Ahmet Önel-Konumlandirmalar-Anlatı PDF

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 72

Konumlandýrmalar

Ahmet Önel

anlatý
www.altkitap.com

anlatý

Konumlandýrmalar
Ahmet Önel
altkitap - anlatý 6

Konumlandýrmalar
Ahmet Önel

Kasým 2002

Yayýna Hazýrlayan: Yekta Kopan


Düzelti: Yekta Kopan
Tasarým: Faruk Ulay
Tasarým Uygulama: Murat Gülsoy
Kapaktaki Resim: Leon Spilliaert,
Jeune Homme A L’Echarpe Rouge, 1908

© 2002 altkitap ve Ahmet Önel

Yapýtýn tüm yayýn haklarý saklýdýr. Tanýtým için yapýlacak kýsa alýntýlar
dýþýnda yayýncýnýn izni olmaksýzýn hiçbir yolla çoðaltýlamaz.

www.altkitap.com
editor@altkitap.com
Yazar Hakkýnda

Ahmet Önel 1952 yýlýnda doðdu. 1975 yýlýnda A.Ü. Siyasal Bilgiler
Fakültesi'ni bitirdi. Ayný yýl kurulan AÇT'de (Ankara Çocuk Tiyatrosu)
kurucu ve sanatçý olarak görev aldý. 1980-1987 yýllarý arasýnda
profesyonel reklam metin yazarlýðý yapan yazar halen Ankara'da
yaþýyor ve radyo/tv için program metinleri yazýyor. Ahmet Önel bir kýz
babasý.

Yazýn ödülleri:
Sabahattin Ali Öykü Ödülü, "Matinede Mükremin", 1987, Cem Yayýnlarý
Salihli Belediyesi Oyun Yazma Yarýþmasý 1.lik, "Kýrmýzý Balkon"
Milliyet Gazetesi Yazýn Ödülü (Tiyatro dalýnda) "Çaylaklar", 1988
Haldun Taner Öykü Ödülü Ýkincilik, "Sürpriz Konuklar", 1998, Öteki Yayýnlarý
Nasreddin Hoca Gülmece Öykü Ödülü, 1989
Kültür Bakanlýðý Oyun Yazma Yarýþmasý 1.lik Ödülü, "Erteleme Oyunu",
K.B.Yayýnlarý
Kadýköy Belediyesi Oyun Yazma Yarýþmasý, "Baton Ya da Baton", 2000,
Mitos Boyut

Yayýn:
Matinede Mükremin, Cem Yay., 1987
Küçük Bir Cinayet Giriþimi, Cem Yay., 1988
Ýkinci Yaþamýn Günlüðü, Gülmece öyküleri, Cep Yay., 1988
Sürpriz Konuklar, Öteki Yay., 2000
Kimse Kimseyi Kesmiyor, Gendaþ Kültür, 2000
Erteleme Oyunu, Kültür Bak.Yay., 2000
Baton Ya da Baton, Mitos Boyut, 2001
Alabalýk Üçlüsü, Gendaþ Kültür, 2001

Sahnelenen oyunlarý:
Hoþçakal Ýstanbul, Çaylaklar, Sevgili Tiyatro, Kaþif-i Eyvah

Oyunlar:
Baton Ya da Baton, Çaylaklar, Kaþif-i Eyvah, Kýrmýzý Balkon, Biraz Mayonez
Lütfen, Sevgili Tiyatro, Genel Prova, Karagöz'ün Yalnýzlýðý, Gecede, Erteleme
Oyunu, Aldatma Üstüne Güldürü, Kültürevi, Yüzleþme Oyunu.
i
Önsöz - Yekta Kopan

Özel Bir Metin


Yekta Kopan

Yalnýzlýðýn bir gücü, bir de yasasý var, diye konuþtu usulca.


Gücünü baþkalarýnda denemeye kalktýðýn an
yasayý da çiðnemiþ oluyorsun!
Konumlandýrmalar'dan

Aþk. Mutluluk. Uyum. Uyumsuzluk. Ayrýlýk. Ýhanet. Hüzün. Kadýn.


Erkek. Sayýsýz edebi metne kaynak, bilimsel incelemeye neden olmuþ
konular. Karanlýða iten edebi metinler, karanlýkta kalan bilimsel
incelemeler. Ruhu, büyüsü, kimyasý bir türlü çözülemeyen bir konu.
Kadýn ve erkek. Belki de sorun, çözmek, bilmek, üstüne söz söylemek
arzusundan kaynaklanýyor. Sadece bakmak yetmez mi? Bakmak ve
öznel/özel olarak konumlandýrmak.

Psikanalist Darian Leader'in bir çalýþmasý sýrasýndaki ilginç tesbiti:


Ýki buçuk yaþýndaki biri erkek, biri kýz iki çocuk geceleri pencerede bir
kurt olduðunu düþünmekte ve endiþelenmekte. Kurdun ne yapacaðý
sorulduðunda erkek çocuk kurdun onu yemek için geldiðini söyler. Kýz
çocuðun cevabý ise ilginç: "Gidip ona soralým." Belki ayný soruyu
kendimize sormalý ve kendi cevabýmýzdaki "özel"i aramalýyýz.

Ýtalyan sinemacý Ettore Scola'nýn 1977 tarihli filmi Özel Bir Gün
(Una Giornata Particolare) adýnýn da andýracaðý gibi bir günde,
gerçekten de özel bir günde geçer: 8 Mayýs 1938 gününde. Bu gün
Hitler'in Roma'ya gelip Mussolini'yi ziyaret ettiði ve Ýtalyan faþizminin
büyük bir heyecanla gövde gösterisi yapmanýn telaþýnda olduðu
gündür. Romalýlarýn heyecan içinde meydanlara koþtuðu bu günde,
ii
Önsöz - Yekta Kopan

bütün sakinlerinden "arýnan" bir binada, kapýcý kadýný da saymazsak iki


kiþi kalýr: Evli barklý, altý çocuk annesi Antonietta ve pasif bir anti-faþist
olan, eþcinsel Gabriele. Bu özel gün, bu iki özel insanýn, küçük
dünyalarýnda kýsa süreliðine olsa da yeni bir yaþamý tanýmalarýna,
tatmalarýna neden olur. Film faþizmin yükseliþine eleþtiride
bulunurken, bir yandan da kadýn-erkek iliþkisindeki buyurganlýða ve
güce dayanan faþist zihniyeti gözler önüne serer. Sonuçta Hitler-
Mussolini eksenindeki ideolojik faþizm tarihin karanlýk sayfalarýndaki
yerini almýþtýr. Peki ya temelde insan iliþkilerindeki ve özelde kadýn-
erkek iliþkilerindeki faþist tavýrlar?

Ahmet Önel Konumlandýrmalar'da kýsacýk metinlerle bir baþka


deyiþle kýsa öykülerle (short short stories) gündelik sýkýntýlara, sýradan
yaþamlara ve özellikle kadýn-erkek iliþkilerine mercek tutuyor. Her bir
metin ele alýndýðýnda bu mercek güneþ ýþýnlarýný odaklayýp "yakacak"
yoðunlukta durmuyor, gösterip geçiyor. Ama anlatýnýn bütününde
okurun merceði giderek kendi üstünde hissetmesine neden oluyor.
Gitmeler, gelmeler, beklemeler, meraklanmalar, cevapsýzlýklar,
sevmeler, nefret etmeler ve konuþmalar… Ne kadar yabancý ve ne
kadar tanýdýk dedirten kýsa metinler. Yazar "Hayatýn izdüþümleri bu
kýsa metinler. Düþünce kýrýntýlarý, algý fotoðraflarý ya da gri yansýmalar
belki" diyor Konumlandýrmalar'daki metinler için.

Konumlandýrmalar, nice özel duyguyu, cevabý, günü gözler önüne


seren, okur algýsýnda yeniden þekillendiren "özel bir metin".
1

Konumlandýrmalar
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 2

1
Ne kadar uzaða gidersem o kadar az þey alýrým yanýma, dedi
kadýn. Öyle ki, bir daha geri dönmeyeceðimi bilsem kendimi bile
götürmem!

2
Düþün! Hemen beþ altý metre ötende sonsuz mavisiyle deniz
uzanýyor ve sen bunu asla göremiyorsun. Ýþte tutsaklýk bu.
Göremiyorsun belki ama farkýndasýn az ötendeki denizin ve
bu sende binlerce deniz tanýmý için yepyeni bir serüven
baþlatýyor. Ýþte þairlik bu!

3
Þüphe öðreti midir?
Bilmem, dedi çocuk. Bu konuda hiçbir þey okumadým.

4
Ýçimizden geldiði gibi davranýyoruz, diyor kadýn. Býkmýyoruz
birbirimizden. Hem býksan söylemez misin?
Söylerim, diyor adam. Hatýrlasana, bir gün yalnýz kalmak
istemiþ ve…
Telefon açýp söylemiþtin binlerce kilometre öteden!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 3

5
Ýþte bulunduðumuz yer, dedi genç adam haritada bir noktayý
göstererek. Nereye gidersek gidelim adý konmuþ bir noktada
olacaðýz, dedi sonra da. Aradýðýmýz þey ise yok oluþ duygusu
aslýnda. Yine de, bu duygu insanýn kendini aldatmasýndan baþka
ne olabilir ki?
Belki bir baþkasýný da, diyor arkadaþý. Yola çýkmadan önce
haritadaki tüm adlarýn yerlerini deðiþtirmiþtim!

6
Yalan söylemediðine emin olabilir miyim, dedi kadýn.
Hayýr, dedi adam. Emin olma! Çünkü sorduðun soru dürüst bir
soru deðil.

7
Hiç aklýmda yoktun. Ýyi oldu böyle çat kapý geldiðin. Sevindim
seni tanýdýðýma. Uzun uzun konuþtuk, eski günlerden söz ettik
bir ortaklýðýmýz yokken bile. Hesaplaþmadýk, öfkelenmedik.
Görüþtüðümüze sevindik. Sonra gittin. Sýra bende. Bir baþka
gece ben deneyeceðim bir baþka kapýyý týklatma þansýmý.
Ýhtimal, kapýyý açan sen olmayacaksýn. Ama ne fark eder!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 4

8
Seyir defterin hiç olmadý. Belleðine güvendin. Onun, seni
yalancý çýkarmasýna izin vermek istemediðin için pekiþtirdin
coðrafyaný.
Kentin tüm yollarýný biliyorsun. Bu dar yollarýn iki yanýnda
yükselen terk edilmiþ binalarýn belleðe kaydedilmiþ birer tarihi
var. Kafanda kurduðun apayrý bir ülkenin uç beyleri bu yapýlar.
Günlük turlamalarýn, zaman geçtikçe taþ varlýklarýn yoklamasýna
dönüþüyor. Kimsenin bilmediði, fark etmediði bu görevi biraz da
gururla yapýyorsun. Günün birinde eski kentle ilgili olarak kaba
bir yerleþim planý gerekirse, duraksamadan üstlenebilirsin bu
çalýþmayý. Çevrende gördüðün sahipsizliðe bir tepki olsun diye
de yapmýyorsun bütün bunlarý. Tat aldýðýn bir uðraþýn
sözcüklerle dile getirilmesindeki olanaksýzlýk engelleyebilir mi
seni? Ýnsan yüzlerinde gördüðün kayýtsýzlýk, sahiplenme
duygusunun kaynaðý olabilir pekala. Sahiplendiðim þey zaman,
diyebilirsin günün birinde. Yürürken kaldýrdýðým tozlarýn tarihi
bile kurcalýyor aklýmý ve senin bakýp görmediðin burçlardaki her
sancak, ben üflediðim için kýpýrdýyor.
Seyir defterin yol alýþlarýnla yenileniyor. Her gün daha taze,
daha coþkulu oluyor bu yenilenme ve yalnýzca senin düþtüðün
tarihler, yine yalnýzca senin sökebileceðin kodlarla yerlerini
alýyorlar.
Son sayfan hiç olmayacak. Yol alýþýn hep sürecek çünkü.
Kaldýrdýðýn tozlarla paylaþtýðýn bu doðru, bu güne kadar hiç
yanýltmadý seni. Evet, yol almanýn coðrafyasý, yorgunluðudur
tarihin.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 5

9
Tüm olan biteni anlatýyorsun bana. Hiçbiri inandýrýcý deðil.
Ancak inanmalýyým, anlatan sensin çünkü. Görüp anlattýklarýn
ise yaþadýklarým.

10
Gitme zamaný, dedi adam. Kadýnýn yanaðýna küçük bir
öpücük kondurdu.
Sürekli terk eden biri olarak hatýrlayacaðým seni, dedi kadýn.
En çok bu anlarý paylaþtýk çünkü.
Ne güzel, dedi adam, kilometreleri çoktan geride býrakan
varlýðýnýn güç duyulan sesiyle.
Hâlâ paylaþacak bir þeyimiz var seninle!

11
Nice eski sevgililerimi hatýrladým da þimdi, dedi yaþlý adam
kitaplýðýn hemen yanýndan.
Devam et, dedi karýsý.
Bakýþlarýnýn tazeliðiyle karþýlaþtýðým an, nasýl da unuttuðum
aklýma geliyor cümlesini!

12
Küçükken hiç baþaramadým bir uçurtmayý adam gibi
uçurtmasýný, diyorsun.
Uçurtma adam gibi uçurulmaz, çocuk gibi uçurulur, diyorum.
Her neyse, diyorsun. Uçuramadýktan sonra fark eder mi? Her
seferinde burun üstü yere!
Çocuklarýn koþturuþunu izliyoruz. Ýpler ve uçurtmalar birbirine
dolanýyor. Yere çakýlan þey umutlarýmýz aslýnda. Yukarýda
kalmayý beceren ise çocukluðumuzun ta kendisi!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 6

13
Cumartesi akþamý, gölde. Sal üstünü aydýnlatan küçük
meþaleleri hemen hatýrlayacaksýnýz. Týpký yýllar öncesindeki gibi.
Gelirken yanýnýzda bir ihtimal, unutulmuþ eski bir dostu
getirebilirsiniz. Unutsanýz da, ona burada rastlamanýz mümkün.
Çünkü bütün çaðrýlýlardan istedik bunu, hem eski bir dostunuz
da size haber vermeyi unutmuþ olabilir!
Ýçki ve mezemiz bol. Giyim zorunluluðu yok. Sizi aramýzda
görmek bizleri gerçekten hüzünlendirecek. Bu þansý verin bize.
Siz de yararlanýn lütfen. Kendimizden utanmanýn tam sýrasýdýr
diye düþünüyoruz.
Sizi tanýmamýz için bir þey yapýn yine de. Yakanýza karanfil
takýp komik olmayýn. Eskisi gibi gülümsemeye ne dersiniz?
Akþam sekizde. Biz oradayýz. Bu kez olsun unutmayýn, lütfen!

14
- Yokluðumda aradýn mý beni?
- Yanýmdayken aradýðýmdan daha fazla deðil.

15
Ýki kiþilik bir sahne oyunu.
Oyun süresince oyunculardan biri hiç görünmüyor.
Diðeri zaten geciken bir karakter.
Oyunu düþünmeyi yazýyorsun.
Yazmayý düþünmüyorsun.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 7

16
Sessizce doðruluyorsun uzandýðýn yerden. Çay hazýr mý,
diyorsun.
Ben çayý çoktan demledim. Fýndýklý keki dilimleyip masaya
getirdim bile.
Sen gideceðini söylüyorsun. Sen sürekli deðiþensin kýsacýk
tarihimde. Hoþçakal deyiþini yarým yamalak duydum. Kapýyý
yavaþça aralayýp çýktýn. Ben senin bu olaðandýþýlýðýný seviyorum
iþte. Sen ise, senden asla vazgeçmeyen, huysuzluðundan pes
etmeyen bana þaþýrýyorsun. Gidiþin de bu yüzden. Tahammül
edemiyorsun bana. Aslýnda rollerin yanlýþ daðýtýldýðýna yemin
edebilirsin.
Pencere önündeyim. Rahat, huzurlu. Çayýný karýþtýrýyorum.
Her an kapý çalabilir.

