Professional Documents
Culture Documents
Tarih Ve Toplum Sayı 04 Nisan 1984
Tarih Ve Toplum Sayı 04 Nisan 1984
Tarih Ve Toplum Sayı 04 Nisan 1984
640
Çeşitli Alfabelerle Türkçe Yazılar: Müftü Bahai Efendi, Bektaş Ağa ve
Ermeni Alfabesiyle Türkçe ingiliz Elçisi: 1649-1651
Prof. Dr. Talat Tekin Prof. Dr. Taner Timur
49
Osmanlı Toplum Yaşayışıyla ilgili
Belgeler-Bilgiler:
Kadın CID
Marianna YERASİMOS
Düzelti
Nejat BAYRAMOGLU
• Kitabiyat:
İLAN KOŞULLAR I : Renkli tam 1599'da Kahire'de Günlük Hayat
ayfa (iç kapak: 1 50.000 lira, orta Orhan Şaik Gökyayi 65
ayfalar: 100.000 lira). Siyah-beyaz Dieter Forte'nin Tarih Anlayışı
(iç kapak: 100.000 lira, orta sayfalar: Halil Berktay/ 67
50. 000, yarım sayfa: 25.000 lira) Bir intihal Daha
YILLIK ABONE ( 1 2 sayı) 3000 Prof. Dr. Nejat Göyünç/ 69
lira. Abone olmak isteyen Osmanlı imparatorluğu ve
okuyucularımızın, yıllık abone Fransız Emperyalizmi/ Serhan Ada/ 71
bedeli olan 3000 lirayı PERKA
A.Ş. 'nin Yapı ve Kredi Bankası
Çemberlitaş Şubesi 2364 No'lu
hesabına yatırarak , banka dekontu
fotokopisini ve adreslerini bize
72
Geçmiş Şölenler (2J:
göndermeleri yeterlidir. Sultan Vahideddin'in Bir Öğle Yemeği
İletişim Yayınları 1 Perka A . Ş . F. Muhtar Katırcıoğlu
Klodfarer Cad. İletişim Han
Osmanlı Basınında
Cağaloğlu-İstanbul
Yüz Yıl Önce Bu Ay:
Tel: 520 14 53 - 520 14 54 - 520 14 55
Tarik'ten Seçmeler
• Dr. Uygur Kocabaşoğlu
Kıbrıs'ta Satış Fiyatı: 370 Lira.
2
243
OKU�UPLARL -
Bu sınıflamaya göre çocuk ve yaşlı kö mal Çelebi'ye bir cariye bey idüp iki bin iki yüz lanıının gene Karpat'ın editörlüğüyle ya
elerin " Pencik resmi" düşük, gençlerin alımış akçeye hiiliya mezbure cariyeyi İsken yımlanan ve The Ottoman State and its
}Uksekti; erkekler için, k ız ve kadınlardan der ben dört bin beş yüz akçeye kabul ederim Place in World History (E. J .Brill; Leiden,
didiği sebepıen siibıka nefs-i emirde cari ye beş
daha çok vergi ödenird i . " Yekdest" (tek 1974) başlığını taşıyan kitabında, s. 34-47
bin akçeye bey olundığı sabit olup mezbur Ke
elli), "yekçem" (tekgözlü) gibi ma'yube- mal Çelebinin gabn-ı fahiş oldığı ecildeıı beyi
arasında basılmıştır (ana makalenin ardın
re (sakatlara) daha az vergi konulmuş- fesh olınup mezbur İskender'e emin-i beytül da, Andrew Hess 'in sempozyumda yapı
u. mal elinden dört bin beş yüz akçeye bey olun ğı eleştirel açıklama da bulunabilir).
Yusuf Aytunç, Kastamonu dı. Üzerinde durmak istediğim problem,
Çevirisi: "Osmarılı İ mparatorluğu'nun göreli mer
Bursa'da Pirinççi hanında, ölmüş olan Bii keziyetinin muhtemel kaynakları" diye
• RICAUT'DA li'nin eski borcuna karşılık bir cariyeyi ema adlandırılabilir. Bilindiği gibi akademik
net yoluyla saıtığı Kemal Çelebi �onradan bu
KÖLELİK cariyeyi dört bin beş yüz akçeye aldım diyerek
tarihçilerimizin çoğu, tirnarların sadece
padişah tarafından tevcih edilebilmesi(ya
İskender'e beş bin akçeye sanığı saptandığın
dan Kemal Çelebi'nin sarışı aşırı düzeyde bu ni subinjeodare usulünün görülmemesi)
•·kölelik "le ilgili yazınızda ilginç ve
lunarak iptal edilmiş ve adı geçen lskender'e ve mülk-miras olarak babadan oğula ge
) nağa dayalı bilgiler bulunmakla bir
devlet hazinesince dört bin beş akçeye satışı ya çememesi, tirnar sahipliliğinin reaya üze
te, sizi de teyit eden, bir bakıma top-
pılmıştır. rinde adli yetkilerle içiçe geçmemesi (ve
mumuzun temel hak ve özgürlüklere
ya yargı hakkının İstanbul'dan atanan ka
r ı hesaplı yaklaşımını belirlemekte yar- 2) D . 264 S . 28/63 16 Zilhicce 924
dılarda toplanması), köylünün toprağa
ıncı bir kaynağı anımsatmakta yarar Konsıantaniyyede mütemekkin olan Mevla
bağlılığının ve mali yükümlülüklerinin ol
rdü m . na katibinin ibakat iden Abdi Ali ki mahruse
i Bursa'ya gelüp evlenüp badehu mezkur kati dukça sistematik bir devlet hukukunun
I V . Sultan Mehmet zamanında İstan
bi işidüp mahruse-i Kosıandaniye'de kendüsin konusunu oluşturması ( başka bir deyişle,
l"da Ingiltere Krallarının elçisinin silah
mülk-i mahzı idüğini isbat idüp nakl-i şehade sipahi-raiyyet bağının " kişisel" bir ilişkiyi
rı ve katibi R l CAUT, "Türklerin Siya
alı,ıp Yeniçeri Kara Ali nam kime ne-i mezkı1r ifade etmemesi) gibi özelliklerin dokudu
Du turları Hakkında" isimli bir kitap
gulamı gel üp kabz ed üp bey itmeğe ve kil nasb ğu sözkonusu göreli merkeziyeti, en azın
azmış. (Am terdam 1 686) Bu kitabın itdüğünü bile nakilde kald idüp haliya mezkı1r dan klasik dönem (XV .-XVI. yüzyıl) Os
rkçe i (Türklerin Siyasi Düsturları) adı Kara Ali gel üp isbaı idüp mezkı1r gulamı bey
manlı toplumunu feodal sayınamanın ge
Tercüman/1 001 Temel Eser serisinden i men yezit iıdükten sonra bin dokuz yüz ak
rekçesi yapıyorlar . Bu mantığın içerdiği
ı numara. ile M. Reşat Uzmen tarafın çeye ınahruse-i Bursa beytülmal emini olan Si
nan Bin Baliye bey idüp ve hatunu Şirin ken örtük " feodalizm= ademi merkeziyet"
n hazırlanarak yayınlanmış. (Ricaut'
düye talak virilmek taleb eyledükte müşteri-i önermesi, yukarıda saydığımız özellikle
un bir başka eseri de "The Present S ta
ınezbur Sinan bedel-i hal üç eşrefi aldım fesh ri bir "Asya Üretim Tarzı" genellemesi
�of The Greek and Armenian Churches"
i i u üm deyi meclis-i şer-i'de ikrar itdükde mez içinde toplayan yorumcular için de geçer
ını taşıyor: London I 679)
kı1r Şirin dahi meclis-i Şer-i'de kabul id üp tas lidi r . Başka bir deyişle, AÜT'çüler, Os
Yazar, bu eserinde Osmanlılardaki kö dik eyledi . manlı Ortaçağ düzeninin spesifi kliğinin,
ile O manlı toplumunun özgürlük ve Çevirisi:
mutlaka, (feodalizrnle eşdüzey fakat on
emel haklar konusundaki anlayışının İstanbul'da oruran Mevlana katibinin yanın
dan farklı) ayrı bir üreti m tarzından kay
_naklarını çok çarpıcı biçimde saptamış dan kaçan Abdi Ali'nin Bursa'ya gelip yerleş
naklanması, ya da bir üretim tarzı ayrılı
lunmaktadır: til\i ve sonradan da evlendiği işitilince, Isıan
buldaki kayıtlara göre Abdi Ali'nin kendi mül ğına tekabül etmesi gerektiği kanısında
·• . . . bu ülkenin (Osmanlı İ m p . ) saray
ro re inde kölelerden başkasına rastlan- k u olduğunu belgeleyen Kiitip Yeniçeri Kara Ali dırlar.
adındaki birisini adı geçen oğlanın gelip alma- Acaba zorunlu bir bağlantı mıdır bu?
az, eğer hürriyete karşı sevgi duyan bir
ı için tayin ettiğini yazıp Kara Ali'nin de ge Somut, tarim yaşanmışlıklar olarak çeşitli
ruh varsa bu bir mucizeden başka bir şey
lip kendisini tanıllıktan sonra satışın durdurol eşdüzey (dayandıkları üretici güçler iti
eğıldir. ( . . . ) Çeşitli uluslara ait kadınlar masını ve bu satışın bin dokuz yüz akçeye Bursa bariyle eşdüzey) toplumların özgül yan
anbul'da öylesine garip ve karışık bir Hazine Emini olan Sinan bin Biili'ye yapılma
larının, üretim tarzı fark lılığı postiliası dı
il yetiştirmiştir ki, kölelerden doğma- sını ve karısı Şirin'den boşatılma ını isıemiş ka
şında bir açıklaması bulunamaz mı? Ya
an Osmanlı pek azdır. Bunun için bu ço dın da " Beden olarak üç eşrefi aldım ve nikii
hı bozdum" diye şer'i mecliste açıkca söyleyip da şöyle söyleyelim: Aynı üretim tarzına
ların köleliğe karşı tabii bir meyli ol
meclisin kararını kabul etmiştir. dayalı iki ayrı toplumun (diyelim, X.-XII.
a ını garip karşılamamak gerek i r . " (s.
yüzyılların Batı Avrupa feodalizmi ile
_ı -::!2)
XV .-XVI. yüzyılların Osmanlı feodaliz
Teoman Ergü l , Salihli
• MC NEİLL'İN minin), içinde yeşerdik leri genel ortama,
i klim ve doğa koşullarına, özgül genesis
• YiNE BİLMEDİKLERİ süreçlerinin yüzlerce "kaza" ve "tesa
düf" ile örülen k ıvrımlarına, vb. bağlı
KÖLELiK ... "Osmanlı İmparatorluğunun D ünya olarak üstyapısal farklılıklar peydahlama
daki Yeri" yazısını, özgün başlığını ve ne ları, o kadar ihtimal dışı mıdır ki, AÜT'
Kölelik ve cariyelik konusuna iki örnek· reden çevrildiğini belirtıneden koymam çü literatürde bir araştırma noktası ola
ben de katkıda bulunmak istedim. Ver za biraz şaşırdı m ; bu, Ocak 1 984 tarihli rak dahi hesaba katılmaz?
;im örnekler Bursa Şer-i Mahkeme Si "Çıkarken" yazınızdaki " Kullandığımız Örneğin, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz
llcri arasında bulunmaktadır. malzemelerin kaynaklarını belirtmeyi ih havalİsinin büyük ticaret yolları üzerinde
Tuğrul Sargın, Karamürsel mal etmeyeceğiz" vaadini zedelemiyor yükselen Osmanlı devletinin, X.-XI I . �
mu? Bildiğim kadarıyla bu metin, önce yıllar Avrupa'sındakine kıyasla daha ge
D . 250 S. 28/57 7 Şevval 924 197l'de, Wisconsin Üniversitesinde Ke lişkin bir pre-kapitalist tefeci-tüccar ser
Bı:r a'da Pirinççi hanında müteveffa olan mal Karpat'ın koordine ettiği bir sempoz mayesini barındırmasının, bu göreli mer
ı'nırı Sabıka deyn içün emanet tarikiyle Ke- yuma bildiri olarak verilmiş; sonra top- keziyetle, ayrı bir üretim tarzı kavramsal-
3
244
4
245
Tarih ve Toplum'un
glirdüğü, kendisine A llah'ın vahiyle
rini getiren melek de, Cebrail'dir.
Meleklerin varlığına inanmak, Islii
mm şartlarındandır. A ncak, Cebrail
gibi melekler hakkındaki ayrıntılı sliy
lencelerin çoğu "/srailiyat"tır; lsliim
Yeni Konukları
din yazınma da, Musevi kaynakların ayımladıgımız "Okuyucu Mektupları," dergimizin en ilgi
Y
dan girmiştir. Orneğin, ilk insan ef çekici köşelerinden birini oluşturmakta. Bize bilgi, görüş ve eleş
sanesinin birçok yerlerinde Cebrail' tirilerini yazan bütün okuyucularımıza çok teşekkür ederiz. Ne
in adı geçer: yazık ki, aldıgımız her mektubu yayımlayamadıgimız gibi, mek
Allah, Adem'i topraktan yaratmak tupların tümünü de basamıyoruz. Bu nedenle, bagışlanmamızı isterken,
için [lbrancada adamalı toprak de katkılarınızın aynı yogunlukta gelmesini içtenlikle diliyoruz.
mektir], meleklerinden Cebrai/, Milc Bu sayıda, yine üç sürekli bölümümüz var: Osmanlı Toplum Yaşayışıy
haif ve lsrafi/'e yedi kat yerden yedi la İlgili Belgeler- Bilgiler'de, "Kadın" konusu devam etmekte; Osmanlı Ba
avuç toprak almalarını buyurmuş, fa sınında Yüz Yıl Önce Bu Ay, yine Tarik'ten seçmeler yapıyor; Çeşitli Alfa
kat arz (yeryüzü, dünya) bu toprağı belerle Türkçe Yazılar'ın bu ayki örnegiyse, Ermeni harfleri.
Sürekli olmasını diled1g1miz köşelere geçen sayımızda bir de "Geçmiş Şö
vermeye razı olmamıştır. Bunun üze
lenler''den menüler kattık. Bu ay yeni örnekler sunuyoruz. Ancak, kapa
rine, Azrail'in arzdan zorla aldığı top
ga bastıgımız uzun resim nedeniyle Ferman'ı koyamadık. Devam eden üç
rağı A llah yağmur/oyumuşatıp yoğur
yazı dizimizden ikisi, elinizdeki sayıda da yer almakta: • 'Türkçülügün Ta
muş ve Adem'i yaratmıştır. Sonra da
rihinden" sayfalarımızda, Hasan Enver Paşanın makaleleri; "Parayla Ta
onun sol yanındaki bir kaburga kemi
rih"te, Murad Hüdavendigar•ın sikkeleri var. "Mutfak Tarihi"nin üçün
ğinden Havva'yı ha/ketmiştir. (Adem cüsünü ise gelecek aya bıraktı.
oğulları topraktan yaratıldık/arı için Degerli araştırıcı Taha Toros merhum karikatürist Cemil Cem'i anarken,
yaşlandıkça güzelleşirler, Havva kız aynı zamanda Cem'in şimdiye degın kamuoyunca bilinmeyen yaglı boya
larıysa kemikten yaratıldık/arı için tablolarını tanıtmakta.
yaşlandıkça çirkinleşirler!) A llah, Bu sayıda, bir de yeni dizi başlıyor. Bilim Tarihi'ne ilişkin, "Gnomon
Adem'i yeryüzünde kendisine halife ve Güneş Saa.ti" üç ay sürecek.
yapmak istediği için, ona adlarını - Sundugumuz iki denemederi biri, yalnızca ''alafranga'' kavramına ışık
meleklerden- gizlice öğretmiştir. (Bir tutmakla kalmıyor, bizi toplumsal yeniliklerin niteligi üstünde düşünmega
şeyin adını bilmek, ona egemen ol de zorluyor. Ötekiyse (Yapıt dergisinin gelecek Haziran-Temmuz sayısın
maktır.) Melekler, Adem'in bilgisi da "Batı İdeolojisi, !rkçılık ve musal Kimlik Sorunumuz" başlıgı altında
karşısında ona secde etmişler; ancak önemli bir incelemesi yayımlanacak olan) Taner Timur'un, Osmanlı şey
ateşten yaratılmış olan başmelek Şey hülisl8.mının bir İngiliz elçisine dayak attırması gibi ilginç bir olaydan yola
çıkan yorumları. Yayın yönetmenimiz, Ankara'da iki ayda bir yayımla
tan (lblis) bliyle yapmadığı için cen
nan Yapıt'ın yazı kurulunda oldugu için, bu notu düşmekle, galiba hem
netten kovulmuştur. O da bir yılan kı
o derginin hem de okul arkadaşının reklamını yapmak istiyor!]
lığına girip Hallva aracılığıyla Adem'
Bu sayıda iki de çevirimiz var. Biri, yakında tümünün Türkçesi kitap
in yasak meyveyi yemesini sağlayarak hallnde yayımlanacak olan F. Babinger'in Fatih Sultan Mehmed'inden bir
bölüm. ("Parayla Tarih"te II. Murat dönemi işlendigi için onun saltanatı
öeünü almıştır. Bunun üzerine cennet
ten Serendip (Seyliin) adasına atılan nın arasına giren, Fatih'in İlk Padişahl.ı.gı konusunu seçtik.) Öteki, geçen
Adem, orada iki yüz yıl eşinden ayrı yıl dogumunun 500'üncü yılı kutlanan Martin Luther üstüne önemli bir
yaşayarak tövbekar olmuştur. A llah tartışma.
sonunda Adem'in nedametini kabul Kitabiyat sayfalarımızda, yine Luther'le ilgili bir yazı var: Dieter For
etmiş ve Cebrail onu A rafat'a götür te'nin geçen yıl Türkçesi de çıkan Martin Luther ve Thomas Münzer ya
müştür. Burada, Havva ile buluşan da Muhasebenin Başlangıcı adlı oyunu üstüne bir eleştiri. Bu bölümün
Adem Kiibe'yi kurmuş ve Cebrail'den en önemli yazısı ise, Orhan Şaik Gökyay hocamızın tanıttı�ı ve içinden par
hac tlirenini ôğrenmiştir. A ncak Hav çalar verdigi eski bir yazma eserin yeni yayınıyla ilgili. Türkiye'nin ya
va büsbütün cezasız bırakılmamış, kın siyasal tarihi üstüne yeni çıkan İngilizce bir yapıta ilişkin eleştiriyi
kendisine ay hali beliisı verilmiştir. de, okuyucularımızın merakla izleyeceklerine eminiz. Son olarak, Osmanlı
Havva ilk kez Mekke'de adet glirün iktisat tarihi hakkında bir Fransız eserini tanıtıyoruz.
ce, Adem topuğuyla yere vurarak irinci ve ikinci sayfalarımızda baş taraflarını arka kapaga, metin
Zemzem kuyusunu açmış ve oradan
aldığı suyla Havva'yı gas/etmiştir (te
miz/emiştir).
B ların devamını ise son sayfalarına basarak çevrimyazılarını verdi
glmiz, Kanuni'nin iki Fetihnamesini şu kaynaktan almıştık:
Schii.ndlinger, Bahriben Süleymans des Prii.chtigen (Vien: Verlag der
Österreich Aka.demie der Wissenscha.ften, 1983). O sayılarda belirtmeyi ih
Cebrail'in kanatlı bir ata binerek
mal etmişiz. Şubat sayımızda. fotogra.fını çekip küçülterek ba.stıgımız bi
uçmasına gelince, lsliim kaynakları
limsel tra.nskripsiyon da yine Schii.ndlinger'e aittir. Mustafa Can
onun Hz. Muhammed'e çoğucası in
polat arkadaşımız yalnızca. bu belgeyi günümüz Türkçesine aktarmıştır.
san suretinde gliründüğünü belirtir/er.
Ancak, adının bir düzenleme hatası sonucu, çevrimyazının başına konul
Bliyle olunca, Cabrai/'in -o dlinemler masından kendisinin hiçbir sun-u taksiri olmayıp, bu yanlışlı�ın bütün
için- kabul edilebilecek bir yolla uç sorumlulu� bizimdir. Hazır özür dilemişken, geçen sayıdaki bir okuma
tuğunun düşünülmesi de doğaldır. yanlışımızı da itmf edip ruhumuzu kurtaralım. Mahmut Şevket Paşa'nın
"Kanatlı at" inancı, Yunan'dan (Pe Askeri Teşkilat ve Kıyafet'e ilişkin kitabını tanıtma yazımızda (s. 78) meslek
gassos) Çin 'e bir çok eski uygarlıkla kitaplarına örnek olarak iç kapak fotokopisini verdigirniz Mavzer tütenk
rın esatirinde (mitolojisinde) vardır. leri'nin yazılarını aktarırken, "mirliva"yı "miralay" okumuşuz. Bunu dü
Zaten, tek-tanrılı dinlerde süren me zeltince, "albayken" yerine de "tuggeneralken" dememiz gerekiyor. (Bu
lekler anlayışı, eleştirel dinbilim açı arada, tanıtılan kitaptan aktardıgımız biyografideki "190l'de general ol
sından çok-tanrılı dinlerin bir kalın muştur" cümlesinde geçen rütbenin do�rusu da "ferik" [kor/orgeneral]
tısıdır. olacak.)
Tarih ve Toplum
5
246
Ermeni Alfabesiyle
ni Kıpçakçası üzerine önemli araştır
malar yayımlamışlardır. Bunlardan
Tryjarski birçok yazma ve belge ya
yımlamış olduğu gibi Ermeni Kıpçak
6
247
7
248
Y AZI ÇEVRiMi
s. l42
YAZI ÇEVRiMi
s. 143
1- hazahka nema etalmadi yoh-esa har kyez t'ovuldu
2- evet nemiç obozu ne ki bar-edi kim-esaning huvatı-bla
3- trıvat etip da harşı t urmas-edi tek naprud
4- biy tengrining da anda bolgan zaporoskiy hazalınıng
5- haysi ki obozda bar-edi zera har tengrining kunu ol hazah- 1
6- lar çolo stavit etip harşı turup zvıts-
7- ençit etiy-edilar duşmannı da hermaslar-edi tas bolmaga
8- zera hayda ki hazalı bolmasa-edi na tengri bilir nemiçning
9- songusu ne turlu bolur-edi 3-4 k'unga deg
10- preto dinsiz turk bilip ki hazalı potejnıydır anıng-uçun barı
l l- ulu navalasın da potengasın hazalı usna aylandir-
12- iy-edi aytıp ki hazahnı dostat etsam nemiç-bla manga aşıra
1 3- halaydır evet tengri kendin ol kunga yetgızmadı.
ÇEViRiSi
(1) Kazaklara hiçbir şey yapamadılar, tersine, her kere(sinde)
yenilgiye uğradılar. Leh ordusu, bu haliyle, (düşmana) karşı ko
yamaz ve tutunamazdı. Ancak ve ancak, Rabb(imiz) Thnrının
ve karargahtaki Zaporozie Kazaklarının gücü ile (bunu yapabil
diler). Çünkü, bu Kazaklar her Allah'ın günü düşmanla karşıla
şıyor, onları savaşa zorluyor ve yenilgiye uğratıyorlardı ve böy
lece (düşmanın Lehlileri) yok etmesine imkan vermiyorlardı; (8)
çünkü, eğer Kazaklar olmasaydı, 3-4 gün içinde Lehlilerin sonu
ne olurdu, Tanrı bilir. (10) Dinsiz Türkler, Kazakların kuvvetli
olduğunu bildiklerinden, ordularının büyük bir kısmını ve mu
azzam güçlerini Kazakların üzerine çevirmişlerdi. Diyorlardı ki
"Eğer Kazaklarla başa çıkarsak, Lehlileri kolayca hallederiz". Fa
kat Tanrı kendilerine o günü göstermedi (harf. kendilerini o gü
ne eriştirmedi).
8
249
KÜÇÜK HARF
:::.::
---
:;::J � -; "'
...
