Download as txt, pdf, or txt
Download as txt, pdf, or txt
You are on page 1of 123

James Patterson - 5.

Atl�

www.CepSitesi.Net

Giri�
Gece Yar�s�
B�l�m 1
SAN FRANC�SCO B�LGE HASTANES�NDE gece yar�s�ndan sabah sekize kadar s�recek olan
n�bet ba�lad���nda ya�mur pencereleri d�vercesine ya��yordu. Otuz ya��ndaki Jessie
Faik yo�un bak�m �nitesindeki yata��nda a�r� kesicilerin etkisiyle derin bir
uykudayd� ve belki de y�llard�r g�rd��� en g�zel r�yan�n derinliklerindeydi.
O ve hayat�n�n ����, �� ya��ndaki Claudia, b�y�kannenin arka bah�esindeki
havuzundayd�. Claudia'n�n �zerinde do�um g�n�nde giydi�i elbise vard� ve parlak
pembe su bentlerine �arpan suyun par�lt�s�yla Claudia'n�n sar� sa�lar� ��k
sa��yordu.
"Simon diyor ki, bir kelebek gibi �p, Claudia." "B�yle mi, anneci�im?"
Anne-k�z kahkaha ve ���l�klar aras�nda e�leniyor, suya atl�yor, yerlerde zevkle
yuvarlan�yordu. Ta ki ani, korkun� bir sanc� g��s�n� delercesine Jessie'yi gafil
avlayana kadar.
Ac�yla uyand�. F�rlarcas�na yerinde do�ruldu ve can havliyle g��s�n� tuttu.
Ne oluyordu? Bu ac� da neydi b�yle?
Bir anda hastanede oldu�unu hat�rlayan Jessie yine kendini k�t� hissediyor
olmal�yd�. Ambulansla yapt��� yolculu�u, buraya geli�ini ve doktorun ona
iyile�ece�ini s�yledi�ini hat�rlad�.
Bay�l�rcasma kendini tekrar yata�a b�rakan Jessie ba�ucundaki hem�ire �a�r�
butonuna uzand�. Bir anda buton elinin aras�ndan kay�p yata��n�n yanma, yere d�t�.
Aman Tanr�m, nefes alam�yorum. Neler oluyor? Nefes alam�yorum. Korkun� bir �ey bu.
�yi de�ilim. Kafas�n� oradan oraya savurarak oday� g�zleriyle tarad�.
Bir anda odan�n uzak ve karanl�k k�esindeki fig�r� fark etti.
Bu y�z� tan�yordu.
"Tanr�ya ��k�r," diye i� �ekti. "Yard�m et l�tfen. Kalbim."
Elini havaya kald�rd� ve g�r�nmez bir �eyi tutmaya �al�t�.
Fig�r karanl�kta k�p�rdamadan onu seyretmeye devam ediyordu.
"L�tfen," diye yalvard� Jessie.
Fig�r tek bir ad�m bile atm�yor, yard�m etmiyordu. Neler oluyordu? Buras� bir
hastaneydi ve karanl�ktaki ki�i de burada �al�an biriydi. G��s�ndeki a�r�
ci�erlerindeki son havay� d�ar� �ekerken,
Jessie'nin g�zlerinin �n�nde siyah noktalar u�u�maya ba�lam�t�. Bir anda t�m
g�r�nt� beyaz bir ���a d�n�t�.
"L�tfen bana yard�m et. San�r�m ben..."
"Evet," diye cevap verdi karanl�ktaki fig�r. "Evet �l�yorsun, Jessie. �teki tarafa
ge�erken seni seyretmek �ok g�zel."
B�l�m 2
K���C�K B�R KU�UN kanatlar�n� ��rp�� gibi Jessie'nin elleride �ar�af�n �zerinde
��rp�n�yordu. Sonra hareketsizle�ti. Jessie gitmi�ti.
Gece g�revlisi yakla�arak, yata�a do�ru iyice e�ildi. Gen� kad�n�n grile�mi� teni
lekelerle doluydu ve yap� yap�t�.
G�z bebekleri sabit bir noktaya bak�yordu. Nabz� atm�yordu.
Herhangi bir ya�am belirtisi yoktu. �imdi neredeydi acaba?
Cennette, cehennemde ya da hi�bir yerde.
Karalt� halindeki fig�r yere d�en �a�r� butonunu kald�rd�, �ar�af� d�zeltti. Gen�
kad�n�n sar� sa�lar�na ve geceli�inin yakas�na �eki d�zen verdikten sonra elindeki
pe�eteyle kad�n�n a�z�n�n kenar�ndaki t�k�r�kleri sildi.
Komodinin �zerindeki telefonun yan�nda duran resim �er�evesini �evik parmaklar�yla
kavrayarak ald�. Resimde kuca��ndaki bebe�iyle poz vermi� kad�n asl�nda ne kadar da
g�zeldi. Claudia. K�z�n�n ad� buydu, de�il mi?
Gece g�revlisi resmi yerine koydu. Ard�ndan hastan�n g�zlerini kapatarak,
g�zlerinin �zerine pirin�ten yap�lm� k���c�k madeni paralar� and�ran bir �ey koydu.
K���k disklerin �zerinde t�bb�n simgesi olan y�lanl� asa kabartmas� vard�.
F�s�lt� halindeki veda, be� kat a�a��da, Pine Caddesi'nde ilerleyen arabalar�n
g�r�lt�s�yle kar�m�t�,
"iyi geceler, prenses."
Birinci K�s�m Planl� Cinayet B�l�m 3
AVUKAT YUK� CASTELLANO �zel numaramdan beni arad���nda masamda oturmu� y���n
halindeki dosyalar�, tam olarak s�ylemek gerekirse on sekiz kapanmam� cinayet
dosyas�n� elden ge�iriyordum. "Annem ikimizi Armani Cafe'ye ��le yeme�ine g�t�rmek
istiyor," dedi cinayet kul�b�m�z�n en yeni �yesi. "Onunla tan�mal�s�n, Lindsay.
Y�lan� deli�inden ��karacak bir cazibeye sahiptir inan bana. Tabii m�mk�n olan en
zarif bi�imde."
Bir d��nelim bakal�m. Hangisini se�meliydim acaba?
Ofisimde oturup yaln�z ba��ma ton bal�kl� salata ve so�uk kahveden olu�an yeme�i mi
yemeliydim? Yoksa Yuki ve y�lan� deli�inden ��karabilen annesiyle Merlot �arab�
e�li�inde yiyece�im lezzetli Akdeniz yemeklerini mi se�meliydim? Masamdaki dosyalan
d�zelterek b�l�m sekreteri Brenda'ya birka� saat i�inde d�nece�imi haber verdim ve
saat 15: OO'daki b�l�m toplant�s�na yeti�meyi planlayarak binadan ��kt�m.
Islak ve nemli sonbahar serinli�i San Francisco'nun �zerine ��kmeden �nceki belki
de son g�ne�li eyl�l g�nlerinden birini ya��yorduk.
D�ar�da olmak harikayd�.
Zengin kesime hitap eden Saks Al�veri� Merkezi'nin �n�nde Yuki ve annesi Keiko'yla
bulu�tuk. Maiden Soka��'ndan yukar�, Grant Bulvar�'na do�ru ilerlerken �ene �almaya
ba�lam�t�k bile.
"Siz k�zlar, �ok modernsiniz," dedi Keiko. Harika elbisesi, yap�lm� sa�lar� ve
kollar�ndan sarkan al�veri� paketleriyle y�r�yen Keiko bu haliyle bir ku� kadar
ufak ve �irin g�r�n�yordu. "Hi�bir erkek bu kadar �zg�r bir kad�n istemez," dedi.
"Anneee," diye hay�fland� Yuki. "Rahat ol biraz, ne dersin?
21. y�zy�lday�z ve buras� Amerika."
Kolumun alt�ndan tutup beni d�rten Keiko,
"Kendine bir bak, Lindsay," diye devam etti Yuki'yi duymazdan gelerek.
"Kimse silahl� kad�n istemez," �eklindeki protestosu Yuki'yle benim soka�� inleten
kahkahalar�m�z aras�nda kaynay�p gitmi�ti.
Trafik ����n�n yayalar i�in ye�il olmas�n� beklerken elimin tersiyle g�lmekten
ya�aran g�zlerimi sildim. "Benim bir erkek arkada��m var," dedim.
Sevgilimle ilgili neredeyse melodik bir tonla, "Joe �ok yak��kl� bir �talyan
erke�i," dedi Yuki. "Ayn� babam gibi.
H�k�mette, Milli G�venlik'te, y�ksek mevkide bir g�revi var."
Joe'yla ilgili �vg�leri duymazdan gelen Keiko, "Seni g�ld�r�yor mu?" diye
sordu."Hem de nas�l. Bazen g�lmekten yerlere yat�yoruz beraber."
"Peki, sana iyi davran�yor mu?"
"Bana haaaarrriiika davran�yor," dedim s�r�tarak. Keiko onaylarcas�na ba��n�
sallad� ve "Bu g�l�� bilirim," dedi. "Eli yava� bir erkek bulmu� olman�n g�l�� bu."
Yuki ve ben yine kahkahalara bo�ulmu�tuk. Keiko'nun g�zlerindeki par�lt�dan onun da
Sorgulay�c� Anne rol�nden ho�nut oldu�u belli oluyordu.
"Bu Joe ne zaman sana y�z�k takacak?"
Y�z�m k�zarm�t� bir anda. Keiko tam �st�ne basm�t� yaram�n. Joe, Washington D.C.'de
ya��yordu. Bense ya�am�yordum. Ya�ayam�yordum. ili�kimizin nereye gitti�i hakk�nda
da en ufak bir fikrim yoktu.
"Hen�z y�z�k safhas�na gelmedik," diye cevap verdim.
"Sen bu Joe'ya ��k m�s�n?"
"Hem de nas�l," diye itiraf ettim.
"Peki, o sana ��k m�?"
Yuki'nin annesi ne�eli g�zlerle bana bak�yordu. Ta ki y�z hatlar� ta�a d�nm��esine
kaskat� kesilene kadar. Capcanl� g�zleri cam gibi olmu�tu bir anda ve arkaya do�ru
kaym�t�.
Dizlerinin ba�� ��z�lm�t�.
Yakalamak i�in at�ld�ysam da �ok ge� kalm�t�m. Keiko kalbimi par�alayan bir
iniltiyle kald�r�ma y���ld�.
Olanlara inanam�yordum ve anlayam�yordum da. Fel� mi ge�irmi�ti acaba?
Yuki ���l�k atarak annesinin yan�nda yere kapand�. "Anneci�im, anneci�im. Uyan."
"Yuki, bir saniye bana izin ver," dedim. "Keiko, Keiko, beni duyabiliyor musun?"
Nab�z at�lar�na bakmak i�in elimi Keiko'nun �ahdamar�na koyarken kalbim yerinden
��kacak gibi at�yordu.
Nefes al�yordu, ama nabz� �ok zay�ft�. Neredeyse hissedilmeyecek kadar zay�f.
Cep telefonuma sar�larak acil m�dahale ekiplerini arad�m.
"Ben, Te�men Boxer, rozet numaram 2721," diye hayk�rd�m telefona do�ru. "Maiden
Soka��, Grant Bulvar�'na acilen bir ambulans g�nderin. Hem de hemen
B�l�m 4
SAN FRANCISCO B�LGE HASTANES� devasa bir yap�yd�. Kendi i�inde bir �ehir gibiydi
adeta. Bir zamanlar devlet hastanesi olan bu yer, birka� sene �nce
�zelle�tirilmi�ti, ama yine de maddi durumu yetersiz ya da di�er hastanelerin
yeti�emedi�i hastalara hizmet veriyordu. Y�lda belki de y�z binden fazla hastaya
hizmet ediyordu.
Keiko Castellano, acil servisin b�y�kl���n� ve korkun�lu�unu perdeyle �er�eveleyen
k���k b�lmelerden birinde yat�yordu.
Bense bekleme odas�nda Yuki'nin yan�nda oturuyordum.
Annesinin hayat� i�in duydu�u endi�e ve korkuyu hissetmemek imk�ns�zd�.
En son acil serviste yatt���m zamanlar bir anda g�zlerimin �n�nde canlanm�t�.
Doktorun hayalet ellerinin v�cuduma dokunu�unu, kalbimin yerinden ��kacak gibi
at��n� ve ya�ay�p ya�ayamayaca��m� merak edi�imi hat�rlad�m.
�zinli oldu�um fakat bir �ekilde g�reve ��kmam� gerektiren olaylar�n ya�and��� bir
ak�am ba�ta rutin bir i� g�n� gibi g�r�n�rken, bir anda kendimi yerde yatarken
buldu�um bir k�busa d�n�m�t�. Ayn� �ey arkada��m ve eski partnerim m�fetti� Warren
Jacobi i�in de ge�erliydi. �kimiz de o darac�k lo� sokakta iki�er kur�un yemi�tik.
O, bilincini yitirmi� ben de kanlar i�inde yerde yat�yordum. Nihayet nas�l oldu�unu
anlayamad���m bir g��le geri ate� a�may� ba�arabilmi�tim.
Hedefi �skalamam�t�m. Hatta belki de gere�inden de iyi isabet ettirmi�tim.
Polisin vurulduktan sonra ate� a�mak suretiyle iki sivili vurdu�u, ancak halk�n
sivillere sempati duymas�yla sonu�lanan �z�c� zamanlard�. Bahsi ge�en sivil
kurbanlar�n ailesi taraf�ndan dava edilmi�tim ve her �eyimi kaybetme tehlikesiyle
kar�� kar��ya kalm�t�m.
O zaman Yuki'yi �ok az tan�yordum.
Fakat Yuki Castellano zeki, tutkulu ve inan�lmaz yetenekli gen� bir avukat olarak
ona en �ok ihtiy��
duydu�um anda yan�mda olmu�tu. Bu y�zden ona kendimi her zaman bor�lu
hissedecektim.
Y�z� endi�eyle karmakar��k g�r�nen Yuki, ac� dolu sesiyle konu�maya ba�lad���nda
ona d�n�p dinlemeye ba�lad�m.
"�ok anlams�z, Lindsay," dedi. "Onu g�rd�n. Hen�z 55 ya��nda, Tanr� a�k�na. Acayip
bir ya�am g�c� vard�. Neler oluyor? Neden kimse bir �ey s�ylemiyor? Ya da en
az�ndan onu g�rmeme neden izin verilmiyor?"
Ona verecek bir cevab�m yoktu, ama benim de onun gibi sabr�m ta�maya ba�lam�t�.
Lanet olas� doktor neredeydi?
Bu durum hi� adil de�ildi ve kesinlikle kabul edilemezdi.
Bu kadar uzun s�ren �ey ne olabilirdi?
Tam acil servise gidip neler oldu�unu sormaya karar vermi�tim ki doktor bekleme
odas�na girdi. Etrafa bak�nd� ve Yuki'nin ismini anons etti.
B�l�m 5
BEYAZ �NL���N�N �ST CEB�NDEK� yaka i�nesine bak�l�rsa doktorun ismi Dennis
Garza'yd�, Acil Servis �efi.
Olduk�a yak��kl� oldu�unu fark etti�im geni� omuzlu, d�zg�n fizikli adam, 180 cm
boylar�nda ve k�rkl� ya�lar�n�n ortas�ndayd�. �spanyol k�kenli oldu�u aln�na
d�k�len g�r siyah sa�lar� ve simsiyah g�zlerinden okunuyordu.
Ama as�l dikkatimi �eken doktorun tav�rlarmdaki gerginlikti. �stifini bozmaks�z�n,
hi� durmadan kolundaki Rolex'ine parma��yla dokunuyordu. Sanki bize, "Ben me�gul
bir adam�m," der gibiydi. "Ben me�gul bir adam�m. �nemli, me�gul bir adam.
Hadi bitirelim �u i�i art�k." Nedenini tam olarak bilmemekle beraber bu adamdan hi�
ho�lanmam�t�m.
Yuki'ye, "Ben, Dr. Garza," dedi. "Annenizde b�y�k ihtimalle n�rolojik bir bozukluk,
TIA dedi�imiz ge�ici iskemik atak s�z konusu. Basitle�tirmek gerekirse beyine
yeterli kan ula�mamas� nedeniyle beyin dokusunda hasar meydana gelmi�.
Ayr�ca koroner damarlar�n daralarak kalbe giden oksijenin ge�ici olarak
eksilmesinden dolay� g��s�nde s�k�nt� hissetmi� de olabilir."
"Bu ciddi bir �ey mi? �u anda ac�s� var m�, ne zaman g�rebilirim onu?"
Dr. Garza eliyle yapt��� i�aretle duruma bir son verene kadar Yuki onu soru
ya�muruna tuttu.
"H�l� bilinci yerinde de�il. �o�u insan yar�m saat i�inde kendine gelir.
Di�erlerinin, ki buna belki anneniz de dahildir, kendine gelmesi 24 saate kadar
varabilir. Durumu kontrol alt�nda, �imdilik ziyaret�i kabul edemiyoruz. Bu ak�amki
durumuna bakarak daha net bir �ey s�yleyebiliriz."
"Ama o iyile�ecek de�il mi? De�il mi doktor?" diye at�ld� Yuki.
"Bayan Castellano. Derin bir nefes al�n l�tfen," dedi Garza.
"Bu sorunun cevab�n� ��rendi�imizde inan�n size de bilgi verece�iz."
Sevimsiz doktor acil servise ��kan kap�y� arkas�ndan kapad���nda Yuki kendini
plastik bir sandalyeye b�rakarak ellerini y�z�ne kapad� ve a�lamaya ba�lad�. Onu
daha �nce a�larken hi� g�rmemi�tim. Can�n� ac�tan �eyi d�zeltemiyor olmak beni
kahrediyordu.
O an i�in elimden gelen tek �eyi yaparak elimi omzuna att�m ve "Tamam tatl�m," diye
onu teskin ettim. "Annen �u anda g�venilir ellerde. �ok k�sa bir zaman sonra �ok
daha iyi olacak."
O a�lamaya devam ederken ben de s�rt�n� s�vazl�yordum.
Bu haliyle ne kadar minik ve korkmu� g�r�n�yordu. K���c�k bir k�z �ocu�u gibiydi
adeta.
B�l�m 6
BEKLEME ODASINDA hi� pencere yoktu. Kahve makinesinin �zerindeki saatin kadran�
�nce ak�am�st�n�, ard�ndan ak�am�, sonra geceyi ve nihayet ertesi sabah� g�sterdi.
Ancak Dr.
Garza bir daha odaya hi� u�ramad�. Herhangi bir mesaj da g�ndermedi.
18 uzun saat boyunca Yuki'yle hava ya da kahve almaya hep n�betle�e ��kt�k.
Tuvalete n�betle�e gittik. Ak�am yeme�imde makineden sandvi� alarak yedik,
okudu�umuz magazinleri birbirimizle de�i�tirdik ve sinir bozucu floresan ����
alt�nda birbirimizin nefesini dinledik.
Sabaha kar�� 03:00 civar� Yuki sonunda dayanamayarak omzumda uyuya kald�ysa da
sadece yirmi dakika sonra uyanarak, "Bir �ey var m�?" diye sordu.
"Hay�r, yok can�m," diye cevap verdim. "Hadi biraz daha uyu."
Ama uyuyamad�.
O suni ve hi� de konuksever olmayan ortamda omuz omuza oturup s�rekli de�i�en
y�zleri seyrediyorduk. Bir tarafta el ele bir �ift oturmu� uzaklara bak�yor, di�er
bir taraftaysa kollar�nda k���c�k bebe�iyle bir ba�ka aile oturuyordu.
Acil servise a��lan kap�n�n her sesinde g�zler o yana �evriliyordu.
Bazen bir doktor ��k�yordu kar��n�za.
Bazense ���l�k ve a�lama seslerini duyuyordunuz. Gen� bir stajyer doktor yorgun
g�zlerle odaya girip Yuki'nin ad�n� anons etti�inde saat neredeyse sabah�n 06:00's�
olmu�tu.
"O nas�l?" diyerek yerinden f�rlad� Yuki.
"Biraz daha kendine geldi, durumu daha iyi," diye cevap verdi stajyer. "Onu burada
birka� g�n tutup baz� testler yapaca��z. Ama onu odaya ge�irir ge�irmez ziyaret
edebilirsiniz."
Doktora te�ekk�r eden Yuki duyduklar� kar��s�nda a��r� sevinerek, ��l ��l g�zlerle
bana d�nd� ve "Aman Tanr�m,
Linds," dedi. "Annem d�zelecek! B�t�n gece burada benimle oturmu� olman�n benim
i�in anlam�n� bilemezsin."
G�zleri ya�larla dolmu�tu. "Sen burada yan�mda olmasayd�n d�n geceyi nas�l
��kar�rd�m inan bilmiyorum. Hayat�m� kurtard�n, Lindsay."
Ona s�ms�k� sar�ld�m ve "Yuki, biz arkada��z," dedim. "Ne gerekiyorsa sormana bile
gerek yok. Bunu biliyorsun de�il mi?
Ne gerekiyorsa.
"Sak�n aramay� unutma, tamam m�?"
"En k�t�s� geride kald�," diye cevap verdi Yuki. "Bizim i�in art�k endi�elenme
Lindsay. Te�ekk�rler. �ok te�ekk�rler."
Otomatik kap�dan ��karken d�n�p arkama bakt�m. Yuki h�l� ayakta durmu� g�l�mseyerek
bana bak�yor ve el sall�yordu.
B�l�m 7
HASTANEN�N �N�NDE bir taksi duruyordu. Ne kadar �ansl�y�m diye d��nd�m. Arka
koltu�a ge�erek neredeyse y���l�r gibi oturdum. Kendimi berbat hissediyordum.
Sabahlamak kolejli
�ocuklar�n i�iydi, benim gibi koca k�zlar�n de�il.
�afak vakti Potrero Tepesi'ne do�ru ilerlerken �of�r inan�lmaz sessizdi ve bu
harikayd�.
Birka� dakika sonra iki ayr� ailenin daha ya�ad��� Victoria tarz�, �� katl�, mavi
binan�n �n kap�s�ndayd�m. Merdivenleri iki�er iki�er h�zla t�rmanarak ikinci kata
��kt�m.
Border Collie cinsi biricik k�pe�im Martha, sanki evden ayr�lal� bir y�l
olmu��as�na beni kap�da heyecanla kar��lad�.
Asl�nda bak�c�s� Karen'�n onu y�r�y�e ��kard���n� ve karn�n� doyurdu�unu
biliyordum, ama yine de k�pe�imle birbirimizi �ok �zlemi�tik.
"Yuki'nin annesi hastanede," dedim k�pe�ime. �ok duygusalla�m�t�m. Kollar�m�
boynuna dolad�m ve ona s�ms�k� sar�ld�m. Ard�ndan yatak odas�na do�ru ilerlerken
Martha da beni takip etti.
Kendimi yumu�ac�k yata��ma b�rak�p 7-8 saat boyunca uyumak istiyordum. Ama bunun
yerine ko�mak i�in �zerime e�ofmanlar�m� giydim ve sabah k�z�ll���n�n i�inde as�l�
kalm� sisli koya ��kt�m.
Saatler tam sekizi g�sterirken k���c�k odamdaki camdan ofisin i�ine bak�yordum.
Masamdaki dosya y���n� son g�rd���mden bu yana olduk �a artm�t� ve telefonumun
k�rm�z� mesaj ���� art�k alarm verme noktas�ndayd�. Tam her �eye k�fredecekken
masam�n ve hen�z kapa��n� a�mad���m kahvemin �zerine karanl�k bir g�lge d�t�.
Sa�lar� d�k�lmeye ba�lam�, iriyar� bir adam kap�n�n e�i�inde duruyordu. Bu �irkin
surat� kendi surat�m kadar iyi tan�yordum.
Eski partnerim ellisini devirmi� bir polis edas�yla kap�da dikiliyordu. M�fetti�
Jacobi'nin sa�lar� k�rla�maya ba�lam�t� ve bak�lar� Larkin Caddesi'nde
kur�unlanmadan �ncesine g�re �ok daha sertti.
"D�n gece parktaki bir bankta uyumu� gibi g�r�n�yorsun,
Boxer," dedi.
"Te�ekk�rler, can�m."
"Umar�m iyi vakit ge�irmi�sindir."
"Bildi�in gibi de�il. Neyse. Ne var ne yok, Jacobi?"
"Yirmi dakika �nce bir ihbar ald�k," dedi. "Bir kad�n, gen�li�inde �ok g�zel oldu�u
s�ylendi. Opera Plaza Garaj�'ndaki bir Cadillac'�n i�inde �l� bulundu."
B�l�m 8
I� MERKEZLER�YLE dolu olduk�a kalabal�k b�lgede, i�inde evler, sinemalar, ofisler
ve ma�azalar gibi bir�ok farkl� hizmetin bulundu�u bir binan�n yan�ndaki Opera
Plaza Garaj�, ma�ara gibi g�r�nen kapal� bir otoparkt�.
Jacobi, Golden Gate Bulvar�'ndaki garaj giri�ini bilin�li olarak bloke eden polis
arabalar�n�n yan�na park etti.
Garaja giri�-��k� yasaklanm�t�. Yoldan ge�en insanlar�n olu�turdu�u kalabal�k
Jacobi'nin, "Halk galeyana geldi," �eklinde s�ylenmesine yol a�m�t�. "Halk galeyana
geldi. Sa�lam bir olay g�rd�klerinde bunu hi� ka��rmazlar."
Kalabal��� yararak ilerlemeye �al��rken sinir bozucu bir sesin bana seslendi�ini
duydum. "Buran�n sorumlusu siz misiniz?" "Hey, Arabam� almam gerek. Be� dakika
i�inde bir toplant�m var!"
Olay yerine �ektikleri san bant�n alt�ndan ge�erek giri� rampas�nda durdum. �smimi
s�yledim ve verilen rahats�zl�k i�in herkesten �z�r diledim.
"L�tfen sab�rl� olun. �z�lerek belirtmem gerekir ki bu garaj bir cinayet
mahallidir. Sizin kadar biz de en k�sa s�rede buray� terk etmek istiyoruz. Bunun
i�in elimizden geleni yapaca��z."
Cevap veremeyece�im baz� sorulara maruz kald�ktan sonra arkamdan yakla�an ayak
seslerini ve ad�m�n �a�r�ld���n� duydum. Yakla�an, Jacobi'nin yeni partneri
M�fetti� Rich Conklin'den ba�kas� de�ildi.
Bundan birka� y�l �nce tan�t���m ak�ll� ve azimli bir polis olan Conklin'den daha
ilk g�rd���m an ho�lanm�t�m. Cesareti ve ald��� onca madalya onun yirmi dokuz gibi
olduk�a gen� bir ya�ta cinayet masas�na y�kselmesini sa�lam�t�.
Ayr�ca ald��� alt�n plaket binadaki bir�ok kad�n�n ondan olduk�a etkilenmesine
sebep olmu�tu.
180 cm'den biraz daha uzun, kahverengi g�zl�, a��k kumral ve ��gen v�cutlu Conklin
bu haliyle yak��kl� beyzbol oyuncular�na benziyordu.
"Elimizde ne var?" diye sordum Conklin'e.
P�nl p�r�l kahverengi g�zleriyle bana bakt�. Bak�lar� ciddi fakat sayg�l�yd�.
"Kurban Kafkasyal� bir kad�n, Te�men. Yakla��k 21-22 ya�lar�nda. Boynunda bir iz
var. Bana tel izi gibi geldi."
"Peki ya tan�klar?"
Conklin, otopark gi�esindeki adam� i�aret ederek, "Tan�k yok. O kadar �ansl�
de�iliz maalesef," dedi. "Gi�edeki adam�n ad� Angel Cortez. B�t�n gece n�bet�iymi�.
Ola�and�� hi�bir �ey g�rmedi�ini s�yledi haliyle. Bir m�teri rampadan a�a��ya do�ru
���l�k ���l��a ko�arak geldi�inde k�z arkada��yla telefonda konu�uyormu�.
"M�terinin ad�," Conklin elinde tuttu�u not defterini a�t� ve devam etti. "Ko�arak
gelen m�terinin ad� Angela Spinogatti.
Arabas� gece boyunca otoparktaym�. Sabah geldi�inde g�rm� cesedi. Ba�ka bir bilgi
alamad�k."
"Cadillac'�n plakas�ndan bilgilere ula��ld� m�?" diye sordu Jacobi.
Conklin kafas�n� sallayarak not defterinin arka sayfas�na ge�ti. "Araba Lawrence P.
Guttman'a ait. Ceza bile yememi�. �u an ona ula�maya �al��yoruz."
Conklin'e te�ekk�r ederek otopark fi�lerini toplamas�n� istedim.
Sonra Jacobi'yle rampadan yukar� do�ru y�r�d�k.
�ok az uyuyabilmi�tim, ama kan�ma adrenalin pompalanmaya ba�lad���n�
hissedebiliyordum. Olay� bizzat g�rmeden �nce g�z�m�n �n�nde canland�rmaya
�al��yordum. Beyaz bir
kad�n kapal� bir otoparkta nas�l bo�azlanm� olabilirdi?
Yukar�dan ayak sesleri duyuldu. Hem de bir s�r� ayak sesi.
Bunlar bizimkiler olmal�yd�.
San Francisco Polis Departman�'ndan en az on polis memuru saym�t�m. Hepsi etrafa
da��lm�t�. Kimisi ��p� kar�t�r�yor, kimisiyse plaka numaralar�n� not ediyordu.
Otopark� kullan�ma tekrar a�madan �nce bize yard�mc� olabilecek en ufak bir ipucunu
g�zden ka��rmamaya �zen g�steriyorlard�.
Jacobi'yle d�rd�nc� kata ��kt���m�zda s�z konusu Cadillac'� g�rd�k. Yeni
modellerden biri olan araba g�c�r g�c�rd�. Araban�n burnu McAllister'daki Civic
Center'm garaj�na bak�yordu.
"Be� saniyeden k�sa bir zamanda saatte 60 mil h�za ula�abiliyor," dedi Jacobi
televizyon reklamlar�ndaki melodik sesleri taklit ederek.
Olay Yeri �nceleme Ekibi'niri �efi Charlie Clapper, her zamanki surats�z ifadesi ve
k�rla�m� sa�lar�yla uyum i�indeki bal�ks�rt� desenli gri ceketiyle bizi kar��lad�.
Elindeki foto�raf makinesini Cadillac'm yan�ndaki
Subaru'nun kaputuna b�rakarak, "G�nayd�n, Lou, Jacobi," dedi.
"Size Jane Doe'yu takdim edeyim."
Elime lastik eldivenleri ge�irerek araban�n etraf�nda dola�t�m. Bagaj kapal�yd�,
��nk� kurban orada de�ildi.
Yolcu koltu�unda oturan kad�n ellerini kuca��nda kavu�turmu�tu ve kocaman a��lm�
s�n�k g�zleri beklentiyle uzaklara bak�yordu.
Sanki birinin gelmesini bekler gibiydi.
"Ohh, lanet olsun," dedi Jacobi tiksintiyle. "B�yle g�zel bir k�z. Bu kadar g�zel
giyimli ve gidecek hi�bir yeri yok. Hem de sonsuza kadar."
B�l�m 9
CLAPPER "Etrafta �anta g�remiyorum," dedi. "K�yafetlerinin incelenmesi i�ini adli
t�pa b�rakt�m. ��k elbiseler. Zengin birine benziyor, ha ne dersiniz?"
Kurban�n r�ya gibi y�z�ne bakt���mda i�imi �z�nt�yle kar��k �fke kaplad���n�
hissettim.
A��k tenli kad�n�n y�z�nde hafif pudra, yanaklar�ndaysa pembemsi bir all�k vard�.
Yeni manik�r yapt�rd��� belli olan kad�n�n sa�lar� Meg Ryan stili kesilmi�ti ve
sa�lar�n�n aras�ndaki r�fleler ��l ��l parl�yordu.
Kad�nla ilgili her �ey ayr�cal�k, �ans ve paray� �a�r�t�r�yordu. Sanki hayat�n
i�inde tam gaz ilerleyecekken psikopat�n biri ��k�p onun ad�na sonsuza kadar frene
basm� gibiydi.
Elimin tersiyle kurban�n yana��na bast�rd�m. Dokunmaya kar�� h�l� duyarl� olan teni
bize d�n gece ya�ad���n� s�yl�yordu.
"�� Ahbap �avu�lar bu k���k bayan� d�vmemi�," diye yorum yapt� Jacobi.
Ona kat�ld���m� g�sterircesine ba��m� sallad�m.
Cinayet masas�nda g�reve ilk ba�lad���mda ��rendi�im bir �ey vard� ki o da, cinayet
mahallinin genellikle iki �ekilde oldu�uydu. �lki kanl�, k�r�k d�k�k e�yalar�n
oldu�u, mermi kovanlar�n�n etrafa sa��ld���, kurban�nsa d�t��� yerde �ld��� t�rden,
yani, kan�tlar�n da��n�k oldu�u cinayet mahallileriydi.
Bir de bu tip cinayet mahallileri vard�.
�nceden planlanm�, kas�tl� cinayetler.
Kurban�n elbiseleri d�zg�nd�. K�r��kl�k yoktu ve d��meleri tamd�. Emniyet kemeri
bile tak�yordu.
Katil onu �nemseyen biri olabilir miydi?
Yoksa bu temiz ve d�zenli ortam onu bulacak ki�iye b�rak�lmak istenen bir t�r mesaj
m�yd�?
"Yolcu kap�s�n� maymuncukla a�t�k," dedi Clapper. "Her yer tertemiz silinmi�.
��eride ya da d�ar�da parmak izine rastlanmad�. Bir de �uraya bak."
Clapper duvarlardan birine yerle�tirilmi� kameray� i�aret etti. Kamera rampa a�a��
bak�yordu ve Cadillac'tan da uzaktayd�.
Sonra �enesiyle bir ba�ka kameray� i�aret etti. Bu seferki kamera da be�inci kata
do�ru yani rampa yukar� bak�yordu.
"Video kayd�na ula�aca��n� sanm�yorum," dedi Clapper.
"��nk� araba m�kemmel bir �ekilde k�r noktada."
Charlie'nin bu y�n�n� seviyordum. Ne yapt���n� biliyordu ve sana g�rd�klerini
anlat�yordu, ama cinayet mahalline sahip ��kmaya kalkm�yordu. Yani i�ini yapmana
izin veriyordu.
Akl�mdan ge�en olas� detaylar� kontrol etmek i�in el fenerimi araban�n i�ine do�ru
tuttum.
Olduk�a sa�l�kl� g�r�nen kurban, yakla��k 155 cm boyunda ve elli kiloydu.
Parma��nda ni�an ya da evlilik y�z��� yoktu.
Boynundaki kristal kolye tel izinin alt�nda kal�yordu.
�z bile, sanki yumu�ak bir �eyle yap�lm��asma y�zeysel g�r�n�yordu.
Boynundaki iz hari� herhangi bir kesik, morluk ya da �iddet g�rd���ne dair bir
i�aret yoktu.
Bu k�z�n neden ve nas�l �ld��� hakk�nda bir fikrim yoktu, ama i�imden bir ses bana
bu araban�n i�inde �lmedi�ini s�yl�yordu.
Buraya ta��narak oldu�u yere yerle�tirilmi�ti ve birinin gelip bu tablo gibi
g�r�nt�ye hayran kalmas� beklenmi�ti.
Birinin b�t�n bunlar� benim i�in haz�rlam� olmas�ndan korkuyordum.
Yan�l�yor olmay� diledim.
B�l�m 10
"RES�M �EKT�N�Z M�?" diye sordum Clapper'a.
�al��lacak alan �ok geni� olmad��� i�in bir an �nce kurbana yakla��p onu daha
detayl� incelemek istiyordum.
"Koleksiyonum i�in ihtiyac�m olandan da �ok resim �ektim," diye cevap verdi
Clapper. "Foto�raf makinesi bu k�z� �ok seviyor."
Olympus marka dijital makinesini �antas�na yerle�tirdi ve kapa��n� kapad�.
Araban�n i�ine do�ru uzand�m ve yava��a kurban�n u�uk pembe ceketinin ve darac�k
parti elbisesinin etiketine bakt�m.
"Ceket Narciso Rodriguez," diye seslendim Jacobi'ye.
"Elbise de Carolina Herrera. �u an ipli�e d�n�m� yakla��k 6000 dolara bak�yoruz
Jacobi. Tabi buna ayakkab�lar dahil de�il.
Sex and the City'den bu yana laf ayakkab�lara geldi mi adam�m�z�n ad� Manolo
Blahnik'ti. Kurban�n ayaklar�nda ayn� adama ait bir �ift ayakkab� oldu�unu fark
ettim.
Jacobi, "Neredeyse mis gibi para kokuyor diyece�im kad�n i�in," dedi.
"Sende de iyi burun varm�, dostum."
Kad�n balo salonlar�n� ve orkideleri and�ran mis gibi bir parf�m kokuyordu. Ya da
belki a�a� diplerinde olu�an yosun koku�uydu. S�rd��� �ey her neyse daha �nce hi�
kar��la�mad���m bir koku oldu�undan emindim. Belki de �ok pahal� �zel bir markayd�.
Kad�n� bir kez daha koklamak i�in tam e�iliyordum ki Conklin k�rk ya�lar�nda, k�sa
boylu, beyaz bir adamla yan�m�za geldi. Adam�n k�v�rc�k sa�lar� ensesinde yele gibi
duruyordu ve surat�nda kara birer leke gibi g�r�nen g�zleri de f�ld�r f�ld�r
bak�yordu.
"Ben Dr. Lawrence Guttman," dedi adam Jacobi'ye �fkeyle.
"Ve evet. Sordu�unuz i�in te�ekk�rler. Bu benim arabam. Ona ne yapt���n�z�
sorabilir miyim?"
Jacobi adama rozetini g�stererek, "Hadi beraber benim arabama do�ru y�r�yelim, Dr.
Guttman," dedi. "Beraber merkeze do�ru k�sa bir yolculuk yapal�m sizinle. M�fetti�
Conklin ve benim size sormak istedi�imiz baz� sorular var, ama eminim
�ok k�sa bir s�rede a��kl��a kavu�turabiliriz."
0 esnada araban�n yolcu koltu�unda oturan �l� kad�n� fark eden adam h��mla
Jacobi'ye d�nd� ve "Tanr�m! 0 da ne?" diye hayk�rd� t�k�r�k sa�arak. "0 kad�n da
kim? �lm� o! Ne san�yorsunuz ha? Birini �ld�rd�m ve arabam�n i�inde mi b�rakt�m.
Bunu d��n�yor ola.... ��ld�rd�n�z m� siz? Avukat�m�
istiyorum!"
Bize do�ru yakla�an motorun g�r�lt�l� sesi Guttman'�n sesini bast�rm�t�. Siyah
minib�s tarz� ara� kavisli rampadan yukar� ��karken tekerleklerinin i� g�c�klayan
sesi her yerde yank�lan�yordu.
Bizden yakla��k alt� metre kadar ileriye park eden arac�n kap�lar� a��ld� ve �of�r
koltu�undan bir kad�n indi.
K�rk�n� hen�z devirmi�, her y�n�yle bir b�t�n siyahi kad�n Claire Washburn'den
ba�kas� de�ildi.
Adli T�p olay yerine varm�t�.
B�l�m 11
SAN FRANCISCO'NUN Adli T�p Uzman �efi olan Claire, sezgileri g��l�, m�kemmel bir
patologdu. Olduk�a iyi viyolonsel �alan, neredeyse yirmi y�ll�k evli ve iki erkek
�ocuk annesi olan Claire, s�z�n �z�, benim bu d�nyadaki en iyi arkada��md�.
On d�rt y�l �nce bir cinayet vakas�nda tan�m�t�k ve o g�nden bu yana neredeyse evli
bir �ift kadar beraber vakit ge�irmi�tik.
Hatta evli �iftlerden daha iyi anla�t���m�z s�ylenebilirdi.
Birbirimize olan sevgimizi g�stermekten �ekinmeyerek hemen orac�kta s�ms�k�
sar�ld�k. Ard�ndan ellerini iri kal�alar�na koyan Claire hemen konuya girdi ve
"Eee, Lindsay," dedi.
"Bug�n kim �lm� bakal�m?"
"�imdilik ad� Jane Doe," diye cevap verdim. "M�kemmeliyet�i bir ucube taraf�ndan
�ld�r�lm�e benziyor, Claire. Tek bir tel sa�a bile rastlamad�k. Bundan sonras�n�
a��k�as� bize sen s�yleyeceksin."
"Bakal�m neler bulaca��z."
Claire alet �antas�yla arabaya do�ru ilerledi ve �nce kendi dosyas� i�in kurban�n
her a��dan foto�raf�n� �ekti. Ard�ndan kurban�n ellerini ve ayaklar�n� sard�.
"Lindsay," diye seslendi sonunda. "Gelip �una bir baksana."
Claire kurban�n �st duda��n� kald�r�p i�ini g�sterirken ben de arabayla onun
aras�ndaki k���c�k bo�lu�a s�k�maya �al�t�m. Sonra elindeki kalem �eklindeki el
feneriyle alt duda��n i�ini g�sterdi.
"�uray� g�r�yor musun, tatl�m?" diye sordu. "Bu gen� bayan�n dudaklar�na ince bir
t�p falan m� ba�land�?"
"Hay�r," diye cevap verdim, "ilkyard�m ekipleri ona hi�bir m�dahalede bulunmad�.
Senin gelmeni bekledik."
"O halde bu apa��k bir travma belirtisi. Diline bak. Y�rt�lm� gibi g�r�n�yor."
Claire elindeki el fenerini k�z�n boynundaki ize tuttu.
"Nadir rastlanan bir t�r iz," dedi.
"Ben de �yle d��nm�t�m," dedim. "G�z damarlar�nda kanama yok. Sa�ma de�il mi? Yani
e�er onu bo�dularsa tabi."
"Tamamen sa�ma," dedi Claire. "Elbiseleri tertemiz ve d�zg�n g�r�n�yor. �ok
rastlan�r bir �ey de�il."
"�l�m sebebi? Saati?"
"Gece yar�s� civar�nda �lm� oldu�unu san�yorum. V�cudu hen�z sertle�meye ba�lam�.
Bunun d��nda tek bildi�im �u an �l� oldu�u. Benim d�kk�na g�t�r�p daha detayl�
inceledi�imde sana daha net bir �eyler s�yleyebilirim."
Claire aya�a kalkarak asistan�yla konu�tu.
"Peki, Bobby. �imdi �u zavall� k�z� arabadan indirelim.
Nazik davran�n l�tfen."
D�rd�nc� kat�n sonuna kadar y�r�d�m ve yukar�ya, binalar�n tepesine ve a�a��ya,
Golden Gate Bulvan'nda akan trafi�e bakt�m. Kendimi biraz toparlad���mdan emin
olunca cep telefonumdan Jacobi'yi arad�m.
"Guttman'� serbest b�rakt�m," dedi Jacobi. "New York'tan gelen bir u�aktan daha
yeni inmi�. Arabas�n� �ehir d��na ��karken otoparka b�rakm�."
"Yani su�un i�lendi�i saatte ba�ka bir yerde oldu�unu kan�tlad� �yle mi?"
"�yle g�r�n�yor. Arabas�na k�z� bir ba�kas� bindirmi� olmal�. Peki, orada i�ler
nas�l gidiyor?"
D�nd�m, Claire ve asistan�na bakt�m. �l� torbas�na yerle�tirmeden �nce kurbana
pozisyon veriyorlard�. 180 cm'lik fermuar�n kapanma sesi ve �l�n�n hava ge�irmez
bir torbaya konuldu�u hissi, bunu daha �nce defalarca g�rm� olsan�z da t�ylerinizi
�rpertiyordu.
Jacobi'ye cevap verirken sesim kendime bile h�z�n dolu gelmi�ti.
"Buradaki i�imiz bitmek �zere."
B�l�m 1 2
SAAT NEREDEYSE 6:00 olmu�tu. Yani arabadaki k�z�n cesedini bulmam�z�n �zerinden on
saat ge�mi�ti.
Masam�n ortas�nda duran k���t tomar�nda d�n gece Opera Plaza Garaj�'na park eden
762 araban�n listesi vard�.
Sabahtan beri veri bankas�ndan plakalar� ara�t�r�yorduk, ama ne k�rm�z� alarm veren
bir araban�n izine rastlam�t�k nede en ufak bir ipucuna ula�m�t�k.
Kurban�n parmak izini bile ara�t�rm�t�k.
Kurban, hi� tutuklanmam�, askere gitmemi� ya da h�k�met ad�na �al�mam�t�.
Yar�m saat kadar �nce dijital ortamda resmi �izilmi�ti ve d�nyada neler olaca��na
ba�l� olarak yar�n b�t�n gazetelerde resmi yay�nlanacakt�.
Atkuyru�u toplad���m sa�lar�m� a�arak ba��m� iki yana sallad�m ve masamdaki
k���tlar�n u�u�mas�na sebep olacak kadar derin bir nefes ald�m.
Ard�ndan h�l� morgda olan Claire'i arad�m ve a� olup olmad���n� sordum.
"10 dakika sonra a�a��da bulu�al�m," diye cevap verdi
Claire.
McAllister'da onun i�in ayr�lm� park yerinde bulu�tuk.
Arabay� a�mas�yla kendimi yolcu koltu�una atacakt�m ki koltukta alet �antas�na ek
olarak uzun bal�k�� botlar�, bir kask, California haritas� ve 35 mm'lik Minolta
marka foto�raf makinesinin durdu�unu fark ettim.
Hepsini hemen arka koltu�a aktararak yerime ge�tim.
Claire �nce bana hayranl�k dolu bir bak� att�, ard�ndan kendini tutamayarak
kahkahay� patlatt�.
"Komik olan ne kelebek?" diye sordum.
"Surat�ndaki o bak� ne, bebe�im?" dedi Claire. "Bana meydan okumana gerek yok,
istedi�in �ey bende."
Claire elindeki k���tlar� y�z�me do�ru sallad�ktan sonra �k�z derisi �antas�n�n
i�ine soktu.
Baz�lar� Claire'in Kelebek takma ad�n�n Muhammed Ali gibi, "Kelebek gibi u�up, ar�
gibi sokmas�ndan" kaynakland���n� d��n�yordu, ama sebebi asl�nda bu de�ildi.
Claire Washburn'un sol kal�as�nda alt�n renginde bir kelebek d�vmesi vard�. Ben de
�u an g�z�m� dikmi� ona bak�yordum.
"S�yleyeceklerini duymak i�in sab�rs�zlan�yorum," dedim.
Sonunda dayanamayarak anlatmaya ba�lad�.
"Kesinlikle bir cinayet vakas�," dedi. "V�cudunun ald��� renk, oturur pozisyonuyla
uyumlu de�il. Demek ki ba�ka bir yerden aktar�ld� arabaya. Ayr�ca kollar�n�n �st
k�sm�nda, g��s�nde ve g���s kafesinde morluklara rastlad�m."
"Peki, o halde �l�m �ekli ve sebebi ne?"
"Bence Burke stili."
Burke stili terimine a�inayd�m.
1820'lerde kadavra i�inde olan Burke ve Hare isimli iki sevgili, �nceleri
Edinburgh'daki t�p fak�ltesine satmak i�in mezarlardan ceset ��kart�yordu. Sonra
taze ceset �retmenin asl�nda �ok kolay oldu�unu fark ettiler. Tek yapmalar� gereken
canl� kurban bulup �lene kadar g��s�n�n �zerinde oturmakt�.
Burke stili g�n�m�zde h�l� olduk�a reva�tayd�. Do�um sonras� depresyonuna giren
annelerin say�s�n� bilmek istemeyece�iniz kadar� yata��n �iltesinin alt�na sokup
�zerine otur-36
mak suretiyle bunu bebeklerine yap�yordu.
G��s�n�z� kabartamazsan�z, nefes de alam�yor dunuz.
Kurban�n v�cudu ya hi�, ya da �ok az travma belirtisi g�sterirdi.
Claire, Susie'nin Kerf ne gitmek �zere arabay� park yerinden ��kart�rken ben de
emniyet kemerimi takt�m.
"Bu k�z resmen k�bus ya�am�, Lindsay," dedi Claire.
"Ne d��n�yorum biliyor musun? Bence birisi onun g��s�ne otururken di�er ucube
kafas�na bir torba ge�irerek k�z�n �lmesine sebep olmu�. Torban�n kenar�n� s�k�ca
tutmu� olmal�lar.
San�r�m boynundaki iz de bundan kaynaklan�yor. Belki ayn� anda a�z�n� ve burnunu da
kapam� olabilirler."
"Yani iki katili mi var?"
"Bana sorarsan Lindsay, bu i�in bu �ekilde meydana gelmesinin tek a��klamas� bu."
B�l�m 1 3
CLAIRE, Pathfinder'�n� ak�am trafi�inde s�rmeye �al��rken San Francisco'nun i�
merkezleriyle dolu b�lgesi yan�m�zdan ak�p ge�iyordu. Gen� k�z�n t�yler �rpertici
�l�m� etraf�m�z� sarm� gibiydi. Bir s�re yolumuza konu�madan devam ettik.
G�z�m�n �n�ne par�a par�a gelen g�r�nt�leri birle�tirmeye, tek par�a haline
getirmeye �al��yordum.
"�ki katil," dedim sonunda Claire'e. "Tak�m gibi �al�m�.
Olaydan sonra kurban� arabaya yerle�tirmi�ler.
Ama� ne?
Verilmek istenen mesaj ne?"
"�ok can s�k�c�," dedi Claire.
"Ve �ok mide buland�r�c�. Tecav�z testi sonu�lar�?"
"Laboratuvarda," dedi Claire. "K�z�n giydi�i pahal� k�yafetlerle beraber. Bu arada,
k�z�n ete�inin kenar�nda kurumu� meniye rastland�."
"Tecav�ze mi u�ram� yani?"
"Bir tecav�zden beklenecek vajinal y�rt�lmaya ya da herhangi bir ��r��e
rastlamad�m," dedi Claire dalg�n bir ses tonuyla. "Bu konuyla ilgili karar vermek
i�in beklememiz gerekecek."
Tren yolu ge�idinin yan�nda durduk ve trenin g�r�lt�yle ge�i�ini seyrettik. San
Francisco'nun �zerine ak�am ��kerken i�inden ��kanlar da evlerine gitmeye
�al��yordu.
K���k kafam�n i�inde h�l� sorular u�u�uyordu. Binlerce soru. K�z�n kim oldu�una
dair sorular. Onu kimin �ld�rd���ne dair sorular. Onun ve katillerinin yollar�n�n
nas�l kesi�ti�ine dair sorular.
Cinayet ki�isel bir sebeple mi i�lenmi�ti?
Yoksa tesad�fen mi �ld�r�lm�t�?
E�er cevap ikincisiyse, �ld�rmekten ald��� zevk kadar, �l�m bi�iminden de heyecan
duyan, ritualist bir katil s�z konusuydu.
Bir kez daha bunu yapmaktan zevk alacak bir katil.
�lerleyen trafik k�sa s�reyle kesintiye u�rad���nda Claire direksiyonu sola k�rd�
ve yakla��k bir dakika sonra Susie'nin yeri'nin hemen kap�s�n�n �n�nde iki araban�n
aras�na arabay� park etti.
Konta�� kapad� ve bana d�nerek, "Dahas� var," dedi.
"Yalvartma beni, Kelebek," diye cevap verdim.
Duymak i�in �ld���m �eyi bir araya getirmek i�in �ok u�ra�t��� belli olan Claire
bana g�ld�.
"Ayakkab�lar," dedi. "40 numara."
"Olamaz," diye at�ld�m. "O k���c�k k�z m�?"
"Olamaz de�il. Hatta oldu bile. Ama hakl�s�n. Bu �ok sa�ma, Linds. K�z�n ayak
numaras� muhtemelen 37. O ayakkab�lar ona ait de�ildi. Ayakkab�lar�n alt� tertemiz.
Y e r e hi� de�memi� bile."
"Hah," dedim. "Madem ayakkab�lar onun de�il, belki elbiseler de onun de�ildi."
"Benim de d��nd���m bu, Lindsay. Ne anlama geliyor bilmiyorum, ama elbiseler
yepyeni. Ne ter izi, ne de herhangi ba�ka bir ifrazat. Birisi dikkatle, hatta
ustaca, �ld�kten sonra k�z� giydirmi�."
B�l�m 14
CLAIRE'LE Susie 'nin Yen'ne vard���m�zda hen�z ak�am�n erken saatleriydi. Olduk�a
g�r�lt�l� ve bazen de tats�z olaylara sahne olan Karayip tarz� restoran, haftada
bir k�zlarla oturup bir �eyler yedi�imiz bulu�ma noktam�zd�.
Reggea grubu hen�z sahne almam�t� ki bu iyi bir �eydi.
Zira Cindy her zamanki yerimizde oturmu� heyecan i�inde bize el sall�yordu.
Anlatmak istedi�i ger�ekten �nemli �eyler olmal�yd�.
Kelimeler onun i�in her �ey demekti.
Cindy �u s�ralar San Francisco Chronicle gazetesinde cinayet muhabirli�i yap�yordu.
Yakla��k d�rt y�l kadar �nce t�yler �rpertici bir cinayet vakas� �zerinde �al��rken
tan�m�t�k.
K�stahl��� ve azmi ba�ta beni sinir ettiyse de yapt��� r�portajlarla korkun� katili
yakalamama ve �l�m cezas�na �arpt�rmama yard�m etmesi sebebiyle ayn� �zellikleri
sayesinde daha sonra sayg�m� kazanm�t�.
Bir sonraki cinayet vakas�nda da kar��ma ��kt���nda yak�n arkada� olduk. Art�k onun
i�in her �eyi yapard�m. Neredeyse her �eyi tabii - Ne de olsa o bir muhabirdi.
Claire'le beraber Cindy'nin kar��s�na ge�ip oturduk.
Kabar�k sar� sa�lar�, leylak rengi s�veterin �zerine giydi�i erkek kesimi siyah
ceketi ve alt�ndaki kot pantolonuyla Cindy hem erkeksi hem kad�ns� g�r�n�yordu. �st
�ste binmi� �n iki di�i onu oldu�undan �ok daha �irin g�steriyordu. G�l�� de
insan�n i�ini �s�t�yordu.
Loretta'ya margaritam�z� sipari� ederken cep telefonumu kapad�m ve Cindy'ye
d�nerek, "Bir �eyler planl�yor gibisin," dedim.
"Olduk�a iyisin ve �ok hakl�s�n," diye cevap verdi Cindy s�r�tarak. �st duda�mdaki
tuzu emerek elindeki barda�� masaya b�rakt�. "Bomba bir hik�ye yakalad�m," dedi.
"Ama san�r�m k�sa bir s�re i�in bunu kendime saklayaca��m."
"Hadi anlat," diye �srar etti Claire. Bunun �zerine kahkahay� patlatan Cindy
anlatmaya ba�lad� hemen.
"Asans�rde birka� avukat konu�urken duydum," dedi aslan gibi k�krer, komik sesiyle.
"�lgimi �ekince gayriihtiyari kulak kabartt�m anlayaca��n�z."
"Sanki bo�bo�azl�ktan ho�lanmazm�s�n gibi," diye at�ld�m bardaklar�m�za margarita
doldururken.
Cindy iyice masaya do�ru e�ilerek, "�te size bomba," dedi.
"Burada yani Metropolis'teki b�y�k bir hastane aleyhinde ihmal su�lamas�yla dava
a��lacak. Son birka� y�ld�r acil servisten kabul edilen hastalar�n bir�o�u tamamen
iyile�mi�. Ama daha sonra, Civic Center'�n lobisi ve d�rd�nc� kat� aras�nda
duydu�uma g�re, ayn� hastalar �lm�. ��nk� bu hastalara yanl� tedavi uygulanm�.'"
Barda��m�n kenar�ndan Cindy'ye do�ru bakt�m. Hik�yenin devam�nda de�i�ece�ini
umdu�um k�t� bir hissin g��s�m�n tam ortas�na sapland���n� hissedebiliyordum.
"Maureen O'Mara isimli yetenekli bir avukat bir grup hastan�n ailesini temsilen
hastanenin pe�ine d�m�."
"Hangi hastane?" diye sordum. "S�ylemende bir sak�nca var m�?"
"Elbette yok, Linds. San Francisco B�lge Hastanesi."
��imdeki k�t� his iyice derinlere k�k salarken Claire'in,
"Tanr�m, olamaz," dedi�ini duydum.
"Geceyi, B�lge Hastanesi'nde Yuki'nin elini tutarak ge�irdim," dedim. "Annesini d�n
��leden sonra acil servise yat�rd�k."
"Hemen sa�malamayal�m," dedi Cindy sessizce. "Oras� devasa bir hastane. Asl�nda
�zellikle bir doktorun ismi ge�iyor. Dr. Garza. G�r�n�e g�re �lenlerin �o�u onun
takip etti�i hastalarm�."
Kan bas�nc�m�n aniden y�kseldi�ini hissettim. Ba��m alev alev yan�yordu adeta.
"Aman Tanr�m," dedim. "�te o. Onunla tan�t�m. Yuki'nin annesiyle ilgilenen doktor
o!"
Tam o esnada arkamdan yakla�an birisi yana��ma d�en sa�lar� kenara iterek beni
�pt�.
"Benden mi bahsediyordunuz?" diye sordu Yuki, Cindy'nin yan�ndaki bo� yere
ge�erken. "Neler ka��rd�m bakal�m?"
"Cindy bir hik�ye �zerinde �al��yor,"
"Ve san�r�m bilmen gerek," dedi Claire.
B�l�m 15
YUK� SORAN G�ZLERLE BAKARKEN Cindy aniden konu�mak konusunda teredd�t etti.
"Hadi ama," dedi Yuki ciddi bir ifadeyle. "Bana g�venebilirsin. Aram�zda kals�n ne
demek biliyoruz herhalde."
"Onunla ilgisi yok," diye cevap verdi Cindy.
O s�rada Loretta geldi ve dilimler halinde servis edilen kurutulmu� tavuk eti
taba�� ve sosunu masaya b�rakt�. Ba�lang��lar ve birka� margaritan�n ard�ndan
Cindy, Maureen O'Mara'n�n hastane aleyhine a�aca�� davay� bu kez Yuki'ye anlatt�.
Cindy s�z�n� bitirince Yuki, "Asl�nda bu konuyla ilgili bildi�im olduk�a fazla �ey
var," dedi. "O'Mara neredeyse bir y�ldan fazlad�r bu dava �zerinde �al��yor."
"Ger�ekten mi? Hadi can�m sende," diye at�ld� Cindy. "Sen nereden biliyorsun bunu
peki?"
"Friedman, Bannion ve O'Mara i�in �al�an bir arkada��m var," diye cevap verdi Yuki.
"Bana o anlatt�. ��nk� bu konu �zerinde bizzat arkada��m �ok uzun mesai harcad�.
Tahminbile edemeyece�iniz kadar ara�t�rma yap�lmas� gerek. Bir s�r� teknik detay
var incelenmesi gereken. Korkun� bir dava olmas� muhtemel. O'Mara asla kaybetmez.
Ama san�r�m bu kez baltay� ta�a vuracak."
"Herkes zaman� gelince kaybeder," dedi Claire.
"Biliyorum, ama Maureen O'Mara asla kaybetmeyece�i davalar� incelikle se�er," dedi
Yuki.
Belki de Yuki as�l noktay� ka��r�yordu. Bu y�zden kendimi,
"Yuki, annenin o hastanede olmas� seni hi� mi rahats�z etmiyor?" diye sormak
mecburiyetinde hissettim.
" Y o o , " diye cevap verdi Yuki. "Maureen O'Mara'n�n o davay� alacak olmas�
hastaneyi su�lu k�lmaz ki. Avukat kanaatim: Her an, herkes, her �eyi dava edebilir.
"Ger�ekten �ocuklar," diye devam etti Yuki o her zamanki makineli t�fek h�z�yla.
"Birka� y�l �nce apandistim al�nd� orada.
Harika bir doktorum vard� ve hastaneden ��kana kadar birinci s�n�f hizmet g�rd�m."
Claire, "Peki annen nas�l �imdi?" diye sordu.
"Olduk�a iyi," dedi Yuki. Sonra g�ld� ve "Bunu nereden biliyorum, biliyor musunuz?
Beni kardiyologlardan biriyle ba� g�z etmeye �al�t�. K�rk ya�lar�nda, kel kafal� ve
nefesi le� gibi kokan bir doktorla hem de."
Yuki'nin heyecan dolu konu�mas� masan�n havas�n� de�i�tirmi�ti resmen. Hepimiz
g�lmeye ba�lad�k. Annesini �yle g�zel taklit ediyordu ki, olanlar� Keiko sanki
yan�m�zdaym� gibi g�z�mde canland�rabiliyordum.
"Ona 'Anne bu adam bana g�re de�il,' dedim. O da bana,
'Ah Yuki ah,' diye cevap verdi. 'Bakmak hi�bir �ey ifade etmez.
Dr. Pierce d�r�st ve iyi bir adam. Dergilere bak�l�r.' Sonra ben dedim ki, 'Anne,
babam Frank Sinatra'ya benziyordu. Sen neden bahsediyorsun Tanr� a�k�na"
Ard�ndan Cindy hepimizi tekrar g�lme krizine sokan sorusunu patlatt�. "Eee? ��kacak
m�s�n yani �imdi bu adamla?"
Yuki kafas�n� sallad�. "Sorarsa m� demek istiyorsun? Ya da annem adam�n cep
telefonunu elinden al�p zorla benim numaram� �evirirse mi?"
O kadar e�leniyorduk ki sahneye ��kan grup, m�ziklerini daha sesli yapmak zorunda
kalm�t�. Yirmi dakika sonra Yuki, Keiko'yu vakit ge� olmadan ziyaret etmek
istedi�ini s�yleyerek
yan�m�zdan ayr�ld�. Hen�z �ikolatal� pastalar�m�z ve kahvelerimiz bile servis
edilmemi�ti.
Makineli t�fek h�z�yla konu�mas�na ve iyi vakit ge�irmi� olmam�za ra�men yan�m�zdan
ayr�l�rken Yuki'nin g�zel g�zlerinin aras�nda endi�e dolu �izgiler olu�mu�tu.
B�l�m 1 6
MAUREEN O'MARA kalbinin �akaklar�nda att���n� hissedebiliyordu. Bu m�mk�n olabilir
miydi? �yle de�ilse bile ne kadar heyecanl� oldu�unun bir g�stergesi olmal�yd�.
Civic Center Adliye Binas�'mn �elik ve cam kar��m� heybetli kap�s�n� iterek
i�eri girdi.
Lanet olsun.
�te b�y�k g�n gelip �atm�t�. Buran�n sahibi art�k oydu.
�antas�n� kap�daki g�revliye uzatarak metal dedekt�r�nden ge�ti. G�revli
g�l�mseyerek g�nayd�n dedi ve ona 700 dolarl�k Louis Vuitton �antas�n� uzatt�.
"Bol �ans, Bayan O'Mara."
"Te�ekk�rler, Kevin."
O'Mara �ans getirmesi i�in iki parma��n� �st �ste �apraz yaparak g�revlinin
yan�ndan ayr�ld� ve lobideki kalabal���n aras�ndan ge�erek asans�re do�ru ilerledi.
Y�r�rken bir taraftan da d��n�yordu. Eski kafal� ve her �eyi bildi�ini sanan
partnerleri �ok iyi avukatlar� olan dev gibi bir hastaneye kar�� a��lan bu davay�
almas�n�n ��lg�nl�k oldu �unu s�ylemi�lerdi ona. Onlara g�re yirmi bireysel vakay�
bir b�t�n haline d�n�t�rebilmek ve devasa bir davaya �evirebilmek imk�ns�zd�.
Ama O'Mara davay� reddedemezdi. ��nk� ka��r�lmayacak kadar iyiydi.
ilk m�vekkili ona kendi ayaklar�yla gelmi�ti. Ard�ndan manzara ortaya ��km�t�. Her
�ey bir anda h�zlanm�, k���c�k bir kartopu, koskoca bir ���a d�n�m�t� ve k�sa s�re
i�inde hastaneyle ciddi problemler ya�ayan bir s�r� insan�n avukat� oluvermi�ti.
Bu davay� bir b�t�n haline getirebilmek, bir motosikletin �zerinde oturup, elinde
toplarla oynarken bir yandan da bir s�r� vah�i at� dizginlemeye �al�mak kadar
imk�ns�zd�. Ama o ba�arm�t� i�te.
Son on d�rt ayd�r bulgular �st�nde didinip durmu�tu. 76 m�vekkilinin, adli t�p
uzmanlar�n�n, hastanenin ge�mi� ve mevcut �al�anlar�n�n, �lenlerin yak�nlar�n�n
bitmek bilmeyen yaz�l� ifadelerine ba�vurmu�tu.
Her �ey bir yana, bu davadan vazge�memesi i�in kendi �zel sebepleri vard�, ama
kimsenin bunu bilmesine gerek yoktu.
M�vekkillerinin ac�s�n� �ok iyi anl�yordu - ve sadece bu kadar� yeterliydi.
�imdi t�m bunlara j�riyi ikna etmek kalm�t�.
E�er bunu ba�arabilirse, olabilecek en uygun bi�imde, yani �oktan hak edilmi�
milyonlarca dolar� m�vekkillerine �demek zorunda kalarak, hastane de bu ac�y�
anlayacakt�.
B�l�m 1 7
MAUREEN O'MARA asans�rlerden birine do�ru h�zla ko�tu.
Tam kap�lar kapanacakt� ki koyu gri tak�m elbiseli bir adam son anda asans�re
yeti�ti.
Lawrence Kramer muhte�em g�l��yle g�l�msedikten sonra hafif�e �ne do�ru e�ildi ve
d�rd�nc� kat� g�steren tu�a bast�.
"G�nayd�n," dedi adam. "Nas�ls�n?"
"Daha iyi olmam�t�m. Ya sen?"
"Harika. Bu sabah yumurtam�n yan�nda �i� et yedim," dedi
Kramer. "�ampiyonlar�n kahvalt�s�.
Maureen, "Kalbin i�in pekiyi olmasa gerek," dedi hastanenin ba� avukat�na yan g�zle
bakarak. "Kalbin vard�, de�il mi, Larry?"
Asans�r mahkeme salonunun oldu�u kata do�ru ��karken,
koca adam ba��n� arkaya do�ru atarak kahkahay� bast�.
Tanr�m ne de �ok di�i var bu adam�n b�yle, diye ge�irdi akl�ndan Maureen. Hem de
hepsi beyazlat�lm�.
"Elbette kalbim var," diye cevap verdi Kramer. "Hatta performans�n� mahkemede
�l�meyi d��n�yorum, Maureen.
Te�ekk�rler. Senin sayende."
42 ya��ndaki Lawrence Kramer �ok yetenekli bir savunma avukat�yd�. Zekiydi,
yak��kl�yd� ve olgunluk �a��ndayd�.
T�m bunlara ek olarak ulusal medyada da ismi s�k�a duyulur olmu�tu.
O'Mara onu, tecav�zle su�lanan futbol y�ld�z� m�vekkillerinden biriyle ilgili
olarak birka� kez Chris Matthew'un sundu�u Hardball program�nda a��klamalarda
bulunurken g�rm�t�.
Matthew'un t�m s�zl� sald�r�lar�na kar�� kendini savunmay� ba�arabilmi�ti. Ger�i bu
durum Maureen'i pek de �a��rtmam�t�. Ne de olsa Hardball program�n� kendi oyun
alan� olarak se�en Kramer'�n ta kendisiydi.
Lawrence Kramer, �imdi de San Francisco B�lge
Hastanesi'ni belki de kapanmaya kadar g�t�rebilecek bir davada savunacakt�. Ama
daha �nemlisi Kramer'�n hastaneyi Maureen'e kar�� savunuyor olu�uydu.
Asans�r ikinci katta durdu�unda binen �� ki�i zaten k���k olan alan� iyice
daraltm�t� ve Maureen'in iyice Kramer'a yakla�mas�na sebep olmu�tu. Onu ezmek,
m�vekkillerininse tozunu att�rmak i�in �aba harcayacak biriyle bu kadar yak�n
durmak �u an i�in �ok fazlayd�.
O'Mara bir an i�in ��pheye kap�ld�. Ani bir heyecan duydu.
Acaba bu i�in hakk�ndan gelebilecek miydi? Daha �nce hi� bu kadar karma��k bir dava
almam�t�. Alan birini de tan�m�yordu.
Bu seferki dava ger�ekten de B�y�k Bal�k't�, Kramer i�in bile.
Asans�r d�rd�nc� kata vard���nda Maureen rakibinin hemen �n�nde duruyordu. Etrafa
yayd��� y�ksek gerilim sebebiyle hemen arkas�nda duran rakibini hissetmemesi m�mk�n
de�ildi.
�ki avukat, mermer zemine basan ayakkab�lar� geni� koridorda yank�lanarak, ba�lar�
dik, g�zleri ileri bakarak yan yana y�r�meye ba�lad�.
Maureen d��ncelere dalm�t�.
Kramer ondan on y�l daha tecr�beli bile olsa �u an e�de�erdeydiler ya da
olabilirlerdi. Maureen de Harvard mezunuydu.
O da kanl� bir sava�a haz�rd�. Ayr�ca onda Kramer'da olmayan bir �ey daha vard�.
Do�ruluk. Do�ruluk ondan yanayd�.
Do�ruluk g��t�r, do�ruluk g��t�r.
Bu s�zler so�uk du� etkisi yaratm�, Maureen'i kendine getirmi�ti. Ayn� zamanda
kariyerinin belki de en b�y�k davas�na d�rt elle sar�lmas�na sebep olmu�tu. Belki
de bu dava onu Hardball'a ta��yacak davayd�.
Rakibinden sadece saniyeler �nce mahkeme salonunun a��k duran kap�ma ula�t���nda
ilk olarak me�e a�ac�ndan k�rs�y� g�rd�. Seyirciler mahkeme salonunun neredeyse
tamam�n� doldurmu�tu.
Salonun sonunda, sa�daki davac� masas�nda oturan i� arkada�� ve davan�n ikinci
avukat� Bobby Perlstein notlar�n�n �zerinden ge�iyordu. Maureen'in asistan� Karen
Palmer ise belgeleri ve dosyalar� d�zenliyordu, ikisi de ona d�nerek heyecan dolu
g�zlerle g�l�msediler.
Maureen de onlara g�l�msedi. � arkada�lar�n�n yan�na giderken bir s�r� m�vekkilinin
yan�ndan ge�ti. Kimine g�l�msedi, kimine g�z k�rpt�, kimineyse el sallad�.
M�vekkillerinin m�te�ekkir bak�lar� i�ini �s�tm�t�.
Do�ruluk g��t�r.
Maureen mahkemenin ba�lamas� i�in sab�rs�zlan�yordu.
Haz�rd�. Ve bug�n, onun g�n�yd�.
B�l�m 18
O PAZARTES� SABAHI, 400 McAUister'daki Civic Center Adliye Binas�'nm giri� kat�nda
h�kime sunaca�� teklifi haz�rlamakla me�gul olan Yuki, bir anda Maureen O'Mara'n�n
San Francisco
B�lge Hastanesi aleyhine a�t��� davan�n ba�lamak �zere oldu�unu hat�rlad�.
Bu, i�indeki avukat�n g�rmek isteyece�i bir �eydi.
Saatine bakt� ve h�zla asans�r�n �n�ndeki kalabal���n yan�ndan ge�erek merdivenlere
y�neldi. D�rd�nc� kat koridorunun sonundaki mahkeme salonuna ula�t���nda nefes
nefese kalm�t�.
K�rs�de Yarg�� Bevins oturuyordu.
Bembeyaz sa�lar�n� ensesinde atkuyru�u yapm�, yetmi�lerinin ortas�ndaki Bevins
adil, fakat tuhaf bir insand�. Akl�ndan ge�enleri tahmin etmek imk�ns�z gibi bir
�eydi.
Kap�ya yak�n yerlerden birine oturan Yuki, haki rengi pantolon, pembe g�mlek ve
onun �zerine blazer ceket giymi� siyah sa�l� adam� g�rd�. Adam bile�indeki saatin
kay�s�yla oynuyordu.
Bu yak��kl� y�z� bir isimle ba�da�t�rmak Yuki'nin sadece saniyelerini ald�. Adam
annesini acil serviste kabul eden Doktor Dennis Garza'dan ba�kas� de�ildi.
Elbette, diye d��nd� Yuki. Mahkemede tan�kl�k edecek olmal�.
Maureen O'Mara'n�n aya�a kalkmas�yla kalabal�k salonu saran u�ultu sesi Yuki'nin
dikkatini bir anda o y�ne �evirmesine sebep oldu.
Uzun boylu ve iri yap�l� O'Mara'n�n �zerinde, Yuki'nin Armani oldu�unu tahmin
etti�i bir tak�m elbise ve siyah k�sa topuklu ayakkab�lar vard�. G��l� hatlar� ve
omuzlar�na yele gibi d�k�len dikkat �ekici k�z�l sa�lar� vard�.
Etkileyici avukat mahkemeye y�z�n� d�nd�, j�riyi selamlad�, kendini tan�tt� ve
a��l� konu�mas�na ba�lad�. �n�nde duran bir s�r� foto�raftan birini alm�t� eline.
35 ya�lar�ndaki �illi sar��n�n resmini j�riye do�ru tutarak,
"L�tfen �u resme, uzun uzun ve dikkatle bak�n," dedi O'Mara.
"Bu g�zel gen� kad�n�n ad� Amanda Clemmons.
"Ge�en May�s ay�nda Amanda �� o�luyla beraber evlerinin arkas�ndaki k���k sahada
basketbol oynuyordu. Simon Clemmons, Amanda'n�n kocas�, o tarihten sadece alt� ay
�nce bir trafik kazas�nda hayat�n� kaybetmi�ti. Asl�nda Amanda �ok iyi bir oyuncu
de�ildi. Ama bu gen� dul, Adam,
John ve Chris isimli �� o�luna hem annelik hem de babal�k yapmak zorundayd�. Bu
cesur kad�n� hayal etmeye �al��n. G�z�n�z�n �n�nde canland�rman�z� istiyorum.
�zerinde beyaz �ort, �st�nde de mavi ve alt�n sar�s� rengindeki Warriors ti��rt�
var. �� o�luyla beraber top s�r�yor ve garaj kap�s�nda as�l� potaya �ut atmaya
haz�rlan�yor.
"Ayakkab�s� asfalta tak�l�p yere d�ene kadar John, annesinin g�lerek e�lendi�ini ve
onlara muziplikler yapt���n� anlatt� bana.
"Yar�m saat sonra ambulans olay yerine gelerek Amanda'y� hastaneye g�t�rd�. Orada
ona r�ntgen �ektiler ve sol baca��n�n k�r�k oldu�una karar verdiler.
"Bu yaralanma Amanda i�in ge�ici bir durumdu," diye devam etti O'Mara. "Gen�ti,
g��l�yd� ve b�nyesi �abuk toparlan�rd�. Ger�ek bir sava���yd� o. Ger�ek bir
Amerikan kahraman�. Ama San Francisco B�lge Hastanesi'ne kabul edilmi�ti.
"Ve bu da onun i�in sonun ba�lang�c�yd�. L�tfen Amanda Clemmons'un �u foto�raf�na
dikkatle bak�n. G�rm� oldu�unuz bu resmi ailesi Amanda'n�n cenazesinde kulland�."
B�l�m 1 9
MAUREEN, Amanda'nm hik�yesini anlat�rken �fkesinin kademeli olarak artt���n�
hissetti. Her ne kadar Amanda'yla hi� kar��la�mam�sa da, o gen� anne �ok yak�n bir
arkada�� kadar ger�ekti onun i�in. Zaten a��r� yo�un �al�t��� i�in �ok da fazla
arkada�� yoktu Maureen'in.
�len t�m m�vekkiller, t�m kurbanlar i�in ayn� �ekilde hissediyordu. Hepsinin
ge�mi�ini, ailelerini, e� ve �ocuklar�n�n adlar�n� biliyordu.
Ve �zellikle de B�lge Hastanesi'nde her birinin ne �ekilde can verdi�ini �ok iyi
biliyordu.
Amanda Clemmons'un resmini asistan�na verdi ve j�riye arkas�n� d�nd�. J�ri
�yelerinin merak dolu bak�lar�n� hissedebiliyordu. Hepsi Maureen'in devam etmesi
i�in sab�rs�zlan�yordu.
"Amanda Clemmons sol baca��n� k�rd��� ayn� ��leden sonra B�lge Hastanesi'nin acil
servisine al�nd�," dedi Maureen.
"Baca��n�n r�ntgeni �ekildi ve k�r�k kemik yerine oturtuldu. Bu �ok basit bir
prosed�rd�. Daha sonra da geceyi ge�irmesi i�in ba�ka bir odaya al�nd�.
"Gece yar�s� ile sabaha kar�� aras�ndaki bir zaman diliminde iyi bir uyku �ekmesi
i�in ona verilmesi gereken Vicodin isimli a�r� kesici yerine Amanda'ya, Cytoxan
isimli kemoterapi
ilac� enjekte edildi. Hem de �ld�r�c� dozda.
"0 korkun� gece, bayanlar baylar, bilinci yerinde olmayan Amanda b�y�k ac�lar
�ekerek hayat�n� kaybetti. �imdi bizler bunun neden oldu�unu sormal�y�z. Neden bu
kad�n�n hayat� kendisinden bu kadar zamans�z ve erken kopar�ld�?
"Mahkeme s�resince size Amanda'dan ve onun gibi benzer �ekilde, yani �ld�r�c� ila�
kullan�m�na ba�l�, hayat�n� kaybeden on dokuz farkl� ki�iden bahsedece�im. Ama
neden �ld�klerini �imdi s�yleyece�im.
"B�t�n bu insanlar, San Francisco B�lge Hastanesi'nin s�n�r tan�mayan, aksi iddia
edilemez a�g�zl�l���nden �ld�ler.
