Sabri Koz Seyahatname Halk Edebiyati Notlar

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 16

Seyahatnâme’den Türk Halk Edebiyatı Üzerine Notlar

M. Sabri Koz
1- Giriş dın412 ve Nail Tan’a,413 Saim Sakaoğlu’ndan414 Ali
Berat Alptekin’e415 Seyahatnâme’yi folklor ve halk
Evliyâ Çelebi’nin bir yazar olarak çeşitli yön-
edebiyatı bakımından değerlendiren birçok değin-
lerden önemi üzerinde durulurken folklor ve halk me ve tespit var önümüzde. Ancak bunlar ya özel
edebiyatına olan ilgisi de gözden ırak tutulmamalı- konularda düşülmüş notlar, küçük alıntılar, ya ge-
dır. Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nin Türk folkloru nel değinmeler ya da toplu değerlendirmeler olarak
ve Türk halk edebiyatı bakımından da önemli bir dikkati çeker. Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi musiki
kaynak olduğu Türkiye’de öteden beri dile getirilen ve mutfak kültürü bakımından da incelenmeye de-
tespit olarak farklı zamanlarda ve farklı biçimlerde ğer veriler içermektedir.416 Meraklı gezginin gözün-
karşımıza çıkar. Bu tespitleri Türk folklor ve halk den kaçmamış nice ayrıntılar, bu konularda araştır-
edebiyatı ile sınırlamak, Osmanlı İmparatorluğu sis- ma yapacak olanları beklemektedir.417
teminin çok uzun süre parçası olmuş ancak dil, inanç 412 Seyahatnâme’nin folklorik yönden değerlendirmesini ya-
ve kültür farklılığı ile dikkati çeken toplumları göz pan ve bu konuda dikkatleri çeken önemli bir akademik
ardı etmek haksızlık olur. Burada, Seyahatnâme’yi çalışma Nevzat Gözaydın’ın doktora tezidir: Evliyâ Çe‑
editörü olarak okurken408 tuttuğum Türk halk edebi- lebis Reise in Anatolien von Elbistan nach Sivas im Jah‑
re 1650. Ein Ausschnitt aus seinem Reisebuch übersctzt
yatına ilişkin notları ve bunlarla ilgili yorumlarımı, und besonders in volkskundlicher Hinsicht kommentiert
sonradan gerçekleştirilen metin tarama sonuçlarını [Evliyâ Çelebi’nin Anadolu’da 1650 yılında Elbistan’dan
da ekleyerek ortaya çıkan birikimi paylaşacağım. Sivas’a Seyahati - Seyahahatname’sinden bir bölümün
çevirisi ve özellikle folklorik açıdan incelemesi], J. Ma-
Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâme’de sözlü kay- inz: Gutenberg Universitat, 1974. Gözaydın bu tezinde
naklardan derlediği ve yer yer kendi görüşlerini de Evliyâ’nın Sivas ve Elbistan gezilerini folklorik açıdan
değerlendirmiştir. Çalışma, Anadolu folklorunun bu eski
kattığı halk edebiyatı türlerinden seçtiğim örnekler kaynakta nasıl ele alındığını göstermek bakımından il-
üzerinde duracak, bunların disiplin içindeki yeri ve ginçtir. Gözaydın’ın, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’yle
önemini vurgulamaya çalışacağım. ilgili biri tezden önce öbürü daha sonra sonuncusu ise
2011’de yayımlanmış, ilk ikisi aynı başlıkta üç yazısı
M. Fuat Köprülü’den409 Pertev Naili daha vardır: “Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi Üzerine”.
Boratav’a,410 Cahit Öztelli’den411 Nevzat Gözay- Türk Kültürü 10. 119 (Eylül 1972): 1188–1190; “Evliyâ
Çelebi Seyahatnâmesi Üzerine”. Türk Dili 577 (Ocak
408 Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi ile ilk tanışıklığım 15–16 2000): 51–57; “Evliya Çelebi’ye ve Eserine Batı Dünya-
yaşlarında iken, Reşad Ekrem Koçu’nun (1905–1975) sının İlk Bakışları”. Türk Dili 711 (Mart 2011): 246–252.
hazırladığı seçmelerle başladı. 6 kitaptan oluşan bu dizi- 413 Nail Tan. Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi Folklorik Dizin De‑
nin ilk iki kitabını o yıllarda okumuş, 3.–6. kitapları ise nemesi. Ankara: Nüve Matbaası, 1974. Evliyâ Çelebi sev-
çok uzun yıllar sonra görebilmiştim. 10 ciltlik ilk toplu gisi bu kitap için bir tanıtma yazısı kaleme almama sebep
baskıyı (1896–1938), İstanbul Eğitim Enstitüsü’nde- olmuştu: M. Sabri Koz. “Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi”.
ki öğrencilik yıllarımda hocam Orhan Şaik Gökyay’ın Sivas Folkloru 20 (Ağustos 1974): 9–10.
(1902–1994) delâletiyle tanıyacak; erken dönem baskı- 414 “Evliyâ Çelebi’nin Naklettiği Efsanelerin Türk Efsaneleri
lardan Müntehâbât-ı Evliyâ Çelebi’yi (ilk bs. 1259/1843) İçindeki Yeri”. Türklük Araştırmaları Dergisi 4 (1989):
ise daha sonraki yıllarda keşfedecektim. Hocamız Nec- 283–291.
meddin Hilav’ın (1934–2000) uyarısıyla “sansürsüz” bir 415 “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Yağmur Duasıyla İl-
seçme olduğunu öğreneceğimiz “Müntehâbât” bugün gili Bir Tören Üzerine Mukayeseli Bir Araştırma”. Türk
bile yeterince üzerinde durulmuş bir baskı değil. YKY Dili 596 (Ağustos 2001): 165–173; Aynı yazar, “Evliya
baskılarında editörlük yapmış olmanın ise bana bu büyük Çelebi Seyahatnamesi’nde Nevruz”. Türk Dili 663 (Mart
yazarı ve eserini tanıma yolunda bol sürprizli ve ezber 2007): 221–228.
bozucu olanaklar sunduğunu saklamak istemiyorum. 416 İki güzel çalışmayı anacağım: Ersu Pekin. “Evliya Çelebi
409 Köprülüzâde Mehmed Fuad. “Kadın Edebiyatı” İnci 9 (1 Müzik Değişiminin Neresinde?”. Çağının Sıradışı Yazarı
Teşrîn-i evvel 1919): 17. Evliya Çelebi. Haz. Nuran Tezcan. İstanbul: YKY, 2009.
410 Pertev Naili Boratav. 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı 307–345; Priscilla Mary Işın. “Evliya Çelebi’nin Diliy-
(Halkbilimi I). 11. Baskı. İstanbul: K Kitaplığı, 2003: 23, le Resimlediği 17. Yüzyıl Yiyecek Manzaraları”. A.g.e.
70, 205. 189–202.
411 Cahit Öztelli. “XVII. Yüzyılda Büyük Bir Folklorcu: 417 R. Dankoff’un bibliyografyası bu tür çalışmaların
Evliyâ Çelebi”. Türk Folklor Araştırmaları 107 (Haziran künyeleriyle dolu: <http://www.bilkent.edu.tr/~tebsite/
1958): 1713–1715. kaynaklar/evliya.pdf>.

EVLİYA ÇELEBİ 275


Nail Tan’ın Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi Folk‑ tabında yer alan ayrıntılı dizinler420 her konuda ça-
lorik Dizin Denemesi adlı kitabı Seyahatnâme’yi lışma yapacaklar için olduğu gibi folklor ve halk
folklor ve halk edebiyatı bakımından topluca değer- edebiyatı alanında çalışanların da işine yarayacak
lendiren, konuya sistematik bir bakış geliştirmeye niteliktedir.421 Ancak, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi
çalışan ilk çalışma olarak önemlidir. Folklorcuların için gözden geçirilmiş, daha ayrıntılı, kavramlara
bu anıtsal esere dikkatlerini çeken ve onları derle- her zaman çok kısa açıklamalar getirebilen ve kitap,
mecilik ötesinde yazma ve basma kaynaklara yön- sayfa, sütun ve satır dahi gösteren ayrıntıda (gere-
lendiren bu çalışma ne yazık ki popüler bir yayını kirse yazma nüshadan karşılaştırma yapılmasına
üzerinden yapılmıştır. Seyahatnâme’nin Zuhuri Da- imkân vermek üzere aynı türden kılavuz ayrıntıları
nışman tarafından 15 cilt hâlinde ve 1896–1938 ara- içeren), dilbilimcilerin, halkbilimcilerin, tarihçile-
sında gerçekleştirilen sansür ve okuma yanlışlarıyla rin, coğrafya ve yerbilim gibi bilim dallarıyla uğ-
malül ilk baskıdan sadeleştirilerek hazırlanmış olan raşanların da yararlanabileceği “çok amaçlı” bir
nüshası, Nail Tan’ın kitabının kaynağıdır.418 O günün “Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi Dizini” cildi / ciltleri
şartları altında gerçekleştirilmiş bir “deneme”, bir mutlaka hazırlanmalıdır.422 YKY tarafından gözden
“öncü” olan bu dizin çalışması artık ister istemez ge- geçirilmiş ve genişletilmiş Türkçe ikinci basımı ya-
çerliliğini yitirmiş bulunsa da yerine konulacak yeni pılmış olan Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi Okuma
bir çalışmanın olmaması yüzünden folklor ve halk Sözlüğü de Seyahatnâme’yi anlamada önemli bir
edebiyatı araştırmaları için bir fikir almak bahanesiy- katkı olmuştur, olmaya devam edecektir.423
le arada sırada ziyaret edilecek eski bir dosttur.
Dankoff. İstanbul: YKY, 2003, LX, 395 s.; Evliyâ Çelebi
Hakan Köktürk’ün Hacettepe Üniverstesi Sos- Seyahatnâmesi. 8. Kitap. Haz. Seyit Ali Kahraman, Yü-
yal Bilimler Enstitüsü’ne hazırladığı Evliya Çelebi cel Dağlı ve Robert Dankoff. İstanbul: YKY, 2003, LXIV,
Seyahatname’sindeki Halkbilimi Unsurları adlı ya- 417 s.; Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi. 9. Kitap. Haz. Yücel
Dağlı, Seyit Ali Kahraman ve Robert Dankoff. İstanbul:
yımlanmamış yüksek lisans tezini (Ankara: 2006) YKY, 2005, L, 498 s.; Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi. 10.
görüp inceleme olanağı bulamamış olsam da konu- Kitap. Haz. Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı ve Robert
nun akademik çevrelerin ilgi alanına girmiş olması Dankoff. İstanbul: YKY, 2007, LXXX, 633 s.
bakımından sevindirici. Bu tür çalışmaların sanat 420 10 kitaplık YKY baskısı dizinleri için bkz. 1. Kitap: 363–448;
2. Kitap: 257–286; 3. Kitap: 297–326; 4. Kitap: 361–413; 5.
tarihi, müzikoloji, yeme-içme kültürü bakımından Kitap: 329–372; 6. Kitap: 329–365; 7. Kitap: 347–395; 8. Ki-
bağımsız kitaplar halinde ele alınarak devam etti- tap: 353–417; 9. Kitap: 431–498; 10. Kitap: 539–633.
rilmesi gerekir. 421 YKY’nin Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’ni iki büyük cilt
halinde ve gözden geçirilmiş basım olarak karma bir di-
YKY’nin 10 kitap halinde aslına uygun olarak zinle yeniden yayımlama çalışmaları devam etmektedir.
yayımladığı külliyât419 ve bu külliyâtın her bir ki- 422 Evliyâ Çelebi ve eseriyle ilgili çalışmalarıyla da tanınan
Semih Tezcan ve öğrencilerinin bir büyük dizin (tümdi-
418 Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi. Cilt 1–15. Türkçeleştiren:
zin/concordance) çalışması içinde oldukları biliniyor: Se-
Zuhuri Danışman. İstanbul: 1969–1971.
mih Tezcan - R. Aslıhan Aksoy Sheridan - Michael Do-
419 Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi. 1. Kitap. Haz. Robert
uglas Sheridan. “Evliya Çelebi Seyahatnamesi Tümdizini
Dankoff, Seyit Ali Kahraman ve Yücel Dağlı. İstanbul:
YKY, 2006, XLIV, 448 s.; Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi. (Concordance)”. Türkiye’de ve Dünyada Sözlük Yazımı
2. Kitap. Haz. Zekeriya Kurşun, Seyit Ali Kahraman ve ve Araştırmaları Uluslar Arası Sempozyumu Bildirile‑
Yücel Dağlı. İstanbul: YKY, 1999, XXXII, 286 s.; Evliyâ ri. İstanbul: Kubbealtı Yayınları, 2010. 314–320; Semih
Çelebi Seyahatnâmesi. 3. Kitap. Haz. Seyit Ali Kahraman Tezcan. “Evliya Çelebi Seyahatnamesi Tümdizin İçin
ve Yücel Dağlı. İstanbul: YKY, 1999, LX, 326 s.; Evliyâ Örnek Bölüm” (23–26 Mart 2011’de, Kütahya’da, Kü-
Çelebi Seyahatnâmesi. 4. Kitap. Haz. Seyit Ali Kahraman tahya Valiliğince düzenlenen “Doğumunun 400. Yılında
ve Yücel Dağlı. İstanbul: YKY, 2001, LXVIII, 413 s.; Uluslararası Evliya Çelebi Sempozyumu”nda okunan ve
Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi. 5. Kitap. Haz. Yücel Dağlı, bildiri kitabında yayımlanacak olan çalışma).
Seyit Ali Kahraman ve İbrahim Sezgin. İstanbul: YKY, 423 Robert Dankoff. Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi Okuma Söz‑
2001, LXVII, 372 s.; Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi. 6. Ki- lüğü. Katkılarla Türkçeye Çeviren: Semih Tezcan. İstan-
tap. Haz. Seyit Ali Kahraman ve Yücel Dağlı. İstanbul: bul: Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi, 2004. [Evliyâ Çelebi
YKY, 2002, LX, 365 s.; Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi. 7. Seyahatnâmesi: Okuma Sözlüğü. Katkılarla İngilizceden
Kitap. Haz. Yücel Dağlı, Seyit Ali Kahraman ve Robert çeviren: Semih Tezcan. İstanbul: YKY, 2008.

