Professional Documents
Culture Documents
Carl Sagan - Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı
Carl Sagan - Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı
Işığı
Carl Sagan
Tübitak Yayınları (2007)
Derecelendirme: ★★★★★
Etiketler: Popüler Bilim, Fizik, Gökbilim
Carl S agan
Çeviri
Miyase Göktepeli
S AGAN
ÇEVİRİ
Miyase Göktepeli
CARL S AGAN
1. EN DEĞERLİ ŞEY
2. BİLİM VE UM UT
3. AY’DAKİ ADAM , M ARS’TAKİ YÜZ
4. UZAYLILAR
5. ALDATM ACA VE GİZLİLİK
6. SANRILAR
7. İBLİSLİ DÜNYA
8. GERÇEK VE SAHTE DÜŞLERİN AYRIM I
9. TERAPİ
10. GARAJIM DAKİ EJDER
11. YAS KENTİ
12. YUTTURM ACA SAPTAM A SANATI
13. GERÇEKLİK SAPLANTISI
14. KARŞITBİLİM
15. NEWTON’UN UYKUSU
16. BİLİM ADAM LARI GÜNAHI TATTIĞINDA
17. KUŞKUCULUK VE M ERAKIN EVLİLİĞİ
18. RÜZGAR TOZ KALDIRIR
19. APTALCA SORU YOKTUR
20. YANAN EV
21. ÖZGÜRLÜĞE GİDEN YOL
22. ANLAM KEŞLER
23. M AXWELL VE İNEKLER
24. BİLİM VE CADILIK
25. GERÇEK YURTSEVERLER SORU SORAR
SONSÖZ
EK BİLGİLER
NOTLAR
DİZİN
Işığı bekliyor, fakat karanlığa sığınıyoruz.
İŞ AYA 59:9
ÖZDEYİŞ
ÖNS ÖZ : ÖĞRETMENLERİM
ALBERT EİNSTEİN
(1879-1955)
BÖLÜM 1 : EN DEĞERLİ Ş EY
M odern çağ öncesi tıp, en iyi döneminde bile pek fazla yaşam
kurtaramadı. Kraliçe Anne, Büyük Britanya'nın son Stuart
hükümdarıydı. On yedinci yüzyılın son 17 yılı boyun-ca, 18 kez
hamile kaldı. Yalnızca beş çocuğu canlı doğdu ve yalnızca biri
ergenliğe ulaşabildi. O da, erişkinlik yaşını göremeden ve taç
giyemeden 1702 yılında öldü. Kayıtlar, ailede herhangi bir genetik
hastalık ya da bozukluk olma-dığını gösteriyor. Üstelik, Kraliçe
Anne ve ailesi, paranın satın alabileceği en iyi tıbbi olanaklardan
yararlanmışlardı.
daha ilginç bir yer olurdu. Kimi genç insanlar, sadece düşünce
gücüyle telefonun almacını yerinden kaldırabilecek olsalar,
geleceğimizi olasılık hesabı ve Dünya'ya ilişkin bilgilerimizle değil
de rüyalarımızla yönlendirebilsek gerçekten hoş olurdu.
Tüm bunlar sahte bilim kaynaklı hurafeler. Sahte bilim hem
bilimin yöntem ve bulgularını kullanıyor hem de iş, yeterli kanıt
göstermeye ya da başka türlü de yorumlanabilir ipuçlarına gelince-
bilimin doğasına ters düşen bir yaklaşım benimsiyor. Sahte bilim
neferlerinin tek yaptığı, insanların kolay inanırlığından
yararlanmak. Gazete, dergi, kitap yayıncılarının, radyo,
televizyon, film yapımcılarının ve benleri organların bilim karşıtı
yaklaşımın ürünlerine satış kaygısıyla göz yumması ya da alet
olmasıyla da toplumda kolayca ve büyük çapta yayılma olanağı
buluyor. Bay Buckley ile olan konuşmam sırasında bir kez daha
anladığım gibi, bilimin bu hurafelere alternatif olacak, daha baş
döndürücü ve göz kamaştırıcı bulguları ise kendilerine aynı
kolaylıkla yer edinemiyor.
Sahte bilim ile hatalı bilim arasında büyük fark var. Bilim, tek
tek saptayıp düzelttiği hatalarıyla bir bütündür. Hatalı sonuçlara
varılması her zaman olasıdır ve bu sonuçlar, yeni çalışmalarla
belirlenerek düzeltilir. Hipotezler, çürütülmeye uygun şekilde
yapılandırılır. Ardından da deney ve gözlem süzgecinden
geçirilmiş başka bir dizi hipotez gelir. Bilim, gelişkin bir anlayış
düzeyine, zaman zaman sendeleyip tekrar ayağa kalkarak ulaşır.
Hipotezleri geçersiz kılındığında bundan incinen kimi bilim
adamları olur kuşkusuz; ancak, bilimde esas oları savlama-çürütme
sürecidir.