"B�lge Hastanesi maliyet etkinli�ini hasta bak�m�n�n �zerinde tuttu�u i�in �ld�ler.
"B�lge Hastanesi hakk�nda bilmek istememeyi dileyece �iniz o kadar �ok �ey
anlataca��m ki size," dedi O'Mara j�ri heyetine ayr�lan locay� g�zleriyle
tarayarak.
"Prosed�rlerin nas�l aral�ks�z ihlal edildi�ini ve ucuz olsun diye nas�l e�itimsiz
ve ehliyetsiz ki�ilerin i�e al�narak uzun saatler boyu �al�t�r�ld���n�
��reneceksiniz. Bunlar�n hepsi bilan�oyu sa�lam tutmak ve B�lge Hastanesi'ni San
Francisco'nun en k�rl� hastanesi yapmak i�indi.
"Ve sizi temin ederim ki temsil etti�im yirmi kurban korkun� skandalin sadece
ba�lang�c�, Kramer yerinden f�rlad�.
"�tiraz ediyorum. �n yarg�l�, Say�n Yarg��! �ok sabrettim, ama avukat�n beyanlar�
tahrik edicice karalay�c� niteliktedir."
"Kabul edildi. Beni test etmeyin," dedi Yarg�� Bevins, Maureen O'Mara'ya. Ba��n�
sallad� ve "Bir kez daha s�n�r� a�arsan�z size ceza verece�im. Fakat sonra i�ler
�ok daha ciddi boyuta gider."
"�z�r dilerim, Say�n Yarg��," dedi O'Mara. "Daha dikkatli olaca��m."
Asl�nda Maureen inan�lmaz mutluydu. Zira s�ylemek istediklerini s�ylemi�ti ve
Kramer'�n elinden bu durumu de�i�tirmek i�in hi�bir �ey gelmezdi. J�ri gerekli
mesaj� kesinlikle alm�t�.
B�lge Hastanesi tehlikeli bir yerdi. Kesinlikle tehlikeli.
J�ri heyetinin �n�nde ellerini kavu�turmu� dimdik duran O'Mara, "Ben m�vekkillerim
i�in buraday�m," dedi. "Hayat�n� kaybedenler ve aileleri i�in. Hepsi B�lge
Hastanesi'nde g�revin k�t�ye kullan�lmas�n�n, a�g�zl�l���n�n ve ihmalinin
kurban�d�r." Ard�ndan O'Mara y�z�n� salona do�ru �evirdi, "L�tfen,"
dedi. "L�tfen e�er B�lge Hastanesi'nde bir yak�n�n�z� kaybettiy-seniz el kald�r�n."
Mahkeme salonundaki onlarca el havaya kalkm�t�. Ellerini kald�rmayan di�erleriyse
derin bir nefes ald�.
"S�z�m ona kazalar�n, bu �l�mc�l kazalar�n bir daha asla tekrarlanmamas� i�in
yard�m�n�za ihtiyac�m�z var."
B�l�m 20
YARGI� BEV�NS SAYES�NDE salonda d�zen tekrar sa�land���nda Yuki bak�lar�n� yava��a
Maureen O'Mara'dan Dr. Garza'n�n y�z�ne �evirdi. Garza'n�n y�z�nde hastanesinin
haks�z yere
su�land���na dair �fke, k�zg�nl�k g�rmeyi bekliyordu. Ama bekledi�i �eyle
kar��la�mad�. Bilakis, yapmac�k bir g�l�mseme vard� adam�n dudaklar�nda ve y�z
hatlar� bir k� manzaras�
kadar buz gibiydi.
G��s� korkuyla s�k�an Yuki, uzun bir m�ddet k�p�rdayamad�.
Korkun� bir hata yapm�t�!
L�tfen, �ok ge� kalm� olmayay�m!
Oturdu�u yerden f�rlad�, mahkeme salonunun kap�s�n� itercesine a�t� ve koridora
��kar ��kmaz cep telefonuna sar�ld�.
Aceleyle telefonunun k���c�k tu�lar�na bast� ve hastanenin otomatik santraline
ula�t�.
Otomatik santralden t�m se�enekleri dinledikten sonra numaralara bast�.
Tedirginli�i her ge�en saniye art�yordu.
Keiko'nun oda numaras� 421 miydi yoksa 431 mi?
Hat�rlayam�yordu! Oda numaras� resmen haf�zas�ndan silinmi�ti.
S�f�r tu�una basarak santral memuru k�za ba�lanmay� bekledi.
Annesiyle hemen g�r�meliydi.
Sesini duymal�yd� mutlaka.
"Keiko Castellano'yla g�r�mek istiyorum," dedi nihayet operat�re. "Hastanenizde
hasta kendisi. L�tfen odas�na ba�larm�s�n�z? 421 ya da 431 olmas� gerekiyor."
Keiko'nun ne�e dolu sesinin duyulmas�yla hattaki sinyal sesi aniden kesildi.
Yuki bir kula��na telefonu tutarken, di�er kula��n� �teki eliyle kapad�. Duru�maya
ara verildi�i i�in koridor kalabal�kla�maya ba�lam�t�. Yuki ve Keiko konu�maya,
asl�nda tart�maya demek daha do�ru olur, devam ettiler. Sonra her zamanki gibi
ikisi de pes etti.
"Ben gayet iyiyim," dedi sonunda Keiko. "S�rekli endi�elenmeyi b�rak, Yuki."
"Peki anne, peki. Seni daha sonra tekrar arar�m."
G�r�meyi sonland�ran tu�a basarken Yuki birinin ona seslendi�ini i�itti.
Kalabal���n aras�ndan kendine el sallayan gazeteci arkada�� Cindy'nin heyecan dolu
y�z�n� g�rene kadar etraf�na bak�nd�.
"Yuki," dedi Cindy nefes nefese. "��eride miydin? O'Mara'n�n a��l� konu�mas�n�
dinledin mi? Profesyonel fikrin nedir?"
Kan beynine s��rayan Yuki, h�l� kulaklar�nda atan kalbini dinleyerek, "Asl�nda,"
diye s�ze ba�lad�. "Asl�nda avukatlar davalar�n a��l� konu�mas�nda kazan�ld���na ya
da kaybedildi�ine inan�r."
"Dur bir dakika," diye at�ld� Cindy not defterini ��karmaya �al��rken. "Bu harika.
Hik�yemin ilk sat�r�n� buldum bile.
Devam et.
"Maureen O'Mara'n�n a��l��ysa tam anlam�yla �ld�r�c� bir darbeydi," dedi Yuki.
"Hastanenin �zerine bir bomba att�.
J�ri asla bunu unutmayacakt�r. Ben de unutmayaca��m.
"B�lge Hastanesi maliyeti d��k olsun diye ehliyetsiz ki�ileri �al�t�r�yor ve
hastalar da bu sebeple hayatlar�n� kaybediyor. �zensizler. Yanl� ila�
kullan�yorlar. Tanr�m. O'Mara beni bile o kadar korkuttu ki annemi aray�p hemen onu
Saint
Francis Hastanesi'ne ge�irmek istedi�imi s�yledim."
"Peki, bunu yapacak m�s�n?"
"�al�t�m, ama annem laf� a�z�ma t�kt�! Bana ger�ekten �ok k�zd�," diye cevap verdi
Yuki ku�kucu bir ses tonuyla. "Yuki dedi bana. Bana kalp krizi mi ge�irtmek
istiyorsun? Buray� seviyorum. Doktorumdan memnunum. Odam� seviyorum. Gelirken
bigudilerimi ve �zerinde ejderha olan pembe geceli�imi getir."
Yuki g�ld� ve ba��n� sallad�. "Tanr� �ahidim ki g�zellik merkezinde gibi
davran�yor. Anne, �ezlongunu ve kakao ya��n� da getirmemi ister misin, diye sormak
istedim ona. Sadece Maureen O'Mara'n�n sars�c� a��l� konu�mas� y�z�nden onu
endi�elendirmek istemedim. Tanr�m. T�m o insanlar ellerini kald�rd���nda i�imden
bir �eylerin �ekildi�ini hissettim." "Annenin ne istedi�ini bir tarafa b�rak�p,
hastaneye gitmeye ve durumu kontrol alt�na almaya kalksan ne olur?" diye sordu
Cindy.
"Elbette bunu d��nd�m, ama e�er bunu yaparsam ve ger�ekten de ona kalp krizi
ge�irtirsem ne olacak sonra?"
Cindy anlad���n� g�sterircesine ba��n� sallad�. "Hastaneden ne zaman ��kacak peki?"
"Dr. Pierce'a bak�l�rsa Per�embe sabah�. MR �ekildikten sonra."
"�u senin gelecekteki kocan Dr. Pierce m�?"
"Aynen �yle."
"Kendini iyi hissediyor musun?"
"Evet. Daha sonra annemi ziyarete gidip biraz arkada�l�k edece�im ona."
"G�n�n kalan�nda buralarda m� olacaks�n peki?"
"Asl�nda ofise gitmem laz�m," dedi Yuki karars�z bir tonla.
"Ama lanet olsun ki Larry Kramer'�n a��l� konu�mas�n� dinlemek i�in �l�yorum. Bu
ka��r�lacak �ey de�il!"
"Hadi gel yan�ma otur," dedi Cindy.
B�l�m 21
LARRY KRAMER HEYBETL� G�R�NT�S�YLE salonun ortas�ndaki yerini ald���nda Cindy onu
b�y�lenmi� g�zlerle izliyordu.
Arkaya taranm� g�r kahverengi sa�lar� ona r�zg�ra kar�� duran bir denizci edas�
vermi�ti.
Daima ileriye do�ru hareket eden bir adam, diye d��nd�
Cindy.
Kramer mahkeme salonundakilere selam verdikten sonra j�riye d�nerek duru�mada
bulunduklar� i�in hepsine te�ekk�r etti ve nazik�e g�l�msedi.
"Bayan O'Mara bir konuda �ok hakl�," diye ba�lad� j�ri heyeti i�in ayr�lan locadaki
parmakl�klara dayanarak. "Bu mahkeme kesinlikle a�g�zl�l�kle ilgili. Onun
m�vekkillerinin a�g�zl�l���yle.
"�nsanlar�n kendi hatalar� olmaks�z�n ya�amlar�n� yitirmesinin trajik oldu�unu
ink�r edecek de�ilim. Ama �lenlerin aileleri bu mahkemeye ak�llar�nda tek bir
d��nceyle ��kt�.
B�y�k oynamak istiyorlard�. Sevdiklerini �l�mlerinden ��kar sa�lamak istiyorlar.
D��nd�kleri tek �ey para."
Kramer �ne do�ru e�ildi ve j�ri �yelerinin y�zlerine tek tek bakt�.
"Bir�ok insana bu, alayc�, kinci ya da ��karc� gelebilir. Ama bu, davac�lar�n tek
ba�lar�na i�ledi�i bir su� de�ildir."
Kramer yasland��� parmakl�klardan uzakla�arak salonun tam ortas�na ge�ti. Kendi
d��nceleri i�inde kaybolmu� g�r�n�yordu.
"�z�nt�y� anlayabiliyorum," dedi. "Benim babam ve o�lum da bir hastanede �ld�ler.
K���k o�lum do�duktan sadece 3 g�n sonra hayat�n� kaybetti. E�im ve benden
kopar�lan bir �d�l, bir l�tuftu bizim i�in o. Babamsa benim en iyi arkada��m,
yol g�stericimdi. Ne�e kayna��md�. �kisini de �ok �zl�yorum."
J�ri locas�n�n �n�nde duran Kramer'�n bak�lar� yumu�am�, ad�mlar� yava�lam�t�.
Hipnotize olmu� gibiydi.
"Eminim bu salondaki herkes hayatlar�n�n bir d�neminde sevdi�i birini kaybetmi�tir.
Ve hepiniz bilirsiniz ki insanlar �ok do�al bir tepki olarak birilerini su�lamak
ister. Ac� �ekersiniz,
sinirden deliye d�nersiniz, ama sonunda bu k�zg�nl���n�z yerini sevdi�inizle
ge�irdi�iniz g�zel zamanlar�n hat�ras�na b�rak�r.
"Sevginin her �eyi ��zmedi�ini, hayat�n adil olmad���n� ya da Tanr�'n�n gizemli bir
bi�imde i�lerini halletti�ine kanaat getirir, kendinizle bar��rs�n�z. Ve bir
�ekilde hayat�n�za devam
edersiniz. Evet. Hayat�n�za devam edersiniz.
"Buradaki davac�lar�n bunu neden yapmad���n� bilmek ister misiniz?" diye sordu
Kramer. Tekrar parmakl�klara yaslanm�t�. T�m dikkatiyle j�ri �yelerine bak�yordu.
"Bunu yapmamalar�n�n sebebi davac� taraf avukat�n�n kendilerini bu haks�z yola
s�r�klemi� olmas�d�r. Sebep, Friedman, Bannion ve O'Mara isimli hukuk b�rosudur.
Yani Maureen O'Mara y�z�nden bug�n bu noktadad�rlar." Parma��yla O'Mara'y� i�aret
ediyordu. "Bu kad�n y�z�nden bu �anss�z insanlar kendi ki�isel trajedilerinden
finansal bir f�rsat sa�lama yoluna sapm�lard�r. Hepiniz Jerry Maguire filmini
duymu�sunuzdur. O filmin konusu burada yutturulmak istenen adalet sa�mal���n�
a��klamaya yeterlidir. Bu y�zden o kadar insan elini kald�rm�t�r az �nce."
B�l�m 22
KRAMER'IN, O'Mara v e hukuk b�rosuna y�nelik sald�r�lar� kar��s�nda �a�k�na d�nen
Cindy eliyle a�z�n� �rtt�. Lanet olsun.
Mahkemenin hen�z sadece ilk g�n�yd�.
O'Mara yerinden f�rlad�.
"�tiraz ediyorum," diye patlad�. "Say�n Yarg��. Avukat�n s�zleri tahrik edici, �n
yarg�l� ve a�a��lay�c�. Kay�tlardan ��kar�lmas�n� rica ediyorum."
"Kabul edildi," dedi yarg��. Sonra k�tibe d�nerek, "Bayan Campbell," dedi. "L�tfen
Bay Kramer'�n son s�zlerini kay�tlardan ��kar�n. Bay Kramer, Bayan O'Mara'ya
yapt���m uyar� sizin i�in de ge�erli."
"Say�n Yarg��?"
"L�tfen devam edin Bay Kramer. Ceza alabilir ya da daha k�t�s�yle
kar��la�abilirsiniz."
Kramer ba��yla onaylad�, "Elbette Say�n Yarg��," diyerek zoraki bir g�l�msemeyle
tekrar j�riye d�nd�.
"Bayanlar, baylar. Duru�ma s�resince sizlere San Francisco B�lge Hastanesi'nin �ok
sayg�n ve sorumluluk sahibi bir kurum oldu�una dair bir�ok kan�t sunaca��z.
�la�larla ilgili ald�klar�
tedbirlerin standartlar�n �zerinde oldu�una �ahit olacak, hastanedeki mevcut
protokolleri harfiyen uygulad�klar�m ��reneceksiniz.
"T�m bunlar hastanenin m�kemmel oldu�u anlam�na gelmiyor elbette, insanlar bazen
insani hatalar yapabilir. Ama hata yapmak bir �eydir, g�revi suiistimal etmek
bamba�ka bir �ey."
Kramer s�ylediklerinin istedi�i etkiyi yaratmas� i�in k�sa bir s�re konu�madan
bekledi ve t�m j�ri �yeleriyle tekrar g�z temas� kurdu. Hepsine tek tek hitap
ediyordu adeta.
"insanlar hayat�n� kaybetti�i i�in bunun duygusal bir dava olaca��ndan endi�eliyim.
Ancak davac� avukat�n duygular�n�zla oynamak suretiyle ger�ekleri �rtbas etmesine
izin vermemeniz
gerekti�ini yarg�� sizlere s�yleyecektir.
"Ger�ekleri sunuldu�u �ekliyle de�erlendirin. Kabul etti�iniz ve yapman�z gereken
i� budur. Ger�ekler, bayanlar, baylar.
Ger�ekler, m�vekkilimin, g�revini olmas� gerekti�i gibi yerine getirdi�ine ve San
Francisco �ehri i�in �ok de�erli bir hizmet verdi�ine dair sizleri ikna edecektir."
Kramer j�riye te�ekk�r edip yerine ge�erken Cindy'nin akl� olacaklarla me�guld�.
�n sayfa haberini g�z�n�n �n�nde canland�r�yordu.
-SAN FRANC�SCO B�LGE HASTANES� G�REV� SU��ST�MAL SU�UNDAN DAVA ED�LD�- Yirmi
kurban�n resmi ve hik�yenin devam� ���nc� sayfada olacakt�.
Bu davada, kitaplara ve filmlere konu olacak kadar malzeme doluydu.
Yirmi ki�i �lm�t�.
Sonu�ta hastane su�lu bulunsun ya da bulunmas�n, olanlar insanlar� �oke edecekti.
Herkes kendi a��s�ndan de�erlendirecekti davay� ve hastaneye kabul edilecek
hastalar bundan b�yle ya�amlar� i�in endi�e duyacakt�.
Sadece duru�may� dinlemek bile Cindy'yi �rk�tm�t�.
B�l�m 23
OPERA PLAZA GARAJI'NDAK� Cadillac'm i�indeki bir k�z cesedini bulmam�z�n �zerinden
d�rt g�n ge�mi�ti. G�n ortas�yd�.
�ef Tracchio'yla yapt���m�z ufak bir toplant�dan d�n�yordum.
�ef bana, cinayet masas�ndaki baz� polisleri destek vermeleri i�in di�er
departmanlarda a��lan yeni birimlere kayd�raca��n� a��klam�t�. Fikrimi sormam�,
sadece ne yapaca��n� bildirmi�ti.
Ceketimi ��kard�m ve kap�n�n arkas�na ast�m. �i�ko parmaklar�yla tek tek sebepleri
s�ralayan �efin
g�r�nt�s� h�l� g�z�m�n, �n�ndeydi. B�t�e kesintisi s�z konusu. A��r� fazla mesai
var. Oraya, buraya takviye yap�lmas� gerek. Sadece ge�ici bir s�re i�in, Boxer.
�ok sinir bozucu, i�imizi sekteye u�ratan, b�rokratik bir tav�rd� bu.
Ba��m�n a�r�s� resmen sa� g�z�m�n arkas�na kadar inmi�ti.
Odama girip koca k���n� dolab�ma yaslayan Jacobi'ye,
"Bana iyi bir �eyler s�yle," dedim. Jacobi'nin pe�inden gelen Conklin de kap�n�n
giri�inde durmu� ve t�m �ekicili�iyle kap�ya yaslanm�t�. G�zlerimi dikip bakmamak
i�in kendimi zor tutuyordum.
"Beklentilerini biraz daha d��k tut," diye homurdand�
Jacobi.
"Peki, Warren," dedim. "Ger�ekler yeralt�nda demek ki.
Hadi ver �unu bana."
"Cesetle ilgili elimizde olan t�m bilgileri Ulusal Su�lular Bilgi Toplama Merkezi
arac�l���yla t�m b�lgesel kanun uygulay�c�lara bildirdik," dedi Jacobi hafif�e
�ks�rerek. Sa� akci�erinden yedi�i kur�unun etkileri h�l� s�r�yordu.
"Boyu, kilosu, yakla��k ya��, k�yafet detaylar�, sa� ve rengi," diye devam etti.
G�zlerinden iyimserlik f�k�ran Conklin, "Uygun olabileceklerin hepsini
de�erlendirdik," diye s�ze kat�ld�.
"Sonu�?" diye sordum.
"Baz� muhtemel e�le�meler var, ama hen�z do�rulu�u kesinle�medi. K���k bir iyi
haber var ama. Laboratuvar k�z�n ayakkab�s�n�n tekinde parmak izi buldu."
Bir anda antenlerim a��lm�t�.
"Tam bir iz de�il. Sadece k�smi bir iz," dedi Jacobi. "Ama yine de bu da bir �ey.
E�er e�le�tirebilece�imiz birine ula�abilirsek elbette. �u ana kadarki problemimiz
de bu zaten. Zincirin
hi�bir halkas� yok."
"Peki, bir sonraki ad�m�n�z ne olacak?"
"Lou," dedi Jacobi. "K�z�n sa� rengi ve kesiminin son moda oldu�unu d��n�yorum.
Nereden baksan 300 dolar �demi� olmal� o sa�a."
Kafam� sallad�m, "Hakl�s�n," dedim. 300 dolar tutaca��n� da nereden bilmi�ti bu
adam?
"��k salonlar� ara�t�rmay� d��n�yoruz. Belki birileri onu hat�rlayabilir. Senin
i�in uygun mu?"
"�u resmi g�rebilir miyim?" dedim elimi uzatarak.
Conklin �l� k�z�n foto�raf�n� uzatt�. Paslanmaz �elik levhan�n �zerinde yatan k�z�n
melek gibi y�z�ne ve bozulmu� sar� sa�lar�na bakt�m. K�pr�c�k kemi�ine kadar �ar�af
�rt�lm�t�.
Tanr�m. Kimdi bu k�z? Ve neden kimse k�z�n kayboldu�unu bildirmemi�ti? Ve yine
neden
cesedini bulmam�z�n �st�nden d�rt koca g�n ge�mesine ra�men elimizde hi�bir ipucu
yoktu?
�ki m�fetti� cam duvarlardan ibaret k���k odamda beni yaln�z b�rak�nca Brenda'y�
�a��rd�m. Masan�n yan�ndaki sandalyelerden birine oturan Brenda kuca��nda not
defteriyle bekliyordu.
B�l�mdekilerin bilgilenmesi i�in Tracchio'yla yapt���m toplant� notlar�n� dikte
etmeye ba�lad�m. Ama bir t�rl� konsantre olam�yordum.
Bug�n bir �eyler yapmak istiyordum. Anlaml� bir �eyler.
Jacobi ve Conklin'le beraber soka�a ��k�p g�zellik salonlar�n� tek tek dola�mak ve
k�z�n resmini g�stermek istiyordum.
Eli y�z� d�zg�n mek�nlarda dola��p ipucu bulmaya ��kmak istiyordum.
Bu olay�n i�inde yer almak istiyordum.
Gereksiz, de�ersiz notlar� dikte etmek yerine, i�imi, ger�ekten i�imi yapt���m�
hissedece�im bir �eyler yapmak istiyordum.
B�l�m 24
AYNI AK�AM SAAT 7:30 sular�nda Claire arad�, "Lindsay," dedi.
"Sana g�stermek istedi�im bir �ey var. A�a��ya gelsene."
�n sayfas�nda Cindy'nin B�lge Hastanesi'yle ilgili haberi yer alan Chronicle
gazetesini dosya sepetine kald�rd�m. Sonra da ofisimin kap�s�n� kilitleyerek ko�ar
ad�mlarla a�a��ya, morga indim.
Bir �eyler ��kacak diye umuyordum!
A�a��ya indi�imde Claire'in, olduk�a parlak asistanlar�ndan biri olan Everlina'y�,
vurularak �ld�r�len birini morg dolaplar�ndan birine kapat�rken g�rd�m.
Claire ellerini y�k�yordu. "Bana otuz saniye ver," dedi beni g�r�nce.
"�stersen b�t�n bir dakika olsun," diye cevap verdim.
Etrafta g�z gezdirmeye ba�lad�m. Sonra Cadillac k�z�m�n duvara yap�t�r�lm�
foto�raflar�yla kar��la�t�m. Tanr�m bu dava ger�ekten de can�m� �ok s�k�yordu.
"�st�ndeki parf�m kokusundan ne sonu� ��kard�n?" diye seslendim Claire'e.
"�ok komik bir �ey oldu," diye cevap verdi Claire. "Parf�me sadece cinsel organ�nda
rastlad�k biliyor musun?" Muslu�u kapad�, ellerini kurulad�, ard�ndan masas�n�n
alt�ndaki k���c�k buzdolab�ndan iki �i�e Perrier marka soda ��kard� ve a�arak
birini bana uzatt�.
"Son g�nlerde gen� k�zlar�n bir�o�u bah�esini parf�mlemeye pek merakl�," diye devam
etti. "Bu y�zden normalde bunu raporumda asla belirtmezdim. Ama bu k�z�n durumu
biraz farkl�. Bu k�z ba�ka hi�bir yerine s�rmemi� parf�m�. Ne bileklerine, ne
g��s�ne ne de kulaklar�n�n arkas�na."
�i�elerimizi toku�turarak kocaman birer yudum ald�k.
"Bana normal g�r�nmedi�i i�in parf�m �rne�ini laboratuvara g�nderdim. Ama bana geri
g�nderdiler," dedi Claire.
"Ne oldu�unu tespit edememi�ler. Do�ru malzemeleri yokmu�.
Zamanlar� da."
"Cinayeti ��zmek i�in zamanlar� yok demek," diye homurdand�m.
"Burada i�ler hep �� bacakl� �uval yar��na benzer," diye cevap verdi Claire
masas�ndaki k���tlar� oradan oraya iterek.
"Ama laboratuvardan tecav�zle ilgili raporu alabildim. Al i�te rapor burada."
Elindeki kahverengi zarf� g�zleri parlayarak tutuyordu.
Zarf� a�t� ve i�inden beyaz bir k���t ��kararak masan�n �zerine koydu. "K�z�n
ete�indeki leke s�yledi�im gibi meniymi�. Ve k�z�n i�inde rastlad���m�z iki farkl�
meniden biriyle de uyumlu."
Claire toksikoloji tarama sonu�lar�n�n �zerinde parma��n� gezdirirken ben de onun
elini takip ediyordum.
�aret parma��n� ETOH harflerinin �zerine bast�rd�, "Sana g�stermek istedi�im as�l
�ey buydu," dedi. "Kan�nda alkol bulundu, 13 oran�nda."
"Harcanm� o zaman k�z desene."
"Evet, ama hepsi bu de�il. �uraya bak. Kan�nda ayn� zamanda benzodiazepine'e de
rastland�. Alkol alan birinin v�cudunda Valium'a rastlamak �ok g�r�len bir �ey
olmad��� i�in farkl� bir �ey buluruz umuduyla yeni bir kan testi yapt�rmam gerekti.
Bu kez ara�t�rmay� daraltarak R�hypnol'Ie s�n�rl� tuttular."
"Aman tanr�m," diye inledim. "Tecav�z hap� yani."
"Evet. Nerede oldu�unu, kim oldu�unu, ne oldu�unu hatta bir �eylerin olup
olmad���n�n bile fark�nda de�ilmi� k�z."
T�m �irkin par�alar g�z�m�z�n �n�ndeydi, ama b�y�k resmi bir t�rl�
olu�turam�yordum. Cadillac k�z, uyu�turucu verilip tecav�z edilmi�, ard�ndan da
insan� ��ld�rtacak bir �zen ve dikkatle �ld�r�lm�t�.
Claire duvardaki resimlere d�nd�, "K�z�n vajinas�nda herhangi bir y�rt�k ya da
savunmaya dayal� yaralanma olmamas�na �a�mamal� bu y�zden, Lindsay," dedi.
"Cadillac k�z istese de kar��l�k veremezmi� ki. Zavall� �ocu�un bu �ans� hi�
olmam�."
B�l�m 25
GECE EXPLORER'IMLA eve do�ru ilerlerken kendimi kad�n polisten �ok bir kad�n gibi
hissediyordum. Ona ne oldu�unu anlayabilmek i�in d�nyaya Cadillac k�z�n g�zlerinden
bakabiliyor olmal�yd�m. Vah�i adamlar�n istekleri kar��s�nda o kadar savunmas�z
olmak korkun� bir �ey olmal�yd�, iki adam, iki hayvand� bunu yapan.
Belimde tak�l� cep telefonumu alarak daha ge� olmadan Jacobi'yi arad�m. �lk �al�ta
telefonu a�an Jacobi'ye Claire'in bana anlatt�klar�n� aktard�m.
Soka��n k�esindeki trafik ��klar�nda beklerken, "San�r�m kendini bir otel odas�nda
akl�nda seksten ba�ka bir �ey olmayan iki adamla buluverdi," dedim.
"Adamlar �srar etti ve bizim k�z reddetti. Hal b�yle olunca da adamlardan biri
k�z�n i�kisine
uyu�turucu ila� koydu."
"Evet," diye kat�ld� Jacobi. "�la�tan dolay� k�z o kadar u�mu�tu ki hareket bile
edemiyordu. Hatta belki kendinden ge�mi�ti. Elbiselerini ��kard�lar, parf�m
s�rd�ler ve s�rayla k�z�n �st�ne ��kt�lar."
Eski partnerimle d��ncelerimiz senkronize olmu�tu adeta.
"Belki de k�z�n tecav�z� hat�rlamas�ndan korktular," dedim.
"Tam anlam�yla aptal de�illerdi. Hatta belki olduk�a zekiler.
�ok fazla delil b�rakmadan k�z� �ld�rmek istediler. Adamlardan biri Burke stiliyle
k�z� �ld�r�rken di�eri de i�i garantiye almak i�in kafas�na naylon torba ge�irmi�
olabilir. Temiz i�."
"Evet, �yle g�r�n�yor, Boxer. K�z �ld�kten sonra k�z� tekrar becermi� bile
olabilirler," dedi Jacobi. "Az�c�k �l� sevicili�in kimseye zarar� dokunmaz ne de
olsa. Peki ya sonra? Sonra ona
5 bin dolar de�erindeki elbiseleri giydirip gezintiye mi ��kard�lar? Ve sonra da
Guttman'�n arabas�na koydular �yle mi?"
"Zaten i�in en sa�ma k�sm� da o," dedim. "0 k�sm�n� ben de hi� anlamad�m. �in i�ine
k�yafetler girince bende her �ey kopuyor."
"Claire DNA sonu�lar�n� hen�z almam� m�?"
"Hay�r almam�. Zaten Cadillac k�z belediye ba�kan�n�n kar�s� olsayd� eminim �u
saate kadar bir �eyler ��renmi� olurduk. Ama herhangi bir kay�p bildiren bile
olmad���na g�re... "
"�yle g�zel bir k�z," dedi Jacobi. Sesindeki �z�nt�y� ve yaln�zl���
hissedebiliyordum. "Birileri onu �zl�yor olmal�."
B�l�m 26
�N KAPIYI A�ARAK eve girdi�imde Martha beni sulu bir selamla kar��lad�.
"Hey Boo," dedim. "Nas�lm� benim k�z�m?"
V�cudunu k�v�ra k�v�ra kuyruk sallayan Martha'ya sar�ld���mda o da bana sevgi ve
�zlemle kar��l�k verdi.
Bu kadar yorgunken zinde ve formda kalmay� san�r�m k�z�mla ��kt���m ko�ulara
bor�luydum.
Tasmas�n� takt�m ve hemen sonra d�ar� ��karak karanl�kta Misouri'yi ge�ip spor
salonunun etraf�nda beraber bir tur att�k.
Tepeden a�a��, sonra tekrar yukar� do�ru ko�tuk. V�cudumun salg�lad��� endorfin
beni keyiflendirmi�, Cadillac k�z�n cinayet soru�turmas�na biraz daha pozitif
bakmam� sa�lam�t�.
Cinayetin failinin DNA's� �u an laboratuvarda bekliyor olmal�yd�.
Polisler ellerinde k�z�n resmi kap� kap� dola��p ara�t�rmalar�n� s�rd�r�yordu.
Her �eye ra�men yine de �mit vard�.
Birileri �oktan onu �zlemeye ba�lam� olmal�yd� ve �ok ge�meden de mutlaka
arayacakt�. Ya da C�ron�'cle'daki ya da internet sitemizdeki resmini g�ren bir
g�rg� tan��� ��k�p gelecekti yard�m i�in.
�sminin ne oldu�unu ��rendi�imizde cinayeti ��zmek i�in �ans�m�z olacakt�. En
az�ndan ona Cadillac k�z demeyi kesecektik hepimiz.
Yar�m saat kadar sonra eve d�nd�k. Kendime buz gibi bir bira a�arak televizyonun
kar��s�na ge�tim ve CNN, CNBC ve FOX kanallar�ndaki haberlere bakt�m. Sonra
soyundum ve du�u a�arak elimle suyun s�cakl���n� kontrol ettim.
Tam o esnada telefon �ald�.
�imdi ne var - Ba�ka bir cinayet daha m�? Belki de daha iyi bir �eyler, mesela son
vakada yeni geli�meler olmu�tu.
Arayan�n ismi ekranda yan�p s�nmeye ba�lad�.
"Hey," dedim kay�ts�z g�r�nmeye �al�arak. Oysa kalbim yerinden ��kacak gibi atmaya
ba�lam�t� bile. "Tanr�m harika g�r�n�yorsun,"
"G�r�nt�l� telefonum yok, Joe," diye cevap verdim.
"Ama senin nas�l g�r�nd���n� biliyorum, Lindsay." G�ld�m.
"�ok ��plak bir g�l� bu," dedi. Ben de onu ��plak hayal ediyordum.
"Dinle beni ��plak bayan," dedi Joe. "S�ylentilere g�re bu hafta sonu yan�nda
olacakm��m. Hem de b�t�n bir hafta sonu."
"�yi," diye yan�tlad�m. "��nk� seni �zledim." Sesim bo�ukla�maya ba�lam�t�. "Aray�
ancak kapat�r�z."
Cildim nemlenip, kesik kesik nefes almaya ba�layana kadar telefonda fl�rt ettik.
Telefonu kapatt���m�zda hafta sonu i�in plan�m�z haz�rd�.
Havlumdan s�yr�larak du�a girdim. Tenim s�cak suyla temas eder etmez gev�edi�imi
hissederek k���k st�dyomda �ark�lar s�ylemeye ba�lad�m.
Heeeyy! �imdi popstar Lindsay Boxer'i dinliyoruz!
Uzun s�redir ilk kez i�i kafamdan tamamen atabilmi�tim.
Kendimi harika hissediyordum. En az�ndan �imdilik. G�zel hissediyordum.
Ve �ok k�sa bir s�re sonra sevgilimle beraber olacakt�m.
B�l�m 27
YARI A�IK KAPISINI �ALIP ba��m� i�eri uzatt���mda �ef Tracchio beni g�rd���ne
a��k�a �a��rd�. Ofiste koyu renk a�a�tan bir panel ve tam masas�n�n kar��s�ndaki
duvarda da Golden Gate
K�pr�s�'n�n kocaman bir resmi vard�.
"Boxer," dedi �nce. Hemen sonra g�l�mseyerek, "��eri gelsene," diye ekledi.
Konu�acaklar�m� b�t�n gece d��nm�t�m ve t�m sabahda provas�n� yapm�t�m.
"�ef, bir problemim var," dedim.
"Bir sandalye �ek, Boxer. Neymi� derdin anlat bakal�m."
S�yledi�ini yaparak bir sandalye �ekip oturdum, ama daha onunla g�z g�ze gelir
gelmez t�m planlad���m, provas�n� bile yapt���m c�mleler akl�mdan u�uverdi. Akl�ma
gelen ilk kelimelerle i�imdekileri pald�r k�ld�r s�yleyiverdim.
"Patron olmaktan ho�lanm�yorum," dedim. "Tam zamanl� olarak sahaya d�nmek
istiyorum."
�efin g�l�� bir anda y�z�nde donmu�tu. "Ne demek istiyorsun, Te�men? Seni
anlam�yorum."
"Sabah bir �eylerin ters gitti�i hissiyle uyan�yorum, �ef. Bir s�r� insan� y�netmek
istemiyorum, i�imde bir yerlerde Te�men olmaktan ho�lanm�yorum," diye a��klad�m.
"Sokaklarda olmay� seviyorum ve yeteneklerimin nereden kaynakland���n� sen de
biliyorsun, Tony. Hakl� oldu�umu biliyorsun."
K�sa bir s�re Tracchio'nun beni duydu�undan bile emin olamad�m. Y�z� ta�
kesilmi�ti. Yakalanmas�na yard�mc� oldu�um t�m katilleri mi d��n�yordu acaba? �yle
olmas�n� umuyordum. Bir anda yumru�unu masaya �yle �iddetli indirdi ki sandalyemi
korkuyla geri ittirmek zorunda kald�m.
Surat�ma do�ru t�k�r�kler sa�arak patlad�.
"Akl�ndan neler ge�iyor bilmiyorum Boxer, ama bu i� senin.
Sen - Hay�r! Sak�n sak�n cevap verme! Terfi etti�inde ka� tane adam�n i�ten
��kar�ld��� hakk�nda bir fikrin var m� senin? Yada b�l�mdeki bir s�r�s�n�n h�l�
seni kabullenemedi�inden?
Terfi ettin, ��nk� sen bir lidersin Boxer. Sen bir ekip liderisin.
�imdi git ve i�ini yap. Konu�ma bitmi�tir."
"�ef-,"
"Ne var? �abuk s�yle. �ok i�im var."
"Sahada �ok daha iyiyim. Dosyalar� kapatabiliyorum. Bunu kay�tlardan da kontrol
edebiliriz. Ben ofisimde vakit �ld�r�rken d�ar�da Te�men olmak isteyen bir s�r�
insan var. Onlardan birini terfi ettirmelisiniz �ef. Benim g�revimi, ger�ekten
isteyen bir ba�kas�na vermelisiniz."
"Madem konuyu a�t�n sana s�yleyece�im birka� ba�ka �ey daha var o halde," dedi
Tracchio.
�ekmeceyi a�t�. ��erden bir puro ��kard�. Giyotinle ucunu kesti ve yakarak mavi
duman�n� havaya �fledi.
Nefesimi tutmu�, bekliyordum.
"Bu i�te daha ��renece�in �ok �ey var, Boxer" dedi.
"Cinayet ��zme i�ine gelince. San Francisco Polis Departman� bu anlamda bitmi�
durumda. T�m �lke �ap�nda hemde. Daha iyi y�netmeyi ��renmelisin, Tecr�belerini
di�er polislerle payla�.
San Francisco Polis Departman�'na pozitif bir imaj kazand�rmal�s�n. Y o l g�sterici
ol. �lerin iyile�tirilmesinde ve acemilerin yeti�tirilmesinde bize yard�mc�
olmal�s�n. � o noktaya gelince sen hi�bir �eysin, Boxer. Ve daha bitirmedim!
"Daha �ok k�sa bir s�re �nce vuruldun ve neredeyse �l�yordun. Seni sonsuza kadar
kaybedecektik az kals�n. 0 gece g�revde bile de�ildin, ama nefsine h�kim olamad�n.
A��klama olarak da Jacobi beni bir yere tefti�e �a��rd�, dedin."
Tracchio aya�a kalkt�, sandalyesinin arkas�na ge�ti ve ellerini sandalyesinin
arkas�na yaslad�. Y�z� k�pk�rm�z�yd� ve g�zleri �fke sa��yordu. "Asl�n� sorarsan
tam olarak ne i�in s�zland���n� bile anlam� de�ilim. Seninki i�in kolay�. Peki ya
benim i�ime ne dersin?"
Kaim parmaklar�yla kendisine ba�l� t�m birimleri sayarken bo� g�zlerle ona bakt�m.
"Cinayet Masas�, Soygun, Narkotik, Anti-su� ve �zel Su�lar birimlerinin tamam� bana
ba�l�. Belediye ba�kan� ve valiye hesap veriyorum. T�m bunlar�n Oskar gecesi
aya��n�n alt�na serilen k�rm�z� hal�ya benzedi�ini san�yorsan
yan�l�yorsun."
"Tam olarak anlatmak istedi�im �eyi ortaya koydunuz,
�ef."
"Bak, neden kendin ve bizim i�in bir iyilik yap�p, bunlar� unutmuyorsun Te�men?
Talebin reddedildi. Konu kapanm�t�r."
Oturdu�um yerden kalk�p Tracchio'nun odas�ndan ��karken kendimi k���c�k bir �ocuk
gibi hissetmi�tim. A�a��lanm�t�m ve i�i b�rakacak kadar da ��lg�na d�nm�t�m. Ama
bunu yapmayacak kadar da ak�ll�yd�m. Adam s�yledi�i her �eyde hakl�yd�. Ama ben de
hakl�yd�m.
�lerin iyile�tirilmesi ve acemilerin yeti�tirilmesi mi?
Yol g�sterici olmak m�?
T�m bunlar�n polis olma karar�mla hi�bir ilgisi yoktu.
Ben, San Francisco sokaklar�na geri d�nmek istiyordum.
B�l�m 28
CINDY THOMAS, Civic Center Adliye Binas�'n�n 4A numaral�
mahkeme salonunun arka s�ralar�ndan birinde Modesto Bee'den bir muhabir ve LA
77/rjes'dan bir muhabir yard�mc�s�n�n aras�nda s�k�m� vaziyette oturmaya
�al��yordu, inan�lmaz heyecanl�, konsantre ve konuyu sahiplenmi� g�r�n�yordu.
Maureen O'Mara'n�n ilk tan��� yemin ederek k�rs�ye ��kt���nda Cindy, dizlerini
�s�tan bilgisayar�n�n klavyesiyle oynuyordu.
"G�nayd�n, Bay Friedlander," dedi O'Mara.
Avukat�n mavi tak�m elbisesine d�k�len kestane rengi uzun sa�lar� p�r�l p�r�l
parl�yordu. �zerinde sade beyaz bir g�mlek olan avukat sol eline de aksesuvar
olarak sadece basit aAt�n bir saat takm�t�.
"Umar�m sak�ncas� yoktur, ama bize ya��n�z� s�yler misiniz?" diye sordu tan���na
O'Mara. "44."
Cindy �ok �a��rm�t�. K�r�m� y�z� ve gri sa�lar�yla Stephen Friedlander altm��na
merdiven dayam� g�r�n�yordu.
"Mahkemeye 25 Temmuz gecesinden bahseder misiniz?"
"Evet," diye cevap verdi Friedlander. Hafif�e �ks�rd�,
"O�lum Josh a��r bir epilepsi n�beti ge�irdi," dedi. "Peki, Josh ka� ya��ndayd�?"
"17. Bu ay 18 olacakt�."
"Peki, hastaneye vard���n�zda o�lunuzu g�rebildiniz mi?"
"Evet. h�l� acil serviste yat�yordu. Dr. Dennis Garza beni onun yan�na g�t�rd�.
"Josh'un bilinci yerinde miydi?"
"Hay�r," diye cevap verdi Friedlander bu kez daha g��l� bir sesle. "Ama onu daha
�nceden tetkik eden Dr. Garza bana 1-2 g�n i�inde okula d�nebilece�ini, hatta
eskisinden daha sa�l�kl� olaca��n� s�ylemi�ti."
"Peki, acil servise yapt���n�z ziyaretten sonra bir daha
Josh'u g�rebildiniz mi?"
"Evet, ertesi g�n g�rd�m," diye cevap verdi Friedlander y�z�n� kaplayan bir
g�l�msemeyle. "O ve k�z arkada�� di�er yataktaki hastayla dalga ge�iyordu. Odada
tam anlam�yla bir parti havas� vard� ve bu beni �ok etkilemi�ti. Di�er hastan�n ad�
David Lewis'di."
"Peki, daha sonraki g�n ziyaret etti�inizde Josh'un durumu nas�ld�?"
"Sonraki g�n o�lumun bedenini g�rmeme izin verdiler," dedi Friedlander sesi
burkularak. Tan�k k�rs�s�n�n t�rabzan�na tutunacak �ekilde �ne do�ru e�ildi.
Sandalyesinin bacaklar� zemine s�rt�n�yordu.
�mitsiz, �zg�n ve sorgulayan bak�lar�n� �nce j�riye sonra da yarg�ca �evirdi.
K�r��kl�klarla dolu yanaklar�ndan ya�lar s�z�l�yordu.
"�ylece gitmi�ti. V�cudu buz gibiydi. G�zel o�lum �lm�t�."
O'Mara sakinle�tirmek i�in elini tan���n�n omzuna koydu.
Ger�ekten etkileyici bu hareket �ok zekiceydi ayn� zamanda.
Bir kutu pe�ete uzatan O'Mara, "K�sa bir ara vermek istermisiniz?" diye sordu
Friedlander'a.
"Hay�r, iyiyim," diye cevap verdi adam. Hafif�e �ks�rd�, g�zlerini sildi ve bir
yudum su i�ti. "�yiyim."
O'Mara ba��n� sallad�, "Josh'un bu ani �l�m�yle ilgili bir a��klama yap�ld� m�
size?" diye sordu.
"Bana kan �ekerinin dibe vurdu�unu s�ylediler. Ben de sebebini ��renmek istedim.
Dr. Garza bana buna kendisinin de �ok �a��rd���m s�yledi." Kelimeleri vurgulayarak
konu�an tan�k, sesinin titremesini kontrol etmeye �al��yordu.
"Ben de �ok �a��rm�t�m," diye devam etti Friedlander. "Bir �nceki g�n Josh
sapasa�lamd�. Birka� ���n yemek yemi�ti.
Yard�ma ihtiya� duymadan, kendi kendine tuvalete gitmi�ti.
Sonra, ayn� g�n�n gecesi, ayn� hastanede komaya girdi ve �ld�!
Her �ey �ok anlams�zd�."
"Hastanede Josh'a otopsi yap�ld� m� peki?" diye sordu
O'Mara.
"Talep ettim," diye cevap verdi Friedlander. "��nk� hastanedeki her �eyde bir bit
yeni�i var gibiydi."
"�tiraz ediyorum Say�n Yarg��," diye k�kredi Kramer oturdu�u yerden. "Tan���n
durumuna hepimiz �z�l�yoruz, ama yaln�zca sorulara cevap vermesi gerekti�i
konusunda kendisini l�tfen uyar�n."
Yarg�� ba��yla onaylad�ktan sonra tan��a d�nd�, "Bay
Friedlander," dedi. "Bize l�tfen sadece olanlar� anlat�n."
"�z�r dilerim Say�n Yarg��."
O'Mara cesaretlendirircesine tan��a g�l�msedi, "Bay
Friedlander hastaneden size otopsiyle ilgili herhangi bir sonu� verildi mi?" diye
sordu.
"Evet verildi."
"Peki, ne s�ylendi size?"
Y�z� bir anda k�pk�rm�z� kesilen friedlander, "Josh'un kan�n�n ins�linle dolu
oldu�u s�ylendi!" diye patlad�. "Gece bir ara enjekte edilmi�. Josh'a yanl�l�kla
enjekte edilmi�. �l�m sebebi bu. Yani hastanenin yapt��� bir hata."
O'Mara bir sonraki sorusunu sormadan �nce g�zucuyla j�riye bakt� ve j�ri heyetinin
�ok olmu� suratlar�n� g�rd�.
"Sordu�um i�in �z�r dilerim Bay Friedlander, fakat bu hatay� duyunca neler
hissettiniz?"
"Ne mi hissettim, diye at�ld� Friedlander. "G��s�m�n bir ka��kla oyularak kalbimin
yerinden ��kar�ld���n� hissettim... "
"Anl�yorum, Bay Friedlander. Te�ekk�rler."
"Josh bizim tek evlad�m�zd�... Onsuz bir d�nyay� akl�m�zdan bile ge�irmemi�tik...
Ac�s� hi� dinmiyor... "
"Te�ekk�rler, Bay Friedlander. T�m bunlar� ya�att���m i�in sizden �z�r diliyorum.
�ok g�zel a��klad�n�z. Tan�k sizin," dedi O'Mara, Kramer'a d�nerek.
Bo�uk h��k�r�klarla sars�lan tan�k y�z�n� �n�ndeki pe�ete kutusundan ald��� birka�
pe�eteyle kapad�.
B�l�m 29
LAWRENCE KRAMER tan�k k�rs�s�ndeki adama toparlanmas� i�in vakit tan�mak
istercesine yerinden yava��a kalkt� ve ceketinin d��mesini yine yava��a ilikledi.
Akl�n�n bir k�esinde adam�n o�lunun art�k topra��n alt�nda oldu�u vard�. �u anda
tek yapmas� gereken tan���n korkun� ifadesini j�riyi kendine d�man etmeden etkisiz
hale getirmekti. Tabi bu arada Stephen Friedlander'� savunma yapar bir pozisyona
d��rebi-lirse de hi� fena olmazd�.
Kramer tan�k k�rs�s�ne yakla�arak sanki daha �nceden tan�yormu��as�na ve sanki bir
aile dostuymu��as�na Stephen Friedlander'� �efkatle selamlad�.
Ard�ndan, "Bay Friedlander," diye s�ze ba�lad�. "�ncelikle o�lunuzun trajik
�l�m�yle ilgili olarak �z�nt�m� payla�mak istiyorum."
"Te�ekk�rler."
"Sadece birka� �eyi a��kl��a kavu�turmak istiyorum.
Elimden geldi�i kadar k�sa tutmaya �al�aca��m. 26 Temmuz g�n� hastaneye
gitti�inizde o�lunuzla ayn� oday� payla�t���n� s�yledi�iniz bir hastadan, David
Lewis'den bahsettiniz."
"Evet," diye cevap verdi Friedlander. "Onu bir tek o g�n g�rd�m. �ok iyi bir �ocu�a
benziyordu."
"David'in �eker hastas� oldu�unu biliyor muydunuz?"
"San�r�m biliyordum. Evet."
"Bay Friedlander o�lunuzun hastanedeki yatak numaras�n� biliyor musunuz?"
O ana kadar sandalyesinde �ne e�ik olarak oturan
Friedlander arkas�na yasland�.
"Numara m�? Neden bahsetti�inizi anlam�yorum."
"Hastanede pencere kenar�ndaki yata�a bir, kap�ya yak�n yata��ysa iki numaral�
yatak derler. Josh'un hangi yatakta oldu�unu hat�rl�yor musunuz?"
"Peki. San�r�m bir numaral� yataktayd�. Pencere kenar�nda yat�yordu ��nk�."
"Hastane yataklar�na neden numara verildi�i hakk�nda bir bilginiz var m�?"
"Hi�bir fikrim yok," dedi sinirlenmeye ba�lad��� sesinden belli olan tan�k.
"Yataklar numaraland�r�l�r, ��nk� hem�ireler ila�lar� oda ve yatak numaras�na g�re
verirler," diye a��klad� Kr�mer.
Sonra, "Bu arada," diye devam etti. "Josh i�in �zel bir televizyon paketi
�smarlay�p �smarlamad���n�za dair bir �ey hat�rl�yor musunuz?"
"Hay�r. Orada sadece bir g�n kalacakt�. Ne anlatmaya �al��yorsunuz?"
Kramer �z�r dilercesine omuz silkti ve "S�ylemek istedi�im David Lewis tan�t���n�z
g�n ��len yeme�inden sonra hastaneden taburcu oldu," dedi. "O�lunuz Josh ise o gece
iki numaral� yataktayken hayat�n� kaybetti. Yani Josh �ld���nde
David Lewis'in yata��nda yat�yordu, Bay Friedlander."
"Ne s�yl�yorsunuz?" diye sordu Friedlander ka�lar�n� havaya kald�rarak. A�z�
�fkeyle k�vr�lm�t�. "Bana ne anlatmaya �al��yorsunuz?"
"Ba�ka bir �ekilde ifade etmeye �al�ay�m," dedi Kramer.
V�cut diliyle j�riye, ben sadece i�imi yap�yorum, der gibiydi.
Ben sadece i�imi yap�yorum. Niyetim adama zarar vermek de�il.
"O�lunuzu neden iki numaral� yatakta bulduklar� hakk�nda bir bilginiz var m�?"
"Hay�r yok."
"Sebebi televizyon. Josh pencere kenar�ndaki yata��ndan kalkarak film kanallar�n�
seyretmek i�in iki numaral� yata�a ge�ti." Ard�ndan Kramer notlar�na bakt� ve
"Hatta Showtime kanal�ndan bir de film sat�n ald�," diye ekledi.
"Bu konuda bir bilgim yok."
"Fark�nday�m," diye cevap verdi Kramer merhametli hatta babacan bir ses tonuyla.
Tan���n s�ylediklerini kavrayamamas�n� anlayabiliyordu. O�luna ger�ekten ne oldu�u
ve neden �ld��� hakk�nda h�l� en ufak bir bilgisi yoktu.
"Bay Friedlander anlamak zorundas�n�z. Josh'a, David
Lewis'in ins�lini ger�ekten de kazara enjekte edildi. David Lewis'in ��k�
evraklar�yla ilgili bilgi hem�ireye ula�mam�t�.
Bu tip olaylar B�lge Hastanesi �ap�ndaki hastanelerde meydana gelebilir. Fakat size
izin verin
�unu soray�m. Hem�irenin b�yle bir hatay� nas�l yakalamad���n� normal zek�da bir
insan
anlayamaz m�?
"David ve Josh a�a�� yukar� ayn� ya�lardayd�. Hem�ire ins�linle gelerek iki
numaral� yatakta yatan hastaya enjekte etti. E�er Josh kendi yata��nda yat�yor
olsayd�..."
Salondan ac� dolu bir inilti y�kseldi. �zerinde siyah elbiseler olan orta ya�l� bir
kad�n yerinden f�rlayarak, "Hay����r," diye hayk�r�yordu eliyle y�z�n� kapatarak.
Friedlander oturdu�u k�rs�den kad�na do�ru elini uzatarak, "Eleanor!" diye
seslendi. "Eleanor, bunlar� dinleme. Yalan s�yl�yor! Joshie'nin hatas� de�ildi..."
Lawrence Kramer salondan y�kselen u�ultu ve art arda vurulan tokmak sesini
duymazdan gelerek ba��n� �n�ne e�di.
"�ok �zg�n�z, Bay Friedlander," dedi. "Kayb�n�z i�in ger �ekten �ok �zg�n�z."
B�l�m 30
GECE KO�UMUN D�N�� BACA�INDA bitkin bir halde Potrero
Tepesi'ne do�ru t�rman�rken saat 20:00'yi biraz ge�iyordu.
Akl�m�n i�inde soru�turman�n bulan�k g�r�nt�s� s�rekli kendini tekrarl�yordu ve bu,
ko�tuk�a daha b�y�k bir tak�nt� halini al�yordu. G�n boyunca ofisime girip ��kan
polisler, davalar�n�n pe�inde ko�u�turmalar�, onlara ak�l veri�im, emirler
ya�d�r��m, arama emri pe�inde ko�u�umuz, etti�imiz tart�malar, ac� dolu bu mesle�in
stresinden nefret edi�imiz. Akl�mdan sadece bunlar ge�iyordu.
�o�u ak�am spor ayakkab�lar�m�n kald�r�ma �arpan ritmik sesinin dinlendirici bir
etkisi olurdu. Ama bu ak�am bu bile fayda etmemi�ti.
Tek su�lu �ef Tracchio'ydu.
Att��� nutuk ya da her ne yapmak istediyse bunda ba�ar�l� olmu�tu.
So�uk r�zg�ra kar�� ko�arken Cadillac k�z davas�yla ilgili olarak �u ana kadar
verdi�im t�m kararlar� yeniden g�zden ge�iriyordum. Ba�ta kendim olmak �zere
herkesi hayal k�r�kl���na u�ratma ihtimalim endi�e yarat�yordu i�imde.
Martha t�m dertlerime kay�ts�z g�r�n�yordu. Uzun ve rahat ad�mlarla �n�mde ko�uyor,
bazen de varolu� sebebini yerine getirerek bana do�ru geri gelip aya��m�n dibinde
havl�yor ve sonra yeniden �n�mden ko�maya devam ediyordu.
Nefes nefese, "Kes �unu Boo," dedim ama k�pe�imin beni g�tmesine engel olamad�m.
Ben k���c�k bir kuzu o ise �oban�md� adeta.
Yirmi dakika sonra evime varm�, du�umu alm�t�m. Mis gibi papatya �ampuan�
kokuyordum.
En sevdi�im mavi pazen pijamam� giydim, CD �alarda Al Green'i a�t�m ve kendime bir
�i�e bira a�t�m. Anchor Steam marka amber rengi �i�eden kocaman bir yudum ald�m.
Enfesti.
Tek ki�ilik makarnam ocakta yava� yava� pi�erken o g�n i�in kendimi ilk kez k�smen
normal hissetti�imi fark ettim. Bir anda kap� �ald�.
Lanet olsun.
Diyafona do�ru, "Kimoooo?" diye seslendim. Dost bir ses cevap verdi.
"Lindseeee, benim, ben. Otomati�e basar m�s�n l�tfen?"
S�yledi�ini yapt�m. Yuki yukar� ��karken ben de masaya ikinci bir tabak ve bir de
bira barda�� ��kard�m.
Bir dakika kadar sonra Yuki nefes nefese neredeyse k���k bir f�rt�na gibi girdi
i�eri.
"Oooo, �ok be�endim," dedim platin rengi g�lge at�lm� k�k�l�ne bakarak. Sa�lar�
sadece birka� g�n �nce mora �alan k�rm�z� renkteydi.
"Bu, iki evet oyu anlam�na geliyor," diye cevap verdi Yuki kendini koltu�a atarken.
"Annem, bu sa� seni hostes gibi g�stermi�, dedi." Sonra g�lerek, "Bu be�endi�ini
g�sterir. Zira hosteslik onun ger�ekle�memi� hayaliydi," diye ekledi. "Bu arada bu
kadar g�zel kokan �ey de ne, Lindsay?"
"Boxer usul� yemek," diye cevap verdim. "Hay�r cevab�n�, kabul etmiyorum. �ki
ki�iye rahatl�kla yetecek kadar �ok yapt�m."
"Hay�r demek mi? Onu da nereden ��kard�n? Geli�imi tam bu dakikaya denk getirmek
i�in ne kadar �zen g�sterdim bir fikrin var m� senin?"
G�lerek kar��l�kl� kadeh kald�rd�k. "�erefe."
Ard�ndan sofray� kurdum. Kafam� kurcalayan �eyden bahsettim Yuki'ye, ama s�zlanacak
kelimeleri tam anlam�yla bulamam�t�m.
�ikolata par�al� dondurmalar�m�z� yiyip, kafeinsiz kahvelerimizi i�erken, Yuki
annesinin son durumuyla ilgili geli�meleri anlatt�.
"Doktorlar ba�ta �ok endi�e etti," diye ba�lad� Yuki.
"��nk� Ge�ici �skemik Atak ge�irmek i�in ya�� hen�z �ok gen�mi�. Ama bir s�r� test
yapt�lar. Ayr�ca art�k yo�un bak�m �nitesinde de�il. �zel odaya ge�irdiler."
"Peki, eve ne zaman d�necek?"
"Yar�n sabah. Kurtar�c�s�, yani Dr. Pierce onu kontrol ettikten hemen sonra. Sonra
da Pasifik Prensesi isimli �u kocaman gemi var ya hani, onunla bir haftal���na
deniz yolculu�una ��karaca��m onu.
"Biliyorum, biliyorum �ok bayat geliyor kula�a de�il mi?" diye devam etti Yuki.
"Ama �ifal� sular� ve kumarhanesi olan y�zen bir otel fikri tamamen doktora ait.
Do�rusunu s�ylemek
gerekirse benim de iyi bir dinlenmeye ihtiyac�m vard�."
"Tanr�m, �ok k�skand�m," diye at�ld�m ka����m� masaya b�rak�p Yuki'nin surat�na
parlayan g�zlerle bakarak.
Ger�ekten de �yle hissediyordum.
Kendimi denizin ortas�ndaki bir gemide hayal ettim. Birka� iyi kitap, rahat bir
�ezlong ve dalgalar�n dinlendirici sesi. Tabi bir de Joe elbette.
Ne toplant�lar, ne ��z�lemeyen cinayet vakalar� ne de stres.
"�ok �ansl�s�n," dedim. "Ve tabi annen de �ok �ansl�."
B�l�m 31
�ANTASININ DER�NL�KLER�NDEN telefonunun fl�t� and�ran zil sesini duydu�unda Yuki,
Lindsay'nin evinden ��km� kendi evine do�ru yol al�yordu.
Bir eliyle �antas�ndaki telefona ula�maya �al��rken, di�er eliyle direksiyonu
tutmu� yolun sa� �eridine ge�meye �al��yordu.
Koca �antas�n�n i�inden dergiyi, makyaj malzemelerini ve c�zdan�n� ��kar�p yere
atmakla me�gulken bronz renkli spor bir araba �fke i�inde ona korna �ald�.
"Pardon, pardon," diye s�ylendi. Nihayet telefonuna ula�m�t�.
"Anne?" diye a�t� telefonu.
"Bayan Castellano?"
Yuki telefondaki adam�n sesini tan�mam�t�.
Dirse�iyle direksiyona h�kim olmaya �al�arak kar�� taraf�n sesini do�ru d�r�st
duyabilmek i�in pencereleri ve radyoyu kapad�.
"Evet, ben Yuki," dedi.
"Ben Andrew Pierce."
�smi duyunca Yuki'nin bir anda akl� allak bullak olmu�tu.
B�l�m 32
PAN�K YAPMAMAYA �ALI�AN YUK�, B�lge Hastanesi'nin ���nc� kat�nda asans�rden indi.
Koridor boyunca ilerleyerek oklar� takip etti ve sonunda yo�un bak�m �nitesine ait
bekleme salonundaki hem�ire masas�na ula�t�.
Hemen konuya girerek, k�sa ve �z �ekilde, "Dr. Pierce'� g�rmeye geldim," dedi
hem�ireye.
"Kim geldi diyelim?"
Yuki ad�n� s�yledi ve Pierce gelene kadar ayakta onu bekledi.
Doktor solgun ve endi�e dolu bir y�zle Yuki'yi sandalyelerden birine y�nlendirdi.
"�u an i�in �ok fazla bir �ey s�yleyemiyorum," dedi doktor sonunda. "B�y�k
ihtimalle atardamar duvar�ndan ayr�lan bir plak beyinde t�kan�kl�k yapt�. �u an
kan�n�n p�ht�la�mas�n� engelleyen bir ila� veriliyor."
"L�tfen bana ne kadar �ans� oldu�unu s�yleyin."
"Bunu yak�nda s�yleyebilirim ancak," diye cevap verdi
Pierce. "Biliyorum �ok zor ama..."
"Onu g�rmeme l�tfen izin verin Dr. Pierce," diye laf�n� kesti Yuki. Elini uzatarak
doktorun bile�ini tuttu s�k�ca. "L�tfen."
"Sadece 30 saniye," diye cevap verdi doktor. "Bundan fazlas�n� yapamam."
Yuki doktoru takip ederek, yo�un bak�ma girdiler ve Keiko'nun yatt��� perdeli
b�l�me do�ru ilerlediler. Yata��n�n ba�ucundaki makineden uzanan kablolar t�m
v�cudunu sarm�t� ve damar yolu a�arlar ba�lanm�t�.
"�u anda bilinci yerinde de�il," dedi Dr. Pierce. "Ama hi� ac� �ekmiyor."
Yuki, Bunu nereden bilebilirsin ki, diye hayk�rmak istedi Dr. Pierce'�n surat�na
do�ru. Ama bunu yapmak yerine, "Beni duyabilir mi?" diye sordu.
"Bundan ��pheliyim. Ama belli de olmaz tabii."
Yuki annesinin kula��na do�ru e�ilerek aceleyle,
"Anneci�im," dedi. "Ben Yuki. Burada, yan�nday�m. Dayan l�tfen anneci�im. Seni
seviyorum."
Dr. Pierce Yuki'yle konu�urken sesi adeta kilometrelerce �teden gelir gibiydi.
"D�ar�da m� bekliyor olacaks�n Yuki?" diye sordu. "Seni orada bulamazsam cep
telefonundan seni... "
"Hi�bir yere gitmiyorum," diye at�ld� Yuki. "Hemen d�ar�da olaca��m ve hi�bir
ko�ulda buradan ayr�lmayaca��m."
Ard�ndan yo�un bak�m �nitesinden d�ar� ��kt� ve sandalyelerden birine oturdu.
Dimdik ileri bak�yordu. Sinirleri �ok y�pranm�t� ve t�m korkular� tek bir �ey
�zerine yo�unla�m�t�.
Bu i� tek �ekilde sonu�lanmal�yd�.
Annesi ba�aracakt�.
B�l�m 33
KE�KO CASTELLANO hayat�n�n hi�bir d�neminde bu kadar korkmam�t�. Elinin �st�ne bir
i�ne bat�r�ld���n� hissetti.
Ard�ndan ritmik bir bip sesi ve makinelerin v�n�lt�s�.
Etraf�ndaki sesleri m�r�lt� �eklinde duyabiliyordu, ama bu onu �ok da
ilgilendirmiyordu.
Bir anda anlad�. Hastanedeydi. Ba��na ciddi bir �eyler gelmi�ti ve elinin �zerinde
d��ncelerini allak bullak eden bir bask� vard�.
Dontaku Festivali'ndeki gen� k�z halini hat�rlad�. Sokaklar� dolduran insanlar
reng�renk kost�mleriyle �amisen1 ve davul �al�yordu.
Suyun �zerinde binlerce fener y�z�yordu. Ba�lar�n�n �zerinde k�rm�z� kuyruklu
u�urtmalar s�z�l�yor, havai fi�ekler g�ky�z�n� renk c�mb��ne bo�uyordu.
Keiko kafas�n�n i�inde �ok daha yo�un bir bask� hissetmeye ba�lad�. �im�ekli bir
f�rt�na gibiydi adeta. Karanl�k, so�uk ve korkutucu derecede tehditk�r. F�rt�nan�n
g�mb�rdeyen sesi di�er t�m sesleri bast�r�yordu.
1 Uzun boyunlu, ��gen �eklinde, m�zrapla �al�nan Japon halk �alg�s�.
�l�yor olabilir miydi?
Gitmek istemiyordu!
Yuki'nin samimi, ama uzaklardan gelen sesini duydu�unda uyku olmayan derin bir
karanl���n i�indeydi.
Yuki onunla konu�uyordu. Yuki yan�ndayd�.
"Anneci�im. Ben Yuki. Burada, yan�nday�m. Dayan l�tfen anneci�im. Seni seviyorum."
Keiko ba��rmaya �al�t�. Itsumademo ai shiteru, Yuki. Seni sonsuza kadar sevece�im,
k�z�m.
Ama koca bir t�p a�z�n� kaplam�t� ve konu�am�yordu.
Ard�ndan Keiko uzaklara tekrar karanl�klara g�m�ld�.
Odada birisi vard�. Yard�m i�in gelen biri miydi acaba?
Etraf�nda ayak sesleri duydu. Elinin �st�ndeki damar yolu a�ar�n �ekildi�ini
hissetti.
Birden kalbi deli gibi atmaya ba�lad�!
Bu bir r�ya de�ildi.
Bir �eyler ters gidiyordu. Odaya gelen ki�i yard�m etmek i�in gelmemi�ti.
Keiko'nun ba��n�n i�inde ac� dolu bir patlama oldu adeta.
G�remiyordu. Duyam�yordu. Korkuyla hayk�rd�, ama ses ��kar am�yordu.
Neler oldu�unu sonunda anlam�t�. Birisi onu �ld�r�yordu.
O, karanl�klara g�m�l�rken d��nceleri de eriyip kayboldu.
�nce bir g�z�n�n ard�ndan di�er g�z�n�n �zerine k���c�k madeni paray� and�ran
diskler konarken Keiko so�u�u hi� hissetmedi.
Kula��na f�s�ldan�rken de hi�bir �ey duymad�.
"Bu diskler senin nakil arac�n, Keiko. �yi geceler, prenses."
Arayan, Dr. Pierce'd�. Midesinin buruldu�unu hissetti. Daha �nce Dr. Pierce
kendisini hi� aramam�t�. �imdi niye ar�yordu ki?
"Dr. Pierce," diye at�ld�. "Sorun ne?"
Etraf�n� saran trafi�in i�inde adam�n metalik sesini zar zor duyabiliyordu.
Telefonu iyice kula��na yaslad�.
"Annenin baz� sorunlar� var, Yuki," diye cevap verdi Pierce.
"Yolday�m. Hastaneye gidiyorum."
"Ne demek istiyorsunuz? Ne oldu ona? tyi oldu�unu s�ylemistiniz!"
G�zleri dimdik ileri bakmas�na ra�men Yuki hi�bir �ey g�recek halde de�ildi.
"Annen fel� ge�irdi," diye cevap verdi doktor.
"Fel� mi? Anlam�yorum, doktor."
"Hayata s�ms�k� tutunuyor, inan bana. Benimle hastanede bulu�abilir misin?"
"Evet. Elbette. Sadece 10 dakikal�k mesafedeyim."
"G�zel. Annen ���nc� kattaki yo�un bak�m �nitesinde. O bir sava���, Yuki. Bu
ger�ekten de �ok �nemli."
Yuki telefonu yan koltu�a f�rlat�rcasma b�rakt�. Akl�n�n i�inde kelimeler ve
g�r�nt�ler u�u�uyordu.
Fel� mi?
Sadece d�rt saat �nce annesi dondurma yiyip ne�eyle sohbet ediyordu. E�lenceliydi.
Her �ey m�kemmeldi!
Yuki yola konsantre olmak i�in kendini zorlad���nda d�nmesi gereken kav�a��
ka��rd���n� fark etti v e , "Lanet olsun!"
diye hayk�rd�.
1-280 yolu boyunca ��lg�nlar gibi gaz� k�kledi ve Berry Caddesfnin sonuna
vard���nda sar� ��k yanarken h�zla bir d�n� yaparak ���nc� Cadde'ye sapt�.
Kalbi yerinden f�rlayacak gibi atarak k���k Acura's�yla kuzeye, Market Caddesi'ne
do�ru ilerledi. Buras� daha yo�un trafi�i, daha �ok araba, daha �ok trafik lambas�
ve yaya ge�idiyle �ok daha a��r ilerleyen bir yoldu. Ama �u an tek se�ene�i buydu.
Dr. Pierce'la aras�nda ge�en konu�may� d��nd�. Onu do�ru mu duymu�tu acaba? Hayata
s�ms�k� tutunuyor, demi�ti doktor.
Yuki'nin g�zleri ya�larla doldu. Annesi g��l� bir kad�nd�.
Her zaman �yle olmu�tu. Annesi sava���yd�. Fel� bile ge�irmi� olsa Keiko'yu hi�bir
�ey y�kamazd�.
Eliyle g�zlerindeki ya�lar� sildi.
San Francisco B�lge Hastanesi'yle bulundu�u yer aras�ndaki her kav�a�� ve her
trafik lambas�n� g�z�n�n �n�nde canland�rarak gaza bast�.
Dayan anneci�im. Geliyorum.
�K�NC� KISIM
Her Yerde, Ama Her Yerde
Cinayet
B�l�m 34
YUK� GECEN�N KARANLI�INDA kalp �arp�nt�s�yla s��rayarak uyand�. Al��lmad�k bir
�ekilde her �eyi t�m detaylar�yla hat�rl�yordu. Dr. Pierce hastanenin bekleme
odas�nda ba�sa�l��� dileklerinde bulunmu�tu. Ard�ndan Lindsay onu hastaneden
��kararak eve g�t�rm�, yata�a yat�rm� ve uykuya dalana
kadar ba�ucunda beklemi�ti.
H�l� hi�bir �ey anlaml� de�ildi.
D�n annesinin durumu iyiydi! Bug�nse �lm�t�.
Saate uzand�. Saat neredeyse 06:15 olmu�tu.
B�lge Hastanesi'ni arad�. Santral telesekreter sistemine ula�t�. Sonra telefona
cevap veren canl� operat�rlerden biri onu yo�un bak�m �nitesine aktard�.
Yo�un bak�m hem�iresi, "Ne zaman dilerseniz buraya gelebilirsiniz, Bayan
Castellano," dedi. "Ama anneniz burada de�il.
Zemin kata indirildi kendisi."
Yuki bir anda korkun� derecede �fkelendi. Yatakta do�ruldu, 'We demek kendisi zemin
kata indirildi?"
"�zg�n�m," diye cevap verdi hem�ire. "Demek istedi�im vefat eden hastalar� yo�un
bak�m �nitesinde tutam�yoruz,"
"Yani annemi hastanenin morguna m� kapatt�n�z.
Sizi ruhsuz..."
Yuki c�mlesini tamamlamadan h��mla telefonu kapad� ve taksi �a��rmak i�in tekrar
tu�lara bast�. �u anda araba kullanacak kadar g�venmiyordu kendisine. Hemen �zerine
kotunu, kaza��n� ve deri ceketini giydi, aya��na da spor ayakkab�lar�n� ge�irdi ve
kendini Jones Caddesi'ne att�.
Yedi blok s�ren taksi yolculu�u boyunca ger�ekten de inan�lmaz gelen olay�
hazmetmeye �al�t�.
Annesi �lm�t�. Art�k hayat�nda Keiko olmayacakt�.
Yuki hastaneye girer girmez lobideki kalabal���n yan�ndan r�zg�r gibi ge�erek
merdivenlerin oldu�u yere do�ru ko�ar ad�mlarla ilerledi. Yo�un bak�m �nitesindeki
yerlerinde duran iki hem�ireye �fkeden g�zleri yerlerinden f�rlayacakm� gibi
bak�yordu. Aralar�nda sohbet eden hem�irelerse sanki Yuki orada yokmu��as�na
davran�yordu. Bunun �zerine Yuki kap�lardan birinin yan�nda as�l� duran �izelgeyi
alarak h��mla yere f�rlatt�. Sonunda dikkatleri �zerine �ekmeyi ba�arm�t�.
�niformas�n�n �st� kurabiye k�r�nt�lar�yla kapl� olan hem�ireye, "Ben, Yuki
Castellano," dedi. "Annem d�n gece buradayd�. Ona ne oldu�unu ��renmek istiyorum."
"Annenizin ad�n� ��renebilir miyim?"
"Keiko Castellano. Dr. Pierce'm hastas�yd�."
"T�bbi vek�letnamenizi g�rebilir miyim?" diye sordu bu kez hem�ire.
"Anlayamad�m?"
"Sa�l�k bilgilerinin gizlili�inin, g�venli�inin ve standartlar�n�n korunmas�
amac�yla belli normlara uyulmas� �art�n� hi� duymad�n�z m�? Size ancak t�bbi
vek�letnameniz olmas� ko�uluyla anneniz hakk�nda bilgi verebiliriz."
Yuki sinirden k�p�r�yordu. "Siz neden bahsediyorsunuz?
��ld�rd�n�z m�?"
Sordu�u sorunun hasta haklar�yla ne ilgisi vard� ki? Annesi hen�z �lm�t� ve ona ne
oldu�unu bilmek Yuki'nin en do�al hakk�yd�.
Yuki ses tonunu kontrol alt�nda tutmaya �al�arak, "Dr. Garza burada m� acaba?" diye
sordu.
"Kendisini �a��ray�m ama Dr. Garza da size bilgi veremeyecektir, ��nk� o da bizim
ve di�er herkes gibi ayn� �artnameye tabi."
"Ben yine de �ans�m� deneyeyim," dedi Yuki. "Dr. Garza'y� g�rmek istiyorum! Hemen!"
"Sakin olun l�tfen," diye at�ld� hem�ire g�zlerini Yuki'nin �zerinde gezdirerek.
Yuki'nin akl�n� ka��rm� gibi g�r�nd���n� d��n�yordu ve b�yle d��nd���n� de
gizlemeye �al�m�yordu. "Dr. Garza h�l� burada m� bir bakay�m."
B�l�m 35
YUK� A�IK DURAN KAPIYI �ALDI�INDA Dr. Garza olduk�a sade, penceresiz odas�nda
oturuyordu. Kafas�n� kald�r�p sert bir ifadeyle Yuki'ye bakt���nda Yuki bir an i�in
neredeyse geldi�ine pi�man oldu. Adam, Yuki daha odaya girer girmez rahats�z
edilmekten, duydu�u memnuniyetsizli�i gizleme gere�i duymam�t�. Pislik herif, diye
ge�irdi akl�ndan Yuki.
Yine de pes etmeyerek adam�n kar��s�ndaki sandalyeye ge�ti ve hemen konuya girdi.
"Annem neden �ld� anlam�yorum," dedi. "Ona ne oldu?"
Garza saatinin kay��n� sert bir hareketle �ekti.
"Eminim Dr. Pierce size s�ylemi�tir, Bayan Castellano," diye cevap verdi Garza.
"Anneniz fel� ge�irmi�ti. Anl�yor musunuz? Kan p�ht�s� annenizin beynine gitti ve
beyninde t�kan�kl��a sebep oldu. Kan�n�n p�ht�la�mas�n� engelleyecek antikoag�lan
bir ila� verdik, ama onu kurtaramad�k."
Ard�ndan, "Hepsi bu, filmin sonu," dercesine ellerini masan�n �zerine koydu.
Yuki, "Fel� ge�irmek nedir biliyorum, Dr. Garza," diye devam etti. "Anlayamad���m
�ey ak�am keyfi olduk�a yerindeyken gece yar�s� �lm� olmas�. 0 bir hastanenin
i�indeydi! Ve sizler onu kurtarmad�n�z. Bu i�in kokusu hi� ho�uma gitmedi, Doktor."
"L�tfen biraz daha sakin konu�un," dedi Garza. "Ne insan v�cudu makinedir, Bayan
Castellano ne de doktorlar mucize ger�ekle�tirebilme g�c�ne sahiptir. �nan�n bana
elimizden geleni yapt�k."
Ard�ndan ellerini uzatarak Yuki'nin ellerini tuttu,
"Bu bir �ok, biliyorum. Ve ger�ekten �ok �zg�n�m," dedi.
Bu ani, i�ten hareket Yuki'nin tiksinti duymas�na sebep olmu�tu. ��g�d�sel bir
hareketle ellerini h�zla �ekince doktorda ellerini geri �ekti.
Tekrar so�uk ifadesine b�r�nen adam, "Bu arada," diye s�ze ba�lad�. "��k�ta hem�ire
Nunez ile g�r�meniz gerekiyor.
Annenizin �n�m�zdeki 24 saat i�inde bir cenaze evine nakledilmesi gerekli. Burada
onu daha uzun tutmam�z olanaks�z."