276 EVLİYA ÇELEBİ


Halk şiiri konusu tartışmalı bir husustur. Kimi ler, ölçülü sözler, ayıcı türküsü ve satıcı sözleri,
araştırmacılar ve özellikle edebiyat tarihçileri âşık Nasreddin Hoca, atasözleri-deyimler ve bedduâlar
şiirini bireysel yaratılar söz konusu olduğundan izleyecek.427
kendi inceleme alanları içinde görürler. Bir ölçü-
de doğru da olabilir bu... Ancak âşık edebiyatının II- Âşıklar / Çöğürcüler / Çöğür şairleri
bütünü de söz konusu edilebileceği gibi Karacaoğ- / Tanburacılar428
lan, Pir Sultan, Dadaloğlu, Hatâî gibi âşık ve tekke
şairleri için bir tür anonimleşme meselesi de tar- Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâme’si âşık edebi-
tışmaya açılabilir ve bir gelenekleşmeden424 ya da yatı araştırmaları açısından eskilik ve içerdiği bilgi-
ortak mahlas kullanma sorunundan425 rahatlıkla söz ler bakımından çok önemli bir kaynaktır. Evliyâ Çe-
edilebilir; edilmektedir de... Bu yüzden tekke ede- lebi adını andığı âşıklar ya da çöğür şairleri için iyi
biyatı, âşık edebiyatı ve anonim halk edebiyatının saz ve çöğür çaldıklarını dile getirir, fakat onların
kimi sorunları ortaktır ve zaman zaman birlikte ele eserlerinden örnekler vermez. Ancak değindiği hu-
alınmalarında yarar vardır. suslar, özellikle adlarını andığı şairler bakımından
geleneğin kimlerle temsil edildiğini ve nerelerde,
Ayrıca anonim halk şiirinin âşık şiiri üzerinde- hangi ortamlarda yaşatıldığını gösterir. Evliyâ’nın
ki etkileri de söz konusu olunca büyük ölçüde folk- adını andığı âşıklar Yeniçeri Ocağı’na mensuptur
lorik özellikler taşıdığı da görülecektir. Bu yüzden ve birçoğu ordu ile seferlere bile katılmakta, sa-
Seyahatnâme’den çıkardığım halk edebiyatı not- vaşlarla, zaferlerle ilgili deyişler söylemektedirler.
larına âşıkları, çöğür şairlerini söz konusu ederek Bağdad Seferi ve Girid Savaşları üzerine söylenmiş
başlayacağım ve âşık tarzına yakın bir metni de bu deyişler bunun dikkate değer örnekleri arasında yer
arada ele alacağım.426 Bunları mâniler, tekerleme- almaktadır.429
424 İlhan Başgöz, Karacaoğlan. 4. Basım. İstanbul: Pan Yayın- Evliyâ Çelebi’nin verdiği kısıtlı bilgiler ya-
cılık, 2003; Saim Sakaoğlu. Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ nında nota ve güfte içeren bir kaynak olarak çağ-
Yayınları, 2004; İbrahim Aslanoğlu. Pir Sultan Abdallar. daşı Ali Ufkî’nin (Asıl adı Wojciech Bobowsky
İstanbul: Erman Yayınları, 1984; İbrahim Aslanoğlu. Şah
İsmail Hatayî ve Anadolu Hatayîleri. İstanbul: Der Ya-
olan Albertus Bobovius) Mecmua-i Sâz u Söz’ü
yınları, 1992; M. Sabri Koz. “Belli Mahlaslar Üzerinden de âşıklık sanatının söz ve musiki yanına ışık
Şiir Söyleme Geleneği ve Türkiyede Yazılan Alevî-Bektaşî tuttuğu ve Saray’a yakın çevrelerde, özellikle
Cönklerindeki Hatâî Mahlaslı Şiirler”. Birinci Uluslarara‑ Enderûn’da yaşatılan geleneği yansıttığı için bu
sı Şah İsmail Hatai Sempozyum Bildirileri. 9–10–11 Ekim yüzyılın vazgeçilmez kaynakları arasında yer
2003 Ankara. Haz. Gülağ Öz. Ankara: 2004. 184–217; alır.430 Evliyâ Çelebi’nin söz ettiği çöğürcüler:
İsmail Görkem. Yeni Bilgiler Işığında Dadaloğlu. Bütün
Şiirleri. İstanbul: Anahtar Kitaplar Yayınevi / e Yayınları, 427 Burada sözkonusu etmemekle birlikte Evliyâ Çelebi
2006. Seyahatnâmesi’nin başta Sarı Saltık olmak üzere evliyâ
425 M. Sabri Koz. “Âşık Edebiyatımızda Ortak Mahlaslar menkıbeleri ve efsaneler bakımından da dikkate değer
Sorunu”. I. Uluslararası Türk Halk Edebiyatı Semineri bir kaynak olduğunu biliyoruz. Daha önce de söz konusu
[Bildiriler]. 7–9 Mayıs 1983. Eskişehir: Yunus Emre Kül- ettiğim gibi Saim Sakaoğlu, Evliyâ ile ilgili bir bilimsel
tür Sanat ve Turizm Vakfı Yayınları: 1, 1987. 169–179. toplantıda sunduğu bildiride Seyahatnâme’deki efsaneler
426 Evliyâ Çelebi’nin halk şiirinin yazılı kaynaklarından üzerinde durmuştur: “Evliyâ Çelebi’nin Naklettiği Efsa-
“cönk” ve “mecmua”lardan da ayrıntıya girmeden söz nelerin Türk Efsaneleri İçindeki Yeri”. Türklük Araştır‑
eder, cönklerin içeriğinden yola çıkılarak kişinin duru- maları Dergisi 1988/4. Ankara (1989): 283–291.
mu hakkında bilgi sahibi olunabileceğini anlatan şu bey- 428 “Çöğürcü” ve “tanburacı” sözcükleri “çöğür çalmada
ti kaydeder: “Kendüyi görmeğe yokdur hâcet bilmeğe usta”, “tanbura çalmada usta” anlamlarında kullanılmıştır.
ârifile nâdânı / Cöngünü görmeğile zâhir olur herkesin 429 Cahit Öztelli. Uyan Padişahım. İstanbul: Milliyet Yayın-
mertebe‑i irfânı” (I [kitap].208b [yazma: varak] / 347–2 ları, 1976.
[YKY bs.: sayfa, sütun]) Bu dönem giyim kuşamının bir 430 Ali Ufkî. Mecmua-i Sâz u Söz (tıpkıbasım). Haz. Şükrü
tamamlayıcısı olarak derviş şairlerin, biçim bakımından Elçin. İstanbul: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1976, XXVII,
“cönk” olduklarında kuşku olmayan mecmualarını belle- 328 s. (2. bs.: Ankara, 2000); Ali Ufkî. Mecmua-i Saz ü
rindeki kuşağa sokarak taşıdıklarını (X.Y113a / 136–1-2) Söz (Murabbaların Nota Çevirileri). Haz. Muammer
anlattığını belirtmek gerekir. Uludemir. İzmir, 1991; Ali Ufkî. Mecmua-i Saz ü Söz

