Professional Documents
Culture Documents
Sıfır Komplo
Sıfır Komplo
“Komplo”
Komplo”
YAZARLAR
Gökcan Şahin
Ozancan Demirışık
SON OKUMA
Sadık Yemni
KAPAK TASARIMI
Gökcan Şahin
YAYIN TARĐHĐ
Eylül 2009
birimi olsa ne olurdu?” Bilirsiniz çoğu fikir bir sorudan doğar. Bizim
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
fırsat bulamıyorduk.
Bir gün durup dururken beynimde bir ampul yandı ve salondaki
sehpanın üzerindekii bir karalama defterine Komplo’nun kurgusunu
yazdım. Çok kısa bir süre içinde (yarım saat veya bir saatte) neredeyse bir
Gökcan Şahin
5
BİRİNCİ KISIM
KARA BULUTLAR
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
sokağın ortasına dek yürüdü. Bir kaldırım köşesine eğilip süpürgeyi tekrar
sağ eline geçirmişti ki, hafif bir uğultu kulaklarını doldurdu. Başını kaldırıp
7
SIFIR: “Komplo”
Đsmail önünü göremeden yürüdü. Sis yok olup görüşü berrak bir hal
alınca ise etrafa sudan çıkmış balık gibi şaşkın bakışlar atmaya başladı. Ama
onu şaşırtacak asıl şey, sisin kaybolduğu noktadaydı. Tam o noktada, yolun
ortasında bir bebek yatıyordu.
Çok küçüktü; bir-iki aylıktan daha fazla değil gibi görünüyordu.
Görünürde ne bir puset vardı ne de bir bebek arabası. Ve bebek
çırılçıplaktı! Bu serinlikte, üzerinde hiçbir giysi olmadan taşın üzerinde
yatıyor, gökyüzüne bakıyordu. Masmavi gözleri, sevimli hatlara sahip bir
yüzü vardı. Ağlamıyor, inlemiyordu.
8
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
Genç kadın, çoğu erkek elli kişilik bir grup tarafından büyük bir
dikkatle izleniyordu. Her hareketi takip ediliyor, her sözü heyecan
insanıydı.
O sırada verdiği ders, elektrik-elektronik mühendisliği bölümünün
dersi olan yarıiletken fiziğiydi. Başka bir hoca tarafından verilse belki de
kâbusa dönüşecek olan bu ders, Dize Hoca’nın heyecanlı bir hikâye gibi
anlatmasıyla bir zevk haline geliyordu. O nedenle yoklama alınmamasına
9
SIFIR: “Komplo”
karşın sınıfta hemen hemen devamsızlık yapan olmazdı. O gün de elli beş
kişilik sınıfın ellisi dersteydi.
“Evet arkadaşlar,” dedi sınıfı süzerek. “Bir kez daha tekrar edelim.
Đşte Einstein tüm görelilik kuramını bu iki ilkeye göre kurmuş. Sanırım
anladınız.”
10
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
“Đsviçre mi?”
“Evet, galiba başardım! Çok önemli bir buluş yaptım! Güvenliği için
Đsviçre’de onaylatmam lazım. Yer yerinden oynayacak Dize… Gerçi beş-on
yıldan önce tam olarak sonuçlanacağını sanmıyorum, ama temeli attım.”
11
SIFIR: “Komplo”
Türk Hava Yolları’nın 217 sefer sayılı Đsviçre uçağı Tekirdağ üzerinde
uçmaktaydı. Cam kenarında oturan yolcular aşağıya baktıklarında göz
her yer sarı-siyah olacak, ayçiçekleri başlarını çevirip bakmak için her sabah
güneşi bekleyecekti.
Pilot, uçağı kendi seyrine bırakmış, sabahtan beri ağzına takılan bir
12
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
kabinde tek başınaydı. Pilotluğu seviyorum ya, diye düşünüyordu her yanı
kaplayan yeşilliklere göz gezdirirken. Kim bu güzelliklerle her zaman iç içe
yaşar ki pilotlardan başka? Kim dünyanın her yanını metrelerce hatta
kaygısız gözler bir anda hayatının en korku dolu anına şahit oldu.
Gözbebeklerine insan şeklinde bir karaltı yansıdı. Bu karaltının baş
kısmında iki kırmızı nokta belirdi. Karaltı büyüdü, yaklaştı. Pilot sol omzuna
dokunan eli hissetti. Ama bu basit bir dokunuş değildi. Omzundan
göğsüne doğru bir soğukluk yayıldı. Küt küt atan kalbine ulaştığında
titremeye başladı. Delicesine…
Sonra aniden önüne döndü, karşısındaki sadece bir pilotun
anlayabileceği karmakarışık düğmelere rastgele basmaya başladı. Elleri
olağanüstü bir hızla hareket ediyordu. Bilincini kaybederken koltuktan
aşağıya kayıyor ve bir daha kalkamayacağını hissediyordu.
Uçak alarm sesleriyle inledi. Yardımcı pilot kabine panikle daldığında
gördüğü ilk şey, yere yığılmış ve gözleri boş boş bakmakta olan pilottan
başkası değildi.
13
SIFIR: “Komplo”
tıkladı.
14
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
15
SIFIR: “Komplo”
yüksek binalarından olsa da, zamanla etrafını çeviren daha yüksek onlarca
plazanın arasında kaybolup gitmişti. Yine de her işleri için ideal bir yer
olduğundan patron Taylan Yıldırım’ın yeni bir binaya geçmek gibi bir
Yedinci kattaki ofisine girmiş, her zamanki gibi purosunu yakıp bitirmiş, bu
arada o gün yapılacak işlere bir göz gezdirmişti. Birkaç telefon konuşması,
“Dize Hanım’dan.”
“Hımm, bağla öyleyse. Bakalım neymiş acil olan?”
“Peki efendim.”
Bir-iki saniye sessizlikle geçti. Ardından bir burun çekişi sesi duydu
Taylan.
16
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
“Çok kötü bir şey oldu Taylan Bey…” Resmen ağlıyordu kız. Taylan o
güne dek Dize’nin telefonda ağladığını görmüş değildi.
“Ne oldu kızım? Ağlıyor musun sen?”