17
Bir samanyolu seyri için neler gerkir, diye konuþuyor hemen
arkandaki masada oturan üç kiþi. Koyu karanlýk, diyor biri. Öyle
ya, gökyüzü alemdir o sýra! Haklýsýn, diyor sözü alan. Kararýnda
olmalý samanyolu, diye sürdürüyor. Süzülmeli bir uçurtmanýn
kuyruðu gibi, bakýþýnýn deðdiði yerden ufkun tükendiði çizgiye
doðru. O da yetmez, diyor üçüncüsü. Görmeyi istemek de
önemli. Yoksa baþýnýn hemen üstünde akýl almaz oyunlar sunan
gökyüzü þelalesi, sen görmek istemedikten sonra tüm evrene
yakýþýr bir zeybek oyununa baþlasa bile fark ettiremez kendisini.
Böyle bir konuþma geçmiyor arkandaki masada. Borsa
üstüne kurulmuþ ve kýzýþmýþ bir sohbet, kulaðýna çalýnan.
Hayýr, derdin; bütün bunlara ek olarak o hasýr iskemlelerden
biri de gerekirdi seyri daha bir kusursuz kýlmak için, hani üstüne
çýkýp bakýnca daha yakýn, daha pürüzsüz, daha net ve daha
kimbilir neler neler görebileceðin umuduyla!
Samanyolu duraðý senin ineceðin bir durak. Bir baþka aracýn
alýp götürmesine izin vermeyeceðin, bir de.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 8

18
Herkesin her konuda söyleyecek bir sözü var, ne garip, dedi
elini yüzünde gezdirerek.
Kanýmca bu oldukça can sýkýcý bir durum!

19
Neden burada durduk, dedi kadýn.
Bunu öðrenmek için, dedi adam.

20
Bir eskimo kadar sevgi dolusun, dedi fýsýltýyla.
Bu iyi bir þey mi, yoksa kötü bir þey mi, dedi yanýndaki.
Bir kutup ayýsý kadar temiz, dedi yine fýsýltýyla.
Tek söyleyebileceði bu.

21
Aramýzda önemli bir fark var. O da senin sen, benim ben
olduðum!
Benzerlikleri say, diyorum.
Gereði kadar unutkanýz, diyor. Kimi zaman, kimin kim
olduðunu hatýrlamayacak kadar...
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 9

22
Radyonun düðmesine dokundun. Barok teslim aldý odayý.
Köþedeki sehpanýn üstünde yýpranmýþ bir Cervantes. Arkasýnda,
öyküsünü anlattýðý o koca gövdenin sulardaki özgür yolculuðunu
ahþapýn üstünde örneklemeye niyetlenmiþ efsanevi Beyaz
Balina. Üçüncüsünü arýyorum! Dünyayý yorumlamak için her
zaman için sacayaðýna gereksinim duyuldu çünkü, yoksa bu
koca kütleyi nasýl ayakta tutabilirsiniz! Hamlet olabilir örneðin.
Mann olabilir. Hiçbiri deðil, diyorsun uzun kirpiklerini tam da
yüreðime hedefleyerek. Dünyayý mutlaka koca ciltlerle
yorumlamak zorunda mýsýn? Ya da, henüz tamamlanmamýþ bir
kitabýn peþine düþmeye ne dersin peki? Tamamlanmamýþ ya da
kusurlu olmasý kaydýyla tabii! Aksayan bir þey, ilgi ve özeni hak
etmiþtir. Dahasý korunmalýdýr da. Kýsacasý, bizim zavallý ve yaralý
dünyalarýmýzýn sonu gelmez arayýþlarýnýn özünde nedense
yarým býrakýlmýþ olan, bir türlü tamamlanamayan bir beceriksizlik
gizlidir. Kanýmca yazýlmakta olan bir kitabýn son noktasýnýn
konulacaðý anýn karabasaný, belki de sacayaðýný tamamlayan en
mükemmel yapýt olacak.
Düþünmeye deðmez mi!

23
Dürüstlükle ilgili bir sohbet dürüst bir sohbet midir sence?
Kadýna bir süre bakýyor adam. Yanýt vermiyor. Söyleyecekleri
belki de tam olarak aklýndan geçenler olmayacak

24
Derse ara verdik. Ýsteyen bahçeye çýkabilir. Belki de,
bahçedeki görkemli çýnarýn altýnda sürdürmeliyiz dersleri.
Aklýmýz bahçede kalmaz hiç deðilse. Aðacýn üst dalýndaki serçe
yeni bir açýlým saðlar tartýþtýðýmýz konuya. Yine aðaçtan kopup
yeryüzüyle buluþmak için yolculuða çýkmýþ bir kuru yaprak,
birden aklýmýzý çelen o asýl soruya dönüþüp rahatsýz edebilir
bizleri. Asýl soru? Ah, bu dört duvar arasýnda ona ne kadar
yaklaþabiliriz ki!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 10

25
Rengarenk kalemleri var! Ütüden yeni çýkmýþ kolalý kaðýtlarý!
Herþey bir iþarete bakýyor. Dünyanýn en çýlgýn, en havai partisi
baþlayabilir. Ancak, öyle olmuyor. Hangi kaleme el atsa sonuç
siyah beyaz.
Bu onun kusuru, dahasý renksizliði ne yazýk ki! Ýçinde tüm
renkleri ayrýþtýran bir tayf deðil de, kýrýk bir cam gizli olmalý. Hani
tüm renkleri kocaman bir gölgeye çeviren, acýtmaya hazýr bir
kýrýk cam!

26
Çýkamayýz bu karýn içinden, dedi sürücü. Avuçiçlerine sýcak
nefesini üfledi ardýndan. Bekleyeceðiz artýk. Bizi kurtarmalarýný
bekleyeceðiz! Yola çýkarken nasýl da þen þakraktý bu. Yol
umurunda deðildi. Zincir, çekme halatý gibi gereçleri aklýna bile
getirmemiþti mutlaka. Þu an içinde bulunduðu çaresizlik yerini
kolaylýkla öfkeye býrakabilir. Onu yola çýkaranlara, kaderine,
dahasý Yaradana söylenebilir. Ya bizler! Kendilerini,
geleceklerini, projelerini.. þu sürücüye emanet eden bizler ne
kadar zavallýydýk! Evet, o koca ahmak tek seçici, tek
belirleyiciydi elbette. Kolayca teslim olmuþtuk. Çantalarýmýzda
ýþýltýlý dünyalardan izlenimler barýndýran parlak dosyalar da olsa
durum deðiþmezdi. Bir sonraki adýmýn kararýný o verecekti, evet!
Sonunda, kenar çizgileri çoktan karýn altýnda kaybolmuþ olan
yola dizildik. Gözlerimiz uzaktan görülecek olan far aydýnlýðýna
kilitlenmiþti artýk. Parmak uçlarýmýz çoktan sýzlamaya baþlamýþtý.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 11

27
Bir sigara uzat, diyor kadýn. Gözleri kýzarmýþ. Uykusuz olduðu
belli. Tedirgin bir biçimde çevreyi kolluyor. Bekleyen bir kadýn
denebilir ona. Bekleyen ama vaz geçmeyen bir kadýn. Israrlý!
Biliyorum, yeyüzüne konuk olduðu o ilk andan, ilk halkadan beri
güçlüydü kadýn. Yaþama sýký sýkýya sarýlýrdý ve asla
vazgeçmezdi! Karþýmdaki þu son halka da doðruluyor bunu.
Daðýlan ise ben oluyorum. Ýlk halkadan beri hep zayýftým. Her an
daðýlmaya hazýrdým! Biz erkekler daðýnýklýkla özgürlüðü nasýl da
karýþtýrýrýz zaten!
Sigarayý uzatýyorum. Kendimi de.

28
Sessizce geldin ve katýldýn aramýza. Sesini çok sonra duyduk.
Gövden daha da sonra dokundu gövdelerimize. Sözcük
seçiminde gösterdiðin özen, gülüþündeki belirsizlik, ama en çok
da düþüncelerindeki aykýrýlýk dikkatimizi çekmiþti. Sonra o en
gürültücü halimizle terk ettik senin yurdunu. Þimdi yine yalnýzsýn
belki ama yanýnda sana sadýk bir tedirginle dolaþýyorsun,
eminim.
Rüzgarýn ise hep aramýzda olacak.

29
Her zamanki gibi mi?
Ve her zamanki kadar!
Limonun aromasý burnunun kýlcallarýna ulaþtý bile. Uzaklardan
bildik bir müzik. Hemen yanýndaki kýrmýzý tabureyi sert bir
hareketle çeviriyorsun. Kýrýk bir plak, dönen bir tabure ve yakýn
geçmiþten belli belirsiz renkler..
Her zamanki gibi mi?
Belki hiçbir þey kadar!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 12

30
Yazdýklarýný okudum ve bize ait þeylerden söz etmediðini
gördüm, dedi kadýn.Ýyi ama nasýl olur da birlikteliðimizden dem
vurduðunu söyleyebilirsin?
Birlikteliðimizden söz etseydim, o artýk bize ait bir þey
olmazdý, dedi adam. Yazýlmýþ, bir kenara çiziktirilmiþ herhangi bir
notla ayný sonu paylaþýr, yani ertelenirdi! Oysa ben tek sözcük
olsun yazmadým bu konuda ve sen þimdi hesap sormak için
kapýmdasýn!
Sahi, þimdi konuþmaya ne dersin?

31
Yeni yerler görmek ne güzel, diyor arka koltuktaki. Ýnsanýn içi
yaþam sevinciyle doluyor. Keþif duygusu buna benzer bir þey
olmalý. Yeni yerler... diyorum alçak sesle. Ne var ki, bu geçtiðimiz
bölgeyi daha önceden görmüþtüm.
Ýnsanýn önceden tanýdýðý bir yerden geçmesi ise tam bir düþ
kýrýklýðý aslýnda!
Söylemiyorum bunlarý. Pencereden, giderek seyrekleþen
yeþile, kirlenen maviye bakýyorum.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 13

32
Yeni bir þeyler yazmak istiyorum ama hiçbir þey gelmiyor
aklýma, diye konuþuyor.
Evet, para veriyor içinde bulunduðumuz büroya. Apartman
ödentisi, elektrik su.. Sahi, çay içsek mi! Mutfaða geçiyor
söylenerek. Anlaþýlan geç ödediði su parasý çeþmenin yeniden
þakýmasýný saðlamamýþ henüz. Söyleniyor. Hayýr, evde
becerebilse böyle ikinci bir mekana da gerek yok ama, gelen
gidenler, çocuk aðlamalarý çýldýrtýyor onu. Oysa yazýyý seviyor.
Dahasý, bir din gibi kabullenmiþ. Ne ki, vecibeleri konusunda
çaresiz bir günahkar þu an! Çýrpýndýðýný fark ediyorum. Bütün
bunlarý yaz en iyisi, diyorum. Belki de yazarken yazarken,
aslýnda yazmanýn hiçbir güç taþýmadýðýný ititraf edersin kendine.
Dahasý, yazdýklarýný kaldýrýp atarsýn bile. Gogol gibi yakmaya
kalkarsýn ve.. Gülümsüyor. Kendisiyle eðlendiðimi düþünüyor
belki de. Yüreklenince dile getiriyor aklýndan geçenleri. Bütün
bunlar ayinin bir parçasý biliyorsun, diyor. Düzenli bir ev, anlayýþlý
aile bireyleri, akan musluklar ve yolunda giden her þey...
Yazmamak için bundan daha güzel bir fotoðraf olabilir mi?
Yanýtlamýyorum elbette. Ayný gemideyiz ve gemimiz iyi ki su
alýyor!

33
Kimi zaman aramaktan yoruluyorum ve buluvermenin
kolaycýlýðýna teslim ediyorum kendimi. O anlarý bilemezsin!
Çünkü bir adres, bir telefon numarasý, bir tarif... bir soru iþareti
bile deðilsin. Bunlarý bir kaðýda yazýyorum önce, sonra da kaðýdý
bir güzel katlayýp uçurtmaya çeviriyorum. Gökyüzü seni bekliyor.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 14

34
Hayattan soðudum, diye konuþmaya baþladý küçük
masamýzýn kenarýna iliþir iliþmez. Hayattan soðuttular daha
doðrusu, diye sürdürdü. Ýþe gitmek istemiyorum. Karýma
dokunmak, çocuðumla konuþmak, kitap dergi filan karýþtýrmak
istemiyorum.
Hayattan soðuma hali demek! Henüz bilebildiðim bir þey deðil
bu. Ona dokunuyorum, onunla konuþuyorum ve aklýndan
geçenleri okumaya çalýþýyorum. Hýzla gözlerini kaçýrýyor.

35
Bir Eskimo'yla mektuplaþýyorum diye baþladý söze . Ýlgilendi
karþýsýndaki. Neler yazýyorsunuz birbirinize merak ettim
doðrusu, dedi. Yazdýklarýmdan çok yazmayacaklarýmdan söz
etmek isterim, diye yanýtladý genç kýz. Sýcak geçen yaz günlerini
konu edemem örneðin. Görmeyen birine Kandinsky'den dem
vurmaya benzer bu. Ancak duygularýn bize en yakýþanýndan,
insan sýcaklýðýndan elbette söz edebilirim. Soðuðun sonsuz
coðrafyasýnda beni anlamaya çalýþan bir yüreðin varlýðý belki de
bölgedeki tüm buzullar için tehdit oluþturabilir!

36
Kýsa süren dostluðumuza raðmen çok þey býrakmýþsýn bende.
Þey demenin kolaycýlýðýna kaçtým sanýrým, ama onlarý
sýralayabilirim de. Kendimi sevmeyi, tartmayý ve fark etmeyi
öðrenmiþim en azýndan. Acý çekmeyi daha sonra, sen ortadan
kaybolunca öðrenecektim. Evet, ders biter, öðretmen gider!
Çekip gitmen baþarýlý bir öðrenci olmamýn ödülüymüþ anlaþýlan.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 15

37
Zamaný geldiðinde açarsýn, diyor zarfý uzatýrken. Duraklýyor.
Hayýr, kararlý. Gözlerini asla kaçýrmadan bakýyor karþýsýndakinin
gözlerine. Adam zarfý alýyor. Elinde nasýl bir aðýrlýk. Zamaný
geldiðinde, öyle mi? Beni arayacaðýn, yokluðumu gerçekten
hissedeceðin o gün.
Zarfýn içinde hiçbir þey yok, yemin ederim! Bu beraberlikte
sorun denebilecek hiçbir þeyin olmamasý gibi týpký.

38
Bu bir soygundur, diye dalýyor odaya. Donup kalýyoruz.
Taþýdýðý tabancanýn, evet her zaman söylendiði gibi soðuk bir
yüzü var gerçekten. Masaya yaklaþýyor. Ýçi kuruyemiþ dolu
çukur tabaða hýzla daldýrýp çýkarýyor minik elini. Sonra da ýþýk
hýzýyla sývýþýyor. Bunlara istemenin adabýný öðretemedik, diyor
babasý. Daha doðrusu; istemenin inceliðinden çok, elde etmenin
gücüyle donanmak istiyorlar.
Kanatlarý ardýna kadar açýk küçük pencereden ufka doðru
bakýyoruz. Hayatý koparmaya çalýþan çocuk çýðlýklarý dolduruyor
odayý.

39
- Beni saklar mýsýn sahiden?
- Önce suçsuz olduðuna inanmalýyým.
- Suçsuz deðilim. Yoksa saklanmaya kalkýþýr mýydým?
Kadýn yanýt vermiyor. Suç, suçlu, saklanmak, yasalar,
yakalanmak, ürperti, tedirginlik ve karanlýk... Belki az öncesine
kadar hiçbiri yoktu hayatýnda. Emin olduðu bir þey vardý oysa, bu
adamý seviyordu evet. Þu anda yanýtýný öðrenemediði bir þey
daha var iþte. Kendisini hiç tanýmýyor!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 16

40
Hayatýn kontrolundan çýkmýþ olmasý duygusu rahatsýz etmez
mi seni?
Elbette, dedi adam. Eder mutlaka, ancak durumun bu noktaya
gelmesine asla izin vermem.
Söz konusu olan senin hayatýnsa dediðin doðru olabilir, dedi
kadýn. Ne ki, önemsediðin birinin gözünün önünde ve göz göre
göre kontroldan çýkmasýna tanýk olmak canýný sýkmaz mý?
Bilmiyor adam. Düþünmek istiyor belki de. Gücünün sýnýrlarýný
öðrenmek istiyor. En önemlisi de, bu sýnavla karþý karþýya kalan
hayata bir parmak deðimi yakýn olma isteði! Belki de kontrol
altýnda tutamayacaðý tek güç bu olacak.