Yuki oturdu�u sandalyeyi devirecek kadar ani bir hareketle aya�a f�rlad�, "Hen�z
her �ey bitmedi," dedi. "Ben bir avukat�m ve en k���k detay�na kadar olanlar�
inceleyece�im. Anneme ger�ekten ne oldu�unu bulaca��m. Ben s�yleyene kadar onu
sak�n bir yere k�p�rdatmay�n, anla��ld� m�? Bu arada Dr. Garza,
hastaya olan tutumunuzun bir y�lan bal��� s�cakl���nda oldu�unu s�ylemi� miydim?"
Ard�ndan ��kmak �zere kap�ya d�nen Yuki, aya�� devrilmi� sandalyeye tak�larak ileri
do�ru f�rlad�.
D�memek i�in kar�� duvara tutundu�unda dengesini sa�lamaya �al��rken, yanl�l�kla
odan�n ����n� s�nd�rd� ve doktorun odas�n� karanl��a g�md�.
Tek kelime etmek i�in dahi geri d�nmedi�i gibi, ���� da a�madan d�ar�ya y�nelmi�ti.
Karanl�kta karars�z ad�mlarla ilerleyerek kap�y� buldu, koridora ��kt� ve oradan da
merdivenlere y�neldi. Merdivenlere vard���nda ko�maya ba�layarak kendini hastanenin
d��na, caddeye att�.
D�ar�da a��r ve nemli bir havayla kar��la�an Yuki bay�lacak gibi hissederek,
kald�r�m�n kenar�ndaki b�y�k bir ��nar a�ac�n�n alt�na oturdu ve normal bir g�nm�
gibi oradan oraya ko�u�turan insanlar� seyre dald�.
Hayat dolu annesini son kez g�rd��� g�n� d��nd�.
Yata��nda oturmu� dondurma yiyen Keiko, eski kafal� ama ��lg�n fikirlerini bir
yarg�� edas�yla Yuki'ye empoze etmeye �al��yordu.
Akl�nda en �ok kalan da beraberken hi� durmadan g�lmeleri olmu�tu.
�imdi her �ey geride kalm�t�.
Kesinlikle b�yle olmamal�yd�.
Kendi kendine konu�arak, "Anneci�im," dedi Yuki. "Odadan hi� de asil bir �ekilde
��kmad���m�n fark�nday�m, fakat o pisli�i karanl�kta oturmak zorunda b�rakt�m."
Annesinin b�yle bir manzara kar��s�nda g�lmekten k�r�laca��n� hayal ederek kendi
kendine g�l�msedi.
Yuki-eh. Sen neden asla bir leydi gibi davranam�yorsun?
Sonra hissetti�i ac� tekrar kalbine sapland�.
Bacaklar�n� kendine do�ru �ekerek g��s�ne dayad�. S�rt�nda dimdik a�ac�n g�vdesi,
ba��n� dizlerine yaslayarak annesi i�in a�lamaya ba�lad�. Bir daha asla eskisi gibi
olamayacak k���c�k bir �ocuk gibi a�l�yordu.
B�l�m 36
CHESTNUT CADDES�'NDEK� Tudor stili eski evin �n�ne arabam� park ederken bu tip bir
rezillik i�in sabah�n 07:00'sinin olduk�a erken bir saat oldu�unu d��nd�m. D�rt
mevsim yapra��n� d�kmeyen kocaman a�ac�n g�lgesi garaj ve evin aras�ndaki
�imenlerin �zerine d��yordu. Bir avu� polis �n
bah�edeki yerlerini �oktan alm�t�.
�� y�ll�k Explorer'imin kap�s�n� kapatarak arabadan indim ve sabah ayazma kar��
haki rengi ceketimin d��mesini ilikleyerek �imenler boyunca y�r�meye ba�lad�m.
�n kap�da duran Jacobi ve Conklin ayn� kuma�tan sabahl�k ve terlik giymi�
yetmi�lerindeki bir �iftle g�r��yordu.
Afallam� suratlar� ve yataktan yeni kalkt�klar�n� belli eden sa�lar�yla yetmi�lik
ihtiyarlar parmaklar�n� elektrik prizine hen�z �okmu��as�na �okta g�r�n�yordu.
Daha ya�l�ca olan adam Jacobi'ye do�ru g�c�rdar gibi bir sesle, "Polis korumas�na
ihtiyac�m�z olmad���n� nereden biliyorsun?" diye ��k��yordu. "Yoksa gelece�i mi
g�rebiliyorsun?"
Yorgun g�zlerle bana d�nen Jacobi beni, Bay ve Bayan Robert Cronin'le tan�t�rd�.
"Merhaba," dedim ellerini s�karak. "Ger�ekten b�y�k bir s�k�nt� i�inde oldu�unuzun
fark�nday�m. �leri sizin i�in elimizden geldi�ince kolayla�t�rmaya �al�aca��z."
"Olay yeri inceleme ekipleri yolda," diye at�ld� Conklin.
"Sorular� sormak i�in burada ben kalabilirim, Te�men," �eklinde izin isteyen
Conklin, asl�nda bunu yapmak i�in olduk�a haz�r oldu�unu da g�stermekten geri
kalmam�t�.
"� senin, M�fetti�," diye cevap verdim. "Hemen ba�layabilirsin."
�nsanlardan �z�r dileyerek yanlar�ndan ayr�ld�k ve Jacobi'yle koyu mavi Jaguar
XKE'nin yanma do�ru y�r�meye ba�lad�k. Yol kenar�na park edilmi� olan �st�
a��labilir araban�n g�zelli�i i�leri sadece daha da zora sokuyordu.
Yirmi dakika �nce Jacobi beni arad���nda nas�l bir �eyle kar��la�aca��m� az �ok
tahmin ediyordum. Yine de kurban�n y�z�ne bakt���mda i�imin burkuldu�unu hissettim.
Cadillac k�z gibi bu kurban da on sekiz ile yirmi bir ya�lar� aras�nda ufak tefek
beyaz bir kad�nd�. Dalgal� sar� sa�lar� omuzlar�na d�k�l�yordu. P�r�l p�r�l ve �ok
g�zellerdi.
Gen� kad�n kocaman a��lm� mavi g�zleriyle Chestnut Caddesi'ne bak�yordu. Ayn�
Cadillac k�z gibi bu kurban da sanki h�l� hayattaym� gibi g�sterilmeye �al��lm�t�.
"Tanr�m, Jacobi," dedim. "�te bir tane daha. Bu da Jaguar K�z olarak an�lacak
san�r�m."
"Teni buz gibi. Yine pahal� elbiselerle kar�� kar��yay�z."
"Evet. Hem de ba�tan a�a��."
Kurban�n �zerinde mavi, e�arp tipinde bir bluz, gri-mavi ekoseli bir �an etek,
aya��ndaysa arkadan fermuarl� Jimmy Choo marka �izmeler vard�. K�yafetinin fiyat�
bir polisin neredeyse �� ayl�k maa��na e�de�erdi.
Tek bir ayk�r�l�k vard�. K�z�n tak�lar�nda bana yanl� gelen bir �eyler vard�.
Kolundaki alt�n bilekli�iyle tak�m olan k�pelerinden yans�yan prizmatik ��k bende
elmaslar�n sahte oldu�u izlenimini yaratm�t�. T�m bunlar ne anlama geliyordu?
Siren seslerini duyarak o tarafa d�nd�m. Olay yeri inceleme ekipleri ve ilkyard�m
ekipleri s�ra s�ra dizilmi� polis arabalar�n�n yan�na park ediyordu.
Conklin �imenlerin �zerinden ilkyard�m ekiplerinin yan�na gitti. "K�z� kaybettik,
dostum," dedi�ini duydum. "�zg�n�m, ka��rd�n�z."
Ambulans geri d�nmek �zere yola koyulacakken Charlie
Clapper elinde teknik malzeme �antas� ve foto�raf makinesiyle ortaya ��kt�.
Yan�m�za gelerek, "Yeni bir g�n, yeni bir ceset," dedi ve bizden kenara �ekilmemizi
rica etti.
Clapper resim �ekerken Jacobi'yle ben de Jaguar'dan birka� metre ileride durup onu
seyrettik.
Clapper'�n ne bulaca��n� bildi�imi d��nd�m: Gen� kad�n�n g�rtla��nda tel izi
bulacakt�. �antas� ya da kimli�ini bulamayacakt�. Bu arada araba yeni do�mu� bir
bebek kadar temiz ve masum ��kacakt�.
"Kokuyu al�yor musun?" diye sordu Jacobi.
Bulundu�umuz uzakl�ktan belli belirsiz ald���m orkideyi and�ran misk tarz�ndaki
kokuyu tan�m�t�m.
"Cadillac k�z�n parf�m� bu," dedim eski partnerime. "�lk seferinde ki�isel oldu�unu
d��nm�t�m. Ama tekrarlanmas�? Bir ba�ka k�za daha ayn� �eylerin yap�lmas�? Ayn�
fiziksel �zelliklere sahip iki k�z, ayn� kusursuz cinayet mahalli.
Cinayetlerden korkun� bir zevk al�yorlar, Jacobi. Bunu resmen e�lence i�in
yap�yorlar."
Clapper'�n ekibi arabada parmak izi ara�t�rmas� yaparken sessizce seyretmeye devam
ettik. Telaffuz etmesek de, Jacobi'yle akl�m�zdan ayn� sorular� ge�irdi�imizden
emindim.
Bu k�zlar kimdi ve onlar� hangi sap�k katil �ld�rm�t�?
Cinayetleri tetikleyen sebepler nelerdi?
Bu pahal� k�yafetlerle olu�turulan tablo gibi manzaran�n anlam� neydi?
Adli t�p arac� olay yerine vard���nda Jacobi, "Katillerdeki �u cesarete bak," dedi.
"Kurbanlar� b�yle te�hir etmeleri.
Bunlar sadece e�lenmiyor, Boxer. Resmen birilerine hareket �ekiyorlar."
B�l�m 37
OF�SlMDEK� TELEFON daha ilk �al��nda at�larak a�t�m. Arayan Claire'di.
"Jaguar k�zla ilgili olarak baz� �n bulgulara ula�t�m," dedi.
"A�a��ya gelmemi ister misin?"
"Hay�r. Birka� dakika sonra ben yukar�da olurum. Biraz mek�n de�i�ikli�i fena
olmaz."
��eriye elinde koca bir pizza ve birka� kutu diyet kolayla giren Claire'den �nce,
sucuk ve kekik kokusu oday� �oktan sarm�t�. "Yemek vakti, k���k k�z," diye girdi
i�eri. "Do�an�n en lezzetli yeme�ini getirdim sana. Pizza" Masam�n �zerindeki
dosyalar� yandaki sandalyenin �zerine aktar�p, di�er kalabal��� da pencere
pervaz�na koydum ve masaya en g�zel pe�etelerimi sererek plastik �atal-b��ak
��kard�m.
Kendini sandalyeye b�rakan Claire pizzay� par�alara ay�rmaya ba�lad� ve
"Merdivenlerden ��kt�m," dedi.
"Olabilir," diye cevap verdim. "Hemen geri ver �unu. Sonra laz�m olacak."
"Berbat �akandan �nce diyordum ki merdivenlerden ��kt�m. Dimdik merdivenlerden
olu�an �� zorlu kat. Neredeyse 100 kalori eder. Sence de �yle de�il mi?"
"Eminim �yledir. Muhtemelen do�an�n en leziz yeme�inin sadece bir diliminin ��te
birini yakm�s�nd�r."
"Neyse, bo�ver," diye k�k�rdad� Claire taba��ma pizza aktararak. "Yemekle sava�maya
inanm�yorum. Yemek d�man de�ildir."
"Pizzayla bar�a," dedim.
"Bar�a," diye cevap verdi Claire kola kutusunu benimkine hafif�e �arparak.
"T�m bar�lara," dedim. "Ve �� �e�it peynire."
D�nya �zerinde en sevdi�im seslerden biri olan Claire'in uzun ve ne�e dolu
kahkahas�na kat�ld�m. �ler ne zaman sarpa sarsa Claire ve ben aynen b�yle
havaile�iyorduk. Bu durumun bazen bize yard�m� bile oluyordu. On dakika gibi k�sa
bir s�re i�inde koskoca bir pizzay� mideye indirirken, Claire bana son
Jane Doe'yla ilgili geli�meleri aktard�.
"D�n geceki so�uk havaya maruz kalm� oldu�u d��n�l�rse bizim Jaguar k�z�n �l�m
saatinin gece yar�s� civar�nda oldu�unu s�yleyebilirim," dedi Claire bo� kola
kutusunu ��pe atarken.
"Elbiseler muhte�emdi," diye devam etti. "Ama �zerine iyi oturmam�lard�. �st� �ok
k���k kalm�t� ve kal�a k�sm� da �ok b�y�k. Fakat bu kez ayakkab�lar tam k�z�n
aya��na g�reydi."
"Fakat yine hi� giyilmemi�lerdi de�il mi?"
"Tabanlar� temizdi. Ayr�ca ayn� Cadillac k�z�nki gibi sadece cinsel organ�na parf�m
s�r�lm�t�."
"Tekrar ne zaman i�inin ba��na d�neceksin?"
"A�a�� iner inmez."
"Sana arkada�l�k etmemi ister misin?"
Tracchio'nun ofisini arad�m ve toplant�y� iptal ettim.
Otoriteye kar�� isyan m� ediyordum ne? San�r�m evet. Sonra ekip odas�na ge�erek
Jacobi'yi �a��rd�m ve beraber morga inerken ��rendi�im yeni bilgileri ona aktard�m.

B�l�m 38
CLAIRE'�N �ALI�TI�I YER�N, yani morgun ac� ger�ekli�i bana hep insan�n sinir
sistemine yap�lan sert bir darbe gibi gelmi�tir. �l�lerin �st�ndeki beyaz ��k ve
d�ar� ��km� organlar�n� gizleyen beyaz �rt�. Bo� y�zler, berbat bir antiseptik
kokusu.
Yine de, mevcut �artlar Jaguar k�z�n fiziksel g�zelli�ine g�lge d��rmeye tam olarak
yetmemi�ti. Bilakis tasar�mc� k�yafetlerinden s�yr�lan k�z, bu haliyle �ok daha
gen� ve k�r�lgan g�r�n�yordu.
Boynunun �evresindeki ve kollar�n�n �st k�sm�ndaki morluklar k�z�n p�r�zs�z
g�zelli�ine hakaret gibiydi adeta. Morgda ge�irdi�i uzun saatlerin sonunda
sa�lar�n�n o g�zel g�r�nt�s�nden eser kalmam�t�.
Arkada��m ba�l�k, plastik �nl�k ve eldivenlerden olu�an i� k�yafetini giyerken onu
seyrettim. "Kar��m�zda bir ba�ka hafif cinayet var gibi g�z�k�yor," dedi Claire.
"Ne b��ak, ne de silah kullan�lm�."
�ki omzundan ba�lay�p ortada g���s kemi�inde bulu�an ve kas�k kemi�ine kadar inen Y
�eklinde derin bir yar�k a�mak �zere ne�terini yerle�tirdi.
Maskesini y�z�ne �ekti ve Jaguar k�z�n boynundaki kaslar� incelemeye koyuldu.
Forsepsiyle deri dokusundan k���k bir par�a ald� ve Jacobi'yle bana ba�parma�� izi
�eklindeki kahverengi lekeyi g�sterdi.
"Bu k�z iki manyak taraf�ndan bo�ulmu�," dedi Claire.
"Ayn� Cadillac k�z gibi. Kanama belirtisi yok. Dolay�s�yla
biri onu yat�r�p, burke stiliyle bo�mu�. Ba�parma��yla boynunun tam �uras�na
bast�rm�. Adam ger�ekten de kuvvetliymi�.
"Bir ba�kas� da tel kullanm�. K�vr�ml� bir �eye benziyor.
Desenli bir �ey. Muhtemelen pen�esiyle de k�z�n burnunu ve a�z�n� kapatm� ve
eserini m�h�rlemi�."
Kurbana bak�p i�ren� cinayeti hayal etmekten kendimi alam�yordum.
"Bir �e�it pornografik fantezi hayat bulmu� gibime geliyor," dedim. "R�ntgen yok,
magazin ya da bilgisayar ekran� yok. Ne e�lence ama... Ger�ek k�zlar arada engel
olmaks�z�n yanlar�nda. Onlara uyu�turucu verebilir, tecav�z edebilir, k�yafetler
giydirebilir, ne isterlerse yapabilirlerdi."
"K�z�n m�cadele etti�ine dair herhangi bir iz yok," dedi Claire. "Bu y�zden
toksikoloji analizini al�p, emin olana kadar onun da uyu�turucu kulland���n�
s�yleyebiliriz."
Jacobi h�rsla, "Lanet olas� �dlekler," dedi.
"�nanc�n�z� kaybetmeyin," dedi Claire. "Laboratuvardakiler-den bana bir iyilik
yapmalar�n� isteyip DNA sonu�lar�n� h�zland�rmak i�in elimden geleni yapaca��m."
Masaya yakla�t�m ve kurban�n cans�z y�z�ne yak�ndan bakt�m. Sonra uzand�m ve
bulutlanm� mavi g�zlerini elimle kapatt�m.
"Bu pislikleri yakalayaca��z," dedim.
B�l�m 39
LINDSAY VE JACOBIYLE kap�ya kadar y�r�yen Claire onlara,
"Ke�ke size �zerinde �al�abilece�iniz daha �ok bilgi verebilmi� olsayd�m," dedi ve
�len k�z�n isminin l�ks arabalarla ba�lant�l� ��kmamas�n� umdu�unu ekledi.
Ard�ndan DNA birimini arad� ve her zamanki s�zleri dinledi. "Elbette, Dr. Washburn.
Hemen inceleyece�iz." Fakat bu s�zler, "Prosed�rlerin ne kadar zaman ald���
hakk�nda bir
fikrin var m�? Seninkinden �nce daha o kadar �ok i� var ki bekleyen," denmi� kadar
inand�r�c�yd� ancak.
"Ger�ekten �ok �nemli," diye �srar etti laboratuvar yetkilisine. "�ok acil. B�y�k
�nem ta��yor."
"Evet, efendim," diye cevap verdi yetkili.
"Anlad�m."
Jaguar k�z�n� morgdaki dolaplardan birine kald�r�yordu ki cep telefonu �almaya
ba�lad�. Arayan Yuki'ydi.
"Yuki," diye at�ld� Claire. "Nas�ls�n can�m? Seni almam� ister misin? Yoksa kendin
s�rebilir misin? Edmund seninle tan�mak i�in can at�yor. Bu gece �erefine mantarl�
risotto pi�irecek bize."
"�zg�n�m, Claire. Ama hen�z kalabal��a kar�maya pek haz�r de�ilim."
Claire anlad���n� belirten bir sesle, "Elbette, tatl�m," dedi.
"Seni anl�yorum."
"Ama senden bir ricam olacak," dedi Yuki derin bir nefes alarak.
"Ne istersen."
"Anneme otopsi yapman� istiyorum senden."
Yuki, Dr. Garza ile aralar�nda ge�en konu�may� ve annesinin �l�m�yle ilgili
kendisine yap�lan a��klamadan hi� de tatmin olmad���n� anlat�rken Claire dikkatle
onu dinledi.
Claire'in i�inden de derin bir nefes almak ge�mi�ti, ama kendini tuttu. Yuki'ye
kar�� en ufak bir sayg�s�zl�k ediyor durumuna d�mek istemiyordu.
"Bunu yapmam� istedi�inden emin misin, tatl�m?" diye sordu. "Herhangi bir �ey
bulursam bunu kald�rabilecek misin?"
"Yemin ederim kald�raca��m. �l�m�n�n ka��n�lmaz olup olmad���n� bilmem gerek.
Anneme ne oldu�unu kesinlikle ��renmeliyim."
"Anl�yorum. Sabah buraya getirtilmesi i�ini ayarlar�m o halde."
"S�persin," dedi Yuki g�zya�lar�n� bast�rd��� �ok belli olan ses tonuyla.
"�zme kendini, tatl�m," dedi Claire. "0 da aileden. Anneni bana emanet et yeter."
B�l�m 40
ERTES� G�N ��LEDEN SONRA Yuki, annesinin mutfa��ndaki lavabonun ba��nda durmu� tost
yiyordu. Asl�nda yemeye �al��yordu demek daha do�ru olurdu zira zorla �i�neyip
yutuyordu. T�m olanlar h�l� o kadar ger�ek d��yd� ki.
Gece boyunca hi� uyumam�, annesinin arkada�lar�n� aram�, foto�raf alb�mlerine
bakarak hat�ralar aras�nda kaybolmu�tu. Ger�ek d�nyaya d�nmek i�in kendini
zorlad��� �imdiyse Claire'in ne zaman arayaca��n� ve ne diyece�ini d��n�yordu.
Nihayet telefon �ald���nda Yuki telefona do�ru at�ld�.
Claire, "Nas�ls�n, tatl�m?" diye ba�lad� s�ze.
"�yiyim," diye cevap verdi Yuki. Ama bu yaland� elbette.
Annesinin �l�m�yle ilgili Claire'in s�yleyeceklerini beklerken, bo�az�n�n
d���mlendi�ini hissetti. Sonunda bir saniye daha dayanamayaca��n� fark ederek, "Bir
�ey bulabildin mi?" diye at�ld�.
"Buldum, tatl�m," dedi Claire. "Bir konuda, yani annenin beyin damarlar�nda
t�kan�kl�k oldu�u konusunda Garza hakl�ym�. Fakat sana s�ylemedi�i bir �ey var ki o
da annenin ba��n�n dertte oldu�unu birilerinin fark etmesi en az �� saat alm�.
"Hematomun b�y�kl���n� saptamak i�in MR �ekmi� olmal�yd�lar," diye devam etti
Claire. "Ama bunun yerine annene streptokinaz ve antikoag�lan y�klemesi yapm�lar."
"Antikoag�lan gibi bir �eyden bahsetmi�ti Garza."
"H�-h��. Asl�n� sorarsan streptokinaz piyasadaki yeni ila�lardan biri de�il. Ancak
i�e yaramas� i�in do�ru kullan�lmas� gerekir ki annenin durumunda bu b�yle olmam�.
"Annen zaten kanama ge�iriyormu� ve t�m o kan gidecek yer bulamam�. Bu y�zden
hayat�n� kaybetmi�,
Yuki. Ger�ekten �ok �zg�n�m. Ne kadar �zg�n oldu�umu anlatamam."
Yuki ��rendikleri kar��s�nda midesine yumruk yemi� gibi olmu�tu.
Tanr�m, Keiko saatler boyu beyin kanamas� ge�irmi�ti ve kimse bunu fark etmemi�
miydi?
0 hastanede neler d�n�yordu?
Hatta annesi ta en ba�tan neden fel� ge�irmi�ti?
"Yuki? Yuki? Orada m�s�n?"
"Evet, buraday�m. �yiyim merak etme."
Konu�malar� bitince Yuki telefonu d��r�rcesine yerine b�rakt�. Banyoya ko�arak,
tuvalete kusmaya ba�lad�. Ard�ndan elbiselerini ��kard� ve annesinin pembe-ye�il
k�vetine girdi.
Kaynar su v�cudundan ak�p giderken, o suyun alt�nda uzun s�re ba��n� duvara sert�e
yaslayarak a�lad� ve ne yapmaya ihtiyac� oldu�una karar verdi.
Yar�m saat sonra banyodan ��karak, annesinin k�yafetlerinden birini giydi ve Bryant
Caddesi'ne gitmek �zere arabas�na atlad�. Adalet saray� kefalet ofisinin �n�ne
arabas�n� park etti.
Gri granit binaya girerek g�venlik masas�n�n �n�nde durdu ve ismini verdi. Art�k
bir misyonu vard� ve kesin karar�n� vermi�ti. Bu i�in d�n�� yoktu.
3. kata ��karak San Francisco Polis Departman�'n�n g�ney b�lgesine bakan birime
ilerledi.
Vard���nda Lindsay onu giri�te bekliyordu. Elini Yuki'nin omzuna atan Lindsay k���k
ofisine kadar o�a e�lik etti.
Odaya girdiklerinde Yuki, Lindsay'in kar��s�ndaki sandalyeye oturdu. Y�z� sert,
bo�az� d���m d���md�. Lindsay endi�e dolu g�zlerle ona bak�yordu. Ne kadar iyi bir
dost, diye ge�irdi i�inden Yuki. Bunu ona yapmamal�y�m asl�nda, ama ba�ka �arem
yok.
"B�lge Hastanesi aleyhine dava a�mak istiyorum," dedi sonunda Yuki. "Lanet olas�ca
hastanede birileri annemi �ld�rd�."
B�l�m 41
SAN FRANCISCO'NUN be� mil g�neyindeki Colma, California �l�lerin �ehri olarak
an�l�rd�, zira �ehrimizin mezarl���yd� oras�.
Bir milyondan fazla �l�n�n �zenle haz�rlanm� mezarlarda yatt��� yer Amerika'n�n, on
ikiye bir oranla, �l�lerin ya�ayanlardan �ok oldu�u tek yeriydi.
Annem Cypress Lawn Mezarl���'nda yat�yordu ve bundan sonra Yuki'nin annesi de
burada yatacakt�.
O cumartesi, hafif bir r�zg�r beyaz kanvas panelleri titretip Keiko ve Bruno
Castellano'nun resimlerinin yan�ndaki t�ts�den y�kselen duman� etrafa yayarken,
yakla��k yetmi� ki�ilik bir grup Keiko'nun mezar�n�n yan�ndaki tentenin alt�nda
duruyorduk.
Yuki siyah tak�m elbise giymi� ufak tefek Japon bir adam�n koluna girmi�ti. Adam,
Keiko'nun ikiz karde�i, Jack'di.
Duraksayarak bozuk �ngilizcesiyle sadece birka� kelime etti.
"Karde�im de�erli bir insand�. Ailemi onurland�rd���n�z i�in te�ekk�r ediyorum."
Yuki day�s�n� kucaklad�. Annesi hakk�nda konu�maya ba�lad���nda yorgun y�z�
tebess�mle ayd�nlanm�t�.
"Annem San Francisco'ya geldi�inde �ehrin �nemli kilometre ta�lar�n� hemen fark
etti�ini s�ylemekten b�y�k bir keyif al�rd�. Golden Gate K�pr�s�, Saks Al�veri�
Merkezi, I. Magnin Ma�azas�, Gump's ve Nordstrom. S�ras�n� kar�t�rm� olabilirim."
Y�zlerde s�cac�k g�l�msemeler belirirken, Yuki herkesin zihninde Keiko'yu
canland�rmay� ba�arm�t�.
"Okuldan sonra onunla al�veri�e ��kar, g�n�m� k�yafet reyonlar�nda, elbise
raflar�n�n aras�nda ko�u�turarak ge�irirdim. Bana, 'Yuki-eh' derdi. 'Bir leydi
olmay� ��renmelisin.
"Bahsetti�i �ey olmay� san�r�m hi�bir zaman tam olarak ��renemedim," diyen Yuki
g�ld�, "Ben y�ksek sesle m�zik dinlemeyi, k�sa etek giymeyi severdim. Ve biliyorum
anneci�im bu etek bile yeterince uzun de�il! Benim bir avukatla evlenmemi isterdi,
ama bunun yerine ben kendim bir avukat oldum.
Hayat�m benim i�in hayal etti�i �ekilde geli�medi, ama her �eye ra�men bana her
zaman sevgisini, deste�ini, k�sacas� her �eyini verdi.
Biz bir tak�md�k, annem ve ben. Birbirimizin en iyi arkada��yd�k her zaman. �imdi
burada day�mla dururken, onsuz bir hayat� hayal edemiyorum. Anneci�im. Seni her
zaman sevece�im ve hep �zleyece�im."
Yuki ba��n� �ne do�ru e�di. Dudaklar� titriyordu. Ard�ndan o ve day�s� Keiko'nun
tabutunu g�recek �ekilde ba�lar�n� yana �evirdi.
Parmaklar�n�n aras�nda ta�tan boncuklar� olan bir tespih tutan Yuki elleriyle
y�z�n� kapad�. O ve day�s� Jack y�ksek sesle Japon duas� etmeye ba�lad���nda
Keiko'nun di�er aile �yeleri ve arkada�lar� da duaya kat�ld�.
Ard�ndan Yuki tabuta do�ru selam verdi.
Yuki'nin sel olmu� g�zya�lar� y�z�nden akarken ben, sa� elimle Claire'in, sol
elimleyse Cindy'nin elini tutmu� ac�m� kendi i�imde ya��yordum.
"Bu en �z�c� g�n i�te," dedi Claire.
B�l�m 42
OYMALI ASLANLAR, melekler v e g�steri�li mozolelerin aras�nda yakla��k on dakika
boyunca
do�u ve g�neye do�ru elimdeki haritayla ilerledikten sonra annemin y�llard�r
kalbimde koca
bir a��rl�k gibi ta��d���m basit granit ta�tan mezar�na ula�t�m.
On be� y�l�n etkisiyle �zerindeki yaz�lar kararsa da hik�yesi h�l� g�n gibi canl�
ve silinmezdi. Helen Boxer, Martin'in hayat arkada��, Lindsay ve Catherine'in
vefak�r annesi. 1939-1989.
K���k bir �ocuk oldu�um g�nler g�z�m�n �n�nde canlanm�t�. Burup yukar�da tokayla
tutturdu�u sar� sa�lar�yla annem i�e gitmek i�in haz�rland�ktan sonra mutfa�a
gelir, tost makinesinden Cat ve benim i�in haz�rlad��� ekmekleri ��kar�rken
parmaklar�n� yakard� ve bizi g�ld�rmek i�in de, "Ooooh-oooooh,"
diye inlerdi.
O g�nler, yani i� g�nleri onu hava kararana kadar bir daha g�rmezdim.
K�z karde�imle okuldan gelip bombo� bir eve giri�imizi hat�rlad�m. Ak�am
yemeklerini haz�rlay��m� ve gecenin bir yar�s� annemin horultuyu kesmesi i�in
babama ba��r��na uyand���m zamanlar� hat�rlad�m.
Babam�n bizi terk edi�ini takip eden g�nleri hat�rlad�m.
G�zel annemin babamdan yedi�i demir yumru�un ard�ndan gelen, k�sac�k �zg�r
g�nlerini. Sa�lar�n� kestirmi�ti ve caddenin hemen a�a��s�nda oturan Marci
Weinstein'dan �an dersleri almaya ba�lam�t�. G���s kanseri onu alt edene kadar
yakla��k alt�-yedi sene kendi tabiriyle �zg�r nefes alm�t�.
Annemi topra�a verirken, �u an bulundu�um noktada duru�um bulan�k bir an� olarak
g�z�m�n �n�ndeydi. Bug�n Yuki'nin sergiledi�i zarafet ve s�yledi�i g�zel s�zlerin
zerre kadar�na sahip de�ildim o tarihte ben. �ok sessiz ve �fkeliydim. Babamla g�z
g�ze gelmemek i�in s�rekli ba��m �n�me e�ik durmak zorunda hissetmi�tim kendimi.
�imdiyse annemin mezar�n�n yan� ba��nda bacak bacak �st�ne atm� oturuyor, G�ney San
Francisco'nun sonbahar kahverengisi rengindeki tepelerine bak�yordum. Cat ve benim
iyi oldu�umuzu g�rmesini dilerdim. Cat'in g��l� oldu�unu, k���k k�zlar�n�n ak�ll�
ve iyi oldu�unu, k�z karde�imle yine arkada� oldu�umuzu bilmesini isterdim.
Ona polis olman�n hayat�ma bir anlam katt���n� anlatmak isterdim. Hayat�m�n her
d�nemini kendinden emin biri olarak ge�irmemi�tim, ancak art�k tam annemin olmam�
isteyece�i bir kad�n oldu�umu ona g�stermek isterdim.
Elimi mezar ta��n�n �zerinde gezdirerek kendime bile �o�u zaman itiraf edemedi�im
�eyleri s�yledim.
"Seni ger�ekten �ok �zl�yorum, anneci�im. Ke�ke �imdi burada olsayd�n. Ya�ad���n
s�re i�inde ke�ke sana daha iyi davransayd�m."
B�l�m 43
COLMA'DAN SAN FRANCISCO'YA d�nerken yol boyunca d��ncelerim sevgi ve �l�m aras�nda
gidip geldi. �ok sevdi�im, ama kaybetti�im insanlar�n g�r�nt�leri g�z�m�n �n�nde
u�u�uyordu.
�ehre girip, Potrero Tepesi'nin yukar� do�ru ��kan dar sokaklar�na do�ru
ilerlerken, Bay K�pr�s�'n�n par�ldayan ��klar�n� seyrettim.
G�n�n getirdi�i k���k �z�nt� ve mutluluklar� d��nerek Explorer'imi evimden birka�
ev a�a��ya park ettim.
Elimdeki anahtarlarla tam kap�y� a�acakt�m ki Martha'n�n d�ar�dan gelen havlama
sesiyle irkildim!
Bu m�mk�n de�ildi.
��ld�rm� m�yd�m acaba?
Yoksa Martha bu sabah ben cenaze i�in evden ��karken kap� aral���ndan bir �ekilde
s�v�m� m�yd�?
Etraf�ma bak�nd�m, dikkatle sesin geldi�i yeri tayin etmeye �al�t�m ve caddeyi deli
gibi g�zlerle tarad�m.
Ard�ndan hemen benim arabam�n arkas�na park etmi� siyah sedan araban�n yolcu
koltu�unda oturan k�z�m� g�rd�m.
Mutluluktan u�uyorum sand�m bir an i�in. iyi y�rekli biri onu bulup getirmi�
olmal�yd�.
Araban�n a��k cam�na do�ru te�ekk�r etmek i�in e�ildi�imde kalbimin bir an i�in
duraca��n� sand�m.
Nas�l olmu� da unutmu�tum!
Arabadaki Joe'ydu.
B�l�m 44
ARABADAN �NEN JOE'NUN ELLER� market al�veri�leriyle dolu olmas�na ra�men ona
s�ms�k� sar�larak �pmeye ba�lad�m. Bu arada Martha da bacaklar�ma atlamaya
�al��yordu. "Ne zaman geldin?" diye sordum.
"Sabah 10'da. Planlad���m�z gibi."
"Hay�r olamaz."
"G�zel bir g�n ge�irdim. Biraz futbol seyrettim. Martha'yla uyudum ve sonra da
onunla al�veri�e ��kt�k." "Tanr�m. Joe."
"Gelece�imi unuttun, de�il mi?"
"�ok �zg�n�m. Her �eyi mahvettim."
"Yeterli de�il, tatl�m. Yan�ndan bile ge�emez hatta. Yakla�amad�n bile."
"A��klayabilirim."
"iyi bir a��klama olsun, ama" dedi Joe, "ayr�ca kendini savunmaya falan da kalkma."
G�ld�m ve elimi beline dolayarak beraber merdivenlerden eve do�ru g��l�kle ��kt�k.
"Seninle tart�mayaca��m."
"�yi edersin," diye homurdand� Joe bana s�ms�k� sar�larak.
Mutfa�a girince Joe po�etleri tezg�ha, dondurmay� da buzlu�a koydu. Ard�ndan
tezg�h�n yan�ndaki sandalyelerden birine oturarak ellerini g��s�nde kavu�turdu ve
'Bekliyorum,' dercesine bana bakmaya ba�lad�.
"Yuki'nin annesi," diye s�ze ba�lad�m. "Onu bug�n topra�a verdik. Colma'da."
"Oh. Tanr�m, Lindsay. �z�r dilerim."
"Her �ey ger�ekten �ok ani oldu, Joe. Yuki ve annesi gelecek hafta deniz
yolculu�una ��kacaklard� inanabiliyor musun?"
Kollar�n� bana do�ru a�an Joe'ya do�ru ilerledim ve g��s�ne yasland�m. Sonraki
yakla��k on dakikay� hi� durmadan Yuki ve annesinin ne kadar yak�n olduklar�n� ve
hastanenin Keiko'ya yanl� ila� vererek, nas�l her �eyi berbat etmi� olabilece�ini
anlatarak ge�irdim.
Kendi annemin mezar�n� ziyaret edi�imi anlat�rken sesimin bo�az�mda d���mlendi�ini
hissettim.
"Her �eyi berbat etmi� olmaktan utan� duyuyorum, Joe," dedim. "Bug�n benimle olman�
o kadar �ok isterdim ki halbuki.
Seni �ok �zledim."
"Ne kadar �zledin?" diye sordu. G�zlerindeki p�r�lt� kendimi affettirdi�imi
s�yl�yordu.
'�te bu kadar,' dercesine kollar�m� iki yana kocaman a�t�m.
Joe beni kendine do�ru �ekerek s�ms�k� sar�ld� ve dudaklar�ma harika bir �p�c�k
kondurdu.
Bir elim Joe'nun g�r sa�lar�n�n aras�ndayd� ve yana��m� yana��na yaslam�t�m. G��l�
kollar�yla beni sar��n� hissedebiliyordum. Uzunca bir s�re �ylece kald�k. M�thi�
bir duyguydu bu.
Sonra beni geri geri y�r�terek yatak odas�na do�ru s�r�klemeye ba�lad�. Elleri
kal�alar�mdayd�. 0 kadar s�k� yaslanm�t� ki bana, aram�zda en ufak bir bo�luk bile
yoktu.
Yata�a do�ru beni yava��a b�rakt� ve yan�ma yatarak y�z�mdeki sa�lar� kenara �ekti.
O kadar yak��kl�yd� ki sevgilim.
"Ben seni daha �ok �zledim," dedi Joe.
"Bu m�mk�n de�il," diye cevap verdim ve elini alarak kalbimin �zerine koydum.
"Hissedebiliyor musun?"
"Seni sevdi�imi biliyorsun, Lindsay."
"Ben de seni seviyorum."
Ard�ndan Joe ete�imin fermuar�n� a�t�, beni �pt�, bluzumun d��melerini ��zd�,
sa��mdaki tokay� ��kard� ve y�z�m k�zar�p nefes nefese kalana kadar yava��a
k�yafetlerimi �zerimden s�y�rd�.
Kendi k�yafetlerini de ��kar�p sandalyeye b�rak�rken ben, g��s�m� yast�klarla
kapat�yordum. Art�k ikimiz de konu�muyorduk.
Daha fazla dayanamayaca��ma karar verdi�im esnada Joe yata��n i�ine girerek
elimdeki yast�klar� ald� ve yan�ma yatt�.
��plak v�cudunu ate� gibi bedenimde hissedebiliyordum.
Kollar�m� boynuna dolad�m, ayak parmaklar�m� onun ayaklar�na dayad�m, dudaklar�m�
dudaklar�yla birle�tirdim ve Joe'nun kokusuyla ��z�lmeye ba�lad�m.
Elleri ve a�z�yla beni a�arak i�ime girdi.
Oh Tanr�m.
Bundan ba�ka hi�bir �ey �nemli olmayal� o kadar uzun zaman olmu�tu ki.
B�l�m 45
SAUSALITO'DAN SAN FRANCISCO'YA D�NEN feribotun d�d��� koyda yank�lan�rken, Joe ve
ben r�zg�ra kar�� durmu� manzaray� seyrediyorduk. Joe olduk�a d��nceli g�r�n�yordu
ve bende bunun sebebini merak ediyordum.
Sabah 11.00 sular�nda tembel tembel yataktan kalk��m�z� ge�irdim akl�mdan. Limandan
ayr�lmakta olan feribotun en �st kat�nda el eleyken �st�m�zde muhte�em g�zellikte
masmavi bir g�ky�z� vard�. Poggio'daki denize kar�� bir restoran�n s�cac�k
ortam�nda, lezzetli bir ��len yeme�i yemi�tik.
Sanki italya'dayd�k ve Akdeniz'in k�y�s�nda spagettilerimizi yiyorduk. Evet, evet,
o kadar lezzetli ve g�zeldi her �ey.
Joe'nun kolunu s�k�t�rd�m.
Ge�ti�imiz alt� ay ikimiz i�inde ola�an�st� olaylarla dolu ge�mi�ti. Aram�zdaki
co�rafi mesafeyi telefon g�r�meleri ve elektronik postalarla kapatmaya gayret
etmi�tik. Ayda bir ya da iki kez de �imdiki gibi b�y�l� hafta sonlar�m�z olmu�tu.
Ard�ndan bana �ok yanl� ve zalimce gelecek �ekilde sona ererdi her �ey.
Yar�m.saat i�inde ben evde olmu� olacakt�m. Joe ise hava kuvvetlerine ait bir jetle
Washington'a do�ru yola ��km�.
"Nerelerdesin, Joe?" dedim. "�ok uzaklarda gibisin. Daha �imdiden."
Kolunu boynuma dolad� ve beni kendine do�ru �ekti.
Mart�lar feribotun etraf�nda d�rt d�n�yor, feribota �arpan sulardan etrafa sa��lan
damlac�klar y�z�me �arp�yor, Joe'nun kollar� s�ms�k� beni sarm�, kaza��n� yana��mda
hissediyorken onunla ge�irece�imiz son dakikalar�n keyfini ��karmaya �al��yordum.
"Bu �ekilde devam edemem," dedi. "24 saat i�inde on bir kez sevi�meye bu �ekilde
devam edemem. Ben 45 ya��nday�m,
Tanr� a�k�na."
Ba��m� arkaya do�ru atarak g�lmeye ba�lad�m.
"Spor yapmak iyidir."
"Bunun komik oldu�unu mu d��n�yorsun? �yle d��n�yorsun, de�il mi? Benim erkekli�im
tehlikede burada."
Ona s�ms�k� sar�ld�m ve boynuna uzanarak defalarca �pt�m.
"Tekrar ba�lama, bebek," dedi Joe. "Bende pil bitti."
"Cidden, Joe. Her �ey ger�ekten normal mi?"
"Cidden mi? Akl�mda binlerce �ey var. Sadece ne zaman ve nas�l konuya girece�imi
bilmiyorum."
"Bence hemen ba�lasan iyi olur."
Feribot a��r a��r limana yakla��rken Joe masmavi g�zlerini bana �evirdi.
"Beraber daha �ok zaman ge�irmemiz gerekti�ini d��n�yorum, Linds," dedi. "Bu hafta
sonlar� bulu�ma i�leri ger�ekten muazzam ama... "
"Biliyorum," diye lafa girdim. "Dram ger�e�in �n�ne ge�ti de�il mi?"
K�sa bir s�re sessiz kald�ktan sonra, "Bir g�n Washington'a ta��nacak m�s�n?"
�ok olmu� g�r�nd���m� fark ettim. Asl�nda ili�kimizin nereye gitti�ini bir g�n
tart�aca��m�z� biliyordum. Sadece bunun bug�n olmas�n� hi� beklemiyordum.
Washington'da nas�l ya�ard�m ki?
�a�k�n y�z ifadem onun y�z�nden okunuyordu adeta.
"Peki, o halde. Olaya bir de �u �ekilde bakabiliriz," dedi.
Ard�ndan bana zaten bildi�im bir s�r� �eyi tekrar etti. Los Angeles Liman�'n�n Hong
Kong'dan gelen y�k gemileri i�in giri� noktas� oldu�unu. Ve ayn� zamanda da
d�nyan�n en b�y�k konteyner liman� oldu�unu anlatt�.
Sonra bana Milli G�venlik'in bak� a��s�ndan bahsetti.
"Ter�ristlerin, mesela Kuzey Kore'den ka��rd�klar� n�kleer silah� Hong Kong'dan Los
Angeles'a gelen konteynerlerin i�inde �lkeye sokmalar�ndan endi�e ediliyor," dedi
Joe. "B�yle bir durumda bug�n i�in bunu tespit etme �ans�m�zsa neredeyse hi�.
"Efektif sistemlerimiz hen�z yerine oturmad�.
Liman� g�vende tutmaya yard�mc� olunabilece�ini d��n�yorum yinede. San�r�m orada
�nemli i�ler ba�arabilirim."
Feribotun motorlar� g�r�lt�yle �al��rken limana yana�t�k.
Birden kendimizi iti�ip kak�an kalabal���n ortas�nda bulmu�tuk. �nsanlar aram�zdan
g�ruh halinde
ilerlerken ellerimiz birbirinden ayr�lm�t� ve konu�mak imk�ns�z bir hal alm�t�.
Joe'nun simsiyah parlayan arabas� liman�n ilersinde bekliyordu. Kap�y� benim i�in
a�arak �of�rden bizi arabam� park etti�im yere g�t�rmesini istedi.
"D��necek �ok �ey var biliyorum," dedi.
"Joe," dedim. "Bu konuda daha detayl� konu�mak istiyorum. Gidiyor olmandan nefret
ediyorum. �zellikle de �u anda."
"Ben de, Linds. Bir yolunu bulaca��z."
Arabam�n yan�na vard���m�zda ikimizde arabadan indik.
Explorer'imin g�ne�ten kavrulan kap�s�na do�ru y�neldim.
Birbirimize sar�larak, seni seviyorum dedik ve iyi yolculuklar diledik. Neredeyse
a�layacakt�m.
Tekrar sar�ld�k ve �p�t�k.
Hat�ra defterimize kaydedece�imiz �zel an�larla s�sledi�imiz g�zel bir g�n daha
geride kalm�t�. Dudaklar�n�n dudaklar�mda b�rakt��� tad� ve sakallar�n�n tahri�
etti�i yanaklar�m�n tuzlu suyun etkisiyle hafif hafif s�zlay��n� h�l�
hissedebiliyordum.
Hemen yan� ba��mdaym��asma onu hissedebiliyordum.
Ne var ki, Joe �oktan gitmi�ti.
���NC� KISIM
Araba K�zlar�n� Ararken
B�l�m 46
CINDY'LE YED���M�Z ��LEN YEME��N�N ard�ndan birime d�nd�m ve masalar�n aras�ndan
ge�erken, baz� g�zlerin beni takip etti�ini hissederek ofisime girdim. Cadillac
k�z�n foto�raf�n�n
Chronicle gazetesine verili�inin �zerinden bir hafta ge�mi�ti.
�imdi onun yanma bir de Jaguar k�z�n resmi eklenecekti.
H�l� halktan bize ��k tutacak ipu�lar� bekliyor olu�umuz inan�lmaz sinir bozucuydu.
Sebepler neredeydi?
Neden bu kadar az ipucu vard�?
G�zden ka��rd���m�z �ey neydi? Nas�l oluyordu da y�z�m�ze g�z�m�ze bula�t�r�yorduk
her �eyi?
Jacobi ve Conklin'e odama gelmeleri i�in elimle i�aret ederek ceketimi ask�ya
ast�m. Conklin koca ayaklar�n� masama kadar uzatacak �ekilde sandalyeye yay�l�rken
Jacobi, her zamanki gibi dolab�m�n yan�nda dikildi.
Jacobi ve Conklin'e Jaguar k�z�n resmini basma verdi�imi s�yledim ve ellerinde yeni
bir �ey olup olmad���n� sordum.
"Partnerimin sana haberleri var," dedi Jacobi. G�lmeye pek meyili yokmu� gibi
g�r�nse de kaya gibi sert bak�lar�n�n gururla parlad���n� fark ettim.
"Evet," diye at�ld� Conklin sandalyesinde do�rularak.
"K�smen iyi haberlerimiz var."
"�u durumda bana verece�iniz her t�rl� haber iyi haberdir," diye cevap verdim.
"Cadillac k�zda buldu�umuz DNA elimize ula�t�."
"Harika. Peki, elimizde ne var?"
"Veri bankas�nda DNA'yla uyumlu bir bilgiye ula�t�k."
Y�kselen umutlar�m bir anda yerle bir olmu�tu.
Veri bankas�nda ula��lan bilginin bizi �ok bir yere g�t�rece�ini sanm�yordum.
DNA'yla uyumlu verilere ula��lm�t� evet, ama DNA'nm kime ait oldu�u belirsizdi
elbette.
Conklin bilgisayar ��kt�s�n� bakmam i�in masama koydu.
Ard�ndan aynen benim de kal�n kafal� �eflerime yapt���m gibi yava� ve sab�rla
detaylar� anlatmaya koyuldu.
"Bu �rne�i iki y�l �nce Los Angeles'da �ld�r�len beyaz bir kad�n�n dosyas�ndan
bulduk," dedi Conklin. "Kad�n hen�z yirmilerinin ba��ndaym�. Tecav�ze u�ram�,
ard�ndan bo�ularak �ld�r�lm� ve bir tarlaya at�lm�. At�ld�ktan birka� g�n sonra
bulunabilmi� cesedi ancak. Kurban�n �zerinde kimlik yokmu�.
Kim oldu�u daha sonradan da tespit edilememi�.
Los Angeles Polis Departman�'na bak�l�rsa kurban Amerika'da yerle�ik biri de�il."
"�zerinde ne varm�?" diye sordum.
"Modac� tasar�m� elbiseler yokmu�, kastetti�in buysa.
Bo�az�na kadar s�yr�lm� polyester bir bluz varm� �zerinde.
Daha �nceden herhangi bir �ey bulamam� olmam�za �a�mamal�," dedi Conklin. "Araba
k�zlar�ndan tamamen farkl� bir vaka. Zira kurbana �zel bir k�yafet giydirilmemi� ya
da arabada poz verdirilmemi�. Ama kesin olan bir �ey var ki o da iki y�l �nce
�ld�r�len k�zla cinsel ili�kiye giren ki�i Cadillac k�zla da
ili�kiye girmi�."
"Los Angeles'taki kurban belki de bizim sap���n ilk kurban�yd�," diye ekledi
Jacobi. "O g�nden beri de s�rekli kendini geli�tiriyor."
"Ya da yeni bir partneri var," dedim ortaya farkl� bir teori atarak. "Ve belki de
bu yeni partnerin hayal g�c� �ok �ok daha kuvvetli."
B�l�m 47
D�KK�NININ �N KAPISINDA ASILI OLAN Z�L ��ng�rdad��mda Leo Harris g�nl�k kasay�
yapmakla me�guld�.
"Kapand�k," dedi adam arkas�na bile d�nmeden. "Kasa kapand�. Sabah gelin l�tfen.
Te�ekk�rler."
Buna ra�men pantolonunun dizleri birbirine s�rt�ne s�rt�ne y�r�yen birine ait ayak
seslerinin tezg�ha do�ru yakla�t���n� fark etti.
"D�kk�n kapand� dedim," diye tekrarlad�.
"Sigaraya ihtiyac�m var," diye cevap verdi i�eri giren m�teri yumu�ak, fakat sulu
bir sesle. "Camel var m�?"
"Searchlight Market'i deneyin," diye cevap verdi Leo.
"Kap�dan bak�nca bile g�rebilirsiniz, hemen k�e ba��nda."
66 ya��ndaki ya�l� adam kasay� kapatarak d�kk�n�n� terk etmesinin bekledi�i
m�teriye d�nerek bo�, anlams�z g�zlerle bakt�.
"Paray� tezg�h�n �zerine koy bakal�m moruk," dedi ses.
"Duvara yaslan hemen. Ellerini havaya kald�r. Belki de sana zarar vermem."
Harris art�k her sesin fark�ndayd�. �ocu�un derin nefes al��n�, penceredeki neon
��ktan y�kselen v�z�lt�y� ve k�edeki ��p arabas�n�n damper g�r�lt�s�n� �ok net
duyabiliyordu.
"Peki, peki," dedi. "Sorun de�il. Kasay� a�ay�m. �ekmecenin alt�nda y�z dolar�m
var. Bir karton da sigara al ve hemen buradan..."
"�ek elini o d��meden," diye hayk�rd� �ocuk.
"Sadece kasay� a��yordum."
Harris tezg�h�n alt�ndaki sessiz alarma bast�. Ayn� anda gece n�beti i�in a�a��
inen k�pe�i Midnight'�n tasma sesi duyuldu.
Polis k�pe�inin h�rlama sesini duyan Harris, Oh Tanr�m, diye ge�irdi i�inden. 0
s�rada �ocuk korku dolu bir sesle,
"Benden uzak dur lanet k�pek!" diye hayk�rd�.
Bir patlama, silah patlamas� y�kseldi ve Harris, "Midnight!" diye hayk�rd�. Hemen
ard�ndan k���c�k d�kk�nda kulaklar� sa��r eden bir ba�ka patlama daha oldu.
Harris eliyle g��s�n� tuttu. �ocuk kap�y� �arparak h�zla d�ar� ��karken Harris,
tuvalet k���tlar�n�n ve sigara kartonlar�n�n durdu�u raf� devirerek yere y���ld�.
Raftan devrilen �i�elerin yerde k�r�lma sesleri aras�nda viyaklayan ve a�layan
k�pe�ini d��nmeye ba�lad�. Midnight onun on iki y�ll�k arkada�� ve can yolda��yd�.
"Birisi yard�m etsin l�tfen!" diye ba��rd� yatt��� yerden.
"Vurulduk!"
B�l�m 48
LEO HARRIS uyand���nda y�z� duvara d�n�k �ekilde yan yat�yordu. Midnight'�n nemli
burnunu ensesinde, nefesini yanaklar�nda hissedebiliyordu. Hemen ard�ndan bir erkek
sesinin,
"�yi misiniz, Bay Harris?" dedi�ini duydu. "Ben Larry. Memur Petroff. Beni
duyabiliyor musunuz?"
"K�pe�im," diye cevap verdi ya�l� adam. "San�r�m onu vurdu."
"Evet. �u an k�pe�iniz hemen yan� ba��n�zda. San�r�m kal�as�ndan bir kur�un yedi ve
yan�n�za kadar s�r�nerek geldi.
Sakin ol k�z�m. Sana zarar vermeyece�im. Ona her �eyin yolunda oldu�unu s�yler
misiniz, Bay Harris?"
"Sakin ol k�z�m. K�p�rdama."
"Ambulans yolda, Bay Harris. Ayr�ca ben ve partnerim k�pe�inizi hayvan hastanesine
g�t�rece�iz. Hi�bir �eyi kalmayacak inan�n."
Leo Harris yine bay�lm�t�. G�zlerini tekrar a�t���nda g�revliler onu ambulansa
bindirmekle me�guld�. Aralar�ndan biri, "Acil servis," diye seslendi. "Ben g�revli
Colomello.
Yan�m�zda 65 ya�lar�nda, sa� g��s�nden vurulmu� bir erkek var. Tansiyonu 14'e 10.
Kalp at�� 150. Kalp sesi iyi. G�r�n�rde ba�ka yaras� yok. Hastaneye do�ru yola
��kmak �zereyiz."
"D��nsene," dedi bu arada Larry Petroff partnerine. "0 k���k pislik k�r bir adam�
vurmu�."
"Hukuken k�r" diye seslendi Leo Harris ambulans�n i�inde yatt��� yerden. "Hukuken
k�r demek hi�bir �ey g�rm�yor anlam�na gelmez."
"��renmi� oldum, Bay Harris. Art�k l�tfen hi�bir �ey i�in endi�elenmeyin. B�lge
Hastanesi'nde ger�ekten �ok iyi doktorlar var. Trafik olsun olmas�n en fazla ��
dakika i�inde orada olacaks�n�z. Midnight da iyile�ecek. �kiniz de inan�n �ok
�ansl�s�n�z."
"Evet," diye cevap verdi Leo Harris. "Bug�n benim �ansl� g�n�m."
B�l�m 49
HEM��RE NODDIE WILKINS �fke doluydu. �u dakika arabas�na atlay�p yola ��ksa dahi
Rudolpho'yla olan randevusuna yar�m saat ge� kalacakt�. Bu i� art�k can�na tak
etmi�ti. T�m hayat�n� mahvediyordu. Ayr�ca her f�rsatta maa�lar� kesiliyordu. Ucuz
pislikler diye d��nd�.
Elindeki tepsiyi devirmemeye �zen g�stererek 228 numaral� odan�n kap�s�n�
kal�as�yla iterek a�t�. Odadaki tek ��k televizyondan yay�lan ��kt�. San Francisco
49ers futbol tak�m�n�n fanatiklerinin curcunas� aras�nda, "Hey," diye seslendi.
Yata��n yan�ndaki masan�n kolunu hastan�n ula�abilece�i mesafeye ayarlad�. Bay
Harris 66 ya��ndayd� ve ald��� kur�un yaras�n�n iyile�mesini bekliyordu. Yine de
Noddie'nin h�zl� hareket etmesi gerekiyordu. Zira hukuken k�r olsa da olmasa da
sa�l�kl� eliyle Noddie'yi tutup �ekebilirdi. �ok �eker bir adamd� asl�nda. K�pe�i
Midnight'� �ok seven �eker, tonton bir ihtiyard�.
"Ak�am yeme�inizi getirdim, Bay Harris," diye seslendi.
"Ve tabii iki adet dondurman�z�. Yaln�z �nce bir tansiyonunuzu �l�elim."
Hem�ire, "Yast���m� �i�ir l�tfen tatl�m," s�zlerini duymay� bekleyerek hastaya
s�rt�n� d�nd� ve k�ede duran tansiyon aletini yata�a do�ru yakla�t�rd�.
Sonra yata�a do�ru ��yle bir bakt�.
Ters giden bir �eyler vard�.
"Bay Harris! Bay Harris!"
Hastan�n kolunu sarsmas�yla adam�n ba�� yana, g�zlerindeki madeni diskler de
yata��n i�ine d�t�. Disklerden biri yataktan yere d�erek, odan�n k�esine kadar
yuvarland�.
Y�ce Tanr�m, i�te yine oldu!
O korkun� diskler bu kez Bay Harris'in g�zlerinin �zerindeydi.
B�l�m 50
�ST �STE �� G�ND�R YUK�, Civic Center Adliye Binas�'na ait cam ve �elik kar��m�
a��r kap�dan giriyordu. Art�k bu i� onun i�in resmen bir tak�nt� halini alm�t�.
As�l soru �uydu: Yuki tamamen akl�n� ka��rm� olabilir miydi?
G�venlik g�revlisine kimli�ini g�stererek 4A salonuna ��kmak �zere asans�re
y�neldi, i�inden izinli oldu�u �u g�nlerde ya her g�n buraya gelecekti ya da evde
oturup �fke ve kalp k�r�kl��� i�inde deliye d�necekti. Sabahlar� yataktan
kalkmas�na vesile olan tek �ey buraya gelip Maureen O'Mara'n�n B�lge Hastanesi
aleyhine a�t��� davay� seyretmekti.
Kalabal�k salona girdi�inde duru�ma ba�lam�t�. Salonun tam ortas�nda bo� bir
sandalye oldu�unu g�rd� ve insanlardan sessizce �z�r dileyerek sandalyeye ge�ti.
Ard�ndan aile �yelerinden birini kaybeden erkek-kad�n t�m ma�durlar�n k�rs�ye
��karak insan�n i�ini ac�tan ifadelerini dinlemeye ba�lad�. Hastanedeki yanl� ila�
kullan�m�na ya da ihmale ba�l� olarak ma�durlar�n kimisi �ocu�unu, kimisi e�ini
kimisi de anrie-babas�n� kaybetmi�ti.
Yuki'nin yaras� h�l� o kadar tazeydi ki tan�klarla beraber a�lamamak i�in kendini
zor tutuyordu. Ama a�lamad�.
O'Mara'n�n davas�na bir avukat g�z�yle bakmak i�in kendisiyle m�cadele ediyordu.
Her �ey, bir haftadan daha uzun bir s�re �nce Susie'nin
Ken'nde Cindy'nin anlatt��� gibiydi.
Hastalar hastaneye acil servisten kabul ediliyordu, yo�un bak�m odas�nda
iyile�iyorlard� ve sonra bir �eyler oluyordu ve hastalar �l�yordu.
Annesinin ba��na gelenler de bundan farkl� de�ildi.
Ke�ke zaman� geri �evirebilse ve o cehennem deli�inde annesini kontrol etme �ans�n�
yakalayabilseydi.
Ke�ke bunu yapabilmi� olsayd�.
Yuki, Lawrence Kramer'�n g�zleri ya�lar i�inde olan bir kad�n�n k�rs�den inmesine
izin verdi�ini duydu.
Zavall� kad�n g�zya�lar�n� silmeye �al��rken, Yuki de elindeki mendili g�zlerine
bast�rd�.
Maureen O'Mara bir sonraki tan���n� k�rs�ye davet ederken Yuki, ac� dolu derin bir
nefes ald�.
"Dr. Lee Chen'i k�rs�ye davet ediyorum."
B�l�m 51
YUK� HAF�F�E �NE DO�RU UZANARAK davac� taraf�n tan��� Dr. Chen'e dikkatle bakt�.
Dr. Chen gere�inden fazla zeki g�r�nmemek i�in ak�ll� insanlar�n kontroll�
heyecan�yla konu�maya gayret ediyordu. Yuki bunun ne demek oldu�unu �ok iyi
biliyordu. Lanet olsun ki bu durum, onun hayat�n�n da bir par�as�yd�.
Chen �nce kendini tan�tt�. Berkeley �niversitesi'nde y�ksek lisans yapm�t� ve 12
y�ld�r da San Francisco B�lge Hastanesi'nin acil servisinde �al��yordu.
O'Mara'n�n sorular�na cevaben siyah �er�eveli g�zl�klerin ard�ndaki ciddi g�r�n�ml�
adam Jessica Faik isimli 30 ya��ndaki bir hastan�n ambulansla hastaneye geldi�i bir
ak�amdan bahsetmeye ba�lad�.
"Bayan Faik evinin havuzunda y�z�yormu�," dedi Chen.
"Fenala�t���n� hissederek 91 l'i aram�. Acil servise ula�t���nda ventrik�ler
fibrilasyon, yani kalbinde ciddi d�zeyde ritim bozuklu�u s�z konusuydu. Ona
defibrilasyon uygulayarak kalp ritmini normale d�nd�rd�k. Gayet iyi durumdayd�.
Sonra yo�un bak�m �nitesine transfer edildi."
"L�tfen devam edin, Dr. Chen," dedi O'Mara.
"K�zlar�m�z ayn� �ocuk yuvas�na gitti�i i�in Bayan Falk'u olduk�a iyi tan�rd�m. Bu
y�zden de onun durumuyla bilhassa ilgilendim. Yakla��k alt� saat sonra, n�betim
bitmek �zereyken gidip Jessie'ye bakt�m. Bir s�re sohbet ettik. Olduk�a iyiydi. Tek
derdi k���k k�z�n� �ok �zlemi� olmas�yd�. Ertesi g�n �izelgesini kontrol etti�imde
kond�ktif bozuklu�a ba�l� olarak kalp ritminde d�zensizlikler oldu�unu g�rd�m.
Sonra da �ld� zaten."
"Bunu ola�and�� buluyor musunuz doktor?"
"Jessica ya��nda ve onun fiziksel durumdaki bir ki�i i�in b�yle bir durumun
ola�and�� oldu�unu d��nd�m."
"Peki, ne yapt�n�z?"
"Otopsi ve heyet g�r�� talep ettim."
"Otopsiden nas�l bir sonu� ��kt�?"
"Jessie Falk'a bir �ekilde epinefrin verilmi�ti. Ama ona verilmesine karar verilen
ila�lar aras�nda bu yoktu."
"Peki, bu tip kalp rahats�zl��� olan bir hasta �zerinde epi-nefrinin nas�l bir
etkisi olur?"
"Epinefrin adrenalinin sentetik �eklidir Tanr� a�k�na," diye cevap verdi adam. "Ona
kalp aritmilerinde kullan�lan lidocaine isimli ila� verilmeliydi. Kalp h�z� bu
�ekilde d�zenlenebilirdi.
Epinefrin vermekle, kokain vermek aras�nda hi�bir fark yok.
Kalp hastas� biri i�in bu �l�mc�ld�r.
"0 halde bu olduk�a b�y�k bir hata, de�il mi Dr. Chen?
Heyet Bayan Falk'un raporunu inceledi�inde ne oldu peki?"
"Asl�n� sorarsan�z hi�bir �ey olmad�," diye cevap verdi doktor kelimelerin �zerine
bast�rarak.
"Hi�bir �ey yap�lmad� m� yani?"
"Jessie Falk'la ilgili olarak yap�lmad� asl�n� sorarsan�z. Ama iki hafta sonra
benim i�ime son verildi."
"Olay� kurcalad���n�z i�in mi?"
"�tiraz ediyorum!" diye aya�a f�rlad� Kramer. "Avukat tan��� y�nlendiriyor!"
"Ba�ka bir bi�imde ifade edeyim, Say�n Yarg��. Dr. Chen, on iki y�ll�k hizmetinizin
ard�ndan neden i�inize son verildi?"
"Bana mali sebeplerden �t�r� oldu�u s�ylendi."
O'Mara ba�m� �ne e�erek, doktorun son s�zlerinin hi�bir s�slemeye ya da abartmaya
mahal b�rakmadan gereken etkiyi yapmas�n� bekledi. Ard�ndan tekrar ba��n� kald�rd�
ve tan��a bakt�.
"Sadece tek bir sorum daha olacak Dr. Chen," dedi. "Jessica Falk'u acil servisten
kabul eden doktor kimdi?"
"Dr. Dennis Garza."
"Bildi�iniz kadar�yla yo�un bak�m �nitesinde oldu�u s�re zarf�nda Bayan Falk'a
ikinci bir tetkik yapt� m� Dr. Garza peki?"
"�izelgesinde onun imzas� vard�."
"Te�ekk�rler doktor. Soracaklar�m bu kadar."
B�l�m 52
KRAMER, DR. CHEN'E SORU SORMAK ���N aya�a kalkt���nda Yuki, kendisinden �� s�ra
�nde koridor taraf�nda oturan Dr.Garza'y� g�rene kadar g�zleriyle mahkeme salonunu
tarad�.
Pislik herif, diye ge�irdi i�inden.
Garza yerinden kalk�yordu. Kap�ya do�ru ilerlerken aln�na d�en sa�lar�n� arkaya
do�ru d�zeltti.
Al�ak herif nereye gitti�ini san�yordu? Hemen geri d�n, Garza. Bunlar� dinlemek
zorundas�n!
Yuki de aya�a f�rlad�. �antas�n� oraya buraya �arparken bir yandan da ayaklar�n�
ezdi�i insanlardan �z�r dileyerek d�ar� ��kmaya �al�t�.
"Affedersiniz. �z�r dilerim. Affedersiniz."
Koridora ��kt���nda Garza g�r�n�rde yoktu.
Asans�r�n kap�s�n�n kapand���n� g�rerek h�zla o y�ne ko�tu ve d��meye bast�.
Kap�lar geri a��lm�t�, ama asans�r�n i�i bo�tu.
Lobiye Garza'n�n denizci mavisi ceketini g�recek �ekilde zaman�nda yeti�mi�ti. Adam
Yuki'den ve adliye binas�ndan bir an �nce uzakla�mak i�in bilin�li olarak b�y�k
ad�mlarla y�r�yordu.
Yuki topuklar� lobinin zemininde yank�lanarak adam�n pe�ine d�t�. Onu yakalad���nda
ne s�yleyece�ini ya da ne yapaca��n� d��n�yordu �imdi.
Binan�n a��r kap�s�n� a��p, k�r edici g�n ����na ��karken, bu hareketin asl�nda
kendisine ne kadar ayk�r� d�en bir davran� oldu�unu d��n�yordu. Asl�nda o bu kadar
fevri davranacak biri de�ildi.
Organize ve disiplin sahibi bir insand� normalde.
Ama �u anda kendine h�kim olam�yordu. Korku dolu bir Hitchcock filmindeymi��esine
tutkular� onu esir alm�t�.
G�zleriyle kald�r�m� tarad� ve insan trafi�ini yararak McAllister'a do�ru ilerleyen
Garza'y� g�rd�.
Yeti�mek i�in ko�ar ad�mlarla adam�n pe�inden gitti ve sonunda yeti�erek, "Garza!"
diye seslendi.
Doktor durdu, etraf�na bak�nd� ve onu g�rd�. G�ne� ����ndan dolay� g�zlerini
k�sm�t�.
Yuki aralar�nda yaln�zca tokala�ma mesafesi kalana kadar adama yakla�t�.
"Ben Yuki Castellano," dedi.
Garza, "Kim oldu�unu biliyorum," diye cevap verdi. "Soru �u ki, neden pe�imdesin?"
"Adli T�p Uzman'�ndan anneme otopsi yapmas�n� istedim," diye cevap verdi Yuki.
Garza �a��rm� g�r�nmemek i�in �aba sarf ederek, "Umar�m kendini daha iyi hissetmene
yard�mc� olmu�tur. Oldu mu bari?"
"Kesinlikle daha iyi hissediyorum, doktor. ��nk� art�k en az�ndan deli oldu�umu
d��nm�yorum. Annem �ld�, ��nk� i�i berbat ettin. Hem de bir kez daha."
Garza inan�lmaz rahats�z olmu� g�r�n�yordu.
"Ben mi? �ahsen yani? Bundan emin misin?"
"Benimle oyun oynama. Annemden bahsediyorum burada!"
"Eminim adli t�p uzman� raporunu bana da g�nderir," dedi
Garza. "Hatta belki okurum bile." Ard�ndan arkas�n� d�nd� ve yol kenar�na park
edilmi� siyah Mercedes'e do�ru y�r�meye ba�lad�.
Arabas�n�n kap�s�n� a�t�, binmek i�in e�ildi, ama sonra bir anda durdu ve arkas�n�
d�nerek Yuki'ye bakt�.
"Hey," diye seslendi. "Neden beni dava etmiyorsun, pis fahi�e? Ne yarat�c� bir
d��nce olur ama. S�r�ye kat�l hadi sende."
B�l�m 53
�AR�AMBA AK�AMI SAAT 18:15'ti ve Claire'le beraber Susie 'nin Fen'nde her zamanki
yerimizde oturuyorduk. Calipso grubu gitgide artan tempoyla �ark�lar�n� �alarken
biz de Yuki ve Cindy'nin gelmesini bekliyor, bir yandan da �smarlad���m�z
i�kilerimizi yudumluyorduk.
Bardaklar�m�z� toku�turup birbirimize g�n�n s�k�nt�lar�ndan, �ok b�y�k olmayan ama
mide buland�ran s�k�nt�lardan dert yand�k.
"Bob Watson'i biliyor musun?" diye sordu Claire.
"Asistan�n Bob mu?"
"Evet. Benim g��l�, istekli, ak�ll� ve i�kolik asistan�m Bob.
Boston'a ta�m�yor ve ben de belediye ba�kan�n�n yirmi iki ya��ndaki ye�enini terfi
ettirmek zorunda kalaca��m."
"Ne? Yoksa nezaketen mi i�e al�nm�t�?"
"K�z�n ad� Bunny," diye s�ylendi Claire. "B�rak 120 kiloluk bir v�cudu, kendi kahve
fincan�n� bile zor kald�r�r Bunny.
"Shostakovich CD'lerini s�rekli ��kar�p yerine hip-hop
takar. Bir de, 'Dr. Washburn, do�ru m�zik laz�m bize,' demez mi bana. Elbette
Bunny. Acele etme. Keyfine bak sen. Bay Doe burada rahat rahat yat�yor zaten."
G�ld�m. O s�rada Cindy yan�m�za geldi, "Selam k�zlar," dedi.
"Yuki nerede?" diye sordu Claire.
"Mahkeme binas�n�n �n�nde ayr�ld�k. �z�nt�lerini iletmemi istedi size."
"H�l� �ok ac� �ekiyor mu?"
"Hem de nas�l," dedi Cindy. "Ama ciddi �ekilde davaya odakland�. Benden bile daha
tak�nt�l� �u aralar."
Cindy bize mahkemede ge�en son birka� g�n�n� anlat�rken Loretta gelip masaya
men�leri b�rakt�.
"Dr. Dennis Garza'n�n ad� bug�n yine g�ndeme geldi. On ya��ndaki bir k�z �ocu�u
annesini ila� y�klemesi yap�ld��� i�in kaybetmi�. Acil serviste kad�n� kontrol eden
doktor, Dennis Garza'y�m�.
"Mahkemede bu tip hik�yeleri dinleyince insan ger�ektende bu i�ren�li�in
sorumlular�n� yakalamak istiyor," diye devam etti Cindy. "Elinizden geliyorsa sak�n
ha bir hastaneye gitmeyin derim. Kanser, A�DS ya da trafik kazalar�nda �len
insanlardan daha fazlas� hayat�n� hastanelerde yap�lan hatalar sonucu kaybediyor."
"Hadi can�m sende!"
"Lindsay, t�bbi hatalar y�z�nden �len insanlar�n say�s�
Amerika'daki b�t�n �l�mler aras�nda ilk ona giriyor. Garza'yla ilgili ufak bir
ara�t�rma yapt�m. Istatistiki olarak kendi sonunu haz�rl�yor diyebilirim."
"Nas�l yani?" dedi Claire.
"Garza'n�n g�rev yapt��� her yerde," dedi Cindy. "Cleveland, Raleigh, Albany ve
buras�. Her yeni g�rev yapt��� hastanede �l�m oran� art�yor."
"Bahsetti�in �ey resmen �lke �ap�nda bir skandal," diye at�ld� Claire elindeki
barda�� sert�e masaya b�rakarak. "Rezil t�p uzmanlar� �lkeyi geziyor ve hastaneler
onlar� ele vermiyor.
Neden? ��nk� onlar da birilerinin kendilerini dava etmesinden korkuyor."
Cindy onaylarcas�na ba��n� sallad�. "S�z�m ona melekler i�te bu �ekilde onlarca
hatta bazen y�zlerce insan�n �l�m�ne sebep oluyor yakalanana kadar. E�er
yakalan�rlarsa tabi."
"Yuki'nin kafay� Garza'yla bozmu� olmas�na �a�mamal� o halde," dedim. "Annesinin
�l�m�nden onun sorumlu oldu�undan emin demek ki."
"Kesinlikle �yle oldu�u konusunda sizi temin edebilirim," dedi Cindy. "Keiko'ya
olanlar�n sorumlusu kesinlikle o hastaneden birisi. �imdi evde olmal�yd� Keiko.
�ay�n� i�erken Yuki'ye ne giymesi gerekti�ini ve nas�l koca bulaca��n� anlat�yor
olmal�yd�."
B�l�m 54
SAN FRANCISCO'NUN SABAH TRAF��� Cindy'nin 15 de�erli dakikas�n� �alarak ge�
kalmas�na yol a�m�t�. Mahkeme salonunun kap�s�n� a�t�, Yuki'ye el sallad� ve
bas�ndan insanlar� ezerek kendine s�k��kl�k i�inde yer a�t�.
Yarg�� k�rs�n�n yan�na �a��rd��� avukatlarla j�rinin duyamayaca�� �ekilde �zel bir
g�r�me yap�yordu. Olduk�a hararetli bir konu�ma oldu�unu d��nd� Cindy. K�rs�n�n
�n�nde duran O'Mara ve Kramer sessizce tart��yordu.
Yarg�� Bevins haddinden fazla dinledi�ine karar vererek,
"Problemin ne oldu�unu anlayam�yorum, Bay Kramer," dedi ve eliyle �nce atkuyru�u
toplanm� sa�lar�n� ard�ndan g�zl�klerini d�zeltti. "�kiniz de. Hemen yerlerinize
ge�in. Duru�maya devam edelim."
Kramer k�rs�den uzakla��rken Maureen ayakta durmaya devam etti. K�z�l renkli
sa�lar�n� geriye do�ru att�. Bu bir zafer i�areti olabilir miydi? Ard�ndan bir
sonraki tan���n� k�rs�ye davet etti.
Platin renginde k�sac�k sa�lar� olan k�rk ya�lar�ndaki etkileyici kad�n yemin etmek
�zere k�rs�ye ��kt���nda salonda bir u�ultu oldu. Zeytin ye�ili Avrupa tasar�m�
elbisesi ve i�indeki beyaz g�mle�i �ok ola�an olmayan bir stil ve rahatl�k
sergiliyordu.
"Neler oluyor?" diye sordu Cindy yan�ndaki gazeteciye.
Clark Kent'in resmen kopyas� 30'lann�n ba�lar�nda olan adam simsiyah sa�l� ve
g�zl�kl�yd�.
"Merhaba, Ad�m Whit Ewing,"diye cevap verdi adam.
"Chicago Tribune'der�im."
"�z�r dilerim. Benim ad�m da Cindy Thomas." "Chronicle'dan Cindy Thomas'm�?"
"Evet, o benim."
"Yaz�lar�n�z� okuyorum. Hi� fena de�il."
"Te�ekk�rler, Whit. Peki, neler oluyor burada?"
"O'Mara k�rs�ye savunma tan�klar�ndan birini �a��rd�.
Olduk�a zekice bir taktik. Kramer kendi tan���n� sorguya �ekemeyecek."
"O halde tan��� kendi lehine d�nd�rene kadar O'Mara onu alt etti."
"Aynen �yle."
"Te�ekk�rler. Sana bor�luyum."
"Bunu unutmam ama" diye cevap verdi adam s�r�tarak.
Yarg�� Bevins'in keskin tokmak sesi mahkeme salonunda d�zeni tekrar sa�lad�.
"Mahkememize isminizi s�yler misiniz l�tfen?" dedi O'Mara.
"Dr. Sonja Engstrom."
"Dr. Engstrom, B�lge Hastanesi'ndeki g�reviniz nedir?"
"Ecza m�d�r�y�m."
"�te ba�l�yoruz," dedi Whit, Cindy'ye d�nerek. "G�steriye haz�r ol."
B�l�m 55
SONJA ENGSTROM YED� YILDIR B�lge Hastanesi'nde g�rev yapt���n�, sistemden ve ila�
kullanan ki�ilerden sorumlu oldu�unu anlatt� k�saca. Kendinden olduk�a memnun
g�r�n�yordu.
O'Mara, "Hastanede oturttu�unuz sistemden biraz bahseder misiniz doktor?" diye
sordu.
"Elbette," dedi kad�n. "Re�ete mekanizmas�na ba�l� olarak �al�an otomatik bir
bilgisayar sistemimiz var."
"Bu sistemin do�rulu�u hakk�nda ne s�yleyebilirsiniz?"
"%99.9 do�rudur derim."
"Biraz a�ar m�s�n�z?"
