Professional Documents
Culture Documents
Ahmet Arslan - İlkçağ Felsefe Tarihi 4. Cilt Helenistlik Dönem Felsefesi Epikurosçular Stoacılar Septikler
Ahmet Arslan - İlkçağ Felsefe Tarihi 4. Cilt Helenistlik Dönem Felsefesi Epikurosçular Stoacılar Septikler
ISBN 978-605364-2
TAKIM ISBN 978-60561763
BILGI iLETIIM GRUBU YAYINCILIK MZIK YAPIM VE HABER AjANSI LTD. TI,
YAZlMA ADRESI: INN CADDESI, No: 95 KuTEPE lL134 387 isTANBUL
TELEFON: 0212 311 50 00 311 52 5 9 f FAKS: 0212 297 63 1 4
www.bllglyay.com
EPOSTA yayin@bilgiyay.com
DAlllTlM dagitim@bilgiyay.com
dii nsz
Helenislik Dneme Genel Giri
8 Helenistik Dnem Felsefesinin Ana zellikleri
'
"". .
-
..
.... -:"
.....
,.
- .
1
_...;> ...
1
AKA,DEMi
' '
.....
;.
o
Helenistik dnem Atina felsefi! okullan.
(Kaynak: Anthony Kenny, Anclent Phllosophy ,
Ciarendon Press. Oxford, 2004.)
elenistik Dnem, yaklak olarak . 330-30 yllar arasndaki
H dneme verilen ad dr. Ancak lka tarihileri daha kesin olarak,
Byk skender'in . 323'de lmyle, . 3 1 'de Antonius ile Octa
vianus arasnda yaplan Aktium Sava'nda Antonius'un malup ol
mas olay arasnda uzanan dnemi Helenistik, bunu izleyen ve yine
yaklak olarak S. 5. yzyln sonlarna kadar geen dnemi ise Roma
dnemi olarak adlandrr.
'Helenistik' kelimesini bilimsel bir terim olarak tarihe mal eden
Alman tarihisi Gustav Droysen (1808- 1 884) olmutur. Droysen, bu
nunla Byk skender'in Dou'yu fethiyle birlikte Yunan dili ve klt
rnn Yunanistan'n snrlarnn dna kp Dou'nun eski byk uy
garlklarnn dnyasna yaylmas ve onlar etkisi altna almasyla or
taya kan evrensel-kozmopolit kltr kastetmitir. Droysen Helenis
tik terimini, Byk skender'e kadar ulusal bir kltr, bir site kltr
olarak gelien ve bundan dolay 'Helenik' olarak adlandrlmas uygun
olan klasik Yunan kltrnn bu fetihler sonucunda genilemesi, koz
mopolit ve sekler bir kltre dnmesi olgusunu ifade etmek iin
kullanmtr.
If helenislik dnem felsefesi
olarak Herakleitos gibi evrenin ayn zamanda hem ana maddesi, hem
de temel yasas olarak kabul ettikleri Ate'ten hareket eder ve bu Ate'i
yine Herakleitos gibi Tanr veya Logos'a zde klarlar.
Epikurosular ve Stoaclar varlk hakkndaki materyalist re
tilerine paralel olarak bilgi konusunda da Platon ve Aristoteles'ten ka
rarl bir biimde ayrlr ve onlarn tersine tmyle duyumcu, empirist
bir bilgi kuramn benimser/er. Bunun yansra Platon ve Aristoteles'in
szn ettikleri trden idealar veya Formlar gibi gayr-maddi, tinsel
tzlerin, gerekliklerio varlna inanmadklar gibi insanda bu tr
varlklar dorudan veya kendine zg bir sezgiyle kavrayacak akl di
ye duyulardan bamsz, zel bir yetinin var olduunu da kabul etmez
ler. Her iki okul da insan bilgisinin temeline yalnzca duyular ve onla
rn rn olan alglar yerletirirler ve dorunun ltn tek bana
bu ak, seik veya kavrayc alglarda bulurlar. Bylece her iki okul
iin akl, ancak tekrarlanan duyumlarn meydana getirdii deneyden,
duyusal alglarn birbirleriyle birletirilmesi, karlatrlmas sonucu
ortaya kan kavram ve yarglardan baka bir ey olamaz.
Bununla birlikte Aristoteles sonras yeni Yunan felsefe okulla
rnda Sokrates'in zel bir konumu vardr. O gerek hayat gerekse ah
Lik konusundaki ana grleri bakmndan zellikle Stoaclar ve Sep
tikler iin ideal bilge rneini temsil eder. Sokrates'in ahlaki entelekt
alizmi yani ahlak z itibariyle bilgiye indirgemesi; heyecan veya tut
kular reddi, en yksek yi ile erdem, erdemle mutluluk arasnda kur
duu sk iliki zellikle Stoac ahlak felsefesinin de temelini oluturur.
Bunun yansra Sokrates'in, bireyin ahlaki etkinliini iinde bulundu
u d artlardan, etkilerden bamszlatrmas, ahiakla politikay bir
birinden ayrmas ve politik konulara kar gsterdii ilgisizlik de hem
Epikurosular, hem de Septikler tarafndan izlenmesi gereken doru
bir model olarak kabul edilir. Nihayet Sokrates'in ahlak ve mutluluk
anlaynn iki kk Sokratesi okul olan, Kireneliler ve Kinikler ta
rafndan birbirinden olduka farkl iki yorumu Epikurosu ve Stoac
okullar tarafndan da devam ettirilir. Bununla ilgili olarak Stoaclarn,
Sokratesi ahiakn Kinik yorumunun bir devamn temsil etmelerine
helenislik dnem felsefesi 15
nk Platon'un ideal dnya ile reel dnya, akln dnyas ile olgular
dnyas arasnda tesis ettii ve Aristoteles'in de bir lde benimsedi
i kartlk, son tahtilde bizi i hayada d hayat, dncenin kendisi
ile nesnesi arasnda kapatlmaz bir uuruma gtrmekteydi. Platon ve
Aristoteles insann gerek zn aklnn oluturduunu, bunun ona
dardan, yukardan geldiini, onun duyusal dnyadan ve bu dnyada
ki hayattan stn, ona akn olduunu, insann en yksek etkenliinin
dnmesi olduunu ve bu sayede ideal, nesnel gerekleri kavrayabi
leceini sylemilerdir. Bylece Aristoteles sonras felsefenin ayn do
rultuda ilerleyerek insan tmyle d d nyadan bamsz bir varlk
olarak ele almas, mutluluk ve kurtuluu iin gereken eyi onun kendi
sinde, znede, bireyde aramas iin atmas gereken tek bir adm kal
mt ve Helenistik dnem filozofu bu adm atacaktr (Zeller, 1 8 vd.) .
Bu gre itiraz olarak Platon v e Aristoteles'in gerekten, insa
n zneye indirgedikleri ancak onu dnen zne olarak aldklar,
maddenin varln ise ya tmyle reddettikleri (Platon) veya onu bir
imkana, kuvveye indirgedikleri (Aristoteles) ; Stoaclar ile Epikurosu
larn ise bunun tamamen aksi bir ynde ilerleyerek evrende tinsel ola
nn varln reddettikleri ve var olann ancak madde veya cisim oldu
unu ileri srdkleri sylenebilir. Ancak bu konuda da dikkatli olma
mz ve meseleye biraz daha yakndan bakmamz gerekmektedir.
nce Platon'un, -Stoaclarn kendilerinin de grdkleri ve ia
ret ettikleri gibi- Sofist diyalogunda gerek varl ancak bir baka
varln etkisine uramak veya onun zerinde etkide bulunma zellii
ne sahip olan ey olarak tanmladn hatrlayalm. Stoaclar bu g
rten hareketle bu zellie sahip olan tek eyin tin deil, madde, ci
sim olmas gerektiini ileri srmlerdir. kinci olarak Stoaclarn var
ln kabul ettikleri Ate; bir madde veya cisim olmakla birlikte canl,
aktif, hareketli bir maddedir ve o bu zelliiyle Platon'un sabit, hare
ketsiz, deimez olan dealarna oranla evrenin canl, hareketli kurucu
ilkesi olma roln ok daha uygun bir biimde yerine getirebilecek
zellie sahiptir. Nihayet btn bunlardan daha nemli olmak zere
Platon olgusal dnya ile ideal, aklsal dnyay birbirinden o kadar ke-
20 helenislik dnem felsefesi
nndan insan' gibi son derecede nemli bir kavrama dayanarak 'ev
rensel bir insanlk' veya 'genel olarak insanlk' kavramn gelitirmek
ve bu kavram 'evrensel bir devlet' projelerinin altna yerletirme im
kann bulmulardr. Stoaclardan bize miras kalan btn yerel, za
mansal, pozitif normlar aan, onlarn zerine ykselen ve onlar yar
glamak iin kendisine dayanlmas gereken 'evrensel, doal hukuk'
kavram da bu gelimelerin sonucu olarak ortaya kmtr. Nihayet
btn insanlar, aralarndaki rk, cinsiyet, sosyal konum gibi farklara
bakmakszn tek bir Baba'nn oullar, birbirlerinin kardei olarak ka
bul eden evrensel bir din olarak Hristiyanln ortaya kmasn mm
kn klan zihinsel ortam da, Stoaclar tarafndan yaratlan bu ortam
olmutur.
Helenislik dnemde Atina felsefe okullannn
gOnOmOzdekl kalnlllan.
1
Epikuros'un Hayati ve Kiilii
de, verdii dersler sonucunda Atina'da yeni bir felsefe okulu kurmak
iin gerekli olan kendine gveni kazanm olmas da mmkndr.
Epikuros'un kurduu okul, Platon'un Akademi'si veya Aristo
teles'in Lise'sinden farkl bir yapya sahiptir. Bu okullarn resmi birer
yksek retim kurumu olduklar ve yine farkl alanlarda farkl hoca
lar tarafndan verilen derslerden meydana gelen resmi bir retim
programna sahip olduklarn biliyoruz. Oysa Epikuros'un okulu, ay
n hayat tarzn, ayn grleri paylaan bir dostlar topluluundan
olumaktadr. Bu okulun ne resmi bir stats ne de resmi bir ders
program vardr. Buraya kabul edilenler arasnda -Platon'un Akade
mi'si ve Aristoteles'in Lise'sinden farkl olarak- kadnlar ve kleler de
bulunmaktadr. Bunlar renci olmalarnn yansra bizzat Epiku
ros'un dostlar olarak niteledii insanlardr. Bunlar okula belli bir ders
programn izlemek iin deil, stada yakn olmak, onun hayat tarzn
paylamak iin gelmilerdir. Kukusuz onlar burada hem stadn eser
lerini okumakta hem de onun grleri zerinde kendi aralarnda ko
nuup tartmaktadrlar. Bu erevede onlarn bazlarnn stadn d
ncelerini yazya geirmi olmalar ve daha sonra Yunanistan'n ba
ka blgelerine, kendi yurtlarna gittiklerinde bu grleri kendi evre
lerine yaymaya alm olmalar da muhtemeldir. Ayrca Epikuros'un
Atina dnda bulunan bu renci-dostlaryla mektuptatn da bili
yoruz. Nitekim onun grleri hakknda bugn elimizde bulunan en
nemli belge bu renci dostlarna yazm olduu mektubudur.
Epikuros yine rivayete gre zerinde "Yabanc, burada kendini
iyi hissedeceksin. Burada en yce iyi olan haz vardr" yazsnn bulun
duu bu bahede lmne kadar " bir aile havas iinde rencileriyle
evrilmi olarak, tam bir uyum ve dostluktan yararlanarak basit ve l
l bir hayat srmtr" (Lange, I, 1 02). Vasiyetinde bu ev ve bah
eyi rencilerine brakm, onlar da daha uzun bir sre orada toplan
maya devam etmilerdir. Bu arada Epikuros'un hatrasn her ayn oni
kinci gn dzenledikleri bir lenle annay srdrmlerdir.
Epikurosuluk kendisiyle ayn zamanda ortaya kan Stoacl
n iddetli saldrlarna uramakta birlikte birok yerde taraftar bul-
32 bi,inci ksm: epikuros ve epik.urosculuk.
DUYUMLAR YANILMAZDIR
Duyu alglar neden yanl deildir? Bununla ilgili olarak Diogenes La
ertius, E pikuros'un u aklamasn vermektedir:
DUYUMLARlN MEKANZMASI
Epikuros'un, bu grnn arkasna ise duyurnun fiziksel olarak mey
dana geli sreci veya mekanizmasyla ilgili daha zel, yine ilgin bir
baka retisini yerletiedii anlalmaktadr. Bu retiye gre duyum
lar, konular olan nesnelerin darya kendilerine benzeyen son derece
de kk imgeler veya resimler, akmlar frlarmalar sonucu meydana
gelirler. Bu imgeler son derece incedirler ve her ynde hareket ederler.
Onlar duyu organlar zerinde bulunan ayn derecede ince gzenekler
den girerek zihne ularlar ve bylece duyumu meydana getirirler. Du
yumu meydana getiren imgenin sreklilii ise nesnelerden darya bu
imgelerin srekli olarak frlatlmalar sonucudur. Eer bu imgeler s
rekli olarak darya frlatlmam ve duyu organiannza srekli ola
rak gelmemi olsayd, bizim bu imgeleri kesikli olarak alglamamz ve
ya bir sre sonra hi alglamamamz gerekirdi ( DL, X 49-50).
60 birinci ksm: epikuros ve epikurosculuk
rnein renk gibi var olan ve kendisini harekete geiren eyi alg
lamak olup, buradaki nesnenin oradaki nesneden farkl bir nesne
olduu ynnde bir hkm vermek deildir. Bundan dolay btn
duyumlar dorudur, [buna karlk btn fikirler doru deildir]
onlar kendi aralarnda baz ayrmlar kabul ederler. zlenimlerimi
ze dayanarak verdiimiz hkmler olmalarndan tr onlarn
bazs doru, bazs yanltr ve biz ya izlenimlerimize bir ey ek
leyerek veya onlardan bir ey kararak, genel olarak akldan yok
sun ( irrational) olan duyumu arptarak baz eyleri doru, baz
larn yanl diye deerlendiririz" (MK, I, 206-2 1 0 ) .
Btn bu olaylarn tek bir nedenle veya tek bir biimde aklanma
s ne zorunlu ne de doru olacaktr.
rnein bir ay veya gne turulmasn ele alalm. Onun bu ci
simlerin nn birdenbire snmesinden ileri geldii sylenebilece
i gibi bu olaylarn nedeninin Dnya ile Gne veya Ay arasna
baka bir grnmez cismin girmesi ve bylece Gne'in veya Ay'n
klarnn dnya zerine gelmesine engel olmas olduu da syle
nebilir (PM, 96).
Benzeri ekilde ayn safhalar veya ayn byyp klmesinin
onun kendi ktlesinin ratasyon hareketinden ileri geldii sylene
bilecei gibi bu olayn havann ald biimin veya araya baka ci
simlerin girmesinin sonucu olarak ortaya kt da sylenebilir
(PM, 94).
Ayn ynde olmak zere bulutlarn, rzgarlarn etkisi altnda
havann younlamas sonucu meydana geldiini syleyebilecei
miz gibi onlarn atomlarn biraraya gelmesi veya yerden ve sular
dan gelen aknnlarn toplanmasyla ortaya ktn da syleyebili
riz (PM, 99).
Nihayet depremler yerin altnda skm rzgar yznden
meydana gelebilecei gibi bir sr yer katmannn kmesinden
kaynaklanan hareketin yaylmas ve yerin daha sert blmlerine
rastlad zaman arpp geri dnmesi sonucu da ortaya km ola
bilir (PM, 105).
dii bir sonu olarak boluun veya uzayn var olduunu kabul etmek
zorundayz (HM, 39-40).
Sonra yine duyusal olarak en azndan baz cisimlerin bileik ol
duklarn, nk daha kk paralara blndklerini grmekteyiz.
te yandan, grnenden grnmeyene veya apak olandan belirsiz
olana karm yapma yetisine sahip olan aklmz, bu paralanma veya
ayrma olaynn sonsuza kadar gitmesinin mmkn olamayacan
sylemektedir. nk aksi takdirde cisimlerin yoklua gitmeleri veya
var olmayandan meydana gelmeleri gerekir. O halde, evrende grd
mz bileik cisimlerin, kendilerinden meydana geldikleri basit cisim
ler veya unsurlar olmaldr ve bunlarn birincilerden farkl olarak da
blnemez ve deimez olmalar gerekir (HM, 4 ) .
Lucretius, Epikuros'un eylerin cisimler v e boluktan meydana
geldii, doada bunlar dnda nc bir tz olmad ana iddiasn
yine kendine zg baz aklamalarla destekler: Var olan her ey ister
byk ister kk olsun uzaml bir ey olmak zorundadr.Eer o do
kunulabilir bir eyse, cisimdir; elle tutulamaz bir eyse, boluktur. Ay
rca var olan herhangi bir ey ya bir ey zerine etkide bulunmas ve
ya bir baka eyin etkisine uramas mmkn olan bir eydir veya
byle bir ey deildir. Eer birinci trden bir eyse cisimdir, ikinci tr
den bir eyse boluktur (D, , 435-45).
Doay meydana getiren bu iki eyden yani basit cisim veya
atomla, boluktan her biri mutlak ve dieriyle karmam bir durum
da bulunmak zorundadr. Yani boluun olduu yerde atom yoktur,
atarnun olduu yerde boluk yoktur. Atarnun kendi iinde blneme
mesinin nedeni onda boluun olmamasdr. Bir cismin deimesini
mmkn klan ey ise onun iinde boluk olmasdr ( D, , 503-O).
(*} Bkz. Ilka Felsefe Tarihi, Sokrates ncesi Yunan Felsefesi, 1, s.31 8.
(*} Bkz. Ilka Felsefe Tarihi, 1 , s.320 vd.
78 birinci ksm: epikuros ve epikurosculuk
suz bir evrende gerekten dnlemez olan bir 'mutlak aa' veya
'mutlak yukar'ya gre tanmlanmak zorunda deiliz. Tersine onlar
bizim iinde bulunduumuz bir yere, noktaya gre tanmlamamz
mmkndr. Kald ki, dnyamzda bir arl olan cisimlerin bu yn
de hareket ettiklerini duyusal gzlemle de bilmekteyiz. Her ne kadar
mutlak anlamda evrenin bir alt veya stnden, bir aa ve yukarsn
dan sz etmek doru deilse de, onlarn doal olarak bu sylediimiz
anlamda yukardan aaya doru ezeli bir hareketle hareket ettikleri
ni sylememizde herhangi bir saknca bulunmamaktadr (HM, 60).