41
Süpermarketin büyük kapýsýnda karþýlaþýyorlar. Nefret
ediyorum diyor kadýn, önündeki taþýyýcý aracý özensiz itelerken.
Bu marketlere girmekten, ürün seçmekten ve kasa önlerinde
dakikalarca beklemekten nefret ediyorum. Gülümsüyor sonra.
Yine de zaman zaman hoþluklarý olmuyor deðil tabii! Örneðin þu
anda olduðu gibi. Yýllardýr görmediðin bir arkadaþýna
rastlýyorsun. Sahi, nerelerdesin sen? Bir an ne söyleyeceðini
bilmiyor diðeri. Buralardayým.. diye kekeliyor. On altý yirmi
arasýnda dört numaralý kasada. Bana uðra istersen. Belki bir iki
laf edebiliriz.
Yelkovanýn akreple sonsuz yarýþý sürüyor.

42
Yalnýz olmayý çok mu seviyorsun?
Bilmem, dedi adam. Kitabý ters çevirdi, sonra da koltukta
geriye doðru kaykýldý. Bir sohbet öncesi. Yapacaðý her davranýþ
acemice olabilir þu an.
Yalnýzlýðýn nasýl bir þey olduðunu anlatmaný isterdim, dedi
birincisi.
Anlatabilirim, dedi adam. Ama bilmem hiç konuþmayan birinin
karþýsýnda saatlerce bekleyebilir misin?
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 17

43
Televizyonu ne zaman kapatmayý düþünüyorsun, diye sordu
annesi.
Uzaktan kumandayla hayatý deðiþtirebileceðim zaman, dedi
çocuk. Zamane.
Zeki, dikkatli ve hazýrcevap.

44
Veda gecesinin üzerinden tam yedi yýl geçmiþ, dedi kadýn.
O günden beri hiç görüþmedik, dedi adam.
Peki þimdi nasýlsýn, diye sordu sonra da.
Yedi yýl öncesinden daha kötü olduðum söylenebilir, dedi
kadýn.
Belki bir veda gecesi daha gerekiyor, dedi adam. Sýkýntýlarý,
inatlaþmalarý ve yalnýzlýklarý uðurlamak için.
Çok çok özel bir gecenin hemen öncesi.

45
Geceyarýsýna doðru bir kitabýn kapaðýný araladýn. Þansýna
küs! Fransýzca bir kitap bu. Tek sözcük anlamazsýn! Yine de,
alýþýldýk hareketlerle þöyle bir geziniyorsun sayfalarýn arasýnda.
Son sayfayý buluyorsun. Derken, son cümle. Sanki tüm kitabý
özetleyen bir cümle bu. Bir de anlayabilsen! Sehpanýn üstündeki
saat yeni günün baþladýðýný haber veriyor. Kitabý kapatýyorsun.
Eski günün son çeyrek saatini dilinden anlamadýðýn bir kitapla
oyalanarak geçirdin. Evet, okuyamasan da yordu seni.
Düþündürdü. Nice sorular açtý ve piþmanlýklarýna yenilerini
ekledi. Yeni günün ilk üç dakikasý için hayli büyük bir kazanç!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 18

46
Beni asýl üzenin ne olduðunu öðrenmek ister misin, dedi yaþlý
adam yatakta bir yandan diðer yana zorlukla dönmeye
çalýþýrken. Ölüm hayatý deðil asýl dostluðu tüketiyor, farkýndayým
bunun.
Yataðýn hemen yanýna iliþmiþ olan genç adam bir þey
söylemedi.

47
Baudelaire'in insanýn içini ürperten cümlesini okuyorum:
Anlayabileceðim tek siyasal eylem ayaklanmadýr.
Ne ekleyebilirim! Kitaptan baþýmý kaldýrýyor ve leke içindeki
duvara bakýyorum… Her bir sarý leke tek çözüm þiddet, tek
kurtuluþ cinnet diye baðýrýyor sanki!

48
Benimle konuþmak istemezsin...
Bir þey söylemiyorsun!
Benimle seviþmek...
Öpmüyorsun bile!
Benimle kavga ediyorsun, en çok bu!
En kolayý belki.
Keþke yeniden deneseydik, diyor adam. Söylediðinin hiç bir
anlamý yok. Biliyor bunu. Her sözcüðü, zaten baþlamamýþ o
cümlenin en baþýna kadar gidip gidip geri geliyor...
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 19

49
Önce iki araba kötü biçimde çarpýþtý. Sürücüler hýþýmla indiler
araçlarýndan ve kavga etmeye baþldýlar. Az ötede üç beþ kiþi
toplanmýþtý.Büyük bir þangýrtý koptu birden. Bir kamyonet giyim
maðazasýnýn vitrininden içeri girmiþti. Sürücüsü kazaya
bakarken dalgaya düþmüþ olmalýydý. Cam kýrýklarý kapladý
ortalýðý. Ýlk kazanýn aktörleri iþin baþýndaki kadar hýrçýn deðillerdi
þimdi. Kartvizit deðiþ tokuþu yapýyorlardý. Kamyonetin
parçaladýðý bir erkek mankenin kolu uzun saçlý bir delikanlýnýn
elindeydi þu an. Bir yandan kolu havada döndürüyor, bir yandan
da yanýndaki kýzlara baðýra çaðýra bir þeyler anlatmaya
çalýþýyordu. Ýçinde trafik görevlilerinin bulunduðu resmi araba
siren çalarak kalabalýðý yardý ve olay mahaline geldi.
Görevlilerden genç olaný arabadan inmeden önce bir süre
dýþarýya baktý. Ne çok iþ bekliyordu kendilerini. Kaðýtlar
karalanacak, telefonlar edilecek, komutlar verilecek, ifadeler
alýnacaktý...
Saat üçü yedi dakika geçiyordu. Çocuk meydandaki büyük
saate baktý bir süre. Ýlk dersi çoktan kaçýrmýþtý. Ýkincisini ise
meydandaki kargaþanýn tam ortasýnda yakalamýþtý ama bunun
ayýrdýnda deðildi tabii.

50
Uzun yalnýzlýk günlerinin baþlamasýna içiyorum, dedi
aynadaki görüntüsüne bakarak. Görüntü yanýtlamadý onu.
Elindeki kadehi aðzýna götürmekle yetindi. Tahammül edilmez
birisin sen... diye baðýrdý adam. Duyarsýz, sýkýcý ve insana
öfkenin kýrk çeþit tarifini yaptýrabilen biri! Uzun yalnýzlýk günleri
derken nasýl da yanýltmýþtý kendisini!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 20

51
Ötede bir iki genç. Denizin içinde ilerleyen kum tepeciðin
baþladýðý yerde. Bir tanesi, açýktan geçen büyük gemiyi iþaret
ederek bir þeyler söylüyor diðerlerine. Koyu sessizlikte
sözcükleri daðýlýyor. Belki bir öykü kurdu ve onu özetleyiverdi
ayaküstü. Düþünsenize, hep birlikte bir göz kýrpmasý gibi geçip
giden þu geminin güvertesindeyiz. Çevremizde güzel, ýþýltýlý
kýzlar dolaþýyor. Uzaktaki sahilin yeþil kuþaðýna bakýp
çocukluðumuzun geçtiði o küçük kasabayý hatýrlýyoruz. Biri
topuðundaki cam kesiðini gösteriyor. Nasýl olduðunu anlatmaya
baþlýyor ardýndan. Gülüþüyoruz. Rüzgar çýkýyor birden.
Aldýrmaksýzýn þezlonglarýmýza uzanýyoruz. Çok çok uzakta,
denize kafa tutan bir kum tepeciðin üstüne tünemiþ bir iki genç
bizlere el sallýyor.
Ben ise bütün bunlarý, düþleri ve öyküleriyle birlikte daha da
uzaktan, bir baþka ulaþýlmasý zor tepeden izliyorum. Taþrada
geçen çocukluklar, özlemler, þehvetli kahkahalar ve denize
daðýlan çýðlýklar, kalýcý bir yer edinmiþ cam kesiðiyle birlikte,
ileride yazacaðým uzun bir öykü için kaðýt kenarýna çiziktirilmiþ
notlara dönüþüyor. Kumlar kaymaya baþlýyor. Serüven gürültüyle
sarsýlýyor. Sonrasý, topuðumda ince bir sýzý.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 21

52
Efsane, denize açýlan
Üç gemiyle baþladý...
Philip Larkin
Sýnýrlarý belirle diyor, inatçý ihtiyar. Sýnýrlarýný çizebildiðince,
hasýlý hayal edebildiðince sana baðýþlayacaðým topraðýmý. Evet,
kuzgun bakýþlarýyla, kartal burnu ve çizgi aðzýyla uzaða, çok
uzaða bakýyor. Onlarca yýl, milyonlarca kýlýç þakýrtýsý ve belki
binlerce ölüm! Bütün bunlar bir baþka düþlemin bedeli olarak
avcunun gölgesinde, kavrayýþýnýn gücünde gizleniyor olmalý.
Genç adam bilemiyor ne diyeceðini. Ah! Bana kimse bütün
bunlarýn karþýlýðýnda ne ödeyeceðimi söylemedi bu güne kadar
diye düþünüyor. Ýnatçý ihtiyar her þeyi okuyor, bir bilge çünkü, bu
yüzden ýsrarla bakmayý sürdürüyor genç adamýn gözlerine.
Topraðýn kanýyla birlikte büyüdü. Damarlarýnda kurtçuklar
geziyor ve þu genç adam hiçbir þey bilmiyor! Limanda
demirleyen gemilerde giderek artan bir huzursuzluk. Fýrtýna
kendini ele veriyor.

53
Plaja iniyor, kalabalýðýn içine. Yine de gözlerden ýrak bir köþe
bulmayý beceriyor. Kýyýya çekilmiþ bir sandalýn gölgesi. Gözlerini
yumup çevresindeki seslere kulak kabartýyor. Her zamanki
oyunu oynayacak. Seslerden birinin peþine düþecek ve iyiden
iyiye yoðunlaþacaðý bu sesin sahibine bir yüz çizecek. Söyleþi
tarzýndan, gülme biçiminden, sözcük seçiminden ve sesin
yorgunluk derecesinden yola çýkarak gerçekleþtirecek bunu.
Eðlenceli bir oyun olduðunu düþünüyor. Kendi kendine geliþen
tek kiþilik masum oyunlardan biri. Yine de, o gün, bu oyunun
sürekli kaybeden yarýsýnda yer aldýðýný fark ediyor. Seçtiði
sesleri düþlediði yüzlerle asla buluþturamýyor. Dahasý, yine o
gün gözlerini açtýðýnda, hiç konuþmayan birinin yüzünü ele
geçirmeye hazýrlanan çok sayýda insanýn kendisini kuþatmýþ
olduðunu görüyor.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 22

54
Sesler ele geçiriyor dünyayý, diye sýzlandý ihtiyar. Düþmemiþ
hiçbir kale yok. Nereye gitsek kirlenmiþ yüzlerimizi yanýsýra
taþýyoruz. Henüz ele geçmemiþ bir köþeye sýðýnmak
istediðimizde bile, heybemizdeki saklý gürültüden habersizmiþ
gibi davranacak kadar da yüzsüzüz.
Seni rahatlatacak bir þeyler söylemek isterdim, dedi kadýn,
sigarasýný ikinci kez yakmaya çalýþýrken. Ne var ki, belki de
sesimde huzurlu bir yan bulamayacak ve düþen bu son kalenin
hüznüyle iyiden iyiye yaralanacaksýn.
Konuþmak belki susmak. Asla tersi deðil, diye mýrýldanýyor
ihtiyar.

55
- Kantinden alýnacak bir þey var mý?
- Ýki kutu soðuk bira al. Belki patlýcan kýzartýrým.
- Tamam, dedi delikanlý. Belki patlýcan, mutlaka bira. Kötü bir
koku, iyi bir sohbet umudu ve saatte üçyüz kilometre hýzla
uzaklaþma güzelliði yalnýzlýðýmýzdan. Bir kutu da bunun için.
Sýcak amansýzdý!.

56
Bir yazarý tanýmak, ona dokunmak, onunla konuþmak ve
insan yanýyla yüz yüze gelmek onu tüketmektir, dedin.
Düþündüm. Neden olmasýn! Dört yýldýr birlikteydik ve artýk hiçbir
kitabýmýn kapaðýný aralamýyordun.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 23

57
- Yaþlanýnca ne yapacaksýn?
- Belki çok þeyden vazgeçeceðim, dedi adam. Ýhtimal spor
yapmayý býrakacaðým. Okumayý da. Daha az gezeceðim. Daha
az içeceðim. Daha az uyuyacaðým. Ancak seni býrakmayacaðým,
dedi sonra da.
Bütün bunlar boþ sözlerdi tabii. Adam, sevdiði kadýnla
birlikteyken yaþlanmanýn olanaksýz olduðunu iyi biliyordu.

58
Gün bitimi. Kuþlarý izliyor. Güneþi uðurluyorlar. Onu son kez
uðurluyorlarmýþ gibi çýrpýnýyorlar. Küçük beyinliler, diyor adam.
Güneþin gerçekten geri gelmeyeceðini sanýyorlar belki de.
Panikleri bundan elbette. Ama, iyi ki kuþ beyinlilerden deðil
miyiz! Belki bütün sevgililer gibi. Görünmez kanatlarýmýz, pýr pýr
eden yüreklerimiz ve o bizi var eden yitirme korkumuzla küçük
beyinlerimizi avcumuzun içinde pervasýzca gezdiriyoruz.

59
Bir iki gündür evden çýkmýyorum, dedi telefonda. Sokaktan
ürküyormuþ. En çok da hoyrat tavýrlardan. Alýþmalýsýn, diyorum.
Olduðu gibi kabullenmelisin dünyayý. Gerekirse, bir yere kadar
sen de hoyrat olmalýsýn. Evet, bunlarý da söylüyorum kendi
hoyratlýðýma izin verdiðim ölçüde. Yanýtlamýyor. Ürkek bir
konuþmanýn ardýndan ürkütücü bir sessizlik. Beni korkutan da bu
olmalý. Bir iki gün eve dönmemeliyim.

60
Bütün bölgelerde yoðun yaðýþ var, dedi kadýn telefonun sesini
kýsarken. Bütün bölgeler dediðine emin misin, dedi adam
kitabýndan baþýný kaldýrmadan.
Baþýný kaldýrsaydý, dahasý yüzüne baksaydý, evet yaðmur
duasýndan umudu kesmiþ bir çift fersiz gözle karþýlaþacaktý.
Doðru. Yaðýþlar mevzii!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 24

61
Hâlâ seni özlüyorum!
Þaþýrarak söyledin bunu.
Ve tadýný çýkararak. Üstüne alýndýn mý bilmem ama, kendime
þaþtýðýmý da söylemeliyim. Evet, bu arzunun kaynaðýnda yok
etme güdüsü gizlidir belki. Senden yola çýkarak enkazýmýn
üstünde kendimi bir kez daha kuruyorum.

62
Herþey iç içe ve anlamlý olabilir mi gerçekten! Bir yazar, bir
baþka yazarýn üretimiyle ilgili yazdýðý bir deðerlendirmede
söylüyor bunlarý. Hayýr, diyor diðer yazar. Ben öncelikle her bir
þeyin bir diðerini dýþladýðýný gözlemlediðim için yazmaya
baþladým. Yazdýkça anlamda boðulup anlam dýþýna ulaþmanýn
rahatlýðý ise beni yeni ve baþka yazýlara itti sonuçta.

63
Aþkta teslimiyet var mý, diye sorduðunu hatýrlýyorum.
Dostluðumuzun bir hayli ilerlemiþ olduðu günlerden birindeydi.
Bildiðim bir þey, teslimiyette aþka yer olmadýðý, demiþtim. Kolay
kabul gören her model aþkýn ülkesini kirletir çünkü. Kirli bir
aþýðým ben, diye gülümsemiþtin bunun üzerine. Evet, tartmýþ,
seçmiþ, dahasý kirlenmeye raðmen beraber olmayý göze
almýþtýn. Yakýn tanýðýydým.

64
- Kendi gerçeðini kurcalar mýsýn bazen?
- Kendi saatimi kurarým daha çok!
- Ýkisi de yanýltýr, biliyorsun.
- Yanýltýr, doðru. Ancak düþün ki, yanýlgý yeni bir ayar için
uyarýr insaný. Kendisinin peþine düþen birine her an ve hiç
tereddüt etmeden "iþte tam zamaný" demekten daha iyi bir uyarý
olabilir mi!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 25

65
Anlaþalým, dedi adam, zor olaný yapalým. Daha çok
konuþalým, daha fazla titizlenmek için zorlayalým kendimizi.
Anlaþmanýn muradý hayatta kalmaktýr çünkü diye sürdürdü.
Açýktan geçen gemilere baktý. Sigarayý söndürdü ve elli yýllýk
tarihini ilkeleriyle birlikte kül tablasýnda ezdi.

