Professional Documents
Culture Documents
Sabri Koz Seyahatname Halk Edebiyati Notlar
Sabri Koz Seyahatname Halk Edebiyati Notlar
Sabri Koz Seyahatname Halk Edebiyati Notlar
M. Sabri Koz
1- Giriş dın412 ve Nail Tan’a,413 Saim Sakaoğlu’ndan414 Ali
Berat Alptekin’e415 Seyahatnâme’yi folklor ve halk
Evliyâ Çelebi’nin bir yazar olarak çeşitli yön-
edebiyatı bakımından değerlendiren birçok değin-
lerden önemi üzerinde durulurken folklor ve halk me ve tespit var önümüzde. Ancak bunlar ya özel
edebiyatına olan ilgisi de gözden ırak tutulmamalı- konularda düşülmüş notlar, küçük alıntılar, ya ge-
dır. Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nin Türk folkloru nel değinmeler ya da toplu değerlendirmeler olarak
ve Türk halk edebiyatı bakımından da önemli bir dikkati çeker. Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi musiki
kaynak olduğu Türkiye’de öteden beri dile getirilen ve mutfak kültürü bakımından da incelenmeye de-
tespit olarak farklı zamanlarda ve farklı biçimlerde ğer veriler içermektedir.416 Meraklı gezginin gözün-
karşımıza çıkar. Bu tespitleri Türk folklor ve halk den kaçmamış nice ayrıntılar, bu konularda araştır-
edebiyatı ile sınırlamak, Osmanlı İmparatorluğu sis- ma yapacak olanları beklemektedir.417
teminin çok uzun süre parçası olmuş ancak dil, inanç 412 Seyahatnâme’nin folklorik yönden değerlendirmesini ya-
ve kültür farklılığı ile dikkati çeken toplumları göz pan ve bu konuda dikkatleri çeken önemli bir akademik
ardı etmek haksızlık olur. Burada, Seyahatnâme’yi çalışma Nevzat Gözaydın’ın doktora tezidir: Evliyâ Çe‑
editörü olarak okurken408 tuttuğum Türk halk edebi- lebis Reise in Anatolien von Elbistan nach Sivas im Jah‑
re 1650. Ein Ausschnitt aus seinem Reisebuch übersctzt
yatına ilişkin notları ve bunlarla ilgili yorumlarımı, und besonders in volkskundlicher Hinsicht kommentiert
sonradan gerçekleştirilen metin tarama sonuçlarını [Evliyâ Çelebi’nin Anadolu’da 1650 yılında Elbistan’dan
da ekleyerek ortaya çıkan birikimi paylaşacağım. Sivas’a Seyahati - Seyahahatname’sinden bir bölümün
çevirisi ve özellikle folklorik açıdan incelemesi], J. Ma-
Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâme’de sözlü kay- inz: Gutenberg Universitat, 1974. Gözaydın bu tezinde
naklardan derlediği ve yer yer kendi görüşlerini de Evliyâ’nın Sivas ve Elbistan gezilerini folklorik açıdan
değerlendirmiştir. Çalışma, Anadolu folklorunun bu eski
kattığı halk edebiyatı türlerinden seçtiğim örnekler kaynakta nasıl ele alındığını göstermek bakımından il-
üzerinde duracak, bunların disiplin içindeki yeri ve ginçtir. Gözaydın’ın, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’yle
önemini vurgulamaya çalışacağım. ilgili biri tezden önce öbürü daha sonra sonuncusu ise
2011’de yayımlanmış, ilk ikisi aynı başlıkta üç yazısı
M. Fuat Köprülü’den409 Pertev Naili daha vardır: “Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi Üzerine”.
Boratav’a,410 Cahit Öztelli’den411 Nevzat Gözay- Türk Kültürü 10. 119 (Eylül 1972): 1188–1190; “Evliyâ
Çelebi Seyahatnâmesi Üzerine”. Türk Dili 577 (Ocak
408 Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi ile ilk tanışıklığım 15–16 2000): 51–57; “Evliya Çelebi’ye ve Eserine Batı Dünya-
yaşlarında iken, Reşad Ekrem Koçu’nun (1905–1975) sının İlk Bakışları”. Türk Dili 711 (Mart 2011): 246–252.
hazırladığı seçmelerle başladı. 6 kitaptan oluşan bu dizi- 413 Nail Tan. Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi Folklorik Dizin De‑
nin ilk iki kitabını o yıllarda okumuş, 3.–6. kitapları ise nemesi. Ankara: Nüve Matbaası, 1974. Evliyâ Çelebi sev-
çok uzun yıllar sonra görebilmiştim. 10 ciltlik ilk toplu gisi bu kitap için bir tanıtma yazısı kaleme almama sebep
baskıyı (1896–1938), İstanbul Eğitim Enstitüsü’nde- olmuştu: M. Sabri Koz. “Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi”.
ki öğrencilik yıllarımda hocam Orhan Şaik Gökyay’ın Sivas Folkloru 20 (Ağustos 1974): 9–10.
