Professional Documents
Culture Documents
Abraham Moles - Belirsizin Bilimleri
Abraham Moles - Belirsizin Bilimleri
ABRAHAM MOLES
belirsizin bilimleri
İnsan Bilimleri İçin Yeni Bir Epistemoloji
0C30
Yapı Kredi Yayınları
BELİRSİZİN BİLİMLERİ
İnsan Bilim leri İçin Yeni Bir Epistemoloji
Belirsizin Bilimleri
İnsan Bilimleri İçin Yeni Bir Epistemoloj
Çeviren:
Nuri Bilgin
ODO
Yapı Kredi Yayınları
Yapı Kredi Yayınları - 228
Cogito -10
Belirsizin Blimleri - İnsan Bilimleri İçin Yeni Bir Epistemoloji / Abraham Moles
Özgün adı: Les Sciences de I'Imprecis
Çeviren: Nuri Bilgin
Redaksiyon: Turhan İlgaz
Önsöz • 11
GİRİŞ
1. Bilgi Olarak Belirsiz • 17
2. Batının Bilimsel Kaderi • 18
3. Belirsiz Olgu Kategorileri • 20
Sonuç • 321
Kaynakça • 337
Yazar Dizini • 345
Önsöz
bir form asyona sahip olm ası ve bunun sonucu çok çeşitli alan
lara ait bir vokabüler kullanılm ası, kitabın benzer bir form as
yona sahip olm ayan biri tarafından çevrilm esini güçleştir
mektedir. Bunlar, esasta, bir yabancı dilin bilinip bilinm em e
sine bağlı olm ayan güçlüklerdir. Bu tür nedenlerden kaynak
lanabilecek bazı çeviri yetersizliklerine, kendimden kaynakla
nabilecek başka eksiklikleri, kusurları veya anlam kayıplarını
eklem em iş olm ayı üm it ediyorum.
Yararlı olması dileğiyle.
Nuri Bilgin
Giriş
/. Ölçme ve Kesinlik
5. Determinizm ve Öngörme
6. İnsanın Rasyonelliği
den ayrı olsa bile, kitap duvarında ancak sürekli yenilenen bir
çabayla hareket edebileceğini de bilmektedir. Ancak insan, bir
takım algoritmalara sahiptir; bunlar, formel mantık, matema
tikten yararlanma ve onun zihinsel zayıflıklarını telafi edecek
dokümantasyon ve yeniden okumalardır.
Oluşmakta olan bilimin düşünce sistemi, bundan tümüy
le farklıdır; yukarıda bunun birtakım duvarlar ve koridorlarla
dolu bir olabilirler alanında (Lewin'in topolojik alanı) özel bir
zihinsel anlayışla dolaşmak olduğunu belirttiğim iz bu düşün
ce sistemi, bilim sel araştırma ve keşfi ifade eder. Buradaki
duvar'lar, zihinsel niteliklidir; insanın doğru veya yanlış oldu
ğuna, aşılm asının olanaklı veya olanaksız olduğuna inandığı
şeylerden hareketle zihninde "hissettiği olan aksızlık lard ır;
bu durumda bulunan araştırm acının zihnindeki bilinç alanı,
son derece sınırlıdır; laboratuvarmdaki doğanın öğeleri üstün
de çalışırken veya dünyayı gözlemlerken oynadığı bedava oyun;
fantezi, şiirsel kurgu ve hatta yöntemsel aptallık veya zaman
zam an da kötü niyet gibi uygulam alarla yenilenir.
İnsan, her an, entelektüel bir eylem peyzajı oluşturur;
yapabileceklerini, yapmak istediklerini, sahip olduğu ve görüş
alanının bir kenarında tuttuğu olanakları düşünür. Zaman
zaman, bu görüş alanı, tıpkı bir insanın bir sokağın ucun
da geniş bir meydan veya perspektife açılması gibi, aniden
genişler; yani olabilirler alanının büyüklüğünü birdenbire arttı
ran bir tür aydınlanma olgusu söz konusudur.
dir. Şu imaj, bunun yerini, bir başkası da onun yerini alır; onla
rı birbirine bağlayan bağlar, çağrışım, dönüştürme, genişletme,
bakış açısı değiştirme, shifting gibi entelektüel yaratma sorun
larıyla uğraşan tüm araştırmacılarda, sürekli yeniden bulduğu
m uz terimlerle ifade edilen olgulardır.
Bununla birlikte, burada, salt rastlantısal bir olumsallık söz
konusu değildir ve bu nokta çok önemlidir; matematikçiler, salt
rastlantısalın (aleatoire pur), evrenin en mükemmel ve dolayı
sıyla en nadir biçimlerinden biri olduğunu, çoktan beri göster
miştir. Yine burada, oyunun kurallarım kabul etm enin ve oyu
nu oynama isteği taşımanın, zorunlu olarak, oyunun sonucu
nu kabul etmeyi içerdiğini varsayan bu kaçınılm az m antıksal
gerek de söz konusu değildir. Burada, bizim logos dediğimiz
şey, birtakım kurallara uyan -v e dolayısıyla bir heuristik'in*
konusu olarak gözlenebilir o lan - bir hareket tarzıdır; ancak söz
konusu kurallar, tümdengelimsel evrenin kuralları değildirler.
Aslında, bu bizim, başlangıçta muğlak olgular olarak nitele
diğimiz ve zaten kendileri de belirsiz olan, sınırları net olma
yan, muğlak ve açık tanım lı kavram lar üreterek hâkim ola
bildiğim iz olgulardır. Ancak burada vurgulam am ız gereken
nokta, zorunluluktur; biz akla göre düşünmüyoruz, akıl zihnin
polisidir; fakat bu, yasasız düşünüyoruz anlam ına gelmemek
tedir. Bu zihinsel durum, çok sayıda ve özellikle matematikçi
lerden gelen ("önce buluruz, sonra kanıtlarız") birtakım kanıt
larına sahip olduğumuz bilgi m ekanizm asının bir parçasıdır;
zihinsel bir peyzajdan, nadiren geniş perspektiflerde ve çoğu
kez de, zihnin karanlık koridorlarında bulunan bir başka pey
zaja uzanan bu dizisel bağlantıları alt mantıksal (infralojik) ola
rak nitelemek abartma olmayacaktır.
Özetle, benzetmelere sık sık başvuran bu çözümlemeden,
"bilim adam ının zihniyeti"nin iki tarzının olduğu sonucu çık
maktadır. Oluşmuş bilim , belirsiz ve muğlak olan her şeyi,
m antıksal hata olan her şeyi kendi binasının dışına atmak iste
diği ölçüde -Peano, bu bilim in, önermelerinin hatasını, bizzat
bu önermelerin biçim i aracılığıyla elemek istediğini belirtm ek
tedir-, varsayım lardan yararlandığı zaman, onları bir yanlışlık
* Yeniliği, bu luşları konu alan bilim dalı, (ç.n.)
Zayıf Rasyonellik ve Asgari Bilim sellik 43
rin maddi olarak inşası, her şeyden önce güçlü elektrik akımla
rı tekniklerinden elde edilmiş şu tür bir araçsal mantık izleme
ye dayanır: "Akını, tellerden geçer", "Eğer teller koparsa, akım
geçmez".
Oysa bu pratik mantık önermesi, yüksek frekansta zayıf akım
lar konusuna (Schwachstromtechnik) aktarıldığında, pek çok
düzeltme gerektirir; elektrik düğmesine basılınca, elektrik dev
resinin diğer kısmında akımın "geçmediği" hiç de kesin değil
dir ve nitekim, dikkate değer etkileri olan bu akım, o zamanda
bile oldukça hassas olan aygıtlarla mükemmel bir şekilde sap
tanabiliyordu. Aslında, bazı yapım önlemleri (zırh takma, ortak
eksenli ileticiler vs) yaygınlaşıncaya ve bunlar olguların cere
yan ettiği maddi bir çerçeve haline gelinceye kadar, onlarca yıl
kadar süreyle -ve özellikle güçlü akım teknikleri konusunda
bir formasyon elde ettikten sonra- bu dönem, yüksek frekanslı
laboratuvarm belirsiz, öngörülemez tam ölçümü yapılamayan,
ancak şu veya bu şekilde hâkim olunması gereken olguların
yeri olduğu bir dönem olarak yaşanmıştır.