EVLİYA ÇELEBİ 277


Celeb Kâtibî / Kâtibî (çöğürcü, çöğür şairi): âşığın şiirleri yayımlanmıştır.433 Ancak Demircioğ-
I.207a / 344–2, I.207b / 345–2; V.83a / 143–1. lu adlı bir Yeniçeri âşığını da biliyoruz434 ve Demi-
roğlu ile Demircioğlu’nun aynı kişi olma ihtimalini
“Celeb” sıfatının Yeniçeri Ocağı’nda Acemi-
de gözden uzak tutmuyoruz.
lerin yazıcıları için kullanıldığını biliyoruz. Kâtibî,
17. yüzyıl Yeniçeri âşıkları içinde belli belirsiz ha- Evliyâ Çelebi, alay geçerken Demiroğlu’na
yat hikâyesi ve şiirleriyle ün ve beğeni kazanmış bir “hil‘at-ı pâdişâhî ihsân olunduğunu” kaydeder
bir sanatçıdır. Evliyâ, Kâtibî’nin I. kitapta Alay- (I.207b / 345–2). Seyahatnâme’nin V. kitabında ise
köşkü önünden geçerken beğenildiği için “hil‘at-ı Demiroğlu’nun çöğür şairi olduğu açıkça belirtil-
pâdişâhî” ile ödüllendirildiğini, V. kitapta ise çöğür mektedir.
şairi olduğunu açık açık yazar. Hakkında Saadettin
Gedâ Muslu Çelebi (tanburacı): I.207a / 343–2
Nüzhet Ergun tarafından bir kitap yayımlanmış,431
sonraki yıllarda ise birçok araştırmacı yazılar yaza- Gedâ Muslu (çöğürcü): I.207a / 344–2
rak hayatı üzerinde durmuş, birtakım yeni eserlerini Gedâ Musli (çöğürcü, çöğür şairi): V.83a /
gün ışığına çıkarmışlardır.432 143–1
Celeb Gedâyî / Gedâî (çöğürcü, çöğür şairi): Fuat Köprülü, Ahmet Kutsi Tecer’in yayımla-
I.207b / 344–2; V.83a / 143–1 dığı şiirlere dayanarak onu 16. yüzyıl âşıkları ara-
17. yüzyıl âşıkları içinde bir Gedâî bulunduğu- sında anar. Bana göre, ya Garb Ocakları’yla ilgisi
nu biliyoruz, ancak ona ait olduğu az çok kanıtlan- bulunan bir başka Gedâ Musli (Gedâ Muslu) vardır
mış şiirler ele geçirilmiş değildir. Gedâî de “Celeb” ya da aynı şair 17. yüzyılda da Evliyâ Çelebi’nin
sıfatından dolayı Kâtibî gibi Yeniçerilerin Acemi dönemine kadar yaşamıştır.435 Evliyâ onu V. kitapta
Ocağı yazıcılarından biri olmalıdır. V. kitapta çöğür bir çöğür şairi olarak anar.
şairi olarak anılanlar arasında Gedâî de yer almak- Kayıkcı Mustafâ (çöğürcü, çöğür şairi): I.207a
tadır. / 344–2, I.207b / 345–2
Demiroğlu (çöğürcü, çöğür şairi): I.207a / Kayıkçı Mustafâ V.83a / 143–1
344–2, I.207b / 345–2; V.83a / 143–1 Kayıkcılar Mustafâsı (çöğürcü, çöğür şairi):
17. yüzyılda yaşamış Demiroğlu mahlaslı bir I.207a / 344–2
(Çalgısal Semâîlerin Nota Çevirileri). Haz. Muammer Kayıkçılar Mustafâsı V.83a /143–1
Uludemir. İzmir, 1991; Ali Ufkî. Mecmua-i Saz ü Söz
(Türküler). Haz. Muammer Uludemir. İzmir, 1992; Ali
Burada farklı ad ve yazım yüzünden dört kişi
Ufkî. Hâzâ Mecmûa-i Sâz ü Söz (Çeviriyazım – İncele‑ gibi görülmektedir.436 Bunlardan ilk iki ya da son
me). Haz. M. Hakan Cevher. İzmir, 2003, [5], III, 1025 iki kişinin 17. yüzyılın tanınmış âşıklarından ve
s. Ali Ufkî’nin, Mecmûa-i Sâz u Söz’üyle benzer yönleri Genç Osman Destanı’nı söyleyerek buna bağlı bir
bulunmakla birlikte çok farklı metinler de içeren ikinci
bir Mecmûa’sı daha vardır. Uzun yıllar Mecmua-i Sâz u 433 Hasan Eren. Türk Saz Şairleri Hakkında Araştırmalar
Söz’ün başka bir nüshası ya da müsveddesi olduğu sanı- I. Anakara: Ankara Ün. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
lan ancak böyle olmadığı sonradan anlaşılan bu yazma, Yayınları, 1952. VI: 19–23. Hammer, Rıza Nur ve S. N.
oldukça ayrıntılı bir biçimde tanıtılmıştır: Cem Behar. Ergun’un verdiği bilgileri özetleyen şu kısa maddeye ve
Saklı Mecmua. Ali Ufkî’nin Bibliothèque Nationale de kaynaklarına da ayrıca bkz. “Demiroğlu”. Türk Dili ve
France’taki [Turc 292] Yazması. İstanbul: YKY, 2008. Edebiyatı Ansiklopedisi. Cilt 2. İstanbul: Dergâh Yay.,
431 Sadeddin Nüzhet [Ergun], XVIInci Asır Sazşairlerin‑ 1977. 238, 10.
den Kâtibî. İstanbul: Semih Lutfi-Suhulet Kütüphânesi, 434 Köprülü. Age. 1940. 68; yenibasım: 1963.120.
[1933], XXXII, 95 s. 435 Ahmet Kutsi [Tecer]. “‘Cezair’ Türk Halk Şairlerinin
432 Namdar Rahmi Karatay. “Kâtibî”. Uludağ – Türkün (Bur- Şiirleri”. Halk Bilgisi Mecmuası. Cilt 1. İstanbul: 1928.
sa Halkevi Dergisi) (1933– 1938): 3–14; M. Fuad Köp- 124–131; Köprülü. Age. 1940. 12–13, 60–61; Yenibasım:
rülü. Türk Sazşairleri II. Antoloji. XVI-XVIII. Asırlar. 1963. 64–65, 111–112.
İstanbul: Kanaat Kitabevi, 1940. 68, 70–71, 76, 83–97; 436 “Kayıkcı” ve “Kayıkçı” yazımları arasındaki küçük far-
yenibasım: Ankara: Millî Kültür Yayınları, 1963. 120, kı hesaba katmamak ve Kayıkçı Mustafa ve Kayıkçılar
123–124, 130, 136–150. Mustafası olarak anlamak gerektiğini düşünüyorum.

278 EVLİYA ÇELEBİ


hikâyenin oluşmasına sebep olan ya da varolan daki ustalığını ifade etmek için I. kitapta adlarını
hikâyeyi bir destanla yaşatan Kayıkçı Kul Mustafa andığı çöğürcüler arasına Köroğlu’nun da katıl-
olduğunu söyleyebiliriz. Kayıkçı Kul Mustafa’nın masıyla ortaya çıkar. Bu, yoruma açık bir durum-
hayatı, şiirleri ve ünlü destanı ile buna bağlı olarak dur. 16. yüzyıl sonlarında ün kazanıp 17. yüzyıl
oluşan menkabevî hikâye üzerine Köprülü’nün ha- başlarına (belki de ortalarına) kadar yaşamış olan
zırladığı monografi hâlâ geçerliğini koruyor.437 Ha- Köroğlu’nun şairlik ve çöğür çalmadaki ustalığına
san Eren’in yaptığı kimi yorumlar ve yayımladığı ilişkin anılar baskın çıkmış ve Evliyâ’nın bu şai-
43 şiir ise onun sanatı ve hayatıyla ilgili ayrıntılara ri de anmasına sebep olmuştur. Çünkü, Köroğlu,
ışık tutuyor.438 bir Türk destanının çok daha eski yüzyıllara kadar
Koroğlu (çöğürcü, çöğür şairi): I.207a / 344–2, uzanan kahramanı ise de âşık ve halk hikâyesi kah-
I.207b / 345–2; V.83a / 143–1 ramanı olarak 17. yüzyılın izlerini de taşır. Bunu
şöyle ve daha açık bir anlatımla dile getirmek ve
Koroğlu, hayatı kısmen aydınlatılabilmiş Ye- varlığı öteden beri bilinen Köroğlu mahlaslı 16.
niçeri âşıklardandır. II. Osman’ın bir isyan sonucu yüzyıl sonlarında adı duyulan bir âşık olduğunu,
tahttan indirilip işkence ile öldürülmesi olayına ka- bunun 17. yüzyılda da bir süre yaşadığını kabul
tıldığı, tutuklandıktan sonra idam edildiğine ilişkin
etmek daha doğru olur.441
birtakım iddialar Cahit Öztelli tarafından bir kay-
nağa ve şiirlerine dayanılarak ileri sürülmüştür.439 M. Fuad Köprülü başlangıçta Seyahatnâme’de
Bazı araştırmacılar onun değişik yerlerde şiirlerini “Koroğlu” yazımıyla verilen saz şairinin “Köroğ-
bulmuştur. Mahlasını Kuroğlu olarak okuyanlar da lu” olması yolunda fikirler beyan etmişti.442 Ancak
vardır.440 Hattâ zaman zaman Köroğlu ile karıştırıl- bu yıllarda Koroğlu hakkında yeteri kadar yayın
dığı ya da ikisinin aynı kişi olabileceği yorumları- olmadığı için üstadın küçük bir yanılması söz ko-
nın yapıldığı da olmuştur. Seyahatnâme’nin I. ki- nusuydu. Esasen Köprülü443 de ve onun âşıklarla
tabında alayköşkü önünden geçerken birkaç âşıkla ilgili çalışmalarını devam ettiren öğrencisi Fevziye
birlikte çok beğenildiği ve “hil‘at-ı pâdişâhî” ile Abdullah Tansel de Koroğlu’nun varlığını kabul et-
ödüllendirildiği kaydedilir. Küçük bir kitap oluştu- mişlerdir.444
racak kadar şiiri ele geçmiştir.
441 Ahmet Kutsi [Tecer]. “Köroğlu’na Dair”. Halk Bilgisi
Köroğlu (çöğürcü, çöğür şairi): V.8a / 12–2, Mecmuası C. 1. (1928): 110–116; Köprülüzâde Mehmet
Fuat. XVIncı Asır Sonuna Kadar Türk Sazşairleri. İstan-
V.83a / 143–1
bul: Türkiyat Enstitüsü Yay., 1930. 47–60.
Evliyâ Çelebi, Köroğlu’nu ilkinde eşkıya öbü- 442 XVIncı Asır Sonuna Kadar Türk Sazşairleri. 47.
443 Türk Sazşairleri II. Antoloji. XVI-XVIII. Asırlar 68
ründe çöğür şairi olarak iki kez anar. İlki ile ilgili
(1940); yenibasım (1963): 120.
görüş ve tespitler, 16. yüzyıldan bir hatıra ve bu- 444 Bu yanlış yorumlamayı ilk olarak Köprülü, kendisi dü-
nun deyimleşmiş anlatımıyla dikkati çeker. İkinci- zeltmiştir: Türk Sazşairleri II. Antoloji. XVI-XVIII. Asır‑
si ise Itâkî mahlaslı bir derviş-âşıkın çöğür çalma- lar. 1940. 68. Pertev Naili Boratav, kısaca bu fikre ka-
tılmadığını daha önce dile getirmişti: Köroğlu Destanı.
437 Köprülüzâde Mehmet Fuat. XVIInci Asır Sazşairlerinden Türk Halk Hikâyelerine ve Sazşairlerine Ait Metinler ve
Kayıkçı Kul Mustafa ve Genç Osman Hikâyesi. İstanbul: Tedkikler: VI. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Türkiyat Enstitüsü, 1930. Fakültesi Türkiyat Enstitüsü Yayını, 1931. 120–121. Fev-
438 Türk Sazşairleri Hakkında Araştırmalar I. 57–100. ziye Abdullah Tansel ise Ülkü’deki yazısında yanlışlığı
439 Cahit Öztelli. “Osmanlı Tarihine Adı Karışan Sazşairi bir kez daha düzeltmiş ve Koroğlu mahlaslı 9 şiiri ya-
Koroğlu”. Türkoloji. Ankara Ün. Dil ve Tarih-Coğrafya yımlamıştır: “XVII. Asır Sazşairlerinden Koroğlu”. Ülkü
Fakültesi Yayınları. C. VI. S. 1. (1974): 121–136; Aynı 95 (İkincikânun 1941): 441–444. Bu konuyla ilgili olarak
yazar. Uyan Padişahım. İstanbul: Milliyet Yayınları, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi’nin “Koroğlu” mad-
1976. Ayrıca bkz. M. Sabri Koz. “Koroğlu”. Türk Dili desindeki kaynaklara bakılması yeterli bir fikir verecektir.
ve Edebiyatı Ansiklopedisi. Cilt 5. İstanbul: Dergâh Yay., Ayrıca basıma hazırlamakta olduğum ve özel kitaplığım-
1982. 398, 19. da bulunan bir 18. yüzyıl mecmuasında da bilinen ve bi-
440 Hasan Eren. Türk Sazşairleri Hakkında Araştırmalar I. linmeyen birçok âşık yanında Koroğlu mahlaslı deyişler
11–17. de bulunmaktadır.