“Ali…”
“Ali mi?”
“Uçak kazası… Đsviçre’ye gidecekti… Telefon etmişti… Tekirdağ’da…”
“Kızım tane tane konuş, anlamıyorum. Önce bir sakin ol. Sonra yavaş
yavaş anlat.”
“Ali beni aradı birkaç saat önce. Önemli bir buluş yaptığını söyledi.
giderken Dize’nin sesini zar zor algılıyordu kulakları: “Taylan Bey, orada
mısınız? Đyi misiniz?”
“Buradayım,” dedi gırtlaktan çıkan yavan bir sesle. “Ama iyi değilim.
Hiç değilim.”
17
SIFIR: “Komplo”
***
On beş dakika sonra Dize ile karşılıklı oturuyorlardı. Đkisi de bol bol
ağlamış, gözleri fazlasıyla kızarmıştı.
gönderirim.”
Dize, Taylan’dan küfür duymaya alışık değildi, ama yadırgamadı. Bir
18
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
Masanın etrafında volta atmakta olan Murat Arıkan buruk bir bakışla
süzdü onu. Kırklı yaşlarına yaklaşmış ama yine de genç görünen iri yapılı bir
polisti. Ela gözleri, oldukça esmer bir teni, kısa siyah saçları vardı. Köşeli,
sert bir yüze ve her daim karşısındakini ölçüp biçen bakışlara sahipti aynı
zamanda.
19
SIFIR: “Komplo”
da öldürmekten çekinmezdi.
Tehlikeliydi. Fazlasıyla.
gelince evliliği bitirme kararı alan ve seni terk eden karın Sevilay. Üçüncü
ve sonuncusu da, kirayı iki kez ödemeyince hiç acımadan seni sokakta
20
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
adam beni ürkütüyor, diye düşündü Murat. Evet, belki delinin tekiydi ama
daha önce karşılaştığı sıradan katillerle uzaktan yakından alakası yoktu.
Foyasını ortaya çıkarabilecek bulgular açıklanırken bile en ufak bir paniğe
kapılmamıştı.
21
SIFIR: “Komplo”
***
22
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
yok değildi.
Olay yerine yani Tekirdağ’da uçağın düştüğü alana bizzat gitmeye
karar vermişti. Neler olduğunu görmeli ve elinden gelirse bulguları bizzat
incelemeliydi. Evinde kös kös oturup bekleyecek değildi. Henüz bu kararın
mantığını kendi içinde sorgulamamıştı ve oraya ulaşana kadar da yapmaya
niyeti yoktu. Şu anda duygularıyla hareket ediyor ve bununla gurur
duyuyordu.
Ne olursa olsun, uçağın düşürüldüğünden emindi. Ali’nin tam da
buluşunu onaylatıp güvenceye almaya giderken bindiği uçağın düşmesi
tuşladı. Çok geçmeden adamın, “Alo,” dediğini duydu. Her şeye rağmen
sesi gür ve gayet net çıkıyordu ama içinde saklı acı parçacıklarını
hissetmemek mümkün değildi.
23
SIFIR: “Komplo”
Selam faslını geçen Dize, “Olay yerine gidiyorum Taylan Bey,” dedi
hemen. “Bilgi toplamaya çalışacağım. Muhakkak bir şeyleri hasıraltı etmeye
çalışacaklar. Buna izin verilmemeli.”
“Neden olmasın?”
“Đsmi Murat Arıkan. Şimdi bir polis ama eskiden uzun yıllar benimle
çalıştı. Söylediğim gibi, ona kayıtsız şartsız güveniyorum. Birazdan arayıp
seninle buluşacağını ona söyleyeceğim.” Kısa bir sessizlikten sonra Taylan
buruk bir ses tonuyla ekledi: “Şimdi kapatıyorum, tahmin edebileceğin gibi
işim başımdan aşkın.”
Dize sanki hattın diğer ucundaki Taylan onu görebilecekmiş gibi,
refleks olarak başını salladı ve telefonu kapatıp yan koltuğa attı. Nihayet
harekete geçebilmek, içini açıklanamaz bir heyecanla doldurmuştu. Kalbi
24
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
Tekirdağ’da, 217 sefer sayılı uçağın düştüğü alanda tam bir cümbüş
yaşanmaktaydı. Polis arabaları, polis memurları, ambulanslar, doktorlar,
yolcuların yakınları…
Ambulanslar ölüleri taşıyor, polisler enkazı inceliyordu. Gazetecilerin
olay yerine gelmesi bile engellenememişti. Kameramanlar görüntü kaydı
yapıyor, fotoğrafçılar ise hiç durmadan fotoğraf çekiyordu. Son dakika
haber bültenleri için canlı yayın bağlantısı kuranlar bile vardı.
“Sayın seyirciler, şimdi Đsviçre uçağının düştüğü olay yerindeyiz. Yüze
yakın yolcunun bulunduğu uçakta sağ kurtulan olmadığı belirtiliyor.
Çalışmalar sürüyor. Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.”
Yolcuların yakınları ise en kötüsüydü; ağlıyor, bağırıyor, çığlık atıyor,
uçağa daha fazla yaklaşmak için karşılarına çıkan herkesi hiçe sayarak
ilerliyorlardı.
düz, siyah bir çizgi halindeki uzun bir iz bırakmıştı. Hem darbenin hem de
sürüklenmenin etkisiyle gövdesi ikiye ayrılmıştı. Yaralı yoktu, istisnasız
25
SIFIR: “Komplo”
26
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
gibi bir ilginiz olduğunuzu söylemeye fırsat bulamadı. Sadece bir yakını
olduğunuzu ve işinizi iyi yapacağınızdan emin olmamı söyledi. Ama bu
şekilde belirtmem gerekirse; bu uzun bir hikâye. Belki daha sonra. Şunu
bilseniz yeterli Murat Bey: Bu işin içindeki bityeniğini ortaya çıkarmak
benim için her şeyden önemli, ve canımı dişime takıp bunu başarmaya
çalışacağım.” Gergin bir sessizlik oldu. “Her neyse, isterseniz işimize
dönelim. Bir şeyler bulabildiniz mi?”