66
Savaþ çýkmýþ, diye baðýrarak odaya daldý büyükbaba.
Haberin dehþetinden çok, benzer bir durumun en az altmýþ yýl
kadar öncelerde onda yeþerttiði duygularý yaþadýðý belli
oluyordu. Savaþ çýkmýþ! Düþünebiliyor musunuz, dünya
þirazesinden çýktý. Bir þeyler yapmalýyýz. Hemen bir þeyler
yapmalýyýz!..
Anlaþmýþlar, diye odaya sýradan bir giriþ yaptý torun. Sesinde
heyecan, davranýþlarýnda olaðanüstülük yoktu. Sanki
yeniþemeyen iki futbol takýmýnýn penaltýlarla iþi bitirme
kararýndan söz ediyordu. Anlaþmýþlar evet, savaþ þimdilik iptal!
O zavallý ülkeyi de sýrayla sömüreceklerdir bundan böyle.
Büyükbaba koltuða yýðýlýyor. Rahat bir nefes. Hayýr, deðil!
Boðazýna takýlan bir þey var ama açýklamasý ne barýþla, ne de
üçüncü dünya ülkelerinin tuhaf yazgýsýyla yapýlabilir.

67
Þiirden nefret ederim, dedi kadýn, karpuza çatalýný daldýrdý.
Ne kadar zarifsiniz, dedi adam. Yani çatal tutuþunuz, sonra
karpuzun hücrelerinde dolaþan tutkulu bakýþlarýnýz.. bir þiir gibi!
Söz oyunu yapýyorsunuz, dedi kadýn. Çatalýn ucundaki küçük
dilimi aðzýna atmaktan vazgeçmiþti birden.
Sizinki daha tehlikeli, dedi adam. Þiirle askeri bir darbe bildirisi
arasýnda gidip gelen bir yazýnsal salýncaðý andýrýyorsunuz.
Ayrýca, kötü bir þiirden geriye hiçbir þey kalmaz, biliyorum
elbette. Talihli olduðumu bildiðim gibi!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 26

68
Kimi zaman iliþkilerimi düþünüyor ve sekizden sonrasýný
saymamaya karar veriyorum.
Yüreksizliðinden mi?
Matematiðimin zayýflýðýndandýr belki. Þaka bir yana, aklýn yol
göstericiliðinde rota belirleme kolaycýlýðýna yenik düþen her
yürek yaralý olmayý hak etmiþtir.
Sekiz rakamýna hasarý göze alarak ulaþtý o. Yarýmlar, kýrýklar,
aldatmalar, öfke nöbetleri, piþmanlýklar... Hiçbir iliþki dört iþlemle
buluþmuyor.
Hiçbir aþkýn saðlamasý yok bu yüzden.

69
Sonra pencereden yarý beline kadar uzanýyor ve boþluða bir
beyaz karanfil býrakýyorsun.
Kanatlara sahip olduðumu o an öðreniyorum.

70
Yanardað faaliyete geçecekmiþ, dedi genç adam. Yanaklarý
pençe pençe kýzarmýþtý. Söylediklerine bakýlýrsa, içinde
bulunduðumuz baraka iki saat sonra lavlarýn altýnda kalacakmýþ.
Ne yapabiliriz, dedim. Bir an önce bölgeden uzaklaþmamýz
gerektiðini ben de biliyordum elbette ama yine de, ne yapabiliriz
sorusunun, adresi belirlenmiþ bir yanýtý olmalýydý.
Hayýr, dedi bir ayaðý aksayan kadýn içimden geçenleri okumuþ
olmanýn bilgeliðiyle. Yanýma yaklaþtý. Þu anýn, kendimize en
yakýn an olduðunu biliyoruz mutlaka. Yine de, içimizdeki
volkanýn o müthiþ patlamaya eþlik etmesini sakýn beklemeyin
olur mu! Ayrýca yok olmanýn eþsiz lezzetini yanýmýzda
götürmemize asla izin vermeyeceklerdir.
Bunu siz de biliyorsunuz!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 27

71
Mektup kime aittir Üstad, dedi genç yazar yaþlý adamýn
odasýndan içeri süzülürken. Saygýsýz olduðunu söylemek zor.
Rahat olduðunu söylemek ise hiç kolay olmayacak.
Mektup yalnýzca gönderilen kiþinindir, dedi Üstad. Bu masum
söyleþinin kendisini nereye sürükleyeceðini iyi biliyordu.
Aþkýmýn herkesin malumu olmasýný elbette kabul edemem,
dedi genç yazar. Alaycý bir örneklemeyle konuya tehlikeli bir
adým atmýþtý. Sürdürdü:
Sevgilimin bana yazdýðý pusulalarý tarihe teslim edemem.
Aþkýnýn tarih olduðu noktada farklý düþüneceksin evlat, dedi
Üstad. Sürdürdü:
Bir de piþmanlýk belki. Keþke çekici olduðu kadar hoþ bir
uslubu da olsaydý! Güzelliðini kalemine kývraklýk olarak
yansýtabilseydi ve betimlenen olmaktan usanýp betimlemenin
sýnýrlarýný zorlayabilseydi!
Genç yazar yanýtlamadý. Sevgilisini düþündü. Mektuplarý.
Sýradan tehdit sözcükleri, bir aþkýn özel tarihi için bile sýradan
sözcüklerdi yalnýzca!

72
Luis Cernuda nasýl söylüyordu:
Seni seviyorum/ Ölümle söylemek istiyorum bunu sana/
Sevdadan da öte/Unutuþla söylemek istiyorum bunu sana/
Ben böyle istemezdim, dedin, gözlerini utangaç
indirirken.Beni sevdiðini unutuþla söylemeni istemezdim.
Unutmak hatýrlamayý öldürmektir diyorum saçlarýný okþarken.
Ben sevgimle geçmiþten ve ölümlerden çok, gelecekten ve yeni
doðumlardan söz etmek isterdim.
Bir daha söyle öyleyse, diyorsun o unutulmaz gülüþünle.
Sözcükleri düþünüyorum.
Hayýr, hatýrlamýyorum!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 28

73
Pinokyo! Þu bizim ahþap yaramaz. Bir daha dünyaya gelseydi
ne olmayý seçerdi dersin?
Hiç düþünmüyor karþýmdaki. Yine kendisi olacaðýndan o
kadar emin! Çünkü Pinokyo'nun bildiði bir gerçek var, diye
sürdürüyor.
Kuklayken, kukla olma reddinin gizlediði en büyük tehlike,
iplerin boðazýna düðümlenmesiyle ilgilidir. Yeniden dünyaya
gelmenin bile deðiþtiremeyeceði kalýcý tehdit!
Susuyorum. Belki de ipleri gözden geçirme molasý.

74
Yalnýzlýðýn bir gücü, bir de yasasý var, diye konuþtu usulca.
Gücünü baþkalarýnda denemeye kalktýðýn an yasayý da
çiðnemiþ oluyorsun!

75
- Bu geceyi daha önce yaþadým. Bu aný, bu seni ve bu
tükeniþi!
- Taksi çaðýrmayacak mýsýn?
- Bu geceyi yaþadýðýmý söyledim, unuttun mu! Ölümle bir kez
daha karþý karþýya kalsaydým mutlaka hatýrlardým!

76
- Masadasýn. Karþýnda kimse yok. Yine benim için bir tabak,
bir kýrmýzý gül. Salatan taze kekik kokuyor ve yalnýzsýn!
- Masayý eksiksiz saydýn. Yoksun ama aklýn burada demek ki.
- Mümkünü olmayan bir beraberlikti bizimki. Bana sorarsan,
en az kendisi kadar mükemmel bir ayrýlýðýn da mimarýydý. Ah, bu
korkuda zaten bütün güller kurudu, salatalar bayatladý, þaraplar
ekþidi...
Sevgilim sevgilim!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 29

77
Kolay yazdýðým bir dönem, dedi genç adam. Masaya
oturuyorum ve arkasý kendiliðinden geliyor.
Senin için üzülüyorum, dedi orta yaþlýsý. Kolay olan,
kendiliðinden kayýp giden, en kötüsü de, bedeli tam olarak
ödenmemiþ bir yazýnýn ne kadar çok meraklýsý olur, bilir misin!

78
Seslere kulak kabarttý. Yürüdü ama nasýl güvensiz! Kötü
þeylere tanýk olabilirim diye geçirdi aklýndan. Yýrtýcý köpekler
sarabilir çevremi. Belki kurtlar... Elindeki uzun aðaç dalýný daha
bir sýký tutuyor. Derin bir nefes çekiyor içine ve yürümeyi
sürürüyor. Ardýnda koca birer harflere dönüþen ayak izleri kar
beyaz yolu çoktan parçalamaya baþlamýþtý bile.

79
Þairin ölümünü anlat bana, dedin. Anlatýlmaz dedim.
Yazýlmayan bir þiir okunmaz. Belki aklýndan geçirebilirsin!
Öyleyse hiçbir þair yaþamadý, dedin. Bu yüzden öldükleri de
söylenemez.
Bunu da aklýndan geçirmiþ olmalýsýn, dedim toplanýp gitmeye
hazýrlanýrken.
Ben hiçbir þey duymadým çünkü.

80
Aðýr iþte çalýþýyorum. Bedenim kaldýrmýyor. Sýcaklar cabasý ve
hayat baþa bela bir þey azizim!
Sessizce dinlediler onu. Uzattýðý büyük tabaðý aldýlar. Tabaðýn
içindeki ayýklanýp doðranmýþ sebzeleri, kýzartýlmýþ küçük et
parçalarýný, hayatýn her anýný ve her zerresini asla dýþa
vurmayan ustalýðýnýn kimyasýný aldýlar.
Sýzlanma yalnýzca sözcüklerin parçalayabileceði bir zehirdir.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 30

81
- Adým adým uzaklaþýyorsun benden.
- Usul usul yaklaþtýðým bir baþka þey vardýr mutlaka.

82
Beni uðurlamaný istemiyorum, dedi kadýn. Tek baþýma yola
çýkmak istiyorum. Ayrýlýk fotoðraflarý tahammül edilmez þeyler
artýk. Ayrýca belleðimde yeri olmayacak zaten.
Duygulanmayacaðým. Trenin hareket etmesiyle birlikte
çantamdaki küçük defteri çýkarýp notlar alacak deðilim. Öfkelerim
olmayacak. Kimseyi suçlamayacaðým bu ayrýlýkla ilgili. Herkesin
bir hayatý var ve gerçekten de buna saygý duymak gerekiyor.
Hem yalnýzlýk bir felaket deðil. Belki belki bir þanssýzlýk.
Sonra çýkýp gidiyor kadýn. Yaný sýra ona eþlik etmeyen bir
adam götürüyor. Kendini ele vermeyen öfkesini almayý ihmal
etmiyor. Aðlamak aptalcadýr diye baþlayan andýný yineliyor.
Küçük not defterini de açmýyor trenin hareketinden sonra.
Yine de, günler sonra yazacaklarý kelimesi kelimesine
aklýnda.

83
- Kardan adamým asla yaþamýyor. Tamamlýyorum ve sýra
havuç burnu yerleþtirmeye geliyor ki bir bakýyorum erimiþ!
- Yanlýþ zamandasýn evlat. Aylardan temmuz ve sen
düþlerden beyazda ýsrar ediyorsun...
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 31

84
Düþünsene, istersen görebileceðin daha yüzlerce kent var ve
kentlerde kýmýl kýmýl kýmýldayan milyonlarca böcek! Oysa
eylemsizsin!
Bu tanýmý sevmediðimi söylüyorum. Böcekbilimci deðilim ben.
Ýnsaný seviyorum ve evet, eylemsiz kaldýðým bu noktada benim
hayatýmla kesiþen bir kaç insanda bile o büyük okyanusun
serinliðini fark edebiliyorum.
Ýnandýrýcý gelmiyor bunlar sana. Sürekli devinmekten yanasýn.
Her nokta, geride býrakýlmýþ her bir nokta keþfi tamamlanmýþ bir
deney, üstü karalanmýþ bir sayfa! Ya öykülerini asla merak
etmediðin için o insanlar için nele söyleyebilirsin?
Yalnýzca gitme olasýlýðýný düþünmekten bile büyük mutluluk
duyduðum o görkemli kentleri dolduran sýradan kalabalýk,
diyorsun. Böcekbilim devam ediyor. Payýma düþeni alýyorum.
Kendi kendine konuþan biri için sýrrý bile kalmamýþ bir aynayým
ben.
Belki bir ayna-böcek!

85
Araba hýzla geçiyor yanýmýzdan. Su birikintisini fark etmedik.
Giysilerimiz ýslak. Sövüyorsun. Gülüyorum. Ne bu? Yaþanmadýk,
bilinmedik bir þey deðil. Çoðu kez karþý karþýya kaldýðýmýz küçük
felaketler zincirinden bir halka. Yine de öfkelendiriyor iþte.
Hayatýn sýnandýðý anlardan biri, evet. Test edilip olumlandýðýmýz,
hayata devam aldýðýmýz sýnavlardan en zararsýzý belki de. Araç
geçer, su damlacýklarý uçuþur ve zaman sarsýlýr! Öfke, alaysama,
yanýlgý ve baðlýlýk bir kez daha sýnanmýþtýr.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 32

86
Onu öldürebilirdim, diyorum.
Ama yapmadýn, diyor elimi tutarak.
Ayrýntýya girmek istiyorum. Çýldýrtýcý olduðunu bilmiyorsun!
Mutfaða dalýp enli ekmek býçaðýný kapabilirdim. Eðleniyordu
benimle. Yok sayýyordu. Aþaðýlýyor ve sürekli eleþtiriyordu.
Acýtmanýn hazzý tüm bedenini sarmýþ olmalý.
Seni öldürebilirdi, diyor. Susuyorum. Evet, elinde enli bir býçak
yoktu ama sözcükleri alabildiðine keskindi ve... Ancak ölmedim
iþte, diyorum tuttuðum soluðu býrakarak. Yeryüzünde hiçbir
zaman farklý bir duruþum olmayacak belki de. Hiçbir zaman
içeriden dýþarýya bakmayý öðrenemeyeceðim. Hiçbir zaman o
sýrtlan sözcüklerý ardý ardýna sýralarken enli bir býçaðý boþluða
saplama düþüncesinden vazgeçmeyeceðim!

87
Kendisiyle konuþmayan kimseyle konuþamaz, diyor Octavio
Paz. Ben kendimle konuþuyorum ama kimseyle konuþmak
istemediðim için yapýyorum bunu.
Hiçbir þey bilmiyorsun, diyorum ardýndan. Paz bunu
fýsýldarken sözcüklerden fazlasýna iþaret ediyor. Gönül dili
anlaþmanýn öbür yüzü çünkü. Evet, hiçbir þey bilmiyorsun!

88
Arzulardan dem vurmak isterdim ama o kadar yürekli deðilim,
dedi kadýn. Votka limonu karýþtýrdý. Parmaðýný kadehe daldýrdý
ve emdi ardýndan. Bunu anlarým, dedi adam. Seni arzuluyorum
örneðin ve her fýrsatta dile getiriyorum bunu. Ne ki, yürekli
davranmak yalnýzca arzuyu besliyor. Belki de istemekten çok,
seni hayata karþý kýþkýrtmayý denemeliyim!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 33

89
- Gürültüyü duydun mu anne?
- Duydum. Belki de atom bombasý attýlar.
- Saçmalama lütfen! Doðal gaz patlamasý filan olmalý...
Anne iþine dönüyor. Kýzý elindeki albümde gezinmeyi
sürdürüyor. Sarý fotoðraflarýn gün ýþýðýyla buluþmasýnýn büyük
kimyasýydý az önceki. Sesin, aklýn gizli odacýklarýnda
yankýlanmasýný ise ikisinden baþka kimsecikler duymadý. Hayýr,
dürüst deðiller!
Geçmiþ insana inkar ettirir!

90
Takýrdayýp duran/ Gecenin kemikleridir kelimelerim/
Mehmet Taner'den bir sancý. Bir açýklama ve bir özür.
Ardýndan, kapýyý týrmalayýp duran o kelimeleri duymamak için ne
gerekiyorsa onu yapsýn! Daha çok kelime. Daha derin bir uðultu.
Daha dip bir gece.
Boðulmak, evet seçtiðimiz!