EVLİYA ÇELEBİ 279


Kuloğlu (çöğürcü, çöğür şairi): I.207a / 344–2, Celeb (I.207a / 344–2), Türâbî (I.207b / 344–2;
I.207b / 345–2; V.83a / 143–1 V.83a / 143–1).450
Kuloğlu üzerinde oldukça çok durulmuş, kim- Seyahatnâme’de çöğürden, çöğür çalan
liği ve özel olarak asıl adı ile ilgili olarak pek çok sâzendelerden (I.279-1, I.344-2, I.345-2, I.343-2, II.8-
yorum yapılmıştır. Onun bir Yeniçeri âşık oldu- 2, V.142-2–143-1, VI.152-1, VIII.350-1) sıklıkla söz
ğu, birçok seferlere katıldığı biliniyor. Hakkında edilmekte, âşık edebiyatı araştırmacıları için olduğu
başta Köprülü olmak üzere birçok yazı yazılmış, kadar çalgıbilimciler açısından da ilginç veriler ortaya
Sadettin Nüzhet Ergun ve Cahit öztelli tarafından konulmaktadır. Eserde Itâkî Çelebi’nin (V.142-2–143-
iki kitap yayımlanmış,445 çok sayıda şiiri ele geçi- 1) “kılıç kesmez” bir Uşşâkî dervişi olduğu, bu duru-
rilmiştir. munun padişah huzurunda denendiği, affedildikten
Cahit Öztelli’ye göre Kuloğlu da Koroğlu sonra çöğür çalarken mahlasının Itâkî olarak geçtiği
gibi II. Osman’la ilgili ihtilal olayına karışmış ve ve adları anılan ünlü 13 çöğür şairinin ve sâzendenin
bir süre gözden uzak yerlerde ve özellikle Garb onun kadar iyi olamayacağı dile getirilir.
Ocakları’nda sürgün hayatı yaşamıştır. IV. Murad, musahiplerinden Mûsâ Çelebi’nin
Evliyâ onu I. kitapta geçit sırasında beğenil- hazin bir biçimde ölümüne çok üzülmüş ve 17. yüz-
dikleri için “hil‘at-ı pâdişâhî” ile ödüllendirilen yıl âşıklarından Âşık’ın bu hadise üzerine söyledi-
çöğürcüler arasında anar, V. kitapta ise çöğür şairi ği “Mûsâ’m eğlendi gelmedi” nakaratlı varsağıya
olduğunu açıkça dile getirir. bir de benzek söylemiştir. Padişah o yıllarda Derviş
Ömer tarafından bestelenen bu varsağının okunma-
Seyahatnâme’de çöğürcü ya da çöğür şairi ola- sını yasaklamıştır. Evliyâ’nın, yasaklanan bu ağıdı
rak anılan aşağıdaki kişiler için fazla yapılacak bir huzurda okuması üzerine Padişahın eserin güfte ve
şey yok. Yazma kaynaklarda adlarına kaydedilmiş bestesinin kendisine ait olduğunu söylemesi ve ağ-
eserleri çıkıncaya kadar bunları 17. yüzyıl âşıkları laması ilginçtir.
arasına “aday” olarak katabiliyoruz:
Seyahatnâme’de ağıdın 1 dörtlüğüne yer verilmiş-
Cülâ446 Hasan (I.207a / 344–2),447 Dişlen448 tir (I.70a / 117–1). Bu ağıtla ilgili olarak Köprülü’nün
Süleymân (V.83a / 143–1), Fartıloğlu (V.83a / 143– ve S. N. Ergun’un görüşlerine451 ben de katılıyor ve
1), Gedik Süleyman (I.207b / 344–2; V.83a / 143– 17. yüzyıl âşıklarından Âşık tarafından söylendiğini,
1), Hâkî (I.207b / 344–2), Itâkî Çelebi449 (V.82a / Evliyâ’nın ise IV. Murad’a ait benzeği okuduğunu dü-
142–2; V.83a / 143–1), Kara Fazlı (I.207a / 344–2), şünüyorum. Seyahatnâme’deki dörtlük şudur:
Kayıkçı Ramazan (I.207a / 344–2), Sarı Mukallid
445 Sadeddin Nüzhet [Ergun]. XVIInci Asır Sazşairlerinden Yola düşüp giden dilber
Kuloğlu. İstanbul: Semih Lutfi-Suhulet Kütüphânesi, Mûsâ’m eğlendi gelmedi
[1933]. 64; Cahit Öztelli. Üç Kahraman Şair. Köroğlu -
Dadaloğlu – Kuloğlu. İstanbul: Milliyet Yayınları, 1974. Yohsa yolda yol mı şaşdı
Ayrıca bkz. Cahit Öztelli. “Kuloğlu Mustafa”. Türk Dili
ve Edebiyatı Ansiklopedisi. Cilt 5. İstanbul: Dergâh Yay., Mûsâ’m eğlendi gelmedi (I.70a / 117-1)
1982. 438, 21.
446 Hasan Eren, bu kelimeyi “Molla” olarak okumaktadır: IV. Murad’ın musahiplerinden Kahvecizâde’nin
Türk Saz Şairleri Hakkında Araştırmalar I. 23. Diyarbakır ağzıyla söylediği 11 heceli ve koşma ti-
447 Evliyâ Çelebi, (I.344-2), (V.142-2–143-1) kodlarıy- pindeki eğlenceli manzumesi de aşağıya aldığım üç
la ile gösterdiğim sanatçıların pâdişah huzurunda çalan
sâzendelerden olduğunu kaydediyor. 450 “(V.142-2 ve V.143-1)” kodlarıyla verilen sanatçıları an-
448 Bu kelimenin “Dişlek” olarak okunması da denenebilir. dıktan sonra “ve gayrılar” demek gereğini duymuş, böy-
449 Hasan Eren, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nin ilk baskı- lece başkalarının da varlığını ima etmiştir.
sında İtâkî olarak okunan ve YKY baskısında da böyle 451 Köprülüzâde Mehmet Fuat. XVIInci Asır Sazşairlerinden
yer alan bu kelimenin “Uşşâkî” olması gerektiği görüşün- Gevherî. İstanbul: Türkiyat Enstitüsü Yay., 1929. 5–6;
dedir (Türk Sazşairleri Hakkında Araştırmalar I. 11). Bu Saadettin Nüzhet [Ergun]. XVIInci Asır Sazşairlerinden
yorum bana da uzak değil... Âşık. İstanbul, [1933]. 10–13, 50.

