Professional Documents
Culture Documents
Cilingiroglu KulturTarihciligi Libre
Cilingiroglu KulturTarihciligi Libre
Cilingiroglu KulturTarihciligi Libre
CHANGING ARCHAEOLOGY:
PROCEEDINGS OF THE 1ST TAG-TURKEY MEETING
(Izmir, May 9-10, 2013)
AYRIBASIM / OFFPRINT
TAG-Türkiye Serisi / TAG-Turkey Series
TAG - Türkiye Toplantısı Bildirileri 1 / Proceedings of the 1st TAG - Turkey Meeting
DEĞİŞEN ARKEOLOJİ:
1. TEORİK ARKEOLOJİ GRUBU -
TÜRKİYE TOPLANTISI BİLDİRİLERİ
9-10 Mayıs 2013, İzmir
CHANGING ARCHAEOLOGY:
PROCEEDINGS OF THE 1ST TAG-TURKEY MEETING
(Izmir, May 9-10, 2013)
Değişen Arkeoloji:
1. Teorik Arkeoloji Grubu - Türkiye Toplantısı Bildirileri
9-10 Mayıs 2013, İzmir / 9-10 May 2013, Izmir
Changing Archaeology:
Proceedings of the 1st TAG-Turkey Meeting
(Izmir, May 9-10, 2013)
Baskı / Printed by
Dijital Düşler Basım San. ve Tic. A.Ş.
Seyrantepe M. Nato C. Çınarlı S. No.: 17
Kağıthane-İstanbul
Tel: +90 (212) 279 64 44
Kültür Bakanlığı Sertifika No: 12922
Çiler ÇİLİNGİROĞLU
Kültür Tarihçiliği Kıskacında Türkiye Arkeolojisi: Arkeolojiye Kanatlarını Verebilir miyiz? ................................................ 13
Kenan EREN
Türkiye’de Klasik Arkeoloji Geleneğinin “İyonya” İmgesi ......................................................................................................................................... 25
Arkeoloji Eğitimi
Erkan FİDAN
Arkeoloji Eğitiminde Bir Yenilik: Bilecik Arkeoloji Uygulama Alanı .............................................................................................................. 35
Bartu DİNÇ
Arkeoloji Eğitiminin Temel Bir Sorunu Olarak Akademik Kendileşme ve
Arkeolojideki Yansımaları ......................................................................................................................................................................................................................... 41
M. Nezih AYTAÇLAR
Arkeoloji ve Sosyal Bilimlerin Multidisipliner Çalışmaları ...................................................................................................................................... 63
Emilio RODRÍGUEZ-ÁLVAREZ
Culture, Knowledge and Reality: V. Gordon Childe and the Postmodern Era ...................................................................................... 71
İ. Banu DOĞAN
Türkiye Arkeolojisi Antropolojiyle Barışır mı? Antropolojik Yaklaşımların Arkeolojiye Katkısı
Üzerine Düşünceler ......................................................................................................................................................................................................................................... 83
VI İçindekiler
N. Pınar ÖZGÜNER
Türkiye Arkeolojisinde Problemler ve Farklı Kimliklerin Oluşumu:
Kazı Sonuçları Toplantısı Yayınlarının İncelenmesi ................................................................................................................................................... 105
S. Gökhan TİRYAKİ
Arkeolojik Kültürel Miras Araştırmaları’nda Bilgi-Belge Merkezlerine Duyulan İhtiyaç Üzerine:
Ksanthos Deneyimi (1950/51-2012) ......................................................................................................................................................................................... 139
Kenan YURTTAGÜL
Türkiye’de Değişen Arkeoloji ............................................................................................................................................................................................................. 147
Berkay DİNÇER
Basında Arkeoloji: Geyik Muhabbeti Nereye Kadar? ................................................................................................................................................. 159
Arkeolojinin Toplumsallaşması
Rana ÖZBAL – Aysel ARSLAN
Arkeolojik Araştırmaların Veri Paylaşımıyla Desteklenmesi .............................................................................................................................. 167
Veysel APAYDIN
Toplum Arkeolojisi: Dünya ve Türkiye’deki Yeri, Önemi ve Problemleri ............................................................................................... 175
Murat KARAKOÇ
Türkiye’de Prehistorik Arkeoloji’ye İlgisizliğin Sonucu: Paleolitik Çağ’da Ege Bölgesi ............................................................ 197
Atilla BATMAZ
Concept of a Culture: An Examination of the Urartian Identity ................................................................................................................... 209
Başlarken
kitabının Ege Yayınları tarafından 2013 senesinde yapılan ikinci baskısında yer almaktadır.
Dolayısıyla, bu bildiriler TAP’tan TAG’a geçiş sürecini değerlendirmek için ve bu kitabı
tamamlayan metinler olarak okunmalıdır.
Yayın hazırlanırken, TAG Türkiye toplantısı sırasında oluşturulan bildiri gruplarına sıkı sıkı
bağlı kalmak yerine, bildirilerin mevcut hallerinin önerdiği bir sıralama oluşturduk. Ayrıca,
metinler içerisinde bildiri sahiplerinin aynı kuramsal yaklaşımlar için kullandıkları art-
süreçsel arkeoloji ya da post-processual arkeoloji gibi farklı terimleri, terminolojiyi bütün-
leştirecek bir atölye çalışmasının, toplantı öncesinde ve sırasında tekrarlanan bir talep
olmasından dolayı koruduk.
Kitaptaki yazıların tanıtımına geçmeden önce, kitabın yayın aşamasında emeği geçen ve
kısa sürede çok yol almamızı sağlayan Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi
Bölümü yüksek lisans öğrencisi Ece Sezgin’e titiz ve özverili çalışması için şükranlarımızı
sunmak istiyoruz. Özgün Forta ve Sinan Ünlüsoy’a, önsöz metnine yönelik önerileri için
teşekkür ederiz. Son olarak, kitabın basılması sürecinde bizden desteğini esirgemeyen
Ahmet Boratav ve Hülya Tokmak’a teşekkürlerimizi sunmak istiyoruz.
Belki de ilk TAG Türkiye toplantısını ve bu yayını bir kışkırtma olarak tanımlamak müm-
kün. TAG-Türkiye, kuruluşundan bu ilk toplantının bildiri yayınına kadar, kuram ve arkeo-
lojiden öte, Türkiye arkeolojisi üzerinde fikir birliğine vardığımız problemler kadar aynı
görüşte olmadığımız meseleleri de açımlama çabasındadır. Bu çeşitliliğin daha yüksek sesli
ve katılımcı bir arkeoloji ortamı oluşturabilmek için atılmış bir adım olarak değerlendiril-
mesini ve devam etmesini umuyoruz.