..
c
>< ı:.::: 6 � b =2 .. 1
:;::J <
"O
ı:o !I: z
o ol) "' "
"' QO o 1
z
.o
en ::: Harfin adı Yazı çevrimi
ÇEViRiSi
l l.. l.U w - ip a
s. 142
p. p p E- pen p
Tıirk toplarının -
yüklüğü hakkında
q. '1- q.. � kim k
't ri 'l- 't" ta t
(1) Ve o toptan (bir) gülle attıkları zaman -ki o topun aclı "bal-
emez" idi- (iptal edilmiş: ve o gülle ne zaman nereye düşse) ye b b h l;- yeth y,(e)
n 5 kulaç uzunluğunda kazıyordu ve yere 2-3 kulaç derinlemesi Q. Cf_ q_ za z
1.
ne giriyordu ve o yer taş gibi oluyordu, öyle ki (6) kılıçla (bile) e e
kazamıyorduk. Kısacası, o oüyük toplardan (bize) hiç zarar ol
1:; ı;- 1:; c
adı. Böylece, onların (8) yani dinsizlerin bütün gün (harf gün- � [!__ � t. ıt ı
uzun) yaptıkları hücumlardan, gerek top atışından gerekse kı � p- P" rı- to t
la (ölenleri) hesaba katmak suretiyle, o günü bizimkilerden � cl- je j
d- c-
pu-topu (harf varı-yoğu) 28 kişi öldü (harf düştti).
1 2) Fakat onlardan hesapsız (sayıda adam) telef oldu, öyle
t- fı lı e e ne i
1400 yeniçeri, sipahileri(nden) de aşağı-yukarı (harf az veya l L L L lun 1
) 3000 (kişi) öldü. (Sayfa kenarmda: bundan başka, Moldav
alıları yaya olarak hücum etmeleri için ileri stirmüşlerdi ki bunlar
tu fu Ju t k he h (kh)
du n d
s. ın Ul .,
r [' r r re r
8 9 9 ' ts o ts
� L. L - h un V
(J) + � pur p
i:
� f' + ke k
.p
o o o o o o
fe f
s, � � �
9
25 1
litikasında daima dikkatli ve akıllı bir
yol izleyen Venedik, tahttan feragat
eden eski sultanı daima hesaba kat
mış, bu nedenle onu yeri geldikçe
"Asya Sultanı" diye anınıştır.
Alınan bu karar doğrultusunda
Andrea Foscolo, güvendiği birini,
zengin bir Oalatalı tüccar olan Aldov
randino de Giusti (Zusti)'yi Edirne'
ye genç sultanın sarayına göndermiş
tir. 23 Şubat 1 446'da burada imzala
nan barış anlaşmasının Yunanca bir
nüshası II. Mehmed'in ilk hükümdar
lığı zamanına ait biricik belge olarak
Venedik devlet arşivinde bulunmak
tadır. Anlaşmanın metni 1 430 Gü
zünde Il . Murad ile Venedik arasın
da yapılan anlaşmanın aynıdır.
II. Mehmed, muhtemelen tecrübeli
rşı sayfada: ll. l'vtt·hmed'in, onunla aynı devif·de yaşamış nakltaş Sinan >a mjedilen hir min va
ve akıllı danışmanının katkılarıyla
liiriJ (aslı Topkapı Sarayı Müzesinde); üstte: Fatih Camiinde (tamamlamşı 1471), avluya bakan
cerelerden birinin ustünü süsleyen, "Bismillahirrahmanirralıim ' ' yazılı çini pano. Batılı ülkelerle yararlı anlaşmalar ya
parken, babası Il . Murad'm yerleşti
Hıristiyan iliemi tarafında duyulun mışlar, bu durum karşısında Venedik ği şehirde 1446 yılının ilk aylarında
c:a, bir zamanlar birbirlerine bazı bel de Türklerle ister istemez barış meydana gelen olaylan Ciriaco Piz
gelerle bağlanmış olanları aralarında yapmak zorunda kalmıştı . 26 Nisan zicolli'nin dostlarına yolladığı mek
li eski hesapları görüşmek üzere tek tarihinde Venedik senatosu, Papa'nın tuplardan öğreniyoruz. Siklat adala
rar sahneye çıkardı . Haçlı o rdusunun gayreti ve yemin verdirmesiyle bir rını ve Girid'i gezen biı yorulmaz sey
ama'da uğradığı yenilginin berabe araya toplattığı birleşik Hıristiyan do yah , 1 446 Ocağında orada bulundu
rinde getirdiği yılgınlık, Hıristiyan nanmasına katılan Venedik gemileri ğunu kesin olarak tesbit ettiğimiz
ileminin ruhunu ve azınini felce uğrat nin Hıristiyarılığın itibarımn sarsılma Anadolu kıyılarına ayak basar.
mış, bunun sonucu olarak araların ması için Ege denizinde bulundurui 1 3 Mart günü dük Dorino GaUilu
da yeniden kurulacak yeni ilişkilere is- masını kararlaştırdı. Fakat Osmanlı si'nin misafiri olarak Lesbos (Midil
ek yaratıJamamıştı. 1445 yılına vara ların Eğriboz'a ve Yunanistan'daki li) adasına gelen Ciriaco, buradan ar
na dek birçok yerde uğranılan şans diğer Venedik yerleşim yerierine en kadaşı Giustiniani'ye yazdığı bir mek
sızlığın gerçekliğine ve herşeyden öte gel tanımaz saldırıları ve en nihayet tupla bulunduğu adada herhangi bir
genç Macar kralının ölümüne inanıl diğer Hıristiyan ülkelerinin Osmanlı Türk saldırısının beklenilmediğini bil
mak istenmemiş, genç kral efsanele lada yaptıkları barış anlaşmalarının diiir. Daha sonra başlangıçtaki İstan
re okularak yeni dünyaya göçmen sonuLunda Venedik de barış teklifin bu'a gitme ·isteğini değiştirerek Ma
olarak gitmek üzere İspanya'ya gön de bulunmaya mecbur oldu . Barış an nisa'ya yollanır . 7 Nisan 1 446'da İz
derilmişti. Venedik, Batılı ülkeler laşması önerisi Venedik senatosunda mir yakınlarındaki Foça'ya eski ar
ıçinde Osmanlı ülkesinde taht değişik- yapılan oylama sonucu 91 kabul, 2 kadaşı Francesko Draperio'nun şap
ğinin hesabını en iyi şekilde yapıp, karşı, 2 çekimser oyla kabul edildi. ocaklarına sahip olduğu yere gelir ve
genç sultanla acele tarafından uyuş l l Mayıs 1 445'de Venedik amirali bu şahsın yardımıyla I l . Murad'dan
manın yollarını aramaya koyuldu . Alvise Loredano'ya barış görüşmele daha önce sözünü ettiğimiz serbest se
1445 yılı Mart ortalarında Signorya, rinin tamamlanmasına kadar deniz yahat heratını elde eder. 9 Nisan gü
Papa'nın yakınınalarma cevap ver lerde sultanın gemilerden uzak dur nü arkadaşı Draperio ile Manisa'ya
mek zorunda kalır. Tabii ki ilk suç ması talimatı verildi . Senato, Yene Murad'dan heratını almaya gelir. 1 7
lama,Murad ' ın Anadolu' dan Rumeli dik'in Bizans sarayındaki temsilcisi Nisan 1 446 günü, I I . Murad, bu ge
ltıyılarına Venedik kadırgaları ile geç Andrea Foscalo' nun görüşleri doğ lenleri sarayında karşılar. Hemen üç
tiğine dair idi . Venedik, bu suçlama rultusunda "Avrupa Sultam " na uy gün sonra Ciriaco, A. GiusÜniani'ye
ya durumun hiç de öyle olmadığını, gun birini göndererek, Venedik'in yazdığı bir mektupla huzura kabulün
Venedik'in Türklere meydana okudu Osmanlı topraklarındaki ticaret ser arz odasında (taht odası) değil de,
ğu ve onlarla Negroponte (Euboea: besttiği için yeni bir verginin saptan Murad'ın özel selarnlığında yapıldığı
Eğriboz adası) ve Arnavutluk'taki ması ve 4 Eylül 1 430'da Edirne'de nı anlatır.
Venedik kolonilerini tehlikeye atarak genç sultanın babası ile Silvestro Mo Yaklaşık üç hafta sonra, 5 Mayıs
mücadelelerinde kararlı tutumların rasini arasında yapılan barış görüş 1 446'da II. Murad dinlendiği Mani
dan vazgeçmeyecek, düşünülemeye melerinin mümkünse haraç vermeden sa şehrinden ayrılarak yanında 4000
cek fedakarlıklarda bulundukları ce- yenilenmesinin sağlanması, yenilenen savaşçı ile Avrupa topraklarına hare
abını vermiştir. Bundan birkaç haf barış anlaşmasının Mehmed Çelebi ta ket eder. Bunun böyle olduğunu bir
ta sonra 4 Nisan 1 445'te Cenova ve rafından Asya' da bulunan babasına kez daha Pizzicolli 'nin l l Mayıs'ta
müttefikleri , aralarındaki ilişkilerini tasdik ettirilmesi için istekte bulun Foça'dan Giustiniani'ye yazdığı mek
yeniden düzenlemek maksadıyla masına karar verdi. Son olarak belir tuptan öğreniyoruz. Bu mektubunda
Türklerle bir barış anlaşması hazırla- tilen talepten de anlaşılacağı gibi, po- Pizzicoili, ayrıca l l . Murad'ın Meh-
11
met Çelebi tarafından Acilen çalınl ter sebeplerden çok daha göze batıQ I I . Mebmed'in altındaki tahtı zorı.,:
dıjim da belirtmektedir. bir olay yatmaktadır. I AAustos belki de ölümle neticelenebilecek bir
Gerçekte I I . Murad 'm Edirne'ye 1 446'da, I I . Murad Bursa'da k azas mücadele sonucunda alması zonıtılu
çajırıJması , Pizzicolli'nin de gerçete ker Molla Hüsrev'i ziyareti esnasın lutu söz konusudur.
biraz olsun yaklaşabildiği gibi, Halil da vasiyetnamesini hazırlatır. 325 cm. Vasiyetname Eylül ayı başlarında
Yaşa'run ısrarı üzerine gerçekleştiril- uzunlutunda, 22 cm. genişiilinde ve yazılıp tamamlandı. Bu sıralarda II.
miştir. II. Mehmed'in imparatorlu 63 satırdan oluşan bu Arapça vasiyet Murad, Trakya topraklarına geçerek
lun idari mevkilerine tekrar bir za name bir tesadüf eseri olarak günü yeni yönetici efendilerle bezenmiş
manlar görev yapmış tecrübeli idare müze kadar ulaşmıştır. Bu vasiyetna- olan iktidara el atmış olmalı . I I . Mu
. cil�ri çatınnası üzerine Halil Paşa, II. . me 1 93 1 yılı ilkbaharında hepsi deAer rad Edirne'ye ayak bastıAında sara�
Murad'ın Edirne'ye davet edilmesini li evrak nitelili taşıyan 68 çuval do ya değil, Sarnca Paşa'mn konalına
ısrarla istemiş ve bunu gerçekleştir lusu eski kağıtla birlikte Bulgaristan' a yerleşmiştir. O günlerde gerçekleşti
miştir. İlginç olan o ki, Pizzicolli, satılmış, sonra geri getirilen 53 çuval rilen taht değişikliği dolayısıyla mey
Draperio ile birlikte Sultana Trak dan birinin içinde bulunmuştur. Bu dana gelen olaylarla ilgili birbirinin
. ya'ya dönüşünde üç gün boyunca re- rada yeri gelmişken şunu hemen be aksi görüşler ileri süren Osmanlı ve
fakat etmiş, Bergama'dan yola çıkan lirtelim: 1 5 . yüzyıla gelene kadar kö Bizans kaynaklarından güvenilir bil
Murad, Ayezmed üzerinden Bursa' tü arşivciliğin ve özen gösterilmerne gi elde etmek mümkün delildir. Şu
ya yönelmiş, bu ikisi buradan ayrıla- nin sonucu bu tip belgelerin bilime kadarı muhakkaktır ki, büyük vezir
rak Foça'ya dönmüşlerdir. Mektup kazandırılması büyük zorluklarla ba Halil Paşa, bu iktidar kavgasım baş
ta yazıldıtma göre daha sonra II. Mu şarılabilmiştir. Zamanın her üç vezi latmış ve yine o, mutlu bir şekilde so
rad, sultan yolu diye adlandınlan yo rinin de isim verilerek şahit olarak nuçlandırmıştır. Mehmed bunun böy
lu takip ederek Avrupa yakasına geç gösterildili (Halil Paşa, Sarnca Paşa le oldutunu hiçbir zaman unutmamış
miş. ve İshak Paşa) bu vasiyetnarnede şöy ve Halil Paşa, bunu en nihayet haya
II. Mehmed'in esiri olarak yıllar le denilmektedir: tıyla ödemek zorunda kalmıştır. Tah
ca Edirne sarayında bulunan ve olay "Öldülüm zam an cenazem oAtum tını yitiren Mehmed 'in yöreline bu
larda güvenilir bir adam olan Histo Alieddin'in mezarına 3-4 arşın [yak kin yer etmiş ve bundan sonra H alil
rio turchesca [Türk Tarihi] adlı kita laşık 0,68 metre] mesafeye defnedil Paşayla arasında hiçbir zaman güven
bın yazarı Vicerzalı Gian Maria deg sin. Büyük hükümdarlannki gibi ih li bir bag kurulamamıştır.
li Angiolelli ( 1 45 l - 1 525)'nin bu ko tişamlı türbe yaptınlmasm. Cesedim Mehmed Çelebi güvenilir adamla
nuyla ilgili olarak verdiği bilgiye gö dolfudan dolfuya toprata gömül rıyla beraber Manisa'ya yalnızlıp çe
sün. Üzerime Tann'nın rahmeti yat kilir. Halil Paşa, Sarnca Paşa ve ts
re I I . Mehmed lstanbul' a saldırmak
sın. Sadece mezanmın etrafında dört hak f»aşa vezir olarak tekrar eski gö
istemiş, fakat vezirleri bu görüşe karşı
duvar çevrilip üstünü örttürün ki,
çıkmışlar, bunun üzerine I I . Murad revlerinde alakonulur. Sadece İlliryalı
mezanmın başında Kuran okuya
Edirne'ye davet edilmiş. Genç sulta- .
cakların sıtmacakları bir yer bulun
bir devşirme olan Zatanos Paşa bir
· nın babasım n Edirne'ye bu ini ziya- sun . Yanıma çocuklarımdan ve ak hayli mal varlıtına sahip oldugu - Ba-
reti , Osmanlı kronikçiterince tutarsız rabalarımdan hiç kimseyi gömmeyi likesir' e sürülür.
tarihler verilerek ve darmadaJıruk bir niz. Mezanmm yapılması için 5000 Bütün diAer kaynakların bildirdik
şekilde, ayrıca·gayet romantik olarak altın tahsis ediyonım. Şayet Bursa' lerinin dikkate alınması sonucu. mey
aktarılmaktadır. Bu aktarış usulü Bi da vefat etmezsem, cenazem oraya dana çıkan odur ki, bu ini taht deği
zansh vakanüvisleri de,özellikle Khal götürülsün. Bir perşembe günü Bur şikliği genç sultamn politik hesapia
sa'ya vasıl edilsin ve cuma günü def� rım allak bullak etmiş ve bir kez da
kokondyles'i etkilemiş olsa gerek; sa
nedilsin. "
dece onun anlatımmda rollerin yeri ha Halil Paşa'mn kuvvetli bir politik
değiştirilmiş. Khalkokondyles'e göre, Bu vasiyetnarnede kullamlan söz şahsiyet oldutunu göstermiştir. Öyle
Halil Paşa, I l . Murad'm Edirne'ye cükler, bütün diter ileri sürülen de ki, Mehmed onun denenmiş etkisini
geleç�li gün I I . Mehmed' i ava gön Iilierden çok daha anlamlı bir şekil kendi lehine kullanmasım becereme
dermiş ve aynı gün Edirne'ye gelen II. de I I . Murad'ın gönlünOn içini gör miş, aksine elinden almaya kalkışmış,
Murad, ollunun avda oluşundan ya memize yardımcı olmaktadır. Ömrü böylece bu tecrübeli adamı babasının
rarlanarak yeniçerilerin yardımı ile çok hazin bir şekilde son bulan biri saflarına iterek , yardımlarıyla onun
tahtı yeniden ele geçirmiş. Akşam cik sevgili ollu Alaeddin Ali'nin ya heinen arkasından gelen ikinci güç ol
Mehmed avdan dönene kadar herşey nına gömülmek isteyen Murad, baş masım satlamıştır.
çoktan detişmiş bile. Gerçekte ise ka hiçbir evladımn veya yakınımn ya Il. Murad'ın tahta geri dönüşünü
olaylar bu kadar dramatik değildir. runa gömülmesini istememektedir. başta halk olmak üzere özellikle Meh
Çünkü Trakya'ya dönüş yolculutun V asiyetnamede bu üç vezirin şahit med' e bir türlü ısınamayan yeniçeri
da Murad hiç de acele etmemiş, bila olarak isimlerinin geçmesi ve ayrıca ler memnunlukla karşılamışlardır. II.
kis Bursa'da günlerce kalarak kendi vasiyetnarneyi katıda geçiren, bu se Murad'ın halka karşı tutum ve kişi
ismine yaptırdılı ve ortaçağın en gü beple özellikle adından söz edilen lik yapısı, ollu Mehmed'e nazaran
zide yapılarından biri sayılabilecek, Molla Hüsrev'in o tarihte Bursa'da çok daha sevecen oldutundan, geri
muhtemelen o yıllarda yapımı ta- bulundukları böylelikle belgelenmiş dönüşü ordunun da memnuniyetim
mamlanmış olan (850 Hicri: Nisan olmaktadır. Babasırun tahtım geri al sallamıştıre
1 1 46- Mart 1 447) Moradiye camüni mak için denizin öte yakasına geçme Çeviren: EROL M İ NTAŞ
ziyaret etmiştir. den önce, I I . Murad vasiyetini ta Franı Babinger, Mehmed der Eroberer und
II. Murad' m ani olarak Edirne'ye mamlamak istemiştir. Bundan da çı Seine Zeit: We/tenstllrmer einer Zeiten wende
çaJırılışının esasmda ileri sürülen di- karabilecelimiz sonuç şudur ki, oAiu (Milncben: F. Bruckınann KG. 1 959). s. 42
12
253
Geçen makalemizin sonunda Çelebi Sultan Meh
Paralarla Tari h : l l med'in H . 824'te vefatında kalmıştık.
Çelebi Mehmed'in ölüm döşeğindeki vasiyeti,
Düzmece Mustafa dediği öz kardeşi Mustafa'ya ne
kadar önem verdiğini göstermektedir.
Çelebi Mehmed'in, Edirne'de inşa ettirmiş ol
duğu sarayında vefat ettiği kimseye duyurolmadı
ve cesedi kırk gün öldüğü odada saklandı. 1
Bu ölüm olayının gizlenmesinin başlıca gayesi Bi
zans imparatoru Manuel'in, Çelebi Mehmed'in ve
fatını öğrenmemesini temin idi . Gerçi Çelebi Meh
med hayatta iken imparatorun Mustafa Çelebi'yi
serbest bırakınıyacağı kesin idi, fakat bu garanti
diğer bir anlamda da Çelebi Mehmed'in vefatı üze
rine serbest bırakılacağının da bir ifadesi idi .
Aradan kırk gün geçtikten sonra Amasya'ya
gönderilen ulak Edirne'ye avdet ederek, M urad'
ın Bursa'ya yakın Melena karyesine geldiğini bil
dirdi ve beraberinde getirdiği mektupları alakadar
Iara verdi. Murad bu mektuplarında Bursa'ya var
dığını bildirdiği gibi, babasının cenazesini alarak,
bütün eşraf ve ayan ile birlikte Bursa'ya gelmele
CÜNEYT ÖLÇER rini ve orada cenazeyi defnettikten sonra, kendi
sini padişah ilan etmelerini Bayezıd Paşaya
•
emretti2_
Murad'ın Edirne'ye gelmesi gerek kendisi ve ge
• • 8
. bu yedek padişah Mustafa Çelebi idil .
Teklifın kabul edilmemesi üzerine, İmparator
' Manuel, derhal on kadırga hazırlatarak, İstanbul'-
•
1 Neşri, Kitab-I Cihannüma, 1 1 . Cilt, T. Tarih K . Yay . ,
1 957, s. 5 5 1
2 Dukas, Bizans Tarıhi, Mirmiroglu tercümesi, 1 956, s .
6
3 79.
1.37 gr. 15 mm. 1 . 08 gr. 13 mm. 3Dukas, aym eser, s. 80
dan Limnos adasına gönderdi. Linmos'ta bulunan Orada dtinya harp tarihinin
M ustafa'yı ve ismi çok geçen Aydınotlu Cüneyd 'i biri cereyan etti . Burada silihtar il..ıiil iııo�ııi1Aı- ı.m-
... 'J.(��:.de alarak , kadırgalardaki askeri kuvvetlerle bera şılıklı konuştular. Taban birdi; askerler, siviller,
'-'""'CI'""71 ber, Gelibolu'ya çıkarmalarını ve evvelce ölmüş kumandanlar, vezırler, beyler hep i aym toplumun
olan Bayezıd'ın hakiki oglu ve babasından kalan insanları idiler. Sadece aradıkları Osmanlı tahtı
şehir ve toprakların .genel varisi olarak, Trakya' nın varisi olacak uygun lideri, kendilerini yeni za
da h ü kümdar ilan edilmesini emretti4• ferlere koşturacak " Baş" ı seçmek için karşı kar
Gelibolu'ya çıkan Mustafa Çelebi bir takım ufak şıya gelmişlerdi. I kna eden Çelebi Mehmed'in kar
mücadele ve savaşlardan sonra Edirne'ye girdi, hü deşi de�l. oğlunun tarafı oldu . Mustafa Çelebi'
kümdar ilan edildi; Çelebi Mehmed'in cenazesi ile nin en güçlü yardımcısı Cüneyd Bey'e de Musta
birlikte Bursa'ya gitmeyen bir kısım Rumeli fatih fa'yı terk edip Beyliginin başına dönmesi şartı ile
leri ve akıncı beyleri kendi inin hükümdarlı!ını ta Aydınoğullarının yaşatılacağı güvencesi verildi. Sa
ruyarak etrafında toplandılar. Mustafa Çelebi, der bah Cüneyd Bey İ zmir' e, Beyligfnin başına gider
hal adına hutbe okutup, ilk önce 8 1 9 yıllarında ken, başta Evrenos ve Türk Turahan olmak üzere
darp ettirdi� tarihsiz Serez (4) ve 822 yılında kısa bazı beyler de nehrin öbür tarafına l l . Murad sa
bir süre hakim oldugu Edirne'de bastırdı!� 822/4 fına geçtiler. Mustafa Çelebi de kendine sadık az
(5) akçesinden sonra, hükümdarlık belgesi ol.an 824 bir miktar güç ile harp alanını terk ederek yine Ge
tarihli gümüş (6), bir yüzünde "duri be Edirne libolu üzerinden Edirne'ye kaçtı.