(1902–1994) delâletiyle tanıyacak; erken dönem baskı- 414 “Evliyâ Çelebi’nin Naklettiği Efsanelerin Türk Efsaneleri
lardan Müntehâbât-ı Evliyâ Çelebi’yi (ilk bs. 1259/1843) İçindeki Yeri”. Türklük Araştırmaları Dergisi 4 (1989):
ise daha sonraki yıllarda keşfedecektim. Hocamız Nec- 283–291.
meddin Hilav’ın (1934–2000) uyarısıyla “sansürsüz” bir 415 “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Yağmur Duasıyla İl-
seçme olduğunu öğreneceğimiz “Müntehâbât” bugün gili Bir Tören Üzerine Mukayeseli Bir Araştırma”. Türk
bile yeterince üzerinde durulmuş bir baskı değil. YKY Dili 596 (Ağustos 2001): 165–173; Aynı yazar, “Evliya
baskılarında editörlük yapmış olmanın ise bana bu büyük Çelebi Seyahatnamesi’nde Nevruz”. Türk Dili 663 (Mart
yazarı ve eserini tanıma yolunda bol sürprizli ve ezber 2007): 221–228.
bozucu olanaklar sunduğunu saklamak istemiyorum. 416 İki güzel çalışmayı anacağım: Ersu Pekin. “Evliya Çelebi
409 Köprülüzâde Mehmed Fuad. “Kadın Edebiyatı” İnci 9 (1 Müzik Değişiminin Neresinde?”. Çağının Sıradışı Yazarı
Teşrîn-i evvel 1919): 17. Evliya Çelebi. Haz. Nuran Tezcan. İstanbul: YKY, 2009.
410 Pertev Naili Boratav. 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı 307–345; Priscilla Mary Işın. “Evliya Çelebi’nin Diliy-
(Halkbilimi I). 11. Baskı. İstanbul: K Kitaplığı, 2003: 23, le Resimlediği 17. Yüzyıl Yiyecek Manzaraları”. A.g.e.
70, 205. 189–202.
411 Cahit Öztelli. “XVII. Yüzyılda Büyük Bir Folklorcu: 417 R. Dankoff’un bibliyografyası bu tür çalışmaların
Evliyâ Çelebi”. Türk Folklor Araştırmaları 107 (Haziran künyeleriyle dolu: <http://www.bilkent.edu.tr/~tebsite/
1958): 1713–1715. kaynaklar/evliya.pdf>.
Ağdacı esnâfı:
Engürü’de er yatır
“kazan kazan ağda kaynadub mücevver tah‑
Rûm’da Sarı Saltık (II.227–1-2)
ta kepçeler ile karışdırarak; ‘İnebü’d-dibs ciğer
tâzeler, câna safâ verir ağdam nefâyisdir’ deyü
Varat’da var at tüfeği, ubûr ederler” (I.286-2–287-1)
Koynuna ko ekmeği,
Kışa kalmakdan ise Ağda tüccârı:
Göre gör evvel gitmeği (V.216-1) “Mahalle içlerinde tenhâca sokaklarda zengûle
makâmından,
Babası döğse oğlunu mahaldir Ağdayı süzelim,
Oğul cândan durur derler mahaldir (VII.138- Ay gibi yüzelim,
2) Nâzlı güzelim,
Tatlıca tatlı
Satıcı-Esnaf Sözleri:
Ağda yeyelim,
Soğancı:
Bâğa gidelim,
“Her ta‘âma lezzet veren tuz soğandır soğan”
(I.284-1) Safâ edelim,
Amma ne ağda,
“Câna safâ, rûha gıdâ verir şerbetim cânım” Üzümü bağda” (I.287-1)
(I.286-1)
Tabla helvâcısı:
Pâlûdeci: “Tatlı ye, tatlı söyle, cânım helvâ nefâyis”
“Bahârlı pâlûdem, kaynar kaynar pâlûdem var (I.289-1)
cânım” (I.286-1)
Yağcı:
Sa‘lebci: “Çelebi seni yağlarım gerice dur, üstüne yağım
“Râhat-ı cân sıhhatü’l-ebdân sa‘lebim nefîs” bulaşmasın” (I.292-2)
(I.286-2)
470 Ölçülü sözler üzerine iki çalışmaya dikkati çekmek isterim: Sabuncu:
Nail Tan. Türkçe’nin Oyaları. Dîvân ve Halk Edebiyatımız‑ “Ey rakı sabunu”
da Lâedrî ve Ölçülü Sözler. Genişletilmiş 3. Basım. Anka-
ra: Folklor Araştırmaları Kurumu Yayınları, 1999. (İlk iki “Sabun alın pâk olun” (I.299-2)
baskı “Folklorumuzda Ölçülü Sözler” adıyla); Ali Haydar
Bayat. Türk Kültüründe Üçlü Sözler (Üçlemeler). İstanbul: Ta‘lîmhâneci esnâfı (okçular ok atarken söyle-
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, 2000. nir):
III. Kitap: III/1-1, III/14-1, III/14-2, III/14-2*, “Akşehir’in ziyâretgâhların beyân eder” baş-
III/14-2*, III/120-2; lıklı bölümde Nasreddin Hoca’nın kabrini anla-
tır Evliyâ ve bir ziyaret yeri olduğunu dile getirir.