Arkeoloji Eğitimi
Arkeoloji eğitimi üzerine de ateşli tartışmaların ve önerilerin yer aldığı TAG Türkiye buluş-
masında, Erkan Fidan Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından hazır-
lanan ve üniversite kampüsünde yer alan plankare sistemine dayalı “Arkeoloji Kazı
Uygulama Alanı”nı tanıtıyor. Bu alan, Türkiye’de bir kazıya katılmadan mezun olan, dolayı-
sıyla kazı sistemini sadece kâğıt üzerinde tanıyan öğrenciler için bir alternatif yaratıyor.
Bartu Dinç ise arkeoloji lisans eğitim deneyimi üzerinden, üniversitelerde oluşan akade-
mik kendileşmeyi irdeliyor, arkeolojinin kendi anabilim dalları arasında bütünleşememe-
sinden kaynaklanan problemlerin lisans eğitimi müfredatına yansıdığını, ezbere dayalı bir
eğitim sistemi ile neden ve ne için arkeoloji yapılıyor gibi çok temel sorulara cevap verme-
nin olanaksızlığını vurguluyor.
Emilio Rodríguez-Álvarez ise arkeolojiye kuramsal yaklaşımların her daim tartışma oda-
ğında olan Vere Gordon Childe’ın akademik eserlerinin odak noktasını oluşturan kültür,
bilgi ve gerçeklik üzerinde duruyor. Günümüz arkeolojisinin, maddi kültür kalıntılarını
yorumlamak için kullandığı kuramların epistemolojik analizini yapmasını sağlayacak felsefi
bir bakış açısından uzak olduğunu ve Childe’in temellerini attığı arkeoloji yaklaşımının bu
eksiklikleri gidermek için değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.
N. Pınar Özgüner ise son otuzaltı yıl boyunca gerçekleştirilen Kazı Sonuçları Toplantısı’nı
(KST) yönetici durumundaki devlet ile yönetilenler olarak tanımladığı arkeoloji disiplini
içerisindeki bireylerin bir araya geldiği politik bir alan olarak değerlendiriyor. KST raporla-
rında, arkeolojik veriler dışında kalan yorumlardan yola çıkarak oldukça hiyerarşik bir yapı-
lanmaya sahip arkeoloji camiası içerisindeki çok kısıtlı bir grubun disipline dair sorunlarını,
eleştirilerini ve çözüm önerilerini dile getirdiğini tespit ediyor. Fakat bu eleştirilerin bir kıs-
mının da kazı izinlerinin yenilenmesi veya ödeneklerin arttırılması gibi talepler için yer
aldığını savunuyor.
Tevfik Emre Şerifoğlu ve Bengi Başak Selvi, Doğu Anadolu arkeolojisinin bugüne kadar
dar bir çerçevede ilerlemesinin nedeninin nedeninin Türkiye’nin ulusal kültür ve Doğu
politikalarında aranması gerektiğini belirtiyor. Doğu Anadolu Bölgesi’nde olağanüstü halin
kaldırılmasının arkeolojik kazılara etkisi, kazı izinlerindeki yerli-yabancı kazı izin oranı ve
bu sayıların Akdeniz Bölgesi’nde yapılan çalışmalar ile karşılaştırılması sonucu bölgenin
arkeolojik anlamdaki varlığının barış sürecine katkısı olabileceğini göz önüne alınması
gerektiğinin altını çiziyor ve Türkiye’de gerçekleştirilecek arkeolojik çalışmaların iyileştiril-
mesi için önerilerde bulunuyor.
XII Başlarken
Arkeolojinin Toplumsallaşması
Rana Özbal ve Aysel Arslan’ın, Türkiye ve dünyadan, etkin ve başarılı dijital arşiv projele-
rinden örnekler veren çalışması, müze, arşiv ve kazı çıkışlı tarih, sanat tarihi, mimarlık tari-
hi ve arkeoloji branşlarında her gün artan bilginin dijital ortamda yayınlanarak geniş kitle-
lerle paylaşılması üzerinde duruyor. Bu paylaşımın kültürel mirasın korunması, bilgi top-
lanması ve dijital kütüphanelerin oluşturulması, verilerin doğruluğunun kontrol edilmesi
gibi katkıları üzerine odaklanıyor ve olası dijitalleştirme projeleri için bir çağrı yapıyor.
Başlarken XIII
Veysel Apaydın, Avrupa’da son yıllarda gelişmekte olan “Toplum Arkeolojisi” kavramını ve
toplum arkeolojisine yönelik farklı yaklaşımları tanımlıyor. Merkeziyetçi ve tek tip eğitim
sisteminin kültürel miras kavramı ve çağdaş müzecilik anlayışı üzerindeki etkilerini, katı-
lımcılığın dışlandığı arkeolojik projelerin yerel toplum ve arkeologlar arasındaki uçurumu
giderek derinleştirdiğini ve toplumun bazı araştırmacılar için yerel işgücünden öte bir
anlam ifade etmediğinin altını çiziyor. Arkeolog ve toplum arasındaki özne ve nesne ilişki-
sini sarsacak, dolayısıyla, eşit bir platformda herkesin düşüncelerini özgürce tartışabileceği
bir modelin geliştirilmesi gerektiğini tartışıyor.
Belgin Aksoy
İstanbul Üniversitesi’nde Klasik Arkeoloji öğreniminin ardından Berlin Freie Universitaet’te
Ön Asya Arkeolojisi ve Coğrafya branşlarında öğrenim gördü ve doktora çalışmasını Freie
Universitaet’te tamamladı. Halen Uludağ Üniversitesi’nde Sanat Tarihi Bölümü öğretim
görevlisi olarak çalışmaktadır ve araştırma önceliklerini Erken Tunç Çağı, tarım ve demografi
konuları oluşturmaktadır.
Veysel Apaydın
Veysel Apaydın lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi’nde
aldıktan sonra, yüksek lisansını University College London’da Doğu Akdeniz ve Ortadoğu
Arkeolojisi bölümünde tamamlamıştır. Takip eden yıllarda Londra Müzesi ve Londra’nın
çeşitli arkeoloji ünitelerinde çalışmalarına devam ettikten sonra, “Toplum Arkeolojisi” ve
“Kültürel Miras” alanlarındaki çalışmalarını ve doktora araştırmalarını halen University
College London’da sürdürmektedir.