824" diger yüzünde "Mu tafa bin Bayezıd" ak Cüneyd Bey Aydın Beyi olmasını, adına hutbe
çesi ile yine 824 tarihli bakır (7) bir yüzünde "hul okutarak ve 825 tarihli , bir yüzünde tuAra şeklin
Iide/824/mülkehu" diger yüzünde " Mustafa bin de "Cüneyd bin İbrahim " , diğer yüzünde "hulli
13 mm. Bayezıd"5 mangırını basbrdr. de mülkebu 825" yazılı akçesini darp ettirerek (8)
Tarih , tekerrür ediyordu; Çelebi Mehmed, .na kutlarken, I I . Murad kuvvetleri Mustafa'nın pe
•
sıl Emir Süleyman'ın 806 tarihli Edirne akçesine şine düştüler. Edirne halkı da Mustafa'dan yana
karşı hükümdarlık iddiası i le 806 tarihli Bursa ve çıkmadı. Edirne'de tutunamayan Mustafa Çelebi
Engüriye (Ankara) paralarını bastırmış ise (bu iki oradan ayrıldı, fakat Kızılağaç Yemeesi'nde
akçenin açıklanması geçen yaruruıda yapılmışdır) lanarak l l . Murad 'ın huzuruna getirildi,
bu kerre de Mustafa Çelebi yegeni l l . Murad'ın
fl i
" hisar burcundan asa kodular, halk tamamen
824 tarihli Bursa parasına karşıt, hükümdarlık id ferrüc [ferahladı) "' ettiler .
diası ile aynı tarihli parayı Edirne'de darp ettiri- Artık Yıldırım Bayezıd'ın sonuncu ogJu da ha
yordu. yatta de�ldi ve l l . Murad ancak bu anda hakiki
eı
Mustafa Çelebi' ni n üçüncü defa bastırdı!� bu sultanlı!ını ilan etti. Babası Mehmed Çelebi
824 tarihli akçelerde 8 ı 9 veya 822 seneleri ile ilgili bütün Osmanlı şehirlerinde 825 tarihli nıu·ıu�'""''' '
her han.gi bir işaret yoktur. Zira Mustafa Çelebi darp ettirdi: Bursa (9), Edirne ( 1 0), Engüriye ( 1 1 ) ,
son 824 tarihli paraları ile, Çelebi Mehmed ' in 824 Serez ( 1 2) , Inegöl ( 1 3) , Amasya ( 1 4).
tarihinde ölmesi üzerine yegeni I l . Murad gibi, Os Ancak görüldügü gibi evvelce 8 1 6 ve 822 yılla�
manlı tahtının normal şartlar altında ketidisine in rında para hasdan Ayasluk (Selçuk)'ta, şehir CU
tikal etti� iddiası ile ortaya çıkmıştır. Nitekim Ge neyd Beye vaad edildi�nden para darp edilmedi.
libolu'da ilk karaya çıkışında kendisine mu kave Bu olayı, Gernıiyan Beyi olan büyük enişte, Yıl
met etmek isteyenler "Ey Gelibolu halkı, iyi bilir dınm Bayezıd'in kız kardeşi ile evli olan , Yakub
siniz ki, Yıldırım'ın ogJuyum, siz de babamın kul Bey de I I . Murad adına darp ettirdi� bir vüz.ün�le
larısınız. Efendinize karşı neden hürmetsizlik edi " M urad bin Mehmed Han " diger yüzünde "duri
yorsunuz? Bundan evvel padişahlık edenin karde be Germiyan 825 ' ' ( 1 5) akçesi ile kutladı .
şim oldugunu bilmiyor musunuz? O da kardeşle Bu para, bir beyin kendi hakimiyetinde olan
rini öldürerek ve beni kaçırtarak bu güne kadar Bi raklarda, başka bir bey adına para bastırması
zans'ın elinde mahpus bıraktı ve kendisi son güne nüınizmatik tarihinde hiç rastlanılmayan bir
kadar padişahlık etti . Şimdi Allah'ın inayeti ve ta- dır. Yakub Beyin , ilerde bahsedilecek , .t.ıuıııı ıı'"'";u.
, lihin bana gülmesi ve mani olmaksızın yürüyüp gel geçen bazı düşünceleri aydıntatması balcımıınclan
l l mm. mesi ile babamın beyli�ne sahip oldu m ' ' diyerek çok önemlidir.
aleyhindeki harekatı önlemişti6• Edirne dönüşü I l . Murad idaresindeki vsıına:nn- ;
e
Mustafa Çelebi kısa bir süre Edirne'de kaldık kuvvetleri , başından beri ülkeyi karıştınp
tan �onra Gelibolu'ya geçerek, kaleyi tahkim et lı fesat çıkaran ve Mustafa Çelebi olayının baş ya
tirdikten ve donanınaya kaptanlar ve kumandan ratıcısı Bizans'ın merkezi ve elde kalan son topra
lar tayin ettikten sonra Edirne'ye dönerek karde- ğı olan Kostantaniye'yi kuşattılar.
şinin hazinelerine kondu ve az zamanda sefahat Bu suretle ikinci bir Mustafa Çelebi " Murad
alemlerine daldı . nın bir küçük kanndaşı var idi, Küçük Mustafa
Mustafa Çelebi yegeni ve rakibi l l . Murad'ı lerdi. Atası anı Hamid iline vermişdi. Ve
unutmuştu. yan Beyi anı ogul edinmişdi. Devletsizler anı
/3 mm. Yanında bulunan Cüneyd Bey kendisini uyara- ri k edip Germiyan ve Karaman ogulları leşker
rak, Murad'ı magJup etmeden Osmanlı hükümdar şup . . . "8 İzni k ' te Osmanlı tahtı varisi
•
. tıgı yapılam ıyacagını ve son savaşların da Trakya adına hutbe okutarak ve kendisi gibi küçük
yerine Anadolu'da yapılmasının kendilerine daha sipi ( 1 6)9 bastırarak siyasi alana çıktı .
uygun olacaginı izah ve Mustafa Çelebi'yi ikna etti. Osmanogufiarı ile Karamanoğulları gibi,
Bunun Uzerine Mustafa Çelebi, topladı!� kuv lu hakimiyeti konusunda iddialı iki devletin
vetler ile birlikte 25 Muharrem 825 (20 Ocak daki tamppn bölgede bulunan ve iki tarafı
l 422)de. Gelibolu üzerinden Lapseki yolu ile Ulu· re etmek niecburiyetinde olan Oeırmltatıtoll l u
1 abad•a geldi ve- pyın karşılıklı iki yakası üzerinde erkek
1 1 . Murad'm k uvvetlerı ayq• dUnımda.: e.l.ink sa· t-.: J��- OıWil ;M aDı!ıeıd 'lır o»ıi :t]._�::fıi�ıa[aı�
Vlq!l: � � �.
fi
(, <I 25 "
Ağırlık
i 'i
ridir. Nitekim 829 yılında İzmir tarflan işgal edi
lerek Aydınoglu Cüneyd Bey ve otuilan da öldü
rülmüş, bu beyli�in de Osmanlı topraklarına ka
tılması tamamlanmıştır. Olaylar I I. Murad'ın sul
tanlıAının beşinci yılında vuku'a geldi�nden evvelce
basılan 825 tarihi akçeterin tugralı kısımlarına beş
(B) sayısı ilave edilerek yeni tip akçeler darb edil
miştir: Edirne (25), Ayusluk (26), Serez (27).
Bundan sonra culusun 10. yılında basılan 834 ta
rihli akçeler l l . Murad adına basılan son gümüş
3.65 gr. 17 mm.
paralar olmuştur. Bursa (28), Edirne (29), Ayas·
luk (30), Amasya (3 ı ) , Serez (32) ve Osmanlıların
işgal ettiklerini bu akçe ile ögrendi�miz Kosova
Eyaletinde Novar/Novaberda (33) 12 •
I I . Murad döneminde önemli bir para olayından
da bahsetmek gerekmektedir.
Bunlar "Nakışlı Mangırlar" diyecegimiz tarih
28
siz bakır paraların darbıdır! (34), (35) , (36), (37), 1 . 12 gr. 13 mm. 35
No.lu mangırlar13 da görüldügü üzere bir takım gr.
nakışlı süslü paralar bu yıllarda çokca tedavül et
•
mete başlamıştır.
Bu yıllarda 1 akçe 8 mangıra eşittir ve akçenin
satın alma gücünün yüksekli�i bunun sekizde bir
delerindeki mangırların da satın alma gücünü ya
ratmıştır ki bu çatiann ekonomik durumlannın in
celenmesinde her halde üzerinde önemle durulması
gereken hususlardır. 29
Bu tarihsiz mangırlann yanında 836 yılında Edir 1 . 15 gr.
ne (38) 1 4 bir mangır daha I I . Murad'ın paralan di
zisinde yer almaktadır.
l l . Murad 848 tarihinde 24 yıllık Osmanlı Sul
tanlı�ndan sonı:a kendi nzası ile sultanlığı oglu ı 3
yaşındaki I l . Mehmed'e bırakmış ve Manisa'daki
sarayına çekilmiştir.
Sultan I I . Mehmed de 848 tarihli akçelerini darp
ettirmiştir (39).
Ancak bilindigi gibi genç, çocuk yaşta l l . Meh
med'in tahta geçmesi üzerine askeri ve siyasi du 1 . 09 gr:
37
rum karışmış, vezir ve kumandanların ısrarı ile I l . ı.ıu gr. 15 mm.
Murad tekrar Q_smanlı Devletinin başına geçmiş
tir.
Fakat 848 tarihinden sonra 853 tarihli Tire'de
basılmış ve bir yüzünde "Azze Nasara Murad bin
Mehmed Han", diger yüzünde "Hullide Mülke
bu duribe Tire 853" yazılı bir mangırından (40)
başka hiç bir tarihli gümüş ve bakır parasına rast 31
larulmamıştır. Bu husus, paranın üzerindeki "Meh 1.09 gr. 13 mm.
med bin Murad" ibaresinin istifi dolayısıyla "Mu
rad bin Mehmed" şeklinde de okunabilir olması
ile l l . Murad'ın, oglu I l . Mehmed'in gururunu kır
mamak için onun adına basılan paraların basımı 2. 92 gr.
nı aynı şekilde devam ettirmesi olarak yorum lana
••
bilir.
Osmanlı padişahları içinde kudretli, kuvvetli ay
nı zamanda alçak gönüllü sultanlardan biri olan
I I . M urad 854 Hicri yılında, sekiz aylık bir süre
hariç 30 seneye yakın Sultan olduktan sonra vefat 32
etmiştir. 1 . 04 gr.
Ölümünü takiben de "Allahın rahmetinin üstüne
yalroası"nı vasiyet etmesi üzerine tepesi açık, yağ
mur alabilen türbesinin içinde üzeri mermersiz top
rak ile örtülü kabrinde nihai uykusuna yatmıştır.
16
I A' AFEKS
,
., ORGANiZAS YON PAZARLAMA VE TİCARET L TD. ŞTİ.
Hanımefendi Sokak No: 4911 Şişli-İstanbul Turkey Tel: 140 15 03 Tlx: 24779 Menetr
25
10 Kasım 1 983'te, Batı dünyası,
Protestanlığın kurucusu Martin
Luther'in doğumunun 500.
yılını kutladı. Her iki Almanya
başta olmak üzere,
Reformasyon' un izlerini taşıyan
bütün ülkeler, Luther'le ilgili
yayınlar yaptılar, konferanslar,
toplantılar, sergiler
düzenlediler. Türkiye'deyse,
geçen yıl , sadece Luther'i
soldan eleştİren bir oyunun
çevirisi çıktı .
Bizim orta öğretİrnde
kullandığımız Tarih kitapları,
siyah-beyaz bir yaklaşımla, Katolikliği yobazlık,
Protestanlığı ise aydınlıkçılık diye gösteredursun,
gerçek bundan çok daha karmaşıktır. Luther bağnaz
bir Hıristiyan olarak Türk düşmanıydı. Bu bir yana,
kendi döneminin koşullarına göre, ilerici sayılabilir
mi? Çevirisini sunduğumuz, bir İ ngiliz tarihçisinin
yeni bir incelemesi, bu soruyu irdeliyor. Kitabiyat
sayfalarımızda ise, geçen yıl Türkçesi yayımlanan
Martin Luther ve Thomas Münzer ya da Muhasebenin
Başlangtct adlı oyun üstüne bir eleştiri yazısı
bulacaksınız.
M ICHAEL MU L LETT
B
aşlıktaki soruyu başka bir bi muhalif aydınlarıyla benzer görüşle- kurtuluş için Tanrının lütfuna bel
çimde soralım: Martin Lut " ri paylaşıyordu. Luther'in, üniversi bağlamak zorunda olduğunu vurgu
her bir yenilikçi miydi? Hiç tede eserlerini okumuş olduğu İ ngi larnıştı. Luther'in inanç sisteminin de
ir önemli tarihsel kişi yepyeni bir liz ücearn'lı William ( 1 270- 1 343) pa bir parçası haline gelen bütün bu öge
aşlangıç yapmaz; bütün büyük er paların ve kilise konseylerinin hata ler onun koyu gelenekçiliğinin, hatta
ekler ve kadınlar kendilerinden ön- yapabileceğini savunuyordu ki, bu te tutuculuğunun göstergeleridiL Lut
.:ekilerin attığı temeller üzerinde bir dirgin edici fikri Luther 1 5 1 9 yılında her'in kendisi, "St .Augustine'in teo
' ler inşa ederler. Kuşkusuz bu, yapılan bir açık tartışmada yinelemiş lojisi olan benim teolojim . . . " den ve
·İartin Luther için de geçerlidir. Lut ti. Padua'lı Marsiglio ( 1 270- 1 343), " İncil'in, St.Augustine'in ve Kilesi
er'in Papalık kilisesine yönelttiği en Hıristiyan Kilisesinin iktidar kullan nin bütün gerçek teologlarının Teo
radikal saldırının bile Ortaçağda ha ınayıp siyasal konularda devlet oto lojisi" nden sözetmiştir.
rcileri vardı. İngiltere'de John ritelerine boyun eğmesi gerektiği gö Kendi öncülerinden bahsederken
yclif ( 1 328?-84) Papalığı "deccal"* rüşünü yaymak bakımından Luther' Luther , Staupitz ile Augustinus 'un
arak nitelendiriyordu. Bohemya'da den -ve aynı zamanda John Wyclif' yanı sıra Pavlus 'a da değinir. Bu kuş
abaca, bugünkü Çekoslovakya) Jo den de- önce davranmıştı . kusuz, "Yahudi olmayanların Havari
nes Hus ( 1 373- 1 4 1 5) Katolik kili Dolayısıyla Luther'in ardında bir si" Tarsus' lu Pavlus'dur. (ölümü İS
-inin materyalizmini mahkum etti "muhalefet geleneği" vardır. Lut 64 dolayları). İlk Hıristiyan teologu
e bu uğurda canını verdi . Hem Hus, her'in kendisi bu geleneğin çok far olan Pavlus düşüncelerini, Akdeniz
m de Wyclif ister İ ngiltere'de ya da kındaydı ve yapayalnız bir kışkırtıcı çevresindeki küçük mürnin cemaatle
Bohemya'da, isterse Luther örneğin olmadığını kanıtlamak için bundan rine yöneltilmiş bir dizi mektupta di
e olduğu gibi Almanya'da olsun, Ki yararlanmaktaydı. " Ionnes Hus ile le getirmişti. Zaman zaman iyice ka
ede ulusal bir reformasyon özlem- Bohemyalıların yazdıkları içinde son rışık, zaman zaman ateşli ama daima
.
eri olarak Luther'in habercileridir. derece Hıristiyanca ve kitaba uygun kişisel ve bireysel bir üsliip taşıyan bu
'oylü kökeni ve müthiş cesareti, kut olanların bulunduğuna şüphe yoktur mektuplar, özellikle de Romahiara
komünyonun ekmek ve şarap bi ve evrensel kilisenin bunları mahkum yazılmış olanlar Pavlus'un ilkdönem
inde verilmesi çağrısı ile Luther bi etmesi mümkün değildir. ' ' Daha son Hıristiyanlığı ile Yahudilik arasında
ze. özellikle Ioannes Hus'u anımsa- ra Luther şöyle yazıyordu : ki bağları kopartan ayırdedici fikirle
ır; bu yönleriyle Luther çağdaşlan rini içerir: "Adil" olanlar iyi davra-
Bugüne dek, farkında olmadan, Hus'
a da hep kendinden önceki Hus'u
ün bütün görüşlerini savundum ve öğ
ğrıştırmıştır. rettim; aynı şey Johann Staupitz için *Anti-Christ: İncil'de, Kıyamet Gününden ön
Görüldüğü gibi Luther tek başına de geçerlidir; kısacası hepimiz, bilme ce büyük kötülük yapacağı, ama lsa'nın yer
ır devrimci değil, geç Ortaçağ mu den Husçuyuz. Paklus ve Augustinus yüzüne ikinci gelişinde kesinlikle yenilgiye uğ
haliflerinden biriydi. Ortaçağın diğer da tepeden tırnağa Husçudurlar. ratılacağı bildirilen lsa düşmanı. Çev.
19
260
nışları, haram yiyecekleri yemekten Öyleyse belki de Martin Luther ' in disi bilincinde olsun veya olmasın ,
sakınmaları, ya da Musa'dan devra "devrimci" olduğu yolundaki görü Kutsal Kitabı kendi amaçları için kul
lınan kesin yasalara uymaları sayesin şümüzden vazgeçsek ya da başka bir landı, onu yeniden konumlandırdı ve
de selamete kavuşmazlar. Pavlus ' a terim kullansak iyi olur. İsterseniz bir çevirdi.
göre selamete kavuşmak, yalnızca, de "radikal" (köktenci) terimini de
L
çarmıhtaki İsa' nın kurtarıcı işlevine neyelim . Türetildiği Latince "radix " , uther İ ncil ' i kendi amaçları
iman etmekle gerçekleşebilir. k ö k , sözcüğünün özgün anlamına için kullandı. St . Pavlus ' un
Sürekli dua ve fedakarlık dolu bir bağlı kalındığında radikal (köktenci) , reçetesinde kendisine gerekli
yaşam sonucunda selamete kavuşma bir konunun köküne inmek isteyen olanı bulmuştu : " Adil olanlar, iman
yı amaçlayan Luther, 1 505 yılında kişi demektir. Luther örneğinde kök, sayesinde selamete kavuşurlar . ' ' An
Augustinuscuların Erfurt 'taki manas Pavlus ' a ve dört ineile dayanan ger cak bu bile Luther için yeterince güçlü
tırına girdi . Umutlu bir başlangıçtan çek ve eldeğınemiş Hıristiyan öğreti bir formül değildi; o yüzden cümleyi
sonra, bu yöntem başarısızlığa uğra sinin özüydü . Önemli olan İncil'di; orasından burasından çekiştirdi, ona
dı . Ne ki, Luther'in ruhani selamet Kutsal Kitap, Hıristiyanların ger bir şeyler ekledi ve cümlenin sonuna
sorununda girdiği bunalım -ciddi ve çekten bilmeleri gereken herşeyi canalıcı "yalnızca" sözcüğünü koya
uzun bir depresyon-, Pavlus ' un Ro içeriyordu . " V icdanım Tanrının rak onu hem yorumladı, hem de çar
malılara yazdığı mektuptaki bir cüm Söz' üne tutsaktır" diyordu Luther. pıttı . Bütün bunlar yetmiyormuş gi
leyi çözdüğü zaman sona erdi: " Adil Onun, Kutsal Kitabın sadık izle bi Yeni Ahit'teki bir diğer parçada,
olanlar, iman sayesinde yaşayacaklar yicisi olduğu yolundaki kendi ta Yakub'un Mektubunda kendine kar
dır (yani selamete kavuşturulacaklar nımlamasını kabul edecek olursak o şıt bir formülle yüzyüze geldi. Bura
dır)" . Bu formül, Luther' in sarsıcı zaman Luther'in, sözcüğün özgün da, " eğer yanısıra yapılan işler yok
sonuçlara varmasına yol açtı; onun anlamında bir radikal olduğu sonu sa, tek başına iman hiçtir ' ' diye yazı
düşünce tarzına göre bu, Katalik Ki cuna varmamız gerekir: Köklerin eşe yordu. Luther, Pavlus ile Yakup'u
lisesinin, insanın iman, özgür irade ve leyicisi, kaynakların ve otoritelerin bağdaştırmak için çok çaba harcadı.
iyi davranışlar sayesinde selamete ka sadık bir kölesi bir radikal belki, Ne var ki, Pavlus'un cümlesine faz
vuşacağı varsayımıyla kabul ettiği bü ama hiç bir zaman bir devrimci de ladan bir " yalnızca" eklemekle Ya
tün o dindarca eylem ve ilkelerden ğil ! Luther kendisini sık sık Söz'ün kup'daki anlamı açıkça yadsımıştı .
oluşan yapıyı yerle bir ediyordu. Ne [Kelam'ın, Logos'un] uşağı olarak ta Bunun üzerine Yakub'un Mektubu
var ki, Pavlus ' un sözleri 1 6 . yüzyıl nımlamaktan hoşlanmıştır. " Ben na saldırmaya, onu karalamaya ve
başlarındaki Kataliklik açısından dev Tanrının Söz'ünü kullanmaktan, onu Tanrının defterine iyi olarak geçebii
rimci çağrışımlar taşısa da, en eski, yazmaktan ve öğretmekten başka bir rnek için iyi davranışlara ve yasalara
hatta incillerin kaleme alınışından bile şey yapmadım. Ben hiç bir şey yap bel bağlayan " Yahudice" niteliğini
önceki dönemin Hıristiyan edebiya madım, yalnızca Söz'ün eyleme geç mahkum etmeye girişt i . Görüldüğü
tının bir parçasını ol uşturur. Öyley mesine aracılık ettim . " Oysa bu bir gibi İ ncil'i yeniden yorumlayan ve
se Luther, doktrin açısından devrim yanılsamadan ibaretti. Eğer radikal yalnızca onun uşağı olduğu şeklindeki
ci miydi? Kendisi kendinden önceki sözcüğünden, fikir kaynaklarına ve iddiasını gene kendisi çürüten Luther,
kaynaklara, kuşkusuz Augustinus'a, köklere özgün olmayan bir bağımlı köküne sadık bir " radikal" olmak
ama temelde Pavlus'a gönderme ya lığı aniayacak olursak, Luther'in bir tan çok uzaktı.
parak bunu reddetmektedir. radikal olduğunu söyleyemeyiz. Ken- Daha önce de belirttiğim gibi, Lut-
20
:!Ii i
L
Hıristiyanlığın Kutsal uther'in, kağıt üzerindeki
Kitabı 'nın Luther toplumsal reformculuk iddi
tarafından yapılan ilk ası, ı 520 yılında sağlam te
A lmanca çevirisinin
takdim sayfası
mellere dayanıyormuş gibi görünü
( / 534). yordu . Ne var ki, mazlumlarla
sıradan yoksul halka- karşı merhamet
ve yakınlık duymakla kazandığı ün,
ğın ötesinde, ihanete ulaşıyordu . Ar ti ve Almanya'da seyahat etmesi, hat ı 520'lerin ortalarında Almanya'yı
tık, " İncil'in düşmanları" hakkında ta ölüm döşeğindeki ana-babasını zi kasıp kavuran Köylü Ayaklanması
\'e onlara hitaben yazıyor, Hıristiya yaret etmesi bile tehlikeliydi. Kaba tarafından sınandı ve ne yazık ki, tuz
nın insanlardan önce Tanrı'ya itaat saba ve sıcak tavırlarıyla, hiç de çıt la buz edildi . Yöneticilere, " halk ar
etmesi gerektiğine inanıyordu. Dola kırıldım bir saraylı sayılm azd ı : tık sizin zulmünüze tahammül edeme
yısıyla da yöneticilere karşı tutumu W orms'da dediği gibi o, " bir saraylı mektedir ve etmeyecektir" diye ya
eçmeci ve ayırdedici, aynı zamanda değil", kabasaba, kanlı canlı, eğitim zarken, Alman köylülerinin başkaldı
da potansiyel olarak yıkıcıydı. Bu tu görmüş bir köylüydü; yabancılık çek rısını öngörüyor, hatta bazılarına gö
tum, uzun süre koruyuculuğuna sı mediği yerler, köy hanları ya da et re teşvik ediyordu. Köylü Ayaklanma
ğındığı Saksonya Elektörü Freide rafında ailesinin ve kendisine hayran sının günahının açıkça Luther'in sır
rich'e yazdığı küstahça sayılabilecek öğrencilerinin olduğu aile sofrasıydı . tına yıkıldığı olmuştur ve köylülerin
bir mektupta özetlenmektedir: "Wit Ekonomik ve toplumsal sorunlar -ya da onların en etkili bildirgesi olan
tenberg'e, Elektörünkinden çok da konusunda ise Luther sık sık, düze 12 Memingen Maddesi'ni ( 1 525)
ha etkili bir koruyuculuk altında gidi niçi ya da uyumcu olmaktan çok, derleyenlerin-, papazların demokra
yorum. Siz Efendimizin koruyuculu düzen-dışı ve radikal gözü kür. tik bir biçimde seçilmesi gibi bazı fi
ğunu isternek gibi bir niyetim yok. ı 5 ı 7' de Papalığın günah bağışlama kirleri Luther'den aldıkları kesindir.