VII. Kitap: VII/317-2; Akşehir’de doğduğunu, Murad-ı Hudâvendigâr’a
X. Kitap: X/295-2. (I. Murad) yetişip Yıldırım Bâyezîd devrinde ya-
şadığını, ilim ve şöhret sahibi olduğunu, Timur’un
Yukarıda da görüldüğü gibi Evliyâ Çelebi,
meclislerinde bulunup kendisini ona sevdirdiği için
Nasreddin Hocamızı 4 ayrı kitapta 10 kez anmakta-
Akşehir’in yakılıp yıkılmadığını, yağma edilme-
dır. Bu anışlar aslında Hasreddin Hoca Araştırmala-
diğini, halkın dilinde nasihat ve latifelerinin birer
rı bakımından dikkate değer ipuçları sunmaktadır:
“darb-ı mesel” gibi kullanıldığını belirttikten son-
Dîvâne Burnaz Mehemmed Çelebi (Sabah ra Timur ile aralarında geçtiği varsayılan ve birçok
Delisi) kim olduğu ve bazı latîfeleri anlatıldıktan yerde öyle anlatılan “futa” (peştemal) latifesini
sonra “Bu gûne evsâfların tahrîr eylesek bir tomar-ı anlatır. Daha sonra “nice yüz bin şütür gürbe [iyili
dırâz olur. Nasreddîn latâyifâtları gibi cümle şaka‑ kötülü]” latifeleri olup dillere destan olduğunu söy-
ları mükallidîn ve mudhikîn mâbeyninde meşhûrdur leyen Evliyâ, onun Çelebi Sultan Mehemmed (I.
kim a’yân [u] kibâr beyninde fasl olunur. Ammâ Mehmed) zamanında vefat edip Akşehir haricinde
tehî dîvâne değildir” denilerek Burnaz Mehemmed ana yolun sol tarafındaki mezarlıkta dört yanı par-
Çelebi’nin, bir araya getirilse bir “tomar” yani ge- maklık ile çevrili bir kubbe ve türbenin altında gö-
niş anlamıyla bir “kitap” olabilecek kadar sözleri mülü olduğunu da ekler.
bulunduğu dile getiriliyor. Ardından da Nasreddin
Hoca hatırlatılıyor, ikisi arasında fıkralarının yay- Gece yarısı Akşehir’den ayrılırken mezar-
gınlığı bakımından benzerlik kuruluyor. Nasreddin lık yakınındayken Evliyâ’nın aklına halk arasında
Hoca latifelerinin bir kitap haline getirildiğini bi- farklı biçimlerde yaygınlık kazanmış olan “Her
len Evliyâ Çelebi, belki de bunlardan birini gördü kim Hoca Nasreddîn’i ziyâret ederse letâyifâtından
ve Burnaz Mehemmed Çelebi’nin latiflerini de ba‘zı şeyleri hâtıra gelüp elbette güler” inancı ak-
kitaplaşabilecek özellik ve çoklukta değerlendirdi lına gelir, “Âyâ gerçek mi?” diyerek atını mezar-
(I.190-2). lığa doğru sürer. Türbeye yaklaşınca eski bir âdet
İstanbul’un meşhur meddah ve mukallidler- olduğundan “Es-selâmü aleyküm yâ ehle’l-kubûr!”
