Download as doc, pdf, or txt
Download as doc, pdf, or txt
You are on page 1of 7

EKONOMİ: İÇ DENGE- DIŞ DENGE

İÇ DENGE:
Bütçe/Bütçe Açığı/Faiz Dışı Fazla/Bütçede Devletin Gelir Kalemleri/Bütçede Devletin Gider
Kalemleri/Kamu/ Kamu Açığı/İç Borçlanma/Hazine Bonosu-Devlet
Tahvili/Kredibilite/Havuz/Dış Borçlanma/Dış Borç Araçları/
Merkez Bankası/Emisyon/Reeskont/Rezerv Para/ Senyoraj Geliri / Enflasyon / Deflasyon /
Özelleştirme / Bankacılık Sistemi / Manipülasyon / Spekülasyon / Kamunun Para Politikası
Araçları / Maliye Politikası Araçları

DIŞ DENGE:
Ödemeler Dengesi Bilançosu =
Dış Ticaret Dengesi: İthalat-İhracat/ Hammadde/ Ara Mal / Tüketim Malı / Sermaye Malı /
Sermaye İthalatı / Sermaye İhracatı
Cari İşlemler Dengesi: Hizmet Dengesi / Navlun Geliri
TÜRKİYE’DE TEKRAR EDEN EKONOMİK KRİZ SENARYOSU:
Yetersiz Kamu Geliri
Artan Kamu Harcaması = Bütçe Açığı yaratır = Kamu Açığı Yaratır = Kamu Açığını Kapama
Yolları =
Zarar Eden KİT

İç Borçlanma Bu 4 araç Faizlerde yükselme


Dış Borçlanma kullanılırsa Kurlarda yükselme
Merkez Bankası Kaynakları Enflasyon
Bankacılık Sistemine Müdahale Zayıflayan mali yapılan

Artan İç Borçlar= Büyüyen Dış Ticaret Hacmi = BÜYÜMEDE DÜŞME TEHLİKESİ


Düşük Kur Politikası
Yükselen Faizler

Artan Dış Borçlar= Sıcak Para Girişi-Artan Kur Riski= DÖVİZ BUNALIMI TEHLİKESİ

M.B Artan Kısa Vadeli Borçlar = Hızlanan Enflasyon = HİPERENFLASYON


TEHLİKESİ

Bankaların Kaynaklarına Müdahale= Yetersiz Kârlılık BANKACILIK SİSTEMİNDE KRİZ


İÇ DENGE:
TEHLİKESİ
*Ülke içi gelirler ile ülke içi giderlerin izlendiği değişkendir. Fonksiyonu devletin
bütçesinden gelir. Bütçe faizi etkiler.
*Türkiye’de hep gelirler giderlerden küçük olduğu için bütçe açık verir. (1950’den beri)
*Artık Türkiye’de bütçe açığı bir anlam ifade etmediği için onun yerine faiz dışı fazla
kavramı devreye girmiştir.
BÜTÇE:
*Bir işletmenin olduğu kadar devletin de gelir ve giderlerinin izlendiği kalemdir.
*Gelirler giderleri karşılayamazsa bütçe açık verir.
*Bu açığı kapamanın yolu borçlanmadır. Ya borca karşılık kredi kullanılır ya da eldeki
varlık çıkarılıp bu borcu kapamak için kaynağa dönüştürülür. Ancak bir sonraki yıl gelir
artsa bile bir önceki yıl kadar harcanabilir nitelik taşımaz. Bütçede ideal olan gelirlerin
giderlerden büyük olmasıdır.
BÜTÇEDE DEVLETİN GELİR KALEMLERİ:
*Vergi Gelirleri= Doğrudan Vergi-Dolaylı Vergi
*Doğrudan Vergi=Gelir Vergisi-Servet Vergisi *Dolaylı Vergi= Mal ve Hizmet Vergisi-Dış
Ticaret Vergisi