Var olan ise ancak atomlar ve boluktur" (DK, B 1 25) diyerek, nesne
lerin bu tr ikincil niteliklerinin atomlarda nesnel yani gerek anlam
da var olmadklarn ileri srmekte, onlar basit olarak znel duygula
rmz veya fikirlerimiz, cisimlerin duyu organlarmz zerine yaptkla
r etkinin sonucu olarak bizde meydana gelen izienimler olarak tanm
lamaktayd. Baka bir deyile bunlar Demokritos'ta alglayan zneden
ve onun zel bedensel-fizyolojik yapsndan ileri gelen znel fikirler,
sanlar, varsaymlar veya adlardan baka eyler deildi.
te yandan bu gr ayn zamanda ciddi bir phecilik ieri
yordu. Geri Demokritos, duyularn doru yorumlandklar takdirde
bize doruyu verecek gvenilir kaynaklar olduklarn sylemekte ve
aldatc olduklarn ileri srerek kendilerini kmseyen akla kar du
yulara "Zavall akl, beni rtmek iin dayandn kantlar yine ben
den alyorsun" dedirtmekteydi. Bununla birlikte renk, ses, koku, s
caklk soukluk, tatllk aclk gibi duyumlarn herhangi bir nesnel var
la tekabl etmediklerini; sadece znenin znel fikirleri olduklarn
kabul etmek, zorunlu olarak bizi baz pheci sonulara gtrmek du
rumundayd. nk burada duyularn salkl veya hasta, normal ve
ya bozuk olmalarndan kaynaklanan algyla ilgili problemlerden ok
daha ciddi bir epistemolojik engelle kar karya bulunmaktaydk: Sa
r lk hastalna yakalanm bir insann beyaz bir cismi sar grmesi ve
ya tatma duygusunu olumsuz bir ekilde etkileyen bir hastalk sonucu
bu duyusu bozulmu bir insann rnein tatl bal ac olarak duyumla
mas, stesinden gelinebilir glklerdi. Bir duyumcunun veya deney
cinin, buna kar doru olann salkl, normal bir insann duyumlar
olduunu veya bu tr insann alglarnn normal, salkl alglar olarak
gvenilebilir olduunu ileri srmesi mmkn ve akla yaknd. Ama
Demokritos gibi normal, salkl insan tr olarak sahip olduumuz
duyumlarmzn, en azndan ikinci dereceden niteliklerle ilgili olarak
nesnel bir dorulua sahip olmadklarn; nk eyann bizzat kendi
sinde var olan nesnel gerekiere iaret etmediklerini sylemek eyann
doru bilgisi veya bilgimizin deeri hakknda bizi kktenci bir phe
cilie gtrme tehlikesini iermekteydi. Nitekim ilerde Epikuros'la ay-
90 birinci ksm: pikuros v pikurosculuk
ZAMAN NEDR?
Buradan ayn balamda ele alnmas gereken bir baka konuya, zama
nn ne olduu konusuna geelim. Zamann, atom veya cisim gibi bir
varlk, bir gereklik olmad aknr. Ama te yandan atomlarn bii
mi, arl, bykl gibi kalc, kendisi olmakszn atomun ve
atomlardan meydana gelen cismin dnlmesinin mmkn olmad
92 birinci ksm: epikurs ve epikurosculuk
te yandan nefes veya soluk, havann bir trevi veya biimidir. Ayr
ca sy veya scakl tayan ey havadr. O halde ruhu meydana geti
ren eyler arasnda nc bir unsur olarak hava da olmaldr. A ncak
Lucretius'a gre duyu gc gene de bu unsurun biraraya gelmesin
den ortaya kamaz. Ruhta, dncelerin kaynanda bulunan duyu
sal hareketleri meydana getirmesi iin drdnc bir unsurun varln
kabul etmemiz gerekir. Evrende baka hibir varln kurucu atomlar,
bu drdnc unsurun atomlarndan daha hareketli, daha ince, daha
kk, daha yuvarlak olamaz. O, kollarda hacaklarda duyusal hare
ketleri balatan, kendisine ne sz, ne acnn ilemesinin mmkn ol
mad bir unsurdur (D, 3, 230-60).
Epikuros sz konusu drt unsurun atomlarnn biraraya gelme
sinden basit olarak onlarn yanyana gelmelerini deil, tmyle yeni bir
tz oluturacak ekilde birbirlerinin iine girmelerini, birbirlerine n
fuz etmelerini kastediyor olmaldr. Nitekim, Lucretius da ruhu mey
dana getiren drt unsurun her biri ve zellikleri hakknda bu bilgileri
verdikten sonra onlarn birleim tarzna geer ve ruhu kendisini mey
dana getiren bu unsurlardan fazla, yeni bir ey ve ayr bir tr tz ola
rak grmemiz gerektii zerinde zellikle srar eder:
muz ksm, akll ksmdr (animus, spirit). Onun dier akl-d olan
ksm ise genel olarak canllk faaliyetlerinin ilkesi olan eydir (anima,
can). Lucretius'un bedenin btnne yayldn syledii ruhun bu
ikinci ksmn, insan vucudunda sinirlerin ilevlerini yerine getiren ya
ni bir yandan duyu oganlarnn duyumlarn ve dier duygular ruhun
akll ksmna iletirken, dier yandan bu akll ksmn emir ve komut
larn bedenin eitli organlarna ileterek onun hareketini meydana ge
tiren bir ey olarak grd anlalmaktadr.
Lucretius ruhun akll ksmnn, zihnin dier ksmdan, bedenden
gelmeyen baz kendine zg, bamsz dnceleri ve duygular olabile
ceini kabul eder. Nasl ki, bamz veya gzmz ardnda bu ary
btn bedenimiz deil, sadece bu organlarmz duyuyorsa, akln kendi
si de bazen bedenin btnne yaylm olan ruhtan, daha dorusu 'ani
ma'dan kaynaklanmayan sevin veya keder duygularna sahip olabilir.
Bununla birlikte 'animus'la 'anima' arasnda ok sk bir iliki vardr.
Ruh daha gl bir duygu, rnein korku duyduunda beden organla
rnn btnne yaylm olan tm ruhun bu duyumu veya duyguyu duy
duu, nk btn bedeni ter bast, dilin tutulduu, sesin bouklat
, gzlerin karard, kulaklarn uuldad grlmektedir. Bu olgu 'ani
ma'nn 'animus'la ne kadar sk bir iliki iinde olduunu ortaya koyar.
Ancak Lucretius'a gre, bunun tersi de ayn lde geerlidir.
Anima'nn ve onun araclyla bedenin animus'tan, zihinden, onun
duygu ve heyecanlarndan ne lde etkilenmesi sz konusu ise zihnin,
animus'un da anima'nn, bedenin deimelerinden o kadar erkilenme
si sz konusudur. nsan vcuduna sokulan bir mzrak sadece bedende
bir yara anakla kalmaz, animus'un da bu etkiyi duymasna yol aar.
Animus'un anima'nn veya bedenin yaad bu olayn etkisini du yna
s onunla ayn yapda yani fiziksel, cisimsel bir ey olduunu gsterir
(D, 3, 130-86)).
Lucretius, ruhla beden arasndaki sk ilikinin baka rnekleri
ni de verir: Ruh, bedenle birlikte doar, onunla birlikte byr ve birlik
te yalanr. Ruhun yerileri ve gleri bedenin yeti ve glerine paralel bir
gelime gsterir. ocuun henz, ince gsz bedenine onun zihin g-
104 birinci ksm: epikuros ve epikurosr uuk________________
__
RUHUN LMLLG
Daha nce birka kez iaret etmi olduumuz gibi Epikuros'ta, ruhun
kendisi beden gibi cisimsel olduu ve bedenle, ondan ayrlmaz bir ili
ki iinde bulunduu iin ruhun lmden sonra bir hayat sz konusu
deildir. Nasl, ruhun bedenden nce bir hayat yoksa ondan sonra da
bir hayat olamaz. Nasl, doumumuzdan ncesine ait hibir duyumu
muz, hatramz yoksa lmmzden sonra da hibir duyuma, duygu
ya, hatraya sahip olmamz mmkn deildir.
6
Tan n Kurami veya Teolojisi
TANRlLAR VARDIR
Bununla birlikte Epikuros'un bir tanr veya tanrlar kuram vardr.
nk o tanrlarn var olduuna inand gibi, onlarn doalar hak
knda belli bir gre de sahiptir. Son olarak onlarn bilgisiyle ilgili
olarak da bize belli bir reti teklif etmektedir.
110 birinci ksm: epikuros ve epikurosculuk
"lk olarak insanlarn ortak duygusunun iaret ettii bir tanr kav
ramna uygun olarak Tanr'nn lmsz ve mutlu bir canl varlk
olduuna inan ve bylece onun lmszlne yabanc olan veya
mutluluuna ters den herhangi bir eyi ona mal etme .... nk
gerekten tanrlar vardr ve onlarn bilgisi apaktr. Ancak onlar
ounluun inandklar gibi deildir... Dinsiz olan ounluun tap
t tanrlar inkar eden deildir, asl dinsiz, ounluun tanrlada
ilgili olarak inandklar eyleri tasdik edendir" (MM. 123-124).
111J birinci ksm: epikuns ve epikunsculuk
RADE ZGRDR
Epikuros'un doa felsefesinde kabul ettii ilkelerden hareketle meyda
na getirdii evrende, insann ahlaki davranlarnda nasl olup da z
gr olabileceini anlama veya aklama konusunda byk bir glk
vardr. Ancak daha nce iaret ettiimiz gibi, onun tanrlarn varln
kabul ettii gibi byle bir zgrln varln da fiilen kabul ettii
tartlmaz bir olgudur. Nitekim Epikuros, daha nce belirttiimiz gi-
124 birinci ksm: epikuros ve epikurosculuk
" Bazlarnn her eyin efendisi olarak kabul ettikleri Kader'e gelin
ce, bu insan[ Epikurosu insan], baz eylerin zorunlulukla, bazla
rnn talibin eseri olarak ortaya ktklarn, bazlarnn ise kendi
elimizde olduunu syleyerek bu grle [kaderci gr] alay eder.
nk o, zorunluluun sorumluluu ortadan kaldrdn, ans ve
ya talibin kararsz olduunu, buna karlk bizim kendi eylemleri
mizin zgr olduunu ve vgyle knamann doal olarak bu so
nuncu eyler iin olduunu grr. phesiz Doa Filozo/laTnn or
taya atm olduklar Kader'in boyunduruu nnde eilmektense
tanrlar hakkndaki efsanelere inanmak daha iyidir. nk Doa
Filozoflarnn zorunluluunun her trl yakanya kulaklarn tka
masna karlk ikincide tanrlar onurlandrdmz takdirde kt
eylerden kaabileceimiz ynnde zayf da olsa bir umut vardr"
(MM, 133-134).
" Zevkli bir hayat meydana getiren ey, aralksz iki sofralar ve
alemler, cinsel hazlar, balklar ve zengin sofralarn verdii zevkler
deildir. Seilmesi ve kanlmas gereken her eyin nedenini arat
ran, insan ruhunda en byk karklklara yol aan yanl inan
lar kaldrp atan, sakin akl yrtme, muhakemedir. Bylece onun
ilkesi ve en yksek iyi, bilgeliktir (prudence) Bundan dolay bilge
lik felsefeden bile daha deerlidir; btn dier erdemler ondan kay-
140 birinci ksm: epikuros ve epikurosculuk
Cicero, Epikurosularn ayn analizi geri kalan dier iki ana er-
7. ahlak relseresi veva ethi&i 141
Bylece bir lkede belli bir dnem iin yararl olan yasalar,
artlarn deimesi sonucu, artk yararl olmaktan kabilir; ama bu
yasalarn geerli olduklar sz konusu dnemde adil olmadklar an
lamna gelmez. O, yalnzca bu yasalarn karlkl ilikilerde yararl
olduklar srece adalete uygun olduklar, daha sonra yararl olmak
tan knca da artk adalete uygun olmaktan ktklar anlamna ge
lir (T, 37-3 8).
Epikuros'un adaletin kayna ve nesnel stats hakkndaki bu
gr, ahlaki deerlerde doann ve uylamn rol zerine Sofistle
rin daha nce zerinde durduumuz tartmalarn ve onlarn bu ko
nuda yaptklar baz ayrmlarn hatrlatmaktadr. Platon'un Devlet'in
de ad geen Sofist Glaukon da, insanlarn birbirlerine zarar vermeme
ynnde bir anlamalarndan sz etmiti. Ancak Glaukon'un kura
mnda insanlar doa halinde yaadklarnda, bakalarna yaptklar
hakszlklardan daha ok hakszlklara uradklarn grdkleri iin
byle bir anlamaya gitmek ihtiyacn duymaktaydlar. Glaukon'da ce
zalandrlma tehdidine maruz kalmayacak kadar gl olan birinin
byle bir anlamaya katlmas akllca bir ey deildi. Oysa Epikuros
hi kimsenin byle bir ansa, dolaysyla hakka sahip olmadn d
nmektedir. Daha nce 35. zdeyiinde grdmz gibi Epikuros,
toplumsal szlemeyi gizlice ihlal eden birinin hibir zaman yakalan
mayacandan emin olamayacan, bunun ise onun hayatn srekli
olarak tehdit altnda tutaca, huzurunu ortadan kaldraca grn
dedir. O halde hayatn huzurlu, endie ve kayglardan uzak geirmek
isteyen birinin doal gvenliini bu anlamada bulacan dnmesi
doal olacaktr.
Bylece, Epikuros iin dostluk ve adalet arasnda nemli bir
benzerlik olduu anlalmaktadr. Bu, onlarn kaynak ve amalar ba
kmndan benzer olmalarndan ileri gelmektedir: Adalet, dostluun
kk toplulukta hedefledii eyi byk toplulukta, toplumda gerek
letirmeyi amalayan eydir. Bununla birlikte adaletin dostlua oranla
daha duygusuz, daha souk olmas sz konusudur. nk Epikuros'a
gre dostlukta adalette olmayan bir ey, karlkl gven vermeyi aan
152 birinci ksm: epikuros ve epikurosculuk
O]\\ y n
.\
' 'd; , hi:(: -H,'' ':"'.':. ft.)
:u :, l -.)' - 'i o k tn.1'-.l i :.:-?tn .:;f_
-'-
.r
,::-
.
U \1 .:: W !', ; C I Y'
"
: . : - . . . . : , t
.... .::
t('t' ' t-: ...' . ; " : :t
('
t ._1 _ - - . i',"
,''
1
, "! ' . _.. ,
retiye gre evrenin, iindeki her eyle birlikte ateten gelme ve sonun
da yine atee dnme sreci, zaman iinde, srekli olarak tekrarlan
maktadr:
Herakleitos, daha nce grdmz gibi, evrenin ilkesi olan
atein belli bir yasaya gre dier varlklar meydana getirdiini syle
mekte ve bu yasay Akl veya Logos olarak adlandrmaktayd. Stoac
lar, bir yandan bu ilkeyi yani ate veya scak nefesi, Akl veya Logos
olarak adlandrrken dier yandan oluu yneten bu yasa veya dzen
lilikleri nne geilmez bir olgu olarak Kader ( Fatum) diye nitelendi
rirler. Bunun sonucunda Stoaclar, Herakleitos'da varln grd
mz evrensel determinizm fikrini daha ileri ve ak olarak kadercilik
(fatalizm) diye adlandrlabilecek bir noktaya gtrrler. Sonu ola
rak, her eyin srekli olarak deitii, akt ynndeki nl Herakle
itosu tez de Stoaclar tarafndan da paylalr. Marcus Aurelius gibi
son dnem Stoaclar bu tezden, insan hayatnn gelip geicilii ynn
de Herakleitos'ta olmayan ve daha ok Hristiyans olarak nitelendi
rilmesi mmkn olan nemli bir ahlaki sonu da karrlar.
Doa felsefelerinin tm ilkelerini Herakleitos'tan alan Stoacla
rn ahlak konusundaki modelleri ise hem hayat, kiilii, hem de ahlak
felsefesi alanndaki grleri bakmndan Sokrates'tir. Onlar, Soba
tes'i hem en yksek ahlaki bir davran rnei ve ideali olarak alr hem
de onun erdem, erdemlilik, mutluluk ile ilgili ana tezlerini tmyle,
hatta ondan daha ileri lde, daha kat bir tarzda benimserler. Bu ko
nuda zellikle ilk dnem Stoacl iinde yer alan Zenon ve Krizip
pas'un daha fazla Sokratesi olduklar bilinmektedir.
Stoaclar bu balamda, Sobates'in erdemle mutluluk arasnda
kurduu sk baianty kabul ederler. Sobates'in ahlak felsefesinin bir
baka nemli grn, insan ruhunun zn tekil eden eyin akl ol
duu tezini de paylarlar. Bunun en nemli sonucu olan erdemin esas
itibariyle bilgi olduu yolundaki tezi Stoaclar tarafndan tmyle ka
bul edilir. Krizippos bu tezden hareketle ktl veya tutkular bir
bilgi eksikliine, yanl gre veya yarg kusurlarna indirger. Buna
bal olarak, ilk Stoaclar, zellikle Zenon ve Krizippos, erdemle er-
3 soachAn kkenieri 181
asna inandklar gibi, bu doa bakmndan fazla bir anlam ifade etme
yen, onun kurallarn veya taleplerini deitirmeyen cinsiyet, rk, ulus gi
bi farkllklar nemsiz grmlerdir. Bu grlerinin doal ve tutarl bir
sonucu olarak da, Platon ve Aristoteles'in siyaset felsefelerinin temel il
kesini ve hedefini oluturan Yunan tipi site toplumu ve devleti anlay
na kar karak btn toplumlar iine alacak evrensel bir dnya top
lumu, bir dnya devleti (kozmopolis) projesini ortaya atmlardr.
Stoaclar, buraya kadar saydmz bu filozoflar ve okullada ay
n lde veya nemde olmamakla birlikte Megarallardan da etkilen
milerdir. Zenon'un hocalar arasnda Krates'ten baka Megara okulu
na mensup Stilpon, Diodoros Kronos'un adlar gemektedir. Gerek
ten onun mantk ve dil konusuna gsterdii ilginin gerisinde Megara
c baz etkilerin bulunmas ihtimali yksektir. te yandan bu Megara
c etki zellikle Krizippos'ta doruuna ulamtr. Krizippos, Stoac
okulun byk mantks ve bilgi kurarncs olarak sivrilmitir. Mega
ra okulunun kurucusu olan Euklides ilk olarak Parmenides ve Eleal
Zenon tarafndan gelitirilmi olan akl yrtme yntemleri, para
dokslar, samaya indirgeme usulyle yakndan ilgilenmiti. Krizip
pas'ta da bu ilginin youn bir ekilde devam ettii grlmektedir.
Euklides'in Elea okulundan ald varln birlii gr de Sto
aclar tarafndan paylalmtr: Stoaclarn kozmoloji veya doa felse
feleri, evrenin temelinde tek bir ilkenin, atein bulunduu, onun varl
n hem etkin, hem edilgin ilkesi olarak iki ana farkl grnmde ken
dini gsterdii tezine dayanmaktadr.
