verilen mehiri, nihle diye isimlendirmistir. Bu, bir bedel karsiliginda olmaksizin verilen bir hediye demektir. Nikh konusunda tefVze (havale isine) izin verilmistir. Halbuki satis akdinde durum farklidir. Kirz ve mskt akitleri genislik ve msamaha esasi zerine kurulmustur. Zira her ikisi de ser'an yasak olan belirsiz icre kapsamindan istisna yoluyla mesru kilinmis iki tasarruf olup bir nevi ruhsat sayilmaktadir. Satis akdi ise, bunun aksine, karsilikli bedellerde, vadede ve diger konularda bilinmezligin giderilmesi esasi zerine kurulmustur. Dolayisiyla satis akdi ile ilgili hkmler, kirz ve mskt hkmleri ile bagdasmayacak trdendir. Sirket (ortaklik) akdi, her iki taraf iin de geim temini konusunda yardimlasma ve dayanisma anlami iermektedir. Satis akdi ise bunun ziddmadir. Cu'l, yapilacak isin mehullg esasi zerine kuruludur. Karsi taraftaki kosturacak insan (mil) ise muhayyerdir.[251] Satis akdi, her iki hkmle de bagdasmaz. llebilen maddelerde lnn esas alinmasi, llecek olan seyin miktarinin tam olarak bilinmesini amalar. Gtr usl ise kolaylastirma ve meblagi bilme konusunda msamahali olma esasina dayalidir ve bu uslde satilan seyin miktari hakkinda asla kesin bilgiye ulastirmayacak olan tahmine basvurulur. Icre akdi, halihazirda mevcut olmayan menfaatler zerine kurulmus bir akittir. Bu haliyle bilinmezlik tasimaktadir. Ancak duyulan ihtiyacin okluguna binaen ve sirkette oldugu gibi yardimlasma amaciyla caiz kabul edilmistir. Satis akdi ise byle degildir[252]limler akde konu olan iki maldan biri hakkinda kesinlik, digeri hakkinda ise muhayyerlik kosulmasi konusunda da ihtilaf etmislerdir. Cevaz vermeyenler grslerini, akdin kesinligi ile muhayyerligin birbirleri ile bagdasmayacaklari esasi zerine bina etmektedirler. Ilgili hkmlerin birbiri ile bagdasip bagdasmayacagi konusundaki

degerlendirmelerden dogan ihtilaf sonucu, detlerle ilgili iki seyin bir fiil ierisinde toplanmasi konusunda limlerin Ihtilaf ettikleri gibi, bir ibadetle bir detin bir fiil ierisinde toplanmasi konusunda da ayni sekilde ihtilaf etmislerdir. Hac ya da cihad esnasinda ticarette bulunmak gibi.[253] Abdest alirken serinlemek kas-di, oru tutarken ayni zamanda perhizde bulunmak amaci bulundurmak gibi. Keza iki ibadetin toplanmasinda da ihtilaf etmislerdir: Cnplkten arinmak ve cuma namazi iin birlikte gusl abdesti almak gibi. Bu konunun aiklanmasi, gerek burada ve gerekse Mksid blmnde asl maksatlarla tbi maksatlar arasindaki iliskiden sz edilirken yapilmistir. Basan ancak Allah'tandir. Eger hkmleri birbiri ile bagdasmaz trden ise, bu durumda da mutlaka itim kasdimn dikkate alinmasi gerekecektir. Bunun delili daha nce gemisti. Bu durumda itim hali, ya nehyi gerektiren bir durum ortaya ikaracaktir veya ikarmayacaktir: Eger byle bir durum ortaya ikaracak olursa, o zaman o sey btn olarak yasaklanmis olacak ve talep yn birlesmis olacaktir. nk itim hali, czlere ynelik olan talebi ilga etmis ve bunun sonucunda o seyin btn, emrin ya da nehyin kendisine yneldigi tek birsey halini almistir. Tabi bunun sonucunda eger maslahat varsa emir, yok mefsedet varsa nehiy taalluk edecektir. Burada tasavvur edilen mefsedeti gerektiren bir btn olduguna gre tabi ki taalluk eden talep, nehiy olacaktir. Mesel iki kiz kardesin veya bir kadinla hala ya da teyzesinin ayni anda nikah altinda tutulmasi, Ramazan'in ilk gn ile Saban'm son gnn, Ramazan'in son gn ile de Sevval'in ilk gnn birlestirerek oru tutmak, iki sirayi birbirine karistirarak imek,-Imam Mlik'in mezhebinde bazilarinin grsne gre- iki adamin mallarini birlestirerek satmalari gibi. nk birlestirme hali czlerin asl kasit ile dikkate alinmamasini gerektirir. Bu da iki saticidan her birine nisbetle bedelin bilinmezligi[254]sonucunu dogurur. Her ne kadar tmne ynelik yoksa da sonuta kainilmaz olan bu bilinmezlik ve sebep oldugu mefsedet yznden byle bir birlestirme isi caiz olmamaktadir. Byle bir akde cevaz veren kimse muhtemelen baska birseyi dikkate almis olmalidir: Syle ki: Mal sahipleri, mallarini birlestirme dogrultusunda niyetlerini ortaya koyunca bu haliyle onlar bir nevi sirket (ortaklik) kurmus olurlar; yani sanki onlar yaptiklari bu satisla nce ortaklik kurmayi, sonra da onu satip parasinda ortak olmayi kararlastirmis gibi olurlar. Bunlar iki ortak hkmnde olunca, artik herbiri kendi malinin bedelini dikkate almis olmamaktadir. nk ortaklik hkmyle bu mallar, bir tek olan mebin (satilan mal) birer parasi mesabesinde olmakta ve bunlara ynelik kasit, btne ynelik asl kasida tbi hal almaktadir. Byle bir kasdm da etkisi yoktur. Sonra alman bedel, -aralarinda taksim edilmesi durumunda- (hkm) ortakligi olusturan sermayelerine[255] gre

pay edilir. Bunun da imknsiz bir tarafi yoktur; zira bilinmezlik iermemektedir. Sonu olarak byle bir birlestirme hali bir fesadin dogmasini gerektirmez. Birlestirme halinde nehyi gerektirecek bir durum yoksa, o zaman emir ynelir. Zira zerine dikkat ekilen istilah zere ya emir vardir ya da nehiy vardir. [256]
ONBIRINCI MESELE:

Iki emir[257] olsun ve bunlarin her ikisi de iki itibar ile ayni sey hakkinda bulunsun; eger bunlardan biri btne ynelik, digeri de btnn bazi tafsilatina[258] ya da niteliklerine[259] veyahut da czlerine[260]ynelik ise, bir arada bulunmalari caizdir. Nitekim uslde sabit olmustur. Burada sz edilen emirlerden biri tbi, digeri ise metb (asil)dir. Asil olan btne ynelik olanidir, digeri ise tbidir. nk detaylara, niteliklere ya da czlere ynelik olan, btnn tmleyicisi ve tamamlayicisi mahiyetindedir. Byle bir durumda olan seye ynelik talep ise, mutlak olmayip ancak o ynden olacaktir; tbi olmasindan kastedilen de iste budur. Sonra bu talep, -btne ynelik emrin geregi olmaksizin vcuda gelecek sekilde- yalniz basina bulunmaz; dahasi btne ynelik emrin yoklugu tasavvur edildigi zaman, tafsiltin ortaya konulmasi mmkn de degildir. nk tafsilt, ancak bir asil zerinde sz konusu olur. Niteliklerin bulunmasi iin de nitelenenin olmasi gerekir. Czi de ancak, kll aisindan tasavvur edilebilir. Durum byle olunca, bunlara ynelik talep, btnle ilgili talebe tbilik yoluyla olacaktir. Bunun rnekleri vardir: Mesel, bir namazin kilinmasi talebi vardir; bir de namazla ilgili olmak zere hadesten[261] ve necasetten[262] taharet, gzel ve temiz elbiselerin giyilmesi, husu, zikir, kiraat, dua, kibleye ynelme vb. durumlarla ilgili talep vardir. Zektin verilmesi talebi yaninda, kazancin en temizinden seilmesi, vaktinde verilmesi[263], zekt verilecek mallarin trlerinin ve zekt oranlarinin belirlenmesi[264] gibi konularla ilgili talep bulunmaktadir. Oru tutma emri yaninda, oruta iftarin tacili, sahurun tehiri, her trl kt sz ve davranislarin terki, orucu tehlikeye atacak durumlardan uzak durma[265] gibi hallere[266]ynelik talebin bulunmasi da byledir. Ayni sekilde, her trl tafsilti, czleri ve tamamlayici nitelikleri durumunda olan seylere ynelik taleple birlikte hac emri de byledir. Kisas ve kisasta dil davramlmasi, had-din asilmamasi, denkligin aranmasi[267] talebi; alis veriste l ve tartiya tam riayet edilmesi, deme ve bor talebinin gzel yapilmasi, insafli davramlmasi[268] vb. gibi konularin talebi de byledir. Buseylerin talebi, bunlarin asli durumunda olan seyin talebine baglidir. Bunlarin mstakil olarak tasavvur edilmeleri mmkn degildir; bunlar ancak asil durumunda olan ve btn olarak ele alinip talep edilen

seylere istinaden istenilirler. Asillari ile birlikte ele alinan diger tbiler hakkinda da durum aynidir. Emir ve nehyin tbi ve metb (asil) zerine gelmesi hali ise byle degildir.[269] Olgunlasmadan nce meyve agacinin durumu gibi. nk burada nehiy, meyva satisi zerine ancak mstakil olarak ele alinmasi halinde gelmistir. Eger biz meyvanin agatan mstakil olmadigini dsndgmzde, bu meyvanin agaca tbi onun bir parasi kilinmasi anlamina gelir. Bu ise kismen itim haline ynelik kasit bulundurulmasi sonucunu gerektirir. O da hem aga hem de meyva zerine birden akit yapma kasdi olmaktadir. Bu durumda nehiy -getigi zere- mutlak olarak kalkmis olmaktadir. Bundan da o anda emrin ittihadi sonucu dogar. Yani bir btn zerine; biri aslina itibarla, digeri de tafsilatina veya niteliklerine veyahut da czlerine itibarla olmak zere iki emrin gelmesi sekline dner. Zarriyyt ile hc ve tahsn olan esaslar arasindaki iliski iste bu tertip zere cereyan eder. nk genisletme ve glgn kaldinlmasi, kendisinde darlik ve glk bulunabilen birseyin olmasini gerektirir. Tabi bu gereken sey de hi kuskusuz zarriyyttir. Tahsniyyt, tamamlayici ve btnleyici unsurlardir; dolayisiyla bunlarin tamamlayacaklari seylerin olmasi zorunludur. nk gzellestirme, tamamlama ve genisletme gibi kavramlar iin, mutlaka bir konu olmali ki, bu sayilanlar olmadigi zaman o sey, gzel degil, tam degil, kolay degil; aksine mesel irkin veya eksik veya dar ya da zor kabul edilsin. Su halde bunlarin mutlaka talep konusu olan bir baska seye dayanmasi gerekmektedir. Sonu olarak gzellestirmesi ya da genislik ve kolaylik getirmesi istenilen sey, talep konusunda gzellesecek ve genisleyecek olan seye tbidir. Bu ise geen tbilik ve metbluk (asillik) talebinin mnsi olmaktadir. Bu nokta ortaya konulunca, konu ile ilgili bir durum daha karsimiza ikmaktadir: [270]
ONIKINCI MESELE:

Deriz ki: Emir ve nehiy, birsey zerine vrid oldugu zaman, eger bunlardan biri o seyin bazi niteliklerine veya cziyytma vb. ynelik ise, bir nceki meselede byle bir itim halinin caiz oldugunu ortaya koyan izah gemisti. Bunun iki sekli vardir: a) Emir btne, nehiy ise btnn niteliklerine ynelik olur. Bu sekil oktur. Mesel: Yemek hazir iken namaz kilmak, sikisik vaziyette iken namaz kilmak, mekruh vakitlerde namaz kilmak, bayram gnlerinde oru tutmak, garar ve bilinmezlik ieren alis veris yapmak, (kisas yoluyla) ldrmede asirilik gstermek ve adaletin gzetilmesi konusunda siniri asmak, alis veris vb. akitlerde hile ve aldatmada bulunmak... gibi. b) Nehyin btne ynelik olmasi, emrin ise niteliklerle ilgili olmasi. Bunun

da rnekleri vardir: Mesel, gnah islerken gizli islenmesinin emredihnesi gibi. Hz. Peygamber hadislerinde syle buyurmuslardir: "Sizden kim bu pisliklerden birine mptela olursa, Allah'in rts ile rtnsn"[271]Yapilan bir ktlgn pesinden "...Sonra hemen tevbe ederler'[272] yet-i kermesinin bir geregi olarak derhal bir iyilik yapilmasi emri [273]de byledir. "Sizden bir tamah pesinde giden, yavas yrsn'[274]rivayeti de byledir. Birinci sekil zerinde uslcler durmuslardir [275]dolayisiyla onu burada tekrar etmenin bir anlami yoktur. Ikinciye gelince, onun hakkindaki hkm de, birinci hakkindaki szlerinden ikarilabilir. Detaylarla ilgili olmak zere usl kitaplarinin ilgili blmlerine mracaat etmelisin. Allahu a'em! Burada bir konu daha ailiyor ki o da sudur: [276]
ONNC MESELE:[277]

Talebin, asil ya da tabiye ynelik olmasi arasinda derece farki vardir: Btne ynelik talep, dikkate alma aisindan tafsil veya nitelik ya da cziyyta ynelik olan talepten daha gldr. Bunun delili daha nce getigi zere, tabiin ikinci kasitla amalanmis olmasidir. Bu yzdendir ki tbi yn, asil (metb) ya-mnda yerine gre ilga edilmektedir. Tbi, dikkate alinmasi halinde aslin ihlali neticesini doguruyorsa, itibara alinmamaktadir[278]Bu durum tabiin asla nisbetle bir cz ya da sifat veyahut da tamamlayici unsur gibi olmadigi mddete byledir. Kisaca bu husus daha nce aiklanmisti. Btn bunlar, dikkate alma konusunda aslin gllgn, tabiin de zayifligini gstermektedir. Su halde itibar aisindan asla taalluk eden emir, tbie ynelik olan emirden daha gldr.[279]Bu tertip sayesinde, seriatta mevcut bulunan btn emirlerin tekit aisindan hep ayni dzeyde olmadiklari, onlarin hep ayni bir kasit altina girmedikleri grenilmis olur. nk zarriyytla ilgili bulunan emirler, hc ve tahsn olan hususlarla ilgili emirler gibi degildir. Keza zarriyytin tamamlayici unsurlari ile ilgili olan emirler, bizzat zarriyytin kendisi ile ilgili emirler gibi degildir. Bilakis bunlar arasinda bilinen farklar vardir. Dahasi zarriyyt-tan olan hususular hakkindaki emirler de hep ayni dzeyde degildir. Mesel dinin aslina ynelik talepler, tekit bakimindan nefsin korunmasina ynelik taleplerden daha gldr; nefsin korunmasini isteyen emirler de, aklin korunmasini isteyen taleplerden... daha gldr. Hciyyt konusunda da durum aynidir; aslinda bir manii olmayan mubahlara ynelik taleple, byle bir manii bulunan mubahlardan istifadeye ynelik talep arasinda kuvvet farki vardir. Mesel mubah olan lezzetlerden yararlanma le, karz, selem ve mskt vb. akitlerden[280] yararlanma talepleri arasinda fark vardir. Bunlarin talebi ile, terki durumunda kismen

glkle karsilasilacak olan ruhsatlarin islenmesine ynelik talep arasinda da fark vardir. Bunlarla terki durumunda takat st ykmllgn dogacagi durumlar arasinda da fark vardir.[281] Ayni durum, harfiyyen tahsniyyt iin de geerlidir. Bu durumda, mesele hakkinda grs ayriliklari sirasinda mutlak bir ifade ile "emir, vcb veya mendupluk ya da mbahlik iindir... veya msterektir" [282] seklinde sz etmek ya da "bunlarin disinda baska bir mn iindir" demek, iste emrin bu zelligine varip ikmaktadir. nk onlar, "Emir, aksine bir delil olmadika vcb iindir" demektedirler. Bu, her emrin hkm konusunda delile tbi olma mnsina gelir. Hal byle olunca sonuta zikredilen noktaya ikilir. Ancak, delili zahir olmayan konuda mutlak bir ifadeyle emir syledir demek zordur. Konu ile ilgili grsler arasinda dogruya en yakin olani, tevakkuf grsdr. Arap dilinde, ileri srlen grslerden sadece birini destekleyecek ve digerlerini itibardan dsrecek deliller bulmak mmkn degildir. Bu konuda syle bir kural koyabiliriz: Her emre bakilir: Acaba birinci (asl) kasitla mi istenilmektedir? Yoksa ikinci kasitla mi? Eger birinci kasitla istenilmis se, o emir, kendisine talep ynelen trn en st mertebesindedir. Eger ikinci kasitla talep edilmisse bakilir: Asil olan zarur, varlik bakimindan onsuz mevcudiyetini srdrebiliyor mu? Yoksa srdremiyor mu? Ki bunun sonucunda ona zarur adi verilebIlsin.[283]Eger onsuz varligini srdremIyorsa, o zaman talep konusu olan sey, ikme edilen zarur aslin rkn ve cz durumunda olacaktir. Eger onsuz, zarur olan asil varligim srdrebiliyorsa, talep edilen o sey rkn degildir; fakat tamamlayici ve btnleyici bir unsurdur.[284]Bu haliyle de o, ya hciyyttan ya da tahsniyyttan olacaktir. Sonu itibariyla emrin, zikredildigi sekil zere mertebesine bakilacak ve her bir cz konusunda seriatta yapilacak olan istikranin sonulan dogrultusunda gllk durumu tesbit edilecektir. [285]
ONDRDNC MESELE:

Birinci kasit zere birseyi emretmek, tevbi'i[286] emretmek degildir. Tevabi', eger emredilen birsey ise ayrica yeni bir emre ihtiya duyar. Bunun delili, daha nce getigi zere, mutlak emirden mukayyed enirin lzim gelmedigidir. Burada tevabi', asillarin (metb) belli bir sekil zere edasi anlammadir. Emir ise mutlak olarak taalluk etmis olup mukayyed degildir. Dolayisiyla mutlak lafizlarin geregi[287] ne ise onun yerine getirilmesi yeterlidir. Bu durumda asillarin ill da belli bir sekil ya da belli bir sifat zere gereklestirilmesi gerekmez. (Byle bir tekellf iin, sair sekiller ve sifatlar ierisinde) belli bir sekil ya da sifatin belirlenmesi gerekir. Lanz ise huss olarak byle birseyi ortaya koymamaktadir. Bu durumda huss olarak belli bir sekil ya da sifatin tahsisi iin yeni bir delile ihtiya vardir.

Ulasilmak istenen sonu da budur. Bunun zerine su sonu dogar: Mkellef, mutlak olarak gelen emirlerin gereklerini yerine getirirken, onlari ill da belli bir sekil zere ifa etmeyi iltizam etmesi iin delile ihtiya duyar. Mesel biz mkellefin bir ibadetin -belli bir sekil zere diye kayitlama yapilmaksizin- edasi ile memur oldugunu dsnelim. Byle bir durumda mesru kilinan sey, belli bir sekil ya da sifat zere diye ka-yitlanamaz. Aksine mutlak emir sigasinin altina girecek sekilde ifasi yeterlidir. Mesel zd ile emrolunan kimse, mutlak surette zd ile emrolunmus olur ve zd edilecek klenin mesel kadin degil de erkek olmasi, beyaz degil de siyah olmasi, usta degil de ktip olmasi vb. gibi herhangi bir kayitla takyidine gidilmez. Buna ragmen mkellef, zd konusunda ill da syle olacak diye bu saydiklarimizdan belli bir neVi iltizam edecek olursa, bu iltizaminin sahih olabilmesi iin delile ihtiyaci vardir. Aksi takdirde onun bu iltizami gayri mesru olacaktir. Ayni sekilde mkellef, mesel gle namazinda baskasini degil de ill su sreyi okuyacak diye iltizamda bulunsa, veya dere suyundan degil de ill kuyu suyundan abdest alacak diye, ya da benzeri asillar hakkindaki emrin tevbi'i (yani ifa sekillerinden biri) durumunda olan daha baska bir tekellfe girse, bunun ser'an bir anlami olabilmesi iin mutlaka delile ihtiya vardir. Aksi takdirde seriatta bunlar sahih olmaz, br taraftan bu gibi te-kellfler, asli ortadan kaldirma gibi bir sonuca da gtrebilecek zelliktedir.[288] Syle ki: Emir, emredilen asila mutlak bir ifade ile taalluk ettigi, o aslin ill da tbi durumunda olan belli bir sekil ya da sifat zere yapilmasini gerektiren baska bir emir de bulunmadigi zaman, biz Sri'in kasdindan, mesru kilmanin mutlak (kayitsiz) bir amel oldugunu ve lfzin dellet ettigi hususun (emredilen seyin) ill da belli bir sekil ya da sifat ile kayitli olmadigini anlamis oluruz. Hal byle iken, onu belli bir sekil ya da sifatla tahsis eden kimse, o emri mutlak hali zere gereklestirmis olmaz. Dolayisiyla tekellfe girdigi kayitlama iin delile ihtiya duyar, ya da bu haliyle Sri'in maksadina muhalefet etmis olur. Imam Mlik'e mescidde kiraatte[289] bulunmanin hkm sorulur. O syle cevap verir: "Eskiden byle birsey yoktu. O sonradan ihdas edilmistir" Sonra syle devam eder: "Kur'n okumak gzel birseydir. (Ancak su unutulmamalidir ki) bu mmetin sonra gelenleri, nde gelenlerinin yapageldiklerinden daha isabetli hibir sey ortaya koyamayacaklardir" O yine syle der: "Bugnn insanlari, acaba kendilerini nceki nesillerden hayra daha ok ragbetli mi grmektedirler ki?!" Ibn Rsd de syle der: "Her sabah namazinin sonunda Kurtuba camiinde yapildigi zere, sanki snnetmis gibi namazlardan sonra ya da belli bir sekil zere Kur'n okumayi det edinmek bid'ttir. Ama byle olmaksizin

mescidlerde Kur'n okumakta bir beis yoktur ve mekruh olacak bir tarafi olmaz. Imam Mlik'in isaret etmis oldugu sey, bir baska yerde aika syledigi olmalidir. nk o, mesel Iskenderiyelilerin yaptigi gibi toplanti yapip belli bir sreyi (hep bir agizdan koro halinde) okuyan bir topluluk hakkinda yaptiklarinin mekruh oldugunu sylemis ve bu yaptiklarinin sahabenin yapageldikleri amele uymadigini belirterek tepki gstermistir. Imam Mlik'e yine Arafa gn insanlarin mescidde ikindi namazindan sonra oturup dua etmelerinin hkm sorulur. O bunu da mekruh grr. Ona: "Bir insan yerinde otururken digerleri etrafina toplamp ogahyorlar. Byle bir halde ne yapmali?" diye sorduklarinda o: "Oradan ayrilir. Byle bir durumda o kimsenin evinde oturmasi daha hayirli olur" der. Ibn Rsd syle diyor: Imam bunu, haddizatinda duanin gzel birsey olmasina ve en efdalinin de Arafa gnnde yapilani olmasina ragmen mekruh grmstr. nk bunun iin toplanmak bid'ttir. Hz. Peygamber'den syle buyurdugu rivayet edilir: "En gzel hidayet (din) Muhammed'in teblig ettigi hid'ayettir. Islerin en serlisi sonradan ihdas olunanlardir. Her bidat sapikliktir'[290] Imam Mlik, bir kimsenin sadece secde yetlerini okuyarak secde etmesini mekruh grmstr. Mdevve-ne'de bir kimsenin oturup dinleyenlere grenme kasdi olmaksizin- secde yetlerini okumasini mekruh grms, bunlari mescidde okuyup etrafina toplanilan birisine tepki gstermis ve oradan uzak-lasilmasini sylemistir. Yine Mdevvene'de: "Bir kimse, mescidde oturup orada secde yetini okuyacagini bildigi biri ile beraber oturmaz, oradan kalkar" demistir. Ibnul-Ksim syle der: Imam Mlik'i isittim; syle diyordu: "Namazda, ayaklar hi oynamayacak sekilde durmayi (itimad) ilk kez ihdas eden kimse nl sanli biridir. Ancak ben onun adini vermek istemiyorum" Imam onun hakkinda vgde bulunmazdi. Ibn Rsd syle der: Imam Mlik'e gre bir insanin namazda iken ayaklarini oynatarak rahatlamasi caizdir. Onun mekruh grdg sey ayaklarin birbirine iyice bitistirmesi ve bunun sonucunda her iki ayaginin zerine agirligini vermemesidir. Bu sekilde hareket (yani itimad) namazin erknindan degildir. Zira bu ne Hz. Peygamber'-den ne ashabtan ne de selef-i slihten gelmemistir. Dola-yisya bu sonradan ihdas edilmis bid'atlerden olmaktadir.[291] Imam Mlik'ten benzeri seyler, dua iin ayakta durmak, hatim duasi yapmak, namazdan iktiktan sonra dua iin toplanmak, namaz iin agiriyi yenilemek (tesvb), hayvan bogazlarken ekilmesi gereken besmeleye ilavede bulunmak, tavaf sirasinda devamli okumak, birseye hayret sirasinda salavt getirmek... ve benzeri insanlar arasinda yaygin bulunan birok konu hakkinda da gelmistir. Bu gibi konularda emir mutlak olarak gelmis, daha sonra insanlar bir delile dayanmaksizin bazi kayitlar getirerek

tekellfe girmislerdir. ikmistir.

Sonradan

ihdas

edilen

bid'atlarin

ogu

byle

Hadiste syle buyurulur: "Sakin sizden biri, namazinda seytana bir pay ayirmasin! Kisi, namaz (kildigi yerden) ancak sag taraftan ayrilmasi gerektigine inanir"[292] Ibn mer ve digerlerinden namazda iken saga sola bakmanin (iltifat) hkm sorulmus, o syle cevap vermistir: "Syle syle bakariz ve insanlarin yaptiklarini yapariz" Bu haliyle sanki o, saga sola bakmamayi tekellf saymis ve riayet edilmesi iin hakkinda bir delil bulunmadigini dsnmstr.[293] Hz. mer (Amr b. el-s'a) syle demistir: "Hayret! Ey s oglu! Haydi sen elbiseler buldun; peki herkes bulabiliyor mu? Vallahi eger ben bunu yaparsam, bu snnet olur. Bilakis grdgm yikarim, grmedigim zerine de su serperim (olur biter)" [294]O bunu devamli olarak yapilmayan birsey hakkinda sylemistir. Ya bir de devamli olarak tekeffl edilen sey hakkinda ne demeli? Bu konuda hadis ve haberler oktur ve hepsi de mutlak olarak gelen emirlerin geregi konusunda, belirli sekil ve niteliklerin iltizam edilmesi iin mutlaka delile ihtiya bulundugunu gstermektedir. Aksi takdirde ileri srlen, ser' bir dayanaktan yoksun kafadan atma bir sz olur ve degeri olmaz. Elde edilen bu fayda, bu mesele ile birlikte mutlak emir mukayyede hamledilmez[295] meselesinin birlikte degerlendirilmesinin sonucu olmaktadir. [296]
ONBESINCI MESELE:

Kl olarak islenmesi istenilen birsey[297], birinci kasit ile talep edilmis olmaktadir. Bu, bazen ikinci kasitla terki istenilen sey haline de dnsebilir. Nitekim bunun aksi de varittir. Yani, kl olarak terki istenilen sey, birinci kasitla terki talep edilen sey olmaktadir ve bu da bazen ikinci kasitla islenmesi istenilen sey haline dnsebilir.[298] Bu durumda her biri, asl kasitla olan talep zelligini yitirmez. mez.[299]Birincinin izahi esitli ynlerden ortaya ikar: a) (Kl olarak islenmesi istenilen sey), Sri'in kasdi aisindan ele alinabilir. Asil da budur. Bu durumda kisi onu mesru bir sekil zere almis ve mesru bir sekilde de faydalanmis olur. Ne ondaki, ne onun mukaddimelerindeki, ne tbilerin-deki, ne de beraberinde bulununlardaki Allah'in hakkini unutmaz. Kisi, onu bu sekil zere aldigi zaman, o sey cz olarak mubah, kl olarak ise matlup bir hal alir. nk mubahlar, Sri' tarafindan mutlak olarak kullarin ikarlarina uygun dsecek bir sekilde kullanilmalari iin konulmustur. Onun kullanilmasi, ne dine ne de hirete zarar vermeyecek

sekilde olacaktir. Bu, itidal hali olmaktadir. Iste bu ynden ele alindiklari zaman mubahlar nimet sayilmislar, Allah'in bir in'm ve ihsani kabul edilmisler, "hayif ve "ltuf" diye isimlendirilmislerdir. Mkellef, onlari kullanirken, dnyasi ya da dini iin zararli hale gelecek sekilde kullanmak suretiyle itidal sinirindan iktigi zaman, mubahlar iste bu ynden yerilir bir hal alir. nk bu haliyle o, onlarin ncesinde, beraberinde ve sonrasinda ifasi gereken haklara riayetten uzaklasmis, dolayisiyla hem dnyasi hem de hireti iin maslahatlar yerine mefsedetler dogmustur. Bunun sebebi de, mkellefin mubahlardan tasiyamayacagi kadarim yklenmis olmasidir. nk mkellef eger mubahlardan herhangi bir sekil, veya bir tr ya da bir miktar ile yetinebiliyorsa ve onun maslahatlari bu seyir zere arzulandigi sekilde yryorsa, sonra o idare edemeyecegi kadar fazla, akl ve beden kuvvetinin stnde bir yk altina girerse, ly asmis, asiri gitmis olur ve btn bunlari tasimaya da gc yetmez. Bunun sonucunda da zlmeler bas gsterir ve bozulma (fesad) dogar. Mesel beslenmesi iin kendisine bir rek yeterli olan bir adami rnek olarak ele alalim: Onun dogru drst kazanma mkellefiyeti, ona bu kadarim ykler; nk onun yapisi buna gre hazirlanmistir, daha fazlasini kazanacak gte yaratilmamistir. Simdi bu kisi bir rek yerine iki rek yemek istedigi zaman su sonularla karsilasilir: 1) nce kesp (kazanma) aisindan bir israfa girmis olur; nk takva ile birlikte sadece kendisine yetecek kadarinin klfetini yklenmesi gerekirken, iki kisinin klfetini yklenir olmustur. Buna ise o, ancak baska taraflardan yan izerek g yetirebilecektir. 2) O mubahin kullanilmasi aisindan israf etmis olacaktir. nk normal bnyesinin ihtiyaci stnde bir gida almasi iin nefsim zorlamis olacaktir. Bu ise kendisine g gelecektir, belki bu yzden daralacak ve sikintisi artacaktir. Btn bunlar onu, Allah Tel ile beraber olmak iin onun huzurunda durmasi istenilen ibadetlerden alikor. 3) Sonucu itibariyla da israf olur; nk her derdin asli oburluktur. Bu kisi, bu haliyle dert kazanma yoluna girmis ve ona yakalanmaya da ramak kalmistir. sraf anindaki zahir ve btin diger btn hallerinin hkm iste byledir. O, aslinda bu haliyle kendi zerine mefsedeti celbetmeye alismaktadir. Yoksa yenilen regin bizzat kendisi -gida olmasi ve hayatin kendisine bagli olmasi aisindan- yerilmis degildir. Bu rnek zerinde dsndgn zaman, yergi konusu olan seyin, bizzat nimetlerin kendisi degil, mkellefin onlari kullanis tarzi oldugunu greceksin. Nimetler, yergi konusu olan halin vasitasi olmasi hasebiyle iste bu aidan yergiye konu olmuslardir ki bu da ikinci kasit olmaktadir. nk o mkellefin yergiye konu olan kasdi zerine bina edilmistir. Yoksa Allah

Tel, kullarina nimetleriyle kendisim tamtmis, onlarla ihsanda bulundugunu belirterek kendisine karsi minnet borlan oldugunu ifade etmistir. Tabi Yce Allah bunu, mkellefin bu nimetler karsisindaki tavrindan katinazar-la mutlak olarak yapmistir. Bu, nimetlerin asl kasit zere mutlak olarak vgye deger olduklarinin bir delilidir. Yergiye konu olmasi, ancak Allah yolundan ahkor oldugu zaman sz konusu olmaktadir. Dsnen kimse iin bu husus aiktir. b) Mubahlarin Allah'a minneti gerektiren nimet olma yn asla yok olmaz. Israf ise tamamen ortadan kalkabilir. Devamli olan ve hibir sekilde zail olmayacak olan, birinci kasit ile istenilmis olandir. Zail olabilecek zellikte olan ise byle degildir. nk mkellef mubahi, kendisine belirlendigi sekilde elde ederse, bunda herhangi bir yergi unsuru bulunmaz. Arzu ve heveslerinin bir sonucu olarak onu almis ve kendisi iin belirlenmis yola riayet etmezse, heva ve heveslerine uymus olmasi aisindan yergi konusu olur, br aidan ise yergiye mahal degildir. Sonra yergi yn bazen nimeti ta-zammun eder ve nimet onun iinde bulunur. Ancak onu heva ve hevesleri brms olur. Mesel kisi mubahi mesru olmayan sekil zere aldigi zaman, bu hareketi zimninda genelde maslahatlari gereklesmis olur. Her ne kadar saibeli ise de, bu hevasma uyulmus olmasi yzndendir. Asil olan nimettir. Ancak heva ve hevesleri ona bazi fesad zellikleri bulastirmistir; fakat asil maslahati ortadan kaldirmamistir. Eger asil maslahat ortadan kalkacak olsaydi, mubahin asli da ortadan kalkardi; nk mbahlik maslahat zerine bina olmaktadir. Dolayisiyla, mubahin asli, her ne kadar yergi konusu olan kesp tarzi ve kullanis biimi sonucunda saibeli bir hal alsa da, hala var olmaya devam etmektedir. Bu, ayni zamanda mubahin yergi konusu ve terki matlup olan bir hal almasi durumunun birinci kasitla degil de ancak ikinci kasitla olacagini gsteren delillerden biridir. c) Bu husus bizzat seriat tarafindan da aiklanmistir: Mesel su yetleri buna rnek gsterebiliriz: "yleyken btila inaniyorlar ve Allah'in nimetini inkr mi ediyorlar?[300] "Fakat insanlarin ogu skretmezler[301]"Taze et yemeniz, takindiginiz ssleri edinmeniz ve Allah'in bol nimetinden faydalanmaniz iin denize... boyun egdiren de O'dur. Artik belki skredersiniz"[302] Bu ve benzeri yetler, yeryzne yayilmis bulunan nimet ve menfaatlerin asl halleri zere bulunduklarini gstermektedir. Ancak mkellef iin bunlar zerinde ykmllge esas olan tercih hakki konulmasi sebebiyle, bu nimetler zerinde saibeler dogdu. Bu saibeler, onlarin mkellef iin ilk konulus sekli aisindan degildir. Zira ilk konuluslari itibariyla bunlar halis nimetlerdir. Eger bunlar ykmllk konusunda mesru esaslar erevesinde

kulla-mlirlarsa, bu skr olur; skr, nimetlerin asl konuluslari dogrultusunda kullanilmasi demektir. Eger mesru olmayan sekil zere kullanilacak olursa bu da kfrn-i nimet olur. Iste bu sekilde kullanilisindan mefsedetler dogar ve mkellefi kusatir. Sonuta bunlarin hepsi de Allah'in kaza ve kaderi ile olmaktadir. "Ve Allah sizi ve sizin yapmakta olduklarinizi yaratti"[303] Hz. Peygamber de syle buyurmustur: "Sizin hakkinizda en ok korktugum sey, dnyanin sizden ncekilere kapilarini atigi gibi, size de amasidir" Denildi ki: "Hayir, hi ser getirir mi?" Syle buyurdu: "Hayir ancak hayir getirir.[304] Sphesiz baharin bitirdigi her nebat siskinlikten ya ldrr ya da lme yaklastirir'[305] Keza, sedd-i zeri* bahsi de bu kabildendir. nk sedd-i zeri', yapilmasi istenilen[306] birseyin, ortaya ikan bir maniden dolayi terkinin istenmesi demektir. Bu, genel anlamda zerinde ittifak edilen bir prensip olmaktadir. Her ne kadar limler tafsilatinda ihtilaf etmislerse de, bazi fer' meseleler zerindeki bu grs ayriliklari, sedd-i zeri' prensibi zerinde meydana gelen genel anlamdaki icmi ortadan kaldiracak lde degildir. nk limler mesel: "Ey iman edenler! Peygamber'e: (Bizi gzet anlamina 'obanimiz' anlaminda da kullanilabilecek) 'Rin' demeyin; 'unzurn (bize bak)' deyin[307]"Allah'tan baska yalvardiklarina svmeyin ki, onlar da bilmeyerek asiri gidip Allah'a svmesinler" [308]gibi rneklerde sedd-i zeri' prensibi zerinde ittifak halindedirler. Bu konuyu destekleyecek rnekler oktur. Menduphik zere yapilmasi talep edilen seylerde de durum aynidir. Byle birsey, bazen ikinci kasitla mendupluk zere terki istenen birsey haline dnsebilir. Nitekim, dinde taskinliga ve asiriliga gitmeyi, visal orucunu, pesi pesine oru tutmayi, evlenmemeyi yasaklayan hadisler bu hususu ortaya koymaktadir. Bu trden daha nce pek ok rnek geti. Azimet olarak yapilmasi vacip olarak istenilen birseyin, ikinci kasitla ayni sekilde terki matlup bir hal almasi da mmkndr. Eger azimet hkmle amel edilmesi halinde, o ameli ihlal edebilecek ve vacibin edasini noksan hale getirecek unsurlar[309] bulunursa, o zaman terki istenilebilmektedir. Mesel: "Yolculuk esnasinda [22i] oru tutmak, takvadan (birr) degildir" [310] hadisinde oldugu gibi. Hulsa, mutlak surette birinci kasit ile islenmesi istenilen bir sey, ikinci kasitla bazen terki matlup olan birsey haline dnsebilir. Varmak istedigimiz sonu iste budur. Itiraz: Burada syle denilebilir: Bunun aksini gsteren hususlar vardir. vg ve yergi, yeryznde yayilan seylere ve menfaatlere esit olarak ayni

dzeyde ynelmektedir. nk Allah Tel syle buyurmaktadir: "Arsi su zerinde iken, hanginizin daha gzel is isleyecegini ortaya koymak iin, gkleri ve yeri alti gnde yaratan O'dur" [311]"Hanginizin daha iyi is isledigini belirtmek iin, lm ve dirimi yaratan O'dur[312]"And olsun ki, sizi iinizden cihada ikanlari ve sabredenleri meydana ikarana ve haberlerinizi aiklayana kadar deneyecegiz" [313]Daha nce de getigi gibi, ykmllk sinamak ve denemek iin konulmus, bylece ilm-i ezelde malum olan seyin shd leminde de ortaya ikarilmasi amalanmisti. Allah'in ezel ilminde sunlann cennetlik, sunlarin da cehennemlik oldugu sabitti; ancak bu sonu yapilacak olan imtihana gre belirlenmisti. Imtihan ise; ancak iki yn olan birseyle gereklesebilir; tek ynl bir seyle olmaz. Iste bu noktadan hareketledir ki, kullar iin yeryznde yayilmis olan nimetler -bizatihi kendileri aisindan- vg ya da yergiye, emir ya da nehye mahal olmazlar. Bu gibi seyler onlara ancak mkellefin onlari kullanmasi aisindan taalluk eder. Onlara nisbetle mkelleflerin tasarruflari da esittir; mkellefin tasarruflari aisindan nimet ve maslahat kabul edildigi gibi, yine onun tasarruflari aisindan fitne ve azap da kabul edilmektedir. Bunu su husus da aiklar: Yeryznde faydalanilmak zere yerlestirilmis bulunan seyler, hem maslahat hem de mefsedet cihetine yatkin olup, her iki trden tasarrufa elverislidirler. Yeryznde yerlestirilmis bulunan bu seyler, imtihan kasdi ile teklif iin ve izah edildigi sekil zere olunca, bu iki taraftan biri digerine nasil agir basacaktir? Ki bunun sonucunda birinci kasdin, onlarin yeryzne nimet olarak yerlestirilmesi olsun. Onlarin azap ve fitne olusu da ancak ikinci kasit zere bulunsun. Cevap: Itiraz yerinde degildir ve iki aidan dedikleriniz arasinda bir terslik yoktur: a) Yeryzne yerlestirilen seylerin, saibelerden uzak sade nimetler oldugunu ortaya koyan nasslann zahirleri ya oldugu gibi muraddir; birinci olarak matlp olan da budur. Ya da onlarla, aslinda yle olmadiklari kastedilmis olabilir. Bu ikinci ihtimal sahih degildir; zira ne aklen ne de naklen Allah Tel'nin birseyi oldugu gibi bildirmemesi mmkn degildir. Eger biz yeryzne yerlestirilen bu seylerin mah-za fitne ve azap olmadiklari gibi halis nimetler de olmadiklarim tasavvur edecek olursak, o zaman Allah Tel'nin onlarin nimet oldugunu bildirmesi ve bunlar sebebiyle kullarin kendisine minnet borcu oldugunu ifade buyurmasi ve onlari insanlarin aleyhine bir hccet olarak kullanmasi, skr iin bunlari bir gereke kabul etmesi akil ve mantiga ters dsecektir. Sonra biz mesel: "Biz yeryzn bir besik, daglari da onun iin bir kazik kilmadik mi?.[314] "Yukaridan size su indiren O'dur. Ondan iersiniz; hayvanlari otlattiginiz otlar da onunla biter[315]gibi yetlerde bahsedilen nimetlerin tafsilatina baktigimiz zaman, bunlardan herhangi biri hakkinda mutlak olarak 'hayir

yle degildir' diyebilir miyiz? Yahut da 'onlar su kavme nisbetle nimet, baska kavimlere nisbetle ise fitne ve azaptir' iddiasinada bulunabilir miyiz? Btn bunlar hem akla hem de nakle aykiri olan seylerdir. Su husus da bunun dogrulugunu destekler: Sphesiz ki Kur'n, hidayet, rahmet ve kalplerde bulunan hastaliklara sifa olmak zere indirilmistir. O en yce nurdur ve onun getirdigi yol 'tark-i mstakm'dir. Ona bunun aksine bir sifat nisbet etmek sahih degildir. Buna ragmen Kur'n hakkinda syle yetler gelmistir: "Allah onunla bir ogunu saptirir, bir ogunu yola getirir. Onunla saptirdigi ancak fsiklardir[316]"O, (baskalari iin degil) takva sahipleri iin bir hidayettir[317]"O, iyilik sahipleri iin bir hidayet ve rahmettir"[318]Simdi bu ve benzeri yetlere bakarak 'Kur'n, bir kisim insanlar iin hidayet, digerleri iin ise sapiklik olmak zere inmistir' ya da 'o hem hidayet, hem de sapiklik iin gelmis olabilir; her ikisi de muhtemeldir' denilebilir mi? Byle bir sakat dsnceden Allah'a siginiriz. Burada syle denilemez: O, zikri geen iki itibara[319] gre bazen sahih olabilir? Mesel dnya hayati, bir bakima oyun ve eglencedir; br taraftan da saadete bir merdivendir; ciddiyettir; saka degildir. "Biz gkleri, yeri ve ikisinin arasindakileri oyun olsun diye yaratmadik" [320] nk biz syle demekteyiz: Bu, Allah'in kendisini nimetlerle tanitmasini, yetlerin zahiri zerine hamlettigimiz zaman dogrudur. Aynen, Kur'n'm -icmin da delalet ettigi gibi- hidayet, sifa ve nr olmasinin sahih olmasi gibi. Bunun disinda kalanlar ise, nimetlerin yeryzne yayilmasi konusunda gzetilen asl kasdi ihll etmeyecek sekil zere yorulur. b) Nimetlerin, sahipleri hakkinda fitne ve azap haline dnsmesi, ancak mkellefin tavri sonucu olmaktadir. nk nimetler durup dururken fitne ve azaba dnsmezler; maksd olmayan sekil zere kullanilmis olmasi, onu bu hale dnstren husus olmaktadir. nk yeryznn besik, daglarin kazik kilinmasi vb. hepsi de aik nimetlerdir ve nimet olma zellikleri degisecek trden degildir. Ancak, skr yerine belirlenilen sekil zere kullanilmamak suretiyle kfrn-i nimetle mukabele edilince, nimet olan bu seyler, mkellef iin vebal halini almistir. Aslinda vebal olan sey, nimetler degil mkelleflerin bizzat fiilleri olmaktadir. nk onlar, Allah'in bu nimetlerini masiyet iin vasita edinmislerdir. Kur'n'm durumu da ayni minval zeredir. nk onlar, Allah'tan baska edinilen putlari, zayiflik konusunda rmcege benzetilince[321], kendilerine sylenilen bu konuda dsnmeyi ve tefekkr terkettiler. Bu halleri, t kendilerine sylenen baslarina gelinceye kadar devam etti. Bunlar, bu temsil karsisinda ne kastedildigine bakmaksizin bizzat rmcek ile yapilan benzetmenin zahirine kafalarini taktilar ve "Allah, bu temsille neyi kastetti? [322] dediler. Yce Allah da, vaziyeti byle olan kimseler hakkinda ezelde

sabit olan geregi bildirdi ve "Allah onunla birogunu saptirir, bir ogunu yola getirir" buyurdu. Sonra beklenti halinde olan aiklamayi da yaparak "Onunla saptirdigi ancak fsiklardir" [323] buyurdu ve bylece Kur'n'in, bir kisim insanlara dogru yolu gstermek iin, digerlerini de sapitmak iin geldigi seklinde anlasilabilecek sakat dsnceyi ortadan kaldirmis oldu. Yani o bir hidayet kitabidir. Daha nce buyurdugu gibi "O, takva sahipleri iin bir hidayettir" [324](digerleri iin de yle) ancak fsiklar Kur'n'm indirilmesinden gdlen asil amaci gzardi ederek baska seylere bakmalari yznden sapitmislardir. Kur'n, ayni sekilde muhtevasindaki hakikatlere bakan mttek kimseler iin de hidayettir. Bu hakikat-lar, Kuran'm indirilis amaci olmaktadir. Bu sonu, konu ile ilgili birinci meseleden ikarilir. Bu husus ortaya konulunca, nimetlerin birinci kasit ile nimet olduklari da anlasilmis olur. Bir kisim insanlar iin nimet olmamalari ise, onlari istenilen mesru sekil zere almamalarindan kaynaklanmaktadir. Ikinci kasdin mnsi da iste budur. Allahu alem! Ikinciye yani kl olarak terki matlup olan seyin terkinin birinci kasit ile talep edilmis oldugu konusuna gelince, onda da durum aynidir. nk onlar, islenmesi matlup olan seylere ters dsen seyleri destekler bir hal alir ve bu yzden de terki matlup bir hale dnsr. Bu gibi seylerde zamani bosa ldrmekten baska hibir fayda yoktur. Kendisinden huss olarak meydana gelmesi beklenilen bir kasid da yoktur. Bu durumda mesal (cz olarak) mubah olan msik, ne bir zarur, ne bir hc ne de tekml olan bir asla hizmet eder bir hal almaz; aksine onunla zamani ldrmek, zarur, hc ya da tahsn esaslar iin hadim olan seyden[325] yz evirmek demektir. Dolayisiyla onlarin ziddma hadim olmaktadir. Ikinci bir husus, o Sri' Tel'nin 'btil' olarak niteledigi eglence kabilindendir. Mesel: "Onlar bir kazan veya bir eglence (lehv) grdklerinde[326] yetinde lehvden[327] maksat, davul veya zurna ya da sarkidir. Dnyayi yerme sadedinde de "Dogrusu dnya hayati bir oyun ve oyalanmadir" [328] buyurulmustur. Hadiste de: "Her eglence btildir; tanesi mstesna...[329] buyurulur, oyun ve eglence faydasiz bir ugrasi kabul edilir ve bundan tanesi[330]istisna tutulur. nk bu istisnalar, zarur olan bir esasin en iyi bir sekilde varligini srdrmesine yardimci hususlardir; o yzden istisnasi gerekli grlms ve bu eglenceler btil sayilmamistir. Bir nc husus, Allah Tel, bu trden birseyin zikri ile kendisine minnet borcumuz bulundugundan bahsetmemistir. Keza bu gibiler, birinci kisimda oldugu gibi nimetlerin sayilmasi sirasinda da zikredilmemistir. Dolayisiyla mesel biztih ne eglenceden, ne csa gelmeden, ne de onun sebebi aisindan ele alinip, bunlara karsilik Allah'a karsi minnet borcumuz oldugu

ifade edilmemis; aksine bunlar matlup olan bir hususa destek vermesi ynnden ele alinmislardir.[331]Hem sonra bu istisna edilen seyler, insanlar arasinda car bulunan gzel detlere de uygundur. Istisnalar disindaki eglenceler ise tmyle, car gzel detlerin erevesi disinda bulunmaktadir. Bu su hususu da ortaya koyuyor: Gerek yaratilis ve gerekse icat bakimindan istifade sekillerinin esbabi kullar iin zel olarak hazirlanmis bulunmaktadir. Minnet beklentisi, iste bu ynden hasil olmaktadir. Eglence ve oyun iin, asl yaratilis bakimindan zel olarak konulmus bir hazirlik bulamazsin.[332] Onlar sadece yeryzne yayilmis, fakat onlar ynnden asla bir minnet beklentisi oldugu ortaya konmamistir. Mesel su yetlere bakilabilir: "Allah'in kullari iin yarattigi ziynet ve temiz nziklari kim haram kilabilir[333]"Allah, yeri canli yaratiklar iin meydana getirmistir. ... Bu iki denizden de inci ve mercan ikar" [334]"Sizin iin atlari, katirlari ve merkepleri binek ve ss hayvani olarak yaratmistir[335] Ve benzeri daha pek ok yet. Ne Kur'n'da ne de Snnette, Allah Tel'mn bize oyun ve eglenceyi yaratmak suretiyle in'm ve ihsanda bulundugunu gsteren bir nass bulamazsin[336] Itiraz: Lezzetin husul, nefsin rahatlamasi, insanin neselenmesi haddizatinda maksd olan birseydir. Bu yzden de bunlar, birinci kisim ierisinde yayilmis bir halde bulunmaktadir. Mesel yemek, imek, cins iliskide bulunmak, binmek gibi seylerden alman hazlar gibi. Bu gibi nazlarin -arkasinda bulunan neye hizmet ettikleri noktasini gz nnde bulundurmadan- mcerred kendilerini talep etmek caiz olmaktadir. Dolayisiyla ayni sey, islenmesi Sri'ce maksd bulunan mesire yerlerinde gezinmek, msik dinlemek vb. gibi yollarla eglenmek ve oynamak konusunda da caiz olsun.[337] Bunun dogrulugunu gsteren deliller de vardir: 1. Bunlarin birinci kisim ierisinde yayilmis bulunmasi. 2. Kur'n'da bunlarin kastedildigim gsteren deliller bulunmasi: Mesel: "Onlari (hayvanlari) getirirken de, gnderirken de zevk alirsiniz" [338]"Sizin iin atlari, katirlari ve merkepleri binek ve ss hayvani olarak yaratmistir"[339] "Hurma agalarinin meyvelerinden ve zmlerden de iki ve gzel rizik elde edersiniz"[340] Ve daha benzeri baska yetler. Btn bunlar nimetlerle in'mda bulunuldugunu, mallardan bir haz alma duygusu verildigini ve onlarla hayatin sslendigini belirtme sadedinde zikredilmis seylerdir. Iki elde etmek de, eglence ve oyun mnsina gelir.[341] Dolayisiyla bunlarin da birinci kisim ierisine girmesi uygun olur. 3.

Bu gibi seyler her ne kadar bir aidan kl olarak matlup bulunan seylerin ziddina hadim ise de, ayni zamanda emrolunan seylere de destek verir durumdadirlar.[342]nk bunlar vcuda verdikleri zindelik sonucunda ibadetlerin ve diger hayirli islerin yapilmasina da yardimci olurlar. Dolayisiyla bunlar da kl olarak matlup olanlar gibi olurlar. Bu durumda iki kisim da aynidir ve aralarini ayirma uygun degildir. Cevap: Zindelik ve haz arayislari, kl olarak matlup bulunan seyler arasina yayilmis ise, islenmesi istenilen esaslara hadim bulunmaktadir. Eger bu zellikten soyutlanacak olurlarsa, biz onlarin haddizatinda maksd olduklarini kabul etmeyiz. Tartisma konusu da iste bu noktadir. Maksd olan, nazlarin ve zindeligin zarur ya da baska bir esasin hadimi oldugu bir konuda olmasidir. Buna delalet eden hususlardan biri de Hz. Peygamber'in: "Her eglence btildir; tanesi mstesna..."[343]buyrugudur. Bu hadisinde Hz. Peygamber, tekitli bir sekilde talep olunan seylere hdira durumda olan seyleri istisna etmis; diger eglencelerin ise btil oldugunu sylemistir. Hadiste[344] de syle gelmistir: Hz. Peygamber'in ashabi biraz sikilmislardi: T Raslallah! Bize anlat" dediler. Nefisleri uyaracak birseyler istiyorlardi. Bunun zerine "Allah, yetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden Kitab'i szlerin en gzeli olarak indirmistir. Rablerinden korkanlarin bu kitaptan tyleri rperir, sonra hem derileri ve hem de kalpleri Allah'in zikrine yumusar ve yatisir. [345]yeti indi. Bu su mnya geliyordu: Allah'in kitabina ciddiyetle ynelmek, sizin talep edeceginiz en son nokta olacaktir. nk onda ser" hkmler, hikmetler, mev'izeler, sakindirmalar, mjdelemeler vardir; bunlar kurtulusu saglayacak, ebed saadeti kazandiracak hususlarda tefekkre ve ibret almaya yneltecek zelliktedir. Gelen bu cevap, onlarin istediklerinin aksi olmaktadir.[346] Rvi syle der: Sonra yine sikilir gibi oldular ve: "Y Rasallah! Bize hadisin zerinde Kur'n'm altinda birseyler anlat" dediler. Bunun zerine de Ysuf sresi nazil oldu. Bilindigi gibi onda ibret verici yetler, mev'izeler, hatirlatici szler, acIblikler vardir ki, bunlar da ayni sekilde Allah'a taat ko-nusunuda ciddiyete tesvik eden, buna ragmen ykmllklerin agirliklarindan da rahatlatan seylerdir. Bylece onlar, maksatlarina, zarur olan esaslara ters dsecek seylerle degil de onlara hadim olabilecek seylerle ulasmalari gerektigine irsad edilmis oldular.Hadiste de syle buyurulur: "Her ibadet edenin (bid) bir zindelik ve ragbet ani vardir. Her zindeligin de bir ftur (gevseklik ve usanma) ani vardir. Sonrasi da ya snnet, ya da bid'attir.[347] Ftur aninda snnete uygun hareket eden, dogruya erismis olur. Ftur hali, snnetin disinda baska bir mecraya kayan[348] kimse ise helak olmus olur'[349]

Ziynet, gzellik ve iki edinmeden bahseden yetlere gelince, bunlar bu nimetlerin aslinda gzetilen esas maksatlara sadece tbilik yoluyla zikredilmislerdir[350]Yoksa bunlar bu sayilan nimetlerden gzetilen asl maksatlar degillerdir. Sonra gzellik ve birse-yin ziynet olmasi birinci kisim ierisine giren seylerdendir. nk birinci kisimdan olanlara hadim bulunmaktadir. Buna Allah Tel'nm su buyrugu da dellet eder: "Allah'in kullari iin yarattigi ziynet ve temiz riziklari kim haram kilabilir?"[351] Hz. Peygamber de syle buyurur: "Sphesiz ki Allah gzeldir, gzelligi sever" [352] "Sphesiz ki Allah, verdigi nimetlerin eserini kulunun zerinde grmekten hoslanir'[353] Iki edinme yetine gelince, Yce Allah onu ifade ederken "ondan iki elde edersiniz" buyurarak, iki edinme fiilini onlara nisbet etmis ve onu gzel vasfi ile ni-telememistir. Rizik hakkinda ise "gzel rizik" buyurarak onu gzellikle nitelemistir. Bu durumda in'm ve ihsanda bulunuldugunu ifade, tasarruf mahalli olan asil sebebiyle olmakta, bizzat tasarruf sebebiyle olmamaktadir. Aynen tasarrufa mahal olan diger nimetlerle in'am ve ihsanda bulunuldugunun belirtilmesi gibi. nk kullar mesru ya da gayri mesru tasarrufta bulunabilmektedirler. Diger nimetlerde oldugu gibi, hibir zaman gayri mesru tasarruf sekli, bizden beklenilen minnete esas olmak zere zikredilmis degildir. Aksine Allah Tel mesel syle buyurmustur: "De ki: Allah'in size indirdigi rizkin bir kismini haram, bir kismini hell kildiginizi grmyor musunuz? De ki: Size Allak mi izin verdi, yoksa Allah'a karsi yalan mi uyduruyorsunuz?'[354] Bu nokta iyi kavran-malidir. nc yne gelince, eger onun emredilen bir seye hadim oldugu farzedilecek olursa, bu takdirde o birinci kisimdan olacaktir. Kisinin hanimi ile oynasmasi, at talimi vb. yollarla eglenmesi gibi. Ancak bunlarin emredilmis olan seylere hadim olmalari birinci kasitla degil ikinci kasitla olmaktadir. Zira bu tr oyunlarla oynadigi o anda, kl olarak yapilmasi matlup bulunan bir amelle kendisini gaflet ve tenbellikten uyaracak bir baska amel islemesi mmknd; zevce ile oynasmak gibi. Bunun iin herseyi terketmek suretiyle istirahate ekilmesi de yeterlidir. Uyumak ve baska yollarla dinlenmek sonucunda, her zaman iin alisma yorgunlugu ortadan kalkmayabilir. Btn bunlar (yani uyku vb. seyler) mubahtir. nk birinci kasit ile matlp olan seye hadim bulunmaktadir. Oyun ve eglence yolu ile dinlenme ise, byle degildir. Eger kisi bu oyunlardan devamlilik olmamak kaydi ile oynar ve eglenirse, o zaman islenmesi matlup seye hadim olan birseyi ieren bir is[355] yapmis olur. Onun hdimligi ise birinci kasitla degil, ikinci kasitladir. Dolayisiyla birinci kisimdan ayrilmis olur. Zira birinci kisimdan olanda ibtidaen hadim olan sey yapilmis iken, bu kisimda terki matlup olan seye hadim olan islenmistir. Su kadar var ki, devamlilik olmadigi takdirde[356] oyun, islenmesi matlup olan seye hizmet mnsi da

iermektedir. Dsnen kimse iin bu aiktir. Fasil: Itiraz: Burada syle denilebilir: Bu bahis, fikhi bir faydasi olmayan lzumsuz bir tetkiktir. nk her iki kisim da, asl konumunun gereginin ziddini iermektedir.[357] Bu durumda yapilmasi gereken sey, mubahin kullanilmasi ya da terki konusunda durum ne gerektiriyorsa[358] o sekilde amel etmektir. Bunun tesinde kalan seylerin grndg kadari ile hibir faydasi yoktur. Yapilan sadece mevhum bir duruma zihnin takilmasi ve yorumlara gidilmesidir. Byle birsey ise cidd ilim adamlarina yakismaz. Cevap: Bilakis bu konu zerine hem fikhi durumlar[359] hem de amel esaslar terettp eder: 1. Bunlardan birincisi sudur: Bu konu, fesadi gerektiren ariz durumlarin ortaya ikmasi halinde, mubahlardan vazgeilmesi istenilecek olanla, byle bir durumda fesadi gerektiren ariz engellere ragmen terki istenmeyecek olan kisimlar arasini ayirmamiza imkn verir. Syle ki: Alis veris, birlikte yasama, birlikte ikamet et- [232] me... gibi asil olmak zere mesru kilinan esaslari ele alalim: Yeryzn fesat kaplasa ve her tarafta mnker olan seyler yayilsa, yle ki mkellef, ihtiyalarini gidermesi ve lzumlu tasarruflarda bulunmasi halinde genelde bu tr mnkert ile karsilasmak ve onlara bulasmaktan kurtulamasa; zahir, bu durumda onun byle bir sonuca gtrecek herseyi birakmasini gerektirecektir. Fakat hakikat yle degildir; onun mutlaka ihtiyalarini - islenmesi ister cz, ister kl olarak matlup bulunsun- gidermesini gerekli kilar. Giderilmesi gerekli kilman bu ihtiyalar ya asl zere matluptur ya da, asl olarak matlup olana hadim durumdadir. nk, eger bu durumda mkellefin ihtiyalarindan el ekmesi istenecek olursa bu sikinti ve zorluga (harec) ya da takat st ykmllge gtrr. Bunlar ise bu mmetten kaldirilmis olan zor ya da imknsiz ykmllklerdir. Insan iin bu tr ihtiyalarin giderilmesi kainilmazdir. Ancak elinden geldigi kadar karsilasacagi bu mnker seylerden kainmaya alisir; g yetiremediklerinden de affolunur (ma'fuvvun anh).[360] Zira bunlar (yani karsilasilan mnkert), asil hkmyle degil tbilik hkmyle ortaya ikmaktadir. Imam Gazzl, Ehy adli kitabinin hell ve haram bahsinde konuyu bundan daha huss bir biimde[361] ele almis ve orada amistir. Bu genel bir kaide olarak alindigi zaman sreklilik ve bidziyelik gsterecektir. Ibnu'l-Arab, hamama girmenin caiz oldugunu belirttikten sonra syle der: "Eger denirse ki: Hamam ogu kez mnkertm grldg bir yerdir; dolayisiyla oraya girmenin hkmnn haram olmasi, mekruh olmasindan

daha isabetli gzkmektedir. Bu durumda caiz olmasi da nerede kaldi? Biz de deriz ki: Hamam tedavi olunan, temizlik yapilan bir yerdir. Bir nehir mesabesindedir. Nehirde de avret yerlerinin ailmasi ve mnker seylerin yapilmasi gibi ser'an hos kabul edilmeyen durumlar galip halde bulunabilir. Bununla birlikte insan, ihtiya duydugu zaman ona girer ve mmkn mertebe gzn ve kulagini esirgemeye alisir. Mnker olan seyler bugn mescidlerdedir; lkeyi kaplamistir. Hamam da genel olarak lke, zel olarak da nehir gibidir" Onun sz byle. Bu szn, konumuza delleti aiktir.[362] Asil itibariyla mesru olan her konuda degerlendirme bu sekilde olacaktir. Bu ortaya ikan ariz durumdan sakinma hali, sikintiya maruz birakacaksa byledir. Ama byle bir sonuca gtrmeyecekse ve farzedilen durum ile nehyin bulundugu konuda bir ikis noktasi bulunuyorsa -sedd-i zeri'de oldugu gibi- o zaman mesele zerinde dsnmek gerekecektir. Bu halde iki taraf birbirini tartmis olacaktir; kim ariz olan yn dikkate alacak olursa, fesada giden yolu kapatacaktir; st rtl riba satislari (byu'lcl) ve benzeri hi-yel yollarinda oldugu gibi. Kim de asli dikkate alacak olursa, o da yasak olan sey aika ortaya ikmadigi srece men yoluna gitmeyecektir. Meseleye, ayni zamanda asil olan ile galip halde bulunanin atismasi (tearuzu) durumu da dahil olmaktadir. nk asla itibarin nemli bir yeri vardir Diger hususlari dikkate almak ise, yardimlasma kabilinden tamamlayici unsur mahiyetindedir.[363] Bu konu da aiktir.Ama mubah, kl olarak terki matlup olan trden ise, durum bunun aksinedir. Hibir kimse iin musik dinleme, -mubah oldugunu kabul etsek bile- eger bu sirada yasak olan seyler ortaya ikiyorsa veya yolunda varsa caiz olmaz. nk musik dinlemek, haddizatinda islenmesi matlup olan sey degildir. Islenmesi istenilen birseye hadim durumda da degildir. Bu durumda, hal byle iken mkellefin musikden nasibini almasi mmkn olamaz ve onu tmden terketmesi gerekir. Oyun vb. diger seylerde de durum aynidir. Hkmler kitabinin Ruhsatlar faslinda bu konu iin yeterince aiklama yapilmisti. Dnya hayatinin cazibesi ve fitneleri karsisinda gelen haberlerden kiminin onlara karsi uyarici ve onlardan kainmayi tesvik edici ifadeler iermesi, diger bir kisminin ise bu tr ifadeler iermemesi arasini bulma (telif) da iste bu noktanin dikkate alinmasi yoluyla olacaktir. Itiraz: Selef, mefsedetlere gtren seylerden -her ne kadar asli kl olarak matlup olsa ya da matlup olana hadim bulunsa da- uzak durulmasi konusunda uyarmislardir. Onlar bu yzden cemaati, cenaze merasimlerine katilmayi vb. ser'an matlup bulunan birok seyleri terketmislerdir. Biroklari evliligin terki ve or ocuk sahibi olmama konusunda ruhsat

vermistir; nk bu gibi seylere pek ok mnkert girmisti. Imam Mlik'ten zikre dil digine gre o cumalari, cemaatleri, ilim gretmeyi, cenazelere katilmayi vb. ancak insanlar arasina katilmak suretiyle yapilabilen ve matlup olan seyleri terketmistir.[364] Digerleri de byle. Onlar byk limler, fa-kihler ve veli kullardi; hayir islemek, sevap elde etmek konusunda son derece hirsli kimselerdi. Btn bunlar hakkinda seriatta delil de vardir: Mesel Hz. Peygamber[ BIevehs'iumtu ] Syle buyurur: "ok srmez mslmanin en hayirli mali koyun olur; vadilerde, yagmur dsen yerlerde onu yayar. Dinini kurtarmak iin fitnelerden ka-ar[365] Benzer daha baska uzleti tesvik eden hadisler vardir. Byle bir hayat, kl ya da cz olarak yapilmasi mendup ya da vacip olmak zere matlup olan, bir baskasina hadim bulunan ya da bizatihi maksud olan pek ok seyin terki neticesini ierir. Vacip iin durum byle olursa mubahin durumu ne olur? Cevap: Bu itiraz iki ynden yerinde degildir: a) Biz, zarur ve diger ihtiyalarin giderilmesi konusunda insanlarla birlikte olmanin caizligini sylemis olduk. Bir kimse iki caizden biri dogrultusunda hareket ederse, bunda herhangi bir sakinca olmaz. Cz olarak matlup olan bize karsi ileri srlemez. nk biz bu meselede o konuya girmek durumunda degiliz. b) Hakkinda uyan bulunan ve selefin yapmis olduklari seyler, terkettikleri konularda onlarin kendi ictihadlari sonunda grdkleri daha gl bir muariz sebebiyledir. Mesel fitnelerden kamak gibi. nk fitne zamanlarinda bunlara karismak, zarur olan esaslarin bir ogunu zedeleyecek sonulara sebep olabilmektedir; haksiz yere mslmanlar arasinda kan dklmesi gibi. Yahut da insanlarla beraber olma durumunda elde edecekleri faydalarla, kaybedecekleri degerler ve ugrayacaklari zararlar arasinda bir tercih yapmalari sonucunda olmustur. Veyahut da asiri takva sahibi kimseler kendilerine baskalari iin agir gelebilecek mesakkatler yklerler. Mesakkatler ise, izafi olup kisiden kisiye degisir. Nitekim Hkmler bahsinde gemisti. Dolayisiyla btn bunlar bizim ortaya koydugumuz hususu zedeleyecek mahiyette degildir. Fasil: 2. Ikinci fayda, mubahlardan niyet ile tate dnsenler ile dns-meyenler arasindaki ayirimin yapilmasidir. Syle ki: Mubahlardan emrolunmus birseye hadim olanin niyet ile tat sekline dnsmesi mmkndr. nk yemek, imek, cins iliskide bulunmak ve benzeri seyler, zarur olan bir esasin gereklestirilmesi iin sebep olmaktadirlar. Bu durumda alinan seyin

lezzet ve kalitenin en st mertebesinde olup olmamasi arasinda fark yoktur. Bu ikisi arasinda, onlarin mutlak haz sebebiyle ya da ser' hitap aisindan alinmis olmalari disinda dikkate alinacak bir fark yoktur. Eger haz cihetinden alinirlarsa, o bizzat mubah olmus olur. Ser' izin aisindan alinmalari durumunda ise, o kl olarak matlup demektir.[366] nk ser' kasitta matlp olana hadim unsur vardir ve onun talebi birinci kasitla olmaktadir. Bu taksim Hkmler blmnde aiklanmisti. Bu sabit olunca, islenmesi matlup olan birseye hadim durumda olan mubahin niyet ile tate dnsmesi sahih olacaktir. Zira aralarinda fark olarak sadece haz ya da izin aisindan alma kasti bulunmaktadir. Terki matluba hadim olan mubaha gelince, bunlar kl olarak ele alindiginda terki istenilir olduklarindan onun islenmesinin matlup sekle dnsmesi sahih olmaz[367]nk mubah, matlup hale ancak izin aisindan ele alinmasi halinde dnsr. Halbuki meselemizde birinci kasitla iznin bulunmadigi kabullenilmisti. Geriye haz ynnden alinmasi kaliyor. Bu takdirde de yapilan tat degildir; dolayisiyla kl halinde terki matlup olan mubahlarin tat haline dnsmesi sahih olmaz. Mesela oyun, temiz yiyecek ve ieceklerin yenilmesi ve iilmesi gibi talep edilmis olan seylerin hadimi durumunda degildir. nk yeme ve ime gibi hususlar zarriyyt ve erevesi dahilinde bulunan cinse dahil olma zelli-gindedir. Oyun ise byle degildir. nk oyun, zellik bakimindan zarriyytm ziddi olan seylerin cinsi ierisine dahil bulunmaktadir. Bu mubah olsa olsa, hussi olarak "l be'se bih" yani islenmesi durumunda bir sakinca olmayan kisimdan olmaktadir; yoksa hakik anlamda mubah gibi mkellefin tercihine birakilmis mnsina degildir. Bu konunun aiklamasi daha nce gemisti.[368] Iste bu esasa msteniden mubah olan sem meselesi ortaya ikmistir. nk bazil ari, niyet ile onun tate dnsecegi grsndedirler. Konu bu esasa vuruldugu zaman -Allah'in izniyle- hakikat ortaya ikacaktir.[369] Itiraz: Biz, terki istenilen seye hadim olanin, birinci kasitla terki matlup bulundugunu kabulensek bile, daha nce de getigi gibi o, ikinci kasitla islenmesi matlup hale dnsebilmektedir. Oyun, musik ve benzeri seylerle vazifelerin yapilmasi ve tatlerin ifa edilmesi iin zindelesme amalanmis s a, bu aidan onlar tat halini almis olurlar. Bu durumda nasil olur da, bu gibi mubahlar niyet ile tate dnsmez denilebilir?! Cevap: Tata karsi zindelik ynnn dikkate alinmasi, o seyin oyun ya da musik olmasi aisindan olmamakta, bilakis onun iermis oldugu sey aisindan olmaktadir ve bu birinci kasitla degildir.[370] nk mutlak istirahat aisindan o, mesel uyku, sirt st uzanma, zevce ile oynasma ile aynidir. Hal byle iken oyunu ya da musikyi tercih etmis olmasi, istirahat

eden kisinin tercihini kullanmasinin sonucu olmaktadir. Kisi bunlari kendi ihtiyari ile seince, hazzi pesinde kosmus olur; talep de yoktur. Talep ynnden almis olsa desek, daha nce de getigi gibi bu kisim hakkinda talep bulunmamaktadir[371]Eger onlarin iermis oldugu seyler, (Sri'in nazarinda matlup olacak biimde) ikinci kasit ile dikkate alinmis olsaydi, o zaman kisinin o seyi oka ve devamli surette yapmis olmasi kendisine zarar vermezdi ve o sey kl olarak ele alindigi zaman yasak edilmis olmazdi. nk o, islenmesi matlup olan seye hadim olmus olurdu ve bunun sonucunda da kl olarak islenmesi matlup olan kisimdan bulunurdu. Halbuki biz onun bunun aksine oldugunu ortaya koymustuk. Byle bir sonu tutarsizliktir. Bu, ancak nefsin tate karsi uyandinlmasi ve zindelestirilmesi iin mekruh birseyin islenmesine benzemektedir. Nasil ki mekruh, byle bir kasit ile tate dnsmezse, o mnda olan ve onun benzeri bulunan birsey de niyet ile tate dnsmez. Fasil: 3. nc fayda, Hz. Peygamber'in sonucunun kt o-lacagim bilmesine ragmen, bazi insanlar iin kendilerine ok mal verilmesi iin dua etmesinin izahi olacaktir. Mesel Sa'lebe b.Htib'a "Skrn eda eyledigin az mal, skrn eda edemedigin ok maldan hayirlidir" dedikten sonra, kendisine ok mal vermesi iin Allah'a dua etmistir.[372] Simdi bu durum karsisinda bazilari: "Eger Hz. Peygamber ok malin ona zarar verecegini bilseydi, ona byle dua etmezdi" dernektedirler. Iste bu mskilatm cevabi, szn ettigimiz bu bahisten ikacak ve syle denilecektir: Hz. Peygamber'in ona duasi, mal kazanma konusunda e-sas bulunan mbahlik ya da ilgili talebin aslina ynelik olmaktadir; dolayisiyla Hz. Peygamber'in netice hakkindaki bilgisi ile bu duasi arasinda herhangi bir eliski bulunmamaktadir. Bir diger rnek: Mal kazanmanin aslinda mesru olmasina ragmen, Hz. Peygamber tarafindan onun fitnesinden sakinma geregi vurgulanmistir. Mesel o syle buyurur: "Sizin hakkinizda en ok korktugum sey, Allah'in size yerin bereketini amasidir" Dediler ki: "Yerin bereketi nedir?" "Dnyanin yznze glmesi (zehratu't-dnya)" buyurdu. Kendisine: "Hi hayir, ser getirir mi?" diye sorduklarinda da: "Hayir, hayirdan baskasini getirmez. Sphesiz ki bu mal revnaklidir, tatlidir..."buyurdu. Hakm b. Hizam da syle anlatir: Raslullah'tan istedim, bana verdi, sonra yine istedim, yine verdi, sonra yine istedim, yine verdi, sonra yine istedim, yine verdi, sonra syle buyurdu: "Sphesiz ki bu mal revnaklidir, tatlidir.[373] Yine Hz. Peygamber syle buyurmustur: "Dnyada (mali) ok olanlar, kiyamet gnnde (sevabi) az olanlardir (ancak syle syle yapanlar hari)'[374] Buna benzer daha baska dnya malindan sakindiran hadisler

gibi. Buna ragmen fitnelere neden olan kazanma yasaklanmamis, keza ihtiya miktarindan fazla olan kismi da yasaklanmamistir. nk mal konusunda asil olan onun ser'an istenilir oldugudur. Kazanma sekli, matlup olan bu amaca hadim bulunmaktadir. O yzden mal kazanma, kisi ister varlikli olsun ister yoksul, sartlarina riayet edilmesi durumunda esasta hell olmaktadir. Israf ile ilgili yasaklar da onu asil helalliginden ikarmamaktadir. nk talep asl, nehiy ise tbidir. Dolayisiyla aralarinda eliski yoktur. Bu yzdendir ki, Hz. Peygamber, ashabinin dnyev ihtiyalarim karsilamak zere alismalarina msade etmistir. Bu sonucun bu kaideden ortaya ikmasi aiktir. Kaide zerine bina edilen faydalar oktur. [375]
ONALTINCI MESELE:

Daha nce de getigi zere, emir ve nehiyler tekit aisindan hep ayni dzeyde degildir. Amellerin gerek islenmesine ve gerekse terkine ynelik talebin dozu farklidir. Bu farklilik, emirlerin yerine getirilmesi, nehiylerden de uzaklasilmasi sonucunda ortaya ikan maslahatin, aksi durumda da beliren mefsedetin farkliligi yzndendir. Iktiz'mn (gerektirme); vaciplik, mendupluk, mekruhluk ve haramlik seklinde drde ayrilmasinin iste bu noktadan hareketle oldugu tasavvur edilir. Bir degerlendirme daha vardir ki, ona gre byle bir taksim yapilmaz. Bilakis hkm sirf iktizya tbi kilinir. Buna gre iktiznin iki yn vardir: a) Islemeyi gerektirme, b) Terki gerektirme. Islenmesi istenilen seyler iinde vaciple mendup; terki istenilen seyler iinde de mekruh ile haram arasinda bir fark yoktur. Bu degerlendirme, sfiyyeye ve onlar gibi dsnp dnya isteklerine tmyle sirt eviren, hiret yolculugunda ciddiyet ve azimetle yryen kimselere aittir. nk bunlar, isleme konusunda vacip ile mendup arasini; terk konusunda da haram ile mekruh arasini ayirmamaktadirlar. Hatta onlarin bir kismi, slike mendubun vacip, mekruhun da haram oldugunu sylemislerdir. Bunlar, mubahlari -Ruhsatlar bahsinde daha nce de getigi gibiruhsat[376]olarak kabul eden kimselerdir. Onlar bu degerlendirmeye iki yoldan ulasmislardir: a) Meseleyi emreden ynnden ele almislardir. Bu emir ve ne-hiy konusunda mcerred iktizya itibar-edenlerin[377]grsdr. Bu btn kisimlari (yani farz, vacip...) kapsamaktadir. Onlarin tmnde muhalefet, emredene ve nehyedene muhalefet olmaktadir. Bu ise ser'an irkin birseydir (kabh). Onun irkin olmasi bir tarafa, burada asil zerinde durulan nokta muhalefet zerine terettp eden yergi ya da azap

degildir;aksine emredene karsi muhalefet etmek ve ona karsi koymaktir. Bunlardan bir kismi, bu degerlendirme dolayisiyla hkm konusunda ileri gitmis ve bunun sonucunda muhalefet (yani gnah) arasinda byk ya da kk ayirimi yapmamis ve her muhalefeti byk (gnah, kebre) saymistir. Bu, Ebu'l-Mel' nin Irsd adli eserindeki grs olmaktadir. O, emreden ve nehyedene nisbetle byk ve kk gnah diye bir ayirim yapmanin uygun olmayacagi grsndedir. Ona gre byle bir ayirim, emreden ve nehyedenden sar-finazarla, bizzat muhalefetin kendisine nisbetle yapilabilir. Onun bu grs, degerlendirme aisindan dogrudur. b) Emir ve nehyin mnsina nisbetle. Bu degerlendirmenin de esitli sekilleri vardir: 1. Emir ve nehyin geregi ile Allah'a yaklasma kasdma bakma. nk emirlere yapisma ve yasaklardan uzaklasma, -bizzat emir ve nehiy olmalari sebebiyle-, kendisine ynelinene yaklasmayi gerektirir. Nitekim muhalefet de O'ndan uzaklasmayi gerektirir. Yakinlik isteyen kimse iin vacip olanla mendup arasinda fark yoktur; nk her ikisi de yaklastirir. Nitekim ser' deliller bu hususu belirtmistir. Keza bu kimse iin mekruh ile haram arasinda da fark yoktur; nk her ikisi de yakinligin ziddini gerektirir; bu da ya uzakliktir, ya da daha fazla yaklasma imkni varken durmaktir. Matlup olan yaklasmada mtemdliktir. Dolayisiyla yaklasma ve uzakliktan kama kasdi ile ele alinmasi durumunda emirler ve yasaklar hep ayni dzeyde kabul edilecektir. 2. Emir ve nehiylere uyulmasi durumunda ortaya ikacak maslahat, muhalefet edilmesi durumunda ise ortaya ikacak mefsedet aisindan meseleye bakma. Daha nce de getigi gibi, seriat maslahatlarin celbi, mefsedetlerin de defi iin konulmustur. Meseleyi bu aidan ele alan kimse iin ne emirler ne de nehiyler arasinda bir ayirim yoktur.[378] Aynen bir nceki degerlendirmede, yaklasma kasdi karsisinda bir ayirim olmadigi gibi. Sonra emir ve nehiylerde sz konusu olan derece farkliligi sonunda hadim olan tamamlayici unsura ve destek verilen ve tamamlanan esasa dnk olacagindan, sonuta bunlar birbirine nisbetle sifat ile mevsf (sifatlanan) gibi olur. Ne zaman menduplar islenecek olsa, bununla vacipler tamamlanmis olacak; aksi halde de bunun ziddi meydana gelecektir. Bu durumda emir, zarur esaslarin en mtekmil bir sekilde ortaya konulmasi esasina varip ikacaktir. Bunun sonucunda mendba olan ihtiya, vaciplerin edasi sirasinda kendisine ihtiya duyulan seyler gibi olacaktir. Dolayisiyla menduplar, bu ihtiya ynnden vaciplerle tezhum halinde (yani ayni mahali paylasir halde) bulunur ve bunun sonucunda da hepsine birden ayni

hkm verilir. Mekruh ile haram arasindaki iliski de ayni bu tertip zere ele alinir; nk mekruh haramin nderi ve alistiricisidir.[379] Zira herhangi birseye muhalefete alismak, det oldugu zere daha byk seylere muhalefete alistirir. Bunun iindir ki syle demislerdir: "Gnahlar, kfrn habercisidir" Buna Allah Tel'nm su yeti de dellet eder: "Hayir, hayir! Onlarin kazandiklari kalplerini paslandirip kreltmistir[380]yetin aiklamasi hadiste gelmistir.[381] Bu konudaki bazi hadisler de syledir: "Hell bellidir, haram bellidir; aralarinda ise 'mstebiht' (yani hangisinden oldugu ayirt edilemeyenler) vardir[382] "Koruluk etrafinda otlatan obanin oraya dsmesine ramak kalmistir'[383]Emir ve nehye yapisma konusunda da syle buyurul-mustur: "Kulum Bana kendisine farz kildigim seylerle yaklastigi gifa jjir oaska seyleyaklasamaz[384] 3. Nimete karsi skr ya da kfr (nankrlk) aisindan meseleye bakma. Emir ve yasaklara uymak, mutlak olarak nimete karsi skr anlamina gelir. Aksi davranista bulunmak ise kfrn-i nimet olur. Nimet, hkm irtibat ile Ars'tan yeryzne indirilmis ve "Gklerde olanlari, yerde olanlari, hepsini sizin buyrugunuz altina vermistir'[385]; "Gkleri ve yeri yaratan, yukaridan indirdigi su ile size rizik olarak rnler yetistiren... Allah'tir. Allah'in nimetlerini sayacak olsaniz bitiremezsiniz. Sphesiz ki insan ok zlim ve nan-krdr'[386] vb. yetlerin aika ortaya koydugu gibi hersey insanin emrine mde kilinmistir. Bu durumda nimetin, emrin geregine uygun olarak kullanilmasi sana ulasan ya da ulasmasina sebep olan her nimet iin skr olur. Onlari sana ulastiran sebepler (yani emirler) ya da yardimci hususlar arasinda ise bir ayirim yapilamaz. Dolayisiyla gklerde, yerde ve bunlar arasinda bulunan nimetlere skr (bu sekilde) gereklesmis olur. Emre muhalif olarak kullanilmasi ise, sana ulasan ya da ulasmasinda sebep olan nimetlere karsi nankrlk olur. Bu bakis aisini Imam Gazzl, Ihy'smda zikretmistir. Bu degerlendirme emir ve nehiyler arasinda herhangi bir ayirim yapmamayi gerektirir. Her emre uymak mutlak anlamda nimete karsi skr, her emre muhalefet de mutlak anlamda nankrlk olur. Daha baska yaklasimlar varsa da bu zikrettiklerimiz yeterlidir. Sflerin bu degerlendirmeleri, tamamen istilahi anlamda olup esasta bir ihtilaf bulunmamaktadir. nk bu degerlendirme sahipleri, ogunluk limlerin kabul ettigi sekildeki emir ve nehiylerin {iermis olduklari maslahat ve mefsedetlere nisbetle ve) nazar tasavvura gre kisimlara ayrildigini inkar etmemektedirler. Bilakis onlar baska bir tarz zere yrmslerdir. Syle ki: Kendisi hakkinda: "Cinleri ve insanlari ancak Bana kulluk etmeleri iin yarat-tim'[387]buyurulan bir kimsenin, tek olan

Yaraticiya ynelme konusunda kulluk gsterisi ve bu ugurda btn gcn ortaya koymasi disinda bir baska seyle ugrasmasi yakisik almaz. Emir ve yasaklari mertebelere ayirma dsncesi, kulun/klenin efendisine karsi hak aramasi gibi bir mn tasimaktadir. Ne dnyada ne de hirette kendisi iin hibirseye sahip olmayan bir kulun, byle bir davranis iine girmesi uygun olmaz. Zira kulun/klenin Rab/efendi zerinde Grldg gibi, nafileler farzlari tamamlamakta ve bunun sonucunda kul, Allah'in sevgisini kazanma derecesine ykselmektedir.-kul/kle olmasi aisindan- bir hakki yoktur. Aksine ona dsen ona kulluk yolunda btn gcn ortaya koymaktir. Rab/efendi ise diledigim yapacaktir. Fasil: Bu bakis aisi, emredilen seyin terki ve yasaklanilan seyin islenmesi suretiyle meydana gelen her trl muhalefet yznden tevbe edilmesi geregini ortaya koyar. nk Sri'e muhalefet ser'an irkin birsey olduguna gre, bu muhalefeti gsteren kimsenin tevbe ile pismanlik gstermesinin de geregi ortaya ikar. Bu gereklilik; ya emir ve nehye[388] muhalefet aisindan, ya Allah'a yaklasma konusunda kusur gsterdiginden, ya maslahatlarin asil ko-nulus amacina ters hareket etmis olmasindan ya da kfrn-i nimette bulunmus olmasindandir. Bu grse gre, bu kismin altina mubah da girer. nk onlara gre mubah, ruhsatlar kismmdandir ve onlarin grs, azimetlerle amel etme dogrultusundadir. Daha nce de getigi gibi, en uygun olam, mkellefin gcnn yettigi her konuda ruhsatlari terkederek azimetlerle amel etmesiydi. Bundan, mubah ile amel etmenin tercihe sayan olmadigi sonucu ikar. (Tercih edilmesi gereken varken, tercihe sayan olmayanin alinmasi uygun degildir.) Tercih edilmesi gereken, emrolunmus seyler ierisinde bulunan ve tercihe sayan olmayanin ziddi birsey olacaktir. G ve imkn varken emrolunmus bulunan birseyi terketmek muhalefettir. Su halde mubahlari islemek, bu aidan ele alindigi zaman -her ne kadar hakikatta yle olmasa da- bir anlamda muhalefet sayilmaktadir. Bu izah isiginda Hz. Peygamber'in su hadisleri daha iyi anlasilabilecektir: "Ey insanlar! Allah'a tevbe edin. nk ben Allah'a gnde yetmis defa tevbe ederim'[389]"Kalbime yle seyler gelirki, (gnde yetmis kez) Allah'a istigfar ederim'[390]Allah Tel'-nin su buyrugunun genel ifadesi bu mnyi da ierir: "Toptan Allah'a tevbe edin, ey m'minler![391] Yine bunun iindir ki bir kisim sfler, bazi keml mertebelerini -slikin bir st dereceye ulasmasi imkni varken ihmal ve kusur gstermesi durumunda- noksanlik ve mahrumiyet olarak nitelemislerdir. nk en stn mertebeyi gerektirecek olan yasanti, onun daha altinda olan mertebeleri gerektirecek olandan daha stndr. Akilli olan kisi, en stn varken, daha asagida

olana razi olmaz. Iste bu yzdendir ki, hayirli islerde mutlak anlamda yaris emredilmis ve mkellefler (mukarra-bn), "ashbu'l-yemn" (sagcilar, amel defterleri sagindan verilenler) [ve "ashbu's'SIml" (solcular, amel defterleri solundan verilenler] diye kisimlara ayrilmis ve haklarinda syle buyurulmustur: "Eger o len kisi, gzdelerden (mukarrabn) ise, rahatlik, hosluk ve nimet cenneti onundur. Eger ashbu'l-yemnden ise 'Ey sagcilardan olan kisi, sana selm olsun!' denilir"[392] Bu insanlarin zellikleri, fazilet meydaninda kosusturmaktir. Hatta yle ki, her gn biraz daha ileri gitmeyen kimseyi nakis (eksik), nefeslerini bosa tketenleri de tenbel olarak kabul ederler. Bu, tartismaya gerek birakmayacak derecede aik olan bir konudur. Kiyametin pismanlik gn olacagim bildiren hadis[393] de bu mnyi teyid eder; nk bu pismanlik inanan inanmayan herkes iin sz konusu olacaktir; ktler, iyi olmadiklari iin, iyiler de iyiliklerim artirmadiklari iin pisman olacaklardir. Itiraz: Bu keml mertebelerinde noksanlik bulundugunun id-dasidir. Keml mertebelerinde noksanlik buulunmadigi ise daha nce gemisti. Cevap: Burada mutlak anlamda bir noksanlik oldugu iddiasi yoktur. Sadece sz konusu olan tercihe sayan olan (rcih) ve ondan daha st derecede bulunan( ercah) seylerin varligi hakkindadir. Bu ise mevcuttur. Cennetin yz derecesi oldugu sabittir. Bunlarin en kmillik ve en stnlk ynnden oldugu konusunda kusku yoktur. Allah Tel peygamberler hakkinda da syle buyurur: "Iste bu peygamberlerden bir kismini digerlerine stn kildik'[394]Sphesiz peygamberlerden bir kismini diger bir kismi zerine stn kil-dik'[395] Bununla birlikte, nbvvet makam ve mertebelerinde herhangi bir noksanligin bulunmadigi bilinen bir husustur. Su kadar var ki, hayirli islerde kosusturma ve yarisma deten mmkn olabilecek en st mertebelere talip olmayi gerektirir. En stn mertebelere ulasmasi mmkn olan kimselerin, daha asagidaki mertebelerle yetinmesi yakisik almaz. O yzdendir ki, ykselme imkni varken daha asagi mertebelerde kalmayi nefisler noksanlik olarak telakki eder ve daha st mertebeleri grdke onlara karsi, kfirlerden ve gnahkr m'minlerden olan gerek noksanlik sahibi kimselerin keml mertebelerini grmeleri aninda duyduklari pismanliga benzer nedamet ve zlem duyar. Hz. Peygamber, Ensr evlerini stnlk sirasina gre siralayip: "Ve Ensr'in her evinde hayir vardir" buyurduklarinda, Sa'd b. Ubde syle dedi: 'T Raslallah! Ensr evleri tercih edildi, biz ise sonuncu kilindik" Hz. Peygamber buna cevap olarak: "Sizin de hayirlilardan olmaniz size yetmez mi?" buyurdu. Baska bir hadiste de: "Sphesiz sizi pek oklarina stn kilmistir" ifadesi vardir[396]Bu da gsterir ki, var olan keml mertebeleri, mutlak keml vasfi altinda toplanir. Dolayisiyla aralarinda bir atisma yoktur. Allahu a'lem! "Hasentu'l-ebrr seyyitu'l-mukarrabn"[397] sznn ikis yeri de iste

burasidir denilebilir. Bu da aiktir. Allahu a'lem! [398]


ONYEDINCI MESELE:

Daha nce haklarin iki kisim oldugu gemisti. Bunlar: a) Allah hakki b) Kul hakki seklindeydi.[399]Kul hakki olan seyler, ierisinde bir ynden Allah hakki bulundururlar. Nitekim Allah hakki diye niteledigimiz haklar da sonu itibariyla kullarin maslahatlarina ynelik seylerdir. Buna gre burada Allah'in izniyle - bir ayrintiya gidip syle diyebiliriz: Emirler ve nehiyler: a) Iermis olduklari kula ynelik maslahat ve benzeri seylerden sarfi nazarla[400] sadece Allah hakki olmalari ynnden ele alinabilirler, b) Bunun aksine kullarin haklarini dikkate alma aisindan da degerlendirilebilirler. Bunu bir rnekle aiklayalim: Mesel mkellef: "Oraya yol bulabilen insana, Allah iin Kabe'yi haccetmesi gerekir'[401]buyrugunu isittigi zaman bu emre uymak iin iki ikis yn olabilir: 1. Birincisi meshur olan ve yaygin olarak bilinen yndr. Mkellef kendisine bakar; mesafeyi katedip edemeyecegine, oraya ulastiracak kadar azigi bulunup bulunmadigina, binek vasitasina, yol gvenliginin olup olmadigina, yolda kendisine destek verecek kafileye, yalniz basina hacca gitmenin zorluk ve tehlikelerine... ve benzeri sonu itibariyla dnyev ve uhrev maslahat ya da mefsedetleri ortaya ikaracak olan konulara bakar ve bir degerlendirme yapar:Eger btn bunlardan sonra yolculuk sebepleri ve normalde bulunmasi gereken sartlari tahakkuk etmisse, hac emrini yerine getirmek iin yola koyulur. Eger sebepler ve sartlar tahakkuk etmemisse, bu ilh hitabin kesin olarak kendisine ynelik olmadigi anlasilmis olur.[402] 2. Hac emri ile ilgili hitabin bizzat Allah'tan kendisine ynelmis olmasina bakar ve bunun tesinde, su su sebepler ya da sartlar bulunmasi gerekirmis gibi hususlari asla dikkate almaz ve bunun sonucunda her halkrda haccm ifasi iin yola koyulur. Onu bu azminden ancak halihazirda mevcut olan bir acziyet veya lm durdurabilir. Bu dsnce sahibi, kendisinde hayat eseri oldugu srece hac yapma imknina sahip oldugunu dsnr; sonradan ortaya ikacak olan ariz haller ve endise edilen sebepler Ise, Allah'in emri azameti karsisina ikip onu itibardan dsrebilecek degerde degildir. Yahut da basa gelecekler ya da ariz haller Allah'a olan yakn iman ve O'na gven ierisinde hesaba katilmaz. Nitekim bu konu Hkmler blmnn Sebeb ve Msebbeb bahsinde gemisti.Diger emir ve nehiyler karsisindaki durum da ayni olur. Birinci hareket noktasi, kul haklarinin dikkate alinmasi sonucu olmaktadir. nk fukahnin, sart olan istitat (g yetirebil-me) konusunda ileri

srdkleri seylerin tm, sonu (ikarlarina) ynelik olmaktadir.

itibariyla

kul-[249J

larm

haklarina

Ikinci hareket noktasi ise, kul haklarinin dsrlmesi ynnden olmaktadir. Bu kabilden olan dsrmenin sahih olacagini gsteren deliller daha nce gemisti.[403] Bu dsnce tarzinin dogruluguna asagidaki hususlar da dellet etmektedir: 1. Kur'n-i Kerm'de kullardan istenilen seyin mutlak anlamda kulluk icrasi olduguna dellet eden ve rizkin ise -esbabina yapisma olsun olmasin[404]- Allah'a ait oldugunu gsteren yetler: Mesel: "Cinleri ve insanlari ancak Bana kulluk etmeleri iin ya-ratmisimdir. Onlardan bir rizik istemem; Beni doyurmalarini da istemem[405]"Ehline namaz kilmalarini emret, kendin de onda devamli ol. Biz senden rizik istemiyoruz, sana rizik veren Biziz. Sonu Allah'a karsi gelmekten sakinanindir"[406] Aiktir ki, Allah hakki ile kul haki atistigi zaman Allah hakki ne alinacaktir. nk kullarin haklari Allah Tel tarafindan garanti edilmistir. Rizik kullarin en byk haklarindan biridir. Dolayisiyla konu su mecraya ulasmistir: Kim Allah'a ibadetle mesgul olur ve kendisini [250] Allah'a adarsa, Allah onun rizkini stlenir.[407] Bu rizik hakkinda byle olduguna gre, diger celbi istenen maslahatlar, defi istenen mefsedetler hakkinda da geerlidir. Zira Allah Tel hepsine kadirdir. Yce Allah syle buyurur: "Allah sana bir sikinti verirse, onu O'ndan baskasi gideremez. Sana bir iyilik dilerse O'nun nimetini engelleyecek yoktur[408] "Allah sana bir iyilik verirse, baskasi onu engelleyemez. O, herseye kadirdir'[409]Allah, kendisine karsi gelmekten sakinan kimseye kurtulus yolu saglar, ona beklemedigi yerden rizik verir" ifadesinden sonra "Allah'a gvenen kimseye O yeter'[410]buyurur. Btn bunlar gsteriyor ki, kim kendisini Allah'a verirse, Allah onun ihtiyalarini karsilamaya kefildir. Bu konuyu isleyen yetler oktur. 2. Snnette de ayni dogrultuda deliller vardir. Mesel Hz. Peygamber syle buyurmustur: "Allah'i gzet, Allah da seni gzetsin. Allah'i gzet ki, O'nu nnde bulasin. Bolluk aninda O'nu an ki, sikinti aninda O da seni ansin, istedigin zaman Allah'tan iste. Yardim istedigin zaman Allah'tan iste. Olacaklar yazilmis ve kalem, (mrekkep) kurumustur. Btn insanlar, Allah'in senin iin yazmadigi birseyi sana vermek iin birlesseler, buna g yetiremez-ler. Senin iin yazmis oldugu birseyin sana ulasmasini engellemek iin birlesseler g yetiremezler"[411] Btn bunlar, sebeplere yapismanin terki ve Allah'a dayanmanin geregi, herseyin Allah'in elinde oldugu konusunda nassdir[412]Rizik ve ecelle ilgili hadisler de byle: Mesel: "Allah'im! Senin verdigini engelleyecek yoktur; senin esirgedigini

verecek yoktur. Senin (kaderin karsisinda) alisip abalayanin abasi hibir fayda vermez'[413]Hz. Peygamber Hz. mer'e, (khin) Ibn Sayyd('i ldrmek istemesi) hakkinda: "Eger oysa (yani Deccalsa), ona g yetiremeyeceksin[414] buyurmustur.[415] Hadislerde: "Basina ne gelecekse kalem onu yazmis ve kurumustur'[416] "Kadin, sahanini kendisi iin bosaltmasi ve onun yerine kendisinin nikahlanmasi iin kardesinin talkini istemesin. nk kendisi iin ne takdir olunmussa o vardir"[417]buyurulmus-tur. Azil hakkinda da: "Onu yapmamaniz gerekmez. nk o canli degildir. Allah'in (varlik lemine) ikmasini yazdigi her can, mutlaka olacaktir'[418] buyurur. Yine hadislerde: "Masum, Allah'in korudugu kimsedir[419]"Sphesiz ki Allah, demoglu zerine zinadan nasibini yazmistir; onu mutlaka elde edecektir'[420] buyurulmustur. Bunlara benzer daha birok delil vardir ki, btn bunlar sebeplerin aslinin tesebbb (esbaba yapismak) oldugunu, ve onun da hibirseyi getirebilecek ve evirebilecek durumda olmadigini, verenin de alanin da ancak Allah oldugunu ve Allah'a tatin birinci sirada azimet oldugunu belirtme konusunda sarihtir. 3. Peygamberler de bu dogrultuda hareket etmisler ve Allah'a itaati bizzat kendi haklarindan nde tutmuslardir. Hz. Peygamber ayaklari sisinceye kadar kiyamda durmus ve kendisine: "Senin gemis ve gelecek btn gnahlarin affolunmus tur?" diyenlere karsi: "Ben Rabbime skreden bir kul olmayayim mi?[421] demistir. Kavmi kendisini ldrmek iin anlastiklari bir sirada, Rabbinin risletini onlara teblig etmis, buna karsilik Allah kendisini korumus ve syle buyurmustur: "De ki: Allah'in bize yazdigmdan baskasi basimiza gelmez. O bizim Mevlmizdir. inananlar O'na gvensin[422]"Inkarcilara, mnafiklara itaat etme, eziyetlerine aldirma; Allah'a gven, gvenilecek olarak Allah yeter'[423] Korundugu seyleri atmasini emretmis, nk Allah'in kendisine yeterli oldugunu bildirmistir: "Allah'in gndermis olduklarini teblig edenler, Allah'tan korkarlar ve O'ndan baska kimseden korkmazlar'[424] Daha ncesinde de syle buyurmustu: "Allah'in emri sphesiz geregi gibi yerine gelecektir"[425]Hd (s.a.) kavmine peygamberlik grevini teblig ederken syle demisti: "Hepiniz bana tuzak kurun, sojira da ertelemeyin. Ben ancak benim de sizin de Rabbiniz olan Allah'a gvenirim...[426]Musa (s.a.) ve Hrn (s.a.) : "Rabbi-mizl Onun bize ktlk etmesinden veya azginliginin artmasindan korkariz" dediklerinde Allah Tel onlara: "Korkmayin, Ben sizinle beraberim; isitir ve grrm[427] buyurmustur. Abdullah b. mm Mektm, (m olmasi) sebebiyle (Nisa 4/95) yeti geregince cihada katilmadan mazurdu. Fakat buna ragmen daha sonra o:

"Ben myim; kaamam. Sancagi bana verin ve beni iki saf arasina (yani Islm ordusu ile dsman askerleri arasina) oturtun" der ve kendisine taninan ruhsati terkeder, bylece Allah'in hakkini kendi hakki zerine takdim ederdi. Cenda' b. Damra hakkinda anlatilir: Bu zat iyice yasli biriydi. Hicret emri ikip bu konuda msamaha edilmeyince, dinde zorlugun olmadigini ve takat st ykmllgn bulunmadigini bildigi halde o ogullarina: "Sphesiz ben bir are (hiyle) biliyorum; dolayisiyla mazur olamam. Beni bir sedye zerinde tasiyin!" demistir. Onlar da yle yaptilar. Yolda Ten'm'de ld. Sagini solu zerine vurur ve: "Bu senin iin, bu Rasln iin!" derdi. Bir sahab de syle, anlatmistir: Ben ve bir kardesim Uhud'da Raslullahf ile beraber hazir bulunmustuk. Ikimiz de yarali olarak dndk. Hz. Peygamberin i-lancisinm dsmani takip iin ikilacagim bildirmesi zerine kardesime syle dedim (ya da o bana syle dedi): "Raslullah ile birlikte gazayi kairacak miyiz?" Vallahi, ne binegimiz vardi; ne de durumumuz iyi idi, ikimiz de agir yaraliydik. Buna ragmen Hz. Peygamber ile birlikte iktik. Benim yaram onunkinden biraz daha hafifti. Onun durumu iyice agirlastigi zaman biraz ben tasirdim, biraz kendi giderdi. Byle byle mslmanlarm son vardiklari yere kadar vardik.Kaynaklarda bu kabilden pek ok nakil vardir. Onlardan yeterli bir miktar Hkmler blmnn Azimet ve Ruhsat bahsinde gemisti.[428] Itiraz: Eger ortaya konuldugu sekilde anlasilir ve zikredilen bu delillerin geregi ile amel edilecek olursa, o zaman sebeplerin yani kullarin maslahatlarina ynelik olanlarin tmden atilmasi gerekir. Bu ise sahih degildir. nk Sri' onlari koymus ve onlarin yapilmasini emretmistir. Hem Raslullah hem sahabe hem de tabin onlari kullanagelmislerdir. Esbaba tevessl, seriatin zerinde nemle durdugu bir umde olmaktadir. Sonra, Allah haklari talep konusunda hep ayni dzeyde degildir. Bir kismi kesinkes talep edilmistir: Bes zarur esas ve her millette riayet edilegelen diger zarriyyt gibi. Bir kismi da vardir ki, kesinkes talep edilmemistir: Menduplar gibi. Bu durumda nasil olur da, menduplar, vacip de olsa kul haklari nne takdim olunur, denilebilir. Byle bir degerlendirme dogru olamaz. Keza, geen deliller ile tearuz halinde bulunan deliller daha oktur. Mesel: "Kendi kendinizi tehlikeye atmayin[429]"Azik edinin[430]"Onlara karsi gcnzn yettigi kadar kuvvet ve savas atlari hazirlayin.[431] yetleri gibi. Hz. Peygamber gerek geimini temin ve gerekse savas ve diger yapacagi isler iin hazirliklarini grr, gerekli nlemleri alirdi. Ayni sekilde ashabi da alisirdi. Kinatta yaratilis kanunu, herseyin esbaba baglanmasi seklinde cereyen etmektedir. Zikrettiginiz deliller ise, esbaba tevessln gerekmedigini sylyor. Bu durumda, bu delillerden bir grubun sahih

olmasi gerekiyor. Biri sahih oldugu zaman digeri btil olur. Sizin delil olarak ileri srdklerinizin, bizim ileri srdklerimizden stn bir tarafi yoktur. Delil olmaksizin bir tercihe gitmek ise keyflik olur. Cevap: Bizim ileri srdgmz deliller, sebeplerin atilmasi geregine dellet etmez; aksine huss bazi sebeplerin - ki bunlar Allah haklarinin gerektirdigi sebepler olmaktadir- kul haklarinin gerektirmis oldugu sebeplere -delillere dayanan ser' ictihd bir sekil zere- takdimine dellet eder. Dolayisiyla bununla, Hz. Pey-gamber'in esbaba yapisilmasini emretmesi ve bizzat kendisinin de sebepleri kullanmasi arasinda bir tearuz (atisma) yoktur. Bunun delili de, bizzat Hz. Peygamber'in tearuz durumunda esbaba tevessl terkeden kimselerin davranislarini onaylamis olmasi, birok yerde kendisinin de ayni sekilde hareket etmesi ve yerine gre bu gibi davranislara tesvik etmesidir. Nitekim bunun mendup oldugunu gsteren hadisler gemisti. Hkmler blmnn Sebeb bahsinde, sebeplere girmenin keyfiyeti aiklanirken bu konunun fikhi yeri ve inceligi ortaya konmustu. Itirazin birinci sikkina cevap bu. Itirazin ikinci sikkina gelince: Allah haklan, hangi sekil zere farzedilmis olursa olsun, kul haklarina karsi -her nasil olursa olsun- daha stn konumda olurlar. Mkellefin hakkini almasi ve onu talep etmesi azimet zere gelen talepler seklinde degil, ancak ruhsat ve genisletme kabilinden olmaktadir. Bunun aiklamasi da Ruhsat ve Azimet bahsinde gemisti. Durum byle olunca, azimetler muariz bir delil olmadika takdime daha layiktir. Sonra eger Allah haklari mendup kabilinden ise, o tahsnt kabilinden olmak zere bir zarurye hadim durumda olacaktir ve onun ihlli belki de zarur esasin ihlli sonucunu doguracaktir. Kaldi ki cz olarak mendup olanlar, kl itibariyla vaciptirler. Btn bunlar sebebiyle, onlarin kul haklari zerine takdimi akla ilk gelen husus olmaktadir.[432]Bu degerlendirme bakimindan saglikli bir fikhi yaklasim olmaktadir. Itirazin nc sikkina gelince, ortada herhangi bir tearuz durumu yoktur. nk itirazcinin ileri srdg deliller, kul haklarinin Allah haklan nne takdim edilecegini gstermemektedir. Byle bir dellet olmayinca, deliller arasinda tearuzdan bahsetek mmkn degildir. Btn bunlara ilaveten sunu da belirtelim ki, kul haklarinin takdimi, Allah hakki takdim edildigi zaman, O'nun baska bir hakkinin zayi olmasi sonucunu doguracak bir munzin bulunmasi durumunda ancak sz konusu olabilir. Mesel kisiye hasta oldugu iin oru tutmak agir gelse, fakat buna ragmen tutsa, oru yznden maruz kaldigi mesakkat kendisini kemli zere namaz kilmaktan ya da ona devam etmekten vb. alikoysa, bu durumda Allah hakkinin takdiminde bulunmak, yine Allah'a ait bir baska hakkin zayi olmasi

sonucunu doguracaktir; dolayisiyla bu gibi durumlarda takdimde bulunulamaz. Ama byle bir sonu dogmuyorsa, Allah hakkinin kul hakki zerine takdimi hibir sekilde kt birsey degildir; aksine mutlak surette yapilmasi uygun olan da odur. Bu, mesele ile ilgili gerekten ok gzel nkh bir inceliktir.[433] Basari ancak Allah'tandir, Fasil: zerinde durdugumuz bu konu, yani kul haklannin Allah haklan karsisinda geri plna itilmesi, mkellefin bizzat kendi haklan-na nisbetledir. Baska bir kulun hakki sz konusu ise, o haklar da kendisine nisbetle Allah haklanndan olmaktadir. Bu husus yerinde aiklanmistir. [434]
ONSEKIZINCI MESELE:

Emir ve nehiy bir fiil zerine gelse, bunlardan biri asil ynne, digeri de (sonu ve) yardimlasma ynne ynelik olsa; acaba asil yn m yoksa yardimlasma yn m esas alinir? Her ikisinin birden dikkate alinmasi mmkn olmaz[435] Bu durumda mutlaka tafsilata gerek vardir. Syle ki: Emir ya asil ynne ynelik olacaktir ya da yardimlasma ynne. Eger emir asla ynelik olursa[436], o zaman konu sedd-i zeri*kaidesine ikar.[437] nk sedd-i zerI\ yasak olan birseye vesile edinilmemesi iin caiz olanin[438] menedilmesidir. Daha nce sedd-i zeri' hakkinda sz edilmisti [439]Konu hakkindaki ihtilann esasi ihtimalin bulunmasi noktasina ikar: 1. Asli dikkate almak. Zira, munzabit yol, bidziyelik gsteren kural budur. 2. (Sonu ve) yardimlasma ynn dikkate almak. nk bu durumda aslin itibara alinmasi, yasak olan sonulara gtrmektedir. Esyanin haram ya da hell olmasi, (bizzat kendileri degil) sonulari itibariyladir. Sonra durumunda hiyel (hile) yollari ailmaktadir. aslin dikkate alinmasi

3. Tafsilata tbi tutmak gerekir: Buna gre (yasak olan) yardimlasma tarafi ya galiptir ya da degildir. Eger galipse, asim dikkate alinmasi vaciptir. nk burada eger galip dikkate alinacak olursa, asim tmden ortadan kalkmasina sebep olur. Bu ise btildir. Galip degilse konu itihada mahaldir. Eger ikinci sekil sz konusu ise (yani nehiy asla, talep yardimlasmaya ynelikse), zahire gre bu, irkin bir istir. nk bu, yardimlasma ynnden emrolunmus birseye ulasmak iin yasak ynn ilga etmek demektir. Yardimlasma, zarur ve hc esaslarin ikamesinden daha sonra

gelir. nk yardimlasma tamamlayici unsurlardandir. Bu yoksullara yardim etmek, kpr yaptirmak vb. iin hirsizlik ve soygun yapmaya, gaspda bulunmaya benzer. Ancak yerini buldugu zaman bu kisim da sahih olur. Bu da kamu yaran [260j iin zel kisiler aleyhine hkmetmek kabilinden seylerdir. Mesel, yiyecek kervaninin pazara inmeden karsilanmasi gibi. Byle bir fiili engellemek aslinda yasaktir. nk bu insanin ikarlarindan menedilmesi trnden birseydir. Asli ise, pazar halki iin zarur ya da hcdir. Sehirlinin kyl adina simsarlik yapmasi da byledir. nk bu aslinda, kisinin kardesine karsi olan iyiligini engellemektir. Ancak sehir halki iin bunda fayda vardir. Zenaatkrlarm tazminle sorumlu tutulmalari da bu trden olabilir. Daha baska bir ok benzerleri vardir. nk burada yardimlasma yn daha gl olmaktadir. Hz. Eb Bekir halife oldugu zaman sahabe kendisine ticareti ve ailesinin nafakasina saglamak iin alismasini terketme-sini isaret etmislerdir. nk yardimlasma konusunda, mslman-larin genel maslahatlarinin yklenilmesi gibi faydasi daha genel olan bir durum vardir. Bunun karsiliginda da ihtiyalarinin beytl-malden karsilanmasini ngrmslerdir. Bu nev'i tefsir edildigi zere sahihtir. Allahu a'lem![440] [441]
[1] Buradaki iradeden maksat, 'mmkin' i, caiz olan bazi seylerle tahsis eden sifatin eseri degildir. nk bu Ehl-i snnete gre her zaman emirle bulunmaz; araiarinda telzum yoktur. Nitekim bunu mellif de belirtecektir. Bu durum Mutezileye gre byle olmaktadir. Hatta bunun sonucunda onlar, Allah Tel'nm birseyi diledigi halde, o seyin vuku bulmamasi, irde etmedigi seyin de vuku bulmasi gibi bir sonucu kabullenmek zorunda kalmislardir. Snnler grslerini desteklemek zere birok delil getirmislerdir. Bunlardan biri sudur: Eb Leheb'in mani ittifakla matlp olan birseydir fakat vuku mmtendir. Aksi halde ilim cehalete dnsr. Mmten olunca, o seyin irade edilmesi hem bizim hem de onlarin ittifaki ile sahih olmaz. Eb Ali ve oglu Eb Hsim, talebin iradeden baska birsey oldugunu itiraf etmislerdir. Ibn Berhn syle der: Bizim iin irade vardir: 1} Siganin ortaya konulmasinin iradesi. 2) Lafzin, emir cihetinin disindaki seylerden evrilmesinin iradesi. 3) Imtisal (emre uyma) iradesi. Bizimle, Eb Ali ve oglu arasinda tartisma konusu olan irade iste bu sonuncusudur. Bu seyi el-Gazzl ve el-Imm zikretmistir. Eb Ali grslerini syle delillendirmistir: Sga (emir kipi) talep iin kullanildigi gibi, tehdd iin de kullanilir. Bu durumda bunlarin arasini ayiracak irdeden baska bir unsur bulunmamaktadir. Onun bu deliline, emir kipi ile yapilan tehdidin mecaz oldugu seklinde cevap verilmistir. [2] Yani emredilen ve yasaklanilandan. nk -her ne kadar Allah'in irdesi olmadan varlik lemine ikamasa dabizzat onun iradesi ile fiil meydana gelir ya da gelmez. "O'nun dilemesi olmadan siz birsey dileyemezsiniz." [3] Bu sekilde "veya" seklinde ikinci bir ihtimale gitmesi su ihtilfa dayanmaktadir: Varlik leminde bulunmayan yoklar (ademler) hakkinda, acaba onlarin bulunmamalari iin irde talluk etmis midir? Yoksa onlarin varligina irdenin taalluk etmemesi ile yetinilmis midir? Iradenin, vcdun yokluguna taalluku lzim degil midir? Mesel nehiyde kendisi ile ykml kilinan sey, el ekmek mi, yoksa fiilin nefyi mi? Fiilin nef-yi diyenlere syle cevap verilir: O ademdir; dolayisiyla kudretin taallukuna elverisli degildir. Yani iradenin taallukuna degildir. O buna syle cevap verir: Hayir elverislidir. Zira yapmamasi ve bylece yoklugun (adem) srmesi mmkn oldugu gibi, yapmasi ve bylece ademin srmemesi de mmkndr. Bu durumda ademin, kudret ve iradeye taalluk etmesi mmkn olmaktadir. Buna gre ikinci ibare kapsam bakimindan birinciden daha smull olmaktadir. [4] Bu sz ilk bakista irde, bizzat talebin kendisini ortaya koyar, belirler, seklinde anlasilir. Halbuki eger yle olsaydi, o zaman sevmesi ve ihtimam gstermesi anlamina gre, iradenin bizzat murad olunan seye taallukundan gzetilen maksada aykiri olurdu. Dolayisiyla bu sz, irde talebe mlzimdir (bitisiktir) seklinde anlamak gerekir. [5] En'm 6/125. [6] Hd 11/34.

[7] Bakara 2/253. [8] Bakara 2/185. [9] Mide 5/6. [10] Nisa 4/26-28. [11] Ahzb 33/33. [12] Bunlar Ehl-i snnet'in 'emir ile irde arasinda telzum {birinin varligindan digerinin de lzim gelmesi) yoktur' seklindeki grsnn zahirine sarilan ve irdenin iki anlama geldiginden habersiz olan kimselerdir. [13] Bunlar da, Mutezile'nin 'emir irdeyi ierir ya da gerekli kilar1 seklindeki grsnn zahirine sarilan kimselerdir [14] Yani, tesri makaminda vki olan iradedir. [15] Yani bunlar 'tekvin irdesi' kelimesini kullanirlar ve bununla tesri irdesini kastederler. Bu, mellifin kitabinda kullandigi istilahlarin aksine olmaktadir. [16] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/115-118 [17] Ya da el ekmenin. [18] nk talep, talip (isteyen) ile matlp (istenilen) olmadan dsnle-meyen nisb bir kavramdir. [19] Bu takat dahilinde oldugu iin, "benzeri" tabirini kullanmistir. nk burada sz edilen, aslinda mmkn olmakla birlikte akilli bir insanin yapmayacagi birseydir. [20] Hacc 22/15. [21] Fussilet 41/40. [22] Yani, birseyin gereklestirilmesine ynelik kasch gerekli kilan sey, onun husuln irde etmeyi gerektirmez. [23] Mutezile, irde; emri, rizayi ve muhabbeti gerekli kilar, demektedirler. [24] Yani: Ya da onlar ierisinden irde ettigi sey olmazdi. Bu durumda Allah'in murad ettigi sey olmamis, kulun murad ettigi ise olmus olurdu. Byle bir grsn irkinligi ise -her ne kadar Mutezile bunu benimse-mislerse de-ortadadir. [25] Nsir'in notu dogrultusunda evrilmistir. () [26] Bu durumda ykmllkten gzetilen fayda, sahsin denenmesi ve emre uyuyor mu uymuyor mu diye gsterecegi tavrin belirlenmesi olacaktir. Mellifin bu noktayi zikretmesi gerekirdi. nk takat st ykmllk hakkinda ileri srlen abesle istigal seklindeki itirazin asil cevabi bu nokta olmaktadir. [27] Bu cevabin zayifligi ortadadir. nk akilli kisi, kendi nefsinin helakine sebep olacak birseyin husuln istemeyecegi gibi tahsilini de istemez. Burada verilecek en gzel cevap uslclerin dedikleri gibi olmali ve bu emir sigasinin hakikat anlamda olmadigini ve durumun taciz ve tehdid sgalanndaki gibi oldugunu sylemek olmalidir. [28] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/118-121 [29] Emrin belli bir kayitla mukayyed olmasindan, onun muayyen olmasi gerekmez. nk tayin, ancak hibir istirake meydan vermeyecek sekilde bizzat belirlemek suretiyle olur. Sadece belli bir kayitla takyidde bulunmak, mesel satis akdinin emsal fiyatla yapilmasi kaydi gibi, sz edilen bizzat belirleme mnsini ifade etmez. Bu durumda mellifin sz dogru olur. [30] Nihayetsiz cz'lerden biri ve Sri' tarafindan da bir nass ile belirlenmemis oldugu halde onunla ykml tutmak, mkellefin gcn asan bir seyle mkellef tutmak olur. nk mkellefin, emri yerine getirebilmek iin ykml tutulan o belli seyi emsalleri arasindan ayiracak ve onu belirleyecek birseyi elde etmesi mmkn degildir. [31] Yani, ayni belli birseyin emre muhatap herkes tarafindan teker tek^r bizzat konulmus olmasi muhaldir. nk

A'nin yapmakta oldugu cz', B'nin yaptigindan farklidir; birbirinin ayni degildir. C'ninki de yle, D'ninki de yle...O zaman muayyen birsey ile ykml tutmak, muhal ile ykml tutmak olur. O muayyenin emre muhatap btn mkelleflere nisbetle ayni olmasinin lzumuna gelince, nk o, kendisi ile muayyen seyin kastedildigi mutlak tek bir lafizla hepsine yneltilmis ve onlardan istenilmis olmaktadir. [32] Ama mukayyedin de, mutlakin altina giren bir cz' olmasi ve ortaya konuldugu zaman gereklestirilmesi maksd olan mutlakin tahakkuk etmis olmasi aisindan bakildiginda mukayyede de kasit taalluk eder. [33] Buhr, Itk, 2 ; Ibn Mce, Itk, 4 ; Muvatta, Itk, 15. [34] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/121-125 [35] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/125 [36] Bu rnegi hem cibill motifin hem de gzel ahlk anlayisinin bir geregi olarak kabul etmistir. Bu pis ve igren seylerin yenmesi ve onlarin ele yze srlmesi konusunda aiktir. Ama sadece elbiseye mesel sidik bulasmasi gibi seylere gelince bunlar gzel ahlk anlayisina ynelik bir durum olmaktadir. [37] Bunu da akli basinda kimselerin gzel detleri ile ilgili bir rnek olarak vermistir. Bunun zerinde durulabilir ve kadinlarin, ailenin, ocuklarin korunmasi cibill motiflerden de sayilabilir. Hatta biraz daha ileri gidilerek bu duygunun btn canlilarin cibilliyetinde mevcut oldugu sylenebilir. Bazi insanlarda grlen gayret azligi, ariz durumlarla ilgilidir. Sonra bu gayretsizligin bir zaaf oldugunu, tmden bu duygudan soyutlanmis olmadigini da syleriz. [38] Hirsizlik ve riba gibi yollarla hell olmayan sekilde insanlarin mallarini yemek gibi. nk gzel ahlak anlayisi her ne kadar hirsiziligm olmamasini, baskalarim canina, malina ve irzina karsi tecavzde bulunulmamasini gerektirirse de, ancak bu gibi yerlerde insan fitratinda gzel ahlk anlayisinin gereklerine karsi koyan ve bunlarda kendisine ait bir maslahat grdg iin bunlarin iine girmeyi isteyen bir duygu vardir. O yzden bu gibi yerlerde yasagin dozu artirilmistir. [39] Sri' Tel'nin, insanlann geregi dogrultusunda muamele etmeleri iin koymus oldugu muamelt kaideleri hakkinda, onlarin insan fitratinin ya da gzel ahlk anlayisinin bir geregi oldugu sylenemez. Bilakis bunlar, muamelt konusunda Yce Allah'in koymus oldugu kistaslardir; Yce Allah ezel ilmi ile bunlari, insanlar arasinda adaleti yerlestirecegini, zulm bertaraf edecegini, aldatmayi ortadan kaldiracagini, insanlar arasinda anlasmazliklarin, ekismelerin nn alacagini bildigi iin vaz' etmistir. nk insanlar hayatlarinin her safhasinda, her trl muamelelerinde bu kaideler ierisinde basvuracak hakem konumunda kistaslar bulacaklardir. [40] Hkmdarin yalaninin, ihtiyarin zinasinin sayisinin, yoksulun bbrlenmesinin keyfiyetinin belirlenmesi gibi [41] Yani zid olan bu vasiflar dikkate alinarak normal zina cezasinin zerinde bir ceza getirilmemistir. Bunun yalan ve bbrlenme konusunda da geerli oldugu ileri srlebilir. Onlar hakkinda da ne sayi bakimindan ne de keyfiyet bakimindan belli bir had konulmamistir. Keza onlar hakkinda dnyev bir ceza da verilmemistir. Dolayisiyla misal zina hakkinda aiktir; diger ikisi hakkinda degildir. Sehvet bulunmaksizin haram olan seylerin ierisine atilma rnekleri de byledir. Trkler simdilerde kendilerini domuz eti yemeye atiyorlar. Ancak bunu domuza olan istihaIarindan degil, Mustafa Keml adindaki liderlerinin, slm emirlerin atilmasi konusunda kendisine son derece bagli olduklarini, her konuda batililasmak istediklerini anlamasi iin yapmaktadirlar. Onlarin domuz yemelerinin bir istih (sehvet) sonucu olmadigi belli; nk bu kavim domuz yemeye alisik bir millet degildi ve stelik onlar geen bir seneye kadar domuzdan nefret eder, onu igren bulurlardi. Onlar bu konuda kr ve ok kt bir taklidin pesindedirler. nk onlar, batililarin domuzu ancak belli bir muayeneden ve bu hayvanin kalitim yoluyla ya da bulasici yollarla tasiyabilecegi ldrc mikroplardan uzak oldugunu kesin olarak grenmedike yemediklerini bilmemektedirler....(N) Nsir'in bu notunu yerinde bulmuyoruz. Trk milletinin domuza karsi olan hassasiyeti hl devam etmektedir. Genelde Arap lemi Trklerin millet olarak ilhdda bulunduguna inanirlar ve bunu esitli vesilelerle ifade de ederler. Trk milleti esitli badireler atlatmistir; ancak hibir kimse onun maser vicdanina, imanina ipotek koyamamistir ve koyamayacaktir da. () [42] Nisa 4/17. [43] 'Genelde' ifadesinin disinda kalan hususlardan biri de mesel gasbdir. Bu insan tabiatinin meyledebilecegi bir fiil olmakla birlikte hakkinda belli bir had ve beden ceza konulmamistir. nk bundan sakinmak ve gasbedilen seyi mahkemeye bas vurmak suretiyle geri almak kolayca mmkndr. Gasbeden kimse genelde, gasbettigi seyin kendisine ait oldugunu iddia eder. Bu durumda hakkin kime ait oddugunun mahkemede isbatmdan baska bir yol kalmaz. Gasb hakkinda gelen "Kim bir karis kadar bir yer gasbederse, yedi kat yer (yarin kiyamette) boynuna dolanir..." seklindeki ceza hiret lemi ile ilgilidir. Tabi bu tr kimseler iin dnyada hkimin uygun grecegi ve gasbm

nn almaya matuf bir tazir cezasi da bulunmaktadir. [44] Mesel yalniz basina da olsa namaz halinde iken avret yerlerinin rtlmesi vaciptir. Bu durumda rtnme iyi det ve stn ahlk anlayisinin bir tezahr olmaktadir. Avret yerlerinin esler disinda baska insanlardan rtlmesi ise zarur esaslarin tamamlayici unsurlarindan olmaktadir. nk avret yerinin aik olmasi sehveti tahrik eder ve zinaya bir kapi aar. Zinanin haramligi ise zarur esaslardan olmaktadir. [45] Drdnc Nev'i, nc Mesele'de. [46] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/125-130 [47] Bu emredilenlerin birogu birbiri aitma girse ya da birbirinin lzimi bir sonucu olsa da bunlar kitap ve snnet nasslarinda emir seklinde geldikleri iin burada ayn ayri zikredilmislerdir. Yasaklarla ilgili olarak sayilanlar da ayni sekildedir. [48] Hadiste acele edilmedigi zaman dualarin kabul edilecegi belirtilmistir. Keza baska bir hadiste de aceleciligin seytandan oldugu bildirilmistir. [49] nk byle bir tavir sabirsizligin ve Allah'a itimadin olmamasinin tabi bir sonucudur. [50] Yani nassda emredilen ya da yasaklanilan seyin hali ile baska bir hal arasi ayrilmaksizm mutlak gelmesi halinde. Bu durumda nasslar tamamen kayittan uzak bir sekilde gelmekte ve eger syle olursa vacip, syle olursa, mendup, syle olursa, mekruh olur gibi bir aiklama iermemektedir. Aksine tam anlamiyla mutlak olarak gelmekte herhangi bir kayit bulundurmamaktadir. Talep konusu olan seyin vacip mi, mendp mu yoksa mubah mi, yasak ise haram mi hatta kfre gtrecek birsey mi oldugunu belirtecek talebin kuvvetini gsterecek herhangi bir belirtiden uzak olmaktadir. Yukanda yetmis kadar sayilan hasletlerde galip olan emir sekli byledir. Doksanbir kadar sayilan yasak konusu hasletlerde de durum aynidir. Burada syle bir itiraz ileri srlebilir: Allah'a ibadette ortak kosmak, Allah'in rahmetinden mit kesmek, AUa'in yetleri ile istihzada bulunmak, Allah'i unutmak ve daha baskalari gibi bazi yasak konulan vardir ki, bunlar hep aynidir ve bunlarin czileri biri digerinden farklilik gstermez. nk bunlar hep bir derecededir ve o da kfrdr. Cevap: Itiraz yerinde degildir. nk: Bunlar kendi aralarinda farkli farkli olan seylerdir. Mesel sirk kosma hakkinda gelen: "Ben kosulan ortaklar ierisinde ortaga en mstagni olanim. Kim bir amel isler ve amelinde bana bir baskasini ortak kilarsa, onu sirki ile basbasa birakirim" hadisini ele alalim. Burada sz edilen ortak kosma, bazen riya yolu ile olabilir. Riya da sirkin bir nev'idir; ama kfr gerektirmemektedir. Keza kalbin Allah'in emirlerini yerine getirme konusunda gaflet ierisinde bulunmasi Allah'i unutma olur ve bu bazen Allah'in yetleri ile istihza seklinde nitelenebilir. Bu sekliyle bu ikisi kfr derecesine ulasmayan gnahlardan olur. "Allah'in yetlerini istihza konusu etmeyin'' yetinin tefsiri sirasinda bildirildigi zere bu yet, zevceye nce talk, sonra rc, sonra talak, tekrar rc... yolu ile zarar verme hakkinda inmistir. Ayni sekilde diger sayilan hasletler hakkinda da dsndgn zaman onlarin da mellifin belirttigi gibi oldugunu greceksin. [51] Daha nce geti [bkz. 2/203], [52] Nahl 16/90. [53] Nahl 16/90. [54] Yani bazen emir ve nehiyier mutlak olur ve ne byk sevaplar vadeder ne de siddetli azapla korkutma unsuru ierir; bazen de birseyin yapilmasini isteyen emir sigasi, en st dzeyde tekid unsurlari iererek, meseleye gereken heybeti vererek gelir. Bylece mkellefin o konuda gevseklik gstermemesini temin amalanmis olur. Emrin sarih (aik) olmasi le sarih mnsinda olmasi arasinda fark yoktur. rnekler: "Bana uyun ki Allah sizi sevsin." (3/31) ; "Kim nefsinin cimriliginden korunursa, iste onlar kurtulusa erenlerdir." (59/9) ; "Eger Allah'a gzel bir dn takdiminde bulunursaniz, onu sizin iin kat kat yapar ve sizi bagislar..." (64/17) ; "Kim Allah'a ve raslne itaat ederse, Allah onu cennetlere sokar."; "Hibir sigir ve koyun sahibi yoktur ki onlarin hakkini vermesin de, kiyamet gn geldiginde dz ve genis bir yerde onlarin allina serilerek, adi geen hayvanlardan hibiri hari kalmamak ve ilerinde arpik boynuzlu, boynuzsuz, kirik boynuzlu bulunmamak sarti ile onu boynuzlari ile toslamasin, tirnaklari ile ezmesin..." (Buhr, Zekt, 43 ; Mslim, Zekt, 24) hadisi ; Allah'in yarattigi canlilara sefkat gstermeyi isteyen "Bir kadin, baglayip hapsettigi bir kedi . yznden cehenneme girdi" (Mslim, Tevbe, 25 ; Birr, 125) hadsi ve benzeri sayilamayacak kadar ok olan emirler gibi. Yasaklara rnek olarak da sunlari verebiliriz: "Allah'in rahmetinden midinizi kesmeyiniz." (12/87) ; "Dogru yol kendisine apaik belli olduktan sonra, peygamberden ayrilip, inananlarin yolundan baskasina uyan kimseyi, dndg yere dndrr ve onu cehenneme sokariz." (4/115) ; "M'minler, m'minleri birakip kfirleri dost edinmesinler; kim

byle yaparsa Allah katinda bir degeri yoktur..." (3/28) ; "Bana yalan isnadinda bulunmayin. Kim bile bile bana yalan isnadinda bulunursa atese girer." (Buhr, Ilim, 38 ; Tirmiz, Ilim, 8) ; pek siddetli tehdit ieren riya hadisleri gibi. [55] Burada syle bir itiraz ileri srlebilir: Bunun ortaya ikabilmesi iin ser' delilde belirtilen iki gayenin tek bir haslete taalluk etmesi gerekir. Onunla ilgili emir byk sevap vadiyle, ziddi olan seyi yasaklayan talep de siddetli azap haberiyle birlikte gelir. Bunun sonucunda o seyin biri vlms, digeri de yerilmis olmak zere iki ucu bulunur. Bu iki u arasinda ise mertebeler vardir ve akil onlarin her iki uca olan yakinlik ya da uzakliklarina bakar ve onlarin yerlerini belirler. Bu tm emir ve nehiyier hakkinda bidziye (muttarit) olmayan bir husustur. Cevap: Itiraz yerinde degildir. nk durum bizim dedigimiz gibidir. Syle ki: Bir konuda sadece emrin gelmis oldugunu farzetmemiz halinde, yerilmis olan ikinci taraf -ki nehiy tarafi oluyor- her ne kadar hakkinda zel bir delil olmasa bile onun delili, bizzat ziddindan neh-yi gerektiren emir olmaktadir. Aksi durumda da sylenecek sz aynidir. Kaldi ki bu, iki ucun anlami hakkinda burada lzim da degildir. Aksine murat, ierisinde vaad bulunan emri yerine getirmek suretiyle umut (rec) gerektiren genel taraf ile bunun mukabili olan taraftir; o da Allah'in gazabindan genel anlamda korkmayi gerekli kilan diger genel taraf olmaktadir. [56] Hz. Eb Bekir bu rivayete gre cehennem ehlini hatirlamasi durumunda korku ierisine dsme meylindedir. Cennet ehlini hatirladiginda ise, nefsi umuda kapilmiyor ve aksine kusurlarini zikrederek alismasi gerektigini ifade ediyor ve mitvar olmuyor; her iki halde de korku makaminda bulunuyor. Dolayisiyla bu rivayette onun daha nce geen mnya uygun olarak iki u arasinda dnmekte olduguna dair bir delalet yoktur. Birazdan gelecek olan ikinci rivayette ise, mn arzedilen noktaya uygun dsmektedir. yle gzkyor ki, birinci rivayet bizzat Hz. Eb Bekir'in kendi halini ortaya koyuyor. Bilindigi gibi onda galip olan hal hep korku makami idi. Ikinci rivayette ise o, baskalarinin dili ile konusmus oluyor [57] Nahl 16/90. [58] Lokman 31/13. [59] Nahl 16/116. [60] En'm 6/82. [61] Lokman 31713. [62] Lokman 31/13. [63] Bu durumda yet, "Onlarin ogu, ortak kosmadan Allah'a inanmazlar" (12/106) yeti kabilinden olmus olur. Bu durumda "Imanin sirkle karistirilmasi nasil olabilir; halbuki iman sirkle bir arada bulunmaz?" gibi bir soru sorulamaz. yetle ilgili sahabenin durumunda ve hadiste, bu tr sarih olmayan mutlak nehiy sigalarinin, belli bir sinir belirlemedigi konusunda aik dellet vardir. Ayet ve hadiste bu tr mutlak nehiy sigalari nehyin en st mertebesinde olmaktadir. Sahabe, bu tr nehyin diger alt mertebelere de smil oldugu dsncesine kapilmistir ve onlarin bu dsnceleri Hz. Peygamber (s.a.) tarafindan tashih edilmistir. [64] bkz. Ibn Kesir, 2/152-154 ; 3/444. [65] Buhr, man, 24 ; Mslim, mn, 107, 109. [66] Mnfikn 63/1. [67] Tevbe 9/75. [68] Ahzb 33/72. [69] Hadisin kaynagini Ktb Tis'a ierisinde bulamadik. [70] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/130-138 [71] Buhari, Savm, 49; Mslim, Imn, 199 [72] Cuma 62/9. [73] Mslim, Siym, 141. [74] Buhr, Savm, 48.

[75] Yani belirtilerin bir geregi olmak zere. Ikinci bakis aisini izah sirasinda bu birinci bakis aisinin bu yet ve hadislere tatbiki keyfiyeti daha iyi anlasilacaktir. [76] Enfl 8/24. [77] bkz.bn Kesir, 2/297. [78] Burada syle denilebilir: Bu yet, namaz kilan kimse zerine konusmamasini gerekli kilan "Gnlden boyun egerek Allah iin namaza durun" {2/238} yetini tahsis etmis olmaktadir. Bu itibarla Hz. Peygamber (s.a.) bu hadisi ile tahsise isaret etmis ve kisi namazda da olsa icabet yetinin bir geregi olarak Raslullah'in agirisina cevap vermenin vacip oldugunu gstermis olmaktadir. Dolayisiyla bu hadiste mellifin amacina uygun bir dellet unsuru bulunmamaktadir. [79] Eb Davud, 1/286. [80] Buhr, Megz, 30 (5/50); Mslim, Cihd, 69. [81] Hz. Peygamberin (s.a.) azarlamamis olmasi her iki grsn de dogru oldugunu gstermez. nk itihadinda hata eden mctehid de -azar yemesi bir tarafa- bir sevap almaktadir. Dolayisiyla hadiste mcerred emir sigasina bakmanin geregi seklindeki mellifin amacim destekleyecek bir unsur bulunmamaktadir. Kaldi ki namazi normal vaktinden tehir etmek suretiyle kilmayanlar, gelen namazi kilma yasaginda, Hz. Peygamber'in (s.a.) bildigi fakat hemen aiklamadigi dn ya da dnyev bir maslahat bulundugu dsncesi ile kilmamis olmalari da mmkndr; dolayisiyla mcerred emri emir oldugu iin goznnde bulundurmus olmayabilirler [82] Cuma 62/9. [83] Yani sz edilen ve ser' emir ve nehiylerin ynlendirilmesi konusunda hkim konumda olacak sekilde maslahati, emri ve nehyi anlamak iin kistas olarak kullanabilecegimiz, bir durum meydana gelmeyecektir. [84] nk biz genel olarak hikmeti kavrayabilsek de isin knhne nfuz edemeyiz. Bizim ulasabildigimiz maslahatla ilgili bu yzeysel bilgi de bir esas kabul edilecek zellikte degildir. Dolayisiyla sarih emir ve nehyi bir tarafa iterek bunun zerine hkm binasinda bulunamayiz. [85] Yani biz maslahatlari icml olarak bilebilsek de bu dahi her zaman iin bidziyelik arzetmez. ogu zaman ilk bakista maslahat zannettigimiz seylerin daha sonra karsimiza ikan baska nasslann delaleti, ya da yeni tabiat kanunlarinin kesfi vb. gibi sebeplerle aslinda hi de yle olmadigini anlamis oluruz. Bu durumda emir ya da nehiy iin hikmet kesinkes tayin edilemeyecegine gre, emir ya da nehiy kipinin zahirinin gereginden ikarak kesinlik arzetmeyen maslahatlari esas alarak onlarin pesine takilmak dogru olmayacaktir. [86] Fukah, idrarin dogrudan suya yapilmasi ile bir kaba yapilip sonra suya dklmesi arasinda bir fark grmemektedir. Ancak Zaniriyye mezhebi "Sizden briniz durgun suya iseyip de sonra onunla (ya da onda) abdest almasin veya yikanmasin"hadisinin lafzina yapisarak farkli dsnmsler ve hatta suyun ierisine isemek ile byk abdest bozmayi bile farkli mtalaa etmisler; birinciyi haram kilarken ikincisini haram kilmamis-lardir. Nevev, bunun onlardan nakledilen ve zahire yapisma taassubunun en irkin rnegi oldugunu syler. Onlarin bu iki sey arasini ayirmalari ve aralarinda fark grmeleri, aik ser' maksatlardan yzevirmek olmaktadir [87] Tirmiz, Zekt, 4; Nes, Zekt, 5; Ibn Mce, 13. [88] Buhr, Savm, 49; Mslim, Imn, 199. [89] Cuma 62/9. [90] Mslim, Siym, 141. [91] Buhr, Savm, 48. [92] Dehr orucu yani sene boyu tutulan oru istenmemis, buna mukabil onun yerini tutacak (bir gn oru bir gn iftar seklinde tutulan) Dvd orucu tavsiye edilmistir, (bkz. Mslim, Siym, 190 vd.) [93] Emir sigasi iin onalti tane mecaz anlam zikretmisler ve ibha ya da baska bir mnnin siganin disinda baska bir yolla bilinmesinin gerekliligini bildirmislerdir. Bylece bu bilgi, emir sgasmdan talebin disinda baska birseyin kastedilmis olduguna karine olacaktir. Mide 5/2

[94] Mide 5/2. 89 [95] Cuma 62/10 [96] nk biz,emir yada nehyi gereklestirmek iin gelmis oldugu maslahatlari ihmal edecek olursak bu tavir bizi emir yada nehyi sinirlari belirleme konusunda tutarsiz kilabilir.nk o durumsadece emir yada nehyin sigasindan baskabizi Sariin maksadina ulastiracak bir rehberimiz olmaz.Siga ise maksadi belirleme aisindan her zaman iin yeterli olmayabilir [97] nk o, yasaklanan visalin o sekliyle bir ibadet oldugunu kabulle onlarin o tavirlarini tasvip etmis oldu. Halbuki eger yasak zahiri zere alinacak olsaydi bu oru bizatihi bir masiyet olurdu. Burada neshten de sz edilemez; nk ilk hkm asl sekli zere devam etmektedir. [98] Garar satisi: Varligi (ya da sifati} hakkinda bilinmezlik olan seylerin satisi olmaktadir. Mlmese, mnbeze, mzbene gibi esitli sekilleri vardir. Tarifleri daha nce gemisti. [99] Panayirlarda halka geirmek suretiyle yapilan ve bir esit kumar olan satislar gibi. () [100] Hadis sarihleri garar satisindan iki seyin istisna edilecegini sylerler: a) Satis konusu olan seyin ierisine tbilik yolu ile girenler. b) Ya degersizliginden ya da ayirma ve belirleme mesakkatinden dolayi msamaha ile karsilanan seyler. Bu zikredilenlerin altina giren rneklerden bazilari:sunlardir: Binanin temelleri, memedeki st, hayvanin karnindaki cenin, cbbenin ierisine tegellenmis pamuk vb. [101] Ceviz, badem gibi seylerde akli basinda insanlar iin varlik ya da yoklukla ilgili bilinmezlik yok degil. Bu itibarla konu ile ilgili bas vurulacak husus, hadis sarihlerinin belirtmis olduklari bu gibi seylerin mesakkatten dolayi deten msamaha ile karsilanmis olacagi esasi olmalidir. [102] Temelleri toprak altinda bulunan evlerin, kavun gibi peyder pey reyen seylerin, tadi ancak kabugunun kirilmasi suretiyle anlasilabilen ceviz, badem gibi seylerin satislarinin caizligine dair tesri dneminde szl, fiil ya da takriri bir delilin bulunmamasi ve bunlarin cevazlarinin meslih-i mrsele yoluyla garar nassinm tahsisi sonucunda olmasi gerekten zak bir ihtimal olmaktadir Kaldi ki syle de sylenebilir: Bunlar hakkinda meslih-i mrseleden nasil sz edebilirsiniz; nk yasaklayici nass bunlari da iine almaktadir. Ancak burada "Hayir, mellifin maksadi istihsndir' seklinde bir izah getirilebilir. Ancak o zaman da dner ve syle sorariz: Hz. Peygamber {s.a.) dneminde kavun arsi ve pazarlarda aika satilip alinmiyor muydu? Zadu'I-Med'da yer alan bir rivayette belirtildigine gre Hz. Peygamber (s.a.) kavunu (bitth) taze hurma (rutab) ile birlikte yiyor ve: "Bunun harareti bunun soguklugunu giderir" buyuruyordu.. [103] Bunlar cesaret ve hamakatte tesbih iin kullanilir. () [104] Bu ikisi misafiri oktur, cmertlik ve kerem sahibidir anlaminda kullanilir. () [105] Bu szle de ceylan gibi boynu uzun ve zarif demeyi kastederler. () [106] Zilzl99/7. [107] Yunus 10/14. [108] Mlk 67/2. [109] Mzemmii 73/8. [110] Zriyt 51/56. [111] Mzemmil 73/8. [112] Bakara 2/183. [113] Bakara 2/233. [114] Nisa 4/141. [115] Mide 5/89.

[116] Hadd 57/19. [117] Ysn 36/19. [118] Feth 48/17. [119] Nisa 4/41. [120] I-i mrn 3/134. [121] En'm 6/141. [122] Zmer39/7. [123] Mesel yzn tam olarak yikanmis olabilmesi iin basin bir kisminin yikanmasinin zorunlu olmasi gibi. nk deten yzn tam olarak yikanmasi ancak basin da bir kisminin yikanmasi ile mmkn olur. Simdi basin sz edilen bu kismini yikamak yzn yikanmasi hkmne tbi olarak vacip olur mu? Yoksa olmaz mi? Yoksa her ne kadar deten gerekli ise de ser'an vacip olmaz mi? Sayet mkellef onu yapmadigi zaman sadece yzn yikamamasi dolayisiyla mi gnahkr olur; yoksa hem yzn yikamadigi hem de o kismi yikamadigi iin ayrica gnahkr mi olur? Bu konuda tercih edilen grse gre -bn Hcib'in de dedigi gibi- vacibin tamamlanmasi iin zorunlu olarak bulunmasi gereken seyler -ser' bir sart olmadika- ser'an vacip olmazlar. Akl ya da di (dete mebn) sartlar ise muhtar olan grse gre tbi olarak vacip olmazlar. Ortada sadece yzn yikanmasi vacibi vardir. Bir grse gre ise bu sartlarin tmnn vacip oldugu, bir baska grse gre de tmnn vacip olmadigi sylenmistir. Bu ihtilflar sebebler hakkinda degildir. Sebeblerin vcbu hakkinda icm bulundugu nakledilmistir. [124] Tercih edilen grse gre, emir, ziddini nehiy degildir hatta onu tazam-muii da etmez. [125] Grs birinci ciltte mubah bahsinde gemisti. () [126] O yzden de tbi durumda olan sarih emir ve nehiylerin aksine bunlarin ser' emir ya da nehiy olup olmadiklari tartisilmistir. [127] Yani asl maksatlarla tbi maksatlari ayirmak esasi zerine pek ok ser' fikh mesil bina oIunur. [128] Yani zellikle buradaki konumuza yani asl ve tab emir ve nehiyier bahsine uygun dsecek asl ve tbi maksatlarla ilgili bir mesele zikredecegiz ve bunun sonucunda asl ve tbi emir ve nehiyler konusunda diger benzeri meselelerde hkme ulasabilmek iin elimizde bir kistas olusmus olacaktir. [129] Ve hkim uygun grecegi bir ceza ile kendisini cezalandirmak zorundadir. [130] nk rakabenin gasbedilmesi durumunda ister istemez menfaatlere de el konulmus ve mlikin onlardan istifade imkani ortadan kaldirilmis olacaktir. Menfaatler zerinde teaddnin olabilmesi iin de mutlaka rakabe zerine el konulmasi ve mlikle o malin arasina girilmesi gerekecektir. Bu itibarla bu ikisi arasinda amel olarak telzum (birinin varligindan digerinin varliginin lzim gelmesi hali) vardir. Bu durumda gasb ile teadd arasini ancak gzetilen kasit ayirabilecektir. Biri bunlardan hangisini asl olarak kastederse digeri ona tbi olacaktir. Tabiatiyla buna bagii olarak da farkli hkmler alacaktir. [131] Eb Dvd, By, 71; Tirmiz, By, 53; Nes, By, 15; Ibn Mce, Ticrt, 43; Ahmed, 6/49. [132] Yani gasbedilen sey, gasb ile gasb anindan itibaren gasbedenin tazmin sorumlulugu altina girmistir; dolayisiyla bu sorumluluguna karsilik olmak zere bundan sonra onun semeresi kendisine ait olmalidir. [133] Yani cuma vakti alis veris yapma sarih olarak yasaklanmis olmasa da sadece "Allah'in zikrine kosun" emri zimninda tbiyet yolu ile ifade edilmis olsaydi o zaman tam benzeri olurdu. Bu durumda rakabeye el koyma yasagina tbi olan menfaatlerden istifade yasagi zerine -cuma vakti alis veris yasaginda oldugu gibi- nehyin hkm terettp etmeyecektir. Dolayisiyla menfaatlerin kiymeti dikkate alinmayacak ve onlar tazmin edilmeyecektir. nk bu konuda mevcut olan nehiy asl degil tbi durumdadir. Cuma vakti alis veris yasaginda grdgmz gibi tbi durumda olan nehiyler sarih dahi olsa bir hkm ifade etmedigine gre burada ncelikli olarak hkm ifade etmeyecektir. [134] Gasb tazmini ile teadd tazmini arasinda su farklarin bulundugunu sylemislerdir: 1. Rakabenin semav bir fetten dolayi telef olmasi halinde gasbda tazmin vardir; teaddde ise yoktur.

2. Fiyatlarin degismesi gasb halinde dikkate alinmazken teadd halinde dikkate alinir ve en st degerinden tazmin eder. Hirsizlikta da hkm gasbda oldugu gibidir. 3. Gsibin, gasbettigi seyde meydana getirdigi az bir bozulma sonucunda mlik, dilerse gasbedilen malin sadece kiymetini alir; teadd durumunda ise bizzat az kusurla ayiplanan mal ile aradaki noksan farkini da ahr. 4. Gasbda, gasbedilen malin kendiliginden kusurlu hale gelmesi halinde, mal sahibi ya ayipli haliyle onu oldugu gibi kabullenmek ya da gasb gnndeki kiymetini almak arasinda muhayyerdir ve mai geri almayi tercih ettigi takdirde ortaya ikan kusur karsiliginda herhangi bir talepte bulunamaz. Kiracinin, kiraladigi hayvani sahibinin rizasi ve izni olmaksizin sart kosulan mesafeden ya da zamandan ya da yk miktarindan daha fazla kullanmasi da hi kuskusuz teadd sekillerinden olmaktadir. nk bunlarda asil ama menfaatin elde edilmesidir; rakabe ise tbi durumundadir. [135] nk malin menfaatlerinden biri de onun kiymetidir. Dolayisiyla en yksek kiymeti onun menfaatleri ierisine dahildir. Bundan dolayi mutlaka onu tazmin eder; en yksek fiyatin ilk nce olup sonra ucuzlamasi, ya da nce ucuz iken sonra ykselmesi arasinda fark yoktur. Keza kiymetin artmasi hakkinda teaddde bulunanin bir katkisinin olup olmamasi arasinda da fark yoktur, br taraftan az ok her ne rn vermisse teaddide bulunan kimsenin onu da tazmin etmesi gerekmektedir. [136] Yani bizzat teaddde bulunanin kusuru sonucunda telef olmasi halinde. nk kendi kusuru sonucunda telef olmasi halinde gasb ile teadd arasinda bir fark bulunmamaktadir [137] Yani ne en yksek fiyatini ne de menfaatlerini. [138] Yani iare alirken ya da kiralarken ileri srdg sarttan daha fazla faydalanmak cihetine giderse o zaman mteadd olur ve kiymetini tazmin eder. [139] Bu esas, tbi durumda olan emir ve nehyin kesinlik arzetmeyecegidir. Asl kasit ile kesinlik arzeden esas ise sabittir. Meshur grse muhalif olan, grsn bu esasla bagdasmayacak bir esas zerine kurmamakta; aksine bu esasi zedelemeyecek olan baska yaklasimlar (kaideler) zerine bina etmektedir ve mellif bunlardan drt tanesini zikretmistir. Eger bu kaideler sabit olmasaydi ve tbi durumda olan emir de kesinlik arzetseydi o zaman bu ihtilaflarin bir mesnedi olmazdi. [140] Sfiler gibi. [141] Yani bu durumda fiyatlarin degismesi dikkate alinacak ve kisi bu kiymeti ortadan kaldirmis durumda olacagi iin onu tazminle sorumlu bulunacaktir. [142] Eb Dvd, By, 71; Tirmiz, By, 53; Nes, By, 15; Ibn Mce,Ticrt, 43;Ahmed,6/49. [143] Mellif burada koymus oldugu esasin saglama alinmasi konusunda ihtiyatli davraniyor ve bazi fer' meselelerin ona muhalif olmasi halinde esasin zedelenmeyecegini belirtmek istiyor. nk bu muhalefetin, belki de baska bir ser' delile - ki o istihsn oluyor- riayet etmenin sonucu ortaya ikmis olabilecegini sylyor. [144] nk gasbedilmis yerde namaz kilmak, o yerin bazi menfaatlerine el koymak demektir. Dolayisiyla ilgili nehiy, yerin rakabesine el koyma yasagina tbi durumdadir. Bu haliyle yukarida geen szlerin tamami -iindeki sihhat ve butlan hakkindaki ihtilafa esas olan drt yaklasimla birlikte- bu konu iin de geerli olmaktadir. [145] . Yani muteber olanin tbi degil metb (kendisine tbi olunan) olmasi aisindan iki mesele ayni noktaya ikmaktadir ve iki mesele arasindaki msterek nokta sadece bu kadardir. Bunun tesinde her iki mesele de birbirinden konu itibariyla farklidir. Keza metba olan itibar da farklidir. Gelecek meselede tbi ser'an ilga edilmis ve itibardan tamamen dsmstr; nk onun dikkate alinmasi metbun dikkate alinmasi ile bagdasmamaktadir. Geen meselede ise sadece hkm kesinlik arzetmemekte ve destekleyici durumlarin bulunmasi halinde dikkate alinabilmekte, onun dikkate alinmis olmasi metbun dikkate alinmasini dsrmemektedir. Yeni meselede tbi hakkinda bir emir ya da nehyin taalluku sz konusu degil iken, geen meselede tabiye emir ve nehiy taalluk etmistir ancak bu kesin bir tarzda olmamistir [146] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/138-157 [147] Mubah da bu kisma dahildir. [148] Yani bu ikisinin bir araya gelmesi durumunda. [149] Yani as kasit ile tbi kasit arasindaki fark ve ikincinin degil de birincinin dikkate alinmasi konusu. Bunun da aiklanmasi gasb ve teadd zerinde verilmisti. Her ne kadar orada sz edilen emir ya da nehiy sarih degil ise de,

tabiligin sabit olmasi halinde aralarinda fark yoktur. Aslinda bu delil bir giris mahiyetinde olup, bir usl meselesinde yalniz basina delil olabilecek halde degildir. Kaldi ki meselede ihtilaf da bulunmaktadir. Diger deliller ise yerindedir. [150] Yani nehiy sarih olmakla birlikte hkmn binasi iin onun sarihligi zerine iltifatta bulunmamis ve bu ynden namazin btilligi hkmne ulasmamistir. Bilakis grs alis verisi birakmanin da aynen namaza kosma gibi bizatihi asl kasid ile maksd oldugu esasi zerine bina edilmistir. [151] Yani konumuz sadece akl ve faraz bir mesele degildir; bilakis o misallerde oldugu gibi vakidir. [152] Bu menfaatler akit sirasinda mevcut olmayabilirler ve hatta menfaatlerin tabi zellikleri sebebiyle onlar akit esnasinda ogu zaman mevcut olmazlar. Bu ise basli basma dsnldg zaman akde mani bir zelliktir. Ancak asl maksada tabi olmasi hasebiyle metbu ile birlikte zerine akit yapilmasi caiz kabul edilmis ve nehiy ciheti itibara alinmamistir. Burada sz edilen nehiy ciheti bu menfaatlerin iermis olduklari bilinmezlik ve garar (yani bulunup bulunmama ihtimali) olmaktadir. [153] Vakia klenin zerine yapilan mutlak akit onun menfaatleri iin olmaktadir; mlikin diger mlknde oldugu gibi onun zati zerinde herhangi bir tasarruf yetkisi oktur. [154] Klenin zati ve rakabesi zerine yapilan akit, onunla cins iliskide bulunma ve sir diger menfaatlerini de efendiye mubah kilmaktadir. Ancak bu zata tbi olmaktadir. Eger mesel yapilacak cins iliski gibi sadece bu menfaatleri zerine akit yapilacak olsaydi bu mutlak surette imkansiz olurdu. [155] Yani klenin rakabesi zerine akit yapmak sahihtir ve bu akit arkasindan ierisinde cinsel istifade de bulunan onun faydalarini da kendisine tbi kilar. Ama tek basina bu menfaatler zerine akit yapilacak olsaydi bu caiz olmazdi. Hr bir kimsenin de menfaatleri zerine akit yapilabilir ve bu akit beraberinde onun rakabesinin de hizmeti satin alan kimseye teslimini gerektirir. Halbuki hr bir kimsenin mstakil-len zati zerine herhangi bir akit yapilamaz. Birinci misalde cinsel istifade, ikinci misalde de rakabe tbi durumdadir. Dolayisiyla bunlar hakkinda, tek baslarina akde konu olmalari halinde sz konusu olan nehiy delili esas alinmamaktadir. [156] nk rakabe zerine akit ona mlikiyet demektir. Hr ise mlk altina girmez. [157] Menfaatler de her ne kadar gerek anlamda Allah'in mlk dahilinde ise de, ancak Sri' Tel onlari uygun gelecek sekilde kullara temlik etmeyi amalamistir. [158] Ayni sey yenilecek, iilecek seyler iin de geerlidir. Bunlann yenmesi ve iilmesinden de maksat gidalanmak ve kanmak gibi onlarin faydalan olmaktadir. Bunlar bizzat zatlari iin yenilip iilmezler. Ancak mellif kasdm zata degil de onun menfaatine ynelik oldugunu ok aik olarak ortaya koyacak seyleri misal getirmeyi tercih etmis; yeme ve ime gibi durumu ilk bakista anlasitamayacak seyleri misal olarak vermekten kainmistir. Tabi onun buradaki asil amaci probemi glendirmektir. O yzden de amacina en abuk ulastiracak rnekleri semistir. Allah rahmet eylesin mellifimiz cedelde son derece ustadir. [159] Yani bu esasi isbat iin zikretmis oldugu btn meseleler, zatlarin mlkiyete konu olabilecegi ve menfaatlerinde ona tbi olacagi esasindan hareketledir. Zatlar zerinde mlkiyet ortadan kalkinca geriye sadece menfaat mlkiyeti kalacaktir. O zaman nce varlik leminde birbiri ile telzum halinde bulunan ve biri metb digeri de tbi durumunda olan iki seyin varligini ortaya koymalisin; ondan sonra da iddia ettigin hkmn sihhatini ortaya koyacak deliller getirmeye alismalisin. Senin bu yaptigin gereklerden uzak, varsayim zerine varsayim kurmaktan te bir sey degildir. Byle birseyin ise, birinci ciltte Mukaddimeler bahsinde de getigi zere ilimle alkasi yoktur. [160] Yani ser'an mlk edinmeden ama zatlar olsun. Birinci itiraz sadedinde reddettigi seyi burada ilk plnda teslim etmis oluyor. Ancak makdun aleyhin zatlar oldugu ya da olmadigi konusunda orada birsey gememisti. Orada sylenen sey dogrudan zatlarin temellk edilemeyecegi seklinde idi. Burada ise ifade edilen sudur: Biz zatlara ynelik mlk edinme kasdmi kabu! etsek bile, bu asl kasitla olmayacaktir; nk bu sadece onlarin menfaatlerinin elde edilmesi, onlara ulasilmasi iin olacaktir. [161] nk onun tasavvuru her konuda zatlarin menfaatlere tbi olacagi seklindeki btil bir sonuca gtrmektedir. Bu itiraz noktasini, icmali bir tenakuz seklinde zetlemek mmkndr. Bundan sonraki itiraz ise zat ve menfaatin birbirinden ayri oldugunu ve aralarinda tbilik iliskisinin bulunmadigim ortaya koymaya yneliktir. [162] Buhari, By, 90, Mskt, 17; Muvatta, By, 9. [163] Buhr, Mskt, 17; Mslim, By, 87.

[164] Maksid blm, Drdnc Nev'i, Onbesinci Mesele'de gemisti. [165] Maslahatlarin dikkate alinmis olmasi detlerin dikkate alinmis olmasini gerektirecektir. [166] Yani bu asillardan akilli insanlar iin deten maksd bulunan maksatlar. [167] nk Sri'in kasdinin akliselim sahibi insanlarin maksatlari ve rfleri dogrultusunda olmasi lzimdir. Dolayisiyla bunun geregi olarak onlarin Sri'ce maksd olmalari, kaide geregince de maksd olmamalari gerekecektir. Bu ise bir eliskidir. [168] Yani "Zatlar ancak Allah'in mlkiyetine girebilir; nk onlarin yaraticisi ve varliklarinin idame ettiricisi O'dur, Onlar insanlarin mlkiyetine ise girmez" seklindeki kaide. [169] Yani Es'ar mezhebine gre. nk kul, kendisine nisbet edilen fiillerden hibirisininin yaraticisi degildir. [170] Mesel suyun iilmesi, menfaat demek olan kanmanin sebebi, topragi ekmek de bitmenin sebebi olmaktadir. Bitme, aslinda bizatihi menfaat olmayip yakin ya da uzak menfaate gtren bir yoldur. Kesb sebebiyle bize zayif bir nisbetle nisbet edilen fiiller menfaatler olmamakta, bilakis yakin ya da uzak onlara gtren yollar olmaktadir. O zaman is suna variyor: Bizim kudretimiz dahilinde olmamasi bakimindan menfaatler ile zatlar arasinda bir fark yoktur. Onlara olan malikiyetimiz de ne hakk ne de kesb bir mlikiyet degildir. Siz menfaatlerin bize olan nisbetini kabul ediyorsunuz. O zaman onlarla ayni durumda olan ve aralarinda fark bulunmayan zatlarin -her iki durumda da bize uygun olacak biimde- bize olan nisbetini de kabul etmelisiniz. [171] Bu kaydi sunun iin getirmistir: Eger bir zarur ya da hcnin tamamlayicisi durumunda olsaydi, o zaman itlaf fiili matlp hal alir mbah-hktan ikardi ve itlaf hkm o takdirde, itlaf edenin mlknde olma sartina da bagli kalmazdi ve iddiasina delil olmaktan ikardi Mesel ahaliye zarar vermesinden korkulan bir sedde ailan gedigin onarilmasi lazim geldiginde bir baskasinin duvarini yikmak ve enkazi ile o gedigi tamir etmek durumunda oldugu gibi. [172] Deliller blmnn basinda. [173] Yani rakabe bulunmaksizin tek basina menfaate mlik olmaya. [174] Yani hakkinda gerekli olan yeterli bilginin disinda aranan diger sartlarin da tam olarak bulunmasi suretiyle [175] Yani zatlara ynelik olan nazar kll degerlendirme olmakta ve kll olan hem tabiati itibariyla, hem aklen, hem de ser'an ne alinmaktadir, seklindeki aiklamayi kastediyor. [176] Bu ser' bir misaldir ve her ne kadar konumuzla ilgisi olmasa da aslin, tbilerine herhangi bir ynden uyabilecegi sonucunu ortaya koymasi bakimindan buraya alinmistir [177] bkz. Muvatta, By, 5 (2/616). [178] Yani btn asillar ve onlarin uzantilari arasinda tbilik mevcuttur. Hatta hadiste geen agacin meyvesi ve kienin malt konusunda da durum farkli degildir. Hadisin, tbi olanin metbdan ayrildigina delil olarak kullanilmasi yerinde degildir; bilakis hadis tbilik konusunu desteklemektedir. [179] Buna ragmen mevcut olmayan bu menfaat yznden Fiyat ykselmekte ve noksanlasmaktadir. Dikkat edilecek olursa, deten meyve verdigi bilinen bir aga, her ne kadar su anda meyvesi olmasa bile, genelde meyve vermedigi bilinen benzeri bir agaca gre daha fazla para etmektedir. Su halde menfaatler maksddur ve bilfiil mevcut olmasa bile menfaatler sebebiyle aslin fiyati ykselmekte veya dsmektedir. [180] Bu iki misalde her ne kadar menfaatler mstakil degilse de -nk bunlar zat iin birer sifat olmaktadirlar- ancak her iki misalde de ilim ve yazi ile faydalanilmak iin bir n hazirlik mevcut bulunmaktadir. Dolayisiyla bu iki rnek de birazdan gelecek olan fasilda ele alinacak nc kisimdan olmaktadir. Konu ise birinci kisimla ilgili idi. Geri buna bir mani yoktur; nk birinci ile nc kismin hkmlerinin genelde ayni olduklarini greceksin. Mellifin maksadi, menfaatlerin asildan bagimsiz olarak bulunmamalarina ragmen onlara ynelik kasdin bulunacagini isbat etmektir. Bu her iki misalde de aiktir. nk her ikisinde de menfaat, zt iin birer sifat olmaktadir. Eger bizim belirttigimiz meyve vermesi mutat olan agaci rnek olarak verseydi, o zaman konuya daha uygun olurdu. [181] Yani, "Sana bu agaci meydana gelecek menfaatleri ile birlikte sattim" demekle, menfaatlerden hi sz etmeden,

"Sana su agaci sattim" demek arasinda hibir fark yoktur. nc kisimda ise, menfaatler asildan tamamen ayri mstakil birsey olarak dikkate alinmaktadir ve her kisimla ilgili zel hkm bulunmaktadir. [182] Yani olgunlasmadan ve agaca ihtiyacisona ermeden nceki haliyle meyve. [183] Yani asil meselede de ortaya konuldugu zere birbirleri ile telzum halinde bulunan iki sey hakkinda nasil ki ayni anda her ikisine de emir ya da nehiy taalluk etmiyor ve itibar asil durumunda olana oluyor idiyse burada da durum ayni olur. Ancak iki tarafin birbirini tartmasi durumuyla ilgili olmak zere bir nokta daha var: O da ciha ve sulama klfeti gibi degerlendirme ve ictihad neticesinde ulasilan farkli sonulara gre hkm de farkli olan hususlardir. Mellif bundan sonra gelecek izahlari ile bu noktaya temas edecektir. [184] Bu bir nceki fasilda bulunan birinci kisim olmaktadir. Bir kimse bir konak ya da arazi kiralasa ve orada meyvesi henz (iek halinden) kurtulmamis aga da bulunsa ve meyvenin degeri tm cretin tebi-ri ya da daha az miktarda olsa, kira mddeti de meyvenin olacagi belli bir sreye kadar olsa ve aylik halinde olmasa, aga iin oraya girmek suretiyle kiracidan baskasinin konaga ya da araziye girmemesinin temini de ama olsa, bu durumda meyveli agacin da icre ierisine sokulmasi caiz olacaktir. nk kiymeti tebir ya da daha az olunca, bu durumda asil olana -ki konak ya da arazi olmaktadir- tbi ve dolayisiyla caiz olmaktadir. Her ne kadar henz iek halinden kurtulmamis meyvenin yalniz basina satilmasi caiz degilse de, tbilik hkm geregince cevaz hkmn almaktadir. Bu durumda, henz kurtulmamis meyvenin aslina tbi olarak satin alinmasi muamle-si grmekte ve kira caiz olmaktadir. [185] Sedd-i zeri, mefsedetlerin uzaklastirilmasinin ne alinmasi, dayanisma kaidesi gibi. [186] Namaz kilanlar tarafindan imamlik iin bir kimsenin cretle tutulmasi mekruh olmaktadir. Vakif tarafindan icre ile tutulmasi ise iane kabilinden sayilmaktadir. Ibn Arfa, farz namazlara imamlik iin yapilan icrenin, eger ezana tbi olmak suretiyle yapilirsa caiz olacagini sylemistir. Benzeri bir hkm mescidin hizmetini grme konusu hakkinda da ncelikli olarak sabit olacaktir. nk mescidin hizmetlerini grme mesakkati, imamet mesakkatinden daha agirdir ve caiz olan birseye tbi olmak suretiyle icra edilince o da caiz olmaktadir. Ezan okuma ve mescidin hizmetini grme karsiliginda icre akdinin caiz oldugu bilinen bir husustur. Nitekim Hz. mer, ezan karsiliginda cret vermekteydi. Ancak Ibn Hcib, Hz. mer'in bunu, diger emir ve kadilar iin oldugu gibi beytlmldan onlara bir atiyye (maas) olmak zere verdigini sylemistir. Kadi ve benzerlerinin, davalarina baktigi kimselerden cret almalari ise caiz degildir. [187] Yani, agasiz olan kismin kirasi, agalarin meyvesi ile birlikte btn kiranin tebiri ya da daha azi olmasi halinde buna cevaz verilecektir. Tabi tohumun emek sahibi tarafindan olmasi, keza emegin tamamen yine ona ait olmasi sartlari bulunmaktadir. Ayni sekilde agasiz kisimdan kendisine tahsis ettigi kismin, msktta kendisi iin sart kostugu aga oraninda olmasi da gerekecektir. Eger orada tebir sart kosmussa, burada da tebir; drttebir sart kosmussa burada da drt-tebir olacaktir. Bylece agasiz olan o kismin, agalara tbiligi tahakkuk etmis olacaktir. Ayni durum ekin ekmek suretiyle akdedilen mskat ortakliginda tarlada aga bulunmasi halinde de geerlidir. Eger bu agalarin kiymeti tebir ya da daha az bir nisbette ise ekine tbi olarak bunlar da mskt akdi ierisine girecektir. Bu durumlarda hkm metb durumda olana ait olacak ve bu hkm tabiye de sirayet edecektir. Her ne kadar tek basina ele alindigi zaman hkm farkli olsa da -zira ekin ortakligi ile aga ortakliklari hkm bakimindan farklidir- tbilik yoluyla aslin hkmn alacaktir. [188] Paranin (altin ve gms) yine para karsiliginda satilmasi. Her iki bedelin de pesin olmasi, kendi cinsi ile satilmasi durumunda her iki tarafin da esit olmasi gibi normal satis akitierinde aranan sartlara ilave zel sartlari vardir, bkz. Hidye, 3/81 vd. () [189] Bey, yani satis akdi ile sarf akdinin bir arada bulunmasi haramdir. nk bunlar sonu itibariyla birbirleri ile bagdasmayacak seylerdir. 1 Zira satis akdinde veresiye vermek, muhayyerlik tanimak gibi seyler caiz iken sarf akdinde bunlar caiz degildir. Ancak bunlardan birinin az olmasi halinde sarf ile satis akdinin bir arada bulunmasina cevaz verilmistir. Tek bir dinar ile yapilmasi halinde oldugu gibi. Mesel bir kimsenin bir dinar ile bir koyun ile bes dirhem satin almasi durumunda bu caiz olmaktadir. Keza on elbise ve on dirhemi onbir dinar karsiliginda -bir dinarin yirmi dirhem olmasi halinde-satin almasi da caiz olmaktadir. Bu durumda sarf, bey, (satis) akdine tbi kilinir ve bu tbilik hkm ile satis akdine ait cevaz hkmn alir. [190] Eger biz fiyattaki ziyadenin tafsl zere mal iin oldugunu kabul edecek olursak, o zaman saticidan malin kiymeti disinda kalan bedeli ister. Eger biz tafsil zere mala ynelik bir kasit bulunmadigini kabul edecek olursak, o zaman msteri saticidan belirlenen fiyatin tamamini ister ve sz edilen malin fiyattan bir karsiligi olmus olmaz. [191] Yani, mlkiyet sanki istihkakin ortaya iktigi andan itibaren baslamis gibi olmakta ve ortaya ikan hak sahibinin mlkiyeti ancak o andan itibaren yeniden baslamakta; hakkin kendisine ait oldugunun tesbiti anindan itibaren geriye

dogru hasil olan menfaat ve rnlerine mlik olmamaktadir. [192] Eger yapilan bu ss kili ya da mushaf ss gibi caiz trden ise, bu durumda byle birseyi altin ya da gms ile satin almak caiz olmaktadir. Tabi bu, su sartlara baglidir: Ssn sklmesi durumunda zarar ya da tazmin sz konusu olacaktir, makdun aleyh pesin olacaktir. Bu sartlarin bulunmasi zarurdir. Ssn tbi durumda olmasi, ss madeninin kendi cinsiyle ya da baska cins para ile satilmis olup olmamasi arasinda fark yoktur. Ayni cinsten bir para ie satilmasi halinde bir sart daha ilave edilecektir: O da ssn satilan esyanin tebiri ya da daha azi kadar olmali ve tbi durumunda bulunmalidir. Mellifin kastettigi de budur. [193] Mesel su rnegi hatirlayabiliriz: Abdestsiz bir kimsenin mushafi tasimasi halinde, eger mushaf tasidigi esyalarina tbi durumda ise caiz olmaktadir. Daha baska rnekler de vardir. [194] Makdun aleyhte aranan sartlardan birisi de ser'an kendisi ile faydalanilabilir olmasidir. Bu sart ile yemesi haram olan hayvan gibi seylerin akit konusu yapilamayacagini ifade etmis olmaktadirlar. Bu konu aslinda aiktir. Ancak bir nceki mesele ile alakasi nedir? yle anlasiliyor ki nc kisimda anlattiklari burada anlatacaklari iin bir giris ve n hazirlik mahiyetindedir. [195] Birinci nev'ide besinci meselede. Orada da belirtildigi zere yeryznde mevcut bulunan hibir sey mahza mefsedet ya da mahza maslahat degildir. Mutlaka birine digerinin katkisi bulunmaktadir. Bunlardan hangisi galip ise o tarafin hkmn almakta ve o sey maslahat ya da mefsedet olmaktadir. [196] Zira daha nce de belirtildigi zere mahza maslahat olan hibir sey yoktur. Her bir maslahat tbi durumda da olsa mutlaka bir ynden mefsedet iermektedir. Eger tbi yn dikkate alinacak olsaydi o zaman yeryznde hibir seyi mlk edinmek, onlar zerinde herhangi bir akitte bulunmak mmkn olmayacakti. [197] nk bu tbilik ynnn de dikkate alinmasi halinde son derece byk glkler ve sikintilar ortaya ikacaktir. Hatta bazen mbadele zarur mertebesinde bulunacak ve onun meninden zarur olan bir prensibin ihlali gibi bir netice dogacaktir. [198] Cariye satin almak, mesel hizmet iin ya da odalik olarak kullanmak iin rfen ve deten asl kasitla istenilen birseydir. Ancak cariyenin fuhus yaptirmak iin satin alinmasi amaci, cariye aliminda asl bir kasit olmayip sonradan ortaya ikmis olmaktadir. Bunun aksi, asaleten haram olan menfaatler iin de sylenebilir: nk mesel sarap satin almakta asil olan ama, onu haram olan bir sekilde imektir. Sirke yapma amaci ise, onu satin almada asl kasit olmayip sonradan ortaya ikmis olmaktadir. [199] Av ya da beki kpeginin beslenmesinin caiz oldugu konusunda ittifak bulunmakla birlikte satimi konusunda ihtilaf etmislerdir. Bazilari buna cevaz vermisler ve hadiste gelen yasagi av ya da bekilik iin olmayan kpegin parasina yormuslardir. Bunlar ierdigi maslahata bakarak, sonradan ortaya ikan kasdi metb, digerini de tbi saymislardir. Bazilari da hadisteki yasagi genellestirerek kpek satimini mutlak surette men etmislerdir. Bunlar glib olani metb (asil) yapmis ve ona itibar etmis olmaktadirlar. Kpek aliminda glb olan kasit da, bekilik ya da avcilik kasdinm bulunmamasi seklindedir. Her ne kadar bu hususta galip olan, memleketlere ve onlarin rflerine gre degisiyorsa da burada simdi o, rnek durumundadir; nk onda rfen ve asl kasit itibariyla asil olan haramhktir; ancak alici sonradan ortaya ikan bir baska kasit gtmekte ve bu kasdi nceden mevcut olan ya da onun gibi olan birsey kilmaktadir. Bu durum da onun asl haramhktan helallige ikmasini gerektirmektedir. Bu durumda mellifin "-tabi bu kpek satin almanin yasak oldugu grsnde olanlara gredir-" sz yerine "cevaz verenlerin grsne gredir" demesi gerekirdi. nk biz eger av kpeginin satisini yasaklayanlarin grs dogrultusunda hareket edecek olursak, o takdirde tbi'i -her ne kadar huss bir suretle kendisine ynelik bir kasit bulundurulmus olsa da- ilga etmis olacagiz ve bu durumda da birinci gruba dnms olacagiz. Bu hafimizle biz, konumuz olan sonradan ortaya ikmis kasdi dikkate almis olmayacagiz [200] Bu konuda grs seklinde ihtilaf bulunmaktadir: a) Caizdir, b) Mutlak surette caiz degildir, c) Topragin islah zarureti dolayisiyla caizdir. [201] Nisa 4/23. [202] Bakara 2/188. [203] Nisa 4/10. [204] [1/289] da gemisti. [205] Mslim, Mskt, 68 ; Nes, By, 90 ; Muvatta, Esribe, 12. [206] Hadisin bu kismini iyagin haramligini bildiren hadisin devami olarak Eb Davud (3/280) ve Ahmed rivayet

etmistir. [207] Bu konuda Sebebler bahsinin onnc meselesi sonundaki fasla bakiniz. [208] Dolayisiyla hkm oldugu gibi hela] ya da haram olarak kalacaktir. [209] Tbi olduguna bakilmaksizin mcerred kasdin yasak olan seye ynelmesi esasina mebnidir. [210] Yani tek bir akit ierisinde bir akdin baska bir akde eklenmesi seklinde. Mesel bey' (satim) ve selef (Sana sunu, bana su kadar bor vermen sarti ile su kadar fiyata sattim ve benzeri sekillerde yapilan akit) sonucunu doguracak akit gibi. Halil ve sarihler syle demislerdir: "Bu Mlik'e gre thmet sebebiyle sedden li'z-zer'a (yasak olan birseye gtrecek yolu kapamis olmak iin) menedilmistir. nk ser'an mene-dilmis birseye ynelik bir kasit bulundurmasi zanni vardir. Bununla insanlarin yasak olan ribaya ulasma kasitlari ok olmaktadir" Mesel bir mali veresiye ona satip, pesin bese geri almak gibi. Mlik'e gre demesi, bu tr zimn olan bey' ve selef uygulamalari iin sz konusudur. Yoksa aiktan yapilan bey' ve selefin yasakhgi konusunda ihtilf yoktur. [211] Bu durumda asl maksada ters olmasi esas alinmakta ve tbi durumda olan maksadin ok olup olmamasina bakihnamaktadir. Iki akit meselesinde asil olan bunlarin birbirinden ayri ayri olmalaridir. Ancak burada, iki akdin bir araya gelmesi halinde asil olan, kasdm yasak olan seye ynelmis olmasidir, seklinde bir iddia ileri srlebilir. [212] Yani bu durumda dsmesi bir tarafa, kendisine bir talep dahi taalluk etmis olmayacaktir. [213] Yani tbi durumda olan, altin ve gmsn, kullanmasi kendisine helal olmayan kisi iin islenmesi; asil ise, altin ve gmsn mlk edinilmesi midir? Yoksa bunun aksi midir? Birinci duruma gre alis ve satis caizdir. Ikinciye gre ise caiz degildir. [214] Yani, haram olan menfaatlerin disinda kalaninin fiyati hakkinda bilinmezlik kainilmaz olacaktir. Bu onun yasakligim gsteren nc bir yn olur [215] Yani yasak olan birsey iin caiz olan birseyle yardimlasma ki bu ser'an yasaklanmis olmaktadir. Yani tbilik kaidesi ile tearuz halinde bulunan daha baska pek ok esas bulununca, tbilik ynnn dikkate alinmasi hususu ilga edilmistir. Nitekim mellif buna ikinci faslin basinda "baska bir esas ile tearuz halinde olmadika" diye isarette bulunmustur. [216] nk iki taraftan biri digeri iin tbi durumda degildir. Aksine takdir edilen durumda oldugu gibi kasit her birine ynelik bulunmaktadir. zm alma ve benzeri durumlarda ise byle degildir. [217] Belki de metin "nk..." seklinde olmalidir. [218] Bu mukadder bir suale cevap olmaktadir: Soru su: Bu usl kaidelerinin bir geregi olmak zere, bu grubun yasakligi zerinde limlerin ittifak etmeleri gerekirdi. Oysa ki onlar ihtilaf etmislerdir? Mellif bu so-Yuya: "Bilakis onlar yasakliginda ve haramligmda ittifak etmislerdir; ihtilaf ancak bedel almanin fasit ya da sahih olup olmayacagi konusundadir" diye cevap vermektedir. Bilindigi zere birseyin haram oldugunu sylemek, o seyin fesadina hkmetmeyi gerektirmez. Sfler ve Mlikler sihhate delalet eden bir delil bulunmadigi zaman fsid olur, ister delil bitisik olsun ister ayri olsun derler. Hanefi'lere gre ise, bazi suretlerine nisbetle konu hakkinda ihtilaf vardir. [219] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/157-183 [220] Cuma 62/10. [221] Ayni durum maddelerin bir arada bulunmalari halinde de sz konusudur. Mesel ayri ayri alindigi zaman bir zarari olmayan iki sivi, birbirine karistirildigi zaman ldrc zehir olabilmektedir. () [222] Daha nce geti [1/276]. [223] Buhri, Nikh, 27; Mslim, Nikh, 33. [224] Ahmed 1/288. [225] Buhri, Savm, 5, 14 ; Mslim, Siym, 21. [226] Hz. Peygamber (s.a.) syle buyurmustur: "Iki gnde oru tutulmaz: Fitir bayrami gn, kurban bayrami gn" (Mslim, Siym, 140.)

[227] Daha nce geti [1/275]. [228] Ancak birlesme halinde tek basina ikenki zelliginin yok olmasi, czlerin zelliklerini kaybettirmez. Bu zelligin giderilmis olmasi, czlerin mstakil olarak ele alinmamalari ve onlara uygun hkm verilmemesi sonucunu ortaya koymaz. [229] Cbir (r.a.) syle rivayet etmistir: Hz. Peygamber fs.a.) kuru zm ile kuru hurmanin birlikte; koruk hurma ile kuru hurmayi birlikte karistirmayi yasakladi ve: "Kuru zm ile kuru hurmayi birlikte sira (nebiz) yapmayin; yas hurma ile koruk hurmayi birlikte sirayapmayin" huyurdu. (Mslim, Esribe, 23, 24 ; Nes, Esribe, 6,11). [230] Eb Eyyb (r.a.) syle der: Hz. Peygamber'i (s.a.) syle buyururken isittim: " Kim anne ile ocugu arasini ayirirsa, Allak da kiyamet gnnde onunla sevdikleri arasini ayirir" (Tirmiz, By, 53 ; Ibn Mce, Ticrt, 46). [231] Hz. Peygamber (s.a.) Hz. Ali'ye (r.a.) - kendisine hibe etmis oldugu iki kardes kle ocuktan birini sattiginda: "Onu geri al! Onu geri al!" buyurmuslardir. (Tirmiz, By, 52 ; Drim, By, 40 ; Ahmed, 6/400). [232] Yani daha nce getirilen, iki emredilmis seyin ya da emredilmis sey ile nehyedilmis seyin birlestirilmesi gibi kayitlar dikkate alinmaksizin. nk mslmanlar arasinda beraberligi isteyen emir hakkinda, sz edilen kisimlardan biridir demek mmkn degildir. [233] Yani her iki kizkardesin bir arada nikah altinda bulunmalari halinde, zevcede aranilacak menfaatler her ikisinde de mevcuttur. Ancak yasak, birlesme aninda ortaya ikan ilave bir sebepten dolayi -ki burada akrabalik baglarinin kesilmesi olmaktadir- gelmistir. [234] Yani el, el olma, bas da, bas olma zelligini... yitirecek ve btn organlar tek bas zelligi ya da tek el olma zelligi gstererek birlesecek olsalardi, o zaman insan denilen heyet-i mecmua ortaya ikmazdi. [235] Aksine bu itim halinde mndemi bulunan insan fertlerinden her biri, bu hallerinde sir zelliklerini korumaktadir. Nitekim bu durum gayet aiktir. [236] Yani acaba itim halinin etkisine mi bakilir? Yoksa infirad halinin etkisinin devamina mi hkmedilir? Iste bu hususta ictihad ve degerlendirme yapma durumunda olan insanlar iin iki yaklasim bulunmaktadir: Bunlardan birincisi itim halinin etkisi zerine kuruludur. Digeri ise, czlerin beraberlik halinde zelliklerini korumus olduklari esasina mebndir. [237] Aslinda, metb durumda olanin haram olan cz oldugu ifade edilmemistir. Aksine mefsedeti gerektiren haram olan cz ile digerinden meydana gelen heyet-i mecmuadir. Nehiy ise mefsedete dayanmaktadir. [238] Sayfa [3/190]. [239] Geriye onun zikretmis bulundugu mefsedetin defi, sedd-i zera ve dayanisma kaidelerine karsi cevap vermesi kalmistir. Mctehidin, insan bedeni ile organlar arasinda bulunan iliski benzetmesinden hareketle haddizatinda sabit bulunmayan infirad halinin tesiri ve czlerin zelliklerinin itim halinde de devam ettigi kaidesi karsisinda, bu nemli usl kaidesini grmemezlikten gelmesi kolay degildir. [240] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/183-188 [241] Dogrusu bey' (satis) olmaktadir. [242] Burada mubahin, vacip ve mendup zere atfedilmesi ancak meselenin basinda belirttigi istilah zere olmaktadir. [243] Mesel abdest ve guslde, hadesi giderme niyeti yaninda serinlemek, temizlenmek ve duyulari uyarmak amaci bulundurmak; oru tutarken farziyeti yerine getirme yaninda ayni zamanda perhiz yapmis olmak; hacda sihhatli olma amaci gtmek ve benzeri kasit konusunda ibadetlere tbi durumunda olan diger seylerde oldugu gibi. Bu gibi durumlarda ibadetin ihlas mertebesinden ikip ikmayacagi konusunda b-nu'1-Arab ile Gazzl arasinda grs ayriligi bulunmaktadir. Ibnu'l-Arabi'ye gre her iki kasdi birbirinden ayri olarak ele almak mmkndr. Gazzl'ye gre ise her iki kasdin da ayri ayri ele alinmasi mmkn ise de varlik bakimindan mcerred bir arada bulunmalari dikkate alinir. Bu konuda Maksid blmnn Drdnc Nev'inin Altinci Meselesine bakiniz. Az nce de getigi zere birinin digerine tbi olmasi durumunda, hkmleri birbiri ile bagdasmayacak bir halde de bulunsa -tek bir dinarda satis ve sarf akitlerinin birlesmesinde oldugu gibi- bu durum tbi ilga edilecegi iin zarar vermemekte idi. Mellifin tbi hakkindaki sz, zikredilen bu satis ve sarf sekli zerine yorulacak olursa, o zaman ifade aiklik kazanmis olacak ve hem daha nce geen hem de birazdan gelecek olan ve hakkinda ihtilaf bulunan

abdest alirken serinlemek kastim da bulundurma ve benzeri konulara ters dsms olmayacaktir. Bu durumda mellifin buradaki "tbi durumda degilse" seklindeki sznn, -muamelt konusunda olsa bile- zikri geen sekle benzer konulara hamledilmesi taayyn edecektir. Konu ise ibadetlerle itim halinde olan seyler hakkindadir. [244] Mesel namazini cemaatle birlikte iade etmek isteyen bir kimsenin, bu namazla hem farza hem de nafileye niyet etmis olmasi gibi. Bu kisi bu fiiliyle hkmleri itibariyla birbiriyle bagdasmayan iki seyi bir arada toplamis olmaktadir. Zira farz ile nafilenin hkmleri ok farklidir. Mesel, farzi terkeden kimse gnahkr olur, nafileyi terk eden gnahkr olmaz; farzi cemaatle kilmak snnettir, nafile ise byle degildir; farz iin kamet yapilir, nafile iin yapilmaz; farzda gc yeten kimse iin kiyamda durmak farzdir, nafile iinse bu gerekli degildir... Ayni sekilde gle namazinin farzina durup ayni namazla glenin ilk ya da son snnetini de kilmis olmaya niyet etmek de byledir. nk bu durumda, o namazin nceki mi, sonrski mi, yoksa aradaki mi sayilacagi konusunda aik bir bagdasmazlik vardir. Bu yzden hibir kimse byle bir namazi caiz grmemistir. Ancak gle namazina ve bu arada tahiyye-tu'1mescid (mescidi selamlama) namazina niyet edecek olursa, limler onun bu niyeti ile sevap alacagini ve kendisinden tahiyye talebinin dsms olacagini sylemislerdir. Niyet etmemesi halinde ise tahiyyenin dsecegi fakat sevap alamayacagini ifade etmislerdir. zerinde Ramazan orucunun kazasi bulunan bir kimsenin onunla birlikte Asur, eyym-i bz (dolunay gnleri) ve Arafe gn orulari gibi nafile orulara birlikte niyet edebilecegini sylemislerdir. Vakia nafile, sartlari ve kendisinden istenilen seyler bakimindan farzdan daha esnek bir mahiyet arzetmektedir. Dolayisiyla, aralarinda bagdasmazlik olmaksizin farz ile birlikte bir arada bulunabilmeleri mmkndr. Tabi bu, zikretmis oldugumuz iki durumda oldugu gibi bagdasmazligi doguracak bir baska engelin bulunmadigi zaman sz konusu olacaktir. Farz ile birlikte tahiyyet'I-mescide de niyet edilebilecegi konusunda herhangi bir ihtilaf grmedim. [245] nk bu iki ibadetten biri belli bir vaktin, digeri de baska bir vaktin olmasi hasebiyle birbirleri ile bagdasmayacak durumdadirlar. [246] Nitekim Esheb, bir arada olan satis ve sarfin haram olmayacagini sylemis, ve Imam Mlik'in byle bir grs oldugunu kabul etmemistir. Esheb bu grsnde her iki akdi de ayri ayri ele almis ve onlarin caiz olduklarini sylemistir. Imam Mlik'in haram kildigi sey, her birinin yaninda baska mal olmasi halinde altinin altinla mbadele edilmesidir, demistir. Ibn Arfe, her ne kadar meshur olanin hilafina bir izah ise de bunun daha yerinde oldugunu sylemistir. [247] Belirli olmayan bir is karsiliginda verilen cret. Mesel: Kisinin "Kayip devemi bulup getirene su kadar cret (dl) verecegim" demesi gibi. () [248] Yasak olan ayni akit ierisinde tahildan bir kisminin llerek bir kisminin da gtr usl ile belirlenmis olmasi sekline mahsustur. Ancak mesel tahili l ile, yeri de gtr usl ile belirlemek seklinde bir akit ierisinde satacak olsa bunda bir sakinca olmamaktadir. [249] Kesinlik kazanmasi konusunda sartlari en dar tutulan akit, sarf olmaktadir [250] Sarf akdi; cins, sayi, tarti gibi konularda taraflardan birinin tasdiki yolu ile olmamakta, bunlarin bizzat tahakkuk etmesi istenmektedir. [251] nk cu'l akitle baglayici olmamaktadir. Satis akdi ise -muhayyerlik hakki taninmadigi zaman- byle degildir ve baglayicidir. [252] Dolayisiyla her ikisinin bir akit ierisinde bir arada bulunmasi caiz degildir. Ancak mezhepte bilinen, hkmn byle olmadigidir. Halil, satis akdi ile birlikte akdedilen icrenin fasit olmadigini aika ifade etmistir. Sarihler de ayni sekilde, satis akdi ile icre hkmleri arasinda bagdasmazlik bulunmadigi iin, icrenin fasit olmayacagini sylemislerdir. Icrenin bizzat satis akdinin konusu olan mal (meb) ile ilgili olup olmamasi arasinda da fark grmemislerdir. Ancak meb disinda baska bir malin icresi durumunda herhangi bir sart aranmazken, bizzat mebnin icresi durumunda ilave sartlar ileri srmslerdir. [253] Hac sirasinda ticarette bulunmanin caiz oldugu konusunda bizzat Kur'n'da izin bulunmaktadir. "(Hacda) Rabbinizden refah istemenizde bir gnah yoktur" (2/198) Geri Eb Mslim bu konuda muhalefet etmis ve hac esnasinda ticaretin yasak oldugunu sylemis ve yetteki cevaz hkmnn hac menasikinin tamamlanmasindan sonra oldugunu sylemisse de, ogunluk ulemnin kabulleri daha dogrudur ve bu konudaki mevcut sahih haberler onun grsnn isabetli olmadigini ortaya koymaktadir. Kaldi ki yetin inis sebebi de onun isabetsiz oldugunu ortaya koymaktadir. [254] Anlasmazliga ve nizaya sebep olan bilinmezlik akitleri ifsat eder. [255] Sermayeleri, mallarini almak iin verdikleri paralardan olusur. [256] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/193-196

[257] Buradaki emir szcg, geen iki meseledeki istilah zere olmayip hakiki anlamindadir. [258] Tafsilattan maksat, mesel namazda kiraat, zikir gibi paralandir. [259] Namazin rk ve secdelerini uzatmak, husulu olmak gibi. [260] Namazin bir btn olarak ele alinmasi noktasindan hareketle gle namazi, teheccd namazi, vitir namazi... gibi. [261] Hadesten taharet: Abdestsizlik ve cnplk halinden annma. () [262] Necasetten taharet: Madd pisliklerden arinma. () [263] Bu ikisi nitelige ynelik talebe rnektir. Tr ve oranlarin belirlenmesi rnekleri de btnn czne ynelik talebe ait rneklerdir. [264] Zektin, altin ve gms, ticaret mallari, ekinler ve otlak hayvanlarindan verileceginin belirlenmesi gibi. Keza kirkta bir, ya da onda bir seklinde oranlarin belirlenmesi gibi. Btn bunlar "Zekti verin" genel emrine tbi taleplerdir. [265] Orulunun karisi ile kucaklasarak yatmasi, onunla oynasmasi, agzini ve burnunu yikamada mbalaga etmesi gibi. nk btn bunlar orucun bozulmasina gtrebilecek hareketlerdir. Hadiste belirtildigi zere hacamat yapanin ve yaptiranin durumu da byledir. [266] rneklerin tamami, orucun keml sifatlan ile ilgilidir. [267] Hrriyet ve mslmanlik gibi sartlarda denkligin aranmasi gibi. Mesel, kleye karsilik hr, kfire karsilik mslman ldrlmez. Adaletin ve denkligin aranmasi zarriyyttan olan kisas talebinin tamamlayici unsurlaridir. [268] Alis verisle ilgili rnekler, onu tamamlayici mahiyette nitelige ynelik taleplerdir. Ancak syle denilebilir: Alis veris mbh olan tasarruflardandir; bu drt talep ise, hkmi vaciplik ve rnendupluk arasinda sen emirlerdir. Bu durumda kon iyla ilgisi nasil olabilir? Bu itiraza syle cevap verilebilir: Alis veris daha nce de getigi gibi - kl olarak ele alindigi zaman-- zarriyyt ya da bciyyttan olmaktadir. Su halde o, hem zati itibariyla hem de tevbii itibariyla matlp olmakta ve kendisine ynelik emirler bulunmaktadir. Kaldi ki mubah olan seyler, her ne kadar cz itibariyla mubah iseler de kl itibariyla vacip idiler. [269] Yani bu durumda vaziyet aksinedir. Iki emrin gelmesi meselesinde, emir tbi olana ancak, asilla ilgili olan emre msteniden gelebiliyordu. yle ki, asli dikkate almaksizin tabiye ynelik bu emirlerin varligi tasavvur edilmiyordu. Zekt emri olacak ki, onun miktarindan bahseden emirden bahsedilebilsin. Emir ve nehyin gelmesi ise farkli. nk mesel nehyin tabiye ynelik olmasi, ancak asli dikkate almama durumunda sz konusu olacaktir. Hatta yle ki eger asla bakilacak olsa, nehiy dsmekte ve mlg olmaktadir. Bu haddi zatinda aiktir. Ancak sz, bu meselenin amel faydasi hakkindadir. Hi sphe yok ki, birazdan zikredecegi ittihaddan maksat, emirlerin geldigi yer hakkindaki ittihaddir. Su mnda ki, tafsilat ve niteliklere ynelik talep, bu niteliklerin dikkate alinmasi aisindan btn zerine yneliktir. Her ne kadar bu, niteliklerle ilgili emir iin asilla ilgili emir zerine ek yeni bir etki meydana gelmemesini gerektirmiyorsa da bu byledir. Hatta bazen, tbi unsurun dikkate alinmasi sonucunda varid olan emir, bizzat asilla ilgili olan emirden daha kuvvetli olabilmektedir. Mesel alis verise nisbetle l ve tartinin tam yapilmasi gibi. Bazen de bunun aksi olur; sahurun tehiri emrinde oldugu gibi. Bazen de bu tafsilin asl bir cz ya da sart gibi, btnn varligi iin gerekli oldugunu beyan iin gelmis olabilir. Onnc meselede konu ile ilgili daha genis aiklama gelecektir ve orada meselemizin byk ve amel bir faydasini greceksin. Mellif ona burada son paragrafta ok kisa olarak isaret etmekle yetinmistir. Yani zarriyyt bir btn olarak ele alinmaktadir; asil ve metb olan odur. Onun disinda kalan hc ve tahsn seyler ise kimi tekit edici, kimi tekit etmeyici tbi durumda olan tafsilatlardir. [270] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/193-196 [271] Muvatta, Hudd, 12. Imam Gazzl, Ihy'da rivayet etmistir. el-Irk, Hkim'in su sekilde tahric ettigini syler: "Allah'in yasakladigi bu pisliklerden kainin. Kim bunlardan birini isleyecek olursa, Allah'in rts ile rtnsn" Isnadi hasendir. [272] Nisa 4/17 [273] Konu zerinde daha fazla dsnme geregi vardir. nk mesel islenen bir ktlgn ardindan derhal bir iyilik yapilmasi emrinde, ktlk ile iyilik hem zaman hem de isleme bakimindan birbirinden ayridir. Sanki bu emirde syle denmis gibidir: "Sayet senden bir ktlk sadir olursa, senden istenen sey, yapacagin bir iyilikle onu telafi etmeye alisman olacaktir" Bu durumda sz konusu olan tek bir taleptir, ilk iki rnek ise byle degildir. nk

onlarda nehyin btne, emrin de tabiye ynelik oldugu aiktir. [274] Kaynagi bulunamamistir. [275] Nehyin haramhk iin olmasi durumunda, zellikle ibadetler konusunda ya da hem ibadetlerde hem de sair konularda taalluk ettigi seyin fesadini gerektirir mi? Bizzat fiilin kendisine taalluk edilen nehiy ile fiille birlikte zorunlu olarak bulunan ya da byle bir zorunluluk bulunmayan bir vasfa taalluku arasinda ayirim var mi? gibi konular bunlardandir. Bunlarin hepsinde grs ayriliklari vardir, [276] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/196-197 [277] Bu mesele onbirinci mesele ile irtibatlidir ve aralarinda asil ile fer'in iliskisi vardir. Bu mesele ona dayandirilmistir. [278] Itibara alinmamasi aiktir. nk nehiy tbi hakkinda gelmistir. Mesel henz olgunlasmadan nce meyvanm satilmasi rneginde oldugu gibi. Asla tbi olarak satilmasi durumunda nehiy ilga edilmis olmaktadir. [279] Az nce dipnotta yaptigimiz aiklamada bunun her zaman iin bidzi-yelik arzetmedigini, bazen -alis veris ve bunlar hakkinda varid Olan l ve tartinin tam olarak yapilmasi talebinde oldugu gibi- tbi hakkinda bulunan talebin asilla ilgili olan talepten daha gl olabilecegine isaret etmistik. Arastirma neticesinde seriatta buna dair pek ok rnekler bulabilirsin. Mesel namazin nafile olmasina ragmen rknlerinin farz olusu gibi. Mellif de meselenin sonuna koydugu kuralda buna isaret edecektir. [280] Bu akitler, aslinda caiz olmamasi gerekirken insanlarin bunlara ihtiyaci gznnde bulundurularak genel kuraldan istisna yoluyla mubah kilinmis olan akitlerdir. nk karzda, bedelin geciktirilmesi (nese) anlami vardir ve bu yasaklanan rib mnsina gelir. Selem akdi, mevcut olmayan malin satilmasidir; kural olarak madmun satisi caiz degildir. Msktta ise bilinmezlik vardir; bilinmezlik ise akdi bozar. Su halde bunlar hakkinda varid olan talep, g bakimindan ser" bir asla ters dsmeyen ve istisna yoluyla caiz kilinmayan bir mubahtan istifade talebi kadar gl degildir. [281] Terki durumunda glk bulunan bir durumla, takat st ykmllk ortaya ikan durumlar da kuvvet bakimindan farklidir. Mesel bazi hallerde teyemmm terketmekle, aresiz durumunda kalan kimsenin murdar hayvan eti yemeyi terketmesi arasinda kuvvet bakimindan fark vardir. nk aresiz kalan kimse, yemedigi takdirde helak olacagindan korkarsa, kendisine onu yemesi vacip olmaktadir, byle bir anda sabretmesi ve lmesi istenilecek olursa bu bir takat st ykmllk halini alir, [282] Cumhur ulemnin grs, emirin vcb ifade ettigi seklindedir. Rz, dogrusunun da bu oldugunu sylemistir. Eb Hsim ve Mutezilenin tamami emrin, menduplukta hakikat oldugu grsndedirler el-Es'ar ve el-Kd, emrin vcb iin mi yoksa mendupluk iin mi konuldugu konusunda tevakkuf (ekimserlik) etmislerdir. Bu ikisinin tevakkuflarinin, emrin mnsi bilinemez anlaminda oldugu da sylenmistir. Muhtemeldir ki emir, bu ikisi ve onun iin zikredilen diger tehdid, tekvin, ta'cz... gibi anlamlarinda msterektir. Bazilari vcb ve mendupluk arasinda msterek oldugunu, bazisi da buna mbahhgin da dahil oldugunu sylemislerdir. Bir kismi da emrin, mbahlik iin oldugunu sylemislerdir. Her bir grsn usl kitaplarinda serdedilen delilleri vardir. [283] Yani, mezkr zarur onsuz var olmaya devam ediyor ve o tabiin yok olmasiyla zarur de yok olmuyor mu? Mesel, misvak kullanilmadan ya da bir snneti islenmeden kilman namaz gibi. Byle bir namaza, bu haliyle de ser'an namaz denilmektedir. [284] Yani, talebin gc konusunda asila ynelik olandan daha zayiftir denilen kisim iste bu kisimdir. Aslin rkn kabul edilen ve onsuz aslin varligini srdremedigi kisim hakkinda ise byle denilemez [285] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/197-199 [286] Burada tevabi" sznden maksat daha husus bir mn olup "Burada tevabi', asillarin (metb) belli bir sekil zere edasi anlaminadir" seklindeki mellifin sznde aiklanmaktadir. Yani emredilen seyin altina giren cz'lerden biri anlamina olmayip, emredilen seyin ifa edilebilecegi sekiller anlammadir. [287] Mutlak iafzin geregi, o lfzin aitma giren cz'lerden herhangi birinin gereklestirilmesidir. Ill da belli bir cz'nin ifasinin kastedilebilmesi iin, o lafizdan onun kastedildigine dair ayri bir delilin bulunmasi gerekir. [288] Bu tr kayitlara itibar etme durumunda is zorlasir ve emredilen sey neredeyse dogru drst yapilamaz hale gelir. Abdesti hep kuyu suyundan alma tekelfiine girme rneginde oldugu gibi is zorlasir. stelik, Sri'in tesr'deki kasdina muhalefet etmis ve mesru olmayan birseyi seriatin geregi saymis olacagi iin sevabini da yitirir.

[289] Birazdan Ibn Rsd'n sznde kayitlanacaktir. [290] Buhari, Edeb, 70; Mslim, Cvrai'a, 43; Ibn Mce, Mukaddime, 7. [291] Byle bir kayda itibar etme durumunda is zorlasir ve neredeyse dogru drst kiyam yapilamaz hale gelir. Dolayisiyla bylesine bir klfet getiren bir sekle riayete alismak, hakkinda delil olmayan bir bid'attir [292] Mslim, Msfirin, 59; Ibn Mce, Ikmet, 33. Hadiste, namazdan ikarken saga selm vererek ikmak kastedil-memektedir. Kisinin namazini bitirdikten sonra, kildigi yerin sag tarafindan ayrilmasi gerektigine inanmasi ve buna hep riayet etmesi Seytana ayrilmis bir pay sayilmistir. nk bu dinden olmayan, ser bir delile dayanmayan bir kuruntu ve bid'attir. Her bid'at ise sapikliktir. [293] Nasil olur? Namazda saga sola bakmayi siddetle yasaklayan bir ok hadis vardir. Btn mezhepler de bunun mekruh oldugunu benimsemislerdir. [294] Imam Mlik'in rivayetine gre Hz. mer, ilerinde Amr b. el-As'm da bulundugu bir kafile ile umreye ikmisti. Hz. mer ihtilam oldu. Sabah ok yakindi. Kafilede de su yoktu. Hz. mer binegine bindi ve suyun yanma gitti ve ihtilam eseri_olarak grdg seyleri yikadi. Bu arada ortalik aydinlandi. Amr b. el-s'm kendisine: "Beraberimizde elbiseler var. Birak elbisen yikansin" demesi zerine yukaridaki szn syledi. (Muvatta, Taharet, 83.) [295] nc Fasil, nc Mesele'de ele alinmistir. [296] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/199-203 [297] Ister mubahlardan, ister menduplardan ister vaciplerden olsun, farket-memektedir. Nitekim mellif ileride buna isaret edecektir. [298] Ileride buna nefsin ve bedenin ferahlamasi sonucunu da ieren msikyi rnek verecektir. Ferahlama, hayir ve ibadet iin zindelik verici bir haldir... Sri', musikyi dogrudan kastetmis degildir; bilakis iermis oldugu hayra yardimci olan ferahlik vermesi aisindan kastetmis olmaktadir. Bu durumda msikye olan kasit tbilik yoluyla olmaktadir. [299] Ileride izahi gelecegi zere, ikinci kasda intikal etse bile asl kasit ile olan ilgisi var olmaya devam eder [300] Nahl 16/72. [301] Bakara 2/243. [302] Nahl 16/14. [303] Safft 37/96. [304] Yani, kisi mesru yolu zere gider ve onu sinirlari ierisinde kullanirsa, hayir elbetteki hayirdan baska birsey getirmez. Ancak sinirlarindan ikar ve mesru olmayan sekil zere kullanmaya baslarsa kisiyi mefse-detlere gtrr. Ancak bu hayrin bizzat kendi tabiatindan degildir; onun kullanilisi ynndendir. Nitekim hadis buna isaret etmektedir. Syle ki: Bahar gzel birseydir; insanin ve hayvanin hayati ona baglidir. Buna ragmen hayvan onun bitirici zelliginin sonucu olarak ortaya ikan ldrc otlardan yiyebilir ve bunun sonucunda lr ya da lme ok yaklasir. Bu sonu baharin kusuru degil, bizzat o hayvanin fiili sonucunda olan birseydir. Eger yedigi ot, hayvanin bnyesine zararli ise, bu o hayvanin kendisi iin faydali olani birakip zararli olanini yemesindendir. Eger yedigi haddizatinda zararli degil, fakat dogan zarar ihtiyaci olan miktardan fazla yedigi iin olmussa, o zaman rnek son derece aik olacaktir. Hadis Buhri'nin ve Mslim'in bir rivayetinde "Baharin bitirdigi otlardan bazisi vardir ki..." seklinde, Mslim'in diger rivayetlerinde ise: "Baharin bitirdigi her ot..." seklindedir. Ikinci rivayete gre, "ihtiyaci olan miktardan fazlasini yemesi halinde" seklinde anlamak gerekecektir. Ancak kendi ihtiyaci olan kadarini yemesi halinde zarari olmayacaktir. [305] Daha nce geti [1/113]. [306] "Yapilmasi istenilen" ifadesinden maksat izin verilen demektir. Nitekim onsekizinci meselede gelecek olan seddi zeri'in tarifi bu sekilde anlamayi gerektirmektedir. [307] Bakara 2/104. [308] En'm 6/108.

[309] Mkellefin, o ykmllg geregi sekilde yapmasina engel olabilecek lde mesakkat ieriyorsa o zaman, terki istenilen sekle dnsecektir. [310] Daha nce geti [1/321]. [311] Hd 11/7. [312] Mlk 67/2. [313] Muhammed 47/31. [314] Amme 79/6 vd. [315] Nahl 16/10. [316] Bakara 2/26. [317] Bakara 2/2. [318] Lokman 31/3. [319] Biri, dnyanin kurulus amaci olan hikmetten sarfinazarla mcerred olarak ele alma, ikincisi de, bu hikmeti gz nnde bulundurarak ele alma. Delillerin tearuzu bahsinde nc meselede bu iki itabarm aiklamasina ynelik ok gzel bir izah gelecektir. [320] Enbiy 21/16. [321] Ankebt 29/41. [322] Bakara 2/26. [323] Bakara 2/26. [324] Bakara 2/2. [325] "Bu seyden yz evirmek olur" dememistir. nk eger yle olsaydi, o zaman eglence sadece kl olarak degil, cz olarak da yasaklanmis olmasi gerekirdi. O (yani eglence) kazan ede etme vb. diger mubah olan seylerden alikoymaktadir. Eglencenin iptaline gtrdg bu mubahlar ise, zarur, hc ve tahsn olan esasin hadimi durumundadir. Sonu itibariyla eglence bu mertebelerin ziddina hadim olacaktir; dolayisiyla birinci kasitla yerilmis olmasi gerekir. [326] Cum'a 62/11. [327] Bu yette lehv, yergi sadedinde zikredilmistir. Davul ve yette sz edilen sey, lehviyyattan sayilmistir. Bu durumda davul ve beraberinde olan seyler, Sri' nazarinda birinci kasitla yerilmis olan hususlardan olmaktadir [328] Muhammed 47/36. [329] Daha nce geti [1/129]. [330] Bunlar, esle oynasma, ati terbiye etme ve okuluk olmakta idi. [331] Yani zikri geen sey ve benzerleri ile bize in'amda bulunuldugunun belirtilmesi, onlarin birer eglence olmalari aisindan degil, aksine onlarin sonu itibariyla destek verdikleri esaslar ve ortaya ikan fayda sebebiyledir. Mesel zevce ile oynasma, nesIin bekasi esasina hadim olmaktadir; at talimi ve okuluk yoluyla eglenme ise, dsmana karsi gl olma prensibine, dolayisiyla dinin korunmasi esasina hadimdir. Sz konusu minnet, iste bu ynden dogmakta olup, onlarin bizzat birer eglence olmalari noktasindan hareketle degildir. Hem sonra bunlar, insanlar arasinda car bulunan gzel detlerden de sayilmaktadir. Msiki ve benzeri seyler ise, gzel grlen detler erevesinin disinda kalmaktadir. Bu da onlarin asl kasit ile yerilmis olduklarinin bir delilidir. [332] Yani, yce Allah hibir sey yaratmamistir ki, onun asl yaratilis amaci oyun ya da eglence iin olsun. [333] AVf7/32.

[334] Rahman 55/10 vd. [335] Nahl 16/8. [336] Ayetlerde in'am ve ihsanda bulunuldugunun ifadesi, bizzat eglence aisindan gelmemistir. Birinci yette, kendileri iin ziynet telakki ettikleri seyleri ikarmasi ve yaratmasini ifade ile, ikinci yette yerin donatilmasini ve yerde bulunan besleyici maddelerin ikarilmasini ifade ile, keza denizden ziynet esyalari ikardiginin ifadesi ile olmakta ve onlarla ssledigi iin minnet beklentisinden bahsedilmemekte; nc yette de ziynet, binme faydasina tbi kilinmaktadir. Btn bunlar nc hususu yani eglenceyi yaratmakla bize in'am ve ihsanda bulunmus olduguna dair hatirlatmanin olmadigini teyid etmektedir. Yani asl yaratilis amaci eglence olan hibir sey yaratmadigina gre, eglencenin zikri yolu ile bize in'am ve ihsanda bulunmus oldugunu ve buna karsilik da bizden minnet bekledigini ifade edecek bir husus olmayacaktir. [337] Madem ki nazlarin ve nefsi ferahlatacak olan bu seylerin -zarur olan esaslara hizmet ettigi dsncesi olmaksizin dahi- maksd oldugunu kabul ediyorsunuz, hizmet niyeti bulundurulmadigi zaman bunlar ile msik dinlemek, oyun ve eglencede bulunmak arasinda bir fark kalmamaktadir, o zaman, onlarin da cevazini ve birinci kasitla maksd olduklarini kabul etmeniz gerekir. [338] Nahl 16/6. [339] Nahl 16/8. [340] Nahl 16/67. [341] Aksine, eglence kapsamina, iki almaktan daha ok giren bir baska sey yoktur. [342] Yani her ne kadar, kl olarak islenmesi istenilen seylerin ziddi olana hadim oldugu gibi, onlardan diger bir kismina da hadim olmaktadir. Mesel ibadet ve hayir isler gibi. nk bunlar bedeni zindelestirir, nefsi gevseklik, tenbellik doguran her trl zihn yorgunluklardan, dsnce ve kederlerden uzaklastirir. Bylece gerek ibadetlere ve gerekse diger hayir islere daha bir istekle ynelme imkni verir. [343] Daha nce geti [1/129]. [344] Taberi, tefsirinde Ibn Abbs'tan nakletmistir. [345] Zmer 39/23. [346] Yani eger onlarin istedikleri eglence, ser*an maksd olan seylerden olsaydi, onlarin bu isteklerine olumlu cevap verilir ve arzulari yerine getirilirdi. Sonra onlar bu taleplerinde israr edince onlara yine dogrudan bir sekilde cevap verilmemis, bilakis Ysuf sresi dolayisiyla hem din bilgi ve tecrbeleri artirilmis hem de bu arada dolayli olarak istekleri karsilanmistir [347] Bid'at, mellifin belirledigi anlamda, bizzat Sri' tarafindan konulmamis olan ibadet sekilleriyle olur; ibadetlerin disinda baska sahada bid'atten sz edilmez. Hadiste geen bid'ate bu mn verildigi zaman, burada sz konusu edilen sarki gibi eglence esitlerinin kastedilmis olmasi mmkn olmaz. [348] Bu ifade, oyun ve eglenceyi de iine almaktadir. Vakiada da grldg zere, asiri derecede kendilerini ibadete veren kimseler sonra bu halieri-ni srdrememekteler ve kendilerini oyun ve eglenceye kaptirmaktadirlar. [349] Kesfu'1-h.af, 2/210. Hadis, "Amellerin en hayirlisi orta yollu olanidir" hadisi gibi, amellerde itidalli olmayi gtlemektedir. [350] Yani bu yetlerde sz edilen ziynetlik, sayilan seylerde asl olarak gzetilen, isinma, binme, uzak yerlere yk tasima, st ime, adir vb. yapiminda kullanilan deri elde etme... vb. gibi menfaatlarm yaninda tbilik yoluyla zikredilmis bir maksat olmaktadir. Bu tezi destekleyen hususlardan biri de, nimetlerin zikri mcmel ve mufassal olarak esitli yerlerde tekrar edildigi halde, gzellik ve ziynet oluslari, baska yetlerde yani nimetlerin sayildigi ve minnet beklendigi bildirilen yetlerde gememistir. Bunlarin baska yerlerde zikredilmemesi, onlarin o nimetlerden asl olarak gzetilen maksatlara tbilik yolu ile zikredilmis oldugunu gsterir. Tabiin hkmn ise geen meselede grmstn. [351] A'rf7/32. [352] Daha nce geti [1/131].

[353] Daha nce geti [1/131], Nimetin eserinin kisi zerinde grlmesi (ki bu skr olur), nimete bdim olan hususlardandir. Bu ve bir ncesinde geen hadis daha nce cz olarak mubah olan seyin, kl olarak ele alindiginda mendup olmak zere matlup olacagina dair sahit olarak kullanilmisti. yleki btn insanlar bunu terkedecek olsalar, bu yaptiklari mekruh olacaktir. Mubah bahsi ikinci meseleye bkz. [354] Ynus 10/59. [355] Yani zarur, hc gibi islenmesi matlup olan birseye hadim olan zindelik ve ferahlik vermesi gibi. Bu, islenmesi matlup olan seylere dogrudan destek vermemekte, dolayli ynden hadim durumunda olmaktadir. Ancak terki matlup olan seye dogrudan yardimci olmaktadir. Birinci kisma gelince, mesel yemek, imek, at taliminde bulunmak gibi, bunlar talep edilen esaslardan birine dogrudan hadim bulunmaktadir. Iste bu yzden bu iki kismin hkm birbirinden ayridir. [356] Devamlilik oldugu ve bylece vakti ldrdg takdirde ise, hibir maslahata hizmet etmis olmaz. Aksine maslahatlari ortadan kaldirmis olur. Bu yzdendir ki, devamlilik zere oyun oynamak yasaklanmistir. [357] Yani kl olarak terki talep edilen mubahin, islenmesi matlup olabiliyor; kl olarak islenmesi matlup olan mubahin da terki istenebiliyordu. () [358] Yani, eger mubahin kullanilmasi bir maslahatin ortadan kalkmasi sonucunu doguracaksa o yasaklanir; aksi takdirde yasaklanmaz. [359] Yani esitli meselelerle ilgili fer' konular. "Amel esaslar" dan maksat ise, pratik sonulan olan kll kaideler demektir. [360] Bu kismi avf kapsaminda olarak nitelemistir. Birinci ciltte daha nce getigi zere "ma'fuvvun anh" (skt, bosluk), bes teklifi hkm disinda ayri birseydir ve mubah kapsamina dahil degildir. [361] nk Gazzl, konuyu su esas zerine oturtmustur: Eger mubahlar konusunda bir sinir taninmazsa, mnkert onlarin tabiatlarindan dogar. Mellifin burada szn ettigi mnkert ise, arizdir ve bizzat mubahlarin tabiati disindadir. [362] Mellif, mubah bahsinde onikinci meseleyi bu konuya amis ve orada yeterli tafsilatta bulunmustu. [363] (Hayvancilik yapilan yerlerde yollarda hayvan pislikleri de bulunur ve yagmur yagdigi zaman amur olur.) Simdi bu gibi yerlerden geen kimselere pislik bulasmasi galip olan bir durumdur. Fakat asil olan da esyanin temiz olmasidir. Simdi byle bir yoldan geildiginde galip olana itibarla pislik bulasmistir sphesi (sekk) ile namaz kilmak caiz olur mu? Namazin sihhati ya da btil olacagi ne zerine bina edilecektir. Imam Mlik, asla itibar ederken; Ibn Habib de galip olana itibar etmistir [364] Tahkik sonucu biliyoruz ki, Imam'in bu gibi seyleri terketmesinin sebebi sonradan ortaya ikan idrar tutamama haliydi. O bu halini insanlara sylemek istememisti. nk bunda ilh kaza ve kadere karsi bir nevi sizlanma oldugunu dsnmst. Dolayisiyla onun bu gibi fiilleri terki, su anda szn ettigimiz sebep yznden degildi. [365] Buhr, mn, 12, Fiten, 14 ; Eb Dvd, Fiten, 4; Ibn Mce, Fiten, 13. [366] Mubah bahsinin birinci ve ikinci meselelerine mracaat ettigimizde konu aikik kazanir ve mubahin kl olarak matlup olmasi, onun izin ynnden alinmasi noktasina tevakkuf etmez. Nitekim ibarenin zahirinden anlasilan da budur. Keza kl olarak matlup olan mubah, mutlaka islenmesi istenilen birseye hadim durumundadir. Bu halde bir fiile mubah denilmesi, mkellefin o fiildeki hazzi nokta-i nazanndandir. Hazlar iki trldr: a) Talep altina giren kisim. Bu kismi kul talep cihetinden elde edebilir ve bunun sonucunda haz kairilmis olmaz, b) Ikincisi, talep altina girmeyen musik dinleme ve esitli oyunlar gibi hazlar. E'.mlari elde etmesi ancak kendi ihtiyari ve hazzi ynnden olur. "O kl olarak matlup demektir" sznden maksat tarif degildir. Aksine ondan murat sudur: Mubahin izin ynnden alinmasinin sahih olabilmesi iin, kl olarak matlup olan trden olmasi gerekir; ne zaman da bu sekilde alinacak olursa, hazdan r olur ve mubah olmaktan ikarak tat haline dnsr. [367] nk matlup hale dnsebilmesi iin, matlup olana hizmet eder olmasi gerekiyordu. Halbuki burada matlup olanin ziddina hadim durumdadir. Keza, matlup hal alabilmesi iin klli talep altina girmis olmasi gerekmektedir. Halbuki sz edilen, kl olarak terki matlup olandir. Dolayisiyla kl olarak terki matlup olan mubahlarin izin cihetinden alinmalari ve bunun sonucunda hazdan r bir hale gelerek tate dnnsmeleri mmkn degildir. [368] Mubah bahsinin drdnc meselesinde.

[369] Yani onun tate dnsmesinin makl olmayacagi ortaya ikacaktir. nk sem kl olarak yasak olan seylerdendir. Mkellef, onu Sri'in kendisinden istemis olmasi ynnden talep edemez; nk Sri' onu cz' olarak istememistir ve bu aiktir; klli olarak da istememistir; nk kl olarak ele alindiginda yasaklanmis olmaktadir. Bu halde onun tat haline dnsmesi hibir sekilde mmkn degildir. [370] Yani, musiknin dikkate alinmasi birinci kasitla olmayip, onun ihtiva etmis oldugu hayir isleri yapmaya yardimci olan rahatlama itibariyladir. Bizzat musiknin kendisi ise, yardimci olma syle dursun, ahkoyucu mahiyettedir. [371] Yani dikkate alinacak olan birinci kasit ile bir talep bulunmamaktadir. Ser' bir talep olmaksizin tatten bahsetmek ise mmkn degildir. nk tat, Sri'in emrine imtisal demektir. Burada ise emir (talep) yoktur. [372] Daha nce gemisti [2/264]. [373] Daha nce gemisti [1/113]. [374] Ahmed, 2/358. 391, 525, 5/181. [375] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/203-224 [376] Ruhsatin geldigi drdnc anlam bu idi. Bu mnya gre, kullar iin mutlak anlamda genislik getiren hersey ruhsattir. Azimet ise, Yce Allah'in "Ben cinleri ve insanlari ancak Bana kulluk etsinler diye yarattim" yetinde isaret ettigi husustur. Demek ki esasta kullar, mlktr ve onlarin ne bir hak ne de haz iddia etmeleri sz konusu degildir. Bilakis onlara dsen tek sey, tamamen kendilerini Allah'a kulluga vermek ve bu gayeden alikoyup, mesgul edecek her trl seyleri hatta mubahlari dahi terk etmektir. Buna ragmen onlara bazi hazlar edinmeleri konusunda izin verilmesi, ruhsat ve genislik olmaktadir. [377] Bu, Eb Mansr el-Mturd olmaktadir. O emir sgasi, talep iindir; yani islenmesinin terkine tercih edilmesidir demistir. Bu grs Mzn'da, Semerkant ulemsina nisbet etmistir. Bunlar nehiy konusunda da emir hakkinda sylediklerini sylemislerdir. Bu durumda nehyin mnsi, el ekme talebidir yani, fiilin terkinin, islenmesine tercih edilmesidir. [378] Yani, hepsi de ya bir maslahatin temini ya da bir mefsedetin defi iindir. [379] Yani mekruh haramlar iin nclk yapar, yer hazirlar ve haramin irtikabini nefse kolaylastirir. Aynen kilavuzun, arkadan gelenlere yolu kolaylastirdigi gibi, mekruh da harama giden yolu a. ar. Nefis, kk muhalefetlere alisa alisa byklerini islemeye karsi cret kazanir. Nitekim' Buhr hadisinde syle Duyurulmustur; "Allah hirsiza lanet etsin; yumurta alar, eli kesilir; ip alar eli kesilir" Yani kk seylerle baslar ve hirsizliga devam eder; derken isi bytr ve eli kesilir. [380] Mutaffifn 83/14. [381] Tirmiz'nin rivayet edip sahih oldugunu syledigi hadis syledir: "Kul, br hata isledigi zaman kalbinde bir leke olusur. O bundan kainir, istigfarda bulunur ve tevbe ederse, kalbinden o leke gider. Eger tekrarlarsa kalbindeki o leke gittike byr ve sonunda btn kalbini kaplar. Allah Tel'nm bahsettigi "pas tutma" iste budur" (Tefsir, Sre, 83; Ibn Mce, Zhd, 29} Yani kalplerinde pas tutmus olan gnahlar, onlarin kfr yznden ebed cehennemlik olmalarinin sebebi olmustur. Bunun her ne kadar konumuzla ilgisi yoksa da, anlasilmasini kolaylastiricidir. Kk apli muhalefetlere alismak, nefsi daha byk muhalefete hazirlar. Her ne kadar yet, kfre gtren haramdan sz etmekte olup harama gtren mekruhtan bahsetmemekte ise de konunun anlasilmasina yardimci olacak mahiyettedir. Hadislere gelince, onlar geen iki degerlendirmeye tam delil olacak mahiyettedirler. [382] Daha nce gemisti [3/85]. [383] Eb Dvd, By, 3; Buhr, mn, 31; Mslim, Mskt, 107; Ibn Mce, Fiten, 14. [384] Ahmed, 5/268, 6/256. Hadisin devami syledir: "Kulum Bana nafilelerle yaklasmaya devam eder ve bunun sonucunda Ben onu severim. Ben onu sevince de, isittigi kulagi... olurum" [385] Csiye 45/13. [386] Ibrahim 14/32-34.

[387] Zriyt 51/56. [388] Emreden ya da nehyedene muhalefet aisindan deseydi daha uygun olurdu. [389] Buhr, Deavt, 3 ; Mslim, Zikr, 42. [390] Mslim, Zikr, 41 ; Eb Dvd, Vitr, 26. [391] Nr 24/31. [392] Vakia 56/89. Sbiknden olan mukarrabnden bulunan kimseler hakkinda bunca zellik sayildigi halde ashbu'lyemn iin sadece azaptan emin olacaklarinin bildirilmesi, hepsi de amel defterleri sag tarafindan verilenler ve cennetlik olmalarina ragmen aralarinda keml farki oldugunu gsterir. [393] Tirmiz hadisi syledir: "len hibir kimse yoktur ki, pismanlik duymasin: Eger iyi bir kimse ise, daha fazla iyilik yapmis olmadigi iin pisman olacaktir. Eger kt biri ise, ktlkleri birakip iyi bir insan olmadigi iin zlecektir" (Tirmiz, Zhd, 59) Hadisin mellifin szlerine vurulmasi durumunda farklilik oldugu ortaya ikmaktadir. nk hadis, herkesin lm aninda sz konusu olan pismanliktan bahsetmektedir. Bu pismanligin herkes iin ve ayni anda kiyamet gn olacagini ifade iin bir baska delile ihtiya vardir. Belki de mellif, bir baska hadise atifta bulunuyor olabilir. Buna ragmen bu Tirmiz hadisi mellifin meramini desteklemeye yeterlidir. [394] Bakara 2/253. [395] Isr 17/55. [396] Buhr, Menkibul-Ensr, 7 ; Mslim, Fedil, 10. [397] Yani, ebrr sinifindan olan kimselerin iyilik diye niteledikleri ve yaptiklari seyler, daha st mertebede olan mukarrabn zmresi iin seyyit yani gnah ve ayip menzilesindedir. () [398] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/224-230 [399] Allah haklara ihtiya gstermekten mnezzehtir. Her iki kisimdan olan haklar sonu itibariyla kullarin maslahatlarinin temini ya da mefsedet-lerin defi noktasina ikar. Haklarin Allah hakki ya da kul hakki diye ayirimi iskati yani dsrlme imkninin olup olmamasi aisindandir. Eger kul tarafindan dsrlebiliyorsa o hakka kul hakki, dsrlemi-yorsa o hakka da Allah hakki denilmektedir. Karma nitelikli olup iki taraftan biri digerine galebe alan haklar da vardir. Bununla birlikte her kul hakki, o hakkin kendisine ulastirilmasini temin eden Allah'in emri aisindan, Allah hakki da iermektedir. () [400] Allah hakki yaninda kul hakki esastan dikkate alinmaz; hatta kulun bir hakki olmasi aslinda dsnlemez. Dolayisiyla Allah hakki ile ilgili olan emirlerin, kul hakki ile ilgili olan emirlerle tearuzundan bahsetmek diye bir mesele ortaya ikmaz. nk biri ruhsat, digeri ise azimet kabul edilir ve aralarinda bir tearuz sz konusu olmaz. [401] l-i Imrn 3/97. [402] Yani haccin sartlarinin kendisi hakkinda tahakkuk edip etmedigi konusunda bakar ve onlarin ya da bir kisminin mevcut olmadigini grrse, talebin kendisi hakkinda kesinlik kazanmadigini anlamis olur. Ancak talep kendisine de ynelik olmada devam eder. nk sartlar tahakkuk etmemesine ragmen hac iin yola ikar da eda etmeye g yetirebilecek olursa, bu hac sahih olmakta ve tat olarak kabul edilmektedir. Birseyin tat olabilmesi iin o konuda asl talebin bulunmasi gerekir. Bu, talebin kendisine ynelik olarak devam ettigine delil olmaktadir. Bu durumda sartlari tahakkuk etmeyen hacci yapmamasi halinde gnahkr olmamasi genis anlamda ruhsat olmaktadir. nk vcp hkm iin sebep tam olarak bulunmamistir. [403] Sebeb bahsinin yedinci meselesinde. Bu hl erbabi olup, hakikatte sebeplerin de msebbeplerin de Allah'in elinde olduguna inanan ve mutlak olarak sebeplerin bir etkisi bulunmadigina itikat eden kimselere ait bir hareket sekli idi [404] Sebebler bahsinin ikinci meselesinde "Biz senden rizik istemiyoruz" dan maksadin, esbaba tevessl anlamina ynelik olmadigi, bilakis bizzat kendisi hakkinda esbaba tevessl edilen rizka oldugu aiklanmisti. Eger maksat, esbaba tevessl olsaydi, o zaman mkelleften herhangi bir sekilde rizik aramak iin ugrasi vermesi, hatta agzina lokma koymak ya da tahil ekmek suretiyle de olsa istenmezdi. Ancak bu Ittifakla btildir. Mellifin "Bu aiktir..." demesi zerinde de tartisilabilir. nk, daha nce rizkin garanti edilmesinin esbaba tevesslle bir ilgisi yoktur dedikten sonra bu iki yette tearuz nerede? Tercih nerede?

[405] Zriyt 51/56. [406] Th 20/132. [407] Yani, rizik iin konulmus bulunan esbaba tevessl etmeksizin. Ancak bu sonu nerede yetler nerede? Ayetlerde, zimnen de olsa esbaba tevessl terketmemizi gerektiren en ufak bir isaret yoktur. Ki bunun sonucunda rizik, mcerred ibadetlerle mesgul olma sonucunda gelir sonucuna varalim. Vakia ve ser' delillerin gsterdigi sonu sudur: Ibadetler bir tarafa, iman ile dahi nzik arasinda bir baglanti yoktur. Belki bazen durum tam tersi de olabilir ve gayrimslimler iin daha bol rizik verilebilir. Nitekim buna Hz. mer hadisi de dellet eder. O, Hz. Peygamber'e (s.a.): "Allah'a dua et de, mmetine bolluk versin" dediginde Hz. Peygamber (s.a.) : "Ya mer, yoksa sen sphe ierisinde misin? Onlar, iyilikleri dnyada iken kendilerine pesin olarakauerilen kimselerdir" seklinde cevap vermistir, (bkz. Buhr, Nikh, 83) Allah, kendisine karsi gelmekten sakinan kimseye kurtulus yolu saglar, ona beklemedigi yerden rizik verir. Allah'a gvenen kimseye O yeter" yetinde ise, sart "beklemedigi yer" ifadesi zerine baglanmistir. [408] Ynus 10/107. [409] En'm 6/17. Yani Allah Tel'nin senin hakkinda diledigi her hangi bir hayir ya da zarari defetmek hibir kimse iin mmkn degildir. O'na hibir kimse galebe alamaz. Bu son derece aiktir. Ancak biz esbb olarak konulan seylere yapismakla mkellef kilinmisizdir. Her ne kadar, bu fiilimizin rizik konusunda bir etkisi yoksa da, biz bununla memur olunmusuz. [410] Talk 65/3. Evet "nce deveni saglam bagla sonra tevekkl et" (Tirmiz, Kiyamet, 60); "Eger siz gerek anlamda Allah'a tevekkl etseydiniz, Allah sizi kuslari riziklandirdigi gibi riziklandirirdi; onlar a ikarlar; tok olarak dnerler" {Tirmiz, Zhd, 33) buyurulur. Gerek anlamda tevekkl edenlerin kendisine benzetidigi kus, esbaba tevessl eder, saga sola gider, rizkini arar. Tevekkl ile, sebeplerin haddizatinda herhangi bir etkileri olmadigina itikat etmek arasinda bir bagdasmazlik yoktur. Allah Tel, hem sebeplerin hem de msebbeplerin birlikte yaraticisidir. [411] Tirmiz, Kiyamet, 59 ; Ahmed, 1/293, 303. [412] Sebeplere dayanmayi terketmek, sebepleri terketmek mnsina gelmez. nk m'mine gre sebeplere dayanmanin mnsi, sebeplere eger olmazlarsa Allah Tel msebbebi yaratmaz gzyle bakmaktir. Bu mnda sebeplere dayanmamak, emre imtisalen onlari islemeye ters dsmez. [413] Buhr, Kader, 12 ; Deavt, 17 ; Mslim, Salt, 194. [414] bkz. Tecrid, 4/520. [415] Yani, onu idrme iin yeterli g ve kudretin bulunsa bile, kaderi degistiremezsin, demektir. [416] Buhr, Nikh, 8 ; Nes, Nikh, 4. [417] Buhr, Nikh, 53 ; Kader, 4. [418] Buhr, Kader, 4. [419] Buhr, Kader, 8 , Ahkm, 42. [420] Buhr, Kader, 9 ; Mslim, Kader, 20. [421] Buhr, Teheccd, 6. [422] Tevbe 9/51. [423] Ahzb 33/48. [424] Ahzb 33/39. [425] Ahzb 33/38. [426] Hd 1756. [427] Th 20/45-46.