Aysel Arslan
2011 yılında Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim Bölümü’nü bitirmiştir. Koç Üniversitesi
Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nde prehistorya alanında yüksek lisans yapmaktadır.
Yüksek lisans konusu Anadolu’da Neolitik ve Kalkolitik Dönemlerde toplumsal cinsiyettir.
Nezih Aytaçlar
Klasik arkeoloji lisans ve doktora çalışmalarını halen öğretim üyesi olduğu Ege Üniversite-
si’nde tamamladı. Ağırlıklı olarak ilgilendiği konular İonia’nın Erken Demir Çağı ve Arkaik
Dönem kültürleridir. Klazomenai kazılarında görev aldı ve Milas-TKİ (Türkiye Kömür
İşletmeleri) kazılarında bilimsel danışmanlık görevini üstlendi.
Atilla Batmaz
Atilla Batmaz 1978 İzmir doğumludur. Ağırlıklı olarak Urartu Kültürü, Doğu Anadolu ve
Antik Yakın Doğu’nun Demir Çağlarını çalışan yazar, 2011 yılında “Urartu Kültürü’nü
Oluşturan Temel Öğeler” isimli doktora çalışmasını tamamlamıştır. Ekim 2013-Nisan 2014
XVI Yazarlar Hakkında
Onur Bütün
1967 İzmit doğumlu Onur Bütün, lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Müzik Öğretmenliği
Bölümü’nde tamamladı. İthaki, Telos ve Yordam Kitap’ta editörlük ve düzeltmenlik
görevlerinde bulundu. Arkeoloji-antropoloji ve bilim kitapları üzerine çalıştı. Özgür
Üniversite’de A. Gramsci, Marksizm Araştırmaları Atölyelerinde K. Marx-Kapital ve Hegel
üzerine sunumlar yaptı. Günlük gazetelerde kitap tanıtımları, dergilerde araştırma yazıları
yazdı. KESK’e bağlı Eğitim-Sen’de yöneticilik yaptı. 1975-1980 yılları arasında Türkiye’de
örgütlenen maden işçilerinin (Yeraltı Maden-İş Sendikası) tarihi ve Soma Katliamı üzerine
bir kitap çalışmasına devam ediyor.
Hüseyin Cevizoğlu
Lisans ve yüksek lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi, doktora eğitimini Ege Üniversitesi’nde
tamamlayan araştırmacı öğrencilik yıllarından itibaren Anadolu’nun Batı sahillerindeki bir
çok arkeolojik kazının üyesi olmuştur. İlgi alanı, özellikle Arkaik dönem İonia arkeolojisidir.
Alman Hükümeti’nin sağlamış olduğu burs imkânları ile birçok defa Almanya’da eğitim ve
araştırma faaliyetinde bulunmuştur. İngilizce ve Almanca bilmektedir. Klazomenai ve
sonrasında Didyma Kazıları’nın yardımcı kazı başkanı olarak araştırmalarına devam
etmektedir.
Çiler Çilingiroğlu
Bilkent, UC Berkeley, İstanbul ve Tübingen Üniversiteleri’nde arkeoloji, sanat tarihi, Yakın-
doğu çalışmaları, antropoloji ve prehistorya dallarında öğrenim görmüştür. Ege Üniversitesi
Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Bölümü öğretim üyesidir. İlgi ve uzmanlık alanları
arasında Ege prehistoryası, Güneybatı Asya’da neolitikleşme, çanak çömlek teknolojisi,
sosyal eşitsizliğin tarihi, deniz arkeolojisi, tarih felsefesi, arkeolojide etik ve kuramsal
arkeoloji sayılabilir.
Bartu Dinç
İstanbul Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim dalı mezunudur. Halen
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde yüksek lisans yapmaktadır.
Bademağacı, Hacılar Büyük Höyük, Boğazköy (Hattuşa) ve İzmir İli, Urla ve Seferihisar
İlçeleri Arkeolojik Yüzey Araştırması Projeleri’nde çalışmıştır.
Berkay Dinçer
Berkay Dinçer, esas ilgi alanı Paleolitik Çağ arkeolojisi olan bir arkeologdur. Arkeolojiden
mezun olup işsiz kaldığı dönemlerde, 2002-2004 yıllarında, haftalık bir dergide gazetecilik
yapmıştır. Şu an İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı’nda doktora öğrencisi ve
araştırma görevlisidir.
Yazarlar Hakkında XVII
İ. Banu Doğan
Alman Arkeoloji Enstitüsü İstanbul Şubesi’nde çalışmakta, İstanbul Üniversitesi Prehistorya
Anabilim Dalı’nda doktora çalışmasını sürdürmektedir.
Kenan Eren
İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü’nde lisans, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık
Tarihi ve Kuramı programında yüksek lisans ve Paris 1 Panthéon-Sorbonne Üniversitesi
Arkeoloji Bölümü’nde doktorasını tamamlamıştır. 2011 yılından itibaren MSGSÜ Arkeoloji
Bölümü’nde Yrd. Doç. Dr. olarak çalışmaktadır. “Batı Anadolu’nun Arkaik Dönemi” ve “Eski
Yunan’da kent (polis) algısı ve kült aktivitelerinin kent coğrafyası ile ilişkisi” başlıca araştırma
alanlarıdır.
Erkan Fidan
İstanbul Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalı’ndan 2002 yılında
mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde 2005 yılında bitirdiği yüksek lisans
öğreniminin ardından, 2011 yılında Prof. Dr. Turan Efe danışmanlığında ‘’Küllüoba İlk Tunç
Çağı Mimarisinin Batı Anadolu ve Ege Dünyası İçindeki Yeri’’ başlıklı doktora tezini hazırladı.
2006-2011 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde araştırma görevlisi
olarak çalıştıktan sonra, 2011 yılından itibaren Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Arkeoloji
Bölümü’nde yardımcı doçent olarak görev yapmaktadır.
Murat Karakoç
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden 2008 yılında mezun olan Murat
Karakoç, 2013 senesinde Ankara Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı’nda yüksek lisans
eğitimini tamamlamıştır.