Stoaclar metafizikleri veya ontolojileri bakmndan Platon'a ta
mamen ters dmekle birlikte -nk onlar da Helenistik dnemin di
er byk okulu olan Epikurosular gibi tmyle materyalisttirler
baz baka temel grleri bakmndan ak bir ekilde Platon'un etki
si altnda bulunmaktadrlar. Bunlardan en nemlisi, belki, iinde yaa
dmz dnyann btn var olan dnyalarn en mkemmeli olduu
ynnde balangcnn Platon'da olduunu grdmz grtr.
Platon'un Timaios'ta ortaya koyduu evrenin, belirli bir amac
gden sanatkar bir Tanr'nn yani Demiorgos'un eseri olduu, bundan
3 stoacln kkenieri 183
----
--::. --
_...:.: :
-
_
-
-
-_ - --
- -
.. :_
_
::'::
_-:-:;;:_---:--
=;--
nunla kastettii mantkla ilgili eylerin mutlu veya iyi bir hayat srme
miz bakmndan yararsz olmasdr. Diogenes, Ariston'un bu balam
da diyalektik akl yrtmeleri bir rmcek ana benzettiini, onlarn
ok sanatkirane bir eyi gzlerimiz nne serer gibi grnmelerine
karlk, gerekte hibir faydalar olmadn ileri srdn syle
mektedir (DL, VII, 1 60-1 6 1 ).
Zenon'un bir baka rencisi olan Kartaeal Herillos'un ise
Ariston'un tersine bilgiye ok deer verdii grlmektedir. Ona gre
insann erei her eyi bilgili bir hayata uygun, bilgisizlik yznden
yanla dmeden yaamak olmaldr. Ancak yine Diogenes, Heril
los'un Zenon'un baz dier grlerine kar ktn sylemektedir
(DL, VII, 1 65).
KLEANTHES
Zenon'un dorudan rencisi olanlar arasnda en nemli kii lmn
den sonra, Stoac okulun bana gemi olan Kleanthes'tir. Kleanthes
de Zenon gibi Atina'ya dardan gelmitir; bugn anakkale ili snr
lar iinde bulunan ve Aristoteles'in Akademi'den ayrldktan sonra bir
sre kaldn bildiimiz Assos'ludur. . 3 3 1 /30'da domu ve ok
uzun bir mr srdkten sonra S. 233/32 ylnda Atina'da lmtr.
Diogenes, Kleanthes'in mesleinin balangta boksrlk oldu
unu sylemektedir. Kaynaklarda fizik bakmdan son derece gl,
ayn lde alkan ama felsefeye kar fazla kabiliyeti olmayan, ya
va renen biri olarak sunulmaktadr Atina'ya geldiinde Zenon'dan
ok etkilenmi, byk evkle felsefeye sarlarak Zenon'un grlerini
benimse mitir. ok yoksul olduu iin geceleri bahelerde, kuyulardan
su ekerek hayatn kazanmakta, gndzleri ise Zenon'un derslerine
devam etmektedir. Zamanla bu alkanl ve azminin dln gr
m ve etrafta daha bir sr deerli renci varken, okulun bana
gemitir.
Diogenes Laertius, Kleanthes'in eserlerinin de bir listesini brak
mtr. Bu liste onun dar anlamda felsefeyle ilgili konularn yansra
(Zenon'un Doa Felsefesi zerine, Duyum zerine, Demokritos'a
192 ikinci ksm: stoaclar
KRZPPOS
Ne var ki, erken Stoa dneminin en byk temsilcisi hi phesiz Ana
dolu'nun bir baka blgesinden, Kilikya'nn Soloi veya Tarsus ehrin
den gelen ve Zenon gibi damarlarnda Fenikeli bir kann dolat sy
lenen Krizippos'tur. Krizippos'un da nceleri bir uzun mesafe koucu
su olduu sylenmektedir. Krizippos da Stoacln kendisinden nce
ki dier iki byk temsilcisi gibi geni maddi imkanlar olan biri deil
dir. Ancak bundan fazla ikayeti olmad da anlalmaktadr. Krizip
pas bunu yle ifade etmektedir:
POSEDONOS
Orta Stoaclk dneminin dier nemli temsilcisi olan Poseidonios da
Atina'ya dardan, Suriye'nin eski bir kenti olan Apamea'dan gelmi
tir. Yaklak olarak . 1 35 ylnda domu ve . 50'de lmtr.
Atina'da nce Panaitios'tan dersler alm, sonra Rodos'ta kendi oku
lunu kurmutur. Bu dnem, Stoacln artk yava yava Atina'nn d
na tat, Akdeniz blgesinin eitli yerlerinde Stoac merkezlerin
5 orta stoaclk dnemi :ZO]
lindeki nl tezine benzeyen eyler syler: Her trl sanat, para hrs
n krkleyerek insanlar mutsuz etmekten baka ie yaramamamtr.
Seneca ahlaki bozulmann getirdii ktlkleri ortadan kaldracak tek
ey olarak felsefeyi grr. nk felsefe, iyi yaama yoludur, mutlu ol
ma sanatdr. O, doaya uygun yaamann yolunu gsterir. Mutluluk
da doaya uygun yaamaktan geer..
EPiKTETOS
Ge Stoa dneminin ikinci, felsefi bakmdan daha byk ismi Epikte
tos'tur. Kle bir aileden S. 50 ylna doru dnyaya gelmi olan Epik
tetos, kendisi de kle olan ama daha sonra Neron tarafndan azat edil
mi olan birinin uzun yllar boyunca klesi olmutur. Epiktetos'un ze
kasndan etkilenen bu kii, ona dnemin nemli Stoaclarndan biri ve
Roma'da bir okul am olan Musonius Rufus'un derslerini dinletmi
tir. Daha sonra zgrlne kavuan Epiktetos'un kendisi de felsefeyi
meslek olarak benimsemi, S. 89'da Roma imparatoru Domitianus fi
lozoflar Roma'dan kovunca Yunanistan'n gney dousunda yer alan
Nikopolis'e ekilmi ve orada kendi okulunu amtr. lm tarihi bi
linmemektedir.
Epiktetos derslerinde Sokrates'in karlkl konuma yntemini
kullanm ama kendisi de Sokrates gibi yazl hibir eser brakmam
tr. Syleiler adn tayan eseri, imparator Traianus zamannda Niko
polis'te verdii dersler srasnda rencisi Flavius Arrianus'un tuttuu
notlardan olumaktadr. Flavius'un kendisi bu notlarn zn olutur
duunu dnd ksmlarn Epiktetos'un El Kitab diye adlandrd
tek ciltlik kk bir kitapkta biraraya toplamtr.
Epiktetos bu eserde ileri srd dncelerin birinde, felsefe
nin ilk ve nemli ksmnn, " Yalan sylememek gerekir" eklindeki
maksimleri pratie geirmekle ilgili ksm olduunu syler. kinci ve
daha az nemli ksm, bu maksimlerin doruluunu kantlamakla ilgi
li ksmdr:'Neden yalan sylememek gerekir?'. nc ve en az nem
li ksm ise u sorularla ilgilenen ksmdr: 'Bir kantlama nedir? Sonu,
kar olu, doru, yanl, btn bunlar nedir?'
212 ikinci ksm: stoaclar
olan dier nl bir tezini ortaya koyar: Bizi mutlu veya mutsuz etme
gcne sahip olan eylerin bizzat kendileri olmayp onlar zerindeki
yarglarmz, kanlarmzdr:
mayan bir yumuaklk, insani eylere kar daha byk bir anlay ve
yaknlk vardr. Epiktetos'un ahlaki sarslmazl, aclara, felaketiere
kar direnci, ilecilii, duygusuzluk lsne varan kaytszlk ve etki
lenmeyiiyle insann llerini aan bir ahlak idealini temsil etmesine
karlk Marcus Aurelius insan zaaflarn anlay, hogrs ve ba
laycl ile daha insani, daha uygulanabilir bir pratik ahlak klavuz
luunu stlenmektedir.
MARCUS AURELUS
Platon'un filozof-kral idealinin tarihte gereklemesinin ilk rnei olan
Marcus Aurelius ayn zamanda Roma Stoclnn son byk temsilci
sidir. S. 1 2 1 - 1 8 0 yllar arasnda yaamtr. Erken bir tarihten itiba
ren felsefeyle tanm, zamannn en iyi hocalarndan Platonculuk,
Aristotelesilik ve Stoacl renmitir. Antoninus'un 1 6 1 'de lm
zerine imparator olmutur. Hkmdarlk dneminde bir yandan Ti
ber nehrinin tamas, krsal blgelerde meydana gelen ktlklar, dep
remierin meydana getirdii tahribat gibi byk doal felaketlerle bo
uurken br yandan imparatorluun dousunda Partlarn, kuzeyin
de barbar kavimlerin Roma imparatorluu iin tekil ettii ciddi aske
ri bask ve tehditleri savuturmakla megul olmutur.
Dou'ya yapt seferlerin birinde, 1 75'te, Atina'ya uram ve
burada faaliyet gstermekte olan drt felsefe okulu, Platoncu, Aristote
lesi, Epikurosu ve Stoac okullarn her biri iin yeni krsler kurdur
mutur. Siyasi ve ahlaki idaresinin yol gsterici ilkelerini Stoaclkta
bulmu ve lmnden sonra geriye hayatnn farkl dnemlerinde kale
me alm olduu anlalan on iki defterden meydana gelen Dnce
ler'ini brakmtr. Bu, aslnda bir gnlk olup, Marcus Aurelius'un ya
ad olaylarn etkisi altnda yazya dkt gzlem ve dncelerini
dile getirmektedir. Bu dnceler en byk blmyle insan, hayat,
lm, iyi, kt gibi konularla, ksaca ahlaki ve dini konularla ilgilidir
ve Stoacln bu alandaki dncelerinin bir eit tekrardr. Bunlarda
da yer yer Stoa okulunun dier alanlardaki, zellikle doa felsefesi ve
teoloji alanndaki ilke ve tezlerine de deinilir. Ancak bunlarda daha
216 Ikinci ksm: stoaclar
"Zaman bir nehir, her eyi meydana getiren iddetli bir akm gibi
dir. Bir ey ortaya kar kmaz, ortadan kalkar; yerini bir bakas
alr; ama bu ikinci ey de kendi payna yerini bir bakasna brak
mak zere ortadan kalkar" (Il. Kitap, XLIII. Dnce).
"Srekli olarak, meydana gelen her eyin bir deiim sonucu
ortaya ktn dn ve evrensel doann var olan bir eyi benze
ri yeni varlklar meydana getirmek zere deitirmek kadar hibir
eyi sevmediini dnmeye al. Her varlk kendisinden kacak
olan bir baka varln tohumudur" (Il, XXXVI).
"Varlklar ve olaylarn hangi hzla cereyan ettiklerini ve orta
dan kalktklarn dn. Gerekten tz, srekli ak iinde olan bir
n ehir gibidir. Onda bulunan kuvvetler srekli deimelere tabidir
ler; formel nedenler de binlerce deiiklie urarlar. Hemen hemen
hibir ey kararl deildir. Arkamzda gemiin byk uurumu,
nmzde her eyin iinde yok olduu gelecek vardr" ( V, XXIII) .
6. ge soaclk veya roma soaclt dnemi 217
"Ya kaos, zlme veya birlik, dzen ve nayet. Eer birinci ise bu
rasiantlarn karmaas, bu karklk iinde kalm uzatmay niye
arzu edeyim? O zaman bir gn nasl toprak olacan bilmek d
nda kayglanacam bir ey yoktur. O zaman kendimi niye zece
im? Ne yaparsam yapaym, zlme beni yakalayacaktr. Ama
ikinci kta beni yneten G' ululama imkanna kavuurum,
onun iinde salam bir ekilde yaar ve lrm" (VI, X).
" Her eyi her an hayattan kabilecek bir insan gibi yapmak, sy
lemek ve dnmek. Eer Tanrlar yoksa, insanlardan ayrlmann
korkun bir yan yoktur; nk onlar seni mutsuzlua srkleye
mezler. Eer onlar yoksa veya onlar insani eylerle ilgilenmiyorlar
sa Tanrlarn ve nayetin olmad bir dnyada yaamakla benim ne
iim var?" (Il, Xl).
" Sende belli bir dzenin olmas, Btn'de ise ancak karkln ol
mas mmkn mdr? Her eyin birbiriyle ilikili, uyumlu olduu
ak deil midir? " (IV, XXVII)
DiYALEKTiK VE RETORK
Stoaclarn, mant nce birbirinden tamamen ayr iki ksma bldk
lerini grmekteyiz. Bunlar retorik ve diyalektiktir. Retorik, Stoaclar
tarafndan kabaca 'tek kii tarafndan gerekletirilen baarl konu
ma sanat' olarak adlandrlr. Diyalektik ise hem iki kii tarafndan
karlkl olarak gerekletirilen, hem de doru ve yani konu alan bir
konuma sanat olarak tanmlanr. Baka bir deyile diyalektik doru
7. stoaclarn mant ZZ7
unu ileri srmektedirler. Bilge insan keskin bir zekaya, nfuz edici bir
kavraya sahip olan ve genel olarak akl yrtmede baarl olan insan
dr. nk ii doru tartmak, doru akl yrtmek olan kii, nnde
bulunan konular doru ele almak, kendisine sorulan sorulara doru ce
vap vermek gcne sahip olan kiidir ki, bu zellikler de diyalektik ala
nnda uzman olan bir kiinin zellikleridir (DL, VII, 47-48).
Afrodisyas'l Aleksandros d a ayn ynde konumakta ve Stoac
larn diyalektii "dzgn konuma" olarak grdklerini, dzgn ko
numay doru ve uygun olan dile getirmek olarak aldklarn, bu
zellii ise filozofun ayrdedici bir nitelii olarak kabul ettiklerini, by
lece diyalektii "felsefenin en st ifadesi olarak tanmladklar"n sy
lemektedir (LS, 3 1 D).
O halde Stoaclar, bilimsel bilginin kayna v e lt hakknda
birazdan greceimiz gibi Platon'unkinden tamamen farkl, ona tama
men zt, kararl olarak deneyci (empirist), hatta duyumcu (sensualist)
bir gre sahip olmakla birlikte, diyalektiin kendisi hakknda Pla
ton'la benzer bir gr paylamaktadrlar. Bununla birlikte Platon'la
Stoaclar arasnda yle bir farkllktan da sz etmek mmkndr:
NERMELER KURAMI
Stoaclarn dar anlamda mantklarna gelince, bu mantn esas olarak
bir nermeler kuramyla akl yrtmeler kuramndan meydana geldi
ini syleyebiliriz. nce ana hatlaryla nermeler kuramn grelim:
Stoaclara gre bir ner me doru veya yanl olan bir szdr ve
ya Diogenes'in Stoaclarn bizzat kendi szlerine dayanarak ifade etti
i gibi "kendisine doru veya yanl yklemlerinin yklenmesi mm
kn veya zorunlu olan cmledir" (DL, VII, 65).
l stoaclarn mant& 229
DOGRUNUN LT
Doru nedir? Dorunun lt nedir? Ne zaman bir ey hakknda
doru bilgiye sahip olduumuzdan emin oluruz?
Stoaclar, dorunun ltn genel olarak algnn bizzat kendi
sinde bulmaktadr. Zenon'a gre bir eyi bilmemiz; onu, ona ilikin
kavraymzn herhangi bir kantla reddedilmesi mmkn olmayacak
bir tarzda kavramamz yani alglamamz demektir. Stoaclarn bu alg
veya kavrayla ilgili olarak kullandklar terim ise, daha nce dein
diimiz gibi, kavrayc algdr (phantasia kataleptike).
Stoaclara gre birinci olarak, dorunun lt dncede, yar
gda deil deneyde, algda bulunur ki, deneyci bir bilgi kuramn savu
nan bir felsefi okul iin bu gr doaldr. nk bir deneyeiye gre
gerek d dnya gerekse i dnya yani ruh veya zihin hallerimiz hak
knda bize bilgi veren alglarmzdr; dolaysyla 'dorunun lt son
tahlilde bu alglarn kendilerinde' aranmak ve bulunmak zorundadr.
kinci olarak 'doru bir alg, konusunu tam olarak yanstan,
ona tam olarak uygun den bir algdr'. Bir deneyci iin bu tez de do
aldr. nk deneyeiye gre alglarmz nihayet u veya bu anlamda
bizim 'dmzda' bulunan nesnelere ilikin olup, onlarn bizim zeri
mizde meydana getirdikleri etkilerin sonulardr. ster zihin onlar,
"izlenimler"de (impressions) sz konusu olduu gibi tamamen edilgin
olarak alsn, ister " alglar"da (perceptions) olduu gibi meydana geli
lerinde zihnin veya ruhun belli bir kendi etkinlii sz konusu olsun,
son tahlilde doru, bir nesne hakkndaki izlenirnin veya algnn bu nes
neye, uymas onu kendinde olduu gibi yanstmas olmak zorundadr.
yani doru alglar, kavrayc alglar yle alglar olacaklardr ki, o alg
lar alglayan veya kavrayan ruh, akl veya zihin kar konulmaz, p
he edilmez, ayn zamanda herhangi bir kantla rtlemez bir biim
de kesin olarak onlarn doru olduunu grecek ve bylece onlarn
doruluklarn tasdik edecek ve onaylacaktr.
Bu balamda Zenon'un dorunun lt olan bu kavrayc al
gnn nasl gerekletiini tasvir etmek zere drt aamal bir sreten
sz ettiini ve bilginin nasl meydana geldiini aklamak zere bir
benzetme yaptn grmekteyiz.
Zenon'a gre bilginin elde edilmesinde birinci aama, dmzda
bulunan nesnelerin duyu organlarmzn zerine gelmesi ve onlar ze
rinde etkide bulunarak izlenimlerimizi meydana getirmesidir. Zenon
bu olayn veya srecin kendisini tamamen maddi-fiziksel bir olay veya
sre olarak kabul etmektedir: Buna gre dmzda baz maddi-fizik
sel nesneler vardr. Bunlar kendilerini evreleyen yine maddi fiziksel
ortamda (su veya havada) baz etkilerde bulunup baz deimelere
(disturbances) yol aarlar. Bu etkiler veya hareketler bu ortamlar ara
clyla yine maddi-fiziksel bir yapya sahip olan duyu organlar ze
rine gelir ve onlar zerinde etkide bulunurlar. Bu etkiler de sz konu
su organlardan, merkezi kalp olan ruha, akla veya ruhun akll ksm
na, Zenon'un kendi terimiyle 'egemen ilke'ye (nous hegemenikon) ile
tilirler. Zenon bu birinci aamay, parmaklar ak bir ele benzetmek
tedir ve " Bir izienim ite byle bir eydir" demektedir.
Zenon ikinci aamay ise avucunu biraz kapatarak gstermek
tedir. Bu aama ruhun veya onun 'egemen ksm'nn sz konusu izle
nime verdii tepkiyi temsil etmektedir. Zihin veya akl bu aamada et
kindir ve bu izlenime kendi tepkisini yani onayn veya reddini verme
ye balamaktadr ve Zenon "Onama ite byle bir eydir" demektedir.
nc aama "izlenimin artk bilgiye dnme" aamasdr.