280 EVLİYA ÇELEBİ


dörtlükte görüleceği gibi âşık edebiyatının izlerini Bu örneklerden Evliyâ Çelebi’nin “tekerleme”
taşımaktadır (IV.207b/38-1, 2): sözünü rastgele kullanmadığı, her defasında kural-
lara uygun olsun ya da olmasın manzum parçaları
sözkonusu ettiği ortaya çıkıyor. Bu da Pertev Naili
Miğreb çağı Kavs bâğından gelmişdim Boratav’ın tekerleme için dile getirdiği şu yorumu
Şeyh Matar’dan men pürçihli almışdım haklı kılmaktadır: “Tekerlemede düşünceye sadece
Kör Muharrem kimi müflis olmışdım bu şiirlik ögeler kılavuzluk eder; içerik öteki halk
edebiyatı türlerinde olduğundan daha kararsız, daha
Monlâ Mahmûd kıçım direm mahkûl mı
kaypaktır”.454
.....
Sekiz nügü miskîneyi almışdım III- Mânî / Ma‘nî
Dam üstünde sitâreyi görmişdim Türk halk şiirinin anonim türleri içinde eskiliği
Hazak ile hâtırına değmişdim ve yaygınlığı, gösterdiği biçimsel istikrar bakımın-
Heze bildim suçım direm mahkûl mı dan dikkate değer geleneksel bir şiir türüdür. Evliyâ
Çelebi Seyahatnâmesi’nde bu şiir türünün tarihsel
.....
durumuna ilişkin bilgiler ve örnekler bulunmak-
Diyârbekrün bakla ile çakılı tadır. Halk şiiri üzerinde çalışanlar mânîlerle ilgili
Satar gezengevi butum tut balı tarihsel tespitlerden söz ederken Seyahatnâme’deki
Zeyn’oglunun o mırçite sakalı metinleri örnek göstermişlerdir.455
Biter biter kırkım direm mahkul mı Seyahatnâme’deki mânî/maʻnî ile ilgili kayıt-
lar şöyle sıralanabilir: II.54-1, III.160-1–2, IV.230-
1 ve V.124-1.
Budin’den söz edilirken “ammâ çöğür
şâ‘irleri gâyet çokdur” denilerek bu serhat şehrin- Evliyâ Çelebi, II. kitapta Trabzon’u anlatırken
de yaşayan Yeniçeri âşıklarına işaret edilmektedir sözü hamsiye getirir ve şu metni “mânî” yerine “te‑
(VI.87b/152-1). “Tekirdağı”nı anlatırken sarfedilen 454 Pertev Naili Boratav. 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı
“Levendâtlar içinde çöğür şâ‘irleri vardır” sözü de (Türk Halkbilimi I). 11. Basım. İstanbul: K Kitaplığı (Koç
benzer bir maksadın ifadesidir (VIII.383a / 350-1). Kültür Sanat), 2003. 165.
455 Köprülüzâde Mehmed Fuad. “Kadın Edebiyatı”. İnci
Seyahatnâme’de Mısır’daki Kasru’l-Ayn 9.1 (Teşrîn-i evvel 1919): 17; Pertev Naili Boratav. 100
Bektaşî Dergâhı’ndan söz edilirken “meydân-ı ma‑ Soruda Türk Halk Edebiyatı (Halkbilimi I). 205; Hikmet
habbetde ma‘reke-gîrlik edüp letâyife mütea‘allik İlaydın. “Acem Manisi”. Folklor Araştırmaları Kurumu
Yıllığı 1975, Ankara: Folklor Araştırmaları Kurumu Yay.,
Kaygısız Abdal ve Murad Abdal güftelerinden ekl 1975. 13–22 [Bu yazı “Evliya Çelebi’ye Göre Acem Ma-
[ü] şürbe müte‘allik latîfe-âmiz tekerlemeler oku‑ nisi” başlığıyla, İsmail Hakkı Aksoyak tarafından bulu-
yup gûnâ-gûn şakalar edüp müsâfirîne tâzeler cân nan yazara ait bir kopya esas alınarak ve bazı ekler ya-
verirler” (X.Y113b / 137-1) biçiminde bir cümle pılarak yeniden yayımlanmıştır: Millî Folklor 89 (2011):
bulunmaktadır. Evliyâ’nın betimlediği bu derviş 265–270]; M. Sabri Koz. “Acem Mânîsi, Acem Koşması
ve Acem Kalendirisi Deyimleri Üzerine Notlar ve Bun-
toplantısında karşılıklı şiirler okunmuştur. Burada larla İlgili Öneriler”. V. Uluslararası Türk Halk Edebiyatı
okunan şiirlerden Kaygusuz Abdal’ın yiyecek ve Semineri ve Sevgi Yılı Kongresi. [Bildiriler]. Haz. Güven
içeceklerden söz eden ve “tekerleme” diye anılan Tanyeri. Eskişehir: Yunus Emre Kültür Sanat ve Turizm
“sımâtiye”lerini452 biliyoruz.453 Vakfı Yayınları, 1995. 135–144; M. Sabri Koz. “Yazma
Kaynaklardan Mânî Derlenebilir mi? (Birkaç Tespit-Bir-
452 Sımâtiye: Sofralık, sofra ile ilgili. kaç Değinme-Birkaç Anı)”. IV. Uluslararası Türk Me‑
453 Kaygusuz Abdal’ın yiyecek ve içeceklerden söz eden şi- deniyetlerinde Sözlü Kültür Geleneği (Türk Dünyasında
irleri için bkz. Orhan Şaik Gökyay. “Kaygusuz Abdal ve Maniler) Sempozyumu, Fethiye 6-8 Kasım 2006. İzmir:
Sımâtiyeleri I-II”. Türk Folkloru 13 ve 14 (Ağustos ve Egeli Araştırmacı ve Yazarlar Birliği ve Fethiye Beledi-
Eylül 1980): 3–5, 3–6. yesi Yayını, 2007. 279–287.

EVLİYA ÇELEBİ 281


kerleme” diyerek kaydeder ve böylece 400 yıldan Baba kitâb ile sen
beri yaşayan şu mânî metninin ilk derleyicisi olur: Oku ki tâ bilesen
Bunda bir iş işle kim
Tarabozan’dır yerimüz Sinde yatabilesen (V.72a / 124-1)
Akça tutmaz elimiz
Hapsi paluk olmasa Seyhatnâme’nin III. kitabında bulunan öbür
Niç’olurtı halümüz (II.253a / 54-1) mânîler şunlar:

Bu mânînin yüzyıllarca yaşayıp bugüne gelmiş Eyle mi hâlim felek


örnekleri de derlenmiş bulunmaktadır.456 Dil bilmez zâlim felek
Seyahatnâme’nin III. kitabında “ma‘nî” Kesipsen cân bâğçesinden
imlâsıyla yazılmış 3 metin yer almaktadır. Burada-
İki nihâlim felek
ki üç metinden birinin biraz daha farklı bir biçimi
V. kitapta de ancak “mânî” imlâsıyla ve “mânî-i (Ey felek, ey felek) (III.99b / 160-1)
Acem” [Acem mânîsi] adıyla kaydedilmiştir. Bu,
bir cinaslı mânîdir ve Azerbaycan’da bayatı olarak
Lele’nin dünyâsına
adlandırılan türün tanınmış örneklerinden biridir.
Evliyâ’nın derlediği bu Acem mânîsinin iki varyan- Aldanmadın ya sına
tını da aşağıya alıyorum: Dünyâ menim diyenin
Gitmişdik dün yasına (III.99b / 160-2)458
Baba kitâb ile sen
Ohı ki tâ bilesen Evliyâ’nın bu mânîleri dinleyip yazdığı âna
Bunda bir iş et galan457 ilişkin anlattıkları da ayrı bir dikkat, ayrı bir incelik
konusudur.
Sinde yatabilesen (III.99b / 160-1)
Seyahatâme’deki mânî metinlerinden biri ken-

dini IV. kitaba gizlemiş bir haldedir. Bana göre bir
456 Bu mâniyi Evliyâ Çelebi’den sonra ilk derleyen I. Kúnos Güney Azerbaycan bayatısıdır ve Evliyâ’nın bunu
olmuş ve ondan da Mahmut Ragıb (Gazimihal) aktarmış- ezgiyle söylenirken yazdığı, dize sonlarındaki
tır: Şarkî Anadolu Türkü ve Oyunları, İstanbul, 1929, s. 57
(Gazimihal bu mânîyi daha önce Seyahatnâme’nin Arap “terennüm”lerden anlaşılmaktadır. Metni dize faz-
harfli ilk baskısından da aktarmıştır: Anadolu Türküleri ve lalıklarından ve musiki ilgili bu eklerden arındıra-
Musiki İstikbâlimiz, İstanbul, 1928, s. 95). Bu mânî, ayrıca rak aşağıya alıyorum:
L. Sami Akalın’dan başlayarak (Türk Manilerinden Seç‑
meler I, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Yayınları, İstan-
bul, 1972, s. 175, (no: 2069); Tuncer Gülensoy (Trabzon
Yöresi Türküleri -Türküler ve Atma Türküler-, Anadolu Tebrîz’in bağı güzel
Sanat Yayınları, İstanbul, 1985, s. 37) ve Ali Çelik’in (Ma‑ Bağçesi dağı güzel
nilerimiz ve Trabzon Manileri, Akçağ Yayınları, Ankara,
2005, s. 234) kitaplarında da yer almıştır. İşitdim rakîb ölüp
457 Azerbaycan Türkçesindeki örneklerine bakarak son söz-
cüğün “etgilen” (emir kipi ikinci tekil kişi) okunması
Dahi hûb dahi güzel (IV-324a / 230-1)
doğru olacaktır: “Layla quzum, layla gözüm, yatgilen,
/ Rahat olub bir azca boy atgilen” (Abdulla Şaik. Se‑
çilmiş Eserleri. Cilt 3. Bakü: Avrasiya Press, 2005. 7. 458 Bu dörtlükteki cinaslar için farklı okuma denemeleri var.
“Layla’dan”). Bana en yakın olanı yukarıdaki biçimdir.

282 EVLİYA ÇELEBİ


Seyahatnâme’de mânî kelimesinin bazen (III.128b). Burada Babadağı’ndaki Sarı Saltık adına
“ma‘nî” bazen “mânî” biçiminde yazıldığını da bu kurulmuş bir zâviyede Bektaşî dervişlerinin “letâ’ife
notlar arasına eklemek gerekiyor. müte‘llık” tekerlemeler okudukları kaydedilir.
Seyahatnâme’de tekerlemeyle ilgili üçüncü ka-
IV- Tekerleme yıt Kırım’da “kavm-i Badrak” denilen Tatar asıllı
Tekerleme, Türk halk edebiyatında tek bir tü- şehirlilerin lehçesiyle ve aruz ölçüsüyle söylenmiş
rün adı olmaktan çok türler arası geçişlerde çokça şu manzume dolayısıyla yer almıştır:
görülen ve “masaldan halk hikâyesine, karagöz’den
Ortaoyunu’na, çocukların geleneksel oyunlara baş-
A baba baba sakalı kaba,
lamadan ebe çıkarma işlemi sırasında söyledikleri
sayışmacalardan, oyun sırasında ya da oyun biti- Evine varaysa anı da kapa,
minde söyledikleri ezgili sözlere, halk şairlerinin ve
mutasavvıf şairlerin şiirlerinden manzum ve düzya-
Kazganda börek kaynasa gerek,
zı şathiyelere varıncaya kadar çeşitli metinlere ad
olan ya da bunlarla ilişkisi bulunan ilginç bir anlatı Çartakda kızlar oynasa gerek. (VII.128b)
türü”dür.459 Pertev Naili Boratav, Tekerleme... adlı
tasnif ve çözümleme kitabında bu türün masallarda
Kırım bahsi devam ederken Tatar kökenli Nogay
bulunan tipleri üzerinde dururken, onun türler arası
toplumunun söylediği türkülerden ikisi için Evliyâ
geçişlere en müsait bir öge olduğunu “Tekerleme, Çelebi, “Kavm-i Tatar-ı Noğay’ın türkü yırladıkları
halk anlatı türünde farklı biçimlere en iyi uyarlanan tekerlemeleridir” der ve örnekleri peş peşe sıralar:
biçimsel süstür” diyerek belirtir.460
Evliyâ Çelebi de bazı manzum parçalara “te‑
kerleme” adını verirken onları bazen biraz hafife Usurganun urun bolsun,
aldığı, ancak kafiye ya da ses tekrarlarını da gör- Kul söyekde beran bolsun
mezlikten gelemediği izlenimi bırakır. Trabzon ve
hamsi konusunu anlatırken aktardığı ve günümüzde
de az çok değişikliklerle yaşayan ve yukarıda aktar- Kodulağa bindirsin,
dığımız mânîyi derlemiştir. Burada Evliyâ’nın mânî Kul möykede sendirsin,
türü hakkında bilgi sahibi olduğunu ve örnekler
kaydettiğini tekrar etmeyeceğim, ancak bu mânîye
Çavur atga bindirsin,
içeriğinde derûnî bir anlam bulamadığı, yerel ağızla
söylendiği ve zayıf da olsa bir ses tekrarı niteliğinde Hân söyekde sendirsin,
kafiye düzenine sahip olduğu için “tekerleme” dedi-
ğini bir yorum olarak ekleyeceğim (II.128b / 54-1).
Tamuk takış kan çatlasın,
Tekerlemenin geçtiği ikinci kayıt III. kitaptadir Tava içki aylasın.
459 Pertev Naili Boratav. Tekerleme. Türk Halk Masalının
Tipolojik ve Stilistik İncelemesine Katkı. Çev. İsmail Yer-
guz. Eklerle Yayıma Haz. M. Sabri Koz. İstanbul: Tür- ***
kiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yay., 2000. 1
(“Yayıma Hazırlayanın Notu”ndan). [Halkbilimciler ve
özellikle masallarla uğraşanlar tarafından ilgiyle karşıla- Ay Noğaylı noğaylı,
nan eser önce Fransızca yayımlanmıştır: Le “Tekerleme”:
Contribution à l’étude typologique et stylistique du con‑ Arpacığı toğaylı,
te populaire turc. Paris: Cahiers de la Société asiatique, Götürüp sokmağa kolaylı
1963.
460 Boratav. Age. 9. Valaylı vay valaylı (VII.147b / 271-2)

