Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 36

0

Anti-Emperyalist ve Anti-Oligarþik Mücadelede

KURTULUÞ CEPHESÝ
Zafer Bizim Olacaktýr !

http://www.kurtuluscephesi.com YIL: 16 SAYI: 86 Temmuz-Aðustos 2005

YIL

THKP-C/HDÖ
.
30

TÜRKÝYE
DEVRÝMÝNÝN
ACÝL
SORUNLARI
I

ERÝÞ YAYINLARI

30. Yýlýnda
Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I

Yeni-Sömürgecilik

Ýfþa Ediyoruz:
Marie Antoinette de,
“Sultan Vahdeddin Han” da
Hain Deðildiler!
[Peki Neydiler?]

Hayat Ne Kadar Deðiþti!


STK’lar Bile Yozlaþmýþ!

IRA
[Ýrlanda Cumhuriyetçi Ordusu]

Aydýn Doðan
Nasýl “Yurtsever” Oldu?
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

THKP-C/HD֒nün stratejik
görüþlerinin ortaya konulduðu Türkiye
Devriminin Acil Sorunlarý-I’in 30. YILINDA

!
yayýnlanýþýnýn otuzuncu yýlý nedeniyle TÜRKÝYE DEVRÝMÝNÝN
yazýlmýþ önsöz. ACÝL SORUNLARI-I

Emperyalizmin II. yeniden paylaþým


savaþýndan sonra uygulamaya
baþladýðý yeni-sömürgecilik yöntemle-
ri ve bu yöntemlerin 1980 sonrasýnda
içine girdiði bunalým üzerine bir
' YENÝ
SÖMÜRGECÝLÝK

deðerlendirme.

ÝFÞA EDÝYORUZ:
Depolitizasyonun bir parçasýný
oluþturan, kitlelerin tarih bilincini
MARÝE ANTOÝNETTE DE,
bulanýklaþtýrýlmasýna yönelik tarihsel “SULTAN VAHDEDDÝN HAN” DA
gerçeklerin çarpýtýlmasýný ele alan bir
irdeleme. % HAÝN DEÐÝLDÝLER!
[PEKÝ NEYDÝLER?]

Amerikan emperyalizminin pasifikas-


yon faaliyetlerinin aracý olan “sivil HAYAT
toplum kuruluþlarý”nýn hararetli NE KADAR DEÐÝÞTÝ!

#
savunucusu ve parçasý olmuþ olan STK’LAR BÝLE
bir küçük-burjuvanýn iç çekiþleri YOZLAÞMIÞ!
üzerine bir yazý.

IRA
IRA’nýn “tüm þiddet eylemlerine [ÝRLANDA
son verme” kararý üzerine bir deðer-
&
CUMHURÝYETÇÝ
lendirme.
ORDUSU]

Aydýn Doðan Holding’teki son aylarda AYDIN DOÐAN


yaþanan geliþmeler üzerine bir
deðerlendirme.
! NASIL
“YURTSEVER” OLDU?

KURTULUÞ CEPHESÝ Ýnternet Adresi:


SORUMLU (V.i.S.d.P) : Sezai Görür http://www.kurtuluscephesi.com
Yazýþma Adresi: http://www.kurtuluscephesi.org
Postfach 1414 E-Posta Adresi:
55504 Bad Kreuznach / Deutschland kurcephe@kurtuluscephesi.org

Bu sayý ÝLKER Matbaasý’nda basýlmýþtýr. Baský Tarihi: 5 Aðustos 2005


Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

30. Yýlýnda
Türkiye Devriminin
Acil Sorunlarý-I

Otuz yýl önce, Aðustos 1975’de, illega- tamalarý esas alýnmýþtýr. Bir baþka ifadey-
lite koþullarýnda Türkiye Devriminin Acil le, bir bütün olarak emperyalizmin tahlili
Sorunlarý-I’in ilk baskýsý yapýldý. Sadece ve buna baðlý olarak saptanan anti-emper-
300 tane basýlmasýna raðmen ülkenin her yalist ve anti-oligarþik devrim stratejisi TD-
yanýna yayýldý ve büyük yanký uyandýrdý. AS-I’in içeriðini oluþturur.
TDAS-I, THKP-C’nin stratejik çizgisi olan TDAS-I’in hazýrlandýðý ve yayýnlandýðý
Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi’nin teo- dönemin en temel özelliði, 1971 “yenilgi-
rik temellerini ortaya koyan bir metin ola- si”ne raðmen silahlý devrimci mücadeleye
rak, 1971 “yenilgisi”nden sonra solda güç- yönelik büyük bir sempatinin ortaya çýkmýþ
lenen her türden sað-pasifist ve oportünist olmasýdýr.
görüþleri teþhir eden bir teorik metindir. Bu Her ne kadar 1971-72 döneminde silahlý
teorik metin, 30 Mart 1972’de önder ve yö- devrimci mücadele THKO ve THKP-C tara-
netici kadrolarýný kaybeden THKP-C’nin ye- fýndan yürütülmüþse de, ortaya çýkan sem-
niden örgütlenmesinin ve merkezi bir ör- pati büyük ölçüde THKP-C’ye yönelikti. Bu
gütsel yapýya kavuþturulmasýnýn bir bildir- nedenle, bu dönemde devrimci mücade-
gesi olmuþtur. leye sempati duyan ve devrim mücadele-
TDAS-I’ýn yayýnlanmasýyla birlikte, 1972- sine katýlmak isteyen hemen herkes kendi-
1975 arasýnda daðýnýk ve grupsal düzeyde sini “Cepheci” olarak tanýmlýyordu.1
sürdürülen örgütlenme çalýþmalarý bütün- THKP-C’ye yönelik bu sempati karþýsýn-
leþtirilmiþ ve merkezileþtirilmiþtir. Böylece
kamuoyunda “Acilciler” olarak bilinen Tür- 1
Bu dönemde THKP-C’ye sempati duyan hemen
kiye Halk Kurtuluþ Partisi-Cephesi/Halkýn herkesin kendisini “Cepheci” olarak tanýmlamasý,
Devrimci Öncüleri (THKP-C/HDÖ) örgütü THKP-C’li olmak ile “Cepheci” olmak arasýndaki far-
ortaya çýkmýþtýr. ký, yani bir örgütün üyesi olmak ile bir örgüte sem-
pati duymak arasýndaki farký çok iyi bildiklerini gös-
THKP-C/HD֒nün ideolojik, politik ve
terir. RSDÝP içinde bolþevik-menþevik ayrýþmasýna
stratejik görüþlerini ortaya koyan TDAS-I’in yol açan “parti üyeliði”ne iliþkin Leninist saptama
çýkýþ noktasý, “bir ülkede devrim yapma- bu tutumun nedenidir. Bilindiði gibi, Leninist parti
nýn ilk þartý, doðru emperyalizm tahlili- üyesi tanýmý, “her profesöre, her yüksek okul öð-
dir”. rencisine, her ‘grevci’ye, kendini parti üyesi ilân et-
me olanaðý” tanýyan menþevik tanýmdan farklýdýr.
Ýçinde yaþanýlan dünyanýn doðru bir Menþeviklerin sözcüsü Martov’a göre, “Rus Sosyal-
tahlili yapýlmadýðý sürece, dünyanýn doðru Demokrat Ýþçi Partisinin üyesi, parti programýný ka-
olarak kavranamayacaðý, dolayýsýyla onu bul ederek, parti organlarýnýn denetim ve yönetimi
deðiþtirmenin doðru bir yolunun bulunama- altýnda, partinin amaçlarýný gerçekleþtirmek için faal
olarak çalýþan kiþidir.” Lenin’in tanýmý ise þöyledir:
yacaðýný ifade eden bu bakýþ açýsýyla, önce- “Parti üyesi, parti programýný kabul eden ve hem
likle Mahir Çayan yoldaþ tarafýndan Kesin- mali yönden, hem parti örgütlerinden birine bizzat
tisiz Devrim II-III’de ortaya konulan emper- katýlarak partiyi destekleyen kiþidir.” (Bkz. Lenin, Bir
yalizmin III. bunalým dönemine iliþkin sap- Adým Ýleri Ýki Adým Geri.)
!
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

da, baþta SBKP’ye (Sovyetler Birliði Komü- þullarýnda, III. bunalým dönemine iliþkin
nist Partisi) baðlý revizyonistler olmak üze- saptamalara yönelik revizyonist saldýrýlar,
re, her türden sað-pasifist görüþlerin saldýrý bir dizi ekonomik istatistiklerle, “arada bir
ve demagojileri THKP-C’nin ideolojik, poli- inip çýkan grafikler”le legal sol basýnda ala-
tik ve stratejik çizgisine yönelmiþtir. Bu sað- bildiðine yoðunlaþmýþtýr.
pasifist görüþlere göre, silahlý devrimci mü- Revizyonistlerin THKP-C’nin emperyaliz-
cadele, “goþistler”in “anarþist ve macerape- min III. bunalým dönemine iliþkin sapta-
rest” eylemlerinden baþka bir þey deðildir. malarýna karþý tüm savlarý, emperyalizmin
Bu “goþistler” ne denli “yiðitçe ve kahra- bizatihi kendisinin bunalým olduðu, dolayý-
manca” savaþmýþ olurlarsa olsunlar, her sýyla emperyalizmin bunalým dönemlerin-
durumda içinde yaþanýlan dünyadaki ge- den söz edilemeyeceðinden ibarettir.
liþmeleri ve deðiþmeleri kavramamýþ “sol TDAS-I’de yer alan emperyalizm ve bu-
sapýk” görüþ sahipleridir.2 nalým dönemlerine iliþkin tahliller ve sap-
Bu temelde, revizyonizmin silahlý dev- tamalar, revizyonistlerin bu savlarýnýn ne
rimci mücadeleye karþý ideolojik-teorik sal- denli dayanaksýz ve anti-marksist olduðu-
dýrýlarý emperyalizm konusunda yoðunlaþ- nu ortaya koymuþtur. Bu yönüyle TDAS-I,
mýþtýr. revizyonist emperyalizm tahlillerine (ve
Gerek 1971 sonrasýnýn ilk legal partisi de tahrifatlarýna) verilmiþ bir yanýttýr.
olan TSÝP’de (Türkiye Sosyalist Ýþçi Partisi) Revizyonistler, bu “teorik” saldýrýlarýn ya-
toplaþmýþ olan revizyonistler haftalýk Kitle ný sýra, öðrenci hareketinin örgütlenmesi-
ve aylýk Ýlke dergileriyle, gerek TSÝP dýþýnda ne bir dizi yasak ve engel getiren 12 Mart
yer alan “illegal” TKP’li revizyonistlerin le- yasalarýnýn getirmiþ olduðu “legal avantaj-
gal yayýn organlarýyla (“Sosyalist Birlik” vb.) lar”la dernekler kurmaya baþlamýþlardýr. Ýs-
emperyalizmin deðiþmediðine iliþkin yayýn- tanbul’da ÝYÖKD3 ve Ankara’da ADYÖD4,
lar yapýlmaya, THKP-C’nin stratejik çizgisi- TSÝP revizyonistlerinin “gençlik örgütlenme-
nin dayandýðý emperyalizmin bunalým dö- si” olarak ortaya çýkmýþtýr. Legal parti olma-
nemleri tahlili “çürütülmeye” çalýþýlmýþtýr. nýn avantajlarýný deðerlendiren TSÝP, bu ör-
Ancak bunlarla da yetinilmemiþ, ellerinde- gütlenmeler aracýlýðýyla öðrenci hareketini
ki tüm legal olanaklarý kullanarak dernek- kendi denetimi altýna alacaðýný hesaplamýþ-
ler kurmaya, solun “tanýnmýþ” isimlerini bir týr. Karþýlarýndaki tek engel, 1971-72 silahlý
araya getiren seminerler, paneller düzen- devrimci mücadelesinin yaratmýþ olduðu
lemeye baþlamýþlardýr. büyük sempatidir. Dolayýsýyla “teorik” sal-
Oya Baydar, Tekdaþ Aðaoðlu gibi döne- dýrýlar, pratik amaçlarýn ayrýlmaz bir parça-
min “meþhurlarý” yanýnda, THKO ve THKP- sýný oluþturmuþtur.
C saflarýnda yer almýþ, ancak 12 Mart son- Öðrenci dernekleri yanýnda DÝSK’in kö-
rasýnda SBKP revizyonizminin saflarýna geç- þe baþlarýný tutmuþ olan revizyonistlerin ge-
miþ “cazip þöhretler” de (E. Korkmaz gibi) niþ maddi olanaklarý karþýsýnda, ellerinde
piyasaya sürülmüþtür. sadece 64 adet teksirle çoðaltýlmýþ Mahir
Tekdaþ Aðaoðlu’nun “Ne O Emperya- Çayan yoldaþýn toplu yazýlarý dýþýnda hiç bir
lizm mi, Neo-Emperyalizm mi?” yazýsýyla legal ve maddi olanaða sahip olmayan bir
baþlayan emperyalizmin “deðiþmezliði”ne avuç THKP-C’li vardý. Onlar, ülkenin her ya-
iliþkin yayýnlarla, Kesintisiz Devrim II-III’de nýndaki “Cepheciler”i, revizyonizmin ideo-
(adý anýlmaksýzýn) yer alan emperyalizmin lojik saldýrýsýna karþý eðitmek ve örgütle-
III. bunalým dönemi tahlilleri, “çürütülme”- mek için, bulduklarý her olanaðý deðerlen-
ye ve deðersizleþtirilmeye çalýþýlmýþtýr. dirmeye çalýþmýþlardýr.
1974 Petrol kriziyle baþlayan emperya- Bu tarihlerde TÝB’in (Tüm Ýktisatçýlar
list sistemin dünya ekonomik bunalýmý ko- Birliði) revizyonistlerin denetiminden çýkar-
týlmasý, yeni bir olanak yaratmýþtýr. Bu dö-
2
Bu revizyonist görüþ sadece ülkemizde THKP-C’ye nemde yayýnlanan TÝB broþürleri, özellikle
yönelik bir suçlama deðildir. Küba Devrimi ve Che “Günümüzde Emperyalist Sömürü Meka-
Guevara, uluslararasý modern revizyonizm tarafýn-
nizmasý” broþürü, eðitim ve örgütlenme ça-
dan “küçük-burjuva devrimciliði” olarak suçlanmýþ-
týr. Bu görüþ, o dönemde “Mao Zedung düþüncesi”-
ni kabul eden maoistler tarafýndan da aynen benim- 3
Ýstanbul Yüksek Öðrenim Kültür Derneði.
" senmiþtir. 4
Ankara Demokratik Yüksek Öðrenim Derneði.
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

balarýna belli ölçüde katkýda bulunmuþtur.5 baþlatýlabileceðini söyleyerek, Kesintisiz


1974 Haziranýnda TSÝP’lilerin kurduðu Devrim II-III’de ortaya konulan Politikleþmiþ
ÝYÖKD’ün, “demokratik kongre” sonucun- Askeri Savaþ Stratejisi’ni reddetmiþlerdir.
da “Cepheciler”in yönetimine geçmesi ve Ancak ülke çapýnda, özel olarak öðrenci
ardýndan ADYÖD’de “geniþletilmiþ yöne- gençlik içinde THKP-C’nin 1971-72 döne-
tim” sisteminin kurulmasý, revizyonizmin mindeki silahlý devrimci mücadelesinin ya-
öðrenci hareketi içindeki gücünü kýrmýþ ve ratmýþ olduðu büyük etki karþýsýnda ken-
öðrenci hareketinin “Cepheciler”in yöneti- dilerinin “THKP-C’li” olduklarýný, THKP-C’yi
mine geçmesini saðlamýþtýr. “yeni koþullara uygun olarak” savundukla-
Ancak ayný dönemde çýkan “Genel Af” rýný söylemeye devam etmiþlerdir. Amaçla-
sonucunda 1971 öncesinin “cazip þöhretle- rý, 1971‘in yaratmýþ olduðu etkiyi kendi
ri”nin içerden çýkmasýyla, silahlý devrimci oportünist faaliyetleri için kullanmaktan iba-
mücadeleye iliþkin tartýþmalar yeni bir bo- rettir. Bu amaçla “Kurtuluþ Sosyalist Der-
yut kazanmýþtýr. gi”8 adýyla legal bir dergi çýkarmaya baþla-
THKO ve THKP-C içinde yer almýþ bazý mýþlardýr. THKP-C’nin ideolojik, politik ve
“þöhretler”, Halk Savaþýný, dolayýsýyla silahlý stratejik çizgisiyle hiçbir ortak noktalarý ol-
devrimci mücadeleyi reddederek, hýzla sos- mamalarýna karþýn “þöhretleri” sayesinde
yal-emperyalizm teorisine yönelmiþlerdir. “THKP-C’li” görüntülerini sürdürebilmiþler
THKO’lularýn büyük bir bölümü “Yol- ve oldukça da baþarýlý olmuþlardýr.
daþ” adýyla illegal bir dergi çýkartmaya baþ- Bu iki ayrýþmadan sonra THKP-C safla-
lamýþlar ve ardýndan Halkýn Kurtuluþu der- rýnda iki ana kesim kalmýþtýr: TDAS-I’i sa-
gisiyle legal olarak örgütlenmeye yönelmiþ- vunan kesim ile daha sonra “Devrimci Yol”
lerdir.6 (DY) adýný alacak olan eski dönemin bir di-
THKP-C saflarýnda ortaya çýkan ilk ayrýþ- ðer “þöhretleri”nin yer aldýðý kesim..
ma, Ýstanbul kesiminde yer almýþ olan Nec- 1975 Aðustosunda Türkiye Devriminin
mi ve Ýlkay Demir çevresinin sosyal-emper- Acil Sorunlarý-I’ýn yayýnlanmasýyla birlikte,
yalizmi keþfetmeleri ve ardýndan Militan Öncü Savaþýna iliþkin tartýþmalar geniþ bir
Gençlik adýyla legal dergi çýkartmalarýyla or- kesime yayýlmýþtýr.
taya çýkmýþtýr.7 DY’nin oportünist-kariyerist þefleri uzun
Bu dönemde THKP-C saflarýnda en bir süre “renklerini” belli etmeksizin faali-
önemli ayrýþma Öncü Savaþý konusunda yetlerini alttan alta sürdürmüþlerdir. Kimi
ortaya çýkmýþtýr. Bu tartýþmada baþýný daha yerlerde Öncü Savaþýnýn doðru olduðunu,
sonra KSD’yi oluþturanlarýn çektiði kesim, 1972’de kaldýðý yerden sürdürülmesi gerek-
Öncü Savaþýnýn yanlýþ olduðunu, önce kit- tiðini söylerlerken, kimi yerlerde “1971 dö-
leleri ekonomik-demokratik talepler etrafýn- neminde bazý yanlýþlýklar olduðunu”, Öncü
da örgütleyerek silahlý mücadeleye hazýrla- Savaþýnýn “zamaný gelince” baþlatýlabiline-
mak gerektiðini ve ülkedeki kriz derinleþti- ceðini söyleyerek “renk” vermemeye çalýþ-
ðinde ve büyük kitlelerin örgütlenmesi de mýþlardýr. Amaçlarý, týpký KSD’liler gibi, ken-
yeterli düzeye ulaþtýðýnda Halk Savaþýnýn dilerini THKP-C’nin devamý olarak göstere-
rek, 1971’in yaratmýþ olduðu etkiyi kendi et-
raflarýnda örgütlemekten ibarettir. Bu bað-
5
Ancak TÝB yayýnlarý, gerek legalitenin getirmiþ ol- lamda, bu dönemdeki “Cepheciler”in söz-
duðu sýnýrlamalar, gerekse legal bir meslek kuruluþu
oluþu nedeniyle revizyonizme karþý bütünsel ve tu- cüsü durumunda olan “Devrimci Gençlik”in
tarlý bir mücadelenin araçlarý olamamýþtýr. Dolayý- denetimini ele geçirmiþlerdir. Ancak TDAS-
sýyla TDAS-I’in yayýnlanmasýyla “Cepheciler”in eðitim I’in yaratmýþ olduðu etki karþýsýnda giderek
ve örgütlenme çalýþmalarýnýn ihtiyaç duyduðu yazýlý gerçek görüþlerini ortaya koymaya zorlan-
materyal saðlanmýþ oldu.
6
Daha sonra bu grup TDKP adýný almýþlardýr. Bu-
mýþlardýr. Bu zorlama sonucunda, “illegal”
gün EMEP içinde yer almaktadýrlar. olarak “TDAS Üzerine Birkaç Söz” adýyla bir
7
Bu grup bir dönem THKP-C/ML adýný kullanmaya
çalýþmýþtýr. Daha sonra Halkýn Yolu adýyla “kitle ya-
yýn organý” çýkarmýþlardýr. 1977 sonrasýnda Doðu Pe- 8
Legal dergileri için “Kurtuluþ” adýný seçmeleri
rinçek kesimine katýlarak tüm faaliyetlerini sona er- THKP-C’nin merkezi yayýn organýnýn adýnýn Kurtuluþ
dirmiþlerdir. Bu durumu kabul etmeyenler Devrim- olmasýndandýr. Bu yolla, “zýmni” olarak, kendileri-
ci Halkýn Yolu adýyla legal dergi etrafýnda örgütlen- nin THKP-C’nin devamý olduklarý kanýsýný uyandýr-
meye çalýþmýþlardýr. maya çalýþmýþlardýr.
#
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