Zenon buna " kavrama" ( katalepsis) adn vermektedir. Bunu ise elini
tamamen kapatp bir yumruk yapmak suretiyle gstermektedir. Bu iz
lenimin daha nce sahip olmad bir durumdur.
Drdnc ve son aamada Zenon bir yumruk haline gelmi
254 ikinci ksm: stoacla
olan elini dier eliyle skca kavramakta ve "te bilimsel bilgi (episte
me) buna benzer bir eydir" demektedir. Bu artk tam anlamnda bilgi
veya "kavrayc alg "dr. Cicero'ya gre Zenon bu tr bilgiye bilge ki
iden bakasnn sahip olmadn savunmutur (Academica, 2, 145).
var olan (existent) kavram zerine ondan daha genel olan bir ey (so
mething) kavramn yerletirmek ihtiyacn duymu olduklar anlal
maktadr. Bu da Stoaclarn gerek varoluun (existence) ancak maddi
cisimsel olana ait olduunu kabul etmelerine karlk, cisimsel-olmaya
na da bir tr varlk ( being) tandklar anlamna gelmektedir.
Stoaclarn bu grnn Platon'un ve Aristoteles'in idealist
varlk anlaylarnn tam tersi olduu aktr. Daha nce grdmz
gibi Platon ancak dealarn yani maddi-cisimsel olmayan eylerin ger
ek anlamda var olduklarn, duyular tarafndan alglanan eylerin ya
ni maddi-fiziksel eylerin ise aka var olmadklar veya ancak gl
gemsi, szde bir varla sahip olduklarn ileri srmt. Aristoteles'in
kendisi ise varlk kuramnda veya metafiziinde Platon'un bu mutlak
idealizmine katimamakla birlikte yine de Forniara yani tmyle gay
r-maddi, tinsel nitelikte olan nesnelere stnlk tanm ve maddeyi,
Form'a kyasla greli bir varlk olarak tanmlamt. Stoaclar ise an
tolojilerinde bunun tam tersini yapmakta, gerekten var olann mad
di-fiziksel varlk olduunu savunmaktadrlar. Bir yandan, Platon'un
dealarnn veya Aristoteles'in Formlarnn ancak maddi-cisimsel ola
nn bir zellii veya durumu olduunu ileri srerken dier yandan da
maddi olmayan eyler olduklar ok ak olan zaman, yer, boluk, kav
ram ve anlamlar gibi eylerin ancak ikincil veya mecazi bir anlamda
var olduklarn sylemektedirler.
KATEGORLER KURAMI
Stoaclarn kategoriler kuram, esas olarak Aristoteles'in kategoriler
kuramndan hareket etmekle birlikte, belli lde bir zgnle de sa
hiptir. Aristoteles'in varln en genel biimleri veya kendini ortaya ko
yu tarzlar, en genel cinsler olarak on veya sekiz kategorinin varln
kabul ettiini biliyoruz. Buna karlk Stoaclarn yalnzca drt katego
rinin varln benimsediklerini grmekteyiz. te yandan Aristoteles'in
Formlar gibi kategorileri arasnda da herhangi bir geii, ilikiyi (com
munication) kabul etmemesine, yle ki bir kategori iinde (rnein za
man kategorisi iinde) yer alan bir nesnenin ayn bakmdan bir baka
270 ikinci ksm: stoaclar
olan bir eyle edilgin, statik olan bir eyin birbirine karmas, birle
mesinden ortaya kar.
Geri kalan iki kategori, zsel olmadklar veya ilineksel olduk
lar iin herhangi bir eyin kavramnda gz nne alnmas zorunlu ol
mayan her eyi iine alr. Tek ve kendi balarna ele alnan nesnelere
ait olmalar bakmndan ele alndklarnda bu eyler eitlilik (variety)
kategorisi altnda yer alr veya bu kategoriyi olutururlar. Bir baka
eyle ilikilerinden tr bir nesneye ait olduklarnda ise onlar Ban
tnn eitlilii kategorisine girerler.
Bir baka ifadeyle eitlilik kategorisi 'herhangi bir nesneye bir
baka nesneyle ilikisinden bamsz olarak ait olan her trl ilineksel
nitelii' iine alr. Bylece Aristoteles'in Zaman, Uzay, Etkinlik, Edil
ginlik, Sahip Olma kategorileri altnda ifade ettii her ey, ksaca Aris
tatdes'in tz kategorisi dnda btn kategorileri, baka nesnelerle
ilikisinden bamsz olarak bir zneye uygulandklarnda, bu katego
ri iinde yer alr. Buna karlk 'Sa, Sol, Babalk, Evlatlk gibi tmy
le veya zleri itibariyle greli olan btn ilineksel zellikler ve durum
lar', sonuncu yani Bantnn eitlilii kategorisi iinde sralanrlar.
Bundan nce akladmz gibi bu drt kategorinin kendi ara
larnda veya yukardan aaya doru hiyarilerinde her bir nceki ka
tegori, bir sonraki kategori tarafndan ierilir ve bir sonraki kategori
sayesinde daha byk bir "belirlilik" kazanr. te yandan varlk bak
mndan her bir sonraki kategorinin var olmas iin bir nceki katego
rinin varlna ihtiya vardr. Bylece yine Aristoteles'in daha nce sa
vunduu ve dile getirdii gibi herhangi bir Form almam maddenin
tek bana var olmas mmkn olmad gibi herhangi bir Form'un ve
ya ana zelliin kendisini tayacak bir madde yani dayanak veya ta
yc olmakszn var olmas mmkn deildir. Bu ayn durumun bir
sonucu olarak eitliliin var olmak iin belli bir dayana veya ta
ycy gerektirmesi gibi Bantnn eitlilii de eitlilik kategorisinin
kendisinin varln art koar (Zeller, 99 vd.) .
10
Stoac1lann Doa Felsefesi
DOGA-TANRI ZDELG
Stoaclar da ayn grleri dile getirmekte, ancak onlar bu ynde ge
rek Platon ve Aristoteles'ten gerekse Anaksagoras ve Herakleitos'dan
daha ileri gitmekte ve Aristoteles'ten farkl olarak Doa ile Tanr ara
snda bir ayrm yaprnarnaktadrlar. Aristoteles'in bir dnce ve akl
olan Tanr'sn kabul etmekle birlikte bu Tanr'y Doa'nn iine sok
rnakta, ona zde klrnaktadrlar. Bylece Aristoteles'in terimleriyle
278 ikinci ksm: stoaclar
CSMLER
Platon'un Sofist diyalogunda varlk zerine ilgin bir tartmadan sz
etmitik. Bu, varln ne olduu konusunda yaplan bir tartmayd.
Platon burada 'varlk'la ilgili olarak birbirine zt grleri savunan iki
grup olduunu belirtmiti: Varln 'maddi' olduunu ileri srenler ve
onun maddi olmadn savunanlar. Birinciler yalnz "grdkleri ve
dokunduklar eylerin var olduu"nu syleyenler veya varl madde
ye veya cisme indirgeyenlerdi. Platon nce "Topran Oullar" diye
adlandrd bu maddecileri incelemekte ve onlara 'ruh' gibi bir eyin
var olup olmadn sormaktayd. Acaba bu insanlar baz ruhlarn iyi,
adil, bilge, bazlarnn kt, cahil olduunu red mi edeceklerdi? Eer
bu tr eylerin var olduunu kabul ederlerse, onlar iyilik, adalet, bil
gelik gibi eylerin var olan, ancak gzle grlmeyen, elle dakunulama
yan eyler olduunu kabul etmi olmayacaklar myd? Ruhun bir cisim
olduunu iddia edenler bile herhalde bilgeliin bir cisim olduunu sy
leyemezlerdi. Bylece bir cisim olmayan, ancak var olan herhangi bir
280 ikinci ksm: stoaclar
LKELER
Stoaclar doann ilkeleri (arkhai) derken bir btn olarak evrenin, da
ha zel olarak evreni meydana getiren varlklarn yani cisimlerin en ge
nel anlamda kurucu unsurlarn, bileenlerini kastetmektedirler. ilke
ler, Stoaclarda, Aristoteles'in madde ve Formu gibi var olan her eyin
son tahtilde kendilerine indirgenebilecei en genel varlk eitleridirler.
te yandan onlarn doal veya doa bilimsel cephelerini, boyutlarn
aan metafizik ve ethik bir boyutlar da vardr.
ilkelerin neler olduklarn ve onlarn doalarn tekil eden z
niteliklerini kavramak iin yine Diogenes Laertius'un verdii bilgiler
den balayalm:
" Stoaclar biri etkin, dieri edilgin olmak zere evrenin iki ilkesi ol
duunu ileri srerler. Edilgin olan, hibir nitelii olmayan [hibir
belirleme almam olan] bir tz yani maddedir; etkin olan ise bu
tzde ikin olan akl ( logos) yani Tanr'dr; nk Tanr ezeli-ebe
didir ve tm maddeyi kendi balarna bireysel varlklar olarak mey
dana getiren dir" (DL, VII, 134 ).
ma zellii'ni etkin bir ilkeye, 'bir baka eyin etkisine urama zelli
i'ni ise edilgin bir ilkeye mal etmekte, evrenin sadece bu iki ilkeden
meydana geldiini kabul etmekte ve sz konusu etkin ilkeyi 'Tanr',
edilgin ilkeyi de bir nceki blmde deindiimiz gibi, dar anlamda
'madde' olarak tanmlamaktadrlar. te yandan bu tez, Stoaclada ilgi
li olarak, gerek evrenin btn -evrenin bir btn olarak edilgin bir
maddesi ve bu madde zerine etkide bulunan bir baka eyi, Platon'un
varln kabul ettii bir 'alem ruhu' vardr- gerekse onu meydana geti
ren bireysel varlklar veya cisimler iin geerlidir. Bireysel varlklarda
her trl belirlemeyi, bir varl dier bir varlktan ayran her trl zel
likleri veya nitelikleri kabul eden bir ey, Aristotelesi anlamda bir
'madde' ile bu belirlemeyi meydana getiren, ona bu zellik veya nitelik
leri kazandran bir ey, yine Aristotelesi anlamda bir 'Form' vardr.
Stoaclar bu iki ilkenin varlna gtren nedeni ise Sexrus Em
piricus yle aklamaktadr:
" Beslenme ve byme gcne sahip olan her eyin, kendisi olmak
szn beslenme ve byrneyi gerekletiremeyecei bir hayat ateini
(viral heat) iinde barndrd bir gerektir; nk scak ve atesi
olan her ey bizzat kendi gcyle hareket eder" (G, 155).
yay herhangi bir amaca gre ynetme ynnde bir etkinlii olmad
gibi Aristoteles'te dnyann veya doann kendisinin de byle bir
bilinli amasalla sahip olmadn biliyoruz. Daha nce zerinde
geni olarak durduumuz gibi Aristoteles evreni, ne yaps ne tarihi
bakmndan tanrsal bir plann rn veya gereklemesi olarak gr
medii gibi te yandan onda evren, ereklere ynelen bireysel varlk
larn bilinli abalarnn sonucu olarak da ortaya kmaz. Aristote
les'te ancak doal varlklarn doalarn gerekletirme ynnde yap
tklar fiilierin kaynan kendi ilerinde bulma/ar, kendilerinde bu
lunan bir ilkeden veya eilimden hareketle gerekletirmeleri anla
mnda bir erekseliikten soz etmek mmkndr. Buna karlk Stoac
larn, doada ve doal nesnelerde varln ileri srdkleri erekselli
in bunu tamamen atn grmekteyiz. .
Peki acaba b u Tanr, Platon'un Timaios'unda ortaya koyduu
ekilde Demiorgos olan Tanr mdr? nk Platon'da Demiorgos'un
dnyay belli bir ama gderek, belli bir plana gre meydana getiren
akll bir varlk olarak tanmlandn grmtk. Akll bir varlk ola
rak Demiorgos'la Stoaclarn Tanr's arasnda belli bir benzerlik ol
makla birlikte bu benzerlii de fazla ileri gtrmemek gerekir. nk,
daha nce birka vesileyle iaret ettiimiz gibi, Stoaclarn Tanr's De
miorgos'tan farkl olarak evrenin akn deil, ikin ilkesidir; onu iin
den yneten sanat-yapcsdr; o evrene balangcnda aklsallk veya
dzenlilii kazandrp daha sonra onun bu aklsallk ve dzenlilie g
re gelimesini mmkn klan bir g olmayp bu aklsallk ve dzenli
liin ta kendisidir. Gzel bir ekilde sylenmi olduu gibi 'Stoaclarn
Tanr'snn evreninkinden ayr bir hayat hikayesi yoktur'.
Stoaclar tarafndan Tanr, Akl veya Zeus olarak adlandrlan
bu etkin ilke nin, 'pneuma'nn, atein veya 'scak nefes'in evreni ve iin
dekileri yaratma, meydana getirme veya daha genel olarak etkide bu
lunma, alma tarz nedir?
Stoaclarn bunun iin yine biyolojik temelli bir kavrama, "to
humsu ilkeler" (seminal principles) kavramna bavurduklar grl
mektedir. Diogenes Laertius bunu aklamak iin ilgin bir benzetme
290 ikinci ksm: stoaclar
Aeitus biraz farkl bir dille "akll, ama gden, belli bir dzene
gre dnyay meydana getiren Tanr'nn her eyin kendilerinden tr
zorunlu bir biimde meydana geldii tahumsu ilkeleri iinde bulun
durduu "nu sylemektedir (LS, 46 A ).
Bylece Stoaclarn meni svsnda bulunan spermann bu sper
madan meydana gelecek varln daha sonraki btn gelimelerinin il
kesi veya kayna olmas, onun daha sonraki geliim veya alm pla
nn iermesi gibi Tanr'nn evrende var olan btn eylerin ve onlarn
yaayacaklar btn deime ve gelimelerin ilkesi veya kayna oldu
u, onlarn geliim veya alm plann ierdii grnde olduklar an
lalmaktadr Daha kozmalajik bir dille sylersek Stoaclara gre ev
renin meydana geliinin balangcnda yer alan ate, daha sonra ken
disinden meydana gelecek olan her eyin ilkelerini veya hikayelerini
ieren bir tohum gibi i grmektedir.
Stoaclarn daha zel veya somut olarak bu etkin ilke veya 's
cak nefes'e eitli ve farkl ilevler ykledikleri grlmektedir. Bu ilev
Ierin bazsnn btn varlklarda ortak olduu, bazsnn ise farkl var
lk trlerine gre farkllk gsterdii grlmektedir. Stoaalara gre sz
konusu 'pneuma' veya 'scak nefes', hem varlklara i birliklerini
( unity) salamaktadr, hem de onlara, onlar birbirlerinden ayran bi
reysel, zel niteliklerini kazandrmaktadr. Baka bir ifadeyle o hem
varlklarn zdeliklerini, devamllk/arn salayan eydir; hem de on
lar birbirlerinden ayran, farkllatran, zelletiren ey.
Stoaclarn bu karmak olguyu aklamak iin yine ilgin bir
kavrama, 'gerilim' (tension, tensility) kavramna bavurduklarn gr
mekteyiz. Afrodisyasl Aleksandros 'scak nefes'in ana zelliini, ifte
bir hareket olarak tanmlamaktadr: 'Ayn zamanda eyin kendinden
a. stoaclarn data felsofesi 291
KARlIM
Stoaclara gre bir karm veya bileim olan, sadece 'pneuma' veya 's
cak nefes' deildir; Stoaclar bir btn olarak evrenin kendisinin yan
sra onu meydana getiren btn bireysel varlklar veya cisimleri de
baka ynden bir karmn (mixture) rn olarak aklamaktadrlar.
o. soaclann doa felsefesi 293
UNSURLAR
Bylece Stoaclar evrenin veya onu tekil eden cisimlerin kurucu un
surlarn veya bileenlerini yalnzca iki ana eye, tmyle etkin olan
ate veya scak nefesle tmyle edilgin olan maddeye indirgemekle kal
mamakta, ayn zamanda onlar Aristoteles'in drt unsur kuramyla
iliki iine sokmaktadrlar. Bunu yaparken de Aristoteles'in drt unsur
kuramnn kendisinde de nemli birtakm deiiklikler gerekletir
mektedirler. Stoac unsurlar kuramn ve bu deiikliklerin neler oldu
unu grmek zere yine kaynaklara bakalm.
Galenos'a gre Stoaclar toprak ve suyun, ne kendilerini ne di
er varlklar ayakta tutan eyler olmadklar, onlarn ancak hava ve
atein gcnden pay almak suretiyle birliklerini koruduklar, hava ve
atein ise sahip olduklar 'gerilim' gc sayesinde kendi varlk ve bir
liklerini salamalar yannda dier iki unsurla yani su ve toprakla ka-
296 ikinci ksmo stoaclar
ettiimiz gibi, Stoaclara gre maddenin veya cismin ana zellii bir et
kide bulunmak veya bir etkiyi kabul etmektir. Onlara gre madde bu
yetenei ancak kendisine belli zellikler veren baz i gler sayesinde
kazanmtr. te Stoaclar sz konusu etkinin kayna ve ilkesi olan bu
eyi yani kuvveti, gc maddenin ana zellii olarak almaktadrlar.
Stoaclar evrenin ana yap ta, ilkesi, arkhesi olan eyin madde veya
cisim olduunu sylemekle birlikte, bu maddenin ana zelliini Platon
veya Aristoteles gibi bir idea'dan veya Form'dan gelen etkiyi kabul
ederek, onun sayesinde biim, dzen veya belirlilik kazanmak olarak
tanmlamazlar. Tersine onlara gre bu biim, dzen verme, etkide bu
lunma, maddenin kendi zellii, onun canl, dinamik vasfdr. Stoac
larda madde, bylece ilerde Descartes'n ileri srecei gibi ana zellii
sadece boyutta uzanma, uzam olan bir ey deildir; tersine o, Des
cartes'n asla kabul etmek istemedii, ruhun ana zellii olduunu ile
ri srd eyin kendisine yani 'dnme' zelliine sahiptir. Madde,
daha dorusu onun aktif ksm olan pneuma, scak nefes, etkindir, can
ldr ve dnr; nk o akldr, aklldr.
Ayn dorultuda analizimizi srdrerek unu da sylememiz
mmkndr: Stoaclar bir yandan gerekten var olan her eyin maddi
olduunu sylerken, br yandan bu madddi olann iinde bir ayrm
yapmakta ve onun iki ksmdan meydana geldiini belirtmektedirler:
zerinde etkide bulunulan, bu etkiyi kabul eden edilgin ksm ve bu et
kiyi meydana getiren, onun nedeni olan aktif, dinamik ksm. Bylece
onlarda modern alarda Newton'dan itibaren karmza kacak iki
kavram kendini gstermektedir: Madde ve Kuvvet. Buradan bir adm
daha ileri gidersek Stoaclar aslnda unu sylemektedirler: Maddenin
ana zellii kuvvettir.