DU FU
Her bilim dalı için söz konusu ayrı bir sahte bilim bulunuyor.
Jeofizikçilerin düz Dünyaları, çukur Dünyaları, sürekli batıp
çıkan karaları yerine oturtmak için durmaksızın inip kalkan
baltaları olan Dünyaları, deprem kâhinleri; botanikçilerin tutkulu
duygusal yaşamları yalan dedektörleriyle izlenebilen bitkileri;
antropologların hâlâ yaşayan maymun-adamları; zoologların soyu
tükenmiş dinozorları; evrimci biyologların böğrüne çökmüş İncil
uzmanları; arkeologların antik astronotları, eski Cermen ve
İskandinav uygarlıklarından kalma dövme demir yazmaları, sahte
heykelleri; fizikçilerin devridaim makineleri, göreliliğin yanlış
olduğunu iddia eden amatörler ordusu, hatta soğuk füzyonları;
kimyacıların ise hâlâ simyası vardır. Ruh çözümlemesi ve
parapsikoloji ruhbilimcilerin başının derdi. Ekonomistler, uzun
vadeli ekonomik tahminle uğraşıyor. M eteorologların, (uzun
vadeli iklim tahmini başka bir konu olmasına karşın) Güneş
lekelerine dayanılarak hazırlanmış Farmer's Almanac (Çiftçinin
Yıllığı) gibi uzun vadeli hava tahminleri bulunuyor. Gökbilimin
kökeni sayılan, bugünse en başta gelen sahte bilimsel versiyonu
olan yıldız falcılığı olabildiğine yaygın. Bu sahte bilim örnekleri
kimi zaman birleşerek ortalığı iyice karıştırıyor (Atlantis'in
gömülü hazinelerini aramak için telepati kullanılması ya da
yıldızlardan ekonomi tahminleri gibi).
*Bu fikir, en azından bir yüzyıl eskiye, P ercival Lowell’ in Mars kanalları
söylencesine dayanıyor. Birçok örnekten biri olarak, P. E. Cleator, 1936 tarihli
Rockets Through Space: The Dawn of Interplanetary Travel (Uzayda Roketler:
Gezegenler Arası Yolculuğun Şafağı) adlı kitabında: “ Mars’ ta ölmekte olan
uygarlıklara ait kalıntılar bulunabilir” şeklinde bir sav ileri sürmüştü.
HARABELER KEŞFEDİLDİ.
Gayet iyi incelenmiş Ay'da, "Los Angeles havzası
büyüklüğünde, üzeri cam kubbeyle kaplı, göktaşlarınca harabeye
döndürülmüş dev kentte tepesi 5 kilometrekarelik küp olan (!) 8
km. yüksekliğinde dev kuleler de bulunduğu" (dili aynen
bırakılmıştı!) soluk soluğa bir makalede "DOĞRULANIYOR".
Peki ya kanıt? NASA'nın gönderdiği robot araçlar ile ve Apollo
uçuşları sırasında çekilmiş, fakat hükümetçe görmezden gelinmiş,
birçok diğer ülkede "hükümet" için çalışmayan bilim adamlarının
üstünkörü incelemiş olduğu fotoğraflar.
VOLTAIRE’in M ikromegas:
BÖLÜM 4 : UZAYLILAR
Dışarısı hâlâ karanlık. Gözleriniz açık yatakta yalı yorsun uz.
Birdenbire her yanınızın uyuştuğunu hissediyorsunuz. Odada
birileri var, biliyorsunuz. Bağırmaya çalışıyor, ama
yapamıyorsunuz. Boyları bir metreden biraz uzun birkaç gri
yaratık, ayakucunuzda durmuş size bakıyor. Başlan armut biçimli,
saçsız ve gövdelerine göre büyük. Gözleri kocaman, İfadesiz,
yüzleri birbirinin aynı. Üzerlerinde uzun giysiler ve ayaklarında
botlar var. Bunun bir düş olmasını diliyorsunuz.. Ama görünüşe
göre gerçek. Yaratıklar sizi yerinizden kaldırır kaldırma?, beraberce
yatak odanızın duvarlarından dışarı sızıyor; daire şeklinde,
metalik renkli bir uzay aracına doğru havada süzülerek yol
alıyorsunuz.. İçeri girer girmez de sizi tıbbi İnceleme bölmesine
götürüyorlar. Diğerlerinin aynı, fakat biraz daha irice bir yaratık -
belli ki bir tür doktor- görevi devralıyor. Sonrası daha da korkunç.
Örneğin P ublishers Weekly'nin 4 Eylül 1904 sayısını ele alalım: "Bir Gallup
anketine göre [metinden aynen alınmıştır] üç milyondan fazla Amerikalı uzaylılarca
kaçırıldığına inanıyor.''
* Yörüngede sık sık ilginç görüntüler oluşturan çok sayıda yapay uydu var.
Her gün birkaçı Dünya atmosferinde yanarak düşerken çıplak gözle izlenebiliyor.