“eleþtiri yazýsý” yayýnlamýþlardýr.9 TDAS-I’de yer alan emperyalizm tahlili-


Bu yayýnla birlikte, geleceðin DY’sinin ne karþý söyleyebilecek hiçbir þeyi olma-
þeflerinin tüm uðraþýsý, “Acil’i halletmek” yan DY þeflerinin bulduklarý yol ise tahrifat
haline dönüþmüþtür. Bu durum, Türkiye olmuþtur.
Devriminin Acil Sorunlarý-I’in ikinci baskýsý- Tüm çabalarýna karþýn TDAS-I’in etkisi-
na önsözde (1976) þöyle ifade edilmiþtir: ni kýramayan DY þefleri, kaçýnýlmaz olarak
“Giderek ‘Acil’, ‘Devrimci’ Genç- “renksiz”liklerini sürdüremez hale gelmiþ-
lik’in tepesine çöreklenmiþ kariyerist ler, gerçek görüþlerini daha açýk ortaya
kliðin baþlýca uðraþýsý haline geldi. koymaya zorlanmýþlardýr.
Ankara ve Ýstanbul’da okullar peþpe- 1977 yýlýnda yayýnladýklarý “Bildirge”de
þe faþistlere terkediliyordu; sosyal- 1971 yýlýnda baþlatýlan Öncü Savaþý þöyle
emperyalizm karþý-devrimci ideolo- yorumlanmýþtýr:
jisi ülkenin her yanýnda cirit atýyordu. “... parti yapýlanmasýnda önemli
Bütün bunlar önemli deðildi. Önce zaaflar varken açýk ve yoðun bir bas-
‘Acil’i ‘halletmek’ gerekiyordu; geri- ký döneminin içine girildi. Kazanýlmýþ
siyle sonra uðraþýlabilirdi. Bu amaç- mevzilerin savaþsýz terkedilmemesi
la ‘Devrimci’ Gençlik’in tepesine çö- ve baþlýca bu gibi politik sebeplerle
reklenmiþ bu kariyerist-oportünist 12 Mart’ýn kanlý saldýrganlýðýna karþý
klik, yaygara demagoji ve karalama savaþmak zorunda kalýndý. Oligarþi-
ile ‘Acil’e saldýrmaya baþladýlar, hat- nin ülkemiz tarihinin belki en büyük
ta iþi ihbarcýlýða kadar götürdüler.” takibi koþullarýnda bölünmeye uðra-
T“K”P tarihinden gelen demagoji ve ih- narak örgütün baþtaki bütünlüðü
barcýlýk geleneði, DY þeflerinin savaþ aracý kayboldu. Bu nokta yenilginin orta-
haline dönüþmüþtür. Legal faaliyette bulun- ya çýktýðý noktadýr.”
mayý illegal faaliyet yürütenlere karþý bir Böylece DY’nin Öncü Savaþýna bakýþ
“avantaj” olarak gören bu DY þefleri, kitle açýsý daha açýk hale geldi. Artýk Öncü Sava-
içinde çalýþan “Acilciler”i deþifre etmeyi ve þý stratejik bir mücadele deðil, “taktik bir
“dýþtalama”yý baþlý baþýna bir görev haline evre” halini almýþtý. Ve onlar da, “günü gel-
getirmiþlerdir. Artýk onlarýn dilinde ve söy- diðinde” bu “taktik”e, yani Öncü Savaþýna
leminde “Acilciler”, “Aceleciler”dir. Bu yol- baþlayacaklardý.12 Bu nedenle “aceleye” ge-
la, Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I’i sa- rek yoktu!
vunanlar, “aceleci”, plansýz programsýz ve Öncü Savaþý “günü geldiðinde” baþvuru-
düþüncesizce davranan kiþiler olarak göste- lacak bir “taktik” olarak tanýmlandýktan
rilmeye çalýþýlmýþtýr. sonra, artýk yapýlacak tek iþ, THKP-C’nin
Bu söylemi öylesine yaygýnlaþtýrmýþlardýr 1971-72 döneminde yürüttüðü Öncü Sava-
ki, daha sonraki yýllarda THKP-C çizgisini þýnýn yaratmýþ olduðu etkiyi kendi oportü-
deðiþik biçimlerde savunan her örgütlen- nist-kariyerist çýkarlarý doðrultusunda kul-
me ve örgütlenme giriþimleri DY tarafýndan lanmaktan ibaretti. Ve DY’nin 12 Eylül’e ka-
“aceleci gruplar” olarak sunulmuþtur.10 Do- darki tüm tarihi, “günü geldiðinde”, yani 12
ðal olarak THKP-C/HDÖ, “TDAS’nýn takipçisi Mart gibi bir döneme girildiðinde (“açýk
olmalarý nedeniyle diðer aceleci gruplarýn faþizm”) Öncü Savaþýna baþlanýlacaðýna
‘anasý’”11 olarak ilan edilmiþtir.
11
DY, Teorik Notlar-II.
9
Bu yazý 1978’de DY tarafýndan legal olarak da ya- 12
“Öncü savaþý devrim stratejisi deðildir. Devrim
yýnlanmýþtýr. stratejisi, devrimin temel ve genel yolunu belirler.
10
Þöyle yazýyorlardý: “Bizim çoðunlukla ‘aceleci Ülkemizde devrim uzun dönemli bir silahlý savaþ yo-
gruplar’ baþlýðý altýnda topladýðýmýz kesimde belli lundan, ülkemize özgü bir halk savaþýndan geçerek
baþlý üç ayrý grup var. HDÖ (Acil), MLSPB ve Dev- zafere ulaþacaktýr. Öncü savaþý, ülkemizde halk sa-
rimci Kurtuluþ (Eylem Birliði).” (DY, Suni Denge, Ön- vaþýnýn geçmek zorunda olduðu; halk savaþýnýn ilk
cü Savaþý ve Ýç Savaþ Üzerine.) evresinde geçilecek olan bir ‘ara aþama’ veya ‘tak-
Bundan, bu dönemde DY saflarýnda yer alan ve tik evre’dir. Emperyalizmin 3. bunalým dönemine
1978 yýlýnda DY’den ayrýlan DS’liler de nasibini al- has geliþmelerin bir sonucu olarak halk savaþýnýn
mýþtýr. DS’lilerin DY “literatürü”ndeki “resmi” adlarý baþlangýç aþamasý proletarya partisinin örgütleyip
“askýcýlar”dýr, ancak genel tanýmlamalarda DS de, yürüteceði öncü-gerilla mücadelesi ile karakterize
“aceleci gruplar” içinde gösterilir ya da “aceleci ya- olacaktýr.” (DY, Bazý Teorik Sorunlar Üzerine, Sayý:
$ maðý” olarak sunulur. 18, 1978.)
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

inandýrýlmýþ insanlarýn pasifize edilmiþliði- tün oluþturur. Dolayýsýyla hiç kimse TDAS-
nin tarihidir.13 I’in bir bölümünü diðer bölümünden soyut-
Bu gerçeði günümüzde þöyle itiraf et- layarak baþka amaçlar için kullanamamýþ-
mektedirler. týr. Bu nedenle, otuz yýllýk geçmiþine karþýn,
“Seksen öncesinin yoðun silahlý akademik yayýnlar da dahil hiçbir yayýnda
çatýþma ortamý içinde Devrimci Yol’- adýna yer verilmemiþ olmasý tesadüf deðil-
un ortamý gerginleþtiren deðil ‘fren- dir. Bunda “Acilciler” adýnýn tavizsiz ve uz-
leyici’ bir siyasi çizgi izlediði söyle- laþmaz mücadeleyle özdeþleþmiþliði de et-
nebilir... Yetmiþlerin sonlarýna gelir- kili olmuþtur.
ken Devrimci Yol’un aþýrý saldýrgan THKP-C/HD֒nün pratiði, her zaman ve
eylem eðilimlerine karþý kimi za- her yerde TDAS-I’de ortaya konulmuþ olan
man frenleyici ... bir siyaset ve ey- devrimci çizgiye uygun olarak yürütülmüþ-
lem çizgisi (izlemiþtir).”14 (abç) tür. Teori ile pratik arasýndaki bu tutarlýlýk
Bugün “Yeniden” sayfalarýnda “aþýrý sal- kolayca gerçekleþmemiþtir. Solda egemen
dýrgan eylem eðilimleri” olarak ifade ettikle- olan sað oportünist ve revizyonist görüþlerin
ri, 1977-80 döneminde kullandýklarý “acele- kitleler arasýndaki etkisi karþýsýnda, zaman
ciler” söyleminden baþka birþey deðildir. zaman örgütsel faaliyetin yönünün ve rota-
Kendi kitleleri üzerinde “acele edilmeme- sýnýn deðiþtirilmesi gerektiðini düþünenler
si”ni söyleyerek gerçekleþtirdikleri pasifiz- ortaya çýkmýþtýr. Bu saðcý görüþler, kendi-
min, bugün “frenleyici” olarak ifade edil- lerine TDAS-I’de dayanak bulmaya çalýþ-
mesine de þaþýrmamak gerekir. mýþlarsa da, TDAS-I’in bütünselliði karþýsýn-
DY’nin yaptýðý en önemli iþ, THKP-C’nin da çareyi örgütten ayrýlmakta bulmuþlardýr.
1971-1972 yýllarýnda sürdürdüðü Öncü Sava- TDAS-I’in yayýnlanmasýndan günümüze
þýnýn yaratmýþ olduðu sempatinin THKP- kadar geçen otuz yýl içinde, gerek ülkemiz-
C’nin ideolojik-politik çizgisi etrafýnda de, gerekse dünyada pek çok geliþme ve
örgütlenmesini engellemek olmuþtur. deðiþme ortaya çýkmýþtýr. Oligarþinin 12 Ey-
TDAS-I, DY çizgisinin bu niteliðini sergi- lül askeri darbesiyle silahlý devrimci müca-
leyen en temel metindir. Ancak gerek DY’- dele büyük kayýplara uðramýþtýr. Devrimci
nin “ideolojik mücadele” paravanasý altýnda mücadele saflarýnda yer alan milyonlarca
yaptýðý demagojiler ve ihbarlar, gerekse ille- insan, 12 Eylül askeri yönetiminin aðýr baský
gal aygýtýn kendi sýnýrlýlýðý nedeniyle, geniþ ve terörü altýnda ezilmiþler ve düzenin ko-
kitleleri örgütlemekte yeterince baþarýlý olu- þullarýna boyun eðmeyi bir “yaþam tarzý”
namamýþtýr. olarak benimsemiþlerdir. “Sivil toplumcu-
TDAS-I, solda “ilgili” herkesin çok iyi bil- luk” teorilerinden “globalizm” propaganda-
diði, ancak bilmezlikten geldiði “tehlikeli larýna kadar emperyalizmin yoðun ideolojik
madde” olmuþtur. TDAS-I, emperyalizm ve saldýrýlarý karþýsýnda Marksist-Leninist ideo-
onun bunalým dönemlerini tahlil eden eko- loji bile savunulamaz hale gelmiþtir. Sovyet-
nomik bir metin olmaktan öte, ayný zaman- ler Birliði’nin daðýtýlmýþlýðýyla birlikte ortaya
da bu tahlilden çýkan politik sonuçlarý ve çýkan büyük “moral bozukluðu”, devrime
daha da önemlisi devrim stratejisini de içe- olan “inanç”larý yýkmýþ, devrimin yapýlabi-
rir. TDAS-I’deki emperyalizm tahlili ile dev- lirliðine olan bilinci tahrip etmiþtir.
rim stratejisi birbirinden ayrýlamaz bir bü- “Çað deðiþti, Marksizm öldü” demago-
jisi, Mevlana’dan alýnma “cancaðýzým yeni
13
Yýllar sonra þöyle yazabilmiþlerdir: þeyler söylemek lazým” tekerlemeleriyle es-
“Devrimci Yol’un THKP-C Hareketi ve Mahir Ça- ki kuþaklarýn ve gençlerin zihinlerinin de-
yan’ýn teorik çözümlemeleri konusundaki, onu ka- rinliklerine öylesine kazýnmýþtýr ki, hiç kim-
lýplaþmýþ formüller halindeki bir dogma olarak deðil,
geliþtirilmesi gereken ve devrimci mücadelenin so-
se neyin deðiþtiðini araþtýrmaya bile ge-
mut sorunlarýný çözmede kullanýlabilecek ve yeni- rek duymaz hale gelmiþtir.
den üretilecek bir çýkýþ noktasý olarak kavrayan yak- Bu koþullarda TDAS-I, ortaya koyduðu
laþýmlarý, onu daha çok Öncü Savaþý, Suni Denge, emperyalizm tahlilleriyle ve bu tahlillerde
PASS vb. kavramlara ait bir formüller ve tanýmlar
kullandýðý yöntemle olduðu kadar, bu tahlil-
kataloðu olarak benimseyen genç-sempatizan ke-
simler arasýnda yeterince kavranamamýþtýr.” (Yeni- lerden çýkan ideolojik, politik ve askeri so-
den, “Devrimci” Yol Dosyasý, Sayý: 24, s: 35.) nuçlarýyla da önemini korumaktadýr. Ancak
14
Yeniden, “Devrimci” Yol Dosyasý, Sayý: 24, s: 14. TDAS-I’e karþý sürdürülen “suskunluk fesa- %
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

tý” günümüzde de varlýðýný korumaktadýr.15 bir metin olma özelliðini sürdürmektedir.


Düne kadar emperyalizmin III. bunalým Þüphesiz bu gerçeðe raðmen, hâlâ ve
dönemini bile kabul etmeyen, hatta TDAS- inatla TDAS-I’i görmezlikten gelenler, “çað
I’i “IV. bunalým dönemini savunuyor” diye deðiþti” demagojisine sarýlarak TDAS-I’de
suçlayanlar, bugün IV., V. ve hatta VI. buna- ortaya konulan emperyalizm tahlilinin “es-
lým döneminden bile söz eder hale gelmiþ- kimiþ” olduðunu iddia edenler de olacak-
lerdir. Ancak bundan çok daha önemli ve týr. Tüm ekonomi bilgilerini “globalizm”
olumsuz olaný ise, solda, býrakýn emperya- propagandisti eski “solcu”larýn yazý ve ko-
lizm tahlilini, hiçbir tahlile dayanmayan nuþmalarýndan edinmiþ kimseler böylesine
“çizgiler”in ortaya çýkmýþ olmasýdýr. Sözcü- iddialarda bulunmak yerine, “deðiþen dün-
ðün tam ve gerçek anlamýyla, devrimci bir ya”yý biraz araþtýrma gayreti gösterseler,
teoriye dayanmayan, devrim stratejisine sa- görecekleri tek þey emperyalizmden baþka
hip olmayan bir sol pratik ortaya çýkmýþtýr. birþey olmayacaktýr. Yapýlmasý gereken þey
Ýlkesizliðin, stratejisizliðin egemen olduðu ise, emperyalizmi doðru biçimde tahlil et-
bu sol pratikte, herkes herþeyi kolayca sa- mekten ibarettir.
vunabilmekte ve ayný kolaylýkla savunduk- Ve Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I,
larýný terk edebilmektedir. Sol örgütlerin te- otuz yýl önce yazýlmýþ olmasýna karþýn, orta-
orisizliði ve stratejisizliði kaçýnýlmaz olarak ya koyduðu emperyalizm tahlili ve kullan-
eylemlerin biçimlerine de yansýmaktadýr. dýðý yöntemle bugün de geçerliliðini koru-
Hangi içeriðe sahip olduðu bilinmeyen ey- maktadýr. Ýçinde yaþanýlan dünyayý kavra-
lem biçimleri kolayca solda itibar görebil- mak isteyen her kiþi, öncelikle TDAS-I’i
mektedir. 1 Mayýslar “kýzýl bayraklar”la yapý- okumalýdýr. Okuduðunda görecektir ki,
lan bir “þov”a dönüþürken, silahlý devrimci dünyayý doðru biçimde yorumlamak, dün-
mücadeleyle hiçbir iliþkisi olmayan eylem yayý doðru biçimde deðiþtirmenin önkoþu-
biçimleri “biz yaptýk oldu” kolaycýlýðý için- ludur. TDAS-I bunu baþardýðý için, Türkiye
de gerçekleþtirilebilmektedir. Dünün sað- Devrimi’nin acil sorunlarýnýn çözümünde
pasifist görüþlerin “eylemsiz düþünce”leri, doðru bir kýlavuz olma iþlevini yerine getir-
bugün silahlý mücadeleyi savunan örgütle- meyi sürdürmektedir.
rin “düþüncesiz eylemi” ile örtüþmektedir. TDAS-I’in yayýnlanmasýnýn üzerinden
Böylesi “deðiþen dünya” koþullarýnda otuz yýl geçtikten sonra söylenebilecek son
TDAS-I, gerek emperyalizm tahlili ile, ge- söz, Marks’ýn Kapital’in önsözünde yer alan
rek buna baðlý olarak ortaya konan dev- son söz olacaktýr:
rim stratejisi ile silahlý devrimci mücadele- “Segui il tuo corso, e lascia dir le gen-
nin “acil” ve temel sorunlarýna yanýt veren ti”.16

15
“Suskunluk fesatý”, gerek akademik çevrelerde,
gerekse politik alanda “rakip”lerin yazýlarýný ve gö-
rüþlerini görmezlikten gelerek “önemsizleþtirme” ve
“deðersizleþtirme” yöntemidir. Özellikle küçük-bur-
juva akademisyenlerin sýkça kullandýklarý bu yön-
temle, “karþýt görüþler” için “sözü edilmeye deðme-
yecek þeyler” olduðu kanýsý uyandýrýlmaya çalýþýlýr.
Marks’ýn Kapital’i böyle bir “suskunluk fesatý” ile
yüzyüze kalmýþtýr. Engels bu “fesatý” kýrabilmek için
deðiþik isimlerle Kapital’e iliþkin yazýlar kaleme al- 16
“Sen kendi yolunda yürü ve býrak ne derlerse de-
& mak zorunda kalmýþtýr. sinler!” (Dante, Ýlâhi Komedya, “Araf”, 5. þarký.)
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

Yeni-Sömürgecilik

“... metropollerde sermayenin had safhaya varan yoðunlaþmasý ve


temerküzünün oluþturduðu, ‘talep yetersizliði’ ve de özellikle II. yeni-
den paylaþým savaþýndan sonralarýný kaplayan anti-emperyalist ve milli-
ci akýmlar, zorunlu olarak emperyalizmin sömürü metodunda de-
ðiþiklikler yapmýþtýr. Bu deðiþiklikler emperyalizmin çirkin yüzünün sak-
lanmasý ve de sömürge ülkelerde pazar geniþletilmesini amaçlayan yeni-
sömürgecilik metodlarýdýr.
Yeni-sömürgeci metodlarýn temelinde, emperyalist tekellerin aç gözlü
sömürü politikasýna cevap verecek þekilde, sömürge ülkelerde meta
pazarýnýn geniþletilmesi, ‘yukardan aþaðýya kapitalizmin’ bu ülkelerde ha-
kim üretim biçimi olmasý, merkezi güçlü otoritenin egemen olmasý sonu-
cunu doðurmuþtur.
‘Yukardan aþaðýya demokratik devrim’ belli ölçülerde gerçekleþtiril-
miþ; üst yapýda feodal iliþkiler genellikle muhafaza edilirken (emeðin
feodal sömürüsü sürdürülüp, feodal ideolojiler muhafaza edilirken) alt
yapýda kapitalizm egemen unsur haline gelmiþtir (pazar için üretim).
Bu da, bu ülkelerde, hafif ve orta sanayinin kurulmasý ve de yerli te-
kelci burjuvazinin (emperyalizmin en gözde müttefiki olarak) oluþmasý
ve geliþmesi demektir. Ancak geliþen yerli-tekelci burjuvazi, iç dinamikle
deðil, emperyalizmle baþtan bütünleþmiþ olarak geliþmiþtir. Böylece I.
ve II. genel bunalým dönemlerinde bu ülkeler için dýþsal bir olgu olan
emperyalizm bu dönemde ayný zamanda içsel bir olgu haline gelmiþtir.
(Gizli iþgal esprisi)
Emperyalizmin, yukarda bahsettiðimiz sonucu doðuran yeni-sömür-
gecilik metodunu çok kýsa özetleyelim.
Yankee emperyalizmi, özellikle 1946’dan sonra, yeni-sömürgecilik
metodunu geliþtirdi. Ve bu yeni-sömürgecilik politikasýný, Truman, Mars-
hall doktrinleri ve askeri paktlarla, ikili anlaþmalarla tezgahladý.
Bu politikanýn esasý, daha az masrafla, daha geniþ pazar imkaný sað-
layan, daha sistemli ve ulusal savaþlara yol açmayacak, daha üst sevi-
yeye çýkmýþ emperyalizmin problemlerini daha fazla tatmin etmeye da-
yanmaktadýr. En temel metodu, sermaye ihraç ve transferinin terkibin-
deki deðiþikliktir. Sermayenin 5-6 elemaný arasýnda yeni bir oran yaratýl-
mýþtýr. Þöyle ki, savaþ öncesi nakit sermaye ihracý, sermayenin isim, pa-
tent hakký, yedek parça, teknik bilgi, teknik eleman, vs. gibi diðer ele-
manlarýna kýyasla çok daha fazla yer tutarken, savaþ sonrasý dönemde
özellikle 1960’dan sonra bu iþleyiþ tersine dönmüþ, nakit sermaye ihra-
cýnýn dýþýndaki sermayenin yukarda özetlediðimiz elemanlarý aðýrlýk
kazanmýþtýr. '
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

Bugün geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, yabancý nakit sermaye oranýnýn


yerli nakit sermayeye oranla çok az olduðu fakat mutlak dýþa baðýmlý
birçok sanayi kuruluþu mevcuttur. (Örneðin oto sanayi) Birkaç yüzde
yüz dýþa baðýmlý temel sanayi tesisi kurulmakta ve bunlara baðýmlý ol-
maya mahkum hafif ve orta sanayi belli ölçülerde geliþtirilmektedir. (Bu
sanayi kuruluþlarýnýn temelinde ise, yabancý sermayenin nakit sermaye
dýþýnda kalan elemanlarý yatmaktadýr.)
Kýsaca özetlediðimiz bu yeni-sömürgecilik metodu, bir yandan em-
peryalizmin ülkeye iyice yerleþmesi (yani emperyalizmin sadece dýþsal
bir olgu deðil ayný zamanda içsel bir olgu haline gelmesi) sonucunu
doðururken, öte yandan geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, geçmiþ dönemlere
kýyasla, izafi olarak –feodalizmin etkin olduðu, eski-sömürgecilik dönemi-
ne kýyasla– belli ölçülerde pazarýn geniþlemesine paralel olarak toplum-
sal üretim ve nispi refahý artýrmýþtýr.
Bunun sonucu olarak, geri-býraktýrýlmýþ ülke içindeki çeliþkiler görü-
nüþte yumuþamýþ (feodal döneme kýyasla) halk kitlelerinin düzene karþý
tepkisi ile oligarþi arasýnda suni bir denge kurulmuþtur.”

[Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III.]