[428] Mellifin burada kullandigi deliller zerinde tartisilabilir. Syle ki: Hz. Peygamber'in (s.a.) ayaklan sisinceye kadar kiyamda durmasinin mellifin tezine delil olabilmesi iin, bu yaptiginin kendisinden kesin olarak istenilen miktardan fazla oldugunun sabit olmasi gerekir. nk Hz. Peygamber'e (s.a.) hususi olmak zere: "Ey rtnp brnen Muhammedi Birazi mstesna gece kalk ue kiyamda dur" (73/1-2) emri vardir. "Senin gemis ve gelecek btn gnahlarin affolunmus tur. Kendini niin bu kadar yoruyorsun?" diyenlere karsi cevap olarak "Ben Rabbime skreden bir kul olmayayim mi?" buyurmasi, skrn emre uyma yoluyla oi-masma mnafi degildir. Kavminden korkmasina ragmen peygamberlik grevini teblig etmesine gelince, bu onun kesin grevi olmakta ve bu konuda kendisine syle buyurulinaktadir: "Kalk da uyar. Rabbini ycelt... Rabbin iin sabret" (74/1-7) ; "Emrolundugun seyi aikla" (18/94) Bu kesin emir, kendisinin desteklenecegi garantisi ile birlikte verilmis ve syle buyurulmustur: "Puta tapanlara aldiris etme. Allah'la beraber baska bir tanrinin bulundugunu kabul eden alaycilara karsi Biz sana kfiyiz" (15/95} ; "Allah kuluna yetmez mi? Ey Muhammedi Seni O'ndan baska seylerle korkutuyorlar... Allah, gl olan, alabilen degil midir?" (39/36) Is, teblig safhasina, ancak Allah Tel tarafindan gven altina alindiktan sonra ulasmistir; Allah yce kudretini ona gstermis, yeri ve gkleri dolduran askerlerine onu muttali kilmis, askerlerinden, daha nce gerek seklinde grms oidugu Cibril gibi sadece birinin btn yeryzn ve orada bulunanlari bir anda silip sprebilecegini gstermis, bylece ona tam bir gnl rahatligi ve teminat vermis ve ondan sonra kesin teblig emri gelmistir. Daha nce mellif, esbaba tevessln bilinen sebeplere mnhasir olmadigini sylemis ve Hz. Peygamber'in (s.a.) evde yiyecek bulamadigi zaman ailesine namaz kilmalarini emrettigini bildirmisti. nk Yce Allah: "Ehline namaz kilmalarini emret ve kendin de onda devamli ol. Biz senden rizik istemiyoruz, Sana rizki veren Biziz" (20/132) buyurmaktaydi. Bu tavir, Hz. Peygamber'e (s.a.) has kerametlerden biri olmak zere nzik iin husus bir sebeptir. Mellifin oradaki bu kabil szleri, birinci delil hakkindaki bizim grsmz destekler. yet mellifin muradi olan konuya delil olarak kullanilabilecek sekilde genel olarak alinamaz; kaldi ki konumuza delil olsun. Mellif, korkusunun bulunmasina ve sartlarin ya da sebeplerin tam olarak mevcut olmamasina ragmen peygamberlik grevini teblig etti, demistir. Bunun yerine mesel syle deseydi: Hz. Peygamber (s.a.), peygamberligini tebligi konusunda kendisinden istenilenden fazla gayret gsterdi, o kavminin iman etmesine ve davetin yerini bulmasina karsi son derece arzu gsteriyordu. Bunun iin takat ve gcnn stnde alisirdi. Onlarin imna kosmamalari ve davetine icabet etmemeleri sebebiyle son derece elem duyardi. Hatta yle ki bunun sonucunda duydugu znty hafifletmeye ynelik yetler indi: "Ey Muhammedi Inanmiyorlar diye neredeyse kendini mahvedeceksin" (26/3) ; "Peygamberin grevi sadece teblig etmektir" (5/99) ...vb. Raslullah (s.a.) davetle ilgili emrin aslini normalin stnde ciddiye almis ve diger seylerden tamamen yz evirmistir... Mellif, eger byle deseydi, iste o zaman bu tezine delil olabilecekti. "Allah'tan baska hibir kimseden korkmazlar" yeti de bizim dediklerimizi teyid eder. nk Allah'tan baskasindan korkmamalari, ancak grdkleri, huzur ve skn bulduklari ilah teyide mazhar olduktan sonra ve bu konuda kendilerine vaadde bulunulmasi sebebiyle olmustur. Dikkat edilecek olursa Musa (s.a.), ilk kez Firavun'a karsi tebligle emrolundugu zaman, nce kendisinden daha fasih konusan kardesi Harun ile teyidini istemis ve kendisinin ldrdg kiptiye karsilik kisas yoluyla ldrlebiie-cegini belirtmistir. Kendisine yardimci olarak Harun (s.a.) da grevlendirilince bu kez her ikisi birden: "Rabbimiz! Onun bize ktlk etmesinden veya azginliginin artmasindan korkariz' demislerdir" (20/45) "Korkmayin! Ben sizinle beraberim; isitir ve grrm" (20/46) teyid-i ilhsini isitince, emrolunduklari grevi yerine getirmek iin Firavun'un askerlerinden ve onun dehsetinden korkmadan ileri atilmislardir. Hd'un (s.a.) "Hepiniz bana tuzak kurun, sonra da ertelemeyin. Ben ancak benim de sizin de Rabbiniz olan Allah'a gvenirim..." (11/67) demesi, kendisinin ilh teyide mazhar oldugunu bilen bir memur oldugunu gsteren en aik bir delildir. Dolayisiyla o da konumuza deli] olacak trden degildir. Eger yie olmasaydi o zaman onun yaptigi gerekesiz kendi kendini tehlikeye atmak olurdu ve Allah Te'nm btn kavmini ona karsi tuzak kurmaya agirmasinin -eger sonunda kesin olarak onu bozmak olmasaydi- kavminin hidayetine bir faydasi olmazdi. Ibn mm Mektm ve Cenda' b. Damr<j ile kardesinin durumlari tam konumuzla ilgili olabilecek delillerdir. nk bu ikisi, "Onlar nasil sizinle toplu olarak savasiyorlarsa, siz de kfirlerle topluca savasin" (9/36) yetinin geregine yapismislar ve kendileri hakkinda mevcut bulunan "m zerine bir glk yok; topal zerine bir glk yok, hasta zerine bir glk yok" (47/17) ruhsat hkmyle amel etmeyi terketmislerdir. Bu son ayet, meshur olarak bilinen anlaminda Ruhsat kapsamina girer. nk "glk (harec) yok" lafzi ile gelmistir. Bu durumda hitabin asli bunlar hakkinda dahi -her ne kadar kendileri iin kesin olmasa da- hl bak demektir. [429] Bakara 2/195. Burada syle denilebilir: Bu yet, nefsi helake gtrecek davranislarda bulunmayin seklinde anlasildigi zaman burada delil olamaz; nk nefsin korunmasi kul haklarindan degil, Allah haklarindan olmaktadir. Nitekim daha nce de mellif, nefsin korunmasinin Allah haklarindan oldugunu sylemisti. [430] Bakara 2/197. [431] Enfl 8/60. Bu yet de sonu itibariyla cihadla ilgili oldugundan Allah haklariyla ilgili bir konu hakkinda olmaktadir, denilebilir. [432] Grldg gibi delil, hatbdir; ikna edici degildir. [433] Gerekten de yle. Ancak konunun haklar meselesi zerine bina edilmesi ve dipnotta da belirttigimiz gibi delillerin su gtrr bir sekilde serde-diimesi, onun degerini azaltmistir.

[434] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/230-239 [435] nk byle birsey vuku itibariyla takat st ykmllge gtrr. Byle birseyin olmadigi da zerinde ittifak edilen bir husustur. [436] Mesel bir kimsenin ihtikr (karaborsacilik) iin erzak satinalmasi gibi. Aslinda satmalina fiili, caizdir; nk geim iin gereklidir. Ancak bu is, halkin sikinti ekmesine sebep olur. Ihtikr, byle bir sonuca neden oluyorsa yasaktir. Nitekim Imam Mlik, Hz. mer'den: "Bizim pazarimizda karaborsacilik yoktur" szn rivayet etmistir. [437] Bu durumda kimi kaideyi her yerde isleterek asli da meneder; Imam Mlik gibi. Kimi de, bazi yerlere tahsis eder; bu durumda bu, menedilmesi gereken kisimdan olabilir de olmayabilir de. [438] Bu ifade, sedd-i zeri' kaidesinin amel ettirilmesi esasina mebndir. [439] Yani sedd-i zeri' kaidesinin genel anlamda zerinde ittifak edilen bir konu oldugu ve grs ayriliklarinin tafsilatinda oldugu belirtilmisti. [440] Meseleyi syle aabiliriz: Bir fiil zerine iki aidan emir ve nehiy terettp edecek olsa, bu durumda: a) Asli ve zati itibariyla ele alinmasi ve sonucuna bakilmamasi, b) Sonucuna ve yardimlasma esasina bakilmasi gibi iki bakis aisi karsimiza ikacaktir. Fiilin asli zarriyyt ya da hciyyttan olsa bu durumda: a) Ya emir fiilin aslina, nehiy de ortaya ikacak sonucuna ynelik olacaktir, b) Ya da bunun tersi olacaktir. Eger birinci ihtimal sz konusu ise bu konuda grs ayriliklari vardir: 1. Asil dikkate alinir ve sonucuna'bakilmaz. nk bidziyelik ve munzabithk gsteren asildir. 2. Yardimlasma ve fiilin sebep olacagi sonu esas alinir. nk asim' dikkate alinmasi ve sonucun dikkate alinmamasi, yasak olan sonulara gtrr. Keza bu hiyel yollarinin ailmasina sebep olur. nk hiyel, birseyin sret da olsa helllik sartlarini tam olarak bulundurmasi, sebebiyet verecegi seriat tarafindan yasaklanmis olan mefsedetlere aldiris edilmemesi esasina dayanir. rtl riba satislarinda oldugu gibi. Bunlar zahirde hell gibi gzkr; fakat sonu itibariyla ribaya gtrr. 3. Tafsile ihtiya vardir: Eger yasak olan yardimlasma yn edilmeyecek olursa, o zaman hakkinda izin verilmis olan olmus olur. Bu da takat st ykmllge ya da glge bilgiler bu konuya yardimci olacak mahiyettedir. Oraya mahallidir. glipse, asla itibar olunur. nk bu durumda asla itibar asil ile -ki o ya bir zarurdir ya da hcdir- amel btil sebep olur. (Onbesinci meselenin birinci faslinda geen bakilmali.) Eger galip degilse o zaman konu ictihad

Eger ikinci ihtimal sz konusu ise yani nehiy asla, talep yardimlasmaya ynelik ise, hkm -nehyin ilgsina neden olmasin diye- asla ait olan nehye itibar dogrultusunda olacaktir. Ser'an yasak olan birseyle matlup olan birseye tevessl etmek zayiftir ve istihsn bir durumdur. Bu yardimlasma yn olmaktadir. Mellifin zikrettigi yoksullara yardim iin almak, soygun yapmak... gibi. Bu btildir. Nehyin dikkate alinmasi, kamu maslahatinin, zel maslahatla karsi karsiya gelmemesi halindedir. Byle bir durumda ise kamu maslahati takdim olunur. Yiyecek getiren kervanin pazara inmeden karsilanmasi rneginde oldugu gibi. Aslinda karsilama kisinin ailesinin nafakasini temin etmesi iin zarur ya da hc olan bir fiildir. Nafaka temini iin alismamak ve ihmalde bulunmak yasaklanmistir. Ancak bu fiile msade edilmesi halinde kamu zarar grmektedir. Zira byle bir fiile imkn verilmedigi takdirde sehir halki, fiyatlarin ykselmesine sebep olan aracilar araya girmeden dogrudan pazara gelen yiyeceklerden ihtiyalarina gre satmalabileceklerdir. Su halde bu toplum menfaatini amalayan bir yasak olmaktadir ve burada kamu yarari ne alinmistir. Bunun bir baska benzeri de sehirlinin kyl adina simsarlik yapmasidir. Bu da sehir halki iin zararli sonu doguracak bir fiildir. Sehir halkinin ikarlari gz nnde bulundurularak aslinda kyl ve sehirli iin zarur ya da hc esaslar ierisine girebilecek olan bu fiil yasaklanmistir. Zanaatkarlarin tazminle ykml tutulmasi meselesi de byledir. Zanaatkarlar, aslinda kendilerine siparis verilen insanlara ait inallar konusunda vekil ve emaneti gibi tazmin sorumlulugu olmamasi gereken (emin) bir kimsedir. Onlarin tazminle sorumlu tutulmasi aslinda yasaktir; haklarinin korunmasi bunu gerektirir. Ancak yardimlasma konusu ile ilgili talep yn dikkate alinmis ve kamu maslahati takdim edilerek onlar tazmin sorumlulugu ile ykml tutulmuslardir. Hz. Eb Bekir'in meselesi de aynidir: Ailesinin nafakasini temin iin alismasi zarur veya hcdir; bunu terki ise yasaktir. Ancak asil olan yasaga itibar edilmesi halinde mslmanlarin genel menfaati zarar grmektedir. Dolayisiyla asil olan yasak tarafi ilga edilmis; yardimlasma ve sonuca itibar yn esas alinmistir ki, bu da zarur ya da hc mesabesinde olan kamu yarandir. Toplum menfaati iin zel sahislar aleyhinde hkmde bulunma bahsi genis bir konudur. Istimlk konusu da bunun altina girer. Bir diger rnek de Muviye zamaninda Uhud sehidlerinin mezarlarinin, Uhud yanindan geirilecek su yolu sebebiyle baska yere nakledmesidir. Bu sahabenin huzurunda olmus ve hibir kimse buna karsi ikmamistir. Tibb faydalar mlahazasiyla lnn otopsi yapilmasi da bu kabilden olabilir.

[441] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/239-243

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Umum Ve Husus (mm Ve Hss)

DRDNC FASIL.. 1 UMUM VE HUSUS (MM VE HSS) 1 BIRINCI MESELE: 1 IKINCI MESELE: 4 NC MESELE: 6 DRDNC MESELE: 19 BESINCI MESELE: 21 ALTINCI MESELE: 23 YEDINCI MESELE: 28

DRDNC FASIL UMUM VE HUSUS (MM VE HSS) Burada umum ve husustan maksadin ne oldugunu aiklamak iin kisa bir giris yapmak gerekmektedir. Burada umumdan maksat, (lafzi degil) manev olan umumdur; kendisi iin zel bir lfzin olup olmamasi farketmemektedir. Mesel namaz ve benzeri diger vaciplerden birinin vcubu ya da zulm ve benzeri bir ktlgn haramligi konusunda "O mmdir" dedigimiz zaman, bunun mnsi "O, -umum bir lafiz iersin iermesin- bir delil ile mutlak surette ve umumlik zere sabittir" demektir. Bu, kullanilan delillerin istikr (tmevarima dayali) deliller olmasi esasina mebndir. Bu tr deliller, istikraya tbi tutulan delillerin tmnden ikarilan ortak netice olmalari hasebiyle kesin hkm ifade ederler. Nitekim mukaddimeler bahsinde bu konu gemisti. Husus ise, umumun aksinedir. Bu blmde degerlendirmelerimizin esasini teskil edecek istilah anlasildigina gre, konu ile ilgili meselelere geebiliriz:
BIRINCI MESELE:

Umum ya da mutlak[1] bir kaide sabit olduktan sonra, kadiyye-tu'l-ayn (. kady a'yn[2]) tabir edilen zel uygulamalarin ve nakledilen davranislarin (hikytu'l-ahul[3]) o kaideye ters dsmesi, onun umumligine ya da mutlakligina etki etmez. Buna asagidaki hususlar dellet eder: 1. Kaide bilfarz kesin olduguna hkmedilen birseydir. nk biz kesin ve kll olan esaslar hakkinda konusuyoruz. Kady a'yn denilen zel uygulamalar ise zann ya da vehm seylerdir. Zann olan birseyin, kat olan birsey karsisinda durmasi ve ona tearuz teskil etmesi mmkn degildir.

2. Kaidenin tevile ihtimali yoktur; nk kesin delillere dayalidir. Kady a'yn ise esitli yorumlara aiktir; mmkndr ki zahiri zere olmayabilir veya zahiri zere olsa bile o esastan mstesna kilinmis[4] olabilir. Bu durumda, byle birseyin kendisine ters dser gzkmesi sebebiyle kaidenin kllligi iptal edilemez. 3. Kady a'yn cz'dir; bidziyelik (muttaritlik) arzeden kaideler ise kll esaslardan olmaktadir. Cz'lerin, kll esaslari ortadan kaldiracak gc yoktur. Bu yzdendir ki, kll esaslarin hkmleri cziyytta -kendilerinde kll esasin hikmeti huss olarak ortaya ikmasa bile- car olmaya devam eder. Konfor ierisinde olan bir hkmdarin yolculuk yapmasi rneginde oldugu gibi. Keza hususi olarak kendisine yetmeyen bir nisaba sahip olan kimsenin durumu ile, nisaba malik olmadigi halde, elinde olan miktarin kendisi iin yeterli oldugu kimsenin durumu gibi.[5] 4. Eger kady a'yn genel kaideyle tearuz halinde olacaksa, bu durumda; tearuz mahallinde ya her ikisi ile birlikte amel edilecek ya da her ikisi birden ihmal edilecektir. Ya da biri ile amel edilecek digeri terkedilecektir. Her ikisi ile birlikte amel edilmesi btildir[6];ikisinin birden ihmali de ayni sekilde btildir. nk her ikisiyle amel etme durumunda zann ile kat' arasinda muarazamn oldugunu kabul etmek[7] anlami vardir; kllinin birakilip cz'nin amel ettirilmesi halinde, cz'nin kll zerine tercihi sz konusudur. Bu ise kaidenin aksine bir durumdur. Bu durumda geriye sadece drdnc yn kalmaktadir ki, o da cz'nin birakilip kll ile amel edilmesidir. Ulasilmak istenen sonu da budur. Itiraz: Bu uslclerin ortaya koydugu tahsis ve takyid bahsi dikkate alindigi zaman problem grnr. nk onlara gre umumun tahsisi ve mutlakin takyidi haber-i vhid gibi zann delillerle bile caiz olmaktadir. Zikredilen konu da buna girer. Bu durumda ya uslclerin dedikleri asilsizdir; ya da ileri srlen bu kaide btildir. Uslclerin ortaya koyduklari sahih olduguna gre, bu kaidenin btil olmasi gerekir. Cevap: Bu itiraza iki ynden cevap verilecektir: Birincisi[8] Ileri srlen bu itirazin konumuzla hibir ilgisi yoktur. nk konumuz, cz'nin kll ile tearuz halinde oldugunun samlisi fakat aslinda yle olmayisi hakkindadir. Zira kaide eger kll ise, sonra huss birsey ve zel bir uygulama (kadiyyetu'1-ayn) hakkinda, zahiren sadece o zel uygulama hakkinda tearuzu gerektiren birsey gelmisse fakat o seyin kll kaideye muhalif degil muvafik olabilecek sekilde degerlendirilebilirle imkni

da varsa, o zaman bu ikisi arasinda bir tearuz olmaz ve bir problemden de bahsedilemez. Bu durumda (zahiren tearuz halinde gzken o delil) tevilciler iin ya yorum mahalli [9] olur, ya da - eger cz' ile ilgili delilin terki ve ihmalini gerektiren birseyse- umumun itibara alinmasi[10]mahalli olur. Nitekim mesel[11] bizim iin tenzih[12] esasi klli ve aram olarak sabit olmustur. Sonra bir yer gelmis ki, ilgili delil zahiren o konuda tesbihi gerektiriyor; fakat bu, tenzih esasinin dogrultusunda zahir mnnin disinda baska bir mnnin da murad edilmis olabilecigi ihtimaliyle oluyor. Iste byle bir durumda bu zel nass vb. sabit bulunan kll esasa zarar vermez. Keza, biz peygamberlerin masum olduklarini sabit bir esas olarak bilmekteyiz. Buna ragmen: "Ibrahim sadece yalan syledi..[13]vb. gibi haberlerin gelmesi, -bu zel ierikli haberler genel kaideyi ihll etmeyecek sekilde yorulabildiklerinden- esasa zarar vermez. Aminin tahsisine gelince, o tamamen baska birseydir. nk orada tahsis, tahsis delilinin (muhassis) tevili mmkn olmayacak ve baska ihtimaller iermeyecek sekilde zahirinin murad oldugu esasi zerine kuruludur. Bu durumda tahsis delili -uslclerin dedikleri gibi- dikkate alinir ve onun- geregi ile amel edilir. Dolayisiyla ileri srlen itirazla konumuzun ilgisi yoktur. Fasil: Bu konu, cziyyttan ve kady a'yndan[14]olan seylerin tearuzu halinde kll eesaslara tutunan kimselere nisbetle faydasi byk bir konudur.[15] nk byle bir durumda klliye yapistigi zaman, cz' hakkinda onu esitli sekillerde yormak konusunda tercih hakki olur. Cz'ye tutunmasi halinde ise, kll zerinde herhangi bir tercih hakki olmaz[16] ve o kisi hakkinda tearuz sz konusu olur, bylece ikmazlar yumagi onu uzak uurumlara atar. Dinden sapmalarin ve sapikliklarin temeli iste bu noktadir. nk sapiklik, mtesbihta tutunmak ve muhkem olan kat' esaslar hakkinda spheye dsmek demektir. Tevfik, ancak Allah'tandir. Bu meselenin faydalarindan biri de, kll esaslara yapisan kimsenin tartisma esnasinda karsi taraftan kolayca siyrilmasi ve fitneyi krklemek isteyen kimselere firsat vermemesidir. Bunun rnegini bazi ilim meclislerinde vuku bulan su olayi verebiliriz: Gir-nata'ya Afrikali taskinlardan biri gelmis ve peygamberlerin masumlugu konusunda Musa'nin kiptyi ldrmesini bir ikmaz olarak ileri srms ve Kur'n'in zahir ifadesinin ondan gnahin sadir oldugunu ortaya koydugunu, nk Kur'n'da onun agzindan: "Bu seytanin isidir"; "Rabbim! Dogrusu kendime zulmettim"[17] buyuruldugumi sylemis, olayi anlatan yetin bazi lafizlarina tutunmus ve yapilan tevillerin yetlerin zahirlerinden ikarilmasi oldugunu ileri srms. Byle bir yaklasim dogru olamaz ve bu gibi tartismalar belki de*belli bir nokta zerinde anlasmaya ulas-maksizin biter. Bu

arkadaslardan biriyle mzakere ettigim bir konuydu: (Ona syle izah ettim:) Mesele aslinda basittir; yeter ki ilgili asla irca edilsin. Bu asil, peygamberlerin masumiyetidir. O kisiye syle denir: Peygamberler, ehl-i snnetin icmi ile byk gnah islemekten masumdurlar. Kk gnahlardan da ihtilafli olmakla birlikte yine masum bulunmaktadirlar. Bu konuyla ilgili deliller Kelm ilminde ortaya konulmustur. Bu durumda, Hz. Musa'nin yaptigi bu fiilin byk gnah (kebre) olmasi muhaldir. Eger peygamberlerin ayni zamanda kk gnahlardan da masum olduklari kabul edilecek olursa -ki sahih olan budur- o zaman bu fiilin kk gnah olmasi da imknsizdir. Su halde onun yaptigi bu fiilin, kendisi hakkinda bir gnah olmadigi sonucu taayyn etmis olacaktir. Bu durumda o fiille ilgili, degerlendiricinin nnde peygamberlige yakisacak ve yetlerin zahirlerinin de ihmal edilmeyecek sekilde esitli tevillere aik olacaktir. Arkadasim bu yaklasimi gzel buldu ve tartisma (mnazara) konusunda bunun ilm bir yol oldugunu ve ogu zaman mnazaracinin grsn bu esas zerine bina edebilecegini syledi. Bu gzel bir yaklasimdir. Allahu a'lem! [18]
IKINCI MESELE:

Sri'in kasdi, insanlarin genel kaidelere raptedilmesidir.[19] Adetler konusunda ise, snnetullah, umum olarak degil de ekseriyet zere cereyan etmektedir. Seriat da, bu vaziyetin geregi zere konulmustur. Bunun sonucunda, dikkate alinacak hususlardan biri de, kaideleri detlerle ilgili umumlik esasi zere icra etmek, hibir cz' hakkinda farklilik gstermeyen kll umumlik zere yrmemek olacaktir. Seriatin sz edilen konumda oldugu aiktir. Dikkat edilecek olursa ykmllklerin konmasi umumlik zeredir ve buna almet olarak bulg (ergenlik) kilinmistir. Bulg, ykmllge esas olan aklin mazinnesi yani -her zaman ve herkes iin yle olmamakla birlikte- genelde bulundugu zaman aklin da bulunacagi bir dnemdir. Bu tam anlamda kll olarak bidziyelik (ittird) ve in'iks[20] gstermez; zira bulgdan nce akli tamamlanan kimse bulunabilir; bulga erdigi halde akli hl tamamlanmayan kimse de olabilir. Ancak galip hal, bulg ile birlikte aklin da bulunmasidir. Ayni sekilde Sri' Tel, oru tutmama ve namazi kisaltma ruhsat hkmlerini mesakkat illetinden (hikmet) dolayi sefere baglamistir. Oysa ki, mesakkat bazen sefer esnasinda bulunmayabilir; aksi de olur ve sefer bulunmadan da mesakkat bulunabilir. Bu gibi durumlarda Sri' Tel ndirattan olan bu hallere riayet etmemis ve kaideyi galip hal zere yrr kilmistir. Zenginlik sinirinin nisb ile belirlenmesi, hkmlerin beyyineye[21] msteniden verilmesi[22] ha-ber-i vhidle amel edilmesi[23], zann olan kiyaslarla amel edilmesi[24]ve benzeri, ayni konuya nisbetle hep ayni sonucu vermeyecek olan seyler de konunun rneklerindendir. Bu

sayilanlarin dogru sonu vermesi galip hal olmaktadir. Aksi hal ise, bu genel duruma nisbetle azdir. Dolayisiyla bu kaidelerin klllikleri dete mstenid olup genellik arzeder; hakk klllik arzetmez. Ayni durum, diger btn teklf kaideler iin geerlidir.Durum byle olunca, ser' umum kaidelerin, det-i ilhiyye ile ilgili hkmlerin geregi zere icrasinin zorunlulugu ortaya ikar. nk mazinnelerle munzabit olan odur. Ancak bir muariz ortaya ikarsa, o konudaki hkmn geregi ne ise ona gre hkmolunur.[25] Mesel[26] namazi kisaltma hkmn mesakkatle ta'll ettigimiz zaman, bu ne konfor ierisinde yolculuk yapan ve mesakkat duymayan hkmdar meselesiyle ne de yolculuk yapmadigi halde agir islerde alisan ve mesakkatle karsilasan kimsenin durumu ile bozulmaz.[27] (Zira yolculuk esnasinda mesakkatin bulunmasi galiptir.)Keza yiyecek maddelerinin mbadelesi halinde riba illetinin keyl-lik[28]vasfi oldugunu kabul ettigimiz zaman bu, bir avu bugday gibi azligindan dolayi llmesi mmkn olmayan seyle bozulmaz.[29] Ayni sekilde altin ve gms hakkinda rib illetinin semeniyet vasfi oldugunu belirledigimiz zaman bu, azligindan dolayi semen olmayacak zellikte olan altin ya da gmsle bozulmaz. Yahut gida maddeleri konusunda riba illetinin iktiyt (yani azik edinilir olma zelligi) oldugunu belirledigimiz zaman bu, tek bir tane gibi byle bir zellik gstermeyecek miktarla bozulmaz. Ayni sekilde bu illet, nadir olarak azik edinilen badem, ceviz, hiyar, sebzeler vb. gibi seylerle de bozulmaz. nk iktiyt konusunda Sri', mutat olanlari, devamli kalabilecek olan ve yaygin olarak azik edinilen seyleri esas kabul etmistir. Bundan o maddelerin dnyanin her yerinde azik edinilir olmasi gerekmez. Ayni sekilde sunu syleyebiliriz: Iki cezasi, akli korumak iin iene tatbik edilmek zere iki imeye baglanmistir. Sonra had, akli gidermeyen az miktar iin de uygulanmaktadir. nk deten azi ien ogu da imektedir.[30] Zina cezasi, her ne kadar konulusu nesebin korunmasi amacina ynelikse de, cins organin sokulmasina baglanmis, inzale (meninin gelmesine) baglanmamistir; buna gre inzal olmasa da o kimseye zina cezasi uygulanir. nk galip olan dete gre, cins organin sokulmasiyla birlikte inzal da bulunur. Bunun gibi pek ok rnek vardir. Buna gre, ser' mesil zerinde degerlendirmede bulunacak kimse, umum kaidelerin, deten galip bulunan haller zere car olduklarini (hibir istisnasi yok anlaminda gerek mnda kll olmadiklarini) hatirda tutmalidir. [31]
NC MESELE:

Umum iin konulmus sgalar oldugu konusunda kusku yoktur. Bu konunun incelenmesi Arap dili mtehassislarina aittir. Biz burada bir baska nokta zerinde duracagiz; her ne kadar bu, Arap dili mtehassislannca da ele alinacak konulardan ise de, asil yeri bizim burada irdelememizdir. Bu konu

sudur: Sigalarin konulus (vaz') itibariyla dellet etmis oldugu umum iin iki bakis aisi vardir: 1. Sganin, onu vaz' edenler arasindaki mutlak delleti aisindan ele alinir. Uslclerin dikkate aldigi yn bu olmaktadir.[32]Bu yzdendir ki onlara gre tahsis; akil[33], duyular (gzlem)[34] ve diger ayri (munfasil) tahsis delilleri[35]ile (de) gereklesir. 2. Lafzin kullanilis maksadi aisindan ele alinir. Lafiz, asil konulusu itibariyla yle olmasa bile, cri olan detler ondan gzetilen maksadin ne olduguna hkmeder. Bu ikincisi lafzin kullanilis (isti'ml) yn, birincisi de kiysi yn olmaktadir. Arap dilinde geerli olan esaslara gre, lafzin kullanilis yn, kiys yn ile atisirsa, hkm kullanilis ynne ait olur. Syle ki: Araplar, sz genellemek (ta'mm) istediklerinde maksatlarina (bir btn olarak) kelmin mnsinin dellet edecegi trden szckleri seebilirler ve o laiizlarm tek tek konuluslari itibariyla dellet ettikleri mnyi itibara almayabilirler, ya da asil konulmus olduklari mnyi itibara alarak onunla szn umum kilinmasini kastederler. Btn bunlar halin gereginin belirledigi seylerdendir. Aiklamak gerekirse mesel sz konusan kimse, asl ko-nulus itibariyla kendisini de baskalarini da kapsayan bir mm latiz kullanir, halbuki o bununla kendisini kastetmez ve kendisinin o mm lafzin geregine dahil oldugunu dsnmez.[36] Keza bazen mm ile, o lafzin asil konuhis mnsina uygun olabilecek bir sinifi kastedip, digerlerini kastetmeyebilir. Bazen[37] mm lafiz yerine bir paraya dellet eden lafzi zikreder ve bununla o paranin btnn kastetmis olabilir. Mesel: "Falan, doguya batiya sahip" denir[38] bundan maksat btn yeryzdr. "Zeyd'in sirtina karnina vuruldu" denir, her yeri kastedilir. "O, iki dogunun Rabbidir ve iki batinin Rabbidir[39]; "Gkte de Tanri, yerde de Tanri O'dur"[40] yetleri de byledir. Ayni sekilde bir kimse mesel: "Kim evime girerse ona ikram edecegim" dediginde, bundan kendisi kastedilmez. "Insanlara ikram ettim" veya "Kfirlerle savastim" denildigi zaman da bundan maksat "karsilastiklarim"dir. Bu durumda lafiz zellikle onlar iin mm olmaktadir. Amm lanzdan kastedilen, hatirdan asla gemeyenler olmaksizin sadece bunlardir. Ibn Harf syle der: Bir kimse kendisi de evde oldugu halde, evdekilerin hepsini dvecegine dair talk ve zd zere yemin etse, onlarin hepsini dvse fakat kendisini dvmese, yemininde sadik olur ve kendisine birsey

lzim gelmez. Yine "Emir, sehirde bulunan herkesi itham etti ve onlari dvd" denildigi zaman, itham ve dvme ierisine emir girmez. O devamle syle der: Ayni sekilde Allah Tel'mn kendisinden haber verdigi "Herseyin yaraticisi" gibi mm lafizlarin altina Yce Allah'in sifatlarindan herhangi birsey girmez. nk Araplar bu gibi szlerden byle bir mnya kasit ve niyet etmezler. Bunun bir benzeri de "Allah, herseyi bilicidir"[41]yetidir. Her ne kadar Allah Tel ztini ve sifatlarini bilici ise de, ancak bu haber sadece yaratiklarla ilgili olmak zere gelmistir. O'nun kendi ztini ve sifatlarini bilmesi baska birseydir. Kendisini tanitma kabilinden bu tr her ne haber gelmisse, bunlarda Allah Tel'mn da o bildirilen seyin umumu altina girip girmeyecegi konusuna bakilmaz; O'nun sifatlari hitap altina girmez. Bu lisanin konulusundan bilinen birseydir. Kisaca, umum konusunda kullanilis sekline (isti'ml) itibar edilir. Kullanilis sekilleri ise oktur. Ancak bu konuda kistas beyanin esasini teskil eden halin gerekleridir (hal karinesi[42]). nk mesel: "O (rzgar) Rabbinin buyrugu ile herseyi yok eder"[43] denildigi zaman bununla gkler, yer, daglar, sular ve benzeri seyler kas-tedilmemistir. Aksine yetten maksat deten rzgarin zerinden getigi zaman etki edebilecegi hersey demektir. Bu yzdendir ki arkasindan: "Bunun zerine evlerinden baska birsey grnmez oldu" buyurulmustur. Baska bir yette de: "Onlarin zerine, ugradigi herseyi birakmayip toza eviren kuru bir rzgar gnderdik[44] buyurulmustur. Buna dellet eden hususlardan biri de, bu gibi szlerden dil kurallari geregince istisnanin sahih olmamasidir. Mesel syle denmez: "Kendim hari, kim evime girerse ona ikram edecegim" veya "Insanlara ikram ettim, kendim hari" veya "Kfirlerle savastim, karsilasmadiklarimla hari" ya da benzeri szler. Istisna, ancak sz syleyenin disinda evde olan kimselerden, karsilasilan kimselerden olur ve o, yani istisna edilen, sayet istisna yapilmasa szn kapsamina girecegi dsnlen kimsedir.[45] Umum kilma (ta'mm) konusunda Arap dilinin geregi iste bu. Su halde ayni durum, seriatin umum lafizlari iin de geerli olacaktir.Sonra bazi uslcler de bu noktaya isarette bulunmuslar ve ge* nelleme kasdi sirasinda, konusanin hatirindan hi gemeyen ve ancak hatirlatilmasi durumunda dsnebilecek oldugu seylerin zerine lafiz hamledilemez, demislerdir. Byle birsey, ancak sadece lafi-za yapismak sonucunda olabilir.[46] Mn aisindan ise, o seyin konusanin maksadi dahilinde olmasi uzaktir. Mesel Hz. Peygam-ber'in: "Her deri tabaklandiginda temiz olur[47] hadisini ele alalim. Imam Gazzl bu konuda syle der:[48] Derinin tabaklanmasi konusuna temas edildigi sirada gerek konusanin ve gerekse dinleyenin kafasinda, kpegin derisinin bu genellemeden hari oldugu dsncesi uzak degildir; aksine vki ve galip olan budur. Bunun tersi ise garip ve uzak grlen bir ihtimaldir. Baskalari

da ayni seyi sylemistir. Bu Arap (dili) kaidesine uygundur.[49] Dolayisiyla Sri'in kelmi mutlaka bu anlayis zerine yorulacaktir, Itiraz: Amin bir lafzin, terkibe girmeden nce, ne iin konulmussa onlarin tmn kapsadigi sabittir. Terkip ve kullanilis sekli sirasinda ise bakilir: Bu halde iken, ya terkibe girmeden nceki kapsadigi mnya dellet etmeye devam edecektir, ya da etmeyecektir. Eger birinci sik sz konusu ise, bu lafzin konulusunun geregi olacagindan herhangi bir problem bulunmayacaktir.[50] Eger Ikinci sik sz konusu ise, o zaman bu, mm lafzin tahsisinden baska bir sey degildir. Her tahsis iin de mutlaka akl veya nakl ya da daha baska bir delile ihtiya vardir. Uslclerin muradi da Iste budur. Bir baska nokta daha var: Bizzat Arabm kendisi, bir ok ser' delilde yer alan lafzi, umumu zerine hamletmistir; halbuki szn akisi -bilindigi zere- onlarin bu anlayisinin aksini gerektirecek mahiyette idi. Onlarin szn kullanilisi hakkindaki anlayislari, genelleme (ta'mm) konusunda delil olarak kullanilabilecek kadar nemli ise, o zaman onlarin bu anlayislari, szn kullanilis seklinin, lafzin mstakil halde iken mevcut bulunan delletine ikinci bir vaz' sekli olacak gibi etkisi olmadigini; bilakis lafzin terkip ncesindeki delletinin, asl vaz' sekli zere olmakta devam ettigini gsterir. Sonra onlarin bu anlayisinin arkasindan bitisik ya da ayri bir delille tahsis gelir. Buna sunu rnek verebiliriz: "ste gven onlara, inanip imanlarina zulm karistirmayanlaradir[51]yeti inince durum ashaba ok agir geldi ve Rashillah'a gelerek: "Hangimiz imanina zulm karistirmamis tir ki?!" dediler.[52]Bunun zerine Hz. Peygamber: "yle degil. Lokman'in ogluna syledigi: "Sphesiz ki sirk byk zulmdr" szn isitmez misiniz"?" buyurdu.[53]Bir rivayette de bunun zerine "Sphesiz ki sirk byk zulmdr'[54] yeti indi.[55] Bir baska misal de sudur: "Siz ve Allah'tan baska taptiklariniz, cehennemin odunusunuz'[56] yeti indigi zaman bazi kfirler syle demislerdir: "Meleklere de tapilmaktadir. Mesih'e de tapiliyor![57]Bunun zerine: "Yaptiklarina karsilik katimizdan kendileri iin iyi seyler yazilmis olanlar, iste onlar cehennemden uzak tutulanlardir'[58] yeti inmistir. Buna benzer daha baska rnekler gsteriyor ki, szn akisi (siyak), serl maksada gre lafzin umumliginden daha zel bir umumlik gerektirmesine ragmen onlar, bu yetlerden mcerred lafzin geregini anlamislardir. Onlarin akillarina gelen ilk mn bu olmustur. Onlar, Kur'n'm kendi lisanlari zere inmis oldugu kimselerdi. Eger onlara gre itibara alinmasi gereken sey, lafzin ne iin konulmus oldugu olmasaydi, byle bir anlayisa kapilmazlardi. Cevap: Birinci itiraza syle cevap verebiliriz: Biz Arabin is-ti'ml seklini dikkate aldigimiz zaman, lafiz terkibe girmeden nceki delletini ya

srdrecektir ya da srdrmeyecektir. Eger srd-recekse tahsis yoktur. Eger nceki delleti, terkip sonrasinda mevcudiyetini sr durmuyorsa, o zaman kullanis sekli iin, asil iin olmayan bir baska itibar hasil olmus demektir. Sanki o, mecaz olmayan hakki ikinci bir vaz'dir. Bazi limlerin bu gibi durumlarda, asl vaz' seklini murad ettiklerinde "lgav hakikat"; kullanilis sekline ait olan vaz'i murad ettikleri zaman da "rfi hakikat"[59] tabirlerini kullanmalari belki de bu degerlendirmenin sonucudur. Ortaya konan bu seyin sihhatine Arap dili esaslari ierisinde delil olacak sey vardir: Arapa bir lafzin iki asliyeti vardir: a) Kiys asliyet b) Kullanilis sekline ait asliyet. Kullanilis seklinin, lafzin esas konulusu sirasinda bulunan asliyeti disinda bir baska asliyet sekli daha vardir. O da zerinde konusulan ve hakkinda delil ikamesine alisilan yndr. Su halde kullanilis seklinde mm lafzin herhangi bir sekilde tahsisi sz konusu olmayacaktir.[60] ikinci itiraza da syle cevap verilecektir: Kullanis seklinin umumligini kavrayabilmek iin, o konuda gzetilen maksatlari bilmek gerekir. Seriatin bu konuda iki maksadi vardir 1. Arab'in kullanis seklindeki -ki Kur'n ona uygun olarak inmistir- maksadi. Bu konudan bahsedilmisti. 2. Ser' kullanilis seklindeki maksadi. Bu maksat, Kur'n'm srelerinde ser' kaidelerin ortaya konmasi hasebiyle yer almistir. Syle ki: Arabin kullanmis oldugu mutlak vaz' sekline nisbetle ser' vaz'in nisbeti, zel zanatlardaki vaz'in cumhura ait olan vaz'a nis-beti gibidir.[61] Mesel "salf hakkinda syle dersin: "Onun asli szlkte du demektir. Sonra seriatta belli bir sekil zere icra edilen zel bir duaya tahsis edilmistir. O, bu zel dua hakkinda hakkat-tir; mecaz degildir" Ayni sekilde umum lafizlari hakkinda da, ser' kullanilis sekli hasebiyle onlarla ilgili Sri'in maksadi aisindan ancak mm lafiz olabilirler, deriz. Buna delil, az nce zikri geen kullanilis sekline ait vaz' hakkindaki delilin benzeridir. Sri'in maksatlarinin istikraya tbi tutulmasi bu hususu aiklar; ayrica ser' hakikatin isbati konusundaki deliller de onlara eklenir: Arabin kullanis seklindeki maksadi bilme konusunda onlar birbirine esittir; nk Kur'n, onlarin dili zere inmistir. Ser' kullanis seklindeki maksadi bilme konusuna gelince, bunu kavrama konusunda farklilik mevcuttur. Zira onu anlama bakimindan sonradan mslman olanlarla, ilk mslmanlar bir degildir; onu anlamak iin kendini veren, tahsili iin ugrasan kimse ile, bu derecede olmayan ayni degildir; bu konuda mbted (az bilgili) olanla mntehi (en son noktaya ulasmis) olan

bir olmaz: "Allah iinizden inanmis olanlari ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle ykseltir"[62] Dolayisiyla sahabeden bir kisminin, kendilerine mskil gelen bir husus karsisinda duraksamalari ve gzetilen ser' yn anlayamamalari mmkndr. Ser' mnlari kavrama konusunda bilgi ve tecrbesi arttika, konuyla ilgili ufku aildika daha nce kendisi iin mskil olan noktalar ortadan kalkacak ve ser' kasid apaik olarak kendisine ayan olacaktir. Szn kullanilisina ait bu zellikler anlasildi ise diyoruz ki, onlardan bazilarinin problem kabul ederek durdugu hususlardan bir kismi iste bu noktaya ikacak trdendir. Uslclerin ser' hakikat dye ortaya koymus olduklari husus da bunu destekler mahiyettedir. nk konu ondan alinmaktadir.[63]Bu vaz' sekli, her ne kadar Arap kelmi ierisinde zimnen getirilmisse de, kendisine has maksatlari vardir. Buna ayni zamanda hkmle ilgili szn sevk sekli (hkm mesk) da dellet eder. Bunu da ancak Sri'in maksatlarini bilebilen kimseler kavrayabilir. Nitekim birincisini de ancak Araplarin maksatlarini bilebilenler anlayabilir. zerinde dsnlecek olursa sorduklari hep bu kabildir. Fasil: Ortaya konulan hususlarin dogrulugu, ikinci itiraz sirasinda ileri srlen rnekler zerinde dsnldgnde ortaya ikacaktir: "Inanip imanlarina zulm karistirmayanlar...[64] yetini ele alalim: Burada kelmin akisi (siyak) yette geen "zulm"den maksadin, hususiyle sirk trleri olduguna dellet etmektedir. nk sre bastan sona kadar tevhid esaslarini ortaya koymakta ve sirkin her esidim ve uzantilarini yikmayi amalamaktadir. Ayetten nce Ibrahim'in kissasi islenmis[65]onun yildizlar, ay ve gnes hakkinda ortaya koymus oldugu delillerle kavmiyle yaptigi mcadele sergilenmistir. Ondan nce de su yet gemisti: "Allah'a karsi yalan Uyduran ve yetlerini yalanlayanlardan daha zlim kim vardir'[66] Bundan, sz edilen iki hasleti[67]kendisinde bulundurandan daha zlim kimse olmadigi ortaya ikar ve En'm sresinde ele alman konunun bunlar oldugu, deliller getirmek suretiyle onlarin iptaline, Allah'a muhalefetlerinin byklg ortaya konulmaya, ziddi bulunan hakkin izahina alisildigi anlasilmis olur. Bu durumda soru, sanki bu mnnin ortaya konmasindan nce varid olmus gibidir.[68] Sonra bu yet, ser' bir hkm mm bir lafizla ortaya koydugu iin, ondan byk kk her trl zulmn kastedilmesi anlasilabilecek bir durumda idi. Iste o yzden de soru sormuslardi ve bu, srenin inisi sirasinda olmustu. Sonra bu sre Mekkdir ve Islm'in ilk yillarinda henz kl ahkmin tamaminin ortaya konmadigi bir sirada inmistir.[69] yet zerinde dogrudan durmayi gerektiren sebeplerden biri[70] de su olabilir: JJaj f-^i Ij-Ji (Jj Grldg gibi yette zulm kelimesi olumsuzluk

bildiren l)ir ifadeden sonra nekre (belirsiz) olarak gelmistir[71] ve zulmn nevilerinin tmn kapladigina (istigrak) dair bir belirti de yoktur. Aynen su rnektekine benzemektedir: J>j ^L 1) Bu durumda Sibeveyh'in zikrettigi mnlar ihtimal dahilinde olur. Bu muhtemel mnlarin hepsi mezkr ya da mukadder olanin geregini nefyetmektir. Bu muhtemel mnlar ierisinde istigrak mnsi yoktur; istigrak mnsi olmasi iin zid bir <y ya da o mnda bir harf ile nefyin (olumsuzlugun) tekidi gerekir. Byle bir tekit ise yette yoktur. Aksine srede sz konusu nefyin, bilinen bir zulm zerine gelmis oldugunu gsteren hususlar vardir. Bu zulm de; Allah'a iftira ve yetlerini yalanlama zulmdr. Bu durumda yet, szn akisina (siyak ve sibak) bakilmaksizin ele alinmasi ve hkmlerin konmasi aisindan sevkedilmesi itibariyla mcmel halini almis[72] ve bu yzden hakkinda tartisma dogmustur. Sonra Hz. Peygamber tarafindan, onun umumundan, zulm trlerinden srenin dellet etmis oldugu bir ya da iki trnn kastedildigi aiklanmistir. Buna gre yette, herhangi bir sekilde tahsis sz konusu olmamistir.[73] "Siz ve Allah'tan baska taptiklariniz cehennemin odunusunuz'[74] yetine gelince; limler cevap olarak bu yet hakkindaki Ibn Ziba'r'nin[75] itirazinin, yetin kullanilis sekli ve yeri hakkindaki bilgisizliginden kaynaklandigini belirtmisler ve konu ile ilgili olarak rivayet edilen Hz. Peygamber'in : "Kavminin dili hakkinda ne kadar da cahilsin!" szn[76] zikretmislerdir. nk yette Isf seklinde buyurulmustur. Bilindigi gibi (esya, hayvan gibi) aldi olmayan seyler iin kullanilan bir ilgi zamiridir. Bu durumda yet melekleri ve Mesih'i nasil kapsar?! Bizim burada ortaya koydugumuz esasa gre ise syle cevap verilir: Hitap, aika Kureys kfirlerine yneliktir. Onlar ise ne meleklere ne de Mesih'e tapinmiyorlardi; onlar sadece putlara tapiyorlardi. Bu durumda "taptiklariniz" ifadesi, onlarin tapmakta olduklari putlari hakkinda mmdir. Kullanilis sekline ait umumlik ierisine onlarin tapmakta olduklari putlardan baskasi girmez. Bu yzden karsi ikan kimsenin bu itirazi, yetin sevk seklini bilmemesinden ve yetlerde kastedilmis bulunan maksattan gafletinden kaynaklanmistir. Rivayet edilen "Kavminin dili hakkinda ne kadar da cahilsin!" seklindeki hadis, onun Arap diline ait maksatlari anlama konusunda -kendisi Arap olsa bile- yetersiz olduguna delildir. O kimsenin anlayis yoksunlugunun sebebi de (Islm'in ruhundan) habersizligi, itiraz konusunda hirsli ve nyargili olmasi, bylece kastedilen mnyi dsnememesidir. "Yaptiklarina karsilik katimizdan kendileri iin iyi seyler yazilmis olanlar, iste onlar cehennemden uzak tutulanlardir''[77] yeti de, onun bilgisizligini (iyice) ortaya koymak iin gelmistir. Benzeri bir rnek de Sahh'te zikredilen su olaydir: Mervan, kapicisina:

<rY Rfi'! Ibn Abbs'a git ve ona de ki: Eger kendilerine verilen seyden dolayi sevinen ve yapmadigi seyden dolayi da vlmeyi seven herkes azap grecekse, o zaman biz hepimiz azap grecegiz demektir" (Bu soruya) Ibn Abbs syle cevap verdi: "Bu yetle sizin ne ilginiz var? Hz. Peygamber yahuderi agirmis ve onlara birsey sormustu. Yahudiler onu sakladilar ve yanlis bilgi verdiler. stelik kendilerine sorulan konuda cevap vermis olmaktan dolayi vg beklediklerini ihsas ettiler ve gizleyip yanlis bilgi verdikleri iin de sevindiler" Ibn Abbs sonra su yeti okudu: "Allah, kendilerine kitap verilenlerden, onu insanlara aiklayacaksiniz ve gizlemeyeceksiniz, diye ahid almisti. Onlar ise, onu arkalarina atip az bir degere degistiler. Alis verisleri ne ktdr! Ettiklerine sevinen ve yapmadiklarlyla vlmekten hoslananlarin, sakin sakin onlarin azaptan kurtulacaklarini sanma; elem verici azap onlaradir"[78] Bu da o kabildendir.[79] Kisaca, (geen yette) sorulan sorulara verilen cevaplar, o nasslarin umumlarinin seriatta nasil vaki olduklarini beyandan ibarettir. Bu cevaplar ayni zamanda, kelmin kullanilisi sirasindaki Arab'in kasdmdan[80] baska, bir de Sri'in kasdinin bulundugunu ve mutlaka onun da grenilmesi gerektigini, bu kasdm grenilme-siyle ancak bu tr msklerin giderilebilecegini ve diger umum lafizlarda da durumun ayni olacagini ortaya koyar. Bu durumda sz geen yerlerde munfasil bir delille hibir sekilde tahsisten bahsedilemez.[81] Umum lafizlar kural olarak bidziyelik gstermisler ve mmhklarina bir halel gelmemistir. Burada bir fasil aalim. Bu ihtiya, ortaya konulan aiklamalar ve itiraza verilen cevap zerine ortaya ikabilecek problem[82] sebebiyledir. Bylece amalanan sonu tam olarak ortaya ikacaktir. Itiraz: Birileri syle diyebilir: Selef-i slih, kendileri ser1! maksatlari bilmelerine ve Arap olmalarina ragmen, her ne kadar yetin siyaki aksine dellet etse de szn ummunu esas almislardir. Bu, onlar katinda lafizda muteber olanin, lafzin -siyak aksi bir duruma delalet etse dahi- mstakil haldeki delleti itibariyla umumu olduguna delil olur. Onlara gre durum byle olunca, geen rneklerde oldugu gibi hususligi beyan edilmis olanlar, munfasil bir delil ile tahsis edilmis olur; iddia edilen lafzin kullanilis sekline ait umum zere konulmus olmaz. Bu hususla ilgili onlarin szlerinde rnekler vardir: 1. Hz. mer, halifeligi sirasinda kaliteli olmayan (hasin) yiyecekleri tercih eder, yamalikli elbiseler giyerdi. Kendisine: "Bundan daha uygun yiyecekler alsan ya!" denildigi zaman: "Onlarin (dnya hayatinda tketilecek)

iyiliklerim kilinmasindan korkuyorum. Allah Tel: 'Dnyadaki hayatinizda sizin iin gzel olan herseyi harcadiniz...[83] buyuruyor" derdi. Yine o, ailelerinin nafakalari konusunda genislik gsteren bazilarini grdgnde syle demistir: "Bu 'Dnyadaki hayatinizda sizin iin gzel olan herseyi harcadiniz...' yeti sizi nereye gtrecek?!" Szn akisi (siyak), yetin dnya hayatina razi olup hirete aldiris etmeyen kfirler hakkinda nazil oldugunu gstermektedir. Nitekim yet: "inkr edenler, atese sunulduklari gn, onlara 'Dnyadaki hayatinizda sizin iin gzel olan herseyi harcadiniz... Ama bugn alaltici bir azap greceksiniz' denir"[84] seklindedir. Bu ifadeler m'minlerin haline uygun degildir. Buna ragmen Hz. mer israfin terki konusunda yeti mutlak olarak almis ve onu m'min olsun, kfir olsun herkese smil kilmistir. Onun bu grsnn, Sahili'te yer alan Hz. Peygamber'e karsi dayanisma ierisine giren iki kadin[85]hadisinde bir dayanagi da vardir. Syle ki: Hz. mer, Hz. Peygamber'e : "Allah'a dua et de, mmetin hakkinda genislik versin. Iranlilara ve Bizans'a bolluk vermistir; halbuki onlar O'na tapmiyorlar" Bunun zerine Hz. Peygamber oturarak dogruldu ve: "Ey Hat-tab oglu! Yoksa seti sphe ierisinde misin? Onlar dnya hayatinda iken iyilikleri kendilerine pesin olarak verilen bir kavimdir" buyurdu. Bu, -her ne kadar yetin akisi aksini ortaya koysa daHz. mer'in yaklasimina bir isaret olur.[86] Cehennem atesinin ilk yakacagi zmre[87] ile ilgili hadis[88]hakkinda Muviye syle demistir: "Allah da, Rasl de dogru sylemistir: 'Dnya hayatini ve gzelliklerini isteyenlere, orada islediklerinin karsiligini tastamam veririz; onlar orada bir eksiklige de ugratilmazlar, iste hirette onlara atesten baska birsey yoktur, isledikleri seyler orada bosa gitmistir. Zaten yapmakta olduklari sey de btildir.[89]Muviye, bu sz ile hadisin geregini -ki o mslmanlar hakkinda vrid olmustur-, kfirler hakkinda olan -nk yette Iste hirette onlara atesten baska birsey yoktur* denilmektedir (ve bu yetin kfirler iin oldugunu gsterir)- bu yetin hkm altina sokmustur. Bu, yette geen &* sila isminin[90]kfirlerin disinda mslmanlari da kapsayacak sekilde umm ifade etmek zere alindigim gsterir. Buhrfde, Muhammed b. Abdirrahman anlatir: Medineler zerine bir asker birlik plnlandi; ben de ona yazildim. Ibn Ab-bs'm azadlisi Ikrime ile karsilastim ve ona durumu bildirdim. Beni byle birseyden siddetle menetti ve sonra bana syle dedi: Ibn Abbs'm bana haber verdigine gre, Hz. Peygamber [ "h^^"] dneminde mslmanlardan bazi kimseler msriklerle beraber idiler ve onlarin kalabalik gzkmesine yardimci oluyorlardi. Ok gelir onlardan birine isabet eder ya da kili darbesi isabet eder ve lrlerdi. (Mslmanlardan bazilarinin: 'Onlar bizim kardeslerimiz di, onlar iin istigfar edelim' dediklerinde: "Kendilerine yazik edenlere me-T2831 lehler

canlarini aldiklari zaman.[91]yeti inmistir.[92] Bu da ayni sekilde bu kabildendir. nk yet msriklerin kalabaliklarim artiran kimseler hakkinda artimdir. Sonra Ikrime, onu bundan da daha genel bir sekil zere almistir.[93] Tirmiz ve Nes'nin Ibn Abbs'tan yaptiklari bir rivayet de syledir: Ashab "Iinizdekini aiklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba eker..[94] yeti indigi zaman, daha nce hibirsey-den grlmedik bir sekilde endise ve korku duydular ve bunu gelip Hz. Peygamber'e [" vyesS&mtu ] sylediler. O da onlara: "Isittik ve itaat ettik! deyin" buyurdu. Allah onlarin kalbine iman verdi (de buna tahamml gsterdiler). Bunun zerine Allah Tel su yetleri indirdi: "Peygamber ve inananlar, ona Rabbinden indirilene inandi. Hepsi ... 'inandik, itaat ettik' dediler. Allah kisiye ancak gcnn yetecegi kadar ykler; kazandigi iyilik lehine, ettigi ktlk de aleyhinedir. Rabbimiz! Eger unutacak veya yanilacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz! Bizden ncekilere ykledigin gibi, bize de agir yk ykleme'[95]Hadis, bu dualar karsisinda Allah Tel'nm: "yle yaptim" diye icabette bulundugunu bildirmistir.[96] Bu rivayette de ashab, yetten muradin umum oldugunu anlamislar ve Hz. Peygamber de, onlarin bu anlayisini tasdik etmistir. Ondan sonra "Allah kisiye ancak gcnn yetecegi kadar ykler..." yeti, "Allah size dinde glk kilmamistir"[97]yeti ile birlikte nesh[98] ya da bir baska sekil[99] zere inmistir. Dinde gl gn olmadigi ilkesi, Mekke'de konulmus kll bir kaidedir. Bunda, lgav ya da ser' kullanilis sekli bir baska seye dellet etse bile, lafz umum dellet seklinin alinmasinin sahih olacagina dellet vardir.[100] Ayni durum "Peygamberden ayrilip, inananlarin yolundan baskasina uyan kimseyi, dndg yne dndrr ve onu cehennme sokariz" yeti[101] iin de geerlidir. nk bu yet dinden dnenler (mrted) hakkinda nazil olmustur. Zira arkasindan gelen: "Allah, kendisine ortak kosulmasini elbette affetmez. Bundan baskasini diledigine bagislar" yeti bunun delilidir. Buna ragmen btn limler, bu yeti icmhn hccet olusuna, ona muhalefet edeninin s kabul edilecegine, dinde bid'at ikarmanin kt birsey olduguna delil olarak kullanmislardir. "Bilin ki, onlar Kur'n okunurken ondan gizlenmek iin iki bklm olurlar. Bilin ki, elbiselerine brndklerinde bile Allah onlarin gizlediklerini ve aiga vurduklarini bilir"[102]yetinin sevki aslinda kfirler ve mnafiklar ya da baskalari iindir. nk "ondan (yani Allah'tan veya Raslullah'tan gizlenmek iin" ifadesi bunun delilidir. Buna ragmen Ibn Abbs: "yet, helaya gittikleri zaman utanan ve baslarini (avret yerine bakmayip) yukari diken, eslerine yanasirken baslarini yukari kaldiran bir takim insanlar iin

inmistir"[103] demis ve bu tr insanlari da yetin hkm iine almistir; halbuki szn akisi byle bir genellemeyi gerektirmemektedir. Bu gibi rnekler oktur. Btn bunlar, "Itibar, lafzin umum olusuna olup, sebebin hususligine degildir" grs zerine kuruludur. Bir baska rnek de Allah Te'nm: "Kim Allah'in indirdikle-riyle hkmetmezse, iste onlar kfirlerin t kendileridir"[104] yetidir. Bu yet(ler)[105] yahudiler hakkinda inmistir ve szn akisi bunu gstermektedir. Sonra limler, yetin hkmn kfirler disindakilere de tesmil etmisler ve Allah'in indirdikleriyle hkmetmemenin kfrn dnunda (berisinde) bir esit kfr oldugunu sylemislerdir. Bu konu, itibarin lafzin umm olusuna olmayip, sebebin hususligine oldugu[106] mecrasina girdigine ve bu konuda da bilinen ihtilaf[107] mevcut olduguna gre, daha sahih olanin iki grsten biri olacagi sonucuna varmis olacagiz; bunun tesinde baska bir fayda elimize gemeyecektir. Cevap: Selef-i slih, bu ince anlayisa, onu lafzin umumligi konusu zerine degil, bir baska noktaya dayandirarak varmislardir. nk onlar Allah'in kelmindan ancak ilimde stn paye (rsh) sahiplerinin elde edebilecegi bir maksadi kavramislardir ki o da sudur: Allah Tel, kfirleri kt fiilleriyle, m'minleri de en gzel amelleri ile zikretmistir. Bundan amaci, kulun bu iki makam ara- sinda devamli korku ve mit ierisinde olmasini temin etmektir. Bu durumda kul, iman sahiplerinin sifatlarina ve onlar iin vaad edilen seylere bakacak, onlari elde edebilmek midi ile alisacak, onlar ierisine katilamamaktan korkacak ve gnahlardan kaacaktir; kfirlerin sifatlarina ve onlar iin hazirlanmis olan azaba bakacak ve onlarin iine dstkleri sey ierisine dsmekten korkacak,spheli seylerden dahi kaacak; imani sebebiyle onlara katilmayacagini mit edecektir. Bu haliyle o korku ve mit arasinda olacaktir. nk o, her ne kadar skt geilmis de olsa her iki grupla da bir nevi mstereklik ierisindedir. Zira iki u zikredildigi zaman, ikisi arasinda kalan her iki taraftan da sayilir.[108]Aynen ictihd mahallerinde oldugu gibi, aralarinda fark yoktur. Onlarin zikredilen grslere ulasmalari iste bu ynden olup, onlari lafzin umumu altina dahil etmis olmalarindan degildir. Sz edilen Ahkf (46/20), Hd (11/15) ve Nisa (4/97) yetleri hakkinda bu tezimiz ok aiktir.[109] Nisa (4/115) yetinin zahiri de yle gzkmektedir. Digerleri[110] ise, ya (bu cevapta) sz edilen kaidedendir ya da, kll bir kaideden alinmis cz' bir aiklamadir; yoksa maksat tahsis degildir; aksine umum ynnn beyan edilmesidir.[111] Tafsilt konusunda daha fazla arastirmalisin. Yardim istenilecek olan ancak Allah'tir. Fasil: Verilen bu bilgilerden sonra diyoruz ki; tahsis ya ayri (munfasil) bir delille

ya da bitisik (muttasil) bir delille sz konusu edilmektedir. Eger istisna, sifat, sart, gaye, bedel-i ba'z vb. gibi bitisik bir delille ise, bunlarda aslinda birseyin ikarilmasi sz konusu degildir. Aksine bu, muhatabin kastedilen seyin disinda baska bir mn anlamamasi iin lafzin umumundan Sri'in ne kastettiginin beyan edilmesidir. Bu Sbeveyh'in; "Tanimayana nisbetle 'Kizil Zeyd' ifadesi, taniyana nisbetle sadece 'Zeyd' ifadesi ile aynidir.' szne ikar. Syle ki: "Kizil Zeyd" in delleti, konusanin kastina gre "Zeyd"in delletinin aynidir. Nitekim sila ismi[112] de, arkasindan gelen sila cmlesiyle birlikte ismi beraberce olusturur; isim, ikisinden biri degildir. "Terzi adani" dedigin zaman, muhatap ondan muradin Zeyd ile ayni oldugunu anlar; su halde medlule dellet eden sadece biri degil her ikisidir (yani "terzi adam" tamlamasidir).[113] Bu istisnada iyice ortaya ikar.[114] Mesel " hari on" denildigi zaman bu ifade, "yedi" szcg ile esanlamli olur. Bu sanki terkip esnasinda ortaya ikan baska bir vaz' gibi olur. Durura byle olunca, hkmn elde edilmesinde, ne lafiz ne de kasit[115] itibariyla bir tahsis yok demektir. Ayni sekilde onun mecaz oldugunu sylemek de yanlistir; nk Arap dili mtehassislarina gre: "Kahramanlari avlayan bir arslan grmedim" sz ile, "Cesur bir adam grmedim" sz arasinda fark vardir. Zira birincisi mecaz, ikincisi ise hakikattir. Bu konuda sz onlarindir; sz hakkinda aklin ortaya koyabilecegi tasavvurlara[116] ait degildir. Munfasil (ayri) delil ile tahsise gelince; o da ayni sekilde umum lafizlardan maksadin ne oldugunun aiklanmasi esasina ikar. Nitekim meselenin basinda bu husus ortaya konulmustur. Gerekte ise, uslclerin belirttikleri gibi bir tahsis yoktur. Itiraz: Uslcler de byle sylyor ve syle diyorlar: Tahsis, zikredilen lafizdan maksadin ne oldugunun aiklanmasidir. nk tahsis, muhatabin anlayisina gre tahsis edilenin, lafzin umumu altina girmis olabilecigi anlayisini ortadan kaldirmaktir ve lafzin altina girmesinin niurad olunmasi degildir; aksi takdirde tahsis, nesh olurdu. Su halde, ayri delil ile yapilan tahsis ile bitisik bir delille yapilan tahsis arasinda yaptiginiz aiklamaya gre bir fark yoktur. Bu durumda zikettiginiz seyle, uslclerin zikrettikleri sey arasinda nasil fark gryorsunuz? Cevap: Aralarindaki fark aiktir. Syle ki: Burada bizim zikrettigimiz sey, Arap diline ya da seriata ait kullanilis seklinde umum sigalarinin konulus biiminin beyani esasina yneliktir. Uslclerin zikrettikleri sey ise, siganin konulusu itibariyla umumdan hususa ikmis olmasinin beyani esasina varmaktadir. Biz, onun lafzin vaz' seklinin beyani oldugunu aiklamistik. Onlar ise, lafzin asl vaz' seklinden ikisinin beyanidir, demektedirler. Dolayisiyla aralarinda fark vardir. Burada szn ettigimiz tefsir,

kendisinden muradin ne oldugunu aiklamak zere msterek lafzin hemen arkasindan getirilen beyanin[117] benzeri (nazri) olmaktadir. Uslcle-rinki ise, hakikatin hemen arkasindan ondan muradin mecaz oldugunu beyan iin getirilen aiklamaya benzemektedir (nazri).[118]"Bir arslan grdm; kahramanlari avliyor" sznde oldugu gibi. Itiraz: Yani uslclerin ortaya koymus olduklari esaslar tmden btil mi? Eger btil ise, onlarin zerinde icm ettikleri sey hatali olmayacak mi? Halbuki mmet, hata zerinde icm etmez. Eger, onlarin grsleri dogru ise, -ki icm etmis olmalari bunu gerektirir- o zaman onlarin grslerine ters dsen hersey hatali olmus olur. Su halde simdiye kadar anlattiklarinizin hepsi hatali olmalidir. Cevap: nce icm iddiasi -sarti zere- sabit degildir. Haydi sabit kabul edelim; bundan bizim anlattiklarimizin btil olmasi lzim gelmez. nk onlar umum lafizlarini, sadece terkip ncesindeki vaz' itibariyla delletleri aisindan ele almislardir; kullanilis sekline ait vaz' halini dikkate almamislardir. Hatta hkmlere istidlal konusunda, onu itibara rcu etmislerdir: Bu durumda her biri, grms oldugu bir noktayi itibara almis ya da razi oldugu bir tevile gitmis olmaktadir. Burada ortaya konanlar, onlarin, kullanilis seklinde lafizlari itibara almis olmalari noktasindan ikarilmaktadir ve bu konuda bizimle onlar arasinda bir ihtilaf bulunmamaktadir. Bundan ancak onlarin maksatlarini anlayamayanlarin ve szlerini gerek anlamda degerlendiremeyenlerin anlayislari bir istisna olmaktadir. Basari ancak Allah'tandir. Fasil: Itiraz: Buraya kadar anlatilanlar nihayet szde kalan bir bahistir; mn itibariyla bir farklilik yoktur.[119]Byle birsey zerine herhangi bir hkm bina edilmez. Cevap: Buna verilecek cevap hayir, olacaktir. Aksine konu, zerine bir ok hkmn bina edildigi bir bahistir. Bunlardan bazilari sunlardir: 1. Amra, tahsis grdkten sonra hccet olabilir mi? Olmaz mi?[120] konusunda ihtilaf etmislerdir. Bu din konusunda ok tehlikeli meselelerden biridir. Haddizatinda bu gibi konularda mevcut olan grs ayriligi, irkin birseydir. Zira ser' delillerin byk ogunlugu ve umdeleri, umum ifadeli nasslardir. Eger bylesine bir konu, ihtilafli konulardan sayilacak olursa o zaman ser' nasslarin byk ogunlugu, zerinde "Acaba delil olur mu? Yoksa olmaz mi?" diye tartisilan seyler halini almis olur. Bunun benzeri bir durum, mutlak ifadeli nasslar hakkinda da sz konusu olur. Ama mesele zikri geen esasa arzedildigi zaman, bylesine tehlikeli bir problem ortadan kalkmis[121]ve umum ifadeli btn nasslar, her grse gre de hccet olmus olur.[122]

Bu konunun problem edilmesi, bir baska irkin iddiaya daha gtrmstr. Bu iddiaya gre Kur'n'in umum ifadeli nasslari ierisinde, -tahsisten sonra hccet oldugu grs kabul edilse bile- hakikaten umum kabilinden sayilacak hibirsey yoktur. Byle bir grs, Kur'n kll esaslarin iptalini ve onlarla istidlalde bulunmayi btn olarak dsrr. Ancak bu konuda biraz gevseklik gsterilir ve hsn zanda bulunulursa o baska. Yoksa isin tahkiki yapilir ve kesin hkme varma istenirse bu mmkn olmaz. Bu dsnce, dikkat edilecek olursa ser' delillerin zaafa ugratilmasi sonucunu dogurur ve onlara dayanilmasi esasini zayiflatir. Bunlar, grslerine esas olmak zere Ibn Abbs'm: "Allah, herseyi bilicidir" yeti hari, Kur'n'da tahsis grmemis hibir mm yoktur" szn naklederler. Btn bunlar, Arap diline muhalif seylerdir, selef-i slihin tahkik sonucunda anladiklari Kur'n'in umum ifadeli nasslarina kesin bir surette dayanmalarina ters dser. Bu hem, Arabin kendi dilindeki kasdi, hem de Sri'in benimsemis oldugu hkm koyma sekilleri hakkindaki kasdi aisindan sakattir. Sonra bilindigi zere Hz. Peygamber'In zelliklerinden biri de kendisine cevmiu'l-kelim[123] zelliginin verilmis olmasidir. Bu zelliginin bir sonucu olarak sz, onun dilinde olabilecigi-nin en son haddinde muhtasar ve maksadi ifadeye de en yakin bir sekilde gelmistir. Bu kabilden olan ifadelerin basinda, umum ifadeli nasslar gelir. Kur'n'da cami' ifadeler, ancak tahsis, takyid ya da daha baska delillere ihtiya gsterecek sekilde vardir, denilecek olursa, o zaman bunlar muhtasar cami' ifadeler olmaktan ikar. Ibn Abbs'tan nakledilen szn ise, -eger sahih bir senedle sabitse- tevili mmkndr.[124] Dogrusu sudur ki, gelen umum lafizlari, kullanis sekline ait as-liyetle umumlari zeredir; onlarin umum mahallerini Sri'in maksatlarini kavramis ve Arap dilinin kullanis sekline hkim olan kimseler anlarlar. Bu bahis grldg gibi, sadece szde kalan bir konu degildir; zerine ok kiymetli fikh sonular ve bilgiler bina edilmektedir. Tevfk ancak Allah'tandir. [125]
DRDNC MESELE:

Umum azimetler, her ne kadar ilk bakista ruhsatlar tarafindan tahsis edilmis Intibaini veriyorsa da, aslinda onlar tahsis edilmis degillerdir. Aksine azimetler eski umum halleri zere bulunmaktadirlar. Bir terim olarak, ruhsatlarin onlari tahsis etmis oldugu sylense bile, bu hakik mnda olmayip mecaz mnda bir kullanis seklidir. Bunun delili sudur: Ruhsat, ya takat yetmeyen seye nisbetledir ya da yle degildir. Eger takat st birseye nisbetle ise, o aslinda bir ruhsat sayilmaz. nk takati yetmeyen kimse hitapla muhatap degildir. Bu durumda onun

hakkinda syle denilir: Azimet hkm getiren hitap, takat st ykmllg kaldiran delil ile esastan kalkmistir ve burada azimet daha ncesine muhalif bir baska sekle ve keyfiyete intikal etmistir. Mesel, kiyama g yetiremeyen bir kimsenin namaz kilmasini ele alalim. Bu kimse artik kiyamla muhatap degildir ve onun farzi bundan byle oturarak veya yan st ya da sirt st yatarak kilmaya dnsmstr. Bundan byle onun hakkinda azimet hkm iste bu sonuncusu olmustur. Eger ikinci kisimdan ise, o zaman ruhsatin mnsi, eger daha hafif olana intikal ederse kendisine bir gnah gerekmez demektir; yoksa ondan kiyam farzi dsmstr[126] mnsina gelmez. Buna su husus dellet eder: Bu. adam tekellfe girse ve namazini ayakta kil-sa; simdi bu kimse hakkinda; ya farzini azimet zere tam olarak eda etmistir denilecek, ya da yle denilemeyecektir. Onun, namazini tam olarak eda etmedigini sylemek sahih olamaz. nk o, kiyamin edasi konusunda saglam ve kadir olan kimse ile hibir fark olmaksizin ayni olmustur. Byle bir durumda bu ikisini ayirmak, delilsiz keyflik (tahakkm) olur. Su halde mutlaka onun keml zere kiyamini eda etmis olmasi gerekecektir. Bu da onun, kiyam hkmn getiren hitabin umumu altina girmesi demektir. Itiraz: Ruhsatla beraber azimet, kendisine nisbetle keffret zellikleri gsteren seylerdendir. Kisi, bu iki hasletten hangisini eda etse, o vcup hkm zere islenmis olur. Durum byle olunca, kendisinden kesinlik hkm kalkmis oldugu halde onun azimetle amel etmesi, keml zere amel etmek olur. Azimetin umumunun ruhsatla tahsis edilmesinin mnsi da iste budur. Bu izaha gre, azimetlerin umumlari ruhsatlarla tahsis edilmis olmaktadir.[127]Dolayisiyla onlarin umumluklarmin devamindan sz etmek dogru olamaz. Sonra[128], azmet hkmnn devami ile ruhsatin mesruiyetini bir arada toplamak, birbiri ile bagdasmayacak olan iki seyi bir arada bulundurmak demektir. nk azmet hkmnn bekasi demek, namazda kiyamin o kisi zerine kesin biimde farz olmasi demektir. Ruhsat ise, kiyamin o kimse zerine kesin olarak farz olmamasi anlamina gelir. Bu ikisi, birbiri ile bagdasmayan iki ayri durumdur ve ayni yerde bir arada bulunmalari mmkn degildir. Dolayisiyla kendisine agir gelen kimseye nisbetle, kiyam azmet hkmnn umumun devam etmekte oldugunu sylemek sahih olamaz. Bir nc husus, ruhsatla azmet arasinda tercih hakki bu-lunmaktadr. Eger azmet kesin asl vcup hali zere kalmakta devam etseydi, o zaman bundan vacip olan ile olmayan arasinda bir tercih trnden bir sonu lzim gelirdi. Kaide olarak byle bir sonu ise muhaldir. Muhal bir sonucu doguracak sey de muhaldir. [294]

Cevap: Azmet ve ruhsat keffret zellikleri gsteren seylerden degildir. Zira gerek bir tercih bulunduguna dellet eden sabit bir delil bulunmamaktadir. Ruhsatin hakikati ile gelen deliller, onu isleyen kimsenin gnahkr olmayacagini gstermektedir o kadar. Bunun tesinde mkellefin azmet ile ruhsat arasinda muhayyer (seimli) oldugunu gsteren delil yoktur. Bu ikisi arasindaki fark, Hkmler blmnde Azmet ve Ruhsat bahsinde gemisti. Bu husus sabit olunca, azimetin kemli ve asl hitap zere bulunmakta devam ettigi ortaya ikmis olur; muhalefetin ise baska bir hkm vardir (ki o da isleyenden gnahin kaldirilmis olmasidir). Sonra, azmet hkmn getiren hitap, Allah haklari ynnden olmaktadir; ruhsat hkmn getiren hitap ise, kul haklari cihetin-dendir ve her iki hitap kul zerine ayni cihetten gelmis degildir; aksine iki ayri ynden gelmistir. Cihetler farkli olunca, onlari bir arada toplama (cem) mmkndr ve bir arada bulunma halinde dogacagi sanilan eliski hali ortadan kalkar.[129]Azmet hkmnn mesakkatten[130] dolayi yerine getirilmis olmamasinin benzeri (naz-ri), hata, unutma ve ikrah (zor kullanma)... gibi mazeretler sebebiyle asil hkmn bulunmamasidir. Bu mazeretlerin bulunmasi halinde asl hitap dsmemekte[131] ve var olmaya devam etmektedir. Buna ragmen, asl hitabin gereginin bulunmayisi gnahi gerektirmemekte ve mazeret sahibini harani olan bir durum ierisine dsrmemektedir. Iste bu nokta zerine bir husus daha bina edilir ki hem bu meseleyi hem de baskalarini kapsar: O da sudur: Azimet olan umum hkmlerde, muhaliften makbul bir zr sebebiyle gnahin kalktigi durumlarda, sz konusu azimet hkmleri tahsis olmaksizin umumu zere bulunmaktadir. Her ne kadar onlar hakkinda, "zrler tahsis etmistir" gibi ifadeler kullanilirsa da, bu hakikat anlamda olmayip mecaz anlamdadir. Bu konu iin mstakil bir mesele aalim: [132]
BESINCI MESELE:

Meselenin sihhatini gsteren deliller yukarida geen delillerdir.[133] Mesele, her ne kadar bir ynden ihtilafli bir konu ise de, dogrusu, onun da azimetle ruhsat arasindaki iliski zerine cereyan etmesidir. Meseleyi iki konu olarak vaz* edelim: 1. Birincisi[134], mkelleften hatanin vukubulmasi ve bunun sonucunda haram olan birseyi islemesi, sonra o seyin nass, icm ya da baska bir yolla haram oldugunun ortaya ikmasi. Mesel hell zanniyla sarhosluk verici bir ikiyi ien, kendi mali zanniyla yetim ya da bir baskasina ait mali yiyen, kfir zanniyla bir mslmani ldren, kendi helli zanniyla yabanci bir kadinla yatan vb. rneklerinde oldugu gibi. Bu seylerin haram kilinmasina esas olan mefsedet-ler ya bilfiil vkidir ya da beklenti halindedir. nk sarhosluk ve-

ren ikiyi ien, aklini yitirir ve iki onu Allah'i anmaktan ve namaz kilmaktan ahkoyar; yetim malini yemek, o zavallinin zarar grmesi ve yoksul dsmesine sebep olur. Mslmani ldren (haksiz) bir kan akitmistir ve onun bu fiili: "Kim onu ldrrse, sanki btn insanlari ldrms olur"[135]yetinin kapsamina girer. Yabanci kadinla iliski kuran kimse, kendi suyundan yaratilmis olan nesebin karistirilmasina sebep olur. Bu durumda, acaba bu seyler hakkinda: "Allah Te, bunlara izin vermis veya onlari emretmistir" demek caiz olur mu? Hayir! Bu gibi durumlar karsisinda denilecek olan sudur: Allah Tel hatali olan kimseyi mazur grr, ondan glg ve bu yzden girmesi gereken gnahi kaldirir, ortaya ikan mefsedeti mmkn mertebe gidermeye ynelik telafi edici hkmler koyar[136]; mesel ml konularda tazmin ettirme, ldrmede diyet deme ve keffret olarak da bir kle azad etme, cins iliski durumunda mehir deme ve dogacak ocugun nesebini kendisine katma gibi. Su yetle de bu grse dellet eder: "De ki: Allah, irkin seyleri emretmez[137]"Allah sphesiz adaleti, iyilik yapmayi, yakinlara bakmayi emreder; hayasizligi, fenaligi ve haddi asmayi yasak eder"[138] Su kadar var ki, hata mazereti, haramlik zerine gerekecek gnah hkmn ortadan kaldirir. 2. Ikincisi, hkimin hkmnde hata etmesi konusudur. Hkim ya delildeki ya da shitlerdeki hata yznden yanilip, mali sahibi olmayana teslim etse veya zevceyi kocasi olmayana verse veyahut suluyu birakip susuzu cezalandirsa ya da masum bir insani ldrse vb. durum ne olur? Allah Tel: "O halde, aralarinda Allah'in indirdigi ile hkmet.[139] "Sizden iki dil kisiyi sahit tutun.[140] buyurmaktadir. Simdi hkim hata sonucunda Allah'in indirdigi ile hkmetmemesi halinde, onun hakkinda "O bununla memurdur" denilebilir mi? Keza yalanci iki sahit getirilmisse, "Hkim, onlari kabul etmek ve sahit gstermekle memurdur" demek dogru olabilir mi[141]Byle birsey, hkmlerde bizce Allah'in bir ltf olarak, Mutezile'ye nazaran da vcben gzetilen maslahatlar prensibine gre asla caiz olamaz. Su kadar var ki, bu gibi durumlarda hkim, hkme isabet edemedigi iin mazurdur. Konu ile ilgili rnekler oktur. Sayet yukarida sayilan fiileri isleyen ya da sz edilen hkimlerin, hata ettigi seyler hakkinda memur ya da mezun (izinli) olsalardi, o zaman hatalari ortaya iktigi zaman o yaptiklarini telafi etmekle emrolunmalari, delillerin gereginin aksine birsey olurdu. Zira emirler ya da izinler arasinda syle ya da byle bir fark yoktur. Hepsi de ayni sekilde emir ya da izindir; zira hepsi de bastan yle konulmustur (ibtid). Hal byle iken, digerlerinde degil de, sadece bunlarda emrin geregi yapildiktan sonra dnlp o seyi telafi edici baska seylerin yapilmasi izah edilemeyecek birseydir. Bu,

maslahatlarin dikkate alinmis olmasi ilkesinin geregine ters dser. Simdi bir kimse kalksa, bu grs kabul etse, mahza taabbud-lik esasi zerinden yrse ve bunu da syle izah etse: Ykmllk konusunda glk (hara) kaldirilmistir.[142] Mutlak hakikati elde etmek zordur veya g yetmeyecek birseyle ykml kilmaktir. Insan ancak kendi grsne gre dogru bildigi sey ile sorumlu tutulur. Bu kisi de hakikati yle sanmaktadir. Dolayisiyla o sey, onun iin emrolunmus, ya da kendisine izin verilmis birsey olur. Daha sonra sz konusu olan telafi emri ise, yeni bir hitapla ortaya konan ikinci bir emirdir. Bu grs, seriatin ruhunu kavrayamamis, tamamen sath bir anlayis zerine kuruludur. Emir ve Nehiy bahsinde buna dair izah yapilmisti. Eger bu, birok rnegin kendisine vuruldugu bir mesele olmasaydi, ona hi temas etmemek daha uygun olurdu. nk bu, hemen hemen zerine herhangi bir fikh fayda bina edilmeyen bir meseledir.[143] [144]
ALTINCI MESELE:

Umum, sadece mm lafizlar ynnden sabit olmaz. Aksine onun sbutu iin iki yol vardir: a) Vrid olan (min) lafizlar (sga). Uslclerin szlerinde yaygin olan da budur. b) Istikra yoluyla zihinde kll ve mm bir sonucun olusmasi. Istikra sonucunda elde edilen bu sonu, hkm konusunda lafizdan elde edilen umum yerine konulur. Bu ikinci yolun sihhatine asagidaki hususlar dellet eder: 1. Istikranin mahiyeti bunu gerektirir. nk istikra, sz konusu mnnin cziyytini arastirmak, onlari teker teker elden geirmek ve onlar yoluyla kat'[145] ya da zann[146] mm bir hkme ulasmak demektir. Bu, hem akl hem de ser' ilimlere mensup otoriteler tarafindan kabul edilmis bir yoldur. Istikra tam olarak gereklestigi zaman, takdir edilebilen her cz hakkinda[147] artik onun hkm ile mutlak olarak hkmde bulunulur. Burada kastedilen umumdan maksat iste budur. 2. Manev tevatrn anlami da zaten budur. Mesel, Htem'in cmertligini ele alalim: Bu kayitsiz mutlak ve tahsis edilmek sizin nim olarak sabit olmustur. Bu sonu, onun hakkinda muhtelif sekillerde ve farkli zamanlarda cereyan eden, fakat hepsi de onun cmertligine dellet eden sayisiz pek ok zel olayin nakli sonucunda ortaya ikmistir. Btn bu nakiller sonucunda muhatapta kll bir mn -ki onun cmertligi oluyor-

olusmakta ve bunun sonucunda o, szkomisu kll mnyi Hteni zerine yklemektedir. Vakalarin zel mahiyetli olmasi, byle bir sonucu dogurmaya mani degildir. Ayni sekilde mesel "dinde zorluk yoktur" esasi konusunda mm bir lafzin bulunmadigini farzetsek; buna ragmen biz bu sonucu zel mahiyette olan, ynleri farkli bulunan, fakat hep glgn kaldirilmis olmasi esasina dayanan pek ok olaydan ikarabiliriz: Mesel; teyemmm, su bulunmadigi zaman ortaya ikacak mesakkatten dolayi mesru kilinmistir. Oturarak namaz kilmak, ayakta durarak namaz kilma durumunda ortaya ikacak mesakkat yznden kolaylik olsun diye kabul edilmistir. Yolculuk sirasinda namazlarin kisaltilmasi ve oru tutulmamasi; yolculuk, hastalik ve yagmur gibi hallerde namazin cem edilmesi, cana ya da organ itlafine sebebiyet verecek ikrah (zor kullanma) durumunda kfr kelimesinin sylenmesine msade edilmesi; en byk mesakkat demek olan aresiz kalma durumunda leceginden korkuyorsa murdar hayvan eti vb. gibi haram seylerin mubah kilinmasi[148] kiblenin tayin edilememesi halinde herhangi bir yne dogru namazin kilinmasi; ikar-nia mesakkati ve dogacak zararin kaldirilmasi iin mest ve sargi zerine meshedilmesi; toz ve duman gibi kainmasi mmkn olmayan seylerin orucu bozmamasi... ve buna benzer daha pek ok cziyyt hep mesakkatin giderilmesi iin konulmustur. Iste bunlarin tmnden, Sri'in glk ve mesakkatin kaldirilmis olmasina ynelik bir kasdinin bulundugu sonucu ikar. Bundan sonra da biz, artik her konuda mutlak olarak glgn kaldirilmis olduguna hkmederiz. Bunu yaparken istikra ile amel[149] etmis oluyoruz ve onu sanki mm bir lafizmis gibi kabul ediyoruz. Manev tevatrn itibara alinmasi sabit olduguna gre, onun zimninda[150] konumuz da sabit olur. 3. Sedd-i zeri* kaidesi. Selef, bu kaide ile bu mn yznden amel etmislerdir. Mesel, kudretleri oldugu halde kurban kesmeyi terketmislerdir.[151] Hz. Osman, hacc esnasinda insanlara namaz kildirirken kisaltmadan tam olarak kildirmis[152], beraberinde olan as-hab da onun sedd-i zeri' kabilinden olan mazeretini makbul grms ve yaptigini tasvip etmislerdir. Buna benzer daha baska rnekler de byledir. Halbuki, sedd-i zeri' konusunda varid olan nasslar kll olmayip huss olaylarla ilgilidir. Mesel: "Ey iman edenler! Peygamber'e: (Bizi gzet anlamina 'obanimiz' anlaminda da kullanilabilecek) 'Rin' demeyin..."[153] "Allah'tan baska yalvardiklarina svmeyin ki, onlar da bilmeyerek asiri gidip Allah'a svmesinler"[154] Hadiste de syle buyurulur: "En byk gnahlardan biri de kisinin kendi anne ve babasina svmesidir"[155] Nasslar-la belirtilen bu konular huss durumlar olup, selefin hkmde bulunduklari konularla ancak sedd-i zeri' mnsinda birlesirler. O, zikredilenler hakkinda problemsiz delil olmaktadir.

Itiraz: Cz' olaylardan kll mnlar ikarmak esitli ailardan aik degildir: 1. Byle birsey ancak akl konularda (akliyyt) geerli olabilir; ser' mesilde geerli olamaz. nk akl mnlar, terkip kabul etmeyecek basitlikte[156], farklilik gstermeyecek benzerlikte olurlar. Akil, bu gibi konularda, ister grnrde olsun ister olmasin birseye onun benzerinin hkmn verir; nk onun aksini farzetmek akla gre muhaldir. Vaz' meseleler ise byle degildir. nk bunlar akl [30li meseleler gibi konulmamistir. Aksi takdirde o da bizzat onlar gibi olurdu ve vaz' olmazdi. Bu ise, bylesi bir ayirimi ortadan kaldir. Vaz' hkmler, akl meselelerin konulusu gibi konulmadigina gre, ihtiyar (tercih) esasina uygun olarak konulmus oldugu taayyn edecektir; ihtiyara gre ise birsey ile benzeri arasini ayirmak, birsey ile ziddini ve elisenini bir arada cem etmek sahihtir. Bu durumda cz' ser' meselelerin istikrasi sonucunda onlardan kll ve mm bir sonucun ikarilmasi sahih olmaz. 2. Hususlik, bir ya da daha fazla konuda mm olan mnda bulunmayan bir ayricaligin olmasini gerektirir. Bu, akl konularda aiktir. nk msterekligi saglayan noktalar, ayricaligi gerektiren konular degildir. Bu durumda o hussde ser' hkmn taallukunun, mcered mm olan mnya olmasi; hkmn taallukunun sadece hssa ya da her ikisine birden olmamasi taayyn etmis degildir. Taayyn etmeyince de, o cz'lerden kll mnnin ortaya konulmasi sahih olmaz. Bunun sahih olabilmesi, hkmn sadece msterek olan mm mn sebebiyle o hussye taalluk etmis oldugunun bilinmesi durumunda olur. Bu ise ancak delil ile mmkndr. Delilin bulunmasi halinde ise, mm hkmn elde edilmesi iin o cz'lere sarilmanin bir mnsi kalmaz. Zira o delilin umum sga-si, bizi bylesi uzun ve yorucu bir isten mstagni kilacaktir. 3. Seriatta tahsis olayi pek oktur. Bir mahal belli bir hkmle tahsis edilirken, benzeri bir yer daha farkli bir hkme konu olabilmekte; br taraftan ayni hkmde farkli olan seyler cem edilebilmektedir.[157] Bunun pek ok rnekleri vardir.[158] Mesel: Toprak, aslinda su gibi temizleyici olmadigi[159]aksine kirletici oldugu halde, onun gibi tamizleyici kilinmistir. Gusl, meninin gelmesinden dolayi vacip kilinmis, mezi ve idrar sebebiyle gerekli grlmemistir. Oru ve namaz hayiz halinde bulunan bir kadindan dsrlms, daha sonra orucun kaza edilmesi istenirken, namazin kazasi istenmemistir. Hr bir kadin kocasini muhsan[160] kilarken,

cariye efendisini muh-san kilmamaktadir; halbuki kurulan iliski arasinda fark yoktur. Hr kadinin ziynet mahallerine bakmak haram kilinirken, cariye-ninkine bakmak haram kilinmamistir.[161] Hirsizin eli kesilirken; (emaneti) inkr edenin, gsibin ve yankesicinin (muhtelis) eli kesilmemektedir. Sadece zina iftirasinda had vurulurken, diger esit iftiralardan dolayi had vurulmamaktadir. Her trl hadde iki sahidin tanikligi yeterli kabul edilirken, zina haddinde bu yeterli grlmemistir. Iftira haddi, isnadin kleye degil de hr kimseye yapilmasi halinde uygulanmaktadir. Vefat iddeti ile talk iddeti arasinda fark vardir; halbuki rahmin her ikisine nisbetle bir ayricaligi yoktur. Hr kadinin istibrsi[162] hayiz ile olurken, cariyenin istibrsi tek bir hayizla gereklesmektedir. Iftira cezasi ile iki cezasi; zina cezasi ile amden ldrme durumunda kisastan vazgeilmesi (af) halinde katile verilecek ceza[163] irtidat cezasi ile katile verilecek ceza ayni kilinmis; keffret konusunda zihr, katil ve kasten Ramazan orucunu bozma keffretleri ayni kabul edilmis; keza ihramlinin av hayvanini ldrmesi durumunda kasitli olup olmamasi arasi ayrilmamistir. Sonra teklif karsisinda kadin ve erkek genel anlamda esit, her birinin kendi yaratilis zellikleri ile ilgili alanlarda ise birbirinden farklidirlar. Kadina nisbetle hayiz, lohusalik, iddet hkmleri vb. gibi. Bu gibi konularda ayricaligin oldugu konusunda herhangi bir problem yoktur. Buna ragmen erkekle ilgili birok zel hkm gelmistir; cuma namazi, cihad, -kadinlarin ierisinde olsa dahi- imamet gibi.[164] Hatta byk ve kkten ikan pislik arasinda da ayirim yapilmis, kk kiz ocugun sidigi ile erkek ocugun sidigi hkm bakimindan farkli mtalaa edilmistir.[165] Halbuki bu gibi msterek hususlarda bu ayirimi gerektiren (yaratilis zelligi gibi) bir gereke yoktur. Ayni sekilde kle de, diger erkeklerle msterek oldugu hususlarda kendisine has farkli hkmlerle muhataptir.[166] Btn bunlar ortada iken, zel vakalardan hareketle genellemelere gitmek ve bunlardan mm sonular ikarmak sahih olmaz. Cevap: Birinci itiraza su sekilde cevap verebiliriz: Cz! vakalardan kll sonularin ikarilmasi, akliyytta oldugu gibi ser' mesde de mmkndr. Bunun delili de, selefin pek ok meselede bu yolla kesin hkmde bulunmus olmasidir. Nitekim daha nce isarette bulunulmustu. Byle birsey vaki olduguna gre bu, ser' ihtiyar vaz' seklinin, genel sonular ikarilmasi aisindan zorunlu olan akl vaz' sekline mmasil oldugunu aika gsterir.[167] nk selef, onun Sri'in maksadi cmlesinden oldugunu anlamadan onunla amel etmez. Ikinci itiraza gelince, onlar zel olaylardan mm sonular ikarirken, bunu onlarin kendi zelliklerinin ve ayricaliklarinin muteber olmadigini grdkten sonra yapmislardir.[168] Onlardan sonra gelenler iin de durum aynidir.

Eger zel olaylarla ilgili huss ayricaliklar, mutlak surette dikkate alinmak zorunda olsaydi, o zaman kiys diye birsey kalmaz ve tamamen delil olmaktan ikardi. Bu ise btildir; byle bir sonuca gtrecek sey de btil olur. nc itiraz ise, bizzat kiysin delil olup olmadigi meselesine yneltilen itirazin aynidir. Uslclerin o konuda verdikleri cevap, aynen burada da geerlidir. Fasil: Bu meselenin zerine asl ve fer*! olmak zere terettp edecek faydalar vardir: Syle ki: Bu meseleyi iyice kavrayan bir mctehid, huss delillerin istikrasi sonucunda mm bir sonuca ulasir ve bu sonucun bidziyeligini grrse, ondan sonra ortaya ikan herhangi bir olay hakkinda istikra sonucunda elde ettigi mm hkm ona da tatbik eder ve o olay iin huss bir delil bulma ihtiyaci duymaz; onu kiyas ya da baska birseye gerek kalmaksizin istikra sonucunda elde ettigi umum mnnin altina sokar. Zira istikra sonucunda elde edilen mn, mm bir lafizla ortaya konulan umum mn gibidir. Byle bir durumda, o olay iin huss bir delile niye ihtiyaci olsun? Bunu anlayanlar ien Karf'nin, Mliki mezhebine karsi ileri srdg problemi anlamak kolaylasir. Mlikler, Safi'lere karsi sedd-i zeri' konusunda "Onlarin tapmakta olduklari seylere svmeyin..[169] "Iinizden cumartesi gn azginlik edenleri elbette biliyoruz..[170] yetleriyle; "Allah, yahudileri kahretsin! Onlara iyagi haram kilinmisti. Onlar bunu yordular (ve satip parasini yediler)[171] Davalinin (hasim) ve sanigin sahitligi caiz degildir"[172] hadislerini delil olarak kullanmaktadirlar. Karf diyor ki: "Delil olarak kullandiklari bu ve benzeri seyler aslinda onlarin davalarim isbat etmez. nk bunlar, seriatin genel anlamda sedd-i zeri'e itibar ettigini gsterir. Bu ise zaten zerinde icm edilen bir konudur. Asil tartisma konusu zel zeralar (yani yasak olana gtren yollar, vasitalar) hakkindadir. Bunlar da by'u'1-cl (veya 'iyne) adi verilen rtl riba satislari ve benzeri seylerdir. Bu gibi meseleler hakkinda, tartisma konusuna ait huss deliller zikretmek gerekir; aksi takdirde bunlar bosuna abalardir" Devamla syle der: "Eger onlarin maksatlari, bu gibi tartisma konusu meseleleri, zerinde icm bulunan meselelere kiys etmekse, o zaman delillerinin sadece kiys olmasi gerekir ve bu takdirde, yaptiklari kiyasin illetini (cami' ynn) belirtmeleri gerekir ki, bylece karsi taraf kiys maa'l-frik olup olmadigim grsn ve ona gre tenkitte bulunabilsin. Bu durumda delilleri, tek bir kiyas olacagi halde, onlar yle dsnmemektedirler ve ulastiklari hkm nasslardan aldiklarina inanmaktadirlar. Halbuki durum yle degildir. Onlarin by'u'l-cl (veya

'iyne satislari) ile ilgili hss ve sadece ona ait -Zeyd b.Erkam'in mmveledi[173] ile ilgili hadis[174] gibi- deliller getirmeleri ve onunla da yetinmeleri uygun dserdi" Onun problem olarak ileri srdg sey iste bu. Bu itiraz, meselemize uyarlandigi zaman yerinde olmadigi grlr. nk ktlklere yol aan kapilarin (zeri') pek ok zel olaylarda kapatildigi sabittir. Bunlar, seriatta sedd-i zeri' mnsinin mutlak ve mm oldugunu gerektirecek okluktadir. Ne Imam Safi'nin ve ne de Imam Eb Hanfe'nin karsi ikmasi meselenin esasini zedeleyecek boyutta degildir. Hem biz Imam Safi'nin de, sedd-i zeri' konusunda bir genellige ulasacak sekilde istikrada bulundugu kanaatindeyiz. Zira vacip olmadigini bildirmek iin kurban kesmeyi terketmesi onun bu esasi benimsediginin bir delilidir. nk bu konuda ne Kur'n'da ne de snnette aik bir delil yoktur. Birka sahabnin bu dogrultuda amel ettikleri bilinmektedir, o kadar. Sahab kavl (ya da amel) ise Imam Sfi'ye gre delil degildir.[175] Bu durumda o, 'iyne satislari konusunda baska bir delil grms olmali ve onu daha stn grerek onunla amel etmis ve sedd-i zeri' ilkesini iste bu yzden terketmis olmalidir. Zera prensibini kendince daha agir basan bir muarizdan dolayi terketmis olunca, muhalif sayilmaz. Imam Eb Hanife'ye gelince, eger ona gre bir prensip olarak hiyel yollarinin kullanilmasi caiz ise, o zaman 'iyne satislari konusunda verecegi hkm, kabul ettigi bu prensibin bir sonucu olarak cevaz olacaktir. Bundan sedd-i zeri' ilkesini terketmis olmasi anlami ikmaz. Bu aiktir. Su kadar var ki, ondan -her ne kadar bazi tafsilatta muhalefet etse de- 'iyne satislari konusunda sedden li'z-zera Imam Mlik'e muvafakat ettigi de nakledilmektedir. Durum byle olunca da, meseleyle ilgili herhangi bir problem kalmamaktadir. [176]
YEDINCI MESELE:

Umumlar hep bir mnyi isler ve seriatin her alaninda[177] yaygin olarak kullanilir veya ihtiyaca gre tahsis edilmeksizin esitli yerlerde tekrarlanir ise, onlar -munfasil (ayri) delil ile tahsisin caiz oldugunu kabul etsek bileher halkrda umumlari zere cari olurlar. Bunun delili istikradir. Mesel seriat, esitli mnasebetlerle farkli yerlerde glgn kaldirilmis oldugunu ortaya koymus ve bundan hibir yer ya da durumu istisna etmemistir. Bunun zerine Islm ulemsi, onu bidziyelik gsteren genel (mm) bir kaide olarak kabul etmisler ve istisnasiz ve tahsis delili olup olmadigini arastirmaksizm, onunla hkme icbardan ekinmeksizin, geregi konusunda duraksamaksizin meseleleri ona vurmuslardir. Bu, tekrar . ve tekit sebebiyle tam bir genellemenin

kastedildigini anlamalari sonucunda olmustur. Keza "Kimse, kimsenin ykn (gnahini) ekmez"[178] ilkesi genel bir kural olarak sabit olmustur. Alimler, bu mnyi umumu zere cari kilmislar ve buna muhalif dsen diger delilleri[179] tevil ya da baska yollarla reddetmislerdir. Tekrar sonucunda "Zarar vermenin ve zarara zararla mukabele etmenin bulunmadigi"[180] ortaya ikmis ve limler bu kaidenin tahsisine yanasmamislar ve onu umumu zere hamletmislerdir. "Kim gzel ya da kt bir igir aarsa, kendisine uyanlarin yaptiklarindan bir pay da kendisine ayrilir; eger iyi ise iyilik; kt ise ktlk"; "Kim m'min olarak lrse cennete girer; kim de kfir olarak lrse cehenneme girer" Bunlar da aiklandigi gibidir. Kisaca belirtmek gerekirse, esitli mnasebetlerle ortaya konan, farkli yerlerde tekrarlanmak suretiyle durumu tekit ve teyid edilen ve szn kullanilis sekillerinden maksadin bu oldugu anlasilan her esas, umumu zere cridir. Bu tr esaslar (kaideler) ierisinde en ok tekrarlananlar, Mekke dneminde konulmus olanlardir; adaleti, iyilik yapmayi, yakinlara haklarini vermeyi emretmek, irkin ve kt seyleri, zulm ve taskinligi yasaklamak... gibi. Ama umum tekrar ve tekit edilmemis, fikhin esitli blmlerinde kullanilmamis ise, o zaman ona dogrudan sarilma konusunda durmak gerekir ve mutlaka o umuma ters dsen bir muarizin, ya da onu tahsis eden bir muhassisin bulunup bulunmadigini arastirmak gerekir. Bu iki kisim arasinda ayirim sundan dogmaktadir: Tekrarlanip tekit edilen ve fikhin esitli alanlarinda kullanilan genel kaideler, karinelerle kusatilmis olmasi sebebiyle zahiren herhangi bir ihitimal bulunmayan kaf nass mesabesinde olmaktadir. Byle olmayanlar ise farklidir; nk onlar esitli ihtimallere aiktir. Bu yzden onlarin gerekleri ile kesin hkm vermeden nce durmak, onu baska essaslara vurmak ve karsi bir delil olup olmadigini arastirmak gerekir. Fasil: Bunun zerine, umum ile amel edilecegi grs terettp eder. Peki bu, muhassis olmaksizin (ya da arastinlmaksizin) sahih olur mu? Yoksa olmaz mi? Eger konu, yukaridaki taksime vurulacak olursa, birinci kismin arastirmaya ihtiya gstermedigi, zira onlarin tahsisinin sahih olmayacagi, onlarin tahsisinin ancak kaidelerin birbirlerini tahsis etmesi[181] aisindan olabilecegi grlr. Itiraz: Tahsis eden bir muhassisin olup olmadigini arastirmadan dogrudan umum ile amel etmekten men olunacagina dair icmin bulundugu sylenmektedir. Keza muarizinin olup olmadiginin arastirilmasi hakkinda da ayni sey sz konusudur. Bu durumda nasil olur da onlarin iki kisim oldugunu ifade eden bu ayirimdan sz edilebilir?!

Cevap: Icm, -eger denildigi gibi varsa[182]- geen kismin disindakiler hakkinda olur. Delillerin arasini bulabilmek iin bu gereklidir. Sonra, arastirmalar gstermistir ki, umumlardan sz edilen zellikte olanlar, tahsis edilmis olmamakta ve hep umumlari zere cri olmaktadir. Bundan su lazim gelir: ncekinin durumunun arastirilmasindan sonra, istikra yoluyla sabit olan esasa msteniden sonrakine ait olan sey de arastirma yapmaksizin ortaya ikmis olacaktir.[183] Allahu a'lem! [184]
[1] Yani herhangi bir kaydi bulunmaksizin. [2] Mesel Hz. Peygamber'in (s.a.) sarigi zerine meshetmesi gibi. Bu istisna uygulama, abdestte bizzat basin meshedilmesinin vcubu kaidesinin genelligini etkilemez. Bu durumda Hz. Peygamber'in (s.a.) sariga mes-hetttigi rivayeti, sihhat ynnden ne kadar gl olursa olsun, basta bulunan bir yara ya da hastalik gibi bir zre msteniden genel hkmden istisna olarak icra edilmis bir uygulama olur. [3] Mesel Hz. Osman ve Hz. mer'den nakledildigine gre bunlarin, bazi hallerde ittifakla mesru olan bazi seyleri terkettikleri olurdu. Mesel kurban kesmek gibi. Insanlarin onu farz sanabilecekleri korkusundan kurban kesmedikleri olurdu. [4] Yani istisnadan sonra kalan kisimda umumlik baki kalabilir. [5] Yolculukta oru tutmama ve namazi kisaltma ruhsatinin illeti (aslinda hikmeti olmali) mesakkattir. Konfor ierisinde yolculugunu srdren hkmdar iin ise mesakkat tahakkuk etmemistir. Nisab konusunda da esas alinan hikmet belirlenen miktarin asgar dzeyde ihtiya iin yeterli olmasidir. Buna ragmen elinde nisap miktari mal bulunan kimseye, bu yeterli olmayabilir; elinde nisap miktari mal bulunmayan kimse iin ise, elindeki miktar yeterli olabilir. Yani huss olarak kll kaidenin hikmeti bu meselelerde bulunmadigi halde, hkm bulunmaktadir. [6] nk, ayni anda iki zit seyle ykmllg gerektirir. Bu ise caiz degildir. [7] nk her iki delilin de ihmali ya da her ikisi hakkinda da tevakkuf (duraksama) bu iki delilin tearuzu ve birini digerine tercih ettirecek bir hususun bulunmamasi halinin sonucu olmaktadir. Durum ise bunun aksinedir; nk tearuzdan bahsedebilmek iin her iki delilin de birbirlerine esit kuvvette olmasi gerekir. Burada ise birinin kat digerinin de zann olmasi hasebiyle yle bir durum yoktur. [8] Ikincisi yok, muhtemelen asil metinden dsms olmali. [9] Yani umum muteberdir ve cz' umuma halel getirmeyecek bir sekilde dilin ve din esaslarin kabul edecegi biimde yorulur. Bu cz'nin, Kur'n yeti ya da manev de olsa mtevatir snnet olmasi hasebiyle gzardi edilemez olmasi halindedir. [10] Yani cz'nin delili kll karsisinda dikkate alinmamasi ve gzardi edilmesi gereken bir delilse o zaman birakilir ve umuma itibar edilir. Bu mesel delilin snnet olmasi fakat herhangi bir illetle muallel olmasi yznden olabilir. Her iki halde de dikkate alman umum olur ve tahsisten sz edilemez. Ancak birinci halde cz'nin delili sened itibariyla kuvvetli oldugu iin birakilamaz ve tevil yoluna gidilir. Ikinci durumda ise senedi zayif oldugu iin birakilir ve zaruret olmadika tevile ihtiya duyulmaz. [11] Kady a'yna rnek olmak zere abdest esnasinda sarik zerine mes-hedilmesini rnek olarak vermistik. Tenzih meselesinde ne kady a'yn ne de hikye-i hl var; aksine burada sz konusu olan ser' cz' delillerdir ve bunlar zahiren genel esasla tearuz teskil edebilecek sekildedir. Mesel: "Rabbiniiz dnya semsina iner..." (Buhari, Teheccd, 14; Mslim, Msfirn, 168-170) hadisi ile "Allah'in eli, onlarin elleri zerindedir" (48/10) yeti gibi. Asil konu ise, kelm konulariyla degil usl-ii fikih ya da bizzat fikih (fur-u fikih) konulari ile ilgili idi; konfor ierisinde yolculuk yapan hkmdarin yolculuk ruhsatlarindan istifadesi ve nisaba sahip olan kimsenin ihtiya iinde olup, nisaba mlik olmayan kimsenin ihtiya ierisinde olmamasi gibi. Kisaca konuda mskilat var gzkmektedir. nk biz meselenin baslangicindan verilen cevabin basina kadar serdedilen izahlar ve konunun usl- fikih konusu oldugu esasi zerinde yrdgmz zaman, delillerin zeilikie de drdncsnn fur- fikihla ilgili olmadigi grlecektir. Sonra verilen cevap da zayiftir. nk cz'nin gerekte

muariz olmadigini neyle bilecegiz? Eger muraza varsa ya tevil ya da ihmal yoluna gidilecekti. Bu halde tahsis delilinin (muhassis) zahirinin murad olmadigini nasil bilecegiz ki tevile gidelim ya da ihtimal zerinde duralim? Sonra tenzih ve peygamberlerin masumiyeti rneklerinin burada isi ne? Bu itiraza, aslinda bu, gerekte tahsis szkonusu olmadigi halde tahsis zannedilen bir konu ile, tahsis delilinin zahirinin kastedildigi konunun arasindaki farkin anlasilmasini kolaylastirmak iin yapilmis mcerred bir benzetmedir; gerek bir rnek degildir, denilemez. nk aralarinda ok b-': yk fark vardir. Zira tenzih ve peygamberlerin masumiyeti konulari hem akl hem de nakli delillerle kesinligi ortaya konulmus bulunan esaslardir. Dolayisiyla bu esaslara muhalif olarak gelen her delilin tahsis delili oima-digi bilinir ve o, ya tevil edilmek ya da gl degilse birakilmak durumundadir. Fur- fikihtaki genel esaslar ise byle degildir; nk bunlarin tamami haber-i vhidle de olsa tahsisi kabul edecek durumdadir. Bu durumda zahiri murad olanla olmayanin ayirimi ve murad olanin tahsis delili kabul edilmesi, olmayanin da tevile gidilmesi ya da birakilmasi nasil mmkn olacaktir? Eger biz bu mesele akaitle ilgilidir dersek, o zaman mevzu disina ikilmis olacak ve daha ncesinden geen izahlarla uygunluk arzetmeyecektir. Kaldi ki cevabin iki ynden oldugunu syleyip bir ynn zikredilmis olmasi, ikinci ynn asildan dsms olacagini gstermektedir. Belki de mskilat byk lde bu dsen kisimdan kaynaklanmaktadir. Birinci meseleden maksadin, uslclerin muradlanndan daha genel bir muhteva iermekte oldugu da sylenebilir. [12] Yani Allah Tel'nin her trl noksanliklardan mnezzeh oldugu ilkesi [13] Buhri, Enbiy, 8 ; Mslim, Fedil, 154. [14] Buna kasintidan dolayi Hz. Peygamber'in (s.a.) ipek elbise giyilmesine izin vermesini rnek gstermislerdir. Bu tr zel mahiyetli uygulamalarla {kady a'yn) tahsisde bulunmanin sihhati konusunda Hanbelle-re ait iki grs bulunmaktadir. Ancak arastirilirsa grlecektir ki, bu gibi yerlerde sz konusu olan tahsis, izne gereke olan sarih illet sebebiyledir. Eger illet tasrih edilmis degilse, o zaman tahsis yoktur. [15] Bu fasilda zikredilen faydalar, tahsis ve istisna kabul etmeyecek derecede kesin olan kll esaslar zerine bina edilmistir. Bilindigi gibi, bylesi esaslar usl- fikihta degil, akaitle ilgili konularda (Kelm) bulunur. [16] nk getigi zere kll esitli ihtimaller bulundurmaz; o her zaman iin tek mn zerinde olur ve tevil kabul etmez. Bu durumda cz'nn zahiri dikkate alindigi zaman tearuz kainilmaz olur. [17] Kasas 28/15-16. [18] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/243-248 [19] nk bu cz'yytla olmaz. Zira onlar sonsuzdur ve belli bir sayi altina girmezler. Bu durumda mutlaka tesrde genel kaideler buluncaktir [20] Illetin bulunmasindan hkmn de bulunmasina tard, illetin bulunmamasindan hkmn de bulunmamasina aks denilir. () [21] Mesel, iki sahit gibi, hakkin ispatina yarayan delillerdir. () [22] Yani bazen beyyine hatali olabilir, bazen sahitler yalan syleyebilir... Buna ragmen, sehadet zerine bkm vermek vaciptir. Bunun sonucunda bazen hkm hatali olabilir. Ama oisun, bu hata nisbeti genelde az olacagi iin dikkate alinmaz. Zira insanlar arasinda cereyan etmekte olan det-i ih geregince adaletin icrasi iin tutulacak baska yol yoktur. [23] Haber-i vahidi rivayet eden rviler, sayica yalan zerinde anlasamaya-cak dereceye ulasmadiklari iin, yalan syleyebilirler ya da hata edebilirler. Ancak onlarin sihhat sarti iin rvilerde aranilan gerek adalet ve gerekse zabta ynelik sifatlarin bulunmasi, onlarin genelde yalan sylemeyeceklerini ve hata etmeyeceklerini gsterir. Hkme mesned olmasi iin bu kadari da yeterlidir. Zira hkmler galip hale gre verilmektedir. () [24] Zayifindan kuvvetlisine dogru kiyaslarin tm zanndir. Bilindigi gibi kiyasla ilgili yirmi drt kadar itiraz bulunmaktadir ve bunlar kiyas sonucunda ulasilan hkmn kesin olmayacagini ileri srmektedir. Buna ragmen seriat, kiyasa itibar etmis ve ser' delillerden biri saymistir. nk kiyas sonucunda ulasilan sonular genelde dogru olmaktadir. Itibar ise, tme degil, galibedir. [25] Mesel sahitlerin yalaninin ortaya ikmasi halinde sahitlikleri reddedilir ve hkm bozulur. Keza kiyas karsisinda bir nass oldugu ortaya ikarsa kiyastan vazgeilerek nassa dnlr. [26] Istisna ncesine ait rnektir. [27] Yani yolculuk olmadigi halde mesakkatin bulunmasi halinde ruhsat hkmlerinden istifade edilemez; keza

yolculuk bulundugu halde mesakkat bulunmadigi zaman ruhsat hkmleri kaldirilamaz. nk deten galip olan duruma gre, yolculuk olmadigi zaman mesakkat olmaz, yolculuk oldugunda da mesakkat olur. () [28] Yani lek ile llr olmasi. Ribanin illeti konusunda grs farkliliklari vardir. Haneflere gre illet cins birligi ile birlikte keyllik ya da veznlik vasfidir. Kisaca miktar ve cins birligi denilebilir. Sfilere gre, gida maddelirinde yenilir olmasi, altin ve gmste ise semeniyet vasfidir. <bkz. Hidaye, 3/61} () [29] Yani deten insanlar bylesine az bir bugdayi lmezler. Miktar, semeniyet ve iktiyt, seferde mesakkat gibi hikmet mnsina illet degildir; aksine bunlar hkmn kendilerine baglandigi ve hikmetin mevcudiyetine almet kilinan munzabit vasiflardir. O zaman syle denilir: Her ne zaman keyllik veya semeniyet ya da iktiyt illeti bulunursa mbadelede fazlalik ribasi haram olur; hikmetin bulunup bulunmamasi aranmaz. Hikmet, sedd-i zeradir ve insanlarin siddetli derecede ihtiya duyduklari konularda haklarinin korunmasina asiri duyarlilik gstermektir. Nasil ki sefer bulunsun bulunmasin mesakkat aninda ruhsat hkm dogar demlemezse, keyllik veya semeniyet ya da iktiyt illeti bulunsun bulunmasin hikmet varsa riba da dogar denilemez. Her halkrda riba hkm bu sayilan sifatlarin (illet) bulunmasina baglidir. [30] Azin da haram kilinmasi ve hakkinda ceza uygulanmasi, zarur olan aklin korunmasi esasinin tamamlayici unsuru olmaktadir. [31] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/248-251 [32] mid'nin, el-Ihkm'mda munfasil delille tahsis kisminda anlattiklari ile konu aiklik kazanmaktadir. Orada onunla tahsisin sahih olmamasi sonucunu gerektiren yn mnakasa ettikten sonra zetle syle der: Lafzin umum ifade etmek zere asi! konulusu dikkate alindigi zaman tahsis sahih olur. Lafizdan umum murad olunmadigi noktasina bakildigi zaman tahsis szkonusu olmaz. Lafzin szlk bakimindan bir mnya dellet etmesi ile, o mnnin o lafizdan murad edilmis olmamasi arasinda bir bagdasmazlik da yoktur. [33] Allah'in herseyin yaraticisi ve herseye kadir oldugunu bildiren yetler, akil ile tahsis edilir. nk bu gibi yetlerde sz edilen yaratma ve kudret fiillerinin taalluku, Allah'in zati, sifatlari ve ziddi hari olmak zere akil ile tahsis edilir. [34] Mesel su yetlerde oldugu gibi: "Onlari katimizdan bir rizik olarak herseyin rnnn toplandigi ..." (28/57) (Herseyin rn toplanmaz.) ; "(O rzgar) Rabbinin buyrugu ile herseyi yok eder" (46/25) ; "Onlarin zerine, ugradigi herseyi birakmayip toza eviren kuru bir rzgar gnderdik" (51/42) Duyular, daglarin, nehirlerin vb. yok edilmedigini gsteren bir delildir. Dolayisiyla bu yetler, duyularla (gzlem) tahsis edilmistir. [35] Kitap ve Snnetin, istisna, sart, vasif ve gaye disinda baska seylerle tahsisi gibi. [36] Munfasil delil ile tahsisin uslcer tarafindan; akil, his {duyular, gzlem) ve nakl deliller zerine hasredilmesi zerine Karaf syle demistir: Byle bir tahdit mevcut degildir. Bazen cri detlerle de tahsis yapilabilir. Mesel: "Insanlari grdm, Zeyd'den daha cmerdini grmedim" dersin. Adet (rf), senin btn insanlari grmedigine hkmeder. Karaf'nin bu icmlen sylemis oldugu szn mellifin burada amis oldugunda sphe yoktur. Onun bazi rneklerini de Ibn Harf nakletmistir. Tahsis, eger ser' bir delil ile olacaksa, detin Hz. Peygamber (s.a.) zamaninda yaygin olarak bulunmasi geregi de bilinen bir husustur. Sonradan ortaya ikmis detler ise, sadece o det (rf) sahiplerinin konusmalarinda geen tabirleri tahsis edebilir. [37] Bu, konuyla ilgili bir rnek olmayip, konunun anlasilmasini kolaylastiracak mcerred bir benzetmedir. [38] Bu amaci delil iie ifade eden kinaye trndendir. Ifade konusunda daha tesirlidir. nk birseyin iki ucuna malik olan, bastan sona ona mlik demektir. [39] Rahman 55/17. [40] Zuhruf 43/84. O, ayni zamanda gkte ve yerde, ikisi arasinda olanlarin da Tanrisidir. [41] Bakara 2/282. [42] Acaba bu sz edilen ha! karineleri ya da hlin gerekleri akil ya da duyularla anlasilan karinelerden baska birsey mi ki?! Nitekim verilen rneklerde ve yetlerde yle olmadigi aika grlyor. Ancak Ibn Harf un sz mellifin, bu tr seylerin tahsis olmayacagi ifadesini teyid konusunda aiktir. nk akil ve duyularla lafzin kapsami disinda kalan, onun kapsami altina girmemistir ki, sonradan onun ikarilmasi iin arastirma yapilsin ve bu bir tahsis olsun. Mellif bunun malm olusunu lisanin asil konulusuna nisbet etmistir.

[43] Ahkf 46/25. [44] Zriyt 51/42. [45] Bu da szn kullanilis sekline gre lafzin istisna edileni de kapsamasinin sahih olmasi halinde olur. Uslclerin tuttugu yola gelince, onlara gre konulus (vaz') itibariyla lafzin kapsamina giren hersey, o lafzin kapsamindan akilla ya da baska bir vasita ile ikarilabilir ve bu tahsis olur. [46] Yani bu, azl vaz' noktasinin gz nnde bulundurulmasi sonucu olur. Mnnin, karinelerin ve halin gereginin dikkate alinmasi halinde ise; szn kullanilisi sirasinda hatira gelmeyen seyin, o szn kapsami dahiline girmesi sahih olmaz ki, onu ikarmaya ihtiya duyulsun. Dolayisiyla bu durumda tahsis yoktur. [47] Mslim, Hayd, 105 ; Eb Dvd, Libs, 38; Tirmiz, Libs, 7. [48] Gazzl, Imam Safi'nin, tabaklama yolu ile derilerin temizlenecegi hkmnden kpek derisini istisna etmesinin, bitisik ya da ayri bir tahsis deliline ihtiyaci olmadigini ifade etmek istemektedir. Bu, mellifin burada ispatina alistigi esasi teyid etmektedir. [49] Su verecegimiz rnek de bu kabilden sayilabilir: "Ey inananlar! Inanmis kadinlar hicret ederek size gelirlerse... onlari kfirlere geri gndermeyin" (60/10) Hudeybiye anlasmasi sartlarindan birisi ise, Mslmanlara kim gelirse, o kfirlere geri iade edilecekti. Bu maddedeki kim gelirse (men ce) ifadesi mm bir lafizdir ve asl vaz' itibariyla kadinlari da kapsamaktadir. Bu konuda tahsis Hz. Peygamber (s.a.) tarafindan yapilmistir denilemez; nk bir sulh anlasmasinda tahsis ancak her iki tarafin iradesiyle yapilabilir. Hatta onlar Eb Cendel iin anlasmanin tahsis edilmesine razi olmadiklari iin Raslullab (s.a.), Eb Cendel'i Medine'ye kabul etmemistir. Raslullah (s.a.), hicret ederek Medine'ye gelen kadinlari kabul ettigi zaman kfirlerden anlasmanin ihlali var seklinde bir itiraz gelmemistir. Bu, anlasmayi yapan her iki tarafin zihninde kadinlarin da akde dahil olmadiginin bir delilidir. Halbuki, mstakil vaz' aisindan bu ifade kadinlari da kapsamaktadir. Bu sonu, meselenin hal karinesine vurulmasinin bir yansimasidir. Bu izahla su husus bagdasmazlik etmez: mm Glsm bt. Ukbe b. Muayt, sulh anlasmasinin yapilmasindan sonra mslman olarak Medine'ye ikagelmisti. Arkasindan kardesleri Ammr ve el-Veld geldiler ve onu Raslullah'tan (s.a.) iade etmesini istediler. Raslullah (s.a.) da geri vermedi. Bunun zerine yukaridaki yet indi. Bu, yakaridaki izaha ters dsmez; nk onlar, Eb Cendel olayinda oldugu ^ibi onun sulh anlasmasinda bulunan ve vaz' itibariyla kadinlari da iine alan "kim gelirse" lafzinin genel kapsami ierisine girmektedir, dolayisiyla iadesi gerekir... seklinde bir talepte bulunmamislardir. Konu dikkate muhtatir. Bu sayede tefsir kitaplarinda bu yet hakkinda yazilmis bazi ifadeler de aiklik kazanmis olur. [50] "Ve Allah herseyi bilicidir" (2/282) yetinde oldugu gibi. Burada bilinenler kapsamina -lafizdan murad o olmamakla birlikte- AIlah'in zt ve sifati da dahil oldugu iin herhangi bir proplem ya da tartisma yoktur [51] En'm 6/82. [52] Onlar bu halleriyle, lafzi terkip ncesindeki kapsami zere almis oluyorlardi ve kullanis sekli onun nceki kapsamini daraltmamisti. O yzden de tahsis iin delile ihtiya duymuslardi. Bu delil de Hz. Peygamber'in (s.a.) : "yle degil..." szdr. Halbuki yetin siyak ve sibaki (bas ve alt tarafi) msriklerle ilgiliydi. Buna ragmen onlar yle anlamislardi. [53] Daha nce gemisti [3/143]. [54] Lokman 31/13. [55] Birinci rivayet maksadi ifade bakimindan daha aiktir. [56] Enbiy 21/98. [57] Kfir de olsalar bunlar, Kur'n'in dilleri zerine geldigi kimselerdi. Dolayisiyla onlarin Kur'n'i anlama sekilleri nemlidir. Onlar, sz edilen yette geen mm ifadeden bunu anlamislar ve umumligin terkip ncesindeki muhtevasini aynen korumuslar siyaki ve yetin sevkedilis maksadini dikkate almamislar ve bunun sonucunda lafzin genel kapsami ierisine Allah'tan baska tapinilan herseyi; Isa'yi (s.a.), melekleri de sokmuslardir. [58] Enbiy 21/101. [59] Bunlara gre rf hakikat (halkin kullandigi dildeki anlam) aynen lgav hakikat (kelimenin szlk anlami) gibidir. nk her ikisine de terkip dikkate alinmaksizin bakilir. Mesel "dbbe" lafzi ve onun zellikle drt ayakli

hayvanlar iin kullanilmasi hakkinda syledikleri gibi. Onun bu mnda kullanilmasinda esas alman mstakillen lafiz aisindan olup, rfte ondan ne anlasildigina ya da szn siyakindan ne ikacagina bakilmamasidir. Bu durumda rf hakikat ile burada szn edecegi kullanilis sekline ait asliyet arasinda fark vardir. [60] Yani, her ne kadar onun vaz' delleti kalmasa da, szn kullanilis seklinin (isti'tnl) gerektirdigi bir baska umuma delleti bulunmaktadir. Bu durumda onun delleti hakikat olup mecaz degildir. Bu bir tahsis de degildir ki, "Her tahsis iin bitisik ya da ayri mutlaka bir delil olmasi gerekir..." seklinde itiraz ileri srlsn. [61] esit vaz' sekli vardir: a) Kiysi asliyet denilen terkip ncesi vaz'. b) rf hakikat denilen kullanis sekline ait vaz'. c) Ser' hakikat de denilen ser' vaz'. Birinci itiraza cevap iin ikinci vaz' seklinin dikkate alinmasi yeterli. Ikinci itiraza cevap verilebilmesi iin ise, mutlaka ser' hakikatin vaz'i ve seriatta mevcut bulunan kullanilis sekillerinin dikkate alinmasi gereklidir. Bylece Araplar arasinda anlayis farkinin oldugu ortaya iksin. Tabi seriati degerlendirme konusunda anlayislar farkli olunca, bu konuda yeterli olmayanlar, ser' isti'ml sekillerini bilmeyenler, kendilerine gre birok yerde mskilat grecekler ve kendilerini ikmaz ierisinde bulacaklardir. Iste itirazda ileri srlen anlayislar isabetli degildir ve bu noktadan kaynaklanmaktadir. [62] Mcdele 58/11. [63] Ondan alinmasi dolayli olmaktadir. Nitekim birazdan aiklanacaktir. Yoksa bu, mesel "salt" gibi ser' hakikatten degildir. [64] En'm 6/82. [65] En'm 6/74 vd. [66] En'm 6/21. [67] Yani Allah'a iftira ve yetlerini yalanlama. () [68] Bu sz, yetin Kitap'ta en azindan En'm sresinde Allah'a iftira ve yetleri yalanlama hasletlerinin iptaline ynelindiginin ortaya ikmadan inmis olmasi sonucunu gerektirir. Ancak bu, sz edilen yetin nzul bakimindan o yetlerden sonra olmasina baglidir. Ki bunun sonucunda onlar tevakkuf etmis ve Sri'in maksadini anlamamis olsunlar ve o yzden sormus olsunlar. Eger Sri'in maksadini ortaya koyan yetler daha nce nazil olmus olsaydi, o zaman Sri'in zulmden maksadinin ne oldugunu anlamis olurlar ve soruya ihtiyalari kalmazdi. Mellifin demek istedigi bu. Eger sz edilen yetin digerlerinden nce inmis oldugu sabit ise, gerekten gzel bir izah. [69] Henz konulmamis bulunan bu genel prensiplerden biri de mesel: "Allah kendisine ortak kosulmasini elbette bagislamaz. Bundan baskasini diledigine bagislar" yeti idi. (Nisa 4/48) [70] Yani yet bizatihi ele alindiginda siyak ve sibakina bakilmasa dahi, is-ti'ml aisindan onun mcmel oldugunu; ne vaz' ne de bir baska aidan istigraka dellet edecek bir karinenin olmadigini, dolayisiyla soruyu gerektiren ihtimalin mevcut oldugunu grrz. [71] Arap dili kurallarina gre, olumsuzluk ya da soru bildiren ifadelerden sonra gelen nekre (belirsiz) kelimeler umum ifade ederler. () [72] Ayetin -Sri'in maksadim ortaya koyan yetlerin inmesinden sonra inmis oldugu takdirine gre dahi- tek basina ele alinmasi ve nne sonuna bakilmamasi, keza yetin byk kk btn zulmlerin kastedilebi-lecegi hkmlerin konulmasi gibi bir siyakta gelmesi, umumu muhtemel, yeti de mcmel yapmistir. Dolayisiyla soruya ve cevaba tahsis iin degil beyn iin ihtiya duyulmustur. [73] Sanki syle demek istemektedir: Zulm ierisinden bu bir ya da iki tr, bu srede zel olarak ele alman ve iptaline alisilan zulm esidi olmaktadir. "Imanlarina zulm karistirmayanlar" yeti indigi zaman, daha ilk gelisinde zikredilen bu mn zerine gelmistir; dolayisiyla tahsise ihtiya duyulmamistir. Bu aslinda aik olmakla birlikte, zulmn salt, savm gibi ser' bir hakikat olmak zere konuldugu konusu aik degildir. nk zulm kelimesi seriatta, sat, savm, zekt gibi ser' bir hakikat olmak zere konulmamis ve eski asl vaz' delleti zere kalmaya devam etmistir. Evet, bu yetteki ser' kullanilis sekli daha nce geen yetlerden ve bu srenin zulmn bu esidinin yani sirkin ortadan kaldirilmasina gsterdigi nemden anlasilmaktadir. Bu, ondan muradin ne olduguna bir karine olur. Dolayisiyla, bitisik ya da ayri (munfasil ya da muttasil) baska bir delil ile tahsisine ihtiya katmaz. Soru ve cevapta bulunan sey, sadece mcmeli igin uzaklastirilmasidir. [74] Enbiy 21/98 [75] Abdullah b. Ziba'r (. H. 15/636) yillarinda lmstr. Kureys kfirlerinin siri olup, Mekke fethine kadar azili bir

Islm dsmanligi yapmistir. Fetih sirasinda Necrn'a kamis, sonra dnms, mslman olmus ve zr dilemistir. Hz. Peygamber (s.a.) kendisine vgde bulunmus ve bir elbise verilmesini emretmistir. (Zirikl, 4/87) () [76] Ibn Hacer, Kessafin hadislerinin tahrici sirasinda syle demistir: Bu hadis aslen Arap olmayan pek ok limin dilinde dolasmakta ve kitaplarinda yer almaktadir. Gerekte bir asli yoktur ve hadis kitaplarinda se-nedli ya da senedsiz bir sekilde mevcut degildir. Uydurulmus olmasi ihtimali gldr. Sasilacak yn onun muhaddisler tarafindan da kullanilmis olmasidir. (Als). [77] Enbiy 21/101. [78] l-i Imrn 3/187-188. [79] Mervan, yeti, bas tarafini dikkate almadan tek basina ele aldi ve genel zannetti. Ibn Abbs verdigi cevapta, yetin siyakini ve nzul sebebini dikkate alarak yetteki umumdan neyin kastedildigini aikladi. Mellif, Mervan'a karsi takindigi edebinin bir sonucu olarak, "Mervan Ser' maksatlari kavrayamadigi iin..." seklinde bir ifade kullanmamis, bunun yerine "Bu da bu kabildendir" demistir. [80] Yani ser' maksatlari bilmeye dayanmayan, sebeb-i nzul gibi halin geregini dikkate almayan, cziyyti kendilerine vurmak iin seriatin kll kaidelerine bas vurma ihtiyaci duymayan ve daha baska kelmdan maksadin ne oldugunu kavramaya yardimci olan ve ondan muradin ne oldugunu ortaya ikaran diger karineleri dikkate almayan mcerred Arab'in kullanis seklindeki maksadi kastediliyor. Lafizdan muradin ne oldugunu ortaya ikaran saydigimiz bu karineler, mcmelin beyani gibi olur; lafizdan murad olunan seylerin bir kismini ikarmak anlaminda tahsis olmaz. [81] Muttasil (bitisik) delil ile de olmadigi ileride gelecektir. [82] Bu problem, geen itiraza verilen cevaptan dogmaktadir. O itiraz da, kelmin akisi ve halin gerekleri baska birsey gerektirdigi halde Arabin lafizlari terkip ncesindeki umumligi zerine hamletmis olmalariydi. Mellif bu itiraza, szn kullanilis sekline ait umumun kavranabilmesi ile mmkn olacagini, bunun da o szde gzetilen ser' maksatlarin bilinmesine bagli oldugunu, ser' maksadi bilme konusunda da ilk ms-manlarla sonradan mslman olanlar, kendisini ilme vermis olanlarla yle olmayanlar arasinda fark oldugunu, ilimde derinlesenlerin zamanla ser' kullanis seklini ve Sri'In maksadini tam anlamiyla grendigini ve bunun sonucunda daha nce problem olarak grdkleri seyler hakkindaki ikmazlarinin ortadan kalktigini, "imanlarina zulm karistirmayanlar" ifadesini ieren yet hakkindaki sahabenin duraksamasi ve soru sorma ihtiyaci duyma sebebinin iste bu husus oldugunu belirtmisti. nk yet En'm sresinde bulunuyordu ve bu sre ilk nazil olan srelerdendi. O sirada ser' klli esaslar henz tamamlanmamisti. Sahabenin yetten maksadi anlamamalarinin sebebi iste buydu. Bu fasilda ise, bu cevaba syle bir itiraz getirecektir: Bu cevap doyurucu degildir; nk ilerinde Hz. mer , Muviye, Ilerime, Ibn Abbs ve daha baska metehid imamlarin da bulundugu ser' maksatlari ok iyi bilen selef-i slih, kelmm'akisi ve halin gerekleri aksini gerektirse de, szn umumuna itibar etmislerdir. Bu da, onlar katinda muteber olanin, lafizlarin terkip ncesindeki umum muhtevalarinin dikkate alinmasi geregi oldugunu gsterir. Bu durumda bu fasilda zikredilen rnekler munfasil (ayri) bir delil ile tahsis edilmis olur; sizin iddia ettiginiz gibi, szn kullanilis sekline ait umumluk zere konulmus ve tahsis grmeden umumlugu baki kalmis olmaz. Iste burada vaz' edilecek problem budur. [83] Ahkf46/20. [84] Ahkf 46/20. [85] Hz. ise ve Hz. Hafsa validelerimiz, nafaka konusunda basi ekerek Hz. Peygamber'e (s.a.) karsi isteklerini ortaya koymuslardi. Bu uzunca hadis iin bkz. Buhri, Mezlim, 25 (3/104). [86] Buhr, Mezlim, 25 (3/104). [87] Bunlar; Allah yolunda savasan, ilim grenen ve greten, malini hayir yollarina harcayan, fakat amelleri ile gsteris yapan ve desinler iin alisan kimselerdir. Bunlar hakkinda 'onlar hiret amelleri ile dnya ziynetini isteyen kimselerdir ve istekleri de kendilerine tam olarak verilmistir1, denilmistir. [88] Mslim, Imre, 152. [89] Hd 11715. [90] Akil sahipleri iin msterek olarak kullanilan bir ilgi zamiridir. ()

[91] Nisa 4/97. [92] Buhri, Tefsir, 4/19 ; Fiten, 12. [93] Yani mslmanlar arasinda meydana gelecek haksiz bir savasa katilanlara da smil kilmistir. [94] Bakara 2/284. [95] Bakara 2/285-286. [96] Bu ve benzeri rivayetler iin bkz. Ibn Kesir, 1/338. [97] Hacc 22/78. [98] Neshin sz konusu olmasi iin, baslangi itibariyla o hkmn maksud olmasi ve sonradan ortadan kaldirilmasi gerekir. O zaman onlarin anlayislari yerinde olur ve bu takdirde konu disma ikmis olur. [99] Bu sz, mtekaddimn ulemnin istilahina gre neshin tahsis olmasi esasi zerine mebndir. Aiklasa daha iyi olurdu. [100] Bu kll kaide, Allah Tel'nin insanin zihninden gemesi gibi seylerle ykml tutmayacagina; nk bu gibi seylerin dinde glk (harec) ve hatta takat st ykmllk doguracagina bir karinedir. Buna ragmen onlar, inen yeti lafzin terkip ncesindeki kapsami zere umum olarak almislar, byle bir anlayisa mani olan ser' kullanilis seklini dikkate almamislardir. Raslullah {s.a.) da onlarin bu anlayislarini onaylamistir. Bunun sonunda Allah'in hibir kimseye takatinin stnde yk ykleme-yecegini belirten yet gelmis ve onu tahsis etmistir. [101] Nisa 4/115. [102] Hd 11/5. [103] Buhr, Tefsir, 11/1 ; Ibn Kesr, 2/436. [104] Mide 5/44. [105] Allah'in indirdikleriyle hkmetmeyenlerin kfir, zlim ve fsik oldugunu belirten yeter (5/44, 45, 47), Ibn Abbs'm da ifade ettigi gibi yahudiler zellikle de Kureyza ve Nadir ogullari iin inmistir. Mslim'in Ber'dan rivayetine gre ise btn kfirler iin inmistir. [106] Ayri (munfasil) tahsis delillerinden biri de nzul sebebi vb. seylerdir. Ancak mellifin bu meyanda zikretmis oldugu sey, bundan daha kapsamli bir mndir. Halin geregi sadece sebebin hususiyetine mnhasir degildir. Onun maksadi, Hz. mer'in ve Muviye'nin szlerinde de aika grldg gibi daha kapsamlidir. [107] ogunluk limlerin (cumhur) grs, itibarin lafzin umumuna oldugu ve sebebin hususligine olmadigi dogrultusundadir. Tartisma konusu, mstakil mm bir lafzin, zel bir sebep zerine bina edilmesi haliyle ilgilidir. Mesel: Hz. Peygamber'in (s.a.), ierisine cife (les) atilan Bid'a kuyusu hakkinda kendisine soru sorulmasi zerine: "Allah, suyu temiz ve temizleyici (tahr) yaratmistir; onu hibirsey pisletmez" buyurmasi gibi. Keza Meymne'ye ait murdar olarak lms bir koyunu grdgnde: "Her bir deri, tabaklandiginda temiz olur" buyurmasi gibi. Imam Safi'den ogunluk limlerin aksine itibarin huss sebebe ait oldugu grs nakledilmistir. ogunluk ona karsi pek ok delil ortaya koyarak onun grsnde isabetli olmadigini, itibarin lafzin umumuna oldugunu ne srmstr. [108] Yani her iki u da onu kendi tarafina ekmek iin ugrasir. [109] nk bu yetlerin altina m'minlerin de sokulmasi uygun degldir.' [110] Yani mskil olarak gsterilen diger yetler. [111] Yani o, Sri'in ilgili kasdi oraninda umumdur. Onlar umumu bizzat mm olan lafzin zerine kapanmakla anlamamislar; keza hususu da onun bir tahsis oldugu, lafzin kapsamina dahil olan birseyin ikarilmis oldugu aisindan anlamamislardir ki, tahsis delili (muhassis), yollarindan bir yolla ayn (munfasil) olsun. [112] Yani ilgi zamiri. () [113] Ve bunda bir tahsis yoktur, Zeyd'e delleti bakimindan da hakikattir. Bu Ebu'l-Huseyn'in grs olmaktadir. Ona gre mstakil olmayan sart, istisna, sifat... gibi seylerle tahsis yapilmasi durumunda, geride kalan iin lafiz,

hakikat olur. nk bu zikredilenler, maksd olan mnya dellet eden seyin birer parasi haline gelmislerdir. Bu paralar biriikte, artik ilk konulduklari mnlar iin degillerdir ve yeni bir medlulleri vardir. [114] nk, kendisinden bazi fertlerinin ikarilmis oldugu mm, -"Cimrileri hari, TemimoguHarma ikram etti" sznde oldugu gibi- umumu zere hem dellet hem de murad bakimindan bakdir ve bunun tahsis grms mmla bir ilgisi yoktur. Mellif burada on sayisini rnek vermistir; fakat sayi isimlerinin umum ile ilgisi yoktur. Ancak onun amaci, istisnanin, yediye dellet eden szn bir parasi oldugunu ifade etmektir ve bu konuda o, sifattan daha aiktir. [115] ikincisi, birinci zerine terettp eder. nk lafiz, kaydi ile birlikte murad olunan miktari verince, kasit itibariyla tahsise mahal kalmaz. [116] Mesel syle tasavvur etmesi gibi: (M raeyt raclen sucan) rneginde olumsuzluktan sonra gelen racl (adam) kelimesi mmdir, arkasindan gelen sifat onu, nimin nev'ilerinden birine kasretmistir. Bu halde racl kelimesinin muhtevasi, sifat gelmeden nceki kapsadigindan daha azdir ve bu muhteva, onun kendisi iin konulmus oldugu sey (m vudia leh) degildir; dolayisiyla mecaz olur. [117] Bu, sgayi asli vaz'mdan ikarmamaktadir; sadece vaz' esitleri arasinda murad olan vaz'i ortaya ikarmaktadir. [118] Tasinilan mecaz mn ile, tahsisten sonra kalan mn arasinda aik fark oldugu iin nazri demistir. nk birincisi yani mecaz mn, lafzin hakikat zere kendisi iin konulmus oldugu seyin bir parasi degii-dir; ikincisi ise, lafzin kendisi iin konulmus oldugu seyin bir parasidir. O yzden tahsis sonrasinda lafzin, hala hakikat oldugunu syleyenler olmustur. [119] Yani geen cevaptan anlasildigina gre sonu aynidir. Onlar her ne kadar tahsis ve mmin kapsami dahilinde bulunan bazi fertlerin ikarilmasi gibi isimler veriyorlarsa da, istinbat ve hkm ikarma sirasinda lafizlarin kullanilisina ait vaz' sekline itibar etmekte, lafzin terkip ncesi muhtevasina bakmamaktadirlar. Bu durumda sonu aynidir ve aradaki ihtilaf tamamen szde kalmaktadir. [120] Yani mbeyyen ile tahsis edilmis mm. Mesel zimm ile tahsis edilen "Msrikleri ldrn" mm hkm gibi. Mcmel ile tahsis edilen mm ise ittifakla hccet degildir. ogunluk ulem, mbeyyen ile tahsis edilmis nimin, geride kalanda mutlak olarak hccet oldugu grsndedir. el-Belh ise, munfasil ile degil de muttasil delil ile tahsis edilmisse hccettir, demistir. [121] nk, hccet olmadigini iddia eden kimse delilinde syle diyecektir: 'Amra lafiz, tahsis grdg zaman, diger msemmlari hakkinda mecaz olur. Hatta onun altinda bulunan msemmlar, mecaz konusunda esitli mertebelerde bulunur. Bu durumda lafiz mcmel olur ve mutlaka ondan muradin ne oldugunun belirlenebilmesi iin bir delile ihtiya duyulur" Grldg gibi, geride kalanin hccet olusu konsundaki problem; tahsisin, lafzin kapsami altinda kalanlari mecaz kilmasi iddiasindan kaynaklanmaktadir. Mellifin grsne gre ise, mecaz olmamaktadir. Dolayisiyla mmm, kastedilenlerin tm hakkinda hakikat oldugu konusunda problem olmayacak ve o kastedilenler hakkinda hccet olacaktir. Bylece onun delilligi konusunda mevcut bulunan grs ayriliginin sebebi ortadan kalkmis olacaktir. [122] Yani yle olmasi gerekir. Muhalif durumda olan kimse, eger bizim dediklerimize vakif olsa ve muhalefetinin sebebinin ortadan kalkmis oldugunu anlasa, ogunluk ulem gibi o da, onun hccetligini kabul edecektir. [123] Yani az bir lafizla ok mnlar ifade etme zelligi. () [124] Mesele, dnp dolasip mellifin sunu demesine gelmistir: Muttasil ya da munfasil ile tahsis dedikleri sey, aslinda tahsis degildir. Umum lafizli nasslar, her ne kadar Sri'in muradindan daha fazla olan terkip ncesi muhtevalari ile kalmamislarsa da, onlar kullanilis seki ve Sri'in maksatlari aisindan, sadece murad olanlari ierecek sekilde, makamin ve hal karinelerinin geregi zere kullanilir. O, murad olunanlar hakkinda hakikattir; mecaz degildir. Bu karineler, tahsis grsn kabullenmeyi gerektiren mecazin karineleri gibi degil, mcmelin aiklayicilari (m-beyyin) gibi kabul edilir. Buna gre, mmin kapsami ierisinden Sri'ce maksd olan miktar zerinde ne mellifin ne de uslclerin grslerine gre bir farklilik yoktur. Kur'n'da yer alan mm lafizli nasslara itibar edilecegi konusu da -mm lafzin tahsis sonrasinda kalan kisma delletinin kesin oldugu grsne gre- aynidir. Akl, hissi vb. karinelere kendisi mcmelin beyani gibi bakmakta; digerleri ise muhassis olarak isimlendirmektedir. Eger biz, muhhassis olup olmadigini tam olarak arastirmadan mm ile amel olunmaz diyorsak, ayni seyi, beyan edici deliller arastirilmadan mcmel ile de amel edilmez deriz. Bu durumda Kur'n kll esaslarin iptali ve onlarla istidlalde bulunulamayacagi iddiasi nerede kaldi?! Sonra cevmiu'l-kelimligin ihlli nerede?! nk mmm iermis oldugu miktar tahsisten ya da beyandan sonra ayni olmaktadir. Bu durumda, mellifin meseleyi abarttigini syleyebilirz.

[125] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/251-272 [126] Ruhsatin tarifinde getirilen "asl hkmn sebebi mevcudiyetini srdrmekle birlikte..." kaydi, kiyam farzinin (azimet hkmn) dsmediginin bir delilidir. [127] Sanki sunu demek istiyor: Mesel gle namazi kesin farz olmak zere azimet hkm olarak drt rekat seklinde konulmustur. Bundan yolcunun durumu mstesnadir. Yoku ise, iki rekat olarak da drt rekat olarak da eda etse sahih olmaktadir ve bu durumda bu azmet hkmden kesin olarak drt kilinmasi mecburiyeti kalkmis oluyor. Bu, azimet hkmnn delilinin umumunu tahsis demektir. (AUahii a'lem!) [128] Bu ve bundan sonraki itiraz, birinci zerine kurulmustur. Birinci izle edildigi zaman, bunlar da kendiliginden gidecek kabildendir. O yzden verilen cevapta, birinci itirazin cevabi, diger iki itirazin da iptali iin yeterli grlmstr. [129] Bu grse katilmak mmkn degildir. nk her halkrda hitap sahibi ayni kisidir yani Allah'tir. Iki hitabin birinin Allah hakki ynnden, brnn kul hakki cihetinden gelmis olmasi arasinda fark yoktur.Bu cevapla itiraz izale edilmis degildir. nk Allah Tel, onu bir taraftan azimet hkmle kesin olarak mkellef tutacak, br taraftan da kul hakkini dikkate alarak kesin olmayan bir tarzda ykml tutacak. Tek bir konuda, birbirinden farkli olan hkmlerle ykml tutmak eliski dogurur. Bu ykmllklerin sebebi ne kadar farkli olursa olsun, eliski var olmaya devam eder ve onu ancak tahsis ya da azimetle ruhsat bahsinin keffret zelligi gsteren seylerden olmadigi cevabi ortadan kaldirabilir. [130] Yani teklifi tmden ortadan kaldirmayacak lde bir mesakkatten dolayi. Burada unutma ve diger zrlerin takat st m yoksa takat dahilinde ve fakat sadece mesakkat ieren zrler mi oldugu zerinde durmak gerekiyor. Eger bu zrler, takat st kisimdan ise, o zaman teklifin dsmesi gerekir. [131] Bunlarin mmetten kaldirilmis oldugunu syleyen hadis, ykmllgn degil, bunlar sebebiyle azimet hkmn terki durumunda gnahin kaldirilmis oldugunu ifade etmistir. Uyandiktan ya da hatirladiktan sonra onlarin kaza edilmesinin istenmesi bu mnnin delilidir. [132] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/272-274 [133] Oradaki birinci delil hakkinda syle demisti: "Gc yetmeyen bir kimse, azimet hkmle muhatap sayilmaz ve hitap, takat st ykmllg kaldiran delillerle esastan kalkmis olur..." Bu delilin burada kullanilmasi konumuza uygun dsmez. nk amalanan seyin aksine bir sonu verir; hata ve unutma ile birlikte aslinda bir ykmllgn olmadigi neticesini gerektirir. Sonra hitabi anlamak ve onu yerine getirmeye kadir olmak (kudret) ykmllgn sartlaridir. Buna itiraz olarak yneltilebilecek sarti bulunmayan sarhosun talki konusuna da onun, hkm sebebine baglamak kabilinden oldugu dolayisiyla teklifi bir hkm olmayip, vaz* hkmlerden bulundugu seklinde cevap vermislerdir. Bu, hem burada mesele hakkinda, hem de daha nce sylemis oldugu "Azimet hkmnn mesakkatten dolayi yerine getirilmis olmamasinin benzeri (nazri), hata, unutma ve ikrah (zor kullanma)... gibi mazeretler sebebiyle asil hkmn bulunmamasidir..." ifadesine gre bir problem arzeder. Ancak syle denilebilir: O, onlarin tmne birden teklifin ynelik olmasi esasi zerine cari olmaktadir. Buna da "her ne kadar ihtilafli ise de" szyle isaret etmis olmaktadir. Bu grse gre sartin mnsi, teklifin ynelmesinin sarti mnsina olmayip, hesaba ekilmenin sarti anlamindadir. Mellif, Hkmler blmnde "af mertebesi" bahsinde bu konu zerinde genise durmus ve onun bes teklifi hkm disinda birsey oldugunu belirtmis ve byle olduguna ya da olmadigina dair deliller ser-detmisti. Sabit oldugunu gsteren yerler zikretmis ve konuyu burada bitirdigi gibi, aslinda konu zerine fikhi pratik bir sonu dogmadigini ve uygun olanin konuya hi girmemek oldugunu belirterek son vermisti. [134] Meselenin iki konu seklinde vaz' edilmesi, rnekleme kabilindendir; yoksa konu bundan daha da kapsamlidir. af mertebesinden birinci nev'i hakkinda -ki bu muarizi gl olan bir delilin geregiyle amel etmek idi (bkz. [1/168])- ruhsatin geregi mevcut olmakla birlikte azimetle amel etmeyi oraya almisti. Keza hell zanni ile iki ien kimsenin durumunu da oraya dahil etmisti. Ayni sekilde, ictihad mahalli bir konuda; nass, icm ya da kll esasllara ters dsmemek kaydiyla kadinin hkmnde hata etmesini de o kabilden saymisti. [135] Mide 5/32. [136] Yani aksine onu yasaklar; su kadar var ki, hatali olan kimseyi mazur g-, ""r-ve sorgulamaz. Sunu demek istiyor: Mellife ait her fiille ilgili olmak zere Allah Tel'dan ya ibha ya emir ya da yasak gelmis olacaktir. Burada ne emir ne de ibha uygun degildir; o halde geriye onlarla ilgili yasagin ynelmis olmasi ihtimali kalmaktadir. Su kadar var ki, yasak olmasina ragmen Ailah Tel onu sorgulamayacaktir; nk sorgulamak iin gerekli olan sart yoktur. Bu, hibir olayin Allah'in hkmnden hli olmayacagi ve af mertebesi hakkinda delil olarak kullanilabilir. Keza her ikisi de, mellifin bu ve nceki meselede zerinde yrmekte oidugu esasin aksine, yukarida zikredilen iki sartin bulunmamasi halinde ykmllgn temelden bulunmayacagi esasi zerine mebndir

[137] A'rf7/28 [138] Nahl 16/90. [139] Mide 5/49. [140] Talk 65/2. [141] Mellif, hayir aksine bu, kendisine yasaklanmistir demek istiyor. Ancak bu grs, mctehidin hata ettigi zaman bir, isabet ettigi zaman iki ecir alacagina dair ulem arasindaki ittifak sebebiyle bir problem ortaya ikarir. Her mctehide gre -ister mfti, ister kadi durumunda olsun- bu husus aynidir. Bir kimse kendisine yasak edilen brsey sebebiyle sevap alabilir mi? Niin "Mkellef, kendi nazari ve itihadina gre onunla memurdur ve o ancak bu kadari ile ykml olabilir; o hibir zaman tahkik zere onunla memur degildir, o yzden de ifsad ettigi seyi telafi etmek iin yeni bir emir gelmistir" denilmiyor? "Emirler arasinda fark yoktur..." sz dogru degildir; bilakis fark aiktir ve bizzat hkmlerin maslahatlar zerine bina edilmesi ilkesi bunu gerektirir. nk fiili isleyen ve hkim iin ykmllk, kendi gc dahilinde olan ve dogru zannettigi seydir. Zanmnm hata oldugu ortaya ikar ve bundan bir fesad ya da bir baskasina zulm dogarsa, bu zulmn izalesi iin yeni bir ykmllk gelir ve bu, maslahatlara itibar etme ve hkmlerin onlar zerine bina edilmesi kabilinden olur. Bu konuda, af mertebesi ya da her olay hakkinda Allah'a ait bir hkm bulunmasi gerekmez esasi zerinden yrnecek olsaydi, durum daha aik olurdu [142] Bu da maslahatin dikkate alinmasindan baska birsey degildir. Bu durumda onun mahza taabbudlik esasi zerine cri oldugunu sylemek su gtrr [143] Mellif, Mukaddimeler'de pratik bir degeri olmayan konulara girmenin ilmi bir degeri olmadigini belirtmisti. Buna ragmen o, bu konuyu Hkmler blmnde "af mertebesi" adi altinda genise ele almisti. Burada ise, mcerred tahsis ile olan mnasebetinden dolayi -ister ondan sayilsin, ister sayilmasin- sadece temas etmekle yetinmistir. [144] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/274-277 [145] Yani tam olarak yapilmasi halinde. [146] Yani, cziyytin byk ogunluguna uygulanmissa. [147] Yani hakkinda bir nass olmasa bile. Tabi bu durumda hkmn zann trnden olacagi aiktir [148] Mubah kilinmasindan maksat izindir. leceginden korkmasindan kastedilen de daha genel anlamda mesakkattir. Gerek lm tehlikesinin oldugu zaman ise haram olan seyin yenmesi mubah degil vacip olur. [149] Mellif, grldg gibi birinci delil ile ikinci delilin sonucunu birlestirmistir. nk istikrayi manev tevatrn isbati iin bir yol olarak kullanmistir. Syle ki: Bu cz'ler isbati murad olunan klliyi tazammun etmektedirler. okluklari ve farkliliklarina ragmen onlarin ortak bir nokta zerinde birlesmis olmalari, bu sonucu vermektedir. [150] "Onun zimninda sabit olur" demesi, konumuzun Htem'in cmertligi gibi bilinen manev tevatrden olmamasmdandir. nk cmertlik bir cz'nin yani Htem'in vasfidir. Onun cmertligi ile ilgili nakledilen her zel olay dogrudan onda bulunan bu vasfi isbat seklinde kendisini gsterir. Cziyytin istikrasi sonucunda umumun ya da kllinin ispati ise byle degildir; her cz' dogrudan mmin umumunu isbat edici degildir ki onlarin tmnden bilinen anlamda manev tevatr dogsun. Bilakis bu mm ve kll mn, cz'lerin istikrasi zimninda ortaya ikar yani bu tr cz*lerin oklugu ve farkliliklari, hkmn belli bir cz'ye has olmadigini ortaya koyar. Mellifin demek istedigi budur. [151] Beyhak'nin belirttigine gre Hz. Eb Bekir ve Hz. mer, grenler vacip oldugunu zannederler dsncesiyle kurban kesmezlerdi. Ibn Abbs, V Bill, Ibn Mesd ve Ibn mer'in de ayni sekilde hareket ettikleri rivayet edilir. [152] Islm ahkmini iyi bilmeyenlerin, namazin iki rekat oldugunu zannedeceklerinden endise ederek, yolculuk hkmne ragmen Mina'da namazi kisaltmadan drt rekat olarak kildirmis ve syle demistir: "Sphesiz namazi kisaltmak Raslullah'in (s.a.) ve iki arkadasinin snnetidir. Fakat cahil insanlar tredi, (iki rekat kildirdigimda) bunun snnet edinilmesinden korktum" () [153] Bakara 2/104. [154] En'm 6/108. [155] Hadisin devami syledir: "Kisi anne ve babasina sver mi? Y Raslal-lah!" dediler. Hz. Peygamber (s.a.) syle

cevap verir: "Evet, birinin babasina suer; o da onun babasina sver; onun annesine sver, o da onun annesine sver" (Mslim, Iman, 145 ; Tirmiz, Birr, 4 ; Ahmed, 2/164, 195, 214, 216). [156] Mahiyetler azalip eksilmezler. Dolayisiyla akliyytta, cziyytin hep ayni hkme dahil olmalari gerekir. Iki mmasil, zti sifatlarin tmnde msterek olurlar ve bu sifatlar o seyi kendileriyle niteleme sirasinda ztin tesinde ziyade bir mnya ihtiya gstermezler. Mesel insana nisbetle insanlik, hakikatlik, seylik sifatlan gibi. Bunlara tekabl eden bir de manev sifatlar vardir. Bunlar, kendileriyle birseyin nitelenmesi sirasinda, o seyin zatina nisbete ek bir mnnin gz nnde bulundurulmasina ihtiya gsterir; mesel cisim iin bir yer tutmakta olmasi (tahayyz) ve sonradan var olmasi (huds) gibi. Mmasil olan iki seyin, vacip, mmkin ve mmten olan her zellikte msterek olmalari gerekir. Ikisinden birine verilen her hkm, mmaseleti gerektiren her konuda digerine de ayni sekilde verilir. Bunun disinda kalan ve hakikat zerine zid bulunan haric vcda tbi olan hususlara gelince, bunlarda mmasil olan iki seyin farklilik gstermeleri caizdir. Mesel Zeyd'in uzun ve cahil olduguna hkmedilirken, Amr'm kisa ve lim olduguna hkmedilebilir. Ikinci itirazda "Hususlik, bir ya da daha fazla konuda mm olan mnda bulunmayan bir ayricaligin olmasini gerektirir" derken bu husus kastedilmektedir. Bu, akliyyt konusunda husus zellikler bulundurabilen haric vcda nisbetle geerlidir. [157] Bu ncs, aslinda ilk iki ynden ayri seyler degildir; aksine daha nce geen "Bunlar (yani vaz' mesil), ihtiyar esasina uygun olarak konulmustur; ihtiyara gre ise birsey ile benzeri arasini ayirmak, birsey ile ziddini ve elisenini bir arada cem etmek sahihtir" seklindeki sznn aiklanmasina ve genisletilmesine yneliktir. Burada eger; daha nce geenler caizligini gsterirken bu nc bilfiil vuku buldugunu gstermekte ve rnekler vermektedir, denilecek olursa, dogrudur ancak yine de \yeni birsey getirmemektedir ve bu rnekleri birinci iin vererek onunla birlestirebilir, deriz. Cevaplar farkli oldugu iin ayri bir yn olarak koymus olabilecegi de sylenebilir. Nitekim mellif de buna isarette bulunmustur. [158] I'lmu'l-muvakkin'in ikinci cildinde burada zikredilecek olanlarin ogu hakkinda doyurucu cevaplar vardir. [159] Yani madd pislikleri ve onlarin eserlerini su gibi giderici bir zellik tasimadigi halde. [160] Muhsanhk, mesru evlilik ierisinde yapilan iliski sonrasinda kazanilan bir sifattir. Zina olayinda recinin uygulanmasi iin bir sart olarak aranilir. () [161] Cariyenin avret mahalli, hr kadinlardan farkli olarak erkeklerinki gibidir.() [162] Kadinin rahminde ocuk olup olmadiginin anlasilmasi iin beklenmesi. () [163] Kisas cezasi maktuln velileri tarafindan affedilse bile, katil bu fiiliyle toplum gvenligini ihlal ettigi iin devlet baskani tarafindan ayrica cezaya arptirilir. <) [164] Yani bu gibi seyler her ikisi iin de uygun iken sadece erkeklere has kilinmistir. Halbuki olmasi gereken bunlarda erkeklerle kadinlarin esit tutulup ayricalik taninmamasi idi. [165] Hadiste, henz yemek yememis erkek sabinin bir kisinin kucagina akitmasi durumunda sidigi zerine su dklmekle yetinilecegi; ayni seyi kiz ocugunun yapmasi durumunda ise yikanacagi belirtilir, {bkz. Eb Dvd, 1/102) () [166] Mesel cumanin farz olmayisi gibi. [167] Geriye itiraz sadedinde ileri srlen "Vaz' mesil ise byle degildir. nk bunlar akl meseleler gibi konulmamistir. Aksi takdirde o da bizzat onlar gibi olurdu ve vaz' olmazdi...." szne cevap kaliyor. Bu, herhangi bir delile dayanmayan kuru bir iddia oldugu iin, mellif ona cevap verme ihtiyacini duymamistir. nk birseyin, bir baska seye herhangi bir konuda benzer olmasi, onlarin ayni kisimdan olmalarini gerek-tiremez. Eger o sey, akl ise akl olmada, ser' ise ser' olmada devam eder. [168] Geriye itiraz sirasinda ileri srlen "Delilin bulunmasi halinde ise, mm hkmn elde edilmesi iin o cz'lere sarilmanin bir mnsi kaimaz. Zira o delilin umum sgasi, bylesi uzun yorucu bir isten mstagni kilacaktir." sznn cevabi kaliyor. Mellif buna da cevap vermeye ihtiya duymamistir. nk bu delilin ill da mm lafz bir delil olmasi gerekmez. Daha nce sz edilen cz'lerin istikraya tbi tutulmasi yolu ile elde edilmis bir delil de olabilir. Bu ise mm bir lafiz iermeyen bir delildir. [169] Bakara 2/108. [170] Bakara 2/65.

[171] Daha nce gemisti [1/289]. [172] Tirmiz, Sehdet, 2. [173] mmveled, efendisinden ocuk doguran cariye demektir. () [174] Hadis daha nce gemisti [1/296]. mm Muhabbet, kendisine ait bir cariyeyi Zeyd'e veresiye sekizyz dirheme satmis, sonra ondan altiyz dirheme pesin olarak geri almisti. Cariye aynen kendi mlknde kaldigi iin, sonu altiyz dirhemin veresiye sekizyz dirheme satilmasi sekline dnsmst. [175] Bu da dolayisiyla onun sedd-i zeri' ilkesini benimsemis oldugunu gsterir. [176] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/277-285 [177] Yani ibdetler, muamelt, evlilik hukuku gibi esitli alanlarda kullanilir ve tekrarlanirsa. [178] Isr 17/15. [179] Mesel diyetin kile zerine konulmasini gerektiren deliller gibi. Bu yet iin sz edilen seylerin aynisi, "Insan iin ancak alistiginin karsiligi vardir" (53/39) yeti iin de vriddir. l adina hacc yapilabilecigini, onun adina oru tutulabilecigini gsteren deliller bu esas karsisinda tevil edilir. Bu konuda "ameller ve ibdetler konusunda niyabet" bahsinde sz edilmisti. [180] Daha nce gemisti [2/46]. [181] Mesel burada sz konusu olan, nakledilen icm ile, birinci kisma ait olan bu kaide arasinda oldugu gibi. [182] Mellif bununla Sayrafi'nin muhalefetine isaret etmek istiyor. Immul-Harameyn onun bu muhalefeti hakkinda: "O itiraz akli basinda birinden ikmis sayilmaz. O, sadece kalin kafaliliktan ve inattan ikmis bir szdr" demistir. [183] Yani bu durumda arastirma yapmak abes olur. [184] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/285-289

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Mcmel Ve Mbeyyen (Icmal Ve Beyan)

Besinci Fasil 1 Mcmel Ve Mbeyyen (Icmal Ve Beyan) 1 Birinci Mesele: 1 Ikinci Mesele: 2 nc Mesele: 3 Drdnc Mesele: 3 Besinci Mesele: 5 Altinci Mesele: 10 Yedinci Mesele: 15 Sekizinci Mesele: 16 Dokuzuncu Mesele: 19 Onuncu Mesele: 20 Onbirinci Mesele: 21 Onikinci Mesele: 23

BESINCI FASIL MCMEL[1] VE MBEYYEN (ICMAL VE BEYAN)


BIRINCI MESELE:

Hz. Peygamber, sz, fiil ve takrirleri[2] ile, aiklamakla grevli oldugu konulari beyan etmekteydi: "Sana da insanlara gnderileni aiklayasin diye Kur'n'i indirdik" [3] Hz. Peygamber szl beyanda bulunurdu. Mesel talkla ilgili hadislerinde: "Allah'in, dikkate alinarak kadinlari bosanmasini emrettigi iddet iste budur" [4]buyurmasi gibi. (Raslullah, hesaba ekilen kimsenin azap grecegini ifade etmesi -zerine) Hz. ise, kendisine "Amel defteri kendisine sagindan verilen kimse, kolay geirecegi bir hesaba ekilir'[5] yeti hakkinda ne demeli?" diye sormustu. Buna: "O sadece arzdir" buyurarak aiklama getirdi.[6]"Mnfikin almeti tr:" sznden ne kastettiklerini soran birine de: "Ondan size ne? Ben onunla sunu sunu kastettim. .." demistir.[7] Ayni zamanda fiilleri ile de beyanda bulunuyordu[8] "Ona benim yle yaptigimi bildirseydin ya'[9] Allah Tel da syle buyurur: "Onu seninle evlendirdik ki, evlatliklari esleriyle ilgilerini kestikleri zaman onlarla evlenmek konusunda m'minlere bir sorumluluk olmadigi bilinsin"[10] Hz. Peygamber namazin nasil kilinacagini, haccin nasil yapilacagini fiilleri ile aiklamis ve konuyla ilgili olarak: "Beni nasil namaz kiliyorken gryorsaniz siz de yle kilin" "Hac vecibelerinizi benden alin"

buyurmustur.[11] Hz. Peygamberdin ikrari da ayni sekilde beyan oluyordu. Bir fiilin islendigini bilir ve ona karsi -btil ya da haram olmasi halinde- tepkisini gstermeye de imkni bulunur ve buna ragmen onu onaylarsa, bu da bir beyan esidi olur. Mesel uslclerin Mdlicli Mcezziz meselesi[12] hakkinda ortaya koyduklari gibi. Btn bunlar usl kitaplarinda aiklanmistir. Ancak biz, buradan hareketle bir baska noktaya gelmek istiyoruz ki o da sudur: [13]
IKINCI MESELE:

limler, Hz. Peygamber'in vrisleridir. Dolayisiyla onlar hakkinda beyan, mutlaka onlarin lim olmasi hasebiyle olacaktir. Buna iki husus dellet eder: 1. limlerin, peygamberlerin varisleri[14] oldugunun sabit olmasi. Bu sahih ve sabit bir husustur. Alimlerin vris olmasindan, beyan konusunda vris oldugu kimsenin yerini almalari lzim gelir. Peygambere beyan farz olduguna gre, ayni sekilde vrise de farz olacaktir. Beyan konusunda, delillerden mskil ve mcmel olanin aiklanmasi ya da kullanilacak delillerin ortaya konulmasi arasinda fark yoktur. Tebligin esasi, ser' hkmlerin aiklanmasi dir. Tebligden sonra, (limler tarafindan) yapilan teblig de, ilk teblig gibidir. 2. limlere nisbetle bu konuda gelen deliller. Mesel, Allah Tel syle buyurmustur: "Gerekten, Allah'in indirdigi Kitap'tan birseyi gizlemede bulunup, onu az bir degere degisenler var ya, onlarin karinlarina tikindiklari ancak atestir[15]"Hakki btila karistirmayin ve bile bile hakki gizlemeyin[16]"Allah tarafindan kendisine bildirilen geregi gizleyenden daha zlim kim olabilir[17] Hadiste de syle buyurulur: "Dikkat edin! Burada bulunanlariniz, bulunmayanlara teblig etsin[18]"Hased (gipta) ancak iki kisi hakkinda caizdir: Birincisi, Allah'in kendisine mal verdigi ve o mali hak yolunda harcamaya muvaffak kildigi kimsedir, ikincisi de, Allah'in kendisine hikmet (ilim) verdigi kimsedir; onunla amel eder ve onu gretir[19]"Kiyamet almetlerinden biri de, ilmin kaldirilmis olmasi[20] ve cehaletin ortaya ikmasidir[21] Bu konuda vrid olan hadisler pek oktur. Beyan grevinin limler zerine vacip oldugunda herhangi bir grs ayriligi yoktur. Beyan ise, gelen nasslara ve ynelen ykmllklere ait ilk aiklamalari kapsar. Btn bunlar, limin, lim olmasi hasebiyle beyan ile grevli oldugunu ortaya koyar. Durum byle olunca, bunun zerine bir konu daha bina edilir: [22]
NC MESELE:

Beyan, hem sz hem de fiil ile gereklestigine gre, bunun Hz. Peygamber'e nisbetle oldugu gibi, limlere nisbetle de gereklesmis olmasi gerekir. Selef-i slih iste bu sekilde kendilerine uyulan kimseler olmuslardir. Buna onlardan nakledilen bir ok sz dellet etmektedir. Nitekim bunlar, konunun islenmesi sirasinda ortaya ikacaktir. O yzden sz simdi burada uzatmak istemiyoruz; zira tekrar olacaktir[23] .
DRDNC MESELE:

Eger beyan, sz ve sze uygun fiil ile gereklesmisse, bu beynin en st mertebesini teskil edecektir. Taharet, oru, namaz, hacc ve benzeri ibdet ve detlerle ilgili hkmlerin beyan edilmis olmasi gibi. Eger bu ikisinden biri ile gereklesmis ise, o da beyandir; su kadar var ki, her biri yalniz basina bir ynden beyanin en st mertebesine nisbetle noksan; diger bir ynden de beyanin en st noktasina ulasmis olur. Mesel fiil, huss muayyen sekillerin beyani konusunda szl beyanlarin yetisemeyecegi bir dereceye ulasir. Bunun iindir ki Ra-slullah , mmetine namazi -Cibril'in kendisine yaptigi gibi- fiil beyan ile aiklamistir. Keza hacci ayni sekilde bizzat icra etmek suretiyle gretmistir. Taharet hkmleri de ayni sekildedir. Geri bunlar hakkinda szl beyan da gelmekle birlikte, asil beyan fiil ile yapilmistir. Kur'n'da yer alan taharet nassi, bizzat Hz. Peygamber tarafindan icra edilen fiil beyan sekline vuruldugu zaman, duyular yoluyla elde edilen bilgi, nassdan akil yolu ile elde edilen bilgiden elbette ki daha gl ve aik olacaktir.[24] Kaldi ki Hz. Peygamber insanlara indirileni kendilerine aiklamak iin gnderilmistir. Farzedelim ki Hz. Peygamber Kur'n'da yer alan nassdan zel olarak anlasilamayacak bazi detaylari kendisine gelen zel bir vahye (vahy-i gayri metluuv) istinaden eklemis olsun. Beyan sonrasinda bu ilaveler, Kur'n nassina vuruldugu zaman, nass onlari reddetmez; aksine kabul eder. Mesel, abdest yetini ele alalim: Hz. Peygamber'in abdesti a-lis sekli bu yete vuruldugu zaman, nassin onu hi kuskusuz kapsamis oldugu grlr. Hacc yeti ile, Hz. Peygamber'in bizzat hacci ifsi yani fiil beyani arasinda da durum aynidir. Eger fiil beyan olmasa da biz nass ile basbasa birakilacak olsaydik, o nasslardan btn bunlari anlamak mmkn olmazdi; aksine daha az sey anlasilirdi. Fiil ile szl beyanin arasindaki iliski her zaman iin byledir.[25] Hatta deten, sylenecek bir szn terkip mnsi iin -szden anlamis oldugu seyin geregi zere fiili isledigi zaman eksiksiz, fazlasiz ve amacindan saptinlmaksizm szden maksd olacak sekildeduyulara hitap eden fiillerden bir nazri bulunmamasi uzak bir ihtimaldir. Her ne kadar basit sekilleri mutat olsa da, namaz, hacc, taharet vb. gibi (sonradan degisik muhtevalar alan seylerde ise szl beyan bizatihi yeterli degildir.[26]) Bu gibi durumlarda maksada, fiil mnsi basit olan veya

mutatta bir naziri bulunan sz yaklastirmis olur. Bu durumda sz, mutat olan fiile atif yapmistir.[27] Beyan da mcerred sz ile degil iste bu fiille hasil olmustur. Durum byle olunca, beyan hakkinda sz, her ynden fiilin yerini tutmus olmaz. Dolayisiyla bu aidan ele alindiginda fiil daha aik beyan sekli olmus olur. Fiil, bir baska ynden ise szl beyandan geri kalir. Syle ki: Sz, umum ve husus iin haller, zamanlar ve sahislar hakkinda beyan seklidir. nk szl beyan, bu sayilan seyleri vb. gerektirecek sz kaliplarina sahiptir. Fiil ise byle degildir. nk fiil, sadece faili, zamani ve hali zerine mnhasirdir; mahallinden asla bir baska yere sirayet etmez. Bu durumda eger biz mesel Hz. Peygamber'in islemis oldugu fiil ile basbasa birakilacak olsaydik, bu fiilden bizim ikaracagimiz sonu sadece Hz. Peygamber'in o fiili, falan vakitte ve falan sekil zere islemis oldugunu grenmemiz olacaktir. Bunun tesinde dsnmemiz gerekecektir: Acaba bu fiilin yapilmasi sadece o hale mi hastir; yoksa btn hallerde mi islenmesi istenilmistir? Acaba o fiil sadece o zamn mi hasti, yoksa her zaman iin mi geerlidir? Acaba o fiil sadece Hz. Peygamber'in kendisine mi hasti? Yoksa btn mmeti iin hkm ifade eden bir fiil miydi? Btn bunlardan sonra tekrar bir degerlendirme yaparak islemis oldugu bu fiilin ser' hkmlerden hangisi altina girdiginin tesbitini yapmak gerekecektir. Bu ve benzeri sorular bizzat fiilin kendisinden anlasilamayacak seylerdir. Iste bu ynden ele alindigi zaman fiil, szl beyandan noksan kalmaktadir. Dolayisiyla fiilin her ynden szl beyanin yerini tutmasi sahih degildir. Bu husus, basit bir dsnce sonrasinda ortaya ikacak kadar aiktir. Fiil beyanin bu eksikliginden dolayidir ki, Allah Tel syle buyurmustur: "Sphesiz Allah Raslnde sizin iin gzel bir rnek vardir'[28] Hz. Peygamber de iba- detleri fiilen icra ederek beyan ettikten sonra syle buyurmustur: "Beni nasil namaz kiliyorken gryorsaniz siz de yle kilin"Hac vecibelerinizi benden alin [29] Bylece beyanin sonuna dek srdgnn bilinmesi istenmistir. [30] Fasil: Bu huhus sabit olduktan sonra, bu iki beyan esidi arasinda mutlak bir tercihte bulunmak[31] sahih olmayacaktir. Dolayisiyla: "Beyan aisindan hangisi daha aiktir? Sz m? Yoksa fiil mi?" demek dogru olmayacaktir. Zira her ikisinin bir mahalle isabet edebilmesi iin, o mahallin -eger varsa- benzeri mutat olan basit bir fiil olmasi gerekir. Ancak bu halde biri digerinin yerini tutar ve iste o zaman: "Hangisi daha aiktir? veya "Hangisi daha evldir?" denilebilir. Mesel snnet mahallerinin karsi karsiya gelmesi halinde gusln gerekecegi meselesinde oldugu gibi.[32]Zira bu, -meseleyi bu kabilden sayanlara gre[33]- hem fiil hem de sz ile beyan edilmistir.

Bu sz ve fiilden ortaya ikan, onu mcerred islemis, sonra da gusletmis olmasidir ve iste bu kadarinda sz ve fiil birbirlerinin yerini tutmaktadir. Bunun tesinde gusln vacip, ya da mendup oldu-gu ve mmetin de onunla ykml bulundugu hkm ise sadece szl beyandan ikarilabilir. [34]
BESINCI MESELE:

Szl beyandan sonra ortaya konulan fiil: a) Ya szl beyani destekler ve tasdik eder veya tahsis ya da takyid eder. Kisaca o beyandan kastedilen ne ise onu ortaya koymak iin ona destek verir ve dogabilecek ihtimalleri ortadan kaldirir. Bu, fiilin sze uygun olmasi, ters dsmemesi halinde QIur. b) Ya da onu tekzip eder veya ona sek ya da sphe sokar ve onun hemen kabullenilmesine mani olur. Tabi bu da, fiilin szl beyana ters dsmesi durumunda olur. Buna asagidaki hususlar dellet eder: 1. Bir lim mesel falanca ibadetin ya da falan fiilin vacip oldugunu haber verip, sonra bizzat kendisi de o seyi isler ve syledikleri ile ters dsecek herhangi birsey yapmazsa, muhatap yaninda o seyin vacip oldugu inanci glenir ve o da onu yapmaya alisir. Ondan isiten ve isittigi gibi de amel ettigini gren herkes yle yapmaya alisir. Yine mesal falanca seyin haram oldugunu bildirir, sonra kendisi de onu terkeder ve hibir sekilde onu isledigi, hatta yanindan bile getigi grlmezse, muhatap yaninda onun haber verdigi o seyin sihhati g kazanir ve o da o seyden kainmaya alisir. Ama byle yapmaz da birseyin vacip oldugunu syler ve sonra da bizzat kendisi o seyi yapmazsa veya birseyin haram oldugunu bildirir, fakat bizzat kendisi o seyi isleyecek olursa, onun sznn hibir kiymeti kalmaz. nk byle bir durumda ona tbi olan insanlarin kalpleri, -emrettigi seyi yapmasi, yasakladigi seyden de kainmasi halinde oldugu gibi- hibir zaman sylediklerine yatmaz. Bu durumda, fiilden dogan birsey, szl beyani zedeler ve bunun sonucunda su ihtimaller belirir: Ya szn yoruma aik oldugu sonucu ikarilir; ya szl beyanda bulunanin yalanci oldugu inancina ulasilir; ya da szn kaynaklarinda sphe olabilecegi kuskusu uyanir. Halbuki, din ya da dnya islerinde ulu kabul edilen kimselere nisbetle fiil ya da terklere uyulmasi cibill bir duygu gibidir. Nitekim gzlemlerimiz bunu dogrulamaktadir. Bu durumda szl beyanda bulunana nisbetle sz, isledigi fiile tbi gibi olur. Kisinin fiili szne uydugu oranda kendisine tbi olunur ve rnek alinir. Bunun iindir ki, peygamberler rnek edinme ve kendilerine uyulma konusunda en nde gelen insanlardir. Onlara tabi olanlar son derece

saglam baglanmakta ve syledikleri her sz tasdik konusunda kosmaktadirlar. Ayrica onlar mucize ve apaik delillerle ilh teyide de mazhar olmaktadirlar (ve bunun sonucunda onlari yalanlamak, onlarin haber kaynaklarindan (vahiy) sphe etmek mmkn olmamakta ve szlerim kabul ve tasdikten baska geriye ihtimal kalmamaktadir.) Ilh teyide mazhar olduklari delillerden biri de su anda konumuzu teskil eden, fiilin sze uygun dsmesidir. Etrafimizda olup bitenler hakkinda yaptigimiz gzlemler de bunu teyid eder. Mesel bir doktor size falanca seyin zehir oldugunu ve dolayisiyla ona yaklasmamanizi sylese, sonra sizin nnzde o seyi alsa; ya da sizde mevcut olan bir hastaliktan dolayi falanca yiyecegi ya da ilaci almanizi sylese, ayni hastalik kendisinde de olsa ve sonra ihtiyacina ragmen kendisi o ilaci kullanmasa; btn bunlar verilen haberde ya da haberin anlasilmasinda bir hata oldugunu ortaya koyar ve bu yzden kalp o haberi kabule yanasmaz. Allah Tel syle buyurur: "Kitabi okuyup durdugunuz halde kendinizi unutur da baskalarina mi iyilikle emredersiniz. Dsnmez misiniz?[35] "Ey inananlar! Yapmadiginiz seyi niin sylersiniz? [36] Bu mnyi ahde vefa ve dogru vaadde bulunma da destekler. Allah Tel syle buyurmustur: "Inananlardan, Allah'a verdigi ahdi yerine getiren erler vardir. Kimi bu ugurda canini vermis, kimi de beklemektedir[37] Ziddi hakkinda da syle buyurmustur: "Aralarinda: Allah bize bol nimetinden verecek olursa, and olsun ki sadaka verecegiz ve iyilerden olacagiz diye O'na and verenler vardir. Allah, onlara bol nimet verince, cimrilik ettiler, yz evirdiler. Zaten dnektirler. Allah'a verdikleri szden caydiklari ve yalanci olduklari iin O'nunla karsilasacaklari gne kadar Allah kalplerine nifak soktu[38] Grldg gibi, fiilin sze uygunlugu dogruluktan sayilmistir. Ilimleriyle mil olan limlere gre, dogrulugun hakikati da iste budur. Ayni sekilde bir lim, falanca seyin vacip ya da haram oldugunu bildirdigi zaman, o bununla btn mkellefler iin byle oldugunu ve kendisinin de onlardan biri oldugunu sylemis olmaktadir. Bundan sonra eger bu szne uygun hareket ederse, dogru, muhalefet ederse yalan sylemis olacaktir. 2. Insanlara dinlerini gretmek iin tayin olunan kimseler, hem sz hem de fiilleri ile bu isi yapmak zere grevlendirilmis olmaktadirlar. nk onlar Hz. Peygamber'in vrisleridirler. O, hem sz hem de fiilleri ile beyanda bulunuyordu. Ayni sekilde vrisin de mirasisi oldugu kimsenin (mevrs) yerine gemesi ve onun yerini almasi gerekir; aksi takdirde gerek varislikten bahsedilemez. Bilindigi zere sahabe [ ra^mhu ] , hkmleri Hz. Peygamber'in szlerinden, fiillerinden, takrirlerinden, sktundan ve tm davranis seklinden aliyorlardi. Vrisin durumu da ayni sekildedir.

Dolayisiyla eger fiillerini muhafaza konusunda szlerini muhafaza ettigi gibi davraniyor ve fiilleri szlerini yalanlamiyorsa, onu takip eden kimseler hidayet zere olacaklardir. Eger byle degilse, arkasindan gelenler hidayet zere olmayip, sapiklik zere bulunacaklardir ve buna sebep de kendisi olacaktir. Sahabe, her konuda kendisine tbi olduklari Hz. Peygamber'in kendilerine mubah kildiga fakat bizzat kendisinin islemedigi seyleri yapma konusunda bazen duraksiyorlar ve kendilerine szl olarak izin vermesine ragmen onun fiillerine uymus olmak iin asiri bir hirs gsteriyorlar ve o seyleri islemiyorlardi. nk onlar bu gibi durumlarda, kendilerine izin verilen seyin terkinin daha stn olabilecegini dsnyorlar ve bizzat Hz. Peygamber'in o seyi yapmamis olmasini da buna delil olarak kullaniyorlardi. Ne zaman ki, Hz. Peygamber o seyi isler, onlar da hemen isliyorlardi. (Hudeybiye sulhnde) umre iin girilen ihramdan ikma, sefer esnasinda orucu bozma meselelerinde oldugu gibi. Evet, btn bunlar sahihtir. Bu durumda, masum olmayan limler hakkinda ne demeli? Dolayisiyla onlarin, szlerini fiilleri ile teyid etmek, nefislerine hakim olmak ve bylece hem kendilerini hem de kendilerine uyan kimseleri korumak konusunda daha fazla aba gstermeleri gerekir. Itiraz: Hz. Peygamber masumdur; hatadan korunmustur. Dolayisiyla onun szl beyanlarini aiklayici mahiyette olan fiil ve terklerine hata girmez. Masum olmayan kimseler yani limler ise byle degildir. Cevap: Bu itiraz geerli degildir. nk fiile uymanin terki konusunda bu ihtimale deger verecek olursak, ayni seyi szl beyanlar iin de yapmamiz gerekir. O takdirde ise, hibir zaman n alinamayacak bir fesad ve kapatilmasi mmkn olmayan bir gedik ailmis olacaktir. Dolayisiyla fiilin mutlaka sz mesabesinde tutulmasi gerekecektir. Iste bu yzdendir ki, seriat limin zellesini ok byk grms ve onun kk gnahlari byk sayilmistir. nk onun sz ve davranislari, genelde kendisine uyulan sz ve davranislar olmaktadir. Dolayisiyla onun srmesi durumunda -bu ister szde olsun ister fiilde- mutlaka o diger insanlara da sirayet edecektir. nk limler kendilerine uyulmak zere konulmus kandiller mesabesindedir. Bu durumda eger onun isledigi zellenin zelle oldugu bilinecek olursa, o sey insanlarin gznde klecek ve ona uyarak o seyin islenmesine karsi cretkr olacaklardir; o seyin kendisine duyduklari iyi zan sonucunda lim tarafindan bilinen, fakat kendilerince bilinmeyen din bir ruhsat oldugunu dsneceklerdir. Eger o seyin bir zelle oldugu bilinmeyecek olursa, bu defa da o sey sanki seriatin bir hkm imis gibi kabul edilebilecektir. Btn bunlar, o limin fiilinin sonucu olmaktadir. Hadis-i serifte syle gelmistir: "Benden sonra mmetim hakkinda seyden korkuyorum" "Onlar nedir? Y Raslallah!" dediler. Raslullah syle

cevap verdi: "Onlar hakkinda limin zellesinden, haksiz hkmden ve pesine dslen heudan korkuyorum"[39] Hz. mer de syle demistir: " sey dini yikar: limin zellesi, mnfikm Kur'n'la mcadelesi, saptirici devlet baskanlari" Benzeri bir ifade Ebu'd-Derd'dan da nakledilmistir ancak o, "saptirici devlet baskanlari" sikkini zikretmemistir. Muz b. Cebel de syle demistir: "Ey Arap kavmi! sey karsisinda ne yapacaksiniz? Bogazlarinizi koparacak dnya, limin zellesi ve mnfikin Kur'n'la mcadelesi" Ayni sz, Selmn'dan da nakledilmistir. limler, limin zellesini gemide ailmis delige benzetmislerdir. Bu delik sebebiyle gemi battigi zaman, iinde bulunan pek ok kisi de batmis olacaktir. Ibn Abbs syle der: "limlerin srmesi yznden tebnin vay haline!" "Bu nasil olur?" dediklerinde syle aiklamistir: "lim, kendi reyi ile birsey syler. Sonra kendisinden Raslul-lah'i (yani onun snnetini) daha iyi bilen birini bulur ve kendi grsn terkederek onunkini alir; fakat tabileri (eski grsne tbi olmaya) devam eder"[40] Bu sayilan seyler dini yikabilecek zelliktedir. limin zellesi belirtildigi gibidir ve geminin delinmesine benzetilmesi gereki bir benzetistir. Haksiz hkmn durumu da aiktir. Pesine dslen hevya gelince, o digerlerinin hepsinin esasim teskil eder. Kur'n ile mcdele ise, -eger gl ve asiri husumet sahibi biri tarafindan yapiliyorsa- en byk fitnelerden biridir. nk Kur'n, gerekten byk bir gtr ve onunla mnafik dahi mcadele etse, iddiasini hak sekline dnstrebilir ve o mnfikm tevili dogrultusunda ona uyanlar ikabilir. Iste bu yzden Haricler, mmet hakkinda byk fitne olmuslar ve biroklari onlarin fitnesine dsmstr. nk onlar yanlis iddialarim Kur'n'a dayandirmislar ve yaptiklari tevilleri akilla desteklemislerdir. Bu yzden de byk bir fitne olmuslardir. Haktan saptirici devlet baskanlari da yledir. nk onlar, halk zerinde sahip olduklari devlet gc sayesinde hakki btila; btili da hakka evirmeye muktedir olurlar ve Allah'in yolunu ldrrken, seytanin yollarina ilgi uyandirirlar. Insanlar iin dnya fitnesinin tehlikeleri ise malumdur. Konuyu zetleyecek olursak: Fiiller, eger szl beyan ile bir arada bulunacak olursa, yalniz basina szl beyandan daha gl olur ve toplum ierisinde rnek konumda olan insanlarin bizzat kendileri hakkinda fiillerine dikkat etmeleri gerekir; hatta bu husus gz nnde bulunduruldugu zaman, rnek alinma durumunda olan ve beyan makaminda bulunan herkesin btn sz ve davranislarini kontrol etmesi kendisine farz olur. Bu meyanda islenecek seylerin vaciple mendup ya da mubah olmasi; terke aileceklerin de mekruh ya da haram olmasi arasinda hibir fark yoktur. nk onun fiil ve szlerinin iki degerlendirme yn vardir: 1. Kendisinin de mkelleflerden biri olmasi yn. Bu aidan baktigi zaman

kendisi hakkinda hkmler (vacip, mendup, mubah, mekruh, haram olmak zere) bes kategoriye ayrilir. 2. Szlerinin ve fiillerinin Sri' Tel'nin koymus oldugu hkmlerin aiklanmasi ve izahi seklini almasi yn. rnek alinacak bir konumda olmasi hasebiyle byle bir kimsenin btn fiil ve szleri kendisi hakkinda ya vaciptir[41] ya da haramdir; nc bir hkm yoktur. nk o bu ynden beyan edici konumundadir. Beyan ise vaciptir. Bu durumda o,islenilecek ya da sylenilecek birsey ise, genel olarak islenmesi vacip fiil olacaktir. Eger islenmeyecek ya da sylenmeyecek birsey ise, onun da terki vacip ve islenmesi haram olacaktir. Nitekim birazdan bu hususu -Allah'in izniyleaiklayacagiz. Ancak bu durum, kendisine uyulacak kimseye nisbetle beyana ihtiya duyulmasi halinde taayyn eder: Beyana ihtiya da; ya isleme ya da terketmenin hkmn bilmeme halinde, ya hkmn aksini itikat etme durumunda ya da hkmn aksine itikat edildiginin sanilmasi halinde olur. Islenmesi matlup olanlar: Bu kismin beyani, eger vacip ise islemek (fiil) ile ya da islemege uygun dsen szle olur. Mendup olup hkm mehul olanin durumu da aynidir. Eger mendup ise fakat vacip oldugu samlabilecek bir durumdaysa, onun beyani terk iledir veya terk ile birlesen sz iledir. Kurban kesmenin terki, Sevvl'den alti gn oru tutmanin terki[42]vb. gibi. Eger hakkinda talep olmadigi sanilan ya da (ihmal ve nemsememe sonucu) tmden terkedilebilecegi dsnlen birsey ise, onun da beyani islemekle[43] ve kesinlik zanni vermeyecek sekilde devamlilikla olur. Bu zamanlarda unutulmaya yz tutmus snnet ve menduplarm islenmesinde oldugu gibi. Terki matlup olanlar: Bunlarin beyani, eger haram ise terk ile ya da terk ile desteklenen sz iledir. Eger mekruh ise ve hkm bilinmiyorsa yine ayni sekildedir. Eger (yle olmadigi halde) haram olduguna itikat edilebilecek ve beyanin da fiil ile olmasi tercih edilecek birsey ise, o zaman maksada kfi en az miktarda ve en yakin sekil zere fiil taayyn edecektir. Allah Tel syle buyurmustur: "Sphesiz Allah Raslnde sizin iin gzel bir rnek vardir[44]"Zeyd, esiyle ilgisini kestiginde onu seninle evlendirdik ki, evlatliklari esleriyle ilgilerini kestiginde onlarla evlenmek konusunda m'minlere bir sorumluluk olmadigi bilinsin[45] Cnp olarak sabahlayan kimse hakkindaki hadiste de syle denilir: "Ben oru tutmaya niyetli oldugum halde cnp olarak sabahlarim [46] Eb Bekir b. Abdirrahman hadisinde ise Hz. ise syle der: Ta Abdarrah-man! Sen Raslullah'm yapmakta oldugu seyden yz m eviriyorsun?" O: "Hayir, vallahi!" der. Hz. ise: "Ben Raslullah hakkinda sehadet ederim ki, o ihtilamdan degil, cins iliskiden dolayi cnp olarak sabahlardi ve sonra o gn oru tutardi" demistir.[47]

mm Seleme hadisinde de: "Benim de yle yapmakta oldugumu ona haber verseydin ya"[48]buyurmustur. Ismail el-Kd, Ziyd b. Husayn'dan, o da babasindan rivayet eder: Ibn Abbs'i grdm. Devesini sryor ve ihramli oldugu halde syle bir recez tekrarliyordu: O, cimi (nenik kelimesi) kinyesiz ismi ile zikretmisti. Kendisine: "Ey Ibn Abbs! Sen ihramli oldugun halde cima szn agzina mi aliyorsun? (Bu yette geen "rafes" szcgnn kapsamina girmez mi?)" dedim. O: "Sphesiz rafes, kendisiyle kadinlara yaklasilan seydir" dedi. yle gzkyor ki, Ibn Abbs, byle bir yanlis telakkinin var oldugunu grd ve bunu izale etmek iin de bu recezi syledi ve soru zerine de aiklamasini yapti. Bylece haccla ilgili "fel rafese vel fska.[49] yetininin mnsini ve rafesten maksadin erkek ile kadin arasindaki iliski oldugunu beyan etmis oldu. Eger talep bulundugu itikadi ya da islenmesine devam edilmesi inanci dogabilecekse, o zaman onun beyani, -eger bir esasi yoksa, veya asli olsa bile mubah kismindan ya da islenmesi durumunda gnah yok anlamindaki kisimdan bulunsa- tmden terketmek yoluyla olacaktir. Nitekim Imam Mlik'e gre skr secdesinin[50] durumu byledir. Keza yemekten nce ellerin yikanmasi konusu da -Abdulmelik b. Salih meselesinde Imam Mlik'in beyan etmis oldugu zere- byledir. Bu insallah ileride[51] gelecektir. Kisaca geen aiklama ve rneklerde[52] dikkate alinan husus, asiri ulardan ve sapmalardan kurtarici ve hak yola dndrc maksada yeterli bir beyan seklinin talep edilmesidir. Kim, selef-i slihin davranislari zerinde dsnecek olursa, burada anlatilanlar -Allah'in izniyle- iyice aiklik kazanacaktir. Bu genel beyanin bir de bes teklifi hkme ya da bir kismina nisbetle aiklamasini yapmak zarureti vardir. Bylece amalanan hedefe tam olarak ulasilmis olacaktir. Yardim istenilecek olan ancak Allah'tir. [53]
ALTINCI MESELE:

Mendup: Birseyin gerek anlamda mendup olarak yerlesmesi iin, onun vaciple; ne szde, ne fiilde, ne de itikatta es tutulmamasi gerekir. Eger mendup sz, ya da fiilde vaciple esit tutulacaksa bunun itikat aisindan herhangi bir ihlli getirmemesi gerekir. Bu hususu asagidaki noktalar aiklar: 1. Vacip ile mendup arasini itikat aisindan esit tutmak yani vacip olmayan birseyin vacip olduguna inanmak ittifakla btildir. Sz ya da fiil, vacip ile mendup arasinda mutlak bir esitleme[54] yapilmasi sonucuna gtrecekse

(zera), o zaman aralarinin ayrilmasi vacip olur. Bu ise ancak szl beyan ve aralarinda fark oldugunu gsteren fiil yoluyla yapilir. Bu fiil de, menduplarm devamli olarak islenmesini terketmek yoluyla olur. Zaten menduparin zelligi de, onlarin devamli olarak islenilmeyisleridir. 2. Hz. Peygamber insanlari dogru yola iletmek ve kendilerine indirileni onlara aiklamak iin gnderilmistir. Onun bu grevinden olmak zere (mendup ve vacibin arasim) szl ve fiil beyanlari ile aiklamasi da vardir. Mesel sadece cuma gn oru tutmayi, yalnizca cuma gecesini ihya etmeyi yasaklamistir.[55]Bir hadislerinde "Sizden biriniz namazindan seytana bir pay ayirmasin!" buyurmustur.[56] Bunu Ibn mer hadisi aiklamistir: Vsi' b. Hibbn der ki: Namaz (kildigim yer)den sol tarafimdan ayrildim. Abdullah b. mer bana: "Seni sag tarafindan ayrilmadan alikoyan sey nedir?" diye sordu. Ben de: "Seni yle grdm ve senin yaptigin gibi yaptim" dedim. O: "Isabet ettin. Birileri 'Sagindan ayril!' diyor. Ben ise: 'Nasil istersen yle ayni; ister sagindan, ister solundan.' diyorum" Bazi hadislerde Hz. Peygamber'in vacip olmayan hkm belirledikten sonra syle buyurdugu belirtilir: "Kim islerse iyi yapmis olur; kim de islemezse ona bir gnah yoktur" Bedevi'nin: "Bana (bu bildirdiklerinden) baska bir ykmllk varmi?" diye sormasi zerine Hz. Peygamber cevap olarak: "Hayir! Ancak nafile olarak yapman mstesna" buyurmustur.[57] Tertibe riayeti gerekli olmayan bazi hac fiillerinin birbirinden nce yapilmasi durumu soruldugu zaman da: "Bir sakinca yok" buyurmustur. Rvi diyor ki: O gn ne alman ya da tehir edilen seylerle ilgili sorularin hepsine: "Yap, bir sakinca yok!" diye cevap verdi.[58] Halbuki bazi fiillerin digerinden nce yapilmasi, istenilen birseydir; ancak bu vcup yoluyla degildir. Raslullah Ramazan'dan bir ya da iki gn nce oruca baslanmasini yasaklamis,[59] bayram gn oru tutulmasini haram kilmis[60], uzletten (tebettl[61]) nehyet-mistir.[62] Halbuki yette "Herseyi birakip yalniz O'na ynel"[63] buyu-rulmaktadir. Visal orucunu yasaklamis ve: "Amellerden gcnzn yetecegi kadarini alin'[64] buyurmustur. Oysa ki, hayirli ameller ne kadar ok yapilirsa o kadar iyidir. Buna benzer daha pek ok aksi matlup bulundugu halde Hz. Peygamber'ce sz, fiil ve takrirleri ile beyan edilmis seyler bu konuya rnek teskil eder. Bunlar aslinda matlup bulundugu halde, farz olduguna itikat edilir korkusuyla onlari terketmis ve verilen rneklerdeki gibi aiklamalarda bulunmustur. Bir baska tutum daha vardir: Syle ki: Hz. Peygamber islemek istedigi bazi amelleri, insanlar onunla amel ederler de zerlerine farz olur korkusuyla terkederdi. Hz. ise syle demistir: "Hz. Peygamber, kusluk namazim asla kilmamislar. Ben ise onu mstehap gryorum"[65] Hz. Peygamber

Ramazan gecesini ihya etmek (teravih namazi kilmak) zere mescide ikmis, insanlar etrafina toplanarak onunla birlikte namaz kilmislar. Daha sonraki gnler insanlar iyice ogalinca, Hz. Peygamber onu terketmis ve gereke olarak da insanlarin zerine farz kilinacagindan korktugunu sylemistir.[66] Bu gereke iki sekilde anlasilabilir: a) Vahiy yolu ile ve btn insanlar zerine farz kilinabilir korkusu. b) Eger devamli olarak kilarsa, aslinda farz olmadigi halde mmeti ierisinden bazi kimselerin onun farz oldugu zanni-na kapilmasi korkusu. Bu gayet yerinde bir izah tarzidir.[67] 3. Sahabe, bu hususun seriatta gzetilmis olan esaslardan biri oldugunu kavrayarak, dinde ihtiyat zere amelde buluna-gelmislerdir. Onlar, kendilerine tbi olunan rnek insanlardi ve bazi seyleri terkederek, bu noktayi aiklamislardi. Bylece o seylerin terkinin --her ne kadar islenmesi matlup olan seyler ise de- kisinin diyanetini zedelemeyecegini beyan etmis oluyorlardi. Bu noktadan hareketle Hz. Osman, hilfeti esnasinda yolculuk sirasinda namazlari kisaltmadan kildirmis ve ruhsat hkmn ter-ketmistir. Gereke olarak da syle demistir: "Ben insanlarin nderiyim. Bedeviler, bdiye halki bana bakacak; iki rekat namaz kiliyorum, sonra namazin byle farz kilinmis oldugunu syleyecekler" Oysa ki mslmanlarin ekserisi yolculuk esnasinda namazin kisalturnasinin matlup oldugu[68] grsndedirler. Huzeyfe b. Esd syle der: "Eb Bekir ve mer'i grdm; onlar insanlar vacip sanirlar korkusuyla kurban kesmezlerdi" Bill de syle demistir: "Bir ko ya da horoz kurban etmisim; benim iin fark etmez" Rivayete gre Ibn Abbs da kurban bayrami gnnde iki dirhemlik et satin alirdi ve (zdlisi) Ikrime'ye syle derdi: "Sana soran olursa, 'Bu Ibn Abbs'm kurbanidir' dersin". Halbuki Ibn Abbs zengindi. (Ibn Mesd da) syle demistir: "Sphesiz ki ben -en varliklilarinizdan oldugum halde- komsular vacip sanmasin diye kurban kesmeyi terke diyorum" Eb Eyyb el-Ensr de syle demistir: "Biz kadinlarimiz ve aile efradimiz iin kurban keserdik. Insanlar bu yolla gnmeye baslayinca, biz de terkettik" Ashabin tavri iste byle. Kurbanin, kesilmesi matlup birsey oldugunda herhangi bir grs ayriligi bulunmamaktadir. Ibn mer, kusluk namazinin bid't oldugunu sylemistir. Bu iki sekilde izah edilebilir: a) Ya onlar onu cemaat halinde kiliyorlardi. b) Ya da, farz namazlarin akabinde kilinan snnet namazlar seklinde kiliyorlardi.

Kadinlar mescide gitmekten engellenmislerdir. Halbuki: "Allah'in (kadin) kullarini, Allah'in mescitlerine gitmekten alikoymayin'[69] seklinde hadis vardir. nk onlar kendilerini bir miktar gsterise kaptirmislar ve ikislarindan endise edilir hale gelmisler-di.[70] 4. Mctehid imamlar da -her ne kadar detaylarda farkli dsnseler degenel anlamda ayni esas zerinde yrmeye devam etmislerdir. Mesel Imam Mlik ve Eb Hanfe, ati gnlk Sevval orucunu mekruh grmslerdir. Bu, belirtilen endiseden dolayidir. Halbuki bu konuda tesvik edici hadislerin bulundugu sahih ve sabittir./Buna ragmen onlar, Ramazan orucundan sanilabilir endisesiyle bu orucu mekruh grmslerdir. el-Karf, bu korkunun Acem Iin vaki oldugunu sylemistir.[71] Imam Safi benzeri seyi kurban kesme hakkinda sylemis ve onun vacip olmadigina zikri geen sahblere ait davranislari delil olarak kullanmistir. Imam Mlik'te bu kabilden zikredilen seyler oktur. Sedd-i zera ilkesi, onca makbul ve hem detlerde, hem de ibdetlerde bidziyelik gsteren bir esastir. Btn bu delillerin tm, vacip ile mendubu birbirinden ayirmanin -szlerin ve fiillerin esit durumda olmalari halinde- ser'an maksd oldugunu ve rnek alinma durumunda olan insanlardan onlarin matlup bulundugunu[72] kesin olarak ortaya koyar. Keza itikat bakimindan bu iki kisimin birbirinden ayrilmasi geregini de kesin bir sekilde isbat eder. Fasil: Mendup ile vacibi birbirinden ayirma esitli sekillerde olur: 1. Yeterli olmasi halinde szl beyanla yapilir. 2. Szl beyanin yeterli olmamasi halinde fiil ile beyan edilir ve bu tr yerlerde asil amalanan da budur. Beyan edici fiil, bazen mendup olan seyin ncesinde, bazen beraberinde ve bazen de sonrasinda olur.[73]Bunlarla ilgili rnekler konu esnasinda gemistir. Farkin en ok ortaya iktigi sey, hakkinda nass bulunmayan keyfiyetler hakkinda olmustur. Hakkinda nass bulunanlara gelince, onlar hakkinda bir sz yoktur. Su halde fiil, mendupla vacibi birbirinden ayirma konusunda szden daha gldr. Zira fiil, sz ya tasdik ya da tekzip eder. Fasil: Mendubun gerek anlamda yerlesebilmesi iin, onu isleme konusunda vaciple esit tutulmamasi gerektigi gibi, mutlak terk konusunda bazi mubahlarla beyansiz es tutulmamasi da gereklidir. nk eger menduplar terk konusunda mubahlarla es tutulacak olursa, bundan o mendubun

terkinin mesru oldugu sonucu ikar; mendubun mendup oldugu anlasilmaz. Bu bir. Bir husus daha var. O da sudur: Mendubun terki, kll bir esasin ihlli sonucunu dogurur. Bilindigi gibi menduplardan bir kismi kl olarak ele alindigi zaman vacip olmaktaydi. Bu durumda onun mutlak terki, vacibin ihlline sebep olur. Dahasi mutlaka o mendubun islenmesi, bylece onun mendup oldugunun insanlara gsterilmesi ve onlarin da islemelerinin saglanmasi gerekir. Bu, rnek konumunda olan kimselerden istenilen birseydir. Nitekim selef-i sli-hin durumu byle idi. Enes'ten gelen hasen bir hadiste syle denilir: Raslullah bana dedi ki: 'Yavrucugum! Eger kalbinde hibir kimse hakkinda en ufak bir kt dsnce olmadan sabahlamaya gcn yeterse bunu yap" Sonra syle buyurdu: 'Yavrucugum! Bu benim snnetimdendir. Kim benim snnetimi ihya ederse beni sevmis olur. Kim de beni severse cennette benimle beraber olur[74] Bu hadiste, snnetle amel etmek, onu ihya sayilmistir. Dolayisiyla snnetin aiklanmasi sadece szl beyana has degildir. Imam Mlik, hacilarin Mekke'de Muhassab'a -yani Ebtah'a- inmeleri hakkinda syle demistir: "Ben imamlar ve rnek konumda olan insanlar iin, orada konaklamadan gememelerini mstahap gryorum. nk bu onlarin bir grevidir. Zira bu, Raslullah ve halifeleri tarafindan yapilmis birseydir. Dolayisiyla imamlar ve rnek konumunda olan ilim adamlari iin onun bu snnetini ihya etmeleri, bu fiilin tmden terke dilmeme si ve bunun sonucunda orada konaklama ile herhangi bir yerde konaklama arasinda hkm bakimindan bir farkin olmadigi ve orada konaklamanin bir fazileti ^ bulunmadigi, dahasi orada konaklamanin sevap getirecegine inanmanin caiz olmayacagi inancinin dogmamasi iin, onu islemeleri kendilerine bir grev olarak taayyn eder. Bc'nin nakli byledir. Imam Mlik'in mezhebinden anlasilan, mendubun mutlaka mendup olmayandan ayrilmasi gerektigidir. Bu da, onun islenmesi ve bylece ortaya konulmasi yoluyla olacaktir. Bazilari [Hz. mer, (Amr b. el-s'a) syle demistir: "Hayret! Ey s oglu! Haydi sen elbiseler buldun; peki herkes bulabiliyor mu? Vallahi eger ben bunu yaparsam, bu snnet olur. Bilakis grdgm yikarim, grmedigim zerine de su serperim (olur biter)"[75] seklindeki] Hz. mer hadisi hakkinda syle demislerdir: Hz. mer, kendi fiil ve szlerinin snnet edinildigini ve kendisine uyulan nder konumunda oldugunu bildigi iin byle yapti. Yani bu fiilini, yaptigi seyin grlmesini ve kendisinden alinmasini istedigi iin yapti. Bylece bu, namaz iin ayri bir elbise klfetine girilmemesi ve elbiseyi yikamak iin namazin geciktirilmesi konusunda insanlara genislik getiren bir esas oldu. Bu yzdendir ki syle demistir:

"Hayret! Ey s oglu! Haydi sen elbiseler buldun; peki herkes bulabiliyor mu? Vallahi eger ben bunu yaparsam, bu snnet olur..." Iste bu ve benzeri sebeplerden dolayidir ki torunu[76] mer b. Abdulaziz, onun yoluna uymus ve onun gidisatim benimsemistir. el-Utbiy-ye'de syle nakledilir: mer b. Abdulaziz'e namazi biraz geciktirdigi sylendi. O: "Elbisem yikandi da" diye cevap verdi. Ibn Rsd syle der: "Onun dnyaya karsi zhd sebebiyle giydiginden baska elbisesi olmamasi muhtemeldir. Belki de vakit genis olmakla birlikte baskasini almayi Allah'a karsi tevazu olsun diye terketmis, bylece bu gibi konularda kendisine uyulmasini istemis olabilir. Bunu yaparken de kendisi Hz. mer'in yasantisini rnek almis olmaktadir. Zaten o, her konuda Hz. mer'in hl ve gidisatini kendisine rnek alma konusunda insanlarin en nde geleni idi. Konumuzla ilgili olarak Mverd[77] de syle diyor: Namazi cemaatle kilmayi terketmeyi det haline getiren bir kimse, eger onun bu aliskanliginin baskalarina da sirayet etmesinden endise edilirse hkim tarafindan men ve te'dip edilir. O, Hz. Peygamber'inf bu konuda varid olan: "Ashabima odun toplamalarini emredeyim.[78] hadisini de bu hkme delil olarak kullanmistir. Keza bir lke ahalisi namazi son vaktine kadar geciktirmeyi itiyat haline getirseler, hkim onlari meneder. nk btn insanlarin bunu itiyat haline getirmesi, yeni yetisen ocuklarin, namazin vaktinin yle oldugu, daha ncesinde kilinamayacagi inancina kapilmasina sebep olur. Mverd daha baska benzer meselelere de isaret eder ve su konu ile ilgili iki grs nakleder: Kyller, {sayi gibi) bazi ynlerden kendileri ile inikd edip etmeyecegi konusunda ihtilf edilen cuma namazinin kilinmasi meselesinde muhtesibin kyllere mdahalesi sz konusu olur mu? Bu muhtesibin kilinmasi grsnde, kyllerin de kihnmamasi grsnde olduklari zaman szkonusudur. Muhtesibin reyi zere kilinmasi grsnn izahi, maslahatin dikkate alinmasidir. Buna gre yeni yetisen ocuklar cumasiz olarak byrlerse, sayi doldugu zaman dahi cumanin gerekmeyecegi dsncesine sahip olurlar. Bu konu ok genistir. Zikrolunan ve benzeri zikrolunmayan bu tr meselelerde beyanin takviyesi meyaninda kabul edilecek seylerden biri de, mer b. Abdulaziz'in Urve b. Iyz ile aralarinda geen olaydir. O, iki gz arasina hayzerne (ok ya da kamis) ile drttkten sonra, iki gz arasindaki secde izini kastederek: "Senin hakkinda beni aldatan sey bu. Eger benden sonra bunun snnet edinileceginden korkmasaydim, emrederdim de secde mahalli oyulurdu" demistir. Alimler, bu anlayis zerinde yrmsler ve onu bidziyelik gsteren bir esas kabul etmislerdir. Bu anlayis, sonu itibariyla sedd-i zeri' ilkesine ikar. limler bilindigi gibi bu ilke konusunda btn olarak -her ne kadar detaylarinda grs ayriligi olsa da- ittifak halindedirler. Mesel: "Ey iman edenler! Peygamber'e: (Bizi gzet anlamina 'obanimiz' anlaminda da

kullanilabilecek) 'Rin' demeyin[79]"Allah'tan baska yalvardiklarina svmeyin ki, onlar da bilmeyerek asiri gidip Allah'a svmesinler'[80]yetleri gibi. Imam Mlik, yalniz basina Sevval hillini gren kimsenin orucunu bozmamasi grsndedir. nk eger bozarsa bu, zaten oru tutmamak iin bahane arayan fsiklar iin bir sebep olur ve onu delil gstererek orularini tutmazlar. Iki yalanci sahidin karisini bosadigina dair sahitlik eden ve mahkemece birbirinden ayrildigina karar verilen kimse hakkinda da, bosanmis gzken karisiyla iliskide bulunmamasini -insanlardan habersiz olmasi hali hari- sylemistir. Ziyd da, Basra ve Kfe camilerinde insanlarin namaz kilmalari konusunda bu mnyi gz nnde bulundurmustur. Onlar camide namaz kilarken secdeden baslarini kaldirdiklarinda, yapisan toprak sebebiyle alinlarini siliyorlar di. Caminin zeminine akil dsenmesini emretti ve syle dedi: "Ara uzayinca, yeni yetisen ocuklarin secde izinden dolayi alni silmeyi namazin snnetlerinden sayabileceklerinden emin degilim" Eb Cafer el-Mansr ile Imam Mlik arasinda geen Muvatta'in kanunlastirilmasi olayi da byledir. Mansr, insanlari onunla amel etmeye zorlayacagini syledigi zaman, Imam Mlik buna engel olmustur. [81]Ibn mer, kusatildigi sirada Hz. Osman'in yanma girmisti. Aralarinda syle bir konusma geti: Ibn mer: "-Bak sunlar ne sylyorlar!" Hz. Osman: "-Ya kendini azlet ya da seni ldrecegiz" diyorlar. "-Sen dnyada ebed misin?" "-Hayir!" "-Peki onlar seni cennete, ya da cehenneme sokmaya kadirler mi?" "-Hayir!" "-Su halde zerindeki Allah'in gmlegini ikarma; yoksa bu bir det (snnet) olur. Her ne vakit bir grup halifelerinden hoslan-masa ya onu azlederler ya da ldrrler" Eb Cafer el-Mansr, bnu'z-Zbeyr'in bina ettigi sekilde Hz. Ibrahim tarafindan atilmis asil temeller zerinde Kabe'yi yeniden ins etmek istemisti. Bu konuda Imam Mlik'e danisti. Imam Mlik ona; "Allah askina ey mii'minlerin emiri, bu kutlu evi senden sonra gelecek hkmdarlarin elinde bir oyuncak haline getirme! Eger yle yaparsan her aklina esen, onda degisiklikler yapmaya kalkar ve insanlarin kalplerinden onun heybeti kaybolur gider" dedi ve onu bu dsncesinden vazgeirdi. nk bu bir igir olur ve itihada dayansin dayanmasin uyulur ve hibir sekil zere istikrar kalmaz. [82]
YEDINCI MESELE:

Mubahlarin, gerek anlamda mubah olarak yerlesebilmesi iin, menduplarla ve mekruhlarla bir tutulmamasi[83] gerekir.[84] nk eger mubahlar, devamli ve belli bir sekil zere islenmek suretiyle menduplarla msavi tutulacak olursa, onlarin mubah degil men-dup olduklari kanaati uyanacaktir. Toprak zeminli camiden secdeden kalkinca alnin silinmesi, Hz. mer'in, ihtilm sonucunda baska bir elbise giymek yerine elbisesini yikama yolunu tercih etmesi rneklerinde getigi gibi. Iyz, Imam MlIk'ten nakleder: O (yani Imam Mlik) Medine emiri bulunan Abdulmelik b. Salih'in yanma girer. Bir sre oturur. Sonra (el yikamak iin) su ve yemek getirmelerini syler. Imam Mlik'i kastederek: "nce Eb Abdillah'tan baslayin!" der. Imam Mlik kendisini kastederek : "Eb Abdillah elini yikamayacak" der. "Niin?" diye sorar. Imam Mlik: "Bu memleketimizde yasayan ilim adamlarinin yap agel dikleri birsey degil. Bu bir Acem deti. Hz. mer, yedigi zaman elini ayaginin altina silerdi" der. Abdulmelik: "Ey Eb Abdillah! Terke diyorum" diye karsilik verir. Imam Mlik: "Evet vallahi!" der. Abdulmelik b. Salih, bir daha yle yapmaz. Imam Mlik syle der: "Biz insana, elini yikamamasini emretmeyiz. Ancak bu sanki bir vacip gibi telakki edilirse iste o zaman is degisir. Acem geleneklerini (yabinci hayranligini) ldrn; Arap detlerini ihya edin. Hz. mer'in: *Zor hayat tarzini sein, hasin giyecekler giyin, yalin ayak yryn; acem giyim-kusamindan sakinin[85] dedigini isitmediniz mi?" Ayni sekilde terk konusunda da mubahlarla mekruhlar esit tutulursa, o seyin mekruh oldugu inanci dogabilir. Mesel Hz. Peygamber keler yemeyi sevmiyordu. Sebebini soranlara: "O benim memleketimde bulunmaz. Bu yzden onu yemeyi iim ekmi-yor'[86] buyurmus, sofrasinda da yendigi iin hkm belli olmustu. Hz. Peygamber'e ierisinde sarimsak bulunan bir yemek takdim edilmisti, ondan yemedi. Eb Eyyb -yemegi gnderen zat^"Y Raslallah! Haram mi ki?" diye sordu. Raslullah"Hayir! Ancak ben kokusundan dolayi ondan hoslanmiyorum"[87]buyurdu. Bir rivayette de ashabina "Siz yiyin. nk ben sizin gibi degilim. Ben dostuma (yani Cibril'e) eza vermekten ekiniyorum[88] buyurmustur. Hadiste rivayet edildigine gre, Sevde bt. Zem'a, Raslullah'm kendisini bosayacagindan korktu ve ona "Beni bosama, nikahinda tut ve benim gnm ise'ye tahsis et" dedi. Hz. Peygamberf de yle yapti.[89] Bunun zerine "Aralarinda anlasmaya alismalarinda kendilerine bir vebal yoktur" yeti indi.[90]Bu bir te'dib idi ve genelde hos grlmeyen ve bunun sonunda sanki mekruh gibi grnecek olan mubah bir durumun[91] hem szle hem de fiil ile yapilmis bir beyaniydi. Menduplarm gerek anlamda yerlesmesi ile getirilen deliller bu konu hakkinda da geerlidir. [92]
SEKIZINCI MESELE:

Mekruhlarin gerek anlamda yerlesebilmesi iin ne haramlarla ne de mubahlarla esit tutulmamalari gerekir. Haramlarla es tutulmamalidir; nk eger mekruh haram mesabesinde tutulursa o zaman onun haram oldugu inanci dogar ve belki zamanla bilmeyen kimseler iin o seyi terketmek vacip halini alir. Itiraz: Bu hususun beyani iin mekruhun islenmis olmasi gerekir. Halbuki o, yasaklanmis seyler kapsamindadir. Cevap: Beyan durumu daha gldr. Bazen kesin yasak bile, stn bir maslahat varsa isienebimektedir. Mesel, zina eden kimsenin suu gerekten isleyip islemediginin tesbiti iin ona esitli sorular yneltilmesi bu kabildendir. Hadiste geldigi zere, Hz. Peygamber zina ikrarinda bulunan kimseye esitli sorular ynelttikten sonra 'Sen onu sey[93] ettin mi?" diye kinyesiz aika o fiilin ismini zikretmistir.[94] Halbuki ayni szn beyan sadedinde olmaksizin zikredilmesi mekruh ve daba aykiridir. Ancak burada, hkmn ortaya ikmasi iin aika sylenmesi gerekmektedir ve beyan yn daha gl olmaktadir. Dolayisiyla zerine terettp edecek sey hosgrlr ve bagislanir. Burada da durum aynidir. Hz. ise'nin, Raslullah jile birlikte yaptigi seyi yani gusln gerekmesi iin snnet mahallinin girmesinin yeterli oldugunu haber vermesine baksaniz a! Keza Hz. Peygamber'in mm Se-leme'ye "Benim de yle yaptigimi haber verseydin ya[95] buyurmasi da byledir. Burada Hz. ise'nin bildirdigi, Hz. Peygamber'in bildirmesini istedigi seyler, ayip seyler olup, beyan sadedinde olmadigi zaman sylenmesi yasaktir. Daha nce, ihramli oldugu halde Ibn Abbs'in cimdan bahseden recez syledigi gemisti.[96] Beyan sadedinde oldugu zaman, bu gibi seylerde bir beis grlmemektedir. Ikincisine yani mekruhlarin, mubahlarla es tutulmamasi kismina gelince; mekruhlar devamli surette islenir ve onlardan kainilmaz ise, o mekruhlarin mubah olduklari inanci dogar ve bilmeyenlere gre onun hkm mekruhluktan mbahliga dnsr. Bunun beyani, degistirme ve uygun bir sekilde te'dib (zecr) yoluyla olur.[97] zellikle de snnet edinilebilecek mekruhlar karsisinda bu tavir daha belirgindir. Bunlar, mescitlerde ve din amali toplanti ve derneklerin oldugu, ogunluk halkin bir arada bulundugu yerlerde islenen mekruhlardir.[98] Iste bu noktadan hareketledir ki Imam Mlik, Raslullah'in mescidinde herhangi bir mekruh isleyen kimseye karsi ok siddetli tepki gsterirdi. Hatta o, sevap kasdi ile mubah isleyen kimselere dahi sert ikardi. Nitekim birinde, sicaktan ridasini nne koyan bir kimsenin te'dib edilmesini emretmisti. Fasil: Buraya kadar geen meselelerden hem fikih (fur') hem de usl ile ilgili kaideler dogar: .

Bunlardan biri sudur: Mendup olan beden ibadetlerden herhangi birini kendisi iin iltizam edinen bir kimsenin, -eger gzlerin kendi zerinde oldugu bir kimse ya da benzeri biri ise- chillerin, o ibadetin vacip birsey oldugunu zannedecekleri sekilde devamlilik gstermesi uygun degildir. Aksine byle birinin bazi vakitlerde o ameli terketmesi ve bylece onun vacip olmadiginin bilinmesi uygun olur. nk tekrarlanmakta olan vaciplerin zelligi, o seyin iltizam edilmesi ve ihmal edilmeksizin srekli olarak vaktinde yapilmis olmasidir. Nitekim mendubun zelligi de, srekli yapilmamasidir. Eger devamli yapilacak olursa, o zaman vacip iin szkonusu olan zelligi kazanmis olacagindan yanlis degerlendirmelere meydan verecek, belki zamanla kendisi de o mendubu vacip kabul edecek ve bu sekilde devam edecek, sonunda da sapitacaktir. Ayni durum su hususlarda da geerlidir: 1. Ibadetin, ill da belli bir keyfiyet zere ifasinin iltizam edilmesi. 2. Bir baska ibadetin ya da ibadet olmayan baska bir unsurun eklenmesi sebebiyle, bu hallerde bulunmayan mnlarin ortaya ikmasi. 3. Mubahin esitli sekillerde ifsi mmkn iken ill da ilerinden bir seklin seilip, hep o sekil zere devamlilik gsterilmesi ve diger sekillerin terkedilniesi. 4. Bazi mubahlarin, belli bir gereke olmaksizin -mesru hkmn terk oldugu intibaini verecek sekilde- terkedilmesi. Bu noktadan hareketle Hz. mer, minberde secde yetini okumus, sonra insanlarla birlikte secde etmisti. Bir baska defasinda yine okumustu. Yerine yaklastiginda, insanlar secde etmek zere hazirlandilar, fakat Hz. mer secde etmedi: "Allah Tel, bunu bize yazmamistir; ancak dilersek yapmamiz hali mstesna" dedi. Imam Mlik'e, abdest alinirken besmele ekilmesi soruldu. O: "Hayvan bogazlamak mi istiyor?" diye takilarak, soruya verilecek cevabin sanki bu konuda gl bir talep oldugu seklindeki beklentisine tepki gstermis oldu.Yine Hz. mer'den abdest hakkinda: "Ha sagimizdan baslamisiz, ha solumuzdan baslamisiz, bizce nemli degil" dedigi nakledilmistir. Halbuki her seyde sagdan baslamak mstehaptir. Birinci kisma yani ibadetin, ill da belli bir keyfiyet zere ifsinin iltizam edilmesine rnek olarak, Imam Mlik'in namazda kiyamda iken ayaklarin hi oynatilmamasma gsterdigi tepkiyi verebiliriz. Ibadet olmayan baska bir unsurun ibdete eklenmesine rnek, Mverd'nin naklettigi secdeden kalktiktan sonra alnin silinmesi ile Hz. mer'in ihtilam oldugunda elbisesini degistirmeyip yikamayi tercih etmesi ve "Vallahi eger

ben bunu yaparsam, bu snnet olur. Bilakis grdgm grmedigim zerine de su serperim (olur biter)" demesidir.[99]

yikarim,

Mubahin esitli sekillerde ifsi mmkn iken ill da ilerinden bir sekli seip, hep o sekil zere devamlilik gsterilmesi ve diger sekillerin terkedilmesine rnek olarak da, Imam Mlik'ten nakledilen E334] su olayi gsterebiliriz: Ona abdest alinirken bir kere yikanmasinin hkm sorulmustu: "Hayir, abdest ikiser ikiser veya er er (yikamakla) olur" diye cevap verdi. Halbuki hem abdestte hem de gu-slde belli bir sayi degil de, istenilen organlarin iyice yikanmis olmasi (isbg) esas kabul edilmisti. el-Lahm bunu syle izah eder: "Bu bir ihtiyat ve koruma seklidir. nk siradan biri, rnek olan kimseyi birer kere yikayarak abdest alir halde grnce, kendisi de ayni seyi yapacaktir. Belki bir kerede organlarini tam olarak yika-yamayacak, bu yzden abdestsiz namaz kilma durumuna dsecektir" Bu gibi rnekler oktur. Btn bunlar, insanlarin yaninda yaptigi zaman ve o fiili isleyene baskalarinin uyabilecegi ihtimalinin bulunmasi halinde sz konusudur. Byle olmaz da kisi kendi basina, kimsenin grmeyecegi sekilde ve yaptigi seyin de dindeki hkm ne ise ona itikat ederek islemesi durumunda bir sakinca yoktur. Nitekim mteahhir limler Sevvl'den alti gn oru tutma hakkinda, kim bunu kendi kendine onun sahih olacagina itikat ederek tutarsa, bu sahih olur, demislerdir. Keza Imam Mlik bir kere yikanarak alinan abdest hakkinda: "Bunu, ancak abdest ahkmini bilen bir kimse iin caiz grrm" demistir. el-Lahm'nin izahi, kisinin kendisine tbi olunmayacagi bir yerde yapmasi halinde bir sakinca olmayacagini ve onun mezhep zere hareket etmis olacagini gstermektedir. nk Imam Mlik'in abdest hakkindaki asli, bir sayi tahdidinin bulunmadigi, asil maksadin organlarin tam olarak yikanmis olmasi seklindedir. Ama bir kere yikamayi iltizam eder ve o sekli hi terket-mez ise, o zaman bunun insanlarin gz nnde olmasi uygun olmaz. nk devamli olarak insanlarin gz nnde yle yapacak olursa, muhtemelen bilgisiz insanlar onun vacip veya matlup, ya da terki caiz olmayan birsey oldugunu zannedeceklerdir. Halbuki ser'an o yle degildir. Dolayisiyla izhar etmesi durumunda mutlaka o kisinin, o sekli devamli olarak iltizam etmedigini gstermesi, iltizami halinde de onu izhar etmemesi gerekecektir. Bu, Deliller blmnn evvelinde zikredilen sart[100] zere olacaktir. Itiraz: Bu, daha nce ortaya konan amellerin devamliligina ynelik Sri'in kasdina ters dser. Hz. Peygamber bir amel isledigi zaman onu iyice ortaya kordu. Cevap: Itiraz varid degildir. nk devamlilik vasfi, hi terke-dilmeyen

birsey hakkinda kullanildigi gibi, ogunlukla yapilan sey hakkinda da kullanilir. Dolayisiyla birseyin bazi vakitlerde terkedilmis olmasi, onu devamlilik vasfindan ikarmis olmaz. Nitekim biz, sahabenin kurban kesmeyi bazi vakitlerde terketmeleri hakkinda, onlarin kurban kesme konusunda mdavim olmadiklarim sylemiyoruz. Su halde devamlilik vasfinin sahih olabilmesi iin, asla terk durumunun olmamasi sart degildir; sart olan lgat bakimindan ism-i fail kalibinin kendisine hakikat anlamda kullanilmasi sahih olabilecek lde ogu zaman o seyi yapar olmasi veya ekseriyettir. Sfiyye, seyr slkte, vacip olmayan bazi seyleri iltizam etmis, hatta isleme konusunda vacip ile mendup; terk konusunda da mekruhla harami esit tutmuslardir. Dahasi terk konusunda bir ok mubah ile mekruhlari dahi esit kabul etmislerdir. Bu tarz, onlarin gidisatlarinin esasi olmustur. zellikle de ruhsatlarin alinmasini terketmislerdir. Zira onlarin tuttuklari yolun gereklerinden biri de, slik iin - -seyr slk halinde olmasi hasebiyle- ruhsatlara kendisini kaptirmamasi ve diger insanlar iin gerekli olmayan seyleri iltizam edinmesidir. Onlar tarikatlarini, kendileri ve mritleri arasinda sirlarini saklamak ve hibir sekilde onlari izhar etmemek, seyr slk iin stlenmis olduklari vazifeler ve mchede halleriyle halvete ekilmek zere kurmuslardir. nk bunlar kendilerini grp de maksatlarini anlayamayacaklarin; vacip olmayani vacip, caiz olani caiz degil veya matlup sanmalarindan ya da kendi hallerine muttali olanlarin haklarinda kt zanna dsebileceklerinden korkmuslardir. Dolayisiyla bu konuda onlari sulamamak gerekir. Nitekim onlar vecd hallerine ait sirlarini sakladiklari iin de kinanmazlar. Zira onlar, bu esasa[101] dayanmaktadirlar. Onlardan bazilarinin ya kendilerine galebe alan bir vecd halinden dolayi, ya da bazilarinin grslerini sahih baska bir esas zerine bina etmeleri sebebiyle bu asli ihll etmeleri yznden, bir yanda ulemdan pek ogunun onlara karsi suizan beslemesi kapisi ailirken, br taraftan da cahillerin onlarin maksatlarini anlayamamalari, kas-tetmemis olduklari seyi anlamalari kapisi aralanmistir. Bunlarin hepsi de mahzurludur. [102]
DOKUZUNCU MESELE:

Vaciplerin, gerek anlamda vacip olarak yerlesebilmeeri iin, mutlaka onlarla diger hkmlerin esit tutulmamasi ve aralarinin ayrilmasi gereklidir. Onlar hibir zaman terkedilemez ve terkine asla izin verilmez. Ayni sekilde haramlarin da gerek anlamda haram olarak yer edebilmeleri iin, diger hkmlerden ayrilmasi ve onlarla es tutulmamasi gereklidir. Onlar da hibir sekilde islene-mez ve islenmelerine asla izin verilemez. Bu husus aiktir. Ancak biz bu noktadan baska bir mnya intikal etmek istiyoruz. Syle ki: Vaciplerden bir kismi vardir ki, terkleri durumunda zerlerine dnyev

herhangi bir ceza terettp etmez. Ayni sekilde haramlardan bir kismi vardir ki, irtikap edilmeleri durumunda zerlerine herhangi bir dnyev ceza gerekmez. Bunlar zerine hirette terettp edecek seylerin bulunacagi hakkinda sz yoktur. nk bu husus, kullarin tahakkm alanlarinin disindadir. Bazi vacipler de vardir ki, yapilmadiklari zaman; bazi haramlar da vardir ki islendikleri zaman zerlerine ceza ya da benzeri dnyev bir hkm terettp eder. zerine hkm terettp eden, etmeyenden farklidir. Bu iki kisimdan her birinin gerek anlamda yerlesebilmesi iin, birbiri ile es degerde tutulmamasi gerekmektedir. nk bunlarin hkmlerinin degistirilmesi, bizzat kendi mahiyetlerinin degistirilmesi demektir. Geen bahislerde beyana zarar veren hersey, burada da zarar verir; aralarinda bu aidan bir fark yoktur. Orada geen deliller aynen burada da geerlidir. Bu mevzu syle bir izahla da aiklik kazanir: Mesel Sri' Tel, yasak bir fiile bir had cezasi koysa ve bu had, o fiili isleyen kimseye uygulansa, ser' hkm aynen benimsenmis ve konuldugu sekil zere beyan edilmis olur. Had uygulanmadigi takdirde ise, o hkm Sri'in koydugu seklin disinda baska bir sekil zere benimsenmis ve o hkm, islenmesi halinde zerine herhangi birsey terettp etmeyen kisimdan bir hkme dnstrlms olur ve yapilan beyan, asil hkme muhalif dser. Bunun sonucunda hkmlerin yerlestirilmesi iin tayin edilmis kimseler; fiili, szn yalanlayan kimseler halini alir ve hakkinda daha nce anlatilanlar cri olur. Cahil birisi, olanlari grdg zaman, ser' hkmn aslinda oldugu seklin hilfina grdg sekil zere oldugunu dsnr. Beyan ile grevli kimse, hkm belli bir sekil zere aiklar, sonra da onu bir baska sekil zere uygularsa, bundan sphe dogar ve fiil, sz yalanlar. Nitekim bu hususun izahi gemisti. Btn bunlar ise fesad-dir. Bu rnekle Hz. Peygamber'in vrisi olan limlerin, hkmleri konulmus olduklari sekil zere uygulamakla ykml olduklari ortaya ikar. Onlar, hkmn hem kendisinde, hem mukaddimelerinde, hem ona bitisik durumlarda, hem de sonularinda ve diger ilgili bulundugu konularda bunu dikkate almak zorundadirlar. Bylece Allah'in dini hem aydinlar hem de halk arasinda tam anlamiyla aiklik kazanmis olsun. Aksi takdirde limler Allah Tel'nin su buyrugunun kapsamina girerler: "Gerekten, Allah'in indirdigi Kitap'tan birseyi gizlemede bulunup onu az bir degere degisenler var ya, onlarin karinlarina tikindiklari ancak atestir[103][104]
ONUNCU MESELE:

Bu yapilan izahat, sadece teklf hkmlere mahsus degildir; aksine ayni durum vaz' hkmler iin de geerlidir. nk sebep, sart, mni', azimet,

ruhsat ve diger bilinen hkmler, hepsi skr' hkmlerdir ve onlarin hem szle hem de fiil ile beyan edilmeleri gereklidir. Mesel, sebep sz ile beyan edilse ve zamani geldiginde de geregi dogrultusunda amel edilse, o sebebin beyani insanlar iin tam anlamiyla gereklesmis olur. Ama byle yapilmaz da sz ile aiklanir, sonra ortaya ikmasi halinde geregi ile amel edilmezse, o zaman fiil, sz yalanlamis olur. Ayni sey sartlar iin de geerlidir; sartin bulunmasi halinde mesrutun islenip, bulunmamasi halinde islenmemesi durumunda fiil, szl beyana uygun dsms olacak ve beyan tam anlamda gereklesmis olacaktir. Aksi takdirde ise sz ve fiil birbirini yalanlamis olacak ve sz, beyan iin yeterli olmayacaktir. Mni ve diger vaz* hkmler iin de durum aynidir. Hz. Peygamber, umrede[105] ihramdan ikma konusunda, sefer esnasinda orucun bozulmasi konusunda oldugu gibi ruhsat hkmn geregiyle amel etmis, sebepleri dikkate almis ve onlar zerine terettp eden hkmleri bizzat kendi zerinde dahi olmak zere uygulamistir. Mesel, kendisine kisas yapilmasina izin vermistir. Bu konuya isik tutacak rnekler sayilamayacak kadar oktur. Seriatin tm bu cmlenin altinda mndemitir ve konuyla ilgili sadece dikkat ekmek yeterlidir. [106]
ONBIRINCI MESELE:

Raslullah'm beyaninin, geerli ve sahih oldugu konusunda herhangi bir sphe yoktur. nk o zaten bunun iin gnderilmistir: "Sana da insanlara gnderileni aiklayasin diye Kur'n'i indirdik[107] yeti onun bu grevini aika ortaya koyar. Bu konuda herhangi bir grs ayriligi bulunmamaktadir. Sahabe beyanlarina gelince; eger beyan ettikleri konuda icm etmislerse, onun da geerli ve sahih oldugunda sphe yoktur. Mesel, snnet mahallinin girmesi sebebiyle gusln gerekecegi konusu zerinde icm etmeleri gibi ki, bu icm, "Eger cnp iseniz temizlenin"[108]yetini aiklamis olmaktadir. Eger aralarinda icm yoksa[109], o zaman beyanlari bir delil kabul edilebilir mi? Yoksa edilemez mi? Iste bu, zerinde dsnlmeye ve tafsilata ihtiya gsteren bir konudur. Ancak agir basan taraf, beyan konusunda onlarin aiklamalarina iki sebepten tr dayanilmasi geregidir: Birincisi: Sahabe Arap dilini selika olarak ok iyi biliyordu. nk onlar fasih konusan Araplardi ve dilleri henz degismemisti, fasahat bakimindan en st mertebede bulunuyorlardi. Bu zelliklerinden dolayi onlar, Allah'in Kitb'ini ve Snneti anlama konusunda digerlerinden daha ayricalikli bulunuyorlardi. Bu durumda, beyan makaminda onlardan bir sz ya da fiil geldigi zaman, bu aidan ona dayanmak sahih olacaktir.