Gerçekten de yüksek frekansın kurnaz tanrısıyla birlikte
yaşamak ve çalışmak gerekiyordu; bu, deneylerin tekrar edi
lebilirliğinin çoğu kez sorun ve kendisinde bir başarı olduğu
bir alandı. Kurduğumuz düzenek işlediğinde, bu, bir muci
ze sayılmasa da, mutlu bir gündü; zira mevcut aygıtlar, uzun
vadede, önemli bir ilerleme umut etmeyi sağlayacak düzeyde
değildi. İlerleme, aygıtları kullananın, kolayca bir "tanrı vergi
si" sayılabilecek ustalığına bağlıydı. Deneysel aygıtların man
tıksızlıkları ve itaatsizlikleri karşısına, sihirli sözler veya "çare
lerde çıkılıyordu; "yere koyun" diyerek, sanki elektroniğin
alıngan ve asi tanrısına karşı, küçük "toprak" tanrısına sığını
lıyordu.
"Belirsizin bilim leri" terim ini ilk olarak alt mantık terimiyle
aynı zamanda, 1957'de yayınlanan La Creation Scientifique adlı
kitabım ızda ortaya atmıştık. Kısa bir süre sonra, matematik
sel fizik alanında Columbia Üniversitesi'nde çalışan bir diğer
araştırmacı, O. Zadeh, 1965'te yayınlanan ve daha sonra sık
lıkla referans alman bir makalesinde, bizim belirsiz kavram lar
terim im ize çok yakın bir anlam da fuzzy concepts (muğlak kav
ramlar) terim ini tanım lam ıştı: Birtakım muğlak bütünler (fuzzy
sets), yaratma ve düşünme düzeyinde son derece işlemsel bir
nitelik taşım akla birlikte oldukça belirsiz tanım lara sahiptir ve
bunları, aşırı bir belirginleştirm e çabasına girm enin yararı yok
tur; zira çok dar bir tanım , onların yaratıcılık değerini bozar ve
içeriklerini boşaltır.
Z ay ıf R asyon ellik ve Asgari Bilim sellik 53
18. Sonuç
oluşmuş bilimin dikey bir duvarı gibi... Bilim sel kurum yöneticile
ri, yani bilgi duvarının çatlaklarını onaranlar, bekçiler, ahlak
çılar, (doğru) "olanın" katı muhafazakârları, evrensel mantık
adına, bireyin dolaştığı labirentte düştüğü hatalar üzerine yar
gıda bulunmaktadırlar; zira ona gözleriyle hâkim bir konumda
yer alm akta ve kendi etiklerinin değişmezliğinin yol açtığı bir
kısırlıkla ve edilgin bir bakışla tepeden bakmaktadırlar.
Bu kitap, bazen mantıkçının bazen de psikoloğun diliyle
belirsiz kavram ların varlığını ve biçim lerini ortaya koymayı ve
bunların, zihnin yaratmaya yönelik işleyişinin, zihinsel davra
nış ve taktiklerin verileri olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır.
Daha sonra, sadece aynı rasyonel düşüncenin farklı dalla
rı olan farklı bilim lerin (Carnap) farklı gelişim düzeylerine ait
olduklarını, belki de bu bilim ler daha da ilerlediğinde sonun
da elenecek olan belirsiz kavram lardan farklı şekillerde yarar
landıklarını göstermeye çalışacaktır. Düşünce alanım ız, çoğu
kez insan bilim leri olacaktır. Ancak, bunların kendi nitelikleri
nedeniyle de, tarihsel nedenlerden ötürü, kendi alanlarında yer
alan, ancak metrolojik "kesinlik" kıstaslarına uymayan veya
yüksek bir öngörülebilirlik taşım ayan bilgi alanlarını inceleme
ye cesaret edememiş olan diğer doğa bilim lerine de modeller
önerdiklerini göstermeye çaba harcayacağız.
Burada ve şimdilik, bize belirsiz görünen kavram ve olgu
ları yönlendirmeye yarayan bazı yöntemleri -b ir başka deyişle
zihinsel algoritm aları- ortaya koyacağız. Nihayet, yaratıcı üre
tim in özgürlüğe bağlı olduğu noktasından hareketle ve bazı
örneklerden kalkarak, engelleyici kuralların çok net ve otur
muş olması yüzünden, yaratıcılığın, VVallas'm deyimiyle, bir
"esinlenm e"den çok bir kombinatuvar gibi göründüğü alanlara
kıyasla, belirsizin alanlarında daha fazla yenilik akım ı olduğu
na işaret edeceğiz.
II. Doğası Gereği Bilinemez Olan: Dünyanın
Başlangıcından Bu Yana Gizlenmiş Şeyler
2. Aklın Hastalıkları
Daha ileri gidelim; bilim sel gözlem aracı olan fotoğraf, belirsiz
ve muğlak olanın bilim lerinde özellikle yararlıdır; çünkü bun
larda bir durumun bütün öğelerinin eşzamanlı olarak mev
cut olduğu anı, ayırdedici bir anı, bu "büyülü an"ı kavramak
(Cartier-Bresson), ve daha sonra bu dokümandan bilim sel veya
başka bir amaçla yararlanmak, hatta maksim um bir ayırdedi-
ci anlam arayışıyla birtakım diziler veya varyasyonlar gerçek
leştirmek söz konusudur.
Yukarıda önerdiğimiz objeler çözümlemesi ve fotoğraf tek
niğinin taşıdığı güçlükler, sonuç olarak çağdaş m antıkçıların iyi
bildiği, bir belirsizlik ilişkisi biçim i alan çok genel bir iddiaya
indirgenebilir:
t'il ilmesi.
3) Varolan teknikleri, bugünkü halinde bir bilgisayar bel
lerinden (büyük kapasitesi nedeniyle) başka bir şey olmayacak
İmi- bellekte depolamak (yakın zam anlara kadar, bilgisayar bel
irdi yerine sayısal çizelgeler hatta not defterleri kullanılıyordu).
4) Ele alman bir N (x, y) noktasına göre seçilm iş özelliğin
ıleğişimlerinden hareketle bir imajın yeniden oluşturulması ve
hıınu yaparken de, alıcı konumundaki insanın gözünü etkileme
kolaylığı nedeniyle seçilmiş, ölçeklendirilebilir "optik" büyük-
liik/değişken ile orijinal büyüklük arasındaki oranı korumaya
ı'.ılışmak. Tematik harita çalışması yapan kişi, işte bu şekilde,
yeşil alanları, verim li toprakları veya açıkça bilincinde sahip
olduğu herhangi bir coğrafi özelliği (Rimbert) temsil etmek
i izere çeşitli renkleri veya yoğunlukları seçmektedir. Biyolog
da, yine bu şekilde, bir dokunun bir noktasında belirli bir mik-
Iardaki suyu yeşil renkle, b ir başka noktadaki farklı bir suyu
ise kırm ızı renkle (kromatik ölçekler veya yelpaze) göstermek
ledir. Sentez boyutunun seçimi, temsil edilebilirliğin ve temsil
kolaylığının işlemsel gerekleri tarafından bütünüyle belirlen
miştir, bir başka etmen söz konusu değildir.