Mahir Çayan yoldaþ, emperyalizmin III. larýn ele geçirilmesiyle çözümlenemez


bunalým dönemini anlatýrken 1972 yýlýnda boyuta ulaþmýþ olmasýnýn ifadesidir. Bu ne-
böyle yazmaktadýr. denle amaç, mevcut pazarlarýn emperya-
Görüleceði gibi, emperyalizmin II. yeni- list ülkeler arasýnda yeniden paylaþýmý de-
den paylaþým savaþýndan sonra kendisine ðil, varolan pazarlarýn geniþletilmesi ve ye-
baðýmlý ülkelerdeki (sömürge ve yarý-sö- ni pazarlarýn yaratýlmasýdýr.
mürge ülkeler*) sömürüsünde meydana Burada söz konusu olan “pazar”, kapi-
gelen deðiþim, “yeni-sömürgecilik” olarak talist pazardýr, emperyalist ülkelerin meta
tanýmlanmaktadýr. ve sermayeleri için pazardýr. Bu nedenle,
Yeni-sömürgeciliði doðru olarak anlaya- emperyalizmin pazar geniþletme ve yeni
bilmek için, öncelikle bu sömürü biçimi- pazarlar yaratma ihtiyacý, ayný zamanda sö-
nin, emperyalizmin “kendi kendine” üretti- mürge ve yarý-sömürge ülkelerde kapita-
ði, yani düþüncede oluþturulmuþ bir sömü- lizmin geliþtirilmesi zorunluluðu anlamýna
rü biçimi olmadýðý bilinmelidir. Yeni-sömür- gelir.
gecilik, emperyalizmin, özel olarak Ameri- Emperyalizmin “pazar”ý olan sömürge
kan emperyalizminin içinde bulunduðu “ta- ve yarý-sömürge ülkelerin kendi ekonomik,
lep yetersizliði”ni savaþla, emperyalistler toplumsal ve siyasal dinamiklerinin tarihsel
arasý savaþla çözümleyememesinin dayat- evriminin bir sonucu olarak kapitalizmin
týðý bir “çözüm”dür. kendi iç dinamiði ile geliþmesi, bizatihi em-
Yine burada altý çizilmesi gereken nok- peryalist sömürü tarafýndan engellendiðin-
ta, yeni-sömürgeciliðin, emperyalizmin “ta- den, kapitalizmin geliþtirilmesi zorunluluðu,
lep yetersizliði”nin, daha tam ifadeyle aþý- ancak ya emperyalist sömürünün ortadan
rý-üretim bunalýmý sorununun dayattýðý bir kalkmasýyla ya da emperyalist sömürünün
“çözüm” olmasýdýr. Dolayýsýyla yeni-sömür- biçim deðiþtirmesiyle olanaklýdýr.
gecilik, bir ya da birkaç emperyalist ülke- Birinci durum, anti-emperyalist ve an-
nin “pazar sorunu”nun, diðer emperyalist ti-feodal bir devrimi zorunlu kýldýðýndan,
ülkelerin denetimi altýndaki mevcut pazar- ister istemez emperyalizmin varlýðýnýn sona
erdirilmesi demektir. Dolayýsýyla emperya-
* Sömürge ülkeler, sadece emperyalizmin ekono- listlerin tek seçeneði, emperyalist sömürü-
mik olarak sömürdüðü ülkeler deðil, ayný zamanda nün biçimini deðiþtirmektir.
doðrudan emperyalizmin siyasi ve askeri yönetimi Eski-sömürgecilik yöntemi olarak taným-
altýndaki ülkelerdir. Yarý-sömürge ülkeler ise, görü-
nüþte “siyasal baðýmsýzlýða” sahip, ama ekonomik lanan emperyalist sömürü, sömürge ülke-
 ve mali olarak emperyalizme baðýmlý ülkelerdir. lerin yeraltý ve yerüstü kaynaklarýnýn talan
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

edilmesine dayanýr. Diðer bir ifadeyle, eski- ihraç ve transferi ile pazar sorununu
sömürgecilik, emperyalist ülkelerin ucuz halledebiliyordu. Onun için dünya
hammadde ve tarým ürünleri temin etmek bu kadar küçülmüþ (pazarlar daral-
amacýyla ülkeleri sömürmesidir. Ucuz ham- mýþ) ve de talep eksikliði bugünkü
madde ve tarým ürünleri kaynaðý olarak gö- korkunç seviyeye gelmiþ deðildi. Bu
rülen sömürge ve yarý-sömürge ülkeler, bu bakýmdan emperyalizmin sömürge
sömürü iliþkisi içinde hiçbir sermaye biri- ülkelerde pazar geniþletmesi diye bir
kimine sahip olamamýþlardýr. Bu nedenle sorunu yoktu. Mevcut yapý koruna-
de, kapitalist geliþmeyi saðlayacak olan ya- rak –tabi belli ölçülerde feodalizm
týrýmlar gerçekleþtirilememektedir. Emper- çözültülüp, komprador-burjuvazi ya-
yalizmin bu sömürü yöntemi çerçevesinde ratýlmýþtý– feodalizmle ittifaka giren
sömürge ve yarý-sömürge ülkelere ihraç et- emperyalizm sömürüsünü rahatlýkla
tiði sermaye, belli ölçülerde kapitalizmin sürdürebiliyordu.”*
geliþmesine yol açmýþsa da, geliþen kapi- Ancak “II. yeniden paylaþým savaþýndan
talizm “komprador” niteliktedir. Ýhraç edi- sonra dünya, burjuva araþtýrmacýlarýnýn ‘II.
len sermaye, “nakit sermaye” olarak ihraç sanayi devrimi’, Marksist araþtýrmacýlarýn
edilir ve karþýlýðýnda hammadde üretimi ve ise, ‘bilim ve teknik devrim’ çaðý dedikle-
tarým ürünleri ticareti yapýlýr. Ucuz iþgücüne ri bir çaða girmiþtir.”* Bu çaðýn özelliði, yeni
dayanan bu üretim sonucunda elde edilen bilimsel ve teknik buluþlarýn üretim süre-
ürünlerin (hammadde) satýlmasýyla (em- cinde kullanýlmasý ve bunun sonucu ola-
peryalist ülkelere ihracýyla) elde edilen kâr, rak üretimin olaðanüstü artmasýdýr.
tümüyle emperyalist sermayeye aittir. Bu Üretimde meydana gelen bu artýþ, ayný
kârlar emperyalist sermaye birikimini hýz- oranda ve ölçüde “tüketim”le karþýlana-
landýrmakla birlikte, sermayenin ihraç edil- mamýþtýr. Bugüne kadar burjuva iktisatçýla-
diði ülkelerde hiçbir biçimde sermaye ha- rýnýn inandýklarý “Say Kanunu”nun (“her arz
line dönüþmez. Bunun sonucu olarak “yerli kendi talebini yaratýr”) sýradan bir “iktisatçý
sermaye birikimi” ortaya çýkmadýðý için imaný” olduðu anlaþýlmýþtýr. Arzdaki artýþ
“yerli burjuvazi” (kapitalistler) de ortaya çý- (üretim artýþý) kendisi için gerekli talebi ya-
kamaz. Varolan “burjuvazi”, emperyalist sö- ratmadýðý koþullarda, kapitalizmin irsi has-
mürünün “gözcüsü” ve “yürütücüsü” olan talýðý olan aþýrý-üretim bunalýmý kaçýnýl-
“emperyalizmin iþbirlikçileri”nden ibarettir. mazdýr. (Zaten “Say Kanunu”, burjuva ikti-
Bu dönemde emperyalist sermaye ucuz satçýlarý tarafýndan aþýrý-üretimi inkar etmek
hammadde ve tarým ürünleri temin etmek için uydurulmuþtur.)
için ihraç edildiðinden, ihraç edilen ülke- Üretilmiþ metalar için pazar bulma soru-
deki halk kitlelerinin gelirlerinde önemli bir nu, yani satýlmasý, sermayenin olmaz-sa-ol-
yükselmeye, dolayýsýyla tüketimlerinde bir maz koþuludur. Üretilmiþ, ancak satýlama-
artýþa yol açmaz. Sýnýrlý sayýdaki iþbirlikçi- mýþ her mal, üretime para yatýrmýþ kapita-
lerin “gelirleri”ndeki artýþ da, doðrudan lüks listin parasýnýn baðlanmasýna yol açar, dola-
tüketime yönelir. Hammadde üretiminde yýsýyla kârýný (artý-deðer) gerçekleþtirmesini
çalýþan iþçiler, hem sayýsal olarak az, hem engeller. Üretilmiþ mallara baðlanmýþ olan
de çok düþük ücret aldýklarýndan “pazar” para-sermaye, satýlamadýðý sürece meta-
için önemli bir “talep” yaratmazlar. Zaten sermaye olarak vardýr, ama para-sermaye
emperyalizmin bu dönemde “pazar geniþ- haline dönüþmemiþtir. Artýk kapitalist için
letmek” diye bir sorunu da mevcut deðil- tek ve tüm sorun, mallarýnýn satýlmasýdýr.
dir. “Pazar”da “alýcý” kitle ise, kapitalistler ve
“I. ve II. genel bunalým dönem- emekçilerden baþkasý deðildir. Mallarýn sa-
lerinde uluslararasý kapitalizmin pa- týlmasý, “pazar”da “alýcý” ya da “tüketici”
zarlarý, III. bunalým döneminde oldu- olarak yer alan emekçi kitlelerin bu malla-
ðu gibi iyice daralmýþ deðildi. Daha rý satýn almalarýyla olanaklýdýr. Ama bunun
önce belirttiðimiz gibi, teknoloji ve için de “alýcý”nýn elinde para olmasý gere-
de sermayenin yoðunlaþýp, temerkü- kir. Bu da onlarýn gelirleriyle baðlantýlýdýr.
zü bu seviyede deðildi. Bu yüzden “Bilindiði gibi iç pazar emekçile-
uluslararasý kapitalizm, sömürge ül-
kelere emtia ihracý ve nakit sermaye * Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III.

KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

rin ferdi tüketimini artýrmakla müm- sanayileþme” adýný verdikleri bu süreçte,


kündür. Ancak çalýþan nüfusun ger- “birkaç yüzde yüz dýþa baðýmlý temel sana-
çek gelirlerinde esaslý yükselmeler- yi tesisi kurulmakta ve bunlara baðýmlý ol-
le iç pazar geniþleyebilir. Fakat bu maya mahkum hafif ve orta sanayi belli öl-
kapitalizmin tabiatýna aykýrýdýr. Artan çülerde geliþtirilmektedir”.
kârlar peþinde koþmak tekellerin öz Geliþen hafif ve orta sanayi, yeni iþ ola-
tabiatýdýr. Sermayenin yoðunlaþýp, te- naklarýyla çalýþan nüfusun sayýsýnda artýþa
merküzü, kapitalist toplumda iþçi ve yol açarak pazardaki talebin artmasýný sað-
emekçi sýnýflarýn gerçek gelirlerinin lar. Bu aþamadan sonra tüm sorun, hangi
azalmasý sonucunu doðurmaktadýr. kapitalistin hangi malýnýn satýlacaðýna dö-
1952’den itibaren, Amerikan prole- nüþür.
taryasýnýn gerçek geliri, sürekli ola- Adýna “ithal ikameci sanayileþme” de-
rak düþmüþtür.”* nilen bu kapitalist pazar geniþletme süreci
Bu koþullarda kapitalistler için “yeni pa- yeni-sömürgeciliðin varoluþ sürecidir.
zar” gerekmektedir. “Vermeden almak alla- Burjuva iktisatçýlarýnýn “ithal ikameci sa-
ha mahsus” olduðu için, pazarda birþey sa- nayileþme” adýyla “iktisaden” tanýmladýklarý
týn almak için, bir yerden para alýnmýþ ol- yeni-sömürgecilik, ülkedeki mevcut gelirle-
masý gerekir. Sömürge ve yarý-sömürge ül- rin (toprak aðalarý, tefeci-tüccarlarýn ve
kelerdeki kendi kendine yeten “kapalý eko- komprador burjuvazinin) ithal mallara olan
nomi” koþullarýnda (feodalizm) halk kitle- talebe dayanan eski-sömürgecilik iliþkisinin
lerinin pazarla iliþkileri sýnýrlýdýr ve emper- terk edilmesi, ithal mallarýn ülke içinde üre-
yalist ülke mallarýna talepleri o ölçüde az- tilerek ortaya çýkan yeni gelirlerle bu mal-
dýr. Pazar geniþletilmesi, öncelikle “kapalý lara yeni talep yaratýlmasýdýr.
ekonomi”nin yýkýlmasý, büyük bir tarýmsal Bu yeni-sömürgecilik iliþkisinde emper-
nüfusun büyük ölçüde üretimden kopartýl- yalist tekeller, hiçbir biçimde “yerel pazar”-
masý ve tarýmsal üretimin “pazar için üre- ýn risklerini üstlenmezler. “Yerel pazar”daki
time” yöneltilmesi gerekir. Tarýmsal üretim- tüm dalgalanmalardan (konjonktür) kendi-
den kopan nüfus kentlere göç ederek, bir lerini korumak amacýyla nakit sermaye ye-
yandan ucuz emek-gücü kaynaðý haline rine, sermayenin diðer unsurlarýnýn ihracý
gelirken, diðer yandan tümüyle “pazar”a ile yetinirler. Bir zamanlar Sakýp Sabancý’
baðýmlý hale gelir. Artýk “doðal ekonomik nýn televizyonlarda övünerek “bir milyon
iliþkiler” içinde temin ettiði tarýmsal ürün- dolara” satýn aldýðýný söylediði know-how,
leri parayla satýn almak durumundadýr. bu “diðer sermaye unsurlarý”ndan birisidir.
Böylece pazarda belli bir geniþleme orta- Emperyalist tekellerin nakit sermaye ya-
ya çýkar. týrýmýndan olabildiðince uzak durmasýna
Kapitalist mallar için talep yaratýlmasý, yol açan diðer etmen ise, sömürge ve yarý-
þimdi þehirlere göç etmiþ nüfusla saðlan- sömürge ülkelerdeki anti-emperyalist ve
mýþ olmakla birlikte, bu nüfusun bu mal- millici (ulusalcý) hareketlerin güçlü olma-
larý alabilmesi için gerekli ve yeterli paraya sýdýr. Bu nedenle emperyalist tekeller, “tek-
sahip olmasý saðlanmýþ deðildir. Bunun için nik bilgi, teknik eleman, patent, know-how
bu nüfusun belli oranlarda çalýþmasý, yani vb.” sermaye unsurlarý ihraç ederek dýþa
emek-gücünü satmasý gereklidir. Emek-gü- baðýmlý bir “yerli sanayileþme”yi destekle-
cünü satarak alacaðý ücretle pazarda ger- miþlerdir.
çek ve somut bir talep ortaya çýkartabilir. “Bu da, bu ülkelerde, hafif ve or-
Ýþte tarýmsal üretimden kopartýlmýþ ve ta sanayinin kurulmasý ve de yerli te-
þehirlere göç ettirilmiþ bu nüfusun çalýþabil- kelci burjuvazinin (emperyalizmin
mesi için üretim birimlerinin kurulmasý, ye- en gözde müttefiki olarak) oluþmasý
ni sermaye yatýrýmlarýný gerektirir. Sermaye ve geliþmesi demektir. Ancak geli-
üretime yatýrýlacaktýr ki, bu nüfus belli bir þen yerli-tekelci burjuvazi, iç dina-
gelir sahibi olabilsin ve bu gelirle pazarda mikle deðil, emperyalizmle baþtan
“tüketici” olarak yer alabilsin. bütünleþmiþ olarak geliþmiþtir. Böy-
Burjuva iktisatçýlarýnýn “ithal ikameci lece I. ve II. genel bunalým dönem-
lerinde bu ülkeler için dýþsal bir olgu
 * Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. olan emperyalizm bu dönemde ayný
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

zamanda içsel bir olgu haline gel- ler”inin büyük þevk ve neþeyle üstüne atla-
miþtir.”* dýklarý bu formül sayesinde, emperyalist ül-
Yeni-sömürgecilik yöntemlerinde diðer kelerden yapýlan ara-mallarý ithalatýyla “dýþ
bir özellik, yerli sanayi için gerekli nakit ser- pazarlar için” üretim yapýlacak ve ihracat
maye ihtiyacýnýn “dýþ borçlanma” yoluyla yoluyla elde edilen “döviz”lerle ara-mallarý
devletler tarafýndan temin edilmesidir. ithalatý finanse edilecektir.
Ve 1970’lere gelindiðinde bu yeni-sö- Oysa ihracatýn gerçekleþtirildiði ülkeler
mürgecilik yöntemleriyle geliþtirilen pazar- varolan pazarlardýr ve büyük ölçüde em-
lar yeni ve o güne kadar karþýlaþýlmamýþ peryalist ülkelerin pazarlarýdýr. Bu durum-
ölçekte sorunlar ortaya çýkarmýþtýr. da, bir emperyalist tekelin geri-býraktýrýlmýþ
En temel sorun dýþa baðýmlý sanayinin ülkelerdeki iþbirlikçileri aracýlýðýyla ürettiði
ihtiyaç duyduðu ara-mallarý ithalatýnýn sü- mallarý kendi “iç pazar”ýnda satarak ya da
rekli kýlýnmasýdýr. Dýþa baðýmlý sanayileþme- sattýrarak daha az bir kâra sahip olacaðý
nin geliþmesine paralel olarak ara-mallarý açýktýr. Üretimde kullanýlan ara-mallarý da,
ithalatý sürekli artmýþ, dolayýsýyla bu ithala- bunlarýn üretimi için kullanýlan “yatýrým
tý karþýlayacak “döviz” ihtiyacý büyümüþtür. mallarý” da, para-sermaye de kendisine ait
Ekonomi dilinde “dýþ ticaret dengesi” ve olduðu halde neden daha az bir kârla ye-
“cari iþlemler dengesi” içinde görülen “dö- tinmeyi kabul edeceði ise hiç hesaplanma-
viz” ihtiyacý, baðýmlý ülkelerin (artýk dýþ di- mýþtýr.
namikle kapitalizmin geliþtiði ülkeler olduk- Yine hesaplanmamýþtýr ki, geri-býraktýrýl-
larý için geri-býraktýrýlmýþ ülkeler haline dö- mýþ ülkelerdeki üretim ihraç edildiðinde, ül-
nüþmüþlerdir) dýþ borçlarýnýn sürekli art- ke içi pazarlar için gerekli mallar nereden
masýna yol açmýþtýr. Eski-sömürgecilik dö- bulunacaktýr. Ortada “ihracata yönelik sa-
neminden kalma hammadde ve tarýmsal nayi”lerde çalýþanlar ve bunlarýn gelirleriy-
ürün ihracatý ile elde edilen “ihracat gelir- le ortaya çýkan bir talep mevcuttur, oysa
leri”, ara-mallarý ithalatýný finanse etmeye tüm üretim ihraç edildiðinde bu talep karþý-
yetmediðinden, dýþ borçlar artmaya devam lanamaz.
etmiþtir. Ve 1980’lere gelindiðinde, baþta Bu “zekice” yeni formüle raðmen “borç
Türkiye, Meksika, Brezilya ve Arjantin ol- krizi” çözümlenememiþtir. “Ýhracata yöne-
mak üzere tüm geri-býraktýrýlmýþ ülkeler dýþ lik sanayileþme” sonucunda artan ihracat
borçlarýný ödeyemez hale gelmiþlerdir. Böy- gelirleriyle ara-mallarý ithalatý finanse edilse
lece günümüze kadar süren “borç krizi” bile, “borç stoku” olduðu gibi kalmaktadýr.
dönemi baþlamýþtýr. Varolan borçlarýn (eski borçlar) faiz öde-
Diðer bir ifadeyle, emperyalizmin yeni- meleri için gerekli kaynak mevcut deðildir.
sömürgecilik yöntemleri 1980 yýlýndan Her ne kadar “borç krizi” koþullarýnda geri-
itibaren aðýr bir bunalýma girmiþtir. býraktýrýlmýþ ülkelerin dýþ borç ana-para
Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerin ara-mallarý it- ödemeleri azaltýlmýþsa da, faiz borçlarý art-
halatý, emperyalist ülkelerdeki tekellerin maya devam etmiþtir.
aþýrý-üretimlerini emen önemli “talep” un- Diðer yandan, “yerli üretim”in tümüyle
suru olduðu için, bu ithalatýn dýþ borçlan- ihracata yönelik olmasýyla ortaya çýkan “iç
mayla finanse edilemez hale gelmesi, ayný arz eksikliði”, tüketim mallarý ithalatýný zo-
zamanda emperyalist ülkelerin yeni ve da- runlu hale getirmiþtir. Böylece tüketim mal-
ha aðýr bir aþýrý-üretim bunalýmýna girmele- larý ithalatýndaki artýþlarla dýþ ticaret den-
rine yol açmýþtýr. gesi yeniden bozulmaya baþlamýþtýr. Bu
Bu koþullarda ilk bulunan formül “ihra- dengeyi korumak için bir kez daha ithala-
cata yönelik sanayileþme” olmuþtur. týn finansmaný için dýþ borçlanmaya gidil-
Artýk ülke içi üretim “iç pazar için” de- me zorunluluðu ortaya çýkmýþtýr.
ðil, “dýþ pazarlar için” yapýlacaktýr. Böylece Ve belli baþlý geri-býraktýrýlmýþ ülkeler
ihracat gelirleri artýrýlarak dýþ borçlarýn “çev- (Meksika, Brezilya, Arjantin, Türkiye ve
rilebilirliði”nin saðlanacaðý umulmuþtur. “serbest bölge” olarak Güney Kore, Singa-
Tüm burjuva ve küçük-burjuva “ekonomist- pur, Malezya, Endonezya, Filipinler) ihraca-
ta yöneldikleri ölçüde, dünya “emtia fiyatla-
rý” sürekli düþmeye baþlamýþtýr. (Arz-talep
* Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. yasasý gereðince.) Miktar olarak ihracat ar- !
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