Ikincisi, Islm'in ruhuna vakif idiler: Olaylarin ve nzul hadiselerinin bizzat ierisinde idiler, Kitap ve Snnet yoluyla gelen vahye taniktilar. Bu itibarla onlar, hal karinelerini ve nzul sebeplerini en iyi bilen kimseler oluyordu. Bu ayricaliktan dolayi baskalarinin kavrayamadiklari seyleri kavrayabiliyorlardi. Bir olayda hazir bulunanin, orada bulunmayanin (haber vasitasiyla) grenemediklerini grms olmasi tabidir. Bu durumda ne zaman onlardan mutlakin takyidi ya da umumun tahsisi gelecek olsa, onun ile amel etmek dogru olacaktir. Bu, meseleyle ilgili onlardan herhangi bir grs ayriligi nakledilmedigi zaman byledir. Eger aralarinda grs ayriligi var ise, o zaman mesele itihada aik demektir. Buna rnek Hz. Peygamber'in: "insanlar iftar etmede acele ettikleri srece hayir zere olmaya devam ederler"[110] hadisidir. Bu acele etmeden hem orucun namazdan nce ailmasi anlasilabilir, hem de namazdan hemen sonra ailmasi kastedilebilir. Hz. mer ile Hz. Osman, nce namazi kilarlar sonra iftar ederlerdi.Onlar bylece, hadiste sz edilen acele etmenin ill da namazdan nce olmasi seklinde anlasilmamasini, bilakis namazdan sonra hemen iftar edilmesi seklinde de anlasilabilecegini, dogulularin[111] yaptigi tehirin ise, baska birsey olup dinde yasak olan asirilik (ta-ammuk) ierisine girecegini beyan etmis oluyorlardi. Ayni sekilde yahudilerin, iftari tehir etmekte olduklari ve bu yzden de msl-manlarin acele etmelerinin mendup kilinmasini da (aiklamis oluyorlardi).[112] Hz. Peygamber'in : "Hilli grmedike oru tutmayin, onu grmedike iftar etmeyin"[113]hadisinde sz edilen grme, ekser (ogunluk hal) ile kayitli olabilir.[114] Bu durumda gnesin batismdan sonra grlmesi kastedilmis olur. Hz. Osman bunun gerekli olmadigini aiklamistir. Hilfeti sirasinda hilli gnesin batmasindan nce grms, buna ragmen aksam olup gnes batmcaya kadar iftar etmemistir. Dsnlmeli! Mlik b. Enes'in -Muvatta'da ve diger yerlerde- takip ettigi metot, ogunlukla snneti aiklayici mahiyette sahabe grs ve tatbikatina (sr) yer vermesiydi. Bylece o, bunlarla, snnetleri beyan etmek, onlar ierisinde hangisiyle amel edilip hangisiyle amel edilmedigini, hangisinin mutlakinin takyid edildigini tesbit etmek istiyordu. Zikri geen konuda onun tavri ve yaklasimi (mezhebi) bu merkezde idi. Onlarin szlerinin aiklik getirdigi hususlardan biri de dil idi. Nitekim Imam Mlik, "dlki's-sems", "gaseki'l-leyl" hakkinda Ibn mer ve Ibn Abbs'm szlerini nakletmis, cumaya kosma[115] yetinde bahis konusu edilen "sa'y" (kosma) hakkinda da Hz. mer'den nakilde bulunmustur. "Ihve" yani kardesler mnsi hakkinda da, snnetin iki ve daha fazlasina hkmettigi naklinde bulunmustur... Onlarin szleri ile, Kitap ve Snnetin mnlarinin aiklik kazanacagi aiktir.

Itiraz: Bu grs, sahbnin taklid edilmesi sonucuna ikar. Halbuki o konuda tartismalar ve grs ayriliklari bulunmaktadir.[116] Cevap: Evet bu bir taklittir; fakat bu, geregi zere (sahip olduklari ayricaliklar sebebiyle) ancak onlarin ictihad edebilecekleri seylere ynelik olmaktadir. Daha nce getigi gibi onlar Araptirlar. Aslen ve mesrep olarak Arap olan ile, araplasan arasinda fark vardir. "Sun seylere, fitr zellikler galebe alar" Sonra onlar nasslarin nzul ve vrduna sebep olan olaylarin bizzat ierisinde yer almislar, kendilerinden sonra gelenlerin grmedikleri hal karneleri-ne vakif olmuslardir. Hal karinelerinin oldugu sekil zere nakledilmesi imknsiz gibi birseydir. Su halde onlarin seriatlari anlayislarinin daha saglam ve tam oldugunu ve bu konuda onlarin takdim edilmesinin lzumunu sylemek gerekecektir. Bu durumda gerek Kur'n ve gerekse Snnet hakkinda, beyan makaminda onlardan bir nakil gelse ve bu, eger o olmasa nassin tam olarak anlasilmasi imknsiz olacak kabilden olsa, kesin olarak o beyan ile amel edilmesine hk-molunacaktir. Zikredilen gerekeler bunu gerektirecektir bir. Ikincisi snnette de onlarin yolundan gidilmesi ve onlara tbi olunmasi emredilmistir. Nitekim bir hadis syledir: "Snnetime ve benden sonra gelecek hakka kilavuzluk eden rsid halifelerin snnetine yapisin. Onlara iyice tutunun ve azi dislerinizle sarilin"[117] Buna benzer daha baska hadisler de vardir. Btn bunlar, konumuzu genel anlamda desteklemektedir. Ancak konunun ictihad mahalli oldugu bilinirse ve o konuda ictihad iin sahabeye has olan szn ettigimiz iki zellige ihtiya duyulmayacaksa, o zaman onlarla kendilerinden sonra gelenler o konuda esittirler. Avl[118], uykudan dolayi abdest alma, pek ok rib ile ilgili meseleler gibi. Hz. mer rib hakkinda: "Hz. Peygamber bize rib yetini aiklamadan nce ld. Binenaleyh, ribyi da rib sphesini de terkedin" demistir ya da buna benzer birsey sylemistir. Bu gibi meseleler, btn mmet iin ictihad mahalli olup, bunlarda sahabenin diger mctehidlere nisbetle bir ayricaligi yoktur. Iste bu gibi konularda da limler arasinda grs ayriligi vardir. Bazilari, sahb sz ve grsn bir hccet kabul etmekte ve baska bir delil arastirmaya gerek duymaksizin onunla amel etmektedir. Buna gre onlar, sahb kavlini hadisler ve nebev ictihadlar gibi[119] kabul etmektedirler. Bunlar, usl kitaplarinda anlatilmaktadir; dolayisiyla onlari burada zikretmeye gerek yoktur. [120]
ONIKINCI MESELE:

Icmal (mcmellik), ya herhangi bir ykmllk getirmeyen konuda olur, ya da seriatta hi bulunmaz.[121] Bunun izahi ynden olacaktir:

1. Buna dellet eden nasslar bulunmaktadir: "Bugn size dininizi ikmal ettim, zerinize olan nimetimi tamamladim[122] "Bu Kur'n, insanlara bir aiklama, sakinanlara yol gsterme ve bir gttr[123]"Sana da insanlara gnderileni aiklayasin diye Kur'n'i indirdik. Belki dsnrler[124]"Mttekler iin bir hidayettir[125]"Ihsan sahipleri iin bir hidayet ve rahmettir[126]Kur'n'-m hidayet olmasi, mbeyyen (aik-seik) oldugu iindir; mcmel ile beyan hasil olmaz. Bu mnda olan btn yetler konuya dellet eder. Ilgili hadislere gelince bazilari sunlardir: "Sizi apaydinlik birsey zerine biraktim; onun gecesi gndz gibidir[127]"Size iki sey biraktim. Onlara sarildiginiz srece sapitmazsiniz: Allah'in kitabi ve snnetim[128] Bu mnnin dogrulugunu: "Eger birseyde ekisirseniz, onun zmn Allah'a ve peygamberine birakin...[129] yeti de glendirir. Bu yet, Kur'n ve Snnetin, her mskilin be-. yani ve her ikmaz iin zm bulunacak kaynak oldugunu gsterir. Hadiste syle buyurulur: "Allah'in size emretmis oldugu hibir-seyi birakmadim; onu size mutlaka emrettim; Allah'in size yasakladigi hibirseyi birakmadim; onu mutlaka size yasakladim"[130] Bu mnyi ortaya koyan deliller oktur. Eger Kur'n'da mcmel birsey varsa mutlaka onu Snnet beyan etmistir. Mesel, namazin vakitlerini, rklanni, secdelerini ve diger hkmlerini beyan etmesi gibi. Keza zektin miktari, vakti ve zekta tbi mallarin belirlenmesi, haccm beyani gibi. Hacc hakkinda: "Haccin vecibelerini benden alin"[131]buyurmustur. Bunun tesinde Raslullah , Kur'n'da yer almayan seyleri de beyan etmistir.[132] Btn bunlar, nebevi beyn olmaktadir. Bu husus anlasildiktan sonra diyoruz ki: Eger seriatta (msterek gibi) mcmel veya (ebb kelimesi gibi) mnsi mphem ya da anlasilamayan[133] birsey varsa, onlarin geregi ile ykml tutulmasi sahih olmaz. nk bu muhal ile ykml tutmak ve ulasilamayacak seyi istemek olur. Mcmellik, ancak Allah Tel'nin hakkinda "Diger bir kismi da mtesbihtir"[134]buyurdugu mtesbih hakkinda ortaya ikabilir. Allah Tel, Kur'n'da mtesbih oldugunu bildirince, ylesi yetlerle ykmllk getirilmedigini ve mkelleften, kendi anladigi sekilde degil de murad olunan mn zere onlara inanmasinin istendigini de aiklamistir. Allah Tel, bu konuda syle buyurmustur: "Kalplerinde egrilik olan kimseler, fitne ikarmak, kendilerine gre yorumlamak iin onlarin mtesbih olanlarina uyarlar. Oysa onlarin yorumunu ancak Allah bilir, ilimde derinlesmis olanlar: 'Ona inandik, hepsi Rabbimizin katindandir' derler. Bunu ancak akil sahipleri dsnebilirler[135] limler, bu yette murad olunan mtesbih[136] hakkinda iki grse

ayrilmislardir: a) Ilimde yksek payeye erisenler (rsihn) onlari bilir. Bunlara gre, mtesbihlik grelidir ve onlar hakkinda mtes-bihlikten bahsedilemezken, diger insanlar hakkinda mtesbih olur. Aynen Arap olmayan ya da lim olmayan insanlara nisbetle mnsi anlasilamayan fakat aslinda aik-seik (mbeyyen) olan nasslar gibi. b) Vakif (durak yeri) Allah lafzi zerinedir, dolayisiyla onlari ilimde yksek paye sahibi olanlar da dahil olmak zere Allah'tan baska hibir kimse bilemez. Bu grse gre, mtes-bihlerle murad olunan sey, ittifakla kaldirilmis olmaktadir, mnsi anlasilmayan bir mcmel olsun da, sonra onunla ykml tutulsun, byle birseyi dsnmek mmkn degildir. Onun ilmine ancak ilimde yksek paye sahibi olanlar sahiptir dedigimizde de, onlar disinda kalan digerleri ayni sekilde onun geregi ile mkellef olmazlar. Bu durum, ondan maksadin ne oldugu ictihad ya da taklit yoluyla kendileri iin tebellr etmeyip kendilerine mphem kaldigi srece devam eder. Kendileri iin onlardan maksadin ne oldugu bu iki yoldan biri ile beyan edilmesi halinde ise, diger aik nasslarda (mbeyyen) oldugu gibi, onlarda da mte-sbihlik kalkar. Itiraz: Allah Tel, Kur'n'da mtesbih oldugunu beyan etmistir. Keza Snnet de, seriatta mtesbih unsurlarin bulundugunu bildirmistir: "Hell bellidir, haram bellidir; aralarinda Ise 'mstebihf (yani hangisinden oldugu ayirt edilemeyenler) vardir. Kim spheli seylerden sakinirsa, dinini ve irzini korumus olur"[137]Hadiste geen spheli seyler, kullarin fiillerine ynelik olup saki-[344] nilmasi gereken seylerdir. Su halde dinde, zerine ykmllk getirilen mcmeller vardir. Nitekim "Diger bir kismi da mtesbih-tir"[138]kavl-i serifi zerine de ykmllk bindirilmistir. Bu, "ilimde derinlesmis olanlar: 'Ona inandik, hepsi Rabbimizin katin-dandir' derler. Bunu ancak akil sahipleri dsnebilirler"[139] ifadesi ile aiklanan ykmllktr. Bu durumda nasil olur da, mcmel ve mtesbih, zerine hkm bina edilen herhangi bir konuda gelmez, denilebilir?! Cevap: Hadiste bahsedilen mtesbiht ile konumuzun ilgisi yoktur. Bizim buradaki konumuz, Sri'in hitabinda yer alan mtesbihlikle ilgilidir. Hadiste sz konusu edilen mtesbihlik, hkmn mentindadir ve o mctehidin degerlendirmesine matuf olmaktadir. Nitekim bu, Mtesbih kisminda aiklanmisti.[140] yle oldugu kabul edilse bile, murat, Allah Tel katindaki mansiyla bir ykmllk taalluk etmez, seklindedir. Bazen mcmel olma ynnden, onunla ykmllk taalluk edebilir. Bu, sadece onun Allah katindan olduguna inanilmasi ve eger kullara ait fillerdense onu islemekten kainmasi yoluyla olur. Bunun iindir ki Raslullah: "Kim spheli seylerden sakinirsa, dinini ve irzini korumus olur"[141]buyurmustur. Keza,

eger kullara ait fiillerden degilse, onun zerinde durmaktan kainmasi yoluyla olur. Mesel: "Rahman, arsin zerine kuruldu (istiva)"[142] yetindeki istiva, "Rabbi-miz her gece dnya semasina iner...[143] hadisindeki inme ve benzeri seyler zerinde durmamak gibi. Mtesbihle bir ykmllk taalluk etmemesinin mnsi budur. Yoksa, mevcut olan herseye ynelik bir ykmllk vardir ve bu, onlardan kastedilen seye, ne ise yle inanmasidir veya kullarin tasarrufuna aik bir konu ise, tasarrufta bulunmasidir vs. 2. Seriatin mkelleflere ynelik hitaptan amaci, dnya ve hiret-leri ile ilgili, onlarin leh ve aleyhlerine olan seyleri, kendilerine anlatmaktir. Bu ise, hitabin aik ve anlasilir olmasini, mcmel ve mtesbih olmamasini gerektirir. Eger bu kasda ragmen, onlarda mcmellik ve mtesbihlik bulunacak olsaydi, o zaman bu, hitaptan gzetilen asl maksada ters dser ve ortaya bir fayda dogmazdi. Bu ise, maslahatlarin Allah'tan bir ltuf olarak ya da (Mutezile'ye gre) vcben dikkate alinmis olmasi aisindan ele alindiginda imknsiz (mmten) olur. Hatta maslahatlara riayet edilmedigi varsayimina gre bile bu, mmkn degildir. Zira amaci olmayan bir hitap dsnmek makul degildir. 3. limler, beynin ihtiya anindan sonraya birakilmis olmasinin mmten oldugunda ittifak etmislerdir. Sadece muhal ile teklifi caiz grenler bundan istisnadir. Muhal ile ykml kilmanin da (ak-len degilse bile) naklen mmten bulundugu daha nce aiklanmisti. Su halde, beyanin ihtiya anindan geri birakilmasinin mmten oldugunu itiraf etmek gerekiyor. Eger bu konu sabit ise -ki yledir-, buradaki meselemiz de bu kabildendir.[144]nk ykmllk getiren hitabin vrudu sirasinda mcmel ve beyan edilmeksizin ynelisi durumunda iki ihtimal bulunur: Ya beyan edilmemesine ragmen onunla ykml kilmak istenilmistir, ya da istenilmemis-tir. Eger ykml kilmak kastedilmemisse, bu zaten bizim demek istedigimizdir. Eger kastedilmisse, o zaman mesele takat st ykmllk seklini alir ve uslclerin o konu hakkinda getirmis oldugu deliller aynisiyla burada da geerli olur. Bu iki sekle gre de -ikinci ve nc izah sekillerini[145]kastediyorum- Kur'n'da bir mcmel bulunmasi halinde, mutlaka onunla bir ykmllgn getirilmis olamayacagi sonucu ikacaktir. Hadislerde gelen mcmel hakkinda da sylenecek sz aynidir. Ulasilmak istenilen sonu iste budur. [146]
[1] el-mid, mcmel; iki seyden birine dellet eden, fakat bu iki mnnin birinin digerine nisbetle bir stnlg bulunmayan lafizdir, dedikten sonra mcmellik sebepleri olarak yedi sey zikretmistir. Bunlardan biri altin ve gnes

iin kullanilan "ayn" szcg ile, hayiz ve temizlik sresi iin kullanilan "kar' " szcgnde oldugu gibi lafzin msterek olmasindan kaynakanmasidir. Bazen vakif ve ibtid yznden yani yetin hangi kelimesi zerinde durulacaginin aik olmamasi sebebiyle de icmallik dogabilir.yetinde oldugu gibi. [2] Yani huzurunda yapilan ya da sonradan haberini aldigi birseye karsi tepki gstermeyip, ses ikarmamasi ve bylece onu onaylamis olmasi. Hz. Peygamber (s.a.) hakikati aiklamakla memur oldugu iin, bu gibi durumlarda susmasi delil kabul edilmektedir. Zira o sey yanlis olsaydi, susmayip mutlaka mdahale etmesi ve onu tashih etmesi gerekirdi. () [3] Nahl 16/44. [4] Buhr, Tefsir, 65/1. [5] Insikk 84/8. [6] Mslim, Cennet, 79 ; Buhr, Ilm, 35 ; Tirmiz, Tefsir, 84/2. [7] Daha nce gemisti [3/143]. [8] Mesel Arafa gnnde, Arafat'ta devesinin zerinde iken bir bardak st almis ve imisti. Bylece o gnde Arafat'ta oru tutmanin mesru olmadigini aiklamis bulunuyordu. [9] Muvatta, Siym, 5. [10] Ahzb 33/37. [11] Her ikisi de daha nce gemisti [3/52], [12] Hz. Peygamber'in (s.a.) zdhsi Zeyd ile Hz. Peygamber'in (s.a.) ok sevdigi oglu sme'nin renkleri birbirini tutmuyordu. Mnafiklar ileri geri" laf ediyorlardi. Birgn kif olan Mdlicli Mcezziz gelmis, bir rt altinda yatmakta olan Zeyd ile sme'nin ayaklarini grnce "Bu ayaklar birbirindendir" demisti. Bunun zerine Raslullah (s.a.) ok sevinmisti. Bu hadisi Imam Safi delil olarak almis ve nesebin ispat yollarindan biri-* nin de kifn teshisi oldugunu sylemistir. Hanefler, Raslullah'm (s.a.) sevincinin, mnafiklarin aleyhine kendi itikatlarinca dogru olan bir delilin ortaya ikmis olmasi ve bundan byle onun nesebine ileri geri laf uza-tamayacakl arina inanmasi sebebiyledir, derler. Yoksa bu hadis, nesebin tesbiti konusunda mcerred kifligin de bir delil oldugunu gstermez [13] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/289-290 [14] Yani peygamberlik vazifesinin yerine getirilmesi konusunda. [15] Bakara 2/174. [16] Bakara 2/42. [17] Bakara 2/140. [18] Buhr, Ilm, 25 , Hacc, 133 ; Mslim, Hacc, 446. [19] Buhr, Ilim, 15. [20] Yani eger limlerin mevcut olmasi sebebiyle ilim mevcut oisaydi, kendilerine dsen grev geregi olmak zere o ilmi izhar ederler ve bylece cehalet ortaya ikmazdi. Bu da, limlerin grevinin ilmi yaymak oldugunu gsterir. [21] Buhr, Ilim, 31. [22] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/291 [23] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/292-295 [24] Mesel Hz. Peygamber'in (s.a.) Kur'n disinda kendisine gelen vahye msteniden islemis oldugu fiili ile, bizzat Kur'n'da yer alan asil nass~ dan anlasilamayacak bazi tafsilatlar ve ilavelerde bulundugunu dsnelim; bu fiil beyanin fazladan olarak getirdigi ilaveler ve tafsilat, Kur'n nassi ile karsilastirilip ona uygulandiginda, Kur'n nassi bunlari ne reddedecek ne de onlarla ters dsecektir; aksine hem onlara hem de baskalarina ihtimal dahilinde olacaktir. Dolayisiyla fiil beyan, szl beyandan bu bakimdan daha gl olacaktir.

[25] Sz ne kadar uzun olursa olsun, fiilden ortaya ikan detaylarin ve ona ait keyfiyetin belirlenmesinde yeterli olamaz. Bu yzdendir ki, herhangi bir sanatin elde edilebilmesi iin fiil olarak ona belli bir sre devam etmek gerekmekte, hibir zaman onun grenilmesi szl aiklamalarla mmkn olmamaktadir. [26] Rkn, sart ve mstahaplardan olusan, sonra iptal ve ifsad edicileri, ariz halleri bulunan mrekkep amellerde, hibir zaman szl beyan fiilin yerini tutamaz. Insanlar arasinda da deten bunlari belirleyecek bir sinirlama yoktur. Mesel hacc ve namaz gibi. Sadece szl olarak aiklama yapma durumunda, bu beyan hibir zaman iin tam olamaz ve mkellefin yaptigi seyin istenilen seyden az ya da ok olmaksizin tipa tip ayni olmasi mmkn degildir. Zira bunlarin asillari her ne kadar basit ve mutat olan fiiller ise de, keyfiyetlerinde tadil, terkip, nesh vb. sz konusu olmustur. Dolayisiyla mutat olan ve herkes tarafindan anlasilabilen basit bir fiilin islenmesini isteyen szl bir beyan gibi, namaz kil ya da hacc yap demekle, bu tekliflerin mahiyetinin anlasilmasi ve keyfiyetlerinin zaptedilmesi mmkn olmaz. Kaldi ki namazlar arasinda da adet, keyfiyet, hkm vb. farkliliklari vardir. Btn bunlarin tafsilatinda szl beyan yeterli degildir. [27] Mesel bir terziye, syle syle bir elbise dik denildigi zaman, dikilen elbise maksada tam uygun dser. nk onun syle syle bir elbise demesi aslinda, daha nceden var olan sekliyle bir fiili atif olmaktadir. Atfedilen o fiil sayesinde de, kisinin maksadi tam olarak anlasabilmektedir. [28] Ahzb 33/21. [29] Her ikisi de daha nce gemisti [3/52]. [30] Yani Hz. Peygamber'in (s.a.) mcerred Fiili, o konuda kendisine uyulmasi gerektigini bildirme bakimindan yeterli grlmemis ve ayrica szl beyanlarla ona uyma geregi bildirilmistir. nk fiilin bizzat kendisi, o fiilin sadece Hz. Peygamber'e (s.a.) has olmayip, mmet iin de aynen yapmalari gereken bir ykmllk oldugunu gstermez. O yzden yet ve hadisler gelerek o fiil konusunda Hz. Peygamber'e (s.a.) uyulmasi gerektigi, o hkmn kendileri iin de mm oldugunu ve keyfiyetin de grdkleri sekil zere bulundugunu beyan etmistir. [31] Uslclerin zikrettikleri gibi. Fiilin daha aik oldugunu tercih edenler syle demektedirler: Fiil maksada dellet bakimindan daha gldr; haber gzle grmek, ve gzlem yapmak gibi degildir. Bir kismi da szl beyani ne almakta ve syle demektedirler: Sz bizatihi maksda dellet eder. Fiil ise, onun mcmelin beyani oldugunu gsteren seyden biri vasitasiyla ancak dellet edebilir. Bunlar: Akil, o fiilin mcmelin beyani olduguna dellet eden nass, ya da fiilin beyan oldugunun failin kastindan zorunlu olarak bilinmesidir. Bu durum, sz ve fiilin bir araya gelip ihtilaf ettikleVi zaman byledir. Bir araya gelirler ve birbirine muvafik olurlarsa, o zaman onlardan daha nce olani beyan, digeri de onu tekit etmis olur. Uslclerin szlerinin zeti iste budur ve onlar mellifin yaptigi gibi her birinin digerine nisbetle stn ynleri oldugu noktasini ele almamislardir. [32] Hz. ise'nin rivayet ettigi hadis syledir: "Snnet mahalli ieri girdi mi, gusl vacip olmustur. Birinde ben ve Raslullah (s.a.) byle yaptik ve guslettik" (Buhri, Gusl, 28 ; Mslim, Hayz, 88) [33] Hz. ise hadisinin tamamen szl beyan oldugunu ileri srenler olabilir. O yzden byle bir ifade kullanmistir. [34] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/295-302 [35] Bakara 2/44. "Dsnmez misiniz?'' fiilinin ya mefl mahzuftur. Yani "bu iki zit seyi birlestirmenin ktlgn dsnmez misiniz?" seklinde olabilir. Kisinin baskalarindan iyilik ve ihsanda bulunmalarini istemesi ve sonra kendisini unutmasi, itikadmca emrettigi seyin iyilik olmadigini gsterir. Ya da fiil lzim mesabesinde kabul edilir ve o zaman da syle mn verilir: Siz aklinizi mi kaybettiniz ki, sizden byle bir davranis sekli ortaya ikiyor. Her iki halde de yet, yaptiklari bu isin son derece irkin oldugunu ortaya koymaktadir. [36] Saff61/2. [37] Ahzb 33/23. [38] Tevbe 9/75. [39] Bezzr ve Tabern, Kesir b. Abdillah senediyle rivayet etmislerdir. Bu zat, zayiftir. Tirmiz ise, bazi yerlerde hasen kabul ederken, bazi yerlerde de sahih oldugunu sylemistir. [40] Iste bu mahzurundan dolayi Imam Mlik, kendisinin fura ait grslerinin yazilmasini hos grmezdi. nk yazildiktan sonra o grs esitli lkelerde yayilabilir; fakat kendisi o grsnden rc etmis olabilirdi. [41] Vacip farz anlamindadir. ()

[42] Ramazan orucunun devami ya da namazlarin son snnetleri gibi Ramazan orucunun snneti zannedilebilir korkusu ile terketmek. Nitekim bu Imam Mlik'ten rivayet edilmistir. [43] Yani bu dsnceyi izale edecek ve insanlari o seyi islemeye itecek kadar yapmak yoluyla. [44] Ahzb 33/21. [45] Ahzb 33/37. [46] Muvatta, Siym, 9. [47] Muvatta, Siym, 10-12. [48] Hadis orulunun hanimini pmesi hakkindadir, bkz. Muvatta, Siym, 5. Daha nce de gemisti [3/309] . [49] Bakara 2/197. [50] Daha nce Imam Miik'in byle bir secdenin asli olmadigini belirttigi ve Hz. Eb Bekir'den bu yolda yapilan rivayeti kabul etmedigi gemisti. [2/4101 [51] Yedinci meselede. [52] Yani mesel fiili tmden terketmek veya devamli olarak islemek... gibi [53] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/295-302 [54] Yani tam bir esitleme. Bunun ierisine itikadi ynden esitleme de girer. Sadece szde ve fiilde esitlemeye gelince, bu itikat konusunda mendubun da aynen vacip gibi oldugu seklinde yanlis bir inanca gtrmeyecek sekilde ise sahih olmaktadir. [55] Mslim, Siym, 148. [56] Buhr, Ezan, 159 ; Eb Dvd, Salt, 198 ; Drim, Mslim,Salt, 89. [57] Buhari Aman, 34, Savm, 1 ; Mslim, mn, 8 ; Eb Dvd, Salt, 1. [58] Eb Dvd, Mensik, 87 ; Nes, Hacc, 224 ; Ibn Mce, Mensik, 74 ; Drim, Mensik, 50, [59] Mellif el-I'tism adli kitabinin ikinci cildinde syle der: limler bu yasagin, o orularin Ramazan'dan sanilmasi endisesiyle geldigini sylemislerdir. Yani aslinda nafile oldugu halde, vacip samlabilir; o yzden de yasak edilmistir. Ayni izah, sadece cuma gn oru tutmak ve sadece cumu gecelerini ihya etmek iin de sylenebilir. [60] Bayram gnnde oru tutulmasinin haram kilinmasi buraya uygun bir rnek degildir; nk o mstakil olarak gelen bir yasaktir. [61] Hiristiyan ruhbanlarinin yaptigi gibi, dnyadan tamamen el-etek ekmek, evlenmemek mnsina olan uzlet yasaklanmistir. Ancak yetteki tebettlden maksat, ibadetlerde ve diger hallerde ihlasli olmak manasinadir. Hz. Peygamber (s.a.), Osman b. Maz'n'un ruhbanlar gibi bir hayat tarzini semek arzusuna karsi: "Snnetimden yz eviren benden degildir" buyurarak onun bu arzusunu tasvip etmemistir. Bu hadis, byle bir hayat tarzinin vacip ile karistirilma tehlikesi bulunan bir mendup olmasi bir tarafa, onun aslen mesru olmadigim gsterir. [62] Ahmed, 3/158, 245, 5/17. [63] Mzemmil 73/8. [64] Buhri, Savm, 49; Mslim, Msfirin, 215. [65] Bir rivayette de "Ben ise onu kiliyorum" seklindedir. Hadis daha nce gemisti: [3/60]. "Hz. Peygamber (s.a.), kusluk namazini asla kilmamistir" sznden maksat "Ben onu kusluk namazi kilarken grmedim..." manasinadir. Yoksa Hz. Peygamber'in (s.a.) kusluk namazini kilar oldugunu gsteren rivayetler vardir. [66] bkz. Tecrd. 4/71-72. [67] Mellif bu ikinci tevilin daha gl oldugunu ve bylece birinci tevile yneltilen elestiriden ve el-Kd Ebu't-

Tayyib tarafindan, mmkndr ki Allah Tel peygamberine "Eger devam edersen onlar zerine farz olacaktir" iy e vahyetmis olsun, seklinde verilen doyurucu olmayan cevaptan da kurtulunmus olacagini belirtmek istemektedir. O, verilen bu izah tarzini doyurucu grmeyerek ikinci tevil seklini yerinde bir izah olarak grms ve istidlalini de onun zerine bina etmistir. Digerleri gibi onun sadece mmkn olmadigini aksine yerinde oldugunu sylemistir. nk mcerred zayif bir imkn, onu istidlal yollarindan biri kilmasini elverisli hale getiremez. [68] Yani Haneflerde oldugu gibi vacip degil, snnet. [69] Buhri, Cum'a, 13 ; Mslim, Salt, 136 ; Eb Dvd, Sait, 52. [70] Bu son rnekte, vacip olmayanin vacip sanilmasi seklinde bir endise yoktur. Keza terkinin, kisinin diyanetini zedelemeyecegini bildirmek kabilinden de degildir. Dolayisiyla onun buraya alinmasinin bir mnsi yoktur. [71] Bu mahzurdan dolayi, bu orucun mekruh oldugunu syleyen Immiy-ye'ye ta'neden es-Sevkn'ye ne demeli! [72] Bu ifade, meselenin basinda syledigi: "Eger mendup sz, ya da fiilde vaciple esit tutulacaksa bunun itikat aisindan herhangi bir ihlli getirmemesi gerekir" sznn geregine ynelik olmalidir. Bu da mesel, matlup olan o seyi rnek durumunda olan kimselerin halktan gizleyerek yapmalari seklinde olabilir. [73] Teravihi birka gece kildiktan sonra terketmesi, beyanin mendubun sonrasinda olusuna rnektir. Kusluk namazim Hz. Aise grmeyecek sekilde gizlemis olmasi da onun beraberinde olan bir beyan seklidir. [74] Tirmiz, Ilim, 16. [75] Imam Mlik'in rivayetine gre Hz. mer, ilerinde Amr b. el-As'in da bulundugu bir kafile ile umreye ikmisti. Hz. mer ihtilam oldu. Sabah ok yakindi. Kafilede de su yoktu. Hz. mer binegine bindi, suyun yanina gitti ve ihtilam eseri olarak grdg seyleri yikadi. Bu arada ortalik aydinlandi. Amr b. el-As'in kendisine: "Beraberimizde elbiseler var. Birak elbisen yikansin" demesi zerine yukaridaki szn syledi. (Muvat-ta, Taharet, 83.) Daha nce de gemisti: [3/215] [76] Hz. mer, mer b. Abdulaziz'in ana tarafindan dedesi olmaktadir. [77] el-Ahkmu's-Sultniyye, 275 [78] Hz. Peygamber (s.a.), camiye cemaate gelmeyenlerin evlerini baslarina yakmayi dsnmstr. Bunun mnafiklara has oldugu ileride gelecektir. Hadis iin bkz. Buhri, Ezan, 29, 34 ; Mslim, Mescid, 251-254. [79] Bakara 2/104. [80] En'm 6/108. [81] nk zamanla onun disinda yer alan diger snnet ve hadislerle amel edilmesinin caiz olmayacagi telakkisi hkim olmaya baslayacakti. [82] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/302-310 [83] Yani ne szl beyanda ne de fiil tatbikatta. Aksine bunlarin ayni sey olmadiklari ya hem sz ve fiil ile, ya da ikisinden biri ile belirtilmelidir. [84] Menduplarla ve mekruhlarla karistirilmamasi diyerek vacip ve harami zikre gerek duymamistir. nk onlarla karistirilma tehlikesi uzaktir. Mendup ve mekruhlarla karistirilma tehlikesi ise -gelecegi gibi- uzak degildir. [85] Hz. mer, bu sz Islm ile Arab'in zdeslestigi bir dnemde sylemistir. Dolayisiyla byle bir dnemde Acem kltr ve medeniyetine kucak ama ya da yabanci hayranligi, Islm'dan o kadar uzaklasmayi, Islmlikla zdeslesen Arap geleneklerine baglilik da Islm'a o kadar yaklasmayi gerektiriyordu. Nitekim Balkan lkelerinde de bir zamanlar Islmlikla Trklk zdes olmus ve insanlar "ben mslmanim" yerine "elhamdlillah ben Trkm" der olmuslardi. Dolayisiyla Hz. mer'in szn bu sekilde anlamak ve onun bir Arap milliyetisi oldugu seklinde yorumlamamak gerekmektedir. () [86] Buhr, Et'ime, 10, 14. [87] Mslim, Esribe, 171; Tirmiz, Et'ime, 13, Ahmed, 4/249, 252. [88] Tirmiz, Et'ime, 14.

[89] bkz. Buhr, Nikh, 98. [90] Ibn Kesr, 1/562. [91] Bu, hanimlardan birinin kocasinin yaninda gecelemesi (kasm) hakkindan kumasi lehine feragatta bulunmasi. Bunun caiz oldugu beyan edilmistir; eger beyan edilmemis olsaydi, bu mubahin deten cri olan durum dogrultusunda terki, onun ser'an da mekruh bulundugu kanaatini dogururdu. [92] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/310-311 [93] Trkede sin kefile ifade edilen "enikteh" kelimesini kullanmistir. [94] Eb Dvd, Hudd, Hadis no: 4428 (4/148). [95] Daha nce gemisti [3/309]. [96] [3/321], [97] Mekruhtan alikoymak iin bas vurulacak yollar yani te'dib sekli, haramdan alikoymak iin uygulanacak olanlardan daha hafif olur. [98] Bu konuda mellifin el-I'tism adli kitabinin ikinci cildinde genis bilgi vardir. [99] Daha nce gemisti [3/215, 327] [100] Sri'in kasamin korunmasi ve her meselede hem kllinin hem da cz'nin ayni anda dikkate alinmasi, ne klli kaidelerin ne de huss nasslarin ihmal edilmemesi sarti. Buna gre meselemiz hakkinda bazi cz' deliller vardir ve bunlar, bazi vacip olmaksizin matlup bulunan fiilleri, Hz. Peygamber'in (s.a.) izhar ettigine ve onlar zerinde devamlilik gsterdigine dellet etmektedir. Bunlar farz namazlar iin kamet getirmek, ihram tekbiri sirasinda eli kaldirmak, selma sagdan baslamak... gibi seylerdir. Bu ve benzeri seylerin bu kaideden istisna edilmesi gerekmektedir ki bunun sonucunda zerinde ittifak bulunan bu cz' nasslar ihmal edilmis olmasin. Bu, Deliller blmnn basinda getigi gibi meselenin genellestirilmesine engel degildir. [101] Yani mendup olan amellerin iltizam edilmesine. Bunlardan ancak, insanlarin huzurunda yapilmasi halinde baskalarinin rnek almasi endisesinin bulunmasi durumunda menedilmekteydi [102] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/311-316 [103] Bakara 2/174. [104] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/316-317 [105] Hudeybiye umresinde bizzat kendisi ve sahabe ihramdan ikmistir. Hac-ci ile beraber yaptigi umrede ise, sahih olan grse gre Hz. Peygamber (s.a.), kiran hacci yapmis ve kurban sevketmist. Bu yzden bizzat kendisi ihramdan ikmamis, kurban sevketmeyenlere ise umre ihramindan -basta bu ihramla hacca da niyet etmis olsun olmasinlar- ikmalarini emretmisti. [106] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/317-318 [107] Nahl 16/44. [108] Mide 5/6. [109] Yani kendi aralarinda ihtilaf etmislerse ya da bazilari beyanda bulunmus, baskalarindan ona muhalif bir beyan nakledilmemis ise. Mellif bunu iki kisimda ele almis ve birinciyi itihada aik kabul ederken, ikinciyi itimat ve tercihe sayan kisimdan saymistir. [110] Buhr, Savm, 45 ; Mslim, Siym, 48. [111] Hz. mer ve Hz. Osman'in kendilerine muhalefet ve onlarin dinde asin hareket eden kimseler oldugunu beyan etmeyi kastettikleri bu dogulular da kim?! [112] Yani, tehir konusunda asiri giden yahudilere benzememek iin iftarda acele edilmesinin mendup olmasi, iftarin

ill da namazdan nce yapilmasini gerekli kilmaz. Bu durumda bu ifade, ncesi ile uyum iinde olur. [113] Buhr, Savm, 11 ; Mslim, Siym, 3. [114] Yani eger grme gnesin batmasindan sonra olmus ise ertesi gn iftar edilir. Ama ekser olmayan bir sekilde grlrse ki bu gnes batmadan nce grlmesi demektir, o zaman iftar bizzat o gnde yapilir, ertesi gne ait olmaz. Iste Hz. Osman uygulamasiyla, bu kaydin gerekli olmadigini aiklamis oldu ve hilli grme sebebiyle oru tutmama hkmnn -guruptan nce de olsa sonra da olsa- ertesi gn iin oldugunu gsterdi. Uygulamasinda hilli grdg halde orucunu bozmadi ve gnesin batmasini bekledi. Mesele ihtilafli bir konudur. Eb Yusuf, eger zevalden nce grlmsse hill geen gne aittir, zevalden sonra grlmsse gelecek gne aittir demistir. Eb Hanfe, Imam Mlik ve imam Safi ise -Hz. Osman gibi- grlen hillin -ister zevalden nce olsun ister sonragemis gn iin sayilamayacagi grsndedirler. [115] Cum'a 62/10. [116] Yani taklidi konusunda oldugu gibi, sahb kavlinin delil olup olmadigi konusunda da grs ayriliklari vardir. Sahb kavlinin, mctehid olan diger sahbler hakkinda hccet olmadigi konusunda icm bulunmaktadir. Tabin ve onlardan sonra gelen mctehidler hakkinda ise, kiyastan nce gelen bir delil olusu konusunda ihtilaf etmislerdir. Tercih edilen grse gre, o hccet degildir. Mellif orta bir yol tutmus ve mesele, eger zerinde ictihad iin sahabenin sahip oldugu meziyetlerin bulunmasi (yani dile selika olarak vukfiyetleri ve seriatin ruhunu kavramis olmalari, bizzat olaylarin ierisinde yasamis, hal karinelerini grms olmalari sebebiyle sahip olduklari ayricalik) sart olan kisimdan ise, o konuda sahb kavlini-nin hccet sayilmasini; eger yle degilse, itihada aik olacagini savunmustur. [117] Eb Dvd, Snnet, 5 ; Tirmiz, Ilm, 16 ; bn Mce, Mukaddime, 6. Hadiste uyulmasi istenen, bizzat onlarin kendi grs ve ictihadlan olabilecegi gibi, onlarin Hz. Peygamberden (s.a.) nakletmis olduklari snnet de olabilir. Bu durumda, bu iki ihtimalden birini digerine tercih etmek zordur [118] Avl, ferizde paylarin toplaminin naydadan byk olmasi. Bu durumda paylarin toplami payda yapilir ve herkesin payi ayni oranda klr. () [119] Dolayisiyla sahb kavlini kiyas zerine takdim ederler. Imam Mlik, Imam Safi, bir kavlinde Imam Ahmed b. Hanbel ve Eb Hanfe'nin bazi talebeleri bu grstedir. [120] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/318-321 [121] Ilimde yksek payeye erisenlerin (rsihn) mtesbihi bilebilecekleri grsn kabullendigimizde bu byle. Ama onlarin mtesbihleri bilemeyecegi grsnden gidersek, o zaman ykmllgn sadece iman ynnden oldugunu; onlarin Allah katindan olduguna inanmadan te birsey lzim gelmeyecegini ifade etmememiz gerekir. [122] Mide 5/3. [123] l-i Imrn 3/138. [124] Nahi 16/44. [125] Bakara 2/2. [126] Lokman 31/3. [127] Ibn Mce, Mukaddime, 1, 6. [128] Muvatta, Kader, 3. [129] Nisa 4/59. [130] Hadisi Imam Sfi, Msned'inde rivayet etmistir. Raslullah'm (s.a.), emredilen ve yasaklanilan herseyi emretmis ve yasaklamis olmasi, onlarda mcmellik bulunmadigi anlamina gelmez. Ayni itiraz birinci yet iin de geerlidir. Ancak nimetin tamamlanmis oldugunun bildirilmesi, istidlal yolunu biraz glendirir. nk seriatta mcmellik kaldigi srece, henz nimet tamamlanmis olmaz. Ayni sey dinin kemli noktasindan yaklasildiginda da sylenebilir ve bu da mcmelfigjn olmamasini lzim kilar. Hadis iin ise, itirazi defedecek bir izah sekli yoktur. [131] Daha nce geti [3/309].

[132] Fitir sadakasinin vacip kilinmasi, pazarlik kizistirmanin, garar satisinin yasaklanmasi, ehli eseklerin yenmesinin haram kilinmasi... gibi. [133] Yani vaz' itibariyla konulmus olan mnsinin anlasilmasina imkn bulunmayan, Allah'a nisbetle el, yz, inmek gibi kelimelerin kullanilmasi sonucunda ortaya ikan mn. [134] l-i Imrn 3/7. [135] l-i Imrn 3/7. [136] Yani izaf olmayip hibir sekilde bilinme imkni olmayan, hakkinda aiklayici delil konulmayan hakk mtesbih hakkinda. [137] Daha nce gemisti [3/86]. [138] l-i Imrn 3/7. [139] l-i Imrn 3/7. [140] nc nev"i, nc meselede. [141] Daha nce gemisti [3/86]. [142] Th 20/5. [143] Buhr, Teheccd, 14; Mslim, Msfirn, 168-170. [144] Hatta daha da ileride oldugunu syleyebiliriz. nk orada beyanin mcerred tehiri szkonusudur; yani beyan vardir da sonraya birakilmistir. Burada ise beyan esastan yoktur; ne Hz. Peygamber (s.a.) devrinde ne de daha sonra. [145] Ikisi diye kayitlamasi, birinci hakkinda sonucu zikrettigi iindir. [146] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/322-326

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Tafsil zere Deliller

Ikinci Taraf 1 Tafsil zere Deliller . 1 (Kitap, Snnet, Icm Ve Re'y) 1 Kitap (Kur'n) 1 Birinci Mesele: 1 Ikinci Mesele: 3 nc Mesele: 7 Drdnc Mesele: 11 Besinci Mesele: 18 Altinci Mesele: 19 Yedinci Mesele: 23 Sekizinci Mesele: 28 Dokuzuncu Mesele: 34 Onuncu Mesele: 42 Onbirinci Mesele: 44 Onikinc Mesele: 46 Onikinci Mesele: 48 Ondrdnc Mesele: 53

IKINCI TARAF TAFSIL ZERE DELILLER (Kitap, Snnet, Icm ve Re'y) KITAP (KUR'N) Daha nce deliller genel olarak ele alinmisti. Burada ise ayri ayri ele alinacaktir. Deliller drt tanedir: Kitap, Snnet, Icm ve Re'y (yani Kiys ve diger akl deliller). Kitap ve Snnet, diger delillerin aslini teskil ettigi iin, biz burada sadece ikisi zerinde duracagiz. Hem sonra Kitap ve Snnet konularini islerken, arastiricinin diger konular iin ihtiya duyacagi pek ok sey zaten verilmis olmaktadir. Bununla beraber uslc-ler, Kitap ve Snnet zerinde durduklari gibi onlar zerinde de durarak tekellfe girmislerdir. Biz, icm ve re'y hakkinda skt gemeyi ve sadece Kitap ve Snnet zerinde durmayi uygun grdk. Yardim ancak Allah'tandir. Bu ikisinden birincisi yani Kitap, btn delillerin aslim teskil eder. Bu konu altina esitli meseleler girer:

BIRINCI MESELE:

Kitap, seriatin kll esaslarini teskil eder, Islm mmetinin belkemigini olusturur; o hikmet pinari, peygamberlik mucizesi, gzlerin ve kalplerin nurudur; Allah'a ondan baska giden yol yoktur, onsuz kurtulus imknsizdir, ona muhalif birseye yapismak yoktur. Btn bunlar delil ikamesine ihtiya gstermeyecek kadar aik-se-ik seylerdir. nk bunlar, Islm dininde zorunlu olarak bilinir. Durum byle olunca, seriatin kll esaslarina vakif olmak, onun yce maksatlarini kavramak ve din limlerinden olmak isteyen bir kimsenin zorunlu olarak gece gndz Kur'n'i kendisine yoldas edinmesi, sadece biri ile yetinmeyerek hem nazari hem de amel olarak onu kendisine rehber edinmesi ve zerinde dsnp alismasi gerekecektir, ki bunun sonucunda arzusuna ulasabilsin, maksadini elde etsin ve kendisini ilklerden ve nde gelen din limlerinden bulsun. Buna kendiliginden kadir ise ne l! Ancak bu mertebeye sadece, Kitabi aiklayici durumda olan snnete vakif olanlar kadir olabilirler. Degilse, o zaman mctehid imamlar ve selefin nde gelenlerine ait aiklamalar, bu yce maksadi ve stn mertebeyi kavramasi konusunda elinden tutacak ve ona yardimci olacaktir. Sonra, bilindigi gibi Kur'n en byk mucizedir ve onun i'czi, Arap fasihlerini susturmus, beliglerini acze dsrms ve onun bir benzerini getirememislerdir. Kur'n'in bu zelligi, onu, Arap dilinin zelliklerini tasiyan Arapa bir kitap olmaktan ikarmaz, ierisinde bulunan Allah'in emir ve yasaklarim kolay bir sekilde anlamayi engellemez. Ancak bu, Arap diline gerek anlamda vukuf sarti ile mmkn olacaktir. Nitekim Ictihd blmnde bu konu aiklanacaktir. Eger Kur'n'in i'czi, onu anlasilir olmaktan ikaracak olsaydi, o zaman kullara ynelik teklif hitabi, anlasilamayacagi iin takat st ykmllk seklini alacakti. Byle bir ykmllk sekli ise bu mmetten kaldirilmistir. Bu zellik, onun i'cz ynlerinden birini teskil eder. Zira slup, mn, anlasilirlik ve kavranil abilir-lik... gibi tm ynlerden insanlarin szlerine benzer bir kelm konulsun, fakat hibir kimse ona bir nazirede bulunanlasin; bunun iin herkesin bir araya gelmesi ve birbirine yardimci olmasi ve bylece bir benzerini getirmeleri iin meydan okunsun, stelik bunlar bu konuda da en yetkili kimseler olsunlar, buna ragmen bir sresini dahi ortaya koymaktan aciz kalsinlar, iste bu durum onun gerek bir mucize olusunu gsterir. Konu ile ilgili nasslardan bazilari sunlardir: "And olsun ki, Kur'n'i gt olsun diye kolaylastirdik; gt alan yok mudur? "[1] "Ey Muhammedi Biz Kur'n'i Allah'a karsi gelmekten sakinanlari

mjdelemen ve inati milleti uyarman iin senin dilinde indire Tek kolaylastirdik'[2] "Bilen bir millet iin Arapa okunarak yetleri uzun uzun aik-lanmistir"[3] "Apaik Arap diliyle, uyaranlardan olman iin.[4] Bu durumda Kur'n'in i'czi hangi ynden[5] olursa olsun, bu onun anlasilir ve mnlarinin kavranilir olmasina engel degildir. "Ey Muhammedi Sana indirdigimiz bu kitap mbarektir; yetlerini dsnsnler, akli olanlar da gt alsinlar"[6]Kur'n'in bu yn, onun mnlarinin anlasilabilmesinin ve bylece zerinde d-snlebilmesinin mmkn olmasini gerektirir. Diger benzeri ynler iin de durum aynidir ve bu husus aiktir. [7]
IKINCI MESELE:

Kur'n'i tam olarak anlayabilmek iin nzul sebeplerini bilmek gerekir. Buna iki husus dellet eder: 1. Kur'n'in i'czi iki seyle bilinir: a) Arap dilinin kullanilisinda gzetilen maksatlari bilmek. b) Men ve Beyan ilimlerini bilmek. Bu ilimlerin esasini ise, halin iktiz ettigi durumlari bilmek teskil eder: Mesel, bizzat hitap ynnden hitabin halini, hitap edenin (muhtib) veya muhatabin halini ya da hepsinin halini bilmek gibi. Zira ayni sz, iki ayri hale, iki ayri muhataba ve daha baska durumlara gre farkli farkli anlasilabilir. Mesel, istifhami (soru) ele alalim: Bunun lafzi aynidir; fakat gerek soru yaninda takrir (onaylama), tevbh (azarlama) vb. gibi baska mnlari da verir. Keza emir sgasi, emretme yaninda, ib-ha, tehdit, ta'cz... vb. gibi mnlar da ierir. Bu durumda maksd olan mnya delleti ancak haric unsurlar (hal karineleri) belirler. Bunlarin esasini da halin gerekleri olusturur. Her hal nakledilemez, her karine de nakledilen szle birlikte bulunamaz. Maksadi belirlemeye dellet eden bu karinelerden bir kismi yok oldugu zaman, o szn anlasilmasi tmden imknsiz hale gelebilir veya ancak kismen dogru anlasilabilir. Iste nzul sebeplerini bilmek, bu trden olan mskleri ortadan kaldirir. Dolayisiyla nzul sebeplerini bilmek, Kitab'm anlasilabilmesi iin zarur olan ilimlerdendir. Sebebin bilinmesi ise, halin geregim bilmek demektir. 2. Nzul sebeplerini bilmemek, sphe ve ikmazlar ierisine dslmesine yol aar, aslinda zahir olan nasslari mcmel hale sokar ve bunun sonucunda ihtilflar dogar. Bu ise, anlasmazliklara ve mmetin blnmesine sebep

olabilir. Bu hususu Eb Ubeyd'in naklettigi su olay gayet iyi aiklar: Ibrahim etTeym anlatir: Birgn Hz. mer yalniz basina kaldi ve dsnceye dalarak kendi kendine: "Bu mmet nasil olur da ihtilafa dsebilir; peygamberi bir, kiblesi bir" dedi. (Onun bu dsncesini okur gibi) Ibn Abbs syle dedi: "Ey M'minlerin emiri! Bize Kur'n indi ve biz onu okuduk. Okurken, onun kimin hakkinda nazil oldugunu biliyorduk. Bizden sonra kavimler gelecek; bunlar Kur'n okuyacaklar fakat kimin hakkinda indigini bilmeyecekler. Bunun sonucunda Kur'n hakkinda sahs grsler (re'y) ortaya ikacak. Onun hakkinda sahs grsler ortaya ikinca da ihtilafa dsecekler, ihtilafa dsnce de birbirine girecekler" Byle deyince Hz. mer onu susturdu ve azarladi. Ibn Abbs da oradan ayrildi. Hz. mer, onun szleri zerinde dsnd ve ne kastettigini anladi. Bunun zerine onu agirtti ve: "Szlerini bana tekrarla!" dedi. O da tekrarladi. Hz. mer, sznn mnsini anladi ve bu yorum hosuna gitti. Ibn Abbs'm sz dikkate alinmasi bakimindan sahihtir ve o anlasildiginda maksat en yakin bir sekilde ortaya ikacaktir. Ibn Vehb, Bkeyr'den rivayet eder: O Nfi'e: "Ibn mer'in Harriyye[8] hakkindaki grs ne idi?" diye sorar. Nfi' syle der: "Onlari insanlarin en serlileri grrd. nk onlar, kfirler hakkinda inen yetlerden hareket etmisler ve onlari m'minler aleyhinde kullanmislardir" Ibn Abbs'm zerine dikkat ektigi re'yin mnsi iste budur ve Kur'n'in niin indigini bilmemekten kaynaklanmaktadir. Mervan, kapicisina: 'T Rfi'! Ibn Abbs'a git ve ona de ki: Eger kendilerine verilen seyden dolayi sevinen ve yapmadigi seyden dolayi da vlmeyi seven herkes azap grecekse, o zaman biz hepimiz azap grecegiz demektir" (Bu soruya) Ibn Abbs syle cevap verdi: "Bu yetle sizin ne ilginiz var? Hz. Peygamber yahudileri agirmis ve onlara birsey sormustu. Yahudiler onu sakladilar ve yanlis bilgi verdiler. stelik kendilerine sorulan konuda cevap vermis olmaktan dolayi vg beklediklerini ihsas ettiler ve gizleyip yanlis bilgi verdikleri iin de sevindiler" Ibn Abbs sonra su yeti okudu: "Allah, kendilerine kitap verilenlerden, onu insanlara aiklayacaksiniz ve gizlemeyeceksiniz, diye ahid almisti. Onlar ise, onu arkalarina atip az bir degere degistiler. Alis verisleri ne ktdr! Ettiklerine sevinen ve yapmadiklariyla vlmekten hoslananlarin, sakin sakin onlarin azaptan kurtulacaklarini sanma;elem verici azap onlaradir[9] Bu sebep, yetten maksadin, Mervn'-in anladigi sekilde olmadigini ortaya koymustur. "Kunt" kelimesi esitli mnlara gelir[10]; dolayisiyla "Kmu lillhi knitn"[11]yetini bu mnlardan herhangi birine yormak mmkndr.

Ancak yetin inis sebebi bilindigi zaman, murad olan mn aiklik kazanmis olur.[12] Hz. mer, Kudme b. Maz'n'u Bahreyn'de grevlendirmisti. el-Crd, Hz. mer'e geldi ve: "Kudme iki iti ve sarhos oldu" dedi. Hz. mer: "Bu dedigine sahitlik eden var mi?" diye sordu. el-Crd: "Eb Hureyre, dediklerime sahitlik eder" dedi. ( Hz. mer, onu agirtti ve): "Ey Kudme! aresiz seni cezalandiracagim" dedi. Kudme: "Vallahi, eger ben onlarin dedigi gibi imis olsam bile, sen beni cezalandiramazsin" dedi. Hz. mer: "Niye?" diye sordu. O: "nk Allah Tel: 'Inananlara ve yararli is isleyenlere tatmis olduklarindan dolayi bir gnah yoktur.'[13] buyuruyor" dedi. Hz. mer: "Ey Kudme! Hi sphe yok ki sen, yanlis tevilde bulunuyorsun. Eger sen Allah'tan sakinmis olsaydin, O'nun haram kildigi seyden uzak dururdun" dedi. Baska bir rivayette syledir: Kudme: "Beni niin cezalandira-cakmissm? Benimle senin aranda Allah'in kitabi var" dedi. Hz. mer: "Seni cezalandirmamam iin hangi Allah'in kitabindan[14] bahsediyorsun?" diye sordu. O: "Allah kitabinda 'Inananlara ve yararli is isleyenlere tatmis olduklarindan dolayi bir gnah yoktur.' buyuruyor; ben inanan ve yararli is isleyen, sonra sakinip inanan, sonra sakinip iyilikler yapan birisiyim; Hz. Peygamber ile birlikte Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te ve daha pek ok yerde bulundum" dedi. Hz. mer: "Buna cevap vereniniz yok mu?" dedi. Bunun zerine Ibn Abbs syle dedi: "Bu yetler, (ikinin haram kilinmasi hadisesinden) ncekiler iin bir zr, sonrakiler aleyhine de bir hccettir. ncekiler, iki haram kilinmadan nce Allah'a kavusmus olmalari sebebiyle mazur grlmslerdir. Sonrakiler aleyhine ise bir hccettir. nk..." dedi ve su yetleri okudu: "Ey inananlar! iki, kumar, putlar ve fal oklari sphesiz seytan isi pisliklerdir, bunlardan kainin ki saadete eresiniz. Seytan sphesiz iki ve kumar yznden araniza dsmanlik ve kin sokmak ve sizi Allah'i anmaktan, namazdan alikoymak ister. Artik bunlardan vazgeersiniz degil mi?"[15] Isml el-Kd anlatir: Sam ahalisinden bir grup iki ierler. Baslarinda da vali oarak Yezid b. Eb Sfyan vardir. Bunlar: "Iki bize helldir" derler ve "inananlara ve yararli is isleyenlere tatmis olduklarindan dolayi bir gnah yoktur" yetini kendilerince delil olarak kullanirlar. Yezd, durumu Hz. mer'e yazar. Cevabinda Hz. mer: "Halki ifsad etmeden, onlari bana gnder!" der. Onlar gelince Hz. mer konu ile ilgili ashbla istisare eder. Onlar: "Ey m'-minlerin emiri! Bizce onlar, Allah'a iftira ediyorlar ve O'nun izin vermedigi seyi dine sokmak istiyorlar..." derler. Her iki haberde de, nzul sebeplerini bilmemenin, yetlerden kastedilen mnnin disina ikilmasina sebep oldugu aika grlmektedir.

Bir adam Ibn Mesd'a gelir ve syle der: "Mescidde arkamda Kur'n'i re'yi ile tefsir eden birisini biraktim. 'Ggn, insanlari b-ryecek ve gzle grlecek bir duman ikaracagi gn bekle'[16] yetini syle tefsir ediyor: Kiyamet gnnde insanlari bir duman sarar. Onlarin nefeslerini keser de sanki nezleye tutulmus gibi olurlar..." Bunun zerine Ibn Mesd cevap verir: "Kim birsey biliyorsa, onu sylesin. Bilmeyen de 'Allahu alem' desin. nk bir kisinin, bilmedigi sey hakkinda 'Allah'u alem' demesi, onun limligini gsterir. Byle diyorum, nk (yetin nzul sebebi var): Kureys, Hz. Peygamber'e karsi koydu. Bunun zerine Hz. Peygamber onlar aleyhinde Yusuf un kitlik seneleri gibi kitliga tutulmalari iin dua etti. Bunun sonucunda kitlik ve yokluga maruz kaldilar da kemikleri bile yediler. Gge baktiklarinda, halsizlikten gkte duman gibi birsey grr hale geldiler. Iste bunun zerine: "Ggn, insanlari bryecek ve gzle grlecek bir duman ikaracagi gn bekle" yeti indi. Iste Kur'n yetlerinin anlasilmasi konusunda nzul sebeplerini bilmenin nemi byle. rneklerde de grldg gibi, sayet sebep zikredilmeyecek olursa, inen yetin mnsini ihtimalsiz ve problem dogurmayacak bir sekilde tam olarak anlamak mmkn olmamaktadir. Hz. Peygamber: "Kur'n'i drt kisiden alin"[17]buyurmustur. Bunlardan biri de Abdullah b. Mesd'dur. O, ird ettigi bir hutbede syle demistir: "Allah'a yeminle sylyorum ki, Ras-lullah'in ashabi, benim onlarin Allah'in kitabini en iyi bilenlerinden biri oldugumu bilir" Bir baska seferinde de syle demistir: "Kendisinden baska ilh olmayan Allah'a yemin ederim ki, Kur'n'dan inen her bir srenin nerede indigini mutlaka bilirim. Inen her yetin ne hakkinda indigini mutlaka bilirim. Eger Allah'in kitabini benden daha iyi bilen birinin bulundugunu bilsem ve o da uzaklarda olsa, mutlaka deveme biner ve ona giderim" O bu szleriyle, nzul sebeplerini bilmenin, bir kimsenin Kur'n limi olabilmesi iin mutlaka bulunmasi gereken ilimlerden olduguna isaret etmektedir. Hasen (el-Basr) syle demistir: "Allah, indirdigi her bir yetin ne hakkinda indirildiginin ve ondan ne kastedildiginin grenilmesini sever" Bu, konu hakkinda bir delil ve nzul sebeplerini grenmeye ynelik bir tesviktir. Ibn Srn ise syle anlatir: Ubeyde'ye Kur'n'dan birsey sordum. Bana: "Allah'tan kork, dogru yolu tut! Kur'n'in ne hakkinda indigini bilen kimseler gtler" dedi.Kisaca, nzul sebeplerini bilme, tefsir ilmiyle ugrasmak iin zorunludur. Fasil: Kur'n'i anlamak iin gerekli ilimlerden biri de, Kur'n'in indigi sirada mevcut bulunan sz, fiil ve hareket tarzlariyla ilgili Arap detlerini bilmektir. zel bir nzul sebebi yoksa, Kur'n ilmine dalmak isteyen kimse

iin bu bilginin olmasi zarurdir. Aksi takdirde, baska trl iinden ikilmasi imknsiz olan problem ve ikmazlar ierisine dser. Bu konuda daha nce geen Maksid blmnn Ikinci Nev'inde verilen izahlar[18] yeterlidir. nk orada bu konu ile ilgili sadra sifa verici ve doyurucu aiklamalar yapilmistir. Maksat her ne kadar anlasilmis ise de konunun daha iyi kavranmasi iin burada rnekler vermemiz gerekecektir: 1. rnek: "Allah iin hac ve umreyi tamamlayin"[19]yetidir. Bu yet, 'hac yapin' seklinde degil de, tamamlayin seklinde gelmistir. nk onlar, Islm ncesi dnemde hac yapiyorlardi; ancak bazi vecibelerini degistirmisler, bir kismini eksiltmislerdi; Arafat'ta vakfe yapmak vb. gibi. Iste bu yzden emir, tamamlanmasi seklinde gelmistir. Haccin vacip olusunu ortaya koyan nass ise: "Oraya yol bulabilen insana, Allah iin Kabe'yi haccetmesi gereklidir"[20] yetidir. Durumun yle oldugu bilinince (2/196) yetinde haccin ya da umrenin vacip olup olmadigina dair bir dellet bulunup bulunmadigi aiklik kazanmis olacaktir. 2. rnek: "Rabbimiz! Eger unutacak veya yanilacak olursak bizi sorgulama![21] yetidir. Eb Yusuftan bu yetin sirk hakkinda nazil oldugu rivayet edilmistir. Syle ki: Onlar kfrden henz yeni ikmis idiler. Tevhidde bulunmak istiyorlar, fakat eski aliskanliklari sebebiyle yanilip kfr gerektirecek sz sylyorlardi. Allah, zor kullanma (ikrah) karsisinda kalan kimsenin kfr kelimesini sylemesini mazur grdg gibi onlarin bu hallerim de mazur grd ve affetti. Eb Yusuf syle demistir: "Bu sirk hakkindadir; talk, kle z di, alis veris zerine yapilan yeminler hakkinda degildir. nk talk ve kle zdi zerine yapilan yeminler onlarin zamanlarinda yoktu" 3. rnek: "Yukarilarinda (fevk) olan Rablerinden korkarlar[22] "Gkte olanin sizi yerin dibine geirmesinden gvende misiniz?[23] gibi yetlerdir. Bu tr yetler, onlarin mevcut telakkileri dogrultusunda inmistir. Onlar her ne kadar bir ve hak olan Allah'in ulhiyetini kabul ediyorlarsa da ayrica yeryznde bulunan tanrilar da edinmekteydiler. Iste yetler yukarida olmanin Allah'a tayin ve tahsisi dogrultusunda inmis, bylece onlarin tanrilarin yeryznde oldugu seklindeki telakkilerini reddetmistir. Dolayisiyla bu gibi yetlerde Allah'a bir cihet isbat etme gibi bir dellet asla mevcut degildir. Bu yzdendir ki Allah Tel: "Tavanlari yukarilarindan zerlerine kt''[24] buyurmustur.[25]Dsn ve diger yet ve hadisler iin de ayni durumu gz nnde bulundur. 4. rnek: "Si'r yildizinin Rabbi O'dur"[26] Bu gezegenin[27] digerleri ierisinden aynca zikredilmesi, Araplarin ona tapinmis olmalari sebebiyledir. Bunlar Huza kabilesi idi ve bunu ilk kez Eb Kebse baslatmisti. Araplar, bu yildizdan baskasina tapmamislar-dir.

Fasil: Nzul sebeplerini bilmenin gerekliligi konusunda, bazen Snnet de Kur'n ile mstereklik gsterir. Zira pek ok hadis, sebepler zerine vrid olmustur. Dolayisiyla onlarin anlasilabilmesi iin mutlaka bunlarin yani vrd sebeplerinin bilinmesi gerekir. Birka rnek: Hz. Peygamber, kurban etlerinin gnden fazla tutulmasini yasaklamisti. Daha sonralari Hz. Peygamber'e insanlarin kurbanlarindan istifade ettikleri, kavurma yaptiklari, derisinden kirba edindikleri sylendi. Hz. Peygamber: "Bunun nesi var?" diye sordu. Onlar: "Kurban etlerinin gnden fazla tutulmasini yasaklamistin" dediklerinde: "Ben onu size sadece (Medine'ye skn eden) yoksul insanlarin doyurulmasi iin yasaklamistim. Dolayisiyla, yiyin, tasadduk edin ve (kavurma yapip) saklayin[28] buyurdu. Cemate gelmeyenlerin evlerini baslarina yikma tehdidini ieren hadis[29]de byledir. nk "yle grdm ki, bizden hibir kimse cemaatten geri kalmazdi. Nifaklari malum olan mnafiklar hari" seklindeki Ibn Mesd hadisi, bunun mnafiklar hakkinda oldugunu aiklamaktadir. "Ameller niyetlere gredir..[30] hadisifnin son tarafi) da byledir ve bir sebebe msteniden sylenmistir. Syle ki: Mslmanlarin hicret etmeleri emro-lununca, emri yerine getirmek zere hicret ettiler. Ilerinde mm Kays adinda kendisiyle evlenmek istedigi bir kadin sebebiyle hicrete katilan bir adani da vardi. Bu sirf hicret emri sebebiyle yola ikmamisti. Maksadi kadinla evlenmekti. Daha sonralari bu adama "mm Kays Muhaciri" adini vermislerdir. Bu kabilden rnekler oktur. [31]
NC MESELE:

Kur'n'da yer alan her naklin (hikye, kissa, sz) mutlaka ya nnde ya da sonunda -ki ogu kez bu sekilde olur- bir red bulunur ya da bulunmaz. Eger o nakle karsi bir red varsa, onun btil ve yalan oldugu konusunda herhangi bir problem bulunmayacaktir.Eger reddine dair bir izah yoksa, o zaman bu o nakledilen seyin sihhat ve dogrulugunu gsteren bir delil olacaktir. Birincisi aiktir ve hakkinda delil ikmesine gerek yoktur. Ancak rneklerle konunun aiklik kazanmasina alisilacaktir: Allah Tei, Kur'n'da: "Allah, hibir insana birsey indirmemistir" szlerini naklettikten sonra onlarin bu szn, arkasindan: "De ki: Musa'nin insanlara nr ve yol gsterici olarak getirdigi Kitb't kim indirdi?"[32] buyurarak reddetmistir. Allah'in yarattigi hayvanlar ve ekinlerden ayirdiklari pay iin "Bu Allah'indir, bu da putlarimizin-dir[33] szlerini "Kendi kuruntularinca" ve "Ne kt hkm veriyorlar!" ifadeleriyle reddetmistir. Sonra: "Bu hayvanlar ve ekinleri diledigimizden baskasinin yemesi yasaktir, bir kisim hayvanlar zerine yk vurmak da haramdir..." szlerini naklettikten sonra bunu, "Allah, yaptiklari

iftiralara karsi onlari cezalandiracaktir"[34]buyrugu ile reddetmistir. Sonra: "Bu hayvanlarin karinlarinda olan yavrular yalniz erkeklerimize mahsus olup, eslerimize yasaktir. l dogacak olursa hepsi ona ortak olurlar" szlerini naklettikten sonra bunun fesadina "Allah, bu tr szlerin cezasini verecektir"[35] buyrugu ile isaret etmistir. "Inkr edenler: Bu Kur'n Muhammed'in uydurmasidir, ona baska bir topluluk yardim etmistir" diye naklettikten sonra onlarin bu iddiasini: "Haksiz ve asilsiz bir sz uydurdular[36] buyurarak reddetmistir. "Kur'n, ncekilerin masallaridir..." szlerini, arkasindan gelen: "De ki: O'nu gklerin ve yerin sirrini bilen indirmistir"[37]buyrugu ile reddetmistir. "Bu zlimler inananlara: 'Siz sadece bylenmis bir adama uyuyorsunuz' dediler" szlerini: "Sana nasil misal getirdiklerine bak! Onlar sapmislardir, yol bulamazlar"[38] buyrugu ile reddetmistir. "Kfirler: 'Bu pek yalanci bir sihirbazdir, tanrilari tek bir tanri mi yapti... Kur'n aramizda Muhammed'e mi indirilmeliydi?" szlerini: "Hayir; bunlar Kur'n'imizdan sphededirler"[39] buyurarak reddetmistir. ... "Rahman ocuk edindi" szlerini pek ok esitli yer ve mnasebetlerle reddetmistir. Mesel: "Hs; hayir; melekler serefli [354] kilinmis kullardir[40]"Allah ogul edindi.dediler. Hs, oysa gklerde ve yerde olanlar O'nundur[41]"Allah ogul edindi, dediler.Hs, O mstagnidir, gklerde ve yerde olanlara sahiptir[42] "Rah-man'a ocuk isnad etmelerinden dolayi, neredeyse gkler paralanacak, yer yarilacak, daglar gecekti[43] Ve buna benzer daha pek ok rnek. Kur'n'i okuyan ve bu konuyu hatirinda tutan kimse, bu sylediklerimizi rahatlikla anlayacaktir. Ikincisine gelince, bu da aiktir. Ancak o nakledilen seyin sihhat ve dogruluguna delil, bizzat o olayin anlatilmis olmasindan ikarilmaktadir. nk Kur'n, hak ile btili ayiran, her seyi aiklayan, dogruyu gsteren anlaminda furkn, hidyet, burhan, beyan ve tibyn gibi adlarla anilmaktadir. O, genel anlamda ve tafsilat zere, mutlak ve umm olarak btn yaratiklara karsi Allah'in hccetidir. Onun bu zelligi, ierisinde hak olmayan birseyin nakli karsisinda susmus olmasi ve onun btilligma dikkat ekmemesi ile bagdasamaz. Sonra[44], eski mmetlerin seratlerinden ve hkmlerinden naklolunanlarin tm, eger fesatlari ve Allah'a karsi dzlms iftira olduklari belirtilmemisse hak olmakta ve bir grup ulemya gre bizim seriatimizda da ser' bir delil kilinmaktadir. Diger bir grup ise onun delilligini reddetmektedirler. Ancak bu, onlarin dogru olmadiklari aisindan olmamakta, bir baska sebepten olmaktadir. Dolayisiyla Islm ulemsi, Kur'n'da anlatilan bu gibi hkmlerin bizim seriatimiz gibi hak ve dogru oldugunda ittifak etmislerdir. Buna gre ikisi arasindaki ayirim sadece nesh yoluyla olmaktadir. Eger onda bulunan bir baska hususa dikkat ekilmisse, o zaman onun hkm birinci trden olacaktir: Mesel Allah Tel'mn su

yetlerinde oldugu gibi: "Oysa onlardan birtakimi Allah'in szn isitiyor, ona akillari yattiktan sonra bile bile onu tahrif ediyorlardi[45]"Szleri asil yerlerinden degistirirler de 'Byle bir fetva size verilirse alin, verilmezse kainin' derler.[46] "Yahudilerden, szleri yerlerinden degistirip: 'isittik ve karsi geldik, kulak vermeyerek dinle' ve dillerini egip bkerek ve dini yererek: 'Bizi de dinle' diyenler vardir[47] Bu tarzda olanlar, btilligi aik olan birinci kisim ierisine girerler. Ikinci kismin rnekleri ierisine, Kuran'm nceki mmetler hakkinda anlattiklari seylerin tm girer; peygamberlerden ve vellerden bahsetmesi gibi ki, Zlkarneyn kissasi, Hizir ile Ms kissasi, Ashb-i Kehf kissasi vb. bunlardandir. Fasil: Bu aslin bidziyeliginden dolayidir ki, mantikilar buna itimat etmis ve uslclerden bir grup, kfirlerin fur ile muhatap olduguna bununla istidlalde bulunmuslardir. nk yette syle buyurul-maktadir: "Sululara: 'Sizi bu yakici atese sokan nedir?' diye sorarlar. Onlar derler ki: "Namaz kilanlardan degildik, dskn kimseyi doyurmazdik.[48] Eger onlarin bu sz btil olsaydi, Allah Tel mutlaka onu naklettikten sonra reddeder, yanlis oldugunu aiklardi. Ashb-i Kehfin yedi kisi, sekizincilerinin de kpekleri olduguna yine bu esastan hareketle istidlalde bulunulmustur. Syle ki Allah Tel: "Ashb-i Kehf tr, drdncleri kpekleridir" ve "Bestir, altincilari kpekleridir" diye nakilde bulunduktan sonra "Karanliga tas atar gibi" tabirini kullanarak onlarin bu szlerini reddetmistir. Yani onlarin bu konuda tbi olduklari bir delilleri yoktur, sadece zanna tbi olmaktadirlar. Zan ise hakki ortaya koymaz. Ancak: "Onlar yedidir, sekizincileri kpekleridir" diye nakilde bulunduktan sonra bunun da btil oldugunu belirtmemistir. Aksine "De ki: Onlarin sayilarini en iyi bilen Rabbimdir. Onlari pek az kimseden baskasi bilmez"[49] buyurmustur. Ayetin bu sekilde sevki, ilk iki grsn degil de bu sonuncusunun sahih oldugunu gsteren bir delil olmaktadir. Rivayete gre Ibn Abbs: "Ben, onlarin sayisini bilen o pek az kisiden biriyim" derdi. Sehl b. Abdillah'tan nakledilmis grdm: Ona Hz. Ibrahim'in yette geen: "Rabbim, lleri nasil dirilttigini bana gster"[50] sznn bir spheden mi kaynaklandigini sorarlar. O syle cevap verir: "Hayir, bu sadece bulundugu iman mertebesinin zerinde bir mna ykselmesini talep olmaktadir. Dikkat edilecek olursa: Allah Tel, "Inanmiyor musun?" sorusuna verdigi: "Evet inaniyorum" seklindeki cevabini yalanlanmamistir. Eger onda sek ve sphe bulunsaydi, onun bu sznde yalanci oldugunu mutlaka ortaya koyardi. Buradan da anlasiliyor ki, itmi'nn hali, imanda ziyadelik zerine

kurulan bir mertebedir. Ama bedevilerle ilgili yetlerde byle olmamistir: "Bedeviler: 'Inandik.' dediler" seklinde onlarin szn naklettikten sonra Allah Tel hemen onlarin szlerinde dogru olmadiklarini: "De ki: Inanmadiniz ama islm olduk deyin; inan henz gnllerinize yerlesmedi[51] buyurarak red cihetine gitmistir. Kur'n'da nakledilen kissalar ve onlarin anlatilis tarzlari zerinde duranlar, onlar ierisinden hangisinin hak, hangisinin btil oldugunu bylece anlayabilir. Allah Tel syle buyurmustur: "Ey Muhammedi Mnafiklar sana gelince: 'Senin sphesiz Allah'in peygamberi olduguna sehadet ederiz' derler" Mnafiklarin bu sznde hakkin btil ile karistirilmasi vardir; dis grnsyle dogru, fakat ii yalan. Onlar bu szleriyle inanlarini haber veriyorlar. Bu gerege uygun degildir. Allah Tel, "Allah, senin kendisinin peygamberi oldugunu bilir" buyurmak suretiyle onlarin szlerinin zahirini dogruluyor, br taraftan: "Bunun yaninda Allah, mnafiklarin yalanci olduklarini da bilir" buyurmak suretiyle de onlarin kasitlarinin btil oldugunu gstermek istiyor. Allah Tel syle buyurmustur: "Onlar Allah'i geregi gibi degerlendiremediler. Btn yeryz, kiyamet gn onun avucunda-dir; gkler O'nun kudretiyle durulmus olacaktr"[52] Bu yetin nzul sebebi Tirmiz'nin rivayet edip sahih oldugunu syledigi su olaydir: Bir yahudi Hz. Peygamber'e ugradi. Hz. Peygamber ona: "Ey yahudi bize anlat" dedi. O: "Ey Ebu'l-Ksim! Allah gkleri sunun, yeryzn sunun, sulari sunun, daglari sunun ve diger yaratiklari da sunun zerine koydugu zaman nasil sylersin?" dedi ve rvi nce sere parmagina ve sonra sirasiyla bas parmaga kadar parmaklarina isaret etti {yahudi byle yapmisti). Bunun zerine Allah Tel'mn: "Onlar Allah'i geregi gibi degerlendi-remeder..." yeti indi. Bir baska rivayet de syledir: Bir yahudi, Hz. Peygamber'e geldi ve: "Y Muhammedi Allah, gkleri bir parmak, yeryzn bir parmak, daglari bir parmak ve diger yaratiklari da bir parmak zerinde tutar ve sonra: 'Ben Melik'im' der" dedi. Bunun zerine Hz. Peygamber azi disleri gzkecek kadar gld ve: "Onlar Allah'i geregi gibi degerlendiremediler..." yetini okudu. Bir baska rivayette ise: Hz. Peygamber hem taaccbnden hem de onu tasdik makaminda gld. Birinci hadis sanki bunun tefsiri mahiyetindedir. Onunla "Onlar Allah'i geregi gibi degerlendiremediler..." yetinin mnsi da aiklik kazanmaktadir. nk yet, yahudinin sznn genel anlamda dogru oldugunu, "Btn yeryz, kiyamet gn onun av ucundadir; gkler O'nun kudretiyle

durulmus olacaktir'[53] ifadesiyle tasdik etmektedir. Ancak onun Allah'a ait bir zelligi anlatirken saygili olmadigini ve Rabligin ne demek oldugundan gafil bulundugunu aiklamistir. nk o parmaklardan kastedilen mnyi aiklarken kendi parmagina isaret etmisti. Bu ise, Allah Tel'yi her trl noksanliklardan tenzih etme ilkesine ters dser. O yzden: "Onlar Allah'i geregi gibi degerlendiremediler..." buyurulmustur. Mnafiklar iin de: 'O kulaktir' (yani hakka da btila da kulak kesiliyor) diyerek peygamberi incitenler vardir" buyurur. Allah Tel, onlarin bu szn btil olan konuda reddetmis, hak karsisinda ise isbat etmis ve: "O kulak, sizin iin kayir kulagidir" buyurmustur. Bu szle Hz. Peygamber'i incitmek kastettikleri iin de: "Allah'in peygamberini incitenlere can yakici azap vardir'[54] buyurmustur. Bir yet de syledir: "Onlara: 'Allah'in size verdigi riziktan harcayin' denince inkr edenler inananlara: 'Allah dileseydi doyurabilecegi bir kimseyi biz mi doyuralim?' derler"[55]Burada, bir delil ileri srp infktan kainma sz konusudur. Ancak delil ikamesinden ama, gerek anlamda bir delil getirme olmayip alaya almadir. Allah onlarin bu szlerini: "Dogrusu siz apaik bir sapikliktasiniz" buyurarak reddetmistir. nk onlarin yaptigi bu sey, emre uymadan yan izmekti. Kendilerine ynelen "harcayin" emrine verilecek cevap ya evet ya da hayir olacakti yani ya emre uymus ya da isyan etmis olacaklardi. Ancak onlar byle yapmayip hibir sekilde karsi konulamayacak[56] olan Allah'in mesetini dillerine dolayarak infak-tan kainmalarina bir delil bulmaya alistilar; fakat bu abalan ummadiklari sekilde kendi aleyhlerine dnd.[57]nk onlarin yaptiklari, Allah'in mesetine (dilemesine) yine O'nun mesetini ileri srerek itiraz etme anlamina geliyordu. Zira Allah Tel onlari infakla ykml tutmayi dilemisti. Bu durumda onlar sanki syle demis oluyorlardi: "Bizden bu talebi nasil isteyebilir? Eger onlari doyurmayi dileseydi, doyururdu" Bu, bizzat ileri srlen delilin kullanilisi konusunda saskinligin bir ifadesidir. Allah Tel syle buyurmustur: "Dvud ve Sleyman da milletin koyunlarinin yayildigi bir ekin hakkinda hkm veriyorlarken, Biz onlarin hkmne sahit idik, Sleyman'a bu meselenin hkmn bildirmistik; her birine hkm ve ilim verdik[58]Sleyman'a bu meselenin hkmn bildirmistik" buyrugu onun verdigi hkmde isabet etmis oldugunu gsterir; bu ifade Davud'un da hkmde isabet etmedigini m eder. Ancak, mctehid hkm verme esnasinda btn gayretini ortaya koymussa, isabet etmese bile mazur ve ecir kazanmis olacagi Iin buna beyan makaminda: "Her birine hkm ve ilim verdik" buyurmustur. Bu konumuzla ilgili aik olmayan bir beyan seklidir.[59] el-Hasen (el-Basr) syle der: "Eger Allah, bu iki peygamber hakkindaki bu hkmn zikretmemis olsaydi,

btn kadilarin helak oldugunu syleyebilirdim. nk Allah Tel, birini ilmi ile verken, brn ise itihadindan dolayi mazur grmstr" Konu burada uzayip gider. Bu zikredilenler maksadi ifade iin yeterlidir. Basari ancak Allah'tandir. Fasil: Snnet de bu esas altinda mtalaa edilebilir. nk ulasilan kaide ortaya koymustur ki, Hz. Peygamber grdg, isittigi bir btil karsisinda susmaz, mutlaka onu aiklar ve degistirirdi. Ancak o seyin btilligi artik sahabe tarafindan iyice anlasilmis ise, o zaman daha nce yapilmis olan beyanlara itimatla skt edebilirdi. Bu mesele usl kitaplarinda zikredildigi iin bu kadari ile yetiniyoruz. [60]
DRDNC MESELE:

Eger Kur'n'da mjde ieren bir yet gelmisse, mutlaka beraberinde[61]veya sonunda ya da ncesinde uyari ieren yet de gelmistir. Aksi de ayni sekilde varittir. Keza umut verici yetler korkutucu yetlerle dengelenmistir. Bu mnya ikan seyler de aynidir; mesel cennet ehli zikredilmisse, buna mukabil cehennemlikler de zikredilmistir. Aksi de byledir. Amelleri sebebiyle cennete hak kazananlarin zikredilmesi umutlandirma; amelleri yznden cehenneme gideceklerin zikredilmesi de korkutma anlamina gelir. Dolayisiyla bu gibi seylerin zikri sonu itibariyla mjdeleme ve korkutma esasina ikar. Bunun dogruluguna, yetlerin degerlendirilmeye arzedilmesi dellet eder. Dikkat edilirse grlecektir ki Allah Tel hamdi (vg) kitabi iin fatiha (ailis cmlesi) yapmistir. Bu srede "Ihdin's-sirta'l-mstekm... vel'ddlln" buyurulmus ve cennet-lik-cehennemlik her iki zmreden de sz edilmistir. Ondan sonra gelen Bakara sresine yine her iki grubun zikri ile baslanmis ve "Mttekler iin bir hidyettir" buyurduktan sonra, hemen arkasindan: "Sphe yok ki, inkr edenleri baslarina gelecekle uyarsan da uyarmasan da birdir; inanmazlar[62] buyurarak kfirlerden sz etmeye baslamis ve arkasindan mnafiklarin durumunu ele almistir. Onlar da, kfirlerden bir sinif olmaktadir. O bitince hemen takva ile emretmis, sonra cehennem ile korkutmus, sonra umut vermistir: 'Yapamazsaniz ~ki yapamayacaksiniz- o takdirde, inkr edenler iin hazirlanan ve yakiti insanlarla tas olan atesten sakinin'[63] Bunun hemen arkasindan: "Inananlar ve yararli isler yapanlara, kendilerine altlarindan irmaklar akan cennetler oldugunu mjdele..." diye mjde ieren yetler getirmis, arkasindan, "Allah sivrisinegi ve onun stnn misal olarak vermekten ekinmez. inananlar bunun Rablerinden bir gerek oldugunu bilirler. Inkr

edenler ise..[64] yetlerini getirmistir. Sonra dem kissasinda da ayni sekilde zikretmistir. Israilogularma olan Allah'in nimetleri, sonra haddi tecavz etmeleri ve kfre dsmeleri hatirlatilmis ve syle buyurulmustur: "Sphesiz inananlar, yahudi olanlar...[65] t "...Onlar orada temellidir[66] yetine kadar. Sonra taskinliklarini izaha baslamis ve "Kendilerini karsiliginda sattiklari seyin ne kt oldugunu keski bilselerdi'[67] yetine kadar devam etmistir. Bu korkutma olmaktadir. Sonra: "Onlar inanip, Allah'a karsi gelmekten sakinsalardi, Allah katindan olan sevap daha hayirli olurdu. Keski bilselerdi![68] buyurmustur ki bu da umut vermedir. Sonra kiblenin degistirilmesi konusunda muhaliflerin[69] durumunu izaha baslamis, daha sonra: "Hayir, yle degil, iyilik yaparak kendini Allah'a veren kimsenin ecri Rabbinin katmdadir. Onlara korku yoktur, onlar zlmeyecekler[70] buyurmus, sonra onlarin durumlari hakkinda sz etmistir. Arkasindan: "Kendilerine verdigimiz Kitabi geregince okuyanlar var ya, iste ona ancak onlar inanirlar. Onu inkr edenler ise kaybedenlerdir'[71] buyurmustur. Sonra Ibrahim ve ogullarinin kissasini zikretmis ve bu esnada hem korkutucu hem de mjdeleyici unsurlara yer vermis ve bylece de bitirmistir. Bu szn ettigimiz birlikte zikrederek dengeleme esasi ok srmeden her yerde karsina ikar. Bazen maksadi ortaya koyma esnasinda araya . baska seyler girebilir ve sonra tekrar dnlr ve bu byle devam eder gider. Allah Tel, En'm sresinde -ki bu sre, Bakara sresi Me-. den srelere gre ne ise Mekk srelere nisbetle odur- syle buyurur: "Hamd gkleri ve yeri yaratan, karanliklari ve aydinligi vare-den Allah'a aittir. yle iken inkr edenler Rablerine baskalarini esit tutuyorlar[72]Allah Tel, bundan sonra kesin deliller ikme eder ve ondan sonra onlarin kfrlerinden bahseder ve bu yzden onlari korkutur. Sonra syle buyurur: "O, rahmet etmeyi kendi zerine yazmistir; and olsun ki sizi vukuu sphe gtrmeyen kiyamet gnnde toplayacaktir[73] Bu yetle Allah Tel, rahmeti zerine yazmasina yeminle, emrine muhalefet edene ynelttigi azap vadini mutlaka gereklestirecegini beyan buyurdu. Bu aik bir korkutma slbu olurken zimnen de umut verme iermektedir. Sonra: "Ben Rabbime karsi gelirsem, byk gnn azabindan korkarim"[74] yeti gelmistir ki bu da korkutmadir. Pesinden gelen: "O gn kimden azap savulursa, sphesiz o kimse rahmete erismistir" yeti umut verici mahiyettedir. Keza: "Allah, sana bir sikinti verirse..."[75] yeti de bu dengelemeyi aika gstermektedir. Sonra korkutucu slp, "Ahiret yurdu sakinanlar iin daha iyidir"[76] yetine kadar devam etmektedir. Sonra: "Ancak kulak verenler daveti kabul ederler..."[77]buyrugu gelir. Bunun nazri: "Ayetlerimizi yalanlayanlar karanliklarda kalmis sagir ve dilsizlerdir"[78]yetidir. Sonra duruma uygun dsecek sekilde devam eder ve sonunda: "Peygamberleri ancak mjdeci ve

uyarici olarak gnderiyoruz. Kim inanir nefsini islh ederse onlara korku yoktur"[79] buyurur. Iste byle... Degerlendirme sirasinda bu tertibe dikkat etmelisin. Bunun sonunda dikkat ekilen esasin dogrulugunu greceksin. Eger sz uzamayacak olsaydi, bu konuda pek ok rnek getirebilirdik.[80] Fasil: Yer ve durum gerektirdiginde, korkutma ve mjdelemeden biri zerinde daha agirlikli olarak durulabilir. Korkutucu yetler gelir ve bu tema zerinde fazlaca durulabilir; ancak byle bir durumda umut kapisi hibir zaman kapatilmaz. En'm sresinde oldugu gibi. nk bu sre hakki ortaya koymak ve Allah'i inkr edenlere, delilsiz, mesnetsiz kendiliginden birseyler uydurup onlara tapanlara, Allah yolundan sapanlara, inkr edilmeyecek seyleri inkr edip husmet gsterenlere karsi tavir koymak [36i] iin gelmistir. Tabi olarak bu makam korkutucu slbun dozunun artirilmasini, uzun uzadiya onlarin takbih edilmesini, azarlanmasini gerektirecektir. Bu yzden bastan sona korkutucu slp, srede hkim gzkmektedir. Buna ragmen hibir zaman mjdeleme yn de ihmal edilmemis ve umut kapisi hep aik tutulmustur. nk onlar bu yolla Hakka agrilmaktadirlar. br taraftan daha nce davet yapilmis bulunuyordu. Burada yapilan sadece hem korkutarak hem de mjdeleyerek yapilan agrinin teyid ve tekidi oluyordu. Kaldi ki aldanma ve yanilma ihtimallerinin ok oldugu yerlerde tabi olarak uyari yn mjdeleme ynnden daha agir basar. nk mefsedetin uzaklastirilmasi daha nemlidir ve nce gelir. Bazen de umut verici ve mjdeleyici yetler gelir ve agirlikli olarak bunun zerinde durulur. Bu umut kesilen ya da umutsuzluga dslebilen konularla ilgili olur. Mesel: "De ki! Ey kendilerine ktlk edip asiri giden kullarim! Allah'in rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Dogrusu Allah gnahlarin hepsini bagislar [81]yeti byledir. Msriklerden bazi kimseler, adam ldrmsler, zina etmisler, stelik bunlari tekrar tekrar yapmislardi. Bunlar, Hz. Pey-gamber'e geldiler ve "Anlattiklarin ve agrida bulunduklarin gerekten gzel. Syler misin, acaba bizim yaptiklarimiza bir keffret var midir?" dediler. Bunun zerine bu yet indi. Szkonusu olan, korku mahalliydi ve umutlarin tamamen kayboldugu bir durumdu. Iste bu husus gz nne alinarak yet, umut verme tarafi agir basarak gelmistir.[82] Ayni sey su yet iin de varittir: "Gndzn iki ucunda ve gecenin gndze yakin zamanlarinda namaz kil. Dogrusu iyilikler ktlkleri giderir[83]Ayetin nzul sebebi hakkinda Tirmiz veya Nes'ye vb. bakiniz.[84] Kullarin emir ve yasaklari ihll tarafi agir bastigi zaman, korkutma yn de agir basmaktadir. Ancak bu her zaman ve her yerde sz konusu olmayip, bu ihtimalin agir bastigi yerlerde geerlidir. Eger bu ikisinden biri digerine

aik bir sekilde galebe alma durumu yoksa, o zaman mjdeleyici ve korkutucu nasslar hep dengeyi saglayacak sekilde gelmistir. Bu konu le ilgili olmak zere genis aiklamamiz Maksid blmnde gemisti. Bu vesileyle Allah'a hamdederiz. Itiraz: Bu syledikleriniz bidziye (muttarid) degildir. Bazen olur ki bu ikisinden biri gelir, digeri ile ilgili hibir sz edilmez. Mesel korkutucu ifadeler gelir, umut verici ifadelere ise yer verilmez ya da bunun aksi olur. Mesel: Hmeze sresi sonuna kadar korkutucu yetleri ierir. Alak sresi "Ama insanoglu kendisini mstagni sayarak azginlik eder[85] yetinden sonuna kadar yledir. Fl sresi byledir. yetlerden "inanan erkek ve kadinlari, yapmadiklari biseyden dolayi incitenler, sphesiz iftira etmis ve apaik bir gnah yklenmis olurlar[86] gibi. Diger taraftan Duh ve Insirah sreleri sonuna kadar mjdeleyici trdendir; korkutucu unsur iermezler. Ayetlerden de sunlari rnek verebiliriz: "iinizden ltuf ve servet sahibi olanlar, yakinlarina, dsknlere ve Allah yolunda hicret edenlere vermemek iin yemin etmesinler, affetsinler, grmezlikten gelsinler. Allah'in sizi bagislamasindan hoslanmaz misiniz?[87] Eb Ubeyd nakleder: Ibn Abbs ile Abdullah b. Amr bir araya gelirler. Ibn Abbs ona: "Allah'in Kitabinda hangi yet en fazla umut vericidir" diye sorar. O: "De ki! Ey kendilerine ktlk edip asiri giden kullarim! Allah'in rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Dogrusu Allah gnahlarin hepsini bagislar[88] yetidir der. Ibn Abbs: "Hayir! "Ibrahim: 'Rabbim! lleri nasil dirilttigini bana gster' dediginde, 'inanmiyor musun?' deyince: '(Bel) Evet inaniyorum, fakat kalbim itmi'nn bulsun.' demisti'm yetidir. Allah, ondan 'bel' cevabiyla razi olmustur" der. Abdullah: "Bu yet, kalbe seytanin ilk ettigi vesveseler hakkindadir" diye karsilik verir. Ibn Mesd da syle demistir:[89]Kur'n'da yle iki yet vardir ki; bir gnah sebebiyle raslman kul onlari okuyacak olursa mutlaka Allah Tel onu affeder" beyy b. Ka'b, onun bu szn: "Onlar fena birsey yaptiklarinda veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'i anarlar, gnahlarinin bagislanmasini dilerler...[90] "Kim ktlk isler veya kendine yazik eder de sonra Allah'tan bagislanma dilerse, Allah'i magfiret ve merhamet sahibi olarak bulur'[91]yetleriyle aiklamistir. Yine Ibn Mesd syle der: "Nisa sresinde bes yet vardir ki, dnya ve zerinde olan hersey benim olsa, onlar iin sevindigim kadar sevinmezdim. Grdgm kadariyla limler onu anlamamaktadirlar. Bunlar sunlardir: "Size yasak edilen byk gnahlardan kainirsaniz, kusurlarinizi rter ve sizi serefli bir yere yerlestirir'[92] "Allah sphesiz zerre kadar haksizlik yapmaz.[93]"Allah, kendisine ortak kosulmasini elbette bagislamaz. Bundan baskasini diledigine bagislar'[94]"Onlar kendilerine yazik ettiklerinde, sana

gelip Allah'tan magfiret dileseler ve peygamber de onlara magfiret dileseydi, Allah'in teubeleri dima kabul ve merhamet eden oldugunu grrlerdi[95] "Kim ktlk isler veya kendine yazik eder de sonra Allah'tan bagislanma dilerse, Allah'i magfiret ve merhamet sahibi olarak bulur'[96]Bu kabilden olan rnekler oktur. Eger arastiracak olursaniz, onlari kolayca bulabilirsiniz. Bu durumda kaide bidziyelik gstermemektedir. Bu konuda denilebilecek sz su olmalidir: Her konuya uygun dsecek slp, her makama mnasip sz vardir. Beyan ilminde bidziyelik gsteren sey de budur. Ancak ne srdgnz anlamda bir tahsis szkonusu edilecekse, cevap hayir olacaktir. Cevap: Itiraz olarak ileri srlenler, daha nce ortaya konulan esasi zedeleyecek mahiyette degildir, onlara genel ve ayrintili olmak zere IM sekilde cevap verilecektir: Genel olarak cevabimiz syle olacaktir: Genel durum ve yaygin olarak geerli olan kanun, bizim arz ettigimiz dir. Cz' ve az sayida istisnalarin bulunmasi, bu kurali bozacak mahiyette degildir. nk (akl olmayan) vaz' meselelerde ogunluk halde bulunan birse-yin kll olmasi ve hkm esnasinda ona dayanilmasi ve zerine hkm binasinda bulunulmasi sahih olmaktadir. Aynen varlik leminde car olan detlerde oldugu gibi. Hi sphe yoktur ki, itiraz sadedinde ileri srlen seyler azinliktadir ve bunu yapilan istikra gstermektedir. Dolayisiyla byle bir azlik, ekseriyete dayanilarak konulan esasi zedeleyici olmaz. Ayrintili cevap: Hmeze sresi kfirlerden belli bir kimse[97] hakkinda inmis, sahsa zel mahiyetli bir sredir. O, Hz, Peygam-ber'i ekistirip, alaya almasi sebebiyle inmistir. Dolayisiyla bu sure, onun yaptigi bu irkin amelin cezasini bildirmektedir; yoksa sre korkutma sadedinde indirilmemistir. Bu yzden de konumuzla ilgisi yoktur. Ayni izah, "Ama insanoglu kendisini mstagn sayarak azginlik eder"[98] yeti hakkinda da geerlidir.[99]"I,nanan erkek ve kadinlari, yapmadiklari birseyden dolayi incitenler, sphesiz iftira etmis ve apaik bir gnah yklenmis olurlar'[100]yeti hakkinda da sylenecek sz aynidir.[101] Duh ve Ipsirh srelerinin muhtevalari da ayni sekilde bizim konumuzla ilgili degildir. Onlarla, Allah Tel'mn kendisine olan ltfundan dolayi Hz. Peygamber'e skredilmesi emred-mektedir. "Iinizden ltuf ve servet sahibi olanlar, yakinlarina, dsknlere ve Allah yolunda hicret edenlere vermemek iin yemin etmesinler, affetsinler, grmezlikten gelsinler. Allah'in sizi bagislamasindan hoslanmaz misiniz? [102] yeti de zel olarak Hz. Eb Bekir ile ilgilidir. Kizi ise'ye atilan iftiradan dolayi basina gelen sikintilardan kurtarilmis ve bu yet (daha nce yoksul ve muhacir olan akrabasinin yapmakta oldugu ve iftiraya karistigi

iin artik yapmayacagina dair yemin ettigi yardimi yapmasina) stn ahlk anlayisinin gereklerini tamamlamaya ve eskiden yaptigi gibi onu srdrmeye tesvik mahiyetinde gelmistir. Aslinda bu yardim ona vacip degildi ve iftiraya karismasi sebebiyle yapmak niyeti de yoktu. Ancak Allah Tel, stn ahlkin bir geregi olarak ona bu yardimi sevdirdi. "De ki! Ey kendilerine ktlk edip asiri giden kullarim! Allah'in rahmetinden umudunuzu kesmeyin"[103] yeti ve beraberinde zikredilenlere gelince, aslinda onlarin ileri srdkleri zitligin bizim konumuzla ilgisi yoktur. Aksine yapilan iste, yetleri mstakil olarak ele alip degerlendirme durumu vardir. Dikkat edilecek olursa "Allah'in rahmetinden umudunuzu kesmeyin" yetinin[104] hemen arkasindan "Rabbinize ynelin (inbe). Azap size gelmeden nce O'na teslim olun..."[105] yeti gelmekte ve "inbe" istenmektedir. Bu ise gerekten korkutucu bir yettir ve azaba dsmekten kainmak iin harekete geirici zelliktedir. Daha nce anlatilan nzul sebebi de yetten maksadi anlatmaktadir. "Allah'in rahmetinden umudunuzu kesmeyin" sz, daha nce islemis olduklari gnahlarin affedilmeyecegi korkularim kaldirmaktadir. "Hayir! "ibrahim: Rabbim! lleri nasil dirilttigini bana gster' dediginde, 'inanmiyor musun?' deyince: '(Bel) Evet inaniyorum, fakat kalbim itmi'nn bulsun,' demisti"[106] yeti hakkinda ileri srlen, onun mnsi ve ondan ikarilacak sonu zerinde kismen durulmus olmasindandir. Aksi takdirde 'Inanmiyor musun?' sz m'min olmamasi sebebiyle koikutma mnsina isaret ieren bir takrir olur. "Bel" deyince, maksd hsil olmustur. "Onlar fena birsey yaptiklarinda veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'i anarlar, gnahlarinin bagislanmasini dilerler.[107] yeti hakkinda sylenecek sz de aynen "Allah'in rahmetinden umudunuzu kesmeyin[108]yeti gibidir. "Kim ktlk isler veya kendine yazik eder de sonra Allah'tan bagislanma dilerse, Allah'i magfiret ve merhamet sahibi olarak bulur"[109] yeti ise bizim esasimiz altina dahildir. nk bu: "Hinlerden taraf olma[110]"Kendilerine hainlik edenlerden yana ugrasmaya kalkma... Kiyamet gn onlari Allah'a karsi kim savunacak. Veya onlarin vekaletini kim zerine alacaktir"[111] yetlerinden sonra gelmistir. "Size yasak edilen byk gnahlardan kainirsaniz, kusurlarinizi rter ve sizi serefli bir yere yerlestirir"[112]yeti srenin t basindan beri yetim mali yemek, vasiyette zulm yapmak... vb. gibi byk gnahlara karsi yapilan korkutucu ifadelerden sonra gelmistir. Dolayisiyla bu yet, daha ncesinde korkutucu yetler bulunan umut verici bir yet olmaktadir. "Allah sphesiz zerre kadar haksizlik yapmaz..[113] yetine gelince, bunun hemen arkasindan "O gn, inkr edip peygambere bas kaldirmis olanlar,

yerle bir olmayi ne kadar isterler..[114] yeti gelmistir. Daha ncesinde ise: "Onlar cimrilik ederler... Kfirlere asagilik bir azap hazirlamisizdir"[115]yeti gemistir. Dahasi, "Allah sphesiz zerre kadar haksizlik yapmaz..[116] yeti haddizatinda hem umut hem de korku vericidir. "Onlar kendilerine yazik ettiklerinde, sana gelip Allah'tan magfiret dileseler ve peygamber de onlara magfiret dileseydi, Allah'in tevbeleri dima kabul ve merhamet eden oldugunu grrlerdi"[117] yetinde de durum ayni sekildedir ve hem ncesinde hem de sonrasinda dehset verici korkutucu ifadeler gelmistir. Dolayisiyla o da bizim esasimiz erevesi ierisindedir. "Allah, kendisine ortak kosulmasini elbette bagislamaz. Bundan baskasini diledigine bagislar"[118]yeti ise hem korku hem de umut vericidir. nk sirkin disindaki affi "diledigine" diye kayitlamistir. Sonra Ibn Mesd'un "Nisa sresinde bes ayet vardir ki, dnya ve zerinde olan hersey benim olsa, onlar iin sevindigim kadar sevinmezdim" seklindeki sznden maksadi, bu yetlerin sadece umut verici oluslari degildir. Aksine onun muradi -Allah daha iyi bilir ya- onlarin seriatta muhkem klli esaslar olusturdugu,onlarin pek ok ilim ierdigi, dinde pek ok kaideleri kusatmis olmalaridir. Iste bunun iindir ki "Grdgm kadariyla limler onu anlamamaktadirlar" demistir. Bu sabit olunca su sonuca ulasilmis olur: Btn bu geenler, konulan esas zere yrmektedir. Kur'n, her hal ve duruma uygun olarak, korkutucu ya da mjdeleyici sekil zere inzal olunmustur. Asil amacimiz bu olmaktadir. Yoksa Kur'n'in bu iki ynden birini ihmal ederek sirf digeri iin inmis oldugunu sylemek degildir. Varmak istedigimiz sonu iste budur. Basari ancak Allah'tandir. Fasil: Iste bu esastan hareketle kullarin korku ile umut arasinda olmalari gerekir. nk imanin hakikati zaten bundan ibarettir. Buna Kur'n'dan zel olarak dellet eden deliller de vardir: "Rable-[366] rinden korkarak titreyenler, Rablerinin yetlerine inananlar, Rab-lerine es kosmayanlar, Rablerine dnecekleri iin kalpleri rpererek vermeleri gerekeni verenler, iste onlar iyi iste yaris ederler..[119] "Inananlar, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler Allah'in rahmetini umarlar[120]"Taptiklari putlar, Rablerine daha yakin olmak iin vesile ararlar, O'nun rahmetini umar, azabindan korkarlar"[121] Kisaca diyebiliriz ki, eger zlme ve muhalefet tarafi galebe aliyorsa, onun korku tarafi daha yakin olacaktir. Eger tesdd ve ihtiyat tarafi agir basiyorsa, umut tarafi ona daha yakindir. Hz. Peygamber [ altSmu ] ashabini iste bu yolla irsd ediyor ve egitiyordu. Bazi durumlar hakkinda korku ve mitsizlik tarafi agir basmissa onlar hakkinda: "De ki! Ey

kendilerine ktlk edip asiri giden kullarim! Allah'in rahmetinden umudunuzu kesmeyin[122] yeti gelmis, eger bazi durumlarda ihmaller grlmsse, o zaman da korkutulmus ve azarlanmislardir: "Inanan erkek ve kadinlari, yapmadiklari birseyden dolayi incitenler, sphesiz iftira etmis ve apaik bir gnah yklenmis olurlar[123] yetinde oldugu gibi.[124] Kur'n'in tertibinden ve yetlerinin mnlarindan bu esas iktigina gre, mkellefin onun geregi dogrultusunda hareket etmesi ve hep korku ile mit arasinda olmasi gerekir. [125]
BESINCI MESELE:

Kur'n'in ser' hkmleri ortaya koymasi genel olarak kll-lik[126] esasina dayanir; cz'lik ilke olarak benimsenmemistir. Eger czi (tikel) bir hkm gelmisse, o sonu itabariyla yine bir klliye dayanmaktadir. Bu da ya itibar[127]yoluyla ya da aslin mnsi[128] yoluyla olmaktadir. Ancak huss bir delil ile sahsa zel oldugu belirtilmisse, bu bir istisna teskil eder. Hz. Peygamber'e has olan bazi hkmler gibi. Istikradan sonra buna su husus dellet etmektedir: Kur'n, ogu kez beyana muhtatir.[129]Snnet, hacimce kabarik ve ihtiva ettigi meselelerin ok olmasina ragmen, sonu itibariyla sadece Kur'n'in beyani olmaktadir. Nitekim bu konunun izahi -insallah- ileride gelecektir. Allah Tel syle buyurmustur: "Sana da insanlara gnderileni aiklayasm diye Kur'n'i indirdik[130]Hadiste de syle buyurulur: "Hi bir peygamber yoktur ki, kendisine insanoglunu imana getirecek trden bir mucize verilmis olmasin. Bana verilen ise, Allah'in bana ilk ettigi vahiydir ve ben kiyamet gnnde peyga?nberler ierisinde tbisi en ok olan olmayi mit ediyorum"[131]Hi sphesiz ki Hz. Peygamber'e verilen Kur'-an'di; Snnete gelince, o Kur'n'm beyanidir. Durum byle olunca, Kur'n muhtasar olmasina ragmen cami' (kusatici) olmak durumundadir. Cami' olabilmesi iin de, muhtevasinin kll (tmel) esaslar olmasi lzim gelecektir. nk seriat, "Bugn size dininizi tamamladim..[132] yeti geregince tmnn nazil olmasiyla tamamlanmistir: Bilindigi gibi, namaz, zekt, cihd vb. konular btn tafsilat ve hkmleriyle Kur'n'da aiklanmis degildir. Bunlari aiklayan snnettir.[133] Ibdet disinda kalan nikh, akitler, kisas, hadler... gibi konularda da durum aynidir. Sonra[134] biz seriatin, manev kll esaslarina rc edisine baktigimizda, Kur'n'm onlarin tmn iermis oldugunu grrz. Bunlar zarriyyt, hciyyt, tahsniyyt ve bunlardan her birinin tamamlayici unsurlari (mkemmilt) olmaktadir. Btn bunlar da ayni sekilde aiktir. Keza Kitap disinda kalan diger deliller, Snnet, Icm ve Kiys olmaktadir.

Btn bunlar delilliklerini Kitaptan almaktadirlar. Alimler, Allah Tel'nin: "Insanlar arasinda Allah'in sna gsterdigi gibi hkmedesin diye Kitab'i sana hak olarak indirdik"[135] buyrugunun kiysi; "Peygamberin size verdigini alin"[136]buyrugunun snneti; "...inananlarin yolundan baskasina uyan kimseyi, dndg yne dndrr ve onu cehenneme sokariz"[137] buyrugunun da icmi iermis oldugunu sylemislerdir. Bylece ok nemli olan bu konu, onun genel erevesinin ierisine girmis olmaktadir.[138] Sahh'te syle rivayet edilir: Ibn Mesd: "Allah, dvme yapana, dvme yaptirana... lanet etsin"[139] dedi. Bu Esedogullarindan bir kadina ulasti. mm Yakb denilen bu kadin Kur'n okumasini bilirdi. Ibn Mesd'a geldi ve "Bana senin falan falan kimselere lanet ettigin ulasti, bu neyin nesi?" diye sordu. Abdullah "Allah Raslnn lanet etttigi kimselere ben niye lanet etmeyecekmisim?! Bu Allah'in kitabinda var" dedi. Kadin "Ben Mushaf m iki kapagi arasinda ne var ne yok hepsini okudum ve onu orada grmedim" dedi. Abdullah "Eger sen onu gerekten okumus olsaydin, mutlaka bulurdun. Allah Tel syle buyuruyor: "Peygamberin size verdigini alin, size yasakladigini da birakin"[140] Abdullah, Kur'n'i en iyi bilenlerden biridir. Fasil: Buna'gre Kur'n'dan hkm ikarilirken sadece onunla yeti-nilip, onun beyani olari snnete bakmamak dogru olmaz. nk Kur'n kll oldugundan ve namaz, zekt, hacc, oru ve benzeri mcmel hkmler ierdiginden, mutlaka bunlarin aiklanmasi iin arastirma yapmak zorundadir. Bunun iin de tabi ilk basvuracagi kaynak snnet olacaktir. Eger snnette yeterli aiklama bulama-missa, o zaman selef-i slihin yapmis oldugu aiklamalara bakacaktir; nk onlar Kur'n'i anlama konusunda digerlerinden daha ileri bir konumda bulunuyorlardi. Yok (konu beyana ihtiya gstermeyen kisimdan ise o zaman), elde edebilen kimse iin Arap diline mutlak vukufiyet maksadi anlamaya yeterli olacaktir. ALlah'u a'lem! [141]
ALTINCI MESELE:

Zikredilen bu sekil zere[142]Kur'n'da her seyin aiklamasi bulunmaktadir. Gerek anlamda onlara vkif olan, seriatin tamamini ihata etmis olur[143]ve hibir konuda sikintiya dsmez. Buna asagidaki hususlar dellet eder: 1. Ilgili Kur'n nasslari: "Bugn size dininizi tamamladim..[144] "Sana da insanlara gnderileni aiklayasin diye Kur'n'i indirdik[145]"Kitapta[146] hibirseyi eksik birakmadik[147]Dogrusu bu Kur'nKur'n, en dogru olan yola[148] gtrr"[149] Eger Kur'n'm btn mnlari tamamlanmis

olmasaydi, o zaman ona byle denmesi dogru olmazdi. Daha buna benzer, Kur'n'm hidayet, kalplerde bulunan her seye sifa oldugunu belirten yetler bulunmaktadir. Kalplerde bulunan herseye sif olabilmesi iin, onun herseyin aiklamasim, zmn iermesi gereklidir. 2. Bunu bildiren hadisler ve selefe ait szler: Mesel Hz. Peygamber Syle buyurmustur: "Sphesiz ki bu Kur'n, Allah'in ipidir. O apaik nurdur, faydali sifdir. Kendisine tutunan kimse iin o, bir korunaktir. O, kendisine tbi olan iin bir kurtulustur. (Ona uyan) egrilmez ki, dogrultulsun; sapmaz ki azarlansin. Onun hayret edilecek ynleri bitmez, oka tekrarlamaktan dolayi eskimez"[150] Kur'n'm mutlak surette Allah'in ipi, faydali sif... olmasi, onun her ynden tam oldugunun delilidir. Benzeri bir hadis Hz. Ali vasitasiyla da rivayet edilmistir. Ibn Mesd'dan syle rivayet edilmistir: "Her ziyafet veren, verdigi ziyafete gelinmesini sever. Allah'in ziyafeti de Kur'n'dir"[151] Hz. ise'ye Hz. Peygamber'In ahlkmm nasil oldugunu sorarlar. Cevabinda: "Onun ahlki Kur'n'di" der.[152] Onun bu szn Kur'n da: "Sphesiz sen yce bir ahlk zeresin"[153] yeti ile tasdik eder. Katde: "Kur'n ile hemhal olan kimse ondan ya bir ziyadelik ya da bir noksanlik ile ayrilir" demis ve arkasindan: "Kur'n'dan inananlara rahmet ve sifa olan seyler indiriyoruz. O, zlimlerin ise sadece kaybini artirir"[154]yetini okumustur. Muhammed b. Ka'b el-Kuraz: "Rabbi-mizl Dogrusu biz 'Rabbinize inanin' diye inanmaya agiran bir da-vetiyi isittik de iman ettik"[155] yeti hakkinda "O Kur'n'dir. nk onlarin hepsi Hz. Peygamber'i grmemistir" demistir. Hadiste: "Kur'n'i en iyi okuyanlari (yani en iyi bilenleri) onlara imamlik yapar"[156]buyurulmustur. Onlarin takdim olunmalari, Allah'in hkmlerini en iyi bilenler olmalari sebebiyledir. nk Kur'n'i iyi bilen, seriatin tamamini bilir, demektir. Hz. Aise: "Kur'n okuyandan daha stn kimse yoktur" demistir. Abdullah ise: "Eger ilim istiyorsaniz, (anlayarak) Kur'n'i tekrarlayin; nk onda ncekilerin ve sonrakilerin ilimleri vardir" demistir. Abdullah b. mer: "Kim Kur'n'i toplarsa (yani muhtevasiyla birlikte onu grenirse), ok byk birsey yklenmis olur. O, nbvveti iki bgr iine drms olur; su kadar ki kendisine vahiy gelmez" Ondan gelen baska bir rivayette: "Kim Kur'n'i okursa, nbvvet onun iki bgr ierisine durulmus olur. Bu, sadece onun nbvvetin getirdigi mnlari kendisinde toplamis olmasi sebebiyledir" demistir. Daha baska bunlara benzer konumuza dellet eden szler vardir. Trih uygulama: Tarih sreci ierisinde hibir limin herhangi bir konuda Kur'n'a basvurmasi sonucunda onda syle ya da byle bir delil bulamadigi grlmemistir. Yeni yeni ortaya ikan olaylar karsisinda en zor durumda

kalabilecek firka, kiysi delil olarak kabul etmeyen Zahir mezhebi olmalidir. Buna ragmen hibir meselede delil getirme konusunda onlarin aresizlik ierisine dstkleri vki degildir. Zahir imamlarindan Ibn Hazm syle demistir: "Fikhin btn konulari istisnasiz kitap ya da snnette bir temele dayanir ve Allah'a hamdolsun ki biz bunu biliriz. Ancak kirz (mudrabe) bundan hari; biz ona her ikisinde de bir temel bulamadik" Bilindigi gibi, (Ibn Hazm'in Kur'n ya da snnetten bir temele da-yandiramadik dedigi) kirz, icre trlerinden biridir. Icrenin asli ise Kur'n'da sabittir ve onu Hz. Peygamber'In kendi dneminde srmekte olan uygulamayi onaylamasi ve sahabenin tatbikati aiklamaktadir. Itiraz: Birileri ikarak syle diyebilir: Bu dedikleriniz dogru degildir. nk Kur'n'da hi yer almayan fakat seriatta sabit bulunan meseleler ve kaideler bulunmaktadir. Bunlar snnete dayanmaktadir. Sahh'te yer alan su hadis de bu tezimizi dogrular: Hz. Peygamber syle buyurur: "Sizden birinizi koltuguna yas-laninis bir halde, kendisine benim snnetimden bir emir ya da yasak geldiginde: 'Onu tanimiyorum. Biz Allah'in kitabinda buldugumuza uyariz.' der bir halde bulmayayim"[157]Bu bir yergidir ve hadis ayni sekilde snnete de itimat edilmesini mirdir. Allah Tel'nin su buyrugu da bunu tasdik etmektedir: "Eger bir konuda ekisirseniz, onun halini Allah'a ve Raslne evirin"[158]Meymn b. Mihrn, yeti "Allah'a evirmek, Kitab'ina vurmaktir. Raslne evirmekten maksat da eger hayatta ise bizzat kendisine, ldkten sonra da snnetine basvurmak demektir" seklinde aiklar. Benzeri bir yet de sudur: "Allah ve peygamberi birseye hkmettigi zaman, inanan erkek ve kadina artik islerinde baska yolu semek yarasmaz"[159] Syle deni(lemez): Snnet, Kur'n'in beyani olmasi aisindan alinir; nk Allah Tel "Insanlara indirileni kendilerine aikla-yasin diye[160]buyurmaktadir. Bu ise deliller arasini birlestirmek olur. nk biz diyoruz ki: Eger snnet Kitab'in beyani mahiyetinde ise, o zaman o, snnetin iki kismindan brine dahil olur. Snnetin bir ikinci kismi daha vardir ki, o Kitab'in hkmne ziyade getirmektedir. Mesel, kadinin, halasi ya da teyzesi zerine nikahlan-masinin[161], ehl esekierin[162] ve kesici (kpek) disi olan yirtici hayvanlarin[163] yenilmesinin haram kilinmasi gibi ki bunlar, Kitap'ta yer almayan ve sadece snnet ile haram kilinan seylerdir. Hz. Ali'ye syle denildi: "Sizin yaninizda yazili birsey (kitap) var mi?" Cevabinda: "Hayir, ancak Allah'in kitabi var veya mslman bir adama verilen anlayis var, ya da su sahifede bulunanlar var" dedi. Rvi diyor ki: "Peki, o sahifede ne var?" diye sordum. O: "Diyet hkmleri, esirin saliverilmesi, mslmanin kfir karsiliginda ld-rlmemesi" diye cevap verdi[164]Bu hadis, her ne kadar onlarin yaninda Allah'in kitabindan baska bir kitap olmadigim gsterirse de, ayni zamanda Allah'in kitabinda

bulunmayan bazi seylerin de bulunduguna dellet eder. Bu ise sizin koydugunuz esasa ters dser. Cevap: Bu itirazin cevabi insallah ikinci delil yani Snnet'in aiklanmasi sirasinda verilecektir.[165] Kur'n'dan yapilan ndir istidlallerden biri Hz. Ali'den gelen hamilelik sresinin (en az mddetinin) alti ay oldugudur. O bu sonucu: "Tasinmasi ve stten kesilmesi otuz ay srer"[166] yeti ile "Onun stten kesilmesi iki yildir"[167]yetinden ikarmistir.[168] Mlik b. Enes, sahabeye sven kimsenin fey'den payi olmayacagina su yetle istidlalde bulunmustur: "Onlardan sonra gelenler: 'Rab-bimiz! Bizi ve bizden nce inanmis olan kardeslerimizi bagisla; kalblerimizde m'minlere karsi kin birakma...' derler[169]Bazilari ocuk mlk edinilemiyecegini sylemisler ve bunu: "Rahman ocuk edindi dediler. Hs; hayir; melekler serefli kilinmis kullardir"[170] yetinden ikarmislardir.[171] Ibnu'l-Arab, ceninin kan pihtisi (alak) haline dnsmeden nceki haline "insan" demlemeyecegine: "Insani, kan pihtisindan yaratti"[172]yetini delil olarak kullanmistir. Mnzir b. Sad, Arabm tabiatinda, Araplara ait zelligin mevcut bulunmadigina: "Allah sizi annelerinizin karnindan birsey bilmez halde ikarmistir"[173] yetiyle istidlalde bulunmustur. Bu konuda en ilgin olani, Kurtubali Ibnu'l-Fahhr'in istidlalidir: O, olumsuz cevap verirken basin yana sallanmasinin, olumlu cevap verilirken ise ne egilmesinin, dogulularin yaptiginin aksine daha uygun oldugunu nk Allah Te'nin: "Onlara: 'Gelin de Allah'in peygamberi sizin iin magfiret dilesin' dendigi zaman baslarini (yana) evirirler[174]buyurdugunu sylemesidir. Sf Eb Bekir es-Sibl, birsey giydigi zaman onun bir yerini yirtardi. Ibn Mchid: "Kendisinden yararlanilan birseyi ifsad etmenin ilimde bir yeri var mi ki?" diye sordugu zaman: "Sleyman: 'Onlari bana getirin' dedi. Bacaklarini ve boyunlarini vurmaya basladi"[175] yetini okudu. es-Sibl sonra: "Kur'ii'da sevgilinin sevgilisine azap etmeyecegi nerededir?"diye sordu. Ibn Mchid sustu ve ona: "Sen syle!" dedi. O 'Yahudiler ve Hiristiyanlar, 'Biz Allah'in ogullari ve sevgilileriyiz' dediler. 'yle ise gnahlarinizdan tr size niin azabediyor? ..[176] yetidir, dedi. Bazilari, kadinlari dinlemenin caiz olmadigi grslerine: "Musa, tayin ettigimiz vakitte gelip Rabbi onunla konusunca, Musa: 'Rabbirn, bana kendini gster bakayim' dedi"[177]yetini delil olarak kullanmislardir. Bu istidlal sekillerinden bazilari tartismaya aiktir. Fasil: Buna gre, en kmil sekilde hakkinda bilgi sahibi olunmasi istenen her meselenin mutlaka nce Kur'n'a vurulmasi gerekecektir. Eger Kur'n'da bizzat ele alinmissa ya da nev'ine veya cinsine ait aiklama bulunmussa, bunlar esas alinarak o mesele dindeki yerine oturtulacaktir.-Eger orada

mesele hakkinda birsey bulunamazsa, o zaman esitli bakis ailari ve degerlendirme sekilleri ortaya ikacaktir. Belki onlar -insallah- yerinde zikredilecektir. Deliller blmnn birinci kisminda getigi zere; her ser' delil ya kesindir; ya da sonu itibariyla kesin olan bir asla ikmaktadir. Kat' olan kaynaklar ierisinde en st mertebeyi Kur'n nassla-ri teskil eder. O, ilk basvurulacak kaynaktir. Ancak ama, meselenin hkmnn tesbiti degil de sadece amel ise, o zaman hd yolla nakledilen snnete basvurmakla da yetini-lebilir. Nitekim byle bir durumda mctehidin grsne basvurmak da yeterli olmaktadir. En zayif olani ise bu sonuncusudur. Meselenin ill da Kur'n'dan bir asla dayandirilmasi, o meselenin kendisine basvurulabilecek bir esas halini alabilmesi ya da o seyin dinden sayilabilmesi iin buna olan ihtiya sebebiyledir. Bunun iin, o meselenin sadece vahid haber yoluyla grenilmis olmasi yeterli degildir. Nitekim bu konu daha nce gemisti. [178]
YEDINCI MESELE:

Kur'n'a nisbet edilen ilimler esitli kisimlara ayrilir: 1. Alet ilimleri: Onu anlamak ve iermis oldugu mnlari elde edebilmek iin ara durumunda olan ve ondan Allah Tel'nin muradinin ne oldugunu anlamaya yardimci olan ilimler. Bunlar; mutlaka olmasi gereken Arap diline ait ilimler, kiraat ilmi, nsih ve mensh ilmi, usl fikih ilmi gibi ilimlerdir. Bunlar zerinde durmayacagiz. Ancak, bazen aslinda Kur'n'i anlamak iin ara durumunda olmadigi halde, onu ara olarak grme ve gerek let ilimleri gibi onlarin da istenilen bir vesile durumunda oldugunu iddia durumlari olmaktadir. Mesel, Arap dili ve edebiyati, nsih ve mensh ilmi, nzul sebepleri ilmi, Mekk ve Meden ilmi, kiraat ilmi, usl fikih ilmi evet bunlar btn limlerce Kur'n'i anlamaya yardimci oldugu kabul edilen let ilimleridir. Ama bunun disinda kalan ilimlere gelince, bazilari onlari da vesile olarak grmslerdir. Halbuki aslinda yle degildir. Mesel Rz: "Onlar stlerindeki gg nasil yapmisiz, sslemisiz bakmazlar mi? Onda hibir atlak da yoktur"[179] yetinin anlasilabilmesi iin astronomi bilmenin gerekli oldugunu sylemistir. Feylesof Ibn Rsd, Faslu'l-mekl fm beyne's-ser-ati ve'I-hikmeti mine'littisl adini verdigi kitabinda, felsefenin de gerekli oldugu zannina kapilmistir. Zira ona gre, felsefe bilmeden seriattan ne kastedildigini gerek anlamda anlamak mmkn degildir. Halbuki biri iksa da, tam onun dediginin aksini syleseydi, ona karsi koyma konusunda szleri hi de yabana atilmazdi.

Rz ve Ibn Rsd gibilerle, onlarin bu grsne katilmayan kimseler arasinda hakem, selef-i slihin bu ilimler karsisindaki durumu olacaktir. Acaba onlar, sz edilen bu ilimleri grenmisler midir? Ya da onlari terk mi etmislerdir? Veya onlar bu gibi ilimlerden gafil mi bulunuyorlardi? Halbuki biz, onlari Kur'n'i gerek anlamda anlamis kimseler olarak bilmekteyiz ve buna hem Ras-lullah, hem de ulemnin kahir ekseriyeti sahitlik etmektedir. Bu durumda simdi kisi, ayagini nereye koymali? Daha baska nev'iler de vardir ki, ugrasanlar onlari bilmektedir. Otorite olan kimsenin aiklamasi gibisi yoktur. Iste Eb Hmid (el-Gazzl), tecrbe sonrasinda bu iddialarin asilsizligini ortaya koyan bir kimse olarak, kitaplarinin birok yerinde konuyla ilgili yeterli aiklamalarda bulunmustur. 2. Kur'n'm btn olarak ele alinmasi sonucunda elde edilen ilim: Burada sz edilen Kur'n'm; emir, nehiy ya da daha baska yollarla ynelen hitap olmasi aisindan degildir. Aksine onun oldugu gibi alinmasi, bir btn olarak degerlendirilmesi aisindan ulasilan sonulardir. Bu, Kur'n'm ihtiva ettigi nbvvete dellet eden sey olmasidir; yani onun Hz. Peygamber'in mucizesi olusudur. Bu mn, ser' hkmlerin elde edilisi gibi Kur'n'm belli yetlerinden ikarilmamaktadir. Zira Kur'n'm yetleri ya da sreleri, aynen ser' hkmleri emir ya da nehiy gibi yollarla ortaya koydugu gibi, bu hususa temas etmemistir. Onda olan sadece, btn insanlarin onun hatta bir sresinin benzerim getirmekten ciz olduklarina dikkat ekmek olmustur. Simdi Kur'n'm mucize olusu, belli bir sre ya da belli bir yete veya belirli bir tarz ve slba has degildir; aksine mucize olan onun mahiyetidir, kendidir. Nitekim Hz. Peygamber buna isarette bulunarak syle buyurmustur: "Hibir peygamber yoktur ki, kendisine insanoglunu imna getirecek trden bir mucize verilmis olmasin. Bana verilen ise, Allah'in bana ilk ettigi vahiydir ve ben kiyamet gnnde peygamberler ierisinde tbisi en ok bulunan olmayi mit ediyorum"[180] O, Allah Tel'mn indirmis oldugu sekliyle Raslullah'-m dogruluguna dellet etmektedir ve onun karsisinda son derece fasih olanlar, ona karsi asiri husmet besleyenler, ona benzer ya da ona yakin bir sz ortaya koymaktan aciz kalmislardir. Onun mucize olusu ynn burada izah etme geregi duymuyoruz. nk onun i'czmm hangi yolla oldugu farzedilirse edilsin, ona dellet edecek olan Kur'n'm bizzat kendisi ve mahiyetidir ve onun hangi tarafini ele alacak olursaniz olun, o yn, sizi Raslullah'm dogruluguna gtrecektir. Bu kisim hakkinda da burada sz etmek durumunda degiliz; nk asil yeri Kelm kitaplaridir. 3. Allah Tel'mn, Kur'n'i indirmesi, onunla insanliga hitapta bulunmasi sirasinda takindigi det-i ilhden ve onlara karsi yumusaklik ve gzellikle muamele etmesinden ikarilan ilimler: Allah Tel, kendisi kadm ve mnezzeh olmakla birlikte Kitabim insanlarin

anlamasi iin Arapa olarak gndermis, ierdigi bilgi ve hayirlar zerinde dsnmeden nce onlara mnlari yaklastirmak, ltufta bulunmak ve onlara gretmek iin anlayabilecekleri seviyeye inmistir (tenezzlt-i ilhiyye). Bu, Kur'n'm iermis oldugu ilimlerin disinda kalan bir bakis tarzi olmaktadir. Bu esasin dogrulugu, Ictihd blmnde ortaya ikacaktir. Bu, Allah Tel'mn sifatlariyla ahlklanma ve O'nun fiillerine uyma demektir. Bu esas, hem asl hem de fer' esitli trden kaideleri, edeb gzellikleri iine alir. Maksadin anlasilmasi iin burada bazi rnekler zikredelim: a) Uyarmadan nce, sorgulamanin olmamasi ilkesi: Buna, bizzat Allah Tel'mn kendisi hakkindaki su buyrugu dellet etmektedir: "Biz, peygamber gndermedike hibir kavme azap etmeyiz" [181] O'nun kullari hakkindaki det-i ilhis, muhalefet sebebiyle sorgulamanin, ancak peygamber gnderilmesinden sonra olmasi seklinde cereyan etmistir. Kullar zerine peygamber gnderilerek hccet ikme edildikten sonra: "Artik dileyen iman etsin, dileyen de inkr etsin"[182]buyrugu geregince sorumluluk baslayacak ve herkes yaptiginin karsiligini grecektir. b) Kullara kendisiyle hitap ettigi sey zere delil ikmesi konusunda mbalaga etmek. Allah Tel, Kur'n'i bizzat muhtevasinin dogruluguna bir delil olarak indirmistir. Bununla yetinmeyerek, peygamberinin elinde gereklesmek zere, haddizatinda yeterli olacak baska mucizeler vermistir. c) Ilk kez gnah isleyeni cezalandirmamasi ve gnahta israr eden inatilara karsi ise -aik delillerin ikmesinden sonra inkr ve isyan zerinde devamliliklarina ragmen ve azabi pesinen istedikleri halde bile- hilim sifati ile tecelli ederek azaplarini hemen vermemesi. d) Adeten insanlarin haya ederek aika sylemekten kainacaklari ifadeleri kinaye ve benzeri yollarla getirmek suretiyle kelmi gzellestirmesi. Mesel: "Kadinlara dokundugunuzda...[183] "Mahrem yerini korumus olan Imran kizi Meryem de bir misaldir. Ona ruhumuzdan flemistik[184]"Her ikisi de yemek yerlerdi[185] yetlerinde oldugu gibi. Ancak, hakkin yol ayiriminda oldugu ve halin kinyesiz aika sylemeyi gerektirdigi yerlerde aik ifadeler kullanilmistir. Su yetler iste buna isaret olmaktadir: "Allah, sivrisinegi ve onun stnn misal olarak vermekten haya etmez[186]'Allah, geregi sylemekten ekinmez"[187] e) Islerde teenn ile hareket etmek; iyice arastirmak ve ihtiyati elden birakmamak. Bunlar bizim hakkimizda szkonusu olan seylerdir. Buna ragmen Allah Tel bunlara riayet etmis ve Kur'n'i peygamberine yirmi (ksur) senede para para olarak indirmistir. Hatta kfirler: "Kur'n, ona bir defada toptan indirilseydi ya[188] demislerdi de Allah Tel: "Biz onunla senin kalbini tesbit etmek iin byle azar azar indiriyoruz"[189] diye cevap vermistir. Yine bu konuda syle buyurmustur: "Kur'n'i insanlara agir agir

okuman iin, blm blm indirdik ve onu gerektike indirdik"[190] Bu sre ierisinde uyarilar birbiri arkasmca gelmis, izilen yol, her ynden ve ihtiya duyulan seyler aisindan dosdogru belirmis, buna ragmen on sene getigi halde hl Islm'a girmeyenler hakkinda uyarinin dozu gittike artmaya baslamis ve sonunda cihd mesru kilinmistir. Ancak bu da tedricen olmustur. stn hikmet, adalet ve ihsanin gerektirdigi tertip (tedrcilik) muhafaza edilmis ve bylece din tamamlanmistir, insanlar blk blk dine girmeye baslayip hibir kimsenin diyecegi birsey kalmayinca, Allah Tel, raslnn ruhunu almistir. Artik deliller tam anlamiyla ortadadir, hccet ikme edilen konular vazihtir ve Allah'in yardimcilari sayesinde dinin esaslari saglamlasmis, dinin pazulari glenmis ve hersey yerli yerine oturmustur. Bu vesileyle Allah'a sonsuz hamd ve senalar olsun. f) Kullarin, Rab Tel'nin huzuruna dua ve tazarru ile yneldiklerinde takinacaklari dabin nasil olmasi gerektigi. Kur'n'm sevk tarzi, bize bu konuda uymamiz gereken dabi vermektedir. Bu her ne kadar zel nasslar ile belirlenmis degilse de, onun genel slbundan istikra sonucunda elde edilen isaretler, bu konuda aik beyana ihtiya birakmayacak mahiyettedir. Dikkat edilecek olursa grlecektir ki, Kur'n'da Allah'in kullara olan agirisi ogu kez "y" hitap edatiyla gelmektedir. Bu edat agirilanin uzakligina dellet eder. nk nida sahibi Allah, kullarina (mekan olarak) yakin olmaktan mnezzehtir; yce olmak ve herseyden mstagni bulunmak sifatlarina sahiptir. Kullarin Rab Tel'ya hitaplari szkonusu ise, o zaman da hitap sekli, icabetin yakinligi mnsini gerektirecek sekillerde kullanilmistir. Bu sekillerden biri, nida harfinin dsrlmesidir. Bu, nida edilenin yakinligim gsterir ve onun nida edenle birlikte oldugunu ve ondan gafil bulunmadigini ifade eder. Bylece O'na ynelenin bu mnyi hissetmesi istenmistir. Zira ogu kez, "Y Rabbena..." seklinde degil de "Rabbena...[191] seklinde gelmistir. Mesel: "Rabbena l tuhizn...[192] "Rabbena tekabbel minn...[193] "Rabbi inn nezertu leke m f batn..."[194] Rabbi erini keyfe tuhy'l-mevt...[195] yetlerinde oldugu gibi. Bir diger sekil, Allah'a ynelik nidalarin ogu kez Rab ismi ile yapilmis olmasidir. Bu isim, kullarin islerini stlenme ve onlari dzene koyma mnsini ierir. Bylece kul, yaptigi bu nida sekliyle, zelligi kullarini beslemek ve terbiye etmek, onlara karsi rifk ve ihsanla muamele etmek olan Zat'a sarilmis olmakta ve sanki syle demektedir: "Ey mutlak anlamda bizim islerimizi dzene sokan Yce Allah! Bize falan seyi tamamla" Bu ettigi duanin geregi olur. "Allahmme!" tabiri ise ok az yerde ve halin gerektirdigi mnlardan dolayi kullanilmistir. Bir digeri, istekten nce bir vesile edinilmesi, istege dogrudan girilmeme sidir: "Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardim

dileriz[196]"Rabbimiz! Biz sphesiz iman ettik, gnahimizi bize bagisla..[197] "Rabbimiz! Indirdigine inandik, Peygambere uyduk; bizi sahit olanlarla beraber yaz[198]"Rabbimiz! Sen bunu bosuna yaratmadin, Sen mnezzehsin. Bizi atesin azabindan koru[199]"Rabbimiz! Dogrusu sen Firavun'a ve erknina ziynetler ve dnya hayatinda mallar verdin... Rabbimiz! Mallarini yok et, kalplerini sik[200]"Rabbim! Dogrusu bunlar bana bas kaldirdilar ve mali, ocugu sadece kendisine zarar getiren kimseye uydular... Rabbim! Sen bu zlimlerin sadece saskinligini artir...[201] "Ibrahim ve Ismail, Kabe'nin temellerini ykseltiyordu: 'Rabbimiz! yaptigimizi kabul buyur...' dediler"[202]yetleri gibi. Daha baska, slp ve sirf ortaya konulus seklinden ikarilan diger db sekilleri de vardir. Bu meyanda daha baska bazi seyler vardir ki, onlar, Ictihd blmnde Allah'in fiillerine uyma va O'nun sifatlariyla ahlklanma basligi altinda aiklanmistir. Bu meyanda Maksid blmnde de nemli bazi aiklamalar yapilmisti.[203] Hasili Kur'n, bu trden ser! kaidelerin gerektirmis oldugu pek ok faydalar ve gzellikler iermektedir ve bunlara Kur'n zerinde yapilacak alismalar taniklik edecek ve onlari yet ve hadis iercien olusan nasslar dogrulayacaktir. 4. (Kur'n'a nisbet edilen ilimlerden) bir kisim daha vardir -ki konunun zikrinden asil ama odur- o da limlerin Kitap nasslarinm, Arap dilinin elverdigi sekilde mantk ve mefhmundan anladiklari ve zerine dikkat ektileri mnlar olmaktadir. Buna gre, Kur'n, asil maksat olan cins ilmi iermis olmaktadir. Bunlar: 1) Kendisine ynelineni, yani Allah Tel'yi bilmek. 2) O'na ynelmenin nasil olacagini bilmek. 3) Kulun, Allah'tan korku ve mit arasinda olabilmesi iin kendi sonucunu bilmesi. Bu sinif ise, asil maksd bulunan bir cins altina girmektedir ve bu: "Ben cinleri ve insanlari, ancak bana kulluk etsinler diye yarattim"[204] yeti ile ifadesini bulmaktadir. Su halde ibdet (ya da daha genis anlamda kulluk) ilk istenilen seydir. Ancak bunun yapilabilmesi iin mutlaka kendisine kulluk edilecek olanin (Ma'bd) bilinmesi gerekecektir. Zira bilinmeyen birseye ibadet ya da daha baska birseyle ynelinemez. O bilindigi zaman -ki O'nun hakkindaki bilginin bir parasi da, O'nun emir ve nehiyde bulunan, ibadetleri layiki vehile ikme etmelerini isteyen bir Sri' olmasidir- talep ynelmis olacaktir. Su kadar var ki, nasil kulluk yapilacagi bilinmeden birinci maksat gereklesemeyecektir. Iste o yzden ikinci cins getirilmistir. Nefisler, netice ve sonulari istemeye merakli

yaratildiklarindan, amellerin sonulari da tat ya da masi-yet seklinde o amelleri isleyenlere dnk bulundugundan ve bunun iin mjdeleme ve uyarma da gerekli oldugundan, bu tarafin da aiklanmis olmasi iin nc cins de getirilmis ve bylece dnyanin ebed hayat yurdu olmadigi, asil hayatin hiret yurdunda oldugu belirtilmistir. Birincinin altina, Allah Tel'nin zti, sifatlari ve fiilleri ile ilgili ilimler girer. O'nun sifatlari ya da fiilleri zerinde durmak, nbvvet zerinde de durmayi gerektirir; nk nbvvet Ma'bd ile kullar arasindaki vasitadir ve ilm olsun, amel olsun din iin sabit olan her asil hakkinda peygamberlige ihtiya vardir. Bunlar, konulan akl deliller (burhan) ve onlari iptal etmek iin ugrasan dsmanlarin delillerle susturulmasi yoluyla tamamlanir. Ikincisi, her trl ibdetler, detler ve muamelelerle kullugun icra sekillerini belirlemeyi amalar. Keza bunlarin herbirine ynelik tamamlayici unsurlari aiklar. Bunlar kif olan farzlar olmaktadir. Bunlar iinde en kapsamlisi[205] iyiligi emretmek ve ktlg yasaklamak ve onu stlenecek kimse zerinde durmaktir. ncsne gelince; bunun ierisine konu hakkinda dsnme girer: 1. lm ve tesi. 2. Kiyamet ve orada olacaklar. 3. Kalinacak yer. Bu cinsin tamamlayici unsurlari tergb ve terhb yani mjdeleme ve korkutma yntemi olmaktadir. Kurtulusa erenlerle helak olanlarin durum ve hallerini bildirme, onlari bu sonuca ulastiran seyin amelleri oldugunu bildirme de onun altina girer. Bylece Kur'n'da mevcut bulunan btn ilimlerin oniki oldugu ortaya ikar.[206] el-Gazzl, bunlari sadece altiya indirmistir: Bunlardan nde gelen ve nemli olan esaslardir; tanesi de tbi ve tamamlayici gelerdir. Ilk e gelince bunlar: 1. Kendisine davet edilenin (Allah'in) gretilmesidir yani mrifetullhm aiklanmasidir. Bu, ztin, sifatlarin ve fiillerin bilinmesini ierir. 2. Sirati mstakm zere Allah'a giden yolun belirlenmesidir. Bu ise gzel huylarla bezenmek, her trl kt huylardan arinmak yoluyla olur. 3. O'na vusi anindaki halin aiklanmasidir. Bu da cennet ve cehennem hayati ile bunlardan nce geecek olan kiyamet ahvalinin aiklanmasini ierir. Diger ilime gelince bunlar da sunlardir: 1. Davete icabette bulunanlarin hallerini bildirmek[207]Bu peygamberlerin ve velilerin kissalarini anlatmak yoluyla olur. Bunun sirrini, tergb yani zendirme teskil eder. Keza davete icabette bulunmayanlarin hallerini

bildirmek de bu kisimdandir. Bu da Allah dsmanlarinin kissalarini nakletmekle olur. 2. Kfirlere karsi srdrlecek mcadelinin gretilmesi. Onlarin sapik szleri nakledildikten sonra, onlara karsi nasil hccet ikme edildigi gretilmistir. Allah ve Rasl hakkinda ileri srlen onlara yakismayacak seylerin zikredilmesi ve bu yoldaki isnadlarin izalesi, tat ve isyanin sonucunun zikredilmesi de bu kismin kapsamina girer. Bu kismin sirri da, btil tarafi iin uyarmak ve rezil rsvay etmektir. Hak tarafi iin ise, yerlestirme ve izah szkonusudur. 3. Yolun konak mahallerini, yol iin nasil hazirlanilacagini ve azik tedarik edilecegini belirtmek. Bu, fukahnin ibdetler, detler, muameleler, sular ve cezalar hakkinda sylemis olduklari seylerle olur. Bu alti kisim ise on dala ayrilir. Bunlar: Zt, sifatlar, fiiller, hiret (med), sirt-i mstakim ki bu gzel huylarla bezenmek ve kt huylardan arinmak oluyor, peygamberlerin halleri, velilerin halleri, Allah dsmanlarinin halleri, kfirlere karsi mcadele ve hkmlerin belirlenmesi ile ilgili ilimlerdir. [208]
SEKIZINCI MESELE:

Bazi insanlar Kur'n'm bir zahiri bir de btini oldugunu sanmislar ve muhtemelen bu konuyla ilgili olarak bazi hadis ve selefe ait szler de nakletmislerdir. Mesel el-Hasen'den mrsel olarak syle bir hadis rivayet etmislerdir: "Allah'in indirmis oldugu her bir yetin, mutlaka bir zahiri bir de btini vardir. Her harfin bir haddi; her haddin de bir matla'i vardir"[209] Rivayetlerde geen "zahr" ya da "zahir" kelimeleri "tilvetin zahiri"; "btin" da, o yetten Allah'in muradi olarak tefsir edilmistir. nk Allah Tel: "Bunlara ne oluyor ki hibir sz anlamaya yanasmiyorlar?[210] buyurmaktadir. yetten murad: "Onlar, szden Allah'in muradini anlamiyorlar" seklindedir. Yoksa onlarin bizzat sz anlamadiklari kastedilmemektedir. Nasil olabilir ki?! Kur'n, bizzat kendi dilleri ile inmekteydi. Ancak onlar, kelmdan Allah'in muradinin ne oldugunu anlamak konusunda bir aba gstermemislerdir. Sanki bu, Hz. Ali'den rivayet edilen szn mnsi olmaktadir. Ona: "Sizin yaninizda yazili birsey (kitap) var mi?" diye sorduklarinda cevap olarak: "Hayir, ancak Allah'in kitabi var veya mslman bir adama verilen anlayis var ya da su sahifede bulunanlar var" demistir.[211]el-Hasen'in hadis iin yapmis oldugu "ez-zahr" zahirdir; "el-btm" ise sir yani gizli olandir" seklindeki yorumu, iste bu mnya ikar. Allah Tel: "Kur'n'i durup dsnmyorlar mi? Eger o, Allah'tan baskasindan gelseydi, onda ok ayriliklar bulurlardi[212]buyuruyor.

Szn zahiri birseydi ve onlar bunu anliyorlardi; nk kendileri Arap idiler; murad ise baska birseydi yani Kur'n'm hi kuskusuz Allah katindan inmis oldugu idi. Eger gerek anlamda dsnecek olsalardi, Kur'n zerinde asla ihtilaf olmayacakti.[213] Iste ittifakin saglanip, ihtilaflarin def edildigi bu yn, Kur'n'm sz edilen btin yn olmaktadir. Onlar iyilikler hakkinda "o Allah'tandir" ktlk hakkinda da "o da Raslullah'-tandir" dediklerinde Allah Tel, her ikisinin de Allah'tan oldugunu beyan etti[214] ve onlarin szden anlamadiklarini aikladi. Ancak,her ikisinin de Allah'tan olusunun nasil oldugunu da aikladi ve syle buyurdu: "Sana ne iyilik gelirse Allah'tandir. Sana ne ktlk dokunursa kendindendir[215]"Bunlar Kur'n'i dsnmezler mi? Yoksa kalpleri kilitli midir?'[216]Kur'n'i dsnme (tedebbr), ancak onda gzetilen maksatlara ynelmek yoluyla olur. Bu, onlarin Kur'n'in gzettigi maksatlardan yz evirmis olmalari hakkinda aiktir; dolayisiyla onlarin Kur'n zerinde dsnmesi olmamistir. Eger dsnselerdi byle olmazdi. Bazilari syle demislerdir: "Kur'n hakkinda sylenecek sz iki trldr: 1. Rivayetle olur ve sadece nakle dayanilir. 2. Anlayis ile olur. Bu ancak hikmetin, kulun dili araciligiyla aiga ikarilmasi iin Hakk'tan gelen bir ilham ile olur"[217] Bu sz, Hz. Ali'nin sznn mnsina isaret etmektedir. Szn kisasi, zahirden maksat, Arap dili aisindan ondan anlasilan seydir; btin ise, kelm ve hitaptan Allah'in gzettigi maksadidir. "Kur'n'in bir zahiri bir de btini vardir" diyen kimsenin maksadi, bu ise dogrudur ve hakkinda herhangi bir tartisma da olmaz. Ama bunun disinda baska birseyi kastediyorsa, o zaman, sahabe ve onlari takip eden selef tarafindan bilinmeyen yeni birsey getiriyor demektir ve bu iddiasini isbat iin de mutlaka kesin bir delile ihtiya vardir. nk iddia, Kitab'm tefsirinde bas vurulacak bir esas olmaktadir; dolayisiyla onun zan ile sabit olmasi mmkn olamaz. Delil olarak kullanilan hadis ise, eger senedi sahih ise nihayet mrsel hadislerden biri olarak kabul edilir. Hal byle olunca, biz zahir ve btindan maksadin, yapilan izah dogrultusunda olmasi gerektigi sonucuna varmak durumundayiz. Bu mnyi ortaya koyacak rnekler vardir: Ibn Abbs anlatir: Hz. mer, beni Hz. Peygamber'in ashabinin bulundugu meclislere kabul ederdi. Birinde Abdurrahman b. Avf: "Onu bizim yanimiza aliyor (ve bizimle bir mi tutuyor)sun? Bizim onun yasinda ocuklarimiz var" dedi. Hz. mer ona, beni ilmimden dolayi kabul ettigini syledi ve bana "Nasr" sresi hakkinda sordu. Ben: "O Rashillah'in ecelidir; Allah Tel onunla peygamberine lecegini bildirmistir" dedim. Hz. mer: "Vallahi biz de yalniz senin bildigini biliyoruz" dedi. Bu srenin zahirine gre Allah Tel, peygamberinden,

kendisine yardim ve fetih nasip ettigi iin tesbih ve hamdetmesini istemektedir. Btinina gre ise Allah Tel, peygamberine ecelinin gelmis oldugunu bildirmistir."Bugn size dininizi tamamladim[218] yeti indiginde sahabe sevinmis, Hz. mer ise aglamis ve syle demisti: "Kemlden sonra mutlaka noksanlik gelir" O bu yet ile Hz. Peygamber'in vefatinin yaklastigini hissetmisti. Gerekten de yle oldu ve bu yetten sonra Raslullah , sadece seksenbir gn yasadi. Allah Tel: "Allah'tan baska dostlar edinenlerin durumu, kendine yuva yapan rmcegin durumu gibidir.[219] buyurdugu zaman kfirler: "rmcegin, sinegin Kur'n'da ne isi var?! Bu Tanri kelmi degildir" dediler. Bunun zerine: "Allah, sivrisinegi ve onun stnn misal olarak vermekten haya etmez'[220]yeti indi.Onlar inen yetin sadece zahirine bakmislar ve ondan ne kastedildigine aldiris etmemislerdi. Allah Tel: "Inananlar ise, bunun Rablerinden bir gerek oldugunu bilirler'[221]buyurmustur. Konumuza, kfirlerin dnyaya bakis ailan da bir rnek teskil eder. Onlar, dnyanin dis grnsne kapilmislar ve onu oyun, eglence ve geici bir glge olarak kabul ederek, ondan istifadelerini azamlestirmeye alismislardir. Bunun sonucunda dnyadan gzetilen asil amaci, onun bir geit ve durak yeri oldugu, ebed ikmet yurdu olmadigi hakikatini grememislerdir. Geen izah zere btinin mnsi iste bu olmaktadir. "Orada ondokuz beki vardir'[222] buyuruldugu zaman kfirler zikredilen sayinin zahirine bakmislar ve rivayete gre Eb Cehil: "Sizden her on kisi, onlardan birini tutmadan ciz kalmaz ya" demistir. Bunun zerine Allah Tel isin hakikatini (btinini) aiklamis ve "Cehennemin bekilerini yalniz meleklerden kilmisiz dir... Kalplerinde hastalik bulunanlar ve inkarcilar: Allah, bu misalle neyi murat etti?' desinler'[223] yetini indirmistir. Mnafiklar, "Eger bu savastan Medine'ye dnersek, serefli kimseler alaklari and olsun ki, oradan ikaracaktir''[224] demislerdi. Onlar dnya hayatinin dis grnsne bakmislardi. Allah Tel, yetin devaminda onlarin bu yanlisini dzeltti ve "Oysa seref Allah'in, peygamberinin ve inananlarindir; ama mnafiklar bu geregi bilmezler" buyurdu. "Insanlar arasinda, bir bilgisi olmadigi halde Allah yolundan saptirmak iin geregi bos szlerle degisenler ve Allah yolunu alaya alanlar vardir[225]Insanlar iin bir hidayet, iyilik sahipleri iin bir rahmet olan Kur'n inmeye basladigi zaman, kfir en-Nadr b. el-Hris, Fars ve eski chiliye dnemi mitolojileri ve sarki trk ile ona karsi koymaya alisti. Ayet, onun durumunu bildirmektedir. Onun bu tavri, Allah Tel'nin indirmis oldugu Kur'n'm btinina itibar etmemek oluyordu. Allah Tel, mnafiklar hakkinda: "Ey inananlar! Onlarin yreklerine korku

salan, Allah'tan ok sizlersiniz. Bu onlarin akil etmez kimseler olmalarindandir[226] buyurmaktadir. Bu onlarin, anlayissizliklarindan kaynaklanmaktadir. nk, akli basinda olan kimse, ancak herseyin mlk ve idaresini elinde bulunduranin sadece Allah olduguna ve herseyde tasarrufta bulunanin yalniz O olduguna inanan kimsedir. Bu yzden de onlar hakkinda "Bu onlarin akil etmez kimseler olmalarindandir"[227]buyurmustur. "Anlamaz bir gruh olmalarina karsilik Allah onlarin kalplerini imandan dndrmstr'[228]yeti hakkinda da durum aynidir. nk onlar "Bir sre inince 'Sizi bir kimse gryor mu?' diye birbirlerine bakarlar, sonra dnp giderlerdi'[229] Bil ki, eger Allah Tel, bir kavmi akilsizlikla, anlayissizlik ve bilgisizlikle suluyorsa, mutlaka bu, onlarin zahire takilip kalmalari ve o szden muradin ne olduguna itibar etmemeleri sebebiyledir. Eger bir kavim hakkinda da, onlarin anlayisli, akil ve bilgi sahibi olduklarini belirtmisse, bu da mutlaka onlarin Allah'in hitabindan maksadin ne oldugunu -ki bu o szn btini oluyor- anlamalari sebebiyledir. Fasil: Arap dili hususiyetlerinden olup, Kur'n'in anlasilmasi iin gerekli olan hersey, "zahir" kapsamina dahil olmaktadir. Beyan ve belagata ait meseleler, Kur'n'm zahiri altinda mtalaa edilir. Mesel, yetindeki "dayyik" kelimesi ile yetindeki "dik" kelimesi arasindaki fark;[230] seklinde yapilan hitap sekilleri arasindaki farki; her ikisi de m'minlerin vasiflarini bildiren yetlerden sonra geldigi halde yetinde[231] atif harfi olan vv kullanilmaz iken, yetinde[232] kullanilmis olmasi arasindaki fark[233]keza ayni "atif harfinin yetinde[234] kullanilmaz iken, yetinde[235] kullanilmasi arasindaki fark ^yetinde[236] selm kelimesi merf iken yetinde[237] mansb olmasi arasindaki fark[238] yetinde hatirlamak iin fiil kalibi kullanilirken, grmek hakkinda ism-i fail kipinin kullanilmasi arasindaki fark[239] yetindeki237 "iz" ile "in" sart edatlari arasindaki farki, keza "iz" ile fiilin gemis zaman kipinde, "in" ile ise gelecek zaman kipinde kullanilmasi arasindaki fark[240] ayni sekilde yetinde[241] ise "iz" dan sonra ferih" fiilini gemis zaman kipinde, "in" den sonra gelen "yaknetn" fiilini de gelecek zaman kipinde kullanmasi arasindaki farki.,, evet btn bu ve benzeri sonra gelen Beyn limlerince muteber olan farklar, Arap dili hususiyetlerine uygun biimde kavranacak olursa, Kuran'in zahiri iste o zaman anlasilmis olacaktir. Kur'n'm i'czimn fesahat ynnden oldugunu syleyenlere gre, onun

mucizeligi iste bu ynden hasil olmaktadir. Allah Tel syle buyurmustur: "Kulumuza indirdigimizden sphe ediyorsaniz, siz de onun benzeri bir sre meydana getirin[242]"Senin iin 'Onu uydurdu' diyorlar, yle m? De ki: 'yleyse onun srelerine benzer uydurma on sre meydana getirin, iddianizda samimi iseniz, Allah'tan baska agirabileceklerinizi de agirin'[243] Bu durumda, Kur'n'm i'czimn baska yolla degil de, fesahati ile olmasi uygundur. Bu takdire gre, onlara genelde g yetirebilecekleri bir sahada kendilerine meydan okunmali ve buna ragmen onlar acze dsmelidir. nk onlar Hakk'a davet edilmisler; fakat kalpleri Kur'n'm indirilisinde gzetilen Allah'in muradindan gafil olmustu. Simdi eger onlar meydan okunma karsisinda ciz kalirlarsa, indirilen seyin dogrulugunu anlayacaklar ve ona boyun egeceklerdi. Bu, hidayete ulasmanin ve Allah Tel'nin muradini anlamanin bir yolu olacakti.[244] Muhatabin kulluk vasfim gereklestirmesini, Rabligin ancak Allah'a ait oldugunu ikrari gerektiren her bir mn da, Kur'n'm btini ve onun indirilisinden gzetilen ama olmaktadir. Bu, az nce geen delillerle aiklik kazanir. Bu meyanda olmak zere sunlari da zikredebiliriz: "Allah'a -kat kat karsiligini artiracagi-gzel bir dn takdiminde kim bulunur?[245]yeti indigi zaman Ebu'd-Dahdh: "Sphesiz Allah, kerem sahibidir; bize verdigi seyi bizden dn istiyor" dedi. Yahudiler ise: "Allah fakir; biz zenginiz'[246] dediler. Ebu'd-Dahdh'in anlayisi, hakka uygundu ve murad olan btindi. Bir rivayette ise Ebu'dDahdh syle demisti: "Zengin oldugu halde, bizden dn m istiyor?" Hz. Peygamber onun bu sorusuna: "Evet, sizi cennete sokmak iin" seklinde cevap verdi. (Hadiste bunun zerine Ebu'd-Dahdh'in ierisinde alti yz hurma agaci bulunan bahesini Allah'a dn verdigi anlatilir.)[247]Yahudilerin anlayisi, Arap dilinin zahirini te asmamis, bunun sonucunda herseyden mstagni olan Rab Tel'nin bor istemesini, fakir bir kulun bor istemesi seklinde yormuslardir. Allah Tel, bizi bylesi nasipsizlilderden muhafaza buyursun! Bir baska delil sudur: Emredilmis bulunan ibadetler hatta emredilmis ve yasaklanmis seylerin tamami, sadece kulun, kendisine olan nimetlerinden dolayi Rabbine skretmis olmasi iin konulmustur. Dikkat edilecek olursa Allah Tel: "Belki skredersiniz diye size kulak, gz ve kalp vermistir'[248]bir baska yette: "Ne kadar az skrediyorsunuz?[249] buyurur. Skr, kfrn ziddidir; iman ve onun subeleri skr olmaktadir. Bu durumda mkellef, bu kasit ile ykmllk altina girdigi zaman, hitaptan gzetilen mnyi anlamis ve onun btin mnsini tam olarak elde etmis bir kimse olur. Eger, teklif yk altina (Islm'a) girmekle sadece malim ve canini korumayi kastetmis ise, o kimse maksadi kavrayamamis

ve hitabin sadece zahiri zerine takilip kalmis olur. Allah Tel: "Puta tapanlari buldugunuz yerde ldrn, onlari yakalayip hapsedin; her gzetleme yerinde onlari bekleyin'[250] buyurup arkasindan: "Eger tevbe eder, namaz kilar ve zekt verirlerse yollarini serbest birakin" deyince, mnfik, isin sadece zahir ynn anlayarak mslmanla-rin girdigi seyin (yani Islm'in) mali ve cani kurtaracagini grms ve bunun sonucunda dnyev ikarlarini korumak iin ona girmis, fakat Islm'dan gzetilen asil maksadi terketmistir. Bu maksat Kur'n'm aiklamis oldugu kulluk ve Hakk'a hizmet yolunda yrme grevidir. Simdi namaz, Allah'a husu ve tazarruda bulunma yoluyla O'na karsi skretmis olma mnsini ierirken, bu maksattan tamamen uzak olarak namaz kilan bir kimsenin, Kur'n'm btinini anlamis sayilmasi nasil mmkn olabilir? Keza mali olup zerinden bir sene geen zengin bir kimsenin, o malin czi: bir miktarini zekt olarak vermesi suretiyle skretmesi gerekir. Hal byle iken, sene dolarken elindeki mali, zekttan kamak iin bir yakinma (sonra geri almak niyetiyle) hibe eden ve bylece zahirde zekt ykmllgn kendisinden dsrms olan bir kimsenin, Allah'in nimetine karsi skreden bir kul sayilmasi mmkn m? Byle birisinin Kur'n'm btinindan nasibi oldugu sylenebilir mi? Ayni sekilde karisina srekli eziyet ve iskence ederek, hul' yoluyla verdigi mehri gnlsz geri iade ederek ayrilmaya zorlayan bir kimsenin, "Eger ikisi Allah'in yasalarini koruyamayacaklar diye korkarsaniz, o zaman kadinin fidye vermesinde ikisine de gnah yoktur'[251] yetinin geregi ile amel etmis oldugunu syleyebilir miyiz? Ve byle birinin: "Eger ondan gnl hosnutlugu ile size birsey bagislarlarsa onu afiyetle yiyin"[252] yetinin altina girebilecegini iddia edebilir [390] miyiz? Hiyel esitleri de, bu konuya rnek olur. nk kendisine hitap edilen seyin ruhunu (btin) kavrayan bir kimsenin, Allah'in hkmlerine karsi hileye girismesi ve bunun sonucunda onlari tebdil ve tagyir etmesi mmkn degildir. Kim zahir sekillere takilir kalir ve hkmlerde gzetilen amaca (btin) bakmazsa, bu tr sasirtici ve yoldan ikarici davranislar ierisine dalacaktir. Ehl-i "bidatin ortaya attigi meseleler de bu kisim ierisine girer. Bunlar, fitne ve bozgunculuk ikarmak iin Kur'n'm mtes-bih unsurlarina tutunan ve keyf tevillere giren kimselerdir. Mesel, Haricler Hz. Ali hakkinda syle sylemislerdir: "O Allah'in dini hakkinda yaratiklari hakem kildi. Halbuki Allah Tel syle buyuruyor: 'Hkm ancak-Allah'a aittir.[253] kendisini mslmanlarm basi olmaktan uzaklastirmistir; yleyse kfirlerin basi olmustur" Ibn Abbs'a syle demislerdir: "Onunla tartismaya girmeyin. nk o Allah Tel'nm haklarinda: 'Onlar sphesiz kavgaci bir millettir[254]buyurdugu kimselerdendir". Msebbihenin durumu da aynidir. Onlar, yetlerde Allah Tel hakkinda kullanilan gz[255], el[256], isiten ve

gren[257], avu (kabza)[258] gibi kelimelerin zahirine takilarak O'nu yaratiklara benzetme gibi yanlis bir sonuca varmislar ve ifrata dsmslerdir. Eger Haricler, Allah Tel'nin, "Sizden iki dil kisinin hkmedecegi.[259] "...Erkegin ailesinden bir hakem ve kadinin ailesinden bir hakem gnderin[260] yetlerinde, dini hakkinda yaratiklari hakem kilmis olduguna baksalardi, Hz. Ali'nin yapmis oldugu seyin "Hkm ancak Allah'a aittir" yeti ile bagdasmaz olmadigim ve onun yaptiginin da Allah'in hkm cmlesinden oldugunu grrlerdi. nk insanlarin hakem tayin edilmesi sonu itibariyla Allah'in hkmne ikmaktadir. (nk tah-km usln Allah koymustur.) Dolayisiyla Hz. Ali'nin yapmis oldugu benzeri iste de durum ayni olacaktir. Eger onlar, onun kendisini mslmanlarm emirliginden uzaklastirmasindan, ziddinm is-batinin gerekmeyecegini dsnselerdi, onun kfirlerin basi oldugunu sylemezlerdi. Msebbihe de ayni sekilde eger sz edilen yetleri "Leyse kemislih sey'un"[261] yetine vursalar ve ona gre anlasalardi, o zaman o yetlerin btinini anlar ve Rab Tel'nin herhangi bir konuda yaratiklara benzemekten mnezzeh oldugunu kavrarlardi. Sonu olarak diyebiliriz ki, sirt-i mstakimden kayan ve sapan her kimse, anlayis ve ilim aisindan Kur'n'm btinindan (ruhundan) kaybi oraninda sapmistir; Hakk'a ulasan ve dogruyu elde eden kimse de, keza onun btinina olan vukfiyeti oraninda basarili olmustur. [262]
DOKUZUNCU MESELE:

Kur'n'm zahirinden maksadin, yalnizca Arap dili esaslarina gre anlasilan sey oldugu konusunda herhangi bir problem bulunmamaktadir. nk katilan katilmayan herkes, Kur'n'm aik bir Arapa ile indigi konusunda grs birligi ierisindedirler. Yce Allah: "And olsun ki: 'Muhammed'e elbette bir beser gretiyor' dediklerini biliyoruz" buyurduktan sonra onlarin bu iddialarini: "Kastettikleri kimsenin dili yabancidir, Kur'n ise fasih Arapa'dir[263] buyurarak reddetmistir. Bu red, cedelde cevapta aranacak sarta uygundur. nk kendi dilleri ile olan Kur'n'dan anladiklari seyle cevap vermistir. Burada beserden maksat bir limdir. Kendisi hi-ristiyan iken raslman olmustur. Veya Selmn'dir; o da Iranli idi ve mslman olmustu. Ya da ittifakla dili yabanci olan bir baska-siydi. Allah Tel syle buyurmustur: "Biz bu Kur'n'i yabanci bir dil ile ortaya kaysaydik: 'Ayetleri uzun aiklanmali degil miydi? Bir Arab'a yabanci dille sylenir mi?' derlerdi'[264] Bilindigi gibi, onlar Kur'n'in Arapa olmadigi konusunda herhangi birsey sylememislerdir. Bu da, Kur'n'in Arapa oldugunun onlarca da kabul edildigini gsterir. Bu sabit olduguna gre, demek onlar Kur'n'in lafizlarini sadece Arapa olmasi aisindan anlamislardi. Geri ondan maksadin ne oldugu konusunda ittifak etmis degillerdi, ama bu sadece

Arap dili zellikleri zere cri olan zahir iin sart da degildi. Su halde, Kur'n'dan elde edildigi ne srlen ve fakat Arap dili zere car olmayan hibir mnnin Kur'n ilimleri ile ilgisi yoktur; ne kaynak ne de metot olamaz. Kim byle bir iddiada bulunursa, onun bu iddiasi btildir. Maksid blmnde[265] bu konunun aiklamasi gemisti. Bu vesileyle Allah'a tekrar hamdederiz. Nasipsizin birinin kendisinin Kur'n'da zikredildigini iddia etmesi bu konunun rneklerinden birini teskil eder: Beyn b. Sem'n adinda (Rfizlerden) biri, "Bu insanlar iin bir beyndir'[266] yetinden maksadin kendisi oldugu kuruntusuna kapilmistir. Bu apaik bir konuda yapilmis bir hezeyandir. Cehalet zere skt etmek, bylesi cretkr iftiralardan daha hayirlidir. Eger bu iddiasi, Arap diline uygun dsseydi, tbisi olan ahmaklar onu delillerinden biri sayarlardi. Ancak o, bu sama sapan szleriyle kendi saskinligini her ynden ortaya koymus oluyordu. Allah Tel, aklimizi ve dinimizi bu tr samaliklardan korusun! Eger "Haz beynun li'n-ns" yetindeki "Beyn" kelimesi onun zel adi ise, bu cmle Arapa'da ne mnya gelecektir. "Haz Zeydn li'n-ns" deyince insanlar ne anlayacaklardir? Ayni irkeflik kendisine "Kisf ismi verip de sonra: "Ve in yerav kisfen mine's-semi skitan...[267] yetindeki "kisften maksadin kendisi oldugu kuruntusuna kapilan kimse iin de varittir. Onun bu sakat anlayisina yet nasil dellet edebilir? Onun bu sz ile ayni olan "Ve in yerav raclen mine's-semi skitan..." denilse bundan Arap ne anlar? Zlimlerin syledikleri samaliklardan Allah Tel ycedir. Beyn b. Sem'n, (Rfizlerden) Beyniyye denilen firkanin kendisine intisap ettigi kimse[268] olmaktadir. O -Ibn Kuteybe'nin sandigina gre- Kur'n'in mahluk oldugunu ortaya atan ilk kimsedir. el-Kisf ise, el-Mansriyye firkasinin kendisine intisap ettikleri Eb Mansr'dur. Bazi limler syle anlatmislardir: Kendisini Mehd diye isimlendiren Si Ubeydullah Ifrkiyye'yi [269] istil edip egemenligi altina aldiginda Ktme'den[270] Iki tane mstesari vardi; birinin adi Nas-rullah, digeri de Feth idi. Mehd onlara: "Siz Allah'in kitabinda "Iz ce nasrullahi ve'lfeth..." diye adlarini zikrettigi kimselersiniz" derdi. Alimler, onun Allah'in yetlerinde degisiklik yaparak tasarrufta bulundugunu ve mesel "Kntm hayra mmetin..[271] yetini "Ktme hayru mmetin..." seklinde degistirdigini sylemislerdir. Aklindan zoru olmayan bir kimsenin byle birsey sylemesi mmkn degildir. nk Nasrulah ve Feth adindaki bu kimseler, Hz. Peygamberin vefatindan yzlerce sene sonra ortaya ikmislardir. O zaman mn syle olacaktir: "Ey Muhammedi Sen lp de bu ikisi yaratildigi zaman ve insanlarin Allah'in dinine blk blk girdigini grdgnde Rabbini tesbih et..." Kah-rolasica bu sinin ortaya attigi bu

iftiradan daha eliskili bir dzmece tasavvur edilebilir mi? Bazilari bir erkegin dokuz hr kadinla evlenebilecegi dsncesine kapilmis ve bu iddiasina: "Fenkih m tbe lekum mine'n-nisi mesn ve slse ve ruba...[272] yetini delil olarak kullanmistir. Arab'in mesn, slse ve ruba seklindeki kullanis tarzindan neyi kastettigini bilen bir kimsenin byle sama bir grse ulasmasi mmkn degildir. Bazilari da domuzun i yaginin ve derisinin hell oldugu grsn: "Size murdar hayvan, kan ve domuz eti haram kilindi...[273] yetinden ikarmis ve etinden baska birseyin haram kihnmadigini sylemislerdir. Halbuki et (lahm) kelimesi, hem i yagini hem de deriyi kapsar; aksi ise varit degildir. Bazilari ise, "Onun krssi gkleri ve yeri kusatmistir.[274] yetindeki "krsfyi ilim ile tefsir etmis ve seklindeki taninmayan bir beyit ile istidlalde bulunmustur. Sanki bunlara gre onun ilmi bilinmez. Sonra beyitte geen, kelime hemzelidir, yette geen Krs ise hemzesizdir. Bazilari yetindeki[275] "gav" kelimesine ok yemekten do'gan rahatsizlik manasini vermisler ve buna fazla stten tikanan ve rahatsiz olan buzagi iin kullanilan , fiilinden geldigini delil olarak ileri srmslerdir". Bu da sakattir; nk yette geen "faale" kalibindan, delil getirdikleri kelime ise "faile" kalibindan dir. Bazilari yetindeki[276] "zerae" fiiline atmak ve savurmak manasi vermislerdir ve buna szn delil getirmislerdir. Halbuki yette geen kelime hemzeli, delil getirdikleri kelime ise hemzesizdir. "Allah, Ibrahim'i dost (hall) edindi." anlamina gelen yetindeki[277] "hall" kelimesine, yoksulluk anlamina gelen uel-halletun kknden oldugunu syleyerek "fakir" anlami vermislerdir. Buna da Zheyr'in su siirini delil getirmislerdirIbn Kuteybe syle demistir: O zaman bu szde Ibrahim iin ne gibi bir fazilet sz konusu olacaktir? Onlar btn insanlarin Allah'a muhta oldugunu bilmiyorlar mi? Ibrahim'in [ "tS^t ] ne ayricaligi olur? Ibrahim'in Hallullah oldugunun ifadesi, Musa'nin "Kelmullah" , Isa'nin "Rhullah" oldugunun ifadesi gibi bir seydir. Buna hadis de taniklik eder: "Eger rabbimden baska bir dost (hall) edinecek olsaydim, Eb Bekir'i edinirdim. Sizin sahibiniz, Allah'in dostudur."[278] Iste Kelmcilardan bir kismi, re'ye tbi olarak menkl delilleri bir tarafa atmislardir. Onlarin bu tutumu, Allah Tel'nin kelmini, lafzindan Arabm anlamayacagi sekilde ve mnsina da bir delil ikame edilemeyecek biimde tahriflere sebep olmustur. Her ne kadar Arap dilinden gzetilen maksatlar ve onun dellet ettigi mnlardan ikma kabilden ise de rnekleri ogalttim ki, bunlarin tesinde kalan benzerlerine ya da onlara yakin durumda olanlara da isik tutsun ve onlar zerine de dikkat ekilmis olsun. Fasil:

Hitaptan muradin btin (ruh) oldugu da, bundan nce geen mesele sirasinda ortaya ikmisti. Ancak bunun iki sarti bulunmaktadir: 1. Arap dilinden gzetilen maksatlara uygun dsecek sekilde, zahire uygun dsmesi. 2. Baska bir yerde o mnnin dogrulugunu gsterecek bir nass ya da zahir bir dellet seklinin bulunmasi ve bir muarizin olmamasi. Birinci sart, Kur'n'm Arapa olmasinin bir geregidir. nk eger Kur'n'a isnad edilen bir mn varsa ve bu mn Arap dilinin gereklerinden degilse, o seyin Arapa oldugunu sylemek kesinlikle mmkn degildir. nk o, Kur'n'a yamanmaya alisilan, fakat Kur'n'm ne lafzinda ne de mnsinda ona bir dellet bulunmayan birseydir. Byle birseyi kesinlikle Kur'n'a isnad etmek dogru olamaz. nk, medlul budur diye Kur'n'a byle bir isnadda bulunmak, onun tam ziddmi isnadda bulunmaktan daha evl degildir ve onlardan birini digerine tercihi gerektirecek bir delil de yoktur. Hal byle iken birini reddedip digerini isbat etmek, delilsiz yapilan bir keyfilik (tahakkm) ve Kur'n'a yapilan aik bir iftiradir. Byle bir durumda, o mnyi Kur'n'a isnad eden kimse, Allah'in kitabi hakkinda bilgisizce konusan kimselerin kazanacagi gnahin altina girer. Kur'n'm Arapa oldugu hakkinda getirilen deliller aynisiyla burada da geerlidir. Ikinci sarta gelince; eger o mnyi destekleyen Kur'n'm baska yerinde bir delil bulunmaz ve aksine onunla elisen durumlar (imi-riz) bulunacak olursa, yapilan sey, Kur'n hakkinda ileri srlen iddialardan biri olur. Delilden yoksun kuru iddialar ise, limlerin ittifaki ile makbul degildir. Iste bu iki sart ile, Kur'n'm btinindan maksadin[279] aikladigimiz sekilde oldugunun dogrulugu aiklik kazanir. nk her iki sart da tam olarak bulunmaktadir. Btinlerin yapmis oldugu teviller ise bunun aksinedir; nk onlarin bizim aikladigimiz mnda ne btin ne de zahirle ilgisi yoktur. Mesel onlar syle demislerdir: "Ve Sleyman Davud'a vris oldu[280] yetinden maksat; Imam'in Peygamber'in ilmine vris olmasidir. Ciinplk, agiriya icabet edenin, henz istihkak mertebesine ulasmadan nce sirri ifsa etmesidir. Gusl, byle yapan bir kimsenin ahdini yenilemesidir. Tahr, Imm'a tbi olma disinda her trl inanlardan arinmak ve uzaklasmaktir. Teyemmm, d ya da imami grnceye kadar izin verilen seylerden almaktir. Oru, sirri tutmaktir. Kabe, Peygamber; kapi, Ali'dir. Safa, Peygamber; Merve Ali'dir. Telbiye, diye icabette bulunmaktir. Yedi defa tavaf etmek, yedi imamin tamamina degin Muhammed'i tavaf etmektir. Bes vakit namaz, drt esas ve Imam zerine getirilen delillerdir. Ibrahim'in atesi, gerek ates olmayip Nemrud'un fkesidir. Ishk'in bogazlanmasi, onun zerine ahid almaktir. Musa'nin asasi, sihirbazlarin sphelerini izale eden hccetidir. Denizin yarilmasi,

Musa'nin onlar hakkindaki ilminin ikiye ayrilmasidir. Deniz, limdir. Bulutlarin glgelemesi, Musa'nin irsad iin Imam'i tayin etmesidir. Kudret helvasi (menn), gkten inen ilimdir. Selva (bildircin), dlerden biridir. ekirge, bit ve kurbaga, Musa'nin onlara yneltip tahakkm kurdugu sorularidir. Daglarin tesbih etmesi, dinde saglam insanlarin bulunmasidir. Sleyman'in hkmran oldugu cinler, o zamanin btinleridir. Seytanlar ise, zor hkmlerle ykml tutulan zahirlerdir. Bunlara benzer daha nice gln ve zirva teviller vardir. Byle hezeyanlardan Allah'a siginiriz. el-Kutb syle der: Ediblerden biri syle derdi: Rfizilerin Kur'n tevilleri, Mekkeli birinin siir teviline ne kadar da benziyor! nk o birinde syle demis: "Temimogullarmdan daha yalancisini grmedim; sirin: beytinin kendilerinden biri hakkinda oldugu kuruntusuna kapilmislardir" Kendisine: "Peki beyit hakkinda sen ne dersin?" dediklerinde syle dedi: Beyt (ev) Beytullah'tir. Zurra, Hicr'dir" "Peki Mcsi nedir'?" dediler: "Su ile tasan Zemzem" dedi. "Ebu'l-FevrisT dediklerinde: "Eb Kubeys" dedi. "Nehsel'e ne demeli?" dediklerinde: "Nehsel tefsiri en zor olani" dedi ve bir mddet sustuktan sonra: "Evet, Nehsel, Kabe'nin kandilidir; nk o uzun ve siyahtir ve bu nehseldir" dedi.[281]Nakil burada bitti. Fasil: Kur'n hakkinda bazi mskil aiklamalar yapilmistir ki, onlarin da bu trden ya da sahih olan btin kabilinden olmasi mmkndr. Bunlar, ilim ehlinden bazilarina nisbet edilen hatta selef-i slihe kadar ulasan seylerdir. Sre baslarinda bulunan gibi harfler hakkinda kabildendir. Bunlar esitli sekillerde yoruma gelen yorumlar bu

tbi tutulmuslardir. Bunlardan bir kismi dogru kabul edilebilecek durumda iken, diger bir kismini kabul etmek mmkn degildir. Mesel, Ibn Abbs'tan Elif Lm Mm hakkinda: "Elif, Allah; Lm, Cibril; Mm, Muhammed'dir" seklinde bir yorum nakledilmektedir. Bu -eger nakil sahih ise- bir mskil olarak karsimizda durmaktadir. nk byle bir kullanis seklinin Arap dilinde bulundugu asla bilinmemektedir. Byle birseye ancak lafzi ya da hal karinesinin dellet etmesi halinde basvurulurdu. Mesel su szlerde oldugu gibi: Elf Lm Mm hakkinda nakledilen ise byle degildir.[282] Sonra lafzden vazgetik, haric baska bir delil (hal karinesi) de yoktur. Eger olsaydi, deten onun nakledilmesi gerekirdi. nk konu, delillerin nakledilmesi iin yeterli gerekelerin bulundugu bir konudur. Eger bu harflerin tefsir edilmesi sahih olsa ve mnlarinin aiklanmasi murad edilseydi, o zaman bu konu hakkinda mutlaka doyurucu deliller nakledilirdi. Byle birsey sabit olmadigina gre bu durum, onlarin mtesbihttan olduklarina bir delil

olur. Eger onlara dellet eden bir delil bulunursa, delilin geregi ne ise o yapilir. Bazi limler, bu harflerden maksadin hece harflerine isaret oldugunu sylemislerdir. Bu izaha gre Kur'n, iste bu hece harflerinden meydana gelmistir ve Arapa'dir. (Dolayisiyla buyurun; eger Allah katindan olduguna inanmiyorsaniz onun bir benzerini de siz getirin, mnsina gelir.) Bu grs birinciye nisbetle daha tutarlidir. Bu harflerin remizler (sirlar) oldugu ve Allah'tan baska hibir kimsenin bilemeyecegini syleyenler de olmustur ki bu, konuyla ilgili grsler ierisinde en aik olanidir. Su halde bu harfler, mtesbihttandir. Bazilarina gre bunlardan maksat, bu mmetin ecelini belirleyen sayi remizleridir (cifr hesabi gibi). Siyer kitaplarinda bu mnya dellet eden szler vardir. Bu iddianin dikkate alinabilme-si iin, Kur'n'm indigi sirada Araplar'in harflere belli sayilar ykleyerek tarih dsme ya da zaman belirleme gibi bir usl bildikleri sabit olmalidir. Oysaki onlarin byle seyleri bildikleri asla sabit degildir. Bunun asli, Siyer melliflerinin de zikrettigi gibi Yahudilere day anm akta dir. Grldg gibi, ortaya konulan kistaslara vurdugumuz zaman bu gibi szler bir problem arzetmektedir. Sre baslarinda bulunan harflerle ilgili olarak zikredilen diger szler de ayni derecede ms-kil gzkmektedir. Buna ragmen, ilme intisap ettiklerini, hatta esyanin hakikatina kesif yoluyla vakif olduklarini syleyen bazi kimseler, bu grsleri Kur'n hakkinda ileri srdkleri iddialarina hccet kabul etmisler ve muhtemelen bunlardan bir kismim da Hz. Ali'ye isnad etmislerdir. Bunlar, sz edilen yorumlari ilimlerin asli, dnya ve hiret hallerine mksefe yoluyla vakif olabilmenin kaynagi sanmislardir. Gariptir ki bu kimseler, bu konuda hibirsey bilmeyen ram Arap halkina ynelik olan ilh hitaptan Allah'in muradinin bunlar oldugunu iddia etmislerdir. Haydi diyelim ki onlar, kismen sre baslarinda murad olsun; peki onlarin esitli sekillerde terkip edilmesi ve birbiri ile arpilmasi yoluyla her hal ve durum zere dellet ettiklerine[283], onlarin drt tabiata nisbetine ve varlik leminde etkin olduguna; her mufassalin z, her mevcudun unsuru olduguna delil nerede?! Onlar bu konuda esitli tertipler yapmaktadirlar ve onlarin hepsi de kesf ve gayba ittila esasi zerine dayandirilmaktadir. Kesf iddiasi, ser' konularda kesin olarak bir delil degildir. Kaldi ki seriat disinda diger hususlarda da -insallah ileride gelecegi gibi- delil sayilmamaktadir. Fasil: Bu kabilden olmak zere, Sehl b. Abdillah'tan Kur'rVm bti-n yorumu hakkinda nakledilen bazi seyleri rnek gsterebiliriz. (Allah'a zidlar yani denkler ve ortaklar kosmayin1 anlaminda olan) "Fel tec'al lillhi

endden'[284] yeti hakkinda syle demistir: "Allah'a kosulan en byk nidd (yani zid, ortak), Allah'tan gelen herhangi bir hidyete tbi olmaksizin her trl ktlg emreden, hazlari pesinden kosan nefs-i emmredir" O, bununla nefs-i emmrenin, endd kelimesinin umumu altina girdigini demek istiyor. Dolayisiyla yeti biraz aacak olursak mn: 'Allah'a zidlar kosmayin; ne bir put, ne bir seytan, ne nefs-i emmre ne de bir baska sey..." seklinde olacaktir. Bu gerekten izahi zor bir tefsirdir. nk yetin sevk sekli ve mevcut karineler, endd dan maksadin onlarin tapmakta olduklari putlar ya da benzeri seyler oldugunu gstermektedir. Onlar hibir zaman kendi nefislerine tapinmiyorlar ve onlari kendilerine tanri edinmiyorlardi. Ancak onun bu tefsirini dogruya ikarabilecek bir yn de yok degildir. nk o, bu szn sylerken, "yetin tefsiri sadece budur" dememis, onu ser'an nidd kabul edilebilecek birseyle izahta bulunmustur. Onun bu telakkisine Kur'n iki aidan destek vermektedir: Birincisi: Degerlendirici, bazen yetin mnsindan itibar yoluyla bir mn ikarir ve onu yetin hakkinda inmedigi baska birsey hakkinda icra eder. nk kasit aisindan her ikisi arasinda mstereklik ya da yakinlik vardir. Nidd demek, karsitina zit olan ve onunla atisma halini srdren demektir. Nefs-i emmrenin durumu da byledir. nk o sahibine, kendi hazlarma riayet etmesini emreder ve onu Yaraticisinin haklarina riayetten meneder, oyalar ve saptirir. Ziddin, ziddi ile ilgilenmesi ve ona karsi koymasi da iste bunun iindir. Onlar putlari bizzat bu mn iin dikmislerdir. te yandan bu yaklasimin dogrulugunu destekleyen yet de vardir. Allah Tel: "Onlar Allah'i birakip hahamlarini, papazlarini ve Meryem oglu Mesih'i rableri olarak kabul ettiler'[285]buyurur. Bilindigi gibi onlar Allah'tan baskasini Rab edinmemislerdi. Ancak onlar yette sz edilen kimselerin emirlerine uymus, yasaklarindan kainmislar ve nasil olursa olsun onlara itaat gstermislerdi. Onlar birseyi haram kilinca, tabileri de haram kabul etmis, kendilerine mubah kildiklari seyi de hell saymislardi.[286] Iste bu yzden Allah Tel onlar hakkinda: "Onlar Allah'i birakip hahamlarini, papazlarini ve Meryem oglu Mesih'i rableri olarak kabul ettiler" buyurdu. Nefsinin arzu ve hevesleri pesinden kosanin durumu da aynidir. Ikincisi: Ayet her ne kadar putperestler hakkinda inmis ise de, mslmanlarm da ondan kendilerine bir pay ikarmalari mmkndr. Nitekim Hz. mer, halifeligi sirasinda (kaliteli olmayan (hasin) yiyecekleri tercih eder, yamalikli elbiseler giyerdi.) M'min-lerden ailelerinin nafakalari konusunda genislik gsteren bazilarini grdgnde "Bu 'Dnyadaki hayatinizda sizin iin gzel olan her seyi harcadiniz...' yeti sizi nereye gtrecek?!" derdi. O, bu yetten kendisine de bir pay ikarirdi. Halbuki szn akisi (siyak), yetin dnya hayatina razi olup hirete aldiris etmeyen kfirler hakkinda nazil oldugunu gstermektedir. Nitekim yet: "Inkr

edenler, atese sunulduklari gn, onlara 'Dnyadaki hayatinizda sizin iin gzel olan herseyi harcadiniz... Ama bugn alaltici bir azap greceksiniz' denir'[287] seklindedir. Bu konuya Umum ve Husus bahsinde deginilmisti[288]Durum byle olunca "Fel tec'al lillhi endden'[289] yetindeki endd altina nefs-i emmrenin de sokulmasi sahih olacaktir. Allahu alem! Fasil; Yine Sehl'den nakledilir[290] "Bu agaca yaklasmayin'[291] yetindeki yasaktan maksat gerek anlamda yemek degildir. Burada kastedilen sey himmetin Allah'tan baskasina ynelmesidir. Bu durumda yetin mnsi: "Benden baska hibirseye ilgi duyma, dayanma" seklinde olur. dem , himmet ve tedbirden korunmus olmadigi iindir ki, basina gelenler gelmistir. Kendisinde olmayan seyi iddia eden ve nefsinin arzularina kapilarak ona meyleden herkesin durumu da aynidir ve byle bir durumda o kimse yaratilis zelliklerinin de bir geregi olarak Allah'tan uzaklasma durumuna dser. Ancak Allah Tel ona acir ve onu tedbire sarilma gibi durumlardan korur, dsmanina ve nefsine karsi himaye ederse bu bir istisna olur. Iste Adem, cennette ebed kalma arzusuyla kalbinin tedbire meyletmesinden korunamadi. Bu fer'[292]konuda basina gelen bel, nefsinin kendisine vesvese verdigi seye kalbinin meyletmesi sonucunda oldu. Bylece, kader siki ile hev ve sehvet ilim, ve akla galebe aldi. Onun yet hakkinda syledigi bu szler, limlerin yaptiklari aiklamalara terstir. nk onlar yasaktan maksatin agatan yemek oldugunu, himmetin Allah'tan baskasina ynelmesi olmadigini sylemislerdir. Her ne kadar yemek de yasak ise de, Sehl'in yaptigi bu tevilin izahi yok degildir. nk yette yasak, sadece yaklasma zerine gelmistir ve yemek hakkinda da aik olarak gelmemistir. Yapilan tevil ile lafiz arasinda bir bagdasmazlik da yoktur. Sonra yasagin mcerred yaklasma zerine hasredilmesi sahih olmaz. Zira byle bir yasak mnasebetsiz olur. Zaten byle birsey syleyen de olmamistir. Su halde yasak, yaklasmada bulunan bir mnya ynelik olacaktir. Bu da ya almak ya da yemektir veya yemek sonucunu doguracak baska birseydir yani himmeti ona yneltmektir. nk himmetin ona ynelmesi, yeme fiilinin gereklesmesi iin bir asildir. Bir fayda elde etmek ya da bir zarar uzaklastirmak iin Allah'tan baskasina meyletmenin yasak oldugunda da kusku yoktur. Bylece yapilan tefsirin aik bir izah sekli oldugu grlr. Buna gre o, sanki syle demis olur: Yasak, mcerred yemek hakkinda gelmemistir; aksine yemek sonucunu doguracak olan seye yani Allah'tan baskasina meyle ynelik gelmistir. nk yasaga uysaydi, kendisini sadece Allah'a vermis ve bir baska seye meyletmis olmayacakti. O byle yapmayip, agata bulunan birseye meyledince, seytan onu

aldatmis oldu. Agata oldugunu sandigi sey, seytan tarafindan iddia edilen ebedlikti. Bunun sonucunda Allah Tel onun hakkinda ''isyan" szcgn kullandi, sonra o tevbe etti, Allah da affetti. Sphhesiz O tevbeleri kabul eden ve merhameti her seyi kusatandir. "Allah iin yeryznde konulan ilk ev..[293] yeti hakkinda da syle demistir: "Evin btini tefsiri, Muhammed'in kalbidir. Allah'in, kalbine tevhidi koydugu kimseler ona inanir ve tabi olurlar" Bu tefsir izaha muhtatir. nk byle bir mnyi Arap bilmez. stelik ona uygun mecaz bir vaz' sekli de yoktur ve szn akisi ile herhangi bir mnasebeti de bulunmamaktadir. Hal byle iken byle bir izah nasil yapilabilir? Su kadar var ki, o bunun Kur'n'm tefsiri oldugunu sylememistir ve bu onun iin bir mazeret olabilir. Su halde ilgili problem de ortadan kalkmis olur. Geriye hrici bir durumun dikkate alinmasi suretiyle yapilan yorumlarin izahi zerinde durmak kaliyor ki insallah bu da aiklanacaktir.[294] "Cibt ve Tgt'a inanirlar'[295] yeti hakkinda da syle demistir: "Btn Tagtlarm basi, masiyet karsisinda basbasa kalinmasi halinde nefs-i emmredir" Onun bu sz de, bir nceki gibidir. Eger onun tefsir oldugu farzedilecek olursa, o zaman durum, "Fel tec'al lillhi endden'[296] yetinde getigi gibi olur.[297] Nisa 4/36 yeti hakkinda ise syle demistir: "el-Cru z'l-kurb" kalptir; "el-cru'l-cnb" nefs-i tab'dir; "es-shibu bi'l-cenb" seriatin isine uyan akildir; "ibnu's-sebl" Allah'a itaatkr olan organlardir" Bu da ayni sekilde izahi g szlerdendir. Baskalarinin da buna benzer szleri vardir. Syle ki: Bu yetten Arap dilinin zellilk-leri zerinde yryen kimsenin anlayacagi sey, onun zahiridir, yani "el-Cru z'l-kurb" ve digerlerinden ne kastedildigi ilk etapta anlasilan seylerdir. Bunun disinda onlara yklenmek istenen mnlar Arabm bilmedigi seylerdir. Ne inananlari ne de inkr edenleri bu yetten, Sehl'in anladigi mnyi hibir zaman anlamazlar. Bunun en gzel delili, sahabe ve tabin neslinden olusan seleften Kur'n tefsirine dair bunlara benzer ya da yakin izahlarin nakledilmemis olmasidir. Eger onlar bu trden tefsirler yapacak olsalardi mutlaka kendilerinden nakledilirdi. Zira onlar, Kur'n'm hem zahir hem de btinini anlama konusunda btn limlerin ittifaki ile daha nde bulunan kimselerdi ve bu mmetin sonra gelenlerinin nde gelenlerin zerinde bulundugundan daha dogru seyler ortaya koymalari mmkn degildir, kaldi ki sonrakiler Allah'in seriatini bilme konusunda ncekilerden daha anlayisli da degillerdir. te taraftan yapilan bu tefsirlerin dogrulugunu gsterecek bir delil de yoktur; szn akisi da desteklememekte, stelik onunla bagdasmamaktadir[298], ayrica haric bir delil de bulunmamaktadir. Zira onun byle oldugunu gsteren baska bir delil yoktur. Dolayisiyla bu gibi tefsirler, Kur'n

hakkinda ileri srlen ve reddi sabit olan Btin vb. tevillerine daha yakin gzkmektedir. "Camdan yapilmis mcell bir salon" mnsina gelen "Sarhun mmerredun min kavrr'[299]yeti hakkinda da sunlari sylemistir: "Sarh" nefistir; "elmmerred" ise hevdir; Allah'in kulunu koruma altina almayi terketmesi sebebiyle hev galebe alarsa, hidayet isildarmi rter" "Iste zulm etmelerine karsilik kms bulunan evleri" anlamindaki "Fe lke bytuhum huiyeten bim zalem[300] yeti hakkinda da syle demistir: "Onlar kendilerinin emir ve yasaklarla muhatap olduklarini bildikleri halde kendilerine yasaklanan seyleri irtikap etmeleri yznden kalpleri harap oldu. Byt (evler), kalplerdir. Onlardan bazisi, zikir ile mamurdur, bazisi da zikirden gafletinden dolayi haraptir" "Allah'in rahmetinin belirtilerine bir bak, yeryzn lmden sonra nasil diriltiyor?[301] yeti hakkinda ise, kalplerin zikir ile diriltilmesi muraddir, demistir."Karada ve denizde fesat ikti'[302] yeti iin de: "Allah Tel, kalbi denize, organlari ise karaya benzetmistir. Keza onu (kalbi) bitkilerle gzellesen yeryzne benzetmistir. Ayetin btini iste budur" demistir. Bazilari: "Allah'in mescidlerinde O'nun isminin anilmasini yasak edenden... daha zlim kim vardir?'[303] yetini syle yormuslardir: Mescidler, kalplerdir ve onlar islenen gnahlarla Allah'i anmaktan alikonur" (Tesniye sgasiyla "Pabularini ikar!" anlamina gelen) "Fah-la' na'leyk"[304] yeti hakkinda "na'leyk"in btini, dnya ve hirettir demislerdir. esSibl'den "Fahla' na'leyk"in mnsi hakkinda: "Senden olan herseyden arin ki bize tam olarak ulasasin" dedigi nakledilmistir. Ibn At, "Fahla' na'leyk" hakkinda: "Kinattan siyril ve bu hitaptan sonra artik ona bakma" demistir. Yine o, "Na'l" nefistir; "mukaddes vd", kisinin dinidir; yani nefsinden kurtulmanin ve dinin ile bizimle birlikte olmanin vakti geldi, demektir. Daha baska seyler de sylemislerdir ki bunlarin hepsi, seleften gelen nakiller ierisinde bulunmayan mnlardir. Btn bunlar -eger nakli sahih ise- Arabm anladigi mnlarin disinda seylerdir ve Allah'in kelmi hakkinda muraddir diye ileri srlen ve delilden yoksun bulunan iddialardir. Hz. Eb Bekir Siddk syle derdi: "Eger Allah'in kitabi hakkinda bilmedigim birseyi syleyecek olursam, hangi gk beni altinda glgelendirir ve hangi yer beni stnde barindirir?" Hadiste de: "Kim Kur'n hakkinda kendi grsnce birsey sylerse, isabet etse de hata etmis olur'[305] Buna benzer daha baska uyarici szler vardir. Buna ragmen, izaha ihtiya duymamanizin sebebi, bu gibi szlerin kadri yce insanlardan nakledilmis olmasidir. Hatat el-Gazzl bile , Ihy'smda ve diger eserlerinde bunlara yer vermistir. Konu, bu insanlarin sz edilen yorumlardan ne kastettiklerini bilmeyen kimseler iin yanlis anlamalarin

olabilecegi bir yerdir. nk bu gibi szler karsisinda insanlar iki gruptur: Bir grup, onlari tasdik ve zahiri zere oldugu gibi alip kabul etmekte ve Allah'in kitabindan muradin o olduguna inanmaktadir. Bunun sonucunda, tefsir kitaplarinda o yorumlara ters dsen szlerle karsilastigi zaman ya onlari yalanlamakta ya da bocalamaktadir. Bir diger grup ise bu gibi yorumlari mutlak surette yalanlamakta ve reddetmekte; onlarin Allah'in kitabina yapilmis iftira ve yalanlar olduguna inanmakta ve onlari Btin tevilleri ile es tutmaktadir. Her iki grup da insaf llerinden biraz uzaklasmaktadirlar. Bu gibi problemleri izale iin konuya girmeden nce, bu kabilden nakledilen seylerin durumunun aiklik kazanacagi herkese kabul gren bir esasin ortaya konmasi gerekmektedir. O da sudur: [306]
ONUNCU MESELE:

Deriz ki: Kalplere dogan ve basiretlere yn olan Kur'an mlhazalar (i'tibrt-i Kurniyye[307]) eger sartlarini tam olarak bulundurmak suretiyle sahih olurlarsa iki kisimda mtalaa edilirler: 1. Asil dogusu Kur'n'dandir ve sir mevcut varliklar ona tbi olur. Basiret nurunun evrendeki perdeleri duraksamaksizm kaldirabilmesi iin, genel anlamda mlhazanin sahih olmasi gerekir. E-ger duraksama varsa, o mlahaza -seyr slkn tamamlamis ehl-i tahkikin aikladigi zere- ya sahih degildir ya da tam degildir. 2. Asil dogusu mevcudat olur -bunun cz' ya da kll olmasi farketmez- ve Kur'n mlhaza ona tbi olur. Eger birinci trden ise, o mlhaza sahihtir ve Kur'n'm btinini anlama konusunda o, problemsiz muteber kabul edilir. nk bu durumda Kur'n'm anlasilmasi, kalplere ancak Kur'n'm inis amacina uygun olarak dogar. Bu ama onun, mutlak olarak degil de ykmllklerin esidi ve haller itibariyle mkelleflerden her birine uygun dsecek sekilde tam hidayet olmasidir. Durum byle olunca, bu hidayetin yolu zere yrmek, sirt-i mstakim zere yrmek olacaktir. Sonra Kurani mlhazalar ancak ve ancak tak-lid ya da ictihad zere amel ynnden Kur'n'a ehil olan kimselerden dogabilir. Bylesi insanlar ise, aynen onunla amel etme, onun ahlakiyla ahlklarima konusunda onun sinirlarini asmadiklari gibi, mlhazalari sirasinda da Kur'n'in genel erevesini disari tasmazlar. Aksine onlara anlayis kapisi, onun ierdigi hkmlere uygun dsecek sekilde aralanir. Buna gre, bu trden olan Kur'n mlhazalarin normal

seyrinde cereyan etmis olacagi iin kabul grmesi ve muteber sayilmasi lzim gelecektir. Buna, Selef-i slih-den Kur'n'i anlayislari hakkinda bize kadar gelen nakiller sahitlik eder. nk onlarin tamami Arap dilinin ve ser' delillerin gerekleri dogrultusunda olan seylerdir. Nitekim daha nce aiklanmisti. Eger ikinci trden ise, o zaman Kur'n'm btinini anlamak iin onu dikkate alip almama konusunda durup arastirmak lzimdir. Onlarin mutlak olarak alinmasi mmkn degildir. nk onlar, birincinin aksinedir ve Kur'n'm anlasilmasi konusunda mutlak surette dikkate alinacaklarini sylemek sahih degildir. Bu durumda deriz ki: Zikri geen yetlerde sz edilen btini mnalarin, geen sartlarin geregi zere cri olmadiklari ortaya ikarsa, o zaman onlar Kur'an olmayan bir mlhazaya ynelik olacaklardir. Buna da vcd (ya da haric) mlhaza denir.[308] Bunlar vakiada yer aldiklan iin, Kur'n'a onlara uygun mnlar vermek sahih olur. O, bu cihetten, hss degil de msterek olur. Dolayisiyla byle bir mlhazada bulunan kimseden, ona uygun dsen bir sahit istenmez. Ancak mrsidin ihtiya duydugu hari.(?) O hss bir durumdur ve bu-rasiyla ilgili olmayan kendi basina bir ilimdir. Bu yzden de mahalline hasredilir: Buna gre "el-cr z kurb" nm kalp; "el-cr el-c-nb" n nefs-i tab'... olmasi bir mlhaza olarak sahih olabilir. nk varlik leminde bulunan seylerin birbirine karsilik tutulmasi, erbabi katinda hem sahih hem de kolaydir. Su kadar var ki, ilimde yksek payeye ermis olmayan ya da onun irsadi altinda bulunmayan kimseler iin bu, aldatici olmaktadir. Sonra, Kur'n hakkinda bu tr mlhazalar ileri sren kimseler, hitaptan maksd olan mnnin sadece bu oldugunu iddia etmemislerdir; bilakis mlhazasini ileri srmekte ve onun murd-i ilh oldugu konusunda ise skt etmektedirler. Eger bu kabilden birsey gelmis ve sahibi murd-i ilhnin o oldugunu sylemisse, o, Kur'n ile vcd (yani haric ya da vki') mlhazalar arasinda ayirim yapmayan hal erbabindan olmalidir. Bu durum, en ok sey-r slk esnasinda epey yol alan, yolunda yryen fakat henz matlbuna ulasamayan kimselerde grlr. Btmlerden vb. olup da szne bir deger verilmesi gerekmeyen kimselerin ortaya attiklari seylere ise itibar edilmez. el-Gazzl, Misktu'l-envr'da, Ihy'nin Skr blmnde[309] ve Cevhiru*l-Kur*n adli kitabinda[310]Kur'n itibar ile digerleri hakkinda konuya aiklik getirecek rnekler vermistir. Oralara bakarak konu zerinde dsnnz. Basari ancak Allah'tandir. Fasil: Ayni durum Snnet iin de szkonusudur; nk gerek Kitap ve gerekse Snnet geen ve sahitleri ortaya konulan sahih mlhazalara ve ayni sekilde haric itibarlara aiktir. Benzer seyleri, "Ierisinde kpek ve suret

bulunan eve melekler girmez"[311] hadisi vb. hakkinda da farzetmislerdir. Hak ve dogruya ulasma yolu aiklik kazandigina gre, burada tekrara girmeye gerek duymuyoruz[312] .
ONBIRINCI MESELE:

Medine dneminde inen srelerin Mekk sreler zerine bina edilerek degerlendirilmeleri, keza Mekk ve Meden olan srelerin de kendi aralarinda nzul sirasina gre birbiri zerine tertip edilerek ele alinmalari gerekir. Aksi takdirde dogru olmaz. Bunun delili sudur: Medine dneminde gelen srelerin mnsi ogu kez Mekk olanlarin mnsi zerine kurulmustur. Nitekim her iki dnemde, sonra gelen nasslar da, daha nceden gelmis olanlarin zerine tertip edilmistir. Bu sonucu istikra ortaya koymustur. Bu ya bir mcmelin beyani, ya umumun tahsisi, ya mutlakin takyidi, ya detaylari getirilmemis olan seylere aiklik kazandirilmasi veyahut da tamamlanmamis olan seylerin tamamlanmasi yoluyla olmustur. Bunu teyid eden ilk sahit, seriatin bizzat kendisidir; nk o, ahlk gzellikleri tamamlamak ve Ibrahim'in [seriatindan tahrife ugrayan seyleri dzeltmek iin gelmistir,[313] Bu ilk sahidin arkasindan En'm sresi gelir. Bu sre inanlarin esaslarini ve dinin temellerini aiklamak zere inmistir. Alimler, Kelm limlerinin Vcibul-Vcd'un (yani Allah'in) isba-tindan baslayarak devlet baskanligina kadar siraladiklari tevhid esaslarini bu sreden ikarmislardir. Bu onlarin syledikleri. Bir de bizim kitabimizda ortaya koydugumuz bakis aisindan yaklasildigi zaman, bu srede seriatin btn kll kaidelerinin aiklanmis oldugu yakindan grlecektir.[314] Bu kaideler yle bir zellik arze-der ki, bunlardan biri ihlle ugradigi zaman seriatin dzeni bozulur; onlardan biri bulunmasa genel esaslar eksik kalir. Sonra Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettikten sonra kendisine gelen ilk sre Bakara sresi oldu. Bu sre, En'm sresinde konulmus olan temeller zerine kurulan takvanin esaslarini belirtmistir. nk bu srede mkellefe ait btn fiillerin hkmleri aiklanmistir. Eger baska srelerde de ele alinmislarsa, bu Bakara sresinde bulunanlarin tafsilati mahiyetindedir. Bakara sresi (mkellefe ait fiillerle ilgili olmak zere) anahatlariyla su konulari ierir: Islm'in esaslari olan ibdetler; yemek, imek vb. konularla ilgili hkmler; alis-veris, nikh, talk ve bunlarla ilgili konular gibi muamelt; ceza hukuku ile ilgili hkmler...Ayni sekilde bu sre, dinin, nefsin, aklin, neslin ve malin korunmasi gibi zarur esaslari da ierir. Eger bu srede, En'm sresinde olmayan birseye temas edilmisse, bu ikml esasina mebn olmustur. Daha sonra gelen Meden sreler, aynen sonraki tarihli Mekk srelerin En'm sresi zerine bina edildigi gibi, Bakara sresi zerine kuruludur. Diger sreleri de inis sirasina gre ele aldigimiz zaman,

tipa tip onlarin da kendi aralarinda ayni durumda olduklarini grrz. Bu itibarla Kitap zerinde degerlendirme yapacak kimselerin bu noktayi gzardi etmemeleri gerekmektedir. nk bu, Tefsir ilimlerinin inceliklerindendir ve kisi, bu konudaki bilgisi oraninda, Allah Tel'nin kelmini daha iyi bir sekilde kavrayabilecektir. Fasil: Ayni durum Snnet iin de varittir. nk o, Kitab'm aiklayi-cisidir. Dolayisiyla degerlendirme ve aiklama konusunda, mutlaka Kitab'a uygun bir sekilde ele alinacaktir Onlardan hangisinin tarih itibariyla daha sonra varit oldugunu bildigimizde, hadislerde meydana gelen nsih ve menshlan ayirt edebiliriz. Nitekim Kur'n'da da durum ayni idi. Henz Islm'in btn hkmleri konulmadan nce pek ok hadis vrid olmustu. Bunlarda pekl mutlak ve umm ifadeler bulunmus olabilir ve muhtemelen bunlar bazi spheler de uyandirabilir. Bunlar, eger tm hkmler yerlestikten sonra vrid olsaydi, oldugu gibi anlasilacakti. (Ancak byle olmadigi iin bazi yanlis anlasilmalar da olmustur.) Mesel su hadislerde oldugu gibi: "Kim, Allah'tan baska ilh olmadigina inanarak lrse, cennete girer[315]"Kim canugnlden Allah'tan baska ilh olmadigina ve Muhammed'in de O'nun rasl olduguna sehadet ederse, Allah ona atesi haram eder'[316] Bu mnda daha birok hadis vardir ki, hep bu yzden Islm mmeti arasinda, m'min olup da gnah isleyen kimse hakkinda cidd grs ayriliklari olmustur.[317] Mrcie firkasi, bu tr hadislerin mutlak ifadeli zahirlerine tutunmustur. Onlara gre, bu hadislere muariz olan diger deliller tevil edilirler. Ehl-i snnet ve'1-cemat ise onlarin grslerinin aksini savunmuslardir. Nitekim bunlar kitaplarinda aiklanmistir. Onlar da bu hadislerin zahir ifadelerini tevile tbi tutmuslardir. Bu cmleden olmak zere seleften bazilari, bu hadisler msl-manlarin ilk halleriyle ilgilidir; o dneme has olmak zere sylenmistir, demisler ve o zaman henz farzlarin, emir ve yasaklarin konulmadigini belirtmislerdir. Bilindigi zere o vakitte len m'min birisi, mesel hi namaz kilmadigi, oru tutmadigi ve seriatta daha sonradan haram kilinan seyleri de isledigi halde kendisine bir gnah gerekmeyecektir. nk henz bu seylerden hibiri ile mkellef tutulmus degildi. Dolayisiyla o, mslmanliginin gereklerinden hibirseyi zayi etmis olmuyordu. Nitekim, sarap haram kilinmadan nce, sarap imis ve o halde lms kimselerin de hibir gnahlari olmayacagi bizzat Kur'n tarafindan aiklanmis bulunmaktadir: "inananlara ve yararli is isleyenlere daha nceleri tatmis olduklarindan dolayi bir gnah yoktur'[318] Ayni sekilde kible degistirilmeden nce len bir kimsenin, Beyt-i Makdis'e (Kuds) dogru kilmis oldugu namazlarindan dolayi herhangi bir sorumlulugu olmayacaktir. Nitekim, "Allah, ibadetlerinizi

bosa ikaracak degildir"[319]yeti de bunu beyan etmektedir. Bu kabilden daha birok sey vardir ki, konumuza aiklik getirecek trdendir. Btn bunlar, nasslarin zaman itibariyla siraya konmasinin Kitap ve Snnetin anlasilmasinda faydali olacagini gstermektedir. [320]
ONIKINC MESELE:

Kur'n tefsirinde orta yol ve itidal zere bir metot izlenmelidir. Selef-i salibin byk ognnlugunun tavri bu sekilde olmustur. Hatta bu, onlarin zellikleriydi diyebiliriz. Bu meziyetle-riyle onlar, Kur'n'm maksatlarini ve ierdigi btini mnlari bilme konusunda insanlarin en anlayislilari ve limlerin en nde gelenleriydi. Ancak itidal izgisi birakilarak iki asiri utan birine kaildigi da olmustur. Bunlar ya ifrat ya da tefrit taraflaridir. Her ikisi de ktdr.Tefrit gsterenler, Kur'n'in tefsiri konusunda sadece indigi dil ile -ki Arapa oluyor- yetinmek istemisler (ve ona Araplarin bilmedigi mnlar yklemeye alismislardir). Ierdigi mn ve maksadi grenmek iin herhangi bir gayret sarfetmemislerdir. Daha nce de getigi zere Btinlerin vb. yaptigi gibi. Bu gibilerin yaptiklari tefsirlerin reddedilecegi ve onlara dayanilamayacagi konusunda herhangi bir anlasmazlik yoktur.Ifrat yolunu tutanlar ise, Kur'n'in anlasilabilmesi iin bir baska yne gitmislerdir. Maksid blmnde de getigi gibi seriat mmdir ve o indigi sirada Araplarca bilinmeyen (astronomi, felsefe gibi) seyler, seriati anlamak iin dikkate alinmaz. Keza orada, kelm ve lafizlar zerinde sadece terkip olunan mnya ulastirmasi aisindan durulacagi ve bunun tesinde esitli arastirmalara girilmeyecegi belirtilmisti. Terkip olunan mnyi elde etme abasinin disinda kalan seyler, eger istenilen seyler ise onlar ikinci kasitla, ve maksd olan mnyi anlamaya yardimci olmasi ynnden olmaktadir; mecaz, istiare ve kinaye gibi. Durum byle olunca kelm zerinde onu anlamak iin kisinin dsnmemesi gerekir. Eger dsnme ihtiyaci duyuyorsa, o gzel olan tarzdan ikip kt ve tekellf olan tarza kayiyor demektir. Bu ise, Arap dilinin zelliklerinden degildir. Tekellf ile anlasilir olmak Arap diline yakismayinca ncelikli olarak Kur'n iin de yakismayacaktir. Sonra bu tr lzumsuz tetkikler, insan ile hitap arasina girer ve hitaptan gzetilen mnnin kavranmasini, sonra da onun geregi olan kullugun icrasini engeller. Kur'n, mazeret gsterir, korkutur; mjde verir, uyarir, sirt-i mstakime evirir. O, iste budur, onu bu sekilde anlamak gerekir. Onun mnsini anlayan ve o mnnin ibareden maksat oldugunu gren, sonra korku ve mit arasinda kollarim sivayarak alisma ve gayret ierisine giren, onun geregine uygun dsmek ve muhalefet durumuna girmemek iin var gcn ortaya koyan kimse ile; lafizlara takilip kalan, szn syle ya da byle gzelligi ile oyalanip, asil maksat

olan mnyi kavramayi ihmal ederek, yok falan lafiz mn ayni oldugu halde mteradifleri ierisinden niin seilmis; yok falanca lafizlar arasinda cinas varmis, yok lafizlar syle olursa syle gzel olurmus... gibi asil maksadi kavramak iin hi de zarur olmayan hususlar zerinde duran, kimse arasinda ne kadar fark vardir! Akli basinda herkes bilir ki, hitaptan maksat, szn ibaresi zerinde derinlesmek degildir; aksine maksat, o szle ne ifade edilmek istendiginin kavranmasi ve mnnin yakalanmasidir. Bu hususta, akli basinda olan hibir kimsenin sphe etmesi mmkn degildir. Syle demek dogru degildir: Lafiz ve ibare zerinde yogunlasmak mnlarin kavranmasi iin bir vesiledir ve bunda limlerin icmi vardir. Bu durumda, inkri mmkn olmayan birseyin inkri nasil sahih olabilir? Sonra vesile ile ugrasmak ve bunun iin gerekli olan ykmllkleri stlenmek, maksd olan mn ile ugrasmaktan nce geldigi genelde inkr olunamayacak bir husustur. Aksi halde Arap dilinin tm kisimlari ile yerilmis olmasi gibi bir sonu lazim gelir ki, bu limlerin ittifaki ile byle degildir. Itiraz dogru degildir; nk biz, ileri srlen seylerin mutlak olarak lzumsuzlugunu sylemiyoruz. Nasil diyebiliriz ki, biz Allah'in kelmindan muradini ancak Arapa sayesinde anlamaktayiz. Bizim burada karsi iktigimiz sey, bu konuda mtekellimin (konusanin) muradi oldugunda sphe edilen, ya da onun muradi olmadigi zan lsnde bilinen veyahut da yle olduguna kesin hkmedilen ifrat durumudur. Hem sonra Araplar, kendi dillerinde byle bir kasit bulundurmamislar, bu mmetin selefi de byle bir ugrasida bulunmamistir. Yarin kiyamet gnnde Allah Tel'nin: yetleri[321] hakkinda, "Benim bunlardan cinas kastettigimi nereden ikardiniz?" demeyecegine bizi kim temin edebilir?[322] nk Kur'n hakkinda bu gibi iddalarda bulunmak ve onlarin sz sahibince maksd oldugunu savunmak gerekten ok tehlikelidir ve bu gibi cretkr isler: "Onu dilinize dolamistiniz. Bilmediginiz seyleri agziniza aliyordunuz. Onu nemsiz birsey saniyordunuz, oysa Allah katinda nemi bykt"[323] yetinin mnsi[324] altina girer ve Allah'in kitabi hakkinda re'y ile sz sylemek olur. Bu anlattiklarimiz "Kadinlara dokundugunuzda..[325]"Her ikisi de yemek yerlerdi'[326]vb. seklinde rnekleri bulunan kinayeden farklidir. nk kinaye Arap dilinde yaygin olarak bulunur, szn gelisinden anlasilir; dolayisiyla onun dilcilerce zorunlu olarak dikkate alinacagi malumdur. Cinas vb. ise yle degildir. Aralarindaki ayirim, mnya yardimi olup olmamasi sebebiyledir. Cinasta bu yoktur. Bunun sahidi, -Eb Ubeyde'nin de dedigi gibi- topuguna iseyen kaba bedevi Araplarda ve onlar gibi olanlarda cinasin ok nadir,

kinayenin de yaygin olarak grlmesidir. Cinas gibi seyleri hlis Araplarda grmek imknsizdir, bunlara ancak safligini yitirmis Araplar'da (muelledn) ve onlarin szlerini dilde delil olarak kullananlarda rastlanir. Kisaca demek istiyoruz ki, her ilmin bir itidal hali, ifrat ve tefrit olmak zere iki de asiri hali bulunur. Her iki asiri u da yerilmistir; vlms olani orta halidir. [327]
ONIKINCI MESELE:

Bu mesele bir nceki zerine kuruludur.[328] Itidal halinin orta yolcu metot oldugu belirmekle birlikte, onu elde etmek mehul kalabilir. Mehul birsey zerine yollamada bulunmak ise bir fayda saglamaz. Dolayisiyla onu elde edebilmek iin mutlaka basvurulacak bir kistasin bulunmasi gerekir. Allah'tan yardim isteyerek diyoruz ki: Szn sevk sekilleri; hal, zaman ve olaylara gre farklilik arzeder. Bu, Men ve Beyn Ilminde bilinen bir husustur. Burada bizim sze kulak veren ya da onu anlamaya alisan kimseden devamli olarak hatirinda tutmasini istedigimiz sey, hem olayi, hem de halin geregini dikkate alarak szn basindan sonuna kadar onu bir btn olarak ele almasi ve o sekilde degerlendirmesidir. (Buna kll yaklasim diyebiliriz.) Szn sadece basina bakip sonunu terketmesi, ya da bunun aksine sonuna bakip basini dikkate almamasi gibi bir durum ierisine dsmemelidir. nk konu, her ne kadar birden fazla cmle ierse bile, bunlar birbirlerine baglidir. nk hepsi tek olay hakkindadir ve tek birsey iin inmistir. Bu durumda sz anlamak isteyen kimsenin, mutlaka onun basini sonuna, sonunu da basina vurmasi ve bir btn halinde degerlendirmeye tbi tutmasi gerekecektir. Iste o zaman mkellef, Sri'in maksadini yakalamis olacaktir. Eger degerlendirme esnasinda sz bir btn olarak ele almaz ve onun paralari zerinde durursa (cz' yaklasim), bu durumda O'nun muradini elde edemez. Degerlendirme sirasinda szn bir kismi ile yetinile-rek diger bir kismini ihmal etmek dogru olmaz. Bundan ancak, mtekellimin maksadi aisindan degil de, Arap dilinin geregi zere szn zahir mnsini anlamak sirasinda yapilacak is istisna olur. Degerlendirmeci bu isi yaptiktan sonra yani Arap diline gre zahir mnyi tesbit ettikten sonra, tekrar btn olarak sze dner ve ok srmez kendisine murad olunan mn gzkr; artik onunla kulluk icrasinda bulunmasi gerekir. Bazen szden maksadin ne oldugunu anlama konusunda nzul sebepleri yardimci olur. nk nzul sebepleri, degeriendirmeciye karisik gelen yerlerde yete bakis aisini belirler ve bylece onun, maksadi yakalamasini kolaylastirir. zerinde degerlendirme yapilacak olan sz, -uzun ya da kisa olmasi farketmez- tek bir konu hakkinda gelmis olabilir. Mufassal[329]srelerin

ogu bu trdendir. Bazen de esitli ailardan degerlendirmeye aiktir; yani birden fazla konu hakkinda inmis olabilir; Bakara, l-i Imrn, Nisa, Ikr'... sreleri gibi. Srenin ayni anda inmis olmasi ile peyderpey inmesi arasinda bu aidan fark yoktur. Ancak bu ikinci kisimdan olanlarin iki aidan degerlendirmeye tbi tutulmalari szkonusudur: 1. Birden fazla konu iermis olmasi aisindan. Bu durumda her konu kendi basina ayri ayri ele alinir ve iste bu aidan, szden gzetilen maksat ve fikh hkm elde edilmeye alisilir. Bu nokta aiktir ve hakkinda herhangi bir diyecek yoktur. Bu aidan ele alinmasi hasebiyle, birinci kisimdan olanlarla da mstereklik arzeder; ierdigi ilim ve fikh sonulari elde etme konusunda aralarinda bir fark yoktur. 2. Srenin teskil ettigi nazim ve btnlk aisindan. Bilindigi gibi srelerin tertibi vahye dayanmakta, bu konuda insanlarin grslerine yer verilmemektedir. Bu aidan bakildiginda bunlar da birinci kisimdan olanlarla mstereklik arzeder. nk birden fazla konu ierse de vahiyle siralanmis bir nazimdir. Bu aidan bakilmasinin amaci her ikisinde de zahir bir sekil zere fikh sonulara ulasmak degildir. Ondan elde edilmeye alisilan sey, sadece Kur'n'm bazi i'cz ynlerinin ve daha nceki meselede aiklanan hususlarin[330] ortaya ikmasidir. Bunlar iin de szn basindan sonuna kadar bir btn halinde ele alinmasi ve szkonusu btn bakis ailarinin dikkate alinarak degerlendirilmesi gerekecektir. Sredeki mesel sadece nazim ynn dikkate alarak yapilan bir degerlendirme fayda vermeyecektir. Bir sonuca ulasilabilmesi iin btn ynlerin dikkate alinmasi gerekmektedir; onlardan sadece bazisi ile yetinerek diger bir kismini terketmek, maksadi yakalamak iin yeterli degildir. Nasil ki hkm elde edilirken, konu ile ilgili yetlerden sadece bir kismini gz nnde bulundurmak ve bir kismini ihmal etmek ulasilan sonucu saglikli kilmayacagi gibi, burada durum ayni sekilde olacaktir. Mesel Bakara sresini ele alalim: Nazim aisindan bu tek bir kelmdir ve farkli muhtevada esitli trden szler iermektedir. Bunlardan bazilari, ulasilmak istenen sonuca yapilan bir giris ve n hazirlik mahiyetindedir; bazisi btnleyici ve tamamlayicidir; bir kismi srenin indirilisinden gzetilen maksat -ki bu btn konularla ilgili olmak zere ser' teklf hkmleri koymaktir- olmaktadir. Yine bu srede basta belirtilen konulari tekit ve teyide ynelik sonu mahiyetinde ifadeler vardir. Burada, bu kisimlarla ilgili olmak zere rnek vermemiz gerekmektedir.