“Henüz enkazı incelemedim. Ama bildiğim bir şey var: Ali Yıldırım’ın
cesedini teşhis etmemizin imkânı yok çünkü çıkan yangının etkisiyle
etmeye çalıştı, ama böyle bir dehşeti tasavvur edebilmesi olanaksızdı. Çıkan
yangında ölmüş olması ihtimali ise en korkuncuydu.
27
SIFIR: “Komplo”
girilebiliyordu.
Murat, Dize’ye belli belirsiz bir şüpheyle baktı. “Gelecek misin?”
Dize uçaktaki cesetlerinin yarısının hâlâ içeride olduğunu biliyordu.
Kömürleşmiş, tanınamaz hale gelmiş cesetler… Onları görmeye,
28
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
“Aynı zamanda şifreli.” Gidip çantayı onun elinden aldı. “Ve ben şifreyi
biliyorum.”
Şifreyi çabucak girdi ve çantanın kilidi bir ‘tık’ sesiyle açıldı. Dize
heyecanla içine baktı.
sonuçları. Her türlü bilgi çalınmış. Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Tam da
düşündüğüm gibi bu olayın ardında bir komplo -hem de büyük, çok büyük
bir komplo- yatıyor.” Murat’ın yüzüne baktı. “Ve biz bunu çözmek
zorundayız.”
29
SIFIR: “Komplo”
30
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
saklı.”
Murat nihayet ellerini sabitlemişti. “Bu konuda sana katılmıyorum,”
dedi kesin bir tavırla.
“Ne konuda?”
“Şu ünlü korku yazarı değil mi? Kitapları çok satanlar listesinin
tepesinden inmiyor hani… Tabii başka bir Gökhan Kartal varsa
bilemeyeceğim.”
“Aynı kişiden bahsediyoruz.”
O sırada garson elinde bir tepsiyle yanlarına geldi. Tepsideki birer
fincan çay ve kahveyi ve de son olarak bir bardak suyu bıraktıktan sonra
başını içten bir gülümsemeyle sallayarak oradan uzaklaştı.
Murat elini cebine attı, bir paket sigara ve bir de çakmak çıkardı;
paketten bir sigara alıp çakmakla yaktı, ağzına götürdü. Sonra yeni aklına
gelmiş gibi paketi Dize’ye uzattı. “Kullanıyorsan buyur, tepe tepe kullan.”
“Hayatımda kullanacağım son şey sigaradır,” dedi Dize. “Bir
31
SIFIR: “Komplo”
Murat güldü.
Dize şaşkın bir bakış attı. “Neden güldün?”
“Eğer sigara tiryakisiysen böyle şeylere kafa yormak yerine bir sigara
hakkında epey soru soruldu. Bunların arasında tamı tamına hatırladığım bir
tanesi var ki, o da kanıtımızı oluşturan fikirler zincirinin başlangıcı.”
sorusunu cevapladı: ‘Hayalet diye bir şey yoktur. Đnsanlar öldükten sonra
hiçbir formda dünyaya dönemezler. Hayaletler hakkında bir kitap yazmış
32
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
dünyasında saygın bir yere sahip; pek çok ödül de aldı. Ama panelde
verdiği cevapta da son derece samimiydi. Yazdıklarının hiçbirine inanmıyor.
33
SIFIR: “Komplo”
olabileceğini kabul ediyorlar. Aslında teoride hiçbir farklılık yok ama kimse
bunun farkında değil.”
34
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
yiyesi yoktu ama açlıktan bitkin düşmemek için bir şeyler atıştırması
gerekiyordu. Sabah erkenden kalkmış, birkaç saat televizyon başında
35
SIFIR: “Komplo”
oturmuştu. Ekrana bakıyordu ama aklı başka bir yerdeydi, gözleri hiçbir şey
görmüyordu. Aklına her daim Ali geliyordu; onun ölümü, yüreğinde yeri
doldurulamayacak koca bir boşluk yaratmıştı. Zamanında onu âşık
olmasıyla ilgili değildi bu, veya şimdi bile ona olan yoğun sevgisini
muhafaza etmiş olmasıyla da ilgili değildi… Her ne olursa olsun; ister
sevgili, ister sıkı bir dost, Ali Yıldırım onun için bambaşka bir insandı, özeldi.
Zihninde bir kara bulut gibi dikilen bu düşüncelerden sıyrılmasını
sağlayan, çalmakta olan cep telefonu oldu. Hemen açtı, kulağına götürdü
ve, “Efendim?” dedi.
36
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
olacak?”
“Artık araştırmaların bir önemi kalmadı çünkü Ali’nin uçağa
“Çantanın Ali’ye ait olduğuna dair bir delil bulunamadı. Taylan Bey
elinden geleni yaptı ama onun tüm baskısına rağmen -olayda Ali’yle ilgili
en ufak bir iz olmadığı için- bir soruşturma başlatılmadı.” Murat’ın sesi
umutsuz görünüyordu. “Tam bir çıkmazdayız Dize.”
Dize ayaklanıp duvara doğru yürüdü ve sol elini yumruk yapıp
öfkeyle duvara geçirdi. Bunun ona kazandırdığı sadece kızaran bir el ve
yoğun bir acı dalgası olsa da, Dize aldırmadı. “Daha önce de söyledim:
Hiçbir şey göründüğü gibi değil!” diye gürledi. “Her şey bundan ibaret
değil! Bana inanıyorsun değil mi?”
37
SIFIR: “Komplo”
38
İKİNCİ KISIM
GEÇMİŞİN GÖLGELERİ
SIFIR: “Komplo”
ekledikten sonra yerine koyan Dize Hoca’ları yoktu karşılarında. Sinirli, aklı
başka yerlerde, bazen derste olduğunu bile zor hatırlayan biri vardı sanki.
Öyle ki hiç olmayan bir şey olmuş, birkaç genç dersin sonunu beklemeden
sınıftan çıkmışlardı. Dize onlara kızamazdı, çünkü ne halde olduğunu çok
iyi biliyordu.
Sonunda sınıftaki gürültü epey artınca Dize bir açıklama yapmak
zorunda kaldı.