Aranan bir sinyalin (örneğin, bir görüntüyle karışık bir tiz ses)
öğelerinden biri veya diğerinin frekansı iyi bilinirse, bu sesin
"hareketli bantı" a priori olarak soyutlanabilir ve gürültüden
ayrılıp ortaya çıkarılabilir. Bu kavramlar, genelleştirilerek ve
onlara enformatik düzenekler (artifice) uygulanarak, beklenen
sinyalin frekansı büyük bir kesinlikle bilindiği ölçüde, herhangi
bir gürültü düzeyine kıyasla son derece küçük bir sinyalin ayır-
dedilebileceği kanıtlanabilir; ancak bu son derece dar bir hare
ketli bant filtresi (ya da buna tekabül eden bir bilgi işlem) gerek
tirir. Ancak, bu durumda, sinyal analizi, başka taraflardaki her
yerde ortalama genişliklere (amplitudes) kıyasla filtre yelpaze
sinde sürekli bir genişlik sapmasının araştırılması olduğundan,
bunu yapmak için, çözümlemeye gittikçe daha çok zaman ayrıl-
Doğası Gereği Bilinemez Olan 75
Her gözlem bir eylemdir; daha açıkçası her gözlem, iki öğe ara
sında, gözlemci ile gözlenen arasında bir etkileşimdir. Bu etki
leşim genellikle zayıf gibi görünmekle birlikte, çeşitli koşullara
ve örneğin birinin ve diğerinin ölçeğinin ilişkisine göre, güçlü
bir hale gelebilir. Durum a göre deneyci konumunda da bulu
nan gözlemci, zorunlu olarak, gözlediği şeyin (Merkwelt) yakın
veya uzak çevresinde yer alır; dolayısıyla bu çevreyi etkiler.
Gözlenen çok farklı kategorilere ait olabilir; bakteri, maddi obje,
hayvan veya insan gibi.
Etkileşim terimi, kategorilere göre farklı anlam lara bürü
nür. M ikroskopun platini üstündeki ince sıvı tabakasına kon
muş bakteri ile insanın etkileşimi, kuşkusuz çok uzak görün
mektedir; bakteri açısından bu etkileşim, sadece farklı bir
aydınlanma, daha yüksek bir ısı ve muhtemelen sıvı çevrenin
daha yüksek akışkanlığı anlam ına gelecektir.
Hayvan ve insan söz konusu olduğunda, eylemler teorisi,
bu hayvan veya insanın dünya hakkında sahip olduğu "ba
kış açısı" yönünden örgütlenmiş uyaran grubu anlamında, bir
eylem peyzajından söz edilecektir. Bu doğal eylem peyzajında
gözlemcinin varlığı, hayvanın herhangi bir şekilde tepki gös
Doğası Gereği Bilinemez Olan 77
"İş sözleşm esinin önem li bir yeni versiyonu olarak "denek (ol
ma) sözleşmesi", araştırm anın bir dizi özgün (orijinal) yanını
ortaya koymaktadır ve bunlar, sosyologlar tarafından incelen
memiş yanlardır.
Örneğin, ortalama insan veya standart denek kavramı
yerine hemen daha ince kategoriler konmalıdır; genç ve yaşlı
denekler, erkekler ve kadınlar, zenginler ve fakirler, kaba insan
lar ve müzisyenler vardır. Kategoriler halinde tabakalaşmay
la birlikte temel bir sorun beliriyor; uygun "denek arayışı"
80 Belirsizin Bilim leri
deney öncesi bir kaygı konusu, rutin ve hatta idari bir sorun,
ama büyük hacim li bir iş (hatırlayalım ki ortalama istatistiksel
hata, sadece örneklemlerin büyüklüğünün karesine bağlı ola
rak azalmaktadır) haline gelmektedir. Denek arayışı, yeniliğe
ulaşm ak için daima en iyi strateji olmayan bir kesinlik gereği
planında, araştırmayı karmaşıklaştırır; araştırmacıya, onu dar
anlamda ilgilendiren deneyle doğrudan ilişkisi olmayan ve
daha çok küçük ilan piyasasıyla bağlantılı bir yük getirir.
Ancak özellikle, örneğin, bizim daha önce yaptığımız
gibi, büyük işletm elerin üyeleri veya mühendislerinde yenilik
m ekanizm alarına ilişkin bir inceleme yapıldığında, denekler,
daha nadir ve pahalıdır. Panel im alatı yapan verimli endüst
riler (deneklere saat başına 40 dolar, denek istihdam ını sağla
yanlara ise saat başına 30 dolar ödeniyor) ortaya çıkmaktadır....
Özetle sosyal bilim lerde araştırma, kesin olsun veya olmasın,
bundan böyle yüksek bir paha gerektirmekte ve çeşitli sorunlar
içermektedir. Buna bakarak, sosyal bilim lerin, kredi bulm asını
sağlayacak bir itibar kazanacakları öngörülebilir mi?
Oysa, çok değil, yakın zam anlara kadar, geleneksel olarak
—bütün bilim lerin anası—felsefeye bağlı olan belirsizin bilim le
rine ait bu tip araştırma, kesin bilim lerin devasa laboratuvarına
kıyasla zayıf maddi olanaklar gerektiren bir etkinlik gibi görül
mekteydi, beşeri veya sosyal bilim lerin kredileri, doğa bilim le-
rininkinin onda biri ile yüzde biri arası bir orandaydı. Bu açı
dan, psikanalistlerin yakınm alarını biliyoruz; kesin bilim ler ve
diğer bazı alanlarda çalışan araştırmacılar, psikanalizin az para
gerektirmesine bakarak, elde ettiği sonuçların da fazla muteber
olmadığı, fazla bir değer taşımadığını düşünmektedirler.
Bu durum, değişmektedir; önce, verilerin istatistiksel
çözümlemelerinde bilgisayarlar devreye girm iştir; çok yakın
yıllarda, dünyanın en büyük bilgisayarlarından biri olan Illiac,
% 70 oranında psiko-lenguistik çalışmalara ayrılmıştı. Sosyal
bilimler, istatistiksel araçlar yardımıyla, onlarda düzenli biçim
ler çıkartarak muğlak olguları keşfetmekten ibaret olan yapıla
rı nedeniyle, çabucak çok büyük octet' tüketicileri haline gel
mişler ve büyük bütçeler harcar olmuşlardır.
Doğası Gereği Bilinemez Olan 81
Aynı akıl yürütm eyi pek çok iddia konusunda yeniden yapa
biliriz. Yukarıda iki konu örneği daha verm iştik; term al kay
nakların insan sağlığına etkisi ve salatalık sütünün, kadın
90 Belirsizin Bilim leri
dı, bunlar daha sonra sahte bilim ler, kültürden yoksun saç
m alıklar ve paralojizm 'lerle birlikte karm akarışık bir şekilde
süprülüp atılan "obscurantist"lerden sayılırdı. Bugün durum
böyle değil; ayrıca bir tür toplum sal-çözüm lem e, dağınık bir
şekilde, toplumun bilim sel yönelim ini ve bilim in tarafsızlı
ğını dayatıyor; bu çözümleme, bizzat bilim adam larının yani
bilim in burjuvalarının ya da hakikatin inşasına katkıda bulu
nan kişilerin, söz konusu tutum u kendilerinin de paylaştık
ları ve bilim adam larının yaptıkları ile oldukları arasındaki
çelişkiyi gittikçe daha güçlü bir şekilde hissetm eye başla
dıkları, sosyal hüm anizm leri ile profesyonel bilim cilikleri
arasında bölündükleri andan itibaren değer kazanm aktadır.
Bu bağlam da bilim adam ları, tersinden bir bilim sel yabancı
laşm ayı fark etm ektedirler; bu yabancılaşm a homo vulgaris'in
enform atiğin büyüsü karşısındaki yabancılaşm ası değildir,
tersine homo scientificus'un, yıkm aya veya en azından kendi
sinin de içinde bulunm ası dolayısıyla kendisini de sorgula
yacak bir tarzda değiştirm eye katkıda bulunduğu, insani bir
dünya karşısındaki yabancılaşm asıdır.