4 Ekim 1957'de, Dünya yörüngesine giren ilk yapay uydu
olan Sputnik 1 fırlatıldı. O yıl Amerika'da kaydedilen 1178 UFO
raporunun 701'i, yani yüzde 60'ı -ilk anda akla geleceği gibi yüzde
25'i değil- Ekim ve Aralık ayları arasında bildirilmişti. Sputnik'e
basında da fazlaca yer verilmesinin UFO kayıtlarını kabartmakta
rol oynadığı çok acık. Belki de insanlar geceleri gökyüzüne daha
fazla bakmaya başlamış ve anlam veremedikleri doğal olayları
UFO olarak rapor etmişlerdi. Yoksa göğe daha fazla baktıkça,
aslında hep orada olan uzaylı gemilerini daha iyi görür mü
olmuşlardı?
Bir kez daha, üst düzey teknik haber alma yetkililerine, Hava
Kuvvetleri üyelerine ve sivil gözlemcilere ağızlarını sıkı tutmaları
için talimat verildiğine; görünürde değil, gerçekten bilgi
saklandığına inanmak İçin yeterli nedenimiz var. Ve bir kez daha
altını çizmek gerek ki, bu sessizlik politikasının uzaylı gemileriyle
hiçbir İlgisi yok. Aradan otuz kırk yıl geçmiş olmasına karşın,
Savunma Bakanlığı bürokratik nedenlerle bu gibi yüz kızartıcı
durumları saklı tutmaya çalışıyor. Savunma Bakanlığı'nın yersiz
kaygıları ile UFO gizeminin çözümü arasında potansiyel bir çıkar
çatışması yatıyor.
Neden?
20Ağustos1992
LUCRKTIUS
BÖLÜM 6 : S ANRILAR
ISA UPANISHAD
THOM AS HOBBES
Lenialhan(1C>51)
BÖLÜM 7 : İBLİS Lİ DÜNYA
** Aynı şekilde, yine aynı esere göre, "Cadıların fırtına çıkarmasına öylesine
çok insan tanık olmuştur ki, bunları tek tek saymanın gereği yoktur". Dinbilimci
Meriç Casaubon 1668 yılında yayımladığı Of Credulity and Incredulity (Saflık ve
Kuşkuculuk) isimli kitabında, cadıların var olması gerektiğini, çünkü herkesin
onlara inandığını yazıyor. Çok sayıda insanın inandığı bir şey doğru demektir.
* Bu infaz şekli, "Kilise kan dökmekten nefret eder" diyen kilise yasaları
(Touıs Konseyi 1163) ile uyum| sağlamak amacıyla Kutsal Engizisyonca
benimsenmişti.
M usevi inancına göre ilk dişi ifrit, Tanrı'nın Adem ile birlikte
tozdan yarattığı Lilit'miş. Lilit, -Tanrı'ya değil Adem'e- asilik
etmek suçundan cennetten kovulmuş. O günden bu yana da her
gece Ademoğullarını baştan çıkarmaya çalışırmış. Eski İran
kültürü ve birçok diğer inanışa göre de dişi ifritler geceleri döl
avına çıkarlarmış. Avila'lı Azize Teresa, Katolik Kilisesi'nce kutsal
kabul edilmiş birçok diğer kadın gibi, karanlık değil ışıktan
yapılma olduğunu söylediği bir melekle cinsel ilişkiye girmiş. On
sekizinci yüzyıl sihirbaz ve dolandırıcılarından Cagliostro'nun da
Nasıralı İsa gibi, "cennetin çocukları ile yer" arası bir birliğin
ürünü olduğu söyleniyor.
Öylesine çok uzaylı tip var ki… Bir buçuk, iki metre
boylarında olanlar; iki buçuk üç metrelikler; üç, dört ya. On beş
parmaklı olanlar; parmak uçları kedi patisi gibi yastıklı ya da
vantuzlu olanlar, perdeli ya da perdesiz parmaklılar; yukarı kıvrık,
pörtlek ya da yatay badem şekilli, iri ya da oval biçimli ama çekik
olmayan gözlere sahip uzaylılar; gözbebeği çizgi gibi olanlar;
vücut şekilleri garip, peygamber devesi şeklinde uzaylılar,
sürüngenimsiler... Bunlar, en sık duyduğum özellikler. Genelden
farklı, kendine özgü az, sayıda vaka da var: fakat tümüyle emin
olana kadar onlara da dikkatle ve diğerlerim* yaklaştığım gibi
yaklaşıyorum.
Karakterler (1667-1669)
BÖLÜM 9 : TERAPİ
Harvard Üniversitesi ruh hekimlerinden John M ack'ı uzun
yıllardır tanırım.
"Şu UFO öykülerinin dişe dokunur bir yanı var mı?" diye
sormuştu epeyce önce bir kez.
"İşte tam orada" diye yanıt vererek, ileride bir yeri işaret
ediyorum. "Söylemeyi unutmuş olmalıyım, o görünmez bir ejder."