Elif Koparal
Arkeoloji eğitimini Ege Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü ve ODTÜ Yerleşim Arkeolojisi
Bölümü’nde tamamladı. Ephesos, Kinet Höyük ve Klazomenai kazılarında çalıştı. Halen
Klazomenai kazısı ve Urla ve Seferihisar yüzey araştırması projesinde çalışmaktadır. Çorum
Hitit Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
Rana Özbal
2010 senesinden beri Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nde öğretim
üyesidir. Hatay’da Tell Kurdu yerleşiminin MÖ beşinci ve altıncı binyıl tabakalarını ve Bursa
Barcın Höyük yerleşiminin yedinci binyıl tabakalarının kazı, analiz ve yorumunu ele alan
araştırma projelerinde yer almıştır.
N. Pınar Özgüner
Boston Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde Türkiye’de arkeolojinin tarihi ve devlet ile
ilişkisini inceleyen doktora çalışmasını tamamlamak üzere olan Pınar, lisans eğitimini Gazi
Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama bölümünde, yüksek lisans eğitimini ise Orta Doğu
Teknik Üniversitesi Yerleşim Arkeolojisi programında tamamlamıştır. Yüksek lisans ve
XVIII Yazarlar Hakkında
doktora eğitimi boyunca çeşitli kazı ve yüzey araştırması projelerinde görev almıştır. Son
dönemdeki ilgi alanları; arkeolojinin tarihsel gelişimi, devlet ve kültür politikaları ile coğrafi
bilgi sistemlerinin arkeoloji ve sosyal bilimler içindeki uygulama alanlarıdır.
Emilio Rodríguez-Álvarez
Santiago de Compostela Üniversitesi’nde lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamladıktan
sonra, doktora çalışmalarına Arizona Üniversitesi’nde devam etmektedir. Devam eden
doktora tez çalışması için American School of Classical Studies in Athens üyeliği sayesinde
Atina’ya taşınmıştır. Son dönemde Doğu Akdeniz’de devam ettiği çalışmalarının merkezinde
Yunanistan arkeolojisi vardır. Galiçya (Kuzeybatı İspanya), Balear Adaları, Portekiz, Peru
ve Girit gibi dünyanın farklı yerlerinde arkeolojik araştırma projelerine katılmıştır. Şu an
yürüttüğü araştırmalar Arkaik Dönem Yunan seramiğine davranışsal bir perspektif ile ele
almakta, teknoloji ve işlev özelliklerinden yola çıkarak yeni bir tipolojik sınıflandırmanın
oluşturulmasını hedeflemektedir.
Tuna Şare
Tuna Şare doktorasını Rutgers Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nde 2010’da tamamlamıştır.
Klasik Yunan ve Batı Anadolu Arkeolojisi ve Sanatı, Müzecilik ve Genel Batı Sanatı üzerine
uzmanlaşan Dr. Şare’nin doktora tez başlığı ‘M.Ö. Yedinci Yüzyıldan Dördüncü Yüzyıla Batı
Anadolu Sanatı’nda Kıyafet ve Kimlik’tir. Antik Anadolu Sanatı’nın hibrid yapısı, Antik Çağ
ikonografisi ve sosyal kimlik ile ilgili birçok yayını olan Şare, ilk TAG bildirisini 2011 yılında
California Üniversitesi, Berkeley’de düzenlenen TAG-USA Konferansı’nda sunmuştur.
S. Gökhan Tiryaki
2000-2006 yılları arasında çeşitli kazı ve yüzey araştırmalarında; 2006-2008’de Türkiye
Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı’nda geçici işçi olarak çalıştı. 2010 yılında doktorasını
Yazarlar Hakkında XIX
Yeni Hitit (Maraş) mezar stellerinin stilistik ve ikonografik gelişimleri üzerine hazırladı.
2011’de Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’ne öğretim üyesi (yar.
doç.) olarak atandı. Birinci binyıl Anadolu, Mezopotamya ve Doğu Akdeniz sanat merkezleri
üzerine çalışıyor. Kahramanmaraş Elbistan/Karahöyük Kazısı ile Antalya Kültürel Miras
Araştırmacıları Derneği üyesidir. Türkiye’de Eski Çağ bilimlerinin kültür-politiği, müzecilik,
kent müzeleri, göstergebilim ve sosyal arkeoloji diğer mesleki ilgi alanlarını oluşturur.
Kenan Yurttagül
24.06.1950 Antakya doğumludur. 1974 yılında A.Ü. D.T.C.F. Arkeoloji Bölümü’nden mezun
olmuştur. 1984-1989 yıllarında Kültür Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel
Müdürlüğü’nde arkeolog ve yönetici görevlerinde bulunmuş ve 1992-2000 yıllarında
İngiltere-Oxford’da konservasyon eğitimi almıştır. 1989-1990’da Kazakistan-Almatı
Büyükelçiliği’nde kültür müşavirliği görevinde bulunan yazar, 2004 senesinde Kültür
Bakanlığı’ndan emekli olmuştur.
1. Teorik Arkeoloji Grubu – Türkiye Toplantısı Bildirileri, TAG - Türkiye 1 (2014) 13–23
Çiler ÇİLİNGİROĞLU *
ÖZET
Türkiye arkeolojisi kültür tarihçi bir kuramsal çerçeve içinde yapılmaktadır. Bu durum,
genellikle Alman arkeoloji geleneğinin yarattığı bir sonuç olarak, Türkiye arkeolojisinin
‘geri kalmışlığının’ başat nedeni olarak tarif edilir. Ne var ki, arkeolojinin 20. yüzyılın
başındaki Avrupa’daki gelişimine yakından baktığımızda, Türkiye arkeolojisinin
kuramsal yönelimlere olan mesafeli ve kuşkucu yaklaşımının salt Alman geleneğini
devralmaktan kaynaklanmadığı, disiplinin yerel gelişiminin bu durumu yaratan daha
önemli bir etken olduğu görülecektir. Bu yazıda, kuramsal arkeolojiye olan ilgisizliğin
ve bilgisizliğin nedenini bir günah keçisinin üzerine yıkmak yerine, kendimize dönük
refleksif bir hesaplaşmanın sorunu inceleme yolunda daha etkin bir yol olacağı savu-
nulacaktır.