Bylece ne demek istedigimiz daha iyi aiklik kazanacaktir. "Ey inananlar! Oru, sizden ncekilere farz kilindigi gibi size de farz kilindi. ... Allah, insanlara yasaklardan sakinsinlar diye yetlerini bylece apaik bildirir'[331] Bu bes yet her ne kadar ayri ayri vakitlerde inmisse de, tek bir kelmdir ve hepsinin de maksadi oru ve hkmlerini, nasil tutulacagini, kazasini ve ilgili diger nemli ve oru iin temel olacak konulari aiklamaktir. Sonra "Aranizda mallarinizi haksizlikla yemeyin...[332]yeti gelmektedir. Bu da baska bir szdr ve ayri bir konuyu ve ilgili hkmleri aiklamaktadir. Sonra "Sana hill halindeki aylari sorarlar. De ki: Onlar, insanlarin ve hac vakitlerinin lsdr'[333] buyrugu gelir. Bazilarina gre sz burada bitmektedir. Baskalarina gre ise arkasindan devam eden, "Evlere arkalarindan girmeniz iyilik degildir; iyi kimse..." kismi, her ne kadar baska bir konuya da temas ediyorsa da, hilllerle ilgili meselenin tamamlayicisidir. Nitekim her iki gruba gre de bu yet "De ki: Onlar, insanlarin ve hac vakitlerinin lsdr" ifadesiyle hac hkmleri iin bir hatirlatma ve mukaddime mahiyetindedir. Kevser sresi, tek bir konu (kaziyye) hakkinda inmistir. Ikra' sresi, iki konu iermektedir: Birincisi "insana bilmedigini gretti" yetine kadar; digeri de oradan sonuna kadardir.M'minn sresi, her ne kadar birok mnyi ierse de, tek bir konu iin inmistir. nk bu sre Mekk srelerdendir. Mekk srelerin byk ogunlugunda su tema islenir; onlarin esasim da Allah Tel'ya kulluga davet teskil eder: 1. Bir ve gerek olan Allah Tel'nm vahdaniyetini ortaya koymak. Ancak bu esitli yollarla yapilmistir: Bazen sirkin mutlak olarak reddedilmesiyle yapilmis, bazen kfirlerin iddia ettikleri seylerle ilgili reddiyeler seklinde olmustur. Mesel, putlarin Allah'a yak-lastmci oluslari, Allah'a ocuk isnadi vb. mesnetsiz sakat iddialarin reddi gibi. 2. Hz. Muhammed'in peygamberligini isbat etmek; onun btn insanlara gnderilmis Allah'in peygamberi ve Allah katindan getirdigi seylerde dogru oldugunu ortaya koymak. Bu da yine esitli yollarla yapilmistir: Mesel onun gerek bir peygamber oldugunu isbat, kfr ve inatlari sebebiyle ona ynelttikleri yalanci, sihirbaz, mecnun, Kur'n'i bir baskasindan aldigi... vb. iftiralari reddetmek gibi. 3. ldkten sonra dirilme ve hiret hayatinin isbati. Bu hayatin hi kuskusuz bulundugu aik deliller ile ortaya konulmustur. Kfirlerin inkra kalkisabilecekleri btn ynler dikkate alinarak, onlari reddedecek, hiret

hakkindaki spheleri izale edecek, inkarcilari susturup, ilzam edecek deliller getirilmistir. Mekke dneminde inen Kur'n srelerin genelde islemis oldugu temel konu iste bunlardir. Mekk olup da ilk bakista bunlarla ilgisi yok gibi gzkenler zerinde dsnldg zaman, onlarin dahi sonu itibariyla bu seye ynelik olduklari grlecektir. Bu maksada tbi olarak; zendirici, uyarici ve korkutucu (tergb ve terhb) mahiyetli olan nasslar, darb-i meseller, kissalar, cennet ve cehennem ve kiyamet gnnn tavsifleri vb. gelir. Bu anlasildiktan sonra mesel M'minn sresine dnecek olursak, bu temayi orada gayet aik olarak grecegiz. Ancak bu srede agirlikli olarak gze arpan sey, kfirlerin peygamberligi inkrlari ve onlara verilen cevaplar olmaktadir. Peygamberlik messesesi, diger iki temanin girisi mahiyetindedir, o yzden de nemlidir. Onlar, bu inkarci tutumlarina peygamberin insan {beser) olusunu sebep gstermislerdir. Kendileri gibi bir kimsenin peygamber olarak gnderilmesini, ya da bu mertebeye kendileri varken baska birisinin gelmesini kabul edememislerdir. Bu itibarla sre, beseriyet vasfini ve onlarin bununla ilgili olarak zerinde niza ettikleri konulari ve insanin Allah'in semesine ve zel ikramina layik olabilmesi iin en ekmel sekilde nasil olmasi gerektigini beyan etmistir. Sre cmle ile baslamistir: Birincisi -ki bu makama en uygun olanidir-: Kul iin olmasi gereken zellikleri belirtmis ve bunlar bir kulda bulundugu zaman Allah Tel'nin o kimseyi yceltecegini ve ona ikramda bulunacagini ifade etmistir. Bu, "M'minler saadete ermislerdir" ilk yetinden "Onlar orada (Firdevs cennetinde) temelli kalacaklardir"^ kadar devam eder. (23/1-11 arasi). Ikincisi: Insanin yaratilisini ve geirdigi evreleri aiklayan cmle. Burada ibret alma geregi vurgulanmis ve yaratilis hali byle olan bir insanin kendisi gibi birini ta'neylemesine aslinda imknin olmadigi isaret edilmek istenmistir. ncs: Insanin dis dnyadan desteklendigini belirten cmle. Bu meyanda insanin hayatinin idmesi iin gerekli olan seylerin var edildigi bildirilmistir. Bu gklerde ve yerde ne varsa hepsinin Insanin emrine mde kilinmasi ile yapilmistir. Insanin degerini ve serefini gstermek iin sadece bu bile yeterlidir. Sonra daha nce geen kavimlerin peygamberleriyle olan kissalari anlatilmis, peygamberlerine karsi esitli gerekelerle onlari alaya aldiklari ifade edilmistir. Alaylarina sebep olarak peygamberlerin insan olmalarini gsterdikleri belirtilmistir: Mesel Nuh ile kavminden bahseden kissada: "Milletinin inkarci ileri gelenleri: 'Bu, sizin gibi bir insandan baska birsey

degildir. Sizden stn olmak istiyor. Allah dilemis olsaydi melekler indirirdi3 "[334] Duyurulmustur. Sre sonra, baska kavimlere de, meleklerden degil yine kendilerinden yani beserden peygamberler gnderildigini anlatmistir. Ama onlar syle demislerdir: "Bu yediginizden yiyen, itiginizden ien sizin gibi bir insandan baska birsey degildir[335]; "Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz, hsrana ugrayacagimda sphe yoktur'[336]"Bu, sadece Allah'a karsi yalan uyduran bir adamdir (yani beserdir). Biz ona inanmayiz'[337]"Sonra birbiri arkasindan peygamberlerimizi gnderdik. Her mmete peygamberi geldike onu yalanci saydilar'[338]Bu yette "raslh" yani peygamberi seklinde belirgin gelmesi, "o kavimden oldugunu bildigin peygamber" anlamini vermek iindir. Sonra Ms ve H-rn peygamberlerin kissasini anlatmis, Firavun ve erkninin onlari: "Milletleri bize kul iken, bizim gibi iki insana mi inanacagiz?'[339] diye reddettiklerini belirtmistir. Btn bunlar, kfirlerin beserden bir peygamber olamayacagi iddiasiyla peygamberlik mertebesine iltifat etmediklerinin hikayesi olmaktadir ve bunlari anlatmanin amaci Hz. Muhammmed'i teselli etmektir. Sonra peygamberlerin insan olmalari vasfinin utanilacak/yeni birsey olmadigini, btn peygamberlerin insan oldugunu, dolayisiyla diger insanlar gibi yediklerini, itiklerim; onlarin ayricaliklarinin bir baska ynden oldugunu aiklamistir. Musa'nin peygamberligini anlattiktan sonra syle demistir: "Meryem oglunu da, annesini de mucize kildik[340]Ama buna ragmen onlar yiyip iiyorlardi. Sonra syle buyurmustur: "Ey peygamberler! Temiz seylerden yiyin, yararli is isleyin"[341] Yani, bu Allah'in size olan nimetlerindendir. Salih amel, o nimetler iin skrdr ve sahibini sereflendirir. Peygamberleri ayricalikli kilan iste budur; yoksa ^tt ameller degildir. "Sphesiz bu, bir tek mmet olarak sizin mmetinizdir..[342]yeti, aralarinda esitlik olduguna ve onlarin tmnn beserden seilmis bulunduguna isarettir. Sonra bu konu, baslangi cmlesinin mnsina benzer bir ifade ile: "Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin yetlerine inanirlar. Rablerine es kosmayanlar, Rableri-ne dnecekleri iin kalpleri rpererek vermeleri gerekeni verenler, iste onlar iyi islerde yaris ederler, o ugurda ileri geerler'[343] tamamlanmaktadir. Srenin basindan buraya kadar takip edilen seyir zerinde dsnldg zaman, zikredilen mnnin amalanmis oldugu hemen anlasilir. Bir mn daha var: O da sudur: Kfirlerin, beser olduklari iin peygamberleri yalanlamalari ve onlari dikkate almamalari, kendilerini byk grmeleri ve Allah'a ve Peygamberine karsi bas kaldirmalari yzndendi. Srenin ilk baslangi cmlesi, belirtilen sekillerle Allah'a kullukta bulunmak suretiyle kisinin kendisini byk grmemesine isaret ediyor. Ikinci cmle de bunu teyid ediyor. Syle ki: Insan yoktan varlik alanina ikarilarak belirli

evrelerden geirilmistir. zerinden getigi yedi evrenin her biri zaafin son noktasini gsterir. stelik yoktan var edilmistir. Asli ve zelligi byle birisinin, kendisini byk grmesi yakisik almaz. nc cmle ise, insanin zikredilen seylere ihtiyaci bulundugunu; eger Allah Tel onlari yaratmasaydi geerli olan tabiat kanunlarinin geregince insanoglunun hayatini idame ettirmesinin mmkn olmayacagini belirtir. Yaratilisinda, gelisme ve hayatini srdrmesinde bylesi ihtiya ierisinde bulunan bir yaratigin, kendisini byk grmesi ayiptir. Dolasiyla btn bunlar, onlari susturma ve ilzam etme kabilinden getirilmistir. Allahu a'lem! Sonra Nh kavminin kissasini zikreder ve syle der: "Milletinin esrafi 'Biz senin beyinsiz oldugunu gryor ve seni yalancilardan saniyoruz' dediler"[344] Ondan sonra gelenler hakkinda da ayni sey szkonusu olmustur: "Onun inkarci ve hirete kavusmayi yalanlayan milletinin esrafi -ki biz onlara bu dnya hayatinda nimet vermistik- syle dediler: 'Bu yediginizden yiyen, itiginizden ien, sizin gibi bir insandan baska birsey degildir'[345]Ms kissasinda Firavun ve erkni: "Milletleri bize kul iken, bizim gibi iki insana mi inanacagiz?'[346] demislerdi. Btn bunlar, onlarin kavimleri ierisinde sahip olduklari seref ve itibardan dolayi bu szleri sylediklerini gstermektedir. Sonra; "Ey Muhammedi Onlari bir sreye kadar sapikliklariy-la basbasa birak. Kendilerine mal ve ogullar vermekle, iyiliklerde onlar iin acele ettigimizi mi zannederler?'[347]buyurur. Bu yetler ise, Kureys esrafina yneliktir. Onlar, serefin mal ve ogullarla oldugu inancina kapilinca, Allah Tel onlarin bu dsncesini reddeder ve asil serefin su vasiflara sahip olanlarda bulundugunu belirterek syle buyurur: "Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin yetlerine inanirlar. Rablerine es kosmayanlar, Rablerine dnecekleri iin kalpleri rpererek vermeleri gerekeni verenler, iste onlar iyi islerde yaris ederler, o ugurda ileri geerler'[348]Sonra yetler onlarin bolluk ierisinde yzdklerini ve sonularinin ne olacagim beyana baslar, onlar zerine olan Allah'in nimetlerini sayar, peygamberligin sihhatine dair deliller serdeder ve onun Allah'tan getirdigi seylerin hak oldugunu, bu meyanda Allah'in birligini, O'nun her trl sirkten uzak oldugunu, inanan inanmayan herkes iin hiret hayatinin bulundugunu hlin gerektigi sekilde ve her iki gruba uygun dsecek bir slupla ortaya koyar. Bu genel yaklasim, bir btn olarak sreye tatbik edildigi zaman, daha nce belirtilen temanin tam olarak islenmis oldugu gzkr. Tabi bu Kur'n'in kendi usl ve tarzina uygun bir sekilde olmaktadir. Bu sylediklerimizi, Kur'n'in diger srelerine tatbik etmek isteyen kimse iin deneme kapisi aiktir. Basari Allah'in elindedir. Bylece grlmstr ki,M'minn sresi, tek bir konu hakkinda[349] tek bir kelmdan ibarettir. br taraftan bu srede esitli peygamberlerin kissalari zikredilmistir; Nh,

Hd, Salih, Lt, Suayb, Ms ve Hrn gibi. Bu, Hz. Muhammed'in , kfirlerin inadi ve kendisini esitli iftiralarla yalanlamalari karsisinda ektigi sikintilardan dolayi teselli ve kalbinin takviye edilmesi iindir. Bundan dolayidir ki, zikredilen kissalar kendisinin karsilastigi sekiller zere zikredilmistir. Bu yzden de ayni kissanin anlatilis sekli, halin farkliligi sebebiyle degisik sekillerde cereyan etmistir.[350]Hepsi de haktir ve vkidir; onlarin sihhatinde herhangi bir kusku yoktur. Kisaca, Kur'n'i anlamak isteyen kimsenin, yukarida rnekleriyle aiklanan yaklasim tarzini sergilemesi gerekmektedir. Kendisinden yardim istenilecek yalniz Allah'tir. Fasil: Hitabin bizzat kendisi degil de kullara ynelik olmasi hasebiyle, btn srelerinin tek bir kelm olarak kabul edilmesi mmkn mdr? Bizzat kendisi aisindan Kur'n tek bir kelmdir ve bunda herhangi bir sekil ya da itibarla teaddd (esitlilik) bulunmamaktadir. Nitekim, bu konu Kelm ilminde aiklanmistir. Burada ele alinan konu, Kur'n'in, kullarca bilinir olan seylere indirgenerek onlara ynelik bir hitap olmasi iti bariyla dir. Bu konu esitli ihtimallere aik ve tafsile muhtatir: Degerlendirme sirasinda geen mn itibariyla Kur'n'in tek bir kelm halinde ele alinmasi sahihtir; yani Kur'n'm bir kismini anlamak, su ya da bu sekilde diger kisimlarim anlamaya baglidir. nk Kur'n, kendi kendisini tefsir eder. Hatta Kur'n'da yle konular vardir ki, eger bir baska yerinde aiklanmayacak olsa onlari gerek anlamda anlamak imknsizdir. nk Kur'n'da bizzat ele alman, mesel, zarriyyttan olan bir konu, (bir baska yerde) hciyyt ile kayitlidir. Durum byle olunca, Kur'n'in bir kismini anlayabilmek, diger kisimlarini anlamaya baglidir. Byle bir durumda olanin, tek bir kelm oldugunda da sphe yoktur. Su halde bu aidan bakildigi zaman Kur'n tek bir kelm olacaktir.[351]Tek bir kelm olmamasi da sahihtir ve bu daha da aiktir. nk o, mn ve baslangi itibariyla ayri ayri sreler olarak indirilmistir. Onlar bir srenin bitip digerinin basladigini, szn basinda besmele'rn inmis olmasiyla biliyorlardi. Belirli olay ve sebepler zerine indirilmis olan yetlerin ogu da ayni sekilde, mn bakimindan mstakil olur. Bunda da herhangi bir problem yoktur. [352]
ONDRDNC MESELE:

Kur'n tefsiri konusunda re'ye bas vurmak hakkinda hem zemmedici hem de onu gerektirici nakiller vardir. Bu konuda Hz. Eb Bekir'den nakledilen szler yeterlidir. O, kendisine Kur'n hakkinda sorulan bir soru zerine: "Eger Allah'in kitabi hakkinda bilmedigim birseyi syleyecek olursam, hangi gk beni altinda glgelendirir ve hangi yer beni stnde barindirir?'' diye cevap vermistir. Muhtemelen bu rivayette: "Eger kendi re'yimle birsey

syleyecek olursam..." ifadesi de vardir.[353] Sonra ona Kur'n'da zikri geen kell[354]hakkinda sorulmus, o syle cevap vermistir: "Onun hakkinda re'yimle cevap veriyorum; eger dogru ise Allah'tandir; eger hatali ise benden ve seytandandir. Kelle, syle syledir" Bu iki sz, Kur'n tefsiri hakkinda hem re'ye bas vurulabilecegini, hem de onun terkedilmesi gerektigini belirtmektedir. Bu ise bir eliskidir. Konuya syle aiklik getirebiliriz: Re'y, iki kisimdir: 1. Arap diline, Kur'n ve Snnete uygun dsen re'y: Kur'n ve snneti bilen limler iin bu kisimdan olan re'yin ihmal edilmesi, esitli sebeplerden dolayi mmkn degildir: a) Kur'n hakkinda, mnsinin aiklanmasi, ondan hkm ikarilmasi, lafzin yorumlanmasi ve ondan muradin anlasilmasi gibi yollarla mutlaka sz etmek gerekecektir. Btn bunlarla ilgili ihtiya duyulacak hersey, ncekilerden nakledilmis degildir. Bu durumda ya Kur'n karsisinda susulacak ve ahkmin tm ya da byk ogunlugu heba olacaktir. Bu ise mmkn degildir. Dolayisiyla mutlaka Kur'n hakkinda ona uygun sekilde sz etmek gerekecektir, b) Eger yle olsaydi, Hz. Peygamber yaptigi btn aiklamalari vahye dayandirmak suretiyle (ictihd degil) tevkifi olarak yapmis olurdu ve bu durumda da onun hakkinda hibir kimsenin degerlendirme yapma ve sz syleme hakki olmazdi. Hz. Peygamber'in byle yapmadigi ise malmdur. Bu da, onun byle birseyle ykml olmadigini gsterir. Aksine Hz. Peygamber kendi aiklamasi olmadan ani as ilam ayacak noktalari aiklamis, ve ic-tihad erbabinin ictihad yoluyla anlayabilecegi pek ok konuyu ise aiklamaksizm terketmistir. Dolayisiyla Kur'n'in tefsirinde her zaman iin tevkflik gerekli degildir, c) Byle bir konuda sahabe digerlerinden daha ihtiyatli davranirdi. Buna ragmen, bilindigi gibi onlar, kendi anlayislarina gre Kur'n'i tefsir etmislerdir ve onlar vasitasiyla bu mnlar bize kadar ulasmistir. Tevkflik ise byle bir durumla bagdasmaz. Bu durumda, mutlak olarak Kur'n tefsirinin tevkifi oldugunu ve re'yle tefsirde bulunulani ay a-cagini sylemek sahih degildir. d) Byle bir varsayim mmkn de degildir. nk Kur'n zerinde durma iki aidan olur: i. Ser' hususlar aisindan. Bu gibi konularda tefsirin tevkfligini sylemek, re'y ve cedeli terketmek kabul grebilir. ii. Arap dili aisindan. Bu konuda tevkfilikten bahsetmek mmkn degildir. Eger yle olsaydi selef-i slih de yle yapardi. Bu ise btildir. Ondan lzim gelen de yledir. Kisaca, mesele sz uzatmaya gerek kalmayacak kadar

aiktir. 2. Arap diline ya da ser' delillere uygun dsmeyen re'y: Ser'an yerilen re'y iste bu kisim olmaktadir ve bu konuda herhangi bir tartisma da yoktur. Nitekim bu -Kiys bahsinde de zikredildigi zere[355]- kiysta da yerilmis olmaktadir. nk byle bir re'y, delilsiz olarak Allah'a karsi yalan uydurmaktir ve bu gibi durumlarda yalan Allah'a dnmektedir. Kur'n hakkinda re'y ile tefsirde bulunmakla ilgili olarak agir ifadeler ieren szler iste bu kisim hakkinda gelmistir. Bunlardan bir kismi syledir: Ibn Mesd'dan syle rivayet edilir: "Sizi Allah'in kitabina agiran kavimler greceksiniz. Halbuki onlar, onu arkalarina atmislardir. Siz ilme sarilin ve bid'at ikarmaktan sakinin; asiriliga dsmeyin; eskiye sanlin" Hz. mer syle demistir: "Ben sizin hakkinizda iki kisiden endise ediyorum: Biri Kur'n'a, uygun olmayan mnlar veren kimsedir; digeri de kardesini sultana karsi gammazlama yarisma giren kimsedir" Yine Hz. mer syle demistir: "Ben bu mmet hakkinda, ne imani kendisini alikoyan m'minden ne de fiski aik mnafiktan endise etmiyorum. Benim asil korkum, Kur'n'i gayet iyi okuyan, sonra da esitli tevillerle ona uygun olmayan mnlar veren kimsedendir" Hz. Eb Bekir Siddk'e: "Ve fkiheten ve ebben'[356]yeti hakkinda sorulunca: "Eger Allah'in kitabi hakkinda bilmedigim birseyi syleyecek olursam, hangi gk beni altinda glgelendirir ve hangi yer beni stnde barindirir?" demistir. Bir adam Ibn Abbs'a: "Miktari ellibin sene olan gn'[357] hakkinda soru sormustu. Ibn Abbs ona: "Miktari ellibin sene olan gne ne olmus?" diye cevap verdi. Adam: "Bana anlatasm diye sordum" deyince Ibn Abbs: "Onlar, Allah'in kitabinda zikretmis oldugu iki gndr. Onlari Allah bilir. Biz, Allah'in kitabi hakkinda bilmedigimiz birseyi sylemekten hoslanmayiz" demistir. Sad b. el-Mseyyeb'e Rur'n'dan birsey soruldugu zaman: "Ben Kur'n hakkinda birsey sylemem" derdi. Adamin biri, bir yeti sormustu da o: "Bana Kur'n'dan birsey sorma. - Ikrime'yi kestederek- Git, Kur'n'dan hibirsey kendisine gizli kalmadigini sanana sor" demisti. Onun bu sz, sanki byle bir iddiada bulunan kimseye karsi bir tepki oluyordu. bn Srn de syle demistir: "Ubeyde'ye Kur'n'dan birsey sordum. O bana: 'Allah'tan kork ve dogruluktan ayrilma! Kur'n'm ne hakkinda indigini bilen insanlar gp gitmistir.' dedi"

Mesrk ise: "Tefsirden kainin; nk o Allah'tan rivayette bulunmak anlamina gelir" demistir. Ibrahim ise: "Bizim akranimiz, tefsirden kainirlar ve bunu gzlerinde bytrlerdi" derdi.Hism b. Urve'den: "Babamin Allah'in kitabindan bir yeti tevil ettigini isitmedim" dedigi nakledilmistir. Btn bunlar, Kur'n zerinde duran kimsenin, yerilmis olan re'ye dsmekten, onun hakkinda mesnetsiz sz etmekten korunma ve sakinmasinin geregini ifade etmektedir. el-Asma'nin -ki Arap dilindeki stn yeri herkese kabul edilir- Allah'in kitabindan hibir yet tefsir etmedigi nakledilir. Bu konuda kendisine bir soru soruldugu zaman, cevap vermezdi. Bu rivayet hakkinda el-Mberrid'in el-Kmil adli kitabina bakiniz. Fasil: Bu konudan ikarilacak sonular sunlardir: 1. Kesin bir delil olmadan Allah'in kitabi hakkinda sz etmekten kainmak gerekir. Insanlar tefsir iin gerekli olan ilimler hakkinda . tabakaya ayrilmaktadirlar: a) Bu konuda yksek paye sahipleri (rsh mertebesi): Sahabe, tabin ve onlarin pesinden gelenler gibi. Bunlar mesnetsiz Kur'n tefsirinden kainmanin ve sakinmanin geregini sylemisler, bunun bir cret isi oldugunu belirterek bylesi bir davranistan korkmus ve kamislardir. Eger biz, kendimizi ilim ve anlayista onlarin ayarinda zannediyorsak -ki heyhat nerede!- bizim de onlar gibi kainmamiz gerekir. b) Kendisini onlarin ayarinda grmeyen, hatta yanlarina bile yaklasamayacagini dsnen kimseler. Byle kimselerin Kur'n zerinde sz sylemesinin haramligi konusunda en ufak bir tereddt yoktur. c) Kendisinin ictihad mertebesine ulastigi konusunda kuskusu olan ya da tmnde degil de sadece bazi ilimlerde kendisini yeterli gren.kimseler. Bu tr insanlarin da ayni sekilde Kur'n hakkinda sz sylemeleri caiz degildir. nk bu gibilerde asil olan ili m sizliktir. Kendisinin rsh mertebesine ulastigi konusunda sphe ya da tereddt ettigi srece, asl men hkmnn kendisi zerinde hl devam etmis olmasi kuskusuz szkonusu olacaktir. Su halde bu konuda herkes kendi vicdani ile basbasadir ve kendi hkmn kendi verecektir. Belki bu tabakada bulunan bazi kimseler, kendi sinirlarini asacaklar ve kendi nefisleri hakkinda hsn kuruntuda bulunarak, ilimde yksek payeye ermis insanlar gibi Kur'n hakkinda sz etmeye giriseceklerdir. Iste firkalar buradan dogmus; mezhepler bu yzden ortaya

ikmis ve bunun sonucunda da Kur'n tefsiri konusunda olumsuz gelismeler meydana gelmistir. 2. Kim Kur'n zerinde bizzat kendisi tefsirde bulunmaz ve bu konuda kendisinden nce gemis limlere (selefe) itimat ederek, onlarin yapmis oldugu aiklamalara atifta bulunmakla iktifa ederse, bu hareketinden dolayi kinanmaz. Bu konuda onun iin genis bir alan vardir; ancak mutlaka yapmasi gereken ve zaruret hkmnce olan bundan istisnadir. nk Kur'n hakkinda degerlendirme, -ilgili yerlerde de aiklandigi gibi- kiys hakkindaki degerlendirmeye benzemektedir. Hakkinda nass bulunmayan konuda kiysta bulunmak hakkinda selef, teden beri sikinti duyagelmistir. Onlarin bu tavrini re'y ile Kur'n tefsiri karsisinda da aynen gryoruz. nk mahzur her ikisinde de aynidir ve bu, Allah zerine asilsiz sz isnad etmis olma korkusudur. Hatta Kur'n hakkindaki sz kiyastan daha da siddetlidir. nk kiys sonu olarak, kiyasi yapan kimsenin grs olur. Kur'n hakkinda edilen sz ise, Allah, bu yetten bunu murad etmistir, inen bu kelmiyla sunu kastetmistir, demeye gelir. Bunun tehlikesi ise daha byktr. 3. Kur'n hakkinda degerlendirme ve tefsir yapacak, sz syleyecek kimsenin devamli sunu hatirinda tutmasi gerekir: Bu haliyle o, syledigi sz Allah'a kastettirmis olmaktadir. Kur'n, Allah'in kelmidir. O lisani hl ile syle demektedir: Bu kelmdan Allah'in muradi budur. Simdi byle bir kimse, yarin Allah Tel'nin kendisine: "Benim hakkimda bunu nereden ikardin?" demesine hazir olsun. Dolayisiyla kisinin, delillere dayali aiklamalar olmadika, Kur'n hakkinda sz etmesi dogru olmaz. Hatta mcerred bir ihtimalin bulunmasi bile onun: "Mnnin su su sekilde olmasi muhtemeldir" demesi iin yeterli olmalidir. nk o zayif ihtimallerin dahi, bir esasa dayanmasi pekl mmkndr. Belli bir esasa dayali olmayan ihtimaller ise muteber degildir. Su halde her ne sekilde olursa olsun, Kur'n hakkinda edilecek her sz iin -ister kesin sylensin, ister ihtimalli bulunsunmutlaka onun dayandigi esasa taniklik edecek bir mesnedin bulunmasi gerekir. Aksi takdirde o sz btil olur ve sahibi yerilmis olan re'yciler ierisine dahil olur. Allahu alem!

[1] Kamer 54/17. [2] Meryem 19/97. [3] Fussilet 41/3.

[4] Suar 26/195. [5] Mstakil olarak bu konuda yazilan kitaplarda belirtildigi gibi, Kur'n'in i'czinm birok yn oldugunu belirtmislerdir. Bunlardan hibiri, Kur'n'in anlasil irligina engel degildir. [6] Sd 38/29. [7] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/329-331 [8] Tahkim ve benzeri grslere sahip bulunan Haricler grubu. () [9] Al-i Imrn 3/187-188. [10] Husu, saga sola bakmamak, zikir vb. gibi. [11] Bakara 2/238. [12] Bu yetten nce namaz kilanlar birbirleriyle konusabiliyorlardi. Bu yetle namazda dnya kelmi etme yasaklanmis oldu. [13] Mide 5/93. yetin tam meali syle: "Inananlara ve yararli is isleyenlere --sakinirlar, inanirlar, yararli isler yaparlar, sonra haramdan sakinip inanirlar ve sonra isyandan sakinip iyilik yaparlarsa- (daha nceleri) tatmis olduklarindan dolayi bir gnah yoktur. Allah iyi davrananlari sever" [14] Kitap kelimesi, burada oldugu gibi bazen hkm mnsinda da kullanilir. () [15] Mide5/91. [16] Duhn 10-11. [17] Bunlar Ibn Mesd, beyy b. Kat>, Muz b. Cebel ve Eb Huzeyfe'nin azadhsi Slim'dir. (Buhr, Fedilul-Kur'n, 8). [18] Yani seriatin anlasilabilmesi iin, Araplarca mahd olan seylerin esas alinmasi ve nasslarin bunlar zerine bina edilmesi ve bu yolla anlasilmaya alisilmasi konusu. [19] Bakara 2/196. [20] l-i Imrn 3/97. [21] Bakara 2/286. [22] Nah! 16/50. [23] Mlk 67/16. [24] NahI 16/26. [25] Yani burada zikrolunan "yukaridan" kaydi bir cihet tahsisi iin degildir; zira tavan zaten yukarida olur. Bu sadece onlar, bunu byle syledikleri iin zikredilmistir. Araplarda dsman imajinin en belirgin zelligi gk gzllk oldugu iin, Kur'n cehennem zebanilerini gk gzl olarak tavsif etmistir (20/102; Beydv, Mecmau't-Tefsr, 4/218). Imdi bu ve benzeri onlarin imajlarina, mevcut telakkilerine dayali olarak gelen nasslarin dogru anlasilabilmesi iin mellifin dedigi gibi, Kur'n'm indigi siradaki Araplarin rf, det ve telakkilerini de bilmek gerekecektir. () [26] Necm 53/49. [27] Bilginler, bu yildizin apinin gnesin apindan on kere daha byk oldugunu sylerler. Bu, Araplarin bildigi en byk yildizdir ve ona tapinislardir. [28] Daha nce gemisti [3/67].

[29] Daha nce gemisti [3/327]. [30] Daha nce gemisti [1/297], [31] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/331-337 [32] En'm 6/91. [33] En'm 6/136. [34] En'm 6/138. [35] En'm 6/139 [36] Furkn 25/4. [37] Furkn 25/5. [38] Furkn 25/8-9. [39] Sd 38/4-8. [40] Enbiy 21/26. [41] Bakara 2/116. [42] Ynus 10/68. [43] Meryem 19/90. [44] Burada bahsedecegi sey, meselenin basinda zikredilenden farkli baska bir nev'idir. nk birincisinde nakledilen seyler seriatlerden degildir. Burada ise seriatlerden, ya da o hkmde olanlardan, onlar ierisine giren tahriflerden bahsedilmektedir. Bu durumda bu sz, meselenin ilk basinda geen sz zerine atfedilmis olur. ikinci kisim iin ikme edilmis ikinci bir delil olmasi da mmkndr. [45] Bakara 2/75[46] Mide 5/41. [47] Nisa 4/46. [48] Mddessir 74/43. [49] Kehf 18/22. [50] Bakara 2/260. [51] Hucurt 49/14. [52] Zmer 39/67. [53] Zmer 39/67. [54] Tevbe9/61. [55] Ysn 36/47. [56] Allah'in mesetine karsi konulmaz; dolayisiyla onlardan itiraz yerine derhal teslim olma ve emre uyma gerekirdi. [57] nk Allah'in mesetini ne srerek itiraz ediyorlar, br taraftan kendilerine ynelik olan ilh mesete imtisal etmiyorlardi. Yani ilh meseti hem kendileri iin delil olarak kullaniyorlar, hem de ona uymuyorlardi. [58] Enbiy 21/78-79.

[59] nk Davud'un (s.a.) hata ettigini aika sylememistir. Bu, hkmn sadece Sleyman'a bildirilmis olmasi ifadesinden ikmaktadir. [60] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/337-343 [61] Mesel, hem mjde hem de uyari ieren yetlerin birden gelmesi gibi. Bunun en gzel rnegini Insn (Dehr) sresinde grmek mmkndr. [62] Bakara 2/6. [63] Bakara 2/24. [64] Bakara 2/26-27. [65] Bakara 2/62. [66] Bakara 2/81. [67] Bakara 2/102. [68] Bakara 2/103. [69] Buifadeyle"m nensah... "kasdetmistir [70] Bakara 2/112. [71] Bakara 2/121. [72] En'm 6/1. [73] En'm 6/12. [74] En'm 6/15. [75] En'm 6/17. [76] En'm 6/32. [77] En'm 6/36. [78] En'm 6/39. [79] En'm 6/48. [80] Mesel Rahman sresini ele alalim. Bu srenin ilk tebiri Allah Tel'-nin varligina dellet edici yetler olup, arkasindan gelen umut ve korku verici yetler iin bir n hazirlik mahiyetindedir. Bylece O, ilmi, kudreti, yaraticiligi ile mjdeledigi seyleri gereklestirmeye, korkuttugu seylerle de cezalandirmaya kadir oldugunu beyan etmis oluyor. Ikinci tebir kismi son derece belirgin korkutucu ve azap tehdidi ieren yetlerden olusur. Son tebiri ise mjde ve umut verici yetlerden meydana gelir. [81] Zmer 39/53. [82] nk Allah Tel, gnahlari mutlak olarak zikretmis, byk ya da kk uy irimi yapmamis, affi iin herhangi bir sart da kosmamis, "diledigine" gibi bir kayit da getirmemis; stelik arkasindan da "nk O, ok bagislayandir, merhametlidir" buyurarak mnyi pekistirmistir. [83] Hd 11/114. [84] Bir adam Hz. Peygambere (s.a.) gelerek : T Raslallah! Bostanda bir kadin buldum ve ona hersey yaptim; ptm, kucakladim, ancak onunla iliskide bulunmadim. Ne uygun grrsen onunla hkmet!" dedi. Hz. Peygamber (s.a.) birsey sylemedi ve adam kalkip gitti. Hz. mer: "Eger kendisi rtseydi, Allah onun durumunu rtmst" dedi. Hz. Peygamber (s.a.) arkasindan gzyle adami takip etti ve: "Onu bana geri evirin" buyurdu. Geri evirdiler. Dnnce ona "Gndzn iki ucunda ve gecenin gndze yakin zamanlarinda namaz kil. Dogrusu iyilikler ktlkleri giderir'" yetini okudu. Hz. mer "Y Raslallah! Bu sadece ona mi has, yoksa herkes iin geerli midir?" diye sordu.

Hz. Peygamber {s.a.) de herkes iin geerli oldugunu syledi, (bkz. Ibn Kesir, 2/462] [85] Alak 96/6. [86] Ahzb 33/58. [87] Nr 24/22. [88] Zmer 39/53. [89] Bakara 2/260. [90] l-i Imrn 3/135. [91] Nisa 4/110. [92] Nisa 4/31. [93] Nisa 4/40. [94] Nisa 4/48. [95] Nisa 4/64. [96] Nisa 4/110. [97] beyy b. Halef veya meyye b. Halef veya el-Veld b. el-Mugre veya el-s b. Vil ya da drd birden. nk bunlar zengin idiler ve Hz. Pey-gamber'i (s.a.) oka alaya aliyorlardi. Srede geien zellikler onlari tam tutmaktadir. [98] Alak96/6. [99] Murad her ne kadar cins ise de yet Eb Cehil hakkinda inmistir. Bu yetler srenin basindaki yetlerden uzun bir sre sonra inmistir. [100] Ahzb 33/58. [101] nk bu da, ifk hadisesi ya da Hz. Peygamber'in (s.a.) Safiyye bt. Hu-yey'le evliligi ile ilgili olarak fesat kazanini kaynatan mnafiklarin basi Abdullah b. bey b. Sell ve yandaslari hakkinda inmistir. [102] Nr 24/22. [103] Zmer 39/53 [104] Zmer 39/53. [105] Zmer 39/54. [106] Bakara 2/260. [107] l-i Imrn 3/135. [108] Zmer 39/53. [109] Nisa 4/110. [110] Nisa 4/105. [111] Nisa 4/107-109. [112] Nisa 4/31. [113] Nisa 4/40.

[114] Nisa 4/42. [115] Nisa 4/37. [116] Nis4/4. [117] Nisa 4/64. [118] Nisa 4/48. [119] M'minn 23/57-61. [120] Bakara 2/218. [121] Isr 17/57. [122] Zmer 39/53. [123] Ahzb 33/58. [124] Daha nce bu yetin, ifk hadisesi ya da Hz. Peygamber'in (s.a.) Safiyye bt. Huyeyle evliligi ile ilgili olarak dedikodular ikaran mnafiklarin basi Abdullah b. bey b. Sell ve yandaslari hakkinda inmis oldugu belirtilmisti. yle ya da byle yet kfirlerden bir grup yani mnafiklar iin inmistir. Su anda konumuz ise, korku ya da umut tarafindan sadece birinin kendilerine galebe aldigi m'minier ve onlarin Irsad ve egitilmeleri idi. Bazi durumlarda ihmal yn galebe alan kimselerin irsad ve egitimi konusunda mesel "inananlarin gnllerinin Allah'i anmasi ve O'ndan inen gerege iten baglanma zamani daha gelmedi mi?" (57/16) gibi bir yeti verseydi o zaman daha aik olur ve kullandigi "azar" ifadesi de yerini bulurdu. Dnya ve hirette lanete maruz kalanlarin ebed helaklerinin "azar" diye nitelenmesi dogru olmaz. [125] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/343-353 [126] Burada klliden maksat, belli bir sahsa veya hale ya da zamana has degil manasinadir. Keza hkmn mufassal olarak ve sartlarini, rknlerini, mnilerini beyan ederek gelmis olmasi mnsina degildir. [127] Yani sonularin dikkate alinmasi sekliyle ki buna istihsn denilmektedir. [128] Yani kiys yoluyla. [129] Yani detaylarin, sartlarin, mnilerin grenilmesi, ser' hakkatlarin keyfiyetlerinin bilinmesi konusunda. Iste bu ihtiya, Kur'n'in getirdigi esaslarin kllliginin bir almeti olmaktadir. [130] Nahl 16/44. [131] Buhr, Fedilu'l-Kur'n, 1. [132] Mide 5/3. [133] Snnet bahsinin Drdnc meselesinde bu konu genise ele alinacaktir. [134] Bu, Kur'n'm, ser' hkmleri klli olarak verdigine dair bir baska istidlal (temellendirme) sekli olmaktadir. [135] Nisa 4/105. [136] Hasr 59/7. [137] Nisa 4/115. [138] Yani deliller gibi seriatin en nemli konusunu iermis olan bu yet, kapsam bakimindan en genis kll delillerden olur. [139] Buhr, Libs, 82-87 ; Mslim, Libs, 119. [140] Hasr 59/7.

[141] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/353-355 [142] Yani genel erevenin belirlenmesi, mnnin kll olarak konulmasi seklinde. () [143] . Yani seriati icmlen kavramis olur ve onun mcmel ve kll esaslarindan bibir eksigi olmaz. [144] Mide 5/3. Ancak dinin ikmlinin sadece Kitapla degil de hem Kitap hem de Snnetle olmasi dsnlebilir. yette de ikmlin sadece Kitapla yapildigina dair bir tahsis yoktur. [145] NahI 16/44. [146] Kitap'tan maksadin Kur'n olmasi tefsirine gre bu yet burada delil olur. Ancak Kitap iin yapilmis Levh-i Mahfuz gibi baska tefsirler de vardir. [147] En'm 6/38. [148] Yani Yaratici ile yaratiklar arasindaki iliskileri en kmil anlamda dzenleyen eksiksiz nizam. [149] Isr 17/9. [150] TIrmiz, Sevbul-Kur'n, 14 ; Drim, Fedilul-Kur'n, 1. [151] Drim, Fedilu'l-Kur'n, 1. [152] Buhr, Msfirn, 139 ; Eb Dvd, Tatavvu', 26 ; Ahmed, 6/54, 91. [153] Kalem 68/4. [154] Isr 17/82. [155] l-i Imrn 3/193. [156] Buhr, Ezan, 54 ; Eb Dvd, Salt, 60. [157] Eb Dvd, Snnet, 5; Tirmiz, Ilm, 10 ; Ibn Mce, Mukaddime, 2. [158] Nisa 4/59. [159] Ahzb 33/36. [160] Nahl 16/44. [161] bkz. Buhr, Nikh, 27 ; Mslim, Nikh, 37. [162] Buhr, Zebih, 28, Megz, 38 ; Mslim, Nikh, 30, Sayd, 23-25. [163] Buhr, Tibb, 57 ; Mslim, Sayd, 11; Eb Dvd, Snnet, 5 , Et'ime, 32. [164] bkz. Buhr, Ilm, 39, Cihd, 171, Diyt, 24, 31; Tirmiz, Diyt, IS. [165] Drdnc Mesele'de hem soru hem de cevap hakkinda yeterli tafsilat-ge-lecektir. [166] Ahkf 46/15. [167] Lokman 31/14. [168] Buna uslde sarih olmayan mantkun delletlerinden isaret yoluyla olani demislerdir. Bu ifadesi maksd olmayan lazimi bir dellet sekli olmaktadir. [169] Hasr 59/10. Imam Mlik, "Allah'in fethedilen memleketler halkinin mallarindan (fey') peygamberine verdikleri; Allah, Peygamber, yakinlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmislar iindir. ...Allah'in verdigi bu ganimet mallari bilhassa yurtlarindan ikarilmis ve mallarindan edilmis olan, Allah'tan bir ltuf ve riza dileyen, Allah'in dinine ve peygamberine yardim eden muhacir fakirlerindir, iste dogru olanlar bunlardir. Onlar Medine'yi yurt edinmis ve gnllerine imani yerlestirmis olan kimselerdir ve kendilerine hicret edip gelenleri severler..." seklinde devam eden

yetten sonra gelen "Onlardan sonra gelenler: 'Rabbimiz! Bizi ve bizden nce inanmis olan kardeslerimizi bagisla; kalplerimizde m'minlere karsi kin birakma,..' derler" yetim , fey' mallarinda hakki bulunan kimseler iin hal cmlesi yapmis ve bylece yukaridaki sonuca ulasmistir. Sahabeye svmekten daha byk kin dsnlebilir mi? yleyse, onlara sovenler, fey'den hak alma sartini kaybetmis olurlar. [170] Enbiy 21/26. [171] nk Allah Tel, onlara meleklerin Allah'in kulari (yani mlk) oldugunu belirterek cevap vermistir. Bu su demek olur: Onlarin kul olmalari ile -ki bu msellemdir-Allah'in ocuklari olmalari nasil uzlastin-labilir?! Dolayisiyla ocugun, babasi tarafindan mlk edinilmesi sahih olmaz; zira ocukla mlkiyet arasinda bagdasmazlik vardir. Kur'n, iste bu hkm isr dellet sekliyle beyan etmistir. [172] Alak 96/2. [173] Nahl 16/78. [174] Mnfikn 63/5. [175] Sd 38/33. Aslinda yete: "Bacaklarini ve boyunlarini sivazlamaya basladi" anlami verilmektedir. Seriatimizda malin ziyan edilmesi caiz degildir. Kalbi mesgul edecegi endisesi, onu itlaf etmek iin bir sebep olamaz. nk ondan korunmanin yollari vardir; hibe, tasadduk vb. gibi. Bizden nceki seratler, ancak neshedilmedigi zaman bizim iin bir delil olabilir. Kaldi ki yete yukarida da belirttigimiz gibi, Sibl'nin anladigindan farkli olarak sivazla-mak mnsi da verilmistir. Eger kilila vurmak mnsina alindigi zaman, Sleyman'in (s.a.) seriatinda atlarin kurban edilmesi yoluyla bir ibadet seklinin bulundugu dsnlebilir. Ya da ldrc olmaksizin, onlarin Allah yolunda vakfedilmis olduguna almet olacak isaret koyma amacina ynelik olabilir. Als, kendisini mesgul ettigi iin kizdigi ve bu yzden onlari itlaf ettigi seklindeki izahin btil oldugunu sylemistir. Mellif, bu istidlal sekillerinin hepsine katilmadigina son cmlesiyle isaret etmis olmaktadir. [176] Mide5/18. [177] A'rf 7/143. Musa (s.a.), Allah'i grme istegini, Allah'in kendisiyle konusmasi zerine dile getirmisti. Sz edilen grs sahipleri bunu syle aiklamislardir: Musa, bu istegini, 'szn isitmesi caiz olanin, kendisine bakmasi da caizdir ve bunun aksi de varittir' dsncesine dayandirmistir. Kadina bakmak ittifakla caiz olmadigina gre, szn dinlemek de caiz olmayacaktir. Ne kadar uzak bir istidlal sekli! zellikle de cevaz seklinin farkliliginin dikkate alinmasi durumunda. nk Musa meselesinde cevaz akldir; kadina bakilmasi ve onun sznn isitilmesi ise, teklifi hkmler ierisine giren bir konudur. Kadina bakmak ittifakla caiz olmadigina gre, onun szn dinleme de caiz olmamalidir. Ifrat ya da tefritin hkim oldugu konulardan biri de budur. Nassla-nn Istikraya tbi tutulmasi sonucunda kadinin sesinin mahremiyeti konusunda mutedil bir sonuca ulasilacagi kanaatindeyiz. () [178] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/355-360 [179] Kf50/6. [180] Buhr, Fedilu'l-Kur'n, 1. [3/367] de de gemisti. [181] Isr 17/15. [182] Kehf 18/29. [183] Mide5/6. [184] Tahrm 66/12. [185] Mide 5/75. Yemek yediklerine gre, tuvalete de gidecekler ve ihtiyalarini greceklerdi. Dolayisiyla halleri byle olan Isa ve annesinin tanri olmasi mmkn degildir. Ayet, sonucu zikretmeyi kaba buldugu iin, birincinin zikri ile maksadi ifade etmistir. Mellifin demek istedigi budur. () [186] Bakara 2/26. [187] Ahz^b 33653.

[188] Furkn 25/32. [189] Furkn 25/32. [190] Isr 17/106. [191] Ikincisi muhtemelen "Rabbi" olmalidir. () [192] Bakara 2/286. [193] Bakara 2/127. [194] l-i Imrn 3/35. [195] Bakara 2/260. [196] Fatiha 1/4. [197] l-i Imrn 3/16 [198] l-i mrn 3/53. [199] l-i mrn 3/193. [200] Ynus 10/88. [201] Nh 71/21-28. [202] Bakara 2/127. [203] Ikinci Nev'in Besinci Mesele'sinde. Orada, szn bu tr db delletinin tbi dellet unsurlarindan oldugunu sylemis ve rneklerle sz amisti. Oraya bkz. [204] Zriyt 52/56. [205] Yani kif olan farzlar ierisinde her istenilen her yasaklanilan seyle ilgisi olmasi bakimindan en kapsamlisi iyiligi emretmek ve ktlg yasaklamak grevidir. nk bu grev, fikhin belli bir konusuna mnhasir degildir. Diger kif farzlar ise byle degildir. Mesel, devlet yneticiligi, cihd, ilim gretmek ve nemli sanatlari icra etmek gibi. Btn bunlar kif farzlardan olmakla birlikte, uygulama alani sadece kendi sahasina mnhasir kalmaktadir. Iyiligi emretmek ve ktlg emretmek ise, seriatin btn konulari iin tamamlayici bir unsur mahiyetini gsteren tek kif farz olmaktadir. En kapsamli olanlari ifadesinden maksat budur; yoksa onun kll bir esas oldugunu ifade degildir. Zira diger kif oian farzlar onun altinda bir cz olarak mndemi degildir. [206] nk bu cinsten her birinin altinda nev'i bulunmaktadir ve her cins iin de tamamlayici unsur vardir. Gazzl ise, cinsi sadece ilim kabul etmis ve onlarin altina giren nev'i ve dallarina bakmamistir. Ancak o, ikinciyi, iyi huylarla bezenmek, kt huylardan da arinmak yoluyla Allah'a gidecek yolun belirtilmesi kabul etmistir. Ibdetlerin, muamelelerin... beyanini ise tbi ve tamamlayici unsurlardan saymistir. Ikisi arasinda karsilastirma yapildigi zaman Gazzl'nin yaklasimi sfiyyenin makamina daha uygun dsmektedir. [207] Bu, ilk nn tamamlayici unsuru olmaktadir. Ikincisi, birincinin, ncs ise ikincinin tamamlayicisi mahiyetindedir. [208] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/361-368 [209] Rivayet, el-Mesbh'te Ibn Mesd'dan gelmistir ve syledir: "Kur'n, yedi harf zerine inmistir. Onlardan her yetin bir sirti (zahiri) bir de karni (btini) vardir. Her haddin de bir matla'i vardir" Rhu'l-Men'de: "Her harfin bir haddi ve her haddin de bir matla'i vardir" seklindedir. Mnsi en uygun tefsire gre syledir: Her harfin yani indirilis sekillerinden her birinin bir haddi yani Allah'in o yetten amalamis oldugu muradinin bir son noktasi vardir. Murad olunan her son nokta iin de bir matla' yani baslangi ve o maksadi Allah'in muradi zere anlamaya ulastiracak bir ikis noktasi vardir. [210] Nisa 4/78. [211] bkz. Buhr, Ilm, 39, Cihd, 171, Diyt, 24, 31; Tirmiz, Diyt, 16.

[212] Nisa 4/82. [213] nk ihtilaf, ogu kez szn zahiri yaninda durmak ve maksadi kavramaya alismamak yznden dogmaktadir. Bu ise Kur'n'm bir btn olarak ele alinmasi, onun birbirini tefsir, takyid ve tahsis ettigine bakilmasi yoluyla olacak ve bylece ondan Allah Tel'nin gzettigi maksat anlasilmis olacak ve ihtilaflar da ortadan kalkacaktir. [214] bkz. Nisa 4/78. [215] Nisa 4/79. [216] Muhammed 47/24. [217] Yani Allah Tel, bir sirrin ve gizli mnlardan birinin, sekin kullarindan birinin dili zerinde aiklanmasini ister ve bylece onu aiklar. [218] Mide 5/3. [219] Ankebt 29/41. [220] Bakara 2/26. [221] Bakara 2/26. [222] Mddessir 74/30. [223] Mddessir 74/31. [224] Mnfikn 63/8. [225] Lokman 3176. [226] Hasr 59/13. [227] Hasr 59/13. [228] Tevbe 9/127. [229] Tevbe 9/127. [230] Birincinin anlami "inkarcilarin ggsn dar ve sikintili yapar" (6/125) ; ikincisinin ki; "Kalbin daralir" (11/12) seklindedir. "Dayyik" kelimesi si-fat-i msebbehe kalibidir ve vasfin devam ve sabitligini bildirir. "Dik" kelimesi ise, ism-i fail kalibidir ve bu kalip, olus ve yenilenme bildirir, sreklilik bildirmez; dolayisiyla Hz. Peygamber'e (s.a.) ariz olan bu daralmanin geici bir durum oldugunu gsterir. [231] "Inkr edenleri, baslarina geleceklerle uyarsan da birdir, uyarmasan da..." (2/6) [232] "Ve insanlar arasinda, bir bilgisi olmadigi halde Allah yolundan saptirmak iin geregi bos szlerle degisenler vardir" (31/6) [233] Birinci yetin ncesinden maksat Kitab'm halini beyan etmek ve onda en ufak bir kusku olmadigini ortaya koymaktir. Bunun zimninda da, kfirlerin kfr ve sapiklik zerinde israrlari vurgulanmaktadir. yle ki oniar, uyarsan da uyarmasan da fark etmeyecek sekildedirler. Bu itibarla, yet ncesini tamamlar mahiyettedir. Dolayisiyla mahal, "fasl" mahalli yani atifsiz baslama yeridir. "Ve mine'n-ns..." yeti ise, ncesi ile beraber, insanlarin dogru yolda olanlar ve sapiklar olmak zere iki sinif olduklarini ve bunlar arasinda tezat bulundugunu belirtmektedir. Dolayisiyla mahal, "vasi" yani atif harfi ile getirme mahallidir. [234] Suar 26/154. [235] Suar 26/186. [236] Meryem 19/47.

[237] Furkn 25/63. [238] Merf halde olan, sbt ve sreklilik ifade eden isim cmlesi oldugu iin, daha gzel selam olur. [239] Hatirlama, seytanin drtmesinden sonra meydana gelir; hakki grmek ise, onlarda sabit ve dim olan bir zelliktir. Dolayisiyla birincisi, olus bildiren fiil kalibi ile getirilirken, ikincisi sbt ve kalicilik bildiren ism-i fail kalibi ile getirilmistir [240] "el-Hasene' den maksat, insanlarin gzel bulduklari bolluk, bereket, refah ve afiyet gibi seylerdir. Bunlarin yaygin ve genel bir sekilde ve sebepsiz olarak vuku bulmasi iin ilh rahmetin taalluku bulundugundan, bunlarin vukuu konusunda sphe yoktur. Bu yzden de kesin tahakkuk ifade eden gemis zaman kipi e yine sphe iermeyen "iz" sart edati ile kullanilmis ve ayrica kelime de marife getirilmistir. esitli bel ve musibetlerin murad edildigi "seyyie" ise, vukuu ndirdir, onun vcuda gelmesi iin ilh irdenin taalluku da, insanlarin bazi kt fiilleri islemelerine baglanmistir. O yzden onun tahakkuku hasene gibi kesin degildir. Iste bunun iin de o, sphe edati olan "in" ile, gelecek zaman kipi ve fiekire bir kalipla getirilmistir [241] "Insanlara bir rahmet tattirdigimiz zaman ona sevinirler, ama yaptiklarindan tr baslarina bir ktlk gelirse, hemen mitlerini kaybedive-rirler"(Rm 30/36) [242] Bakara 2/23. [243] Hd 11/13. [244] Yani Kur'n'm fesahati zerine kurulu olan i'czdan, bu i'cazm sonucu ama olmaktadir. Bu da, ierisinde bulunduklari acziyet sebebiyle onu tasdik etme ve ondan kastolunan ilh muradi anlama noktasina ulasmalanydi. Iste, onlari karsi koyma konusunda acze dsren ve onun Hakk'tan oldugunu itirafa gtren sey, Kur'n'm zahiri olmaktadir. Itirafin arkasindan gelen sey ise -ki bu kulun kendisi ile kulluk vasfini kazanmis oldugu mnlardirKur'n'm btinidir ve indirilmesinden gzetilen ilh maksat olmaktadir. [245] Bakara 2/245. [246] bkz. l-i Imrn 3/181. [247] bkz. Ibn Kesr, 1/299. [248] Nahl 16/78. [249] Mlk 67/23. [250] Tevbe 9/5. [251] Bakara 2/229. [252] Nisa 4/4. [253] Ysuf 12/40. [254] Zuhruf 43/58. [255] Kamer 54/14. [256] Yasin 36/71 [257] M'min 40/56. [258] Zmer 39/37. [259] Mide 5/95. [260] Nisa 4/4 [261] Sra 42/11.

[262] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/368-377 [263] Nahl 16/103. [264] Fussilet 41/44. [265] Seriatin anlasilmak zere konulmus oldugunu konu edinen ikinci nevide. [266] l-imrn 3/138. [267] Tr 52/44. yetin mnsi syle: "Gkten azap olarak dsen bir para grseler: 'Bulut kmesidir' derler" [268] Rfizlerden olan bu kimseyi, Halid el-Kisr ldrms ve Allah'in kullarini onun serrinden kurtarmistir. [269] Bugnk Tunus'un oldugu blge. () [270] Berberi kabiterinden birinin ismi. () [271] l-i Imrn 3/110. [272] Nisa 4/3 Meali: "Hosunuza giden kadinlardan ikiser, er, drder evlenin [273] Mide 5(3. [274] Bakara 2/255. [275] Th 20/121. Meali: "dem Rabbine bas kaldirdi ve yolunu sasirdi" [276] A'rf 7/179. "And olsun ki, cehennem iin de birok cin ve insan yarattik" [277] Nisa 4/125. [278] Buhr, Salt, 80, Fedilu's-sahbe, 3, 5; Mslim, Fedilu's-sahbe, 2-7; Tirmiz, Menkib, 14-16; Ibn Mce, Mukaddime, 11. [279] Yani onun indirilis amaci ve lafzin tesinde murad olunan mn. [280] Neml 27/16. [281] Olay ve beyit hakkinda bkz. Ibn Kuteybe, Uynu'l-ahbr, 2/161 ; Ibn Abdirabbih,Ikdu'I-ferd, 2/250. [282] Yani nakledilen szde de lafz deliller vardir. Elf Lm Mm'de ise, yapilan yoruma dellet edecek bir delil bulunmamaktadir. [283] . Buna gre bu hesapla gemis ve gelecek btn milletlerin tarihleri ortaya ikacaktir. Buna bir rnek olmak zere Muhyiddin el-Arab'nin Ftuhatinda "Ve klle sey'in ahsaynhu kitaben" yeti hakkinda zikrettigi su szleri kaydedebiliriz: Alah Tel kitabina bizim sayamayacagimiz kadar ilim koymustur. Alimin birine sordum ve "Bunlar ierisinde ana ilimieri belirlemek mmkn mdr?" dedim. O: "Yzbin altiyz nev'idir; Her nev'i ise, sayisini ancak Allah Tel'nm bilebilecegi ilimleri ierir" dedi. [284] Bakara 2/22. [285] Tevbe 9/31. Bu konuda "Heva ve hevesini kendisine tanri edineni grdn m?" (25/43) yeti daha da aiktir. () [286] Halbuki haram ve hell kilma yetkisi sadece Allah'a aittir Nefs-i emmare, sahibine isteklerini yapmayi ve bu sirada Allah'in emir ve yasaklarina riayeti terki emredince ve kisi de onun bu isteklerine boyun egince sanki onu Rab edinmis gibi olur. [287] Ahkf 46/20. [288] bkz. [3/288].

[289] Bakara 2/22. [290] Mellif burada Sehl'in szn, geen iki sarti bulundurdugu iin yetin tefsiri ve ondan murad olarak kabul etmektedir. Geen fasilda olanlari ise, yetlerden elde edilen isr mn saymistir. Bu fasilda, bundan sonra gelecekleri ise, isr mn seklinde de olsa kabul etmeyecektir. [291] Bakara 2/35. [292] Onun dinin esaslari ile ilgili bir konuda musibete dsmedigini, dolayisiyla yapmis oldugu hatanin byk degil, kk oldugunu vurgulamak istiyor. [293] l-i Imrn 3/96. [294] Onuncu Mesele'de gelecektir. [295] Nisa 4/51. [296] Bakara 2/22. [297] Ancak mellif orada bunun bir tefsir olmadigini sylemisti ve bu yapilan izahta en nemli bir husus oluyordu, bkz. [3/398]. [298] nk iyilik yapilmasi emri bu yapilan izahlarla nasil telif edilecektir. [299] Neml 27/44. [300] Neml 27/52. [301] Rm 30/50. [302] Rm 30/41. [303] Bakara 2/114. [304] Th 20/12. [305] Eb Dvd, Ilim, 5. [306] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/377-390 [307] 'tibnn iki mnsi vardir. Bunlardan birine gre, kiys ile es anlamlidir. Digeri ise, Trkedeki ibret alma sznn agristirdigi mn olup, birseyden kendisine pay ikarma seklinde ifade edilebilir. Burada kiyas, mlhaza, istinta gibi mnlara gelmektedir. Daha genel olmasi aisindan biz "mlhaza" diye evirmeyi yegledik. () [308] Buna sunu rnek verebiliriz: "Kadir gecesi bin. aydan hayirlidir" yeti hakkinda bazilari syle demislerdir: Bin ay, Emev devletinin mrdr; nk onlar iktidarda seksen sene drt ay kalmislardir. Bu yet Hz. Peygamber'e (s.a.) teselli olmak zere inmistir. nk Allah Tel onu kendisinden sonra gelen meliklerin hayat tarzina vkif kilmis ve Emevleri grnce zlms. Bunun zerine bu yeti indirerek Peygamberini hosnut etmis. Bu mn Kur'n'dan alinmis degildir. Aksine sayilarin mutabakatindan hareketle Kur'n disindan, vakiadan alinmistir. Lafiz bu mnyi dsnmeye uzak da degildir. Ancak sreden bu mnnin kastedildigine dair herhangi bir ser' delil bulunmamaktadir. [309] Orada verdigi rneklerden biri sudur: "Sulular sphesiz inanmis olanlara glerlerdi. Yanlarindan getikleri zaman da birbirlerine gz kirpar-lardi. ... Bugn de, inananlar inkarcilara glerler" (83/29) yeti, chillerin ehl-i slke glmeleri ve onlari alaya almalari hakkinda bir isarettir. Onlar, kisi nasil znden fena (fena fi'n-nefs) olabilir; halbuki o gnde su kadar ntil ekmek yiyor, uzunlugu bu kadar, eni su kadar... derler. Nuh'un mmeti de ayni sekilde yapmislar ve Hz. Nh gemiyi insa ederken ona karsi glmslerdi. Allah Tel onlarin: "Bizimle alay ediyorsunuz ama, alay ettiginiz gibi Biz de sizinle alay edecegiz" (11/38) diye cevap verdiklerini bildirmistir. [310] Su rnek onlardan biridir: Fatiha, Kur'n ilimleri olan on kisimdan sekizini iine almistir. Bunlar kfirlere karsi mcdele sekli ile fukhanin ortaya koydugu hkmlerin disinda kalanlaridir. Bundan, bu iki kismin mertebe olarak diger ilimlerden sonra geldigini gsterir. Dolayisiyla bu iki mi digerlerinden ne almak ancak mal ve makam sevgisinden kaynaklanir. Sonra syle der: Fatiha kitabin anahtaridir, cennetin anahtaridir. Cennetin kapilari da

sekizdir. Fatihanin mnsi da sekiz seye dnktr. Iste bu Kur'n mlhazalardan (i'tibrt) sayilmaktadir. Mellif orada her kismin marifet bahelerinden birinin kapisini atigini ve bylece arifin ruhunun, cennet bahelerinde dolasan kimsenin duydugu srr ve ferahtan az olmayacak sekilde, marifet bahelerinde dolasip srr ve ferah bulacagini sylemistir. [311] Buhr, BedV-halk, 7 , Libs, 88, 94 ; Mslim, Libs, 81. [312] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/390-392 [313] Bilindigi gibi Hz. Peygamber'in (s.a.) getirdigi seriat, peygamberlerle getirilen tevhid dini srecinin tamamlayicisidir. Islm seriati, daha nceki seriatlar tarafindan konulmus oldugu halde tahrif edilmis seyleri tekrar dzeltmek ve islah etmek, onlarda bulunmayan seyleri ise ikml etmek iin gelmistir. Buna gre sonradan gelen seriat bir ncekisi dikkate alinarak degerlendirilecektir. Ayni durum Islm seriati ierisinde de szko-nusu olacak ve sonra gelen nasslar, ncekilerin olusturdugu zemine oturtularak degerlendirilecektir. [314] Mellif, burada Kelm limierince belirlenen Tevhid ilkeleri ile yetinmeyerek bu srede seriatin temelini olusturan diger klli kaidelerin de belirlenmis oldugunu ilave olarak belirtmek istiyor. nk bu kaidelerden biri olmadigi zaman seriat eksik kalmakta, ihlle ugradigi zaman da ihll grmektedir. [315] Mslim, imn, 43. [316] Mslim, mn, 53. [317] Bu ve benzeri hadisleri konuya rnek olarak gsterebilmek iin, onlarin namaz, oru, hacc, cihd, zekt gibi dinin hkmlerinin henz tamamlanmadan nce vrid olmus olduklarini bilmeye ihtiya vardir. Bu ise zordur. Verilen rnek .hadislerin, rvi ve ierdikleri diger ipularina bakilacak olursa Medffie dneminde sylenmis olduklari anlasiliyor. Mesel birinin ravisi olan Eb Hreyre'nin mslman olusu Hicr yedinci yila rastlar. [318] Mide5/93. [319] Bakara 2/143. [320] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/392-395 [321] Kehf 18/104 ve Susr 26/168. [322] Kur'n'da cinas oldugunu sylemekle, ondan maksadin cinas oldugunu iddia etmek arasinda fark vardir. Hatta, Araplarin kendi dillerinde cinas yapma gibi bir maksatlari olmadigini kabul etsek bile, bu tesadfi olrrak szde cinasin meydana gelmesine mani degildir. Nitekim yetlerden bazi paralar vardir ki, esitli siir bahislerine tesadfi olarak uygun dsmektedir. Mesel: . beytinde oldugu gibi. Bu, Kur'n'da Allah'in maksadinin siir sylemek oldugu mnsina gelmedigi gibi, cinas iin de durum aynidir. Dolayisiyla iddia edilen mahzur niye dogsun?! [323] Nr 24/15. [324] Mellifin, "yetinin mnsi altina girer" demesi, bu yetin ifk hadisesi hakkinda olmasi sebebiyledir. Bu durumda yetin konumuza delleti itibar ve isaret yoluyla olmaktadir. [325] Mide 5/6. [326] Mide 5/75. Yemek yediklerine gre, tuvalete de gidecekler ve ihtiyalarini greceklerdi. Dolayisiyla halleri byle olan Isa ve annesinin tanri olmasi mmkn degildir. Ayet, sonucu zikretmeyi kaba buldugu iin, birincinin zikri ile kinaye olarak maksadi ifade etmistir. () [327] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/395-398 [328] Bir nceki meselede, Kur'n tefsiri konusunda ikisi asiri, biri orta olmak zere esit tefsir metodu oldugunu; asin ulardan birinin mn ve maksadi bir tarafa iterek lafizlara Araplarin hi de bilmedigi mnlar ykledigini, diger asiri ucun ise tekellfe girerek, Araplarin bilmedigi seylerle ancak Kur'n'm anlasilabilecegini ileri srdklerini aiklamistir. Burada ise orta yolcu metottan neyi kastettigini aiklayacak ve bundan maksadin sz bir btn olarak ele almak oldugunu, Kur'n'm btn ierisinde baglanti bulundugunu ileri srerek aiklayacaktir. [329] Kur'n'm son yedide birini olusturan kisa sreler. ()

[330] Onbirinci Mesele'de, anlayis ve hkm bakimindan Meden srelerin Mekk sreler zerine kurulu oldugu... konusu ile ilgili hususlar. [331] Bakara 2/183-187. [332] Bakara 2/188. [333] Bakara 2/189. [334] M'minn 23/24. [335] M'minn 23/33. [336] M'minn 23/34. [337] M'minn 23/38. [338] M'minn 23/44. [339] M'minn 23/47. [340] M'minn 23/50. [341] M'minn 23/51. [342] M'minn 23/52. [343] M'minn 23/57-61. [344] A'rf7/66. [345] M'minn 23/33. [346] M'minn 23/47. [347] M'minn 23/54-56. [348] M'minn 23/57-61. [349] Yani peygamberligin isbati. f) [350] Yani Hz. Peygamber'in (s.a.) maruz kaldigi durumlar dikkate alinarak bazen uzunca, bazen de nemli olan kisma atif seklinde zikredilmistir. [351] Sahih olan ve esas kabul edilen yaklasim budur ve delilleri iptal edilecek gibi de degildir. Ayri ayri sreler halinde ve besmele ile ayrilmis olmasi konusuna gelince, bu onlarin mn bakimindan birbirinden bagimsiz olmalarini gerektirmez. Eger yle olursa, Medeni sre ve yetler, nasil Mekk olanlar zerine bina edilecektir. Eger her sre basli basina ele alinacak ve digerlerine bakilmayacak olursa, bunlar birbiri zerine nasil bina edilecektir? Beyn ve nesh nasil olacaktir? Bilindigi gibi ne beyn ne de nesh konusunda, nsih ve menshun, beyan eden ile edilen nassla-rin ayni srede olmalari gibi bir sart yoktur. Bu itibarla mellifin son olarak "Bunda da herhangi bir problem yoktur" seklinde syledigi sz anlasilir gibi degildir. [352] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 3/398-406 [353] Bu konuda rivayet edilen bir hadis de syleydi: "Kim Kur'n hakkinda kendi grsnce birsey sylerse, isabet etse de hata etmis olur" (Eb Dvd, Ilim, 5.) [354] lp arkasinda mirasi olarak ana, baba, nine, dede, ogul, kiz ve torun birakmayan kimse. () [355] Amid'nin el-hkin'inin kiys bahsinin ikinci meselesine bkz. [356] Abese 80/31. [357] Meric 70/40.

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

4.Cilt

4.CILT

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Snnet
Ikinci Delil: Snnet 1 Birinci Mesele: 1 Ikinci Mesele: 3 nc Mesele: 6 Drdnc Mesele: 14 Besinci Mesele: 33 Altinci Mesele: 35 Yedinci Mesele: 41 Sekizinci Mesele: 43 Dokuzuncu Mesele: 44 Onuncu Mesele: 49

IKINCI DELIL: SNNET Konu on mesele altinda incelenecektir:


BIRINCI MESELE:

Snnetin mnsi: Snnet kelimesi bir istilah olarak esitli anlamlarda kullanilir: Snnetin birinci mnsi: Sadece Hz. Peygaraber'den nakle-dilegelen, bizzat Kur'n tarafindan ele alinmayan, aksine Hz. Peygamber tarafindan beyan edilen seylerdir. Bunlarin Kur'-n'm genel olarak getirdigi esaslarin beyani mahiyetinde olup olmamasi arasinda fark yoktur.[1] Snnetin ikinci mnsi: "Bid'at" m karsiti anlamindadir. Mesel bir kimse Hz. Peygamber'in davranisina uygun harekette bulundugu zaman "Falan kisi snnet zeredir" denilir. Burada sz konusu davranis seklinin Kur'n'da aiklanmis olup olmamasi[2] arasinda fark yoktur. Aksi sekilde harekette bulundugu zaman ise "Falan kisi bid'at zeredir." denilir. yle gzkyor ki, snnetin bu kullanilis seklinde dikkate alinan husus sadece seriat sahibinin yani Hz. Peygamber'in ameli[3] olmakta ve "snnet" tabiri iste bu aidan kullanilmakta; yapilan fiilin Kitab'm bir geregi olup olmadigi noktasina bakilmamaktadir. nc anlami: Snnet szcg, sahabenin isleyegeldikleri seyler anlaminda da kullanilmaktadir. Snnet diye isimlendirilen bu seylerin Kitap'ta veya snnette olup olmamasina[4]da bakilmamaktadir. nk bu halleriyle onlar: a) Ya kendilerince sabit olan fakat bize kadar ulasmayan bir snnete tbi olmuslardir.

b) Ya da zerinde tmnn itihada[5]dayanmislardir.

veya

halifelerinin

icm

ettigi

bir

Onlarin bir konuda grs birligi etmeleri, (ser delillerden biri olan) icm olmaktadir. Halifelerinin icmi ise, aslinda tm sahabenin icmi anlamina gelir.[6] nk maslahat geregi tm insanlari osey ile amel etmeye sevketmeleri ve bu arada sahabenin byle bir davranisa karsi herhangi bir tepki gstermemesi, onlarin da o hkme katildiklarini gsterir.[7] Bu durumda mrsel maslahatlar[8] ve istihsn(a dayah uygulamalar) snnetin bu sonuncu kullanilis sekli altina girer. Nitekim sahabe devrinde gereklestirilen iki cezasinin seksen sopaya ikarilmasi[9], zenatkrlarin tazminle sorumlu tutulmasi[10], Kur'n'-in bir mushaf halinde toplanilmasi[11], btn insanlarin Kur'n'i ye-di esit okuma sekli ierisinden (ahruf-i seb'a) tek bir sekil zere okumalarinin saglanmasi,[12] divanlarin kurulmasi[13] ve benzeri[14] uygulamalar bu kabildendir. Snnetin sahabe uygulamasi anlaminda kullanilisinin dogruluguna su hadis de dellet eder: "Snnetime ve hidayete erdirilmis rsid halifelerin snnetine yapisin"[15] Buraya kadar anlatilanlari topladigimizda, snnet szcgnn kullanilisinin su drt yn ierdigi ortaya ikmaktadir: 1) Hz. Peygamberin szleri, 2) Fiilleri, 3) Tasvipleri (ikrar, onay).[16] Hz. Peygamber'den sdir olan btn bu sz, fiil ve tasvipler ya vahye dayalidir, ya da-Hz. Peygamber hakkinda itihadin sahihligi grsne gre- itihada dayalidir. 4) Sahabe ve halifelerden nakledilen uygulamalar. Bu trden olanlar da, her ne kadar sz, fiil ve tasvip (ikrar) gibi e aynlabilirse de, tek bir tr olarak kabul edilmektedir. Zira sahabeden nakledilen seyler, aynen Hz. Peygamber'den nakledilenler gibi detayli bir sekilde ele alinmamaktadir.[17]
IKINCI MESELE:

Snnetin Yeri: Snnet, dikkate alinma bakimindan Kitap'tan sonra gelir.[18] Buna su hususlar delalet eder: (1) Kitap kat', snnet ise zanndir. Snnette kat'lik ancak, kismen sz konusu olabilir; tafsiltta kat'likten sz edilemez. Kitap ise hem genel hem de tafsil zere kafidir. Kat' olan, zann zerine takdim olunacagindan, Kitab'in snnet zerine takdimi lzim gelir. (2)

Snnet, ya Kitab'i beyan etmektedir ya da ona ilave bir hkm getirmektedir. Eger Kitab'in ierigini beyan mahiyetinde ise, o zaman snnet, dikkate alinma bakimindan beyan edilene nisbetle ikinci derecede bir yere sahip olacaktir. Syle ki, beyan edilecek olan seyin dsmesi durumunda, beyanin da dsmesi lzim gelir; bunun aksine beyanin dsmesi halinde ise beyan edilecek olan sey dsmez. Durumu byle olan birseyin (yani Kitab'in) tbi durumda olana takdimi gerekir. Eger snnet, beyan edici mahiyette degil de Kitab'a ilave birsey getiriyorsa, o zaman ona itibar Kitab'a bakildiktan ve aranilanin onda bulunamamasindan sonra olacaktir. Bu da Kitab'in mertebece snnetten nde geldiginin delilidir. (3) Bu.konuda gelen nakl deliller vardir. Muz hadisi bunlardandir: Bu hadise gre, Hz. Peygamber ile, Yemen'e vali gnderdigi Muz (r.a.) arasinda syle bir konusma cereyan eder: - Ne ile hkmedeceksin? - Allah'in kitabiyla. - Ya onda bulamazsan? - Rashillah'm snnetiyle. -Onda da bulamazsan? -Reyimle ictihad ederim..[19] Hz. mer, kadi Sureyh'e yazdigi mektubunda ise syle demistir: "Sana bir durum geldigi zaman, Allah'in kitabina gre hkmet. Eger Allah'in kitabinda hkm olmayan bir durum karsina ikarsa, Raslullah'm verdigi hkmle hkmet..." Baska bir rivayette ise syle demistir: "Eger Allah'in kitabinda bir sey bulursan onunla hkmet ve baska hibir seye iltifat etme." Hz. mer, bu szn mnsini bir baska rivayette syle aiklamistir: "Allah'in kitabinda grdgn seyi bak al ve o konuda baska hibir kimseye bir-sey sorma. Allah'in kitabinda bulamadigin sey hakkinda ise, Raslullah'm snnetine tbi ol!" Buna benzer bir sz Ibn Me-sd'dan da nakledilmistir. O syle demistir: "Sizden birinize bir dava arzedildigi zaman, Allah'in kitabi zere hkmetsin. Eger Allah'in kitabinda hkm bulunmayan bir mesele ile karsi karsiya gelirse, o zaman da Raslullah'm snneti zere hkmetsin."Ibn Abbs ise, kendisine birsey soruldugu zaman, eger o meselenin hkm Allah'in kitabinda varsa, onunla hkmederdi. Eger Allah'in kitabinda hkm yoksa ve o konuda Raslullah'tan bir hkm varsa onunla hkmederdi. Selef ve ulem szlerinde, snnetin Kur'n'dan sonra geldigini gsteren benzeri szler pek oktur. Hanef uslclerin taksiminde yer alan farz ve vacip ayirimi da, Kitb'm

snnet zerine takdimi, Kitab'a itibarin snnetten daha gl oldugu esasindan kaynaklanir. Bu ayirimin mnsi konusunda digerlerinin de farkli dsnmedigini syleyebiliriz. Bu durumda herkes tarafindan kesin olarak kabul edilen sonu sudur: Snnet, degerlendirme bakimindan Kitap mertebesinde degildir. Itiraz: Bu sonu, tahkiki limlerin grslerine aykiridir. Syle ki: (1) Alimlere gre snnet, Kitap zerinde hkim konumda iken, Kitap snnet zerinde hkim degildir.[20] nk Kitab'in iki ya da daha fazla durumlara ihtimali olabilir, sonra snnet gelerek bu ihtimallerden maksd olani belirler. Bu durumda snnete dnlms ve Kitab'in geregi terkedilmis olur. Keza bazen Kitab'in zahiri emir olur, sonra snnet gelir ve onu zahir mnsindan ikarir. Bu ise snnetin takdim edildiginin bir delilidir. Bu konuda sunu belirtmek dahi yeterlidir: Snnet Kitab'in mutlakmi takyit, ummunu tahss eder ve onu zahiri disinda baska mnlara yorar. Nitekim bu konular usl kitaplarinda zikredilmistir. Mesel Kur'n, her hirsizin elinin kesilmesi hkmn getirmistir. Snnet ise, koruma (hirz) altinda bulunan ve nisap miktarina ulasan mali alan kimsenin elinin kesilecegini belirtmek suretiyle Kur'n'in getirdigi hkm tahsis etmistir. Yine Kur'n, zahir olan her maldan zekt alinmasi hkmn getirirken, snnet bunu belirli mallara tahsis etmistir. Allah Tel, kendileriyle evlenmeleri haram olan kadinlari saydiktan sonra: "Bunlarin disinda kalanlar size hell kilindi"[21]buyurur. Snnet ise, bu genellemeden bir kadinin halasi ve teyzesi ile bir arada nikh edilmesi hkmn disari ikarir. Btn bunlar Kur'n'in zahirinin birakildigini ve snnete itibar edildigini gsteren rneklerdir. Bu tr rnekler sayilamayacak kadar oktur. (2) Bir diger nokta sudur: Kitap ve snnetin tearuz etmesi (elismesi) durumunda uslcler, Kitab'in mi yoksa snnetin mi takdim edilecegi, ya da gerekten tearuzun sz konusu olup olmayacagi konusunda ihtilaf etmislerdir.[22] Bazilari Muz hadisi zerinde elestiride bulunmuslar ve aslinda onun delil olamayacagini sylemislerdir. nk gerekte Ki-tap'ta olanin tm, snnetin tm zerine takdim olunmaz.[23] Zira (sbt bakimindan kat' olan) mtevtir snnet, dellet bakimindan Kur'n nasslarindan geri degildir.[24] Kitab'in zahiri karsisinda vhid haberlerin durumu ise ictihad mahalli olup tartismaya aiktir. Bu yzden de sz konusu olan grs ayriliklari[25] meydana gelmistir. Bunlara gre Muz hadisinde sz edilen takdim, daha ko-lay ve kendisine ulasilmasi daha yakin olan (Kitap) ile ise baslamaya yorulur. Durum byle olunca da, mutlak surette Kitab'in snne-

te takdim edilecegini sylemenin bir anlami kalmaz; aksine hangisinin takdim edilip esas alinacagini delil belirler.[26] Cevap: Snnetin, Kitap zerinde hkim konumda olmasindan maksat, onun ne alinmasi ve Kitab'in atilmasi mnsina degildir. Aksine bu sz, snnette ifade edilenin, bizzat Kitap'ta murad olunan mn oldugu anlamina gelir. Bu durumda sanki snnet, Kitab'in getirmis oldugu hkmlerin serh ve tefsiri mertebesinde oiuf. Nitekim: "Insanlara indirileni aiklayasin diye[27] yeti de bunun byle oldugunu gsterir. Mesel: "Erkek ve kadin hirsizin ellerini kesin"[28]yetini snnet aiklayarak, elin bilekten kesilecegini, alman malin koruma altinda ve en az nisap[29] miktari kadar olacagini belirtmisse, bu haddizatinda yetten murad olan mn olmaktadir; bu durumda bu hkmlerin Kitapla degil de snnetle sabit oldugunu sylememiz dogru olmaz. Ayni sekilde mesel imam Mlik ya da bir baska mfessir bize bir yet ya da hadisin mnsini aiklasa ve biz de onun geregi ile amel etsek, simdi bizim "Biz Allah'in (c.c.) ya da Raslullah'm buyrugu ile amel ediyoruz" demek yerine "Biz falanca mfessirin sz ile amel ediyoruz" dememiz dogru olmaz. Snnetin, Kitab'in getirdigi diger hkmleri beyani da ayni sekildedir. Su halde "snnetin Kitap zerinde hkim konumda olmasi" ifadesinden maksat, "onun aiklayicisi olmasi" demektir. Snnet tarafindan maksat aiklanmisken hl mcmel ve esitli mnlara muhtemel Kur'n nasslan yaninda durulmaz; snnetin geregi alinir. Ancak bu, hibir zaman snnetin Kur'n zerine takdimi anlamina gelmez. Tearuz konusundaki uslclerin ihtilafina[30] gelince, Deliller blmnn basinda[31] da getigi gibi vhid haber kesin olan bir kideye dayandigi zaman, amel konusunda makbuldr; aksi takdirde durup beklemek (tevakkuf) gerekir. Vhid haberin kesin bir kaideye dayanmis olmasi demek, Kur'n kll bir mnnin altina girmesi demektir. Nitekim bu szn mnsi orada aiklanmisti. Bu durumda biz, buradaki ile orada aiklanan hususlari birlikte ele aldigimiz zaman, yet Ile vhid haber arasindaki tearuzun, aslinda iki Kur'n asil arasinda meydana gelen tearuz oldugunu grrz. Bu durumda konu Kitabin snnetle murazasi olmaktan ikar ve Kitabin Kitap'la tearuzu halini alir. Dolayisiyla da zannnin kafiye tearuzundan degil; iki kafinin birbiri ile tearuzundan sz edilir.[32] Ancak vhid haber herhangi bir kat' esasa dayanmiyorsa, o zaman mutlak surette Kur'n'in takdimi gerekecektir.[33] nc noktaya[34]su sekilde cevap verilir: Mtevtir olarak zikredilen haberlerin hemen byk ogunlugu, caiz olan bir isin varsayimi seklindedir ve snnet-i nebevyye ierisinde, olayin vuku buldugu zamn kadar mtevtir olduguna hkmedilebilecek hadisler bulmak hemen hemen

imknsizdir. Dolayisiyla konu ile ilgili ileri srlen itiraz noktasi ya vakiada olmayan ya da vukuu ok ndir bulunan bir hususla ilgilidir; fazla bir nemi yoktur.[35] Allah'u alem! [36]
NC MESELE:

Snnet, mn bakimindan sonuta Kitb'a ikar ve ona dayanir. Dolayisiyla snnet: Kitab'in, ya mcmelinin tafsl edilmesi[37], ya mskil olaninin aiklanmasi[38] ya da muhtasar olaninin izah edilmesidir.[39] nk snnet, Kur'n'in beyanidir. "Insanlara indirileni aiklayasin diye sana Kur'n'i indirdik"[40] yetinin delalet ettigi mn da bu olmaktadir. Snnette yer alip da, Kur'n'da genel ya da detayli olarak temas edilmeyen hibir sey yoktur. Keza Kur'n nasslarinin, seratm kll esaslari ve kaynagi oldugunu gsteren btn deliller[41]bu konu hakkinda da delil olur. Yce Allan, Hz. Peygamber hakkinda: "Sphesiz ki sen, yce bir ahlk zeresin"[42] buyurmus, Hz. Aise ise bunu, onun ahlkinin Kur'n oldugunu[43] belirterek aiklamis ve onun ahlkini[44] beyan konusunda bu ifadeyle yetinmistir. Bu da gsterir ki, Hz. Peygamber'in btn szleri, fiilleri ve tasvipleri Kur'n'a dayanir ve sonuta ona ikar. nk ahlk nihayet bu seylerden ibarettir. Sonra Yce Allah, Kur'n'i "herseyin aiklayicisi"[45] kilmistir. Bundan da, snnetin Kur'n ierisinde genel olarak mndemi olmasi lzim gelir. nk emir ve nehiy, Kitap'ta yer alan seylerin basinda gelir.[46] "Kitap'ta biz hibir seyi eksik birakmadik ,[47] "Bugn size dininizi tamamladim"[48]yetleri de ayni mnyi verir. Dinin tamamlanmasinin, Kur'n'in indirilmesi ile oldugu[49] murad olunmaktadir. Su halde snnet, sonu itibariyla Kur'n'da olanin aiklanmasi olmaktadir. Snnetin, Kur'n'a dayali ve sonu itibariyla ona ikmasinin mnsi da iste budur. Diger taraftan eksiksiz yapilan istikra da, bunun byle oldugunu gstermektedir. Nitekim birazdan[50] -Allah'in izniyle- ele alinacaktir. Deliller blmnn basinda da getigi zere, snnet sonu itibariyla Kitb'a ikmakta ve ona dayanmakta; aksi takdirde[51] kabul konusunda duraksamak gerekmekteydi. Bu, konu ile ilgili yeterli bir esastir. Itiraz: Bu husus birka noktadan dolayi dogru degildir: (1) Yce Allah syle buyurmaktadir: "Hayir; Rabbine and olsun ki, aralarinda ekistikleri seylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdigin hkm ilerinde bir sikinti duymadan tamamen kabul etmedike inanmis olmazlar.[52] Bu yet, Hz. Peygamber'in rfeyhM*Bistui Zbeyir lehine Ensr'den nce bahesini sulamasi hakkinda verdigi hkm sebebiyle inmistir. Hadis Muvatta (ve diger muteber hadis kitaplarinda) yer

almaktadir.[53] Oysa ki bu hkm, Allah'in kitabinda yoktur. Sonra bu yet, onun hkmn agir bir Yin Allah sylo buyurmaktadir: "Ey inananlar! Allah'a itaat idin, peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin. Kgvr birseyde ekisirseniz -Allah'a ve hiret gnne inanmissa Imlini Allah'a ve peygambere birakin. Bu, hayirli ve ne-ticr itibariyla en gzeldir. [54]Meselenin zmn Allah'a birakmak, Kil.iih'n basvurmaktir; Raslullah'a birakmak ise, -lmnden sonra onun snnetine mracaat etmektir.[55] Allah Teala yine syle buyurmaktadir: "Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin, karsi gelmekten ekinin.[56] Daha baska buna benzer, Allah'a itaat ile Raslullah'a itaati ayri ayri zikreden nasslar vardir. Bunlar, Allah'a itaatin konusunun, Kitabinda .emredip yasakladigi seyler oldugunu, Raslullah'aitaatinde Kuranda yer almayan ve bizzat kendisinden gelen emir ve nehiylere tabi olmak suretiyle olacagini gsterir. nk, snnet eger kuranda mndemi bulunsaydi, o zaman o da Allah'a itaatten sayilirdi."Onun (peygamberin) buyrugunu n\hin hareket tu/enler, haslarina bir belnin gelmesinden veya hu ntaba ugramaktan sakinsinlar"[57] buyurur. Bu Ili, Paygumlmr'i) ait ayrica itaata mahal bir konu nu gttatorir ki, bu da Kur'n'da yer almayan snnet olur. buyurur: "Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmis olur.[58]Peygamber size neyi getirmisse onu alin ,size neyi yasakladiysa ondan kainin.[59]Kuranda yer alan deliller gstermektedir ki ,peygamberin getirdigi emir veyasak ettigi hersey ,hkm itibariyla Kurannin getirdiklerine ek olarak katilmaktadir;bu durum onun ayri bir sey olmasi,ona ilave birseyler getirmesi gerekir. (2) Snnetin terkedilerek sadece Kur'n'a uyulmasini yeren hadisler vardir. Eger snnetin ierigi, Kitap'ta bulunsaydi, o takdirde Kitap ile amel halinde snVet hibir sekilde terkedilmis olmazdi. Bu konuda gelen hadislerden bazilari syledir: "Yakinda sizden biri ikar ve syle der: 'iste Allah'in kitabi. Onun ierisinde bulunan helalleri hell kabul ederiz, onda yer alan haramlari da haram sayariz.' Haberiniz olsun! Kime benden bir hadis ulasir da onu yalanlarsa, bu haliyle o Allah'i, Rasln ve o hadisi kendisine ulastirani yalanlamis olur."[60] Uz. Peygamber bir baska hadisinde de syle buyurmustur: "ok gemez sizden biri koltuguna kurulur; kendisine benden bir hadis rivayet edildigi zaman syle der: 'Aramizda ve aranizda Allah'in kitabi var. Onda hell olarak buldugumuzu hell kabul eder, onda haram olarak buldugumuz seyi de haram sayariz.' Dikkat edin! Allah'in Raslnn [alevSmtu] haram kildigi da aynen Allah'in haram kildigi gibidir. [61]Baska bir rivayet de syledir: "Sakin ola sizden birinizi koltuguna kurulmus [18] (syle bir tavir sergilerken) grmeyeyim: Ona emrettigim ya da ya-

sakladigim seylerden birsey gelir de syle der: Bilmiyorum (byle birsey yok). Biz Allah'in kitabinda buldugumuz seye uyariz.[62] Bu hadisler, snette, Kur'n'da olmayan bazi seylerin bulundugunu gsteren bir delil olmaktadir.en titikr (kiipHiimli arastirma) da gstermektedir ki, lnnatte In/zili Kur'n tarafindan temas edilmeyen sayilamayacak kadar ok suy vardir. Bunlardan bazilari sunlardir: Kadinin halasi ya da teyzesi ile bir arada nikahlanmasinin, ehl eseklerin yenilmesinin, I-1 >li<k disli yirtici hayvanlarin yenilmesinin haram kilinmasi[63], diyet, esirlerin fidye karsiligi kurtarilmasi, mslmanin kfir karsiliginda kisas yoluyla ldrlmemesi... gibi. Hz. Ali'nin rivayet ettigi hadiste isaret etmek istedigi seyler de bunlar[64] olmaktadir: O syle demisti: "Yanimizda sunlardan baska birsey yoktur: Allah'in kitabi, mslman bir kisiye ltfedilen anlayis, bir de su sahifede bulunanlar[65] Baska bir hadiste de syle gelmistir: Hz. Ali (r.a.) bir hutbe rad etti. Yaninda, zerinde bir sahife asili bulunan bir kili Vardi. Syle dedi: Allah'a yemin ederim ki, bizim yanimizda Allah'in kitabindan, bir de su sahifede bulunandan baska okumakta uldiiftumuz baska bir yazili metin yoktur." Sonra sahifeyi ati. Onda (zekt ya da diyetle ilgili olarak) develerin yaslan vardi. Yine onda syle deniyordu: "Medine, Ayr'dan filan yere (Sevr'e) kadar haramdir. Kim orada bir bid'at ikarirsa Allah'in, meleklerin ve btn insanlarin laneti onun zerine olsun! Allah ondan, ne bir tevbe ne bir fidye kabul etmesin[66] Ayrica su ifadeler vardi: "B-tn mslmanlarin zimmetleri birdir; bu itibarla en alt mertebede olanlari, (eman vermek gibi) onlarin tmn baglayacak sorumluluklar altina girebilir. Kim bir mslmn hiyanet ederse Allah'in* meleklerin ve btn insanlarin laneti onun zerine olsun! Allah ondan ne bir tevbe ne bir fidye kabul etmesin!" Sahifede sunlar d^ vardi: "Kim mntesip oldugu kimselerin izni olmadan baska bit-kavme intisap ederse Allah'in, meleklerin ve btn insanlari^ laneti onun zerine olsun! Allah ondan ne bir tevbe ne bir fidye kabul etmesin![67] Hz. Peygamber e Yemen'e vali gnderdigi Muz sinda geen konusma da syle olmustu: - Ne ile hkmedeceksin? - Allah'in kitabiyla. -Ya onda bulamazsan? -Raslullahin snnetiyle.[68] Daha baska bu mftnfida hadiulur de vardir. Btn bunlar nik gttrmktidir ki, snnette Kur'n'da olmayan seyler de vurdir. Bazi limlerin: "Kitap, -snnet iin; snnet de Kitap iin bir alan birakmistir"

seklindeki szleri de bu mnyi ifade etmektedir. (4) Sadece Kitap ile yetinme dsncesi, ehl-i snnetten olmayan nasipsiz kimselere aittir. nk bunlar, bu asiri dsncelerini "Kitb'in herseyi beyn e*tmis oldugu" esasi zerine kurmakta ve snnetin getirdigi hkmleri bir tarafa atmaktadirlar. Bu da onlarin, ehl-i snnet yolundan ayrilmalari ve Kur'n'i, inis amacina uymayacak sekilde tevil etmeleri gibi bir tutuma girme sonucunu dogurmustur. Bu konuda Hz. Peygamber'den [ale^Stu] syle bir rivayet gelmektedir: "mmetim hakkinda en ok korktugum iki sey vardir: Kur'n ve st. Kur'n'dan korkum, m'minlerle tartismak iin onu mnafiklarin grenmis olmasidir. Stten korkuma gelince, (onu retmek iin) kirsal kesimlere giderler (cami ve cemaati birakirlar) sehvetlerine uyarlar ve sonunda namazi terkederler[69] Bazi haberlerde ise syle gelmistir: Hz. mer syle demistir: "Bir kavim gelecek ve Kur'n'm mtesbihti ile sizinle tartismaya gireceklerdir. Siz, onlara hadislerle mukabele edin. nk hadislere vkif olanlar, Allah'in kitabini daha iyi bilenlerdir." Eb'd-Derd ise: "Sizin hakkinizda endise ettiklerimden biri de limin srmesi ve mnfikm Kur'n ile tartismaya girmesidir" demistir. Yine Hz. mer'den syle syledigi nakledilmistir: " sey vardir ki dini yikar: limin srmesi, mnfikm Kur'n ile tartismaya girmesi ve saptirici imamlar." Ibn Mesd ise: "yle kavimler greceksiniz ki, kendileri arkalarina atmis olduklari halde sizi Allah'in kitabina agiracaklardir. O zamanda siz ilme sarilin ve bid'at ikarmaktan sakinin, ifrata dsmekten kainin, kkl ve gzel olana yapisin" demistir. Hz. mer: "Sizin hakkinizda iki tip insandan korkuyorum: Biri, uygun olmayacak sekilde Kur'n'i tevile kalkisan kimsedir. Digeri de kardesiyle mlk yarisma girendir" demistir. Bu mnda daha baska szler de vardir ki limler onlari hUiuim bir tarih iterek Kur'n'i tovil etme ve reye basvurma konumum yormuslardir. Alimlerden birogu, Hz. Peygamber'in su buyrugunu ve hadisleri bu mnya anlamislardir: "Yce Allah ilmi, insanlarin arasindan bir irpida ekip ikararak almaz; aksine ilmi, limleri alarak alir. Sonunda hibir lim birakmayinca insanlar kendilerine chil baslar edinirler, onlara sorular yneltilir, onlar da bilgisizce fetva verirler; bylece hem kendileri sapar, hem de baskalarini saptirirlar."[70]Hakikaten bid'at nah ipi erinin pek ogu bu sekilde davranmislar, hadisleri bir tarafa atmislar ve Kur'n'i yersiz bir sekilde tevile yeltenmisler ve sonun-dti da hem kendileri sapmis, hem de

baskalarini saptirmislardir. Hurada, hadise ancak Allah'in kitabina uygun dsmesi halinde edilecegini ifade eden bir hadis de zikretmis olabilirler. Buna (fr (gya) Hz. Peygamber syle buyurmustur: "Benden hizv ulasan hadisleri Allah'in kitabina vurunuz; eger Allah'in kitabina uygun dserse; onu ben sylemisimdir, eger Allah'in kitabina iiy^un dsmezse, onu asla ben sylememisimdir. Allah beni 'la hidayete ulastirmis iken, ben nasil olur da ona (Kitab'a) muhalefet edebilirim." Abdurrahman b. el-Mehd, bu hadisi zindiklarin ve Hariclerin uydurmus oldugunu sylemistir. Bazilari syle demislerdir: Nakledilegelen haberlerin saglamlarini sakatlarindan ayirmada mahir olan ilim erbabinca bu szlerin Hz. Peygamber'den \sdir olmasi mmkn olamaz.[71] Bazilari bu hadisi, yine kendi yntemiyle reddederek syle demislerdir: Biz herseyden nce bu hadisi Allah'in kitabina arzederiz ve ona itimat ederiz. Biz bu hadisi vakia Kitab'a arzettigimizde, onun Allah'in kitabina muhalif oldugunu grmekteyiz. nk biz Kitap'ta, Raslullah'in hadisleri ierisinde sadece Kitab'a uygun olanlarin alinmasini gerekli kilan bir esas grmemekteyiz; aksine Allah'in kitabi bize mutlak surette oifa uymamizi istemekte ve ona itaat etmemizi emretmekte, her hal ve durumda ona muhalefet etmekten kesin olarak sakindirmaktadir. Bu, snnetin, sonu itibariyla Kur'n'a iktigi ve ona dayandigi grsnde olanlari ilzam edecek delillerdendir. Bu noktada hem nceki nesillerden hem de sonraki gelenlerden bazi gruplar dogru yoldan ayrilmislardir. Dolayisiyla bylesi bir grse sahip olmak ve ona meyletmek, dosdogru yoldan ayrilmak anlamina gelmektedir. Allah Tel, ltf ile bizi byle bir sonutan korusun! (1) Biz snnetin KitAb'in beyan oldugu esasi zerinden yrdgmz zaman, bundan mutlaka onun, Kitab'in iinde bulunan ve buna ya da suna ihtimali bulunan seylerin beyani olmasi lzim gelir. Bu durumda snnet, bu ihtimallerden birini belirler. Simdi mkellef bu beyan dogrultusunda amel ettigi zaman hem kelmiyla emretmis oldugu konuda AJlah'a, hem de beyanin geregi olarak Raslullah'a itaat etmis olur. Eger yapilan beyanin aksine hareket edecek olursa, o takdirde, beyana muhalif olan bu amelinde Allah'a isyan etmis olur. Zira onun bu ameli, Allah Tel'nin kelamindan muradinin aksine islenmis olur. Bu haliyle o, ayni zamanda yapilan beyanin aksine hareket etmis olacagindan Raslullah'a da isyan etmis olur. Bu iki itaatin ayri ayri zikredilmis olmasindan, itaat konusu olan seyin ayri ayri olmalari gibi bir sonu lzim gelmez. Bu lzim gelmeyince de, itiraz sadedinde zikredilen yetler, snnette zikredilen seylerin Kitap'ta bulunmadigini gsterecek bir delil olmaz. Aksine her ikisi de bir mnda

birlesebi-lirler ve bu durumda (biri Allah'a digeri de Raslullah'a [ynelik olmak zere) iki ayri cihetten iki isyan, ya da iki ayri itaat vuku bulur. Bunda olmayacak birsey de yoktur. Geriye Hz. Peygamber'in verdigi hkmn Kur'n'da bulunup bulunmamasi kalmaktadir.[72]Bu da Allah'in izniyle birazdan ele alinacaktir. Itiraz sirasinda "Kur'n'da yer alan deliller gstermektedir ki, peygamberin getirdigi, emir ve yasak ettigi hersey, hkm itibariyla Kur'n'm getirdiklerine katilmaktadir; bu durumda onun ayri birsey olmasi, ona ilave birseyler getirmesi gerekir" sz dogrudur.Ancak bu ziyadelik, acaba bir serhin getirdigi ilave mahiyetinde midir? Zira elbette serhte, serhedilende olmayan bazi unsurlar bulunacaktir; aksi takdirde ona serh denmez. Yoksa gerekten Kitap'ta bulunmayan ilave bir mnnin getirilmesi kabilinden midir? Iste asil tartisma noktasi burasidir. Ikinci itiraz[73] sadedinde ileri srlen hususlar da iste bu nokta gz nne alinarak degerlendirilir (ve syle denilir: "Eger snnetin ierigi, Kitap'ta bulunsaydi, o takdirde Kitap ile amel halinde snnet hibir sekilde terkedilmis olmazdi" sznz kabul edilemez; aksine byle bir durumda snnet terkedilmis olur. nk bu durumda, Kitab'in ierdigi mnya snnet tarafindan getirilen beyana iltifat edilmemis olmaktadir.) Sonra hkm Kur'n'da icml olur, snnette ona detaylar getirilirse, bunlar hkm itibariyla birbirinin ayni olmaz.[74] Mesel "Namazi kiliniz" emri namaz ykmllgn mcmel olarak getirmistir. Snnet ise ona aiklik getirmistir. Bylece, beyanda, beyan edilen seyde bulunmayan mnlar ortaya ikmistir. Nih olarak beyanin mnsi ile beyan edilenin mnsi ayni olsa bile bunlar hkmde farklidirlar. Dikkat edilirse grlecektir ki, beyandan nce mcmelin hkm durup beklemek (tevakkuf) iken; beyanin hkm, geregi ile amel etmektir. Bu ikisi madem ki hkm itibariyla birbirinden farklidirlar, yle ise mn itibari ile de farkli gibi kabul edilirler. Dolayisiyla bu aidan snnet, Kitap'tan ayri (mstakil) gibi mtalaa edilir. (Hadislerde, snnet hakkinda "Kitabin benzeri" seklinde geen ifadeler, iste bu noktadan hareketle kullanilmistir.) nc itiraz noktasi ise, bundan sonra gelecek olan Drdnc Mesele'de -insallah- ele alinacaktir. Drdnc itiraz noktasina gelince, sz edilen kimselerin snnet yolundan uzaklasmis olmalarinin sebebi, tamamen reye tbi olup snneti bir tarafa atmalari yzndendir; baska bir sebepten dolayi degildir.[75]Syle ki: Bilindigi gibi snnet Kur'n'm mcmelini aiklamakta, mutlakini kayitlamakta, ummunu tahsis etmekte ve pek ok Kur'n ifadeyi ilk bakista anlasilan zahir szlk mnsindan ikarmaktadir. Bylece snnetin aiklik getirmis oldugu seyin, bizzat o ifadeden murd-i ilh oldugu da

anlasilmaktadir. Hal byle iken snnet bir tarafa atilir, arzu ve heveslerin pesine uyularak Kur'n ifadelerin mcerred zahirlerine tbi olunursa, bu yaklasimin sahibi degerlendirmesinde sapitmis, Kitap hakkinda cehaletini ortaya koymus olur ve kr krne hareket etmekte oldugu iin hibir zaman dogruya ulasamaz. Zira aklin dnyev islerle ilgili olarak ikar ve zararlari isabetli bir sekilde kavrayabilmesi ogu kez ndirattan olmaktadir. hiret konulariyla ilgili konularda ise hem genel esaslarda hem de detaylarda asla sz syleyebilecek bir salhiyeti yoktur. Hadisten delil[76] olarak kullandiklari seylere gelince, eger nakil aisindan sahih degilse, onu her iki grubun da delil olarak kullanmasi mmkn olmaz. Eger sahihligi sabitse veya kabul edilebilecek bir yol ile gelmisse, o takdirde onun zerinde durmak gerekecektir. nk hadis; ya katkisiz Allah'tan gelen bir vahiydir, ya da Hz. Peygamber tarafindan yapilmis bir ictihaddir; ancak bu durumda o Kitap ya da snnetten sahih bir vahye dayandirilmis ve onun kontrolnden gemistir. Her iki takdire gre de hadisin Allah'in kitabi ile eliski halinde olmasi mmkn degildir.[77] nk Hz. Peygamber kendi heva ve heveslerinden esinlenerek konusmaz; onun konusmasi ancak kendisine ilk edilen bir vahiydir. Hz. Peygamber'in hata etmesini caiz gren grs zerinden yrnse bile, o asla hatasi zerinde devamli birakilmaz, derhal tashih edilir ve sonunda o mutlaka dogruya dner. (Dolayisiyla ondan sdir olan hadisler ierisinden hibirinde hata ihtimali bulunmamaktadir.) Hi hata etmeyecegi grsnden hareket edildigi zaman ise, onun ictihad ederek Allah'in kitabiyla elisen ve ona ters dsen bir hkmde bulunmasi ncelikli olarak dsnlemez. Evet, snnetin Kur'n'a ters de dsmeyen, uygun da dsmeyen, aksine Kur'n'da skt geilen hkmler getirmesi caizdir. Ancak bu cizligin aksine delil bulunacak olursa -ki bu meselede tartisilan nokta burasidir- o zaman her hadis hakkinda mutlaka Allah'in kitabina uygun dsme[78] sarti aranir. Nitekim zikredilen hadis de bu hususu ortaya koymustur. tiraz sadedinde tenkit edilen hadisin mnsi -senedi sahih olsun olmasin- dogrudur. Tahv, kitabinda hadisin mskil ynnn beyani hakkinda bu mnda bir hadis tahric etmistir: Abdlmelik b. Sad b. Sveyd el-Ensr - Eb Humeyd ve Eb Esd senediyle Raslullah syle buyurmustur: "Benden bir hadis duydugunuz zaman, onu kalpleriniz tanir, tyleriniz ve tenleriniz ona yatisir ve onu kendinize yakin grrsnz. Iste ben o hadise hepinizden yakinim. Yine benden bir hadis duydugunuz zaman, kalpleriniz onu yadirgar, tyleriniz ve tenleriniz ondan rperir, onun bir mnker oldugunu grrsnz, iste o hadise ben hepinizden daha uzagim.'[79]Yine sz edilen Abdlme-lik'ten, o da Abbs b. Sehl'den olmak zere su rivayeti yapmistir: beyy b. Ka'b bir mecliste bulunuyordu. Oradakiler, kimisi zorlastirici, kimisi kolaylastirici olmak zere Raslullah'tanesitli rivayetlerde

bulunuyorlardi. beyy b. Ka'b ise susmaktaydi. Onlar rivayetlerini bitirince syle dedi: "Bre adamlar! Raslullah'-tan size ulasan hadis karsisinda, kalp onu tanir, ten ona yatisir ve onu duydugunuzda mitvar olursaniz, (bilin ki o Raslul-lah'tandir Raslullah'm sz olmak zere onu tasdik edin. nk Raslullah hayirdan baska birsey sylemez." Tahv, bunun byle olduguna su yetleri delil getirmistir: "Inananlar ancak o kimselerdir ki Allah anildigi zaman kalpleri titrer[80]"Rablerinden korkanlarin bu kitaptan tyleri rperir, sonra hem derileri hem de kalpleri Allah'in zikrine yumusar ve yatisir[81]"Peygambere indirilen Kur'n'i isittiklerinde geregi grenmelerinden gzlerinin yasla doldugunu grrsn[82]Bu yetler, Allah'in kelmini dinleyen ehl-i imanin tepkisini gstermektedir. Raslullah'tan rivayet edilen szler de (vahye dayanmasi sebebiyle) onun cinsindendir. nk hepsi de Allah katindan olmaktadir. Hadis dinlerken, aynen Kur'n dinlerkenki ruh haletine girmeleri, o hadisin dogruluguna bir delil olur. Eger hadisi dinlerken byle bir ruh haletine girmiyorlarsa, o zaman o hadis karsisinda durmak ve arastirmak gerekir; nk diger hadislere benzememektedir. Onun sylediginden, hadisin mn bakimindan muhalif degil, muvafik olmasi lzim gelir. nk eger hadis Kur'n'a muhalif olsaydi, o zaman dinlenirken deriler rpermez, kalpler yatismaz-di. nk ziddm zidda[83] yatkinligi ve ona uygun dsmesi mmkn degildir. Yine et-Tahv, Eb Hureyre'den su rivayeti yapmistir: Raslullah syle buyurmustur: "Size benden tanidiginiz ve yadirgamadiginiz bir hadis rivayet edildigi zaman, ben onu desem de demesem de siz onu tasdik edin. nk ben iyi olup kt olmayani emrederim. Eger size benden yadirgadiginiz ve tanimadiginiz bir rivayette bulunulursa, onu yalanlayiniz; nk yadirganan ve taninmayan birseyi ben sylemem.[84] Bunun izahi syle: Rivayet, eger Allah'in kitabina ve Raslnn snnetine[85]-ierdigi mnnin onlarda bulunmasi suretiyleuygun dserse, kabul edilir. nk Raslullah onu o lafizla sylememisse bile, mnsini baska bir lafizla sylemis olmaktadir. Kaldi ki Arap olmayan kimseler iin Raslullah'm szlerini, onlarin kendi dilleriyle aiklamak caizdir. (Bu da mnnin baska lafizlarla ifade edilmesinin caizligini gsterir.) Eger rivayet muhalif dsyor, Kur'n ve snnet tarafindan tekzip ediliyorsa, o zaman onun atilmasi gerekir ve o rivayetin Raslullah tarafindan sylenmemis oldugu anlasilir. Bu da aynen ncekisi gibidir. Btn bunlardan, hadis degerlendirilirken Kur'n'a uygun dsp, ona ters dsmemesi noktasinin gz nnde bulundurulmasinin dogru olacagi sonucu ortaya ikar. Yapilan rivayetlerin sahinligi esas alindigi zaman onlardan maksat iste bu olur. Eger sahih degillerse aleyhimize yine bir sey gerekmez; nk kastedilen mn dogrudur. Deliller Kitbi'nin Birinci Tarafinin Ikinci Mesele'sinde verilen izahat da bunun byle oldugunu ortaya

koymaktadir. O bahiste uygunluk ve ters dsme konularinda yeteri kadar rnek verilmistir. Tevfk ancak Allah'tandir. Bu nokta anlasildiktan sonra simdi su noktanin ele alinmasina geebiliriz: Kitabin snnete dellet yn nasildir? Snnet, detaylar getirmek suretiyle Kitab'm bir aiklayicisidir. Hal byle iken Kitap, snneti kl halinde nasil kapsar? Iste bu sorunun cevabi drdnc meselenin konusunu teskil edecektir: [86]
DRDNC MESELE:

Allah'a dayanarak diyoruz ki: Bu konuda insanlarin farkli yaklasimlari vardir: a) Bunlardan biri gerekten ok geneldir ve sanki o, Kitap'tan, snnet ile amel etmenin sihhati ve ona tbi olmanin gerekliligi zerine delil getirme mecrasina kaymistir. Bu, "Dogru yol kendisine apaik belli olduktan sonra, Peygamberden ayrilip, inananlarin yolundan baskasina uyan kimseyi, dndg yne dndrr ve onu cehenneme sokariz"[87] yetinden icmin alinmasi gibi birseydir. Bu yaklasimda olanlardan biri Abdullah b. Mesd'dur. Rivayete gre Esed ogullarindan bir kadin kendisine gelir ve ona: "Bana ulastigina gre sen falana, falana, dvme yapana ve dvme yaptirana lanet ediyormussun. Ben Kur'n'm iki kapagi arasinda ne varsa hepsini okudum, fakat senin dedigin seyi grmedim?!" dedi. Abdullah ona: "Peki, 'Peygamber size ne verirse onu alin, sizi neden menederse ondan geri durun, Allah'tan sakinin'[88] yetini okumadin mi?" diye sordu. Kadin: "Evet okudum" dedi. Ibn Mesd: "Iste o, odur" dedi. Bir baska rivayette Abdullah b. Mesd: "Allah, dvme yapana, dvme yaptirana, kaslarini aldirtana, Allah'in yarattigini degistirerek gzellik iin dislerini seyreltenlere lanet etsin!" dedi. Onun bu sz, Esedogullarindan bir kadina ulasti ve (o gelerek) Ibn Me-sd'a syle dedi: "Ey Eb Abdurrahmn! Bana senin falan falan kimselere lanet ettigin haberi ulasti." Ibn Mesd ona: "Allah Raslniin lanet ettigine ben niye lanet etmeyecekmisim. O Allah'in kitabinda var" dedi. Kadin: "Ben Kur'n'in iki kapagi arasinda ne varsa hepsini okudum, fakat onu grmedim?!" dedi. Ibn Mesd: "Eger onu gerekten okumus olsaydin elbette grrdn. Allah Tel syle buyurmaktadir: 'Peygamber size ne verirse onu alin, sizi neden menederse ondan geri durun, Allah'tan sakinin.'[89] dedi."[90]Ibn Mesd'un kadina "O Allah'in kitabinda var" deyip arkasindan bu szn, "Elbet ben (seytan) onlara emredecegim de onlar muhakkak Allah'in yarattigim degistirecekler"[91]yeti yerine 'Peygamber size ne verirse onu alin, sizi neden menederse ondan geri durun, Allah'tan sakinin[92] yeti ile aiklamasi, bu yetin snnette yer alan herseyi

iermekte oldugunun Ifadesidir. Ayni yaklasim su olayda da gzkmektedir: Abdurrahmn b. Yezd, zerinde elbisesi bulunan ihramli bir kimse grr ve onu bu halden menetmek ister. Ancak o: "Bana, elbisemi ikarttiracak Kur'n'dan bir yet getir" diye tutturur. Abdurrahmn da ona:"Peygamber size ne verirse onu alin, sizi neden menederse ondan geri durun. Allah'tan sakinin"[93] yetini okur. Yine rivayet edildigine gre Tvs ikindi namazindan sonra iki rekat nafile kilardi. bn Abbs ona: "Onu birak!" dedi. Ancak o: "Ra-slullah onu sadece snnet edinilmesin diye yasaklamistir" diye karsilik verdi. Ibn Abbs: "Sphesiz ki Raslullah ikindi namazindan sonra namaz kilinmasini yasaklamistir.[94] Bu durumda senin kilmakta oldugun bu namazdan dolayi azaba mi maruz kalacaksin, yoksa sevap mi alacaksin, bilemem. nk Yce Allah: "Allah ve Peygamberi birseye hkmettigi zaman, inanan erkek ve kadina artik islerinde baska yolu semek yarasmaz'[95] buyurmaktadir" dedi. Rivayete gre el-Hakem b. Ebn, Ikrime'ye mmveledlerin[96]durumu hakkinda sorar. Ikrime, onlarin hr olduklarini syler. el-Hakem: "Ne ile?" diye sorar. O da: "Kur'n ile" diye cevap verir. Bu kez: "Kur'n'da ne ile?" diye sorar. Ikrime: "Allah Tel: 'Ey inananlar! Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin...[97] buyurmaktadir. Hz. mer, buyruk sahibi olanlardandi ve o, bu tr kadinlarin, dskle de olsa zd olacaklarini sylemisti" seklinde cevap verir. Bu yaklasim, snnet ile amel etme konusunun deliliendirilme-sine benzemekte hatta bizzat kendisi olmaktadir. Su kadar var ki, bu ugrasida deliller, Kitab'in, snnette yer alan tafsl mnlara delleti mecrasina kaydirilmistir. b) Bir diger yaklasim ulemca meshur olanidir. Mcmel olarak zikredilen hkmlerin beyani sadedinde gelen asagidaki trden olan hadisler gibi. Bu beyan, ya amelin nasil yapilacaginin belirlenmesi, ya da sebeplerinin veya sartlarinin veya mnilerinin veyahut da sonularinin vb. aiklanmasi seklinde olur.Mesel Kur'n'da nassla belirtilmemis bulunan namazlarin vakitlerinin, rk ve secdelerinin, diger hkmlerinin aiklanmasi, zekta nisbetle oranlarin, zekt vaktinin, zekta tbi mallarin nisaplarinin, zekta tbi olup olmayan mallarin belirlenmesi, orula ilgili hkmlerin beyan edilmesi gibi. Hadesten ve necasetten taharet, hacc, uslne uygun bogazlama (tezkiye), av, yenmesi hell olanlarin, haram olanlardan ayrilmasi, nikh hkmleri ve buna bagli olarak talk, ric'at, zihr, lin gibi diger konular, ahs-veris ve ilgili hkmler, ceza hukuku ile ilgili kisas vb.

hkmler... evet btn bunlar Kur'n'da mcmel olarak gelen esaslarin beyani olmaktadir. "Insanlara indirileni aiklayasin diye sana Kitab'i indirdik[98] yet-i kermesinde ifade edilen husus da bu olmaktadir. Rivayete gre Imrn b. Husayn bir adama syle demistir: "Sen ahmak birisin! Sen Allah'in kitabinda gle namazinin drt oldugunu ve kiraat esnasinda aiktan okunmayacagini bulabilir misin?" Sonra o, namaz, zekt ve benzeri ykmllkleri saydi ve syle dedi: "Btn bunlari Allah'in kitabinda aiklanmis buluyor musun? Allah'in kitabi bunlari mphem birakmistir, snnet ise onlari aiklamaktadir." Mutarrif b. Abdillah b. es-Sihhr'e: "Bize sadece Kur'n'dan bahsedin" dendigi zaman syle demistir: "Vallahi biz (hadis rivayeti ile) Kur'n'a bir alternatif getirme arzusunda degiliz. Ancak bu halimizle biz, Kur'n'i bizden daha iyi bilen birinin[99] oldugunu gstermek istiyoruz." el-Evz, Hassan b. Atiyye'den syle dedigini nakleder: "Vahiy Raslullah'a [fll^Su] inerdi. Onu tefsir eden snneti de ona Cibril getirirdi." el-Evz ise: "Kitab'in snnete olan ihtiyaci, snnetin Kitab'a olan ihtiyacindan daha oktur" derdi. Ibn Abdilberr de: "O bu szyle, snnet Kitap zerine hkmeder ve ondan muradin ne oldugunu aiklar, demeyi kastetmistir" demistir. Ahmed b. Hanbel'e: "Snnet, Kitap zerine hkim konumdadir" seklindeki sz hakkinda soruldugu zaman: "Ben bu konuda bu sz syleme cesaretini gsteremem. Ancak ben sunu derim: Snnet Kitab'i tefsir eder ve onu aiklar." Bu yaklasim, tafsil konusunda maksadi ifadeye en yakin ve bu mnda ulemnin kullanisinda en yaygin olanidir. c) Bir diger yaklasim Kitab'in muhtevasini genel olarak tesbit edip, ilave beyan ve serhleriyle birlikte aynisinin snnette de mevcut oldugunu grmek seklindedir. Syle ki: Kur'n-i Kerm, hem dnya hem de hiretle ilgili tm maslahatlarin temini, mefsedetle-rin de defi amaciyla belirlenmesini esas almistir. Daha nce de getigi gibi maslahatlar kisimdan olusur: 1) Zarriyyt ve tamamlayici unsurlari. 2) Hciyyt ve tamamlayici unsurlari. 3) Tahsniyyt ve tamamlayici unsurlari. Daha nce Maksid blmnde de ortaya kondugu gibi bunlarin bir drdncs yoktur. Snnete baktigimiz zaman onun muhtevasinin da ayni sekilde bu kismin tesine tas-madigmi grrz. Kitap, maslahatin bu trn basvurulacak genel esaslar olarak getirmis, snnet ise, Kitapta yer alan bu genel esaslara detaylar getirmis ve aiklamalarda bulunmustur. Snnetin muhtevasi ierisinde sonu itibariyla

bu tre ikmayan hibir sey bulunmamaktadir. Nasil ki bes zarur esas Kitap'ta genel ilkeler halinde yer almissa, snnette de detaylariyla aiklanmistir: Mesel dinin korunmasi esasini ele aldigimizda bunun zn seyin olusturdugunu grrrz: Islm, iman ve ihsan (ihls). Su halde bunlarin esasi Kur'n'da, beyani ise snnettedir.[100]Tamamlayici unsurlari da seydir: 1) Tergb ve terhb yoluyla yani kh gtle ve mjdeleyerek, kh sert szle ve korkutarak dine davette bulunmak, 2) Karsi tavir alanlara ya da onu ifsad etmek isteyenlere karsi cihd etmek, 3) Onun esasina ariz olabilecek noksanliklari telafi etmek.[101] Bu seyin asli Kitap'ta, detayli olarak aiklanmasi ise snnette yer almaktadir. Nefsin (can) korunmasi ilkesini esas olusturur: 1) Tremenin (tenasl) mesru kilinmasi suretiyle aslinin ikmesi yani nefse vcut verilmesi. 2) Yokluktan varlik lemine iktiktan sonra onun yasantisinin srdrlmesi. Bu da ona gida veren ve bylece onu ieriden koruyacak olan yiyecek ve ieceklerle, onu disaridan koruyacak olan giyecek ve barinma yoluyla olur.[102] Btn bunlar ilke olarak Kur'n'da mevcuttur, snnet ise onlara aiklik getirmistir. Bunlarin tamamlayici unsurlari da tr: 1) Onu, zina gibi haram yollarla vcuda getirmeden koruma. Bu tremenin sahih nikh yoluyla olmasi suretiyle temin edilmistir. Nikhla ilgili olan talk, hulu', lin vb. gibi hkmler de bu kisma katilir. 2) Gida olarak kullanacagi seylerin zararsiz olmasini, ldrc ve ifsad edici olmamasini temin ve bunun iin gerekli olan tezkiye (bogazlama) ve av hkmlerinin konmasi. 3) Had ve kisas cezalarinin konmasi, cana ariz olabilecek durumlarin dikkate alinmasi ve benzeri durumlar[103] Neslin korunmasi esasi da bu kisma[104] girmektedir. Esaslari Kur'n'dadir ve snnet onlari aiklamistir. Malin korunmasi, esasen onun mlkiyete konu olmasi[105] ve tkenmemesi[106] iin (ya da yeterli olmaz korkusuyla[107]) retilip nemalandirilmasi ilkelerinin dikkate alinmasi demektir. Bu esasin tamamlayici unsurlari ise ona ariz olabilecek durumlarin[108] bertaraf edilmesi ve aslin[109] maruz kalabilecegi tecavzlerin tazir (zecr), had ve tazminat hkmleriyle telafi edilmesidir.[110] Bunlar hem Kitap'ta hem de snnette

yer almistir. Aklin korunmasi, onu bozmayacak seylerin alinmasi yoluyla olur. Bu esas da Kur'n'da[111] bulunmaktadir. Tamamlayici unsuru ise, (ikide) had, (diger uyusturucu vb. seylerde ise) tazir cezalarinin konulmasidir. Bunun iin Kur'n'da belirlenmis zel bir esas yoktur. Durum snnette de ayni sekildedir ve konuyla ilgili zel bir hkm yoktur. Dolayisiyla hkm mmetin itihadina birakilmistir.[112] Eger irzin korunmasi, muhafazasi zarur olanlara katilacak olursa (ki yledir) onun da Kur'n'da yer alan ilkeleri bulunmaktadir ve snnet tarafindan aiklanmistir: Lin ve kazf (iftira) hakkindaki hkmlerde oldugu gibi. Buraya kadar anlattiklarimiz, zarriyytm dikkate alinmasi konusunda bir yaklasim olmaktadir. Maksid blmnn bas tara-finda geen yaklasimi da esas almak mmkndr ve o zaman da maksat yine hasil olacaktir. Hciyyt konusuna baktigimiz zaman, orada da durumun ayni ya da yakin bir tertip zere bidziyelik arzettigini grecegiz. nk hciyyt, zarriyyt etrafinda dnmektedir. Tahsniyyt hakkinda sylenecek sz de aynidir. Kur'n ve snnette yer alan seriatin temel ilke ve kaideleri tamamlanmis ve bu konuda eksik hibir sey birakilmamistir. Istikra (kapsamli arastirma) da bunu ortaya koymaktadir ve bu durum Kitap ve snneti bilen kimseler iin hi de zor degildir. Selefi slih yle olduklari iin bu durumu aika belirtmislerdir. Nitekim konu ile ilgili bazilarindan nakiller yapilmisti. Daha fazla bilgi edinmek isteyen kimse sunu gz nnde bulundurmalidir: Hciyyttan olan hkmler hep bir tr genislik getirmek, kolaylastirmak, glg kaldirmak ve rifkla muamelede bulunmak esasi etrafinda dner. Mesel dine nisbetle hciyyt, ruhsatlarin konulmasi konusunda kendisini gsterir. Mesel taharette teyemmmn getirilmesi ve giderilmesi g olan pisligin hkmnn kaldirilmasi[113] gibi. Namazda, yolculuk esnasinda kisaltilarak kilinmasi, baygin halde geirilen zamanlara ait namazin kaza edilmemesi, cem yani iki vaktin birlestirilerek kilinmasi, oturarak ve yan zere kilinmasi ruhsat hkmleri gibi. Oruta, yolculuk ve hastalik aninda tutmama ruhsati gibi. Diger ibadetlerde de durum aynidir. Bu gibi konularda eger Kur'n mesel teyemmm, namazin kisaltilmasi ve orucun tutulmamasi gibi konularda oldugu gibi bazi detaylara temas ediyorsa ne l, yok byle bir temas yoksa, sikinti, mesakkat ve glgn (harec) kaldirildigina dair nasslar bu konuda yeterlidir.[114]Dolayisiyla mctehid bu kaideyi isletebilecek ve ona gre kolayliklar getirebilecektir. Snnet ise, bu isi ilk yapandir.

Hciyyt, nefsi korumaya nisbetle de esitli yer ve sekillerde tezahr eder. Bunlardan biri ruhsat mahalleridir: aresiz kalan kimsenin lse yemesi, zekt vb. yollarla yardimlasilmasi, avin -ha-ramligi gerektiren kanin akitilmasi, normal bogazlama ameliyesin-deki gibi gereklestirilmis olmasa bile- mubah kilinmasi[115] gibi. Neslin yani tremenin korunmasina nisbetle nikh akdinde, diger akitlerde msamaha edilmeyen bazi durumlara msaade e-dilmistir: mehir belirlemeden akitte bulunma gibi. nk nikh konusunda insanlar ahsveriste oldugu gibi davranmazlar ve burada, diger akitlerde dikkate alinan bilinmezliklerin dikkate alinmasi esitli sikintilar dogurur. Talkin sayisinin en fazla le sinirlandirilmasi[116], esasen talkin (bir zm-olarak) benimsenmis olmasi[117] hul'[118] ve benzeri hkmler de aile hukuku ile ilgili getirilen ruhsatlardandir. Malin korunmasina nisbetle ise, az kabul edilebilecek aldanmalar (garar) ile genelde kainilmasi mmkn olmayan bilinmezliklerin dikkate alinmamasi seklinde bir ruhsat getirilmistir. Keza selem, ary, karz, suf a, kirz, mskt vb. ruhsatlar getirilmistir. Mallarin biriktirilmesi konusunda genislik gsterilmesi ve ihtiya miktarindan daha fazla malin tutulmasinin mesru grlmesi, hell olmak kaydi ile gzel olan seylerden israfa kamadan, pintilige dsmeden itidalli bir sekilde istifadenin caiz grlmesi[119] de bu kabildendir. Akla nisbetle mkreh yani tehdit altinda olan kimse hakkinda iinde bulundugu sikinti sebebiyle ruhsatlar getirilmis ve tehdidin hkm kaldirilmistir. Yine bazilarina gre aresiz durumda kalan (muztar) iin de durum aynidir; alik, susuzluk ve hastalik durumunda nefsinin telef olacagindan korkarsa akim korunmasi esasina ill da riayet etmesi gerekmez; nk nefsin korunmasi akildan daha nce gelir.[120] Btn bunlar, "Harec yani sikinti ve glk kaldirilmistir" ilkesinin birer tezahrdr.[121] nk bunlarin ogu ictihddir[122]ve snnet onlardan Kur'n'da yer alan kll esasla ayni durumda olanlari belirlemistir[123] ve bunlar Kur'n'da mcmel olarak belirlenmis olan genel esasin aiklamasi durumundadir. Bu kabilden olup da Kur'n'da aiklanan seylere gelince, snnet onlarin izmis oldugu sinirin tesine gemez ve erevesi disina ikmaz. Tahsniyyttan olanlar hakkinda da, hciyyt hakkinda geerli olan durumlar aynen geerlidir. nk bunlarla ilgili hkmler stn ahlk telakkisine ve geerli olan gzel detlere dayanirlar. Na--maza nisbetle temizlik sarti gibi. Tabi bu, taharetin tahsniyyttan oldugunu savunanlara gre byledir. Keza namaz iin en gzel elbiselerin giyilmesi, ste basa eki dzen verilmesi, gzel koku alinmasi vb. durumlar da bu kabildendir. Zekt

verirken ve infakta bulunurken en kaliteli ve gzel olanlarin verilmesi, oruta yumusaklikla muamele edilmesi byledir. Nefsin korunmasina nisbetle rifk ve ihsan, yeme ve ime dabi vb. gibi seyler gibi. Nesle nisbetle esi ya gzellikle tutma ya da iyilikle saliverme, ona karsi baskici ve sikici olmama, iyi davranma vb. gibi. Mala nisbetle onu nefsn arzulardan uzak olarak elde etme ve hem kazanirken hem de kullanirken takva prensibine riayetkar olma, ihtiya sahiplerine ondan harcamada bulunma gibi. Akla nisbetle ikiden uzak durma ve ime kasdi olmasa bile ondan kainma gibi. nk Allah Tel, "Ondan kainin!" buyurmakta, ondan mutlak surette kainilmasini ve uzak durulmasini istemektedir. Btn bunlar esas olarak Kur'n'-da mevcuttur. Bunlar, Kitap'ta mcmel veya mufassal olarak ya da her iki biimde de beyan edilmis, arkasindan snnet gelerek btn bu esaslar zerinde hakimane bir sekilde durmus ve anlasilmasini daha kolay kilacak, baska serhe ihtiya birakmayacak sekilde beyan etmistir. Burada gzetilen maksat sadece buna dikkat ekmekten ibarettir. Akli basinda olan kimse, isaret edilen seylerden hareketle sz edilmeyenleri de kavrayabilir ve onlarin knhne vakif olabilir. Tevfk ancak Allah'tandir. d) Bir diger yaklasim, hkm gayet aik olan her iki u tarafin arasinda kalan ictihd alaniyla -ki bu "Ictihd" blmnde ortaya konan husus olmaktadir- usl ile fur arasinda dnen kiyas sahasina -ki bu da "Kiyas Delili " bahsinde aiklanmistir- bakmadir. Sze birincisi ile baslayalim: Syle ki: Kitap'ta ya da snnette iki u hakkinda hkm belirleyici nass bulunur. Bu iki u arasi ise, her iki tarafin da ona asilmasi ve kendi hkmne katma egiliminde olmasi hasebiyle ortada ve itihada mahal olarak kalir. Bazen bu gibi meselelerde degerlendirme yapma ve bir sonuca ulasma aik ve kolay olur ve o zaman konu mctehidlerin degerlendirmelerine havale edilir. Nitekim "Ictihd" blmnde ortaya konulmustur. Bazen de degerlendiricinin idrakinden uzak ya da illetin belirlenmesi imkni bulunmayan taabbud bir konu olur. Iste byle bir durumda Raslullah'-tan onun hakkinda bir beyan gelir ve onun iki utan falancaya katilacagini ya da ihtiyat tedbiri olmak zere ya da baska birsey sebebiyle her iki ucun da hkmn alacagim belirler. Burada kastedilen mn iste budur. Bu noktayi rneklerle aiklamak istiyoruz: (1) Allah Tel temiz olan seyleri (tayyibt) hell, pis ve igren olan seyleri de (habis) haram kilmistir. Bu iki ucun arasinda bunlardan her birine katilmasi mmkn olan pek ok sey bulunmaktadir. Iste Raslullah [

aSitu] bu konuda gerekli aiklamalarda bulunmus ve kpek disli olan yirtici hayvanlar ile peneli kuslari yemeyi yasaklamistir.[124] Yine ehl eseklerin etlerinin yenilmesini yasaklamis ve onlar hakkinda, "O necistir" buyurmustur. Ibn mer'e kirpinin yenilip yenilmeyecegi hakkinda sorarlar. O da: Te!" diye cevap verir ve: "De ki: Bana vahyolunanda onu yiyecek kimse iin, lse veya akitilmis kan, yahut domuz eti-ki pisligin kendisidir__ ya da Allah'tan baskasi adina kesilmis bir hayvandan baska haram edilmis birsey bulamiyorum[125] yetini okur. Bunun zerine birisi: "Sphesiz Eb Hureyre bu konuda Raslullah'tan onun igren yaratiklardan biri olduguna dair rivayette bulunmaktadir" deyince Ibn mer syle der: "Eger onu Raslullah sylemisse, elbette ki durum onun syledigi gibidir." Eb Davud'un kitabinda rivayet ettigi bir hadiste de, "Raslullah cell-lenin[126] yenilmesini ve stn yasakladi[127] denilmektedir. Bu, ylesi bir hayvanin etinde pisligin etkisinin olmasi sebebiyledir. Btn bunlar pis ve igren olan seylerin haram olmasi esasina katilmasi anlamina gelir. br taraftan Raslullah keleri, toy kusunu, tavsani ve benzeri seyleri[128]de temiz ve gzel olan seylerin hell olmasi esasina katmistir. (2) Allah Tel, ieceklerden su, st, bal vb. gibi sarhosluk verici olmayanlari hell kilmis, ikiyi ise haram kilmistir. nk o, insanlar arasinda kin ve dsmanliga sebep olan aklin izalesi sonucunu dogurmakta, Allah'i anmaktan ve namazdan alikoymaktadir. Bu hkm belli iki esas arasinda ise, aslinda sarhosluk verici olmayan fakat sarhos etmeye ramak kalan iecekler bulunmaktadir. Bunlar "Dubb"[129]"Mzeffet"[130] ve "Nakr"[131]vb. denilen kaplarda tutulan siralardir.[132] Raslullah [ slSfu] bunlari nce, sedd-i zera ilkesinden hareketle sarhos edici ikilere katmis ve iilmesini yasaklamistir. Sonra mesele zerinde tekrar durarak "esyada asil olan ibhadir" prensibinden hareketle bunlarda da asl hkmn su ve balda oldugu gibi mbahlik oldugu noktasindan hareketle syle buyurmustur: "Ben size daha nce sira (nebz) edinmenizi yasaklamistim. Simdi ise sira edinebilirsiniz. Her sarhosluk verici nesne haramdi?."[133] Bu durumda azicik sarhosluk veren seyin durumu asl haramlik (ile mbahlik) arasinda kalmisti. Bunu aiklamak zere de: "Azi sarhosluk verenin ogu da haramdir"[134] buyurmustur. (zm ile hurma, ya da kuru zm ile yas zm veya kuru hurma ile yas hurma gibi) iki ayri maddeden elde edilen siranin yasaklanisi da, "Dubb" ve "Mzeffet" gibi kaplarda sira tutulmasi yasaginin gerekesine baglidir.[135] Bu ve benzeri meseleler, hkm belli olan iki esas arasinda dnp dolasmaktadir. Bu durumda Raslullah'tan gelen beyan, onlarin iki esastan hangisine dahil olduklarini gstermekten

ibaret olmaktadir. (3) Allah Tel, egitilmis av hayvaninin sahibi iin tuttugu avi hell kilmistir. Bundan egitilmis olmayan hayvanin tuttugu avin hell olmayacagi hkm de bilinir. nk egitilmemis bir hayvan avi sirf kendisi iin tutar. Simdi hkm belli olan bu iki esas arasinda egitilmis olan bir av hayvaninin tuttugu ve birazini da yedigi avin hkm kalmaktadir. Hayvanin egitilmis olmasi, avi sahibi iin tutmus olmasini gerektirir. Yemesi ise, onu sahibi iin degil kendisi iin tutmus oldugu anlamina gelir. Bu durumda iki esas tearuz eder. Iste bu anda snnet gelerek hkm beyan eder: Rashillah bu konuda syle buyurur: "Eger yerse, sen yeme; nk ben onu sadece kendisi iin tutmus olmasindan korkarim."[136] Baska bir hadiste: "Eger avi ldrr ve ondan birsey yemezse, onu mutlaka senin iin tutmus demektir"[137] buyurur. Bir baska hadiste ise: "Kpegini gnderdin ve besmele de ektiysen, ondan yese bile tuttugu avi ye.'[138] buyurmustur. Btn bunlar hkm belli olan iki u asla dnmekten baska birsey degildir. (4) Ihramli bir kimseye mutlak surette av hayvani ldrmesi yasaklanmistir. Kasitli ldren ihramli bir kimseye ceza gerekecegi hkm de getirilmistir. Ihramli olmayan bir kimse iin de mutlak surette helllik hkm konulmustur; dolayisiyla ihramli olmayan bir kimsenin av hayvani ldrmesi halinde birsey (ceza) gerekmemektedir. Bu iki belli hkm arasinda ihramli bir kimsenin hata yoluyla av hayvani ldrmesi durumunun hkm mehul kalmaktadir. Iste bu konuda snnet gelerek, hata ile kasitli ldrmenin arasinda bir fark olmadigini belirtmistir. Zhr syle demistir: "Kur'n, kasten ldren kimseye ceza hkmn getirmistir. Ceza, hata yolu ile ldrmede de snnetin hkm olmaktadir." Zhr, limler ierisinde snneti en iyi bilenlerden biridir. (5) Her trden olan hell ve harami Kur'n beyan etmistir. Bu ikisi arasinda ise durumlari belli olmayan seyler vardir ve bunlar hem hell hem de haram tarafinin hkmn alabilir. Iste bu konuda Rashillah [ ")^f^tul devreye girerek durumu hem icml olarak hem de detayli bir biimde aiklamistir. Icml olarak syle aiklamistir: "Haram bellidir, hell bellidir; bu ikisi arasinda ise durumlari belli olmayan spheli seyler vardir... "[139] Ikinci kisimdan aiklamasina ise sunlari rnek gsterebiliriz: Abdullah b. Zem'a hadisinde, (yargi yoluyla Zem'a'ya ait olduguna hkmettigi ocuk hakkinda) (Zem'a'nin kizi olan) Sevde validemize (ki hkme gre kardes oluyorlar): "Ey Sevde! Onun yaninda rtn!" buyurmustur. nk her ne kadar ocugun Zem'a'ya ait olduguna hkmetmisse de, (onun kendisinden

oldugunu iddia eden) Utbe'ye benzer oldugunu grmst.[140]Av konusunda Adiy b. Hatim hadisinde ise Raslullah syle buyurmustur: "Kpeklerine baska bir kpek karisirsa, tutulan avi yeme! Bilemezsin belki de senin olmayan kpek tutmustur."[141] Ierisine esitli hayiz bezi, pislik vb. seyler atilan Bid'a kuyusu hakkinda da: "Allah Tel, suyu temiz olarak yaratmistir; onu hibir sey pis kilamaz"[142] buyurmus ve onun hkmn iki taraftan birine yani temizlik hkmne katmistir.[143] Av hakkinda: "Gznn nnde leni ye[144], yaralanip kaan ve daha sonra leni birak![145]buyurmustur. St haramligi konusundaki Ukbe b.. Haris hadisinde syle anlatilir. Bu zat evlenmek istedigi zaman siyah bir kadin gelerek hem kendisini hem de evlenmek istedigi kadini emzirdigini syler. Bunun zerine bu sahb dogru Medine'ye hareket eder ve olanlari Raslullah'a anlatir. Bunun zerine Raslullaht': "Nasil olabilir?! Kadin her i-kinizi de emzirdigini iddia etmektedir. Onu birak!" buyurur.[146] Buna benzer daha pek ok rnek vardir. (6) Allah Tel zinayi haram kilmis, evlenmeyi ve cariyelerle iliskide bulunmayi hell kilmistir. Mesru sekle muhalif aktedilen nikh hakkinda ise skt gemistir. nk bylesi bir akit, ne gerek bir nikahtir, ne de tam bir zina iliskisidir. Iste bu gibi konularda, bazi uygulamalarin hkmn bildirmek zere snnet gelmis, snnetin aiklik getirmedigi diger sekiller ise[147] ya mutlak surette, ya da bazi hallerde iki asildan birine katilmasi, veya baska bir durumda diger asla katilmasi konusunda itihada mahal olmak zere kalmistir. Hadiste syle gelmistir: "Hangi kadin velisinin izni olmadan nikhlanirsa, onun nikhi btildir, onun nikhi btildir, onun nikhi btildir. Eger zifaf gereklesmisse, kocanin kadindan istifadesi karsiliginda ona mehir vermesi gerekir.[148] Fsid diger nikhlarla ilgili olarak snnette yer alan diger hadisler iin de edilecek sz aynidir. (7) Allah Tel, deniz hayvanlarini temiz olan seyler arasinda olmak zere hell kilmis, Iaseyi de haram olan igren seyler arasinda saymistir. Bu iki ucun arasinda deniz lsnn hkm belirsiz kalmistir. Acaba denizde kendiliginden len bir hayvanin hkm nedir? Iste bu konuya snnet isik tutmus ve Raslullah konuyla ilgili olarak: "Denizin suyu temiz, ls helldir"[149] buyurmustur. Bazi hadislerde de syle buyrulmustur: "Iki l hell kilinmistir: balik ve ekirge."[150] br taraftan Raslullah , deniz tarafindan karaya vuran ve Eb Ubeyde tarafindan getirilen (balik)tan da yemistir. (8) Allah Tel taammden islenen cinayetlerde cana can, dise dis olmak zere

hem canlar hem de organlar iin kisas hkmn koymus ve bu meyanda syle buyurmustur: "Orada onlara cana can, gze gz, buruna burun, kulaga kulak, dise disle ve yaralara karsilikli desme (kisas) yazdik."[151] Hata yoluyla islenen cinayetler hakkinda ise: "M'min bir kle azadi ve ailesine denecek diyet gerekir"[152] buyrugu ile diyet hkmn getirmistir. Raslullah da insallah ileride gelecek[153] olan sekil zere organ diyetlerini belirlemistir. Bu durumda her iki ucun hkm belirlenmis, bu ikisi ortasinda anne karnindan bir darbe vb. sonucunda dsrlen ceninin hkm mskil bir hal almistir. nk bir taraftan diger organlar gibi annesinin bir parasi durumundadir; br taraftan bakildigi zaman hilkat itibariyla tam bir insan sayilabilmektedir. Iste bu mskil durumun hkmn snnet aiklamis ve hkmn "gurre"[154] oldugunu ve tam olarak her iki tarafa da benzemedigi iin nevi sahsina mnhasir bir hkm bulundugunu belirtmistir. (9) Allah Tel meyteyi yani uslne gre bogazlanmadan lms hayvani haram, uslne gre bogazlanmis hayvani da hell kilmistir. Bogazlanmis bir hayvan karnindan l olarak ikan yavrunun hkm, bu iki esas arasinda kalmakta ve her iki tarafin da hkmn alabilecek durumdadir. Vaziyet byle iken Raslullah ["^if^1"] : "Yavrunun bogazlanmasi, annesinin bogazlanmasidir"[155] buyurmus ve yavrunun annesinin bir parasi sayilmasi tarafini, onun mstakil bir varlik oldugu tarafina tercih etmistir. (10) Allah Tel miras yetinde: "Eger kadinlar ikinin zerinde ise, birakilanin te ikisi onlarindir. Sayet bir ise yarisi onundur"[156] buyurmaktadir. Bu yete gre iki kizin durumu beyan edilmis olmamaktadir (raesktun anh). Onlarla ilgili hkmn belirlenmesi snnete kalmis ve onlar da, ikiden fazla kizin hkmne katilmislardir. [157]Nitekim el-Kd Ismail byle zikretmistir. Buraya kadar verilenler konu ile ilgili rneklerdir ve bunlar degerlendirilmek suretiyle digerleri hakkinda da bir hkme ulasmak mmkndr. nk konu dsnen kimse iin gayet aiktir ve sonuta bunlar, hkm nasslarla belirlenmis olan iki utan birine ya da ayni anda her ikisine de birden katmak demektir ve hibir zaman bu iki u esasin disina ikilmasi sz konusu degildir.[158]Simdi de kiyas alanina giren hadisler zerinde duralim: Kur'-n-i Kerm'de bazi esaslar vardir ki bunlar, benzeri durumlarin hkmnn de kendi hkmleri gibi olduguna isarette bulunur ve bunlarin mutlak olarak zikredilmeleri bazi kayitli olanlarin da onlar gibi oldugunun anlasilmasini saglarlar. Bu durumda snnetin konu ile ilgili beyanina dayanilarak fer' meselelerin tefrine gidilmeksizin bu esaslarla yetinilir. Bu yaklasim, maksun aleyhin -her ne kadar hss olsa da- mn bakimindan

mm olmasi esasindan hareketle olmaktadir. Bu konunun izahi Deliller bahsinde gemisti.[159] Durum byle olunca konuyu sylece zetlememiz mmkn olacaktir: Kur'n'da bir asil bulundugu zaman, snnet ya onun mnsinda olani, ya ona katilacak olani veya ona benzer olani ya da ona yakin olam getirmis olacaktir. Ifade edilmek istenen mn iste budur. Burada Raslullah'in sz konusu hadisi kiyas yoluyla[160] ya da vahye msteniden sylemis olmasi arasinda bir fark yoktur. Her halkrda o sz, bizim zihinlerimizde maks (kiyas yapilan) mecrasinda algilanacak, Kitap asli -Deliller blmnn basinda[161]zikredilen mn itibariyla- onu da kapsamis olacaktir. Konu ile ilgili, esitli rnekler verilecektir: 1. Allah Tel, ribyi[162] ve hakkinda, "Elbette alis veris de rib gibidir"[163] dedikleri cahiliye ribasini haram kilmistir. Cahiliye ri-basmdan maksat, alacaklinin borluya: "Ya borcunu dersin ya da arttirirsin" demesi ve onun da kabul etmesi suretiyle borcun yeni bir bor karsiliginda feshedilmesidir. "Eger tevbe ederseniz anaparaniz sizindir. Bylece ne haksizlik etmis, ne de haksizligi ugratilmis olursunuz"[164] yeti de buna dellet etmektedir. Raslullah Syle buyurmustur: "Cahiliye ribsi kaldirilmistir. Kaldirdigim ilk rib da Abdulmuttalip oglu Abbs'in ribsidir; onun hepsi kaldirilmistir."[165]Durum byledir ve bu nasslarda sz konusu olan yasak, karsiliksiz olan bir fazlalik yzndendir. Snnet iste bu noktayi gz nnde tutarak, karsiliksiz fazlaligin her trlsn yasagin kapsamina sokmustur. Bu meyanda olmak zere Raslullah Syle buyurmustur: "Altin altin ile, gms gms ile, bugday bugday ile, arpa arpa ile, hurma hurma Ile, tuz tuz ile (mbadele edildiginde) misli misline, dengi dengine ve elden ele olacaktir. Kim artirir veya fazla alirsa sphesiz o rib almis I vermis olur. Bu siniflar muhtelif oldugu zaman, elden ele olmak kaydi ile istediginiz gibi alip satin!" Hadisin son cmlesinde siniflarin muhtelif olmasi halinde sz konusu olan nes'e ribasi[166] da yasak kapsamina eklenmistir. nk bedellerden birinin ertelenmesi, (genelde) karsiliksiz bir fazlalik anlami tasir. Menfaat celbeden her trl selef yani bor iliskileri de yine bu mn iine girmektedir. Syle ki: Nesede yani bedellerden birinin veresiye olmasi halinde cinsin kendi cinsi karsiliginda satilmasi, birseyin kendisini yine kendine bedel tutma kabilindendir. nk her ikisinden elde edilecek fayda birbirine yakindir. Bu durumda bedellerden birinin fazla olmasi, karsiliksiz bir ziyadelik anlamina gelir.[167] Bu ise yasaktir.iki bedelden birinin veresiye olmasi, deten ancak kiymette bir zi-yadeligin olmasi halinde olur. Zira elde pesin olan birseyin, kendi cinsinden veresiye bir sey ile mbadelesi, ancak elde pesin olandan veresiye olanin daha kiymetli ve stn olmasi halinde sz konusu olur. Dolayisiyla bu, akdin yasaklanmasini gerektiren bir fazlaliktir. Geriye su soru kaliyor: Peki, nakdeyn yani altin ve

gms ile gida maddeleri disinda kalan diger mallarin bu tr satisi niin caizdir de bunlarmki caiz degildir?! Iste bu nokta, mctehidlerce ayirimi zor ve kapali olan bir konudur ve bu simdiye kadar mnsi[168] henz aiklik kazanamamis en kapali meselelerden biri olma zelligini hl korumaktadir. Bu yzden snnet konuya mdahale ederek mctehidlerce bulunup ortaya ikarilmasi ve digerlerinden ayrilmasi imknsiz olan bu meseleye aiklik getirmistir.[169] Eger bu konu da, diger konular gibi aik olsaydi, digerleri gibi bu da mcte-hidlerin grs ve degerlendirmelerine havale edilirdi.Iste byle bir konu, kiyastaki asil ile fer' mecrasinda cri[170] olmaktadir. Dsn! 2. Allah Tel, nikhta ana ile kizin[171] ve iki kizkardesin bir arada tutulmasini haram kilmis ve: "Bunlarin disinda kalanlar size hell kilindi"[172] buyurmustur. Raslullah da, kiyas kabilinden olmak zere bir kadin ile teyzesinin ya da halasinin ayni nikh altinda bir arada (cem) tutulmasinin haram olacagi hkmn getirmistir. Zira Allah Tel'nin, sz edilen kadinlarin ayni nikh altinda cem edilmesini haram kilmasini gerektiren illet bura-da da mevcuttur. Bu hkm getiren hadiste Rasulullah"nk eger siz bunu yaparsaniz, akrabalik iliskilerini koparmis olursunuz"[173] buyurmustur. Bilindigi gibi hkmn ta'lli, kiyasin ynne isaret eder. Allah Tel, temiz suyu belirlerken, onun gkten indirip yeryzne yerlestirdigi su oldugunu ifade buyurur. Byle bir niteleme, deniz suyu hakkinda gelmemistir. Iste bu konuda snnet gelerek, onun da diger sular gibi oldugunu belirtmis ve: "Denizin suyu temiz, ls helldir"[174] buyurarak onun hkmn diger sularin hkmne katmistir.v 4. Can diyetini Allah Tel Kur'n'da zikretmistir. Organlarin diyetinden ise sz etmemistir. Bu konuda aklen kiyas yrtlmesi zordur. Iste bu yzden hadis devreye girerek konuyu aydinlatacak sekilde organ diyetlerini aiklamistir. Bu durumda hadis, bir nevi durumu mskil olan kiyas mahiyetindedir. Dolayisiyla mutlaka ona basvurmak ve onun parelelinde yrmek gerekecektir. 5. Allah Tel, miktarlari belli olan miras paylarini aiklamistir. Bunlar: Yarim, drtte bir, sekizde bir, te bir, altida bir olarak belirlenen paylardir. Asabenin mirasini ise sadece isaret yoluyla zikretmistir. Bu meyanda ana babadan bahsederken: "ocugu yoksa, anasi babasi ona varis olur; anasina te bir dser"[175] ocuklardan bahsederken: "Erkege iki disinin hissesi

vardir"[176] buyurur. Kelle yetinde de: "(len) kizkardesin ocugu yoksa, (erkek kardes) ona tamamen vris olur... Eger mirasilar erkek ve kadin kar-deslerse, erkege iki disinin hissesi kadar vardir"[177] buyurur. Bu yetler, belirlenmis miras paylari alindiktan sonra geri kalan kismin asabeye ait olacagini gerektirir. Geriye mesele olarak burada ismi gemeyen dede, amca, amca oglu vb. gibi erkek akrabalarin durumu kalmaktadir. Iste bu konuda Raslullah devreye girerek: "Belirlenmis paylari sahiplerine verin! Geriye kalan kisim ise, en yakin erkege aittir"; bir baska rivayette: "En yakin erkek asabeye aittir"[178] buyurarak onlarin durumunu da Kur'n'da zikri geen erkeklerin hkmne katmistir. Bylece Raslullah , bizzat Kur'n'da belirtilmis olan asla, ihtiya duyulan (ve muhtemelen ictihd ile de ulasilamayacak olan) diger erkek akrabalarin durumunu da katmistir. 6. Allah Tel, st haramligi ile ilgili olarak: "Sizi emziren anneleriniz ve st kizkardesleriniz size haram kilindi"[179] buyurmustur. Raslullah ise, nesep dikkate alindigi zaman kimler haram oluyorsa, st yoluyla onlarin da haram olacagini belirtmis ve bylece hala, teyze, erkek kardes kizi, kiz kardes kizi vb. kimselerin hkmn, Kur'n'da geen iki grubun hkmne katmistir. Bu katma yolu, kiyas ile katma yolu olmaktadir. Zira burada sz konusu olan, (asil ile fer') arasinda fark olmadigi belirtilerek yapilan kiyas kabilinden olmaktadir ve buna bizzat snnet de deginmistir.[180]Zira bu konu Raslullah'in disinda kalan mctehidler iin tereddde mahal olacak ve "Acaba bu konu taabbud midir? Yoksa itihadi midir?" tartismasi hep aik kalacak ve bir zme ulasilamayacakti. Iste Raslullah bunu ngrms ve konu ile ilgili olarak: "Sphesiz ki Allah Tel, nesepten dolayi haram kildigini stten dolayi da haram kilmistir"[181] buyurmustur. Bu mnda daha baska hadisleri de vardir. Sonra haramlik hkmnde kadinlara erkekleri de katmistir. nk haramligi doguran st, kadinda kocasinin iliskisi sonucunda olusmaktadir. St sebebiyle kadin anne olduguna gre, stn sahibi olan erkegin de hi sphesiz baba olmasi gerekecektir. 7. Allah Tel, Mekke'yi Hz. Ibrahim'in"Rabbim!Burayi gvenli bir belde kil!"[182] seklindeki duasi sebebiyle kutsal (haram) kilmis ve: "Bizim Mekke'yi gvenli ve kutsal bir belde kildigimizi grmediler mi?"[183] buyurmustur. Bylece Allah Tel, Mekke'yi kutsal belde kilmistir. Raslullah da, aynen Hz. Ibrahim'in Mekke iin yaptigi duasini bir misli fazlasiyla beraber[184] Medine iin yapmistir. Allah Tel da onun bu duasini kabul ederek Medine'nin iki tasligi arasindaki alani kutsal belde (harem) kilmistir. (Rashillah syle buyurmustur: "Ben Medine'nin iki

tasligi arasini agaci kesilmemek, avi ldrlmemek ' zere kutsal belde iln ediyorum.[185] Bir baska rivayette de: "Eger Medinelilere biri bir ktlk etmek isterse Allah onu cehennemde kursun eritir gibi yahut suda tuz eritir gibi eritir[186] buyurmustur, Baska bir rivayette de syle buyurur: "Medine kutsaldir; dolayisiyla orada kim bir bidat ikarir veya bir bidatiyi barindirirsa, Allah'in, meleklerin ve btn insanlarin laneti onun zerinedir. Kiyamet gnnde onun ne farzi ne de nafilesi (veya onun ne tevbesi ne de fidyesi) kabul edilmez."[187]Ayni ibare Hz. Ali'nin sahifesinde de yer almaktadir.[188] Burada grlen sey, Medine'nin kutsallik bakimindan Mekke'ye katilmasidir. yette Mekke hakkinda syle buyu-rulur: "Dogrusu inkr edenleri, Allah'in yolundan, yerli ve yolcu btn insanlar iin esit kilinan Mescid-i Haram'dan alikoyanlari ve orada zulm ile yanlis yola saptirmak (ilhd) isteyeni, can yakici bir azaba ugratiriz."[189] Bu yette geen "ilhd" kelimesi, haktan zulme dogru meylin her trlsn ve btn trleriyle yasak olan seylerin islenmesini iine alir. Nitekim snnet yeti bu sekilde tefsir etmistir. Bu mnda Medine de onun hkmne katilmis olmaktadir. 8. Allah Tel, "Erkeklerinizden iki sahit tutun; eger iki erkek bulunmazsa, sahitlerden razi olacaginiz bir erkek, -biri unuttugunda digeri ona hatirlatacak- iki kadin olabilir"[190] buyurmakta ve ml konularda bir erkegin yaninda iki kadinin sahitligini kabul etmektedir. Bundan kadinlarin sahitliklerinin zayifligi ortaya ikmaktadir. "Akil ve dini noksan olanlardan hi birinin akilli bir kimseye sizin kadar galebe aldigini grmedim"[191]sznde de bu noktaya isarette bulunmustur. Akil noksanligini, iki kadinin sahitliginin bir erkegin sahitligine denk sayilmasi seklinde izah etmistir. Bu husus Kur'n'la sabit olmus ve "biri unuttugunda digeri o-na hatirlatacak" buyurulmdda da orlarin sahitlik konusunda erkegin derecesinden daha asagi bir mertebede oldugu ortaya ikmistir. Iste bu noktadan hareketle Raslullah bir sahitle birlikte yemini de yette zikre dil enla*in hkmne katmis ve bu yolla hkim-de bulunmustur.[192] nk insanlarin haklarinin yenmesinde ve yerine getirilmesinde yeminin de bir yeri vardir ve Allah Te-l bu konuda syle buyurmaktadir: "Allah'in ahdini ve yeminlerinizi az bir degere degisenlerin, iste onlarin, hirette bir paylari yoktur.."[193]Bylece bir sahit ile yemin, kiyasta iki erkek sahit ya da bir erkek ile iki kadin sahit yerine gemistir. Ancak bu herkesin kavrayamayacagi bir kapalilikta oldugu iin snnet onu aiklamistir. 9. Allah Tel, rakabe mlkiyetinin satisini Kur'n'da zikretmis ve onu hell kilmistir. Bazi seyler hakkinda olmak zere icreden de bahsetmistir.

Mesel: "Onu getirene bir deve yk (dl) vardir"[194] yetinde "cuTdan[195]"Kim fakir ise uygun bir sekilde yesin"[196] yetinde yetim malinin idaresi hakkinda icreden, "Zekt islerinde alisanlara..."[197]yetinde zekt memurlugundan ve daha baska menfaatler[198] zerine yapilan icreden sz etmis, diger menfaatler hakkinda bir hkm getirmemistir. Snnet ise, bu konuda mutlak cevaz hkmn getirmis ve insan, hayvan, ev ve arazi gibi her trl rakabe menfaatlerinin icareye konu olabilecegini belirtmistir. Raslullah, bu konuda birogunun durumunu beyan buyurmus, digerlerini de ictihd messesesine havale etmistir. Bu ise, seriatta muteber olan kiyas alani olmaktadir. Bu konuda Raslullah'in zel olarak kiyasta bulunmayi kastetmis o-lup olmamasi bizim aimizdan nemli degildir. nk bunlarin hepsi sonu itibariyla hangi sekilde olursa olsun Allah'in kendisine indirmis oldugu seylerin aiklanmasi amacina ikmaktadir. 10. Allah Tel, Hz. Ibrahim ile ilgili olarak onun ryasindan bahsetmis ve buna istinaden oglunu bogazlamaya giristiginden sz etmistir. Keza Hz. Ysufun ve iki gencin ryalarindan bahsetmistir. Bunlar dogru (sdik) ryalardi; ancak btn ryalarin dogru olduguna dair bunda bir delalet yoktu. Raslullah i?te bu konunun hkmn beyanla her slih kimsenin grecegi sdik ryanin, nbvvetin (kirk alti) czndn bir cz oldugunu ifade etti.[199] Yine o, ryalarin birer mjde (mbessir) olduklarini ve kisimlari oldugunu[200] ve buna benzer diger hkmlerini beyan buyurdu. Bylece ryalarin onun tarafindan bu sekilde degerlendirilmesi, diger ryalarin da Kur'n'da zikredilenlerin ryalarina katildigi anlamini iermis olmaktadir. Kiyasta yapilan sey de iste budur. Bu konuda rnek pek oktur. Bu kadarla yetiniyoruz. e) Bir diger yaklasim da, Kur'n'm esitli delillerinden ortaya ikan toplu mnlarin dikkate alinmasidir. Deliller esitli mnlar hakkinda gelmis olabilir; ancak onlarin hepsini -meslih-i mrse-le ya da istihsndakine benzer- bir mn kapsar halde bulunur.Snnet de iste bu kapsamli mnnin bir geregi olarak gelir. Bylece bilinir ya da zannedilir ki, sz konusu kapsamli mn o czlerin toplamindan ikarilmistir. Tabi bu, snnetin sadece Kitab'in aiklanmasi iin geldigini gsteren delilin sihhati zerine bina edilmis olmaktadir. Bu yaklasimin rnegi, "Ser Deliller" blmnn basinda "Zarar vermek ve zarara zararla mukabele etmek yoktur[201] hadisinin mnsinin Kitap'tan ikarilmasi sirasinda gemisti.[202] Bu mnda bulunan diger hadisler de bu kisma girer. Burada tekrara gerek grmyoruz. f) Bir diger yaklasim da, hadislerin detaylarinin -her ne kadar ilave

beyanlar ierse deKur'n'in tafsilati ierisinde bulundugu yaklasimidir.[203] Ancak bu yaklasim sahiplerinin her halkr- [49] da snnette yer alan her mnnin -bir baska aidan[204]degil de sadece lgav vaz' aisindan- bizzat Kur'n'da isaret edilmis ya da aika deginilmis oldugunu isbat etmesi gerekir. Bu yaklasimla ilgili nce rnekler verelim, sonra da dogru olup olmadigina bakalim: Konu ile ilgili esitli rnekler vardir: 1) Bid' talkla ilgili Ibn mer hadisi: Ibn mer, hayiz halinde iken karisini bosamisti. Raslullah Hz. mer'e: "Ona emret, karisina dnsn, sonra temizleninceye kadar biraksin, sonra hayiz grsn, sonra temizlensin, sonra isterse tutsun, isterse ona yanasmadan nce bosasin. Allah Tel'nin kadinlarin bosanmasinda dikkate alinmasini emrettigi iddet iste budur" buyurdu.[205]Raslullah bu szyle Allah Tel'nin: "Ey Peygamber! Kadinlari bosayacaginizda, onlan iddetlerini gzeterek bosayin![206] emrini kastetmektedir. 2) Ftima bt. Kays hadisi: Raslullah bu kadin (kocasi Eb Amr b. Hafs tarafindan) bin talk ile bosandigi zaman kendisine ne mesken ne de nafaka bagladi.[207] Halbuki bin talk ile bosanmis kadinlarin, nafaka haklari yoksa da mesken haklari bulunmaktaydi. nk bu kadin kt huylu biriydi ve dili ile ailesine ez veriyordu. Raslullah'm Du uygulamasi,"Apaik bir hayasizlik yapmalari hali hari evlerinden ikarmayin"[208] yetinin tefsiri olmaktadir. 3) Sbey'a el-Eslem hadisi: Bu kadin, kocasinin vefatindan on bes gn sonra dogurdu ve Raslullah kendisine artik evlenebilecegini bildirdi. Bylece bu hadis, "Iinizden lenlerin geride birakmis oldugu esler, 'kendi kendilerine drt ay on gn beklerler"[209] yetinin, hamile olmayan kadinlara mahsus oldugunu aiklamis oldu. "Hamile olanlarin iddeti, dogurmalari ile tamamlanir"[210] yeti ise, hem bosanmis hem de kocasi lms kadinlar iin genel (mm) olmaktadir. 4) Eb Hureyre hadisi: "Ama zulmedenler, kendilerine sylenmis olan sz baska szle degistirdiler"[211]yeti hakkinda Eb Hureyre: "Israilogullari 'Hitta' szcg yerine 'Habbe fi sa're' demislerdir" der.[212] 5) Cbir hadisi: Raslullah Mekke'ye geldigi zaman Kabe'yi yedi defa tavaf etmis, "Ibrahim'in makamini namaz kilma yeri edinin"[213] yetini okuyarak, Makam'in arkasinda namaz kilmis, sonra Hacer'1-Es-ved'e gelerek onu selmlamis; daha sonra da (sa'ye baslamak zere) "Allah'in basladigi (Safa) ile baslariz" buyurarak: "Sphesiz ki Safa ve Merue,

Allah'in nisanele-rindendir"[214] yetini okumustur.[215] 6) Nu'mn b. Besr hadisi: Raslullah "Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin, size icabette bulunayim..."[216] yeti hakkinda: "Dua, ibadettir" buyurmus ve yeti sonuna kadar okumustur.[217] 7) Adiyy b. Hatem hadisi: Bu zat syle demistir: "Tan yerinde[218], beyaz iplik, siyah iplikten sizce ayird edilinceye kadar yiyin, iin[219]yeti inince Raslullah bana: "Sphesiz (yetteki ipliklerden) maksat gndzn aydinligi ile, gecenin karanligidir" dedi.[220] 8) Semre b. Cndb hadisi: Raslullah: "Sal-tu'l-vust" ikindi namazidir" buyurmustur. Keza Hendek savasi sirasinda: "Allah'im! Onlarin kabirlerini ve evlerini ates doldur; nk onlar bizi gnes batincaya kadar 'saltu'lvust'dan (yani ikindi namazindan) alikoydular" buyurmustur.[221] 9) Eb Hureyre hadisi: Raslullah syle buyurmustur: "Cennette bir kami kadarcik yer, elbette dnyadan ve dnyada olan her seyden daha hayirlidir. Isterseniz: 'Atesten uzaklastirilip, cennete sokulan kimse artik kurtulmustur[222]yetini okuyun."[223] 10) Kebir yani byk gnahlar hakkindaki Enes hadisi: Raslullahbu konuda syle buyurmustur: "Allah'a sirk kosmak, ana babaya isyan etmek, cana kiymak ve yalan sylemek.'[224] Bu konuda daha baska hadisler vardir ve onlarda da byk gnahlarin zikri gemektedir. Hepsi de sonu itibariyla: "Size yasak edilen byk gnahlardan kainirsaniz.[225] yetinin tefsiri mahiyetindedir.Bu trden olan snnet oktur. Ancak Kur'n, bu yaklasimi destekleyecek gibi degildir. Hadislerde geen her konuya Kur'n'in dogrudan deginmesi veya Arab'in kullandigi lgav vaz' aisindan onlara isarette bulunmasi mmkn degildir. Bu konuda ilk sahit namaz, hacc, zekt, hayiz, nifas, luka-ta, kirz, mskt, diyet, kasme ve benzeri sayilamayacak kadar ok olan durumlardir (ve btn bunlar, bu yaklasim sahiplerinin iddia ettigi gibi snnetin, Kur'n nasslarini huss beyan tarzinda geldigi konular olmaktan uzaktir). Bu itibarla bu yaklasimin taraftarlari iddialarini isbat edecek durumda degillerdir. Bunlarin yapacaklari sey, olsa olsa Arap dilinin kabul etmeyecegi zorlamalara girerek iddialarina mesnet aramaya alismak olacaktir. Byle bir abaya ne selef-i slihin ve ne de ilimde yksek payeye ulasmis limlerin katilmasi mmkn degildir. Birileri, zerine dikkat ektigi bu kapinin aralanmasina merak sarmis, fakat basaramamistir. Zira iddiasini ancak sz edilen zorlamalara girerek ve snnetin getirdigi sey hakkinda Kur'n'da huss surette nass ya da isaret bulunmayan pek ok yerde de ilk yaklasima basvurmak yoluyla ispata alismistir. Bu ise onun iddiasinin bosa ikmasi anlamina gelir. stelik bylesi bir tekellfe girisen kisi, sadece Mslim b. Haccc'in kitabinda yer alan msned hadislerin mnlarinin Kur'n'dan ikarilmasina

alismistir. Diger imamlarin telif ettikleri hadis kitaplarina bakmamistir. Bu yeltenme, Kur'n ve Hadis ilimleri ierisinde vcuda getirilen en garip alismalardan biri olmaktadir. Burada zikrettigimiz yaklasimlarin[226]konu ile ilgili tezi ortaya koymaya yeterli olacagini umuyoruz. Dogruya muvaffak kilan ancak Allah'tir. Fasil: Buraya kadar verilen izahattan, Kur'n'in temas ve isarette bulunmadigi ileri srlen hadisler hakkinda cevap da anlasilmis olmaktadir. "ok gemez sizden biri koltuguna kurulur; kendisine benden bir hadis rivayet edildigi zaman syle der: 'Aramizda ve aranizda Allah'in kitabi var. Onda hell olarak buldugumuzu hell kabul eder, onda haram olarak buldugumuz seyi de haram sayariz.' Dikkat edin! Allah'in Raslnn [haram kildigida aynen Allah'in haram kildigi gibidir'[227] hadisi konumuzla ilgili degildir. nk o hadis, Kur'n'i anlama konusundaki kendi anlayisina dayanarak snneti bir tarafa atmak isteyen kimseler hakkinda gelmistir. Biz ise burada byle birsey iddia etmiyoruz. Hadiste sz edilen grs rnek yoldan ikan sapiklarin grs olmaktadir. Rasullah'm, "Dikkat edin! Allah'in Raslnn haram kildigi da aynen Allah'in haram kildigi gibidir" ifadesi geen sekil zere dogrudur ve bu ya hkm aik olan iki u arasinda dnp durmakta olan illetin belirlenmesi (tahkk-i ment) yoluyla, ya kiyas yoluyla ya da geen yaklasimlardan bir baskasi yoluyla gereklesir. [Hatirlanacagi zere daha nce syle bir itiraz gelmisti: Istikra (kapsamli arastirma) da gstermektedir ki, snnette bizzat Kur'n tarafindan temas edilmeyen sayilamayacak kadar ok sey vardir. Bunlardan bazilari sunlardir: Kadinin halasi ya da teyzesi ile bir arada nikahlanmasinin, ehl eseklerin yenilmesinin, kpek disli yirtici hayvanlarin yenilmesinin haram kilinmasi, diyet, esirlerin fidye karsiligi kurtarilmasi, mslmanin kfir karsiliginda kisas yoluyla ldrlmemesi... gibi. ] Bir kadinin halasi ya da teyzesi ile birlikte nikh edilmesinin haram kilinmasi, keza kpek disli yirtici hayvanlarin yenilmesinin haram kilinmasi ve diyet ile ilgili cevap gemis bulunmaktadir. Esirlerin fidye karsiligi kurtarilmasi meselesine gelince, bu: "Fakat din ugrunda yardim isterlerse, aranizda anlasma olmayan topluluktan baskasina karsi onlara yardim etmeniz gerekir'[228] yetinden alinmaktadir. yet gc yetmedigi iin hicret edemeyen kimseler hakkinda gelmis ve byle birinin hicret iin yardim istemesi durumunda bu yardimin yapilmasini vacip kilmistir. Esir ise yardima hak kazanma konusunda daha ncelikli durumdadir. Bu, snnetin kiys yoluyla kitaba katilmasi yaklasimina ait bir rnek olmaktadir.

Mslmanin kfir karsiliginda ldrlmemesi hkmne gelince, limler bunu su gibi Kur'n yetlerinden ikarmislardir: "Allah inkarcilara, inananlar aleyhinde asla firsat vermeyecektir.[229]"Cehennemliklerle cennetlikler bir degildir.[230] Bu yet delillikten ok uzaktir.[231] Su nokta daha aiktir ki, eger bunun hkm Kur'-n'da nass ile, ya da isaret vb. bir yolla belirlenmis olsaydi, Hz. Ali onu Kur'n'dan hari tutmaz ve: "Bizim yanimizda sadece Allah'in kitabi ve bir de su sahifede olanlar var"[232] demezdi. Zira eger kfire karsilik mslmanin ldrlmesi Kur'n'da olsaydi, bunu saymak-sizin diger iki seyi[233] zikrederdi. Meselenin hkmnn sz edilen kiyas yaklasimindan alinmasi mmkndr. nk Allah Tel: "Hr hr karsiliginda, kle kle karsiliginda... kisas edilir"[234] buyurmus ve hr kle karsiliginda kisas yoluyla ldrtmemistir. Klelik, kfirligin sonularindan olmaktadir; yleyse mslmanin kfir karsiliginda kisas edilmemesi hkm ncelikli olarak sabit olacak demektir. Hz. Ali'nin sahifesinde Kur'n disinda yer aldigini syledigi "Kim bir mslmn hiyanet ederse Allah'in, meleklerin ve btn insanlarin laneti onun zerine olsun! Allah ondan ne bir tevbe ne bir fidye kabul etmesin!" hadisine gelince, bu mn Kur'n'da vardir ve bunu en gzel sekilde: "Saglam sz verdikten sonra Allah'in ahdini bozanlar ve Allah'in birlestirilmesini emrettigini ayiranlar ve yeryznde bozgunculuk yapanlar, iste lanet onlara ve kt yurt, cehennem onlaradir"[235] yeti ortaya koyar. Baska bir yette de onlarin hsrana ugrayan kimseler oldugu bildirilir. Medine'nin kutsal (harem) ikarilmasi gemisti. belde olusu ve bu mnnin Kur'n'dan

Hz. Ali'nin sahifesinde yer alan ve mntesip oldugu kimselerin izni olmadan baska bir kavme intisap eden kimsenin durumuna gelince, bu da "Allah'in birlestirilmesini emrettigini ayiranlar ve yeryznde bozgunculuk yapanlar..." yetinin mnsi altina girmektedir. nk vel bir nevi nesep bagi gibi sayilmaktadir. Buna gre zdli kimsenin mevlasini ve mntesip oldugu kabilesini tanimamasi ve kendisini bir baskasina nisbet etmesi vel nimetine karsi nankrlktr. Aynen gerek nesep konusunda z babadan baska birisine intisap etmek gibi. Allah Tel ise syle buyurmaktadir: "Allah size kendinizden esler var eder. Eslerinizden de ogullar ve torunlar var eder. Size temiz seylerden rizik verir. yle iken btila inaniyorlar ve Allah'in nimetini inkr mi ediyorlar?'[236] Mslim'in Sahh'inde yer alan su hadis de bu mnyi dogrulamaktadir: "Herhangi bir kle, sahiplerinden kaarsa, onlara dnnceye kadar nankrlk (kfr) etmis olur[237]"Bir kle kati mi, hi bir namazi kabul edilmez.[238] Muz hadisi ise, Kur'n'da aika beyan edilmeyen seylerin, snnette beyan edilmis oldugunu, eger onda da beyan edilmemisse ictihd yoluyla

hkmnn aiklanacagi hakkinda zahirdir. Dolayisiyla bu hadiste daha nce geenlere ters dsen bir durum yoktur/"[239] [240]
BESINCI MESELE:

Biz "Kitap snnete dellet etmekte ve anahatlanyla onu iermektedir, snnet de sadece Kitab'in aiklanmasi iin gelmistir" derken, bunun[241] emir, nehiy, izin ya da bunlari gerektiren durumlara nisbetle oldugunu kasdetmekteyiz. Kisaca bu husus, ykmllk aisindan mkelleflerin fiilleriyle ilgili durumlara nisbetle byledir. Ykmllk disinda kalan; mesel, gemisten ve gelecekten haber verme gibi emir, nehiy ya da izin ile ilgisi bulunmayan hadislere gelince, bunlar iki kisimdir: a) Bu trden olup da yine Kur'n'm aiklamasi mahiyetinde gelen hadisler. Bunlarin Kur'n'in tefsiri oldugunda herhangi bir kusku yoktur. Mesel, Israil ogullarina: "Su sehre girin, orada dilediginiz gibi bol bol yiyin, secde ederek kapisindan girin 'httta' yani 'bagisla' deyin[242]denmistir. Raslullah ise, onlarin tahil anlamina gelen "habbe fi sa're" (bir rivayette de bugday anlamina "hin-ta'7) diyerek kendilerine emredilen sz degistirdiklerini ve sehre secde yerine kilari zerine srnerek girdiklerini bildirmistir.[243] "Bylece sizi insanlara sahit ve rnek olmaniz iin tam ortada bir mmet kildik.[244] yeti hakkinda syle buyurmustur: "Nuh agirilir ve kendisine: 'Teblig ettin mi?' diye sorulur. O: 'Evet!' diye cevap verir. Bunun zerine kavmi agirilir ve onlara: 'O size tebligde bulundu mu?' diye sorulur. Onlar: 'Bize bir uyarici gelmedi, bize hibir kimse gelmedi' derler. Nuh'a: 'Sahitlerin kimler?' diye sorulur. O da: 'Muhammed ve mmeti' der. O zaman sizler getirilirsiniz ve onun tebligde bulunduguna dair sahitlik edersiniz. 'Bylece sizi insanlara sahit ve rnek olmaniz iin tam ortada bir mmet kildik. Peygamber de size sahit ve rnektir'[245]yetinin anlami iste budur." "Siz insanlar iin ortaya ikarilan hayirli bir mmetsiniz"[246] yeti hakkinda da syle buyurmustur: "Siz yetmis mmetin pesinden gelmektesiniz. Onlar ierisinde Allah katinda en hayirli ve degerli olanlari ise sizlersiniz. [247]"Aksine onlar (sehitler) diridirler ve Rableri katinda riziklandirilirlar[248] yeti hakkinda ise syle buyurmustur: "Onlarin ruhlari yesil kuslarin kursaklarinda cennette istedikleri yerlerde dolasirlar ve arsa asili kandillere tnerler[249]"Rabbinin bir takim mucizeleri geldigi gn, bir kimse daha nce inanmamissa, imani ona fayda vermez[250]yeti hakkinda: " sey ikarsa, eger daha nce inanmamissa hibir kimseye iman etmesi fayda vermez: Deccl, Dbbetu'l-arz[251] ve gnesin batttigi yerden dogmasi1[252]buyurmustur. "Rabbin insanoglunun sulbnden soyunu alip devam ettirmis..[253] yeti hakkinda da syle buyurmustur: "Allah Tel, dem'i yaratinca onun sirtini sivazladi ve kiyamet gnne kadar

zrriyetinden yaratacagi her bir evlat sirtindan dst. Her insanin iki gz arasina nurdan bir parilti koydu ve sonra onlari dem'e arzetti. dem: 'Rabbim! Onlar kim?' diye sordu. Allah Tel: 'Onlar senin zrriyetindir' buyurdu..[254] "(Lt:) 'Keski size yetecek bir kuvvetim olsa veya saglam bir yere si-ginsam' dedi" yeti hakkinda syle buyurmustur: "Allah, Lt'a rahmet etsin! O saglam bir yere (yani Allah'a) siginirdi. Allah'in ondan sonra gnderdigi her peygamber mutlaka kavmi ierisinde bir zirvededir.[255] Fatiha hakkinda ise: "el-Hamdu lillhi, Kur'n'in anasi, Kitabin anasi ve sebu'l-mesndir"[256]buyurmustur.Bir baska rivayette de: "Allah Tel, ne Tevrat'ta ne de Incil'de Kur'n'in anasi (mm'l-Kur'n) gibisini indirmemistir; o sebu'l-mesndir'[257] buyurmustur. Yahudiler: "And olsun ki biz Musa'ya dokuz tane apaik mucize verdik'[258] yeti hakkinda sorunca, onlari aiklamistir.[259] Musa'nin Hizir ile olan kissasi ise malmdur.[260] Hz. Ibrahim hakkinda gelen: "Dedi ki: Sphesiz ben hastayim'[261] yeti hakkinda da syle buyurmustur: "Ibrahim hibir sey hakkinda asla yalan sylememistir; bundan sadece durum mstesnadir: Biri 'Sphesiz ben hastayim' demesidir.[262] Keza Raslullah: "Elbetteki siz Allah'in huzuruna (iplak ve) snnetsiz olarak hasrolunacaksiniz'[263]buyurduktan sonra: "Yaratmaya ilk basladigimiz gibi onu tekrar var edecegiz'[264]yetini okumustur. "Dogrusu kiyamet gnnn sarsintisi byk seydir'[265] yeti hakkinda: "O ylesi bir gndr ki, Allah Tel Adem'e: 'Cehennemlikleri oraya gnder!' buyurur'[266] demistir.(Hacc 22/29) yeti hakkinda da: "Ka'be'ye 'beyt-i atik' denmesi, hibir zorbanin onun zerine tahakkmde bulunamamasi yzndendir" buyurmustur.[267] Bu kisimla ilgili rnekler oktur. b) Ikinci kisim ise tefsir makaminda bulunmayan, itikadi ya da amel bir, ykmllk mnsi da tasimayan hadislerdir. Bu trden olan hadislerin ill da Kur'n'da bir asli olmasi gerekmez. nk bu konu ykmllk getirmeyen fazladan bir seydir. Kur'n'm asil indirilis amaci ise ykmllk getirmektir.[268]Dolayisiyla snnetin ykmllk alani disina ikmasi halinde, bu konuda bir mani yoktur. Sahih hadis kitaplarinda[269] bu trden olmak zere rnekler gelmistir. Mesel, alaca hastaligina yakalanmis kimse (abras), kel ve kor hakkinda gelen ve onlarin imtihan edildiklerini belirten hadis, bid Creyc'le ilgili hadis, Hz. Musa'nin vefati ile ilgili hadis, Peygamberlerin ve bizden nce gemis mmetlerin kissalari ile ilgili birok hadis bu kabilden rneklerdir. Bunlar zerine herhangi bir amel ykmllk dogmamaktadir. Ancak bu tr hadislerde dahi Kur'n'de yer alan kissalara bir benzerlik vardir. Bu muhtemelen tergb ve terhb (yani mjdeleme ve korkutma) ilkesine dayanan bir yaklasim tarzi olmaktadir. Bu ise emir ve nehye destek verir mahiyette olup, tesr zaruretinin tamamlayici unsurlari arasinda sayilmaktadir. Dolayisiyla bu kisim hadisler,

birinci yani Kitab'in beyani olan olmamaktadir. Allah'u alem! [270]


ALTINCI MESELE:

kismin

disina

tamamen

ikmis

Daha nce de getigi gibi snnet esittir: a) Raslullah'tan sdir olan sz, b) Fiil[271], c) Tasvip (takrir, onay). Bu ncsnde onaylanan seyin Raslullah'in bilgisi dahilinde olmasi ve eger tepki gsterilmesi gereken bir sey ise buna da imkn bulunmasi sarti vardir. Szl snnet girmeyecegiz. hakkinda bir problem olmamasi hasebiyle tafsilata

Fiil snnete gelince, bu kismin altina terkler de girmektedir. nk terk de, bazilarina gre fiildir. Uslclerin ogunluguna gre ise terk, fiil degildir. Her halkrda her ikisinden[272] de sz etmemiz gerekecektir. Raslullah'in fiili, o konuda -aksi durumu gerektiren[273] sz, hal karinesi ya da benzeri bir baska delil olmadika__ mutlak izin bulundugunun delilidir. Konu ile ilgili bilgiler usl kitaplarinda mevcuttur.[274] Ancak bizi burada ilgilendiren husus, fiilin uyma ve rnek edinme konusunda mcerred szden daha aik ve gl olduguna dikkat ekmektir. Geri bu husus izah edilmeye muhtasa da, bu kitabin hem "Mbeyyen ve Mcmel" hem de "Ictihd" bahislerinde ele alinmistir. Bu yzden burada tekrara girmiyoruz ve bu vesile ile Allah'a hamdederiz. Sonra mutlak izine delletten ikaracak delil ya da karinenin bulunmasi halinde de fiil, iznin kapsami disina ikmis olmaz. nk mutlak izin, hem vacibi, hem mendbu, hem de mubahi kapsar. Sonu itibariyla Raslullah'in fiili izin hkm disina ikmaz ve o ya vacip, ya mendup ya da mubah olur. Fiilin belli bir hale has ya da mutlak olmasi arasinda bir fark yoktur. Mutlak olani, Raslullah'in (cibill davranislari[275] disinda kalan) normalde yapmis oldugu isleridir. Belli bir hale has olani ise, zina ikrarinda bulunan bir kimsenin yaptigi isten iyice emin olmak iin asin bir itina gstermesi ve hatta ona, cins iliskiyi (kinaye yoluyla degil) asikre ifade eden kelimeyi kullanarak sormasi gibi fiilleridir. Aslinda byle bir kelimenin kullanilmasi normal hallerde caiz degildir; nk kt ve irkin (mstehcen) szler hakkinda mutlak yasak hkm vardir. Burada bir zarurete binaen caiz olmus ve zaruret miktari ile de yetinilmis-tir. Zira zaruretler ancak miktarinca takdir olunur. Buradaki sz, fiildir.[276] nk burada o, tarifi degil teklifi bir mn olmaktadir. Szlerden sayilanlar, tarifi olanlardir ve bunlar bir emir veya nehiy getiren ya da ser' bir hkm bildiren szler olmaktadir. Teklf ise, bir sz olarak bizzat kendisi bir hkm belirlemeyen szdr. Nitekim bu mnda fiil de ayni sekildedir. Terke-gelince[277], aslinda bunun yeri, hakkinda izin bulunmayan seyler

yani mekruh ve haram olmalidir. Dolayisiyla Raslullah'm [terki, o seyin islenmesinin merchiyetini (yani tercihe sayan olmadigini) gsterir. Terk ya mutlak olur, ya da bir hale zel olur. Mutlak olarak terkedilen seyin durumu aiktir. Bir hale zel olan terke ise Raslullah'in su olaydaki sahitlige yanasmamasini rnek verebiliriz: Bir zat ocuklarindan sadece birine bulundugu bagisa Raslullah'i sahit tutmak ister. Raslullah ona: "ocuklarindan her biri iin buna benzer seyler verdin mi?" diye sorar ve: "Hayir!" cevabini alinca da: "Benden baskasini sahit tut; nk ben bir haksizliga sahitlik etmem"[278]buyurur ve sahit olmaz.[279]Bu aiktir.[280] Bazen terk, zikredilen baska sebeplerden dolayi da olur: 1) Caiz olan seyin yaratilis icabi hoslanilmamasi ve bu yzden terkedmesi: Mesel Raslullah, keler (dabb) yemeye yanasmamis ve haram midir diye sorulunca da: "Hayir! Ancak memleketimde bulunmaz. Bu yzden de onu yemeyi iim ekmiyor'[281]diyerek terkin gerekesini aiklamistir. Bu mubah olan bir seyin cibill bir zellikten dolayi terki olmaktadir ve o seyin islenmesinde herhangi bir sakinca yoktur. 2) Baskasinin hakki sebebiyle terk: Nitekim Raslullah meleklerin hakkini gzeterek, sarimsak ve sogan yemeyi ter-ketmistir.[282] Bu da baskasinin hakki ile atistigi iin mubahin terki olmaktadir. 3) Farz kilinir endisesiyle terk: Raslullah bazi a-melleri islemek istedigi halde, insanlar onunla amel ederler de bu yzden zerlerine farz kilinir endisesiyle terkederdi. Nitekim teravih namazini cemaatle kilmayi bu yzden ter-ketmisti.[283] Keza: "Eger mmetime mesakkat verecek olmasaydim onlara (her namaz esnasinda) misvak kullanmalarini emrederdim[284] kadinlar ve ocuklar uyuyacak kadar yatsiyi geciktirdigi zaman da: "Eger mmetime mesakkat verecek olmasaydim, onlara namazi bu saatte kilmalarini emrederdim'[285]buyurmustur. 4) Hakkinda bir sakinca olmayan seylerin kll, olarak ele alinmasi halinde yasak olacagi ilkesinden hareketle terki. Mesel, Raslullah'in evinde sarki syleyen iki ca-riye-yi dinlememesi gibi.[286] Bir hadiste de: "Eglence ile benim bir isim yok; eglencenin de benimle isi yok"[287]buyurmustur. Hadiste geen "ded" kelimesi oyun ve eglence anlamina gelmektedir. Her ne kadar oyun ve eglence, hakkinda bir sakinca olmayan seylerden ise de, Raslullah ondan yz evirmistir. Her sakincasiz olan seyin izin verilmis bir sey olmasi da gerekmez. Bu konu hakkinda aiklama, Hkmler bahsinde gemisti. 5) Sirf mubah olan bir seyi, daha stn olan bir sey iin terketmesi: Raslullah kasm, yani esleri arasinda siraya riayet etmek gerekli degildi. "Ey Muhammedi Bunlardan istedigini

birakir, istedigini yanina alabilirsin. Sirasini geri birakmis olduklarindan da arzu ettigini yanina almanda sana bir sorumluluk yoktur"[288]yeti de bir takim mfessirlere gre bu mnyi ortaya koymaktadir.[289] Buna ragmen Raslullah [aisStmtu] kendisi iin mubah kilinan bu davranis seklini birakarak, kendi stn ahlkina daha uygun olan siraya riayet esasini benimsemistir. O, kendisine: "dil ol! Sphesiz bu taksim, Allah'in rizasinin gzetildigi bir taksim degildir" diyen kimseden[290] c almaya gitmemis, onun ldrlmesini isteyen kimseye de mani olmustur.[291] Yine o, kendisini ldrmek iin ikram ettigi koyunu zehirleyen kadini ldrmekten vazgemistir.[292] Kendisini gafil avlayip ldrmek isteyen Urve b. elHris'in elinden kili dsp bu kez kendi eline alip: "Ya simdi seni benden kim kurtaracak?" dedigi olayda onu ldrmekten vazgemistir.[293] Iste bu rnekler bu trdendir. 6) Daha byk bir zarar dogurabilecegi endisesiyle yapmak istedigi bir seyi terketmesi: Nitekim hadiste geldigi zere Raslullah , Hz. ise validemize syle buyurmustur: "Eger kavminin henz cahiliye devri ile olan anilari taze olmasaydi[294] ve kalblerinin yadirgamasindan korkma-saydim, (bugn dista kalan eski) duvarlari K'be'ye katar, kapisini da yer ile ayni seviyede yapardim" Bir baska rivayette de: "K'be'yi Hz. ibrahim'in temelleri zerine yeniden insa ederdim" buyurmustur.[295]Mnafiklarin ldrlmesini de "Muhammed, adamlarini ldryor" derler ve bunu Islm'in aleyhine kullanirlar gerekesiyle engellemistir. Dogrusu btn bu rnekler, geen esasa dayandirilabilir.[296] Birincisinden, yani Raslullah'in keler yemeyi terkinden baslayalim. Aslinda bu, terk kabilinden degildir; nk bu davranista mutlak anlamda bir terk sz konusu degildir. Nasil olabilir ki, digerleri tarafindan bizzat Raslullah'in sofrasinda yenmistir[297] Ikincisinde, sogan ve sarimsak benzeri seylerin alinmasi, sz konusu baskasinin hakki itibariyla bizzat kendisi hakkinda yasak ya da mekruh olmaktadir.[298]Bu, mescide gelme disindaki durumlarla ilgilidir. Mescidlere gelme ve oralara girme durumunda ise hkm, hem Rasullah hakkinda, hem de mmeti hakkinda geneldir. Iste bu yzden de Raslullah , bunlari yiyen kimselerin mescide yaklasmalarini yasaklamistir.[299] Dolayisiyla bu, mescide gitmek isteyen kimse iin yenmesinin yasak olmasi hkmne ikmaktadir. ncs, aslinda mendup olan merhametli davranma esasina ikar. Dolayisiyla burada terk zaten matluptur. Eger o, daha siddetli olan bir durumun meydana gelmesinden korkarak, aslinda matlup olan bir seyin terki kabilinden ise, o zaman da sedd-i zera ilkesine ikar. Eger terk, aslinda izin verilen bir seyin, sonu itibariyla kt bir durumun ortaya

ikacagi endisesiyle nehyedilmesi esasina ikiyorsa, o zaman terk zaten matlup bir hal almaktadir. Drdnc trden olana gelince, onun da, aslinda yasak olan bir esasa iktigi bilinmektedir.[300] Besinci kisim ise, burada sonunda terkin meydana gelmesi sonucunu dpguran fiile ynelik bir nehiy vardir ve gerekesi de sudur: Rtbe ve mevkii yksek olan kimseler, makamlarinin geregini yerine getirmek ile memurdurlar. yle ki, bunun aksini yapmak -aslinda yle olmasa bilehem yasak, hem de makama yakismaz kabul edilir. Nitekim onlar bu hususu su szleri ile ifade ederler: "Hasentu'l-ebrr seyyitu'lmukarrabn'[301]Onlar bu telakkilerinin kendi itibarlarina -ser' hitabin hakikatine gre degil- nisbetle byle oldugunu sylerler. Nitekim rivayete gre Raslulla esleri arasinda sira gzetmeye tam olarak dikkat etmesine ve kendi sanina yakisacak sekilde aralarinda adaletle muamele etmesine ragmen, Rabbine karsi mazeret beyan eder ve syle yakarir-di: "Allahim! Bu benim gcmn yettigi konudaki yapabildigimdir. Senin etinde olup da benim elimde olmayan seyden dolayi beni sorgulama!"[302]Raslullah , bununla kalbinin btn eslerine ayni oranda olmaksizin bazilarina daha fazla meylettigini ifade etmek isterdi. Zira bu konu, -insanin herhangi bir katkisinin bulunmadigi diger kalb durumlarda da oldugu gibi- bizzat kendi elinde olmayan bir seydi. Bu konuya yani yksek makamlarin, o makama lyik hareket edilmemesi halinde kinama ve azarlanmayi gerektirecegine aiklik getirecek en gzel rnek sefaat hadisindeki Nh ve Ibrahim peygamberlerin durumudur. Bu hadiste ifade edildigi zere, insanlar akin akin Nuh'a gelip kendisinden (hesabin baslatilmasi iin) sefaati olmasi istendiginde, o zr beyan ederek byle bir seyi yapabilecek yz olmadigini, nk bir hatasi bulundugunu bildirir. Bu hatasi, kavmine beddua etmesidir. Halbuki Nuh kavmine bedduayi onlarin imna gelmelerinden tamamen mit kestikten ve kendisine: "Senin: milletinden, inanmis olanlardan baskasi inanmayacaktir"[303] yeti geldikten sonra yapmisti. Bu onun yaptigi bedduanin mubah olmasini gerektirir. Buna ragmen o, saninin yceligine ragmen kendisinden byle bir bedduanin sadir olmasini kendisine yakistiramamis ve sefaat etmeye yz olmadigini sylemistir. nk onun gibi birine yarasan byle bir bedduadan kendisini tutmakti. Ayni sekilde Hz. Ibrahim de kendisinin kusurlu bir kimse oldugunu beyan ederek mazeret belirtmistir. Onun yaptigini ifade ettigi hatalar da: "Ibrahim hibir sey hakkinda asla yalan sylememistir; bundan sadece durum mstesnadir: Biri 'Sphesiz ben hastayim' demesidir[304]hadisinde anlatilan seylerdir. O, bunlari -her ne kadar ta'riz iseler de- yalan saymistir.

Bu izahin dogruluguna delil, Kitap bahsinde (Ser'u men kable-n hakkinda) geen su esastir: Kitap'ta nakledilip reddedilmeyen, iptal edilip hakkinda uyarilmayan her hkm, sahih ve dogrudur. Simdi konumuzu bu esasa vurdugumuz zaman sunu grrz: Allah Tel, Nuh'tan yaptigi bedduayi: "Nuh dedi ki: Rabbim! Yeryznde hibir kfir birakma'[305] seklinde nakletmektedir. Bu naklin ne basinda, ne de sonunda bu yzden onun bir azar ya da kinama hakettigine, emir ya da nehyin geregi disina iktigina dair herhangi bir ifade ya da isaret zikretmemistir. Aksine onun: "Dogrusu Sen onlari birakirsan kutlarini saptirirlar; sadece inkarcidan baskasini dogurup yetistirmezler" dedigini nakletmistir. Aiktir ki o, bu sz ancak bir vahiy sonucu sylemistir; nk gayb bir haberdir ve: "Senin milletinden, inanmis olanlardan baskasi inanmayacaktir"[306]yetinin mnsi olmaktadir. Ayni sekilde Ibrahim'in de: "Yildizlara syle bir bakti ve dedi ki: Sphesiz ben hastayim'[307] dedigini nakletmis, ne nnde ne de sonunda bu yzden kinama ya da azar hakettigine, ya da bir emir ya da yasaga muhalefet ettigine dair en ufak bir isaret zikretmemistir. Ayni durum (kirdigi putlar hakkinda syledigi): "Belki de su bykleri yapmistir'[308] sznn naklinde de szkonusudur ve bu yetin de nnde ya da sonunda ondan sdir olan bir muhalefet bulunduguna dair bir ifade, ya da azar hak ettigine dair bir isaret yer almamistir. Aksine birinci yet hakkinda: "Nitekim Rabbine temiz bir kalb ile geldi"[309]buyurmak suretiyle son derece uygun hareket ettigine dair vgde bulunmustur. Olayla ilgili szlerin akisi hep byle vg dolu olarak sona erer. Diger yet hakkinda da: "And olsun ki, daha nce Ibrahim'e de akla uygun olani gstermistik.[310] Diye devam etmekte olan kissasinda hep onun vlmesini ve hakki savunmus olmasini gerektiren bir ifade ve slup grmekteyiz. Bu da, onun hakki savunmak iin kullanmis oldugu vasitalarin (yani syledigi yalan szlerin) hepsinin dogru ve yerinde oldugunu gsterir. Buna ragmen Hz. Muhammed[at'ton'] : "Ibrahim hibir sey hakkinda asla yalan sylememistir; bundan sadece durum mstesnadir: Biri 'Sphesiz ben hastayim.' demesidir..."[311] demis, bizzat Ibrahim de, belirttigi mazeret sebebiyle kendisinin sefaate ehil bulunmadigini belirtmistir. Nuh'un durumu da ayni sekildedir. Bylece su nokta ortaya ikmistir ki, burada sz edilen kusur (hata), Allah'in emrine muhalefetten kaynaklanmis bir kusur degildir; aksine kulun sahip oldugu yce mertebenin bir geregi olarak tamamen itibari bir durumun sonucu olmaktadir. Kasni yani esler arasinda siraya riayet konusunda Hz. Muhammed'in durumu da ayni sekildedir. Konu nemli oldugu iin burada sz biraz uzatmis olduk. Eger sz iyice uzatilmis olmasaydi, diger peygamberler hakkinda da varid olan bu kabilden seyleri Kur'n, snnet ve ser' kaidelerin isigi altinda sadra sifa olacak, kalbleri tatmin edecek sekilde aiklama yoluna giderdik. Kendinden

yardim istenilecek olan, ancak Allah Tel'dir. Emir ve Nehiy bahsinin sonlarina dogru da bu esas[312] iin bir giris olabilecek seyler gemisti.[313] Btn bunlarin toplamindan su ortaya ikiyor ki, burada yani besinci kisimda sz edilen terk, nehyin gerektirdigi bir esasa ikmaktadir; ancak burada sz edilen nehiy hakik olmayip itibar mahiyette olmaktadir. Altinci kisma gelince, onun nehyin gerektirdigi bir esasa iktigi aiktir. nk bu gibi yerlerde szkonusu olan sey iki mefsedetin karsi karsiya gelmesi halidir. Bu durumda tercihe sayan (rcih) olanin alinmasi talep edilir, merch olanin ise terki istenir. Terk ciheti burada tercihe sayan (rcih) olmaktadir; dolayisiyla zaten onunla amel edilecektir. Fasil: Ikrara yani Raslullah'in tasvip ve onaylarina gelince, bunlar, grp de onayladigi ya da isitip de ses ikarmadigi fiillerde "bir sakinca olmadigi" (l harace fh) anlamina gelir. Bu mana usl kitaplarinda detayli biimde ele alinmistir.[314] Ancak burada bizi ilgilendiren nokta, "hakkinda sakinca olmayan"dan maksadin; altinda vacip, mendup ve 'hakkinda izin bulunan' ve 'hakkinda bir sakinca yok' anlamlarinda mubah olmak zere trleri kapsayan bir cins oldugunu vurgulamaktir. Mekruh ise onun kapsamina girmez. nk Raslullah'in mekruh karsisinda skutu, en azindan o seyin islenmesi ile terkinin esit oldugu anlamina gelir. Mekruh hakkinda byle bir sey ise sahih olmaz. nk mekruhun islenmesi yasaklanmistir. Hal byle iken onun islenmesi karsisinda susmasi mmkn degildir. Sonra ikrar, ulemya gre tesr'e mahal olmaktadir. Beraberinde fazladan bir karine (yani sktu ikrar mnsindan ikaracak bir delil) olmaksizin, mcerred skttan mekrhluk hkmnn anlasilmasi mmkn degildir. Ortada bir karine ya da tarif (yani iznin disinda baska bir seye delalet eden bir sz) bulunmadigi zaman, akla ilk gelen sey anlasilir ki o da izindir veya mutlak olarak bir sakinca olmayan seydir. Mekruh ise byle degildir. Itiraz: Ayni durum vacip ve mendup hakkinda da gerekir; zira ikrar vasitasiyla mutlak izin ya da hakkinda sakinca yok anlamindan baska bir sey anlasilmaz. Halbuki vacip ve mendup byle degillerdir. nk vacip, terki yasaklanan, islenmesi emredilmis olan seydir; mendup da islenmesi emredilmis seydir. Btn bunlar, mutlak anlamda bir sakinca olmadigi anlaminin zerine ziyade seylerdir.[315] Dolayisiyla bunlar da ikrarin geregi altina girmezler. Halbuki siz bunlarin da girecegini sanmaktasiniz. Bu ise bir eliski olur. Cevap: Hayir, bilkis biz onlarin ikrarin geregi altina gireceklerini sylemekteyiz. nk vacip bir fiilin islenmesi durumunda bir sakinca

olmamasi hali zorunlu olarak bulunur. Zira aralarinda terslik yok, uygunluk vardir. nk vacip ve mendup, fiilin Islenmesi aisindan iktiz hkmlerden sayilmaktadirlar ve bu aidan bakildiklarinda onlar islenmesinde bir sakinca olmayan seyler olmaktadirlar. Mekruh ise byle degildir. nk o, fiilin islenmesi degil, terki aisindan iktiz hkmlerden sayilmaktadir. "Hakkinda bir sakinca yoktur" hkm ise, fiilin islenmesine ynelik bir hkmdr. Dolayisiyla mekruh ile aralarinda bir uygunluk bulunmamaktadir. Nasil uygunluk olabilir ki? Nehiy, fiilin islenmesi hakkindaki "bir salanca yoktur" hkm ile atisma durumundadir. Itiraz: Hkmler blmnde geen meselelerden birinde "mekruhun fiilin islenmesi aisindan affa mahal (ma'fuvvun anh) oldugu" gemisti. Affa mahal olmasi ise, o konuda bir salanca bulunmadigi anlamina gelir. Halbuki siz burada bu sznzle mekruh iin bir sakinca bulundugunu ifade etmis olmaktasiniz. Cevap: Buradaki maksat ile oradaki farklidir. nk orada murad olunan fiilin islenmesinden nceki hali degil, sonraki durumudur. Mekruhu isleyen kimsenin, aynen haram fiili isleyen kimse gibi aiktan yasaga muhalefet ettigi konusunda kusku yoktur. Ancak mekruhun nemsizligi ve sebebiyet verecegi mefsedetin azligi, vukuundan sonra onu "hakkinda bir sakinca yok" hkmne evirmistir. Bu, Sri' Tel'nin mkellefe ynelik merhametinin sonucu ve yaptigi hayir isler sebebiyle bir telafi mekanizmasi olarak byle olmaktadir. Bu halde mekruhun durumu, taharet, namaz, cuma, Ramazan orucu, byk gnahlardan kainma vb. gibi esitli tatlerin keffret oldugu "sagre" yani kk gnahlara benzetilmis olmaktadir. Kk gnah, mekruhtan daha agir oldugu halde affe-diliyorsa, mekruhun -Allah'tan bir ltuf ve ihsan olmak zere- ayni hkme tabi olmasi daha ncelikli olarak sabit olacaktir. Burada sz konusu edilen, nehyin, bir sakinca yoktur hkm ile atismasi haline gelince, bu fiilin vukuundan nceki haline nisbetledir. Bunun byle oldugunda da herhangi bir kusku yoktur. Dolayisiyla vaziyet bu merkezde iken, mekruhun "bir salanca yoktur" kavrami altina girmesine imkn bulunmamaktadir. Bu kisimla ilgili rnekler oktur: Mdlicli kifin sme ve babasi Zeyd hakkindaki birbirlerinden olduklarina dair tanikligi, Raslullah sofrasinda keler yenmesi gibi. Bir baska rnek: Abdullah b. Mugaffel syle anlatir: Hayber gnnde elime bir dagarcik dolusu i yag geirdim. Ona sarildim ve: "Bugn bundan hibir kimseye bir sey vermeyecegim" dedim. Bir de baktim Ras-lullah yanimda tebessm ederek duruyordu.[316] Bazi limler de, Raslullah'm kaninin temiz olduguna, aldirdigi kani ien bir kimseye ses ikarmamasini[317] delil olarak kullanmislardir. [318]
YEDINCI MESELE:

Szl snnet, eger fiil ile de desteklenmis ise, mkelleflere nis-betle bu tbi olma konusunda en aik seik bir yol olur. nk Raslullah'm fiili ykmllklerin konulmasi konusunda en st dzeyde bir beyan tarzi olmaktadir.[319] Bunun sz ile de birlesmesi halinde ise o konudaki Raslullah'm fiiline uymak, sihhat mertebelerinin en stnn teskil edecektir. Szn fiile uygun dsmemesi hali ise byle degildir. nk byle bir durumda her ne kadar sz, sihhati gerektirse de bir stnlge (efdaliyet) ya da onun tersine (mefdliyet) dellet etmez.[320] rnek: Rivayete gre Raslullah'a birisi: "Kanma yalan syleyebilir miyim?" demis, Raslullah: "Yalanda bir hayir yoktur" buyurmustur. Adam: "Ona vaadde bulunabilir ve ona (bu konuda yalan) syleyebilir miyim?" dediginde de: "Bunda senin iin bir sakinca yoktur" buyurmustur.[321] Buna ragmen caiz kildigi bu seyi, daha sonra kendisi yapmamis; aksine vaad ettigi zaman vaad konusu o seyi hakikaten yapmamaya azmetmisti. Bu syle olmustu: Raslullah, esi (Hafsa'nin) yaninda bal serbeti imis (ve bu yzden onun yaninda biraz fazla kalmisti. Bu yzden diger eslerinin kiskanliklari kabarmis ve ona bir oyun kurarak) agzinda hos olmayan "megfr" kokusu oldugunu sylemislerdi. Bunun, zerine Raslullah bir daha ondan imeyecegine dair yemin etmis veya onu kendisine haram kilmisti. Bunun zerine Allah Tel: "Ey Peygamber! Eslerinin rizasini gzeterek, Allah'in sana hell kildigi seyi niin kendine haram kiliyorsun? "[322] buyurmustur. Raslullah sz vermeye ve bylece onlari atlatmaya kadirdi. Ancak o, kendi zerine ettigi bir yemin ile, ya da onu kendisine haram kilmak suretiyle o seyi bir daha imemeye azmetmisti.[323] Sonunda Allah Tel, onu yemininin zlmesi sonucuna yneltmisti. Yine Raslullah'm sadece bir ogluna bagista bulunan kimseye: "Benden baskasini sahit tut!'[324]buyurmasi, bu tasarrufa icazet vermesi anlamina gelmektedir. Ancak bizzat kendisinin sahitlikten kainmasi[325] szn gereginin tercihe sayan olmadigini (merchiyet) gstermektedir. Raslullah sir Hassan ve digerlerine siir insadinda bulunmalarim emretmis[326] ve bu konuda onlara izin vermistir.[327] Bununla birlikte Raslullah, siirden uzak tutulmus ve kendisine siirden bir sey gretilmemistir. Bu da siirin tercihe sayan bir sey olmadigini gsterir. Nitekim yette de: "Biz ona siir gretmedik, zaten ona yakismazdi"[328]buyu-rulmustur. Hassn'a: "Onlari hicvet! Cibril seninle beraberdir"[329]buyurmustur. Bu hadis, hicve izin verildigini gsterir. Bununla birlikte Raslullah, hibir kimseyi -din ynden olmasi aksine- kendisinde bulunan bir ayip sebebiyle yermemistir. O, hibir kimseyi nesir szle de hicvetmemistir. Nitekim hibir manzum sz de ondan sdir olmamistir. Raslullah'm zelliklerinden biri de onun ayiplayici, kt ve mstehcen szl olmayisi idi. Bazi kimselere kendi menfaatleri[330]

ya da Islm'in mdafaasi[331] sz konusu oldugu zaman bu gibi seylere msaade etmis, fakat kendisi bunlardan hibirini yapmamistir. Ondan sadece tevriye kabilinden szler sdir olmustur. Mesel, "Biz sudaniz"[332] seklindeki szlerinde oldugu gibi. Gazvelere ikarken de hibir zaman nceden ikacagi istikmeti sylemez, tersi bir ynde yola ikardi.[333] Durum byle olunca[334], mefhumu izin olan szl hadise uyma -eger Raslullah onu kasitli[335] olarak terketmis ise- hakkinda bir sakinca olmayan seylerden olacaktir. Kudreti bulunan kimselerin Raslullah'a [flte^Bi^tu] uymus olmak iin o seyi terket-meleri ise daha gzel olacaktir. Bu gibi seylerden kim bir seyler islemisse, onun hakkinda szl hadise uygun olarak genislik vardir ve kolaylik kapisi da her zaman iin aiktir. Bu vesile ile Allah'a hamdederiz. [336]
SEKIZINCI MESELE:

Rasluiiah'm ikrari, eger fiiline uygun dsmsse, hibir saibe iermeksizin ona uyulmasi sahih olacak ve bu uyma mertebelerinin en st derecesinden asagida olmayacaktir. nk Ras-lullah'in bir seyi islemis olmasi, o seyin dogrulugu anlamina gelmektedir. Bylesi bir fiile, bir baskasinin fiili iin sz konusu olan ikrarinin eklenmesi halinde, sanki sirf fiiline uyulmus gibi olacak, ikrar ise isbat edici fazladan bir delil olacaktir.[337] Ikrarina fiilinin uygun dsmemesi halinde ise durum byle degildir. nk ikrar, her ne kadar sihhat hkmn gerektirse de terk ona muariz gibi olmaktadir. Burada gerek anlamda bir tearuz durumu gereklesmis olmasa bile, duraksama (tevakkuf) saibesi atilmis olacaktir. nk o konuda Rashillah tevakkuf etmis, ikrar ettigi seyi bizzat islememistir. Bunun rnegi, her ne kadar aslinda mubah ise de Raslullah'm eglence ve sarki dinlemekten kainmasi[338]islenmesinde bir sakinca olmamasina ragmen, eglenceden uzak durmasidir. Bazen huzurunda cahiliye dnemine ait bazi seyler hakkinda konu surlardi[339] ve Raslullah muhtemelen bunlara tebessm ederdi. Bu kabilden olan seyleri kendisi ise asla bir ihtiya ya da zaruret olmadika zikretmezdi. Bir kadin gelip hayiz kanindan nasil temizlenecegini sordugu zaman: "Emici bir bez parasi al ve onunla taharetlen" buyurmustu. Kadin: ^Onunla nasil taharetlenecegim?" diye sordugunda da az nceki ayni cevabini tekrarlamis ve utanarak yzn kapamisti.[340] Hz. ise, Raslullah'm muradini anlamis ve kadina daha aik ve sarih bir biimde anlatmisti.[341]Raslullah Hz. ise'nin bu asikre izahini ikrarla karsilamis; fakat bizzat kendisi utandigindan byle bir seye gitmemisti. Byle bir sey, o seyin beyani taayyn etmedigi zaman dikkate alinir; nk o caiz trnden olmaktadir.[342]Ancak taayyn edecek olursa, o zaman her nasil olursa olsun ill da anlatilmasi gerekir. nk bu durum, haklarin kesistigi yerdir. Konu ile ilgili rnekler oktur.[343]

Kisaca sylemek gerekirse, bizzat ikrarin kendisi, degerlendirmeye tbi tutmaksizm mutlak cevaz hkmne dellet etmemektedir. Aksine ikrarlar ierisinde bylesine mutlak cevaz ifade edenleri de vardir: Islenmesi matlup olan fiiller ile sirf mubah olan seyler karsisinda gsterilen ikrarlar gibi. br taraftan mutlak cevaz ifade etmeyenleri de vardir; verilen rneklerde oldugu gibi. Eger ikrar ile birlikte sz de bulunursa, o zaman durum az nce geen fiilin ikrar zerine eklenmesi durumunda oldugu gibi olur ve fiile bakilir; mutabakat halinde mutlak sihhat hkm ile hkmedilir; muhalefet halinde ise mutlak surette byle bir hkme gidilmez.[344] [345]
DOKUZUNCU MESELE:

Sahabenin (r.a.) snneti (yani uygulamasi) da snnet sayilir ve onunla amel edilmesi ve ona mracaat edilmesi gerekir.[346] Buna asagidaki hususlar delil teskil eder: (1) Istisnasiz Allah Tel'nin onlara vgde bulunmasi, onlari adaletle ve bu mnya ikacak meziyetlerle medhetmesi. rnek: "Siz insanlar iin ortaya ikarilmis hayirli bir mmetsiniz[347]"Bylece sizi insanlara sahit ve rnek olmaniz iin tam ortada bir mmet kildik.[348]Birinci yette, ashabin diger mmetlere karsi stnlkleri oldugu isbat edilmektedir. Bu da ancak onlarin her konuda istikmet sahibi olmalari ve durumlarinin muhalefet degil, muvafakat ierisinde olmasi yoluyla olur. Ikincisinde ise onlarin mutlak adalet sahibi olduklari belirtilmektedir. Bu da, birinci yetin medlulne dellet eder. Itiraz: Bu zellik btn mmet iin geneldir. Dolayisiyla digerleri hari tutularak sadece sahabeye hasr e dilemez. Cevap: Itiraz yerinde degildir. nk: a) Her seyden nce durum iddia edildigi gibi degildir. nk sahabe, husus olarak hitaba muhatap olan kimselerdir.Dolayisiyla hitabin altina daha sonraki nesillerin girebilmesi ancak kiyas ya da baska bir delil[349] vasitasiyla olacaktir.[350] b) Hitabin daha sonraki nesilleri de kapsadigini kabul etsek bile, ashab onun smulne giren ilk kimseler olacaklardir. nk onlar, hitabi Raslullah'tan ilk elden alan kimselerdir. Onlar vahyin dogrudan muhataplari idiler. c) nc olarak, onlar hitabin smulne girmeye digerlerinden daha nceliklidirler. nk bu yetlerle belirlenen zellikler tam anlamiyla

sadece onlarda gereklesmis, daha sonraki nesillerde ise bulunmamistir. Onlarin sahip olduklari zelligin, nitelemeye tam olarak uygun olmasi, onlarin medhe digerlerinden daha lyik oldugunun bir sahididir. br taraftan sahabe neslinden sonra gelen ehl-i snnet limleri sahabenin mutlak ve genel olarak adalet sahibi olduklarini sylemisler; onlardan hem rivayet, hem de dirayet ynnden bir istisna ya da ayirima gitmeksizin ilim almislardir. Diger nesiller hakkinda ise ayni tavri gstermemisler; onlar ierisinden ancak imamliklari sahih; adaletleri de sabit olan kimselerden ilim almislardir.[351]Bu da sahabe neslinin diger nesillerden daha ok vgye lyik olduklarim gsteren bir delil olur. Dolayisiyla sahabe hakkinda onlarin mutlak adalet vasfina sahip olduklarini sylemek, onlarin mutlak anlamda vasat yani dil kimseler olduklarini kabul etmek gerekecektir. Durum byle olunca da, onlarin szleri muteber, amelleri de rehber olacaktir. [352]Onlara vg sadedinde gelen diger yetlerin durumu da aynidir. Allah Tel syle buyurur: "Daha nceden Medine'yi yurt edinmis ve gnllerine imani yerlestirmis olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karsisinda ilerinde bir ekememezlik hissetmezler; kendileri zaruret iinde bulunsalar bile onlari kendilerinden nde tutarlar. Nefsinin tamahkrligindan korunabilmis kimseler, iste onlar saadete erenlerdir.[353] Benzeri onlari ven pek ok yet vardir. (2) Snnetten deliller: Sahabeye uyulmasini emreden, onlarin snnetlerinin, uyma konusunda aynen Raslullah'm snneti gibi oldugunu ifade eden hadisler bulunmaktadir: rnek: "Snnetime ve hidayet zere olan rsid halifelerin snnetine yapisin; onlara iyice tutunun, onlara azi dislerinizle sarilin[354]; Raslullah : "mmetin yetmis firkaya ayrilacaktir. Hepsi de atestedir; biri mstesna" buyurdu. "Onlar kimlerdir? Y Raslallah!" dediklerinde: "Benim ve ashabimin zerinde oldugu firkadir" buyurdu.[355] Bir baska hadislerinde de: "Ashabim tuz gibidir; onsuz yemegin tadi olmaz'[356]buyurmustur. Yine o syle buyurmustur: "Sphesiz ki Allah Tel, ashabimi nebiler ve rasuller hari btn lemlere stn kilmistir. Onlarin iinden de benim iin drt kimse semistir: Eb Bekir, mer, Osman ve Ali. Onlari, ashabimin en hayirlilari kilmistir. Ashabimin her birinde hayir vardir."[357]Bazi haberlerde de syle buyurdugu rivayet edilir: "Ashabim yildizlar gibidirler; hangisine uysaniz, hidayet bulursunuz.'[358]Bu anlamda daha baska hadisler de bulunmaktadir. (3) Alimler, grslerin karsi karsiya gelmesi halinde hep ashabin grslerini tercih etmisler ve onlara ncelikli bir yer vermislerdir. Bazilari Hz. Eb

Bekir ve Hz. mer'in szlerini hccet saymislardir. Bazilari da drt halifenin grslerini hccet kabul etmislerdir. Diger bir grup da herhangi bir kayit getirmeksizin btn sahble-rin grslerinin hccet ve delil oldugunu sylemislerdir. Bu grslerden her birinin snnetten mesnedleri vardir.[359]Bu grsler, -her ne kadar ulemya gre bunlarin aksi tercihe sayan grlyorsa da- konu hakkinda asil dayanak olan kll bir durumu destekleyici bir mahiyet arzederler. Sz edilen kll durum sudur: Selef ve halef yani tabin ve onlardan sonra gelen nesiller, ashaba muhalefetten hep ekinegelmisler ve onlara uygun dsnyor ve hareket ediyor olmaktan da byk bir seref duymuslardir. Bu mnnin en aik ve seik olarak grldg yer, muteber mezhep imamlari arasinda geen grs ayriliklarini konu edinen Hilaf ilmidir. Bu ilme baktigimizda onlarin, kendi mezheplerini belirledikten sonra hemen kendileri gibi dsnmekte olan sahblerin isimlerini siralamaya ve bylece mezheplerini kuvvetlendirmeye alistiklarini grrz.[360] Bunu yapmalarinin sebebi hem kendilerine, hem de muhaliflerine gre onlarin seriatta stn bir yerlerinin bulundugunun, onlarin yaklasimlarinin nemli oldugunun, -onlarla birlikte onlarin ele aldiklari konu zerinde durma bir tarafa- hatta o konuda kendilerine uyulmasinin ve grslerinin taklit edilmesinin gerekliliginin[361] her iki tarafa da kabullenilmis olmasidir. Nakledildigine gre Imam Safi, mctehid bir kimsenin, ictihd etmeden nce sahbyi taklit edebilecegini, baskalarini ise taklit edemeyecegini sylemistir.[362]Imam Safi, sahb hakkinda: "Eger ayni dnemde yasasaydim kendisiyle tartisabilecegim bir kimsenin sz iin hadisi nasil terkedebilirim?" diyen kimsedir. Bununla birlikte o, onlarin yce degerlerini takdir etmekten geri durmamistir.[363] Sonra selefi slihin onlari vg ile anan ve onlara tbi olmanin geregini isleyen szleri vardir ki, onlardan bir kismini burada zikredecegiz: Sad b. Cbeyr syle demistir: "Ehl-i Bedir'in[364] bilmedigi bir sey, din degildir." el-Hasan (el-Basr), Hz. Muhammed'in ashabini anmis ve syle demistir: "Onlar, bu mmetin kalbler bakimindan en iyileri, ilim bakimindan en derinleri, tekellf bakimindan en azlari idiler. Onlar, Allah Tel'nin, Raslnn sohbeti iin semis oldugu sekin kimselerdir. Dolayisiyla onlarin ahlakiyla ahlklanmaya ve gidisatina uymaya alisin. nk onlar -K'be'nin Rabbine yemin ederim ki- dosdogru yol zere idiler." Ibrahim ise: "Sahabeden gizli kalan hibir sey, sizde bulunan bir meziyet sebebiyle sizin elde etmeniz iin saklanmis degildir" demistir. Huzeyfe'den syle dedigi rivayet olunur: "Ey kurr[365] toplulugu, Allah'tan sakinin ve sizden ncekilerin yolluna girin. mrme yemin ederim ki, eger siz onlarin yoluna uyarsaniz, ok iyi yol alirsiniz. Eger saga ya da sola yalpa

yaparak onlarin yolunu terkeder-seniz, apaik bir sapikliga dsersiniz." Ibn Mesd'dan ise syle dedigi nakledilmistir: "Sizden biri eger uyacaksa, Hz. Muhammed'in ashabina uysun. nk onlar, bu mmetin kalbler bakimindan en iyileri, ilim bakimindan en derinleri, tekellf bakimindan en azlari, hidayet bakimindan en dogrulari, hal bakimindan en gzelleri idiler. Onlar, Allah Tel'-nm, Raslnn sohbeti ve dinini Ikamesi iin semis oldugu sekin kimseler idiler. Dolayisiyla onlarin faziletlerini takdir ediniz ve izlerinden gidiniz. nk onlar dosdogru bir hidayet zere idiler." Hz. Ali ise: "Sakin insanlara uymayin!" demis sonra da: "Eger mutlaka birilerine uyacaksaniz, dirilere degil, llere uyun" diye szn tamamlamistir. Bu, halka degil de limlere ynelik olan bir yasaktir. mer b. Abdulaziz'in sz de bu kabildendir: "Raslullah ve arkasindan emir sahipleri (halifeler) snnetler ortaya koymuslardir. Onlari almak Allah'in kitabini tasdik etmek, Allah'a olan taati tamamlamak, Allah'in dinine destek vermek demektir. Kim onlarla amel ederse, o hidayet zeredir. Kim onunla yardim isterse, yardim grr. Kim de onlara muhalefet ederse m'minlerin yolu disina ikmis, baska bir yola uymus olur. Allah da o kimseyi dndg yne evirir ve cehenneme yaslar. Orasi ne kt bir dns yeridir." Bir baska rivayette ise "... Allah'in dinine destek vermek demektir" ifadesinden sonra: "Hibir kimsenin onlari degistirmek ya da yerine baskasini koymak veya onlara muhalif bir grs zerinde durmak yetkisi yoktur...." ifadesi vardir. Onun bu sz, Imam Mlik'in ok hosuna giderdi (ve sik sik onu ve diger imamlarin szlerini tekrar ederdi). Huzeyfe'den de syle dedigi nakledilmistir: "Bizim izimize uyun; eger (yolumuza) isabet ederseniz gerekten ok iyi yol almis olursunuz. Eger hata eder (ve bizim yolumuzdan saparsaniz) sphesiz apaik bir sapikliga dsms olursunuz." Ibn Mesd da benzeri bir ifade ile syle demistir: "Bizim izimize uyun ve bid'at ikarmayin. Eger byle yaparsaniz dogru yolu bulma klfetinden kurtulmus olursunuz." Rivayete gre yine o, mescidde kissa anlatan birine ugradi. Adam: "On kere tesbih getirin, on kere tehlilde[366]bulunun..." diyordu. Abdullah ona: "Sphesiz siz Muhammed'in ashabindan ya daha ok hidayet zeresiniz ya da daha sapiksiniz. Bilkis sonuncusu, evet sonuncusu!" dedi ve onlarin bid'at zere olduklarini syledi. Bu konu ile ilgili haberler pek oktur ve burada nakledilmesi konuyu uzatir. Bu konuda mstakil bir delil olmak zere asagiya alacagimiz seyler yeterlidir:

(4) Ashabi sevmenin, onlara bugzedenleri yermenin vacip oldugunu, onlari sevenlerin Allah'in peygamberini sevmis olacaklarini; onlara bugzedenlerin de Allah'in peygamberine bug-zetmis olacaklarini gsteren hadisler vardir.[367] Tabi ki sahabe iin sz konusu olan bu meziyet, sadece onlarin Raslullah'igrms, onunla beraber olmus, onunla konusmus olmalari yznden degildir. nk bunlarda[368] mcerred bir meziyet yoktur. Onlarin sahip olduklari bu meziyet, sadece asiri derecede Raslullah'a olan bagliliklari ve kendilerini onun snneti zere yasamaya adamis olmalari, bunun yaninda ona tam destek verme- ' leri ve onu Islm dsmanlarina karsi himaye etmeleri[369] sebebiyledir. Raslullah'a karsi bu tavri gsteren her kimsenin rnek alinmasi ve gidisatinin yol edinilmesi yerindedir ve bu haliyle o bunu hak edecektir. Imam Mlik ashaba ve onlarin gidisati zere olan kimselere tbi olma konusunda asiri bir zen gsterdigi ve onlarin yollarim kendisine yol edindigi iindir ki, Allah Tel onu bu konuda digerleri iin uyulacak bir rehber yapmistir. Bunun sonucunda Imam Mlik'in agdaslari, onun izini takip etmisler ve onun davranislarina uymuslardir. Tabi ki onun ulastigi bu mevki, Allah (c.c.) ve Raslnn haklarinda vgde bulunmus oldugu ve kendilerini uyulacak birer rnek iln ettigi aziz sahabe nesline ve onlara en gzel biimde uyan tabine olan saygi ve bagliliginin bir bereketi sonucu olmustur. Allah Tel onlarin hepsinden razi olsun! Onlar da zaten O'ndan hosnut idiler. Hi kuskusuz onlar Allah'in sekin kullaridir (hizbullah) ve biliniz ki, Allah'in sekin kullari elbette kurtulusa ermis kimselerdir. [370]
ONUNCU MESELE:

Raslullah'm haber vermis oldugu her haber, aynen haber verdigi gibidir; o hakdir, dogrudur, haber verdigi sey ve kendisinden haberde bulundugu (melek) hakkinda ona tam itimat vardir.[371] O haberin zerine ykmllkle ilgili bir hkm bina edilip edilmemesi arasinda bir fark yoktur.[372] Nitekim bir hkm tesr kilmasi ya da emir veya nehiyde bulunmasi arasinda da fark yoktur. O sey aynen Raslullah'm haber verdigi gibidir. Bu konuda vahiy meleginin kendisine Allah'tan haber vermis oldugu seyler ile,, kalbine fledigi[373]veya iine attigi (nefsine ilk[374] eyledigi) seyler arasinda fark yoktur. Keza kesif veya mucizev sekilde gayba muttali olma yoluyla grmesi veyahut da her nasil olursa olsun diger yollarla vkif olmasi arasinda hibir fark yoktur. Btn bunlar muteberdir ve hakkimizda delil olur, zerine hem itikat hem de amel konusunda hkm bina edilir. nk Raslul-lah masumdur; ismet sifati vardir ve o hibir zaman hev ve heveslerine uyarak bir sey sylemez. (Ne sylerse vahiy syler.) Bu konu, Kelm ilminde aiklanmaktadir. Bu yzden biz burada konunun

delillendirilmesine girerek sz uzatacak degiliz. Sadece konuyu rneklendirip, arkasindan -Allah'in izniyle- asil sylemek istedigimizi syleyecegiz. Bunun rnegi Raslullah'insu szdr: "Sphesiz Rhu'l-kuds kalbime fledi ki, hibir canli rizkini tamamlamadika lmeyecektir. Su halde Allah'tan sakinin ve rizkinizi gzel yollardan arayin.'[375] Yine Raslullah Syle buyurmustur: "Bana Kadir gecesi gsterilmisti. O sirada beni ailemden biri uyandirdi; ben de unuttum. Siz onu son on (gece) ierisinde arayin.[376] Baska bir hadiste (ashabtan bazi kimselerin ryalarinda Kadir gecesinin Ramazanin son yedi gecesinde oldugunu grdklerini haber vermeleri zerine): "Gryorum ki ryalariniz Ramazanin son yedi gecesi hakkinda biribirini tutuyor. Artik kim Kadir gecesini arayacaksa onu Ramazanin son yedisinde arasin'[377] buyurmustur. Bu da,Raslullah'in uykuda grlen rya zerine haber vermesine rnektir. Benzeri bir olay da, ezanin baslangici hakkinda sz konusu olmustur ve bu, konu hakkinda daha aiktir. Olayin kahramani Abdullah b. Zeyd syle anlatir: Sabahladigimiz zaman Raslullah'a geldik ve ben ona ryami anlattim. Bunun zerine o: "Sphesiz bu, gerek bir ryadir" buyurdu... Hadis devam etmektedir. Sonunda mer b. el-Hattb; "Seni hak ile gnderene yemin ederim ki, ben de onun grdgnn benzerini grdm" dedi. Bunun zerine Raslullah: "Allah'a hamd olsun! O da isin dogrulugunu daha da pekistiriyor" buyurdu.[378] Grldg zere bu hadiste Raslullah ryanin hak olduguna hkmetmis ve onun zerine ezanin lfizlari hakkinda hkm binasinda bulunmustur. Sahh'te su rivayet bulunmaktadir: Raslullah bir gn namaz kil(dir)di. Sonra dnd ve: "Ey falan! Namazini gzel kilamaz misin? Namaz kilan kimse, namaz kilarken nasil kildigina ba-kamaz mi? nk kisi, namazi ancak kendisi iin kilar. Vallahi ben nmden nasil grrsem arkamdan da yle grmekteyim'[379]buyurdu. Bu, kesf zerine bina edilen emr[380] bir hkmdr. Hadisleri arastiranlar bu kabilden daha ok sey bulabilirler. Itiraz: Bu nokta aiklik kazaninca birilerinin syle bir itiraz ile srmesi beklenebilir: Bu kitapta daha nce "Maksid" blmnde bir kaide gemisti. Buna gre Rashillah hakkinda zel olan bizim iin de zel, onun hakkinda genel olan bizim iin de genel oluyordu. Eger biz o kaide zerinden yryecek olursak, o zaman her kesif ve gayba muttali olan kimselerin, kendi vukuf ve kesifleri zere hkmetme haklan bulunacaktir. Dikkat edilirse Hz. Eb Bekir ile kizi Hz. ise arasinda geen hibe olayi buna bir rnek olmaktadir. O hastalanmadan nce kizi ise'ye (20 vesklik hurma hasadi) bagisinda bulunmustu. Fakat o henz onlari devsirmeden nce, Hz.

Eb Bekir lm hastaligina yakalandi. Bunun zerine o, Hz. ise'ye, arkasindan onu muhta bir halde birakmanin kendisini fevkalde zecegini, ihtiyasiz bir halde birakmasinin ise kendisini o derecede sevindirecegini bildirmekle birlikte syle demistir: "Ben sana yirmi vesklik bir hasat bagisinda bulunmustum. Eger onlari sen devsirmis olsaydin, onlar senin olurdu. O bugn artik verese mali olmustur. Onlar da ancak senin iki erkek iki de kizkardeslerin olmaktadir. Onu, Allah'in kitabi zere aranizda taksim edin" Bunun zerine Hz. ise: "Babacigim! Vallahi eger o syle syle (ok bir sey) olsaydi, onu bile elbet terkederdim. (Kiz kardesim olarak) sadece Esma var. teki kim ki?" dedi. O: "Harice'nin kizinin karnindaki. Onun kiz olacagini saniyorum" diye cevap verdi,[381] Hz. mer ise cuma gn minber zerinde hutbe okurken Irak blgesinde bulunan mslman askerlerinin komutani Sriye'ye: "Y Sriye! Daga! Daga!" diye nidada bulunmustu.[382] Her ikisi de, grldg gibi kesf ve gayb vukuf zere binada bulunmuslardir. Bu davranis, evliyullah arasinda mutat bir seydir. Ulemya ait kitaplar bu trden menkibelerle doludur. O zaman bu, hkmn Raslullah'tan veraset yoluyla onlara intikal etmekte oldugu sonucunu gerektirir. Cevap: Bu soru, bu meseleden amalanan fayda olmaktadir. Sirf bu soru iin bu girisi hazirlamis bulujiuyoruz. Her ne kadar Maksid bahsinde geen sz bu konuda yeterli ise de, meselenin nktesi buradadir. Syle ki: Su iyice bilinmelidir ki, Raslulah bir peygamber olarak sahip oldugu ismet sifati ile her trl hata ve yanilgiya dsmekten korunmustur.[383]Gsterdigi mucizeler de, onun her sylediginin dogruluguna ve aikladigi seylerin sahihligine dellet etmek suretiyle onu teyid eder. Grlecegi zere ondan sdir olacak ictihdlar, ihtilafsiz hatadan masumdur. Bu da ya onun asla hata etmeyecegi esasina, ya da hata etmesi muhtemel olsa bile, hatasi zerinde birakilmayacagi esasi zerine gre byledir. Ictihdlari hakkindaki durum byle olunca, diger davranislari hakkindaki hkm nasil olur? Onun uykuda grlen rya ya da kesif yoluyla hkm ve haber verdigi her sey, aynen kendisine Allah Tel tarafindan melek araciligi ile ilk edilen (vahiy) hkmndedir. mmeti hakkindaki hkme gelince, onlardan hi biri masum yani hataya dsmekten korunur kimseler degillerdir.[384]Aksine onlardan her birinin yanilmasi, hata etmesi ve unutmasi caizdir. Onlarin grecegi ryalarin (seytandan olan) ds olmasi pekl mmkndr. Kesifleri de geregi yansitmayabilir. Her ne kadar vakiada dogrulugu ortaya iksa ve bu, birok kez tekrarlanmak suretiyle biteviyelik (ittird) kazansa bile, vahyin kontrolnde olmadigi iin hata imkni her zaman iin var olmakta devam edecektir.[385] Byle bir zellik arzeden sey (yani kesif ve gayba vukufyet) zerine ise hkm bina etme sahih olamaz.