Stoaclarn unsur kuramiarna geri dnelim: Bu kuramn Aris
toteles'inkinden farkna ilikin olarak da birka noktaya iaret edebi
liriz. ilk olarak, Aristoteles'in drt unsuru drt ana niteliin yani s
caklk, soukluk, kuruluk ve yaln mmkn ikili bileimlerine (s
cak-kuru, scak-ya, souk-kuru, souk-ya) zde klmasna (scak ve
kuru= ate; scak ve ya= hava; souk ve ya= su ve souk ve kuru=
298 ikinci ksm, stoaclar
olan tkz (compact) ve sonlu bir evreni her yanndan kuatacak 'cisim
d' (incorporeal) sonsuz bir boluk kavramn, ne genel varlk kuram
larna ne de daha zel olarak doa felsefelerine ters den bir ey ola
rak grmedikleri anlalmaktadr.
Ancak onlar yer'i neden Aristoteles gibi 'evreleyen cismin ha
reketsiz ilk snr' olarak deil de 'cisim tarafndan igal edilmesi mm
kn ve fiilen igal edilen bir tr ayr cisim' gibi ele almak ihtiyacn
duymaktadrlar? Yer'i 'cisim tarafndan igal edilmesi mmkn olan
ve fiilen de igal edilen bir tr ayr cisim' olarak ele almalar, Stoacla
r bir cisim tarafndan igal edildiinde bir ayn yer'de iki ayr cismin
bulunmas eklinde sama bir sonucu kabul etme tehlikesine gtrme
yecek midir?
Stoaclar yer hakkndaki bu grlerine gtren ana nedenin,
onlar bu kozmolojilerinde varln ileri srdkleri belli zamanlarn
sonunda evreni bekleyen byk yangn (conflagration) retilerinde
yatt anlalmaktadr. te yandan onlarn 'bir ayn yer'de iki ayr cis
min bulunmas' ynnde yukarda iaret ettiimiz tirazn fazla arl
olan itiraz olmad grnde olduklar anlalmaktadr. Ne demek
istediimizi aklayalm:
Stoac kozmolojinin ana ncileri tek ve sonlu bir evrenin var
olduu, bu evrenin bir balang ile sonunun bulunduu, bunlar ara
snda belli baz aamalardan getii, bin veya otuz bin yl sren bu
aamalarn sonunda ve Stoaclar tarafndan Byk Yl diye adlandr
lan ylda her eyin evrensel bir yangn olay iinde kendisinden geldii
Ate'e tekrar geri dnd ve arkasndan bu ayn srecin birok defa,
hatta baz Stoaclara gre sonsuz defa tekrarlanddr. te bu ncl
ler, Stoaclar, evreni, sonlu olmakla birlikte Aristoteles'in dnd
gibi hacm bakmndan deimeyen bir cisim olarak ele alnama gibi
bir sonuca gtrmektedir. nk bu varsaymda sz edilen Byk
Yangn alaynda, bu yangnn sonucu olarak evrenin genilemesi ge
rektiinde, atein kendisi iinde genilemesinin mmkn olabilecei
bir yere ihtiya vardr. te yandan bu yer ise yeni evren doduunda
yani ate sauyarak veya katlaarak daha kk bir yer igal ettiin-
30/f ikinci ksm: stoaclar
di veya nemli bir temeli olmad anlamna gelir. Daha basit bir ifa
deyle sylemek gerekirse, bu temel grn sonucu olarak Stoaclar
evrenin kendisinin btn itibariyle canl, akll olduu gibi onu mey
dana getiren her eyin de canl, akll olmak durumunda olduunu ka
bul etmek etmek zorundadrlar. Bu ise her eyin ruhu olduu, Platon
cu terminolojiyle her eyin kendi iinde hareket ilkesine sahip olduu
anlamna gelir ki, bu adan Stoacln kelimenin en gerek anlamn
da bir ruhuluk ( animizm) olduunu sylememiz mmkndr.
RUHLAR HYERARS
Stoaclarn bu genel tezleri eitli varlklar veya varlk trleri arasnda
daha nce iaret ettiimiz trden baz ayrmlar yapmalarna engel ol
maz. Daha nce etkin ilkenin veya 'scak nefes'in yaps ve zellikle
rinden sz ettiimizde deindiimiz gibi, Stoaclar varlk veya onunla
ayn ey demek olan doada birbirinden farkl ana varlk trnn
ayrdedilmesinin mmkn olduu dncesindedir. Bu farkl varlk
trnn temelinde olan, onlar birbirlerinden ayran ilkeleri ise srasy
la u terimlerle ifade etmektedirler: ) Yunanca 'sahip olma' ve 'ayak
ta tutma, birarada tutma' anlamna gelen bir fiilden tretilmi bir isim
olan ve 'zellik', 'varlk tarz' veya 'yap'y ifade eden 'heksis'; ) Yu
nanca 'doa' anlamna gelen 'physis'; ) nihayet asl anlamnda 'ruh'u
iaret eden 'psykhe'.
Stoaclara gre bunlardan ilki yani 'zellik', 'varlk tarz' veya
'yap' anlamna gelen 'heksis', evrendeki btn doal varlklara veya
tzlere nfuz ederek onlarn birliklerini salayan, onlar ayakta tutan,
dalmalarn nleyen ilke olarak, 'scak nefes'tir. rnein, bu demirin
sertliini veya gmn beyazln oluturan eydir. Stoaclar bu kav
ram veya onunla iaret ettikleri ilkeyi ayn zamanda inorganik varlk
lar organik varlklardan, bitki ve hayvanlardan ayran ey olarak ta
nmlamaktadrlar.
Buna karlk bir bitkinin birliini salayan birletirici ilke ol
mas bakmndan 'scak nefes', Stoaclar tarafndan, daha zel bir te
rimle, 'doa' (physis) terimiyle karlanmaktadr. Stoaclara gre 'do-
. stoaclarn ruh kuram veya psikoloji 321
ciler ise ruhu olan eylerdir. Ruhu olan [veya ruha sahip olan) ey
ler, kendilerinde bir izienim ortaya ktnda ikinci trden hareket
ederler... Akll hayvana gelince, o, bu izienimlerden etkilenen do
asna ek olarak ayn zamanda onlar zerinde yargda bulunan,
uygun bir ekilde eylemde bulunmak zere onlardan bazsn red
dedip bazsn kabul eden bir akla da sahiptir" (LS, 53 A).
ne sahip scak bir nefes, hayat nefesi olarak maddi-fiziksel bir ey gibi
ele alan bu anlaylarnn yansmasn ruhun ksmlarn bir altapotun
kollar veya bir rmcein ayla karlatran bir benzetmede de bul
maktayz. Aetius bu benzetmeyle ilgili olarak u bilgiyi vermektedir:
GD-AKIL LKLER
Bir hayvann dardan ald bir etkiye, izlenime gsterdii tepkinin ge
risinde kendisini koruma igds bulunmaktadr. Bu igdye uygun
olarak hayvan kendine zararl olandan kanp yararl olana yaklar.
Akl sahibi insanda ise igdnn yerini akl tutar. nsan da kend d
ndan bir nesnenin etkisi sonucu bir izlenime sahip olduunda buna
cevap olarak bir tepki gsterir. A ncak bu tepki, artk igdsel veya
doal deil, akll veya bilinli bir tepkidir. Aslna baklrsa doa veya
Tanr veya 'scak nefes'in, temel amac bakmndan insanla hayvan
arasnda bir ayrm yapmadn sylemek doru olacaktr; nk o
hem hayvana, hem insana kendini koruma, kendisi iin yararl olana
yaklama, zararl olandan kanma ynnde ayn eilimi vermitir.
Ancak insan bu eilimi igdsyle deil aklyla yerine getirir; bunun
sonucu olarak insan iin doaya uygun yaamak, artk onun igd
sne dei 'aklna uygun yaamas'dr. Akl bunu hem kendisi hem ev
renin doas hakknda doru bilgi edinmek ve bu bilgiye dayanarak
doru eylemde bulunmak suretiyle gerekletirir. O bu bilgiye dayana
rak neden kanmas, neyin peinden gitmesi gerektiine karar verir.
Stoac terminolojide bu, daha nce iaret ettiimiz gibi, "egemen ilke
nin dardan ald izienime onayn vermesi veya onu reddetmesi" an
lamna gelir (OL, VII, 86-87).
Plutarkhos'a gre Krizippos, insanda bulunan bu gc, eylemi
emretme veya reddetme ynndeki iki farkl ve zd grnts bak
mndan 'emredici' ve 'yasaklayc ' akl olarak da adlandrmtr:
ARZU-AKlL LKLER
Peki insann akll eyleminde arzunun veya iradenin rol nedir? Stoba
ios'un izlenim-itepi mekanizmasyla ilgili verdii bilgiden, Stoaclarn
bu konuda arzu veya iradeye akl veya yargdan bamsz olarak nere
deyse hibir rol verdirmedikleri ortaya kmaktadr:
. stoaclarn ruh kuram veya psikoloji 327
"Stoaclar evrenin, var olan her eyi iine alan ve canl, akll, zeki
bir doa tarafndan idare edilen bir birlik olmasndan dolay, var
olan eylerin ynetiminin belli bir ardardalk ve dzene gre eece
yan eden ezeli-ebedi bir ynetim olduunu sylerler. Onda meyda
na gelen eyler kendilerinden sonra ortaya kan eylerin nedenle-
334 ikinci ksm: soacla
" Bildiin gibi bizim Stoac filooflarmz doada her eyin kendile
rinden meydana geldii iki eyin olduunu sylerler. Bunlar neden
ve maddedir. Madde, hareketsiz halde bulunur; o her ey olmaya
hazr, ancak kendisini hareket ettiren bir ey olmazsa tembel bir e
kilde kalmaya mahkum bir eydir. Neden ise aklla ayn ey oldu
undan maddeye biim verir ve onu istedii yne ynlendirir. By
lece maddeden eitli yaratrnlarn meydana getirir. O halde her
ey bir ey den ve bir ey tarafndan yaplm olmak zorundadr. Bu
sonuncu, onun nedenidir; ilki ise onun maddesi" (LS, 55 E).
belli bir zgrle sahip olduu eklindeki grleri arasnda bir eli
ki vardr. nk Stoac evrensel, mutlak determinizmde izlenimlerle
onlara verilen tepkiler demek olan itepiler arasndaki ilikide de sz
konusu evrensel zorunluluun geerli olmas gerekir. Bunun nedeni
Stoaclarn izlenirnin akl-d olduunu ve onun znenin dtan gelen
bir uyary zorunlu olarak almas sonucu ortaya ktn sylemeleri
dir. Eer izienim byleyse ona gsterilen tepki yani itepi ve bu itepi
nin sonucu olarak ortaya kan tasdik veya reddetme fiili de yle ol
maldr. Ksaca bu sre zorunlu olarak, znenin veya zihnin herhan
gi bir iradi fiil ve seiminden bamsz olarak meydana gelmeli veya i
lemelidir. Ancak bunun sonucu, tm pratik ahlaki hayatn temelinin
ortadan kalkmas olacaktr. nk ahlaki sorumluluk, insann yapm
olduu eylemlerinde zgr olmasn, zgr bir iradeye sahip olmasn
gerektirir. Stoac evrensel nedensellik kuram ve bu kuramn sonucu
olarak her eyin kaderin zorunluluu altnda cereyan ettiine ilikin
grleri zgr seimi ve iradi davranlar imkansz klmaktadr. Bu
durumda insanlara t vermenin veya onlar azarlamann, onlara
yapm olduklar eylemlerinden tr eref veya ceza datmann ne
anlam olabilir?
Cicero bu gr savunanlarn bu nedenle insan zihninde iradi
hareketler olduunu, bu hareketlerin veya fiillerin kader in veya zorun
luluun etkisi altnda bulunmadn ileri srdklerini sylemektedir.
Ancak bu insanlar deindiimiz gibi Septik filozoflar ise onlarn bu
konudaki itirazlarnn metodolojik, diyalektik bir itiraz olduunu be
lirtmemiz gerekir. nk ilerde Septikler ksmnda geni olarak gre
ceimiz gibi Arkesilaos veya Karneades gibi pheciler her konuda,
her iddia veya tezle ilgili olarak lehte ve aleyhte deliller getirmenin
mmkn olmad ana tezlerinden hareketle yargy askda brakma
nn gerekli olduunu savunurlar. O halde gelitirdikleri bu gr on
larn bu konudaki gerek, pozitif grleri olmaktan ok Stoaclar
kendi kendileriyle elikiye drerek reddetme amalarnn rn
olan bir ey olarak grmemiz gerekir. Septikierin bu akl yrtmeleriy
le yapmak istedikleri ey, Stoaclarn bir yandan evrensel, mutlak de-
. nedensellik, determinizm, kader ve zg r l k 343
sine, onun zihnine aittir. Asl belirleyici olan, zihnin kendi doasdr.
Bunun sonucu olarak sz konusu tepkinin, tasdik veya reddetmenin in
san zihninin zgr bir fiili olarak aklanmas mmkndr.
Grld gibi Krizippos'un bu akl yrtmesi, son derecede
incedir. Eer doru anlyorsak, evrensel determinizmle zgrlk aras
ilikiler problemi sorunu zerine nerilecek tek mmkn zm, da
ha sonra ayn sorunlu ilgili olarak Spinoza tarafndan ayrntl bir e
kilde gelitirilecek zm temsil etmektedir. Bu zm felsefe tarihin
de 'kendini belirleme olarak zgrlk' adyla bilinen zmdr.
Ancak b.. zmn Stoac ilkelerle ne kadar tutarl olduu ve
ya bu ilkelere dayanarak ne kadar ikna edici bir ekilde savunulabile
cei phelidir. nk bilindii gibi Stoac ontoloji iinde asl neden,
Tanr'dr ve Tanr'nn iradesi deimez. Dolaysyla olaylarn bu tanr
sal iradenin nedenselliine uygun olarak zorunlu bir tarzda meydana
gelmesi gerekir. Ayn biimde Stoac ontoloji iinde nedensellik mut
laktr ve evrendeki btn varlklar ve olaylar iine alr. Bu varlklar
iinde insana ayr bir yer tanmak, insan iradesinin veya aklnn insa
ni olaylar veya eylemleri belirlemede kendine zg bir yaps veya
farkl, zel bir dzeni olduunu kabul etmek son derecede zordur.
nk sz konusu nedensellik ve determinizmin, Stoac doa tasarm
iinde, insan iradesi, seimleri ve eylemlerini de iine almamas iin
hibir neden yoktur. Eer her ey tanrsal akl tarafndan ve zorunlu
olarak belirlenmi ise insann dnce, arzu ve seimleriyle, ve bunla
rn rn olan eylemlerinin de ayn ekilde belirlenmi olduunu ka
bul etmekten baka bir yol yok gibi grnmektedir. insani eylemlerin
de belirlenmi olduunu, ancak onlarn belirleyici nedeninin insann
dndaki eyler deil, insann kendi akl, kendi iradesi veya istei ol
duunu sylemek en azndan Stoac reti iinde sorunun zmnde
ciddi bir ilerleme meydana getirmemektedir.
Sonu olarak evrensel determinizm ile insan zgrl arasn
daki ilikiler konusunda Stoaclarn getirmi olduklar zm u e
kilde zedememiz mmkndr: Evren belirlenmitir. Onda olaylar
arasnda sk ve zorunlu ilikiler vardr. Her olay bir nceki olayn so-
12. nedensellik. determinizm, kader ve zgrlk 345
TANRI'NIN DOGASI
Stoaclar da daha nceki Yunan geleneine uygun olarak bazen tek bir
Tanr'dan, bazen tanrlardan sz etmektedirler. Ayn durumun Sokra
tes, Platon ve Aristoteles iin de sz konusu olduunu grmtk. On
lar da, bir yandan tek tannc bir anlaya sahipmi gibi grnrken di
er yandan kimi zaman ve arada herhangi bir ayrm yapmakszn Yu
nan ok tanrclnn geleneksel tanrlarn kabul eden bir tutum ser
gilemekteydiler.
Bu balamda Stoaclarn da bir yandan Yunan -ve Roma- hal
knn geleneksel Tanr anlayna ve ok tannclna sayg gsterirken
te yandan Yunan-Roma panteonunun geleneksel tannlarn felsefi
olarak varln savunduklar tek tanrnn, Ate, Logos veya Zeus'un
eitli grntlerini temsil eden doa gleri biiminde sembolik an
lamda yorumladklarn grmekteyiz. Ancak Stoaclarn Epikurosu
lardan farkl olarak Yunan-Roma oktanrclnn seremonyal grn
tlerini onaylamadklar, onun kurban, tapnak ve putlarn reddettik
leri anlalmaktadr.
Diogenes Laertius Stoaclarn Tanr'sn yle tanmlamaktadr:
TANRI KANTILARI
Stoaclarn zelliklerini bu ekilde tasvir ettikleri bir Tanr'nn yani ay
n zamanda evrenin hem varla getiricisi, hem tz; doann hem ak
tif ve akll ilkesi, hem daha genel olarak kendisi olan bir gcn varl
n kabul etmelerinin yansra ayn zamanda byle bir varln var ol
duu, var olmas gerektii hakknda baz kantlar ileri srdkleri an
lalmaktadr. Bunlar iinde daha sonralar felsefe tarihinde 'evrendeki
dzenden hareket eden kant' (teleolojik kant) ve 'Tanr kavramnn
kendisinden hareket eden kant' (ontolojik kant) olarak bilinecek ka
ntlarn ilk rnek veya taslaklarnn bulunduunu grmekteyiz.
" Bilge insanlara sayg gstermemiz gerektii fikri, makul bir fikir
dir. te yandan var olmayan kimselere sayg gstermemiz gerekti
ini sylemek makul deildir. O halde bilge insanlar vardr" ( DBK,
1 ,1 33).
TANRI SAVUNMASI
Stoaclarn Tanr kantlarnn yansra dier nemli bir alanda, Tan
r'nn iyilii veya adaletiyle evrendeki ktlk arasndaki ilikileri ele
alan, Tanr'y bu ktlk veya adaletsizliklerden aklamaya alan ve
Leibniz'in bu konudaki dncelerini ieren nl eserinden sonra ge
leneksel olarak 'tanr savunmas' (teodise) adyla bilinen alanda da son
derece ilenmi baz grlere sahip olduklarn grmekteyiz. Bu g
rlerden bir ksmnn kayna bizi Herakleitos'a, Phaidon ve Tima
ios'da ortaya konduu ekilde Platon'a geri gtrse de, onlarn bazs
nn zel olarak Stoaclara ait olduklar anlalmaktadr.