1
DOĞRUDAN VERGİ:
*Gelir Vergisi: Direkt kaynağından kesilir. Kaynağından kesilen gelirlere stopajlı gelir
denir. Örneğin maaşlardaki brütle net arasındaki fark devletin bütçesi için kestiği gelir
vergisidir.
*Servet Vergisi: Servetin üzerinden alınan veraset ve intikal vergisidir. Servet stok
değerdir. Gelirde bir devamlılık servette ise birikim söz konusudur. Örneğin dairenin
değeri servetindir, kira gelirindir.
DOLAYLI VERGİ:
*Mal ve Hizmet vergisi. Mal ve hizmet tükettikçe ödenen vergidir. Artış hızı tüketim
alışkanlıklarının gelişimini gösterir. Örneğin KTV, ÖTV
*Dış Ticaret Vergisi: İthalat ve ihracat dış ticaretin iki ayağıdır. Türkiye’de ihracattan vergi
alınmaz, ihracat teşvik edilir. Türkiye’de ithalat önemli bir göstergedir. İthalattan alınan
vergi ithalat arttıkça büyük. İthalatin büyümesi faiz ile kur arasındaki makasın açılmasına
bağlıdır.
*Eğer piyasalarda hareket yoksa satın alma kararları düşer ve piyasalar durgunlaşırsa
ithalat davranışları azalır.
VERGİ DIŞI GELİRLER(PATRİMUAN GELİRLER)
*Devletin devlet olmasından kaynaklanan gelirlerdir. Örneğin boğaz köprüsünden
geçerken ödediğimiz para.

BÜTÇEDE DEVLETİN GİDER KALEMLERİ: Personel / Cari/ Yatırım / Transfer


Kamu bu dört harcamayı yapabilmek için gelirlerini Vergi Gelirleri ve Vergi Dışı
Gelirlerden elde eder.
*PERSONEL: Kamuda çalışanlara ödenen maaşlar.
*CARİ: Kamu hizmetlerinin devam ettirilmesi için yapılan harcama. Örneğin okulda
yanan elektrik.
*YATIRIM: Özel sektörün kâr maksimizasyonunu tatmin etmeyen ama toplumsal
ihtiyaçlar için yapılması gerekli koşul olan yatırımlara denir. (Kamu yatırımı)
*TRANSFER:
-Bütçede kamunun yıllık olarak ödediği borcun ana parasıyla faizinin izlendiği kalemdir.
-Beklenti, analiz, mevcut süreçle ilgili yorum yapılması bakımından önemlidir. Buradan
alınan sonuçla sonraki döneme ilişkin karar verilir
-Eğer bütçede gelirler giderlerden küçükse bu hesap sürekli artar. Gelirler giderlerden
büyükse bu hesap düşer.
-Eğer
FAİZ sistemde
DIŞI FAZLA: gelir gider dengesizliği bütçe ve kamu açığı yaratıyorsa bunun kökeni
transferdeki
*Faizi transfer problemdir.
harcamalarında yok sayarak gelirlerin giderlerden büyük olmasını
hedefliyorsunuz. Bütçede gelirin toplamından giderin toplumu fazla geliyorsa buna faiz
dışı fazla denir. O fazla kalan kısım bir sonraki dönem daha az borçlanma imkanı yaratıp
faizi yükünü düşürür, borç stokunu azaltır.
*Faizi transfer harcamalarında yok sayarak gelirlerin giderlerden büyük olduğunu
sağladıktan sonra, fazla olan kısım borcun ana parasını ödeme gücü yaratır. Sistem faiz
hariç gelir gider farkını pozitif olarak yaratabiliyorsa o pozitif tutar kadar bir sonraki yıl
daha az anapara borçlanır. Daha az anapara borçlandığı için daha az faiz öder. Faiz yükü
düştükçe borç stoku azalır. Kademeli borç azaltmanın yöntemi olarak düşünülebilir.
*FDF vermek için yapılması gereken tek koşul personel, cari ve yatırımı azaltmaktır. Bu
kalemler kamunun gideridir. Kamunun giderlerini kısmak piyasanın gelirini azaltmaktır.
*Türkiye bütçesi hep açık veren kronik bir yapıda olduğundan FDF yöntemiyle bütçe
yönetilmeye çalışılır.
*Gelişmiş hiçbir ekonomi FDF vermek istemez. Çünkü bütçe denkliğini sağlayamıyorsan
borç veren borç koşullarını ve yöntemini de empoze eder. FDF’yi bize empoze eden de borç
verendir. Kendi borcunu tahsil edebilmek için bu oran yaratılmıştır.
*FDF vermenin sonucu: Transfer kalemini, personel cari ve yatırımı küçültmek. Dolayısıyla
giderlerin düşse gelirlerin sabit kalsa bile aradaki fark yükselecek.
*Türkiye’de son beş yılda özelleştirmeler var. Gelir hazineye gidiyor. Bu kalemleri kısarak ve
özelleştirmeden elde ettiklerini topladığın zaman FDF performansı yakalanıyor. Ama adalet,2
sağlık, eğitim kalitesizleşiyor.
Faiz dışı fazla gelirinin yaratılması mevcuttaki kamu gelirleri kaynaklı olsaydı tüm bunlara
KAMU: Kendi içinde tanımlanmış ortak kullanıma tabii mal ve hizmetlerin toplamıdır. Beş
parçadan oluşur: Bütçe/ KİT/ Belediyeler/ Yerel Yönetimler / SGK (SSK-Bağ/Kur-Emekli
Sandığı)/ Tarım Kredi Kooperatifleri.