“Arkadaşlar,” dedi elindeki tahta kaleminin kapağını kapatarak.
“Biliyorum sıkıldınız… Mazeret uydurmayı seven biri değilimdir ama dün
kendi adıma çok kötü bir şey yaşadım ve bugün bir türlü kendimi derse
veremedim. Çok iyi bir arkadaşımı kaybettim arkadaşlar.”
Dize bunu söyler söylemez sınıfta bir uğultu oluştu. “Başınız sağ
olsun hocam,” sesleri birbirine karıştı.
ilk vizeye çok az kaldı ve konuları yetiştirmem gerekiyor. Bugün size pek
eğlenceli bir ders sunamıyorum ama…”
40
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
kalmıştı.
Yarım saat kadar dersi bu şekilde anlattıktan sonra gözü kapıya
kaydı. Kirişe yaslanmış, kollarını bağdaş yapmış bir adam dikkatle onu
izliyordu.
“Arkadaşlar, bugün dersin tekrarını yapamayacağım, kusura
bakmayın. Biraz erken de olsa dersi bitirmem gerekiyor,” dedi.
***
oturmuş konuşuyorlardı.
Odaya girdiklerinde Dize masasının üzerindeki dağınık dergi ve
41
SIFIR: “Komplo”
sanmıyorum.”
“Biliyorum, farklı titreşim düzeyi, farklı boyutlar falan.”
“Sadece onunla açıklanacak bir şey değil. Ali gerçeği arıyordu. Kendi
hayatındaki gerçeği. Ve bu kadar yaklaşmışken onu engellediler.”
“Anlamıyorum.”
“Tamam, hepsini anlatacağım. Ama birer çay alalım istersen.”
Murat itiraz etmedi. Dize telefonla büyük bardakta birer çay istedi.
Çaylar gelir gelmez anlatmaya başladı.
“Sen Ali’yi Taylan’ın öz oğlu sanıyorsun değil mi?”
42
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
temiz hayatında bir kez bile yolu düşmemişti polise. Şimdi ise çok tuhaf bir
durum vardı ortada. Temizlediği bir sokağın ortasında beliriveren ufacık bir
yanına götürdü.
Đsmail, Başkomiser lafını duyunca hep bir korku hissederdi. Her daim
bağırıp çağıran, etrafa emirler veren öfkeli bir adam tipi oluşurdu zihninde.
Ama şimdi karşısındaki masada rahat rahat oturan adam hiç de öyle bir
izlenim bırakmıyordu. Ortası dökülmüş, geri kalanı aklaşmış saçları,
43
SIFIR: “Komplo”
çıkmıyor. Daha geçen hafta bir bebek geldi; cami avlusuna bırakmışlar.
Nasıl bu kadar vicdansız olabiliyorlar anlamıyorum.”
***
44
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
bebeğin, ailelerin ilk tercihi olacağına adı gibi emindi Đsmail. Ama yıllar
sonra o günü bir kez daha hatırlamak zorunda kalacaktı.
“Sizinle bir şey konuşmamız gerekiyor,” dedi kız. Çok şirin bir ses
tonu vardı. Kendi kızınınki gibi…
“Hayırdır inşallah? Buyurun içeri geçin. Bizim hanım size bir çay
“Benim de Ali.”
45
SIFIR: “Komplo”
***
“Şirin bir eviniz varmış,” dedi Dize etrafına bakarak. Açık mavi
badanalı, çeşit çeşit resimler asılmış, küçük ama temiz ve düzenli bir evdi.
Soba kurulmuş, ama hava sıcak olduğundan o gün yakılmamıştı.
“Yaşayıp gidiyoruz işte kızım. Benim de senin yaşlarında bir kızım
var. Herhalde biraz daha büyüktür. Mastır yapıyor şimdi Ankara’da. Onu
hatırlattın bana. Yazdan beri görmüyorum, burnumda tütüyor valla.”
“Yirmi dört sene önce sizin sokakta bir bebek bulduğunuzu duyduk.
Terk edilmiş, daha bir yaşını doldurmamış bir bebek. Mavi gözlü, kıvırcık
saçlı…”
46
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
Đsmail o günü hemen hatırlasa da, bir anda bu konuyu açan iki
gencin karşısında şaşkınlığa düştü. Bir süre diyecek bir şey bulamadı. “Evet,
bulmuştum,” dedi sonunda. “Ama hemen karakola götürdüm.”
***
47
SIFIR: “Komplo”
herhalde,” dedi Murat, sanki olaydan çok tarih ilgisini çekmiş gibi. Aslında
Dize’nin yaşını öğrenmek için bundan iyi fırsat bulamazdı.
Kurumu’ndan gerçek ailesini bir türlü öğrenemeyince, bir gece hırsız gibi
pencereden girip dosyaları araştırdı. O gün ben de aşağıda etrafı kolaçan
48
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
bunu, ama çalışma dürtüsü aşktan çok daha önce geliyordu onun için. O
yüzden ilişkiyi bitirme kararı aldık.”
“Ve şimdi eski sözlünün bir komploya kurban gittiğini
düşünüyorsun. Peki bunu kim niye yapmış olabilir ki?” Bunu Dize’ye
sormaktan ziyade kendi kendine söylüyordu. Dize bezgin bir şekilde nefes
verdi. “Benim de öğrenmek istediğim bu…”
49
SIFIR: “Komplo”
biliyordu.
Yedinci kata çıkıp Taylan Bey’in odasına yollandılar, kapıyı tıklatıp,
kaplamıştı, LCD ekran bir televizyon bir diğer duvarı süslüyordu, onun
dışında ise koyu ahşaptan bir çalışma masası ve onu çevreleyen iki tane
sandalye vardı.
Taylan masasında oturmuş onları bekliyordu. Yüzünde buruk bir
gülümsemeyle, “Oturun çocuklar,” dedi ve koltuğunda doğruldu.
Murat ve Dize oturduktan sonra Taylan içini çekti, bir an gözleri
uzaklara daldı. Buruk gülümseme yüzüne geri dönmüştü, ama bunun
50
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
51
SIFIR: “Komplo”
“Ayrıca Taylan Bey’in anlattıkları dışında söylenmesi gereken pek bir şey
yok.”