Daha önce çeşitli şekillerde ifade ettiğim iz üzere, bunun
sonucu, bilim sel araştırm anın çeşitli yanlarında sorgulanması
dır; geleceği ve temel amaçları, hakikatin ve aklın özerk etiği
ve pratikleri, deney iradesi ve gözlem iradesi gibi yanlar, bun
ların belli başlı yanlarıdır. Ekoloji taraftarı kitleleri, birtakım
politik partiler, büyük dinlere bağlı kişiler, deontolojik dernek
ler, yönetm elik ve kod yapıcılar, hayvanları kobay olarak kul
lanmaya karşı örgütler ve doğayı koruma yandaşları olarak
oyuna dahil eden çok çeşitli m ekanizm alar içinde bir sistem
oluşmaktadır; bu sistem, toplumun insan hakkında sahip olma
ya çalıştığı im ajı değiştirme rizikosu taşıyan araştırm anın bula
bileceği şeylerin ve teknik sonuçlarının korkusuyla, araştırma
nın kendisinin, kendisine koşulsuz bir fren işlevi görecek bir
yasaklama sistem idir veya en azından bir zihniyettir.
Zam an zam an, araştırm acılar veya hiç değilse bazıları,
bir konform izm kaygısıyla ya da hiç değilse toplumda göze
batmama/orudan ayırdedilm em e kaygısıyla ince bir şekilde
karışan etik bir kaygı içinde, çeşitli alanlarda araştırm a ve
100 Belirsizin Bilim leri
7. Olguların Keşfedilmesi
S. Kıstasların Yükselişi
9. Ölçme Aşaması
14. Sonuç
1. Yapısal Varsayım
peyzaj, bir görüntü veya bunların bir parçası ile ifade edildiği
dünyanın herhangi bir yanm a genişletilmesinin/yayılmasının
belirtilerek ve işlemsel bir tarzda kabulünü sağlayan "görün
meyen okul"un çalışmaları üstünde odaklaşmıştır.
Çiçekler
Biikum çizgisi
İL
I |*r«»ril
Şekil 3.
O R İJ İN A L
F İK İR
<
t
Ui
Z
lâf
o
5
N
O
o
3
<
z
<
5
u>
<
m
aç
DÛ
P R A TİK
G E R Ç E K L E Ş T İR M E L E R
Bileştirme Yoluyla Çözümleme 171
1 Hooke yasası: İngiliz fizikçinin 1660'ta geliştirdiği esneklik yasası. Buna göre ci
sim lerde ortaya çıkan görece küçük biçim bozukluklarına (deform asyon), yer de
ğiştirm e ya da biçim değişikliği m iktarı, değişikliği yaratan kuvvet veya yükle
doğru orantılıdır, (ç.n.)
176 Belirsizin Bilim leri
11) Kara kutulardan her biri ile doğal dünyanın bir organı
arasında pragmatik bir tekabüliyet oluşturarak veya bilgisayar
programı içinde az çok karm aşık bir "yönerge" yerleştirerek bir
modeli inşa etmek.
12) Bu şekilde yapılanların bütünü, ilk adımda, nadiren
doyurucu görünür. Çok basit olması dışında, uzun ve çok emek
isteyen çahşmalar gereklidir; analojik modellerde yapay öğele
rin elenmesi ve ayarlanması, programların uzlaşımsal debugging'i
gibi işler, salt teorisyenler tarafından unutulabilmektedir. Labora-
tuvar analojilerinin dünyası da dahil olmak üzere dünya, bizim
"buluş"umuza direnmektedir; burada model yapma konusunda
çalışan kişilerin iyi bildiği yarı-kavramsal bir çalışma vardır.
13) İşlemsel alanı keşfetmeyi ve girdi değişkenleri (araştır
macının azaltıp çoğalttıkları) ile çıktı değişkenleri (sonuç olarak
gözledikleri) arasındaki ilişkilerin oluşumunu görmeyi sağlayan
iyi seçilmiş birtakım tarzlara göre modelle "oynamak". Enfor-
matik evreninde, yakm zamana kadar, bu sonuçlar uzun rakam
listeleri (listing) halinde yazılmaktaydı ve bunların görünüşü,
ben zetişim in cazibesin i ve ona duyulacak ilgiyi büyük ölçüde
azaltmaktaydı. Bundan böyle, bunlar, modelin önerdiği "deney
sel" sonuçlardan mutlaka biri olacak olan bir yorumun üzerlerin
de uygulandığı birtakım grafikler ve eğrilerle ifade edilecektir.
Burada, belirli sayıda a priori apaçıklıklar bulm a (alkolün
zararlı sosyal sonuçları, kişi başına tüketim m iktarıyla orantılı
olarak artar) olgusu, modelciyi sevindirir; zira bunlar, araştır
macının başlıca kaygısı olan modelin geçerliğini doğrulamakta
dır; araştırmacı, ancak bundan sonra, yaptığı işlerin net bilim
sel kazancı olan sıradan olmayan sonuçları irdeleyecektir.
14) Burada, üstte verdiğimiz örneklerden ve bizzat "benze
tişim " kavramından hareketle bir sistem in bilgisi konusunda
birtakım kıstaslar önereceğiz.
Bir sistem, içi ve dışı (in/out diyalektiği) ayıran sınırlarla
soyutlanmıştır. Bu sistemin bilinmesinin beş koşulu saptanabilir.
a) Input output koşulu; sistemin input'unu gerçekleştire
tüm değişkenlerin veya değerlerin bilinm esine bağlı olarak, sis
temin çıkışlarının veya output'larm m bütününü belirleme yete
neğine sahip olmak.
180 Belirsizin Bilim leri
13. Sonuç
I II III IV
X Y X Y X Y X Y
10.0 8.04 10.0 9.14 10.0 7.46 8.0 6.58
8.0 6.95 8.0 8.14 8.0 6.77 8.0 5.76
13.0 7.58 13.0 8.74 13.0 12.74 8.0 7.71
9.0 8.81 9.0 8.77 9.0 7.11 8.0 8.84
11.0 8.33 11.0 9.26 11.0 7.81 8.0 8.47
14.0 9.96 14.0 8.10 14.0 8.84 8.0 7.04
6.0 7.24 6.0 6.13 6.0 6.08 8.0 5.25
4.0 4.26 4.0 3.10 4.0 5.39 19.0 12.50
12.0 10.84 12.0 9.13 12.0 8.15 8.0 5.56
7.0 4.82 7.0 7.26 7.0 6.42 8.0 7.91
5.0 5.68 5.0 4.74 5.0 5.73 8.0 6.89
IV
R ichter’e
göre
Mercalli Derecelerin Kısa Betimleme m aksim um
Dereceleri Adları hızlanma
(cm/see2)
(,,’oğu kez söylendiği üzere bilim sel bir düşüncenin ilk aşama
sı farklı objeleri karşılaştırmaya ve sınıflandırmaya dayanır;
hu objeler hakkında herhangi bir ölçü verilemediği durum lar
da, tanım layam adığım ız bir süreklilik çizgisi üzerinde objeleri
yakınlaştırm anın ve benzerliğin, belirsiz bir duygusu devreye
girer. Demek ki benzerlik, tümevarım sal düşüncenin ve yarat
ma süreçlerinin tümüyle özsel kavramlarından biridir.
Türlerin tasnifinin, Agricola (De re metallica), Buffon veya
Cuvier gibi en eski yazarları, bunların duyularla alınabilir
görünüşleri yerine açık seçik nitelikler koyarak rasyonel yasa
lar saptam ışlardır; ancak onların tüm çalışm aları, alışkanlık
lar, gelenekler ve pratikler tarafından daha önce oluşturulm uş
olan kategorilerin geniş bir kritik ve sistem atik reform undan
ve bu kategorilerin yerine ayırdedici belirgin kıstaslar gelişti
rilm esinden ibaret kalm ıştır. Bizi çevreleyen canlı biçim ler
konusunda, "türler"in oluşturulm asında Cuvier veya Lin-
ne'nin dehasını ne kadar kabul etm ek zorundaysak, İnsanî
emprizme de, ilgili araştırm acıların yaratıcılığını beslem iş
olan -y a n lış?- kategorileri oluşturduğu zam an, o kadar değer
verm ek zorundayız. Bunda heuristik yöntem ler açısından,
hem karşıtlık yöntem ini (ben yaratacağım şey adına varolana
"karşıyım ") ve hem de Tucholski'nin "Es İst nicht so, es ist garız
anders"* şeklindeki, "çelişki ilkesi" denilebilecek ünlü formü
lünü yeniden bulm aktayız.