DEVLET: Kamunun organize olmuş halidir. Devlet ve kamunun organları yapısal olarak
aynıdır ama devlet bir organizasyondur. faaliyetlerini yapılanma hiyerarşisinde birbirine
bağlı hareket ederek gerçekleştirir.

BÜTÇE: Kamunun içinde bir paydır. Türkiye’de sistemin yüzde 75’ini oluşturduğu için
bütçe açık verirse kamu da açık verir. Açığı kapama yolları, iç borçlanma, dış borçlanma,
merkez bankası kaynakları ve bankacılık sistemine müdahaledir.

İÇ BORÇLANMA:
*Faize bağlı vade miktarı, hazine bonosu ve devlet tahviliyle olan sürece denir.
*Vade-miktar-faiz iç borçlanmanın üç bileşenidir. Üçünün belirlenme koşuluna bağlı olarak
borç verene karşılık verilen menkul kıymetlere hazine bonosu/ devlet tahvili denir.
*Hazine Bonosu= 1 yıldan kısa, *Devlet Tahvili=1 yıldan uzun vadeye sahiptir.
*Borcun faizini uzatmak, borcun yıla düşen maliyetini azaltır. Düşen maliyet faizi düşürür.
Düşen faiz transfer gelirini azaltır. Böylece kamu harcamaları düşer.
*Borçlanma süreçlerinde vadeyi uzatmak önemlidir. Vade ile faiz arasında ters ilişki
vardır. Vade kısalırsa faiz yükselir, vade uzarsa faiz düşer.
*Kredibilite: Kalitatif (Niteliksel özellikler) Kantitatif ( Sayısal özellikler) kriterleri
kredibiliteyi oluşturur.
Bir ülkenin veya şirketin veya kişinin kredibilitesi düşerse onun ödemesi gereken faiz
miktarı artar. Bu da onun daha kısa vadeli borçlanma imkanına muhatap olması demektir.
Kredibilitesi artarsa mevcutta ödeyeceği faiz miktarı düşer ve borçlanması için vadesini
uzatır.
*Ülkenin büyüme oranları, kişi başına düşen milli gelir, cari açık oranı, dış ticaret açığı
kantite göstergedir.
*Kalitatif göstergelerden biri rekabet endeksidir. Mesela bu ülkede şirket kurmak için kaç
yerden izin alıyorsunuz? Kalitatif göstergeler yabancı yatırımcıların o ülkede komisyon
alıp almadığını da gösterir.
*Kalite ve kantite değerlerin bileşkesi sonucunda derecelendirme notu ortaya çıkar.
HAVUZ:
*Reel Sektör
***Her Salı Havuzu(Reel
iç borçlanma Sektör=ulusal
günüdür. Eğer ekonomide tarım,
piyasa faizini sanayi
artıracak ve belirginleşirse
etki hizmetler ana
sektörlerinde üretici ve tüketici konumundaki bireylerin tümünü
mevcuttaki borçlanma miktarı artar. Yani eğer bir ihalede açıklanan değerin temsil eden kesimdir)
üzerinde
*Para ve Sermaye
borçlanma Piyasasıbu
yaratılıyorsa Havuzu
piyasada(Bankalar)
faizlerin yükselme beklentisini gösterir.
*Devlet Havuzu
***Devlet faiz düşüşü değil faiz çıkışı beklentisindeyken 600-700 borçlanacağım derken,
***Reel
300-400 Sektör Havuzu: Para
borçlanabilir. venedeni
Bunun sermaye piyasasından
kendi kredi alır.
isteğiyle piyasa Bir de öz
koşullarına kaynak koyar.
müdahale edip Mal
vefaizleri
hizmetdüşük
yaratır. Reel sektör faaliyetleri soncunda ortaya çıkan karından vergi
tutmaktır. Bu ciddi bir hatadır. Devlet kriz potansiyeli yaratır ve kendi öder.
Böylece
kendine faizde karkeser.
ihtiyacı eder, 1994
vergisini
kriziöder, bir kısmını
tamamen da para ortaya
bu sebepten ve sermaye piyasasına tasarruf