tarken, ihraç mallarýnýn fiyatlarýnýn düþmesi mýþtýr. “Yerli sanayi kuruluþlarý” kapatýldýk-
ihracat gelirlerinin azalmasýna yol açmýþtýr. ça, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde iþsizlik art-
“Dünya fiyatlarý”ndaki gerileme karþýsýnda mýþ, dolayýsýyla iç pazardaki talep düþmüþ-
tek çýkýþ, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki “ma- tür. Zaten “ihracata yönelik sanayileþme”
liyetler”in düþürülmesidir. Bu ise, iþçi ücret- demagojisiyle iþçi ücretleri “aþaðý çekildi-
lerinin düþürülmesinden baþka bir anlama ðinden”, iç pazardaki talep daralmasý daha
gelmez. da artmýþtýr.
Ýþçi ücretlerinin düþmesi ise, iç pazar- Ancak “kamu” bankalarýnýn “yerli ser-
da talebin düþmesine, dolayýsýyla iç pazar maye”ye devredilmesiyle (“özelleþtirilme”)
için ithalatýn azalmasýna ve sonuç olarak banka kredilerinde büyük bir geniþleme
dýþ ticaret açýðýnýn azalmasýna yol açtýðý için ortaya çýkmýþtýr. Daha sonraki yýllarda “ban-
“yararlý” bulunmuþtur. Ama bu kez de, em- ka hortumlama” olarak “suç” haline getiri-
peryalist ülkelerden yapýlan tüketim mallarý len bu kredi geniþlemesi sonucunda, birbiri
ithalatý azaldýðýndan, emperyalist ülkelerde- ardýna yeni “naylon” þirketler kurulmuþtur.
ki tüketim mallarý sektörü “resesyon”a gir- “Naylon” þirketlerin sayýsýndaki artýþ ayný
miþtir. zamanda “hizmetler sektörü”nde çalýþanla-
Böylesine çoklu ve çok yönlü yeni so- rýn sayýsýnda önemli bir artýþa yol açmýþtýr.
runlar üreten yeni-sömürgecilik yöntemle- “Naylon” þirketlerin “ofis kadýnlarý” ve “ofis
rinin bunalýmý koþullarýnda daha yeni ve boylarý” iç talepte artýþa yol açmýþtýr. Diðer
yepyeni “formüller” icat edilmiþtir. bir ifadeyle, “ihracatý teþvik primleri” ve “ih-
Diðer bulunan formül “özelleþtirme”dir. racat kredileri”, bu sektörde “çalýþanlar”ýn
Emperyalist ülkelerin geri-býraktýrýlmýþ sayýsýnýn artmasýna yol açarak yeni bir ta-
ülkelerden tahsil edemedikleri alacakla- lep ortaya çýkarmýþtýr. Birbiri ardýna inþa
rýnýn karþýlýðýnda “yerli sanayi kuruluþlarý” edilen “tower”lar, “plaza”lar üretmeden tü-
satýþa çýkartýlmýþtýr. Borç tahsilatý amacýyla ketmenin birer simgesi haline gelmiþtir.
yapýlan bu satýþ iþlemleri sonucunda “yerli Ve “borsa”, ülkenin onlarca yýlda birik-
sanayi” yabancýlarýn eline geçmiþtir. miþ olan toplumsal sermayesinin el deðiþ-
Yine de sorun çözümlenememiþtir. tirdiði yeni araç olmuþtur. Dýþ borçlanma
“Özelleþtirme” sonucunda “yerli sana- yerine iç borçlanmaya yönelinmesiyle, “ka-
yi”nin sahibi olan “yabancýlar”, ayný zaman- mu kaðýtlarý”nýn yüksek faizleri, kamu ge-
da ayný sanayinin kendi ülkelerindeki sa- lirlerinin “özelleþtirilmesi”ne ve “özel” ke-
hipleridirler. Sahip olduklarý “sanayi” kuru- simler tarafýndan tüketilmesine hizmet et-
luþu sayýsý, eðer dün bir idiyse, þimdi iki miþtir. Popüler ifadeyle, “paradan para ka-
olmuþtur. Ve dün bir sanayi kuruluþu için zanma devri” baþlamýþtýr.
yeterli talep bulamayan emperyalist tekel, “Paradan para kazanma” yoluyla elde
þimdi iki sanayi kuruluþu için talep bulmak edilen rant, lüks tüketime ve ithal mallara
zorundadýr. Kendisini “iktisatçý” zanneden- olan talebi artýrmýþtýr. Böylece iþsizliðin or-
lerin verdikleri akýlla, “özelleþtirme”den al- taya çýkarmýþ olduðu talep daralmasý, “hiz-
dýklarý ikinci sanayi kuruluþunun “ülke için- metler sektörü” çalýþanlarýnýn sayýsal artýþýy-
de hazýr bir talep”i olduðu varsayýlmýþtýr. la meydana gelen taleple telafi edilmiþtir.
Ama pratik insan olan kapitalist kýsa süre- Ülkemizde de görüldüðü gibi, bunun da
de bunun böyle olmadýðýný görmüþ ve ömrü birkaç yýl sürmüþtür. Varolmayan pa-
“özelleþtirme” yoluyla sahip olduðu ikinci ralarýn, “özelleþtirilmiþ bankalar” aracýlýðýy-
sanayi kuruluþunu kapatmýþtýr. Bu ikinci la, “kredi” ve “ücret” ödemesi olarak piya-
sanayi kuruluþunun “yerli talep”ini karþýla- saya sürülmesiyle yaratýlan “talep patlama-
mak için birinci (kendi ülkesindeki) sanayi sý” yeni bir enflasyon dönemini baþlatmýþ-
kuruluþunun üretimini artýrmýþ ve artan týr. Bugüne kadar devletin karþýlýksýz para
üretimini geri-býraktýrýlmýþ ülkelere ihraç et- basmasýyla ortaya çýkan enflasyon, “özel-
meye baþlamýþtýr. “Özelleþtirme” yoluyla leþtirilmiþ finans kuruluþlarý”nýn karþýlýksýz
satýn alýnan ve daha sonra kapatýlan “sana- kredileriyle beslenmiþtir.
yi kuruluþlarý”nýn arazisini de, ihraç malla- “Monetarizm”in ideolojik etkisiyle emis-
rýnýn pazarlanmasý için “alýþ-veriþ merkezi” yon hacmindeki geniþlemeye (“ekonomist”
(ya da depo) haline dönüþtürmüþtür. dilinde M0 ve M1) baðlý olarak ortaya çýktýðý
" Þimdi yeni bir sorun daha ortaya çýk- kabul edilen enflasyon, þimdi gözle görül-
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

meyen “baþka” kaynaklarca (“özel finans yali sermaye” yoluyla yaratýlan yapay talep
kuruluþlarý”nýn karþýlýksýz kredileri) beslen- artýþýnýn sona ermesidir. Sorun, geri-býrak-
meye baþlamýþtýr. týrýlmýþ ülkelerin (en “irileri”nin) emperya-
Meksika’dan Brezilya’ya, Arjantin’den list ülke mallarýna olan talebindeki düþme-
Türkiye’ye kadar tüm geri-býraktýrýlmýþ ülke- dir. Bu talep düþüþü halk kitlelerinin gelir-
lerde ortaya çýkan bu “banka hortumla- lerindeki düþmeyle belirlendiðinden, tale-
ma”ya dayalý “gizli enflasyon”la ortaya çý- bin artýrýlabilmesinin tek yolu, yine halk kit-
kan talep geniþlemesinin yarattýðý “tüketim lelerinin gelirlerinin artýrýlmasýndan geç-
patlamasý” (“ertelenmiþ talep” adýyla sunul- mektedir. Ancak artýk “ithal ikameci sanayi-
muþtur) birkaç yýl sürmüþtür. leþme” döneminde olduðu gibi insanlarýn
Birkaç yýllýk “geniþleme” dönemini kriz- çalýþabilecekleri iþyerleri de bulunmamak-
ler dönemi izlemiþtir. Meksika’da “Tekila tadýr. Bu koþullarda, ya yeniden “ithal ika-
krizi” Brezilya ve Arjantin krizlerini “tetik- meci sanayileþme”ye dönülecektir, ya da
lemiþ”, ardýndan IMF devreye girmiþtir. geçici de olsa yeni yollar denenecektir.
Bizde de Aralýk 1999, Kasým 2000 ve ni- Bulunan yeni ve geçici bir yol, turizm-
hayetinde Þubat 2001 krizleriyle “I. globa- dir. Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki “turizm
lizm tüketim patlamasý” dönemi sona er- patlamasý”, üretmeden tüketen* topluluklar
miþtir. için yeni “yaþam öpücüðü” olmuþtur. Ama
“Özelleþtirme”nin “maðdurlarý” sadece yine arz-talep yasasý iþlemeye baþlamýþ, ar-
iþçiler olmamýþtýr. Ayný zamanda “yerli iþ- tan “turizm”, fiyatlarýn hýzla düþmesine ne-
birlikçiler” de sürekli gelir kapýsýndan mah- den olmuþtur.
rum kalmýþlardýr. Bir dönem “özelleþtirme”- Böylece geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde bel-
den saðlanan gelirlerin rantýný yemiþlerse li bir nüfus, yeni-sömürgeciliðin bunalýmýy-
de, bir süre sonra “hazýra dað taþ dayan- la baþlayan süreçte yeni “fýrsatlar” yakala-
mamýþ”, giderek “yoksullaþma”ya baþla- yarak “yeni yaþam tarzý”na sahip olurken,
mýþlardýr. geniþ halk kitleleri artan oranda gelenek-
Þimdi, iþsiz iþçiler kervanýna, iþsiz “iþbir- sel yaþam tarzýna geri dönmeye baþlamýþ-
likçiler” katýlmýþtýr. lardýr.
“Ýþsiz iþbirlikçiler”in imdadýna yeniden Özetlersek, emperyalizmin, özel olarak
“iktisatçýlar” yetiþmiþtir. Birer ideoloji “üre- Amerikan emperyalizminin II. yeniden pay-
tim merkezi” gibi çalýþan “psiko-ekonomist- laþým savaþýndan sonra yürüttüðü yeni-sö-
ler”, “her iþte bir hayýr vardýr”dan yola çýka- mürgecilik yöntemleri, “dýþ borçlanma” yo-
rak, “krizler yeni fýrsatlar yaratýr” demeye luyla geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde iç pazarýn
baþlamýþlardýr. “Yeni fýrsat”, doðrudan ya- geniþletilmesini hedeflemiþtir. Bu pazar ge-
bancý sermaye yatýrýmlarýdýr. niþletilmesi dýþ borçlarýn büyümesine ve
Ama bunun da kendilerini kurtarama- ödenemez hale gelmesine yol açarak, yeni-
yacaðýný yavaþ yavaþ öðrenmeye baþlamýþ- sömürgeciliði bunalýma itmiþtir. Yeni-sö-
lardýr. Ne de olsa sermayenin sahibi ve yö- mürgecilik yöntemleri sonucu geri-býraktý-
neticisi “yabancý” olunca, kârdan küçük de rýlmýþ ülkelerde “yukardan aþaðýya” geliþti-
olsa pay alan “iþbirlikçi ortak”a ihtiyaç bu- rilen kapitalizm, gerek kapitalizmin irsi has-
lunmamaktadýr. (Ýþbirlikçi artýklarýnýn Rei- talýklarý nedeniyle, gerekse çarpýk geliþim
na’da yaptýklarý yeni-sömürgecilik muhab- nedeniyle bunalýma girmiþtir. Yeni-sömür-
betinin nedeni budur.) geciliðin temeli “yapay talep yaratýlmasý”na
Görüldüðü gibi, 1980’de baþlayan yeni- dayandýðý ölçüde, bunalým derinleþmiþ ve
sömürgeciliðin bunalýmý, yapýlan her türlü her aþamasýnda daha fazla “yapay uyarýcý-
müdahaleye ve yeni uygulamalara raðmen lara” ihtiyaç duyar hale gelmiþtir. Bugün ge-
sona erdirilememiþ ve yerine yeni bir þey ri-býraktýrýlmýþ ülkelerin kuþaklardýr (emper-
de bulunamamýþtýr. yalist sömürüye raðmen) biriktirdikleri “top-
Emperyalist ülkelerde 2000’de baþlayan
“resesyon”la (durgunluk) yeniden günde-
* Üretmeden tüketmenin en tipik olgusu, cep tele-
min birinci sýrasýna oturan aþýrý-üretim bu-
fonlarýdýr. Üretimden kaynaklanan hiçbir gelire sahip
nalýmý, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki krizlerle olmayan milyonlarca genç tarafýndan kullanýlan cep
belirlenmiþtir. Bunun nedeni, 1991-1995 ve telefonlarýnýn yarattýðý talep “hayali talep”ten baþka
1998-2000 yýllarýnda “özelleþtirme” ve “ha- birþey deðildir.
#
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

lumsal sermaye” tüketilmektedir. Bu tüke- taya çýkartýlamamaktadýr. Bu da emperya-


tilmiþlik karþýsýnda “doðrudan yabancý ser- list sistemin “günü geçiþtirme”ye çalýþma-
maye yatýrýmlarý” yeni bir “fýrsat” olarak su- sýna yol açmaktadýr.
nulmaktadýr. Ülkemiz somutunda da görül- Ve þimdi “Çinliler geliyor” korkusu yayýl-
düðü gibi, “doðrudan yabancý sermaye yatý- maya baþlamýþtýr. Tek baþýna bir Çin, tüm
rýmlarý” sadece dýþ borçlarýn tahsilatý çerçe- geri-býraktýrýlmýþ ülkelerin toplam üretimi-
vesinde vardýr. Bu da, hali hazýrda elde kal- ne eþdeðer bir üretim yapabilmektedir.
mýþ olan son “toplumsal sermaye”nin daha Böylece emperyalizm, yeni-sömürgeciliðin
ucuza kapatýlmasý ve daha hýzlý tüketilme- bunalýmýný aþamamýþ olmakla birlikte,
sinden baþka bir anlama gelmemektedir. emperyalist-kapitalizmin aþýlabilmesi için
Bugün emperyalist sistemin karþý karþý- tek yolun ne olduðunu göstererek “tarihi”
ya olduðu sorun, yeni-sömürgeciliðin buna- bir görev (belki de son görev) yerine getir-
lýmý ve bu bunalýmýn hiçbir biçimde aþýla- mektedir. Bugün artýk “insan kaynaklarý” ve
mamýþ olmasýdýr. Bunalým çözümlenme- üretim teknolojisinde ulaþýlmýþ olduðu dü-
diði sürece yeni-sömürgecilik yöntemleriyle zey, emperyalizmi (ve kapitalizmi) insan-
saðlanan geliþmelerin yeniden ortaya çýkar- lýðýn geliþmesinin önünde en büyük engel
týlmasý olanaklý deðildir ve bunalým aþýla- haline getirmiþtir.
madýðý anlamda yeni bir sömürü biçimi or-

$
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

Ýfþa Ediyoruz:
Marie Antoinette de,
“Sultan Vahdeddin Han” da
Hain Deðildiler!
[Peki Neydiler?]

12 Eylül 1980 askeri darbesiyle baþla- baþa býrakarak, kendi bireysel çýkarýnýn pe-
yan, Sovyetler Birliði’nin 1991 yýlýnda res- þine düþer.
men daðýtýlmýþlýðýyla süre giden ve “globa- “Dönekler” de çeþitlidir.
lizm” propagandalarýyla günümüze kadar Mücadelenin herhangi bir aþamasýnda
gelen tarihsel dönemin en tipik özellikle- üzerine düþen görevi yapmayarak düþman
rinden birisi “döneklik”tir. saflarýna geçen “dönekler” olduðu gibi, mü-
“Döneklik”, her hangi bir mücadelenin cadelenin temsil ettiði sýnýftan düþman sý-
yenilgiye uðradýðý bir dönemde, yenilenle- nýflarýn safýna geçen “dönekler” de vardýr.
rin saflarýnda görülen bir olgudur. Bu olgu- Birinci durumdaki “dönekler”, mücadeleye
nun tipik özelliði, mücadelenin geliþtiði ve ve mücadele edenlere doðrudan ihanet et-
zafere ulaþacaðý umutlarýnýn arttýðý dönem- tikleri için birer “hain”dirler. Ýkinci durum-
de mücadele saflarýna katýlmýþ kiþilerin, en da ise, “ihanet” sýnýfa karþý olduðu için bi-
keskin biçimde mücadeleyi savunmalarý ve rincisi kadar kesin bir sýfat haline dönüþ-
zafer umutlarýnýn azaldýðý ya da yenilginin mez.
ortaya çýktýðý koþullarda ayný keskinlikle Ancak bir üçüncü “döneklik” türü daha
saflarý terk etmeleridir. Ancak bu tipik özel- vardýr. Bu “döneklik” türü, bireyin belli za-
lik, “döneklik”i kavramak için tek baþýna mana kadar kabul ettiði ve savunduðu dü-
yeterli deðildir. “Döneklik”, içinde yer aldýk- þünceyi ve düþüncesini terk etmesidir. Ge-
larý mücadeleyi en keskin biçimde savu- nellikle küçük-burjuva aydýnlarý arasýnda
nanlarýn saf deðiþtirmesinin ötesinde, karþý görülen bu “dönek” tipi, kendi öz düþünce-
saflara geçtikten sonra, eski mücadeleleri- si olarak kabul ettiði düþünceyi terk ede-
ne karþý en keskin ve en saldýrgan tutum rek karþý düþüncenin saflarýna geçmek þek-
takýnmaktýr. Bir bakýma “döneklik”, yenen- linde olduðu için, bireyin tüm geçmiþini,
lerin karþýsýnda diz çökmek ve onlara kö- geçmiþ yaþantýsýný reddetmesini gerektirir.
pek sadakati ile baðlanmak demektir. Geç- Bu küçük-burjuva aydýn “dönekliði”, ay-
miþ mücadelelerini kolayca ve bir çýrpýda ný zamanda “dönek”de sürekli bir “tedir-
reddettikleri için, yeni “efendileri”ne sada- ginlik duygusu”na yol açar. Bu durumu bir
katlerini her gün ve her saat kanýtlamak zo- “dönek” þöyle açýklar:
rundadýrlar. “Varoluþun karmaþýklýklarý orta-
“Döneklik”, toplumsal deðil, bireysel bir sýnda þimdiye kadar yol göstericile-
olgudur. Dolayýsýyla “dönek”, birlikte müca- rimiz olan rahatlatýcý formüllerimizi
dele ettiði topluluðu kendi kaderiyle baþ kaybedince, ... yeni bir tutamak bu- %
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

lana ya da yüzmeyi öðrenene kadar söz ederler, devrim sözcüðünü olabildiðin-


olgular okyanusunda boðuluyor gibi ce sulandýrmaya çalýþýrlar. Hatta kendi “dö-
oluruz.” neklik”lerinin bile bir “devrim” olduðunu
Bu “boðulma” duygusu içindeki “dö- söyleyebilecek kadar hastalýklý bir kafa ya-
nek”, her koþulda, “eski düþünce”nin yeni- pýsýna sahiptirler.
den güçlenmesinden büyük bir korku 1789 Fransýz Devrimi’nin üzerinden iki
duyar. Dolayýsýyla “eski düþünce”lerine, bu yüzyýldan fazla zaman geçmiþ olmasýna
düþüncenin geleneksel düþmanlarýndan karþýn “dönek” burjuva aydýnlarýnýn Fran-
daha çok düþmandýr, onlardan daha çok sýz Devrimine ve Fransýz tarihine karþý düþ-
saldýrýr ve bu düþüncelerin varolmamasý manlýklarý sona ermemiþtir. Onlar için,
için cinayet iþlemeye bile hazýrdýr. Fransýz burjuva devrimi, Jakobenlerin kanlý
“Dönekler”in ortak özelliði, terk ettikle- diktatörlüðünden baþka birþey deðildir. El-
ri mücadeleyi ve düþünceyi, ellerindeki leri giyotinde idam edilen aristokratlarýn,
tüm olanaklarý kullanarak deðersizleþtir- kraliyet ailesinin, toprak sahiplerinin ve pa-
mektir. Bu deðersizleþtirme iþiyle, kendi pazlarýn kanlarýyla “kýzýl”laþmýþtýr. “Kýzýl ja-
“döneklik”lerine bir neden, bir gerekçe bul- koben diktatörlüðü”nü her anýmsadýklarýn-
maya çalýþýrlar. Sabah-akþam, içinde yer al- da, elleri gayri ihtiyari, sanki her an kafalarý
dýklarý mücadelenin ne kadar kötülükler giyotinle kesilecekmiþçesine boyunlarýnda
içerdiðini, mücadele edenlerin ne denli dolaþýr. Robespierre’in hayaleti uykularýn-
“habis” insanlar olduklarýný, “düþünce” diye dan kabusla uyanmalarýna yol açar.*
benimsedikleri þeyin ne denli “saçma” bir Ýþte bu tarihsel düþmanlýklarýyla “dönek-
þey olduðunu, kendi kendilerine ve çevre- ler”in “kahramaný” Danton sahneye çýkar.
lerine tekrarlayýp dururlar. Danton, burjuva “dönekler”i için bir “dev-
Geçtikleri yeni saflarda kendilerine gös- rim kahramaný”dýr. Ama “kýzýl” Robespierre
terilen “itibar” ve “teveccüh”, “eski”ye karþý ve onu izleyen “radikal devrimciler” o “gü-
düþmanlýklarýný daha da artýrýr. Her bulduk- zel insaný” giyotinle idam etmiþlerdir.
larý fýrsatta “tabular”ý yýkarlar ve yerlerine Bu “dönekler” için, Fransýz Devrimi’nin
yeni “tabular” koyarlar. Bu özellikleriyle on- bir baþka Jakoben yöneticisi Marat’ýn öldü-
larýn “iþtigal” alanlarý dündür, geçmiþtir, ya- rülmesi bir cinayet deðil, bir “hak”kýn te-
ni tarihtir. Bu nedenle, tarihte olup bitmiþ cellisidir. Robespierre’in aristokrat-“dönek-
herþey onlar için bir tehlikedir. Bu neden- ler” ittifakýnýn askeri darbesi sonrasýnda gi-
le tarihi yeniden yazmak isterler. Hatta be- yotinle idam edilmesi ise “takdiri ilahi”dir.
cerebilseler tarihi tümüyle yýrtýp atacaklar- Ve tarih yeniden yazýlýr. Birbiri ardýna
dýr. Bunu beceremedikleri için, bulduklarý Danton kitaplarý yayýnlanýr, filimler çekilir.
her fýrsatta, “aþaðýdakiler”e yol gösterdiði- Amaç tektir: Danton’un þahsýnda tüm “dö-
ne inandýklarý “eski düþünce”nin yeniden nekleri”, “hainler”i kutsamak, “itibar”larýný
ortaya çýkmasýna ve güçlenmesine yol aça- iade etmek!
caðýný inandýklarý tüm tarihe ve tarihsel bil- Ancak bununla yetinemezler. Fransýz
gilere saldýrýrlar. Bu temelde tüm “dönek- Devrimi’nin tüm “kurbanlarý”nýn da “itibar”ý
ler” birbirlerinin dostudurlar. iade edilmelidir! Bunun için Marie Antoi-
1789 burjuva devrimine ihanet ederek
aristokrasinin ideologluðuna soyunan bur-
* Marks 1789 Fransýz Devrimi’ni þöyle anlatýr: “...
juva aydýnlarý da, proletarya hareketi safla- hareketin gerçek öncüsünü oluþturan sýnýf burjuva-
rýnda yer almýþ ve daha sonra onu terk et- ziydi. Proletarya ve kentlilerin burjuvaziye dahil ol-
miþ olan küçük-burjuva aydýnlarý da, her mayan katmanlarý ya henüz burjuvazininkinden ayrý
zaman ve her yerde devrimlerin en büyük çýkarlara sahip deðillerdi, ya da henüz baðýmsýz ola-
rak geliþmiþ sýnýflar ya da sýnýflarýn alt-bölümlerini
düþmanlarý olmuþlardýr. Bu devrimlerin, oluþturmuyorlardý. Bundan ötürü, örneðin Fransa’da,
burjuva ya da proleter yahut küçük-burju- 1793’ten 1794’e kadar olduðu gibi, burjuvaziyle karþý
va devrimi olup olmamasý onlarý hiç ilgi- karþýya geldiklerinde, burjuvaziye özgü bir biçimde
lendirmez. Devrim ve devrim sözcüðü, on- olmasa bile, yalnýzca burjuvazinin çýkarlarýnýn ger-
çekleþmesi için savaþým verdiler. Tüm Fransýz terö-
larýn düþman olmalarý için yeterlidir. Dev-
rizmi, burjuvazinin düþmanlarýyla, mutlakiyet ile, fe-
rimleri tarihten, devrim sözcüðünü sözlük- odalizm ile ve darkafalýlýk ile avamca hesaplaþ-
lerden çýkartmak isterler. Bunu baþarama- maktan baþka bir þey deðildi.” (Marks, “Burjuvazi
& dýklarý ölçüde, devrimlerin kötülüðünden ve Karþý-Devrim”, Seçme Yapýtlar, Cilt: I, s. 171.)
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