Cindy her �eyi diz�st� bilgisayar�na not ediyordu. Doktorlar hastan�n laboratuvar
sonu�lar�na g�re te�hislerini koyup bunu sisteme giriyorlard�. Bilgisayar program�
da uygun ila�lardan olu�an bir liste sunuyordu doktora. Doktor da ila�lardan birini
se�iyordu. Sonra hem�irelerden biri bilgisayardaki hastan�n ad�n� se�er ve kendi
kodunu girer."
"Bu bir �ifre de�il mi? Peki herkesin kendi kodu var m�?" diye sordu O'Mara.
"Kesinlikle evet."
"L�tfen devam edin."
"Hem�ire kodunu girer girmez i�lem eczac�lar�m�zdan birinin ekran�na d�er ve o da
hastan�n ila� program�n� haz�rlar.
Bu da ila� da��tan makinenin �al�mas�n� sa�lar."
"Yani bu bir �e�it kahve makinesi gibi bir �ey."
"Evet," diye onaylad� tan�k. Kendinden ve O'Mara'n�n anlatt�klar�n� anlam�
olmas�ndan dolay� memnun g�r�n�yordu. "Hem�ireler makinenin haznesini a�ar, hastaya
ait ilac� al�r ve hastaya verir."
"Sistem hi� �a�maz m� yani?"
"Neredeyse hi�. Program de�i�tirilemez. Ayr�ca g�venlik sistemi kodlarla ilgili
olarak i�lem ge�mi� raporu tutar."
"Anl�yorum," dedi O'Mara. Masas�na do�ru y�r�d�, notlar�n� g�zden ge�irdi ve tan��a
geri d�nd�.
"Herhangi bir teknikerin makinenin haznesine yanl� ila�
doldurma ihtimali var m�?"
"San�r�m bu m�mk�n..."
"L�tfen evet ya da hay�r �eklinde cevap verin." "Evet."
"Peki, birisi makineden ald��� ilac� saklayabilir mi? Ya da ��yle soray�m. Ki�isel
ihtiyac� do�rultusunda kullanabilir mi?"
"Evet."
"E�er doktorlardan biri yanl� te�his koyduysa, hastaya
yanl� ila� verilmiyor mu?"
Tan�k h�zla g�zlerini k�rp�t�r�yordu. Bocalad� belki, diye d��nd� Cindy. Ama ondan
daha �ok ac� �ekiyormu� gibi g�r�n�yordu. %99.9 g�venilirlik i�in biraz fazla bir
tepkiydi bu.
"Evet, ama..."
"Te�ekk�rler," diye s�z�n� kesti O'Mara. "Peki, B�lge Hastanesi'nin �� y�l �nce
�zelle�tirilmesinden bu yana ilaca dayal� �l�mlerin �� kat daha artt��� do�ru mu?"
"Ben endi�elenmiyor muyum san�yorsunuz? Her ta��n alt�na bakt�m," dedi Engstrom
sesini y�kselterek. Tan�k k�rs�s�ne ��kt���ndan beri sesi ilk kez titremi�ti.
"Hadi ama Dr. Engstrom," dedi O'Mara. "L�tfen sadece soruma cevap verin. O b�l�m�n
ba��nda siz vars�n�z.
Hastanenin heyetinde de vars�n�z. Son �� y�l i�inde ilaca dayal� �l�mlerin �� kat
daha artt��� do�ru mu, de�il mi?"
"Evet, ama... Asl�nda, evet."
"M�vekkillerimin yak�nlar�n�n kendilerine yanl� ila� verilmesinden dolay�
�ld�klerini reddedebilir misiniz?"
"Hay�r, reddedemem," diye cevap verdi Engstrom a��k�a duyulabilir bir sesle.
"O halde t�m bu �l�mler ister makine hatas� olsun, ister insan hatas� bunun davayla
bir ilgisi yok �yle mi?" O'Mara bast�rmaya devam ediyordu. "�l�mlerin sizin ve
hastanenin ihmali sonucu meydana geldi�i do�ru de�il mi?"
"�tiraz ediyorum!" diye yerinden f�rlad� Kramer. "�n yarg�l� bir yakla��m bu!"
Cindy kollar�ndaki t�ylerin diken diken oldu�unu hissediyordu. Yan�nda oturan Whit
Ewing sessizce �sl�k �ald�.
"Kabul edildi," dedi Bevins.
"Sorumu geri al�yorum," dedi O'Mara. G�zleri j�riye �evrildi ve orada kald�. "Say�n
Yarg��," diye bitirdi c�mlesini.
"Soracaklar�m bu kadar."
B�l�m 56
BANA G�ZEL B�R SONBAHAR G�N� oldu�u s�ylendiyse de ben bundan pek emin de�ildim.
M�fetti� Conklin kap�m� �ald���nda ofisimde oturmu� salaml� sandvi�imi yiyordum.
"��eri gel l�tfen," dedim.
Ceketsiz gezen Conklin'in kahverengi g�zleri bir sebepten p�r�l p�r�l parl�yordu.
Ne i�in oldu�unu bilmiyordum, ama her neyse bir an �nce ��renmek istiyordum.
"Lou," dedi Conklin. "Kafeteryada g�rmen gerekti�ini d��nd���m�z biri var. Hatta
e�er m�saitsen hemen g�rsen iyi olur."
"Neler oluyor?"
Conklin ofisimden ��karak, "Hadi Te�men," diye seslendi ve uzun ad�mlarla y�r�meye
ba�lad�.
"Conklin?"
�zerinde d�zeltmeler yapt���m raporu bir kenara b�rakarak k���k, t�ka basa insanla
dolu olan kafeteryam�za do�ru Conklin'in pe�i s�ra ilerledim.
Jacobi eski p�sk� bir masada, hen�z yirmilerinin ba�lar�ndaki gen� ve g�zel bir
kad�n�n kar��s�nda
oturuyordu. �zerinde polar kuma�tan bir g�mlek ve stre� pantolon olan kad�n�n koyu
renkli sa�lar� arkaya do�ru �r�l�yd�. Kad�n, k�zarm� ve rimeli akm� g�zleriyle bana
bakt�.
Bir s�redir a�lad��� a��kt�.
Jacobi, 'Warren Amca' kimli�ine b�r�nm�t� adeta.
Y�z�nde k���c�k bir g�l�mseme olmamas�na ra�men mutlulu�u g�zlerinden
okunabiliyordu.
"Te�men," dedi Jacobi. "Bu bayan Barbara Jane Ross.
Bunu buldu�unda gazeteleri ��pe at�yormu�."
Jacobi, Chestnut Caddesi'ndeki Jaguar'�n i�inde buldu�umuz sar��n ve g�zel k�z�n
gazetede yay�nlanm� resmini masan�n ortas�na do�ru itti.
K�z�n resmi Chronicle'da yay�nland���ndan bu yana bir s�r� as�ls�z telefonla
kar��la�m�t�k. Ama Jacobi'nin y�z�ndeki bak�tan bu gen� kad�n�n s�yleyecek �nemli
�eylerinin oldu�u anla��l�yordu.
Barbara Jane Ross'la tokala�t�k. Kad�n�n elleri buz gibiydi.
Sol elindeki resmi i�aret ederek, "Bakabilir miyim?" diye sordum.
Jaguar k�zla beraber plajda �ektirdikleri bir foto�raf� uzatarak, "Elbette," dedi
k�z. Resimde her ikisi de kocaman birer �apka tak�yordu ve �stlerinde de k���c�k
bikinileri vard�.
Sa�lar� bile ayn� �ekilde �r�lm� k�zlar, yine ayn� �ekilde a��zlar�n� kocaman a�m�
g�l�ms�yordu.
"�niversiteden oda arkada��md�," dedi Barbara Jane g�zleri ya�lar i�inde. "Bunun
oldu�una inanam�yorum. Sandy'nin �ld���ne inanam�yorum."
B�l�m 57
BARBARA JANE'E B�R KUTU MEND�L UZATTIM. K�z burnunu silmekle me�gulken ba��n�n
�zerinden �nce Jacobi'ye sonra da Conklin'e bakt�m. Vay can�na. Sonunda Jaguar
k�zla ilgili bir
geli�me olmu�tu i�te.
"Arkada��n�n soyad� ne, Barbara?" diye sordum.
"Wegner," diye cevap verdi k�z. "Ama Sandy farkl� isimler kullan�r. Hepsini
bilmiyorum."
"Aktris miydi?"
"Hay�r. Eskorttu."
Oldu�um yerde donakalm�t�m. Demek Sandy Wegner bir parti k�z�yd�. Peki, o halde
nas�l olmu�tu da parmak izlerini sistemde bulamam�t�k?
"Sen de eskort musun?" diye sordu Conklin.
"Asla," diye cevap verdi k�z. "��retmenim ben.
�zel e�itim veriyorum. Burada, �ehirde."
Barbara Jane Ross bize Sandy'le Santa Barbara'daki
California �niversitesi'nde nas�l oda arkada�� olduklar�n� anlat�rken Jacobi
kendine bir kahve ald�.
"Okul y�llar�nda paraya ihtiyac� oldu�unda Sandy bir eskort �irketi arac�l���yla
bazen randevulara giderdi. Bir�ok k�z bunu yapar," dedi Barbara. "Okulda asla ama
asla yeterince paran�z olmaz ��nk�.
"�ok s�k yapmazd�, ama yapt��� zamanlarda da bunu heyecanl� ve e�lenceli bulurdu.
Sandy gizemli bir hayat� olmas�ndan ho�lan�rd�. Bunu tek yapan o de�ildi, ayr�ca."
"Gitti�i randevulardan herhangi birinin ona zorluk ��kard���ndan bahsetmi� miydi
hi�?" diye sordum. "Belki birisi sahiplenmeye kalkm�t� onu? Ya da �iddet
uygulam�t�?"
"Hi� �yle bir �ey olmad�," dedi Barbara. "Bana mutlaka bahsederdi. Her �eyden
konu�urduk. Hatta i�inden bile."
"Erkek arkada�� var m�yd�? Mesela onunla beraberken bir yandan da eskortluk
yapt���n� anlam� olabilir miydi?"
"Hayat�nda �zel hi� kimse yoktu. Zaten �yle olsa gece i�ini b�rak�rd�," dedi
Barbara. "S�rt�k de�ildi o. Kula�a garip geliyor biliyorum, ama ger�ekten de
de�ildi. Tanr�m! Ailesi hen�z bilmiyor. Portland'da ya��yor ailesi."
"�simlerini biliyor musun? Telefon numaralar� var m� sende?"
Barbara Jane elini torba gibi �antas�na atarak i�inden avu�i�i bilgisayar�n�
��kard�.
"Tabii ya," dedi. "Kim i�in �al�t���n� �imdi hat�rlad�m.
Eskort servisinin ad�n� yani, san�r�m ismi Top Haf�i."
"Te�ekk�rler. Ger�ekten �ok yard�mc� oldun.
Ortadan kaybolma, oldu mu Barbara Jane? M�fetti� Conklin'in de sana sormak istedi�i
birka� soru var."
Kap�dan ��karken Conklin'in benim sandalyeme oturdu�unu g�rd�m. Barbara Jane ise
ona bak�p g�l�ms�yordu.
B�l�m 58
CALIFORNIA CADDES�'NDEKl �� katl� apartman binas� Ticaret Merkezi'nin sonlar�na
do�ruydu.
Kap�daki g�revliye rozetimi g�stererek apartman�n dahili ses sistemine y�neldim.
"San Francisco Polis Departman�'ndan geliyoruz. Sizinle g�r�mek istiyoruz, Bayan
Selzer."
Diafona �atlak sesli bir kad�n cevap verdi. "Evde de�ilim.
Hi�bir �ey g�rmedim. Kimseyi tan�m�yorum. Sadece kendi i�ime bakar�m."
"Komik biri," dedi Jacobi kap� g�revlisine d�nerek. "Yukar� ��k�yoruz."
Kap�s�na vard���m�zda ufak tefek, ince kemikli bir kad�n kap�da dikiliyordu. 150
cm'den kesinlikle daha k�sa olan kad�n, siyah V yakal� kazak ve saten pantolon
giymi�ti.
P�r�l p�r�l sa�lar� ensesinde toplanm�t�.
Bana 35 ya��nda gibi gelmi�ti, ama g�z �evresindeki k�r��kl�klara bak�l�rsa ya
g�r�nd���nden ya�l�yd� ya
da olduk�a zor bir hayat� olmu�tu. Belki her ikisi de do�ruydu.
"Ben bir tan�t�rma servisi i�letiyorum. Ruhsat�mda hi�bir sorun yok," dedi kad�n
selam verirken.
"��eri girmemizde sak�nca var m�?" diye sordu Jacobi rozetini g�stererek.
K���k kad�n hiddetle derin bir nefes ald�ysa da geri ad�m atarak i�eri ge�memize
izin verdi. Evin aynal� giri�i, grinin b�t�n tonlar�yla boyanm� oturma odas�na
a��l�yordu.
Duvarlar, Helmut Newton'un siyah-beyaz foto�raflar�yla doluydu.
K�rm�z� sallanan bir sandalye ve pencere kenar�nda duran siyah lake bir �al�ma
masas�n�n oldu�u yere kadar kad�n� izledik.
"Ben Te�men Boxer," diye tan�tt�m kendimi. "Bu da M�fetti� Jacobi. Cinayet
Masas�'ndan."
Sandra Wegner ve Cadillac k�z�n foto�raflar�n� masan�n �zerine b�rakt�m.
Foto�raflar iki donuk surattan ibaretti.
"Bu kad�nlar� tan�yor musun?" diye sordum.
Selzer nefes alarak parma��n� Wegner'm resminin �zerine koydu.
"Bu Sandra Wegner," dedi. "Tanya diye �a�r�lmak ister.
Di�er k�z� tan�m�yorum. �ld� m� yani?"
"Bize Sandy hakk�nda neler s�yleyebilirsin?"
"Sadece bir kez kar�� kar��ya geldik. Daha sonra telefonda g�r�t�k hep. Esprit�el
ve olduk�a g�zel v�cutluydu. Her gece ona i� ba�layabilirdim asl�nda, ama yar�m
zamanl� �al�ma konusunda �ok netti." Sonra bana d�nerek, "Bak�n, bu i�le bir alakam
oldu�unu d��nm�yorsunuz de�il mi?" diye sordu.
"15 Eyl�l gecesi Sandy i�e ��km� m�yd�?"
Selzer sallanan sandalyeye oturdu, �enesini elinin �zerine dayad� ve di�er eliyle
de bilgisayar�n tu�lar�na basmaya ba�lad�.
"O ak�amki randevusu Bay Alex Logan'laym�. �imdi hat�rlad�m. Triton Oteli'nden
arad�. Bir gece i�in �ehre geldi�ini ve g�steriye giderken ufak tefek sar��n bir
bayan�n ona e�lik etmesini istedi�ini s�yledi. 5. Henry'ydi g�steri de. Bu
ayr�nt�y� akl�mda neden tuttu�umu bilmiyorum ger�i."
"Logan s�rekli m�terilerden miydi?"
"Hay�r, ilk kez aram�t�."
"Tan�mad���n biriyle bulu�maya m� g�nderdin k�z�?" diye at�ld� Jacobi. Sesi olmas�
gerekti�i gibi olduk�a sertti. Selzer hemen ondan uzakla�t�.
"Kredi kart�n� kontrol ettim. Problem yoktu. �smini ve adresini internetten kontrol
ettim. Oteli arad�m ve
isminin kay�tl� olup olmad���n� kontrol ettim. Her �ey usul�ne uygundu."
"Daha sonra ondan haber ald�n�z m�?" diye sordum.
"Hay�r. �ehir d��ndan gelenler genellikle geribildirimde bulunmazlar."
"Sandy'yle olan randevusu i�in Bay Logan ne kadar para �dedi sana?" diye sordum.
"Her zamanki kadar. Gecelik bin dolar. Kendi pay�m� ay�r�p kalan� oldu�u gibi
Sandy'nin hesab�na ge�tim. Herhangi bir bah�i� verildi�inde bu onda kal�r, beni
ilgilendirmezdi."
"Can�n� s�kan ya da onu takip eden biri var m�yd�?" diye sordu Jacobi. "Problem
ya�ad��� birinden bahsetmi� miydi?
Bize biraz yard�mc� olmal�s�n."
"Hay�r. Ayr�ca Sandy utanga� biri de�ildi. Bana s�ylerdi.
Neee diye ��k�t� kad�n savunmac� bir tonla. "Onu ertesi g�n arad�m, ama cevap
alamad�m. �i b�rakt���n� d��nd�m ben de.
Randevular�n� iptal etmek zorunda kald�m. Bak�n, ben batakhane i�letmiyorum, Tanr�
a�k�na! 0 serbest �al�an bir k�zd�."
Jacobi Selzer'a ac�mas�z g�zlerle bak�nca kad�n�n y�z�ndeki �fkeli ifade bir anda
da��ld�. "Beni �ok sinirlendiriyorsun, Selzer," dedi Jacobi.
"Kendimi k�t� hissediyorum. Ger�ekten," dedi kad�n.
"�leri ben mi berbat ettim yani? Neyi farkl� yapmam gerekti�ini inan�n bilmiyorum."
Ard�ndan sa�mdaki tara�� ��karan kad�n p�r�l p�r�l sa�lar�n� sallayarak bilin�sizce
elindeki seks kart�n� kulland� ve s�zlayan vicdan�n� rahatlatmaya �al�t�.
Ama bu hareketiyle Jacobi'yi zerre kadar etkileyememi�ti.
"Sadece berbat etmedin," dedi Jacobi. "�st�ne �stl�k k�z� bir katille randevuya
g�nderdin."
Selzer ellerini y�z�ne kapad�.
"Bana adama ait bilgileri ver," dedi Jacobi.
Selzer k���k bir not k���d�na numaralar� yazd� ve Jacobi'ye uzatt�. Jacobi elinden
k���d� kapt� ve yerine kendi kart�n� verdi.
"E�er seni bir daha ararsa hayali bir k�zla randevu ayarla ve hemen beni ara.
Anla��ld� m�? Gece, g�nd�z fark etmez.
Kart�n arkas�nda cep telefonu numaram var."
Kap�dan ��kmaya haz�rlan�rken Selzer arkam�zdan seslendi.
"Sandy i�in ger�ekten �ok �zg�n�m. �nan�n bana. Onu her kim �ld�rd�yse umar�m
yakalars�n�z."
"Evet," diye cevap verdi Jacobi. "Elimizden gelirse vicdan azab�n� azaltmaya
�al��r�z."
B�l�m 59
SANDY WEGNER'IN evine vard���m�zda bize kap�y� Conklin a�t�. Kurban�n sa� tara��,
di� f�r�as� ve baz� ila�lar�yla banyodan ��kan Charlie Clapper ise elindekileri
kan�t po�etlerine yerle�tirmeye �al��yordu. Selamla�t�k.
"Hi� de cinayet mahalline benzemiyor, Te�men," dedi
Conklin. "Kap� iki kez s�rg�lenmi�ti. Evin i�inde bo�u�maya dair herhangi bir
i�aret yok."
"Ba�ka?"
"Kurban ak�am yeme�inde yo�urt yemi�. Yata��n �zerinde k�yafetler var. D�ar�
��kmadan �nce birka� farkl� k�yafet denemi� gibi g�r�n�yor. Havlu, havlulu�un
�zerine buru�turularak at�lm�. K�yafetleri iyi, ama �ok da pahal� �eyler de�il.
"Geldi�imizde telesekreterinin ���� yan�yordu. Cevaps�z iki �a�r� vard�. Biri
annesiydi, di�eriyse k�t�phane. �ade etmesi gereken bir kitap oldu�unu hat�rlatmak
i�in aram�lar k�t�phaneden..Kaseti ald�m. Tekrar arama tu�una bast�m. Son arad���
yer 'saat ve hava durumu'. Muhtemelen o gece d�ar� ��kmadan
hemen �nce aram�."
"Harika," dedim Conklin'e. Ard�ndan olay yeri inceleme ekibinden bir g�revliye
d�nerek, "Sizde durum nedir?" diye sordum.
"Foto�raf �ekimi tamamland�, Te�men," diye cevap verdi g�revli.
Sandy Wegner'm evinin i�inde bak�lar�m� gezdirdim.
Ofisim gibi onun evi de karanl�kt� ve t�m pencereleri ara soka�a bak�yordu.
Koltu�un �zerindeki duvarda as�l� s�se kadar her �ey Pottery Barn stilindeydi.
��inde kurumu� �i�ekler olan bir vazo pencere pervaz�nda duruyordu ve raflar roman,
biyografi ve ders kitaplar�yla -matematik, fizik, sanat ve tarih-doluydu.
Sandy'nin yatak odas� olduk�a k���kt�. Yakla��k 11 m2'lik oda, leylak-mavi aras�
g�zel bir renge boyanm�t� ve beyaz mobilyayla d�enmi�ti. Tavan�n yata��n�n �st�nde
kalan k�sm�ndan suluboyayla yap�lm� basit ku� fig�rleri sark�yordu ve her birinin
k�esinde Sandy'nin ad� yaz�yordu. Bu ki�isel
dokunu�lar beni mahvediyordu i�te.
�ift kapakl� g�mme dolab�n� a�t���mda Sandy'nin, elbiselerine olduk�a �zen
g�sterdi�ini fark ettim. Agnes B. marka ti��rtleri elbise ask�lar�na as�lm�t� ve
elbiseleri, tak�mlar� ve kotlar� da kuru temizleme po�etlerindeydi. S�raya dizili
ayakkab�lar� cilal�yd� ve topuklar� da olduk�a iyi durumdayd�.
Olduk�a zevkli bir gard�robu vard�, ama kesinlikle haz�r giyimdi hepsi de. Cesedini
buldu�umuz zaman �zerinde olan k�yafetlerle kesinlikle alakas� yoktu elbiselerinin.
�ifoniyerini inceleyen Jacobi �ekmeceleri g�r�lt�yle a��p kapat�yordu. Bende bir
g�z att�m. Dantel sutyenler, k�rba�lar, transparan k�lotlar ve vibrator vard�
�ekmecelerde.
Aletler i�inin bir par�as� olabilirdi.
Ya da k�z�n olduk�a c�retk�r bir a�k hayat� vard�.
D�rt oday� da didik didik aramam�za ra�men dikkate de�er hi�bir �eye rastlamad�k.
Ne bir adres defteri, ne bir g�nl�k nede uyu�turucu vard� evde.
Gece i�i, Sandy Wegner'in hayat�n�n �ok k���k bir par�as�n� olu�turuyor gibi
gelmi�ti bana.
Conklin'den, veri bankas�na girerek Alex Logan'a ait t�m bilgileri d�kmesini
istedim. Ard�ndan Jacobi'yle evi m�h�rleyerek caddeye ��kt�k.
Saat 18:45'i g�steriyordu ve g�ky�z� donuk metalik bir renkteydi. Batmakta olan
g�ne� �ehrin �zerine bir �al �rt�yordu adeta. Ya da belki ben b�yle g�rmek
istiyordum.
Jacobi arabay� �al�t�r�rken ona d�nd�m, "Kar��m�zda seri katiller var," dedim.
"E�er Sandy eskortsa, muhtemelen Cadillac k�z da eskorttu. Bu da demektir ki
tecav�z testi sonucu bulunan DNA,"
Columbus Caddesi trafi�ine kar�m�t�k. Jacobi laf�m� keserek, "Resmen akl�m�
okuyorsun," dedi. "Spermin v�cutta ya�ama s�resi 72 saat. Yani bulunun DNA katile,
sevgilisine yada herhangi birine ait olabilir."
"Bu sebeple de," dedim. "B�lge Savc�l��� bunu cinayet kan�t� olarak kabul
etmeyecektir."
B�l�m 60
BELK� DE HER AN kan�ta biraz daha yakla��yorduk.
Her zaman hareketli olan Triton Oteli o gece de olduk�a yo�undu. Union Meydan�'na
bakan otel, tramvay yolundan sadece birka� ad�m �tedeydi ve Chinatown'm kar��
caddesindeydi. ihti�aml� bir dekora sahip olan otel, orta s�n�f bir oda kalitesine
sahipti.
Jacobi resepsiyona do�ru ilerleyerek resepsiyonist de rozetini g�sterdi ve
nezaketsiz bir tav�rla gece m�d�r�n� �a��rmas�n� istedi.
Arka odadan k�sa boylu ve t�knaz bir adam geldi. Yaka kart�nda ismi, "Jon Anderson,
M�d�r" olarak g�r�n�yordu.
Ba��yla selam verdi ve bir sorun olup olmad���n� sordu.
"B�y�k bir problem var hem de," diye cevap verdim. "Bir cinayet vakas�n�
ara�t�r�yoruz ve Alex Logan isimli m�teriye ait 15 Eyl�l tarihli b�t�n kay�tlar�
g�rmek istiyoruz."
Jacobi, "Ayr�ca �uradaki kamera kay�tlar�n� da istiyoruz," diye ekledi resepsiyonun
arkas�ndaki kameray� i�aret ederek.
"Logan'�n kald��� kattaki koridor kameras�n�n 15 Eyl�l tarihli kay�tlar�n� da
istiyoruz."
M�d�r�n y�z� as�lm�t�. "Arama emriniz var diye tahmin ediyorum?"
"Sence gerekli mi? ��nk� e�er gerekliyse elbette hemen alabiliriz ve ara�t�rmam�z
bitene kadar da oteli kapat�r�z."
�ok k�sa bir an i�in yapaca��m�z ara�t�rman�n sonu�lar�n� d��nen adam, "Video
kay�tlar� 48 saat s�resince saklan�r," dedi. "Bu y�zden 15 Eyl�l tarihine ait bir
kayda ula�aca��n�z� sanm�yorum."
Sonra resepsiyondaki be� �niversite ��rencisini i�aret ederek, "Ama buradaki herkes
o gece n�bet�iydi," dedi. "Sizin i�in kay�tlar� ��karay�m. Ne kadar i�birlik�iyim
g�rd�n�z m�?"
Gary Metz isimli dikkati biraz da��n�k, zay�f resepsiyonist Alex Logan'�n 2021
numaral� odaya giri�ini yapm�t�.
"San�r�m Bay Logan'� hat�rl�yorum," dedi Metz. Elini masaya koydu, omzumun
�zerinden lobiye do�ru k�sa bir s�re bakt� ve ard�ndan tekrar g�zlerime bakarak,
"Yan�nda bir adam daha vard�," dedi.
San�r�m bir an i�in nefesim kesilmi�ti. Bu i�i ��zece�imize dair inan�lmaz
�mitliydim.
"E�er yanl� hat�rlam�yorsam benim boylar�mdayd� ve �ok yap�l� de�ildi. Belki de
�inliydi."
"Alex Logan'm�? �inli mi?"
"�yle san�yorum. Belki de yar� �inlidir. Di�er adam olduk�a iriyar�yd�. 190 cm
boylar�nda, 100 kilo civar�nda ve sar��nd�.
Sigara i�ilebilen odada kalmak istediklerini s�yleyen de oydu zaten. Bana
sorarsan�z e�cinsel de�illerdi."
"Bunu nas�l anlad�n?"
"King-size yatak istedilerse de e�cinsel olmak i�in yeterince iyi giyinmemi�lerdi.
triyar� adam�n sa�lar� sanki kendisi kesmi� gibi g�r�n�yordu."
"Bavullar� var m�yd� peki? Hat�rl�yor musun?"
"�riyar� adam�n elinde kocaman bir bavul vard�. �ek�ekli bir bavuldu. Deri oldu�u
i�in dikkatimi �ekti. Belki de Tumi marka bir bavuldu. Pahal� g�r�n�yordu."
"Te�ekk�rler Bay Metz," dedim heyecan�m� gizlemeye �al�arak. "�imdi oday� g�rmemiz
gerek."
B�l�m 61
ASANS�RDEN SADECE �K� ODA UZAKLIKTAK� 2021 numaral� oda, kareli kuma�tan yatak
ba��, �� bacakl� sandalyeleri ve oday� kaplayan y�ld�zl� koyu mavi hal�s�yla
lobidekine benzer tuhaf bir dekora sahipti. Odan�n mevcut sahipleri iste�imiz
�zerine bavullar� yata��n �zerinde, di�er e�yalar� da banyoda
kalmak suretiyle apar topar d�ar� ��kar�lm�t�. Yata��n ba�ucundaki komodinde gece
a��lm� bir �i�e Scotch viski �i�esi duruyordu.
Cinayetin nas�l ger�ekle�ti�ini hayal etmeye �al�t�m.
Kap�y� �inli adam a�ar. K�z, merhaba, diyerek i�eri girer ve ceketini sandalyenin
�zerine b�rak�r. Yine ayn� �inli, k�z�n i�kisine Rohypnol katar. Daha sonra ikinci
adam, iriyar� olan, cinayet i�in banyodan ��kar.
Cinayetin hemen �u anda yan� ba��mda i�lendi�ini hissediyordum adeta. Sandy Wegner
�aresizce tecav�ze u�ram� ard�ndan da iki ucube taraf�ndan �ld�r�lm�t�.
Bir �ey bulma umuduyla etraf�ma bakm�rken, i�imi tarif edilmez bir korku
kaplad���n� hissettim. Oysa oda, Sandy'nin �l�m�nden bu yana defalarca temizlenmi�
ve kullan�lm�t�.
Eski partnerime d�nerek, "Otel odalar�ndan nefret ediyorum," dedim.
"Hal�n�n �st� kim bilir ka� ki�inin k���n�n k�l�yla doludur.
Ve hi�biri de ba�ka bir �eyle �rt�mez," dedi Jacobi cevap olarak.
"Midemi buland�rd���n i�in te�ekk�r ederim Jacobi," dedim.
Otel M�d�r� kap�ya gelerek odan�n mevcut sahiplerini ba�ka bir odaya ge�irece�ini,
2021 numaral� oday� ihtiyac�m�z oldu�u s�rece kullanabilece�imizi s�yledi.
Kendisine te�ekk�r ederek k�sa bir s�re sonra oday� terk edece�imizi belirttim.
Yerimize olay yeri inceleme ekipleri gelecekti.
"Olay yeri inceleme ekipleri bir iz ya da Tanr� isterse, deri ve k�l �rne�i bulur
belki de," dedim.
"Allah'tan �mit kesilmez," dedi Jacobi omuz silkerek.
"Ama dua etmekten de zarar gelmez," dedim.
B�l�m 62
TRITON OTEL�'NE sadece be� dakikal�k y�r�y� mesafesindeki �in Restoran� Wong Fat'in
�n cam� boyunlar�ndan as�lm� �rdeklerle s�sl�yd�. "Buray� �imdiden sevdim," dedim.
�� mek�n olduk�a ayd�nl�kt�. Tavandan sarkan floresan ���� formika masalar ve
linolyum zeminin �zerinde sallanarak i�iyordu. Duvara as�lm� k�rm�z� k���tlardaki
men� �in alfabesiyle yaz�lm�t�.
��eri girip d�ar�s�n�n so�u�undan ve kasvetinden uzakla�mak bile yeterliydi. �ay
s�cac�k, ac� ve ek�ili �orba muhte�emdi.
Ba�lang��lar�m�z� beklerken Jacobi, Alex Logan'la ilgili Triton Oteli'nde tutulan
kay�tlar� masaya koydu.
"i�te T o p Hat'le yap�lan telefon g�r�mesi," dedi. "D�rt bu�uk dakika s�rm�. Bu
arada Logan ve arkada�� odadaki mini-bar� resmen bo�altm�lar. �ampanya, f�st�k,
Tanr� a�k�na, Pringles bile yemi�ler. Saat dokuzda izle ve �'de'yi kullanm�lar.
Sence ne seyrettiler? Futbol mu yoksa porno film mi?"
"Bence katiller her �eyi ba�tan sona planlad�," dedim.
"Oday� tuttular, eskortu �a��rd�lar, sonra ona tecav�z ettiler ve ard�ndan da onu
�ld�rd�ler. Hi�bir temiz kan�t�n bulunamayaca�� bir yer olan otel odas� ise cinayet
i�in m�kemmel bir se�imdi.
"Sonra onu v�cudunda hi�bir k�l ya da iplik par�as� kalmayacak �ekilde du�ta
y�kad�lar."
"Parf�m� unutma," dedi Jacobi.
"Hakl�s�n, te�ekk�rler," diye devam ettim. "Sonra mahrem b�lgesini parf�mlediler,
giydirip sa��n� tarad�lar ve k���k, oyuncak bir bebe�e �evirdiler onu."
"Bavulu, k�yafetleri otele sokmak i�in kulland�lar. Sonra da k�z�n cesedini d�ar�
��karmak i�in. �ri k�y�m olan ikinci adam tekerleklerinden s�r�kleyerek bavulu
kolayca d�ar� ��kard� ve arabaya y�kledi."
"Sonra da bulmam�z i�in malum yere yerle�tirdiler."
Tam y�ksek sesle k�yafetleri nereden bulduklar�n� d��necektim ki cep telefonum
�ald�.
Arayan Conklin'di.
"Alex Logan'�n ismini ve kredi kart numaras�n� kontrol ettim, Te�men," dedi
Conklin. "Duyacaklar�na haz�r ol. Alex Logan bir kad�n. Ehliyetindeki bilgilere
g�re 23 ya��nda, ufak tefek, sar��n bir k�z. San�r�m Cadillac k�z� bulduk." "Elinde
ba�ka ne var?"
"K�z�n evine gittim, Te�men. Jones �zerinde ho� bir yerdeydi evi. Kap� g�revlisine
bak�l�rsa bir s�redir evine u�ra-m�yormu�. American Express'i arad�m, kredi kart�
h�l� aktif.
Zaten son on g�nd�r sadece bir kez kullan�lm�. 0 da, 15 Eyl�l tarihinde Triton
Oteli'nde."
"B�lge Savc�l���'n� aray�p ev i�in arama emri ��kartt�raca��m. Richie?"
"Evet efendim?"
"Bu i�in sonunda bir y�ld�z olacaks�n."
Telefonu kapatarak �atal� havada beni seyreden Jacobi'ye d�nd�m.
"Ne oldu, Boxer?" diye at�ld� Jacobi.
"Conklin buldu," dedim. "Katiller Sandy Wegner'i tutmak ve otel masraflar�n� �demek
i�in onun kredi kart�n� kullanm�lar. Alex Logan bizim Cadillac k�zm�."
B�l�m 63
ERTES� G�N, araba cinayetleriyle ilgili dev bir s��ray� beklentisiyle ekip odas�na
bakt�m.
Kurbanlar�n adlar� belliydi. K���k fakat �nemli birka� ek bilgi bizi, Sandy Wegner
ve Alex Logan'�n bir yerlerde kesi�en hayatlar�na ula�t�r�rsa, �ok daha b�y�k bir
bilgiye ula�abilir ve hatta katilleri yakalayabilirdik.
Cam panelin arkas�nda k�z�n ailesine telefon a�makla me�gul olan Jacobi ve
Conklin'i g�rd�m. O s�rada Claire'in Brenda'n�n masas�n�n yan�ndan ge�erek odama
do�ru geldi�ini fark ettim. Pe�inde gen� bir kad�n vard�. Ofisimin duvar�na eliyle
hafif�e vurunca i�eri gelmeleri i�in el sallad�m.
"Lindsay, bu Bunny Ellis," dedi.
"Memnun oldum," dedim. "Ho� geldiniz."
�n di�lerinin aras� a��k olan Claire'in yeni asistan�n�n gri g�zleri de �ok hafif
�a��yd�. Yine de kozmetik mucizesi onu olduk�a cazip g�stermeyi ba�arm�t�.
"Bunny, Bayan Wegner ve Logan'�n ailelerine teslim edilmek �zere haz�rlanmalar�nda
bana yard�m etti," dedi Claire. "Bana s�yledi�in �eyi Te�men'e de s�ylemeni
istiyorum Bunny."
"Bu cinayetlerden inan�lmaz etkilendim, biliyor musunuz?" diye ba�lad� Bunny.
"K�sa versiyonunu anlat, evlat," diye b�ld� Claire.
"�z�r dilerim," dedi k�z. "Konu parf�m, Te�men Boxer.
Getirildikleri an fark etmi�tim, ama �nemli oldu�unu d��nmemi�tim."
"Devam et l�tfen," dedim kurbanlar�n genital b�lgesine s�k�lan esrarengiz parf�m�
d��nerek.
"Do�um g�n�mde kocam bana o parf�mden hediye etmi�ti," dedi Bunny. "�smi Siyah
�nci, Nordstrom i�in �zel �retilen bir parf�m."
�nce Claire'e sonra Bunny'ye bakt�m, "Siyah �nci"yi Nordstrom'dan ba�ka bir yerde
bulamaz m�y�z yani?" diye sordum.
Bunny kendinden emin bir �ekilde ba��n� sallad�. "Hay�r.
Sadece Nordstrom'da sat�l�yor."
Ani bir adrenalin patlamas� hissettim i�imde. Birisi o �zel parf�m� Nordstrom'dan
sat�n alm�t� ve bu al�veri� bizi, bir kredi kart numaras�na, bir isme ya da a��k
bir kimlik bilgisine g�t�rebilirdi.
"Bunny," dedim. "�u k�edeki m�fetti�leri g�r�yor musun?"
"Gri sa�l� adam� ve m�fetti� Conklin'i mi?"
G�zlerimi devirmemek i�in kendimi zor tuttum. Claire'le hen�z �ok k�sa bir s�redir
�al�mas�na ra�men Conklin'i daha �imdiden uzaktan tan�yabiliyordu.
Ba��m� sallad�m. "Git ve kendini tan�t," dedim. "Onlara Siyah �nci'den bahset.
�nan�lmaz sevindireceksin onlar�."
B�l�m 64
BRENDA BEN� DAH�L� telefondan arad���nda Jacobi ve Conklin parf�mle ilgili
ara�t�rma yapmak �zere d�ar� hen�z ��km�t�.
"Te�men," dedi Brenda. "Telefonda koruma istedi�ini s�yleyen bir bayan var. Cinayet
Masas�'n�n �efi hari� kimseyle konu�mayaca��n� s�yl�yor."
"Adine?"
"Bayan Anita Haggerty. B�lge Hastanesi'nden ar�yormu�.
Orada yatan bir hasta oldu�unu s�yledi."
Telefondaki kad�n f�s�ldar gibi bir ses tonuyla konu�uyordu.
"Te�men Baxter?"
"Boxer," diye d�zelttim. "Size nas�l yard�mc� olabilirim?"
"Hi� ��kartacak kadar �ok korktunuz mu? �te ben �u an o kadar korkuyorum."
"Sakin olun Bayan Haggerty," dedim. "En ba�tan anlat�n l�tfen."
"Tamam. Ama her an kapatabilirim."
Kad�n�n oda numaras�n� ald�m ve sadede gelmesi i�in te�vik ettim.
"D�rt y�l �nce beyin sars�nt�s� ge�irerek Raleigh'deki bir hastaneye kald�r�ld�m.
�lser kanamas� sebebiyle hastaneye yat�r�lm� Dottie Coombs isimli bir de oda
arkada��m vard�.
"Dottie eve gitmeye haz�rlan�yordu. Fakat aniden fel� ge�irerek �ld�. Hem de
g�zlerimin �n�nde."
"Devam edin Bayan Haggerty."
"�lmemeliydi. Hem�ireler aram�zdaki perdeyi �ekerek g�rmemi engellediler, ama hepsi
de �ok �zg�nd�.
'Bu nas�l oldu?' dediklerini duydum hepsinin. Doktor gelerek hem�irelere hayat�m
boyunca unutmayaca��m bir �ey s�yledi. Beynime kaz�nd� adeta s�yledikleri."
"Sizi dinliyorum."
"Dedi ki, 'Bazen r�zg�r tersten esebilir'"
"Sizce bu ne anlama geliyor peki?"
"13.Cuma anlam�na geliyor. Elm Soka��'nda K�bus anlam�na geliyor. Nereden bileyim
ben, Te�men Baxter. Bildi�im bir �ey var ki arkada��m �lm�t� ve doktorun bu olaya
verdi�i tepki t�yler �rperticiydi. �imdi de kendisi burada. Kap�dan ba��n� uzatt�.
Belki de beni tan�d�. Yar�n f�t�k ameliyat�m var."
Haggerty nefes nefese anlatmaya devam etti. "Basit bir ameliyat olarak kabul
ediliyor, ama Tanr� �ahidim ki hayat�m i�in endi�e ediyorum."
Birisi size bir �ey s�ylemeden �nce siz onu tahmin edersiniz ya bazen, aynen o tip
bir hisse kap�lm�t�m. So�uk ter basm�t� t�m v�cudumu.
Ahizeyi iyice kula��ma dayad�m, "Doktorun ad�n� hat�rl�yormusunuz?" diye sordum.
"Unutmak m�mk�n m�?" diye cevap verdi Haggerty. "�smi Garza'yd�. Dr. Dennis Garza."
D�RD�NC� KISIM
G�steri K�z�
B�l�m 65
BAZEN R�ZG�R TERSTEN ESEB�L�R.
Korkun� bir s�zd� bu. Bayan Haggerty'nin sesindeki korku i�imi �rpertmi�ti.
Yuki'nin sesini duyar gibiydim. 0 hastanede birileri annemi �ld�rd�.
Tek ba��ma hastaneye do�ru araba s�rerken kendime bir dava �zerinde �al�mad���m�
hat�rlat�yordum.
Sadece biraz inceleme yapacakt�m. Nezaket ziyareti de denebilirdi.
San Francisco B�lge Hastanesi al�ak duvarlar�yla devasa bir kaleyi and�r�yordu.
Kald�r�mla hastanenin giri� kap�s�n�n aras�ndaki a�a�lar hafif�e g�lgeliyordu
etraf�.
Arabam� otoparka b�rakarak karanl�k ve kasvetli lobiye girdim. Granit zeminli
yerden asans�re do�ru ilerleyerek asans�rle ���nc� kata ��kt�m ve 311 numaral�
odaya giden oklar� takip ettim.
Tam Haggerty'nin kald��� 311 no'lu odan�n kap�s�n� a��yordum ki elleri k���tlarla
dolu bir hem�ire yard�mc�s� aceleyle odadan d�ar� ��kt�. 0 ��k�nca i�eri girdim.
Bayan Haggerty'nin telefondaki sesinden onu tel g�zl�kl� ve koyu k�nal� sa�l� bir
kad�n olarak hayal etmi�tim.
Ama odas�na girip yata��n� bo� bulaca��m� hi� d��nmemi�tim.
Kap� a�z�nda aptal aptal bakakalm�t�m. Arkam� d�nd�m ve koridora ��kt�m.
Hem�ire yard�mc�s� elindeki k���tlar� tekerlekli kanvas bir y�k arabas�na koymu�
uzakla�maya ba�lam�t� bile.
"Bekle," diye seslendim, ona do�ru at�l�p kolundan yakalayarak.
Kad�n�n y�z� �a�k�nl�kla kas�lm�t�. Hastane personeli i�in fazlaca evhaml� bir
davran�t� bu.
"�ekin ellerinizi �zerimden. L�tfen," dedi kad�n.
"�z�r dilerim," dedim kad�na rozetimi g�stererek. "San Francisco Polis
Departman�'ndan, Te�men Boxer. 311 numaral� odada kalan Bayan Haggerty'yi g�rmeye
gelmi�tim."
"Ge� kald�n�z," dedi kad�n.
"Ge� mi? Kendisiyle daha yeni konu�tum telefonda. Ne oldu?"
Telefonun �zerine kapanm�, korkudan �lmek �zere olan kad�n�n g�r�nt�s� g�zlerimin
�n�nde canland�.
Onunla hen�z konu�mu�tum!
"Doktor onay� olmadan hastaneden ��k��n� yapt�rd�," diye cevap verdi hem�ire
yard�mc�s�. "Tekerlekli iskemleyle caddeye kadar ben g�t�rd�m onu. Taksiye
binmesine yard�mc� oldum. Sar� bir taksiydi, e�er �nemliyse. �imdi izin verirseniz
gidebilir miyim art�k?"
Te�ekk�r ederek ba��m� sallad�m.
Hem�ire yard�mc�s� beni orada yapayaln�z b�rakarak koridor boyunca ilerledi.
��k�a do�ru ilerliyordum ki mavi �niformal� bir ameliyat hem�iresi koridorun �b�r
ucundaki bir odan�n yan�ndan bana ba��yla i�aret etti. A��k tenli zenci kad�n
yakla��k 25 ya��ndayd� ve yuvarlak bir y�z� vard�. K�z�l�ms� sa�lar� bukle
bukleydi.
Boynundan sarkan kimlik kart�nda ismi, "Noddie Wilkins," olarak g�r�n�yordu.
"Polis misiniz?" diye sordu kad�n, k�s�k ve tela�l� bir ses tonuyla. "Sizinle
konu�mam gerek. Bildiklerimi anlatmal�y�m.
Polisin burada olanlara m�dahale etmesi gerek."
B�l�m 66
NODDIE WILKINS'LE hastanenin d��nda bir yerde konu�maya karar verdik. Ellerimizde
kafeteryadan ald���m�z k���t bardaktaki kahvelerimizle Explorer'ima binerek
oturduk.
"Hastanede garip bir �eyler oluyor," dedi Noddie. "Ge�en hafta benim ilgilendi�im
hastalardan birinin �ld���n� g�r�nce resmen �d�m patlad�. Bay Harris ne�e doluydu.
�akac�yd�. Eve
gitmeye haz�rlan�yordu, �lmeye de�il. Kalp fonksiyonlar� tamamen durdu dediler. Ama
bildi�im kadar�yla kalbinde hi�bir sorun yoktu."
"Ku�ku mu uyand�rd� bu sizde?"
"��phelendim ��phelenmesine, ama as�l i�ime dert olan onu �l� buldu�umda g�zlerinin
�zerinde buldu�um bozuk para gibi �eydi."
�te bu �ok rahats�z etmi�ti.
"Bozuk para m�? Ne �e�it bir bozuk para?" diye sordum.
"Bozuk para gibi g�r�n�yorlard�. Ama asl�nda d��meydiler. Bir ceket d��mesine
benziyorlard�. Desen gibi bir �ey vard� �zerlerinde. Ne diyorduk onlara?"
"Kabartma gibi bir �ey mi?"
"Aynen �yle. �stlerinde t�bbi sembol kabartmas� vard�.
Tepesinde kanatlar� olan bir dire�e t�rmanan y�lan kabartmas� vard�."
"Y�lanl� asadan m� bahsediyorsun?"
"Evet, evet. Y�lanl� asa."
Koca bir kuyunun i�ine d�m� gibiydim ve h�l� da d��yordum sanki.
�len hastalar�n g�zlerine i�aret konmu�tu.
Bu bir katilin imzas�ndan ba�ka ne olabilirdi ki?
"K�t� de�il mi?" diye sordu Noddie y�z�mdeki �a�k�n ifadeye bakarak. "Hen�z
anlatacaklar�m bitmedi."
Konu�maya �ok ihtiyac� olan, fakat uzun zamand�r k�s�tlanm� birinin edas�yla
kocaman oval g�zlerini g�zlerime dikti.
"�lk kez san�r�m alt� ay �nce, �len bir hastan�n g�zlerinde buldum o �eyleri," dedi
Noddie. "Al�p vapurda kullanmay� bile d��nd�m.
"Fakat sonra ayn� �ey Bay Harris'in de ba��na gelince ���l�k atmamak i�in kendimi
zor tuttum. ��lg�na d�nd�m adeta. O ya�l� adam� seviyordum ve o da beni seviyordu.
Ama g�zlerinin �zerinde yine ayn� �ey vard�. Hi� iyi kokular y�kselmiyor.
Burada ters giden bir �eyler yar, Te�men."
"Neden polisi aray�p haber vermedin?" diye sordum hem�ireye.
"�efime ilettim. O da bana hastanenin Genel M�d�r� Bay Whiteley'e iletece�ini
s�yledi."
Kalbim kulaklar�mda at�yordu sanki. Hastane, b�yle garip, b�yle k�t� bir �eyi nas�l
olmu� da bunca zaman gizli tutmay� ba�arabilmi�ti?
"�ik�yette bulunman� istiyorum," dedim Noddie'ye. Bir anda benden uzakla�an kad�n
araban�n kap�s�na yasland�.
"Beni bu i�in d��nda tutman gerek," dedi. "Hi�bir �ey i�in �ik�yette bulunamam.
Tanr�m. �imi kaybedemem. Bu i�e ihtiyac�m var. �ki �ocu�u tek ba��ma b�y�tmeye
�al��yorum... "
"Seni anlad�m," diye laf�n� b�ld�m. "A�z�m� m�mk�n oldu�u kadar s�k� tutaca��m,
inan bana. Genel m�d�rle konu�tunmu peki?"
"Evet. Benimle ger�ekten de �ok sert konu�tu," diye cevap verdi gen� kad�n
aralar�ndaki konu�may� hat�rlayarak.
"G�rd�klerimin birinin �aka anlay�� oldu�unu s�yledi bana.
A�z�m� a��p tek kelime etmemin hastaneye pahal�ya mal olaca��n� bunun da kesintiye
yol a�aca��n� s�yledi. Beni susmam i�in tehdit etti resmen.
"Ben de i�in pe�ini b�rakt�m," dedi kad�n. "Ba�ka ne yapabilirdim ki? �imdi
ba�kalar�n�n da olanlardan haberdar oldu�unu duyuyorum, ama kimse istifini
bozmuyor. �zerinden aylar ge�ti ama hi�bir �ey olmad�.
"Hastalar pe� pe�e �l�yor ve g�zlerinde hep ayn� �eyler."
"Ka� hasta, Noddie," diye sordum. "Noddie, Ka� hasta diyorum?"
"Bilmiyorum," diye cevap verdi kad�n. "T�ylerimi g�r�yor musun? Diken diken
oldular. �ok korkuyorum. Yani e�er Bay Whiteley hakl�ysa ve bu birilerinin �aka
anlay��ysa amac�n� �ok merak ediyorum do�rusu. Zira bu �akadan ben hi�bir �ey
anlamad�m."
B�l�m 67
B�LGE HASTANES�'NlN Genel M�d�r� C�ri Whiteley'nin ofisinin d��ndaki kocaman
koltu�a sab�rs�zca oturdum. Aya��m�n alt�nda kal�n bir hal�, a��k kahverengi
sehpan�n �zerinde de a��k b�rak�lm� bir Fortune dergisi vard�.
Whiteley'le yapt��� telefon g�r�mesinin ard�ndan sekreteri Bay Whiteley'nin g�r�me
i�in art�k m�sait oldu�unu s�yledi.
�ok pencereli odaya girdi�imde tel �er�eveli g�zl�k takm�, gri sa�l�, pembe yanakl�
bir adam masas�n�n arkas�nda aya�a kalkt�. Bu g�r�nt�s�yle adam cumhuriyet�i
senat�rlere ya da sinekkayd� t�ra� olmu� Noel Baba'ya benziyordu.
Yan�mda ne partnerim, ne arama emrim ne de dava dosyam olmad���n� d��nerek adam�n
elini s�kt�m ve ona rozetimi g�sterdim. Tek bildi�im Noddie Wilkins'in y�z�ndeki
korku ve Yuki'nin insan� sarsan g�r�nt�s�yd�.
Kar��s�ndaki koltu�a ge�ip otururken Whiteley,
"Anlam�yorum, Te�men," diye s�ze ba�lad�. Kristal camdan yans�yan g�ne� ����
g�zlerimi kama�t�rm�t�. "Birisi polise bir �ik�yette mi bulundu? Kim? Ve ne
hakk�nda?"
"�a��rd�n�z m�?" diye cevap verdim. "�imdi anlamayan bir varsa o da benim.
Hastaneniz ihmal su�undan �u an mahkemelik."
"Bu dava tam bir sa�mal�k. Resmen �aka gibi," diye cevap verdi Whiteley g�lerek.
"Buras� bir hastane, hem de iyi bir hastane. Ama hastalar �l�r. Dava a�maya merakl�
bir toplumda ya��yoruz."
"�yle bile olsa size sormak istedi�im baz� sorular var," dedim.
"Peki," dedi arkas�na yaslan�p, ellerini ensesinde kavu�turarak. "Buyurun sorun."
"Hastane g�revlilerinin �len hastalar�n g�zlerinde bozuk para bulmalar�yla ilgili
ne s�yleyebilirsiniz? Bu ne kadar s�redir devam ediyor?"
"Bozuk para" diye tekrar etti Whiteley sandalyesinde do�rularak. "D��meleri
kastediyor olmal�s�n�z, �yle de�il mi?"
"Bozuk para ya da d��me. Her ne haltsa fark eder mi?
Bizim meslekte genel olarak ipucu denir."
"Neyin ipucu, Te�men? Buras� doktor kayn�yor. Her hastan�n �l�m sebebini biliyoruz
ve hi�biri cinayet de�ildi. Ne d��nd���m� bilmek ister misiniz? O d��meler bir
�e�it e�ek �akas�. Hem de ac�mas�z bir e�ek �akas�."
"Bu y�zden mi polisi bu konuda bilgilendirme gere�i duymad�n�z?"
"Rapor edecek bir �ey yok ki. Hastalar bazen �l�r. Cinayet bunun neresinde?"
Whiteley inan�lmaz derecede kendinden emindi. Ondan ho�lanmam�t�m. Ne p�r�zs�z
bebek teninden, ne lanet olas� g�l��nden, ne de beni hor g�rerek aldatmaya
�al�mas�ndan."
"Kan�t gizlemek kanunlara ayk�r�d�r, Bay Whiteley," dedim.
"Ya bana �u d��melerden bahsedin ya da bu ho� sohbetimizi burada bitirelim ve
adalete engel olmak ve polis soru�turmas�na mani olmak su�lar�ndan sizi
tutuklayay�m."
"Tutuklamak m�? Bir dakika, Te�men, avukat�m� ar�yorum."
"Misafirim olun," dedim. "Avukat�n�z� ararken bu arada birde �unu d��n�n. H�l�
olduk�a iyi bir �n�n�z var. E�er polis ekipleri buraya sirenleri �alarak gelirse ve
ben de sizi d�ar� ellerinizde kelep�eyle ��kar�rsam nas�l g�r�n�r bu?"
Whiteley telefona uzand�. Birka� numaraya bast�ktan sonra ahizeyi �fkeyle yerine
b�rakt�.
"Bak," dedi g�zleri ate� sa�arak. "Bu �ok sa�ma. Saklayacak hi�bir �eyimiz yok."
Masas�n�n �ekmecelerinden birini a�arak sol �st k�esinde hastane logosu olan krem
rengi bir zarf ��kard� ve yava��a bilgisayar�n�n �zerine b�rakt�.
"Bu d��meleri �lkenin d�rt bir yan�ndaki �niforma satan t�m d�kk�nlarda
bulabilirsiniz, Te�men," dedi. "�birli�i yap�yorum i�te, de�il mi? Bu ahmakl�k
kamuya duyurulamaz.
�n�m�ze leke s�recek herhangi bir hareketinizde karalama su�undan hem polis
departman� hem de sizin �ahs�n�z aleyhine dava a�ar�m."
"E�er d��melerle hasta �l�mleri aras�nda herhangi bir ba� yoksa zaten
endi�elenece�iniz bir �ey de yok demektir."
Kalbim h�zla atarak zarfa uzand�m ve a�t�m.
Pirin� diskler p�r�l p�r�l parl�yordu.
�n taraf�nda y�lanl� asa kabartmas� olan her biri 10 sentten k���k onlarca disk
vard� zarf�n i�inde.
Zarf� sallad���mda b�t�n d��meler i�erde ��ng�rdad�. Belkide Whiteley hakl�yd�.
Hepsi de s�radan blazer ceket kol d��mesini and�r�yordu. Hi�bir �zellikleri yoktu.
Ama ikimizde her bir d��me �iftinin hastanede �len bir insan� simgeledi�ini
biliyorduk.
"Hangi hastalar�n g�zlerinin �zerinde bu d��melerin bulundu�una dair bir liste
istiyorum," dedim.
"Ofisinize fakslayabilirim," dedi Whiteley.
"Te�ekk�rler," dedim kollar�m� g��s�mde kavu�turarak.
"Nazik teklifiniz i�in te�ekk�rler. Ama beklemeyi tercih ederim."
B�l�m 68
ORTA YO�UNLUKTAK� ��le trafi�inde Adalet Saray�'na do�ru ilerliyordum. H�l� i�imde
Whiteley'le y�zle�memizin �fkesi vard�. D��melerin t�yler �rpertici g�r�nt�s� de
akl�mdan ��km�yordu.
Tanr� a�k�na t�m bunlar ne anlama geliyordu?
�l�lerin g�zlerinin �zerine i�aret ni�an� koymak ac�mas�z ayn� zamanda da �rk�n�
bir hareketti. Birisi Whiteley'nin s�yledi�i gibi zalim bir �aka m� yap�yordu?
Yoksa B�lge Hastanesi uzun s�redir devam eden bir dizi seri cinayeti mi �rtbas
ediyordu?
Whiteley'den ald���m liste arka koltuktayd�.
California ve Montgomery'deki trafik ��klar�nda durdum.
�n okuma lambas�n� yakt�m ve arkadaki dosyay� alarak a�t�m.
Dosyan�n i�inden iki sayfal�k bir liste ��kt�. Son �� y�l i�inde g�zlerinin
�zerinde d��me bulunan �l� say�s� tam otuz ikiydi.
Tanr�m!
Listenin ba�l�klar�na bakt�m. Hastan�n ad�, doktoru, �l�m tarihi ve �l�m sebebi.
�lk sayfada g�z gezdirdikten sonra ikinci sayfaya ge�tim.
Listenin en sonunda Leo Harris'in ad� yaz�yordu. Onun hemen �st�ndeyse Keiko
Castellano!
Yuki'nin annesinin ad�na bakarken kalbimin buruldu�unu hissettim.
G�z�m�n �n�ne �nce Keiko'nun tatl� y�z� geldi. Ard�ndan o i�ren� i�aret
ni�anlar�n�n g�zlerinin �zerine konulusunu hayal ettim.
Arkamdaki arabalar�n korna sesleri beni kendime getirdi.
"Tamam, tamam!" diye ba��rarak gaza bast�m. Pedala aniden basmamla araba ileri
do�ru s��rad�.
Ben de zaten ilerisini d��n�yordum.
Whiteley d��melerle ilgili bilginin d�ar� s�zmas�n� istemiyordu. Ger�i i�ren� bile
olsa �rtbas giri�imi cinayet kan�t� say�lmazd�.
Elimizde ��z�lmeyi bekleyen y���nla cinayet vakas� vard�.
Ama bu vakalar�n hepsine yeti�ecek kadar adam�m�z yoktu.
Tracchio'ya ya da B�lge Savc�l���'na gitmeden �nce bir avu� d��me ve bir dizi
isimden daha �ok bilgiye ihtiyac�m vard�.
E�er baz� cevaplar istiyorsam, sistemin u� noktalar�nda dola�mal�yd�m.
Ve bir arkada��mdan �ok b�y�k bir iyilik istemeliydim.
B�l�m 69
��LE YEME�� ���N VER�LEN ARA sona erdi�inde Yuki mahkeme salonundaki yerini ald�.
Larry Kramer m�vekkili olan B�lge Hastanesi lehine yapaca�� savunmay� �oktan in�a
etmeye ba�lam�t�. Kramer'�n tan�klar�na Maureen O'Mara'n�n nas�l h�cum etti�ini de
seyretmi�ti Yuki.
Medya i�in olduk�a hareketli bir dans, hatta harika bir tiyatro g�sterisine d�n�en
olaylar, Yuki i�in duygusal olarak y�prat�c� ve yorucu bir s�reci ifade ediyordu
sadece.
J�ri �yelerinin y�zlerini okumaya �al��yordu. Kramer'�n tan�k k�rs�s�ne ��kard���
doktor ya da y�neticiler olmamas� gereken �l�mlerle ilgili a��klama yaparken j�ri
�yeleri kafalar�n� sall�yordu. Kramer'�n tan�klar�n�n a��klamalar�ndan tatmin
olmu�a benziyorlard�.
Yuki �antas�ndan defterini ��kararak o sabah Cari
Whiteley'nin verdi�i ifadeyle ilgili tuttu�u notlara bakt�.
Hastanenin Genel M�d�r� ak�c� konu�mas� ve Kramer'�n sorular� kar��s�nda esprili
yakla��m�yla be�eni toplam�t�.
Ard�ndan O'Mara di�erlerine sordu�u soruyu ona da sormu�tu. "B�lge Hastanesi'nin ��
y�l �nce �zelle�tirilmesinden bu yana ilaca dayal� �l�mlerin �� kat daha artt���
do�ru mu?"
Whiteley soruya olumlu cevap vermi�ti. Ama Sonja Engstrom gibi konu�mas�nda falso
vermemi�ti. Bilakis, bireysel �l�mlerin �st�n� �rterek j�rinin kafas�n�
buland�racak kadar �ok ulusal istatistiki veri koymu�tu ortaya.
"Tekrar soru sormak istiyor musunuz, Bay Kramer?" "Evet, Say�n Yarg��."
Kramer savunma masas�nda oturdu�u yerden kalkt�,
"Bahsetti�iniz �u istatistikler, Bay Whiteley," diye ba�lad� s�z�ne. "Her y�l
Amerika Birle�ik Devletleri'nde t�bbi hatalardan dolay� 50 ile 100 bin aras� insan
hayat�n� kaybediyor. Bu �o�unlu�un kabul etti�i bir bilgi mi?"
"Evet," diye cevap verdi Whiteley. "G�venli T�bbi Uygulama Enstit�s�'n�n verilerine
g�re sadece hatal� ila� kullan�m�ndan y�lda 7 bin ki�i hayat�n� kaybediyor."
Yuki her s�ylenileni defterine not d��yordu. Ger�ekler �ok ediciydi, ama yine de
bunlar Yuki'nin umurunda de�ildi.
Sonu�ta Whiteley �u anda kendini ve kurumunu bir �ekilde savunmak zorundayd�. Son
oturumda savunma taraf�na do�ru bakt� ve s�rada bekleyen tan�klar� inceledi.
Neredeyse bir haftad�r bir sonraki tan���n k�rs�ye ��kmas�n� bekliyordu.
Kramer, Whiteley'le i�i biter bitmez Dr. Dennis Garza'y� k�rs�ye davet edecekti.
B�l�m 70
DENNIS GARZA k�rs�ye ��k�p yemin ederken Kramer, her zaman istedi�in tan���
bulamazs�n, diye d��nerek elindeki k���tlar� d�zenledi. Her zaman istedi�in tan���
bulamazs�n.
Yaln�zca buldu�unla yetinirsin.
Tan�k k�rs�s�nde yerini alm�, ��phe g�t�rmez yak��kl�l�ktaki tan���, Armani
ceketini d�zeltirken Kramer ona bakt�.
Tan�k g�mle�inin kollar�n� d�zeltti, bacak bacak �st�ne att� ve kendinden �ok emin
ve rahat bir �ekilde yerine yerle�ti.
Garza, haftan�n 60 saati bileklerine kadar kana bulanan birinden �ok Hollywood
y�ld�zlar�n� and�r�yordu.
Ama o bile problem de�ildi.
Kramer'� as�l endi�elendiren Garza'n�n burnunun haddinden fazla havada olmas�na ek
olarak �ok �abuk sinirlenebilme-siydi. 22 y�ll�k t�bbi tecr�besine dayanarak
hastane aleyhine sorulacak her soruya rahatl�kla cevap verece�ini s�ylemi� ve bu
sebeple de sorulacak sorulara �nceden haz�rlanmay� reddetmi�ti.
Kramer hakl� olmas� i�in dua ediyordu.
Garza'n�n tan�kl��� davay� bat�rabilirdi. Ve i�te o an gelmi�ti. Kramer
g�l�mseyerek tan���na selam verdi.
"Dr. Garza su�lamalar�n bilincindesiniz de�il mi?"
"Evet. Ve �lenlerin aileleri i�in de ger�ekten �ok �zg�n�m."
"Size �zellikle, g�revli oldu�unuz acil servis ve oradan kabul edilen hastalara
ili�kin baz� sorular�m olacak."
Garza'n�n otoriter ses tonuyla her bir hastaya y�nelik mant�kl� ve inand�r�c�
a��klamalar� Kramer'� her ge�en dakika biraz daha rahatlat�yordu. Garza tam
havas�ndayd�.
"T�m bu �l�mlerle ilgili herhangi bir benzerlikten bahsedebilir misiniz, Dr. Garza?
Herhangi bir �ey olabilir."
"Fark etti�im tek benzerlik, hi�bir benzerlik olmamas�," diye cevap verdi Garza
aln�na d�en g�r sa�lar�n� eliyle arkaya do�ru atarak. "Her g�n �lkedeki her
hastanede meydana gelen geli�ig�zel, �z�c� hatalar g�r�yorum, hatta t�m d�nyada
meydana gelen."
"Te�ekk�rler Dr. Garza. Tan�k sizin," dedi Kramer, O'Mara'ya d�nerek.
K�rs�ye do�ru y�r�yen O'Mara'y� seyreden Kramer'in i�indeki rahatlama duygusu bir
anda g�lgelendi. Maureen'i tan�yordu. Daha �nce onunla birka� kez kar�� kar��ya
gelmi�lerdi. Her zaman haz�rl�kl� ve her zaman uyan�k olan O'Mara ayn� zamanda �ok
g��l� soru sorma yetene�ine sahipti.
Ama bu kez y�z�nde Kramer'� korkutan �ey ba�kayd�.
O'Mara �ok sab�rs�z ve istekli g�r�n�yordu.
B�l�m 71
MAUREEN TANI�A H�TAP ETMEYE ba�lad���nda Yuki oturdu�u yerde �ne do�ru e�ildi.
"Dr. Garza, Jessie Faik sizin hastan�z m�yd�?" diye ba�lad� O'Mara sorgusuna.
"Jessie Falk'u hat�rl�yor musunuz?"
"Evet. Elbette hat�rl�yorum."
"Say�n Yarg��, resmi kay�tlara g�re Jessie Faik, kalbindeki ritim bozuklu�u
sebebiyle hastaneye kabul edilmi�ti. �l�m sebebi, yanl� uygulanan epinefrin ve
bunun sonucu olarak da t�m kalp fonksiyonlar�n�n durmas�d�r."
"Bay Kramer?" diye sordu Yarg�� teyit almak istercesine.
"Sorun yok, Say�n Yarg��."
"0 halde kayda ge�sin."
Yuki kendisinden sadece �� s�ra �nde oturan �len kad�n�n gen� kocas�n�n
beklentilerini ve i�inde duydu�u endi�eyi hayal etti. Havaya inan�lmaz bir
gerginlik h�kimdi.
"Dr. Garza, Bayan Faik nas�l �ld�?"
"Sizin de s�yledi�iniz gibi kalp krizi ge�irdi."
"Bu do�ru doktor, ama as�l sormak istedi�im, bize �l�m�n� tarif edebilir misiniz?
Bu sayede son anlar�m nas�l ge�irdi�ini daha iyi anlayabiliriz."
Larry Kramer ani bir hareketle aya�a f�rlad�. "�tiraz ediyorum Say�n Yarg��!" diye
hayk�rd�. "Avukat j�ri heyetinin akl�n� �elmeye �al��yor. Bu �ok ac�mas�zca."
"Say�n Yarg��. Ben sadece hastan�n tam olarak nas�l �ld���n� soruyorum. Zaten dava
da tamamen bununla ilgili de�il mi?"
"Evet, evet. Kesinlikle �yle. Dr. Garza, l�tfen soruya cevap verin."
Yuki, Garza'n�n y�z�nde hafif bir �a�k�nl�k belirtisi g�rd�.
Bu �ok ilgin�ti. Garza, cevap vermeden �nce hafif�e �ks�rd�.
"Ventrik�ler ta�ikardi ata�� ge�irdi, kalp at��n�n a��r� h�zlanmas�."
"Sizce bu can�n� yakm� ve onu korkutmu� mudur?"
"Muhtemelen evet."
"Peki ya ba�ka, doktor?"
"Yak�n �evresindeki herhangi bir �eyle konta�a ge�meye �al�m�t�r."
"�ar�aflan t�rmalamak gibi mi mesela?"
"M�mk�n."
"Seslenmeye �al�m� olabilir mi?"
"Say�n Yarg��!" diye hayk�rd� Kramer. "Bayan Falk'un ailesine duydu�umuz sayg�dan
�t�r�..."
"�ok duyguland�m," dedi O'Mara. "M�vekkillerim i�in endi�e duyuyorum."
"�tiraz�n�z reddedildi, Bay Kramer. Dr. Garza l�tfen soruya cevap verin."
"Seslenmeye �al�m� olabilir. Bilmiyorum. Orada de�ildim."
"Ba�ka ne s�yleyebilirsiniz, Dr. Garza? T�bbi anlamda?"
"Ventrik�ler fibrilasyon ge�irdi�i ve beynine kan ak�m� yava�lad��� i�in k���k
�apl� felce benzer klonik hareket g�r�lm� olabilir. Teni yap� yap� olmu� olabilir.
�oka girmeden �nce g��s�zle�mi� ve sersemlemi� olabilir. Bilincini kaybetmeden �nce
ger�ekle�en t�m bu anlatt�klar�m sadece 2-3 dakika s�rm� olmal�."
"Doktor, psikolojik gerilim terimini hi� duydunuz mu?"
Kramer aya�a kalkarak derin hayal k�r�kl���na u�ram� bir adam�n ses tonuyla, "Say�n
Yarg��, itiraz ediyorum," dedi.
"Avukat j�ri heyetini k�k�rtmaya �al��yor."
"Reddedildi, Bay Kramer. Psikolojik gerilim yasal olarak kabul edilen bir terimdir.
Bunu sizin de bildi�inizden eminim.
Dr. Garza l�tfen soruya cevap verin."
"Soruyu tekrar alabilir miyim?"
O'Mara her kelimenin �zerine basa basa, "Doktor," dedi.
"Psikolojik gerilim terimi nedir biliyor musunuz?"
"Evet, biliyorum."
"Bize a��klayabilir misiniz?"
Garza oturdu�u yerde tedirgin bir �ekilde k�p�rdanarak,
"�lmeden birka� saniye �ncesini ifade etmek i�in kullan�lan bir terimdir," dedi.
"�l�m�n ka��n�lmaz ve kurtulman�n imk�ns�z oldu�unu bilirsiniz."
O'Mara ellerini arkas�nda birle�tirdi, "Doktor," dedi.
"Ter�ristler taraf�ndan kafas� kesilerek �ld�r�len �u Amerikal� gazetecinin
hissettikleri psikolojik gerilime bir �rnek olabilir mi? Ne dersiniz?"
"E�er siz �yle diyorsan�z."
"Jessie Falk'un kalp at� h�z� �� kat art�nca korkudan ��ld�rm� olmal�, ne dersiniz?
O korkun� ge�en son iki-�� dakikas�nda psikolojik gerilim ya�am� olabilir mi?"
"Olabilir."
"Sadece iki-�� dakika s�ren deh�et verici ac� ve korku?"
O'Mara durdu. Uzun ve sinir bozucu bir sessizlikti bu.
Yuki, O'Mara'n�n ne yapmaya �al�t���n� bilerek, saatin yava��a ilerleyi�ini izledi.
Yapmaya �al�t���, Jessie Falk'un �l�m�n�n ne kadar s�rd���n� herkesin iyice
anlad���ndan emin olmakt�.
B�l�m 72
MAHKEME SALONUNUN basma ayr�lm� b�l�m�nde oturan Cindy, O'Mara'n�n �apraz sorgusunu
t�m detaylar�yla bilgisayar�na aktar�yordu. Keskin, sert, yal�n ve merhametsizdi.
Belki de g�rd��� en iyi sorgulamalardan biriydi. Bu k�z ger�ekten iyi, diye ge�irdi
akl�ndan Cindy. Her y�n�yle en az Larry Kramer kadar iyi hem de.
"Doktor, bize Jessie Falk'un �l�m�n�n bir hata oldu�unu s�ylemi�tiniz. �imdi bize
�unu s�yler misiniz? B�yle bir hata nas�l olabildi?"
"Damar yolu a�ar�na epinefrinin nas�l kar�t���n� ger�ekten bilmiyorum. B�yle bir
talimat verilmemi�ti. Ama bak�n doktorlar ve hem�ireler insand�r." Bunu s�ylerken
�ne do�ru e�ilen doktorun y�z� �fkeyle k�pk�rm�z� kesilmi�ti. "Hatalar olabilir.
�nsanlar �l�r. Bazen r�zg�r tersten esebilir."
Mahkeme salonunda derin nefes alma sesleri duyuldu.
Cindy'nin �evik parmaklar� klavyenin �zerinde bir anda durdu.
Adam az �nce ne demi�ti �yle? R�zg�r tersten esebilir mi?
Bu da ne demek oluyordu �imdi?
Salon bir anda �l�m sessizli�ine b�r�nm�t�. Ne kimse �ks�r�yor ne bacak bacak
�st�ne at�yor ne de �eker paketini buru�turuyordu.
O'Mara bu duruma neredeyse hi� dikkat etmeden, "Sizin bu tersten esen r�zg�rla bir
ba�lant�n�z olabilir mi, doktor?" diye sordu.
Lawrence Kramer aya�a f�rlad�. "�tiraz ediyorum! Avukat tan��� k�zd�r�yor. Bunun
son bulmas� gerekir."
"Reddedildi. Yerinize oturun, Bay Kramer."
"Beni neyle su�luyorsunuz?" diye sordu Garza.
"Sorulan siz sormuyorsunuz, Dr. Garza," diye cevap verdi
O'Mara. "Temsil etti�im 20 ailenin 14'�n�n �len yak�n�na siz m�dahale ettiniz. Ya
da sizin takibinizdeyken �ld�ler,"
Garza bir anda hiddetlenerek, "Bu ne cesaret?" dedi.
"Say�n Yarg��. L�tfen tan��a cevap vermesini s�yler misiniz?"
"Dr. Garza, soruya cevap verin."
"Tekrar soraca��m," dedi O'Mara ses tonunu kontrol etmeye �al�arak. "O insanlar�n
�l�mleriyle bir ilginiz var m�?"
Garza oturdu�u yerde do�ruldu ve sert g�zlerle O'Mara'ya bakt�. Elinde olsa
O'Mara'y� �urac�kta vurur, diye ge�irdi Cindy o an akl�ndan.
"Anayasan�n be�inci maddesine s��m�yorum," dedi Garza.
"Affedersiniz anlayamad�m?"
"Anayasan�n be�inci maddesinin uygulanmas�n� talep ediyorum."
J�ri heyetinin y�zleri �a�k�nl�kla donup kalm�t� adeta.
Sonra mahkeme salonunu bir u�ultu kaplad�. Yarg�� Bevins �st �ste tokma��n� vurdu.
"Te�ekk�rler," dedi O'Mara y�z�n� kaplayan kocaman bir g�l�msemeyle. Larry Kramer'a
do�ru ka�amak bir bak� bile atm�t�. "Tan��a soracak ba�ka sorum yok."
"S�ylemek istedi�im..."
"Hepsi bu kadar, Dr. Garza."
"Tan�k yerine ge�ebilir. Duru�maya yar�n sabah saat 9'a kadar ara veriyorum," dedi
Yarg�� tokma��n� son bir kez daha vurarak.
Cindy yazd�klar�n� kaydederek bilgisayar�n� �antas�na kal�rd�. Kalabal���n aras�nda
��kmaya �al��rken akl�ndan h�l� Garza'n�n sersemletici s�zleri ge�iyordu.
Bazen r�zg�r tersten esebilir.
Anayasan�n be�inci maddesine s���n�yorum.
Doktor kendi s�tun ba�l���n� kendi koymu�tu.
Ve o koydu�u ba�l�klar yar�n �lke �ap�nda yay�nlanacakt�.
Yuki, Cindy'yi kap�da bekliyordu. G�zleri kocamand�. Sanki dava kazan�lm� ve bunu
da bizzat kendisi ba�arm� gibiydi.
"Ne s�yledi�ine inanabiliyor musun, Cindy?"
"Duydu�umdan emin olabilirsin. Aptal adam kendini su�lu g�r�nme ihtimaline kar��
soruyu cevaplamay� reddetti!"
�atalla�m� sesiyle, "Az �nce itiraf etti," dedi Yuki. "0 pislik herif su�lu, su�lu,
su�lu."
B�l�m 73
SUSIE'N�N YER�NE G�RD���MDE beni k�zarm� et ve so�an kokusu selamlad�. Masaya
vard���mda arkada�lar�m derin bir sohbetin i�indeydi.
Claire'i ittirerek yan�na oturdum ve kendime bir bira sipari� ettim.
"Ne ka��rd�m?" diye sordum.
"Bug�n senin de mahkeme salonunda olman� dilerdim," dedi Yuki. Annesinin �l�m�nden
bu yana y�z� ilk kez ne�e dolu, ilk kez capcanl�yd�. "Garza kendi ipini kendi
�ekti," dedi.
"Hem de harikulade bir bi�imde."
"Her �eyi ba�tan sona duymak istiyorum," dedim. "Tek kelime bile atlamay�n."
Yuki'nin bir s�redir i�ti�i belliydi. O'Mara ve Garza'y� taklit ederek a��zlar�ndan
��kan her � e y i kelimesi kelimesine bana aktard�.
Cindy araya giriyordu ve kimi zaman da ayn� anda konu�uyorlard�. Sonunda Claire ve
ben dayanamayarak g�lmeye ba�lad�k.
Cindy konu�maya devam ederek, "Tek yapmas� gereken,
'Hay����r. Benim hasta �l�mleriyle hi�bir alakam yok,' demekti k�zlar," dedi.
Ard�ndan Yuki at�larak, "Fakat o ne yapt�? Bunu yapmak yerine be�inci maddeye
s���nd�," dedi ve masaya vurdu.
"Bana sorarsan�z vicdan� bunu yapmas�na sebep oldu," diye ekledi Cindy. "Garza'n�n
ge�mi�ini ne kadar e�elersem, o kadar pislikle kar��la��yorum."