Sessizce havada asılı duran daire biçimli bir araç ile [24
ayrı kere karşılaşmış ve sonuçta] geleceği görme, telepati
kurma, hastalıkları iyileştirme amacıyla evrensel yaşam
enerjisi aktarımı gibi zihinsel işlemleri geliştirme ve
artırma deneyimi [kazanmış, bir adamdan gelen mektup].
FliANCISRACON
Sonsuz yaşama benzer ama çok daha farklı bir olasılık bir
zamanlar, birçok diğer keşfin yanında popülasyon genetiğinin
babası, on parmağında on marifet olan İngiliz bilim adamı J. H. S
Haldane tarafından ortaya atılmıştı. Haldane, yıldızların kararıp
uzayan soğuk, ince bir gaz tabakasıyla kaplandığı uzak bir gelecek
öngörmüştü. Yelerince uzun süre beklersek, bu gazın
yoğunluğunda istatistiksel salıntılılar görülür. Çok uzun zaman
dilimleri sonrasında salınımlar, bizimkine benzer bir evren
oluşturmaya yeter. Evren sonsuz yaşındaysa, diyordu Haldane,
bu türden sonsuz sayıda oluşum bulunmalıdır.
Eğer bir savlar zinciri söz konusu ise, (temel sav da dahil
olmak üzere) zincirin her halkası -bir kısmı ya da birçoğu
değil- geçerliğini kanıtlamak zorundadır.
*Bu, jüri davalarında da söz konusu bir sorundur. Geçmişe yönelik çalışmalar,
kimi jüri üyelerinin çok erken -hatta davanın ilk aşamasında- karara vararak ilk
izlenimlerini destekleyen kanıtları dikkate alıp karşıt kanıtları reddettiklerini
gösteriyor Bu tür kişiler, işleyen alternatif hipotezler yöntemini kullanmaksızın
karar veriyorlar.
Art arda birçok savaş kazanan general olsa gerek, derler kendisine.
Kaç savaş?
Aşağı yukarı şöyle bir tarttıktan sonra beşte karar kılarlar. Amerikalı
generallerin kaçta kaçı büyüktür peki?
Yine aşağı yukarı hesaplamalardan sonra küçük bir kısmının büyük olduğuna
karar verilir.
Bunun üzerine Fermi sert bir çıkış yaparak, düşününüz ki büyük general diye
bir şey yok; tüm ordular aynı güce sahip ve savaş kazanmak tümüyle bir şans
oyunu der. Bu durumda bir savaşı kazanma olasılığı ikide bir yani 1/2; iki savaş
kazanmanın 1/4, üç savaşınki 1/8, dört savaşın 1/16 ve beş ardıl savaşı
kazanmanınki de 1/32: yani yüzde 3'tür. Amerikalı generallerin küçük bir kısmının
beş ardıl savaşı -tümüyle şans eseri olarak- kazanmasını zaten beklersiniz. P eki
arka arkaya on savaş kazanan general var mı, siz onu söyleyin... ?
CARLOS
-SAAT 15.00-
OPERA BİNASI
DRAM A TİYATROSU
... yaşadığım uzun yıllar boyunca, sık sık her derde deva diye
duyurulup hiçbir işe yaramayan yöntemler, ilaçlar gördüm. Öyle
ki, hastalıkları tedavide geliştirilen yeni yöntemden umulan
şifanın, yine bir yanılgı olması korkusunu içimden alamıyorum.
Ancak, kimi durumlarda bu yanılgının tedavi edici özelliği olabilir.
Ancak, eklenmesi gereken başka bir nokta daha var: Güz Ayı,
Amerika'da yaşayan geleneksel Çinli toplumlar için önemli bir
festival. Festivalden önceki bir hafta içerisinde, bu topluluklarda
ölüm oranında yüzde 35'lik bir düşüş olduğu bulgulandı. Sonraki
hafta, ölüm oranında yüzde 35'lik bir artış oluyor. Çinli olmayan
kişilerden oluşturulan kontrol gruplarında ise böyle bir etkiye
rastlanmadı. Durumdan intiharların sorumlu olduğunu
düşünebilirsiniz; ancak yalnızca doğal kaynaklı ölümler hesaba
katılmıştı. Gerginlik ya da aşırı yemeyi neden gösterebilirsiniz;
ancak Güz Ayı'ndan önce ölüm oranında düşme olmasını bunlarla
açıklayamazsınız. Bu etki en çok da gerginliğin önemli etkileri
olduğu bilinen kalp-damar hastalarında gözleniyor. Kanser
hastalarında daha küçük bir etkilenme oluyor. Yapılan daha
ayrıntılı bir çalışma, ölüm oranındaki, salınımların, özellikle 75 ve
üzeri yaşlardaki kadınlarda görüldüğünü ortaya çıkardı. Güz Ayı
Festivali'ne, evdeki en yaşlı kadınlar başkanlık eder. Demek ki
ölmek üzere olan yaşlı kadınlar, geleneksel sorumluluklarını yerine
getirebilmek için ölümü bir ya da iki haftalığına başlarından
savmayı başarıyorlar. Benzer etki, yaşlı erkeklerin lider rolü
üstlendiği bir ayin olan Hamursuz Yortusu sıralarında M usevi
erkeklerde ve dünya çapında doğum günü, mezuniyet töreni ve
benzeri kutlamalar sırasında da gözleniyor.