91
Ozanýn ustalýðýný ne belirler sence?
Kusursuzluðu, dedim bilmiþ bir edayla. Bana ait deðildi, bir
yerde okumuþtum.
Gülümsedi. Benim okumakta olduðum kitapta ise bir ozanýn
ustalýðýn belirleyen ölçütün "huzursuzluðu" olduðunu yazýyor,
dedi. Bunu okumuþ ve sözcük oyununu hazýrlamýþtý.
Þiir okurunun ustalýðýydý tanýk olduðum.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 34

92
Kýzý izliyor bütün gün. Evini öðrendi önce. Ýþini. Arkadaþlarýný.
Sevgilisi yok, emin bundan. Ýþ dýþýnda nelerle uðraþýr, hepsini
biliyor. Eski plak satan dükkanlara gidiyormuþ örneðin. Bir de
nesli tükenen(!) hasýr þapkalara meraklý olduðunu öðrendi
Neden izliyorsun, diye soruyorum. Bizi tanýmlýyor, diyor. Ýlerde
bir tarihte, belki de ummadýðý kadar yakýnýnda olacaðým onun. O
zaman ne öðrenmek isteyeceksin, diye soruyorum bu kez. Yani,
sana ve senin benzerlerini biriktirmeye meraklý olduðunu
öðrendiðinde canýn sýkýlmayacak mý?
Atladýðýn bir þey var, diye gülümsüyor. Ýzlendiðinin farkýnda ve
elinde olmadan benzer þeyi yapýyor. Evet, beni izliyor ve þunu da
rahatlýkla söyleyebilirim ki, ilerde bir tarihte birbirimizi biriktirerek
çoðaltmanýn tadý benzersiz olacak!
Doðru mu söylediði? Arkasýndaki belli belirsiz gölgeyi iþaret
etmekle yetiniyor.

93
Fotoðraflarýný çektim. Fark etmedin. Doðal halinle yakaladým
seni.
Yani gerçek bir insanla örtüþmeyen halimle, dedi kadýn.
Resimleri bastýðýn gün, o karelerde hiç kimseyi göremeyeceksin.
Sen beni benden habersiz yakalamaya çalýþýrken, ihtimal ben
de o an durmuþ zamanýn ve bir baþka kaçaðýn peþindeki
görünmezdim.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 35

94
Seni tanýdým, dedi kadýn. Hiç deðiþmemiþsin diyebilirim. Biraz
kilo almýþsýn. Saçlarýn dökülmüþ bir de. Yine de gözlerin...
Devam etmedi. Gözlerin zamana karþý duruþunu sözcüklere
dökmek zordur. Bilemeyeceðimiz, bilsek de anlatmak
istemeyeceðimiz bir þeydir bu. Gözler her daim yepyeni, taptaze
bakar çünkü. Yeni ve beyaz bakan biri eskinin, o sarý zamanýn
çok önündedir. Adam gülümsüyor. Gözleriyle tabii!
Sen de, diyor. Gözlerindeki kývýlcým o ilk gördüðüm günkü
gibi, dokunduðu her þeyi yeniliyor.

95
Daha fazla taþýyamayacaðým bu paketleri, dedi kadýn. Ýçi
aðzýna kadar dolu plastik torbalarý parkýn önüne bir sýra dizilmiþ
banklardan birinin üstüne býraktý. Ardýndan, aðýr ve yaðlý
gövdesini onun hemen yanýndaki bankýn üzerine yerleþtirdi. Bir
taksi tutmadýn, diye söylendi oturur oturmaz. Ýki adýmlýk yol diye
tutturdun. Yüreðimize inip þuracýða yýðýlýp kalsak daha mý iyi
olacak?
Yanýt vermiyor yaþlý adam. Kadýn bakýyor. Küçük parka,
torbalara, yoldan eðlenerek geçen çocuklara ve parlak
gökyüzüne. Bu parkta belki kýrk yýl önce geçirdiðim bir gündü,
diye geçiriyor aklýndan. Þu yaramazlardan biriydim tabii ve
hemen yarým metre ötemde sýzlanan yaþlý kadýnla onun huysuz
kocasýný fark etmemiþtim bile. Sise gömülü geçmiþi o görünmez
incecik kollarýyla yarmaya çalýþýyor.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 36

96
Bir sabah bilmediðin bir yerde uyanacaksýn. Tanýmadýðýn
insanlarýn arasýnda bulacaksýn kendini. Paran da yok iþin
kötüsü. Bulunduðun o yabancý ülkede nasýl yaþayacaðýna dair
hiçbir bilgin yok. Yine de, o sabah hastane odasý benzeri küçük
beyaz odadan dýþarý çýkýyorsun. Seslere, senin için bir anlam
ifade etmeyen uðultulara karýþýyorsun.
Bir karabasan bu, diyorum. Doðrusu ancak filmlerde
rastlanabilecek bu durumun kimsenin baþýna gelmesini
istemem!
Kimsenin baþýna böyle bir þey gelmiyor, diyor. Bir gece
öncesinden bildiðimiz, seçtiðimiz bir mekanda sabahlýyoruz.
Ýçine karýþtýðýmýz uðultunun bizim için bir anlamý var. Bir parçasý
olduðumuz o tanýdýk karabasaný hiç yadýrgamýyoruz, evet!
Kimim, nerdeyim, ne yapýyorum diye sormak aklýmýza bile
gelmiyor.
Saçmalýyorsun diyorum, ancak beni duymuyor. Onu ilk
nerede gördüðümü düþünmeye baþlýyorum. Sahi, ne
paylaþýyorum bu insanla? Neden bu denli tuhaf düþünceler
üretiyor? Neyin peþinde olabilir?.. Söylediklerini de anlamýyorum
zaten. O da beni duymuyor ve… sokakta nasýl bir uðultu!

97
- Piyangoda büyük ikramiyenin bana çýktýðýný duymuþ
muydun?
- Hayýr, duymamýþtým! Harika... Çok sevindim.
- Önce kocaman bir ev alacaðým. Hep isterdim. Sonra
düþlerimdeki o üstü açýk arabayý. On güne kadar da Pasifik
adalarýna tatile gidiyorum. En büyük özlemimdi. Ha, bu arada
sevdiðim o kýzla, düþlerimin prensesiyle evlendim.
- Yine de mutsuz görünüyorsun..
- Düþlerimi satýn aldým, ondandýr! Biliyor musun, düþ
kurmanýn sýnýrsýz hovardalýðý hiçbir zenginlikle karþýlaþtýrýlamaz.
Bilmeni istedim.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 37

98
Su kayaðý yapýyor biri. Bakmýyorsun!
Suyun üstünde duran adama bakýyorum. Ýleriye dikmiþ
gözlerini. Kararlý. Ýsa'yý kýskandýracak bir fotoðraf bu. Bir nokta
olup kayboluyor. Yedeðine rüzgarý alýyor ve yitip gidiyor… Þimdi
bir baþka bakýþta bir baþka fotoðraf, baþka çaðrýþým odaðý.
Bir de bambaþka biricik sözcükler.

99
Aþýrý soðumuþtu hava. Hayýr, konyaðý bitmiþti aslýnda. Öyle ya
da böyle sonu oraya varýyordu iþte. Ekonomik tatsýzlýklar, iþsizlik
ve apolitik insanlar! Konyaksýzlýktandý tek sözcükle! Radyo
oyununu çekti önüne. Bazý sözcüklerin altýný çizdi. Altý çizilecek
sözcüklerdi bunlar ve onlardan önce fark etmiþ olmanýn
ayrýcalýðýyla bir daha bir daha çizdi sözcükleri. Deyyuslar,
deðiþtirecekler nasýl olsa, yoksa ben... Aþýrý sýcaklar! Ýnsan
sýcaða alýþamayan bir hayvandýr. Sýcaða alýþan hayvan var mý
peki? Sorular ve karmaþa.
Bütün bunlarý anlatmýyor muydu yazdýðý radyo oyununda?
Aþaðýdaki markete inmeye karar verdi. Önündeki oyunda da
böyle yazýyordu zaten. Adam çizgi, Allah kahretsin! Yoksa benim
bilmediðim biri daha mý yaþýyor bu evde? Ayyaþ pezevenk!
Þimdi iþin yoksa... Güldü. Son cümlenin altýný çizdi.
Topuklarýna bastýðý ayakkabýlarý aranmaya baþladý.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 38

100
Geciken güzel günler, diye mýrýldanýyor. Belki de hepimizi
sersem eden þey budur. Hepimizi mutsuz, dönemine küskün,
denizinden en ufak bir kýpýrtý beklemeyen müzmin umutsuzlara
dönüþtüren þey budur.
Masal masal olduðu için güzeldir, diyorum. Zaman zaman
bilgeliðim tutar, evet. Can sýkýcý bir þeydir bu. Tabii karþýmdaki
için.
Ýnanmýyorsun biliyorum, diyor bu kez. Cebinden küçük
aynasýný çýkarýyor. Son yarým saatte ne kadar yaþlandýðýna
bakacak.
Sen inanýyor muydun, diyorum ona. Geciken güzel günler,
evet güzel bir masal yalnýzca. Ve yalnýzca bir masal olduðu için
güzel deðil midir yoksa?
Aynada gördüðünü benimle paylaþmýyor.

101
Bir tatil beldesi. Hemen yanýmýzda uçuþ okulu var. Bütün gün
o küçük uçaklar gürültüyle dolanýp duruyor tepemizde. Beldenin
içinde havuz var. Denizi tükettik çünkü. Havuzda bütün gün
müzik. Gece ise canlý müzik! Çaldýklarý, bir elin parmaklarýný
geçmeyen, ne ki tekrar tekrar çalýnýp söylenen ucuz piyasa
þarkýlarý.
Burasý nasýl bir dinlenme yeri, diyorum kardeþime. O yalnýzca
mutfaðýn esenliðinden sorumlu þu an! Kan ter içinde tavadaki
tavuk parçalarýný çevirmeye çalýþýrken yanýtlýyor beni.
Kimsenin sýzlandýðý yok gördüðün gibi.
Doðru bir tesbit bu. Belki de çaðýn yeni dinlenme biçimi böyle
bir þey. Kendi kendileriyle baþbaþa kalma zavallýlýðýný ortadan
kaldýrmak için en az yüz yöntem öneriyorlar insanlara. Koca
paydasý gürültüyle eþitlenen bir denklem. Pay hanesine sýðlýk,
boyutsuzluk ve vurdumduymazlýk çoktan gelip kurulmuþ bile.
Tavuklar kýzarýyor. Biralar buz gibi. Çýðlýk ortamý tamamlýyor.
Neyse ki, nankörlerin sayýsýnda ciddi bir azalma var.
Söylemiyor kardeþim, bakýþlarýnýn yalancýsýyým.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 39

102
-Bütün bunlarý neden yazýyorsun?
-Belki bu sorunun ardýndan gelebilecek pek çok baþka soruya
yanýt bulmak için.
-Saçmalýk bu! Yazdýklarýnla hiçbir sorunun yanýtýný
bulamazsýn.
-Nasýl güzel bir þans bu öyleyse, diyorum.
Yüzüme bakýyor. Ýþte ilk soru.

103
Ada'ya çýkýþýnýn dördüncü günü ilk güne nazaran daha sakin
olduðu söylenebilir. Gemiden kurtardýðý deftere de bunlarý not
düþtü. Ben Robenson deðilim diye baþlamýþtý. Korkuyorum
öncelikle. Beceriksizim. Tek baþýna hiçbir iþin hakkýndan
gelemem. Ne ki, oluyordu iþte. Hayatta kalmak için bir yerden
baþlamak gerekiyordu. O da öyle yaptý ve korkusunu yenmekle
iþe baþladý.
Sonrasý kolay oldu, diye anlatmýþtý, o günden, adaya ayak
bastýðý üç yýl öncesinden beri hiç kesmediði -kýrpmalar dýþýnda-
sakalýný uzun uzun kaþýyarak. Gün geldi, Robenson'un ta kendisi
olduðumu bile düþündüm. Cesaretle tanýþmýþtým. Becerikli
biriydim ve bir hayatta kalma ustasýydým artýk. Eve döndüðüm
gün tek korkum yeniden saðlamam gereken uyumla ilgiliydi.
Sokak, insanlar, iþler ve günler! Evet, keþfi tamamlanmýþ bir
adadan ayrýlmýþ, yeni bir denizaþýrý bilinmeze düþmüþtüm.

104
Þimdi beyaz ülkeden yeþil ülkeye geçiyoruz, dedi rehberimiz.
Mavi ülkeyi belleðinize iyice yerleþtirdiðinizi umuyorum, çünkü
onu en az bir sarý zaman süresince göremeyeceðiz.
Alacakaranlýk iyiden iyiye inmiþti.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 40

105
Sýkýldým, dedi kadýn en asýk yüzüyle. Sence bu tatil çok uzun
sürmedi mi?
Bilmiyor adam. Takvime bakmýyor uzun zamandýr. Saat
taþýmýyor. Zamaný durduran biriyle dolaþmanýn sonuçlarý mý?

106
-Kavramlarý zorlarsan karþýna hiçlik mi çýkar?
-Hiçlik baþlýbaþýna bir kavramdýr. Zorlanan þey zorlama
olmamalý bir de. Hiçlikle buluþtuðun nokta, sana baþka bir
coðrafyada farklý bir zenginlik sunmuyorsa "hiçbir" iþe yaramaz!
Çocuk not alýyor. Adam izliyor onu. Günün birinde kalemin
tersini daha çok kullanacak, evet, belki de tümden silecek bu
yazdýklarýný.

107
Çið yaðmýþ geceden!
Yeþil yapraklarda daha yeþil bir tazelik. Hayat öpücüðü!
Evrenin bir su damlasýnýn içine gizlenmiþ hali. Hayatýn çýlgýn hali!
Çið... Sonrasý ömür!
Parmaðýnýn ucunu bir çið damlasýna deðdiriyorsun. Topraða
düþüp daðýlýyor. Bir büyük patlama.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 41

108
Öðle yemeklerinden önce kentin en iþlek caddesini baþýndan
sonuna adýmlardý. Vitrinlerde bir deðiþiklik varsa hemen fark
ederdi elbette. Dikkatliydi. Dört yol aðzýndaki yerleþik/göçebe
esnafla þakalaþmayý ihmal etmezdi. Piyango bileti satan kadýnla
mutlaka selamlaþýrdý. Gazeteciyle dostluðu hayli ilerletmiþti bir
de. Caddenin karþý köþesine seyyar meyva tezgahýný yerleþtiren
adamla fazla arasý yoktu. Kýþ aylarýnda kestanecilik yapan bu
týknaz adamdan ilk gördüðü günden beri þüphelenmiþti nedense.
Beni gözetliyor olmalý, diye düþünmüþtü üstelik. Eðlenceli bir
paranoyaydý bu. Giderek keyifli bir oyuna dönüþen bu durumdan
iki taraf da tat çýkarmayý beceriyor olmalýydý.
Bu gün koltuðumun altýnda keskin sol bir dergiyle
dolaþýyorum, farkedecek misin bakalým! Zaman içinde, adamýn
bütün zekasýnýn tezgahýn arkasýna düþen bölgedeki çürük kayýsý
ya da erikleri büyük bir ustalýkla kesekaðýdýna doldurmakla sýnýrlý
olduðunu anlamýþtý.
Öðle yemeklerini çabucak yerdi. Zamaný azalýrdý çünkü. Öðle
sonrasýnda iþlerin temposu artardý genellikle. Toplantýlar yapýlýr,
büyük sözler söylenir, projeler masaya yatýrýlýrdý. Eðer
çaðrýlmýþlarsa müþteriler de konuk olurdu bu toplantýlara.
Onlarýn gözünde güçlü bir pazarlama þirketi olarak yer almak
kaçýnýlmaz olurdu bu seanslarda. Gerektiði gibi davranmasýný iyi
biliyordu. Dosyasýnda her zaman için -son sözü söylemeye
hazýr- kýsa ve özlü raporlar bulunurdu. Vurucu cümleler, aklý
çelen öneriler ve kafa karýþtýran yaklaþýmlar.
Sevilen biri deðildi. Uzak durulmasýnda yarar gözetilen biri.
Görevini iþ tarifi çerçevesinde baþarýyla yerine getiren ve
nedense daha fazlasýný istemeyen biri. Kimi zaman iþ
arkadaþlarýnýn kendisine, onun sokaktaki kestaneciye baktýðý
gibi baktýklarýný düþünürdü. Giyimi özenli, temiz ancak çarpýcý
deðildi. Özel hayatýyla ilgili olarak fazla bir þey bilen de yok.
Arkadaþlarý? Temkinli iliþkiler çerçevesinde derin dostluklar
geliþmiyor ne yazýk ki. Saat altýdan sonra herkesin bir programý
var ve kimse oda arkadaþýnýn ne yapacaðýný merak etmiyor.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 42

Ters giden bir þeylerin farkýnda. Yarýn öðle tatilinde yine


caddeye vuracak kendini. Vitrinleri bir bir teftiþ edecek.
Deðiþiklikleri anýnda fark edecek ve köþedeki esnafla
selamlaþacak. Dünyanýn en akýl zorlayan modeli bu. Adýný bir
çeþit hayat olarak koymak mümkün.
Öyle mi gerçekten? Bunu asla sorgulamýyor. Toplantýlarda,
dünyanýn en gereksiz konularý üzerine saatlerce konuþabilir,
tartýþabilir, hatta ölümüne savaþabilir. Ne ki, formülü basit bir
denklemle küçük bir kaðýda yazýlabilecek böylesi bir hayat, belki
de hiç tartýþýlmaz. Kimse bir baþkasýnýn sorusu olarak kalmak
istemiyor çünkü.Kullandýðý kol saati için sayýsýz öneri
getirebilirler ona. Burnunu sildiði kaðýt peçete için de. Ancak
hayatýn içinde sessizce aktýðý o koca yataðý sorgulamak
kimsenin haddine düþmez. Bir kesiþme modeli bu, ille bir
adlandýrma gerekiyorsa. Bir teðet geçme biçimi!
Vitrinler deðiþmiþ. Evet, seyyar meyvacýmýz kýt zekalý birini
oynayan usta bir görevli belki de. Caddeyi adýmlýyor. Adýmlarýn
izdüþümünde sonu belirsiz bir cadde.
Hayatýn herhangi bir tarifi.