Biten barda��m� havaya kald�rarak, "Bir tane daha l�tfen," dedim. Loretta g�z
k�rparak barda��m� ald� ve �n�m�ze men�leri b�rakt�.
"�rne�in," dedi Cindy. "Bir�ok i�i �zerinde kara bulutlarla b�rakm�. Tam olarak
ona, 'Kovuldun' dememi�lerse de 'Kap� orada,' diyerek ��k�� g�stermi�ler. En az bir
kez cinsel taciz davas�ndan y�rtm�."
"Neden Garza'n�n seks manya�� oldu�una �a��rm�yorum?" diye sordu Yuki. "K�stah
pislik, tamamen kendine ��k."
Cindy heyecanla ona kat�ld�. "Ve a��k�as� haddinden fazla 'kaza' onun hastalar�n�n
ba��na geldi. Benzer ba�ka davalar oldu�unu bilmesem bunun imk�ns�z oldu�unu
s�ylerdim."
"Beni ne rahats�z ediyor biliyor musunuz," dedi Claire.
"Hastanelerin sadece onda biri yap�lan hatalar� rapor ediyor.
�o�unlukla hatalar �l�mc�l olmuyor, bu y�zden onlara g�re �ok da dert de�il. Hasta
iyile�iyor ve evine gidiyor.
"Ama hastalar ��pheli bir �ekilde �lse dahi insanlar doktorlar� Tanr� gibi g�rmeye
devam ediyor. Onlar ne s�ylerse kabul ediyorlar. Bunun oldu�unu biliyorum,
kar��la�t�m hatta."
"Ben de�il," diye at�ld� Yuki. Y�z�ndeki g�l�msemeye g�lge d�m�t�. Ay tutulmas�n�
seyretmek gibi bir �eydi bu.
"Art�k �yle hissetmiyorum. Dennis Garza'n�n Tanr� oldu�unu d��nm�yorum. Bilakis tam
tersini d��n�yorum. Onun bir �eytan oldu�undan eminim."
B�l�m 74
YUK�, ARABA FARLARININ tavandaki aksini seyrederek yata��nda s�rt�st� yat�yordu.
Gece boyunca o kadar �ok uyanm�t� ki, uyuyup uyumad���ndan bile emin olam�yordu.
Saatin sabah 06:00'ya yakla�t��� �u dakikalardaysa sanki yast���n�n alt�nda yang�n
alarm� �alm��as�na adamak�ll� uyan�kt�.
Yataktan ��karak �al�ma masas�n�n ba��na ge�ti, bilgisayar�n� a�t� ve internete
ba�land�.
Adam�n adresini ilk denemede bulmu�tu. Sadece birka� mil �tede ya��yordu.
Ve o bir �eytand�.
Saten pijamalar�n�n �zerine Burberry marka ceketini giyerek asans�rle garaja indi
ve Acura's�na binerek emniyet kemerini takt�.
Y�ksek bir binan�n �zerine ��k�p r�zg�ra kar�� manzaray� seyredecekmi��esine
kendini keyifli ve pervas�z hissediyordu.
Araban�n motorunu �al�t�rd� ve Jones Caddesi'nin dik yoku�undan a�a��ya do�ru yola
koyuldu. Hi�bir �eyi riske atm�yordu, de�il mi?
Washington'da frene bast� ve parmaklar�yla direksiyonda tempo tutarak tramvay�n
raylarda gidi�ini seyretti. Pasifik'e d�nmeden �nce ��renci alan bir okul
servisinin arkas�nda da uzun bir dakika boyunca heyecanla beklemek zorunda kald�.
Ard�ndan gaza basarak h�z kazand�. Babas�n�n �l�m�nde bu denli ��lg�na d�nmedi�ini
d��n�yordu. Evet, onu �ok seviyordu ve ona duydu�u sevgiyi ve �l�m�n�n verdi�i
ac�y� asla unutmayacakt�.
Ama annesinin �l�m� farkl�yd�. Annesinin �l�m� onun ruhunu derinden yaralam�t�.
Keiko'nun kayb�n� asla atlatamayacakt�.
Filbert'e d�nd���nde havadaki sis da��lm�t�. Pahal� binalar�n kap� numaralar�na
bakarak ilerledi. Yolun ortalar�na geldi�inde 908 numaral� evi bulmu�tu.
Olduk�a y�ksek olan �� katl� ev u�uk sar� renkteydi.
Caddenin kar��s�nda arabas�n�n i�inde oturarak g�n�n ��mas�n� beklemeye ba�lad�.
Uzun bir s�re hatta saatlerce arabada oturup bekledi. Kendini akl�n� ka��rm� biri
gibi hissetmeye ba�lam�t�.
FedEx g�revlisi bir paket alm�, Meksikal� bir bebek bak�c�s� da arabalar�n�n
i�indeki ikizleri gezdirmeye ��karm�t�. Boynu tasmal� Terrier cinsi bir k�pek
arkalar�ndan takip ediyordu.
G�n�n s�radan olaylar� kendi �z�nt�s�yle harmanlanm�t�.
Sonunda sar� evin garaj kap�s� a��ld� ve i�erden siyah bir
Mercedes ��kt�.
�te oradayd�. Pis s�r�ngen.
Yuki onu takip etmeye karar verdi. Bu asl�nda bir karardan �ok i�g�d�sel bir
davran�t�.
�ki araba pe� pe�e g�neye do�ru ilerlemeye ba�lad�. K�h yoku� ��karak k�h yoku�
inerek, d�ne d�ne Leavenworth'dan a�a��ya do�ru devam ettiler. Ta ki ileride B�lge
Hastanesi g�r�nene kadar.
Yuki dikiz aynas�nda bir polis arabas� g�rmeseydi Mercedes'i otoparka kadar takip
edecekti. Direksiyonu s�ms�k� kavrayarak frene as�ld�.
H�z s�n�r�n� m� a�m�t� acaba?
Arabas�n� yol kenar�na �ekerek polis arabas�n� yan�ndan ge�ip giderken seyretti.
Elleri heyecandan titreyerek konta�� kapad� ve sakinle�ene kadar �ylece oturdu.
Aptal �ey. Aptal. Aptal.
Ceketinin yakas�ndan ve kollar�ndan f�rlam� pijamalar� terden s�r�ls�klam olmu�tu.
Tanr�m. E�er polisler onu sorguya �ekseydi onlara ne diyecekti acaba?
Garza'y� takip etmi�ti!
K�rm�z� ��kta dururken �n�nden ge�en yayalara bakt�. Ofis �al�anlar� bir ellerinde
�antalar� di�erinde kahveleriyle h�zla y�r�yordu. Yaka d��meleri s�ms�k� kapal�
hem�ire ve doktorlar beyaz lastik tabanl� ayakkab�lar�yla ilerliyordu.
Herkes i�ine gidiyordu.
Bundan sadece iki hafta �nce o da birinci s�n�f bir hukuk b�rosunun gen� orta��
olarak i�ine gidiyordu.
�ini seviyordu. Ama �u anda kendini ofise giderken hayal edemiyordu. �u an en iyi
oldu�u �ey Dennis Garza'y� saplant� haline getirmekti ve o cani adam�n annesini ne
�ekilde �ld�rd���n� d��nmekti.
B�l�m 75
�ST �STE YI�ILMI� POSTALARIN aras�nda koyu kahverengi bir zarf g�rd�m. Hemen
uzand�m ve mektup a�aca��yla zarf� a�t�m.
Raporu okudum. Do�ru anlam� m�y�m, diye bir kez daha okudum. Y�lanl� asa
d��melerinde 50 milyon farkl� k�smi iz vard�.
Daha uzak ihtimaller zinciri olamazd�.
Yerimden kalkt�m ve Jacobi'nin yan�na gittim. Taba��na salata ve tur�u koymu� olan
Jacobi ��le yeme�i i�in yumurta salatal� sandvi�ini a�makla me�guld�.
"Bana kat�lmak ister misin?" diye sordu sandvi�inin yar�s�n� uzatarak.
"Neden olmas�n?" dedim.
Kendime bir sandalye �ektim ve Jacobi'nin e�yalar�n� bir kenara iterek masada
kendime yer a�t�m.
Yemeklerimizi yerken, Yuki'nin �ehrin en sayg�n hastanelerinden biri olan B�lge
Hastanesi'nde annesinin �ld�r�ld���ne dair benimle payla�t��� ve o andan beri de
beynimde u�ulda-yan d��nceleri Jacobi'ye anlatt�m.
Daha sonra geli�en olaylardan yani hem�irenin bana anlatt�klar�ndan ve Carl
Whiteley'le yapt���m�z naho� sohbetin sonunda ondan ald���m y�lanl� asa
d��melerinden de bahsetmeyi ihmal etmedim.
Ben durmadan konu�urken Jacobi s�z�m� hi� kesmeden beni dinliyordu. Ard�ndan kutuda
duran �ikolata soslu Krispy Kreme'i ��kararak pe�etenin �zerine koydu ve bana
uzatt�.
"Peki, sen ne d��n�yorsun, Boxer?" diye sordu. "Bir te�men gibi mi d��n�yorsun
yoksa bir m�fetti� gibi mi?"
"Elimizde yaln�zca Keiko'nun otopsi sonucu var." "Claire ne diyor?"
"Aksi herhangi bir kan�t olmaks�z�n m�? T�m ger�ekler a���a kavu�ana kadar o da
beklemede."
"Peki, ben bir �eyler mi ka��rd�m acaba? Yani t�m bunlar�n Garza'yla ba�lant�s�
nerede? Siz k�zlar bak�lar�n� m� be�enmediniz adam�n?"
"Asl�n� sorarsan olduk�a yak��kl�."
Jacobi'ye �u an mahkemelik olan t�m hastalar�n Keiko gibi hastaneye acil servisten
kabul edildi�ini anlatt�m. Garza'n�n sorumluluk alan�yd� bu.
Bu s�yledi�im asl�nda acil servisten hastaneye giri� yapm� ve ard�ndan iyile�erek
evine giderek sonsuza kadar mutlu ya�am� binlerce di�er insan� da kaps�yordu.
"B�lge Hastanesi'nin hem�ire ve doktorlar� aras�nda i�imi kemiren bu d��nceleri
do�rulayacak ya da beni rahatlatacak birilerini bulmam gerek," dedim.
"Peki, benden ne istiyorsun Boxer?" diye sordu Jacobi, masadaki ��pleri toplay�p
��p kutusuna atarken.
"Fazla mesai yapman�."
"Bu gece mi?"
"�cretsiz fazla mesai ama."
"Aman Tanr�m, Te�men. �imdi hat�rlad�m. Bu ak�am i�in opera biletim vard�... "
"��nk� bu ayki fazla mesai b�t�emi bitirdim. ��nk� ger�ek bir kurban yok elimde. Ve
��nk� bu lanet olas� �ey hakk�nda en ufak bir fikrim bile yok."
Kendisi i�in benim de ayn� �eyi yapaca��m� bilen Jacobi boyun e�di.
G�nd�z mesaisindekiler yerlerini gece mesaisindekilere b�rakarak evlerine gitmeye
ba�lad���nda Jacobi ve ben B�lge Hastanesi'nin alt� y�z �al�an�na ait bilgileri
inceliyorduk.
Lekeli bir t�bbi ge�mi�e sahip olan doktorlar�, aile i�i �iddet, tecav�z, silahl�
soygun, uyu�turucu kullanma ve bol miktarda da alkoll�yken direksiyona ge�me
su�lar�ndan adli sicili olan alt kademe hizmetlilerin listesini ��kard�k.
Yaz�c�dan t�m d��me kurbanlar�na ili�kin bir �zet d�kerek
Jacobi'ye okudum.
"�len 32 ki�i de hastaneye acil servisten giri� yapm�," dedim. "Ve bunlar�n yar�s�
Garza taraf�ndan muayene edilmi�.
"Siyah, beyaz, kahverengi yani k�sacas� her renkten insan var aralar�nda. Ya�lar�
17 ile 83 aras� de�i�iyor ve son �� y�l i�inde ger�ekle�en t�m �l�mler geli�ig�zel
zamanlarda olmu�."
"Yani bana herhangi bir kurban profili olmad���n� m� s�ylemeye �al��yorsun, Boxer?"
diye sordu Jacobi. "E�er t�m o 32 d��meli hasta �ld�r�ld�yse ki bu koskoca bir
e�er..."
"Hakl�s�n," diye s�z�n� kestim. "San�r�m sert kayaya �arpt�m, dostum. Elimdeki tek
�ey garip bir i�aret, hepsi bu.
Kurbanlar� birbirine ba�layan tek ortak nokta da bu i�aret."
Ald��� kur�un yaralar�ndan bu yana bir t�rl� tam olarak toparlanamayan Jacobi
ci�erleri s�k�l�rcesine �ks�rd�.
Elindeki bir tomar k���d� masaya b�rakarak ceketini giymek �zere aya�a kalkt�.
"Ortada olan �ey �u ki Boxer, Yuki hari� hi� kimse cinayet demiyor. N e y e
ba�l�yor bu su�lamas�n�, Yuki? Ondan nefret etmesine mi?"
"Sana kat�l�yorum, Warren," diye cevap verdim. "Ama �lenlerin g�zlerindeki
d��melerin bir anlam� olmal�. Deli oldu�umu d��n�yorsan beni aksine ikna et. ��nk�
inan bana bir t�rl�
kafamdan silip atam�yorum."
B�l�m 76
O GECE EVE D�NERKEN y�lanl� asa d��melerinin ard�ndaki hastal�kl� zihniyeti
d��nd�m. �ok garip bir katilin B�lge Hastanesi'ndeki hastalar� �ld�rd���
d��ncemizde Yuki ve ben hakl� m�yd�k yoksa sadece paronaya m� yap�yorduk?
Kimse durdurmuyordu onu.
Hatta kimse bunun i�in u�ra�m�yordu bile.
Evimin �n�ne vard���mda oraya giden yolu �st�n k�r� hat�rl�yordum. Rekor bir
zamanda parkuru tamamlayarak tekrar Explorer'ima bindim ve hastaneye do�ru yola
d�t�m.
Su� mahalli mi yoksa cinayet mahalli demeliydim?
Acil servis giri�inin yan�na arabam� park ederek i�eri girdim. Bir s�re bekleme
salonunda dergilerin �ok eski say�lar�na bak�p, di�er bekleyenlerin aras�na
kar�t�m.
Sonra k���k bir y�r�y�e ��kt�m.
Koridor d�z beyaz floresanla ayd�nlan�yordu. Hastalar ellerinde bastonlar� ve serum
�i�eleriyle �zenle y�r�yordu.
�al�anlar g�zleri dimdik ileri bakarak oradan oraya ko�u�turuyordu.
Ellerim cebimde, beyzbol �apkam�n siperi iyice g�z�m�n �zerine �ekilmi� bir
vaziyette y�r�meye devam ettim. Glock tabancam�n fermuarl�, yumu�ak ceketimin
i�inden fark edilmemesini umuyordum.
Ne arad���m hakk�nda en ufak bir fikrim yoktu.
E�er bir �eyleri kurcalarsam belki de �l�mler ve hayal k�r�kl���na u�ratan ipu�lar�
beni ger�ek bir seri cinayete g�t�rebilirdi. Belki de San Francisco'nun en korkun�
seri cinayet zincirine.
�te yandan asl�nda hastanede tefti� yapmaya hi� hakk�m yoktu. Cinayet masas�nda
te�mendim ben, �zel dedektif de�il.
Ve e�er Tracchio benim buralarda gezindi�imi duyarsa g�rtla��ma sar�l�rd�
muhtemelen.
K�eyi d�n�p siyah sa�l�, beyaz �nl�kl� adama �arpt���mda akl�mdan ge�enler
bunlard�. Elindeki klipsli tahta yere d�m�t�.
Tanr�m!
"�z�r dilerim," dedim.
Bir anda oldu�um yerde kalakalm�t�m. Onu �ok kereler d��nmeme ra�men Yuki'yle
beraber Keiko'yu acil servisten hastaneye soktu�umuz g�nden beri Dr. Garza'y� ilk
kez g�r�yordum.
Yerden klipsli dosyas�n� alan doktor simsiyah g�zlerini �st�me dikti. Bir �e�it
meydan okuma olan bu hareketin kar��s�nda onu duvara yaslay�p kelep�elememek i�in
kendini zor tuttum.
Kibirli bir pi� kurusu olmak, arkada��ma k�buslar ya�atmak Ve cinayet olsun olmas�n
bir s�r� sebebi me�hul �l�m�n ba� ��phelisi olmak su�lar�ndan seni tutukluyorum.
Haklar�n� biliyor musun?
Bunun yerine cebinde yumru�umu s�karak oldu�um yerde durdum.
"Kim oldu�unu biliyorum," dedi Garza. "Te�men. Bayan Castellano'nun arkada��. Sizce
de biraz fazla endi�eli de�il mi?
Annesinin �l�m�nden sonra zor zamanlar ge�iriyor."
"Arkada��m gayet iyi," diye cevap verdim. "Ama sizin i�in ayn� �eyi
s�yleyemeyece�im."
Y�z�n� ikimizi de oldu�umuz yere m�hlayan ��lg�n bir g�l�mseme kaplad�. �smi anons
edilene kadar k�sa bir s�re yerimizden k�p�rdayamadan �ylece kalakald�k.
"Doktor Garza, acil servise l�tfen."
Birbirimizin yolundan �ekildik.
"Yapacak i�lerim var," dedi.
B�l�m 77
LAUREN McKENNA k�sa ve seri bir nefes alarak kap�y� �ald�.
Otelin hal� kapl� koridorunda midesi d���m d���m, endi�e i�inde bekliyordu. Bunu
yapt��� i�in akl�n� ka��rm� olmal�yd�.
Hem de tamamen.
Adam�n fark edip etmeyece�ini d��nerek �ifon ete�inin alt�na giydi�i sahte timsah
derisi ayakkab�lar�na bakt�. Hemen ard�ndan her �ey i�in �ok ge� olmad���n�, her an
cehennem olup buradan gidebilece�ini d��nd�.
E�er ondan ho�lanmazsa, "Affedersiniz, yanl� odaya gelmi�im," diyecekti.
0 s�rada kap� a��ld�.
Randevusu onu g�r�nce g�l�msedi. Sa�lar� j�leli, ince yap�l� ve yakla��k 30
ya�lar�ndaki adam Asya-Amerikal�'ya benziyordu. Mavi g�mlek ve ten rengi
pantolonuyla iyi giyimliydi. Bir an i�in acaba bu adam i�in yeteri kadar g�zel
miyim diye ge�irdi i�inden Lauren. Adam elini uzatt� ve tokala�t�lar.
"Ben, Ken," dedi adam s�cac�k ses tonuyla. "Muhte�em g�r�n�yorsun, Lauren.
K�yafetlerine bay�ld�m. Beklentilerimin �ok �zerinde inan bana. L�tfen i�eri gel."
Lauren ona te�ekk�r ederek.i�eri girdi. Kalbi yerinden ��kacak gibi at�yordu.
Ken, "Y�z�n� g�rmeme izin ver, l�tfen," dedi. "�zin verir misin?"
Ard�ndan k�z�n aln�na d�en k�k�llerini eliyle kenara itti.
"G�l�mser misin?" dedi adam g�l�mseyerek.
�antas�n� g��s�ne yaslayan Lauren di�lerini s�karak etrafa bak�nd�. Her �eyi bir
anda akl�na kaz�mak istiyordu. Televizyon a��kt�. Bir �i�e �ampanya buz kovas�nda
bekliyordu. Bir de adam vard� tabii, kendisine tamamen yabanc� bir adam.
B�yle bir �eye nas�l cesaret etti�ine h�l� inanam�yordu.
"Hadi ama" dedi adam, "birazc�k g�l�mse l�tfen."
Lauren, di�lerini s�karak g�l�msedi.
Ken, "Tel mi tak�yorsun?" diye sordu. "Sen ka� ya��ndas�n, Lauren?"
"On dokuz," diye cevap verdi k�z. "�niversitede ikinci s�n�f ��rencisiyim."
"Hi� g�stermiyorsun," dedi adam g�l�mseyerek. Di�leri inan�lmaz beyazd� ve teni
bebek gibiydi. �ok ya�l� de�ildi ve en �nemlisi de kesinlikle yanl� bir randevu
olmam�t�.
Kendisine para �demeye haz�r bu yabanc�yla bir otel odas�ndayd�.
Ge�en haftay� d��nd� bir an i�in. Ev sahibini atlat��n�, kampustaki kitap��n�n
kasas�n�n yan�nda kendisini bekleyen bor� listesini ve arkada�lar�ndan ald���
bor�lan d��nd�.
Oda arkada��, "�u numaray� ara," demi�ti ona. "Bor�lar�n i�in paray� kolayca
denkle�tirmende Margot sana yard�mc� olacakt�r."
Bor�lar� kolayca denkle�tirme plan� m�? Bu delilikti!
�imdiyse Ken devet�y� ceketini ��karmas�nda ona yard�mc� oluyordu. Kendini
cesaretlendirmeye �al�t�. Dayan Lulu.
Cesur ol. Keyfini ��karmaya �al�. Her �ey bir yana, alaca��n t�m o paray� d��n.
Ken'i uzun bacaklar�na bakarken yakalad�. �st�n� saran bluzuna, yaka kenar�ndan
g�r�nen sutyen ask�lar�na bak�yordu adam. Ken e�leniyor g�r�n�rken o, ellerini
kal�alar�na koydu ve g�lerek ona poz verdi.
Kendini, filmlerdeki k�zlar�n s�yledi�i �eyleri s�ylerken buldu bir anda.
"�demeyi ba�tan yapmaya ne dersin?"
"Hi� dert de�il," diye cevap verdi adam cebinden paralar� ��kar�p k�z�n eline
b�rakarak.
"istersen sayabilirsin," dedi. "Ama tam oldu�undan emin olabilirsin. Ben d�zg�n bir
adam�m."
Acemice g�l�mseyen Lauren paray� �antas�na koydu ve �antas�n� da televizyonun
yan�na b�rakt�.
Ken ona pencere kenar�ndaki koltu�a oturmas�n� �nerdi�inde Lauren bu teklifi
memnuniyetle kabul etti. Kendisine ikram edilen �ampanya bo�az�ndan a�a�� akarken
huzursuzlu�u gitgide azal�yordu.
"Benim i�in bir iyilik yap," dedi Ken. "Aya��n� yere d�zg�nce uzat ve sanki r�zg�r
sa�lar�n� savurmu��as�na ba��n� hafif�e salla, ayn� top modellerin yapaca�� gibi."
"B�yle mi?"
"Harika," diye cevap verdi adam. "Ger�ekten m�kemmel.
Rahatlayabilirsin Lauren. Bu gece ger�ekten e�lenmeni istiyorum."
Kadife perdeli pahal� otel odas�nda oturan Lauren hafiften rahatlamaya ba�lam�t�.
Uzaktaki k�pr�, yanan ��klar�yla pencereye as�lm� manzara resmini and�r�yordu.
Ken �ok nazikti. Ne acele ediyor ne de ona basit kad�n muamelesi yap�yordu.
Yan�ndaki buz kovas�nda duran �ampanya �i�esini alarak Lauren'�n barda��n� tekrar
doldurdu.
"Sana bir s�r verece�im, Ken," dedi Lauren. "B�yle bir �eyi ilk kez yap�yorum."
"Onur duydum o halde," dedi adam. "Ger�ekten �ok tatl� bir k�z oldu�unu
g�rebiliyorum. Hey. Fikrini almak istedi�im bir konu var."
Ken, odan�n uzak ucuna y�r�yerek ceketinin cebinden baz� bro��rler ��kard� ve ona
uzatt�.
"Kendime yeni bir araba almay� d��n�yorum. Sence en g�zeli hangisi? Porsche mi, BMW
mi, yoksa Mercedes mi?"
Lauren, p�r�l p�r�l bro��rlerdeki �atafatl� resimlere bakarken havaya girmeye
�al��yordu. Aniden yan odan�n kap�s� a��ld�.
Her anlamda orada olmak hakk�ym��as�na i�eri giren iriyar� sar��n adam� g�ren
Lauren bir anda kalbi yerinden ��kacak gibi irkildi.
Ken'e do�ru sorgular bir bak� att�.
"Tam da sana bahsedecektim," dedi Ken. "Bu, arkada��m Louie."
B�l�m 78
ARABA BRO��RLER� Lauren'�n elinden d�erek ayaklar�n�n dibine sa��ld�. Bir anda t�m
v�cudu buz gibi olmu�tu. Sanki bir asans�r�n i�indeydi ve asans�r�n de kablolar�
kopmu�tu.
A�a�� d��yordu adeta. Midesi allak bullak olmu�tu.
A�z� hayretten bir kar� a��k kalan k�z, geni� omuzlu ve kasl� v�cutlu Louie'ye
bakt�. Haki rengi bir pantolon ve pembe bir polo ti��rt giyen adamda sporcu tipi
vard�. Ger�i bunun i�in biraz ya�l�cayd�. Belki de antren�rd�.
Lauren'a hayranl�k dolu bir bak� att�. Sonra ba��n� �evirip bir kez daha bakt�.
"Dinleyin," dedi Lauren. Oturdu�u yerden aniden f�rlay�nca midesi bulan�r gibi
olmu�tu. Kap�ya olan mesafeyi hesaplamaya �al�t�. "��l� sekse olur dememi�tim ben,"
dedi. "Kesinlikle olmaz."
"Endi�elenme," dedi Ken ellerini a�arak. "Louie ger�ekten harika bir insand�r. Bak,
Lauren her �ey yolunda tamam m�?
Endi�elenecek hi�bir �ey yok. Zaten olsayd� eskort servisi seni buraya g�ndermezdi.
Ellerini g��s�nde kavu�turan Lauren, "Bir hata yapt�m," dedi. "�st�n�ze al�nmay�n
beyler. Ben b�yle biri de�ilim sadece. Ben ger�ekten b�yle biri de�ilim."
"Louie?" dedi Ken. "Merhaba desene,"
Oda boyunca y�r�yerek k�za yakla�an adam koca elini k�za uzatt�. Utanga� bak�lar�
yumu�ac�kt�.
Elini adama uzatmayan ve �ylece bakakalan k�z y�z�ne nas�l bir g�l�mseme
tak�naca��n� ve �antas�n� al�p tuvaleti kullanmak �zere nas�l oradan
ayr�labilece�ini d��n�yordu.
�antas�ndaki bin dolar� ��kar�p televizyonun yan�na b�rakacak ve cehennem olup
oradan ayr�lacakt�.
"Louie," dedi o s�rada Ken. "Neden Lauren'a �eyi g�stermiyorsun? Biliyorsun i�te."
Zaman yava�lam� gibiydi adeta. Louie elbise dolab�n� a�t���nda Lauren ayakta dik
durmaya �al��yordu. Elbise dolab� m�?
Louie'nin duyamayaca�� bir �ekilde, "Alt�ndan bir kalbi var," dedi Ken, Lauren'a.
"Ge�en sene k�z arkada�� onu terk etti�inden beri hi�bir k�zla beraber olmad�,
anlayaca��n �yle d�zg�n bir adam. Ona can�m� emanet edecek kadar g�venirim."
Louie elbise dolab�ndan bir bavul ��kard� ve koltu�un yan�na koydu.
"36 bedendin de�il mi sen?" diye sordu Ken g�l�mseyerek.
"36 beden birini g�ndermelerini istemi�tim servisten."
Lauren dili tutulmu��as�na sadece ba��n� sallayarak onaylad�. "Bug�n onun do�um
g�n�," dedi Ken. "B�yle bir g�nde yaln�z kalmas�n� istemedim."
Louie'yle ilgili bir fikir sahibi olmaya ba�l�yordu. Belki de �u ay� gibi tiplerden
biriydi. Hani �u ho�, ama k�zlarla i�i olmayan adamlardan. Bavulun fermuar�n�
a�arken onu seyretti.
Bavuldan uzun bir elbise ��karan adam g�rmesi i�in ona do�ru tuttu.
"Bu senin i�in, Lauren. �nan bana. Beraberinde g�t�rebilirsin. Kar��l�ks�z."
Lauren yakas� ta�larla s�slenmi� dantel i�lemeli lacivert elbiseye bakt�. Monique
Lhuillier imzal�yd� elbise. �nan�lmaz pahal� olmal�yd�. Acaba almal� m�yd�
elbiseyi? "Toptan piyasas�nda tan�d�klar�m var," diye a��klad� Louie.
Bunu yapabilir miydi Lauren? Yapabilir miydi ger�ekten de?
Art�k kendini �ok gergin hissetmiyordu. �ki ho� adam...
Bunu yapmalar�na izin ver... Bor�lar�n� �de... G�zel elbise...
Bir anda anlams�z bir �ekilde i�ini bir mutluluk hali kaplam�t�. Oforik bir ruh
haline b�r�nm�t� adeta.
Ken, etrafa ��k sa�an, elmaslarla s�sl� bir kolye tutuyordu elinde. "Bu gece senin
ger�ekten de �ansl� gecen," dedi Ken.
Lauren her �eyin yolunda oldu�unu g�stermek i�in ona do�ru y�r�meye �al�t�, ama bir
anda g�zleri karard�. Dizlerinin ba�� ��z�lerek yere y���ld�. Midesindeki �ampanya
a�z�na gelmi�ti.
G�zlerimi a�am�yorum! Neyim var benim?
�ki adam�n onu yata�a do�ru iteledi�ini hissetti... Elleriyle elbiselerini
�eki�tiriyorlard�... K�lotunun i�inde parmaklar dola��yordu... Bacaklar�n� birinin
omzunda hissediyordu... Sert bir darbe ve... Neler oluyordu b�yle?
Ci�erlerindeki hava bo�alm�t�. G��s�nde inan�lmaz bir a��rl�k hissediyordu. Nefes
alam�yordu!
"L�tfen," diye a�lad� k�z. "Durun l�tfen... L�tfen..." Lauren birinin g�ld���n�
duydu.
Boynuna bir �ey ba�land�. M�cadele etmek istiyordu, ama k�p�rdayam�yordu!
Hava almaya �al�t�, ama burnunda ve a�z�nda plastik hissetti. Ken'in plastik
torban�n ard�ndaki y�z�ne bakt�.
Kahverengi g�zlerindeki bak� deh�et verici bir �ekilde de�i�mi�ti.
Neden?
Bunu bana neden yap�yorsunuz? Buraya asla gelmemeliydim? Tanr�m, �l�yorum! �ok ge�
de�il... L�tfen... Durun... Tanr�m bana bir �ans daha ver. Sana yemin ederim bir
daha b�yle bir
�eye kalk�mayaca��m... Hay�r... Hay�r... �lmek istemiyorum.
L�tfen. B�yle �lmek istemiyorum.
B�l�m 79
JAKE HADLEY yakla��k her 60 saniyede bir yapt��� �eyi tekrarlad� ve kolundaki saate
bakt�. 08:45. O cumartesi g�n� sabah�n 07:00'sinden bu yana Kongre Merkezi'nin
kap�s�nda heyecan i�inde ellerini s�ms�k� tutan iki o�luyla beraber bekliyordu. "Ne
zaman a��lacak baba? Ne zaman? Vakit h�l� dolmad� m�?"
O�ullar�n�n koskoca bir y�ld�r bekledi�i g�n gelmi�ti.
Uluslararas� Otomobil Fuar� a��l�yordu.
Nihayet s�ra ilerlemeye ba�lam�t�.
"Baba! Heyyy! �te a��ld�!"
Jake, g�mlek cebinden ��kard��� biletleri g�revliye uzat�rken g�l�msedi.
"�yi e�lenceler," dedi bilet g�revlisi. �zerinde otomobil fuar�n�n logosu olan
k�rm�z�-siy�h bir ti��rt vard�. Ti��rt� �ok be�enen Jake fuardan ��kmadan �nce
birka� tane de o�ullar�na almay� tasarlad�.
Olduklar� yerde durmadan z�playan o�ullar�n�n ellerini s�ms�k� tutan Jake,
"Te�ekk�rler," diye cevap verdi adama.
"Bizim de plan�m�z bu."
G�steri�li fuardaki klimal� ortam, fonda �alan m�zik, araba cilas� ve el de�memi�
deri kokusu daha i�eri ad�m att�klar� an i�lerine i�lemi� ruhlar�n� esir alm�t�.
Gezmeye nereden ba�lamal�yd�lar acaba?
Konsept arabalar platformlar�n �zerindeydi. Bacak �ov yapan darac�k mini etekleri
i�indeki g�zel k�zlar seks ve paran�n en u� noktas�nda harmanlanm� bir pazarlama
stratejisinin �r�n�yd�.
Her yerden ��k ve m�zik sesi y�kseliyordu.
Tam kar��daki uzun masalar�n arkas�nda oturan yaka kartl� g�zel kad�nlar g�steri�li
arabalar�n bro��rlerini da��t�yordu.
"E�er kazara birbirimizi kaybedersek bulu�ma yerimiz buras� olsun," dedi Jake
ufakl�klara do�ru iyice e�ilerek.
"Etrafa �ok iyi bak�n ve bu noktay� ezberleyin. ��nk� buras� kaybolursan�z gelip
sizi arayaca��m yer olacak."
"Peki, baba," dedi Stevie. "Ho��a kaaall." Ard�ndan babas�n�n elinden kurtularak
ana salondaki Avrupa arabalar�na do�ru ko�maya ba�lad�.
"Ferrari'leri g�rmek istiyor," diye a��klad� Michael babas�na. "Bir de
Monstarotti'leri."
Stevie'i arkadan takip ederlerken Jake, Michael'm konu�mas�na g�ld�. Gitgide
kalabal�kla�an mek�nda insanlar dalgalar halinde ilerliyordu adeta.
Bir an i�in Stevie'yi g�zden kaybeden Jake hemen ard�ndan onu hal� d�enmi� bir
platformun �zerinde g�rd�. Sat� sorumlusu 2007 model �st� a��k gri Ferrari'nin
�zerindeki �rt�y� kald�r�yordu.
Kalabal���n u�ultusunun aras�nda, "Steven," diye seslendi Jake. "Hemen a�a�� in,
oraya ��kman yasak evlat."
Stevie ona do�ru bakt���nda Jake bir anda o�lunun y�z�ndeki yumruk yemi� ifadeyi
fark etti. O�lu g�r� mesafesinde olmas�na ra�men Jake bir an i�in �ok endi�elendi.
Michael'�n k���c�k elini s�ms�k� kavrad�.
"Hadi ama Stevie, in a�a��,"
"Arabadaki bayan baba," dedi �ocuk. "Arabadaki bayanda bir sorun var."
Arabaya yakla��p i�ine bakan Jake, tam o�luna araban�n koltu�unda oturan�n cans�z
manken oldu�unu s�ylemeye haz�rlan�yordu ki bir anda kalp at�lar�n�n h�zland���n�
fark etti.
K�z�n a��k duran g�zleri donuk bak�yordu ve y�z� anormal bir a��yla duruyordu.
Ard�ndan k�z�n boynundaki mor g�lgeyi fark etti. �zerinde bir �e�it gece elbisesi
vard�.
Bu da neydi b�yle?
"Steven!" diye hayk�rd� o�lunun kolunu yakalayarak. "Sana a�a�� inmeni s�yledim!"
200 bin dolar de�erindeki araban�n i�inde balmumundan yap�lm� cans�z bir mankeni
and�ran k�z� o s�rada di�er insanlarda fark etti.
Platformdan sorumlu sat� g�revlisi herkese uzakla�malar� i�in eliyle i�aret
ediyordu. Y�z� bembeyaz kesilen adam vah�i g�zlerle bak�yordu. "Geri �ekilin," diye
ba��rd�. "Geri �ekilin.
Hemen buradan uzaklas�n!"
Kalabal�k, �nce araban�n oldu�u yere ��t�. Ard�ndan uzakla�arak Jake ve o�ullar�n�n
etraf�nda girdap gibi d�nmeye ba�lad� adeta.
Keskin ���l�klar m�zi�i bast�r�rken Jake'in o�ullar� a�lamaya ba�lad�. Y�zlerini
babalar�n�n v�cuduna yaslayan �ocuklar beline ve bacaklar�na sar�lm�lard�.
G�zleri fal ta�� gibi a��lm� bilet g�revlisine d�nerek sert bir tonla, "Burada bir
�l� var," dedi Jake. "Bir kad�n. Hemen polisi ara�an iyi edersin."
BE��NC� KISIM
Supermarket Al�veri�i
B�l�m 80
OTOMOB�L FUARINDAK� Z�YARET��LER kar�h ve pis bir kaza
g�rm��esine �a�k�n bak�larla kalabal�k gruplar halinde kongre merkezinden d�ar�
��kmaya ba�lad�.
Jacobi beni Howard Caddesi'ndeki b�y�k cam giri�te bekliyordu.
"Groundhog g�n�ne ho� geldin," dedi beni g�r�nce. "Neler oluyor?"
Salonun arkas�na do�ru kalabal���n aras�ndan ilerlerken Jacobi bana detaylar�
aktard�.
"Beyaz sar��n bir kad�n, 18 ile 20 ya�lar� aras�nda. Boynunda tel izi var ve bir
Ferrari'ye konmu�."
"Tanr�m," dedim. "Yine �u ucubeler. Bu ne cesaret, bu nas�l bir ��lg�nl�k? Ortal�k
yerde b�yle bir �eyi yapabilmek, bu ne c�ret? Otomobil fuar�ndaki t�m �u ufac�k
�ocuklara bak!"
"Bizimle dalga ge�iyorlar, Boxer," dedi Jacobi. "Halimize resmen kahkahalarla
g�l�yorlar. Bu i�ten benim anlad���m bu."
Jacobi, fast-food reyonuyla spor arabalar�n�n aras�nda bir yerde duran polisleri ve
olay yeri inceleme ekiplerini i�aret etti. Olay mahalli belli belirsiz sar� bir
bantla �evrilmi�ti.
Sanki 6 m2'lik bir alan cinayet mahallini kapsayabilirmi� gibi.
Platformun �zerine ��kt�m ve �ok edici manzarayla kar��la�t�m. Kurbana elbise
giydirilmi�, sa�lar� yap�lm� ve ya��yormu��asma poz verdirtilmi�ti: Muhte�em Gri
Araban�n ��indeki Sar��n Kad�n.
Tehlikeli �eyleri komik g�stermeye �al�an bir mizah duygusu, sinsi bir �aka anlay��
vard� burada.
Gencecik g�zel bir k�z yine birilerinin hasta zevklerine kurban gitmi�ti.
"Bana m�d�r� bul," dedim J�cobi'ye. "Buray� oldu�u gibi kapat�yorum."
Cep telefonumdan �efi arayarak m�sait olan b�t�n polisleri oldu�umuz yere
g�ndermesini ayr�ca belediye ba�kan�n� arayarak onu konu hakk�nda bilgilendirmesini
istedim. �ok ge�meden Howard Caddesi'nin �n�nde canl� yay�n ara�lar�, yukar�da da
haber helikopterleri u�uyor olacakt�. Bundan hi�
��phem yoktu.
Olay yerinin foto�raflar�n� �eken Charlie Clapper bana lateks bir eldiven uzatarak,
"Elimizden geleni yap�yoruz,
Lindsay," dedi. "Ama bu arabay� laboratuvara g�t�rmem gerek."
"Kurban�n �zerinden bir kimlik ��kt� m�?"
"Ne c�zdan, ne �anta... K�sacas� hi�bir �ey ��kmad�."
S�r�c� taraf�ndaki cama do�ru yakla�t�m ve bile�imin tersiyle k�z�n yana��na
hafif�e dokundum. H�l� s�cakt�. Salonun s�cakl���ysa yakla��k 20 dereceydi ve
havas� da kuruydu.
Bir fikrim vard� asl�nda. E�er h�zl� hareket edersek i�e yarayabilirdi.
Olay yeri ekipleri cinayet mahalline �ad�r kurarken iriyar� bir adam kendisini
i�eri kabul etmeleri i�in polisleri zorlayarak yan�ma geldi. Y�z� �fkeden
k�pk�rm�z� kesilmi�ti.
Yaka kart�nda ismi, "Patrick Leroy," olarak g�r�nen adam otomobil fuar�n�n
m�d�r�yd�. "Buray� kapatamazs�n�z!" diye hayk�rd�. "Akl�n�z� m� ka��rd�n�z siz?"
Cevap beklemeksizin art arda sorular sorarken a�z� t�k�r�k sa��yordu. Acaba ne
kadar zarar edeceklerinden haberim var m�yd�? B�y�k bir reklam �ans�n� nas�l ��pe
at�yordum? S�rf
bu sebepten dolay� bizzat ben nas�l zarar g�rece�imi biliyor muydum?
Hi� bitmeyecek gibi gelen apa��k bir a��z kalabal���ndan ba�ka bir �ey de�ildi
yapt��� ve tek kelimesinden bile ho�lanmam�t�m.
"Birisi �ld�r�ld�, Bay Leroy," dedim. "Bilmem fark�nda m�s�n�z, cinayet mahallinden
geriye bir �ey kald�ysa bunu korumak ve bir katili yakalamak zorunday�m. Ve siz
burada bu �ekilde ahmak�a davran�rken insanlar etrafta panik yarat�p her yana DNA
sa�makla me�gul.
"G�venlik ekibiniz kendilerine s�ylenenleri yap�p, buray� ne kadar �abuk
bo�altmam�za yard�mc� olursa biz de o kadar �abuk burada i�imizi bitirebilir ve
ayr�l�r�z."
"Peki, bu sizce ne zaman olur?" diye sordu adam kesik kesik nefes alarak.
"�imiz bitti�i zaman," diye cevap verdim.
"Siz de bana yard�mc� olun! �nsanlara bir a��klama yapmam gerekli."
Onun i�in neredeyse �z�lm�t�m. Neredeyse.
"En az�ndan 12 saat s�recek gibi haz�rlay�n kendinizi," dedim.
"Koca bir g�n m� yani?" diye hayk�rd� adam. "Koskoca bir cumartesi g�n�n� m�
yiyeceksiniz? Bu milyonlarca dolar zarar demek. Milyonlarca.'" Ard�ndan ac�s�n� cep
telefonunun tu�lar�ndan ��kar�rcas�na bir numara �evirdi ve bana, "Hi�bir fikriniz
yok," dedi.
"O Ferrari'nin i�inde �l� bir kad�n var," dedim ve ona s�rt�m� d�nerek Jacobi'ye
y�neldim. Jacobi t�m g�venlik �eritlerini toplad�klar�n� s�yledi.
Ziyaret�ileri d�ar� y�nlendiren polisleri seyrettik. A��k konu�mak gerekirse hi�
kimse durumdan ho�nut g�r�nm�yordu.
"E�er bu psikopatlar� yakalayamazsak," dedi Jacobi. "Beni erken emekli ederler. Hem
de bir veda partisi bile yapmadan.
Sana gelince Boxer, seni de trafik polisi yaparlar ve b�t�n g�n ceza kesmekten
ba�ka bir �ey yapmazs�n."
"Ne d��n�yorum biliyor musun?" diye sordum eski partnerime. "O k�z� bu lanet yere
nas�l soktular onu d��n�yorum."
B�l�m 81
MORGUN O �NSANIN T�YLER�N� �RPERTEN atmosferinde bir yandan kollar�m� ovu�turuyor,
bir yandan da �elik masada ��r�l��plak yatan son kurban�m�za, son Jane Doe'muza
ac�yan g�zlerle bak�yordum.
Uyuyan bir bebek kadar masum ve k�r�lgan g�r�n�yordu.
Vas�fs�z personel a�a��da durmu� g�zel kad�n�n ��plak v�cudunu s�zerken, Claire de
portatif merdivenin �zerine ��km� kurban�n yukar�dan resimlerini �ekiyordu. Beni
g�r�nce oldu�u yerden selam verdi.
"Hey," diye seslendi Claire. "Herkes d�ar�! D�ar�! Lindsay ve Bunny siz kal�n
l�tfen. Ayakkab�lar� po�ete koyun ve etiketleyin. Her �eyi Loomies'e verin ve
kolyeyi de unutmay�n, hemen orada, masan�n �zerinde."
Claire merdivenden a�a��ya indi ve k�z�n sol yana�mdaki belli belirsiz d�rt lekeyi
ayd�nlatacak �ekilde ����n a��s�n� ayarlad�.
Parmak izleri.
inanmakta g��l�k �ekiyordum. Tanr�'ya ��k�r bir �eyler bulabilmi�tik nihayet.
"Bir �ocu�un parmak izleri," dedi Claire hevesimi kursa��mda b�rakarak. "Onu bulan
6 ya��ndaki �ocu�un parmak izleri."
"Yapma ya," dedim. "Hey, peki bu ne?"
A�z�n�n i�inde parlayan �eyi daha iyi g�rebilmek i�in iyice k�z�n bedenine
yakla�t�m. Bu bir ipucu muydu?
Belki de bir mesajd�.
"Kelimelerle anlat�lamayacak kadar �z�c� bir �ey," dedi
Claire. "K�zca��z�n di�lerinde tel varm�."
Nefesim kesilmi�ti adeta.
O kadar gen�ti ki. �lmek i�in, hele bu �ekilde �lmek i�in ne kadar da gen�ti.
Neden i�e ��k�yordun ha, k���k k�z?
Claire k�z�n t�rnaklar�n�n aras�n� kaz�y�p, ��kanlar� bir zarfa koyarken onu
seyrettim. Zarf� kapad� ve imzalad�. Ard�ndan masan�n �teki taraf�na dola�t� ve
ayn� i�lemi o taraftaki elinede yapt�.
"Toksikolojik tarama sonu�lar�n� ald�m, Lindsay," dedi.
"Ayn� �z�c� hik�ye arkada��m. Kan�nda 11 oran�nda alkol ve y�kl�ce Rohypnol
bulundu. Di�erleriyle ayn�."
"K�za i�ki i�irip Rohypnol'� vermi�ler k�za o halde. Neden m�cadele etme ihtimalini
g�ze als�nlar ki de�il mi? �l�m sebebi ne?"
"�nceki sefer gibi muhtemelen gece yar�s�na do�ru Burke stiliyle onu bo�dular,
kesinlikle bir cinayet."
"Pislikler olduk�a tutarl� ama de�il mi? Tahminimce hi�bir ipucu b�rakmamak i�in
onu bir g�zel de y�kam�lard�r banyoda, di�er ikisi gibi."
"Otel odas�nda �ld�r�ld���n� d��n�yorsun o halde?"
"Evet. Ve ayr�ca b�y�k ihtimalle k�z eskorttu. �� k�z �ld� ve ben h�l� adam gibi
bir kan�t bulamad�m."
"San�r�m senin i�in bir �eyim var, tatl�m," dedi Claire.
Sonra asistan�na d�nd�, "Bunny bana yard�m et de k�z� s�rt�st� �evirelim."
Bunny k�z� dengede tutmaya �al��rken Claire sa� kolunu �apraz tutarak k�z� yan
�evirdi.
"�uraya bak," dedi Claire k�z�n sol dizinin arkas�ndaki lekeyi g�stererek.
Kamburumu ��kararak �ne do�ru e�ildim ve k�z�n baca��n�n arkas�ndaki parmak izi
par�alar�n� fark ettim.
K�z�n �zerindeki mavi dantelli elbise yere kadard�.
Bacaklar�ysa ayak bile�ine kadar �rt�l�yd�.
Yani o parmak izi otomobil fuar�ndaki herhangi biri taraf�ndan yap�lm� olamazd�.
Sevin�ten ��l ��l bakan g�zlerimi Claire'e �evirerek, "K�z� y�kayan pislik," dedim.
"K�z� y�kayan pislik k���k bir iz b�rakm�."
B�l�m 82
JACOB� MORGA A�ILAN a��lan ikili kap�y� iterek i�eri girdi,
"Kurban� oraya nas�l soktular biliyorum," dedi.
"Kula��m�z sende," dedim.
Do�ruca Claire'in ofisine y�nelen Jacobi, yakla��k bir dakika kadar sonra elinde
bir �i�e suyla yan�m�za d�nerek,
"Sabahtan beri sosisli sandvi� yiyorum," diye a��klad�.
"Keyfine bak," dedi Claire. "�stersen iki �i�e bile alabilirsin, Warren."
Jacobi taburelerden birine ��kercesine oturdu. Y�z� yorgunluktan resmen ��km�
g�r�n�yordu. Yine de g�zlerinin i�indeki p�r�lt�y� g�rebiliyordum.
"�unu dinle, Boxer," diye ba�lad� s�ze Jacobi. "��i hal� y�kl� bir kamyon kongre
merkezine do�ru geliyordu. Belliki �of�r Folsom �zerindeki bir binan�n yan�nda
i�emek i�in durdu. Kamyonlar�n orada durmas� normalde yasak, ama hep dururlar."
"O halde kamyonu mu �ald�lar?"
"Onun gibi bir �ey, ama kamyonu �ald�lar diyemem, daha ziyade otostop gibi bir
durum s�z konusu. K�t� adam �of�r�n arkas�ndan yakla��r ve silah gibi bir nesneyi
adam�n s�rt�na dayar."
Jacobi g�lmeye ba�lam�t�.
"S�yle de biz de g�lelim," dedim.
"Affedersiniz. Aleti elinde olan bir adam�n s�rt�na silah dayand��� an� hayal
ediyorum da. Bu manzaray� bir tek erkekler anlar, Boxer," dedi g�lmeye devam
ederek.
"Her neyse. Silah zoruyla kamyondaki di�er adamda a�a�� indirilir. Ard�ndan ikisini
de bay�lt�c� silahla yere indirirler ve ba�lay�p, bantlayarak kamyonun arkas�na
y�klerler."
"B�ylece altlar�nda plakas� onayl� bir kamyon ve yakalar�nda da kimlik kartlar�
olur," dedim araya
girerek. "Sence bizim kurban� o kamyonla m� transfer ettiler? Belki de bir �e�it
kon-teynerin i�indeydi, ha ne dersin?"
"Senden de bir �ey ka�m�yor, Boxer," diye cevap verdi
Jacobi.
"Sadece sana yeti�meye �al��yorum, Jacobi," dedim.
"Peki, seni dinliyorum. Devam et l�tfen."
Jacobi ba��n� sallad�. "Ard�ndan kongre merkezinin y�kleme bo�altma yerine
giderler. Orada k�z�n i�inde oldu�u konteyneri bir el arabas�na y�kleyip, do�ru
zaman� beklemeye koyulurlar. Sonra onu i�eri, yani fuar salonuna ta��rlar ve
Ferrari'deki malum pozunu verdirirler."
"Belki de konteyner dedi�imiz �ey bir bavuldu," dedim.
"Kocaman. Deri. Ve tekerlekli."
"�yle bir �ey olmas� da �ok m�mk�n."
"�nan�lmaz," dedi Claire. "Yani onca insan�n aras�nda k�z� i�eri sokma cesaretini
g�stermeleri ve otomobil fuar�ndaki bir araban�n i�ine yerle�tirmeleri ger�ekten
inan�lmaz."
"E�er birisi fark etmi� olsayd� da zaten, onu cans�z manken sanacaklard�. Ama zaten
kimse de g�rmemi�," dedi Jacobi.
"T�m video kay�tlar�n� inceledim. Oradan oraya y�k ta��yan
forkliftler, salona yerle�tirilen onca l�ks araba ve ayn� i� elbisesiyle dola�an
y�zlerce adam. K�sacas� d�n gece tam anlam�yla bir kaos ya�anm� i�eride.
"Kamyondakiler sald�rganlar�n e�kalini tarif edebiliyor mu?"
"Karanl�km�. Ve inan�lmaz gafil avlanm�lar. Sald�rganlar y�zlerine �oraptan maske
ge�irmi�ler."
Jacobi kurbana yakla�arak, "Kokuyu al�yor musunuz?"
diye sordu. "�te yine ayn� manolya kokusu."
"Siyah �nci."
G�l�n dibinden yukar�ya do�ru ��kan su kabarc�klar� gibi benim de akl�mda yeni
fikirler su y�z�ne ��k�yordu. Her �ey �ok basit ve a�ik�rd�. Bu ba�lant�y� kurmam
neden bu kadar zaman�m� alm�t� ki?
"Tek bir yerden yapm�lar t�m al�veri�i," dedim y�ksek sesle. "Supermarket al�veri�i
gibi yani."
"Ne demek istiyorsun, Boxer?"
"Tasar�mc� elbiseleri ve ayakkab�lar. Katiller hen�z hi� g�rmedikleri k�zlar i�in
rafta ellerine ne ge�erse ald�lar. Bu y�zden de zaten bazen yanl� beden elbise ya
da yanl� numara ayakkab� ald�lar. Ger�ek m�cevherler ve iyi par�alar kilit alt�nda
tutuluyordu. Boncuk ve sahte elmaslarsa hi� sorun de�ildi."
"K�zlara s�kt�klar� parf�m," diye devam etti Jacobi ne anlatmaya �al�t���m�
yakalayarak. "�ok se�kin bir parf�md�. Ve tek bir yerde sat�l�yordu."
"Asl�nda katillerimiz hi� de ula��lmayacak gibi de�ilmi�," dedim. "Her �eyi tek
ma�azadan sat�n alm�lar nihayetinde."
B�l�m 83
O PAZARTES� SABAHI SAAT 08:00'da yeni model bir Lincoln'�n direksiyonundayd�m.
Yan�mdaki koltukta b�z�m� oturan �ef ancak kavanozdaki bir tur�u kadar rahat
g�r�n�yordu.
�niforma giyiyordu ve sa�lar�n� yana yap�t�rm�t�. Ter i�indeydi.
San Francisco'nun ini�li ��k�l� yollar�nda h�zla ilerlerken bir d�zine ekip arabas�
bizi takip ediyordu. Nas�l bir yolculuk olacakt� acaba bu?
"�l� bir fahi�e i�in bir s�r� �nemli insan�n can�n� s�k�yoruz," dedi Tracchio.
"Ama bunu yapmaya mecburuz," dedim.
"Evet, Boxer biliyorum. Hepsine bor�luyuz."
Tracchio d�ar�daki 12 derece s�cakl��a ra�men camlar� sonuna kadar a�arak serin
havan�n i�eri dolmas�na izin verdi.
�efe s�cak bast���n� g�rebiliyordum.
�eflik g�revini hem dedektiflik yapmadan devralm� hem de cinayet ayd�nlatmada
�lkenin en ac�nacak rekoruna sahip b�lgesinin ba��na ge�mi�ti. Bu y�zden de �u anda
tamamen bana g�veniyordu. Ona yard�m etmek istiyordum.
Pazar g�n�ne ait Chronicle gazetesi aram�zda duruyordu.
�n sayfa haberi OTOMOB�L FUARI C�NAYET� ba�l�kl�yd�.
Haberin devam� k�z�n resmiyle beraber ���nc� sayfadayd�.
Haberde herhangi bir bilgiye sahip ki�ilerin hemen ileti�ime ge�mesi rica
ediliyordu.
Kurban�n mahvolmu� arkada�lar� ortaya ��km�t� ve bu sayede G�steri K�z�'m�z�n art�k
bir ad� vard�.
Lauren McKenna'n�n mevcut bir erkek arkada�� yoktu.
G�zel ve moda ayakkab�lardan ho�lan�rd� ve eskortluk yapmas�na ra�men tam zamanl�
olarak Berkeley'de okuyordu.
Sadece 19 ya��ndayd�.
�l�m� duygusuzca ve trajikti. Katilleriyse h�l� d�ar�da �zg�rl�klerinin tad�n�
��kar�yordu. Ve muhtemelen tekrar �ld�rme planlar� yap�yorlard�.
Union Meydan�'na do�ru d�nerken Tracchio cam�n kenar�na dayad��� parmaklar�yla
tempo tutuyordu.
Akl�mdan ge�en teoriyi tekrar g�zden ge�irdim. E�er yan�l�yorsam bunun ac�s�n� �ef
�ekecekti.
i�imdeki ufac�k tedirginli�e ra�men yine de emindim. Araba K�zlar� Cinayetleri'nm
katilleri Nordstrom'da �al��yordu.
B�l�m 84
BEN�M DE FAVOR�LER�MDEN olan sosyetik al�veri� merkezi o g�n hen�z halka kap�lar�n�
a�mam�t�. Ama Nordstrom'un t�m �al�anlar� ma�azaya getirtilmi�ti ve gruplar halinde
giri�
kat�na �a�r�l�yordu.
Nordstrom'un ma�aza m�d�r� Peter Fox giydi�i ekoseli Ralph Lauren marka tak�m
elbisesi ve 500 dolarl�k �talyan ayakkab�lar�yla olduk�a yak��kl� g�r�n�yordu.
�ef ve bana ma�azay� gezdirirken elinden geldi�ince so�ukkanl� g�r�nmeye �al�an
adam�n duda��n�n �st�nde biriken k���k ter damlac�klar� ve g�zlerindeki endi�e
ger�ek ruh halini ele veriyordu.
"Bana g�nderdi�iniz e�yalara ait listeyi �ahsen inceledim,"
dedi adam. "Ma�azadan �al�nd�klar� konusunda hakl�ym�s�n�z.
Ancak ma�azam�z�n herhangi bir �al�an�n�n cinayetlerle bir ilgisi oldu�unu
d��nemiyorum bile."
Al�veri� merkezini �st ve alt katlarla bulu�turan y�r�yen merdivenler kapat�lm�t�.
�hti�aml� reyonlar ve ��l ��l raflar�n aras�nda g�r�nebilmek i�in bir s�r� merdiven
t�rmanmam gerekmi�ti. Her yer Siyah �nci kokuyordu.
Kendimi tan�tt�m. Etraf sessizli�e b�r�nd���nde de herkese neden orada oldu�umuzu
a��klad�m.
"Cinayet laboratuvar�m�z kurban�n ayakkab� topu�unda parmak izleri buldu," dedim,
"i�leri gere�i o ayakkab�lara dokunmu� olma ihtimali olanlar� bu i�in d��nda
b�rakaca��z.
Bunun d��nda parmak izini vermek ya da DNA testi yapt�rmaktan rahats�zl�k duyacak
ki�ilerin ismini M�fetti� Jacobi'ye vermesini rica ediyorum. Kendisi dan�ma
masas�nda duran kahverengi ceketli yak��kl� beydir. Sonra gitmekte serbestsiniz."
Mermer koridorlar boyunca �� uzun s�ra olu�mu�tu.
Clapper'�n ekibi �al�anlar�n DNA �rneklerini al�yor, sonra da onlar� isimlerinin ve
parmak izlerinin al�naca�� bir di�er masaya y�nlendiriyordu.
insan Kaynaklar� M�d�r� Molly Pierson yan�mda duruyordu. Dik dik duran beyaz
sa�lar� ve koyu renkli g�zlerini �evreleyen ye�il �er�eveli g�zl�kleri vard�. O an
orada olanlar� listeden bularak yan�na i�aret koyuyordu.
Bir anda, "Burada oldu�undan eminim," diye m�r�ldand� endi�eli g�zlerle salonu
tarayarak. Endi�esi beni de i�killendirmi�ti.
"Ne demek istedi�inizi anlayamad�m," diye sordum.
"Louis Bergin," diye cevap verdi kad�n. "Ma�azam�z�n Depo �efi, Louie'yi burada
g�remiyorum."
B�l�m 85
B�RKA� METRE �LER�DE DURAN ke�isakalh bir adam, "Louie benim �n�mde duruyordu,"
diye at�ld�. "Tuvalete gitmesi gerekti�ini az �nce s�yleyerek s�radan ayr�ld�."
Adam asans�rden sadece birka� metre ilerideki erkekler tuvaletini i�aret etti.
Asans�r�n a�a��ya inmekte oldu�unu g�steren ok i�aretini ve �� kat a�a��da,
al�veri� merkezinin hemen d��nda bekleyen arabay� g�rd�m.
Aceleyle, "Louie'nin tipini tarif eder misiniz?" diye sordum.
"�riyar� bir adam," dediler. "180 cm'den uzun. Sar��n."
Hemen �efe d�nd�m. "Ben senin yerine bakar�m," dedi �ef.
McNeil ve Samuels'a tuvaleti kontrol etmeleri, Lemke ve Chi'yede t�m ��k�lar�
kapatmalar� emrini verdim.
"Hi� kimse d�ar� ��kmayacak."
Y�r�yen merdivenler boyunca a�a��ya do�ru ko�arken Conklin ve Jacobi de pe�imdeydi.
Devasa al�veri� merkezinden d�ar� f�rlayarak etrafa da��ld�k.
Bir yandan Godiva, Club Monaco, Bailey Banks & Biddle, Bandolino, Kenneth Cole gibi
son moda ma�azalar�n �n�nde ilerleyen yaya trafi�ini a�maya �al��rken, di�er yandan
etraf�ma bakm�yordum.
�nce nereye bakmam gerekti�i hakk�nda hi�bir fikrim yoktu. Louis Bergin'in tarifine
uygun kimse g�r�nm�yordu etrafta.
Cep telefonum �ald�. Hemen k�l�f�ndan ��kararak a�t�m.
Arayan McNeil'd�. "Erkekler tuvaletinde de�il," dedi.
"Burada kimse yok patron."
"Sen ve Samuels 5. Cadde'yi al�n," dedim.
"�te orada," diye at�ld� Jacobi bu arada.
Ben de g�rm�t�m.
Al�veri� merkezinin kar��s�ndaki kald�r�mda y�r�yen ceketsiz beyaz g�mlekli bir
adam kalabal��a kar�arak uzakla�maya �al��yordu. Yakla��k 190 cm boyunda ve 130
kilo a��rl���ndaki adam�n kirli sar� sa�lar� vard� ve sigara i�iyordu.
Olduk�a iriyar�yd�.
Silah�m� �ektim ve kalabal���n i�inde yank�lanan sesimle,
"Louis Bergin," diye seslendim. "Polis! Oldu�un yerde kal ve ellerini havaya
kald�r."
B�l�m 86
LOUIE BERGIN AN� B�R HAREKETLE koca kafas�n� bana do�ru �evirdi. Kalabal���n
aras�nda k�sac�k bir an i�in g�zlerimiz kenetlenmi�ti adeta. "Bergin!" diye tekrar
ba��rd�m. "Oldu�un yerde kal. Seni vurmak zorunda b�rakma beni!"
Bir anda kafas�n� �eviren adam ko�maya ba�lad�.
Conklin ve Jacobi'yle beraber ko�arak adam�n pe�ine d�t���m�zde adrenalin h�cumuna
u�rad���m� hissedebiliyordum. Al�veri� merkezinin g�neydo�u kap�s�n�n �n�nden
ge�mi�tik ve Market Caddesi'nin sabah karga�as�nda ko�arak ilerlemeye �al��yorduk.
Bergin'in ka�mas� i�in bir sebebi olmal�yd�.
Tutuklanmas�n� gerektiren herhangi bir sebep mi vard�?
Yoksa �� k�z� da �ld�ren katil o muydu?
Caddede ilerleyen arabalar�n ve k�meler halinde oradan oraya ko�u�turan yayalar�n
aras�nda bir an i�in yine adam� g�zden kaybetmi�tim.
Uzun fakat rahat ad�mlarla ilerleyen adam�n Market
Caddesi'ndeki ��klardan sa�a, Powell Caddesi'ne do�ru d�nd���n� nihayet g�rd���mde
kalbim yerinden ��kacak gibi at�yordu.
"�te orada!" diye hayk�rd�m Conklin ve Jacobi'ye do�ru.
Kalabal��� yararak ilerleyen adam bizden yakla��k 20 metre uzaktayd�. Bak�lar�m�
Bergin'e kilitlemi�tim.
Powell Caddesi'nin kenar�ndaki kald�r�mlar, yaya ve seyyar sat�c�lara zorluk
��karmaktan ba�ka i�e yaram�yordu.
Bir yandan ko�up bir yandan da Bergin'i ala�a�� edi�imi hayal ediyordum ki Bergin,
kald�r�mda seramik e�ya satan bir adam� tezgah�ndaki t�m biblo ve bardaklarla
beraber yere devirdi.
O ana kadar uzun, seri ad�mlarla y�r�yen adam�n ko�maya ba�lamas� aram�zdaki
mesafenin gitgide a��lmas�na sebep olmu�tu.
Tezg�h� devrilen uzun ince adamla beraber gazete bayiinin etraf�nda aylak aylak
dola�an bir grup beyinsiz �ocuk da ko�maya ba�layarak takibe kat�ld�.
Rozetimi kald�rd�m ve t�m sinirimi onlardan ��kararak,
"Yolu a��n!" diye ba��rd�m. "Vurulabilirsiniz!"
Jacobi h�r�lt�yla nefes alarak beni takip etmeye �al��yordu.
Ama yukar� do�ru meyleden yol onun i�in �ok fazlayd�. Ge�en
May�s ay�nda baca��ndan ald��� kur�un yaras� aksamas�na sebep olarak gitgide geride
kalmas�na yol a�t�.
Ona d�nerek, "Warren!" diye seslendim. "Union Meydan�'na mobil ekip g�nder!"
�leride Conklin'in geriye do�ru y�r�d���n� fark etmemle Bergin'i kaybetti�imizi
anlad�m.
Onlarca d�kk�n�n giri�ini g�zlerimle tar�yordum. Herhangi bir ma�azan�n, k���k bir
otelin ya da restoran�n i�ine girdiyse ya da Allah korusun, Bart �stasyonu'ndan
metroya indiyse bu,
Bergin'i kaybettik demek oluyordu.
Belli belirsiz bir g�r�nt� �ekmi�ti dikkatimi. Bergin g�r�nmemek i�in bir
troleyb�s� siper etmi� yolun kar��s�nda ko�maya devam ediyordu.
"Conklin!" diye ba��rd�m.
"G�rd�m," diye cevap verdi Conklin.
Olduk�a formda bir v�cuda sahip olan Rich Conklin,
Bergin'le yar�acak kadar iyi ko�uyordu. Powell Caddesi'nde ilerleyen troleyb�s�n
arkas�ndan ge�erek yolun kar��s�na ge�en Conklin'in yayalara, "�ekilin yolumdan!
Yolu a��n!" diye hayk�rd���n� duyabiliyordum.
Ancak aradaki fark� bir t�rl� kapatam�yordu.
Troleyb�s�n tutama��n� sol eliyle kavrayan Conklin'in arac�n merdivenine ��kt���n�
g�rebilecek kadar onlara yak�nd�m. 6 metre kadar bu �ekilde ilerledikten sonra
birinci s�n�f bir atlay�la Bergin'in �zerine �ullanan Conklin adam� yere
devirmi�ti.
Kald�r�ma y���lan Bergin, ci�erlerindeki hava bo�al�rken, homurtuya benzer bir
sesle inildedi.
Bacaklar�m yorgunluktan titreyerek ileri do�ru at�ld�m.
Kalbim daha h�zl� atamazd� herhalde. Ama i�te oradayd�m ve iki elimle kavrad���m
Glock tabancam� Bergin'in kafas�na do�rultuyordum.
"Oldu�un yerde kal, seni orospu �ocu�u!" diye ba��rd�m nefes nefese. "Oldu�un yerde
kal ve ellerini �n�nde tut.
Parma��n� dahi k�m�ldatmaya kalkma!"
B�l�m 87
CONKL�N, LOUIE BERGIN'�N bileklerini kelep�elerken ben de nefes nefese oldu�umuz
yeri bildirdim.
Adam�n y�z�n�n sa� taraf� ve avu� i�leri d�menin etkisiyle yaralanm� ve kan i�inde
kalm�t�.
Yine de adam ses ��karmam�t�.
M�cadele de etmemi�ti.
Olacaklar� d��rterek endi�eye kap�lm�t�m bir anda.
Bergin'e kar�� elimizdeki tek �ey polise mukavemet etmi� olmas�yd� ki bu da c�zi
bir kefaletle serbest kalaca�� bir �eydi sadece. Onun d��nda elimizde hi�bir �ey
yoktu.
E�er 1000 dolar gibi bir miktar� �deyebilirse yar�m saat i�inde serbest
kalabilirdi. Ak�am yeme�i saatinde �oktan Vancouver'a varm� olaca��ndan, b�yle bir
durum onu sonsuza kadar kaybetmemiz anlam�na geliyordu.
Conklin akl�mdan ge�enleri okumu�tu.
"Lou, onu g�rd�n," dedi bana. "Tutuklamaya �al��rken bana kar�� koydu."
Ka�lar�m �a�k�nl�kla havaya kalkm�t�. Kar�� koymak m�?
Adam �l� bir bal�k gibi yerde yat�yordu.
"Bana yumruk savurdu," diye �srar etti Conklin �enesini ovarak. "Onu yere
devirmeden hemen �nce sa�lam bir yumruk yedim. Kabul etmelisin Lou, bu goril bir
polise sald�rd�."
"Ke�ke dediklerini yapsayd�m," diye s�ylendi kald�r�mda yatt��� yerden Bergin.
"Yapsayd�m �eneni k�rard�m."
"Kes sesini l�tfen," dedi Conklin Bergin'e kibarca.
"Konu�aca��n zaman� sana ben s�ylerim."
Conklin'in ne yapmaya �al�t���n� anlam�t�m. Kefalet �cretini tavana vurdurmak i�in
adam�n su�unu kabart�yordu.
Oyunu hi� de kural�na uygun oynam�yorduk, ama ba�ka �ans�m�z yoktu. �aresizdik.
Araba K�zlar�n� �ld�renin Bergin olup olmad���n� anlamak i�in zamana ihtiyac�m�z
vard�.
Conklin, Bergin'e haklar�n� okuyarak bir polis arabas�n�n arkas�na oturturken,
Jacobi geldi ve beni Adalet Saray�'na g�t�rmeyi teklif etti.
Yol boyunca Jacobi'ye Bergin'i sorguya �ekmek i�in sab�rs�zland���mdan bahsettim.
Sorguya �ekmek, baz� cevaplar almak, itiraf etmesini sa�lamak, su� orta��n� tespit
etmek ve Araba K�zlar�'n�n katillerini i�eri t�kmak i�in sab�rs�zlan�yordum.
"Neyin var, Boxer?" diye sordu Jacobi. "Akl�n kar�m� sanki."
"Evet," diye kabul ettim. "D��n�yorum. Ya arad���m�z adam Louis Bergin de�ilse?
Sonra ne olacak? ��nk� inan bana akl�ma ba�ka hi�bir �ey gelmiyor."
B�l�m 88
BERGIN'�N SABIKA KAYDI ���N foto�raflar� �ekilip, parmak izleri ilk kez sisteme
girilirken, Jacobi ve ben sab�rs�zca bekliyorduk.
"Onu, sen ve Conklin beraber sorguya �ekmelisiniz," dedi
Jacobi.
"Bu senin vakan," diye cevap verdim. "Ve senin soru�turman."
"O zaman bakal�m Conklin bu i�in hakk�ndan nas�l gelecek,
Boxer. Ben cam�n hemen arkas�nda olaca��m."
Hantal Bergin iki numaral� sorgu odas�ndaki masada oturuyordu. Conklin'le bense
hemen kar��s�na �ekti�imiz sandalyelere ge�mi� bilgisayardaki k�s�tl� bilgileri
g�zden ge�iriyorduk.
"Burada d�r�st bir vatanda� oldu�un yaz�yor," dedim Bergin'e. "iyi bir kariyer
ge�mi�i ve temiz bir sicil. �imizin �ok uzun s�rece�ini sanm�yorum."
"iyi," diye cevap verdi adam. "��nk� buradan ��kar ��kmaz ikinizi de hatal�
tutuklamadan dava edece�im. Ayr�ca beni burada zorla tuttu�unuz i�in de ayr�ca dava
a�aca��m."
"Sakin ol, Louie," diye araya girdi Conklin.
"San�r�m �ok fazla televizyon dizisi seyrediyorsun sen bu aralar." Sonra 248 adama
k���t pe�ete uzatarak, "Berbat g�r�n�yorsun," diye ekledi.
Y�z�n� ve ellerini silen Bergin ard�ndan pe�eteyi buru�turup yumru�unun i�inde
s�karak Conklin'e �fke dolu g�zlerle bakt�.
Conklin, "Pek�l�, Bergin," dedi. "Bana ve Te�men'e a��kla bakal�m. Neden ko�tun?"
"Ben her g�n ko�ar�m," diye cevap verdi Bergin. "Egzersiz olsun diye. Anlad�n m�
seni k���k pislik?"
"Sana yard�m etmeye �al��yorum ahbap. ��pheli durumu lehine �evirme �ans�
tan�yorum."
Louie g�ld�, "Eminim �yledir, sevgili en iyi dostum."
"�nansan iyi olur," dedi Conklin. "Belki de kimi k�yafetleri araklad�n ve satt�n.
Yap�lan h�rs�zl�k bizi ba�lamaz, biz cinayet masasmdan�z. De�il mi Te�men?"
"Belki de beni yere devirip polise kar�� koydu�um masal�n� uydurmak yerine bana
kibarca sormal�yd�n�z, ha ne dersin, seni pislik herif?"
Conklin yerinden kalk�p Bergin'in arkas�na do�ru ge�erken Bergin eliyle Conklin'in
sallayaca��n� d��nd��� yumru�a kar�� kendini korudu. Ba��n�n arkas�na bir tokat
yiyen Bergin'in elindeki pe�ete tomar� elinden f�rlayarak sandalyesinin arkas�na
do�ru d�t�.
"Halk�n hizmetk�rlar�na biraz daha sayg� g�ster," dedi
Conklin. "�zellikle de bulundu�un ortamda bir bayan varsa."
Conklin teklifsizce yere e�ildi ve pe�eteyi alarak arka cebine koydu.
"Bana bir daha vur," dedi Bergin koca kafas�n� �evirerek.
"Vur da polis vah�eti gerek�esiyle senin can�na okuyay�m.
Hi�bir �eyle su�layamazs�n�z beni. O y�zden ya gel k���m� �p ya buradan cehennem
olup gitmeme ya da kendime bir avukat tutmama izin ver. S�yleyecek hi�bir �eyim
yok."
O s�rada cep telefonum �ald�. Korkun� bir zamanlamayd�.
Kimmi� diye telefonuma bakt�m.
Arayan Joe'ydu.
Yerimden kalkarak, "Belediye Ba�kan� ar�yor," dedim.
"Cevap vermek zorunday�m."
"Evet, efendim," dedim. Conklin ve Bergin'e s�rt�m� d�nm�t�m. "Evet. Kendisini �u
anda sorguluyoruz."
Sevgilimin tatl� sesi kula��mda ��nl�yordu. "Az sonra Hong
Kong u�a��na binece�im," dedi. "Gelecek hafta sonu d�n�yorum. San Francisco'ya
u�rayabilirim."
"Evet, efendim," diye cevap verdim. "Gayet uygun."
"Yani sence m�sait olacak m�s�n?"
"Kesinlikle."
"Ve unutmayacaks�n."
"Bana g�venebilirsiniz, efendim."
Aynada yans�yan y�z�me bakt�m. Ka�lar�m� �at��m bile a�z�m�n kenarlar�n�n ald���
g�l�mseyen �ekli yok etmeye yetmemi� gibiydi.
"Seni seviyorum, Lindsay."
"Kesinlikle bence de �yle, efendim. Sizi en k�sa zamanda bilgilendirece�im."
Ard�ndan telefonu kapad�m ve son yirmi saniyelik aran�n etkilerini �zerimden atmaya
�al�arak yerime ge�tim.
"Nas�l hissediyorsun, Louie? Ba�kan Hefferson'm bir numaral� �nceli�i olmak nas�l
bir duygu?"
"Harika bir duygu," diye cevap verdi Bergin s�r�tarak.
Louie hakl�yd�. Elimize aleyhine kullanabilece�imiz hi�bir �ey yoktu. Kendine bir
avukat tuttu�u anda da yine en ba�a d�nd�k demekti.
0 s�rada sorgu odas�n�n cam�n� t�klat�ld�. Koridora ��kt� ��mda bekleyenin Jacobi
oldu�unu g�rd�m. "Duydun mu?" dedim. "Bergin avukat istiyor."
"Ger�ekten de bir avukata ihtiyac� olacak," dedi Jacobi.
"��nk� parmak izi Lauren McKenna'n�n baca��n�n arkas�nda bulunan parmak iziyle
�rt��yor." Sonra s�r�tt�, "Bu da onu bir s�re burada tutmaya yeter."
V�cudumun her bir santimetrekaresi g�l�ms�yordu adeta.
Kendimi harika hissediyordum. Jacobi'ye g�l�msedim. �nce ellerimizi birbirine
�akt�k, sonra kal�alar�m�z� birbirine vurduk.
Bir dudaktan �p�medi�imiz kalm�t�.
Kap�y� a�t�m ve Conklin'i d�ar� �a��rd�m.
"Louie'nin parmak izleri G�steri K�z�'n�n v�cudunda bulunanla �rt��yor," dedim.
"Top sende Richie. Bu �eref sana ait."
Conklin i�eri girip, "Louis Bergin," diye s�ze ba�lad���nda m�fetti� Jacobi'yle ben
d�ar�dan onu seyrediyorduk. "Louis Bergin. Polise kar�� gelmek su�lamam�z� geri
al�yoruz. �u andan
itibaren Lauren McKenna'y� �ld�rmek su�undan tutuklusun."
B�l�m 89
�ANS GET�RMES� ���N silah�m�n kabzas�na dokundum. Ard�ndan Jacobi ve Conklin'le
beraber Hyde Caddesi'nin giri�indeki Kilit Ta�� Apartman�'na girdik. Yedi katl�
tu�la bina kablo hatt�n�n
yan�ndayd� ve direkt Nordstrom Meydan�'na bak�yordu.
Zenci ve olduk�a ya�l� kap� g�revlisi Louie'nin oda arkada��n�n evde oldu�unu
s�yledi.
"O bir sanat��," dedi adam. "G�nd�zleri hep evde olur."
G�c�rdayan k���c�k asans�re binerek apartman�n �n cephesine bakan 7F numaral�
daireyi bulduk.
Zile bast�m. Ard�ndan da kap�y� t�klatt�m.