Sonra bu gibi kesifler her ne kadar gayba vukfiyet kabilinden sayilmakta ise de, gaybi ancak ve ancak Allah'in bilecegine dellet eden yet ve hadisler bulunmaktadir. Nitekim su hadis bunlardandir; "Bes sey vardir ki, onlari Allah'tan baska kimse bilmez" RaslulIahsonra su yeti okudu: ''Kiyamet saatini bilmek ancak Allah'a mahsustur. Yagmuru O indirir. Rahimlerde bulunani O bilir. Kimse yarin ne kazanacagini bilmez ve hi kimse nerede lecegini bilmez. Allah, sphesiz bilendir; her seyden haberdrdir."[386] Baska bir yette: "Gaybin anahtarlari O'nun yanindadir. Onlari, O'ndan baska kimse bilmez"[387] buyurulur. Diger bir yette ise peygamberler bu genellemeden istisna edilerek syle buyurul-mustur: "Gaybi bilen Allah, gaybina kimseyi muttali kilmaz. Ancak peygamberlerden, bildirmek istedigi bunun disindadir."[388] Peygamberler disinda kalanlar ise asl men yani gaybi kimsenin bilemeyecegi hkm zere kalmislardir. Yine Allah Tel: "Allah, sizi gayba muttali kilacak degildir[389]"De ki: Gklerde ve yerde gaybi Allah'tan baska bilen yoktur"[390] buyurur. Hz. ise hadisinde ise Rashillah syle buyurmaktadir: "Kim 'Muhammed, yarin ne olacagini bilir' saniyorsa, sphesiz o, Allah'a byk bir iftirada bulunmus olur."[391] Gaybi ancak Allah'in bilecegi, O'ndan baska kimsenin bilemeyecegi konusunda yetler ve haberler oka ve tekrarlanarak bulunmakta ve bunlar birbirlerini teyid etmekte ve bylece -bu kitabin "Umm" bahsinde getigi sekilde[392]bunlarin zahirlerinden genel bir esasin ikarilmasi sahih olacak bir zellik arzetmektedir. Durum byle olunca, peygamberlerin disinda kalan kimseler, gayba muttali olma konusunda peygamberlerle ayni olamayacaklardir. Az nce sahabeden zikredilen ve sahih senedle onlardan nakledilen haberlere gelince, onlar, zerine bir hkm bina edilmeyecek seyler kabilindendir. Zira onlar hakkinda bizzat Raslul-lah'in yapmis oldugu bir taniklik[393] (tasvip) bulunmamaktadir. O seyin, onlarin haber verdikleri gibi vuku bulmasi ise, onlar hakkinda zannedilen seylerdendir. Ancak onlar, kendileri hakkinda ancak btn mmet iin msterek olan -ki bu kendileri iin hata etme imkninin bulunmasidir- zellikle muamele etmislerdir. Bu yzdendir ki Hz. Eb Bekir: "Onun kiz olacagini saniyorum" demis, bir hkm ifade etmeyen zan ifadesi kullanmistir. "Y Sariye! Daga! Daga!" ifadesi ise, -ki sahih olsa bile bir hkm ifade etmeyecek[394] kabilden bir szdr- diger kesiflerin de ayni sekilde olacagini gstermez. Kabul edilse bile, bu Hz. mer'in sahip oldugu kendisine ait bir zellik sebebiyledir. Bu zellik, seytanin onu grnce kamasi ve Allah'in kendisine zel bir ltf olarak onun etrafina dahi yaklasamamasi, onun haleti rhiyesine herhangi bir etkide bulunamamasi dir. Baskalarinin durumu ise byle degildir. Bu durumda evliyullahtan biri iin, baska birinin bir haline kesf yolu ile vakif

olsa, o sey hakkinda hibir kusku olmaksizin kesin bilgi zerinde olamaz. Aksine "gryorum", "zannediyorum" diyebilecegi bir hal zere bulunabilir. Eger kesif yoluyla vkif olunan sey, varlik lemine de o sekilde yansirsa ve tahakkuku nce kesfe mutabakat ynnden, ikinci olarak da biteviyelik ynnden farzedilecek olursa, ondan sonra onunla ilgili verilen haberin bir anlami ve hkm kalmayacaktir. nk o zaman mesele vki zere hkmetme kabilinden olmus ve harikulade ile harikulade olmayan arasinda bir fark kalmamis olacaktir. Evet[395] kerametler ve harikuladelikler, sahipleri iin Allah hakkinda yakin ve kesin bilgilerinin artmasini saglamakta, zerinde bulunduklari hal hakkinda kendilerine kuvvet vermektedir.. Ancak bu nokta, konumuzun disinda kalmaktadir. Itiraz: Ser' hkmlerde zan da ayni sekilde muteberdir. Mesel, vhid haberlerden ve kiyastan ikarilan sonular bu kabildendir ve bunlar kesin bilgi ifade -etmezler. Burada szn ettigimiz kesf ve gayba vukfyet hali de, bidziyelik ve mutabakat halinde her ne kadar kesin bilgi ifade etmedikleri kabullenilse bile, bir zan ifade ederler. yleyse bunun da ser'an dikkate alinmasi gerekir. Cevap: Itiraz yerinde degildir. nk bazi zanlann ser'an muteber olmalari, ser' bir asla dayanmalari sebebiyledir. Nitekim bu konu, bu kitabin ilgili yerinde gemisti.[396] Burada sz konusu edilen mesele ise, ne kat' ne de zann hibir esasa dayanmamaktadir. Bu[397] her ne kadar Raslullah'a nisbetle sabit olsa bile, bizim hakkimizda sabit degildir. nk sart yani hataya dsmekten korunmus olma (ismet) zelligi bizim hakkimizda bulunmamaktadir. Sart bulunmayinca da, -btn sagduyu sahiplerinin ittifaki ile- varligi onun varligina bagli olan mesrut bulunmayacaktir. [398]
[1] Mnhc'da syle tarif edililir: Snnet, Hz. Peygamber'den (s.a.) sdir olan ve i'cz niteligi tasimayan, yani Kur'n'dan bulunmayan sz ve fiillerdir. Snnet, bazen Kur'n'in getirmis oldugu mn ierisinde mndemi bulunur. Mellifin "bizzat Kur'n tarafindan ele alinmayan, aksine Hz. Peygamber (s.a.) tarafindan beyan edilen" sz, Snnet tabirinin kullanilmasi iin, onun Kitap'ta mevcut bulunan mn ierisinde mndemi bulunmamasi gibi bir sarti gerektirmez. Aksine bu szden maksat, Hz. Peygamber'den (s.a.) sdir olan szn aynen Kur'n'da bulunmamasi demektir. Arkadan gelen "Bunlarin Kur'n'in genel olarak getirdigi esaslarin beyani mahiyetinde olup olmamasi arasinda fark yoktur" seklindeki ifade de tarifin bu sekilde anlasilmasi gerektigini gsterir. nk snnetin Kitab'in beyani olabilme-siu iin, beyan edilecek mnnin esas itibariyla kitap tarafindan ierilmesi gerekir ki, snnet de iste o mnyi beyan ve serh etmis olsun. Bazi limler snnetin tarifini yaparken, "tabi amellerden olmayan" kaydini eklemislerdir. Diger limler ise, durumun aik olmasi sebebiyle byle bir kayda gerek duymamislardir. [2] Yani sadece Kur'n'da veya Kur'n ile birlikte snnette ya da sadece snnette aiklanmis olmasi arasinda fark yoktur. [3] Buna gre bu kullanis seklinde snnet kapsamina sadece Hz. Peygamber'in (s.a.) fiilleri girmekte, ondan baskalarina ynelik olarak sadir olan emir ya da nehiy yollu szl tasarruflari -kendince fiile dnstrimediketarif kapsamina girmemektedir. Minhc'da yapilan tarif, snnet szcgnn genel kullanilis sekliyle ilgili olmaktadir. Mellifin her iki tarifi de, snnet szcgnn zel anlamina yneliktir. Onun maksadinin bu oldugunu ikarmamiza daha sonra syleyecegi "Buraya kadar anlatilanlari topladigimizda, snnet szcgnn kullanilisinin su drt yn ierdigi ortaya ikmaktadir:..." seklindeki sz de yardimci olacaktir. Zira mellif-bu kullanis sekillerinin ayrintilari

sirasinda aiklamamasina ragmen- tasvipleri (ikrar) de bu drt ynden biri olmak zere saymistir. Ancak mellifin daha nce tasvipleri fiillerden saydigi da bilinmektedir. [4] Yani bizce bilinir olup olmamasina bakilmaz. Yoksa gerek anlamda snnette yle bir seyin bulunmamasi anlamina degildir. Aksi takdirde bu ifade, szn gerisi ile elisir. [5] Burada itihada, Kitap ve snnetten olan deliller zerinde degerlendirme yapmak anlami verdigimiz zaman, szn bas tarafa karsi tutulmasi anlasilmaz. nk biz diyoruz ki, snnete tabi olunmasi sekli ancak, delilin dogrudan snnet olmasi durumunda tasavvur edilebilir. Ondan sonrasi ise kiyas vb. yollarla olur. [6] Mellif, bu ifade yerine belki de "aslinda bize ulasmayan bir snnete tbi olma anlamina gelir" gibi bir ifade kullanmaliydi. Nitekim bir nceki sikda yle sylemisti. Ancak burada sadece icm ve itihada atifla yetindi. Burada syle denilebilir: Aslinda birincisi, yaygin olan kullanilis seklinde snnet kapsami ierisine zaten girmektedir. Dolayisiyla onu tasrih etmeye aslinda ihtiya yoktu, buna ragmen sirf girmemis olabilecegi gibi yanlis bir anlayisa dikkat ekmis olmak iin zikredilmistir. Mellife gre nemli olan icm, istihsn ve mrsel maslahatlar gibi diger delillere dayali olan uygulamalarin snnnet kapsamina sokulmus olmasidir. Ancak mellif bu delilleri sayarken kiyasi da zikretmeliydi. [7] Bu skuti icmdan kabule daha sayandir; nk tepki gsterilmemesi yaninda tm sahabe tarafindan islenir olmasi, ona ayri bir g katar. [8] Yani sahabe dneminde mrsel maslahatlar dikkate alinarak gereklestirilmis olan uygulamalar, bu anlamda snnet kapsamina girer. [9] Tazr seklinde verilen iki cezasi Hz. Peygamber (s.a.) zamaninda miktari belirli olmaksizin duruma gre uygulanmis ve iki iene bazen kirk sopa vurulmus, bazen syle ya da byle hirpalanmis, bazen de bu ceza seksen sopaya ikarilmisti. Hz. Eb Bekir zamaninda da durum ayni idi. Hz. mer'in halifeliginin son yillarinda iki ime egilimi bir hayli artmisti. nk insanlar bolluk ierisine girmislerdi ve iki retilen meyve ve zm ogalmisti. Hz. mer, ikinin nn alabilecek bir ceza verilmesi konusunda sahabe ile istisarede bulundu. Hz. Ali syle dedi: "Iki ienlere seksen sopa vurmani uygun gryoruz. nk kisi itigi zaman sarhos olur, sarhos olunca hezeyanda bulunur, hezeyanda bulununca iftira eder; iftira eden kimseye ise ceza olarak seksen sopa vurmak gerekir." Abdurrahman b. Avf ise: "En hafif had cezasini (yani seksen sopa) uygulamani mnasip grrm" dedi. Bylece iki cezasi bundan byle seksen sopa olarak uygulandi. Sahabenin bu sekilde iki cezasini seksen sopa olarak belirlemesi itihada ve arkasindan olusan icma dayali bir snnet (uygulama) olmaktadir. Mirktta, bu uygulamanin gerekesinin siyset oldugu sylenir. [10] Terzi, demirci, marangoz gibi zenatkrlar, kendilerine siparis olarak bir sey yaptirmak zere yanlarina birakilan mallar hakkinda aslinda yed-i emin (emaneti) hkmnde olmalari, dolayisiyla ihmal ve kusurlari olmadan bu mallarin kendi yanlarinda iken telef olmasi durumunda tazminle sorumlu tutulmamalari gerekir. Genel kural bunu gerektirir. Ancak ahlkin bozulmasi ve bu hkmn ktye kullanilmasi endisesi sonucunda sahabe onlari tazminle sorumlu tutmuslardir. Dolayisiyla mesel elbise dikmek zere bir terziye teslim edilen bir kumasin kaybolmasi vb. gibi durumlarda, terzinin o kumasi tazmin etmesi ilke olarak benimsenmistir. Rsid halifeler bu sekilde hkmetmisler ve konuyla ilgili olmak zere Hz. Ali: "Insanlari ancak bu hkm yola getirir" demistir. Bu hkmn mesnedi maslahattir. nk insanlarin bu gibi zenatkrlara siparis seklinde is yaptirmalari kainilmaz bir ihtiyatir. Eger onlar, kendi yanlarina birakilan mallan zayii durumunda tazminle sorumlu tutulmayacak olsalardi, ihmal ve kusur gsterecekler, pek ok hak zayi olacakti. stelik birok zenatkr bu hkm ktye kullanacaklar, insanlarin mallarini kendi zimmetlerine geirecekler ve sonra da onlarin kayboldugunu vb. syleyeceklerdi [11] Hz. Eb Bekir zamanina kadar Kur'n, esitli sayfalar, deri, yassi tas vb. gibi diger yazili malzemelerde daginik bir halde duruyordu. Geri insanlarin hafizalarinda ezber olarak muhafaza ediliyordu ama, yapilan savaslarda birok Kur'n hafizi lyordu. Hz. mer'in de teklif ve israriyla Hz. Eb Bekir zamaninda Kur'n mushaf halinde bir araya toplandi. [12] Hz. Eb Bekir zamaninda Kur'n'in mushaf halinde bir araya getirilmesi, onun zayi olmasi endisesini ortadan kaldirmisti. Ancak Hz. Osman zamaninda Islm lkesinin iyice genislemesi ve yeni unsurlarin mslman olmasi sonucunda yeni bir problem ortaya ikmisti: Kur'n'in okunmasinda farkliliklar. Bilindigi gibi Kur'n kolaylik olsun iin yedi harf yani yedi ayri okunus sekli zere inmisti. Hepsi de dogru olan bu okunus sekli, uygulamada ihtilaflara yol aiyor ve bazilari kendi okuyus seklinin dogru olan tek sekil oldugunu iddia ediyordu. Bunun nne gemek iin Hz. Osman, Kur'n'in ilk inmis oldugu Kureys lehesini esas alarak Kur'n nshalarini bes adet ogaltarak her merkeze birer tane gnderdi ve bundan byle btn mushaflarm, bu imam mushaflarin esas alinarak yazilmasini ve okunmasini emretti ve bylece muhtemel bir ihtilafin nn aldi. Bu iki uygulama yani Kur'n'in mushaf haline getirilmesi ve ogaltilmasi Hz. Peygamber (s.a.) zamaninda olmamisti; aksine iki halifenin ve bazi sahablerin itihadi sonucunda olusmus ve diger sahabler de onlari tasvip etmislerdi.

nk bunda mmetin maslahati vardi. [13] Hz. mer zamaninda lkenin bymesi, idar ve ml islerin iyice artmasi,devlete yeni bir dzen verilmesini ve bazi kurumlarin (divanlar) kurulmasini gerektirmisti. [14] Hz. Eb Bekir'in, Hz. mer'i kendisinden sonra halife tayin etmesi {istihlf usl), Hz. mer'in, halife seimini kendisinden sonra alti kisilik bir sra meclisine havale etmesi, Islm parasinin basilmasi, (Hz. mer zamaninda) saniklar iin hapishane yapilmasi, Hz. Peygamber'in (s.a.) mescidinin karsisindaki vakfin yikilmasi ve mescidin genisletilmesi ve bunun iin istimlkte bulunulmasi, Hz. Osman zamaninda cuma gn iin ikinci bir ezanin konulmasi...gibi. Bu gibi uygulamalar, Hz. Peygamber (s.a.) zamaninda mevcut degildi. Bunlarin mesnedini hep mmetin genel maslahati olusturuyordu ve yapilan bu uygulamalar sahabe tarafindan onaylaniyordu. [15] Tirmiz, Ilim, 16 ; Eb Dvd, Snnet, 5 ; Ibn Mce, Mukaddime, 6. Hz. Peygamber (s.a.), snnet kelimesini kendi yolu iin kullandigi gibi halifelerinin uygulamalari iin de kullanmistir. Onlarin snneti, bizzat Hz. Peygamber'in (s.a.) snnetine istinaden ortaya koymus olduklari ya da icti-hadlan sonucunda mmetin maslahatini esas alarak yapmis olduklari uygulamalar olmaktadir. [16] Uslclere gre snnet denilince iste bu sey akla gelir. [17] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/1-5 [18] Yani Kitap ve snnet arasinda ilk bakista muariz gibi grnen bir durum oldugunda, Kitap esas olarak alinir ve snnete takdim olunur. Mellifin kastettigi budur. [19] Eb Dvd, Akdiye, 11 ; Tirmiz, Ahkm, 3 ; Nes, Kudt, 11 ; Ibn Mce, Mensik, 38 ; Ahmed, 1/37, 5/230, 236. [20] Yani snnet, mutlaki takyit, mirn tahsis... gibi yollarla Kur'n zerinde tasarrufta bulunurken, bunun tersi olmaz. <) [21] Nisa 4/24. [22] Yani bunlardan hangisi daha sonraki bir tarihte gelmis ise, o ncekini nes-hedecektir. Aksi takdirde ikisinden biri, bir delile mebn digeri zerine tercih edilecek veya -varsa imkn- aralarinin bulunmasina (cem ve telif) alisilacaktir. Bu da olmazsa her ikisi de degerden dsecek ve baska deliller aranacaktir. "Zann ile kat' arasinda tearuz olmaz" szleri gerek muraza yani akl konularda olan eliski iindir; ser' konularda ise buna bir engel yoktur. Zira ser'i konularda gerek anlamda tearuz olmaz, sadece sret olur. [23] Zira senedi ve delleti kat' olan snnet, Kitab'in zahiri zerine takdim olunmaktadir. [24] Dolayisiyla hem sbt hem de dellet bakimindan esit olmalari durumunda aralarinda tearuz meydana gelebilir. Bu yzdendir ki limler syle demislerdir. Sbt aisindan Kur'n nasslari ile hadis arasinda tearuzdan sz edilemez. Tearuz ancak delieti zann olan Kur'n nasslari ile, delleti kat' olan snnet arasinda olabilir. [25] Yani Kitab'in vhid haber zerine takdimi mi, yoksa vhid haberin Kitb zerine takdimi mi gerekir, ya da aralarinda tearuz mu sz konusu olur? seklindeki ihtilaf. [26] Yani delil olarak kullanilacak olanin Kitap mi, yoksa snnet mi olacagini, ikisi arasinda tercihi gerektirecek delil belirler. [27] Nahl 16/44. [28] Mide 5/38. [29] Hirsizlikta elin kesilebilmesi iin gerekli olan nisap miktari Haneflere gre on dirhemdir. () [30] Az nce de ifade edildigi gibi uslclere gre Kur'n nassinm delletinin zann olmasi durumunda snnetle tearuz halinde bulunur ve hangisinin daha sonraki tarihli oldugu da bilinmezse, o zaman bunlardan biri digeri zerine sirf Kur'n yeti olmasi, ya da brnn snnet olmasi gibi gerekelerle tercihi mmkn olmuyor, aksine cem ve telif imkni yoksa tercihi gerektirecek delil araniyor ve delil bulunamaz ise, her ikisi de terkediliyor-du. Bu durum Kitabin snnetten nce gelmedigi tezine delil olarak kullanilmisti. Mellif simdi de bu itiraza cevap verecektir. [31] Ikinci Mesele'de. Kur'n'dan kat' bir asla dayanan vhid haber, onun beyan edicisi olur. Bu durumda vhid

haberlerin byk bir kismi Kur'n'in beyan ve tefsiri mahiyetindedir. [32] Bu konuyla ilgili ileride sz edilecektir. [33] Nitekim Hz. Aise, "Vel teziru vziratun vizra ukr" yetine dayanarak, "Sphesiz ki l, ailesinin zerine aglamasi sebebiyle azap grr" hadisini reddetmistir. [34] Snnette de senedi kat' olanlarin bulundugu, dolayisiyla dellet aisindan Kitap'tan geri kalmayacagi itiraz noktasi. [35] Mellif, bu mtevtir snnet konusunda ileri srlen itiraz noktasini sanki kabulleniyor gibi grnyor; ancak pratik bir degeri olmamasi sebebiyle fazla bir nemi olmadigini belirtiyor. nk -ta Hz. Peygamber'e (s.a.) kadar btn tabakalarda yalan zerinde birlesme imkni olmayan kalabaliktaki insanlarin, yine kendileri gibi olan kalabalik rvilerden rivayet etmis olmalari seklindeki- tevatr sartina uygun olarak geen ya mtevtir snnet yoktur, ya da vukuu ok nadirdir. Ndir olana ise mstakil olarak deger ve hkm verilmez. [36] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/5-9 [37] "Namazi kiliniz" seklindeki mcmel yetlere detaylar getiren hadisler gibi. [38] Ayetlerden maksadin ne oldugunu aiklayan hadisler gibi. Mesel "Altin ve gms biriktirenler var ya..." (9/34) yeti indigi zaman, bu sahabeye ok agir gelmisti. Gelip maksadin ne oldugunu Raslullah'a sordular. O: "Yce Allak zekti, sadece ellerinizde geride kalan mallarin onun sayesinde paklanmasi iin farz kilmistir1' buyurdu. Bunu duyunca Hz. mer tekbir getirdi. Yine "iman edip de imanlarina hibir sekilde zulm bulastirmayan-lar var ya..." (6/82) yeti indigi zaman sahabe buradaki zulmden maksadin ne oldugunu anlayamamis ve korkmuslardi. Hz. Peygamber (s.a.), Lokman sresindeki yette (31/13) de ifade edildigi gibi, sz edilen zulmden maksadin sirk oldugunu aiklamisti. [39] "Savastan geri kalmis kisinin tevbesini de kabul etti" (9/118) yetinde atifta bulunulan olayin btn uzunlugu ile hadiste anlatilmasi gibi. Bu uzun hadiste onlarin cezalandirildiklari; nce kendileriyle konusmanin yasaklandigi, sonra kadinlarina yaklasmaktan men olunduklari... detaylariyla anlatilmaktadir. [40] Nahl 16/44. [41] Mellif orada bu delillerden bahsetmemis ve konunun delillendirmeye ihtiya gstermeyecek kadar aik oldugunu, zira bunun dinde zorunlu olarak bilinen bir husus oldugunu sylemisti. [42] Kalem 68/4. [43] Hz. ise, kullandigi ifadede Hz. Peygamber'in (s.a.) ahlki ile Kur'n'i zdeslestirmistir. Bundan da, onun btn davranislarinin kaynaginin Kur'n oldugu anlami ikmaktadir. [44] Bir kimsenin ahlki, fiillerinin kendisinden kolaylikla kaynaklandigi bir halet-i rhiyyedir. Hz. ise'nin de ifadesi zere Hz. Peygamber'in (s.a.) szleri, fiilleri ve diger tasarruflari, Kur'n'dan sdir olmaktadir. Snnet dedigimiz sey ise, Hz. Peygamber'den (s.a.) sdir olan sz, fiil ve sir tasarruflardan ibarettir. Su halde snnet, Kur'n'dan sdir olmakta ve ona dayanmaktadir. [45] Nahl 16/89. [46] nc ciltte, Ikinci Tarafin Yedinci Mesele'sinde de isaret edildigi ze-re,Kur'n, her ne kadar esitli ilimleri kapsiyorsa da, ilgilendigi seylerin basinda emir ve nehiy konusu yani itikd ve amel ser' ykmllkler gelmektedir. Snetin ieriginin en nemli kismini ise, bu tr ykmllklerin aiklanmasi ve onlara detaylar getirilmesi teskil eder. Bu durumda snnet, genel ereve olarak Kur'n ierisinde mndemi bulunmus olur. Mellif, "nk emir ve nehiy, Kitap'ta yer alan seylerin basinda gelir" sz yerine "nk snnet, Kur'n'in aiklamak iin geldigi Tier-sey' tabirinin altina giren konularin beyani olmaktan baska bir sey degildir" deseydi mn daha anlasilir olacakti. [47] En'm 6/38. [48] Mide5/3. [49] Delil bu ifade ile tamamlanmaktadir. Eger bu szden maksat dinin Kur'n ve Snnet'in tamamlanmasi ile kemle ermesi olsaydi, o zaman delil olmazdi. nk bu yet indikten sonra Hz. Peygamber (s.a.) seksen gn kadar daha

yasamis ve bu sirada kendisinden szl ya da fiil birok snnet sdir olmustu. [50] Drdnc Mesele'de. [51] Yani snnet, Kitap'ta mevcut bulunan bir esasa ters dsmese, fakat kendisine taniklik edecek bir esasa da dayanmasa bu durumda hakkinda tevakkuf edilir. Kesin bir esasa ters dsmesi halinde ise reddedilir. [52] Nisa 4/65. [53] Bkz. Buhr, Sirb, 6, 8, Sulh, 13 ; Mslim, Fedil, 129 ; Eb Dvd, Akdi-ye, 31 ; Tirmiz, Ahkm, 26 ; Tefsru Sre 4/13 ; Nes, Kudt, 19 ; Ibn Mce, Mukaddime, 2, Ruhun, 20 ; Ahmed, 1/160, 4/5. Olay Mslim'in rivayetinde syle olmustur: Ensardan bir adam (Hu-meyd) , Raslullah'm (s.a.) huzurunda hurma suladiklari Harre su yollan hakkinda Zbeyir'den davaci olmustu. Ensr'dan olan zat: "Suyu sal da gesin!" demis, Zbeyir ise onun bu teklifine razi olmamisti. Derken Raslullah (s.a.) huzurunda davaya iktilar. Raslullah (i.a.), Zbeyr'e: "Ya Zbeyr! Sen sula, sonra suyu komsuna sal!" buyurdu. Ensarh kizdi ve: "Y Raslallah! Bu adam halanin oglu diye mi byle sylyorsun?" dedi. Bunun zerine Hz. Peygamber'in (s.a.) yznn rengi degisti ve: "Y Zbeyir! Sula, sonra suyu tika, ta duvara kadar geri dnsn!" buyurdu. Zbeyir, yeminle (4/75) yetinin bu hususta indigini sylemistir. Hz. Peygamber (s.a.), ilk nce Zbeyir'den komsusuna karsi msamahali davranmasini ve sulamanin en az derecesi ile yetinmesini, ondan sonra da suyu hemen ona salivermesini istemisti. Ensr, bunu anlamayip stelik kt bir sekilde yorunca, bu kez Hz. Peygamber (s.a.), Zbeyr'e ser' hakkini tam olarak kullanmasini ve toprak suya iyice kanincaya kadar suyu kendisinde tutmasini emretti. [54] Nisa 4/59. [55] Ibn Kayyim, I'lmu'l-muvakkin'de syle demektedir: Btn mslman-lar, meseleyi Allah'a birakmaktan maksadin, Kur'n'a basvurmak; Raslullah'a (s.a.) birakmaktan maksadin da, hayatinda iken bizzat kendisine, lmnden sonra da snnetine basvurmak oldugu konusunda icm etmislerdir. [56] Mide 5/92. [57] Nr 24/63. [58] Nisa 4/80. [59] Hasr59/7. [60] Mecmau'z-zevid'de Cbir'den (r.a.) yapilan rivayete gre Raslullah (s.a.) syle buyurmustur: "Kime benden bir hadis ulasir da onu yalanlarsa, bu haliyle o kisiyi yalanlamis olur: Allah'i, Rasln ve o hadisi kendisine ulastirani." Tabern, el-Evsatta zikretmistir. Senedinde Mahfuz b. Misver vardir. Ibn Eb Hatim onu zikretmis; fakat hakkinda ne cerh ne de ta'dle delalet eden bir ifade kullanmamistir. [61] Hadisin basinda: "Haberiniz olsun! Bana Kitap ve onunla birlikte onun gibisi de verilmistir" ifadesi vardir. Sonunda ise: "Haberiniz olsun! Size ehil esekler, yirtici hayvanlardan kpek disli olanlar, aranizda muahede olanlara ait buluntu mallar da hell degildir" ilavesi vardir, bkz. Eb Dvd, Snnet, 5 (4/200), Imre, 33; Tirmiz, Ilim, 10; Ahmed, 2/367, 4/132. [62] Eb Dvd, Snnet, 5 (4/200). [63] Ilgili hadisler daha nce gemisti [3/372]. [64] Yani son rnek. [65] Sahifede ne oldugu sorulunca: "Diyet, esirin saliverilmesi ve kfire karsili mslmanm ldrlmemesi" diye karsilik vermistir, bkz. Buhr, Ilim, 39 [66] Metinde geen sarf, nafile; adi de fariza anlamlarina da gelmektedir, Nihye, 3/24. () [67] bkz. Buhr, Fedilu'l-Medne, 1 (2/220) ; Cizye, 10 ; Ahmed, 1/100, 2/126.

[68] Ebu Davud akdiye,11;Tirmizi,ahkam,3;Nesai, Kudat 11, ibn Mace Menasik,38;Ahmed,1/37,5/230,236 [69] Ahmed, 4/146, 156. Hadisin senedinde, gvenilirligi tartismali olan Derrc Eb's-Semh vardir. [70] Buhr, Ilim, 34 ; Mslim, Ilim, 13. Daha nce gemisti [1/74]. [71] nk bu sz, terkip bakimindan kt ve Hz. Peygamber'in (s.a.) essiz slubunden ok uzaktir. [72] Yani Raslullah'in (s.a.) Zbeyir lehine vermis oldugu hkm, icml ya da uzaktan da olsa Kur'n'da var midir? Mellif bu sorunun cevabini Drdnc Mesele'ye havale etmistir. Nitekim nc itiraz noktasinin cevabini da oraya havale edecektir [73] Itiraz syleydi: Snnetin terkedilerek sadece Kur'n'a uyulmasini yeren hadisler vardir. Eger snnetin ierigi, Kitap'ta bulunsaydi, o takdirde Kitap ile amel halinde snnet hibir sekilde terkedilmis olmazdi. () [74] Burada mellif syle bir itiraza cevap vermektedir: Birinci cevapta ileri srlen husus ikinci itiraz noktasi iin geerli degildir, zellikle de snnet ile Kitab'in ayri ayn seyler oldugunu syleyen aik hadisler var ve snnetin ihtiva ettigi ve Kur'n'da asli esasi bulunmayan konularda bu gayet aiktir. Nitekim hadislerde yer alan Allah'in Raslnn (s.a.) haram kildigi da aynen Allah'in haram kildigi gibidir." "Bana Kitap ve onunla birlikte onun gibisi de verilmistir" ifadeleri bunu aika ortaya koymaktadir. Mellif bu muhtemel itiraza, bkm itibariyla snnetin Kitep'tan farkli olmasi, onun Kitap'tan mstakil olarak dsnlmesini sahih kilmistir; dolayisiyla snnet, "Kur'n gibisi" gibi nitelemelere de elverisli hale gelmistir... diyerek cevap vermektedir. [75] Onlar grslerini "herseyin Kur'n'da aiklamasi oldugu" noktasi zerine bina etmislerdi. Bu haddizatinda dogru olan birseydir; ancak bunlarin al-danmis oldugu husus kendilerini snnetten mstagni addetmeleri ve Kur'n'i kendi arzu ve heveslerine uygun bir sekilde tevillere kalkismalaridir. [76] Yani Kitap'la yetinme ve snneti terketme konusunda. [77] Dolayisiyla onu atmadan bahsetmenin bir anlami yoktur. Ister Hz. Peygamber'in (s.a.) hata edebilecegi, ancak hatasi zerinde birakilmayacagi ve mutlaka Allah Tel tarafindan tashih edilecegi grsnden, isterse onun ictihadlarinda hi hata etmeyecegi grsnden -ki bu ikincisi onun Ki-tab'a ters dsecek bir hkm getirmeyecegi konusunda daha da kesin bir grs olmaktadir-- hangisinden hareket edecek olursak olalim, her iki takdire gre de snnetin atilmasinin bir mnsi olmaz; zira Kitap ile snnet arasinda eliski olmasi mmkn degildir. [78] Ve bu durumda Kitap snneti iine almis olur. Bu durumda meselenin aleyhine delil olarak kullanilan bu badis tersine isleyerek lehine bir delil haline dnsr. Nitekim drdnc itiraz noktasinda da durum ayni olmustu. Mellifin muradi budur. [79] Mecmau'z-zevid'de Ahmed ve el-Bezzr'dan nakledilmistir. Rvileri, Sahih'in raviteri olmaktadir. Ancak onun rivayeti mellifin buradaki rivayetinden biraz farklidir. [80] Enfl 8/2. [81] Zmer 39/23. [82] Mide 5/83. [83] Bu yerinde bir izah degildir. nk hadisin Kur'n'da olmayan bir mnyi iermesi, ona zit olmasini gerektirmez. [84] Rmuzu'l-Hads'te, el-Hkim'den rivayet edilmistir. [85] Burada snneti de zikretmesi, meliifin amacina uygun dsmemektedir. nk o, "snnetin Kitap'ta bulunanlar zerine yeni birsey getirmedigi, bilakis onun sadece bir aiklama oldugu, Kitab'a uygun olaninin kabul edilip, ona ters dseninin kabul edilmeyecegi" hususunu delillendirmek istemektedir. Dolayisiyla bunun isbati iin sadece Kitab'a uygunluktan sz etmesi gerekirdi. [86] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/9-21 [87] Nisa 4/115. [88] Hasr59/7.

[89] Hasr59/7. [90] Hadis daha nce gemisti, bkz. [ 3/368]. [91] Nisa 4/119. [92] Hasr59/7. [93] Hasr59/7. [94] ibn Abbs'tan syle dedigi rivayet edilir: "Ilerinde bence en st dzeyde rizaya ulasmis Hz. mer gibi insanlarin da bulundugu kendilerinden razi olunan adamlar, benim yanimda, 'Raslullah'm (s.a.) gnes doguncaya kadar sabah namazindan sonra, gnes batmcaya kadar da ikindiden sonra namaz kilmayi yasakladigi'na dair taniklik etmislerdir." [95] Ahzb 33/36. [96] Efendisinden ocuk doguran cariyeler. () [97] Nisa 4/59. [98] Nahl 16/44. [99] Raslullah'i (s.a.) kastetmektedir. Snnet Kur'n'i tefsir etmektedir. Snneti iste bunun iin rivayet etmektedir. [100] Meshur Cibril hadisinde. () [101] Bu devlet baskaninin, mrtedleri ldrmek gibi serl hadleri uygulama suretiyle dinin esaslarini korumasi yoluyla olur. [102] Mellif ncsn zikretmemistir. Onu da syle belirlese sz tamamlanmis olurdu: 3) Nefsin yok olma aisindan korunmasi yani onu ortadan kaldirmaya ynelik eylemlere karsi korunmasi. Bunun iin de ceza hkmler konulmustur. Ancak mellif kisas ve had cezalarim tamamlayici unsurlardan mtalaa etmekte, esastan kabul etmemektedir. Nitekim Maksid blmnde gemisti. O zaman nc esas nerede kalmaktadir? Buna syle cevap verilebilir. Mellif nefsin bekasinin srdrlmesi esasini iki kisma blmstr: 1) Nefsi ieriden koruma, 2) Disaridan koruma. Bu ikisi birinciye eklendigi zaman hepsi eder ve szde de eksiklik kalmaz. [103] Had ve kisas cezalarinin konmasi, nefse rcz olabilecek durumlarin dikkate alinmasi vb. gibi durumlar nefsin korunmasi ilkesini tamamlayici unsurlardan olmaktadir ve hepsi de onun yok olmasi aisindan ele alinmakta ve beksini srdrmeyi amalamaktadir. Sz edilen nc tamamlayici unsur iste budur. Geri bu tamamlayici unsuru buradaki degerlendirisi ile Maksid blmndeki degerlendirisi farkli ise de, her biri kendi zaviyesinden sahih oldugu srece byle farkli degerlendirmeye mani bir durum yoktur. [104] Yani nefsin korunmasi kismina. Tamamlayici unsurlari kismina girer demeyi de kastetmis olabilir. Hepsi de -mellifin de dedigi gibi- esas olarak Kur'n'da vardir. [105] Ser'an mesru olan alis-veris gibi bedelli ve hibe, miras gibi bedelsiz mlkiyeti isbat ve nakleden yollar vasitasiyla. [106] Bu durumda ihtiya iin yeterli olan mali sirf ogaltmak iin yapilan retim zarriyyttan olmaz. Bu mn metindeki "yefi" kelimesinin aslinda "yefn" olmasi gerektigi seklinde byledir. [107] Bu durumda ise zarur ihtiyaca cevap veremeyecek noksanliktaki malin nemalandirilmasi zarur olacak, fazlasi ise korunmasi zarur olan kisma girmeyecektir. Bu mn metnin "yef" seklinde alinmasina gredir. Her iki sekilde de mn dogru olmaktadir. [108] Bu, malin israf, hirsizlik, yangin ve diger telef edici durumlardan korunmasi sekliyle olmaktadir. [109] Bu konudaki asil, malin mlkiyete konu olmasinin sahihligi Idi. [110] Itlaf iermeyen gasp halinde tazir, hirsizlikta had, itlaf durumunda tazmin sz konusu olur. Bu meyyide, malin mlkiyete konu olmasi esasini korur. Taziri gerektiren durumlardan biri de kumardir; onun hakkinda zel bir had gelmemistir.

[111] Yani iyi ve temiz olan seylerin yenilmesini, israf ve asiriliga kailmamasi-ni vb. bildiren yetler yoluyla aiklanmistir. [112] Alimler, tazir cezasinin islenen suun cinsine ve vasfina yani byklk ve kklk durumuna gre belirlenecegini sylemislerdir. Bu tazir (zecr) hakkinda byledir. ki cezasinda da durum aynidir. Onun hakkinda da Kur'n'da zel bir nass bulunmamaktadir. Snnette de onun hakkinda belli bir had cezasi belirlenmemistir. Ashap Hz. Peygamber (s.a.) devrinde iki ienleri bazen pabularla, bazen hurma dallariyla belli bir sayida olmaksizin patakliyorlardi. Seksen sopa seklinde belirlenmesi ise iftira haddine kiyas sonucunda olmustur. Nitekim Hz. mer dneminde konu ile ilgili yapilan istisare sirasinda Hz. Ali syle demistir: "Kisi itigi zaman sarhos olur, sarhos oldugu zaman hezeyanda bulunur, hezeyanda bulununca da iftira eder." [113] Namaza nisbetle necasetin "hafife" ve "galza" diye ikiye ayrilmasi ve bunlardan belli bir miktarin namaz kilinan yerde ya da namaz kilanin zerinde olmasi halinde namaza zarar vermemesi byle bir ruhsatin sonucudur. () [114] Yani Kur'n'da yer alan bu gibi ruhsat hkmleri, glgn kaldirilmasi genel esasinin birer rnekleri mahiyetindedir. () [115] Hayvanda bulunan kan -ki necistir- iki byk boyun damarinin kesilerek akitilmasi gibi bir islem olmaksizin tam olarak bedenden ayrilmaz ve bylece beden temizlenmis olmaz. Av, bu ameliye gereklesmemekle birlikte hell kilinmistir. Bu helllik glgn kaldirilmasi ilkesinin gerektirdigi bir ruhsattan baska birsey degildir. Mellif az nce bogazlama ve av hkmlerini nefsin korunmasi ilkesinin tamamlayicilarindan saymisti. [116] Talkin en fazla sayisiyla sinirlandirilmasinda, kadin iin bir kolaylik ve ona dokunacak sikinti ve zararin kaldirilmasi vardir. nk defa bosandiktan sonra artik kocasi ile ilgisi kalmayacak ve bir baskasi ile evlenebilme imkni bulacaktir. Bu ise neslin korunmasi ilkesine yardimci olacaktir. [117] Talkin bulunmamasinda temelde byk bir sikinti ve glk vardir ve bunu talki mesru grmeyen kavimler ok iyi bilirler. nk talk da bir tr zmdr ve yeni evliliklere imkn verir. Zamanimizda gze arpan asiri bosama hadiseleri ise dinin znden kaynaklanmayan, bilakis onun hakem usl vb. hkmlerinin ihmalinden dogan ve ahlk kntnn gstergelerinden biri kabul edilen bir 'olgudur. [118] Kadinin, esinden mehri ya da belli bir bedel karsiliginda ayrilmasi. () [119] Aslinda uygun olani, bunun avin mubah kilinmasi ve yardimlasmada oldugu gibi nefsin korunmasi konusunda hciyyttan olan seylerden sayil-masidir. nk bununla nefse, onun korunmasini glendirecek sekilde bir genislik getirilmektedir. [120] Dolayisiyla ruhsat seklinde akla -ister yenilecek ister iilecek sey olsun- zarar verecek seylerin alinmasi yoluyla da olsa, nefsin korunmasina ncelik verilir. [121] Bu ilke Kur'n'da aik bir sekilde ortaya konulmustur. Dolayisiyla Kur'n zikredilenlerin hepsini kapsamakta ve onlar iin kll bir esas olmaktadir. Buna ragmen bazilari Kur'n'da mufassal olarak da gelmistir [122] Yani nassla degil de ictihdla tefemi eden kll esaslara bagli seylerdir. [123] Bu meyanda Kur'n ile paralellik arzedecek mahiyette snnetin belirledikleri ok azdir. Geri kalan kisim itihada birakilmistir. [124] Mslim, Sayd, 15, Afime, 32 ; Tirmiz, Sayd, 9. [125] En'm 6/145. [126] Pislik yiyen basibos sigir, tavuk gibi hayvan. () [127] Eb Dvd, Afime, 24, 33. [128] ekirge gibi. [129] Kabaktan oyulmus kap. () [130] Ziftlenmis toprak kap, kp. () [131] Agatan oyularak yapilmis kap, fii. ()

[132] Bu kaplarda sira (nebz) tutulmasinin yasaklanmasi sedd-i zera ilkesinden hareketle olmaktadir. nk bu gibi kaplar, iine konulan sirayi abucak saraplastiriyordu ve genelde ikiler bu tr kaplarda tutuluyordu, iki yasagi gelince, yasagin iyice yerlesebilmesi iin Raslullah (s.a.) bu kaplarda sira tutulmasini dahi yasakladi. Haramlik hkm iyice yerlesip, nefisler bu yasak hkmne artik alisinca bu kaplarin kullanilmasi yasagindan dolayi sikintiya dslmesi de sz konusu olunca, Ras-lullah (s.a.) onlara btn kaplarin kullanilmasini mubah kaldi; bir kayitla ki asla sarhosluk verici bir iki imeyeceklerdi. Gereke varken haram kilma esasi galebe aldirilmis ve bu gibi kaplarda sira tutulmasi dahi yasaklanmisti. Gereke ortadan kalkinca da asl hkm olan ibhaliga dnlmst. Bunun ister bir itihadi tasarruf, ister vahye mstenid oldugunu syleyelim, sz konusu olan her halkrda Raslullah'in beyanidir. [133] Muvatta, Dahy, 8. [134] Eb Dvd, Esribe, 5 ; Tirmiz, Esribe, 3. [135] Yani bu sekilde elde edilen siranin yasaklanmasi, hizla kpk atarak sarhosluk verici bir hal almasi zelligi sebebiyledir. () [136] Buhri, Zebih, 2, 7-10 ; Mslim, Sayd, 2, 3, 6 ; Eb Dvd, Edh, 23. [137] Eb Dvd, Edh, 22. [138] Buhr, Zebih, 2, 3 ; Mslim, Sayd, 1-3 ; Eb Dvd, Edh, 22. [139] Daha nce geti. bkz. [3/86]. [140] Hadis iin bkz. Buhr, Hudd, 23 ; Ahkm, 29 ; Eb Dvd, Talk, 34 ; Nes, Talk, 43. "ocugun yatak sahibine ait olacagini ve zina edenin ise mahrum kalacagini" ifade ettikten sonra Sevde bt. Zem'a validemize, Zem'a'nin olduguna hkmedilen kisinin yaninda rtnmesini emretmistir. nk yargiya gre her ne kadar bunlar kardes oluyorlarsa da, ocuk Utbe'ye aik bir sekilde benziyordu. Bu durumda Raslullah (s.a.), bir taraftan ocugu yatak sahibine hkmederken, mahremiyet konusunda da zina edene hkmetmis oluyor ve bylece ihtiyatli hareket etmis oluyordu. [141] Eb Dvd, Edh, 22. [142] Eb Dvd, Taharet, 34 ; Tirmiz, Taharet, 49. [143] Kullanilan bu kuyudan su ekerken iinden bazi pis maddeler de ikmakta idi. Durumu Raslullah'a ilettiklerinde, suyun yaratilistan temiz oldugunu ve onu hibir seyin pis kilamayacagini beyan buyurdu. Diger rivayetlerde "Rengi veya tadi veya kokusu degismedike" ilavesi bulunmaktadir. Bu durumda pis olduguna dair bir belirti -ki bu renk, tad ya da kokudur- bulunmadika hkm temizlik tarafina ait olacaktir. [144] Yani silahla veya av hayvani vasitasiyla vurulan ve hemencecik orada leni ye. () [145] bkz. Nihye, 3/45. Iinden pis maddelerin ikmasina ragmen suyun temizlik hkmne katilmasi ile avin haramlik hkmne katilmasi arasinda su benzerlik vardir: Raslullah (s.a.) her iki konuda da asil olan ile amel etmistir. Suda asil olan temizliktir. Avda ise asil olan haramliktir; nk onda ser" uslne uygun bir bogazlama islemi yoktur. Dolayisiyla avin helalligi, aslin hilafina bir takim sartlara bagli olarak taninan bir ruhsattir. Dolayisiyla bu sartlarin tahakkuk etmemesi halinde asil ile hareket edilerek onun haramlik hkmne katilmasi yoluna gidilmistir. [146] Tirmiz, Rad', 4 ; Ahmed, 4/7, 8. Ukbe b. Haris, Eb Ihb'in kizi ile evlenir (veya evlenmek ister) ve bir kadin gelerek hem Ukbe'yi hem de evlendigi kadim emzirdigini syler. Ukbe dogru Medine'ye gider ve durumu Raslullah'a (s.a.) arzettikten sonra aldigi cevap zerine kadindan ayrilir. Bu olay hakkinda syle bir yorum yapmislardir: Raslullah (s.a.) burada takva ve vera ile hareket etmeye, zayif da olsa spheli seylerden kainma geregine irsadda bulunmustur. nk Sri' Tel, kadinin st haramligi konusundaki iddiasinin dinlenmesi iin bazi sartlar koymustur ve bu sartlar bu olayda mevcut bulunmamaktadir. Dolayisiyla bu olayda sartlarin geregi olarak kadinin sznn dikkate alinmamasi ve bu evliligin haram-ligina hkmedilmemesi gerekirdi. Buna ragmen Raslullah'in {s.a.} ayrilmalarini istemesi, spheli seylerden kainilmasi geregi ilkesinin bir sonucu olmustur. [147] Mesel velisiz aktedilen ve henz zifaf gereklesmeyen nikh gibi. Byle bir nikhta, zifaftan nce talkin vuku bulmasi halinde herhangi bir sey gerekmemektedir. Zifaftan sonra talkin vukubulmasi halinde ise durumda ve hkmde her iki aslin hkmne katilmaktadir.

[148] Tirmiz, Nikh, 14 ; Eb Dvd, Nikh, 9 ; Ahmed, 6/166. [149] Eb Dvd, Tahre, 41; Tirmiz, Tahre, 52 ; Ibn Mce, Tahre, 38. [150] Ibn Mce, Sayd, 9 ; Eb Dvd, Afime, 31. [151] Mide 5/45. [152] Nisa 4/92 [153] Kiyas mecrasina sokulabileceklerle ilgili drdnc misalde. [154] Teysr sahibi hadisin serhi konusunda sunlari sylemistir: "Gurre", A-rapa'da kle ya da cariye demektir. Fukahya gre ise, degeri diyetin onda birine ulasan kledir. [155] Eb Dvd, Edh, 18 ; Tirmiz, Sayd, 10. [156] Nisa 4/11. [157] Cbir hadisinde belirtildigine gre, Sa'd b. er-Rab'in karisi iki kiziyla birlikte Raslullah'a (s.a.) gelmis ve ocuklarin amcasinin kardesinin malinin tamamini aldigini, kendilerine bir sey vermedigini sylemisti. Bunun zerine Raslullah (s.a.) iki kiz iin te ikinin, anneleri iin sekizde birin, kalanin da amcanin olacagina hkmetti. [158] Bu genelleme ceninin dsrlmesi durumunda gurre denmesi hkm konusunda aik degildir. nk bu hkmde ne can diyeti, ne de organ diyeti denmemekte, nevi sahsina mnhasir bir hkm olmaktadir. [159] Dokuzuncu Mesele'de. Orada seriatin sadece belirli sahislar ya da kesimler iin olmadigi ve btn insanlar iin genel oldugu gemisti. Burada ise hakkinda hkm bulunan mnya (illet) dayandirilan bir umumlik sz konusu olmaktadir. Mesel "hamr" kelimesinin -her ne kadar sifat itibariyla kapsamasa bile- mn itibariyla "nebz"e de samil oldugunu syleyerek, onun da haram kabul edilmesi gibi. [160] Bu tabi ki Raslullah'in (s.a.) ictihd edebilecegi ve bu meyanda kiyas yapabilecegi grsne dayanmaktadir. Bazilari ise Raslullah'in (s.a.) ictihd edemeyecegini ve onun her szn vahye dayandirmak zorunda oldugunu sylerler. [161] ikinci Mesele'de. Orada sonu itibariyla kesin bir asla ikan zannnin, kat'nin hkmn alacagi belirtilmisti. [162] yle anlasiliyor ki bundan maksadi Islm dneminde aktedilen rib muameleleridir. nk tesre konu olan budur. Cahiliye dneminde aktedilen rib da buna katilmistir. [163] Bakara 2/275. [164] Bakara 2/279. [165] Bu hadis Veda hutbesinde sylenmistir. Bu tasarruf Raslullah'tan (s.a.) ya kiyas yoluyla ya da zihinlerimizde kiyas mecrasinda cari olan vahiy yoluyla sadir olmustur. Buraya kadar olanin, hkm belli olan iki u tarafin hkm arasinda gidip gelen seyler hakkinda rnek olmasi mmkndr. Syle ki Allah Tel ribyi haram kilmistir. Yine O: "Inkr edenlere, eger vazgeerlerse, gemislerinin bagislanacagini... syle" (Enfl 8/38) buyurmustur. Bu durumda cahiliye ribsi, affedilen ve akdi yrrlkte olanla, btil olup akdi geersiz olan, yani her ne kadar akdin mcerred husul affedilmis, olsa bile geerli olmayacak ve zerine herhangi bir hkm terettp etmeyecek bir tasarruf arasinda mtereddit kalmistir. Iste Raslullah (s.a.) onu da diger rib esitleri arasina katmis ve iptal etmistir. Buna gre, zihinlerimizde kiyas mecrasinda cri olan kisma ilk rnek "Durum byledir ve bu nasslarda sz konusu olan yasak, karsiliksiz olan bir fazlalik yzndendir. ..." diye baslayan sz olacaktir. Bu izah daha nceki szne de uygun olmaktadir. Keza rib iin illet olmaya elverisli seyi zikrederken, cahiliye ribsmda illet olacak seye isarette bulunmamistir. Geri mellif, hkm belli iki utan birine katma ile ilgili sz tamamlamis ve burada kiyas mecrasinda car olan kisma gemisse de, yaptigimiz izah daha makul gzkmektedir. [166] Yani mbadele edilen her iki malin da elden ele karsi tarafa verilmeyip, bir tarafin tecil edilerek ertelenmesi hali. () [167] Burada syle bir itiraz yneltilebilir: Bazen bu denilen sakinca olmayabilir. Mesel iyi kalitede olan az bugdayin, dsk kalitede olan fazla miktardaki bugdayla satisinda oldugu gibi. Bir taraf miktar olarak fazlalik alirken, br

taraf da kalite stnlgne sahip olmaktadir. Dolayisiyla karsiliksiz bir fazlalik yoktur, denilebilir. Ancak burada da, hangi tarafin krli ikip, hangi tarafin kaybettigi bilinmeyecek kadar bir aldanma (gabin) durumu vardir ve bylesi bir gabinde akdin yasak olmasini gerektirir. Baska limler bu yasagi, melliften farkli olarak sedd-i zera ilkesi ile talil etmislerdir. [168] Yani illeti ve altin, gms ve gida maddeleri ile diger maddeler arasindaki ayirimin hikmeti tam olarak kavranamamistir. Neden bu iki grup maddelerin kendi cinsi ile mbadelelerinde fazlalik ve nese riblari doguyor da,_ digerlerinin mbadelelerinde dogmuyor? Bu konuda Ibnu'1-Kay-yim'in I'lmu'l-muvakkin adli eserinin ikinci cildine bkz. Orada sadra sifa verici yeterli bilgi bulunmaktadir. [169] Bu meyandaki aiklamalardan sayilabilecek bir uygulama da syledir: Raslullah (s.a.) iki kle karsiliginda bir kle satin almistir. Bir baska uygulamada _ord un un donatimi iin yeterli deve kalmayinca, Abdullah b. Amr b. elAs'a gelecek senenin zekt develerinden denmek zere iki deve karsiliginda bir deve olacak sekilde deve alinmasini emretmistir. [170] Mellif kesin olarak kiyastandir gibi bir ifade yerine byle bir ifadeyi kullanmayi tercih etmistir. nk ifade ettigi gibi bu konu, mnsi aiklik kazanmamis en kapali konulardan biridir. Belki de konu bir illete mebn olmayip tamamen taabbuddir ve o zaman kiyasa mahal olmasi dsnlemez. Sonra bu aiklama, Raslullah'm (s.a.) ictihd edemeyecegi grsnde olanlara gre sadece vahye dayali da olabilir. Veya Raslullah'm ictihd edebilecegi grsne gre bir kismi vahye mstenid, bir kismi ise kiyasla olabilir. [171] Yani anne zerine nikh aktedip, zifaf gereklesmeden nce bosamasi ve kizi ile evlenmesi hali kastedilmektedir. Eger byle bir durum yoksa yani kiz zerine akit yapilmis veya anne ile zifaf gereklesmisse, bu durumda anne ya da kizla evlenmek ebed olarak haram olacagindan haramligin cem durumuna tahsisinin bir anlami olmaz. [172] Nisa 4/24. [173] Daha nce gemisti bkz. [3/192]. [174] Eb Dvd, Tahre, 41; Tirmiz, Tahre, 52 ; Ibn Mce, Tahre, 38. [175] Nisa 4/11. [176] Nisa 4/11. [177] Nisa 4/176. [178] Buhr, Feriz, 5, 7, 9, 15 ; Mslim, Feriz, 2, 3. [179] Nisa 4/23. [180] nk konu itihada birakildigi zaman, tereddde mahal olacak ve bosluk dogacaktir. [181] Tirmiz, Rad', 1 ; Ahmed, 2/182. [182] Bakara 2/126. [183] Ankebt 29/67. [184] Raslullah (s.a.) bu duasinin yaninda Medine'nin s'ma, mddne (l letleri) de bereketli olmasi iin de duada bulunmustur. Medine'nin sikintilarina katlanan kimseler iin kiyamet gnnde kendisinin onlara sefaati ve tanik olacagini ifade buyurmustur. [185] Mslim, Hacc, 459 ; Ahmed, 1/181. [186] Mslim, Hacc, 460. [187] Buhr, Medine, 1; Mslim, Hacc, 469. [188] Buhr, Medine, 1. [189] Hacc 22/ 25.

[190] Bakara 2/282. [191] Buhr, Hayz, 6 ; Mslim, mn, 132. Din noksanliktan maksat da kadinin hayiz sebebiyle bazi din ykmllkleri eda edememesidir. [192] Ibn Abbs, Raslullah'in yemin ve bir sahitle hkmde bulundugunu sylemistir. [193] l-i Imrn 3/77. [194] Ysuf 12/72. [195] "Cu'l" ya da "cele", bir isin yapilmasi karsiliginda konulan dldr. Mesel, kaybolan bir deve hakkinda: "Kim devemi bulur getirirse ona su kadar para verecegim" denilmesi gibi. () [196] Nisa 4/6. [197] Tevbe 9/60. [198] Icre-i adem konusunda Kur'n'da en aik olani rad yani st annelik zerine yapilan icaredir. Hatta bazilari: "Kur'n'da caiz olan icare sadece stannelik hakkinda gelmistir" demisler ve: "ocugu sizin iin emzirirler-se, onlara cretlerini deyin" (Talk 65/6) yetini delil olarak kullanmislardir [199] Bunu izah sadedinde syle demislerdir: Peygamberlik sresi yirmi senedir. Bunun ilk alti ayi sdik rya seklinde olmustur. Bu dnemin, nbvvetin tmne nisbeti de kirk altida birini teskil etmektedir. Bu izah, her ne kadar bazilarini tatmin etmese de aiktir. Sonra Raslullah'm (s.a.) ogu zaman ashabina: "Rya greniniz var mi?" diye sormasi ve anlatilan ryalari yormasi da, diger ryalarin onun tarafindan Kur'n'da geen ryalara katildigi anlamina gelir. [200] Mesel rya ve hulm yani ds ayirimi yapmis ve ryanin Allah'tan, dsn de seytandan oldugunu sylemistir. [201] Daha nce geti bkz. [2/46). [202] Ikinci Mesele'de [3/16] . Orada bu hadisi, kat' bir asla ikan ser' zann delil kabilinden saymisti. nk bu mn seriatin cz'i klli pek ok yerinde bulunmaktadir. Snnet, esitli yerlerde daginik olarak islenen bu mnyi genel bir prensip halinde vaz'etmisti. Bu yaklasim sanki daginik olanlarin birlestirilmesi ve czilerden klliye ulasilmasi ve detaylarin icmali anlamindadir. Bu durumda bu yaklasim, diger yaklasimlarin tersine bir grnm arzetmektedir. Biraz dsnlnce, bunun nadir oldugu ve bu yaklasimin asil meselede savunulan teze yalniz basina temel teskil edebilecek durumda olmadigi, bunun ancak diger yaklasimlarla birlikte ele almdigi zaman mmkn olabilecegi grlecektir. Eger mellifin maksadi tezi isbat iin bu yaklasimlardan her birinin yalniz basina yeterli oldugunu ifade ise, bu ancak nc (c) yaklasimda tam olarak, ikinci (b) yaklasimda ise biraz zorlama ile ortaya ikmaktadir. Birincide ise ancak kastettigi yol zere ortaya ikacaktir. Digerlerinde ise, meselenin isbati iin bunlar yalniz baslarina yeterli ve ortaya ikacak mskilleri giderebilecek durumda degildir. Bizzat mellif de altinci yaklasima nakis oldugu gerekesi ile itiraz etmistir. Oysa ki onunla ilgili on tane rnek vardir ve bu konuda daha baska hadisler oldugunu belirtmistir. Hal byle iken tek bir rnegi bulunan bu besinci yaklasim yalniz basma tezin isbati iin nasil yeterli olabilir? Ancak ilk bes yaklasimin birlikte ele alinmasi kastediliyor-sa, o zaman byle bir itiraz varid degildir [203] Bu altinci yaklasim, geen ikinci yaklasimdan daha hussi bir anlam tasimaktadir. Orada sz konusu olan limlerce yaygin olarak bilinen ve istenilen ya da yasaklanilan ser' bir hakikatin veya sartlarinin veya keyfiyetinin vb. beyani mahiyetindedir. Burada sz edilen ise, sadece mcmel olan lfzin lgav vaz1 aisindan beyani hakkindadir. [204] Yani geen bes yaklasimdan hareketle degil. [205] Buhri, Tefsru sureti 65/1 ; Mslim, Rad', 66-72 ; Eb Dvd, Talk, 4. [206] Talk 65/1. [207] Buhr, Talk, 41 ; Mslim, Rad', 103 ; Eb Dvd, Talk, 39. [208] Talk 65/1. [209] Bakara 2/234.

[210] Talk 65/4. [211] Bakara 2/59. [212] Israilogullarina: "Su sehre girin, orada dilediginiz gibi bol bol yiyin, secde ederek kapisindan girin 'hitta'yani "bagisla' deyin..." (2/58) denmis, onlar ise tahil anlamina gelen "Habbe f sa're" diyerek kendilerine emredilen sz degistirmisler ve sehre secde yerine kilari zerine srnerek girmislerdir, bkz. Buhr, Tefsru sureti 2/5 ; Mslim, Tefsir, 1. [213] Bakara 2/125. [214] Bakara 2/158. [215] Eb Dvd, Mensik, 56 ; Tirmiz, Hacc, 38 ; Nes, Hacc, 161,166. [216] M'min 40/60. [217] Tirmiz, Tefsru sureti 2/16, 40. yetin devami: "Bana ibdet etmeyi byklklerine yediremeyenler alalmis olarak cehenneme gireceklerdir" seklindedir. () [218] yetteki "Tan yerinde" kaydi, mnnin birok sahabeye kapali kalmasi ve zahirin murad oldugunun anlasilmasi zerine sonradan inmistir. Bu kayit olmaksizin ilk indiginde, bazi sahbler ayaklarina beyaz ve siyah olmak zere iki iplik bagliyor ve ona bakarak imsak vaktinin girip girmedigini grenmeye alisiyorlardi. Birisi de -ki Adiyy b. Htem'dir- yastiginin altina beyaz ve siyah iki iplik koyar ve vaktin girip girmedigini anlamak iin ona bakarmis. Sonra Raslullah'a onlarin sahici iplikler mi oldugunu sorunca ona (anlayisinin kit oldugunu ima ile) "Sphesiz senin yastigin (veya ensen) ok enlidir. Aksine maksat gndzn aydinligi ile, gecenin karanligidir" seklinde cevap vermistir. Bundan sonra "Mine'1-fecr = Tan yerinde" kaydi inmistir ve bylece beyaz ve siyah iplikten maksadin gndz ile gece oldugunu anlamislardir. Eger yet daha basta bu sekilde inmis olsaydi, o zaman ne Adiyy yastiginin altina beyaz ve siyah olmak zere iki iplik koyar, ne de konu ile ilgili soru soran olurdu. Bu itibarla eger mellif rnek verirken yeti ilk haliyle "Tan yerinde" kaydi olmaksizin alsaydi, daha aik ve konuya daha uygun olurdu. [219] Bakara 2/187. [220] Buhr, Tefsru sureti 2/28 ; Mslim, Siym, 33. [221] Buhr, Tefsru sureti 2/42, Cihd, 98; Mslim, Mescid, 202 ; Eb Dvd, Salt, 5. [222] l-i Imrn 3/185. [223] Buhr, Cihd, 73 ; Tirmiz, Tefsru sureti 3/22. Bu rnek aik degildir. nk bunda Kitap'ta yer alan bir kelimenin lgat aisindan bir tefsiri bulunmamaktadir. [224] Buhr, Edeb, 6 ; Mslim, mn, 143. [225] Nisa 4/31. [226] Yani altincidan nce geen bes yaklasimin. [227] Hadisin basinda: "Haberiniz olsun! Bana Kitap ve onunla birlikte onun gibisi de verilmistir " ifadesi vardir. Sonunda ise: "Haberiniz olsun! Size ehl esekler, yirtici hayvanlardan kpek disli olanlar, aranizda mukade olanlara ait buluntu mallar da hell degildir " ilavesi vardir, bkz. Eb Dvd, Snnet, 5 (4/200), Imre, 33 ; Tirmiz, Ilim, 10 ; Ahmed, 2/367, 4/132 [228] Enfl8/72. [229] Nisa 4/141. [230] Hasr 59/20. [231] nk esit olmama alani yetin devamindaki: "Kurtulusa ermis kimseler cennetliklerdir" buyrugu ile belirtilmektedir. [232] Sahifede ne oldugu sorulunca: "Diyet, esirin kurtarilmasi ve kfire karsilik mslmanin ldrlmemesi" diye karsilik vermistir, bkz. Buhr, Ilim, 39. Sahifenin muhtevasi genis olarak daha nce gemisti [4/16-17]. ()

[233] Yani diyet ile esirin kurtarilmasini. () [234] Bakara 2/178. [235] Ra'd 13/25. [236] Nahl 16/72. [237] Mslim, mn, 122. [238] Mslim, mn, 124. Mellif, Hz. Ali'nin sahifesinde yer alan develerin yaslarina deginme-mistir. Keza, Zbeyr lehine verilen hkme itiraza karsi cevaba da temas etmemistir. Oysa ki daha nce buna deginecegini sylemisti. Ancak syle denilebilir: Bu, hkm belli iki utan birine kiyas ya da ictihd yoluyla katma demek olan drdnc yaklasim ierisinde mndemi bulunmaktadir. O yzden de aynca temas etme geregi duymamistir. [239] nk Muz, snnete bas vurdugu zaman, o konunun aslinin Kur'n'da olmadigim sylememistir. Bilkis onun sz sunu ortaya koymaktadir: Hkm aik olarak Kitap'ta bulamadigi zaman, onu aiklamak zere snnete, onda da olmazsa itihada basvuracaktir. Onun sznden anlasilan mn iste budur ve bu istikra yoluyla ortaya konulan nc itiraz sadedinde zikredilen en son sorunun da cevabi olmaktadir. [240] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/21-51 [241] Yani, snnetin aslinin Kur'n'da bulundugu ve snnetin de Kur'n'm beyani oldugu kaidesinin bidziyeligi ve kllligi, sadece ykmllklerle ilgili konulara nisbetledir. Bunlarin disinda kalan kisma gelince, yle de olabilir, olmayabilir de. Yani ykmllkle ilgili olmayan ve snnette yer alan herhangi bir sey iin Kur'n'da bir asil bulunmayabilir ve bu durumda snnet, onun beyani durumunda ancak birinci yaklasim zere olabilir. Meselenin sonunda bu noktaya isaret edilecektir. [242] Bakara 2/58. [243] bkz. Buhr, Tefsru sureti 2/5 ; Mslim, Tefsir, 1. [244] Bakara 2/143. [245] Bakara 2/143. [246] l-IImrn 3/110. [247] Ahmed, 5/3. [248] l-i Imrn 3/169. [249] Eb Dvd, Cihd, 18. [250] En'm 6/158. [251] Kiyamet almeti olmak zere yerden ikacak bir yaratik. () [252] Mslim, mn, 249. [253] A'rf 7/172. [254] Tirmiz, Tefsru sre 7/3. [255] Buhr, Enbiy, 19 ; Tefsru sre 12/5; Tirmiz, Tefsru sre 12/1; Ibn Kesir, 2/454. [256] Tirmiz, Tefsru sre 15/3. "Sebu'l-mesn" burada namazin her rekatinde tekrarlanan yedi yet anlamindadir. [257] Tirmiz, Tefsru sre 15/4 ; Ahmed, 5/114. [258] Isr 17/101.

[259] Bunlar: As, el, kuraklik yillari, deniz, tufan, ekirge, bit, kurbaga, kandir.bkz. Ibn Kesr, 3/66. () [260] Kehf sresi ile ilgili tefsirlere bkz. [261] Sfft 37/79. [262] Buhr, Enbiy, 8. [263] Buhr, Enbiy, 8, 48; Mslim, Cennet, 56. [264] Enbiy 21/104. [265] Hacc 22/1. [266] Ibn Kesr, 3/204. el-ls tefsirinde Imrn b. Husayn'dan syle nakleder: "Dogrusu kiyamet gnnn sarsintisi byk seydir; fakat bu sadece Allah'in azabinin etin olmasindandir" yeti indiginde Raslullah seferde idi ve bu Ben Mustalik savasi oluyordu. "O gnn hangi gn oldugunu biliyor musunuz?" diye sordu. Onlar da: Allah Tel ve Rasl daha iyi bilir" dediler. Bunun zerine Raslullah (s.a.): "O ylesi bir gndr ki, Allah Tel, Adem'e: 'Cehennemlikleri oraya gnder!' buyurur" dedi. [267] Ibn Kesr, 3/218. "Atik" zd edilmis anlaminda olup, Nuh tufaninda batmaktan zd edildigi iin, ya da zorbalarin tasallutunda kalmaktan zd edildigi iin bu isimle isimlendirilmistir. () [268] Nitekim Ikinci Tarafin Yedinci Mesele'sinde, Kitap'tan asil maksadin bu oldugu aiklanmisti. [269] Mesel, Buhr'de bu konuya rnek olabilecek zellikte hadisler bulunmaktadir. Bunlar hussiyle Tefsir, Bed''1-halk ve Enbiy adli kitaplarda yer almaktadir. [270] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/51-54 [271] Sz ile fiil arasindaki farklardan biri sudur: Fiil, bir baska fiille tearuz ederek onu nesh ya da tahsis etmez. nk fiillerin ummlari yoktur, dolayisiyla fiiller arasinda tearuz dsnlemez. Tearuz, ancak szler arasinda ya da fiil ile sz arasinda dsnlebilir. [272] Yani fiil ve terkten. [273] Yani fiilinin, vcb, nedb ya da ibhaya huss olarak dellet etmesi gibi. [274] Bu konuda uslcler drt grse ayrilmislardir. el-mid, "Eger fiilde kurbet yani Allah'a yaklasma kasdi aik degilse, o zaman islenen fiil, arasinda msterek olan nokta hakkinda delil olur. Eger kurbet kasdi aiksa, o zaman vcup ile nedb (mendpluk) arasinda msterek noktaya dellet eder " seklindeki grs tercih etmistir. bnul-Hcib ise syle demistir: "Eger kurbet kasdi aiksa, tercihe sayan olan grse gre o fiil nedb iindir. Aksi takdirde ise fiil, ibha (mbahlik) iindir." [275] nk cibill davranislarinin sadece mbahlik bildirecegi konusunda tartisma yoktur. [276] Burada "fiil" szcg, szn karsiti olan fiil anlamindan daha kapsamli kullanilmaktadir. Bu yzden Raslullah'in (s.a.) zina ikrarinda bulunan kimsenin ikrarini onaylamasi, fiil sayilmistir. [277] Daha nce bundan "kefT yani "el ekme" diye sz edilmisti. [278] Buhr, Hibe, 12; Mslim, Hibt, 9. [279] Bilindigi gibi sahitligin biri tahamml, digeri de ed olmak zere iki tarafi vardir. Burada sz konusu olan tahamml tarafidir. Zira mubah olmayan bir seye sahitlikte bulunmak (tahamml) mekruhtur. Burada murad sahitligin yerine getirilmesi {ed) degildir. nk edada sahitligin gizlenmesi mutlak surette caiz degildir. Bir rivayete gre ise, bu hibe islemini iptal etmistir. O takdirde sahitligi terki sehadete mahal bulunmadigi iin olacaktir. "Benden baskasini sahit tut" seklindeki rivayete gre sehadet mahalli mevcut bulunmakta; ancak sahitlik merch ve mekruh olmaktadir. Bu yzden de, her ne kadar tasarruf geerli ise de bizzat kendileri sahitlikte bulunmamislardir ve o zaman hadis konumuza rnek olmaktadir. [280] Yani hakkinda izin bulunmayan seye terk kaidesinin tatbiki aiktir. Terkin rnek getirmeye ihtiya duyulmayan mutlak kisimdan olmasi ile hibe rneginde oldugu gibi belli bir hale zel olmasi arasinda bir fark yoktur. nk Raslullah'in (s.a.) terketmis oldugu seyde asil olan, o seyin islenmesine izin verilmeyen bir sey olmasidir. Ancak,

caiz olmasina ragmen terkin gereklesmis oldugu bazi durumlar da olmaktadir. Iste bundan sonra mellif onlari ve gerekelerini zikredecektir [281] Buhr, At'ime, 10, 14. [282] Raslullah'a (s.a.) bir tencere getirildi. Iinde sebze yemegi vardi. Onda bir koku duydu ve ne oldugunu sordu. Iinde kerih koku veren (sogan ve sarimsak) oldugunu sylediklerinde kendisi yemedi ve onu ashabindan birine vermelerini isaret etti ve ona: "Sen ye! nk ben senin mnctta bulunmadigin kimselerle mnctta bulunuyorum" buyurdu. [283] Daha nce gemisti bkz. [2/137]. [284] Buhr, Mevkt, 24 ; Mslim, Taharet, 43. Raslullah'in (s.a.) bu iki seyi sirf farz olur endisesiyle terketmis oldugu aik degildir. Zira o, sadece mesakkat endisesini aiklamis, farz olma kaygisindan sz etmemistir. [285] Buhr, Mevkt, 20-24 ; Mslim, Mescid, 218. Birinde Raslullah (s.a.) yatsiyi ge bir vakte birakti. mer ikti ve: T Raslallah! Namaz, namaz! Kadinlar ve ocuklar uyudu" dedi. Raslullah (s.a.) , basindan su damlayarak ikti ve syle diyordu: "Eger mmetime mesakkat verecek olmasaydim..." [286] Hadisin tamami syle: Hz. Aise anlatiyor: Bir defa yanimda Bus ezgileri okuyan iki cariye varken, ieriye Raslullah (s.a.) girdi ve yataga uzanarak yzn evirdi. Derken Eb Bekir girdi. Hemen beni azarladi ve: "Raslullah'in (s.a.) yaninda seytan ddg m?" dedi. Bunun zerine Raslullah (s.a.), ona dnerek: "Birak onlari!" dedi. Onun zihni dalinca, ben cariyelere isaret ettim; onlar da iktilar. O gn bayram idi- bkz. Buhr, Iydeyn, 2 ; Mslim, Iydeyn, 19. [287] Ibn Askir, Enes'ten rivayet etmistir, bkz. Nihye, 2/109. [288] Ahzb 33/51. [289] Diger bir kisim mfessirler yeti bosamak ya da tutmak anlaminda almislardir. "Yani istedigini bosar, istedigini yaninda tutabilirsin..." seklinde. Bir kisim mfessirler ise yetin her iki mnyi da ierdigini sylemislerdir. [290] Bu kimse Zl-Huveysira'dir. Kendisi mnafiklardandi. Nehrevn gnnde Hz. Ali'nin elinde Haricler arasinda iken ldrlmstr. [291] Buhr, Menkib, 25 , Mrteddn, 7 ; Mslim, Zekt, 142, 148 ; Ibn Mce, Mukaddime, 12. [292] bkz. Buhr, Megz, 41; Eb Dvd, Diyt. 6. Kendisine: "Onu ldrelim mi?" diye sorduklarinda Rasluilah (s.a.); "Hayir!" cevabini vermistir. Bazi rivayetlerde: "Onu cezalandirmadi" ifadesi vardir. Beyhak'nin bir rivayetinde ise onu ldrmelerini emrettigi ifade edilmektedir. O zaman bu iki farkli rivayet arasi syle bulunabilir: Raslullah (s.a.) kendi hakki sebebiyle kadini nce affetmisti. Zehirledigi etten yemesi yznden Bisr b. el-Ber lnce, Raslullah (s.a.) daha sonra kisas olmak zere kadinin ldrlmesini emretmistir. [293] Mslim rivayet etmistir. [294] Yani mslmanliklan kkl olmus olsaydi. () [295] Buhr, Hacc, 42 ; Mslim, Hacc, 405. [296] Yani, terkin mahallinin hakkinda izin bulunmayan alan oldugu esasi. [297] Yani, bu esasen bir terk sayilamaz. nk Raslullah'in (s.a.) bir seyi onaylamasi, o seyi bizzat islemesi gibidir. Bizzat kendi sofrasinda yenmesini onayladigina gre bu, terke rnek olabilecek zellikte degildir. Sonra burada sz konusu olan cibill bir davranistir. Byle bir davranisin ise esasen burada yeri yoktur. Nitekim daha nce de isaret edilmisti. [298] Ve bu hkm belli bir hale zel de olmayip srekli ve mutlaktir. [299] Nitekim hadiste: "Kim sarimsak ya da sogan yerse, bizden uzak dursun veya mescidimizden uzak dursun" buyurulmustur. bkz. Buhr, Ezan, 160, Afime, 49 ; Eb Dvd, Afime, 40. [300] Yani, Mubah bahsinde ortaya konmustu. Cz itibariyla hakkinda bir sakinca olmayan seyler, kll itibariyla ele

alindiklarinda yasak konusu olmakta idiler. O yzden mellif, "O yasaktir" deme yerine, "aslinda yasak olan bir esasa iktigi" ifadesini kullanmayi yeglemistir. [301] Yani, "Ebrr zmresinden olan kimselerin iyilikleri, mukarrabn zmresinden olanlarin kusurlari sayilir." [302] Ibn Mce, Nikh, 47. [303] Hd 11/36. [304] Buhr, Enbiy, 8. [305] Nh 71/26. [306] Hd 11/36. [307] Sfft 37/79. [308] Enbiy 21/63. [309] Sfft 37/84. [310] Enbiy 21/51. [311] Buhri, Enbiy, 8. [312] Yani aslinda terk mahallinin islenmesine izin verilmeyen seyler oldugu esasi. [313] Onsekizinci Mesele'de. Orada syle denmisti: Emir asila dnk, nehiy de sonuca ynelik olursa, konu sedd-i zeri' kabilinden olur. [314] Kisaca zetlemek gerekirse syle: Rashillah (s.a.) bir fiilden -grmese bile- haberdar oldugunda, ona karsi tepkisini gstermeye de kadir iken susmussa bakilir: Eger o fiili isleyen kimse inansiz ise ve Raslullah (s.a.) da onun inansizligini biliyor ve bu yzden skut etmisse, bu durumda sktunun bir hkm olmaz. nk, o anda o kimsenin Raslullah'in (s.a.) mdahalesinden bir fayda elde etmeyecegi bellidir. Eger fiili isleyen kimse kfir degilse ve o fiil daha nce mm bir delil ile haram kilinmis ise, o takdirde Raslullah'in (s.a.) onaylamis oldugu fiil, nceki haramlik hkmnn neshi ya da tahsisi anlamina gelir. Bu konuda Hanefler ile Sfiler arasinda grs ayriligi vardir. Eger daha nceden haram kilinmamis bir fiil ise, o takdirde onun caiz oldugunun bir delili olur, ki bylece beyanin ihtiya anindan geriye atilmasi gibi bir durum meydana gelmesin. nk byle bir durum seriatta vaki degildir. Eger fiil karsisinda skut yaninda sevin belirtisi de gstermisse, o zaman bu davranisin cevaz hkmne delaleti daha da aik olur. Ancak bu sevincin bizzat fiilin kendisi iin degil de fiile bitisik bir baska durum iin oldugunu gsteren bir belirti olursa o zaman durum baska olur. Bu durumda sktunun ve sevincinin meselenin aslinin ve ehakkiyetinin onaylanmasi sayilip sayilmayacagi konusunda grs farkliligi ortaya ikmaktadir. Mdlicli kif hadisinde oldugu gibi. Bu zat Raslullah'in (s.a.) yanma girmisti. Bir de bakti ki sme b. Zeyd ile Zeyd b. Sabit bir rt altindalar ve rt baslarini rtmekte, ayaklari da asagidan gzkmekte. Onlarin ayaklarini gren Mdlicli kif: "Bu ayaklar birbiri ildendir" demisti. sme gece gibi kara, Zeyd de pamuk gibi beyazdi. Bu hadisten hareketle Imam Safi, kiflik yoluyla nesep isbatmin sahih olacagina hkmetmis; Hanefler ise bunun sahih olmayacagi ilkesini benimsemislerdir. Her iki tarafin da kendilerini savunmak, karsi tarafin grsn de reddetmek iin serdettikleri delilleri vardir. Mellifin maksadinin anlasilabilmesine yardimci olsun diye bu kadarcik bir bilgiyi vermeyi gerekli grdk. [315] Yani mutlak anlamda bir sakinca yoktur, kavrami ile ters dser. Cevap sirasinda mellifin kullanacagi "aralarinda uygunluk oldugu iin" ifadesi, asil itiraz noktasinin hakkinda bir sakinca yok kavrami ile vacip ve mendup kavramlari arasinda bir uyusmazlik olduguna isaret eder. [316] Mslim, Cihd, 72 ; Eb Dvd, Cihd, 167. [317] Hkim, Bezzr, Beyhak, Bagav, Tabern, Darekutn ve digerlerinin yaptiklari rivayete gre Abdullah b. Zbeyr, Raslullah'm (s.a.) aldirmis oldugu kam imis, Raslullah (s.a.) ise ona engel olmamistir. [318] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/54-65 [319] Yani ser' hkmlerin vaz'i konusunda en mkemmel yol, Raslullah'm fiilidir. Onun fiili, tesri tabakalarinin en stnde yer aldigina gre, bir de bunun sz ile birlesmesi halini dsndgmzde bu, ona uyma konusunda sihhat mertebelerinin en stn olacaktir.

[320] Bu szn ikinci kismi tartisilabilir. Kaldi ki mellifin kendisi de fiili uygun dsmeyen szl snnetin merchiyete yani o seyin tercihe sayan bulunmadigina dellet edecegini syleyecektir. [321] Muvatta, Kelm, 15. [322] Tahrm 66/1. [323] Raslullah'm (s.a.) bu davranisi birinci kisimdan olur. nk fiiline sz uygun dsmstr. Fiili, bal serbeti imeyi terketmesidir. Sz de, bir daha onu imeyecegini ifade etmesidir. Ancak bu misalin buraya uygun olabilmesi iin, Raslullah'm (s.a.) onu imekten geri durmasinin, mecbur olmadigi halde sirf hanimlarina sz vermis ve onlari hosnut etmek amaciyla yapmis olmasi gerekir. Ancak Raslullah (s.a.), va'dini yemin ve haram kilma yoluyla iyice pekistirmis bulunmakta idi. Bu itibrla yemininin zlmesini isteyen yet inmeden nce bu sze muhalefet etme imkni zaten bulunmamaktaydi. Dolayisiyla rnegin konumuzla ilgisi aik degildir. Daha nce ierisinde koku veren sebze yemegi bulunan bir tencerenin kendisine getirildigi, kendisinin onu yemekten kaindigi, bununla birlikte onu yaninda bulunan ashabindan birine vermelerini syledigi gemisti. O, bu rnekten daha aiktir. [324] Daha nce gemisti bkz. [4/60]. [325] Ve bu arada: "Ben haksizliga sahitlik yapmam" buyurmasi. Hatta Raslullah'm (s.a.) bu szn, onun bu davranisini mbalaga ifade etmesi iin "haksizlik" diye nitelemistir seklinde yorumlamak da gerekecektir ki, tasarrufun asli caiz kalabilsin. [326] Hassan iin mescidde bir minber koyar; o bu minbere ikar ve Raslullah'i (s.a.} mdafaa ederdi. O syle derdi: "Sphesiz ki Allah, Hassn'i Raslullah'i (s.a.) savundugu srece Rhu'1-kuds ile teyid eder" bkz. Tirmiz, Edeb, 70. [327] Kaza umresinde Mekke'ye girerken Ibn Ravha, Raslullah'm huzurunda "Onun yolundan kffr ogullarini temizleyin; bugn onu indirme ugrunda vururuz size" seklinde bir siir insad etmekteydi. Hz. mer buna karsi tepki gsterip: "Allah'in huzurunda ve Harem-i Serifte mi siir sylyorsun?" dediginde Raslullah (s.a.): "Onu serbest birak ya mer! Sphesiz ki o, onlar zerinde okun islemesinden daha etkilidir" buyururdu. Tirmiz, Edeb, 70 ; Nes, Hacc, 109, 121. [328] Ysn 36/69. [329] Buhr, Edeb, 91 ; Mslim, Fedilu's-sahbe, 153. [330] Mesel, hadiste istisna edilen yalanlarin sylenmesine msaade edilmistir. "Iki kisinin arasini dzeltmek iin alisan ve bunun iin yalan da syleyen kimse asla yalanci degildir" hadisi gibi. Keza kisinin karisinin gnln almak iin yalan sylemesi, harpte yalan sylemesi haram olmayan yalanlardan olmaktadir. [331] Nuaym b. Mesd kissasinda oldugu gibi. Bu zat, Hendek savasi sirasinda mslman olmus ve Raslullah'a (s.a.) gelerek: "Y Raslallah! Ben ms-lman oldum ve kavmim henz benim mslman oldugumu bilmemektedir. Benden yapmami istedigin bir sey var mi?" diye sorunca, Raslullah (s.a.) da: "Elbette sen de bizden birisin. Su halde yapabilirsen, git onlarin aralarina gir ve aralarini bozarak birbirlerini terketmelerini sagla. nk harp bir /liZeffiVbuyurmustur. b*kz. Ibn Hism, Siyre, 3/240. [332] Rivayete gre Raslullah (s.a.) ashabindan bazi kimselerle birlikte iken msriklerden bir grupla karsilasti. Msrikler: "Siz kimlerdensiniz?" diye sordular. Onlara: "Biz sudaniz" diye cevap verdi. Onlar birbirlerine baktilar ve: "Yemen kabileleri oktur. Belki de bunlar onlardandir" dediler. Raslullah'm (s.a.) kastettigi diger mn ise kendilerinin sudan yaratilmis oldugunu ifade idi. [333] Bundan sadece Tebk gazvesi mstesnadir. Bu gazvede nereye gidilecegi nceden bildirilmis ve bylece katilacak askerlerin ona gre hazirlik yapmalari istenmistir. [334] Mellif burada "Fiilin sze uygun dsmemesi hali bunun aksinedir" dedigi ikinci kismin hkmn toparlamak istemektedir. [335] Mellifin "eger Raslullah (s.a.) onu kasitli olarak terketmis ise..." sznn mefhmu muhalifi, terkin tesadfen ya da kelerin yenmesi hakkmda oldugu gibi cibill bir sebepten veyahut da siirde oldugu gibi kendisinde bulunan bir seciyeden dolayi nlenmis olmasi sebebiyle gereklesmemesi hali olmaktadir. O durumda bu gibi yerler konumuza dahil olmaz. [336] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/65-68

[337] Raslullah'm (s.a.) hem fiili hem de ikrarina birlikte uymanin, sirf fiiline uyma gibi olmasi dogru olamaz. nk bunlardan her biri zaten mstakil birer delildir. Ikisinin bir araya gelmesi ise, daha gl ve ihtimalleri daha kesin bir sekilde ortadan kaldirmis olacaktir. Mesel sadece fiilin, bizzat Raslullah'm (s.a.) kendisine has olmasi gibi bir ihtimale aiktir. Ikrarla bir araya gelmesi halinde ise bu gibi ihtimaller ortadan kalkacagindan, tek basina oldugundan daha gl olacaktir. Sonra bu ifade, "Bu durumda uyma mertebelerinin en st derecesinden asagi olmayacaktir" sz ile de uygun dsmez. nk fiil yalniz basina byle bir zellik arzetmez. Bu itibarla ibarede bir zayiflik vardir. Muhtemelen mellif sunu demek istemektedir: Mkellefin, Raslullah'm (s.a.) fiiline uyarak gereklestirmis oldugu fiili sahihtir; ikrar ise bu fiilin sihhati zerine bir ziyadelik getirir. nk o da isbat edici bir delildir. [338] Nitekim bayram gn Hz. ise'nin odasinda Bus ezgileri syleyen iki cariyeyi dinlemeyip, sirtini evirerek yataga uzanmasi gibi. Hadis daha nce gemisti, bkz. Buhr, Iydeyn, 2 ; Mslim, Iydeyn, 19. [339] Cbir b. Semre (r.a.) syle anlatir: "Raslullah {s.a.) ile birlikte yz defadan fazla bir arada bulundum. Ashabi onun yaninda siirler insd ederler ve cahiliye dnemine ait seylerden bahisle aralarinda mzakere ederlerdi. O ise susardi, bazen onlarla birlikte tebessm ettigi olurdu" bkz. Tirmiz, Edeb, 70. [340] Hadislerde yzn kapama yerine "basini evirdi" ifadesi vardir. [341] bkz. Buhri, Hayz, 13 ; Mslim, Hayz, 60 ; Eb Dvd, Taharet, 120. [342] Yani, bez parasi ile amel aslinda caiz olmasi hasebiyle ill da nasil yapilacaginin anlatilmasi zaten taayyn etmez. Ya da anlatma isini yapabilecek bir kimse bulundugu iin Raslullah (s.a.) zerine taayyn etmis degildir. [343] Daha nce zina ikrarinda bulunan kimsenin gerekten o isi yapip yapmadigini belirlemek iin asikre cins iliski iin kullanilan sorular sormasi gibi. nk byle bir konu ihtiyatli davranmayi gerektirmektedir; zira ucunda had (yz degnek ya da recim) gibi bir cezanin uygulanmasi Sz konusudur. [344] Yani Raslullah'm {s.a.} ikrar etmis oldugu fiile bakilir; acaba szl beyan ona uygun olarak mi gelmis, yoksa muhalif olarak mi? Szn ikrara mutabik olmasi haiinde durum aiktir, keza hkm de aiktir ve bu durumda hkm mutlak anlamda ikrara mahal olan seyin sahinligi ve izin olacaktir. Ancak ikrarin sze muhalefeti nasil tasavvur olunabilir? Ve bu tearuz ile birlikte her ikisinin de birlikte delil olarak kalmalari nasil dsnlebilir? Biraz nce geen fiilin ikrara muhalif gelmesine benzetilerek ikisinden her birinin alinmasinin caiz olacagini dsnmek nasil dogru olabilir? Olsa olsa bu syle bir durumda tasavvur edilebilir: Ikrara muhalif olan sz Raslullah'm (s.a.) kendisine hastir ve onda mkellefe ynelik bir emir ya da nehiy veyahut da ibaha hkm getirilmemektedir. Iste byle bir durum farzedildiginde mmkn olabilir. Nitekim keler meselesinde yiyenleri ikrarla karsilamakla birlikte "Iim ekmiyor" seklindeki illetini bel iri em eksizin sadece "Ben yemiyorum" buyurmus oldugu farzedildigi zaman konuya bir rnek teskil edebilir. [345] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/68-70 [346] Birinci ve ikinci delilin sevkinden de anlasilacagi zere burada sahabenin snnetinden maksat onlarin amel snnet yani uygulamalaridir. Konuyu syle de vaz'edebiliriz: Bir konuda sahabenin bir uygulamasi olsa ve o konuda bize Raslullah'tan (s.a.) o uygulamaya uygun ya da ters herhangi bir snnet nakledilmese, bu durumda biz, sahabenin bu uygulamasini sanki Raslullah'm (s.a.) snneti imis gibi kabul ederiz ve o konuda onlara uyariz. Mellifin ileride gelecek olan "onlarin szleri muteber, amelleri de rehber olacaktir" ifadesindeki szden maksat ta'rf degil teklifi szdr. [Daha nce de s. [4/59] getigi zere ta'rif olanlar bir emir veya nehiy getiren ya da ser'i bir hkm bildiren szlerdir. Teklifi olanlar ise, bir sz olmaktan te bir hkm belirlemeyen szlerdir.] Mesel biz, sahbnin hac esnasinda belli bir yerde tekbir ya da telbiye getirdigini grsek, iste bu sz teklf bir sz olmaktadir. Burada szden maksat re'y ve ictihd demek degildir. Yoksa birinci delildeki onlarin adalet vasfi ile glmesi, ikinci delilde onlara uyulmasinin emredilmesi ictihd ve re'y konusunda bir mn ifade etmezler. nc delile gelince -ki mellif onu kendisine dayanak yapmistir- onun geregi, sahabenin re'y ve grslerinin alinmasi gerektigi ve onlarin da snnet gibi oldugudur, yle anlasiliyor ki mellifin muradi, onlarin grslerinin de alinmasi ve amelleri konusunda onlara uyulmasi mnsinda daha geneldir ve bu haliyle o, "Sahb grs hccettir" grsnde olanlari teyid etmektedir. Bu konuda taraflarin delilleri iin Amidi'nin el-Ihkm adli eserine bakabilirsiniz. Ibnul-Cevziyye bu konuyu ele almis ve sadra sifa verici aiklamalarda bulunmus, mellifin burada kastetmis oldugu sey hakkinda tam kirk alti delil getirmistir. Szn mihverini, sahabeden birinin/veya bir kisminin bir grs ileri srmesi ve digerlerinin ise onlara muhalefet etmemesi teskil etmistir. O grsn aralarinda yayilip yayilmamasi dikkate alinmamistir. Sayet yayilmis ve buna ragmen hibir kimse muhalefet etmemis ise acaba bu sadece bir hccet mi olur? Yoksa icm mi? Bu konuda grs ayriligi vardir. Eger sz konusu grs yayilmamissa, o zaman sadece hccet olacaktir. Tabi btn bunlar hakkinda kitap ve snnetten bir nass bulunmamasi halinde sz konusudur. [347] l-i mrn 3/110.

[348] Bakara 2/143. [349] Ammin hss zerine atfi kabilindendir; nass, icm vb. gibi delilleri kapsar. [350] Nitekim, el-Mansr'un mezhebi syledir: "Ey iman edenler!" gibi sifah hitaplar, o andaki muhatap olanlardan sonra gelenleri kapsamaz. O hitabin daha sonraki nesiller iin de sabit olmasi ancak nass, icm ya da kiyas gibi baska bir delil sebebiyle olur. Hanbeller ise byle dsnmezler. Bu cevap zayiftir. nk hitabin daha sonraki nesillere sirayet etmesinden, mezkur delilin her czde bulunmasi lzim gelmez. Aksine klli delil yeterlidir ve o da mevcuttur. Ikinci cevap maksadi ifade etmez. ncsnde, mesel tabin neslinin aynen sahabe neslinde oldugu gibi emri bi'l-ma'rf ve nehyi ani'l-mnker sifati ile muttasif bulunmadiklarini isbat edecek delile ihtiya vardir. [351] Bu ifadelerden sonra gelen limlerin sahabenin halini arastirma ynne gitmedikleri anlasilmaktadir. Diger nesiller hakkinda ise adalet sartinin tahakkuk edip etmedigini arastirma yoluna gitmislerdir. Halbuki onlar adalet sartini ileri srdklerinde: "Durumu mehul olan kimselerden ilim alinmaz. nk fisk, szn kabulne manidir. Bu durumda mutlaka fisk halinin bulunmadiginin sabit olmasi, yani fisk halinin bulunmadiginin en azindan zan yani kesine yakin bilgi lsnde ortaya ikmasi gerekir. Ra-vinin halinin bilinmemesi durumunda ise bu gereklesmez" demislerdir. Bu prensibin geregi olarak sahab ve digerleri arasinda bir ayirimin olmamasi gerekir. Kaldi ki mesele tartismalidir. Mellif burada ogunluk limlerin yolundan yrmektedir. Onlar su grs benimsemislerdir: "Sahabenin tamami dildir; onlarin adaletleri sorulmaz; aksine onlardan gelen her sey, ister rivayet olsun ister sehadet herhangi bir sorgulamaya gidilmeksizin kabul edilir. nk biz, sonraki nesiller hakkinda iimizden birinin bir baskasi hakkindaki tezkiyesini kabul ederek onun szne itibar etmekteyiz. Bu durumda lemlerin Rabbi ve O'nun sdik ve emn peygamberinin onlar hakkindaki tezkiyelerini nasil olur da dikkate almayiz?" ogunlugun bu grsne gre, sahbinin halinin mehul olmasi diye bir sey sz konusu olamaz. Azinlik bir grse gre ise, sahabe de diger insanlar gibidir; dolayisiyla mutlaka onlarin da ta'dl edilmeleri gerekir. Osman'in ldrlmesi fitnesinden nceki sahblerle, daha sonraki sahbler arasini ayirmak ve daha sonraki sahbler hakkinda ta'dl sarti aramak, ncekiler hakkinda ise byle bir sart aramamak gerekir. Burada yapilmasi gereken kanaatimizce bu konunun sahabenin tanimlanmasi zerine kurulmasidir. Bu durumda bazen birinci bakis, bazen de ikinci bakis kuvvet kazanacaktir. [Burada sahabenin adaletinden maksadin ne olduguna da dikkat ekmek gerekir: Kimileri bu tabire sahbnin hibir sekilde gnah islememesi anlamini vermektedirler. Halbuki uslcler arasinda bu szn muhtevasi -Ibn Abdilberr'in de dedigi gibi- "Raslullah'a (s.a.) kasitli olarak yalan isnad etmezler" anlaminda daha dar olmaktadir.K) [352] Buradaki szden maksat ta'rf degil teklf szdr. [353] Hasr 59/9. [354] bkz. Eb Dvd, Snnet, 5 ; Tirmiz, Ilim, 16 ; Ibn Mce, Mukaddime, 6 ; Ahmed, 4/126. [355] Eb Dvd, Snnet, 1 ; Tirmiz, mn, 18 ; Ibn Mce, Fiten, 17 ; Ahmed, 2/332. [356] Ibnu'l-Cevziyye, I'lmu'I-muvakkin'de Ibn Batta'dan Abdurrezzk'a ulasan iki isnad ile rivayet etmistir. Bir baska tarikle daha rivayet etmistir ki, hepsi de Hasan (r.a.) vasitasiyla Raslullah'a (s.a.) ikmaktadir. [357] Ibnu'l-Cevziyye, Plmu'l-muvakkin'de biraz degisikliklerle el-Humey-d'den nakletmistir. [358] bkz. Kesfu'1-haf, 1/147. Bu hadisin mevzu oldugu veya en azindan sahih olmadigi sylenmistir. [359] Mesel: "Benden sonra iki kisiye uyun: Eb Bekir ile mer'e" bkz. Tirmiz, Menakib, 16, 37; Ibn Mce, Mukaddime, 11 ; Ahmed, 5/382, 385, 399. Bizzat bu hadis, ayni zamanda bu ikisinin grsbirligi etmelerinin icm oldugunu iddia eden kimselerin de delili olmaktadir. Rsid halifeler ve mutlak anlamda sahabeye uyma hakkinda geen teki hadislerle grslerini delillendirmeleri gibi. [360] Bu meyanda Buhr'nin bab basligi attiktan sonra oka hemen konu ile ilgili ashabin grslerini zikretmesini de buna rnek olarak gsterebiliriz. [361] Matlup olan budur; ancak bunun baglayici oldugu kabul edilemez. Su noktayi gz nnde bulundurmak gerekir: Onlar ogu kez konumuzu teskil eden itihadi konularda ashaba muhalefet edegelmislerdir. Bu yzden burada kabul edilebilecek grs sudur: Sahb grs, diger sahbler iin ittifakla, daha sona gelen kimseler iin de ihtilafla baglayici olmayacaktir. _ Eger meseleden maksat, sahabenin zerinde ittifak ettikleri seylerin alinmasinin gerekliligi ise, elbette bunda

herhangi bir tartisma bulunmamaktadir. nk o zaman konu, snnet bahsi degil, en nemli kismini olusturdugu icm konusu olacaktir. Eger maksat, ittifak sarti aranmaksizin sahabe dneminde car olan uygulamalar ise, o zaman bu mctehidin kendisini bagli hissedecegi ser* bir delil olmayacaktir. Burada syle denilebilir: Sahabenin ihtilafi durumunda onlarin snneti haddizatinda vhid haberler ve zahir nasslar gibi bir hccet olma durumundan ikmaz. Bu durumda onlarla amel etme tercihe bagli olur. Tercihi gerektiren bir delil bulunmamasi halinde vacip olan tevakkuf etmek ya da muhayyer kilmaya gitmektir. Aynen tearuz durumunda oldugu gibi. Bu durumda mesele syle ortaya konulabilir: Szl ya da fiil sahb snneti, icm sahasi disinda kalmakta, vhid haber gibi snnet sayilmakta ve zann bir hccet olarak degeri endirilebilmektedir. Bu mn, el-Amid'nin sahb kavli hakkindaki szlerinden alinmistir [362] Mctehidin ictihd edip kendi nazarinda hkme ulastiktan sonra bir baskasini taklit edemeyecegi konusunda ittifak bulunmaktadir. Ictihdda bulunmadan nce ise ihtilaf bulunmaktadir ve bu konuda yedi grs vardir: Biri burada isaret edilen grstr ki, Imam Safi'den nakledilmis olmaktadir. Buna gre mctehid birinin sadece sahbyi -baskasini degil- taklit etmesi caiz olabilir. Ancak bu da, sahbnin grsnn kendi nazarinda diger grslerden daha stn oldugunun sabit olmasi sartina baglidir. Aksi takdirde muhayyer olur. Imam Ahmed, bunun mutlak olarak caiz olacagini sylemistir. Iraklilar, fetva verecegi konularla ilgili degil de, kendisini ilgilendiren konularda taklidinin caiz olacagini sylemislerdir. el-mid, mutlak men grsn tercih etmistir. [363] Yani o her ne kadar kendi nazarinda sihhati sabit olmus hadisleri, sahb grslerine karsi terketmese de, konu ile ilgili hadis bulamadigi zaman onlarin uygulamasina basvurmakta bir tereddt gstermezdi. Bunu su da teyid eder: I'lmu'l-muvakkin'de nakledildigi zere Imam Safi Bag-dd'da yazdigi Risalesinde "bid'ati; Kitap, snnet ya da sahabeden gelen uygulamalara (eser) ters dsen sey" olarak belirlemistir. [364] Bedir savasina katilan ilk mslmanlar. () [365] Bu kelime ilk zamanlarda Kur'n'i ve muhtevasini iyi bilen din bilginleri anlaminda kullanilirken, zamanla sadece kiraat ilmi ile ugrasanlar mnsi kazanmistir. () [366] "L ilahe illallah" demek. () [367] Mesel su hadis gibi: "Ashabim, hakkinda Allah'tan korkun! Allah'tan korkun! Benden sonra onlari kendinize hedef semeyin. Kim onlari severse, bana olan sevgisi sebebiyle sever; kim de onlara bugzederse bana olan bugzu sebebiyle bugzeder..." bkz. Tirmiz, Menkib, 58 ; Ahmed, 4/87, 5/54. [368] Zira inanmayan kimseler de onunla konusuyorlar, bir arada bulunuyorlardi; ancak bu onlara hibir sey kazandirmiyordu. () [369] Bu her ne kadar onlari sevmeye ve onlara bugzedenlere karsi dsmanlik beslemeye iten en nemli saiklerden biri ise de, asil istidlale mahal olan kisim ncesidir. Bu drdnc delil de aynen birincide oldugu gibi, ashabin -re'y ve grslerine degil de- fiillerine ve teklifi szlerine uymanin gerekliligi konusunda aiktir. [370] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/70-77 [371] Mesel, "Melek kalbime sunu sunu ilk etti" buyurdugu zaman, o, hem vahiy meleginin o seyi kalbine ilk etmis oldugu konusunda, hem de o haberin muhtevasi konusunda dogrudur. [372] Buna Mslim'de yer alan ve hurmalarin asilanmasi ile ilgili bulunan hadis ters dsmez. Bu hadise gre Raslullah (s.a.) hurmalari asilamakta olan kimselere: "Sanirim, onu koymasaniz daha iyi olur" demis, onlar da Raslullah'in (s.a.) bu szne itimatla asilamayi terketmisler. O sene mahsul daha az olmus ve durumu Raslullah'a (s.a.) amislar. Bunun zerine Raslullah (s.a.) da: "Ben sadece bir beserim. Size dininizle ilgili birsey emredersem, onu alin. Kendi grsmden birsey emredersem, ben de nihayet bir beserim" buyurmus. Bu hadis mellifin szne ters dsmez; nk bu aslinda bir haber degildir. Aksine o, tabi bir sebep olarak itikat edip uygulayageldikleri detleri hakkinda bir sek kabilinden olmaktadir. Sanki onlara "Bunu da bir tecrbe edin" demis gibi olmaktadir. "Sanirim, onu koymasaniz daha iyi olur" sznden anlasilan budur. Grldg gibi Raslullah (s.a.), szn kesin bir habermis gibi sylememistir. Aksine Raslullah (s.a.), ser' olmayan tamamen tabi olan bir sebep konusunda onlardan kendi nerdigi seyi de tecrbe etmelerini istisr mahiyette istemis olmaktadir. Yoksa maksadi kesin bildigi bir konuda haber vermek degildir. [373] Bundan maksat, szl bir beyan olmaksizin maksadi anlasilir kilan isaret olmaktadir. [374] Ilk, vahiy meleginin ibare ya da isareti olmaksizin kalbe yapilan ilhamdir. Ilk ile birlikte, kalpte mutlaka o seyin Allah katindan oldugu bilgisinin yaratilmasi da zorunlu olmaktadir. Bu kadari, vahyin tr arasinda

msterek olmaktadir. Zira sifah ve isaret yolu ile olan vahiylerde, mutlaka kendisinin melekle muhatap oldugu bilgisinin yaratilmasi da zorunlu bulunmaktadir. Bu yzden bu yol, hem kendisi hem de digerleri hakkinda baglayici kat' birer hccet olmaktadir. Bu nevi, aik vahiy olmaktadir ve hkm iin ihtiya aninda onlardan birini beklemesi gerekmektedir. Eger beklemesine ragmen hasil olmamissa o zaman ictihd eder. Onun itihadi sadece kiyas yoluyla olur, iki delilin tearuzu durumunda tercihe gitme yolu ile olmaz. nk mteahhir olan delile dair bilgi bulunmamaktadir. Digerlerine nisbetle basvurulan baska ictihd yollariyla da olmaz. Onun itihadi btini bir vahiy olmaktadir. [375] . Kesful-haf, 1/268. Hadisin sonunda bazi rivayetlerde su ziyade de bulunmaktadir: "Rizkinizin gecikmesi, sizi, onu Allah'a masiyet yoluyla elde etmeye sevketmesin. nk Allah katinda olan bir sey, ancak tat yoluyla elde edilebilir." Hadiste sz edilen rizkin gzel yollarla talep edilmesinden maksat, asiri bir hirs gstermeksizin rizkin mesru sebeplerine tevessl etmekle onun elde edilmeye alisilmasidir. [376] Buhri, Leyletu'1-kadr, 2, 3, Ta'br, 8 ; Mslim, Siym, 208 ; Eb Dvd, Ramazan, 2, 3. [377] Buhri, Leyletu'1-kadr, 2; Mslim, Siym, 205. [378] Eb Dvd, Salt, 28 ; Tirmiz, Salt, 25 ; Ahmed, 4/43. [379] Mslim, Salt, 106 ; Nes, Imamet, 63. [380] Tahkiki yapan Diraz'in notunu dikkate alarak "emr" diye evirdik. nk buradaki Raslullah'in (s.a.) sznden maksat: "Namazini gzel kil!" anlaminda bir emir olmaktadir. [381] Muvatta, Akdiye, 33 (2/752). [382] bkz. bnul-Cevz, Menkibu mer, 172. Irak blgesinde mslman askerlerin komutani olan Sriye b. Zenm msriklerle bir savasa girismisti ve neredeyse yenilecek bir durumdalardi. iste bu esnada Medine minberi zerinden Hz. mer ona nidada bulunmus ve o da hem nidasini isitmis, hem de kendisini orada grms ve hemen daga dogru ekilmis ve bylece yenilgiden kurtulmustu. Temyzu't-tayyib mine'l-habs adli kitapta syle denir: "Olayi el-Vahid, (sme b. Zeyd' b. Eslem-babasi-mer) tariki ile nakleder. Beyhak ayni olayi ed-Delil'de, Ibnu'l-A'rb de Kermtu'I-evIiy'da rivayet eder." [383] Bu itibarla ondan haddizatinda dogruluktan baska birsey sdir olmaz. Onun mucize ile takviyesi de, bizi sadece bu itikada gtrr. [384] Konu ili ilgili aiklamalar daha genis bir sekilde Maksid blmnde Drdnc Nev1! ierisinde On Birinci Mesele'de gemisti. [385] Yani sz konusu olan meselenin disinda kalan diger meselelerde dogrulugu ortaya iksa bile, hata imkni konumuz olan meselede, onun gerekten yle olup olmadigi aika ortaya ikincaya kadar, hata ve vehim ihtimali bulunmaya devam edecektir. Tahakkuku ve gereklesmesi halinde ise, artik olayin bizzat kendisi esas alinacak, kesf ve ryaya itibara zaten gerek kalmayacaktir. [386] Lokman 31/34. Hadis iin bkz. Ibn Kesr, 3/452. [387] En'm 6/59. [388] Cinn 72/26. [389] l-i Imrn 3/179. [390] Neml 27/65. [391] Mslim, mn, 287. [392] Altinci Mesele'de. Hatirlanacagi zere orada umm (burada genel esas anlaminda) sadece lfizlardan ikarilmaz. Lfizlar yaninda ikinci bir yol olarak, ayni mnya gelecek delillerin istikrasi yani ayni mnyi isleyen pek ok delilin bir arada degerlendirilmesi ve onlarin msterek noktalarinin tesbit edilmesi ve bylece genel bir sonuca ulasilmasi yoluyla da olur. [393] Ezan hakkindaki Abdullah b. Zeyd'in ryasina olan tanikligi gibi. [394] Sadece irsad ve nasihat mnsi tasir.

[395] Bu sz syle bir sorunun izalesi iin getirilmistir: Madem ki harikuladeliklerin, kerametlerin herhangi bir faydasi bulunmamaktadir, nk zerine hibir hkm bina edilemiyor. O zaman bunlarin ne geregi var? Mellif iste bu soruya syle cevap veriyor: Aksine bundan daha nemli bir faydasi vardir. O da yakn bilginin artmasi, iman nurunun kat kat ogalmasi sebebiyle kalbin iyice yatismasi, Rabb hakkindaki bilgi ve basiretin artmasidir. [396] Deliller bahsinin Ikinci Mesele'sinde. [397] "Bu" kelimesinden maksat, kat' ya da zann bir esasi bulunmayan meseleye isaret degildir. nk Raslullah'in (s.a.} kesf ya da rya yoluyla vakif oldugu hersey -Mesele'nin basinda da getigi gibi- haktir ve hatadan korunmustur. Aksine bu isaret ismi, asil konuya yani kesif ve gayba olan vukufiyet ile amel edilip edilmeyecegi meselesini gstermektedir. Yani syle: "Raslullah'in (s.a.) kesfin geregi ile amel etmis olmasi bizim iin zann de olsa bir dayanak olabilir. Dolayisiyla bu konuda kendimizi ona kiyas edebiliriz" denilemez. nk bu bir kiyas maa'1fnk olur. nk Raslullah (s.a.) masumdur, bizim ise byle bir zelligimiz bulunmamaktadir. [398] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/77-84

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Ictihd

5. Kisim: Ictihd. 1 Birinci Taraf: Ictihd . 1 Birinci Mesele: 1 Ikinci Mesele: 12 nc Mesele: 19 Drdnc Mesele: 43 Besinci Mesele: 48 Altinci Mesele: 49 Yedinci Mesele: 50 Sekizinci Mesele: 51 Dokuzuncu Mesele: 55 Onuncu Mesele: 68 On Birinci Mesele: 79 On Ikinci Mesele: 81 On nc Mesele: 88 On Drdnc Mesele: 93

5. KISIM: ICTIHD BIRINCI TARAF: ICTIHD Bu blmde: 1) Ictihd ynnden mctehide mteallik taraf,[1] 2) Mctehidin verdigi fetvaya mteallik taraf,[2] 3) Mctehidin verdigi fetva zerinde i'mali fikir etme ve ona uymaya mteallik taraf olmak zere ayri konu zerinde durulacaktir. Birinci Taraf, on drt mesele altinda islenecektir:
BIRINCI MESELE:

Ictihd iki kisimdir:[3] a) Ykmllk diye bir sey kalmayincaya kadar -ki bu ancak kiyamet gnnde olur- devam edecek olan ictihd. b) Dnyanin sonu gelmeden nce kesintiye ugramasi mmkn olan ictihd. Birinci trden olan ictihd, tahkku'l-menta mteallik olan ictihddir.[4]mmet arasinda kabul konusunda ihtilaf bulunmayan kisim iste budur. Tahkku*l-mentm mnsi sudur: Hkm, ser' delili ile[5] sabit bulunmakta; ancak geriye hkmn mahallinin belirlenmesi iin[6] i'mali fikir etme kalmaktadir. Mesel syle: Sri' Tel: "Sizden dil iki sahit tutun![7]

buyurmaktadir. Biz ser'an "adlet"in[8] mnsini biliyoruz. Ancak bu vasfin kimde bulunup bulunmadigi noktasinin belirlenmesine ihtiya vardir. Insanlar adalet vasfinda hep ayni dzeyde degillerdir. Aksine bu konuda aralarinda ok farkliliklar bulunmaktadir. Syle ki: Biz adalet sahibi insanlari bir araya getirip ele aldigimizda onlarin iki uta bulunduklarini ve bu iki ucun da bir ortasi oldugunu grrz. En st tarafi, Hz. Eb Bekir'in sahip oldugu adalet vasfi gibi hakkinda en ufak bir problem bulunmayan u tarafttir. Diger u taraf ise, adalet vasfinin gereginden ikisin ilk derecesi olmaktadir. Sirf mslman olmakla henz izgiden ieri girmis bulunan (fakat zerinden hayra mi yoksa serre mi sapacagina dair henz bir vakit gemedigi iin durumu bilinmeyen) kimsenin hali gibi. Byk gnah islemis ve bu yzden de hadde maruz kalmis kimselerin ise elbette bu izgi ierisinde hi yeri yoktur (ve onlar adalet vasfindan gittike uzaklasmis olacaklardir.) Bu iki u[9] arasinda ise sayilamayacak kadar ok mertebeler bulunmaktadir. Bu orta kismin belirlenmesi pek net degildir.[10] Bu vasfin bulunup bulunmadiginin belirlenmesi iin btn gcn ortaya konmasi gerekir ki, ictihd da budur. Bu, hkimin her sahit hakkinda ihtiya duydugu bir seydir. Keza bir kimse malini fakirlere verilmek zere vasiyette bulunsa yine bu kabilen bir itihada gerek duyulacaktir. Syle ki: Kuskusuz, insanlardan bazilari vardir ki hibir seyleri yoktur ve bu kimseler iin "fakirlik"[11] sifatinin tahakkuku aiktir. Dolayisiyla bu gibi insanlar vasiyete hak kazananlar listesine gireceklerdir. Bazilan da vardir ki, her ne kadar nisap miktari mallari olmasa da bir ihtiya ve fakirlikleri yoktur. Bu iki zmre arasinda ise ortada bulunan kimseler vardir. Mesel, mali olan fakat kendisi iin yeterli olmayan kisi gibi. Bu durumda onun haline bakilir: Acaba onun hakkinda zenginlik tarafi mi, yoksa fakirlik tarafi mi daha agir basmaktadir? (Iste yapilacak bu degerlendirme sonucunda o kisinin vasiyete hak kazananlar listesine girip girmeyecegine karar verilir.) Ayni sekilde zevce ve akraba nafakalarinin miktarinin belirlenmesi de bu kabildendir. Zira bu konuda hem nafaka ykmlsnn, hem nafakaya hak kazananin hallerinin dikkate alinmasi, hem de zamanin gereklerinin gz nnde tutulmasi gerekecektir. Buna benzer belli bir sayi altina sokulamayacak kadar ok mesele konunun rnegini teskil edecektir ve bunlarin teker teker ele alinmasina imkn yoktur. Bu gibi durumlarda ictihd yapilmaksizin taklid ile isi bitirmenin imkn ve ihtimali bulunmamaktadir. nk taklid, ancak taklid edilen konuda hkmn menatinin (dayanak) tahkiki sonucunda dsnlebilir. Ment burada ise henz tahakkuk etmis degildir. nk meydana gelen olaylardan her biri, haddizatinda yepyeni bir olaydir ve hibir sekilde nazrlerinin daha nce gemesi mmkn degildir. Vakiada gemis olsa bile, en azindan bizim iin

yle degildir. Su halde olaylar zerinde hkmn mentini belirlemek iin mutlaka itihada ihtiya vardir. Biz olayin benzerinin daha nce gemis oldugunu kabul etsek, o takdirde bile, bunun o olayin benzeri olup olmadigi konusunda yine degerlendirme yapma zarureti bulunmaktadir ki, bu da ictihd olmaktadir. Cinayetler hakkinda .yapilan "ers" (yani diyet) takdirleri ile itlaf edilen mallarin kiymetlerinin tesbiti konulari da ayni sekildedir. Btinun byle oldugu konusunda su noktanin dikkate alinmasi dahi yeterlidir: Seriat her cz olayin hkmn ayri ayn koymamis, buna mukabil belli bir sayi altina sokulamayacak kadar ok cz'leri iine alacak kll esaslar ve mutlak ibareler getirmekle yetinmistir. te yandan her muayyen olan seyin de, bir baskasinda bulunmayan kendisine ait bir ayricaligi bulunacaktir. Bu, isterse bizzat belirleme hakkinda olsun. Bir ayricaligi olan seyler, ne mutlak olarak hkm ierisine girer; ne de mutlak olarak hkm disinda kalir. Aksine bunlar, iki kisma ayrilirlar ve aralarinda da her iki tarafla bir yzde msterek olan nc bir kisim bulunur. Bu durumda varlik lemine ikan belirli hibir suretin, syle ya da byle derinlemesine ya da yzeysel limin degerlendirmesi disinda kalmasina imkn yoktur. nk o seyin hangi delil altina gireceginin belirlenmesi iin bu degerlendirmeye ihtiya vardir. Eger degerlendirme konusu olan o sey, her iki tarafla bir yzde msterek oluyorsa o zaman durum daha da zor olacaktir. Btn bunlar, ilimden biraz nasibi olanlar iin son derece aiktir. Kaza (yargi) ile ilgili kurallardan biri sudur: "Beyyine yani delil ikmesi mddet yani davaci tarafina dser, yemin de inkr eden tarafa verdirilir."[12] Kadi'nin herhangi bir olay hakkinda hkmetmesi, hatta delilleri ynlendirilmesi ve taraflardan kendilerinin yapmalari gereken seyleri isteyebilmesi, her seyden nce mutlaka davaci ile davaliyi birbirinden ayirdetmesine baglidir. Bu nokta, kazanin esasini teskil eder.[13] Bu da ancak degerlendirme, ictihd, davanin delillere vurulmasi yoluyla belirlenebilir. Yapilan bu is ise bizzat "tahkku'l-menf olmaktadir. Kisaca bu tr itihadin her degerlendirici, hkim ve mftiye nisbetle bulunacagi, hatta her mkellefe nisbetle kendisini ilgilendiren konuda olacagi zarur olmaktadir. nk siradan bir mkellef (mm) mesel fikihta "namaz kilarken sehven fazladan islenilen fiiller -namazdaki fiillerin cinsinden olabilir veya olmayabilir- eger az miktarda ise affedilmistir; namazi bozmaz, ama oksa namazi bozar" diye bir hkm isitse ve namazinda fazladan bu tr hareketlerde bulunsa, bu durumda mutlaka yaptigi bu hareketlerin namazi bozacak kadar ok olup olmadigi konusunda degerlendirme yapmasi ve ona gre iki tarafttan birinin hkmne katmasi gerekecektir. Bu ise ancak ictihd ve degerlendirme yoluyla olacaktir. Bu-

nun sonucunda kildigi namazin hangi kisimdan oldugu belirince, o kimse iin hkmn menti (dayanagi) gereklesmis olacak ve artik fiilini ona gre icra edecektir. Diger ykmllkleri hakkinda sylenecek sz de aynidir. Eger bu tr itihadin kalkmis oldugu farze-dilecek olsa, o zaman ser* hkmler hibir zaman mkelleflerin fiilleri zerine inmeyecek, hep zihinlerde kalacaktir. nk ser" hkmler mutlaktir ve umumlik zelligi arzeder; dolayisiyla ancak aynen kenileri gibi mutlak olan fiiller zerine inebilir. Fiiller ise, varlik leminde hibir zaman mutlak olmaz; aksine muayyen ve msahhas olarak meydana gelir. Bu durumda mevcut ser* hkmn onun zerine indirilmesi, ancak ve ancak o muayyen fiilin, o mutlak ya da mm hkm tarafindan kapsandigina dair bir degerlendirme sonucunda mmkndr. Bu degerlendirme de yerine gre kolay, yerine gre de zor olur. Btn bunlar ictihd olmaktadir. Taklidi sahih olan seylerin, bu kisimdan olmasi da mmkndr. Bu da ncekilerin muayyen czlere ynelik degil de nev'ilere ynelik tahkiku'lment hakkinda ictihdda bulunduklari konularda olur. Mesel, avin cezasi konusunda dengi keffretle hkmetme gibi. Bu konuda seriatta gelen: "Sizden bile bile onu ldrene, ehli hayvanlardan ldrdgnn dengi olduguna iinizden iki dil kimsenin hkmedecegi, K'be'ye ulasacak bir kurbani deme... vardir"[14] yetidir. Bu denklige itibar konusunda zahirdir. Ancak den-gin nev'inin ve ldrlen av tr iin denk oldugunun belirlenmesi gerekmektedir. Mesel, sirtlana karsilik koun, geyige karsilik keinin, tavsana karsilik oglagin, yaban kzne karsi sigirin, ceylana karsi koyunun denk oldugunun belirlenmesi gibi. Keffretler iin getirilen kle[15] zdi, erkek ve kizin ergenliklikleri (bulg[16]) vb. konularda da durum aynidir. Ancak nev'iler hakkinda yapilmis bulunan bu ictihd, muayyen czler hakkinda yapilmasi gereken ictihddan mstagni kilacak degildir. Dolayisiyla bu trden ictihd her zaman mutlaka olacaktir.[17] Zira ykmllg onsuz dsnmek mmkn degildir.[18] Eger bu trden itihadin kaldirilmasi ile birlikte ykmllgn srdrlmesi dsnlecek olsa, o zaman muhal ile ykml kilmak gibi bir sonu lzim gelecektir. Bu ise, ser'an mmkn degildir. te taraftan bu aken de mmkn degildir. Bu, konu ile ilgili en aik delil olmaktadir. b) Zaman ierisinde kesintiye ugramasi mmkn olan ikinci kisim itihada gelince, bunlar trldr[19] 1) Tenkhul-ment: Hkmde dikkate alinan vasfin, nassda digerleri ile birlikte zikredilmesi ve ictihd yoluyla gerek illet olan vasfin digerlerinden ayiklanmasi ve bylece muteber olanin mlga olandan ayirdedilmesi islemidir. Saini yolarak, dsn dverek gelen ve (Ramazanda esi ile cinsel iliskide bulundugunu) syleyen bedevi hadisinde[20] yapilan islemde

oldugu gibi. el-Gazzl bunu, Sifu'l-gall'de zikretmis oldugu kisimlara ayirmistir.[21] Bu konu usl kitaplarinda etraflica aiklanmistir. Uslcer bunun kiyas konusu disinda oldugunu sylemislerdir. Iste bu yzdendir ki Eb Hanfe, keffretler konusunda kiyasi kabul etmemekle birlikte[22], onunla hkmetmistir. O, sadece zahirin tevili anlamina gelen bir nev'i olmaktadir. 2) Tahrcu'l-ment: Bu kisimda hkm belirleyen nass, menta yani illete temas etmemekte ve sanki o ayri bir arastirma sonucu ikarilmis olmaktadir. Bu kiyasi ictihd[23] olmaktadir ve malumdur.[24] 3) Daha nce sz edilen tahkku'l-mentm bir nev'i. Ancak tahkku'lment iki kisimdir[25]: etkinlikleri yoktur. " Mesel zdin sirayeti konusunda cariyenin erkek kleye katilmasi rneginde syle denir: Birincisi, czilere degil de nev'ilere ynelik olan kisim. Mesel, av keffreti konusunda ldrlen av hayvanina denk olarak belirlenecek cezanin nevinin, keffret olarak zd olunacak klenin nev'i-nin vb. belirlenmesi gibi. Buna daha nce kisaca isaret edilmisti. ikinci kisim, hkmn mentmm tahakkuk ettigi konuda me-ntin (yeniden ve baska bir nazarla) tahkiki mnsina gelen kisim. Bu durumda (czyyt konusunda) tahkku'l-ment sanki iki kisim-mis gibi olmaktadir: a) Genel tahkik ki bu, zikredilen kisim oluyor. b) Bu genel tahkik ierisinde daha zel bir tahkikin bulunmasi. Syle ki: Birincisinde degerlendirme, btn mkelleflere nis-betle genel olarak yapilir. (Her mkellefin kendi zel durumuna bakilmaz.) Mesel, mctehid adalet vasfina baktigi ve falanca sahsin zahiren onunla muttasif bulundugunu grdg zaman, nassin adalet sifatina bagli olarak gerektirdigi sehdet, kamu velayeti, zel velayetler[26] gibi ykmllkleri o sahsm zerine tatbik etmede bir sakinca grmez. Mendupluk iin olan emir ve nehiyler, mbahlik iin olan durumlar karsisinda da ayni seyi yapar ve onlarla ykml ve muhatap olan kimseler hakkinda ilgili nasslarm hkmlerini uygular. Nitekim vaciplik ve haramlik hkmleri getiren nasslarin gereklerim de aym sekilde, zahir mkellefiyet sarti disinda herhangi bir seye iltifat etmeksizin uygular. Bu bakis aisindan, btn mkellefler esit olmaktadirlar. ikinci kisma, yani daha zel anlamda olan bakis aisina gre ise, durum bundan daha ince ve derindir. Bu bakis aslinda: "Ey insanlar! Allah'tan sakinirsaniz (takva sahibi olursaniz), O size iyiyi ktden ayirdedecek bir anlayis verir"[27]yetinde sz edilen "takvamin bir sonucu olmaktadir. Bazen bu anlayisa "hikmet" adi verilir ve: "Hikmeti diledigine verir. Kime

de hikmet verilmisse, sphesiz ona oka hayir verilmistir"[28] yeti de buna isaret eder. Imam Mlik syle demistir: "demoglunun zelliginden biri de, bilmez iken bilir olmasidir." Allah Tel'mn: "Ey insanlar! Allah'tan sakinirsaniz (takva sahibi olursaniz), O size iyiyi ktden ayirdedecek bir anlayis verir"[29] buyrugunu isitmediniz mi?" O yine syle demistir: "Sphesiz hikmet, bir melekin, kulun kalbine mesh etmesidir." Yine o: "Hikmet, Allah'in kulun kalbine attigi bir nurdur" demistir. Yine o: "Kalbime, hikmetin Allah'in dininde st dzeyde bir anlayisa (fikih) ulasmak oldugu doguyor. O Allah'in rahmeti ve ltf sonucu kalblere soktugu bir seydir" demistir. Imam Mlik, ilmin -fetva kabilinden olan seylerin- yazilmasini hos karsilamazdi. "Peki ne yapalim?" diye sorduklarinda da: "Ezberlersiniz, anlarsiniz, bunun sonucunda kalbleriniz aydinlanir. Ondan sonra ise artik yaziya ihtiyaciniz kalmaz" derdi. Kisaca, zel anlamda tahkku'l-ment, her mkellefin ierisinde bulundugu zel hallerin degerlendirilmesi ve onlarla zel olarak ilgili olan teklifi delillerin dikkate alinmasi, seytanin, arzu ve heveslerin, pesin zevklerin etkinliklerinin hesaba katilmasi ve btn bunlarin sonucunda o mkellef hakkinda ykmllklerin mutlak olarak degil de, zerinde etkin bulunan unsurlardan kainmasi kaydi ile getirilmesi demektir. Bu hem kesinlik arzeden, hem de kesinlik arzetmeyen ykmllkler hakkinda byledir. Kesinlik ar-zetmeyeii ykmllkler hakkinda bir baska bakis aisi daha vardir; o da her mkellefin kendi kisiligine, iinde bulundugu vakte, hale vb. uygun olan hkmlerin seilmesidir. nk nefisler, belirli amellerin kabul konusunda, hep ayni konumda degillerdir. Nitekim ilim ve zenaatler karsisinda insanlarin durumu da ayni sekildedir. Nice yararli isler vardir ki, onlar yznden bazi insanlarin basina zarar ya da ftur gelir. Halbuki bir baska ise karsi ayni tepkiyi gstermez. Nice ameller de vardir ki, onu isleyen kimseye nis-betle nefsin ve seytanin payi, bir baska amele gre ok daha gl olur. Oysa ki bir baska amelde, bu gibi unsurlardan tamamen uzak bulunur. Iste bu zel tahkiki gereklestiren kimse, basiret nurundan nasibini almis ve bylece nefisleri ve onlarin hazlarini, onlarin anlayislarmdaki farkliliklari ve ykmllkler karsisindaki sabir ve tahamml glerini, zaaflarini, pesin zevklere iltifat edip etmediklerini gren ve bilen kimsedir. Bu sekilde o, her kisiye kendisine uygun olan nassin hkmn getirir; nk ykmllklerin getirilisinde gzetilen ser' maksat da budur. Sanki o, bu zel tahkik sonucunda mkelleflerin ve ykmllklerin ummunu tahsis etmis olmaktadir. Ancak ummluktan maksat, birinci genel tahkik sonucunda ummlugu sabit olandir. Keza o, birinci genel tahkikte mut-lakligi sabit olan seyi kayitlamis olmakta, veya daha nce kismen kayitli bulunanlara ilave bir veya daha fazla kayit eklemektedir.

Buradaki tahkku'l-menttan kastettigimiz mn iste budur. Geriye bu itihadin dogrulugunu gsterecek delillerin getirilmesi kalmistir. Diger konularla ilgili olanlarin aiklanmasi ve delil-lendirilmesi konusunu uslcler stlenmislerdir. Aslinda bu, tahkku'1-mentin ummu ierisine dahil olmak hasebiyle, onun hakkinda olan mutlak dellet altma girmektedir. Buna ragmen, konu ile ilgili husus deliller arzu edenler varsa, bu konuda deliller fazlasiyla mevcut bulunmaktadir. Biz -Allah'in izniyleonlardan sadece bir kismini zikredecegiz: Bu delillerden biri sudur: Raslullah'a esitli zamanlarda en faziletli amelin, en hayirli isin ne oldugu sorulmustur. Bazen de bu konuda bir soru olmaksizin aiklamalarda bulunmustur. Sorulan sorulara karsi tamamen farkli cevaplar vermistir. Eger bu cevaplardan her biri mutlakligi ve umumlugu zere alinacak olsalar, aralarinda eliski meydana gelirdi. Sahh'te rivayet olunduguna gre Raslullah'a "Hangi amel daha stndr? " diye sorulmustu. Raslullah"Allah'a imandir" buyurdu. "Sonra nedir?" diye sordular. "Allah yolunda cihddir" buyurdu. "Sonra nedir?" diye sordular. "Hacc-i mebrrdur"[30] buyurdu.[31] Bir baska zaman ona: "Hangi amel daha stndr?" diye soruldu. Raslullah: "Vaktinde kilinan namazdir" buyurdu. "Sonra hangisidir?" dediler. "Ana-babaya iyiliktir" buyurdu. "Sonra hangisidir?" dediler. "Allahyolunda cihddir"buyurdu.[32] Nes'de Eb mme'den syle rivayet edilir: Raslullah'a geldim ve: "Bana dogrudan senden grenecegim birsey emret" dedim. Bana: "Oruca saril! nk onun gibisi yoktur" buyurdu.[33] Tirmiz'de de su hadis yer alir: Raslullah'a "Kiyamet gnnde Allah katinda derece bakimindan en stn amel hangisidir?" diye soruldu. "Allah'i ok zikreden erkekler ve kadinlar" buyurdu. Sahh'te de: "La ilahe illallahu vahdeh l serike leh..." zikri hakkinda: "Hibir kimse, ondan daha stn bir sey getirmemistir" fioo] buyurdugu nakledilir. Nes'de su hadis bulunmaktadir: "Allah katinda duadan daha stn baska bir sey yoktur. "[34] Bezzr'da ise su hadis yer almaktadir: "Hangi ibadet daha stndr?" diye soruldu. "Kisinin kendisi iin duasidir" buyurdu. Tirmiz'de ise: "Kiyamet gnnde m'minin terazisinde gzel ahlktan daha stn bir sey bulunmaz"[35] hadisi yer alir. Bezzr'da: "Ey Eb Zerr! Sana sirtta hafif, fakat terazide baskalarindan daha agir olan iki seyi bildireyim mi? Sen gzel ahlka ve sessiz kalmaya

zen gster. Canimi elinde tutana yemin ederim ki, mahlukt bu ikisinden daha faziletli hibir sey islememistir"^ rivayeti vardir. Mslim'de de su hadis vardir: "Mslmanlarin hangisi daha hayirlidir?" sorusuna Raslullah: "Mslmanlarin, dilinden ve elinden emin olduklari kimsedir" buyurdu.[36] Yine ona: "Hangi mslmanlik (zelligi) daha hayirlidir?" diye sordular: "Yemek yedirmen, tanidigin tanimadigin herkese selm vermendir" buyurdu.[37] Sahh'te: "Kisiye sabirdan daha hayirli ve genis baska bir bagista bulunulmamistir'[38] hadisi vardir. Tirmiz'de: "Sizin en hayirliniz, Kur'n'i grenen ve greteni-nizdir'[39] buyurulm aktadir. Yine Tirmiz'de: "ibadetlerin en stn, beklentisidir'[40] hadisi bulunmaktadir. (Allah'tan) kurtulus (feree)

Bunlara benzer daha baska hadisler de vardir ki bunlar sz edilen stnlgn mutlak olmadigini, aksine greli oldugunu gsterir ve stnlkten kas dm belli bir vakte ve soruyu soran kimsenin haline nisbetle yle olduguna isarette bulunur.[41] Raslullah, Enes hakkinda ok mali olmasi iin dua etmis ve o bu duanin bereketini de grmstr. Kendisinden ok mali olmasi iin dua isteyen Sa'lebe b. Htib'a[42] ise: "Skrn ifa ettigin az, skrne g yetiremeyecegin oktan daha hayirlidir" buyurmustur.[43] Eb Zerr'e: "Ey Eb Zer! Ben, seni kuskusuz zayif gryorum ve ben elbette ki, kendim iin sevdigim seyi senin iin de severim. Sakin ola ki, iki kisi (de olsa) zerlerine emir (ynetici) olma ve asla yetim mali idaresini stlenme!"[44]demistir. Halbuki, her iki amel de, bihakkin yerine getirecek kimseler iin en stn amellerden oldugu bilinmektedir. Yneticilik ve yargi hakkinda mesel Raslul-lah "Sphesiz dil olan (ynetici ve hkim)ler, Allah katinda Rahman'in saginda nurdan minberler zerinde olacaklardir"[45] "Ben ve yetime kefil olan kimse cennette syleyiz'[46] buyurmustur. Buna ragmen Raslullah Eb Zerr'in zel durumunu dikkate alarak, bu iki seyi stlenmesini ona yasaklamistir. Ismail b. Ishk'in Ahkm adli eserinde Ibn Srin'den syle dedigi nakledilir; Hz. Eb Bekir (namazda) alak, Hz. mer ise yksek sesle okurdu. Eb Bekir'e: "Niin byle yapiyorsun?" dediler. "Ben Rabbime mnactta bulunuyor ve O'na tazzarru ediyorum" diye cevap verdi. Hz. mer'e: "Niin byle yapiyorsun?" dediler. O da: "Uykusu gelenlerin uykusunu kairiyor, seytani aresiz kiliyor ve Rahmn'i razi ediyorum" dedi. Hz. Eb Bekir'e: "Sesini biraz ykselt"; Hz. mer'e de: "Sen de biraz indir" denildi.[47] O

syle bir yorum yapti: Bununla Raslullah onlardan her birini -aslinda kasitlari dogru ve yerinde olsa da- kendi tercihinden ikarmayi kastetmis oldu. Sahh'te geldigine gre bazi kimseler Raslullah'a gelerek: "Biz iimizde, konusarak disimiza vurmayi gze alamadigimiz seylerin gemekte oldugunu gryoruz" dediler. Raslullah onlara: "Byle bir dsnce gemekte mi?" diye sordu. Onlar: "Evet!" diye cevap verdiler. Bunun zerine Raslullah: "O aik imandir" buyurdu.[48] Baska bir hadiste de: "Kimin iinden byle seyler geerse syle desin: 'Hve'l-evvelu ve'l-hiru ve'z-zhiru ve'l-btin ve hve bi klli sey'in alm'[49] Bylece Raslullah'in farkli cevaplar verdigini grmekteyiz. Ibn Abbs da daha baska bir sekilde cevap vermistir. Halbuki ele alinan konu hep aynidir.[50] Sahh'te su hadis yer almaktadir: "Ben, adama (mal) veririm. Halbuki baskalari bana ondan daha makbuldr. Bunu Allah'in onu yzst atese srmesinden korktugumdan yaparim. [51] Raslullah, (ganimet taksimi sirasinda) bazi insanlara mal vermis, diger bir kismini ise imanlariyla basbasa birakmistir.[52] nk bu iki grubun durumlarim yaknen biliyordu. Raslullaht Hz. Eb Bekir'den malinin tmn kabul etmis, fakat digerleri Iin mallarinin bir kismini birakmalarini, hepsini tasadduk etmemelerini tavsiye etmis ve onlar hakkinda: "Malinin bir kismini kendin iin tut; bu senin iin daha hayirlidir" buyurmustur.[53]Bir bas-ka-si yumurta byklgnde kle altin getirmis, fakat Raslullah kabul etmemistir.[54] Hz. Ali: "Insanlara anlayabilecekleri dille konusun. Allah ve Raslnn tekzip edilmesini ister misiniz?" diyerek ilmin sunulusuna bir kayit getirmisti. yle meseleler vardir ki, bazi insanlara uygun gelirken, diger bazilarma uygun gelmez. "Rabbani" yani ger-ek egitimci[55] hakkinda, "ilmin byk meselelerinden nce kk meselelerini geten kimse"dir demislerdir. Buradaki tertip de bu kabildendir. el-Hris b. Yakb'dan syle dedigi rivayet edilir: "Gerek fakih, Kur'n'i tam anlayan ve seytanin hilelerini kavrayan kimsedir." Buradaki "seytanin hilelerini kavrayan kimsedir" sz, meselemizle ilgili kismi teskil etmektedir. Eb Rec elAtrid'den rivayet edilmistir: Zbeyr b. el-Awm'a: "Ey Muhammed'in ashabi! Ben niye sizi insanlar ierisinde namazi en hafif tutan kimseler olarak gryorum?" dedim. O bana cevaben: "Biz vesveselerin nn almak istiyoruz" dedi. Halbuki namazi uzatmak mstehap bir-seydir. Ancak, onun mstehapligini ortadan kaldiracak ters bir durum sebebiyle onlar namazlarini kisa kilmislardi. "Ey Muz! Yoksa sen insanlari dinlerinden mi etmek istiyorsun'?" hadisi de bunun benzeridir.[56] Eger arastirilacak olsa, gerekten bu trn ok oldugu grlr. Sahabe, tabin ve ilk imamlardan nakledilen birok sey de bu kabilden olmaktadir.

Bunlar oktur. Nev'iler hakkinda tahkku'l-mentin yapilmasi ve bunun zerinde limlerin kismen ittifak halinde olmalari, getigi zere bu konuya taniklik eden hususlardan biridir. Alimler bu esas zerine ayrintilara da girmislerdir. Mesel: "Allah ve peygamberiyle savasanlarin ve yeryznde bozgunculuga ugrasanlarin cezasi ldrlmek veya asilmak yahut apraz olarak el ve ayaklari kesilmek ya da yerlerinden srlmektir"[57] yeti aslinda mutlak muhayyerlik hkm getirmektedir. Ancak ulem onun ictihd yoluyla kayitli oldugunu grms ve ldrme hkmnn bir duruma, asilma hkmnn baska bir duruma, kesme ve srgn hkmlerinin de daha baska durumlara ait oldugunu belirtmislerdir. Ayni sekilde esirlerle ilgili getirilen karsiliksiz serbest birakma ve fidye alma hkmleri hakkinda da durum aynidir. Yine seriatta nikhin emredildigi ve snnet oldugu sabit iken limler onu (kisinin durumuna gre farzdan harama kadar) bes farkli hkme ayirmislardir. Bu gibi konularda onlar, her mkellefin kendi zel durumuna bakmislardir. Her ne kadar hkm, nevi itibariyla ele alinmakta ise de, bu ancak kisinin durumunun ele alinmasi ile tamamlanabilmektedir. Bu durumda hepsi de ayni mndadir. Hepsine istidlal de aynidir. Su kadar var ki, ilk bakista ve ilk yaklasim ile yaklasildiginda bu uzak grlebilir. Ancak bu intiba, dayanagi ve seriattaki yeri ortaya konuluncaya kadar devam eder. Yukarida verdiklerimiz ve emsali rnekler, bu tr itihadin yerinde ve sahih oldugunu ispat iin yeterlidir. Burada bizim ayrica zerinde durmamizin sebebi, limlerin bu konuya zel olarak ok az isaret etmis olmalaridir. Tevfk, ancak Allah'tandir. Itiraz: Hakkinda delil getirilen bu ictihd tr[58] ile br icti-hdlarin arasi nasil ayrilabilir? Halbuki her iki kisim da hkm itibariyla aynidir. nk eger bu tr itihadin kesintiye ugramadan srmesi sz konusu ise, diger kisim da aynidir. Zira "kesintiye ugramamak" ifadesiyle itihadin ancak; ne kll olarak, ne de cz olarak kalkmamasi kastedilmis olabilir. Baska bir ihtimal bulunmamaktadir. Her iki takdire gre de, diger ictihd trlerinin durumu da aynidir. Birinci (yani itihadin kl olarak kalkmamasi anlaminda kesintiye ugramamasi) ihtimalini ele alalim: Varlik leminde meydana gelen olaylar sonsuz niteliktedir ve onlarin sinirli nasslar altina girmesi mmkn degildir. Bu yzden de kiyas vb. yollarla ictihd kapisinin ailmasina ihtiya duyulmustur. Hkm nass ile belirlenmemis, ncekiler tarafindan da (ictihd yoluyla) ortaya konmamis olaylarin meydana gelmesi kainilmazdir. Bu durumda ya insanlar kendi heva ve hevesleri ile basbasa birakilacak ya da ser' bir ictihd olmaksizin onlarin islerine bakilacaktir ki, bu da heva ve heveslere uymak demektir. Bu tavirlarin tamami yanlistir.

Bu durumda gayesi olmayan bir duraksama (tevakkuf) kainilmaz olacaktir. Bu ise zorunlu olarak teklifin askiya alinmasi (ta'tli) demektir. Bu da teklfu m l yutka[59] (takat st ykmllge) gtrr. Su halde ictihd, her zaman (ve mekn) iin zorunludur. nk olaylar sadece belli bir dneme has bulunmamaktadir. ikinci (yani itihadin cz olarak kalkmamasi anlamindaki) ihtimale gelince, o da btildir. nk bazi cziyytta itihadin imknsiz olmasi sebebiyle mutlak mkellefiyet, islerligini yitirmez. Zira onun, sadece o husus nev'ide ve diger bazi nev'ilerde kalkmis olmasi mmkndr.[60]Bu durumda iki tr ictihd arasinda herhangi bir fark kalmamaktadir. Cevap: Aralarindaki fark aiktir. nk bu zel nev'i .(yani tahkku'lment) her zaman hakkinda kllidir ve olaylarin tm ya da byk ogunlugu hakkinda mmdir. Eger o tr itihadin kalktigi farzedecek olsa, o zaman ser' ykmllgn byk ogunlugu ya da tm ortadan kalkmis olur. Byle bir sonu ise sahih degildir. Zira bu herhangi bir zamanda farzedilecek olsa, seriatin bir anda tmden kalkmis olmasi lzim gelir. Diger ictihd trlerinin durumu ise byle degildir. nk ilk dnemlerde grlmeyen yeni olaylar, daha nce geenlere nisbetle ok azdir. Zira ncekilerin degerlendirme ve ictihd alanlari ok genistir. Bu durumda o konuda onlari taklit etme mmkndr ve seriatin byk ogunlugunu o tr ictihdlar sonucu ulasilan hkmler olusturmaktadir. Hal byle iken bazi cziyytm zmsz kalmasi ile seriatin ortadan kalkmasi gibi bir sonu lzim gelmez. Durum aynen sadece bazi cz'lerin mentinin asla bulunamamasi halindeki gibi olur. nk bu durumda seriatin bir zarar grmesi gibi bir sonu lzim gelmez. Sonuta bu iki tr itihadin ayni olmadiklari ve aralarinda farkin bulundugu ortaya ikar.[61] Allah'ti alem! [62]
IKINCI MESELE:

Ictihd derecesi, ancak kendisinde su iki vasfi[63] bulunduran kimseler hakkinda gereklesir: 1) Tam anlamiyla ser' maksatlari kavramis olmalidir.[64] 2) Bu anlayis zerine bina edecegi hkm istinbatina kudreti bulunmalidir. Birinci vasif: Maksid blmnde, seriatin maslahatlara riayet esasi zerine kurulu oldugu, maslahatlarin maslahat olabilmesi iin de, Sri' Tel'nin onlari o sekilde koymus olmasi gerektigi, mkelleflerin takdir ve degerlendirmelerine bagli olmadigi, zira o takdirde maslahatlarin yapilan nisbet ve izafiyete gre tamamen farkliliklar arzedecegi, birine gre maslahat olan seyin, digerine gre mefsedet olabilecegi gemis[65], tam olarak yapilan istikra sonucunda maslahatlarin mertebede bulundugu

ortaya konmustu.[66] Insan belli bir seviyeye geldigi zaman, ser' btn mesil ve konular ile ilgili olarak Sri' Tel'nin onlardan gzettigi maksatlari kavrayabilir.[67]Bylece onda bir meleke meydana gelmis olur ve bu meleke, onu Allah'in kendisine gsterdigi dogrultuda dinin gretilmesi, fetva verme ve hkm ikarma konusunda Nebi'nin halefi olmaya elverisli kilan sebep[68] olur. Ikinci vasfa gelince, bu birinci vasfin yardimcisi durumundadir. nk itihada kadir olma keyfiyeti, ncelikli olarak seriati kavramak iin kendisine ihtiya duyulan bilgiler vasitasiyla tahakkuk edebilecektir. Bu noktadan hareketle bu ikinci vasif birinci iin yardimci (hadim[69]) konumda olmaktadir. Ikinci olarak da hkmlerin istinbatmda kullanilmaktadir. Ancak kavramanin semeresi ancak istinbat sirasinda ortaya ikar. O yzden de bu ikinci vasfi, ictihd iin ikinci derecede bir sart olarak kabul etmistir. Birinci vasfin, ictihd mertebesine ulasilmasi iin asil sebep kilinmasi, niha maksad, ikincinin ise vesile olmasi sebebiyledir. Ancak bu ilimler, her zaman iin bir kimsede toplanmayabilir; bazen insan bu ilimlerde lim ve onlarda mctehid olur, bazen onlari ezberlemis ve ictihd derecesine ulasmamis olmakla birlikte onlarda gzetilen maksatlara vkif olmus olabilir. Bazen de onlari ne ezberlemis, ne de onlara vkif olmustur; ancak onlarin gayesini bilmektedir ve o kimsenin ictihd edecegi meselesi ile ilgili olarak onlarin bilgisine ihtiyaci bulunmaktadir. Byle bir kimse ictihd etme durumunda kaldigi bir mesele ile karsilastigi zaman ona bakar ve meselesi ile ilgili ilimlerde ihtisasi bulunan kimselerle mzakerede bulunur ve onlarla mesele hakkinda danismadika bir sonuca varmaz. Bu mertebenin tesinde, sz edilen ilimlere ulasma konusunda dikkate alinabilecek baska bir mertebe bulunmamaktadir. Eger o ilimlerde mctehid ise, mesel hadis ilminde Imam Mlik, usl ilminde Imam Safi gibi, o zaman onun itihadi konusunda bir problem bulunmayacaktir. Eger o ilimlerden gzetilen maksatlara vkif biri ise, -nitekim mesel, hadis ilmine nisbetle Imam Safi ve Imam Eb Hanfe hakkinda yle demektedirler- bu durumda da yaptigi itihadin sihhati konusunda herhangi bir problem bulunmayacaktir. Yok nc kisimdan ise, eger itihadina mesned olarak kullanacagi bilgiler, o ilimde itihada ehil olan birinden sdir olmussa, o zaman itihadi ikinci mertebedeki mctehidle-rin itihadi gibi muteber olacak; aksi takdirde itihadinin hibir degeri olmayacak, sanki yokmus gibi islem grecektir.[70] Fasil: Verilen bu kisa izahtan anlasilmaktadir ki, ser' hkmlerde ictihd iin mctehidin, itihadin uzaktan yakindan taalluk ettigi her ilimde ictihd derecesinde olmasi gerekmemektedir. Aksine (bu gibi ilimlerin) durumu

ikiye ayrilmaktadir: a) Eger ictihd mertebesine ulasilmasi, ancak o ilmin knhne vakif olmaktan geiyorsa, o takdirde ictihd mertebesine ulasilmis olmak iin mutlaka o ilimde ictihd derecesinde bulunmak gerekmektedir, b) Bu kabilden olmayan diger ilimlere gelince, o ilim her ne kadar ictihd iin yardimci konumda olsa bile, onlarda taklid itihadin hakikatini zedelemeyeceginden, mctehidin o ilimlerde ictihd derecesinde mahir olmasi gerekmemektedir. Bu durumda karsimizda beyan edilmesi zarureti bulunan bahis bulunmaktadir: Birinci bahis: Ictihd ile alakasi bulunan her ilimde ictihd derecesinde bulunma sarti yoktur. Delilleri: (1) Eger byle bir sart olsa, o zaman sahabe disinda[71] gerek anlamda hibir mctehid bulunmaz, istisna olarak ortaya ikabilirdi. Mesel, drt imami rnek olarak ele alalim: Onlara gre Imam Safi, hadis ilminde mukallid olup, hadis kritigi ve ilimleri konusunda ictihd derecesine ulasmis degildir. Imam Eb Hanfe de ayni sekildedir. Bu ilimde, sadece Imam Mlik'i ictihd mertebesinde kabul etmislerdir. Buna ragmen onun birok konuda baskalarina atifta bulundugunu grmekteyiz; mesel tip, hayiz, tecrb ilimler vb. gibi alanlarda bunlarin erbabina gndermelerde bulunmakta ve onlarin verileri zerine hkmler bina etmektedir. Onun bu kabilden hkmlerini, hkme mesned olan o ictihddan bagimsiz olarak dsnmek mmkn degildir.[72] Eger ictihd mertebesi iin mctehi-din hkm iin ihtiya gsterdigi her ilimde mahir olmasi sart olsaydi[73], o zaman hibir hkimin, hkm vermek iin ihtiya duyulan her ilmi ictihd derecesinde bilmedike davaya taraf olanlari yargilamak zere harekete gemesi sahih olmazdi. Halbuki durum icm ile yle degildir. (2) Ikinci[74] delil sudur: Ser' hkmlerin istinbti konusunda ictihd, haddizatinda mstakil bir ilim olmaktadir[75] ve her ilimde, o ilme temel teskil eden ncllerin (mukaddime) herhangi bir sekilde delillendirilmesi gerekmemektedir. Aksine ulem, bunu yapan kimseler hakkinda: "Ilmine baska bir ilmi sokmustur ve onun z ile ugrasmak yerine arazlari ile ugrasmaktadir" demektedirler. Nasil ki bir tabibin, tabiat ilminin verilerini almasi ve bu meyanda temel unsurlarin drt (ansiri erba'a) oldugu, insan mizacinin, insan iin en uygun miza oldugu ve buna benzer nclleri kabullenmesi nasil dogru ise, ayni sekilde mctehidin de diger ilim erbabindan bazi verileri almasi ylece sahihtir. Buna gre mctehid mesel kiraat liminden abdest yetindeki "ayaklarinizi da" anlamina gelen kelimenin "erctikm" seklinde mecrr okundugunun sahih olarak rivayet edilmis

oldugunu[76], muhaddisten, falanca hadisin sahih ya da zayif oldugunu, nsih ve mensh liminden, "Birinize [mi lm geldigi zaman, eger mal birakiyorsa, ana babaya, yakinlara uygun bir tarzda vasiyet etmesi size farz kilindi'[77]yetinin, miras yetleri ile mensh bulundugunu, dil liminden "el-Kur' " (ya da "el-Kar' (.) el-Kur"7} kelimesinin hem temizlik sresi hem de hayiz anlaminda kullanildigini[78] vb. almasi sahih olacak, sonra da bu veriler zerine ictihdda bulunarak hkm binasinda bulunabilecektir. Dahasi geometri (hendese) ilmine ait burhanlar, yakin mertebesinin en st dzeyinde yer alir; buna ragmen bu ilim, bir baska ilimde kabullenilmis olan ve geometri ilmince taklit yoluyla alinan ncller zerine kurulu olmaktadir. Matematik ve benzer kesinlik arzeden diger ilimler de ayni sekildedir. Bununla birlikte ne geometri limi (mhendis) ne de matematiki iin, kendi ilimlerine ait bahislerde kesin sonulara ulasilmamasi gibi bu durum sz konusu olmaz. Cedelciler, yaraticinin varligim, peygamberlik messesesini ve seriati inkr eden kfirden bile itihadin vuku bulabilecegini caiz grmslerdir.[79] Zira ictihd, sihhati farzedilen[80] ncller zerine bina etme isleminden baska birsey degildir; bu ncllerin vakiada da yle olup olmamasi farketmemektedir. Bu konu aiktir, o yzden de konuyu uzatmaya gerek yoktur. Itiraz: Miictehid, itihadi iin temel teskil edecek nclleri bilen biri olmadigi zaman, yaptigi itihadinin sahih olup olmadigim bilemez. Cevap: Itiraz yerinde degildir. nk biz, aksine itihadinin sahih olacagina dair kendinde bir bilgi olusacagini iddia ediyoruz. Zira ictihd, o ncllerin sahih oldugu varsayimi[81] zerine bina edilmektedir. Aksi delil (burhnu'1hulf)[82] ise, haddizatinda btil olan ncller zerine sahih farzedilerek bina edilmistir. ncller zerine binada bulunmak, elde edilmek istenilen seye dair bilgi ifade eder. Bizim buradaki meselemizde de durum aynidir. (3) nc delil sudur: Itihadin bir tr vardir ki, mctehidin bu trde sz edilen ilimlerde ictihd mertebesine ulasmis olmasi bir yana, onlardan hibirseye ihtiya bile duyulmaz. Bu ictihd tr, tenkhu'l-ment[83] kabilinden olanidir. Bu trde sadece seriatin maksatlarina vakif olmaya ihtiya duyulur.[84] O ilimlerde ictihd mertebesinde bulunmak bir yana, onlara hi ihtiya hissedilmeden bir tr ictihd sabit oluyorsa, onlar olmaksizin mutlak ictihd da sabit olur. Ulasilmak istenen sonu da budur. Itiraz: Mctehid, itihada taalluk eden bazi ilimlerde mukal-lid olursa, onun iin bilinen hibir meselenin varligindan sz edilemez. nk bazi nclleri taklit yoluyla alman bir mesele, mutlak anlamda zerinde ictihd edilmis bir mesele olmaz. O mesele zerinde alisan kimsenin de mutlak anlamda mctehidlik vasfi ile nitelenmesine imkan olmaz. Bizim burada

szn ettigimiz ise, itihadina mutlak anlamda gvenilen mctehiddir. Itihadina temel teskil edecek bazi ilimlerde mukallid olan bir kimsenin bu vasifta olmayacagi ise asikrdir. Cevap: Szn ettiginiz sey, bir meseleye dair olan ilimde sarttir ki, o meselede mctehid olan mutlak anlamda mctehid olsun, yoksa itihadin sihhati konusunda sart degildir nk sz konusu bilgiler, itihadin mahiyetinden bir para degildir; aksine itihada kendisi ile ulasilabilecek vasitalardir. Dolayisiyla taklit veya ictihd ya da farzimuhal[85] gibi bir yolla bu bilgiler elde edilecek olursa (vasitalara, bunlar araciligi ile de amaca yani itihada ulasilmis olur). Burada olan sudur: O bilgilerin gerek sahibi o meselede ictihd eden kimseye, elde ettikleri verileri teslim etmis olmakta, mctehid de sonra onlar zerine hkm binasinda bulunmaktadir. Bu durumda yapilan bu bina islemi sahih olacaktir. nk ictihd, hkme ait kesin ya da kesine yakin bilgi elde edebilmek iin btn Eii4] gcn ortaya konmasidir. Bu sart da gereklesmistir. Ikinci delil sirasinda geen husus da bu noktayi aiklamaktadir. Keza btn insanlar tarafindan ictihd derecesine ulasmis olduklari kabul grms olan Imam Mlik, Imam Safi ve Imam Eb Hanfe gibi mctehid imamlari ele alalim. Bunlarin tabileri vardi ve bu imamlar onlardan ilim almislar ve yararlanmislardi. Onlarin tabileri zamanla ictihd ehli olan kimseler arasina girmislerdi; halbuki onlar insanlar katinda uslde imamlarim taklit eden kimseler oluyorlardi. Bunlar, sonra taklit ile almis olduklari mukaddimeler (usl) zerine istinaden ictihdda bulunmuslardi; buna ragmen onlarin bu trden olan grsleri kabul grms, ictihdlarina (re'y) tbi olunmus ve onlar dogrultusunda amel edilmisti. Onlar bu grs ve ictihd-larinda imamlari ile kh muvafik, kh muhalif durumda bulunuyorlardi. Bunun sonucunda bnu'l-Ksim veya Esheb ya da benzeri tbi limlerin grsleri, imamlari Imam Mlik'e muhalefet konusunda dikkate alinir olmustur. Eb Ysuf ve Muhammed b. el-Ha-sen'in Imam Eb Hanfe; el-Mzen ve el-Buvaytfnin Imam Safi karsisindaki durumlari da ayni sekildedir. Su halde, ictihd edilen meselenin taalluk ettigi bazi esaslarin taklit yoluyla elde edilmesinin itihada bir zarari yoktur.[86] Ikinci bahis: Itihadin sahih olmasi kendisine bagli olan ilimlerin bulunmasi halinde, o ilimlerin ictihd derecesinde tahsili zorunlu olmaktadir. Bir ilim bulunur ve seriatta ictihd mertebesine ulasmak, ancak o ilimde ictihd mertebesine ulasmak ile mmkn olursa, o ilmin tahsili zarur olacaktir. nk bu zellikte bir ilmin bulunmasi farzedildiginde, deten o ilim olmaksizin ictihd mertebesine ulasmak mmkn olmayacaktir. Bu durumda da o ilmin en st dzeyde tahsili gerekecektir. Bu husus aiktir. Ancak bu ilim, genelde mphemdir ve belirlenmesi iin zerinde durulmasi

gerekir. Ilimler ierisinde bu zellige en yakin olani, Arap dili ilmidir. Ben bu tabirle, ne sadece Nahiv ilmini ne Sarf ilmini, ne Men ilmini ne de dille ilgisi bulunan diger ilim dallarini kastetmiyorum. Aksine amacim, hem lfiz hem de mn bakimindan her ynyle dilin kendisini kastediyorum. Bundan garb[87] ilmi, fiil diye isimlen-dirilen tasrif ilmi ve siirle ilgili aruz, kafiye vb. gibi ilimler mstesna olmaktadir. nk bunlar -her ne kadar bu gibi ilimlere sahip olma Arap dilinde bir keml ifadesi ise de- ictihd iin ihtiya duyulmayan seylerdir. Bu yzden, onlari da bilmek sart degildir. Bu ilmin taayyn edisi ve ictihd iin kainilmazliginin beyani, Mak-sid blmnde gemisti ve orada zetle su noktalar zerinde durulmustu: Seriat Arapa'dir; Arapa olunca da onu gerek anlamda anlayabilme ancak Arap diline gerek anlamda vukfiyetle mmkn olur, nk seriat ve Arap dili -seriatin i'cz yn hari- ayni tarz ve slup zere olma bakimindan birbirlerine esittirler.[88] Bu durumda biz, bir kimsenin Arap dilini anlama konusunda henz mbtedi oldugunu farzedecek olursak, o kisi seriati anlama ve kavrama konusunda da mbtedi olacak, dilde orta seviyede olan kimse, seriati anlamada da orta seviyede bulunacaktir. Orta yolda olan kimse, en son noktaya ulasmis olmayacaktir. Arap dilinde son noktaya ulastiginda ise, ayni sekilde seriatta da yle olacaktir. Bu durumda olan kimsenin seriattaki anlayisi hccet olacaktir; aynen sahabenin ve Kur'n'i gerek anlamda anlayan diger fesahat ve belagat sahibi kimselerin anlayislarinin hccet olusu gibi.[89] Insanlar,Arap dilini anlama konusunda onlarin derecesine ulasamadiklari zaman, taksirleri lsnde seriati anlamalarinda da eksiklik olacaktir. Anlayisinda kitlik olan kimsenin seriat hakkindaki szleri ise hccet olmaz ve ileri srdg grsleri dikkate alinmaz. Sonra mctehidin Arap dilinde, bu konuda imam kabul edilen el-Halil, Sibeveyh, el-Ahfes, el-Cerm, el-Mzen... vb. gibi kimseler ayarinda olmasi zorunludur. el-Cerm syle demistir: "Ben, otuz se-[ii6] nedir insanlara Sibeveyh'in el-Kitb'indan fetva veririm." Alimler, onun bu sznn sabit oldugunu kabulden sonra yoruma gitmisler ve onun hadis limi oldugunu, Sibeveyh'in kitabindan degerlendirme (nazar) ve arastirmayi yani yntemi grendigini ifade etmislerdir. Yani Sibeveyh, her ne kadar kitabinda nahivden bahsetmekte ise de, onda Arab'in szdeki maksatlarina, gerek lfiz ve gerekse mn bakimindan istimal sekillerine dikkat ekmistir. Sadece, failin merf, mefln mansb oldugunu belirtmekle kalmamis, aksine o, her konu ile ilgili olarak mnasip dsen hususlari da aiklamistir. Bunun sonucunda onun kitabi, Men ve Beyn ilimlerini, mn ve lfizlarin kullanilis biimlerini ieren bir eser olmustur. el-Cerm, yukaridaki szn iste bu noktadan hareketle sylemistir. Onun bu ifadesi, Sibeveyh'in

kitabinin basinda hibir kimseden tepki grmeksizin nakledilegelen sabit bir szdr. Itiraz: Uslcler, Arap diline vukfiyet konusundaki bu asiriligi kabul etmemektedirler ve: "Uslcnn, Arap diline vukfiyet konusunda el-Hall, Sibeveyh, Eb Ubeyde, el-Asma gibi i'rb inceliklerini ve lgav problemleri derinlemesine arastirma konusu yapmis kimseler seviyesinde olmasi gerekmez. Onun iin yeterli olan, Kitap ve snnetten kolayca hkm ikarabilecek bir seviyeye ulasmasidir" demektedirler. Cevap: Burada itiraz sadedinde ileri srlen nokta ile, a.z nce bizim aikladigimiz sey[90] farklidir. el-Gazzl, bu sart hakkinda sunu sylemistir: "Bunun ls, Arab'in hitabini ve onlarin istimal sekillerini bilecek kadar bir seviyeye sahip olmasidir ki, bunun sonucunda szn sarihini, zahirini, mcmelini, hakikatini, mecazini, minim, hssini, muhkemini, mtesbihini, mutlakini, mukayyedi-ni, nassim, fahvsini, lhnmi, mefhmunu ayirabilsin." Onun ileri srdg bu sart, ancak Arap dilinde ictihd mertebesine ulasan kimseler iin mmkn olabilir. O sonra syle devam eder: "Sartin biraz hafifletilmesi, mctehidin el-Hall ve el-Mberred seviyesinde olmasinin, btn lgatleri bilmesinin ve nahivde derinlesmis olmsinin sart olmamasidir." Bu da sahihdir. nk onun lzim olmadigini syledigi sey[91] sart ileri srme konusunda maksd bulunmamaktadir; asil maksat, Arabi'nin anlayisina msavi bir anlayisa sahip olmaktir. Arab olmak iin, btn lgatleri bilmek ve incelikleri kullanmak sarti yoktur. Arap dilinde mctehid olan kimseler iin de durum aynidir. Seriatta mctehid olan kimseler hakkinda da vaziyet aynidir. Bazi insanlar belki de, Arap dilinde ictihd konusunda el-Hall ve Sibeveyh derecesine ulasmis olmanin sart olmadigi dsncesine kapilabilir ve dolayisiyla Arap dili ile ilgili konularda mahza taklit zerine binada bulunabilir. Bunun sonucunda da ser' mesil ile ilgili olarak yle szler eder ki, sktu ondan daha hayirlidir. Isterse o kimsenin, dinde ve imamlar arasinda nemli bir yeri olsun. Imam Safi, er-Risle'sinde bu konuya temas etmis ve orada Allah Tel'nin, Arab'a kendi dilleri ile ve anlayacaklari mansiyla hitap ettigini belirtmis, ondan sonra dilin genisligini ortaya koyacak seyleri zikretmis, bu meyanda zahiri murad olan min ile hitap edildigini, kendisinden mm murad olmakla birlikte hususun da bir" sekilde dahil oldugu hitaplarin bulundugunu belirtmis ve bunu ispatlamak iin bazi deliller getirmis, kendisinden hssin murad oldugu nimdan sz etmis ve bunun szn akisindan anlasilabilecegini veya szn basinin sonunu, ya da sonunun basini belirlemesi yoluyla grenilebilecegini, bazen aynen isaretlerin anlasilmasi gibi lfiz olmaksizin mnyi belirleyecek sekilde bir hitap seklinin olabilecegini, tek birseyin pek ok isim ile adlandirilabilecegini, bazen de ayni isimle birden fazla mnnin kastedilebilecegini aiklamistir.

Sonra syle demistir: "Kim Arap dilinin bu zelliklerini bilmezse, -ki Kur'n ve snnet Arap dili ile gelmistir- buna ragmen o-nunla ilgili sz syleme gibi bir tekellfe girerse, o kimse kismen bilip, kismen bilmedigi birsey hakkinda tekellfe giriyor demektir. Kim de, cahil oldugu ve tam olarak vkif olmadigi bir dalda sz syleme gibi bir tekellfe girerse, bu durumda dogruyu elde etmesi halinde-eger isabet etmisse tabibu bilinsizce/tesadfi olacagi iin vgye deger olmayacaktir. Dogru ile yanlis arasindaki farki bilmeden konusmasi durumunda edecegi hatada ise mazur grlmeyecektir." Onun sz byledir ve bu sonu, kainma imkni olmayan bir gerektir. Fikih uslnde tasnif edilen ilimlerin byk ogunlugu, Arap diline ait ve mctehidin cevap iin tekellfe girmesi gereken dallar olmaktadir. Bunlarin disinda kalan diger ncllere gelince, onlarda taklit yeterlidir. Hkmlerle ilgili tasavvur (kavram) ve tasdik (nerme)den, nesih ve hadisle ilgili hkmlerden vb.[92] sz etme gibi. Kisaca, mctehid iin, Arap dilinde ictihd derecesine ulasmasi zorunlulugu vardir. Bunun da ls, bu dille sylenilmis szlerin tekellfsz ve duraksamadan -zeki birinin akilli birinin szn anlamasi gibianlayabilecek bir seviyeye sahip olmaktir. nc bahise gelince, bu Arap dili disinda kalan diger ilim dallarinda mctehidin, ictihd derecesinde lim olmasinin gerekmedigi idi. Buna dellet eden deliller daha nce gemisti. nk mctehid, itihadini daha nceden taklit yolu ile aldigi bazi ncller zerine bina etmesi halinde, bu durum o meselede onun ictihd ehli olusuna halel getirmiyordu. Aynen mhendisin durumunda oldugu gibi. Mesel o, bazi burhanlarini, mesel direnin varliginin sihhati zerine bina etmis oldugunda, onun temelde dairenin varligini ispatlayan metafizigin verilerine taklit yolu ile dayanmasi -her ne kadar mhendis, bunu burhan yolu ile bilmiyorsa da- burhaninin sihhatine zarar vermez. Keza, Imam Safi'nin hadis il-mindeki taklidi konusunda da ayni seyi sylemislerdir. O, bu ilmi taklit yolu ile almis olmakla birlikte bu durum, onun itihadinin sihhatini zedelememektedir. Ayni sekilde mesel kadi, itlaf edilen bir malin tazmini konusunda hkmn, -her ne kadar bunu kendisi bilmiyor ise de- bilirkisinin takdir ve itihadi zere bina etmekte ve bu durum onu ictihd derecesinden ikarmamaktadir. Ayni sekilde Imam Mlik de byle davranmis ve hayiz, nifas ile ilgili hkmleri, -her ne kadar kendisi bunlara vkif degilse dekadinlarin kadin halleri ile ilgili bilgileri zerine bina etmistir. [93]
NC MESELE:

Seriat, uslde oldugu gibi fur alaninda da, pek ok grs ayriligi olsa bile, sonuta tek bir grse ikar.[94] Bunun disinda baska bir sekil dogru

olamaz. Delilleri: (1) Kur'n delilleri: Bu meyanda su yetleri zikredebiliriz: "Kur'-n zerinde durup dsnmyorlar mi? Eger o, Allah'tan baskasindan gelseydi, onda ok aykiriliklar (ihtilf)[95]bulurlardi."[96]Bu yette Allah Tel, Kur'n'da ihtilfin bulundugunu kesinkes reddetmistir. Eger onda iki farkli grs gerektiren birseyler olsaydi, o zaman bu yet o duruma hibir zaman uygun dsmezdi. Yine Kur'n'da su yet bulunmaktadir: "Eger birseyde ekisirseniz, onun hallini Allah'a ve peygambere gtrn...[97] Bu yet, ekisme ve grs ayriligina dsmenin kaldirildigi[98] konusunda gayet aiktir. nk o, farkli dsnp tartisma halinde olanlarin seriata basvurmalarini mirdir. Bu da elbette ki ihtilfin kaldirilmis olmasi iin olacaktir. Ihtilf ise, ancak tek birseye basvurmak durumunda ortadan kalkabilir. Zira eger onda ihtilfi gerektiren unsurlar olsaydi, o zaman ona basvurmada tartisma ve grs ayriliklarinin kalkmasi durumu olmazdi. Bu ise btildir.[99] Allah Tel, bir baska yette syle buyurmustur: "Kendilerine belgeler (beyyint) geldikten sonra ayrilan[100] ve grs ayriligina (ihtilfa) dsenler gibi olmayin..[101] Ayette sz edilen "beyyint"-tan maksat seriattir.[102]Eger onlar, kesin bir surette ihtilfi gerektirmez ve onu kabul etmez bir zellikte olmasaydi onlar hakkinda: "Kendilerine belgeler (beyyint) geldikten sonra..." seklinde bir ifade kullanilmaz ve onlarin bu konuda son derece hakli mazeretleri olurdu. Bu ise dogru degildir. Dolayisiyla seriatta ihtilfa mahal yoktur. Allah Tel yine syle buyurmustur: "Bu, dosdogru olan yoluma uyun. Sizi Allah yolundan ayri dsrecek yollara uymayin..[103]Bu yette Allah Tel, hak yolunun tek oldugunu ifade buyurmustur ve bu seriatin hem tm hem de ayrintilari konusunda mmdir; hepsini iine alir. Yine Allah Tel syle buyurmustur: "Insanlar bir tek mmet-ti. Allah, peygamberleri mjdeci ve uyarici olarak gnderdi; insanlarin ayriliga dsecekleri hususlarda aralarinda hkm vermek iin onlarla birlikte hak kitaplar indirdi."[104] Gnderilen kitaplarin, aralarinda hkim olabilmesi, ihtilf edenler arasinda kesin zm getirici tek bir hkm olmasi halinde ancak mmkn olabilir. Bir baska yette ise: "Allah, Nuh'a buyurdugu seyleri size de din olarak buyurmustur..." buyurduktan sonra Allah Tel, Israi-logullarinin durumunu zikreder ve mmeti onlarin gidisatina uymamalari konusunda uyarir ve: "Kendilerine ilim geldikten sonra ayriliga dsmeleri ancak,

birbirini ekememekten oldu"[105] buyurur. Bir diger yette de: "Bu da, Allah'in Kitab'i dogru olarak indirmesinden ileri geliyor. Kitap hakkinda ayriliga dsenler, dogrusu derin bir ikmazdadirlar"[106]buyurur. Kisaca ihtilfi yeren ve seriata basvurulmasini emreden yetler oktur ve hepsi de seriatta ihtilfin bulunmadigi ve onun tmyle tek bir yaklasim ve hkm zere oldugu konusunda kesindir. Imam Safi'nin arkadasi el-Mzen syle demistir: "Allah Tel, ihtilfi yermis ve grs ayriligi bulundugunda Kitap ve snnete basvurulmasini emretmistir." (2) Islm limlerinin hemen hemen tamami[107]Kur'n ve snnette nsih ve menshun bulundugu konusunda grs birligi etmisler ve bu konudaki cehaletten ve bu yzden hataya dsmekten sakindir-mislardir. Bilindigi zere nsih ve mensh, hibir sekilde cemi mmkn olmayan birbiri ile tearuz halindeki iki delil arasinda olur. Aksi takdirde bunlardan birine nsih digerine de mensh denmez. Halbuki nesih konusunda farzedilen durum byle degildir. Eger dinde ihtilfa mahal bulunsaydi o zaman nsih ve menshun -kat' bir nass bulunmadika- isbatinin bir faydasi olmazdi ve bu konuda sz etmenin hibir pratik faydasi bulunmazdi.[108] Zira her iki delil ile de daha bastan ve devamli surette amel etmek sahih olurdu. nk o vakit ihtilf, zaten dinin esaslarindan biri olurdu ve bu esasa dayanilarak da tearuz halindeki her iki delil ile ayni anda amel etmek caiz olurdu. Ancak btn bu sonular btildir. Dolayisiyla bu, seriatta ihtilfa bir temelin bulunmadigini gsterir. Muarizi bulunmasi halinde btn deliller hakkinda sylenecek sz de aynidir; umm-huss[109], mutlak-mukayyed vb. arasindaki durumlarda oldugu gibi. Eger durum iddia edildigi gibi olsaydi, o zaman btn bu esaslarin zedelenmesi gerekirdi ki bu sonu sakattir. Byle bir sakatlik sonucunda doguran sey de ayni sekilde sakat olacaktir. (3) Eger seriatta ihtilfa mahal ve cevaz olsaydi, bu takat st ykmllge neden olurdu. nk iki delilin birbiriyle tearuz halinde bulundugu ve her ikisinin de ayni anda Sri' Tel'ca maksd oldugu farzedildiginde bu durumda su ihtimaller sz konusu olacaktir: a) Ya mkellef, bu iki delilin her ikisinin de geregi ile ykml tutulacaktir. b) Ya da yle olmayacaktir. Birinci ihtimal, ayni mkellefin ayni ynden olmak kaydi ile birsey hakkinda hem: Tap!" hem de "Yapma!" seklinde emir ve nehye muhatap olmasini gerektirecektir. Bu ise takat st ykmllgn t kendisidir. Ikinci ihtimal de btildir; nk vaz' edilen konu yle degildir. ncs de ayni

sekildedir. Zira farzedilen konu, talebin her ikisine de birden ynelik olmasidir. Bu durumda birinci seenekten baskasina mahal kalmamaktadir. Ondan da, sz edilen sonu dogmaktadir. Burada, sz konusu iki delilin iki kisiye ve iki hale ynelik olabilecegi seklinde bir itiraz ileri srlebilir. Ancak bunun yeri yoktur; nk farzedilen konu yle degildir. Hem, eger yle olsaydi o zaman iki grsten degil tek grsten sz edilirdi. nk delillerden her biri ayri bir yne tevcih edilince, ortada ihtilf diye birsey kalmayacaktir. Halbuki farzedilen meselede durum byle degildir. (4) Uslcler, delillerin tearuzu durumunda tercihe gidilecegi, yeterli arastirma ve degerlendirme yapilmaksizin rastgele iki delilden birinin imali cihetine gidilemeyecegi[110]konusunda grs birligi ierisindedirler. Seriatta ihtilafa yer oldugunu kabul etmek, tercih konusunu tmyle ortadan kaldirir. Zira o zaman tercihin hem faydasi olmayacak; hem de ona zaten ihtiya duyulmayacaktir. Zira ihtilfin varligi seriatta bir esas olacak ve o zaman tearuzun bulunmasi haddizatinda sahih olacaktir. Ancak bu sonu sakattir; byle bir sonuca gtren sey de sakat olacaktir. (5) Ihtilf, aslinda tasavvuru imknsiz olan birseydir. nk birbirine zit iki delilin Sri' Tel tarafindan kastedilmis oldugunu dsndgmz zaman, maksadi gereklesmez. Ayni sey hakkinda hem "Yap!" hem de Tapma!" dedigi zaman, bundan anlasilan fiilin islenmesi olamaz; nk Tapma!" yasagi var; keza terkinin istendigi de anlasilamaz; nk Tap!" emri var. Bu durumda mkellef iin ykmllk konusu anlasilamaz bir hal alacaktir ve hibir sekilde onun yerine getirilmesi dsnlemeyecektir.[111] Seriatta ihtilfin fesadini gsteren daha baska deliller de vardir. Ancak onlari burada zikretmek suretiyle sz uzatmaya ihtiya yoktur. Itiraz: Seriatta ihtilfin bulunmadigini gsteren delillerin yaninda, onun varligini gerektiren deliller de vardir ve fiilen vuku bulmustur da. Buna su hususlar dellet eder: 1) Mtesbih[112] yetlerin indirilmis olmasi. Bunlar ihtilfa mahaldirler. nk bunlar karsisinda bakislar ayri, anlayis ve grsler farklidir. Bunun sonucunda ihtilf da kainilmaz olacaktir. Bu gibi yetler karsisinda tevakkuf etmek ve bir yoruma gitmemek, her ne kadar vgye deger grlmsse de, bu gibi alanlarda ihtilf fiilen vukubulmus-tur. Sri' Tel'mn onlari koymus olmasi, O'nun maksadi sonucudur. Onlarin konulmasi O'nun maksadi

olunca da -ki bunun nereye varacagini bilendir O- ihtilfa yol amis olmaktadir. Bu durumda seriattan ihtilfa mahal olan alanlari tmden kaldirip atarak onda ihtilf yoktur, diye kesip atmak dogru degildir. 2) Itihada mahal olan alanlarin[113] bulunmasi: Bunlari Sri' Tel ihtilfa bir mahal kilmistir. ogu zaman tek bir mesele hakkinda hem kiys[114] olan, hem de kiysi olmayan deliller bulunmakta, bunun sonucunda aralarinda tearuz dogmaktadir. Sri' Tel'mn seriati koyusu sirasinda kiyasi delillerden biri kilmasi ve emsalinde arastirmacilarin maksadi yakalamaya alismak iin ictihd etmeleri ve bunun sonucu olarak da ihtilfa dsmeleri kainilmaz olan zahirleri (zavhir) seriatin bir parasi olarak getirmesi ihtilfa ser'an zemin hazirlanmasindan baska birsey degildir.[115]Bunun iindir ki, "Hkim, ictihd eder ve hata ederse bir sevabi vardir; eger isabet ederse iki sevabi vardir"[116] hadisinde Raslullah bu maksada isaret buyurmus olmaktadir. Bu nokta, zemin hazirlamasi bakimindan ihtilfin konulusunu gsteren bir baska yer olmaktadir. 3) Ilimde yksek payeye ulasmis takva sahibi byk imamlar ihtilf etmislerdir: "Acaba her mctehid, itihadinda isabetli midir? Yoksa mctehidler arasinda isabet eden tek biri midir?"[117]Ama hepsi de bu ihtilfi benimsemislerdir. Bu da genel anlamda seriatta ihtilfa mahal bulunduguna bir delil olur. br taraftan her mctehidin itihadinda isabetli oldugu grs su mnya gelmektedir: Her grs isabetlidir ve ihtilf haktir; o inkr edilemez, seriatta yasak birsey olamaz. Yine limlerden bir grup, seriatta birbirine zit iki delilin gelmesinin caiz[118] oldugunu sylemislerdir. Bunun caiz grlmesi, ihtilf konusunda kendilerince kabul grms bulunan bir esasa mstenid olmaktadir. Yine bir grup, sahbnin grsnn hccet oldugu kanaatindedir. Buna gre her sahbnin grs, baska bir sahb grs ile elisse de, hccet olacaktir ve mkellefin birbirine zit olan grslerden her biri ile amel etmesi caizdir. Bu mn Raslullah'tan da rivayet edilmistir. nk o bir hadislerinde: "Ashabim yildizlar gibidirler; hangisine uysaniz, hidayet bulursunuz"[119] buyurmuslardir. Bir cemaat, sahabenin ihtilf etmeleri halinde kisinin onlardan dilediginin grsn alabilecegini caiz grmstr. el-Ksim b. Muhammed syle demistir: "Allah Tel, Raslullah'm ashabinin amellerindeki ihtilfi sayesinde bizleri faydalandirmistir. Bunun sonucunda bir fiil isleyen kimse mutlaka kendisini bir ikar yol ierisinde bulur ve kendisinden daha hayirli birinin o seyi islemis oldugunu grr." Yine o syle demistir: "Onlarin grslerinden hangisini alsan, ondan dolayi sana birsey gerekmez." Ayni anlamda bir sz, mer b. Abdulaziz'den de rivayet edilmistir. O syle demistir: "Kirmizi develerimin olmasi, onlarin ihtilf etmis olmalari kadar beni sevindirmez." el-Ksim ise syle demistir: "mer

b. Abdulaziz'in su sz benim ok hosuma gitmektedir: "Raslullah'm ashabinin ihtilf etmemis olmalari beni sevindirmezdi. nk onlar tek bir grs zere olsalardi, o zaman insanlar sikinti ierisine dserlerdi. Hem onlar kendilerine uyulan nderlerdir; dolayisiyla bir kimse onlardan birinin grsn aldigi zaman bir ikar yol ierisine girmis olur." Ulemdan bir grup da ayni mnda szler etmislerdir. Sonra mukallitlere nisbetle ulemnin szleri, mcte-hidlerin szleri gibidir. Bir gruba ait grse gre onlardan her birinin, diledigi[120] limi taklit etmesi caizdir ve o bu konuda bir genislik zeredir. Ibnu't-Tayyib ve digerleri syle demislerdir: Deliller tearuz eder ve herbiri digerinin hkmnn tam ziddini gerektirecek durumda olur ve tercihe Imkn bulunmazsa[121] o zaman mctehidin onlardan diledigi ile amel edebilme imkni vardir. nk o deliller kendisine nisbetle keffret hkmndeki siklardan birini istege bagli olarak seme zelligini almistir. Ulem arasinda ihtilf, ancak delillerin tearuzu halinde ortaya ikar. Ser-atta delillerin tearuzu ise sabittir. Seriatta ihtilfin bulunmadigina dair serdedien yukaridaki deliller, dinin furuna degil, aslina ynelik olan ihtilfa yorulur. nk sahabe zamanindan zamanimiza kadar seriatta ihtilfin vukuu bir gerektir. Cevap: Itiraz sadedinde ileri srlen bu kaideler zerinde bu mesele aisindan tekrar durulmasi zarureti vardir. nk onlarin mesele ile ilgisi sadece var sanilmaktadir. Aslinda ise yle degildir. nce mtesbihler konusunu ele alalim: Onlarin seriatta ihtilfa temel teskil etsin diye kasitli olarak konulmus oldugunu sylemek dogru olamaz. nk daha nce geen delillerde bu iddianin sakatligi ortaya konmustu. Onlarin: "...Allah, mahvolan, apaik belgeden tr mahuolsun, yasayan da apaik belgeden tr, yasasin diye..."[122]konuldugu hakkinda sz edilmemektedir.[123] Allah Tel: "Eger Rabbin dileseydi insanlari tek bir mmet kilardi. Fakat, Rabbinin merhamet ettikleri bir tarafa, onlar hl ayriliktadirlar; esasen onlari bunun iin yaratmistir"[124]buyurmus ve kul iin bir hccete mahal olmayan vaz'i kaderi -ki bu evrilme imkni bulunmayan irdeye uygun olarak konulmus olandir- ile iradeye uygunlugu gerekmeyen vaz'i ser' arasini ayirmistir.[125] Allah Tel: "Takva sahipleri iin bir hidayettir[126]"O, bu misalle birogunu saptirir, birogunu da yola getirir"[127]buyurmaktadir. Bu konunun izahi, Emir bahsinde gemisti. Mtesbiht konusu birinci kisimdan[128]olmayip ikinci kisimdandir.[129] Durum byle olunca da bu, ihtilfin ser'an matlup oldugu iin konulmadigini[130], aksine onun bir imtihan unsuru olmak zere konuldugunu gsterir. Bunun sonucunda ilimde yksek payeye erenler (rsihn) Allah Tel'nin kendilerine haber verdigi seye uygun olarak amel

ederler, sapiklar ise kendi heva ve heveslerine uyarlar ve sapitirlar. Aiktir ki, bunlar ierisinde dogruya isabet edenler ilimde yksek payeye ulasan rsh erbabidir. Onlarin -mnsini bilsinler veya bilme-sinlermtesbihlere iman konusunda ayni yaklasim zere olduklari, sapiklarin ise hata edenler oldugu bildirilmistir. Bu durumda mesele hakkinda ne iki, ne , sadece tek bir durum vardir. Su halde mtesbihlerin indirilmesi, ihtilf iin ne zemin ne de alem konumunda degildir. Keza eger yle iddia ettikleri gibi olsaydi, o zaman onlar hakkinda ihtilf edenler, isabet edenler ve hata edenler diye ikiye ayrilmazdi.[131] Aksine hepsi isabet edenler olurlardi. nk bu halleriyle onlardan hibir kimse, seriati vaz'edenin kasdi disina ikmamis olacakti. Zira daha nce de getigi zere isabet, ancak Sri' Tel'nin kasdina uygun dsme ile, hata da onun kasama muhalif dsme ile olur. Onlar madem ki isabet edenler ve hata edenler diye iki kisma ayrilmaktadirlar; yleyse bu, mtesbihtin ser'an ihtilfa mahal bir konu olmadigini gsteren bir delil olur. Itihada mahal olan alanlara gelince, onlar da mtesbihlik mnsina ikar. nk ictihd, ser' nefy ve isbat arasinda dnmek (yani birsey hakkinda msbet ya da menfi bir hkme ulasmaktir). Bazen hatali taraf ile dogru taraf kapali kalir ve birbirinden ayirde-dilemez. Her takdire gre, eger isabet eden tek kisidir grs zerinden yrnecek olursa, bu grsn sahipleri, itihada mahal olan yerin ihtilf alani olmadigini ve dolayisiyla ihtilfin varligi iin bir hccet olamayacagini sylemektedirler. Aksine itihada mahal olan yerler, Sri' Tel'nin tek olan maksadininin elde edilmesi ugrunda btn gcn ortaya kondugu ve var olan takatin en sonuna kadar kullanildigi bir alan olmaktadir. Bu grubun dsncesi, herseyden nce ortaya konulan delillere uygun dsmektedir. Eger her mcte-hidin isabet edecegi grs zerinden yrnecek olursa, o zaman da bu mutlak olmamakta, aksine her mctehide ya da onlari taklit eden her bir kimseye nisbetle byle olmaktadir. nk her mcte-hidin, itihadi sonucunda ulastigi hkmden vazgemesinin caiz olmadigi ve verecegi fetvanin mutlaka onunla olmasi gerektigi konusunda grs birligi vardir. Bunlara gre isabet, hakiki olmayip izafdir.[132] Eger ihtilf (her bir mctehidin diledigi mctehidin grsn almasinin caiz olmasi seklinde) mutlak anlamda caiz olsaydi, iste o zaman itirazcilar iin delil olabilirdi. Ancak durum yle degildir. Kisaca, bu grse gre de ancak tek bir hkm caiz olabilir. Su kadar var ki, o izafdir. Dolayisiyla bu grse msteniden hibir sekilde kabullenilmis bir ihtilf sabit olmaz. Her mctehid, kendisine gre Sri' Tel'nin kasdi olan tek bir hkme -iki ayri grse degil- ulasmak pesindedir. Su halde itihada mahal alanlarin birakilmasindan hareketle Sri' Tel'nin kasdmda, ihtilfa bir mesned aranmasi gibi bir sonu ortaya konamaz. Aksine O'nun

itihada mahal alanlar koymasmdaki maksadi, tek olan Sri'in kasdini elde edebilmek iin aba gstermelerini temindir. Bu noktadan hareketledir ki, hibir mctehidin kendisi iin ayni anda asla iki farkli grse sahip oldugu grlemez; aksine onlari hep tek bir grs benimser ve digerlerini reddeder buluruz.[133] Btn mctehidlerin ictihdlarinda isabetli olacagi (tasvb), sadece bir mctehid hari digerlerinin ictihdlarinda hata etmis olacagi (tahti'e) meselesinin cevabi da gemis oldu.[134] Birbiri ile tearuz halinde bulunan iki delilin bulunabilmesi noktasina gelince, eger bu grsn sahipleri, bununla aslinda yle degil de sadece grnste ve mctehidlerin degerlendirmelerinde birbirine zit grnen delilleri kastediyorsa, durum dedikleri gibi caizdir. Ancak bununla ser' deliller arasinda tearuzun cevazina hk-medilemez. Eger onlar bu szleriyle, isin aslinda da tearuzun bulunabilecegini kastediyorlarsa, seriati az ok anlayan hibir kimse byle bir grs benimseyemez. Zira onun sakatligim sz edilen deliller ortaya koyar. Byle bir grste olan birinin olacagini da sanmiyorum. Sahb grs meselesine gelince, iki noktadan dolayi delil olamaz: 1) Sahab grs, ilgili hadisin sahih oldugunu bir an kabul etsek bile -ki senedi tenkide ugramistir- zanniyyttandir. Bizim meselemiz ise kat' esaslardandir; zann olan bir sey ile kati arasinda tearuzdan sz edilemez. 2) Onun kabul edilmesi halinde bile bundan murad, onlardan her birinin teker teker ele alinmasi takdirine gre hccettir, seklindedir. Yani bir kimse onlardan birinin grsne isti-nad ederse, mctehidlerden birini taklit etmis olmasi aisindan isabet etmis demektir. Yoksa onun anlami, onlardan her biri haddizatinda ve herkese nisbetle hccettir[135] seklinde degildir. nk bu, geen esaslara ters dser. Onlarin ihtilflarinin mmet iin bir genislik oldugu grsne gelince bu konuda, Ibn Vehb, Imam Mlik'ten syle dedigini rivayet etmistir: "Raslullah'in ashabinin ihtilfinda genislik yoktur; sphesiz hak tektir." Ona: "Her mctehidin itihadinda isabetli oldugunu syleyenler var" dediler. O syle cevap verdi: "Iki farkli grsn ikisi de dogru olmaz. yle kabul edilse bile, bunun ictihd kapisinin ailmasi ynnden olmasi muhtemeldir. Itihadi meseleleri Allah Tel bizim hakkimizda bir genislik kilmistir; bu bir baska sebepten dolayi degil, sadece ictihd alanlarini genis tutmasi ynnden byledir." el-Kd Ismail syle demistir: "Raslullah'in ashabinin ihtilfi hakkindaki genislik, sadece re'y ictihdindaki genislik olmaktadir. Insanin onlardan herhangi birinin isabet edip etmedigine bakmaksizin grs ile hkmetmek anlaminda bir genislige gelince, buna hayir. Onlarin ihtilf etmeleri, onlarin ictihd ettiklerini ve ihtilfin da bunun

sonucunda ortaya iktigini gsterir." Ibn Abdilberr: "Ismail'in bu sz gerekten gzeldir" demistir. "Onlarin ihtilflari rahmettir" seklinde dsnenlerin grs de, onlarin ictihd kapisini amis olmalari yznden olabilir. Bunu byle anlamak zorundayiz; nk seratta ihtilfa mahal olmadigi, onun, hem seriata hem de dine mteallik olan her konuda ihtilfa dsenler arasinda hkm vermek, ihtilfi gidermek iin geldigi sabittir. Bu esas, pek ok aik nasslar ve kat' delillerin bir geregi olarak onlarin yaninda hem usl hem de fur konusunda geneldi. Karsilarina tam vkif olamadiklari bir mesele iktigi zaman, eger o bir amele taalluk etmeyen konulardan ise: "Ilimde yksek payeye erenler ise: 'Inandik, hepsi RabbImizin katindandir' derler.[136]yetinin geregi olarak onu bilene havale ederlerdi. Amele taalluk eden konularda ise aresiz dsnme ve degerlendirmeye basvurmalari gerekiyordu. nk seriat tamamlanmis, herhangi bir konuda seriatin, hkmden hl kalmasi da caiz degildi. Bu durumda kendilerine gre Sri' Tel'nin maksadina kendilerini ulastiracak en kestirme yolu aramaya koyuldular. Tabi ki kabiliyetler ve bakislar farklidir. Bunun sonucu olarak da aralarinda ihtilflar dogmustur; yoksa bu ihtilflar Sri' Tel'nin maksadi oldugu iin dogmamistir. Eger farzedilecek olsa ki, sahabe bu tr hkm aik olmayan fer' mesil zerinde alismis olmasalar, syle ya da byle onlar hakkinda sz etmeselerdi - ki onlar, seriatin anlasilmasi ve onun maksatlari dogrultusunda yrnmesi konusunda nderler olmaktadir- o zaman kendilerinden sonra gelecek olan nesiller iin ictihd kapisi aralanmis olmayacakti. nk ihtilfi yeren ve seratta ihtilfa yer olmadigini gsteren deliller vardi. Durumu kapali kalan konular, hakka isabet konusunda ihtilflarin muhtemelen kaynaklanabilecegi alanlardir. O zaman bylesine riskli olan alanlara girmekten ekineceklerdi. Ancak sahabe ictihd edip, ictihdlari sonucunda dogruyu elde etme yolunda ihtilflar belirince, kendilerinden sonra gelen nesiller iin de o yola girme kolaylasmis oldu. Iste bunun iindir ki -Allah'u a'lem- mer b. Ab-dulaziz: "Raslullah'in ashabinin ihtilf etmemis olmalari beni sevindirmezdi..." szn sylemistir. Mukallitlere nisbetle ulemnin ihtilfina gelince, onda da durum aynidir; mctehidin delile isabet etmesiyle mmnin (siradan biri) mftye icabeti arasinda bir fark yoktur. Dolayisiyla mra hakkinda iki fetvanin tearuzu, mctehid hakkinda iki delilin tearuzu gibidir. Nasil ki mctehid iin, ayni anda her iki delile de tbi olmasi veya ictihdsiz ve tercihe gitmeksizin ikisinden birisine keyf olarak uymasi caiz degilse, mmnin de iki mftye ayni anda tbi olmasi veya kendince ictihd ve tercihte bulunmaksizin ikisinden birine uymasi caiz olmayacaktir. "Tearuz ederlerse istidigini seer" seklindeki grs, iki sebepten dolayi dogru degildir: 1) Bu sz, zahiren degil de isin aslinda iki delil arasinda tearuzun

bulunabilecegi mnsina gelir. Bunun yanlisligi az nce ortaya kondu. 2) Daha nce ser' bir esas gemisti. Bu, seriatin konulmasinda gzetilen amalardan birinin, mkellefi kendi heva ve heveslerinin egemenliginden kurtarmakti. Kisiyi iki grs arasinda keyf olarak muhayyer birakmak, bu esasa ters dser ve bu caiz degildir. nk seriat, daha nce de ortaya konuldugu gibi her mesele ile ilgili olarak biri cz' biri de kll olmak zere iki maslahat iermektedir. Cz' olani, her hkmn husus delilinin ortaya koydugu fayda ve o hkmn hikmetidir. Kll olan ise mkellefin hem inan, hem sz, hem de fiil olarak btn tasarruflarinda ser' ykmllkler getiren belli bir kanunun altina girdiginin suuruna varmasi ve hibir zaman basibos hayvan gibi heva ve heveslerinin pesinde kosan bir yaratik olmadiginin, btn davranislarinin seriatin getirmis oldugu kayitlar ierisinde olmasi gerektiginin bilincine varmasidir. Eger biz siradan insanlari, imamlarin mezheplerini taklit konusunda, kendilerince en gzel olanini semede basibos birakirsak, o zaman bu tercih konusunda onlarin kendi heva ve heveslerinden baska basvuracaklari bir merci birakilmamis olacaktir. Bu ise seriatin konulusunda gzetilen temel maksada ters dser. Dolayisiyla onlarin kendi tercihlerine birakilacaklarini sylemek hibir sekilde dogru olmaz. Bu konuda el-Gazzl'nin el-Mustazher adli kitabina bakiniz. Bylece seriatin aslinda ihtilf olmadigi ve onun ihtilf esosi zerine kurulmadigi, ihtilfin onda Sri' Tel'nm maksadi olmak zere kendisine basvurulan bir esas olmadigi, aksine var olan ihtilflarin ser' bir esastan kaynaklanmayip, mkelleflerin bakislarindan ve onlarin imtihan edilmeleri amacindan kaynaklandigi sabit olmus, seriatta hem uslde hem de furda mutlak ve genel anlamda ihtilfin bulunmadigi ve onun yerilmis oldugu tezi sihhat kazanmistir.[137]Zira eger tek bir fer'in ihtilf kasdi zerine konulmus olmasi sahih olsaydi, o zaman seriatta mutlak anlamda ihtilfin varligi sabit olurdu. nk bir tr ihtilfin sabit olmasi halinde, tm ihtilfin sabit olmasi sahih olur. Bunun sakatligi ise aiktir. Byle bir sonuca gtren sey de aynen onun gibi sakat olacaktir. Fasil: Bu esas zerine[138] bazi kaideler bina edilir: (1) Mukallid[139] olan bir kimsenin ihtilafli konularda kendince bir seime gitme yetkisi yoktur.[140] Mesel, bir konuda mctehidler iki grse ayrilsalar, mukallid bunlardan keyfince diledigi birini seemez. Bazilari, mukallide nisbetle bu iki grsn, aynen keffret hkmndeki seenekler mesabesinde oldugunu, dolayisiyla diledigi birini seebilecegini sylemislerdir. Bu durumda onun heva ve heveslerine tbi olacagi, garazina

ters dseni degil de uygun dseni alacagi kainilmazdir. Bu grsn taraftarlari, iddialarini desteklemek iin bazi mteahhir mftlerin szlerine dayanmislar ve Raslullah'tan rivayet edilen: "Ashabim yildizlar gibidirler; hangisine uysaniz, hidayet bulursunuz"[141] hadisi ile grslerini teyide alismislardir. Eger bu hadisin sahih oldugunu farzedecek olursak, gerekli cevap daha nce gemisti. Bu hadis, mukallidin bir ayinm yapmaksizin herhangi bir sahbye gidip ondan fetva istemesi ve lehinde ya da aleyhinde her nasil olursa olsun aldigi fetva ile amel etmesi durumuyla ilgili bir delil olur. Ancak mukallid karsisinda iki mftden farkli iki grsn bulunmasi halinde, dogru olan bunun hadisin kapsamina girmeyecegidir. nk mftlerden her biri, karsi taraftakinin delilinin ziddini gerektiren bir delile tbi olmaktadir. Bu halleriyle onlar, birbirine zit olan iki delile tbi kimselerdir. Bunlardan birine keyf olarak tbi olmak, heva ve heveslere tbi olmak anlamina gelir. Bunun da dinde yeri olmadigi gemisti. Bu durumda onlardan birinin digerine nisbetle daha lim oldugu ya da benzeri bir gereke ile aralarinda tercihte bulunmasi gerekmektedir. Sonra avamdan birine nisbetle iki mctehid, mctehide nisbet-e iki delil mesabesindedir. Nasil ki, mctehidin tearuz eden deliller karsisinda tercihte bulunmasi, buna imkn yoksa tevakkuf yani durup beklemesi gerekiyorsa, mukallidin durumu da aymdir. Eger bu gibi konularda sehvetin pesinden gitmek, arzu ve heveslere tbi olmak caiz olsaydi, o zaman ayni sey hkim iin de caiz olurdu ki, bu icm ile btildir.[142] Sonra ihtilafli meseler hakkinda, hev ve heveslere uymayi kesinlikle reddeden Kur'n bir kistas bulunmaktadir. O da: "Eger birseyde ekisirseniz, onun hallini Allah'a ve peygambere gtrn.[143] yeti kermesidir. Burada mukallidin meselesinde iki mctehid birbirleri ile ekisme halindedir; dolayisiyla meselenin Allah'a ve Raslne gtrlmesi gerekecektir. Bu da ser' delillere[144] basvurmak demektir ve bu, heva ve hevese, sehvete tbi olmadan daha salim bir yoldur. Iki grsten birini heva ve hevese, sehvete uyarak semek, Allah'a va Raslne basvurma esasina ters dser. Bu yet, Tgt'un (put, seytan vb.) hkmne basvurmak suretiyle heva ve heveslerine uyan kimse hakkinda inmistir. O yzdendir ki akabinden: "Ey Muhammedi Sana indirilen Kur'n'a ve senden nce indirilenlere inandiklarin iddia edenleri grmyor musun? Tgt'un (putlarin, seytanin) nnde muhakeme olunmalarini isterler. Oysa, onlari tanimamakla emrolunmuslardi."[145] Bylece bu kismin, "Ashabim yildizlar gibidirler; hangisine uysaniz, hidayet bulursunuz" hadisinin altina girmeyecegi ortaya ikar. br taraftan bu grs, ser' bir delile dayanmaksizin mezhepler ierisinde mevcut ruhsat hkmlerin derlenmesi ve onlara uyulmasi sonucunu

dogurur. Ibn Hazm, bunun asla hell olmayacak bir fsiklik olduguna dair icm bulundugunu nakletmistir. Yine bu, ihtilafli bulunan her meselede ykmllgn dsrlmesi gibi bir sonuca gtrr. nk isi mukallidin seimine birakmanin mnsi, mkellefin hkm isterse almasi, isterse terket-mesi demektir. Bu ise ykmllg dsrmenin ta kendisidir. Tercihle kayitlanmasi hali ise byle degildir; nk o vakit delile tbi olacaktir, dolayisiyla ne hev ve heveslerine tbi durumunda olacak, ne de ykmllg dsrms olacaktir. Itiraz: Iki mctehidin ihtilf etmesi halinde, digeri ile karsilasmadan nce birini taklid etmesi[146] caiz olmaktadir. Dolayisiyla karsilastiktan sonra da caiz olmasi gerekir. Itim tarddir (yani ikisinin bir arada bulunmasi halinde, her birinin yalniz basina bulunmasi halinde sz konusu olan hkm de bulunur). Cevap: Itiraz yerinde degildir. Aksine bir arada bulunma (itim) halinin etkisi bulunur. nk iftirk, yani ayri ayri bulunma halinde her biri ulastirici bir yol olmaktadir. Aynen bir delil bulup, arastirma sonucunda onun muarizina rastlamama neticesinde o delil ile amel etmenin caiz olmasi gibi. Ancak itim ederler ve ihtilf halinde de bulunurlarsa, o zaman mctehidin muttali oldugu her biri digeri ile tearuz halinde bulunan iki delil gibi olur. el-Kd Ibn [isa et-Tayyib'e nisbet edilen mukallidin seimine birakma (tahyr) grs mskil bulunur ve onun mutlak degil, mukayyed oldugu mazereti ileri srlebilir. Dolayisiyla iki delilden biri ile amel konusunda ancak bir sartla muhayyer kilinir: O da sudur: Mezkr amelde sadece delilin geregini kastetmis olmasi, ne heva ve heveslerine uymus olmayi, ne de genel anlamda muhayyer kilmanin geregini kastetmis olmamasidir. nk ibha anlaminda muhayyer kilma burada bulunmamaktadir. Heva ve heveslere uyma da yasaktir. O zaman mutlaka bu kasdin bulunmasi kainilmaz olacaktir. Bu mazerette (kabul edilemeyecek ) hususlar vardir ki bu bir eliskidir. nk tercihe gitmeden iki delilden birine tbi olmak muhaldir. Zira tercih olmaksizin tearuzun bulundugu farzedildigi zaman delili bulunmaz. O zaman da heva ve heveslere tbi olmaktan baska bir ihtimal kalmaz. Fasil: Bu esastan gaflet, fukahyi taklid edenlerden birogunu, yakinina ya da dostuna, bir baskasina vermeyecegi grsle fetva verir hale getirmistir.[147]Tabi bu, kendi garaz ve sehvetine ya o yakininin ya da dostunun ikarma tbi olmasinin bir sonucu olmustur. Bu tavir birakin bizim zamanimizi, gemis dnemlerde de olmustur. Nitekim, dnyev ikarlara ve nefsn arzulara uyularak mezheplerde yer

alan ruhsatlarin derlenmesi ve onlara uyulmasi konusu byle olmustur. Bu tavir hem kaz konularin taalluk ettigi, hem de etmedigi konularda cari olabilir. Kaz bir hkmn taalluk etmedigi ve sadece insan ile kendi nefsi arasinda ibadetlerinde ya da itiyatlarinda cereyan eden konularda, bu tavrin sz edilen kusurlari bulunmaktadir. (Kadi) Iyz, el-Medrik'te syle nakleder: Ms b. Muviye syle anlatir: Behll b. Rsid'in yaninda idim. O sirada Falanca oglu geldi. Behll ona: "Seni getiren nedir?" diye sordu. O: "Basima gelen bir olay. Bir adama sultan zulmetti. Ben de onu gizledim ve onu gizlemedigime dair talk zerine yemin ettim" dedi. Behll ona: "Imam Mlik, (byle birinin) zevcesi hakkinda hnis olacagini[148]sylyor" dedi. Soruyu soran: "Ben onun ne dedigini biliyorum, ancak ben baska bir cevap istiyorum" dedi. Behll: "Benim yanimda isittiginden baskasi yok" dedi. Adam sorusunu defa tekrarladi, Behll ise her defasinda ayni szn tekrarliyordu. nc^ya da drdncsnde idi ki o (?) syle dedi: "Ey Falanca oglu! Siz insanlara insafli davranmi-yorsunuz. Onlar baslarina gelen olaylar sebebiyle size geldiklerinde: 'Mlik byle dedi, Mlik syle dedi' diyorsunuz. Fakat bizzat kendi basiniza birsey geldi mi, onun iin ruhsatlar ariyorsunuz, el-Hasen, byle bir kisinin yemininde halis olmayacagini sylyor." Bunun zerine soru soran kisi tekbir getirdi[149] ve kendisinin mesul olmadigini, mes'ul kisinin el-Hasen oldugunu ve bu konuda kendisinin onu takip edecegini syledi. Taraflar arasinda verilmesi gereken kaz bir hkme taalluk eden bir konuda ise durum daha da agirdir. el-Mewziyye'de Hz. mer'in su sz yer alir: "Tek bir konuda iki hkmde bulunma; yoksa isin karisir (iinden ikamazsin)." Ibn Mevvz da: "Kadinin, grslerin ihtilafli oldugu bir konuda ictihd etmesi uygun degildir" demistir. Imam Mlik, bunu mekruh grms ve hibir kimse iin caiz olmayacagini sylemistir. Bunun anlami bence sudur: Bir kisi hakkinda nceki nesillerden birisinin verdigi hkm ile hkmetmesi, sonra ayni konuda bir baskasi hakkinda onun hilafi ile olan bir digerinin hkm ile hkmde bulunmasidir. Verdigi bu hkm de daha nce geenlere ait olmaktadir ve ayni konudadir. Eger bir kimse hakkinda bu caiz olsaydi, o zaman ayni konuda, falancanin fetvasi ile bu kisi, filancanin fetvasiyla da su kisi hakkinda hkmetmek istese buna yetkisi olurdu. Bu ise ncekilerin ayipladiklari ve Imam Mlik'in mekruh grp dogru kabul etmedigi birseydir. Onun dedikleri de dogrudur. nk hkimlerin tayininden maksat, insanlar arasindaki anlasmazliklari kaldirmak, davalari zme baglamaktir; ancak bunu yaparken taraflardan birine zarar gelmemesi, hkimin de thmet altinda kalmasini gerektirecek bir tavirin

olmamasi gerekmektedir. Grsler ierisinden keyf bir seimin yapilmasi ise, btn bu maksatlara ters dser. Ahmed b. Abdilberr anlatir: Kurtuba kadilarindan biri, Yahya b. Yahya'ya asiri derecede bagli idi. Fukah arasinda muhalefet oldugu zaman, hep onun grsleriyle amel ederdi. Bir olay oldu ve o olayda Yahya tek basina kaldi ve tm sra ehline muhalefet etti. Kadi, onlarin okluklarindan utandigindan o meselede verecegi hkm erteledi. Arkasindan bir olay daha oldu ve onunla ilgili olarak Yahya'ya yazdi. Yahya, haberciyi geri evirdi ve ona: "Ona hibir isarette bulunmayacagim. Zira, falan hakkindaki davada benim isaret ettigim sey sebebiyle tevakkuf etti; hkm vermeden kaindi" dedi. Habercisi kendisine gelip, Yahya'nin szn kendisine ulastirinca o bundan rahatsiz oldu ve binegine atlayarak dogru Yahya'ya gitti. Ona: "Senin isi bu kerteye getirecegini dsnmemistim. Ben insallah yarin onun hakkinda hkm verecegim" dedi. Yahya ona: "Bunu gerekten yapacak misin?" dedi. O da: "Evet!" diye cevap verdi. Bunun zerine Yahya: 'Iste simdi fkemi harekete geirdin. nk ben senin, arkadaslarim bana muhalefet ettikleri zaman hkm vermekten geri durmani, Allah'a istiharede bulunman ya da grsler ierisinden birini tercihte bulunman sebebiyle oldugunu sanmistim. Madem ki sen byle degil de, heva ve heveslerin pesinde kosuyor ve (benim gibi) zayif bir yaratigin rizasi dogrultusunda hkmediyorsun, o vakit senin getirdigin seyde hibir hayir olmayacaktir; senden razi olmam halinde de bende hibir hayir kalmayacaktir. Bu itibarla o grevden affini iste; nk bu senin iin daha uygun olacak ve senin iyzn ortaya dkmeyecektir. Aksi takdirde azledilmen iin ben dava edecegim" dedi. Bunun zerine o istifasini istedi ve grevden alindi. es-Seyh Ibn Lbbe'nin kardesi olan Muhammed b. Yahya b. Lbbe'nin hikyesi meshurdur. Onu Kadi Iyz anlatmistir: Bu zat makamindan uzaklastirilmisti. Kendisi el-Bre kadiligindan, sehir sakinlerinin sikyeti zerine azledilmisti. Sonra zerine simsekleri ektigi bazi sebeplerden tr sra yeliginden de azledilmisti. Kadi Habb b. Ziyd, onu fkesi yznden sahte siciline aldi ve onun adalet sifatinin dsrlmesini ve evinde oturup hibir kimseye fetva vermemesini emretti. O bir sre byle ikmet etti. Sonra (melik olan) en-Nsir, Kurtuba'da nehir kenarinda bulunan hastalara ait vakif arazisinden bir blmn satin alinmasina ihtiya duydu. Kadi Ibn Bakiyy'e durumu ve o yere olan ihtiyacini ileterek bir zm bulmasini istedi. nk orasi, mesire yerinin tam karsisina dsyor, yukaridan bakinca onlari gryor ve bu durum dinlenecegi yerde kendisini rahatsiz ediyordu. Ibn Bakiyy ona: "Bence buna bir are yok. Vakiflarin dokunulmazligini gzetmek en ihtiyatli olanidir" dedi. en-Nsir: "Bu konuda fukah ile bir konus. Onlara benim arzumu ve oraya karsi kiymetinin kat

kat stnde deme yapacagimi anlat. Belki bir are bulurlar" dedi. bn Bakiyy onlarla bu konuda konustu; fakat sonu ayniydi ve bir are bulunamadi. Bunun zerine en-Nsir onlara kizdi ve vezirlerine onlarla sarayda bir araya gelmelerini ve onlari azarlamalarini emretti. Vezirlerle arasinda bir tartisma yapildi; fakat en-Nsir amacina bu yolla da ulasamadi. Bu haber Ibn Lbbe'ye ulasti. en-Nsir'a arkadaslari fukahnin gadirlik ettiklerini ve kendisini kisitlilik altina aldiklarini, eger kendisi o mecliste hazir bulunsa, mbadelenin cevazina dair fetva verrecegini, melikin de bu fetvaya uyabilecegini, bu konuda fukah ile tartismada bulunabilecegini iletti. en-Nsir'in iine bir mit dst ve Muhammed b. Lbbe'nin eski hali zere tekrar sra meclisine iade edilmesini emretti. Sonra kadidan mesele hakkinda yeniden mesverette bulunmasini istedi. Kadi ve fukah toplandilar, Ibn Lbbe en son gelenleri oldu. Kadi Ibn Bakiyy, onlara toplanti konusu olan meseleyi ve mbadelenin (madd aidan) cazipligini anlatti. Hepsi de caiz olmayacagi ve vakfin eski halinden degistinlemeyecegi seklindeki ilk grsleri dogrultusunda sz ettiler. Ibn Lbbe susmaktaydi. Kadi ona: "Sen ne dersin ey Eb Abdullah!" diye sordu. O syle dedi: "Imamimiz Mlik b. Enes'in grsn diyorsaniz, o arkadaslarimiz fakihlerin dedigi gibidir. Irakli fakihlere gelince, onlar vakiflarin esastan baglayici olmadigi grsndedirler.[150] Onlar byk limlerdir ve mmetin ogunlugu onlara tbi olmaktadir. Madem ki m'minlerin emirinin bu yere ihtiyaci vardir, dolayisiyla onun elibos geri evrilmesi uygun olmaz. Bunun snnette de genis yeri vardir. Ben bu konuda Irak'li fakihlerin grsnden yanayim ve grs olarak onlarmkini taklit etmekteyim." Bunun zerine fukah ona: "Sbhnallah! Seleflerimizin fetva veregeldik-leri ve zerinde yrdkleri, bizim de onlardan sonra ayni sekilde itikat edip fetva verdigimiz ve hibir zaman sapmadigimiz (imamimiz) Mlik'in grsn terk mi ediyorsun? O ayni zamanda m'minlerin emrinin ve kendisinden nce geen atalari emirlerin grs de olmaktadir" dediler. Bunun zerine Muhammed b. Yahya syle dedi: "Yce Allah askina dogru syleyin! Sizden birinizin basina bir olay geldiginde, Imam Mlik'in grsleri disina ikarak, baskalarinin grsleri arasinda bir seim yapip, kendinize ruhsat hkmler buldugunuz olmadi mi?" Onlar: "Evet, oldu" dediler. O: "Buna m'minlerin emiri daha layiktir. Onun hakkinda da kendinize gsterdiginiz tavri gsteriniz ve limler arasinda onun haline uygun dsenin grsn aliniz. Zira o limlerin hepsi birer nderdirler" dedi. Bunun zerine onlar sustular. O kadiya: "Benim fetvami, m'minlerin emirine ulastir" dedi. Kadi, m'minlerin emrine celsede geen szlerin zabtini gnderdi ve adamlariyla birlikte orada cevabi bekledi. Sonunda emirden, Muhammed b. Yahya b. Lbbe'nin fetvasini kabul ettigini belirten ve onun yrrlge konmasini isteyen, alinan yere mukabil hastalara Minyet

Aceb'deki emlkinin -ki oranin kat kat fazlasini edecek ok degerli bir mlkt-verilmesini emreden cevap geldi. Sonra m'minlerin emirin-den sz edilen Ibn Lbbe'ye, noterlik (huttatu'l-vesik) vazifesine getirildigini ieren bir yazi geldi. Bylece yapilacak olan bu mbadele akdinin stlenicisinin kendisi olmasi isteniyordu. Bu grevden dolayi o tebrik edildi ve kadi, hkm onun fetvasi zere uyguladi; onun zerine sahit oldu ve dagildilar, ibn Lbbe yz otuzalti yilinda vefat edinceye kadar hem bu noterlik grevinde, hem de sra meclisi yeliginde kaldi. Kadi Iyz der ki: Bir stadla bu haberi aramizda mzakere ettik, o syle dedi: "Sahte siciline geen bu haberin, sahte siciline eklenmesi uygun olur. O, sahtelik konusunda onun iermis oldugu seyden daha evl ve siddetlidir." el-Bc, et-Tebyn li-sneni'1-mhtedn adli kitapta, bu meseleden sz ederken, benzeri bir olay daha anlatir ve syle der: Muhtemelen bazilari degerlendirme (nazar) ve istidlalden maksadin, faki-hin Imam Mlik ve tbilerinin grslerinden diledigini almasi, onlarin disina herhangi bir sekilde ikmamasi, meylettigi grs almasini gerektiren bir durumun bulunmamasi oldugunu sanmislardir. Buna gre mesel bir olay hakkinda Imam Mlik'in grs ile hkmeder, sonra o olay tekerrr ederse, bu kez o konuda birinci grse muhalif olarak Ibn Ksim'in grs dogrultusunda -kendisi iin olusmus yeni bir re'y olmaksizin- hkmedebilir ve bu sadece onun -degerlendirme ve itihadi degil- seimi sonucudur, O syle devam eder: Gvendigim biri bana syle anlatti: Ben, bir arazinin sayi' bir hissesini kiralamistim. Sonra bir baskasi da kalan kismini kiraladi. Ben (ilk kiraci olarak) kalan kismi suf a hakkimi kullanarak almak istedim ve sonra memleketten ayrildim. Ikinci kiraci hakkinda, Imam Mlik'in iki grsnden biri dogrultusunda ve icrede suf a hakki bulunmadigi seklinde fetva verilmis. Sonra ben yolculuktan dndm ve fukahya meselemi sordum. Vakia onlar, fikh mesaili bilen ve dinde iyi hal sabihi olduklari bilinen kimselerdi. Bana: "Biz onun seninle ilgili oldugunu bilmedik. Madem ki mesele seninle ilgili, o zaman senin iin Imam Mlik'in Esheb yoluyla gelen rivayetini aliriz" dediler ve hepsi de benim iin suf a hakki olduguna dair fetva verdiler. Bunun sonucunda da bu sekilde benim lehime hkmedildi. O syle dedi: Bir adam bana syle bildirdi: Bu sinif fukahdan fikhi mesaili iyi bilmek ve onlarin ileri gelenlerinden olmakla meshur byk biri, gizli kapakli degil, alenen syle dedi: "O, benim dostumdur. Onunla ilgili bir hkm verilmesi gerektigi zaman, onun haline uygun gelecek rivayet ile fetva vermem benim iin bir bortur." el-Bc syle der: Eger bu szn sahibi, byle bir davranisin kendisine hell olmadigina inansa, o seyi caiz grerek yapmaya kalkmazdi. Sayet buna

ragmen yapmissa, o zaman da bunu alenen syleyip, kendi durumunu baskasina bildirmezdi. Yine o syle der: Yemin ve benzeri konularda meselesi olan kimseler ogu zaman bana syle derler: "Belki bu konuda bir rivayet vardir" veya "Belki bu konuda bir ruhsat vardir." Onlar bu haliyle, bu yaptiklarinin caiz ve yaygin birsey oldugunu dsnmektedirler. Eger fukah bu gibi szlere karsi tepki gsterir olsalardi, o zaman onlar byle bir talebe muhatap olmaz, ne benden ne de bir baskasindan bunun gibi bir istekte bulunmazlardi. Bu konu, Islm mmeti ierisinde icm konusunda szleri dikkate alinan kimseler arasinda hakkinda ihtilf bulunmayan konulardandir ve herkes, hibir kimsenin Allah'in dini konusunda kesin olarak hak olduguna inandigi sey ile olmadika fetva vermesinin caiz ve hell olmayacaginda grs birligi ierisindedir. Verilen hkme razi olan olsun, kizan da kizsin, hak ne ise onunla hkmedilmesi gerekir. Mft, sphesiz ki hkm konusunda Allah'tan haber verir konumdadir. Kesin olarak onun hkm olduguna ve ylece vacip kildigina inanmadigi birseyi Allah adina nasil bil dire rebilir?! Allah Tel, peygamberine syle buyurmaktadir: "O halde Allah'in indirdigi kitap ile aralarinda hkmet. Allah'in sana indirdigi Kur'n'in bir kismindan seni vazgeirmelerinden sakin, onlarin heva ve heveslerine uyma!"[151] Bu durumda mftnin kendi arzusu dogrultusunda fetva vermesi veya aralarindaki dostluk ya da baska bir ama sebebiyle A iin B'ye vermedigi fetvayi vermesi nasil caiz olabilir? Mft kesin olarak bilmelidir ki, Allah Tel'nin kendisine emri, indirmis oldugu hak ile hkmetmesi ve bu ugurda aba gstermesidir. Kendisine yasakladigi sey de, hakka muhalefet etmesi, ondan sapmasidir. Onun yapacagi sey, ilim ve ictihd ehli biri olmasina ragmen, kurtulusunun ancak ve ancak Allah Tel'nin ltf, tevfki, yardimi ve korumasi ile olacagini aklindan ikarmamasidir. Onun zikrettikleri byle. Bu alinti daha nce geen esasi beyan etmektedir. Buna gre fakhin[152] grsler ierisinden herhangi bir itihada gitmeksizin sirf heva ve heveslerine, sehvetine uyma sonucu keyf bir seimde bulunmasi ve onunla bir kimse hakkinda fetva vermesi asla hell olmaz. Grslerin ihtilafli olmasi halinde mukallidin alacagi tavir da, aynen mftnin sz edilen tavri gibi olacaktir. Bunun, mctehid olmayan kimse hakkinda yerilmesi, bir mc-tehidden kendi arzusunca nakilde bulunmus olmasi sebebiyledir. Dolayisiyla bu konuda yani nefsn arzulari dogrultusunda mcte-hidin ictihdda bulunmasinin hkm daha da agir olacaktir. Fasil : Bu konu zerinde lzumundan fazla durulmus ve hatta bir [i4i] meselede mctehidler arasinda ihtilfin bulunmasi, o seyin mbah-ligina dair delil

olarak kullanilir olmustur. Zaman ierisinde hem nceleri hem de sonralari, bir fiilin caizligi konusunda, o fiilin ilim erbabi arasinda ihtilafli bulunup bulunmadigi (muhtelefun fh) noktasina dayanilmistir. Bu, ihtilflarin gznnde bulundurulmasi mnsina degildir; nk bu mn iin baska bir bakis aisi vardir.[153] Bazen mesele hakkinda men'ine dair fetva verilir, buna karsilik: "NIin mene diyorsun? Halbuki mesele, zerinde ihtilf edilen bir konudur" denilir ve bylece mevcut ihtilflar, -o meselenin zerinde mcerred ihtilf vuku bulmus olmasi hasebiyle- caizlik delili kilinir; oysa ki ortada caizligi gsteren bir delil yoktur. Keza caizdir diyenlerin grsn taklit etmek, men grsn taklitten daha evl da degildir. Bu, serata karsi islenilen bir hatadir; nk ser'an muteber olmayan birsey muteber yapilmakta, delil olmayan birsey de delil kilinmaktadir. el-Hattb, hadiste geen bita', yani bal sarabi hakkinda bazilarindan su nakilde bulunur: "Insanlar iecekler konusunda ihtilf etmisler, zm sarabinin haramligi konusunda icm etmisler, diger ikiler hakkinda da ihtilf etmislerdir. Bu durumda biz, haramligi hakkinda icm ettiklerini haram kilar, digerlerini de mubah kilariz." Bu aik ve irkin bir hatadir. Allah Tel, bir mesele hakkinda ihtilfa dsen kimselere, meselelerini Allah'a ve Raslne gtrmelerini emretmistir. O devamla syle der: Eger bu grsn sahipleri hakikaten isabetli olsaydi, o zaman ayni sey rib, sarf, mt'a nikhi... hakkinda da lzim gelirdi; nk mmet bunlar hakkinda ihtilf etmistir. Yine o: "Ihtilaf, hccet degildir. Snnetin beyani ise hem ncekilerden, hem sonrakilerden ihtilaf edenlere karsi hccettir" demistir. zetle onun syledikleri byle. Bu grsn sahibi nefsan arzularina uymayi, garazina uygun olan grs kendisine delil kilmayi ve onunla kendisini temize ikarmayi amalamaktadir. Bu haliyle o, arzularina uygun olan grs heva ve heveslerine tab olmak iin bir vesile edinmekte, aksine takvaya bir yol edinmemektedir. Bu durumda o, Sri' Tel'nin emrine uymus olmaktan olduka uzak, kendi heva ve heveslerini mabud edinenlerden olmaya ise daha yakindir. Bazi kimselerin ihtilfi, grsler ierisinde bir genislik, tek bir grs zerine donup kalmama mnsinda bir rahmet telakki etmeleri de bu kabildendir. Bunlar grslerine el-Ksim b. Muhammed, mer b. Abdlaziz ve daha baskalarindan nakledilen szleri delil olarak kullanirlar ki, biz daha nce bu rivayetlere deginmis ve onlardan maksadin ne oldugunu aiklamistik.[154] Ihtilaf rahmettir diyen bu grs sahipleri, meshur olan veya delile uygun dsen grse veyahut da degerlendirme sonucunda daha stn (rcih) bulunan ve mmetin byk ogunlugu tarafindan benimsenen grse bagli kalan kimselere zaman zaman saldirmaktan ekinmez ve: "Genis olani daralttiniz, insanlari sikintiya soktunuz; halbuki dinde zorluk yoktur" derler ve buna benzer szler ederler.

Bu grs tamamiyla hatalidir ve seriatin konulus amacini bilmemekten kaynaklanir. Tevfik, Allah'in elindedir. Onlarin bu grslerinin aksini ortaya koyan deliller gemistir ve bunlar yeterlidir. Bu vesile ile Allah'a hamd ederiz. Ancak burada daha nce temas etmedigimiz bir ka noktaya deginmek istiyoruz. Syle ki: Mesel iki grsten birini mcerred kendi garazina uygun olmasi sebebiyle seme durumunda olan kimse, ya hkimdir, ya mf-tdir ya da mftnin verdigi fetva ile amel etme durumunda olan bir mukalliddir. a) Hkim olmasi halinde byle bir seime gitmesi asla sahih olmayacaktir. nk hkimin bir delil olmaksizin iki grsten birini semesi halinde, davaya taraf olanlardan biri hkmn kendi lehinde verilmesi konusunda digerinden daha stn degildir. Zira bu durumda, onlardan birinin hakhligi tercih etmeyi gerektirecek keyf arzusu disinda bir delil (mreccih) bulunmamaktadir. Hal byle iken biri lehinde meyli, mutlaka brne zulmetmesi sonucunu beraberinde , getirecektir. Sonra ayni olay baska iki kisi hakkinda daha meydana gelse ve yine ayni sekilde hkmedecek olsa, sz edilen sakinca kainilmaz olacak, her ikisinde de br lehine hkmetse durum bu kez br aleyhine olacaktir. Birincide biri, ikincide digeri lehine hkmetse bu hi olmayacak, kisaca ne yapsa hepsi sakat ve sayisiz mefsedetlere kapi aacaktir. Iste bu noktadan hareketledir ki, hkimlik iin ictihd mertebesine ulasma sartini ileri srmslerdir. Mctehid hkimin bulunmamasi halinde ise, yargida kaosu nlemek iin muhakeme usl getirmisler ve uyulmasi gereken sartlar ileri srmslerdir. Mesel, Kurtuba valileri hkimleri tayin ederlerken, mutlaka falancanin[155] grs zere hkmetmelerini, eger onun grsleri arasinda hkme mesned olacak birsey bulamazlarsa, ondan sonra falancanin grsleriyle... hkmetmelerini sart kosarlardi ve bylece verilen hkmleri zabtu rabt altina alirlar, muhtemel kaosun nne geerler ve bunun sonucunda beklenti halinde olan mefsedetler ortadan kalkmis olurdu. Bu husus aiktir; o yzden bu konuda sz uzatmaya ihtiya duymuyoruz. b) Mft olmasi halinde, "ikisinden birini se" diye ayni anda iki grsle birden fetva verecek olursa, o zaman olay hakkinda ibha ve dizginlerin salinmasi hkmyle fetva vermis olur ki, bu iki grsn disinda nc bir grstr.[156] Bu ise, eger mft ictihd derecesine ulasmamissa ittifakla caiz degldir. Eger ictihd derecesine ulasmis ise, tek bir olay hakkinda ayni zaman iinde iki grsn bulunmasi -usl-clerin genise zerinde durduklari gibi- sahih degildir. Sonra fetva talebinde bulunan kimse, mftyi kendisine nisbetle hkim yerine koymaktadir, su kadar var ki mftnin verdigi fetva, hkimin hkm gibi baglayici degildir. Bu durumda nasil ki hkim iin keyf tercih caiz olmamaktadir; ayni sekilde mft iin de

caiz olmayacaktir, c) Eger avamdan biri ise, o zaman amel edecegi fetvada nefs-n arzularina, arzu ve heveslerine dayanmis olacaktir. Heva ve heveslere uyma, seriata muhalefetin t kendisidir. Sonra avamdan birinin, kendisi hakkinda ilmi hkim kilmasi, heva ve heveslerine tbi olma durumundan ikmis olmasi iindir. Peygamberlerin gnderilisi, kitaplarin indirilisi hep bu ama iindir. nk kul, hayatinin her safhasinda iki drt arasinda yasar: Melegin drts, seytanin drts. O imtihan edilmesinin bir geregi[157] olarak bu iki taraftan birine dogru meyletme hakkina sahip olmaktadir. Yce Allah bu konuda: "Nefse ve onu sekillendirene, sonra da ona iyilik ve ktlk kabiliyeti verene and olsun ki..[158] "Sphesiz ona yol gsterdik; buna kimi skreder, kimi de nankrlk.[159] "Biz ona egri ve dogru iki yolu da gsterdik"[160] buyurmaktadir. Fikh mesil ierisinde yer alan grslerin tamami, nefy (men') ve isbat arasinda dner.[161]Arzular ise bunlari asmaz. Bu durumda avamdan biri, basina gelen olayi mftye arzet-tigi zaman, bu haliyle syle demis olmaktadir: "Beni heva ve heveslerime tbi olmaktan ikar ve bana hakka uymanin yolunu gster." Hal byle iken, mftnin: "Senin meselen hakkinda iki grs vardir; dolayisiyla sen onlardan hangisi arzularina daha uygun geliyorsa onu tercih et" demesi dogru olamaz. nk byle bir cevabin mnsi, seriatin degil, arzu ve heveslerin tahkimi demektir. "Bunu ben sadece falanca limin grs sebebiyle yaptim" demesi, kendisini bu sonutan kurtarmaz; nk bu nefsin kendisini dedikodulardan kurtarmasi iin kurdugu bir tr hiledir, onunla dnyev maksatlarina ulasmayi amaladigi bir tuzaktir. Avamdan birinin mftye gelip kendisini heva ve heveslerine uymaktan kurtarma talebinden sonra mftnin onu tekrar heva ve heveslerinin pesine takmasi, karanliga tas atmaktir; serati bilmemektir, mslman kardese yapilmasi gerekli olan nasihat borcuna hiyanet etmektir. Bu mn hem hkim iin, hem de digerleri iin geerlidir. Tevfk, ancak Allah Tel'nin eliyledir. Fasil: Bazi mteahhir limler, mezheplerdeki ruhsat hkmlerin derlenmesini ve onlara uyulmasini (tetebbu'u'r-ruhas) caiz grmeyen, bir mezhepten baska birine intiklin ancak tm ile caiz olaca-gini[162] syleyen kimselere itiraz etmisler ve syle demislerdir: Eger men' cihetine gidenler, kadinin hkmnn iptalini gerektiren drt duruma muhalif olan seyleri kastediyorlarsa kabul; yok mkellef hakkinda genislik mnsini ieren bir davranisi kastediyorlarsa o zaman szleri kabul edilemez. Aksine Raslullah'in "Ben hosgr ve kolaylik esasina dayali (Islm seriati) ile g'nderildim"[163] hadisi, bunun caiz olmasini gerektirir. nk bu bir nevi kula karsi ltufta bulunmaktir ve seriat kullara mesakkat yklemek iin gelmemistir; aksine onlarin ikarlarini kollamak ve maslahatlarini gereklestirmek iin gelmistir. Siz de gryorsunuz ki bu szler isabetli

degildir. nk kolaylik ve hosgr yle sanildigi gibi mutlak degil, usl dairesinde cari olmakla kayitlidir. Ne ruhsatlarin derlenmesi ve onlara uyulmasi ne de grsler ierisinden nefsn arzular doglutusunda keyf seimler yapilmasi, seriatin genel esaslari tarafindan belirlenmis sabit seyler degildir. Itirazcinin syledikleri zaten isbati gerekli iddialardan te baska birsey degildir. Sonra su da var: Hep ruhsat hkmlere uyulmasi, nefsn arzular dogrultusunda olan bir meyildir. Seriat ise, insani heva ve heveslere tbi olmaktan ikarmak amaci ile gelmistir. Bu itibarla iddianiz, zerinde ittifak szkonusu olan bu genel esasla eliski halindedir. Ayni sekilde o, Allah Tel'nin: "Eger birseyde ekisirseniz, onun hallini Allah'a ve peygambere gtrn[164]buyruguna da uymamaktadir. Ihtilf alani, ekisme alanidir; dolayisiyla onlarin nefislerin heva ve heveslerine gtrlmesi sahih olmaz. Bu gibi konular ancak ve ancak seriata gtrlr. Iki grs arasindan stn (rcih) olanini o belirler ve artik nefsn arzularimiza ya da ikarlarimiza uygun dsene degil, o grse uyulmasi vacip olur. Fasil: Bazilari bunu belli yerlerde caiz grmek istemisler ve gereke olarak da bunda zaruret ve ihtiya bulundugunu, nk zaruretlerin yasak olan seyleri mubah kilacagini ileri srmslerdir. Bylece garaza uygun dsen grsn alinmasi sonucuna ulasmak istemislerdir. Bunlar iddialarinin kabul grmesi iin devamla syle derler: Eger mesele, zaruret bulunmayan bir hal zere meydana gelirse, merch (zayif) ya da mezhep disi bir grs almak iin bir ihtiya bulunmazsa, o zaman mezhebin grs ile, ya da mezhep ierisinde rcih (stn) olan grsle amel edilir. Bu da, biraz nce geen tarzda bir yaklasim biimidir. nk bunun da varacagi sonu, pesin arzu ve isteklere uygun olan grsle amel etme noktasidir. Zaruret mahalleri, seriatta bellidir. Eger bu mesele de o yerlerden ise, mezheb imami, seriatin sahibinden aldigi verilerden hareketle onun hkmn zaten aiklamis olacaktir. Dolayisiyla ondan intikle bir ihtiya yoktur. Yok mesele, ser' zaruret mahallerinden degilse ve kisi onun zaruret mahalline girdigini saniyorsa, bu apaik ve irkin bir hatadir; kabul edilmesi mmkn olmayan bir iddiadir. Ibn Rsd'n Nevazil adli kitabinda, bu kabilden olmak zere mt'a nikhi meselesi yer almistir. Imam el-Mzer'den de syle nakledilir: Ona syle sorarlar: "Zamanimizda insanlarin kuraklik yillarinda aresiz basvurmak zorunda kaldiklari bir muamele var. Bilindigi gibi zaruretler yasak olan seyleri mubah kilar. Fakir bdiye ehlinin yapmakta olduklari bu muamele hakkinda hkm ne olur? Bunlar (tahil ve hurma gibi) gida maddesine ihtiya duyarlar; hasat ve

meyve toplama mevsimine kadar borca onu satin alirlar. Vade gelince, alacaklilarina: "Bizde tahil veya hurmadan baska birsey (yani para) yok" derler, muhtemelen dogru da sylerler. Bu durumda alacaklilar, onlardan tahil ya da hurma almak zorunda kalirlar; nk almadiklari zaman onu da yiyip tketecekler ve ellerinde borca karsilik alacak birseyleri kalmayacagindan haklarinin zayi olacagindan korkarlar. Keza sehir halkindan olan bu alacaklilar uzun sre bdiyede de kalamazlar ve sehre dnmek zorunda kalirlar, bdiyede hkim de bulunmadigindan alacaklarini bu sekilde kapatmak zorundadirlar. Zaten bu konuda -bir sart ya da detin bulunmamasi halinde- mezhepte ruhsat da bulunmaktadir. esitli sehirlere mensup bulunan fuka-hnin birogu da, bu ve diger sebeplerden tr i'yne satislarina (byu'1-cl[165]), sedd-i zeri' ilkesinin geregi olan grs hilafina olarak cevaz vermislerdir. O syle cevap verdi: "Eger bu sylediklerinizle, (tahil ya da hurma gibi) gida maddesinin bedeli yerine aldigi maddenin cinsine muhalif yine gida maddesinin alinmasinin mubah olduguna isaret etmek istiyorsaniz, bu islem mezhebe gre yasaktir[166] ve bu konuda sandiginiz gibi, mezhepte bir ruhsat bulunmamaktadir." O devamla syle dedi: "Ben insanlari, Imam Mlik ve ashabinin mezhebinde yaygin olarak bilinen grs disinda yle sz grslere yneltemem. nk takva azaldi, hatta nerdeyse kalmadi, kisinin diyanetine havale edilen konularin korunmasi da ayni sekilde zayifladi, sehvetler artti, ilim iddiasinda bulunanlar ogaldi ve bilgisizce fetvaya cret edenler artti. Eger byle bir ortamda, mezhebe muhalefet konusunda bir kapi aralanacak olursa, o zaman delik giderek byyecek ve yama imkni kalmayacak, mezhebin heybeti ignenmis olacaktir. Byle bir sonucun ortaya ikaracagi mefsedet-lerin byklg ise aiktir.[167] Ancak borcu almak iin tahildan baska alacak birsey bulamazsa, o zaman bu tahili sahibi adina sehirde satacak biri alsin ve satici alacagini tahilin parasindan tahsil etsin. Bunu da caiz olmayan birseyin sret caiz kilinmasi iin hile yoluna basvurmaksizin sahit tutarak yapsin." Bak! Imamligi hakkinda ittifak bulunan el-Mzer, mezhep ierisinde meshur olan ve bilinen grs disinda bir baskasiyla fetva verilmesini caiz grmemistir. Bunu yaparken o, zarur maslahat [147] kaidesine dayanmistir. Zira ilim gretmek ve fetva vermek iin grevlendirilmis kimselerin birogunda takva azalmis ve diyanet duygusu zayiflamistir. Eger onlara byle bir kapi ailacak olursa, mezhebin hatta btn mezheplerin sirazesi kopacak, isler igirindan ikacaktir. nk birsey iin gerekli olan, onun benzeri iin de gerekli olur. Dolayisiyla soruda var oldugu iddia edilen zaruretin gerekten bir zaruret olmadigi ortaya ikar.