109
Bu doðal bir þeydi onun için. Ýnsan seçerim, demiþti. Akýldan,
duygudan, sezgilerden oluþan bir çeþit ülkeyiz her birimiz. Her
geleni sýnýrdan içeri kabul etmemiz doðru olabilir mi? Bu
nedenle, bir elin parmaklarý kadar nüfusumuz var, diyorum.
Þikayetçi olmadýðýný söylüyor. Ya ülke bireylerinin durumu?
Memnunlar mý bu rejimden? Gülüyor. Despot bir gülüþ bu.
Kimsenin seçim hakký yok demeye getiriyor. Belki bir aþk!
Rejime karþý sýký bir darbe olabilir elbette. Sahi, neden olmasýn!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 43

110
Balkonda görüyorum onu. Günün deðiþik saatlerinde ve
deðiþik renkli tiþörtleri sýrtýna geçirmiþ olarak. Kýrmýzý, sarý, yeþil
tiþörtlerle canlý bir bayrak gibi dolanýyor. Neden durmaksýzýn
deðiþtiriyor peki? Sýký terliyor olabilir. Gündüzleri dýþarý çýkmýyor.
Karýsý ve çocuklarý deniz kýyýsýna iniyorlar. O ise yalnýzca akþam
saatlerinde çýkýyor sokaða.
O da, güneþi batýrmak için. Sabahýn çok erken saatlerinde
yine ayakta olduðuna bahse girebilirim. Sonunda sýk deðiþen
renkli tiþörtlerin gerekçesini öðreniyorum. Kýyýdakilere mesaj
içinmiþ! Kýrmýzý tiþört, yemek hazýr. Sarý tiþört, banyo suyunuz
ýsýtýldý. Yeþil, taze bir akþam çayýna ne dersiniz!.. Böyle olabilir
pekala. Hayatý kolaylaþtýran bir uygulama bu. Tiþört dilinden
deðil, bizzat komþumdan söz ediyorum. Tatsýz mesajlar için farklý
renkler ve seçenekler yok örneðin. Ayrýca, hiç kimse hayatý bu
denli olumlayan bir insandan yine hayata dair tatsýz bir alýþveriþ
beklemiyor.
Siyah giysi sýcak toplar!

111
- Hoþça kal demek için uðramýþtým.
- Öyleyse hoþ geldin!

112
Gün kararmaz burada. Kuzey ülkeleri gibi. Kimliksiz bir
alacakaranlýk. Kuytularda oturur ve günün ýþýmasýný bekleriz.
Korku dinginliði, dinginlik ise sabýrlý olmayý armaðan etmiþtir
bize. Yalnýzlýðý saymadým, o bir armaðan olamaz çünkü.
Hayýr, diyorum, bana göre bir yer deðil burasý. Ýþimi tamamlar
tamamlamaz kaçmayý yeðlerim.
Pus basmýþ parkýn banklarýna daðýlmýþ belli belirsiz karaltýlarý
gösteriyor. Hepsi bekliyor, diyor. Þu tamamlanmasýný
beklediðiniz iþ hayatýn ta kendisi olmasýn sakýn!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 44

113
Alkol beni yýkýyor artýk, dedi hemen önündeki bardaðý elinin
tersiyle masanýn öte ucuna doðru itelerken. Önerdiðime çoktan
piþman olmuþtum.
Önce yazmayý býrakmýþtý. Sevdiðini daha sonra. Karýsýndan o
günlerde, yani yazýya küstüðü sýralarda uzaklaþtýðýný, ardýndan
evini terk ettiðini biliyordum. Bu gibi durumlarda alkol iyi bir
sýðýnaktýr diye düþünürüz, ancak demek ki ondan da
uzaklaþmýþtý.
Saðlýk sorunun var mý peki, diyorum. Karaciðerin büyümüþtür
belki...
Tek büyüyen organým gözlerim, diyor. Daha iyi gördüðümü
söyleyebilirim. Yazmayý býraktým, çünkü yaþamayý seçtim.
Kadýný býraktým, kendimi sevdim. Evi býraktým, sokaðý sevdim.
Alkolü býrakarak bütün bu anlamsýzlýklarý çölde kurumaya
býraktým. Hiçbirine hayat hakký yok!
Kendini cezalandýrmak bu.
Yanýtlamýyor. Ýnsanlarýn kendi trajedileriyle buluþtuklarý o
nokta, kuyunun derinliðini merak etmekten vazgeçtikleri bir nokta
olmalý. Tepe üstü çakýlmakta olsalar bile!

114
Yazamadýðýný fark edince kentin içine býrakýyorsun kendini.
Öyküyü arýyorsun. Tanýmadýk -ancak her birinin mutlaka seninle
kesiþen o sorgulayýcý bakýþlarýyla- pek çok yüzün, seni bir
zamanlarýn modasý tilt makinalarýnýn serseri toplarý gibi oradan
oraya çarptýrarak, eninde sonunda o eþsiz öyküyle yüz yüze
getireceðini sanýyorsun. Kimbilir, belki de bu rüzgara býrakýlmýþ
arayýþta, bir baþka öykü avcýsýnýn anlýk bakýþlarýyla karþýlaþýyor
ve yüzünde yakaladýðý o eþsiz(1) öykünün ilk cümlesine ulaþmýþ
olmanýn coþkusuyla sana yansýttýðý tedirgin gülümsemeye
bilgece karþýlýk veriyorsun. Yüzlerin bu sorgulayýcý gel-gitinde
sen öykü konusu bulmuþ bir boþta gezerin sevincini öykülerken,
o zaman yitirmeden çöktüðü bir açýk hava kahvesinde
kahramaný asla sen olmadýðýn bir düþü kaleme almaya baþlýyor.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 45

115
Bu kýþ zor geçecek, dedi ihtiyar. Açýk çayýna bir dilim limon
attý ve bir süre izledi bardaktaki þaþýrtýcý kimyayý. Bir kez daha
zor demek! Ne kadar sýradan, ne kadar itinayla seçilmiþ
sözcükler! Bir ömrün özeti. Bir yaþanmýþlýðýn izdüþümü ve kolay
olanýn -o her neyse artýk- hayata hiç yakýþmadýðýnýn bir kez daha
yinelenmesi belki de.

116
Önce dumaný, sonra bacayý, ardýndan da seni gördüm. Evet,
dünya gerçekten yuvarlak olmalý. Gülüþün bir vadiden kayýp
bana geliyor. Ben ise sana ulaþmak için kocaman bir tepeyi
týrmanmalýyým. Seni önemsiyorum çünkü. Önce güzelliðini, onra
içtenliðini, ardýndan dostluðunu sunuyorsun bana.

117
Evimin eksikleri var, diyor kadýn. Damlayan musluklar,
çalýþmayan prizler, iþlemeyen çekmeceler. Hep bildiðin þeyler
iþte. Bu pazar uðrarým, diyor adam telefonun öbür ucundan.
Hepsinin hakkýndan gelirim, merak etme. Gülümsüyor kadýn.
Sevinirim, diyor. Zaman ayýrýyorsun bana. Fena mý iþte, diyor
adam, hem seni görmüþ olurum böylelikle. Yüzüne al basýyor
kadýnýn. Neyse ki telefonda. Sahi, çaðýrmýþken þu telefonun da
çaresine baktýrmalý. Ýnsanýn aklýndan geçen, ancak söylemeye
çekindiði þeyleri bir güzel söyletiyor, gördün mü!
Ah... Bir iki arýza olmalý insanýn evinde. Mutlaka olmalý!

118
Çýkýnca iki tek atmaya ne dersin, dedi oda arkadaþým. Yine
aþýk oldun, diye fýsýldadým. Doðru mu? Terk edilmiþ olamaz
mýyým, diye yanýtladý sektirmeden. Yine de, bunun bir kutlama
çaðrýsý olduðuna yemin edebilirim, dedim. Yanýtlamadý. Ýnsan
beyaz kutularý henüz tam olarak karalanmamýþ kocaman bir
bulmacadýr. Bir yerde mi okumuþtum?
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 46

119
Eskisi kadar düþkün deðilsin bana, diyor kadýn. Çiçek taþýrdýn
önceleri. Masama renkli, küçük kutular býrakýr, ortadan
kaybolurdun. En acýsý da o sýcak gülüþünün geçmiþte kalmasý.
Bütün bunlarý esirgemiyor musun sanki benden? Ah, diyor
adam, hiçbiri sana olan düþkünlüðümün azalmasýyla ilgili bir
gösterge olamaz. Sorun eskisi gibi kokmayan çiçeklerde...
Sözcüklere yeni bir anlam yükleyemiyorum artýk. Belki daha çok
beslenmem gerekiyor! Güzel þiirler bulmalýyým, ne dersin?
Gülüþüme gelince... Bunun suçunu da onu bizden çalanlarda
aramalý mutlaka!

120
Sokaðýn köþesindeki eski büfe hâlâ yerinde. Biz de orada
buluþuyoruz zaten. Birer kutu bira açýp bahçe duvarýna
tünüyoruz. Yine heyecanlý, yine aþýðýz! Bu kez hayatlarýmýzdaki
"üçüncülerden" söz ediyoruz ama! Onlar bir sohbete konu
olduklarýný asla bilemeyecekler. Biz ise nasýl utangacýz!
Ayakkabýlarýmýz topraðý eþeleyip duruyor. Evet, topraðý
eþelerken dile getirilen bir mutluluk tablosunda bir renk her
zaman eksik olacaktýr.

121
Kimi zaman þapkandaki kuþlarý uçurmak yüreðinin kafesini
aralamaktan çok daha kolaydýr. Biliyorsun bunu. Belli belirsiz
gülümsüyorsun.
Ardýndan binlerce kanat gökyüzündeki ahengi bozuyor!

122
Sen, önce sevip sonra öldürdüðüm ne ilk ne de son insansýn.
Ama biliyor musun ki, her yalnýzlýk yeni bir cinayetin habercisidir.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 47

123
Param olduðunda paraya önem vermeyebilirim, diyorsun.
Varlýðýmýzý belirleyen biraz da sahiplendiklerimizdir.
Az sonra söyleyeceklerin de bunlar olmalý.

124
Ýlkbaharýn þu binlerce ton beton yýðýný arasýndan nasýl sýyrýlýp
çýkacaðýný merak ediyorum, diyor adam mektubunda. Arjantin'dn
yazýyor. Sevgilisine. Hayatýnda yalnýzca iki þey var adamýn.
Uçmak ve yazmak. Yýl 1930. Dokuz yýl kadar sonra müthiþ bir
savaþ patlayacak. Adam yalnýz ve yazýyor. Sevgiliden gelen iki
satýrýn kutsal kitap kadar önemi var. Ardýndan romanlar çýkýyor
ortaya. Savaþýn acýlarý ayrý bir yazma gerekçesi olmuþtur
elbette. Sonra sonra Küçük Prens merhaba diyor yeryüzüne.
Sonsuz sevginin, tarifsiz küçük mutluluklarýn, uçmanýn,
sorgulamanýn ve erdemin buluþtuðu bir minik kitap. Ýlkbahar
direniyor. O yýl da, tonlarca betonu çatlatýp yeryüzüyle buluþuyor.
Biz insanlar, biz ölümlüler ise þüphedeyiz. Oyunbozanlýk
bekliyoruz. Oysa bu hiç gerçekleþmeyecek. Biz ise, bu
tedirginliðimizle yaratýcý olmayý sürdüreceðiz. Çoðu güzelliklerin
özünde mutsuzluðumuz var çünkü. Daha iyi, daha yaþanasý bir
dünya beklentisiyle gerçekleþtirdik pek çok buluþu. Buldukça,
yeniledikçe ve çözüm ürettikçe daha mutsuz, daha çekilmez
olduk, yalan mý! Sevgili þimdi telefonun hemen öteki ucunda
ama eski aþklardan ne kadar uzaðýz! Belki de Küçük Prens'e bir
kez daha göz atmanýn tam sýrasý. Oysa en son dün okumuþtuk.
Ýlkbahar gelecek, betonlar çatlayacak ve ve aþklar yeniden
havalanacak kuþlarla birlikte. Sonra o uzak bulutlarýn üstünden
bir küçük uçak geçip gidecek. Aklýnda binbir güzel düþünce,
yüreðinde sevgiyle bir adam, zamanlar aþýp el sallayacak.
Onunla bizleri buluþturan þey yazýnýn gücünden baþka ne
olabilir! Evet, o küçük uçaðý bekliyoruz.
Sabýrsýzlýkla. Mektup bekler gibi.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 48

125
Akýl almaz olan hayatýn kendisi deðil, ona katýlma
biçimimizdir. En mantýklý, en seçilmiþ davranýþýn uçurum
kenarýndan iki bilet olmadýðýný kim söyleyebilir!

126
Kaosun gerçek tanýmýný buldun günün birinde. Düþünsene,
herkes kendi takvimini kendi yapýyor! Zaman dilimlemesini
diledikleri gibi gerçekleþtiriyor insanlar. Ellerindeki tek veri,
üzerinde anlaþtýklarý baþlangýç aný. Sonrasý onlarýn bileceði iþ.
Gün, ay, yýl... Tüm kavramlar yeniden gözden geçirilebilir. Babil
Kulesi'nin yeryüzünü bir kez daha selamlamasý gibi bir þey bu.
Dilin deðil, zamanýn özgürlüðü fýþkýrýyor þimdi kuleden. Topraða
dökülen damlacýklarýn adýný kaos koyabilirsin. Kendine ait bir
takvim gününde düþünüyorsun bunlarý. Kendi takvimin, kaos
kavramýnýn küçük bir parçasý belki ama uygulanabilirliði yok
henüz. Her ileti gibi zaman da paylaþýldýðý kadarýyla anlam
kazanýyor. Zamaný kabulümüz dýþ dünyaya uyumumuzu
pekiþtiriyor. Kent ormanýnda aðaçlarýn yerini saat kulelerinin
almasýnda korkulacak bir yan yok. Zaman bizi gözetlemiyor
çünkü, kulelerin göz deliklerinden bizler bakýyoruz. Boþ
zamanlarýnda geliþtirdiðin takvimin hükmü dört duvarla sýnýrlý bu
yüzden. Yine de oyunu sonuna kadar götürmüyorsun. Bildiðin bir
þey var. Bir tam günün farklý dilimlere ayrýlmasý, uygulamadan
yarar beklenmediði sürece var edebilir kendini. Aksi durumda bu
özel takvim hükümranlýðýný çoktan ilan ettiðin ülkene kaostan
baþka ne vaat edebilir?
Sorun da burada bir yerde düðümleniyor zaten. Hükümdarý
olduðun kadar Sezar'ý da olabiliyor musun ülkenin?
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 49

127
Ýþimden ayrýlýyorum. Baþarýlý olduðumu iyi biliyorum. Þu an
sizi þaþýrttýðýmýn da farkýndayým. Kendimle barýþýk olma
oyununu býrakýyorum aslýnda. Bunun yüz karasý bir anlaþma, bir
sahtekarlýk olduðunu anlatma gayretim, bilmem tarafýnýzdan ne
ölçüde anlayýþla karþýlanabilir! Ýstifam, belki de þu ana kadar
üstlendiðim rolün altýnda kalmaya baþladýðýmýn bir iþareti.
Kendim olmayý mý seçtim peki? Belki. Ancak, kendim olmayý
seçme özgürlüðünü seçiyorum sanýrým. Yolun baþýndayým.
Ýnançlarýmý, alýþkanlýklarýmý, yaþadýðým yeri ve bundan sonraki
zamanýmý yeniden gözden geçirmekten yanayým. Sizi ne kadar
anlayýþla karþýlýyorsam, sizin de beni anlamanýzý istiyorum. Size
baþarýlar, kendime unutkanlýklar diliyorum. Bunca zaman, iyi
kötü taþýdýðým her þeyi unutma þansým olabilir mi? Ýlk yapacaðým
þey, sanýrým bu soruya yanýt aramayý bile gereksiz kýlacak kadar
uzaða bir yolculuk olacak. Hoþ bir uðraþ olacaðýný kabul edin,
lütfen! Dostlukla.