52
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
cevap bile vermedi. Đleride benim kendisi gibi tehlike içinde bir yaşam
sürmemi istemiyordu çünkü. Ama hevesim babamın isteksizliğiyle iyice
kamçılandı; polis olmak için elimden geleni yaptım ve liseden sonra yüksek
öğrenim için polis okuluna girmeye hak kazandım. Yirmi iki yaşında
polisliğe adım attım ve yirmi yedi yaşıma dek yani beş sene boyunca Birim
Sıfır’a katılmak için çaba gösterdim. Sonunda bunu başardım da. Artık
babam önünde engel değildi çünkü Birim Sıfır’dan ayrıldıktan birkaç ay
sonra ölmüştü.”
Dize yutkundu, “Başın sağ olsun,” diye mırıldandı.
katılmaz, yok sayılır. Bir şeyleri sayarken sıfırdan değil ‘bir’den başlarsın.
53
SIFIR: “Komplo”
Taylan’a.
Đhtiyar delikanlıdan kesin ve net bir cevap geldi: “Kurucularındanım.”
oluşum. Ama gözlerindeki merakı görüyorum. Senin için bir iki cümleyle
özetleyebilirim.”
Dize memnun olacağını belirten bir jestle karşılık verdi.
“Birim doksan senesinde kuruldu. Gelecekteki önemi o zamanlardan
bilinen bor minerallerinin tuhaf kayboluşunu araştırmak için kurulan basit
bir birimdi başta. Maden mühendisleri bor rezervlerinin tuhaf bir şekilde
yıldan yıla azaldığını fark etmişlerdi. Sanki birileri madenlerden gizlice bor
ama bordaki azalma devam etti. 1990’da 1988’e göre yüzde beşlik bir
düşüş olduğu belirlendi. Ki bu aslında epey büyük bir miktar. Özellikle
54
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
birim oluşturmaya karar verdi. Ama kendi elemanları bu birim için yeterli
değildi. Üstelik maddi sıkıntı içinde olduklarından fon ayıramama sorunları
vardı. Burada devreye ben girdim. MĐT’ten bir dostum bir mangal
partisinde bu çok gizli konuyu bana açtı. Olanlar beni de meraklandırmıştı,
üstelik bu tür gizemleri çözmeye çok meraklı bir insandım. Daha kırk dört
yaşındaydım o zamanlar ve elimde yaşıma göre epey para vardı. Bu parayı
hem de anlaşma gereği bu işi çözer ve kayıp boru bulursam yüzde iki
işletme payına sahip olacaktım. Sonuçta çok yakın olduğum iki ortağımla
55
SIFIR: “Komplo”
olacak adamın bunları yaptığını yeni öğrenmek ve böyle bir birimin bir
zamanlar var olduğunu düşünmek onu gerçek dünyadan koparmıştı. Bir
kayıyordu.
Dize bu beklentisini yanıtsız bırakmadı:
56
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
“Daha kolayı var,” dedi Murat altta kalmak istemiyormuş gibi. “Uçak
biletini soruşturmak.”
“Daha kaç kez söylemem gerekiyor beyefendi? Ali Yıldırım isimli biri
daha önce herhangi bir gün uçak bileti almadığı sonucuna varmıştı. Ama
Murat için bu yeterli değildi. Mevzunun ne kadar önemli olduğunu tekrar
tekrar hatırlatarak Tuncay’ı bir kez daha o kayıtlara bakmaya ikna etmeye
çalışmıştı. Bunda başarılı olmuştu olmasına, ama varılan sonuçta bir
değişiklik yoktu.
57
SIFIR: “Komplo”
saklamak büyük bir suçtur; bu sinsi oyunun bedelini ödeyen siz olmayın.”
Mümkün olduğunca ikna edici bir tavırla konuşmuştu ama Tuncay’ın
yüz ifadesinde en ufak bir değişiklik olmadı. Kendinden emin bir tavırla,
“Kimseden bir şey sakladığım yok. Hele polisi asla yanıltmam, emin olun,”
dedi adam. “Beni yeterince meşgul ettiniz, artık ofisimi terk eder misiniz?”
Murat delici bir bakış attı. “Hiç sanmıyorum. Eğer terk etmezsem ne
yapmayı düşünüyorsunuz?”
Tuncay gülümsedi ve Murat’ın sorusunu, “Güvenliği çağırmayı
Ve kapıya doğru birkaç adım attı. Son anda elini beline atıp silahını
çekti ve masaya koşup Tuncay’ı koltuğundan kaldırarak duvara yapıştırdı.
Adamın alnına dayadığı silahın emniyetini açtı. Bir elini de bağırmaması için
ağzına bastırmıştı. “Daha önce pek çok kişiyi öldürdüm; bunlar arasına seni
58
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
ağzından çekti. Adam önce derin bir nefes aldı, sonra, “Bakın… Bakın…”
diye kesik kesik konuştu. “Size şerefim namusum üzerine yemin ederim ki,
yalancı olsaydı, diye düşünüyordu. O zaman her şey çok daha kolay olurdu.
59
SIFIR: “Komplo”
“Hiçbir şey,” dedi Dize ağlamaklı bir sesle. Alnına attığı eli titriyordu.
Murat yumruğunu Taylan’ın masasına indirdi.
“Sakin ol,” dedi Taylan, ama kendisi de pek sakin sayılmazdı. “Rıza
sana yardımcı olmadı mı?” diye sordu Dize’ye. Rıza Kara, telefon şirketinde
üst düzey bir pozisyonda görev yapan eski bir dostuydu.
60
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
konuşturmak için her şeyi yaptım. Ama Ali’nin ne 217 sefer sayılı olana ne
de başka herhangi bir uçağa bilet aldığı konusunda ısrarcı. Ve ben doğru
söylediğini düşünüyorum. Bu komployu her kim kurduysa, bir firma
müdürünü ayartmaktan çok daha fazlasını yapıyor: Bütün izleri hiç var
Yıldırım olmasıydı…
“Ali,” dedi telefonu hoparlöre alarak. “Neredesin?”