Fasil: Burada, mezheplerin ruhsat hkmlerine tbi olma[168] konusunda daha nce sz edilenlerin disinda daha baska mefsedetlerin de ortaya ikacagini hatirlamakta yarar vardir. Bunlari su sekilde siralamak mmkndr: 1. Delile[169] tab olmayi terk etmek ve ihtilaflara uymak sure-- tiyle dinden siyrilmak, dini kmsemek. nk bu durumdaki kisi belli bir karar zere bulunup nefsini arzu ve heveslerine karsi gemleyemez. 2. Yaygin olarak bilinen mezhebin grs terkedilerek bilinmeyen bir grs alinmis olur.[170] nk bu lkelerde[171] Imam Mlik'in mezhebi disinda kalan diger mezhepler bilinmemektedir. 3. (Mezhep ierisindeki) bilinen durumun terkedilmesi suretiyle sert siyaset[172] kanunun bozulmasi. 4. Icm noktalarini ortadan kaldiracak sekilde mezheplerin telfkine[173] gidilmesi.Buna benzer daha pek ok mefsedet sz konusudur. Eger sz uzatma ve maksattan ikma korkusu olmasaydi daha fazla zerinde dururdum. Ancak bu kadari yeterlidir. Bu vesileyle Allah'a hamd ederiz. Fasil: Bu mn zerine bir baska mesele daha bina etmislerdir. O da sudur: Acaba iki grs arasindan daha hafif olanin mi, yoksa daha agir olanin mi alinmasi gerekir?[174] Daha hafif olan grsn alinacagi inancinda olanlar tezlerine: "Allah, sizin iin kolaylik diler,[175] "Allah, dinde sizin zerinize bir zorluk kilmadi"[176] yetleriyle Raslullah'in "Zarar ve zarara zararla mukabele yoktur.[177] "Ben hosgr ve kolaylik esasina dayali (Islm seriati) ile gnderildim[178]hadislerini delil olarak kullanmislar ve syle demislerdir: Btn bu deliller, zor ve agir mkllefiyetler getirilmesi esasiyla bagdasmaz. Kiyas aisindan da bakildigi zaman syle denir: Allah Tel zengindir ve kerem sahibidir, kul ise ihtiya ierisindedir ve fakirdir. Iki taraf arasinda bir tearuz bulunmasi halinde, zengin tarafindan feragat etme ve fakir tarafini tutma daha uygun bir davranis olacaktir. Bunun cevabi yukardaki ile aynidir.[179]Ayrica bu dsnce, teklifin tmden dsrlmesi gibi bir sonuca da gtrr. nk teklif,tmyle zor ve mesakkatlidir. O yzdendir ki "teklif[180] diye isim lendirilmistir. Teklif, mesakkat mnsina gelen "klfet" kelimesin dendir. Eger bu deliller, mesakkat ieren tekliflerin kaldirilmasin gerektirecekse, bu durum taharet, namaz, zekt, hac, cihd ve ben zeri her konuda kendisini gstecek ve mkellef zerinde tek bir v kmllk kalmayincaya kadar belli bir sinirda durmayacaktir Bu tabi ki muhaldir. Byle bir sonuca ulastiran sey de

aynidir. nk seriatin hem konulmus hem de kaldirilmis olmasi muhaldir. Sonra bu grs taraftarlari syle demektedirler: "Sonu itibariyla bu grs, 'Yararli olanlarda asil olan izin, zararli olanlarda da haramlik-tir' esasina ikar. Bu, baska bir konu hakkinda konulmus bir asil olmaktadir. Maksid blmnde[181] onun ne mnya geldigine dikkat ekilmisti. Eger biz bu asli burada hkim kilarsak, o zaman ondan "Asil olan, teklifin mkellef zerine konulmus olmasindan sonra kaldirilmasidir" gibi bir sonu lzim gelecektir. Btn bunlar sz edilen grse iltifat edilmemesini gerektiren noktalardir. Fasil: Itiraz:[182] Peki, Mliki mezhebi ierisinde sz edilen hilafa riyetin mnsi ne olmaktadir? Grndg kadariyla bu mezhepte hilafa riayet edilmekte yani ihtilafli bir meselede karsi grsn delili dikkate alinmaktadir. Bunun bir sonucu olarak da, zerinde ittifak edilen meselelerde delilinden baska birseye bakilmazken, ihtilafli olmasi halinde o konuda muhalifin grs de -her ne kadar Mliki mezhebince stn grlen delile ters dsme durumda ise de- dikkate alinmaktadir. zerinde ihtilf edilen meseleler, zerinde ittifak edilen meseleler gibi muamele grmez. Dikkat edilirse onlar syle derler: zerinde ihtilf bulunan her fsid nikh ile, miras hkmleri sabit olur, feshi iin talka ihtiya duyulur. [183]Kisi, rkya imamla birlikte girer ve iftitah tekbirini unutarak rk iin tekbir alirsa, o imam ile birlikte namaza devam eder; nk rk tekbiri iftitah tekbiri yerine geer diyenler vardir. Ayni sekilde nafile namaz kilan biri, nc rekate kalkarsa, drt rekat seklinde kilinan nafile namazlarini caiz grenlerin grslerine istinaden bir rekat daha ilave eder ve namazini ylece tamamlar.[184]zerinde ittifak edilen meseleler ise byle degildir; onlarda ancak delile riayet edilir Ayni durum alis veris akitleri ve diger konularda da 11 rlidir- Bunlar ierisinden fsitligi zerinde ihtilf edilenler, fe-di hakkinda ittifak edilenler gibi islem grmez.[185]Aralarindaki S rimi hilafa riyet ilkesi ile izah ederler. Grldg gibi onlar, h lfa riayet etmektedirler. Bu ise meselede ortaya konulan esasa ters dsmektedir. Bil ki: Mesele bir grup limce problem kabul edilmektedir. Bunlardan biri de Ibn Abdiiber'dir. O: "Hf, seriatta hccet olmaz" demektedir. Onun bu sz aiktir. nk iki grsn delilleri mutlaka birbiriyle tearuz halinde olur ve her biri digerinin gerektirdiginin ziddini gerektirir. Onlardan her birine digerinin geregini, ya da gereginin bir kismini vermek hilafa riayet demektir. Bu ise daha nce de getigi zere[186] birbiri ile bagdasmayan iki seyin arasini birlestirmek demektir. Ben onu yetisdigim stadlardan bir cemaata sordum. Onlardan kimisi, sz geen ifadeyi tevil etti ve zahiri zere almadi. Aksine bir dayanagi yok gerekesiyle geregim inkr etti.

Syle ki: Meselenin delili baslangi itibariyle men'i gerektirmekte ve stn (rcih) olan da, o olmaktadir. Fiilen vukuundan sonra ise rcih, muhalifin delininin stnlgn gerektiren bir baska delilin tearuzu sebebiyle merch (zayif) hale dnmekte ve bu durumda iki grsten biri ile hkmetmek diger grsle hkmetme ynnden farkli olmaktadir: Birincisi[187] vuku sonrasi ile, digeri ise vuku ncesi ile ilgilidir. Bunlar ayri ayri iki meseledir.[188] Dolayisiyla birbiriyle bagdasmayan iki sey arasini birlestirmek, ya da her ikisi ile birden hkmetmek szkonusu olmaz. Bu Fas ve Tunus ulemsindan mesele hakkinda sordugum kimselerin verdikleri cevabin kisa bir zeti olmaktadir. Onlardan biri bana, onun karsilastigi seyhlerden birinin grs oldugunu, onu da kendisine Eb Imrn el-Fs'nin isaret ettigini syledi. Bu cevapla hilf itibar edildigine dair soru berteraf edilmis olur. Mesele iin daha sonra insaallah baska bir izah gelecektir.[189] Kaldi ki el-Bc, ahkmda hilafa itibar konusunda grs ayriligi bulundugunu nakletmekte ve es-Srz'nin itibar ettigini zikretmektedir. Buna syle delil getirmektedir: Nutk ile illet olmasi caiz olanin, istinbt ile illet olmasi da caizdir. Sri': "mmetimin, ha-ramligi zerinde icm etmedigi ve yenmesinin caizliginde ihtilf ettigi herseyin derisi tabaklama yoluyla teiniz olur" deseydi, bu sahih olurdu. Ayni sekilde bu hkmn, ona istinbt yolu ile baglanmasi halinde de durum ayni olur.[190] Onun bu syledikleri iki husustan dolayi aik degildir: a) Bu delil her iki tarafi da ilzam eder ve onu delil olarak kullanana geri teper. Zira karsi taraf, "Nutk ile illet olmasi caiz olanin, istinbt ile illet olmasi da caizdir" szn kabullenip arkasindan syle diyebilir: Sayet Sri' Tel: "mmetimin hellligi zerinde icm etmedigi ve yenmesinin caizligi konusunda ihtilf ettikleri herseyin derisi tabaklama yoluyla temiz olmaz" deseydi bu sahih olurdu. Ayni sekilde bu hkmn ona istinbt yolu ile baglanmasi halinde de durum ayni olur. Bu tersine evirme daha yerinde olur. nk ihtiyat tarafina mail olmaktadir. Bu sekilde oldugu farzedilen her meselenin durumu da aynidir. b) Her caiz olan vaki degildir; aksine vukun delile ihtiyaci vardir. Grlmez mi ki biz syle diyoruz: "Sri' Tel'nm duvara elini srenin abdesti bozulur; sicak su ienin hacci fsid olur, pabusuz yalin ayak yrmek, eslerin arasini ayirir... vb" deseydi bu caiz olurdu." Bunun caiz grlmesi, sz edilen seylerin istinbt yoluyla ser' illetler yapilmasi konusunda sebep olmaz. Bu sahih olmayinca, onun caiz grlmesi, ileri srdg seyi caiz kilici olmaz. Denildi ki: Sen, bu ayirimi yapmadin. Sonra istinbat yollarindan biri de, dayanilacak mnnin zuhurunun gerekli olmadigi ittird, in'iks ve benzeri seylerdir.[191] Muhtemeldir ki el-Bc, cevaz konusunda hilaf hakkinda

bulunan ve sz edilen mnya[192] isaret etmek istemistir ve o zaman iki grs arasinda mn bakimindan bir hilaf bulunmaz. Men' taraftarlari syle delil getirmislerdir: Hilaf[193], hkmn (Raslullah'tan telakki edilen delillerin geregi olarak) takririnden sonradir. Hkmn illetine tekaddm etmesi caiz degildir, el-Bc bunun -icm gibimmteni' olmadigini sylemistir. nk zamanimizda vuku bulsa bile icm ile hkm sabit olmaktadir. Sonra "muhtelefun fh" sznden maksadimiz da, zerinde- ictihd caiz olan sey demektir. Bu, Raslullah zamanindaki hali idi; dolayisiyla illetine tekaddm etmedi. el-Bc'nin szne cevap da syledir: Icm, hkm iin illet degil, aksine hkmn asli yani dayanagadir.[194]Bizim "muhtelein fh" sznden maksadimiz da, zerinde ictihd caiz olan sey demektir" szne gelince, bu iddiamizin disinda kalmaktadir. Fasil: Bu mesele zerine bina edilen kaidelerden biri de sudur: Acaba mctehidin, iki delil arasini herhangi bir cem yoluyla birlestirme yetkisi var midir? Ki bunun sonucunda her birinin geregi dogrultusunda gerek fiil ve gerekse terk olarak amel mmkn olabilsin. Aynen bazi takva sahiplerinin terkler konusunda yaptiklari gibi.[195] Yoksa byle bir yetkisi yok mudur? Her ikisi ile birlikte bir arada ya da ayri ayri olarak amel etmenin terki konusuna gelince, bu ikisinden birinin geregi ile hkmetmeyip tevakkuf etmek demektir ve tercihin gereklesmemesi halinde yapilacak olan da budur. Amel konusuna gelince, eger delili ile birlikte cem etme imkni varsa, aralarinda tearuz yok demektir. Tearuzun var oldugu farzedilecek olursa, o zaman aralarinin cem edilmesi birbiri ile bagdasmayan iki seyin cemi ve seriatta ihtilfin isbati mnsina gelecektir. Bunun da seratta yeri olmadigi gemisti. Mukallide nis-betle iki mctehidin tearuz etmesi halinde de hkm ayni minval zere clari olacaktir. Bu konu insallah Tearuz ve Tercih bahsinde tekrar ele alinacaktir. [196]
DRDNC MESELE:

Ser'an muteber olan ictihd mahalli, Sri' Tel'nin birinde msbet, digerinde de menfi olmak zere kasdinin aika belli oldugu iki u arasinda kalan, ne isbat tarafinin ne de men' tarafinin hkmn aik ve seik olarak almayan konulardir. Bunu syle aiklayabiliriz: Mkelleflerin fiilleri[197] ya da terkleri hakkinda ya Sri' Tel'dan gelen bir hitap[198]vardir veya yoktur. Bir baska ihtimalden sz etmek mmkn degildir. Eger onlar hakkinda bir hitap gelmemisse, o ya beret-i asliyye zere bulunacak ya da fiil varligi bulunmayan bir varsayim olacaktir. Beret-i asliyye aslinda "avf' ya da

daha baska bir yolla ser' hitap altina girmektedir.[199] Eger hakkinda bir hitap gelmisse, onda Sri' Tel'nin nefy veya isbat hakkindaki kasdi ya aik olacaktir ya da olmayacaktir. Eger o seyde Sri' Tel'nin kasdi kesin olarak ortaya ikmiyorsa, o sey mtesbiht kismindandir. Eger ortaya ikiyorsa, bu bazen kat' sekilde olacak, bazen de kaf olmayan biimde gereklesecektir. Eger Sri' Tel'nm kasdi kat' biimde aiksa, nefy ya da isbat hakkinda hak apaik ortada iken degerlendirme yapmaya ihtiya yoktur ve bu gibi konular itihada mahal degildir. Bunlar durumu aik seik olan kismi teskil eder. nk bunlarin hkm hakikaten aiktir ve bunlarin disina ikan kesin olarak hatalidir. Aikligi kat' olmayan kisim ise byle degildir ve onda mutlaka Sri' Tel'nm ziddini murad edip etmedigine dair bir ihtimal bulunur. Dolayisiyla bunlar mutlak anlamda aik seik olan kisimdan degildir. Bilkis kendilerinden daha kapali olanlara nisbetle greli bir aiklik kazanirlar. Nitekim kendilerinden daha aik olana nisbetle de yine greli olarak kapali sayilirlar. nk nefy ve isbat konusunda zan mertebeleri, en glsnden en zayifina gre degisiklik arzeder ve sonunda ya ilme yani kesin bilgiye ya da sekke yani spheye ulasilir.[200]Ancak bu ihtimal bazen iki taraftan birine yakinlik konusunda gl olur, bazen de gl olmaz.[201] Eger gl olmazsa, o zaman mtesbiht kismina katilir. Bu gibi konular zerine yeltenenler, yasak koruluk etrafinda dolasan gibidir ve oraya dsmesine ramak kalir. Eger iki ynden biri g kazanirsa, iste o itihada mahal olan kisimdan olmaktadir. Bu, kendisi hakkinda ve mctehidlerin bakis ailarina nisbetle izaf olarak aik olmaktadir. Bu kisim, onu ele alan kisi eger itihada ehil biri ise, nefy ya da isbat konusunda onun hakkinda -her mctehidin itihadinda isabetli oldugu grsn benimsememiz halinde- aik olacaktir. Bir mctehid hari digerlerinin hatali oldugu grsne gre ise, eger o konuda isabet eden kimse kendisi ise onun hakkinda aik, aksi takdirde mazur olacaktir. Bu esastan anlasilmaktadir ki, mtesbih, nefy ve isbatin tearuzundan mrekkep birseydir. Zira eger birsey hakkinda bunlarin tearuzu olmasa, o sey durumu aik olan kisimdan olacaktir. Mutlak anlamda aik olan kisim, kendisinde nefy ve isbatin tearuz halinde bulunmadigi; aksine ya kesin olarak menf ya da kesin olarak msbet olan kisimdir. Izaf olan kisimda ise, hkm aik olan iki taraf arasinda gidip geldigi iin greli olarak mtesabihlikten sz edilmektedir. Bu durumda, bazilarina gre bu iki taraftan birine yakin olur, bazilarina gre de br tarafa yakin olur. Bazi kimseler[202] de bu kismi mtesbihttan sayabilir. Dolayisiyla bu kisim haddizatinda sabit bir duruma sahip degildir. Bu yzden de, kuvvet ve zayiflik konusunda zan mertebelerinin farkliligi sebebiyle izaf olmustur.[203] Iki taraftan biri hakkinda nefy mec- [eai rasmda digerinin ziddinin isbati cari olacaktir. Ilmin bulunmasi ve ayni anda da nefyedilmesi birbirine zit olan iki seydir.

Ykmllgn hem vuku bulmasi hem de vuku bulmamasi gibi. Birseyin hem vacip olmasi, hem vacip olmamasi... gibi. Hem kesin bilginin sabit olmasi, hem de zan ya da sekkin sbutundan sz edilmesi birbirine zit iki seydir; mendupluk ya da ibha hkm ile birlikte vaciplik hkmnn de ayni sey hakkinda isbat edilmesi... vb.[204] gibi. Bu esas aslinda aiktir ve isbati iin delile ihtiya yoktur. Ancak anlasilmasini kolaylastirmak, yerine oturtmak ve alistirma yapmis olmak iin birka rnek vermek gerekmektedir: Bu cmleden olmak zere garar satisi yani bilinmezlik ieren akitler yasaklanmistir. Ulem, ana karnindaki ceninin, havadaki kusun, sudaki baligin satisinin yasak oldugu konusunda icm ettiklerini; cbbenin tek basina satilmasi caiz olmayan ve bakinca gzle de grlmeyen iiyle birlikte satisinin caizligini, ay yirmi dokuz veya otuz gn olmasi muhtemel oldugu halde ayligina kiraya vermenin caizligini, kullanilacak suyun miktarinin ve ieride kalinacak srenin belirsizligine ve bu konudaki detlerin farkliligina ragmen hamama girmenin caizligini, kandiracak miktarin kisiden kisiye farkli olmasina ragmen susuzlugu gidermek zere su kabindan cretle su imenin caizligini icm ile kabul etmislerdir. Bu iki kisimdan birincisi, gararm dikkate alindigi taraf; ikincisi de gararin dikkate alinmadigi taraf olmaktadir. Birincisinde garar ok oldugu iin yasaklanmis, ikinci kisimda ise az oldugu ve kainmak imkni[205] da bulunmadigi iin itibara alinmamistir. Garar konusu ile ilgili olarak ihtilfin vuku buldugu her konu, hkm belli bu iki u arasinda ortada bulunmakta ve her iki tarafa da benzer bulundugundan sphe mahalli olmaktadir. Kim bu gibi ihtilafli olan meselelere caiz diyorsa, gararin nemsizligi (ve kainilmasinin imknsizligi) ynne meyletmis; kim de caiz degildir diyorsa, br tarafa meyletmis olmaktadir. Ziynet esyalarinin zekti meselesi de bu kabildendir. Alimler, kullanilan esyalara (uruz) zekt gerekmeyecegi, altin ve gmse (nakdeyn) ise zekt gerekecegi[206] konusunda icm etmislerdir. Bu durumda kullanilmasi mubah olan ziynet esyalarinin hkm bu iki taraf arasinda yer almaktadir. Bu yzden de hakkinda ihtilf meydana gelmistir. dil kimsenin rivayetinin ve sahitliginin kabul, fsik birinin ise ne rivayetinin ne de sahitliginin kabul edilmeyecegi konusunda ittifak etmislerdir. Hali mehul olan kimsenin durumu ise bu iki taraf arasinda belirsiz kalir ve bu yzden de ihtilfa mahal olur. Hr insanin mlkiyet sahibi olacagi, hayvanin ise byle bir zelligi olmadigi konusunda ittifak etmislerdir. Kle, bu iki taraftan her ikisine de benzerlik arzedince hkmnde ihtilf edilmistir: Acaba klenin mlkiyet hakki var midir? Yoksa yok mudur? Iki taraftan hangisinin hkm galebe aldinlmissa

onun hkm verilecek ve bu yzden de ihtilfa mahal olacaktir.Namaza baslamadan nce su bulan kimsenin abdest alacagi ve teyemmm ile namaz kilamayacagi konusunda, keza namazini tamamladiktan ve vakit iktiktan sonra su bulmasi halinde ise abdest alip namazi yeniden kilmasinin gerekmeyecegi konusunda ittifak bulunmaktadir. Bu ikisi arasinda ise yer alan durumlar vardir ve onlar hakkinda ihtilf meydana gelmistir.[207] Agacin meyvesi, eger henz ortaya ikmamissa, aslina tbi olarak satis akdi iine girecegi, toplanmasi halinde ise akde dahil olmayacagi konusunda ittifak bulunmaktadir. Meyvenin ortaya ikmasi halinde ise ihtilf etmislertir. Biri fetva verir ve icm ehli onu anlar ve kabul ile karsilarlarsa, ittifak ile icm meydana gelir. Byle olmaz da karsi ikarlarsa, o zaman da ittifak ile icm meydana gelmez. Ancak skt ederler[208] ve aiktan kabul gstermezler ya da karsi ikmazlarsa, o zaman bu iki taraf arasinda yer alir; onun iin de Ihtilfa konu olmustur. Aika inkrda bulunmaksizin kfirligi gerektirecek bir bid'at isleyen kimsenin hali, hkm belli iki taraf arasinda yer alir. nk kfirligi gerektirmeyen bir bid'at[209] isleyen kimse, Islm mrae-tindendir. Kfirlik ieren ve bunu da aika tasrih eden[210] ise, Islm mmetinden degildir. Ortada kalan[211] durumu belirsiz kisim [eoi hakkinda ise ihtilf bulunmaktadir. Acaba byle biri mmetten midir? Yoksa degil midir? Btn din ve mezhep salikleri, Allah Tel'mn mutlak keml sifatlan ile muttasif oldugunda, her trl noksan sifatlardan mutlak surette mnezzeh oldugunda mttefiktirler. Bununla birlikte kemldir diye bazi zelliklerin O'na izafesinde,[212] keza noksanliktir diye de bazi seylerin O'na izafe edilmemesi konusunda ihtilf etmislerdir. Keza izafe edilmemesi O'nun iin kemldir diye bazi durumlarin izafe edilmemesi[213], veya izafe edilmesi O'nun iin kemldir diye izafe edilmesi hakkinda ihtilf etmislerdir. Buna benzer daha baska rnekler de vardir. Btn bu meselelerde ihtilf meydana gelmistir; nk bunlar kendisinden Sri' Tel'mn maksadi aika belli olan iki u taraf arasinda belirsiz ve mtereddit bulunan, her iki uca da katilmasi mmkn oldugu iin problem ve tereddtler doguran bir kisimdir. Belki de akl ya da nakl konularda yer alan, ne zan ne de kesin bilgi zerine kurulu olmayan sagduyu sahiplerince dikkate alinan hibir ihtilf konusu yoktur ki, zerinde asla ihtilf sz konusu olmayan hkm aik iki u taraf arasinda belirsiz ve mtereddit bir halde bulunmasin. Fasil:

Bu mn yani hilaf zerinde iyice tefekkr ve derinlesme suretiyle, ictihd derecesine ulasilmaya aday olunur. nk bu sayede kisi, ihtilf mahallerine vkif olur ve karsilastigi her olay hakkinda hak aiklik kazanmaya namzet hal alir. Bu yzdendir ki bn Mesd hadisinde syle gelmistir: Raslullah bana: "Ey Abdullah Ibn Mesd!" dedi. Ben: "Buyur y Raslallah" dedim. O: "insanlardan kimin daha lim oldugunu biliyor musun?" dedi. Ben: "Allah ve Rasl daha iyi bilir" dedim. O syle buyurdu: "Insanlarin en limi, insanlarin ihtilf ettikleri bir konuda hakki en iyi grendir; amel konusunda eksigi olsa da, arkasi st kasa da."[214] Bu hadis, ulem arasindaki ihtilf mahallerinin bilinmesinin nemini vurgulamaktadir.[215]Bu noktadan hareketledir ki limler, ilmi, ihtilf bilgisinden ibaret saymislardir. Bu meyanda olmak zere Katde syle demistir: "Kim ihtilfi bilmiyorsa, onun burnu fikhin kokusunu bile almamistir." Hism b. Ubeydullah er-Rz de: "Kim kiraat ihtilflarini bilmezse o kri' degildir; kim de fukah arasindaki ihtilflari[216] bilmezse, o da fakh degildir" demistir. At ise: "Alimlerin ihtilflari konusunda lim olmayan bir kimsenin insanlara fetva vermeye yeltenmesi uygun degildir. nk eger yle olmazsa o zaman, daha saglam ve gvenilir olan seyi, elindekine istinaden reddetmis olabilir."[217] Eyyb es-Sahtiyn ve Ibn Uyeyne'den syle dedikleri rivayet edilmistir: "Fetva verme konusunda insanlarin en cretkr olanlari, ulemnin ihtilfi konusunda en az bigiye sahip olanlardir." Eyyb su ilavede bulundu: "Insanlarin fetva vermekten en fazla geri duranlari da, ulemnin ihtilfi konusunda en fazla bilgiye sahip olanlaridir." Imam Mlik'ten syle dedigi nakledilmistir: "Fetva vermek, ancak insanlarin zerinde ihtilf ettikleri konulari bilen kimseler iin caizdir." Kendisine: "Rey ehlinin ihtilfini mi?" diye soruldu. O: "Hayir, Hz. Muhammed'in ashabinin ihtilfini, Kur'n'da ve Raslullah'in snnetinde bulunan nsh ve mensh ilmini..." diye cevap verdi. Yahya b. Sellm: "Ulem arasindaki ihtilfi bilmeyen bir kimsenin fetva vermesi uygun degildir. Btn grsleri bilmeyen bir kimsenin: 'Bu bana daha sevimlidir' demesi caiz degildir" demistir. Sad b. Eb Arbe de: "Ihtilfi dinleyip grenmemis kimseyi, lim sayma" demistir. Kabsa b. Ukbe'den de: "Ulemnin ihtilfini bilmeyen bir kimse (hataya dsmekten) kurtulusa eremez" dedigi nakledilmistir.limlerin bu konudaki szleri oktur. Kisaca bunlar, ihtilf alanlarinin sadece ezberlenmesinin

degil, ayni zamanda kavranmasinin da gerekliligini vurgulamaktadir. Bu seviyeye ulasmak da ancak geen meselede verilen yaklasim ile mmkn olur; dolayisiyla hilaf ilmi her mctehid iin zarurdir. ogu kez bu zelligin, degerlendirme (nazar) konusunda el-Mzer ve benzerleri gibi tahkik erbabi olan kimselerde mevcut oldugunu grrz.[218] [219]
BESINCI MESELE:

Ictihd, eger nasslardan istinbt isine bagli ise, o zaman mutlaka Arap dilinin (ictihd dzeyinde) bilinmesi sart kosulacaktir. Eger nasslarla ilgisi bulunmuyor veya nasslar hakkinda ictihd sahibi birinin verileri zerinden yrnyor ve maslahat ve mefsedet-lerle ilgili mnlara taalluk ediyorsa, o zaman Arap dilini bilme sarti yoktur.[220] Bu durumda ictihd iin gerekli olan, seriattan gzetilen ser' maksadlan hem genel olarak hem de zel[221] olarak bilme ilmidir. Arap dili ilminin sart kosulmasi veya sart kosulmamasi hak-[i63j kindaki delil sudur[222]: Arap dili ilmi, lfizlarin gereklerini, ser' lfizlardan nasil anlasilmasi gerekiyorsa o sekil zere ortaya koyar. Gereklerini ieren Sri' Tel'nin lfizlari Arapa'dir. Bu itibarla Arab olmayanin Arap dilini anlamasi mmkn degildir; nitekim Arab ile Berberi, Rm, ya da Ibran arasinda biri digerinin dilini greninceye kadar anlasma imkni bulunmamaktadir. Mcerred mnlara gelince, sagduyu sahibi insanlar, bunlarin anlasilmasi konusunda msterektirler. Bu konuda belli bir dilin hususiyeti yoktur. Su halde hkmlerin konulusu sirasinda gzetilen ser' maksatlari kavrayan ve bu konuda ilim mertebesine ulasan kimse, maksid konusu ile ilgili alanlarda ictihd mertebesine ulasmis olur. Bu mertebeyi yabanci bir dile yapilan tercme yoluyla da elde edebilir ve tercme yoluyla elde etmesi ile Arap dili vasitasiyla elde etmesi arasinda bir fark yoktur.[223] Bu yzdendir ki, mctehidler Arap dili ile olmayan szl olaylar halanda ser' hkmler koymaktadirlar ve pek ok olaylarda lfizlar(da gzetilen mnlara) itibar etmektedirler.[224] Sonra, kiys ictihdda, lfizlarin gereklerini bilmeye ihtiya bulunmamaktadir.[225]Ancak ictihd maksun aleyh ile -ki kiyasta asil olmaktadir- ilgili ise o zaman Arap dilini bilmeye gerek duyulur. Kaldi ki bu da bazen bir baskasindan hazir olarak alinabilir. Ya da aslin illeti nass ile belirlenmis veya isaret edilmis olabilir ve bylece onu hazir olarak bulabilir. Kiyasin bunun disinda kalan diger islemleri ise, akl degerlendirmeye tabidir.[226] Mctehid imamlarin tbi arkadaslarina nisbet edilen ictihd, iste bu trden[227] olmaktadir. Mesel Mlik mezhebinde Ibnu'l Kasim ve Esheb; Hanef mezhebinde Eb Ysuf ve Muhammed b. el-Hasen; Safi mezhebinde el-Mzen ve el-Buveyt gibi tbi mcte-hidlerin durumu byledir. Bunlar,

kendilerinden nakledildigi zere tbi olduklari imamlarinin usln ve seriatin lfizlarinin anlasilmasi konusunda belirledikleri esaslari hazir olarak aliyorlar[228] ve bunlar zerine esitli meselelerin tefr'i yoluna gidiyorlar ve onlarin geregi dogrultusunda fetvalar veriyorlardi. Insanlar, onlarin fetva ve grslerini-imamlarinin grslerine muhalif olsun ya da uygun olsunkabul ile karsilamislar ve onlarin geregi ile amel etmislerdir. Onlarin bu durumda olmasi sundan di: Onlar hkmlerin konulmasi konusundaki ser' maksatlari kavramislardi. Eger yle olmasalardi, o zaman ictihd ve fetvaya yeltenmeleri kendilerine hell olmazdi, keza ne kendi zamanlarindaki ne de daha sonraki dnemlerdeki limlerin onlarin bu halini onaylamalari hell olmazdi ve zel olarak onlara karsi tepki gstermekten geri durmazlardi. Byle birsey olmadigina gre, onlarin girismis olduklari ictihd ve fetva isine ehil olduklari anlasilmis olur. Onlardan ve onlar gibi olup, ser' maksatlarin kavranmasi konusunda onlarin seviyesine ulasan kimselerden sdir olan ictihd, hi problemsiz sahih olmak- tadir. Bu izah, onlarin Arap dilinde ictihd mertebesine ulasmis olmadiklari varsayimi zerine mebndir. Ancak onlarin Arap dilinde ictihd mertebesine ulasmis olduklari kabul edilecek olursa, o zaman onlarin ictihdlarinin mutlak anlamda sahih olacaginda bir kusku bulunmayacaktir. [229] Allah'u alem!
ALTINCI MESELE:

Bazen ictihd tahkku'l-ment ile ilgili olabilir. Bu durumda ictihd iin, Arap dilini bilmeye gerek olmadigi gibi, ser' maksatlari (hikmet-i tesri' ilmini) bilmeye de gerek yoktur. nk bu tr ictihddan maksat, sadece mevzuyu oldugu hal zere grenmektir. Bu tr ictihdda muhta olunan sey, o mevzunun ancak kendisi vasitali ile bilinebilecegi ilimdir.[230] Bu durumda mctehidin meseleyi ele aldigi o yn ok iyi bilmesi, konunun belirlenmesi iin gerekli olan o ilimde mahir ve ictihd derecesinde bulunmasi gerekir ki, byhce ser' hkm olmasi gerektigi sey zere koyabilsin. Mesel, had slerin senetlerinin hallerini ve yollarini, sahihini, zayifini, metin itibariyla delil olarak kullanilabilecek olanini, olmayanini... bilen muhaddisi ele alalim: Bunun kendi sahasindaki olan itihadina itibar edilir; o kisinin Arap dilinde ve hikmet-i tesri* (maksid) il-mindd lim olup olmamasina bakilmaz. Ayni sekilde kiraat sekillerinin/edasi konusunda kiraat imaminin, zanaatler ve bu alandaki kusurlarin grenilmesi konusunda zanaatkarin, dertler ve beden kusurlarin bilinmesi konusunda doktorun, ticar mallarin fiyatlari /ve onlarda bulunabilecek kusurlarin bilinmesi konusunda arsi denetisinin, taksimin dogru yapilip yapilmadigi konusunda taksim uzmaninin, arazi takdiri konusunda lm uzmaninin... vb. du-rumlarJ da ayni sekildedir; bunlarin kendi sahalari ile ilgili verdikleri

bilgilere dayanilir ve btn bunlarda hkmn dayanagini tes-bit (tahlkulment) iin ne Arap dilini ne de hikmet-i tesr (maksid) ilmini bilmeye gerek vardir. Mamafih, onlarin mctehidde toplanmasi gildir. Bunjm[231] delili daha nce de getigi zere sudur: Eger bu sart gerekli olsaydi o zaman mctehidin ikmasi ok ender olurdu, hatta deten ibiknsiz olurdu.[232]Olsa bile bu bir harikuladelik sonucu olurdu. Nitekim Hz. dem'in durumu byledir. nk Allah Tel ona esmayi (yani ne var ne yoksa hepsini) gretmisti. Bu konuda sz yoktur.onun kemline isaret olmakla birlikte ictihd iin sart de keza eger bu ictihd trnde hikmet-i tesri' (maksid) ilrtiini (ve Arap dilini) bilmek sart olsaydi, o zaman her ilim ve zanaattin, nce maksid ilminin tahsilinden sonra grenilmesi lzim gelirdi. Zira bu ilimlerin[233] varligindan ser' maksid ilminin de Izin gelecegi farzedilmektedir. Bu ise btildir. Btil bir sonuca ulajst ran sey de aynen onun gibi btildir. Bu ilim ve zanaatlar vardn- ve (birakin hikmet-i tesri' ilmini) ne seriattan ne de Arap dilinden haberi olmayan kimselerin hatta seriati inkr eden kfirlerin bunlart elde ettikleri vakiadir. nc bir yn daha var: Ulem bu konularda, fakih olnlayan (fakat sahasinin uzmani olan) kimseleri taklit edegelmislerdi. Onlar uzmanlik alanlari ile ilgili konularda, yetkili kimse/erf merci kabul etmisler ve ictihdlarinda onlarin verilerine dayanmislardir. Bu, hkmn dayanaginin tesbiti (tahkku'l-ment) kohusurida onlari taklit olmaktadir. Kisaca, bu tr (yani tahkku'l-ment seklindeki) ic/ihdda gerekli olan sey, sadece zerinde ictihd edilen seyde gzetilen ser' maksatlari bilmektir. Nitekim ilk iki kisimda (yani nasslfdan ve mnlardan hareketle yapilan ictihdda) da ayni sekildedir. Dolayisiyla ser' lfizlardan istinbt suretiyle yapilacak olan ictihdda, sadece o ment (hkme dayanak) hakkindaki maksatlaA hkmn taalluk ettigi ynden -baska bir ynden degil- bilmek g rekecektir ki, bu aiktir. [234]
YEDINCI MESELE:

Seriatta vuku bulan ictihd iki kisimdir: 1) Ser'an muteber olan ictihd. Bu, gerekli olan ilimleri kendilerinde bulunduran ve bylece itihada ehil bulunan kimselerden sdir olan kisimdir. Simdiye kadar sz edilen kisim bu olmaktadir. 2) Ser'an muteber olmayan ictihd. Bu, ictihadin gerekli olan vasiflari kendisinde bulundurmayan, dolayasiyla bu ise ehil olmayan kimselerden sdir olan kisim olmaktadir. rir byle bir kimsenin ictihd diye ileri srdg sey aslinda, sehvet ye garazinin eseri olarak ortaya atilan ind bir grstr, krkrne atilan bir adimdir, heva ve heveslere uymadir. Bu tarzda ortajja ikan herhangi bir grsn, muteber olmayacagi konusunda

en ufak bir kusku yoktur. nk bu tr keyf grsler, Allah Telmn indirdigi hakkin ziddi olmaktadir. Bu konuda Yce Allah syle buyurmustur "Allah'in indirdigi Kitap ile aralarinda hkmet, Allah'in sana indirdigi Kur'n'in bir kismindan seni vazgeirmeye alisanlardan saftin, heva ve heveslerine uyma[235]"Ey Davudi Seni sphesiz yeryznde hkmran kildik, o halde insanlar arasinda adaletle 'hkmet, heva ve hevese uyma, yoksa seni Allah'in yolundan saptirir.[236]Bu konu zerinde genel anlamda bir problem bulunmamaktadir. Ancak her bir kisimdan bir baska kisim daha dogabilir. Simdi bunlar zerinde duralim. nce birinci kismi ele alalim: [237]
SEKIZINCI MESELE:

Ictihatta hata: a) Ya bazi delillerin kapali olmasi ve bu yzden ne kasteddi-y t ginin anlasilamamasi yznden kaynaklanir. b) Ya da delili hi grmemekten kaynaklanir.[238] Bu/kismin hkm, eger cz' bir konu hakkinda ise, uslc-lerin szlerinden bellidir.[239] Ancak eger hata bir kll hakkinda ise[240], o zaman durum daha da kt olacaktir. Bu gibi durumlar hakkinda limin zellesinden sakindirilmistir. Nitekim bazi hadislerde bu konuda dikkatler ekilmis ve mmet bu gibi hatalar karsisinda uyarilmistir. Raslullah'tan syle buyurdugu rivayet edilmistir: "Sphesiz ben, mmetim hakkinda benden sonra seyden gerekten endise etmekteyim." "Nedir onlar? Y Raslallah!" dediklerinde: "Onlar hakkinda limin srmesinden (zelle), zlimin hkmranligindan ve arkasina dslen arzu ve heveslerden endise ediyorum" buyurdu.[241] Hz. mer'den syle syledigi nakledilmistir: " sey vardir ki dini yikar: limin srmesi, mnfikin Kur'n ile tartismaya gir-mesi ve saptirici imamlar." Ebd'-Derd ise: "Sizin hakkinizda endise ettiklerimden biride limin srmesi veya mnfikin Kur'n ile tartismaya girmesidir., Kur'n haktir, Kur'n'da yol isaretleri gibi isaretler vardir" demistir. Muz b. Cebel hutbesinde ogu kez syle derdi: "Aman ha, hakmin[242] sapitmasindan sakinin. nk seytan, bazen hakm\kimselerin dili ile konusur ve btil sz eder. Bazen de mnafik hat sz syler; dolayisiyla hakki kimden gelirse gelsin alin. nk Iaakd4 (kendisini taniyacaginiz) bir nur vardir." Ona: "Hakimin sapAmasA da nasil olur?" diye sordular. O syle cevap verdi: "O bir kelimedir ki, sizi rpertir ve siz onu yadirgarsiniz ve bu nedir dersiniz. Onun sapitmasindan sakinin ve onun sapitmis olmasi sizi

ondan da yz evirtmesin, nk onun dnmesi ve hakka ynelmesi uzakl degildir." Selmn el-Fris de syle demistir: " sey karsisinda acaba ne , yapacaksiniz; Alimin srmesi, mnfikin Kur'n ile tartismaya girmesi ve boyunlarinizi uuracak olan dnya. limin srmesi konusu syle: Eger o dogruyu bulsa da, (onu masum yerine koyup) falanin yaptigi gibi yapariz, onun durdugu yerde dururuz diyerek dininizde onu taklit etmeyin. Eger hata edecek olursa da ondan iliskinizi kesmeyin, yoksa ona karsi seytana yardimci olmus olursu nuz."[243]Hadis byle. Ibn Abbs: "limin srmesi yznden tbilerin durumuna yazik!" dedi. Ona: "Bu nasil oluyor?" dediler. O: "lim reyi ile birsey syler, sonra Raslullah'i (yani snneti) kendisinden daha iyi bilen birisini bulur ve grsn terkeder; fakat,1 tabileri eski reyine uymaya devam ederler" diye izah etti. Ibnu'l-Mbarek syle anlatir: el-Mu'temir b. Sleyman bana syle anlatti: Babam beni siir insd ederken grd ve bana: "Yavrucugum, siir insd etme!" dedi. Ben ona: "Babacigim! el-Hasen insd ederdi, Ibn Srn insd ederdi" dedim. Babam bana: "Bak yavrum! Eger sen el-Hasen'de bulunan zellikler ierisinden kt olanini, Ibn Srn'de bulunan zellikler ierisinden kt olanini alirsan, btn ktlk sende toplanmis olur" dedi. Mchid, el-Hakem b. Uyeyne ve Imam Mlik syle demislerdir: "Mahlukt ierisinde hibir kimse yoktur ki, onun sz kabul de red de edilebilir olmasin. Bundan sadece Hz. Peygamber mstesnadir." Sleyman et-Teym ise: "Eger her limin ruhsat grsn derleyecek olursan, o zaman ktlgn tamami sende toplanmis olur. Ibn Abdilberr: "Bu bir icmdir ve bu konuda bir grs ayriligi oldugunu bilmiyorum" demistir.[244] Btn bunlar ve benzerleri, limin zellesinden sakinmanin ser'an istendigi konusunda delildir. Bu tr hatalarin sebebi ogu kez, ictihd etmis oldugu konu hakkinda Sri' Tel'mn gzetmis oldugu ser' maksattan gaflet ve o konuda bulunabilecek nasslarm arastirilmasinda gerekli olan abanin yeterince ortaya konmamis olmasidir.[245] O her ne kadar bunu kasitsiz olarak yapmis da olsa, kendisi mazur hatta me'cr da olsa, ancak grsne tbi olma zerine terettp edecek tehlike byk olacaktir. Imam el-Gazzl: "limin zellesi, aslinda kk gnah oldugu halde byk bir hal alabilir" demis ve buna rnekler zikrettikten sonra syle demistir: "Bunlar, pesinden baskalarinin gittigi gnahlardir; lim lr, fakat serri btn dnyaya yayilir ve o grse tbi olunduka bu byle devam eder. ldg zaman gnahlari da kendisiyle birlikte len kimseye ne mutlu! Ayni

sekilde bu hkm fetvada srme hakkinda da evleviyetle geerli olur ve sreklilik arze-der. nk bazen lime snnetten bir kismi ya da ictihd etmekte oldugu huss mesele ile ilgili gzetilen genel maksatlardan bir kismi kapali kalabilir ve onlara muttali olamaz. Buna ragmen, onun grs tbi olunacak ser' bir hkm, ihtilafli meselelerde dikkate alinacak bir grs durumuna gelebilir. Belki kendisi daha sonra dogruyu elde eder ve grsnden dnebilir. Ancak lkenin drt bir tarafina yayilmis olan o grsn dzeltilmesi ve bylece hatanin telafisi imkni yoktur. Iste bu noktadan hareketledir ki, limin srmesinin vehametini belirtmek zere darb-i mesel olarak: "Zelletu'l-limi madrubun bihi't-tabl"[246] denmistir. Fasil: Bu nokta sabit olduguna gre, simdi bu esas zerine bina edilecek konular zerinde durmak gerekecektir. Bunlar: 1) limin zellesi, herhangi bir ynden itimada sayan degildir ve onun taklit edilmek zere alinmasi sahih olmaz. nk o, seriata muhalefet halindedir ve bu yzden de "zelle" yani srme diye isimlendirilmistir. Aksi takdirde muteber olur ve bu mertebeye konmaz, sahibinede zelle nisbetinde bulunmazdi. br taraftan zelle sahibi hakkinda taksir gsterdigi sylenmez[247], bu yzden hakarete maruz kalmaz ve degerini kaybetmez veya onun hakkinda seriata sirf muhalefet olsun iin bunu yaptigi inancinda bulunulmaz. nk btn bunlar, onun dinde sahip oldugu makaminin gerekleriyle bagdasmayan seylerdir. Muz b. Cebel ve digerlerinin szlerinde bu mnya[248] isaret eden hususlar gemisti. (Alimlerin zellelerinin muteber olmadigi konusu ile ilgili olarak) Ibnu'lMbrek'ten syle anlattigi rivayet edilir: Kufe'de idik ve ihtilafli olan nebz hakkinda benimle mnazaraya girdiler. Ben onlara: "Gelin, sizden delil getirecek olan, Raslullah'm ashabindan diledigi kimseden ruhsat hkmn benimsedigini ileri srmek suretiyle delil getirsin. Eger o kisiden gelen ruhsat hkmne mukabil olarak yine onlardan sahih olarak gelen daha siddetli bir hkmn oldugunu ortaya koyamazsak (iddianiz kabul)" dedim. Onlar sahb grsleri ile delil getirmeye basladilar. Onlar bir sahbden ruhsat hkm getirdi iseler, biz onlara daha siddetlisini getirdik ve byle byle ellerinde sadece Abdullah b. Mesd kaldi. Ondan nebize ruhsat verildigi hakkinda getirdikleri delil ise, asla ondan sahih olan birsey ile degildi. Bunun zerine nebizin hellligi konusunda delil getirmeye alisan kimseye dedim ki: "Ey ahmak! Farzet ki Ibn Mesd surada oturuyor olsa ve: *O senin iin helldir' dese, Rashillah ve ashabindan naklettiklerimiz onun ya-sakligi hakkindadir. Bu durumda sana yarasan, ondan sakinman, veya saskinlik gstermen veyahut da korkuya kapilman olmalidir" Onlarin bir szcs: "Ey Eb Abdirrahman! Yani en-Neha, es-Sa"b -daha baska

bazi isimler de saydi- haram mi iiyorlardi? (demek istiyorsun" dedi; Ben: "Delil getirme sirasinda yle insanlarin isimlerini zikretmeyi birakin. Nice insan vardir ki Islm hakkinda syle syle menkibeleri bulunur; bununla birlikte bazi konularda srms de olabilir. Simdi ok yksek yerleri var diye onlarin srmeleri ile kim istidlalde bulunabilir? Eger buna yanasmiyorsaniz peki, At, Tvs, Cbir b. Zeyd, Sad b. Cbeyr ve Ikrime hakkinda ne dersiniz? Syleyin bakalim?" dedim. Onlar: "Hayirli kimselerdi" dediler. Bu kez ben: "Peki, bir dirhemi elden ele iki dirhem karsiliginda satma hakkinda ne dersiniz?" dedim. Onlar: "Haramdir" dediler. Bunun zerine ben: "Bu saydigim insanlar, onu hell grdler ve haram yiyerek ylece ldler. yle mi?" dedim. Cevap veremediler ve delilleri bylece iptal edilmis oldu. Onun anlattiklari byle. Dogru olan Ibnu'l-Mbrek'in syledikleridir. nk Allah. Tel: "Eger birseyde ekisirseniz -Allah'a ve kiret gnne inan-missaniz- onun halini Allah'a ve peygambere birakin. Bu, hayirli ve netice itibariyla en gzeldir"[249] buyurmaktadir. Eger mctehi-din grsnn, Kur'n ve snnete muhalif oldugu aik ve iyice beli ise, onun muteber kabul edilmesi ve zerine hkm binasinda bulunmasi sahih degildir. Iste bu yzden de, nass ve icma muhalefeti durumunda kadinin hkm bozulmaktadir; halbuki kadinin hkm zevahir zerine kuruludur [250] ve zahirin hilafi da imkn dahilindedir. Ictihdda hata etmesi durumunda ise -hatasi ortaya iksa bile- hkm bozulmamaktadir. nk hkimin tayininde gzetilen maslahat, verdigi hkmnn bozulmasi ile bagdasmaz.[251] Delillere muhalefet durumunda ise bozulur; nk bu durumda Allah'in indirdigiyle hkmetmis olmamaktadir. Fasil: 2) Alimin zellesi ser' mesilde dikkate alinacak muhalif bir grs olarak da kabul edilmez. nk limin zellesi, aslinda ictihddan sdir olmamistir, o itihada mahal olan mesilden de degildir. Her ne kadar zellenin sahibinden ictihd vcuda gelmisse de, mahalline isabet etmemistir. Dolayisiyla zellenin seriata olan nisbeti, mctehid olmayan kimselerin grslerinin nisbeti gibidir. Hilaf konusunda dikkate alman grsler, sadece seriatta -gl olsun zayif olsun- muteber olan delillerden dogan grslerdir. Ancak mcerred delilin gizli kalmasindan ve tesadf olunmamasindan kaynaklanan grsler ise ihtilf alanlarinda dikkate alinmazlar. Dolayisiyla bylesi grslerin hilaf konusunda dikkate alinmayacagi sylenmistir. Nitekim selefi slih ribe'1-fadl, mt'a, kadinlara arkalarm-dan yanasilmasi[252] vb. gibi meselelerde ileri srlen muhalefetlere itibar etmemislerdir. Soru: Grsler ierisinden byle olanlarla, olmayanlar nasil birbirinden

ayrilacaktir? Cevap: Bu, mctehidlerin yapacagi bir istir. Onlar grsler ierisinden hangisinin Kur'n ve snnete uygun oldugunu, hangisinin uygun olmadigini bilirler. Digerleri ise, bu konuda bir ayirim yapamazlar. Bunu su da destekler: Seri delillere muhalefetin de dereceleri vardir: Grslerden bir kismi vardir ki, kll bir konuda mtevatir bir nassa veya kat' bir icma muhalif bulunur. Bir kismi da vardir ki, zann bir delile muhalif bulunur. Zann deliller de derece itibariyla farkli farklidir; vhid haberler, cz kiyaslar gibi. Kat'ye muhalif olanin atilacagi konusunda en ufak bir problem yoktur. Ancak ulem, bunlara da bazen -dikkatte alip, nem verdiklerinden degilde- grs belirlemek ve ierigine dikkat ekmek iin atifta bulunurlar. Zannye muhalif olana gelince, bu konu itihada mahaldir. nk zann olan delil ile, o grsn sahibinin dayandigi kiyas ya da baska bir delil arasinda denge bulunabilir; bunlardan biri digerini tartmayabilir.[253] Soru: Mctehid olmayan diger fakihler iin bu konuda dayani-labilecek herhangi bir kistas yok mudur? Cevap: Kesin degil de yaklasik sonu almayi saglayabilecek bir kistas vardir ve o da sudur: Grsler ierisinde bir delile dayanmayan ve hata ya da zelle sayilanlar, seriatta gerekten ok azdir. ogu kez bu tr grslerin sahipleri tek baslarina kalmaktadirlar ve bir baska mctehid tarafindan desteklenmis olmalari ok enderdir. Bu durumda, bir grs sahibi eger mmetin tmnden ayri tek basina kaliyorsa, inanmalisin ki hak, mctehidlerden mukallidlerden degil- olusan byk topluluk (sevd-i a'zam) ile beraberdir. Fasil: Ibn Seyyid, bu yeri ihtilf sebeplerinden biri saymistir. O rivayet cihetini sayarken sekiz tane illet bulunabilecegini belirtmistir. Bunlar: Isnd bozuklugu, hadisin mn zerine rivayeti, tashf ile meshur olan bir kitaptan nakil, i'rb ynn bilmeme, tashf[254], hadisin bir kismini ya da sebebini dsrme[255], hadisin bir kismin isitmis olup, bir kismini kairmis olma. Bunlar, eger ihtilafli konularda gerekten illet olduklari sahih olacak olursa sonu itibariyla zikredilen mnya ikar.[256] nk[257] onlarin hilaf mahallinde mevcut olup olmadiklari konusunda ictihd yznden hilaf meydana gelebilir. Durum bu sekil zere olunca da, birinci seklin aksine bu durumdaki hilaf muteber sayilir. Ikinci kisma gelince: [258]
DOKUZUNCU MESELE:

(Ictihdda hatanin meydana gelmesinin diger bir sebebi, ehil olmayan kimselerin bu ise yeltenmeleriydi.) Bu, kisinin arkadasinda ya da bizzat kendisinde itihada ehil oldugu ve ileri srecegi grsnn muteber sayilacagi inancinin olusmasi sebebiyle olur. Byle birinin Kur'n ve snnete muhalefeti bazen cz bir meselede olur ve bunun zarari hafiftir. Bazen de seriatin kll esaslarindan ve genel kurallarindan birinde olabilir. Bunlar hem itikat hem de amel konusunda olabilir. Bunun sonucunda onun bazi cziyyti, kll esaslari yikacak sekilde kullandigini grrrz.[259] Bu haliyle o, mnlarina vukufiyeti olmaksizin, onlara ihtiyaci olan biri gibi basvurmaksizin, onlarin anlasilmasi konusunda kendinden ncekilerden nakledilen rivayetlere kulak asmaksizin, durumu hakkinda "Eger birseyde ekisirseniz -Allah'a ve hiret gnne inanmissa-niz- onun halini Allah'a ve peygambere birakin. Bu, hayirli ve netice itibariyla en gzeldir"[260]buyrugunun geregi olarak Allah ve Raslne mracaatta bulunmaksin bir hkme varir. Onu byle bir davranisa sevkeden sey, aik delillerle yol almayi terke, hak ve na-safet duygularini atmaya iten, arastirmacinin ilminin yetismedigi yerde kendi aczini itirafa yaklasmayan nefislerde gizli olan heva ve heveslere uyma tutkusudur. Bu davranisa yardimci olan hususlardan biri de, hikmet-i tesr' (maksid) ilminin bilinmemesi ve ilim tahsilinin semeresini vaktinden evvel derleyebilmek iin acele etme ve bunun sonucunda kendisinin ictihd derecesine ulastigi kuruntusuna sahip olmadir. nk[261]aldi basinda bir kimsenin, tehlikeli oldugunu bile bile kendisini tehlike ierisine atmasi az grnr birsey dir. Bu kismin esasi, "Sana Kitab'i indiren O'dur. Onda Kitab'in temeli olan muhkem yetler vardir; digerleri de mtesbihtir. Kalb-lerinde egrilik olan kimseler, fitne ikarmak, kendilerine gre yorumlamak iin onlarin mtesbih olanlarina uyarlar..."[262] yeti kermesinde zikredilmis olmaktadir. Sahh'te rivayet edildigine gre Raslullah bu yeti okumus ve syle buyurmustur: "Ondan mtesbih olanlarina uyan kimseleri grdgnzde, bilin ki onlar Allah'in kendisinden sz ettigi kimselerdir. Dolayisiyla onlardan sakinin."[263] Kur'n'da mtesbihlik, ulemnin belirttigi sadece ne tesbihi animsatan Allah Tel ile ilgili durumlardan, ne mcmel ibarelerden, ne nsih ve menshla ilgili konulardan, ne de daha baska zikrettikleri seylerden ibaret olmayip daha genel bir anlam iermektedir.[264] Aksine ondan maksat, yetin geregi altina giren herseydir. Zira mtesbihtin syle ya da byle sinirlandirilmasina dair bir delil yoktur. Onlar bu konu ile ilgili olarak detleri zere sirf rnek vermis olmak iin, ser' nasslarin altina giren rneklerden bazilarini zikretmis olmaktadirlar; yoksa bununla bir sinirlamaya gitmis olmamaktadirlar. nk seriatin byk ogunlugu hakkinda bidziyelik gsteren, sabit ve aik bir esas bulunmaktadir. Eger bazi yerlerde ilk bakista bu esasa ters

dsen durumlarin bulundugu grlr ise, iste bunlar da tbi olunmaktan kainilmasi istenilen mtesbihttan olmaktadir.[265] Bu gibi yerlerde genel esasin birakilarak, ona uymayan czlere uyulmasi, seriatta sabit, bidziye ve yerlesik temel esaslarla, onlar arasinda tearuzun bulundugu sonucuna gtrr. Bu gibi durumlarda temel esaslara dayanilir, nadirttan olan seylerin durumu bir tarafa birakilir ve zm ilgili mtehassislarina birakilirsa[266], ya da tbi oldugu baska esaslara irca edilirse, o zaman mkellef mctehid zerine herhangi bir zarar terettp etmeyecek ve onun hakkinda bir tearuz da olmayacaktir. Buna yetin, "Onda Kitab'in temeli olan muhkem yetler vardir..." ifadesi dellet etmektedir. Buna gre muhkem -ki bunlar mnsi aik olup herhangi bir problem iermeyen, karistirmaya meydan vermeyen kisim olmaktadir- kitabin anasi yani temeli ve basvurulacak asil kilinmis sonra "...digerleri de mtesbihtir" buyurulmus, bununla onlarin temel olmadiklari, ogunluk da olmadiklari bildirilmistir. Su halde onlar az olmaktadir.Arkasindan onlardan mtesbih olanlara uymanin, haktan sapan, dogru yoldan ikan kimselerin zelliklerinden oldugu, ilimde yksek payeye erismis kimselerin ise, yle olmadiklari bildirilmistir. Onlarin bu ayricaligi ve vgye deger halleri, sadece Kitab'in anasi olan muhkemlere uymus olmalari ve mtesbihe uymayi terketme-leri sebebiyledir. Kitabin anasi, hem itikadi esaslari hem de amel esaslari iine alir.[267] Zira ne Kitap ne de snnet byle bir tahsise gitmemistir. Aksine Eb Hureyre'den su rivayet sabit olmustur: Raslullah syle buyurmustur: "Yahudiler yetmis bir veya iki firkaya blnmslerdir. Hristiyanlar da yetmis bir veya iki firkaya blnmslerdir. mmetim ise yetmis firkaya blnecektir"[268] Tirmiz'nin Eb Hureyre'den baskasina dayanan garb bir isnd ile yaptigi rivayette bunun tefsiri[269]bulunmaktadir. Bu hadiste Raslullah syle buyurmustur: "Sphesiz Yahudiler, yetmis bir veya iki millete blnmslerdir. mmetim ise yetmis millete blnecektir. Hepsi de atestedir; bir millet mstesna" "Onlar kim? Y Raslallah!" dediklerinde: "Benim ve ashabimin zerinde oldugudur" buyurmustur. Raslullah'in ve ashabinin zerinde oldugu sey, itikd ve amel esaslardir ve bu aiktir; bunlardan sadece bir kismi degildir. Eb Dvd'da: "Sphesiz bu millet, yetmis e ayrilacaktir; yetmis ikisi atestedir, biri de -ki o cemattircennettedir"[270] rivayeti vardir. Bu da bir nceki rivayetin mnsindadir.[271] Bu mnyi tefsir eden bir rivayet de bulunmaktadir ki onu Ibn Abdilberr, begenmedigi bir senet ile[272] -her ne kadar baska rivayet yollari yneltilen tenkidi biraz hafifletmis olsa da- rivayet etmistir. Buna gre hadis syledir: "mmetim yetmis ksur firkaya ayrilacaktir. Onlarin fitne bakimindan en byg, isleri kendi re'yleri ile kiyas edenler ve bylece harami hell, helli da haram kilanlardir."[273] Bu, amel esaslarin,

"Benim ve ashabimin zerinde oldugudur" sz altina girdigi konusunda nassdir ve durumu aiktir. nk ser' amel esaslardan birine muhalefet eden kimse, ser' kaideleri yikmak konusunda itikd esaslardan birine muhalefet edenden daha az kusurlu olmayacaktir. Fasil: (Seriatin sapik firkalari belirlemesi tafsl degil, icmalidir.) Seriatta, hadisin kapsami altina girdigi zannedilen bazi firkalara dellet eden unsurlar bulmaktayiz. Kur'n'da, bazi zelliklere isaret eden seyler vardir ki, bunlardan hareketle o zelliklerle nitelenen kimselerin bid'at yoluna girdigi ve seriatin gereginden ikmis oldugu anlasilir. Keza sahih hadislerde de bu durum bulunmaktadir. Kim onlari arastiracak olursa, ehl-i bid'at ile ilgili bir hayli hadis bulabilir ve muhtemelen bazilarinda bid'at sahiplerini belirleyici zellikler de aik olarak belirtilmektedir. Nitekim Raslullah Haricler hakkinda syle buyurmustur: "Sphesiz bunun soyundan bir kavim gelecek; onlar Kur'n okuyacaklar fakat hanerelerini gemeyecek; mslmanlari ldrecekler, putperestleri terkedecekler, Islm'dan, okun av hayvanini delip getigi gibi ikacaklar." Bir baska rivayette: (Hz. mer'e, ZT-Huvaysira'yi[274] kastederek): "Birak onu; nk onun adamlari vardir, sizden biriniz onlarin namazi yaninda kendi namazini, orulari yaninda kendi orucunu kk grr. Kur'n okurlar, kprck kemiklerini teye gemez, onlar Islm'dan, okun av hayvanini delip getigi gibi ikacaklar." ... Hadisin sonunda syle buyurmustur: "Onlarin almeti, kara bir adamdir, pazularindan biri kadin ggs gibi veya et parasi gibi saga sola oynar.[275] Bylece Raslullah onlarm vasiflarim tarif etmis ve nderlerinde bulunan bir almeti de zikretmis, seriata karsi olan grsleri arasinda iki temel yaklasimlarini aiklamistir: a) Dsnmeden, arastirmaya gerek duymadan, gzettigi maksatlari dikkate almadan, Kur'n'ui zevahirine uymalari, ilk bakista anladiklari mn ile kesinkes hkme varmalari. Hadiste geen: "Onlar Kur'n okuyacaklar fakat hanerele-rini gemeyecek..." ifadesi ile isaret edilmek istenen mn budur. Aiktir ki bu grs, mahza hakka tbi olmaktan saptiracak, sirat-i mstakim zere yrme yolunda engel teskil edecektir. Iste bu noktadan hareketledir ki bazi limler, Davd ez-Zhir'nin mezhebini yermisler ve onun hicr ikinci yzyildan sonra ikmis bir bid'at oldugunu sylemislerdir.[276] Dikkat edilecek olursa grlecektir ki, nasslari mcerred zahiri zere alanlar, sre ve yetlerin birbiriyle tenakuz teskil ettiklerini sanmislardir.[277] Bunun sonucunda da ellerinde bulunan deliller mutlak surette ve genel olarak tearuz halinde bulunur olmustur. elKutb'nin kitabi Mskilul-Kur*n ile Mskil'I-hads'in bas tarafinda zikrettikleri hususlar zerinde dsnlecek olursa, bu sonucun kainilmaz

oldugu anlasilacaktir. nk onun orada zikrettikleri, nasslarin mcerred zevahiri hakkinda ilk bakista akla gelen mnyi alanlar hakkinda olmaktadir. b) Mslmanlari ldrmek, putperestlere dokunmamak. Halbuki serat, genel kurallar ve tafsl deliller itibariyla bunun ziddina dellet etmektedir. nk Kur'n ve snnet sadece mslmanlarin dnya ve hirette kurtulmus olduklarina, putperestlerin de helak olacaklarina hkmetmek iin gelmistir. Bylece mslmanlarin masum, putperestlerin de kanlarinin heder oldugunu mutlak ve genel bir surette ortaya koymustur. Seriat hakkindaki degerlendirme, bu kasda zid bir sonuca gtryorsa eger, o zaman degerlendirme sahibi, seriatin kaidelerini yikma ve onun yolundan sapma durumunda demektir. Tahkim (hakem kilma) ve diger meseleler hakkinda Hz. Ali ve Ibn Abbs ile yaptiklari konusmalar zerinde dsnldg zaman, onlarin hak ve ad-letten ikmis olduklari, dogrudan saptiklari, kaideleri yiktiklari grlecektir. mer b. Abdulaziz ve digerleri ile yaptiklari mnazaralarda da durum aymdir. Bu iki husus, mtesbihta uymalari sonucu ser' kll muhalefetlerinden olmak zere hadiste zikredilmis olmaktadir. kaidelere

Alimler, bu trden olan onlarin daha baska grsleri oldugunu da zikretmislerdir: Mesel su grsleri bunlardandir: Onlara gre sahabe ve diger nesillerin byk ogunlugu Mslmanlari ldrmeleri bu grslerinin bir sonucu olmaktadir. kfirdir.

Bir fiili isleyen kimse, eger yaptigi seyin hell ya da haram oldugunu bilmiyorsa o m'min degildir. "Ey Muhammedi De ki: Bana vahyolunanda murdar, akitilmis kan, domuz eti -ki pistir-- ve gnah islenerek Allah'tan baskasi adina kesilen hayvandan baskasini yemenin haram olduguna dair bir emir bulamiyorum[278] yetinde ismi geen seylerden baska haram yoktur ve onlarin disinda kalan hersey helldir. Imam (devlet baskani) kfir oldugu zaman, tebasi da tmyle -hazir olani olmayani- kfir olur. Sz ya da fiilde takiyye, mutlak ve genel olarak caiz degildir. Zina eden bir kayit olmaksizin recmedilmez. Erkeklere iftirada (kazif) bulunan kimseye had gerekmez. Sadece kadinlara iftira eden kimse kazif haddine maruz kalir. Cahil, fer' hkmleri mazurdur.[279] bilmeme konusunda bir kayit olmaksizin

Allah, acemden bir peygamber gnderecek, ona bir defada toptan

indirecegi bir kitap verecek ve o Muhammed'in seriatini terkedecek. Mkellef bazen, Allah'in rizasini kastetmeksizin bir taat fiili islemek suretiyle de itaatkr olur. Ysuf sresi Kur'n'dan degildir. Buna benzer daha baska grsleri de vardir ki, bunlarin tm, ser' asl (itikadi) ve amel kll esaslara muhalefet olmaktadir. Ancak ogu kez yapilan, sakinilmasi iin bu firkalarin zelliklerine isaret edilmesi ve kimliklerinin belirlenmesi isinin ise geriye atilmasidir; nitekim seriattan anladigimiz budur. Muhtemelen kimliklerinin belirlenmemesi, benimsenmesi uygun olan daha evl bir yoldur; bylece mmetin zerinde bir rt olacak, kimin ne oldugu aika belli olmayacaktir. Nitekim gnahlar rtlmekte ve galip ve genel olan hkm dogrultusunda dnyada iken kisiler isledikleri gnahlar yznden rezil rsvay edilmemektedirler. Bize, aika muhalefet etmedikleri srece gnahkrlarin teshir edilmemesi ve hallerinin rtlmesi emredilmistir. Bizim seratimizdaki durum Israilogullan hakkinda .zikredilen gibi degildir. Onlardan biri bir gnah isledigi zaman, sabahleyin kapisinin zerine isledigi gnah yazilmis olur ve bylece teshir edilirlerdi. Kurbanlari hakkinda da durum byle idi. nk onlar kurbanlarini takdim ettikleri zaman bir ates gelir ve onlardan makbul olanlarini yer, makbul olmayanlarina ise dokunmazdi. Bunda ise gnahkr olanlarin rezil ve rsvay-liklari vardir. (Gnahlarin rtlmesi, adem-i teshir gibi) yukarida sz edilen seylerden bir ogu bu mmete has zelliklerden olmustur. Hatta bazilari syle demislerdir: Bu mmetin digerlerinden sonraya birakilmasinin hikmetlerinden biri de, gnahlarini diger mmetlerden gizli tutmaktir. Bylece bu mmetin onlarin gnahlarina muttali olduklari gibi, digerlerinin de bu mmetin gnahlarina vkif olmalari istenmemistir. rtmenin de bir hikmeti vardir: O da sudur: Eger gnah sahibi -mmetten olmasina ragmen- aiklanacak olsaydi, o zaman bu, ayrilik ve yalniz yasamaya, ademi lfete sebep olurdu. Oysa ki Allah ve Rasl bunlari emretmistir. Bu meyanda olmak zere Allah Tel syle buyurmustur: "Toptan Allah'in ipine sarilin ve dagilmayin[280] "Allah'tan sakinin ve aranizi dzeltin[281]"Dinlerinde ayriliga dsp firka firka olan, her firkanin da kendisinde bulunanla sevindigi msriklerden olmayin.[282] Hadiste de syle buyurulmustur: "Birbirinize hased etmeyin, birbirinize sirt evirmeyin, birbirinize bugz etmeyin, ey Allah'in kullari, kardesler olun.[283] Hz. Peygamber , aralarin dzeltilmesini emretmis ve aralarin bozuk olmasinin tras edici[284] oldugunu ve bunun dini ustura gibi kaziyacagini bildirmistir. Seriat bu mnda olan nasslarla doludur ve bu konuda muhaddislerin aelBirru ve's-sil" ismini verdikleri blmde zikrettikleri hadisler yeterlidir.

Allah Tel'nm: "Firka firka olup dinlerini paralayanlarla senin hibir ilisigin olamaz'[285] buyrugu hakkinda su rivayet gelmistir: Hz. ise ve Eb Hureyre anlatirlar. Hadis Hz. Aise'nin ifadesiyle verilmektedir: Raslullah bana: "Ey ise! 'Firka firka olup dinlerini paralayanlar' kimler?" dedi. Ben: "Allah ve Rasl daha iyi bilir" dedim. O: "Onlar, bu mmetten heva ve heves sahipleri, bid'at sahipleri, dallet sahipleridir. Ey ise! Her gnahin bir tevbesi vardir. Heva ve heveslerininin pesinden gidenler ve bid'at sahibi olanlar mstesna. Onlar iin tevbe imkni yoktur. Ben onlardan uzagim, onlar da benden uzaktirlar"[286] buyurdu. Bid'at ehlinin tayin zere belirlenmesi deten kin, dsmanlik, ayrilik ve lfetin kesilmesi gibi sonular dogurunuca, bu sekilde belirlemenin yasak olmasi lzim gelirdi. Ancak bid'at Hriclerinki gibi gerekten ok fahis bir durumda olursa, o zaman onlarin iyznn ortaya konmasinda ve mntesiplerinin tayin zere belirlenmelerinin caizliginde bir problem bulunmayacaktir. Nitekim Raslullah Haricleri teshir etmis ve onlari almetleri ile zikretmistir. Bylece mmetin onlari tanimalari ve gerekli nlemleri almalari amalanmistir. Mctehidin nazarinda irkinlikte onlara msavi olan ya da onlara yakin bir zellik arzeden diger bid'at sekilleri de onlara katilir. Bunun disinda kalanlar hakkinda ise tayin zere belirleme ynne gitmeyerek skt etmek daha uygundur.[287] Eb Dvd, mer b. Eb Kurre'den syle rivayet eder[288]: Hu-zeyfe, Medin'de idi. Hz. Peygamber'ingazap halinde iken, ashabindan bazi insanlar iin sylemis oldugu seyleri zikrederdi. Huzeyfe'den bunu isitenlerden bir grup insan ondan ayrildilar ve Selmn'a gelerek ona Huzeyfe'nin sylediklerini anlattilar. Selmn: "Huzeyfe kendi syledigini kendi daha iyi bilir" dedi. Onlar Huzeyfe'ye tekrar dndler ve ona: "Szn Selmn'a anlattik; o ne seni tasdik etti, ne de yalanladi" dediler. Bunun zerine Huzeyfe, Selmn'a geldi, o bir bostanda idi. Ona: "Ey Selmn! Benim Ras-lul-lah'tan isittigim seyi tasdik etmene engel olan sey nedir?" diye sordu. O: "Sphesiz Raslullah kizar ve ashabindan bazi insanlar iin birseyler syler, hosnut olur ve hosnutluk hali ierisinde ashabindan bazi kimseler hakkinda birseyler syler. Sen bu yaptigindan vazgemez misin? Bak bunun sonunda sen, insanlara bazi insanlarin sevgisini, bazi insanlarin da bugzunu miras birakacaksin, ihtilf ve ayriliklara neden olacaksin. Iyi biliyorum ki Raslullah bir defasinda hutbe irad etti ve; 'fke halinde iken, mmetimden her kime hakaret etmis veya lanette bulunmus-sam, sphesiz ki ben de Ademoglundanim; onlarin kizdigi gibi ben de kizarim. Beni Allah, lemlere ancak rahmet olmam iin gnderdi. Ve ben onu kiyamet gnnde sizin iin dua (sefaat) olarak kullanacagim ' buyurdu. Vallahi, ya sen bu tutumundan vazgeersin, ya da ben durumu mer'e yazarim."[289]

Bu, Selmn'm ortaya koydugu gzel bir degerlendirme olmaktadir ve meselemiz hakkinda da aynen geerlidir. Itiraz: Bid'atler, kainilmasi emredilen, sahiplerinden uzak durulmasi istenen birseydir ve onlara karsi sakindirilmis, haklarinda agir ifadeler kullanilmistir, zerinde olduklari yolun irkin bir-sey oldugu belirtilmistir. Bu durumda nasil olur da onlarin zikredilmesi ve durumlarina dikkat ekilmesi caiz olmaz? Cevap: Raslullah, onlara genel olarak temas etmis ve dikkat ekmistir; ancak Haricler gibi onlardan az bir kismi hakkinda tafsilata da girmistir. Bid'atler hakkinda detaya girmeden, icml olarak dikkat ekmis ve mmetin yetmis kadar firkaya blnecegini belirtmis ve onlarin umm ve huss bazi zelliklerine isarette bulunmus, bununla birlikte ogu kez tayin zere onlari belirleme yoluna gitmemistir. Bunu da onlara telafi kapisinin kapanmamasi[290]iin yapmistir. Onlar hakkinda karistirilmayacak kesin bir almet de zikretmemistir.[291] Bu durumda mmet olarak bizim de ayni davranisi gstermemiz daha uygun olacaktir. Mtekaddim ulemnin bu kabilden zikretmis olduklari seyler, o bid'atlerin asiri derecede irkin olmalari ve onlarin ismen belirtilmeleri caiz olari Haricler ve benzeri firkalara mlhak bulunmalari hasebiyledir. Kaldi ki tayin zere belirleme, itihada gre olunca, onun tamamen ya da kismen vakiada murad olan olmasi mmkndr. Kim ictihd mertebeSiine ulasirsa ictihd eder, bu konuda asil olan daha nce szn ettigimiz rtme hkmdr. Bir durum ortaya ikinca onun bir hkm olur. Geriye bu ortaya ikanin hadisin altina giren seyler cmlesinden olup olmadigi[292] konusuna bakmak kalir. Bu da bir ictihd mahallidir. Sonra ihdas edi'en bid'atler farklidir ve sapiklik bakimindan hepsi de ayni mertebede degildir. Grlmez mi ki Hariclerin bid'ati ile Imam Mlik'in hakkinda sapikliktir dedigi namaz iin agri yenilemesi olan.[293]bid'ati arasinda daglar kadar fark vardir. Mtekaddim lim ler bid'ati iki kisma ayirmislardir: a) Mekruh olan b id'atler. b) Haram olan b id'atler. Eger tm onlara gre ayni mertebede olsaydi, o zaman byle bir ayirima gitmezler ve hepsini tek bir kisim sayarlardi. Durum byle olunca, mmetin yetmis iki firka; fa ayrilmasina sebep olacak bid'atler, irkinlik bakimindan hep ayni mertebede degil, farkli farkli dzeydedirler. Bu yzden de onlar, sayica gerekten pek ok olarak ortaya yikmistir. Hadiste olan ise sinirlidir. Dolayisiyla bazlarinin Jhadiise dahil olmamasi mmkndr veya bir kismi bir bid'atterA bir cz olur ki, onun zerindeki ondan daha byktr veya dahil olmaz nk o, ulemya gre

mekruh olan bid'at kismindandir.[294] Bu durumda onlarin hususiyetleri hakkinda kesin bir hkme varmak konusunda degerlendirme ve karistirma sz konusu olur. Bu sebeple kesin bir delil olmadan byle bir hkme yeltenmek mmkn olmaz. Bu da neredeyse imknsiz gibidir. Iste bu ynlerden dolayi evl olan tayin zere belirleme yoluna gitmemek olacaktir. Itiraz: Ulem, bunun aksini sylemektedirler. Vacip olan, bid'atlerinden dnmemeleri halinde onlara karsi siddet gstermek, onlari engellemek, ldrmek ve hatta savas amaktir. Aksi takdirde bu, dinin fesadi sonucuna gtrr. Cevap: Sizin dediginiz bu seyler, onlar hakkindaki hkmdr. Nitekim durum byk ya da kk olsun herhangi bir masiyete ortaya ikan ya da ona aginda bulunan kimse hakkinda da aynidir ve byle bir kimse te'dip edilir, engellenir eger vacip bir fiilden kainiyor veya haram bir fiili isliyorsa ldrlr; mesel farzligini kabul etse bile namazi terkedenin ldrlmesine hkmedilmesi byledir. Burada bizim szn ettigimiz, bid'atm, sahiplerinin cehennemlik olduklarini ifade eden hadisin altina giren bid'at trnden oldugunun tayin zere belirlenmesi hakkindadir. Hkmlerin ynelmesi baska birsey, hadisin altina girmesi iin tayin zere belirlenmesi daha baska birseydir.[295] Fasil: Bu firkalar hakkinda hem icml olarak hem de ayrintili olarak gelen zellikler ve almetler bulunmaktadir. Icml olan zellik ve almetler tanedir: Birinci zellik/ Ayrilma: Buna, su yet-i kerimeler isaret etmektedir: "Firka firka olup dinlerini paralayanlarla senin hibir ilisigin olamaz[296] "Kendilerine belgeler geldikten sonra dagilan ve ayriliga dsenler gibi olmayin"[297] Bunlara benzer daha baska deliller de vardir. Tefsir limlerinden biri syle demistir: "Onlar, heva ve heveslerine tbi olduklari iin firkalara ayrildilar; dinden ayrildiklari iin arzu ve hevesleri farkli farkli oldu ve bunun sonucunda da ayriliga dstler. "Firka firka olup dinlerini paralayanlar.[298] yetinin mnsi budur. Sonra Allah Tel, yetin devaminda peygamberini onlardan uzak kilmis ve onun onlarla hibir ilisigi olamayacagini ifade etmistir. Onlar bid'at sahipleri ve ne Allah'in ne de Raslnn izin vermedigi seyler hakkinda konusanlardir." Devamla syle demistir: "Raslullah'ashabinin, kendisinden sonra dinin hkmleri hakkinda ihtilf etmis olduklarini grmekteyiz. Bununla birlikte onlar dagilmamislar, ayriliga dserek firkalara blnmemislerdir. nk onlar dinden ayrilmamislar, sadece nass olarak bulamadiklari zaman kendileri iin izin verilen re'y itihadi ile Kitap ve snnetten istinbtta bulunma

konularinda ihtilfa dsmslerdir. Bu gibi konularda farkli grslere sahip ol-malarina ragmen vgye mazhar olmuslardir. nk onlar emrolunduklari konularda ictihd etmislerdir. Bu ihtilflara sunlari rnek verebiliriz: Hz. Eb Bekir, Hz. mer ve Zeyd arasindaki anne[299] ile birlikte dedenin mirastaki durumu hakkindaki grs ayriligi, mmveledler hakkindaki Hz. mer ve Hz. Ali arasindaki grs ayriligi[300] yine mirasta "Haceriyye"[301]meselesi olarak bilinen konudaki ihtilflari, nikhtan nce talk[302], alis-veris ve buna benzer daha baska konulardaki ihtilflari gibi. Aralarindaki grs ayriliklarina ragmen onlar birbirlerine karsi saygi ve sevgi besler, hayirhahlik gsterirlerdi, aralarindaki Islm kardesligi ayakta idi. Ne zaman ki, Raslullah'm sakindirdigi helake dsrc heva ve hevesler ortaya ikti, dsmanliklar basgsterdi, msl-manlar hiziplesmeye basladilar firkalar halinde blndler. Bu da gsterir ki, ayriliklar, seytanin dostlarinin agzi zere ortaya atmis oldugu sonradan ihdas edilmis meselelerden kaynaklanmistir." Syle devam etmistir: "Islm'da ortaya ikan ve hakkinda insanlarin ihtilfa ayrildigi herhangi bir mesele, eger mmet arasinda kin, bugz, dsmanlik ve ayriliga sebep olmamissa, onun Islm mesilden oldugunu anlariz. Keza ortaya ikan ve dsmanlik doguran, kin ve nefret uyandiran, karsilikli agir ithamlara ve ayriliklara neden olan her meselenin de Islm olmadigini, o seyin din ile ilgisi bulunmadigini anlariz. Raslu onlarin, "Firka firka olup dinlerini paralayanlarla senin hibir ilisigin olamaz"[303]yetinden kastedilen kimseler oldugunu aiklamistir. Bu durumda her akil ve din sahibi kimselerin onlardan kainmasi gerekecektir. Bunun delili: "Allah'in size olan nimetini anin! Dsmandiniz, kalb-lerinizin arasini uzlastirdi da O'nun nimeti sayesinde kardes oldunuz"[304] yetidir. Eger onlar ihtilfa dsp, birbirinden alkayi kes-mislerse, bu heva ve heveslerine tbi olma sonucunda ihdas ettikleri bir meseleden dolayi olacaktir." Onun dedikleri byle. Bu, Islm'in karsilikli lfet ve muhabbete, merhamet ve sefkate aginda bulundugunu gsterir. Dolayisiyla bu sonucun aksine gtrecek her grs, dinin erevesi disindadir. Bu zellik, (hadisin iermis oldugu) firkalarm tmnde mevcut bulunmaktadir. Dikkat edilecek olursa grlecektir ki, bu zellik Raslullah'm haklarinda, "...mslmanlari ldrecekler, putperestleri terkedecekler, Islm'dan, okun av hayvanini delip getigi gibi ikacaklar"[305]buyurdugu Hricler'de son derece aiktir. Byle bir firka ile, ancak ve ancak Islm ile kfr arasinda yer alan bir firka ayni dogrultuda bulunabilir.[306] Bilinen ya da haklarinda byle bir iddia bulunan diger firkalar hakkinda da durum ayni olur. Ikinci zellik: fitne ikarmak iin mtesbih. nassslara uyma. Buna

"Kalplerinde egrilik olan kimseler, fitne ikarmak, kendilerine gre yorumlamak iin onlarin mtesbih olanlarina uyarlar.[307]yeti kermesi dellet etmektedir. Kalblerinde egrilik bulunan ve haktan sapan kimseler, mtesbihta uyma zelligine sahip kimselerden kilinmistir. Bunun mnsi aiklanmisti. Ras-iullah bunlar hakkinda: "Ondan mtesbih olanlarina uyan kimseleri grdgnzde, bilin ki onlar Allah'in kendisinden sz ettigi kimselerdir. Dolayisiyla onlardan sakinin"[308] buyurmustur. nc zellik: Hev ve heveslere uyma: Buna da yine "Kalblerinde egrilik olan kimseler, fitne ikarmak, kendilerine gre yorumlamak iin onlarin mtesbih olanlarina uyarlar.[309] yeti dellet etmektedir. Bu, hev ve heveslere tbi olmak suretiyle haktan sapmak demektir. "Allah'tan bir yol gsterici olmadan hev ve hevesine uyandan daha sapik kim vardir? [310]"Hev ve hevesini tanri edinen, bilgisi oldugu halde Allah'in sasirttigi, kulagini ve kalbini mhrledigi, gzn perdeledigi kimseyi grdn m?" [311] Ancak bu zellik, herkesin kendi iinde bulunan duruma dnk olur, nk bu zellik gizli bir istir ve sahibinden baska kimse onu bilemez. Ancak ona dellet edecek aik bir delilin olmasi hali mstesna. Bir nceki zellik ise, ilimde yksek payeye erisen ulemca bilinir. nk muhkem ve mdtesbihin beyani onlara tev-di edilmistir. Dolayisiyla onlar mtesbihi ve onlara tbi olanlari, sahip olduklari ilim sayesinde bilirler. Birinci zellige gelince, onu sagduyu sahibi her mslmVn bilebilir. Zira birlik halde olma veya ayrilma herkese bilinebilen bir zelliktir. Dolasiyla bu bilgi ile o zellige sahip olan kimseler taninmis olur. Herhangi bir firka hakkinda gelen ayrintili zelliklere gelince, onlar hakkinda da dikkat ekilmis ve isarette bulunulmustur. Mesel asagidaki yet ve hedisler bu trden rneklerdir: "Eger birseyde ekisirseniz -Allah'a ve hiret gnne inan-missaniz- onun hallini Allah'a ve peygamberine birakin. Bu hayirli ve netice itibariyla en gzeldir. Ey Muhhammed! Sana indirilen Kur'n'a ve senden nce indirilenlere inandiklarini idda edenleri grmyor musun? Putlarin nnde muhakeme olunmalarini isterler. Oysa, onlari tanimamakla emrolunmuslardi. Seytan onlari derin bir sapikliga saptirmak ister. "[312] "Onlar sadece zanna uyuyorlar ve ancak tahminde bulunuyorlar. Dogrusu Rabbin, yolundan kimin saptigini daha iyi bilir.[313] "Dogru yol kendisine apaik belli olduktan sonra, peygamberden ayrilip, inanlarin yolundan baskasina uyan kimse, dndg yne dndrr ve onu cehennme sokariz. Orasi ne kt bir dns yeridir!"[314] "Sapitmak iin hrmetli aylarin yerlerin degistirip geciktirmek, kfrde

gerekten ileri gitmektir. Inkr edenler Allah'in haram kildigi aylarin sayisina uydurmak iin onu bir yil haram, bir yil hell sayiyor, bylece Allah'in haram kildigini hell kiliyorlar. Kt isleri kendilerine gzel grnd."[315] "Onlara: 'Allah'in size verdigi riziktan sarfedin' denince inkr edenler inanlara: 'Allah dileseydi doyurabilecegi bir kimseyi biz mi doyuralim. Dogrusu siz apaik bir sapikliktasiniz' derler. [316] "Ey inananlar! Size aiklaninca hosunuza gitmeyecek seyleri sormayin... Siz kendinize bakin; dogru yolda iseniz sapitan kimse sze zarar veremez. Hepinizin dns Allah'adir.[317] "Beyinsizlikleri yznden, kr krne ocuklarini ldrenler ve Allah'in kendilerine verdigi nimetleri-Allah'a iftira ederek- haram sayanlar mahvolmuslardir. Onlar sapitmistardir.[318] "Allah sekiz ift yaratmistir: Koyundan iki ve keiden iki.... Allah, zlim milleti dogru yola eristirmez.[319] Hadiste de durum aynidir: "Yce Allah, ilmi insanlarin arasindan bir irpida ekip ikararak almaz. Ancak ulemyi alir, yle ki geride tek bir lim birakmaz. Sonunda onlar cahil baslar edinirler, onlara sorarlar, onlar da bilgisizce cevap verirler. Bylece hem kendileri sapar, hem de baskalarini saptirirlar.[320] Ayni sekilde limin zellesinden sz edilirken bu mnda zikredilen hadisler de buraya rnek teskil eder. Onlara dikkat ekilmesi, surette onlari tasrih[321] ulasabilirse ne l; aksi birsey gerekmez. Dogruya Fasil: Bu noktadan hareketle, hak oldugu bilinen herseyin -seriat ilimlerinden olsa ve ahkmla ilgili bir bilgi ierse de- nesredilmesinin matlup olmadigi anlasilir. Bu aidan bilgiler ikiye ayrilir: 1) Nesri matlup olanlar. Seriatla ilgili bilgilerin ogunlugu bu zelliktedir. 2) Mutlak olarak nesri istenmeyen, ya da nesri bazi hallere, zamanlara ya da sahislara nisbetle istenmeyen bilgiler. Sz konusu firkalarin tayin zere belirlenmesi de bu kisimdandir1. nk -her ne kadar onlar hakkinda verilecek hkm hak ise de- fitneye sebep olur. Nitekim bu nokta daha nce aiklanmisti. Bu noktadan hareketle de onlarin tayin zere belirlenmeleri, nesri yasak olan bilgi kismindan olur. seriatin zerlerine dikkat ekmesi ve mutlak cihetine gitmemesi sebebiyledir. Eger onlara takdirde onlari bilmemesi yznden kendisine muvaffak kilan Allah Tel'dir.

Mtesbiht ilmi ve bu konu zerinde sz etmek de bu kabildendir. nk Allah Tel, onlara tbi olanlari zemmetmistir. Eger onlar zikredilir ve zerinde sz edilmeye baslanirsa, bu belki de kendisine ihtiya duyulmayan seylere gtrebilir. Hz. Ali'den gelen rivayette: "insanlara anlayabilecekleri dille konusun. Allah ve Raslnn tekzip edilmesini ister misiniz?[322] buyurulmustur. Sahih'te Muz'dan rivayet edilir: "Ya Muzl Allah'in kullari zerinde, kullarin da Allah'in zerinde hakki nedir, bilir misin?" buyurdu. Beri: "Allah ve Rasl bilir" dedim. "Gerekten Allah'in kullari zerindeki hakki: Allah'a ibadet etmeleri ve O'na hibirseyi ortak kosmamalaridir. Kullarin Allah Tel zerindeki hakki ise, O'na hibirseyi ortak kosmayan kimseye azap etmemesidir" buyurdu. Ben: "Y Raslallah! Bunu insanlara mjdelemiyeyim mi?" dedim. Raslullah: "Mjdeleme, zira gvenirler (ve amelden geri kalirlar)[323] buyurdu. Yine Muz'dan gelen bir baska rivayette: "Y Raslallah! Ben bunu haber vermiyeyim mi ki, onlar sevineler" dedim. Raslullah: "O zaman gvenirler (ve amelden geri kalirlar)" buyurdu. Enes der ki: "Muz bunu, gnaha girerim korkusuyla lm sirasinda haber vermistir.[324] Benzeri bir olay da Hz. mer ile Eb Hureyre arasinda yasanmistir. Mslim ve Buhr'de yer alan bu hadisin sonlarina dogru anlatildigi zere Hz. mer, Raslullah'a gelerek syle demistir: "Y Raslallah! Anam babam sana feda olsun! Sen, 'kalbi yzde yz inanmis olarak Allah'tan baska hibir ilh yoktur diye sehdet getiren kime rastlarsan onu cennetle mjdele' diye Eb Hureyre'yi ayakkabilarin]a gnderdin mi?" dedi. Raslullah "Evet" buyurdu. Hz. mer: "Aman yapma! Zira korkarim insanlar buna gvenip (amelden geri) kalirlar. Binaenaleyh birak sunlari amel etsinler" dedi. Raslullah da: "yle ise birak sunlari" buyurdu.[325] Ibn Abbs'in Abdurrahman b. Avftan rivayeti de bu kabildendir: Syle demistir: Keske m'minlerin emirini grseydin. Ona bir adam geldi ve: "Filan kimse: 'Eger m'minlerin emIri lseydi, falancaya bey'at ederdik' dedi" diye haber verdi. Hz. mer: "Aksam elbette kalkacagim ve asabiyet gtmek isteyen su grubu uyaracagim" dedi. Ona: "Bunu yapma! nk (hac) mevsimi, ayak takimi insanlari burada toplamaktadir ve onlar mecliste seni dinlemezler ve sana galebe alarlar. Dolayisiyla onlarin senin syleyecegin sz anlayamayacaklarindan ve anladiklari yanlis mnyi da her tarafa yayacaklarindan korkarim. Sen simdilik bunu birak. Ne zaman ki Medine'ye, hicret yurduna, snnet evine varirsin, Raslullah'm ashabindan muhacir ve ensr ile basbasa kalirsin, onlara sylersin, onlar da szn yerine koyarlar ve geregi sekilde anlarlar" dedim. O: "Vallahi, Medine'de ilk firsatta bunu yerine getirecegim" dedi. Selmn ile Huzeyfe arasinda geen

olay da bu kabildendir.[326]Bu kabilden bir diger sey de, ilim tahsili sirasinda henz yeni baslayan bir kimseye, ancak tahsil hayatinin sonuna gelmis bir kimsenin anlayabilecegi bahisleri vermemek, aksine ilim tahsiline yeni baslayan kimseye, ilmin basit ve ilk konularindan baslayarak tedric bir program izlemektir. Ulem bazi farazi meseleler koymuslardir ki, -fikh degerlendirme bakimindan yerinde de olsa- bunlarla fetva vermek caiz degildir. Nitekim Izzuddin b. Abdisse-lm'in talkta devr meselesi[327] hakkinda zikrettigi sey bu trdendir. nk o, talk hkmnn kesin olarak ortadan kaldirilmasi sonucunu dogurmaktadir ki bu bir mefsedetttir. Yine bu kabilden olan seylerden bir digeri de, avamin fikh mesilin illetlerinden ve tesr' hkmlerin hikmetlerinden sual etmeleridir. Her ne kadar sahih illetler ve yerli yerinde hikmetler varsa da, bunlar avama sylenmez. Bu noktadan hareketledir ki, Hz. Aise kendisine: "Hayizli kadin orucu kaza ediyor da namazi niye kaza etmiyor?" diye sorana, sert ikmis ve onu: "Sen Harra mesrepli misin?"[328]diye azarlamistir. Hz. mer de, kendisine herhangi bir amel taalluk etmeyen Kur'n ilimleri hakkinda oka soru soran Sabg'i dvms ve onu kovmustur. nk o bu gibi sorulariyla, her ne kadar yerinde de olsa bir yanlis anlama ve fitneye sebep olabilirdi. Hz. mer, "...ve fkiheten ve ebben'[329]yetini okuduktan sonra: "Fkiheyi (meyveyi) anladik; peki "ebb" ne oluyor?" demis sonra: "Biz bununla emrolunmadik" diyerek bu gibi seylerle ugrasmanin yerinde olmadigini belirtmek istemistir. Bunlara benzer daha pek ok, her bilginin dogru da olsa yayilmasi gerekmedigini gsteren delil bulunmaktadir. Imam Mlik, bu konudaki tutumunu: "Bende yle hadisler ve bilgiler vardir ki, ben onlari anlatmadim ve rivayet etmedim" szyle ifade demistir. O, bir amele taalluk etmeyen herhangi bir konu hakkinda konusmayi sevmezdi, kendinden nceki limlerin de ayni sekilde bu gibi seylerden hoslanmadiklarini sylerdi. Bu nokta zerinde dsn. Bunda yani hangi bilginin nesrinin uygun olmayacagi konusunda kistas sudur: Meseleni nce seriata arzedeceksin. Eger onun terazisinde sahih oldugunu grrsen, bu kez o seyi isleyen kisiye ve islenecegi zamn nisbetle sonularinin ne olacagini dsneceksin. Eger sylenmesi bir mefsedete neden olmayacaksa, bu kez onu zihninde sagduyu sahiplerinin kabul ile karsilayip karsilamayacaklari noktasini dsnmelisin. Eger ms-bet bir cevap alirsan o zaman o seyi; eger herkesin kabullenebilecegi birsey ise herkese, yok belli kimselerin kabullenebilecegi birsey ise belli kimselere syleyebilirsin. Eger meselen hakkinda bu szn ettigimiz cevaz yoksa, o zaman ser' ve akl maslahata uygun olan onun hakkinda skt etmen olacaktir. Fasil:

Bu firkalar, her ne kadar sapiklik zerinde bulunuyorlarsa da, yine de mmetin disina ikmis degillerdir. Buna hadisteki "mmetim firkalara ayrilacaktir" ifadesi dellet etmektedir. nk bunlar, eger bid'atleri yznden mmetin disina ikmis olsalardi, o zaman onlari "mmetim" diye kendisine nisbet etmezdi. Haricler hakkindaki hadiste[330]"Fi hzihVlmmeti keza = Bu mmet ierisinde syle syle..." ifadesi kullanilmis ve bu, onlarin mmet iinde ve onlarin cmlesinden oldugunu belirten "fi" edati ile ifade edilmistir.[331]Hadiste: "Tetemr fi'l-fk", yani "Okun avi delip getiginden sphe eder" buyurulmustur. Eger onlar mmetin disina ikmis olsalardi, o zaman onlarin kfr zere olduklari konusunda spheye mahal kalmazdi ve o zaman: "Onlar mslman olduktan sonra kfir oldular" denirdi. Itiraz: Ulem Haricler[332], Kaderler[333]vb. gibi ehl-i bid'atin tekfiri yani kfir olup olmadiklari konusunda ihtilf etmislerdir. Cevap: Ser' nasslar ierisinde onlarin Islm'dan ikmis olduklarini aik ve kesin olarak gsteren bir delil bulunmamaktadir. Asil olan, aksini ispat edecek kesin bir delil bulununcaya kadar, onlar hakkinda Islm hkmnn var olmaya devam etmesidir. Eger biz onlarin kfir olduklarini sylersek, o zaman onlar hadiste sz edilen firkalar cmlesinden olmayacaklardir. Zira firka demek; bid'atleri kendilerini kfre gtrmeyen gruplar demektir.[334] Bu bid'atler, daha nceden Islm zerinde bulunan bu kimselerden, Islm'a ait zellikleri tmden gidermemekte, onlardan bir kismini ibk etmektedir. Hariclerle ilgili hadiste onlann ldrlmelerinin [1943 emredilmesi, onlarin kfir olduklarina dellet etmez. Zira ldrmenin, kfrden baska sebepleri de bulunmaktadir; eskiynin (muh-rib), te'vlsiz isyana kalkisan grubun... vb. ldrlmesi gibi. Sonu olarak diyebiliriz ki, hak olan, byle kimselerin kfir olduklarina hkmetmemektir. Btn bu izahlar sonucunda ortaya ikiyor ki, onlarin tayin zere hadisin kapsami altina girmis olduklarini sylemek zordur ve bu is, kesin olmayan itihadi bir konudur. Ancak bu engeli ortadan kaldiracak kesin bir delilin bulunmasi hali bir istisnadir. Byle bir delilin bulunmasi da ne kadar azdir! [335]
ONUNCU MESELE:

Degerlendirme sirasinda fiillerin sonularini gznnde bulundurmak ser'an muteberdir ve arzulanir.[336] Fiillerin muvafik (yani hakkinda izin verilen trden) ya da muhalif (yani yasaklanmis bulunan trden) olmasi arasinda fark yoktur. Syle ki: Mctehidin, mkelleften sdir olan bir fiil hakkinda, onu islemeye cevaz veren ya da meneden bir hkmde bulunmasi, ancak ve ancak o fiilin neye sonu verecegine bakmasindan sonra mmkn olabilecektir. Bir fiil, bazen elde etmek istenen bir maslahat ya da

uzaklastirilmak istenen bir mefsedet sebebiyle mesru kilinmis olabilir; bazen de kendisinden dogabilecek bir mefsedet ya da kendisi sebebiyle elden gidecek bir maslahat yznden mesru kilinmamis olabilir. Buna ragmen, bu amacin tam aksine sonular dogurabilir. Hal byle iken birinci durumun mutlak olarak mesrulugunu sylemek halinde, elde edilmek istenen maslahat (veya uzaklastirmak istenilen mefsedet), kendisine denk veya daha byk bir mefsedete neden olabilecektir. Iste bu durum, o sey hakkinda mutlak olarak mesru dememize engel olur. Ayni sekilde ikincisi hakkinda da yine mutlak olarak gayri mesru demek, belki de defedilmek istenen mefsedete denk ya da daha byk baska bir mefsedetin irtikabina neden olabilir. Bu itibarla herhangi bir kayit getirmeksizin mutlak olarak o seyin gaynmesr oldugunu sylemek dogru olmayacaktir. Bu konu, mctehid iin itihada mahal bir alandir; ulasilmasi zor, fakat iimi olduka gzel, sonucu vgye deger, maksid-i sera yolu zere akar bir kaynak gibidir. Bunun dogruluguna asagidaki hususlar dellet eder: (1) Ykmllkler -daha nce de getigi gibi-, kullarin maslahatlari iin konulmustur.[337] Kullarin maslahatlari da, ya dnyevdir ya da uhrevdir. Uhrev maslahatlar, mkellefin hiretteki sonucu ile ilgili maslahatlardir; onun cennet ehlinden olmasini, cehennem ehlinden olmamasini temin iin konulmustur. Dnyev maslahatlara gelince, ameller -dikkat edilecek olursa- maslahatlarin neticeleri iin mukaddimelerdir. nk onlar, Sri' Tel'ca maksd olan msebbebler iin konulmus sebeblerdir. Msebbebler ise, sebeblerin sonulari olmaktadir. Su halde sebeblerin cereyani esnasinda onlarin (msebbeberin) dikkate alinmasi matluptur. Fiillerin sonularini dikkate almanin mnsi da iste budur. Itiraz: Hkmler blmnde bunun aksine syle denmisti: "Sebeblerin islenilmesi sirasinda mkellefin msebbeblere ynelik bir kasid ve iltifatta bulunmasi gerekmez. Mkelleften istenilen sey sadece konulan hkmler dogrultusunda hareket etmektir." Cevap: Daha nce, sebebler islenirken msebbeblerin dikkate alinmasinin geregi de gemis ve bu konuda sz edilmis ve iki nokta arasinin cem ve telifi yapilmisti. Meselemiz ise birinciden degil, ikincidendir. nk bu, nefsn nazlardan uzak olmak zere baskalariyla ilgili olan hkm zerinde degerlendirme yapan mctehi-de yneliktir. Mctehid mkelleflerin fiillerine ait hkmlerin belirlenmesi konusunda Sri' Tel'nin naibidir. Daha nce Sri' Tel'nin sebeblerin konulusu sirasinda msebbeblere ynelik kasdmin bulundugu gemisti. Bu sabit olunca, mctehidin de ayni sekilde msebbeblere -ki bu sebeblerin sonucu ve neden olacagi sey olmaktadir-

ynelik kasit bulundurmasi zorunlu olacaktir. (2) Amellerin sonulari, ser'an ya dikkate alinmistir ya da alinmamistir. Eger dikkate alinmis ise, bizim dedigimiz de budur. Eger dikkate alinmis degilse, o zaman amellerin, kendilerinden beklenen maksatlarla ters dsen sonulari olmasi mmkn demektir ki bu sahih degildir. nk daha nce de getigi gibi, ykmllkler kullarin maslahatlari iindir. Eger maslahat ile birlikte kendine esdeger ya da daha byk bir mefsedetin bulunmasi imkni varsa, o zaman bir maslahattan sz etmek mmkn degildir. Sonra bu, mesru bir fiil isleyerek bir maslahat beklentisi, yasak bir fiil isleyerek de bir mefsedet beklentisi iinde olmamiz sonucuna gtrr.[338] Bu ise daha nce de getigi gibi seriatin konulus gayesinin aksine bir durumdur. (3) Ser' deliller ve istikra gstermektedir ki, sonular tesr' esnasinda dikkate alinmaktadir. Mesel, su deliller bunun byle oldugunu gstermektedir: "Ey insanlar! Sizi ve sizden ncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin. Umulur ki byece korunmus olursunuz."[339] "Oru sizden ncekilere yazildigi gibi size de yazildi. Umulur ki bylece korunmus olursunuz."[340] "Aranizda mallarinizi haksizlikla yemeyin, bildiginiz halde gnaha girerek insanlarin mallarindan bir kismini yemek iin onu hkimlere aktarmayin.... Allah'tan sakinin. Umulur ki bylece kur- tulusa ermis olursunuz."[341] "Allah'tan baska yalvardiklarina svmeyin, ki onlar da bilmeyerek asiri gidip Allah'a svmesinler."[342] "insanlarin Allah'a karsi bir hccetleri olmamasi iin, gnderilen mjdeci ve uyarici peygamberlerden bir kismini daha nce sana anlatmistik."[343] "Savas, hosunuza gitmedigi halde size hoslanmadiginiz sey sizin iyiliginizedir..."[344] "Kisasta sizin iin hayat vardir."[345] Bunlar, genel olarak[346] sonularin dikkatte alindigini gsteren delillerden olmaktadir. gerekmez; aksine o fiilden tesadfi olarak maslahat gereklesebilir de gereklesmeyebilir de. Mesele hakkinda huss olarak gelen delillere gelince, bunlar oktur. Raslullah kendisine aiktan mnafiklik yapan kimseleri ldrtmesi isaret edilince: "Insanlarin 'Muhammed, adamlarini ldryor' diye konusmalarindan korkarim" buyurmustur.[347] Bir baska seferinde Hz. ise farz kilindi. Ihtimal ki

validemize syle buyurmustur: "Eger kavminin henz cahiliye devri ile olan anilari taze olmasaydi[348] ve kalplerinin yadirgamasindan korkmasaydim, (bugn dista kalan eski) duvarlari K'be'ye katar, kapisini da yer ile ayni seviyede yapardim"; bir baska rivayette de: "K'be'yi Hz. Ibrahim'in temelleri zerine yeniden insa ederdim" buyurmustur.[349]Imam Mlik, emrin kendisine, K'be'yi Hz. Ibrahim'in temelleri zerine yeniden insa etme fikrini atigi zaman iste bu prensipten hareketle fetva vermis ve ona: "Insanlarin, Allah'in evi ile oynama-malari iin sakin bunu yapma!" demis ya da bu mnda birsey sylemistir. Mescide iseyen bedevi hadisi de byle. Hz. Peygamber isemesini bitirinceye kadar ona dokunmamalarini emretmistir.[350] Ibadetten tmden kesilir endisesiyle nefis zerine iskenceye varacak lde ibadet altina girilmesini yasaklamasi da byledir. Huss mentm tahkki hakkinda sz edilenlerin tamami bu kabilden olmaktadir. Syle ki bu gibi yerlerde fiil aslinda mesru olmakta fakat, ona ariz olacak bir mefsedetten dolayi yasaklanmakta veya aslinda yasak olmakta fakat bir maslahata mebn o yasagin terki cihetine gidilmektedir. Ayni sekilde sedd-i zeri' ile ilgili tm deliller de bu kabildendir. nk onlarin ogu, caiz olmayan bir fiile caiz olan bir yolla ulasilmasi seklinde olmaktadir. Aslinda yasaklanan o fiilin mesru olmasi gerekirdi, ancak sonuta yasak olan seye gtrdg iin yasaklanmis olmaktadir. Genisletme ve kolaylastirmaya, zorluk ve mesakkatin kaldirilmasina dellet eden delillerin tamami da bu kabildendir. nk onlarin ogunda, aslinda mesru olmayan bir fiilde msamaha gstermek mnsi hkimdir; zira ona ynelen ve ser'an gsterilmesi gereken yumusaklik ve merhamet bunu gerektirmektedir. Bu delillerin oklugu ve herkese bilinmesi sebebiyle burada onlari zikrederek sz uzatmanin bir mnsi yoktur, Ibnu'i-Arab, bu meselenin izahina basladigi zaman syle demistir: "Insanlar kendi zanlan sebebiyle bu konuda ihtilf etmislerdir; halbuki mesele ulem arasinda zerinde ittifak edilen bir konudur. Dolayisiyla onlari anlayin ve saklayin." Fasil: Bu esas zerine bazi kaideler bina edilir: 1) Sedd-i zeri [351] Imam Mlik, bu prensibi fikih bblarinin ogunda dayanilacak bir esas olarak kabul etmistir. Zeranin asli,maslahat olan birseyi, mefsedet olan birseye vesile edinmek demektir. Mesel bir kimse bir mali veresiye on dirheme satin alsa, bunun caiz olacagi aiktir. nk bu akitle mesru olan bir maslahati gereklestirmek istemektedir. Sonra bu adam ayni mali, saticiya pesin olarak bes dirheme satmis olsa, bu alis veris, sonu itibariyla bes dirhemin veresiye on dirhem karsiliginda satilmasi sekline dnsms olacaktir. Aradaki mal oldugu yerde durmakta,

dolayisiyla dikkate alinmamaktadir; zira satis akdinin mesru kilinmasina gereke olan maslahat burada bulunmamaktadir. Ancak bu dediklerimiz, kasdin det geregi insanlar arasinda oka yapilir olmasi yoluyla zahir olmasi sartina baglidir.[352] Imam Safi gibi zeri' hkmn dsren kimseler de fiilin sonucunu dikkate almaktadirlar.[353] nk alim satim akdi, eger bir maslahat ise caizdir. Ikinci satim akdi ile yapilan, birinciden ayri baska bir maslahatin elde edilmesi iindir. Dolayisiyla bu surette bulunan her bir akdin bir sonucu vardir. Onlarin sonucu da, Islm'in hkmlerinin zahirine gre maslahat olmaktadir; yle ise bunda bir mania yoktur. Zira bu takdire gre ortada mefsedet olan bir sonu yoktur. Ancak bu, yasak olan sonuca ynelik aik bir kas-din bulunmamasi sartiyla byledir.[354] Fiillerin sonularini dikkate aldiklari iindir ki, her iki grup da, dsmanlik ve gnah konusunda dayanismanin mutlak surette caiz olmadiginda mttefiktirler. Keza huss olarak putlara svmenin caiz olmadigi konusunda da, "Allah'tan baska yalvardiklarina svmeyin, ki onlar da bilmeyerek asiri gidip Allah'a svmesinler "[355] yetinin geregi olarak mttefiktirler; nk bu onlarin Allah'a svmelerine sebep olmaktadir. Daha baska Imam Mlik ile Imam Safi'nin grsbirligi ettikleri meseleler de yle. Sonra Imam Safi'nin, "Herhangi birseyin kalkan yapilarak ribya ulasilmasi caizdir " demesi dogru degildir. Su kadar var ki o, yasak olan seye karsi kasdi aik olmayan kimseyi thmet altina sokmamaktadir. Imam Mlik ise, abes (lagv) bir fiilin zuhuru[356] sebebiyle onu itham etmektedir; zira bu abes (lagv), yasak olana ynelik kasdin bulunduguna delil olmaktadir. Bylece sedd-i zeri' kaidesinin genel anlamda dikkate alindigi konusunda ittifak bulundugu ortaya ikmaktadir. Aradaki grs ayriligi bir baska husus hakkinda olmaktadir.[357] 2) Hiyel: Hiyel, aslinda zahiren caiz olan bir fiilin, ser' bir hkmn iptali ve zahirde baska bir hkme evrilmesi iin islenmesi demektir. Bu durumda islenen fiil, sonu itibariyla aslinda ser' kaidelerin zedelenmesine yol amaktadir.[358]Mesel: Zekttan kamak iin yilin dolmasi sirasinda[359] malini (bir yakinina) hibe eden kimsenin durumu gibi. Hibe aslinda caizdir. Eger bu yola basvurmadan zekti vermeyecek olsa, bu da yasaktir. Her birinin ierdigi maslahat veya mefsedet aiktir. Simdi byle bir kasit ile aralarinin birlestirilmesi halinde hibe, zektin edasinin iptali sonucuna varmaktadir. Bu ise bir mefsedettir. Ancak szn ettigimiz bu durum, ser' hkmlerin iptaline ynelik bir kastin bulunmasi sartiyla byledir. Eb Hanfe gibi hiyeli caiz grenler de, fiillerin sonularini dikkate almis olmaktadirlar. Ancak bunlar, olayi bir btn olarak degil de, her fiili kendi

basina tek tek ele almaktadirlar. nk hibe, hangi kasit ile olursa olsun zektin vcbiyetini dsrr; aynen yilin dolmasi sirasinda zekta tbi olan malin harcanmasi, onunla borcun denmesi veya zekta tbi olmayan herhangi bir mal satin alinmasi... gibi, Bu iptal isi sahih ve caizdir. nk bu, hibe edene ve harcama yapana dnk bir maslahat olmaktadir. Ancak, bir sartla ki, hkmn iptaline ynelik bir kasit bulundurmamalidir. Yasak olan hussiyle bu kasittir. nk bu Sri' Tel'ya. karsi bir tavir almaktir ve aynen zektin edasindan kainma gibi bir tutuma dsmektir. Eb Hanfe, aiktan ser' hkmlerin iptaline ynelik bir kasdin yasak olacaginda digerlerine muhalefet etmemektedir. Hkmn zimnen iptali ise hi dikkate alinmaz; zira eger yle olsaydi o zaman yilin dolmasi sirasinda hibenin (herhangi bir kasit aranmaksizin) mutlak surette imknsiz olmasi gerekirdi.[360]Byle bir grste olan kimse de bulunmamaktadir. Fiillerin sonucunu dikkate almalari sebebiyledir ki, btn fukah, iman, namaz vb. amellerle -mnafik ve mrlerin yaptigi gibi- sirf can ve mal emniyetini saglama kastinin haramligi konusunda ittifak etmislerdir. Bylece, ser' hkmleri dsrmeye ynelik hilelere basvurmanin, sonularini dikkate alma nokta-i nazarindan genel anlamda btil oldugu konusunda grsbirligi bulunmaktadir. Ulem arasindaki ihtilf ise, bir baska noktada olmaktadir.[361] 3) Hilafa riyet[362] kaidesi: Ser'an yasak olan birseyin islenmis olmasi, o yasagi nlemek iin konulmus olan meyyideden daha agir bir yolla onu isleyen kimseye zulmedilmesine sebep teskil etmez. Mesel, gasbi ele alalim. Yasak olmasina ragmen byle bir fiilin islenmesi halinde, hakki gasbedilen kimsenin hakkinin mutlaka denmesi gerekecektir. Ancak bu deme isi, gasbeden kisiye, adalet ve insaf llerini asan bir zarar dokundurulmadan gereklestirilecektir. Bu itibarla eger gasbeden kimseden, (gasbettigi sey hl degismeksizin elinde ise) bizzat onu iade etmesi, (sayet yok etmisse ve o sey misl ise) mislini, (kiyem ise) kiymetini demesi istenir ve bunun tesinde bir ziyadeye gidilmezse[363], bu yerinde ve dogru bir hareket olur. Ayni sekilde zina eden bir kimseye had cezasi uygulanirken, islemis oldugu bu su yznden suuna karsi ser'an konulmus olan cezanin tesinde bir artirma yoluna gidilmez.[364] Zira bu ona bir zulm olur. Onun sulu olmasi, suuna denk olarak konulmus olan cezadan fazla ek bir cezaya arptirilmasini gerektirmez. Haddi tecavzn ya-sakligini gsteren deliller bunu gsterir. Bu meyanda su yetleri hatirlayabiliriz: "Size tecavz edene, size tecavz ettiginin dengi ile karsilik verin'[365] ; "Cana can, gze gz... (kisasa kisas; yani, dengi dengine desme)yazdik.[366]

Bu anlasildi ise[367] simdi deriz ki, bir kimse yasak olan birseyi islemis olsa, o sey sebebiyle hakkinda terettp edecek hkm, asalet yoluyla degil de tabilik hkm geregi, olmasi uygun olan miktardan fazla olabilir veya yasagin geregi mefsedetten daha siddetli bir baska mefsedete neden olabilir. Iste bu gibi durumlarda, o kisiyi ya isledigi sey ile basbasa birakiriz[368] veya meydana gelen fesadi, adalet ilkesine uygun dsecek sekilde onaylamis[369] oluruz. nk bu olayda mkellef, merch (zayif) da olsa bir delile uygun hareket etmis olmaktadir. Bu durumda bu zayif delilin i'mali, o olayi ya-saklik zere ibka etmekten daha ehven olmaktadir. nk merch delile itibar edilmemesi halinde, fiilin vukuundan sonra, yasagin gerektirdigi mefsedetten daha byk bir mefsedetin ortaya ikmasi sz konusu olmakta ve fiili isleyen kimseye daha byk zararlar dokunmaktadir. Bu durumda sonu su noktaya gelmektedir: Fiilin vukuundan nce yasak delili daha gl olmakta, vukuundan sonra ise cevaz delili daha gl bir hal almaktadir. nk her iki halde de tercihi gerektiren deliller bulunmaktadir. Nitekim Ka'be'nin Hz. Ibrahim'in temelleri zerine yeniden bina edilmesi, mnafiklarin ldrlmesi hakkinda gelen hadislerde, mescide iseyen bedevi hadisinde[370]bu noktaya dikkat ekilmistir. Raslullah[ak^mmlul , mescide iseyen bedevinin, isini bitirinceye kadar kendi haline birakilmasini emretmistir. nk kesmesi iin mdahale edilecek olsaydi, o zaman elbisesi pis olacak ve bu yzden de bedenine bir dert ariz olabilecekti. Bu durumda onu kendi haline terketme tarafi, isledigi yasagi kesmesi tarafina galebe almistir; nk kesmesi halinde adama zarar dokunacakti stelik, kestigi zaman iki yer pisle-necekti; halbuki kesmemesi halinde bir yer pislenmis olacakti. Hadiste: "Hangi kadin velisinin izni olmadan evlenirse, nikhi btildir, btildir, btildir. Eger zifaf olursa, kadin iin kocanin kendisinden istifadesi karsiliginda mehir hakki vardir"[371]buyurul-mustur. Bu, yasak olan seyin, bir ynden sahih kilinmasi anlamina gelir. Bu yzden de byle bir nikhta miras hkmleri cereyan etmekte ve ocugun nesebi sabit olmaktadir. Fsid nikhin bu hkmlerde ve evlenme yasagi doguran sihriyet hkmlerinde sahih nikh gibi mtalaa edilmesi, onun kismen sahihligine hkmedilmis olduguna bir delil olur. Aksi takdirde byle bir nikhin zina hkmnde olmasi gerekirdi ki, ittifakla yle olmadigi kabul edilmektedir. Sihhati zerinde ihtilf bulunan nikh hakinda bazen hilafa yani karsi grslere riyet edilebilir ve zifaf sonrasinda vakif olunmasi[372] halinde o nikhin feshine gidilmez.nk zifafin gereklesmesi halinde, (zayif olan) karsi grs tercihi gerektiren durumlar ortaya ikar ve onun dikkate alinmasini gerekli kilar. Btn bunlar, hkmn bozulmasi ya da iptali halinde, yasagin mefsedetine denk ya da daha byk baska bir mefsedetin ortaya ikmasi noktasinin

dikkate alindigini gstermektedir. Maksid blmnde de ele alindigi gibi, vuku sonrasinda cevaz tarafini tercihi gerektirecek genel bir delil bulunmaktadir. O da sudur: Bilgisizce yanlis bir amel isleyen kimsenin durumu iki aidan degerlendirilir: a) Isledigi fiil ile, emir ve yasaga muhalefet etmis olmasi aisindan ele alinir. Tabi bu, o fiilin iptalini gerektirir. b) Sri' Tel'nm kasdma uygun dsmeyi genel anlamda kasteder bir konumda bulunmasi aisindan ele alinir. nk bu kimse mslmandir ve mslmanlarin hkmlerine tabidir. Hatasi ya da bilgisizligi, onu mslmanlara ait olan hkmlerden ikarma gibi aleyhinde bir cinayetin islenmesine gereke olamaz. Aksine hatasi ya da bilgisizligi sebebiyle ifsad etmis oldugu fiilini tashih edecek telafi edici bir hkm bulunur. Bu durumda o, fiili ile ifsadi kastetmis olsa bile kendisi hakkinda Islm'in hkmlerinin verilmesi konumundan ikmis olmaz. nk mslmandir ve Sri' Tel'ya karsi inati bir tavir almamistir. Su kadar var ki, konumundan habersiz olarak o konuda sehvan arzularina uymustur. Bu yzdendir ki Allah Tel syle buyurmaktadir: "Allah ktlg bilmeyerek yapip da, hemen tevbe edenlerin tevbelerini kabul eder." [373]limler de: "Mslman ancak bilgisizlik yznden masiyet isler" demislerdir. Bu durumda onun hakkinda bilgisi olmayan bir kimsenin hkm uygulanacaktir. Ancak aik bir durum sebebiyle fiilin iptali yn agir basacak olursa o zaman bu mstesna. Bu durumda tashih halinde, (yasagin mefsedetine} muadil ya da daha byk (bir mefsedet gerektirecek) bir sonu olmayacaktir. O zaman da mesele hakkinda bir degerlendirme bulunmayacaktir. Kaldi ki, iptal tarafinin agir basmasi, ancak sonucun degerlendirilmesi neticesinde olmaktadir. Varilmak istenen sonu da budur. 4) Istihsn [374]kaidesi: Fiillerin sonularinin dikkate alinmasi esasi zerine bina edilen bir diger kaide de, istihsn kidesidir. Istihsli -Imam Mlik'in mezhebinde- kll delile mukabil cz* maslahatin alinmasidir. Bunun geregi, mrsel istidlalin kiyas (genel kural) zerine takdimi esasina basvurmaktir. nk istihsnda bulunan kimse, mcerred kendi zevki ve nefsn arzulari dogrultusunda hareket etmemekte, aksine bahis konusu o seyler ve emsali hakkinda bulunan kavramis oldugu Sri' Tel'nin kasdi-na uygun hareket etmektedir. Mesel bazi meseleler vardir ki, kiyas (yani. genel kural) syle bir hkm gerektirmektedir; ancak o hkmn o seyde tatbiki baska cihetten bir maslahatin ortadan kalkmasina ya da bir mefsedetin ortaya ikmasina sebebiyet vermektedir. (Iste bu gibi yerlerde istihsn kaidesi ile hareket edilir ve genel kuralin hilafina zel zmlere basvurulur.) ogu kez bu, zarur bir aslin hc ile, hcnin de tekml ile birlikte olmasi halinde bulunur, kiyasin (genel kural) zarur hakkinda

mutlak surette tatbiki, bazi czleri hakkinda sikinti ve mesakkatin dogmasina sebebiyet verir; bu yzden de sikinti ve mesakkat alanlari genel kuraldan istisna yoluna gidilir. Tekml ile birlikte hc veya tekml ile birlikte zarur esaslarin durumu da byledir ve bu aiktir. stihsna delil olarak kullanilabilecek seriatta ok rnek vardir.[375] Mesel, karz (dn para verme) gibi. Karz aslinda ribdir; nk o, dirhemin dirhem karsiliginda vade ile mbadelesidir. Ancak genel kuralin gereginden ikilarak bu muamele mubah kilinmistir; zira bunda muhtalara karsi bir genislik ve rahmet bulunmaktadir. Eger karz, genel kural geregi asl yasaklik zere kalsaydi, o zaman mkellefler sikinti ierisine sokulmus olurdu. Ayni durum ariyye, yani aga zerindeki yas hurmanin, tahmini olarak kuru hurma ile degistirilmesi hakkinda da geerlidir. Bu da riba kapsamina girer, nk yas hurmanin kuru hurma karsiliginda (tahmini olarak) satilmasidir. Ancak bu muameleye ihtiya duyan her iki tarafin da ihtiyalari dikkate alinarak caiz kilinmistir. Eger mutlak surette men cihetine gidilseydi, o zaman bu ariyyede bulunmanin nne bir sed teskil ederdi. Keza rib'n-nese, eger karz akdinde de tahakkuk etmis olsaydi, o zaman bu ynden kolaylik ve sefkat gsterilmesi yolu kapatilmis olurdu. Yagmur yznden aksam ve yatsi namazlarinin ceniedilmesi, yolcunun namazlarini ce-mederek kilmasi, namazini kisaltmasi ve isterse Ramazan'da oru tutmamasi, korku namazi ve bu trden olan diger ruhsat hkmlerinde de durum aynidir. nk bunlar aslinda, hususiyle maslahatin celbi ve mefsedetin defi konusunda amellerin sonularinin dikkate alinmasi esasina ikmaktadir. Bu gibi yerlerde aslinda genel delil, bunlarin caiz olmamasini gerektirmektedir. Eger biz genel delilin geregi zere kalacak olsaydik o zaman bu, maslahatin ortadan kaldirilmasi sonucunu gerektirecekti. Dolayisiyla gerekli olan, fiillerin sonularinin mmkn mertebe dikkate alinmasi ve ona gre bir hkme varilmasidir. Ayni sekilde tedavi iin avret yerlerine bakma, kirz, mskt gibi tasarruflarda da durum aynidir. Her ne kadar genel delil bu gibi tasarruflarin aslinda yasaklanmis olmasini gerektiriyorsa da, cevazi ynne gidilmistir. Bu trden caiz olan seyler pek oktur. Bu anlattiklarimiz, bu kaide ile hkmetmenin sihhatine dellet eden delillerden olmaktadir. mam Mlik ve tabileri (istihsn hakkindaki grslerini) onlar zerine binada bulunmuslardir.[376] Ibnu'l-Arab, istihsni aiklarken onun, delilin gereginin terkini tercihten ibaret oldugunu ve ona bazi czlerde bulunan bir muariz sebebiyle istisna ve ruhsat yolu zere gidildigini syler. Sonra istihsani kisimlara ayirir: 1) rf sebebiyle delilin terki; yeminlerin rfe havale edilmesi gibi. 2) Maslahata binaen terki; ecr-i msterekin (yani zanaatkarin) tazmini

cihetine gidilmesi gibi.[377] 3) Icm sebebiyle terki; kadinin katirinin kuyrugunu kesen kimseye, onu tazmin ettirmek gibi. 4) Delilin, mesakkati kaldirmak ve insanlara kolaylik saglamak amaciyla basit ve nemsiz konularda terkedilmesi; mesel ayni cinsten byk miktarda yapilan lml alisverislerde az miktardaki fazlaligin caiz grlmesi, yine az miktar iin sz konusu olan bey' (alim satim akdi) ve sarfa[378] cevaz verilmesi gibi. Yine o Ahkmul-Kur'n'da syle demistir: Istihsn, bize ve Haneflere gre, iki delilden daha gl olan ile amel etmektir.[379]Umm devamli, kiyas da bidziye (muttarit) olsa, bu durumda Imam Mlik ve Eb Hanfe zahir olsun mn olsun herhangi bir delil ile ummun (ve kiyasin) tahsis edilebilecegi grsndedirler. Imam Mlik, maslahat ile tahsisi istihsnen kabul etmektedir. Eb Hanfe ise ummun, kiyasa muhalif olarak gelen tek bir sahab grs ile tahsise gidilmesini istihsan yoluyla caiz grmektedir. Her ikisi de birlikte kiyasin tahsisi ve illetin nakzi grsn paylasmaktadirlar. Imam Safi ise, ser' bir illetin sabit olmasindan sonra tahsis edilemeyecegi grsndedir. Bu, sadece genel delilin ve genel kiyasin geregi ile yetinilraeyip hkmlerin sonularinin da dikkate alinmasi demektir.[380] Mlik mezhebinde istihsna dair gerekten ok sey vardir, el-Utbiyye'de Asbag'dan syle dedigi nakledilir: Iki ortak, ayni temizlik sresi ierisinde bir criye ile iliski kurarlar. Cariye, bir ocuk dogurur; ortaklardan biri ocugu reddeder, digeri ise etmez. ocugun kendisinden olmadigini reddeden, onunla iliskide bulundugunu ikrar ediyor ve yaptigi iliskide de inzal imkni bulunuyorsa, reddine itibar edilmez ve (ocugun olusmasina sebep olan) o iliskide msterekmis gibi olurlar. Ancak ikrarda bulundugu iliskide, azilde bulundugunu iddia ediyorsa, iste bu takdirde Asbag syle demektedir: "Ben bu durumda ocugun digerine katilmasini istihsnen gerekli gryorum. Kiyas ise, ikisinin de esit olmalarini gerektirmektedir. nk azil yaparken, menisi belki de nceden gelmis ve disari tam olarak atamamistir, dolayisiyla durumun farkinda olmayabilir. Nitekim Amr b. elAs bu gibi durumlar hakkinda: "Ipin ucu elden kaabilir" demistir. Devamla syle der: Ilimde istihsn, bazen kiyastan daha galip olabilir. Ibnul-Ksim'i isittim. O Imam Mlik'-ten rivayet ederek syle diyordu: "Ilmin onda dokuzu, istiksndir." Btn bunlar gstermektedir ki istihsn, delillerin gereginden ikmak degildir. Su kadar var ki, delillerin ne gerektirecekleri ve sonularinin ne olacagi ele alinmakta ve degerlendirilmektedir. Zira eger burada kiyas zere devam edilecek olursa, o zaman ortaklarin ikisi de azil yapmislar ya da inzalde bulunmuslar gibi kabul edileceklerdi. nk kiyasa gre iliskiyi

ikrar etmesi halinde azlin bir hkm olmamaktadir ve ocugun kendisine katilmasi hakkinda azlin olup olmamasi arasinda bir fark bulunmamaktadir. Ancak istihsn, onun dedigi dogrultudadir. nk ocugun olmasi ogunlukla inzal halinde olur; azil halinde olmasi ise ok enderdir. Dolayisiyla hkm galip olan dogrultusunda verilir[381] ki, bu da sz edilenlerin bir geregi olmaktadir. Eger delillerin sevki sirasinda, onlarin nereye varacagi ve hangi sonulari doguracagi gz nnde bulundurulmasaydi o zaman, bu meselede azil ile inzal arasinda bir ayinma gidilmeyecekti. Asbag, istihsn konusuna fazlaca nem vermis ve: "Kiyasa fazla dalan kimsenin snneti terketmesine ramak kalmistir. Istihsn, ilmin diregidir" demistir. Zikredilen deliller, onun szn desteklemektedir. 5) Geen esastan ikarilan bir diger kaide de sudur: Zarur ya da hc veya tekml esaslarin ortaya konmasi halinde, ser'an razi olunmayan durumlarin ortaya ikabilecegi grlse, bu durumda sikintiya dsmeksizin mmkn mertebe onlardan korunmaya alismak sartiyla szkonusu maslahati gereklestirmek zere harekete gemek sahih olacaktir. Mesel, nikh sonucunda ailenin nafakasini temin gerekecektir, halbuki hell yollar dar ve zor, haram ve spheli yollar ise ok ve kolaydir. ogu zaman aile iin kazan elde etmeye alisirken caiz olmayan yollara girecektir. Ancak bu durum, yani evlenme sonucunda karsilasacagi seyler kisinin evlenmesine mani degildir. nk evlenmeme sonucunda dogacak mefsedet, bu gibi durumlara dsebilme korkusundan daha byktr.[382] Eger bu gibi endiseler zamanimizda dikkate alinacak olsa, nikh diye birsey kalmaz, bu messese temelden ortadan kalkar. Bu ise sahih degildir. Keza ilim tahsil eden bir kimse, bu yolda grecegi, duyacagi kt seyler sebebiyle tahsilinden vazgeemez. Cenaze merasiminde bulunmak, ser' vazifeleri yerine getirmek... gibi ykmllkler, eger ser'an razi olunamayacak bazi seylerin grlmesini gerektiriyorsa ve baska trl bu grevleri yerine getirmek imkni yoksa, ariz olan bu durumlar bu grevleri asl konumlarindan ikarmaz. nk bunlar dinin esaslarindan ve kullarin maslahatalarim gereklestirecek nlemlerdir. Sri' Tel'nin maksatlarindan anlasilan budur. Ser' maksatlarin ok iyi anlasilmasi gerekmektedir. Zira ihtilaflarin ve ekismelerin esasini onlarin iyi anlasilmamasi olusturmaktadir. Bu anlattiklarimiza muhalif olarak selefi salihten nakledilenlere[383] gelince, onlar sahsa zel mahiyette olan seylerdir (ka-dy a'yn) ve teker teker ele alinip mahiyetleri ve niin yle yaptiklari dolayisiyla izah edilen hususa uygun olup olmadiklari grenilmeden hccet olma zellikleri yoktur. zetle bu kaide de, amellerin neden olacaklari sonularin dikkate alinmasi esasi zerine bina edilmistir. Dolayisiyla onlarin dikkate alinmasi ve

degerlendirilmesi her hkmde mutlak surette gerekli olmaktadir. Allah'u a'lem! [384]
ON BIRINCI MESELE:

Daha nce ihtilf mahallerinden genel olarak bahsedilmis, tafsilta girilmemisti. Ibnu's-Seyyid, seriat limleri arasinda mevcut bulunan grs ayriliklarinin sebeplerine dair bir kitap yazmis ve orada ihtilf sebeplerini sekiz olarak gstermistir: (1) Lfizlarda msterekligin[385]bulunmasi ve bunlarin tevile aik olmalari. Bunu da kendi arasinda e ayirmistir: a) Mfred lfzin konulusunda mstereklik; [386] ya da hirbe[387] suunun cezasini belirten yette[388] gecen kelimesi gibi.[389] b) Kelimenin degisik kaliplara sokulmasi (tasrif) sirasinda ortaya ikan mstereklik; yetinde[390] oldugu gibi. c) Terkipten dogan mstereklik;yetlerinde oldugu gibi.[391] (2) Lfzin hakikat ve mecaz olarak kullanilir olmasi. Bunu da kisma ayirmistir: a) Lfzin kendisinden kaynaklanan; "nzul" yani Allah Tel'nin dnya semasina indigini ifade eden hadis gibi. Keza,yeti de[392] byledir, b) Lfzin hallerinden kaynaklanan;yetinde oldugu gibi. Buradaki grs ayriliginin seklini aiklamamistir.[393] c) Terkip halinden kaynaklanan; mmtenf (imknsiz) olan birseyin mmkn olan bir sekilde gelmesi ya da bunun aksi olmasi gibi. "Vallahi, eger Allah bana kdirse, elbette beni lemlerden hibirini azap etmedigi azaba ekecektir"[394] hadisi ile, baska surette gelen benzer szler gibi. Mesel, emrin haber seklinde, vgnn yerme seklinde, ogaltmanin azaltma seklinde gelmesi ya 4a bunlarin aksi bir tarzda gelmesi gibi. (3) Delilin, hkme mstakillen dellet edip etmemesi arasinda dnmesi. Mesel Eb Hanfe, Ibn Eb Leyl ve Ibn Sbrme'nin satim akdi ve sart konusundaki tutumlarini gsteren el-Leys b. Sa'd hadisi gibi.[395]Keza cebir, kader ve iktisb meselesi gibi.[396] (4) Delilin umm ve hususa ihtimali bulunmasi: "Dinde zorlama yoktur[397]"Ve dem'e btn isimleri gretti"[398]yetlerinde oldugu gibi. (5) Rivayet ihtilfi. Bu konuda sekiz illet bulunabilir ki bunlara daha nce isarette bulunulmustu.

(6) Ictihd ve kiyas konulari.[399] (7) Nesh bulunup bulunmadigi iddiasi. (8) Delillerin hem mbahliga hem de daha baska hususlara dellet edecek sekilde gelmesi. Cenazeler zerine ezan okuma ve tekbir alma, kiraat sekilleri hakkindaki ihtilflar gibi. Ibn Seyyid'in kitabina aldigi basliklar bunlar. Konu ile ilgiii tafsilat arzu edenler bu kitaba baksinlar. Ancak, onun zikrettiklerinin tm geen esasa vuruldugu zaman, konuyla ilgili isin z elde edilmis olur. Basari ancak Allah'tandir. [400]
ON IKINCI MESELE:

Bazi ihtilflar vardir ki, dikkate alinmaz. Bunlar iki kisimdir: (1) Seriatta kesin bulunan esaslara ters dsen hatali grsler. Buna daha nce isarette bulunulmustu. (2) Zahiren muhalif gibi gzkmekle birlikte aslinda yle olmayan grsler. Bu kisimdan olanlar daha ok, Kitap ve snnetin tefsiri sadedinde olur. Dikkat edilecek olursa mfessirlerin, seleften Ki-tab'in lfizlarinin mnlarina ynelik ilk bakista birbirine muhalif gibi gzken grsler naklettikleri grlr. Fakat biraz zerinde duruldugu zaman, onlarin, hepsini de iine alabilecek bir tarzda ifadelerinin mmkn oldugu grlr.[401] Su halde bu gibi grsleri, sahiplerinden hibirinin maksadini ihll etmeksizin birlestirmek mmkndr ve bu durumda grs ayriligindan bahsetmek ve bu kabilden farkli grsleri, dikkate alinmasi gereken muhalif grs gibi degerlendirmek dogru olmaz. Ayni durum, snetin aiklanmasi, keza imamlarin fetvalari ve ilm meseleler hakkindaki szleri hakkinda da geerlidir. Bu husus, zerinde durulmasi gereken bir konudur. nk aslinda grs ayriligi bulunmayan bir meseleyi ihtilafli bir konu olarak nakletmek, nasil ki grs ayriligi bulunan bir konunun zerinde ittifak edilmis bir konuymuscasina takdimi yanlissa aynen onun gibi yanlistir. Bu husus aiklik kazandiktan sonra deriz ki: Bu ikinci kisimdan olan yerlerde grs ayriligindan bahsetmenin sebepleri vardir: (1) Sz konusu lfzin tefsiri hakkinda Rashillah'tan (s.a.) ya da sahabeden birinden veya daha baskasindan birsey zikredilir ve onlardan nakledilen o sey, lfzin kapsaminin bir kismini olusturur. Sonra bir baskasi, yine lfzin kapsami dahilinde bulunan daha baska seyler syler. Daha sonra

mfessirler her ikisinin ifadesine de aynen yer verirler. Bunun sonucunda da, sanki konu ile ilgili grs ayriligi varmis zannedilir. Oysa ki hakikatte byle birsey yoktur. Mesel "el-menn" hakkinda, onun yufka ekmek oldugunu sylemislerdir. Bunun yani sira onun zencebl[402] oldugu veya kudret helvasi (terencebn[403]) oldugu da sylenmistir. Keza ona suya kattiklari bir iecek de demislerdir. (In'm ve ihsanda bulunmak mnsina gelen) "el-Menn" lfzi, bunlarin hepsini de kapsamaktadir. Zira Allah Tel, onlara bu sayilan seylerle in'm ve ihsanda bulunmustur. Bu noktadan hareketledir ki hadiste: "Mantar (el-kem'e), Allah Tel'nin Israilogullari zerine indirmis oldugu "menn"dendir"[404] buyurulmustur. Buna gre "elmenn", nimetler cmlesidir ve onun hakkinda grs beyan edenler, sadece ondan birer rnek zikretmis gibi olurlar. (2) Nakil sirasinda, hepsi de ayni mnya ikacak farkli seyler zikredilmesi. Bu durumda tefsir, aslinda ayni grs zerinde olmakla birlikte farkli lfizlarla nakledilmesi sanki konu hakkinda grs ayriligi varmis intibaini verir. Mesel "es-selv" kelimesi hakkinda, bildircina benzer bir kustur demislerdir. Bunun yani sira syle syle zelligi olan kirmizi bir kus, Hind kkenli sereden byk bir kus oldugu da sylenmistir. Keza "el-menn" hakkinda "agalar zerine yagan birseydir ve yenilir"; "tatli bir reinedir" "kudret helvasidir (terencebn)"; "kalin kivamli zm sirasi gibi birseydir"; "donmus baldir" da denilmistir. Bu gibi seylerin ayni sey zerine hamledilmesi dogru olur ve dolayisiyla konu ile ilgili grs ayriligi bulunmaz. (3) Grslerden biri lfzin lgat ynnden tefsiri, digeri ise mn aisindan tefsiri seklinde olur. Tabi ki i'rb[405]aisindan yapilan izah ile mn aisindan yapilacak olan izah arasinda fark olacaktir. Bununla birlikte her ikisi de sonuta ayni hkme ikacaktir. nk lfzin zerinde lgat aisindan durulmasi, asl vaz'm izahi anlamina gelir. Digeri[406] ise, kullanilis halindeki mnnin izahina ynelik olur. Nitekim:yeti[407] hakkinda "el-mukvn"den maksadin yolcular oldugunu sylemislerdir. Keza "l bir arazi zerine inenler" mnsi da vermislerdir. Ayni sekilde: yetindeki "kri'a"[408] hakkinda da "ansizin kendilerini yakalayan musibet" mnsi yaninda, Raslullah'm (s.a.) seriyyelerinden biri mnsi da verilmistir. rnekleri ogaltmak mmkndr. (4) Mevcut grs ayriliginin ayni nokta zerinde bulunmamasi. Mesel, "Mefhmun ummu var midir, yok mudur?" meselesindeki ihtilflari

byledir.[409] Syle ki: Mefhmun delilligini kabul edenler, [2171 onun mantkun disinda kalan seyler iin mm oldugunda ihtilf etmemektedirler. Ummunu kabul etmeyenler ise, bununla, mantkun bulunmasi sebebiyle ummun sabit olamayacagini kastetmis olmaktadirlar. Bu haliyle konu, zerinde ihtilfin bulunmadigi bir konu olmaktadir. Pek ok mesele bu kabildendir. Aslinda konu hakkinda grs ayriligi yoktur ancak, grsler nakledilirken, sanki mesele ihtilafli imis gibi nakledilir. (5) Ayni imama nisbetle farkli grslerin olmasi gibi fertlerin kendilerine has durumlarin olmasi. Zaman ierisinde muctehid grsn degistirebilir ve daha nce verdigi fetvasindan dnerek farkli bir grse geebilir. Byle bir durumda mesele hakkinda ihtilf bulundugunu sylemek dogru olmaz. nk imamin birinci grsnden dnerek ikinci grse gemesi, birinciyi attigi ve ikinci grsnn onu neshettigi anlamina gelir. Bu konuda bazi son devir hukukularinin karsi grsleri varsa da, dogrusu bizim syledigimiz-dir. Buna, daha nce geen seriatin tek hkm zere oldugu ve aksinin caiz olmadigi Ilkesi de dellet eder. Bu durum bazen, zikredilenden daha genel bir mahiyet arzedebilir. Mesel, ulem bir konuda ikiye ayrilir, sonra bu iki gruptan biri digerinin grsne dner ve bylece ortada ihtilf kalmaz. Nitekim Ibn Abbs'm mt'a nikhi ve rib'l-fadlin[410] hellligine dair eski grsnden dnmesi, keza inzal olmasa dahi sirf snnet mahallinin girmesi sebebiyle gusl gerekecegi konusunda Ensr'in Muhacirlerin grsne dnmeleri[411] byledir. Dolayisiyla bu gibi meselelerin ihtilafli konulardan sayilmasi uygun degildir. (6) Ihtilfin hkmde degil de amelde vuku bulmasi. Kiraat i-mamlarinin kiraat sekillerindeki ihtilflari byledir. Onlar okuduklari kiraatleri, diger sekilleri inkr ederek, sadece kendi kiraatlerinin dogru oldugu iddiasiyla okumamaktadirlar. Aksine digerlerinin de sahihligini kabul etmektedirler. Bu durumda aralarindaki grs ayriligi sadece tercihlerde olmaktadir ve bu gerekte bir ihtilf degildir. nk sihhati zerinde ittifak ettikleri nakillerde ihtilf etmezler.[412] (7) Ayet ya da hadisin tefsirinin ayni mfessirden farkli ihtimaller gznnde bulundurularak yapilmis olmasi ve her ihtimale uygun dsecek sonulara varmasi ve bu arada tercih konusunda bir grs ayriligindan bahsetmemesi, aksine mnlarin genis tutulmasi esasindan hareket etmesi. Bu da, grs ayriligi olarak kabul edilmez. nk gerek anlamda bir ihtilftan bahsedebilmek iin, her grs sahibinin sadece bir ihtimali benimsemis olmasi ve o onu tercih ettigi delil ile desteklemesi ve bylece

diger grslere iltifat etmemesi gerekir. Burada ise byle bir durum yoktur. (8) Grs ayriliginin, ayni mnnin (mesel hakikate mi yoksa mecaza mi hamledilecegi gibi) ne zere indirilecegi hususunda vuku bulmasi. Mesel sonu ayni olmakla birlikte bir kisminin mecaza hamletmeleri, diger bir kisminin ise hakikate hamletmeleri gibi. Nitekim "Allah lden diri ikarir, diriden l ikarir"[413] yeti hakkinda mfessirlerin yaptigi byledir. Onlardan kimisi, yette geen hayat ve lm hakik mnsi zerine almis, kimi de mecaza hamletmistir. Mn bakimindan aralarinda ise bir fark bulunmamaktadir. Benzeri bir rnek de sudur: Ibn Cinn, Isa b. mer'den -bir baskasindan da nakledilmistir- syle nakleder: Z'r-Rmme'yi su siiri okurken isittim: Bunun zerine ona: "Bu siiri daha nce bana seklinde okumustun?!" dedim. aynidir, diye cevap verdi.[414] Ayni duruma yeti hakkinda da vriddir. Zira onun hakkinda "gndz gibi bembeyaz, hibir sey yok" mnsi verildigi gibi "gece gibi simsiyah, hibirsey yok" mnsi da verilmistir. Her ne kadar birbiri ile asla bir araya gelmesi mmkn olmayan iki zid sey ile tesbih edilmis olsa da ifade edilmek istenen maksat ayni seydir. (9) Grs ayriliginin tevilde ve zahirin haric bir delilin geregine hamledilmesi sirasinda meydana gelmesi. Burada tevile girisen herkesin maksadi, lfzin, zahirinden alinarak tevili gerekli kilan delil ile uyusacagi bir yne hamle dilmesi dir ve bu konuda yapilan btn teviller birbirine esittir. Dolayisiyla murad olunan mn hakkinda bir grs ayriligi bulunmamaktadir.[415] Bu tr teviller daha ok, zahir tesbihi animsatan lfizlarda olur. Digerlerinde de oka bulunur. Mesel, meclis muhayyerligi getiren hadiste[416]Imam Mlik'in grsne[417] msteniden yapilan teviller byledir. (10) Maksat ayni oldugu halde onu ifade etmek iin kullanilan ifadelerde meydana gelen grs ayriligi. Mesel haber hakkinda ihtilf etmislerdir: Acaba haber sadece dogru ve yalan diye iki kisma mi ayrilir? Yoksa, ne dogru ne de yalan olan bir nc kisim daha mi vardir? Bu tamamen ifadede sz konusu olan bir ihtilf olup, mn zerinde ittifak bulunmaktadir. Farz ve vcib kavramlari hakkinda da durum aynidir. Hanefler ile digerleri arasindaki fark, bu kavramlardan ne kastedildigi esasi zerine kuruludur. Kadi Abdulvahhb "Vitir vacip midir?" meselesi hakkinda syle der: "Eger Hanefler bu szleriyle "Terki haramdir ve o kisi bu yzden cerhedilir ve adalet vasfini yitirir" demeyi kastediyorlarsa, o zaman bizimle onlar arasindaki grs ayriligi, delillerin kapsamasi imkni bulunan bir

mnda olmaktadir. Eger bunu demek istemiyorlar ve 'Terki haram degildir ve terkeden kisi bu yzden cerhedi-lerek adalet vasfini yitirmez" demeyi[418] kastediyorlarsa, o zaman onun vacip diye isimlendirilmesi, sadece szde kalan bir ihtilf olur [220i ve ona karsi delil getirme abasina girmek dogru olmaz. Onun bu dedikleri vakia dogrudur. nk istilahlarin seimi konusunda ill da su olacak diye bir kayit yoktur. L mshhate fi'listilht. Bu durumda mevcut sur ihtilf zerine zaten bir hkm de terettp etmeyecektir. Dolayisiyla bu gibi ihtilflari gerek mnda grs ayriligi kabul etmek dogru olmaz. Buraya kadar saydiklarimiz, mevcut grs ayriliklarinin dikkate alinmamasi gerektigi on yer olmaktadir. Mctehidin bunlari hep aklinda tutmasi gerekir ki, digerlerini bunlara kiyas edebilsin, herhangi bir gevseklik gsterip de, icma muhalefet[419]gibi bir duruma dsmesin. Fasil: Syle denilebilir: Ilk bakista grs ayriligi gibi gzken seyler, isin aslina bakildigi zaman uzlasmaya ikan seylerdir.[420]Syle ki: Daha nce de ortaya kondugu zere seriat sonu itibariyla tek bir grse varir. Ser' meselelerde mevcut bulunan ihtilflar, onlarin hkmnn aik ve net bulunan iki ucun arasinda yer alir olmasindan ve mctehidlerin farkli yaklasimlarindan, bazi delillerin kendilerine gizli kalmasindan ve onlara vakif olamamalarindan kaynaklanmaktadir. Bu ikincisi hakkinda gerek anlamda bir grs ayriligindan bahsetmek mmkn degildir. Zira sayet mctehid, kendisine gizli kalan delillere vakif olacak olsaydi, kendi grsnden vazgeecekti[421] Bu yzdendir ki, kadilarca delillere muhalif olarak verilen hkmler geerli sayilmamaktadir. Birinciye gelince, iki u arasinda hkmn gidip gelmesi demek[422], her bir mctehidin Sri' Tel'nm ikisi arasindaki mb-hem olan kasdini arastirmasi ve O'nun kasdina gtrecek delili bulmasi ve ona tbi olmasi demektir. Mctehidler bu iki kasidda[423] tam bir mutabakat ierisindedirler ve onlardan her biri sayet kendi ulastigi grsnn aksi ortaya ikacak olsa, derhal ona dnecek ve daha nce muhalifi olan o mcteliid ile uyum iine girecek haldedir. Dolayisiyla bu kisim da mn bakimindan ikinci kisma rari bir hal almaktadir.[424] Su halde gerekte ihtilf, Sri' Tel'nin tek olan maksadina ulastiran yolda olmaktadir. Su kadar var ki, mctehidin kendi itihadi sonunda ulastigi grsten, bir beyan olmaksizin dnmesi ittifak ile mmkn degildir. Bu hem her mctehidin itihadinda isabetli oldugu (imisavvibe) grsne, hem de sadece biri hari diger mctehidlerin hatali olacagi grsne gre byledir. Zira bir mctehidin, bir baskasinin grs ile -isterse o da isabetli grlsn- onun hatali oldugunu kabul etmesi halinde oldugu gibi amel etmesi caiz degildir. Her mctehidin

itihadinda isabetli oldugu (musavvibe) grsne gre, isabet izafdir.[425] Dolayisiyla iki grs bu aidan bakildigi zaman tek bir grse[426] ikmaktadir. Durum byle olunca da onlar aslinda muhalif degil mttefik olmaktadirlar. Iste bu noktadan hareketledir ki, itihadi meselelerde farkli grslere sahip olan mctehidler arasinda karsilikli dostluk, sefkat, saygi ve sevgi olagelmis, bunlar birbirine dsman gzyle bakan gruplar, ayri ayn firkalar haline dnsmemislerdir. nk hepsi de, Sri' Tel'nin kasdina ulasma konusunda birlesmektedirler. Su halde yollarin ayri olmasi etkin degildir. Bu aynen farkli ibadetlerle Allah'a kullakta bulunan kimselerin arasinda ihtilf olmayisi gibidir. Mesel, biri namaz ile, digeri oru ile, bir ncs sadaka ile, bir baskasi daha farkli bir ibadetle Allah'a yaklasmaya alisir. Bu halleriyle onlarin hepsi de -her ne kadar ynelis sekilleri farkli farkli da olsa- Ma'bd olan Allah'a ynelme esasi zerinde birlesmektedirler.Mctehidlerin durumu da ayni sekildedir. Madem ki onlarin maksadi, Sri' Tel'nin kasdini yakalamaktir, o halde szleri bir, grsleri ayni demektir. Bunun iindir ki hem onlar hem de kendilerini taklit eden kimseler iin -daha nce de getigi gibi- ihtilafli grslerle amel etmek sahih degildir. Zira ihtilafli grslerfe amel etmek ve onlarla kulluk icrasinda bulunmak, sonu itibariyla Sri' Tel'nin maksadina ulasmak degil, he-va ve heveslere tbi olmak anlamina gelmektedir. Grslerin bizatihi kendileri maksd degillerdir, aksine onlar zerinde birlesi-len maksadin elde edilmesi ve grenilmesi iin nem tasirlar. Su halde kulluk icrasinin (taabbud) zerinde birlesilmis bir sekil olmasi gerekmektedir, aksi takdirde sahih olmaz. Allah'u a'lem! Fasil: Bylece lfizda kalmayan gerek anlamda bulunan grs ayriliklarinin (hilaf) saptirici hev ve heveslerden kaynaklandigi, icmali ve tafsili olarak delillere tbi olmak suretiyle Sri' Tel'mn kasdina ulasma abasindan kaynaklanmadigi ortaya ikmaktadir. Su halde gerek anlamda grs ayriligi, hev ve heves sahipleri tarafindan ileri srlen ihtilflardir. Isin iine hev ve heves girdi mi, bu, galebe almak, shret olmak gibi arzularla -konunun ihtilafli oldugu da ileri srlerek- nasslarin mtesbih olanlarina uyulmasina sebep olur ve bu da ayrilik, kopma, dsmanlik, kin ve husmet gibi sonulara gtrr. nk hev ve hevesler farkli oldugundan, onlarin geregi dogrultusunda hareket edildiginde anlasmanin saglanmasina imkn yoktur. Oysa ki seriat, hev ve heveslere tbi olmanin kesin olarak nnn alinmasi iin gelmistir. Hal byle iken eger nefsn arzular, delilin bir kisim nclleri halini aliyorsa, elbette ki o delil, sadece ve sadece hev ve heveslere tbi olma sonucundan baskasini dogurmayacaktir. Bu ise seriata muhalefettir; seriata muhalefetin de dinde bir yeri yoktur. Hev ve heveslere uyma, eger seriata uyma zanni ile

yapiliyorsa, bu bir sapikliktir. O yzden de bid'atler sapiklik olarak nitelenmis ve "her bid'at dallettir" buyurulmustur. nk bid'at sahibi, kendisinin isabetli oldugu kuruntusuna kapilmasi hasebiyle hatalidir. Hev ve heveslerin amellere karismasi her zaman iin aik degildir.[427] Sonu olarak diyoruz ki, hev ve heveslerine uyan kimselerin grsleri, seriatta dikkate alinmasi istenen grs ayrihklarinden sayilamaz. Dolayisiyla ser' mesilde bu cihetten herhangi bir grs ayriliginin bulundugundan bahsetmek dogru olmaz. Itiraz: Bu sonu kabul edilemez. nk limler onlarin grslerini ser'i hilaf meyaninda dikkate almislar, usl ilimlerinde onlarin szlerini nakletmisler, zerlerine esitli ayrintilar getirmisler, icmin olusmasi konusunda onlari da dikkate almislardir. Btn bunlar, onlarin grslerinin dikkate alinmasi demektir. Cevap: Bu itiraza iki aidan cevap vermek mmkndr: (1) Bir kere biz, limlerin onlarin grslerine deger verdikleri ve dikkate aldiklari iddiasini kabul etmiyoruz. Aksine onlar, bu tr grslere, -aynen yahudi, hiristiyan ve diger milletlerin grslerini zikredip, onlarin yanlis olduklarini beyan etmeleri gibi- sirf onlari reddetmek ve sakatliklarini gstermek iin yer vermislerdir. Bu durum usl ilimlerinde aiktir. Onlar zerine getirilen ayrintilar da, nihayet onlarin zerine kurulmustur. (2) Haydi diyelim ki limler onlarin grslerine deger vermislerdir. O zaman bu, onlarin grslerine ulasirken mutlak anlamda nefsn arzularina uymus olmamalari aisindan olacaktir. Mutlak anlamda hev ve heveslere uyan kimse, serati temelden kabul etmeyen kimselerdir. Ama bir kimse serati tasdik eder, sonra onda ilerler ve hakkinda, 'sadece delilin geregine uyar, delil kendisini nereye ekerse oraya gider' zanninin beslenecegi bir dereceye ulasirsa, byle bir kimse hakkinda mutlak anlamda hev ve heves pesindedir denemez. Aksine o kisinin seriata tbi oldugundan, su kadar var ki, mtesbihlere uymasi sebebiyle isin iine nefsn arzularini da karistirmis oldugundan sz edilir. Bu haliyle o, bir taraftan nefsn arzularini isin iine kattigindan hev ve heveslerine tbi zmre ile ortak yne sahiptir, diger taraftan da hak ve hakikat ehli ile mstereklikleri vardir; zira bir anlamda delile tbi olmakta ve onun gereginden baskasini kabul etmemektedir. Kaldi ki, bunlarin ayni seye ulasma gibi hak ve hakikat ehli ile nih olarak maksat birlikleri de bulunmaktadir. Bu da seriata uymadir. Mesel en siddetli grs ayriliklarinin bulundugu konu Allah'in sifatlari konusudur ve kimisi bunlari inkr eder, kimisi de isbat.

Buna ragmen biz her iki gruba da baktigimiz zaman, onlardan her birinin Allah Tel'nin her trl noksanliklardan tenzih edilmesi, kusurlardan beri kilinmasi ve sonradan yaratilmislara benzetilmemesi gibi delillerin geregi olan bir esas etrafinda dnp dolastiklarini grrz. Onlarin yolda ihtilf etmeleri, her iki taraf hakkinda da asil olan bu kasdi ihlal etmeyebilir. Uslle ilgili diger meselelerde de durumun byle oldugu grlr. Burada sunu da eklemek gerekir: Bu meselelerden bazilari vardir ki, vrudunda problem bulunmakta ve esasen onlara dalinmasi riskli olmaktadir. Bu yzden de seriatta, onlarin bid'atleri sebebiyle Islm'dan ikmis olduklarina dair bir aiklik bulunmamaktadir. Sonra, onlar mslmanlarm ogunlugu ierisinde yer almislar, kendilerince zahirde mctehidlerin takindigi tavri takinmislardir. Sri' Tel ise, genelde onlarin aika belirlenmesi yoluna gitmemistir. Bu durumda onlar ancak ictihd yoluyla belirlenmis olacaklardir. Itihada temel alinacak seyler ise farklilik arzeder Bu durumda onlarin grslerini de nakletmekten, yazilan eserlere almak suretiyle onlari dikkate almak ve zerinde durmaktan, uygunlukta ve ayrilikta onlara da itibar etmekten baska yol yoktur. Bylece grsler hakkinda srekli bir degerlendirme imkni elde edilmis olur. Aksi takdirde onlara nisbet edilen hersey -hak da olsa- reddedilir ve hak olani btil olanindan ayirdedilmez. Bu konu ile ilgili Ki-tbu'l-Icm'da aiklama bulunmaktadir.[428] Iste bu gerekelerin bulunmasi sebebiyle, onlarin karsi grsleri de hilaf meyamnda nakledilmistir. Isin aslina gelince, onlarin hak ve hakikat ehli ile birlestikleri yerde uyusma meydana gelmekte, ihtilf ettikleri ynden ise ayrilik dogmaktadir. Bu durumda, uyusma noktasinda isin esasinda da yle oldugu, sahih bulundugu ve birlik saglandigi iin bir grs ayriligi bulunmamaktadir. Ihtilf ynnden ele alindiginda ise, onlar bu konuda kesin olarak hatali bulunmaktadirlar. Bu haliyle grsleri, "zelle"ler mesabesinde bulunmakta ve hilafta dikkate alinmasi gereken farkli grs kabilinden sayilmamaktadir. Su halde nereden bakilirsa bakilsin ittifak mevcut bulunmaktadir. Bu meseleden ikan sonu sudur: Islm'in hkm, her bir ser' meselede tektir; farkli imis gibi gzkse bile isin asli yle degildir ve farkli grsler sonuta hep teke rcidir. Eger sz uzatma endisesi olmasaydi, konu ilgili deliller ve doyurucu rnekler verilmek suretiyle yeterince aiklanabilirdi. Ancak bu arzettiklerimizin konu ile ilgili yeterli oldugu kanaatindeyiz. Bu yzden de sz uzatmak istemiyoruz. Dogruya muvaffak kilan Allah'tir. [429]
ON NC MESELE:

Daha nce ictihd iin mctehidin sahip olmasi gereken ilimlerden sz edilmis ve onlari elde ettigi zaman herhangi bir kayit aranmaksizin

kendisinin ictihd etme yetkisi bulundugu aiklanmisti. Geriye ne kadar bir ilme sahip olursa kendisine ictihd etme yetki ve grevinin tevecch edecegi konusunda durmak kalmisti. Syle ki: Ilim talibi, tahsiline devam ettike asama/mertebe ile karsilasir: (1) Ezberledigi konular hakkinda yavas yavas dsnmeye ve onlarin sebeplerini arastirmaya baslama asamasi. Bu tahsil ettigi seylerin[430] yavas yavas farkina varmasi sonucunda ortaya ikar; ancak henz mcmeldir ve muhtemelen bazi meseleler hakkinda kll olarak degil de cz' olarak ortaya ikar ve bazen de tam belirgin bir halde bulunmaz. Bu halde iken o, arastirmasini srdrr ve bu sirada hocasi kendisine iinde bulundugu asamaya uygun dsecek sekillerde yardimci olur; yolu boyunca maruz kaldigi evhamlarini giderir, problemlerini zer, yolu zerinde yrmesi esnasinda karsilasacagi problemlerini giderecek noktalara isaret eder, ayaklarinin kaymamasi, saskinliga dsmemesi iin nlemler alir ve onu egitmeye devam eder ve bylece saga sola yalpalamadan sirat-i mstakim zere inceleme ve arastirma yapabilmesinin imknlarini hazirlar. Byle bir ilim talibi, bu asamada kaldigi srece ser' kaynaklarla ekisme pozisyonlarina girer; bir kendi asilir, bir kaynaklar asilir, onlara karsi ikar, onlar kendisinin yolunu keser. Btn bunlari yaparken onlarin esaslarini grenmeyi, hikmetlerine ve maksatlarina ulasmayi arzular; fakat henz bunlar aik ve seik olarak kendisi iin belirlenmis bir halde degildir. Byle bir ilim talibinin arastirma ve inceleme yaptigi bir konuda ictihd etmesi dogru olmaz. nk ictihd iin gerekli olan altyapi henz kendisi iin tamamlanmis degildir ve bu haliyle o, ictihd edecegi konu hakkinda, kalbi tam olarak yatacak sekilde aik seik bir beyyine zere bulunmamaktadir. Byle bir kimsenin yapmasi gereken sey, itihada yeltenmemek ve taklit yolunu tutmaktir. (2) Orta asama: Arastirma, inceleme ve degerlendirme sonucunda tahsil ettigi seylerin mnsinin, ser' burhanin kendisini ulastiracagi sekil zere tahkiki mertebesi.[431] Bu asamaya ulasan ilim talibi iin artik yakin (kesin bilgi) hasil olur ve konu ile ilgili hibir sphesi bulunmaz. Hatta bu asamadaki bir kimse hakkinda spheler -eger varsa tabi- elinde bulunan seylerin sihhatini gsteren deliller mesabesinde olur ve o, kendi elde ettigi sey hakkinda sphesi bulunan kimseler hakkinda hayret eder hale gelir. Aynen gz olan bir kimsenin gndzn aydinligini grememesine gsterilecek hayret gibi. Ancak durum bu minval zere devam ederken is, mahfuzatmin[432] hifzindan hkmen yok olmasi gibi -her ne kadar fiilen mevcut ise de- bir noktaya kadar gider. Tabi bunun sonucunda ser'

meseleler hakkinda, aleyhinde ya da lehinde herhangi bir huss nass bulunmus bulunmamis hi aldiris etmeksizin (kllilerden hareketle) kesin bir hkmde bulunmaya kadar gider ve bunda en ufak bir tereddt gstermez.[433] Ilim talibinin bu mertebeye[434] ulasmasi halinde, acaba kendisi iin ser' hkmler konusunda ictihd etmesi dogru, olur mu? Yoksa olmaz mi? Iste bu nokta, zerinde durulmasi gereken, karisikliklara ve grs ayriliklarina sebep olan bir konudur. Cevaz taraftarlari syle diyebilirler: a) Madem ki ser' maksatlar bu mertebeye ulasan ilim talibi iin gn isigindan daha aik bir hal almistir, ser' nasslarin mnlari aiklik kazanmis ve tam bir uyum halinde ve birbirini, destekler bir hal almistir, tahsil edecegi baska bir i ilim kalmamistir[435]. Bu mertebedeki bir kimsenin elde ettigi sey, seriatin kll esaslari, din edinmenin diregi, teklifin menbaidir. Bu durumda o kimse nass ile belirlenmis tafsilata ya da onlarin czyytina ha bakmis, ha bakmamis ne farkedeektir. Zira bu konuda yapilacak degerlendirme, kendisine bir katkida bulunmayacaktir. Eger yle olacak olsaydi, o zaman bu mertebeye zaten ulasmis olamazdi. Halbuki biz onun bu mertebeye ulasmis oldugunu kabulleniyoruz. Bu bir eliski olur. b) Hakkinda nass bulunan cziyyt zerinde durmaktan maksat, ser' kll esaslara ulasmak[436] ve bylece verecegi fetvalari elde edilecek olan kll esaslar zerine oturtmak, ictihd yoluyla varacagi hkmleri onlara vurmaktir. Eger bu ama zaten mevcut ise, o takdirde cziyyta gitmek zaten var olan birseyin yeniden elde edilmesi (tahslu'l-hsil) anlamina gelir ki bu da muhaldir. c) Ser' maksada ait olan kll, elbette ki cziyyt ve hussiy-yta derinlemesine vukufiyet sonucunda kendisi iin mun-zabit hale gelmis, onlarin mnlarina muttali olma yoluyla da ulastigi bu dereceye ulasabilmistir. Her ne kadar ona gre kll mnnin onlari kusatmasi sebebiyle hkim konumda degilse de, aslinda hkim durumdadir.[437] nk kli olan mn onlardan elde edilmis ve bu yolla munzabit bir hal almistir. Bu yzdendir ki bu mertebeye ulasmis bir kimse, herhangi bir konu hakkinda kesin bir hkmde bulundugu zaman mutlaka kendisini destekleyen cz' deliller bulunur[438] ve o hkm teyid ve tasdik eder. Eger byle olmasaydi, ne desteklerdi, ne de yardim ederdi. Hal byle olunca bu mertebe sahibi olan kimsenin istinbt ve itihada gerekten kadir bir konumda oldugu ortaya ikar. Ulasilmak istenilen sonu da budur. Bu mertebede olan kimseye ictihd etme yetkisi tanimayanlar ise tezlerini

su sekilde dellendirebilirler: a) Bu mertebe sahibi kimse, bu mertebenin hakikatleri ile yzyze geldiginde, amalarinin birbirini destekledigini grdgnde, kendince kat' bulunan seyler kesin delil ile ittisal peyda edince, seriat onun hakkinda, hibir kimsenin ayaginin kaymayacagi, hibir huss meselenin saz halde itibardan dsmeyecegi yeknesak bir durum ve dzenli bir yol halini alir. (Ancak bu durumda o cz' zerinde durmayi terkedemez). Terketmesi halinde mutlaka her ikisinin de itibara alinmasi zorunlu olan ulardan biri terkedilmis olur.[439]Zira Deliller blmnde de aiklandigi zere cz' nasslarin ihmal edilerek sadece kll esaslarin dikkate alinmasi da, bunun aksi de hatalidir. Durum byle olunca, hali byle olan bir kimse, eksiklerini tamamlayincaya kadar ictihd derecesine ulasmis olamayacak, kendisinde bu yetkiyi gremeyecektir. b) Hussiyytin da kendilerine zg bazi zellikleri vardir ki, bunlar digerlerinde bulunmaz ya da baskalari hakkinda uygun dsmez. Mesel nikhi ele alalim; onun her ynden bedelli diger akitlerle es tutulmasi ve onlarda geerli hkmlerin bunda da uygulanmaya alisilmasi caiz olmaz. Keza her ynden hibe ve teberru gibi muamelelere de ben-zetilemez. Klenin mali, agacin meyvesi, karz, ary, diyetin kile zerine yklenmesi, kirz (mudrabe), mskt btn bunlarin kendi mahiyetlerine uygun -bir baskasina ise uygun dsmeyecek- zellikleri ve dolayisiyla farkli hkmleri vardir.[440]Ibdetlerde, gnlk islerde ve diger hkmlerde yer alan ruhsatlar[441] hakkinda da durum aynidir. Hal byle olunca -ki biz btn bunlarin nih olarak zarur, hc esaslarin ya da bunlarin tamamlayici unsurlarinin gereklestirilmesi kll esasina iktiklarini biliyoruz- onlarin her yerde ve tek bir kalip zere konulmalari mmkn olmayacaktir. Aksine her konu kendi hususiyetleri ile birlikte ele alinacak, onun cz' zellikleri de degerlendirilecek ve bylece bir sonuca varilmaya alisilacaktir. Simdi bir kimse kll maksadi bilir, fakat konu ile ilgili huss zellikleri bilmezse, bildigi o kll esasi o zel konu hakkinda nasil icra edebilir ve Sri' Tel'nin maksadinin o oldugunu nasil ileri srebilir? Bu tutum Sri' Tel'nin maksadini muhafaza esasi ile bir arada yrmez. c) Bu mertebe, eger huss zellikler dikkate alinmayacak olursa, onlarin mahallerinin de -ki bunlar mkelleflerin fiilleri oluyor- dikkate alinmamasi gibi bir sonucu lzim kilar. Hatta nasil ki kll esaslari her bir cz' hakkinda mutlak surrette icra ediyorsa, kendi hususiyetlerine bakmaksizin onlari her bir mkellef zerine de ayni sekilde icra etmek gibi bir sonuca ulasir. Bu ise Sri' Tel'nin maksatlarindan anlasilacagi zere sahih degildir. Mkelleflerin huss hallerinin dikkate alinmasi da ancak huss delillerin dikkate alinmasi halinde sahih olur. Bu mertebe sahibi, mctehidin derecesinin

gerektirdigi yere kadar inebilecek bir derinlige sahip degildir[442] su halde byle birinin itihada kalkismasi dogru olmaz. Grldg gibi her iki tarafin da yaklasimlarinda hakli olduklari yerler vardir ve dolayisiyla konu gerek mnda degerlendirme karsisinda hl problemligini korumaktadir.[443] Konu ile ilgili rneklerden biri sudur: Bazilari kiyasi toptan reddetmekte ve herhangi bir kayit aramaksizin nasslari esas almaktadir. Diger bir grup ise herhangi bir kayit getirmeksizin kiyasla amel etmekte ve ona muhalif dsen haberlere aldiris etmemektedir. Bu iki gruptan her biri de fikr bir asiriliga girmis, mutlak ve genel bir surette aslinda ser' olan ve fakat dengeyi saglayan iki utan sadece biri tarafina meyletmis[444], seriatin tamami hakkinda bidziyelik arzedecek ve bu yaklasimla birlikte onda ne bir noksanlik ne de kusur olmayacagi, aksine, "Bugn size dininizi tamarnladim.[445] yetinin geregi dogrultusunda bir yaklasima sahip olduklari inanci ierisinde hareket etmislerdir. Re'y taraftarlari syle demektedirler: Seriat sonuta, tamamiyla kullarin maslahatlarinin gereklestirilmesi, onlara dokunacak zararlarin uzaklastirilmasi esasina ikar. Ser' deliller hem genel olarak, hem de zel olarak hep bu mnya dellet eder. Istikra da aym sonuca ulastirir. Bu genel ilkeye muhalif olarak gelen her bir cz' (ferd) ser'an muteber olamaz. Zira istikra neyin muteber olduguna, neyin de muteber olmadigina taniklik etmektedir. Ancak bu kll ve genel bir sekilde olmaktadir. Bu durumda bu genel ilkeye muhalif bulunan cznin reddi, kll ve genel olan ilkenin geregi ile de amel edilmesi gerekecektir. nk onun delili kat'dir, hussnin delili ise zanndir; dolayisiyla aralarinda tearuzdan bahisle her ikisinin de birlikte ele alinip degerlendirilmesi gibi bir duruma girilmez, zann atilir. Zahir mezhebi taraftarlari ise syle derler: Serat sadece kullarin denenmesi ve hangisinin amel bakimindan daha gzel oldugunun ortaya ikarilmasi iin gelmistir. Onlarin maslahatlari, Sri' Tel'nin emir ve yasak ettigi seyler dogrultusunda cereyan eder; yoksa kullarin kendi bakislari[446] dogrultusunda degil. Biz nasslarin geregine tbi olmak suretiyle isabet ettigimizden kesin olarak emin bulunmaktayiz. Kaldi ki Sri' Tel, bizden bu yolla kulluk yapmamizi istemektedir. Mnlarin dikkate alinmasi ve onlara tbi olunmasi, re'ydir. Nasslara muhalif dsen her ne olursa olsun muteber degildir. nk o, seriatin genel esaslarina muhalif dsen huss bir durum olmaktadir. Zann olan hss ise, kat' olan amma karsi koyamaz; dolayisiyla aralarinda tearuzdan bahsedilemez. Bu durumda re'y taraftarlari, mnlari[447] lfizlardan soyutlamislar, seriatta onlara itibar etmisler ve lfizlarin zelliklerini g-zardi etmislerdir.

Zahirler ise lfizlarin gereklerini esas almislar ve seriata hep lfizlar arasindan bakmislar, kiys mnlarin hususiyetlerini dikkate almayarak onlari bir tarafa atmislardir. Bu iki gruptan her biri, asla digerinin yaklasimina iltifat etmemis, onun seriati anlama ve degerlendirme yoluna bakmamistir. nk her iki grup da seriati anlama konusunda dayandigi bir kll esasa sahiptir ve onun zerinden yrmekte, hussiyta inmemektedir. ed-Delil'de Abdussamed b. Abdulvris'den Sabit tarafindan - tahrc edilen su haberi bu kabilden bir rnek saymak mmkndr: O syle anlatir: Dedemin kitabinda syle yazili buldum: Mekke'ye geldim ve orada Eb Hanfe, Ibn Eb Leyl ve Ibn Sbrme ile karsilastim. Eb Hanfe'ye geldim ve ona: "Bir satista bulunan ve beraberinde de bir sart ileri sren kisinin durumu hakkinda ne dersin?" diye sordum. O: "Satis da, sart da btildir" dedi. Ibn Eb Leyl'ya geldim ve ayni soruyu ona sordum. O da: "Satis caiz, sart btildir" dedi. Ibn Sbrme'ye geldim o da: "Satis da, sart da caizdir" dedi. Ben: "Sbhnallah! Kfe fukahsmdan kisi, ayni mesele hakkinda bize farkli farkli seyler sylyorlar" dedim. Sonra Eb Hanfe'ye gittim ve ona diger ikisinin konu ile ilgili dediklerini anlattim. O: "Onlarin ne dediklerini bilmiyorum, fakat bana Amr b. Suayb- babasidedesi vasitasi ile ulastigina gre Raslullah (s.a.) satis ve sarti bir arada yasaklamistir" dedi. Bunun zerine Ibn Eb Leyl'ya geldim ve ona digerlerinin sylediklerini anlattim. O: "Onlarin ne dediklerini bilmiyorum, fakat Hism b. Urve- babasi-Hz. ise vasitasiyla bana ulastigina gre Raslullah (s.a.) (Hz. ise'ye) syle buyurmustur: 'Berre'yi satin al, vel hakkini onlara sart kos. (Bu nemli degil) nk vel hakki, zd edene aittir.[448] Bylece Raslullah (s.a.) satisi geerli kabul etmis, sarti ise iptal etmistir" dedi. Daha sonra Ibn Sbrme'ye geldim ve ona brlerinin dediklerini haber verdim. O: "Onlarin ne dediklerini bilmiyorum, fakat Mesd b. Hakm- Muhrib b. Disr kanaliyla Cbir b. Abdillah'in syle dedigi bize ulasmistir: "Raslullah (s.a.) (bir sefer esnasinda) benden bir deve satin aldi, ben ona (Medine'ye kadar) binmemi sart kostum. O hem satisi hem de sarti onayladi"[449] Bu rnekte imamlardan her biri, muhtemelen verdigi fetvada esas aldigi hadisten ikarmis oldugu kll esasa dayanmis, onun disinda kalan cziyyti ise muariz olacak evsafta grmemis ve bu yzden de onlari dikkate almamistir.[450] Allah'u a'lem! 3) Son mertebe: Kllyyt ile czyyt arasinda dengeyi kurabilme asamasi: Bu mertebeye ulasan ilim adami her iki tarafin da daldigi yere dalar, ser' mnlari elde eder ve onlari fer cz* olaylara indirgeyebilir; iki utan birindeki derinlesmesi, diger taraftaki derinlesmesine mani olmaz,

hem klliyyti, hem de cziyyti bilir. Tek bir umm zere yryp gitmez, aksine onlari birbirine vurur[451] sonra elde ettigi seyleri, uygun dsecek sekilde mkelleflerin fiilleri zerine indirger[452] Aslinda o, ykseldigi mertebeye ra-ci olmaktadir; ancak bu her bir czde hem umm hem de huss olarak gzetilen ser' maksada dair olan ilimle birlikte olmaktadir. Bu mertebedeki bir kimsenin ictihd etmesinin sahih olacaginda ihtilf yoktur. Ulasmis oldugu seviye sayesinde o, problemlerin zmne kabiliyeti bulunan, hkim konumda olan, yenik dsmeyen bir mertebededir. Daha nceki asamalarda ise, ilim talibi hkim konumda degildir; o yzdendir ki o mertebelerde kisinin elde ettigi kll mnlar, onu hususiyet arzeden konulara iltifat etmekten alikoyabilmektedir. Sahibi hkim degil, mahkm konumunda olan her mertebe, o asamadaki kimselerin henz ilimde rsh mertebesine ulasmadigini gsterir. Eger iinde bulunulan asama, sahibi tarafindan hkimiyeti altina alinmis, orada tam bir vukufiyetle tasarruf yetkisi ihraz edilmisse, iste o kimse ilimde rsh sahibi olmus demektir ve ictihd yetkisini hak eden, istinbta ehil olan kimse de iste odur. ogu zaman orta mertebede yer alanlar ile bu mertebede bulunan ve itihada gerekten ehil olan kimseler birbirine karistirilir ve bunun sonucunda da itihada ehil olup olunmama konusunda ekismeler meydana gelir. Allah'u a'lem! Bu mertebeye ulasmis kimselere "Rabbani" , "Hakm", "Ilimde rsh sahibi", "lim", "Fakh" ve "kiP gibi tabirler kullanilir. nk bunlar ilmin byk meselelerinden nce kklerini grenerek ise baslamislar ve rabbn bir egitimle bu mertebeye ulasmislar, herkese/herseye lyik oldugu hkm vermisler, ilmi tam anlamiyla elde etmisler ve artik ilim kendileri iin cibill bir vasif (meleke) halini almistir, Allah Tel'nin muradini hakkiyla anlamislardir. Bu mertebede bulunan mctehidlerin iki belirgin zellikleri vardir: (1) Bunlar, soruyu ynelten kimsenin huss halini de dikkate alirlar ve eger mesele hakkinda huss bir hkm varsa bunlari degerlendirirler ve onlarin hallerine uygun dsecek cevaplar verirler. Ikinci rtbede bulunan kimseler ise byle degillerdir; nk onlar huss durumlari dikkate almaksizin genel hkmleri bildirirler ve ona gre cevaplar verirler. (2) Sorulara cevap vermeden nce, isin nereye varacagini, verecekleri cevaplarin ne gibi sonular doguracagini da hesaba katarlar, ikinci derecede bulunanlar ise bunu yapmazlar ve verdikleri cevabin ne gibi sonular verecegi noktasina aldiris etmezler. Eger bir emir ya da yasak karsisinda

bulunur ve o konuda da kll bir esas varsa onun dogrultusunda hemen hkm verirler. Bu konu ile ilgili olarak pek ok rnek bulunmaktadir. Onlardan bir kismi istihsn bahsinde ve fiillerin sonularinin da dikkatte alinmasi gerektigi meselesinde gemisti. Imam Mlik'in mezhebinde bu konuda ok sey bulunmaktadir.[453] [454]
ON DRDNC MESELE:

Daha nce sadece ulemya has olan ictihd ile, btn mkellefler iin sz konusu olan ictihddan bahsedilmisti. Ancak burada her iki tr de aiklayici bazi izahlar getirmek ve yaklasim biimlerini belirlemek gerekmektedir. Syle ki: Mekke dnemi tesri lalinan hkmler -ki bunlar ilk olma zelligine sahiptirler- genellikle mutlak olup, herhangi bir kayit tasimamaktadirlar. Bunlar, akliselim sahiplerince yapilagel-mekte olan detlerin geregi dogrultusunda cari olan, stn ahlk ilkelerinin gerekli kildigi kabilden bulunan seyler olmaktadir. Dolayisiyla bunlar -akilla bilinmesi imknsiz bulunan namaz ve benzeri seylerin izah ve belirlenmesi disinda- cri bulunan detlerin' iyilerine yapismak, kt ve irkin olanlarindan da uzak durmak gibi seylerdir. Bunlarin byk ogunlugu, o detlerle ilgili olmak zere mkelleflerin kendi degerlendirmelerine ve sahs ictihdlarma havale edilmistir. Bylece her bir mkellefin, kendince uygun olani ve o kll gzellikler ierisinden g yetirebildigi kadarini alabilmesine ve edinebildigi faziletlerle tek olan Yaraticisina ynelebilmesine imkn hazirlanmis olmaktadir. Namazi farzi ile nfilesiyle Kitap ve snnetin beyan ettigi sekilde kilmak, muhtalara yardimci olmak, fakirlere, yoksullara madd destekte bulunmak iin seriatta belirlenmis bir miktar (oran) aramaksizin infakta bulunmak, sagduyu sahiplerince gzel grnen sila-i rahim iliskilerini srdrmek ve onlarin uzak ya da yakin olduklarina bakmamak, komsu haklarina riayet etmek, btn toplumun, uzak yakin herkesin haklarini gzetmek, insanlar arasinda bir ayirim yapmaksizin herkesin arasim bulmaya alismak, tartismaya girmemek ve en gzel yollarla karsilik vermek... ve daha baska bu saydiklarimiza benzer mutlak bulunan, henz haklarinda bazi kayitlar getirilmeyen hkmler iste bu kabilden olmaktadir. Yasaklanmis bulunan mnkert ve fuhsiyt hakkinda da du: mm ayni idi; onlarin ktlkteki mertebelerine bakilmaksizin hepsinden ayni sekilde kamiyorlardi. Onlar (yani ilk mslmanlar), iyi ve gzel olanlara sarilmaya alistiklari gibi, kt ve igren olan seylerden de uzak durmaya alisiyorlardi.

O dnemlerde mslmanlar btn gayretlerini ortaya koyuyorlar ve emredilen gzel seyleri yapmak, yasaklanilan irkin seylerden de uzak durmak iin var glerini harciyorlardi. Raslul-lah'in Medine'ye hicret etmesinden sonra vefatina kadar da bu byle srd. Vefatindan sonra ve Tabin zamaninda da ayni sekilde devam etti. Ancak zamanla Islm cografyasi genislemis, insanlar akin akin Allah'in dinine girmeye baslamisti. Bunun tabi bir sonucu . olarak muamelt konusunda aralarinda grs ayriliklari dogdu, hakkin beyan edilmesi konusunda kendilerini ilgilendirecek en ince ayrintilarin belirlenmesi gibi istekler belirdi, yahut kendileri iin zel hkmlerin uygulanmasini gerekli kilacak huss haller ortaya ikti, yahut bazilarindan ser' hkmlere muhalefet veya yasaklanmis seylerin irtikabi gibi bazi sapmalar gzlendi. Dolayisiyla bu dnemde, sonradan ortaya ikan bu hallerin gerekli kildigi tahdid-lere, daha nceden mevcut bulunan mukaddimeleri tamamlayici mahiyet arzeden ayrinti hkmlere, vacip ile mendup; haram, ile mekruh arasini ayiracak kayitlamalara ihtiya duyuldu. nk ihtiya duyulan bu seylerin ogu, herkes bir tarafa akliselim sahibi kimseler tarafindan dahi kavranilip ortaya konulamayacak mahiyette czyyttan olan seylerdi. Nitekim ayni durum ibadetlerle, kisiyi Allah'a yaklastiracak olan diger seyler ve onlarin ayrintilari hakkinda da variddi ve aklin bunlari belirleme imkni yoktu. zellikle de Islm'a giren kimseler artik seriati anlama konusunda o ilk (saf Arap) muhataplarin sahip olduklari anlayis gcnden yoksunlardi veya eski cahiliyye deti zere bulunuyorlardi ve mntesip oldugu insanlar onu gzel grmekte ve ona yapismakta idiler, dolayisiyla iinden ona bir meyil besliyordu, halbuki aslinda o, yle de degildi. Ayni sekilde cahiliyye dneminde grdkleri maslahat sebebiyle icra ettikleri fakat en azindan o maslahat kadar ya da daha fazla mefsedetin bulasmis oldugu seylerde de durum aynidir. Btn bunlara ilaveten Allah Tel cihadi farz kilmisti.[455]Mslmanlar ne zaman ki dsmanlarina karsi gl hale geldiler, kendilerinden btn insanlari Hanf Islm milletine davete baslamalari istendi, iyiligi emretmek ve ktlg yasaklamakla emrolunur hale geldiler, iste o zaman Allah Tel bu meyanda ihtiya duyduklari herseyi gayet aik bir sekilde kh Kitap ile, kh snnetle olmak zere beyan etti. Bylece mcmel bulunan Mekk esaslar beyan edildi, ihtimaller aiklik kazandi, mutlak ifadelere kayitlar getirildi, nesh ya da daha baska yollarla umm esaslar tahsis edildi. Btn bunlardan sonra geriye kalan muhkem esaslar artik degismez, bidziye kanun, dayanilacak asil halini aldi ve bu t Allah Tel yeryzne ve zerinde olanlara varis oluncaya (kiyamete) kadar byle devam edecekti. Sonradan getirilen bu aiklamalar, kayitlamalar, tahsise gitmeler...-Allah'tan bir ltuf ve ihsan olaraknceden getirilmis bulunan kll esaslarin tamamlayicisi olmus ve o

muhkem esaslarin zerine bina edilmisti. Su halde ilk esaslar bakidir ve onlar ne degismis, ne de neshe maruz kalmislardir. nk onlar hemen her konuda zarr-kll mahiyetindedir, ya da bunlara tbi durumundadir. Nesh ya da beyn ise, ancak ve ancak cz' bulunan ve tartismaya aik olan konularda cereyan eder; kll esaslarda cereyan etmez.Btn bu arzettiklerimiz, hem Mekke hem de Medine dneminde inmis bulunan hkmleri bir arada ele alip degerlendirme yapan kimseler iin gayet aiktir. Zira Mekke dnemi ahkmi, nefse zulmetmemek, Allah ve kul haklarina nisbetle emir ve yasaklara son derece baglilik gstermek esasi zerine kuruludur. Medine dnemi ahkmi ise, genelde olaylar ve yeni gelismeler zerine indirilmistir. Bunlar tartisma ve anlasmazliklar doguracak konularda, ruhsatlar ve hafifletici hkmler getirme, bazi cezalar koyma gibi klliyytla ilgili olmayip czyyt hakkinda sz konusu olan seylerdir. nk klliyyt Mekke dneminde muhkem bir sekilde konulmus ve yerlesmistir. Medine dneminde bu tr cz' hkmler getirilirken Mekk kll esaslar eski hali zere korunmustur. Bu yzdendir ki Medine dneminde inen srelerde bu kll esaslar yer yer tekit ve teyid edilir. Bylece -Allah'a hamd olsun!seriat hem kll esaslari, hem de cz' hkmleri aisindan kemle ermis, ortasi, her iki ucuyla birlikte tamamlanmis, eksigi gedigi kalmamistir. Yce Allah bu meyanda olmak zere: "Bugn size dininizi ikml ettim, zerinize nimetimi tamamladim ve sizin iin din olarak Islm'i begendim'[456]buyurmustur. Fukaha bu iki kisimdan sadece cziyyttan olan hkmlerin aiklanmasi ve sinirlarinin belirlenmesi ile ilgilenmislerdir. Zira bu hkmler, tartismalara, ekismelere, nefsni hazlara, itibara, nz durumlarin geregi ile amele aik bulunmaktadir. Bu halleriyle fukah ictihdlarinda sanki, Allah Tel'nm haram kildigi ile hell kildigi seylerin kesistigi noktada durmakta ve bylece Allah Tel'nin hell kildigi alandan haram kildigi sahaya geilmesini nlemeye alismaktadirlar. Bylece onlar her olaya nisbetle hkmlerin dayanaklarim insanlara belirtiyorlar ve bu sekilde her insana gre farklilik arzedebilecek ve bu yzden haram ile hell arasindaki ayirici siniri ihll edebilecek davranislara girilmesini nlemeye, insanlari haram koruluguna (yasak blge) dsmekten kurtarmaya alisiyorlar. Birinin ayagi srp oraya dstg zaman, derhal oradan ikis yolunu[457] ona gsteriyorlar ve her bir cz' mesele hakkinda byle yapiyorlar. Onlari kh bel kemerlerinden yakalayip siddetle ekiyorlar, kh yumusaklikla[458]uyariyorlar, ama hep onlari yasak blgeye dsmekten kurtarmaya alisiyorlar. Iste fukahnin itihadindan maksat budur; onlarin ictihd alanlari bu tr czyyttir, btn ugrasilari bu dogrultudadir.

Bunun disinda kalan stn ahlk ilkeleriyle ilgili konulara gelince, gerek iyi olanlarin islenmesi, gerekse kt olanlarin terki kabilinden olsun fukah bunlarin tafsili yoluna gitmemislerdir. nk bunlarin etraflica aiklanmasina ihtiya bulunmamaktadir. Hatta insan ogu kez bu gibi alanlarda tek basina ne yapacagini kestirebilir. O yzden bu gibi konularla ilgili hkmleri, bizzat mkellefin kendi ihtiyar ve itihadina havale etmislerdir. Zira nasil yaparsa yapsin, o sekil Sri' Tel'nin emir ya da yasagina uygun dsms olacaktir. Bu alanlarda da bazen aiklama gerektirecek durumlar olabilir; ancak bu, o seylerin hell ile haram noktasini ayirmakta olan sinira yakinligi sebebiyle olmaktadir. Fukah bu gibi konular hakkinda iste bu aidan sz etmislerdir. Buna gre, bir kimse bu sinirdan ne kadar ok uzakta ise, kll esaslarin gerekleri alaninda da o derece kkl olacaktir.vasiflarina ve fiillerine baktigimiz zaman, bu iki kisim arasindaki farki, iki mertebe arasindaki uzak mesafeyi kolayca kavrayabiliriz. Sahabenin sahip oldugu zellik ve o esaslarin geregi ile amel etmeleri de yledir. Ehl-i tasavvuftan meshur olanlar, iste bu kisim (yani klliy-yt) zerine egilmisler, Raslullah'in ve ashabinin sifatlariyla muttasif olma konusunda kendi derecelerine ulasamayan diger kimselere bu yzden stnlk saglamislardir. Dnyadan nasibini almis digerlerine gelince, bunlar muamele, evlenme-bosanma gibi konularda insanlar arasinda cereyan etmekte olan cziyyt ve olaylara bakmak ihtiyacim duydular ve onlari gleri miktarinca birinci derecede bulunan esaslara vurdular, yine mecbur kaldiklari zaman onlari ikinci derecede olan fer hkmlere uygun olarak icra ettiler ve her konuda muamelelerini bu sekilde yerine getirmeye alistilar. Byle bir abaya da ancak nadir olarak ve tevfike mazhar olan kimseler kadir olabilir. Sahabenin muamelelerindeki durum -siyer melliflerinin ifade ettikleri gibi- iste byle idi. Dnya ile mesguliyetin artmasi ve detaylarla fazla ilgilenilme-si sebebiyle zamanla genel esaslarin gerekleriyle amel etme yok olmaya yz tuttu ve sonunda onlar tamamen unutulmus bir hal aldi. Bunun sonucunda onlarla amel etmek isteyen kimse, ailesinden uzak dsms garip birinin halini aldi ve, "Islm, garb olarak baslamistir, basladigi gibi garb olarak dnecektir. Garblere ne mutlu"[459] hadisinin mnsi altina girmis oldu. zetle diyebiliriz ki, kll esaslara bakma anlaminda olan ictihd konusunda ogunluk halk da, ulem ile kismen mstereklik arzetmektedir. Cziyyt konusunda yapilacak degerlendirmele-re/ictihdlara gelince, bu yetki sadece ulemya has bulunmaktadir. Seriatta yapilan istikralar bunun byle oldugunu gstermektedir. Fasil:

Hicretten nce mslmanlar, kendi ictihd ve ihtiyatlarinin sonucu olarak Mekk tesr'in geregi dogrultusunda hareket ederlerdi ve bu yolda ok byk mesafe katetmisler ve mutlak anlamda "ncler" diye isimlendirilmislerdi. Sonra Medine'ye hicret ettiler ve bu konuda kendilerine Medineii Ensr da katildi. Byle byle, onlar iin imanin su"beleri ve stn ahlk anlayisinin gerekleri tamamlanmis oldu. Onlar din hayati yasarlarken, ayaklari temellere saglamca basmis oluyordu. Dolayisiyla daha sonradan gelen tamamlayici unsurlar kendilerine daha kolay gelmisti. Onlar bu zellikleri ile bir isik halini aldilar ve bu yzden kendileri hakkinda Allah'in kitabinda birok yerde vgler indi, onlara senalarda bulunuldu. Raslullah (s.a.) onlarin degerlerini yceltti ve onlari dinde nderler kildi. Bunun sonucunda onlar, seriatta kendilerine uyulacak, nmne-i imtisal edinilecek stn bir makama ulastilar. Hicretten sonra, daha nceki benimsedikleri hallerini birakmadilar; aksine daha ok alistilar ve Mekk ve Meden tesr'in izmis oldugu sinirlari beraberce koruyabilmek iin daha fazla itina gsterdiler. Medine dneminde gelen ruhsatlar, onlari Mekk olan azimetlerden uzaklastirmadi, Allah Tel'ya itaat yolunda btn gayretlerini ortaya koymak suretiyle aba sarfetmekten, eski halleri zere devam etmekten vazgeirmedi. Halbuki onlar ruhsatlari tercih etmeleri halinde, msamaha ile karsilanabilirlerdi; buna ragmen onlar Mekk azimet hkmlerini esas aldilar. "Allah, rahmetini diledigine tahsis eder"[460] Bu. husus gz nne alindiginda su sonuca varilir: Kim birinci derecede olan esaslari benimser ve ashabin yaptigi gibi onlar zerinden yrrse, ne mutlu o kimseye! Kim de ikinci derecede bulunan esaslari kabullenir ve onlar dogrultusunda hareket ederse ne l, ne gzel! Sofiyye, iste bu birinci derecede olan esaslar zerinden yrms, onlarin yklendikleri seyleri kendileri iin lzumlu grmeyen digerleri ise, ikinci derecede olan esaslar zerinden yrmeyi ilke olarak kabul etmislerdir. Kendisini tamamen Allah'a vermis (el-munkati' illlh) kimselerin durumlari ve maruf gidisatlari sonucunda elde etmis olduklari hususlar, iste bu noktadan anlasilir. nk ilk bakista onlarin, kendilerini diger insanlarin stlenmedikleri ve kendilerine ser'an da gerekli bulunmayan seylerin altina sokmus olduklari intibai dogar ve kisi, onlarin dinde asiriliga katiklari, nefislerine iskence ettikleri, ykml olmadiklari seylerle kendilerini mkellef kildiklari, ehl-i seriatin tuttugu yolun disinda baska bir yol edindikleri... dsncesine kapilabilir. Hs lillh! Onlar bunu yapmiyorlardi. Onlar tuttuklari yollarini, snnete tbi olma esasi zerine kurmuslardi ve onlar ehl-i snnetin ittifaki ile Allah'in sekin kullan oluyorlardi. Islm'in ilk dnemlerindeki mslmanlarm hali anlasilir ve nesih kabul etmeyen Mekke dnemine ait nasslar iyi kavranir ve onlarin davranislari Mekk tesr'e

vurulursa, iste o zaman bu insanlarin slk etmis oldugu ve tbi olmaya karsi da asiri zen gsterdikleri yolun, tefsir mahiyetinde bulunan Medine dnemi tesr'ine ters dsmeyecek bir sekil zere oldugu anlasilacaktir. Mesel, onlardan birine, "Iki yz dirhemden ne kadar zekt vermek gerekir?" diye soru sorulsa ve o: "Bizim mezhebimize gre hepsi Allah iindir; sizin mezhebinize gelince bes dirhem vermek gerekir" seklinde cevap verse, iste bu cevap arzettigimiz bu yaklasimdan kaynaklanmis olmaktadir. nk Mekke dnemi tesriinde Allah'a tat yolunda mutlak olarak infakta bulunma emredilmekte ve bu yolda vacip olan miktar ile, vacip olmayan arasi ayird edilmemektedir. Aksine bu, infakta bulunan kisinin kendi ictihd ve takdirine havale edilmistir. Infakin bir kisminin vacip, bir kisminin da vacip olmadiginda kusku yoktur. Bu gibi durumlarda ihtiyat, farkli olan ihtiyalarin giderilmesi ve gediklerin kapatilmasi iin yapilacak olan infakta mbalaga edilmesidir. yle ki, bunun sonucunda infakta bulunan kimse gnl huzuruna kavusmali ve harcadiginin yeterli olduguna kani olabilmelidir. Bu rnekte kendisine soru ynelten kimse, bizzat kendisini ilgilendiren alanda malin hepsini vermek seklinde verdigi kendi fetvasini esas almis olmakta ve yapacagi kullukta onu kendisine yol edinmekte, kullugun geregini yerine getirmenin, nimete skr eda edebilmenin, nefsn hazlarini -Sri' Tel kendisine bunlari tamsa biledsrmenin, mahza kulluk ayagi zerinde durmanin yolunun ancak byle olacagina inanmaktadir. Bylece -Sri' Tel kendisi iin cevaz verse bile- nefsine hibir pay birakmamakta, gklerin ve yerin hazinelerinin Allah Tel'ya ait oldugu inancina dayanmaktadir. Nitekim Allah Tel bu meyanda syle buyurmaktadir: "Biz senden bir rizik istemiyoruz; seni riziklandiran Biziz[461] "Onlardan bir rizik istemiyorum; onlardan beni doyurmalarini istemiyorum"[462]Rizkinizda, size vadedilen seyler de semdadir"[463] Benzeri daha birok yet vardir. Bu, g yetirebilen kimseler iin bir esit kulluk seklidir. Byle bir yolu kendisi iin iltizam edinen bir kimse hakkinda, onun yoldan ikmis oldugunu, kulluk konusunda tekellfe girdigini sylemek dogru olmaz. Ancak bu meydan herkesin kosusturabilecegi bir alan olmadigindan, Medine dnemi tesriinde kayitlamalar getirilmis ve zekt mkellefiyeti belirlenmek suretiyle mecburi olarak ifasi istenen miktar bildirilmis ve bundan byle kesin olarak vacip ve daha azi verilemez olan miktar bu olmus, diger kismi ise yine eskisi gibi mkellefin kendi tercihine birakilmistir. Bylece mkellef, isterse geri kalan kismi caiz olarak tutar, isterse mendup olarak infakta bulunur. Kimi fazla infakta bulunur, kimi de az; ama hepsi de vgye lyiktirlar. nk onlar Allah Tel'nin izmis oldugu siniri ihll edip, teye asmamislardir. Durum byle olunca rnekteki kendisine soru yneltilen kimse, soru sorana, "Sizin mezhebinize gre mi? Yoka bizim mezhebimize gre mi?" diye soru

yneltmis ve ona gre cevap vermistir. Bir kismi da vardir ki, infak konusunda malinin hepsini tketmek noktasina ulasmaz, bilakis elinde kendisine zektin vacip olabilmesi iin bir miktar birakir. Buna ragmen o, kasit bakimindan elinde hibirsey birakmayan kimseye muvafik bulunur ve bilir ki, inalda zekttan baska da bir hak vardir ve bu hak kesin olarak taayyn etmis degildir, bu hakkin belirlenmesi iin ictihd gerekir.Bu durumda kisi elinde maldan bir para dahi kaldigi srece, onun zerine terettp eden hakki belirlemek iin ictihd eder durur. Tamamen tkeninceye kadar kendisinde bir emanet gibi onu tasir, ya da halkin vekili gibi olur. Bu arada o maldan bizzat kendisinin de faydalanmis olmasi, durumu degistirmez. Bu, sahabenin ogu kez takinmis oldugu tavir olmaktadir. Onlarin ellerinde mal tutmalari, sebepleri ortaya koyan Allah Tel'ya itimatlarina ters dsmyordu. Bu dsnce det zere cereyan etmekte olan seylerde snnetullaha itibar etme mnsina almiyordu. Birinciye gre, ahkmin kullar zerinde cereyani konusunda (dikkate alma babinda) diyytin herhangi bir meziyeti (etki ve nemi) bulunmamaktadir. Kendi nefsi iin bir haz birakan kimsenin durumuna gelince, bunda bir beis bulunmamaktadir ve bu haliyle o, mubahlar konusunda -vacipleri ihll etmemek sartiyla- genislik gstermis olmaktadir. Mekk hasletlerin her birine bu sekilde bakmak gerektigi bylece anlasilmaktadir. Eger byle yapilirsa, sonucun dedigimiz gibi oldugu anlasilacaktir.Dogrusu -Allah'ti a'lem!- sudur: Bu kisim ehlinden olanlar, hkm bakimindan kastettikleri ile muamele grrler ve nazlarini elde ederler. Bu onlar iin caizdir. Ilk iki kisim ise byle degildir. Onlar, tesebbb yolu jile almayan, yahut alsa bile kismet vb, nis-betlerle alan kimselerdir. Itiraz: Su halde fukaha bu esasin geregi dogrultusunda niin fetva vermiyor? Cevap: Bu konudaki bakis aisi hussdir; umm degildir. Su mnda ki, fetva msteftnin zerinde bulundugu hale mebndir. Burada sz edilen hal de, kisinin her trl tasarruflarinda Allah iin isler, Allah iin terkeder olmasidir. Bylece nefsi iin haz talebi dsms olmaktadir. Dolayisiyla onun bu hali zere fetva vermek cevaz halini almistir. nk o lisani hal ile syle demis olmaktadir: "Benim halim bu, binaenaleyh halimin geregi ne ise onu bana ykle!" Bu durumda ona mutlaka halinin geregi dogrultusunda yk yklenmesi gerekecektir. Aynen syle: Mesel biri mftye gelse ve: "Ben sag elimle avret yerime dokunmayacagima dair Allah'a ahdettim" veya "Ben hibir kimseden birsey istemeyecegime; elim, msrik eline degmeyecegine dair azmettim..." dese, tabi ki bu, fazilet sayilabilecek bir is zere Allah'a verilmis bir sz olur. Allah Tel ise bu konuda: "Antlasma

yaptiginiz zamun, Allah'in ahdini yerine getirin..."[464]buyurmakta ve kitabinda, vrdikleri sze riayet eden, onlari yerine getiren kimseleri vmektedir. Herseyden el etek ekip kendilerini Allah'a ibadete veren kimselerin durumu da ayni sekildedir. Dolayisiyla -sert bir engel olmadika- stlendikleri seyi yerine getirmeleri, matlup olan seyler (ahde vefa) zmresinden olur. Hadiste syle buyurulmustur: "Sizden biriniz iin daha hayirli olani, hibir kimseden birsey istememesidir"[465] Ashap o halde idiler ki, birinin kamisi binek zerinde iken elinden dsse, hibir kimseden onu vermesini istemez, (iner kendisi alirdi). Hz. Osman syle demistir: "Onunla Raslullah'a be/at ettigimden beri, sag elimle edeb yerime asla dokunmadim" ls arilarca korunan ve msriklerin eline gemesine imkn verilmeyen sahbnin durumu bu mnda ok aiktir. Zira o, ldrlmeden nce kendisine hibir msrikin dokunamamasi iin Allah'a ahdetmisti. Bunun zerine sehit edildikten sonra cesedini arilar korumus ve hibir msrik cesedine dokunamamisti. Su kadar var ki, bu dogrultuda fetva verme isi ancak sof seyhlerine has bir durumdur. nk bu tr hal sahipleri ile temas halinde olanlar onlardir. Fukahaya gelince, onlar genelde Sri' Te-l'nin kendisine hell kildigi nefsn hazlari talep makaminda bulunan kimselerle hemhal olurlar ve tabi olarak onlarin iinde bulunduklari halin geregi dogrultusunda fetva vermek zorundadirlar. Mubah kilinmis nazlarin sinirlari ise, fikih ilminin konusu olmaktadir. Sayet biz farzetsek ki, birisi sual sormak zere gelse ve hali de geen sekil zere bulunsa, bu durumda fakihe gereken sey, o halin geregi dogrultusunda fetva vermek olacaktir. Hal byle iken, 'Bu, Sri' Tel'nin aiklamasinin aksine birseydir' denemez. nk Sri' Tel, hepsim de aiklamistir. Su kadar var ki, bu iki halden birini -ki bu zerinde durdugumuz kisim oluyor- stn ahlk anlayisi ve gzel huylarin gereginden saymis, bunlari icbr kilmamistir. Zira bunlar esasta tercihe birakilmis bulunan seylerdendir. Genellik arzeden diger kisim ise byle degildir; onlar herkes iin mecburdir. Bu da -fukahanm zerinde sz ettigi diger hususlar gibi- fetvanin onlar dogrultusunda verilmesini gerekli kilmaktadir. Soru: Sz edilen kisim madem ki baglayici degildir, o zaman fetva niin o sey zere baglayici tarzda verilmektedir? Cevap: Onunla, sual sorani kazaen ve mutlaka o sekil zere sorumlu tutmak anlaminda baglayici tarzda fetva verilmemektedir. Burada verilen fetva, halinin geregi olarak, mftinin, kendisini o fetva ile ilzam etmesini ister konumda olmasi hasebiyledir. Ilzamin asli, ser'an ma'mhin bihtir. Onun asli, bakmak ve teberru mahiyetindeki tasarruflarda ahde vefa gstermektir. stn ahlkla ilgili seylerden bazilari vardir ki lzimdir;

mesel talk sirasinda kadina mt'a[466] vermek byledir. "Sizden biriniz, komsusunu, (bitisik nizam ev yaparken) hatilini duvari zerine koymaktan asla engellemesin'[467] hadisinde sz edilen husus da byledir. Raslullahf81;^^^] , ashabina bu yolda muamele eder ve onlari bu sekildeki davranislara sevkederdi. Yiyecekleri azalmasi halinde Es'arlerin yapmis olduklari rnek davranislari[468] "Kimin yaninda fazla mali varsa, onu hayvani olmayana versin...[469]hadisi; "Hayir islemeyecegine dair Allah'a yeminde bulunan da kim?[470] buyurmasi, ashabmdan bazisina, alacakli olan kimseye borcun yarisini dsrmesini isarette bulunmasi bu kabilden rneklerdendir. Yce Allah, Hz. Eb Bekir'in Mistah'a[471] yardimi kesecegine dair yemin etmesi zerine: "Iinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda g edenlere (mallarindan) vermeyeceklerine dair yemin etmesinler; bagislasinlar, feragat gstersinler. Allah'in sizi bagislamasini arzulamaz misiniz?"[472] yetini indirmistir. Hz. mer de bu sekilde davranmis ve Muhammed b. Mesleme'nin arazisinden su geirilmesine hkmetmis ve karsi gelmesi zerine de ona: "Vallahi, karnin zerinden de olsa mutlaka bu su oradan geirilecek" demistir. Bu kabilden daha pek ok rnek vardir. Bundan daha huss mahiyette olani, vera' (takva) sahibi kimselerin, kisilerin sahip olduklari vera' makamina uygun olarak fetva vermeleridir. Buna su bir rnektir: Imam Ahmed b. Hanbel'e bir kadin gelir ve sultanin isigindan istifade ile yn egirmenin hkmn sorar. Imam kendisine: "Sen kimsin?" der. Kadin, kendisinin Bisr b. el-Haf'nin kizkardesi oldugunu syleyince, ona, o isik altinda yn egirmeyi terketmesini syler. Olay mn olarak byledir. Mutarrif, bu mnda Imam Mlik'ten sz ederken syle demistir: "Imam Mlik, (agirligindan dolayi) diger insanlara yani avama vermedigi fetvalar dogrultusunda amel eder ve: 'Byle olmadika, terkettigi zaman gnaha girmeyecegi seyleri isleyerek ihtiyatli davranmadika lim, lim olamaz' derdi" Onun sz byle. Bu meyanda ulemya ait szler, onlardan yapilan rivayetler oktur. Allah'u a'lem! [473]
[1] Yani itihadin genel ve zel anlamda ikiye ayrilmasi, zel itihadin gereklesmesi iin gerekli olan sartlar, itihada mahal olup olmayan konular, mctehidin hatasinin sebepleri vb. gibi konular bu taraf ierisinde islenecektir. [2] Bu taraf, aslinda birinci taraf zerine kurulu ve onun uzantisi mahiyetindedir. nc taraf ise, maksadi bakimindan bu ikinciden uzak birsey degildir. [3] Ictihd: Mmkn olan en son abanin gsterilmesi ve btn gcn kullanilmasi demektir. Bu da ya sei^ bir hkmn elde edilmesi yolunda, ya da onlarin uygulanmasi yolunda olur. Hkmlerin tatbiki konusunda yapilan ictihd, itihadin birinci kismini olusturmaktadir ve bu tr ictihd mmet ierisinde sadece belirii bir zmreye has birsey degildir. Bu tr ictihd ittifakla hibir zaman iin eksik olmaz. Ser'i hkmlerin elde edilmesi iin yapilan ictihd ise, itihadin ikinci kismini olusturmaktadir. Bu kisim sadece itihada ehil olan mctehidlere has olmaktadir. Bu tr ictihdm kesintiye ugramasinin mmkn olup olmadigi konusu tartismalidir. Hanbel limleri, hibir asrin mc-tehidsiz kalmayacagi grsndedirler. Cumhur limler ise, bazi dnemlerin mctehidsiz kalabilecegi grsndedirler. Daha gl olan grs bu olmaktadir. nk byle bir

grsten, liztih muhal olan bir sonu gerekmemektedir, stelik konu ile ilgili ok sayida nakli delil de bulunmaktadir. Mesel: "Allah Tel, ilmi yle ekip ikarmak suretiyle almaz... "(bkz. Buhri, Ilim, 34 ; Mslim, Ilim, 13; Tirmiz, Ilim, 5; Ibn Mce, Mukaddime, 8) hadisi bunlardandir. [4] el-Mnhe'da syle denilir: Tahkikul-ment, zerinde ittifak edilen illetin, fer'de de aynen bulunup bulunmadiginin belirlenmesi islemidir. Yani, asilda bulunan illetin aynisiyla fer'de de bulunduguna dair delil ikamesinden ibaret olmaktadir. Mesel, ribda illetin "kt" yani temel gida maddesi olmasi zerinde grs birligi edilse, sonra bu illetin acaba incirde de olup olmadiginin arastirilmasi tahkiku'l-ment olmaktadir. Bunun sonucunda eger onun da temel gida maddesi oldugu delil ile belirlenirse, incir de ribev mallar arasina girecek demektir. Bu kisim iin, illetin ill da nass ya da icm ile belirlenmis olmasi sart degildir. Aksine illeti belirleme yollarindan dokuzundan hangisi ile isbat edilirse edilsin, hepsi de mmkndr. Keza bu, "kiys" kavrami altina da girmez. Aksine bu, sadece klli bir esasin czlere uygulanmasi demektir. [5] Bunun nass veya icm ya da kiyas ile sabit olmasi arasinda bir fark yoktur. [6] Yani hkmn cz'yyta ve hrici olaylara tatbiki iin. [7] Talk 65/2. [8] Adalet, takva ve mrvvet sahibi olmak demektir. Takva ise, byk gnahlardan kainmaktir. Mrvvete gelince, kisinin kendisini bayagi, mb-tezel ve toplumun ma'ser' vicdaninin hos karsilamayacagi seylerden uzak tutmasi demektir. Gerek rivayet ve gerekse sehadette aranan nisb, adalet vasfinin en alt mertebesidir. Bu da byk gnahlari terketmek ve kk gnahlar zerinde israrli olmamak yoluyla olur. Uslcler adaleti byle tanimlamislardir. [9] Mellifin buradaki ifadeleri yerinde degildir. Bir kere daha nce adalet vasfinin iki ucu oldugunu sylemisti. Bu ifadeden iki ucun da adalet vasfi erevesinde olduklari ancak aralarinda mertebeler bulundugu anlasilir. Halbuki szn ettigi bu iki utan biri adalet dairesi disinda kalmakta, en st mertebe dedigi u ise adalet vasfi dairesi ierisinde kalmaktadir. Eger, su anda disarida kalan u yerine, yine ierde kalacak "adalet vasfinin tahakkuk ettigi en alt mertebe" deyip de bu ikisi arasini mertebelere blse idi, daha uygun ve anlasilir olacakti. [10] Yani zellikle de mrvvet ilkesinin tatbiki olduka zordur. nk bunun belli bir kistasi yoktur ve olduka da degiskendir. Yreden yreye, zamandan zamana, milletten millete farklilik arzeder. Dn mrvvetsizlik kabul edilen bir davranis biimi, bugn yle kabul edilmeyebilir. Dolayisiyla bu kistas ile "adalet" vasfinin bulunup bulunmadigini bellirlemek kapali ve zor olur.() [11] Mellifin izahi Imam Mlik'in mezhebi dogrultusundadir. Onlara gre "Fakir", sadece yillik yiyecegine sahip olan kimsedir. "Miskin = yoksul" ise, hibir seyi olmayan kimsedir. Bu hkm, bu iki kelimenin de birden zikredilmesi halinde byledir. Burada oldugu gibi ikisinin de bir arada zikredilmemesi halinde ise biri digerinin anlamini da ierir. Dolayisiyla burada fakir kelimesi, hem fakiri hem de miskini iine alir. Birinci surette yani kisinin ne bir malinin ne de bir kazancinin bulunmamasi halinde onda fakirlik sifatinin tahakkuk edecegi ve dolayisiyla vasiyete hak kazananlar listesine girecegi konusu aiktir. Ikinci surette yani kisinin nisaba ulasmasa bile yil boyunca kendisine yetecek kadar mali ya da kazanci bulunmasi halinde vasiyete hak kazananlar listesine girmeyecegi konusu da aiktir. nc sekilde yani nisap miktarindan fazla mali ya da kazanci olsa bile ihtiyacina cevap vermeyecek ve sikinti ierisinde yasayacak olan kimse hakkinda ise degerlendirme yapmak gerekecektir. nk ihtiyalar farkli ve grelidir. Bazi insanlar nafaka ve maisetlerinden birseyin eksilmesini sikinti ve zorluk sayabilirler. Bazilari ise ayni seyin yoklugunu hibir zaman hatirlarindan bile geirmezler. Mellifin burada anlattigi sey, Haneflerin nisap sartini ileri srdkleri zenginlik ve fakirlik kavramlarina uymamaktadir. nk onlar zenginlik ve fakirlik ls olarak nisabi esas almaktadirlar ve nisaba sahip olana zengin, nisaba sahip olmayana da fakir demektedirler. Sfiler kazancin (kesb) dikkate alinmasi konusunda Miikler gibidirler. Ancak mal ile zengin olunabilmesi iin galip olan mr kadar yetecek ve bakmakla ykml oldugu kimselerin nafakalarini karsilayacak miktari sart kosmaktadirlar. [12] Mecelle Madde: 67: "Beyyine mdde iin ve yemin mnkir zerinedir." [13] Tabsiretu'l-hukkm'da altinci rknn ikinci kisminda kazanin nasil olacagi hakkinda syle denir: Sphesiz kaza ilmi, davacinin davalidan ayirde-dilmesi esasina dayanir. nk bu, belirlenmesi zor bir konudur. Alimler taraflarin ne gibi sorumluluklari oldugu konusunda herhangi bir ihtilafa dsmemislerdir. Ancak sz onlarin birbirlerinden ayirdedilmeleri konusundadir. Alimlerin davaci ile davaliyi ayirdetme iin getirdikleri bazi kistaslar vardir: 1) Davaci, davayi terkettigi zaman, dava dser. 2) Davacinin sz onu dogrulayan birseye dayanmaz, bu yzden delil getirmekle ilzam olunur. 3) Sz bir asil ya da rfe uygun dsmez. Ikincisi yani davali ise byle olmayan kimsedir. Ancak is bu kadarla bitmez, degerlendirmede grsler, asillar birbirine girer. nk rfler, asillar ogu kez tearuz halinde bulunur. Bunu bir rnekle aiklayalim: Mesel, rsdne ermis bir yetim, vasisinden malini artik kendisine teslim etmesini dava etse, vasi de mali teslim ettigini iddia etse ne olur? Burada yetim talepte bulunan konumundadir ve davayi terkettigi zaman dava dsmektedir. Asil ise, vasinin yetimin mali hakkinda emin oldugudur. Btn

bunlardan davacinin yetim, davalinin da vasi oldugu anlasilir. Ancak diger taraftan bakildiginda vas de mali teslim ettigini iddia etmekte, yetim de mali teslim aldigina dair davali durumunda bulunmaktadir. Her iki itibara gre hkmn farkli olacagi ise asikrdir. Bu durumda problemin halli ancak: "Onlara mallarini verdiginiz zaman, zerlerine sahit tutun" (Nisa 4/6) yetine basvurmak yoluyla mmkn olacaktir. nk bu yette, vasinin -her ne kadar maldan harcama konusunda emin olsa da- malin teslimi konusunda emin olmadigi ve bu yzden de sahit tutmasi istendigi anlasilmaktadir. Dolayisiyla vasinin sadece, "Ben mali teslim ettim" demesi, bir beyyineye dayanmayan iddia olmaktan te geemez ve vas davaci, yetim de davali durumunda bulunur. Sonuta vasinin teslim ettigine dair beyyine getirememesi halinde davali olan yetime yemin verdirilir ve bunun sonucunda malina hak kazanir. Kadi Sureyh syle demistir: "Kadiliga tayin edildigimde, bana getirilen davalar hakkinda ciz kalmayacagim dsncesinde idim. Daha ilk durusmada, taraflardan hangisinin davaci, hangisinin davali oldugunu belirlemek benim iin bir hayli zor oldu." [14] Mide5/95. [15] ncekiler zd edilecek klenin, olaklik, sasilik, dilsizlik... gibi kusurlardan uzak olmasi gerektigini belirlemislerdir. [16] Kizin ergenligini hayiz ve sonulari ile, erkegin ergenligini de inzal ve sonulan ile belirlemislerdir [17] el-Minhc'da bazi ictihd tariflerine itiraz sadedinde syle denir: Fukah istilahinda ictihd olmayan bazi seyler de onun kapsamina girer. Mesel, itlaf olunan mallarin kiymetlerinin, cinayetlerde ers miktarlarinin, kible ynnn, pisleri ile karismasi halinde temiz olan kap ve elbiselerin belirlenmesi hususunda yapilan ictihd gibi. O, mellifin yaptiginin aksine bu rnekleri -ki hepsi de tahkikul-ment kabilinden olmaktadir- ictihd kapsami disina ikarmaktadir. el-Amid'nin el-Ihkm'inda ise mellifin yoluna uygun hareket edilmektedir. el-midi, kisinin kibleyi tesbitini, falanca adamin dil olup olmadiginin tesbitini ictihd ve tahkkulment kabilinden saymistir. O daha nce tahkku'l-menti da syle tarif etmistir: "Hkmn bilmen illetinin ve mentinin, cz'lerde bulunup bulunmadiginin tesbiti islemidir." O ayni zamanda sarap ime illetinin -ki sarhosluk veren keskinligi olmaktadir- nebz nev'i iinde bulunup bulunmadigina bakmayi da misal olarak vermistir. Grlecegi zere el-Amid, bu suretleri de tahkku'l-ment ierisine sokmus ve bylece o, ona hem ferdler hem de nev'iler hakkinda genel bir zellik vermis olmaktadir. Nitekim mellif de aynisini yapmaktadir ve, "Bu da ncekilerin muayyen cz'ilere ynelik degil de nev'ilere ynelik olmasi halinde tahkkul-ment hakkinda ictihdda bulunduklari konularda olur" seklindeki sz bunu gstermektedir. [18] Yani hitabin ynelmesi ancak bu trden ictihdla mmkn olabilir. O zaman bu bir tez, delili de arkadan gelen kisim olur. Ya da arkadan gelen szle aralarindaki ayrilmazliktan (mlzemet) dolayi delil kilinir. Ykmllgn husulnden maksat, kasit ve niyetle birlikte ykml kilinan seyin husul olur. Yani ykmllgn yerine getirilebilmesi ancak, ykml kilman seyin bilinmesi ile mmkndr. Bu da ancak bu tr ictihd ile kabildir. Dolayisiyla bu tr ictihd, ykmllg yerine getirebilmenin mmkn olabilmesi iin gerekli bir sarttir. Bulunmamasi ise, bu imkni ortadan kaldirir. Yerine getirme imkni olmayan birseyle ykml kilmak, muhal birsey ile ykml kilmak olur ki, bu ser'an vaki degildir, nitekim bu aklen de mmkn bulunmamaktadir. Bu, ancak memurun bihe {emredilen sey) degil de memura (emre muhatap olan kimse) rci olan muhal ile ykml kilma kabilinden olursa tamam olabilir. Bu hal iin, gafilin ykml kilinmasi hakkinda edilen szn benzeri sylenir. Gafilin ykml kilinmasi muhaldir, nk ykml kilma, emrin ve emirle getirilen fiilin bilinmesi esasina dayanir. Szn ettigimiz seyde ise -bahis konusu ictihd olmadigi zaman- emir ile getirilen sey bilinemeyecektir. Memurun bihe rci olan muhal ile ykml kilmaya gelince -ki bu teklifti m l yutak olmaktadir- onu bes kisma ayirmislardir: 1) Li ztihi muhal, 2) deten muhal, 3) Ortaya ikan bir mani sebebiyle muhal; ayagi bagli olan kimseye yrmesini emretmek gibi. Bu trden olan muhal ile, -her ne kadar vuku bulmamis ise de- ykml kilinabilecegini caiz kabul etmislerdir. 4) Imtisal aninda bulunmakla birlikte, teklif aninda kudretin bulunmamasi hali. Es'ar'ye gre btn tekliflerde durum byledir. nk ona gre kudret, fiile mukarin bulunur. 5) Allah'in ilminin, olmamasina taalluk ettigi iin olmasina imkn bulunmayan ykmllk. Eb Cehil'in imani gibi. Bu son iki trden olan muhal ile ykmllkler vakidir. Saniyoruz, bu izahla mellifin sz aiklik kazanmistir. [19] Ictihd, ser' mahiyette olup delili zann bulunan her konuda yapilan bir islemdir. Bu itibarla lfizlarin delletleri konusunda olabilir; nimin tahsis edicisi olup olmadigini, msterekten muradin ne oldugunu ve mskil, mcmel gibi dellet bakimindan gizli kalan diger konularda arastirma yapmak gibi. Keza tearuz halinde tercihte bulunmak vb. gibi konular da ictihd kapsamina girmektedir. Ileride ictihd mahalli konusunda mellifin de bu dogrultuda aiklamalari gelecektir. Buradaki ifadeleri ile onlari karsilastiriniz ve burada itihadi seye hasretmesi zerinde dsnnz. [20] Buhr, Edeb, 68. RasJullah (s.a.) ona bir kle zd etmesini emreder. Keffret hkmnn illeti nedir? Mesel bu illet kisinin bedevi olmasi mi, veya bu kisinin kendi karisiyla iliskide bulunmus olmasi mi, yoksa Ramazan gnnde cima edilmesi mi, yoksa kasitli olarak oruca saygisizlik edilmesi mi? Iste mctehid yaptigi bu ictihdda bu

gibi zellikler ierisinden illet olmaya elverisli olmayanlari ayiklar ve hkmn gerek illetinin (ki Hanef ve Mliklere gre sonuncusudur) ne oldugu sonucuna ulasir. Iste bu isleme tenkkul-ment adi verilir. () [21] Bunu hazif yollari itibariyla drt tre ayirmislardir: 1) Bazi vasiflarin, baska bir yerde geride kalan vasiflar iin hkmn sabit olmasi sebebiyle ilgasini aiklayan kisim. Bunda, geride kalanin mstakilligi ve ilga edilenin bir cz olmamasi lzimdir, 2} Sri' Tel'nin koymus oldugu hkmler hakkinda mutlak surette ilga edilmis oldugu bilinen seylerden olmasi. Uzunluk, kisalik, beyazlik ve siyahlik gibi. Bunlarla hibir hkmn talil edildigi bilinmemektedir. 3) Bahis konusu olan hkmde ilga edilmis oldugunun bilinmesi. Azd konusunda erkeklik ve disilik zelligi gibi. 4) Hazfi konusunda degerlendirme yapilan vasfin arastirma sonucunda, hkmle kendisi arasinda bir mnasebetin bulunmadiginin ortaya ikmasi. Minhc'da syle denir: el-Mahsl sahibi der ki: Sphesiz ki bu, yani hkmle ilgisi bulunmayan vasiflarin (frik) ilgasini beyan eden ve tenkhul'-ment adiyla anilan bu yntem, gzel bir yoldur. Su kadar var ki o, "sebr ve taksim" denilen yolun farksiz aynisidir. Hanef uslcleri, drdnc yolu ondan kabul etmezler. Onun aynen sebr ve taksm yolu oldugu sz, Fahreddin erRz'ye aittir. Bu sz, aralarinda aik fark oldugu gerekesiyle reddedilmistir. nk sebr illetin mstakil olarak belirlenmesi iindir. Tenkh ise, frikm yani hkmle ilgisi bulunmayan vasiflarin tayini ve onlarin ilgsi iin olup, illetin belirlenmesi iin degildir. es-Safiyyu'1-Hind syle demistir: Dogrusu o, zel bir kiyastir ve mutlak kiyas kavrami altina girmektedir. Kiyas ise, ya cami' vasfin zikriyle ya frikm yani hkmle ilgisi bulunmayan vasiflarin ilgsi yoluyla yapilir. Bu sonuncusunda rnegin syle denilir: "Asil ile fer' arasinda sadece sundan ve sundan baska bir fark yoktur. Bunlarin ise illet olmada bir "Aralarinda erkeklikten baska bir fark yoktur. Erkeklik vasfi ise bu konuda ittifakla ilga edilmis bir zellik olmaktadir." el-Gazzl, tenkku'l-mentin caizligi konusunda bir grs ayriligi oldugunu bilmiyoruz demesi zerine kendisine itiraz edilmis ve: "Grs ayriligi kiyasi kabul edenler ve etmeyenler arasinda mevcut bulunmaktadir. nk tenkku'l-ment kiysa raci bulunmaktadir" denilmistir. Kiyasi; illet kiyasi, dellet kiyasi, asil mnsinda olan kiyas diye ayirima gidince, "Sphesiz ki bu, frikm yani hkmle ilgisi bulunmayan vasiflarin bulunmadigi ifade edilmek suretiyle yapilan bir kiyastir" demislerdir. [22] el-Amid syle demistir: "Bu tr, her ne kadar kiyasi inkr edenlerin ogunlugu tarafindan kabul edilse de, birincinin yani tahkku'l-mentin daha altinda bir seviyede bulunmaktadir." [23] Aslinda bir kismi demesi gerekirdi. Aksi takdirde illeti manss olan ya da illeti zerinde icm bulunan kiyas nev'inde, - her ne kadar bu tahrcu'l-ment kavrami ierisine girmese bile- kiysi ictihd hl var olmaya devam ederdi. [24] Mesel, Sri' Tel, bir gayrimslimin karisi mslman oldugunda kendisi de Islm'a girmeyi kabul etmezse birbirlerinden ayrilmalari gerektigini hkme baglamistir. Nass veya icm bu hkmn illetini gstermemistir. Mctehid, bu hkmn illeti "kadinin mslman olmasi" midir, yoksa erkegin "Islm'a girmeyi kabul etmemesi" midir diye hkme uygun dsen vasif hakkinda inceleme yapip, sonunda bunlardan birisini illet olarak belirlerse, buna "tahrcu'l-ment'1 denir. () Keza, sarabin haram olmasinin illetinin, sarhosluk verici bir keskinlige ulasmasi oldugunun, muteber illeti belirleme yollarindan biri ile tesbiti, kisasin gerekliligi hkmnn illetinin, taammden ldrme oldugunun tesbiti gibi. Bu islem sonucunda tesbit edilen illeti aynen tasiyan diger fer'ler de asim hkmne kiyas yoluyla katilmis olacaktir. Dolayisiyla bu islem, nassin ya da icm'in dellet etmis oldugu hkmn illetinin tesbiti iin yapilan bir ictihd sekli olmaktadir. Bu, rtbe bakimindan bir ncekinin altinda yani nc sirada bir yerde bulunmaktadir. Onun iin de Zahirler, Sa, ve Bagdad Mutezillerinden bir grup tarafindan kabul edilmemistir. [25] zetlemek gerekirse syle: Tahkku'l-ment iki kisimdir: 1) Nev'ilere dnk olan kisim. 2) Cz'lere dnk olan kisim. Ancak bundan mellifin kasti ze! anlamda olmaktadir ve uzunca zerinde duracaktir. Bu iki kismin hkm, ilk iki kismin hkm gibidir ve zaman ierisinde bu tr ictihdla-rin kesilmesi mmkndr ve bu imknsiz olan bir sonucu dogurmaz. Genel anlamda olan cz'lere dnk tahkku'l-menta gelince, ki bunda btn mkellefler ayni dzeydedirler ve hepsine ayni nazarla bakilir, bu kismin zamanla kesintiye ugramasi asla caiz degildir. Nitekim daha nce gemisti. [26] Velilik, vasilik gibi. () [27] Enfl8/29. [28] Bakara 2/269. [29] Enfl8/29.