Hatta öyle sanıyorum ki siz beni de sını mahkum etmekle, ardında Al Ancak, bıçak kemiğe dayandığında
ğil, ben sizi koruyacağım . " Luther' man bankerieri ve yüksek kilise yet Luther şiddetle köylülerin aleyhine
in siyasal tutuculuğunu, dinsel kay kililerinden oluşan bir yolsuzluk şe döndü; Katil ve Hırsız Köylü Sürüle
gıları törpülemekteydi. Onun Refor bekesinin yattığı büyük bir mali skan rine Karşı adlı talihsiz risalesinde, is
masyonu Alman toraklarındaki bir ctala el atmış oldu; fakat olay, o za yancıları en aşırı terimlerle mahkum
çok prens ve "iktidar sarrafı" tara man bile tamamen açığa çıkmadı. En etti. Bu konuda sık sık yinelenen açık
fından benimsendİğİ halde, kendisi büyük Alman bankası Augsburg'da lama, isyancı köylülerin bir soyluyu
hiç bir zaman herhangi bir saray çev ki Fugger Firmasıydı ve Luther onlar ailesinin gözleri önünde şişleyerek öl
resine katılmad ı . Ne de olsa, la amansız bir biçimde mücadele et dürme gibi barbarlıklarının Luther'
1521 'deki imparatorluk Diyeti top ti. En ünlü toplumsal eseri olan ı 520 in Hıristiyan pasİfizmini dehşete dü
lantısında kanun kaçağı iHi.n edilmiş- tarihli Hıristiyanlığın Yükseltilmesi şürdüğüdür.
23
264
Solda, 19. yüzytl ortalannda yaptlmtş olan bir Luther tasviri: Luther, 1525 '/e ôsi köylü/ere karşt vaaz ediyor. Gerçekte Luther, isyanetiarta asla
yüzyüze gelmemiş, vaazlanmn pek az etkisi olmuş ve köylüler, Suabia Birliğinin askeri gücüyle basttrmtşlardtr. 1848 Devrimlerinden hemen sonra
yaym/anan bu resim, Luther'i Tannsal düzenin savunucusu olarak göstermektedir. Sağda, Luther'in en ünlü ilahilerinden "Esaslt bir savunma
ve silôhttr, güçlü bir kaledir Tanrtmtz "t konu alan, 1914 öncesine ait milliyetçi militarisi bir posta kartt.
Oysa, Luther'in otoriteleri ayak pısına çivileyip çivilemediği konusun gelir. Bu kişiler hangi anlamda " ra
lanmayı bastırmaya çağıran kendi ri da bir tartışma vardır ki bu eylem, dikal" diler? Reformasyon edebiya
salesi olağanüstü şiddet yanlısıdır . Luther'e ilişkin milyonlarca öğrenci tında, sık sık, zararsız ve etkisiz bir
1 525 'de sorun , şiddet ya da barışcı ödevinin vazgeçilmez açılışını oluştu yaşlı hippi olarak karikatürize edilmiş
lık değildi; İncil'in itibarı ve Luther'in rur. Öğrencilerin içi rahat etsin, Lut olan Andreas Karlstadt gerçekte, ken
yıkmak değil, düzeltmek istediği top her muhtemelen tezleri gerçekten çi disini eşitleriymiş gibi kabul etmeye
lumsal sistemin bütünlüğü tehlikeye vilemiştir, çünkü böyle bir davranış ikna ettiği kırsal bir cemaate rahiplik
düşmüştü . Ve kuşkusuz, Orlamün onun, halk kültürünün söze dökül eden ciddi bir demokratik Hıristiyan
de'de köylüler kendisine " Sen" diye memiş diliyle konuşma yetisine tama dı. Kendi geçimini sağlamak ve pa
hitap ettikleri zaman tüyleri diken di men uygundur. Aynı şey, 1 52 l 'de Pa pazlar ile halk arasındaki geçmişi çok
ken olan Dr. Luther, çoktan bir köylü pa 'nın aforoz kararını sembolik ola eskiye dayanan uçurumu kapatmak
olmaktan çıkmıştı . rak yakması için de geçerlidir; Luther için harcadığı çabalar, Luther'in "bü
Gene de Luther halktan gelme yan bu olayı bir sokak tiyatrosu ve kar tün inananların rahipliği" biçiminde
larını önemli ölçüde korumuştu . Di naval gösterisine dönüştürmüştü. Ses ki ünlü Reformasyon ilkesinin haya
Ii, hal ve tavırları, inançları hep halk siz sembolizme de başvuran Luther ta geçirilmesi yönünde içten bir giri
kültürünü yan.sıtmaktaydı . Saf köy kıyafetin gücünün farkındaydı ; Orta şimdi . Luther'in ona karşı tutumu,
lü batı! inançları buna örnektir: çağ halk kültüründe kıyafet bir kim genellikle, hoşgörü ve aşağılamanın
senin "temsili" rolünü belirler. İşte, bir karışımıydı . Bir zamanlar Lut
Benim doğduğum köyde, Pubelsberg 1 522' de Wittenberg' deki aşırılığa bir her'in öğrencisi olmakla birlikte
adı verilen ve üzerinde bir göl bulu dur demeye karar verdiği zaman, 1 520' lerde ve Köylü Ayaklanmasın
nan yüksek bir tepe vardır; eğer biri uzun süredir giymediği Augustinuscu da ölümünden önce Alman tarihinde
si suya taş atacak olursa bütün böl keşiş giysisini üzerine geçirmesinin ne ki en devrimci ve rahatsız edici tipler
gede müthiş bir fırtına kopar, çünkü deni de budur: Bu kılık, yavaş bir de den biri haline gelen Allstedt papazı
o göl tutsak edilmiş şeytanların yata ğişme ihtiyacını, geçmişin korunma Thomas Müntzer'ise, çok daha etki
ğıdır. Prusya bunlarla doludur, La
sı gereğini ciltler dolusu kitaptan da leyici bir karakterdir. Luther, " All
ponya da cadılarla.
ha iyi dile getiriyord u. Radikal mi, stedt şeytanı" Müntzer'den nefret
yoksa tutucu m u olduğu açık olmasa eder oldu, Müntzer de " Dr . Rahatı
" Benim doğduğum köyde", gözle bile, Luther'in üslilbunun popülist nabakar"ın, " Dr . Yalancı "nın bu
ri faltaşı gibi olmuş, ağzı açık safdil (halkçı) olduğu kesindir. nefretine aynen karşılık verdi . Gene
lere anlatılacak bir öykü için çok iyi de Müntzer birçok yönden Luther'in
N
bir giriştir. İşte bu, panayırdaki çift ihayet, Luther'i bir de radi radikal bir yansısı gibiydi. Savundu
lik yanaşması Luther'dir; o, filozof kal ya da devrimci ünvanı ğu içsel nurianma duygusu, Luther'in
teolog, Almanca ve Latince yazarı, nın gerçekten ait olduğu ki "Söz"ü harfi harfine yorumlamama
çevirmen ve birçok akademik ünva şiler, " Radikal Reformasyon" önder anlayışının özünü oluşturan öznel il
nın sahibi Luther'in yanında hep leri ışığında değerlendirelim. kelerin genişletilmesinin bir uzantısıy
mevcuttur. Gerçekte, kitlelerin dilini "Radikal Reformasyon" terimi, dı. Müntzer'in kıyamet gününe iliş
ve inançlarını paylaşan, ama öte yan Amerikalı tarihçi G . H . Williams tara kin canlı umudu, Luther'in dünyanın
dan elit kültürün cilasım da benimse fından Luther'in "sol kanadındaki" son günlerinde yaşama duygusuna
yen Luther, kültürel açıdan iki sınıf reformcular için kullanılmıştır. Bun kesinlik kazandırmaktaydı . Ve G . R.
lı sayılabilir. O, insanları hangi jest lar arasında en başta, Luther'in eski Elton'un dediği gibi, " Luther'de,
Jerin ikna edeceğini sezgisel olarak bi meslektaşı Andreas Karlstadt ile ge Müntzer'in yoksullara karşı içten
lirdi. 95 Tezini gerçekten bir kilise ka- ne Luther'in tilmizi Thomas Müntzer duygularından bir şeyler vardı. "
24
26:
Karlstadt ve Müntzer'in yanısıra
başka radikaller de vardı : Coşmaya
hazır üniversite kenti Wittenberg'de
1 52 1 'de isyan ateşini tutuştu ran
" Zwickau peygamberleri " ; Sakson
ya dışında ise, neredeyse rasyonalist
reformcu Ulrich Zwingli'nin İsviçre'
nin Zürih kentinde önderlik ettiği tür
den diğerlerinden bağımsız Refor
masyonlar gerçekleşiyordu . Zwingli'
nin de kendi " sol kanadıyla", Yeni
tne!?ttt
prcbigc mibt>er
Ahit'e olan bağlılıklarının bir göster t>en <rörckcn .
gesi olarak yetişkin yaşta vaftiz olma
yı benimseyen "Kutsal Kitap Hıristi a:>art . Lutbcr.
yanları"yla başı dertteydi . Karlstadt
ve Müntzer gibi bu Anabaptistler (ya
ni ikinci kez vaftiz olanlar) de Lut
her'den bazı düşünceler almışlar ve
bunları geliştirmişlerdi; ancak asıl Martin Luther'in
kaynakları Luther'in kendisinin de
paylaştığı daha eski bir gelenekti .
Türklere Karşı
Luther, "Zwickau peygamberlerin
den" biri olan Nicholas Storch'u sor
Savaşa Çağırı
guya çektiği zaman, Storch, " İçsel Vaazı (1529)
nurlanma, kiyetizm " * (langweiligke
it) gibi kavramları k ullanarak yanıt Halk kitlelerinin kaygı ve korkula çevirisinden , Luther'in Kanuni'nin
vermişti . Müntzer hakkında ise, rıyla oynamayı pek iyi bilen Luther, Macaristan seferi karşısında, halkı
"Tanrının, melekleriyle nasıl konuşu Tanrı 'nın, doğru yoldan çıkan Hıris "Türklere karşı duaya çağırdığı"nı,
yorsa, kendileriyle de öylesine doğru tiyanları cezalandırmak için Türkleri Türk'ün Tanrı tarafından kendilerini
dan konuştuğunu iddia ediyorlar" di gönderdiğini ileri sürmüştür. Ona gö cezalandırmak, "Allah'tan korkma
re, Hezekiel'in "Şeytan hapisten kur yı ve dua etmeyi" öğretmek için gön
yordu. Bu tür ifadeler ve düşünceler,
tulacak" kehaneti ve Yuhanna'nın derilmiş bir okul öğretmeni olduğunu
geç Ortaçağ Alman mistisizminin Vahyi'ndeki "Sizin üstünüze bir kılıç söylediğini , "Türk bir şeytandır, fa
kavram dağarcığından ödünç alınmış getireceğim . . . ulusların en kötüsü, si kat Papa biraz daha büyük bir şeytan
tı ve Luther'in kendisi 1 5 1 6 ve 1 5 1 8 zin evlerine sahip olacak " sözleri, dır" dediğini aktarıyor.
yıllarında bu tür ibadetin el kitabı Türklerle gerçekleşmiştir. Bu gibi pro Yine Timur'un alıntıladığı, K .
olan Alman Teolojisi'ni yayınlamak pagandalar, 1 6'ncı yüzyılda Orta Av Marx'ın Kapital'inde de, M . Luther'
la, sözkonusu dağarcığa daha da faz rupa köylüleri arasında Osmanlılara in bir başka yapıtından [An die Pfarr
la yaygınlık kazandırmıştı. Müntzer' karşı bir " Büyük Korku" doğurmuş herrn wider den Wueher zu predigen
de bu kitabın bir nüshası vardı; Karl tur. (Wittenberg, 1 540)] şu sözleri aktarıl
Prof. Dr. Taner Timur, Osmanlı maktadır: '' . . . bu dünyada para deli
stadı bu esere hayrandı ve Kutsal Ki
Toplumsal Düzeni adlı yapıtında sinden, tefeciden daha büyük (Şeytan
tap onlar için çok daha önemli olsa (AÜ, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yay, dan sonra) insan düşmanı yoktur,
bile, Anabaptistler arasında da epey 1 979- ikinci basımı Turan Yayınevin çünkü o bütün insanlar üzerinde tan
etkili olduğu kesindi. Eğer birçokla ce yapılmıştır), s. 200-20 1 , Batı'daki rı olmak ister. Türkler, askerler, des
rı, geç Ortaçağ dindarlığı ile Alman Türk düşmanlığını irdelerken, M . potlar da kötü insanlardır, ama bun
dilindeki İncil karışımından bir " Ra Luther'in görüşlerine de değinmekte lar gene de insanları yaşamaya bıra
dikal Reformasyon" çıkarmışlarsa, dir. Tim ur, Osmanlıların Habsburg kırlar ve kendilerinin kötü ve düşman
bu tür radikalizm kaynaklarına yay hanedanını kendilerine en büyük ra olduğunu itiraf ederler, üstelik arası
gın bir geçerlilik kazandıran Luther' kip saydıkları için Avrupa'da protes ra bazı insanlara merhamet etmek zo
tanlığı desteklediklerini belirttikten runluluğunu da duyarlar. " Cilt I, Ala
in, bunun için kendisinden başka suç
sonra, Luther'in esas itibarıyla laik attİn Bilgi çevirisi (Ankara, 1 978), s .
layacak kimsesi olamaz. Öyleyse, asillerin sınıfsal çıkarlarının sözcüsü 609, dn. 3 9
Luther'in bir Reformasyonun, mer olduğunu ileri sürmektedir. Buna gö " İnsanları yaşamaya bırakmak, "
kezin "ılımlı" Reformasyonunun do re, Luther'in üç düşmanı, Papa, iyi Türkçe değil . Timur'un " fakirleri
laysız yaratıcısı olduğu, bir diğerinin, Türkler ve tefecilerdir. Bu düşmanıara yaşamaya terketmek" deyişi de, da
·• ol" Reformasyanun ise dalaylı ha karşı, önceleri yoksul köylüler ve soy ha iyi sayılmaz. Mehmet Selik'in ön
zırlayıcısı olduğu söylenebilir. Yoksa lularla bağiaşmış durumdayken, son ceki Kapital çevirisinden (Ankara,
gerçek Reformasyon, ikincisi miydi? radan köylüler Münzer'e uyup soylu 1 966) ise (cilt 1 /4, s. 1 57, dn. 39), bu
lara karşı çıkınca, Luther onların söz "insanları yaşamaktan alakoya
Çeviren : FATMAGÜL BERKTAY amansız düşmanı kesilmiştir. mazlar" diye karşılanmış. Bu iyi, ama
Timur, yukarıda özgün basımının Selik de Luther'i sansür ederek ,
*Quietism : Insan iradesinin tümüyle yokolma kapak resmi verilen yapıtın (Luther' "Türkler"i kötüler arasında sayma
ını, dünya işlerinden eletek çekilmesini ve ki
in 1 960'1arda Cenevre'de yayımlanan yı uygun görmemiş!
ınin kendini edilgin bir biçimde Tanrı düşün
toplu eserleri dizisindeki) Fransızca Tarih ve Toplum
esine vermesini içeren bir dinsel mistisizm bi
imi. -Çev.
25
özel sacyısı çıktı l
To�lum
Biliffi
A'fdın!MnKiliri,......,
8ıf A� ._.keCI K..:Iro i T...., 8atı;
Yayın Kurulu ile H aberleşme Ad resi : Necatibey Cad . 2 1 /35 Yen işehir- A N KARA
Yönetim Yerj ve i steme Adresi : An kara Cad . G ü ncer Han . 45/1 8 Si rkeci- i STA N B U L
Alafranga Dedikleri ...
CEVDET KUDRET
Alafranga sözcüğünü, sözlükleri pa kesimi ceketler; alta da, şalvar, lar, özellikle gençler arasında, şıklı
miz şöyle tanımlıyor: çakşır, potur, vb . yerine setre panta ve alafrangalık işareti sayılmış; bo
lon denilen pantalon giyilmişti. Ab yunbağların renkleri de, devir devir
Frenk usulünce. (Kaamus-i Türki)
dülmecit (hük. 1 839- 1 86 1 ), Kırım Sa moda konusu olmuştur. Setre ve pan
Frenk üslilbunda; Avrupalı usulünde,
vaşı sırasında ( 1 853-1 855) bütün me talon gibi, boyunbağını da tutucula
tarzında. (Meydan Larousse)
Frenklerio (Avrupalıların) töre, alış murların setre ve setre pantalon giy iyi gözle görmemiş, bir çeşit sapıklı!Q
kı ve yaşamına uygun. (Türkçe Söz mesini zorunlu kılmıştı. Tutucuların, işareti de saymıştır. Halk ozam Beşik
lük) gavur taklitçiliği diye ayıpladığı bu kı taşlı Gedai (ölm. 1 887 /89), boyunba
lık, zamanla yaygınlaşmış, ı ünlü Ka ğı bağlamış on üç on dört yaşındak "
Yerli yaşayışa aykırılığı anlatan bu tibim türküsüne dahi girmiştir: bir genci şöyle anlatır:
sözcük, çoğuzaman, züppe anlamın
Üsküdar'a gider iken aldı da bir Ol sim gerdadına ol serv-i kaame
da da kullanılmıştır. Sözlükler, züp Galibarda bağlar boyunbağını.4
pe'yi de şöyle tanımlar: yağmur
Katibimin setresi uzun eteği çamur Kolalı gömlek ve boyunbağı, hal
Kılıkta, söyleyişte, dilde, düşünüşte ( . . .) arasında da yaygınlaştıktan sonra,
toplumun gülünç ve aykırı saydığı; Katip benim ben katibin el ne
Frenk benzetmesi yapmacıklara ve kimşır
aşırılıklara kaçan [kimse] . (Türkçe Katibime setre pantol ne güzel ı 1 874'te İ talyan edibi Edmonde de Amicis
Sözlük, Meydan Larousse) yaraşır2 "Her yıl binlerce şalvar düşüyôr ve bacaklar
binlerce pantalon çekiliyor. . . " diye yazıyor
(Reşat Ekrem Koçu, Türk Giyim Kuşam v
Bir incelemecimiz de züppe 'yi şöyle Süsleme Sözlüğü, 1 967 , s. 1 87)
Bir Istanbul
anlatır: Prürkünün bütünü için bk. Cahit Öztelli
delikan/ısı.
saç kesimi
Batı kültürünü özürnlememiş olması ''avrupa''.
Halk Türkü/eri, 1 953, s. 69
na rağmen kendini Batılı ve modern 3Kırım Harbi'nde müttefiklerimiz olan İ ngiliz
sayar. Batılıların günlük yaşantı ve eğ Fransız ve Sardunya'Iıların orduları Istanbul
lence biçimlerini kendi yaşantısına uy dan geçmişti; Üsküdar'da Selimiye Kışiası d�
gulamaya çalışır. Çoğukez ulusal tö bu gayr-i müslim Avrupa'lı müttefiklerimizir
re ve ahlaka ters düşer, fakat halkı kü emrine hastahane olarak verilmişti . İ stanbul'
çümsediğinden buna aldırış etmez. dan geçen İ ngiliz ordusunda bir lskoç alayı var·
(Sevda Şener, Çağdaş Türk Tiyatro dı; meşhur gaydaları ve kısa etekleri ile lstan·
sunda Insan, 1 972, s . 80) bul'luların pek tuhafına gitmişti ve avam ağ·
zında İskoçya'hlara "donsuz asker" Iakabı ta·
kılmıştı. İskoç alayı şarka hareket ederken bt
Alafranga kavramı, bizde, I I . alay için bir marş bestelenmişti; işte b u mar·
Mahmut (hük. 1 808- 1 839) devrinde, şın bestesi, bizim Kiitibim türküsünün nağme·
yeniçeriliğin kaldırılmasından ( 1 826) Tarihçi Reşat Ekrem Koçu' nun )eridir. Meçhul bir külhani, söylediği türküye.
sonra başlatılan Avrupalı (Frenk) saptarlığına göre, bu türkü, Kırım Sa "Üsküdar'a gider iken . . . " diye başlayarak, Av·
vaşı sırasında çıkmıştır3• rupa'lıların Selimiye Kışiası'na yerleşmesini irm
usulüne uygun yaşayış ve kılık devri
etmiş, türküsünün nağmelerini "donsuz asker"
mi ile toplumumuza girmiştir. Üste, Setre ve pantalon giyiminden bir in marşından almıştı. ( R . E . Koçu, a.g.e. , s.
yüzyıllardan beri kullanılan cepken, süre sonra, 1 860- 1 875 arasında, ko 1 87)
cüppe, !ata, biniş, vb. yerine setre de lah gömlek (frenkgömleği) ve boyun
4Şiirin bütünü için bk. R . E . Koçu, a.g.e., s.4
nilen, uzunca etekli, önü ilikli, Avru- bağı da kullanılınağa başlanmış ;bun-
2
268
28
269
bir yıl sonra- Ahmet Mithat 'ın Fe Fransızca konuşmaktır. O da, Fela
lfitun Bey ile R akım Efendi tun Bey gibi , çalışmakta olduğu ka
(1 292/ 1 875) adlı romanında işlenmiş leme arada sırada uğrar; işe gitmedi
tir. ği günler saçlarını kestirmek, terziye
Alafrangalık meraklısı Felatun Bey, giysi ısmarlamak, kunduracıya ölçü
alafranga bir babanın oğludur. Baba vermek gibi bahanelerle Beyoğlu' nda,
sının, Üsküdar'daki büyük bahçeli ko- ötede beri de vakit geçirir. Babası
nağını satıp Beyoğlu yakasında, ölünce, 28 bin liralık bir mirasa ko
"mutlaka alafranga olmak için, ka nar. " Mirasyedilerin düşündüğü gi
gir bir hane" yaptırmış; gelen giden bi, servetini bitmez tükenmez sana
dostları da alafranga olduğundan, rak" kendini büsbütün sefahete ve is
onlara hizmet etmek için Müslüman rafa kaptırır. Çarnlıca bahçesinin açıl
hizmetçi yerine Rum, Ermeni hizmet dığı yıl ( 1 869), orada arabasıyla ge
çi ve aşçı kullanınağa başlamıştır. İş zerken gördüğü sarışın bir kadına, bir
te böyle bir çevrede yetişen Felatun görüşte aşık olur. Bu aşk da, o sıra
Bey, "büyücek kalemlerden birinde larda okuduğu Paul ve Virginie, Ka
memur" ise de, haftanın hemen bü me/ya/ı Kadın, Ihlamurlar A ltında,
tün günlerini, gezinti ve alafranga eğ Graziel/a, Manon Lescaut gibi ro
lence yerlerinde geçirir. Babası ölün mantik Fransız romanlarında anlatı
TÜRKİ Y E�
ce on altı bin liralık büyük bir mira lan aşkların bir taklididir. Kendini o
sa konar. "Bu gençlik ele geçmez. romanların kahramanları gibi görrne
Yarın sakalına kır düştükten sonra, ğe başlamıştır.
�
paran olsa bile karılar yüzüne bak- , Bihruz Bey, Felatun Beyle aynı çiz
� maz. Gençlikte yaşamağa bakmalı . " gide yürümekle birlikte, ondan biraz
-' 25 düşüncesiyle kendini büsbütün sefa daha incelmiş görünmektedir. Konuş
lıete verir. Bir Fransız aktrisini met malarında da ondan daha çok Frenk
TÜRK TiYATROSUNUN 100. YILI
res tutmuştur. Lüks oteller, Kağıtha çe sözcükler, hatta cümleler kullanır:
1859 . 1959 ne safaları, alafranga eğlence yerle - Ah, iki aydır ne kadar "sufrans"
ri, içki, kumar, vb. ile parasını har [Fr. souffrance: acı, keder] içinde ol
vurup harman savurmaktadır. Her duğumu bilseniz.