EVLİYA ÇELEBİ 283


Bu manzumelere herhalde Kırım’da söylendiği Bu konu üzerine çalışacaklar için eski kaynak-
muhit ve toplumlarda “tekerleme” denilmiyordu ve lardan biri Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâme’si ise
bunlar için en uygun söz “yır” olabilirdi. Tekerleme öbürü de Mecmua-i Sâz u Söz’dür.467
yakıştırması, bunların içerik ve söylenişine uygun
Türkü, Seyahatnâme’de “türkî” ve “türkü” ya-
düştüğü için Evliyâ Çelebi tarafından yapılmıştır.
zımlarıyla yer alıyor ve hemen hepsi “halk şarkısı”
Evliyâ Çelebi X. kitapta da tekerleme sö- anlamındadır:
zünü kullanır ve Mısır’daki Kasrü’l-Ayn
Türkî: I (69b / 115-2; 70a / 340-1, 340-2, 354-
Dergâhı’nda dervişlerin okuduğu (X.Y113b/137-1)
2, 355-2, 357-2); VII (141-1,*468 284-2,* 286-2)
“tekerleme”lerden de söz eder. Buna daha önce
ikinci bölümde değinmiştim. Türkü: I (280-1); V (142-2); VII (271-2); X
(185-1)
V- Türkî / Türkü IV. Murad’ın huzurunda kendini tanıtırken
Türkü gibi beylik ve bir o kadar da müşkil bir kullandığı “Türkî” sözü bir ara insanı şaşırtıyor ve
kavram için Boratav’ın el kitabına başvuruyorum, bunu “Türkçe” anlamında mı yoksa onu izleyen
farklı bir değinme, aykırı bir söz bulabilir miyim kelimeler “Şarkî”, “Varsağı” gibi halk şarkısı anla-
diye; karşıma şöyle bir tespit çıkıyor: “Türkiye’nin mında mı kullandığı ilk anda belli olmuyor ve bana
sözlü geleneğinde, bir ezgi ile söylenen halk şiirle- göre burada bildiğimiz anlamda “türkü” de okuya-
rinin her çeşidini göstermek için (âşık şiirleri için bileceğini ifade etmek istiyor (I.115-2).
dahil) en çok kullanılan ad ‘türkü’dür”.461 Bunun dışındaki türkî ve türkü kayıtları halk
19. yüzyılın son çeyreğinden beri başta I. Kúnos şarkısı yerine kullanılmıştır. Burada dikkat çeken
olmak üzere Batılılarca derlemeler yapılmıştır.462 II. bir husus varsa o da başka millet ve halkların şarkı-
Meşrutiyet‘ten sonra yerel konulara ilgi duyulma- ları için de469 türkü ya da türkî demeyi tercih eden
ya başlanmış, Cumhuriyet‘in ilanından sonra da Evliyâ sık sık “söylemek” anlamındaki “yırlamak”
incelemeler,463 derlemeler464 yapılmaya başlanmış, ya da “ırlamak” sözünü ve bu kökten türemiş sözle-
yakın zamanlarda ise iki genel monografi yayım- ri de dilinden eksik etmez.
lanmıştır.465 İl ya da ilçelerden hatta köylerden, bir-
kaç köyden oluşan yörelerden derlenmiş türkülerin VI- Ölçülü Sözler, Satıcı-Esnaf Sözleri
bir araya getirildiği notalı ve notasız monografilerin ve Hayvan Oynatıcılarının Şarkıları
sayısı pek çoktur. Kitaplar yanında resmî ve özel Bu uzun başlık altında ne yazık ki birçok şeye
kurum ve kuruluşlarca yayımlanan albümler de dik- fazla örnek veremiyorum. Ancak bazı sözlerden
kati çekecek ölçüdedir.466
birer örnek bulabilmiş olmamı bile Evliyâ’nın bir
461 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı Halkbilimi I. 165. gezgin olarak gösterdiği dikkat ve ayrıntı düşkün-
462 I. Kúnos. Türk Halk Türküleri. Haz. Ali Osman Öztürk. lüğüne borçlu olduğumuzu unutmamak gerektiği
Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1998
düşüncesindeyim.
463 Mahmut Ragıp [Gazimihal]. Anadolu Türküleri ve Musi‑
ki İstikbalimiz. İstanbul, 1928; aynı yazar. Şarki Anadolu
Türkü ve Oyunları. İstanbul: İstanbul Konservatuarı Ya-
yınları, 1929. 467 Bu eserde 100’e yakın yerde “Türkî” sözü geçmekte, güf-
464 Darülelhan Külliyâtı Anadolu Halk Şarkıları. Defter:1-7. te ve nota örnekleri bulunmaktadır: Ali Ufkî. Mecmua-i
İstanbul: 1926; İstanbul Konservatuvarı, Halk Türküleri. Sâz u Söz (tıpkıbasım). Haz. Şükrü Elçin. Ankara, 1976,
Defter: 8-12. İstanbul: 1929. XXVII. (2. Basım: 2000, XXXVI; Ali Ufkî. Hâzâ
465 Türkülerle ilgili kaynakça da içeren bu kitapların künyesini Mecmûa-i Sâz ü Söz (Çeviriyazım – İnceleme). Haz. M.
vermekte yarar var: Ali Yakıcı. Halk Şiirinde Türkü –Ta‑ Hakan Cevher. İzmir, 2003, [6].
nım-Tasnif-İnceleme-Metin–. Ankara: Akçağ Yay., 2007; 468 Aynı sütunda iki kez geçtiğini gösterir.
İlhan Başgöz. Türkü. İstanbul: Pan Yayıncılık, 2008. 469 Bunlar arasında Arnavut, Urum (Rum), “Sırp, Hırvat,
466 TRT Arşivi’den derlenen “İl İl Türkülerimiz” CD dizisi Voynık, Latin, Bulgar ve Boşnak”, Çerkez, Ermeni, No-
buna bir örnektir. gay Tatarı, Mısır Fellahları dikkati çeker.

284 EVLİYA ÇELEBİ


Ölçülü Sözler:470 Südcü:
Fursatında düşmene veren amân “Kuvâ-yı beden verir şekerli südüm, cânım sü‑
düm” (I.286-2)
Kaydefâ gibi olısar bî-gümân (I.16-2)

Ağdacı esnâfı:
Engürü’de er yatır
“kazan kazan ağda kaynadub mücevver tah‑
Rûm’da Sarı Saltık (II.227–1-2)
ta kepçeler ile karışdırarak; ‘İnebü’d-dibs ciğer
tâzeler, câna safâ verir ağdam nefâyisdir’ deyü
Varat’da var at tüfeği, ubûr ederler” (I.286-2–287-1)
Koynuna ko ekmeği,
Kışa kalmakdan ise Ağda tüccârı:
Göre gör evvel gitmeği (V.216-1) “Mahalle içlerinde tenhâca sokaklarda zengûle
makâmından,
Babası döğse oğlunu mahaldir Ağdayı süzelim,
Oğul cândan durur derler mahaldir (VII.138- Ay gibi yüzelim,
2) Nâzlı güzelim,
Tatlıca tatlı
Satıcı-Esnaf Sözleri:
Ağda yeyelim,
Soğancı:
Bâğa gidelim,
“Her ta‘âma lezzet veren tuz soğandır soğan”
(I.284-1) Safâ edelim,
Amma ne ağda,

Şerbetçi: Sevdiğim bâğda,

“Câna safâ, rûha gıdâ verir şerbetim cânım” Üzümü bağda” (I.287-1)
(I.286-1)
Tabla helvâcısı:
Pâlûdeci: “Tatlı ye, tatlı söyle, cânım helvâ nefâyis”
“Bahârlı pâlûdem, kaynar kaynar pâlûdem var (I.289-1)
cânım” (I.286-1)
Yağcı:
Sa‘lebci: “Çelebi seni yağlarım gerice dur, üstüne yağım
“Râhat-ı cân sıhhatü’l-ebdân sa‘lebim nefîs” bulaşmasın” (I.292-2)
(I.286-2)
470 Ölçülü sözler üzerine iki çalışmaya dikkati çekmek isterim: Sabuncu:
Nail Tan. Türkçe’nin Oyaları. Dîvân ve Halk Edebiyatımız‑ “Ey rakı sabunu”
da Lâedrî ve Ölçülü Sözler. Genişletilmiş 3. Basım. Anka-
ra: Folklor Araştırmaları Kurumu Yayınları, 1999. (İlk iki “Sabun alın pâk olun” (I.299-2)
baskı “Folklorumuzda Ölçülü Sözler” adıyla); Ali Haydar
Bayat. Türk Kültüründe Üçlü Sözler (Üçlemeler). İstanbul: Ta‘lîmhâneci esnâfı (okçular ok atarken söyle-
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, 2000. nir):