[30] Eksiksiz ifa edilmis ve kabul grms hacc ibadeti. [31] Buhr, imn, 18 ; Hacc, 4 ; Nes, Hacc, 4. [32] Buhr, Mevktu's-salt, 5 (1/135). [33] Nes, Siym, 43. [34] Tirmiz, Deavt, 1 ; Ibn Mce, Du. 1 ; Ahmed, 2/362. [35] Tirmiz, Birr, 61 ; Ahmed, 6/442, 446. [36] Mslim, mn, 64, 65. [37] Mslim, mn, 63. [38] Buhr, Zekt, 50 ; Mslim, Zekt, 124. [39] Buhr, Fedilul-Kur'n, 21 ; Tirmiz, Sevbu'l-Kur'n, 15. [40] Tirmiz, Deavt, 115. [41] Bu da tahkku'l-ment ve vakit ile sahsa nisbetle efdaliyetin bulundugu suretin belirlenmesi kabilinden olmaktadir. [42] Bu zat, Raslullah'in (s.a.) haline uygun bu uyarisina kulak vermemis, daha sonra hakkinda "Aralarinda: 'Allak bize bol nimetinden verecek olursa, and olsun ki sadaka verecegiz ve iyilerden olacagiz' diye O'na and verenler vardir. Allah onlara bol nimet verince cimrilik ettiler, yz evirdiler, zaten onlar dnektirler' (Tevbe 9/75) yeti inmistir. [43] Daha nce gemisti, bkz. [2/264]. [44] Daha nce gemisti, bkz. [1/177]. [45] Mslim, Irore, 18 ; Nes, dbul-kudt, 1; Ahmed, 2/160. [46] Isaret parmagi ile orta parmaginin beraberligi gibi. () Hadis daha nce gemisti, bkz. [3/80]. [47] Ahmed, 1/109. [48] Mslim, mn, 209. [49] Yani "O ilktir, sondur, zahirdir, btindir ve o herseyi bilendir." [50] Ben de (Diraz) derim ki: Raslullah (s.a.), orulunun karisini pmesinin hkmn soran birine hayir demis, digerine ise caiz oldugunu sylemistir. Sonra bakiyoruz bunlardan birincinin gen, ikincinin ise yasli oldugunu gryoruz. Bu konunun genise ele alinmasi hk. Islm Hukukunda Ahkmin Degismesi adli kitabimizin 81-86. sayfalarina bkz. () [51] Buhr, mn, 19; Mslim, mn, 237. [52] Raslullah (s.a.), gttg siyasetin bir sonucu olarak kalbi zayif olanlari Islm'a isindirmak amaciyla, bazen de azili Islm dsmanlarinin dsmanliklarini kirmak iin kendilerine bol miktarda mal verdigi olurdu. Imani gl olan kimselere ise vermedigi olurdu. nk o, bu iki grubun i lemlerine vkifti ve bu sekilde davranmanin Islm'in lehine olacagini ve o sahislarin mizalarina da uygun dsecegini gryordu. () [53] bkz. Buhri, Zekt, 18 ; Vasy, 16 ; Mslim, Hibt, 26. [54] Gereke olarak Raslullah (s.a.) syle demisti: "Sizden biri malinin tmn getiriyor ve 'Bu benim sadakamdir' diyor, sonra da oturup insanlara el aiyor" bkz. Drim, Zekt, 25. [55] "Rabbani", aslinda Rabb'e mensup, rif-i billh anlaminadir. Szn gelisini dikkate alarak bu sekilde evirdik. ()

[56] Muz, yatsi namazini kildirir ve Bakara gibi uzun sureler okuyarak iyice uzatirdi. Halbuki insanlar iinde is-g sahibi olanlar, zayiflar, ihtiya sahibi olanlar vardi. Bu yzden onu Raslullah'a sikayet ettiler. Aslinda namazin uzatilmasi iyi birsey oldugu halde Raslullah (s.a.) ona ok agir syledi ve onu fitnecilik ile itham etti. bkz. Buhri, Edeb, 74 ; Mslim, Salt, 178. () [57] Mide5/33. [58] Yani ykmllk srdg srece bulunmasi zorunlu oldugu belirtilen ictihd. [59] Yani ileri srdgn delilin, aynisiyla ikinci kisimdan olan itihadin nev'i iin de geerlidir. Onlarda da itihadin kaldirilmis olmasi, muhal ile teklife gtrr. Dolayisiyla byle bir ayirima tbi tutmanin bir anlami yoktur. [60] Itihadin bazi cz'lerde var olmaya devam etmekle birlikte diger bazi cz'lerde kalkmis olmasi olmayacak birsey degildir. Bu durumda klliyen kalkmamis olmasinda her iki kisim da esit olmus olur. [61] . Zira neVin islememesi halinde, seriatin ancak bazi fer' meseleleri muattal kalir. Kesintiye ugramasinin imknsizligi delillendirilmis olan tahki-ku'1-mentin durumu ise byle degildir. nk onun ortadan kalkmasi demek, seriatin furunun tmnn, en azindan kahir ekseriyetinin ortadan kalkmasi sonucunu gerektirir. [62] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/87-104 [63] Besinci ve Altinci Meselelerde gelecegi zere, bu inhisar gerek anlamda degildir ve sadece itihadin bazi trlerine nisbetle byledir. Diger bazi ictihd trleri ise bu iki vasiftan daha fazla zelliklere ihtiya gsterir. Bazilari iin ise bu iki vasfin bulunmasi gerekmez. [64] Uslcler ierisinde mellifin birinci sart olarak zikrettigi bu vasfa, deginen bir baskasini grememekteyiz. Istinbata kadir olma sartina gelince, uslclerin meshur usl kitaplarinda ele aldiklari yegane sart o olmaktadir. Onlar bu sarti Kitap ve snnetin bilinmesi seklinde ortaya koymaktadirlar. Yani bu sart, hkmlerle ilgili olan Kur'n ve snnet nasslarini bilmek, sonra icm mahallerini, kiyasin sartlarini, istidlal seklini, Arap dilini, nsih ve mensh ilmini ve rvilerin hallerini bilmekten ibaretttir. Bunlar mellifin isarette bulunmak istedigi ictihd iin gerekli ilimler olmaktadir. Sonra Sevkn'nin Irsdu'l-ftihl adli eserinde, Imam Safi'ye dayanan Imam Gazzl'den yapilan bir nakil grdm. Mctehidih bilmesi gereken seylerin faydali bir sekilde aiklanmasindan sonra syle demektedir: nce klli kaideler itibara alinir ve onlar cztyyt zerine takdim edilir. Mesel kt bir nesne ile ldrme olayinda oldugu gibi. Burada caydiricilik kaidesi, lfza riayet zerine takdim olunur. Eger klli bir kaide yoksa, nasslara ve icm mahallerine bakilir..." Bu, mellifin burada isaret etmek istedigi ve Deliller bahsinde Birinci Mesele'de yeterli sekilde aiklamis oldugu seyin aynisi olmaktadir. Ancak geriye Tabsire'de Karf'den yapilan "kiyasa, nassa ve kaidelere ters dsmesi halinde hkimin hkmnn bozulmasi" konusundaki nakil hakkinda sz etmek kalmaktadir. Orada o, "Onlara ters dsen bir durum olmazsa, hkm icm ile bozulmaz. Nitekim kirz (mudrabe), mskt, selem, havale vb. akitlerin sahihligi konusunda oldugu gibi. nk bunlar ser' kaidelerin, nasslarin ve kiyasin hilafina olan akitlerdir. Ancak haklarinda bulunan zel deliller; kaideler, nasslar ve kiyas zerine takdim edilmistir. Bunun, mellifin burada isaret etmis oldugu, daha nce ise detaylarina girdigi ve Gazzl'nin Imam Safi'den nakilde bulunmus oldugu anlayisa ters dstg hi de kapali degildir. Ancak syle denilebilir: Karf'nin szndeki, zel delilin kaideler zerine takdiminden maksat, onun tahsisi demektir ve tearuz durumunda kll ile hkm verilmesi yerinde olmuyorsa onun alinmasi gerekir anlaminadir. Ary ve diger istisna olarak mesru kilinan tasarruflarda oldugu gibi. Nitekim bu konuya mellif orada temas etmisti. [65] Daha nce de getigi gibi bir hale ya da zamana veya sahsa gre maslahat olan ayni sey, bir baska hale, zamana ya da sahsa nisbetle mefsedet halini alabilir. Keza ayni sey hakkinda gdIen maksatlar kisilere gre ok farklilik arzeder. Bunun sonucunda bir kimsenin amacinin gereklesmesi, baskalarinin zararini dogurabilir. Bu itibarla seriatin, mkelleflerin takdir ve degerlendirmesine tbi kilinmasi dogru olmaz. nk bu tamamen greli bir yaklasim olur. Aksine hkmler, Sri' Tel'nin dnya hayatinin hiret hayati iin ikmesi esasina dayali takdiri sonucunda belirlenir. Bu durumda arzu ve heveslere ters dsms olmasina bakilmaz. Zira: "Eger Hak, onlarin heva ve heveslerine tbi olacak olsaydi, gkler ve yeryz fesada giderdi." (23/71) "Hukukun ufkunda insandan baska otorite bulunmayinca, insanlar arasindaki iktidar mcadelesi sonunda hkim olan sinifin deger sistemi hukuk haline gelir" ve bu tahterevallinin hibir zaman dengeyi bulamamasi gibi byle srer gider; istikrarsizlik ve kargasa hkim olur, hukuka gven ve saygi kalmaz. Zaten beseri dzenlerde hukuk egemen siniflarin ikarlarinin korunmasi iin bir ara olarak kullanilagelir. () [66] Yani her ne kadar bazi cz'ler hakkinda hangi mertebeye dahil oldugu konusunda grs ayriliklari bulunsa bile bu mertebenin yani zarriyyt, hciyyt ve tahsniyyt ya da bunlarin tamamlayici unsurlari disinda kalan bir baska maslahatin bulunmadigi tespit edilmisti.

[67] Bu ifade, itihadin tecezzi (paralanma) kabul etmeyecegi grsne gre sylenmis olmalidir. Bu grs fazla ragbet grmemistir. Tercihe sayan olan grse gre ise -ki bu itihadin kism olabilecegi grsdr; Gazzl bunu tercih etmis, Ibn Hcib ise onun sahih oldugunu sylemistir- itihada mahal olan konunun disindaki alanlara ait bilgilere sahip olmasi sarti aranmamaktadir. el-Mahsl'de syle denir: "Dogrusu ictihd vasfi, bir fende degil de bir baska fende, bir meselede degil de baska bir meselede tahakkuk edebilir." [68] Ictihd iin ikinci bir vasfin yani istinbat kudretinin daha bulunmasi geregi bu ifadeye zarar vermez. nk ictihd iin onu sart, bunu ise sebep kilmistir. [69] nk seriatin maksatlari, ancak bu ilimler araciligi ile kavranabilir. Daha nce de getigi zere maslahat ve mefsedetlerin kistaslari durumunda olan kll esaslar vardir ve bunlara ilave olarak da cz'yyt yani Kitap, snnet, icm ve kiyastan olusan husus deliller vardir ve bunlarla ilgili usl kitaplarinda islenen mufassal bahisler yer almaktadir. Klliyyt ile yetinerek cz'yyttan mstagni olmak, ya da bunun aksi mmkn degildir. Cz'iyyttan hareketle herseyden nce seriatin genel maksatlarina ulasilir; bu itibarla onlar ser' maksatlarin grenilmesi konusunda hizmet grrler. Istinbat sirasinda ise bu iki grubun birbirine eklenmesi ve birinin digeri ile desteklenmesi gerekmektedir. Nitekim daha nce Deliller1 bahsinde ilk meselede genise ele alinmisti. Mellif, istinbata kadir olma vasfini ictihd derecesine ulasabilmek iin ikinci derecede bir sart kabul etmistir. Ser' maksatlarin kavranmis olmasi vasfini ise birinci derecede bir sart yapmis ve bunun bir sonucu olarak da onun hakkinda sarttan daha gl olan "sebep" ifadesini kullanmis, zira onun asil maksat oldugunu, brnn ise ara oldugunu sylemistir. Eger daha nce vermis oldugu izahat dogrultusunda yrseydi syle bir tahlilde bulunurdu: Kll esaslar, ictihd iin gerekli olan iki czden daha nemli olanidir. Zira cz'yytin her halkrda kll esaslara vurulmasi gerekmektedir. yle ki cz' sebebiyle kllinin zedelenmesi imkni yoktur, cz*yytin durumu ise bunun aksinedir. Onlar her ne kadar istinbat sirasinda delil olarak kullanilmak zorunda ise de, kll kistaslara vurulmasi ve ona gre degerlendirilmesi mecburiyeti bulunmaktadir. [70] Mellifin de ileride ifade edecegi gibi [71] Bu genellemeden sahabenin istisna edilmesi dogru degildir. Onlar da bu konuda digerleri gibidir ve hibir kimsenin ictihd ile uzaktan yakindan ilgisi olan tecrbe, tip, vb. gibi btn ilimlerde mahir olmasi mmkn degildir. Onlarin da bu gibi konularda baskalarina basvurmasi kainilmazdir. Nitekim vakiada da yle olmustur. [72] Yani onlarin verdikleri hkmleri, baska ilim dallarinin verilerinden mstakil olarak dsnmek imkni yoktur. Eger mctehidin, ictihd iin ihtiya duyulan her ilimde mctehid olmasi sart olsaydi, o zaman mctehidli-ginde en ufak tartisma olmayan bu imamlarin ictihd mertebesinde olmamalari gibi bir sonu lzim gelirdi. Byle bir sonucun sakatligi ise ortadadir. [73] Bu ikinci bir delil olmaktadir ve kisaca syle zetlemek mmkndr: Eger bu sart olsaydi, o zaman taraflar arasinda davaya bakacak kimsenin, dava ile ilgili olan her ilimde ictihd mertebesinde bulunan bir mctehid olmasi gerekecegi gibi bir sonu lzim gelirdi. Bu ise icm ile byle degildir. Grldg gibi mellif, itihadi kazaya (yargi) kiyas etmektedir. Halbuki kaza baska bir rtbedir ve ogu kez cz'yytta tahkkul-ment esasina dayanir. Bu yzdendir ki Raslullah'm (s.a.) kaza konusunda ictihdda bulundugu noktasinda Icm etmislerdir. br taraftan ise, Raslullah'm (s.a.) hkm istinbti konusunda ictihdda bulunup bulunmadigi hususunda ihtilaf etmislerdir. Dolayisiyla hkmn taalluk ettigi her ilmi bilmenin gerekmeyecegi konusunda itihadin kaza (yargi) zerine kiyas edilmesi kabul edilebilir degildir. [74] Bu aslinda nc delil olmaktadir. [75] "Ser hkmlerin istinbti hakkinda ictihd ilmi" adinda ve konu itibariyla da diger ilimlerden farkli olan bir ilim bulunmamaktadir ki, ondan ikan her birsey, o ilmin z ile degil de arazlari ile ilgili oldugu varsayilsin. Eger mellifin buradaki ictihddan maksadi, itihadin zerine kuruldugu ilimler ise, o zaman bu bizim, grenmeye alistigimiz ve itihadin tevakkuf ettigi kisim ile yle olmayan kismi ayird etme yolunda oldugumuz seydir. Itihadin zerine tevakkuf ettigi ilimler, digerlerinden ayrildiktan sonra da, "Bunun tesinde kalan diger ilimler zerinde durmak, bir ilmin diger ilme sokulmasina daha ok benzer olacaktir" denilecektir. Bu ise uslcle-re gre iyi birsey degildir. Kisaca bu delil, bir ayiklamaya gidilip, itihada temel teskil eden ilimler seklinde bir tahsise gidilmedike fazla bir anlam ifade etmeyecektir. [76] Bunda bir ictihd yok ki, onu mctehidden almistir densin. Tabib ile ilgili olarak geen misalde oldugu gibi. Burada sz konusu olan sirf bir rivayettir ve almadir. Bu konuda mctehid, kendisinden rivayet edilen ile birlikte mstereklik gsterir. Ancak syle demek mmkndr: Rivayet konusunda mctehidin, kiraat liminin bilgisine itimat etmesi yeterlidir ve onun da o rivayetin yollarini, ravilerinin hallerini bilmesi sart degildir. Kiraat liminin durumu ise bunun aksinedir ve onun "kurr" diye nitelenebilmesi iin bunlari bilmesi gereklidir [77] Bakara 2/180.

[78] Birazdan mellif, mctehidin dil konusunda, gerek mfredat ve gerekse terkipler konusunda ictihd mertebesinde bulunmasi gerektigini ve bu mertebede olmayan birinin Allah'in kitabi hakkinda edecegi szn muteber olmayacagim syleyecektir. Oradaki sz ile bu sz birbiri ile bagdasmamaktadir. [79] Tahrr ve Serhi, Beydv'nin Minhc'i gibi eserlerde ictihd iin iman sarti ileri srlmektedir. Sonra bu tecvizin semeresi ne olacaktir? Byle bir kfirin istinbat ettigi bir hkme, m'minler uyacaklar mi? Dogrusu bu makl degildir. Yoksa onunla kendisi mi amel edecektir? Bu da bizi ilgilendirmez ve bu seriatta yapilmis bir ictihd sayilmaz. [80] Bu kadari yeterli degildir ; aksine mutlak surette o ncllerin sahih oldugunun kesinlik kazanmasi lzimdir ki , bunun sonucunda ona dayali hkmn sahihligine dair kesin ya da kesine yakin bir bilgi sahibi olabilsin. Mcerred onlarin sahinligini farzetmek ise, ulasilacak hkm hakkinda kesin bir tarafa, zan lsnde dahi bir bilgi ifade etmez. Bu itiraz ayni zamanda kfirin itihadi hakkinda da geerlidir. nk o, itihadini zerine bina edecegi seriattaki ncllere inanmamaktadir; nk bu ncller Kitap, snnet ve sonuta onlara dayanan seylerden ibaret bulunmaktadir. Kfir ise, bunlara inanmamaktadir. Tahrr ve serhinde syle denir: Adalet ise, fetvasinin kabul iin sarttir. nk diyanetle ilgili konularda fsikin szne itibar edilmez. Adalet vasfi, fetvanin sihhati iin ise sart degildir. nk fsik bir kimsenin dahi kendisinde ictihd kudretini bulundurmasi mmkndr. Bu durumda o, kendi itihadini alabilir ve onunla amel edebilir." Grldg zere sz, kfirin degil fsikin itihadi hakkindadir, el-mid de syle demistir: "Itihadin sarti, Rabbin varligini ve O'nun iin vacip olan sifatlari bilmesi ve Rasl ve getirdiklerini tasdik etmesidir." [81] ncllerin sahihligini varsaymak, acaba onlar zerine kurulacak olan neticenin sahihligi hakkinda kesin ya da kesine yakin bir bilgi verebilir mi? Yoksa sonu, hakkinda ne kesin ne de kesine yakin bir bilgiye sahip olmadigi birsey durumunda mi olur? Eger ncller sahih olsa fakat kisi durumu bilmese, onlar zerine kurulan sonu sahih olur. Dsn. [82] Mtekaddimnden olan mantikilar, bu delilin iki kiyastan mrekkep oldugu grsndedirler: nce iktirn-sart; sonra istisna. Syle: Eger matlp hak olmasaydi, o zaman ziddi hak olurdu. Eger ziddi hak olsaydi, o zaman muhal sabit olurdu. Netice ise su: Eger matlup hak olmasaydi, o zaman muhal sabit olurdu. Bu netice istisna kiyas iine konulur ve syle denilir: Ancak muhal sabit degildir; yleyse matlup haktir. Bazi mteahhir limler ise bunun muttasildan mrekkep sadece istisna bir kiyastan ibaret oldugu grsndedirler. Birinci nermesi matlubun ziddi, ikincisi, kendisinden ziddi istisna edilen muhalin durumudur. Her halkrda dogru ve yalan, iktirn-sartde keza muttasil istisnade, sadece irtibat ile telzumun varligi ile bunlarin bulunmamasi noktasina baglidir. Neticenin ortaya ikarilmasi ise, onun kll ve devamli olmasina tevakkuf eder. Bu durumda haddizatinda zerine hkm binasinda bulunulan btil ncller nerede ki, matlp hakkinda ilim ifade etsin. Bu itibarla mellifin sz aik degildir. [83] Bu nasil olabilir ki?! Itihadin bu tr ancak Sri' Tel'nin nassinin iermis oldugu vasiflarin tesbit ve tatbiki yolu ile olur. Nasslar ise Arapa'dir ve onlari anlamak iin sart kosulan seviyede Arap diline vukfiyete ihtiya duyulur. [84] Mellif daha nce, "istinbata kadir olma vasfi, pek ok bilgi ve ilimlerin tahsiline baglidir ve o, ser' maksatlarin kavranmasi konusunda yardimci (hadim) konumdadir..." demisti. Buradaki "Bu trde, szkonusu ilimler olmaksizin sadece seratm maksatlarina vakif olmaya ihtiya duyulur" seklindeki ifadesi, daha nceki sz ile uyum arzetmemektedir. nk daha nce de getigi gibi, sz konusu ilimler, istinbat sirasinda kendilerine ihtiya duyulmasa bile, en azindan ser' maksatlarin elde edilmesi iin bir basamak teskil etmektedir. Mellifin bu sz, ancak ser' maksatlarin taklit yolu ile elde edilebilecegi kabul edildiginde bir mn ifade edebilir. Dsn! [85] Bu ifade, daha nceki sz zerine bina edilmistir. Grldg gibi, bu, yersiz sz uzatmak kabilindendir. nk mctehidin bir farzimuhalde bulunmasi, ictihd iin yeterli olan gcn sarfedilmesi kabilinden sayilmaz. Mctehid, ictihd iin gerekli olan bir bilgiyi farzedecek, sonra bu varsayim zerine amel edilmesi ve uyulmasi vacip olan ser' bir hkm bina edecek... vs. Bu olacak sey degildir. nk bylesine mcerred bir varsayim, ne taklit trndendir, ne de ictihd kabilindendir. Ikinci delil sirasinda kabul edilen sey, mesel hadis liminin, dil liminin taklidi... kabilinden olmaktadir. Burada ise byle bir durum yoktur. Mellif, taklit yoluyla elde edilen ncller zerine yapilan itihada rnek vermekle birlikte, bir ka defa tekrarladigi farzimuhal yoluyla olan kisma rnek vermemistir. [86] Bu rnek, ikinci delil sirasinda zikrettigi kiraat limi veya muhaddisten... alinan verilere dayanma seklinde verdigi rneklerden daha aiktir. nk orada szn ettigi verileri kabuln sihhatine delalet edecek deliller getirmemis, dolayisiyla sz mcerred iddadan ibaret kalmisti. Bu rnek ise ok aiktir. nk hibir kimsenin, IbnulKsim ya da Eb Ysuf gibi kimselerin ictihd mertebesine ulasmis olduklari, yer yer imamlarina muhalefet ettikleri, bununla birlikte ictihdlarinin sahih ve muteber oldugu konusunda kuskusu bulunmamaktadir.

[87] Garabet, fesahati zedeleyen kisim ve zedelemeyen kisim olmak zere iki kismi ierir. Muhtemelen mellif burada 'garbet'ten, ikinci kismi kastetmis olmalidir. Aksi takdirde bilinmesi gerekli olan dil ilimlerinden istisnasinin bir anlami olmaz. nk ikinci trden olan garb kelimeler zaten Kur'n'da bulunmaz. Birinci mnda garb kelimeler ise Kur'n'da bulunmaktadir ve dolayisiyla ictihd iin mutlaka onlarin da bilinmesine ihtiya olacaktir. nk bu mnda garb ilmi, kelimelerin (mfredat) mnlarinin belirlenmesi demektir. [88] Yani Kitap ve snnette yer alan ifadelerle, Arap dilinde bulunan ifadeler ayni tarz ve slup zeredir Su kadar var ki, gzellik ve hsn kabul grmede aralarinda fark olabilir. Bu aidan ele alindigi zaman Kur'n, diger Arap kelmindan mucize olmasi zelligi ile ayrilmaktadir. Hadis de ayni sekilde, diger insanlarin kelmindan stn olma zelligi ile temayz etmekte; su kadar var ki Kur'n gibi mucizelik derecesine ulasamamaktadir. [89] Bu szden maksat, onlarin mcerred Arap diline vukufiyetleri sebebiyle ictihd derecesine ulasmis olacaklari ve szlerinin hccet olacagi anlamina degildir. Arap dilinde yeterlilik zorunlu sarttir; ama tek sart degildir. Bu sartin yaninda ictihd iin daha baska niteliklerin de olmasi gerekmektedir; ser' maksatlari bilmek vb. gibi. [90] Yani Arapa'da, Arab'in ve sahabenin seviyesine ulasmayan kimsenin seriati anlama konusundaki sznn hccet olmayacagi hususu. [91] Yani btn lgatleri bilmesi. nk biz, ictihd mertebesinde olan kimsenin dili anlama konusunda Arabi'ye msavi olmasini ve btn lgatleri bilmesini sart kosmam aktayiz. nk Arab de btn lgatleri bilemez; mesel, el-Hall'in yaptigi gibi dilde derinlemesine tetkiklere girisemez. Buna gre, Imam el-Gazzl'nin sznden, mctehid olabilmek iin Arap dilini ictihd derecesinde bilme sartinin ikmayacagini syleyemeyiz. nk o: "Bunun ls, Arab'in hitabini ve onlarin istimal sekillerini bilecek kadar bir seviyedir. Ki bunun sonucunda szn sarihini, zahirini, mcmelini, hakikatini, mecazini, mmim, hssini, muhkemini, mtesbihini, mutlakini, mukayyedini, nassim, fahvsini, lhnini, mefhmunu ayirabilsin" demektedir. Bu mertebe iin de mutlaka ictihd derecesinde dili bilmek gerekecektir. [92] Nzul sebepleri, icm mahalleri gibi. [93] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/104-116 [94] Yani Sri' Tel'mn maksadi, feri bir meselede birbirine muhalif iki hkm koymak degildir. Aksine O, vakiada sadece tek bir yolu murad eder. Sri' Tel'mn murad etmis oldugu yol hakkinda mctehidler arasinda grs ayriliklarinin bulunmasi bu esasi ortadan kaldirmaz. [95] yet, buradaki ihtilftan maksadin, ser1! hkmlerdeki ihtilf olmasi esasi zerine getirilmistir. Bazilari fiilen byle bir ihtilfin bulundugunu reddetmisler ve syle demislerdir: Bu yetteki ihtilftan maksat, mnlarda eliski ve belagat konusunda noksanliktir. Birincisi, bir kisminin vakiaya uygun dsmesi ve diger bir kisminin ise uygun dsmemesi, aklin bazi hkmlerine katilirken diger bazilarina katilmamasi seklinde olur. Ikincisi ise, nazmin rekket ve fesahat aisindan birbirinden farkli olmasi, bir kisminda i'cz dzeyine ulasirken diger bir kisminda ulasmamasi yoluyla olur. Btn bunlarin sebebi, insan gcnn noksanligi ve en st dzeydeki ifadede sihhat ve i'cz yollarini kavrayamamaktaki kusurudur. Kaldi ki yet sadece Kur'n'm vasfi hakkindadir ve o mutlak seriat kavraminin muhtevasindan daha dar bir mn ifade eder. nk seriat, Kur'n'i iine aldigi gibi, snneti, icmi, kiyasi, sahabe tatbikatini da iine alir. Bu durumda delil, tezden daha husus olmaktadir. Ancak mani, mellifin murad ettigi mnda yani ayni konuda delillerin tearuz etmesi mnsinda dahi ser' hkmlerde ihtilf isbatina salih degildir. Bu durumda dahi, sonu itibariyla mellifin izaha alistigi mnya varilacaktir. [96] Nisa 4/82. [97] Nisa 4/59. [98] Yani seriatta tartismaya mahal olmadigi, onda ihtilf bulunmadigi konusunda aiktir. Bu yet ile yapilan istidlal sekli tam olup, hem Kur'n'i hem snneti hem de zerine hkm binasinda bulunan diger seyleri iine almaktadir. [99] Yani abestir; Allah Tel'mn yle birsey istemesi ise mmkn degildir. Yani Allah Tel, onlardan aralarindaki tartismalara son vermeleri ve meselelerinin halli iin Kitap ve snnete basvurmalarini istemistir. znde ihtilfi gerektiren birseye basvurmak ise, asla maksadi gereklestirme-yecektir. Dolayisiyla byle bir talepte bulunmak abes olacaktir. Ancak, bu delilin gl olmasina ragmen bir nokta kalmaktadir ki spheye mahal vermektedir. O da, mctehid imamlarin Kitap ve snnete basvurmalarina ragmen, aralarindaki tartisma konularinin hl sona etmemesidir. Buna da syle cevap verilebilir: Nassda, meselelerinizi Kitap ve snnete dndrdgnz zaman ihtilf kesin olarak ve tmden kalkar, denmemistir. Nass, yolu gstermektedir; buna ragmen vakiada ihtilflarin sona ermemesi ayri birseydir. [100] Burada syle bir itiraz yneltilebilir: yette yasaklanan ayrilmadan maksat, dsmanlik beslemek suretiyle

ayrilmak, ihtilftan maksat da dinin esaslarinda yani inanla ilgili alanlarda olan grs ayriligi ve taraflarin birbirlerini tekfir etmeleridir. Nitekim yette tel'in edilen yahudi ve hristi-yanlann vakiadaki durumlari byledir. Eger bu yet mellifin kastettigi mnda olsaydi, o zaman mslmanlar, baslarinda da sahabe nesli olmak zere yasaklandiklari sey ierisine dsms olurlar ve bunun sonucunda da yahudi ve hiristiyanlarm ayrilmasi ve ihtilafa dsmesi zerine terettp edilen cezaya mstehak olurlardi. Byle bir durumdan Allah'a siginiriz. [101] I-imrn3/105. [102] Bizce "beyyint" kelimesi seriat tabirinden daha huss bir mahiyet arze-der; dolayasiyla bu delil ulasilmak istenilen sonucu vermez. [103] En'm 6/153. [104] Bakara 2/213. [105] Sra 42/13. [106] Bakara 2/176. [107] Ayni seriat ierisinde neshin vukuu konusunda mslman limler arasinda Eb Mslim el-Isfahn'den baska farkli dsnen yoktur. Dogrusu, onun da muhalefeti tamamen lfz olmaktadir. nk o neshi, tahsis diye isimlendirmektedir. Diger din slikleri arasinda neshe karsi ikan sadece yahudlerden Sem'niyye firkasidir. Onlar neshin aklen ve naklen imknsiz oldugunu kabul etmislerdir. Onlarin asil benimsedikleri husus, neshin naklen imknsizligi olmaktadir. Hristiyanlara gelince -ki Isfa-hanli Isa'nin tabileri de bunlardandir-bunlar neshi aklen de naklen de caiz grmektedirler ve Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.) peygamberligini itiraf etmektedirler; ancak onun sadece Araplara has bir peygamber oldugunu sylemislerdir. [108] Yani nsih ve mensh konusunda arastirma ve ictihdda bulunmanin bir gerekesi kalmaz, aksine bu konuda sadece kesin nass ile sabit olan hkm yaninda durmak gerekirdi. [109] Yani o zaman mmi tahsis eden delilin bulunup bulunmadiginin arastirilmasi lzim olmayacaktir. Halbuki icm ile tahsis delili bulunup bulunmadigi arastirilmadan mmin ummu ile amel etmek mmkn degildir. [110] nk byle bir davranis, ancak ihtilfin dinde bir esas olarak kabul edilmesi halinde mmkn olur ve tercihe ihtiya, seriatta hakikatin tek oldugu ve bizim onu bulmamiz gerektigi esasina binaen duyulur. Muhtemelen, umm ile nesihten ayrildigi bu zelligi sebebiyledir ki, mellif tercihi drdnc delil diye mstakil olarak getirmistir. Buna ragmen delili, nceki ile aynidir. Mellif delili mesel syle sevketseydi: "Ulem, tercih prensibinin varligi, tearuz halindeki iki delilden herhangi birinin, tercih yollarindan biri ile olmaksizin rastgele olarak i'mali cihetine gidilmesinin sahih olmadigi konusunda grs birligi etmislerdir. Seriatta ihtilfin bulundugunu kabullenmek, tercih konusunda arastirma ve degerlendirme yapmanin lzumunu ortadan kaldirir ve iki delilden rastgele birinin i'malini sahih kilar." O zaman tercih konusunu drdnc delil olarak mstakillen zikretmesinin bir anlami olabilirdi. nk ikinci delilde vermek istedigi sey, umm ve benzeri konularda arastirmanin bir semeresi olmayacagi pratikte bir degeri bulunmayacagi seklinde idi. Bu delilde ise, ulemnin tercihin lzumuna kail olmalari, dinde ihtilfa mahal bulundugu esasi ile bagdasmaz noktasina ikmaktadir. Ayni seyin isarette bulundugumuz gibi umm ve mutlak iin de sylenebilecigi gayet aiktir. [111] Bu, nc delilde ihtilfa mahal olmasi halinde birinci ihtimal olarak geen takat st ykmllk olacagi izahindan farkli degildir. Su kadar var ki, burada ykmllk konusunu mkellefin anlayisi aisindan ele almakta ve onun byle bir hitabin kendisine getirecegi ykmllg anlamasinin mmkn olmayacagi, dolayisiyla da emredilen seyde halel meydana gelecegini sylemektedir. Orada ise gafilin ykml kilinmasi meselesine ikan bir takat st ykmllkten sz etmisti. Burada da onu kastediyor olmasi takdirine gre, ikisi arasinda sadece tasvir ve meselenin izahi aisindan bir fark bulunacak, baska bir fark olmayacaktir. nk burada da, orada sz edilen ihtimalin tasviri mmkndr ve o zaman bu delile temelden ihtiya kalmaz. Ancak syle denilebilir: Buradaki bakis aisi, ykmllkten gzetilen maksadin gereklesmeyecegi, dolayisiyla abes olacagi noktasindandir. Bu ise, iddianin iptali iin kullanilan baska bir yndr ve nc delilde geen takat st ykmllkten farkli bir izahtir. Mellifin "Ihtilfin Sri' Tel tarafindan kastedilmis oldugunu dsndgmz zaman, maksadi gereklesmez" seklindeki sz de bunu ifade etmektedir. Ancak istidlal sirasinda mellif, isaret de ettigimiz gibi, muhal ile ykml tutma ynne kaymakta ve izahini o dogrultuda yapmaktadir. [112] Bundan murad, hakiki mtesbih olan nasslardir [113] Bundan maksadi da izaf mtesbihlerdir. [114] Mesel, Hanefilerin: "Basin meshi, meshtir; dolayisiyla mest zerine mes-hetmek gibi tekrarlanmaz" demeleri,

Sfilerin ise: "Basin meshi rkndr; dolayisiyla yikama gibi tekrarlanir" demeleri gibi. [115] Yani seriatin konulusu sirasinda kiyasin mesru kilinmasi ve farkli degerlendirmelerin kainilmaz oldugu zahirlerin getirilmis olmasi herkese kabul edilen bir husustur. Bu konum, itihadin yrmesi ve mctehidlerin isabet etmesi iin ser'an istenilen birsey olmaktadir. Bu kasdi gereklestirmek iin ihtilfa zemin olacak seyler konulmus olunca, buna bagli olarak ihtilfin da ser'an maksd olmasi sonucu lzim gelir. Dolayisiyla onun seriatta yeri olmadigini sylemek dogru olmaz. [116] Buhr, I'tism, 21; Mslim, Akdiye, 15; Eb Dvd, Akdiye, 3; Ibn Mce, Ahkm, 3. [117] el-Gazzl, el-Kd, el-Mzen ve Mutezile'nin grsne gre, hakkinda nass ve icm olmayan konularda mctehidlerin ictihdlan sayisinca hakkin taaddd caizdir. Tercihe sayan olan grse gre hak tektir; isabet eden dogruyu elde etmis, onu bulamayan da hata etmistir. Bununla birlikte hata eden de Allah katinda me'crdur. Bu grs drt imamin yani Imam Eb Hanfe, Imam Mlik, Imam Safi, Imam Ahmed ve ogunluk fukahnin grs olmaktadir. [118] Tahrr'de syle denir: Ser' delillerin tearuzu konusunda gerek sudur ki, bu sadece dis grnste yledir ve isin aslinda tearuzun olmasi szko-nusu degildir. Bu yzden de tearuzun kat' olan iki delil arasinda da gereklesmesi sahih olmaktadir. Tearuzun sekiz birimde gereklesebilecegi grsnde olanlara da bu bir cevap olur. nk onlarin grs, tearuzun hakik ve isin esasinda da yle olmasi halinde dogru olur. Imam Safi syle demistir: "Hz. Peygamber'den (s.a.) husus ve umm ya da icmal ve tefsr cihetinden olmaksizin, biri digerinin hkmyle bagdasmayacak sekilde birbirine zit dsen iki sahih hadisin gelmesi ancak nesih tariki zere mmkn olabilir." el-Mverd ve er-Ryn pekoklanndan birbirleri-"ne denklik cihetinden tearuzun caiz ve vaki oldugunu nakletmislerdir. el-Kd Eb Bekir ve bir cemaat da syle demistir: "Birbiri ile tearuz halinde bulunan zavhir arasinda tercih, 'furda isabet eden ancak tek bir mctehiddir' grs zerine sahih olabilir." [119] bkz. Kesfu'1-haf, 1/147. Bu hadisin mevkii oldugu veya en azindan sahih olmadigi sylenmistir. [120] Yani onlar ierisinden brini digerlerine tercihi gerektirecek bir hususu (mreccih) arastirmaya, onlarin en faziletlisini grenmeye gerek duymadan onlardan herhangi birine tbi olabilir. Bunun mukabili sudur: Siradan birine (mm) nisbetle limlerin bir konudaki grslerinin mteaddit olmasi, mctehide nisbetle delillerin mteaddit ve birbirine tearuz halinde olmasi mesabesindedir. Bu konuda ileride yeterli bahis gelecektir. Bu da, mesele hakkindaki itirazi daha da glendirir. nk bu ancak delillerin tearuzunun kabullenilmesi halinde sahih olur. Bu durumda da onun zerine terettp edecek olan ihtilf seriatta bir yer bulmus olur. [121] Bu kayit, drdnc delil sirasinda geen birbiri ile tearuz halinde bulunan deliller arasinda tercihe gitme esasi zerindeki sz edilen ittifakla bagdasmaz degildir. Burada ihtilf mahalli mctehidin tercihe gitmeden ciz kalmasi durumunda tearuzun bulunup bulunmayacagi konusudur. Bu konuda farkli dokuz grs bulunmaktadir: Biri burada sz edilen mesnetsiz tercihtir. Bu grs ayni zamanda Eb Al, oglu Eb Hsim ve el-Kd Eb Bekir'e de nisbet edilmistir. Bir grse gre de, bu iki delilin karsilikli olarak dsecegi ve hibiri ile amel edilemeyecegi ve hkmn baska delillerden ikarilmasina alisilacagi seklindedir. [122] Enfl8/42. [123] Yani seriatin vaz'i zerine bazilarinin helakinin bazilarinin da kurtulusunun terettp edilmesi, burada zerinde durulan tartisma konusu degildir. Bu, ayn bir konudur ve buna zikri geen yet dellet etmektedir. nk bu vaz'i kaderi olmakta ve emir ve nehye tbi olmamaktadir. Keza onunla burada bahis konusu olan teklif arasinda da bir bag bulunmamaktadir. Onlarin her ne kadar kaderi irdeye uygun olarak vakiada ihtilf halinde bulunmalari sz konusu ise de, kendilerinden ihtilfa dsmeleri istenmemektedir. [124] Ysuf 12/118. [125] Yani zikredilen iki yetin isaret etmekte oldugu tekvin iradesine rci olan seyle, tesrie rci olan vaz'i ser' arasinda fark vardir. Birincisinde kulun, "Sen byle takdir ettigin iin byle oldu" gibisinden syle ya da byle bir mazereti olmaz. Ikincisinde ise ser'an matlup olanin emredilme-si, terki matlup olanin da yasaklanmasi seklinde bir sonu gerekir. Birincisinin aksine ikincisinde, irade ile emir ya da yasak arasinda birinin bulunmasindan digerinin de bulunmasi gibi bir gerekirlik (telzum) yoktur. Bu bahis Emir ve Nehiy blmnn birinci meselesinde genise ele alinmisti. [126] Bu yette hem kaderi, hem de ser' vaz' bir arada toplanmistir. yetin ba-smda kaderi vaz'i islenmektedir. nk Kur'n'm indirilisinden gzetilen ser' maksat, hidayete sebep olmasidir ve o kesin olarak hidayet iin bir sebeptir. Ancak fsiklar ondan yz evirmeleri sebebiyle geregi gibi istifade edememislerdir. Ona cahillikle ve inatla saldirmalari, onlarin sapikliklarinin artmasina sebep olmustur. Yoksa unlar hidayet zere idiler de, Kur'n onlari sapitmis degildir.

[127] Bakara 2/26. [128] Yani tartisma konusu olan vaz'i ser' kismindan. [129] Yani vaz'i kaderi kismindan. [130] Ki bunun sonucunda tesri aisindan ihtilfi kasdetmis olduguna dair bir delil olsun. [131] Yani Allah Tel, mtesbihler karsisinda insanlari, ilimde yksek payeye erenler (erbabi rsh) ve sapiklar diye ikiye ayirmazdi. [132] Eger hakik olsaydi, o zaman mctehidin bizzat kendi grsn terkederek bir baska mctehidin grsn almasina bir mani olmazdi, bu caiz olurdu. Halbuki bu caiz degildir. [133] Nitekim uslcler syle derler: "Bir mesele hakkinda bir mctehidin, ayni vakte ve tek bir kisiye nisbetle birbirine zit iki grs olmasi caiz degildir." Eger byle birsey vuku bulursa teeruz meydana gelir ve ya aralari cem edilir, ya tercihe gidilir. Her ikisine de imkn yoksa tevakkuf edilir. [134] bkz. [2/32, 54 vd.] Cevap, az nce verilen cevapla ayni: Isabetin hakik olmayip izaf oldugu, eger yle olmasaydi o zaman mctehidin kendi grsn terkederek bir baskasinin grs ile amel etmesinin caiz olacagi... seklinde. [135] Yani sadece kendisine ve kendisini takip edene nisbetle hccettir. [136] l-i Imrn 3/7. [137] Bu szler, itirazin sonunda delillerin bir sonucu olmak zere ifade edilen: "Seriatta ihtilfin bulunmadigina dair serdedilen yukaridaki deliller, dinin furuna degil aslina ynelik olan ihtilfa yorulur" seklindeki sze karsilik olmak zere getirilmistir. Mellif, itiraz delillerini teker teker ele alip onlan rttkten sonra nih szn sylemis ve seriatta ihtilfin sabit olmadigini, ihtilfin hem uslde hem de furda mutlak anlamda cari bulunmadigi ifadesinin sahih oldugunu belirtmistir. [138] Yani geen esas -ki seriatin tek bir grse ikacagi, onda ihtilfa mahal olmadigi idi- sabit olunca, bundan mukallidin kendince keyf bir seim yapma hakki bulunmadigi sonucu lzim gelir. nk bu ancak, seriatin tek btrsey hakkinda birden fazla hkm bulunmasi ve farkli grslerin olmasi esasi zerine mmkn olabilir. Geri bu, daha nce meseleye itiraz ve ona cevap sadedinde gemisti ve orada mellif mukallidin keyfi tercihte bulunamayacagina dair delil ikamesinde bulunmustu. Ancak konuyu bu fasilda biraz daha amak istedigi iin, onu burada tekrarlamis oldu. [139] Taklid: Grs hccet olmayan bir kimsenin delilini bilmeksizin, grsn almak ve onunla amel etmek demektir. Dolayisiyla Raslullah'in (s.a.) sz ile, Icm ile amel etmek; kadinin, sahidlerin sz ile amel etmesi taklit kavrami disinda kalmaktadir. nk bu sey, iem ile kendilerinden hkmlerin elde edildigi ser' delillerden olmaktadir. Dolayisiyla bunlara basvurma taklit sayilmamaktadir. Uslclerin istilahinda "mft" mctehid demektir. Bazen ser' hkmleri bilen ve onlar hakkinda soru soranlara cevap veren kimseler hakkinda da -her ne kadar mctehid olmasalar bile- mft denmektedir. Uslcler, mukallidin tercihi konusunun ihtilafli bir mesele oldugunu zikretmislerdir: Mesele syle vaz'edilmektedir: "Acaba avamdan biri (mm)j mftler ierisinden diledigine sorabilir mi? Yoksa suali ve alacagi cevap iin mutlaka kendi nazannca ilerinde en stn olanina mi sormak zorundadir? En stnn belirlenmesi konusunda da shret yeterlidir." Bu ikincisi Imam Ahmed b. Hanbel, bn Sreye, Safii'lerden el-Kaffl, fukha ve uslclerden bir grubun grsleridir. Bunlar el-Kd Eb Bekir ile fukah ve uslclerden bir grubun "mftler ister birbirlerine msavi olsunlar, isterse birbirlerinden stnlke farkli olsunlar, her halkrda mukallidin istedigine danismasi ve hkmn ondan almasi hakki vardir" seklindeki grslerine muhalet etmislerdir. Tercih hakki taniyan grup sahabenin durumunu delil olarak kullanmislardir. Onlar ierisinde hepsi ayni seviyede degillerdi; bir kismi digerlerinden daha stnd, ilerinde avamdan olan kimseler de vardi. Ashabtan hibiri, avamdan olanlardan soru soracaklari mctehidlerin seiminde ill da ietihdda bulunmalari gerektigini istememistir. Eger mukallidin mete-hidlerden istedigine sorabilmesi caiz olmasaydi, o zaman, sahabe tmyle sz birligi ederek onun yanlisligina ses ikarmazlik etmezlerdi. el-Amid, meselenin sonunda syle demistir: "Eger bu konuda sahabenin icmi olmasaydi, karsi tarafin grs geregi hkmetmek daha yerinde olurdu." Grnen odur ki, bu delil mellifin konusuna karsi koyacak durumda degildir. nk bu delil nihayet avamdan birinin diledigi sahbnin seimi konusunda tercihte bulunabilecegine dellet eder. Ancak o, iki sahbye gitse ve onlar da farkli sekilde fetvada bulunsalar, bu durumda bu delilde onlar ierisinden birini tercihe dellet edecek bir unsur bulunmamaktadir. Mellifin zerinde durdugu ve caiz olmadigina

dair delil ikamesine alistigi nokta ise budur ve naklettigimiz ihtilafli meselenin aynisi degildir. Dolayisiyla el-Kd ve ayni grs paylasan digerlerinin getirdikleri karsi delil yerinde degildir ve sahabenin icm mahalli de olmamaktadir. Bu durumda el-Amid'nin: "Eger bu konuda sahabenin icmi olmasaydi, karsi tarafin grs geregi hkmetmek daha yerinde olurdu" seklindeki sz yerini bulmus ve mellifin maksadi hasil olmus olur. [140] Konu hakkinda sekiz grs vardir: Mukallidin tercihine birakilmasi grs Sfilerin ogunlugu ile es-Srz, elHatb, el-Bagdd ve el-Kd'ye aittir. Mellifin tercih ettigi ve isbati konusunda asin gayret gsterip, aksi grste olanlara karsi siddetli tepki gsterdigi tercih iin ictihdda bulunmasinin gerektigi grs ise Ibn Sem'n'ye aittir. Nitekim es-Sevkn'nin Irsdu'l-fuhl'nde byle gemektedir. Bu konuda et-Tabsire'nin "Kazanin Rknleri" blmne bakilmalidir. nk orada konu ile ilgili gerekten degerli bir fasil bulunmaktadir ve o, genel anlamda mellifin buradaki grsn teyid etmektedir. es-Seyh Ills'in Fetv'smda da "Mesini uslil-fikh" babinda bu konu ile ilgili olarak etrafli bilgi verilmektedir. [141] bkz. Kesful-haf, 1/147. Bu hadisin mevzu oldugu veya en azindan sahih olmadigi sylenmistir. [142] Yani mkellefin, mctehidlerin grsleri ierisinden arzu ve heveslerine uyarak bir baskasi adina hkmde bulunmasi ile, bizzat kendisi amel etmek iin onlardan birini semesi arasinda bir fark yoktur. Birincisi, icm ile yasak olduguna gre, ikincisinin de ayni sekilde yasak olmasi gerekir. Aralarinda fark oldugunu iddia edenin bunu beyan etmesi gerekir. Kaldi ki el-Karf, fetva konusunda da heva ve heveslere uymanin haramligi konusunda icmin bulundugunu nakletmistir. Nitekim bunu kendisinden Ibn Ferhnet-Tabsire'de, kazanin rknlerinden Ikinci rknde nakletmistir. Yine o, ondan tercihe sayan olmayan grs (merch) dogrultusunda hkmde bulunmanin ve fetva vermenin, icma muhalefet oldugunu nakletmistir. [143] Nisa 4/59. [144] Ki bu burada tercih olmaktadir. [145] Nisa 4/60. [146] Yani o mctehidin digerlerinden daha stn oldugu arastirmasina ihtiya bulunmaksizin. Nitekim bu el-Kd Eb Bekir ve beraberindekilerin grs olmaktadir. [147] Dahasi isi ser' bir kanun olmaktan ikararak, bir ticaret metasi haline getirmislerdir. [148] Nefis ve mal zerine endisenin mesru yani yeminin hkmn kaldiracak ikrah (zor kullanma, tehdit) sayilabilmesi iin, beklenti halinde olan zararin yemin eden sahsin bizzat kendisine ya da ocuguna dokunmasi sarttir. Hatta baba ve kardesin zarar grmesi halinde bile, yemin hkmn kaldiracak bir ikrahtan sz edilmemektedir. Bu durumda bir kimse, kendisi ya da ocugu iin tahakkuk edecek bir zarar dolayisiyla yemin edecek olsa, bu ikrah hkmne girmeyecektir. Her ne kadar o kimseden, o yabancinin kurtulmasi iin yemin etmesi -kimine gre mendup, kimine gre de vacip olarak- ser'an istenir ise de ikrah hkm gereklesmez ve yeminin hkm ortadan kalkmaz. Ancak bu kisinin, o kisiyi saklamasi yznden maruz kalacagi iskenceden, korkusundan yani bizzat kendi basina gelecek olan zarar sebebiyle yemin etmesi halinde ise ikrah hkm altina girmis olacaktir ve o zaman yemininde hnis olma durumu olmaz. Ikrah konusunda Imam Mlik ve tabilerinin grs bu olmaktadir. Onlara gre ikrah ile ne yemin, ne alis veris ne de bir baska akit ya da iltizam geceki esmez. [149] Iinde bulundugu sikintidan bir ikis yolu bulmanin sevincine almet olmak zere. [150] Hanefi mezhebi ile ilgili olarak el-Bedi' adh eserde syle denir: Eb Hanfe ve iki talebesi arasindaki vakfin caiz (baglayici) olup olmamasi konusundaki grs ayriligi zerine su sonu terettp eder: Mesel, bir kimse yoldan geenler iin ribt veya bir han ya da mslmanlarm istifadesi iin esme insa etse, o malin mlkiyeti Eb Hanfe'ye gre hl vakfedenin mlkiyetinde olmaya devam eder. Ancak "ldgm zaman evim, falanca hayir cihetine vakif olsun" demek suretiyle vakfi lmnden sonraya nisbet ederse, ya da hkimin hkmne iktiran eder ve vakif tescil edilirse o zaman baglayicilik kazanir ve vkfin mlk olmaktan ikar. Shibeyn'e gre ise bu sartlar olmaksizin vakif baglayicilik kazanir. [151] Mide5/49. [152] Fakihten maksat, mctehid olmayan fakat onlarin grslerini bilen kimsedir. nk el-Bc'den nakledilen onun tavrinin yerilmesi ile ilgilidir. Fakhin durumu byle olunca, mctehidin durumu evleviyetle yle olacaktir. [153] Sekizinci fasilda gelecektir. Bu bakis aisi sudur; Ihtilf, olayin vukuundan sonra dikkate alinir; nk o zaman yeni bir bakis ve yeni bir ictihd sz konusu olur. [154] bkz. [4/125].

[155] el-Bc'nin dedigi zere kastedilen kimse, bnul-Ksim'dir. [156] nk onun mkellefi 'iki grsten hangisini dilersen onunla amel et' diye muhayyer kilmasi, biri men' digeri de isbat seklinde olan iki grsten farkli ikisinden herhangi birini yapabilma imkni getiren mbahlik seklinde yeni bir grs olacaktir. Bylesine ser" bir hkm ise, ancak mcte-hid tarafindan ve bir delile dayanmak suretiyle konulabilir. Halbuki meselenin vaz'i byle degildir. Bu izah mellifin: "Eger ictihd derecesine ulasmis ise, tek bir olay hakkinda ayni zaman iinde iki grsn bulunmasi -uslclerin genise zerinde durduklari gibi- sahih degildir" seklindeki sznden daha uygundur. nk ibhanin, men' ve isbat disinda nc bir grs oldugunu kabullendi. Bu durumda -mbahligi ve iki grse muhalefeti gsterecek delil buldugu zaman- mctehidi, onu ser' bir hkm olarak isbat ve izah etmeden alikoyacak bir engel yoktur. O zaman konu, uslclerin genise ele aldiklari "bir mctehid iin tek bir olay hakkinda ayni anda iki grs olamaz" meselesi ile reddedilebilecek "mctehidin iki grsnn olmasi" meselesi olmaktan ikacaktir ve tek bir grs yani mbahliktan sz edilecektir. Kaldi ki, burada ibha mnsi makl de degildir; nk ibha bir fiilin islenmesi ya da terki arasinda tercihe birakma demektir. Burada sz konusu olan ise, haram oldugu iin islenmesinden ekinmek ile, mubah oldugu iin islenmesi arasinda gidip gelme (terdid) vardir. Fiil ile terk arasinda muhayyer birakma degildir. [157] Seriatin bir geregi olarak degil. Seriatin geregine gre kisi, her zaman iin evl olani yapmak durumundadir; kendisinden istenilen budur. [158] Sems 91/7. [159] Insn 76/3, [160] Beled 90/10. [161] Yani btn grsler, fiilin islenmesinin ya da terkinin istenmesi seklindedir. [162] Avamdan birinin (mm) her olayda belli bir mezhebi benimsemis olmasinin gerekli olup olmadigi konusunda limler ihtilf etmislerdir. Bir grup 'evet' demislerdir. ogunluk ise bunun gerekli olmayacagini sylemislerdir. Imam Ahmed de bu grs benimsemistir. Belli bir mezhebi benimsemesi halinde ise, bu konuda limler arasinda bir baska ihtilf konusu daha vardir. O da: "Bazi meselelerde mmnin kendi imamina muhalefet etmesi ve baska birinin grsn almasi caz midir?" sorusudur. Bazilari bunu mutlak surette men'etmisler, diger bazilari da ayni sekilde caiz grmslerdir. Diger bir kismi da tafsile giderek, bunun fiilin islenmesi ya da hkmn verilmesinden nce ya da sonra olmasi arasinda bir ayirim getirmislerdir. Bir mukallidin her mezhepten daha hafif ve kolay olanini tercih etmesi ve onunla amel etmesi meselesine gelince, Imam Ahmed ve el-Mervez byle bir kimsenin fsik olacagini sylemislerdir. el-Evz ise: "Kim ulemnin garip grslerini (nevdir) alirsa, Islm'dan ikar" demistir. Mellifin Ibn Hazm'dan yaptigi, ruhsat hkmleri derleyip onlarla amel etmenin fasiklik olduguna dair icm bulundugu nakli daha nce gemisti. Bu sekilde anlasiliyor ki, ruhsat hkmlerini derleyerek onlara tbi olmak ile, tmyle bir mezhepten baska bir mezhebe intikl arasinda bir telzum yoktur; yani birinin varligindan digeri de zorunlu olarak lzim gelmez. Ruhsatlan derlemek ve onlara tbi olmak fsikliktir, bazi meselelerde kendi imaminin grsn terkederek baskalarina ait grs alma hakkinda da ihtilf oldugunu grendik. Bu durumda her halkrda bir hafife alma, ya da ruhsat hkmleri derleyip onlara uyma gibi bir davranis olmadika, sahih olan grse gre bunda yani avamdan birinin bazen kendi imami disinda bir baska mezhep imaminin grs ile amel etmesinde bir mani yoktur; kisi byle bir kisitlilik altina alinmaz. Ancak bu durumda ortaya telfik gibi bir sonu ikiyorsa, o zaman men' cihetine gidilir. Bu durumda mellifin *bir mezhepten baska birine intiklin ancak tm ile caiz olacagini" ifadesinin kendisinden nceki zerine tefsir edici bir cmle olarak atfi ancak, zayif olan grse gre mmkn olabilecektir. Bir sonraki fasilda, ruhsat hkmleri derleyip onlara uymanin, kendi imaminin grs ile amel etmeyip bir baska mezhep imaminin grs 11e amel etmekten ya da mezhep ierisindeki merch (zayif) grs ile amel etmekten daha genel bir anlamda oldugunu belirten ifadeler gelecektir. Bu durumda ise, sz edilen cmlenin tefsir iin olmasi sahih olmayacaktir. nk o zaman, birseyin kendisinden daha huss birseyle tefsiri olur, bu da sahih degildir. [163] Hadisin devami syle: "Kim benim snnetime muhalefet ederse, o benden degildir." Hadisi el-Hatb rivayet etmistir, hasen-li gayrih bir hadistir, bkz. Kesful-haf, 1/340. [164] Nisa 4/59. [165] rtl riba satislari. () [166] nk bu, gids maddesinin (tahil), para ile takdir edilen semenin ilga edilmesi sebebiyle yine gida maddesi karsiliginda veresiye olarak satimi demektir. Bu seddi zeri' ilkesinin bir geregi olmaktadir. Nitekim mezhe-bin grs bu sekildedir. [167] nk bu, heva ve heveslerin tahkimi mnsina gelir ve ancak garaz ve ikarinin gerektirdigi sekilde yrr;

davranislarinda kendisi iin kistas olacak ser" bir kanun erevesi ierisine girmez. [168] Ibnu'I-Keml'in usl hakkindaki et-Tahrr kitabina bakildiginda, onun, mezheplerin ruhsat hkmlerini derleyip onlara uymanin caiz olacagini syledigini grrz. Srihi ise syle der: "Ancak Ibn Abdilberr'den: 'Avamdan birinin, ruhsat hkmlerini derleyip onlara uymasi icm ile caiz degildir' dedigi nakledilir. Eger bu nakil dogru ise o zaman ona cevap verme ihtiyaci bulunacaktir. Syle cevap vermek mmkndr: Biz icm oldugunu kabul etmiyoruz. Zira Imam Ahmed'den, ruhsat hkmlerini arastirip onlara tbi olanlar hakkinda fasik olmayacagina dair ikinci bir rivayet bulunmaktadir. Eb Hureyre'den de fasik olmayacagi grs nakledilmistir. [169] "Eger birseyde ekisirseniz, onun hallini Allah'a ve peygambere gtrn; eger m'min kimselerseniz" (Nisa 4/59) yeti gibi. [170] Bu mefsedet, mezhepteki grse mukabil alinacak grsn detaylari ile bilinmemesi haline mnhasirdir. Nitekim o dnemlerde durum yle idi bir blgede bir mezhebin grsleri bilinir, diger mezheplere ait grsler ise bilinmezdi. Zamanimizda ise bu mefsedet kalkmistir. [171] Yani Imam Mlik'in mezhebinin yayilmis oldugu Endls'te. () [172] es-Siyaset es-Ser'iyye: Hakki zulmden ayiran, her trl tecavz ve haksizliklari uzaklastiran yollarin tmdr. Bunlarin ihmali haklarin zayi olmasi, hadlerin uygulanmamasi sonucunu dogurur, fesatilari c-retlendirir. Bu kavramin altina insanlarin ynetilmesi ve azginlarin, taskinlarin nnn alinmasi iin konulan hersey girer. Bunlar: a) Can gvenligini korumak iin olur: Kisas gibi. b) Neslin korunmasi iin olur. Zina haddi gibi. c) Irzin korunmasi iin olur: Iftira haddi, hakaret ve svmeye karsi tzir cezasi gibi, d) Malin korunmasi iin olur. Hirsizlik ve yol kesme haddleri gibi. e) Aklin korunmasi iin olur. Iki cezasi gibi. O Ya da nleyici ve caydirici nitelikteki diger hkmler seklinde olur: Ihramlilann av hayvani ldrmesi halinde ceza vermesi, zihr ve yemin keffareti, kadinin huysuzluk halinde yalniz birakilmasi ve dvlmesi, Te-bk savasindan geri kalan kisiye verilen zel ceza gibi. Ayrica bunlarla ilgili olarak sulularin tehdit edilmesi, dvlmesi, hapsedilmesi, teshir edilmesi, sahitlere yemin ettirilmesi, onlarin gizli ve aika tezkiye edilmeleri, sahitlerin mahkemede birbirinden ayri olarak ifadelerinin alinmasi, saniklari birbirinden ayirarak ikrar etmelerini saglamak iin digerlerinin suu itiraf ettikleri intibaini vermek gibi. Keza, beyyinelerin dinlenmesi ve yemin verilmesi ile yetinmeksizin, geregi grenmek zere basvurulan diger yollar da bu kabildendir. "Ayrica bunlarla ilgili olarak sulularin tehdit edilmesi...11 seklinde verdigimiz son kisim hakkinda ihtilf bulunmaktadir. Bunlarin dayanagi mrsel maslahatlardir. Bu konuda, onun dikkate alinip alinmayacagi konusunda -ki bu tr hkmlerin mesnedi olmaktadir- grs ayriligi bulunmaktadir. Simdi bu kisim ya da nceki kisimla ilgili olarak iki grs gelse ve herkes o konuda kendi arzusuna uygun dsen grs dogrultusunda hkm verse, o zaman siyset-i ser'iyye diye birsey kalmaz ve dzen bozulur, adaleti tesis edecek hibir mekanizma kalmaz. Bu ise kaos ve anarsiye gtrecek son derece byk bir mefsedettir. Bunun sonucunda haklar zayi olur, zulm ve haksizliklarin n alinamaz, hadler uygulanamaz, kt karakterli kimseler cret kazanir ve istedikleri her trl cinayeti islemek iin uygun ortam bulur. [173] Mesela, namazda kahkaha ile glmenin abdesti bozmayacagi konusunda Imam Mlik'i, cinsel organa el srmek ile abdestin bozulmayacagi konusunda da Eb Hanfe'yi taklit etse ve bu abdestle namaz kilsa, bu namaz her iki imama gre de caiz olmamaktadir. Yine sehvet kasti ve fiilen vukuu olmaksizin kadina dokunmakla abdestin bozulmayacagi konusunda Imam Mlik'i, basin bir kismini meshetmekle yetinme konusunda da Imam Safii'yi taklit etse, bu abdesti ve onunla kilacagi namazi her iki imama gre de btil olacaktir. Ayni sekilde mehirsiz, velisiz, sahitsiz evlenmek de byledir. [174] Eb Mansr, Zahirlerden zor olanin alinmasi gerektigi grsn naklet-mistir. Her iki grs de -mellifin dedigi gibi- isabetli degildir. nk yapilmasi gereken, ser'i delile basvurmaktir, baskasi degildir. Delil, eger daha agir olanin sihhatine hkmederse o alinir, yok daha hafif olanin sihhatine hkmederse bu kez de o alinir. Sonra mutlak olarak daha hafif olan grs alinir demek sonucunda bir nceki fasilda sz edilen mahzurlar dogar. [175] Bakara 2/185. [176] Hacc 22/78.

[177] Daha nce gemisti bkz. [2/46]. [178] Hadisin devami syle: "Kim benim snnetime muhalefet ederse, o benden degildir." Hadisi el-Hatb rivayet etmistir, hasen li-gayrih bir hadistir, bkz. Kesfu'1-haf, 1/340. [179] Yani seriatin hosgr ve kolayligi, usl dairesinde olmak kaydi iledir. Nefislerin pesinden kosmak ve ser' delillere basvurmayi terketmek ise, onun esaslari ile bagdasmaz. [180] Trkesi de "yk" kelimesinden tretilen "ykmllk" olmaktadir. C> [181] Deliller blmnn On nc Mesele'sinde gemisti ve orada syle misti: Bu heva ve heveslerin deliller zerine tahakkmdr; bunun s cunda deliller tbi olunan (metb) degil, tbi durumuna dsmektedir. [182] Meselenin aslina ynelik itiraza tekrar dnlmektedir. Ancak bu "el1 len itiraz delilleri esnasinda gememistir. Fazlaca beyan ve aikla"13" duyulan ihtiya yznden burada ayrica ele alinmistir. [183] nk nikhin fiilen vukuu sonucunda, karsilikli olarak eslerin ve 9^-larm birbirlerine haklan taalluk etmektedir. Dolayisiyla sanki yo* e1 telakki edilmez ve zerine bazi hkmler terettp eder. [184] Vukdan sonra, amellerin iptal edilmemesini gerektiren delil devreye girmekte ve bu, muhalifin delilini teyid etmekte ve onun tercihini gerektirmektedir. [185] Fesadi zerinde icm bulunan bir alim-satim akdinin reddi vacip olmaktadir. Eger mebi yok olmussa, eger kiyemyattan ise kiymeti ile, mislyyttan (standart mal) ise misli ile tazmin edilir. Fsitligi konusunda ihtilf bulunan akitler ise, eger akit konusu sey yok olmamissa hkimin ya da onun yerine bakan birinin feshi ile iptal edilir. Eger yok olmussa, o zaman belirlenen fiyati zerinden gitmis olur. Aralarindaki fark mahalli, akde konu olan seyin yok olmasi halidir. nk bu durumda kideynden her birinin digerine hakki taalluk etmis olur. Bu, zerinde ihtilf bulunan bir akit hakkinda onun sahih oldugunu kabul eden grsn delilini dikkate alma egilimini teyid etmektedir. Dolayisiyla ayni fiyat zerinden gitmis olmaktadir. [186] Yani meselenin isbati iin getirilen deliller sirasinda. [187] Muhtemelen birincisinden maksadi, tevili ve zahiri disina hamledilmesi-air, digerinden maksadi da geregini inkr olmalidir; yoksa ibarenin hak-tersine olmaliydi. [188] Vuku sonrasi hali, vuku ncesi hali gibi degildir. nk vuku sonrasinda yeni durumlar ortaya ikar, bu da yeni bir degerlendirmeyi gerekli kilar, yeni bazi mskiller ortaya ikar ve bunlardan kurtulmak ancak hkmn tul vaki olan durum zerine bina edilmesi ve muhalifin grsn -her ne kadar esas itibariyla zayifsa da- dikkate alarak onun ser1! sayilmasi sonucunda mmkn olur. Durum muhalifin delili geregi zere vuku bulunca, maslahata itibar olunur ve mesele hakkinda yeni bir degerlendirme ve baska deliller arama yoluyla yeni bir ictihd sz konusu olur. Bu durumda vuku sonrasinda mesele, vuku ncesindeki meseleden ayri yeni bir mesele halini alir. Bu, grldg gibi gerekten gl bir tevildir. Geriye bu tr meseleler zerinde durmak ve bu izaha uyup uymadigini arastirmak kaliyor. Muhtemelen buna uymayan bir sekil -ok ender haller hari- grlemeyecektir. Mesel, Ftiha'nm okunmasi konusunda Sfilere muhalif dsms olmaktan ikmak iin Besmele'nin okunmasinin mendup olmasi meselesinde oldugu gibi. Bu konuda mellif du-raksayacak ve itirazda bulunacaktir. Evet, imam Mlik'in mezhebinde "Bu zayif bir temel zerine kurulu meshur bir grstr" ibaresi bulunmaktadir. Ancak bu, sz konusu olan vuku sonrasinda hilafa riyet kabilinden degildir. Aksine baska bir konu ile ilgilidir. Her meshur olanin gl, saglam ve itimat edilir olmamasi, bu mnnin dogrulugunu gsterir. ogu zaman meshur olan, rcih olan ile mukabele grr. [189] Ictihd blmnn Onuncu Mesele'sine ait fasilda. [190] Bu, illetin istinbat yoluyla olmasina misale isarettir. ncesi ise, illetin -husulnn farzedilmesi halindeSri'den gelen nassla olmasina isarettir. [191] Yani illeti belirleme yollarindan (mesliku'l-ille) biri de "tarde aks"dir.Buna "deveran" da denir "ve benzeri" sznden maksat, niza nahallinde mugayir bulunan btn suretlerde hkmn bulunmasindan ibaret olan tard gibi seylerdir. Aralarindaki fark sudur: Deveran tek bir surette olur, vasfin bulunmasi halinde hkm de bulunur, ortadan kalkmasi halinde hkm de ortadan kalkar. Mesel, siranin sarhosluk verici zelligi ile birlikte haramlik hkm gibi. Sira sarhosluk verici olmadigi s irece hell olur, sarhosluk verici zellik ortaya ikinca haramlik hkmdogar, sirkeye dnsmek uretiyle bu vasif ortadan kalkinca da yine hell olur. Onlarda mnasebet yani sagduyu sahiplerinin hkmn zerine terettb hakkinda kabul ile karsilayacaklari mn aik olmaz. Dolayisiyla, ayirdigin sey tam degildir.

[192] Yani Fas ve Tunus ulemsmdandan karsilastiklari kimselerden aldigi cevaptaki sz edilen tevil. Durum yle olunca, iki grs arasinda hilaf bulunmaz. nk men' grs sahibi, onu vuku ncesine itibarla men'etmekte, sahih gren de vuku sonrasindaki hale itibar etmektedir. nk vuku sonrasinda illetlik iin sahih bir hal almaktadir. Vuku ncesi hali ise daha nce zikrettigimiz zere byle degildir. [193] Yani hkm iin illet kilinan hilaf. [194] Yani icma istinad eden hkm, her mctehid iin delilinden almak suretiyle belirmis olan hkmn kendisidir. Burada illet ve ma'll (tall edilen) yoktur. Hilafa dayali olan hkm ise byle degildir. nk o, nceki hkmden ayn baska bir hkmdr ve bu yeni ortaya ikan hkmde hilaf illet olmaktadir. Mesel, imama yetisip iftitah tekbirini unutarak rk tekbirini alan bir kimsenin namazinin yeterli olup olmadigi konusunda ihtilf edilmistir. Yeterli olmayacagi grsn tasiyan kimse, olayin vukuundan sonra, yeterli olacagi grsne uyarak namaza devamina hkmetmistir. Dolayisiyla burada hilaf zerine bina edilen hkm, zerinde ihtilf edilen hkmn kendisi degil, farklidir. IMetinde "iddiamizin ayni olmaktadir" seklindedir. Szn akisim ve Di-iraz'in notunu dikkate alarak bu sekilde evirdik.() [195] Yani cevaz delilinin men' deliline stn gelmesi halinde bunlar spheli seylerden kamis olabilmek iin haramhgi gerektiren tarafi dikkate almakta ve onu terketmektedirler. Ibnul-Arab syle der: Rcih (stn) olan ile hkmetmek, merchun (zayif) hkmn tmyle iptal etmez; aksine kendi mertebesince mercha da atifta bulunmak gerekir. Nitekim Raslullah (s.a.) hanimi Sevde'ye mahkemede rcih olan (yatak) delili geregi kardesi olduguna hkmettigi kisi hakkinda, merch olan benzerlik deliline de atifta bulunarak: "Onun yaninda rtn, ey Sevde!" buyurmustur. [196] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/116-155 [197] Bunlarin beden fiillerle, kalbi fiillerden olmasi arasinda fark bulunmamaktadir. Bylece inanlarla ilgili konulan da iine alacaktir. Dolayisiyla mellifin birazdan bu meyanda bahsedecegi, hakkinda Sri' Tel'nin hibir kasdinin kesin olarak ortaya ikmadigi hakik mtesbihleri de zikretmesi sahih olmaktadir. nk bu gibi mtesbihler ancak inanlarla ilgili konularda gzkr [198] Yani Kitap, snnet, icm veya kiyas gibi zerinde ittifak edilen ya da istidlal gibi zerinde ihtilf edilen delillerden biri yolu ile o seyin hakkinda ser' bir hitabin bulunmasi sabit olacak ya da byle olmayacaktir. [199] et-Tahrr ve serhinde syle denmektedir: "Herhangi bir konuda huss delilin bulunmamasi halinde o seyin hkm asl ibhadir. Dolayisiyla hibir olay, seriat dairesi disinda kalmaz." el-Minhc'da ise: "Makbul delillerden biri de, yeterli lde arastirma sonucunda konu hakkinda zel delilin bulunmadiginin tesbitidir. Bu durumda onun bulunmadigina dair zann-i galip olur. Delilin olmamasi da, gafilin ykml kilinmasi mmteni' olacagindan, hkmn yoklugu sonucunu gerektirir" denmektedir. Ibnul-Hcib'in srihi el-Adud ise syle demistir: "Olaylarin hkmden hali kalmasinin btil olacagi grsne katilmiyoruz, nk kiyaslar ve seriatin umm esaslari mutlaka onu iine alir." Yani ihtiya duyulan her alanda meslih-i mrsele gibi yollarla zm bulunabilir. Bir an iin olmayacagini kabul etsek, o zaman hkme mesnedin bulunmamasi halinde hkm vciplik bulunmadigi olacaktir ki, bu da muhayyer kilma demektir. Mellif daha nce bu gibi konulari ierisine sokmustu. Bu mertebeye Selmn el-Fris'den rivayet edilen: "Hakkinda Sri'in skt affettigi kisimdandir" hadisi isaret etmektedir. bunlarin yeterli ve ha-ramligiri "avf" mertebesi getigi sey ise

Kisaca hakkinda ya da nev'i hakkinda seratta zel bir delil gelmeyen herhangi birsey hakkinda hkmn mbahlik veya men' ya da tevakkuf olacagina dair grs ayriligi bulunmaktadir. Her birinin kendine gre delil ve hcceti vardir. Bu konuda Hkmler blmnde geen "avf" mertebesi meselesine bakiniz. [200] Kesin bilgi (ilim) ve sek, zan mertebeleri ierisinde degildir. Sek, en zayif olan zan mertebesinden, ilim de en gl zan mertebesinden sonra gelir. Ilim, yzde yz kesin bilgi ifade eder. Sek ise yzde ellilik bir mertebedir. Bu ikisi arasinda kalan kisim ise zan mertebelerini olusturur. Yzde ellinin altinda kalan kisma ise vehim tabir edilir. [201] Bu kismin greli bir aikliga sahip oldugu ve zan mertebeleri ierisinde yer aldigi ve Sri' Tel'nm kasdinm aik oldugu, su kadar var ki, kat' olmadigi farzedilmisti. Bu durumda iki taraftan birine yakinliginin g kazanmayabilecegi varsayimi aik olmamaktadir. Bu varsayim, nefy ya da isbat ayni seviyededir ve Sri' Tel'nm ikisinden birine ynelik olan kasdi, brne olankinden daha aik degildir, mnsina gelmektedir. Dolayisiyla aik degildir ki, bunun sonucunda sz edilen kisim mtesbi-httan sayilsin. Bu durumda bununla, hakkinda: "Eger o seyde Sri' Tel'nm kasdi kesin olarak ortaya ikmiyorsa, o sey mtesbiht kismindan olacaktir" dedigi kisim arasinda ne fark kalacaktir. Fark kalmayacaktir nk nefy ve isbat konusunda kasdinm aik olmadigina kesin

hkmetmek, buradaki 'Ancak bu ihtimal bazen iki taraftan birine yakinlik konusunda gl olur, bazen de giil olmaz" yani her ikisi de ikisinden birine ynelik kasdin aik olmadigi hususunda birbirine esittir, sz ile ayni mnya gelir. Burada syle denilebilir: Birinci kisim, mnsinin anlasilmasi iin asla bir yol bulunmayan hakk mtesbihlikle ilgilidir; mctehid ne kadar arastiracak olursa olsun, seriatta onlardan maksadin ne olduguna dellet edecek birsey bulamaz. Ikinci kisim ise izafdir. Buj rada mtesbihlik delil ynnden degil, aksine delilin menti (dayanagi) ynnden olmaktadir. Mellifin: "Bu, kendisi hakkinda ve mctehidlerin bakis ailarina nisbetle izaf olarak aik olmaktadir" sz de -ki bu, burada sz konusu edilen mtesbihligin, sadece mctehidlerin bakislarina nisbetle aik olmamasi mnsini vermektedir- bu sekilde anlamaya yardimci olur. Bylece sz bizim bu izahimiz zerine alinarak aralarindaki bagdasmazlik giderilmis olur. [202] Yani iki taraftan birine yakinligi kendilerince zahir grnmeyen kimseler. [203] Bu kismin izaf olarak aik oldugunu, zan mertebelerinin farkliligina baglamasi aik bir ta'lldir. Mtesbihligin bunun zerine bina edilmesi de ayni sekilde aiktir. nk zanlar muhtelif olup, bir kismi iki tarafa yakinlik konusunda herhangi bir farkin bulunmadigini grebilecegi bir noktada durursa, bunun arkasindan mtesbihlik gelecektir. [204] Birsey hakkinda ayni anda emir ve nehyin, sihhat ve fesadin, sart ve mni'in isbati gibi. [205] Yani bu gibi garardan (bilinmezlik) kainmak mmkn degildir. Bu ummu belv kabilinden bir zarurettir. Kaldi ki bu tr garar sonucunda maruz kalinacak zarar fazla nemli de degildir. Birinci kisim iki vasfi birden bulundurmaktadir: Garann oklugu ve ondan kainmanin mmkn olmasi. Bu iki kisim arasinda ise, iki vasiftan birini bulundurup digerini bulundurmayan kisim yer almaktadir ve bunlar her iki kisma da benzedikleri iin zerlerinde ihtilf meydana gelmistir. [206] nk bu iki madende, iki zellik bir arada bulunmaktadir: Mbadele araci olmalari ve hilkaten de para olma zelligine sahip olmalari. Uruz yani ticaret iin olmayan esyalar ise, bu iki zellige de sahip degillerdir. Dolayisiyla her iki kismin hkm zerinde ittifak vardir. Ziynet esyalari ise, iki vasiftan birini bulundurmaktadir ki, bu altin ve gmsten olmalaridir. Ziynet iin kullanilip para olarak kullanamamalari sonucunda ise iki vasiftan digerini kaybetmis ve bu zelligi ile diger esyalar ile msterek hal almistir. Iste bu yzden de ihtilfa mahal olmustur. [207] Mesel, teyemmm ile namazini kilmasi, tamamlamasi ve fakat henz vakit ikmadan su bulmasi hali gibi. [208] Bu skttan maksat, mezheplerin yerlesmesinden nce olan yani henz ictihd tartismalarinin srdg, mezheplerin iyice yer etmedigi bir dnemde olan skttur. Mezheplerin yerlesmesinden, grslerin karar kilmasindan sonra gsterilen skt ise kesinlikle verilen hkme muvafakat anlamina gelmez. nk bu dnemde muvafakat edilmeyen grse karsi ikmak gibi bir det yoktur. Dolayisiyla gsterilen skt sebebiyle ne icm ne de hccetlik sz konusu olur. Mezheplerin yerlesmesinden nce muvafakat edilmiyorsa, karsi ikmak deti bulundugu iin durum farklidir. Skt icm konusunda grs ayriligi bulunmaktadir; Imam Safi, onun ne icm ne de hccet oldugunu sylemistir. Cumhur, icmdir veya en azindan hccettir fakat kat' icm degildir, grsndedir. el-Cbb ise, as-nn inkirazi sartiyla icmdir, demistir. [209] Kat' olmayan, dinden oldugu da zorunlu olarak bilinmeyen fer' meselelerde islenilen bid'at gibi. Byle bir bid'at ittifakla kfr gerektirmez. [210] Bazi asiri Haric ve Rafiz firkalari gibi; Hattbiye bunlardandir. Bunlar mesel: "Hz. Ali, en byk ilahtir; Hasan ve Hseyin Allah'in ogullaridir, Ca'fer de ilahtir. Ancak Ebu'l-Hattb (yani reisleri), ondan ve Ali'den daha stndr" derler. Tabi ki bu szler ittifakla kfrdr [211] Bunlar, aiktan kfir olduklarini sylememekle birlikte kfr ieren bir bid'at ortaya koyanlardir. Mcessime ve sefaati inkr edenler gibi. O yzden de bunlarin kfir olup olmadiklari konusunda ihtilf meydana gelmistir. [212] Yani kudret, ilim... gibi zt zerine zid bulunan bazi sifatlarin izafesinde. [213] Yani ser oldugu kabul edilen bazi fiillerin O'na nisbet edilmesi konusu gibi. Bazilari onlari Allah Tel'ya nisbet etmektedir; nk O'ndan baska fail yoktur ve onlarin ser olarak telakki edilmesi ancak kula nisbetledir. Bazilari ise bunlari Allah Tel'ya izafe etmez ve kemlin bu sekilde tahakkuk edecegini dsnr. Bu durumda ibarede bir tekrar yoktur ve mak-sud olan bu mnyi vermek iin ikinci szden mstagni olmak mmkn degildir. [214] Mecmau'z-zevid'de uzunca zikredilen hadisin bir parasidir. Taberni, el-Evsafta ve es-Sagr'de rivayet etmistir. Senedinde Akil b. el-Ca'd vardir. Buhr, onun hakkinda "Hadisi mnkerdir" demistir.

[215] nk ilimde en stnlk derecesi, ancak ihtilfin varligi ve onlar ierisindeki hakkin bilinmesi aninda gereklesebilir. Bu da ancak ihtilf mahallerinin bilinmesi suretiyle mmkn olur. Dolayisiyla hadisin bu biiginin elde edilmesine tesvik olmasi sahihtir. [216] Yani delillerinin ihtilfi zere bina edilen hkmleri. nk hkmleri ve onlara esas olan farkli delilleri bilmedike, mesele hakkinda hak olan tarafi tercihte bulunmasina imkn kalmaz. [217] Bu, tercih kudreti olan fakihler iin olmalidir. Ulem arasindaki ihtilflari ve onlardan her birinin delillerini bilmezse, belki kendi elinde bulunan delil, vkif olamadigi delillere nisbetle daha zayif olabilir, fakat bilmedigi iin zayif olan kendi elindeki delil dogrultusunda fetva verir. Ama ihtilf mahallerini ve her bir tarafin delillerini bilecek olursa, o zaman delillere istinaden grsler arasindan bir tercihe gidebilir ve zayifi alip kuvvetliyi terketme durumuna dsmez. [218] Bu ve burulan sonra gelen mesele, ikinci meselenin tekmili mahiyetindedir. Bu iki mesele ile, geen ve ictihd iin ileri srlen iki vasfin kayitlanmasi cihetine gidilmekte ve onlarin bazen birlikte kalkabilecegi, bazen de birinin kalip digerinin kalkabilecegi ve buna ragmen bir nevi itihadin bulunabilecegi, iki vasfin birlikte bulunmasinin sadece itihadin bazi trleri iin geerli oldugu beyan edilmektedir. Eger, bu iki meseleyi hemen o sartlarin akabinde zikretseydi daha uygun olurdu. [219] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/155-162 [220] Ileride rnegi gelecektir, [221] Yani hem genel maksatlari hem de ictihd etmis oldugu zel mesele hakkindaki ser' maksatlari bilmesi gerekli olacaktir. Itihadin tecezzi kabul etmesi grsne gre sadece ictihd konusu olan mesele hakkindaki ser' zel maksadi, itihadin tecezzi kabul etmeyecegi grsne gre de diger alanlarla da ilgili ser' zel maksatlari bilmesi gerekecektir. [222] Mellifin burada iki tezi vardir: 1} Nasslarla ilgili ictihd yapilabilmesi iin Arap dilinin sart olmasi. 2} Maslahat, mefsedet gibi mnlarin degerlendirilmesi anlamina gelen ictihdlar iin ise Arap dilinin sart olmadigi. Buna gre deliller ikame edecektir. [223] Mellif daha nce syle demisti: "Seriatin gerek anlamda kavranmasi, Arap dilinin gerek anlamda anlasilmasina baglidir." Yine daha nce mellif: "Ictihd iki vasfa tevakkuf eder: Ser maksatlari bilme ve istinbt kudreti. Bu ikincisi zel bazi ilimler yoluyla mmkn olabilir ve bu ilimler, ser' maksatlarin elde edilmesi iin birer aratir" demis ve sonra da "Vasitalar iinde en gerekli olani Arap dili ilmidir" diye eklemisti. [224] Yani, Arapa olmamasina ragmen o lfzin dil sahiplerinin rfnde ne mnya geldigini soragelmislerdir. [225] Illetin sbtu eger sebr ve taksim ya da tahrcu'I-ment denilen mnsebet yoluyla ise, o zaman mellifin sz ilk bakista belki kabul edilebilir. Ancak illetin asildaki sbtu nass veya m ile-ki bunun da pek ok mertebeleri vardir- ise o takdirde mellifin sz aik olmayacaktir. nk mutlaka bunu ifade eden nassa basvurmak gerekecektir. Bir baskasindan hazir olarak almak ve onun verilerine dayanmak bu konuda yeterli degildir. Yeterliligi kabul edilse bile, yine nasslann istikrasi gerekecek ki, bylece kiyas iin yapilan en nemli itirazlardan fesdul-i'tibr ve fesdu'1-vaz' bulunmadigi sonucuna ulasabilsin. Nassa basvurmak ise, Arap dilini bilmeyi gerekli kilacaktir. nk Arapayi bilmeden ne kiyasin yrtlmesi ne sonuca ulasilmasi mmkn olmayacaktir. nk hangi esidi olursa olsun kiyas ile ulasilacak her sonucun mutlaka nasslarla atismamasi gerekmektedir. Btn bunlar da Arap dilini gerekli kilmaktadir. [226] Mellif sunu demmek istemektedir: Kiys yoluyla yapilan ictihdda, Arap diline iki sey Iin ihtiya duyulur: 1) Asil olan maksun aleyhin grenilmesi. 2) Illetin grenilmesi. Buna da onun nass ya da isaret yoluyla belirlenmis olmasi halinde ihtiya duyulur. Kiyasinm yapacagi diger islemler ise, Arap dilini bilmeye ihtiya gstermez. Asil ve illet ise, hazir elde edilmis olarak bir baska mctehidden alinabilir ve onun verilerine dayanila-bilir. Bu durumda da kiyas itihadi iin dile hi ihtiya kalmaz. [227] Yani mn ve maslahatlara dayali olan ictihd trne. [228] Yani bunlari onlardan hazir olarak almakta ve bunlarin sihhati konusunda arastirma yapmamaktadirlar. Bunlarin arastirmalari, bunlarin ayrintilari ve uzantilari (tefr) hakkinda olmaktadir ve bu konularda bazen usl ve esasta kendilerine tbi olduklari imamlarin ulastigi ayrintilara muhalefet bile edebilmektedirler. Ancak bir nokta var: Bu onlarin icti-hdlarinda tafsili delillere basvurmadiklari ve onlari sadece imamlardan hazir olarak alinan veriler (usl ve esaslar) zerine bina ettikleri sonucunu gerektirmektedir. nk onlar, eger nasslara basvuracak olsalardi, o zaman onlar iin Arap dilini bilmeleri sarti sz konusu olacakti. Acaba vakia byle mi olmustur? Ve onlar

ictihdlarmda mutlak anlamda nasslara tutunmamislar midir? Bu, dogrusu arastirmaya muhta bir konudur ve isbati da mmkn gzkmemektedir. [229] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/162-164 [230] Konunun iyice aiklik kazanmasi iin bir rnek verelim: Suyu kullanmasi sebebiyle kendisine hastalik isabet edecek ya da hastaliginin iyilesmesi gecikecek olan biri hakkinda ser' hkm, onun iin teyemmm alma ruhsatinin sabit olmasidir. Biz herhangi bir hastaya nisbetle ser' hkmn ne oldugunu grenmek ve bylece o kimseye ruhsat hkm verilip verilmeyecegini tesbit edebilmek iin Arap dilini ictihd dzeyinde bilmeye Jnuhta degiliz. Keza diger konular bir tarafa teyemmm bahsi ile ilgili ser' maksatlari bilmeye de ihtiyacimiz yoktur. Bizim iin gerekli olan, o kisi su kullandigi zaman, hakikaten zarar grp grmeyecegini gren-mefrrizi ve bylece hkmn dayanaginin var olup olmadiginin tesbitini saglayacak olan seydir. Hi sphe yoktur ki, bu konuda ne Arap dilini ne de Baksidi bilmenin bir katkisi olmayacaktir. Dolayisiyla bu iki sarta ihtiya yoktur. Bu, ancak sahsin kendi tecrbesi ile, ya da emsallerinin tecri beleri ile veyahut da konuya vkif olan bir doktorun beyani ile grenilir, [231] Yani Arap diline ve hikmeti tesri ilmine ihtiya olmadigina. [232] Yan/; s^er' hkmler hakkinda herhangi bir yolla -ister tahkkul-ment kaini nden olsun, ister baska sekildeictihd eden kimse hakkinda, eger ictihd iin ihtiya duyulan her ilim ve fende mctehid olmasi sart olsaydi, o zaman hibir mctehidin bulunmasina imkn kalmazdi [233] Ki bunlar, tahkkul-mentin kendisine bagli oldugumu iyedigimiz ilimler olmaktadir. [234] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/164-166 [235] Mide5/49. [236] Sd 38/26. [237] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/166-167 [238] Bazen bunlar, ictihd iin gerekli olan btn gcn ortaya konmamasindan ve mctehid iin vacip olan konularda taksir gsterilmesinden kaynaklanabilir. [239] Buna gre hkimin hkm, eger icma, kat' bir nassa, cel kiyasa ya da ser' kaidelere ters dsyorsa bozulur, keza bu sekilde verilen fetva da geersiz olur. [240] Mesel; yine kat' bir esasla atisir sekilde hellin haram, haramin da hell kilinmasi gibi. Mut'a nikhinin, ribanin hell kilinmasi; riziklardan temiz ve hell olanlarin haram kilinmasi gibi. [241] Tergb'de syle denir: Hadisi Bezzr ve Tabern, Kesir b. Abdillah tariki ile rivayet etmislerdir. Bu zat ise zayiftir (vahin) Tirmiz, esitli yerlerde hasen Oldugunu sylemistir. Bir yerde de sahih oldugunu sylemis, ancak kendisine karsi ikilmistir. Ibn Huzeyme, Sahh'inde onunla ihticcta bulunmustur. [242] Hikmet sahibi, filozof, herseyi yerli yerinde yapan, sz yerinde konusan kimse. () [243] Alimin zellesinden sakinmanin yolu sudur: Siz bir lim hakkinda iyi niyet besler ve onun basarili olduguna inanirsaniz, kendinizi tamamen ona kaptirmayin. Ola ki bu hal sizi, sapikliga ve heva ve heveslere uymaya gtrebilir. Eger onun hatali ve sapitmis oldugunu dsnyorsaniz, ona karsi tamamen kati ve sert davranip, onu tmden terketnjeyin. Ola ki, sizin bu sert tutumunuz onu inada ve hakkin ilmegini boynundan tmden ikarip atmaya ve iyice sapitmaya itebilir. Eu durumda<da bizler ona karsi seytanla isbirligi haline girmis oluruz. Hidayetten ^onra sapitmaktan Allah'a siginiriz. [244] Beynu'1-ilm adli kitabinda. Orada sz edilen Sleyman'in bu sz Hlid b. el-Hris'e syledigi yazilidir. Mellif mezheplerdeki bu ruhsatlari, ulemnin zellelerinden saymaktadir. Eger yle olmasaydi onlar birer ktlk olmazdi, [245] Yani tahkkul-ment disindaki ictihd trlerinde. nk itihadin bu tr, daha nce de getigi gibi, bu iki sarta tevakkuf etmiyordu. Meselenin basinda geen, "Ancak eger hata bir klli hakkinda ise, o zaman durum daha da kt olacaktir. Bu gibi durumlar hakkinda limin zellesinden sakindi nlmistir" seklindeki szne uygun dsen de bu kayitlamadir. Tahkku'l-ment czyyttandir. Sar!:; mellif, tahkku'l-ment sebebiyle meydana gelebilecek hatalari -oyla olmasina ragmen- dikkatli olunmasi gereken limin zellesinden saymamaktadir. nk ser' hkmlerin tatbiki esnasinda meydana gelebilecek hatalar zerine dogacak mefsedet ve haklann zayi olmasi, kll esaslar hakkinda yapilacak olan hatalara nisbetle daha hafiftir. nk bunlar herkesi ilgilendirirken, uygulama sirasinda

meydana gelen hatalar sadece ilgili sahsi etkiler. [246] Yani limin zellesi sebebiyle davul alinir ve herkese duyurulur, anlaminda. Bizde de, toplumda stn yeri olan insanlarin kck kabahatleri, tarih dsmeye veya tarih baslangici kabul edilmeye sebep teskil edecek kadar bytlr. () [247] Bu nasil dogru olabilir? Mellif, ictihdda meydana gelen hatalarin byk ogunlugunu, nasslann arastirilmasi konusunda btn gcn ortaya koydu demek sahih olacak kadar bir aba gsterilmemesine baglamisti, ctihd ise bu aba zerine kurulu olmaktadir. Eger mctehid, nasslann arastirilmasi ve degerlendirilmesi konusunda btn gcn ortaya koymamis ve kendisince ulasilmasi mmkn olan sinirin berisinde bir yerde kalmissa, o zaman ihmal ve kusur gstermis, itihadin hakkini vermemis olur. Dolayisiyla da kesin olarak yergiye hak kazanir. Bizim bu dsncemizi mellifin bundan sonra gelecek faslin basinda geen, "nk bunlar aslinda ictihddan sdir olmamistir..." seklindeki sz de teyid eder. Hakarete maruz kalmamasi vb. gibi sayilan digerseylerin olmamasi ise, geen deliller sebebiyle kabul edilen seylerdendir. [248] Yani btn bunlarin, ona karsi seytanla isbirligi yapmak oldugu ve bunun da caiz olmadigi mnsina. [249] Nisa 4/59, [250] Hadiste, "Biz zev&kire gre hkmederiz, isin i yzn ise Allah stlenir" buyurulur. () [251] Eger yle olsaydi, hkmn bozulmasi da bozulur ve bylece teselsl meydana gelirdi. Bunun sonucunda hibir hkm uygulanamaz ve maslahatlar kaybolurdu. [252] Hadiste, "Mehs'n-nis haram" buyurulmustur. Mehs kelimesi, kinaye olarak kadinlarin arkasi anlaminda kullanilmistir, bkz. Nihye, 1/392. () [253] Yani zelle kabilinden olan grsn tmden atilmasi ya da ihtilf mahallinde dikkate alinacak bir grs kabul edilebilmesi, mctehidin itihadina ve tartmasina muhtatir. [254] Yani ravinin kendisinden meydana gelen tashif. Bu ierisinde tashif oldugu bilinen bir kitaptan nakilde bulunmadan farkli olmaktadir [255] Ravi, hadisin devamini ya da sebebini bilmekle birlikte kendince dogru olan bir garaz sebebiyle onu dsrr. Mesel, zikretmekle yetindigi kismin sahit olarak kullandigi iddiasina dellet iin yeterli olduguna inanmasi gibi. Bazen dsrms oldugu sebep ya da kisim yznden hadisin mnsi gizli kalabilir ya da akla ilk bakista baska bir mn gelebilir. [256] nk bu illetlerden birsey ieren delil, ser'an muteber delil sayilmaz. Bu, illetlerin mahalde bulundugu kabullenildigi zaman byledir. Kabul-lenilmeyebilir de ve o zaman sz edilen kisma raci olmaz. Bu illetlerin onlarda bulunup bulunmadigi konusundaki hilafa mebn olarak bu delillerin dikate alinip alinmayacagi konusu, dikkate alinmis hilaf kismindan olur. Ibn Seyyid'in bu yeri hilafin vukuuna sebep olarak saymasinin sebebi budur. [257] Hilaf sebeplerinden saymasinin izahi olmaktadir. [258] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/167-174 [259] Deliller bahsinde, cziyytin klliyyta vurularak degerlendirilmesi gerektigi gemisti. Dolayisiyla hibir cz', klliyi nakzedemez. Mesel safrali mizaca sahip birine balin zararli olabilmesi, "onda sifa oldugu" genel esasim ortadan kaldiramaz. Sri' Tel'nin hilafi hakikat birsey bildirme-yecegi genel esasindan hareketle, mesel bal ile ilgili sifa kaidesi, safrali mizaca sahip olmama gibi bir kayit getirelerek muhafaza edilir. Ya da bu czyytla ne kastedildigi Allah'a ve onu bilen lime havale edilir. Mellifin dediklerine sahit olabilecek hususlardan biri de, zamanimizda kendilerini seriati anlamada yeterli gren ve ondan istinbtta bulunmaya kadir olduklarini sanan kimselerin tavirlaridir. Bunlara gre seriatta ibdetler disinda kalan her hkm degisebilir zelliktedir. Bu dsnceye hizmet etmek zere de bazi seyleri delil olarak kullanmaktadirlar: Mesel ahkmin zamanla degisebilecegi, Raslullah'in: "Size dnyanizla ilgili birsey emredersem, bilin ki ben de bir beserim..."buyurmasi, mefsedetin definin maslahatin celbinden evl oldugu... ilkeleri gibi. Bu sekilde sz geen esaslari anlasilmasi gerekli seklin disinda anlayarak, mnlarini anlamak iin ilim ehline mracaat etme ihtiyaci duymayarak, zahiri ve mutlak ifadesi zere almakta ve bunun sonucunda seriatin tmn yikmakta, ellerinde "seriatin maslahat iin konulmus oldugu" kllisinden baska hibir kll esas birakmamaktadirlar. Tabi maslahattan maksatlari da kendi arzu ve heveslerine uygun dsen ve ilk bakista kendileri iin maslahat gibi grnen seylerdir. Zira bunlar kendi kurun tulannca maksat ve maslahat zannettikleri disinda seriatin gerek maksatlarini anlamaktan uzak kimselerdir.

[260] Nisa 4/59. [261] Bu kuruntu, onun yaptigi iste bir tehlikenin olmadigi dsncesine kapilmasini saglar. Eger yaptigi isin gerekten ok hatali ve tehlikeli oldugunu bilseydi, o zaman onu yapmazdi. nk akli basinda olan kimse... [262] li Imrn 3/7. [263] Buhr, Tefsru sureti 3/1; Eb Dvd, Snne, 2 ; Drim, Mukaddime, 19. [264] Yani hakik ve izaf mtesabihligi iine alir. Dolayisiyla ulemnin temas ettikleri mn, mtesabihligin iinde sadece bir kisimi olusturur. [265] Mesel, Allah Tel'nin mahlukta cismiyette ve onun gerekleri olan hareket vb. gibi konularda benzemekten mnezzeh olmasi sabit, bidziye ve aik bir esas olmaktadir. Hadiste ise, "Rabbimiz dnya semasina iner..." buyurulmaktadir. Bu, uyulmasindan kainmamiz istenen bir nitelemedir. Eger biz bu hadisteki "inme" ifadesinden hareket eder ve bunu Allah Tel'ya nisbet edecek olursak, o zaman sz edilen sabit ve yerlesik esasla tearuz hali dogar. Ancak byle yapmaz da, bunu muradin ne oldugunu bilen Allah'a havale edersek veya tevil yoluna basvurup, (mesel, "Rabbimizin melekleri" seklinde) bir muzf takdiri ile yine ser'an sabit bir baska asla irca edersek o zaman mskil kalmaz. [266] Mellifin el-I'tism'da rivayet ettigi bir hadise isaret olmaktadir. Buna gre Raslullah syle buyurmustur: "Kur'n'in bir kismi diger kismini tasdik eder. Ondan bildiginizi kabul edin, alin. Bilmediklerinizi ise, limine birakin." [267] Mtesbihligin sadece itikadi konularda olmayacagi, aksine amelleri de kapsayacagi konusunu mellif elI'tism'da nc czn drdnc meselesinde genise ele almistir. Oraya bkz. Orada mellif: "Bu mesele, elMuvfakt'ta bir baska sekilde izan edilmistir" demektedir. [268] Eb Dvd, Snnet, 1 ; Tirmiz, mn, 18 ; Ibn Mce, Fiten, 17. [269] Yani firkanin millet ile tefsiri. [270] Drim, Siyer, 75. [271] nk "cemat" ismine hak kazanan, Raslullah'in ve ashabinin yoluna tbi olandir. "Cemat" kelimesinin tefsiri hakkinda el-I'tism'm nc cznn on altinci meselesine bkz. [272] el-I'tism'da belirttigi zere, Ibn Abdilberr bu rivayeti tenkit etmistir. nk Ibn Main onun hakkinda: "Btildir, asli yoktur" demistir. Mte-ahhir bazi limler ise: "Sika ravilerden bir gruptan rivayet edilmistir" demislerdir. Mellif, el-I'tism'da nc czde hadis ve rivayetleri hakkinda genise durmustur [273] Hadiste geen ve zemmedilen kiyastan maksadin ne oldugunu anlamak iin bkz. el-I'tism'in nc cznn yirmi besinci meselesi. [274] Bu adam, ganimet taksimi sirasinda Hz. Peygamber'e: "Adaletli ol!" demisti. Hz. Peygamber de: "Yazik sana! Ben dil olmazsam kim dil olacak?" buyurmustu. Bunun zerine Hz. mer: "Msade et, boynunu vurayim y Raslallah!" deyince Hz. Peygamber: "Birak onu, nk..." buyurmustur. [275] Buhri, Tevhd, 23; Mslim, Zekt, 143-149 ; Eb Dvd, Snne, 28. [276] el-I'tism'da syle demistir: "Kpek gibi sahibi ile birlikte dolasan bid'at-lerden biri de, -onlari bid'at sayanlarin grsne gre- Zahiri mezhebi-ninin kail oldugu grslerdir." [277] Yani mutlaka nasslarin gzettigi maksatlar zerinde durmak gerekmektedir ki bylece sre ve yetler arasinda var gibi gzken tearuz ortadan kalksin. Zevahir ile hkmetmek, bu sonuca gtrr ve hadisin muhtevasi iine girer. [278] En'm 6/145. [279] Bu grs, bir fiili yapan kimse eger yaptigi fiilin haram ya da hell oldugunu bilmiyorsa, o m'min degildir seklindeki grsleri ile tezat teskil eder. Dolayisiyla cahilligi asla mazur olmaz hatta, kendisinin islm'dan ikmis oldugunu bilmemesi bile kendisini temize ikaramaz. [280] Al- Imrn 3/103.

[281] Enfl8/1. [282] Rm 30/32. [283] Buhr, Edeb, 58 ; Mslim, Birr, 24. [284] Nitekim Tirmiz'nin rivayet ettigi bir hadiste Raslullah: "Aralarin kt olmasindan sakinin; nk o tras edicidir; iliskileri kazir" buyurmustur. [285] En'm 6/159. [286] Kismen bkz. Ibn Kesr, 2/196. Ayrica Tirmiz, bn Eb Hatim, Eb's-Seyh, et-Tabern, Eb Nuaym Hilye'de, elBeyhak, Suabul-mn'da rivayet etmislerdir. [287] el-I'tism'da mellif syle demektedir: "Tayin zere belirleme iki yerde olur: a) Biri burada isaret ettigimiz yer. b) Sz konusu firkanin kendi sapikligina davet etmesi ve onu avamdan insanlarin kalblerinde gzel gstermek iin alismasi hali. nk bylesi insanlarin mslmanlara olan zarari tblis'in zarari gibidir. Dolayisiyla mutlaka onlarin bid'at ehli ve sapik olduklarinin aika belirtilmesinde zaruret vardir. [288] Olay, Medin'de Selmn ile Huzeyfe arasinda geer. [289] Eb Dvd, Snne, 10 ; Ahmed, 5/437. [290] nk o zaman inat yznden ya da umut kalmamasi sebebiyle tevbe kapisinin yzlerine kapatildigi seklinde dsnlebilirler ve bylece kendi-lerin-j mazur gstermek isteyebilirlerdi. [291] Yani ogunlugu hakkinda. Haricler gibi olanlar hakkinda ise daha nce Sritigi gibi haklarinda kesin almetler zikrettigi olmustu. [292] Yani sahibi ateste inidir? Ateste ise devamli olarak mi orada kalacaktir,yoksa diger s m'minler gibi bir mddet mi kalacaktir? Bu bid'atin derecesine ve kfr gerektirip gerektirmedigi, byk m ya da kk m oldugu noktasina raci bir husustur. [293] Imam Mlik'in "Tesvb sapikliktir" dedigi tesvbin tefsiri konusunda syle demislerdir; M'ezzinin, ezan okudugu zaman eger cemaat agirdan davranmissa, ezan ile ikmet arasinda "Kod kmeti's-salh, Hayye ale'l-felh" demesidir. Zayif bir grse gre bununla mezzinin ezaninda: "Hayye ala hayri'l-amel" demesi kastedilmektedir. nk bu szck, snnete muhalefet eden Sia'nin ezana eklemesidir. [294] Yani bid'at sahibini ates iine sokan hadisin kapsamina girmez. [295] Bu ikisi ayri ayri seyler olmasi hasebiyle, biri digerini mskil hale getirmez. [296] En'm 6/159. [297] l-i Imrn 3/105. [298] En'm 6/159. [299] Muhtemelen kardesler olmali. [300] Yani efendisinden ocuk doguran cariye demek olan mm-veledlerin satislarinin caiz olup olmamasi hakkinda. ogunlugun grs satisinin caiz olmayacagi dogrultusundadir. [301] Ana-baba bir kardeslerin, sade ana bir kardeslere mirasta ortak edilmemesi zerine, ana baba bir kardesler: "Haydi farzet ki bizim babamiz denizde bir tasti; peki bunlarla analarimiz bir degil mi?" demislerdi. Bu yzden de tas mnsina olan kelimeye nisbetle "Haceriyye" meselesi diye adlandirilmistir. [302] Yani henz evlenmeden nce "Eger falanca ile evlenirsem bos olsun!" demesi gibi. [303] En'm 6/159. [304] l-i Imrn 3/103.

[305] Daha nce geti bkz. [4/178], [306] Yani her ne kadar onlar tevhd kelimesini syleseler, namaz kilsalar ve kendilerinin mslman oldugunu sansalar bile, sahip olduklari hadiste sz edilen bu zellik. Onlarin mslmanlardan ayrilmalarini ve firkalarinin ancak kfirler ile ayni dogrultuda bir yerde bulunduklarini gerekli kilmaktadir. Dolayisiyla vakiada onlar ile kfirler arasinda bir fark yoktur. [307] l-i Imrn 3/7. [308] Buhr, Tefsru sureti 3/1; Eb Dvd, Snne, 2 ; Drim, Mukaddime, 19. [309] l-i Imrn 3/7. [310] Kasas 28/50. [311] Csiye 45/23. [312] Nisa 4/59-60. [313] En'm 6/117. [314] Nisa 4/115. [315] Tevbe 9/37. [316] Ysn 36/47. [317] Mide 5/101-105. [318] En'm 6/140. [319] En'm 6/143-144. [320] Daha nce geti bkz. [1/74], [321] Yani, sahiplerinin isim ve lakaplarinin belirtilmesi suretiyle tam olarak belirlenmesi cihetine. [322] Kesful-Haf, 1/420. [323] Buhr, Cihd, 46 ; Mslim, mn, 49. [324] Muz, iki yasak arasinda kalmisti: Biri, ilmin saklanmasinin kesinlikle yasak olmasi. Ikincisi ise, bu meselenin Raslullah tarafindan baskalarina duyurulmasinin kendisinden istenmesi. Muhtemelen o, lm sirasinda kendisine ynelik bu ikinci yasagin kesin olmadigini ya da belli bir hale ait oldugunu dsnd veyahut da illetin gerekte var olmadigini, varliginin mevhum bulundugunu anladi ve bu yzden de ilmi gizleme yasaginin kapsamina girmemek iin rivayet etti. Arkasindan gelen Hz. mer hadisi de buna dellet etmektedir. [325] Mslim, mn, 52. Raslullah'm Eb Hureyre'ye mjdelemek zere izin verdikten sonra: "yle ise birak sunlari" buyurmasi, meselenin yapmak ve terketmek arasinda bir genislik zere olduguna ve her iki durum ile birlikte de ser' maslahatin halel grmeyecegine dellet eder. Kaldi ki, "yle ise birak sunlari" ifadesinin, haberi mutlak surette teblig etmekten yasaklama mnsini ierip iermeyecegi de tartisilabilir. [326] Daha nce geti bkz. [4/182]. [327] Kisinin, karisina: "Eger seni bosarsam, sen, ncesinde talk olan bir talk ile bossun" demesi hali. Sfiler bu meselenin hkm konusunda grs bulundugunu sylemislerdir: 1) Devr sebebiyle hibir talk vuku bulmaz. Bu grs Ibn Sreyc'e nisbet edilmekte ve kitaplarinda zayif olduguna isaret edilmektedir. 2} talk meydana gelir. 3) Talik edilen sey meydana gelir. Mft bih olani da budur. [328] Bunlardan maksat Hricilerdir. Harra denilen yere yerlestikleri iin kendilerine bu ad verilmistir. () [329] Abese 80/31.

[330] Hadis syle: "Bu mmetin iinde -bu mmetten dememis- yle bir kavim titreyecek ki, onlarin namazlarina bakarak siz kendi namazinizi kmse-yeceksiniz. Kur'n'i okuyacaklar, fakat bogazlarini -yahut girtlaklannigemeyecek, Dinden okun avi delip getigi gibi ikacaklar. (Hani) avci, okuna, okun demirine, giris yerine bakar da acaba oka kandan birsey bulasti mi, diye nasil sphe ederse iste yle"bkz. Mslim, Zekt, 147. () [331] Mcerred "fi" ya da bazi hadislerde oldugu gibi "min" edatlan ile zikredilmis olmasi, onlarin mmet-i icabet ierisinde kalmaya devam ettikleri sonucunu gerektirmez. Nitekim mesel, Mslim'de yer alan bir hadiste: "Seyeknu fi mmeti selsne kezzben, kllhm yeddel enneh nebiy-yun ve enneh htemu'n-nebiyyln: mmetim ierisinde otuz yalanci olacak ve hepsi de kendisinin nebi ve peygamberlerin sonuncusu oldugunu iddia edecek" buyurulur. Zarf mnsi veren bu edatlarin, kfr aik olan bu ve benzeri yerlerde delil olarak kullanilarak onlarin mmetten olduklarinin isbatma alisilmasi dogru olmaz. Kaldi ki Eb Sa'd el-Hudri rivayetinde: "Bu mmetin iinde -bu mmetten dememis- yle bir kavim tre-yecek ki..." ifadesi bulunmaktadir. Ibn Hacer: "Bu konuda Eb Sa'd'e ikan rivayet yollan arasinda farklilik yoktur" demistir. en-Nevev ise: "Bunda, sahabenin fikhi ve lfizlarin seimi konusundaki stn yeteneklerine dellet bulunmaktadir" der. Bu ifade de, Eb Sa'd'den, Hariclerin kfre girmis olduklari ve onlarin bu mmetten olmadiklari hakkinda bir isaret bulunmaktadir. Ancak mellif, ayni hadisin, Hariclerin mmetten olduklarina delil oldugunu ileri srmstr. Aradaki fark byktr. Belki, onlarin mmet-i icabetten degil de mmet-i daVetten olduklari sylenebilir. Ancak bu, mellifin kasdmdan ok uzaktir. Dolayisiyla zerine herhangi bir fayda terettp etmeyecektir. Ibn Battal syle demistir: "Ulemnin byk ogunlugunun grs, onlarin mslmanlar cmlesi disinda olmadiklari dogrultusundadir. nk hadiste: "Yetemr fi'l-fk" buyurulmustur. Metinde geen "et-temr" kelimesi, sphe etmek manasinadir. Temsilde sphe vaki olduguna gre, onlarin dinden kesin olarak ikmis olmalarina hkmedilemez. nk kat' olarak mslman oldugu bilinen bir kimsenin, Islm'dan ikmasi da, 'Yakin, sek ile zail olmaz" kaidesi geregince ayni kat'likte olan bir delil ile olmasi gerekir." [332] el-Hattb syle der; Mslmanlar, sapikliklarina ragmen Hricileri Islm bir firka olarak kabul etme konusunda icm etmisler ve onlarin sahitliklerinin kabul edilecegini, kestikleri hayvanin yenebilecigini, onlarla evlenilebilecegini belirtmislerdir." Ancak mellif, bu konuda onlardan kfirlikleri hakkinda spheye mahal birakmayacak seyler zikretmistir; Ysuf sresini inkr etmeleri, Hz. Muhammed'den {s.a.) sonra bir peygamber gnderilecegini sylemeleri... gibi. Bu konuda bir hkm verebilmek iin yapilacak sey, Hariclerin hepsini ayni kefeye koymaksizm, onlardan yedi taifenin her birinin grslerini teker teker ele almak ve bir degerlendirmeye gitmektir. Bunun sonucunda onlardan, zerinde icm olan ve dinden oldugu zorunlu olarak bilinen esaslardan birini inkra giden kimseler hakkinda -mesel, Ysuf sresini inkr edenler veya Hz. Muhammed'den sonra bir peygamber gelecegini syleyenler gibi- kfir olduklari sylenir. nk bunlar aik kfr gerektiren seylerdir. Kfr gerektirici bir grs tasimaksizin Hz. Ali'ye isyan eden, ona karsi savasan, tahkim konusunda ona karsi ikan, mer b. Abdulaziz ile savasan, dinden ikmayi gerektirmeyecek lde Isyan ya da byk gnah irtikabinda bulunan kimseleri ise, tekfir etmeyiz ve onlarin kestiklerini yeriz. Hattb'nin naklettigi icm'in bir kayit getirilmeksizin mutlak surette alinmasi dogru degildir. Eger yle olsaydi, o zaman ne riddet babina ne de kfirler hakkinda hkm tesr'ine tmden mahal kalmazdi. Sonra Buhr serhi olan Fethu'l-Br'de "Hricilerin ldrlmesi bbi"i\a. onlar hakkinda gerekten gzel bir zet grdm. Orada, benim bu grsme uygun olarak, onlar hakkinda bir kayit olmaksizin tekfire gitmenin ya da yine bir kayit getirmeksizin onlarin kfir olmadiklarini sylemenin dogru olmayacagi ifade edilmektedir. [333] Bunlar: "Hayir Allah'tan, ser ise insandandir; Allah, slerin fiillerini irade etmez, bunlar O'nun iradesi disinda olusur" diyen kimselerdir. Ras-lullah {s.a.), onlan "bu mmetin mecsleri" olarak nitelemis.ve onlarin hastalarinin ziyaret edilmesini, cenaze merasimlerine katilinmasmi yasaklamistir. [334] Bu da nereden ikiyor. Haklarinda hadiste: "Hepsi de atestedir" deniyor. Hadis, onlarin ebed olarak da, bir sre iin olarak da orada kalabileceklerine dellet edebilir. Mellif, el-I'tism'da (nc cz, sekinizci mesele) bu iki ihtimalden birisine kesin olarak hkmetmemistir. [335] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/174-194 [336] Bu meselenin, Sebeb bahsindeki Drdnc Mesele (1/191) ile tam bir baglantisi vardir. Orada syle demisti: "Sebeblerin konulmasi, onlari koyanin yani Sri' Tel'nin o sebeblerin msebbeblerini kasidda bulunmus olmasini gerektirir." Yani Sri' Tel, sebebleri, sirf msebbebleri iin mesru kilmistir, baska bir ifade ile sebebin neden olacagi maslahatin elde edilmesi, ya da onun zerine terettp edecek mefsedetin defedilmesi iin koymustur. Bu, Sebeb bahsinde nc Mesele'de geen mndan farkli bir-seydir. Orada: "Sebeblerin islenilmesi sirasinda mkellefin msebbeblere ynelik bir kasid ve iltifatta bulunmasi gerekmez. Mkelleften istenilen sey sadece konulan hkmler dogrultusunda hareket etmektir" denmisti. (1/189) Her iki szn de kendine has bir yeri vardir. Mellif, burada "Daha nce, sebebler islenirken msebbeblerin dikkate alinmasinin geregi de gemis ve bu konuda sz edilmis ve iki nokta arasinin cem ve telifi yapilmisti" derken buna isaret etmektedir. Ancak burada ayni fiilde,

maslahat ile mefsedetin tearuzu noktasini da ele almis ve sonra da "bunun itihada mahal oldugunu" ifade etmistir. Birazdan sunu syleyecektir: "Bu, genel olarak sonularin dikkate alindigini gsteren delillerden olmaktadir. Mesele hakkinda huss olarak gelen delillere gelince, bunlar oktur...." Bu ifadeden, meseleden gzetilen asil maksadin bu oldugu anlasilmaktadir. [337] Bu delil, Sebeb bahsinde geen Drdnce Mesele hakkinda getirilen delillerinden ikinci delile ikar. Su kadar var ki orada sz, Sri' Tel'nin vaz'i aisindan idi; burada ise mctehidin dikkate almasinin geregi hakkindadir. [338] Yani, Sri' Tel'mn koymus oldugu bir fiilden maslahat beklememiz gerekmez;aksine o fiillerden tesadfi olarak maslahat gereklesebilir de,gereklesmeyebilirde. [339] Bakara 2/21. [340] Bakara 2/183. [341] Bakara 2/188-189. [342] En'm 6/108. [343] Nisa 4/164. [344] Bakara 2/216. [345] Bakara 2/179. [346] Yani, bir amelin tearuz halinde iki sonucu olabilecegi ve bunlardan birinin gerektirmis oldugu yasak ya da talep tarafinin tercihi iin mctehidin yorulmasina gerek bulundugu noktasina bakilmaksizin, genel olarak ele alinmasi haliyle ilgili olarak. Mellifin "Bunlar..." ifadesinden, geen delilin de kastedilmis olmasi mmkndr. Onun gznden nc delil sirasinda zikrettigi yetlerde hususlik zere delil olmadigi mnsi anlasilabilir. Halbuki, "Allah'tan baska yalvardiklarina svmeyin, ki onlar da bilmeyerek asiri gidip Allah'a svmesinler" yetinde bu hususlik bulunmaktadir. nk putlara svmek ve hakaret etmek, msriklerin zelil kilinmasi, sirkin gcnn sarsilmasi ve zaafa ugratilmasi, mntesip-lerinin horlanmasi iin bir sebeptir. Ancak meselenin bir baska sonucu daha vardir ki onun dikkate alinmasi daha nemlidir. Bu, putlara svme isinin msriklerin Allah'a svmelerine sebebiyet vermesidir. Gkler ve yer arasi dolusu putlara svmek,, onlarin Allah Tel'nin ulhiyeti hakkinda bir kelime ile de olsa sapmalarina denk olamaz. Bu yzdendir ki, aslinda caiz olan ve ierisinde bir maslahat bulunan bu svme isi, br ta-rafttan bylesine byk bir mefsedete gtrdg iin yasaklanmistir. [347] Aslinda onlari ldrmek iin gereke vardi. Bu onlarin inandiktan sonra tekrar kfre girmeleri, mslmanlarin aralarini bozmak iin alismalari ve mnafiklik yapmalari idi. Hatta bu mnafiklarin verdigi zarar msriklerin verdigi zarardan daha bykt. Dolayisiyla mslmanlarin kendi selametleri iin onlari ldrmeleri gerekiyordu. Ancak karsida ok daha byk bir mefsedet vardi ki o da, Islm'a girmek isteyenleri tedirgin kilacak, Raslullah'i (s.a.) thmet altina sokacak, Islm aleyhine gelistirilecek bir propagandaya imkn vermekti ve bunun zarari, onlarin hayatta kalmalari sonucu halen maruz kaldiklari zarardan daha byk ve siddetli idi. Iste bu yzden de onlari ldrmeye yanasmamisti. Diger rnekler hakkinda da dsnmelisin. [348] Yani, mslmanhklan kkl olmus olsaydi. () [349] Buhr, Hacc, 42 ; Mslim, Hacc, 405. Daha nce de gemisti bkz. [4/62]. [350] Hadis syle: Bir defasinda biz Raslullah (s.a.) ile birlikte mescidde bulunuyorduk. Ansizin bir bedevi ikageldi ve mescidin iine isemeye basladi. Bunun zerine Raslullah'in (s.a.) ashabi: "Heey! Heey!" dediler. Raslullah (s.a.): "Onun isemesini kesmeyin; birakin onu!" buyurdu. Ashap da isemesini bitirinceye kadar ona dokunmadilar. Sonra Raslullah (s.a.) onu agirarak kendisine sunlari syledi: "Sphesiz ki bu mescidler, ne sidik ne de pislik iin uygun yerler degildir. Onlar ancak ve ancak Allah Tel'yi anmak, namaz kilmak ve Kur'n okumak iindir." Daha sonra Raslullah (s.a.) cemaatten birine emir buyurdu, o da bir kova su getirerek sidiginin zerine dkt. bkz. Mslim, Taharet, 98. [351] bn Kayyim, I'Imul-muvakkin'de buna doksan dokuz rnek getirmis ve: "Sphesiz sedd-i zeri' ykmllgn drtte birini olusturur. nk ykmllk ya emirdir ya da nehiydir. Birincisi bizatihi maksd olan ya da ona vesile olan seylerdir. Yasak olan ise, ya bizatihi mefsedet olan ya da ona vesile olan seydir. Dolayisiyla harama gtren yollarin kapatilmasi yani sedd-i zeri' dinin drtte biri olmaktadir" demistir. Burada sz edilen alis-veris seklini de

sedd-i zeri'e rnekler arasinda yer vermistir. Sonra ayni muameleyi hiyel meseleleri arasinda da zikretmis ve syle demistir: "Hiyel yollarina cevaz verilmesi, sedd-i zeri' ilkesi ile aik bir sekilde eliski teskil eder. Sri' Tel, mmkn mertebe harama giden yollari kapatmak istemekte, hiyelci ise, her trl areye basvurarak o yollari amaya alismaktadir. Bu durumda, harama dsmek korkusuyla caizi yasaklayan kimsenin durumu ile, harama ulasmak iin hiyel yollarina basvuran kimsenin tutumu arasinda daglar kadar fark vardir." Daha sonra syle der: "Iyne yani burada sz edilen alis-veris seklindeki satislar gibi hiyel yollarini iptal eden kimse, tereddtsz birinci akdi de iptal etmektedir. Bazilari ikinci akitte ihtilf oldugunu, birinci akdin ise sahih oldugunu sylyor. Buna gre mesele, hiyel bahsi ile ilgili olmayip, sedd-i zeri' bahsiyle ilgili olmaktadir. Bu belki de sundan: Burada hle, iki akdin mecmuundan tesekkl etmektedir; zera ise, ancak ikinci akit sebebiyle gelmektedir. Grldg gibi, konunun izaha ihtiyaci vardir ve bylece hiyel ile zeranin mahiyeti arasindaki farkin aiklanmasi gerekmektedir. Geri farklardan birinin su oldugu grlyor: Zerianm maksd olmasi gerekmemektedir; hiyelin ise mutlaka haramdan sret kurtulmak iin kastedilmis olmasi sarttir.Hiyel, sadece akitlerde cereyan eder; zera ise daha geneldir. Mellifin zerayi tarifi, asagida gelecek olan tarifi ile hiyeli de iine almaktadir. Bu durumda zikrettiklerimiz, aralarindaki farki olusturmaktadir. Ibn Kayyim, sedd-i zeri'in gerekliligi ve hiyel yollarinin da yasaklanmasi konusunda yeterince durmustur. [352] Zikri geen sekil, iyne (rtl riba) satislarindan olmakta, bunlarda akde taraf olanlarin bu yasak sonucu kastedip etmedikleri bazen aik olmakta, bazen ise aik olmamaktadir. Ancak det geregi, insanlarin bu tr akit-lerle yasak olan o sonucu kastetmeleri yaygin olarak bulunmaktadir. Bu noktadan hareketle syle demislerdir: Bor veren kimse iin herhangi bir ikar saglayan karz muamelesi yasaktir; isterse bu ikara ynelik bir kasit bulunmus olmasin. nk bu gibi durumlarda kasdin ogu kez bulunmasi det olmaktadir. Bu durumda kasdin bulunmasina ynelik sart ile, Mliklerin: "Fiili kastetmis olmasa bile yasaktir" szleri arasinda bir bagdasmazlik bulunmamaktadir. nk onlara gre mazinne (yani zan lsnde muhtemel bulunabilirlik yeri) yeterlidir. Kasdi az olan seyin durumu ise bunun aksinedir; nk o zaman thmet zayif bir ihtimal olacaktir. Mesel, bir kimse bir ayligina bir dinara iki elbise satarsa, sonra vade dolunca ya da daha nce onlardan birisini bir dinara satin alsa, bu caiz olmaktadir ve bu muamelenin sonucuna bakilmamaktadir; nk byle bir sonucu insanlarin kastetmis olmasi ok enderdir. Ndir olana ise verilecek ayri bir hkm yoktur. [353] Ibn Kayyim, Ilmu'l-muvakkin'de syle demistir: Eb Hanfe, her ne kadar hiyele cevaz vermekte ise de, iyne satislarinin adem-i cevazi konusunda bir baska yaklasima sahip bulunmaktadir. nk semen (biilen bedel) tam olarak kabzedilmeyince birinci akit tamamlanmis olmamaktadir, ikincisi ise birinci zerine mebndir... Yani birinci saticininn, mlik olmayan bir kimseden birsey satin almasi imkni yoktur. Bu durumda ikincisi fsiddir. Dolayisiyla mumele, pesin bes dirhemin veresiye on dirhem karsiliginda satilmasi mnsina ikmaktadir. Bu ise ayni anda hem rib'1-fadl hem de rib'n-nesedir. [354] Kasdin aiktan bulunmasi iki sekilde olur: 1) Olayi kusatan ve kasdin hakikaten bulunduguna dellet eden belirtiler bulunur. 2) Bir de bu tr akdin insanlar arasinda oka yapilmakta olmasi yoluyla olur. () [355] En'm 6/108. [356] Yani sret satis akdinin icrasi; fakat mebinin sonuta saticinin mlkiyetinde kalmasi sebebiyle bir mn ifade etmemesi lagv, yani bos ve abes birseydir. Bos ve abesligine ragmen byle bir tasarrufa girismeleri, onlarin kt bir niyetleri oldugunu gsterir. () [357] Aslinda sz konusu ihtilaf, yasak olana vesile edinme isinin tahakkuk ettigi yer (ment) hakkinda olmaktadir. Bu nev'ilerde tahkkul-ment kabilinden olmaktadir. Nitekim rnekleri gemisti. Imam Mlik, araci kilinan satis akdindeki lagvin varligini, yasak olan seye tevessl kasdma delil kilmaktadir. Imam Safi ise, ment hakkinda bundan daha huss bir delil daha aramaktadir. Diyelim ki mesele syle tasavvur olunsun: Birisi vade ile bir hayvani on dirheme satsa ve bir ay sonra onun yerine bir hayvan satin almak iin pazara iksa ve orada sattigi hayvani satilik olarak bulsa, mesel piyasa degismis olsa ve o hayvani pesin olarak bes dirheme sa-tin alsa, iste bu rnekte kisinin yasak olan birseye tevessl kasdmda bulunmadigi gayet aiktir. Byle bir kasit olmamasina ragmen bu akid, Imam Mlik'e gre fsiddir. Nitekim ed-Derdr, serhinde bunun byle oldugunu sylemistir. Ibn Rsd de syle demistir: "Bu akdin yapilmasi halinde, diyn aidan yani kisi ile Allah arasinda kalan konuda bir gnah bulunmaz; nk yasak olan birseyi kastetmis degildir." O bununla, fesd hkmnn sadece kaza ynden hkimin hkmnn bidziyelik ar-zetmesi iin verildigini ifade etmek istemistir. [358] Mellif, biyeldeki mefsedetin hususiyle ser' kaidelerin zedelenmesi ya da tmden iptali oldugunu ifade etmistir; zektin iptali gibi. Bunun yasak olacagi asikrdir. Hibe bu sonuca ulasmak iin bir vesiledir. Su halde hiyel kavrami, zeradan daha dar bir muhtevaya sahiptir.

[359] Metinde geen "sene basi"ndan maksat, evirdigimiz gibi senenin dolmasina yakin bir zamandir. Sene dolduktan sonra, zekt vacip olacagindan hiyelin bir etkisi olmaz. Sene dolmadan nce zekt ykmllgn dsrmek iin nisabin harcanip tketilmesi konusunda mam Muhammed ve Eb Yusuf ihtilaf etmislerdir, ikincisi bunun mekruh olmayacagini, nk burada baskalarinin hakkinin iptali bulunmadigini, sadece vacip-lik hkmnn dogmasindan kainma oldugunu sylemistir. Imam Muhammed ise bunun mekruh olacagini, nk bu tasarrufta fakirlere zarar verme bulundugunu ve sonu itibari ile onlarin haklarinin iptal edildigini sylemistir. Bu durumda mellif, szn mam Muhamnied'in grs zerine bina etmis olmakta ve yasak olmasi iin hkmn iptaline ynelik hileye basvurulmasi hususunda aik bir kasdin olmasi sartini ileri srmektedir. [360] nk senenin bitimi sirasinda yapilacak hibe, hangi niyetle olursa olsun, sonuta zektin vcubiyetini dsrr. () [361] Yani, daha nce de getigi gibi, tahkkul-ment hakkinda. [362] rnek olarak sunu gsterebiliriz: Imam Mlik'e gre kadin, velisiz evlenmesi halinde mehre ve mirasa hak kazanir. Imam Mlik, her ne kadar velisiz nikhin fsid olacagi grsnde ise de, bu konuda vukudan sonrasina nisbetle diger imamlar arasindaki grs ayriliklarini dikkate almis olmakta ve syle demektedir: Mkellef, merch (zayif) da olsa bir delile uygun hareket etmistir. Vukudan sonra fiilin kendi nazarimizdaki stn (rcih) delil zerine bina edilmesi, daha byk bir zarar ve mefsedete neden olmaktadir. Bu itibarla hilafa riayetle, byle bir nikhin zerine bazi hkmlerin terettp edecegi kabullenilir. Bu yaklasim, Sri'in nazarinda fiillerin sonularinin dikkate alinmasi gerektigi esasina mebn olmaktadir. Dolayisiyla murad, mctehidler arasinda var olan grs ayriliklarinin dikkate alinmasi ve fiilin mkellef tarafindan islenmesi halinde yani vukudan sonra, mctehidin o fiili her ne kadar kendisine gre merch da olsa mevcut kavillerden uygun olanina vurmasi, ona gre degerlendirmesi ve bylece kendisince rcih olan grse gre yasak olarak islenmis olan o fiili onaylamasidir. Bylece bir fiilin islenmeden nceki hkm ile islendikten sonraki hkmnn farkli olacagi da anlasilir. Bu, fiillerin sonularina bakmaktir. nk eger vuku bulmus fiil, rcih olan yasaki grs zerine bina edilecek olsa, o zaman yasaktan beklenen maslahata denk ya da ondan daha byk bir mefsedet ortaya ikacaktir. Iste mctehid bu neticeye bakacak ve vuku bulmus fiili, ictihd ve yeni bir degerlendirme ile daha nce merch buldugu baska bir grs zerine bina edecektir. Eger vuku sonrasinda fiilin neden oldugu sonular olmasaydi, mctehidin byle bir degerlendirme ve hkme gitmesi sz konusu olmayacakti; nk o bu konuda farkli dsnmekteydi. Hilafa riayetten maksadin bu olduguna szn sonu delalet etmektedir. Ancak gasb, zina gibi verdigi rnekler sadece bir n hazirlik mahiyetinde olup, asil maksadi ifade iin getirilmis degildir. [363] Mesel, yn gasbetmis olur ve tutar onu egirir; bu durumda egirdigi ipi almak fazlalik olur. Kendisinden sadece gasbedilen ynn kiymetini tazmin etmesi istenir. [364] Dolayisiyla zina eden kadini istibr sresince zina eden kimse hesabina ikmete mecbur etmek, onun nafakasini temine zorlamak, zinadan dogacak ocugun st emme creti ve nafakasiyla ilzam etmek gibi ilave bir cezaya gidilemez. nk bunlar, Sri' Tel'nin zina fiiline denk olarak koydugu cezanin tesinde seylerdir. [365] Bakara 2/194. [366] Mide 5/45. [367] Bu ifadeden de anlasilacagi gibi mellifin gasb ve zina hakkindaki sz giris mahiyetindedir ve hilafa riayet hakkindaki szn ona kiyas edecektir. Sanki o syle demis olmaktadir: Ittifakla yasak olan birseyin islenmis olmasi, o kisiye zulmedilmesi iin bir sebep olamaz. Bu durumda baskalarindan farkli dsnme sonucunda yasak oldugu grsne varan mctehi-de nisbetle, o seyin islenmis olmasi halinde ise, sihhat delilinin -her ne kadar kendince merch (zayif) bulunsa bile- dikkate alinmasi ncelikli olarak sabit olacaktir. Dolayisiyla mctehidin digerlerine muhalif grs, mkellef hakkinda zulme sebep olamaz; o mctehidin mutlaka fiil duruma ve onun neden olacagi sonuca bakmasi gerekecektir. [368] Mescide iseyen bedevi rneginde oldugu gibi. [369] Zifaftan nce fsid, zifaftan sonra Ise sahih sayilan nikh akillerinde oldugu gibi. [370] Bu hadisler daha nce gemisti bkz. [4/62]. Bu hadislerde hilafa riayet noktasi bulunmamaktadir. Bunlarda szkonusu olan, beklenti halinde olan daha byk zararlar sebebiyle yapilmasi istenilen seylerin terkedil-m esidir. [371] bkz. Tirmiz, Nikh, 14 ; Ibn Mce, Nikh, 15. [372] Mesel, mehir sebebiyle fsid olan nikh akitlerini rnek verebiliriz. Meh-rin drtte bir dinardan daha az

biilmesi, ya da sarap veya hr insan olarak belirlenmesi veya temelden dsrlmesi cihetine gidilmesi gibi hallerde, eger zifaftan nce duruma vakif olunursa, birinci surette drtte bire iblag etmemesi halinde, digerlerinde ise mutlak surette akdin feshi cihetine gidilir. Zifaftan sonra vakif olunmasi halinde ise, mezhep dahilinde ve haricinde bulunan mehrin sartiyeti hakkindaki diger grslere istinaden feshi yoluna gidilmez. [373] Nisa 4/17. [374] Istihsn hakkinda esitli tarifler yapilmistir: Biri syledir: "Bir kiyastan, daha gl baska bir kiyasa intikal etmektir."" Bir baska tarif: "Kiyasin, kendisinden daha gl birseyle tahsis edilmesidir" seklindedir. Mahiyeti bu iki tarifle belirlenmis sekliyle olan istihsana muhalif olan yoktur. Ancak bu halde istihsn, diger delillere ilave yeni bir delil olmamaktadir. Bir baska tarif syledir: "Mctehidin zihninde akan, fakat ifade edilmesi zor olan bir delildir." Eger bu tarifteki deiilden maksat, spneye gtren sey mnsinda ise, o zaman onun delil olmasi btildir. Yok sabit ve tahakkuk etmis bir delil ise, o zaman diger ser' delillerden farkli ilave bir delil olmayacaktir. Bir baska tarif syledir: "Insanlarin maslahatina binaen delilin hkmnden vazgeerek, rf ve detin geregini almaktir." Faydalanma sresi ve kullanilan su miktari belli olmayan hamama girmek, su testisinden su imek gibi icare akitlerinin caizligini kabul etmek gibi. Genel kural, akde konu olan seyin bilinmezligi sebebiyle bu akitlerin fasit olmasini gerektirirdi. Bu tarife karsi da syle denilir: Eger dayanilan rf ve det, Hz. Peygamber zamaninda sabit idiyse, o zaman hkm istihsn ile degil, snnetle sabit olmustur. Yok ihtilafsiz sahabe asrinda olusmus ise, o zaman da icm ile olusmus demektir. Eger istihsnin dayanagi, rf ve detin disinda nass veya kiyas ise, o zaman da hkm nass ya da kiyas ile sabit olmus olur. Nitekim mellifin zikretmis oldugu karz, ariyye, iki namazin cem'i gibi rneklerde durum byledir. Keza nass ya da kiyas ile sabit olan diger ruhsat kabilinden hkmlerde de durum yledir. el-Bc syle demistir: "Imam Mlik'in tabilerinin kabul ettigi istihsn, iki delilden daha gl olana dnmektir. Mesel, yas hurmanin kuru hurma karsiliginda satilmasi genel yasagindan ariyye satisinin tahsisi gibi. Delil olan iste budur. Her ne kadar buna istihsn diyorlarsa da, mahiyet budur; istilah konusunda tartisilmaz, dileyen diledigi istilahi kullanabilir." Ibnu'l-Enbr ise syle demistir: "Imam Mlik'in mezhebinde sz edilen istihsndan anlasilan, zikredilen mnda olmayip kll kiyas ierisinde cz' maslahatin kullanilmasi anlamindadir ve mrsel istidlali kiyas zerine takdim etmektir. rnegi sudur: Bir kimse muhayyer olmak zere birsey satin alsa ve sonra lse, varisleri bu akdi onaylamak ya da feshetmek konusunda ihtilf etseler, bu durumda Esheb syle demistir: Kiyas (yani genel kural) akdin feshedilmesini gerektirmektedir. Ancak biz istih-sanen saticinin kabule yanasmamasi halinde akdi onaylamak isteyen kis-min, reddetmek isteyenlerin paylarini kabul etmeleri halinde akdin ge-erli olacagini sylemekteyiz." Ibnu'l-Hcib, zerinde ihtilf bulunan bir istihsn tahakkuk etmez demis ve ondan sonra gelenler de bu konuda ona tbi olmuslardir. [375] Bu rnekler grldg kadariyla, mrsel istidlalin kiyas (genel kural) zerine takdimi esasina basvurmak kabilinden olmamaktadir. Zira bunlar nass ile sabit hkmlerdir. [376] Yani bu rneklerde, men'i gerektiren genel delilin cz maslahat ile tahsisi sz konusudur. mam Mlik ve tabileri benzeri bir yaklasimin sihhatine bunlari delil olarak kullanmislardir ve bu yaklasima "istihsn" adi vermislerdir. Yoksa burada zikredilen meseleler istihsn altina girmez; nk hepsi de hakkinda nass bulunan meselelerden olmaktadir. [377] Ecr-i msterekler yani cret karsiligi herkes iin is yapan terzi, demirci vb. gibi zanaatkarlar aslinda emin kimselerdir; dolayisiyla yanlarina birakilan mallarin kendi teaddleri sonucu olmaksizin telef ya da kaybolmasi halinde dememeleri gerekirdi. Ancak, bu hkmn ktye kullanilabilir olmasi ve bunun sonucunda insanlarin haklarinin ziyana ugramasi endisesiyle tazminle sorumlu tutulmuslardir. () [378] Sarf, paranin para ile mbadelesidir. () [379] Eger bu szden maksat, zahiri ise, iki delilden daha glsyle amel etmek sadece bu iki mezhebe mahsus bir zellik degildir. Eger maksat, mm (genel) nassin ve kiyasin herhangi bir delil ile tahsis edilmesi ise, o zaman bunun kapsami ierisine szn etmis oldugu hilafin da sokulmasi dogru olur. Imam Mlik, maslahat ile yani delil olarak kabul ettigi meslih-i mrsele ile tahsisi kabul etmektedir. Bu konuda uslclerin ogunlugu kendisine muhalefet halindedir. Eb Hanfe de, mm nassi ve kiyasi haber-i vhid ile tahsis etmektedir. Her ikisi de, illeti nakzedilmis olan kiyasin sahihligini kabul etmektedirler. Illetin nakzindan maksat, illet oldugu iddia edilen vasfin bir yerde bulunmasina karsin hkmn bulunmamasi halidir. Buna vasfin tahsisi denilir. Mesel, niyetini geceden yapmayan kimse hakkinda Imam Safi: "Oru, gnn ilk baslangicinda onsuz (yani niyetsiz) kalir; dolayisiyla oru sahih olmaz" der. Bylece o, butlan hkmne illet olarak, gnn ilk baslangicinin niyetten yoksun olmasini gstermistir. Hanefler syle diyorlar: "Illet nafile orucu ile nakz olmaktadir. Orada illet, hkm -ki butlan oluyor- bulunmamakla birlikte bulunmaktadir."

Uslcler syle demektedirler: Nakz, istisna olarak bulunursa, kiyasa zarar vermez. Ariyye satisi buna delildir. nk bu satista yas hurmanin kuru hurma karsiliginda tahmin olarak satilmasi sz konusudur. Bu ribanin haramligi illetini nakzetmis olmaktadir. Illet, mezheplere gre ya tu'm (yenilir olma), ya kt (biriktirilir olma), ya keyl (llp tartilabilir olma) ya da mal olmadir. Bu drtn disinda bir baska ihtimal bulunmamaktadir. Ariyye satisinda ise bu sayilanlarin hepsi mevcuttur. Buna ragmen bu satis haram kilinmamistir. Istisna olarak bulunmamasi halinde ise drt grs bulunmaktadir: 1) Illeti zedeler ve onu illetlikten ikarir; bunun sonucunda ister nassla belirlenmis; ister istinbt yoluyla elde edilmis olsun kiyas iptal olunur. Hkmn bulunmamasinin bir maniden dolayi olup olmamasi arasinda fark yoktur. Sfilerin ogu ve iki grsnden daha aik olaninda bizzat Imam Safi'nin kendisi bu grstedirler. Bu yzdendir ki Hanefler: "Imam Safi'nin kiyasi kiyaslar ierisinde en gl olanidir; nk onun kiyasi nakz hallerinden uzaktir" demislerdir. 2) Mutlak surette zarar vermez. Imam Mlik, Imam Ahmed ve Imam Eb Hanfe bu grstedirler. 3) Illet eger istinbt yolu ile elde edilmisse zedeler, nass ile belirlenmis ise zarar vermez. 4) Kiyasin genellestirilmesini engelleyen bir mani olmasi halinde zarar vermez. Ibnu'l-Hcib, illeti istinbt yoluyla elde edilmis kiyasin, bir mani olmadika tahsis edilemeyecegi grsn tercih etmistir. Eger illet nass ile belirlenmis ise, o zaman onun, o nassin hkmne ters dsen baska bir nass ile tahsisi sahih olur. Illet bulunmakla birlikte hkmn bulunmamasi halinde, bir engel takdir olunur. Bunun izahi iki delilin arasini bulmak iin illetin tahsisini, aramin tahsisine kiyas etmektir. Konu ile ilgili rnekler iin usl kitaplarina bakiniz. [380] Bu sonu, Imam Mlik'in maslahat sebebiyle istihsanda bulunmasina nis-betle aiktir. Eb Hanfe'nin sahabeden birinin grs ile tahsise gitmesi seklindeki istihsna gelince, burada tahsiste sonuca bakmak diye birsey yoktur; burada olan kll kiyas ya da mm karsisinda cz' nass ile olan tahsis sz konusudur. [381] Burada syle denilebilir: Galip olan bir durumun bulunmasi halinde, acaba kiyasin hkm, onunla galip olmayani bir kefeye koymak midir ki, bunun sonucunda onun, sonucun dikkate alinmasi esasi zerine bina edilmis olan maslahat ile kiyasin tahsisi oldugu sylenebilsin. Yoksa ser' hkmler, Allah Tel'nin kinattaki geerli snneti dogrultusunda car olan srekli ya da yaygin detler zerine mi bina edilir. Bu durumda ikisi arasini esit tutma gibi bir durum olmaz ki, istihsna basvurulsun. Kisaca demek gerekirse mellif, szn bazen istihsani "mrsel istidlalin kiyasa takdimi" mnsinda aliyor ve ona gre izahlar yapiyor, bazen de genel anlamda aliyor. Nitekim, bastan beri yaptigi izahlardan bu anlasilmaktadir. [382] Kisi evlendigi zaman, bir mefsedetin dogabilecegi beklentisi iindedir. Bu, kazanirken harama dsme korkusudur. Bu korku, o kisiyi evlenmekten alikoymamaktadir. nk bu beklenti halinde olan mefsedetten korunma, sonu itibariyla daha byk mefsedetlere neden olacaktir. Mesel, o kisi evlenmedigi iin zinaya dsebilecek, dahasi herkes byle dsnecek olursa evlilik messesesi ortadan kalkacak ve zarur olan neslin korunmasi esasinin iptaline yol aacaktir. Dolayisiyla beklenti halinde olunan mefsedet, onun sebep olacagi daha byk mefsedetler sebebiyle dikkate alinmayacaktir. [383] Yani, cenazelerin tesyine katilmamak gibi bazi kif farzlara istirak etmedikleri keza karsilasacaklari bazi kt seyler yznden cemaati terket-tikleri tarzindaki nakiller gibi. Mesel Imam Mlik'in, ortaya ikan mn-ke-rt sebebiyle cemaati terkettigi sylenir. Ancak arastirma sonucunda onun cemaate ikmamasinin sebebinin, idrar tutamama ve bu yzden mescidi kirletme endisesi oldugu ortaya ikmistir. Bylece onun hakkinda nakledilen bu zel durum, daha nce izah edilen hususulara uygun olur. [384] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/194-211 [385] Mstereklik, esseslilik demektir. Ayni lfzin birden fazla mnya dellet etmesidir. Mesel, Trke'deki "yz" kelimesi msterek bir kelime olmaktadir. () [386] Hem hayiz hem de temizlik sresi anlamina gelir. () [387] Yol kesme ve eskiyalik. () [388] Mide 5/3. [389] el-Benn, Cem'u'l-cevmi' hasiyesinde: "Arastirma sonucu grlmstr ki, ("veya" anlamina gelen) "ev" kelimesi iki ya da daha fazla seyden birini ifade iindir" demektedir. Bu mnlar, szn gelisinden ve karinelerden dogmaktadir. Buna gre rnekte verilen "ev" kelimesinde mstereklik yoktur. [390] Bakara 2/282. nk "yudrra" kelimesinde iki "r" harfinin birbirine idgm edilerek okunmus olmasi mstereklik dogurmaktadir. Yani, bu kelimenin asli ya "yudrira" idi. Hz. mer byle okumustur. Bu durumda ktip ve sahitlerin eksik yazma ve beyanlari sebebiyle zarar vermeleri yasaklanmis olur. Ya da "yud&rara" idi. Ibn Mesd

da byle okumustur. Bu takdire gre de bunlarin zarara ugratilmalari yasaklanmis olur. yetin mnsi birinci ihtimale gre: "Ktip de shid de zarar vermesin"; ikinci ihtimale gre: "Ktibe de sahide de zarar verilmesin'' seklinde olur. Bu iki mnyi da toplamis olmasi bakimindan yette, kelimenin idgmli olarak gelmesi czin en gzel rneklerinden biri olur. Her iki mnnin da kastedilmis olmasi mmkndr ve dolayisiyla burasi, gerek bir ihtilfa mahal olmaz. [391] Birincisi Patir 35/10 ; yetin mnsi syle: "Gzel szler ona ykselir; slih amel ise onu o ykseltir" "Yerfauhu I ykseltir" kelimesinde biri gizli merf fail, ikincisi de mansb mefl olmak zere iki zamir vardir. Bu zamirlerin mercileri hakkinda ihtilf olmustur: Acaba fail kelim, yani gzel szler midir yoksa amel midir? Ayni sekilde bariz mefl zamiri hakkinda da ihtilf edilmistir: Acaba ondan maksat kelim yani gzel szler midir, yoksa amel midir? "elkelim et-tayyib" ogunlugun tefsirine gre tevhiddir. Slih amel ve szlerden maksat da imanin haricindeki seylerdir. Bu durumda bunlardan hangisi digerini ykseltir, glendirir, temizler ya da onu makbul kilar. Byle bir rnegi msterek olarak isimlendirmesi yerinde degildir. nk msterekte, iki ya da daha fazla mn iin ibtiden konulmus olma sarti bulunmaktadir. Zamirlerin mercileri konusunda ortaya ikan ihtimallerin mstereklik diye isimlendirilmesi uygun olur mu? Ikincisi Nisa 4/157. Bu yetin de ncesinde "M lehum bih min ilmin..." ifadesi bulunmakta ve "Is" ismi de gemektedir. Bu durumda "katelhu" kelimesindeki zamirin merci'i Is midir -ki zahir olan budur ve bu takdire gre mn: "Onu kesin olarak ldrmediler" seklindedir- yoksa ilim midir? Yani "M katel'l-ilme yaknen" seklinde. Bu takdirde kelime mbalaga mnsina gelen "Kateltu'l-ilme ve'r-re'ye" cmlesindeki "katele" mnsindan olacaktir. Bu mn "el-Ess" da da bildirildigi gibi mecazdir. Buna gre de yetin mnsi: "Kesin olarak bilgi sahibi olmadilar, bu konuda bir aba gstermediler" seklinde olur. Yine "yaknen" kaydindan nce bir nef bir de menf bulunmaktadir. Acaba bu kayit nefye mi rcidir; yani "Nefy (olumsuzluk) kesin olarak bulunmaktadir" mnsina. Yoksa menfye mi racidir; yani kesin ldrme isi, onlarin katinda hasil degildir; aksine o sadece bir zan halindedir. Btn bunlar terkip sonucunda ortaya ikan ihtimaller olmaktadir. [392] Nr 24/35. [393] Yani daha nce geenlerde ihtilfa sebep olacak seyler aikti. Bu rnekte ise aiklamamistir, stelik bu gibi yetlerde ihtilfa sebebiyet verisi aik da degildir. Izafetin ister zarfa ister faile olmasi, mnyi farklilastirma-makta, sadece hakikat ve mecaz bakimindan ayirim olmaktadir. Takdir : seklinde olur ve muzfun ileyh hazfedilerek zarf onun yerine geerse, o zaman bu hakikat olur. Eger isnd zarfa yapilmissa, o zaman da mecz-i akl olur ve bu dnsm mnda herhangi bir ihtilfi gerekli kilmaz. [394] Buhr, Tevhd, 35 ; Mslim, Tevbe, 24. [395] On nc Mesele'de [4/231] gelecegi zere bu imamlardan her biri, bu konuda bir hadisi delil olarak kullanmis, ancak bu hadisin konuya delil olusu sadece tek basina mi, yoksa bu sonucu ortaya koyabilmek iin baska seylere ilave edilmesi gerekli mi oldugu aiklik kazanmamistir. Bu da aralarinda ihtilf etmelerine bir sebep olmustur. [396] Bu grslerden her birine kail olan kimseler, bir delile dayanmis ve o konuda digerlerinin delilim dikkate almamistir. Cebriye ve Kaderiyeciler hakkinda bunun byle oldugu aiktir, iktisb grsne sahip olanlara gelince, bunlar digerlerinin delillerini dikkate almislardir. [397] Bakara 2/256. Bu bir gerek haber midir? Yani, bunca tevhid delillerinden sonra zor kullanmak (ikrah) tasavvur edilemez. Zahirde ikrah olarak gzken sey aslinda ikrah degildir. Veya bu nehiy anlaminda bir haber midir? Yani yet: "Dinde zor kullanmayin ve insanlari onu kabule zorlamayin" mnsinda midir? Bu ikinci takdire gre o, "Kfirler ve mnafiklara karsi cihd et!" yeti ile mensh olacaktir ya da cizye vermeyi kabul eden ehl-i kitb ile tahsis edilmis olacaktir. [398] Bakara 2/31. Buradaki isimlerden maksat, olan ve kiyamete kadar olacak olan herseyin ismi midir? Yoksa diller midir? Yahut, Allah Tel'nm isimleri midir? Veyahut da ulv-d esyanin isimleri midir? Zira halifelik makami bunu gerektirmektedir. Burada kullanilan lfiz hem ummun hem de hususun kastedilmesine elverislidir ve hususlik halinde lfzin mecaz olmasi gerekmez. [399] Kiyasin esasi, sartlari, itihadin yapilip yapilamayacagi gibi konular. [400] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/211-215

[401] Yani, ileri srlen grsler, sanki bir esasin rneklendirilmesi gibi seylerdir. () [402] Meshur bir otun kkne denir. Cennette bir irmagin adi olmaktadir. Ayni zamanda sarap mnsina da gelir. () [403] Gkten agalar zerine yagan bala benzer bir nesne. () [404] Ibn Mce, Tibb, 8. [405] Mellifin, vaz' lgav mnnin aiklanmasi tabiri yerine i'rb ifadesini kullanmis olmasi aik degildir. [406] KI bu, birinci izahin zerine kurulmus olur. [407] Vakia 56/73. [408] "el-Kar'u" kk, {kamyi tokmakla almak gibi) birseyi birseyle almak, dvmek manasinadir. Helak edici bel ve musibetler iin de mecaz olarak kullanilmaktadir. Nitekim Kri'a sresinde oldugu gibi. [409] Bazi yazarlara gre, burada sz konusu olan grs ayriligi, gerek bir grs ayriligidir ve gereki temelleri vardir. Syle ki: Mefhmu ser' bir delil olarak kabul edenler, onun umm ifade edecegini sylemektedirler. Onun ser' bir delil olmadigi grsnde olanlar ise, ne ummdan ne de husustan sz edilemez demektedirler. nk mefhm haddizatinda dikkate alinacak birsey degildir ki, onun umm ya da husus ifade edeceginden bahsedilsin. Ancak mellifin sz, mefhmu ser'i bir delil olarak kabul edenlerle etmeyenler arasinda mevcut bulunan grs ayriligi hakkinda degil, aksine onun delilligini kabul eden grubun bizzat kendi arasindadir. Nitekim el-Adud, Ibnu'lHcib'in serhinde yle sylemektedir. Ifadesi aynen syledir: "Mefhmun delilligini kabul edenler onun ummu olup olmadigi konusunda ihtilf etmislerdir. ogunluk ummu oldugu grsndedir. el-Gazzl ise, onun ummu olmadigini sylemistir. Tartisma mahalli dikkatle ele alindigi zaman aralarinda gerek bir grs ayriligi olmadigi anlasilir" Mellifin "Ummunu kabul etmeyenler ise, bununla mantkun bulunmasi sebebiyle ummun sabit olamayacagini kastetmis olmaktadirlar" sznden maksadi, -el-Gazzl gibi- mefhmun delilligini kabul eden kimselerden olup da onun ummu oldugunu kabul etmeyenlerdir. Bu noktada gerek bir grs ayriliginin olmadigi noktasi el-Adud serhi ve hasiyelerinde genise ele alinmistir. Oraya bkz. [410] Ayni cinsten olan mallarin pesin mbadelelerinde taraflardan birinin daha fazla olmasi. () [411] Deliller blmnn On Ikinci Mesele'sinde Zeyd b. Sabit ve Rif'a b. Rfi'in fetvasiyla Hz. mer'in onlarla konusmasi gemisti bkz. [3/69]. [412] Bu sebeple de mtevtir olan kiraat seklinde aralarinda bir ihtilfin bulunmasi sz konusu olmaz. [413] Rm 30/19. [414] Daha nce tercmesiyle birlikte gemisti bkz. [2/83] [415] Ser' hkmn farkliligini gerektiren bylesi bir ihtilfin, gerek ihtilf alanlarindan sayilmamasi nasil mmkn olabilir? Dogrusu bu dokuzuncu olarak zikrettigi seyden ne kastettigi tam anlamiyla aik degildir. nk grs sahipleri her ne kadar tevilin gerekliligi konusunda hemfikir iseler de, murad olunan mnnin belirlenmesi konusunda cidd ayrilik ierisinde bulunabilmektedirler. Dolayisiyla bu gibi yerlerde mellifin dedigi gibi ihtilaftan bahsetmenin yanlis olmasi isabetli grlmemektedir. [416] Muvatta, By, 38 (2/671). [417] Imam Mlik, bizzat ravisi olmasina ragmen bu hadisin zahirini Medine ehlinin ameline uymadigi gerekesiyle tatbik etmemistir. Eb Hanfe ve tabileri de ayni sekilde tevil etmisler; meclis muhayyerligini kabul muhayyerligi olarak anlamislardir. ez-Zrkn, el-Muvatta zerine yazdigi eserinde taraflarin delilleri zerinde yeterince durmustur. [418] Bu takdire gre rnek olabilir. Birinci anlaminda ise -ki Haneflerin vitir hakkindaki grslerinin o sekilde oldugu bilinmektedir, nk vitir onlara gre vaciptir ve onunla mkellef olan kimse terketmesi halinde gnahkr olur. Hatta onlara gre vitir amel farzdir ve sahib-i tertip olan kimseler iin aynen diger farzlar gibi kabul edilir. Mesel byle birisi sabah namazina dursa ve sonra henz vitir namazini kilmadigini hatirlasa, sabah namazi bozulmaktadir. O kimsenin aynen diger farz namazlarda oldugu gibi nce vitri kaza etmesi ve ondan sonra sabah namazini kilmasi gerekir. Amel farz mahiyetinde olmayip da sirf vaciplik hkmn alan seyler ise, kendisinde sphe bulunan zann delil ile sabit olmus seylerdir; sre okunmasi, vitirde kunut okunmasi, bayram tekbirlerinin alinmasi gibi. Bu gibiler amel farz gibi kabul edilmezler, su kadar var ki bunlari bilerek terkedenler gnahkr olurlar, sehven terki ise sehiv secdesini gerektirir. Bu durumda Mlikler ile Hanefler arasindaki vitir konusundaki ihtilf sadece

lfizda kalmayan gerek bir ihtilf olmaktadir. [419] Yani aslinda ihtilf olmadigi halde ihtilafli zannederek, mevcut bulunan icma ters dsebilir. [420] Yani her ne kadar ileri srlen hkmler birbirine muhalif olsa da Sri' Tel'nm kasdini arastirma ve ona ulasma aisindan aralarinda birlikten sz edilebilir, [421] Bu'trden dnsler fiilen olmustur. Bir mctehid, diger bir mctehid ile karsilasip kendisinin bilmedigi ve fakat onun tarafindan kullanilan delillere vakif olunca daha nceden sahip oldugu kendi grsnden vazgemistir. rnek vermek gerekirse, Imam Mlik, ayak parmaklarinin hilal-lenmesi hakkinda daha nce bunun bir asirilik oldugu dsncesindedir. Kendisine bunu Raslullah'in (s.a.) yapar oldugu haberi ulasinca, daha nceki grsnden vazgeerek onun mstahapligi grsne gemistir. Nitekim Imam Eb Ysuf da hacim l birimleri olun md ve s' konusunda, Imam Mlik ile bulusunca daha nceden sahip oldugu grsn degistirerek Imam Mlik'in grsne gemistir. Az nce [4/217] Ibn Abbs'm cumhurun, Ensr"m da Muhacirlerin grslerine dndkleri sylenmisti. [422] Kuskusuz iki u arasinda gidip gelmek, bizzat Fiilin kendi zelligidir ve bu mctehidin isinin bir sonucu olmamaktadir. Mctehidin yaptigi sey, kendisini sonuca ulastiracak olan delilleri arastirmak suretiyle o fiili bu iki utan birisine irca etmekten ibarettir. [423] Aslinda bu tek bir kasittir ve o da delile tbi olmak suretiyle Sri' Tel'nm kasdina ulasmaktir. [424] nk ikisinden birinin Sri' Tel'nin kasdina vakiada muhalefet etmesi -ki bu hkmn tek olmasi ve isabet edenin isabet etmis, hata edenin de hata etmis olmasi esasina gre byledir- ancak ve ancak ilgili delilin kendisine kapali kalmasi sokucunda olur. [425] Yani bizzat mctehidin kendisine ve ona tbi olan mntesiplerine nisbet-ledir, vakiaya nisbetle degildir. Aksi takdirde dogrunun birden fazla olmasi gerekirdi. [426] O da sudur: Mctehidin itihadindan delil olmaksizin dnmesi caiz degildir. Yoksa musavvibe grsne gre mcerred baskalarinin isabetli oldugu iin dnmesi caiz degildir. [427] Bazen amel sahibi isin iine hev ve heves karistiginin farkinda olmayabilir ve kismen nefsn arzulara da dayali olan itihadinda kendisinin isabetli oldugu kuruntusuna kapilabilir. [428] Icm edenlerin adalet sahibi olmalari sart midir? konusunda ihtilf etmislerdir. Hanefiler bunu sart kosmaktadir. Buna gre icm ehlinin bid'at sahibi olmamasi gerekmektedir. Hanefiler, bu konuda bid'atinin dligini yapmamasini yeterli grmsler ve eger dlik yapmiyorsa, bid'ati ile ilgili olmayan diger alanlarda icmin olusumu Iin grsnn dikkate alinacagini sylemislerdir. [429] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/215-225 [430] Yani onlarin hikmet ve sirlarinin. [431] Bu asama, su mertebeye dair ilminin tamamlanmasi sonucunda olur. Onlar sunlardir: 1) Zarriyyt, 2) Hciyyt, 3) Tahsniyyt. Tabi ayrica bunlarin tamamlayici unsurlari da bulunmaktadir. Kisi bunlarin seriatin btn bblanndaki yerlerini etraflica grenir ve bunun sonucunda elde ettigi bu bilgi, elinde bir kistas halini alir ve herseyi ona vurmak suretiyle bir neticeye varabilir. [432] Yani tafsili deliller ve cz' izaf olan ser' kaideler. [433] Ser' maksatlari ve onlarin esaslarini idrak konusunda ilerler, ilerler ve bir noktada hep bu kll esaslara tutunmaya baslar ve sanki cz' nass-lardan ve ser' kaidelerden olusan mahfzti (bilgisi) hafizasindan gitmis gibi bir hal alir. Vakiada onlarin hl belleginde olmasi durumu degistirmez. Onun btn himmeti, meseleleri kll maksatlara ve seriatin genel esaslarina irca etmekten ibarettir. yle ki hkm istinbti esnasinda, konu ile ilgili yaklasimi aleyhine zel bir nassin bulunup bulunmadigina bakmaz. Dahasi byle biri, kendi ulastigi hkme muhalif bir nass grse, hkm kll esaslarin gerektirdigi sey dogrultusunda verir ve muhalif olan nassa aldiris etmez. nk bu asamada olan kisi, henz kll esaslarla birlikte cz' nasslari da dikkate alabilecek ve aralarindaki dengeyi kurabilecek noktaya ulasamamistir. Bu asama, ilk ile birazdan gelecek olan nc ve sonuncu asama arasinda ortada bir yeri teskil eder. rnegi, kisinin kendi grsn mutlak surette amel ettirmesi, sayet huss bir nassa muhalefet etmesi halinde onu kendi dayandigi kll bir esasa irca etmesi konusu ile ilgili olarak gelecektir. [434] Su nokta akildan ikarilmamalidir. Burada farzedilen konu, ilim talibinin bu mertebeye bizzat kendisinin seriatin kaynaklarini, ierdigi nasslari incelemek suretiyle ulasmasi ve bunun sonucunda uslde mctebid olmasi haliyle ilgilidir. Usl taklit yolu ile grenmis kimselerin ise -ne kadar mmarese kazanirsa kazansinlar- bu mertebe ile

ilgili herhangi bir alkalan yoktur. [435] Zira zarur, hc, tahsn ve bunlarin tamamlayici unsurlarini fikhin her konusu ile ilgili olarak grenmis ve b'u konuda kendisine gizli kapakli hi-birsey kalmamistir. Bunun sonucunda kendisi iin Sri' Tel'nm maksatlari tam anlamiyla belirmis ve ortaya ikmistir. [436] Deliller blmnde Birinci Mesele'de genise ele alinmisti. [437] Bir nceki meselede cz' zerinde durmanin bir mnsi olmadigi ve onun zaten mevcut olan birseyin ele geirilmesi iin ugrasmak kabilinden oldugu sylenmisti. Burada ise cz'nin dikkat nazarina alinmis oldugu ve aslinda hkim konumdakinin de cz'yyt oldugu ifade edilmektedir. [438] Yani istinbt sirasinda her ne kadar dikkatinden kamis olsa bile, kendisini destekleyen deliller mutlaka bulunur. Karsi taraf bunun her zaman byle olmadigini ikinci ve nc delil ile ileri srecektir. [439] Yani bu mertebede bulunan kimse ictihd iin gerekli bulunan iki rknden birini kesin elde etmis, ancak digerini -ki bu cz' nasslarin da dikkate alinmasi va onlarin da degerlendirilmesi olmaktadir- henz elde edememistir. [440] Burada sayilanlar, aslinda onlarin yasak olmalarini gerektiren genel kurallardan istisna edilmis bulunan tasarruflardir. Daha nce de getigi gibi, eger biz bu kurallara bidziyelik versek ve hibir istisna getirmesek, ya zarur ya da hci birok yerde tikanmalar meydana gelecek ve korunmasi istenilen bu esaslarin ihllini sonu verecektir. Ancak biz her mertebede, o mertebeye uygun dsen seyleri dikkate aldigimiz zaman hem o mertebenin, hem de diger mertebelerin korunmasini temin etmis olacagiz. Su halde kll esaslarin yaninda cziyytin da dikkate alinmasi ve onlara da itibar edilmesi zorunlu olacaktir. [441] Daha nce de getigi zere, azimetleri ortadan kaldiran ruhsatlar hciy-yt kaidesinin zarriyyt alaninda amel ettirilmesi demektir. Bu mertebelerin birbirini tamamladigini ve birbirini kayitladiklarini biliyoruz [442] Yani cziyyt ve onlarin hususiyetleri zerinde degerlendirme yapabilecek, delillerin ayrintilarina inebilecek kadar vukfiyeti yoktur. [443] Yani bu mertebeye ulasmis bir kimse hakkinda lehte veya aleyhte hkmde bulunarak onun itihada ehil oldugunu ya da ehil olmadigini sylemek mmkn degildir. Mellif burada tereddt gstermektedir. Ancak Deliller blmnn Birinci Mesele'sinde byle birinin itihada kalkisamayacagini aika sylemis ve orada: "Hasili, kll esaslarin dikkate alinmasi yaninda mutlaka cziyytin ve onlara ait zelliklerin de dikkate alinmasi gerekmektedir..." demisti. Buna da safrali mizaca sahip birinin bal yemesini rnek gstermis; yet-i kermeye ragmen byle bir kisinin baldan sifa degil zarar grebilecegini belirtmis, daha sonra da bunun fikhin geregi olduguna ve bu noktadan gafil olmanin hatali sonulara gtrecegine dikkat ekmisti. Buradaki verilen izahatla oradakiler birlestirilince konu daha da aiklik kazanacaktir. Oraya bkz. [444] Ve batta uslle ilgili kll bir sonuca ulasmislar, neticede gruplardan biri kiyasi muteber grrken, digeri sadece tafsl delilleri esas almis ve onlarin disinda kiyas vb. delillere itibar etmemislerdir. [445] Mide 5/3. [446] Zira insanlarin, ayni seyin maslahat mi yoksa mefsedet mi oldugu konusunda sozbirligi etmeleri mmkn degildir, aralarinda mutlaka ihtilflar belirir. Hal byle iken maslahat ya da mefsedetin tesbitinde insanlarin grslerinin dikkate alinmasi isabetli olmaz. [447] Yani yaptiklari istikra sonucunda Sri' Tel'nin maksadi olarak grp kabullendikleri sirlari, hikmetleri, maslahat ve mefsedetleri esas almislardir. Zahirler ise hikmetlere, sirlara iltifat etmemisler, sadece terkiplerin dellet ettikleri seylere bakmislar, lfzin dur dedigi yerde durmuslar, teye gememislerdir. Maslahat olarak anladiklari seylere muhalefet olup olmadigina aldiris etmemislerdir. Onlara gre maslahat kendi anladiklari degil, lfzin dellet ettigi seydir. [448] Buhr, By', 73, Surt, 3 ; Mslim, Itk, 8. [449] Buhr, Surt, 4 ; Mslim, Msfirn, 72; Eb Dvd, By', 69. [450] Mellifin bu izahina gre sanki bu imamlar fetvalarini kll esaslardan hareket ederek vermekteler ve cz'ye bakmanin lzim olmadigi grsndeler. Sonra onlardan her birinin kll esasini tek bir hadisten ikarmis olmasi dogru,mudur? Byle bir ihtimal uzaktir. Burada makul olan izah sekli syle olmalidir: Onlardan her biri kendi rivayet ettigi hadise istinad etmis, digerlerinin rivayet ettikleri hadislere ise dayanmamistir. Bu da ya o hadis kendisine

ulasmadigi iin, ya kendine gre o hadis sahih bulunmadigi iin veyahut da onlari kendi rivayet ettigi hadisle tearuz halinde grp mevcut pek ok sebepten biri dolayisiyla kendi hadisini onlara tercih etmis oldugu iindir. Imamlardan her birinin "Onlarin ne dediklerini bilmiyorum..." demeleri, birinci ihtimali teyid etmektedir. Dolayisiyla konu ile ilgili olarak verilen bu misal yerinde degildir. [451] Daha nce de getigi gibi mertebeler, biribirini tamamlayici, biribirini teyid edici, biribirini kayitlayici zellik arzederler. [452] Yani mutlaka hususiyet arzeden mahallere de -ki bunlar mkelleflerin fiilleri olmaktadir- bakmak gerekmektedir. Bunlar, bu asamadaki mc-tehid iin hep ayni dzeyde degildir; aksine her fiilin kendisine uygun bir hkm vardir. [453] Bilindigi gibi Imam Mlik mrsel maslahatlari dikkate almaktadir. Bunlar kll karsisinda czinin dikkate alinmasi demektir. [454] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/225-234 [455] Yani cihad Medine dneminde getirilmis yeni bir tesrdir; daha nce Mekke dneminde genel olarak getirilen bir esasin ayrintisi ya da tamamlayici bir unsuru degildir. nk cihadin sebebi henz Mekke'de tamamlanmis degildi. Bu aiktir. Su kadar var ki bu ifade, Deliller bahsinin Ikinci Me-sele'sinde geen sz ile bagdasmamaktadir. Orada syle demekteydi: "Medine'de mesru kilman cihd, Mekke dneminde getirilen ve yerlesen iyiligi emretmek ve ktlg yasaklamak genel esasinin bir ayrintisidir..." Ancak bu iki yer arasinda bagdasmazlik olmadigini sylemek de mmkndr. nk cihddan nce zikretmis oldugu seyler, Mekke dneminde mesru kilinmis bulunan seylerin trlerinden olmakta ve ismen zikredilmis bulunmaktadir. Su kadar ki daha sonra Medine'de bunlar mesel kayitlanmis, aiklanmis ve onlara ayrintilar getirilmistir. Cihda gelince, her ne kadar o, iyiligi emretme ve ktlg yasaklama ilkesi ierisinde mndemi bulunuyorsa da, bu mahza zihn bir mndemilik olmakta ve Mekke dneminde herhangi bir varligi bulunmamaktaydi. Diger zikri ge-en rnekler ise byle degildi; onlar bizzat mesru kilinmisti, ancak mutlak olmalari hasebiyle kayitlanmaya, beyan edilmeye muhta bulunuyorlardi. Iste bu yzdendir ki mellif, cihdin mesruiyetini tamamen Medine dneminde yeni bir tesri olarak saymistir. [456] Mide 5/3. [457] Keffret vb. yollarla. [458] Bu ifade izaha muhtatir. nk kh siddet kh yumusaklik, ancak vaaz ve irsd konusunda (tergb ve terhb) sz konusu olur; ictihdda byle olmaz. Ancak hkmn huss olarak dayanaginin tesbitI mnsinda (tahkikulment anlaminda) ictihdda bunun zahir olacagi sylenebilir. Zira bu kabilden olan ictihd, daha nce de getigi gibi kisiden kisiye ve onlarin hallerine mnasip dsecek sekilde farklilik arzetmektedir. [459] Daha nce geti bkz. [1/98]. [460] Bakara 2/105. [461] Th 20/132. [462] Zriyt 51/57. [463] Zriyt 51/22. [464] Nahl 16/91. [465] Daha nce geti bkz. [1/326]. [466] Bosanan kadina bir iyilik (cemile) olmak zere verilen mal, elbise, hizmeti gibi seylerdir. () [467] Buhri, Mezlim, 20 ; Mslim, Mskt, 136 ; Eb Dvd, Akdiye, 31. [468] Bu gibi hallerde onlar, mevcut yiyeceklerini bir rt ierisinde toplarlar ve sonra herkese esit olarak dagitirlardi. Daha nce geti bkz. [2/353]. () [469] Daha nce geti bkz. [2/354]. [470] Buhri, Sulh, 10 (3/170) ; Mslim, Mskt, 4 ; Muvatta, By, 15.

[471] Mistah b. Esse, Hz. Eb Bekir'in teyzesinin oglu, yoksul bir muhacirdi. Hz. Eb Bekir'in kendisine yapmis oldugu yardim sayesinde geinirdi. Hz. ise'ye yapilan iftira kampanyasina katilmis olmasi sebebiyle, Hz. Eb Bekir bir daha kendisine Iyilik yapmayacagina dair yemin etmisti, bkz. Ibn Kesir, 3/276. () [472] Nr 24/22. [473] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Mctehidin Verdigi Fetvaya Mteallik Konular

Ikinci Taraf: Fetva. 1 Mctehidin Verdigi Fetvaya Mteallik Konular . 1 Birinci Mesele: 1 Ikinci Mesele: 2 nc Mesele: 6 Drdnc Mesele: 11

IKINCI TARAF: FETVA


MCTEHIDIN VERDIGI FETVAYA MTEALLIK KONULAR

Konu drt mesele altinda ele alinacaktir:


BIRINCI MESELE:

Mft, mmet ierisinde peygamber makaminda bulunmaktadir.[1] Buna asagidaki hususlar dellet eder: (1) Bu konuda nakl deliller vardir: Mesel hadislerde syle buyu-rulur: "Sphesiz limler, peygamberlerin varisleridir, Peygamberler ne dinar ne dirhem miras birakmamislardir; onlar miras olarak sadece ilim birakmislardir[2]"Ben uyumakta iken (ryamda) bir bardak st ikram edildi. Ben ondan itim. yle kandim ki, bana kanmislik t tirnaklarimdan ikiyor gibi geldi. Imemden arta kalani mer b. Hattb'a verdim" Orada bulunanlar: "Bunu ne ile yordunuz? Y Raslallah!" diye sordular. O da: "Ilim ile" buyurdu. Bu hadiste ifade edilen sey, miras anlamina gelir. br taraftan Raslullah, "Sen ancak bir uyaricisin[3]yetinde de ifadesini buldugu zere uyarici (nezr) olarak gnderilmistir. Allah Tel, ulem hakkinda ise: "M'minlerin hepsi toptan sefere ikmalari dogru degildir. Onlardan her topluluktan bir grup dinde (dini ilimlerde) genis bilgi elde etmek ve kavimleri (savastan) dndklerinde (onlari) uyarmak iin geride kalmalidir"[4] buyurmaktadir. Buna benzer daha baska nasslar da vardir. (2) Mft, hkmlerin tebligi konusunda Raslullah'm naibi olmaktadir. Konu ile ilgili olarak Raslullah syle buyurmaktadir: "Dikkat edin! Burada hazir bulunanlariniz, burada olmayanlara (bu anlattiklarimi) ulastirsin![5]; "Bir yet de olsa, onu benden teblig edin![6] "Siz isitirsiniz, sizden isitilir, sizden isitenden isitilir..[7]Mftnin, Raslullah' makamina kim olmasinin mnsi

iste budur. (3) Mft bir bakima Sri'[8] sayilmaktadir. nk seriat adina bildirmis oldugu sey, ya bizzat seriatin sahibinden menkuldr, ya da bu nakillerden istinbt yoluyla ikarilmis seylerdir. Birinci tisim karsisinda mft, sadece tebligci durumundadir. Ikinci kisimdan olan hkmlerde ise, mft, hkm insasi konusunda O'nun makamina kim bulunmaktadir. Hkm ins[9] yetkisi de sadece Sri'e aittir. Madem ki mctehid, kendi degerlendirmesi ve itihadina gre hkm insasina yetkili kilinmistir, iste bu aidan o da, Sri' kavrami altina girmektedir. Bu noktadan hareketle kendisine tbi olunmasi ve koymus oldugu hkm dogrultusunda amel edilmesi vacip olmaktadir. Bu, Raslullah'a halef olmak demektir. Dahasi, mftnin sadece tebligci durumunda oldugu menkl seriatla ilgili olarak, gerek ser' lfizlardan mnlarin anlasilmasi aisindan ve gerekse (uygulama esnasinda) onlarin dayanaklarinin tesbiti (tahkku'l-ment) ve hkmlere indirgenmesi aisindan, onlar zerinde durmasi ve degerlendirme yapmasi zarureti vardir. Her iki is de, yine mft tarafindan yapilacaktir. Dolayisiyla o, bu aidan da Sri' makamina kim bulunmaktadir. Nitekim hadiste: "Kur'n'i okuyup (anlayan) kimse, nbvveti iki bgr arasina almis demektir"[10] buyurulur. Su halde mft, peygamber gibi Allah Tel'dan haber veren kimse konumundadir, yine peygamber gibi kendi degerlendirmesine tbi olarak seriati mkelleflerin fiillerine indirgemektedir, emri, hilfet mensuru[11] ile mmet hakkinda peygamber emri gibi geerli olmaktadir. JBu yzden de: "Ey inananlar! Allah'a itaat edin, Pey-gamber'e ve sizden olan ul'l-emre itaat edin!"[12]yetinde onlara "ul'l-emr" adi verilmis ve itaatleri, Allah'a ve -peygamberine itaat ile es tutulmustur. Bu mnya dellet eden deliller oktur. Bu husus zerine bir baska mn daha dogmaktadir ki, o da sudur:" [13]
IKINCI MESELE:

Mftden sadir olan fetva, sz ile oldugu gibi fiili ve ikrari (onay) yolu ile de olur. Szl fetva: Sz ile verilen fetva konusu aiktir; dolayisiyla zerinde durmaya gerek yoktur. Fiil fetva: Fetvanin fiil ile olabilmesi iki yoldan olur: (1) Fiil, kullanilisi yaygin olarak bilinen bir konuda anlatma kasdi ierir. Bu tr fiiller aik sz yerine geer. Mesel Raslullah parmaklan aik olarak iki

elini gstermis ve: "Ay byle, byle ve byledir[14] buyurmustur. Raslullah'a hacc hakkinda soru sorulmus ve (soruyu soran kisi): "Seytan taslamadan nce kurban kestim. Ne gerekir?" demis, Raslullah da basi ile isaret etmis ve "Bir gnah yoktur" demistir.[15] Yine Raslullah syle buyurmustur: "Ilim alinir, ortaya bilgisizlik ve fitneler ikar, here ogalir" Dediler ki: "Here nedir? Y Raslallah!" O eliyle: "iste byle" buyurdu ve sanki ldrmeyi tarif ediyormus gibi eliyle isarette bulundu.[16]Gnes tutulmasi (ksf) hakkindaki Hz. ise hadisi de byledir. Syle ki: Esma, namaz kilmakta olan Hz. Aise'ye gelmis ve "Insanlarin bu hali ne?" diye sual sormus. O da basi ile gge isaret etmis. "Bu bir yet midir?" demis. Hz. ise de: "Basi ile (evet anlamina) isaret etmis"[17] Raslullah kendisine namaz vakitlerini soran kisiye: "Bu iki gn bizimle birlikte kil!" demis, sonunda da: "Vakit, bu ikisi arasindadir" buyurmustur.[18] Bu mnda rnekler gerekten pek oktur.[19] (2) Nmune-i imtisal olma ve bu amala gnderilmis bulunmasinin geregi olarak fiillerin beyan mnsi iermesi: Bunun esasi[20]Allah Tel'nin su buyrugudur: "Zeyd, o kadindan ilisigini kesince biz onu sana nikahladik ki (bundan byle) evltliklari, kanlariyla iliskilerini kestikleri (onlari bosadiklari) zaman o kadinlarla evlenmek hususunda m'minlere bir glk olmasin'[21]Hz. Ibrahim hakkinda ise: "Ibrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin iin gerekten gzel bir rnek vardir.[22] buyurur. rneklik, fiilin, rnek alman kimsenin isledigi sekil zere islenmesidir. Bizden ncekilerin seriati, bizim de seriatimi zdir. Raslullah, mm Seleme'ye: "Ben orulu oldugum halde, eslerimi per oldugumu ona bildirseydin ya[23]buyurmustu. Yine o: "Beni nasil namaz kilarken gryorsaniz, siz de yle kilin![24]"Hac mensikinizi[25]benden ahn![26] buyurmustur. Raslullah'in fiillerine uyma konusunda Ibn mer hadisi vb. gizli kalmayacak kadar aiktir.[27] Btn bunlar sebebiyle uslcler, hkmlerin beyani konusunda onun fiillerini szleri mesabesinde kabul etmislerdir. Durum byle olup mftnin Raslullah'in makamina kaim ve onun naibi durumunda oldugu sabit olunca, bundan mftnin fiillerine de ayni sekilde uyulmasi lzim gelecegi sonucu ikar. Bu durumda, eger fiili ile beyan ve anlatim kastetmisse ona uymanin gerekli olacagi aiktir. Byle bir kasdi bulunmamasi halinde ise hkm, iki aidan dolayi yine ayni sekilde olacaktir. (1) Mft varistir. Varis oldugu kisi yani Raalullah hem sz hem de fiili ile mutlak anlamda rnek bulunuyordu. Dolayisiyla onun yerini alan vris de ayni sekilde olacaktir. Aksi takdirde gerek anlamda bir verasetten

bahsetmek mmkn olmaz. Su halde mftnin fiilleri de, aynen szlerinde oldugu gibi rnek alinma durumundadir; onlari bu sekilde degerlendirmek gerekecektir. (2) Fiillerin rnek alinmasi -toplum ierisinde gzde bytlen insanlara nisbetleinsan yaratilisinda mevcut bir sirdir.[28] Insanlarin, yaratilislarinda bulunan bu zellikten koparilmalari hibir sekil ve halde mmkn degildir. zellikle de itiyat halini almasi, srekli tekrarlanmasi ve rnek alman kisiye karsi bir muhabbet ve meyil duyulmasi halinde bu imknsizdir. Eger bu halde bulunan bir kimse, bazi insanlarca rnek alinip kendisine uyutmuyorsa, bilesin ki bu mutlaka bir baska rnege uyulmasi sebebiyle olmaktadir. Bu durum[29] Raslullah zamaninda iki yerde ortaya ikmistir: a) Birincisi sudur: Raslullah msrikleri inansizliktan imana, putlara tapmaktan Allah Tel'ya kulluk ve ibadete davete basladigi zaman, onlarin rnek aldiklari seylerin en basinda atalari geliyor; onlara uyulmasi ve onlarin rnek alinmasi ilke kabul ediliyordu: "Onlara (msriklere) 'Allah'in indirdigine uyun!' dendigi zaman onlar: 'Hayir! Biz atalarimizi zerinde buldugumuz seye uyariz.' dediler"[30]Yine onlar: 'Tanrilari, tek tanri mi yapti"? Dogrusu bu tuhaf birseydir!' dediler"[31] Bu ve benzeri yetler bu geregi ifade etmektedir. Raslullah onlari uyarmaya devam etti; onlar ise, atalarim zerinde bulduklari gidisata israrla devam ettiler. Sonunda is harbe kadar gitti. Onlar buna razi oldular; fakat gidisatlarini terketme-diler. Isin ilgin tarafi, kendilerinin davet edildikleri seyin bir kismi atalari Hz. Ibrahim'e uymadan ibaretti ve onlara seriati Muhammedi de ilave edilmisti. Allah Tel onlara hitaben: "Ataniz Ibrahim'in dini(nde oldugu gibi).[32] ifadesini kullanmisti. Bu, onlari en byk atalarina uymaya, onun gidisatini takip etmeye agirmanin bir kapisi oluyordu. Bununla birlikte onlara Islm'da bulunan gzel ahlk esaslarini, faziletleri aikliyordu ki, atalari bunlarin ogunu zaten gzel bulur ve onlari yaparlardi. Bylece, rneklik, yanlis yolda olanlari rnek almadan uzaklastirici bir yol olarak kullanilmisti ki bu, rifk ve hikmetin geregi ile davette bulunmanin en belirgin yollarindan biri olmaktadir. Kur'n'da syle buyurulmustur: "Sonra da sana 'Dogru yola ynelerek ibrahim'in dinine uy! Zira o msriklerden degildi' diye vahyettik[33] "Sen, Rabbin yoluna hikmet ve gzel gtle agir ve onlarla en gzel sekilde mcadele et!'[34] Allah'a davet yolunda takinilan bu incelik, Raslullah'in davet metodunda srekli kullandigi hikmet trlerinden biri oluyordu. br taraftan, Kur'n'da zikredilen stn ahlk, bizzat Raslullah'in ahlki idi. Onlara nisbetle, fiil, sz tasdik etmekteydi. Bu durum, ona uymayi ve onun rnek alinmasini telkin ediyordu. Dolayisiyla

sonuta onlar da boyun egdiler ve Hakk'a dndler. b) Ikinci mahal ise, ashabin Islm'a girip, Hakk'i taniyip, Raslullah'in emir ve yasaklarina uyma konusunda birbirleri ile yansa girmeleri aninda olmustur. Bazi hallerde Raslullah kendilerine bir emirde bulunmus ve onlari dinleri iin kendileri hakkinda hayirli olacak seye irsad etmistir. Bununla birlikte onlar, Raslullah'in bizzat islemis oldugu fiillere ynelmisler, onlari szlerine tercih etme yoluna gitmislerdir. Mesel, emrettigi halde ashap, ihramdan ikmaya yanasmamislardir. Hatta Raslullah ei mm Seleme'ye: "Grmez misin su kavminin halini! Emrettigim halde, emrime uymuyorlar" diye serzeniste bulunmustur. Bunun zerine mm Seleme: "Kurbanim kes ve tiras ol!" demis, Raslullah onun dedigi gibi yapinca ashap da kendisine tbi olmustur. Yine visal orucu hakkinda da benzer durum olmus, onlara bu orucu yasakladigi halde onlar tutmaktan geri durmamislar ve gereke olarak da bizzat kendisinin tutmakta oldugunu ileri srmslerdi. Bunun zerine Raslullah: "Sphesiz ben gecelerim de Rabbim beni yedirir ve iirir (siz ise byle degilsiniz)" [35]buyurdu. Buna ragmen onlar tutmaya devam edince, onlarla birlikte kendisi de visale basladi ve sonunda onlar g yetiremediler ve Raslullah syle buyurdu: "Eger ay gecikseydi, ben mutlaka visal orucuna gn ekleyerek devam ederdim ve o zaman asirilik gsterenler asiriliklarini terkederlerdi"[36] Bir baska hadise su sekilde olmustur. Raslullah ashapla birlikte bir seferde iken onlara oru tutmamalarini emretmisti. Kendisi ise orulu bulunuyordu. Bu hali gren ashab ya da bir kismi emre uymamis ve duraksamislardi. Bu durum bizzat kendisi bozuncaya kadar srms, sonunda onlar da kendisine bakarak bozmuslardi.[37] Onlar Raslullah'in szlerini arastirdiklari gibi fiillerini de arastirmakta idiler. Bu konu, onun makamina gelecek olan lim iin uymasi gereken en agir bir sart olacaktir. Beyn konusunda bu mesele ele alinmisti. Ancak yapilan aiklama bir baska aidandi. Buna ragmen her iki yerde de mn ayni noktaya ikmaktadir. tiraz: Belki burada biri ikarak syle diyebilir: Sphesiz Ra-slullah masum idi. Dolayisiyla onun fiilleri hi kuskuya yer kalmadan uymaya (iktid) mahaldir. Diger insanlarin durumu ise byle degildir. nk diger insanlarin fiilleri (masum olmadiklari iin) hata, unutma ve masiyete hatta iman bir tarafa kfre bile mahal bulunmaktadir. Bu durumda byle birinin fiillerine nasil gven duyulabilir? Su halde Raslullah'in disindaki insanlarin (burada mft sz konusu) fiilleri, (ser' bir hccet gibi) uyulmasi gerekli seylerden olamaz. Cevap: Eger biz bu ihtimali, msteftye nisbetle mftnin fiillerinin hccet olmasi konusunda sabit grecek olursak, ayni ihtimali onun szleri

konusunda da sabit grmemiz gerekir. nk szlerinde de hata etmesi, unutmasi, kasden veya yanilarak yalan sylemesi mmkndr; zira szleri konusunda da masum degildir. Madem ki bu ihtimal szleri konusunda dikkate alinmamaktadir, fiilleri hakkinda da dikkate almamak gerekir.[38] Bu noktadan hareketledir ki, ser'an limin zellesi ok tehlikeli bulunmustur. Nitekim bu konu burada ve Beyn bahsinde ele alinmis ve aiklanmistir. Bu durumda mftnin, hem fiili hem de sz ile fetva makaminda bulundugunun idraki ierisinde olmasi gerekmektedir.[39] Su mnda ki onun mutlaka fiillerine dikkat etmesi, onlarin hep ser' esaslar dahilinde cereyan etmesine alismasi gerekir ki bylece kendisi fiilleri konusunda bir rnek telakki edilebilsin. Ikrar yani tasvip yoluyla fetvaya gelince bu, esas itibariyla fiile rcidir. nk el ekmek fiildir. Mftnin, (yanlis) bir is grdg zaman onun yanlisligini belirtici bir aiklama yapmadan geri durmasi, sanki onu aika onaylamis anlamina gelir. Uslcler, bunun Raslullah'a nisbetle ser' bir delil oldugunu ortaya koymuslardir. Bu durumda, fetva makaminda bulunan kisiye nisbetle de hkm ayni olacaktir. Fiil fetva babinda ileri srlen deliller aynisiyla tereddtsz olarak bu konu iin de geerlidir. Iste bu anlayistan hareketledir ki, selef-i slih iyiligi emretmek, ktlg yasaklamak (emri bi'1-ma'rf ve nehyi ani'l-mnker) grevinin yerine getirilmesi konusuna son derece nem vermisler, bunun zerinde azim ve sebatla durmuslar, bu konuda karsilasabilecekleri glklere, lm vb. gibi sonular da dahil olmak zere maruz kalabilecekleri zararlara aldiris etmemislerdir. Ktlgn nnn alinmasi konusunda ruhsat hkmle amel etmeyi yegleyen kimseler, dinini yasamak iin uzlete ekilmis ve yalniz yasamislardir.[40] Tabi bunu yaparken de, yaptiklari bu isin, ktlklerin nlenmesi ilkesinin terkinin getirecegi zarardan daha byk bir zararin ortaya ikmamasi noktasini gz nnde bulundurmuslardir. nk iki serden daha hafif olanini (ehven-i serreyn) islemek, her iki serri de birden islemekten daha evldir. Mesele aslinda, iyiligi emretme ve ktlg yasaklama konusundaki kaidenin alistirilmasi sonucuna ikmaktadir. Bu konuda sz konusu olan mertebe[41], delilleri ile birlikte olmak zere ilgili eserlerde ele alinmis ve aiklanmistir. [42]
NC MESELE:

Bu mesele, bir nceki konu zerine bina edilir. Syle ki: Ilmin geregine muhalif dsen bir kimsenin fetva vermesi sahih olmaz.[43]Geri uslcler bu konuya dikkat ekmisler ve gerekli aiklamalarda bulunmuslar ise de, bu onlarin szlerinde ok mcmel kalmistir. Bu itibarla, fetvanin kisimlari da dikkate alinarak konunun aiklanmasina ihtiya bulunmaktadir. Fetvanin szl halinde, szleri gayrimesru bir sekilde sadir olmus olabilir.

Bu takdirde onun fetva ile ilgili szleri, sair szleri gibi degerlendirilir. Nasil ki diger szleri gayrimesr bir hal zere sadir olabiliyorsa, fetva ile ilgili szleri de ayni sekilde olabilir. Byle bir sze ise gven duyulamaz ve itibar edilemez. Fiillerine gelince, eger bunlar din ve ilim adamlarinin fiilleri hilafina bir sekilde sadir olmussa, o fiillere uyulmasi, onlarin selef-i slihin amelleri cmlesinden kabul edilmesi ve onlarin rnek alinmasi sahih olmaz. Ikrarlari yani tasvipleri de aynidir; nk bunlar da fiilleri cmlesinden olmaktadir. Sonra bu ynden (yani sz, fiil ve ikrardan) her biri, diger iki kisma etki eder. Organlariyla (yani isledigi fiil ile seriata) ters dsmesi, sz ile de ters dstgn gsterir. Sz ile ters dsmesi de, fiili ile ters dsmesine delil olur. nk hepsi de kalb olan tek birseyden[44] sadir olmaktadir. Bu, ilmin geregine muhalif olan bir kimseden sadir olacak fetvanin sahih olmadiginin icmal olarak beyani olmaktadir. Konunun genise aiklanmasina gelince: Mesel mftnin, kisiye kendisini ilgilendirmeyen seyler hakkinda susmasini emretmesi halinde, eger bizzat kendisi de lzumsuz seyler hakkinda skt eden biri ise, o zaman fetvasi dogru olacaktir. Eger lzumsuz konusmalara dalan kimselerden biri ise, o takdirde fetvasi dogru olmayacaktir. Sana dnya karsisinda zahidne bir hayat yasamani gtler ve bizzat kendisi de ayni sekilde yasarsa o zaman fetvasi dogru olacaktir. Yok kendisi dnyaya drt elle sarilir bir halde olursa o zaman fetvasi yalan olacaktir. Sana namazlari vaktinde ve adil-i erkana riayetle kilmam gtler ve kendisi de yle olursa, fet-vsi dogru, aksi takdirde yalan olacaktir. Emir mahiyetinde olan diger ser' hkmler hakkindaki fetvasinda da durum ayni olacaktir. Yasaklar hakkinda da durum aynidir: Mesel, yabanci kadinlara bakmayi yasakladigi zaman, eger bizzat kendisi de bakmayan biri ise, fetvasi dogru olur. Kendisi dogru szl biri oldugu halde yalan sylemeyi, zina etmedigi halde zina etmeyi, kendi kt szl olmadigi halde kt szde bulunmayi, kt kimselerle dsp kalkmadigi halde, onlarla beraber olmayi yasaklarsa... vb. btn bunlarda fetvasi dogru ve o kimse szne ve fiiline uyulan biri olur. Aksi takdirde ne fetvasi dogru olur, ne de szne ve fiiline uyulabilir. nk szn dogrulugunun almeti, fiile uygun dsmesidir. Hatta bu, ulemya gre hakikatta dogrunun bizzat kendisidir. Bu yzdendir ki Allah Tel: "M'minler ierisinde Allah'a verdikleri szde duran nice erler var. Iste onlardan kimi, szn yerine getirip o yolda can vermistir; kimi de (sehitligi) beklemektedir" [45]buyurmus, bunun ziddi yani fiilin sze uygun dsmemesi hakkinda da "Onlardan kimi de, 'Eger Allah ltuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka (ve zekt) verecegiz ve elbette biz slihlerden

olacagiz!' diye Allah'a and itiler. Fakat Allah lutfundan onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'in emrinden yz evirerek szlerinden dndler. Nihayet, Allah'a verdikleri szden dndklerinden ve yalan sylediklerinden dolayi Allah kendisiyle karsilasacaklari gne kadar onlarin kalbine nifak soktu" [46] buyurmustur. Grldg gibi dogruluk konusunda, szn fiile uygunluguna, yalan konusunda da szn fiile uygun dsmemesine itibar edilmistir. Allah Tel (Te-bk seferine istirak etmeyip) geride kalan kisi hakkinda da: "Ey inananlar! Allah'tan sakinin ve dogrularla beraber olun!'[47] buyurmustur.[48] Buna gre lim, bir hkm, emir ya da nehiy hakkinda bir sz syledigi zaman, aslinda o sey, kendisi ve diger mkellefler arasinda msterek birsey olmaktadir. Dolayisiyla eger o syledigi seye uygun hareket ederse, dogru sylemis; yok tersine hareket ederse yalan sylemis olur. Muhalefet hali ile birlikte fetva sahih olmaz; fetva ancak uygunluk halinde sahih olur. Bu konuda degerlendirme yapacak kimselerin insanlarin efendisi (Raslullah'i dikkate almalari yeterli olacaktir. O-nun fiilleri ile szleri arasinda tam ve kusursuz bir uyum bulunuyordu. Kendisi hakkinda: "Allah Tel, rasl hakkinda diledigi seyi hell kilar..." diyen kimseye, durumun yle olmadigini ifade ile tepki gstermisti. Yine kendisine yneltilen bir durum hakkinda[49]"Ben yapiyorum" dedigi zaman: "Sen bizim gibi degilsin. Allah Tel, senin gemis ve gelecek btn gnahlarim atfetmistir" diyen kimseye kizmis ve: "Vallahi, elbette ben sizin Allah'tan en ok korkaniniz ve O'ndan ne ile sakinacagini en iyi bileniniz olmayi umuyorum"[50] buyurmustur. Kur'n'da da Suayb'dan bahsederken Allah Tel: ("And olsun ki), Allah bizi ondan (kfirlik-ten) kurtardiktan sonra tekrar sizin dininize dnersek, Allah'a karsi iftira etmis[51] oluruz"[52]buyurmustur. Yine Allah Tel: "Size yasak ettigim seylerde aksini yaparak size aykiri davranmak istemiyorum"[53] buyurmustur. yet, szn fiile uygun dsmemesi halinin, szn yalan olacagi sonucunu gerektirecegini beyan etmektedir. Bu, bundan nceki meselede geen hususun geregi olmaktadir. Peygamberlerin, henz peygamber olmadan nce Allah Tel'yi bilmemekten ve O'ndan baska mabudlara tapinmaktan korunmus olmalari hakkinda (delil olmak zere) syle demislerdir: nk kalpler, hali byle olan birinden nefret eder. Ayni mn, peygamberlikten sonraki hayati iin -uslle ilgili konular bir tarafa- fer hkmler hakkinda da evleviyetle geerlidir. nk eger onlar bazi seyleri emretseler ve bazi seyleri yasaklasalar ve sonra da dnp -Allah saklasin!- onlari isleyecek olsalardi, bu onlardan uzaklasilmasi-nin en nemli sebeplerinden biri olur ve onlara uymaktan yz evirmeyi gerektirirdi. Veraset yoluyla onlarin makaminda bulunan kimselere gelince, bu makama gerekten ulasabilmis olmanin gstergesi, fiilin sze uygun olarak sdir olmasidir. Raslullah

(meshur Veda hutbesinde) ribayi yasaklayinca: "Kaldirdigim ilk rib, (amcam) Abdulmuttalib oglu Abbs'in ribasidir" buyurmus, cahiliye deti olarak sregelen kan dvalarini kaldirdigini ilan ettigi zaman da: "Kaldirdigim ilk kan davasi da, bizim davamiz yani Raba 6. elHris'in[54]kanidir" buyurmustur.[55] Bir hirsizlik olayinda cezanin tatbik edilmemesi iin tavassut edilmesi karsisinda:"Canim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eger Raslullah'in kizi Ftima almis olsaydi, mutlaka elini keserdim'[56]buyurmustur. Btn bunlar, sz ile fiilin (uygulamanin) birbirine uygun olmasi, insanlarin Allah'in hkmleri karsisinda esit olduklari esasinin hem kendisine hem de yakinlarina nisbetle korunmasi gerektigi konusunda aiktir. Konu ile ilgili deliller sayilamayacak kadar oktur. Islm seriati, sylediginin tersini yapan kimseler hakkinda yergide bulunmustur. Bu meyanda olmak zere Allah Tel syle buyurur: "insanlara iyilik yapmalarini emreder de kendinizi unutur musunuz?![57]; "Ey inananlar! Yapmayacaginiz seyi niin sylersiniz? Yapmayacaginizi sylemeniz, Allah katinda siddetli bir bugza sebep olur'[58] Cafer b. Burkan, Meymn b. Mihrn'in: "Kis-saci (vaiz), gazabi; onu dinleyen de rahmeti bekler[59] dedigini nakleder. Ona: "Ey inananlar! Yapmayacaginiz seyi niin sylersiniz? yeti hakkinda ne dersin? Acaba bundan maksat kendisini ven ve (asilsiz yere) su su hayirlari yaptim diyen kimse midir? Yoksa kendisi ihmal gsterdigi halde, iyiligi emredip ktlg yasaklayan kimse midir?" diye sordum. O bana: "Her ikisi de" diye karsilik verdi. Itiraz: Eger durum anlatildigi gibi ise, o zaman fetva verme, iyiligi emretme ve ktlg nleme islerinin stlenilmesi imknsiz bir hal alir. Halbuki ulem syle demektedir: Iyiligi emretme ve ktlg nleme konusunda, bu isi yapacak kimsenin emrettigi seyi yapan, yasakladigi seyi de terkeden biri olmasi gerekmez; aksi takdirde byle bir sart bu grevin tmden ortadan kalkmasi gibi bir sonucu dogurur. Daha nce de getigi zere, asli ortadan kaldirma sonucunu doguracak olan tamamlayici unsurlar itibardan dserler. Dolayisiyla ayni durum burada yani iyiligi emretme ve ktlg nleme konusunda da geerlidir.[60] Ayni durum, fetva grevi iin de sz konusudur. Hi srmeyen, hi hata yapmayan ve hi sz fiiline ters dsmeyen biri bulunabilir mi? zellikle de nbvvet nurundan uzaklasmis olan son dnemlerde byle birini bulmak mmkn m? Evet! Mutlak anlamda sz fiiline tam uygunluk arzeden bir kimsenin, bu mertebelere getirilmeyi herkesten nce hakeden biri oldugunda en ufak bir kusku yoktur. Ancak yle birinin bulunmamasi halinde, fetva makaminin bos kalmasi ve hibir kimse tarafindan bu grevi stlenmenin sahih olmamasi gerekten kabul edilebilir degildir.

Cevap: Bizim buradaki amacimiz karsisinda bu itiraz yerinde degildir. nk bizim burada szn ettigimiz husus, ser' hkm hakkinda olmayip, fetvaya yeltenmenin sihhati ve vukuunda ondan istifadenin husul konusundadir. Biz sunu sylyoruz: Mctehid olan lime, mutlak anlamda fetva vermesi ve bu grevi stlenmesi vaciptir; sz fiiline uygun dssn dsmesin bu grevi stlenmek zorundadir. Ancak verdigi fetvanin kabul grmesi ve beklenilen faydanin elde edilebilmesi iin fiillerinin szne uygun olmasi sarttir. Aksi takdirde fayda hasil olmaz; olsa bile her zaman iin olmaz.[61] Syle ki: Eger sz fiiline uygun ise, o fetvadan beklenilen fayda hasil olur ve hem szde hem de fiilde ona uyma birlikte gereklesmis olur. Veya en azindan gereklesme isi byk lde beklenilir. nk fiil, sz ya tasdik eder ya da yalanlar. Sonra fiilin szne ters dsmesi halinde, bu durum onu adalet mertebesinden fsiklik derecesine dsrebilir de, dsrmeyebilir de. Eger muhalefet, onu adalet vasfindan dsrebilecek bir dzeyde ise, ona uymanin dogru olmayacagi, kendisinin fetva verme isini stlenmesinin sahih olmayacagi konusunda hem ser'an hem de deten herhangi bir tereddt bulunmaz. Byle birine uyan kimse de onun gibi (seriata) muhalif dsms olur. Dolayisiyla gerekte ne fetva ne de hkmden sz edilemez. Eger ikinci durum sz konusu ise, o kimseye uyulmasi, ondan fetva talebinde bulunulmasi sahih olur ve bu durumda fetvasi, muhalif dstg konuda degil de, uygun dstg alanda olur. Daha nce de syledigimiz gibi, bir kimse sana zinayi terketmen, iki imemen ve vacipleri yerine getirmen dogrultusunda fetva verse ve kendisi de dediklerini tutmus olsa, bu durumda sznn fiili ile tasdiki gereklesmis olur. Sana dnyada zhidne bir hayat srmeni ya da lks bir hayat srenlerden uzak durmani ya da benzeri adalet vasfini temelden zedelemeyecek olan baska bir hususu yapmam (ya da yapmamam) sylese, sonra onun dnyaya sarildigini ve senin beraber olmamam istedigi kimselerle dsp kalktigim grsen, bu takdirde onun fiili szn dogrulamamis olur. Evet, geri seriat bize mftnin szne uymamizi emretmistir. Ancak diger taraftan Sri' Tel onu ayni zamanda hem sz hem de fiili ile kendisine uyulsun, rnek alinsin diye o makama getirmistir. nk e peygamberin varisidir. Hal byle iken, seriata ters dsmesi halinde, sahip oldugu mevkiin geregine muhalefet etmis, fiil sz yalanlamis olur. Zira insan fitrati, fiillere tbi olmaya daha yatkindir. Dolayisiyla limin tam anlamiyla rnek alinabilmesi ve fetvaya ehil olmasi ve verdigi fetvanin bir anlam ifade edebilmesi iin mutlaka szn fiil ile uyum arzetmesi gerekecektir. Eb'l-Esved edDel ne gzel demistir: nce kendinden basla ve nefsim nle azginligindan, Sen bilge birisin, eger nefsin vazgeer, arinirsa ondan,

O zaman syledigin sz dinlenir, rnek alinir grsn, fayda verir gretim. Bir huyu yasaklayip da yapma kendin, Eger yaptiysan byk bir ayip isledin! Bu hem akla hem de nakle uygun bir mndir. Sagduyu sahipleri arasinda bu konuda grs ayriligi bulunmamaktadir. Fasil: Soru: Sz ile fiili arasinda terslik bulunan byle bir mft karsisindaki msteftnin yani fetva talebinde bulunan kimsenin hkm ne olacaktir? Mkellefiyet getiren konularda onu taklid etmesi dogru olur mu? Yoksa olmaz mi? Yani byle bir mftnin sz esas alinir ve onunla amel edilebilir mi? Cevap: Bu sorunun cevabi, yukarida arzedilen hususlar zerine kuruludur. Syle ki; Vukda sihhat aisindan ele alindigi zaman, bu sahih olmaz. nk bu mftye nisbetle sahih olmadigina gre, ayni sey msteftye nisbetle de sahih olmaz. Devamli ve ogunluk halde bulunan budur. Bunun disinda kalan ise, nadir gibidir ve hibir sekilde kll bir esasa mesned olabilecek durumda degildir. Sayet konu, ser' ilzam aisindan ele alinacak olursa, o zaman meselenin fikhi durumu aiktir. Eger mftnin muhalefeti aik ve adalet vasfini dsrecek bir dzeyde ise, o fetva ile ilzam asla sahih olmaz. nk szn kabul edilmesi ve geregi ile amel edilmesi iin, dogru olmasi sarti vardir. Adalet sahibi olmayan kimseye ise -her ne kadar verdigi fetva haddizatinda deliller dogrultusunda ve yerli yerinde olsa bilegven duyuamaz. nk fetvanin senligi ancak kendisinin beyanina istinaden bilinebilecektir. Kendisi ise gvenilir biri degildir. Dolayisiyla msteftnin byle bir fetva ile ilzam edilmesi durumu dser. Msteftnin ilzami durumu dsnce, acaba mftye ynelik fetva verme grevi gibi bir mkellefiyet hl var olmaya devam eder mi?[62]Bunun cevabi, "Sart-i sernin husul, ykmllk konusunda sart midir? Degil midir?" meselesinde[63] bulunan grs ayriligi zerine kurulur. Konu usl kitaplarinda aiklanmistir. Eger muhalefeti adalet vasfini dsrecek kabilden degilse, o takdirde sznn kabul edilmesi sahih, verdigi fetva dogrultusunda amel edilmesi zimmetten borcun dsebilmesi iin yeterli olur. Bu durumda ser' ilzam her ikisine de birden ynelik olarak bulunur.[64] [65]
DRDNC MESELE:

Fetvada, en st dereceye ulasabilen mft, insanlari, halkin ogunluguna uygun dsecek biimde itidal zere olmaya sevkedebilen kimsedir. Ideal

mft hibir zaman insanlari siddet tarafina sevketmeyecegi gibi, zlmeye gtrebilecek tarafa da sevketmez; ifrat ve tefrit arasinda orta yolu korumaya alisir. Bunun dogrulugunun delili, seriatin orta yolcu zelligidir. Bilindigi zere Islm seriati denge seriatidir. Daha nce de getigi zere, Sri' Tel'nin mkelleften istedigi sey, ifrat ve tefrite dsmeksizin din yoluna slk etmesidir. Buna gre mft, msteftye verecegi fetvada bu noktayi gz nnde bulundurmaz ve orta yoldan ikarsa, Sri' Tel'nin kasdini ihlal etmis olur. Bu yzdendir ki dinde derinlesmis ilim erbabina gre, orta yoldan ikan ve ifrat ya da tefriti temsil eden grsler yerilmis, iyi karsilanmamistir. Ikincisi, bu ortayolcu yaklasim, Raslullah'in ve degerli ashabinin tutmus olduklari yol olmaktadir. Raslullah bazi sahblerin rahipler gibi evlenmeksizin uzlete ekilerek yasama teklifini geri evirmistir. Muz, cemaatle namaz kildirirken ok uzatmis ve bu yzden sikayete konu olmustu. Bunun zerine Raslullah kendisine: "Muz! Sen fitneci misin?!" diye agir uyarida bulunmus ve: "Iinizde dinden nefret ettirenler var!" demistir.[66] Yine o, syle buyurmustur: "...(Ashabim!) Dogruluga dikkat edin, ibdetinizde ifrata dsmeyin. (Yolcu gibi) gndzn ilk ve son saatlerinde yryn, gecenin bir saatinden de istifade edin. (Her hal ve hareketinizde) itidali elden birakmayin ki maksadiniza ulasasiniz'[67]Bir baska defasinda: "Amellerden g yetirebileceginiz seyleri yapmaya alisiniz. nk siz usanmadika Yce Allah asla (sevap vermekten) usan-mayacaktir'[68] buyurmustur. Yine o: "Ameller ierisinde Allah'a en sevimli olani, az da olsa sahibinin zerinde devamli oldugu amel-dir'[69] buyurmustur. Visal orucunu tutmalarina izin vermemistir. Ve buna benzer itidali isteyen, ifrat ve tefriti kt gren daha pek ok rnek vardir.[70] Sonra orta yolu birakip da kenarlara ikmak, adaleti terket-mek demektir ve bu yolla halkin maslahatlarinin gereklestirilmesi mmkn degildir. Ifrat (tesdd) tarafi, insanlari helake srkler. Tefrit (zlme) tarafi da sonuta aynidir. Zira msteft, sikinti ve mesakkat yoluna sokulmasi halinde dinden nefret eder ve bu onun hiret yoluna suluktan kesilmesi sonucunu dogurur. Nitekim bu tecrbe ile sabit bulunmaktadir. Tefrit yani ihmal ve aldirmama yoluna sevkedilmesi halinde ise, kisi heva ve heveslerinin pesine takilip yoluna bu sekilde devam eder. Oysa ki seriat, insanlari heva ve heveslerinin esiri olmaktan kurtarmak iin gelmistir. Nefsn arzularin pesinden gidilmesi helak edici bir durumdur. Velhasil bu konuda deliller oktur. Fasil:

Buna gre, fetva verirken mutlak surette ruhsatlara meylederek, orta yoldan yrme, itidali elden birakmama esasina ters dser. Nitekim ifrat (tesdd) yani zorlastirma yoluna gitmek de ayni sekilde Itidal esasina terstir. Muhtemelen bazi insanlar, ruhsatlarin terkedilmesinin bir ifrat (tesdid) yani zorlastirma yolu oldugu zehabina kapilmislardir. Bunlar ifrat ve tefrit arasinda bir orta yol (Itidal) mertebesi de kabul etmemektedirler. Bu yanlistir. Orta yol, seriatin byk ogunlugu ve Kitab'in esasidir.[71] Ser' hkmlere konu olan mahalleri tam istikra yolu ile arastiran kimseler, bunun byle oldugunu bilirler. Kendisini ilim adami zanneden kimselerden bu gibilerinin yaptigi sey, ilm meselelerde mevcut bulunan grs ayriliklarina yapismak olmaktadir. Bu gibileri msteftnin arzusuna en uygun dsecek grs hangisi ise onunla fetva vermek gibi bir arastirma ierisindedirler.[72]Bunu yaparken de syle demektedirler: Grs ayriligi bulunan bir konuda, msteftnin nefsine agir gelecek grs seip onun dogrultusunda fetva vermek, onu zora kosmak ve sikinti altina sokmak mnsina gelir. Halbuki grs ayriliklarinin bulunmasi rahmettir ve rahmet ancak bu sekilde gereklesir. Tesdd ile tahfif yani zorlastirma ile kolaylastirma arasinda bir mertebe de yoktur. Bu anlayis, seriatta gzetilen mnnin tamamen tersine evrilmesi demektir. Daha nce de getigi zere, heva ve heveslere tbi olmak, ruhsat kapisinin ailmasina sebebiyet verecek trde bir mesakkat degildir. Grs ayriliklarinin rahmet olmasi ise bir baska aidandir. Seriat, insanlari orta yola (itidale) sevketmek demektir; mutlak surette hafifletme yoluna gitmek degildir.Aksi takdirde bundan teklifin tmden ortadan kalkmasi gibi bir sonu lzim gelir. Zira teklif haddizatinda bir yk, sikinti ve nefsin arzularina muhalefet demektir. Seriat, mutlak anlamda zorlastirma yoluna girmek de degildir. Bu itibarla mft bu konuda ok dikkatli olmalidir. nk bu konu, aik olmasina ragmen ayaklarin kayabilecegi, insanlarin yanilabilecegi bir konu olma zelligi tasimaktadir. Fasil: Mctehid, sz konusu kendisi oldugu zaman, Ruhsat bahsinde geen esastan hareketle, orta yolu birakarak daha agir ykmllklerin altina girebilir. Ancak o, hem sz hem de fiili ile kendisine tbi olunan bir konumda olmasi hasebiyle, yaptigim gizlemeli-dir. nk, isledigi bu agir mkellefiyet konusunda kendisini grenler, onu taklid yoluna gidebilirler. Belki bu konuda, o fiile g yetiremeyecekler de onu taklide yeltenir ve sonuta takati kesilir ve amelden kopar. Gizlemeye alistigi halde, eger insanlar onun durumuna vakif olurlarsa, o zaman onlari bu konuda uyarir. Nitekim Raslullah byle yapmaktaydi. Zira kendisi hem ibadete hem de

huyca insanlardan stn bulunuyordu. O, herkes iin bir rnekti. Bu itibarla islemekte oldugu agir amellere muttali olun-mussa, diger insanlar da kendisine uyarlardi. Iste bu yzden Raslullah, bazi konularda ashabini kendisi gibi hareket etmekten menetmisti. Mesel visal orucu tutmayi yasaklamasi byle idi. (Abdullah) b. Amr b. el-As'a pesi pesine srekli oru tutmamasini emretmesi byle idi. Allah Tel syle buyurmustur: "Hem bilin ki, iinizde Allah'in elisi vardir. Sayet o, birok islerde size uysaydi, sikintiya dserdiniz'[73] O, (Zeyneb'e) ait ibadet esnasinda yoruldugu zaman tutunmakta oldugu iki direk arasinda bagli bulunan ipin zlmesini emretmis ve el-Havl bt. Tuveyt'in geceleri hep ibadetle geirmesine tepki gstermistir.[74] Bazi kereler, insanlar kendisine tbi olurlar ve sonunda zerlerine farz kilinir endisesiyle, yapmak istedigi bazi amelleri terketmistir.[75] Iste bu dsnceden hareketle -Allah daha iyi bilir amaselef-i slih, rnek edinilirler korkusuyla amellerini gizlemislerdir. Tabi gizlemelerinin bunun yaninda riyadan kainmak vb. baska sebepleri de vardi. Amellerin aiktan islenilmesi, rnek alinma sonucunu da beraberinde getirecegine gre, mftnin ancak halkin ogunlugunun kolayca gtrebilecegi amelleri aiktan yapmasi uygun olacaktir. Fasil: Sri' Tel'nin kasdina uygun olan, madem ki insanlari orta yol (itidal) zere sevketmektir ve selef-i salibin zerinde oldugu yol da budur, o halde mukallidin bu noktayi gz nnde bulundurmasi [26i] ve mezhepler ierisinden hangisi bu yol zere bulunuyorsa, ona uymanin ve onu dikkate amamn daha uygun olacagini bilmesi gerekir. Her ne kadar mezheplerin tamami bizi Allah'a gtren yollar ise de, mutlaka bunlarin ierisinden birinin tercihi gerekmektedir. nk bir gerekeye dayali olarak yapilan tercih sonucunda kullukta bulunmak, heva ve heveslerin pesine takilmis olmaktan daha uzak ve itihadi meselelerde Sri' Tel'nin kasdini yakalamis olmaya daha yakindir. Iste bu noktadan hareketledir ki, limler Imam Davud'un mezhebini, her halkrda lfzin zahirine itibar etmesi sebebiyle, "hicr iki yz yilindan sonra ortaya ikmis bir bidat"olarak nitelemislerdir. Re'y taraftarlari hakkinda da: "Kiyas konusunda fazla derine dalan kisi, mutlaka snnetten ayrilir" demislerdir. Bu iki asin u arasinda eger baska bir grs daha varsa, iste uyulmaya daha layik olan odur. Bu mezhebin tayini konusu ise, ehlinin bilecegi bir istir. Allah'u a'lem! [76]
[1] Mftnin Raslullah'in (s.a.) makamina kim olmasi su ynlerden olur: 1. Genel olarak seriat ilminde onun varisi olmasi ynnden. 2. Seriati insanlara teblig etmesi, onu bilmeyenlere gretmesi, onunla uyanda bulunmasi ynnden. 3. Hkm istinbti yapilmasi gereken yerlerde btn gcn sarfe-derek ictihdda bulunmasi ynnden.

Bu mertebelerden her biri, bir nceki mertebeye nisbetle daha yce bir mevkide bulunmaktadir. Mellif, birinci mertebe hakkinda delil olarak iki hadis ile, iki yet getirmistir. Ikinci yetin bas tarafi, ilme veraseti, ikincinin son tarafi birinci ile, genel olarak veraseti zel olarak da inzrda veraseti ifade etmektedir. Eger mellif, bu ikisini ikinci mertebede zikretmek zere geriye alsaydi, daha uygun olurdu. Ikinci mertebe hakkinda hadisle istidlalde bulunmustur. nc mertebenin delilleri ise, ictihd iin getirilen delillerin aynisidir. Bu nc mertebe, mftnin Raslullah'in (s.a.) makamina kim olmasi, ona halef bulunmasi bakimindan en nemli mertebedir. Nitekim mellif bunu syleyecektir. Bu izahimizla sz, daha iyi aiklik kazanmistir. durum (mertebe) tek bir nev'i zerine delil degildir; aksine delillendirilmek istenen sey, nev'i olmaktadir ve hepsi de Raslullah'a (s.a.) halef olma (hilfet) mnsi ierisinde dahil bulunmaktadir. Nev'iler farkli oldugu gibi, delilleri de farklidir. [2] Eb Dvd, Ilim, 1; Tirmiz, Ilim, 19 ; Ibn Mce, Mukaddime, 17. [3] Hd 11/12. [4] Tevbe 9/122. [5] Hadis, Veda hutbesinden bir paradir, bkz. Buhr, Hacc, 132 ; Mslim, Hacc, 446. [6] Buhr, Enbiy, 50 ; Tirmiz, Ilim, 13. [7] Eb' Dvd, Ilim, 10. [8] Sri', mutlak anlamda sadece Ailah Tel'dir. Genis anlamda Raslullah (s a.) da, bu kavram ierisine girmektedir. Burada kastedilen de budur. () [9] Yani vahiy yoluyla veya bazilarina gre ayni zamanda ictihdla da. [10] Bu sz, Ihy'da Abdullah b. mer'in sz (mefkf) olarak gemektedir. Ancak merf olarak da rivayet edilinistir. [11] Mensurun buradaki en yakin mnsi muhtemelen mhrsz padisah fermani demektir. Az nce geen ulemnin Raslullah'a (s.a.) halef oldugunu gsteren yet ve hadisler, bu mnya isaret etmektedir. [12] Nisa 4/59. [13] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/245-247 [14] el-Mesbh adli eserde: "Byle, byle ve byledir" buyurmus ve ncsnde bas parmagini yummus, ikinci defasinda da nde de parmaklari aik olarak, "Ay byle, byle ve byledir" buyurmustur, denir. Yani 'ay, yirmi dokuz ve otuz gn eker' mnsina el isareti yapmistir, bkz. Buhr, Savm, 11; Mslim, Siym, 4 vd.; Eb Dvd, Savm, 4. [15] Buhr, Ilim, 24. [16] Buhr, Ilim, 24, Edeb, 39 ; Mslim, Ilim, 11. [17] bkz. Buhr, Ilim, 24. [18] Eb Dvd, Salt (Mevkt), 1; Mslim, Mescid, 179; Tirmiz, Mevkt, 1. Raslullah {s.a.), iki gn, birincisinde namazlari ilk vaktinde, ikincisinde de son vakitlerinde kildirip yle biraksa ve arkasindan "Vakit, bu ikisi arasindadir" seklinde szl beyanda bulunmasa idi, o zaman fiil fetvaya rnek olurdu. Bu sz syleyince, o zaman fetva mcerred fiil ile degil, bu szle olmaktadir. Su kadar ki, iki gn boyunca kilman namaz, fetvanin bu kisacik szle verilebilmesine yardimci olmustur. Evet, fiilin beyanin gl olmasinda nemli katkisi bulunmaktadir. Ancak burada fetva szldr; aiklik kazanmasi ve vecizligi ise fiil zerine bina edilmistir. Hem fiil hem de szden mrekkeptir demek de mmkndr. [19] Mesel, hafizasindan sikayeti olan sahbye, eliyle isaret ederek yazmasini tenbihlemesi gibi. [20] Yani, Raslullah'in (s.a.) fiillerine uymanin gerekliligini belirten szl genel delili. [21] Ahzb 33/37. [22] Mmtehine 60/4.

[23] Muvatta, Siym, 13 (1/291). [24] Buhr, Ezan, 18, Edeb, 27. [25] Yani hac esnasinda yapilmasi gereken isleri. () [26] Nes, Mensik, 220. [27] Mellif, bununla ierisinde Raslullah'in (s.a.) fiillerine uyukhigu tasrih edilen pek ok hadisi kastetmektedir. Bunlardan bir kismi Hacc konusuyla ilgilidir, zellikle de Uheyd b. Creyc hadisi bunlar ierisinde zikre degerdir. [28] Eger beyan kastetmemisse, mcerred insanin yaratilisinda gzde bytlen insanlarin fiillerini taklide karsi bir meyilin bulunmasi, mftnin fiillerini ser1! bir delil kilmaya yeterli olur mu? Bu husus zerinde dsnmek gerekir. [29] Yani, uymanin baska birine uyma sz konusu oldugu iin terkedilmesi hali. [30] Bakara 2/170. [31] Sd38/5. [32] Hacc 22/78. [33] Nahl 16/123. [34] Nahl 16/125. [35] Daha nce geti bkz. [2/138]. [36] Daha nce geti bkz. [1/343]. [37] Eb Sad syle anlatir: Raslullah (s.a.) yagmurdan olusan bir suyun basina geldi, insanlar sicak bir gnde orulu ve yaya idiler. Kendisi (s.a.) ise bir katir zerinde binili idi. Onlara: "Ey insanlar! in!" diye emretti. Onlar buna yanasmadilar. Raslullah (s.a.): "Ben sizin gibi degilim. Ben sizin en az mesakkat ekeninizim, ben bindiyim" dediyse de yine yanasmadilar. Bunun zerine Raslullah (s.a.) dizini bkt, indi ve sudan iti. Ona bakarak diger insanlar da itiler. Aslinda kendisi imek istemiyordu, bkz. Ahmed, 3/46. [38] Gzlemlerimiz ve vakia sonucunda da biliyoruz ki szler ile fiiller arasindaki fark aiktir. Bu isi stlenenlerden birogu, szl fetva konusunda tam duyarlilik gstermekte ve kili kirk yararcasina hassas olmaktadirlar. Bununla birlikte fiilleri, bazen verdikleri fetvaya muhalif dsebilmekte-dir. zellikle de zorunlu olmaksizin istenilen, keza haram olmaksizin terki matlup olan konularda kendi nefisleri hakkinda ruhsat yollarini tutmakta, isin kolayina gidebilmektedirler. [39] Mftye yarasan, yapmasi gereken ayri sey, onun fiillerinin ser' bir delil kilinmasi ayn seydir. Bu itibarla bu konuda mellife katilmak yerinde olmaz. [40] Yani ktlg nlemek istedigi zaman karsilasacagi zararin daha byk olacagini grdklerinde uzleti ve insanlardan uzak durmayi tercih edenler olmustur. [41] Yani ktlgn el ile, dil ile ve kalp ile degistirilmesi. [42] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/247-253 [43] Ileride sihhatten maksadin, ser' hkmdeki sahihlik degil de, onunla faydalanma oldugu gelecektir. Yani byle birinden sadir olan fetvanin kiymeti olmaz, ondan istifade edilemez; onun getirdigi hkme gven duyulamaz. nk mft, Raslullah'in (s.a.) varisi ve onun halefi durumundadir. Kendisi, uyulma ve rnek alinma makaminda bulunmaktadir. Bu aidan bakildigi zaman, szne fiilinin muhalif dsmesi halinde, kendi kendisini yalanlamis gibi bir duruma dsecektir. Hi sphe yoktur ki, birseyi haber verip arkasindan kendi kendisini yalanlayan bir kimsenin sz itibardan dser, grs (aslinda degerli bile olsa) atilir ve ona gven duyulamaz. Bu bahiste anlatilmak istenilen kisaca budur. [44] Yani kmil y da noksan olan imandan. [45] Ahzb 33/23.

[46] Tevbe 9/75-77. [47] Tevbe 9/119. [48] Yani syle demektir: "Ey inananlar! Allah'tan sakinin, dogruluk ve samimi niyet konusunda onlar gibi olun!" Nitekim yapilan tefsirlerden biri bu sekildedir. el-ls, bu tefsirin uygun oldugunu sylemistir. Bu durumda mn: "O mslmanlar, szleri fiilleri ile uygunluk arzetmis kimselerdir. Onlar, digerleri gibi asilsiz mazeret beyani gibi bir yola girmemislerdir" seklinde demek olur. Syle de denilebilir: Ayetin sebebi -ki szlerinin fiillerine uygunlugu olmaktadir- her ne kadar huss ise de, dogruluk (sidk) szcg ogunluk ulemya gre daha genis mansiyla -ki bu, haberin nisbetinin vakiaya uygun olmasi demektir-, garazin hususligine dellet eder. Bu da kisinin sznn fiiline uygun dsmesidir. Bu, ulemya gre dogruluk (sidk) szcgnn huss mnsi olmaktadir. [49] Orulu iken esini pme hakkinda. () [50] Buhr, Nikh, 1 ; Mslim, Siym, 79. [51] nk Suayb (s.a.) Tevhd'e agrida bulunuyordu. Eger onlarin sirklerine dnecek olsaydi, o zaman fiili szn dogrulamazdi ve yalanci olurdu. [52] A'rf7/89. [53] Hd 11/88. Yani nasihatimi dinleyip, l ve tartida hile yapmaktan, putlara tapmaktan ve diger gnahlardan kaindiysaniz, bilin ki bunlari ben de yapmiyorum, bu konularda ben de sizden farkli davranmiyorum. nk peygamberler hibir zaman birgeyi yasaklayip da arkasindan dnp kendileri o seyi islemezler; onlarin fiilleri szlerine hibir zaman ters dsmez. [54] Aslinda Raba cahiliye devrinde ldrlms degildir; o Hz. mer devrine kadar yasamistir. ldrlen ona ait bir ocuktu. Velisi olmasi hasebiyle kan kendisine nisbet edilmistir. [55] Daha nce de gemisti, bkz. [4/41]. [56] Buhr, Hudd, 12 ; Mslim, Hudd, 8 ; Eb Dvd, Hudd, 4. [57] Bakara 2/44. [58] Saf 61/2-3. [59] nk vaizin yaptigi ile anlattiklari (her zaman) birbirine uymaz; bu yzden de onun Allah'in gazabina ugramasindan korkulur. Dinleyici ise, belki duyduklari ile amel eder, bu yzden de rahmete ulasir. [60] Iyiligi emretme ve ktlg nleme klli bir esastir. Yapilan faaliyetin en st dzeyde fayda vermesi ve etkin olabilmesi iin, bu grevi yerine getirecek kisi tarafindan emredilen seyin yapilmasi, yasaklanilan seyin terke-dilmesi ise bu esasin tamamlayici unsurlarindan olmaktadir. Ancak bu sart her zaman ve mekanda mutlak surette aranmasi gerekli bir sart kabul edilecek olursa, o zaman bu, klli esasin tmden ortadan kalkmasi gibi bir sonucu gerekli kilar. Dolayisiyla byle bir zamanda sz edilen tamamlayici unsur, itibardan dser. [61] Yani bazen bu gibi fetvalardan da istenilen netice alinabilir; ancak bu hibir zaman bidziyelik arzetmez. Sz fiiline uygun dsen mftden sadir olan fetvada ise durum byle degildir. Ondan istifade her zaman iin ya da en azindan ogunlukla mmkndr. [62] Yani fetva verebilme iin gerekli bulunan adalet sartini kaybeden bu kisiye fetva verme ykmllg gibi bir sorumluluk ynelir mi? [63] Hanefilerin, byle bir sarti ykmllk konusunda aradiklari ileri srlmstr. Ancak onlar bunun genel olmayacagini ifade etmisler ve akil sahibi hibir kimsenin byle birsey syleyemeyecegini belirtmislerdir. Onlarla Sfiler arasinda bulunan asil tartisma mahalli, hususiyle kfirlerin fur meseleleriyle de ayrica ykml tutulup tutulmayacagi konusunda olmaktadir. Buna gre, sz konusu grs ayriliginin buradaki meseleye temel teskil edecegini sylemek dogru olmayacaktir. [64] Yani o mft, fetva verme mkellefiyeti ile, msteft de o mftnin verdigi fetvayi kabul ve geregi ile amel etme ile ykmldr. () [65] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/253-260

[66] Daha nce gemisti, bkz. [1/343] [67] Buhr, Rikk, 18. Hadisin anlami sudur: Allah'a olan tatinizi gereklestirme konusunda zinde oldugunuz ve kalplerinizin mesgul olmadigi anlarda isleyeceginiz amellerden istifade etmeye alisin. yleki ibdetlerden haz ala, usan-mayasmiz. Bylece amaciniza ulasasiniz. Nitekim tecrbeli yolcu da bu vakitlerde yol alir. Hem kendisi hem de binegi sir vakitlerde dinlenir, istirahat eder. Bylece varacagi yere yorgun dsmeden ulasir. Allah'u lem! () [68] Mslim, Siym, 177. [69] Buhr, Rikk, 18 ; Mslim, Msfirin, 215 ; bn Mce, Zhd, 28. [70] Bu konuda daha nce Ruhsat bahsinde genis aiklamalar gemisti, bkz. [1/343] [71] Yani ogunlugu teskil eden ve muhkem olan azimet hkmlerdir. () [72] Bu konu ile ilgili olarak yeterli aiklama gemisti, bkz. Ictihd blmnn nc Mesele'si. [73] Hucurt 49/7. [74] Daha nce gemisti, bkz. [1/343]. [75] Teravih namazini cemaatle mescidde kilmayi terketmesi gibi. [76] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/260-265

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Istift Ve Iktid

NC TARAF: ISTIFT VE IKTID.. 1 BIRINCI MESELE: 1 IKINCI MESELE: 1 NC MESELE: 2 DRDNC MESELE: 7 BESINCI MESELE: 9 ALTINCI MESELE: 15 YEDINCI MESELE: 17 SEKIZINCI MESELE: 21 DOKUZUNCU MESELE: 22

NC TARAF: ISTIFT VE IKTID (Mctehidin grsyle amel edilmesi ve ona uymanin hkm) Konu dokuz mesele altinda ele alinacaktir:
BIRINCI MESELE:

Mukallid biri, din bir mesele ile karsilastigi zaman (kendisi ictihd edemeyecegine gre) mutlaka sorarak[1] amel etme yoluna gidecektir. nk Allah Tel, insanlardan kr krne kullukta bulunma istememektedir. Onlardan istedigi yetinin[2] gerektirdigi sekilde kullukta bulunmalaridir. Bu yeti biroklari "Allah'tan korkun ki, o size gretsin" seklinde anlamislardir. Oysa ki yetin mnsi nahiv imamlarinin izah ettigi gibi: "Allah Tel size her hal zere gretmektedir; dolayisiyla O'ndan korkun!" seklindedir. Bu durumda sanki ikincisi yani gretme, birincisi hakkinda sebep olmaktadir. Buna gre Allah'tan korkulmasini (takva) isteyen emir, manev bir bina sekliyle gretme islemi zerine kurulmustur. Bu da amelden nce mutlaka ilmin olmasi sonucunu gerektirir. Bu mnya dellet edecek deliller oktur. Bu, zerinde herhangi bir tartismaya yer olmayan bir konudur. Dolayisiyla hakkinda sz uzatmanin bir mnsi yoktur. Ancak bu, bir baska mn iin bir nevi giris mahiyetindedir. Syle ki: [3]
IKINCI MESELE:

Msteftnin, meselesini ser'an yetkili olmayan kisilere sormasi sahih olmaz. nk bunun aksi, isin ehil olmayana havale edilmesi demek olur. Byle birseyin sahih olmayacagina dair ise icm bulunmaktadir.