Daha da tartışmalı bir çalışmada, Stanford Üniversitesi ruh
hekimleri, metastatik meme kanseri hastası 86 kadını iki gruba
ayırdılar: Birinci grup ölüm korkularım inceleme ve kendi
yaşamlarından sorumlu olma yolunda teşvik ediliyor; ikinci gruba
ise belirli bir ruhsal destek sağlanmıyordu. Araştırmacıları da
şaşırtan sonuç, destek gören grubun daha az acı çekmekle
kalmayıp, ortalama olarak 18 ay daha uzun yaşaması oldu.
Ya da "CARLOS'UN GÖZYAŞLARI":
VÜCUDUNDAYAŞAM BULDUKTAN
DİKKATLİ DİNLEYİN.
Önemli bir başka ayrıma, ünlü bir bilim düşünürü olan M orris
Cohen'in 1931 yılında yayımladığı Reason and Nature (Akıl ve
Doğa) isimli kitabında değiniliyor.
Evet, Darwinci bakış ters yüz edilip gülünç bir şekilde kötüye
kullanılabilir: Doymak bilmez hırsız baronlar, gırtlak gırtlağa
rekabetlerini, Toplumsal Darwincilik ile açıklayabilir; Naziler ve
diğer ırkçılar, soykırımlarını haklı göstermek için "en güçlünün
yaşaması"ndan söz edebilirler. Ancak, John D. Rockefeller ya da
Adolf Hitler'i Darwin yaratmadı. Açgözlülük, Endüstri Devrimi,
serbest girişim sistemi, hükümetin güçlü kesimler tarafından
kokuşmuş bir kurum haline getirilmesi, on dokuzuncu yüzyıl
kapitalizmini açıklamaya yeterli unsurlar. Etnomerkezcilik,
yabancı düşmanlığı, toplumsal hiyerarşiler, Almanya'da uzun bir
tarihi olan M usevi düşmanlığı, Versailles Antlaşması, Almanların
çocuk yetiştirme uygulamaları, enflasyon ve Büyük Ekonomik
Sarsıntı, Hitler'in güç kazanmasını açıklamaya yeterli. Darwin olsa
da olmasa da bu olayların ya da benzerlerinin yine gerçekleşecek
olması şansı çok yüksek. M odern Darwincilik açıkça ortaya
koyuyor ki, daha az acımasız özellikler, hırsız baronların ya da
Führerlerin pek hoşlanmayacağı -fedakârlık, genel zekâ, şefkat
gibi- özellikler yaşamda kalmanın anahtarı olabilir.
*P aine, Common Sense (Sağduyu) adlı devrimci kitapçığın da yazarıydı. 10
Ocak 1776'da basılan eser sonraki birkaç ay içerisinde yarım milyon satmış ve
birçok Amerikalıyı bağımsızlığı gerçekleştirmek yolunda harekete geçirmişti. On
sekizinci yüzyılın en çok satan kitaplarından olan üç eseri daha vardı. Sonraki
kuşaklar onu toplumsal ve dini görüşleri yüzünden nefretle anmıştı. Theodore
Roosevelt ondan -Tanrı'ya olan derin inancını açıkça belirtmiş olmasına karşın-
"pis küçük ateist" diye söz ediyor. P aine, Washington D.C.'de adına bir anıt
dikilmemiş en ünlü Amerikan devrimcisidir.
WILLIAM BLAKE
CHARLES DARWIN
Bununla ilgili olarak yapılan bir şikâyet, bilimin çok basit bir
uslamlama izlediği, fazla "indirgemeci" olduğu; son aşamada her
şeyi açıklayan yalnızca birkaç -hatta belki daha basit doğa
yasasının söz konusu olacağı, dünyadaki ince güzelliklerin, tüm
kar kristallerinin, örümcek ağındaki desenin, sarmal gökadaların,
insan zekâsının pırıltılarının sonuçta bu tür yasalara
"indirgenebileceği" gibi aptalca bir düş görüldüğü yolunda.
İndirgemecilik, görünürde, evrenin karmaşıklığına yeterince önem
vermiyor. Bu yaklaşım kimilerine kibir ve entelektüel tembelliğin
ilginç bir melezi gibi gelebilir.