nette öne atýlýr. Ne de olsa Fransýz Devri- “ülkeler”inde, Marie Antoinette, döneminin
minin Marie Antoinette’nin “ekmek bulamý- “Leydi Di”si olarak sunulur. Böylece tarih
yorlarsa pasta yesinler” sözüyle baþladýðý yeniden yazýlmaktadýr.
söylenir. O zaman, devrimi geri alabilmek “Yeni tarih”te, Marie Antoinette’nin ne-
için, önce Marie Antoinette’nin böyle bir den Fransýz Devrimi’nden dört yýl sonra
söz söylemediði gün ýþýðýna çýkartýlmalýdýr. idam edildiði þüphesiz yer almayacaktýr. Ve
Ve Marie Antoinette’nin böyle söylediðine yine bu “yeni tarih”te, onun, 1791’de Al-
iliþkin hiçbir teyp ya da video kaydý bulu- manya’nýn Wiesbaden þehrinde toplanmýþ
namadýðýndan, kendisine “iftira” atýldýðý, bu olan kaçak aristokratlar ile Avusturya ve
“iftira”yla “ayaktakýmý”nýn galeyana getiri- Prusya’yla kurduðu karþý-devrimci komplo
lerek ayaklandýrýldýðý ispatlanmýþ olur. Ar- da bulunmayacaktýr. Ayný þekilde 1791’de
týk Marie Antoinette de, burjuva aydýn “dö- Avusturya ve Prusya’nýn Fransa’ya savaþ
nekler” de rahatça uyuyacaklardýr. ilan ettiðinin de bu “yeni tarih”te yeri yok-
Ayþe Düzkan’ýn* çevirisiyle Türkçe ya- tur.
yýnlanan “Marie Antoinette” adlý kitabýn ta- Böylece Fransa’nýn düþmanlarýyla iþbir-
nýtýmýnda bu durum þöyle ifade edilir: liði yapmýþ Marie Antoinette’de “vatan hai-
“14 yaþýndaki Marie Antoinette’i ni” olmaktan kurtulmuþ olur!
1770 yýlýnda Fransa’ya gelin gönde- Ýttihat ve Terakki’nin “silahþörü” Yakup
ren annesi Avusturya Ýmparatoriçesi Cemil’in torununun (Hasan Cemal) Ýttihat
Maria Teresa, ‘Fransýz halkýna o ka- ve Terakki düþmanlarýnýn “tetikçisi” olduðu
dar çok iyilik yap ki, benim onlara bir dönemde, “dönekler”in “yeni tarih”i,
bir melek göndermiþ olduðumu söy- Türkiye tarihine de el atmalýydý ve öyle de
lesinler...’ demiþti, ama 23 yýl sonra oldu.
Fransýzlar bu meleðin kafasýný giyo- Bir zamanlarýn en keskin “solcu”larýnýn
tinde koparacaklardý. toplaþtýðý, Amerikan emperyalizminin finan-
Oysa kendisiyle özdeþleþtirilen se ettiði “Tarih Vakfý”, bu “yeni tarih”in ya-
‘Ekmek yoksa pasta yesinler!’ sözü zýlmasýnýn “temiz vakfý” olarak ortaya çýk-
onun aðzýndan çýkmamýþtý. Tümüy- mýþtýr. Revizyonist kesimlerin “dönekler”in-
le masum deðilse de bu sözün ima den Oya Baydar’a “sendikalar ansiklopedi-
ettiði kadar da sorumsuz sayýlmaz- si”ni hazýrlattýran onlardýr. Ancak onlar gö-
dý, ama günün propaganda makinesi revlerini kendilerini finanse eden emper-
öyle etkili çalýþtý ki, sonuçta yine de yalist ülkenin istemlerine uygun olarak yeri-
Fransýz halkýna annesinin hiç düþü- ne getirdikleri için, temel iþlevleri “global-
nemeyeceði bir biçimde hizmet et- leþen dünya”nýn “yeni tarih”inin propagan-
miþ oldu! O’nun üzerinden halkta dasýndan ibarettir. Ýstenilen ve beklenilen,
yaratýlan öfke ve nefret Fransýz Dev- bu propagandanýn etkisiyle deðiþik “tarihçi-
rimi’nin geliþmesine katkýda buluna- ler”in ideolojik etki altýna alýnmasý ve bu
caktý. Hatta o kadar ki, dönemin etki çerçevesinde “baðýmsýz tarihçiler”, yani
Fransa’daki ABD elçisi ve daha son- kendi “kurumlarý” içinde yer almayan “ta-
ra ABD’nin üçüncü cumhurbaþkaný rihçiler” aracýlýðýyla “yeni tarih”i yaygýnlaþtýr-
olan Thomas Jefferson, ‘Kraliçe ol- maktýr.
masaydý Fransýz Devrimi diye bir þey “Tarih Vakfý”, deðiþik “projeler üreterek”
de olmazdý’ diye yazacak kadar ile- binlerce iþsiz “eski solcu”ya yeni “iþ” ola-
ri gitmiþti.”** naklarý yaratarak “dönekleþme”yi teþvik
Ulusal devletlerin sonunun ilan edildiði ederken, Osmanlý tarihini ve Cumhuriyet
“globalizm çaðý”nda, kaçýnýlmaz olarak ulu- tarihini yeniden düzenlemeye koyulmuþtur.
sal devletin çözülmesiyle birlikte ulusal bir- Ýþe baþladýklarý yer Yalçýn Küçük’ün “tez-
liðin yerini alacak yeni “birliðin” temsilcisi ler”inin bittiði yerdir. Böylece 12 Eylül son-
olarak öne çýkartýlan krallar ve kraliçeler rasýnda Yalçýn Küçük’le baþlayan “amatör
tarih yazýmý” kurumlaþtýrýlmýþtýr.
Cumhuriyet dönemine iliþkin ilk büyük
* Ayþe Düzkan, kendi tanýtýmýyla “radikal feminist”,
Radikal gazetesi yazarý, ÖDP’li ve “2005 Nobel Barýþ “tarih” keþfinin “onuru” Yalçýn Küçük’e ait-
Ödülü’ne aday gösterilen 1000 kadýndan biri”. tir.
** “Marie Antoinette”, Aykýrý Yayýncýlýk, Aralýk 2003. Yalçýn Küçük’ün bu keþfine göre, Kur- '
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

tuluþ Savaþý’nýn ilk düzenli ordu çatýþmasý ye uðradýktan sonra Yunan ordusuna sýðýn-
olarak bilinen I. Ýnönü Savaþý (Ocak 1921) mýþ olmasýna raðmen, “milli ordu”ya karþý
hiç gerçekleþmemiþtir. Mustafa Kemal’in savaþmayý bile kabul etmemiþti. Böylesine
cephe komutaný Ýsmet Paþa’ya “siz orada “onurlu” bir “vatanperver” nasýl hain ola-
düþmaný deðil, milletin makus talihini yen- bilirdi ki!
diniz” sözleriyle ünlenen II. Ýnönü Savaþý Bu “yeni tarih” okunduðunda sanýlýr ki,
ise, gerçek bir “savaþ” deðildir. Çerkez Ethem, Ankara hükümetine karþý
Yalçýn Küçük’e göre, Ankara’da, Çerkez savaþa girmemiþ, “milli ordu”yla savaþma-
Ethem’in Kuva-ý Seyyaliye’sine karþý düzenli mýþtýr. Onun tek yaptýðý, Yunan ordusuna
ordu kurulmasýný isteyen Mustafa Kemal, sýðýnmaktan ibarettir! Bunun nedeni de,
BMM’deki muhalefet karþýsýnda zor durum- Kemalistlerin kendisini ele geçirdiðinde
da bulunduðundan bir “baþarýya” ihtiyaç idam edecek olmalarýdýr. Yani “hayati teh-
duymuþtu. Böylece “I. Ýnönü zafer”i icat like” nedeniyle “güzelim vatanýný” terk ede-
edilmiþti! Ayný þekilde II. Ýnönü savaþý, Yu- rek Yunan ordusuna sýðýnmýþtýr.
nan ordusunun havanýn savaþa uygun ol- Böylece Kurtuluþ Savaþý tarihinin “za-
madýðýný görerek çekilmesiyle ortaya çýk- fer”leri ile “hainlik”leri yeniden yazýldý.
mýþ bir “durum”dan ibaretti. Dolayýsýyla Ve “globalizm”e karþý yeni ve eski “Os-
buna da “sa-vaþ”, sonucuna da “zafer” de- manlýcýlar”ýn ortaya çýkmasýyla birlikte,
nilemezdi.* “son padiþah” “Sultan Vahdeddin Han”
“Kýrmýzý kaþkollu” Yalçýn Küçük’ün bu hazretlerinin ihanetine sýra geldi.
ilk “tarih keþfi”yle birlikte Cumhuriyet tari- “Sultan Vahdettin, eðer fedakar-
hi “mercek altýna” alýnmýþtýr. Artýk her iste- lýk yaparak yurtdýþýna çýkmasa idi iç
yen, bu “tarih”te yer aldýðý söylenen her ol- harp çýkardý. O, Anadolu hareketini
guyu istediði gibi yorumlamaktan öte, yok baþlangýcýndan itibaren destekledi.
kabul edebilir hale gelmiþtir. Ýleriki safhalarda birtakým geliþme-
Daha sonraki her türden “yazýlý ve söz- lerden sonra, içeride kalmasý halin-
lü tarih” çalýþmalarýna “emsal” teþkil eden de iç savaþ çýkabileceði düþüncesi
bu Yalçýn Küçükvari tarih yazýmý, “amatör ile fedakarlýk yaparak vatanýndan
tarihçiler”in, ne tarih bilgisine, ne de ilgili ayrýlmayý tercih etti. Vahdettin, ba-
konuya iliþkin bilgiye sahip olmaksýzýn fi- þýndan beri Mustafa Kemal Paþa’ya
kir ortaya atabilecekleri bir tarihçilik süre- destek veriyordu. Mustafa Kemal,
ci baþlatmýþtýr. Sultan’ýn bilgisi ve emirleri ile hare-
Sürecin devamýnda Çerkez Ethem “dos- ket ediyordu. Ýstanbul’daki iþgal kuv-
yasý” tozlu raflardan indirilmiþtir. “Çerkez vetlerine karþý, ‘Biz Anadolu’daki ha-
Ethem bir hain miydi?” sorusunu yanýtla- reketi desteklemiyoruz’ demesine
mak için kollarý sývayan “tarihçiler”in bul- raðmen, sürekli olarak Anadolu’da-
duklarý þey, Çerkez Ethem’in ne kadar “va- ki geliþmelerden haberdar oluyor,
tanperver” olduðu, Anadolu iþgaline ne maddi ve manevi destek veriyordu.
denli karþý çýktýðý ve bu uðurda yaþamýný Yani Anadolu’daki hareketin güçlen-
bile feda etmekten çekinmediði, abilerinin mesi ve tesirli hale gelmesi için za-
sözleriyle, yaþayanlarýn “sözlü” tanýklýðýyla man kazanmaya çalýþýyordu. Hatta
gösterildi. Böylesine “vatanperver” bir kiþi, Mustafa Kemal’in Samsun’a çýkabil-
þüphesiz “hain” olamazdý! Üstelik Ankara’- mesi için, Ýngilizlerden ve Fransýzlar-
nýn “milli ordu” güçleri karþýsýnda yenilgi- dan izin bile almýþtý.”**
Görüldüðü gibi, “son Osmanlý”ya göre,
Vahdettin büyük bir “fedakarlýk” yaparak,
* “Silahlý kuvvetlerin belirli bir noktada toplanmasý
baþlý baþýna bir muharebeyi mümkün kýlar, fakat bu
ülkede bir iç savaþ çýkmasýný engellemiþ
o muharebenin mutlaka cereyan edeceði anlamý- bir “han”dýr. Öyle ki, Vahdettin “han”, Ana-
na gelmez. Þimdi bu olanaða bir gerçek, bir fiili du- dolu hareketini “maddi ve manevi” olarak
rum gözü ile bakmak gerekir mi? Kuþkusuz. Çünkü desteklemiþ bir “vatanperver” olmanýn öte-
sonuçlarý bakýmýndan öyledir, ve bu sonuçlar, ne
sinde, Mustafa Kemal bile “Sultan’ýn bilgisi
olurlarsa olsunlar, kendilerini göstermemezlik ede-
mezler. Ýmkan dahilindeki çarpýþmalara, sonuçlarý
bakýmýndan, gerçek çarpýþmalar gözü ile bakýlmalý- ** Ertuðrul Osman, “Son Osmanlý Anlatýyor”, Za-
 dýr.” (Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 210, May Yay..) man, 3 Aðustos 2004.
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

ve emirleri ile hareket etmiþ”tir! nemediysem de, memleketimin iyi-


Fettullah Gülen ve müritlerinin olduðu li- ði için yapmam gereken herþeyi
kadar, her türden Osmanlýcý þeriatçýlarýn yaptýðýmý iddia ediyorum.
“son han”ý Vahdettin’in “itibarýný iade et- Mütareke yýllarýnda ortaya çýkan
me” çabalarý, Yalçýn Küçük gibi “yeni os- bütün fácialara ve olaylara karþý ger-
manlýcýlar”ýn piyasaya çýkmasýyla birlikte, çi kalkan olamadým ama paratoner
daha da hýz kazanmýþtýr. Ve Vahdettin vazifesi gördüm ve öyle zannediyo-
“han”la “uzaktan akraba” olan, “demokra- rum ki, bütün musibetleri de üzeri-
tik sol”un “ebedi lideri” Bülent Ecevit, “Vah- me çektim. Kendimi feda ederek va-
dettin hain deðildi” hükmüyle “yeni tarih”te taný kurtarmaya çalýþtým. Ama gelin
yerini aldý. görün ki, bugün yaþayan kurban be-
Bülent Ecevit’in “tarih araþtýrmalarý”na nim; daha doðrusu fedakárlýðýn kur-
göre, “Vahdeddin Han”, namý diðer “dinin baný!”**
biricik sultan han”ý, Osmanlý hazinesine el Zavallý “Son Yeniçeri”! Onun bu “hicap”
sürmemiþ, Ýngiliz gemisiyle Ýstanbul’dan duyan sözleri karþýsýnda okuyanlarýn göz-
kaçarken yanýna birkaç küçük eþya ve bi- leri yaþaracaktýr! Böylesine “saygýdeðer”,
raz altýn dýþýnda hiçbir þey almamýþtýr. Bu böylesine “fedakar” bir “paratoner” nasýl
da, “dinin biriciði”nin “vatanperver”liðini “hain” olabilir ki!
gösteren en önemli kanýttýr! O ki, “Sultan Vahdeddin Han”, “dinin bi-
Þöyle diyor Ecevit: ricik sultaný” Sevr Anlaþmasýný ilk eline aldý-
“Kurtuluþ Savaþý’na açýktan olma- ðýnda “keskin bir acý ve korkulu bir ürperti
sa bile belirgin þekilde destek oldu. hissetmiþ” birisidir. Bu nedenle “mecburi
Ýstanbul’dan ayrýlacaðý zaman devle- ve geçici imza taktiðiyle biraz zaman ka-
tin elinde külliyetli altýn ve para var- zanmaya çalýþmýþ” bir “vatanperver”dir.***
dý. O, çok az bir miktar aldý. Ýstese O ki, “Sultan Vahdeddin Han”, böylesine
tümünü alabilirdi. Saygýdeðer bir taktiklerle Anadolu Kurtuluþ Hareketine
davranýþta bulundu.”* “zaman kazandýrmýþ”, dolayýsýyla Kurtuluþ
Ýþte devletin “parasý”na el sürmeyen bu Savaþýnýn zafer kazanmasýný saðlamýþ bir
“tokgözlü” “saygýdeðer” “han” nasýl olur da “kahraman”dýr!
“hain” olabilir di? O, yani “Sultan Vahded- Böylece “Sultan Vahdeddin Han”ýn “ha-
din Han”, ne yaptýysa “çaresizlikten” yap- in” olmak bir yana, Anadolu kurtuluþ hare-
mýþtý. Ýstanbul iþgal altýndaydý, Osmanlýnýn ketinin “gizli kahramaný” olduðu kendi be-
ordularý daðýtýlmýþtý. Yapabileceði fazla bir yanlarý ve Bülent Ecevit’in tanýklýðýyla ka-
þey olmadýðýndan, Ýngilizlerin her istediðini nýtlanmýþ olmaktadýr!
yerine getirdi. Bu da, onun “masumiyet”i- “Gündelik yaþamda, herhangi bir
nin bir kanýtý olarak kabul edilmeliydi. bakkal, bir kimsenin olduðunu iddia
Hürriyet gazetesinin kadrolu “tarihçi”si ettiði ile gerçekten olduðu arasýnda
Murat Bardakçý, Bülent Ecevit’i destekle- ayrým yapmasýný çok iyi bilir; ama
mek amacýyla “Sultan Vahdeddin Han”ýn bizim tarihimiz henüz bu basit bilgi-
kendi kaleminden “masumiyet”ini þöyle ye ulaþamamýþtýr. Bizim tarihimiz,
açýklýyor: her çað için o çaðýn kendisi hakkýn-
“Ben, dindar bir insaným. ... Vazi- da söylediklerine ve beslediði kurun-
femi çok karmaþýk bir dönemde, bir tulara hemen inanýr.”****
insanýn yapabileceði en iyi biçimde Tarihin, tarihsel olaylarýn içinde yer alan
tamamladýðýma bütün yüreðimle ve kiþilerin, kendi eylemleri hakkýnda kendi-
kat’iyetle inanýyorum. lerinin düþünce ve yargýlarýyla açýklanama-
Ýnsanýn zaaflarý da söz konusu... yacaðýný ünlü tarihçi E. H. Carr þöyle açýk-
‘Beþer þaþar’ ifadesinin doðru oldu- lar:
ðunu çok iyi biliyorum ama, aþýlmasý “Tarihin, ‘insan niyetleriyle açýk-
zaten imkánsýz olan savaþ zamaný- lanmasý’ ya da kiþilerin kendi dürtü-
nýn engellerini ve daha sonra müta-
reke ile ortaya çýkan güçlükleri ye- ** Murat Bardakçý, Hürriyet, 24 Temmuz 2005.
*** Murat Bardakçý, Hürriyet, 24 Temmuz 2005.
* Zaman, 16 Temmuz 2005. **** Marks-Engels, Alman Ýdeolojisi.

KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

leri hakkýnda kendilerinin söyledikle- olmuþtur.


ri ya da ‘bireylerin kendilerine göre Bugün Türkiye’nin yakýn tarihi yeniden
nedenleriyle davranmýþ olduklarý’ te- yazýlmaya çalýþýlmaktadýr. Ermeni katlia-
meline dayanarak yazýlabileceðini mýndan Ýttihat ve Terakki dönemine, Os-
ileri sürmek, ortada apaçýk duran manlý devlet yönetiminden Anadolu kurtu-
gerçeðe karþý çýkmaktýr. Tarihin ol- luþ savaþýna kadar yakýn tarihin bu yeni-
gularý, gerçekten de insanlar hakkýn- den yazýmýyla, “eski tarih”in üzerinde yük-
da olgulardýr, ama bireylerce, yalýt- seldiði varsayýlan “ulusal devlet” yeniden
lanmýþ olarak yapýlmýþ davranýþlar ya biçimlendirilmek istenmektedir. Ýnanýlmak-
da bireylerin gerçek yahut hayali ola- tadýr ki, insanlar kendilerini bir “þey” ola-
rak kendilerini öyle hareket ettirdiði- rak düþündükleri için “o þey”e uygun bi-
ni sandýklarý dürtüler hakkýnda olgu- çimde davranýrlar. Örneðin insanlar kendi-
lar deðildir. Bunlar, bir toplum için- lerinin “laik” bir geçmiþe sahip olduklarý-
de bireylerin birbirleriyle olan iliþ- na inandýklarý için “laik”tirler. Dolayýsýyla
kileri ve bireylerin kendi istedikleri onlarýn davranýþlarýný deðiþtirebilmek için,
amaçlardan çoðu kez deðiþik, bazen onlarýn “geçmiþ”lerine olan inançlarýný de-
de bunlara tam karþýt sonuçlarý olan ðiþtirmek yeterli olacaktýr!
birey davranýþlarýndan oluþan top- “Ýnsanlar, þimdiye kadar, kendi-
lumsal güçler hakkýndaki olgular- leri hakkýnda, ne olduklarý ya da ne
dýr.”* olmalarý gerektiði hakkýnda her za-
Marks’in sözleriyle ifade edersek, “Ýn- man yanlýþ fikirlere sahip olmuþlar-
sanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar, dýr. Sahip olduklarý iliþkileri, Tanrý
ama kendi keyiflerine göre, kendi seçtikleri hakkýndaki, normal insan hakkýnda-
koþullar içinde yapmazlar, doðrudan veri ki vb. tasarýmlarýna uygun olarak dü-
olan ve geçmiþten kalan koþullar içinde ya- zenlemiþlerdir. Kendi beyinlerinin
parlar.” Engels’in deyiþiyle, “Ýnsanlar, her- ürünleri, onlarý yaratan beynin üstü-
biri bilinçli olarak istedikleri kendi amaçla- ne çýkmýþtýr. Yaratýcýlar, kendi yarat-
rýný izleyerek, bu tarih nasýl bir biçim alýrsa týklarý þeyler önünde secdeye var-
alsýn, kendi tarihlerini yaparlar, ve iþte bu mýþlardýr. Öyleyse onlarý, boyundu-
baþka baþka doðrultularda etki yapan sayý- ruðu altýnda ezildikleri kuruntular-
sýz iradenin ve bunlarýn dýþ dünya üzerin- dan, fikirlerden, dogmalardan, hayali
deki çeþitli yankýlarýnýn bileþkesi, tarihi oluþ- yaratýklardan kurtaralým. Fikirlerin
turur.”** Dolayýsýyla belirli bir tarihsel dö- egemenliðine karþý baþkaldýralým. Bi-
nem ele alýndýðýnda, bu tarihsel dönemde ri, insanlara bu yanýlsamalarý deðiþti-
yer alan insanlarýn tek tek istekleri ve ira- rip, yerine insanýn özüne uygun dü-
deleri tarihi oluþturmaz. Çoðu durumda bi- þen düþünceler koymayý öðretelim
reylerin eylemlerini yöneten düþüncelerine diyor, bir baþkasý, bu yanýlsamalara
karþýn, eylemleri bambaþka sonuçlar orta- karþý eleþtirici bir tutum almayý öðre-
ya çýkarýr. Týpký 1977 seçimlerinde meclis- telim onlara diyor, bir üçüncüsü ise,
te çoðunluðu saðlayamayan Bülent Ecevit’- bunlarý kafalarýndan çýkarýp atmala-
in “moteller”de yapýlan “transferler”le hü- rýný öðretelim diyor ve – bugünkü
kümet kurmasý gibi, kendisinin o zamana gerçekliðin böyle çökeceðini iddia
kadar savunduðu ilkelere aykýrý davranýþlar- ediyorlar...
da bile bulunurlar. Artan faþist milis saldý- Bir zamanlar, yürekli adamýn biri,
rýlar ve katliamlar ile TÜSÝAD patronlarýnýn insanlarýn, salt yerçekimi fikrine sap-
üretimi durdurmalarý karþýsýnda tek çýkýþ landýklarý için suda boðulduklarýný
yolunun halkýn silahlandýrýlmasý olduðunu sanýyordu. Ona göre, insanlar, örne-
gördüðünde, “ikinci Kerensky olmayaca- ðin, bunun dinsel boþinanlara da-
ðým” diyen Bülent Ecevit’in yaptýðý þey, 12 yanan bir düþünce olduðunu söyle-
Eylül askeri darbecilerini iþbaþýna getirmek yerek bu fikri kafalarýndan çýkarýp at-
salardý, ondan sonra artýk her türlü
* E. H. Carr, Tarih Nedir?, s. 62-63. boðulma tehlikesinden korunmuþ
** Engels, Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin olurlardý. Ömrü boyunca, bütün ista-
 Sonu, s. 56. tistiklerin, sayýsýz ve boyuna yinele-
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