Benzerlik veya keyfi birleştirme -am a, bu hiç yoktan daha
iyidir-, demek ki, belirsizin bilim lerinde ve özellikle de bunla
rın heuristik girişimlerinde, temel yöntemlerden biridir. Ben
zerlikler, daha sonra bir doktrin, bir bakış açısı, bir kıstas adına
sorgulanacaklardır; fakat burada bizi ilgilendiren sorun şudur:
Sonra birbirinden ayırm ak ve yeniden gruplandırmak üzere,
daha önce nasıl gruplandırm a yapıldı?
1. Dil
II. Dil İng. Fr. Alm. it İs Por. İsk Yu. Tü.
İngilizce • • • • • • • •
• S
Fransızca • • •
•
Alm anca • • • • • • • •
•
İtalyanca • • • • • • • •
•
İspanyolca • • • • • • • •
•
Portekizce • • • • • • • •
#
İskandinav • • • • •
• • • •
Yunanca • •
Türkçe • • 39
S 39
5 • 4 • 3 # 2 # 1 0 d £
İ iB j . t >5)
SJTrİ SR
oJŞ
Varış Noktası
CO (U
<1 <5
N( Î S U
• • • • • • • •
131
12-
11 • • • • • • •
10
9-
8 • • • • • . • . . . .
A7 Korunmuş \ / A 7 Ö ze l
Nokta / 7- • • • • • m • • • • • • \ Ye r
A6 Korunmuş \ / A6 Ç ıkış
6 • • • • • • • I
Nokta J \ Merkezi
5 ■ • • • • • • • • • • •
4 • • • • • • • • • • • •
3 • • • • • « • • • • • •
2 ■ • ' • • * • • • • • •
1 • • • • • • • • • • • •
— i ' l I I I
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13
K a lk ış N o k ta s ı N o 'su
i'.ıı haliyle olmaya devam eder. Çok daha sonra, kitlenin zevk
in ine veya politik kamuoyu yoklamalarına ilişkin sonuçların
\,ı yi ulanması, bizzat varoluşuyla gözlenen şeyleri etkiler ve
hıı sonuçlar, tanındıkları için, olgunun bir parçası olan olgu-
l,n veya edim ler haline gelirler. Faktör analizi, bilim adamının,
lı,mgi nedenle olursa olsun, deney yapmasının yasak olduğu -v e
l'.ı >ıdüğümüz üzere çok ve giderek artan sayıdaki- tüm durum-
l,ı ı .ı gayet başarılı bir şekilde uygulanmaktadır.
Burada, araştırmacının, birini "neden" diğerini "sonuç"
ııl,ırak, veya daha bilim sel bir deyişle etkileyen değişken ve
ı-İkilenen değişken olarak nitelediği iki neden dışında, olgula-
11ıı çeşitliliğinin tasavvur edilebilecek tüm nedenlerini eledi-
9ı--------- ------------------------------------------------------------
8 ---------------------------------------------------------------------------
7 -------------------------------------------------------
6 ----------------------------------------------------
5 ----------------------------------------------------
4 ----------------------------------------------------------------------
3 ----------------------------------------------------
2 ----------------------------------------------------
1 ----------------------------------------------------------------------
°0 1 2 3 4 5 6 7
Renklilik D ü ze yi
İşte bir rakım tablosunun temsili gibi görünen bir başka diyag
ram. Bu diyagram, y'nin x'in fonksiyonu olarak muğlak olan
ve x ile y büyük olduğunda gittikçe daha belirsizleşen regres-
sif bir artışından başka bir şey ifade etmemektedir. Oysa, açık
çası, bu diyagramın esas olarak ortaya koyduğu şey, çağdaş
Belirsizin Bilim lerinin Metodolojik Yanları 231
18. Sonuç
İnsanın dış
Sıradan Orjinal
Sıcak S oğuk
Düzenli Düzensiz
Erkeksi Kadınsı
Hoş Nahoş
Anlamlı A nlam sız
Rahat G ergin
Güzel Çirkin
Dolu Boş
Gerçekçi Soyut
Erotik E. Değil
Yaşlı G enç
Aktif Pasif
Neşeli Hüzünlü
Derin Yüzeysel
İyi Kötü
Ahenkli A henksiz
Renkli Soluk
Ölü Canlı
Basit Karmaşık
Doğal Yapay
Adi Seçkin
Modern Eski
Uyarıcı Yatıştırıcı
A ğ ır Hafif
'irkil 18. Bir reklam afişinin ortalama çift kutuplu profili (Enel,
I'HiM)
I iv.ii1,m: "C itron neig e" (biir d eterjan m arkası) A fişi
6 7
:_____ O rjina l
Sıradan
:_____ Soğuk
Sıcak
:_____ D ü ze n s iz
Düzenli
Kadınsı
Hrkeksi
N ahoş
Hoş
A n la m s ız
A nlam lı
G e rg in
Rahat
Ç irkin
G üze l
Boş
Dolu
Soyut
G erçekçi
E. Değil
Erotik
Genç
Yaşlı
____ Pasif
Aktif
____ H ü zü n lü
Neşeli
____ Y ü ze y s e l
Derin
_____ K ötü
İyi
_____ A h e n k s iz
Ahenkli
_____ S olu k
Renkli
_____ Canlı
Ö lü
_____ K arm aşık
Basit
_____ Y a p ay
D oğal
_____ S eçkin
A di
_____ Eski
M odern
_____ Yatıştırıcı
U ya rıcı
_____ Hafif
A ğ ır
Not: İn ce çizg iler ortalfuna k itlen in k oyu çizg iler hedef k itlen in (kadın, 17-25 yaş)
profillerini gösterm ektedir.
250 Belirsizin Bilim leri
a) Trade-off
Trade-off, marketingden gelen bir terimdir. Metodolojik açıdan
kabul edildiği şekliyle, bireyin, kaynaklarını aralarında pay
laştırm ak zorunda olduğu birden çok (2,3,4, ve hatta daha faz
la) seçenek önünde bulunduğu kurgusal bir duruma konması
anlam ına gelmektedir; bireyin kaynakları; zaman sermayesi,
parasal sermayesi, insani personel gibi kaynaklar ya da genel
leştirilm iş paha dediğimiz şeyin kaynakları olabilir. Bu tür bir
durumda ondan istenen şey, aksiyomatik olarak sınırlı olan -
oyunun kuralı böyle- bu kaynakları, kendisine sunulan seçe
nekler arasında nasıl dağıtacağını söylemesidir; burada A seçe
neğine verdiği B'den veya C'den alınm ış (veya tersi) olacaktır.
252 Belirsizin Bilim leri
Belirsizlik Alanı
254 Belirsizin Bilim leri
a) Sınıflar Oluşturmak
Çeşitli öğelerin birliği gibi görünen herhangi bir olgunun ilk
dikkate almışı, bu öğelerin envanterini çıkarmaya ve bundan
da yaygın adıyla "listing"ler yapmaya dayanır. Bu aşamada
araştırm acının sorunu, bu listelerin, belirli bir öğenin buluna
bilm esi bakım ından kolay ulaşılabilir, olması ve kavramsal-
laştırm am n daha sonraki bir aşamasına (Örnekler: Lengüistik,
botanik, sosyal tipler, kurum lar vb) malzeme sağlaması için
nasıl bir yol izleyeceğidir?