61
SIFIR: “Komplo”
saçmalıyorsun sen?” diye gürledi ani bir öfkeyle. “Bana Đsviçre’ye gittiğini
söylemedin mi?”
“Ne Đsviçre’si?”
“Okuldayken beni aradın ve uçağa binmek üzere olduğunu söyledin.
Tüm dünyaya etki edecek önemli bir buluş yapmıştın ve onu onaylatmak
için Đsviçre’ye gidecektin. Sonra da anonsun yapıldı ve uçağa bindin zaten.
misin Dizecim? Đki gündür Ankara’dayım. Önemli bir buluş yaptığım falan
da yok. Seni aramadım da. Nereden çıkarıyorsun Allah aşkına?”
Dize başka hiçbir şey söylemeden telefonu kapattı ve yere fırlattı.
Kırılan telefonun parçaları dört bir yana savrulurken genç kadın sandalyeye
bir kez daha çöktü ve omuzları sarsıla sarsıla, hıçkıra hıçkıra ağlamaya
başladı.
Taylan ve Murat ise olayların giderek anlamsız bir hal aldığının
***
62
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
ona sarılarak yeniden ağlamaya başladı. Murat içini çekip öylece bekledi ve
Dize gözyaşlarını silerek hafif mahcup bir tavırla geri çekildiğinde, “Gel,”
63
SIFIR: “Komplo”
64
ÜÇÜNCÜ KISIM
YÜKSELİŞ
SIFIR: “Komplo”
daha fazlasına ihtiyaç yoktu, hatta daha fazlası ‘dayanılmaz’ olurdu. Kızıl-
siyah tonlarının hâkim olduğu duvardan duvara bir halı da vardı ve
66
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
kuru kuru bir başarı da değil. Eksiksiz gediksiz, tam bir zafer! Yani tek bir
gerçek var: Muhafızlar yeniden yükselecek!”
tahammülü yoktu.
Yönetici (elli yaşlarında bir kadındı) Dize’nin bu şikâyetine sert tepki
demişti. Bu tartışmanın sonu saç saça baş başa kavgaya kadar gidecekti az
kalsın; ama Dize birden kendini çok bezgin hissetmiş, çıkıp eve gelmişti.
Şimdi kapıyı kapatıp arkasına yaslanmıştı; yine gözyaşı dökmemek için
67
SIFIR: “Komplo”
benzemeye mi başlıyordu?
Bilmiyordu, hiçbir şey düşünmek istemiyordu. Ali’nin önce ortadan
ayırıp kabanını çıkarırken. Sonra rahatlamak için evin havasını derin derin
içine çekti.
Ufak bir evi vardı Dize’nin. Đki oda bir salondu ve odaları büyük
sayılmazdı. Tek başına oturduğu için fazla bile geliyordu aslında. Daha
Kardeşini özlediğini fark etti o anda. Aslında henüz bir hafta önce
68
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
“Sevgili seyirciler, bu akşam aşırı hız ve kaygan yola bir kurban daha
verdik. Ünlü işadamı Taylan Yıldırım’ın oğlu Ali Yıldırım bugün on altı
***
69
SIFIR: “Komplo”
Bir saatten beri Ankara’dayız. Taylan Bey’in özel isteğiyle biz gidene kadar
olay yerindeki hiçbir şeye dokunulmadı. Her şeyi bizzat kontrol ettik.”
“Anlıyorum,” dedi Dize. Aslında hiçbir şey anlamıyordu. Ali asla aşırı
hız yapacak biri değildi. Neden bu kadar acelesi olsundu ki? Hem uçak
70
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
olmadığını fark etti. Ali bu kez gerçekten ölmüştü. Teşekkür edip telefonu
kapattı ve kendini koltuğa atıp hüngür hüngür ağladı. Şu son birkaç günde
bir mekândı.
Taylan Yıldırım’ın Ankara’daki iki ikametgâhından biri olan bu
mekân özel işler dışında pek kullanılmaz, ama 365 gün 24 saat korunurdu.
etrafında toplanmışlardı.
71
SIFIR: “Komplo”
çalışıyordu.
“Size çok uzak bir fikir olarak gelecek ama, evet aynen öyle. Birim
Sıfır’ı tekrar aktif hale getirelim ve bu işi çözmeye çalışalım.”
“Komik olmayın Taylan Bey. Birim Sıfır’ın ne şartlarda tasfiye
edildiğini çok iyi biliyorsunuz.”
“Biliyorum, ama şartlar o zamanki gibi değil. Tüm altyapımız sağlam.
Biraz toparlandık mı rahatlıkla bu işi yürütürüz.”
olmadığına göre.”
Taylan bir iki saniye düşündü. “Tüm finansmanı ben sağlayacağım.
72
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
MĐT elemanı tekrar söz aldı: “Peki güvenilir ajanları tekrar nereden
bulacağız? Eski ajanların çoğu artık yaşlandılar ve bu işe pek hevesli
canlandırabiliyorum.”
“Beyefendi çok haklı,” dedi JĐTEM elemanı. “Zaten Ergenekon
Bey.”
Taylan şimdilik konuşmuyor, sadece dinliyordu.
Eski Birim Sıfır sekreteri elindeki kalemi çevirerek söz aldı.
“Biliyorsunuz, Birim Sıfır’da yirmiden fazla ajan, on veya on beş bilim
adamı, üç metafizikçi çalışırdı. Şimdi aynı kadroyu kurabilecek miyiz?”
Taylan boğazını temizledi: “Aynı kadroyu kurmaktan söz etmiyorum.
Eskisi kadar büyük bir oluşum olmasından da bahsetmiyorum. Ajan olarak
içinizi rahat tutun. Đki ajan olacak ve ikisi de kendimden daha çok
güvendiğim insanlar. Bilim adamlarını da tekrar toplamak zor olmaz. Hatta
73
SIFIR: “Komplo”
sonra işler yolunda giderse eski sisteme dönebiliriz. Şimdi… Sizden tek
istediğim Birim Sıfır’ın eski istihbarat alt yapısını yeniden kurmanız. Yani her
türlü olağanüstü durumdan haberdar edilmek ve polisin yerine bizim
olabiliyordu.