nen tanýtlarla zararlý sonuçlarýný ken- Onlara denildi ki, yabancý sermaye iyi-
disine gösterdikleri bu yerçekimi ya- dir, yabancý sermaye ne kadar çok gelir-
nýlsamasýna karþý savaþtý durdu.”* se, o kadar çok iþ ve aþ olacaktýr. Ve onlar
Burada yeni tarih yazýcýlarýnýn bireysel sessiz biçimde bu söylenenleri kabul et-
düþüncelerini ve bu düþüncelerinin ifadesi tiler.
olan bireysel ya da topluluksal çýkarlarýný Onlara denildi ki, “kamu kuruluþlarý”
bir yana býrakarak, yapmak istediklerini özelleþtirilmelidir. Aksi halde bu “kamu ku-
þöyle özetleyebiliriz: ruluþlarý”nýn zararlarýný ödemek zorunda
Bu ülkenin insanlarý, kendilerinin boðul- kalacaksýnýz. Bu da sizlerin daha fazla ver-
masýna yol açan “yanlýþ tarih bilgisi”nden gi ödemesi, daha az gelir sahibi olmanýza
kurtarýlacak olurlarsa, Ermenilere, Pontus yol açacak. Bunu da kabul ettiler.
Rumlarýna ve diðer azýnlýklara karþý soyký- Onlara hep söylenildi ve onlar hep söy-
rým yaptýklarýný; Anadolu’nun gerçek sahi- lenilenleri sessizce kabul ettiler.
bi olmayýp, bu topraklarýn iþgalcisi oldukla- Þimdi oyunun son perdesine gelindi.
rýný; Osmanlýlarýn bin yýl deðiþik dil, din ve Maddi dünyadan “manevi dünya”ya geçil-
ýrktan insanlarý “ahenk” içinde bir arada di. Her zaman olduðu gibi “globalizm” dün-
tuttuðunu kabul ederlerse “yerçekimi” dü- yasýnýn yeni iþbirlikçileri küçük-burjuva ay-
þüncesinden kurtulmuþ olacaklardýr. Dola- dýnlarýnýn baþýný çektiði yeni “tarih felsefe-
yýsýyla bir daha “boðulma” tehlikesini yaþa- si”, “manevi dünya”nýn temel taþý yapýldý.
mayacaklardýr. Bu topraklar üzerinde, bu “Globalizm” karþýsýnda “Türk ulusal devle-
“coðrafya”da binlerce yýl dostluk ve barýþ ti”nin, tanýmlanamayan bir “Türk ulusu” na
hüküm sürecektir. Rum Türk’e, Türk Erme- dayanarak daha fazla ayakta duramaya-
ni’ye, Kürt Türk’e, Türk Kürt’e düþman ol- caðýna inandýrýlmýþ küçük-burjuvalar, bu
mayacaktýr. yeni “tarih felsefesi”ne ve onun “popülist
“Böyle olsun” diyecektir Anadolu insa- tarih” yorumuna dört elle sarýldýlar. “Üni-
ný, yüzyýllarýn ezilmiþliðiyle ve bu ezilmiþli- ter Türk devleti”nin ayakta kalabilmesi için
ðin getirdiði yorgunlukla. Eðer “tüm sorun- yeni bir temele, daha kapsayýcý bir temele
lar”, “Sultan Vahdeddin Han”ýn “hain” ol- sahip olmasý gerekiyordu. Ve “din”in böy-
madýðýnýn kabul edilmesiyle çözümlene- le bir temel olabileceði düþünüldükçe,
cekse, varsýn “hain” olmasýn diyeceklerdir. “milliyetçilik”in yerine “ümmetçilik” daha
Eðer 1919-1922 Kurtuluþ Savaþý, Anadolu’- kapsayýcý bir temel olarak ortaya çýkýyor-
nun “Türkler tarafýndan ikinci kez iþgali” ol- du. Ama “ümmetçilik”in “þeriatçý” özü “la-
duðunun kabul edilmesiyle “sorunlar” hal- ik” küçük-burjuvalarý korkutuyordu. Ýþte bu-
ledilecekse, ikinci kez “iþgalci” olmayý da rada ortaya atýlan çözüm “Osmanlýcýlýk” ol-
kabul edeceklerdir. Hatta “Ermeni soykýrý- du. Artýk “Türk ulusu”nun korkmasý gere-
mý”ný kabul ettikten sonra “soykýrým tazmi- ken bir þey kalmamýþtý. Yapýlmasý gereken
natý” olarak toprak verilmesi gerekirse, ge- tek þey, cumhuriyetten saltanata, monarþik
cekondusunun karþýsýndaki “kamu arazisi”- yönetime geçmekten ibaretti. Bu monarþik
nin onlara tahsis edilmesinden de hiçbir ra- yönetim “meþruti monarþi” olmalýydý. II.
hatsýzlýk duymayacaktýr. Yeter ki kendileri- Abdülhamit’ten Vahdettin’e kadarki dö-
ne de gecekondusunun tapusu verilsin. nemde olduðu gibi “meþruti monarþi”, yeni
Onlar, alýþýlagelmiþ sol söylemle ifade Türkiye’nin birliðini ve beraberliðini saðla-
edersek, “yol, su, elektrik, kanalizasyon, iþ yabilecek tek çözümdü. Bu çözüme “hila-
ve aþ” istemektedirler. Kendi yaþadýklarý fet” makamý da eklendiðinde, tüm “islam
topraklarda yoksulluktan, aþaðýlanmaktan, dünyasý”, Baðdat halýsý gibi, Türklerin ayak-
devlet memurlarý tarafýndan adam yerine larýnýn altýna serilecekti. Hem zaten Bulga-
konulmamaktan þikayetçidirler. Eðer “Sul- ristan’da böyle yapýlmamýþ mýydý? Kral ül-
tan Vahdeddin Han” “hain”likten kurtarýlýn- kesine dönüp, “demokratik” seçimler so-
ca kendilerinin bu “sorunlar”ý sona erecek- nucunda cumhurbaþkaný olup, ülkesinin
se, “Sultan Vahdeddin Han”ý cumhurbaþka- AB’ye girmesini saðlamamýþ mýydý?
ný bile yapmaya razý olacaklardýr. Ýþte “Sultan Vahdeddin Han”, dinin biri-
cik haný “hain”likten kurtarýlarak “Osman-
lý”lýða doðru bir adým daha atýlmýþtýr. An-
* Marks-Engels, Alman Ýdeolojisi. cak ortada bazý sorunlar vardýr. “Neo-Otto- !
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

man” devleti için bir “baþ” lazýmdý. Ama rih” adýna “tarihin yargýçlarý” ortalýkta dolaþ-
“Osmanlý hanedaný”ndan arta kalanlardan maya devam etmektedir. Adlarýnýn Murat
böyle bir “baþ” bulmak neredeyse imkan- Belge, Murat Bardakçý ya da Bülent Ecevit,
sýzdý. Avrupa’nýn kraliyet ailelerinden yapýla- Fettullah Gülen olmasýnýn bir önemi yok-
cak bir “transfer”le bu sorun çözümlene- tur. Onlar “tarihin yargýçlarý” olarak görev
meyeceðinden, “baþ”sýz bir “neo-ottoman” baþýndadýrlar. Onlara söylenebilecek son
devletine razý olmak gerekiyordu. Bu da, söz, ünlü Ýtalyan burjuva aydýný (Gramsci-
ister istemez “cumhuriyet”in kalmasý de- ci dille ifade edersek “geleneksel büyük
mekti. “Cumhuriyet” yeni “tarih felsefesi”y- aydýn”) Croce tarafýndan söylenmiþtir:
le yeniden tanýmlanmalýydý. “Suçlamada bulunanlar þu
Bu aþamadan sonra iþ “felsefe” alaný- önemli noktayý unutuyorlar ki (ister
na girdiði için, halkýn ilgi alanýnýn dýþýna çý- adliye, ister ahlak mahkemesi anla-
kar. Felsefe, halkýn deðil, “felsefeciler”in iþi- mýna), bizim mahkemelerimiz, yaþa-
dir. Halk denilen insanlar, doðar, büyür ve yan, eylemde bulunan ve tehlikeli
ölür. Onlarýn “felsefe” yapmaya da, “felse- olabilen kimseler için kurulmuþ za-
fe” dinlemeye de bilgileri ve zamanlarý yok- manýmýzýn mahkemeleridir; oysa
tur. Küçük-burjuva aydýnlarýnýn ve kendile- öteki kimseler, kendi zamanlarýnýn
rini “tarihçi” zannedenlerin tüm inançlarý- mahkemelerinde yargýlanmýþlardýr
na ve iddialarýna karþýn, tarihi yapanlar ise ve ikinci kez mahkum edilemez ya
onlardýr. Ne denli reddedilirse reddedilsin, da baðýþlanamazlar. Onlar her ne
tarih, sýnýf mücadelelerinin tarihidir ve olursa olsun, herhangi bir mahkeme
halk, bu mücadelede yer alan “aþaðýdaki” huzurunda sorumlu tutulamazlar;
sýnýflarýn ortak adýdýr. Küçük-burjuva aydýn- salt þu nedenledir ki, artýk huzura er-
larý kendilerini “halkýn sözcüsü” olarak ne miþ geçmiþin insanlarýdýr ve bu sý-
denli görürlerse görsünler, “toplum mühen- fatla ancak tarihin konusu olabilirler
disliði” yapabileceklerine ne denli inanýrlar- ve yaptýklarýnýn ruhuna nüfuz eden
sa inansýnlar, tarihi yapanlar halklardýr. Ta- ve onlarý anlayan yargýçlar dýþýnda
rih göstermiþtir ki, halklarý güdülecek “ko- hiç kimse tarafýndan yargýlanamaz-
yun sürüsü” olarak görenler, her zaman ka- lar... Tarih anlatýyoruz diye yargýçlýk
falarýný iyi korumalýdýrlar, aksi halde o gü- taslayýp, tarihin görevi bu olduðu
zelim fikirlerle dolu güzelim kafalarýný giyo- inancýyla þunu mahkum edip bunu
tinde kaybetmeleri kaçýnýlmazdýr. baðýþlayanlar ... genellikle, tarih duy-
Tarihin bu gerçeðine raðmen, yine “ta- gusundan yoksundurlar.”*

" * B. Croce, History as the Story of Liberty, s. 47.


Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

Hayat Ne Kadar Deðiþti!


STK’lar Bile Yozlaþmýþ!

Yýllar ve yýllar önce, bugünkü gençliðin baþlamýþtý. Onun adýnýn geçtiði yerlerde
daha yeni emeklemeye baþladýðý günlerde, “üreticiler ve satýcýlar” hizmette kusur ey-
1983’lerde Cumhuriyet gazetesinde bir “yýl- leyemezlerdi. Ýtibarýnýn zirvesine ulaþtý.
dýz” doðuyordu. Adý saný o güne kadar faz- Bir süre sonra “tüketici haklarý”ndan
la bilinmeyen bu “yýldýz”, “tüketici haklarý “tüketici hizmetleri”ne doðru büyük bir sal-
savunucusu” olarak Cumhuriyet’te yazma- to atan Meral Tamer, artýk “küçük insan-
ya baþladýðý andan itibaren “ünlendi”. lar”ýn “daha iyi hizmet” almasý için savaþan
Sonra “yýldýz”ý daha da parlayan bu “tü- bir “savaþçý”ydý.
ketici haklarý savunucusu”, yüksek transfer Muslukçudan televizyon tamircisine,
ücreti karþýlýðýnda gazetesini deðiþtirdi. Ar- tüpçüden ekmekçiye kadar “tüketici hak-
týk “Abdi Ýpekçi’nin” gazetesinde Aydýn Do- larý”ný hiçe sayanlara karþý savaþýyordu. O,
ðan’ýn hizmetindeydi. Ama olsundu, o yeni “yýlmaz tüketici haklarý savaþçýsý” olarak
gazetesi sayesinde daha geniþ kitlelere ula- kendisini “aþan” biri olduðu için, ithalatýn
þabilecekti ve daha fazla “tüketici”nin hak- tümüyle serbest býrakýlmasýyla konu sýkýn-
kýný savunabilecekti. týsý çekmeye baþladýðýnda “trafik canava-
12 Eylül askeri yönetiminin terörünün rý”na karþý savaþa girdi. Marmara Depremi
alabildiðine sürdüðü, aylar süren iþkencele- sonrasýnda en hýzlý “müteahhit avcýsý” oldu.
rin yapýldýðý ve insanlarýn idam edildiði bir Bu uðurda ceza bile aldý. Gazetedaþý Ece
dönemde, ülkedeki ilk “sivil insiyatif”in baþ- Temelkuran Porto Allegro’ya giderken, o
latýcýsý olan bu “tüketici haklarý savunucu- Davos zirvesinde “tüketici haklarý”ný savu-
su” Meral Tamer’den baþkasý deðildi. nuyordu. Davos’ta ülkeye yatýrým yapmayý
Yeni gazetesinde “tüketici þikayetlerini”, düþünen uluslararasý þirket yöneticilerine
“sizi gazetemde teþhir ederim” diyerek teh- “tüketici haklarý dersleri” verirken, yerli iþ-
ditle halleden ve bu tehdit yoluyla “tüketi- birlikçilerinin uluslararasý yatýrýmlarýnýn en
ci haklarý”nýn “yýlmaz savunucusu” haline hararetli destekçisi oldu. Ne de olsa, yerli
gelen Meral Tamer’in ünü ve geliri sürekli iþbirlikçiler onun “tüketici haklarý” kamçý-
arttý. Her zaman gazeteye yazý konusu ola- sýyla eðitilmiþlerdi, artýk dünyanýn hiç bir
bilecek bir “tüketici hakký” buldu ve yazdý. yerinde “hak” yiyemezlerdi. Onlara yardým
Tüm þirketler ve þirket yöneticilerinin “kor- etmeyip de kime edecekti?
kulu rüyasý”, tüccar ve esnafýn “tüketici”ye Rusya’da maðaza açan ünlü Beymen’in
kötü davranýþlarýna “göz yummayan” bu sahibi ve “sivil toplum hareketi”nin “savaþ-
“sivil insiyatif” baþlatýcýsý Meral Tamer, gide- çýsý” Cem Boyner’in þu sözlerine, büyük bir
rek ününü uluslararasýlaþtýrdý. Artýk ülkede iþ yapmýþ olmanýn verdiði “iç huzur”la kö-
faaliyet yürüten ve yürütecek olan her ulus- þesinde yer veriyordu:
lararasý þirket onun kapýsýný aþýndýrmaya, “Rusya maðazamýzý açarken bü-
telefonlarýný çaldýrmaya ve ondan randevu tün personeli Ruslardan seçtik. An-
alabilmek için araya “adam” koymaya bile cak onlarý müþteriye çok özel servis #
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

vermek üzere eðitmemiz çok zor ol- riyer planlamasý” yapacak olan her kiþi, ko-
du. Mesela ayakkabý reyonundaki layca planlama listesine “sivil toplum örgüt-
personel, ‘Þimdi ben müþteriye leri”ni ekleyebilirdi. Böylece “sivil toplum
ayakkabý giydirirken yere mi eðile- kuruluþlarý” (STK) “üst düzey kariyer” ola-
ceðim’ diye soruyor. Tabii eðilecek- naklarý sunan iþyerleri haline geldi.
sin, ayakkabý baþka türlü giydirilmez Sonra Bülent Ecevit’in DSP’sine yönelik
ki... Açýlýþta onlara örnek olsun diye “toplum mühendisliði”nden sonra sýra De-
ben de Rus müþterilerimizin önün- niz Baykal ve CHP’ye gelince, “tüketici hak-
de yerlere eðileceðim...”* larý” savunucusu Meral Tamer de, Doðan
Böylece Meral Tamer’in “tüketici hak- “medya holding”in bir mensubu olarak, iþ-
larý”yla baþlayan, “daha iyi hizmet”i esas baþý yaptý. Ne de olsa “siyaset”, “halka hiz-
alan “tüketici hizmetleri” ile süren “sivil in- met” demekti, “halka hizmet”in olduðu yer-
siyatif”i, “hizmetçi-uþak” zihniyetiyle inkiþaf de “tüketici”ler vardý ve “tüketiciler”in oldu-
etmiþ ve nihayetinde “daha iyi hizmet daha ðu yerde o da olmalýydý. Kambersiz dü-
iyi hizmetçi ile mümkündür”e ulaþmýþtýr. ðün olamazdý..
Bu amaca boyun eðmeyenlere boyun eðdi- Böylece “siyaset tüketicileri” için “siya-
rilecektir. set”e el attý.
12 Eylül’ün iþkence ve idamlarý sürer- Önce, “Sol öldü ve yeniden doðmaya-
ken “tüketici haklarý”yla ünlenen Meral Ta- cak” fetvasýný verdi. (19 Ocak 2005) Sonra
mer, her zaman “siyaset dýþý” (apolitik) bi- köþesini Prof. Dr. Ýlhan Tekeli’ye açtý. Prof.
risi olmamýþtýr. Onun inancýna göre, “tüke- Dr. Ýlhan Tekeli’nin, tüm geçmiþ “sol” kari-
tici haklarý”na saygýsý olmayan birisinin “in- yerine meydan okurcasýna, “iktidar olmayý
san haklarýna” saygýsý hiç olamazdý. Týpký hedeflemeyen sol parti” için, “TÜSES, SO-
hayvanlarý sevmeyenlerin insanlarý seveme- DEV, SDD ve TESAV gibi sosyal demokrat
yeceði tekerlemesi gibi. O ve onu izleyen- sivil toplum kuruluþlarý”nýn katýlýmýyla “si-
ler ne yaptýlarsa “tüketici insan” için yaptý- vil insiyatif” baþlattýðýný, “siyaset tüketicile-
lar. Bu amaçla politikaya da bulaþtýlar, po- ri”, Meral Tamer sayesinde öðrendiler. Ar-
litika da yaptýlar. Týpký “kariyer de yaparým, týk siyaset, “son dönemde etkinlikleri artan
çocuk da yaparým” diyen reklam filminde STK’larýn içinde yer aldýklarý” örgütlenme-
olduðu gibi. lere dönüþecekti.
“Türkiye’nin AB’ye entegrasyon sürecin- Ve bugüne gelindi.
deki donanýmlý eleman açýðýnýn kapanma- 22 Temmuzda Meral Tamer, “STK’larý
sýna yardýmcý olmak üzere Boðaziçi Üniver- tartýþmaya var mýsýnýz?” baþlýklý köþe yazý-
sitesi’nde Avrupa Çalýþmalarý Master Prog- sýyla yeni bir evreye girdi. Yazýsýnda, “üye
ramý”nýn tanýtýmýný yaparken þöyle yazýyor- aidatlarýyla ayakta duran ve halkýn taleple-
du: rini seslendiren STK’larýn yerini, parayý ve-
“Programa katýlanlar AB kurum- renin düdüðünü çalan STK’lar”ýn aldýðýndan
larý, Avrupa Konseyi, Avrupa Güven- þikayet ediyordu. Bu yeni evreye girerken
lik ve Ýþbirliði Teþkilatý gibi uluslar- Meral Tamer “özgeçmiþini” þöyle özetliyor-
arasý kurumlarýn yaný sýra, özel sek- du:
tör firmalarý, medya, tanýtým, danýþ- “Yýl 1983: Türkiye’de tüketici hak-
manlýk, araþtýrma ve düþünce üreti- larýnýn korunmasý hareketini, Cum-
mi þirketleri, sivil toplum örgütleri ve huriyet’te baþlatýyoruz. Bir kaç ay
üniversitelerde Avrupa baðlantýlý üst sonra da, o dönemde tek kanal olan
düzey kariyerler için gerekli donaný- TRT’de tüketicinin bilinçlenmesi ve
mý kazanabilecekler.”** haklarýna sahip çýkmasý için prog-
Böylece “sivil toplum örgütleri”nin “Av- ramlar hazýrlamaya baþlýyorum.
rupa baðlantýlý üst düzey kariyer” olanak- Yýl 1990: Tüketici artýk kalitesiz
larý sunduðunu ilan etti. Bundan sonra “ka- malýn ‘kader’ olmadýðýný kavramýþ,
bilinçlenmiþ; arkasýnda Cumhuriyet
gibi o dönemde 135 bin tirajlý ve çok
* Meral Tamer, “Cem Boyner bugün, Ruslarýn önün-
de yerlere eðilecek!”, Milliyet, 2 Aralýk 2004. prestijli bir desteðin de verdiði gü-
** Meral Tamer, “AB için, lokomotif insan gücü”, venle, hakkýný aramakta kararlý hale
$ Milliyet, 13 Mayýs 2003. gelmiþ. Cumhuriyet’te 7 kiþilik eko-
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