Aslinda byle bir durum vakiada da mmkn gzkmemektedir.[4]nk soru soran kisi, ehil olmayan birine meselesini sorarken syle demis olmaktadir: "Bilmedigin seyi bana bildir! Ben, ikimizin de ayni sekilde cahil oldugu bir konuda isimi sana havale ediyorum" Byle bir durum ierisine giren kimsenin akli basinda biri obuasi mmkn degildir. Zira biri digerine: "Su lde, falanca yere gidecek yolu bana gster!" dese ve derken de onun da aynen kendisi gibi yolu bilmedigini bilse, byle bir kimse divane kabul edilir. Ser' yol daha nemlidir; nk onda ebed karar yurdu olan hiretin helaki sz konusudur. l yolunda ise sadece dnyev bir helak vardir. Bu konu hakkinda da sz uzatmaya gerek yoktur. Su kadar var ki, bu szmz zerine su hususu ilave edecegiz: Kisinin soru sormasi gerekince, kendisine gereken mutlaka ehil olan bir kimseye sormasidir. O beldede ehil olan kisi tek olabilir veya birden fazla olabilir. Tek olmasi halinde bir problem yok. Ehil olanlarin ok olmasi halinde ise onlar arasinda bir seim ve tercih yapmak gerekmektedir ve bu konunun aiklanmasini uslc-ler zerlerine almistir. Bu anlattiklarimiz, mesele hakkinda sorudan nce onlarin grslerini bilmeme haline aittir. Ancak sormadan nce onlarin konu hakkindaki fetvalarim biliyor ve onlardan birini almayi istiyorsa, daha nce de getigi zere bu keyf olmayacak, mutlaka tercih yoluyla olacaktir; aksi takdirde sahih olmaz. nk seriatin asil amaci kulu, heva ve heveslerinin pesine dsmekten kurtarmak ve Allah'a (ihtiyar olarak) kul olmasini saglamaktir. Keyfi seimde bulunmasi, istediginin fetvasini alabilmesi ise nefsn arzularinin pesine dsmesi gibi bir kapiyi aralar ki, byle bir sonuca asla imkn verilemez. Daha nce bu Kitap'ta konu ile ilgili olarak gzel bir aiklama gemisti.[5]Bu yzden burada tekrara gitmeyecegiz. [6]
NC MESELE:

Tercihin gerekmesi halinde bunun iki yolu vardir: 1) Umm. 2) Huss. 1) Umm tercih yolu: Bu konu usl kitaplarinda anlatilmis olmaktadir. Ancak bir nokta vardir ki zerinde durulmasi ve sakinilmasi gerekmektedir. Syle ki: Insanlardan birogu; tercih esnasinda yapilmasi gereken yolu tutmayip kendilerince zayif (merch) grlen mezheplerin karalanmasi (ta'nedilmesi) yoluna girmektedirler. Kaldi ki bunlar, karaladiklari o kimselerin mezheplerini kabul etmekte, onlari muteber saymakta ve dikkate almakta, fetva konusunda onlara da dayanmanin sahih olacagini bildirmektedirler. Buna ragmen karalarna yoluna gitmektedirler. Byle bir durum, tercih makaminda bulunan kimselere yakismaz. Tercih konusunda meydana gelen bu kabil seyler daha ok drt mezhep ile onlari takip eden Dvud-u Zhir'nin mezhebi vb. arasinda olmaktadir. Burada dikkat

edilmesi gereken bazi hususlari zikredelim: (1) Iki sey arasinda tercihte bulunmak, aslinda farkli olduklari zellikte belli bir mstereklikten sonra olabilmektedir.[7]Aksi takdirde o, ikisinden birinin dogrudan iptali ve devre disi birakilmasi anlamina gelir. Byle bir isleme ise "terch" denemez. Hal byle olunca, bazi mezhep mntesiplerinin, diger bir mezhebe ait grs karalamalari (ta'n) ve ayni (msterek) zellige sahip olan iki seyden birine ynelik elestiride bulunmalari, terch yolundan ikmak ve farkli baska bir yola sapmak olur. Bu ise ulemya yakismaz. Byle bir elestiri ve karalamayi ancak itihada ehil olmayan, bununla birlikte byle birseye yeltenen kimseler yapabilir. Sz edilen imamlar ise byle olmaktan mnezzehtirler.[8]Byle bir tarz onlara yakismaz. (2) Tercih esnasinda karalamaya kalkmak, karalanilan mezhep mntesiplerinin inat damarini kabartir ve zerinde bulunduklari grs zerinde israr etmelerine sebep olur. nk farkli bir grse inanan kimsenin dikkate alinmamasi ve karalanmasi, zerinde oldugu grse taassupla sarilmasi ve grsnn gzelliklerim ortaya ikarmasi iin ugrasmasi sonucunu dogurur. Dolayisiyla byle bir mecraya sokulan tercihin, zayif da olsa karsi grse sarilinmasim kiskirtma yaninda hibir faydasi olmaz. nk bu durumda gerek bir tercih yapilmamistir. (3) Byle bir tercih, karsi tarafi kiskirtir ve onun da benzeri bir tercihte bulunmasina yol aar. Bu durumda biz, iyilikler pesinde kosacagimiz yerde, ktlklerin pesine dsms oluruz.[9] nk nefisler yaratilis itibariyla, kendilerini savunma, inandiklari mezhebe sarilma ve onu aklama egilimindedir. Eger bir kimse, karsisindaki tarafindan dikkate alinmazsa, o da onu dikkate almaz. Bu durumda kendi mezhebini bu sekil zere tercihte bulunan kimse, sanki kendi mezhebini gzardi ettirmis olur. Zira buna sebebiyeti kendisi vermistir. Nitekim hadiste Raslullah: "Sphesiz en byk gnahlardan biri de, kisinin ebeveynine svmesidir" der. Sahabe: "Ya Raslallah! Adam ebeveynine sver mi?" diye sorarlar. Hz. Peygamber (as.): "Evet, o birinin babasina sver; o da onun babasina sver; o birinin anasina sver; o da onun anasina sver"[10] buyurur. Iste bu da, ondandir. Allah Tel, aslinda caiz olmasina ragmen, yasak olan birseye gtrmesi sebebiyle bazi seyleri yasaklamistir.[11] Mesel: Yce Allah, m'minlerden Hz. Peygamber'e 'Bizi gzet!' anlaminda hitap ederlerken 'obanimiz' anlamina da ekile-bilen "rin" kelimesini kullanmamalarini istemistir.[12] Bir baska yette: "Allah'tan baska

yalvardiklarina svmeyin ki, onlar da bilmeyerek asiri gidip Allah'a svmesinler"[13]buyurmustur. Benzeri daha baska rnekler de vardir.[14] (4) Byle bir islem, mezhebe bagli kimseler arasinda iliskilerin kesilmesine ve dsmanligin dogmasina sebep olur. ocuklar bu tr dsmanlik duygulari altinda yetisir ve mezhebe bagli insanlarin kalbinde, karsi mezhep taraftarlarina karsi bir kin ve dsmanlik duygusu yer eder. Sonunda da firkalara blnrler. Allah Tel,byle bir sonucu doguracak davranislara girmeyi yasaklamis ve syle buyurmustur: "Kendilerine apaik deliller geldikten sonra paralanip ayriliga dsenler gibi olmayin"[15] "Dinlerini para para edip, gruplara ayrilanlar var ya, senin onlarla hibir iliskin yoktur"[16] Bu konu daha nce de aiklanmisti. Byle bir sonuca gtrecek hersey yasaktir. Dolayisiyla sonuta Islm mmetinin birligini bozacak, mmet arasinda kin ve dsmanliga sebebiyet verecek trde bir tercihe gitme de ayni sekilde yasak olacaktir. Taber, -her ne kadar senedi sahih olmasa da- syle bir rivayet nakletmektedir: Hz. mer, ez-Zibirkn b. Bedr'i hicvetmesi sebebiyle hapsetmis oldugu sir el-Hutay'a'yi serbest birakirken ona syle demisti: "Siirden sakin!" O: "Ey m'minlerin emiri! Terkede-mem. O benim olukocugumun geim kaynagi, stelik de dilimin zerinde bir karinca; sylemeden edemem!" diye karsilik verdi. Hz. mer: "Aileni v, fakat muzir medihlerden sakin!" dedi. Hutay'a:"O nasil birsey?" diye sordu. Hz. mer: "Falanca ogullari, filancalardan hayirlidir... seklindeki vglerdir. Sen v, fakat hi kimsenin digerlerinden stn oldugunu syleme" dedi. Hutay'a: "Sen, -ey m'minlerin emiri!- benden daha sairsin" diye karsilik verdi. Bu haber sened itibariyla sahih degilse bile, mn bakimindan dogrudur. Zira vg, eger baskalarinin yerilmesi esasi zerine kurulursa, zararli olur. Gzlemlerimiz bunun byle olduguna sahittir. (5) Red ve tercih esnasinda karalama yoluna gitmek ve karsi tarafi ktlemek, bazen yukarida zikredilenler yaninda mezhepte asiriliga kamaya ve dogru yoldan sapmaya sebebiyet verebilir. Bu, tercih ve delillerin tartisilmasi sirasinda muhalif taraflardan sadir olan birbirlerine ynelik asiri hcumlar, yaralayici ifadelerden kaynaklanan kin ve dsmanlik duygularinin kiskirtmasi ve galeyana getirmesi sonucunda lr. el-Gazzl bir kitabinda syle der: "Cehaletin ogu, halkin (avam) kalbine, hak ehli olacak cahil insanlarin

taassuplari yznden yerlesir. Bunlar karsi tarafa meydan okuyarak ve onlara agir szler ederek hakki ortaya ikardiklarini zannederler, zayif grdkleri karsi tarafa hakaret edici ve hor-layici bir gzle bakarlar. Bunun sonucunda da onlarin ilerinde inat ve dsmanlik damarlari galeyana gelir ve kalplerine btil inanlar yerlesir. Ondan sonra da yumusaklikla yaklasan gerek ulem, onlarin kalplerine yerlesmis olan bu yanlis duygulari ve dsmanliklari smekte basarili olamaz. Taassup yle gl bir duygudur ki, buna kapilan firkalardan biri, hayati boyunca skt-tan sonra konusmaya basladigi harflerin kadm olduguna inanmistir. Eger inat ve taassup yoluyla seytanin igvsi ve nefse hkimiyeti sz . konusu olmasaydi, byle bir inan, degil akli basinda olan bir kimsenin, cinnet getirmis birinin dahi kalbinde yer edemezdi" Onun dedikleri byle. Yasadigimiz sosyal gereklerin taniklik ettigi hak ve hakikat da iste budur. "Musa'yi btn insanliga stn kilana yemin ederim ki..." diyen yahudiyi tokatlayan Ensr hakkinda gelen hadiste belirtildigi zere, bu harekete Raslullah kiznns ve: "Peygamberler arasinda stnlk bakimindan bir ayirima gitmeyin" veya: "Beni Musa'dan stn tutmayin" buyurmustur.[17] Oysa ki bizzat Raslullah da yeri geldiginde peygamberler arasinda stnlkten ve kendisinin diger peygamberlerden stnlgnden sz etmistir. el-Mzir bazi stadlarindan nakille hadisin syle yorumlanabilecegini zikretmistir: "Allah'in peygamberleri arasinda, onlardan bir kismini alaltina sonucuna varacak bir mukayese yapmayiniz" Hadis zaten belli bir sebep zerine sylenmistir. O da Ensr'dan olan sahbnin ("Musa'yi lemlere stn tutana yemin ederim ki..." diyen) yahudiyi tokatlamasidir. Dolayisiyla Raslullah bu fiilden Hz. Musa'nin alaltilmis oldugunun anlasilacagindan korkmus olmalidir ve bu yzden de byle bir sonuca gtrebilecek ayirima gidilmesini yasaklamistir. Iyz syle demistir: Belki de bu szn kendinin onlara stnlgn bile bile, mmetine de bunun byle oldugunu bildirmis olmasina ragmen sylemistir ki, insanlar byle konulara dalmasinlar ve su stn bu stn gibi bir mcadeleye girismesinler. Zira bu tutum, bazen tartisma esnasinda kendilerinden beklenmeyen szlerin sadir olmasina, keza kizginlik ve tartisma aninda kendi makamlarina yakismayacak duygulara kapilmalarina sebep olabilir. Bu durumda konu ile ilgili tartismaya girmeyi yasaklamasi, Kur'n ile de ehl-i kitaba karsi mcadele etmeyi yasaklamasi vb. gibi olur. Onun sz byle. Bu izah dogrudur. Dolayisiyla limler ve mezhep imamlari arasinda da ayni sekilde davranmak gerekecektir. nk onlar peygamberlerin varisleridir. Fasil: (Mctehidler arasinda yapilacak) tercihin, herkesin taniklik ettigi faziletler,

zellikler ve aik meziyetlerin zikri yoluyla olmasi halinde ise, bunda bir salanca yoktur. Hatta bu gibi durumlarda yani buna ihtiya duyulmasi halinde yapilmasi gerekli olan da budur. Bunun dayanagi Kur'n'daki su yettir; "O peygamberler ki, biz onlardan bir kismini digerlerinden stn kildik..[18] Bu yet, peygamberler arasinda stnlk bakimindan ayirimin oldugunu ortaya koymaktadir. Sonra Allah Tel, bazi sekin peygamberleri ve onlarin sahip olduklari meziyetleri zikretmistir. Mesel Dvd hakkinda syle buyurmustur: "Gerekten biz, peygamberler- ' den kimini, kiminden stn kildik; Davud'a da Zebur'u verdik"[19] Hadiste bu kabilden pek ok rnek vardir; Mesel kendisine insanlarin en stn soruldugu zaman: "En mttakleridir" diye cevap vermisti. Onlar: "Biz bunu sormuyoruz" dediklerinde de: "Yusuf; Allah'in dostunun oglu, Allah'in peygamberinin oglu, Allah'in peygamberinin oglu, Allah'in peygamberi" demis. "Sana bunu da sormuyoruz" dediklerinde: "Bana Arap ulusundan mi soruyorsunuz. Onlarin cahiliye dneminde hayirli olanlari, eger dinde stn anlayisa ulasmislarsa Islm dneminin de hayirlilaridir" buyur-du.[20] Raslullah syle buyurdu: "Ms, Israilogullarindan bir mecliste iken kendisine bir adam geldi ve: 'Senden daha bilgili birini taniyor musun?'diye sordu. Ms: 'Hayir!' dedi. Bunun zerine Allah Tel kendisine vahyetti ve: 'Evet var, kulumuz Hizir' buyurdu" Bir basa rivayet de syledir: "Ms, Israilogullari arasinda hitabede bulunuyordu. Kendisine: 'Kim daha bilgindir?' diye soruldu. 'Ben!' diye karsilik verdi. Bunun zerine Allah Tel kendisini uyardi. Zira ilmini Allah Tel'ya nisbet etmemisti. Allah ona: 'Evet, iki denizin bulustugu yerde benim bir kulum var, o senden daha bilgindir...' buyurdu" Mslmanlardan biri ile yahudilerden biri agiz kavgasina tutustular ve mslman: "Muhammed'i btn lemlere stn kilana yemin ederim ki..." dedi. Yahudi de "Musa'yi btn lemlere stn kilana yemin ederim ki..." dedi. (Bunun zerine mslman yahudi-nin yzne bir tokat vurdu. Yahudi Raslullah'a gitti ve durumu ona bildirdi.) Raslullah syle buyurdu: "Beni Musa'ya stn tutmayiniz. nk btn insanlar bayilip dsecek ve ilk ayilan ben olacagim. Bir de bakacagim ki Ms, Ars'in bir tarafini tutmus. Bilmiyorum; o da bayilip dsp de ayilanlardan mi, yoksa Allah'in mstesna kildigi insanlardan mi?"[21] Bir baska rivayette de syle buyurmustur; "Peygamberler arasinda (stnlk bakimindan) bir ayirima gitmeyiniz. nk sura flenir..." Hadis devam ediyor. Bu, delile mstenid ol(may)an bir ayirimi reddetmektedir ve ayni zamanda tercihi gerektiren bir durumun olmasi halinde stn tutmanin dogru olacagina da delil olmaktadir. Yine Raslullah Syle buyurmustur:

"Erkeklerden ok kisi kemale ermistir. Kadinlardan ise sadece Firavundun karisi siye ile Imrn'in kizi Meryem kemle ulasmislardir. ise'nin diger kadinlara stnlg ise, tiridin[22] diger yemeklere olan stnlg gibidir[23] Kendisine "Y hayra'l-beriyye! (yani ey yeryznn en hayirlisi!)" diye agiran kimseye: "O Ibrahim'dir" buyurmustur.[24] Bir baska hadislerinde de: "Ben Adem ogullarinin efendisiyim buyurmustur.[25] Kendisinin diger insanlardan daha stn oldugunu belirten benzeri daha baska deliller de vardir. Burada konumuz iki hadis arasinda tearuzun bulundugundan bahsetmek degildir. Bizim zerinde durmak istedigimiz husus, stnlk bakimindan bir ayirima gitmenin dogru ve tercihte bulunmanin caiz olabilecegi sonucuna ulasmaktir. Bu da her iki hadiste de sabittir.[26] Yine Raslullah syle buyurmustur: "Nesillerin en hayirlisi, ierisinde bulundugum nesildir. Sonra onlari takip edenler, sonra onlari takip edenler.[27] (Ibn) mer syle demistir: "Biz Raslullah zamaninda ashabi stnlklerine gre derecelendirir; nce Eb Bekir'i, sonra mer'i, sonra da Osman'i daha stn grrdk" Hz. Osman, (Kur'n'in yazilmasi iin) Kureys'ten olusturdugu kisilik heyete -ki bunlar Abdullah b. ez-Zbeyr, Sad b. el-s ve Abdurrahman b. el-Hris b. Hism idi- syle demisti: "Siz ve Zeyd b. Sabit, Kur'n'dan birsey hakkinda grs ayriligina dserseniz, onu Kureys dili zere yazin; nk Kur'n onlarin diliyle inmistir" Onlar da yle yapmislardi. Raslullah syle buyurmustur: "Ensar yurtlarindan (evlerinden) en hayirlisi Neccr ogullari, sonra Abdu'l-Eshel ogullari, sonra Haris b. el-Hazrec ogullan, sonra Side ogullari yurdudur ve Ensr'in yurtlarinin her birinde hayir vardir"[28] Bir baska hadislerinde de syle buyurmustur: "mmetim ierisinde mmetime karsi en merhametli olani, Eb Bekir'dir; Allah yolunda en siddetli olani, mer'dir; haya bakimindan onlarin en dogrulari, Osman'dir; hell ve harami en iyi bilenleri Muz b. Ce-bel'dir; en. Iyi feriz bilenleri, Zeyd b. Sbit'tir; en iyi okuyanlari beyy b. Ka'b'dir. Her mmetin bir emini olur; bu mmetin emni de Eb Ubeyde b. el-Cerrh'tir'[29] Abdurrahman b. Yezd anlatir: "Biz, Huzeyfe'ye: 'Hal ve gidisat, hidayet bakimindan Raslullah'ayakin olan kimdir? grenelim de ondan (bu meziyetlerini) alalim" diye sorduk. O: "Raslullah'a hal ve gidisat, hidayet ve tavir bakimindan Ibn mm Abd'dan[30] daha yakin birini tanimiyorum" diye cevap verdi. Muz'a lm vakti gelince ona: "Ey Eb Abdurrahman! Bize vasiyette

bulun!" dediler. O: "Beni oturtun!" dedi ve devam etti: "I-lim ve iman yerlerindedir; kim onlari ararsa bulur" Bu szn defa tekrarladi. "Ilmi drt kimse yaninda arayin: veymir Eb'd-Derd, Selmn el-Fris, Abdullah b. Mesd ve Abdullah b. Selm" Raslullah syle buyurmustur: "Benden sonra iki kisiye: Eb Bekir ve mer'e uyun[31] Dn bir ihtiyatan dolayi tercih ve stn tutmayi ifade eden deliller pek oktur. Ancak hepsi de, verken digerlerini kltme gibi bir anlam tasimamaktadir. Durum byle olunca bu, geerli bir kistas ve uyulmasi gereken kesin bir hkm olur ve bunun tesine geilerek, kirici, asagilayici mahiyette bir tercih yoluna gidilemez. Nitekim seef-i slihin yaptigi da bu olmustur. Fasil: Bu konuda gaflet ya da gaflet grnm o kadar ileridedir ki, bu, ilim ehlinden nde gelen bazi kimseleri, tercihi aik ya da imali bir sekilde karsi taran karalama seklinde yapmayi det edinir bir hale sokmustur. Onlar maalesef divanlarini bu sekilde olusturmuslar, kagitlanrn bu yolla karalamislardir. Hatta yle ki bunlar, Fikili Usl alaninda tasnif edilmis tercim kitaplarindan bir tr ya da yle birsey bile olmustur ve bunlarda kismen temas ettigimiz seyler yer almaktadir. Dahasi is, sahabe ve onlari takip eden nesillerden olusan selef-i slihe kadar uzanmaktadir. Bazi sahblerin stnlg hakkinda yazilmis birtakim eserler grdm. Bunlar digerlerinin karalanarak ykseltilmesi, karalamak iin ileri srlen seylerin ykseltilmeye alisilan kimsede bulunmadigi iddiasi gibi bir mecraya kaymistir. Bu gibiler vadiye inmis ve suyun kaynagini kapatmislardir. Bu tutum peygamberler arasinda da sergilenir olmus ve is, cahil bir toplulugun bu dogrultuda nazim ve nesir eserler yazmasina kadar gitmistir. Bunlar yazdiklarinda Hz. Muham-med'i vyruz, onu yceltiyoruz derken diger peygamberler hakkinda asagilayici szler etmislerdir. stelik bunlari da, yanlis bir sekilde anladiklari nakillere dayandirmislardir. Dogrusu bu, hak ve hakikatin disina ikmaktir. Raslulah' "Peygamberler arasinda stnlk bakimindan bir ayirima gitmeyin"[32] buyurmasinin sebebini ve limlerin bu konudaki yorumlarini daha nce grmstk. Bu itibarla byle netameli konulara girmekten sakinmali ve bu gibi yerlerden sirt-i mstakime ikmaya bakmalidir. 2) Huss tercih yolu: Bu konu hakkinda ayri bir mesele aalim: [33]
DRDNC MESELE:

Kendisinde fetva verme ehliyeti iin gerekli sartlan bulunduran kimseler iki kisimdir:

(1) Fiilleri, szleri ve halleri vermis oldugu fetvanin geregi zere olanlar. Bunlar ilim sifatlari ile muttasif ve ilimle birlikte tam rneklik makaminda olurlar. Hatta soru sormaksizin ona uymayi arzuladigin zaman, ogu durumlarda soru sormana gerek birakmazdi] lar. Aynen Raslullah'in sz, fiil ve takrirlerinden ilim alinmasi gibi. Bu kisimdan kimselerin bulunmasi halinde fetva iin bunlar, adalet ehli ierisinde bariz olsalar bile kendileri gibi olmayanlardan -ki bunlar da ikinci kismi olusturmaktadir- daha ncelikli olacaklardir. Bu iki sebepten byledir: a) Daha nce yerinde de getigi zere byle bir hale sahip olan kimselerin vaazlari -kendileri gibi olmayanlara nis-betle- daha etkin, szleri daha faydali olur, fetvalari kalplerde daha abuk yer eder. nk ilmin kaynaklari byle biri zerinde belirir, camiasi onunla aydinlanir, sz kalbinin derinliklerinden ikar. Sz de kalpten ikinca kalbe girer ve etkin olur. Byle bir zellige sahip olanlar, Allah Te-l'nm haklarinda: "Kullarindan Allah'tan ancak lim olanlar korkar'[34] buyurdugu kimselerdir. Bu zellige sahip olmayanlar ise byle degildir. Onlar her ne kadar dil, dogru szl ve faziletli de olsalar, szleri bunlarinki gibi etkin olmaz. Nitekim tecrbelerimiz de bunun byle oldugunu gstermektedir. b) Fiilin sze uygunlugu, o szn dogrulugunun bir delilidir.[35] Nitekim bu konu daha nce aiklanmisti. Kimin fiili szne uyarsa, kalpler onu tasdik eder ve nefisler ona gnll tbi olur. Bu makama ulasmayan kimsenin durumu ise -her ne kadar fazileti ve dininin btnlg malum olsa bilebyle olmaz. Bu mertebelerde meydana gelen farkliliklar ziyade bir faydanin saglanmasini ya da saglanmamasini temine yneliktir. Kim, kisinin adaletini zedelemeyecek tarzda ihtiya fazlasi seyler hakkinda insanlarin zahi-dane bir davranisa girmelerini ister ve kendisi de ayni sekilde zhd ierisinde olursa, onun bu tesviki, zhd ierisinde olmayan kimsenin zhde tesvikinden daha yararli olacaktir. nk ikincinin hareketi her ne kadar caiz ise de, szne bir nevi muhalefet olmaktadir. Szn fiile olan bu muhalefeti, fiili szne uygun dsen kimselerin mertebesine ulasmayi engelleyecek bir unsur olmaktadir. Fiilin sze uygunlugu konusunda mftlerin mertebeleri farklilik arzedince, mukallid iin tercihi gereken sey, sz ile fiili arasinda ogunlukla uygunlugun bulundugu kimseye tbi olmaktir. Uygunlugun bulunup bulunmadigi konusunda mesele emir ve nehiylere nisbetle ele alinir. Her ikisine de uygunluk olursa -adalet sartlarinin disinda kalanlari kastediyorum-. agir basan taraf, nehiylere uygunluk tarafinin dikkate alinmasi olacaktir. Mesel iki mctehid bulunsa, bunlardan

biri herhangi bir yasak islememe konusunda azimli olsa, fakat emirler konusunda ayni sekilde duyarli olmasa; digeri isg emrolunan hibir konuda muhalefet etmeme konusunda azimli, fakat yasaklar karsisinda o kadar duyarli olmasa, birincisi kendisine uyulma konusunda daha tercihe sayandir.nk adalet sartlarinin tesinde emirler ve yasaklar konusunda (fiilin fetvaya) uygunlugu, tamamlayici unsurlardan va gzel davranislardan olmaktadir. Bu meyanda yasaklardan kainmak, Sri' Tel'nm katinda asagidaki sebeplerden dolayi emre uymaktan daha nemlidir: (1) Mefsedetlerin uzaklastirilmasi, maslahatlarin elde edilmesinden daha evldir. Bu, ilim adamlari tarafindan kabul grms bir ilke olmaktadir. (2) Yasaklara tek bir fiil ile uyulmus olur; bu da fiilden el ekmedir. Insanin bunu bir mesakkat olmaksizin gereklestirebilmesi imkni vardir. Emirler ise byle degildir. Insanin onlarin tmn yapabilme gc yoktur. Sonra emirler tercih geregi bedelli de yapilmis olabilir.[36]Bu itibarla bazi emirlerin terki, mutlak anlamda bir muhalefet olmaz. Nehiylerde ise durum farklidir. nk nehyin mcerred islenmis olmasi muhalefet sayilmaktadir. Dolayisiyla yasaga riayet, uygunlugun gereklesmesi iin daha ok aranacaktir. (3) Bu konuda nakl deliller vardir. Hadiste syle gelmistir; "Size birseyi yasakladigim zaman, ondan kainin. Size birseyi emrettigim zaman, gcnz yettigince ondan[37] yerine getirin"[38] Hadiste yasaklar, dikkate alinma konusunda daha gl bir ifade ile gelmis ve onlardan kainilmasi herhangi bir istisna ya da kayit getirilmek-sizin kesin bir tarzda istenmistir. Ayni slup emirlerin yerine getirilmesi konusunda gsterilmemis, "gcnz yettigince ondan" ifadesi ile kayitli olarak gelmistir. Bu da, konumuz olan fetvanin yasaklardan kainmaya uygunlugunun, emirleri yerine getirmeye olan uygunluguna tercih edilecegine isaret olmaktadir.[39] [40]
BESINCI MESELE:

rnek durumda olan kimselerden sadir olan fiillere uymak iki sekil zere olur: (1) Fiillerine uyulacak olan kimse, masumluguna dair hakkinda delil bulunan biri olabilir. Raslullah'in fiillerine uymak byledir. Keza icm ehlinin, ya da deten veya ser'an hata zerinde grsbirligi etmeyecekleri bilinen kimselerin -Imam Mlik'e gre Medine ehlinin ameli gibi- fiiline uymak da

byledir. (2) Birincinin aksi olur. Bu ikinci kisim da ikiye ayrilir: 1. Kasden fiiline uyulmasi iin belirlenmis (atanmis) olur. Hkimlerin emir ve yasaklari, yargi mahallinde almak, vermek, reddetmek ve onaylamak gibi isleri byledir. Veya fiile olan kasdmm taabbudligi, dinine ve emanetine gvenilirligi hasebiyle karinelerle belirmis olur.[41] 2. Digeri ise, byle bir durumun[42] belirlenmemis olmasi halidir. Bylece karsimiza kisim ikmaktadir; uyma (iktid) aisindan her biri hakkinda sz etmemiz gerekmektedir. Birinci Kisim: a) Uyan kimse, fiili, sadece uydugu kimsenin isledigi tarz zere islemek istegini bulundurur ve bunun disinda baska bir kasit aramaz. Islenilen fiilin dayanagini anlamis olup olmamasi arasinda fark yoktur. b) Veya haddizatinda fiilin bir baska tarz zere islenmesi ihtimaline ragmen uydugu kimseyi ihtimaller ierisinde en gzel olanina niyet ettirme[43] ziyadesinde bulunur ve ona olan uymasini muhtemel olan en gzel hal zerine bina eder,onu bir asil kilar ve zerine hkmler tertip eder; meseleler tefr' eder. Birinci kisimda[44], uslclerin ortaya koymus oldugu esaslar -zere uymanin sahinligi konusunda herhangi bir tereddt bulunmamaktadir. Nitekim sahabe, pek ok konuda Raslullah'fiiline bu sekilde tbi olmustur: altin yzg ikarmalari, namazda iken pabularim ikarmalari, yolculuk esnasinda iftar etmeleri, Hudeybiye senesinde umre ihramindan ikmalari... hep byle olmustur. zerinde icm ettikleri vb. sahabenin fiilleri de ayni sekildedir.[45] Ikinci kisma[46]gelince, maksadin aik seik olmasinin mmkn[47]olmasi halinde bunun hakkinda grs ayriligi olabilir. Ancak dogru olan, asagidaki durumlar sebebiyle, onun uyma konusunda ser'an muteber olmamasidir: Birincisi: (Fiili din mahiyette islemistir, seklinde) hsnzan bulundurmak, uyan kisinin kendi kasdi nnde, kendisine uyula-nin muhtemel kasdinin delilsiz ilgsi anlamina gelmektedir.[48] Uyan kisinin belirlemis oldugu ihtimal, belirlenmis degildir. Belirlenmis olmayinca da, tercih ancak nefsn arzular yoluyla yapilmis olur. Bu ise ser' islerde geerli degildir. Zira seratta, delil olmaksizin tercihte bulunmak caiz degildir. Itiraz: Hsnzan beslemek seratta zaten genel olarak istenilen birseydir.

Bu durumda, masumiyeti sabit kimse hakkinda byle bir zan beslemek ncelikli olarak sabit olacaktir. Cevap: Itiraz yerinde degildir. Syle ki: Mslmana kars1. -hakkinda kt zan beslemeye sebep olacak emareler olsa bile- hsnzan beslemek hi kuskusuz istenmektedir. Mesel: "Ey iman edenler! Zandan oka kainin[49] "Erkek ve kadin m'minlerin, bu iftirayi isittiklerinde kendi vicdanlariyla hsnzanda bulunup da, 'Bu apaik bir iftiradir' demeleri gerekmez miydi?[50] yetleri[51] bunu mirdir. Hatta bu konuda insan, bilmedigi seyi sylemekle, bilmedigi seye inanmakla dahi emrolunmustur: "Bu apaik bir iftiradir"; "Onu duydugunuzda 'Bunu konusup yaymamiz bize yakismaz. Hs! Bu ok byk bir iftiradir' demeli degil miydiniz"[52] yetleri bunu istemektedir. Buna ragmen, onun yani hsnzannin zerine herhangi bir ser' hkm bina edilmis degildir; ne bir sahidin adaleti konusunda, ne de bir baska konuda, -kesin bilgi ya da zanni-i galip doguracak aik deliller bulunmadika- sirf bu hsnzan zerine hkm binasina gidilmis degildir. Mkellef, her mslmn karsi hsnzan beslemekle ykml olmasina, her mslman da sirf bu zanna msteniden -deneme, tezkiye gibi yollarla sabit olmadika- dil olmadigina gre, bu, mcerred birseye hsnzan beslemenin o seyi ispat etmedigini gsterir. O seyi ispat etmeyince de onun zerine herhangi bir ser' hkm bina edilmez. Fiillere ynelik hsnzan beslemek de bu kabildendir; dolayisiyla onun zerine de herhangi bir hkm bina edilmez. Bunun rnegi sudur: Mesel kendisine uyulan kimse, hem din- taabbud hem de dnyev ve din olmayan maslahatlarin elde edilmesine ynelik mahiyette olabilecek bir fiil islese, bu iki ihtimalden birisini tayin edecek herhangi bir karine de bulunmasa, bu durumda uyan kimsenin, kendisine uyulan kimsenin, o fiili -hakkinda besledigi hsnzanna mebni- dintaabbud bir mahiyet zere islemis olduguna hamletmesidir. Ikincisi: Mesel kendisine uyulan kimseye nisbetle hsnzan beslemek mkellefin fiillerinden kalb bir fiildir. O, vakiadakine uygun olsun olmasin, bununla mutlak olarak zaten memurdur. Zira eger hsnzan besleme emri, vakiaya uygunlugu kesin bilgi ya da zann-i galip yoluyla bilmeyi gerekli kilsaydi, o zaman hsnzan beslemekle mutlak olarak emrolunmazdi; aksine vakiadakine dair zanm galip ifade edecek delillerin bulunmasi haliyle kayitlanirdi. Halbuki hsnzan besleme emri ittifakla byle degildir. Dolayisiyla o, mutabakati gerektirmemektedir.[53] Bu durum sabit olunca, kendi hsnzannina binaen uymasi, kendisine uyulan kisi iin hasil olan bir duruma[54] degil de bizzat kendi fiillerinden biri zerine binada bulunmak

olmaktadir. Ancak o, kendisine uyulan kimsenin katinda mevcut bulunan sey zerine binada bulunmayi kastetmistir. Sonuta bu, uyma isini, birsey zerine bina etmis olmadi. Bu ise btildir. Almetlerinin zuhuru zerine bina edilen uyma ise byle degildir. nk o, kendisine uyulan kimse hakkinda kesin bilgi ya da zann-i galip yoluyla hsil oldugu bilinen birsey zerine kurulmus olmaktadir ve uyan kimse, uymasinda iste o seyi kastetmektedir. Bylece de o, sanki (taabbudligi) belirlenmis bulunan seylerde uyma gibi bir hal almistir. ncs: Byle bir uymadan tenakuz gerekir. nk ona, haddizatinda da yle diye besledigi zan zerine uymus olur. Mcer-red hsnzan beslemek ise, o seyin haddizatinda da yle olmasini ne kesin bilgi ne de zan dzeyinde gerektirmez. Gerektirmeyince de o zaman ona uyma, haddizatinda da yle oldugu esasi zerine yapilmis olmaz. Halbuki biz yle oldugunu farzetmekteyiz. Bu ise, bir tutarsizlik ve eliskidir. Bu nokta, hsnzan beslemenin, bizzat zan ile karismasi cihetinden belirsizlik arzedebilir. Aralarindaki fark iki durumdan dolayi aiktir: a) Bizzat zannin kendisi, kendisine uyulan kimseye mesel "haddizatinda da yle oldugu" kaydiyla taalluk eder. Hsnzan besleme ise byle degildir; o, vakiada o zan zere olsun olmasin bizzat uyan kisiye taalluk eder. b) Zan, delillerin tabi ve zorunlu bir sonucudur ve mkellefin ondan ayri kalmasi mmkn degildir. Hsnzan beslemek ise, delilden neset etmemekte, tamamen mkellefin kendi ihtiyari sonucunda olmaktadir. O sonuta, kendisine uyulan kimse hakkinda msbet ya da menfi sz konusu olan iki ihtimalden her biri hakkinda geerli olan dsncelerden bir kismim yok etmek demektir. Onun hatirina gzel olan dsnce geldigi zaman onu destekler, onu tekrar tekrar dsnmek ve inanci hakkinda nefsine telkinde bulunmak suretiyle zihnine yerlestirir. Hatirina diger ihtimal geldigi zaman ise, onu zayiflatir ve reddeder, zihninde bunu tekrarlar ve bir daha adini anmaz. Itiraz: Kendisine uyulan kimsenin zahir hali ve geneldeki durumu uhrev islere meyletmek, hiret iin hazirlikta bulunmak, kendisini Allah Tel yoluna adamak ve Allah Tel ile arasindaki hallerini srekli murakabe altinda bulundurmak olduguna gre, zahir odur ki, muhtemel bulunan bu cz' de, o genel ve galip olan ogunluga katilacaktir. Aynen bu tarzda varid olan hkmlerin durumunda oldugu gibi. Cevap: Bu cz', bu takdire gre bu sekilde belirlendigi zaman, onu uhrev ihtimale hamletme kasdma ynelik zanni glendirebilir ve bu durumda o, -insallah ileride de bahsolunacagi gibi- itihada mahal olur. Ancak bu takdir (farzetme), mcerred hsnzan besleme zerine bina olmamakta,

aksine delilden neset eden zannin bizzat kendisi zerine kurulu olmaktadir. Bu durumda olan zan ise, bazen seriatta zerine hkm binasi iin sebep olabilmektedir. Bizim zerinde durdugumuz mesele ise byle degildir; aksine iki ihtimalden biri hakkinda, onunla ilgili olarak zann-i galip doguracak, diger ihtimali ise zayiflatacak lde bir tercihin bulunmamasi esasi zerine mebnidir. Mesel bir adam[55] dsnn, takva sahibi, Allah Tel'nin emir ve yasaklarina uymakta, dnyalik bir mesguliyeti yok, sadece dnyasi ve hiretine nisbetle ykml tutuldugu dinin gereklerini yapmaktan baska bir endisesi yok. Byle birinin bu dnya hakkinda iki hali bulunur: a)Dnyev hali: Bununla geimim saglar ve Allah Tel'nin kendisine ihsan etmis oldugu nefsn nazlarini yasar. b) Uhrev hali: Bununla da hiret islerini dzene koyar. Bu ikincisi hakkinda herhangi bir sz yoktur. Bunlar haddizatinda belirgin ve ihtimale kapalidir. Bunun istisnasi ise ok nadirdir. Nadire de itibar yoktur. Birinci kisma gelince, bu ihtimali doguran kisim olmaktadir. Mesel mbhi, kendi nefsn hazzini elde etmek aisindan is] olabilecegi gibi, kendi nefsi zerindeki Allah Tel'nin hakkin ne getirmek aisindan da islemis olabilir. Kendisine uyulan byle bir mubahi isler ve onun hangi aidan islemis oldugu da in mezse, bu durumda uyan kimse, onun hakkinda besledigi hs -zanna binaen, o mubahi sadece Allah Tel'ya yaklasmis olmak" O'na kullukta bulunmak niyetiyle islemis oldugu inancindan hareketle, o mubahi takarrub (kurbet) kasti ile isler. Bu halde ik kendisine uyulan kimseye karsi besledigi hsnzandan baska U dayanagi, zerine binada bulunacagi bir asli ise bulunmamaktadi^ nk kendisine uyulan kimsenin o seyi islerken, kendisi iin m-bah kilinmis bulunan nefsn hazza ulasmayi dsnmesi ve bu dsnce ile onu islemis olmasi pekl mmkndr. Bu durumda uyan kimsenin kasdi, yerini bulmus olmamaktadir. Bulsa bile, kendisini kurbet kilan mubah birseye tevafuk etmektedir. Mubah birsey ise -Hkmler bahsinde de izahi getigi zere- kurbet telakki edilemez. Dahasi sunu da sylyoruz: Kendisine uyulan kisi, bir durusta bulunsa veya elbisesini bir sekilde alsa veya bir vakitte sakalim tutsa ve benzeri bir harekette bulunsa, simdi uyan kimse de, bu hareketleri ibadet kasti ile yapmistir dsncesine binaen, aynen onun yaptigi gibi bu hareketleri yapmaya koyulsa, bu uyan kisi ahmak ve akhevvellerden biri kabul edilir. nk kendisine uyulan kimsenin o hareketleri dnyev bir dsnceden dolayi, yahut bilinsiz bir sekilde yapmasi pekl mmkndr. Meseleden murad da iste bu ve benzeri durumlardir.

Ayni sekilde mesel onun bir dirhemi bulundugunu ve onu dostluk sebebiyle bir arkadasina verdigini dsnelim.[56], Ayni anda o dirhemi kendisine harcamasi, yahut onunla mubah bir is yapmasi, ya da sadaka vermesi kendisi iin mmkn de olsun. Iste byle bir durumda uyan kimse syle der: Hsnzan, onun o dirhemi ta-saddukta bulunmasini gerektirir. Ancak o, bu uhrev konuda dostunu kendi nefsine tercih etmistir.[57] Dolayisiyla bundan uhrev konularda kisinin, bir baskasini kendi nefsine tercihinin caizligi sonucu ikar. Ulemdan biri bu mnnin, "Ben duami kiyamet gn mmetime sefaat iin sakladim"[58]hadisinde bulundugunu sylemis ve ondan uhrev konularda bir baskasini tercihin sahih olacagi hkmn ikarmistir. Zira, (hakkinda beslenen hsnzan- geregi olarak) kendisine taninan duayi, dnya isleri hakkin-!f de&il mutlaka hiret islerinden biri hakinda kullanirdi. Biz geen esas zerinden yrdgmzde, birilerinin itiraz ahiyetinde asagidaki durumlardan tr, bu limin sylediklerinin dogru olmayacagini sylemesi mmkndr: nk, o duasini herhangi bir dnya isi hakkinda yapabilirdi. 7'ra onu ill da syle yapacaksin diye kisitlilik altina alma durumu z konusu degildir. Bu durumda kendisine nisbet edilecek bir nakisa da yoktur. Raslullah dnyada bazi seyleri sever ve Allah Tel'nin mubah kildigi nimetlerinden istifade ederdi. Bu mesel kadinlari, gzel kokuyu, tatliyi, bali, kabagi sevmesi; kelerden hoslanmamasi vb. konularda belirgin bulunmaktadir. O, Allah Tel'nin kendisi iin mubah kilmis oldugu bazi seyler hakkinda da ruhsat hkmlerinden faydalaniyordu. Bu gibi seyler ondan oka menkldr. Ikinci bir durum sudur: Raslullah dnyev seyler hakkinda duada bulunmustur: Fakirlikten, bortan, insanlarin galebe almasindan, dsmanlarin oh etmesinden, kederden, ezeli mre[59] dsmekten.. Allah'a siginmasi gibi. Raslullah bunlarin yerine uhrev olan seylerden Allah'a siginabilirdi; fakat yapmadi. Ayni mesele hakkinda su da bir delil olur: Bazi peygamberler, "Her peygamberin mmeti hakkinda mstecb bir duasi vardir..." hadisinde sz edilen kendilerine ait mstecb dualarini, dnyaya mahsus bir sekilde, kendilerine caiz bir biimde -ki bunlar mmetlerine yaptiklari beddualardir- kullanmislardir. Mesel, "Nh, Rabbim! dedi, kfirlerden yeryznde hi kimseyi birakma![60] yeti, mfessirlerin naklettigi zere bu sekildedir. O, bu bedduasi yerine, onlarin hirette yararlarina olacak baska bir dua yapabilirdi. Onlarin mahlukt ierisinde Allah Tel'nin en sekin kullari olmalarina ragmen bu tr dualarda bulunabilmeleri, onlarin btn fiil ve szlerinin sadece hirete ynelik olmasi gerektigi gibi bir sonucun dogru

olmayacagini ortaya koyar. Ayni sekilde Hashillah'm duasinin da, kesin olarak hiretle ilgili oldugu taayyn etmez. Dolayisiyla da hadiste o limin dediklerine delil olacak bir husus yoktur. nc durum: Eger biz bu esas zerine binada bulunacak olursak, o zaman bu sz Raslullah'm [alevSmtu] her fiili hakkinda syler olmamiz gerekir. Raslullah'm fiillerinin onun bir iri-san olmasinin geregi yapilmis olup olmamasi da farketmez. Zira onun hakkinda: "Raslullah o fiiliyle uhrev olan durumlari ve huss bir kulluk seklini kastetmistir" demek mmkndr. Halbuki durum ulemya gre hi de yle degildir. Dahasi ondan dnyaya ynelik hibir fiilin bulunmamasi gibi bir sonu da lzim gelir. Bundan, dnyev oldugunu aika syledigi fiilleri bir istisna olur. Zira bu takdirde aiklamadika, kasti kapali olacagindan fiilin dnyev olusu hibir zaman aiklik kazanmayacaktir. (Bu durumda uhrev oldugu beyan edilen fiil, uhrev olacaktir.) Ynnn belirtilmemesi halinde de durum ayni olacaktir. nk onun da hiret iin olma ihtimali vardir. Bu durumda dnya isleriyle ilgili olarak beyan ok nadir olacak demektir. Bu ise seriatin byk ogunlugunun dellet ettigi seyin hilafina bir durum olmaktadir. Bu sabit olunca, bu sekil zere bir uymanin sabit olmadigi ortaya ikar ve hadiste ona ait bir dellet unsuru da bulunmamaktadir. Kaldi ki hadis -daha nce de getigi gibi- "Her peygamberin m.meti hakkinda mstecb bir duasi vardir..." ifadesiyle duanin kendisine degil, mmete mahss olmasini gerektirmektedir. Dolayisiyla o zatin zikrettigi tercih (sr) mnsi burada bulunmamaktadir. nk tercih (sr), aslen yararlanma durumunda olan tercihte bulunan kimsenin, kendisine ait olan hakki ikinci birine devretmesi demektir. Burada ise byle bir durum yoktur. nk dua, daha baslangi itibariyla mmet lehine tahsis edilmistir. ikinci Kisim: Eger, hkimin atanmasi vb. gibi ise, bu takdirde de onun (atandigi konuda) fiiline uymanin sihhati konusunda bir kusku bulunmamaktadir. Zira insanlar iin o fiilin hkmn (fiil olarak) aiklamak zere tayin olunmuslukla, islenilen ya da terke-dilen o fiilin hkmn (sz ile) tasrih arasinda bir fark bulunmamaktadir. Eger limin fiile ya da terke ynelik kasdimn taabbudlik olduguna karineler dellet ediyorsa, o takdirde konu ihtilafa mahal olmaktadir: Byle bir fiile uyulamayacagini savunan taraf syle diyebilir: O limin masum olmamasi sebebiyle, fiillerine hata, unutma ve hatta kasten isyan ariz olabilir. Fiilinin ne mahiyetle islenmis oldugu be-lirmeyince de, ibadetler ve muameleler konusunda ona uymak nasil sahih olabilir?! Bu yzdendir ki seleften bazilari syle demislerdir: "Ilmin en zayifi grmektir" Yani, "Falani syle yaparken grdm" demektir. Olur ya belki de o adam, o seyi yanilarak yapmistir. Iys b. Muviye de: "Fakihin ameline bakma;

aksine sen ona sor, o sana dogrusunu syler" demistir. Allah Tel da: "Biz babalarimizi bir din zere bulduk..[61] yetinde bu tavri gsterenleri[62] yermistir. Hadiste de: "Insanlari, birsey derlerken isittim, ben de onu syledim" diyen sphecinin tavrindan bahsedilmektedir. Bu durumda farzedilen biimdeki birine uyma, diger insanlara uymak gibidir; ya da en azindan ona yakin bir durumdadir. Konuya msbet bakanlar ise syle diyebilirler: Zanni galip, ahkm konusunda dikkate alinmakta ve onunla amel edilmektedir. Byle bir limin, fiil ya da terke ynelik kasdimn karinelerle ortaya ikmasi durumunda -zellikle de ibadetler konusunda ve srekli tekrarla birlikte, kendisinin de szne uyulan kimse olmasi halinde- fiiline uymak da ayni sekilde caiz olacaktir. Imam Mlik, sadece cuma gn oru tutma hakkinda "O caizdir" demis ve buna bazi ilim adamlarini o gnde oru tutarken grdgn ifade ederek istidlalde bulunmus ve "Saniyorum, oru iin zellikle o gn kollu-yordu" demistir.[63] Bu haliyle Imam Mlik, o gn arastiriyor olmasi zannindan hareketle insanlardan bazilarinin fiiline istinad etmis; ilim ve fikih ehlinden, arkasindan gidilen kimselerden hibirinin o gnde oru tutmayi yasakladigini da isitmedigini eklemistir. O bunu, Rashillah'm sadece cuma gn oru tutmayi yasaklayan sahih hadisinin hkmn dsrmek iin bir esas olarak kullanmistir. Buradan su gzkyor ki Imam Mlik, byle bir uygulamayi, ancak kisinin ilim ve din ehlinden olmasi, o seyi bilmeyerek veya yanilarak ya da gaflet sonucu yapmadigina dair zann-i galip bulunmasi halinde itibara almaktadir. nk kisinin, kendilerine uyulmasi gereken ilim ehlinden olmasi, o seyi islemis olmasini gerektirecektir. Onun o seyi islemek iin arastirmasi ise (oru iin cumayi kollamasi gibi), ortada bir sehiv ya da gaflet halinin buIlinmadiginin delilidir. Selefin rnek alinan fiilleri iste bu sekil zere olmaktadir. Zira eger onlar hakkinda dsnecek olursan, kendisine uyulan kimsenin kasdini ve o fiili isleyis seklini belirleyen karinelerin mevcut oldugunu greceksin. Dolayisiyla onlara uyma bu haliyle sahih olacaktir. nc Kisim: Bu kendisine uyulan kimsenin fiilini dnyev kasitla mi yoksa uhrev kasitla mi islemis oldugunun ortaya ikmamasi veya karineler yoluyla da fiilin islenis seklinin belirlenmemis olmasi halidir. Eger biz ikinci kisim hakkinda, fiile uymak sahih degildir diyecek olursak, o takdirde bu tr fiillere uyma ncelikli olarak sahih olmayacaktir. Eger ona uymanin sahih olacagini kabul edersek, bu durumda onda ihtimal zayiflayacaktir. nk fiili islemek iin arastirma karineleri mevcuttur ve bunlar, sihhat konusunda tutunulan bir delildir.[64]Burada ise karineler bulunmadigindan, hata, gaflet vb. ihtimali glenmektedir. Kaldi ki dinde ihtiyat prensibi de bulunmaktadir. Bu durumda dogru olan, taklit edilecek fiilin hkmn sormak ve bylece durumu aydinlatmak, ancak ondan sonra uyma yoluna

gitmek olacaktir. Konuyla ilgili olarak "Fa-kihin ameline bakma; aksine sen ona sor, o sana dogrusunu syler" sz yerinde sylenmis bir szdr. [65]
ALTINCI MESELE:

Daha nce de getigi gibi ilim talibinin, tahsili sirasinda hali (mertebe, asama) bulunmaktadir: Birinci hal (baslangi mertebesi) zere bulunan ilim talibine, ne szlerinde ne de fiillerinde uymak caiz degildir. Zira henz icti-hd derecesine ulasmamistir. Itihadi muteber olmayinca, ona uymak da ayni sekilde muteber olmayacaktir. Byle birinin amelleri, eger kendi yaptigi bir ictihd sonucu ise, degersiz olacaktir. Eger bir baskasini taklit yoluyla islemisse, o zaman da vacip olan, uyma iin onun taklit ettigi ya da baska bir mctehide dnmektir. Zira bu asamada bulunan ilim talibi, henz kemle ermedigi iin, hi bil-[284] medigi yerlerden kendisine esitli noksanliklar[66] ariz olabilir. Bylece de ameli (seriata) muhalif dser. Bu durumda onun amelinin sahih olup olmadigina gvenilemez, dolayisiyla da ona itimat edilemez nc hal (ictihd mertebesi) sahibi ise, ondan fetva istemenin ve verdigi fetvanin geregi ile amel etmenin sahinligi konusunda bir tereddt yoktur. Fiillerine uyma konusu ise, bir nceki meselede geen tafsilat zeredir. Ikinci hal sahibine gelince, iste bu, hem istift (kendisinden fetva talebi) hem de fiillerine uyma konusunda problemi teskil etmektedir. Byle birinden fetva talebinde bulunmanin sahih olup olmamasi konusu, daha nce geen bu durumdaki bir kisinin itihadinin sahih olup olmamasi hakkindaki degerlendirmelere baglidir. Fiillerine uymanin sihhatine gelince, eger biz bu mertebedeki birinin itihadinin sahih olamayacagi grsn kabul edersek, o takdirde -birinci hal sahibinin durumunda oldugu gibi- onun fiillerine uyma sahih olmayacaktir. Eger itihadinin sahih olacagini kabullenirsek, o zaman da onun fiillerine uyma konusu, az nce geen tafsilat ve degerlendirmeler zere olacaktir. Bu anlattiklarimiz, kisinin amellerinde hal sahibi olmamasi durumundadir. Eger hal sahibi ise[67]-ve kendisi de fetva vermeye ehil biriyse- bu durumda acaba, geen tafsilat zere ona uymak sahih olur mu? Yoksa olmaz mi? Her konuda ondan fetva istemek sahih olur mu? Yoksa olmaz mi? Btn bunlar zerinde durulmasi gereken konular olmaktadir. Byle bir zatin fiillerine uyma, eger ayni konuda hal sahibi bulunmayan baska birine uyma imkni varsa sahih olmaz, ona ancak kendisi gibi hal sahibi olanlarin uymasi uygun olur. Syle ki: Erbb-i hlden olan kimseler, amellerinde nefsn nazlarina iltifat etmezler,

haklarin edasi konusunda asiri bir gayret gsterirler. Bunu da ya korku, ya rec ya da mahabbet (sevgi) sikiyle yaparlar. Onlarin pesin zevkleri, ierisinde bulunduklari halden gayri ne varsa hepsini ilgi alani olmaktan ikaran durum ile ellerinden dsmstr. Onlarin bir an olsun amelden geri kalmalari yoktur, seyri slkte ftur gstermeleri, bu yolda dinlenmeleri sz konusu degildir. Simdi, hali byle olan bir kimseye, nefsn nazlarini talepte bulunan, kendisine mubah kilinan seyleri sonuna kadar elde etmede hirs ve cimrilik gsteren diger kimseler nasil uyabilir ve buna nasil g yetirebilir?! Sonra Allah Tel onlara, digerlerine zor gelen seyleri kolaylastirmis, kendisine kulluk yolunda stlendikleri ykleri tasiyabilmeleri iin onlari kendi katindan bir gle teyit etmistir. Bunun sonucu olarak da, insanlar iin zor gelen seyler onlar iin kolay, digerlerine agir olan seyler onlara hafif gelir olmustur. Bu durumda tahamml gleri zayif olanlar veya nefsin asmasi gereken mesafeleri katetmede azmi hasta olanlar, veya o yce mertebeleri elde etmeye ynelik isteksiz olanlar veya yce gayeler yerine ilk zuhuratlarla yetinenler, onlarin tasidiklari o yklere nasil g yetirebilirler?! Evet btn bu siradan insanlarin, erbb-i hlden olanlara tbi olma g ve kudretleri yoktur. Bir sre iin kadir olsalar bile, ok kisa zamanda hemen kesilirler; halbuki matlup olan amelde devamliliktir. Bu yzdendir ki Raslullah hadislerinde syle buyurmustur: "Amellerden g yetirebileceginiz seyleri yapmaya alisiniz. nk siz usanmadika Yce Allah asla (sevap vermekten) usanmayacaktir[68]"Allah Tel'ya amellerin en sevimlisi, az da olsa zerinde sahibinin devamli oldugudur[69]O, islerde orta yolu tutmayi emretmis ve gayeye ancak bu sekilde ulasilabilecegini bildirmistir. Yine o: "Sphesiz ki Allah, herseyde yumusakligi (rifk) sever[70]buyurmustur. Sertligi, asiriligi, tekellfe girmeyi ve zorlastirmayi amelden kesilmeye sebep olur korkusuyla kerih grmstr. Yce Allah da: "Bilin ki, iinizde Allah'in elisi vardir. Sayet o, birok islerde size uysaydi, elbet sikintiya dserdiniz"[71]buyurmus ve ncekilerin zerinde olan agir ykleri bizden kaldirmistir. Bu durumda, madem ki erbb-i hlden olan kimselere uymak, byle bir sonuca gtrecektir, yleyse onlarin fetva makamini isgal etmeleri uygun degildir, keza digerlerinin onlari imam edinmeleri de dogru degildir. Onlari, ancak ve ancak kendileri gibi hal sahibi olan ve amelden kesilme korkusu bulunmayan digerlerinin rnek edinmesi sz konusu olabilir. Iste yle oldugu zaman geen tafsilt zere onlara uymak caiz olur. Bu konuyu ehli bilir ve onlar iin delilleri en kmil bir sekilde aiktir. Kendilerinden fetva istenmesi halinde verdikleri fetvaya uymanin hkmne gelince, bu asagidaki tafsilta tbidir: Fetva, ya kendisinin hal sahibi oldugu birsey hakkinda sorulmustur. Ya da

yle degildir: Eger birinci ihtimal sz konusu ise, o zaman meselenin hkm, fiillerine uymanin hkm gibidir. nk kendi halleri ile ilgilrsz etmesi de kendi fiilleri cmlesindendir ve genelde o, suali soran kimsenin halinin geregi ile degil de, iinde bulundugu halin geregi ile fetva verir. Eger ikinci ihtimal sz konusu ise, o zaman verdigi fetva ile amel etmek caizdir. nk bu takdirde o, halin degil, ilmin gereginden konusmus olacaktir. Zira kendisi, o hal zere degildir. [72]
YEDINCI MESELE:

Bu meselede, kendilerine uyulmasi sahih olan limlerde bulunmasi gereken zelliklerden sz edilecektir. Siradan insanlar (amm, avam), bu zelliklerden hareketle, kimin fetvasina uyabileceklerini kestirebileceklerdir: Imam Mlik syle demistir: "Bazen bana bir mesele gelir ve o beni yemekten, imekten ve uyumaktan alikoyar" Kendisine: "Eb Abdillah! Vallahi senin szn insanlarin yaninda aynen tas zerine kazilmis nakis gibidir. Sen ne sylesen mutlaka onu senden hsn-kabulle karsilamakta ve benimsemektedirler" dediler. O: "Bu (dediginiz mertebeye) lyik olabilecek kisi, ancak byle olandir[73] diye karsilik verdi. Ravi diyor ki: Ryamda birini grdm, o: "Mlik (hatadan) masumdur" diyordu. (Imam Mlik) yine syle demistir: "Gerek su ki ben, bir mesele hakkinda on ksur yildir dsnmekteyim; hl onun hakkinda bir fikre varabilmis degilim" Yine o: "Bazen bana bir mesele arzedilir de, ben geceler boyunca onun zerinde dsnrm" demistir. O, kendisine bir mesele soruldugu zaman, suali sorana: "Sen git, ben ona bir bakayim" derdi. Adam gider o, meseleyi tekrar tekrar ele alirdi. Kendisine niye byle yaptigi soruldugunda o, agladi ve: "Ben bu meseleler yznden ok dehsetli bir gnm olacagindan korkmaktayim" dedi. O, oturdugu zaman basini eger ve Allah'i zikrederek dudaklarini oynatirdi, saga sola bakmazdi. Kendisine bir mesele hakkinda soruldugu zaman rengi -kendisi kizil tenli idi- degisir ve benzi sararirdi. Basini nne eger, dudaklarini kipirdatir, sonra: "Ms-allah! L havle vel kuvvete ill billah!..." derdi. Bazen kendisine elli mesele sorulur, onlardan hibirisine cevap vermezdi. O syle derdi: "Kim bir mesele hakkinda cevap vermek isterse, cevap vermeden nce kendisini cennet ya da cehenneme arzetsin, hirette kurtulusu nasil olacak, onu bir lp bisin, ondan sonra cevap versin" Biri syle demisti: "Sanki Imam Mlik, kendisine bir mesele hakkinda

soruldugu zaman, vallahi cennet ile cehennem arasinda durur gibi bir hal alirdi" Yine o syle demisti: "Bana, hell ve haramla ilgili bir mesele hakkinda soru sorulmasi gibi daha agir gelen birsey yoktur. nk bu, Allah'in hkm hakkinda kesin yargida bulunmaktir. Memleketimizdeki ilim adamlan ve fakihlere yetistim, onlardan biri, kendisine bir mesele hakkinda soruldugu zaman sanki kendisine lm gelmis gibi bir hal alirdi. Zamanimizdaki insanlar ise, bu gibi konularda ve fetva vermede ok istekli davranmaktadirlar. Eger bunlar, yarin bu yzden ne hale geleceklerini bilselerdi, elbette bu konuda isteksiz davranirlar ve fazla fetva vermeye yanasmazlardi. Iste Hz. mer, Hz. Ali ve stn sahblerin tavri: Onlar Raslullah'in ierisinde gnderildigi en hayirli nesil olmalarina ragmen kendilerine bir mesele arzedildigi zaman, Raslullah'in ashabini toplarlar ve onlara durumu sorarlar, ondan sonra o konu hakkinda fetva verirlerdi. Zamanimizdaki insanlar ise, ok fetva verir olmakla vnr hale gelmislerdir. Halbuki, bu konudaki (temkinli tavirlari) lsnde kendilerine ilimden esrar perdeleri aralanacaktir" Yine o syle demistir: "Ne gerek ilim adamlarinin, ne rnek insanlar olan selef-i slihimizin, Islm konularda kendilerine basvurulan kimselerin (hakkinda kesin nass bulunmayan konularda) 'Bu helldir, bu haramdir' demeleri vaki degildir; aksine onlar: 'Ben bunu kerih gryorum, sunu uygun gryorum' derlerdi. Hell ve haram seklindeki kesin hkmde bulunma, Allah Tel'ya karsi bir iftiradir. Allah Tel'nin: "De ki: Allah'in size indirdigi riziktan bir kismini hell, bir kismini da haram mi kildiniz? "[74]yetini isitmedin mi? nk hell, sadece Allah Tel'nin ve raslnn hell kildigi, haram da yine o ikisinin haram kildigi seydir" Musa b. Dvd syle demistir: Ulem ierisinde Imam Mlik'-ten daha fazla 'L uhsinu = Iyi bilmiyorum' diyen bir baskasini grmedim. Bazen onu syle derken isitirdim: "Bu sey bizim basimiza gelmedi" , "Bu memleketimizde olmayan birsey* Kendisine sual soran kisiye: "Simdi sen git de ben durumun hakkinda bir bakayim" Rvi der ki: Gerek su ki, fikih (yani sorulan seyin bilgisi) onda hazir mevcut olurdu. (Ancak o takvasindan dolayi, mesele hakkinda temkinli davranirdi.) Onu Allah, ancak takvasi sebebiyle yceltmis-tir" Bir adam Imam Mlik'e bir mesele sorar ve kendisinin bu soruyu sormak iin t Magrib'den alti aylik bir yoldan gnderildigini zikreder. Ona: "Seni gnderene, benim bu konuda bir bilgim olmadigini bildir" der. O: "Peki onu kim bilir?" diye sorar. Imam: "Allah'in grettigi kimse" diye cevaplar. Yine bir adam, Magrib halkinin kendisine sormasini tenbihle-dikleri bir meseleyi ona sorar. O: "Bilmiyorum. Biz, memleketimizde byle birseyle

karsilasmadik. stadlarimizdan bu konuda sz eden birini de isitmedik. Ancak sen (sonra) yine gelirsin" dedi. Yarin olunca adam, ykn katirina yklemis bir halde hayvanini ekerek geldi ve: "Meselem!" dedi. Imam: "Bilmiyorum. O nedir?" dedi. Adam: "Eb Abdillah! Arkamda yeryznde senden daha bilgin hibir kimsenin olmadigini syleyen insanlari biraktim geldim" de- di. Imam Mlik hi orali olmadan: "Dndgn zaman onlara benim iyi bilmedigimi haber ver" dedi. Bir baska adam sordu, ona cevap vermedi. O: "Eb Abdillah! Bana cevap ver!" dedi. Imam: "Yazik sana! Kendinle Allah arasinda beni bir hccet kilmak istersin. Herseyden nce, nasil kurtulacagima bakmaya ben muhtacim. Ondan sonradir ki ancak seni kurtarabilirim" Kendisine kirk sekiz mesele soruldu. Bunlardan otuz ikisine 'Bilmiyorum' diye cevap verdi. Irak'tan kendisine kirk soru yneltildi. Bunlardan sadece besine cevap verdi. Ibn Acln syle der: "Eger 'Bilmiyorum' sz lime ugramazsa, o helak olur[75] Bu sz ibn Abbs'tan da rivayet edilmistir. O syle demistir: Ibn Hrmz': "lime yarasan, sohbet yaranlarina 'L edr = Bilmiyorum' szn miras birakmaktir" derken isittim. O, kendisine yneltilen sorularin oguna "Bilmiyorum" derdi. mer b. Yezd syle demistir: Imam Mlik'e bu konuda niye byle davrandigini sordum. O syle cevap verdi: "Samlilar Sam'larina, Iraklilar Irak'larina, Misirlilar Misir'larina dnerler. Sonra ben belki de onlara verdigim fetvadan rc ederim (fakat onlar bunu grenemezler ve yle gider)" Ben bunu el-Leys'e syledim. Bunun zerine o agladi ve: "Mlik, vallahi el-Leys'den daha gldr" dedi ya da buna benzer birsey syledi. Bir defasinda ona yirmi ksur mesele soruldu, onlardan sadece birine cevap verdi. Kendisine yz mesele sorulsa, onlardan bes ya da on tanesine ancak cevap verir, geri kalan kisim hakkinda ise "Bilmiyorum" derdi. Eb Mus'ab anlatir: el-Mugre bize: "Gelin, Imam Mlik'e sormak istedigimiz btn meselelerimizi bir araya toplayalim" dedi. Onlari toplamak iin bir sre bekledik ve soracaklarimizi bir listeye yazdik. elMugre listeyi ona gnderdi. Bazilarina cevap verdi, ogu hakkinda da 'Bilmiyorum' yazdi. Bunun zerine el-Mugre: "Ey insanlar! Vallahi bu adami Allah, ancak takvasi sebebiyle yceltmis-tir" dedi. Ondan, kendisine yneltilen sorulara "Bilmiyorum", "Iyi bilmiyorum" seklinde karsilik verdigine dair rivayetler pek oktur. O kadar ki syle denmistir: Eger bir kimse, Imam Mlik bir meseleye cevap verinceye kadar syledigi "Bilmiyorum" szyle elindeki sahife-yi doldurmak istese,

doldururdu. Kendisine: "Ey Eb Abdillah! Eger sen 'Bilmiyorum' dersen, o zaman kim bilecek?!" denildi. O: "Zavalli! Sen benim kim oldugumu zannediyorsun? Ben kimim? Benim yerim ne ki, sizin bilmediklerinizi ben bileyim" dedi ve sonra Ibn mer hadisini delil olarak kullanmaya basladi ve syle dedi: "Koca Ibn mer 'Bilmiyorum' diyor. Hal byle iken ben de kim oluyorum? Sphesiz insanlari helak eden kendilerini begenmeleri ve riyaset talebinde bulunmalaridir. Bir baska defasinda syle demistir: "Sphesiz mer b. el-Hat-tb, bu tr seylerle karsilasmis, fakat onlara cevap vermemistir." Ibn ez-Zbeyr: "Bilmiyorum" demistir. Ibn mer: "Bilmiyorum" demistir. Imam Mlik'e bir konu sorulmus, o "Bilmiyorum" diye cevap vermistir. Soran kisi: "Bu hafif, kolay bir meseledir. Ben bununla sadece emre bildirtmek istemistim" (?) demisti. Soruyu soran kisi, mevki sahibi biriydi. Bunun zerine Imam Mlik kizdi ve: "Hafif, kolay bir meseleymis! Ilimde hafif birsey yoktur. Allah Tel'-nin: "Biz senin zerine agir bir kelm indirecegiz[76] buyurdugunu isitmedin mi? Ilmin tamami agirdir. zellikle de kiyamet gnnde sorguya ekilecek olan seyler" dedi. Biri syle demistir: "Imam Mlik'ten 'L havle vel kuvvete ill billah' sznden daha ok bir sz isitmedim. Eger biz elimizdeki yazi levhalarimizi onun 'Bilmiyorum. Bu konudaki szmz, nihayet bir zandan ibarettir. Biz bu konuda kesin kanaat sahibi degiliz' szleriyle doldurmak istesek, rahatlikla doldurabilir ve ylece huzurundan ayrilabilirdik. Kendisine Ibnu'l-Ksim syle demistir: "Alis veris konularini Medine ehlinden sonra Misirlilardan daha iyi bilen kimse yok" Imam Mlik ona: "Onlar nereden grenmisler?" dedi. O: "Senden" diye cevap verdi. Imam: "Ben bilmiyorum ki, bu durumda onu benden nasil grenmis olurlar?!" dedi. Ibn Vehb'den: Imam Mlik syle demistir: "Ibn Sihb'dan ok hadis isittim; onlardan asla hibirini rivayet etmedim, rivayet etmem de" el-Ferv demistir ki: "Ona, niye diye sordum" O: "Amel bir degeri yok" diye cevap verdi. Bir adam Imam Mlik'e: "es-Sevr, bize senden su konuda rivayette bulundu" dedi. Imam: "Ben su su konuda bir hadis rivayet edecegim ve onu Medine'de aiga vurmayacagim (yle mi?)" dedi. Ona: "Ibn Uyeyne'de, senden duymadigimiz hadisler var" dediler. Imam: "Ben isittigim herseyi insanlara rivayet edecegim yle mi? O zaman ben ahmak biri olurum" dedi. Bir baska rivayette: "O zaman ben onlari sapitmis olurum. Benden yle hadisler ikmistir ki, keske o hadislerden her biri karsiliginda kirbalansaydim da -ki ben kirbaca insanlarin en

tahammlszymedilmistir.

onlarin

hi

sylememis

olsaydim"

dedigi

ifade

ldg zaman, geride biraktiklari arasinda, hayatinda asla rivayet etmedigi pek ok miktarda hadis bulunmustur. Kendisine: "Bu hadisi senden baska bilen yok" dediklerinde hemen onu terkederdi. Kendisine: "Bu ehl-i bid'atin isine yarayacak bir hadis" dediklerinde onu terkederdi. Kendisine: "Falanca, garib (bilinmedik) hadisler rivayet eder" dediklerinde: "Biz garib (bilinmedik) hadislerden kaariz" demistir. O, bir hadis hakkinda tereddde dstg;zaman onu tamamen terkederdi. O syle derdi: "Ben bir insanim; hata da ederim, isabet de. Benim grsme bakin: Kitb'a ve snnete uygun dsenlerini alin, uygun dsmeyenlerini ise terkedin" Yine o syle demistir: "Insanin her syledigi sze -faziletli biri de olsauyulmaz, yol edinilmez ve esitli lkelere ulastirilmaz. Bu konuda Allah Tel syle buyurur: "Sz dinleyip en gzeline tbi olan kullarimi mjdele[77] Kendisine bir mesele soruldu, ona cevap verdi, sonra cevap yerine syle dedi: "Bilmiyorum, benim syledigim sadece bir grsten ibarettir. Olur ya ben hata ederim, sonra ondan dnerim, syledigim hersey yazilir (ve yle kalir)" Esheb syle demistir: Bir mesele hakkindaki cevabini yazarken beni grd ve bana: "Onu yazma; nk bilemem belki zerinde sebat ederim, belki etmem" dedi. Ibn Vehb ise : "Onu, limin, kendisine yneltilen sorulara oka cevap vermesini kinarken isittim" demistir. Yine onu, kendisine fazla soruldugu zaman, cevap vermekten kaindigim grdm ve syle dedigini isittim: "Yeter! Kim oga kaarsa, hata eder" O ok soru sorulmasini ayiplar ve syle derdi: "Sanki o azgin deve gibi konusur; su syledir, bu byledir der, hersey hakkinda dirdir sz eder" Bir defasinda Irakli biri, "Bir adam l (murdar) bir tavuga bassa, ondan bir yumurta iksa ve o anda da yumurta bir civciv ikarsa, onu yiyebilir mi?" diye bir soru sordu. Imam Mlik ona: "Olacak sey hakkinda sor, olmayacak seyi birak!" dedi. Bir baskasi benzeri birsey sordu, ona cevap vermedi. Bunun zerine adam: "Eb Abdillah! Niin bana cevap vermiyorsun?" dedi. Imam: "Eger faydalanacagin birsey hakkinda sorsaydin, sana cevap verirdim" diye karsilik verdi.

Kendisine: "Kureys, senin meclisinde atalarindan ve faziletlerinden bahsetmemenden sikayeti" dediler. O: "Biz, sadece bereketini umdugumuz konulardan bahsederiz" diye cevap verdi. Ibnu'l-Ksim syle anlatir: "Imam Mlik, ok az cevap verirdi. Yakinlari ondan cevap alabilmek iin hileye basvururlardi. grenmek istedikleri meseleyi, sanki basina gelmis bir meseleymis gibi bir adamin ona getirip sormasini temin ederler, o da ona cevap verirdi" bn Vehb'e syle demisti: "ok sormaktan ve rivayeti dogru olmayacak seyleri dinlemekten sakin! Ben bu gibi seyleri rivayet etmek iin degil, sadece grenmek iin dinlerim" Yine ona: "Insan bir-seyi isittigi zaman mutlaka onu syler. Buna ragmen ben Ibn Si-hb'dan birok sey isittim ki, onlari asla rivayet etmedim, yasadigim mddete de yapmayacagimi umuyorum. Ben, attigim hadislerden daha ogunu atmadigim iin pisman olmusumdur" Esheb syle demistir: Ryamda birini grdm syle diyordu: "Imam Mlik, fetva verirken bir sz sylemeyi itiyat edinmistir ki, eger o daglar zerine inecek olsaydi onlari yerinden oynatirdi. Bu 'Msallah, l kuvvete ill billah' szdr" Buraya kadar yaptigimiz nakiller, insana ulemdan kimin fetvaya ve kendisini taklide daha lyik oldugunu gsterecek mahiyettedir. Bu hususlar gz nne alindiginda, stn olan ile olmayan arasindaki fark kendisini gsterir. Ben bu szleri, Imam Mlik taklit edilsin diye -her ne kadar kendisi asiri derecede bu meziyetlere sahip olmasi sebebiyle tercihe daha sayan bulunuyorsa da- kaydetmedim. Bilakis, bu zellikler diger limler iin bir kistas edinilsin istedim. nk bunlar, Islm'in diger hidayet imamlarinda da mevcuttur. Su kadar var ki, kiminde digerinden daha fazladir. [78]
SEKIZINCI MESELE:

Mftnin bulunmamasi halinde, msteftden[79] amelle ykmllk dser. Bu, o amele dair ne muteber bir ictihd yoluyla ne de taklit yoluyla elde edebilecegi bilginin olmamasi halindedir. Buna su husus dellet eder: (1) Sahih olan grse gre delillerin tearuzu halinde mctehidden ilgili ykmllk dsmektedir. Nitekim bu konu usl kitaplarinda aiklanmistir. Bu durumda amele dair esasla ilgili bilginin bulunmamasi halinde mukallidin ykml olmamasi ncelikli olarak sabit olacaktir. (2) Bu mesele aslinda "Hitabin taallukundan nce amel" konusuna ikmaktadir.

Seriatler gelmeden nce ameller konusunda asil olan, onlara ynelik ykmllgn bulunmamasi halidir. nk, kisinin hkme dair bilgisi olmaksizin, onunla ykml olmasi dsnlemez. Zira, uslclere gre ykmllgn sarti, ykml kilinan seyi bilmektir. ,Bu meselede sz edilen kimse ise, (ne ictihd ne de taklit yoluyla) bilgi sahibi degildir. Bu takdirde teklifin sebebi hibir hal zere bulunmayacaktir; dolayisiyla da teklif olmayacaktir. (3) Bu durumda kisi, eger amel ile mkellef olsaydi, o takdirde bundan takat st ykmllk lzim gelirdi. nk bilmedigi seyle ykml tutulmus olurdu. Bilmedigi iin, ykml oldugu seye ulasma imkni bulunmayacakti. Hal byle iken eger onunla ykml tutulacak olsa, hibir sekilde yerine getiremeyecegi seyle ykml kilinmis olacakti. Byle bir sonu ise hem aklen, hem de ser'an muhalin ta kendisidir. Mesele aiktir. Fasil: Bu amel hakkinda iki durum tasavvur edilebilir: (1) Amelin aslina ynelik bilgisizlik[80] Bu durumdaki biri, aynen kendisine hibir sekilde teklif gelmeyen kimse gibidir. 2) Amelin vasfina ynelik bilgisizlik: Mesel kisinin taharet, namaz veya zekt gibi bir ameli genel hatlariyla bilmesi, fakat onun tafsiltini, kayitlarim, yanilma vb. gibi zerine ariz olabilecek seylerin hkmlerini bilmemesi gibi. Tabi bu halde amelle ilgili ne gibi hkmlerin ortaya ikacagini bilmeyecektir. Her iki sekil ile de ilgili olarak esitli hkmler taalluk etmektedir ve onlari uzun uzadiya burada anlatmak mmkn degildir. Fur kitaplari, bu konuda daha zel bir yere sahiptir.[81] [82]
DOKUZUNCU MESELE:

Avama nisbetle mctehidlerin fetvalari, mctehidlere nisbetle ser' deliller mesabesindedir.[83] Bunun delili sudur: Mukallitlere nisbetle delilin bulunup bulunmamasi arasinda fark yoktur. nk onlar delillerden hibirsey anlamayacaklardir. Deliller zerinde degerlendirme yapmak ve onlardan hkm ikarmak onlarin yapabilecegi birsey degildir. Byle bir davranisa girmeleri onlar iin asla caiz de degildir. Bu konuda Allah Tel: "Eger bilmiyorsaniz bilenlere (zikir ehline) sorun[84] buyurmaktadir. Mukallid, bilgi sahibi olmayandir. Dolayisiyla onun yapacagi tek sey, erbabina sormaktan (ve bu yolla mkellefiyetlerini grenmekten) baska birsey degildir. Din konularda, basvuracagi merci mutlak anlamda onlardir. Su halde din limleri

(mctehidler), mukallide nisbetle Sri' makaminda bulunmaktadirlar, onlarin szleri yani fetvalari da, Sri'in (hitabi) makamina kim olmaktadir. Sonra, mftnin bulunmamasi ykmllg dsrdgne gre, bu delilin bulunmamasi haline msavi olmaktadir. Zira delilsiz hibir teklif bulunmamaktadir. Amele dair bir delil bulunmayinca, onunla ykmllk de dser (sabit olmaz). Ayni sekilde amel hakkinda sual edebilecek bir mftnin bulunmamasi halinde de, kisi onunla ykml olmaz. Bu da gsterir ki mctehidin grs (fetvasi) itihada ehil olmayan siradan kimselerin (ammnin) delilidir. Allah'u a'lem! Ictihd blmyle ilgili iki ek bulunmaktadir: 1) Mctehid nazarinda delillerin tearuzu ve onlardan birini digerine tercih etmesi. 2) Sul ve cevap ile ilgili hkmler. [85]
[1] Yani ya o mesele hakkinda sorar ve deliline de vakif olmak ister. Bylece kalbinin tatmin olmasini amalar. Yahut da sadece amel edebilecek kadarini (deliline gerek duymaksizin) sorar ve bylece kulluk grevini yerine getirmeye alisir. Ama mutlaka sorar. nk kulluk icrasinin iki yolu vardir: a) Ictihad ederek kullukta bulunmak, b) Bir mctehide sorarak kullukta bulunmak. Bunun disinda bir baska yol yoktur. Mukallid, mc-tehid olmadigina gre mutlaka sorma yoluna gidecektir. [2] Bakara 2/282. [3] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/265-266 [4] Yani akilli bir kimsenin byle bir davranisa girmesi mmkn gzkmemektedir. [5] Yani Ictihd kitabinin nc Mesele'sinde. [6] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/266-267 [7] Bu mnda tercihe "esit seyler arasindan birini bazi sebepler dolayisiyla ne ikarmaktir" denilebilir. () [8] Zira onlar, diger mctehidlerce konulmus olan grslerin de aynen kendi grsleri gibi muteber oldugunu kabullenirler. [9]Yani kendi mezhebimizin grsn tercih etmek iin karsi grsn kt taraflarini arastirmaya, onlan karalamaya koyuldugumuzda, onlar da bizim kt taraflarimizi arastirmaya ve ortaya koymaya baslar ve is bambaska bir mecraya girer. [10] Mslim, Iman, 145 ; Tirmiz, Birr, 4 ; Ahmed, 2/164. 9 Hddid [11] Haddizatinda yasak olan seyleri artik siz dsnn. [12] Bakara 2/104. [13] En'm 6/108. [14] bkz. [2/360]. [15] Al-i Imrn 3/105. [16] En'm 6/159.

[17] Eb Dvd, Snne, H. No: 4671 (4/218). [18] Bakara 2/253. [19] Isr 17/55. [20] Buhr, Enbiy, 14 ; Mslim, Fedil, 168. [21] Eb Dvd, Snne, H. No: 4671 (4/218). [22] Yag ve et ierisine ekmek dogramak suretiyle yapilan bir yemek esidi. () [23] Buhr, Enbiy, 32, 46 ; Mslim, Fedilu's-sahbe, 70. [24] Eb Dvd, Snne, H. No: 4672 (4/218). [25] Buhr, Enbiy, 3 ; Mslim, mn, 327 ; Eb Dvd, Snne, 13. [26] Yani her iki hadiste de bu aik bir sekilde ortaya konmaktadir. Birincisi Hz. Ibrahim'in btn insanlardan stn oldugunu, ikincisi ise son peygamber Raslullah'm (s.a.) btn Ademogullannin efendisi oldugunu belirtmektedir. Bu yzden de aralarinda mellifin de dedigi gibi tearuz vardir. Ancak hadisler stnlk bakimindan ayirimin olacagini aika ifade etmektedir. [27] Buhr, Fedilu ashbi'n-Neb, I ; Mslim, Fedilu's-sahbe, 210. [28] Buhr, Menkibul-Ensr, 7 ; Mslim, Fedil, 10. [29] Tirmiz, Menkib, 32 ; tbn Mce, Mukaddime, 11. Tirmiz'nin rivayetinde Hz. Osman'dan sonra "en stnleri Ali'dir" ifadesi vardir. [30] Yani Abdullah b. Mesd'dan. [31] Tirmiz, Menkib, 16 ; Ibn Mce, Mukaddime, 11. [32] Eb Dvd, Snne, H. No: 4671 (4/218). [33] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/267-274 [34] Ftir 35/28. [35] Bir nceki ynden farki pek aik degildir. [36] Yani emredilen seyin bizzat kendisi degil de onun yerine ikame edilebilecek baska birsey de islenmis olabilir. () [37] Teb'z iin olan "mn" harfi ile "minhu" seklinde. Yani "onu" degil de "ondan bir kismini..." () [38] Daha nce gemisti. [39] Yani yasaklara daha ok riayet eden mftnin fetvasinin, emirlere daha ok riayet eden mftnin fetvasindan daha fazla dikkate alinacagina bir isaret olur. (C) [40] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/274-277 [41] Yani, tbi olunan kisinin islemis oldugu fiilin din mahiyetli oldugu ya atanma yoluyla belirlenmis olur. Ya da yasantisindan ikarilan karineler yoluyla isledigi fiiln din mahiyetli oldugu sonucuna varilir. () [42] Yani tbi olunan kimsenin isledigi fiilin din mahiyetli oldugunun belirmemis olmasi hali. () [43] Yani fiili dnyev olma ihtimaline ragmen taabbud olarak almasi sz konusu olur. Bunun ancak masum olan peygamberden taabbud kasdmin kesin tarzda bulundugunu anlamamis olmasi halinde olabilecegi sylenmistir. [44] Yani a sikkinda: ()

[45] Mesel, mesctdde cemaatle teravih namazini kilmalari gibi. [46] Yani taabbud niyetim ilave kismi. [47] Mmkn olmamasi halinde ise ihtilfa mahal kalmayip, ilga edilmesi taayyn eder. [48] Yani, bu ihtimal gl bir ihtimaldir ve mcerred uyan kimsenin uydugu kimse hakkinda "onu mutlaka en efdal sekil zere yani din mahiyette islemistir" seklindeki hsnzanni sebebiyle ihmali sahih degildir. Onun bu sekilde delilsiz ilgsi, iki ihtimalden birinin nefsn arzulara uyularak tercih edilmesi demektir. Bunun ise dinde bir yeri yoktur. [49] Hucurt 49/12. [50] Nr 24/12. [51] Birinci yette talep, m'min erkek va kadinlara ynelik hsnzanda bulunmaya yneliktir. Onlar hakkinda hayir dsnmek ve "Bu apaik bir ifttiradir" demektir. Ikincisinde isittiklerini yalanlamalari ve Hs! Bu ok byk bir iftiradir" demeleridir. Yani peygamberini karalamak, onu rezil riisvay etmek gibi bir konuda Allah'i tenzih etmeleridir. nk zevcelerin ahlksizlikta bulunup fuhus yapmalari kocalarindan nefreti mucip bir haldir. Bir baska nokta sudur: Ayetlerde "Bu apaik bir ifttiradir"; "Hs! Bu ok byk bir iftiradir" ifadelerinde istenilen kesin talep, bilinen bir-seyin itikadi veonun sylenmesi kabilinden midir? Yoksa bilinmeyen seye itikat edilip sylenmesi kabilinden midir? Fahrettin Razi birincisini, Allme'de ikincisini tercih etmistir. nk peygamberler her trl nefreti mucip hallerden masum bulunmaktadir. Bu da o trdendir. [52] Nr 24/16. [53] Yani beslenen hsnzan ile vakianin ayni olmasini gerektirmemektedir () [54] Bu, vakiada onun bu fiille tabbudligi kastetmis olmasidir. [55] Asil konuyu hatirlayalim: Syle idi: Fiillerine uyulacak olan kimse, masumluguna dair hakkinda delil bulunan biri olabilir. Raslullah'm (s.a.) fiillerine uymak byledir. Keza icm ehlinin, ya da deten veya ser'an hata zerinde grs birligi etmeyecekleri bilinen kimselerin --Imam Mlik'e gre Medine ehlinin ameli gibi- fiiline uymak da byledir... Grldg gibi sz konusu olan, bir kisinin fiili degil, aksine kendileriyle ser' icmnin tahakkuk ettigi topluluktan ya da deten veya ser'an hata zerinde grsbirligi etmeyecekleri bilinen kimselerden sdir olan fiildir. Raslullah (s.a.) disinda kalan kimseler sz konusu oldugu zaman, tek kisinin ya da zikredilen sarti tasimayan topluluklarin fiili konu harici olmaktadir. Buna gre verilen rnek, esas ortaya konulan meseleden uzak olmakta ve onun meseleye tatbiki esitli tekellfleri gerekli kilmaktadir. Verilen rnek ancak, Raslullah'a (s.a.) nisbetle cibill olan fiillerinin hsnzanla uhrev-din mahiyetli olduguna hamletme durumunda aiklik kazanabilir. [56] Yani verdigi dostu fakir biri olmasa. [57] Yani parayi dostunun tasaddiikta bulunmasi iin ona vermistir [58] Buhr, Deavt, 1 ; Mslim, mn, 334-345. [59] Elden ayaktan dsmeden. () [60] Nh 71726. [61] Zuhruf 43/23. [62] Yani ehil olmayanlari taklit edenleri. Yoksa yet ve hadis taklidin her trlsn reddetmemektedir. [63] ogunluk bu orucun mekruh oldugu grsndedir. Kadi Iyz: "Imam Mlik'in grs de sanirim buna ikar. nk ona gre belirli bir gn oruca tahsis etmek mekruhtur. el-Bc de, bu konuda imamin baska bir grs daha olabilecegine isaret etmistir" demistir. ed-Dvud ise: "Hadis ona ulasmamistir. Eger ulassaydi, ona muhalefet etmezdi" demistir. Hasili: el-Mzer ve ed-Dvud, el-Muvatta'dan cevaz hkmn anlamislardir. Iyz ise, meselenin hkmn, imamin belli bir gn oruca tahsis etmenin mekruh olacagi seklindeki grsne irca etmis ve el-Bc'nin szyle de tezini desteklemeye alismistir. stadlarm ogu ise Imam Mlik'ten cevaz grsn nakletmislerdir.

Ancak onun mellifin dedigi sey zerine binasi uzak bir ihtimaldir. nk Ibn Mesd'dan su rivayet yapilmaktadir: "Raslullah (s.a.) her ayda gn oru tutardi; cuma gn oru tutmadigini ok az grrdm" Ibn mer ise: "Onu, cuma gn oru tutmaz halde asla grmedim" demistir. Bu durumda Imam Mlik'in yukaridaki szleri bu hadisleri takviye babindan olur; yoksa mellifin dedigi gibi ilim ehlinden bazilarinin fiillerine dayanarak, sahih hadisin hkmn dsrms olmaz. [64] Yani ikinci kisim hakkinda. [65] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/277-286 [66] Heva ve heveslere uyma, delilin gereginden sapma gibi. [67] Bu sadece ikinci mertebeye nisbetle olmayip, itihadi ve kendisinden fetva sorulmasi sahih olan ikinci ve nc mertebeden herkesi kapsamaktadir. [68] Mslim, Siym, 177 . [69] Buhri, mn, 32 ; Mslim, Msfirn, 139. [70] Buhri, Edeb, 35. [71] Hucurt 49/7. [72] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/286-289 [73] Yani ser'i mesil karsisinda fazla duyarli olup, bu ugurda rahatini feda edebilendir. () [74] Ynus 10/59. [75] Yani lim kisi yerine gre 'Bilmiyorum' diyemiyorsa, kesin bilgisi olmadigi ya da hi bilmedigi konular hakkinda da sz ediyorsa, o zaman helak olur. () [76] Mzzemmil 73/5. [77] Zmer 39/18. [78] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/289-294 [79] Yani mctehid olmayip fetva isteme durumunda olan, din vecibelerini mctehidden aldigi fetva yoluyla yerine getiren kimse. [80] Mesel teheccdn matlup oldugunu isiten fakat ondan maksadin ne oldugunu bilmeyen kimsenin hali gibi. Veya umrenin istenilen birsey oldugunu isiten, fakat onun ne tr bir ibadet oldugunu bilmeyen kimsenin hali gibi. Byle biri, kendisine bunlarin ismi bile ulasmamis kimse degildir, zira o zaman msteftligi sz konusu olamaz. Bu kismin, bir sonraki kisimdan farki aiktir. Birincide mkelleften dsen, amelin aslidir. Ikincide dsen ise, amelin asli degil, elde edemedigi vasfidir. [81] Bu kitaplardan, bu mesele zerine terettp eden seyleri ve amelin asi) ya da vasiflarindan nelerin dsp nelerin dsmedigini grenmek mmkndr. [82] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/294-296 [83] Yani mctehid olmayan siradan insanlara (amm, avam) nisbetle mctehi-din fetvasi, serl deliller yerine kimdir. Nasil ki mctehidler Kitb, snnet vb. gibi serl delillerle bagli iseler, ictihd derecesinde bulunmayan mukallitler de mctehidlerin grslerini almak, onlarin fetvalariyla amel etmek zorundadirlar. Nitekim el-Amid, el-Ihkm'da bunu aiklamis ve bunun dogruluguna nassla ve icm ile istidlalde bulunmus, aklin gereginin de byle oldugunu belirtmistir. Nass, mellifin zikrettigi ayni yettir. Skt icm ve aklin geregi ise syle: Kendisinde ictihd ehliyeti bulunmayan kimse, basina fer1! bir hadisenin gelmesi halinde, ya hibir sekilde kulluk icrasinda bulunmayacaktir; bu icmya muhaliftir. Eger birseyle kulluk icrasina memur ise, o takdirde bu ya hkm isbat eden delil zerinde degerlendirme yapmak yoluyla, ya da taklit usulyle olacaktir. Birincisi imknsizdir. nk bu, kisinin hem kendi hem de btn insanlarin istisnasiz hadiselerin delilleri zerinde durma, onlarla mesgul bulunma ve bunun tabi sonucu olarak da geim iin gerekli olan is gten el ekme, meslek ve zanaatlarin ihmal ve iptali, ekin ve neslin ta'tili yznden dnyanin harap olmasi gibi bir sonucu gerekli kilacaktir. Taklidin esastan kaldirilmasi, insanlarin son derece zorluk, sikinti ve zarara sokulmasi demektir. Halbuki matlup olan bunlarin kaldirilmasidir. Bu durumda geriye

sadece taklit kalmaktadir ve kul iste bu yolla kulluk icrasinda bulunmakla ykml tutulmaktadir. Mellifin burada izah etmek istedigi sey budur. Bu ayniyla, bir nceki meseleye yani mftnin bulunmamasi halinde msteftden ve mukallitten ykmllgn dsecegi konusuyla uygunluk arzetmektedir. Bu, mctehidlerin szlerinin, uymanin vacipligi ve kendisiyle amel etmenin gerekliligi aisindan aynen rasllerin szleri gibi olmasini gerektirir. Sanki onlarin szleri, avama nisbetle rasllerin dili zere gelmis Allah Te'nin hitabi mesabesinde olur. Mctehidlerin szlerinin hccetliginin bundan baska bir mnsi yoktur. Daha nce el-midi'nin taklidin tarifi sirasinda, ammnin yani itihada ehil olmayan siradan insanlarin, mftnin fetvasini almasinin vacip oldugunu tasrih ettigi gemisti. Hatta o, avamdan olan insanlarin aynen icmya, Raslullah'-m (s.a.) szne uymak gibi, ona da uymakla ilzam edildigini, hakklarmda baglayici bir hccet oldugunu belirtmisti. Ancak onun hccetliginin liztih oldugu ya da olmadigi, ser' delillerin mctehidlere nazaran hccet oluslarinin liztih ya da mucize sebebiyle oldugu konusu ise baska birseydir ve bu bir bahs-i digerdir; konuyla ilgisi yoktur. [84] Nahl 16/43. [85] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Ek:1 Tearuz Ve Tercih

EK:1 TEARUZ VE TERCIH.. 1 BIRINCI MESELE: 1 IKINCI MESELE: 2 NC MESELE: 3

EK:1 TEARUZ VE TERCIH Haddizatinda seriatta herhangi bir tearuz yoktur; tearuz ancak mctehidin nazarinda bulunur. Burada, mutlaka zikretmemiz gereken bir mukaddime vardir. O da sudur: Seriatin esaslarina vakif olan kimse, ser' delillerin kendi nazarinda hemen hemen tearuz etmedigim grr. Nitekim ser' mesilin arka plnina vakif olan kimseler de hemen hemen hi mtesbihle karsilasmaz. nk seriat, kendi ierisinde bir btndr ve czleri arasinda asla tearuz yoktur. Bu gerege ulasan kimse, vakiada olani yakalamis olur; dolayisiyla da onun nazarinda bir tearuz bulunmaz. Bunun iindir ki, mslmanlarin zerinde tevakkufu gerektirecek sekilde tearuz ettigine dair icm ettikleri iki delil bulunmamaktadir. Ancak mctehidler, teker teker ele alindiklarinda hatadan masum degillerdir. Bu itibarla onlarin nazarlarinda deliller arasinda tearuzun bulunmasi mmkn olmaktadir. Bu nokta anlasildi ise diyoruz ki: [1]
BIRINCI MESELE:

Tearuz ya haddizatinda da yle oldugu, ya da mctehidin kendi nazarinda yle bulundugu noktasindan ele alinir. Haddizatinda da yle oldugu noktasindan ele alindiginda tearuz, kesinlikle mmkn degildir. Daha nce Ictihd blmnde (seriat tek hkm zere bulunur meselesinde) bu konu zerinde yeterince durulmustur. Mctehidin nazari itibariyla tearuzun bulunmasina gelince, bu ihtilafsiz mmkndr. Su kadar var ki mctehidler, iki delil arasinda cemi mmkn olmayan her bir yere nisbetle tearuzun olabilecegini belirtmislerdir. Dogrusu da budur. nk iki delil arasini ce-metmek eger mmknse orada bir tearuzdan bahsetmek mmkn degildir.[2] Hss ile mm[3], mutlak ile mukayyed vb. gibi.[4] Ancak biz burada Allah'in izniyle aralarini cem mmkn olmayan kisim hakkinda uslclerin sz etmedikleri seyler zerinde duracagiz, aralarini cem mmkn olan kisimdan da nemli trler ortaya koyacagiz. Her iki

kisma birlikte bakilmasi sayesinde -Allah'in izniyle- bu konuda ictihdla ugrasanlarin pek oguna zor gelen seyler mctehide kolay hale gelecektir. Tevfk Allah'tandir. nce aralarinda cem mmkn olmayan kismi ele alalim: [5]
IKINCI MESELE:

Ictihd blmnde getigi zere ihtilfin esasini, Sri' Tel'-nin kasdimn aik bulundugu msbet ve menfi iki u tarafin arasinda kalan kisimlar olusturmaktaydi. nk bu iki u arasinda kalan ve ortada yer alan kisim, ser' delilin ilgili bulundugu bir sebepten dolayi her iki tarafin da hkmn alabilmekteydi. Bunun sonucunda ortada yer alan seye u taraflarla ilgili olan deliller (isbat delili ile nefy delili) ayni anda taalluk etmekte ve onu kendi hkmne katmaya alismaktadir. Bylece de o sey hakkinda iki delil tearuz etmektedir. Bunun tabi sonucu olarak da tercihe ihtiya dogmaktadir. Tercihe imkn yoksa tevakkuf etmek gerekmekte ve konu mtesbihttan sayilmaktadir. Orada bu mn aiklanmis oldugu iin, burada sz uzatmaya gerek bulunmamaktadir. Sz edildigi sekil zere, nasil ki deliller arasinda tearuz[6] gereklesebiliyorsa, ayni sekilde delil mertebesinde bulunan seyler arasinda da tearuz gereklesebilir; mukallide nisbetle mctehidle-rin grslerinin tearuz etmesi gibi. nk ictihd grslerin mukallide olan nisbeti, delillerin mctehide olan nisbeti gibidir. Farkli hkmlere dellet eden almetlerin tearuzu da byledir. Mesel bir tr esya yagmalansa ve yagma olmaksizin o tr seyin elde edilmesi de nadirattan olsa, ona benzer bir esya takva sahibi sa-lih bir zatin elinde grlse, elinde bulunduran kisinin iyi hal sahibi olmasi, o seyin hell; yle birseyin yagmasiz elde edilmesinin nadirattan olmasi ise onun haram olduguna dellet eder. Dolayisiyla bu iki almet arasinda tearuz sz konusu olur. Keza farkli hkmlere gtren benzerliklerin tearuzu da byledir. Mesel kleyi ele alalim: O bir insandir; dolayisiyla bu onu mlk edinme konusunda hrler mesabesinde kilmayi gerektirir. br taraftan da o mal gibidir; bu da onun mlkiyet hakkinin elinden alinmasi konusunda sair mallar menzilesinde olmasini gerekli kilar.Sebeplerin tearuzu da bu kabildendir; murdar hayvanin, uslne gre bogazlanmis hayvanla, zevcenin yabanci kadinla karismasi hali gibi. Zira bunlardan her birinde, o seyi hell ya da haram kilan sebebin varligi ihtimali bulunmaktadir. Sartlarin tearuzu da byledir: Iki beyyinenin[7] tearuzu gibi. Zira biz hkmn infazi iin sehdetin sart oldugunu sylemekteyiz. Beyyineden biri birseyin isbatim, br ise reddini gerektirmektedir. Ayni sekilde, bir is

mesabesinde olan seyler de, o seyin hkmnde dahil olmaktadir. Bu kisimla ilgili olarak tercihin yn, belli bir sekil zere hasredilmis degildir.[8] Zira cz' nev' ya da sahs olaylar belirli bir sayiyla sinirlandirilamaz. Olaylarin cereyan tarzi, cziyyt arasinda, her cz' hakkinda tek bir cz'nin hkmn verecek sekilde birligin bulunmayacagina hkmeder. Aksine onlar, konulmus olan hkme etkisi mmkn olan kusatici ilavelere, bitisik karinelere sahiptir. Dolayisiyla bu halleriyle onlari, tek bir cz'nin hkmne tbi kilmak mmkn degildir. Bu gzlemlenen ve bilinen bir husustur. Durum byle olunca, tercih sekli tearuz mahallinde varid bulunan delillere itibarla olacaktir. Bu takdirde de, onu mctehidin nazarina havale etmek mmkn degildir. Ictihd blmnn basinda bu mn zerinde durulmustu.[9] Konuyla ilgili degerlendirmenin esasim su teskil etmektedir: Sz konusu ortada yer alan seye nisbetle, hkm belli olan iki u taraftan hangisi daha gl ve uygun, hangisi daha galip ve daha yakin bunu iyi tespit etmek ve bu tespit zerine, onu ulardan hangisine katilacaksa ona katmak ve bylece diger taran ihmal etmek ya da onu da dikkate almak[10] olmaktadir, imam Mlik'in mezhebiyle ona muhalif olanlarin grsne gre kle meselesinde[11] vb. oldugu gibi. Fasil: Bu, uslclerin szlerinin zahirine gre[12] birinci kisimla ilgili bakis aisi olmaktadir. Biz, bu tercihte mevcut bulunan mn zerinde dsndgmz zaman, onun da ikinci kisma raci oldugunu ve tercihin bir tr cem ve(ya) tearuz halinde bulunanlardan birinin iptali mnsina geldigini grrz. Nitekim -insallah- birazdan zikredilecektir.Aralarini cemetmek imkni bulunan kisma gelince: [13]
NC MESELE:

Bu konuda diyoruz ki: Bu kisimda delillerin tearuzunun esitli sekilleri vardir: (1) Birinci Sekil: Bir kll esasin, kapsamina giren bir cz' ile tearuz halinde olmasi: Mesel, haram olan yalan ile, iki es arasini dzeltmek iin yalan sylemek gibi. Mslmanin ldrlmesinin haram olmasi ile, kisas ya da zina sebebiyle ldrmek gibi. Burada cz' ya o kll ierisinde bir ruhsati teskil eder, ya da yle degildir. Her halkrda da, bu kitapta tearuz ve tercih seklinde kendisinden hkm iktibas edilecek olan aiklamalar gemis[14]konu Hkmler blmyle Deliller blmnde ele alinmisti. Burada onlari tekrarlamanin bir yaran yoktur. (2)

Ikinci Sekil: Her ikisi de tek bir kll esas altina giren iki cz' arasinda olmasi: Iki hadisin[15] iki kiyasin ya da iki almetin[16] tek bir cz' zerinde tearuz etmeleri gibi. ogu zaman uslcler bunlari, aralarini cem etme imkni bulunmayan kisimdan zikretmislerdir.[17] Ancak konu zerinde duruldugunda su husus grlecektir: Tearuz ortaya iktigi zaman, mutlaka su iki durumdan biri sz konusu olacaktir: a) Ya iki delilden birinin ihmaline hkmetmek: Bu durumda sadece digeri i'mal olunur. Bu, ancak mensh oldugu veya eger haber-i vahidse senedinde ya da metninde galat ya da vehim bulundugu, yahut zann bulundugu ve bu haliyle kat'ye karsi koyacak gte olmadigi... gibi o delili dikkate almamayi gerektiren esitli yollarla iptali takdirinde ancak sahih olabilir. Bu sayilanlardan birinin varligi farzedildigi zaman, iki delilin karsi karsiya gelmeleri sz konusu olmaz ki, birbirleriyle tearuz etmis olsunlar. Iki delilden birisinin mensh olmasi halinde, tearuzdan sz edilemeyecegini kabul etmislerdir. Mensh mnsinda bulunan diger seyler iin de durum ayni olacaktir. Su halde hkm, mctehid nazarinda sabit olan delile -aynen hi muarizi olmamasi [30i] halinde oldugu gibi- aittir. b) Ya da her iki delilin birden i'maline hkmetmek.[18] Bu takdirde tearuz halinde olan iki delilin, tearuz ettikleri mahalle ayni ynden taalluk etmemis olmalari, ynlerinin farkli olmasi gerekmektedir. Aksi takdirde ayni anda ikisinin de i'mal edilecek sekilde gelmeleri muhaldir. Bu durumda deliller konuya iki ayri ynden taalluk edecektir; dolayisiyla da tearuz kesin olarak kalkmis olacaktir. Ancak bu i'ml isi, bazen tearuz mahallinde olur; Imam Mlik'in grsne gre kle meselesinde oldugu gibi. nk o, klenin mlkiyet hakki olmasi ynnn bir aidan i'maline hkmetmis (ve ona sinirli bir mlkiyet hakki tanimistir), diger aidan da bunu ihmal etmistir. Bazen de iki delilden birine mahsus olur[19] ve bu takdirde deliller, tearuz mahalline birlikte taalluk etmezler; aksine bir baskasi hakkinda i'mal olunur ve ona nisbetle gerektirici bir sebepten dolayi da ihmal olunur. Ictihd blmnn basinda ele alman husus tahk-ku'1-ment konusu hakkinda, keza Hkmler blmnde geen farz-i kifye[20] bahsinde nazarda bulunan mctehidin istisna ettigi hersey bu seklin altina girer. (3) nc Sekil: Tearuzun biri digeri altina girmeyen, ayni klliye de ikmayan iki cz' arasinda olmasi. Su bulamayan, teyemmm de etmemis olan mkellefin hali gibi. Bu, "Namazi kilin" delilinin geregini, "Namaza kalktiginizda yzlerinizi... yikayin'[21] delilinin geregi iin terketme -ya da tersi- arasinda bir durumdadir. nk namaz, zarur kll bir esasa racidir. Taharet ise bazilarina gre tahsn kll bir esasa msteniddir.[22] Ya da kiblenin hangi taraf oldugunu bilmeyen kimseye nisbetle, "Her nerede

bulunursaniz, yznz o tarafa (kibleye) evirin'[23] buyrugu iin, "Namazi kilin" deliline muariz olunmasi gibi. Burada asil olan sudur: Cz', tercih konusunda kll olan aslina racidir. Eger kll tercih olunursa, ayni sekilde cz'si de tercih olunur. Kll tercih olunmazsa, cz'si de ayni sekildedir. nk cz', kllisine tbidir. Kllisinin tercihi sabit olmustur; yleyse cz'si de ayni sekilde tercih olunacaktir. Sonra, daha nce de getigi zere cz', kllsine hadim olmakta, kll ise harite[24] mevcut bulunmamakta, sadece (zellik olarak)cz'de bulunmaktadir. Kllinin kendisinde tahakkuk ettigi sey odur. Bunun sonucu olarak da, cz' zedelendigi zaman, kll de zedelenmektedir. Su halde bu (yani cz'), onu iermis olmaktadir. Eger cz'iyyttan, kendisiyle birlikte kllisi ierisinde dahil bulunmayan bir baskasi tercih edilecek olsa, bundan o gayrin kll zerine tercihi gerekirdi. Halbuki biz, varligi kabul edilen bir kllinin, kendisi gibi kll olmayan digerleri zerine mukaddem oldugunu farz etmekteyiz. Bu durumda mutlaka ayni sekilde cz'isinin de takdim edilmesi gerekmektedir. Bu sekilde sz, her ne kadar farze-dilen sey, iki cz' arasindaki tearuz ise de, ayni trden olmayan iki kllinin tearuzu mecrasina kaymis ve onlar cz'lerin hkmlerini iine alan kll esaslarin hkmn almistir. Bu konu zerinde burada durmaya ihtiya bulunmamaktadir. nk Maksid blmnde konunun hkmn bulmak mmkndr.[25]Bu vesileyla Allah'a hamdederiz. (4) Drdnc Sekil: Tearuzun ayni trden olan iki kll arasinda vuku bulmasi: Bu dis grns itibariyla senaattir; ancak husul bakimindan sahihtir. Senaatligi syle: Serl kll esaslar, daha nce de getigi gibi kat'dir ve bunlarda zanna yer yoktur. Kat' esaslarin tearuzu ise muhaldir. Sahihligi ise, aralarini cemetme imkni olacak sekil zere olmasidir. Bu sekil, konunun iki yn olmasi halinde olabilir ve sz konusu olan gerek bir tearuz degildir. Ayni sekilde iki cz*nin tek bir kll altina girmesi ve konularinin bir olmasi seklinde sz konusu olan tearuz da, ancak meselenin iki ynnn olmasi durumunda olabilir. Cz'lerle ilgili rnekler oktur. Onlardan bir kismi gemistir. rneklerden biri de, taharet iin su aramak zere mesafenin bir mil ya da benzeri bir sekilde belirlenmesidir. Bazen bir sahsa nis-betle bunda bir mesakkat olur ve o kisiye teyemmm caiz olur. Bir baska sahsa nisbetle ise mesakkat bulunmaz ve onun hakkinda teyemmme cevaz verilmez. Bu durumda mil konusunda iki delil tearuz etmekte ancak bu, iki ayri sahsa nisbetle olmaktadir. Denize ailmak da byledir; zaman ayni oldugu halde bu bazilari iin mubah kilinabilirken, diger bazilari iin mubah kilinmayabilir. Bu farkli hkm, selmet ve bogulma zannina nisbetle byle olmaktadir.

Sz edilen sekilde iki kll esasin tearuzuna gelince, bunun hakkinda da genel mahiyette bir rnek zikredelim ve digerleri insallah buna kiyas olunsun: Syle ki: Allah Tel, dnyayi birbirine zit iki sifatla nitelemistir: Biri onun yerilmesini, ona iltifat edilmemesini ve terkini gerektiren niteleme; digeri de vlmesini, ona iltifati, onda bulunan nimetleri -Ulu Melik'ten gelen byk hediye olmasi hasebiyle- elde etmenin matlup oldugunu gerektiren niteleme. Birinci nitelemenin iki yn bulunmaktadir: (1) Dnyanin hayri yoktur, onda elde etmeye deger birsey de bulunmamaktadir. Bu meyanda olmak zere su nasslari hatirlayabiliriz: "Bilin ki dnya hayati ancak bir oyun, eglence, bir ss, aranizda bir gnmeden ibarettir[26]yet, dnya hayatinin bir eglence, hibir degeri olmayan bir oyun, hibir fayda iermeyen, bir deger ifade etmeyen hareket ve davranislardan ibaret oldugunu bildirmektedir. "Dnya hayati aldatici bir geinmeden baska birsey degildir"[27] kavli, dnyanin faydasini sadece sonu itibariyla yerilecek aldatici bir faydalanmaya hasretmektedir. "Bu dnya hayati sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. hiret yurduna gelince, iste asil hayat odur[28]"Servet ve ogullar, dnya hayatinin ssdr..[29] Ve benzeri daha baska yetler. Bu mnda hadisler de oktur. Mesel: "Eger dnya, Allah katinda bir sivrisinek kanadi kadar degerli olsaydi, kafire ondan bir yudum su vermezdi"[30]hadisi gibi. Bu konuda gelen hadisler gerekten oktur. Zhidlerden nakledilegelen dnyanin zemmine ynelik szler de, iste bu minval zere sylenmistir.[31] (2) Dnya yok olucu bir glge, aldatici bir dstr. Bu meyanda Allah Tel syle buyurmaktadir: "Dnya hayatinin durumu, gkten indirdigimiz bir su gibidir ki, insanlarin ve hayvanlarin yiyeceklerinden olan yeryz bitkileri o su sebebiyle (ag gibi birbirine rlp) karisirlar. Nihayet yeryz ziynetini takinip, (rengrenk) sslendigi ve sahipleri de ona (rnleri bimeye, yemisleri toplamaya) kadir olduklarini sandiklari bir sirada, gece veya gndz emrimiz (fetimiz) gelir de onu sanki dn (yle ssl) degilmis gibi kknden koparilarak biilmis bir hale getiririz[32]"Sphesiz bu dnya hayati, geici bir eglencedir[33]"Inkarcilarin refah iinde diyar diyar dolasmasi, sakin seni aldatmasin. Azicik bir menfaattir o[34]"Dnya hayati, gkten indirdigimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryznn bitkisi (nce grlesip) birbirine karismis, arkasindan rzgarin savurdugu erp haline gelmistir"[35] Ve benzeri, dnya hayatinin son bulacagi ve yok

olacagi mnsi anlasilan daha pek ok yet vardir. Bylece dnya, sanki hi yokmus gibi bir deger ifade eder. Bu meyanda varid olan hadisler de oktur. Mesel Raslullah' su hadisi bunlardandir: "Benim dnya ile ne isim varl Benim dnya ile beraberligim bir agacin altinda glgelenip sonra yola ikan ve onu terkeden bir yolcunun beraberligi gibidir"[36] Bu szlerin sahibi, zhidleri ebed karar yurdu olan hirete ynlendiren Raslullah olmaktadir. iki vasiftan ikincisine gelince, onun da ayni sekilde iki yn bulunmaktadir: (1) Yaraticinin varligina, birligine ve yce sifatlarinin mevcudiyetine, hiret hayatinin bulunduguna dellet iermesi yn: Su yetlerde oldugu gibi: "stlerindeki gge bakmazlar mi ki, onu nasil bina etmis ve nasil donatmisiz. Onda hibir atlak da yok[37]"(Onlar mi hayirli) yoksa gkleri ve yeri yaratan, gkten size su indiren mi[38]"Ey insanlar! Eger yeniden dirilmekten sphede iseniz, sunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra pihti-lasmis kandan... yarattik[39]"(De ki: Eger biliyorsaniz (syleyin bakalim), bu dnya ve onda bulunanlar kime aittir. 'Allah'a aittir' diyecekler. yle ise 'Hi dsnp tasinmaz misiniz?' de[40]Ve bunlara benzer daha nice akaide ve tevhide dellet eden yetler gibi. (2) Dnya, Allah Tel'nin kullarina in'ra ve ihsanda bulundugu nimetleridir, onlari bize ltufta bulunmus ve kendisini bize tanitmada bunlari ara olarak kullanmistir. Onlari yeryzne koymak ve her tarafa yaymak suretiyle kullarinin emrine mde kilmistir. Bu meyanda su yetleri hatirlayabiliriz: "Gkleri ve yeri yaratan, gkten suyu indirip onunla rizik olarak size trl meyveler ikaran, izni ile denizde yzp gitmeleri iin gemileri emrinize veren, nehirleri de size akitan ancak Allah'tir. O size istediginiz herseyden verdi. Eger Allah'in nimetini sayacak olsaniz sayamazsiniz![41] "O Rab ki, yeri sizin iin bir dsek, gg de bir tavan yapti. Gkten bir su indirdi[42]"Gkten suyu indiren O'dur. O sudan size hem iecekler vardir, hem de ondan aga (ve ot) meydana gelir ve orada hayvanlarinizi otlatirsiniz. Eger Allah'in nimetini sayacak olsaniz sayamazsiniz[43]"Allah, yarattiklarindan sizin iin glgeler yapti. Daglarda da sizin iin barinaklar yaratti ve sizi sicaktan koruyacak elbiseler ve savasta sizi koruyacak zirhlar yaratti...[44] Ayni srenin bas tarafinda: "Hayvanlari da O yaratti. Onlarda sizin iin isitici (seyler) ve birok faydalar vardir. Onlardan bir kismini da yersiniz. Sizin iin onlarda ayrica aksamleyin getirirken, sabahleyin saliverirken bir gzellik (zevk) vardir. Atlari, katirlari ve esekleri binmeniz ve sslenmeniz iin yaratti. Allah su anda bilmeyeceginiz daha nice (nakil vasitalari) yaratir"[45]Burada Yce Allah ltuflanni saymis ve bazi

nimetlerinden sz etmistir ki gzellik ve sslenme (ziynet) de bunlardandir. Halbuki dnyayi zemmetmek iin kullanilan kelime yine bu ziynet kelimesidir: "Bilin ki dnya hayati ancak bir oyun, eglence, bir ss (ziynet)den ibarettir"[46] Hatta Allah Tel hiret nimetlerini tarif ederken, onlarin benzerleriyle dnyada da in'mda bulundugunu belirtmistir: "Dikensiz kirazlar, meyvalari tiklim tiklim dizili muz agalari, yayilmis glgeler[47]Bu: "Allah, yarattiklarindan sizin iin glgeler yapti"[48] yetinde bahsettigi nimettir. "Onlar iin cennette tertemiz esler vardir[49]yetine mukabil dnya hayati hakkinda da "Allah, size kendi nefislerinizden esler yaratti[50]buyurmaktadir. Bu mnda yetler oktur. Hatta O cennet hakkinda: "Mttaklere vaad olunan cennetin durumu syledir: Iinde bozulmayan sudan irmaklar, tadi degismeyen stten irmaklar, ienlere lezzet veren saraptan irmaklar ve szme baldan irmaklar vardir"[51] buyururken dnya hayati hakkinda da syle buyurur: "Allah gkten bir su indirdi ve onunla yeryzn lmnden sonra diriltti. Sphesiz ki bunda dinleyen toplum iin bir ibret vardir. Rabbin balansina vahyetti: Daglardan, agalardan ve insanlarin yaptiklari ardaklardan kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylastirdigi yaylim yollarina git. Onlarin karinlarindan renkleri esitli bir serbet (bal) ikar. Onda insanlar iin bir sifa vardir"[52] Bu kabilden yetler de oktur. Allah Tel, ahkmi indirmis, hell ve harami koymustur. Bunu yaparken de bizim iin yaratmis oldugu nimetleri dnyev ve uhrev bulaniklik saibelerinden arindirmayi amalamistir. Syle buyurmustur: "Erkek veya kadin, kim m'min olarak iyi amel islerse, onu mutlaka gzel bir hayat ile (yani dnyada[53]) yasatiriz. Ve onlarin mkafatlarini yapmakta olduklarinin en gzeli ile(hirette) veririz[54]Nimetlerini hatirlatma sadedinde syle buyurmustur: "Her biri meyve verdiginde meyvesinden yiyin[55]"Rabbi-nizin rizkindan yiyin ve O'na skredin. Gzel bir memleket ve oka bagislayan bir Rab"[56]Bazi yetlerde de "O'nun fazlindan istemeniz iin...[57] buyurmus ve dnyanin talep edilmesini aynen imanin sevilmesini, kfrden nefret edilmesini fazilet saydigi gibi Allah'in bir fazli (ltf) saymistir. Bu konuda deliller sayilmayacak kadar oktur. Bu durumda dnya hakkinda gelen birinci niteleme, ikinci nitelemeye ters dsmektedir. Birinci nitelemede mevcut bulunan birinci yn, ikinci nitelemenin bu ikinci ynyle tearuz halinde bulunmaktadir. Bu nokta aiktir. nk onun dikkate alinmamasi ve hibir yaran bulunmayan sade bir eglence ve oyun kabul edilmesi, onun ayni zamanda nimet ve fazilet olusu ile elisir. Birinci nitelemenin ikinci yn de ayni sekilde ikinci nitelemenin ikinci ynyle tearuz eder. nk dnyanin geici ve kisa zamanda yok olacak olan bir glgeden ibaret olusu, Allah Tel'nin

varligina, birligine, keml sifatlariyla muttasif olduguna, hiretin hak olduguna delil olmasi ile elisir. O bir aynadir ve onda hak olan sey gzkr. Ve bu konuda dnya hiretten ayrilmaz. Dahasi bu zellik, dnyada fena bulmaz. nk dnya madem ki bir is iin -ki o dnyanin vermis oldugu ilimdir- konulmustur, su halde o sey, onda mevcuttur ve o, -her ne kadar duyular iin zahir olan sey fani olsa bile- yok olmaz; bu mn hirete intikal eder ve orada nimetler halini alir. Kisaca dnyada ilme adres olmak zere konulmus bulunan nimetler, adres fani olsa bile bakidir. Bu da dnyanin mutlak anlamda son bulacagi nitelemesiyle elisir. Su halde iki zellik birbirine zit haldedir. Seriat ise, kendi ierisinde eliskiden mnezzeh, ihtilftan uzaktir. Dolayisiyla bundan, dnya hakkinda varid olan bu iki nitelemenin, farkli farkli cihetlerden gelmis ya da birbirine zit olan iki ayri hal zere varid olmus olmasi lzim gelir. Bunu syle aiklayabiliriz: Dnya hakkinda iki bakis aisi vardir: a) Dnyanin, Hakk'i tanimak iin konulmus oldugu hikmetten sarnnazarla ele alinmasi. Buna gre dnyanin yaraticinin varligina dellet etmesi, onun koyucusuna skretmenin geregini ifade etmesi iin konulmus olmasina bakilmaz; aksine onun sadece bir geim yeri, lezzetlerin giderildigi, sehvetlerin grldg bir yer ve canlilar dizisinde bulunulan bir lem olarak grlmesi ve sadece bu noktadan ele alinmasi. Dnyanin sirf bu aidan ele alindiginda, z olmayan bir kabuk, ciddiye alinmayacak bir oyun, hakka yer olmayan bir btil... oldugu aiktir. nk bu bakisa sahip olan kisinin, yeme ime, giyme, cins iliski, binme... gibi seylerden baska dsncesi yoktur ve dnyadan elde edecegi sey sadece bunlardan ibarettir. Kisa zamanda bunlar da zail olur ve ondan hibirsey kalmaz. Bu sanki sama sapan bir ds, bir hayaldir. Seriatin dnya hakkinda bu dogrultuda vasfettigi her-sey dogru ve yerindedir. Bu bakis aisi, dnyada Allah Tel'nin "sadece bir oyun, eglence ve ziynet" diye niteledigi seylerden baska hibirsey grmeyen inkarcilara aittir. Bu yzdendir ki onlarin amelleri, "Issiz gllerdeki serap gibidir ki, susayan onu su zanneder; nihayet ona vardiginda orada herhangi birsey bulamamistir"[58] Diger bir yette de: "Onlarin yaptiklari her bir isi dikkate aliriz, fakat onu sailmis zerreler haline getiririz"[59] buyurulur. b) Dnyaya, yaratilis hikmetini dikkate alarak bakma. Byle bir bakis neticesinde onun marifet ve hikmetlerle dolu oldugu, her trl nimetten kismen dahi olsa skrne kadir olunamayacak sekilde yayildigi grlecektir. Sagduyu sahibi ona baktigi zaman, onda bulunan her bir nimetin skr gerektigini grecek; gc ve kudreti lsnde bunu ifaya alisacaktir. Bylece kabuk, zle dolmus olacak, hatta bizzat kabugun

kendisi bile z haline gelecektir. nk hepsi kulun elde etmesi iin hazirlanmis ve bu yzden de Allah'a skretmesini gerekli kilan nimetlerdir. Burhan (delil), neticeyi b-kuvve ya da bilfiil tazammun eder. Bu nazarla bakildigi zaman byk ya da kk ne varsa, onlarin iermis oldugu hikmet ve nimetleri kavramak akim aciz kalacagi birseydir. Iste bu noktadan hareketledir ki, Allah Tel dnyanin ciddiye alinmasi gereken birsey oldugunu, onun bir gerek oldugunu bildirmistir: "Sizi bos yere yarattigimizi mi sandiniz?[60] "Gkleri, yeri ve arasinda olanlari bos yere yaratmadik[61]"Biz gkleri, yeri ve bunlar arasinda olanlari, oyun ve eglence olsun diye yaratmadik. Onlari sadece gerek bir sebeple (hak ile) yarattik[62]"Kendi kendilerine, Allah'in gkleri, yeri ve ikisinin arasindakileri, ancak kak olarak... yarattigini hi dsnmediler mi?"[63] Ve benzeri yetler. Bunun iindir ki, bu bakis aisina sahip olan insanlarin amelleri msbet ve muteber olmus, hatta onlar hakkinda: "Onlar iin hi kesintisiz bir ecir vardir[64]"Erkek veya kadin, kim m'min olarak iyi amel islerse, onu mutlaka gzel bir hayat ile (yani dnyada) yasatiriz. Ve onlarin mkafaat-larini yapmakta olduklarinin en gzeli ile (hirette) verir[65]buyurulmustur. Dnya, birinci yaklasimla ele alindiginda yergi konusudur; ikinci yaklasimla ele alindiginda ise yergi konusu olmasi bir tarafa, vgye mahal olmaktadir. Su halde dnyanin mutlak anlamda yerilmesi uygun degildir. Nitekim mutlak surette vlmesi de dogru degildir. Onun birinci cihetten alinmasi yerilmistir. Onun bu yaklasimla alinmasi dnyaya ragbet, pesin olana dsknlk diye isimlendirilir. Bunun ziddi ise zhddr ve bu, onun bu cihetten terki anlamina gelmektedir. Sphesiz dnyanin bu yaklasimla terki, istenilen birseydir. Ikinci yaklasimla onun elde edilmesi ise yerilmis degildir ve bu sekilde dnyaya deger verilmesi, ondan istifadede bulunulmasi, dnyaya ragbet etme diye isimlendirilmez. Bu nazarla bakildiginda dnyaya karsi zhidlikte bulunmak iyi birsey degildir. Aksine o, sefhet, tembellik ve israf (tebzr) olarak isimlendirilir. Bu noktadan hareketledir ki, byle bir tavir ierisinde bulunan kimseler, yani dnya nimetleri karsisinda savurganlik yapanlar ser'an kisitlilik altina alinmaktadirlar. Sahbler bunun iindir ki, dnyaya karsi talepte bulunmuslar, onunla mesgul olmuslar, onun iin alismislardir. nk bu yaklasimla ele alindiginda dnya, Allah'a skretmede, hiret iin azik ve binek edinmede yardimci olmaktadir. Kaldi ki ashap, insanlarin dnyaya karsi en zahidi, onu kazanma konusunda en takva sahibi olan kimselerdi; buna ragmen dnyadan el-etek ekme gibi bir tutum ierisine girmemislerdi. Belki de, bu bakis aisindan habersiz olan bazi kimseler, onlarin dnyaya ynelik taleplerinin birinci nazarla oldugu yanlis anlayisina kapilabilir. Hs onlar hakkinda byle birsey dsnlemez. Onlar dnyayi,

sadece bu ikinci yaklasimla istemisler ve bylece ona ynelik talepleri, ibadetleri cmlesinden bir hal almistir. Nitekim onlar, birinci cihetten dnyaya ynelik talebi terketmislerdir ve onlarin bu halleri de yine ibadetleri cmlesinden olmustur. Allah, onlardan razi olsun, bizi de onlara katsin, bizleri onlarla hasretsin, bizi de ltuf ve ihsani ile onlari muvaffak kildigi seylere muvaffak kilsin! Bu fasil zerinde iyi durmak gerekir. nk bu, seriat ve onun mntesiplerinin halleri hakkinda hatira gelebilecek pek ok spheleri izale eder. Keza bu noktanin iyi kavranmasi, hiret yoluna slk etmis kimselerin nlerine ikabilecek engelleri asmalarina yardimci olur. Bu engeller sebebiyle onlar, zhd ve dnyanin terkini yanlis anlarlar, keza dnyanin istenmesini de olmasi gereken sekilde kavrayamazlar. Bunun sonucunda onlar, seriatin vmedigi seyi vme, seriatin yermedigi seyi de yerme gibi bir tavir ierisine girebilirler. Ama mesele iyi kavranirsa bunlar olmaz. Bunun yaninda fakirlik ve zenginlik meselesinde farkli dsnenler arasinda hakem rol de yapar ve ne fakirligin mutlak surette zenginlikten, ne de zenginligin mutlak olarak fakirlikten stn olmadigini, aksine meselenin tafsilata tbi bulundugunu ortaya koyar. nk zenginlik, eger pesin zevklerin tercihine meylettiriyorsa, sahibine nisbetle yerilmis ve fakirlik onun hakkinda daha stn olur. Eger uhrev nazlarin, tercihine srkler ve onu hiret hayati iin harcar, orasina azik hazirlamada yardimci olarak kullanirsa, o takdirde o kisi iin zenginlik fakirlikten daha stn olur. Ltf ile muvaffak kilan Allah'tir. Fasil: Bil ki, bu bakis aisina ait hkmlerin ogu, bu kitabin esitli yerlerinde gemis bulunmaktadir.[66] Bu yzden konuyu kisa kesmis bulunuyoruz. Sonra ilgili daha baska hkmler de vardir ki, uslcler nadiren onlari zikrederler. Ancak onlar, bu kitabin esaslarina nisbetle, fur' (dallar) mertebesinde bulunmaktadir; o yzden onlara da temas etmedik. nk onlara muttali olan kimse, basit bir dsnce sonrasinda ilgili hkm kavrayabilir. Yardim ancak Allah'tandir. Burada zikrolunan sey, tearuz ve tercih konusuyla ilgili kurallari elde etmek isteyenlere ynelik olarak sadece genel ereve mahiyetinde olan kistaslar ve kkl esaslardir. [67]
[1] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/296-299 [2] Dolayisiyla da tercihe bir mahal bulunmamaktadir. Uslcler syle demislerdir: Dikkate alinmasi gereken tercihin sartlarindan biri de, iki delil arasinda kabul edilebilir bir cemin mmkn olmamasidir. Eger aralarini cemetmek kabilse, o zaman yapilacak olan cem ve bylece her iki delilin de geregiyle amel etmektir. el-Mahsl'de syle denmektedir: "Cem yoluyla delillerden ikisiyle birlikte amel etmek, birini ihmal etmekten daha uygundur" Btn fukah ayni grstedir, bkz. Sevkn, Irsdu'l-fuhl.

[3] Yani muariz gibi gzken delillerden birinin mm, digerinin de hss olmasi halinde, mesel hss olan mmi tahsis eder. Bylece de her iki delille de amel edilmis olur. () [4] Mesel su iki hadisi rnek vermislerdir: Raslullah (s.a.): "Size sahitlerin en hayirlisini haber vereyim mi?" buyurdu. "Evet" dediler. Bunun zerine Raslullah (s.a.): "Kisinin, agrilmadan sahitlik etmesidir"buyurdu. Bir baska defasinda da: "...Sonra yalan yayilir, hatta yle olur ki kisi agrilmadan sahitlik eder" buyurmus tur. Bu iki hadisten birincisini, ierisinde Allah hakki bulunan seylere, ikincisini de kul hakki bulunan seylere hamletmislerdir. Bylece her iki hadisle de bir ynden amel edilmis olmaktadir ve aralarinda tearuz dolayisiyla da birini digerine tercih bulunmamaktadir. Ikinci meselede benzeri rnekler oka gelecektir. [5] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/299-300 [6] Tearuzu syle tarif etmislerdir: Iki delilin, birbirine mani olacak sekilde yani birinin isbat ettigi seyi digerinin reddecegi sekilde karsilasmasidir. Uslclerin zerinde durdugu tearuz, bizzat deliller arasinda sz konusu olandir. Bu tr tearuz halinde olan iki delil arasinda metin, senet, mn ya da haric bir durum sebebiyle tercihte bulunulur. Mellifin bu meselede zikretmis oldugu tearuz trlerine gelince-mukallide nisbetle mcte-hidierin grslerinin tearuzu trn istisna edecek olursak- bunlar, uslclerin uzun uzadiya zerinde durduklari delillerin tearuzu trnden degildir. Zira bu sayilan trlerde delillerin tearuzu sz konusu degildir. Bunlarda tearuz, uygulama, hkmn mahallinde mentin (illetin) tahkiki i.ibariyla olmaktadir Mellif, mtesbih konusunda ikinci meselede deliller hakkinda zetle syle demistir: "Menta (hkmn dayanagina) raci olan mtesabihlik, delillere ynelik degildir. Mesel murdar hayvanin yenilmesinin haramligi aiktir. Keza usul dairesinde bogazlanmis olan hayvanin yenilmesinin helalligi de aiktir. Bunlarin birbirine karismasi halinde, sphe mahalli deliller degil, yenilecek hayvandir..." Mellif yine Ictihd blmnn Drdnc Mesele'sinde burada zikrettigi trlerin ogunu orada koymus oldugu kaideye yani hkm aik olan iki u tarafin ortasinda hkm aik olmayan ve her iki u kisma da girebilme ihtimali ieren konulara rnek olarak zikretmis ve bunlarla ilgili ihtilfin esasinin, ortada yer lan seyin hkmne dayanak olacak seyin tespiti konusundaki degerlendirme oldugunu belirtmisti. Hkmn dayanaginda sz konusu olan ihtilf, delillerde meydana geen tearuz degildir. Bu itibarla onlari, delillerde meydana gelen gerek tearuzun trlerinden saymak dogru degildir. [7] Bir hkmn ispatini saglayan, iki sahit, belge... vb. () [8] Bizzat delillerin kendilerinde vaki olan tearuz hakkinda yapilacak tercihin ynleri ise byle degildir. Uslcler onlari, isaret ettigimiz drt sekle mnhasir kilmislardir. Onlara kiyas ve beraberinde olan seylerin tercihini de eklemisler ve bylece tamami alti neVi olmustur. [9] Birinci Mesele'de. Orada hkmn menti (illeti, dayanagi) hakkinda ictihd zerinde uzun uzadiya durmustu. Bu da bizim az nce dipnottaki grsmz destekler. Oradaki sz, tamamen mentin tahkiki konusunda sevkedilmistir; uslclerin aikladigi tearuz ya da onun trnden biri degildir, aksine o, ona benzer baska bir trdr. [10] Her iki taraf da dikkate almacaksa, o zaman bu, aralarini cem etme imkni bulunmayan birinci kisimdan nasil olacaktir?! Bu durumda o, tearuz halindeki iki tarafi, her biri hakkinda cz' olacak sekilde amel ettirmis olur; birini ilga edip, digerini tam olarak amel ettirmis olmaz. Mellifin, bu meseleyi aralarim cem etme imkni bulunmayan kisimdan saymasi, sadece galip itibariyla olmalidir. Konu, nc Mesele'de tekrar ele alinacaktir. [11] Imam Mlik'e gre kle nakis bir mlkiyet hakkina sahiptir. Baskalarina gre ise kle esasen hibirseye mlik olamaz. Tabi, her iki grse gre de sonuta farkli hkmler dogar. [12] Mellifin sznn zahiri sudur: Uslclerin haklarinda eemetme imkni bulunmadigina hkmettikleri seylerin tamami, ikinci kisma yani ya cem ya da ikisinden birini iptal mnsi ieren tre raci olur; dolayisiyla mutlak anlamda tearuz kalmaz.Eger mellifin maksadi hakikaten bu ve bununla tearuz ve tercih konusunu ortadan kaldirmayi murad ediyorsa, bu maksadina ulasamaz. nk nc Mesele'de zikrettigi sekiller, tearuz konusundaki akla gelebilen sekilleri kusattigi takdirine binaendir. [13] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/300-303 [14] zeti iki delilin de i'mli seklindeydi. Nitekim Deliller blmnde geen safra mizali kisinin bal imesi meselesinde oldugu gibi. [15] Iki yetin tearuzunu zikretmedi. Belki de yetlerin tearuz etmeyecegi nk onlarin kat' olduklari grsndedir. Ancak, zann dellet aisindan tearuz vakidir. Mtevatir hadslerde hkmde aynen yetler gibidir. Mellif hadisleri mutlak olarak ifade etmistir. Dikkat edilecegi zere sz konusu olan, sureta tearuz hakkindadir; gerek tearuz bahis konusu degildir. nk gerek tearuz seriatta bulunmaz. Dolayisiyla kafi olan ile olmayan arasinda bir fark yoktur.

[16] Mellif burada almet konusunu genis ele almis ve onu sebep ve benzerleri de kapsar mahiyette kullanmistir. [17] Oysa ki bunlardan bir kisminin, aralarini cemetme imkni bulunan kisimdan olmasi mmkndr. Nitekim mellif birazdan zikredecektir. [18] Bu konuda usl kitaplarina bkz. Konuyla ilgili orada pek ok rnek bulacaksiniz. [19] Yani her iki delilde amel ettirilir; ancak her biri bir baska cz' hakkinda bazi kayitlar ekleyerek ya da ikararak tahsis edilmis olur. Tahkkul-ment bahsinde getigi gibi. Kez"Shitlerin en hayirlisi. hadislerinde getigi gibi. Bilindigi gibi orada hadislerden her biri (Allah hakki ieren, kul hakki ieren konular gibi) bir baska yne hamledilmisti. Ileride teyemmm konusunda mil rnegi gelecektir. [20] Orada syle demisti: Cihd agrisi, farz-i kifye olmasi durumunda bu is iin gerekli olan cesaret ve kahramanlik vb. gibi vasiflan haiz olan kimselere ynelik olacaktir mmetin bu grevi gereklestirmemis olmasi halinde, bu vasiflara sahip olmayan kimselere bir gnah terettp etmez. Orada velyet-i mme yani devlet baskanligi grevini de rnek olarak vermisti. Bu, iki delilden birinin dikkate alinan bir kayitla tahsis edilmesi olmakta ve bunun sonucunda kif olarak cihdin yapilmasini talepte bulunan delil, "Allah hibir kimseye gcnn stnde bir yk yuklemez" delili ile -iki delilin de ayni mahalle taalluku durumunda- tearuz etmemektedir. [21] Mide 5/6. [22] Zarur karsisinda tahsnnin tearuzundan sz edilemez. Ama biz taharetin bizzat namazin mkemmil unsurlarindan oldugunu kabul edersek, o zaman onun hakkinda birazdan gelecek olan kible hakkindaki sz sylenecektir. Grndg kadariyla kible ile taharet arasinda bir fark yoktur; her biri namaza girmeden nce gereklestirilmesi ve namaz boyunca da bulunmasi gereken bir sart olmaktadir. [23] Bakara 2/144. [24] Yani zihin disinda, varlik leminde. () [25] Yani zarur olan esaslar, hc olanlar zerine... tercih olunur. [26] Hadd 57/20. [27] Ayni yetin sonu. [28] Ankebt 29/64. [29] Kehf 18/46. [30] Tirmizi, Zhd, 13. [31] Imam Gazzl dnya hayatiyla ilgili isleri kisma ayirir: 1) hiret yolculugunda sana eslik eden ve semereleri lmnden sonra da devam eden seyler. Bunlar Allah'i bilmek ve salih amelde bulunmaktir. vgye deger olan dnya mru iste bunlardir. 2) Birinci kismin tam karsi tarafini olusturan ve zemmedilmis bulunan dnya mru. Bunlar, pesin zevkler ieren, hiret iin bir semeresi bulunmayan gnahlara dalmak, mubahlarla ihtiyatan fazla olarak sefahat hayati denilecek lde yararlanmak, altin ve gmsleri istif etmek, allar edinmek, ekinler, nesiller, her trl oglan-cariye hizmetiler edinmek, hayvanlar beslemek, saraylar yaptirmak, lks elbiseler giymek... gibi seylerdir. Kisinin btn bunlardan nasibi, zemmedilmis olan dnya umurundan olmaktadir. 3) Bu iki u arasinda ortada kalan seyler. Bunlar pesin fakat hiret islerine yardimci olan hazlar ierir. Mesel insanin yasamak ve yasantisini srdrmek, ilim grenmek ve amelde bulunabilmek iin gerekli olan yemesi, imesi, giyinmesi vb. ihtiya duydugu, sihhatini korumak iin gerek hissettigi hersey bu kisma giren islerdendir. [32] Ynus 10/24. [33] M'min40/39. [34] l-i Imrn 3/196. [35] Kehf 18/45. [36] Hadisin bas tarafi syle: bn Mesd anlatmaktadir: Birinde Raslullah'm (s.a.) huzuruna girdim. Bir hasirin

kumlan zerinde uyumus ve hasir bgrnde iz yapmisti. Ona: "Y Raslallah! Keske sana bir yaygi edinsek de, onu hasirin zerine, altina yaysan" dedim. Bunun zerine... (yukaridaki hadisi) buyurdu, bkz. bn Mce, Zhd, 3 ; Tirmiz, Zhd, 44 ; Eb Dvd, Libs, 42 ; Ahmed, 2/21. [37] Kf 50/6-11. [38] Neml 27/61. [39] Hacc 22/5. [40] M'minn 23/85. [41] Ibrahim 14/32-34. [42] Bakara 2/22. [43] Nahl 16/10-18. [44] Nahl 16/81. [45] Nahl 16/5-8. [46] Muhammed 47/36; Hadd 57/20. [47] Vakia 56/28-30. [48] Nahl 16/81. [49] Bakara 2/25. [50] Nahl 16/72. [51] Muhammed 47/15. [52] Nahl 16/68-69. [53] Bu, bazi mfessirlerin grs olmaktadir. Bu tefsire binaen sylenilenlerin en uygunu, gzel hayattan maksat kanaat ile birlikte srlen hayattir. nk kanaat sahibi olmayan bir kimse iin huzurlu ve gzel bir hayat srmek mmkn degildir. Bu her zaman iin sahit olunan ve bilinen bir gerektir. Gzel hayattan maksadin hirette oldugunu da sylemislerdir. nk orada srlecek olan hayatta lm yoktur, zenginlik var, yoksulluk yoktur; sihhat var, hastalik yoktur; mlk var, helak yoktur; sedet var, bahtsizlik yoktur. [54] Nahl 16/97 [55] En'm 6/141. [56] Sebe' 34/15. [57] Rm 30/46. [58] Nr 24/39. [59] Furkn 25/23. [60] M'minn 23/115. [61] Sd 38/27. [62] Duhn 44/38-39. [63] Rm 30/8. [64] Tn 95/6.

[65] Nahl 16/97. [66] Bu yzden de mellif konuyu islerken sik sik (bes defa) yollama yapmistir. Her defasinda yollama yapilan konu, buradaki meseleye isik tutacak mahiyettedir. [67] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/303-315

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Ek:2 Cedel Ilmi

Ek: 2. 1 Cedel Ilmi 1 (Soru Ve Cevaba Dair Hkmler) 1 Birinci Mesele: 1 Ikinci Mesele: 2 nc Mesele: 8 Drdnc Mesele: 10 Besinci Mesele: 12 Altinci Mesele: 16

EK: 2 CEDEL ILMI (SORU VE CEVABA DAIR HKMLER) Bu konuya dair, gerek ncekilerden gerekse sonrakilerden olmak zere birok lim eser yazmistir. Bu kitapta bizim bu bahisten maksadimiz bazi meseleler zerinde durmak olacaktir:
BIRINCI MESELE:

Soru, ya limden, ya da lim olmayandan sdir olur. Alimden maksadim mctehid, lim olmayandan maksadim da mukallittir. Her iki takdire gre de, soru sorulan kisi ya lim olacak, ya da lim olmayacaktir. Bylece karsimiza drt sik ikmaktadir: (1) Alimin sormasi: Bu mesru bir tarzda[1] esitli sekillerde gereklesir: Olmus birseyi tahkik etmek, karsilastigi bir problemi ortadan kaldirmak, unutacagindan korktugu birseyi hatirlamak, soru sahibini istifade mahalline ariz olabilecek bir hataya karsi uyarmak veyahut da hazir olan grencilere niyabeten ya da muhtemelen zayi olabilecek mahiyette olan bir bilgiyi[2] elde etmek... gibi amalarla sorabilir. (2) grencinin kendisi gibi olana sormasi: Bu da esitli sekillerde olabilir: Isittigi birseyi beraberce mzakere etmek, kendi isitmedigi fakat onun isitmis oldugu birseyi elde etmek, limle karsilasmadan nce meseleler hakkinda beraberce alistirma yapmis olmak, ya da limin anlattigi seyi anlayabilmek iin onun aklindan yararlanmak gibi.

(3) Alimin grenciye sormasi: Bunun da sekilleri vardir; izale edilmesi istenilen problem mahalline dikkatini ekmek, akl derecesini lmek, eger stn bir anlayis gcne sahipse, problemin tasavvuru iin onun yardimini istemek veyahut da bilmedigi seye istidlalde bulunabilmesi iin bildigi seyleri kendisine hatirlatmis ve bylece onu uyarmis olmak... vb. amalarla sormasi gibi. (4) grencinin lime sormasi: Bu soru bahsinde temel esas olmaktadir ve kisinin bilmedigi seyi grenmek amacina[3] yneliktir. Birinci, ikinci ve nc kisimda, eger biliyorsa cevap vermek sorulan kisi zerine -ser'an muteber olan bir engel bulunmadigi takdirde- bir bortur. Aksi takdirde aczini itiraf etmesi gerekir. Drdnc kisma gelince, bu kisimda cavap vermek mutlak olarak bir bor degildir; aksine konu hakkinda tafsilat vardir: Eger soru: i. Olmus (ya da olabilecek) bir hadise ile ilgili ise, ii. Mutlak degil de grenciye nisbetle hakkinda ser' bir nass bulunan bir konu hakkinda olursa, iii. Soruyu soran kisi aklen cevabi kaldirabilecek bir gte bulunursa, iv. Cevap dinde sikinti doguracak, tekellfe sebebiyet verecek sekilde olmazsa, v. Amel bir degeri olursa... vb. Iste bu sartlarla kendisine soru yneltilen kisi, eger o soruya cevap verebilecek gte ve bu vasifta baska bir kimse de yoksa (yani bu kendi zerine taayyn etmisse[4]) cevap vermesi kendisine vacip olacaktir. Bazi hallerde ise cevap vermesi gerekmeyebilir. Bu da su durumlarda olur: i. Cevap verme, kendisi zerine taayyn etmez. ii. Mesele ictihd bir konu olur ve hakkinda ser' bir nass bulunmaz[5] Bazen de cevap vermesi caiz olmaz. Bu da: i. Soruyu ynelten kisinin cevabi kaldirabilecek akl bir gce sahip olmamasi[6] ii. Cevabin ifrati doguracak olmasi, iii. Sorularin mugalata cinsinden olmasi, iv. Sorunun itiraz anlami iermesi gibi hallerde sz konusu olur. Burada konunun aiklik kazanmasi iin asagidaki meselelerin vuzuha kavusmasina ihtiya bulunmaktadir. Onlarin izahi esnasinda -Allah'in

izniyle- bu noktalar aiklik kazanacaktir. [7]


IKINCI MESELE:

ok soru sormak yerilmistir. Bunun delili, konuyla ilgili pek ok sayida bulunan yet, hadis ve selef-i salibinin szleridir. Bu meyanda olmak zere Allah Tel syle buyurmaktadir: "Ey inananlar! Aiklanirsa hosunuza gitmeyecek olan seyleri[8]sormayin...[9] Hadiste de syle anlatilmaktadir: "Oraya yol bulabilen insanlarin o evi haccetmesi, Allah'in insanlar zerinde bir hakkidir"[10] yeti indigi zaman bir adam[11] "Her sene rai y Raslallah!" diye sordu. Rashillah yzn evirdi. Adam: "Her sene mi y Raslallah!" diye defa tekrarladi. Raslullah hepsinde de duymamazliktan geldi. Drdnce defasinda: "Canim elinde olana yemin ederim ki, eger (Evet) deseydim, o size vacip olurdu; eger vacip olsaydi o zaman da ona g yetiremezdiniz. Onu yerine getiremediginiz zaman da kfranda bulunmus olurdunuz. Ben sizi biraktigim srece, siz de beni rahat birakin" buyurdu.[12] Iste "Ey inananlar! Aiklanirsa hosunuza gitmeyecek olan seyleri sormayin[13]yeti bu gibi durumlar hakkinda indi.[14]Raslullah ok som sormayi sevmez ve kinar, bunu yasaklardi. Hakkinda bir hkm inmemis[15] konularda[16] soru sorulmasindan hoslanmazdi. Syle buyurmustur: "Sphesiz ki Allah Tel (bazi seyleri) farz kilmistir, onlari terketmeyi-niz; bazi sinirlar koymustur, onlari igneyip gemeyiniz; bazi seyleri haram kilmistir, onlari irtikp etmeyiniz; bazi seyleri de, unuttugundan dolayi degil, yalnizca size merhametinden dolayi skt gemistir, onlarin da hkmn arastirmayiniz"[17] Ibn Abbs syle demistir: "Hz. Muhammed'in ashabindan daha hayirli bir kavim grmedim. Raslullah vefat edinceye kadar sadece on mesele hakkinda soru sormuslardir ki onlarin hepsi de Kur'n'da yer almistir. "Sana hayiz hakkinda sorarlar..[18] "Sana yetimler hakkinda sorarlar.[19] "Sana haram ayi soruyorlar..[20] Onlar sadece kendilerine yarari olan seyler hakkinda sorarlardi" O bu szyle onlarin genelde takindiklari tutumun byle oldugunu sylemek istemektedir. Raslullah Syle buyurmustur: "En byk crm isleyen insan, haram olmayan birsey hakkinda soru soran ve bu sorusu yznden o seyin haram kilinmasina sebep olan kimsedir."[21] ' "Ben sizi terkettike, siz de benim stme gelmeyiniz. Sphesiz kif sizden nceki kavimler, mutlaka peygamberlerine fazla soru sormalarindan dolayi helak olmuslardir.[22] Rivayete gre [23] bir gn Hz. Peygamber kalkti; yznden fkeli oldugu belli idi. Kiyametten bahsetti. Ondan nce de azametli seylerden bahsetmisti. Sonra:

"Kim bana birsey sormak isterse sorsun. Vallahi, bana ne sorarsaniz, mutlaka onun cevabini verecegim!" buyurdu. Rv Enes syle der: Insanlar bunu duyunca iyice aglamaya basladilar. Hz. Peygamber p^Sf1] da tekrar tekrar "Bana sorun!" diyordu. Bunun zerine Abdullah b. Huzfe es-Shem kalkti ve: Babam kim? Y Raslallah! diye sordu. Hz.Peygamber: : "- Baban Huzfe'dir" buyurdu. Hz. Peygamber tekrar tekrar "Bana sorun!" diye devam edince Hz. mer dizleri zerine kerek: - Y Raslallah! Biz Rab olarak Allah'tan, dn olarak Islm'dan, peygamber olarak Muhammed'den raziyiz; dedi. Bunun zerine Hz. Peygamber skn buldu ve yet indi.[24] Daha nce Hz. Peygamber "Irde ve kudretiyle yasadigim Allah'a yemin ederim ki, az nce ben namaz kilarken cennet ve cehennem su duvarin zerinde[25]bana arzedildi. Hayirda da serde de bugn gibisini grmedim" buyurmustu. Hadisin akisini (siyak ve sibakini) da gz nnde bulundurdugumuzda, Hz. Pey-gamber'in fke ierisinde "Bana sorun!" buyurmalari, sulin neticelerini[26]gstermek suretiyle onlari tenkl anlami tasimaktadir. Bu yzdendir ki yette, "Ey iman edenler! Size aiklaninca hosunuza gitmeyecek seyleri sormayin. [27]ifadesi gelmistir. Isrlogullari'nm bir inek bogazlamakla[28] emredilmis olmalariyla ilgili kissa da byledir. Ibn Abbs'tan rivayete gre onlar herhangi bir inek bogazlamakla emri yerine getirme imknina sahiptiler. Ancak onlar ynelttikleri sorularla ifrata gittiler, Allah da zorlastirdika zorlastirdi. Sonunda glkle bogazladilar, "Nerdeyse de yapmayacaklardi." er-Rab' b. Haysem syle demistir: "Ey Allah'in kulu! Allah Tel'nin kitabina dair sana gretmis oldugu bir bilgiden dolayi O'na hamdet. Ilmine ulasamadigin seyleri ise bilenine havale et ve sakin tekellfe girme! nk Allah Tel peygamberine syle buyurmaktadir: "De ki: Buna karsilik ben sizden bir cret istemiyorum. Ve ben kendiligimden birsey teklif edenlerden (tekellfe girenlerden) de degilim"[29] Ibn mer syle demistir: "Olmayan seylerden sormayin. nk ben mer'i, olmayan seyler hakkinda soru soran kimselere lanet ederken isittim" Hadiste de Raslullah'mugalatalardan menettigi" rivayet edilmistir.[30]elEvz, bunu "agdali meseleler" diye aiklamistir. Muviye'nin yaninda bazi meseleler anilmis, bunun zerine o: "Raslullah'm agdali meselelere dalmayi yasakladigini bilmez misiniz?" demistir. Abde b. Eb Lbbe de syle demistir: "Bu zamanda isterim ki hibirsey

hakkinda zamanimiz insanlarina soru sormayayim; onlar da bana sormasinlar. Para sahiplerinin paralariyla vndkleri gibi, meseleciler de meselelerinin oklugu ile vnmekteler" Hadiste syle gelmistir: "ok soru sormaktan sakinin!"[31] Imam Mlik'e: aRaslullah size dedikoduyu ve ok soru sormayi yasakladi" hadisini sordular. Syle cevap verdi: "ok soru sormaktan maksat bilmiyorum, acaba benim size yasakladigim ok mesele ortaya atmak hakkinda midir? Bilindigi zere Raslullah meselecilikten hoslanmaz ve bunu ayiplardi. Allah Tel da: "Ey inananlar! Aiklanirsa hosunuza gitmeyecek olan seyleri sormayin...[32] buyurmustur. Yoksa yasak olan, bahsis isteme (dilenme) hakkinda midir? Bilemiyorum" Hz. mer (r.a.) minber zerinde iken syle demistir: "Olmayan sey[33] hakkinda soru soran her bir kimse hakkinda Allah'a ileniyorum. nk Allah Tel, olan seyleri haber vermistir" Ibn Vehb ise syle demistir: Imam Mlik -ki kendisi meseleci-lige ve onlara ok cevap vermeye karsidir- bana: "Ey Allah'in kulu! Bildigin birseyi syle ve ona dellet et. Bilmedigin sey hakkinda ise sus. Insanlar iin kt rnek olmaktan sakin!" demistir. el-Evz de syle der: "Allah Tel, kulunu ilmin bereketinden mahrum etmek istedigi zaman, onu mugalatalarla ugrasmaya mb-tel kilar" el-Hasen'den de syle rivayet edilmistir: "Allah'in en kt kul-" lan, en zararli meseleleri ortaya atip, onlarla Allah'in kullarini sikintiya sokan kimselerdir" es-SaTai ise: "Vallahi su insanlar bana mescidi en sevimsiz bir yer haline getirdiler. Hatta orasi bana' evimin plgnden daha da sevimsiz bir yer haline geldi" demistir. Ben: "Kim onlar ey Eb mer!" diye sordum. "Eraey teriler..." dedi ve ekledi: "Eraeyte[34]kelimesinden daha ok nefret ettigim bir baska kelime yoktur!" Yine o Davud'a syle demistir: "Dikkat et ve benden su seyi aklinda tut: Birincisi: Sana bir mesele sorulur da cevap verirsen, meseleni "Eraeyte" ile teyid yoluna gitme.[35] nk Yce Allah kitabinda: "Eraeyte men ittehaze ilheh heuhu..." ("Heva ve heveslerini kendisine tanri edineni grmedin mi?"[36] buyurmaktadir.[37] Ikincisi: Sana bir mesele soruldugu zaman, birseyi baska birseye kiyas etme.[38] Eger yle yaparsan belki bir helli haram, bir harami da hell kilabilirsin. ncs: Bilmedigin bir mesele hakkinda sorulursan, 'Bilmiyorum; bu konuda ben de senin gibiyim' de" Yahya b. Eyyb syle derdi: "Bana ulastigina gre ilim ehli syle derlerdi: Allah Tel kuluna ilim gretmek istemedigi zaman, onu mugalatalarla mesgul eder"

Bu konuda nakledilen szler pek oktur. Szn z sudur: ok soru sormak ve meseleleri akl bahisler ve tamamen nazar olan ihtimallerle teyit yoluna gitmek verilmistir. Raslullah'in ashabi ok soru sorma konusunda uyarilmislar ve onlar da byle bir davranisa girmekten kainmislardir. yle ki, bedevilerin gelip de soru sormalarini ve bylece Raslullah'in cevabini isitmeyi ve bu yolla ondan ilim grenmeyi arzu eder olmuslardi. Sahh'te Enes'ten rivayet edilen su hadise baksana; O syle diyor: "Raslullah'a birsey hakkinda soru sormamiz bize yasaklanmisti. Bdiyede oturanlardan akilli birinin gelip, ona soru sormasi ve bizim de isitmemiz ok hosumuza giderdi. Ashap hi soru sormaz olmustu. Sonunda Cibril geldi, Raslullah'in dizi nne oturdu ve ona Islm, mn, ihsan, kiyamet ve almetleri hakkinda sordu. Sonra Raslullah bize, soru soranin Cibril oldugunu bildirdi ve: "Sizin grenmenizi istedi; zira siz soru sormamaktasiniz" buyurdu.[39] Imam Mlik'e de ayni sekilde fazla soru sorulmazdi ve yakinlari ona soru sormaktan ekinirlerdi. Esed b. el-Furt anlatir: Ben Imam Mlik'e yeni gelmistim. Ibnu'l-Ksim ve diger byk tabileri bana soru sordururlardi. Cevap verdigi zaman onlar bana: "Eger durum syle olursa nasil olur?" de! derlerdi. Ben de yle derdim. Bir gn benden sikildi ve bana syle dedi: "Bu kapiyi araladin mi, orap skg gibi bunun ardi arkasi kesilmez. Eger sen ill da bu gibi seyleri grenmek istiyorsan, o zaman Irak'a gitmelisin" Imam Mlik, Iraklilarin fikhini ve tutumlarini begenmiyordu; nk onlar ifrat lsnde (nazari) meselelere daliyorlar ve re'yde asiri gidiyorlardi. Rivayete gre bir kadin Hz. Aise'ye gelmis ve "Hayiz gren bir kadin daha sonra neden orularim kaza ediyor da namazlarini kaza etmiyor?" diye sormustu. Hz. Aise ona: "Sen Harra mesrepli misin?" diye sert ikarak, byle bir soruya karsi tepkisini gstermisti.[40] Rashilah birinde cenn hakkinda gurre[41] ile hkmetmisti. Aleyhine hkm verilen kisi: "Imeyen, yemeyen, teneffs etmeyen ve hi ses ikarmayan birseyi nasil tazmin ederim?! Byle birsey heder olur" dedi. (Szlerini seili bir sekilde syleyen bu kimse hakkinda) Raslullah: "Bu, muhakkak khinler tifesindendir" buyurmustur.[42] Raba, Sad b. el-Mseyyeb'e parmaklarin diyeti hakkinda sormus ve: "Aci byrken, musibet artarken diyet miktari azaliyor mu?" demisti. Sad ona: "Sen Irakli misin?" demis, o da: "Hayir; aksine tahkik etmek isteyen bir lim, ya da grenmek isteyen bir chil" deyince: "Yegenim, snnet byle!" demisti. ok soru sormanin mekruhlugunu ifade iin bu kadari yeterlidir. Fasil:

Btn bunlardan soru sormanin mekruh bulundugu yerler oldugu ortaya ikmaktadir. Bunlari asagidaki sekilde siralama mmkndr: (1) Din bir faydasi bulunmayan sorular: Abdullah b. Huzfe'nin "Babam kim?" seklindeki sorusu byledir. Tefsirlerde anlatildigina " gre Raslullah'a hilller hakkinda sormuslar ve, "Niye . , nce iplik gibi incecik gzkyor sonra giderek byyor ve nihayet dolunay halini aliyor, daha sonra tekrar klmeye basliyor ve eski incecik halini aliyor?" demislerdi. Bunun zerine: "Sana yeni dogan hill seklindeki aylari sorarlar. De ki: Onlar, insanlar ve zellikle hac iin vakit lleridir"[43] yeti gelmis, verilen cevapta sorunun mecrasi degistirilerek insanlara din bir fayda saglayacak sekilde cevaplama yoluna gidilmistir.[44] (2) Ihtiyaci kadar olan bilgiye sahip olduktan sonra sormasi: Mesel, birisinin hacla ilgili olarak "Her sene mi?" diye sormasi gibi. Halbuki "Oraya yol bulabilen insanlarin o evi haccetmesi, Allah'in insanlar zerinde bir hakkidir"[45] yetinin zahiri, mutlak olmasi hasebiyle mr yani hayatinda bir defa oldugunu gstermektedir. Israilogullari'nin, Allah Tel'nin "Allah, bir sigir kesmenizi emreder"[46]buyrugundan sonra soru sormalari da byledir. (3) Halihazirda ihtiya duyulmayan birsey hakkinda sormak. Saniyoruz bu kisim -Allah daha iyi bilir ya- hakkinda herhangi bir hkm inmemis olan seyler hakkinda olmalidir. "Ben sizi terkettik-e siz de benim stme gelmeyiniz[47]"Allah, bazi seyler hakkinda da, unuttugundan degil, size olan merhametinden dolayi skt etmistir (afu). Onlari deselemeyiniz"[48]hadisleri de iste buna dellet etmektedir. (4) Zor, etrefilli ve zararli meseleler hakkinda sormak: Mugalatalarla ilgili olarak gelen yasak bu kabildendir.[49] (5) Taabbud olup, akil yoluyla mnsi kavranamayacak bir konuda, hkmn illetini sormak. Ya da soruyu soran kisinin aklinin yetmeyecegi birseyi sormasi. Hayizli kadinin, niye namazlarini kaza etmeyip de orucunu kaza ettigi hakkinda sorulmasi gibi. (6) Soruda asiriliga kailmasi ve tekellfe girilmesi[50]. "De ki: Buna karsilik ben sizden bir cret istemiyorum. Ve ben kendiligimden birsey teklif

edenlerden (tekellfe girenlerden) de degilim"[51] yeti iste buna dellet etmektedir. (Amr b. el-s): "Ey havuz sahibi! Havuzuna yirtici hayvanlar gelir mi?" diye sordugunda Hz. mer: "Ey havuz sahibi! Syleme. nk biz onlarin itikleri suya geliriz, onlar bizim itigimiz suya gelirler" demistir. (7) Soruda, Kitap ve snnete re'y ile karsi ikilmasi mnsi bulunmasi. Bu yzdendir ki Sad (b. el-Mseyyeb diyetli ilgili soru soran Raba'ya) "Sen Irakli misin?" diye ikismistir. Mlik b. Enes'e dediler ki: "Snneti bilen bir adam onun ugrunda mcadele eder mi?" Bu soruya o: "Hayir! O snnet olani bildirir; kabul edilirse ne l, aksi takdirde susar"[52]diye cevap verdi. (8) Mtesbiht konusunda sormak. "Kalplerinde egrilik olanlar, fitne ikarmak ve onun te'viline yeltenmek iin mtesbih yetlere yapisip, onlarla ugrasir dururlar"[53]yeti bu konuya dellet eder. Bu konuda mer b. Abdulaziz de syle demistir: "Kim dinini tartismalara hedef kilarsa, (sabit kalmaz) abucak yer degistirir" Imam Mlik'e "istiva[54] hakkinda yneltilen soru bu kabilden olmaktadir ve Imam bu soruya: "Istiva malumdur, keyfiyet mehuldr, onun hakkinda soru sormak ise bid'attir" seklinde cevap vermistir. (9) Selef-i slih arasinda geen mcadeleler hakkinda soru sormak. mer b. Abdulaziz'e Siffn savasi hakkinda soruldugunda syle demistir: "O, akan kanlardir ki Allah Tel benim elimi ona bulastirmaktan korumustur; bu itibarla ona dilimin bulasmis olmasini istemem" (10) Tartismalarda galebe almak, karsi tarafi aresiz ve zor durumda birakmak iin soru sormak. Kur'n'da bu tr davranis yerilmekte ve bu gibiler hakkinda syle buyurulmaktadir: "Insanlardan yleleri vardir ki, dnya hayati hakkinda syledikleri hosuna gider. Hatta, byleleri, sylediklerinin kalpten geldigine (samimi olduguna) Allah'i sahit tutar. Halbuki o, hasimlarin en yamanidir[55]"Bunu sana ancak tartismak iin sylediler. yle ya onlar kavgaci bir toplumdur"[56] Hadiste de syle gelmistir: "Insanlarin Allah'a karsi en sevimsiz olani, l tanimaz husumet sahibidir"[57] Bu saydiklarimiz soru sormanin mekruh oldugu yerlerden bazilaridir ve digerleri de bunlara kiyas edilir. Ancak bunlar hakkinda sz konusu olan yasak hep ayni dzeyde degildir; bunlardan bir kismi hakkinda varid olan kerahiyet siddetli, bir kisminda hafif, bir kismi ise kesin haram, diger bir kismi da itihada mahal bulunmaktadir. Dinde mcadele hakkinda varid olan yasak bunlardan bir kismini kapsar haldedir. Mesel: "Kur'n hakkinda

tartisma, kfirliktir"[58] hadisi byledir. Allah Tel da syle buyurur: "yetlerimizi alaya alanlari grdgn zaman, onlardan uzaklas"[59]Benzeri daha baska yet ve hadisler de vardir. Dolayisiyla bu gibi konular hakkinda soru sormak yasaktir. Cevap vermek de ona gredir. [60]
NC MESELE:

Byklere karsi itirazi terketmek iyi birseydir ve vgye deger bulunmustur. Itiraz edilen konunun anlasilabilir olup olmamasi arasinda fark yoktur. Bunun delilleri sunlardir: (1) Kur'n'da bu kabilden delletler bulunmaktadir. Mesel M~ s'nin Hizir ile olan kissasi byledir. Hizir, Musa'ya kendiliginden aiklamadika kendisine hibir soru sormama sartini ileri srmstr. Tabii tahamml edemeyip sarta riayet etmeyince de Allah Te-l'mn, "Iste bu, benimle senin aramizin ayrilmasidir[61] buyurdugu zere ondan ayrilmistir. Raslullah onun hakkinda "Allah Musa'ya rahmet etsin! Keske sabretseydi de bize haberleri anla-tilsaydi"[62] buyurmustur. Geri Ms ilim dili ile konusmustur. Buna ragmen sarttan ikilmasi, mesruttan da ikilmasini gerektirir.[63]Haberlerde syle bir rivayet bulunmaktadir: Melekler Allah Tel'ya: "Yeryznde fesat ikaracak, orada kan dkecek insani mi halife kiliyorsun..[64]dediklerinde Yce Allah: "Sizin bilemeyeceginizi her halde ben bilirim" buyurarak onlarin itirazlarini reddetti, zerlerine bir ates gnderdi ve onlari yakti. Bundan daha siddetli olan itiraz, Iblis'in, "Ben ondan daha hayirliyim; beni atesten yarattin, onu da amurdan yarattin"[65] seklindeki szyle olmus ve Allah Tel onu bu tavriyla, herseyi yerli yerine koyan ve herseyden haberdar olan Yce Ztina bas kaldirip itirazda bulunmasi sebebiyle rahmetinden ebed olarak kovmustur. Bu, konumuza bir delil olmaktadir. Bakara sresinde sz edilen ve kendilerinden bir sigir bogazlamalari istenilen gruhun tavri da bu kabildendir.[66]Onlar sualde asiri gittike Allah Tel da islerini zorlastirmistir. (2) Haberlerde yer alan deliller: Mesel su hadislerde oldugu gibi: Raslullah lm hastaliginda: "Gelin! Sizin iin ondan sonra bir daha sapitmayacaginiz bir kitap (mektup) yazayim" buyurmustu. Bu konuda sahblerden bazisi[67] itiraz etti. Bunun zerine Raslullah da onlarin yanindan ikmalarini emir buyurdu ve onlar iin hibirsey yazmadi.[68] Hz. Ismail'in annesi ile ilgili kissada da buna delil vardir. Syle ki: O ilk defa Zemzem'i buldugu zaman hemen nn evirmis ve suyun akmasina engel olmustu. Onun bu davranisi hakkinda Raslullah: "Eger o-nu kendi haline biraksaydi, Zemzem akan bir kaynak olurdu'[69] buyurmustur.[70]Bir hadiste syle

anlatilmaktadir: Raslullah iin bir tencere kaynatildi, iinde et vardi. "Bana bir uyluk ver!" buyurdu. Ravi diyor ki: Ben ona bir uyluk verdim. "Bana bir uyluk ver!" buyurdu. Ben ona bir kol verdim. "Bana bir uyluk ver!" buyurdu. Ben ona: "Y Raslallah! Bir koyunun ka uylugu olur ki?" dedim. Bunun zerine o: "Canim elinde olana yemin ederim ki, eger sus-saydin, elbette ben istedike sana uyluklar verilirdi"buyurdu.[71] Hz. Ali hadisi5 de syle: "Raslullah geceleyin benim ve F-tima'mn yanina girdi ve namaz kilmamiz iin bizi uyandirdi. Ben gzlerimi ogarak oturdum. Syle diyordum: "Vallahi biz, sadece Allah'in zerimize yazdigini kilariz. Elbette bizim canlarimiz Allah'in elindedir. Onu diriltmek (uyandirmak) istedigi zaman diriltir (uyandirir)" Bunun zerine Raslullah "Insan ne kadar da mcadeleci![72] diyerek gerisin geri dnd.[73] (Sehl b. Huneyf, Siffn harbi sirasinda) syle demistir: "Ey insanlar! Kendinizi sula-yin.[74] Biz Eb Cendel gnnde[75] bulunduk. Eger Raslullah'iri emrini reddetmek elimizden gelseydi elbette onu yapardik"[76] Sad b. el-Mseyyeb'in dedesi Hazn[77] Raslullah'a temsilci olarak gelmisti. Kendisine ismini sordu. O "Hazn!" deyince Raslullah "Yok, aksine sen Sehl'sin!" buyurdu.[78] O: "Babamin bana verdigi bir ismi degistiremem" diye karsilik verdi. Sad: "O gndr bugndr bizde hzn eksik olmaz" demistir.[79] (3) Tecrbeyle sabittir ki, byklere karsi itirazda bulunmak, hibir fayda saglamama sonucunu dogurmakta, hoca ile talebe arasim amaktadir. zellikle de sfiyye buna ok nem vermektedir. Onlara gre bu, en byk hastaliktir. Hatta onlardan el-Kuseyr, bu hastaliktan tevbe etmenin kabul edilmeyecegini, bu tr srmenin [324) asla bagislanmayacagini iddia etmistir. Bu kabilden olmak zere su hikaye anlatilir: Eb Yezd elBestm'nin gen bir hizmetisi vardi. Oruluydu. Ona, Eb Trb enNahsib ile Sakk el-Belh: "Delikanli! Bizimle birlikte sen de ye!" dediler. O: "Ben oruluyum" dedi. Eb Trb: "Ye, sana bir aylik sevap var" dedi. O yanasmadi. Sakk: "Ye, sana bir yillik oru sevabi var" dedi. O yine yanasmadi. Bunun zerine Eb Yezd el-Bestm: "Allah'in gznden dsms olan sunu birakin!" dedi. Sonra o gen hirsizlik yapmaya basladi ve bu yzden eli kesildi. Imam Mlik, pesi pesine soru sormasi zerine Esed'e "Bu kapiyi araladin mi, orap skg gibi bunun ardi arkasi kesilmez. Eger sen ill da bu gibi seyleri grenmek istiyorsan, o zaman Irak'a gitmelisin" demis ve verdigi cevaba itiraz etmesi zerine gerekli faydadan uzak kalacagina dikkatini ekmisti. Onun hayatim arastiranlar buna benzer ok sey bulur. Bu arzettiklerimizden ikan sonu sudur: Emanet ve dogrulukla bilinen, fazilet, din ve takva sahibi kimselerin yolu zere oldugu malum olan bir

lime herhangi bir olay hakkinda sual sorulur ve o da cevap verirse veya ona kendisinden beklenmeyen bir hal anz olursa veyahut da dinleyen kimsenin anlayamayacagi birsey sadir olursa, o kimsenin itiraz ve elestiriye mahal kilinmasi dogru olmaz. Eger ortada gerekten bir problem varsa, bu takdirde sonucu beklemek basari iin daha uygun, amaci elde etmek iin daha faziletli bir tavir olacaktir. Insallah! [80]
DRDNC MESELE:

Zavhire (ibarelerden ilk bakista anlasilan mnlara) itiraza kulak asilmaz. Delili: Sri' Tel'nin meram ve maksadina tercman olan bizzat Arap dili olmaktadir. Arap dilinde "nass"[81] bulunmasi ya imknsiz ya da ok nadirdir. Zira daha nce de getigi zere218 nassin, nass olabilmesi iin on ihtimalden uzak olmasi gerekmektedir. Bu ise nadir ya da imknsizdir. Su halde Arap dili ile bir delil geldigi zaman sz edilen ihtimaller onu kusatmis olacaktir Ihtimal ieren [325i bir delil ise, mteahhir ulemnin istilahina gre "nass" olmaz. Geriye ise zahir ve mcmel kalmaktadir. Mcmelde yapilacak sey, m-beyyini yani mcmelligi ortadan kaldirici delili aramak veya durup sonucu beklemek (tevakkuf)'tir. Su halde temel dayanak sadece zahir olacaktir. Dolayisiyla ona itirazda bulunmak dogru olmaz. Zira byle bir tavir asirilik ve tekellf anlamina gelir. Sonra eger byle bir tavira yani ihtimal ieren seylere itiraz etmeye cevaz verilecek olsa, o zaman seriatta dayanilabilecek hibir delil kalmaz. nk her delilde zayif da olsa ihtimaller bulunur. Bu durumdabu kabilden itirazlara kulak vermek delili zayiflatir ve bu, sonunda seriatin btn delillerinin[82] ya da en azindan byk ogunlugunun[83] zayifligina hkmetmek gibi bir neticeyi dogurur. Halbuki durum ittifakla byle degildir. ncs: Eger szde bulunan mcered ihtimaller dikkate alinacak olsaydi, o zaman ne kitaplarin indirilmesinin ne de Peygamberin gnderilmesinin bir faydasi olmazdi. Zira bu takdire gre emir, yasak ve verilen haberlerle insanlar zerine hccet ikame edilememesi gibi bir sonu gerekir. nk ogu kez kastedilen seyin disinda baska mnlara ihtimal iermeyen nasslar bulunmaz. Ancak bu sonu, icm ve akliselimin geregi olarak btildir. Dolayisiyla byle bir neticeyi ortaya koyacak seyin de btil olmasi lzim gelir. Drdncs:[84] Mcerred ihtimaller eger dikkate alinacak olursa, o takdirde bu detlerin (dt, kevn hadiseler) zlmesine ve onlara gvenin ortadan kalkmasina neden olur. Sonunda bu safsata kapisini aar ve ilimlerin inkrini gerektirir. Bu mnyi Imam el-Gazzl'nin el-Mnkizu mine'd-dall adli eserinde zikrettigi seyler kismen aiklar. Hatta Sofistiyye'nin[85] ilimlerin inkri sadedinde zikretmis olduklari seylere

baktigimizda, onlarin esasini d (kevn) ve akl hakikatlere esitli ihtimallerin ariz olabilecegi noktasinin teskil ettigini grrz. Bunlarda durum byle olunca tamamen vaz' olan durumlarda hal ne olacaktir? Mcerred ihtimalin dikkate alinmasi sebebiyledir ki, kendilerinden bir sigir bogazlanmasi istenilen Israilogullari'nin isi zorlastinlmistir. Zira onlar sualda asiriliga kamislar, mn aik olmakla birlikte ihtiya duyulmayacak seyler hakkinda sorular sormuslardir. Hadiste gelen: "Bu haccimiz, bu yila mi ait, yoksa mr boyu iin geerli mi?" sorusu da bu kabilden olmaktadir. Benzerleri oktur. Dahasi bu yaklasim, dogru yoldan sapmanin de temel sebebini teskil etmektedir. Dikkat edilecek olursa, Kitap'tan mtesbih olanlara uyanlar, mcerred ihtimallerden hareketle onlara uymaktadirlar. Onlar bu tr ihtimalleri dikkate almakta, onlar hakkinda sz etmekte ve gayba ragmen ve hibir delil olmaksizin onlar hakkinda kesin hkmde bulunmaktadirlar. Onlar, bu tutumlari dolayisiyla yerilmisler ve Raslullah onlardan uzak durulmasini emir buyurmustur. Besincisi: Kur'n, kfirlere karsi akl genellemeleri ve herkese kabul grms esaslari hccet olarak kullanmistir. Mesel, "Eger biliyorsaniz (syleyin bakalim:) Bu dnya ve onda bulunanlar kime aittir? 'Allah'a aittir' diyecekler.'yle ise nasil olup da bylenirsiniz?' de"[86]yeti byledir. Bu yette Allah Tel, mevcut olan herseyin Allah'a ait olduguna dair kabullerini kendilerine karsi bir hccet olarak kullanmis, herseyde rabligin Allah'a ait oldugunu kabulden sonra baska davalara kalkmalari sebebiyle onlarin akilli kimseler olmayip, bylenmis kimseler olduklarini beyan etmistir. Su yet de byledir: "And olsun ki, onlara, 'Gkleri ve yeri yaratan, gnesi ve ayi buyrugu altinda tutan kimdir?' diye sorsan, mutlaka 'Allah...' derler. O halde nasil (haktan) evrilip dndrlyorlar?"[87]Yani byle bir kabulden sonra Rab Tel'nm sadece Allah oldugunu nasil kabul etmiyorlar ve Allah Tel iin serk (ortak) iddiasinda bulunuyorlar?! "Allah, gkleri ve yeri hak ile yaratti. Geceyi gndzn zerine rtyor, gndz de gecenin zerine sariyor. Iste bu yaratici, Rabbiniz olan Allah'tir. Mlk O'nundur. O'ndan baska ilah yoktur. yleyken nasil oluyor da (O'na kulluktan) evriliyorsunuz?'[88] Bu ve benzeri yetler, genel kabul gren esaslardan hareketle, kfirleri kendi ikrarlari ile baglamakta ve buna muhalif olan hareket tarzini ise akil disi ilan etmektedir. Eger Araplara gre "zahir" itiraz kabul etmez bir hccet olmasaydi, o zaman umumun geregini ikrar etmis olmalarinda kendi aleyhlerine b- hccet bulunmazdi. Ancak grldg gibi durum bunun tersinedir. Dolayisiyla bu da onun itiraza mahal olmadigini gsterir. Sayilanlara sunu da eklemek gerekir: Taraflar ve mezhep sahipleri arasinda

meydana gelen tartismalar ve bunlarin kullanmis olduklari istidlaller ve karsi tarafin delili iin ileri srdkleri ihtimaller dikkate alindiginda, ortada ne Kur'n'dan ne de snnetten hibir dayanilacak delil kalmaz. Hatta bu durum inanlarla ilgili alana bile sirayet eder ve onlar Kur'n'dan ve snnetten olan delilleri bir tarafa atarlar ve onlardan birogunu d olan durumlar zerine bina etmeye alisirlar: "Allah, size kendinizden bir temsil getirmektedir: Mlkiyetiniz altinda bulunan kleler iinde, sizinle esit (haklara sahip) ortaklariniz var mi?[89] "Onlarin (putlarin) yryecekleri ayaklan mi var, yoksa tutacaklari elleri mi var,.[90]ve benzeri yetlere tutunmuslar ve bedh olmayan, ona yakin da bulunmayan akl mukaddimelere dayanmislardir. Bunu yaparken, d olan seylere aklen bazi ihtimallerin girebilecegi noktasindan kamis, oluyorlardi; ancak katiklarindan daha da siddetli olan bir-seyin iine dstler. Bunun sonucunda Araplarin asla asina olmadiklari bahisler ortaya ikti. Oysa ki Araplar bu dinin ilk muhataplariydilar. Onlar felsefeyi isin iine kattilar; yle konulan arastirdilar ki, onlari bilmemenin dine hibir zarari olmaz ve onlarda derinlestike sadece zarar ve ziyan artar. Btn bunlarin esasini, ibare-lerdeki geerli olan detlerden ve varlik leminde cari bulunan mnlarindan yz evirmek teskil etmektedir. Daha nce cri olan detlerin -her ne kadar akil yoluyla muhtemel bulunsa bile- genel anlamda kat' olduklari gemisti. Ibareler de ayni sekildedir. nk onlar hitb vaz bakimindan detlere benzerler ya da onlara ok yakindirlar. Yine daha nce zannlerden nasil kat' esaslarin elde edildigi gemisti. Dsnen kisi iin bu kitabin en nemli zelligi de budur.[91] Bu vesileyle Allah'a hamd ederiz,Su halde ibarelerin zavhirine karsi, merch (zayif) bulunan ihtimalleri dikkate alarak itiraz etmek dogru degildir. Bu ancak zahirden ikmayi gerekli kilan bir delilin bulunmasi halinde caiz olur ve o zaman da konu tearuz ve tercih ya da beyn bahsine dahil olur. Kendisinden yardim grlecek olan ancak Allah'tir. [92]
BESINCI MESELE:

Ser' mesil zerinde duranlar, ya asl kaideleri zerinde ya da fer' cz'leri zerinde dururlar. Her iki durumda da o kimse ya mctehid olur ya da mnzir. Arastirma yapan mctehid ve bunu da kendisi iin yapiyorsa, itihadi sonucunda ulastigi netice kendisi hakkinda hkm olur. Ancak usl ve kaideler sadece kat' esaslar ile sabit olur; bunlarin zarur veya nazar; akl veya nakl olmasi arasinda fark yoktur. Fer' meselelere gelince, bunlarin sabit olabilmesi iin yerinde bilinen kayitlari tasimasi sartiyla sadece "zan"[93] yeterlidir. Bu durumda delilin ortaya koydugu sonu da, ayni sekilde kendisi hakkinda hkm olacaktir ve bu konuda mnazaraya ihtiya duymaz. nk onun arastirdigi konu hakkindaki bu deger-

lendirmesi (nazar) ya bir cz' hakkinda olacaktir ki bu, onu zerine bina etmis oldugu kll hakkindaki degerlendirmesinin bir uzantisi (ikincil) olacaktir. Ya da degerlendirme, daha bastan bir kll zerinde yapilmis olacaktir. Kll esaslar zerinde yapilan alisma ve degerlendirme ise, nceden yapilan istikranin uzantisi olacaktir. Bunun iin de dsnme ve tetkike, basirete ve genis bir zamana ihtiya duyacaktir. Meselenin akl olmasi halinde de durum ayni olacaktir. Burada mnazaranin farzedilmesi bir anlam ifade etmeyecektir. nk mctehid bu sonuca ulasmadan nce kendi bilgisi dahilinde olan delilleri incelemis ve onlari degerlendirmistir. Dolayisiyla bu konuda baskalarina ihtiyaci yoktur. Sonuca ulastiktan sonra ise, kendisine nisbetle elde ettigi hkm hakkinda bir beyyine zerinde olmaktadir. Dolayisiyla bu asamadan sonra onun hakkinda mnazarada bulunmasi bir fazlaliktir. Sonra mctehid kendisi hakkinda gvenilir kimsedir. Sz kabul edilir bir kimse olduguna gre de, mukallit onu kabul eder ve diger mctehidi onun emanetine havale eder. Zira o, ona gre sz kabul edilir bir mctehiddir. Dolayisiyla -eger meselenin dayanagi (meslek) kendisince aiklik kazanmissa- mnazaraya ihtiya kalmaz. Buna dair pek ok rnek vardir: Mesel Raslullah'in Hendek savasi sirasinda kusatmanin kaldirilmasini temin iin Medine hurmalarinin yarisini msriklere vermeyi teklif etme konusunda iki Sa'd'e[94] danismasi ve onlarin fikrini almasi, onlarin savasma hakkindaki kararli tavirlarim grnce baska birsey istememesi ve digerleriyle bu konuda istisareye gerek duymamasi byledir. Hz. ise'nin durumu hakkindaki danismasi ve durumu arzet-mesi de byledir.[95] Allah Tel konu hakkindaki hkm indirince, meselenin aiklik kazanmasi sebebiyle artik onu hi kimseye amamistir. Bazi Arap kavimleri Raslullah'm vefatini mteakip zekt vermeye yanasmayinca Hz. Eb Bekir onlarla savas etmeye karar verdi ve bu konuda Hz. mer ile konustu[96] ve savasin yapilmamasi sonucunda ortaya ikacak maslahata itibar etmedi.Zira aksini gerektiriri ser' nassi bulmustu. sme ve ordusunu dinden dnenlerle savasmak zere kendisine destek edinmesi iin geri evirmesini istemislerdi. O buna yanasmadi; nk Raslul-lah'in harekete geirdigi bir orduyu durdurmanin men'ine dair delile sahip bulunuyordu. Bunun seriatta ve ona hakkiyla vakif olan sahabe ve mctehid-lerde varligi sabit olunca, itihada ehil olan degeri en dirmecinin meseleye vukufiyet peyda ettikten sonra mnazara ve tekrar mracaata ihtiyaci kalmayacaktir; bunu ancak ihtiyat kabilinden yaparsa yapacaktir. Onun ihtiyatli davrandiginin farzedmesi, zerinde durdugu konuda bazi tereddtlerinin bulunmasi halinde olacaktir. O takdirde onun iin iki davranis sekli gerekli

olacaktir: Ya kendi arastirmasi ile yetinerek meselenin aiklik kasanmasina kadar susacaktir; zira yol aiklik kazanmadika kendisi iin br ykmllk sz konusu olmayacaktir. Ya da gvendigi bir baskasindan yardim talebinde bulunacaktir. Bu durumda o yardim isteyen mnzir (mzakereci) olacaktir. Bu halde onlar, mnazara ettikleri konunun dayandigi kll esaslarda birbirleri ile ya uyum iinde olacaklar, ya da yle olmayacaklardir. Eger uyum iinde iseler, o takdirde ondan yardim istemesi ve ona dayanmasi sahih olacaktir. nk kendisi iin sadece mnazara edilen meselenin tahkku'-menti kalacaktir ki, o da kolaydir. Eger bunda ikisi de ittifak ederlerse bu gzeldir; yok ihtilaf ederlerse ortada herhangi bir sikinti olmayacaktir. nk bu konuda yapilacak is, o konuda ictihd eden mctehidin zannina dnmektir. Bu noktadan meydana gelebilecek grs ayriliginin bir sakincasi yoktur. Nitekim yerinde konu aiklanmistir. Bu esasin rnekleri oktur. Bunun iine sahabenin kendilerine mskil gelen konularla ilgili olarak Rasullah'a ynelttikleri sorular da girer. Mesel "Inanip, imanlarina hibir zulm karistirmayanlar..[97] yeti indigi zaman sorduklari soru; keza "Iinizde olani aiga vursaniz da gizleseniz de, Allah onunla sizi hesaba eker[98]yeti indigi zaman sorduklari soru; (m olan) bn mm Mktm'un, "M'minlerden oturanlar ile mallari ve canlariyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz"[99] yeti indigi zaman sormasi ve sonunda, "zr sahibi olanlardan baska' kisraimn nazil olmasi; Hz. jse'nin, Raslullah'in: "Kim hesaba ekilirse azap grr[100]sznn, "Kimin kitabi saguidan verilirse kolay bir hesapla hesaba ekilecek"[101] buyruguna ters dstg dsncesiyle soru sormasi vb. bu kabilden olmaktadir. Biz bu tr suallerin, yardim isteyen mtizir (mzakereci) kismina girdigini syledik; nk bunlar deliller zerinde durduktan sonra sormaktadirlar. Delillere bakinca durum kendileri iin problem arzetmekte ve bunun izalesine alismaktadirlar. Daha bastan hkm grenmek iin soru soranin durumu ise bunun aksinedir. nk onlar grenciler durumundadir. Dolayisiyla onlar iin hkmn bildirilmesinden baska birseye ihtiya duyulmaz. Burada "mnzir" kelimesini kullanmanda senin iin bir sakinca yoktur. nk bu sade bir istilahtir ve zerine herhangi bir hkm terettp etmemektedir. Nitekim bu kisma kendi kendisine karsi ihticac-da bulunan hasmin, kendisini istifade eden sualci yerine koymasi ve bylece hasmin en yakin yoldan yenilgiyi kabul etmesi amalanan rnekler de girer. Hz. Ibrahim'in kavmi ile olan mcadelesinde yildiz, ay ve gnesle deliller getirmesi byledir. O, kendisim onlarin huzurunda farzetmis ve bylece onlarin ilahlar olamayacagina dair

onlar iin burhan ikamesinde bulunmustur. Diger yette bulunan: "Hani o babasina ve kavmine, 'Neye tapiyorsunuz?' demisti. 'Puta tapiyoruz ve onlara tapmaya devam edecegiz' diye cevap verdiler'[102]s kavli de aynidir. Mabd hakkinda soru sorunca, mabuda zel olan bir hususiyeti dile getirdi ve: "Peki, yalvardiginizda onlar sizi isitiyorlar mi? Yahut size fayda ya da zararlari olur mu?"dedi.[103] Onlar buna cevap vermekten yan izdiler ve sadece babalarini yle bulduklarini ve onlara tbi olduklarini ifade ile yetindiler. "Belki de bu isi, su bykleri yapmistir'[104] sz de byledir. "Allah, o yce varliktir ki sizi yaratmis, sonra riziklandtrmistir; sonra O, hayatinizi sona erdirecek, daha sonra da sizi tekrar dirtecektir. Peki sizin (Allah'a es tuttugunuz) ortaklariniz ierisinde bunlardan birini yapabilecek var mi?[105] "Ortak kostuklarinizdan hakka iletecek olan var mi? De ki: Hakka Allah iletir. yle ise hakka ileten mi uyulmaya daha lyiktir, yoksa hidayet verilmedike kendi kendine dogru yolu bulamayan (tanrilar) mi? [106] "Onlarin (putlarin) yryecekleri ayaklari mi var, yoksa tutacaklari elleri mi var..[107] yetleri de bu kabilden olmaktadir. Bu ve benzeri yetler, dsnme ve degerlendirme konusunda istifade ve yardim isteme mevkiine inmeye -her ne kadar onlardan asil ama, hasmi ilzam etmek ve susturmak ise de- isarette bulunmaktadir. Zira bu, dogruluga hakkinda istisare sadedinde burhanin getirilmis olmasidir. Dolayisiyla bu tavir, maksada ulasma konusunda aiktan ilzam ve iskt iin karsi koymadan daha etkin[108] olmaktadir. Onlar tesri kilman esaslar arasina birok kt seyleri sokunca -ki bunlarin en irkinide sirk olmaktadir- o zaman kendilerinden iddialarina delil ikame etmeleri istenmistir: "Yoksa O'ndan baska tanrilar mi edindiler? De ki: Haydi delillerinizi getirin![109] "De ki: Allah'in size indirdigi riziktan bir kismini hell, bir kismini da haram bulmaniza ne dersiniz? De ki: Allah mi izin verdi? Yoksa Allah'a ifttira mi ediyorsunuz?[110] "Her kim Allah ile birlikte diger bir tanriya taparsa, -ki bu hususla ilgili hibir delili yoktur- o kimsenin hesabi ancak Rabbinin nezdindedir. Surasi muhakkak ki kfirler iflah olmaz[111] Bu, en gzel olan yolla mcadele cmlesinden olmaktadir. Eger mnzir, ele alman meselenin zerine bina edilecegi kll esaslar konusunda muhalif ise, o takdirde ondan yardim talebinde bulunmasi dogru olmaz ve mnazarasinda ondan faydalanamaz. nk meselesine dair her bir yn, bir kll esas zerine bina edilecektir. Kll esas zerinde muhalif olunca, onun zerine bina edilecek olan cz' hakkinda da ncelikli olarak muhalif olacaktir. Bu durumda cz' hakkindaki muhalefeti iki ynden olmus olacaktir ve onun, zerinde ittifak edilen bir mnya irca edilmesi imkni da olmayacagindan, ondan yardim grme gereklesmeyecektir. Bunun rnegi fikhi konularla ilgili olarak bizzat isim olarak belirlenmemis pirin, dari, misir, boy tohumu (hulbe: emen) vb. gibi nesneler hakkinda

ribnin cereyani meselesidir. Bunlar hakkinda kiyasi delil olarak inkr eden Zahirlerden yardim talebinde bulunmak mmkn degildir. nk o meseleyi kiyasin inkri esasi zerine bina etmektedir. Kiysi olan her meselede durum aynidir ve onunla yardim talebinde bulunulacak bir kimsenin edasiyla mnazarada bulunmasi imknsizdir. Zira o, basvuracaklari esasa (ilkeye) muhalif bulunmaktadir. Boy tohumu, misir vb. hakkinda Mlik birinin Safi ya da Hanef birinden yardim istemesi halinde de durum aynidir, Geri bunlar kiyasi delil olarak kabul ediyorlarsa da, meseleyi Mliklerin bina ettigi esasin disinda baska esaslar zerine bina etmektedirler.[112]Bu kisim fikhin diger konularinda da yaygin bulunmaktadir. Icm'i inkr eden bir kimseden, icmnin sihhati zerine bina edilen bir mesele hakkinda yardimini istemek mmkn degildir. Medine ehlinin icmini kabul etmeyen bir kimseden, onun zerine bina edilen bir mesele hakkinda yardimini istemek imknsizdir. nk temeli inkr etmektedir. Emir kipi, mendupluk ya da ibaha iindir veya bu konuda durup beklemek (tevakkuf etmek) gerekir diyen bir kimsenin, emrin kesin olarak vucb iin oldugunu kabul eden kimseye ne faydasi olur? Eger muhalifin, yardimci olacagi farzedecek olursa, o takdirde ondan yardim talebi -gerekten yardimci olmasi halinde oldugu gibi- sahih olur ve bu nokta aiktir. Fasil: Mnzirin, kendi degerlendirmesinde mstakil oldugu, herhangi bir yardim talebinde bulunmadigi ve buna ihtiyaci da olmadigi, ancak hasmini kendi grsne evirmek ya da onu kendi yanma ekmek istedigi farzedecek olursa, o takdirde durum ne olacaktir? Bu konunun aiklanmasini ulem zerine almistir. Su kadar var ki, konuyla ilgili basvurulacak bir prensip (asil) bulunmaktadir ki, Deliller blmnn basinda onun zerine dikkat ekilmisti. Burada ise Allah'in yardimiyla onu tamamlamak istiyoruz. Syle ki: [113]
ALTINCI MESELE:

Delil iki mukaddime zerine bina edilir: Bunlardan biri tahk-ku'1-ment, digeri ise onun zerine hkmde bulunmaktir ve daha nce de getigi gibi zerinde durulmasi gereken yer, mentm (hkmn mesnedinin) tahakkuk edip etmemesidir. Dolayisiyla taraflar arasinda yapilacak tartisma bu nokta zerinde olacaktir. Bunun delili istikra olmaktadir. Hkim konumda olan mukaddimeye gelince, onun her halkrda taraflarca msellem oldugunun farzi gerekmektedir. Itiraz: Bu tez hakkinda belki kusku bulunabilir ve syle denilebilir: Anlasmazlik bazen ikinci mukaddimede de gereklesebilir. Syle ki: Sen

"Bu sarhosluk vericidir, her hamr (sarap, iki) ya da her sarhosluk verici de haramdir" dedigin zaman karsi taraf bu seyin sarhosluk verici oldugunda sizinle mutabakat halinde olabilir. Bu tahkku'l-ment mukaddimesidir. Nitekim bu konuda size muhalefet de edebilir. Muhalefet etmesi halinde genelde ona niye muhalefet ediyorsun denemez. nk konu ihtilaf mahalli olmaktadir. Karsi taraf, her sarhosluk veren seyin hamr (sarap, iki) oldugu noktasinda da farkli dsnebilir nk "hamr" kelimesi, zm sirasindan elde edilmis iy ikiye denilir. Dolayisiyla szkonusu olan o sey, (pisirilmis ise) sarhosluk verse bile hamr olmaz. Bu takdirde ise her sarhosluk veren seyin hamr oldugu iddiasi msellem olmaz. Keza her sarhosluk veren seyin haram oldugu noktasinda da muhalefet edebilir. nk bu mukaddimenin kllligi sabit olmus degildir. Zira hakkinda bulunan delil sebebiyle "nebz"in bu genellemeden hari tutulmasi onun tahsis edildigini gsterir. Kllligi sahih, olmayinca da hakkinda bir delil bulunmus olmaz. Su halde bu nerme de tartismaya aik bir haldedir. Hal byle iken nasil olur da tartisma mahallinin, iki mukaddimeden sadece birinde oldugu iddia edilebilir? Aksine her ikisi de tartismaya aiktir ve bu sonu sizin meselede ortaya koymus oldugunuz asim aksine bir durum olmaktadir. Cevap: Ortaya koydugumuz asil dogrudur ve ileri srlen bu itiraz yerinde degildir. Syle ki: Taraflar ya basvuracaklari bir asil zerinde hemfikir olacaklardir ya da olmayacaklardir. Eger birsey zerinde hemfikir olmazlarsa, o takdirde mnazaralarinin hibir anlami olmayacaktir. Bu konu daha nce gemisti. Iddia iin mutlaka bir delilin olmasi gereklidir. Delil, karsi tarafa tartisilir olmasi halinde delil olmaz ve bu durumda bastan tartismaya aik olan bir-seyin delil olarak karsi tarafa sevki abes olur ve hibir fayda tasimaz, maksadi gereklestirmez. Mnazaradan gdlen maksat ise, karsi tarafi bildigi bir yolla dogruya iletmektir. Zira onu bilmedigi bir yolla dogruya iletme abasi, onun iin takat st ykmllk kabilinden olur. Bu itibarla mutlaka her iki tarafin da yani soru soran taraf ile delili sevkeden tarafin ayni derecede bildikleri bir delile basvurmalari zorunludur. "Eger bir hususta anlasmazliga dserseniz -Allah'a ve hiret gnne gerekten inaniyorsaniz- onu Allah'a ve Raslne gtrn"[114] yeti de iste bu mnya dellet eder. nk Kitap ve Snnet, Islm mmeti arasinda ihtilafsiz merci olmaktadir; her ikisi de delildir ve tartisma konusu olan ihtilafli meselelerde basvurulacak kaynak olmaktadir. Kfirlere karsi hccet ikamesi de bu yolla olmustur. Allah Tel syle buyurmaktadir: "Eger biliyorsaniz (syleyin bakalim:) Bu dnya ve onda bulunanlar kime aittir? Allah'a aittir' diyecekler. (...) 'yle ise nasil olup da bylenirsiniz?' de"[115]Bylece Allah, onlari kendi ikrarlari ile ilzam etmis, kendilerine bildikleri seylerden delil getirmistir. Hatta onlar iin "yle ise

nasil olup da bylenirsiniz?' denilmistir. Yani bu su demektir: "O'nu ikrar ettikten sonra Hakk'tan nasil sapiyorsunuz, bu konuda nasil aldaniyorsunuz da Allah ile birlikte baska tanrilar davasinda bulunuyorsunuz?" Allah Tel syle buyurur: "Bir zaman o babasina dedi ki: Babacigim! Duymayan, grmeyen ve sana hibir fayda saglamayan birseye niin taparsin? '[116]nk bu onlarca bilinen birseydi. Zira taptiklari seyleri bizzat kendi elleri ile yontuyorlardi. Bir baska yerde de, 'Yonttugunuz seylere mi tapiyorsunuz[117]buyurmaktadir. Yine Allah Tel syle buyuruyor: "Bunun zerine Ibrahim: 'Bil ki Allah gnesi dogudan getirir, sen de onu batidan getir' de[118] Bunu ona: "Rabbim, dirilten, yasatan ve ldrendir" dedikten sonra sylemisti. Bunu syleyince karsi taraf bir ikis yolu bulmustu.[119] Bunun zerine sz ne mecazen ne dfi hakikaten hibir ikis yolu bulamayacagi bir mecraya kaydirilmisti. Bu konumuzla ilgili olarak en aik bir delil olmaktadir. Yine Allah Tel syle buyurmaktadir: "Allah katinda isa'nin durumu, dem'in durumu gibidir'[120]Bu yette onlara hakkinda ihtilf etmedikleri Hz. dem'i delil olarak getirmis oluyordu. Yine bir yette syle buyurur: "Ey ehli kitap! Ibrahim hakkinda niye tartisirsiniz? Halbuki Tevrat ve Incil, kesinlikle ondan sonra indi-ritdi[121] Bu, onlarin Hz. Ibrahim'in yahudi ya da hiristiyan oldugu seklindeki iddialarini temelden ortadan kaldiran bir delildir. Kur'n'in delil getirme tarzinin hep bu sekil zere oldugu grlr. Onda getirilen doller, kabule yanassin yanasmasin mutlaka karsi tarafin ikrar pdip dogrulugunu kabullendigi delillerdir. "Allah hibir besere birsey indirmedi" diyen kimseye karsi reddiye yine bu tarz zCi'e gelmis ve, "De ki: yle ise Musa'nin insanlara bir nur ve hidpyet olarak getirdigi... o kitabi kim indirdi?'[122] buyrulmus ve bjylece susturulmasi kendi bilgisi dahilinde olan birseyle olmustur. Hudeybiye sulhne bakiniz; onda bu mnya isaret bulunmaktadir. Syle ki: Raslullah Hz. Ali'ye "Bismillhirrahmnirra-hm" yazmasini emrettiginde onlar (Kureysliler) "Biz Bismillhir-rahmnirrahm'i bilmeyiz Sen "Bismike Allahumme" seklinde bizim bildigimizi yaz" dediler. Yine Raslullah "Allah'in rasl Muhammed'den... yaz!" dediginde onlar: "Eger biz senin Allah'in rasl oldugunu bilsek, elbette sana uyardik; aksine sen ismini ve babanin ismini yaz" dediler. Raslullah , onlarin bu tavirlari her ne kadar cahiliyet davasindan kaynaklaniyorsa da onlari mazur grd ve onlarin dedigi gibi yazdirdi. Onlarin sz edilen hususlarda bilgi sahibi olmadiklarini ileri srmeleri zerine kendi arzusu zerinde fazla durmadi. Bu sabit olunca, merci kabul edilen asil, iddianin sihhatine dellet eden delil olacaktir. Bu da hkim konumda olan mukaddimede yer alandir. Bu durumda onun karsi tarafa da msellem olmasi lzim gelecektir. Eger karsi tarafa da msellem olmazsa, onu getirmenin herhangi bir faydasi olmayacaktir. Delile basvurmadan ama, tartismanin sona erdirilmesi ve

ayriligin ortadan kaldirilmasidir. Bunun disinda baska bir amaci yoktur. Durum byle olunca: "Bu sarhosluk vericidir ve her sarhosluk verici sey de haramdir" sznde, eger karsi tarafin ikinci mukaddimeyi kabullendigi farzedi-lecek olursa, o takdirde istidlal sekli sahih olacaktir; nk karsi tarafa msellem bulunan bir delil getirmis olmaktadir. Eger karsi tarafin onun hakkinda hemfikir olmadigi farzedilecek olursa, o takdirde onun kesinlikle delil olarak kullanilmasi sahih olmayacaktir. Aksine tahkku'lment mukaddimesi bir baska kiyasta olacaktir. Bu ise tartisma alaninin bizzat kendisi olmaktadir. Her sarhosluk verici olan seyin hamr oldugu istikra delili veya nass ya da baska bir yolla ortaya konulur. Bu beyan edilince, onun zerine o seyin mesel haram oldugu hkm -eger karsi tarafa da msellem ise - bina edilir; nitekim nassda "Her hamr haramdir" seklinde gelmistir. Eger karsi taraf her hamrin haram oldugu noktasinda hemfikir degilse o zaman o, tahkku'l-ment mukaddimesi olur. O takdirde de zerine hkm bina edilecek bir baska mukaddimenin bulunmasi gerekir. Bu mertebelerden her birinde mutlaka tezin baska mertebede bulunan diger teze muhalefeti gerekir. nk sualcinin: "Her hamr haram midir?" seklindeki sorusu, "Her sarhosluk verici haram midir?" seklinde soracagi soruya muhaliftir. Bu meyanda kelamin diger mertebelerinde de durum ayni olacaktir. Bu noktadan hareketledir ki, mentm hkmne getirilecek delilin tartismali ya da tartismaya ihtimali bulunur olmasi uygun olmaz. Zira o zaman bir meseleden digerine intikal lzim gelir ve biz o takdirde hibir meselenin iinden ikamayiz ve mnazaradan beklenen fayda ortadan kalkar. Fasil: Burada sz edilen iki mukaddimeden maksat, mantikilarin bilinen sekillere uygun olarak ortaya koyduklari nermeler degildir. Keza tenakuz ve aks vb. itibariyla olanlar da degildir. Her ne kadar vakiada ona uygun dsse de, bu o terim zere cereyanim gerektirmez. nk ama, maksada ulastiracak olan yolu olabildigince ve seriatta geldigi sekil zere akillara yaklastirmaktir. Bu izah sekline ariz olan en yakin problem, netice verme konusunda bedh ya da benzeri iktirani veya istisna olan (kiyas) sekilleridir. Ifade edilen seyin, Arab'in dilinde yabancisi olmadigi tarzda bulunmasi ve kelaminda bilinir olmasi esastir. Zira bu, maksadin olabildigince gereklesmesi konusunda en kestirme yoldur. Hem mantik terimlerine yapismak ve onda kullanilan yollara uymak, ogu kez maksada ulasmadan uzaklastirici bir rol oynar. nk seriat mmlik vasfi zere konulmustur. Bu itibarla ser' mesilde mantik ilmine riayet etmek onun bu zelligi ile bagdasmaz. Su halde iki mukaddime sznn kullanilmasi, onlarin mantik ilminde bahis konusu olan terim mnsinda kullanilmis olmasini gerektirmez.

Iste bu noktadan hareketle el-Mazer'nin sznden maksadi daha iyi anlasilmaktadir: O, Raslullah'in[ale^^tu] , "Her sarhosluk veren sey hamrdir ve her hamr da haramdir[123]sz hakkinda syle demistir: Bu iki mukaddimenin neticesi "Her sarhosluk veren sey haramdir" hkm olacaktir.Bazi usulcler bunu mantik ilminden bazi esaslarla mezcetniek istemislerdir. Mantikilar "Kiyasin yapilabilmesi ve neticenin sahih olabilmesi iin mutlaka iki mukaddimenin bulunmasi gerekir" derler. "Her sarhosluk veren sey hamrdir" sz bir mukaddimedir ve onun yalniz basina bir netice ortaya koymasi mmkn degildir. Evet bu uslcnn dedigi her ne kadar bu hadiste mantikilarin ileri srdg sartlari tasisa da, seriatta bir ya da iki yerde byle tahakkuk etse de, bu durum diger ser' kiyaslarda gereklesmez ve fikhi kiyaslarin byk ogunlugu byle bir yol izlemez ve onlarda bu yn bilinmez. Syle ki: Biz Raslullah'm. bugday hakkindaki fazlalik ribasiyla ilgili yasagini bugdayin yenilir cinsten olmasi diye ta'll etsek -nitekim Imam Sfi byle yapmaktadir- bu illeti ancak sebr (bahs) ve taksim[124] sonucunda elde edebiliriz. Bunu grendigimiz zaman Safi'nin syle demesi mukadderdir: "Her ayva yenilir trdendir. Her yenilir olan da ribevdir. Dolayisiyla netice ayva da ribevdir" Ancak bu Safi iin bir anlam ifade etmez. nk o, bunu ve neticenin sahihligini bir baska yolla grenmistir. O yolla bunu grenince, kendi mezhebini ifade etmek iin bir tabir kullanmis va kullandigi tabir bu sekil zere gelmistir. Eger meramini diledigi baska herhangi bir sekil zere ifade etseydi, bu sgamn digerleri zerine bir meziyeti bulunmazdi. Bizim bu noktaya dikkat ekisimizin sebebi, mteahhir limlerden birinin bir kitap tasnif ederek, usl- nkhin esaslarini, mantik ilminin esaslarina irca etme abasina girmesidir. el-Mazerfnin szleri bunlar ve syledikleri genel anlamda dogrudur. Onun szlerinde ser' mesilin ortaya konulmasi sirasinda mantikilarin yolunu tutmanin gerekli olmadigina parmak basilmaktadir. Keza onda, ment zerinde hkim konumda bulunan mukaddime hakkinda ittifak edilmemesi ve karsi tarafa da msellem olmamasi halinde onu delil olarak ileri srmenin hibir faydasi olmayacagina da isaret bulunmaktadir. Raslullah'm "Her hamr haramdir" sz, Nebi'den gelen bir nass olmasi hasebiyle karsi tarafa da msellem olunca, muhalif ona itirazda bulunmamis; aksine kabulle karsilamis, ancak kaideye bidziye (muttarit) olmadigim ileri srerek itiraz etmistir. Bu da Rashllah'm bu sznn tesadfi olarak mantiktaki nermelere benzer sekilde sdir oldugunun, mantikilarin kasdini gtmediginin delillerinden-dir. "Eger gklerde ve yerde Allah'tan baska ilahlar olsaydi, o zaman onlar fesada giderlerdi"[125] yetindeki sart kiyas hakkinda da ayni sey sylenir. nk yette geen "ley" sart edati, baskasinin vukuu sebebiyle meydana gelecek olan seyi

ifade etmek iin kullanilir. Dolayisiyla bunda Arabm sznde kasd bir istisna yoktur. Bu Sibeveyh'in tefsirinin mnsi olmaktadir. Bunun bir benzeri de "In" sart edatidir. nk bu da sebep-sonu iliskisinde ikincinin birinciye bagli oldugunu ifade eder ve Arap kelminin sarahatinde istisnanin ona taalluku yoktur. Bu itibarla ser' maksatlarin elde edilmesi konusunda mantik kurallarina ihtiya bulunmamaktadir. el-Bc, Ahkmu'l-fusTda felsefecilerin "iki mukaddime olmadan netice olmaz" iddialarim reddederken -Allah'u alem!- bu mnya isaret etmis olmakta ve tek bir mukaddimenin de netice verebilecegini ifade etmektedir. Bu ilk bakista izahi g bir szdr; ancak onunla birlikte burada anlattiklarimiz zerinde yeterince duruldugu zaman mskil ortadan kalkacaktir. Allah'a hamd olsun ki, bu kitaptan gzetilen ama tamamlanmis ve O'nun ltuf ve keremiyle vaad olunan sey tamamlanmistir. Geri bu kitapta yer veremedigimiz bazi .seyler kalmistir. Zira ilim taliplerinden biroguna onlarin istenmesi kolay olmamakta, asiri susuzluk olmasina ragmen ondan imek iin kaynaga gidenler az olmaktadir. Bunu bildigim iin onlari okumazlar, onun nadide cevherlerini tahkik ipine dizmezler diye korktum ve bu yzden onlari aiklama arzusunu dizginledim, onlari yazmaktan kalemimi ve parmaklarimi alakoydum. Kaldi ki kitabin esitli yerlerinde onlara isarette bulunan remizler, onlarin parildayan gnesinden akseden pariltilar bulunmaktadir. Kim bunlari elde ederse, -Allah'in izniyle- onun sz konusu hakikatlere ulasmasi umulur. Bu mertebede olmayan kimselerin ise, aika ortaya konanlari elde etmekle yetinmesi halinde kendisine bir nakisa terettp etmez. Bu kitapta usl ilminin tahkiki yaninda yle bir ilim vardir ki, onun sayesinde selefin yoluna gidilir, inceleme ve degerlendirme sirasinda o, karsilasilacak karisikliklar, farkli dsnceler karsisinda apaik olana vakif kilar. Herseyin melektu elinde olan Yce Allah'tan hakkini ifa konusunda bize yardimci olmasini ister, bize ltf, keremi ve rahmeti ile muamele etmesini temenni ederiz. Sphesiz ki O, herseye kadirdir; icabete dair ahdi vardir. Ve'1-hamdu lillh ve kef, ve selmim al ibdih'llezne'staf... Dine hizmet ugrunda bu nemli alismayi basariyla tamamlayan Allah'a hamd olsun. Salt ve selm en serefli Peygamber'e ve onun tm l, ashb ve sair tbilerine olsun! Bu alismanin kabule sayan olmasi iin Allah'a niyaz ederiz. Sphesiz ki O, btn umutlarin kendisine baglandigi yer, herseyin kendisinden istendigi tek mercidir. Allah Tel'mn muvaffak kilmasiyla el-Muufakfm bu drdnc ve son cildi tamamlanmis olmaktadir. Allah, btn msl-manlar iin onu faydali kilsin, mellifini, sarihini, baskisini yapani, nesre hazirlayanini, ilim ve din

ugrunda hizmeti geen herkesi se-vaplandirsm. Talebeler iin bu eserin tahsilini kol ayl as tirsin. min! Velhamdu lillhi Rabbi'l-lemn... [126]
[1] Gaynmesr sekilleri de vardir; olmus bir olay hakkinda bizzat kendisinin ictihd etmesi gereken birinin sormasi gibi. Byle birinin bir baskasini taklit etmesi caiz olmadigindan soru gaynmesr olur. Mellifin zikrettigi alti sekil, yasak olan taklit konusunun disinda kalmaktadir. [2] Yani aslinda itihada dayanmayan, aksine hadis almak, rivayet arastirmasinda bulunmak gibi olan seyleri. [3] Birinci ve ikinci kismin bazi sekilleri de bu amaca matuftur. [4] Bir beldede fetva vermeye ehil baska kimselerin de bulunmasi halinde mftnin fetva sermeyi reddedebilecegini sylemislerdir. el-Halm, bu konuda farkli dsnmektedir. [5] Burada bir soru sorulabilir: Acaba, sz edilen sartlarin bulunmasi halinde, nassi elde etmek iin ulasamasa bile btn gcn ortaya koymasi gerekir mi? Nitekim Imam Mlik byle yapmaktaydi. Mellifin buradaki sz, nassi arastirmasi degil de, isterse cevap vermemesi seklinde anlasilmalidir. nk itihadi sonucunda belki cevaba ulasmamis olabilir. [6] Ibn Akl: "Bu durumda cevap vermek haram olur" demistir. Ileride de gelecegi zere meselelerden bazilari vardir ki, onun hakkinda yasak siddetli olmakta, diger bir kismi hakkinda da hafif kalmaktadir. Verilecek cevap meselenin durumuna gre olacaktir. [7] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/315-317 [8] "Seyler"den maksat, herhangi bir yarar iermeyen, agir ykmllkler getirebilen, rezil ve rsvay olmalarina sebebiyet verecek gizli sirlar, kt seylerdir. Ikincisi (sirlarin ifsasi) aiktir. Birincisine gelince, mkellef olmadiklari halde agir seyler hakkinda ikide bir sual etmek, byge karsi edepsizlik sayilacagindan ceza olarak o seyle ykml kilinmalari gibi bir sonuca sebebiyet verebilir. Bu durumda kullarin yapmasi gereken sey, bu gibi seyleri herseyden haberdar olan Allah'a ve O'nun Raslne birakmak, isi onlara havale etmektir. Nitekim hac hadisinden anlasilan da budur. Geri bizim seriatimizda bu gibi bir ceza yoktur; ama olsun. Yine de yle olur olmaz sorulari sormamak gerekir. [9] Mide 5/101. [10] l-i Irnrn 3/97. [11] el-Akra' b. Habis. [12] Mslim, Hacc, 412. [13] Mide 5/101. [14] Bizzat bu olay hakkinda indigi sylenmistir. Daha yakin olant da budur. Raslullah (s.a.) hutbe irad ederken soru sorulmasinda israr etmeleri zerine indigi de sylenmistir. [15] Bu kayit da, ok soru sormadan hoslanmamasinin mutlak anlamda olmadigini gstermektedir. [16] Yani haramligi ya da hellligi konusunda bir aiklama getirilmeyen,skt geilmis konularda. () [17] Beyhak, 10/13 ; Mstedrek, 2/122, Kenzul-umml, 980, 981. [18] Bakara 2/222. [19] Bakara 2/220. [20] Bakara 2/217. [21] Eb Dvd, Snne, 6 . [22] Nese, Hac, 1 ; Ahmed, 2/247 .

[23] Buhr, Mevkt, 11 , Fiten, 15 ; tism, 3 ; Mslim, Fedil, 136-137 ; Eb Dvd, Nikh, 8... [24] Bkz. Ibn Kesr, 2/104 . [25] Ekran gibi. Hadisin metninde "urd" kelimesi gemektedir. Bu kelime bir-seyin yani, canibi manasinadir. () [26] Haram olmayan seyi haram kilici vahyin inmesi, rezil ve rsvay olmaya maruz kalma vb. gibi kendilerinin hoslarina gitmeyecek seylerin ortaya ikmasi vb. . [27] Mide 5/101. [28] Bakara 2/67 vd. [29] Sd 38/86. [30] Eb Dvd, Ilim, 8 ; Ahmed, 5/435. [31] Buhr syle rivayet etmistir: "Allah Tel size annelerinize itaatsizligi, kiz ocuklarini diri diri gmmeyi ve vermeyip istemeyi haram kilmistir. seyi de size kerih grmstr: Klu kli, ok soru sormayi, mali ziyan etmeyi." bkz. Buhr, Rikk, 22 ; Mslim, Akdiye, 11 (8/410). [32] Mide 5/101. [33] deten olma imkni bulunmayan mcerred zihinde farzedilen seyleri kastetmektedir. Adeten olabilecek seylere gelince, seriat onlarin beyanini tekeffl etmistir ve onlardan hibirseyin noksan kalmasi mmkn degildir. "nk Allah Tel, olan seyleri haber vermistir" sznn mnsi iste budur. [34] "Grdn m?" mnsinda olan bu kelime, kisinin grsn grenmek iin kullanilir; "Ne dersin, grsn nedir?" gibi anlamlar ifade eder. [35] Yani cevabini akl ve nazar istidlallerle destekleme yoluna gitme ki heva ve heveslere tbi olma durumuna dsmeyesin. [36] Furkn 25/43. [37] yet ile istidlali, birinci gdnden maksadin, az nce izah ettigimiz sekilde oldugunu gsteriyor. Ancak byle bir anlayis zamanimiz iin dogru olur mu? Yoksa mmetin genel maslahati, akl esaslarla dinin teyidi yoluna gitmekte midir? Her halkrda bu tutumun "faydasi olmayan bir sekilde" diye kayitlanmasi gerekmektedir. [38] es-Sa'b, kiyasa karsi olanlardan olmadigina gre, onun bu szn mutlak olarak almamak ve kayitlamak gerekecektir. [39] bkz. Buhr, imn, 37 ; Mslim, mn, 57. [40] Buhri, Hayz, 20. [41] Ceninin diyeti. () [42] Buhr, Tibb, 46 ; Mslim, Diyt, 19. [43] Bakara 2/189. [44] bkz. Kurtub, 2/341. [45] li Imrn 3/97. [46] Bakara 2/67. [47] Daha nce geti. bkz. [1/163]. [48] Daha nce geti. bkz. [1/174]. [49] Bu kisim altina birinci ve ikinci kisim da girer. nk mugalatalarin dine bir faydasi yoktur, illimle de ilgisi

bulunmamaktadir. [50] Yani din konularda sikinti doguracak asiriliklara kailmasi. Mesel havuza yirtici hayvanlarin gelip gelmediginin sorulmasi gibi. [51] Sd 38/86. [52] 'Daha nce de isaret edildigi gibi bu tutum zamanimiz iin uygun degildir. Hakkin teyidi iin bu gibilerle mutlaka mcadele etmek gereklidir. [53] li Imrn 3/7. [54] Bu kelime "kurulmak, bagdas kurmak" gibi mnlara gelir. () [55] Bakara 2/204. [56] Zuhruf 43/58. [57] Buhr, Tefsir, 2/37 ; Mslim, Ilim, 5 [58] Daha nce geti. bkz. [2/341]. [59] En'm 6/68. [60] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/317-326 [61] Kehf 18/78. [62] Buhr, Enbiy, 27. [63] Bu izaha gre, "Hizir'in Musa'yi terketmesi, asil itiraz konusu sebebiyle degil, aksine sarttan ikmis olmasi yzndendir" seklinde mellife bir itiraz ileri srlebilir. [64] Bakara 2/30. [65] A'rf7/12. [66] Ms (s.a.) kendilerine Allah Tel'nin bir sigir bogazlamalarini emrettigini bildirdiginde: "Bizimle alay mi ediyorsun" demislerdi. Bu halleriyle onlar, Musa'nin haberine inanmak istememis ve ona itiraz etmis oluyorlardi. [67] Bu zat Hz. mer'di. "Raslullah (s.a.) fazla aci ekiyor; stelik beraberinizde Kur'n var" diyerek karsi ikmisti. [68] bkz. Buhr, Merd, 17 ; Mslim, Vasiyyet, 20-22. [69] Buhr, Enbiy, 9 ; Ahmed, 5/121. [70] Grndg kadariyla bu, itiraz degil, bir hirs olmaktadir. hiretle ilgili olmayan konularda hirsin kt oldugu ise aiktir. [71] Drim, Mukaddime, 7. [72] Kehf 18/54. [73] Ahmed, 1791. [74] Yani seriat karsisina onu koyup da, onu itibara alarak seriata karsi ikmayin. [75] Yani Hudeybiye sulhnde. O gn kendi aklimizca horlandigimizi dsnmstk. Fakat maslahatin Raslulah'in (s.a.) uyguladigi siyasette oldugunu sonradan grdk. () [76] Buhr, Cizye, 18 ; Mslim, Cihd, 94. [77] Hzn, tasa, geimi zor kimse gibi anlamlara gelir. ()

[78] "Sehl" ova, yumusak, kendisi ile kolay geinilen kimse gibi anlamlara gelir. () [79] Buhr, Edeb, 107, 108. [80] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/326-329 [81] "Nass" kelimesi iki anlamda kullanilmaktadir: 1) Mutlak olarak nakli delil, din metin anlaminda. 2) Kastedilen seyin disinda bir baska mnya dellet etmeyen, bu itibarla delletinde kat' bulunan ifade, sz anlaminda. Burada kastedilen mn bu ikincisi olmaktadir. 218. bkz. [1/351. [82] Bu "nass"m bulunmadigini syledigimizde olur. [83] Bu da az da olsa "nass"in bulunacagi grsn kabul ettigimizde olur. [84] ilk izah sekli, kavli delillerin mcerred ihtimallerle iptalinin dogru olmayacagi noktasina ikmaktadir. Bu drdncs ise, onlarin zerine kurulmus bir uzanti seklindedir ve byle bir tavnn degil ser' ilimleri, diger tabi ve tecrb ilimleri de ortadan kaldirma gibi bir sonuca gtrecegine dikkat ekilmektedir. [85] Hissiyyt ve bedhiyyti inkr eden bir gruba verilen addir. bkz. Tehnev, Kessaf, 17665-666. () [86] M'minn 23/84-89. [87] Ankebt 29/61. [88] Zmer 39/5-6 [89] Rum 80/28, [90] A'rf 7/195. [91] Yani dellet ya da metin veyahut da her ikisi hakkinda zann olan delillerin keza akl esaslarin arastirilmasi ve istikraya tbi tutulmasi ve bunun sonucunda kat' bulunan sonulara ulasilmasi bu kitabin en nemli zelligi olmaktadir. Bu aynen manev mtevatirde oldugu gibidir. Bu metotla bir genellemeye (kat' bir sonuca) ulasildiktan sonra, o sonuca ulastiran nasslarin, teker teker ele alindiklarinda zann olmalari, sened bakimindan zayif bulunmalari vb. bunlarin bir nemi olmaz. nemli olan bunlarin akistiklari noktalarin kesin bir sonucu ortaya ikarmis olmasidir. Nasil ki manev mtevatirde sonu kesindir ve o sonucu doguran rivayetler teker teker ele alindiginda zayif olmalarinin ya da zan ifade etmelerinin bir nemi yoksa, burada da durum ayni sekildedir. Bu metot, basarili bir yntemdir ve biz bu vesileyle mellife Allah'tan sonsuz rahmet ve magfiret talep ediyoruz. [92] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/329-332 [93] Yzde yz kesinlik arzetmeyen, fakat yzde ellinin zerinde kesinligi bulunan bilgi. () [94] Sa'd b. Muz ile Sa'd b. Ubde. Olay hakkinda bilgi daha nce gemisti, bkz. ["17325] [95] Raslullah (s.a.) Hz. Ali'yi, sme b. Zeyd'i agirmistir. sme: "O senin ailendir ve onun hakkinda hayirdan baska birsey bilmiyoruz" demistir. Hz. Ali ise: "Allah Tel sana dnyayi daraltmadi ya. Ondan baska kadinlar oktur. Cariyeye sor, sana dogrusunu syler" dedi. Raslullah (s.a.) Berre'ye de sordu. Hz. Ali'nin bu sz daha sonra Cemel vak'asi gibi kendisi ile Hz. ise arasinda meydana gelecek birok hadisenin dogmasinda etkin olmustur. [96] O syle demisti: "Raslullah (s.a.) 'Insanlar, L ilahe illallah deyinceye kadar onlarla savasmakla emrolundum..." buyurdugu halde sen onlarla nasil savasabilirsin?!" Buna karsilik Hz. Eb Bekir: "Vallahi, namaz ile zekt arasini ayiranlarla elbette savasacagim; nk zekt malin hakkidir" demisti. Hz. mer ve sahabenin yaptigi Hz. Eb Bekir'e karsi hadisle delil getirmek bir tr mnazara olmuyor mu? denilebilir. Buna syle cevap verilir: Bu, birazdan gelecek olan yardim isteyenin mnazarasi kabilindendir. Burada zerinde durdugumuz konu ise, konunun kendisine aiklik kazanmasi halinde mctehidin mnazaraya ihtiya duymamasi halidir. Her ne kadar digerlerinin durumu byle olmasa bile Hz. Eb Bekir'in hali bu kabildendir. [97] En'm 6/82. [98] Bakara 2/284.

[99] Nisa 4/95. [100] Buhr, Ilim, 35 ; Mslim, Cennet, 79. [101] nsikk 84/8. [102] Suar 26/70-71. [103] Suar 26/83. [104] Enbiy 21/63. [105] Rum 30/40. [106] Ynus 10/35. [107] A'rf 7/195. [108] nk hasmin ilzam ve iskt yoluna gidilmesi, onu diger delilleri dinlemekten uzaklastirir ve inat damarini kabartir. Kur'n iki yolu da iki ayri makamda olmak zere kullanmistir. [109] Enbiy 21/24. [110] Yunus 10/59. [111] M'minn 23/117. [112] Kiyas, illet zerine kurulur. Illet zerinde ittifakin bulunmasi halinde, yardim grme mmkndr. Ama illet zerinde ihtilf olursa, o takdirde kiyasin neticesi zerinde ittifakin olmasi mmkn olmaz. Mlikler nese ribsinin iileti olarak, tedavi seklinde olmayan mcerred yenilir olma (tu'm) zelligi oldugunu sylemektedirler. Dolayisiyla nese ribasi kapsamina sebze, meyve, baklagiller vb. hep girmekte ve bunlarin msavi de olsa neseten mbadelesi yasak olmaktadir. Fazlalik libasinin illeti ise, gida maddesi olma ve biriktirme zelliklerine sahip olmasidir. Su halde ribev yiyecekleri, temel gida maddesi olan ve biriktirieben mallar teskil edecektir. Bu grs, fazlalik ribasini ayni cinste, nese ribasini ise mutlak surette rnenetmis olur. Pirin, dari, misir ribev mallardan olur ve yemege (sala gibi) tat verici olan seyler de bunlara katilir. Sfiler illetin yiyeceklerde yenilir olma zelligi oldugunu, Hanefler de cins ile birlikte l. birligine sahip olma vasfi oldugunu kabul etmektedirler. [113] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/332-337 [114] Nisa 4/59. [115] M'minn 23/84-89. [116] Meryem 19/42. [117] Safft 37/95. [118] Bakara 2/258. [119] Kendisinin de lm cezasi giyeni affetmek, istedigini de ldrmek suretiyle dnip yasatabilecegini sylemisti. () [120] l-i Imrn 3/59. [121] l-i mrn 3/65. [122] En'm 6/91. [123] Eb Dvd, Esribe, 5. [124] Yani nce bugdayin sahip oldugu illet olmaya elverisli zelliklerini tespit edip, sonra olmayacaklarini ayiklama yoluyla illeti bulma yntemi. () [125] Enbiy 21/2

[126] Stibi, el-Muvfakt, Iz Yayincilik: 4/337-344

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

el muvafakat

Tesekkr

TESEKKR Hem muhteva, hem de dil bakimindan gerekten zor, ancak o derecede de degerli olan bu kiymetli eserin tercmesine bu ciz kulunu muvaffak kilan Yce Allah'a bu vesileyle binlerce hamd ve sena ederim. O'nun nurlu yolunu bize gsteren rehberimiz Peygamber efendimize, tm aile efradina, ashabina ve kiyamete dek yolundan gidenlere Allah'in salt, selm ve magfireti olsun. Mellife ve nasire Allah'tan rahmet dilerim. Yetismemde byk emegi geen basta rahmetli babam olmak zere agabeyim Hseyin Erdogan'a, Develi ve Kayseri Imam-Hatip Okullari idareci ve gretmenlerine, Islm Ilimler Fakltesinin degerli gretim yelerine, zellikle basta Halil Gnen, Mehmet Savas, Ahmet Muhtar B-ykinar olmak zere Haseki Egitim Merkezinin tm hocalarina, basta damsman hocam Hayreddin Karaman olmak zere M. . Ilahiyat Fakltesindeki hocalarima, arkadaslarima ve nihayet kahrimi eken aileme, yaptigim tercmenin birinci ve ikinci cildini okuyan arkadasim Dr. Ilhan KUTLUER'e, nc cildini okuyan arkadasim Do. Dr. Vecdi AKYUZ'e, eserin basimim stlenen Iz Yayin-cilik'a ve siz degerli okuyucularimiza tesekkr bir bor biliyorum. 5. 9. 1992 mraniye/Istanbul Mehmet ERDOGAN

Copyright 2013 islam-tr.net. All Rights Reserved.

You might also like