çıkmıştır.
olarak yatırır.
Para ve sermaye piyasası havuzu: İlk açılımında kredi-vergi tasarrufu toplar. Dışarıdan borç
alır. Devlete iç borç verir. Sonra iç borcu faiziyle birlikte alır.
Devlet havuzu: Para ve sermaye piyasasına iç borçlandı. Vergi topladı. Dışarıdan borçlandı.
MB kaynaklarını kullandı. O da mal ve hizmet yarattı. Kamu mal ve hizmetiyle özel sektör
mal ve hizmeti ortaya çıktı.
***Reel sektörün para ve sermaye piyasasından kredi alabilmesinin koşulu kamunun para ve
sermaye piyasasından alacağı iç borcun azalmasına bağlıdır. Bütçe açığı azalırsa reel
3
sektörün para ve sermaye piyasasından kullanacağı kredi miktarı artar. Dolayısıyla iç borcun
azalıp kredinin artması piyasalardaki faizin düşmesi demektir.
*Borçlanmanın azaldığı bir yapıda piyasaların kredi kullanma imkanları artar. Bunun soncu
*Türkiye’de artan kamu harcamalarının en önemli kalemi faiz harcamasıdır.
*Faiz, kamu harcamaları içinde transfer kaleminde yer alır. Faiz harcamaları arttığı için
kamu harcamaları içinde transfer harcamaları belirleyici bir faktördür.
*Bütçe açığını yönetmek için sistem FDF vermek zorunda kalmıştır. FDF konseptine
1997’de IMF’yle programa geçince başladık.
*Kamu iç borçlanma yaparken devlet tahvili ve hazine bonosu kullanır. Kamu, hazine
bonosu ve devlet tahvili kullanımını azaltırsa yani iç borçlanmayı düşürürse para ve
sermaye piyasasından daha az para çeker. Dolayısıyla banka, devlete borç vereceğine
reel sektöre borç vermiş olur.
*Borç vermenin karşılığı kredidir. Kredi verme olanakları artarsa kredi faizleri düşer. Kredi
faizleri düşerse özel sektörün yatırım, üretim, istihdam ve büyüme dediğimiz ilişkisi artar.

Mevcut Yapının En Önemli Problemi: Sistemin gelire bağlı bütçe dengesini


sağlayabilmesi için her şeyden önce kayıt dışını devre dışı bırakması gerekir.
*Kayıt dışı=Vergilendirilmemiş/ Belgelendirilmemiş

DIŞ BORÇLANMA: Bir ihale sisteminde borç verenler borcun hedeflenen miktar ve
faiziyle borç alanın aldığı miktar ve faiz her ikisinin de gelecekle ilgili beklentisidir. İşlem
geleceğe yönelik yapılıyor. Borcu veren belirli bir gelecek vadesine ve faizine göre borcu
veriyor. Alan da gelecek vadesine göre borçlanıp faiz ödüyor. Eğer faizin yukarı olacağı
yönünde beklenti piyasalarda oluşuyorsa hazine mevcut ihalelerde olabildiğince daha
fazla borçlanıyor. Eğer beklenti düşme yönündeyse bu düşmeyi ileriki faizlerin aşağı
yönlü maliyetinden faydalanmak için ihalede ilan ettiği tutarın altında borçlanıyor. Dış
borçlanma da aynı şekilde ihale sistematiğiyle çalışıyor. Tek fark dövizle borçlanıyorsun.
İhalesi ve itfası var.
DIŞ BORÇLANMADA KULLANILAN ARAÇLAR:
Avrupa bölgesinden yapılıyorsa Eurobond,
Güneydoğu Asya ve Japonya’dan yapılıyorsa Samuraibond,
ABD’den yapılıyorsa Yankeebond’dur.
Bono ve tahvil tanımı da bir yıldan kısa ve uzun olmasına bağlı olarak Samurai Tahvil ya
da Yankii Tahvildir.
Dış borçlanmalar genelde bir yıldan uzun vadelerle yapılır.