nomi servisimizin bulunduðu oda- ki, bir felaket yaklaþýyor. Çokuluslu þirketler
mýz, artýk haklarýný arayan tüketici- gelmeden STK’lar gelip araziyi iþgal ediyor-
lerin taleplerine dar geliyor. Ve so- lar” “gerçeði”yle yüzyüze gelmiþtir.
runlarý birlikte çözmeye çalýþtýðýmýz Diyor ki:
sevgili Ayþe Akman, Cumhuriyet “Çoðu STK; parayý verenin düdü-
okuru tüketicilerle birlikte Türkiye’- ðünün çalýndýðý, toplumsal sorumlu-
nin ilk tüketici derneði TÜKODER’i luk projesi görüntüsü altýnda þirket
kurarak Kadýköy’e taþýnýyor. reklamýnýn yapýldýðý etkinliklere imza
Ben, 7 yýllýk çabamýn meyvesi atar hale geldi.
olan bu derneðe, baþlangýçta üye bi- Bilmem farkýnda mýsýnýz? Artýk
le olmuyorum. Çünkü bana, ‘Gaze- STK yöneticiliði diye bir meslek var.
teci, her kesime belli bir mesafede Yöneticiyseniz kazancýnýz ayda 4-5
durmalý’ diye öðretilmiþ! milyardan baþlýyor. Bazý danýþmanlýk
1-2 yýl sonra TÜKODER’e üye ol- þirketlerinin 3-5 aylýk pahalý sertifika
dum tabii. Hatta baþka dernek ve programlarýna katýlarak STK yöneti-
vakýflara da: Alman Liseliler Derneði, cisi olabilmek mümkün.”**
Tarih Vakfý, Teknoloji Yönetimi Der- Artýk Meral Tamer de “uyanmýþ”týr. STK’
neði, Bilim Merkezi Vakfý, Spor Ya- larýn paralarýnýn þirketlerden geldiðini, þir-
zarlarý Derneði, ENKA Spor... ketlerin “imaj”larýný düzeltmenin birer ara-
Yýl 1993: Artýk ben ‘Cüzdanýnýzda cý olduðunu vs. nihayet “anlamýþ” görün-
kaç derneðin üyelik kartý var?’ diye, mektedir.
okurlarýmý dernek üyeliðine teþvik Þüphesiz bir küçük-burjuva “soltrak” ay-
edecek yazýlar yazar olmuþum. 8 dýnýnýn yýllar sonra bazý “gerçekleri” gör-
milyon nüfuslu Ýsveç’te 50 milyon ci- müþ olmasý da bir þeydir.
varýnda dernek üyelik kartý bulundu- Yýllarca “Amerika’da tüketici kral” diye
ðuna iþaret edip, ‘Her Ýsveçlinin ce- yazýlar yazan, Beymen gibi “tüketici hakla-
binde 6-7 tane dernek kartý var’ tü- rýna saygýlý” þirketlerin “imaj maker”lýðýný
ründen hatýrlatmalar yapýyorum. “gönüllü” olarak yerine getiren (ama yine
Amerika’da üye sayýlarý 4-5 milyonu de kursaðýnda hiç þirket parasý olmadýðýný
bulan ve salt üye aidatlarýyla ayakta yemin ederek söyleyebilir) bir kiþinin, yýl-
duran güçlü tüketici örgütleri saye- lar sonra “gerçekler”i gördüðünde ondan
sinde Amerikalý tüketicinin kral oldu- beklenen, üyesi olduðu “dernek ve vakýf-
ðunu yazýyorum.”* lar”ýn gerçeklerini yazmasýdýr. Üstelik isim
Ama o, þimdi “düþ kýrýklýðý” yaþýyordur. ve adres vererek. Ancak bu “gerçekler”i
Kendi deyiþiyle, Haziran 2005’de “gazete- yazmaya, 12 Eylül askeri cuntasýnýn “tek
sinin” baþlattýðý “Baba Beni Okula Gönder” kanal olan TRT”nin kapýsýný kendisine ne-
kampanyasýyla, “kamuoyunda saygýn bili- den açtýðýný açýklamakla baþlamalý, “temiz
nen bazý STK’larýn, aslýnda gönüllülükle hiç vakýflar”ýn neden “temiz” olmadýklarýný da
alakalarýnýn olmadýðýný ve tamamen bir þir- anlatmalýdýr. Tabii üyesi olduðu ENKA Spor’
ket gibi çalýþtýklarýný” “öðrenmiþ”tir. Bu “düþ un ENKA þirketiyle ve onun reklamýyla hiç-
kýrýklýðýyla” STK’larý tartýþmaya açmýþtýr. bir iliþkisi olmadýðýný da. Aksi halde, “STK
O, Davos’ta olduðundan tanýþamadýðý, gerçekleri” üzerine köþesinde tüm yazdýk-
Ece Temelkuran’ýn Porto Allegra toplantýlarý larý ve yazdýrtýlanlarýn, “profesyonelleþmiþ
sayesinde tanýþtýðý “aktivistler” sayesinde, STK’lar” içinde eski itibarýný yitirmesinin ya-
“STK’lar kolonyal dönemin misyonerleri gi- rattýðý “düþ kýrýklýðý”ndan ve itibarýný yeni-
bi kullanýlýyorlar artýk. ABD nereye gidecek- den kazanma çabasýndan baþka bir anlamý
se, önceden STK’lar gidiyor. Ne kadar çok olmayacaktýr.
STK görürseniz o kadar emin olabilirsiniz

* Meral Tamer, “STK’larý tartýþmaya var mýsýnýz?-I”, ** Meral Tamer, “STK’larý tartýþmaya var mýsýnýz?-
Milliyet, 22 Temmuz 2005. II”, Milliyet, 23 Temmuz 2005. %
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

IRA
[Ýrlanda Cumhuriyetçi Ordusu]

Ýngiltere’de son dönemde gerçekleþtiri- Bunun nedeni, IRA’nýn, Ýrlanda’nýn ba-


len “islamcý terör” eylemlerinin yaratmýþ ðýmsýzlýðý için mücadele eden silahlý bir ör-
olduðu “tedirginlik” ortamýnda, IRA’nýn “her güt olduðu için “sol”da kabul edilmesi, do-
tür þiddet eylemine son verdiðini” açýkla- layýsýyla silahlý mücadeleyi sona erdirdiðini
masý, Tony Blair tarafýndan yapýlan “ben- açýklamasýyla “sol çizgiyi” terk ettiði düþün-
zersiz öneme sahip bir adým olduðu”deðer- cesidir. IRA açýklamasýnýn yaratmýþ olduðu
lendirmesiyle birlikte “medya”da yer aldý. “düþ kýrýklýðý”, ülkemizde yürütülen her tür-
Tony Blair’in “benzersiz önem” atfetme- lü silahlý mücadelenin kendi meþruiyetini
sine ve “islamcý terör”ün yarattýðý tedirgin- dünya çapýndaki silahlý mücadelelerin var-
liðe raðmen, IRA açýklamasý Ýngiliz kamu- lýðýna ve doðruluðunu bu mücadelelerin ey-
oyunda olduðu kadar, dünya kamuoyunda lemlerine dayandýrmasýnýn bir ürünü ol-
da fazlaca önemsenmedi. muþtur. Bu nedenle, Latin-Amerika’daki ge-
Buna raðmen IRA’nýn “silah býrakma” rilla savaþlarýndan ETA’ya ve IRA’ya kadar
açýklamasý, Amerikan emperyalizminin ve tüm silahlý örgütlenmelerin, kendiliðinden
onun yardakçýsý Ýngiliz emperyalizminin sal- “sol”, dolayýsýyla “devrimci” örgütler olarak
dýrganlýðýna karþý “birþeyler” yapýlmasý ge- görülmesi ne denli yanlýþ bir kavrayýþ idiy-
rektiðini ve bunun ancak silahlý mücade- se, bu silahlý örgütlerin, silahlý mücadeleyi
leyle olabileceðini düþünen kesimlerde terk ediþlerinin yaratmýþ olduðu “olumsuz-
“burukluk” yarattý. Diðer yandan PKK’nin luklar” da, ayný biçimde yapay ve propa-
yeniden silahlý eylemlere aðýrlýk vermesiyle gandif olmaktan ve “psikolojik savaþ”tan
ortaya çýkan “gerginlik” ortamýnda, bu ge- öte bir öneme sahip deðildir.
liþmeden “rahatsýz” olan çevreler açýsýndan Mahir Çayan yoldaþýn açýk biçimde ifa-
IRA açýklamasý bir “fýrsat” olarak kabul edil- de ettiði gibi, “Gerilla savaþý kavramý, kav-
di. “Globalizm” sevdalýsý kesimler için ise, ram olarak tek baþýna nitelik belirleyici de-
“silahla bir yere varýlamayacaðý” demago- ðildir. Merkezi otoriteye karþý mahalli mü-
jisini desteklemek için bulunmaz bir fýrsat tegallibe de, düzenli birlikleri yenilmiþ bir
olarak görüldü. ordu da düþmanýna karþý gerilla savaþý yü-
Ýngiliz Guardian gazetesinin “35 yýl sü- rütebilir.”
ren bombalar ve kanýn ardýndan, kýsýk bir Dolayýsýyla bir örgütün silahlý mücade-
ses IRA’nýn savaþýný sona erdirdi” baþlýðýyla le ve bunun bir biçimi olarak gerilla savaþý
duyurduðu IRA açýklamasýný, Tony Blair ile (þehir ya da kýr gerilla savaþý) yürütüyor ol-
Türkiye dýþýnda kimsenin fazlaca önemse- masý, o örgütün niteliðini belirlemez. Di-
memesi de kimsenin dikkatini çekmedi. ðer bir ifadeyle, örgütün niteliðini belirle-
Tony Blair’in Irak iþgalinden itibaren sürek- yen, onun eyleminin içeriðidir. Bu da, mü-
li “deðer yitirmesi” göz önüne alýndýðýnda, cadelenin sýnýf karakteriyle ve sýnýfsal he-
onun IRA açýklamasýna biçtiði deðer, þüp- defleriyle belirlenir.
hesiz anlaþýlabilirdi. Ama Türkiye’de göste- Marks-Engels’in 1848 Devrimleri üzerine
& rilen “ilgi” bunun tam tersiydi. yaptýklarý deðerlendirmede, “demokratik
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

küçük-burjuvazi, toplumsal koþullarýn mev- ratik barýþ?’ Doðrusunu isterseniz


cut toplumu kendisi için olabildiðince kat- pek bir þey anlayamadýk. Gelgelelim
lanýlabilir ve rahat hale getirecek bir deði- anlamak da istiyorduk. Sonunda da-
þiklik için çabalar” saptamalarý, ayný za- yanamadýk, bazý Venezüellalý lider-
manda sýnýf niteliðinin mücadelenin ulaþa- lere sorduk: ‘Nedir bu demokratik
bileceði hedefler üzerindeki etkisini de barýþ?’ Öðrendik ki, o çok bilinen bir
açýkça gösterir. taktik ve manevra teorisiymiþ: ‘Asla
Bu nedenle, bir hareketin ve o hareke- savaþý býrakmak deðil. Yalnýzca bir
ti temsil eden örgütün sýnýfsal niteliði bir manevra. Hayýr! Bu demokratik ba-
yana býrakýlarak, sadece mücadelenin biçi- rýþ, yalnýzca temelleri geniþletmek,
mine ve ilan edilen hedeflerine bakýlarak rejimi zayýflatýp, çökertip yerle bir et-
yargýya varmak olanaksýzdýr. mek için bir manevradan baþka bir
Ýkinci olarak, dünyanýn pek çok yerin- þey deðildir’.
de kendisini “marksist” ya da “komünist” ... Barýþtan söz etmek, ancak sa-
olarak tanýmlayan pek çok örgüt de silahlý vaþ kazanmýþ bir devrimci hareke-
mücadele yürüttüðü gibi, silahlý mücadeleyi tin hakkýdýr. Neden derseniz, kamu-
kendileri için en elveriþli koþullarýn oluþtu- oyu ve onlarýn barýþ isteklerinin ola-
ðunu düþündükleri anda terk de etmiþler- naklý olabilmesi için, ilk önce istib-
dir. Örneðin Kolombiya’da M-19 adlý gerilla dat ve sömürünün bozguna uðratýl-
örgütü 1991’de silahlý mücadeleyi sona er- masý gereklidir. Ama savaþýn yenil-
direrek, hükümetle “barýþ anlaþmasý” im- giye yüz tuttuðu anda barýþtan söz
zalamýþtýr.* Ayný þekilde revizyonist Komü- etmek, barýþ adýna bozguna boyun
nist Partisi’nin, El Salvador’daki silahlý mü- eðmek demektir.”**
cadelenin yönetimini ele geçirmesiyle bir- Gerek Marks-Engels’in saptamalarý, ge-
likte “barýþ anlaþmasý” yapýlmýþtýr. rek Fidel Castro’nun deðerlendirmesi, pro-
Yine 1960’larýn baþýnda silahlý mücade- letaryanýn devrimci örgütünün ilkelerini or-
le kararý alan Venezüella Komünist Partisi, taya koyar ve stratejik mücadelesini yöne-
1964 yýlýnda “demokratik barýþ” kararý ala- tir. Bunun dýþýndaki her türlü silahlý müca-
rak silahlý mücadeleyi terk etmiþtir. Bu du- dele, kaçýnýlmaz olarak bu mücadelenin
rumu Fidel Castro þöyle deðerlendirmiþtir: temsil ettiði sýnýfýn sýnýfsal özelliklerine göre
“... Venezüella’da gerillalar, sýk þekillenir, buna göre yönetilir ve buna baðlý
sýk ateþ-kes emri aldýlar. Bu da zýr- olarak evrilir.
delilikti! Savaþ sýrasýnda ateþ-kes an- Marksist-Leninist bir örgüt, dünyanýn ve
laþmasýna boyun eðen bir gerilla, ülkenin içinde bulunduðu somut tarihsel
bozguna mahkum olmuþ demektir... koþullarýn somut tahlilini yaparak devrimin
Venezüella Komünist Partisi’nin yolunu, stratejisini ve bu strateji çerçeve-
liderleri bir ‘demokratik barýþ’tan söz sinde yürütülecek mücadelenin temel ilke-
etmeye baþladýlar. lerini ve biçimlerini saptar. Doðru devrimci
Pek çok kiþi soruyor: ‘Acaba bu çizgi bir kez saptandý mýydý, artýk tüm gö-
demokratik barýþ da ne ola ki?’ Biz, rev, bu çizginin doðru biçimde pratiðe uy-
Küba Devriminin liderleri de sorduk gulanmasý ve kararlý biçimde yürütülme-
kendi kendimize: ‘Nedir bu demok- sidir. Bu stratejik mücadelenin taktikleri ise,
somut koþullara göre belirlenir. Lenin’in de-
* M-19’un silahlý mücadeleyi terk ederek hükümet- yiþiyle, somut koþullar 24 saatte deðiþtiðin-
le “barýþ” anlaþmasý yapmasý, gerilla savaþlarý tari- de, taktikler de 24 saatte deðiþmelidir. Pro-
hinde özel bir yere sahiptir. 1990’da ilan edilen letaryanýn öncü örgütü stratejik düzeyde
ateþ-kes’le baþlayan ve ardýndan M-19’un “demokra-
tik açýlým” adýný verdiði silahlý örgütlenmenin tasfi-
kararlý, taktik düzeyde esnek bir yapýya sa-
ye edilmesi süreci, M-19’un legal bir parti haline dö- hiptir.
nüþmesiyle sonuçlanmýþtýr. Ancak bu “demokratik Ancak belli bir toplumun belli tarihsel
açýlým” sürecinde, M-19’un gerilla savaþý yürüttüðü koþullarýnda ortaya çýkan sýnýf ve sýnýflar
dönemden kalma komutanlarýnýn neredeyse tama-
arasýndaki güçler dengesinin objektif duru-
mý öldürülmüþtür. Bu tarihten itibaren M-19, “De-
mokratik Ýttifak” adýyla faaliyet yürüten “sosyal-de- muna uygun olarak saptanan strateji ile
mokrat” bir örgüt olmuþtur. Seçimlerdeki oy oraný
%6’yý aþamamýþtýr. ** Fidel Castro, 14 Mart 1967 tarihli konuþmasý.
'
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

“belli bir toplumda, tarihin belli bir anýnda býrakmadýkça, yani aralarýnda bir barýþ ak-
o toplumdaki sýnýflar ve güçler arasýndaki detmedikçe, bu düþmanlýk ister istemez
kuvvet dengesinin objektif durumu”na, yani sürecektir. Taraflardan biri ancak bir tek
“politik konjonktür”e ya da “aktüel uðrak”a nedenle bu düþmanlýðýn etkisinden sýyrýla-
göre saptanan taktikler birbirine karýþtýrýldý- bilir: o da harekete geçmek için daha uy-
ðýnda, artýk taktik strateji haline dönüþür. gun aný kollamaktýr. Oysa, bu nedenin ta-
Dolayýsýyla bir stratejik mücadelede ne ka- raflardan sadece biri için geçerli olabileceði
dar taktik ortaya çýkarsa, o kadar strateji- açýktýr, çünkü diðeri için zorunlu olarak ters
den söz edilmeye baþlanýlýr. Böylece “stra- yönde bir etki yaratacaktýr. Taraflardan bi-
tejik” bir mücadele yürüttüðünü iddia eden rinin harekete geçmekte çýkarý varsa, diðe-
örgüt, “tarihin belli bir anýnda” ortaya çý- rinin çýkarý beklemekte olacaktýr.”**
kan sýnýflar ve güçler arasýndaki “kuvvet Hangi sýnýf tarafýndan ve hangi sýnýfsal
dengesi”ndeki deðiþikliklere göre strateji çýkarlara uygun olarak yürütülüyor olursa
deðiþtirir. Daha tam ifadeyle, taktikler stra- olsun, yakýn tarihin tüm gerilla savaþlarýn-
tejinin yerine ikame edilmiþtir. da ortaya çýkan en temel sorun “harekâ-
Strateji ile taktik, somut tarihsel koþullar týn durdurulmasý”na iliþkin olmuþtur. Ýster
ile somut güncel koþullar birbirine karýþtýrýl- hareketin temsil ettiði sýnýfýn çýkarlarýnýn
dýðý, devrimin stratejik amaçlarý ile taktik “azami ölçüde” gerçekleþtiði düþünülerek,
amaçlarýnýn birbirinin yerine ikame edildiði ister daha “avantajlý” bir durum yaratmak
her durumda yenilgi kaçýnýlmazdýr. amacýyla olsun, her durumda gerilla savaþý-
Savaþlarý ve savaþ tarihini inceleyen her- na ara verilmesi (ateþ-kes gibi) iç ayrýþma-
kesin kolayca görebileceði gibi, stratejik larý ve çatýþmalarý beraberinde getirmiþtir.
güçlerin hazýrlanmasý ve düzenlenmesi, Bu da, güçlerinin bölünmesine yol açarak,
taktik güçlerin hazýrlanmasý ve düzenlen- savaþýn kaybedilmesine neden olur.
mesinden çok daha farklý koþullara ve za- Ancak IRA olayý tüm bu stratejik ve tak-
mana gereksinme gösterir. Stratejik güç- tik konularýn dýþýndadýr.
ler, stratejik hedefe, belirlenmiþ rotaya uy- IRA’nýn “silahlý mücadeleyi terk etme-
gun olarak, belirli mücadeleler verildiði öl- si” olayýnýn doðru olarak anlaþýlabilmesi
çüde ve belirli bir zamanda harekete geç- için, öncelikle IRA’nýn proletaryanýn sýnýf ör-
mek üzere düzenlenir ve buna uygun ola- gütlenmesi olmadýðý, dolayýsýyla da prole-
rak mücadelede yer alýrlar. Bu stratejik taryanýn sýnýf mücadelesini yürütmediði
güçleri, stratejide ortaya konulmuþ müca- gerçeði gözönünde bulundurulmalýdýr. Baþ-
deleler verilmeksizin “hazýr” bir güç olarak ta da belirttiðimiz gibi, bir örgütün silahlý
kabul edilerek taktik bir mücadelenin içi- mücadele yürütmesine bakarak o örgütü
ne sokmak, bu güçleri üstesinden geleme- “devrimci” bir örgüt, yani proletarya devri-
yecekleri görevlerle donatmak demektir. minin bir örgütü olarak algýlamak tümüyle
Yenilgiyi kaçýnýlmaz kýlan, bu stratejik güç- yanlýþtýr.
lerin mücadele kararlýlýðýnýn yetersizliði de- IRA, Ýrlanda’nýn baðýmsýzlýðý için sava-
ðil, onlarýn taktik amaçlar için kullanýlmasý- þan bir örgüt olarak ortaya çýkmýþtýr. Daha
dýr.* sonra “Serbest Ýrlanda” olarak özel statü
Yine savaþlarýn ve devrimlerin tarihinin verilen ve bugün Ýrlanda Cumhuriyeti ola-
gösterdiði diðer bir gerçek, “savaþ harekâ- rak tanýnan devletin ortaya çýkmasýyla bir-
týný durdurabilecek tek neden vardýr ve bu likte IRA’nýn baðýmsýzlýk mücadelesi belli
neden taraflardan sadece biri için geçerli- bir aþamaya gelmiþtir. Ýrlanda adasýnýn bü-
dir.” Clausewitz’in ifadesiyle, “Ýki taraf mu- yük bir bölümünün Ýrlanda Cumhuriyeti sý-
harebe için silahlanmýþ ise, aralarýnda bir nýrlarý içinde olmasýna karþýn, Kuzey Ýrlan-
düþmanlýk var demektir. Silahlarýný elden da Ýngiliz egemenliði altýnda kalmýþtýr. Bu
aþamadan sonra IRA’nýn mücadelesi, Ku-
* Savaþlarýn ve devrimlerin tarihi göstermiþtir ki, bazý zey Ýrlanda’nýn Ýngiliz egemenliðinden kur-
taktik hedefler stratejik nitelik kazanabilir. Böyle tarýlmasý ve Ýrlanda Cumhuriyeti’nin bir par-
durumlarda yeterince hazýr olmasalar da tüm stra-
çasý haline gelmesini hedeflemiþtir. Artýk
tejik güçler bu taktik hedefler için harekete geçiri-
lir. Ancak sonuç taktik nitelikte deðil, stratejik nite- IRA, “Ýrlanda sorunu”nun deðil, “Kuzey Ýr-
liktedir. Dolayýsýyla ortaya çýkan zafer ya da yenilgi
! de stratejik nitelikte olur. ** Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 56, May Yay.
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