Bunlarn ilki, ilk kez Herakleitos tarafndan ortaya atlm olan
"evrenin yapsnda kar klmaz bir ztln, elikinin var olduu" il
kesine dayanmaktadr. Daha nce deindiimiz gibi Herakleitos, Ho
meros'un tanrlar arasnda sava olmamasn dileyen grn ocuk
su bir gr olarak nitelemi, nk savan her eyin babas olduu
nu, evrende ztlklarn ortadan kalkmasn istemenin aslnda evrenin
kendisinin ortadan kalkmasn isternek anlamna geldiini ileri sr
mt. Platon da Phaidon'da insan ruhunun lmszln savun-
1]. sroaclann teolojisi ve tanr savunmalar 359
mak zere benzeri bir ilkeye dayanm, hayat ve lmn zorunlu ola
rak birbirlerini takip eden, birbirlerini gerektiren eyler olduklarn,
dolaysyla hayatn arkasndan nasl lmn gelmesi zorunlu ise l
mn arkasndan da ayn zorunlulukla hayatn geleceini savunmann
makul bir gr olduunu savunmutu.
Tanr'nn evrene kar iyilik dolu ilgisinin, inayetinin, evrende
varl grlen ktlkle uzlaamaz olduu itirazna Krizippos'un na
yet zerine adl eserinde yukarda iaret ettiimiz ynde olmak zere
u cevab verdiini grmekteyiz:
r'nn deil bizim sorumlu olduumuzu ileri srer. Stoaclar bir nceki
blmde grdmz gibi insanda belli bir zgrln varln kabul
etmektedirler. Bu gr, onlarn ktden sorumlu olan, insann ken
disi olarak dndkleri eklinde yorumlamamz makul olacaktr.
Kald ki Kleanthes, Zeus'a dizdii vgde yani Zeus lahisi'nde evren
deki her eyin Zeus'a veya Doa'ya uygun olarak meydana geldiini,
ancak " kt insanlarn aptallklar iinde yaptklar eyler"in bu gru
ba dahil olmadklarn yani onlarn Tanr'nn isteine aykr olarak
meydana geldiini sylemektedir. Bu cmleden ve Stoaclarn genel z
grlk kuramlarndan, onlarn her eyin tanrsal irade tarafndan be
lirlenmi olmakla birlikte insan davranlarnn, doann genel yaps
na ve ileyiine aykr olan kt eylerin bir bakma insann kendi ese
ri olduu grnde olduklar sonucuna varmamz mmkndr. Bu
nunla birlikte Stoaclarda hayatmzn ahlaki bakmdan bir anlam ve
deeri olmas iin zgrle sahip olmamz, zgdmzn bir an
lam ifade edebilmesi iin kty de seebilecek bir ekilde yaratlma
mz gerektii, dolaysyla ktnn nesnel olarak var olmas gerektii
ynnde ana Hristiyan vurgu mevcut deildir.
14
Stoac1larm Ethii veya
Ahlak Felsefeleri
mas veya onu meydana getirdikten sonra ona kendisiyle ilgili bir
yaknlama veya kendini sevme duygusu vermemesi olas deildir.
Bylece u sonuca varmak zorundayz ki Doa hayvan meydana
getirirken onu kendi kendisine yakn ve kendisi iin deerli bir ey
olarak ortaya koymutur. Hayvanlarn kendilerine zararl olan ey
lerden kanmalar, kendilerine yararl veya uygun olan eylere y
nelmelerinin nedeni budur (DL, VII, 85).
" 'igisiz ' iki anlama gelir: Birinci olarak o ne mutlulua, ne mut
suzlua katks olmayan eylere iaret eder: zenginlik, n, salk,
g ve benzerleri gibi; nk kullanm tarziarna gre mutluluk ve
ya mutsuzluun arac olmalar mmkn olmakla birlikte bunlar ol
makszn mutlu olmak mmkndr. Ikinci ve tamamen baka bir
anlamda olmak zere zerimizde ne ekme, ne itme ynnde bir
gce sahip olmayan eylerin de ilgisiz eyler olduklar sylenir, r
nein bir insann bandaki salarn saysnn tek veya ift olmas
veya ileriye doru uzattmz parmamzn dz veya kvrk olmas
gibi. Ancak yukarda zikredilen eylerin [Stoaclar tarafndan] bu
ikinci anlamda 'ilgisiz eyler' olduklar sylenmemektedir; nk
onlar bizi kendilerine doru ekme veya itme ynnde bir gce sa
hiptirler; dolaysyla biz onlarn bazsn seeriz, bazsn ise redde
der iz. tekiler ise kendilerini sememiz veya reddetmemiz bak
mndan tamamen eit durumdadrlar" (DL, VII, 104-05).
bunda, doaya uygun olan eylerle doaya aykr eyler arasnda isel
deer farkllklarnn kabul edilmemesi durumunda hayat karmakar
k olacak, onu meydana getiren eyler arasnda herhangi bir ayrm ya
plamayacak ve bylece bilgelik iin ortada hibir zemin kalmayacak
tr. Bu durumda hayatla ilgili eyler arasnda hibir fark olmayaca
iin onlar arasnda hibir seim de yaplamayacaktr.
Cicero baka baz Stoaclarn, rnein Krizippos'un da kendi
siyle ayn grte olduunu ve ayn gerekelerle Ariston'un bu sert g
rn reddettiklerini sylemektedir:
"Baz uygun iler artlara bal deildir, bazlar ise baz durumlarda
uygundur. artlara bal olmayan [uygun] iler, rnein bir insann
salna dikkat etmesi, duyu organlarna zel olarak bakm gster
mesi ve benzerleridi: Durumlara bal olan uygun iler ise insann
kendini sakat etmesi, maln elden karmasdr. Uygun ilere aykr
olan ilerde de bu ayn durum sz konusudur" (DL, VII, 109).
" Stoaclar kendisi doaya uygun olan veya doaya uygun olan
meydana getiren ve dolaysyla belli bir pozitif deere sahip oldu-
14. soaclarn elhii vf!Va ahlak felsefeleri 391
TUTKULAR
Stoaclarn ahlak felsefesinde varln gzlemlediimiz bu sertlikleri
nin bir baka rneiyle onlarn tutkular retisinde de karlamakta
yz. te yandan Stoaclarn tutkulara ilikin retileri insan ruhunu ta
mamen akl ve bilin olarak ele alan ana retilerinin bir devam veya
mantksal uzants olarak ortaya kmaktadr. nk Stoaclar daha
nce Platon ve Aristoteles'in savunduklarndan ok daha byk l
de ruhsal tzn birliini savunmakta ve insan ruhunun egemen ksm
olarak nitdedikleri akln, btn dier ruhsal glerin sadece paralar
14. stoaclarn ethi&i veya ahiilk felsefeleri 395
ERDEM VE MUTLULUK
Stoaclar iin tm doa incelemesinin amacnn ahlak iin bir hazrlk
olmasna paralel olarak, tm ahlak incelemelerinin amac da insan iin
mutluluk salamaktr. te yandan mutluluk ancak insann akli faali
yetinde veya erde md e aranmas ve bulunmas gereken eydir. Baka bir
deyile, en yksek iyi sadece erdemdir ve mutluluk da sadece erdemli
bir hayattan ibarettir.
Stoaclar insan ruhuna zelliini veren eyin onun en st ksm
olan akl olduunu savunduklar iin erdemi, Sokrates gibi esas olarak
bilgiye indirger. Sokrates gibi onlar iin de erdemsizlik veya ktlk,
esas olarak bilgisizlikten kaynaklanr veya ona indirgenebilir. Bu onla
r yine Sokrates'i izleyerek erdemin renilebilir bir ey olduu gr
ne gtrr. Ancak bu onlarn sadece bilgiyle yerindikleri veya Platon
ve Aristoteles gibi bilgiyi pratik faaliyetin zerine yerletirdik/eri anla
mna gelmez. nk Sokrates gibi Stoaclar iin de bilgi z itibariyle
insann aklsal davran iin bir ara olma durumundadr. O halde
Stoac ilkelere gre erdem, teori ile uygulamann, bilgi ile pratiin ele-
400 ikinci ksm: stoaclar
lerini sylemektedir (DL, VII, 1 27). Ayn konuyla ilgili olarak bir ba
ka benzetme yapan Plutarkhos, nasl boulma gerekleirken, insann
bann suyun bir kar altnda olmasyla be yz kar altnda olmas
arasnda bir fark yoksa, Stoaclarn erdemsizlik bakmndan insanlarn
iinde bulunduklar dereceler arasnda da hibir ayrm yapmadklar
n sylemektedir (LS, 6 1 T).
BiLGE NSAN
Stoaclarn bu grlerinin mantksal sonucu, onlarn daha nce birka
kez deindiimiz gibi insanlar ahlaki bakmndan aralarnda hibir
benzerlik bulunmayan iki ana gruba ayrm olmalardr. Bu iki ana
grup, bilgeler ve geri kalanlar yani sradan insanlar, bilgisizler, aptallar
veya delilerden meydana gelmektedir. Bu iki grubu Stoaclar birbirini
mutlak olarak dlayan ve aralarnda hibir gei noktas olmayan, bir
birine tamamen kapal iki insan kategorisi olarak ele almaktadrlar.
Bylece, bilgeler arasnda hibir bilgisiz veya aptal olmad gibi bu
ikinciler arasnda da herhangi bir bilgelie sahip birini bulmak mm
kn deildir. Bilge insann her trl yanltan, kusurdan korunmu olan
mkemmel bir varlk olmasna karlk, bilge olmayan kiinin yapt
her ey yanltr, ktdr. Bilge insann her konuda doru bilgiye sahip
olmasna karlk dierinin sahip olduu ey sadece kandr, sandr.
Stobaios, Stoaclarn bilgeler ve geri kalanlar ayrmn onlarn
ahlaknn temel kavram olan erdemliler ve erdemsizler kavram ifti
etrafnda ortaya koymaktadr:
Toplum, onlar iin, bu ortak, evrensel, doal, akli, tanrsal adil yasa
nn birletiedii insanlar iine alr. Cicero'nun szleriyle
"Bir halk herhangi bir biimde biraraya gelmi herhangi bir insani
varlklar topluluu deildir; adalete uygun olarak ve ortak kar
iin biraraya gelmi ok sayda insandan meydana gelen bir toplu
luktur" (Devlet zerine I, 39).
.t\ C A D E 1 I C .l\.
I X C n 1 P T J 1\ c: -; S 5 <: O L L ,\ 1' 1 R D f T 1 'i Q \' r.
J. r U n T S C ,\ " T 1 f ; . \ T 1 V s ST F. :1 P L l C .\ T 1 \ 'i
. u 1 J) t "t
SEPTKLGN KAYNAKLARI
Yunan felsefesinde pheci eilimler Septiklerle birlikte ortaya kma
mtr. Ksenophanes'in, Yunanllarn genel tanr anlaylarndaki insan
biimci elere kar ktn grmtk Onun Homeros-Hesiodosu
Tanr anlayna ynelttii eletirilerini temsil eden olumsuz retisinin
dinsel anlamda pheciliin bir ilk rneini tekil ettiini syleyebiliriz.
Herakleitos'un hibi_H_n var olmad!:, nk sabit veya de
imez olmad, tersine her eyin srekli bir ak ve olu iinde oldu
una ilikin nl retisini de, pheci bir kurarn olarak okumamz
veya deerlendirmemiz mmkndr. nk Herakleitos bylece dn
yann bize grnd gibi olmadn sylemekte ve grnle gerek
lik arasnda ayrm yapmaktayd. Ona gre grnte sabit ve dei
mez olan nesneler dnyas gerekte srekli bir olu ve deime halin
deydi ve bu dnyay bize sabit ve deimez gibi gsteren duyu organ
larmz yanlmakta, dnya veya nesneler hakknda gvenilmez, yanl
bir bilgi vermekteydi.
1. septiklite genel giri 429
SEPTKLGN DNEM
Stoaclk gibi Septikliin de -veya drt- dnemden getii grl
mektedir. Bunlardan ilki Piron ve onun rencisi Timon tarafndan
temsil edilen ve genel olarak Pironculuk veya Eski phecilik diye ad
landrlan dnemdir.
kinci dnem ise . 3. yzylda Platon'un Akademi'sinin ba
na geen ve Piron ile Timon'un adn anmakszn ortaya att metoda-
4 34 nc ksm: septikler
mede belli bir rol olduunu grmtk. Onlarn Sokrates'i doa fel
sefesinin veya metafiziin deeri hakknda olumsuz dncelere gtr
mede belli bir etkileri olduunu da biliyoruz. O halde doa hakknda
yaplan tartmalar ve getirilen eliik aklamalarn Piron'u da phe
ciliine sevketmede belli, hatta nemli bir rol oynam olabileceini
dnmek akla yakn olacaktr. Ancak Piron'un radikal pheciliin
de, bu genel nedenin veya ortamn etkisiyle aklanmas g ve zel bir
havann olduu grlmektedir.
Bu udur: Piron sz konusu doa felsefelerine, varlk metafizik
lerine bir baka doa felsefesi veya varlk felsefesiyle kar kmad
gibi, bu felsefeterin temelinde bulunan ortada bir hakikatn var oldu
u ve onun bilinebilecei tezini de insann bilgi aralarnn bir analizi
ve yetersizliinin gsterilmesi yoluyla rtmeye kalkmamaktadr. O,
basit ve kategorik olarak doann kendisinin yaps itibariyle kark,
belirsiz, llemez bir ey olduunu ileri srmektedir. O halde bu tez,
bir bakma Herakleitos'un 'Her ey akyor' veya Parmenides'in 'Ev
rende hareket veya olu yoktur' tezi gibi bir tr metafizik tezdir.
alannda doru bir hayatn ancak doru, kesin bilgiler, inanlar zerin
de kurulabileceine inanm ve bu nedenle filozofun toplumun yneti
cisi olmasn zorunlu grmt.
Aristoteles'e gelince, onun ahlak ve siyaset alannda Platon ka
dar kat dnmediini grmtk. Aristatdes insann teorik ve pra
tik faaliyetler alann birbirinden ayrm, birincinin zorunluluk alan
olduunu kabul etmekle birlikte, ikincinin byle olmadn, iinde ta
d olumsallktan tr bir mzakere, tartma alan olduunu sy
lemiti. Bununla birlikte Aristatdes de pratik alanda belli lde do
ru bilgiye, daha dorusu makul ilkelere ihtiyacmz olduunu savun
mu ve pratik akl veya basireti bu doru bilgiye veya makul ilkelere
uygun olarak tercihlerde bulunmas mmkn olan bir yeti olarak ta
nmlamt.
Helenistik dnemin iki nemli felsefe okulu olan Epikurosuluk
ve Stoacln da bu ana gr paylatklar ve insana mutlu bir pra
tik hayat salayacak olan evren hakknda benzeri bir doru gr, te
orik bir hakikat peinde kotuklarn grmtk.
Burada Piron bu geleneksel gr tmyle tersine evirerek,
insann mutlu olmas iin byle bir doruya ihtiyac olmadn syle
mekte, bununla da kalmayp, insan huzura, dinginlie, mutlulua g
trebilecek tek yolun her eyden phe etme, ahlaki eyler de iinde ol
mak zere hibir ey hakknda herhangi bir yargda bulunmamaktan
getiini ileri srmektedir.
mz mmkn olduu gibi bunun tersine; pheci bir tarzda neyin ger
ekten iyi, neyin kt veya daha kt olduunu bilemeyeceimiz, in
sann kendi durumu hakkndaki belli bir sansnn doru olmad,
nk bir baka bilginin bu sannn doru olmadn gsterdii ek
linde de yorumlayabiliriz. Nitekim Demokritos'un bu olgudan kar
d sonu, insann kendisi hakkndaki yargsnn mutlak olarak do
ru olmad, ancak greli bir deere sahip olduu sonucudur. Demok
ritos, bundan hareketle d nesnelere veya durumlara, onlarn doas
nn u veya bu ey olduu eklindeki bilgiye baml olmayan, insann
ruhsal bamszl ile etkilenmez durumuna dayanan bir hayat tarzn
teklif nermektedir.
Durum ne olursa olsun Piron'un bilgi ve mutluluk aras ilikiler
konusundaki devrimci tezini u ekilde aklamamz mmkndr: Pi
ron, Demokritos'un, Sokrates'in, Kiniklerin, Stoaclarn ahlak alann
daki temel ideallerini, bilge, mutlu insan anlaylarn paylamaktadr.
Bu insan, mutlak anlamda zgr, kendine yeten, d eylerden etkilen
meyen, her trl arzu ve tutkulara direnmesini bilen, hazlar gibi aclar
karsnda da durumunu bozmayan bir insan, kelimenin tam anlamn
da sarslmaz bir ruh skunetine veya huzuruna sahip bir insan olacak
tr. O halde phecilik ve yarglar askda tutma, byle bir insann te
mel yapsna ve zelliine aykr olmak yle dursun, tersine onun ta
lep ettii, gerektirdii bir ey olmak zorundadr. Byle bir insan iin
dnya, her ey tmyle kendilerine kaytsz kalnmas gereken, hibir
zel deeri veya nitelii olmayan nesnelerden meydana gelmek zorun
dadr. Byle bir insan iin sadece maddi, fiziksel nesnelerin, onlarn ge
tirecekleri haz ve aclarn deil, insanlarn iyi, gzel, onurlu -veya ter
si- diye kabul ettii dier eylerin, toplumsal hayatn kendisinin, in
sanlarn alkanlklarnn, uylama dayanan grlerinin, dinsel
inanlarnn da bir deeri olmamak zorundadr. Ksaca bu tr bir bil
gelik ideali varlk ve bilgi alannda phecilii reddetmek yle dursun,
ona dayanmak, ondan hareket etmek zorundadr.
Bu yorumumuzun doru olduunu gsteren bir ey, pheci ge
lenein Piron'u tam da bu tr bir insan olarak tasvir etmi olmasdr.
448 nc ksm: septikler
GRN-GEREKLK AYRlMI
Szn ettiimiz ayrmn ne olduunu grmek iin yine Diogenes La
ertius'a kulak verelim:
2 . erken dnem septikiiRi veva pironculuk 451
likleri yeterli bulmayp, daha sonra onlar zerinde baz nemli deiik
likler yapma ihtiyacn duymu olduuna deinmitik. Bu durum Pla
ton'un felsefesinin geri kalan nemli alanlar iin de geerliydi. rne
in Theaitetos diyalogunda Platon duyurnun bilgi olduu grne
iddetle kar kmakta ama onun yerine bilgiyle ilgili pozitif bir re
ti ortaya koymamaktayd. Nitekim Platon'un bilgi kuramn inceler
ken iaret ettiimiz gibi bu diyalog, bilgi hakknda getirilen akla
mann nn de yetersiz olduunun gsterilmesiyle sona ermekteydi.