**Türkiye bundan sonra bir krize girerse bu bankacılık ya da kamu kaynaklı olmayacak.
Hiç yaşamadığımız dolayısıyla savunmasının nasıl yapılacağı konusunun çok belirgin
olmadığı özel sektör kaynaklı olacak. Altındaki temel neden de dövizli dış borçlanmanın
sistemin en önemli aktörü haline gelmesidir. Şuanda firmalar toplam dış borcun yüzde
65’ine sahiptir. Bu 2001’de tam tersi kamunun üstündeydi. En kötü ihtimalle kamu

4
borcumu ödemiyorum diyebilir. Ödeme takvimi yapabilir. Para basabilir. Ama özel sektör
açısından bakarsak borcun ödenmemesi demek iflasın ve sistemdeki faaliyetin tamamen
durması demektir.
*Özel sektör dış borçlanmasını artırdıkça bu borçlanmanın karşılığı kur riski artıyor.
*Farklı paralardan alacak ve borcun olması kur riski yaratır. Şuanda dış borçlanmadaki
temel oyuncunun özel sektör olması özel sektörün kur riski taşıdığını gösterir.
Türkiye’deki 480 milyar dolar borç stokunun 3’te 2’si özel sektör borcudur.

MERKEZ BANKASI:
*2 fonksiyonu var.
1) Para basma tekeline sahip olan kurum. Dünyada her şeyin tekeli kırılır ama para
basma tekeli kırılamaz.
2) Bankaların bankasıdır. Bireyler ve şirketler parasal sıkıntıya düşünce bankalara gider.
Bankalar da parasal sıkıntıya düşünce MB’ye gider. MB piyasada en son borç veren
kurumdur. Daha sonra sistemde borç verebilme özelliğine sahip başka bir kurum yoktur.
AÇIĞIN FİNANSMANINDA M. B. KAYNAKLARININ KULLANIMI:
*M.B’nın kamuyu finanse etme biçimine para basmak veya emisyon matbaasını
kullanmak denir.
*Emisyon=Piyasada dolaşan kağıt para toplamına denir. Emisyonu M.B yaratır.
*MB’nin bastığı kağıt para üzerine koyduğu değer ile onu mal etmek için kazandığı gider
arasındaki farka senyoraj geliri denir.
*MB’nin emisyon matbaasını kullanarak yani para basarak açığı finanse etmesinin direk
sonucu enflasyonun artmasıdır. Çünkü piyasada mal miktarı sabitken para miktarı artarsa
birim malın fiyatı artar. Mal miktarı sabitken yani karşılık yaratılmamışken piyasadaki
emisyon yani para miktarı artarsa mal ve hizmetin birim fiyatı yükselir bunun adı da
enflasyondur. Para basmak eğer karşılığı yoksa en tehlikeli ekonomik davranıştır.
*Bankacılık sistemi mevduat toplar, kredi verir. Topladığı parayı plase etmesi gerekir, yani
acilen kullandırması. Çünkü para yatırdığın andan itibaren faiz yükümlülüğüne girer. Faiz
yükümlülüğünü karşılayabilmek için başka yere kullandırılır. Bu süreçlerde bazen
beklenmedik para çekişleri olursa o para daha önceden kullandırıldığı için nakit açığı
ortaya çıkar. Bu açığı kapamak için MB’den kredi kullanılır. Bu kredi kullandırma sürecinin
adına reeskont denir.
*Reeskont=Bankaların Merkez Bankası’ndan kullandıkları kredi için ödedikleri faize
denir. Reeskont faizi piyasaları yönetmek için MB’nin elindeki para politikası aracıdır.
Reeskont faizini MB artırırsa bankaların kredi kullanmaları azalır. Bir bakıma reeskont
faizinin MB tarafından yükseltilmesinin anlamı piyasayı daraltmak, küçültmektir.