Yan sayfada: üstte A bdülhak Hômit gün başka bir giysi giyer. Babası Ah! bir "anj" [Fr. ange: melek] gi
-
1 / 852- 1 93 7); altta Cenap Şahabettin ölünce, "yas tutmak alafrangada var bi "şast" [Fr. chaste: iffetli] olarak
(1870-1934)
dır" diye, karalar giyinir. " her tara gitmiştir.
Oslle Tevfik Fikret (1867-1915); altta Türk ti
fı gece karanlığı gibi simsiyah kesi - Siz ona bir çiçek verdiniz galiba.
yatrosunun 100. yılt dolaylSiyla çıkanlan an
lir" ; süresi dolunca, bu " döy" (Fr. - Ah, evet. Bir çiçek. " Ma povr
ma pulunda Şinasi (1826-1871) 'nin portresi.
flör" : [Fr. ma pauvre jleur: zavallı çi
deuil: yas)den çıkar. Kadın erkek ara
çeğim].
l l . Mahmut devrinde başlayıp gü sında kaç-göç töresinin yürürlükte ol
nümüze kadar süregelen Batılılaşma duğu o yıllarda, " kaba Türk' lük et Bu yolda yazılmış ünlü eserlerin bir
süreci içinde sık sık ele alınan alafran mek"ten hoşlanmadığı için, sevgilisi tanesi de, Hüseyin Rahmi'nin Şıpsev-
ga (züppe) tipini Tanzimat tiyatro ni arkadaşı Rakım'a " prezante" (Fr.
sunda işleyen öteki oyunlar şunlardır: presanter: takdim, tanıştırma) eder. 5 Ethem Pertev Paşa 1 824 doğumlu olduğuna
M . F . , İşte A lafranga ( 1 29 1 / 1 874); Sonunda, artist sevgilisi, onu "yolup göre, fıkrada adı geçen kişinin " Sadaret ket
�uri, Zamane Şıklan (tarihsiz)9• kül ettikten sonra yüz çevirir . " hüdası Pertev Paşa" ( 1 785-1 837) olması gerek .
İbnürrefik Ahmet Nuri, Yeni Dün 1 889) adlı eseridir. 8Türkünün bütünü için b k . Cevdet Kudret,
ya (Dersaadet, 1 3 3 6/ 1 920, sayı: Bihruz Bey bir paşa oğludur. Ornekler/e Edebiyat Bilgileri c. I , 1 980, s . 1 09.
93- 1 00)10; Vedat Nedim Tör, Fevkal Yarım-yamalak bir öğrenim gördük
9B u oyunların konuları için bk. Metin And,
asrfler (oynanışı: 1 928), Köksüzler ten sonra, Felatun Bey gibi o da Ba
Tanzimat ve lstibdat DlJneminde Türk Tiyat
(oy. 1 934); Musahip-zade Celai, Sel bıali kalemlerinden birine yerleştiri
rosu, 1 972, s. 336-337
ma ( 1 936); Cevat Fehmi Başkut, lir. Bütün merakı, üstü ve yanları açık
Ayarstzlar ( 1 972), Makine ( 1 972); süslü arabasıyla gezinti yerlerinde do 1 0Konusu için bk. Metin And, Meşrutiyet DlJ
Halit Fahri Ozansoy, Hayalet ( 1 955), laşıp kendini göstermek, alafranga neminde Türk Tiyatrosu, 1 97 1 , s. 1 5 4
vb. ı ı beylerin hepsinden daha şık giyin 1 1 Bu oyunların değerlendirilmesi için b k . Sev
Alafranga (züppe) tipi, roman ala rnek, Türkçe cümleler arasında Fran da Şener, Çağdaş Türk Tiyatrosunda A hlôk,
nında da, ilk olarak yine aynı dönem sızca sözler kullanmak, berberler, Ekonomi, Kültür Sorunları, 1 97 1 , s. 29-3 1 ,
de -İşte A lafranga koroedyasından kunduracılar, terziler, garsonlarla 43-45 . 54-57 58-60 • .
29
270
30
27 1
şapkaları birer birer denerdi ve başı parçası oldu; kentten köye kadar her
nı bu başlıkla örtülü görünce, adeta çevrede doğal karşılanıyar.
kendinden geçirdi . " Bu demektir ki, bir zamanlar hal
B u alafrangalık konusu, çağdaş kın ve yazarların alay ettiği, hor gör
edebiyatımızda da, Peyarnİ Safa' nın düğü alafranga, alaturkayı yendi. Bu
Sözde Kızlar ( 1 922), Fatih-Harbiye gün de küçümsenen ve sosyetik, snop,
( 1 93 1 ) , " Server Bedi" takma adıyla bopsti/, vb. diye adlandırılan kişileri
yazdığı Cumbadan Rumbaya ( 1 936), yarınki yaşayışın kurucuları diye gö
Reşat Nuri' nin Yaprak Dökümü rebilir miyiz acaba?
( 1 930), Abdiiihak Şinasi'nin A li Ni
zami Beyin A lafrangalığı ve Şeyhliği 1 2Sırası gelmişken burada bir noktaya degin
( 1 952) romanlarindan geçerek Hal mek istiyorum: İ ncelenen eserlerin birinci el
dun Taner' in Made in U. S. A . (yazı den haskılanna başvurmayıp da, dilini sadeleş
lışı : 1 950) öyküsüne (burada artık tirmek, vb. amacıyla sonradan başkalarının el
uzattıgı baskılardan yararlanmaga kalkışmak,
Fransızcanın yerini İngilizce almıştır)
incelemeciyi önemli yanıimalara ve yanlış yar
kadar uzanıp gelir. gılara götürüyor. Sözgelimi, Fethi Naci, adı ge
Bütün bunlar bilinen şeyler. Hele, çen eserinde, Araba Sevdası 'm incelemek için,
Doğu-Batı sorununun; toplumla ya F3.zıl Yenisey adlı kişinin • 'konuşulan Türkçeye
çevirdigi" baskıdan ( 1 979) yararlanmış. Yarar
bancılaşma, alafrangalık/züppelik ol
lanılan baskı mn ne mene şey oldugunu göster
gusunun edebiyatımızda işlenişini de mek için, Fethi Naci'yi yanlış yargıya götüren
rinlemesine inceleyen çok değerli iki iki noktaya deginmekle yetinecegim:
eserden -Berna Moran'ın Türk Ro Babasının ölümü üzerine "bu züppe og
manma Eleştirel Bir Bakış ( 1 983) ad lan" (Böyle diyor roman kahramarn için
lı kitabıyla Fethi Naci'nin Türkiye ' Recaizade. s. 1 9)
de Roman ve Toplumsal Değişme Hayır, öyle demiyor. Diyor ki:
( 1 98 1 ) adlı kitabından 12- sonra, bili Paşanın vuku-i irtihiili (ölümü) üzerine
neni özetleyerek yineleyen bu yazıyı mahdum bey . . .
Başka bir örnek:
niçin yazdım?
1 889'da yazdıgı romanda, Yunus Emre'
Niçini şu: 1 826 yılını Avrupalı
nin "Bir garip ölmüş" diye başlayan ünlü
(Frenk) usulüne uygun yaşayışma ge dörtlügünü anınası da ilginç. (s. 46)
çişin başlangıç tarihi olarak kabul Romanda yok böyle bir dörtlük. Romanı
edersek, o tarihten Haldun Taner' in " konuşulan Türkçeye çeviren" o Bay Fiizıl Ye
öyküsünün yazılış tarihi olan 1 950'ye nisey her kimse, esere Rıza Tevfik'ten de bir
fakat okunmaz; bizde ise yazılmaz , kadar geçen 1 24 yılık süre içinde, bir dörtlük ekleyivermiş. (Bu dörtlügü içeren şiir
o tarihte daha yazılmamıştı. Bay Yenisey'in bu
Iii kin okunur. zamanlar alafrangalık/züppelik diye yoldaki marifetleri için bk. Berna Moran,
- Biz mektubun tarihini altına koya görülen şeylerin yaygınlaşıp dağallaş a.g.e., s. 69-70)
raz, onlar üstüne koyarlar. tığını görüyoruz. Yukardan beri sıra Bay Yenisey daha da ileriye gitmiş, zaten
- Bizde "kanaat" bir erdem, onlar Türkçe olan sözleri bile yeniden Türkçeleştir
ladığımız örneklerin şöyle bir dökü
da ise miskinlik. miş. Şu cümleleri Fethi Naci'nin yaptığı kısa
münü yapalım: alıntıdan alıyorum:
- Bizde bıyıkları tıraş . . .
Setre (ceket) , pantalon, frenkgöm Eline her ay yüz elli altın kadar para geç
Edebiyat-ı Cedide döneminde ay leği giymek, boyunbağı (kravat) bağ tigi halde . . .
nı teliere dokunan yazarlardan Halit lamak, saçları uzatmak, bıyıkları kes Ölçüsöz sarfiyata önce paralardan başlan
Ziya'nın Aşk-ı Memnu ( 1 900), Safve rnek, tiyatroya gitmek, Beyoğlu ya dı. Para suyunu çekince . . .
. . . Nihayet o da okutuldu. Mülk olarak ka
ti Ziya'nın Salon Köşelerinde (yazılı- kasında oturmak, kagir ev yaptır la kala Silleyınaniye'deki konakla . . . (s. 4 1 )
ı: 1 898) romanlarını geçerek, Müta mak, konuşurken ve yazarken Frenk
Bunların asılları şöyle:
reke ve Cumhuriyet dönemine gele çe sözler kullanmak, çatalla yemek
Her ay eline yüz elli lira kadar bir para . . .
lim: yemek, sabahları jimnastik yapmak , Uluorta giriştigi istihlakii.tii [harcamalara]
Yakup Kadri'nin Kiralık Konak yabancı kadınla evlenmek, karı koca nakitten [paradan] başlandı. Onlar bitin
( 1 922) adlı romanında, Naim Efendi kol kola girip sokakta yürümek, bir ce . . .
birleriyle evli olmayan kadınla erkek . . . Nihayet o d a satıldı. Mülk olarak elde
nin damadı Servet Bey alafrangalık
Silleyınaniye'deki konak ile . . .
düşkünüdür. "Türk' ler içinde kimse el sıkışmak, birbirlerine sarılıp mızı
Çevirmenimiz, lira, ufuorta, bitince, satıldı,
bu Servet Bey kadar ateşle, coşkuyla ka ile (müzikle) dans etmek, kolları elde sözlerini her halde yabancı sayarak, lira
alafrangalığa tutulmarnıştır. " , "Düş- ve göğüsleri açık dekolte giysi giy yerine altın, uluorta yerine 61çüsüz, bitince ye
el bir Avrupa gezisi için hazırlanmış rnek, saat 1 2'yi öğle ve geceyarısı say rine suyunu çekince, satıldı yerine okutufdu,
bir bavulu vardı, bu bavulun yanıba mak, yazıya soldan başlamak, şapka elde yerine kafa kala demiş.
Dostumuz Fethi Naci, kitabıru ikinci kez bas
şında bir de şapka kutusu dururdu. giymek . . . tırırsa, Araba Sevdası 'nın Mustafa Nihat Özön
Bazı sıkıntılı saatlerinde bir aynanın Eskiden alafrangalık sayılan bütün baskısını ( 1940) bularak, o bölümü yeniden
karşısına geçip bu kutudan çıkardığı bu şeyler, şimdi, günlük yaşayışın bir yazsın da, keyifle okuyalım.
31
272
TAHA i
TOROS i
ı
TÜRKL.ı·
KARIKATURUNUN BABASI
.. ..
'
CEMIL CEM
r;;ı!
LJ.J
z
:::ı
o
2
<
rr
;.:
"'
s,
....
"'
""
c
�
:>;
s::
"'
cı::
2
Ülkemizde mizah ve karikatür sanatı, Tanzimat 'tan çok sonra
filizlendi. Diyojen gazetesinin ilkel denilebilecek karikatürleri,
Düyun-u Umumiye Müdürü Ali Beyin mizah alanındaki denemele
ri, olsa olsa sessiz patika yolların birer işaret taşları gibiydi. Kari
katürle mizah sanatının düzlüğe çıkması, Meşrutiyet 'in ilanı ile baş
lar.
Batı anlamında bu iki sanatı perçİnteyerek Türkiye'ye getiren, üs
tad Cemi! Cem'dir.
Ü511e sağda: Zevkli ve �engin dekortarla ve Cemi! Cem, karikatürleriyle insanlara fotoğrafların veremediği
antika eşyatarla bir sanat müzesini and1ran bir karakter; bir canlılığı verirdi. O, hicvi çizgilerle bezeyen karika
Cemi/ Cem 'in evinin bir salonunda oğlu türlerini mizahın görkemli çerçevesiyle süsleyen bir sanatkardı. Bir
Mehmet Cem ile eşi. birleriyle kardeş sayılan hicvi, mizahı ve karikatürü genel anlamda
Üslle solda: A bdülhamid döneminin son günün olayiarına ve insaniarına uygulamakta büyük bir hüner sa
y11/annda Cem ve eşi Paris 'te iken. hibiydi. Aslında bu sanat soylu bir teknik, hatta dayanıklı bir yü
A l11a: Cem, Cem dergisini Ç1kard1ğ1 günlerde.
rek isterdi. Cem'deki meziyet , Tanrı vergisi olarak mevcuttu.
--&ttJ
Kendi fırçasmdan
Cemi/ Cem
35
XVI. YÜZYIL
BAŞLARlNDA OSMANLI
İMPARATORLUGU
Büyük Türk İmparatorluğunun arazileri.
Avrupa, Asya ve Afrika'da hem öz
toprakları hem kendine bağlı olan araziler
ve bütün beylerbeyilikleri ve diğer viHiyetleri
en iyi şekilde çizilmiş olarak
gösterilmektedir.
-----....-
..- J -. "'"':""" "'
\ f � -� - -------- --� '"). ....; � -
-..- �� ,j
.'.' .:: -�·
�v
- -: ' -
. . .----,
·:. J . ,.. . �-
-------
.... _.
.5 - •:... _
..r V.. - J_
� � .J
- ----- -----
� .•..JI' .J.c ... ...;--:--....:..• ,.r . ... .:,� .:.:ı�
-
.s .1 .-} _;,.. � � _##. J...., � 4 :-•..ı' J
. -.- --- .•_ .,;..".: .::.:....ı.:.- .:.: __ .:AJ J .·J �·-.:.:- ,; · ,/'}·� ------)·] -=-·�
_.. . _.-.- . --�· J ,-.: ,� -:-""S: ;..7:..,- � ,;.J .;>.s· r.;..� ..:;- "-- J. j'.J:.
• •-r ... _·,.; ;. ,:-C ..;.�.1.1 �·'- ...:-.r. · ./i.J .:.�ı t r- :._;
Yüzyıl önce bu ay
İSTANBUL HAVADİSİ Dr. UYGUR KOCABAŞOGLU mayununda merasim-i teşrifatiyye ifasın
dan sonra saat ikide araba ile İstanbul ci
D Dün umum daire-yi h ü kümete Mart hetinde şayan-ı temaşa olanlardan Aya
maaşı verilrneğe başlanmıştır. ( 1 7 Nisan sofya cami-i şerifi veyahut Bab-ı Viila-yı
1 884) iFADE-İ MAHSUSE Seraskeri Dairesiyle yeniçeri müzesi gezil
D Cuma günü akşamı keşide buyrulan dikten sonra tahsis olunacak köşkte tilarn
büyük ziyafet-i seniyyede verilen et'ime D Tarik gazetesi ba-emri sami üç mah [ay) olunacaktır.
nin [yemekler] defteridir: müddetle tatil olunduğu malum olup * 18 Nisan Cuma: Cuma selamlık resm-i
pactişah-ı merahim-penah [merhametli] ve
Çorba iilisinden sonra yeni küşad olunan tarik
şehinşah-ı adalet. . . . . efendimiz hazretleri
Börek ten sefarethaneye azİrnet olunacak ve ora
bu kere dahi kemal- i merhamet-i şahane
Nomandiya usulü börek lerinden hata-yı acizanernizi af ile gazete da süfera ile Avusturya tebası kabul olu
Alaturka kuzu ınizin bu günden itibaren yine devam-ı neş nup, saat dörtte Kağıthaneye ve akşam
Marie Louis usulü tavuk filetosu rine ruhsat-ı seniyye erzan buyurmuşlardır. Yıldız Sarayı humayı1nunda verilecek olan
ciğer Cenab-ı hak ömr-ü şahanelerini efzfin bu ziyafet-i seniyyede hazır olunacak.
donmuş paça yursun. Amin. ( 1 7 Nisan 1 884)
* 1 9 Nisan Cumartesi: Üsküdar'da Bul
salon kebabı
gurlu kariyesine ve avdette Tophane-i
pilav i humayı1n-u mülı1kiinede verilen ziyafet-i Amire ve Tersaneyi temaşa huyuracak ve
yassı kadayıf seniyyede prenses hazretleri taraf-ı eşref prenses dahi saray-ı humayı1na azİrnet bu
dondurma. i h azret-i mülı1kiineden kendilerine ihdii yurup akşam sefarethanede tilarn oluna
(20 Nisan 1 884) buyrulan [hediye edilen] tacı takmış idi caktır.
D Zapliye Nezaret-i A liyyesinden: Mah ler. Ziyafet-i seniyyede verilen et'ime [ye
ı hal-i ruııllnin beşinci Perşembe günü [ 1 7 mekler] şunlardan ibaret idi: * 20 Nisan Pazar: Cadde-i Kebir'de olan
Nisan] saat ü ç buçuk kararlarında zecriy Kral kiiri çorba Saint Maria kilisesini teşrif huyurup ve
ye hamallarından Sivaslı Nişan' ı çakı bı Nemse Böreği ve Köfte oradan araba veyahut hayvan ile Yediku
çağıyla sol böğründen cerh iden yine zec Alaturka levrek le'den Eyüb'e kadar gezülüp tahsis olu
riyye hamallarından A vadis nam şahsın Felemenk kiiri fileto nacak mahalde tilarn olunacaktır.
Galata'da derdest olunarak iktizasının İc Liyones usulünde kroketli istakoz * 22 Nisan Salı: Çarşı-yı Kebir [Kapalı
ra kılındığı Beyoğlu mutasarrıflığından İ likli kardön sebzesi çarşı] ve Serasker Kapusu gezilip saat bir
alınan jurnallerden müstebiin olmuştur Yalancı dolma raddelerinde Galata mevlevihanesi ve öğ
[açıkca anlaşılmıştır] . (20 Nisan 1 884) Soğukluk leden sonra Bursa'ya azimet olunacak . . . .
D Yeni Tiyatro: Evvelki nüshamızda dün Salon ve güvercin kebabı ( 1 7 Nisan 1 884)
Pilav
akşam i cra olunacağını yazdığımız "Leb D M üzehane müdiri atıfetiii Harndi bey
lebici Horhor" nam milli opera suret-i Ekmek kadayıfı
efendi hazretleri bu kere Dersaadet'e
mutantana-i fevkaliidede biJ-icra tiyatro Napoliten kiiri tatlı
otuzbeş sandık derununda m üteaddit
nun derunu yerli ve ecnebi muteberiin ile Dondurma
asiir-ı atika-yi nefise [eski sanat eseri]
dolmuş ve seyircilerin kesretini tarif içün Meyva
göndermiş ve bu sandıklar M üzehane-i
"iğne atılsa yere düşmez" tabiri mübalii (23 Nisan 1 884)
Amire'ye teslim edilmiştir. (24 Nisan
ğadan ari bulunmuştur. (22 Nisan 1 884) D Prens hazretleri hakkında taht-ı 1 884)
D Pazartesi akşamı prens ve prenses ha karara alınan resmi program: D Salı günü Galata'da bir takım tulum
zeriitı ile maiyet-i fehimanelerine mabeyn- * 1 7 Nisan Perşembe: Yıldız Saray-ı hfi- bacılar yekdiğerine teşhir-i silah etmiş ise
38
279
de işe cesamet verilmeyerek, Galata mu tirarn eylemişler ve badebu müşarin İşte merkı1mların işbu tasmlm ve ta
tasarrıflığından lazım gelenler derdest ileyhüma hazeratı Dersaadet'ten hareketle savvuru icra içün fırsat gözetmekte ol
edildiği mesmildur. (24 Nisan 1 884) sabahleyin alaturka saat üç buçukta Ka dukları halde içlerinden birisine nedamet
::J Öteden beri ehli namus hanımlarının radeniz boğazından çıkmışlardır. (25 Ni ve h idayet gelerek rufekasının [arkadaş
kapusunu şikest [kırmak] etmek ve yol san 1 884) rarının] şu niyet-i fasidanelerini kuvvede
dan mürilr eden bir takım ebi-i i ffet ço bırakmak üzere keyfiyeti mahremane su
cukları çevirmek gibi harekat-ı vahşiya rette cenab-ı hükümete tamamiyle ihbar
nede bulunagelmekte olan ve Dersaadet'te eder . . . . ( 1 7 Nisan 1 884)
vücudu her halde muzır bulunan meşhur
beygirci Kör Tosun geçen gece dahi Bo DIŞ HABERLER
ğazkesen civarında Hacı Hilmiye kadının
O Ajans Reuter Telgraflan:
kapusunu cebren kırarak, derun-u hane
* Banka ve büyük tacirler tarafından ve
ye duhul eylediği mezbure tarafından gö
rilen patent ve verginin zam edilmesi ve
rülmekle zavallı valdesi çocuğuyla feryad
. açığın kapanması içün müteaddit yeni ver
da bu lundukları halde merkilm bila per
giler tarhı hususuna Rusya imparatoru
va merdivenden yukarıya çıkmakta ol
hazretleri müsaade eylemiştir . Yeni istik
mağla biçare mezbure namus belası ola
raz açık kapamaya sarfedilmeyip nafıa
rak pencereden kendisini aşağıya attığın
ya hasredilecektir. (24 Nisan 1 884)
dan dolayı ayağı şikest olmuş ve ol bab
da polis memuru tarafından gaddar mer * Almanya imparatoriçesi hazretlerinin
kilm derdest olunarak Beyoğlu mutasar bir nezle-i sadriyyeden [göğüs nezlesi]
A vusturya arşidükü Rudolj [resim dergimiz
nflığına gönderilmiştir . (24 Nisan 1 884) muzdarip olarak yatakta yatmağa mecbur
tarafmdan eklenmiştir]
olduklarını son posta ile alınan Paris ga
::J Mekteb-i Mülkiyye-yi Şahane'nin ders
TAŞRA HABERLERİ zeteleri yazıyor. (26 Nisan 1 884)
leri şehr-i halin yirmisinde tatil edilerek
imtihanlara bed'an ve mübaşeret edileceği O Diyarbekir: Diyarbekir'in Cami-i Ke
işitilmiştir. (27 Nisan 1 884) İLAN VE REKLAMLAR
blr mahallesi ahalisinden ve tuzcu esna
� Kadıköyü ve Yenibağçe ve Üsküdar gi fından Hacı İbrahim ağa tuz satmak üze O Tavuk Beslemek: Hayvanatı mezkfue
bi bazı mevakide her sene mevsim-i sayf re dükk1inında bulundurduğu Hıristiyan nin usı11 - ü terbiyesinden ve teksirinden ve
de [yaz mevsiminde} zükilr [erkekler] ve ahaliden ve Katalik milletinden tahminen hastalıklannın tedavisinden ve hin-i teda
nisvan [kadınlar] tiyatrolara bil-azime (gi yirmi beş yaşındaki şakirdini [çırağını] vide lazım gelen edviyenin [ilaçlar] suret
derek] tenezzüh eyledikleri malilmdur. Bu emniyeti olmak hasebiyle geceleri dahi i istihzarından bahis [bahseden] bulunan
sene idare-i zaptiye tarafından nisvanın ti kendi hanesinde yatırır ve yatıp kaldığı kitab Bab-ı All caddesinde 25 numerolu
yatroya gitmeleri men olunduğu şayia-yı odasında daima bulundurur imiş. Karabet efendinin kitabhanesinde beşer
garibesini işittik. Halbuki tiyatrocular Şakir-i merkilm milmiiileyhin işbu em guruş fiyatla füruht olunur. (30 Nisan
mahsusen kafesler yaptırıp her güna niyet ve itimadına mukabil aleyhinde ta 1 884)
takyidat-ı edebiyyeye itina etmişlerdir . Bu savvur ve tasmlm eylediği facia ibret-i O Henry Nestle 'nin Sütlü Unu: İsviçre'
cihetle bu memnuiyyet-i mervlyenin [riva iilem olmağa seza görüldüğünden hervee de i ngiltere'nin ala sütünden mamı11 olup
yet olunan yasağın] sebeb-i makulu ola hi ati tavzih kılınır: küçük çocuklar için mükemmel nafaka
maz. Umarız ki Nazır-ı Umur-u Zaptiye Şöyle ki: Şakird-i merkilm ağa-yı olan "Nestle"nin mezkilr sütlü unu sütü
Beyefendi hazretleri nisvanımızı tenezzüh milma-ileyhin bir torba derununda beş az olan validelerin sütü yerine geçtikten
ü terbiye-yi amlz [terbiye edici eğlence] yüz adet lira ve üç torba içinde dahi tah başka hem sütten kesilmeğe hem de ha
vasfına sezaviir olan [uygun olan] tiyat minen üç bin adet sim [gümüş] mecidiye zım etmeğe kolaylık verüp i kmal ettirir.