den söz ederken Çöğürcü Sarı Celeb için “Hakkâ ki diyerek ölüleri selâmlar. Bu arada türbe içinden “Ve
çöğürde külliyât sâhibi olup ilm-i taklîd-i latâyifde aleykümü’s-selâm ey cân-ı hümâm!” diye karşılık
Nasreddîn Hoca kendi idi ve buna mahsûs Boğuk gelince at ürker ve şaha kalkarak bir ayağı bir ka-
Kapudan ve Mustafâ Korsa taklîdi ve Rûmili Hisârı bir çukuruna girerek Evliyâ’ya güç anlar yaşatır ve
dizdârı taklîdi ve Tiryâki Ağazâde, tütün içer‑ ona “az kalıp kabir azâbı çeke yazdım” dedirtir. Ses
ken Sultân Murâd Hân basdığı taklîdi, Hummûs-ı türbedâra aittir ve anlatım şöyle devam eder: “‘Ağa
Nahşivânî misâl taklîdleridir kim âdem gülmeden sadakanızı verin de güle güle gidin, beri gelin beri’
gaş olur” diyerek şakacılığını ve taklitçiliğini anlat- deyü haykırdı. Meğer türbedâr imiş. ‘Bre herîf ben
mak ister (I.352-1). Sarı Celeb’le Nasreddin Hoca ehl-i kubûra selâm verdim. Sen ehl-i dübür iken
özdeşleştirmesi dikkat çekici. niçün selâm aldın’ deyü birkaç akçe sadaka verüp
‘Var yarıcın Allah ola!’ deyü du‘â deyüp hakîkatü’l-
Evliyâ Çelebi, Nasreddin Hoca’ya en fazla III.
hâl bu ahvâle güle güle...” (III.9a / 14–1-2)
kitapta yer ayırmıştır. Çünkü bu kitapta Hoca’nın
yaşadığı ve gömülü olduğu yer yani Akşehir anla- Bu kitapta Timur ile Nasreddin Hoca arasında
tılmakta, Timur’un Sivas’ı yakıp yıkarak katliam geçen şu konuşma da ilginçtir:
• “Kâsım günü şerbeti içmişe benzer” (I.172a • “Yerde yatan yüzü kimse basmaz” (IX.Y278b)
/ 286-1) • “Ahlad şehri kadîdi gibi olup” (V.152b); “Ah‑
lad şehri kadîdine dönmüşler” (VI.14b); “Ahlâd
• “Sakın pamukdan arslan geliyor” (I.192a /
vilâyeti kadîdi gibi” (VIII.212b); “Ahlât kadîdi”
319-1)
(IX.Y372a); “Ahlâd kadîdi gibi” (IX.Y380b); “Ah‑
• “Korkma pamukdan arslandır, kaba kaftan lad kadîdi gibi ne durursun” (X.Y25a / 39-1)
kalıbıdır, hâkim değildir” (I.192a / 319-1) • “Bana Mısır’ın parmak hisâbın verirsin”
• “Deveyi gördün mü? Köçeğin bile görmedim” (X.Y148b / 174-2)
(II.354a)479 •“Saksağan tanayı sevmeğine bitlemez” [“Ar‑
• “Gâfil baş terkidedir” (II.354a) kasında kurdun ve okrayasın bulup yemek için ta‑
nayı bitler”] (X.Y161a / 187-1)
• “Tokat sıçar, Amasiyye içer” (II.247a)
• “Mısır’da at çokdur, üstâd-ı kâmil na‘lband
477 Nurettin Albayrak, Türkiye Türkçesinde Atasözleri, Kapı
yokdur” (X.Y179b / 206-2)
Yayınları, İstanbul, 2009. xii; M. Ertuğrul Saraçbabaşı.
Örnekleriyle Büyük Deyimler Sözlüğü. Cilt I–II. İstanbul: • “Gözleri Mısır kuloğlusu gözlerine benze‑
Yapı Kredi Yayınları, 2010. mek” (X.Y179b / 207-1)
478 L. Sami Akalın. Türk Dilek Sözlerinden Alkışlar, Kargışlar.
Ankara: K.B. HAKAD Yayınları, 1990; Doğan Kaya. • “Arab’ın yağı çok olsa kimin yer, kimin
Folklorumuzda Beddua Söyleme Geleneği ve Türk Halk hayâsına sürer” [“Darb-ı mesel-i Türkmânî”]
Şiirinde Beddualar. Ankara: AKM Yayınları, 2001; Nec- (X.Y186b / 213-2)
det Yaşar Bayatlı - Yaşar Kalafat. Türk Kültürlü Halklarda
Alkışlar ve Kargışlar. Ankara: Berikan Yayınevi, 2011. • “Eğere vereceğin haşaya ver, beğe vereceğin
479 Bu atasözü üzerine Seyahatnâme ağırlıklı ve paşaya ver” (X.Y192a / 219-2)
karşılaştırmalı bir inceleme için bkz. Robert Dankoff -
Semih Tezcan. “Seyahat-name‘den Bir Atasözü”. Türk 480 R. Dankoff’tan yeni okuma önerisini teşekkürle
Dilleri Araştırmaları C. 8 (1998): 15–28. aktarıyorum: “Cüstün işi, gâfilin başı”.