Sınıflandırma kavramı, esas olarak, bir öğeyi onun "sınıfı"
(yani tanımı) ile değiştirmeyi içeren m antıksal kavrama daya-
Belirsizin İşlenmesi Yöntemlerinden B ir Örneklem 255
b) Type/token sınıflandırma
Toplanan farklı öğelerin, başka bir önem kıstası bulunmadığın
da (örneğin; bir olgunun, bir kuram ın veya kuralın sosyal
kitle kıstası, yani olgunun ilgilendirdiği insan sayısının, bun
ların ilgililik (implication) derecesiyle çarpımı), listing işlemi
nin en genel algoritması, bir düzene sokmadır; bu, esas olarak
'type token' karakteristiği üstüne dayanır. Bu, özellikle, zihne
pek çok itemin sunulduğu ve bunlar a priori nesnel bir ölçüme
sahip olmadıkları için nereden tutulacağının bilinmediğin
de belirsiz olgulara uygulanır; bu algoritma, bir bütün üstüne
sırasal bir değişkenin yansıtılm asının ilk aşamasıdır; bir düze
nin yaratılması fikri.
Log. Çağrışım
Frekans
Fin c a n 3 2.8
M 1,1 3.6 4.9 5,1 5.5 5,5
Proksemik yasa
• m
• •
Stereofonik etki
• • •
•
Alıcının yönelimi •
• • •
Sinyal/gürültü veya
biçim/fon oranı • • • •
Ortamda sesin
kalması • • • •
Yankı • • • •
Doppier Etkisi
(hareketli kaynak) • • • •
konuda en basit yol, satır ve sütunları, tablonun bir köşesinde
■liyah yuvarlakların (veya tersine sıfır noktalan) maksim um
yoğunlukta gruplanm asını sağlayacak bir tarzda yer değiştir
mektir (permütasyon); bu işlem her zam an olabilir. Ancak so
nuçları (bir köşede yoğunlaşm a) garantili değildir. Bu işleme
köşegenleştirme denir ve skalogram (skalografi) tekniklerin-
ı len esinlenmiştir.
Ancak, eğer sıklıkla olduğu üzere durum böyleyse, o za-
ııınn, işlemi yapan (operatör), bundan bağım lı ve bağım sız de
ğişkenler arası ilişkinin altında bir faktör bulunduğu sonucu
nu; diğer bir deyişle, ikişer ikişer karşılaştırmayla varılan ve
lu'men hemen bütünüyle keyfi olan yargılarda ortaya çıkma
yan gizil bir açıklam a öğesinin varlığını çıkarabilir. Her halü
kârda, bir varyans analizi veya faktör analizi başlatmakta hak
lıdır; çünkü bunun bir sonuca ulaşacağı garantidir (Mouchot).
( )rnek olarak ikonik çeviri m atrisini (Moles) alalım. Bu açıkla
ma faktörünün ortaya çıkması, zorunlu olarak, deneysel ger-
«vklikte bu faktörün doğası üstünde heuristik bir düşünme ge
rektirir; çözülmesi gereken bir sorun sorulmuştur.
264 Belirsizin Bilim leri
c) Regnier Abaküsü
Bu abaküse daha önce 5. Bölüm'de faktör analizi konusunda
atıfta bulunmuştuk. Dr. Regnier tarafından geliştirilen bu yön
tem, 15 civarında (10-20) deneğin 10 civarında (5-15) itemi kabul
veya reddine ilişkin, renklerle ifade edilmiş, 5 basamaklı (kır
mızı, pembe, turuncu, açık yeşil, koyu yeşil) bir değerlendirme
ölçeğinin somutlaştırılmasının basit bir düzeneğidir. Bu, grup
tartışmalarında basit ve hızlı bir şekilde uygulanabilmektedir;
bunun için ya renkli abaküs denilen, her bir yüzünde yukarıda
anılan 5 renkten biri bulunan küplerin (6. yüz, beyazdır ve yanıt
yokluğunu veya reddini ifade eder) yerleştirildiği bir dizi siyah
gözden/yuvadan oluşan basit bir el aleti kullanılmaktadır; ya da
Belirsizin İşlenmesi Yöntemlerinden B ir Örneklem 265
C ^ S IR A S A L
B İR E Y S E L SORUN
S A Y IS A L ^
b) Gmfik-Fotoğrafik Yöntem
Bu yöntemde, fotoğrafla gözlenmiş öğelerin, seyircinin öğeler
arasındaki ilişki ve uygunluğu anlamasını sağlayacak tarzda çiz
giyle yeniden kodlanmasmm tam bir uygulaması yapılmaktadır.
Bu yöntem aşağıdaki üç saptamaya dayanmaktadır:
• Bir olgunun, durumun, edim in veya objenin görsel
tanıklığı olarak fotoğrafın önemi,
• Sosyolojik veya teknik, tüm fotoğraflar, hemen her zaman,
fazla enformasyon içermektedir. Sorun, bunun bir kısmını ele
mek ve yenilerini eklememektir (Cartier-Bresson, Almasy),
• Canlı varlıkların sosyolojik fotoğrafları hemen her za
man, gözlemlenenin gözlemciye karşı bir tepkiselliğine (fo-
toğrafik belirsizlik ilkesi) yol açtığından, III. Bölüm'de gördü
ğümüz üzere, seçenekler azalm aktadır; ya az çok "poz" veren
(dolayısıyla yapay) kişilerle yapılmış, teknik kalitesi yüksek fo
toğraflar veya doğal, kendiliğinden davranan kişilerin, genel-
^ekil 26. Büyük bir sanayi kentinde, evde kullanılan türde özel
l>ir modelde bir elektrik fişi adaptörünün satın alınması.
1. Kavramsallaştırma
Pahası
2. Kataloğa Ulaşma
Pahası
3. Kataloğu Anlama
Pahası
4. Adres Arama
Pahası
5. Adrese Ulaşma
Pahası
5. Tekrar. Yasal
Ulaşabilirlik Pahası
6. Satın Alma
işleminin Pahası
7. Nesnenin Kendi
Pahası
8. Ulaşım Pahası
9. Nesneyi Depolama
Pahası
10. Riziko Pahası
11. Kullanmayı
Öğrenme Pahası
12. Nesneyi Yerleştirme
Pahası
13. Temizleme ve
Bakım Pahası
14. Amortisman Pahası
Eylemin
Fizyonomisi
I’; dolar cinsinden veya brüt fiyata eklenen % olarak W ; yolun "eşdeğerli yatay
çaba" m etro istasyonu sayısı em sinden T; Dakika olarak m inum um süre
I’sikolojik pahalar ölçeği 0 + ++ +++ ++++ +++++ ++++++
1 2 3 4 5 6 7
Burada 2 tabanm da logaritm ik ekstrapolasyon yasası kabul edilm iştir. Buna göre:
16 birim = 4 x 4 birim , yani 4. derece (2 exp 4 = 16)
276 Belirsizin Bilim leri
9. Sonuç
3. Maddi Hata
"Bir şey icadetmek için iki öğe (kişi) gereklidir; biri kombine
zonları yapar, diğeri, birincinin ona sağladığı şeylerin kümesi
idinden kendisi için önemli olanı seçer, tanır"(Valery).
Kültürümüz, formel mantığın sağladığı tutarlılık çabasını
ve önermelerin biçim i aracılığıyla hatayı önleme iddiasını üst
lenmeye kendini yeterli gördüğü ölçüde, hata ile hakikat ara
sındaki sınır küçülür. M antıksal düşünce, evrensellik iddiasını
lerk eder. Tarihsel açıdan (biraz mahcubiyetle) Yunan düşün
cesinin ve (cesaretle) Heidelberg matematik ekolünün iddiası
olmuş olan, ve bilgi dünyasının en uç noktalarına kadar düşün
cenin tutadığının, evrensel bir mantığın "tutarlı alanı"nı oluştur
ma iradesi, diğer büyük kültürel sistemlerin talebi olmamıştır;
bunların çoğu (Hint düşüncesi, Çin düşüncesi, Yahudi düşün
cesi), hatalı önermelerle karşılaşma tehlikesi nedeniyle çok
uzun çıkarsam a zincirlerini kendilerine yasaklayarak, "yerel"
(local) bir hakikatle yetinmişlerdir.