rodan mahrum bırakmazlar. (28 Nisan nukildu olduğunu ve torbalar odasında işbu unun birçok hilelerinden sakınmak
1 884) ki dolapta bulunduğunu kendi milletin içün her kutu üzerinde bulunan Henry
den ve ehibbasından bir kaç şahsa söyle Nestle'nin imzasına dikkat olunmak ik
İCMAL-İ AHVAL yip bu hane kapısına bir anahtar dahi uy tiza eder. (1 7 Nisan 1 884)
durup o anahtar ile bir gece kapuyu aça
::J Gazetemizin tatilinden beri alıval-i si O Emraz-ı hafiyye [gizli hastalıklar]
rak haneye girmelerini ve içeride şakird
yasiyece şayan-ı tezekkür tahvilat ve ta taharriyat-ı cedide-yi fenniyye [yeni bilim
i merkilm ile birleşerek ağayı bank [bağ
gayyürat [değişiklik] vukubulmamıştır. sel araştırmalar] üzerine müesses usı11- ü
mak] ve nukildunu gasp ettikten sonra
Dersaadetçe meşgale-yi mahsusa Avustur acizanem sayesinde esasen şifayab olur.
gaz tenekesini tandıra tutuşdurarak ha
ya Veliahdı fehametlü prens hazretleriy Hatta vazifede hiç hale! gelmeksizin en
neyi ve belki civardeki evleri de ateşe ve
le zevceleri prenses hazretlerinin Dersaa çok mucib-i meyusiyet olan [üzüntü ne
rip savuşmalarını meyanlarında tasmlm
det'e bugün vürildları mukarrer bulunma deni olan] hastalıklar iyileşir. Gençlik ha
ve tasavvur etmişler ve güya hane kaza-i
sından naşi lüzum-u ihtirarniyyenin teda yatiyetinden ve maraz-ı asabiyyeden ha
ateş olup ağa-yı mı1ma-ileyh uyumakta
rikine münhasır gibidir . . . . ( 1 7 Nisan sıl olan netayic-i müessifeyi dahi iyileşti
iken yandığına herkes kanaat ederek bu
1 884) riri m . Hazm temin olunur. Şu kadar ki
na diğer sebeple müsebbib hatıriara gel
::J Misajirlerimiz: Fahamet-lü Arşidük meyeceği fikrine zahib olduklarından
hastalığın tamamiyle tarif ve işarı müster
Rudolf hazretleriyle zevce-i muhtereme cadır [rica olunur] . Bir hayli fenni cemi
kendileri gibi ve belki daha ziyade edep
leri dünkü gün erkenden Mudanya'dan yetler aziisından Doktor B. Paris'de Pla
siz ve haydut takımından Ali Hindl nam
Dersaadet'e vürild etmişler akibet-i vü ce de Nation Caddesinde 7 numerolu ha
Kürdü dahi daire-yi babaset ve meşveret
rildlarında teşrifat-ı umumiye nazırı Mü nede sakin. ( 1 7 Nisan 1 884)
lerine almışlardır.
nir Paşa hazretleri taraf-ı eşref-i hazret-i Halbuki şu habis Kürd ise ağa-yı O " Rusya'nın Alıval-i Siyasiyesi": İşbu
padişahiden memilren vapura gidüb milma-ileyhin meyanında kirvelik oldu risale Bab-ı All caddesinde kitapçı Kara
müŞarin-ileyhüma hazeratına taraf-ı eşref ğu m ünasebetle daima hakkında riayet bet efendinin dükkanında ve diğer kitap
i hazret-i taeidariden tebliğ-i iltifat ve ih- eder imiş. çılarda satılıyor. ( 1 7 Nisan 1 884)
39
280
17.
yüzyılın ortalarında
Osmanlı uleması
şiddetli bir kavga
içinde ikiye bölün
müştü. Kavganın taraflarını şeriatın
katı bir biçimde uygulanmasını iste
yen ve tarihe "Kadızadeler" diye ge
çen alimlerle, sufiliği savunan ve da
ha çok Mevlevl ve Halvetl tarikatia
rına mensup olan din adamları teşkil
ediyordu . Taraflar görüş ayrılıkları
nı " 1 6 sorun" etrafında topiamışlar
dı . 1Zamanın büyük düşünürü Katip
Çelebi, Mizan-ül Hak da� bu sorun
'
Elçisi:1649-1651
s . 206-207. Türkçesi: Mehmet Harmancı ( İ s
tanbul: E Yay . , 1982).
( H ammer bu konuda Naima'yı
aktarmaktadır.)
2Kiitip Çelebi, The Balance of Truth (London
1 957).Mizanü'l Hakk fi ihtiyari'l A hakk, sa
deleştirip notlayarak yayımlayan: Orhan Şaik
Gökyay ( İ stanbul: M . E . B . Yay., 1972), 2. bas.
Tercüman 1 001 Temel Eser dizisi ( 1 980). Prof. Dr. TANER TİM UR
40
18 1
tir. Osmanlı devletinde " fetih savaş disi için"devr-i Süleyman"a dönüşü Mehmet Birgevl' nin fikirlerini devam
ları" hemen hemen bitmiş; bu ise, olanaksız hale sokacaktır. Bu değişik ettiriyorlardı. Mehmet Birgevl Efen
devletin maddi kaynaklarını azalta liklerin özünde Batılı devletlerin di, Vahablliğin atası İbn Tamiya gi
rak, "paylaşım kavgaları" nı bir çe XVI I . yüzyılın ortalarından itibaren bi Şeriattan en ufak sapmaları bile
şit iç savaş haline getirmiştir. Ayrıca mali reformlara girişınesi ve giderek şiddetle kınayan bir müderristi . Eser
memuriyetler parayla alınıp satılma ulusal bir ticaret ve sanayi siyaseti ge leri ve risaleleri çok yaygın bir oku
ya başlamış ve ulema heyeti de bu ge liştirmesi olgusu yatmaktadır. Ger yucu kitlesi bulmuş, tefsirleri yapıl
nel bozulmanın dışında kalmamıştır. çekten İngilizler ve Hollandalılar mış, hatta XIX. yüzyıl başlarında
Osmanlı bilimi, Katip Çelebi, Evliya XVI I . yüzyılın ortasında tarihin ilk Fransızcaya da çevrilmiştir. Mehmet
Çelebi ve Peçevi gibi en üst düzeyde merkantil savaşını yaptıktan sonra, Birgevl Efendinin eseri, Batılı okuyu
yazarlar çıkarınakla beraber, genel Akdeniz'de, Girit savaşıyla zayıfla cuya İslam fanatizminin örneği ola
olarak bir bulıran içine düşmüştür. 3 yan Venedikliler ve Fransızlar aleyhi rak sunulmuştur. Gerçekten Birgevl,
Dönemin yükselen gücü Yeniçeriler ne kıyasıya bir rekabete girmişler ve eserlerinde, Şeriat açısından insanın
dir. Yeniçeriler, Osmanlı tarihinde ilk bu ticarette en büyük payı almışlar organlarının günahlarını sayacak ka
defa olarak ( 1 622'de) bir sultanı öl dır. Fransa, ancak Colbert'in reform dar katı bir yol tutturmuştur: kulağın
dürdükten sonra, önlerine çıkan Si larından sonra, durumunu yeniden günahı müzik aletleri dinlemektir; göz
pahileri de hizaya getirmişler ve dev düzeltmiş ve 1 685'den itibaren Do namahrem insanlara bakınakla gü
let aygıtına ağırlıklarını koymuşlar ğu'da tekrar bir ticari üstünlük kur nahkar olur; dil yalan söylediği za
dır. Il. Osman'ın öldürülmesinden muştur. Bütün bu gelişmelerin Os man günah işlemektedir vb.6 İşte bu
sonra, Osmanlı hanedam ile devlet manlı toplumunu yakından ilgilendir katı İslam anlayışı ile Birgevl Efendi
ileri gelenlerinin önemli bir kısmı için, diği açıktır. XVII. yüzy1lın ikinci ya Osmanlı devletinin, etkisi günümüze
yeniçeriler büyük bir korku ve nefret nsında Istanbul adlı eserinde Fransız kadar süren bir düşünürü olmuştur. 7
konusudur. Bunlar yeniçerileri zayıf tarihçisi R . Mantran, şu yargıya var Birgevl'yi izleyen yüzyılda, Osmanlı
)atmak için her türlü yönteme, hatta maktadır: "XVII. yüzyılın ikinci ya uleması arasında bu geleneği Kadıza
iç ve dış savaşa başvurmaktadıdar. rısında Osmanlı ekonomisinin vesa deler sürdürmüşlerdir.
Naima'nın naklettiğine göre bu döne yet altına alınması, iki yüzyıl sonra Kadızadeler Osmanlı tarihinin en
min şiddetli yeniçeri-sipahi kavgala imparatorluğun siyasal vesayet altına sert sultanlarından biri olan IV. Mu
rını bizzat vezirler çıkartmışlardır. girmesine öncülük eder gibi görün rat devrinde Saray'da büyük güç ka
Hatta bunun için, kendi adamlarını mektedir. "5 Oysa Osmanlı uleması zanmışlardı. Bizzat Sultanı da etkileri
sipahi kılığına sokarak ve onlara ye nın tartışma konuları arasında Os altına almışlar ve onun tütün yasağı
niçeri öldürterek tahrik yöntemleri de manlı ticareti , Osmanlı sanayü, Os nı bahane ederek İstanbul'da bir te
kullanmışlardır. Naima'nın belirtiği manlı para politikası vb. gibi konu rör havası estirmeye başlamışlardı.
ne göre, bu kavgayı tahrik eden ve lar hiç yoktur. Iluna karşılık , nasıl Bu sıralarda Şam'da işlediği bir cina
zir ' 'Yeniçerilerle sİpahiler birbirleriy konular vardır? Tarikatçıların cevaz yetten sonra İstanbul 'a kaçan bir va
le öldüresiye boğuşmadıkça bize em verdikleri dans ve müziğin ("devran iz de Ayasofya camiinde verdiği va
niyet yoktur. "4 demiştir. ve sema") Şeriata uyup, uymadığı; tü azlarla büyük bir şöhret ve güç kazan
a
tün ve kahvenin haram olup olmadı mış ve Kadızadelere katılmıştı . 8 Bir
ğı; Peygamber zamanından sonra direk dibinde verdiği vaazlardan do
meydana gelen yeniliklerio kabul edi layı, kendisine Üstüvanl adı takılan
MAN LI lip edilmeyeceği vb. bu hoca, Kadızadelerin en güçlü ki
TOPLUMUNUN BUHRAN şilerinden biri olmuştu. Bunlar İstan
A
DÖNEMiNE GİRİŞİ bul'da rüşvet yoluyla bütün tayin ve
azillerde rol oynuyorlar, mevkilerini
Kısaca Osmanlı toplumu, bu dö korumak isteyen sadrazamlar bile
nemde uzun süreli bir buhrana girmiş A SORUN: bunlara yumUşak ve hoşgörülü dav
ve geleneksel kurumları nitelik değiş FİKİR ÖZGÜRLOGÜNÜN ranıyorlardı. Kadızadeler asıl kavga
tirmeye başlamıştır. Oysa, bu evrimi SINIRLANMASI larını tarikatçılara karşı yönetmiş ve
saptayan Osmanlı düşünürleri, yeni onların sözcüsü durumundaki Sıvas!
durumdaki ilerleme güçlerini teşhis Bu gibi tartışma konuları, bugün Efendiyi baş düşman ilan etmişlerdi.
edip destekleyeceklerine, " Kanun-u ne kadar ilkel görünürse görünsünler, Fakat asıl kıyamet, Sufilere sempati
Süleyman" a dönüşten daha ileri bir aslında çok genel ve temelli bir so besleyen Bahal Efendi şeyhülisliim
önlem tasavvur edememişlerdir. Kla runu içermektedirler: Fikir özgürlü olunca koptu.
sik örneğini Koçi Beyin risalesinde ğü ve sınırları. Tartışmanın tarafla
bulan bu zihniyet, gözlerini geleceğe rını, daha önce de belirttiğim gibi, İstanbullu bir ulema ailesinden ge
değil, geçmişe çevirmiştir. Oysa, özel Kadızadelerle S u filer meydana len ve ünlü Osmanlı tarihçisi Hoca
likle Batı'da bu dönemde başlayan te getiriyorlardı. Saadeddin 'in tarunu olan Bahal
melli değişiklikler, ister istemez Os Kadızadeler XVI. yüzyılın ikinci Efendi, müderrislik, kadılık ve kazas
manlı devletini de etkileyecek ve ken- yarısında yaşamış Osmanlı alimi kerlik gibi görevlerden sonra 1 649'da
41
82
Y
"'ranz Taeschner'in tıpkıbasımını yayımladığı 1 7. yazyıla ait anonim bir minyatar albümfinden
Venedik Elçisinin (Balyos) sadrazam tarafından kabulU.
42
283
S
rini önlemekti. İşte temel nitelikleri fet oluşturuyordu. Güçlü yönetici biz
bu olan Sultan İbrahim devri, aynı be karşı olan bütün unsurların sempa
zamanda dini bağnazlığın en yoğun tisini kazanmıştı. İdeolojik düzeyde
olduğu devirlerden biri olmuştur. INIF ESASINA DE Ö İ L , ise, Sufilerin tam desteğine sahipti.
Hammer' in naklettiğine göre, bu dö OPORTÜNiZME Bahai Efendinin gücünü, iktidar biz
nemde, Sultan, Venediklilerin Ege !i DAYANAN SİY ASET binin yarattığı antipatİ ve nefret sağ
manlarına saldırıları üzerine, İstan lıyordu. Abaza Hasan Paşa'yı hapis
bul 'da sayıları 200.000'i bulan Rum Osmanlı siyaseti sınıf esasına da ten çıkarmasının gösterdiği gibi, gü
ve Ermenileri yoketmek istemiş, bu yanmıyordu. Yönetici zümre bütün cünün, Anadolu Türkmenlerine ka
na gücü yetmeyi nce Pera ' daki olarak "sınıf" özelliklerini taşımak dar giden uzantıları vardı.
" fren k " leri k at ietmeyi düşün la beraber, devamlı bir şekilde kişisel Baha1 Efendi, kimilerinin bekledi
müştü. 10 Bu girişim güçlükle ön çıkariara dayanan bizipiere ayrılıyor ği gibi oyuncak olmadı. Tam tersine
lenmiştir. İbrahim döneminin so ve oportünizmden başka bir temeli ol dürüst ve cesur bir şeyhülislam oldu .
nunda yeniçerilerin mutlak güç ka mayan bu hizipler devamlı " Yurtseverlik " kavramının daha
zanmaları , Naima tarihinde şöyle an değişiyorlardı Y Yönetici zümre için oluşmadığı bir dönemde, yurtseverce
latılmaktadır: Kürk tutkusunun ese de en homojen yapıya sahip olan, en davrandı . Bütün felsefesini, aşağıda
ri olarak Sultan İbrahim "içi ve dışı çok güvenlik içinde bulunan ve bu ha aniatacağım ve Naima'nın "garip ve
sarnur olmak üzere, sırf kendilerine liyle sık sık batılı "aristokrasi"ye acaip" diye nitelediği olay ortaya
mahsus murassa düğmeli bir nevi el benzetilen ulema kategorisi bile ikti koymaktadır. 14
bise icad etmişlerdi. Herbirisi ancak dar kavgalarına göre "parti"lere ay
E
8000 kuruş ile meydan gelirdi . " 1 1 Bu rılıyor, hatta bazen bizzat bu kavga
koşullarda ve mali yetersizlik dolayı ları başlatıyordu . Batıda ulusal bur
sıyla, Veziriazam , Sultan hesabına, j uvazilerin ortaya çıkmaya başladığı
çok zengin olan yeniçeri ağalarından ve devlet aygıtının bu gelişimi hızlan LAKAYA YATIRILAN
rüşvet olarak san:ıur kürkler istedi . dırret yönde rasyonel girişimlerde bu VE AH IRA KAPATl LAN
Ağalar bunu sinirli bir şekilde reddet lunduğu bir sırada Osmanlı devleti ELÇi
tiler ve böylece veziriazamla araları nin arzettiği tablo buydu.
na bir soğukluk girdi. Veziriiizam, in I V . Mehmet devrinde, Ağalar İzmir'de İngiliz tüccarlarının taraf
tikam amacıyla, yeniçeri ağalarını bir Kösem Sultan-Kadızadeler koalisyo olduğu ve konusu 200.000 akçeyi ge
düğüne davet edip yoketmek istedi. nu, bütün gücüne rağmen Bahal çen bir dava sözkonusu olmuştu. İn
Fakat durumdan, casusları aracılığıy Efendinin şeyhülisliimlığa tayinini ön gilizlerle imzalanan ahidnameye (ka
la zamanında haberdar olan ağalar, leyemedi. Fakat aslında,. tayin biçimi pitülasyona) göre, konusu 200.000 ak
düğüne gitmeyerek kenci!erini kur ne ve gerekçesine bakılırsa, bu sıra çeyi aşan davalara Osmanlı kadısı ba
tardılar. Daha sonra veziriiizam, si larda Baha1 Efendinin fazla ürküle kamıyordu. Ne var ki İngiliz konso
pahileri tahrik ederek ve yeniçeri cek bir yanı da yoktu. Naima' nın an losu, küstahça davranışı ile kadıyı si
sİpahi kavgaları çıkararak amacına lattığına göre, Bahai Efendi, şeyhü nirlendirmiş ve onun davayı görmekte
ulaşmak istedi. Bunda da başanya lislam Abdürrahim Efendinin aziin ısrar etmesine neden olmuştu. Kadı,
ulaşamadı. Bütün bunlar üzerine, ye den sonra, dönemin güçlü kişilerin Şeyhülislama yazdığı bir mektupta
niçeriler ağalarının önderliğinde den Müneccimbaşı Hüseyin Efendi durumdan şikayet etmiş ve " uğursuz
ayaklanarak Sultan İbrahim'i devir nin tavsiyesi ile müftü olmuştu. Hü konsolosun padişah emrine aykırı
diler ve önce Veziriazam' ı , sonra da seyin Efendi bu tayin için Sadrazam olarak, düşmana gemilerle buğday
bizzat Sultan'ı katlettiler. Bu sırada, Murat Paşaya şunları söylemişti: alıverdiğini" bildirmişti . Duruma el
sefahat, lüks ve Girit savaşının yarat "Bahai Efendi, bir keyif ehli, kendi koyan Veziriiizam , Bahai Efendiyi tu
tığı pahalılık ve yokluklar yeniçeri ta zevkine ve rahatına düşkün bir adam zağa düşürmek amacıyla, bu "mah
banını Ağalar'a yaklaştırmıştı. Bu dır. Onu müftü eyle! " 13 Bahai Efen zurlu" işi "bizim çok işimiz vardır"
yüzden iki çıkar çetesi arasındaki sa di, anlaşıldığına göre bir "güç" olsun diyerek kendisine yolladı. Bunun üze
vaş, "halkçı" bir görünüm kazandı. diye değil, tam tersine tamamen zaa rine Bahai Efendi derhal Galata'dan
Meşhur Cinci Hoca'nın da katli ve fı yüzünden ve istenilenlere fetva ver İngiliz Elçisini çağırtarak, kendisin
mallarının müsaderesi ile Sultan İb mesi umuduyla şeyhülislamlığa geti den konsolosu azietmesini istedi. El
rahim dönemi kapandı. rilmiştir. Buna rağmen yeniçeri ağa çi Thomas Bendysh kendinden emin,
IV. Mehmet devri yeniçeriler dev ları, bu tayinden hiç de memnun ol hatta kaba bir tonla "onu kralımız
ri oldu. Ağalar, Kadızadelerin de des mamışlardır. dikmiştir, ben kaldırmaya kildir de
teğini kazanarak güçlerine manev1 bir Bahai Efendi ne gibi bir ittifak sis ğilim" diye cevap verince, Bahai
·
temel sağladılar . Baskıyla ya da çıkar temine dayanıyordu? Bunu somut Efendi büsbütün küplere binip şun
sağlamayla devlet ricalinin bir kısmını olarak açıklamak durumunda değiliz. ları söyledi. " Bre dinsiz mel'un, siz
da yanlarına çektiler . Bu zümre itti Ancak şurası bellidir ki Bahai Efen ne güna muahhid geçinirsiniz ki, da
fakının tüm dallarını ayrıntı ile sap di, Osmanlı sisteminin özelliklerine ima din ve devlete hıyanetten geri kal
tamaya olanak yoktur. uygun olarak, iktidar içinde muhale- mazsınız! Venedik kafirine niçin kal-
43
mekte ve daha önce Bahai Efendinin
de yüzüne güldügünü nakletmektedir.
Zaten bu olaylardan sonra, müftü
Aziz Efendi, halk arasında da, "Bal
yos Müftüsü" adıyla alaylı bir şekil
de anılmaya başladı.