EVLİYA ÇELEBİ 285


“Ok elinden bir, Kalk a beri yâ vasıl474
Olasın kemâl pîr; Ye necisden bir fasıl
Ok elinden iki, Seni dağda dutdular
Sana lâzım yayın peki; Âdem deyü oynatdılar
Ok elinden üç,
Görmesin bâzûların güç; Kur yayını dîvâne
Ok elinden dörd, Bahçada dolap döner
Düşmenin bağrına derd; Sen de dön e görsünler (I.280-2)
Ok elinden beş,
VII- Nasreddin Hoca
Olasın pîrlere eş.
Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi ve Nasreddin
Hoca meselesi birçok araştırmacı için üzerinde çok
Netîce oniki oka varınca, fazla durulduğu halde önemsenmeyen ve bir yanlış-
On İki İmâm-ı hümâm, lığın başlangıç noktası olarak değerlendirilen husus
olmuştur. O, yaradılıştan mizaha, nükteye eğilimi
Aşkına okların oldu tamâm” (I.315-1)471 olan biridir. Şakanâme adlı kayıp kitabını bir gün
hangi talihli bulacak diye hayal kurduğum zamanlar
az değildir. Eserinin hemen her kitabında yeri düş-
Paşmakçı (Ayakkabıcı):
tükçe latifeler anlatan ve tanıttığı insanların nükteli
“Papucum rüzgâr ulusu,472 üç yüz kırk ve beş ve latifeli hikâyelerini aktarmaktan hoşlanan büyük
yüz elli ve bin beşyüz” (I.325-1) gezginin Şakanâme adıyla bir kitap telif etmesi hiç
de şaşırtıcı değil.475 Esasen Evliyâ’nın çeşitli sebep-
lerle kaydettiği latîfeler, şakalar, nükteli hikâyeler
Resimden fal bakanlar:
derlenip toparlansa orta boy bir kitap bile olur.
“Bu fâl issine geldi işte Ferhâd
Evliyâ Çelebi, Nasreddin Hoca’dan eserinin
Çalışmakla olursun sen de dil-şâd” (I.331-2) birçok yerinde değişik sebeplerle söz eder. Önce
hangi kitaplarda değinildiğini bir küçük liste halin-
Hayvan Oynatıcılarının Şarkıları: 474 Evliyâ Çelebi “vasılcıyân”ı “ayıcıyân” yani ayıcılar, ayı
oynatıcılar diye açıklıyor. Böylece 17. yüzyıl esnaf ar-
Ayı oynatanların söylediği şu türkünün bugün gosundan iki kelime öğreniyoruz: vasıl: ayı, vasılcıyân:
de izleri var:473 ayıcılar, ayı oynatıcıları.
475 Evliyâ Çelebi’nin Şakanâme (I.114b) dışında bir kitabı
daha olduğunu kendi ifadesinden çıkarıyoruz: Risâle-i
Menâkıb-ı Melek Ahmed Paşa. Evliyâ Çelebi-Melek Ah-
med Paşa ilişkisi için bkz. Robert Dankoff. The Intima‑
471 Bu metni kafiyeli yerlerden ben ayırdım, aslında “Ok te Life of an Ottoman Statesman: Melek Ahmed Pasha
elinden bir, olasın kemâl pîr...” biçiminde okunmuştu. (1588–1662) as portrayed in Evliya Çelebi’s Book of Tra‑
472 YKY basımında “ölüsü” okunmuştur. Doğrusu “ulusu” vels (Seyahat-name). State University of New York Press,
olmalıdır. Bkz. Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi Okuma Söz‑ 1991 [Bir Osmanlı Devlet Adamının Özel Hayatı: Evliya
lüğü. Çelebi’nin Seyahatname’sinde Resmedildiği Haliyle Me-
473 Çocukluğumdan beri tef çalarak ayı oynatan Çingenele- lek Ahmed Paşa (1588–1662)]. Bugün Vatikan’da koru-
rin şu türküsü kulağımdadır: nan Nil Haritası da onun gözetimi altında ve bilgi desteği
Hasso’yu dağda tuttular, ile hazırlanmıştır: Robert Dankoff - Nuran Tezcan. Evliyâ
Burnuna zinciri taktılar; Çelebi’nin Nil Haritası “Dürr-i bî-misîl în ahbârı-ı Nîl”.
Hasso güzel oynarsan severim, İstanbul: YKY, 2011. 140 sayfa, 15 katlanan levha ve 1
Kötü oynarsan döverim. katlanan harita.

286 EVLİYA ÇELEBİ


de vermek sonra da neler anlatıldığını ve bunlarla yapması söz konusu edilirken Nasreddin Hoca sa-
ilgili düşüncelerimi sıralamak istiyorum. yesinde Timur ağzından Akşehir’in bağışlandığın-
I. Kitap: I/190-2, I/352-1; dan söz edilmektedir.

III. Kitap: III/1-1, III/14-1, III/14-2, III/14-2*, “Akşehir’in ziyâretgâhların beyân eder” baş-
III/14-2*, III/120-2; lıklı bölümde Nasreddin Hoca’nın kabrini anla-
tır Evliyâ ve bir ziyaret yeri olduğunu dile getirir.
VII. Kitap: VII/317-2; Akşehir’de doğduğunu, Murad-ı Hudâvendigâr’a
X. Kitap: X/295-2. (I. Murad) yetişip Yıldırım Bâyezîd devrinde ya-
şadığını, ilim ve şöhret sahibi olduğunu, Timur’un
Yukarıda da görüldüğü gibi Evliyâ Çelebi,
meclislerinde bulunup kendisini ona sevdirdiği için
Nasreddin Hocamızı 4 ayrı kitapta 10 kez anmakta-
Akşehir’in yakılıp yıkılmadığını, yağma edilme-
dır. Bu anışlar aslında Hasreddin Hoca Araştırmala-
diğini, halkın dilinde nasihat ve latifelerinin birer
rı bakımından dikkate değer ipuçları sunmaktadır:
“darb-ı mesel” gibi kullanıldığını belirttikten son-
Dîvâne Burnaz Mehemmed Çelebi (Sabah ra Timur ile aralarında geçtiği varsayılan ve birçok
Delisi) kim olduğu ve bazı latîfeleri anlatıldıktan yerde öyle anlatılan “futa” (peştemal) latifesini
sonra “Bu gûne evsâfların tahrîr eylesek bir tomar-ı anlatır. Daha sonra “nice yüz bin şütür gürbe [iyili
dırâz olur. Nasreddîn latâyifâtları gibi cümle şaka‑ kötülü]” latifeleri olup dillere destan olduğunu söy-
ları mükallidîn ve mudhikîn mâbeyninde meşhûrdur leyen Evliyâ, onun Çelebi Sultan Mehemmed (I.
kim a’yân [u] kibâr beyninde fasl olunur. Ammâ Mehmed) zamanında vefat edip Akşehir haricinde
tehî dîvâne değildir” denilerek Burnaz Mehemmed ana yolun sol tarafındaki mezarlıkta dört yanı par-
Çelebi’nin, bir araya getirilse bir “tomar” yani ge- maklık ile çevrili bir kubbe ve türbenin altında gö-
niş anlamıyla bir “kitap” olabilecek kadar sözleri mülü olduğunu da ekler.
bulunduğu dile getiriliyor. Ardından da Nasreddin
Hoca hatırlatılıyor, ikisi arasında fıkralarının yay- Gece yarısı Akşehir’den ayrılırken mezar-
gınlığı bakımından benzerlik kuruluyor. Nasreddin lık yakınındayken Evliyâ’nın aklına halk arasında
Hoca latifelerinin bir kitap haline getirildiğini bi- farklı biçimlerde yaygınlık kazanmış olan “Her
len Evliyâ Çelebi, belki de bunlardan birini gördü kim Hoca Nasreddîn’i ziyâret ederse letâyifâtından
ve Burnaz Mehemmed Çelebi’nin latiflerini de ba‘zı şeyleri hâtıra gelüp elbette güler” inancı ak-
kitaplaşabilecek özellik ve çoklukta değerlendirdi lına gelir, “Âyâ gerçek mi?” diyerek atını mezar-
(I.190-2). lığa doğru sürer. Türbeye yaklaşınca eski bir âdet
İstanbul’un meşhur meddah ve mukallidler- olduğundan “Es-selâmü aleyküm yâ ehle’l-kubûr!”
den söz ederken Çöğürcü Sarı Celeb için “Hakkâ ki diyerek ölüleri selâmlar. Bu arada türbe içinden “Ve
çöğürde külliyât sâhibi olup ilm-i taklîd-i latâyifde aleykümü’s-selâm ey cân-ı hümâm!” diye karşılık
Nasreddîn Hoca kendi idi ve buna mahsûs Boğuk gelince at ürker ve şaha kalkarak bir ayağı bir ka-
Kapudan ve Mustafâ Korsa taklîdi ve Rûmili Hisârı bir çukuruna girerek Evliyâ’ya güç anlar yaşatır ve
dizdârı taklîdi ve Tiryâki Ağazâde, tütün içer‑ ona “az kalıp kabir azâbı çeke yazdım” dedirtir. Ses
ken Sultân Murâd Hân basdığı taklîdi, Hummûs-ı türbedâra aittir ve anlatım şöyle devam eder: “‘Ağa
Nahşivânî misâl taklîdleridir kim âdem gülmeden sadakanızı verin de güle güle gidin, beri gelin beri’
gaş olur” diyerek şakacılığını ve taklitçiliğini anlat- deyü haykırdı. Meğer türbedâr imiş. ‘Bre herîf ben
mak ister (I.352-1). Sarı Celeb’le Nasreddin Hoca ehl-i kubûra selâm verdim. Sen ehl-i dübür iken
özdeşleştirmesi dikkat çekici. niçün selâm aldın’ deyü birkaç akçe sadaka verüp
‘Var yarıcın Allah ola!’ deyü du‘â deyüp hakîkatü’l-
Evliyâ Çelebi, Nasreddin Hoca’ya en fazla III.
hâl bu ahvâle güle güle...” (III.9a / 14–1-2)
kitapta yer ayırmıştır. Çünkü bu kitapta Hoca’nın
yaşadığı ve gömülü olduğu yer yani Akşehir anla- Bu kitapta Timur ile Nasreddin Hoca arasında
tılmakta, Timur’un Sivas’ı yakıp yıkarak katliam geçen şu konuşma da ilginçtir:

