Professional Documents
Culture Documents
Kuyu Hi̇kayesi̇
Kuyu Hi̇kayesi̇
Her kitap yazarının bir çocuğudur diye düşünürsek, Kuyu, Rasim Özdenören'in
temelini Yusuf Kıssasına dayandırdığı ve 1999 yılında kalp rahminde ki kuyu dibi
cümlelerini öykü sancısıyla dünyaya getirdiği bir eser. Henüz on iki yaşında,
boyundan büyük cümleleri yüz on bir sayfada barındıran bir çocuk niteliğinde belki
de...
İnsana ve var olmaya ilişkin sorgulamalar öykü kahramanı ekseninde dönse de,
aslında okuyucuya kendini sorgulaması adına, cümleler içine yerleştirilen ivme
taşları. Okudukça Yusuf'u kuyudan kurtarma isteğiniz büyüyor. Sonra kendi
kalbinizde açılan kuyuya düşüş hikâyeniz geliyor aklınıza. İnsan her yerde insan işte!
Tekkeye yolculuğu sırada birkaç farklı otelde konaklamak zorunda kalan Yusuf, kalbi
temizliğiyle, nefsi kirliliği arasında ki handikaba burada düşüyor. Kendi günahının
seceresinin hesabını tutamamışken daha, Züleyha kılıklı Zeliha'nın albenisine nefsi
dayanamıyor. Kadına acıma, yardım ve şehvet duygularını bir arada duyuyor.
Yusuf iki pişmanlık ve iki tövbe arasında kalıyor. İşlediği günah vicdani bir yara
açarken ruhunda, günahı işlememe durumu nefsini delecekti aslında! Bu durumun
adı gibi farkında olduğundan iki kere pişman olup iki kere tövbe ediyor. Nefsi
hırslarını ruhani huzurunun arkasında bırakmak adına duaya duruyor dili kendi iç
âleminde.
Günahından ötürü kendinden kaçma isteği peydah oluyor içinde. Ne ileri gidebiliyor
yolunda ne geri! Her günahın bir tövbesi her yolun bir dönüşü var aslında biliyor.
Bildiğini kendine bildirecek bir el yordamı istiyor kendine belki de...
Minvaline ulaşmak adına gelip geçtiği her yeri sılası olarak anıyor. Önceden kendini
sılasız sayarken şimdi çok sılalı bir insan oluşuna gülümsüyor kitabın sayfaları
arasında. Ve her birini tek tek özlüyor.
Zaman zaman içine girdikçe nefsen mağlup olduğu günahlarına da özlem duyuyor
aslında. Zeliha'ya özlem duyuyor gecenin bir vakti mesela! Belki de köpekçe
bağlanmayı dileyip, dileklerini uygulama safhasında ki açık kalan deliklerden sızan
günah kokuları iştahını kabartıyor...
İçine düştüğü ateşi yirmi dört yaşının üzerinde yakmak istiyor. Gençlik demek aşk
demek diyor biri. Gençliğinin verdiği hazla aşkla bağlanmak istiyor Yusuf kölelik
namına geldiği tekke kapısına.
Hem sevmek isteyen hem de istediğinden kaçan bir adamın yorgun siluetinin resmi
çiziliyor kitabın son sayfalarına doğru. Hazırlıksız bir sevme eyleminde, bağlanmışlık
içgüdüsüyle yol almak istiyor yolunda artık. Korkmadığını düşünüyor artık yürüğü
yollardan, gideceği kentlerden ama aynı zamanda korktuğunun da farkında olmak
ağırlık veriyor ruhuna.
Kitapta tek eleştirilecek kısım, kimi yazar ve şairlerin kendilerine has iki nokta (..)
kullanımıydı belki de... Önce acaba baskı hatası mı diye düşündüğünüz, imlâ ve
noktalama işaretleri arasında bulunmayan iki noktanın Rasim Özdenören'in bu
kitabınca sıkça kullanması, "acaba cümle anlamında neyi vurgulamaya çalıştı bu
noktalama işareti ile!" sorusunu getiriyor aklınıza. Kitap içerisinde zaman zaman
kullanılan argo tabirler de bulunuyor. Ama bu kelimeler daha çok öyküde ki söylevsel
kısımlarda akıcılığı sağlamış. Okuyanını rahatsız edecek nitelikte değiller.