Bilimi eleştirenlere göre "at gözlüğü ile bakış"ı temsil eden
Isaac Newton, evreni otomatik bir yapıda görüyordu. Hem de tam
anlamıyla otomatik. Gezegenlerin Güneş, Ay ya da Dünya
çevresindeki düzenli, tahmin edilebilir yörünge devinimlerini
yüksek kesinlikte hesaplayan diferansiyel denklem ile sarkacın
devinimini ya da yayın saliminim hesaplayan diferansiyel
denklem temelde aynıydı. Bugün, çok ileri bir noktada
olduğumuzu düşünüp, zavallı Newtoncular için öylesi sınırlı bir
dünya görüşüne sahip olmalarından dolayı acıma eğilimindeyiz.
Ne var ki makul sınırlar içerisinde, otomatiği betimleyen uyumlu
denklemler, evrendeki gökcisimlerinin devinimini de gerçekten
betimliyor.
Bu, birçok diğeri için bir ikilem değildi. On birinci yüzyılda Aziz Anselm,
"İnanıyorum; dolayısıyla anlıyorum" demişti.
** Bir zamanlar bu sorunun yanıtı bir ölüm kalım sorunuydu. Miles P hillips,
İspanyol Meksikasında terk edilmiş İngiliz bir denizciydi. 1574 yılında o ve
arkadaşları Engizisyon önüne çıkarılmışlardı. Kendilerine şöyle sorulmuştu:
"Rahibin başının üzerinde tuttuğu Komünyon ekmeği ve kutsal kadehteki şarap,
Kurtarıcımız İsa'nın gerçek ve kusursuz bedeni ve kanıdır. Evet mi, yoksa hayır
mı? " "Bu soruya" diyor P hillips, "'Evet!' demeyecek olsak, ölümden kurtuluş
yoktu".
EURİPİDES
BERTRAND RUSSEU,
THOM AS HUXLEY
Toplu Denemeler, CiltII, Darwiniana: Denemeler(Londra:
M acmillan,1907), sayfa175-6
["BayDarwin'inEleştirisi"nden(1871)]
Vine Kung San halkı ile birlikte olmuş Richard Lee, rastladığı
izleri kısaca inceleyen bir avcının yaptığı yorumdan söz ediyor:
"Hey, bakın, Tunu kayınbiraderi ile birlikte geçmiş buradan. İyi de
oğlu nerede peki?"
HEINRICH HEINE
"Lazarus"(1854)
BÖLÜM 19
APTALCA SORU YOKTUR
Birinci sınıf ile lise son sınıf arasında büyük bir değişiklik
yaşandığı kesin; ergenliğin dışında tabii. Kanımca bu kısmen
akranların içlerinden birinin üstünleşmesini önlemek (spor
dışında) için yaptıkları baskının, kısmen toplumun kısa dönemli
ödüllendirme öğretisinin, kısmen bilim ya da matematiğin size bir
spor araba sağlamayacağı yaklaşımının, kısmen öğrencilerden çok
az şey beklenmesinin, kısmen de bilim ve teknolojinin zekice
tartışılmasının -ya da sırf öğrenmek için öğrenmeyi- destekleyen
çok az ödül ya da örnek olmasının sonucu. İlgilerini yitirmeyen
çok az kişi de "inek", "ukala" ya. da "gıcık" damgası yiyor.
Bilimin sıradan İnsanlar için "çok güç" olduğu gibi yaygın bir
kam hâkim. Bunun yansımasını, Amerikalı öğrencilerin yalnızca
yüzde 10'unun seçmeli dersler arasından fiziği tercih elliğini
bildiren istatistiklerde de görüyoruz. Bilimi birdenbire "çok güç"
kılan nedir? Amerika'yı bilim alanında geride bırakan onca ülkenin
yurttaşları için neden güç değil? Bilim, teknik yenilik ve çok
çalışma alanında Amerikan dehasına ne oldu? Bir zamanlar
Amerika telgraf, telefon, elektrik ışığı, fonograf, otomobil ve uçak
teknolojilerinin öncüleri olmuş buluş adamları ile gurur duyan bir
ülkeydi. "Amerikan yaratıcılığı" nereye gitti?
Hem geniş hem yüksek, büyük bir evi varmış; uzun zaman-
önce yapılmış eski bir yapıymış bu. İki, üç, dört ya da beş yüzyıl
boyu birçok canlı barındırmışmış
ne algılar,
ne umursar,
ne de endişe duyarlar.
EPIKTETOS
Köleliğin özünde yatan çok can alıcı bir kural vardı: Köleler
cahil kalmalıydı. Savaş öncesi Güney'de, bir köleye okuma
öğreten bir beyaz ciddi şekilde cezalandırılıyordu. "Tatminkâr bir
köle" diye yazıyor Bailey, "mutlaka kafasız olmalıydı. Ahlaki ve
akılsal görüşünü karartmak ve uslamlama gücünü olabildiğince yok
etmek şarttı." Köle sahiplerinin kölelerin ne duyduğunu, ne
gördüğünü ve ne düşündüğünü denetlemesi bu nedenle gerekliydi.
Adaletsiz bir toplumda okumanın ve eleştirel düşünmenin
tehlikeli, hatta yıkıcı olmasının nedeni de budur.