Anahtar kelimeler: Kültür tarihçiliği, Almanya arkeolojisi, Kossinna, Türkiye arkeoloji-
si, kuramsal arkeoloji, arkeoloji tarihi
Giriş
Türkiye’de sosyal ve insani bilimlerin geliştirdiği kuramlardan beslenen arkeolojik araştır-
maların azlığından veya yokluğundan bahsedilir (Özdoğan 2001, 11; Erdur 2003, 204,
Özdemir 2003, 22). Aslında, arkeolojinin yalnızca “takdim ve tasvir” yapmakla yetinmeme-
si, “her biri birer madde olan bu belgelerin mahiyetini ve yapısını araştırarak, onları kesin
bir surette açıklama ihtiyacı” içinde olması gerektiğini daha 1969 yılında Bahadır Alkım bir
zorunluluk olarak belirtmişti (aktaran Dinçol 2003, 294). Bu nedenle, arkeoloji ile kazı yap-
manın özdeş olduğunu düşünen bir toplumsal anlayış çerçevesinde, sözgelimi, Türk Dil
Kurumu’nun arkeolojiyi Türkçe’ye ‘kazıbilim’ olarak çevirmiş olması üzerinde önemle
durulması gereken bir noktadır (Dikkaya 2003, 187). Yöntemiyle amaçları tam olarak
birbirinden ayırt edilememiş bir bilim dalına mensup insanlar olarak bu eşleştirme çoğu
zaman bizi rahatsız eder. Arkeoloji, aslında, teknik bir kazıcılık işi değildir. Arkeoloji, hiçbir
başka bilim dalının sahip olmadığı zamansal ve mekansal bir dağarcığa sahiptir. İnsanlık
tarihinin en can alıcı noktaları arkeolojinin araştırma alanlarını oluşturur. Yerleşik yaşama
geçiş, yiyecek üretimciliğinin başlaması, sınıflı toplumların ortaya çıkışı, devlet mekaniz-
masının ortaya çıkışı, ilk imparatorlukların kurulması, dinlerin evrimi gibi tarihin en önem-
li olayları ve süreçleri arkeolojinin birincil inceleme alanına girer. Arkeoloji, geçmiş zaman
toplumlarının yaşayışlarını ortaya çıkaran, toplumsal değişim ve dönüşümleri açıklayan,
insan ve çevre ilişkilerinin yüzbinlerce yıllık gelişimini gösterebilen ve en nihayetinde içinde
yaşadığımız dünyayı anlamamızı, tarih bilinci edinmemizi ve bugünün sorunlarına
çözümler üretmemizi sağlayan bir bilim dalı olma potansiyeline sahiptir.
Alman idealistleri Hegel, Schelling ve Hölderlin (1979) olasılıkla ortak olarak kaleme aldık-
ları ‘Alman İdealizminin En Eski Sistem Programı’ adlı eserlerinde fiziğin deneylerle yavaş
yavaş ilerleyen haline vurgu yaparak, onun potansiyelini tam olarak değerlendiremediğin-
den yakınırlar. Onlar, fiziğe kanatlarını vermek istemektedirler, böylece doğa ile insan ara-
sındaki bağı kuran bilim olarak fizik gerçek potansiyeline ulaşabilecektir. Bugün, Türkiye
arkeolojisi de benzer bir durumdan dertlidir. İnsan ve tarih arasındaki bağı kurma potansi-
yeline sahip arkeoloji kendini içe kapalı ve tek düze çalışmaların içine hapsetmiştir.
Kanımca, arkeolojinin gerçek potansiyelini gerçekleştirmek için arkeolojiye kanatlarını
armağan etmeliyiz.
1 II. Wilhelm’in konuşmasından alıntıladığım bölümün özgün hali: “Es fehlt vor allem an der nationalen Basis.
Wir müssen als Grundlage das Deutsche nehmen; wir sollen junge Deutsche erziehen und nicht junge
Griechen und Römer.”
16 Çiler Çilingiroğlu
çağdaş Alman arkeolojisinde metoda çok önem verildiği, kaynak eleştirisinin bolca yapıldı-
ğı, yüksek standartlarda belgeleme ve arazi çalışmalarının yürütüldüğü görülse de, arkeolo-
ji bilimi, ampirik veri üreten, betimleyici bir görünüm almış; yenilikçi kuramsal çerçevelere
mesafeli, büyük soruların peşinden gitmekten kaçınan, nesne dağılımlarına odaklanmak-
tan insan ve toplum boyutunu göz ardı eden bir çalışma alanı haline gelmiştir. Alman arke-
olojisi bu nedenle bir çok kişi tarafından, belki de yanlış olarak, ‘ateorik’ olarak tanımlan-
maktadır (Klejn 1993). Almanya’da Kossinna gerçeği ile ilk yüzleşmenin gerçekleşmesi için
35 yıl geçmesi gerekiyordu. Aradan geçen yıllar, artık Alman arkeologların Kossinna
Sendromu’nu daha soğukkanlılıkla ve kendi tarihsel bağlamı içinde değerlendirmesini sağ-
lamış ve Kossinna’nın disipline yaptığı büyük katkıları tanımalarını sağlamıştır (Smolla
1984/1985, 12-13). Bu geçmişle yüzleşme sayesinde Alman arkeologların artık Kossinna
Sendromu’nu atlatmaya başladıkları yapılan yeni çalışmalarda, yazılan yeni ders kitapların-
da ve kuramla ilgilenen yeni bir kuşağın ortaya çıkmış olmasında rahatlıkla gözlenebilir.
2 Buradaki çalışma Adalya dergisinde yayınlanmış tüm makale özetlerinin internet aracılığıyla okunarak sınıf-
landırılmasına dayanır. Websitesi: http://www.akmedadalya.com/index_tr.php
18 Çiler Çilingiroğlu
kapsamına alınmadığı göze çarpar. Bunun yerine, belli bir sorunu çözmeye yönelik ve belli
bir çalışma alanında yepyeni bir yöntemi veya bakışaçısını içinde barındırarak küresel
ölçekte arkeolojik bilgi birikimine katkı yapacak makaleler derginin yayım stratejisi doğrul-
tusunda seçilmektedir.
3 Childe’ın Kossinna’yı övdüğü sözleri: “Professor Kossinna, who has just retired from the Chair of Prehistory
at Berlin, is unmistakably the most commanding figure among German prehistorians and has exercised a
profound research, …, than any individual since Montelius. Owing to the polemic style of his writings and
certain nationalistic idiosyncracies in his speculation, his true greatness is perhaps not fully appreciated in
this country.” (Childe 1927, 54, aktaran Veit 1985, 339).