"Kap�y� a��n," diye seslendim. "SFPD"
��eriden gelen tela�l� sesleri duyabiliyordum. Ancak kap�ya gelen olmad�. Bu kez
tabancam�n kabzas�yla kap�ya sert�e vurdum. Tu�la d�eli uzun koridor boyunca
yank�lanan sese ra�men kap� yine de a��lmam�t�.
Kap�y� ��yle bir yoklad�m. Ama yerinden bile k�p�rdamad�.
Kenara �ekilerek, "K�r�n," dedim.
SFPD San Francisco Polis Departman�
�nce panel kap�n�n mente�eleri yerinden f�rlayana kadar Conklin a��r c�ssesiyle
kap�ya y�klendi.
��eri ilk giren Jacobi'ydi. Hemen arkas�ndan i�eri ben girdim ve �n taraftaki k���k
odaya dald�m. Odada kahverengi deri bir koltuk ve klasik arabalar�n i�indeki takvim
k�zlar�n�n �er�eveletilmi� bir dizi karakalem �al�mas� vard�.
Pencerenin hemen yan�ndaki �izim tahtas�n�n �zerine i�neyle tutturulmu� �zerinde
Louie'nin ad� yazan zarf� fark ettim.
"Polis," diye seslendim. "Eller havada ��k hemen d�ar�."
Arama emrini cebime soktum ve silah�m elinde karanl�k oturma odas�na do�ru
ilerledim. Jacobi s�ylemeden hemen �nce kokuyu ald�m. "Manolya kokusu."
Arkam�zdan eve giren Conklin ��klar� yakt�.
K�sa koridorun sonunda yatak odas� vard�. Modas� ge�mi� kap� kolunu tutarak
�evirdim. Avucumun i�inde g�c�rdad���n� hissedebiliyordum.
Kap�y� a�t�m ve hafif�e ileri do�ru ittim.
Darmada��n�k yata��n �zerine sa��lm� k�yafetlere ve hemen ard�ndan pencereye
bakt�m,
G�zlerime inanmak ve g�rd�klerimi hazmetmem i�in ikinci kez bakmam gerekti.
Orta ya�l�, Asya k�kenli g�zel bir kad�n pencerenin �er�evesinde b�z�lm�
��meliyordu.
�zerindeki incecik elbise arkas�ndan vuran hafif g�ne� ����yla ayd�nlan�yordu.
Siyah k�sa sa�lar� ve elbisesinin kollar� r�zg�rda u�u�uyordu.
Odan�n karanl�k ve pis ortam�yla k�yaslan�nca kad�n�n y�z�ndeki �ocuksu ifade beni
tam anlam�yla afallatm�t�.
Jacobi ve Conklin'in arkamda oldu�unu bilerek, silah�m� indirdim, "Ben Te�men
Boxer," dedim yumu�ak bir sesle. Bir yandan da arkam� kollay�p gerekirse ate�
etmeleri i�in dua ediyordum.
"Ad�n ne?" diye sordum. "��eri gel de konu�al�m."
Kad�n�n g�zleri parlam�t� bir anda. Belki de akl�ndan ge�en bir d��nce
g�l�msetmi�ti onu. �p�c�k g�nderircesine a�z�n� b�zd���nde parlak ve rujlu
dudaklar�na bak�yordum.
"Vrooom, vrooom," dedi.
Her �ey o kadar ani olmu�tu ki.
B�t�n g�c�mle ileri at�ld�ysam da �ok ge� kalm�t�m.
Camdan atlam�t�.
Dakikalar gibi gelen upuzun bir saniye boyunca kad�n�n parlayan fig�r�n� camda
g�rmeye devam ettim. Hemen ard�ndan u�mu�tu sanki. G�r�nt�s� beynimin
derinliklerinde bir yere kaz�n�p kalm�t�.
Kad�n�n bedeni yere �arparken Conklin ve Jacobi pencerenin kenar�nda yan�mda
duruyordu.
B�l�m 90
LOUIS BERG�N'�N HAP�STEK� �LK 24 saati hi� de iyi ge�memi�ti.
K�yafetleri buru�mu�, pis ve t�ra�s�z y�z� de sokakta yatm� g�r�nt�s� vermi�ti ona.
Fakat g�zleri inan�lmaz bir �fkeyle doluydu.
Ve art�k bir de avukat� vard�.
Keskin y�z hatlar�na sahip olan Oscar Montana'y� mahkeme atam�t� avukat olarak.
Montana'yla daha �nce de kar��la�m�t�m ve ondan ger�ekten ho�lanm�t�m.
Bronz renkli Halliburton marka evrak �antas�n� masan�n �zerine b�rakan Montana,
"M�vekkilimi neyle su�luyorsunuz?" diye sordu ve �antas�n� a�t�.
"Bay Bergin'in dairesini ara�t�rd�k bug�n," dedi Conklin.
"Gen� ve g�zel bir kad�n vard� evde. K�z arkada��nd� de�il mi o, Louie? �smi Cherry
Chu."
"Onun hi�bir �eyle ilgisi yok," diye m�r�ldand� Louie.
Sesi patlamaya haz�rlanan bir volkan gibiydi adeta. Tehlike sa��yordu ve �fkesini
a��k�a belli ediyordu. Conklin iyice yakla�arak bir sandalye �ekti ve ��phelinin
sadece yar�m metre uza��na oturdu.
"De�il mi?" diye tekrar etti Conklin. "Her ihtimale kar�� onu zaten elimizde
tutuyoruz. Seni sataca��n� d��n�yorum. Asl�na bakarsan �oktan satt� bile."
Louie yumru�unu s�karak 'hay�r' dercesine ba��n� sallad�.
"Benim i�in asla ters bir �ey s�ylemez," dedi.
"Hi�bir �ey s�ylemek zorunda kalmad� ki," diye cevap verdi Conklin. "Onu camdan
atlama gerek�esiyle tutuyoruz.
Bunun ne anlama geldi�ini biliyorsun, de�il mi Louie?"
"Tanr� a�k�na," diye araya girdi Montana. "Siz ne t�r bir sadistsiniz m�fetti�?"
Louie ku�ku dolu g�zlerle bakt�. "Cinayet masas�ndansm�z ve onu da su�lu olmakla m�
itham ediyorsunuz?"
Conklin oturdu�u yerde arkas�na yasland�. "Louie," dedi.
"Onu kurtarmaya �al�t�k, ama o camdan atlad�. �u an morgda tutuyoruz kendisini.
Kayb�n i�in �zg�n�m."
Louie b���r�rcesine, "Hay�mrrr," diye inledi.
V�cudu kabarm�t� adeta. Boynundaki damarlar d�ar� f�rlad� ve kaslar� �i�ti.
Ard�ndan tapma��n s�tunlar�n� iten Samson gibi masaya ellerini bast�rd� ve yava��a
aya�a kalkmaya ba�lad�.
Bergin'in omuzlar�ndan tutup sandalyesine geri oturtan Conklin, "Bay Montana,"
dedi. "M�vekkilinizin do�ru d�r�st davranmas�n� sa�lay�n, aksi takdirde onu
kelep�eletmek zorunda kalaca��m."
"Tuzaklar�na d�me Louie," dedi Montana. "Sadece dinle."
Bu arada ben de hem seyrediyor hem de dinliyordum.
Conklin �ok h�zl� d��n�yor ve harekete ge�iyordu.
Do�u�tan soru sorma yetene�ine sahipti. Ayn� zamanda da cesur bir polisti.
Jacobi'nin neden onunla gururland���n� anlam�t�m. Ben de onunla gurur duyuyordum.
"Morgda olduk�a s�ra d�� bir �ey fark ettik," dedi Conklin.
"Do�rusunu s�ylememi istersen adli t�p uzman� s�yledi�inde �ok �a��rd�m. Demek
istedi�im, Cherry ger�ekten �ok g�zel bir kad�nd�, Louie. �nanmas� ger�ekten de �ok
g�� oldu."
Conklin �nce birinin sonra di�erinin ehliyetini oyun k���d� gibi masaya b�rak�rken
dikkatle y�z�n� seyrettim.
Yan yana duran foto�raflar inan�lmaz bir benzerlik g�steriyordu. �kisine de bak�nca
ancak fark� anlayabiliyordunuz. Ayn� g�zler, ayn� elmac�k kemikleri ve ayn� a��z.
Conklin, "�nanmak i�in bu iki resme beraber bakmam gerekti," diye devam etti.
"Kenneth Guthrie. Cherry Chu. �kisi de ayn� insand�, Louie.
"San�r�m t�m o cinayetleri i�lerken Ken oluyordu, �yle de�il mi Louie? Cherry
Chu'yken de senin k�z arkada��nd�.
"K�z arkada��n," diye tekrar etti Conklin. Sesi merak doluydu. "K�z arkada��n bir
erkekmi� ya dostum."
B�l�m 91
LOUIE'NlN KIPKIRMIZI Y�Z�NDEN kan�n�n �ekildi�ini fark ettim. Ard�ndan y�z�
bembeyaz kesildi ve ac�yla inleyerek ba��n� masaya vurmaya ba�lad�. Bir s�re bu
�ekilde devam ettikten sonra durmayaca��n� anlayan avukat� oturdu�u yerden kalkt�
ve omuzlar�ndan onu kavrayarak durana kadar onu sarst�.
Montana her an patlamaya haz�r bir bomba gibi bana bakt�. Hi� de �aka yap�yor
g�r�nm�yordu.
"M�fetti� bu �ekilde nereye varmak istiyor, Te�men?" diye sordu. "Bay Bergin
aleyhine elinizde herhangi bir delil varm�? ��nk� e�er yoksa can�n�z cehenneme
diyece�im i�in beni ba��lay�n. Mahkemeden gelecek tebligata g�re g�r��r�z."
"Kurbanlardan birinde rastlanan parmak iziyle Louie'nin parmak izi �rt��yor,"
dedim. "Ayr�ca DNA's� �u anda laboratuvarda. Acil ve �nemli oldu�u belirtildi."
"Size DNA's�n� m� verdi?"
"Asl�n� sorarsan�z DNA's�n� b�rakt�. Biz de ald�k," diye cevap verdim Louie'nin
yan�na oturup ona hitap ederek.
"Louie," diye devam ettim. "Cherry'yle o gen� kad�nlar� neden �ld�rd���n�z�
anlamam�za l�tfen yard�mc� ol. M�fetti� 258 Conklin ve ben hik�yeyi bir de senin
a��ndan duymak istiyoruz. Belki de cezan� hafifletecek sebepler vard�r,"
"K���m� �p."
"Hakl�ym�s�n, Richie," dedim Conklin'e d�nerek. "Louie ger�ekten de kad�nlardan
ho�lanm�yor. Ama seks�el a��dan kad�nlara meyilli oldu�unu d��n�yorum. Sen ne
dersin?"
"i�te o noktada devreye Kenny giriyor," dedi Conklin oyunu s�rd�rerek. "Bir �e�it
pezevenklik yapm� onun i�in.
Haks�z m�y�m, Louie? Sen tecav�z ediyordun, sonra da beraber k�zlar�
�ld�r�yordunuz.
"Sen ve sevgilin k�zlar� �ld�rd�kten sonra ne oluyordu peki? �ok mu e�leniyordunuz?
J�ri heyetinin senden bunun i�in nefret edece�ini d��n�yorum, siz ne dersiniz
Te�men?"
"Cevap verme, Louie," diye at�ld� Montana tela�la. "Tek kelime bile etme sak�n."
"Bize her �eyi anlataca��n� d��n�yorum," dedim Bergin'e.
"��nk� bizimle i�lerin j�rinin kar��s�na ��kmaktan �ok daha kolay olaca��n� sen de
biliyorsun. Ve tabi bir de bu var."
Beyaz zarf� masaya b�rakt�m. Zarf�n �zerinde mavi m�rekkeple Louie'nin ad�
yaz�yordu. G�rebilece�i kadar, yak�n ama ula�amayaca�� kadar uzakt� zarfa.
El yaz�s�n� tan�d���nda g�zlerini k�rp�t�rd�.
Buna g�veniyordum ben de zaten.
"Senin d�ece�in yere k�yasla Cherry'nin d�t��� yerin olduk�a kolay oldu�unu
s�yleyebilirim," dedim. "Nas�l bir �eye benzeyece�i hakk�nda en ufak bir fikrin var
m�? �l�m cezas�na �arpt�r�lmay� bekleyerek insanlardan uzak olarak ge�irece�in
ortalama yirmi koca y�l."
"Bu kadar� yeter," dedi Montana �antas�na eliyle vurarak.
"Bay Bergin hen�z k�rm�z� ��kta ge�mekle bile su�lanm� de�il."
"Bay Bergin'i �� cinayet su�undan yakalayaca��z," diye lafa girdim. "Bu y�zden
�imdilik size sa�layabilece�im esneklik sadece bu kadar."
Parmaklar�m� sadece birka� santim a�arak ufac�k i�areti yapt�m.
"Ger�ekten mi?" dedi Montana. "O kadarc�k m� yani?"
"�ki y�l �nce Los Angeles'ta bir kad�n �ld�r�lerek yol kenar�na at�ld�," dedim.
"Onda rastlad���m�z DNA'lar Louie'nin kurbanlar�nda buldu�umuz DNA'yla ayn�.
"E�er m�vekkilin bize Araba K�zlar� cinayetleri ve Los Angeles'taki kurbandan
bahsederse B�lge Savc�l���'yla anla�maya �al�abiliriz. Belki de �l�m cezas�ndan
kurtarmay� ba�arabiliriz. Bu konuda size s�z veriyorum."
"Sana d�nece�iz," dedi Montana. "Hadi Louie. Gidelim buradan."
Elimi zarf�n �zerine koyarak, "Ama bu, zaman s�n�rlamas� olan bir teklif," dedim.
"Mektubu alabilir miyim?" diye sordu Louie. Soruyu sorarken kuzu gibiydi adeta.
Son birka� dakika i�inde Louie'nin ifadesi mum gibi erimi�ti adeta. G�zleri
k�pk�rm�z�yd� ve y�z�ne kaybetmi�li�in ac�s� yerle�mi�ti.
"Bu bir kan�t," dedim Louie'nin kocaman, �slak g�zlerine bakarak. "Ama istersen
sana birka� sat�r okuyay�m."
Louie'nin oturma odas�ndaki �izim tahtas�n�n �zerinden ald���m zarf� a�arak �zenle
yaz�lm� be� sayfal�k mektubu ��kard�m.
"Evine girdi�imizde san�r�m h�l� yaz�yordu," dedim. "Bak.
�mzas� s�va�m�. Hen�z m�rekkebi bile kurumam�t�."
Louie'nin a�z� araland�. Nefesi d�zensizdi. G�zlerini �zerime dikmi�ti.
"Cherry diyor ki," diye okumaya ba�lad�m. "Beni affet a�k�m ama sensiz
ya�ayam�yorum. Sen ger�ekle�en tek haya-limdin..."
"Olduk�a �zel �eylere benziyor," dedim ve k���tlar� katlayarak zarfa geri
yerle�tirdim. "Neredeyse benim bile kalbimi burktu."
Louie, "Yapmam gerekeni s�yle," dedi. "Ne gerekiyorsa yapmaya haz�r�m."
Montana, "Beni dinle," diye at�ld� Louie'nin kolunu tutarak.
"Tek kelime bile etme. B�rak i�imi yapay�m. Aleyhinde konu�abilecek tek �ahit de
�ld�."
Bir anda her �ey karmakar��k bir hal alm�t�. Louie avukat�n� sandalyesiyle beraber
yere d��recek �iddetle geriye do�ru ittirdi. Yere d�en Montana'n�n burnu kanamaya
ba�lam�t�.
Louie yumru�unu s�k�p, aya�a kalkarak ba��rmaya ba�lad���nda ben de yerimden
f�rlad�m.
"Anlam�yor musun seni k���k pislik?" diye hayk�rd� Montana'ya do�ru. "Ya�amak ya da
�lmek umurumda bile de�il. Bir daha onu asla g�remeyece�im."
�fke dolu g�zlerini bana �evirdi, "Lanet olas� mektubu almak i�in ne yapmam, ne
s�ylemem gerekiyor?" diye sordu.
"Sadece bize yapt�klar�n�z� anlat."
"Tamam. Yapaca��m� s�yledim zaten."
Kalbim mutluluktan patlayacak gibiydi.
Asl�nda sevin� ���l�klar� atmak geliyordu i�imden.
�ampanyayla y�kan�yordum adeta. Yine de olabildi�ince ifadesiz g�r�nmeye �al�t�m.
Lanet olas� kameran�n kay�t yapt���ndan emin olmak i�in odadan d�ar� ��kt�m. Odaya
geri d�nd���mde Conklin Montana'y� aya�a kald�rmaya �al��yordu.
"B�lge Savc�l���'n� arayaca��m," dedim. "Mektubun bir kopyas�n� alabilirsin. Tabii,
su�unu itiraf ettikten hemen sonra."
B�l�m 92
LOU�E'N�N HER GE�EN SAN�YE biraz daha ��k��n� v e kademeli olarak bir hurdaya
d�n��n� hayalinde tekrar canland�ran Jacobi o psikopat�, hatta iki psikopat� alt
etti�imiz ve bunu ba�aran ekibin bir par�as� oldu�u i�in inan�lmaz keyifliydi.
�imdi, yani saat ak�am 20:00'de h�l� �al��yor, bir ba�ka sap��� duvara m�hlamaya
�al��yordu.
Belki de pe�inde oldu�u daha k�t�s�yd�. San Francisco'daki gelmi� ge�mi� en
tehlikeli katildi muhtemelen.
Sivil polis arabas�n�n direksiyonundayd� ve Leavenworth boyunca kuzeye ilerliyordu.
Dennis Garza'n�n kendisinden iki araba �nde seyreden siyah, �st� a��labilen
Mercedes marka arabas�n�n pe�indeydi.
Clay'deki k�rm�z� ��kta durdu ve arabalar�n arka farlar�n� seyrederken Garza'n�n
nas�l da g�zel bir hayat ya��yor g�r�nd���n� d��nd�.
Peki o halde hastanede Tanr� rol�n� oynayarak neden her �eyi mahvetmek i�te�indi
ki?
Kar�� tarafta akan trafi�in ��klar� hemen �n�ndeki araban�n i�ini ayd�nlatt���nda
Jacobi onu �a�k�na �eviren bir manzarayla kar��la�t�. Mercedes'le aras�ndaki Acura
marka araban�n i�indeki Yuki Castellano'dan ba�kas� de�ildi. Neler oluyordu b�yle?
Trafik ilerlemeye ba�lad���nda Jacobi bu kez her iki arabay� da takibe ald�. Her
d�n�te Mercedes'in d�nd��� y�ne sapan Acura'nm takipte oldu�u �ok a��kt�. Jacobi,
�n�ndeki iki alternatifi g�zden ge�irdi ve hemen ard�ndan tavan lambas�n� takarak
sireni �al�t�rd�. Crown Vic marka gri otomobil bu haliyle ans�z�n cehennemden
��kagelmi� bir �eytan� an�msat�yordu.
Siren sesini duyan Yuki �nce dikiz aynas�ndan arkaya bakt�, hemen sonra da
arabas�n� yol kenar�na �ekti.
Yuki'nin arabas�n�n arkas�na yana�an Jacobi telsizle merkezi arayarak Mercedes'in
plakas�n� verdi ve ba�ka bir sivil arac�n takip g�revini devralmas�n� istedi.
Ard�ndan t�vit ceketinin kollar�n� d�zelterek arabadan indi.
Acura'n�n yolcu penceresine do�ru ilerleyerek el fenerini
Yuki'nin g�z�ne tuttu.
"Ehliyetinizi g�rebilir miyim?" dedi.
"Tamam, tamam Memur Bey," diye cevap verdi Yuki tela�la. "Ehliyetim burada. Hatam
nedir?"
"Ehliyetiniz l�tfen."
"Elbette," diye cevap verdi Yuki g�zlerini ��ktan korumaya �al�arak.
Yana d�nd� ve �antas�ndan ��kard��� c�zdan�ndaki kredi kartlar�n� etrafa sa�arak
nihayet ehliyetine ula�t�. Olduk�a tedirgin g�r�n�yordu. Hi� kendisi gibi de�ildi.
Jacobi ehliyeti alarak arabas�na ilerledi. Yuki'ye d��nmesi i�in f�rsat vermi�ti.
Bu arada ehliyetini
sisteme girdi. Sonra, r�zg�r�n etkisiyle e�imli ya�an ya�mura kar�� g��l�kle
Yuki'nin arabas�na ilerledi ve ondan arabadan inmesini istedi.
"Arabadan inmemi mi istiyorsunuz?"
"Evet," diye cevap verdi Jacobi. "Arabadan inin ve ellerinizi arabaya yaslay�n.
Araban�n i�ine bakmamda bir sak�nca var m�? S�ylemek istedi�iniz herhangi bir �ey?
Silah? Ya da herhangi yasad�� bir madde?"
"Warren? Bu sen misin?" diye at�ld� Yuki. "Tan�mad�n m�?
Ben, Yuki. Neler oluyor?"
"Benim de ��renmek istedi�im bu," diye cevap verdi Jacobi.
Yuki ya�murun alt�nda s�r�ls�klam olmu�tu ve sa�lar� g�zlerini kapat�yordu.
�zerinde sporcular�n �s�nmak i�in giydi�i t�rden bir e�ofman, incecik bir ti��rt ve
yatak odas� terlikleri vard�. �orap bile giymemi�ti. Di�leri birbirine �arp�yordu.
Elindeki feneri ��yle bir araban�n i�ine tutan Jacobi ard�ndan Yuki'ye, "Pek�l�,
arabaya binebilirsin," dedi.
Emniyet kemerini takan Yuki'yi seyreden Jacobi ehliyetini ona geri verirken, "Bir
s�redir seni izliyordum, Yuki," dedi. "Ne yapt���n� san�yorsun ha?"
"Beni takip mi ediyordun?"
"L�tfen soruma cevap ver."
"Sadece arabayla gezintiye ��km�t�m, tamam m�?" Yuki yava� yava� sinirlenmeye
ba�lam�t�.
"Bana yalan s�yleme," dedi Jacobi. "Mercedes'i takip ediyordun."
"Hay�r. Peki, tamam. Ne olmu� yani? Ben sadece, ben sadece, her neyse!"
"A�z�ndan ��kan� bir d��n tamam m�?" diye hayk�rd�
Jacobi sesini iyice y�kselterek. Onu biraz silkelemek, kendine getirmek, korkutmak
istiyordu.
"E�er o adam d��nd���n gibi bir pislikse sence �n�ne ��kmana izin verir mi senin
ha? Hadi ama Yuki, kafay� �al�t�r biraz."
Yuki'nin bir bal�k gibi dudaklar�n� b�zd���n� g�rd�. Cevap verememi�ti bile.
"Burada durup bunlar� s�ylemek �ok mu keyifli san�yorsun? Sen iyi bir insans�n ve
b�yle bir �eyi yapmayacak kadar da zekisin. Resmen belan� ar�yorsun ve umar�m
bulamazs�n."
Yuki eliyle y�z�ndeki ya�mur sular�n� silerek ba��m sallad�. "Bundan Lindsay'e
bahsetmek zorunda m�s�n?" diye sordu.
"Bu sana ba�l�."
"Hemen eve gidece�im, Warren. Benzin bile almak i�in durmayaca��m, s�z. Ne dersin?"
"Peki, o halde. Ha, bu arada vergi pulunun vakti ge�mi�.
Onu hallet hemen."
"Te�ekk�rler, Warren."
"Peki, dikkatli s�r ve uslu dur."
Jacobi d��nceli bir �ekilde arabas�na do�ru ilerledi.
Evinin yak�nlar�ndaki bir yerde s�cak bir yemek yemeyi ge�irdi akl�ndan. Sonra eve
gidip birka� kadeh bir �eyler i�ebilir ve ard�ndan da 49ers'�n ma��n�
seyredebilirdi.
Arabas�n�n kap�s�n� a�t���nda telsizden ona ula�maya �al�t�klar�n� duydu.
B�l�m 93
JACOB�, TAYLOR VE WASHINGTON'IN k�esindeki mavi Ford'un arkas�na �ekti arabas�n�.
Al��lmam� �iddette ya�an ya�murun alt�ndayd� yine. �ndeki arabaya do�ru y�r�yerek
Chi ve Lemke'yle k�sa bir s�re sohbet etti.
Ford hareket etti�inde yolun kar��s�na ge�en Jacobi, �zerine alt�n harflerle
"Venticello Restorante" yaz�l� olan siyah tenteli mek�na girdi.
Krem renkli, iki katl� binaya ��kan merdivenleri t�rmand� ve daha i�eri girer
girmez kar��la�t��� s�cac�k ortam, sar�msak ve mercank�k kokular� selamlad� onu.
A�l�ktan karn� gurulduyordu.
Hemen sa�da vestiyer g�revlisi k�z ceketini b�rakmak isteyip istemedi�ini
sordu�unda, b�rakmak istemedi�ini s�yledi.
K�sa bir s�re s�r�ls�klam bir vaziyette ayakta �ylece durdu ve giri�te bulunan L
�eklindeki bara ve sol taraftaki merdivenlere bakt�. M�terilerin kullan�m�na a��k
olan ve restoran�n ana salonuna giden tek merdiven buydu.
Bar taburelerinden birine oturdu, kendisine bir Buckler's marka alkols�z bira
s�yledi ve ceketini ��kararak yandaki tabureye ast�. Hemen sonra barmene d�nerek
lavaboyu kullanmak istedi�ini s�yledi.
Kocaman camlardan caddeye bakan on dolu masan�n oldu�u dikd�rtgen bi�imli yemek
salonuna giden �zeri hal� kapl� onlarca merdiveni indi. Mavi renkli tu�lalardan
yap�lm� ��mine, mek�nda g�z dolduruyordu.
�ekici bir kad�nla ��minenin yak�n�ndaki masas�n� payla�an Doktor, Jacobi'ye s�rt�
d�n�k olarak oturuyordu. �nlerindeki k�rm�z� �arap kadehleri alev gibi yan�yordu
adeta.
O tarafa do�ru y�r�yen Jacobi doktorun sandalyesine �arparak masan�n yan�ndan ge�ti
ve doktorun h��mla ba��n� �eviri�ini seyretti keyifle. Y�z�nde korkun� sert bir
bak� vard�.
Jacobi ger�ekten �z�lm��esine �z�r diledi. "Hey, �z�r dilerim. Affedersiniz. �ok
pardon." Sonra yoluna devam etti, lavaboyu kulland� ve tekrar yukar� ��karak
bardaki yerine d�nd�.
Neredeyse ger�ek bir bira tadmdaki i�kisini bitirdi ve ard�ndan yenisini s�yledi.
Ismarlad��� her i�kinin ard�ndan �cretini �d�yordu. Siyah sa�l� doktor ve randevusu
yan�ndan ge�erek vestiyere do�ru ilerliyordu ki Jacobi bar�n �zerine bir be�lik
atarak onlardan �nce mek�n� terk etti.
D�ar�daki hava berbatt�. Arabas�na bindi, konta�� �evirdi ve silecekleri
�al�t�rarak bulundu�u yeri merkeze bildirdi.
Siyah Mercedes Taylor Caddesi �zerindeki bir otoparktan ��kt���nda Jacobi pe�lerine
d�m�t� bile. Bu hava ko�ullar�nda fark edilmeyece�inden emin olarak bu kez doktoru
olduk�a yak�n takibe alm�t�. Hele boynuna sar�lm� onu kula��n�n arkas�ndan �pen ve
neredeyse kuca��na oturan sar��n kad�n varken fark etmemesi hi� de �a��rt�c�
de�ildi.
Pacific'e d�nerek iki blok giden araba ard�ndan sa�a d�nerek Leavenworth'e oradan
da Filbert'e do�ru d�rt blok daha ilerledi.
Daha sonra kendi soka��na giren Garza otomatik garaj kap�s�n� a��p arabas�n� i�eri
park ederken Jacobi onu seyretti.
Ard�ndan u�uk sar� evin yan�ndan ge�en Jacobi blo�un sonuna kadar ilerledi. U d�n��
yaparak geri geldi ve rahat�a evini g�zetleyebilece�i �ekilde arabas�n� yolun
Garza'n�n taraf�na park etti.
Bacaklar� uyu�maya ba�lay�p, tuvaleti de gelince arabadan inip arka lasti�in orada
rahatlamay� d��n�yordu ki bir anda Garza'n�n alt kat ��klar� s�nd�. Upuzun bir on
be� dakikan�n ard�ndan �st k�t ��klar� da s�nm�t�.
Cep telefonundan Lindsay'i arayan Jacobi hastaneden ��kt���ndan beri Garza'n�n
pe�inde oldu�unu s�yledi. Evet, fazla mesai, hem de �cretsiz fazla mesai yapm�t�.
"Tek bir k�rm�z� ��kta bile ge�medi, Boxer," dedi telefonda Jacobi. "Adam k�rk
ya�lar�nda zarif bir bebekle ak�am yeme�i yedi. Masada elini tuttu. Sonra d�n� yolu
boyunca kad�n adam� resmen yedi bitirdi.
"G�rd���m kadar�yla diyebilirim ki doktorun tek su�u bir k�z arkada��n�n olmas�."
B�l�m 94
JACOB� BEN� ARAYARAK Garza'n�n geceyi yemekte ge�irdi�ini s�yledi�inde yo�un bak�m
�nitesinin �n�ndeki koridorda a��r ad�mlarla y�r�yor, d��n�yordum.
��ren� hava ko�ullar�nda bir hi� i�in arkada��m�n geceyi d�ar�da ge�irmesine sebep
olarak ne kadar b�y�k bir aptall�k etti�imi d��nerek hastanenin bekleme salonundaki
mavi sandalyelerden birine ��kercesine oturdum. Yine de Garza'da bir �eylerin ters
oldu�una dair i�imi kemiren histen bir t�rl�
kurtulam�yordum.
G�z�m�n �n�nde Yuki'nin annesinin g�r�nt�s� u�u�uyordu. Dizlerinin kenetleni�i,
kald�r�ma d��� sanki g�n gibiydi.
�nsanlara tak�lmay� seven, ne�eli ve tam bir han�mefendi olan Keiko h�l� hayatta
olmal�yd�, diye ge�irdim i�imden.
0 ve �len di�er otuz bir ki�inin g�z�n�n �zerine yerle�tirilen pirin�ten d��meleri
ve bu �ekilde �l�lerin i�aretleni�lerini d��nd�m.
O i�ren� d��meleri, i�aret damgalar�n� d��n�yordum.
E�er hi� kimse ne yapmaya �al�t���n� anlam�yorsa katil bundan nas�l bir zevk al�yor
olabilirdi ki?
Adam�n �lenlerle ilgili olarak s�yledi�i kibirli s�zleri hat�rlad�m. "Bazen r�zg�r
tersten esebilir," demi�ti doktor.
Belki de y�z�nc� kez Dennis Garza'n�n da Charles Cullen ve Ohiolu Doktor Swango
gibi hasta ruhlu ve ahlaks�z bir katil olup olmad���n� sor g�l�yordum.
Sandalyemde dengemi kaybedip bir anda yana kaymamla yar�s� dolu kahve barda�� yere
devrildi. Nike ayakkab�lar�m�n etraf�nda olu�an k���k kahverengi g�lc��� seyrettim.
"Tanr�m, Lindsay," dedim kendi kendime. "Bir katili enselemeyi umuyorsun, ama kahve
i�meyi becermekten bile acizsin."
Bir par�a gazete ka��d�yla yeri kurulad�m ve g�n�n bitti�ini d��nerek �slak
gazeteyi ��pe att�m.
Garza �oktan yatm� olmal�yd� ve az�c�k akl�m varsa ben de ayn�s�n� yapmal�yd�m.
Cep telefonum tekrar �ald���nda gitmek �zere ceketimi ilikliyordum.
"Te�men?" dedi kad�n�n biri f�s�lt�yla. "Ben Noddie Wilkins, B�lge Hastanesindeki
hem�ire. Hat�rlad�n�z m�? Sizi aramam� s�ylemi�tiniz. Bir ba�ka hasta daha �ld�. Ve
onun da g�zlerinde d��me var."
t�imi mide bulant�s�na benzer bir his kaplam�t�.
"Ne zaman oldu bu?" diye sordum.
"�imdi."
"Hastan�n ad� neydi?"
"Anthony Ruffio, cesedi h�l� yo�un bak�m �nitesinde."
Hastanede ka� hastan�n �ld���n� ve ka��n�n g�z�n�n �zerinde d��me bulundu�unu
d��nerek merdivenlere do�ru h�zla ko�maya ba�lad�m.
Ama bu kez durum farkl�yd�.
Bu kez ben ve muhtemelen katil de ayn� anda hastanedeydik.
B�l�m 95
MERD�VENLER� �K��ER �K��ER t�rmanarak yo�un bak�m �nitesine do�ru h�zla ko�tum.
�l�m sa�an bir manyak �u an hastanenin i�inde bir yerlerde geziyor olabilirdi ve
belki de onu enselemek i�in en uygun zaman �u and�.
Yo�un bak�m �nitesinin kap�s�ndaki g�revli hem�ireye rozetimi g�sterdim. Hem�ire,
g�revli doktoru �a��r�rken g�zlerimi bir an �zerinden ay�rmam�t�m.
Dakikalar sonra Doktor Daniel Wassel geldi. Otuzlu ya�lar�nda g�r�nen zay�f ve
�elimsiz doktorun upuzun bir burnu ve yorgunluktan k�zarm� uykulu g�zleri vard�.
Kendimi tan�tt�m ve ge�irdi�i ameliyat sonras� yo�un bak�m �nitesine alman Anthony
Ruffio'nun i�lemleri yap�l�rken katta g�revli olan t�m �al�anlar�n listesini
istedim.
Ayr�ca Ruffio'nun cesedini hemen g�rmek istedi�imi de ekledim.
Bir anda tela�lanan doktor uyu�uklu�unu hemen �zerinden atarak uykulu g�zlerini
kocaman a�t�. "Anlam�yorum, Te�men," dedi. "Polis bu hastan�n �l�m�yle neden
ilgileniyor ki?"
"�imdilik ��pheli �l�m diyelim," dedim.
"Olduk�a tedirgin edici konu�uyorsunuz. Buna inanam�yorum."
Dr. Wassel yo�un bak�m �nitesine a��lan otomatik kap�y� a�t� ve ��klar� yakt�.
Bak�lar�m hemen cesede kenetlendi.
Adam�n �zerindeki beyaz �rt�y� a�arken �rpertiyle i�imin titredi�ini hissettim.
Hayat� elinden zorla al�nan Ruffio �oke olmu� g�r�n�yordu. A�z� a��kt� ve solgun
teni neredeyse saydamla�m�t�.
�rt�y� iyice a�t���mda Ruffio'nun g���s kemi�inden karn�na kadar inen diki�
izlerinin deh�et verici g�r�nt�s�yle kar��la�t�m.
Sa�lar�na var�ncaya kadar �rt�y� hemen yukar� �ektim.
Kafam� �evirdi�imde yata��n ba�ucundaki komodinde durmu� bana g�z k�rpan d��meleri
fark ettim. Dr. Wassel ve d��melerin aras�nda durdum.
"Bu odaya �u andan itibaren hastane personelinin girmesi yasaklanm�t�r," dedim.
"K�sa bir s�re sonra cinayet masas�ndan birileri burada olacak ve onlar�n buradaki
i�i biter bitmez adli t�p uzmanlar� Bay Ruffio'nun �ehir morguna nakledilmesini
sa�layacak."
"Bunu yetkili birisine bildirmem gerekli."
"En tepeye kadar gidebilirsin doktor."
Ceketimin cebinden lateks eldivenleri ��kararak komodinin �zerindeki d��meleri
kaybolmadan �nce plastik bir po�ete koydum. Olay yeri inceleme ekibini arayarak
gece n�betindeki birka� kriminologa ula�t�m ve oldu�um yeri bildirerek hemen
gelmelerini istedim. Jacobi'yi arad�m ve yata��ndan kald�rd�m.
Destek biriminin gelmesini beklerken, ben kendi sorguma ba�lam�t�m bile. Her �ey
�iddetli bir f�rt�nada, motorla denize a��lmak gibiydi adeta.
Doktorlar�n, hem�irelerin ve hademelerin tedirgin ve �fkeli bak�lar� alt�nda
durmaks�z�n rozetimi g�steriyor, �n�me geleni sorguluyordum. Herkese, "Antonio
Ruffio hastaneye kabul edilirken neredeydiniz?" diye soruyordum.
"�ld���nde neredeydiniz?"
Sorgulad���m herkeste, durumu ayd�nlatacak ve belki de katili ele verecek bir mimik
ya da ses tonunda bir de�i�im ar�yordum.
Ancak arad���m hi�bir �eye ula�amad�m. Hem de hi�bir �eye.
B�l�m 96
O GECE AC�L SERV�STE Dr. Marie Calhoun g�revliydi. Hareketli k�v�rc�k sa�lar� ve
k�r�m� bir cildi olan otuzlu ya�lar�n�n hen�z ba�lar�ndaki esmer kad�n, manik
denilebilecek kadar enerji doluydu.
Bir grup hem�irenin arkas�nda, acil servisin tam da kalbinde beraber duruyorduk.
G�zlerini �zerimde odaklamadan h�zl� h�zl� ve hafif tela�l� bir tonla konu�an Dr.
Calhoun bana
Anthony Ruffio'nun �l�m�n� izah etmeye �al��yordu.
"Bay Ruffio Cenevre'den buraya u�akla New York �zerinden geldi," dedi �zetlemeye
�al�arak. "Olduk�a uzun bir u�u� bu. �stelik sol baca�� da al��dayd�. U�akta akut
nefes darl��� ge�irmi�. U�ak iner inmez acil servise yeti�tirildi."
"Geldi�inde onu g�rd�n�z m� yani?"
"Evet. Ci�er taramas� yapt�k. Akci�erinde bir kitle oldu�u ortaya ��kt�. K�r�k
baca��n� da ultrasonla tetkik ettik. Orada da ciddi bir kan p�ht�la�mas� s�z
konusuydu.
"Kan�n� inceltmek i�in Heparin isimli bir ila� verdik. Sonra da yo�un bak�m
�nitesindeki solunum ayg�t�na ba�lad�k.
"�ok ge�meden kustu�unu, kan kustu�unu duydum. Sonrada �oka girdi zaten."
"Sebep?"
"O s�rada ben de bilmiyordum. Onu hemen ameliyathaneye ald�k. Mide �lseri sebebiyle
kanamas� vard�. Heparin y�z�nden kan� a��r� incelmi�ti "
Doktor ba��n� sallad�. Daha sonra olanlar� anlat�rken akl�n� toparlamaya �al�arak,
hastan�n �l�m�ne konsantre olmaya �al��yor gibiydi.
"Bill Rosen," dedi. "M�thi� bir cerraht�r. �lsere giden ana damar� t�kamak i�in var
g�c�yle u�ra�t�.
"Hastaya yo�un �ekilde kan vermemize ra�men o kadar �ok kan kaybetmi�ti ve
kaybediyordu ki kurtaramad�k. �iddetli nefes darl��� �ekmeye ba�lam�t�. Ameliyata
ba�land�ktan sonraysa zaten her �ey tam bir felakete d�n�t�."
"Ne demek bu?"
"Onu ameliyat masas�nda kaybettik. Rosen onu tekrar geri getirdi. Stabilize etmeyi
ba�ard�. �ld���nde Ruffio yakla��k yirmi dakikad�r yo�un bak�m �nitesindeydi."
Bu an� daha �nce ya�am��m gibi berbat bir hisse kap�ld�m.
Keiko Castellano'ya da kan�n�n p�ht�la�mas�n� engelleyen a��r� dozda bir ila�
verilmi�ti ve bu, �l�m�ne sebep olmu�tu.
"Cehaletimin kusuruna bakmay�n doktor, ancak heparin ne s�kl�kta kanda a��r�
incelmeye yol a�ar?"
Bana bakt�. Koyu renkli g�zleri bir oniks* kadar sert bak�yordu.
"Tanr� a�k�na bana tam olarak ne sormaya �al��yorsunuz?"
"Ruffio'ya a��r� dozda heparin verilmi� olabilir mi?"
"Her �ey m�mk�n. Ama �l�m�n�n �ok daha a��k bir sebebi var. Ve raporuma yazaca��m
�ey de bu olacak," dedi
Calhoun keskin bir ifadeyle. Di�lerini s�kt���n� neredeyse duyar gibiydim.
* Oniks: Damarl� akik.
"Hastaneye geldi�inde adam�n kan�ndaki alkol oran�, 26'yd�.
Yani sarho�tu. U�akta i�ki i�ti�i a��kt�. Belki de baca��n� da bu sebeple k�rm�t�."
"Pardon ama nas�l bir ba�lant� kurdunuz anlayamad�m."
"Kanamal� �lser hastal��� alkoliklerde �ok yayg�nd�r. Fakat �lserinden kimseye
bahsetmemi�ti. Belki de alkolik oldu�unu s�ylemekten utand�. Hasta kabul
formlar�n�n bir sebebi var elbette. Hepsi bu."
"Yani �l�m�n�n kendi ihmalinden kaynakland���n� s�yl�yorsunuz �yle mi?"
"Aynen �yle! Bitti mi?"
"Tam olarak de�il," diye cevap verdim.
Acil servisten i�eri sedyede gen� bir adam getiriliyordu.
Baca��ndaki kur�un yaras�ndan kanlar ak�yordu ve gen� adam ac�yla ba��r�yordu.
Calhoun tam yan�mdan ge�ip gidecekti ki �n�ne ge�tim, "Ruffio hastaneye kabul
edildi�i s�rada Dr. Garza hastanede miydi?" diye sordum.
"Ger�ekten hat�rlam�yorum," diye cevap verdi kad�n.
"Hi�bir fikrim yok. Neden kendisine sormuyorsunuz?"
"Soraca��m," dedim. "Hademelerden birinin Ruffio'nun g�zlerinin �zerinde buldu�u
d��melerden haberiniz var m�?"
"D��me mi? Neden bahsetti�iniz hakk�nda en ufak bir fikrim yok, Te�men. Ancak
Anthony Ruffio d��meler y�z�nden �lmedi. �lseri �ld�rd� onu."
B�l�m 97
ERTES� SABAH K�L�ST�R Explorer'imm i�inde oturmu� bir yandan olay yeri inceleme
ekibi ve Jacobi'yle beraber
Ruffio'nun cesedi �zerinde harcad���m�z uzun saatleri d��n�yor, di�er yandan ufuk
�izgisinde do�makta olan g�ne�e kar�� hafif ya�an g�m�i ya�muru seyrediyordum.
Otoparktan Pine'a do�ru ��karken Ruffio'nun �l�m�n�n ger�ekten de Calhoun'un
anlatt��� �ekilde olup olmad���n� d��nd�m. Yani olay t�bben bir kazayd� ve
hastanenin hi�bir kusuru yok muydu?
A��r� incelmi� kandan bahsederken Calhoun'un y�z�ndeki �mitsizlik g�z�m�n
�n�ndeydi. S�zleri de akl�mdan ��km�yordu.
Emin oldu�um bir �ey vard� ki o da bilinci yerinde olmayan Ruffio yo�un bak�m
�nitesinde solunum cihaz�na ba�l� olarak yatarken etrafta en az atm� hastane
personeli dola��yordu.
Ameliyattan hemen �nce ya da hemen sonra birileri yan�na girip basbaya�� ona a��r�
dozda heparin zerk etmi� olabilirdi.
�ten ��kmadan hemen �nce Garza da yapm� olabilirdi bunu.
Ama bilmecenin bir y�n� can�m� s�k�yordu.
�len adam�n g�zlerinin �zerine d��meleri Garza nas�l koymu� olabilirdi ki?
B�l�m 98
CHRONICLE TAKIM MASASINDA OTURAN CINDY gazetede yay�nlanacak olan hik�yesine ince
ayar yapmakla me�guld�. Asl�nda i�ini �oktan bitirmi� olmas� gerekiyordu. Yine de
telefonu �ald���nda arayana bak�p �ok sevindi.
Telefona cevap verirken, Bu harika, diye ge�irdi i�inden.
Belki de k�sa bir ��le yeme�ine ��kabiliriz.
"Lanet olsun Cindy!" diye k�kredi Lindsay telefonun �b�r ucunda. Sesi azarlar
gibiydi. "Senden Garza'n�n hik�yesini yazmaman� rica etmi�tim ve sen de kabul
etmi�tin!"
"Bunu yapmak zorundayd�m, Linds," diye cevap verdi
Cindy sesini y�kseltmemeye �al�arak. Herkesin konu�tuklar�na �ahit olmas�
gerekmiyordu nihayetinde. "B�lge Hastanesi'ndeki kayna��m bana Garza'n�n y�netim
kurulunca sorguland���n� s�yledi."
"Bu hi�bir �eyi kan�tlamaz, Cindy."
"Yazd���m haberi okudun mu?" diye sordu Cindy. "Ba�l���, 'Acil Servis �efi Dr.
Dennis Garza mercek alt�nda,' mercek alt�nda demek aleyhinde bir kan�t var
demektir. Tanr�m, Lindsay, adam ge�en hafta mahkemede resmen ��z�ld�."
"Peki ya su�u ihmalden �te bir �eyse? Ya onu bu �ekilde afi�e etmen ortadan
kaybolmas�na sebep olursa? Ya toparlan�p San Francisco'yu terk ederse?"
"ihmalden daha �te bir su� demekle ne demek istedin?"
"Ben de bilmiyorum," diye cevap verdi Lindsay. Sesi k�rg�nd�. "�zerinde
�al��yorum."
"Ben de," diye ekledi Cindy. Sonra, "Bak Lindsay," diye devam etti. "Bu haberle
ilgili tek bir �eyi bile senden almad�m.
Bu hik�ye benim. Hem de en ba��ndan beri. Ve s�rf i�imi yapt���m i�in bu �ekilde
�zerime gelmen hi� de do�ru de�il."
Telefonda s�k�nt�l� bir sessizlik oldu. Cindy saniyelerin saatler gibi ge�ti�ini
hissediyordu ve akl�ndan s�ylemek istemedi�i bir dolu �ey ge�iyordu. Ama sonu�ta
ger�ek �uydu ki Lindsay sadece arkada�l�klar�na g�venerek bu �ekilde y�klenmi�ti
ona. Ve s�n�r� �oktan a�m�t�. Hem de �oktan.
"Bir s�r� gazeteci bu hik�yenin pe�inde, Lindsay! Haberi ben ya da herhangi bir
ba�kas� patlatsa da Garza'n�n bundan mutlaka haberi olacakt�r."
Telefona do�ru i� �eken Lindsay, "Sadece biraz daha vaktimin olaca��n� ummu�tum,"
dedi.
"G�r�n�e g�re bu koca bir hayalmi�," dedi Cindy ve bu s�zlerini kar��l�kl� buz gibi
bir vedala�ma takip etti.
Telefonu kapatan Cindy �n�ndeki defterine bakarak az �nce karalarcasma yazd���
kelimeleri okudu. �hmalden �te bir su�.
B�l�m 99
B�LGE HASTANESl'NDE ge�irdi�im gece beni yorgunluktan peri�an etmi� ve b�y�k �l��de
de cesaretimi k�rm�t�.
Sabah ald���m gazeteyi ofis masam�n alt�ndaki ��pe f�rlat�rken Cindy'nin bir
sonraki yaz�s�nda, B�lge Hastanesi'nde bir s�r� cinayet i�lenmesine ra�men San
Francisco Polis Departman�'n�n bu konuda hi�bir �ey yapmad���n� hik�ye edece�inden
neredeyse emindim.
Adalet Saray�'n�n alt�nda koskoca bir delik a��lmadan �nce gayri resmi ara�t�rmay�
bir kenara b�rak�p soru�turmay� resmi boyuta ta��man�n zaman� gelmi�ti.
Telefonun ahizesini kald�rd�m ve �efi arayarak, "Tony," dedim. "Seni g�rmem gerek.
Acil bir durum s�z konusu."
6.Cadde'yle Brannan �zerinde olan �i�ek Pazar� Cafe, Adalet Saray�'ndan sadece
birka� blok �tedeydi. Normal �artlarda mek�n�n samimi atmosferi, zarif yer
d�emeleri, koyu renkli lambrileri ve pasaj�n sonundaki �i�ek tezg�hlar�ndan zevk
alacak olan ben, bug�n bundan �ok uzakt�m.
Tracchio'yla k���k, yuvarlak masalardan birine ge�erek kendimize sandvi� sipari�
ettik.
"Ba�la bakal�m anlatmaya, Boxer," dedi.
Yuki'nin annesi ba�ta olmak �zere, g�zlerinin �zerine d��me kapat�lan otuz ��
kurbana, ortada dola�an s�ylentilere, istatistiklere ve B�lge Hastanesi aleyhine
a��lan davaya ili�kin her ayr�nt�y� ona anlatman�n beni �ok rahatlatt���n�
hissettim.
Ona ayr�ca �lkenin d�rt bir yan�ndaki muhtelif hastanelerdeki Garza'ya ait k�t�
sicil kay�tlar�ndan, Jacobi'nin yapt��� ara�t�rmadan ve bir gece �nce �len hastan�n
ard�ndan yapt���m�z gayri resmi soru�turmadan bahsettim.
"Birisi gelip g�zlerinin �zerine o d��meleri koydu�unda," diye ekledim. "Ruffio'nun
cesedi yo�un bak�m �nitesinde hastane morguna g�nderilmeyi bekliyordu."
"H�mm," diye homurdand� �ef.
"Garza hastaneden 18:00'da ayr�ld�. Hasta ise sekizi sadece birka� dakika ge�e
�ld�. Yine de Garza'n�n bu i�in i�inde olmad���n� kesin bir dille s�yleyemem."
"E�er Garza o esnada orada de�ilse, bu i�le bir ilgisi olabilece�ini neye dayanarak
s�yleyebiliyorsun?"
"Hastanedeki her yere girmeye yetkisi var. Belki de o g�n i�ten ��kmadan hemen �nce
hastaya a��r� dozda ila� verdi ve ilac�n etki etmesi de birka� saat ald�.
"Belki bir su� orta�� var ya da belki de arad���m�z adam o de�il," dedim. "Ama yine
de Tony, Tanr�m, Garza birinci s�n�f bir canavar da olabilir! Ve ben b�y�k
olas�l�kla �yle oldu�unu d��n�yorum. Chronicle bu sabah haberi ���nc� sayfadan
verdi."
�ef �n�ndeki taba�� kenara iterek kendine bir kahve sipari�i daha verdi, "Yuki dava
a�t� m�?" diye sordu.
"Evet," diye onaylad�m. "Claire'in Yuki'nin annesine yapt��� otopsiden Keiko'ya
a��r� dozda ila� verildi�i ortaya ��kt�.
�ld�r�ld���n� g�stermez bu elbette, ama Ruffio'dan da a�a�� yukar� benzer bir sonu�
bekliyorum."
"Sonu� olarak elinde seni hi�bir yere g�t�rmeyen bir araba dolusu bilgi var, �yle
mi?"
"G�t�rd��� bir yer var Tony. Korkun� bir hisse g�t�r�yor beni. Hem de en
korkuncuna. Ve kesinlikle i�imden s�k�p atam�yorum."
"Peki, o halde ne yapmak istiyorsun?"
Araba K�zlar� Cinayetleri dosyas� Allah'tan kapanm�t�.
Elim belki de hi� olmad��� kadar g��l�yd� bug�n.
"Hastaneye polis y��mak istiyorum," diye cevap verdim.
"Ge�ici bir s�re i�in narkotikten baz� arkada�lar� kullanmak istiyorum. Garza'n�n
pe�ine yedi g�n 24 saat bir adam tak�p, hastane eczanesine de bir adam yerle�tirmek
istiyorum."
Kahvesinden son yudumunu alan Tracchio'nun akl�ndan o an eminim zaten bin par�aya
b�l�nm� ekipten, elindekiler onu sadece k�t� bir hisse g�t�ren birine, yani bana,
nas�l eleman verece�i ge�iyordu.
"Ne s�re i�in?"
"D�r�st olmam gerekirse, bilmiyorum."
Garsondan hesab� isteyen Tracchio, "Bir hafta i�in d�rt ki�iyi alabilirsin," dedi.
"Sonra tekrar de�erlendiririz. Beni her �eyden haberdar etmeni istiyorum, Lindsay.
Hi�bir �ey gizlemeni istemiyorum."
Uzand�m ve Tracchio'nun elini s�kt�m. "Yapabilecek olsamda yapmazd�m."
B�l�m 100
FILBERT'TAKl SARI B�NANIN garaj kap�s� aniden a��ld�. ��eriden Mercedes Roadstar
marka siyah araba geri geri ��karken Jacobi, d�ar�daki gri araban�n yolcu
koltu�unda oturmu� Dr.
Garza'n�n yar�m saat boyunca evinde ne yapt���n� d��n�yordu. Gece meydana gelen
olaylar� de�erlendirmi� olmal�yd�.
�of�r koltu�unda oturan Rich Conklin yerinde do�rulurken, Jacobi de bulunduklar�
yeri telsizle merkeze bildirdi.
��inden be�e kadar sayan Conklin, Filbert'�n dik yoku�unun en sonundaki arac� fark
etti.
Mercedes'ten on araba boyu uzakl�kta olan araba, sivil polis arac�yd�.
Jacobi, "Sakin ol," diye uyard� Conklin'i.
"Arkam�zda yeteri kadar destek birim var."
"Olsa ne yazar!" diye ��k�t� Conklin. "Garza'n�n o araban�n i�inde olup olmad���n�
bile bilmiyoruz ki!"
"Geri d�n�p evi izlemeye devam m� etmek isterdin?"
"Hay�r. Kendimi kopyalamay� isterdim."
Jacobi homurdand�, "D�nya ikiniz i�in haz�r m� peki?" diye at�ld�.
Hemen sonra Conklin gibi hep bir sonraki vakay� heyecanla kar��lad��� ve ba�ar�
madalyas� alman�n kendisi i�in de �ok �nemli oldu�u daha yolun ba��ndaki g�nlerini
hat�rlayarak g�l�msedi. �imdi �ok yorgun olsa da bu hissi h�l� hat�rl�yordu.
Jones'a do�ru keskin bir d�n� yapan Conklin, Greenwich'teki dur tabelas�n� g�r�nce
aniden frenlere as�ld� ve Yick Wo ilk��retim Okulu'nun yan�ndan ge�ti.
Lombard ve Francisco'y�� ge�mi�lerdi. Dur tabelalar�nda yava�lay�p sonra tekrar
h�zlan�yorlard�. Jacobi telsizle merkezi arayarak, "Washington, Delta, Fokstrot
3.9.0 plakal� �st� a��k siyah Mercedes, Jones �zerinde kuzeye do�ru ilerliyor,"
diye bildirdi.
Telsizden c�z�rt�l� bir ses bir ba�ka sivil polis arac�n�n Colombus �zerinde
Mercedes'i takibe ald���n� teyit etti.
"Cannery South'a do�ru ilerliyor gibi g�r�n�yor."
Conklin farlar� yakarak h�zla sa�a do�ru, Columbus'a paralel caddeye keskin bir
d�n� yapt�. Bu, Garza'n�n muhtemel var� noktas� olan Ghirardelli Meydan�'na arka
taraftan giden
bir yoldu.
Jacobi Conklin'den Hyde ve Plaj Caddesinin kesi�ti�i k�eye park etmesini istedi ve
"Her an buradan ge�ebilir," dedi.
Ak�am trafi�i olduk�a a��r ilerliyordu ve sokaklar h�l� oradan oraya ko�u�turan
yayalarla doluydu.
"i�te orada," diye at�ld� Conklin.
Park eden ara�tan siyah sa�lar� g�mle�inin yakas�na d�k�len ka�mir Armani pard�s�l�
adam indi.
Garza arabalar�na do�ru y�r�meye ba�lad���nda Jacobi onu deh�et i�inde
seyrediyordu. Lanet olsun. Yolcu kap�s�na yakla�t� ve pencereye t�klatt�. Jacobi
pencereyi a�arak doktora s�kk�n bir bak� att�.
"Biraz bekleyin M�fetti�. Hemen d�nece�im," diyen Garza daha sonra yolun kar��s�na
ge�ti ve k�rm�z� neon tabelas�nda Bueno Vista yazan bej renkli binaya girdi.
Jacobi, camek�n�n arkas�nda kasadaki adamla konu�an Garza'y� g�rebiliyordu.
"Bu da neydi b�yle?" diye sordu Conklin inanamayan g�zlerle. "Bizi enselemesi
yetmiyormu� gibi bir de bizimle dalga ge�iyor. Berbat bir durum."
Jacobi ba��n�n a�r�maya ba�lad���n� hissetti. Garza'n�n kar��lar�na dikilmesi
plan�n bir par�as� de�ildi.
�imdi �ayla�a ne diyecekti?
"�ok a�a��lay�c� bir duruma d�t�k, Richie," dedi. "Ama oyunun hen�z ba��nday�z."
Kafeden ��kan Garza trafik ��klar�n�n yayalar i�in ye�ile d�nmesini bekledi ve
sonra yolun tekrar kar��s�na ge�erek ekip otosuna do�ru y�r�meye ba�lad�. Bu s�rada
Jacobi araban�n cam�ndan keyifsiz bir ifadeyle onu seyrediyordu. Araban�n yan�na
gelen Garza tekrar cama t�klatarak Jacobi'ye karton
bardakta iki kahve uzatt�.
"Sade ve sert," dedi Garza. "Ne de olsa uzun bir gece sizi bekliyor olacak."
"Te�ekk�rler, �ok d��ncelisin," diye cevap verdi Jacobi.
"Umar�m en k�sa zamanda �de�ebiliriz."
Garza Mercedes'ine binip, sinyalini vererek trafi�e kar�t���nda Jacobi h�l�
arkas�ndan onu seyrediyordu. Ard�ndan telsizle merkezi arayarak, "Takip i�in bir
araca ihtiyac�m�z var,"
dedi. "��pheli, Hyde �zerinden g�neye do�ru ilerliyor. T�m trafik kurallar�na
riayet ediyor."
Sonra telsizi yerine takt� ve hissetti�inden daha inan�l� bir ses tonuyla, "Bir
hata yapacak," dedi Conklin'e. "Ak�ll� ge�inen bu pislikler her zaman bir hata
yapar. Hem de her zaman."
Ard�ndan kahve bardaklar�ndan birini eline ald�, i�ine bir paket �eker bo�altt� ve
kar�t�rd�ktan sonra temkinli bir yudum ald�.
B�l�m 101
HASTANE KOR�DORLARININ ayd�nl�k ve sorunsuz gecelerinden birinde saat 20:45'i
g�steriyordu. Saatler �nce ofisinden ayr�lan Garza caddeye a��lan otomatik kap�dan
y�lan gibi s�z�lerek ��karken d�n�p eski dostmu�uz gibi bana el sallam� ve pis pis
s�r�tm�t�. Bu durumdan �ok keyif al�yordu, de�il mi?
Acil servisle yo�un bak�m �nitesi aras�ndaki koridorlar aras�nda mekik dokurken
olaylara farkl� bir a��dan bakmaya �al�t�m.
Belki de Garza katil de�ildi.
Belki sadece katil hissi uyand�r�yordu insanda.
Peki katil Garza de�ilse, kimdi o zaman?
Onca g�nd�r ayn� yerde volta atarak kendi kimli�imi de a��k etmi�tim.
Yeni bir yer aray��yla ���nc� kattaki onkoloji b�l�m�ne do�ru ilerledim.
Daha kata ad�m�m� atar atmaz beni olduk�a ��phelendiren bir manzarayla kar��la�t�m.
Yakla��k 155 cm boyunda ve 60 kilo a��rl���nda otuzlar�nda g�r�nen sar��n bir adam
koridorda durmu� hem�ireyle konu�uyordu.
Gri kap�onlu bir ti��rt, siyah kargo pantolonu ve ba��nda da mavi beyzbol �apkas�
olan adam�n duru�unda bir terslik vard�. Hem�ireyle birbirlerine bak�lar�nda,
aralar�nda gizli bir anla�ma varm��as�na beni alarma ge�iren bir sinsilik vard�.
��g�d�lerim, bu i�te bir terslik var, diyordu.
Cappy McNeil tecr�beli bir cinayet uzman�yd�. Y�llarca Jacobi'yle �al�an Cappy
hemen alt katta g�revliydi.
Cep telefonumla onu arad�m ve yan�ma gelmesini istedim.
Yakla��k bir dakika sonra tam da sar��n adam 386 numaral� odadaki hastan�n yan�na
girdi�inde Cappy yan�ma geldi.
Kap�n�n kolunu s�ms�k� tutarak, sert bir ifadeyle, "Oldu�un yerde kal," diye
seslendim i�eriye do�ru. Hemen sonra ��pheli adam� kolundan kavrad�m, kendime do�ru
�evirerek rozetimi g�sterdim ve adam� duvara yap�t�rd�m.
Hemen arkamdaki Cappy iri c�ssesiyle kap�y� bloke etmi�ti.
"Ad�n ne?" diye sordum gen� adama.
"Alan Feirstein. Neler oluyor?"
"Ellerinizi duvardan ay�rmay�n, Bay Feirstein. Ceplerinizde bilmem gereken bir �ey
var m�? �la�, i�ne ya da bir silah mesela?"
"Di� f�r�am var," diye hayk�rd� adam. "Arabam�n anahtarlar� ve bir paket de �eker
var!"
Elimle adam�n t�m ceplerini yoklad�m. "C�zdan�n�z� ��kart�yorum," dedim.
"Tatl�m?" diye seslendi Feirstein yataktaki solgun y�zl� kad�na do�ru ba��n�
hafif�e �evirerek. "Uyan�k m�s�n?"
Kad�n�n kolunu yukar�daki kalp monit�r�ne ve serum �i�esine ba�layan bir s�r�
elektrik kablosu ve hortum vard�.
"0 benim kocam," dedi kad�n zar zor duyulan bir sesle.
"Alan benim kocam."
Midemdeki kramplar ve kalbime aniden saplanan ac�yla Fernstein'�n ehliyetini
inceledim.
Adam�n silah� ya da cebinde d��me falan yoktu. Lanet olsun ki ehliyetinde organ
ba��� yapaca��na dair etiket bile vard�.
C�l�z bir sesle, "Burada ne yap�yorsunuz?" diye sordum.
"Geceyi burada ge�irece�im," diye cevap verdi adam.
"Carol'�n lenf kanseri var. Son evrede."
Zorla yutkundum. "�ok ama �ok �z�r diliyorum," dedim
Fernstein'a. "Az �nce olanlar korkun� bir hatayd�. Nas�l �z�r dileyece�imi
bilemiyorum."
Adam kafas�n� sallad�. Kar�s�na d�nerek, "Kendinize iyi bak�n, tamam m�?" dedim.
Sonra Cappy'le koridora ��kt�k.
"Tanr�m," dedim. "Kendimi berbat hissediyorum, Cappy.
Ger�ekten de bir �eyler d�n�yor gibiydi. Me�er adam yerde yatmak i�in odaya
sessizce s�z�l�yormu�! Nas�l bu kadar ahmak olabildim?"
"Bazen b�yle �eyler olur patron," dedi Cappy omuz silkerek. O g�rev yerine geri
d�nerken, ben de acil servisin oraya yola koyuldum.
Duydu�um utan�la beraber korkun� bir hayal k�r�kl��� ya��yordum. Ama en k�t�s� daha
�nce hi�bir �eyin �ok yak�n�nda olup yakalayamayaca��m� hissetmemi�tim.
Yakalad���m� sand���m an avucumu a��yordum ve koca bir hi�le kar��la��yordum.
Hastanenin dalkavuk genel m�d�r� Carl Whiteley, B�lge
Hastanesi'ndeki �l�mlerin ayn� �l�ekteki di�er hastanelerle yak�n oranda oldu�u
konusunda �srar ediyordu ve d��melerinde sadece bir �aka oldu�unu iddia ediyordu.
Sezgilerim ve k���k baz� ba�ka �eylerden yola ��karak Tracchio'yu da bu yola
s�r�klemi�tim.
Onu riske etmi�tim. Kendimi de tabi.
Acil, servisteki bekleme salonunun bir k�esinde duran otomatik haz�r yiyecek
makinesi bu kasvetli ve ruh s�k�c� yerde reng�renk ambalajl� yiyecekleri servis
etmeye haz�r oldu�unu anlatmaya �al��rcas�na u�ulduyordu.
Makineye d�rt tane �eyreklik atarak birka� d��meye bast�m ve turuncu ambalajl�
�ikolatal� gofretin a�a��ya d���n� seyrettim.
Geceyi hastanede ge�irecektim. Ahlaks�z bir katilin maskesini d��rerek insanlar�n
hayatlar�n� kurtaraca��m�za inanmak istiyordum.
Yapt���m her �eyin kendimi k���k d��rmekten ibaret olmas� gibi korkun� bir ihtimal
de vard� elbette. Tanr�m, o zavall� adam ve hasta kar�s�. Ne felaket.
ALTINCI KISIM
Karar
B�l�m 102
T A M DA GE� KALINACAK G�ND�.
Gereksiz denebilecek kadar b�y�k �antas�na s�ms�k� yap�an Cindy, McAllister'daki
Civic Center Adliye Binasina do�ru h�zla ilerlerken bilgisayar �antas�n� sol omzuna
ge�irdi ve nas�l olup da d�rt hafta �nce ba�layan mahkemenin bir g�n�n� bile
ka��rmad���n� d��nd�.
Y�prat�c� ifadeler ve ate�li sorgulamalar nihayet sona ermi�ti.
Bug�n mahkeme salonunun kap�lar� a��ld���nda, Cindy merdivenlerde olsun ya da
olmas�n O'Mara ve Kramer kapan� konu�malar�n� yapacakt�.
Tanr�m.
Ya yerini ba�ka bir muhabire kapt�r�rsa... D��ncesi bile deh�et verici bir
ihtimaldi bu.
Yayalar i�in yanan k�rm�z� ���a ald�rmadan mahkeme binas�na do�ru s�ratle ilerledi.
Yukar� ��k�p bakt���nda mahkeme salonunun kap�lar�n�n h�l� a��lmad���n� g�r�nce
rahatlad�.
Basamaklar�n sonundaki kalabal���n bir k�esinde �antas�n�n sap�n� iki eliyle
kavram� olan Yuki'yi g�rd�. G�zleri uzakta bir noktaya sabitlenmi� olan Yuki,
hi�bir �ey g�rm�yor gibiydi.
A��n kilo kaybeden Yuki'nin bu k�r�lgan g�r�nt�s� Cindy'i endi�elendiriyordu. Ve
tabii annesinin �l�m�nden beri i�e gitmedi�i ger�e�i de.
Dava onu t�ketiyordu ve bu, halinden kolayca anla��l�yordu.
Cindy, kalabal���n aras�ndan kendine yol a�maya �al�arak basamaklar� t�rman�rken
Yuki'ye seslendi.
Sonunda Yuki onu g�rd� ve 'We oldu? Senin i�in �ok endi�elendim," dedi.
"H�zl� transit sisteminde ar�za oldu," diye cevap verdi
Cindy. "�stasyonlar aras�ndayar�m saat tak�l� kald�m. Neredeyse ��ld�r�yordum."
G�venlik g�revlilerinin a��r �elikten kap�lar� a�mas�yla,
Cindy ve Yuki de i�eri akmakta olan kalabal�kla birlikte mahkeme salonuna girdiler.
A�z�na kadar dolu asans�rle d�rd�nc� kata ��karak 4Anumaral� mahkeme salonuna do�ru
ilerlediler. Cindy hemen salonun bas�na ayr�lan b�l�m�n�n en arka s�ras�ndaki
sandalyelerden birine ge�ti.
Salon dolarken etrafta g�z gezdirdi, sonra da bilgisayar�n� a�arak yazmaya ba�lad�.
Maureen O'Mara'n�n �zerinde domates k�rm�z�s� Oscar de la Renta marka bir tak�m
elbise vard�, diye yazd� Cindy. Bu onun oyun k�yafeti, onun sava� rengi, j�rinin
onun kapan� konu�mas�n� hat�rlamas�n� istedi�i �ekil.
B�l�m 103
YARGI� CARTER BEV�NS kol saatini sallad� ve g�zl�klerinin �st�nden Maureen
O'Mara'ya bakarak ona ba�lamaya haz�r olup olmad���n� sordu.
O'Mara, "Evet, Say�n Yarg��," diye cevap verdi ve me�e a�ac�ndan yap�lma k���k
k�rs�n�n arkas�ndaki yerini ald�.
Notlar�n� �n�ne koydu, ama onlara ihtiyac� olmayacakt�.
�nceki ak�am tekrar prova yapm�t�. �nemli noktalar� ezberlemi�, kapan� konu�mas�n�
hangi tonlamada ve hangi c�mlelerle yapaca��n� ba�tan a�a��ya ��renmi�ti. Her
�eyini bu davaya adam�t� ve b�t�n gelece�i bu davan�n sonucuna ba�l�yd�.
�imdiye kadar �ok iyi bir i� ��karm�t� ve bunun da fark�ndayd�.
�imdi tek yapmas� gereken bunu per�inlemekti. Derin bir nefes ald�, j�riye
g�l�msedi ve ba�lad�.
"Bayanlar ve baylar, �� y�l �nce San Francisco B�lge Hastanesi �zelle�tirilerek k�r
ama�l� bir �irkete sat�ld�.
"O zamandan beri," dedi O'Mara, "yanl� ila� kullan�m�na ba�l� �l�mlerin say�s� ��
misli artt�.
"Peki, ama neden? Ben bunun mesleki yetersizlik ve a��r� �al�maktan kaynakland���n�
iddia ediyorum.
"Ge�ti�imiz �� y�lda, deneyimli personelin neredeyse d�rtte ��� deneyimsiz, ama
daha az paraya daha �ok �al�acak personelle de�i�tirildi.
"Hastane k�r ediyor," dedi O'Mara, "ama kabul edilemeyecek kadar y�ksek bir
bedelle."
"B�lge Hastanesi'ne geldikleri i�in anlams�z bir �ekilde ac�lar i�inde �len yirmi
insanla ilgili ifadeleri dinlediniz.
"Bu mide buland�r�c� ve �ok �irkin. Ve t�m su� B�lge Hastanesi'nin y�netiminde.
��nk� asl�nda hastalar umurlar�nda bile de�il. Onlar� yaln�zca netice
ilgilendiriyor."
O'Mara j�ri locas�na do�ru y�r�d�, t�rabzana ellerini koydu ve sadece onlara hitap
ederken hepsiyle teker teker g�z temas� kurdu.
"Ge�en hafta bizzat Dr. Garza'dan duyduk," diye devam etti O'Mara. "�� y�ld�r B�lge
Hastanesi'nin acil servisinin ba��nda olan Dr. Garza t�m bu s�re zarf�nda hastaneye
acil servisten yat� yapan hastalardaki �l�m oran�n�n tavan yapt���n� ink�r etmedi.
"Hatta bize bunun sebebini de a��klad�. Dedi ki, 'Bazen r�zg�r tersten esebilir,
"Bayanlar ve baylar, bir hastanede r�zg�r�n tersten esmesi s�z konusu olamaz. Ama
yanl� ila� kullan�m� s�z konusu olabilir. Bunun hukuki kar��l���ysa 'standartlar�n
alt�nda i� g�rmek'tir.
"�te g�revi suistimal etmek de budur.
"Dr. Garza'ya hastalar�n �l�m�nde parma�� olup olmad���n� sordu�umda bana
'anayasan�n be�inci maddesine s���n�yorum,' cevab�n� verdi.
"D��n�n. Sorumu cevaplamay� reddetti, ��nk� su�u �stlenmek istemedi!
"Bu bile bir cevap de�il miydi? Elbette ki �yleydi."
Kimse �ks�rmedi hatta nefes bile alm�yorlard� sanki.
O'Mara tek tek b�t�n j�riye bakarak devam etti.
"Bu bir cinayet davas� de�il. Kendi kendine o, bu acayip su�lamay� yapm� olsa da,
kimse cinayet su�uyla Dr. Garza'n�n pe�inde de�il.
"Ama sizden bu 'tersten esen r�zg�r' i�in B�lge Hastanesi'ni sorumlu tutman�z�
istiyoruz.
"Sizden, edecekleri k�r� hastalar�n ��karlar�n�n �st�nde tuttu�u i�in B�lge
Hastanesi'ni cezaland�rman�z� talep ediyoruz.
"Ve yine sizden m�vekkillerimi 50 milyon dolarla �d�llendirmenizi istiyoruz. Bu
miktar her ne kadar yitirilen yirmi de�erli ya�am� telafi etmeye yetmeyecek de olsa
hastanenin
can�n� yakacakt�r.
"Bayanlar ve baylar, bu hastanenin ila�lar� Rus ruleti oynar gibi insanlar�n
�zerinde kullanmas�n�n durdurulmas� gerekiyor ve bunu siz ba�arabilirsiniz.
"Kendinize bir sorun, sevdi�iniz biri hasta veya yaralanm� olsa, onlar�n B�lge
Hastanesi'ne gitmesini ister miydiniz?
"Peki ya siz? Siz oraya yatmak ister miydiniz? T�m bu duyduklar�n�zdan sonra
akl�n�zdan bile ge�irir miydiniz?
"L�tfen bu d��ncenizi j�ri odas�na ta��y�n ve m�vekkillerim ve B�lge Hastanesi'nden
zarar g�renlerin t�m di�erlerinin lehine karar verin. En y�ksek tazminatla
�d�llendirin onlar�.
Onlar ad�na, sizlere te�ekk�r ederim."
B�l�m 104
KADINLAR TUVALET�N�N �N�NDEK� uzun s�rada kollar�n� kavu�turmu�, ba��n� �ne e�mi�
bir �ekilde bekleyen Yuki, O'Mara'n�n kapan� konu�mas�n�n onu nas�l
duyguland�rd���n� d��nd� ve Garza pisli�i onu �ld�rmeden �nce neden annesini B�lge
Hastanesi'nden ��kartmad���n� sordu kendine yine.
S�ra o kadar yava� ilerliyordu ki Yuki tuvalete girebildi�inde davan�n yeniden
ba�lamas�na sadece dakikalar kalm�t�.
Aceleyle so�uk su muslu�unu a�t�, y�z�ne su �arpt� ve sonra da el yordam�yla k���t
havlulara uzand�.
Y�z�n� kurulay�p g�z�n� a�t���nda, aynan�n kar��s�nda makyaj�n� tazeleyen Maureen
O'Mara'y� g�rd�.
Onu g�rd���ne hem sevinmi� hem de �a��rm�t�.
Kapan� konu�mas�yla ilgili olarak onu tebrik etti ve ard�ndan kendini tan�tt�. "Ben
Duffy ve Rogers'ta �al��yorum, ama annem yak�n bir ge�mi�te B�lge Hastanesi'nde
�ld��� i�in buraday�m."
"Bunu duydu�uma �z�ld�m," diye kar��l�k verdi O'Mara kafa sallayarak; sonra tekrar
aynaya d�nd�.
Yuki, O'Mara'n�n bu tavr� kar��s�nda irkildi. Fakat hemen sonra onun tamamen davaya
yo�unla�t���n� ve Kramer'in az sonra yapaca�� kapan� konu�mas�na odaklanm� oldu�unu
fark etti.
J�rinin verece�i karar konusunda endi�eleniyordu.
Yuki k���t havluyu buru�turdu ve ��p kutusuna att�.
O'Mara'n�n kendisine ve aynadaki yans�mas�na bir kez daha g�z att�.
Maureen O'Mara'n�n giydi�i tak�m m�kemmeldi. Di�leri bembeyazd� ve sa�lar�nda
sadece �ampuan reklamlar�nda g�r�len kusursuz par�lt� vard�. Kad�n kendine bak�yor,
diye ge�irdi akl�ndan Yuki ve bu d��nce nedense onu rahats�z etti.
Aylard�r sa��n� kestirmedi�ini ve her g�n iki koyu mavi tak�m�ndan birini se�ip
giydi�ini d��nd�.
Giyinmeyi otomati�e ba�lamak daha kolay de�il miydi?
Annesinin �l�m�nden beri nas�l g�r�nd���n�n onun i�in bir �nemi yokmu� gibiydi.
O'Mara, Yuki'nin yan� ba��nda rujunu s�rd�, yakas�na d�en sa�lar� d�zeltti ve ona
hi� bakmadan tuvaletten ��kt�.
�nce �izgili tak�m elbise giymi� iriyar� bir kad�n sabuna uzanmas� gerekti�ini
belirterek Yuki'ye "�zin verir misiniz?" diye sordu.
"Tabii, sorun de�il."
Yuki, Maureen O'Mara ��mar�k bir �irretse ne olmu� yani, diye d��nerek lavabodan
uzakla�t�.
Nihayetinde h�l� onun kazanmas�n� istiyordu.
Hem de b�y�k bir zafer kazanmas�n�.
B�l�m 105
LAWRENCE KRAMER, yarg�� yerini al�p, m�ba�ir de salonu sessizli�e davet ederken
k���tlar�n� d�zeltti.
Kendisini g��l� hissediyordu ve ba�lamaya can at�yordu.
Be� millik sabah ko�usuna ��kt���na memnundu. Bu kesintisiz zaman diliminde kapan�
konu�mas�n� yeniden g�zden ge�irmi�ti.
Haz�rd�.
Garza h�yar� olmasayd� karar�n ne y�nde olaca��na dair hi�bir ku�kusu olmayacakt�.
O pislik s�rf bu y�zden i�ini kaybedecekti. Ama bu, e�er davay� kaybederlerse �ok
k���k bir teselli olabilecekti ancak.
Yarg�� ad�n� s�yledi�inde Kramer aya�a kalkt�.
Gece mavisi ceketini ilikledi ve j�riyi, onlar� senelerdir tan�yormu��as�na
arkada��a selamlad�.
"insanlar�n yapt��� hata ile g�revi k�t�ye kullanma aras�nda b�y�k bir fark
vard�r," dedi Kramer, konu�mas� i�in tonunu ayarlarken.