128
Abece yerine notalarý öðretelim inanlara. Sonra da onlarla
konuþmayý deneyelim. Çok þeyin deðiþtiðini göreceðiz.
Safdillik bu, diyorum ona þakýyarak.

129
Þu an zamaný durdurdum, dedi evin büyüðü. Herkes baþýnýn
çaresine baksýn.
Kýsa bir sessizlik oldu. Ya da uzun bir sessizlik! Bu bir iflasýn
ilanýydý sanki.
Zembereðin boþalmasý ya da.
Sahi, sonra ne oldu, dedi diðeri. Meraklanmýþtý. Güldü
anlatan.
Unuttun mu?, dedi ardýndan. Hem sonra ne olabilir ki!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 50

130
Söylediklerini yineleyebilir misin, dedi baba oðluna.
Evet, dedi çocuk. Seni ve annemi hiç sevmiyorum.
Neden, dedi baba kýrýk bir sesle.
Çünkü siz birbirinizi sevmiyorsunuz. Bir trafik kazasýnda
doðduðuma yemin edebilirim!

131
Ýþinden memnun deðil misin?
Yo, beklediðimden daha kötü deðil!
Ücretinden?
Beklediðimden daha iyi diyebilirim.
Öyleyse sorun ne?
Ne beklediðimi bilmiyorum sanýrým.
Ölü rengi bir oda. Susan iki adam.

132
Sen, diyor kadýn, tanýþmamýzdan önce yoktun hayatýmda.
Uzaktan tanýdýðým biri bile deðildin, nerde kaldý ki sevgili olmak!
Ben, diyor adam, þayet ayrýlýrsak günün birinde, yine
silineceðim belleðinden.
Ya þimdi, diyor kadýn. Yazdýklarýnýn hissettiklerimle böylesine
örtüþmesi nasýl açýklanabilir!
Fark etmekle, diyor adam. Hissettiklerin sende zaten hep
vardý. Belki topraðýnýn metrelerce altýndaydý ama hep vardý.
Günün birinde kazý gerçekleþti ve daha ilk darbelerde uyandý
uykusundan sana ait olan ne varsa!
Sende bulduklarým gibi týpký, diye sürdürüyor adam. Her biri
serseri bir mermiyi andýran o nice tehlikeli sözcüklerin,
söylendikçe ehlileþmesi gibi týpký.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 51

133
-Saat on kýrkta yönetim kurulu toplantýnýz var. Öðle
yemeðinde iki yabancý konuðunuz olacak, biliyorsunuz. On
dörtte bankacýlar...
-Sýra bende!
-Nasýl?
-Sýra bende dedim. Þimdi de ben konuþacaðým.
-Nasýl isterseniz ama...
-Söyle bakalým, sen hiç midilliye bindin mi?
-Midilli mi? Þey... Belki görmüþümdür ama...
-Konumuzla ne ilgisi var diye sakýn sorma olur mu! Üzülürüm.
-Nasýl isterseniz.
-Devam ediyorum öyleyse. Büyükayý'yý görmek için en son ne
zaman çaba gösterdiðini hatýrlýyor musun?
-Büyükayý'yý görmek için? Sanýrým...
-Çok oldu diyeceksin. Korktuðum yanýt yani.
-Yine de, nasýl denir...
-Yönetim kuruluyla bir ilgisi yok, biliyorum. Son soruma yanýt
vermeyi dene yine de. Belki o zaman tüm bu zýrvalarýn arasýnda
bir bað kurmak kolaylaþýr, ne dersin?
-Söylediðiniz gibi olsun.
-Dinle öyleyse. On altý yaþýnda olmalýyým. Bir genç kýzý ilk
öptüðümde yani. Çilek tadý yayýlmýþtý dudaklarýma. Akþama
kadar sarhoþ dolaþtým. Parmak uçlarýma kadar uyuþmuþtum.
Sonra.. akþam evde anneme bütün bu olanlarý anlattým.
-Genç kýzý ve sizin...
-Yok caným! Bir midillinin peþi sýra koþmanýn içten içe
söylenen müthiþ bir özgürlük þarkýsý olduðunu ve yine bunu
paylaþmak için akþam alacasýyla birlikte gökyüzünde beliren
ihtiyar...
-...Büyükayý'nýn tüm yýldýzlarýyla size göz kýrpýp durduðunu!
-Ne güzel! Devam et.
-Ah! Ýlk öpüþmemi tam olarak hatýrlayamýyorum ne yazýk ki.
Sanýrým haþarý bir kýzdým.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 52

-Sonra?
-Sonra... Evet, tarifini vermek gerekirse karanfil kokusu
diyebilirim. Soluk, uçuk pembe bir karanfilin þöyle bir akþam
gezintisine çýkmýþ hali diyelim.
-Ya annene neler anlatýrdýn?
-Sincaplarýn kaþla göz arasýnda ceviz aðaçlarýna nasýl
týrmandýðýný anlatýrdým. Sanýrým bir de sokakta rastladýðým o
uçan baloncuyu. Zavallý adam balonlarýn hâlâ kendisiyle birlikte
olduðunu sanýyordu.
-Ne güzel anlaþýyoruz!
-Yine de ben...
-Biliyorum, þu toplantý. Sahi, çantanda hep bulundururdun.
Sigaran var mý?

134
Güzel öyküler yazardýn. Neden býraktýn?
Görgümden. Çevremde her þeyin önce yapýldýðýný, sonra
yaþandýðýný gördüm.

135
Sabahlarý binbir güçlükle uyanýr, yarý araladýðý gözleriyle boþ
salona bakar ve panikle fýrlardý yerinden.
Eyvah, derdi. Herkes kalkýp gitmiþ. Ýþe yine geç kaldým.
Neden sonra evde yalnýz yaþadýðý aklýna gelir ve þaþkýnlýðýnýn
yersiz olduðunu düþünürdü. Hüzünlü bir durum. Daha da hüzün
uyandýran yaný, iþinin de olmayýþýydý belki.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 53

136
Yaþamý ne sanýyorsun ki, dedi dudak bükerek.
Ahmaklýk ve yanýlgý maddeleriyle dolu koca bir ansiklopedi.
Evet, hepsi bu!

137
Konuþmak yarý dokunmaktýr.
Yazmak paylaþmaktýr ama, diyor kadýn. Bana söyleyeceklerini
bir kaðýda döküp zarfa koy lütfen. Çünkü o, senin beni yeniden
var edecek olan iþaretin. Hem ben sözcüklerin kaðýttaki
serüvenini seviyorum. Kalemin sonsuz beyazdaki hesapsýz yol
alýþýný hiçbir sese deðiþmem. Ben kanatýlarak var olmayý
seçiyorum senle. Sesin uyarýcýlýðýndan çok yazýnýn külleniþinde
titriyor kalbim.
Adam telefonu kapatýyor. Bir kaðýt çekiyor önüne. Kalemin
gürültüsü odayý dolduruyor.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 54

138
Sürekli bir yerlere gitme arzusu, diyor. Ýçimde her an kýpýr kýpýr
bir duygu. Öyle kalender de deðil hani. Buradan kalkýnca bir
kýyýkente gitmekle yetinecek gibi deðil. Gördüðüm ilk parýltýlý
yýldýza örneðin! Anlaþabileceðim bir arkadaþla tabii.
Sýrtlarýmýzda içleri týka basa peksimet, meyva suyu ve yakasý
açýlmadýk nice sohbetlerle dolu sýrt çantalarý. Sonra ver elini
kutup yýldýzý.
Sürat felakettir, diyorum. Giderken önünüze ardýnýza iyi bakýn!
Göktaþlarýndan söz ediyorsan sorun deðil, diyor. Cümlesini iyi
tanýrým. Zarar gelmez onlardan. Biliyor musun, diye sürdürüyor.
Belki de sen olabilirsin.
Ne olabilirim?
Yol arkadaþý. Bu þimdi aklýma geldi. Ýyi anlaþtýðýmýz
söylenebilir. Anlattýklarýmý ilgiyle dinliyorsun. Uyumlu bir yanýn
var.
Sana katlanmak uyumlu olmak mý yani, diyorum. Fikrimi
sorma inceliðini bile göstermiyorsun.
Yýldýzlara yolculuk konusunda mý?
Evet. O düþleri en son sararmýþ Jules Verne kitaplarýnda
býrakmýþtým.
Yazýk, diyor. Ýyi þiirler yazdýðýný düþünürdüm nedense. Yoksa
o da mý bir aldatmaca?
Üzüldüm, diyorum. Böyle düþünmene yani. Belki biraz da
gerçekçiyimdir!
Gülüyor ve baþka bir þey söylemiyorsun. Son söylediklerim
sohbeti öldürdü sanki. Neden bu kadar dayanýksýz, bu kadar
sabýrsýzým. Hiçbir düþ coþkulandýrmýyor artýk beni.
Kötü bir þey bu. Kýsacýk bir an diliminde yargýlýyorum kendimi.
Haklýsýn aslýnda, diyorum. Çok iyi bir yol arkadaþý olabilirdim
ama, gerçek bu deðil!
Gerçeðin altýný kalýnca çiziyorum. Sonra bir daha, bir daha!
Baþýmý kaldýrýp Kutup Yýldýzýna bakamayacak kadar
cesaretsizim bir de. Çünkü o yol arkadaþým.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 55

139
Neredesin, yani bana göre, dedi adam. Fotoðraftan gözlerini
ayýrmadý.
Tam arkanda, dedi kadýn. Kahvesinden bir yudum aldý.
Resmine bakýyor, sesini duyuyor, sýcaklýðýný hissediyorum,
dedi adam.
Oysa ben seni görüyorum, dedi kadýn. Zaten daha çoðu yok.
Biliyorum, dedi adam. Olsaydý yüz yüze durmaz mýydýk!

140
Bir erkekte en çok ne ararsýn, dedi genç kýz arkadaþýna.
Amaçsýzlýk, dedi öteki.
Hak edilmiþ bir amaçsýzlýk yoktur, dedi birincisi. O yüzden,
kendini kandýrmýþ birinin beni de kandýrmasýna izin veremem.

141
Düþün! Günün birinde yitip gideceðiz. Bir süre arayacaklar
bizi belki. Sonra her þey kaldýðý yerden devam edecek. Suya
atýlmýþ minik bir taþtan ne farkýmýz var? Yarattýðýmýz halkalarýn
gücüyle hatýrlanacaðýz, hepsi bu.
Týpký bunun gibi öyle mi, diyorum elimdeki küçük taþý durgun
suya fýrlatýrken. Evet, bir yaþam özetiydi bu. Bakýþlarýmýzdaki
matlaþmadan, düþüncelerimizdeki gölgeden ve zaman
karþýsýndaki zavallýlýðýmýzdan da izlenebilirdi bu.
Bir taþ bizi gözlüyor o sýra, yeniden dinginliðe kavuþan suyun
diplerinden. Henüz kendini dýþarýya vermemiþ olan halkalara sýký
sýkýya sarýlýþýmýza gülümseyerek tanýk oluyor.

142
Kutsal kitaplarý kitaplýðýmda en uzak yere koyduðum o gün.
Evet, kendime dürüst ve en yakýn olduðum o gün!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 56

143
Bütün bir gün hiçbir þey yapmadým, dedi sýkýntýyla. Yitirilmiþ
bir gün!
Böyle düþünme, dedim hemen. Belki yarýnki arayýþýnda
bugün için yitirdiðin þeyi bulmanýn keyfine hazýrlanabilirsin
þimdiden.

144
Geldim, yine bulamadým. Acaba yok musun? Varlýðýn yalnýzca
benim bir kuruntum olabilir mi? Ne var ki, telefonlaþýyoruz. Ortak
dostlarýmýz var. Kimi zaman selam gönderiyoruz bir diðerimize.
Günün birinde doðal kabullenebilirsem bu durumu ve bana ait
olduðun kadarýyla yetinmeyi öðrenirsem hýrçýnlýðýmý da terk
ederim. Sen o kadarýyla varsýn ve güzelsin yaþamýmda. Kapýsý
zorlanan deðil, aklý kurcalayan biri olarak kalmalýsýn. Bu pusula
bile kapýya iliþtirilmek yerine postayla gönderilmeliydi sana.
Ýhtimal, þu an benim kapýmdasýn. Benzeri bir not bulacaðýmdan
eminim. Yarýn telefonlaþacak ve her þeyin yolunda gittiðini
göreceðiz. Bu düþünce rahatlatýyor beni. Þu anýn saçmalýðýný
unutacaðýz en güzeli. Þu an, zaten benim özel tarihimden çoktan
çýkarýldý.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 57

145
Yeteri kadar içtin, diye azarladý kadýn adamý.
Neye göre yeteri kadar?
Bünyene göre, dedi kadýn. Bir yerden sonra tahammül
edemiyorsun.
Neye, dedi adam.
Çok þeye, dedi kadýn.
Sayayým, dedi adam. Önce sana tahammül edemiyorum.
Neden beraberiz, bu sorunun yanýtý, her arayýþýmda aðzýný biraz
daha aralayan yeni bir soru canavarýna dönüþüp ürkütüyor beni.
Baþka neye tahammül edemiyorum? Kendime tabii! Neden
deðiþemiyorum diye. Neden kurtaramýyorum kendimi her tür
tutsaklýktan. Neden bu kadar zayýfým, neden öfkelerin hedefi
oluyorum ve neden hiçbir sorunun yanýtý yok. Sanýrým asýl
öðrenmek istediðim bu ve öðrenmek için elimden geleni
yapýyorum, yani içiyorum, oldu mu?
Kadýn susuyor. Evet, bu da bir konumlandýrma çünkü.

146
Önerebileceðin bir kitap var mý?
Birden çok, dedi adam arkadaþýna. Ama hiçbirinin adýný
söylemeyeceðim.
Neden, dedi arkadaþý.
Çünkü, dedi adam, severek okuduðum pek çok kitapta
aramanýn keyfi ve gizi dile getiriliyor. Bu güzel oyuna en
baþýndan katýlmaný istiyorum. Hepsi bu!

147
Ölümden korkmuyorum, diye konuþmaya baþlýyor.
Belli belirsiz gülümserken sürdürüyor:
Çünkü yaþam hiç cesaretlendirmiyor beni.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 58

148
Kýrmýzý kapaklý deftere öyküler yazýyorum, diyorsun. Yeþil
kapaklý olaný günlükler içinmiþ. Mavi kapaklý defterde yeni bir
romana baþlamýþsýn. Sistemli bir çalýþma için iyi bir yöntem,
diyorum. Düpedüz kolaylýk!
Yalnýzca bir oyun bu, diyorsun, kolaylýkla ilgili düþüncelerimi
kapaksýz bir deftere geçirirken. Kurallarýn anlatýlanlarla sýnýrlý
olduðu çocuksu bir oyun yalnýzca.

149
Adresimi yitirdiðini söyledi, kapýmý çaldýðý o gün!
Mektuplarýn kesilmesi demek o yüzdenmiþ. Sana gelmiþ iþte,
diye gülümsedim birden. Ya da yazýnýn tükendiði bu yere!

150
Yaþam güzel anlar toplamýdýr, diye mýrýldanýyor adam.
Kadýnýn yanaðýna minik bir öpücük konduruyor.
Geri kalanlar, yani tüm tatsýz anlar ise birer ölüm provasý
olmalý, yoksa haksýz mýyým?
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 59

151
Kýyýda tahta bir iskemleye oturmuþsun. Ýðreti. Her an çekip
gidebilirsin. Daðlar arkanda, deniz ve akþam hemen önünde.
Bulutlarýn arasýnda geçmiþin kamaþýyor sanki. Yerinden
doðruluyorsun. Yüzün güneþ yanýðý. Bir bardak su içerim,
diyorsun. Her þeyin
üstüne mi, diye takýlýyorum. Öylece kalýyorsun. Uzun bir gece
olacak, evet.
Birlikte karþýlayacaðýz ertesi günü.