Kaçıştan Sonra
Frederick Douglass
RONALD REAGAN
GEORGE WASHINGTON
Böylesi bir çaba sonucu ortaya "yan ürün " olarak kimi yararlı
buluşların çıkması çok olasıdır. Teknolojiye çok büyük yatırım
yaptığınızda, mutlaka iyi sonuçlar alırsınız. Ne var ki
Westminster Projesi hemen hemen kesinlikle başarısız olacaktır.
Neden? Çünkü temel oluşturacak bilim henüz gerçekleşmemiştir.
1860'ta telgraf kullanımdaydı. Büyük harcama yaparak her eve
telgraf yerleştirip insanların M ors alfabesiyle mesaj alışverişi
yapmalarını sağlayabilirdiniz. Ama Kraliçe'nin istediği bu değildi.
Onun kafasında radyo ve televizyon vardı, ama bu araçlar henüz
ulaşılamayacak kadar uzaktaydı.
Eter içinde yol alan ışık ve madde bulgusu, kırk yıl sonra
Einstein'ın Özel Görelilik Kuramı, E=mc2 ve birçok diğer buluşa
temel oluşturacaktı. Einstein'ın 11. Bölüm'de yer verdiğim ünlü
raporunda yazdığı gibi görelilik ve ardındaki deneyler
elektromanyetik dalgaların yayılmasını destekleyen eter diye bir
madde olmadığını gösteriyordu. Dalga kendi başına yol alıyordu.
Değişen elektrik alam manyetik alanı; değişen manyetik alan da
elektrik alanı üretiyor, kendi çabalarıyla havada durmayı
başarıyorlardı.
Peki ama her tür uzayda değişmez olan zamana göre değişken
bu elektrik ve manyetik alanları nedir? E ve B, ne anlam ifade
eder? Dokunan ve seken, iten ve çeken şeyler olduğu savıyla,
cisimleri sihirliymişçesine uzaktan devin-
* "Tayında" ifadesine karşılık olarak İngilizcede "havada* (on rlıe air) sözcüğü
kullanılır, (ç.n.)
Sadece bir yıl sonra, M eclis fişi çekiverdi, SETİ çok önemli
değildi; yararı sınırlıydı; çok pahalıydı. Oysa, insanlık tarihindeki
her uygarlık, kaynaklarından bir kısmını evren hakkında derin
sorulan araştırmaya ayırmıştır; yalnız olup olmadığımızdan daha
derin bir soru düşünmek de zor. Gönderilen mesajın içeriğini asta
çözümleyemeyecek olsak bile, böylesi bir sinyal evren ve
kendimiz hakkındaki tüm görüşümüzü değiştirecektir. İleri
derecede teknolojik bir uygarlıktan gelen mesajı çözmekse, eşi
görülmemiş pratik yararlar sağlayabilir. Dar bir çerçevede
yapılanmış olmak şöyle dursun, SETİ tüm bilim çevrelerince
destekleniyordu; üstelik, popüler kültürde yer etmiş bir merakı da
giderebilirdi. Bu girişimin doyuracağı istek büyük ve güçlüydü;
üstelik çok iyi bir nedeni de vardı. Çok pahalı olduğu söylenen
maliyeti de yılda alman saldın helikopterlerinden birinin fiyatı
kadardı.
LATİN ÖZDEYİŞİ
* Bu bölüm Ann Dmyan ile birlikle yazılmıştır. Önümüzdeki iki bölüm, önceki
herhangi bir bölümden daha fazla siyasal içerik (aşıyor. Bilimi ve kuşkuculuğu
savunmanın, vardığım tüm siyasal ya da toplumsal sonuçlara mutlaka
götürdüğünü ileri sürmek istemiyorum. Bununla birlikte, "politika" bilim
olmamasına karşın, siyasette kuşkucu düşünme paha biçilmez değerdedir.
* Volney'nin 1791 tarihli, Ruins (Harabeler) adlı kitabından alınma bir pasajda
yazar şöyle diyor:
Cadı çılgınlığı utanç verici bir dönemdi. Böyle bir şeyi nasıl
yapabildik? Kendimiz ve zayıflıklarımız konusunda nasıl
böylesine cahil olabildik? Bu suç nasıl olup da o sıralarda
dünyanın en "ileri" ve en "uygar" uluslarında işlenebildi?
M uhafazakârlar, monarşistler ve kökten dincilerce neden azimle
desteklendi? Neden liberaller, Protestanlar ve Aydınlanma
yanlıları bu suça karşı durdu? Kendi inançlarımızın doğru,
diğerlerininkinin yanlış; geleneksel öğretilere başkaldırıp araştırıcı
sorular sormanın günah; asıl işimizin inanmak ve boyun eğmek
olduğundan kesinlikle eminsek ve evrenin Kralı'nın farklı inançlara
bağlı olanlarla değil, bizimle konuştuğu; bizim iyi, diğerlerinin
kötü güçlerce güdüldüğü konusunda kuşkumuz yoksa, o halde
cadı çılgınlığı dünyada son bir insan kalana kadar çeşitli şekillerde
kendini gösterecek demektir. Friedrich von Spee'nin kitabındaki ilk
maddeye ve halk batıl inanışlar ile kuşkuculuk konusunda gelişkin
bir anlayışa sahip olsaydı, onca insan boş yere ölmeden soruna
çözüm bulunmuş olabileceği imasına özellikle dikkat etmeliyiz.