O AY ÜZERİNE
BAZI DÜŞÜNCELER
Şimdi bu olay üzerinde düşünelim
ve o devrin gerçeklerini gözden uzak
tutmayarak hükümler vermeye çalı
şalım. Akla ilk gelen soru şu oluyor:
Bahai Efendi İngiliz Elçisine dayak
attırarak çirkin bir davranışta bulun
mamış mıydı? Bahai Efendinin dav
ranışı, hiç kuşkusuz kendi dönemi
için bile yakışıksızdı ve bir şeyhülis
Him, hiçbir şekilde soğukkanlılığını
"V. Murat bütün soltonatı boyuneo kahve ile birlikte tütün ve şorobı do do yosoklomıştı. Bu ya kaybetmemeliydi. Ne var ki, bu gibi
ağa uymoyonlordan,foloka cezası ile kurtulanlar, anında 6/dürülen binlerce kişinin yanında şanslı
ayı/ır/ardı. Fronz Toeschner'in tıpkıbasımı yoyımlodığı 1 7. yüzyıla ait anonim olbümden bir olaylar, Osmanlı saraylarında zaman
başka minyatür: falako sahnesi. zaman görülüyordu. Örnegin, daha
da sonraki tarihlerde, XIV. Louis'nin
{Onlar ve imdatlar verirsiniz? Sizin dan İngiliz Elçisi olayı da patlak ve elçisi Osmanlı Sarayında tafralar atıp,
nüfritlikleriniz bitmez mi sanırsı rince, agalar derhal Kahya Beyin Sultanın huzurunda Osmanlı adetine
ıız? " Elçi aynı tonda ve .tam bir tüc evinde toplandı ve bir müderrisi elçi göre eğilmeyince, çavuşlar derhal el
;ar havasında konuşmaya devam et yi kurtarmak üzere müftüye yolladı çiyi yatırmışlar ve alnını yere
i: "Bizden her kim kalyon isterse, ki lar. Bahai efendi müdenis İbrahim yapıştırmışlardı. 1 5 Bunun için Fran
a ile veririz, siz de isterseniz veririz. " Efendi'yi "Ağalar bu işe ne karışır sızlar ne savaş ilan etmişler ne de el
�u sözler bardagı taşıran damlalar ol lar" diye karşıladı. İbrahim Çelebi' çiyi geri çağırmışlardı. Belki de haber
lu ve İngiliz Elçisi Bahai Efendi nin Venedik'le savaşta olduğumuzu; XIV. Louis'ye duyurulmamıştı bile.
lin emriyle önce falakaya çekildi, İ ngiltere'nin gemileri, orduları ve ser Kaldı ki Bahai' Efendinin düşmanla
onra da bir alııra kapatıldı. veti itibarıyla Frenklerin en büyük rı, olayın ahlaki' yönü üzerinde dur
devleti olduğunu, onunla çatışmanın maktan ziyade, İngiltere'nin' 'yüce"
Osmanlı devleti için felaket olacağı liğini ileri sürüyorlardı . Gerçekten bu
nı anlatması para etmedi. Bahai Efen hata tamir eililmeseydi, İngilizler Os
di, agalara hakaretler yagdırarak, manlıları, ağaların sandıgı gibi mah
müderrisi huzurundan kovdu. Bunun vedebilirler miydi? Şurasını belirtelim
Veziriazam ve yeniçeri ağaları se üzerine yeniçeri ağaları, derhal At ki, 1 650'lerin burjuva atılımları için
inç içindeydiler. Bahai Efendi kuru meydanındaki İbrahim Paşa Sarayın deki ingilteresi çok ciddi sorunlarla
m tuzaga düşmüştü. Ağalar derhal da toplandılar ve veziriazamdan Ba karşı karşıya bulunuyordu. Kral I .
1arekete geçtiler ve müftünün sürüi hai Efendinin aziini istediler. Sonuç
nesi için baskı yapmaya başladılar. olarak, Kadıasker Çelebizade Aziz
10Hammer bu bilgileri, batılı bir kaynağa
!:aten Bahai Efendi daha önce de ege Efendinin desteğiyle bunq sağladılar.
(Greifenklau raporu) dayanarak veriyor. age,
nen hizbi sinidendiren davranışlarda En büyük rolü Bektaş Ağa'nın oy Cilt 1 0, s. 1 1 1 - 1 1 2 .
mlunmuştu. Veziriazam, yabancı el nadıgı bu operasyon sonucu, Bahai 1 1 Naima, age, Cilt 4, s. 1 827.
:ilerin arzusu ile Kapudan Paşayı az Efendi Bergama'ya sürüldü. ["Bir za 1 2Bu konuda sadece Osmanlı vakayinameleri
etmek isteyince, Bahai Efendi sert mandan sonra gelip Ebu Said Efendi okunarak bir fikir edinilebilir. Bir inceleme için
bak . Carter V. Findley, " Patrimonial House
:ıkmış ve " Din ve devlet uğruna ete olayında ikinci kez şeyhülislam ol
lıold Organization and Factional Activity in the
�ini beline dotayan ve bunculayın !a muştu. Safer'in 1 2' nci günü ( 1 064/2 Ottoman Ruling Class" (d. n . 3'te sözü edilen
rık bir adamı azietmek din ve devle Ocak 1 654) ölüp evinin karşısında gö seminerden).
1 3 Naima, age, Cilt 5, si 2064.
e hıyanettir. Tayin olduğu hizmeti müldü. Yaşı altmışa yakındı . "] Yeri
14Ibid, Cilt 5, s. 2 103 . Aksi belirtilmedikçe, iz
�ereğince tamamladı. Balyosların [el ne Kadıasker Aziz E fendi müftü ta
leyen bilgiler de Naima'dandır.
;ilerin] rüşvetini alıp, haksız yere az yin edildi . Naima yeni müftüden 1 5 Bu olay hakkında Hammer tarihinde bilgi
etmek ne demektir?" demişti. Arka- "müdara ehli" [dalkavuk] diye sözet- verilmektedir.
Charles'in 1 649'da idamı ile sona
eren bir iç savaşı, Hollanda ve İspan
ya savaşları izlemişti. Bütün bu olay
ların kahramanı Cromwell ise, kur
duğu otoriter yönetim ile halk deste
ğini kaybetmişti. Ayrıca bu anarşik
gelişim, Akdeniz'deki İngiliz ticaret
hanelerindeki disiplini de bozmuştu
ve bunlar hiçbir kaideye uymaz hale
gelmişlerdi . 16 Bu durumdan Naima
tarihinde de söz edilmektedir. Buna
göre, İngiliz konsolosu tüccarlada ta
mamen birlik olmuş ve "ahidname
Jere [kapitülasyonlara] kendi havala
rınca nice maddeler eklemişlerdi . " 17
Bütün bunlar gözönünde bulunduru
lursa, Bahai Efendinin düşmanlarının
gerçek niyetlerini başka yönlerde ara
mak gerekir.
A KDENİZ
TİCARETİNİN SORUNLARI
BUÖ DA Y KAÇAKÇILIGI
Naima 'mn nakle/liğine gCire bu dönemin şiddetli yeniçeri-sipahi kavgalarını bizzat vezirler rı
karmışlardır. Resimde Ricaut 'nun kitabından bir sipahi tasviri g6rütayor.
Ağaların çiftlik sahibi oldukları açık özetleyelim. Gözü bir türlü doyma
Osmanlı-Venedik savaşı Akdeniz tır. Biraz sonra sözünü edeceğim es yan ağalar, ticari ilişkiler dışında,
ticareti için büyük sorunlar yaratmış naf ayaklanmasında, lonca temsilci 1 65 1 yılında para spekülasyonuna da
tı. Bu sorunların başında kaçak buğ leri ağaları veziriazama şikayet eder girdiler. Defterdar Emin Efendi ile
day ihracı geliyordu. Aslında barış ken, derler ki " ağaların Karadenizden arılaşarak, Belgrad ve Bosna'daki ba
zamanında dahi Osmanlı idaresi buğ gelme gemi gemi bakır, fındık, tuz ve zı adamlarına, üçte biri gümüş, geri
day ihracını yasaklamıştı . Fakat Os İzmir ve Akdeniz'den yine getirdik si kalay akçeler bastırdılar. Sonra
manlı eyaletleri genellikle devletin ih leri şayka şayka sabun ve dirni, sakız bunları zorla esnafa verip, 1 1 8 akçe
tiyacından fazla hububat ürettikleri falan falan bunca şeyleri bizlere tarh ye bir altın olmak üzere 1 20.000 al
için, Kadı' nın izniyle meşru bir biçim edip, birkaç misli balıalarını alıp, bu tın toplamaya kalktılar. Amaçları bu
de ihracatta bulunmak mümkündü. kadar zarar çektirdiler. " 19 Bu bilgiler nu da Yahudi sarrafları aracılığıyla ri
Savaş ya da gerginlik durumlarında ağaların ticari ilişkilerini ortaya koy yale çevirmek ve elde edilen 240.000
ise buna izin verilmiyordu . Böyle hal maktadır. Onlar buğday kaçakçılığı riyali ulufe olarak dağıtmaktı . Bu gi
lerde kaçakçılık başlıyor ve büyük bo na doğrudan katılmasalar bile, muh rişim on bin esnafı ayaklandırdı.
yutlar kazanıyordu. Venedik savaşı temelen Osmanlı "intisap" anlayışı Hammer'in Osmanlı tarihinde ilk
yıllarında da durum buydu ve her za içinde -yani bir çeşit " hizip politika "esnaf ayaklanması" dediği bu ayak
manki gibi Makendonya, Teselya ve sı" içinde- bunu yapanları koruyor lanma sonucu, ağaların adamı Vezi
Ege kıyıları kaçakçılık merkezi haline lar ve belki de onlardan pay alıyor riazam Melek Ahmet Paşa aziolundu
gelmişlerdi . Bu savaş sonrasında Ve Jardı. Nitekim, 1 65 1 ayaklanması ve ve yeniçeriler imdadına yetişemeden,
nedikli taeiri er, İngiliz, Fransız ve ağaların tasfiyesinden sonra, "kafir Kösem Sultan Saray'da içoğ]arıları ta
Hollanda gemilerinden yararlanıyor Iere buğday satmak" suçuyla bazı taş rafından boğularak öldürüldü. Ayak
lardı . 1 8 Öte yandan, bu savaş bölge ra ağaları öldürüldüler.20 lanmanın yatışmasından sonra ağa
ticaretinde Yahudi tüccarların önemini Yeniçeri ağaları serbest olsa da ya lar, yeni sadrazaını tehdit ettiler. Bek
İtalyanlar aleyhine artırmış ve ticari sak olsa da, Akdeniz ticaretini çıkar taş Ağa, Siyavuş Paşaya "Bizimle ko
bağlantıları Venedikli Yahudi aileler ları gereği koruyorlardı. Kaçakçılığa nuşmadan niçin mührü aldın? Sana
sağlamaya başlamışlardı . İşte Os karşı çıkan Bahai Efendiyi herhalde vezirliği kim verdi?" diye çıkıştı. Bu
manlı devlet ricalinin bir bölümü, onun için sevmediler ve baskı ile sür nunla da kalmayarak, ağalar, Kösem
özellikle yeniçeri ağaları bu çıkar bağ dürdüler. Sultan 'ın intikamını almak için bir
lantıları içinde yer alıyorlardı. Peki, ağaların sonu -çünkü Osman toplantı düzenlediler. Toplantıya ye
Yeniçeri ağalarının hububat ticareti lı'da yönetici hiziplerin hep acı bir so niçeriler ve zorla bir kısım ulema iş
ile doğrudan bir ilişkisi var mıydı? nu vardır- nasıl oldu? Yine Naima tirak ettirildiler. Toplantıda ağalar
Buna ait somut veriler bulamadık . Tarihi'nden yararlanarak gelişmeleri bekledikleri desteği bulamadılar ve
45
.
286
1 kendi tabanlarından koptukları açık süngunun ucuyla dürtükleyerek çı rakmayı tercih ettim. O dönemi an
ça ortaya çıktı . Toplantıda konuşan kardılar. Bir beygire bindirerek şehir latan iki tarihçiyi tekrar anarak söz
Bektaş Ağa yeni yöneticileri tehdit et de gezdirmek suretiyle teşhir ettiler ve lerimi bitirmek istiyorum. Bunlardan,
tikten sonra, "Valide'nin kanım iste daha sonra da boğarak öldürdüler. Osmanlı tarihçisi Naima, bütün bu
riz" diye haykırdı . Toplantıya katı Diğer ağalar da aynı akıbete uğradı. olayları "garip ve acaip bir iş" diye
lanlardan ses çıkmadı. Sadece yeni Ağalar, cesetleri bir süre teşhir edil bizlere nakletti. Ahlaki planda hü
çerilerden biri sakin sakin " Sen Va dikten sonra gömüldüler. kümler vermekle beraber, olaylardan
lide Sultan'ın varisi mi oldun? " diye Baba! Efendiden sonra, ağaların toplumsal ve siyasal dersler çıkarma
seslendi . Bir yeniçerinin bunları söy hikayesi de böylece sona eriyor. Gö dı. Aynı dönemde Osmanlı Devletin
leyebilmesi ve hele topluluğun, ona rüldüğü gibi bu, iç açıcı bir hikaye de de konsolosluk yapan İngiliz tarihçi
haddini bildireceğine sükı1nunu mu ğildir. Fakat öğretici bir hikayedir. P. Ricault ise, 21 elçilerinin savunucu
hafaza etmesi durumu açıkça ortaya Osmanlı toplumsal güçlerini (saray, su ağaların yiyiciliklerini anlattıktan
koymuştu . Artık ağalarla yeniçeriler ulema, ordu) en üst düzeyde temsil sonra, Thomas Bendysh'i " fevkala
arasında bir uçurum vardı . Gerçi ye eden şahsiyetlerin nasıl biribirierine de bir elçi" diye övdü ve başına. ge
niçeri ağası soğukkanlılığını kaybet düştüklerini ve sonunda nasıl yokol lenleri anlatmaya tenezzül etmedi. Bu
memeye, konuşmasını başladığı ton duklarını anlatan bir hikayedir. Ger iki tarihçinin tutumu, toplumlarının
da bitirmeye gayret etmişti. Fakat ha çekten Baba! Efendi İngilizlere feda o günkü durumunu ilginç bir biçim
ber hemen Saray'a uçurulmuştu. Baş edilerek sürülmüş, Kösem Sultan, ye de yansıtmıyor mu?
ta Bektaş Ağa olmak üz�re, yeniçeri niçeriler imdadına yetişmeden boğul
ağaları ertesi günlerde Saray'a davet muş; ağalar ise, servetlerinin tadını çı
edildiler. Bu davetin anlamını iyice karamadan idam edilmişlerdir. Bu 1 6A.C. Wood, A. History oj Levant Company
anlayan ağalar, kaçıp saklandılar. olaylar zincirini yorumlamaya yara (Oxford 1935), s . 56.
17Naima, age Ci lt 5, s . 2 1 02.
,
, Bektaş Ağa, yeniçeriler arasında, yacak bazı bilgileri daha önce verme 1 8 R. Mantran, age, s . 53 1 -32.
kendi eski odası olan Samsuncular ye çalışmıştım. Aslında, olup biten 1 9Naima, age, Cilt 5 , s . 2 1 36.
odasında saklanmak istedi . Fakat ka ler, elbette ki daha ayrıntılı bir tahli 201bid, Cilt 5 , s. 2408; izleyen bilgiler de Nai
bul edilmedi. Bunun üzerinıe bir dos li gerektirmektedir. Ancak makale ma Tarihi'nden alınmıştır.
2 1 P . Ricault, The Preseni State of the Gıto
tunun evinde gizlendi. Fakat iş işten min amacı bu değildi . Daha ziyade ol
man Empire, London 1688 ve Histoire des Tro
t geçmişti. Saray'dan gönderilen çavuş guları sergileyerek, bunlardan çıka is Demiers Empereurs de Turcs, ( 1 623- 1 677)
lar, Bektaş Ağa'yı gizlendiği delikten cak dersi okuyucunun takdirine bı- Cilt II, 1 682.
YA P l T
Toplumsal Araştırmalar Dergisi - İ ki ayda bir çıkar
Sahibi, Yayımcısı: Bilimsel Araştırmalar ve Yayın Kooperatifi
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Türker Alkan
TOPLUMSAL ARAŞT IRMALAR DERGISI Yazı Kurulu: Türker Alkan, Halil Berktay, Korkut Boratav,
Nuri Karacan, Yakup Kepenek, Çağlar Keyder, Şevket Pamuk,
SA Y! 49/4 NİSAN/MA YIS 1984 Bülent Tanör, Mete Tu nçay
46
DÜNYANIN EN İLERi BANKAlARlNDA UYGUlANAN VE
EN SAGIAM ÇEK SİSTEMİ OlARAK KABUL EDİLEN
Ç E K K A R T
Pamukbank
Pamukbank, Çekkart sisteminin gerektir kabul eden kişi tarafından
diği tüm güvenlik unsurlarını, işletme yazılması.
Çekkart Çekleri
prensiplerini ve uygulama yöntemlerini • Kart üzerindeki hesap
ülkemizde sağlamayı başarmış vı:-mudisi Bu özel çekler Pamuk
numarasının çek üzerindeki
nin özelliklerinden de aldığı güçle-Tür bank'ta Çekkart hesabı
hesap numarasına uyup
kiye'nin, Çekkart sistemini uygulayabilen bulunan mudilere aittir.
oymadığının kontrolü!
ilk bankası olmuştur. Mudinin adı ve soyadı
• Kan ve çek üzerinde
Pamukbank, Çekkart'ın diğer bankalar her bir çekin üzerine
fıligran olarak Pamukbank
tarafından da uygulanabilmesini ve ülke tek tek basılmıştır.
yazısı ve Pamukbank
rnizdeki tüm tasarruf sahiplerinin bu Ve Pamukbank Çekkart amblemi bulunup
üstün sistemden yararlanabilmesini temen Sistemi özel güvenlik bulunmadığının, ışığa
ni etmektedir. bütünlüğü tutularak kontrolü!
• Kartın kullanım süre
ÇEKKART SİSTEMİ Çekkart, özel güven
sinin dolup daimadığının
Özel Çekkart hesabı, özel Çekkart kartı unsurlarından oluşan bir
kontrolü!
ve özel Çekkart çeklerinden oluşmaktadır. güvenlik bütünlüğüne
• Çek üzerindeki imza ile
sahiptir.
ilk Çekkart uygulaması
kan üzerindeki imzanın
Ve ülkemizdeki
PAMUKBANK ÇEKKART SİSTEMİ 1 -Filigran aynı olup olmadığının
kontrolü!
Pamukbank'ta Çekkart hesabı bulunan Özel kağıda kimyasal olarak kaydedilen
tüm Pamukbank mudilerinin , kendilerine ve ışığa tutulduk/annda g6rülebilen Ve Pamukbank Çekkart Çeklerine özgü
ait özel bir Çekkart kartlan ve özel Çekkart yazı ve şekillerdir. anında tahsilat güvencesi
çekleri vardır. Pamukbank Çekkart uygulamasında
Pamukbank T.�. her Pamukbank
Çekkart Çekine-belirlenen şartlara eksiksiz
Bu özel kart ve çekler sayesinde fıligrandan, bir güvenlik unsuru olarak
mudiler, bankadaki paralannı, bankaya yararlanmaktadır.
uyu/muş olması kaydryla-30.000 liraya
gitmeden kullanabilme ayncalığını kazan. Çekkart kartları
kadar, provizyon almadan ödeme yapmayı
mışlardır. Günün 24 saati. Yılın 365 günü. ve Çekkart çek
taahhüt etmektedir.
Yani ber Pamukbank Çekkart Çeki,
lerine fıligran
Gece. Gündüz.
30. 000 liraya kadar anında tahsilat
olarak
...
Pamukbank Çekkart Hesabı Pamukbank
f?üvencesi taşımaktadır.
yazısı ve Pamuk
Pamukbank'ta bank ambleminin
açtırılan* çok özel -'0=-...:
'""'
...:·
..•_
·.: ..
_ ____ PiüiüiöW.ifı!l� kaydedilmiş olması,
bir hesaptır. Bu he- Işte, tüm özellikleriyle Çekkart!
bu kan ve çekierin
sapla bulunan !a-
taklit edilme
sarruflar-faizsiz
ihtimalini
kalmadan-her an kesinlikle onadan Dünyanın en ileri bankalannda uygu
-
kullanılmaya hazır kaldırmaktadır. lanan ve en sağlam çek sistemi olarak
beklemektedir. kabul edilen Çekkart'tan (Chequecard)
Ayrıca Pamukbank, hesap sahibine, 2-Özel baskı ülkemizde yalnızca Pamukbank mudileri
her ay, hesabından kullandığı paralann Mudinin adı ve soyadı Çekkart kartı ve yararlanabilmektedir.
miktarlarını ve kullanılış tarihlerini Çekkart çeklerinin üzerine özel bir teknikle
gösteren aylık bir dökümü (eksıre) yazılı basılmaktadır. Bu sayede kartlarda ve
olarak göndermektedir. çeklerde imza ve isim tahrifatı yapılması
imkansız hale getirilmiştir. ÇÜNKÜ PAMUKBANK
Pamukbank T.A..Ş .
3-Kabul-kontrol MUDİSİNE GtNENiR,
tarafından verilmekte Her kişinin, Çekkart çekini
ÇÜNKÜ GÜVEN
�ILIKIJI)IR.
mudinin Çekkart'tan kabulü sırasında
yararlanma önemle uyması
hakkına sahip gereken kural
olduğunu belge lardan oluş
maktadır.
Q Pamukbank
lemektedir. Mudinin
adı ve soyadı, kartının •Kan
üzerine özel olarak üzerindeki
kırmızı renkli
basılmıştır.
Çekkart numarasm ın,
* Şimdilik lstanbu( Ankara, /zmir, çekin arka yüzüne, çeki
Adana, Bursa,. Tarsus ve Mersin 'deki
Pamukbank şubelerinde açtın/abilmektedir.
289
Geçen saytda bu sayfalarda başlattığtmtz "Kadın " konusuna devam ediyoruz. A ma gelecek ay başka bir sosyal
tarih konusuna geçmek üzere, "Kadın "lar/a ilgili belge ve bilgiler vermeyi bu kere artık keseceğiz.
Eskiden A vrupa 'da, "Fransa kadınların cenneti, atların cehennemi; Türkiye atların cenneti, kadınların cehenne
mi" diye bir söz vardı. [Fransa 'nın at/ar için kötülüğü, herhalde ağır işlere koşulmalarından, sonra da kesilip yenil
melerinden ileri geliyor. Türkiye 'deyse, Orta Asya geleneklerine karşılık, dince rnekruh sayılması, at eti yenmesini,
dolaytsıyla at kesimini engellemiştir.]
Korkarız ki, Osmanlı kadınının güç yaşama koşulları, aktardığımız dış kaynaklardan yeterince ortaya çıkmıyor.
(Yerli kaynaklar, o koşulları zaten doğal sayıyor/ar.) Bunun başlıca nedeni, yapıtlarından alıntılar verilen yabancı
gözlemcilerin, genellikle çifte standart kullanmaları, kendi ülkelerinde kat/anamayacakları durumları bizim için hoş
görme/eridir. Tıpkı şimdi demokrasi konusunda yaptıkları gibi.
IN- II
eEN ESKi TÜRK DESTANINDA DÖRT TÜRLÜ KADlN *
Dede Korkut dilinden ozan aydur:
Karılar dört dürlüdür: Birisi ev yapan sulpdür, birisi solduran sopdur, birisi
dolduran* * topdur, birisi evün tayakıdu, birisi nice söylesen bayağıdur. Ozan, evün
tayağı oldur ki yazıdan yabandan eve bir udlu konuk gelse, er adam evde olmasa,
ol anı yedürür, içürür, ağırlar, azizler, göndürür. Ol Ayşe, Fatma soyudur. Hanum,
anun bebekleri bitsün, ocağuna buncılayın avrat gelsün.
Geldük ol kim solduran sopdur, sabahdanca yerinden uru-durur, elin yüzün yuma
dan dokuz baziamaç ilen bir küvlek yoğurt közler, doyunca tıka basa yer, elin bögrü
ne urur, aydur: Bu evi harab-olası ere varaldan berü dahı karnum doymadı, yüz üm
gülmedi, ayağum paşmak, yüzüro yaşmak görmedi, der. Ah nolaydı, bu er öleydi ,
birine daha varayıdum , umarumdan yahşı uyar olayıdı, der. Bunun biginün H anuro
bebekleri bitmesün, ocağuna buncılayın avrat gelmesün.
Geldük ol kim dolduran** topdur, kuşluk uyhudan uyanır kalkar, depdenince ye
rinden uru-durur; elin yüzün yumadan obanun ol ucundan bu ucuna, bu ucundan ol
ucuna çarpışdurdu, kov kovladı, din dinledi, sabahdan öyledence gezdi. Öyleden sonra
evine geldi, gördü kim uğru köpek, yige dana evini birbirine katmış, tavuk k ümesi ne,
sığır darnma dönmüş. Konşularına çağırur ki: Kız Zeliha, Zübeyde, Ürüveyde, Can
kız, Can-paşa, Ayna Melek, Kutlu Melek, ölmege yitmege gitmemişidüm, yatacak ye
rüm gine bu harab-olasıyıdJ; nolayıdı benüro evüme bir lahza bakayıdunuz, konşu hak
kı, Tanrı hakkı deyü söylerler, der. Bunun gibinün Hanuro bebekleri bitmesün, oca
ğuna buncılayın avrat gelmesün.