landa sorunu”nun örgütü haline dönüþ- mýna gelmiþtir. Ya eski tutumunu devam
müþtür. Böylece IRA’nýn mücadelesi “ulu- ettirecektir, ya da “silahsýzlanmayý” kabul
sal sorun”dan “ulusal azýnlýk sorunu”na ev- edecektir. IRA’nýn “siyasal kanadý Sinn Fe-
rilmiþtir. IRA, ister ulusal, ister ulusal azýnlýk in”in sözcüsü Gerry Adams’ýn Nisan 2005’
hareketi olsun, her durumda “ulus” çerçe- de IRA’nýn “silahsýzlanmayý” kabul etmesi
vesinde yer alan tüm sýnýflarýn ortak istem- yönünde çaðrý yapmasýyla birlikte “karar
lerinin ifadesi olmuþtur. Bu nedenle, IRA aný” gelmiþtir.
içinde “ulus” bünyesinde yer alan her sý- Eski tutumunu sürdürmeye devam etti-
nýftan insanlar yer almaktadýr. Ýçlerinde ði sürece, ortak istemlerini ifade ettiði ulu-
Marksist-Leninistler olduðu gibi, en gerici sal ve sýnýfsal kesimlerin “desteðini” kay-
ve en baðnaz katolik rahipleri, ABD’deki Ýr- bedeceði açýkça ortaya çýkmýþtýr. Özellikle
landalý kapitalistler de yer almaktadýr. IRA, ABD’deki “Ýrlanda lobisi”, IRA’nýn “silahsýz-
onlarýn ortak istemlerini ifade ettiði süre- landýrýlmayý” kabul etmemesi halinde tüm
ce, onlarýn tek örgütü olarak ortaya çýkmýþ- politik ve mali desteðini sona erdireceðini
týr. Zaman zaman Kuzey Ýrlanda proletar- bizzat Ted Kennedy’nin aðzýndan ilan et-
yasýnýn ayrý örgütlenmesine gidilmiþse de, miþtir.* Bu koþullarda, IRA birkaç ay süren
bu örgütlenmeler uzun soluklu olamamýþ- “iç hesaplaþmasý” sonrasýnda, “her tür þid-
týr. det eylemine son verme” kararý almýþ ve
IRA, 1996 yýlýnda Ýngiliz iþgalcileriyle böylece “silahsýzlandýrýlmayý” kabul ettiðini
“ateþ-kes” görüþmelerine baþlamasý ve ar- ilan etmiþtir.
dýndan kýsa süren bir ateþ-kesin ilan edil- IRA, Ýrlanda’nýn kurtuluþ mücadelesinin
mesiyle yeni bir evreye girmiþtir. Bu yeni en kararlý ve en uzlaþmaz silahlý örgütü ola-
evrede, yeni çatýþmalar ve yeni ateþ-kesler rak, uzun ve onurlu bir tarihe sahiptir. Bu
yaþanmýþ, ancak her durumda “Kuzey Ýr- tarihe bakarak, bugün silahlý mücadeleyi
landa sorunu”nun Ýngiliz iþgalcileriyle “gö- býraktýðýný açýklamasýný yargýlamak þüphe-
rüþmeler yoluyla” çözümlenmesi yoluna gi- siz olanaklýdýr. Ancak IRA’nýn ulusal ve sý-
dilmiþtir. nýfsal yapýsý, içerdiði sýnýf ittifaklarý bir yana
1999 yýlýnda ilan edilen yeni ateþ-kesle býrakýlarak, sadece onun kararlý ve uzlaþ-
birlikte IRA’nýn “siyasal kanadý Sinn Fein” maz mücadelesinin bir “uzlaþmayla”, daha-
aracýlýðýyla sürdürülen görüþmelerde va- sý “uzlaþmaya boyun eðme”siyle sonuçlan-
rýlan anlaþmalara uygun olarak seçimler ya- dýðýna bakarak bir yargýya varmak yanlýþ
pýlmýþ ve Kuzey Ýrlanda’da ortak parlamen- olacaktýr. “Kuzey Ýrlanda sorunu” IRA’nýn
to oluþturulmuþtur. Kurulan yeni Kuzey Ýr- “uzlaþmaya” boyun eðdirilmesiyle ve IRA’-
landa hükümetinin temel görevi IRA’nýn nýn silahsýzlandýrýlmasýyla ortadan kaldýrýla-
“silahsýzlandýrýlmasý” olduðu için, tüm gö- bilir bir sorun deðildir. Sorunun özünde ya-
rüþmelerin temel konusu da bu olmuþtur. tan Ýngiliz sömürgeciliði ve Ýngiliz aristokrat
Görüþmelerin “týkandýðý” nokta, IRA’nýn ýrkçýlýðý ortadan kaldýrýlamadýðý sürece, ya-
“silahsýzlanmayý” kabul etmemesinden pýlacak her türlü biçimsel deðiþiklikler soru-
deðil, diðer politik taleplerin yerine getiril- nun çözümünün bir baþka döneme erte-
mesine paralel olarak “silahsýzlanmaya” gi- lenmesinden baþka bir sonuç vermeyecek-
deceðini ilan etmesidir. Yýllarýn mücadele- tir. Ve o gün geldiðinde, yeni koþullarýn ve
sinden edindikleri derslerle çok iyi bildikleri yeni sýnýf iliþkilerinin üzerinde yükselen ye-
gibi, kendisini ve kitlesini bir kez silahsýz- ni bir IRA’nýn ortaya çýkmasý kaçýnýlmaz
landýrdý mýydý, istekleri yerine getirilmedi- olacaktýr.
ðinde yeniden silahlandýrmak o kadar ko-
lay olmayacaktýr. Bu nedenle IRA, önce po-
litik taleplerin yerine getirilmesini, sonra “si-
lahsýzlandýrma”nýn gerçekleþtirilmesini sa- * “Sinn Fein, boynuna dolanmýþ IRA albatroslarýyla
vunmuþtur. Bu tutumu bir süre kendi kit- kendisini ayýrmadýðý sürece tam anlamýyla demok-
lesi tarafýndan da desteklenmiþtir. Ancak ratik bir parti olamaz” diyen Massachusetts senatörü
Ted Kennedy, IRA’nýn “silahsýzlandýrmayý” kabul et-
uzayan görüþmelerin yarattýðý zaman için-
memesini gerekçe göstererek, 15 Mart 2005’de Ger-
de kitlelerin tutumu deðiþmeye baþlamýþ, ry Adams’la olan görüþmesini iptal etmiþtir. Bu geliþ-
iç ve dýþ baskýlar yoðunlaþmýþtýr. meden sonra, Gerry Adams 6 Nisan 2005’de IRA’ya
2005 yýlýna girildiðinde IRA bir yol ayrý- “silahsýzlandýrmayý” kabul etmesi çaðrýsý yapmýþtýr.
!
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

Aydýn Doðan
Nasýl “Yurtsever” Oldu?

Aydýn Doðan’ýn sahip olduðu holdingler- holdingleri “strateji” deðiþtirmiþ görünmek-


de aylardýr hummalý bir faaliyet gözlenmek- tedir. Sözkonusu olan petrol gibi “stratejik
tedir. Doðan “medya” holdingte birbiri ardý- enerji” olunca, ister istemez Aydýn Doðan
na yapýlan atamalar ve çýkartmalar sonu- holdingin “stratejik düþüncesi”, “global” bo-
cunda, M. Ali Birand gibi “kaþarlaþmýþ” yüz- yutlar ortaya çýkarmaktadýr.
ler “vitrin”e taþýnýrken, “kaþarlaþmýþ” bir Amerikan emperyalizminin Irak iþgali-
baþka yüz (Fatih Altaylý) soluðu Sabah ga- nin arifesinde, Türkiye’de ve Kuzey Irak’ta
zetesinde aldý. Rivayetlere göre, Aydýn Do- konuþlandýrýlacak Amerikan iþgal güçlerine
ðan CNN-Türk’ün içini boþaltýrken, diðer benzin satma hesaplarý yapan Aydýn Doðan
yandan Kanal D’de yapýlan yeni “atamalar” ve holding yöneticilerinin, tüm “medya”
yeni bir “þeyler”in habercisiydi. Ancak güçlerini harekete geçirerek 1 Mart tezke-
“medya”nýn “kulaðý kesik” habercileri bu resini kabul ettirtmeye çalýþtýðý anýmsanýl-
“yeni” haberin ne olduðuna iliþkin hiçbir dýðýnda, “stratejik düþünce”nin, Amerikan
yorumda bulunmuyordu. Kimisi “mesleki emperyalizminin petrol kaynaklarýný iþgalin-
dayanýþma” adýna, kimisi bu yeni paylaþým- den pay alma düþüncesi olduðu akla gel-
dan kendisine de bir pay düþeceði beklen- mektedir.*
tisiyle “kulaklarýný dikip” beklemeyi yeðle- Ama þimdi “Yurtsever konsepti” günde-
miþtir. me getirilmiþtir. Bu durumda Amerikan
Aydýn Doðan’ýn “medya” holdinglerinde emperyalizmiyle “iþbirliði”ne dayanan “stra-
yaptýðý deðiþikliðin ardýndan sahibi olduðu
Petrol Ofisi “yeni vizyonu”yla tüketicinin * 16 Mart 2003 tarihli gazetelerde þu haber yer
karþýsýna çýktý. almýþtýr:
Ýddia büyüktü! Aydýn Doðan holding, “Savaþýn yakýtý POAޒtan
Aydýn Doðan Grubu’nun yüzde 50 ortaðý olduðu
Petrol Ofisi aracýlýðýyla “enerji oyununun Petrol Ofisi A.Þ. turnayý gözünden vurdu. Kuzey Irak’
adýný koymuþ”tu: Yurtsever benzin. a cephe açýlýnca Amerikan Ordusu’nun kullanacaðý
Kendisini “reklam” uzmaný sanan Ali akaryakýtýn büyük bölümünü POAÞ saðlayacak.”
Atýf Bir’e göre, Aydýn Doðan “yurtsever ben- Bu haberle ilgili olarak POAޒýn ÝMKB’ye gön-
derdiði açýklamada þöyle denilmiþtir:
zin satýp vataný dýþa baðýmlý olmaktan kur- “... olasý Irak Harekâtý kapsamýnda ABD Silahlý
taran” kiþi oluyordu. Bu “reklam” uzma- Kuvvetleri, çeþitli konularda (taþýma ve üslerin mo-
nýna bakýlýrsa, “Yurtsever konsepti”, PO için dernizasyonu gibi) Türkiye’deki özel ve kamu kuru-
bulunmaz bir fýrsattý. Dahasý PO “stratejik luþlarýndan hizmet temin edebilmek amacý ile gö-
rüþmeler yapmaktadýr.
düþünceye, algý haritasýnda doðru yere oy-
Bu çerçevede ABD Silahlý Kuvvetleri akaryakýt
nuyor”du. ihtiyacýnýn bir kýsmýnýn karþýlanmasý için çeþitli akar-
Eðer bu “reklam uzmaný”nýn sunuþun- yakýt daðýtým þirketlerinden teklif istemiþ olup, þirke-
! dan yola çýkýlacak olursa, Aydýn Doðan ve timizce de istenen teklif için kotasyon verilmiþtir.”
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

tejik düþünce” deðiþmiþ görünmektedir. mezdi.


Biraz geriye dönüldüðünde Doðan Hol- Ýþte bu “yurtsever stratejik düþünce”yle,
ding’de “birþeyler” olduðu açýkça görül- “yurtsever benzin”, Temmuz sonunda pi-
mektedir. yasaya sunuldu. Artýk o, bir “yurtsever”di.
Anýmsanacaðý gibi, “özelleþtirme” fur- Öyle ki, Aydýn Doðan’ýn bu “yurtseverliði”
yasýnda, “medya-siyaset” iliþkileri içinde bay %5 Ertuðrul Özkök’e bile bulaþmýþtý.
“medya patronlarý” kamu bankalarýný arala- Aydýn Doðan’ýn Kelkit’teki “büyük yatýrým-
rýnda paylaþmýþlardýr. Sabah ve ATV sahibi larý” sayesinde bay %5, “hayatýnda ilk kez”
Dinç Bilgin’in payýna Etibank düþerken, Ay- “þehit evine” gitmiþti. O da, artýk bir “yurtse-
dýn Doðan’ýn payýna Dýþbank düþmüþtür. ver” sayýlabilirdi.
Ancak Dinç Bilgin, Kasým 2000 “krizi”yle Þimdi sorun, Aydýn Doðan’ýn bu yeni
birlikte iflas etmiþ ve ardýndan “banka hor- “yurtsever konsepti”nin hangi “stratejik dü-
tumlamak”tan suçlu bulunmuþtur. Aydýn þünceye” dayandýðý ve elindeki nakit pa-
Doðan ise, Þubat 2001 kriziyle bile yýkýlma- rayý (ne yapacaðý deðil) ne yaptýðýdýr.
mýþ, büyümesini sürdürmüþtür. Dýþbank’ý Görülen o ki, Aydýn Doðan’ýn “stratejik
POAÞ izlemiþ ve böylece “medya”cýlýktan düþüncesi”, ülkede yükselen “milliyetçilik”
bankacýlýða, bankacýlýktan enerji sektörüne dalgasýný yeni bir sýçrama tahtasý olarak
atlamýþtýr. kullanmak ve bu yolla “nurlu ufuklar”dan
Ne olduysa olmuþ, birden “büyüyen” bir baþka “ülkü”ye perende atmaktan iba-
Aydýn Doðan “küçülmeye” karar vermiþtir. rettir. Bir bakýma aslýna rücu etmektedir.
Ýlk yaptýðý iþ, Dýþbank Hollanda’yý Cýn- Tek farkla ki, bir süre soluklanmaya çalýþtý-
gýllýoðlu’na satmak olmuþtur. Ardýndan Dýþ- ðý “nurlu ufuklar”ýn “ýlýmlý” cemaatinin “þef-
bank’ýn tamamýnýn Foris Bank’a satýþý gel- katli kollarý” yavaþ yavaþ sýkýlmaya baþla-
miþtir. “Medya” manþetlerinde büyük övgü- mýþtýr. AB propagandisliði ve “AB emperya-
ler düzülen bu satýþ sonucunda Aydýn Do- lizmi”nin iþbirlikçiliðine soyunmak da artýk
ðan, net 1,1 milyar dolarý cebine indirmiþ- pek kârlý ve “stratejik” görünmemektedir.
tir. Bugün Aydýn Doðan’ýn yapmaya çalýþtý-
Ve bu yýlýn Haziran ayýnda Kanal D’nin ðý, “banka hortumlamak”tan suçlanarak
%20 hissesi 150 milyon dolara Deutsche tüm mal varlýðýna el konulmasýný engelle-
Bank’a satýlmýþtýr.* meye çalýþmak ve bunu engelleyemediði
Böylece bir yýl içinde Aydýn Doðan “mal koþullarda mal varlýðýný bugünden nakite
varlýðýný” nakite çevirmiþ ve yaklaþýk 1,5 çevirerek saðlama almaktan ibarettir.
milyar dolarlýk bir “likit”e sahip olmuþtur. Güngör Uras’ýn sýkça uyardýðý gibi, “ýlým-
Forbes’in “dünyanýn en zengin 1000 ki- lý islam” hükümetiyle birlikte “kartlar yeni-
þisi” listesinde 1 milyar dolar servetiyle 620. den karýlmýþ ve yeniden daðýtýlmaya baþ-
sýrada görünen Aydýn Doðan’ýn, bu satýþlar- lanmýþtýr”. Bir dönemin “özelleþtirme” fur-
la birlikte ilk 100’e girmesi bile mümkün- yasýyla kamu kuruluþlarýnýn yaðmalanma-
dür. sýyla elde edilmiþ zenginlikler, þimdi el de-
Kimilerine göre, Aydýn Doðan “safra” at- ðiþtirmektedir. Aydýn Doðan’ýn korkusu, sý-
mýþtý, elindeki nakitle Telekom ve Tüpraþ ranýn kendisine geldiðidir. Ýþte bu “stratejik
“özelleþtirmeleri”nden daha büyük bir pay düþünce”yle, bir yandan nakite geçerken,
alma peþindeydi. Bu nedenle hiç kimse Ay- diðer yandan “yurtsever” imajýyla kendini
dýn Doðan’ýn pýlýsýný pýrtýsýný toplayýp kaç- korumaya çalýþmaktadýr.
maya hazýrlandýðýný iddia edemezdi. Zaten “Yurtsever konsepti” özenle seçilmiþtir.
kaçacak adam “gözünden” belli olurdu. PO aracýlýðýyla “vatansever”lik deðil, “yurt-
Oysa Aydýn Doðan “memleketi” olan Kel- severlik” öne çýkartýlmaktadýr. Bu yolla,
kit’e “büyük yatýrýmlar” yapýyordu. O artýk sadece “milliyetçi” kesimler deðil, ayný za-
bir “yurtsever” olmuþtu. Elindeki nakiti böy- manda “sol” kesimler de Aydýn Doðan’ýn
lesine “yurtsever” iþlerde kullanan birinin koltuk deðneði olmaya adaydýr. Aydýn Do-
kaçma hazýrlýðý yaptýðýný kimse söyleye- ðan’ýn “stratejik düþüncesi”nde, stratejik ye-
dekler bu þekilde ortaya çýkarken, strateji-
* Her ne kadar bu satýþýn RTÜK nedeniyle “karþýlýklý nin temel gücü, nakit paradýr.
anlaþmayla iptal” edildiði ilan edilmiþse de, söz ko- Diðer yandan Aydýn Doðan bir “iþada-
nusu olan sadece “yasal bazý engeller”dir. mý”dýr. Her iþadamý gibi, “iþini yapar”. Þim- !!
KURTULUÞ CEPHESÝ Temmuz-Aðustos 2005

dilik elinde biraz “medya” kuruluþu ve PO ye ihtiyaç duymaz hale geldiðini algýlama-
vardýr. Dolayýsýyla bunlarla “iþ” yapmayý da ya baþlamýþlardýr. Amerikan emperyalizmi
sürdürecektir. “Enerji oyununun adýný ko- ile “stratejik ortaklýk”ýn da iþe yaramadýðýný
yan” PO ortaya çýktýðýnda, “milliyetçi” ce- hissetmektedirler. Bu durumda tek yol “si-
nahtan PKK’ye karþý mücadelenin yeni ne-i millete dönmek”tir. Ama unuttuklarý
taktikleri üretilmeye baþlanmýþtýr. tek þey, paranýn dini olmadýðý gibi, milleti-
Bu “yeni taktik”e göre yapýlmasý gere- nin de olmadýðýdýr. Anýmsayamadýklarý ise,
ken tek þey, Habur kapýsýnýn kapatýlmasý “millet”le yola çýkanlarýn ancak “milliyetçi-
ve bu yolla Kuzey Irak’la olan her türlü tica- lik”e ulaþabileceðidir. Milliyetçiliðin yolu ise,
retin (özellikle mazot ticaretinin) sona erdi- yurtseverliðin tam karþýtýna çýkar.*
rilmesidir. Böylece Kuzey Irak Kürt yöneti- Dün dini politikaya alet edenlerden, ki-
mi büyük bir gelir kapýsýndan mahrum ka- þisel çýkarlarý için dini kullananlardan söz
lacaðý için, PKK’nin Kuzey Irak’ta “barýnma- edilirken, þimdi “vatan, millet, Sakarya” yet-
sýna” izin vermeyecektir. Öte yandan Tür- mezmiþ gibi, “yurtseverlik” de politikanýn
kiye üzerinden lojistik saðlayan ABD de Ha- ve kiþisel çýkarlarýn hizmetine sunulmuþtur.
bur’un kapatýlmasýyla birlikte “hizaya” gele- Belki de Aydýn Doðan ve hempalarý-
cektir. nýn** hiç de “kötü” niyetleri yoktur! Onlar
Bu “milliyetçi” taktikler uygulandýðýnda belki de, ülkenin “makus talihini” yenerek,
istenilen sonuçlarýn ortaya çýkýp çýkmaya- ülkenin ilk “milli burjuvasý” olmaya karar
caðý bilinemese de, Habur üzerinden ülke- vermiþlerdir! Belki de, eski dönemin anti-
ye giren “kaçak mazot”ta büyük bir azalma emperyalist “milli” burjuvalarý gibi milliyetçi
olacaðý kesindir. Kaçak mazot ticaretinin olmaktansa, “yurtsever” olarak “ulusal bur-
durmasýndan kârlý çýkacak olan ise, hiç juva” diye anýlmak istemektedirler. Kim bi-
þüphesiz petrol daðýtým þirketleri olacaktýr. lebilir ki!
Amerikan emperyalizminin Irak iþgalinin ilk Þüphesiz bu bir bilmece deðildir.
günlerinde “komþuda piþer bana da düþer” Popüler ifadeyle “medya-siyaset-mafya”
diyen Aydýn Doðan, þimdi “kendin piþir iliþkisi çerçevesinde varolmuþ, kökeninde
kendin ye” ile tanýmlanan “yurtsever”liðe 12 Eylül askeri darbesi yatan bir holdingin,
geçiþ yapmýþtýr. 12 Mart holdinglerinin kaderini paylaþacaðý
Tüm bu “stratejik düþünce”ler ve buna kesindir. Bütün sorun “misyon”unu tamam-
baðlý “yurtsever konsepti”, kendi yanýnda layýp tamamlamadýðýdýr. “Misyon”unu ta-
istihdam ettiði eski “solcu” danýþmanlarýn mamlamýþ hiç bir þey, kendi kendine uy-
engin bilgi ve irfanlarýnýn ürünleridir. Rei- durduðu yeni “misyonlar”la varlýðýný uzun
na’da “yeni-sömürgecilik muhabbeti” ya- süre devam ettiremez.
pan bu danýþman kadrosu, AB’den umudu Bu da iþbirlikçilerin tarihinin küçük bir
kesmiþ, yabancý sermayenin artýk iþbirlikçi- dersidir.

* Kürt milliyetçiliðinin kendisini “yurtsever” olarak


tanýmladýðý düþünülecek olursa, bunun da fazlaca
önemi yoktur.
** Hempalar sözcüðünün anlamýný bilmeyenler için
belirtelim ki, TDK sözlüðünde “hempa”nýn karþýlýðý,
“kötü iþlerde ayný amaçla ve birlikte hareket eden
!" kiþi, ayakdaþ” olarak verilmektedir.
ERÝÞ YAYINLARI
Temmuz-Aðustos 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

Ýnternet Adresi:
www.kurtuluscephesi.com
www.kurtuluscephesi.org
www.kurtuluscephesi.net

E-Posta Adresi:
kurcephe@kurtuluscephesi.org
erisyayinlari@kurtuluscephesi.org

MAHÝR ÇAYAN : KESÝNTÝSÝZ DEVRÝM II-III


THKP-C/HDÖ : TÜRKÝYE DEVRÝMÝNÝN ACÝL SORUNLARI-I
ÝLKER AKMAN: MEVCUT DURUM VE DEVRÝMCÝ TAKTÝÐÝMÝZ
THKP-C/HDÖ : OLÝGARÞÝ NEDÝR?
THKP-C/HDÖ : MARKSÝZM-LENÝNÝZM BÝR DOGMA DEÐÝL, EYLEM KILAVUZUDUR-III
THKP-C/HDÖ : THKP-C/HDÖ VE 15 YIL
THKP-C/HDÖ : POLÝTÝKLEÞMÝÞ ASKERÝ SAVAÞ STRATEJÝSÝ VE DEVRÝMCÝ TAKTÝÐÝMÝZ
THKP-C/HDÖ : GRAMSCÝ ÜZERÝNE
THKP-C/HDÖ : REVÝZYONÝZMÝN REVÝZYONU
THKP-C/HDÖ : ULUSAL SORUN ÜZERÝNE
THKP-C/HDÖ : “BDS”: BÝR PRAGMATÝK SAPMA
THKP-C/HDÖ : “YENݔ OPORTÜNÝZM ÜZERÝNE
THKP-C/HDÖ : ZAFER BÝZÝM OLACAKTIR! [Ankara Davasý Savunmasý]
THKP-C/HDÖ : DEVRÝM PROGRAMLARI
THKP-C/HDÖ : RUS DEVRÝMÝNDEN ÇIKAN DERSLER
THKP-C/HDÖ : ESKÝ BÝR GERÝLLANIN “EMEK”Ý
THKP-C/HDÖ : PASS VE “YENÝ ÇÖZÜM”ÜN FIRSATÇILIÐI

DEVRÝMCÝ MARÞLAR VE EZGÝLER


DÜNYADA VE TÜRKÝYE’DE EKONOMÝK BUNALIM [Kurtuluþ Cephesi Seçmeler-I]
LAÝKLÝK VE ÞERÝATÇILIK ÜZERÝNE [Kurtuluþ Cephesi Seçmeler-II]

You might also like