Kald ki, Platon'un sz konusu anti-dogmatik, pheci veya Sextus
Empiricus'un iaret ettii anlamda 'aratrc' tutumu, bir bakma do
a ve siyaset felsefelerinde de kendisini gstermekteydi. Onun balan
gta duyusal dnyaya, doal dnyaya herhangi bir ilgi gstermedii
ve onun bilgisinin mmkn olduunu reddettii halde Timaios'ta bu
iki grnden de byk lde vazgetiini sylemitik. Benzeri bir
tarzda daha nce Devlet'te ortaya att siyasi dncelerinin byk
bir ksmn son eseri olan Yasalar'da nasl terkettii, onlarn yerine
hangi yeni nerilerde bulunduuna da temas etmitik.
rak tasdik etmitir. Ancak gerekte "var olmayan bir eyden kaynak
lanan yanl bir alg" olduundan, bu algnn Herkl'e "ak ve seik"
bir alg olarak grnmesinin bir deeri yoktur.
Ayrca Stoaclar, normal, salkl insanlarn da baz durumlarda
yanlabileceini ve doru alglarla doru olmayan alglar birbirlerine
kartrabileceklerini kabul etmilerdir. Bylece, Akademik phecile
rin eletirileri Stoaclar alg konusunda, alglayan zihnin kendisi ya
nnda alg zerine etkide bulunmas mmkn olan btn dier faktr
leri de hesaba katmaya gtrmtr. Stoaclar bu eletirilerin sonucu
olarak, doru algnn zellikleri ve artlarna daha nce szn ettii
miz bir dier art daha ekleme ihtiyacn duymulardr. Bu ise "bir en
gel olmad takdirde" ibaresi ile ifade ettikleri arttr. Bylece doru
nun ltnn doru alg, kavrayc alg olduu ynndeki genel ta
nmlama, Zenon'dan sonraki Stoaclarda u ekle brnmtr:
" Dorunun lt, kendisine engel olacak, kendisini bozacak bir ey
olmad takdirde, kavrayc algdr. "
Birbirlerinden ayrdedilmesi mmkn olmayan lde, birbirle
rine benzeyen eylerle ilgili itiraza gelince; Stoaclarn bu iriraz da 'ev
rende birbirinden fiili olarak ayrdedilemez olan hibir eyin olmad
'n syleyerek cevaplandrm olduklarn biliyoruz. Stoaclara gre,
sz konusu ikizterin veya bir plajdaki kum zerreciklerinin her biri ken
disine zg bir zellik veya zelliklerle dierlerinden farkl olan birey
ler olarak var olmak durumundaydlar ve bundan dolay onlarn her
birine ilikin algnn da dierlerine ilikin alglardan farkl olmas, en
azndan sz konusu alglarn kuramsal olarak birbirlerinden ayrdedi
lebilmeleri gerekmekteydi.
Stoaclar bu noktada, bu alglarn fiilen birbirlerinden ayrdedi
lemez olduklar bir durum gstermeleri imkann veya ihtimalini red
detmemiler; ama nedenlerini meydana getiren nesnelerin kendilerinin,
mutlaka sadece kendilerine ait olan bir nitelikle dierlerinden farkl ol
duu, olmas gerektiini kabul etmilerdir. Bu yzden bu nedenlere
ilikin izlenimlerin de bir ekilde dierinden farkl olmas gerektiini
savunmulardr.
472 nc ksm: septikler
duumuz bilgi durumu veya amac bakmndan bir nemi, yarar yok
tur. Bundan dolay bizim burada grn bakmndan yanl olan al
glar veya onunla ayn ey demek olan grn bakmndan doru ol
mayan alglar bir tarafa brakmamz gerekir. Bylece elimizde kalacak
olan sadece 'grn bakmndan doru olan (veya yanl olmayan) al
glar' olacaktr.
Karneades'in buradaki ltnn tamamen znel olduu ak
tr. nk sylediimiz gibi grnte doru olan bir alg, aslnda ya
ni konusu olan nesnenin kendisiyle ilikisi bakmndan ele alndnda
yanl olabilir veya grnte yanl olan bir alg ayn bakmdan do
ru olabilir. Ancak bunu bizim bilmemizin imkan yoktur. Kimsenin ve
hibir zaman bunu bilmesi mmkn olmadna gre de, ilgimizi ken
dilerine yneltmemiz gereken biricik alglar ancak 'grnte' doru
olan alglar olacaktr.
Karneades bu tr alglar, 'olas ve ikna edici' alglar olarak ad
landrmaktadr. Ama o bu olaslk ile ikna ediciliin ne tek bana bir
algnn zellii olduunu ne de tek bana yeterli olduunu dnmek
tedir. nk ona gre grnte olas veya ikna edici olan alglar da
ok geni bir alana yaylr ve onlar arasnda da en azndan derece fark
llklar vardr. Bu balamda olmak zere grnte olaslk iinde olan
dolaysyla ikna edici olan alglar arasnda bazlarnn daha olas, daha
ikna edici, bazlarnn daha az olaslk iinde ve daha az ikna edici ol
duunu sylemek mmkndr. rnein uzakta bulunan bir cismin
Sokrates olduuna ilikin algmz, grnte doru bir alg olmas ola
sdr ve bu da ikna edicidir, ama daha yakndan baktmzda Sokra
tes'e benzemekle birlikte onun Sokrates olmayp babas olduuna ili
kin algmz daha olaslk iinde ve daha ikna edicidir. nk algmzn
konusu olan cismin kkl, onunla aramzdaki mesafenin uzakl,
duyumumuzun gl veya zayf olmasna gre grnte doru olan
alglarmz arasnda da yine grnteki doruluklar yani olaslk iin
de olmalar veya ikna edicilikleri bakmndan baz farklar olduunu
grmekteyiz. Bylece sz konusu olasln, ikna ediciliin yanna daha
ze daha ince baz ltler veya artlar koymamz gerekmektedir. Bu
3 akademi dnemi septikiili 487
daha ince, daha zel ltler ite bir algnn baka, ters yndeki alglar
tarafndan engellenmemesi ve sonuta btn durum ve artlarnn eni
ne boyuna titiz bir biimde aratrlmas sonucu ortaya kmasdr.
te Karneades'in alglarla ilgili yapt iki temel ayrm udur:
Alglar nce algnn nesnesi ve alglayan zneyle ilikisi bakmndan
ikiye ayrlrlar. Birinci gruptaki alglar doru veya yanltr; ikinci
gruptaki alglar ise 'grnte doru' ve 'grnte yanltr'lar. Gr
nte doru olan alglar da kendi ilerinde yine ikiye ayrlrlar: Gl
bir ekilde grnte doru olanlar yani olas veya ikna edici grnen
ler ile zayf bir ekilde grnte doru olanlar yani olas oluu veya
ikna edicilii az olanlar veya hi olmayanlar. Gl bir ekilde gr
nte doru olan alglarn olaslklarnn, ikna ediciliklerinin temelin
de bulunan ltler ise onlarn baka alglar tarafndan engellenmeme
leri ve titiz, sk bir biimde aratrlm, soruturulmu olmalardr.
Sextus Empiricus Karneades'in grnte doru olan alglarn
olaslklarnn temelinde bulunan bu birinci lt yani baka alglar
tarafndan engellennerne ltn bir rnekle yle akla kavutur
maktadr:
kesin olarak bilmeden nce sz konusunu algsn olas bir alg ola
rak kabul edecektir" (MK, I, 1 86-1 87).
Eer tanrlar varsa, onlarn canl varlklar olmas gerekir. Byle ise
ler duyuma sahip olmaldrlar; nk btn canl varlklarn, du-
3. akademi dnemi septikiti 495
sana serin, gen bir insana lk; ayn rengin yal bir insana soluk, gen
bir insana canl grnmesidir. Benzer ekilde bir ayn ses yal insana
zayf, gen insana ise ak bir ekilde duyulabilir grnr. Ya bak
mndan farkl olanlar farkl eylerin peinden koar veya onlardan ka
nrlar. nsanlar genliklerinde yallklarnda olduklarndan farkl
eylere deer verirler.
'Hareket veya skfnete' bal olan farkllklarn rnei, bizim
hareket veya skunet halinde olmamza bal olarak etrafmzda bulu
nan hareketsiz nesneleri hareketli veya hareketsiz grmemizdir. rne
in hareketsiz bir durumda iken hareketsiz grdmz nesnelerin,
yanlarndan bir gemiyle geerken hareketli olduklarn dnrz.
Nesneleri farkl grmemizin bir nedeni de iinde bulunduumuz
'ak ve nefret durumu'dur. Bazlar domuzdan nefret eder, bazlar ise
onu itahla yer. Aklar sevdikleri kadnlar gzel grrler. Oysa dier
leri iin bu kadnlar irkindir.
Alk ve tokluk da benzeri bir farkllk nedenini oluturur. A
bir insann son derecede lezzetli olduunu dnd bir yiyecek tok
bir insana tamamen tatsz gelir.
'kili ve ayk bir durumda bulunma'ya bal olan eylerin r
nei, aykken iren bulduumuz eylerin ikiliyken bize hi de yle
grnmemeleridir.
'Daha nceki durumlara' (predispositions) bal olan alglarn
rnei ayn arabn ksa bir sre nce hurma veya kuru incir yemi
olanlara tatsz, ceviz veya nohut yemi olanlara tatl grnmesidir.
Ainesidemos bu argman daha genel bir tarzda yle ortaya
koymaktadr: Biz her zaman belli bir durumdayz ve bu durumumuz
farkl zamanlara bal olarak da deimektedir. O halde eylerin bu
farkl zaman ve durumlarda bize grnen ekilde olduklarn syleme
mizde bir saknca yoktur, ama onlarn doalar bakmndan ne olduk
larn sylemek mmkn deildir. nk insan ya her zaman mutlaka
belli bir durumdadr veya byle bir durumda deildir. kinci kkn
sama olduu aktr, nk insan her zaman ya salkl veya hasta, ya
hareketli veya hareketsizdir, ya u veya bu yatadr vb. Bylece birinci
4 son dnem septikiili 525
feden, belli bir yer veya ortamda ve belli bir durum veya konumda al
glanmasnn zorunlu olmas; bu mesafe, ortam ve konumlara bal
olarak da znede farkl grnlere yol amas olgusundan karma
mz gereken sonu, hibir algmzn nesneyle ilgili olarak doru bir al
g olma gvencesine sahip olmad, dolaysyla bu alglardan hareket
le nesneler hakknda verdiimiz yarglar vermememiz, onlar askya
almamz gerektii olacaktr.
Ainesidemos'a gre dier argmanlarda da iaret edilmi oldu
u gibi, bu alglardan bazlarna dierlerine gre stnlk tanmann,
bazlarn dierlerine tercih etmemizin hibir doyurucu gerekesi yok
tur (PAG, I, 1 1 8 - 123).
jik bir akl yrtme veya belli bir kantlama tarafndan dorulanr
gibi grnen bir grtr.
Sextus'a gre biz bu farkl alanlara ait gr ve uygulamalarn
her birine ya ayn alana veya bir baka alana ilikin gr ve uygula
malarla kar kabiliriz. Birinci durumun rnei, bir gelenee bir ba
ka gelenekle kar kmamzdr. Burada u tr olgulara iaret edebili
riz: Baz Etiopyallarn bebeklerine dvme yaptrmalarna karlk Yu
nanllarda byle bir gelenek yoktur. ranllarn topuklarna kadar inen
uzun parlak renkli elbiselerden holanmalarna karlk Yunanllar bu
tr bir giysinin uygun olmadn dnmektedirler. Hintiiierin herke
sin gz nnde cinsel mnasebette bulunma ynnde bir alkanlk
larnn olmasna karlk ou toplum bunu utan verici bir ey olarak
grmektedir.
Yasalarn birbirlerie zt olma rneklerine gelince, Roma'da ba
basnn mirasndan vazgeen birinin onun borlarn demesi gerek
mezken, Rodos'ta len kiinin varisieri babalarnn borlarn demek
zorundadr. iskiderin yaadklar Krm'da tanra Artemis'e yabanc
larn kurban edilmesi ynnde bir yasann olmasna karlk Yunanis
tan'da insan kurban edilmesi yasal olarak yasaktr. Benzeri ekilde M
sr'da insanlarn kendi kardeleriyle evlenmelerine kar hibir yasann
bulunmamasna karlk Yunanistan'da byle bir ey yine yasalar tara
fndan yasaklanmtr.
Sextus Empricus, insanlarn ve toplumlarn davran kurallar
nn birbirlerinden farkllnn da eitli rneklerini vermektedir. rne
in Sinoplu Dioyojen'in hayat tarz Kireneli Aristippos'unkinin tam
zdddr. Ispartallarn hayat tarzlarnn da Romallarn hayat tarzn
dan tamamen farkl ve ona zt olduu bilinmektedir.
Efsanevi inanlarn farkllna gelince, Sextus, baz yerlerde in
sanlarn ve tanrlarn babas olarak Zeus'u kabul eden efsaneye baka
baz blgelerde onun Okyanus olduu ynnde onunla ztlk gsteren
bir baka efsaneyle kar kldn sylemektedir.
retisel grlerin farkll veya ztlnn rnekleri ise ok
daha sk rastlanan bir eydir. Bazlar her eyin temelinde tek bir ana
4 son dnem septikliQi 533
Be pheci Argman
Sextus Empiricus, bu on geleneksel pheci argman sergiledikten
sonra bu argmanlarn dourduu temel epistemolojik sorunlar daha
ak bir ekilde ortaya koyan be argmandan daha sz etmektedir.
Yalnz o bu argmanlar Ainesidemos'tan da sonra gelen phecilere
maleder. Bu balamda Diogenes Laertius'un da Ainesidemos'tan son
ra yaam olan Agrippa'ya mal ettii bu be argman, phecilerin
yarglar askya almak iin kendisine bavurduklar be ana olgu ile ve
onlara dayanan be ana akl yrtme biimine iaret etmektedir.
Bu olgulardan birincisi gerek filozoflar gerekse sradan insanlar
arasnda varl gzlemlenen gr ayrlklar veya anlamazlktr. On
lar arasnda hangi konuyla ilgili olursa olsun, bitmez tkenmez tart
ma ve gr ayrlklaryla karlamaktayz. Bunun sonucu olarak,
herhangi bir eyle ilgili herhangi bir gr kabul etmek veya reddet
mek iin elimizde salam bir gerekenin olmadn grmekte ve by
lece yapmamz gereken eyin yargmz askya almak olduunu anla
maktayz.
kinci argman, sonsuza kadar geriye gitmeye dayanan arg
man dr (regress ad infinitum). Buna gre pheci, dogmatie herhan
gi bir eyin kant olarak ileri srlen eyin, bizzat kendisinin kanta
ihtiyac olduunu ve bunun bylece sonsuza kadar geri gitmesi gerek
tiini ileri srer. Sonsuza kadar geri gidi mmkn olmadna gre,
yapmamz gereken ey yine yargmz askya almamzdr.
nc argman, eylerin hem yarglayan zneye, hem de on
larn kendileriyle birlikte bulunduklar eylere greli olduklar genel
olgusundan hareket eder ve bylece herhangi bir eyin gerek doas
hakknda karar vermenin mmkn olmad sonucuna varr.
Drdnc argman, dogmatiklerin sonsuza kadar geriye gidi-
4 son dnem septikiili 535
ten kanmak iin herhangi bir eyle ilgili olarak kantlamadklar bir
eyi hareket noktas yani nerdikleri bir tez, bir hipotez olarak alma
lar olgusuna dayanr. Dogmatikler karlarndakilerden bu hareket
noktasn basit olarak ve bir kantlamaya dayanmakszn kabul etme
lerini isterler ki phecinin onun bu isteini kabul etmesi iin hibir ne
den yoktur.
Beinci argman ise ksr dngden hareket eden argmand r
(circular reasoning). Dogmatik, ileri srd bir eyi kantlamak iin
bazen bu kantayaca eyin kendisini kantlanm olarak kabul eder.
rnein duyularn bizi aldatmadklarn kantlamak iin gene duyula
rn kendisine bavurur. Ancak duyularn doruluklar onlarn kendile
riyle kantlanamaz. Dolaysyla bu nedenle de yargmz askya alma
mz gerekir.
Sextus Empiricus her trl aratrma konusunun bu be ana
pheci, esas akl yrtme biimleri veya argmanlarndan birinin al
tna sokulabilecei, bylece onunla ilgili yargnn askya alnmasnn
gerekli olduunun gsterilebileceini ileri srer ve bu pheci tezi ge
nel olarak yle ortaya koyar: Ele alnmas istenen konu ya bir duyu
saldr veya aklsal, dnce ile ilgili bir ey olacaktr. Ama onlardan
hangisi olursa olsun bir tartma konusu olacaktr. nk bazlar sa
dece duyusallarn, bazlar aklsallarn, baka bazlar ise baz duyusal
lada baz aklsallarn doru olduunu ileri srmektedir.
imdi sz konusu tartmann ya bir karara balanabilecei ve
ya balanamyaca ileri srlecektir. Eer karara balanamayaca
sylenirse, o zaman ta batan yargmz askda brakmamz gerektii
ortaya kar. nk ortada tartmal bir konu vardr. Eer karara
balanabilecei ileri srlrse pheci ona u itiraz yapacaktr: O ney
le karara balanacaktr?
Onu karara balayacak olan eyin bir duyusal olduunu kabul
edelim. Peki bu duyusal karara balayacak olan ey yine bir duyusal
m olacaktr, yoksa aklsal m? Duyusal olduu ileri srlrse phe
ci buna hakl olarak u itiraz yapacaktr: ama bizim zerinde karar
vermemiz gereken, tartma konusu olan ey duyusaln kendisi deil
536 nc ksm: septikler
rad bir tarzda phecilie kendisini vermi olan ilk filozofun Piron ol
masndan dolay da 'Pironcular' olarak adlandrlrlar (PAG, , 7).
Peki bir phecinin dogmatik olmamas n e demektir? Dogma
tik olmama hibir inanca ( belief) veya kanya sahip olmamas demek
deildir, phecinin 'apak olmayan hibir eyi tasdik etmemesi' de
mektir. Sextus'a gre, yoksa pheci, duyusal deney sonucu zneye
kendisini adeta zorla kabul ettiren izlenimleri onaylamazlk edemez.
rnein septik dn hissettiinde 'Ben yor gibi deilim' ve
ya 'Ben dme inanmyorum' demez; iinde bulunduu durum
hakknda bilgi verir, ama bunun gerisinde veya altnda bulunan hibir
eyi tasdik etmez. Yani o dnyann kendisine u veya bu ekilde grn
dn inkar etmez; hakknda yargda bulunmaktan kand ey,
dnyann o kendisine grnd ekilde olup olmaddr.
diliyorsa pheci, bu anlamda bir sisteme sahip deildir. Ama eer 'sis
tem'den 'grnlere dayanan aklsal bir usul izleyen bir yntem,
kendisine dayanarak bir yandan yargy askya alrken, br yandan
yine kendisine dayanarak doru yaamann mmkn grnd 'akl
sal bir yntem' kastediliyorsa, pheci bir sisteme sahiptir. Grnle
re dayanan bu yntem bylece geleneksel adetler, uygulamalar, yasalar
ve duygulada uyum iinde bulunan bir hayatn yaanmasn mmkn
klar (PAG, I, 1 6 - 1 7).