4 Clark’ın Kossinna’yı övdüğü sözleri: “The political and racial prepossessions of Kossinna which impaired the
scientific value of his work need not blind us to his virtue as a pioneer of distributional and zonal studies in
prehistoric archaeology. It was Kossinna more than any other man who found in plotting the distribution of
material objects a major clue to the historical development of peoples.” (aktaran Smolla 1984/5, 13).
20 Çiler Çilingiroğlu
neden olmaması” (Dinçol 2003, 296) Türkiye camiasının kurama karşı ilgisizliğinin ve bilgi-
sizliğinin yürek burkan bir hatırası olarak hafızalarımızda yer tutmaktadır.
Bu gelişim sürecini göz önünde bulundurarak, arkeolojinin, genel hatlarıyla, elitist, Batıcı
ve Türk Tarih Tezi’ne bağlı birinci kuşak (Aydın 1998, 98-99) sonrasında paradigmasını
kaybetmesinden dolayı, bilim anlayışı açısından tutucu ve içe kapalı bir akademik ortam
içinde cereyan etmek zorunda kaldığını görebiliriz. Özellikle 1960-1980 arasında kalan
dönemin Türkiye’nin sancılı siyasi atmosferi içinde kazı ve araştırmaların durma noktasına
geldiği bir dönem olarak tarif edilmesi kaybedilmiş bir 30 yıl olarak kayıtlara geçmiştir
(Özdoğan 2001, 11). 1980 sonrasında ise YÖK aracılığıyla kurulan aşırı merkezileşmiş ve
baskıcı bir yükseköğretim sistemine maruz kalındığını hatırladığımız takdirde, zaten 30
yıllık bir entelektüel birikim kaybı olan arkeolojinin eğitim, öğretim, araştırma, dünyayı
takip etme alanlarında daha da geriye düştüğü tespit edilmiştir (Erdoğu 2008, 26-27).
Türkiye’nin içinden geçtiği siyasi, ekonomik, toplumsal süreçler her türlü bilim dalını, özel-
likle sosyal bilimleri, vurmuş olsa da, arkeolojinin entelektüel anlamda geri kalmışlığını bu
etmenler de tek başına açıklayamazlar.
Akademinin önemli yapısal sorunlarından akademik kendileşmenin arkeoloji bölümlerinde
yoğun olarak uygulandığını, bunun da kendini tekrarlayan, hatta gittikçe yozlaşan, ve yeni-
liklere kapalı bir arkeoloji yapma biçimine yol açmış olması üzerinde durulması gereken
diğer bir noktadır5. Akademik kendileşme, kişinin doktorasını bitirdiği üniversitede işe gir-
mesidir. Tükiye’de, akademi geleneğinin bir sonucu olarak, çok yaygın olarak kişilerin
lisans, yüksek lisans ve doktoralarını aynı üniversitede tamamladığını görüyoruz. Akademik
kendileşme üzerine yurtdışında ve Türkiye’de yapılan çalışmalar sözkonusu durumun
bilimsel özgürlüğü ve üretimi negatif olarak etkilediğini ortaya koyar (Horta vd. 2010;
İnanç ve Tuncer 2011). Dünyanın her yerinde önemli bir sorun olarak tarif edilen bu akade-
mik akraba evliliği sistemi içinde özgün, yenilikçi, eleştirel ve özgür bir bilim yapma olasılı-
ğı çok düşüktür. Anglo-Sakson (veya Sovyet, Doğu Alman ve İskandinav) geleneklerinin
Türkiye’deki arkeoloji pratiğine uzun süre nüfûz edememesinin arkasında akademik kendi-
leşmenin doğurduğu ve yeni gelen herkesin ister istemez içine düştüğü, Sennett’in (2010)
ifadesiyle “karakter aşındırıcı” sosyal ve bilimsel ortamın payı çok büyüktür.
Diğer büyük bir etmen, arkeolojinin Türkiye’deki kardeş disiplininin resmi ideoloji etkisin-
de şekillenen, onun dışındaki yönelimleri ve kuramsal bakış açılarını keşfetmekten çekinen
tarih bilimi olmasıdır. Felsefe, sosyoloji, kültürel antropoloji, psikoloji gibi kuram üreten
ve/veya uygulayan disiplinlerle arkeologların organik bağları olabilseydi, şimdi başka bir
arkeoloji veya arkeolojiler yapıyor olabilirdik.Unutmamak gerekir ki, Amerika’da Yeni
Arkeoloji’yi doğuran, disiplinin kültürel ve sosyal antropolojiyle olan sıkı bağlarıdır.
Postsüreçsel arkeolojiyi doğuran en önemli düşünce akımlarından biri Fransa’da, Frankfurt
Okulu etkisinde gelişen marksist sosyal antropoloji geleneğidir (Johnson 1999, 94; Trigger
2006, 444-445). Arkeoloji, tarihi içinde ne zaman kuram üreten ve uygulayan disiplinlerle
temasa geçtiyse, bu disiplinin yapılışını ve dilini kökten etkileyen, dönüştüren ve ilerleten
bir ivme kazandırmıştır. Türkiye’de bu temasların fazlaca gerçekleşmediğini yayınların gön-
derme yaptıkları kaynaklardan rahatlıkla seçebiliriz.
Kanımca disiplinlerarası bu iletişimsizlik, sadece arkeolojiye değil sözü geçen bilim dalları-
nın ürettiği bilgiye de olumsuz olarak yansımaktadır. Arkeolojinin insana dair araştırma
yapan tüm disiplinlere anlatacak yığınla hikayesi vardır. Ne var ki, ortak soruları sorduğu-
muzu unutmamıza yol açan, birbiriyle kesişmeyen akademik ortamlar ve kendimizi güven-
de hissetmemizi sağlayan bilimsel jargonlar içine kendimizi hapsetmiş durumdayız. Bütün
bu saydığımız koşullar, zaten piyasa koşullarının talepleri altında ezilen üniversitelerin,
aşırı uzmanlaşma ve özel sektöre fayda sağlama baskısı nedeniyle Nalbantoğlu’nun (2009)
ifadesiyle “malûmat fabrikalarına” dönüşmesine yol açmıştır. Ne öğrenci ne de akademis-
yen için kültürlenim (Bildung) bir hedef olarak kalabilmektedir.