***1973’e kadar altın para sistemi geçerliydi. Bütün paralar dolara dolar da altına
bağlıydı.
***1973’te Dolar, Pound, İsviçre Frangı, Japon Yueni ve Euro’ya Rezerv Para tanımı
getirildi. Ülkeler para basacakları zaman bu beş birimden birini bünyelerinde tutmaları
aranır hale geldi. Bugün dünyada kendi ülke paran rezerv para niteliğine kavuşursa en
büyük gücü eline geçirmiş olursun. Çünkü MB’nin en önemli geliri bastıkları paradır.
Para=Saklama/ Değer Biçme/ Değişim aracıdır.

***Bir ekonominin dengesi tasarruflarla yatırımın birbirine eşit olmasıdır. Yatırımlar denge
dediğimiz tasarrufla yatırımın birbirine eşit olduğu noktanın üzerinde olursa yani
yatırımlar tasarruflara göre daha öndeyse, aradaki farkı kapamak için sistem yatırımları
artırmak zorundadır. Bunun adına deflasyon denir. Bu noktada yatırımlar kısılır.
*Ekonominin iki durumu vardır: Durgunluk=Deflasyon Genişleme-
Büyüme=Enflasyon
*Deflasyonist dönemlerde reeskont faizi düşer veya düşürülür.
*Enflasyonist durumlarda reeskont faizi yükseltilir.
*Enflasyon üç şekilde olur: Talep Enflasyonu-Maliyet Enflasyonu-Stagflasyon

5
Talep Enflasyonu=Talep > Arz Maliyet Enflasyonu=Talep<Arz
Stagflasyon=Talep-Arz birlikte düşer
***Türkiye’de şuanda reeskont faizleri düşürülüyor. Deflasyonist yapıdaki Tr’de
yatırım kararı devre dışı kaldı.
***Deflasyonist ortama müdahale sürecini ilk uygulayan Keynes’tir. 1959
krizine müdahale anlamındadır.

BANKACILIK SİSTEMİNE MÜDAHALE:


Bankalar özkaynakları olan şirketlerdir. Bu özkaynaklar yetersiz kalırsa yabancı kaynak
toplar. En önemli fonksiyonu da mevduattır. Kasasında mutlaka para tutar. Başka
bankalara, devlete borç verir. En önemli işi kredi vermektir. Bankaların temel
fonksiyonelliği kredi-mevduat ilişkisidir.
*Kamunun para ve sermaye piyasasından kaynak almasının adı iç borçtur. Reel sektörün
para ve sermaye piyasasından kaynak almasının adı ise kredidir.
*Eğer iç borç artıyor, kredi azalıyorsa sistemde faiz artışı beklenir.
*Bankaların mevduatları ne kadar çok kredilendiriliyorsa beklenti faizlerin düşmesidir.
*Mevduatın banka tarafından toplanıp krediye dönüştürülme sürecine plasman denir.

MERKEZ BANKASI TARAFINDAN KULLANILAN PARA POLİTİKASI ARAÇLARI


*Reeskont oranı-*Munzam Karşılık-*Disponibilite
*Kısa vadelidir. Hızlı sonuç verir. Eğer para politikası araçları maliye politikası araçlarıyla
desteklenirse kalıcı olabilir. Maliye politikası aracı ise vergidir. Para politikası araçları
maliye politikası araçlarıyla birlikte oluşursa başarılı olur. Maliye politikasının başarılı
olması kayıt dışının devre dışı kalmasına bağlıdır. Bir de toplum içinde doğrudan verginin
artırılıp dolaylı verginin (KDV, ÖTV) azaltılmasına bağlıdır.