Dize bu karanlık ve çaresiz yolculukta kendini de tanıdığını dehşetle
74
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
zaman alacaktı.
“Nasılsın Dize?” diye sordu Murat. Sesinde Dize’ye dair duyduğu
“Nereden anladın?”
Cevap kısa ve belirgindi: “Kulaklarım keskindir.”
“Đzmit’te nereye?”
“Ali’nin laboratuarına.”
Bu kez iç çeken Murat oldu. “Dize, ben de en az senin kadar
kararlıyım ve bu işin peşini bırakmaya niyetim yok ama böyle başına
buyruk davranırsan işimiz var. En azından bana haber verebilirdin.”
“Kusura bakma, düşünemedim.” Düpedüz yalandı bu. Düşünmüştü,
ama haber vermemeyi tercih etmişti.
75
SIFIR: “Komplo”
yaklaşıyordu.
“Đyisiniz inşallah?” dedi adama.
76
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
kaçmamayı tercih etmişti. Beyaz boyalı, düz mimarili bir yapıydı. Yüksek
güvenlik önlemleri de yoktu çünkü deney için potansiyel bir tehlike
77
SIFIR: “Komplo”
işaret etti. Necdet Efendi feneri eline aldı ve karanlık gecenin ayazına
yeniden sokulup Dize’nin yanına vardı. “Hayırdır hanfendi?”
“Đçeri giremiyorum,” diye kısaca açıkladı Dize. “Kartım çalışmıyor.”
Bekçi ‘bilemem’ dercesine silkti omzunu. “Bilirsiniz ben sadece kapıyı
kollarım, bu işleri bilmem; ilgilenmem de.” Bir anda gözleri uzakta daldı.
“Ama geçen hafta laboratuar dışından takım elbiseli birkaç adam bir
limuzinle geldiler. Ellerinde izin belgesi de vardı. Onlar bir şey yapmış
olabilir, bilemem.”
Murat gibi tuttuğunu koparan bir polisin varlığı işleri değiştirip durumu
yoluna koyabilirdi.
78
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
Dize giriş kartını manyetik okuyucudan son kez geçirdi ama ellerine
geçen yine koca bir sıfırdı. “Görüyor musunuz?” dedi. “Olmuyor işte, bu
kadar basit. Bir daha denememe gerek yok. Hiçbir şey değişmeyecek.”
Bekçi birkaç adım gerilerinde bekliyordu, Murat ise Dize’nin hemen
79
SIFIR: “Komplo”
yaklaştırdı.
“Silahına mı güveniyorsun komiser?” diye hırladı bekçi.
Murat gülümsedi. “Elimde silah görebiliyor musun Necdet Efendi?
Hayır, silahıma değil rozetime ve yumruklarıma güveniyorum.” Sıktığı
şunu,” dedi ve bunun üzerine Murat kısa bir tereddüdün ardından adamı
bıraktı.
“Taylan Bey’i aradım,” diye devam etti Dize. “Bu laboratuar onun
sermayesi ve izniyle inşa edilip kuruldu, yani onun sayılır.” Telefonu
Necdet’e uzattı. “Taylan Bey telefonda. Buyurun, bir konuşun.”
Her şey bir anda değişti. Bekçi kendisine uzatılan telefonu aldı ve
yere fırlatarak parçalara ayrılmasına neden oldu. Murat ve Dize hayretle
bakışırlarken, belinden çıkardığı uzun, kıvrık bir hançeri yüzünün
yakınlarında gezdirerek, “Đşleri gereğinden fazla kurcaladınız,” dedi. Artık
sesinde hırıltıdan eser yoktu, bakışları da kendi halinde bir bekçiden çok
psikopat bir katilin bakışlarını andırıyordu. “Bundan çok daha önce
“Artık başka şansınız kalmadı. Şimdi defolun gidin. Bu işi daha fazla
80
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
uzatmayın. Yoksa çok daha kötü şeyler olacak. Bu ‘şey’lere maruz kalmak
istemezsiniz.”
Murat’ın eli silahındaydı, Dize de ona sokulmuş hatta elini hafifçe
kavramıştı.
Ve saniyeler içinde, her şey ikinci kez değişti. Yoktan var olmuş gibi
önüne geçti.
Ama bu haykırış tam tersi etki yaptı. Siluetler oldukları yerde
saldıracağını zannetmiyorlardı.
81
SIFIR: “Komplo”
82
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
durum vardı.
Yedinci kata çıktı, Taylan Bey’in sekreterine selam verdi. Sekreter,
Taylan’ın onu beklediğini söyleyip içeri girmesine izin verince; kahverengi,
şık ve büyük kapıyı çalarak içeri girdi.
ve yanılmamışım.”
Murat da Dize de dinliyor ama pek bir şey anlamıyorlardı. Taylan ne
83
SIFIR: “Komplo”
düşündü Murat.
Taylan onu doğrularcasına konuşmasına devam etti. “Birim Sıfır’ı
tekrar kuruyorum çocuklar. Eskisi kadar büyük bir oluşum olmayacak, ama
en az eskisi kadar güvenilir olacak. Çünkü kabul ederseniz Birim Sıfır
mensupları sizler olacaksınız.”
Dize gözlerini iri iri açıp Taylan’a baktı. Ne düşüneceğini, ne tepki
vereceğini bilmiyordu. Murat’a baktığında şaşkınlıktan çok huzur dolu bir
84
Gökcan Şahin - Ozancan Demirışık
Pek fazla düşünmeden, “Ali için, ülkem için ve kendim için kabul
ediyorum,” dedi Dize. Aslında Birim Sıfır’ın adını duyduğundan beri içten
içe öyle bir oluşumun içinde olmayı ne kadar istediğini hissediyordu ve bu
fırsatı reddedemezdi.
“Artık resmen Birim Sıfır elemanısınız. Hayırlı olsun,” dedi Taylan
ayağa kalkarak. Đkisinin de elini sıktı. “Daha sonra ayrıntıları konuşmak için
sizi tekrar çağıracağım. Unutmayın, gerçekler ufkun ötesinde ve sizin ufkun
ötesini görmenizi bekliyorum.”