Sonuç Yerine
Şüphesiz, arkeolojinin kuramla olan ilişkisinin tarihi, bugünü ve geleceğine ilişkin
değerlendirmeler için bu yazı yalnızca bir giriş niteliğindedir. Konuya meraklı okuyucuların
Belgin Aksoy'un bu kitaptaki yazısına da başvurmalarını tavsiye ederim. Genel olarak
özetleyecek olursak, ülkemizde, ağırlıklı olarak kazı raporu üreten, obje betimlemeciliğiyle
ön plana çıkan, kataloglanmış malzeme yığınları içinde kendine yol çizemeyen bir arkeoloji
şekli ağırlıkla uygulanmaktadır. Bırakın yorumlamalı arkeoloji ekolünün savunduğu özdü-
şünümsel (self-reflexive) ve bağlamsal (contextual) çalışma pratiğini benimsemeyi, Yeni
Arkeoloji’nin savunduğu pozitivizmin evrensel genel geçer yasalar koyucu kolundan bile
beslenememiş; sorun odaklı arazi çalışması yapamayan, sentetik ve diyakronik tezler ürete-
meyen, insanlık tarihinin büyük sorularına cevap aramayan, akademizm ile yoğrulmuş bir
arkeoloji pratiğine sahip olduğumuz tespit edilebilir. Bu kitaptaki birçok yazıda tespit edil-
diği üzere, en eski, en yüksek, en büyük, en güzellerin yüceltildiği bir “en’ler arkeolojisi”
arkeologlar tarafından bir başarı kriteri olarak benimsenmektedir. Vasat bir kültür tarihçi-
liği olarak tanımlayabileceğimiz bir arkeolojik bilgi üretme biçimi, tikel olanı betimlemek-
ten ileriye geçmekte zorlanan, tipolojiyi, karşılaştırmayı veya tarihlendirmeyi kendinde
amaçlar olarak gören bir genel arkeoloji anlayışı yaratmıştır. Halbuki Binford’ın (1968)
uzun zaman önce tespit ettiği gibi, “gözlenebilen özellikleri analiz etmek halihazırda veri
olanın netleşmesini sağlar; bilgimizi artıramaz. 6” Ya da daha apaçık biçimde Immanuel
Kant’ın ünlü cümlesinde dediği gibi: Görüsüz kavramlar boş, kavramsız görüler kördür7.
Gözlediğimiz özellikleri alt alta sıralayarak bol çizimli kataloglar oluşturuyor ve bu esnada
kavramların kılavuzluğuna başvurmuyorsak, ürettiğimiz şey, bilgi değil “malûmat” olarak
kalmaya mahkumdur. O zaman böyle bir arkeolojiyi sürdürmeyi nasıl gerekçelendirebiliriz?
Toplumsal ve ekonomik koşullar, kör ve boş bir arkeoloji yapmamıza daha ne kadar müsaa-
de edebilir?
Burada özellikle şunu vurgulamak isterim: Kültür tarihçiliğinin yapılıyor olması bir sorun
değildir. Ülkemizde birçok dönem ve bölge için o kadar çok temel araştırma eksikliği vardır
6 Alıntının özgün hali: “…analysis of observed features only serves to clarify information that is already available; it
cannot increase our knowledge.” Lisans dönemimizde bu alıntıya dikkatimizi çekerek üzerine düşünmemizi
isteyen Bilkent Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi öğretim üyesi Prof. Marie-Henriette Gates’i bu yazı
vesilesiyle saygıyla anmak isterim.
7 “Gedanken ohne Inhalt sind leer, Anschauungen ohne Begriffe sind blind.” Kant, I. 1781, Kritik der reinen
Vernunft, A51/B75.
22 Çiler Çilingiroğlu
ki, olayları zaman ve mekanda sıraya dizerek düzen getirmeye çalışan nitelikli kültür tarih-
çiliğine gerçekten ihtiyaç vardır. Burada sorun olarak ortaya koymak istediğim nokta, tipo-
loji ve tarihlendirme yapmaktan ileri geçmeyen bir kültür tarihçiliğinin tek arkeoloji yapma
biçimi olarak anlaşılması ve yeni yetişen kuşaklara bu şekilde aktarılmasıdır. Halbuki, arke-
oloji, ne? ve ne zaman? sorularının üzerine neden? ve nasıl? sorularına cevap arayan bir
araştırma pratiğini inşa etmek zorundadır.
Kanımca arkeolojinin bu şekilde yapılmaya devam etmesi disiplinin kendisi için sorunlar
taşımaktadır. Arkeoloji bu şekilde yoluna pekala devam edebilir. Kazı=arkeoloji gibi davran-
maya, yöntemleri kendinde amaçlara dönüştürmeye, tek tek objeleri betimlemeye, katalog-
lar oluşturmaya, tikel olayları anlatmaya, herşeyin ilkini, en güzelini, en büyüğünü buldu-
ğumuzu iddia etmeye devam edebiliriz. Vasat bir kültür tarihçiliği yapmayı kabul edecek
yeni nesiller yetiştirmeye de devam edebiliriz.
Tek bir sorun kalır geriye: O zaman arkeolojinin başkaları tarafından araçsallaştırılmasını
baştan kabul etmiş oluruz. Arkeoloji, eğer kendisine bir program geliştiremezse, ona daya-
tılan paradigmalarla yaşamaya ve onlara hizmet etmeye devam etmek zorunda kalacaktır.
O zaman, Türkiye’de arkeolojiyi, devlet ve toplum, ‘ülkeye turist ve döviz çeken’ bir hafriyat
ve restorasyon çalışması olarak; sponsor şirket ve belediyeler kendi reklamını yapmaya
yarayan bir ‘kültür faaliyeti’ olarak; büyük sorular peşinde koşan Batılı arkeologlar da kendi
kuramlarına ve bol bütçeli projelerine malzeme sağlayan teknik bir iş olarak görmeye
devam edeceklerdir.
Başta belirttiğim gibi, arkeoloji, geçmiş zaman toplumlarının yaşayışlarını ortaya çıkaran,
toplumsal değişim ve dönüşümleri açıklayan, insan-çevre ilişkilerinin gelişimini gösterebi-
len ve içinde yaşadığımız dünyayı anlamamızı, tarih bilinci edinmemizi ve bugünün sorun-
larına çözümler üretmemizi sağlayan bir bilim dalı olma potansiyeline sahiptir. Bu potansiye-
li gerçekleştirmek için başka arkeolojilerin mümkün olduğunu kabul etmek; şu anda yaptı-
ğımız arkeolojinin ürettiği malûmatları bilgiye dönüştürecek kuramsal bakışı kucaklama-
mız gerekir. Belki de yapılacak ilk iş, şu anda az sayıda üniversitede sunulan arkeoloji tarihi
ve kuramsal yaklaşımlar derslerinin lisans ve yüksek lisans eğitiminin olmazsa olmaz bir
parçası haline getirilmesidir. Ancak böyle bir kavrayışla disipline hak ettiği kanatları arma-
ğan edebiliriz. Kanımca, yeni nesil arkeologların omuzlarındaki en büyük yük budur.