Bunun son dönemde nasıl işe yaradığını anlamazsak, bir dahaki
sefere baş gösterdiğinde de farkına varamayız.
Bölüm 4, Uzaylılar
Bölüm 6, Sanrılar
Bölüm 9, Terapi
285-286, 289-290
gerilemesi, 20-21
M cCarthycilik, 229
341-343, 344-347
Augustine, 90-92, 95
Aurora, 75-76
Avila'lı Teresa, 98
298-299
gücü, 300
77-78
297-303
ve M axwell, 332
ve Randi, 185
basketbol, 294-296
basmakahplaştırma, 303-308
bastırma, 122-124
alanında Einstein, 1
kuralları, 22
müzeleri, 279-282
ve iblisler, 89-91
ve kuşkuculuk gereçleri, 62
ve umut, 19-30
eğitimi, 274-275
ve müzeler, 280-281
davaları, 93-95
Cicero, 205
Cydonia, 41-42
düşleri, 84-86
köleleştirilmeleri, 283-285
dua, 222-224
tahmin yetileri, 24
ve alçakgönüllülük, 27-28
ve indirgemecilik, 222
ve sanrılar, 82
ve sihir, 184-185
ve şifacılar, 185-191
ve UFO'lar, 100-102
dua, 222-224
elektromanyetizma
ve bilimkurgu, 298-299
ve müzeler, 280-281
eğitim, 274-276
ve evrim, 259
Yunan'da, 248
GizliDosyalar,298
Güneş sistemi
halkbilgisi, 203-204
Hammond, Corydon, 129
Hesiodos, 89, 91
hipnoz, 130-131
Homeros, 254
Hufiord, David, 98
Hulse, Russell, 27
Inugpasugjuk, 19
Isa Upanishad, 89
aklın ürettiği, 92
kamuoyunda, 96
M usevi inancında, 98
Ortaçağda, 91-92
ve cadılar, 94-96
ve hayaletler, 111
ve kuşkucular, 100
ve şeytancı kült tacizi, 126-128 ve şifacılık, 185
şifacılığı, 188-191
indirgemecilik, 221
eleştirileri, 240
kökenleri, 247-249
terapistlerde, 130-132
ve basın, 46-47,241,298
ve basmakalıplaştırma, 304
ve şifacılık, 186
L
Landor, Walter Savage, 346
Larson, Gary, 85
Luka, 102
kum fırtınaları, 41
yüz, 34, 60
basında, 294-295
ve M axwell, 308
Yunan'da, 248-250
M eclis Projesi, 64
Lourdes'te, 188
M ichelljohn, 37-38
M ogul Projeleri, 67
müzeler, 279-282
eleştirilmesi, 209-210
uykusu, 215-216
Newton, Silas, 57
Nietzsche, Friedrich, 10
Nova, 300
nüfus artışı, 7
savunulması, 232-233
çocuklarda, 6-7
istatistikleri, 164
kanıtı, 162-163
ve din, 164,217
ön öğrenim, 288
sanrılarda, 103
ve iblisler, 99-90, 97
Polonez denizcilik becerileri, 253
radar, 313-314
Saddharmapundarika, 271
popülerliği, 11
tipik vaatleri, 177-178
uyanıkken, 83-84
ve beslenme, 288
ve cehalet, 5, 286
ve iblisler, 91,97
ve M axwell, 314-319
ve SETİ, 316-317
çöküşü, 232
Sputnik I, 58
tarihi, 186-189
meraklıları, 77-78
ve Aurora, 75-76
ve NSA, 69-70
tecavüzler, 120-121
kanıtı, 154
alanında cehalet, 20
Atlantis'te, 3
ve müzeler, 280
ve SETİ, 317
yararları, 308
psikozlarda, 138-141
tıp, 5-9
araştırmaları, 319-320
basında, 299
etiği, 203
tarihi, 5-8
ve müzeler, 280
ticari kültür
Tyndale, \Villiam, 96
u
UFO'lar bkz. tanımlanamamış uçan cisimler Ulusal Aile
Eğitim M erkezi, 289
Ay'da, 39-40, 45
dünyayı sömürgeleştirmeleri, 43
ve Randi, 184-185
ve şeytana kültler, 125-126, 157-158
Venüs
Voltaire, 49
Wang Hongcheng, 15
West, LouisJ., 83
Wood, RobertW., 30
ve beslenme, 287
247-250, 253-254
yutturmaca, 198
Z
Zuckerman, Lord Solly, 60