"Bir insan�n hata yapmas�yla, g�revini suiistimal etmesi aras�nda b�y�k bir fark
vard�r," dedi Kramer, konu�mas� i�in ses tonunu ayarlayarak.
"Acil servisin nas�l bir yer oldu�unu d��n�n. Sokaktan hasta ve yaralanm�
insanlar�n geldi�ini; d�me ve araba kazas� ma�durlar�n�, travma ge�irenleri ve
bazen de hi� konu�amayarak hastaneye gelen insanlar� d��n�n.
"Hastalar�n tan�nmamas�na, t�bbi ge�mi�lerinin bilinmemesine, onlara etrafl�
testler yap�lamamas�na ra�men hayat kurtaran kararlar�n ne kadar ivedilikle
al�nmas� gerekti�ini d��n�n.
"Bir doktor hayat kurtarmak i�in �abuk hareket etmesi gerekti�inde, genellikle
inisiyatif kullanmak zorunda kal�r.
"S�ylemeye �al�t���m �u:
"Altm� be� ya��nda bir kad�n, t�pk� sizin ya da benim annem gibi, acil servise
ge�ici iskemik atakla geliyor. Bu k���k �apl� fel� ve kalpteki ritim bozuklu�una
hemen m�dahale edilmezse hasta �lecek.
"Bir doktor hastaya kan�n�n p�ht�la�mas�n� engelleyecek bir ila� vererek, m�dahale
etmeye karar verebilir.
"Bir ba�ka doktorsa hastaya yap�lacak en do�ru m�dahalenin hemen kalp pili
tak�lmas� oldu�una karar verilebilir.
"Bu ki�isel bir karard�r.
"Her iki durumda da doktorun ald��� karar risk ta��r, hasta ameliyatta da �lebilir
ila� y�z�nden de."
"Kramer! Seninle konu�uyorum! Seni orospu �ocu�u, seni pislik. O�lumun �l�m�n�
de�ersizle�tiriyorsun."
Savunma masas�n�n birka� s�ra arkas�nda bir adam ayaklanm�, var g�c�yle
ba��r�yordu. Bu, asl�nda taburcu edilmi� oda arkada��na yap�lmas� gereken ins�lin
i�nesinin yanl�l�kla yap�ld��� ve bu sebeple de hayat�n� kaybeden �ocu�un babas�
Stephen Friedlander'dan ba�kas� de�ildi.
Adam�n grile�mi� y�z�, parma��n� Kramer'a do�ru sallarken allak bullakt� ve y�z
kaslar� da kaskat� kesilmi�ti.
"Can�n cehenneme!" diye hayk�rd� Kramer'a.
Sonra savunma masas�na do�ru at�ld� ve Kramer'in iki gen� adam ve bir kad�n
avukattan olu�an ekibinin her bir �yesine parma��n� do�rultarak, "Can�n cehenneme!
Can�n cehenneme!
Ve senin de can�n cehenneme!" diye ba��rd�.
Yarg�� m�ba�ire d�nerek, "Tutun �u adam�. Mahkemeye sayg�s�zl�k yap�yor," diye
seslenirken, Kramer da bir yandan yarg�ca sesleniyordu.
"Say�n Yarg��! �ok taktikleri uyguluyor. B�t�n bu d�zmeceyi davac� taraf�n avukat�
d�zenledi."
O'Mara p�sk�rerek, "Bunu ben mi ayarlad�m? Delirdiniz mi siz?"
"Siz ikiniz. Hemen k�rs�ye gelin," diye k�kredi Bevins.
Kramer bir kad�n�n ���l���n� duydu! Friedlander'�n y�z�n�n buru�tu�unu ve kan�n�n
�ekildi�ini g�rmek i�in tam zaman�nda arkas�na d�nm�t�. Adam�n belli ki bir derdi
vard�. K�sa k�sa, zor nefes alan adam kollar�n� yard�m istercesine ileriye
uzat�yordu. Yan�nda ���l�k atan kad�n�n �n�ne d�meden �nce ona tutundu, sonra da
ta�tan yere y���ld�.
Bevins, "Sa�l�k g�revlilerini �a��r�n," diye ba��rd� g�venlik g�revlilerinden
birine. "Mahkeme ��leden sonra saat ikiye kadar ertelendi. M�ba�ir, j�rilere
odalar�na kadar e�lik edin."
Kaos.
Kramer, Chicago Tribune muhabiri olan g�zl�kl� bir adam�n yang�n ��k�ma a��lan
kap�n�n kilit kolunu kald�rmaya �al�t���n� g�rd�.
Kap�n�n aniden a��lmas�yla ba�layan alarm sesini, merdivenleri g�r�lt�yle ��k�p
mahkeme salonuna giren ilk yard�m ekipleri takip etti.
B�l�m 106
DURU�MAYA YEN�DEN BA�LANDI�INDA Cindy kendini gergin ve dikkati da��lm�
hissediyordu. O korkun� Friedlander olay� tekrar tekrar akl�nda canlan�yordu, t�m o
k�f�rler, ba�r�malar,
zavall� adam�n yere y���lmas�, alarm�n keskin ���l��� ve Chicago Tribune'den yeni
arkada�� Whit Ewing'in acil ��k�� a�mas�.
Yarg�c�n tokma��n� vurmas�yla salon aniden sessizli�e b�r�nd�.
"Kay�tlara ge�sin," diye ba�lad� Bevins. "J�rinin her bir �yesini ayr� ayr�
sorgulad�m. Bu sabahki olay�n verecekleri karara etki etmeyece�ini ��renmi�
olmaktan memnunum,"Sonra savunma masas�na d�nerek, "Bay Kramer, devam etmeye haz�r
m�s�n�z?" diye sordu.
"Evet, Say�n Yarg��." Kramer k�rs�ye ilerledi. S�cak g�l�mseyi�i bu kez zoraki
duruyordu.
Cindy �ne do�ru e�ildi ve elini Yuki'nin incecik omuzlar�na koyarak f�s�ldad�. "�te
ba�l�yoruz."
"Bayanlar ve baylar," dedi Kramer. "Bay Friedlander'a m�dahale edildi�ini ve kalp
krizi ge�irmesine ra�men tamamen iyile�ece�ini ��renmi� bulunuyorum.
"M�vekkillerim ve ben onun i�in ger�ekten �ok �z�ld�k.
Adam o�lunu kaybetti ve �u anda da �ok ac� �ekiyor.
"Ne kadar �z�l�rsek �z�lelim, siz j�rinin g�revi karar� ger�eklere g�re vermektir,
duygulara g�re de�il.
"Daha �nce hatayla g�rev suiistimalinin aras�ndaki fark�n ay�rt edilmesinin
�neminden bahsetmi�tim.
"Bir hem�ire elindeki tepsideki ila�lar� kar�t�r�rsa bu bir hatad�r. Ya da bir
doktor acil ba�ka bir durum y�z�nden dikkati da��larak hasta �izelgesini
i�aretlemeyi unutursa ve bu y�zden hastan�n birine yeniden ila� verilirse bu da bir
hatad�r.
Bunlar hep hatad�r.
"G�revi suiistimalse a��r bir ihmaldir. �rne�in, bilginiz olsun diye s�yl�yorum,
bahsedece�im olaylar�n hepsi ger�ektir.
"Bir doktor hastas�n� ameliyat masas�nda b�rak�r ve bankadaki hesap i�lemlerini
halletmek i�in d�ar� ��kar.
"Veya ameliyat esnas�nda hastan�n i�inde gazl� bez b�rak�l�r,
"Doktor sarho�ken veya uyu�turucunun etkisi alt�ndayken hastaya m�dahale eder ya da
tam tersini yapar ve s�rf hastaya veya hastan�n mensup oldu�u s�n�fa kar��
�nyarg�l� oldu�u i�in gerekli m�dahaleyi ger�ekle�tirmez. Ya da bilin�li olarak
hastaya ihtiyac� olmayan bir tedaviyi �nerir.
"Bunlar a��r ihmallerdir. Bunlar g�revi suistimaldir i�te."
Kramer k�rs�den uzakla�arak j�riye yakla�t�. Konu�urken t�rabzan�n �n�nde
geziniyordu.
"Davada ad� ge�en herkesin ba��na gelenler ger�ekten korkun�. Bunu size s�ylememe
gerek yok. Siz zaten biliyorsunuz.
"Ancak bu salonda duydu�unuz her olayda doktorlar ve hem�ireler ve hatta hastalar�n
kendileri, �lkenin her k�esinde her g�n ger�ekle�en hatalar yapt�lar.
"�nsani hatalar. Kasti olmayan hatalar.
"Her ne kadar doktorlar�n hata yapamayacaklar�na inanmak istesek de bu mant�ks�z
bir beklentidir.
"Doktorlar ve hem�ireler di�er insanlara yard�m etmek isteyen ve bunun i�in
ellerinden geleni yapan insanlard�r.
"Ge�en sene y�z elli bin yaral� veya hasta insan B�lge
Hastanesi'ne geldi ve �ehirdeki di�er t�m hastanelerdeki kadar iyi t�bbi tedavi
g�rd�ler.
"Kar�� taraf�n k�k�rt�c� s�zlerine kulaklar�n�z� t�kayarak hatayla, g�revi
suiistimal aras�ndaki farka odaklanman�z� ve B�lge Hastanesi lehine karar vermenizi
istiyorum sizden.
"San Francisco �ehrinin, bizim �ehrimizin, bu hastaneye ihtiyac� var."
B�l�m 107
YUK�, CINDY'LE B�RL�KTE so�uk mermer duvara yaslan�p 4A numaral� mahkeme salonunun
bo�almas�n� bekledi. Olanlardan olduk�a heyecanlanan Cindy'nin i�indeki muhabir
harekete ge�erek, "Ee, ne d��n�yorsun?" diye soruyordu.
Savunma avukatlar� ve hastane y�neticilerinden olu�an bir grup insan �nlerinden
ge�erken dava hakk�nda konu�uyorlard�. Gri t�vit giymi� ihtiyar bir tilki, "Tanr�
Kramer'� korusun," diyordu. "Bizi �ok iyi savundu. Adam bir s�perstar."
O'Mara ve ekibi uzun ad�mlarla, neredeyse parmak u�lar�na basarak, dimdik ve
gururla koridorda ilerliyordu. O'Mara'n�n y�z ifadesi asans�re do�ru ilerlerken
olduk�a sakindi. Kap� sanki onu bekliyormu��as�na hemen a��ld�.
"Yuki?" diye at�ld� Cindy. "Senin profesyonel d��ncen nedir? Sence j�ri ne y�nde
karar verecek?"
Cindy'nin sesindeki endi�eyi fark eden Yuki, g�zleriyle de avukatlar� takip
etti�ini ka��rmam�t�. Cindy'nin mahkeme salonunun merdivenlerinde olay�n i�inde
olmak istedi�i �ok a��kt�.
"tki taraf da harika bir i� ��kard�, savunmalar�n� iyi yapt�lar," dedi Yuki.
"Bilirsin, hukuk davalar�nda 'makul ��phe' diye bir �ey olmaz. Genellikle delilin
�st�nl��� esas�na g�re karar verilir.
Yani her j�rinin kendine g�re daha a��r basan... "
"Ne yani? Bir tahminin bile mi yok?"
"Yapaca��m tahmin yaz�-tura atmaktan pek farkl� olmaz,
Cindy. J�ri karar veremeyebilir bile."
Yuki'ye te�ekk�r eden Cindy, onunla sonra tekrar bulu�aca��n� s�yleyerek
merdivenlere do�ru ko�arcas�na ilerledi.
Bir sonraki asans�r� bekleyen Yuki, asans�re binerek numaralar�n d�rtten bire do�ru
yan��n� izledi.
Sonra lobiye vard� ve daire �eklindeki g�venlik masas�n� ge�erek sert ekim
r�zg�r�n�n esti�i soka�a att� ad�m�n�.
Adliye binas�ndan ��kar ��kmaz, Larry Kramer'�n ve
Maureen O'Mara'n�n etraf�n� saran iki ayr� kalabal�k muhabir grubunu g�rd�.
Mikrofonlar�n� avukatlar�n neredeyse burunlar�na dayam�lard�. �ekilen t�m g�r�nt�
ve sesler McAllister'da park halinde bekleyen canl� yay�n ara�lar�na iletiliyordu.
Davan�n sonucu ne olursa olsun, Kramer ve O'Mara paran�n sat�n alamayaca�� bir
medya deste�i al�yordu.
Yuki, muhabirlerin yan�ndan ge�erken sadece birka� ay �nce ald��� son davay� ve o
davada ne kadar ba�ar�l� oldu�unu, adliye binas�n�n merdivenlerinde nas�l dimdik
durdu�unu ve etraf�n�n bas�n mensuplar�yla nas�l dopdolu oldu�unu d��nd�.
Bundan ne kadar keyif ald���n� d��nd�. Oysa ge�en birka� haftada o kadar �ok
de�i�mi�ti ki.
Adliye binas�ndan �� blok �tedeki bir park saatinin yan�na park etti�i arabas�n�n
yan�na vard���nda �n camdaki park biletini ald�, �antas�n�n i�ine koydu,
anahtarlar�n� buldu ve direksiyona ge�ti.
Konta�� �evirdi ve bir s�re arabas�n�n i�inde oturarak trafi�i ve g�nl�k rutin
i�lerine dalm� vaziyette h�zla �n�nden ge�en kararl� yayalar� seyretti.
D�nyan�n art�k onunla bir i�i kalmam�t�. Gidecek hi�bir yeri yoktu.
Bir anda inan�lmaz �zg�n hissetti kendisini. �yle ani olmu�tu ki bu,
anlamland�ramad� bile. Kollar�n� direksiyonun �zerinde birle�tirdi, kafas�n�
yaslad� ve a�lamaya ba�lad�.
B�l�m 108
AK�AM YEME�� ���N Claire'le Susie'nin Fer/'ndeydik. Barbek�de pi�mi� domuz eti ve
k�zarm� muzlar�n kokusu a�z�m� suland�rm�t�. Karn�m gurulduyordu resmen.
Di�erlerini beklerken,
Claire onu mahveden bir vakadan bahsediyordu, sabah karanl���ndan beri �zerinde
�al�t��� bir vakadan.
"On dokuz ya��nda bir k�z. Belli ki intihar etmi�. Banyo kap�s�na dolad��� bir
uzatma kablosuyla kendini asm�."
"Kap�ya dolad��� m�?"
"Evet. Kablonun bir ucu kap�n�n koluna ba�lanm�t�. Sonra kap�n�n alt�ndan
ge�irilmi� ve en yukar�ya, tepeye kadar uzat�larak k�z�n boynuna d���mlenmi�."
"Tanr�m. Bunu ger�ekten yapm� m�?"
"Ger�ek bir bulmaca," diye cevap verdi Claire so�utulmu� s�rahiden bardaklar�m�za
bira koyarken. "Aile i�i �iddetten sab�kas� olan yirmi sekiz ya��ndaki pislik
sevgilisi olay�n tek �ahidi tabii ki.
"911'i aray�p tart�t�ktan sonra k�z�n intihar etti�ini s�ylemi�. Kabloyu kesip k�z�
kurtarmak i�in yere
indirdi�ini, ona kalp masaj� yapt���n� belirtmi�. Ve k�z�n hamile oldu�unu da."
"Of, hay�r."
"Evet. Olay yerine ilk �nce itfaiye ula��yor. Bebe�i kurtarmak i�in v�cudu canl�
tutmalar� gerek elbette. Bu y�zden onu hayata d�nd�rmeye �al��yorlar.
"Sonra ilkyard�m ekipleri geliyor ve onlar da k�z� diriltmeye �al��yor. En son
olarak hastanedeki acil servis doktorlar� k�za sezaryen yap�yor.
"Yani k�z bana gelene kadar, d�rt kez m�dahale edilmi�, her yeri kesilmi�,
yaralanm�, s�rt� ve boynu incinmi�ti. Ve �imdi ben zavall� k�za tam olarak ne
oldu�unu bilmiyorum.
"Kendime soruyorum, acaba erkek arkada�� �nce k�z� sinirlendirdi, ard�ndan �ld�rd�
ve sonra da intihar s�s� vermek i�in ast� m�? Yoksa bu bir intihard� da t�m
travmalar k�z� hayata d�nd�rme denemeleri s�ras�nda m� olmu�tu?"
"Peki ya bebek?"
"Cenin, evet. �ok k���kt�, sadece yirmi alt� haftal�kt�.
Hastanede sadece birka� dakika ya�atabildiler."
Loretta men�leri ve patates k�zartmas�n� masaya b�rak�rken Claire'e koyu mavinin
�ok yak�t���n�, benimse tatile ihtiyac�m varm� gibi g�r�nd���m� s�yledi.
Kibarca te�ekk�r ederek, sipari�i Cindy ve Yuki geldikten sonra verece�imizi
s�yledim ve biraz ekmek getirmesini rica ettim. Sonra Claire'e d�nd�m.
Claire i� ge�irerek, "�ifte cinayet mi yoksa intihar m�? Bir �ey s�ylemek i�in
hen�z �ok erken," dedi. "Olay�n �ncesini ara�t�rmal�, ilkyard�ma gelenlerle
g�r�meli ve ger�ekte ne g�rd�klerini ��renmeliyim."
Claire konu�mas�n� kesince arkama d�nd�m ve Cindy'yi �n kap�dan girerken g�rd�m.
F�me rengi kaza�� yanaklar�n�n pembeli�ini ve da��lm�san sa�lar�n� ortaya
��kar�yordu. Ama y�z�nden endi�eli oldu�unu anlayabiliyordum.
Aram�zdaki darg�nl���n ge�ip ge�medi�ini merak ediyordu.
Yoksa bir kavgaya daha m� tutu�acakt�k?
Aya�a kalkt�m, ona do�ru y�r�d�m ve s�k�ca sar�ld�m.
"�z�r dilerim Cindy," dedim. " Garza'yla ilgili haberi yapmakta hakl�yd�n. Sen
yaln�zca i�ini yap�yordun. Tuhaf davranan bendim."
B�l�m 109
�OK GE�MEDEN Cindy'nin y�z� �arj olmu��as�na ayd�nland�. Heyecanlanm� ve belki
biraz da korkmu� gibiydi. Yuki, Susie'nin Yeri'ne geldi�inde Cindy davayla ilgili
bize detayl� bilgi veriyordu.
Yuki olduk�a ge� kalm�t� ve �ok k�t� g�z�k�yordu, hatta benden bile k�t�. Cindy'nin
yanma oturdu�unda, Cindy korumak istercesine ellerini s�kt�.
"Tam vaktinde geldin," dedi Cindy.
"Ne i�in tam vaktinde geldim?"
"Bir bomba patlatmak �zereyim."
Cindy ne kadar ��k sa��yorsa, Yuki de o kadar bitkindi.
Sa�lar� cans�z, g�zaltlar� kararm�, solgun ipek bluzunun da bir d��mesi kopmu�tu.
Cindy ses kay�t cihaz�n� masan�n �st�ne koyarken, Yuki'ye iyi olup olmad���n�
sordum.
"Daha iyi olmam�t�m," dedi zay�f bir g�l�msemeyle.
Claire, "Bahsetti�in bomba o k���k �eyin i�inde mi yoksa?" diye sordu Cindy'e.
Cindy s�r�tt�, "Kad�n�n ad�n� veremem," dedi kaseti sararken. "Ama o B�lge
Hastanesi'nde �al�an bir hem�ire. Dinleyene kadar bekleyin."
��ime k�t� bir his do�mu�tu.
Tanr�'dan yan�l�yor olmay� diledim.
Kaset d�nmeye ba�lad� ve k���k makineden bir kad�n�n c�z�rt�l� sesi duyuldu.
Noddie Wilkins bir incisini daha d�km�t�, ama bu sefer
Chronicle 'a.
"Onlar� kendim g�rd�m," diyordu Cindy'nin kayna��.
"Gecenin karanl���n d aki gibi. Odaya giriyorsunuz ve hasta �lm�, g�zlerinin
�st�nde de o d��melerden var."
Cindy inanamayan bir tonla, "�zin ver seni do�ru anlad���mdan emin olay�m,"
diyordu. "Hastalar �ld���nde g�zlerinin �st�ne d��me mi konuyor?"
"Hay�r, hay�r, her hastaya de�il. Sadece bir ka��na. Ben �� kere g�rd�m ve ba�ka
insanlar da g�rd�."
"Milyonlarca sorum var asl�nda, ama en ba�tan ba�layal�m. D��meler neye benziyor?"
"Metal d��meler, bozuk para gibi, �zerlerinde t�bb�n simgesi olan y�lanl� asa
kabartmas� var. Ayr�ca kimse su��st� yakalanmad�."
"Ka� hastan�n g�zlerinin �zerinde d��me bulundu?"
"Bilmiyorum. Ama birka� tane san�r�m."
"Hastalar aras�nda bir ba�lant� kurabiliyor musun? Bildi�in biri var m�yd�
aralar�nda mesela? Belli bir ya� grubu, etnik bir grup ya da hastal�k sebep olmu�
olabilir mi d��melere?"
"Ben sadece �� tanesini g�rd�m ve hepsi de birbirinden farkl�yd�. Dinle, �imdi
gitmem laz�m."
"Son bir soru daha soray�m. L�tfen. Bu konu hakk�nda kimseyle konu�tun mu?"
"�efime ilettim. Bana birisinin sap�k�a bir �akas� oldu�unu s�yledi. Ama sen s�yle.
Korkun�, de�il mi?"
Sonra Noddie'nin sesi bo�ukla�t�, sanki al�c�n�n �st�n� eliyle kapat�yordu. Biriyle
konu�tu. Tekrar hatta geldi�inde sesi gergindi.
"�imdi gitmem gerek. �teyim ve �ok yo�unuz. Kadro yetersiz."
"E�er akl�na bir �ey gelirse beni ara."
Cindy ses kay�t cihaz�n� kapad� ve bizim �oka u�ram� y�zlerimize bakt�. Sonra da
bana odakland�.
"Lindsay, s�yle bana l�tfen, hastane birden fazla cinayetimi �rtbas ediyor?"
A�z�m� kapad�m ve arkama yaslanarak masadan uzakla�t�m.
Ba��m d�n�yordu.
Daha az �nce Cindy'den yapmaya hakk� olan bir haberi yapmamas�n� istedi�im i�in
�z�r dilemi�tim.
�imdi bunu nas�l bir kere daha isteyebilirdim?
"Lindsay, sen biliyordun" dedi Yuki y�z ifademe bakarak.
Fark�nda olmadan kendimi ele vermi�tim.
"D��meler hakk�nda zaten bilgin vard� de�il mi? Biliyordun."
"Bunun hakk�nda konu�amam."
"Lindsay?" diye bask� yapt� Cindy inanamayan g�zlerle.
"D��melerden haberin var m�yd�? S�yle bana. Ne anlama geldiklerini s�yle!"
"Ben s�ylerim," dedi Yuki kendini zorlayarak. "Biri o hastalar� i�aretliyor. Hatta
belki �ld�r�yor bile. Bu k�stah�a.
Psikopat�a. Peki, sence bu kime benziyor, Lindsay?"
Derin bir nefes alarak etrafta Loretta'ya bak�nd�m ve ard�ndan bir s�rahi daha
sipari� ettim. Yuki aniden masan�n �b�r taraf�ndan uzanarak kolumu yakalad�.
"L�tfen," dedi. "�ledi�i cinayetlerin Garza'n�n yan�na kalmas�na izin verme."
Yuki'nin karanl�k, �zg�n g�zlerinin i�ine bakt�m. 0, ihtiyac�m oldu�unda k���m�
kurtarm�t� ve onu y�rekten seviyordum.
"�in �zerindeyiz," dedim arkada��ma. "E�er Garza'n�n herhangi bir su�u varsa, ne
olursa olsun, s�z veriyorum onu yakalayaca��z."
B�l�m 110
BRENDA'NIN TELEFONUMA YAPI�TIRDI�I not ka��d�n�n �zerinde, '�ef T., seni g�rmek
istiyor, derhal,' yaz�yordu. Harflerin i�ine ka�lar� �at�k suratlar �izmi�ti.
�imdi ne var, diye d��nd�m.
Merdivenleri kullanarak iki kat yukar�ya, Tracchio'nun
Bryant Caddesi'ne bakan ofisine ��kt�m.
Daha i�eri ad�m�m� atar atmaz telefonu kapayan Tracchio y�z�me do�ru bir k���t
sallad�.
"Bu bir �ik�yet, Te�men Boxer," diye k�kredi. "Dr. Dennis Garza seni tacizle
su�luyor. San Francisco Polis Departmanin� dava edece�ini ve tonlarca para
alaca��n� s�yl�yor. Ne d��n�yorsun?"
"B�rak etsin. Onda �ok var."
"Bana bunu yapma Lindsay. Adam neden bahsediyor?"
Hukuken taciz, belli bir ki�iye onu rahats�z edip, b�y�k bir duygusal bozuklu�a
sebep olacak �ekilde, ortada me�ru bir sebep yokken, y�neltilen s�zlere ve
hareketlere deniyordu.
Oysa benim milyonlarca me�ru sebebim vard�.
Dahas� sadece d�rt saat uyku uyumu�tum ve yaln�zca bir k�se m�s�r gevre�iyle
duruyordum.
Kontrol�m� kaybettim.
"Biz onu s�k�yoruz, o da k�vran�yor, �ef," diye ba��rd�m.
"Bizi tehdit edecek cesareti olmas� garip. Adam psikopat. Bana destek olmal� ve
i�g�d�lerimi takip etmeme izin vermelisin."
"Bankada ka� milyonun var, Te�men? Yine ayn� yola m� s�r�klemek istiyorsun bizi?"
�enemi kapad�m ve kendimi kontrol etmeye �al�arak,
Tracchio'nun k���k kahverengi g�zlerine bakt�m.
"Elinde adam� su�layacak delilin var m�?" diye sordu
Tracchio. "Yard�mc� ol bana."
"Ne bir sa� teli, ne de ufac�k ba�ka bir �ey var."
"Adam� arayaca��m," dedi. "Onu sakinle�tirmeye �al�ay�m. Bakal�m bana ne diyecek?"
"Jacobi'yle beraber gecenin �o�unu adam�n evini g�zetleyerek ge�irdik. Sabah da onu
i�ine kadar takip ettik."
Tracchio sadece kafas�n� sallad�.
Kap�ya do�ru ilerledim, tam ��k�yordum ki d�n�p, "Bu arada, sana s�z�n� etti�im
d��melerden Chronicle'm haberi var," dedim.
"Aman Tanr�m."
"Muhabir �u anda hik�yeyi inceliyor, ama bu bomban�n patlamak �zere oldu�undan emin
olabilirsin." Tracchio telefonu eline ald�.
"Garza'y� m� ar�yorsun?"
"La Jolla Belediye Ba�kan�'n� ar�yorum. Bana teklif etti�i i�in h�l� ge�erli olup
olmad���n� soraca��m," diye homurdand�
Tracchio. "�abuk defol buradan."
Peki. Tamam efendim. Gittim.
Uzakla��rken Tracchio'nun sekreterinden Garza'y� telefona ba�lamas�n� istedi�ini
duydum.
B�l�m 111
KULA�ININ DlB�NDE telefon �ald���nda Yuki yorgan�n�n alt�ndayd�. Arayan Cindy'di.
"J�ri karar�n� vermi�, geri geliyor. Yuki, yoksa h�l� uyuyor musun? Saat neredeyse
on biri �eyrek ge�iyor!" diye ba��r�yordu.
"Uyand�m! Uyand�m!"
"Kald�r o s�ska k���n� da mahkemeye gel o zaman. A c e l e et."
Yirmi dakika sonra Yuki 4A numaral� mahkeme salonuna girmi�ti. Bo� bir yere do�ru
c�l�z bacaklar ve �antalar�n aras�ndan ilerlerken t�m bak�lar�n �zerine
�evrildi�inin fark�ndayd�.
Kollar�n� �n�nde kenetledi ve bacak bacak �st�ne atmak suretiyle de kendini k���k,
s�k� bir paket haline getirdi.
Yarg�� Bevins, "Herkesi uyar�yorum. Karar okundu�unda salonda karga�a istemiyorum.
Bunun aksine davrananlar tutuklanacakt�r," derken Yuki g�zlerini tam kar��ya
dikmi�ti.
"Aran�zda duygular�n� kontrol edemeyecek olanlar varsa salonu �u anda terk
edebilirler.
"Tamam, o halde. J�ri ba�kan� karar� m�ba�ire iletebilirmi l�tfen?"
Ut�l� beyaz bir g�mlek, pa�alar� s�et ayakkab�lar�n�n �zerine kadar inen Dockers
marka bir pantolon ve golc� ceketi giyen ellilerindeki t�knaz j�ri ba�kan�n�n,
kal�n �er�eveli g�zl�kleri ve g�ne� yan��� bir cildi vard�.
Yuki onun muhafazak�r de�erleri olan bir adama benzedi�ini d��nd�. D�zensizlikten
ve hata yap�lmas�ndan nefret edecek biri. En az�ndan �yle olmas�n� �mit etti.
Yarg�� Bevins k���tlara uzunca bir s�re bakt�, sonra j�ri ba�kan�na d�nd� ve
"J�rinin karar� oybirli�iyle mi verildi?" diye sordu.
"Evet, Say�n Yarg��."
"Davac� Jessica Falk'm daval� San Francisco B�lge Hastanesi
aleyhine a�t��� davada hastanenin ihmalk�r davrand��� karar�na m� vard�n�z?"
"Evet, Say�n Yarg��."
"Davac�n�n zarar g�rd��� kan�s�nda m�s�n�z?"
"Evet, Say�n Yarg��."
"Davac�n�n ne miktarda zarar g�rd���ne karar verdiniz?" diye sordu Yarg��.
"iki y�z elli bin dolar, Say�n Yarg��."
"Daval�lar�n tutumu cezaland�r�c� tazminat da gerektiriyor mu?"
"Evet, Say�n Yarg��."
"Cezaland�r�c� tazminat�n miktar� nedir?"
"Be� milyon dolar, Say�n Yarg��."
' Mahkeme salonundaki herkesin nefesleri kesilmi�ti.
Yarg�� tokma��n� vurdu ve mahkeme salonu tamamen sessizli�e b�r�nene kadar etrafa
sinirli g�zlerle bakt�.
Yarg��, s�radaki on dokuz davac�n�n adlar�n� okumaya ve j�ri ba�kan�na ayn� be�
soruyu sormaya ba�lad�. Her sorusuna ayn� cevaplar� ald�.
Davac�lar�n her biri, zararlar� i�in iki y�z elli bin dolar tazminat, ayr�ca be�
milyon dolar da cezaland�r�c� tazminat almaya hak kazanm�t�.
Yuki ba��n�n d�nd���n� hissetti, neredeyse midesi bulan�yordu.
Hastane b�y�k bir ihmalk�rl�kta bulunmu�tu.
Her anlamda ihmalk�rl�k.
Yarg�c�n uyar�s�na ra�men, mahkeme salonu davac�lar�noturd u�u yerden y�kselen
���l�k ve alk�larla �alkaland�.
Bevins'in tokma��n�n keskin sesi salonda defalarca yank�land�ysa da O'Mara'n�n
m�vekkillerinin yerlerinden f�rlay�p onun etraf�nda dar bir halka olu�turmas�na
engel olamad�.
Kimi O'Mara'n�n elini s�k�yor, kimi sar�l�p onu �p�yor, sinirleri bo�alan
�o�unluksa dayanamay�p a�l�yordu.
Yuki de ayn� zapt edilemez sevinci hissediyordu i�inde.
Yarg�� j�riye te�ekk�r edip, onlar� azat ederken Yuki, Cindy'nin kendisine
seslendi�ini duydu.
Cindy s�r�t�yor, ona salonun giri�inden el kol hareketleri yap�yordu.
Cindy, Yuki'yle birlikte koridordaki kalabal���n aras�nda y�r�rken, "Tarafs�z olmam
gerekiyor," dedi.
"Ama bu harika bir karar. O'Mara g�klerdeydi. Bu �d�l�n ne kadar� onun acaba? On
sekiz milyon mu? Ah, Yuki."
Yuki kabaran duygular�n� �ks�rerek gizlemeye �abalad�ysa da g�zlerinden akan
ya�lara engel olamad�. Kalbi yerinden ��kacakm��as�na at�yordu ve kalabal���n
aras�nda tam bir duygusal ��k� ya��yordu.
"Ben b�yle biri de�ilim," dedi bir yandan a�larken. "Bu ben de�ilim."
B�l�m 112
JAMIE SWEET'tN k���k g�zlerinden ya�lar ak�yordu ve h��k�r�klar� ailesinin, Melissa
ve Martin Sweet'in, kalbini par�al�yordu. Gece ziyaret saatinin son dakikalar�nda
k���k �ocuklar�na ait yata��n etraf�nda pervane olmu�lar, Jamie'nin �zerine
titriyorlard�.
"Burada kalmak istemiyorum. L�tfen, l�tfen, hay�r," diye inledi be� ya��ndaki
Jamie. �enesi par�alanm�, �n di�leri d�k�lm� ve yar�lan alt duda�� �i�mi�ti.
Bir de k�r�k kolu vard� tabii.
"Neden eve gidemiyorum? Eve gitmek istiyorum. Eve gitmem gerek."
"Bebe�im. K���k bebe�im," dedi Melissa o�lunu kuca��na al�p g��s�ne bast�rarak.
"Jamie," dedi babas�. "Doktorlar a�r�lar�n i�in sana ila� vermek, bu y�zden de seni
bu gece burada tutmak istiyorlar.
Yar�n sabah ilk i� seni almaya gelece�iz, tik i�, s�z veriyoruz.
Bak annenle sana ne ald�k."
Melissa y�z�ndeki ya�lar� elinin tersiyle sildi ve renkli bir al�veri� po�etini
kald�rd�. A�a�� yukar� sallad�. ��inde a��r bir �ey vard�.
"G�rmek ister misin?"
Annesi kat kat k���tlara sar�lm� hediyenin paketini a�arken Jamie'nin h��k�r�klar�
azalm�t�. Paketten puantiyeli pantolon ve �izgili g�mlek giyen oyuncak bir maymun
��km�t�.
"Ad� Siren," dedi Melissa.
"Siren mi?"
"Evet. O bir siren maymunu, sadece g�be�ine basman yeterli."
�ocu�un merak� an�nda harekete ge�mi�ti.
Maymunu almak i�in sol elini uzatt���nda sa� kolundaki parlak plastik al�� �ok daha
b�y�k ve korkun� g�r�nm�t�.
Maymunu ald� ve g�be�ine bast�. "Hoo-hoo-hoo," dedi
Siren budalaca bir sesle. "Bug�n maymununa sar�ld�n m�?"
K���k �ocuk g�l�msedi. A�r� kesicilerin etkisini g�stermeye ba�lamas�yla a�z� ve
g�zleri kapanmaya ba�lam�t� ki kap�da bir hem�ire belirdi.
"�zg�n�m," dedi hem�ire. Konu�mas�nda Bat� Hintli k�vrakl��� vard�. "Ziyaret saati
maalesef bitti."
"Hay�r," diye ba��rd� Jamie. "Gidemezler."
"Jamie, l�tfen. Her �ey yoluna girecek, iyi bir uyku �ek sadece. �te benim
tan�d���m koca �ocuk," dedi babas�. "D�nyan�n en iyi �ocu�u sensin."
O�lunu yaln�z b�rakmak o kadar dayan�lmazd� ki, Martin g��s�n�n par�alara
ayr�laca��n� sand�. Onun de�erli, �ok de�erli Jamie'sini.
Bisikletin yandaki tekerleklerini ��kartt��� i�in �u an kendini �ld�rebilirdi.
�ocuk haz�r de�ildi, ama o o�lunun koca bir delikanl� gibi o ilk heyecan�
ya�amas�n� istemi�ti. Jamie'nin y�z� h�l� g�z�n�n �n�ndeydi, omzunun arkas�ndan
babas�n�n orada olup olmad���na bak�yordu. Posta kutusuna sert�e �arp�
��n�, d��p kolunu k�r��n� h�l� o an gibi g�rebiliyordu.
Bencilce davranm�t�. Ve aptalca.
Annesi yine, "Sadece bu gecelik, bebe�im," dedi ve e�ilip o�lunun nemli yana��n�
�pt�.
"Yirmi �e�it alavere dalavere biliyorum," diye ba��rd� Siren.
Bir yandan a�layan Jamie g�zya�lar�n�n aras�nda g�lmeye ba�lad� ve yeni oyunca��n�
s�k�ca y�z�ne bast�rd�.
Babas� e�ildi, o�lunu �pt�, "Sen ger�ekten uslu bir �ocuksun," dedi.
"Hoo-hoo-hoo. Maymunu g�r, maymun yap," dedi Siren.
Fakat Jamie, ailesi yava� yava� uzakla��rken g�lmeyi kesmi�ti. "�yi geceler Jamie.
Yak�nda g�r��r�z," diye sesleniyorlard�. Yava��a kaybolurlarken, o�ullar�na el
sall�yorlard�.
B�l�m 113
KOR�DORLARDAK� VE BAZI bekleme odalar�ndaki polislerin varl���ndan az da olsa
huzursuz olan gece g�revlisi yine de bunu yapmaya ihtiyac� oldu�unu hissederek
h�zla hareket ediyordu.
Duydu�u ihtiya� her �eyden �nemliydi.
G�vende olmaktan ya da hi� yakalanmam� olmaktan da �nemliydi.
268 numaral� odan�n kap�s� kapal�yd� ve i�erideki �ocuk ald��� ila�lar�n etkisiyle
derin bir uykudayd�.
G�lge halindeki fig�r odan�n kap�s�n� iterek a�t� ve yata��nda uyuyan �ocu�u g�rd�.
Sokak lambas�n�n i�eri vuran ����nda �ocu�un g�ne�ten yanm� cildi, bembeyaz
nevresim tak�mlar�yla tezat olu�turuyordu. Gecenin �rk�t�c� karanl���nda koskoca
yatak su �st�nde y�z�yor gibiydi adeta.
Gece G�revlisi yere d�m� olan maymunu alarak yata�a koydu ve �ocu�un ne kadar g�zel
koktu�unu d��nerek, yata�a do�ru e�ildi. �ocuk, mis gibi vanilyal� puding ve uyku
kokuyordu.
Jamie Sweet.
�smi ne kadar da uymu�tu kendisine. Upuzun kirpikleri, �i�mi� a�z�n�n a�k
tanr�s�n�n yay�na benzeyen k�vr�m� ve al��daki koluyla be� ya��ndaki �ocuk kanad�
k�r�k bir mele�i and�r�yordu.
Ne ac�.
Bundan sonra bu k���k �ocuk i�in beyzbol oynamak ya da bisikletinden d�mek m�mk�n
olmayacakt�.
Bunu art�k hi�bir �ey de�i�tiremezdi.
Jamie Sweet �lecekti. �ocu�un bu d�nyadaki kaderi buydu.
Gece g�revlisi ��r�ngaya ilac� �ekti, bo�alan ila� �i�esini cebine koydu ve yata�a
iyice yakla�arak, Jamie'nin sol koluna giden ince serum hortumuna ilac� enjekte
etti. Asl�nda bu ila� 286 numaral� odada kalan 110 kiloluk itfaiye g�revlisi
i�indi, ikinci derecede yan��� ve bir kolu da k�r�k olan adam�n bu geceki
a�r�lar�n� dindirmek i�indi.
Dakikalar ge�ti. Duyulan tek ses a�a��da akan trafi�in v�z�ldayan sesi ve Jamie
Sweet'in yumu�ak nefesiydi.
Gece g�revlisi iki parma��n� kullanarak �ocu�un g�z kapaklar�n� aralad�.
G�zbebekleri daha �imdiden k���c�k kalm�, d�zensizle�en nefesi derinli�ini
yitirmi�, yanaklar� k�zarm� ve terden s�r�ls�klam olmu� sa�lar� kafas�na yap�m�t�.
�ocuk, davetsiz misafirin d��ncelerini okumu��as�na oldu�u yerde s�rt�n� kabartt�
ve hi�bir �ey s�ylemeden y�ksek sesle a�lad�. Hemen sonra ba�� yast���na d�en
�ocuk, g�rtla��ndan t�k�r�r gibi bir ses ��kararak nefes verdi.
Bu verdi�i son nefesti.
�ocu�un kartoid arterine dokunan katil nabz�n�n at�p atmad���n� kontrol etti ve
metal d��meleri almak i�in elini cebine soktu. �ocu�un her iki g�z�ne de birer
d��me kapatan adam, "�yi uykular tatl� prens," diye f�s�ldad�. "�yi uykular."
B�l�m 114
DAH�L� TELEFONDAN Brenda arad�.
"Te�men, ���nc� hatta sizinle g�r�mek isteyen biri var," dedi. "�ok acil oldu�unu
ve sizin onu tan�yaca��n�z� s�yl�yor.
Ama ismini vermek istemiyor."
Telefonu a�t�m ve ismimi s�yledim. Telefonun c�z�rt�l� olmas�na ve hatt�n di�er
ucundakinin a�lamas�na ra�men kar��mdakinin Noddie oldu�unu hemen anlad�m.
"O kadar gen�ti ki, Te�men," dedi Noddie Wilkins. "Sadece k�r�k bir kemi�i vard�,
ama �imdi �l�. Kesinlikle �lmemesi gerekirdi. Sigara odas�nda duydum. G�zlerinin
�zerinde d��me varm�."
Hemen Tracchio'yu arad�m ve ona ihtiyac�m olan �eyi ve yapacaklar�m� anlatt�m.
K���n� koru ba�l��� alt�nda att��� nutu�u sineye �ekebilmi�tim. Ne yapt���m�
ger�ekten biliyor muydum? E�er yan�l�yorsam bunun korkun� sonu�lar�ndan haberim var
m�yd�?
"Evet efendim, evet efendim, anl�yorum," demekten ba�ka �arem yoktu.
Asl�nda ger�ekten de anl�yordum.
Ataca��m yanl� bir ad�m panikten ba�ka bir �eye yol a�mayacakt�. Elimde ne bir
�eylerin yanl� yap�ld���na dair kan�t ne de ��pheli vard�. �stelik tersliklerin
hemen ard�ndan ba�layacak olan �fkeli telefonlar dinmeyecekti. Karar verme
yetene�imin yetersizli�inden tutun da, k�t� liderlik vas�flar�ma
hatta San Francisco Polis Departman�'n�n hizmet verdi�i insanlar� korumaktan aciz
olu�una kadar dil uzat�lacakt�.
Ama daha iyi bir plan yapmak i�in zaman�m yoktu.
Bu kez �ld�r�len sadece be� ya��nda bir �ocuktu.
Tracchio'nun nihayet ye�il ��k yakmas�yla ekibimi toplad�m.
B�y�k bir ku� s�r�s� gibi ekip odas�nda toplanm�lard�.
Jacobi ve Conklin, Chi ve Rodriguez, Lemke, Samuels, McNeill ve y�llar y�l� beraber
�al�t���m di�er t�m polisler. Yine onlara g�veniyordum.
Ruhumun derinliklerinden yo�un bir �ekilde hissetti�im kayg�n�n sesime yans�mas�n�
engellemeye �al��yordum. B�lge Hastanesi'nde k���k bir �ocu�un ��pheli bir bi�imde
�ld���n� s�yledim. H�l� vakit varken kan�tlara ula�mam�z gerekti�ini ve daha fazla
can almadan cani bir katili yakalamam�z gerekti
�ini anlatt�m.
Y�zlerindeki endi�eyi okuyabiliyordum, yine de bana g�veniyorlard�.
"Sorusu olan?" diye sordum.
"Hay�r efendim."
"Anla��ld�, Te�men."
En �mitsiz fikirlerimde dahi ekibim bana gerekli g�veni vermi�ti.
B�l�m 115
TRACCHIO'YU ARADIKTAN yakla��k 45 dakika sonra elimde arama emrim, arkamdaysa
kimisi soygun masas�ndan, kimisiyse narkotikten bir minib�s dolusu m�fetti� ve
polis vard�.
Kuzeye, B�lge Hastanesi'ne do�ru kar��k d�zende ilerlerken t�m arabalar�n sirenleri
ba��r�yordu.
Pine'a polis ara�lar�n� b�rakt�ktan sonra hastaneye girdik ve plana uygun olarak
da��ld�k.
Jacobi'yle ben asans�re binerek y�netim kat�na ��kt�k.
Carl Whiteley'nin sekreterine rozetimi g�sterdim ve bir �ey demesini beklemeden,
y�netim kurulu toplant�s�n�n yap�ld��� toplant� odas�na varana kadar �n�m�ze ��kan
kap�lar� �iddetle �arparak yolumuza devam ettik.
Masan�n ba��nda oturan Whiteley'nin bak�lar� k�t� bir r�yada hapsolmu� gibiydi.
Beti benzi atm�t�. �st�nk�r� t�ra� olmu�tu ve g�zleri donuk bak�yordu.
Di�erlerinde de ayn� travma sonras� �ok ifadesi vard�.
Elimdeki k���tlar� geni� masaya �arparak,"Ortopedi b�l�m�nde yatan bir hastan�n
��pheli bir �ekilde �ld��� rapor edildi," dedim. "Ve bu arama emri bize hastaneyi
inceleme yetkisi veriyor."
Aya�a kalkmaya �al��rken kahve fincan�n� deviren Whiteley, "Tanr� a�k�na," dedi.
Ceketinin �st cebinden ��kard��� mendiliyle etrafa sa��lm� kahveyi sildi, "Nas�l
isterseniz �yle olsun, tamam
m�, Te�men?" diye ekledi. "Bu art�k benim sorunum de�il."
"E�er durum b�yleyse peki buran�n y�neticisi kim o zaman?" diye sordum.
Whiteley kafas�n� kald�rd� ve bana bakt�. "G�r�n�e g�re, sizsiniz."
B�l�m 116
JACOBI'YLE BERABER g�r�lt�l� ve sarsak bir servis asans�r�ne binerek hastanenin
labirenti and�ran duvarlarla �evrili bodrum kat�na indik.
O y�ne do�ru tekerlekli bir sedyeyle ilerleyen hastane hademelerinden birinin
pe�ine tak�larak morga giden i�aretleri takip ettik.
Morgun o so�uk atmosferine geride durup �nce sedyesiyle hademenin girmesini
bekledik.
i�eride bir basketbol topunu and�ran g�be�iyle ameliyat elbisesi giymi� orta ya�l�
bir adam vard�.
Elindeki not k���tlar�n� yak�ndaki bir cesedin yanma b�rakan adam bize do�ru
y�r�meye ba�lad�.
Kendimizi tan�tt�k.
�ef patoloji uzman� oldu�unu ��rendi�imiz Dr. Raymond Paul bizi bekledi�ini
s�yledi.
"Siz aramadan � n c e Jamie Sweet'in odas� temizlenmi�ti ve kendisi de buraya
getirilmi�ti," dedi.
Korkun� bir hayal k�r�kl���yd� ya�ad���m. Cinayet mahallinin ki ona cinayet mahalli
denilebilirse, bozulmam� olmas�n� umuyordum.
So�utucuya do�ru ilerleyen Dr. Paul'� takip ettik. Orada bir listeyi kontrol eden
doktor sonra paslanmaz �elikten �ekmecelerden birini a�t�. Beyaz �rt�y� kald�rd�m
ve Noddie Wilkins'in telefonda anlatt��� �eyi kendi g�zlerimle g�rd�m.
�ocu�un ��r�l��plak v�cudu k���c�k ve savunmas�zd�.
Kolundaki al�� onu daha da zavall� g�steriyordu.
�ocu�u �ld�ren �ey neydi?
K�r�k bir kol nas�l olmu� da bu noktaya gelmi�ti?
Jacobi patoloji uzman�na, "Burada ne oldu b�yle?" diye sordu.
"Bu �izelgeye bak�l�rsa sa� kol ve dirsek kemi�inde basit birer k�r�k varm�," diye
cevap verdi Dr. Paul. "G�r�n�e g�re bisikletinden d�m�."
"Ba�ka?" diye at�ld� Jacobi. "Ba�ka ne var? ��nk� bildi�im kadar�yla k�r�k bir kol
�ld�r�c� de�ildir. Ya da belki bu hastanede �yledir."
"Bu �ocu�a dokunmamam gerekti�i s�ylendi," dedi doktor. "Dolay�s�yla tahmin
y�r�tmem imk�ns�z."
"Sorun de�il, Dr. Paul," dedim. "Uzmanlar yolda.
Bu k���c�k �ocukla adli t�p uzmanlar� ilgilenecek."
B�l�m 117
SAAT SABAHIN DOKUZUYDU. Yani Jamie Sweet'in hastane yata��nda �l�m�n�n �zerinden
yakla��k dokuz saat ge�mi�ti.
Ba��nda da muhtemelen ona asl�nda �ok iyi bakmas� ve iyile�tirmesi gereken bir grup
hastane g�revlisi vard�.
Yorgunluktan t�kenmi� Jacobi'yi ikinci katta Charlie Clapper'�n ekibiyle
b�rakm�t�m. Cinayet mahallinden geride kalanlar�n �zerinde �al��yorlard�.
Temizlenmesi i�in g�nderilen nevresim tak�mlar�n� ve �ocu�un �zerindekileri geri
istemi�lerdi. Jamie morga g�nderilirken plastik bir barda��n i�ine konan g�z�n�n
�zerindeki d��meleri ve ��p kutusunda biriken ��pleri kan�t po�etlerine koymu�lard�
ve �imdi de odada parmak izi ar�yorlard�.
Dedektifler ortopedi b�l�m�ndeki doktor ve hem�irelere sorular sorarken yanlar�ndan
ge�tim. �lmeden �nce �ocu�u g�renler kimlerdi ve ne zaman g�rm�lerdi? ila� olarak
�ocu�a ne verilmi�ti?
D�n gece n�bet�i kimdi?
Onu �l� bulan kimdi?
ikinci kat�n bekleme odas�nda Jamie Sweet'in anne-babas�yla kar��la�t�m. Odan�n bir
k�esinde birbirlerine sar�larak bekleyen gen� �ift, hen�z otuzlar�n�n ba��nda
g�r�n�yordu. �okla kar��k �fke doluydular. Benden duyacaklar� d��nda hi�bir �eye
inanmak istemiyor gibiydiler.
Y�z� �z�nt�den �i�mi� Martin Sweet, "Rezillik bu," diye ba��rd� bana. "Jamie'nin
sadece kolu k�r�kt�. K�r�k bir kol!
Birilerini �ld�rmek istiyorum, Te�men."
"Sizi anl�yorum," diye cevap verdim.
"Ger�ekten mi? O�luma bunu yapan her kimse bulman�z� istiyorum sizden."
Yan�nda, �ocu�un annesi ileri geri sallanarak a�l�yordu. Yanaklar�ndan bo�az�na
kadar k�rm�z� �izgiler vard�.
T�rnaklar�yla y�z�n� t�rmalam� olmal�yd�.
Kocas�n�n g��s�ne yaslanarak, "�lmek istiyorum," diye hayk�rd�. "Tanr�m, l�tfen al
can�m�."
"Adli t�p uzman �efi Jamie'yi inceleyecek," dedim kibarca.
Benim bile g�zlerim ya�larla dolmu�tu. "Ona ne oldu�unu ��renir ��renmez sizinle
irtibata ge�ece�im. "Kayb�n�z i�in ger�ekten �ok �zg�n�m."
B�l�m 118
BAZEN R�ZG�R TERSTEN ESEB�L�R.
Dr. Dennis Garza'n�n zemin kattaki ofisine giderken g�venlik g�revlilerinden biri
bana e�lik etmi�ti.
Ofisin hemen d��nda kalem ka�l�, upuzun pen�elerine parlak mor oje s�rm�, a��r�
zay�f bir kad�n faks �ekmeye �al��yordu.
Kendime h�kim olmak i�in m�cadele vererek kad�na rozetimi g�sterip doktoru g�rmek
istedi�imi s�yledim.
"Doktor buradayd�, ama bir s�reli�ine d�ar� ��kt�," diye cevap verdi kad�n
omzumdaki k�l�f�nda duran silah�ma bakarak. "B�y�k ihtimalle evindedir. Aramam�
ister misiniz?"
Ona k���tlar� uzatt�m, "Ofisini aramak i�in elimde arama izni var," dedim.
"Anahtarlar�na ihtiyac�m var."
Ofisin kap�s�n� a�an kad�n bir yandan da yan g�zle bana bak�yordu. Odan�n ����n�
a�t� ve arka duvardaki dolaba ilerleyerek antika g�r�n�ml� k���k sigara kutusunu
aralad�.
Kutu bo�tu.
"Dosya anahtarlar�n� hep burada tutard�," dedi. "Anahtarlar gitmi�. �ok garip."
G�venlik g�revlisinden copuyla kilidi k�rmas�n� istedim ve hemen dolab� aramaya
ba�lad�m.
Dolab�n i�inde hasta dosyalar� ve ambalajlar� hi� a��lmam� t�p dergileri vard�.
Y�zlerce dosyay�, �izelgeyi ve notu g�zden ge�irerek d��ncelerimi veya beni
harekete ge�irecek,
bana ipucu olabilecek bir �eyler arad�m.
Hi�bir �ey yoktu.
Kalem ve ata�lar� hal�ya sa�arak Garza'n�n masas�n�n �st �ekmecesini h�zla a�t�m.
Pirin�ten yap�lm� d��meler, bir par�a m�cevher, herhangi bir hastan�n kimlik
bilekli�i ya da bir seri katilin kurbanlar�ndan alabilece�i herhangi bir hat�ra
bulabilmek i�in ofis e�yalar�n� e�eledim.
Kelimenin tam anlam�yla bir ofisti.
Kap�n�n arkas�nda as�l� duran �antay� fark ettim.
H�zla fermuar�n� a�t�m ve i�indekileri bo�altt�m: mavi spor bir ceket, 42 beden
uzun gri bir pantolon, siyah bir kemer, biri pembe di�eri mavi iki g�mlek, i�
�ama��r� ve deri bir kravat tutaca��. K���k siyah bir �anta buldum ve a�t�m. ��inde
ins�lin enjekt�rleri ve �i�eleri olan bir diyabet test �antas�yd�.
Garza �eker hastas�yd�.
T�ra� �antas� s�radan e�yalarla doluydu; di� macunu, t�ra� b��a��, gargara, birka�
paket uyku ilac� �rne�i, bir asit giderici ve ereksiyon sorununa kar�� haplar.
Neden b�yle bir �anta haz�rlam�t�?
Mahkeme g�n�nde yeni k�yafetler giyebilmek amac�ylam�?
Yoksa geceyi k�z arkada��yla ge�irdikten sonra giyecek temiz bir �eyleri olsun diye
mi?
Her hal�karda, bunlar cinayet kan�t� de�ildi.
Yorgunluktan nefes nefese �antan�n k�y�s�na k�esine ve t�m fermuarh ceplerine
bak�yordum ki telefonum �ald�.
"A�a��da, hem�ire soyunma odas�nday�m," dedi Jacobi, �ks�rmek i�in konu�mas�n�
kesti, sonra da ilk �ocu�umun ad�n� Warren koymak istememe neden olan kelimeleri
s�yledi.
"Buraya gel, Boxer. Bir ��pheliyi cinayetten tutuklad�m."
B�l�m 119
B�R ��PHEL� M� tutuklanm�t�? S�k� �al�mam�z ve girdi�imiz t�m risklerin kar��l���n�
en sonunda ald���m�z� hissetmi�tim.
Peki, kimdi bu canavar?
Hem�ire ve yard�mc�lardan olu�an bir grup g�revli bodrumdaki soyunma odas�n�n uzak
ucunda toplanm�, oradan oraya hareket ediyordu. Baz�lar� ki�ilik haklar�yla ilgili
ba��r�p �a��r�rken, di�erleri de demir makas�yla kimin oldu�u belli olmayan
dolaplar�n kilitlerini a�t�klar� i�in polisleri yuhal�yordu.
S�ra s�ra dizilmi� dolaplar�n aras�ndaki bir bankta oturan mavi �nl�kl�, siyah
tenli bir kad�n�n yan�nda dikilen, iriyar� ve as�k suratl� Jacobi, bu haliyle bir
polisten �ok kabaday�ya benziyordu. Elleri arkas�nda kelep�elenmi� kad�n� daha �nce
g�rd���m� sanm�yordum.
Sade, k�r��ks�z ve oval bir y�z� olan k�rkl� ya�lar�ndaki kad�n�n sa�lar�
d�zle�tirilmi�ti. Boynunda alt�ndan yap�lm� dua eden melek fig�r� as�l�yd�.
Yakla�t���m� g�ren kad�n ba��n� �ne e�erek sessizce inledi.
Benim kim oldu�umu biliyor muydu? Katilimiz o muydu?
"Bayandan birka� sorumuza yan�t vermek �zere merkeze gelmesini rica ettim. O ise
kap�dan ka�maya kalkt�," dedi Jacobi.
Sonra da yar�s� y�lanl� asa kabartmal� d��meyle dolu olan plastik bir kutu
g�sterdi. Kutuyu ald�m ve parlayan pirin� havuzuna bakakald�m. Bu kadar zarars�z
g�r�nen bir �ey nas�l b�yle �ld�r�c� anlamlara gelebilirdi?
Jacobi'ye bakarken hafif, ama zafer dolu bir g�l�mseme belirdi y�z�mde.
"Bunlar bayan�n dolab�n�n en �st raf�ndayd�lar, Te�men," dedi Jacobi. "Bayan�n evi
i�in arama izni ��kars�nlar diye
Conklin ve Samuels'i merkeze geri g�nderdim."
"Ad�n�z nedir?" diye sordum kad�na.
"Marie St. Germaine," diye cevap verdi kad�n. Konu�mas�nda bir aksan seziliyordu.
Bat� Hintli diye d��nd�m.
Boynundaki zincirde as�l� olan k�nye onun lisansl� bir hem �ire yard�mc�s� oldu�unu
belirtiyordu. Bu, onun g�revi gere�i kat kat dola��p t�m hastalar�n odalar�na
girebildi�i anlam�na geliyordu.
Ve hastalara ila� verme imk�n� oldu�u anlam�na da.
Yakla��k �� d�zine hastay� bu kad�n m� �ld�rm�t�? Daha fazlas� da var m�yd�?
"Dedektif Jacobi size haklar�n�z� okudu mu?"
"Evet, okudum. Ama �imdi sen burada oldu�una g�re, bir kere daha okuyay�m," dedi
Jacobi. Zaman�n sertle�tirdi�i y�z� kad�n�n y�z�nden sadece birka� metre uzaktayd�.
"Sessiz kalma hakk�n�z var. S�yleyece�iniz her �ey mahkemede aleyhinize delil
olarak kullan�labilir. Avukat tutma hakk�n�z var. E�er avukat�n �cretini
kar��layam�yorsan�z, size bir tane atanacakt�r. Haklar�n�z� anlad�n�z m�?"
Odan�n arkalar�ndan biri, "O k�z� rahat b�rak�n," diye ba��rd�. "O hi�bir �ey
yapmad�. B�rak�n gitsin."
Hemen arkas�ndan bir grup hem�ire hep bir a��zdan,
"B�rak�n! B�rak�n! B�rak�n!" diye tezah�rat etmeye ba�lad�.
"Bu kadar� yeter!" diye hayk�rd�m elimin tersiyle dolaplardan birinin kapa��n�
sert�e �arparak. Tezah�rat bir anda sessiz bir u�ultuya d�nm�t�.
"Haklar�n�z� anlad�n�z m�?" diye tekrarlad� Jacobi.
"Evet, anlad�m."
"Neden ka�t�n, Marie?"
"Korkmu�tum."
"Neden korkmu�tun?"
"Polisten," diye cevap verdi kad�n.
Her zamanki gibi ellerindeki i� y�k�yle bo�u�an B�lge
Savc�l��� elimde yeterli kan�t olmamas� durumda benden b�y�k ihtimalle ��pheliyi
sal�vermemi isteyecekti.
"D��melerden ba�ka bir �ey bulabildin mi?" diye sordum
Jacobi'ye.
Bank�n �zerinde duran basit elbise ve tuvalet malzemelerini i�aret eden Jacobi,
"Hepsi bu," dedi. E�yalar�n�n aras�ndaki en �ld�r�c� �ey Danielle Steel roman�yd�
san�r�m. Sonra kad�n�n el �antas�n� bo�altt�m. Eskimi� bir c�zdan, naylon po�etin
i�indeki kozmetik malzemeleri, mor bir sa� f�r�as�, tarihi ge�mi� bir telefon
faturas� ve ba�parmak b�y�kl���ndeki oyuncak bebekten ba�ka bir �ey ��kmam�t�
�antadan.
Siyah y�n ve renkli plastik iplerden yap�lm� olan oyuncak bebek olduk�a ilkeldi.
"Bu ne?" diye sordum.
"Sadece �ans getirmesi i�in," diye cevap verdi kad�n.
Derin bir nefes ald�m ve bebe�i kad�n�n �antas�na geri koyarak, "Gitmeye haz�r
m�s�n�z, Bayan Germaine?" diye sordum.
"Eve mi gidiyorum?" diye sordu kad�n.
Arka koltu�a oturttu�umuz kad�n� merkeze g�t�r�rken, �n�m�zdeki 48 saati
d��n�yordum. Claire'in Jamie Sweet'e yapaca�� otopsinin sonucu ne olacakt� acaba?
Katilin k���c�kde olsa bir hata yapm� olmas�n� umarken, bir yandan da St.
Germaine'in Dennis Garza'yla bir ba�lant�s� olup olmad���n� merak ediyordum.
�u an en �ok istedi�im �eyse bir itiraft�.
Nihayet elimizde bir �ey vard�.
G�zalt�nda bir ��pheli.
B�l�m 120
MARIE ST. GERMAINE'LE Adalet Sarayin�n �n kap�s�ndan girdi�imizde
Cindy'nin G�ZEML� �L�M ��ARETLER� ba�l�kl� sansasyonel ba� sayfa haberi gazetedeki
yerini alm�t�.
�efin bas�na �yle ya da b�yle bilgi vermesi gerekiyordu, ama g�n ilerledik�e
i�inden ��kamad���m�z k�s�rd�ng� midemi buland�rm�t� adeta. Jacobi'yle beraber
yakla��k d�rt saattir sorgu odasmdayd�k. Aynal� cam�n arkas�nda cinayet
m�fetti�leri, �ef Tracchio ve B�lge Savc�l��indan gelenlerden olu�an bir ordu
vard�.
San Francisco Belediye Ba�kan� bile neredeyse bir saat oradan bizi seyretmi�ti.
St. Germaine bize Haiti'de do�du�unu, Amerikan vatanda�� olmad���n�, ama neredeyse
20 y�ld�r burada ya�ad���n� anlatt�.
Bunun d��nda s�yleyecek �ok fazla �eyi yok gibiydi.
Sandalyesinde kamburunu ��kararak oturmu� a�l�yor, hi� durmadan, "Ben kimseyi
�ld�rmedim," diyordu. "Ben yanl� hi�bir �ey yapmad�m. Ben iyi bir insan�m."
"Kes z�rlamay�," dedi Jacobi yumru�unu masaya vurarak.
"�u acayip �l�m d��melerini a��kla da seni anlayay�m. Yoksa sana yemin ederim
ak�ama g��men b�rosunun seni kelep�elerle Port-au-Prince'e geri g�ndermesini
sa�lar�m." Elbette b�yle bir �ey s�z konusu de�ildi. Ama Warren'm kad�n� kendi
bildi�i gibi sorguya �ekmesine sesimi ��karmam�t�m.
St. Germaine'in omuzlar� titremeye ba�lad�. Elleriyle y�z�n� kapayarak h�ng�r
h�ng�r a�lamaya ba�layan kad�n, "Daha fazla konu�mak istemiyorum," dedi. "Ne
s�ylersem s�yleyeyim bana inanmayacaks�n�z."
Bir sonraki s�zleri, 'Avukat�m� g�rmek istiyorum,' olsayd� hap� yutmu�tuk.
"Tamam, Marie, tamam," diye at�ld�m. "M�fetti� Jacobi seni korkutmak istemedi. Tek
istedi�imiz ger�e�i ��renmek.
Bunu anl�yorsun de�il mi? Bize sadece bildiklerini anlat."
Kad�n kafas�n� sallad� ve masada duran k���t mendillere uzanarak burnunu sildi.
"Dolab�nda neden o d��meler vard�, Marie?" diye sordum.
"Hadi bize buradan ba�la anlatmaya."
Jacobi'ye s�rt�n� d�nen kad�n dikkatini bana vererek benim y�z�me bakmaya ba�lad�.
Bir katile benzemedi�i gibi katil gibi de davranm�yordu. Ama onun g�r�n��ne
aldanmamam
gerekti�ini bilecek kadar tecr�beliydim.
"Hem�ire okulundayapard�k," diye ba�lad� kad�n. "�lenlerin �teki tarafa ge�mesini
kolayla�t�rmak i�in g�zlerine bozuk para ya da deniz kabu�u koyard�k. Okuluma a��p
sorabilirsiniz bunu. Onlar� arar m�s�n�z?"
Bana anlat�rken sesi �zg�ven kazanm� gibiydi. "Bu sabah k���k �ocu�u yata��nda �l�
buldum," dedi kad�n. "�ok zamans�zd� �l�m�. 0 y�zden Allah onunla �zel olarak
ilgilensin diye i�aretledim onu."
Sandalyemi iyice kad�na yakla�t�rd�m ve zoruma gitse de elimi elinin �zerine
koydum.
"Peki, onun �teki tarafa ge�mesine yard�m ettin mi, Marie?
K���k �ocu�un ac� �ekti�ini mi d��nd�n? Onu uyutacak ilac� bu sebeple mi verdin?"
Kad�n h��mla elini elimden �ekerek benden uzakla�t�. Bir an i�in onu kaybettim
sand�m.
"O k���c�k �ocu�a zarar vermektense kendimi �ld�r�rd�m," dedi.
Kafam� kald�rd�m ve aynadaki bezgin g�r�nt�me bakt�m.
Aynan�n arkas�ndakilerin yar�s�ndan fazlas� benim yerimde olsayd� ger�ekleri
��renmek i�in kad�n� par�alard�, diye ge�irdim i�imden.
Carl Whiteley'nin bana verdi�i otuz iki isimden olu�an korkun� �l�m listesini
cebimden ��kard�m ve kad�n�n g�rebilece�i �ekilde masan�n �zerine koydum.
"Buraya bak, Marie," dedim. "Bu insanlar�n g�zlerinin �zerine d��meleri sen mi
koydun?"
Kad�n parma��n� listenin �zerinde gezdirip tek tek isimleri okurken uzun bir
sessizlik oldu.
"Onlar�n g�zlerinin �zerine d��meleri ben koydum, evet," dedi kad�n nihayet
sandalyesinde do�rularak.
"Ama Allah �ahidimdir hi�birisine zarar vermedim. Ba�kas� yapt� bunu san�yorum.
Allah'�n bunu bilmesini istedim. Ve tabi birilerinin daha bilmesini istedim."
Arkamda duran Jacobi sandalyelerden birine h��mla bir tekme savurdu. Duvara �arpan
sandalye sonra yere d�t�.
"M�fetti�!" diye azarlad�m onu rol gere�i.
Tekrar St. Germaine'e d�nd�m, "Tamam, Marie," dedim.
"Dikkatini bana ver sen. Peki, neden polisi aramad�n?"
"�e ihtiyac�m var bayan," dedi kad�n �fkeli bir tonla. "Zaten ne olacakt� ki
arasayd�m? Kimse benim gibi birini dinlemezdiki. Baksan�za, bana inanm�yorsunuz
i�te. Bunu g�zlerinizdenokuyabiliyorum."
"Beni inand�r o zaman," dedim. "Bunu ger�ekten istiyorum."
Marie St. Germaine bu s�zlerim �zerine bana do�ru e�ildi ve itiraf eden birinin ses
tonuyla, "O halde �imdi beni iyi dinleyin," dedi. "Hastane eczanesinden sorumlu
doktorla, Dr.Engstrom'la konu�un, benimle de�il. Ben iyi bir insan�m. O ise de�il."
B�l�m 121
SONJA ENGSTROM �zerindeki beyaz �nl��e nas�l oldu�unu anlayamad���m bir bi�imde
Haute Couture havas� veriyordu.
Platin sar�s� sa�lar� arkaya do�ru taranm�t� ve boynundaki kolyenin ucundan tek ta�
bir p�rlanta sallan�yordu. Hareket ettik�e renk de�i�tirir gibi g�r�nen all��� ve
g�l rengi rujuyla makyaj� kusursuzdu.
Jacobi'yle kendimizi tan�tt���m�zda aya�a kalkarak elimizi s�kt�.
Kar��s�na ge�ip oturdu�umuzda masas�n�n �zerindeki k���tlar�n ne kadar d�zenli
oldu�u, b�t�n kalemlerinin ayn� y�ne bakacak �ekilde s�raya dizildi�i g�z�mden
ka�mam�t�.
Duvardaki diplomalar� bile e�it aral�klarla as�l�yd�.
Hayat�n�n yaln�zca hastaneden ibaret olmad���n�n tek g�stergesi f�ld�r f�ld�r bakan
a��k gri g�zleriydi. Bir bana bir Jacobi'ye d�n�yordu bak�lar�.
Jacobi'nin y�z�nde tuhaf bir ifade belirdi�inde tam da ona bak�yordum. A�z�n�n
bi�imi de�i�irken g�zleri k�s�lm�t�.
O bak��n ne demek oldu�unu anlayacak kadar uzun zamand�r Jacobi'yle �al��yordum.
Jacobi kad�n� tan�m�t�.
Bunu fark etmeyen Dr. Engstrom ince uzun ellerini �enesinin alt�nda kenetleyerek
konu�maya ba�lad�.
D�nk� j�ri karar�ndan beri hastane personelinin tela� i�inde oldu�unu, hatta
kendisinin bile �ok sars�ld���n� s�yledi.
"Kimin i�ine devam edebilece�ini bilmiyoruz" dedi, "ya da hastanenin kapan�p
kapanmayaca��n�. Art�k her �ey m�mk�n."
"Kovulaca��n�z� m� d��n�yorsunuz?" diye sordum.
"Bundan y�llard�r endi�e ediyorum," diye cevap verdi kad�n elini ��l ��l parlayan
sa�lar�nda
gezdirerek. "A��klanamayan t�m o �l�mler beni enkaza �evirdi.
"Endi�elerimden Carl Whiteley'e bahsettim. Hem de bir �ok kez. Hatta ona ilaca
ba�l� oldu�unu d��nd���m hatalara ili�kin bir rapor bile verdim.
"Fakat Cari ve hukuk i�leri departman� birimimin herhangi bir hatas� olmad���na
dair beni ikna ettiler. Hastanede birilerinin e�ek �akas� yapt���n� en sonunda
nas�l olsa yakalanacaklar�n� s�ylediler.
"Asl�nda bir anlamda rahatlam�t�m. Bilgisayar sistemimizin ��kmeyece�ini biliyordum
ve kesinlikle... "
C�mlesini yar�m kesen kad�n sesi azalarak yok olurken kafas�n� pencereye do�ru
�evirdi.
"Dr. Engstrom," dedi Jacobi. "Ben g�rd���n�z gibi eski kafal� bir adam�m. Benim
bilgisayarlarla falan aram �ok iyi de�ildir."
"�ok basit, M�fetti�," diye ba�lad� kad�n. "Doktorlar�n hastayla ilgili olarak
sisteme girdi�i te�hise g�re program uygun ila�lardan olu�an bir liste sunuyor
doktora. Doktor da hastaya verilmek �zere bu ila�lardan birini se�iyor. Yanl� ila�
verilmesi bu sebeple m�mk�n de�il. ��nk� sistem te�hisle �rt�meyen herhangi bir
ilac� vermeyecek �ekilde programland�."
"Birisi program� aldatamaz m�?" diye sordu Jacobi. "Mesela �ifresi olan kimse yok
mu?"
"Herkes bilgisayara yaz�l� olarak te�his girebilir. Ama kimse hi�bir bilgiyi
de�i�tiremez. Bunu yapabilecek tek ki�i var o da benim. Benimse biometric bir
�ifrem var."
"Bio ne?"
"Yani �ifrem parmak izim."
"Ama doktorlardan biri yanl� te�his girmi� olamaz m�?" diye sordum. "Bu m�mk�n,
de�il mi?"
"Teorik olarak evet m�mk�n, ama asl�nda de�il. ��nk� ilk kontrol noktas�
doktorlar�n kendisi, ikincisiyse benim ekibim.
Bilgilerdeki olas� tahrife kar�� sistem gerekli donan�ma ve uyar� mekanizmas�na
sahiptir. Ayr�ca benim ne kadar sistemli �al�an biri oldu�umu tahmin bile
edemezsiniz.
"B�t�n g�n �izelgelere i�lenen ila�lar� defalarca kontrol ediyorum. Sadece kendi
i�imi de�il, departmandaki herkesin i�ini de kontrol ediyorum.
"�o�u zaman insanlar yar� bilgisayar oldu�uma dair benimle dalga ge�iyor."
"Do�ru anlad���mdan emin olmak istiyorum," diye at�ld�m.
"Yani her �ey te�hise mi ba�l�?"
"Evet, �yle."
"Yani bizzat siz herhangi bir doktorun te�hisini de�i�tirebilirsiniz? �yle mi?"
Ben konu�urken bo� g�zlerle bakan Engstrom, "Bu �ok a�a��lay�c�," diye patlad�.
"A�a��lay�c� olmaktan da �te. Delilik bu. �stedi�iniz an yalan makinesine
ba�layabilirsiniz beni.
�stemeniz yeterli."
"Bunu sonra belki yapar�z," dedim. "Ama �imdi sadece konu�uyoruz. Marie St.
Germaine'i tan�yor musunuz?"
"Hay�r. 0 kim?"
"Dr. Garza'y� ne kadar iyi tan�yorsunuz?" diye sordu Jacobi.
"Acil Servis �efi," diye cevap verdi Engstrom. "ikimiz de k�demli..."
Jacobi aya�a kalkarak kalemleri ve ata�lar� z�platacak �iddette masaya vurdu.
"Z�rvalamay� kes, Dr. Engstrom!" dedi.
"Sen ve Garza hani �u 'yak�n' dediklerimizdensiniz de�il mi?
Yak�ndan da �te hatta!"
Engstrom'un beti benzi atm�t�.
�a�k�nl�ktan dilimi yutacakt�m. Neden bahsediyordu bu adam?
0 ya�murlu gece Venticello Ristorante'ye oradan da evine giden Garza'y� takip
etti�ini s�yleyen Jacobi k�rklar�ndaki bir sar��ndan bahsetmi�ti. G�rd���m
kadar�yla diyebilirim ki, demi�ti Jacobi, doktorun tek su�u bir k�z arkada��n�n
olmas�.
Masan�n arkas�nda oturan Engstrom'un g�zleri bir anda ya�larla dolmu�tu.
"Aman Tanr�m," dedi kad�n. "Aman Tanr�m."
B�l�m 122
ENGSTROM KAR�IMIZDA eriyip biterken benim kafam�n i�i zonkluyordu. Garza ve
Engstrom. Cinayet i�in ne harika bir ikiliydi. Her �ey muhtemelen ofisinin i�i
kadar temiz ve ya�dan k�l �eker gibi kolay olmu�tu.
Daha fazla konu�mas�na ihtiyac�m vard�. �u anda kendini ileti�ime kapatmas�na izin
veremezdim.
"Dr. Engstrom, sakin olun l�tfen," dedim. "Bu k�bustan kurtulma �ans�n�z var. Bize
hemen �imdi t�m ger�ekleri anlatman�z durumunda size yard�m edece�iz. Belki de
Garza sizi kullan�yordu. Bilgisayar sistemine giri� izni var m�yd�?"
G�zlerindeki korkuyu g�rm�t�m. Engstrom yava� ve isteksizce ba��n� sallad�.
T�ylerimin diken diken olmu�tu. "Birka� kez sisteme girmesine izin verdim,"
demesiyle ellerimin kar�ncalanmaya ba�lad���n� hissettim.
"Birka� kez mi?"
"Zaman zaman, evet. Ama d��nd���n�z gibi de�il. Dennis
Garza ger�ekten de m�kemmel bir doktordur. Benim gibi o da vicdan sahibidir.
"Hastalar�n beklenmedik �l�mleri bizi deli ediyordu. Dennis te�hislerle, verilen
ila�lar aras�nda tutars�zl�k olup olmad���n� kontrol ediyordu. Ayn� benim yapt���m
gibi."
"Peki, herhangi bir tutars�zl�kla kar��la�t�n�z m�?"
"Hay�r. Hi� kar��la�mad�k. Katta meydana gelen hatalar�n listesini yapt�k. Ger�ek
�u ki, ila�lar eczaneden ��kt�ktan sonra hem�ireler tepsilerinde ila�lar�
kar�t�r�yordu. Hastalara yanl� ila�lar� veriyordu. Hepsi bu."
"Dr. Garza sisteme her giri�inde yan�nda m�yd�n�z?" diye sordu Jacobi.
"Elbette. Parmak izim gerekliydi neticede. Ama kastetti�iniz ba��nda durup
durmad���msa hay�r durmuyordum."
Dr. Engstrom'un y�z� Jacobi'nin nereye varmaya �al�t���n� anlad���nda allak bullak
olmu�tu. Boynundaki damarlar� kabaran kad�n masaya tutunarak toparlanabildi.
"Dennis asla, ama asla bir hastaya zarar vermez," dedi sonunda. "O harika bir
doktordur."
"Ya, ya tabi. Bana sanki ona ��ks�n gibi geldi? �yle mi? Dr. Garza'ya ��k m�s�n?"
"��kt�m," dedi kad�n ac�kl� bir ses tonuyla. "Ama aram�zdaki her �ey bitti. �nan�n
bana bitti.