Teşekkür
Yazıyı kaleme alma sürecinde fikir alışverişinde bulunduğum Nilgün Toker, Mehmet Barış
Albayrak ve Sinan Ünlüsoy’a teşekkür ederim.
Kültür Tarihçiliği Kıskacında Türkiye Arkeolojisi: Arkeolojiye Kanatlarını Verebilir miyiz? 23
Kaynakça
AKSOY, B. (2003) Kültürel Kimlik Arayışında Arkeoloji Nerede? O. Erdur ve G. Duru (der.). Arkeoloji: Niye?
Nasıl? Ne İçin? İstanbul: Ege Yayınları. 149-156.
ARNOLD, B. (1990) The past as propaganda: totalitarian archaeology in Nazi Germany. Antiquity 64: 464-478.
AYDIN, S. (1998) İki Bilimadamı İki Anlayış: Cahit Arf ve Ekrem Akurgal. Kebikeç 6: 95-103.
BINFORD, L. (1968) Archaeological Perspectives. S. R. Binford ve L. Binford (der.). New Perspectives in
Archaeology. Chicago: Aldine Publishing. 5-32.
CHILDE,G. (1927) Kitap Tanıtımı: G. Kossinna, Ursprung und Verbreitung der Germanen in vor- und
frühgeschichtlicher Zeit, Berlin-Lichterfelde. Man 27(33): 54.
CLARKE, D. (1973) Archaeology: The Loss of Innocence. Antiquity 185: 6-18.
DOĞAN ALPARSLAN, M. (2001) İki Başkent, İki Serüven: Ankara ve Hattuşa. Boğazköy’den Karatepe’ye,
Hititbilim ve Hitit Dünyasının Keşfi. İstanbul: Yapı Kredi. 72-85.
DİNÇOL, A. (2003) Altmışlı Yılların Sonunda Türkiye’de İki Genç Asistan ve Analitik Arkeoloji. O. Erdur ve
G. Duru (der.). Arkeoloji: Niye? Nasıl? Ne İçin? İstanbul: Ege Yayınları. 293-300.
DİKKAYA, F. (2003) Epistemolojik Bir Sorun Olarak ‘Kazıbilim’. O. Erdur ve G. Duru (der.). Arkeoloji: Niye?
Nasıl? Ne İçin? İstanbul: Ege Yayınları. 183-192.
ERCİYAS, B. (2005) Ethnic identity and archaeology in the Black Sea region of Turkey. Antiquity 79: 179-190.
ERDOĞU, B. (2008) Arkeoloji/Teori/Politika. Istanbul: Okyanus.
ERDUR, O. (2003) ‘Bilginin Değeri’ Sorunsalı ve Türkiye’de Arkeolojinin Koşul ve Olasılıkları Üzerine. O. Erdur
ve G. Duru (der.). Arkeoloji: Niye? Nasıl? Ne İçin? İstanbul: Ege Yayınları. 199-224.
GÜR, A. (2007) Stories in Three Dimensions. Narratives of Nation and the Anatolian Civilizations Museum.
E. Özyürek (der.). The Politics of Public Memory in Turkey. Syracuse: Syracuse University Press. 40-69.
HAERKE, H. (1995) The Hun is a Methodical Chap: Reflections on the German tradition of pre- and proto-
history. P. Ucko (der.). Theory in Archaeology: A World Perspective. London&New York. 47-60.
HEGEL, G. W. F. (1979) Werke. Band 1. Frankfurt am Main. 234-237.
HORTA, H., VELOSO, F.M. ve GREDIAGA, R. (2010) Navelgazing: Academic inbreeding and scientific
productivity. Management Science 56: 414-429. doi: 10.287/mnsc.1090.1109.
İNANÇ, Ö. ve O. TUNCER (2011) The effect of academic inbreeding on scientific effectiveness. Scientometrics
88: 885-898.
JOHNSON, M. (1999) Archaeological Theory. An Introduction. Oxford: Blackwell.
KLEJN, L. S. (1993) Is German archaeology atheoretical? Comments on Georg Kossack. Prehistoric Archaeology
in Germany: Its History and Current Situation. NAR 25(2): 73-109. Norwegian Archaeological Review
26.1: 51-54.
NALBANTOĞLU, H. Ü. (2009) Arayışlar: Bilim, Kültür, Üniversite. İstanbul: İletişim.
SENNETT, R. (1998) Karakter Aşınması: Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerindeki Etkileri. İstanbul: Ayrıntı.
SMOLLA, G. (1980) Das Kossinna-Syndrom. Fundberichte aus Hessen 19/20, Festschrift U. Fischer: 1-9.
SMOLLA, G. (1984/1985) Gustaf Kossinna nach 50 Jahren. Kein Nachruf. Acta Praehistorica et Archaeologica
16/17: 9-14.
SPEER, A. (1970) Inside the Third Reich. New York: Macmillan.
ÖZDEMİR, A. (2003) ‘Hayali Geçmiş’: Arkeoloji ve Milliyetçilik, 1923-1945 Türkiye Deneyimi. O. Erdur ve
G. Duru (der.). Arkeoloji: Niye? Nasıl? Ne İçin? İstanbul: Ege Yayınları. 7-26.
ÖZDOĞAN, M. (2001) Türk Arkeolojisinin Sorunları ve Koruma Politikaları. İstanbul: Arkeoloji ve Sanat.
PULHAN, G. (2003) Türkiye Cumhuriyeti Geçmişini Arıyor: Cumhuriyet’in Arkeoloji Seferberliği. O. Erdur ve
G. Duru (der.). Arkeoloji: Niye? Nasıl? Ne İçin? İstanbul: Ege Yayınları. 139-148.
TRIGGER B. (1984) Alternative archaeologies: nationalist, colonialist, imperialist. Man 19: 355-370.
TRIGGER B.(2006) A History of Archaeological Thought. Cambridge: Cambridge University Press.
VEIT, U. (1984) Gustaf Kossinna und V. Gordon Childe: Ansätze zu einer theoretischen Grundlegung der
Vorgeschichte. Saeculum 35: 326-364.