*Munzam Karşılık: Bankaların topladıkları mevduatın belirli bir miktarını (şuan için yüzde
8) sorgusuz sualsiz MB kasasına yatırma zorunluluğudur.
*Disponobilite: Bankaların topladıkları mevduatın belirli bir oranıyla (Şuan için yüzde 6)
sorgusuz sualsiz hazine bonosu devlet tahvili alma zorunluluğudur.
Bankacılık sistemine müdahale bu üç araçla yapılır. Para politikası araçlarıyla MB
aracılığıyla kamu açığının finansmanı sağlanmaya çalışır. Bunları artırdıkça bankacılık
sistemi ve mali yapı zayıflar. Çünkü kendi kontrol edilemeyen alan genişledikçe banka bu
maliyeti çıkarmak için riskli yapılara dönüşür.

DIŞ DENGE:
*Ödemeler Dengesi bilançosu=Kuru etkiler.
ÖDEMELER DENGESİ BİLANÇOSU: Bir ülkenin ekonomisindeki toplam döviz borçlarıyla
toplam döviz alacaklarının izlendiği tabloya denir. Ö.D.B bir ülkenin kurunu gösterir.
*Döviz=yabancı paraya döviz denir.
*Kur=Yerli paranın yabancı para cinsinden karşılığı veya satın alma gücüdür.
1)DIŞ TİCARET DENGESİ: Bir ülkenin yaptığı ihracat ile yaptığı ithalatın farkına denir.
Ülkelerin yaptıkları ithalat ve ihracat dört mal grubu içinde yapılır=Hammadde, Ara Mal,
Sermaye Malı (Yatırım Malı), Tüketim Malı.
*Bir ülkenin ihracatı ithalatından fazla olursa o ülkenin parasının değeri artar. Parasının
değeri artarsa ihraç ettiği malın fiyatı artar. İhraç ettiği mal azalır. Miktar azalırsa ithalat
ihracat aralığı kapanır hatta açığa dönüşür. Açığa dönüştükçe ülke parasının değeri düşer.

6
Değeri düştükçe sattığı malın fiyatı düşer. Fiyat düştükçe açık tekrar kapanıp fazla
vermeye başlar. B u döngüyü sağlayan değişken kurdur. Kuru etkileyen birinci değişken o
ülkedeki ihracat ve ithalat miktarıdır.
***Navlun geliri=Dış ticarette mal taşınmasında birim miktar için ödenen fiyata denir.
1000 gömlek ihraç edeceksem kilogramına taşıma fiyatı öneririm gibi.
2)CARİ İŞLEMLER DENGESİ: Dış ticaret dengesi üzerine hizmet dengesi eklendiğinde
ortaya çıkar. Bir ülkenin mal ve hizmet dengesinin toplamına denir. (Örneğin turizm geliri
hizmet geliridir)
Cari işlemler dengesinin diğer adı olağan döviz gelir gideridir. Uluslar arası anlamda bir
ülkenin kur ve döviz riskinin izlenmesinde kullanılır. Bir ülkenin cari dengesi en problemli
konusudur. Cari işlemler dengesi açık veriyorsa bu cari açık diye tanımlanır.
***Cari işlemler dengesi cari dengenin GSMH’ya bölünmesi ile takip edilir. Örneğin Eylül
2008’de Tr’nin cari işlemler açığı yıllık 51 milyar dolar. Şuanda Türkiye’nin bu cari açığının
oransal karşılığı yüzde 7.2. yani milli gelirimizin yüzde 7.2’si kadar açık veriyoruz. Uluslar
arası kabul görmüş orana göre bir ülkenin cari dengesinin milli gelirine oranı yüzde 5’ten
fazla olmamalı. hala doların Euro karşısında 1’in üstünde bir değerde tutunamamasının
ana sebebi de dünyanın en büyük cari açığını ABD’nin vermesidir.

***TR’de paradoksal bir durum var. Türkiye cari açık verdiği yıllar büyür. Cari fazla verdiği
yıllar ise küçlüür. Aynı dış ticaret açığının büyüdüğü yıllar büyümesi, dış ticaret açığının
azaldığı yıllar küçülmesi gibi…

3)SERMAYE HAREKETLERİ (Olağanüstü döviz gelir ve gider dengesi:


Bir ülkeye giren sermaye hareketlerini inceler.
*Kısa Vadeli/ *Uzun Vadeli / *Portföy yatırım / *Doğrudan yatırım.
Bir ülke cari açık veriyorsa sermaye dengesi ile kapatılmaya çalışılır. Cari fazla varsa
sermaye hareketleri dengesinde gider halinde yazılır.

You might also like