Odanın başköşesindeki Atatürk tablosuna baktı. Şimdi hepsinin
SON
Mayıs 2009 / Đstanbul
85
ÖNOKUMA:
SIFIR: “OYUN BİTTİ”
Ozancan Demirışık
BİRİNCİ KISIM
CANAVAR
Beton yeşile tercih edilmiş olabilirdi, bir başka yeşil olan ‘para’ için
sol yanınızda ferah bir çimenlik alan görebilirdiniz. Ve yolunuz her daim
umut olurdu sizin için. Yeni bir fırsat. Yeni bir mutluluk.
Kimse bilmese de, güzelliğin başarabildiği çok şey vardır…
Işık Huzurevi, Emirgan’ın geniş, ferah bir sokağındaydı. Kurulalı çok
geldiğinde adam aniden gözlerini açtı. Bir şeyler gördü, bir şeyler hissetti
ama hemen sonra hepsini unuttu. Gözlerini kırpıştırdı, yatakta doğruldu.
Derin bir nefes aldı. Gerindi. Gözlerini pencereye dikti. Cam tül perdeyle
kapalıydı ama dışarısı görülebiliyordu. Güzel bir manzara vardı: Bir köşede
deniz, bir köşede ağaçlar, diğer bir köşede siyah asfalttan yol, onun hemen
yanında da birbiri ardına düzgünce sıralanmış otomobiller…
Tahir banyoya gidip yüzüne soğuk su çarptı. Yatağına karmaşık
Tam o sırada odanın kapısı yavaşça aralandı. Bir baş içeri uzandı.
“Uyandınız mı Tahir Bey?”
Tahir döndü ve baktı. Orta yaşlı bir kadındı gelen: Güler yüzlü,
balıketli ve kır saçlı, cana yakın görünümlü bir kadın.
Tahir kendini gülümseyecek havada hissetmese de hafifçe tebessüm
vereyim dedim.”
Tahir başıyla onayladı ve kadın odadan çıktıktan sonra gözlerini
tepsiye dikti. Gerçekten eksiksiz, diye düşündü. Đşte şimdi gülümseyecek
havaya girmişti. Hafifçe mırıldandı: “Aç ayı oynamaz. Başlamadan önce
karnımızı iyice bir doyuralım öyleyse.”
Soğuk metalden bıçağı sıkıca kavradı, yumurtasından ve ekmekten
birkaç lokmanın ardından portakal suyundan büyükçe bir yudum aldı.
keskin kısma hafifçe sürterek konuşmaya devam eti: “Şimdi sizinle bir oyun
oynayacağız.”
etti ama dehşet verici soğukluk hâlâ oradaydı. Kadını korkutan da bu oldu.
“Oynayacaksınız değil mi?”
Şükran Hanım’ın korku dolu bir beklenti taşıyan gergin halini büyük
bir hazla izleyen Tahir, bıçağı sol eline geçirdi. Sonra sağ elini müthiş bir
hızla ileri uzatarak kadının gırtlağını kavradı ve sertçe sıkmaya başladı.
“Oyunumuzda iki seçenek var,” diyordu bir yandan. “Size bir soru
soracağım ve sorunun içerdiği iki seçenekten birini tercih edeceksiniz.
Oyunu ona göre devam ettireceğiz.”
Şükran Hanım boğuk hırıltılar çıkarıyordu. Yüzü mosmor olmuştu.
“Đşte o hayati soru,” diye devam etti Tahir. “Ya gözlerinize veda
edecek ama yaşamaya devam edeceksiniz, ya da yaşamınıza veda edecek
Tahir güldü ve, “Karar verildi,” dedi yarışma sonucunu bildirir gibi.
“Öyleyse Şükran Hanım, oyun sizin için bitti!”
Bir panter gibi ileri atıldı. Sağ eline geçirdiği bıçağı Şükran Hanım’ın
kalbine sapladı ve bir elini de sessiz durması için ağzına bastırdı. Ve
yoktu çünkü bunu yapsa bile çok geçmeden her tarafı yeniden kana
bulanacaktı.
Markette bugünün halk günü olması sayesinde ucuz bir alışveriş yapmıştı.
Üstelik kış mevsimine göre hava fazlasıyla sıcaktı. Ortalık sessiz sakindi.
Güzel bir gün olacağa benziyordu.
gibi derin bir dehşetle karşılaşması oldu. Avazı çıktığı kadar attığı çığlığı,
tüm huzurevinde hatta tüm sokakta yankılandı.
tüyler ürpertici bir katliam yaşandı. Huzurevi sakinlerinden biri olan T.Y.
(69), bakıcı D.D.’nin (48) kendisine getirdiği kahvaltı tepsisindeki bıçağı
kullanarak, huzurevinde kalan diğer on iki kişiden on tanesini öldürdü,
ikisinin ise canlı canlı gözlerini çıkardı. Hapishaneye götürülürken halkın
hiçbir şey hatırlamadığını, aklında kalan son şeyin 26 Kasım gecesi yatağa
girişi olduğunu ısrarla tekrar ettiğini ve akli dengesinin yerinde olup
olmadığının araştırılacağını belirttiler.
Ozancan Demirışık
12 Mart 1993 tarihinde doğdu
ve kendini bildi bileli yazıyor.
Đnternet üzerinde üç ayda bir
yayınlanan Xasiork Dergi’nin ve kulüp bünyesinde yayınlanan e-kitapların
editörlüğünü üstlendi. Önceleri ‘Genç Haberler’ internet sitesi ile ‘Beyaz Kapı’ adlı e-
derginin de editörüydü. Karalama adlı öykü dergisinde ‘Seyirci’, Yüxexes Karakalem
dergisinin ikinci sayısında ‘Kuşatma’ isimli öyküleri yayınlandı. Ejderhayurdu.com 1.
Fantastik Hikâye Yarışması’nda birincilik ödülü aldı ve Xasiork 2006 Roman
Yarışması’nda jüri özel teşvik ödülüne layık görüldü. Şu sıralar roman çalışmalarının
yanı sıra, SIFIR dizisinin yazarlığını Gökcan Şahin'le beraber üstleniyor. Geleceğe dair
planlarının vazgeçilmez adımı “yazmak, yazmak ve yazmak”tır.