152
Söyleyeceklerinden ürküyorum, dedi adam.
Suskunluðumdan cesaret alýp söylüyorsun bunu, dedi kadýn.
Aðrýlý bir geçmiþ, sancýlý bir gelecek. Ah, tam da o an iþte. Bir
neþter ya da keskin bir karar.
Ne kadar çaresiziz, diyor bir tanesi. Hangisi? Ne fark eder!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 60

153
-Sol elimin parmaklarý kemanýn üstünde deliler gibi
koþturuyor. Niyetim, sanki Paganini'yi kendisiyle yarýþtýrmak.
Partisyonun sonlarýndayým. Salonu dolduranlar nefeslerini
tutmuþ, solonun tamamlanmasýný bekliyor. Ve birden, inanýlýr gibi
deðil ama salon kararýyor! Düþünebiliyor musun, ýþýklar gidiyor.
Koca salon zifiri karanlýk!
-Ne fark eder! Sen karanlýkta da çalabilirsin.
-Evet. Aslýnda onlar da, yani salondakiler de karanlýkta
dinleyebilirler, öyle deðil mi?
-Ancak söylediðin gibi olmuyor sanýrým.
-Doðru. Kýpýrdamalar.. ardýndan mýrýldanmalar baþlýyor.
-Allah bilir, sivri akýllýnýn biri de mumlar yetiþtirmeye
kalkýþmýþtýr...
-Ya çakmaklarýný çýkarýp yakanlara ne buyurulur!
-Hangi akla hizmet ettikleri anlaþýlýr gibi deðil.
-Vestiyere saldýrý baþlamýþtýr bu arada.
-Yo! Olup olacaðý bir düþ bu. Daha kötü þeylerin
gerçekleþmesine izin vermem.
-Peki sonra ne yapýyorsun?
-Kemaný indirip çýðlýðý basýyorum. Hem de en üst perdeden!
-Þimdi de salonu izleyelim.
-Onlarý göremiyorum ama donup kaldýklarýna eminim.
-Sonra?
-Sonra uyanýyorum. Ter içinde olduðumu söylemeye gerek
var mý?
-Sanýrým uykun da kaçmýþtýr.
-Ah! O ana kadar da uyuduðum söylenemezdi.
-Yani... Bu anlattýklarýn düþ deðil miydi?
-Her þey kadar! Þu an bile birden silkinip uyanmayacaðýmýzý
kim iddia edebilir!
-Çýlgýnsýn!
-Senin kýzýným. Bütün bunlarýn bir açýklamasý var mý sence?
-Bilmem..., dedi kadýn.
Çok þey söylenebilir þu an. Ancak o, huzurlu bir uyku gibi
sessiz kalmayý yeðliyor.
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 61

154
Kente yabancýyým. Sana yabancýyým. Bu kadar düþmanla baþ
edemem..
Savaþmayý dene, dedi kadýn kapýdan çýkmak üzereydi.
Ekledi.
Masada kentin haritasýný bulacaksýn. Bir de sana
göndermediðim mektuplarý...

155
Gecenin ilerleyen saatlerinde eski koltuða iliþir, hemen
yanýndaki abajurun kör aydýnlýðýnda, gövdesinin aðýrlýðýndan
kurtulmuþ olmanýn rahatlýðýyla parmaklarýnýn oyununu baþlatýrdý.
Gölge ve devinen parmaklar! Duvardaki sayýsýz þekile bir o
kadar da öyküler uydurduðu o son gecede tüm ýþýklarý yaktý ve
gövdesini aydýnlýðýn içindeki kamaþmanýn gizine býraktý.
Gölgesinden tek sözcük alamadýlar.

156
Ýstersen vazgeçelim, dedi yumuþacýk sesiyle. Denedik,
beceremedik.
Haklýsýn, dedi adam. Bir de beraberliði deneyelim.

157
Düþümde bir kartalýn ardýndan koþuyordum, dedi kadýn.
Sonra.., dedi adam.
Sonra fark ettim ki, yýrtýcý olmak yalnýzca bir baþlangýçmýþ!
Konumlandýrmalar- Ahmet Önel 62

158
Nereye býraktýn onlarý?
Ormanýn en uzak yerine, dedi avcý.
Ya geri dönerlerse?
Bizi bulamazlar, dedi avcý, bilgece gülümsedi.
Bulsalar bile, bizler o eskisi miyiz bakalým!

Ankara, 2002
Söyleþi - Ahmet Önel i

“Okur Ýkarus olmak deðil,


Ýkarus'un öyküsünü okumak istiyor bence."

Ahmet Önel'le "Konumlandýrmalar" üzerine bir söyleþi…

altKitap: "Konumlandýrmalar"ýn kýsacýk öykülerden oluþan bir


sözler ve anlar bütünü olduðunu söyleyebiliriz. Bu metinleri
oluþtururken nasýl bir düþünceden yola çýktýðýnýzý öðrenebilir miyiz?
Ahmet Önel: "Konumlandýrmalar", belki de yalnýzca bir yola çýkýþ
aný! Yolculuðun okurun belleðinde, imgeleminde, yüreðinde sürmesini
dileyen küçük, yoðun metinler demeti. Metinleri yazdýran temel güdü
çoðunlukla bir düþünce deðil. Bir durum, bir fotoðraf ya da anlýk bir
trajediyle burun buruna gelme aný. Hayatýn o yoðun karmaþasýnda
gözün seçebildiði, duygunun fark edebildiði "Ýkarus'lara" yakýn
durabilmekle ilgili bir seçim. Kanýmca, hayat oldukça trajik bir "hal"
çünkü! Yazýyla, çizgiyle, renk ve notayla onu bir kez daha oluþturma
çabamýz bu trajik durumu biraz daha belirgin kýlýyor. Demek ki,
yalnýzca yazan kiþilerin yaptýðý "seçim" hayatý anlamlandýrmak için
yeterli bir hareket deðil. Bende baþlayýp okurda biten yolculuðun yarý
gizli yarý açýk serüvenidir konumlandýrýlanlar. Ayrýntýda gizlenen
acýlarýmýzý, hüzün ve coþkularýmýzý "anlýk patlamalarla" yansýtabiliriz
birbirimize. Kimse uzun trajedilerin meraklý okuru/izleyeni olmak
istemiyor günümüzde. Sözünü ettiðim þey yazýnsal ürünlerle ilgili deðil
elbette. Ne ki, iyi kötü buluþtuðumuz duygular ve kýrýk düþünceler
hayattan çýkardýðýmýz ortaklýklar olarak bizi hem avutuyor, hem de
belirliyor. "Konumlandýrmalar" belki de tedavisi mümkünsüz
"kýrýklýklarla" ilgili bir reçete bu yüzden. Evet; sonunda adresi belirsiz
bir iç yolculuða çaðrý diyebilirim bu kýsa metinler için. Yazar yalnýzca
kýþkýrtandýr! Asýl yazar, metni kendine çevirmeyi becerebilen okurun
"ta kendisi" olamaz mý peki?
Söyleþi - Ahmet Önel ii

altKitap: Kitabýnýzdaki metinler zaman ve mekan baðýmsýz


metinler. Buradan yola çýkarak, genelde insan iliþkilerinde ve özelde
de kadýn-erkek iliþkilerinde, yazarýn öznelliðini saklý tutacak olursak,
"genel"liðe doðru bir yolculuk olduðunu söyleyebilir miyiz?
Ahmet Önel: Elbette. Yine de, bu metinlerin "Doðru Bir Hayatla
Ýlgili Kýlavuz" olarak algýlanmasýný istemem. Önerim iyice karmaþaya
dalmaktan, yolu kaybetmekten yana. Kiþi kendi seçimini biraz da kendi
yaþanmýþlýklarýndan çýkarmalý. Ayrýlýðý yaþamadan ayrýlýk acýsýný
anlatmak pek kolay deðil örneðin. Ýnsan iliþkileri büyük ve iddialý bir
baþlýk aslýnda. Metinler, birer önerme de içermediðine göre, böylesi
kapsamlý bir görevciliði kaldýramaz. Ýlle de bir görevcilikten söz etmek
gerekirse; yürek sesine kulak vermekten, insanoðluna biraz daha
duyarlý yaklaþmaktan, ama en önemlisi kendimize tuttuðumuz o "dev
aynasýndan" uzak durmayý önermek mümkün olabilir. Yukarýda sözünü
ettiðim Ýkarus'un küçük örneklemeleriyiz her birimiz. Yeryüzüne doðru
tepe üstü çakýlýrken son kez olsun sesimizi duyurma, "ben burdayým"
deme çabasýndayýz. Nafile bir çaba olduðunu bilerek elbette. Herkesin
kendi ölçeðinde yaþadýðý trajediler baþka kulaklarýn, baþka gözlerin
avcýlýðýnda çünkü. Sonuçta bir erkeðin bir kadýna -ya da tersi- duyarlý
ve anlayýþlý yaklaþmasý bir ayrýcalýk deðil kanýmca. Hayatý
kolaylaþtýran her þeyi elimizin tersiyle itmek daha kolayýmýza gidiyor
nedense. Sonuçta sevgimizi dillendiremiyor, baþkasýnýn mutluluðunu
paylaþamýyoruz. Hayatýmýzý körelten þey ise, amansýz
"duyarsýzlaþma" çabamýz. "Konumlandýrmalar" bu duruma suçüstü
yapmaya çalýþýyor biraz da.

altKitap: "Gri yansýmalar…" Kitabýnýzdaki metinlerinizden söz


ederken en sade þekliyle bu tanýmý kullanýyorsunuz. Bu taným bir
genellemeden mi kaynaklanýyor yoksa siyahýn ve beyazýn birbirinde
eridiði bir bakýþ açýsýndan mý?
Ahmet Önel: Yanýtlarýmda hayatla ilgili olarak bolca "trajedi"
sözcüðü kullandým. Bir kez daha yinelemem gerekirse, benim
yaptýðým, bu trajediyi "parodik" bir dil kullanarak daha yenilir yutulur bir
hale getirme çabasý belki de. Güzel olan, coþku taþýyan her ne varsa
aldatýcýdýr demek istemiyorum tabii. Yine de þöyle bir düþünelim:
Kendimizi en hafif, en mutlu hissettiðimiz anlarda bile "sonrasýyla" ilgili
bir kaygý taþýmaz mýyýz? Ýþte bu yansýma kocaman bir "gri belirsizliktir"
Söyleþi - Ahmet Önel iii

bence. Hiçbir hayat sonuna kadar acý, ya da keyif önermez. Tabii, asýl
ve gerçek olan da budur. Küçük ayrýntýlar hayatýn "sepya"
fotoðraflarýdýr çünkü. Eski fotoðraflarýn vaad ettiði o büyük öyküleri göz
ardý etmeyelim! Belki de, her birimizin hayatýndan geriye yalnýzca tek
bir "gri" fotoðraf kalacak. Bizleri o "anýn" anýmsattýklarýyla
hatýrlayacaklar. Öfkeyi, hüznü, heyecan ve sevinçleri o "gri" filtrenin
ardýndan görmeye çalýþacaðýz. Unutmayalým ki, okura yüklediðimiz
gizli görevlerden biri de, bu fotoðrafýn bizzat onun tarafýndan
renklendirilmesiyle ilgili! Gri yaratýcý, baþtan çýkarýcý ve acý vericidir.
Yaþamsaldýr da ama! Siyaha teslim olmamýþtýr. Beyaz kadar "masum"
olmamak ise düpedüz bir ayrýcalýktýr!

altKitap: Kýsacýk öyküler eksiltmelerle, eðretilemelerle, yoðun


göndermelerle kimi zaman þiir gramerine yaklaþan yapýsýyla farklý bir
dil kullanýmýný da beraberinde getiriyor. "Konumlandýrmalar"daki dil
kullanýmý üstüne neler söylemek istersiniz?
Ahmet Önel: "Konumlandýrmalar"da öykü dilimin dýþýna çýktýðýmý
sanmýyorum. Yine de, daha kýsa, daha "özenli" metinler elbette. Ýster
istemez daha sýký bir iþçilik gerçekleþtiriyor, daha tasarruflu bir dil
kullanýmý gayretiyle "daha yoðun" bir anlatým tutturmaya
çalýþýyorsunuz. Satýr arasý okumalar, göndermeler, alegoriler,
metaforlar seçtiðiniz dilin doðal sahipleri oluyor. Bu ise, ister istemez
metinlere þiirsel bir kimlik yüklüyor. Kýsa metin her zaman ürkütücüdür!
Okur için de, yazar için de geçerlidir bu. Demek "yetkin" bir yazarsýnýz
ki, meselenizi üç beþ satýrda dile getiriyorsunuz! Demek "özel" bir
okursunuz ki, size sunulan o kýsacýk metinlerle aslýnda ne anlatýlmak
istendiðinin bal gibi farkýna varýyorsunuz! "Konumlandýrmalar"ýn böyle
bir kaygýsý yok ne güzel ki. Gerçekten söyleyecek sýký bir cümlem
olsaydý bunu kocaman bir romanda dile getirmeyi yeðlerdim. Týpký o
þakalý cümlede olduðu gibi; okurun da hayli zamaný olmalý ki bu kýsa
metinleri devirmeyi göze alabiliyor! Hepsi bir yana, hayatýn trajiðini
"yazýnýn" yazgýsýyla buluþturmak doðru deðil. Okur Ýkarus olmak deðil,
Ýkarus'un öyküsünü okumak istiyor bence.
Söyleþi - Ahmet Önel iv

altKitap: "Konumlandýrmalar"ýn sayýsal bir kitap olarak


yayýnlanmasý isteði nasýl oluþtu? Sayýsal yayýncýlýðýn fiziksel
yayýncýlýkla iliþkisi ve bir yazar olarak sizin internetle iliþkiniz
konusunda neler söylemek istersiniz?
Ahmet Önel: Ýki yýl öncesine kadar, þu klasik "redcilerden" biriydim
kýsacasý! Bilgisayara asla bulaþmýyordum ve emektar daktilomla gül
gibi geçiniyordum! Sözü uzatmak gereksiz. Bilgisayar ve internet
müthiþ bir olanak. Þu anda tüm dosyalarým bilgisayara yüklü ve her
türlü yazýþmayý, haberleþmeyi, dosya/kitap alýþveriþini net aracýlýðýyla
yapýyorum. Beni bu denli etkileyen bir sistemin çok sayýda okur/yazar
tarafýndan paylaþýldýðýný biliyorum ayrýca. Sonuçta, fiziksel yayýncýlýðýn
biz eskimeye baþlayan yazarlar tarafýndan belirlenen sarsýlmaz "
kutsallýðý" tartýþýlabilir bir konuma gelmeye baþlýyor. Deðiþimin ve
dolaþýmýn hýzýna ayak uydurmak bizi daha çok sayýda ve belki de daha
yeni okurla buluþturuyor. Týpký bir okur olarak, benim de çok sayýda
yeni kitap ya da kaynaða "kolayca" ulaþmam gibi. Yine de, nankörlük
edip daktiloya reva gördüðüm kaderi kitapla buluþturmayacaðým.
Sayýsal yayýncýlýðýn her türlü nimetinin ötesinde, bir yapýtýn kitap
formunda "elimize ve gözümüze" dokunmasý bambaþka bir duygu
elbette! Sonuç olarak; "Konumlandýrmalar" kendi hayatýmdan yola
çýkarak günümüz için düþülmüþ birer küçük "dipnot" belki de. Bir
Fransýz eleþtirmen, Proust'un dev yapýtý için "yazýlmamýþ bir þiirin"
dipnotlarý tanýmýný kullanýr. Çoðu büyük yapýt için kullanýlabilir bu
taným. Sanýrým, asýl "marifet" hayatýmýzý yapýta dönüþtürmekle ilgili
olmalý. Kendiliðinden akan, þiirini içinde saklayan, coþkusunun
paylaþmaya hazýr, mutluluk anlarýný çoðaltmaya hazýrlýklý, sevgiye
bedel biçmeyen, aþký hak eden ve dipnotlara gereksinim duymadan
yalnýzca kendi gövdesini sunabilen hayatlar, belki de
"konumlandýrýlamayacak" kadar basit, bir o kadar da görkemlidir,
kimbilir! Biz yazýya teþne olanlar ne kadar da kýskancýz aslýnda!
Sözcüklerin büyüsünde aradýðýmýz þeyin bütün bunlardan baþka bir
þey olduðunu söylemek mümkün mü yoksa?

You might also like