Ba�kas�yla yatt���n� ��rendim ��nk�. Dennis, Maureen O'Mara'y� beceriyormu�.
Biliyorsunuz
de�il mi kim oldu�unu?"
Kafam� sallad�m, ama �ok olmu�tum. Maureen O'Mara B�lge Hastanesi'nin can�na daha
yeni okumu�tu. Garza ve o nas�l olup da sevgili olabilmi�ti?
Jacobi'ye bakmak istiyordum, ama g�zlerimi Sonja
Engstrom'dan alam�yordum.
"�a��rm� g�r�n�yorsunuz, Te�men," dedi Engstrom.
"Bilmiyordunuz, de�il mi? Benim de fark etmem zaman�m� ald�.
Tuhaf bir yatak ikilisi de�il mi?
"Dennis Garza ve Maureen O'Mara," diye homurdanarak tekrar etti sonra bir kez daha
hafif �fkeli bir kahkaha atarak.
"Hayatta neler olabildi�ine bak�n."
B�l�m 123
JACOBPYLE HASTANEDEN ayr�ld���m�zda beynim d�n�yordu resmen.
Garza ve Engstrom.
Garza ve Engstrom.
Hayatta neler olabildi�ine bak�n.
Arabaya bindik. Direksiyonda Jacobi vard�. B�y�k bir bal�k tutmak �zere oldu�unda
insan nas�l hissederse aynen �yle hissediyordum. Canl� bir performans dinlerken
sahneye atlay�p �ark� s�ylemek isteyen biri gibiydim.
Tek bir fark vard�, o da �u an hissettiklerimin �ok daha harika oldu�uydu.
"Garza k�rs�de ifade verirken Cindy mahkemedeydi," dedim Jacobi'ye. "O'Mara
Garza'ya �l�mlerle bir ilgisi olup olmad���n� sordu. Garza'da gitti anayasan�n
be�inci maddesine s���n�yorum cevab�n� verdi."
"�ok anlams�z," dedi Jacobi arabay� Leavenworth'e �evirirken. "Dava edilen Garza
de�ildi ki."
"Hakl�s�n. Zaten adam�n a�z�ndan o laf ��k�nca Cindy de, Vay can�na adama bak.
Kendini bir �eylerden koruyor, diye reaksiyon verdi. Davan�n d�n�m noktas�yd� o
s�zler. Hastanenin savunmas�n� enkaza �evirdi resmen."
"Yani O'Mara onun hata yapmas�na izin mi verdi? Onu zor duruma m� soktu bilerek?
Yoksa bunu adam kendi kendine mi yapt�?"
"Enteresan bir soru, Jacobi. Kim kimi zor durumda b�rakt� acaba? Garza'n�n her iki
sevgilisi de B�lge Hastanesi'ne a��lan davayla ili�kili nihayetinde."
Filbert Caddesi'ne do�ru keskin bir d�n� yaparken kontrol paneline s�k� s�k�ya
t�t�nd�m, "Her �ey ortada asl�nda," diye devam ettim. "Ama b�y�k resmi g�remiyorum.
E�er t�m o insanlar� Garza �ld�rd�yse peki ba�lant� nerede o halde?"
Garza'n�n sar� evinin �n�ne park eden Jacobi konta�� kapatarak, "Hadi gidelim ve
doktora soral�m o zaman," dedi.
B�l�m 1 24
SIZLANARAK ARABADAN �NEN Jacobi'ye kald�r�mda kat�ld�m.
Garza'n�n, her iki yan� itinayla bi�ilmi� �imenlerle kapl� geni� kald�r�m
ta�lar�yla d�eli bah�esinin manzaras�na g�ne� y�z�nden g�zlerimizi k�sarak bakmak
zorunda kalm�t�k. �n taraf�nda kocaman bir verandas� olan son moda ev �� katl�yd�.
Haitili hem�ire Marie, St. Germaine'le Garza aras�nda herhangi bir ba�lant� olup
olmad���n� d��n�yordum ki Jacobi durdu, "�uraya bak, Boxer," dedi.
Y e r d e kan damlalar� vard�. Kald�r�mda ba�lay�p evin �n verandas�na kadar devam
ediyordu. Pirin�ten kap� kolu da kanlar i�indeydi.
"Bu kan taze," diye m�r�ldand� Jacobi.
Garza'yla g�r�me fikri bir anda akl�mdan u�up gitmi�ti.
Burada neler olup bitmi�ti b�yle?
Zile bast�m. Hemen sonra ikimiz de silahlar�m�z� ��kard�k.
Saniyeler ge�erken kap�n�n dibinde durup, birinin ayak seslerini duymay� bekledik.
Ama kap�ya gelen olmad�.
Kap�y� yumruklamaya ba�lad�m.
"A��n kap�y�! Polis!"
"Bunu 'ola�an�st� hal' olarak nitelendiriyorum," dedim Jacobi'ye. Arama emri
olmaks�z�n bir eve ancak birisinin hayat� tehlikedeyse girebilirdik.
�ok fazla kan yoktu. Belki birisi sadece parma��n� kesmi�ti.
Ama i�imden bir ses bir �eylerin yolunda olmad���n� ve hemen i�eri girmemiz
gerekti�ini s�yl�yordu.
Belimde tak�l� olan cep telefonuma uzanarak hemen yard�m �a�r�s� yapt�m.
Jacobi kafas�n� sallad� ve verandada etraf�na bak�nd�.
Kocaman saks�lardan birini g�z�ne kestirmi�ti. Darbe indirebilmek i�in saks�daki
�i�ekleri yere d�kt� ve saks�yla me�e a�ac�ndan yap�lm� kap�ya var g�c�yle vurdu.
Par�alanan kap�dan i�eri elimi uzatarak kilidi bulana kadar elimi kap�da gezdirdim.
Kilidi buldum ve Garza'n�n evine a��lan kap�y� a�t�m.
B�l�m 125
KAPININ E����NDE DURDUM ve i�eri seslendim. "Polis! ��eri geliyoruz!"
Yine cevap gelmedi. Ev sanki bo�tu.
i�eriye do�ru ilerledik ve art�k kesinlikle dekorasyon dergilerindekine benzemeyen
salona girdik.
Darmada��n olmu� mobilyalara ve her yere sa��lm� kana bakt�m.
"B�rak ben s�yleyeyim," dedi Jacobi tahribata fal ta�� a��lm� g�zlerle bakarak.
"Burada her ne olduysa, bir profesyonelin elinden ��kmad��� kesin."
G�rd�klerimi hazmetmeye �al��rken, a�z�m�n kurudu�unu hissettim.
Mat renkli al�� duvar�n her yan� p�sk�ren kanla bezenmi�ti ve kanlar s�p�rgeliklere
kadar akm�t�. Tavan �bek �bek kanla kapl�yd�. Kahverengimsi k�rm�z� kocaman bir
leke koltu�un �n�ndeki hal�n�n i�ine i�lemi�ti. Her yer kanl� ayak izleriyle
doluydu ve ��minenin �zeri el izleriyle lekelenmi�ti.
K�sa bir s�re �nce bu oday� dolduran �fke ve �iddeti d��n�nce bo�az�m�n
d���mlendi�ini hissettim, i�in i�inde kim vard�?
Jacobi seslendi�inde manzara kar��s�nda �a�k�nl�ktan donakalm�t�m.
"Boxer, hadi yapal�m �u i�i."
Birbirimizi kollayarak alt kat� g�zden ge�irdik. Yemek odas�n�n duvar�ndaki kan
lekeleri bizi i�inde sekiz in�lik Chicago Cutlery et b��a�� olan kanla kaplanm�
mutfak lavabosuna y�neltti.
Merdivenlerden ikinci ve ���nc� katlara ��karak odalar� inceledik. Dolaplar�n,
du�akabinlerin i�lerini kontrol ettik ve yataklar�n altlar�na bakt�k.
"Hi� kimse, hi�bir �ey yok," diye homurdand� Jacobi.
Kocaman maun mobilyalarla d�eli ebeveyn yatak odas�nda ayr�ca lacivert bir hal�,
yine lacivert perdeler ve soluk mavi bir �ar�af vard�. Ancak battaniyeler yataktan
kald�r�lm� ve odadan ��kar�lm�t�.
Silahlar�m�z� k�l�flar�na soktuk ve alt kattaki oturma odas�na geri d�nd�k.
Tam o anda ��minenin i�indeki yan yatan a��r kristal vazoyu fark ettim.
"Jacobi. Gel ve bak �una."
Jacobi odan�n �b�r taraf�ndan yava� yava� geldi, ellerini dizlerine dayayarak
e�ildi ve vazoyu inceledi.
"Birini bununla d�vmek hi� zor olmaz," dedi Jacobi.
"Kafatas�n�n bir b�l�m�n� bir g�zel almak da."
"�uraya bak," dedim. Vazonun testere gibi di�li ucundaki kana yap�m� sa�lar�
g�sterirken i�im �rpermi�ti. Sa� telleri siyaht� ve a�a�� yukar� 10 cm
uzunlu�undayd�lar. Zaten bildi�im bir �eyin onaylanmas� i�in g�nlerce s�recek
laboratuvar �al�mas� gerekiyordu."Jacobi- bu Dennis Garza'n�n sa��."
B�l�m 126
LEAVENWORTH S�RENLERLE �INLADI. Devriye arabalar� Filbert'a d�nd�k�e sirenlerin de
sesi art�yordu.
Jacobi "Ben d�ar�da olaca��m," dedi.
Evin i�inde sadece birka� dakika kalm�t�k, ama zaman bana h�zla ge�iyor gibi
gelmi�ti. Giri�te, oturma odas�n�n tamam�n� g�rebilece�im bir yerde durdum. Olay�
bir kez daha g�z�mde canland�r�rken hi�bir �ey ifade etmeyen kan�tlara anlam
y�klemeye �al��yordum.
Yolunda gitmeyen bir soyguna benzemiyordu. T�m kap�lar kilitliydi ve eve zorla
girildi�ine dair tek kan�t Jacobi'nin �n kap�da b�rakt���yd�.
Birinin bizim yapt���m�z gibi kap�y� �ald���n� d��nd�m.
Ve Garza'n�n tan�d��� birinin i�eri girmesine izin verdi�ini. Ama kimdi o ki�i?
Ters d�nm� koltuk, k�r�lm� lamba, yere sa��lm� �teberiler bana tart�man�n fiziksel
bir boyuta ta��nd���n� ve tamamen kontrolden ��kt���n� d��nd�rtt�.
Kimli�i belirsiz sald�rgan�n Garza'n�n kafas�na vazoyla vuru�unu, Garza'n�n
kafatas�n�n �atlay��n�, sadece kafaya al�nan bir darbenin yol a�abilece�i bir
yaradan kan�n f�k�r��n� hayal ettim.
Garza'n�n ��minenin yanma y���l�s�n�, sonra g�steri�li tahta oymalar� tutacak
olarak kullan�p tekrar do�rulusunu g�r�r gibiydim. Garza'n�n k�t� bir �ekilde
yaraland���n�, ama �lmedi�ini g�ren sald�rgan pani�e kap�lm� olmal�yd�. "Lanet
olsun, bu kadar ileri gitmek istememi�tim," diye d��n�rken hemen sonra, "Bu pislik
�lmeli," sonucuna varm�t� herhalde.
Kap� �er�evesinde katilin b��a�� ald��� mutfa�a do�ru giden kanl� el izleri vard�.
Tavana sa��lm� kanlardan ��kar�lacak tek sonu� Garza'n�n hayattayken defalarca
b��aklanm� oldu�uydu.'
Daha sonra sald�rgan Garza'y� arkadan yakalam� ve bo�az�n� kesmi�ti. Duvardaki
damar p�sk�rt�s�n� ancak bu a��klayabilirdi.
Hal�ya s�zan kan�n �izdi�i yol bana, Garza'n�n y���ld��� yerde kalmad���n�
d��nd�rtt�. �n kap�ya ula�maya �al�m�t�, ancak hayatta kalma iste�i ona g��
verirken �l�mc�l yaralar� onu yava�lat�yordu. En sonunda kanepenin �n�nde yere
y���lm�t� ve kan kayb�ndan �lm�t�.
Biri Garza'dan bu kadar �iddetli bir �ekilde sald�racak kadar nefret ediyordu.
Evine alacak kadar g�vendi�i biriydi bu. Garza'n�n cesedini ortadan kald�r�p
arkas�ndan kap�y� kilitleyerek evden ��kan ki�iydi.
Kim?
Ekip arabalar� �imlere park edince sirenler sustu. �n basamaklara ilerledim ve olay
mahallinde g�venin sa�lanmas� konusunda yetki istemek i�in B�lge Savc�l��in�
ar�yordum ki
Charlie Clapper ��kageldi.
"Hey, Lindsay," diyerek beni selamlad� ve elimi s�kt�. Daha bir saniye ge�mi�ti ki,
"Lanet olsun," dedi. Bu arada Jacobi garajdan ��km� �imlerin �zerinden y�r�yerek
bana do�ru geliyordu.
"Garza'n�n iki tane arabas� var," dedi Jacobi. "SUV garajda ama Mercedes'i kay�p.
SUV'nin yan�na park edilmi� bir araba daha var. G�steri�li bir plakas� olan siyah
bir BMW Sedan, �zerinde k�z�l kafa yaz�yor.
B�l�m 127
B�R D�Z�NE MOB�L B�R�M ve olay yeri arac� Garza'n�n evi ile ana yol aras�nda duvar
�rm�lerdi. R�zg�rdan savrulan sar� bant yukar� ��kan �n basamaklar�n t�rabzan�na
tak�lm�t�.
�nsan�n g�zlerini kama�t�ran g�ne�in alt�nda dikilmi� kafamda kurgulad���m cinayet
senaryosunun parampar�a olu �unu seyrediyordum. O'Mara'n�n arabas�n�n Garza'n�n
garaj�nda ne i�i vard�?
Garza'y� o mu �ld�rm�t�? Mercedes Roadster'�n i�ine Garza'n�n cesedini s��d�rabilir
miydi? Yoksa tam tersi mi olmu�tu?
O'Mara kristal vazoyla Garza'ya vurmu�tu da, Garza �ld�r�c� bir g��le kar��l�k m�
vermi�ti?
Her hal�karda elimizde kimse yoktu. Ama kay�p bir arabaya, O'Mara'n�n garajdaki
arabas�na ve bug�ne kadar g�rd���m en kanl�, en lanet olas�ca olay mahalline
sahiptik.
"Tamam," dedim Jacobi'ye. "Peki, O'Mara nerede o halde?
K�z�l kafa nerede?"
Dedektifler ve �niformal� polisler Garza'n�n kom�ular�n� sorgularken, Jacobi ve ben
kendi ekip arabam�z� ofis olarak kullan�yorduk. O'Mara'n�n ofisini aray�p asistan�
Kathy'e ba�land�m.
Kathy benimle konu�up bir yandan da ��le yeme�ini yiyordu. B��ak keskinli�indeki
y�z� ve kabar�k sa�lar� g�zlerimin �n�ne gelmi�ti.
"Maureen bir haftal�k izne ��kt�. Tatile ihtiyac� vard�," dedi Kathy. "Bunu hak
etmi�ti."
"Bundan eminim," diye cevap verdim. "Nereye gitti?"
Sesimdeki tersli�in fark�ndayd�m. Bast�r�lm� panikten ba�ka bir �ey de�ildi.
"Sorun nedir Te�men?"
"�le alakal�, Kathy."
"Maureen nereye gidece�ini s�ylemedi, ama b�t�n numaralar�n� verebilirim."
"Harika olur."
O'Mara'n�n cep telefonu numaras�n� tu�lad�m, telesekreter ��kt�. Numaram� b�rakt�m.
Sonra evini arad�m. S�rekli, hi� durmadan, me�gul �ald�. Tekrar ve tekrar.
Jacobi arabadaki konsol bilgisayara O'Mara'n�n ad�n� girerek trafik data ambar�ndan
gerekli bilgileri ald� ve y�ksek sesle okumaya ba�lad�.
"Maureen Siobhan O'Mara. Beyaz. Bek�r. Do�um tarihi, 15 A�ustos 1973. Boyu 175 cm.
Kilo 69. Koca k�z," dedi Jacobi.
Sonra O'Mara'n�n foto�raf�n� ve adresini g�rebilmem i�in monit�r� bana �evirdi.
"On be� dakikada orada olabiliriz," dedi.
"On dakikay� deneyelim."
Jacobi arabay� kald�r�mdan geri geri ��kard� ve olay yerinin etraf�ndan dola�arak
trafi�e kar�t�. Leavenworth'den, O'Mara'n�n son moda ku�at�lm� Sea Cliffteki evine
h�zla ilerlerken sireni �al�t�rd�m.
B�l�m 128
SEAVIEW EVLER� NUMARA 68 mango renkli Akdeniz stili bir villayd�. Bildi�im
kadar�yla k�pr�y�, koyu, Sausalito'yu ve belki de Honolulu'yu g�ren muazzam bir
manzaras� vard�.
�al�l�ktaki ku�lar c�v�ld�yordu.
Jacobi'yle veranday� dola��rken bir yanda zihnim Garza'n�n evindeki katliam�n canl�
g�r�nt�leriyle kayn�yor, �te yanda kafamda soru kas�rgas� d�n�p duruyordu.
Hadi Maureen. L�tfen evde ol.
Zile basmamla anlams�z y�kseklikte bir zil sesi duyuldu.
Cevap veren olmad��� gibi kap�ya yakla�an ayak sesi de duyulmuyordu.
Zile tekrar bast�m, "Polis!" diye ba��rd�m. Sonra Jacobi'nin kap�y�
yumruklayabilmesi i�in geri �ekildim.
Cevap yoktu. Hi�bir �ey yoktu. Hadi ama K�z�l Kafa.
Yine o korkun� duygu ��km�t� �st�me - �l�m korkusu omurgamda ksilofon gibi
�al�yordu adeta.
O'Mara ortada yoktu ve sekreteri de nerede oldu�unu bilmiyordu. Hemen �nlem
al�nmas� gereken acil bir durumla bug�n zaten bir kere kar��la�m�t�k. Yine �ans�m�
deneyecektim ve yine durumu �arp�tacakt�m.
"Gaz kokusu al�yorum," diye yalan s�yledim.
"Sakin ol Boxer. Bir g�nde bu kadar heyecan i�in �ok ya�l�y�m."
"Garza'n�n evi mezbahaya benziyordu, Warren. O'Mara'n�n arabas� da orada. E�er i�i
berbat edersek yanan ben olurum."
Kap�n�n kolunu zorlad�m ve d�nd�rd�m. Bir esinti t�k�rdatm��as�na kap�y� yava��a
a�t�m.
Tekrar silahlar�m�z� ��karm�t�k.
"Polis. ��eri giriyoruz."
Evin giri�i bir s�r� penceresi, tropik resimlerle boyanm� mobilyalar� ve harika
ya�l�boya tablolar� olan ayd�nl�k bir oturma odas�na a��l�yordu. O'Mara'n�n evinde
bir terslik ar�yordum, ama g�rd���m kadar�yla her �ey yerli yerindeydi.
Alt kat� inceledikten sonra seslenerek birbirimizi haberdar ettik.
"Temiz!"
"Temiz!"
"Temiz!"
Ard� ard�na ayd�nl�k, bo� ve tertemiz odalarla kar��la��yorduk.
Merdivenlerden ��kt�k�a artan parf�m kokusu bizi ebeveyn yatak odas�na do�ru
g�t�rm�t�.
�eftali rengine boyanm� yatak odas�ndaki yata��n tam kar��s�nda birbirine sar�lan
bir �iftin kendilerini resmettikleri ya�l�boya bir tablo duruyordu. B�yle bir
"sanat eserinin" yatak odas�nda ne arad���na bir anlam veremesem de belli ki baz�
insanlar seviyordu ve anla��lan, Maureen O'Mara da bunlardan biriydi.
Yata��n sol taraf�ndaki pencereler u�runa �l�nebilecek bir manzaraya a��l�yordu.
�b�r duvar ise tamamen dolaplardan olu�uyordu. Dolab�n katlanabilen aynal� kap�lar�
a��kt�, hem de sekizi birden.
O'Mara'n�n k�yafetleri her yere sa��lm�t�. Ne olmu�tu burada?
�zerinden ne kadar zaman ge�mi�ti?
Ayakkab�lar s�p�rgeliklerin oraya sa��lm�t�. Tuvalet masas�n�n �zerindeki makyaj
malzemeleri darmada��n olmu�tu ve �i�esi k�r�lm� bir parf�m �i�esi de yerde
duruyordu.
Banyoda, ye�il mermer duvara f�rlat�lan kablosuz bir telefon plastik par�alara ve
renkli kablolara ayr�lm�t�.
Bu g�r�nt�, me�gul tonunun sebebini a��kl�yordu.
Maureen ho�una gitmeyen bir telefon mu alm�t�?
Belimdeki telsiz c�z�rdad� ve merkezden bir g�revli devriye arabalar�ndan birinin
verdi�i raporu iletti.
Devriye gezen polis arac� 101'den kuzeye do�ru ilerlerken
Garza'n�n Mercedes'ini g�rm�t�. Ancak ara� devriyelerin aksi y�n�nde ilerliyordu.
En yak�n aradan yolun kar��s�na ge�tilerse de Mercedes'e yeti�meyi ba�aramam�lard�.
Bildiklerimiz bu kadard�: Sadece birka� dakika �nce
Garza'n�n Mercedes'i havaalan�na giderken g�r�lm�t�.
B�l�m 129
DONUK OTOBAN MANZARASI �n can�mdan ak�p giderken direksiyonu s�k�ca kavrayan Dennis
Garza'n�n g�zleri orta �eride dikilmi�ti.
A�z� yar� a��kt� ve refleksleri yava�lam�t�. Bir �e�it �okta oldu�unu biliyordu,
ama �ekti�i ac� dayan�labilirdi. Sadece yo�un bir inanamamazl�k ve ba� d�nmesinin
etkisi alt�ndayd�.
Bug�n olanlar onun i�in h�l� bir anlam ta��m�yordu.
Oysa sabah g�zlerini a�t���nda ne kadar da harika hissediyordu kendini. Sonra g�n�
cehenneme do�ru 180 derece bir d�n� yapm�t�.
Lanet olas� Maureen.
En ba��ndan beri dava bitince Garza'n�n kendi pay�n� al�p �lkeyi terk edece�ini
biliyordu.
Onunsa San Francisco'da kalarak kazand��� milyonlar� bankaya yat�rmas� ve �ehrin en
pop�ler avukat� olmaya devam etmesi gerekiyordu.
Onun r�yas� buydu, de�il mi?
Peki, ne zaman yoldan ��km�t� Maureen? Neden fikrini de�i�tirmi�ti?
Onlar�nki unutulmaz bir ili�ki ve zarif bir soygun olmu�tu.
Buna hi� ��phe yoktu. �kisi de i�in i�inden b�y�k kazan�la ��km�lard�. Bu yetmez
miydi?
Maureen neden m�kemmelli�i bozmadan duramam�t�?
"Ben bunu para i�in yapmad�m," demi�ti sabah g�zya�lar� i�inde. "Paran�n hi� �nemi
yok benim i�in. Bunu senin i�in yapt�m, Dennis. Bunu seninle yapmay� sevdi�im i�in
yapt�m."
Hat�rlad��� bu s�zlere normalde Garza kafas�n� nefretle sallard�, ama midesi
inan�lmaz bulan�yordu.
Direksiyonu daha s�k� kavrad�. Sonra diliyle alt �enesindeki k�r�k di�i yoklad�.
Kafas�n�n zonklad���n� hissediyordu.
Bir g�r�nt� dalgas� tekrar g�z�n�n �n�nden ge�ti.
�nan�lmazd�. Akla s��mayan �eylerdi.
�lk �nce Maureen'le yap�lan ba��rma yar��. Sonra onu takip eden i�ren� olaylar.
H�l� korkun� ���l�klar� duyabiliyordu. ���l�klar susana kadar, lanet olas� her yere
bula�an kan selini g�rebiliyordu.
Garza kendini �imdiyi d��nmeye zorlad�. Kendine h�kim olmas� gerekiyordu. Olup
bitenleri unutup San Francisco'dan cehennem olup gitmeliydi.
H�z limitine uyarak G�ney Havaalan� Yolu'na d�nd�. Ye�il tabelalar� takip ederek
uzun s�reli park edebilece�i Park Et ve U� otopark�n� buldu.
Kart� makineden al�rken elleri titriyordu. �irkin, tozlu otopark�n bat� k�sm�ndaki
kas�rga �itine paralel olarak b�rak�lm� iki pis Amerikan arabas�n�n aras�na park
etti.
T�m olanlara elveda, ho��a kal Amerika.
Rio'ya havadan yakla�acaklar� an� �imdiden g�rebiliyordu.
Da�lar�n ye�il �rt�s�n�n i�ine kurulmu�, denizden y�kselen g�rkemli G�ney Amerika
�ehrini. Her �eyin ba��nda bekler gibi duran nefes kesici �sa heykelini g�r�r
gibiydi.
Brezilya'ya vard���nda her �eyi yoluna sokabilirdi.
Garza konta�� kapatt�; sonra da uyanmas� i�in Maureen'i sarst�. Ona nazik
davranmakla harcanacak vakit yoktu.
"Hey, hadi gidelim," dedi. "Hadi uyan. �antalar�n� kendin ta��mak zorundas�n."
Garza arabadan ��kt�, Roadster'�n kap�s�n� a�t� ve arka koltuktan valizlerini ald�.
Maureen'e tekrar seslendi.
"Duydun mu beni, Maureen? Terminale giden otob�s doluyor. U�a�� ka��r�rsak
mahvoluruz."
B�l�m 130
ARABAYI KULLANMAKTA ISRAR edince Jacobi istemeye istemeye anahtarlar� bana verdi.
"Sorun ne Boxer? Derdin ne senin?" diye sordu.
"Ben kullanmak istiyorum, tamam m�? R�tbenin kendine has ayr�cal�klar� vard�r her
zaman."
"Nas�l isterseniz, Te�men."
Yirmi dakikal�k yol boyunca olabildi�ince h�zl� ilerlerken, siren sesini duyan
sa�l� sollu ara�lar da bize yolu a��yordu.
Yeni bir haber alma umuduyla telsizin sesini iyice a�t�m.
Garza'n�n arabas�yla ilgili verilen raporun �zerine yeni bir haber gelmemi� olmas�
beni olduk�a endi�elendirmi�ti.
Y o l boyunca iki soru kurcalay�p durdu kafam�.
Garza'n�n Mercedes'ini kullanan kimdi?
Garza'n�n evinde �ld�r�len kimdi?
Giden u�aklara ayr�lan yola sapt�k. Havaliman� b�rosunda g�revli �avu� Wayne Murray
A Terminali'nde durmu� bize el sall�yordu. Jacobi onu g�r�nce hemen seslendi.
�avu� Murray h�zla arka koltu�a ge�erek bizi terminalin merkezindeki bir servisi
giri�ine y�nlendirdi. Oradan itibaren yola yaya devam ettik ve hi�bir karakteristik
�zelli�i olmayan, bu y�zden de dikkat �ekmeyen kap�lardan ge�ip arka merdivenlere
ula�arak yukar�, Te�men Frank Mendez'in ofisine ��kt�k.
Benim ya�lar�mda g�r�nen ince uzun Mendez kibar, ama olduk�a yo�undu. Aya�a
kalkarak elimizi s�kt� ve bizi hemen masas�n�n kar��s�ndaki sandalyelere buyur
etti.
Sonra bizi yakla��k bir saattir u�u� izni verilmeyen Amerikan Havayollar�'na ait
777 tipi u�akla ilgili bilgilendirdi.
"Yolcu listesinde Dr. Garza'n�n ad� vard�," dedi. "Tabi O'Mara'n�n da. Miami
aktarmal� Rio u�a��n�n i�indeler. Ku�u daha ne kadar s�reyle yerde tutabilirim
bilmiyorum."
Bize kahve makinesini i�aret eden Mendez daha sonra ofisinden ayr�ld�.
Te�men Mendez'in masas�ndaki telefon aral�ks�z �al�yordu. Hemen ofisinin d��ndaki
monit�rlerdense bilet kontrol noktalar�ndaki yolcular�n ve bagaj y�kleme bo�altma
rampalar�n�n siyah beyaz g�r�nt�leri izlenebiliyordu.
�niformal� ve askeri birimler ofisin etraf�nda oradan oraya ko�u�tururken, Jacobi
ve ben de Te�men'in faks makinesinin ba��nda oturmu� ihtiyac�m�z olan evrak�n
gelmesini bekliyorduk.
Teknik ekiplerin ufak bir mekanik ar�zayla u�ra�t�klar�na Garza ve O'Mara'n�n
inan�p inanmad���n� d��nd�m.
Mimozalar�ndan yudumlay�p Financial Times m� okuyorlard� acaba?
Kahvemin dibini yudumlay�p barda�� ��pe f�rlatt�m.
Jacobi y�z�n� ellerinin aras�na alarak hafif�e �ks�rd�.
"Lanet olsun."
Saat tam 18:05'te faks makinesinin sinyali duyuldu. �nce B�lge Savc�l���'nm anteti
ard�ndan da bekledi�imiz yetki belgesi gelmi�ti nihayet.
Bitmeyecek gibi gelen birka� dakikan�n sonunda gelen faks tamamlanm�, Mendez de
geri d�nm�t�. K���t tepsisindeki evraklar� alarak inceledi.
"Tamam," dedi g�l�mseyerek. "Oyun ba�las�n, art�k her �ey yasal."
B�l�m 131
ON ALTI K���L�K B�R EK�P, �n v e arkas�nda kocaman harflerle POL�S yazan
r�zg�rl�klar�m�z� giymi� u�a�a do�ru yol al�yorduk. Kalbim yerinden ��kacak gibi
at�yordu. Silahlar�m�z� kontrol ettik ve garaja giden d�rt kat merdivenlerden
ko�arak indik.
Ben �ndeki arabada Mendez'in yan�ndayd�m. Kontrol kulesiyle irtibata ge�en Mendez,
"Bu pisti kapay�n. Derhal!" diye k�kredi.
�ok gergindim. Ama ondan �te, bu g�revi komuta eden ki�i olmaktan �t�r� inan�lmaz
co�kuluydum.
Garza'y� ala�a�� etmeyi umuyordum. Bunu o kadar �ok istiyordum ki d��ncesi bile
bana ac� veriyordu.
Havaalan�ndaki pistler boyunca uzanan ��klar p�r�l p�r�l yan�yordu. Havada nas�l
durdu�u ak�llara durgunluk veren devasa bir jumbo jet g�rleyerek �st�m�zden ge�ti.
777 tipi u�a�a bakarken, merdivenlerin u�a��n yan taraf�na yana�t���n� fark ettim.
U�a��n her yan� ekip arabalar�yla dolmu�tu.
Karanl�ktan istifade ederek u�a�a do�ru ilerledik.
Arkamda Mendez, Jacobi ve birka� gen� polisten olu�an bir ekiple u�a�a ��kan metal
merdivenleri t�rman�rken adrenalinimin y�kseldi�ini hissettim.
U�a��n arka yolcu kap�s�ndaki cama silah�m�n kabzas�yla t�klatmamla kap� yana do�ru
a��ld�. Birinci s�n�f kabine u�a��n arka kap�s�ndan girmi�tik.
Daha kabine ad�m�m� atar atmaz Dennis Garza'n�n kafas�n� g�rd�m arkadan. ���nc�
s�rada, sa� taraftaki koltuklar�n koridor taraf�nda oturuyordu ve sa�lar�n�n
aras�ndan �irkin bir yara izi k�pk�rm�z� parl�yordu.
Pencere taraf�nda k�z�l sa�l� bir kad�n oturuyordu.
Maureen O'Mara.
B�y�k, kocaman bir sorun vard�.
Kocaman bir servis masas� koridoru boylu boyunca kapl�yordu. Masa ve iki kabin
g�revlisi Garza'yla aram�zda duruyordu.
Yakla�t���m�z� duyan Garza kafas�n� �evirdi ve g�zlerini k�sarak bana bakt�.
"Sen," dedi.
O'Mara sakinle�tirmek istercesine Garza'n�n elini ok�ad�,
"Sakin ol, Dennis," dedi. "Her �ey yolunda."
"Dennis Garza, Maureen O'Mara," diye seslendim. "�kinizi de �ahit olarak g�zalt�na
alma yetkisine sahibim."
"Can�n cehenneme," diye ba��rd� Garza. Elini ceketinin cebine att� ve yerinden
f�rlad�.
"Dennis, hay�r!" diye hayk�rd� O'Mara.
Bir y�lan�n k�vrakl���yla hareket eden Garza aniden en yak�n�ndaki kabin
g�revlisini yakalayarak sa�lar�ndan kavrad� ve y�z�ne yakla�t�rd�.
Elinde bir �eyin parlad���n� g�rd�m.
Bir ��r�ngayd� bu!
i�nesini kabin g�revlisinin ensesine bat�rd��� ��r�ngadaki ilac� zerk etmek i�in
ba�parma�� haz�r bekliyordu.
Gen� kad�n�n korku dolu hayk�r�� kabini sarm�t�.
"G�venli ge�i� istiyorum. Yoksa elimdeki ins�lin dolu bu ��r�ngay� zerk edece�im.
Daha yere �arpmadan �lece�inden ku�kunuz olmas�n!" diye tehdit etti Garza.
Garza'n�n bir d�nem yak��kl� buldu�um y�z� tan�nmayacak haldeydi. Y�z� yara bere
i�indeydi ve g�zbebekleri k���lm�, g�zleri d�ar� f�rlayacak gibi bak�yordu.
�u anki g�r�nt�s� tam da ona bi�ti�im psikopat imaj�yla �rt��yordu.
"Sana kalm�," dedi. "Ya�ay�p ya�amamas� benim umurumda bile de�il."
Sonunda Garza'ya cevap verdim. "O kadar�n� zaten biliyoruz."
B�l�m 132
GARZA'NIN KARANLIK VE b�sb�t�n ��ld�rm� g�zlerine bakarken i�imin ��d���n�
hissettim, iyice koltu�una g�m�len Maureen O'Mara deh�et i�inde Garza'ya bak�yordu.
0 da Garza'y� tan�yam�yordu adeta.
Yolcular panik i�inde polisleri iterek ���l�k ���l��a kabinin arka taraf�n�
bo�alt�rken, y�z�m ter i�inde kalm�t�.
Yolcular�n geri kalan� da v�cutlar�n� kambur yap�p ba�lar�n� �nlerindeki
koltuklar�n arkas�na sakl�yorlard�.
S�rt� kokpite d�n�k oldu�u i�in ne ileri ne de geri hareket edebilen Garza bu
haliyle bile t�m yolculara ter�r estiriyordu.
Ayr�ca giderayak kabin g�revlisini �ld�rebilirdi de.
Garza kabin g�revlisinin sa�lar�n� daha s�k� kavrad�. K�z�n boynundan damlayan kan
bembeyaz g�mle�inin yakas�na k�rm�z� bir leke b�rakm�t�. Parmak ucunda iyice
gerinen k�z ac�yla inledi.
G��s�ne i�neledi�i isimli�inden ad�n� okuyarak, "Her �ey yoluna girecek, Krista,"
dedim. G�zya�lar� i�indeki k�zla g�z temas� kurmaya �al��yordum.
"B�rak k�z� gitsin, Dennis," dedim kararl� bir sesle. "Kimse silahlar�n�
indirmeyecek. Ve sen de kimseyi �ld�rmeyeceksin.
Hepimiz buradan canl� ��kaca��z."
Tam o esnada Garza'n�n arkas�nda kalan kokpit kap�s� adeta vakumlu bir kapak gibi
g�r�lt�yle a��ld� ve omzundaki r�tbesi beyzbol sopas� gibi duran gen� bir pilot
kabine girdi.
Garza'n�n arkas�na d�nerken elini hafif�e gev�etmesini f�rsat bilen k�z
k�p�rdanarak kurtulmaya �al�t�.
Bekledi�im f�rsat parmaklar�m�n u�undayd�. �ne at�larak elektro�ok aletini
do�rulttum ve teti�ine basarak elli bin voltu Garza'n�n omzuna verdim. Bir
gergedan� bile sersemletmeye yeterdi g�nderdi�im g��.
Nefesi kesilir gibi feryat eden Garza cenin pozisyonunda yere y���ld�. Jacobi onu
kelep�elerken, ben de kafas�na do�rulttu�um elektro�ok aletiyle Garza'n�n ba��nda
dikiliyordum.
Ayaklar�m�n dibinde ac� i�inde k�vranan Garza'ya, "�evreni pervas�zca tehlikeye
atma su�undan seni tutukluyorum," dedim.
"Sessiz kalma hakk�n var, seni a�a��l�k herif. S�yleyece�in her �ey mahkemede
aleyhine kullan�labilir." ��phesiz kullan�lacakt� da.
B�l�m 133
DENNIS GARZA ve Maureen O'Mara'y� elleri kelep�eli bir �ekilde ekip odas�na
getirdi�imizde saat 21:00'� biraz ge�iyordu.
"Devlerin d���," diye laf soktu Jacobi.
�lesiye yorgundum. Enerji rezervlerim t�kenmi�ti. Ayakta durmam� sadece hissetti�im
co�kuya bor�luydum. Dennis Garza �evresini pervas�zca tehlikeye atma, �l�mc�l silah
ta��ma, polise zorluk ��kartma ve cinayet su�lamalar�yla g�zalt�na al�nm�t�.
B�lge Hastanesi'nde insanlar� �ld�rm�yordu.
Ve tabi Rio'da g�ne�lenmiyordu da.
Maureen O'Mara ikinci derecede su� orta�� olmakla su�lanm�t�, ama bu asl�nda bir
bl�ft� ve o da bunun fark�ndayd�.
O'Mara'n�n herhangi bir cinayete �ahit oldu�una ya da Garza'n�n evindeki kan g�l�n�
g�rd���ne dair elimizde hi�bir kan�t yoktu.
Onlar� ekip odas�na getirdikten yakla��k yirmi dakika sonra O'Mara h�cresinde
oturmu� so�ukkanl�l�kla kitab�n� okuyor, ortaklar�ndan birinin gelip kefaletle onu
d�ar� ��karmas�n� bekliyordu.
Ama onunla hen�z i�imiz bitmemi�ti.
Zay�f d�en dizlerim h�l� hafiften titriyordu. Tuvalete giderek eski porselen
lavaboda elimi y�z�m� y�kad�m ve sa�lar�m� �slatt�m.
En son ne zaman bir �eyler yedi�imi d��nd�m. Noddie
Wilkins, Jamie Sweet'in �ld���n� haber vermek i�in arad���nda bir granola
kurabiyesi yemi�tim sadece.
Her �eyin �zerinden sanki koca bir hafta ge�mi� gibiydi.
Tam ofisime d�nm� Jacobi'yle kendim i�in b�y�k boy k�ymal� bir pizza sipari�i
vermi�tim ki Sonja Engstrom arad�.
O da hastanedeki ofisinde mesaiye kalm�t�.
"Eczane bilgisayar�na ait bilgi ge�mi�ini ad�m ad�m tekrar tar�yoruz," dedi
kendinden emin bir sesle. "Hastane sadece ger�ekleri bulmaya adad� kendini."
"Bunu duydu�uma sevindim."
"E�er Dennis bilgisayar sisteminde bir �eyleri kar�t�rd�ysa, bu onun bir katil
oldu�unu ve bu i�e tamamen tek ba��na kalk�t���n� g�sterir. Polis de onu
yakalayabilir. Ne mutlu yard�mc� olabilirsek."
Garza'n�n B�lge Hastanesi'nde birilerini �ld�rd���ne dair elimizde h�l� hi� kan�t
yoktu. Mahkemeden karar ��kart�p, hastane bilgisayar kay�tlar�na yetkililerin
bakmas�n� istesem de buna B�lge Savc�l���'n�n verece�i cevab� gayet iyi biliyordum.
Yani bizden B�lge Hastanesi'nin bilgisayar�ndaki koskoca �� y�la ait bilgileri
incelememizi mi istiyorsunuz? Kiminle yapaca��z bu i�i, Te�men? Adam m� var? Ava
��kmak i�in ne b�t�emiz ne zaman�m�z ne de gerekli adam�m�z var.
Fakat hastanenin deste�iyle belki de Engstrom bizi katile g�t�recek bilgilere
ula�abilirdi.
"Sonja," dedim. "Tanr� a�k�na sak�n hi�bir bilgiyi de�i�tirmeyin ya da silmeyin.
B�lge Savc�l���'na g�t�rebilece�im herhangi bir �eyle kar��la��rsan, her ne olursa
olsun, l�tfen hemen bana haber ver. L�tfen."
Telefonum tekrar �ald���nda Sonja'ya bol �ans dileyip telefonu hen�z kapatm�t�m.
Arayan Conklin'di. Zafer sarho�lu�u i�indeydi adeta.
"Te�men," dedi Conklin. "�u anda Garza'n�n arabas�na bak�yorum."
B�l�m 1 34
SANDALYEMDE �NE DO�RU e�ilerek Jacobi'nin dikkatini �ekmek i�in masaya vurdum.
Jacobi'nin de duymas� i�in Conklin'in telefondaki sesini odaya verdim.
"Garza'n�n arabas�n� Park et ve U� otopark�nda bulduk," dedi Conklin. "Hen�z
ellemedik."
"Harika," diye cevap verdim. "G�r�n�rde ne var?"
"Yolcu koltu�unun �zerindeki gazete d��nda temiz ve bo� g�r�n�yor, Te�men. Kap�lar
ve bagaj kilitli."
"Oldu�unuz yerde kal�n. Ve hi�bir �eye dokunmay�n. Bu kez her �eyi kitab�na uygun
yapaca��z."
B�lge Savc�l���'nda h�l� dostlar�m vard�. Gen�, ikna kabiliyeti g��l� ve ak�am
yeme�i saatinden sonra yarg�c� evinden arayabilecek cesarete sahip bir dostumu
arad�m. 45 dakika sonra arama emri elimdeydi.
Conklin'i arad�m.
"Bagaj� a�," dedim. "Ben burada bekliyorum."
Telefonun �b�r ucunda Conklin, McNeil'la konu�uyordu.
Ard�ndan bagaj kapa��n�n metalik sesini duydum. McNeil,
"Lanet olsun," diye g�rledi. "Lanet olsun."
"Conklin? Conklin?" diye hayk�rd�m telefona do�ru masan�nm kenar�n� b�t�n g�c�mle
s�karak. Telefona geri geldi�inde Conklin nefes nefeseydi.
"Bagajda korkun� bir ceset var, Lou," dedi Conklin.
"Nevresime sarmalanm� korkun� bir ceset."
Ayn� �eyleri onun da d��nd���n� bildi�imden akl�mdan ge�enleri s�yleyemeden
Jacobi'ye bakt�m. Kay�p ceset bulunmu�tu. Peki, ama kimin cesediydi o?
"Nabz�n� kontrol ettiniz mi?" diye sordum.
"Evet, Te�men, kontrol ettik. �lm�. Beyaz bir erkek, kahverengi sa�l�, otuzlar�nda
g�r�n�yor. V�cudu kanlar i�inde Te�men. Adeta kan g�l�nde y�z�yor."
"Hemen olay yerine sar� bant �ekin," dedim. "Adli T�p Uzmanlar� ve Olay Yeri
�nceleme Ekipleri gelene kadar da sak�n oradan ayr�lmay�n. Araban�n laboratuvara
�ekilmesini istiyorum. Ha unutmadan, arabaya yeni do�an bir bebek kadar �zen
g�sterin olmaz m�?"
B�l�m -135
SAAT GECE 23:00'� ge�mi�ti ve hayat�m�n en uzun g�nlerinden birini ya��yordum.
Jacobi ve ben, Garza'yla sorgu odas�ndayd�k. ���m�z de terden le� gibi kokuyorduk.
Tepemizdeki lo� lamban�n etkisiyle g�lgeler, gri kiremit duvarlarda ba� d�nd�r�c�
bir bi�imde dans ediyordu.
Garza'n�n g�r�nd��� gibi hissetti�imi fark ettim.
Ve Garza bir hilkat garibesine benziyordu; kocaman, �l�mc�l heykel gibi duran bir
yarat��a. Ve o heykel gibi duran �l�mc�l yarat�k gibi o da tek kelime etmiyordu.
Ellerimle morarm�, �enesini s�k�p, onu avaz avaz ba��rtmamak i�in kendimi zor
tutuyordum. G�r�nt�s�nden o kadar nefret ediyordum ki.
Bunu yapmak yerine, ona bir Tylenol, bir bardak su ve �i�mi� �enesi i�in pe�eteye
sar�lm� buz par�alar� verdim.
Ama o kar��l���nda bana hi�bir �ey vermedi.
�nan�lmaz kibirliydi. Arabas�nda �l� bir adam bulmam�za ra�men bizimle aras�na
ta�tan bir duvar �rm�t�.
"Kendine yard�m etmen laz�m, biliyorsun de�il mi Dennis?" dedim. Ona ilk ad�yla
hitap ediyordum, ��nk� buna sinir oldu�unun fark�ndayd�m.
"R�ntgen �ektirmeliyim."
"Tabii, tabii."
"�enemin k�r�ld���ndan eminim. Sars�nt� da ge�iriyor olabilirim."
"Nas�l oldu bu?" diye sordu Jacobi, kalemin ucuyla masaya vurarak. Belli belirsiz
bir ses ��kt�. Rahats�z ediciydi. Ve tehditk�r. Garza'yla yaln�z b�rak�rsam,
Jacobi'nin onu duvardan duvara vuraca��n� d��nd�m. Hatta �ld�rebilirdi bile. Bir
sandalye �ektim ve oturdum.
"San�r�m adam seninle iki �ift laf etmek i�in geldi," diye devam etti Jacobi. "Ne
dedi ha? 'O�lumu sen �ld�rd�n' m� dedi? 'K���c�k o�lum senin y�z�nden �ld�' m�
dedi? Belki de o vazoyla sana vurdu.
Fitilini ate�leyen o mu oldu?"
"Bir doktor istiyorum," dedi Garza bo�uk bir sesle. "�ok can�m yan�yor ve hemen bir
doktora g�r�nmeyi talep ediyorum."
"Tabii," dedim. "Hi� sorun de�il. Ama bil ki Maureen'in ayakkab�s�n�n taban�nda kan
bulduk," diye yalan s�yledim.
"B�lge Savc�l���'ndan birileri gelir gelmez Maureen bu sabah evinde neler oldu�unu
bir bir anlatacak. Seni cinayet i�lerken nas�l g�rd���n� s�yleyecek. Su� orta��
oldu�unu itiraf edecek ve iddia makam� i�in ifade verecek, Dennis.
"Minimum g�vencesiyle en fazla bir ya da iki y�l hapis cezas� alacak ve sen de
i�neye mahkum edileceksin. �stedi�in bu mu?
"Yoksa �u anda me�ru m�dafaada bulundu�unu s�ylemekmi istersin? ��nk� �u an bizimle
konu�ursan, i� birli�i yapm� olursun. Bu da a�mas� hayat�n� kurtarmak i�in en iyi
se�ene�in."
"Bu do�ru mu?" dedi Garza bo�uk bir sesle.
"Evet, �yle pislik."
Martin Sweet'i d��nd�m, �ocu�undan kopar�lm� bir baban�n bana ac� i�inde yakar��n�.
Rezillik bu! Birini �ld�rmek istiyorum, Te�men!
Dennis Garza onu bu duruma getirmi�ti.
"�zninizle," diye inledi Garza. Aya�a kalkt� ve etraf�na bak�nd�.
Tam onu yakas�ndan tutup sandalyesine geri s�r�kleyecektim ki dizlerinin �zerine
��k�p ��p kutusuna kusmaya ba�lad�.
Hi� bitmeyecek gibi gelen uzun ve berbat dakikalar�n ard�ndan kocaman kafas�n�
kald�rd�, "Avukat�m� istiyorum," dedi.
Jacobi'yle birbirimize bezgin g�zlerle bakt�k. Sorgulama sona ermi�ti.
Aya�a kalkt�m, sandalyemi masadan uzakla�t�rmay� denedim. Masan�n aya��na tak�l�nca
g�r�lt�l� bir �ekilde onunla bo�u�tum, �ektim, d�rt aya�� da yere de�ene kadar yere
�arpt�m.
�fkemin de benim gibi kontrolden ��kt���n�n fark�ndayd�m.
Cam�n arkas�ndan beni kimin izledi�i umurumda bile de�ildi.
�ne e�ildim, ellerimi dizlerime dayad�m, y�z�m� Garza'n�n i�ren� burnunun dibine
kadar yakla�t�rd�m ve i�imdeki her �eyi bo�altt�m.
"B��aklay�p, �lene kadar do�rad���n adam� tan�yordum, seni katil, seni bok �uval�.
Sadece kolu k�r�ld��� i�in �len o�luyla ilgili konu�mu�tuk.
"Acil Servis'e geldi�inde g�rm� m�yd�n o �ocu�u? K���c�k tatl� bir �ocuk, a�a��
yukar� yirmi �� kiloydu.
G�zlerinde bir �ift d��meyle �l� bulunmu�tu."
"Neden bahsetti�ini bilmiyorum," dedi Garza.
Elleri �n�nde kelep�elenmi� olan Garza, aya�a kalk�p yava��a sandalyeye y�r�rken
"Hi�bir �ey bilmiyor," dedim
Jacobi'ye.
"D��me cinayetleriyle ilgili hi�bir �ey bilmiyor. Bagaj�ndaki Martin Sweet'in
cesedi hakk�nda hi�bir �ey bilmiyor. Ve bizim ne kadar azimli oldu�umuzu kesinlikle
bilmiyor.
"Bizim hakk�m�zda hi�bir �ey bilmiyor."
"Ben bir ambulans �a��ray�m," dedi Jacobi b�kk�n bir sesle.
Cep telefonumu masan�n �st�ne, Garza'n�n burnunun dibine f�rlatt�m.
"Al. Avukat�n� ara. Martin Sweet'i �ld�rmekten tutukland���n� s�yle ona. Seni B�lge
Hastanesi'nin acil sevisinde polis korumas� alt�nda kelep�eli bir bi�imde
bulabilece�ini s�yle.
Seni y�zlerce kez mahk�m edecek kadar kan�t�m�z oldu�unu s�yle ona.
"Seni yendi�imizi s�yle."
Garza telefonumun k���k tu�lar�yla arama yapmaya, beceremeyip bir daha denemeye
�al��rken ben de montumu giydim. Onu Jacobi'yle odada b�rakt�m.
Ama kap� arkamdan kapanmadan �nce, Garza'n�n a�lad���n� duydum.
B�l�m 1 36
MERKEZDEN �IKIP EVE DO�RU yol al�rken Garza'n�n dayak yemi� y�z� h�l� g�zlerimin
�n�ndeydi. Yuki'nin cam�n arkas�nda olup Garza'n�n i�indeki her �eyi kusu�unu ve
bir bebek gibi a�lay��n� g�rememesi ne k�t�yd�.
Garza korkuyor muydu?
Yoksa kendine ac�yor muydu?
Umurumda bile de�ildi.
Dayan�lamaz bir ac� �ekti�ini umuyordum.
Cinayetle su�lanan ve tehlikeli oldu�u kan�tlanm� bir pislikten ba�ka bir �ey
de�ildi. Milyonlarca dolar kefalete mahk�m edilecekti, ama b�y�k ihtimalle
pazartesi sabah�na kadar ��km� olurdu.
Yata�a kelep�eli olarak uzun ve k���k d��r�c� bir hafta sonu ge�irecekti. Eski i�
arkada�lar� Dr. Garza'n�n karanl�k yan�n� iyice g�receklerdi.
Hafta sonu onun i�in �ok yava� ge�ecekti.
Benim i�inse �ok h�zl�.
16. Cadde'de ilerledim ve Missouri'ye d�n� yapt�m.
Potrero tepesinde ay ����yla ayd�nlanm� Victoria stili evleri ge�tim, i�ren� kokuyu
�zerimden s�k�p atmak i�in alaca��m uzun bir du�u, Joe ile ge�irece�im hafta sonu
i�in dinlenip uyuyaca��m alt� kutsal saati d��nd�m.
Joe ile birlikte olman�n, yanma uzan�p kafam� omzuna yaslaman�n, ellerimizi s�k�ca
tutup k�sa k�sa �p�menin, bizi daha fazlas� i�in yalvar�r durumda b�rakan derin
�p�melerin getirece�i saf mutlulu�u d��nerek g�l�msedim.
Joe ile uzun uzun sohbet edece�imiz saatleri d��nd�m.
Ona bug�nden bahsetmek i�in sab�rs�zlan�yordum. Mesela k�t� adam� oyun d��
etmemizle son bulan on sekiz saatlik kesintisiz adrenalin f�rt�nas�n� anlataca��m
an� iple �ekiyordum.
Explorer'i evimin d�rt kap� a�a��s�na park edip yava��a yoku�u t�rmand�m ve yukar�,
g�m�i koy manzaral�, g�zeller g�zeli evime ��kt�m.
Banyonun kap�s�ndan Martha'yLa konu�tum. Bir hayat�m olmad��� i�in ne kadar �zg�n
oldu�umu anlatt�m ona. O da bana cevap verdi. Aram�zda sa�ma sapan bir konu�ma
ge�ti.
San�r�m k�pek bak�c�s�n�n onu benden daha �ok sevdi�ini s�yl�yordu.
Ona bunun do�ru olmad���n� s�yledim.
Yakla��k yirmi dakika sonra yorgan�n alt�nda ��r�l��plakt�m.
Yata��m�n ba��ndaki ���� kapatacakt�m ki telesekreterin yan�p s�nen ����n� fark
ettim.
Bo� vermek istediysem de dayanamayarak "�al" d��mesine bast�m. Ne de olsa bunu
yapmazsam tepemde yan�p s�nen o lanet olas� ��kla uykum b�t�n gece renklenecekti.
"Lindsay, benim, Joe," dedi kay�tl� ses. Y�z�n� zihnimde canland�r�p, sesindeki
hayal k�r�kl���n� duydum ve benimkinin de �ok uzakta olmad���n� hissederek i�
ge�irdim.
"Can�m, �zg�n�m. K�t� haberlerim var. Daha erken bir u�a�a bindim. Erkenden gelip
sana s�rpriz yapacakt�m, ama havaalan�nda b�y�k bir kar��kl�k ��kt� ve pistler
birka� saatli�ine kapat�ld�.
"Rotam�z de�i�ti, Linds. Bu arada da yeni bir g�rev verildi bana. �u an Hong Kong'a
giden bir u�aktay�m."
Arka planda yolculara elektronik e�yalar�n� kapatmalar�n� s�yleyen pilotun sesini
duydum.
Joe yine konu�maya ba�lad�.
"Yere iner inmez seni arayaca��m. Yeni bir plan yapaca��z.
Daha b�y�k, daha iyi bir plan olacak. Bana g�ven, Lindsay.
Seni seviyorum."
Bir ��t�rt� ve ard�ndan telefon kesilmi�ti.
"Geri sar" tu�una bast�m, mesaj� bir kez daha dinledim.
Joe'nun sesini dinledim. Havaalan�ndaki kar��kl�k -ki bu kadar �z�c� olmasa komik
bile gelebilirdi- benim Garza'y� tutuklamamdan ba�ka bir �ey de�ildi.
B�l�m 137
CLAIRE, CINDY VE BEN Cumartesi ak�am yeme�i i�in Gold Caddesi'nin kuytu bir
k�esinde bulunan Bix ismindeki inan�lmaz g�zel restoran� se�mi�tik. Yemekleriyle
�nl� mek�n Art Deco dizayn�, yasad�� lokallerin �a�aas�n� ve 30'lu 40'l� y�llar�n
buharl� gemilerini an�msatan atmosferiyle g�z kama�t�r�c�yd�.
Asma kattaki b�lmeye ge�erek alt kattaki hareketli maun bar manzaras�na h�kim
olmu�tuk.
Cep telefonumu kapam� m�kemmel lezzetteki martinimi yudumluyordum. Garza ve
O'Mara'n�n tutuklanmas�n�n �zerinden yirmi saat ge�mesine ra�men h�l� yorgunluktan
d�k�l�yordum.
Ayr�ca yar�m saat �nce yan�m�za varm� olmas� gerekirken h�l� ortalarda g�r�nmeyen
Yuki i�in de endi�elenmeye ba�lam�t�m.
Claire benimle �akala��rken ben de onun omzuna yaslanm�t�m.
"En son ne zaman vitamin ald�n ha, arkada��m?"
"Hat�rlam�yorum. O halde olduk�a uzun zaman ge�mi� olsa gerek."
"Sevgilin denen �u adam ne zaman gelip seni yata�a atacak peki?"
G�ld�m. "�n�m�zdeki hafta sonu i�in asla bozmayaca��m�z bir s�z verdik birbirimize.
Hi�bir �ey, ter�rist sald�r�s� dahi bizi engelleyemeyecek bu kez. Gelece�i
okuyabilir misin ha, kelebe�im?"
"Fena say�lmam hani," diye cevap verdi Claire.
"Ama Dr.
Garza'yla ilgili olarak akl�n� okuyamam. �kimiz de ��renmek i�in sab�rs�zlan�yoruz.
L�tfen Yuki'nin gelmesini beklememizi isteme bizden."
Bundan kurtulamayaca��m� anlam�t�m.
Cindy ve Claire'in g�zlerini ay�rmadan bana bakt���n� g�r�nce, martinimden bir
yudum ald�m ve barda��m� masaya geri b�rakarak ya�ad���m�z heyecan dolu olay�,
Garza'y� enseleyi�imizi ve onu elimizdeki her �eyle su�lad���m�z� anlatt�m k�zlara.
"O'Mara uzla�ma yoluna gitti," diye devam ettim. "B�lge Hastanesi'ne a��lan davada
Garza'yla i�birli�i yapt�klar�na inanabiliyor musunuz? Her �ey �nceden planlanm�.
Tam anlam�yla bir komplo. Anayasan�n be�inci maddesine s���n�... "
"O da m� plan�n bir par�as�ym� yani?" diye at�ld� Cindy.
"Aynen �yle. Garza j�riyi B�lge Hastanesi'nin aleyhine �evirmi� oldu bu zarif
manevrayla anlasan�za. O'Mara kendi pay�na d�en milyonlar� ald� ve sonra da
Garza'yla payla�t�.
Ama ayn� zamanda da adama ��k oldu."
"Akl�m alm�yor," dedi Claire.
"�yle de�il mi? Akl�nca Garza'yla beraber ka��p sonsuza kadar mutlu ya�ayacakt�."
"Ama Garza ona tekmeyi bast�, �yle de�il mi?" diye tahmin y�r�tt� Cindy.
"En az�ndan bunu denedi," diye cevap verdim. "Hatta
Martin Sweet inan�lmaz bir �fkeyle kap�s�na dayand���nda
Garza evini terk etmeye haz�rlan�yordu. Bavulunu bile toplam�t�. Garza'n�n ba��na
arkadan kristal bir vazoyla vurdu�unu d��n�yoruz."
"Ahh," diye inledi Cindy.
"Evet. Sonra Garza ��lg�na d�nm� olmal� ki zavall� Martin
Sweet'i �ld�rd�. Ka� b��ak darbesiydi, kelebe�im?"
"K�rk iki," diye cevap verdi Claire. "Boynunu ense k�k�ne kadar kesmi�ti."
Kafa sallad�m ve konu�maya devam ettim.
"Maureen'in anlatt���na g�re Garza ona 'hayatta ba�ar�lar' dilemi�ti ve o da
fikrini de�i�tirebilmek umuduyla Garza'n�n evine gitmi�ti. Vard���nda Garza'y�
Martin Sweet'in cesedini arabas�n�n bagaj�na t�kmaya �al��rken bulmu�. Bu ke�fi de
ona Garza'yla beraber Brezilya'ya gidebilece�i bir u�ak bileti kazand�rm�."
"Eminim onu da oraya var�r varmaz gebertecekti," dedi
Cindy.
"Bence de �yle," dedim. "O ikisini u�aktan indirerek muhtemelen kad�n�n hayat�n�
kurtard�k."
"Peki, d��me cinayetleri?" diye sordu Cindy. "H�l� o vakan�n �zerinde �al��yor
musun?"
"Resmi olarak, hay�r," dedim. "Ama birka� d��ncem var.
Hatta belki de olduk�a sa�lam bir fikrim var."
Sonja Engstrom'un s�n�rlar� zorlad���n� anlatt�m. "Veri g�venli�i uzmanlar�ndan
olu�an bir ekip tuttu ve bilgisayar sistemini a'dan z'ye inceletiyor," dedim.
"Bundan sonra her �ey Garza i�in daha da k�t�ye gidecek.
O'Mara'ysa sahtek�rl�k, komplo ya da ad�n� ne koyarsan o su�la barodan at�lacak."
"Yakalad�n onu tatl�m. Fevkalade bir i� ��kard�n," dedi
Claire.
"�nan�lmaz," diye ba��n� sallad� Cindy sar� l�leleri y�z�ne �arparak. "Seninle
gurur duyuyoruz, Lindsay."
"Hadi ama k�zlar," dedim. "�ok destek ald�m. Herhalde t�m bu i�i tek ba��ma
becermedim."
"Kapat �eneni. Sen bir harikas�n," dedi Claire. Sonra Cindy'le beraber kadehlerini
kald�rd�lar. Yuki gelip yan�ma oturdu�unda ben h�l� k�zlar�n bol keseden da��tt���
�vg�lerin alt�nda eziliyordum.
Yuki'yi neredeyse tan�yamam�t�m.
B�l�m 138
YUK� MUHTE�EM g�r�n�yordu.
Sa�lar� p�r�l p�r�ld� ve cildi ��k sa��yordu. �zerinde ona gen� bir k�z seksapeli
veren omuzlar� a��k siyah bir elbise vard�. Onu daha �nce hi� b�yle g�rmemi�tim.
Gecikti�i i�in �z�r diledi. Son anda bir i�inin ��kt���n� ve arayamad���n� s�yledi.
Yemeklerimiz bitip kahvelerimiz e�li�inde tatl� servisimiz yap�ld���nda
yorgunlu�umdan eser kalmam�t�. En yak�n arkada�lar�m�n yan�nda s�cac�k ve g�vende
hissediyordum kendimi.
Profiterol�me tam �atal�m� bat�rm�t�m ki, "B�y�k haberlerim var," dedi Yuki
neredeyse utanga� bir sesle.
"Hemen s�yle," dedi Cindy.
Yuki'nin g�l�mseyi�i alev alevdi. Haberleri vermeden �nce son bir an teredd�t etti.
"Duffy ve Rogers'daki i�imden ayr�ld�m," dedi sonunda."Ve yeni bir i�e girdim."
Bir anda soru ya�muruna tuttu�umuz Yuki �ok uzun zamand�r g�rmedi�im bir ne�eyle
k�k�r k�k�r g�lmeye ba�lad�.
"Taraf de�i�tiriyorum," dedi. "Art�k su�lular�n pe�inde olmak, k�t� adamlar�
enselemek istiyorum. Pazartesi g�n� B�lge Savc�l���'nda g�reve ba�l�yorum. Art�k
her �ey resmiyet kazand�. Art�k bir B�lge Savc� Yard�mc�s�y�m. Kart�m� g�rmek
isteyen var m�?"
Isl�k ve alk�lar�n aras�nda s�rayla Yuki'ye sar�ld�k. Arkada��m i�in �ok
sevinmi�tim. Bu, Yuki i�in ger�ekten �ok b�y�k bir de�i�imdi ve daha az para, daha
�ok ki�isel tatmin kar��l���nda �al�acak
olmaktan hi�bir zaman pi�man olmayaca��ndan emindim. B�lge Savc�l��� i�in m�thi�
bir kazan�md�. K�sa s�rede y�ld�z�n�n parlayaca��na bahse girebilirdim.
"Yuki'nin �erefine," dedim kahve barda��m� kald�rarak.
Di�erleri de beni takip etti ve bardaklar�m�z ortada bulu�urken hep bir a��zdan "Ve
k�t� adamlar� alt edecek olu�una," dedik.
Piyanonun t�n�s�n�n ard�ndan gen� �irin bir �ant�z, 'Sentimental Journey' �ark�s�n�
s�ylemeye ba�lad�. Arkama yaslanm� g�zel dakikalar�n keyfini ��karmaya �al��rken
birka� kez dal�p gittim. Bir anda kendimi yine Dennis Garza'y� d��n�rken bulmu�tum.
Adam�n �apra��k mizac�n� d��nd�m.
Ki�ili�i, bir insan�, ayn� Martin Sweet'e yapt��� gibi, canice katledebilecek kadar
b�l�nm� olabilir miydi? Bir yandan da B�lge Hastanesi'ndeki hastalar� gizlice
�ld�r�yor olabilirmiydi? �yle ki biz bile bunlar�n cinayet olduklar�ndan emin
olam�yorduk.
Bir g�n bunun cevab�n� ��renip ��renemeyece�imi d��nd�m. Yine de elimde �ok sa�lam
bir ipucu vard�. Belki de i�e yarayabilirdi.
"Nerelerdesin, Lindsay?" diye sordu Claire. "Buraday�m, kelebe�im."
Elini elime bast�rd�, "Hay�r, de�ilsin," dedi. "Garza'y�, karanl�k ve deli bakan
g�zlerini d��n�yordum," dedim. "Elli ya��nda. Hapiste �lecek. Bir daha asla kimseye
zarar veremeyecek." Yuki ellerini boynuma dolayarak bana s�ms�k� sar�ld�.
"Sana ne kadar te�ekk�r etsem az," dedi. "Annemin �l�m�n� bu �ekilde sahiplenmenden
�t�r�, Lindsay. Garza'y� yakalam� olmandan �t�r�."
Yuki derin bir nefes ald�, "Babam sava�tan d�nd���nde bir�ok anlamda de�i�mi�ti,"
diye ba�lad�. "Anneme mah�erin d�rt atl�s�ndan bahsetti. K�tl�k, Salg�n hastal�k,
�l�m ve sava�.
Ama ona be�inci atl�n�n bir insan oldu�unu s�yledi. Ve o insan en tehlikeli
olan�yd�. Garza'y� yakalad�n, Lindsay. Mah�erin be�inci atl�s�n� yakalad�n."
Son S�z
Yar�m Kalan �
B�l�m 139
METROPOLITAN Atlanta b�lgesinin en b�y�k hastanesi olan Peachtree General'da gece
yar�s� ba�lay�p sabah sekizde son bulacak n�bet hen�z ba�lam�t�.
Olduk�a kalabal�k Kardiyoloji b�l�m�ndeki tek ki�ilik odalardan birine giren
hem�ire yata��nda huzursuzca yatan hastan�n yan�na yakla�arak ba�ucundaki ����
yakt�.
"Bu gece kendini nas�l hissediyorsun, tatl�m?"
"D�n de s�yledi�im gibi, korkun� k�t� hissediyorum kendimi," dedi Melinda Cane.
Orta ya�l�, sar��n, beyaz kad�n�n y�z� �ok yak�nda Botox'a ya da estetik ameliyata
ihtiya� duya-cakm� gibiydi. "Frankie �l�p gitti, �ocuklar�m Allah bilir neredeler,
ben �lsem ne olur, �lmesem ne olur?" Kad�n kocas�n� geri getirebilirmi��esine
parma��ndaki kal�n alyans� �evirdi.
"Etrafa bir bak," diye devam etti sonra. "Odada hi� �i�ek g�rebiliyor musun? Ya da
balon? Kimsenin umurunda de�ilim."
"Bu kadar endi�elenmeni istemiyorum art�k," dedi hem�ire. "Geceyi m��l m��l
uyuyarak ge�irebilmen i�in sana bir �ey getirdim."
"Ben uykuya dalana kadar l�tfen benimle kal, Luz," dedi Bayan Cane. "Bak sana ne
diyece�im," dedi Luz. "Sen ila�lar�m al. Ben di�er hastalara bir g�z at�p hemen
d�nece�im."
Melinda Cane g�l�msedi ve iyi k�z olup Luz'un verdi�i t�m ila�lar� i�ti.
Gece g�revlisi yeni kimli�inden ne kadar ho�land���n� d��nerek battaniyeyi kad�n�n
�enesine kadar �ekti. Yeni bir kimlik almak sadece 175 dolara mal olmu�tu. Ne kadar
da kolay oldu�unu d��nd�. Hem�irelerin ge�mi�inin �ok da ara�t�r�lmamas� da
cabas�yd�.
Tekerlekli arabas�yla her odaya tek tek u�rayarak yataklar� kontrol etti, ila�
da��tt� ve iyi geceler dileyerek koridor boyunca ilerledi. Sonra Melinda Cane'in
odas�na geri d�nd�.
Arkas�ndan kap�y� kapatarak karanl���n i�inden hastaya do�ru ilerledi.
Ona do�ru uzanan Melinda Cane, ellerini ��lg�nca havada sallad�.
"Bir terslik var, Luz," diye inledi. "Yard�m et. Nefes alam�yorum. L�tfen yard�m
et!"
Gece g�revlisi kad�n�n elini avu�lar�na alarak, "Her �ey yolunda tatl�m," dedi.
"Luz, burada yan�nda." Melinda Cane nefes alabilmek i�in deli gibi kas�l�rken,
boynundaki damarlar da d�ar� f�rlayacak gibi kabar�yordu.
Ald��� ila� merkezi sinir sistemini felce u�ratt��� i�in yerinden k�p�rda-yamayan
kad�n elleriyle mavi �ar�af� kavrayama �al��yordu.
inanamayan g�zlerle hem�ireye bakt� ve elini hem�irenin elinden kurtarmaya
�al�arak, yard�m butonuna basmak i�in �abalad�.
Yard�m butonunu kad�n�n ba�ucundaki komodinin �zerine kald�ran gece g�revlisi
oldu�u yerde k�p�rdamadan durdu ve kad�n�n sar� l�leleriyle oynad�.
Melinda Cane'e spazm girmeye ba�lad���nda gece g�revlisi �elik gibi sertti. Birka�
dakika i�inde Melinda Cane hareketsizle�mi�ti.
Luz Santiago, yani Marie St. Germaine, ondan �nce Yamilde Ruiz olmu�, ondan �ok
daha �nceyse LaRaine Johnson olarak Florida, Pensacola'da do�mu� ve b�y�m�t�.
Hayat ve �l�m �zerinde b�yle bir g�ce sahipken, bir yandan da kimsenin fark
etmedi�i biri olmak ger�ekten de b�y�k l�tuftu onun i�in.
Birka� dakika sonra kad�n�n yata��ndaki duru�unu d�zelterek yata��na da �eki d�zen
verdi.
Sonra elini cebine sokarak k���k siyah bir bebek ��kard�.
D��meleri s�ms�k� iplerden yap�lm� olan bebe�in i�ine saklam�t�.
�plerin aras�ndan d��meleri ��kararak kad�n�n g�zlerinin �zerine koydu. Y�lanl�
asa, t�bb�n sembol�.
"iyi geceler, prenses," dedi. "�yi geceler."
Gece g�revlisi koridora ��kt� ve koridorda onu bekleyen polislerle kar��la�t�. En
az�ndan yar�m d�zine polis vard� d�ar�da. i�lerinden birini, Californial� te�meni,
hat�rlam�t� hatta.
Birinin omzunun arkas�ndan ona dokunu�u koridordaki polislerden de �a��rt�c�yd�
onun i�in. Arkas�n� d�nd� ve Melinda Cane'i g�rd�. Olduk�a canl� g�r�nen Melinde
Cane elinde silah tutuyordu. "Ellerini kald�r, Luz," dedi Atlantal� cinayet
dedektifi. "Ya da ad�n her neyse. Cinayet te�ebb�s�yle seni tutukluyorum.
�smim dedektif Cane." Sonra g�l�msedi, "San Francisco'dan Te�men Lindsay Boxer'i
hat�rlam� olmal�s�n. Seni duvara m�hlayan bizzat kendisidir."

Kitap Taramak Ger�ekten �ncelik Ve Beceri �steyen, Zahmet Verici Bir �tir.
Ne Mutlu Ki, Bir G�rme Engellinin, D�zg�n Taranm� Ve Haz�rlanm� Bir E-Kitab�
Okuyabilmesinden Duydu�u Sevinci Payla�abilmek T�m Zahmete De�er.

LAK�N Dikkat!!!
Mersin�in Ya�murlu Ve Puslu Sokaklar�nda Haz�rlanan Bu E-Kitap Sizi U�urumdan A�a��
Atabilecek G�ce Sahip Olabilir. Herhangi Bir �ekilde Ve �zellikle �zinsiz Olarak
Al�n�p Kendi Yapm� Gibi Kendi Web Sayfalar�nda Payla�an Adi Yarat�klar Mersin �in O
Bilinen, Serin Ve Rutubetli Laneti, Y�llar Boyunca Bunu Yapan� Takip Eder, Sa�lar�
D�k�l�r, R�yas�nda S�rekli Olarak Mersin Sokaklar�ndan Ak�n Ak�n Ge�erek Y�ll�k
�ntiharlar�n� Ger�ekle�tirmeye Giden Lemur ler �le Canavar S�r�leri G�r�r Ve Derin
Bir Yaln�zl��a G�m�l�r.

Bandrol Uygulamas�na �li�kin Usul Ve Esaslar Hakk�nda Y�netmeli�in


5.Maddesinin �kinci F�kras� �er�evesinde Bandrol Ta��mas� Zorunlu De�ildir.

Buraya Y�kledi�im E-Booklar� Download Ettikten 24 Saat Sonra Silmek Zorundas�n�z.


Aksi Taktirde Kitabin Telif Hakk� Olan Firman�n Yada �ah�slar�n U�rayaca�� Zarardan
Hi� Bir �ekilde Sitemiz Sorumlu Tutulamaz ve Olmayaca��m.
Bu Kitaplar�n Hi�birisi Orijinal Kitaplar�n Yerini Tutmayaca�� ��in E�er Kitabi
Be�enirseniz
Kitap��lardan Alman�z� YaDa E-Buy Yolu �le Edinmenizi �neririm.
Tekrarl�yorum Sitemizin Amac� Sadece Kitap Hakk�nda Bilgi Edinip Belli Bir Fikir
Sahibi Olman�z Ve Ho�unuza Giderse Kitabi Alman�z ��indir.
Benim Bu Kitaplarda Herhangi Bir ��kar�m YaDa Herhangi Bir Kurulu�a Zarar Verme
Amac�m Yoktur.
Bu Y�zden E-Booklar� Fikir Alma Ama�l� Olarak 24 Saat Sureli Kullanabilirsiniz.
Daha Sonras� Sizin Sorumlulu�unuza Kalm�t�r.
1)Ucuz Kitap Almak ��in �lk�nce Sahaflara U�raman�z�
2)E�er Arad���n�z Kitab� Bulamazsan�z %30 Daha Ucuz Satan Seyyarlar� Gezmenizi
3) Ayr�ca K�t�phaneleri De Unutmaman�z� S�yleriz Ki En Kolay Yoldur
4)Benim Param Yok Ama Kitap Okuma A�k� �evki �le Yanmaktay�m Diyorsan�z
Bizi Takip Etmenizi Tavsiye Ederiz
5)�nternet Sitemizde De�i�ik �sted�iniz Kitaplara Ula�amazsan�z �stek B�l�m�ne
Yazman�z� Tavsiye Ederiz
www.CepSitesi.Net - www.ChatCep.Com - www.MobilMp3Ler.Com
Bu Sitede Yay�nlananlar (Film Dizi Pro�ram Oyun Mp3 E-Kitap V.S. Gibi T�m
��erikler) �nternet Ortam�nda Elden Ele Dola�an Kopyalard�r.
Not : Okurken G�z�n�ze �arpan Yanl�lar Olursa Bize �neriniz Varsa Yada Elinizdeki
Kitaplar� Payla�mak ��in Bizimle �leti�ime Ge�in.
Te�ekk�rler. Memnuniyetinizi Dostlar�n�za �ikayetlerinizi Y�netime Bildirin
Ne Mutlu Bilgi ��in Bilgece Ya�ayanlara.
By-Igleoo www.CepSitesi.Net

ARKA KAPAK
�ok satan polisiye gerilim romanlar�n�n yazar� James Patterson, okuyucular�n�
korkunun doruklar�na ta��yor. 5. Atl� bizlere Patterson'�n "bir solukta okunan en
b�y�k yazar" oldu�unu bir kez daha ispatl�yor.
San Francisco Chronicle
San Francisco'daki hastanelerden birinde yatan gen� anne iyile�mek �zereyken aniden
nefesi kesilir: Yard�m butonu zaman�nda �a�r� yapamam�t�r. �lkenin en iyilerinden
olan kimi doktorlar da onun bu �l�m�ne anlam veremez.
Bu nas�l olmu�tu?
Bu, hastanedeki ilk olay de�ildi. Hastalar tam iyile�ip taburcu olacakken durumlar�
korkun� bir �ekilde tersine d�n�yordu.
Te�men Lindsay Boxer, Kad�nlar�n Cinayet Kul�b�'n�n son �yesi Yuki Castellano'yla
beraber olaylar�n derinine iner.T�m bu olanlar insan� hayrete d��ren tesad�fler
olabilirmiydi? Yoksa bir manyak, insanlar�n hayatlar�yla tanr�c�l�k m� oynuyordu?
Kad�nlar�n Cinayet Kul�b�'ne yak�n bir ki�ide de
ayn� korkun� semptomlar g�r�l�nce, Lindsay kimsenin g�vende olmad���ndan endi�e
eder. Lindsay, zamana kar�� m�thi� bir yar� vererek hastanenin �n�n� korumak i�in
her �eyi g�ze ald���n� ortaya ��kar�r. Bir yanda hastane, t�m ulusun takip etti�i
�etin hukuk sava��n� verirken, di�er yanda Lindsay ve Kad�nlar�n ve Cinayet Kul�b�
hastanenin sayg�n personelinin aras�ndaki ac�mas�z katilin pe�indedir.

You might also like