Ayn konuyla ilgili olarak Sextus bir baka noktay daha akl
a kavuturmay gerekli grr. Bu, pheci tutumun 'lt'nn ne ol
duu noktasdr. Sextus'a gre 'lt' terimi iki anlamda kullanlr. Bi
rinci anlamda lt, 'bir eyin gerekliine veya gerek olmamasna
inanc belirleyen standart'tr. kinci anlamda lt ise 'hayatta kendi
sine dayanarak veya kendisine uygun olarak baz eyleri yaptmz,
baka bazlarn yapmadmz bir eylem ilkesi olarak kabul ettiimiz
ey'dir. Sextus grnt veya grnn bu ikinci anlamda yani pratik
hayatn ynlendirilmesi asndan bir lt olarak ele alnmasnn hem
mmkn, hem de yeterli olduunu ileri srer:
koymaktan kanr. Ona gre phecinin amac veya nihai amac olan
'kayglardan kurtulmu olma'y filozoflarn hayatn nihai ereinin
mutluluk olduu grlerinden biraz farkl bir ekilde anlamak gere
kir. nk phecinin hareket noktas, byle bir amaca ulamak iin
pheci olmak deildir. Daha ok onun pheci olmak suretiyle veya
pheci olmas sonucu byle bir amaca dogmatikten daha baarl bir
ekilde ulatn sylememiz gerekir. Baka deyile sz konusu 'yarar',
pheci tutumun bir erei olmaktan ok onun doal bir sonucu, bir
rn hatta bir yan rn olarak ortaya kmaktadr. pheci aslnda
dieri yani dogmatik gibi eyleri yarglamak suretiyle mutlu olmak,
ruh huzuruna kavumak istemektedir. Ancak eylerin tutarszl, g
rnlerle gr nler ve gr nlerle dnceler arasndaki tutarsz
lklar onu yargsn askya almak zorunda brakr. Bu durumda bulun
duunda glgenin cismi takip etmesi gibi onda deyim yerindeyse rast
lantsal olarak sz edilen kayglardan kurtulma durumu ortaya kar.
Sextus, bu tezini bir rnekle daha da akla kavuturur: sken
der'in saray ressam olan Apelles adnda biri, bir atn azndaki kp
resmetneye almaktadr. Ancak arzu ettii grnty bir trl
salayamaz. Sonunda hayal krkl iinde zerinde boyalar sildii
frasn resme doru frlatr ve byk bir aknlk iinde arzulad
grmnn ortaya ktn grr. Nasl ki, bu ressamn arzu ettii so
nu resmi yapma abalarnda ancak dolayl olarak ortaya karsa,
Sextus'a gre phecinin arad ruh huzuru (ataraksiya) da doruyu
arama abalarnda ancak dolayl olarak ortaya kabilir. Yine nasl ki
ressamn bu sonucu elde etmesi iin resim yapma abalarndan vazge
mesi deil de onu devam ettirmesi gerekli ise phecinin de arzu ettii
ruh huzuruna erimesi iin hakikati bulma abalarn bir yana brak
mas deil, onlar srdrmesi gerekir ( PAG, I, 28).
Bunun yansra Sexrus'un nerdii hayatn, zerine anlatlanlar
dan grdmz biimde Piron'un hayatndan tamamen farkl oldu
una da dikkat etmemiz gerekir. Digenes Laertius'un Piron'un phe
ciliini gndelik hayatn en basit olayiarna kadar nasl uzattn ve
bunun sonucu olarak iine dt tehlikeli durumlardan dostlarnn
4 son dnem seplikliti 545
Ann as, Julia, The Morality of Happiness, Oxford University Press, 1993.
- , Heltenistic Philosophy of Mind, Berkeley, 1992.
Aristotle: The Works of Aristotle, Volume I ve Il ("Great Books of the Western
World" iinde), yay. W. Benton, Encyclopaedia Britannica, Chicago, Londra,
Toronto, Cenova, 1 952.
Brun, Jean, Stoac/k, ev. Medar Atc, stanbul, 1997.
Cicero; De Natura Deorum-Academica, ev. H. Rackham, Edinburg, 1961.
-, De Finibus Bonorum e t Ma/orum, ev. H. Rackham, Edinburg, 1999.
Cicero, De Fato (Loeb, TV).
-, De Re Publica-De Legibus, ev. C. W. Keyes, Londra-New York, 1 928.
Durant, W., The Life of Greece, New York, 1939.
Empiricus Sextus, Outlines of Pyrrhonism, ev. R. G. Bury, Massachusetts, Cam b
ridge, 1 967.
-, Against the Logicians, ev. R. G. Bury, Massachusetts, Cambridge, 1961.
-, Against the PhysicistsAgainst the Ethicists, ev. R . G. Bury, Massachusetts,
Cambridge, 1961.
-, Against the Professors, ev. R. G . Bury, Massachusetts, Cambridge, 1961.
Epiktetos, Dnceler v e Sohbet/er, ev. Burhan Toprak, stanbul, 1944.
lnwood, B. - Gerson L. P., Hel/enistic Philosophy, ntroductory Readings, Camb
ridge, Indianapolis, 1 997.
Laertius Diogenes, Lives of Eminent Philosophers, ev. R. D. Hicks, 2 cilt, Edin
burg, 1972.
-, nl Filozoflarn Yaamlar ve retileri, Trke'ye ev. Candan entuna, s
tanbul, 2003.
Lange, F. A., Materyalizmin Tarihi ve Gnmzdeki Anlamnn Eletirisi, 1. cilt,
(Balangtan Kant'a Kadar), ev. Prof. Dr. Ahmet Arslan, stanbul, 1998.
Long, A. A . - D. N. Sedley, The Hel/enistic Philosophers, Volume 1 : translations of
the principal sources, with philosophical commentary, Cambridge University
Press, 1987.
Long, A. A., Hel/enistic Philosophy: Stoics, Epicureans, Sceptics, Scribner, New
York, 1 974.
Marc-Aurele, Pensees Pour Moi-Meme, suivis du Manuel D'Epictete, Trad., Prefa
ce et Notes par Mario Meunier, Paris, 1964.
Mitsis, P. , " Stoicism", The Blackwell Guide to Ancient Philosophy'de, ed. Chris
topher Shields, 2003, Blackwell Publishing Ltd.
556 stoacla1a ilgili kavnaka
1 989.
Ross, W. D., Aristoteles, Trke'ye ev. ve yay. haz. Ahmet Arslan, zmir, 1 993.
Seneca, Ahlaki Mektuplar Epistulae Mora/es, Kitap I-XX, ev. Trkan Uzel, Anka
ra, 1962.
Felsefe 2002, TSAD Yay., Aralk 2002.
Zeller, E .. The Stoics, Epicureans and Sceptics, ev. Oswald J. Reichel, Londra,
1 8 92.
Septiklerle ilgili Kaynaka
Annas, J ulia - B arn es, Jonathan, The Modes of Scepticism, Cambridge, 1 985.
Brochard, V., Etudes de Philosophie Ancierme e t de Philosophie Moderne, Paris,
1 954.
Brochard, V., Le s Sceptiques Grecs, Paris, 1 959.
Cevizci, A., Felsefe Szl, 4. basm, Istanbul, 2000.
-, lka Felsefesi Tarihi, 2. basm, Bursa, 2000.
Cicero; De Natura Deorum, Academica (Posteriora), ev. H. Rackham, 1 933.
-, De Finibus Bonorum e t Malorum, ev. H. Rackham, 1914.
- , Academica, trans/. H. Rackham, Cambridge University Press, 1961.
Copleston, F., A History of Philosophy, Volume 1, Greece and Rame, New revised
edition, Westminister, Maryland, 1955.
Empiricus, S., I, Outlines of Pyrrhonism, Ing. ev. R. G. Bury, Cambridge-Massac
husetts, Harward University Press, Londra, 1 967.
-, II, Against the Logicians, Ing. ev. R. G. Bury, Cambridge-Massachusets, Har
watd-University Press, Londra, 1 96 1 .
-, Against the Physicist, Against the Ethicists, Ing. ev. R.G. Bury, Cambridge
Massachusets, Harward University Press, Londra.
-, Against the Professors, Ing. ev. R. G. Bury, Cambridge-Massachusets, Har
ward University Press, 1961.
fine, G . , " Scepticism, Existence and Belief", Oxford Studies in Ancient Philo-
sophy, Editar C. C. W. Taylor, cilt XIV, Oxford, 1 966, s.273-290.
frede, M.; The Sceptics " , From Aristotle to Augustine iinde, s.253-285.
Hankinson, R. J., The Sceptics, Routledge, New York, 1 995.
lnwood, B. - Gerson, L. P., Hellenistic Philosophy ntroductory Reading, Second
Edition, Cambridge, Indianapolis, 1 997.
Laertius, D., Lives of Eminent Philosophers, ev. R. D. Hicks, 2 cilt, 1 958.
- , nl Filozoflarn Yaamlar ve retileri, ev. Candan entuna, Istanbul,
2002.
Long, A. A. - Sedley, D. N., The Hellenistic Philosophers, Volume 1, Translations
of the Principal Sources with Philosophical Commentary, Cambridge Univer
sity Press, 1 987.
Long, A. A., Helfenistic Philosophy: Stoics, Epicureans, Sceptics, New York, Scrib
ner, 1 974.
-, From Epicurus to Epictetus, Studies in Heltenistic and Roman Philosophy, 450
pages.
558 sepliklerle ilgili kaynaka
adalet 62, 141, 143, 148-152, 1 5 7, Aristatdes 8-10, 12-15, 17-19, 2 1 , 30,
1 74, 279, 359, 377, 401, 402, 3 1 , 35, 44, 52, 63, 69, 75, 77- 8 1 ,
406, 4 1 1 , 4 1 5, 474-476, 5 1 7 97-99, 1 1 5, 1 1 8, 1 3 3 , 139, 145,
Aetius 44, 99, 239, 24 1 , 273, 288, 1 74, 1 77, 1 79, 1 82-184, 189, 191,
324 194, 201 -204, 225-227, 232-238,
Agrippa 434, 5 1 2, 534 244, 247, 265, 267-271, 276-280,
Ainesidemos 428, 433, 434, 44 1 , 499, 283, 285-289, 292, 293, 295-297,
502, 505-514, 5 1 6 -524, 526, 529, 299-309, 3 1 1 , 3 1 7-319, 322, 327,
534, 536 -538, 545 329, 335-337, 341, 352, 377, 378,
akntlar kuram (Epikuros'ta) 104 394, 395, 399, 408, 4 1 3, 4 1 8,
akla uygunluk (makuliyet) ilkesi 426, 4 3 1, 439, 445, 449, 4 58,
(Arkesilaos'ta) 451, 473, 478, 482, 460, 4 6 1, 467, 475, 476, 492,
511 502, 503, 504, 5 1 2, 539, 550
Aleksandros, Afrodisyasl 44, 1 74, Aristotelesilik 4, 2 1 5, 3 1 8, 3 1 9
228, 266, 290, 293, 294, 333, Arius Didymus 173, 175
335, 405 Arkesilaos 1 93, 1 98 , 199, 257, 341,
alem ruhu 284, 3 1 5, 3 1 7, 458 342, 434, 451, 452, 455, 457,
Alkios 32 459-470, 472-474, 477, 478, 480-
Anaksagoras 277, 455, 5 1 3 482, 484, 503, 5 1 1
Anaksarkhos 438 Arkhedemos 308
Anselmus, Aziz 357, 358, 362 Arimed 5
Antigonos Gonatas 1 8 9 Atina okulu 8, 9, 1 5
Antiokhos, Askalonlu 502-505 atomculuk 1 3 , 73, 77, 90, 126, 1 79
Antipatros, Tarsuslu 166, 174, 200 Augustinus, Aziz 1 7 1 , 362
Antisthenes 244, 444 Autolykos 460
Antoninus 215 ayrdedilemezterin zdelii 259
Antonius 3
Apelles 544 Balbus 354
Apollodoros 29, 30 bekleyen dorular (Stoaclkta) 59-61
Apollonios 5 Berkeley, G . 453, 491, 493
Apuleis 232 bilgelik 11, 20, 130, 139, 140, 146,
Aristarkhas 192 192, 201, 210, 214, 279, 329,
Aristippas 33, 1 32, 133, 532 377, 383, 400, 407, 447, 468,
Aristoktes 439, 450 469, 474, 476, 537, 542
Ariston, Khioslu 382, 383, 400, 401, Bryson 437
448, 449, 4 6 1 , 190, 191 Bury, R. G. 4 6
s6o dizin
Byk skender 3-8, 15, 6, 2 , 30, 379, 402, 418, 435, 438, 439,
34, 1 89, 414, 438, 544 448-450, 452, 454, 459, 477, 5 12,
byk yangn (Stoaclkta) 3 03, 304, 534, 536
307 Diogenes, Babilanyal 356, 357, 474
byk yl (Stoaclkta) 303 Diogenes, Seleukial 1 66, 194, 1 95
doa filozoflar 17, 35, 37, 24, 300,
Caligula 209 43 , 44
Cato (Gen) 1 94, 387 doal haklar 149
Cato (Yal) 1 94, 1 95, 267, 474, 477 doaya uygun ilk eyler 370, 379, 3 80
cesaret 4 1 , 377, 400, 40 , 402 doaya uygun yaama 8 , 88, 2 1 1 ,
Cevizci, A. 425 2 1 8 , 276, 326, 360, 367-369
Cicero 32, 43, 45, 46, 82, o8, 1 1 0 , Domitianus 1 94, 2 1 1
1 12, 1 1 7, 124, 1 26, 127, 1 3 1 , dostluk 146, 147, 1 48, 1 5 1 , 152, 1 92,
134, 140, 147, 1 48, 1 63, 1 73, 417
177, 195, 202, 203, 236, 238, Droysen, G . 3
254, 255, 257, 261, 262, 280, Durant, W. 7, 3 1 1
287, 331, 332, 334, 338, 339,
341-343, 349, 353-355, 375, 382- ebedi dnler kuram (Stoaclkta)
384, 387-390, 392, 406, 407, 4 1 1 , 309-3 2
4 1 4-41 8, 448, 449, 455, 459, 462, egemen ruh (psykhe hegemonikon)
463 , 465 , 466, 468, 477, 495-497, 292
50, 503-505, 509 Elea okulu 1 82
Clemens, iskenderiyeli 44, 7 Empedokles 1 1 9, 341 , 455
Ennius 355
Demiorgos (Platon'da) 1 1 5, 1 82, 277, Epiktetos 1 8, 43, 1 66, 1 72, 1 95, 206,
289 207, 2 1 1 -2 1 6, 365, 367, 383, 399,
Demokritos 1 3, 29, 30, 53, 78, 79, 84, 408, 4 1 7
86, 88, 89, 90, 126, 1 3 1 , 1 9 1 , Epikuros 9 , l l , 13, 2 5 , 29, 30-37, 39,
309, 335, 341, 430, 432, 438, 44-46, 5 1 -69, 71, 73-93, 95, 97-
439, 445-447, 455, 492, 508, 537, 1 02, 1 04, 105, 107- 1 1 5 , 1 2 1 - 152,
545 157, 158, 173, 17 4, 1 79, 1 89,
Descartes, R. 299, 302, 3 1 5 , 3 1 7, 355, 1 94, 2 10, 244, 276, 282, 309,
356, 357, 444 341, 426, 437, 439, 444, 446,
Diogenes (Diyojen), Sinoplu 88, 53, 459, 460, 461, 462, 492, 496,
532, 520, 5 33, 539
Diogenes Laertius 29, 43, 45, 46, 52, Epikurosuluk 5, 16, 20, 25, 31, 43,
54, 5 8 , 62, 32, 146, 8 1 , 1 8 5, 1 95, 241, 445, 467, 503
1 8 7, 9 , 193, 97, 223, 227, Eratosthenes 203
2 3 1 , 249, 258, 275, 283, 289, Eski Akademi 434, 457, 465, 466,
296, 325, 352, 370, 373, 377, 503
dizin s6
Sokrates 8 -10, 12, 1 3, 14, 1 7, 22, 35, tahumsu ilkeler (seminal principles)
59, 77, 1 14, 1 79, 1 80, 1 8 1 , 1 87, 273, 275, 289, 3 1 0
1 88, 200, 201, 2 1 1 , 213, 229, Traianus 2 1 1
233, 249, 2 68, 277, 300, 3 1 1 ,
327, 328 , 3 3 8 , 339, 352, 365, Valery, P. 3 1 1
393, 394, 396, 399, 400, 43 1-434, Von Arnim, H . 1 74, 468
439, 44 1 , 442, 444-447, 455, 459,
4 6 1 , 463, 465-468, 477, 478, 479, yargy askya alma (Septiklerde) 18,
486, 487, 542, 547, 548 445, 468, 473, 474, 5 1 8 , 520,
Speusippos 177, 1 8 8 , 457, 458 526, 527, 5 3 1 , 534, 535 , 544,
Sphairos 258, 4 70 Yeni Akademi 43, 434, 44 1 , 457, 465,
Spinoza, B. 129, 171, 298, 346, 357 474, 503
Stilpan 182, 437, 438, 439 Yeni-Platonculuk 1 8 , 205,
Stoaclk 18, 32, 43, 44, 165, 1 67, 503
169, 171, 1 74, 179, 1 8 3-1 85, 1 89, Yeni-Pythagoraslk 4, 209
1 93, 195, 1 97, 200, 202, 205-207,
220, 241 , 298, 339, 351, 397, Zeller, E. 10, 1 8, 19, 21, 227, 242,
406, 433, 477, 502, 503, 539 268, 271, 404, 4 1 3
Stobaios, ]. 44, 1 73, 1 75, 1 92, 261, Zenon, Eleal 8 6 , 87, 1 82, 4 39
262, 296, 305, 308, 326, 3 8 1 , Zenon, Kbrsl 8, 9, 1 64 , 165, 1 7 1 ,
39 398, 401 -403, 405 1 72, 1 74, 1 77, 1 80, 1 8 1 , 1 85 -
Strabon 203 1 94, 1 99, 201, 226, 242-244,
250, 2 5 1 , 253-255, 257-2 6 1 , 280,
Tanr savunmas (Teodise) 1 83, 352, 284, 285, 287, 288, 296, 305,
358, 361, 362, 493 30 356, 358, 36 3 8 1 , 382,
teleolojik kant 353-356 395, 400, 4 0 1 , 405, 4 1 6 , 4 1 7,
Teophrastos 42, 177, 460 429, 430, 437, 446, 448, 455,
Tertulianus 1 7 1 459, 460-462, 469-472, 477, 478,
Thrasymakhos 475 485, 503, 520
Timon 433, 437, 439, 440, 441, 446, Zenon, Tarsuslu 194
448-451, 461 Zerdtlk 4