EVLİYA ÇELEBİ 287


Nasreddîn Hâce-i bî-bakâ Timur’un nedîm-i gören araştırmacıların bir dönem Evliyâ Çelebi’ye
hâssı olmağıla esnâ-yı kelâmda Timur’a eydür: “yanıltıcı” sıfatını layık görmeleri, bu satırların ya-
“Sultânım, niçün Sivas’da kırk bin gulâmı kelâm-ı zarı da dahil olmak üzere birçok kişiyi halkbilimci
izzetleriyle pâymâl-i esb-i Tatar edüp yetmiş bin tavrının dışında kalmaya itmiş, Nasreddin Hoca’yı
mahlûk-ı Hudâ sulehâ-yı müttakî kimesneleri katl bir “ömür”lük insan olarak görmek yanılgısına dü-
etdiniz?” dedikde “Va’llahi efendi! Kavm-i Si‑ şürmüştür. Evet Nasreddin Hoca belki bir ömürlük
vas bî-mezheb olup ‘Kur’ân-ı azîm sümme hâşâ insandır ama fıkraları ve fıkralarının “ömrü” ve
mahlûkdur’ deyü âyet-i mensûhlara nazîre âyet et‑ “çekim gücü” yüzlerce binlerce yılla ölçülür.
diklerinden mâ‘adâ yedi âyet şekilli dahi kelâm-ı
Nasreddin Hoca’yı Timur’un nedimleri ara-
muhdesler zamîme eyleyüp gılâmânlarının boğa‑
sında gösteren ve onun “Maskov Kralı” üzerine
zındaki Kelâm, izzetlikden çıkmış idi. Ekseriyyâ ol sefer yapmaktan “Bu diyârda ne kârım vardır” di-
sıbyânları veled-i harâmlar idi ve ihtiyârları cüm‑ yerek vazgeçtiğini anlatan satırlar VII. kitaptadır
le Şî‘î ve Mu‘tezilî ve Hurûfî ve Cebrî ve Kaderî- (VII.172b / 317-2).
mezheb olmuşlardı. İslâh-ı âlem içün ilhâm-ı
Rabbânî ile Hazret-i Hızır’ın vesîleligiyle cümle Evliyâ’nın Nasreddin Hoca üzerine X. ki-
hurde evlâdlarını ve sâhib-şeybelerin kırup şehir‑ tapta yer alan küçük fakat önemli bir kaydı daha
lerin harâb etdim. Ammâ Nasreddîn Hâce senin vardır. Bu kayıt, Nasreddin Hoca araştırmacılarına
şehrin sana bağışladım korkma harâb etmem.” der. 17. yüzyıldan bugüne uzanan ve halkbilimcilerin
(III.74a / 120-2) vardığı son çizgiyi gösteren bir işaret gibidir. Bu
kitapta Evliyâ, Mekke’de bir kabristanda bulu-
Evliyâ Çelebi’nin yüzyıllar sonra Nasreddin nan kabirleri sayarken “Ve kabr-i Şeyh Cuhâ ya‘nî
Hoca araştırmacıları tarafından eleştirilmesine ve Nasreddîn Hoca misilli (...) nedîm-i hâs kimesne
verdiği bilgi ile kendilerini yanılttığı yorumuna imiş. Ebülme’âl ile bir yerde medfûnlardır, kuddise
yol açan futa / peştemal fıkrası aslında Timur ile sırruhu” diyerek Hoca ile Cuhâ arasındaki benzerli-
Ahmedî arasında geçmiş olarak eski yazmalarda ğe işaret eder. Arapların ve Batılı bilim adamlarının
yer almıştır. Sivas’tan sonra Akşehir’in de yakılıp Nasreddin Hoca ve Cuhâ benzerliğini biraz da Nas-
yıkılacağı ve halkının kılıçtan geçirileceği korku- reddin Hoca aleyhine ileri götürmelerine Evliyâ’nın
su vardır. Bugün de Hoca-Timur fıkraları arasında dünden çektiği dikkat her halde bugün de “dikkat”e
bunun izlerine rastlanılır. Sözlü gelenek Nasreddin alınacaktır (X.Y262a / 295-2).
Hoca’yı Timur’un nedimlerinden biri olarak anar.
Cuhâ’nın Nasreddin Hoca’dan daha eski oldu-
Aynı zamanda iyi bir “aktarmacı”da olan ğu doğrudur. Bir Arap nüktedânı olarak latîfelerinin
Evliyâ’nın duyduğunu yazması kadar doğal bir şey çok eski kaynaklarda yer aldığı, bunlardan bazıla-
olamaz. Bu tespit ve öbür kitaplarda yer alan kimi rının Hoca’ya mal edildiği de doğrudur. “Hoca” ve
değinmeler, Timur-Nasreddin Hoca beraberliğine “Cuhâ” sözcüklerinin benzerliğinden (?) yola çıka-
ilişkin sözlü geleneğin 17. yüzyılda kabul görmüş rak iki ayrı tipten birini yok sayanlar eskide kalmış
ve yaygınlık kazanmış olduğunu göstermektedir. anlayışın temsilcileri olarak tarihe mal olmuşlardır.
Halkbilimci, artık halkbiliminin konusu olmuş bir Bugün Nasreddin Hoca tipinin “Cuhâ” adıyla Arap
kişi ya da olayı, bir sanatçıyı ya da sanat eserini bir dünyasındaki yaygınlığı, Nasreddin Hoca’nın yok
biyografi yazarı olarak değil bir oluşum, bir metin sayılması için bir sebep olamaz ve bu benzerliği an-
değişmesi, bir sözel gerçeklik olarak değerlendirir lamak için daha başka ve akla yakın izahlar aramak
ve kendi yöntemleriyle çözmeye çalışır. Burada gerekir.476
“Nasreddin Hoca Timur ile aynı dönemde yaşa-
mamıştır; arada uzun yıllar vardır” diyerek sözlü 476 Nasreddin Hoca için eleştiri haklarım saklı kalmak üzere
önemsediğim iki kaynak: Pertev Naili Boratav. Nasred‑
gelenekte anlatılan, yazmalara, basma eserlere ge- din Hoca. Ankara: Edebiyatçılar Derneği, 1996; Mustafa
çen onca metni yok saymak doğru bir şey değildir. Duman. Nasreddin Hoca ve 1555 Fıkrası. İstanbul: He-
Araştırmacıların, hem de sözü ve görüşleri kabul yamola Yayınları.

288 EVLİYA ÇELEBİ


VIII- Atasözü, Deyim ve Beddua • “Erzurûm sovuğu beni Gerede’de bulun de‑
miş” (II.278a)
Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nin bugün atasö-
zü ve deyim olarak ikiye ayırdığımız, eski derle- • “Kemâh’ın bezi, Erzincân’ın kozu ve
melerde çoğu zaman “atalar sözü”, “darb-ı mesel” Bayburd’un kızı” (II.339b)
ya da “mesel” gibi adlandırmalarla geçen ve ara- • “Engürü kerpici gibi bir kâlıba dizilmişdir”
da bir ayırım gözetilmeyen sözler bakımından da (II.357a)
değerli bir kaynak olduğunu, tamamı derlense ya- • “Atalar [atalar] sözün tutmayan hatâlar”
pılacak incelemeyle birlikte küçük bir kitap teşkil (II.361a)
edilebilecek kadar malzeme bulunduğunu ve bun- • “El mi yaman beğ mi yaman” (II.361a )
lardan birçok sözün günümüzün en zengin atasözü
• “Söyleyeni ko söyledeni gör” (II.364a )
ve deyimler kitaplarına477 girmemiş olduğunu ifade
etmek isterim. • “Cesedin aşı, gâfilin başı” (IV.191b / 9-2)480
Seyahatnâme’de kargış, ilenç gibi adlarla andı- • “Ba‘de harâbi’l-Basra” (IV.148-2)
ğımız kötü dilek amaçlı sözler yaygın adlandırmay- • “Öküz öldü, boyunduruk kırıldı”
la beddualar da var ve ilginçtir bunlar da “darb-ı (IV.272b/148-2)
mesel” diye anılıyor.478 • “Evdeki hisâb bâzâra uymaz” (V.186a;
Bunlardan dikkatimi çekenleri gelişigüzel ve VI.86a; VIII.196b)
karma bir seçme ile dikkatlere arz ediyorum: • “Karka koza bakar gibi bakar” (VII.16b)
Atasözü ve Deyim: • “Gavgâ ciğer içündür” (IX.Y9b)

• “Kâsım günü şerbeti içmişe benzer” (I.172a • “Yerde yatan yüzü kimse basmaz” (IX.Y278b)
/ 286-1) • “Ahlad şehri kadîdi gibi olup” (V.152b); “Ah‑
lad şehri kadîdine dönmüşler” (VI.14b); “Ahlâd
• “Sakın pamukdan arslan geliyor” (I.192a /
vilâyeti kadîdi gibi” (VIII.212b); “Ahlât kadîdi”
319-1)
(IX.Y372a); “Ahlâd kadîdi gibi” (IX.Y380b); “Ah‑
• “Korkma pamukdan arslandır, kaba kaftan lad kadîdi gibi ne durursun” (X.Y25a / 39-1)
kalıbıdır, hâkim değildir” (I.192a / 319-1) • “Bana Mısır’ın parmak hisâbın verirsin”
• “Deveyi gördün mü? Köçeğin bile görmedim” (X.Y148b / 174-2)
(II.354a)479 •“Saksağan tanayı sevmeğine bitlemez” [“Ar‑
• “Gâfil baş terkidedir” (II.354a) kasında kurdun ve okrayasın bulup yemek için ta‑
nayı bitler”] (X.Y161a / 187-1)
• “Tokat sıçar, Amasiyye içer” (II.247a)
• “Mısır’da at çokdur, üstâd-ı kâmil na‘lband
477 Nurettin Albayrak, Türkiye Türkçesinde Atasözleri, Kapı
yokdur” (X.Y179b / 206-2)
Yayınları, İstanbul, 2009. xii; M. Ertuğrul Saraçbabaşı.
Örnekleriyle Büyük Deyimler Sözlüğü. Cilt I–II. İstanbul: • “Gözleri Mısır kuloğlusu gözlerine benze‑
Yapı Kredi Yayınları, 2010. mek” (X.Y179b / 207-1)
478 L. Sami Akalın. Türk Dilek Sözlerinden Alkışlar, Kargışlar.
Ankara: K.B. HAKAD Yayınları, 1990; Doğan Kaya. • “Arab’ın yağı çok olsa kimin yer, kimin
Folklorumuzda Beddua Söyleme Geleneği ve Türk Halk hayâsına sürer” [“Darb-ı mesel-i Türkmânî”]
Şiirinde Beddualar. Ankara: AKM Yayınları, 2001; Nec- (X.Y186b / 213-2)
det Yaşar Bayatlı - Yaşar Kalafat. Türk Kültürlü Halklarda
Alkışlar ve Kargışlar. Ankara: Berikan Yayınevi, 2011. • “Eğere vereceğin haşaya ver, beğe vereceğin
479 Bu atasözü üzerine Seyahatnâme ağırlıklı ve paşaya ver” (X.Y192a / 219-2)
karşılaştırmalı bir inceleme için bkz. Robert Dankoff -
Semih Tezcan. “Seyahat-name‘den Bir Atasözü”. Türk 480 R. Dankoff’tan yeni okuma önerisini teşekkürle
Dilleri Araştırmaları C. 8 (1998): 15–28. aktarıyorum: “Cüstün işi, gâfilin başı”.

EVLİYA ÇELEBİ 289


Beddua: Sonuç
• “Da‘vâcın kadı, yarıcın Allâh ola” (II.361a) Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, birçok bilim ve
• “İlâhî seni Çorlu kırında pitireyim!” bilgi dalında olduğu gibi halkbilimi ve halk edebi-
(III.107a)481 yatı bakımından da önemli bir kaynaktır. “Giriş”te
• “Van’da Sübhân dağına varasın!” / “Bolay ki örneklerini sergilemeden bir “önyargı” gibi ifade
sen varasın!” (IV.243a) edilen bu düşüncenin, külliyatın şurasından bura-
• “Nûş etdiğin Musul çeşmesi ola” (IV.402b) sından seçilmiş birkaç örnek ve yorumla ve de bir-
çok bilinen yeniden dile getirilerek az da olsa orta-
• “Seni Özü kırında yitireyim” (V.55a)
ya çıkmış oluyor.
• “Bereket Hân kılıcına uğrayasın” (VIII.198b)
Seyahatnâme’yi bu gözle incelemek,
481 Bu sözcüğü bir başka benzerinde olduğu gibi (V.55a)
“yitireyim” okumanın anlama daha uygun olacağını Evliyâsever halkbilimciler için meraklı bir konu
düşünüyorum. olarak önemini koruyor.

290 EVLİYA ÇELEBİ

You might also like