Biçimler yaratma işi, araştırm acının esas çalışması olduğu
zaman, "geçici hakikat" ve "hata" birbirinden zor ayırdedilir.
"M ekanik düşünce, bilgisayarın, sonsuz hesap ve çıkarsam aları
olabilir kılarak, dolayısıyla hesaplarımızda ve sayısal tahm in
lerimizdeki, çatlakları (faillir, Fehler) ve mantığa aykırılıkları
ortaya çıkararak sürekli pekiştirilm iş bir güvenirlikle getirdi
ği düşüncedir. Bu düşünce, insani zihinsel etkinliklerin, onla
rı, (bu ana kadar) zihnin indirgenemez olan yanında yoğun
laştırarak ve asıl değeri salt yaratıcılıkta bularak, yeniden dağı
tım ına katkıda bulunur. Burada doğru düşünme ihtiyacından çok
yeni düşünme zorunluluğu söz konusudur. Konunun doğruluğu,
evrensel tutarlılık iddiası bakım ından, sürekli, her önermede
denetlenip düzeltildiği anda, m antıksal alan, tanım ını gereğin
ce, self-consistant, kendi kendisi ile tutarlıdır; yani sonsuza dek
çelişkisizdir; burada hakikat değeri (V/F), aşam alarından han
gisinden itibaren olursa olsun, tüm mesafelerdeki tüm diğer
iddialarla korelasyon içindedir.
Oysa yakın zam ana kadar, zihnim izin gücünü sınırlandı
ran etmenlerden biri, bir düşüncenin icrasındaki zorunlu kar
288 Belirsizin Bilim leri
7. Sonuç
3. Yöntem Hakkında
* Melitta sistemi: Konik geçirgen bir kâğıt süzgeç, aynı biçimdeki altı delikli bir
kap içine yerleştirilir ve içine belirli bir miktar öğütülmüş kahve konur. Böyl-
ece oluşturulan filtre boş bir tas veya kap üstüne oturtulur; üstüne yavaş yavaş
kaynar su dökülür; süzülen su, alt kapta kahve olarak birikir. İtalyan kahve
aygıtı birbiriyle bağlantılı üç bölümlü bir alettir; alt kısımda su, ortada madeni
filtre ve öğütülmüş kahve bulunur; üst kısım boştur. Alet ateşin üstüne konunca
ısınan su, orta kısımdan geçerek üstteki kısma kahve olarak çıkar, (ç.n.)
Belirsizin Bilim leri
açık ve tam olarak kapsayan bir senaryo oluşturm aya dayanm akta
dır. Eylem peyzajı, aynı olacaktır; aynı bir konutun m utfak köşesi ve
etrafta her ailenin sahip olduğu türden araç-gereçler. H er iki mik-
ro-senaryonun edim -birim lerinden her b iri konusunda, genelleşti
rilm iş pahanın klasik öğeleri tahm in edilir; yani, yapılan işe ilişkin
parasal fiyat, işe verilen zam an, işi yapanın harcadığı fiziksel enerji,
kişin in kendi bedensel-m otor şem asını (SCK) oluşturm asını sağla
yan zihinsel işlemlere bağlı bilişsel paha, nihayet iş sırasındaki süb
jektif hata olasılığına ve bundan kaynaklanabilecek kaygıya (mik-
ro-sıkm tı) bağlı riziko pahası boyutları hesaplanır.
Bu tablonun oluşturulm asına ilişkin birkaç saptam a yapalım :
1) Ç özüm lem ede, eşyaların m ali pahasının hesaplanm asında,
eşyanın satın alış fiyatı, tahm in i öm rüne bölünüp ku llan ım sü
resiyle çarpılır. K ullanım sıklığı, burada ancak bilişsel pahaları
(daha sık ku llanılan , zih in sel olarak daha az m ı pahalıdır?) ve ri
ziko p ahaların ı (eşya ne kadar az ku llanılırsa, eşyayı kullanırken
yapılan becerik sizlik ler ve kazalar o kadar artar) biraz değiştire
rek etkili olm aktadır. Bu dem ektir ki, ku llanılm ayan eşyaları yer
leştirm e pahası dışında, herhangi b ir bilişsel paha riziko pahasına
sahip değildir; buna karşılık k u llan ılan eşyalar, zam an la orantılı
bir yıpranm aya/aşınm aya m aruzdurlar.
2) "K ah v en in p ahası ne?"; bu, onun kilo fiyatının b ir seferinde k u l
lan ılan gram m iktarına oranlanm asıyla bulunur. "Filtren in pahası
ne?"; b u aynı şekilde b ir ku tu filtre fiyatının (20 FF.), ku tud aki filt
re sayısına (100 tane) bölünm esiyle bulunur.
3) Enerjinin pahası ne? Burada, kahve yapan kişin in harcadığı fizik
sel enerji söz konusudur; bizi ilgilendiren enerji, tahm ini hem belir
siz (bunun kesin ölçümü, sadece ergonom ları ilgilendirir) ve hem
de sübjektif bir bedeldir; enerji pahası olarak, su ısıtm ak için kul
landığım ız kw/saat veya kalori m iktarını alam ayız; çünkü psikolo
jik açıdan bunlar, insanın bilinç alanına, dar anlam da enerji olarak
girm ezler, m ali kaynaklardan aktarılan bir m iktar olarak (havagazı
veya elektrik şirketine abonelik) girerler; yaşam ın gidişatı kavram ı
na bağlıdırlar ve aylık olarak [veya tüp gaz alırken (ç.n.)] ödenirler.
Dolayısıyla bunlar, genelleştirilm iş paha tablosunda enerji sütu
nunda değil, parasal harcam alar kategorisinde yer alırlar.
4) Burada, eşyayı-m alzem eyi yerleştirm e (dolap veya rafa koym a,
parasal b ir paha içerm em ektedir; zira burada b izi yerleştirm e edi
m i ilgilendirm ektedir, ve yerleştirilen eşya, bir evin m utfak dona
tım ın ın bir parçasıdır. Bu eylemde, yerleştirm enin p arasal pahası
yoktur; bu n a karşılık, b ir zem in üstünde b elirli b ir alan (S) kapsa
yan her eşya, bir "varoluş pahası"na sahiptir:
K ira x Süre x S şeklinde ifade edilebilecek bu paha her zam an,
ihm al edilebilecek b ir düzeyde olmayabilir.
M ikro-Psikoloji 309
5. A lt kısmas su koymak
• • • •
6. Üst kısmın montajı •
• • •
7. Koruma plakasıyla birlikte •
ocağa koyma • • • •
8. Kaynayıncaya dek ısıtma
• • •
•
9. kaynama sesi, sinyali
• • •
10. Ocağı kapatma, aygıtı indirme
• • • • •
11. Kahve servisi yapma
• • •
• •
12. Kalanı (ne kadar?) dökme
• • • • •
13. üst kısmın demontajı
• • • • •
14. Filtreyi çıkarma
• • • •
15. Filtre kapağını açma
• • •
•
16. Telveyi çöpe dökme
• • •
• •
17. FjJtreyi yıkama, durulama •
• • • •
18. Kurumaya bırakma
• • • •
19. Aygıtı yıkama, durulama
• • •
• •
20. Kurumaya bırakma •
(zaman aralığı: geçici boşluk] • • •
21. Alt-orta kısmın montajı
• • •
• •
22. Üst kısmın m ontajı
• •
• •
23. Aygıtı yerine yerleştirme
• • •
• •
Bütünün Genel Pahası 5 33 25 20
İşlemin “ Fizyonom isi” 21
310 Belirsizin Bilim leri
4. Kaba su koyma
• • • * •
• • • • •
10. Dökülen suyu ayarlama
• • • • •
12. Telveli filtreyi çöpe atma
• • • ■ •
13. Huni porseleni yıkama
12) Apaçıklık, bir akıl yürütme dizisini temel alan bir zorla
ma değil, bir önermeye bağlı olarak hissedilen ilk veridir. Apa
çıklık, "hakikat"in veya böyle hissettiğimiz şeyin zehirli madde
sidir. Apaçıklık ayıklayıcı ve tehlikelidir; retorik, pekinlik görün
tüsü altında keyfi sonuçlar çıkarmak üzere onu yönlendirir.
13) "Ölçme", bir teorinin ve hatta bir olgu tem silinin inşası
na yarayan bir araç olmazdan önce, fenomenolojik mesafe koy
m anın ilk aşamasını temsil eden düşüncenin bir algoritmasıdır.
14) "Kuantofreni" (Quantophrenie: Sorokin), yani ölçme
kesinliğinin zihinsel hastalığı, özünde, bir değer takdirinin
olabildiği her yerde ölçüme başvurmaya bağlı değildir; bir ra
kamın elde edilme tarzını hiç önemsememe duygusunun eşlik
ettiği, rakama ilişkin delice saygıya bağlıdır: Bu, patalojik bir
sapmadır. Kendi haklarında düşündüklerinin tersine, bilimsel
kitsch'in zanaatkarları ve popülerleştiricileri, bu hastalığa özel
likle yatkındırlar.
15) Ölçmeyle ilgili olarak belirsizin bilim lerinin tutumu iki
yönlüdür:
• Bilimlerde "nicelik" fikrinin gücüne güvenerek, düşünce
nin -h iç değilse sıradan dilde birtakım değerlerden farklılaşmayı
amaçlayan değerler içeren- tüm yanlarına, ne kadar keyfi olursa
olsun ölçmeyi veya en azından tahmini sokmaya çalışmak.
• D urum içindeki gözlemci veya deneycinin effektif eylem
peyzajına göre ölçüm ve rakam ların doğasını son derece eleşti
rel bir tavırla incelemek ve ona diğer dallar tarafından önerilen
rakam ların -genelde düşen- değerini gözden geçirmek.
Düşüncenin en verim li stratejisi, daha önce yapılmış
ölçümlerdeki akıl yürütm enin artırılm ası yolunda -h e r aşama
da daha da zorlaşan ve aldatıcı hale gelen- bir çaba harcamak
tan çok, metrolojik algoritmanın, şimdiye dek uygulanmadığı
alanlara uygulanmasıdır.
16) Gerçekte, belirsizin bilim lerinin pek çoğunda, özellikle
canlı ve sosyal varlıkla ilgili olanlarda (biyolojik bilim ler ve in
san bilimleri), "dünyanın başlangıcından bu yana gizli kalm ış"
pek çok şey vardır; burada saklı kaldığına işaret edilen şeyler,
başlangıçta, deneyle veya mevcut olguların kontroluyla test
edilebilir gibi görünmekle birlikte, dayanılan kanıtın koşulları
Sonuç 327
ötürü kendi doğasına içrel bir sürekli karşıtlığa yol açar. Bunun
pek çok örneğini görüyoruz; ikinci bölümde betim lediğim iz
yeni tanrılara sığınm ak dışında, evrensel rasyonelliğe karşı çık
mak olanaklı değildir.
Daha derin b ir şekilde, toplum, Aydınlanma yüzyılında ve
pozitivist çağda, eski tanrılara karşı güçlü bir müttefik olarak
işbirliği yaptığı kendi bilim sel ve rasyonel düşünce gücünden
ayrılmaktadır.
Yavaş yavaş Ibir değerler değişimi meydana gelmektedir ve
toplum bütününde, kendi öz gücüyle, yani yasalaştırılmış ya
sağın ve Devlet'ijn -g izli, sessiz veya kam u - polisinin gücüyle
bilim in özüne, yani araştırma özgürlüğü, "görmek için" deney,
teknolojinin yıkıcı (subversif) gücü, gözlemin ayrıntılı bir hale
gelmesi durumumda dünyanın basitçe gözlemlenmesi gibi bili
m in temel yanlarına karşı çıkmaktadır. Bilim, insanla yeniden
çatışma içindedir; çünkü, sahiden de insana kaderinin değişme
sini getirmektedir ve bu, insanın korktuğu şeydir.
Tanımladığım ız haliyle, belirsizin bilimleri, epistemolojik
alanı büyütm ektedir; bilgiyi, doğa bilim lerinden farklı bir işle
me tarzı önermektedir. Doğa bilim lerine karşı filozof şu sap
tamada bulunm aktadır; aklın dış dünya üstüne bir alıştırması
(egzersizi) gibi başlayan kesin bilimler, kendi alanlarını seçmiş
ler (örneğin sü rekli fonksiyonlar veya doğrusallık alanı) ve an
cak daha sonra ve üstelik kendileri için en kolay görüneni de de
vinen (agissant) düşüncenin kuralı gibi alarak, uygulama alan
larını genişletmişlerdir. Epistemolojik alanın "geri kalan kısm ı
nı" incelemeyi, başkalarına bırakmışlardır. Daha yakın zaman
larda ortaya çık m ış olan sosyal bilimler, belirsizi, nitel olanı,
zayıf korelasyonları, rakam lar yerine biçim leri konu alm ışlar ve
kendi "hakikatller"inin bu özellikleriyle başa çıkm ak zorunda
kalmışlardır. Sonuç olarak bu bilimler, bize yeni bir rasyona
lizm önerm ektedirler ve bu kitap, söz konusu yeni rasyonaliz
m in bazı öğelerini elirlemeye çalışmıştır.
Kaynakça
ATLAN, H., Entre le Cristal et la Fumee, Seuil, coll. "Points Sciences", Paris,
1983.
ELIADE, M., Myth and Reality, Harper Torchbooks, New York, 1963.
EYSENCK, H. Uses and Abuses ofPsychology, Pelican, A281, Penguin, Har-
mondsworth, 1954.
GALTON, F., Enquiries into the Human Faculties, Everyman's Library, Lond-
res, 1910
GANDILLAC, M. De, GOLDMAN, L. ve PIAGET, J., Genese et Structure,
Mouton, La Haye, 1965.
GHISELIN, E. B., The Creative Process, University of California Press, 1954
GOFFMAN, E., Behavior in Public Places, The Free Press, New York, 1963.
TESTART, J-, "Qui est Frank Einstein?", Forum 2/88, Conseil de l'Europe
Strasbourg, pp. 10-11.
TUFTE, E.R., The Visual Display o f Quantitative Information, Graphics, Press,
Cheshire (Conn.), 1983.
TURNER, R.H., KILLIAN, L.M., Collective Behavior, Pentice Hail, Englevvo-
od Cliffs, 1957.
VON CUBE, E, Kybernetische Grundlagen des Lernens und Lehrens, Klett Ver-
lag, Stuttgard, 1958.
VON NEUMANN, )., Theory of Self-reproducing Automata, University of Illi
nois Press, Urbana & Londres, 1966.
VON NEUMANN, ]., The Computer and the Brain, Yale University Press, no
1-84, Londres, 1958.
ZADEH, L., "Fuzzy sets as a basis for a theory of possibility", Fuzzy Sets
and Systems 1,1978, pp. 3-28.
ZADEH, L., "Fuzzy Sets", Information and Control, 8,1965, pp. 338-335.
ZIMMERMANN, H.J., Fuzzy Set Theory and üs Applications, Kluwer acade-
mic Publishers Group, 1985.
ZIPF, G.K., Human Behavior and the Principe of Least Effort, Addison Wesley
Press, Cambridge (Mass.) 1949.
ZWICKY, F., Journal of the American Fürth Rocket Society, 1951, vol. 84, pp. 3-20.
Dizin