Geldük ol kim nice söylerisen bayağıdur, evine yazıdan yabandan bir udlu konuk
gelse, er adam evde olsa ana dese ki dur, etmek getür, biz de yeyelüm, bu da yesün
dese; bişmiş etmegün bekaası olmaz, yemek gerekdür. Avrat aydur: Neyleyeyim, bu
yıkılacak evde un yok, elek yok, deve degirmenden gelmedi, der. Ne gelürise benüm
sağnma gelsün deyü elin götüne urur, yönün eger ve sağrısın erine döndürür. Bin söy
lerisen birisini tutmaz, erin sözünü kulağına koymaz. Ol Nuh Peygamberün eşegi as
lıdur, andan dahı sizi Han um Allah saklasun, ocağunuza buncılayın avrat gelmesün.
* Yayıma hazırlayan: Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkud'un Kitabı (İstanbul: Kültür Müste
şarlığı Yay . , 1973), s. 3 .
* *Prof. Dr. Talat Tekin, b u sözcüğün doğrusunun , " (oradan oraya) yuvarlanan" anlamına "tut
duran" olmak gerektiği kanısıdadır. Bakınız: "Some Corrections in Kitab-ı Dede Qorqut," Bom
hacİ Armağanı [Stadia Turcologica Memoriae Alexii Bombaci Dicata] (Napoli, lstituto Univer
sitario Orientale- Seminario di Studi Asiatici- Series Minor XIX, 1982), s. 565-66.
49
290
BAZI
SEYAHAT
NAMELERDE
TÜRK KADlNI
e KADlN ANLAYlŞI
KADlN HAKLARI
• HANEDAN
DAMATLARI
Padişahın kızkardeşleri veya kızları, eş
lerini kendileri seçebiliyorlar, aileleri de
bunu kabul ediyor. Ama, ne yazık ki da
matların kaderi hiç de parlak değil. Bir
çok Türk ·'rkeği, bir sultan hanım kendi
sine fazla dikkatle bakınca kurtuluşu kaç
mak ta b:.ıluyor. Ama, zaman olurmuş is
ter mutlu bir aile babası olsun, ister dört
karısı olsun, Türk erkeği sultan hanımın
eşi olmak için bütün bunları terk etmek
mecburiyetinde kalırmış. Sultan hanım is
ter genç, ister yaşlı; ister güzel, ister çir
kin; ister kız, ister on kere dul kalmış ol
sun erkeğin tereddüt etmeye hakkı yok
muş. Mevkii ne olursa olsun, sultan ha
nımla evlenen erkek , gelenek ve kanun
lara göre yalnız onun kölesi olur, ancak
o çağırırsa yanına girebilirmiş. Etiketin
ananesine göre de, yatağa ancak ayak ucu
tarafından girebilirmiş. Etrafında asil eşi
nin espiyonları da hiç eksik olmazmış.
Sultan hanımların eşierine yaptıkları
zulüm bununla da kalmıyor. Eşler hasta
oldukları zaman, karılarının haberi olma
dan tedavi göremezlermiş, zira "Prense
Usue: Liıle Devrinde kadmlann Kiiğllhane sejas1. (Zennanname 'den, 18. yüzy1l, İst. Univ. Ki.) sin kocasının vücudu yalnız prensese ait
A ltta: Liıle devrinde meyhanede kadm k1/iğ1yla rakseden tavşanlarla eğlenen mirasyedi. tir" inancı varmış. Abdülmecid'in kızkar
( H ubanname' den, 18. yüzyii, lst. Univ. Kitapilğ1) deşi Adile Sultanın eşi Mehmed Ali Pa
şa'nın böbrek sancıları tuttuğu zaman sul
yoktur ve boşuna kıskanç değildirler. tan hanım izin vermediği için sülük yapış
e KlSKANÇLlK Çünkü aralarında oğlancılık eksik olma tırılamamış, yakı yapıştınlmasına da mü
VE SAPlKLIK dığından, karılar da buna karşılık bir ça saade etmemiş, yalnızca lokman ruhu tat
re araştırır lar. . . . İçlerinde bazen öyle biki mümkün olabilmiş. (Belki de en iyi
edepsizler çıkar k i , oğlanları karılarından sini yaptırmış.)
Türkler tek bir noktada haklıdır, o da gizlemezler bile. Hatta yatağına karısı ile Osmanlı prenseslerinin zaman zaman
şudur: kadınları saymazlar ve onlara mut birlikte oğlanı da alıp, nisbet olsun diye istediklerini eş olarak seçebilmelerini
fağın avadanlığından fazla bir önem ver kadına dokunmayanı dahi vardır. . . mümkün kılan en önemli unsur, bu ülke
mezler. Hiçbir işte oylarına başvurup . . . Şeriat leri, baştan aşağı yıkanmala de değişik, birbirinden ayrı kastların bu
öğütlerini dinlemezler. Bizde kadın yü rını gerektirir. İ şte bundan dolayı, kışın lunmayışı. Hepsi aynı dili konuşuyorlar
zünden hergün çıkan kavgalardan, bıçak bile, haftalık bayramlarının arefesi olan ve hepsi aynı ailenin fertleri. İsme tanı
lamalardan ve ölümle biten dalaşmalar perşembe günleri hamama giderler. Yol nan herhangi bir özellik de yok. Halk ara
dan, orada eser yokutr. Herhalde, bizde da, gönlü çeken kendini bir maceraya sında hükümdarın gözü bir gün birine ta
ki hanımların tavsiye mektuplarını aklı kaptırmaktan geri kalmaz; çekinmeğe bir kılırsa o kişi " Padişah bana baktı, belki
nıza getirerek, o çeşit narnelerin orada da sebep yok , tanımaz ki çekinsin. Ama ri beni yarın vezir yapar" diye içinden ge
geçip geçmediğini soracaksınız. Geçmez, calin ve pek zengin kimselerin durumları çirebilir. Büyük vezirlerin, sadrazamların
ahçı yamağının ricası bile, bütün hanım bambaşkadır; bunların konaklarında ha çoğu önceden yalnız birer köleymiş, yük
ların iltimasından daha tesirlidir. . . . mamları vardır. Bu gibilerin karıları, bü sek mevkiye oturunca da oraya layık seç
[Türk erkekleri] kadar kıskanç insan tün yıl ve ömürleri boyunca, bir kere gir- kin ve saygı uyandıran kişiler olmayı bi-
SI
lirlermiş. Türk ırkında eski çağların irfa rak da tanıyamaz. Kadın böylece ifşa ede
nı ve sınırsız meziyetler hissediliyor. Alın mediği veya değerlendirilmeyen asil me
larında kökten gelen bir asaletin aydınlı ziyetlerini içinde yavaş yavaş kurutur; sa
ğı var, ananelerinde de aynı şey hissedili dece kendisinden istenen şeyle alakalan
yor. maya alışır ve bir çeşit hayvani hayat uyu KADINLA RIN
Yüksek mevki sahibi genç adamlar,
isimsiz fakir aile kızları ile kolaylıkla ev
şukluğu içinde saadeti, saadet olmazsa hu
zuru bulabilmek için kalbinin ve aklının
CİNSELLİGi
lenebiliyorlar. Umumiyetle de, gençlik gü sesini ekseriya kararlı olarak susturur.
zellik ve sıhhatten başka hiçbir zenginliği Onyedinci Ytızyıhn ortalannda
Çocuklarıyla teselli bulduğu doğrudur,
olmayan cariyeler ile evieniyorlar . Padi kocası çocuklarını arar ve onun gözünün yazılmış bır Görgü ve Davranış
şahlar da aynı şekilde hareket ediyorlar. önünde sever; ama bu teselli, belki bir saat
Kuralları Kitabına göre
Osmanlı İmparatoruna zaman zaman önce bir başka kadının çocuklarını sevmiş
" Kölenin oğlu" denmesi bir gerçeğe da olması, belki bir saat sonra bir üçüncü
yanıyor: bu ise onun kudretinden, tahta sünün, daha sonra da bir dördüncüsünün
geçme hakkından hiçbir şey eksiltmiyor. çocuklarını sevecek olması düşüncesiyle
72. Bölüm- Kadınları Koruyup
H ükümdarın büyük Türk aileleri ile ak buruklaşır. Sevgilinin aşkı babanın şefka
Gözetmek Gerektiğini Anlatır
rabalık k urmasının ; rekabet ve entrikalar ti, dostluk, itimat, herşey bölünmüş, tek
yaratmak bakımından mahzurları var. rar bölünmüştür, herşeyin saatleri , tedbir Kadınların korunmasına erlermin
Herkes sarayın sırlarını öğrenmek için leri, ölçüleri, merasimleri vardır, herşey ilgilenmemesi, nefislerine uyacaklarm
elinden geleni yapacaktır. Halbuki Çer soğuk ve yetersizdir ve sonra, aslında, ka dan, her biri gön lünün muradım bul
kez illerinden gelen genç kızlar için böyle dın için kendisini bir haremağasına mu mak , isınet perdesini yırtıp iffel örtu
birşey bahis konusu olmuyordu . hafaza ettiren kocasının sevgisinde hep sunu çekinmeden parçalayarak onla
hor gören ve öldürücü bir şekilde aşağı rın mahremlere baş-koşmasına yol
La Baronne Durand De Fontmagne, çev. Gül layan bir şey vardır. H ü lasa olarak şöyle açar. Aya�ının altına aldığı nefsi de
çiçek Soyut ürk , Kmm Harbi Sonrasında istan demektedir : "Seni seviyoru m , benim ne vinm elden çıkıp, iyiyi köt üyü seçme
bul (İstanbul: Tercüman 1 00 1 Temel Eser-I 1 0, şem ve şerefimsin, evimin incisisin, ama yip çiftleşrnek arzusu ile alçalmasına
1977), s. 1 36-38.
eminim k i , seni bekleyen şu canavar bir sebep olur. Çünkli akıllı kişiler, on
erkek olsaydı kendini ona teslim eder ları el altında tutmayıp da yine ken
din" . dilerinden i ffet ummak , çıftleşme sı
e KARI-KOCA Bununla beraber evlilik hayatının şart rasında şehveti kabarıp da tatlı tatlı
ları kocanın para imkanlarına göre çok gelip gitmelerinden sonra sakın boşal
İLİŞKİSİNİN, değişir, hatta birçok kadına bakamayacak ma diye senet almak gibidır. Ve bir su
SINIFLARA GÖRE kadar fakir olan bir erkeğin tek kadınla
evlenıneye mecbur olmasını bile hesaba
suz nice giınler yandı ktan sonra, bir
içim suya kavuşmuş iken onu içmeyip
DEÖİŞMESİ katmadan bu böyledir . Zengin erkek evi de el yıkamakla yetinmek gibidir. Di
ni de zihnini de karısından ayırmış olarak yelim ki eşsiz kadınların . . d lcehrü
.
yaşar, çünkü ona bir daire hatta bir ev ve ba gibi ve çabuk gelip giden şehvet ale
Erkek mabedin tanrısıdır, kadın tapın rebilir ve çünkü, dostlarını, müşterileri ti sopa gibi dinelıniş iken sakın onu
maya mecburdur; kadının gözünde değer ni, dalkavuklarını, karıları görülmeden ve çekmesin demek, kadına zinhar sen de
li görünmek ihtiyacında değildir; istediği rahatsız edilmeden kabul etmek istediği çekilme tenbihiııi eylemek , anlamsız
kadını tercih etmiş olması, kadının aşka için ayrı bir ev sahibi olmaya mecburdur. boş bir sözdür. Ve dinlemek mümkün
benzer bir minnettarlık hissiyle arzu etti Orta sınıftan bir Türk erkeği, i ktisat se olmayan bir dedi-kodudur.
ği sevgiyi vermesine yeter. "Kadın" onun bebiyle, karısına daha yakındır, onu da
için "zevk" manasma gelir. Bu kelime Anlatırlar k i , Çin ülkesinde . . [?] .
ha sık görür ve daha teklifsizce yaşar. Da
zihninde doğrudan doğruya bu manada adında bir ot olurmuş. Yıldan yıla bel
racık bir yerde ve mümkün olan en az
dır, bu yüzden telaffuz etmeyi yakışıksız li bir zamanda yetişirmiş. H er kaçan
masrafla yaşamaya mecbur olan fakir
bulur ve hiç telaffuz etmez. "Bir kızım ol ki kokusu kadınların bumuna gelir
Türk erkeği ise, karısı ve çocuklarıyla be
du" diyecek olsa, " Bir yaşmaklı, bir ör miş, her birisi kendini tutamayacak
raber yer içer, yatar uyur ve boş vakitle
tülü, bir yabancı doğdu" der. Karı koca birleşrnek istermiş. Şüphesiz, o ülke
rini geçirir. Zenginlik ayırır, fakirlik bir
nın arasında hakiki bir yakınlık da ola deki halk , bu halleri bildiği ve pek iyi
leştirif. Fakirin evinde H ıristiyan ailesinin
maz, çünkü aralarında daima, ancak uzun hayatıyla Türk ailesinin hayatı arasında bildiği için, her kişi karısını bir ay ka
ve sakin bir alışkanlığın berraklığında gö gerçek bir fark yoktur. Halayığı olmayan dar kilit altında saklamuş ve mümkün
rünen ruha ait sonsuz derinlikleri gizleyen oldukça gecede, gündüzde çiftleşip
kadın çalışır ve çalışması itibarını ve nü
bir his perdesi vardır . Bundan başka, ko fuzunu artırır. işsiz güçsüz kocasını gidip haklarınış. Çünkü korumayacak olur
casının ziyaretine her zaman hazır, süslü kahveden veya meyhaneden çekip çıkar sa, karı milletinin namuslarının yüzü
püslü, tertipli olan ve bir rakibeyi yenme ması ve terlikle döve döve eve getirmesi suyunu yerle bir etmesi kesin imiş. 1şte
ye veya daima tehlikede bulunan üstün görülmedik şeylerden değildir. Birbirleri bundan bilinir k i , kimi olur ki kadın
lüğünü muhafaza etmeye her zaman iti ne eşit muamele ederler, akşamı evin ka ların iradelerinin dizgini ellerinden gi
na eden kadın, her zaman biraz şuh ol pısının önünde yan yana oturarak geçirir der, ister-istemez bulduğu adamla dü
malıdır ve öyledir; efendisinin etrafında ler, tenhaca mahallelerde evin alışverişi şüp kalkmaya mutlaka heves ederler
herşeyin iyi olması icin elinden geleni ni ekseriya birlikte yaparlar ve ıssız bir miş, diye kadınları gayet korurlarmış.
yapmaya ve hatta hüzı.inlüyken bile, ko mezarlıkta, bizim memleketlerimizdeki
casının canının sıkılmasından ve kendisin namuslu işçi aileleri gibi, karıyla kocanın, Gelibolu Mu�tafa Ali, dilce sadeleştirilip
den nefret etmesinden korktuğundan, ona etrafiarında çocuklarıyla, bir akraba me açıldama notları ekle}erek yayıma hazır
mesut ve neşeli bir kadının güler yüzlü zarının yanında yemek yedikleri görülür. layan: Orhan Şaik Gökyay, Ztyafet Sof
maskesini göstermeye mecburdur. Koca ra/arı/Mewlidu 'n-nefôis .IT kaviiidi '/ mecô
da kadını zevce olarak pek tanımaz; bir E . De A m i c i s , çev . B e y n u n A k yavaş, Jis (İstanbul: Tercüman Yay. 1 00 1 Temel
kız kardeş, bir kız evlat, bir kadın arka istanbul-1874 (Ankara: Kültür Bakanlığı Yay., Eser, 1 978J, cilt 1, s. 1 8 1 -82.
daş olarak tanımadığı gibi , onu ana ola- 1 980), s. 27 1 -73.
52
293
Sunuş
• 16. YÜZYILDAN BİR e ZiNA
İstanbul'da Tekfur Sarayı adlı semtte
MUHALA'A ÖRNEÖİ DAVASINDAN oturan dilekçe sahibi bilinen Maful [?] kı
53
2l)4
55
296
Propaganda ve Venedik Mekhitaristliği ile meni kadınları da kiliseye muntazam de ha serttirler. M usevi kadın görünüşte her
yetiştirilen ruhban sınıfı onlara bir haylı vam ederler, ancak ana babalarının veya ne kadar kocasına eşit d urumda isede bir
dır uygarlığımızı aşılamışlardır. bir yakınlarının ölümü halinde oradan yerde ailenin kutsallığı geniş ölçüde zede
Türklerin ibiisi olan Ermeniler, efen ayaklarını çekerler. Din lerinin onlara re lenmektedir. Hahamların kanunları bo
dil lerinin gururunu, bilgisizliğini ve saflı va gördüğü yaşam, sonsuz bir perhizdir; şanmaya pek engel tanımaz. On senelik
ğını büyük bir ustalıkla kullanırlar. Ser durumları iç karartıcı ve hazindir. beraberlikten sonra çocuğu olmayan ka
vet toplamak bahse konu olunca sosyal İstanbul Musevileri de aradan geçen dın boş sayılabilir.
merdivenin hiçbir basamağı onlar için aşa bunca yüzyıllar, baskılar süresince dinle Musevllerde nikah tam anlamı ile dini
ğılık değildir. Saygılı ve dalkavuk mizaç rine olan sarsılmaz bağlılıklarını, başka bir ayin değildir. Bu töreni harada yap
lıdırlar . Buna karşılık, Ermeni kendi evin dinden olanlara derin nefretlerini, törele mak yerine ana baba, akraba ve davetii
de adamlarına, kölelerine karşı sert ve acı rini değiştirmeye karşı tiksintilerini oldu lerin toplandığı yeni eviilerio evinde ya
masızdır . Kendisinin büyüklerine kar ğu gibi korumuş;öçlerini tefecilikle almış parlar. İ ki hamamın eşliğindeki güvey ka
şı göstermiş olduğu ölçüde pohpohlan lardır. Endüstrileri yoktur, durmadan dınların bulunduğu salona girer. Sırma iş
mak , boyun eğdirmek , saygı görmek is yoksulluk komedisi oyuayarak sarraflık, leme! i uzun duvağını örtmüş olan geline
ter. Zenginliğini gözler önüne serrnekten simsarlık yaparlar. Fakat sonsuz bilgisiz doğru ilerler, elini tutar ve yüksek sesle
hoşlanmamakla birlikte, evi güzel dayalı likleri yüzünden Rum ve Ermenilerle re şu sözleri söyleyerek parmağına evlilik
döşelidir. Doğunun her yöresinde azınlık kabet edemezler. Bir T ür k atasözü şöyle halkasını geçirir: " Musa ve İsrail 'in kav
çekingendir, varlığını ancak meraklı ba der: " Bir Ermeniyi aldatabilmek için en line göre benim için kutsal ol. " Bu sözler
kışlardan korunduğu ölçüde ortaya serer. azından bir Kıpti, iki Rum, üç Yahudi ge den sonra babama içi şarap dolu bir bar
Ermeni kadınlarının h atları düzgündür, rektir . " dak sunulur. içtikten sonra o da bardağı
burun irice, ağız muntazam, gözler iri si Yahudi kadını güzeldir, teni taze, düz yere atıp kırar. Bunun anlamı ise, dünya
yah. Fakat şişmanlıkları az zamanda bel gün pürüzsüzdür. Kaşları ince hilal biçi da meşakkatsiz zevk olmayacağını temsil
lerini kalınlaştırıp endarnlarını bozar. İn minde yolunmuştur. Ne var ki, bugün bile etmek, insan·oğlunun günlerinin sayılı ol
gilizler gibi doğurgan olduklarından, Do Suriye ve Mısırda bozulmadan kalmış his duğunu belirtmek ve nihayet evlilik ve ço
ğuda kısır kadının duyduğu utançtan çe sini veren ilkel tipteki katıksız güzelliği ğalma fikrini bağdaştırmaktır. Bardak kı
kinmeleri gerekmez. ne artık sahip değildir. Aşağı yukarı Türk rılınca kemanların , santurların eşlik etti
Gregoryenler de tıpkı Müslüman kadın kadını gibi giyinirler ama zengin Yahudı ği ilahiler salonu çınlatır. Genç kız bun
Iarı gibi eşierine ferace giydirirler yaşmak kadınları takıp tak ıştırmaya doyamazlar. dan sonra kocasının evine yerleşmiş olur .
bağlatırlar. Aradak i fark papuçlarının sarı Bazıları Konstantin Yahudileri gibi gümüş İKi genç yanyana dururlar, haham üzer
olmayışındadır. Katolik ailelerde ise ço kakmalı, taşlarla zincirlerle süslenmiş ke lerine büyük bir beyaz örtü örter ve yük
ğunluk alafranga giyinir, modalarımızı, mer takarlar. Beğenilmekten çok gösterişe sek sesle nikah aktini o kur. İki yanında
tavır ve hareketlerimizi, göreneklerimizi önem verdiklerinden elbiseleri üstlerine iyi i k i yaşlı kadına dayanan gelin ağır adım
aynen taklit eder. Birkaç dil bilirler, bir oturmamış ve zevksizd ir. Elmasları, taş larla zifaf odasına girer.
çokları Fransızcayı büyük bir kolaylıkla ları gelişi güıel feslerine ve kaftaniarına Bu gün Türk egemenliği altında yaşa
konuşur. serpiştirilmiştir. Bu pırıltılı giysileri ile bo yan değişik ırk ve mezhepten insanlar Batı
Gregoryenlerde kadın erkekten aşağı yalı ve yaldızlı Bizans madonnalarına dö devletlerinin müdahalesi sayesinde medeni
tutulduğu için vaftizlerde isim anası ola nerler. Türkiye M useviieri bir tek kadın ve siyasal bütün nimetlerden faydalanır
maz. Türklerde o lduğu kadar sıkı koru la evlenebilirler. Bu hususta iki karıyı hoş lar. Eğitim yolu ile tahlihlerinin değişme
nurlar, izin almadan kocasının huzurun gören Mısır ve Suriyeli dindaşlarından da- sine fırsat verilse Doğulu ortamda daha
da oturamaz, pek seyrek de olsa yabancı etkin bir rol oynamaları için çağrıda bu
ile karşılaştığında onunla ·konuşamaz. lunulsa, gelişmekte olan bu yenilenme ça
Kızların evliliği, fikirleri alınmadan ve ya basında, kadınların büyük yardımı doku
vuklularını gÖ rmeden gerçekleştirili r . Er- nabilir .
56
297
Türklerin
ism-i mahsuslarını dahi az veya çok
tağyir eyleyerek [başkalaştırarak] muha
faza eylemişlerdir. Mesela at eti ekl eden
[Kökenine] Dair
rak sütü ile taayyüş edenlere (şir-bar)
[süt içen], arabalarını hane makanun
da kullanıp Türkçede "Kanıklı" tesmi
ye olunanlara (arabalı), yörük ve bede
YUNANİ (STRABON)'UN vi olanlara (göçebe) ve ziraada meşgul
COÖ RAFYASINDA ESK i olanlara (zerra) manalarını ifade eden
TÜ RKLERE DA i R VESA İ K Yunan! terkipler alem olarak istimal ey
[BELGELER] lemişlerdir.
Geçen nüshadan maba'd Skitlerin milel-i saireye iras eyledik
leri havf [başka uluslara saldıkları kor
ku] ve dehşeti ima eylemek üzere bazı
Skitlerin merdüm-har [insan-yiyici,
yamyarn] oldukları mütevatir [söylenir]
idi; fakat bu isnad bi-asi ü esas oldu
ğunu Strabon beyan etmekle beraber,
böyle bir vahşetin "Kelt"lere Ce/tes
(Fransızların ecdadı olan Galatlar) ve
" İ berler"lere Iberes ( İ spanya'
nın en kadim ahalisi) dahi isnad olun
duğunu ilave eyler. (Kitap I, sahüe 333).
Müellif Skitlerin adat ve ahiakından
bahs ederken, daima bunlar ile beraber
"Keltler" ve İ berleri dahi zikr eyleyerek
cümlesinin aynı ahlakta olduğunu tas
ri'lı eyler ki bu husus pek calib-i dikkat
tir [dikkat çekicidir}. Bu milletlerde ba
zen vahşet derecesine varan fart-ı şeca
at ve besaleti [aşırı yüreklilik ve yiğitli
ği] göstermek için Strabon İ spanya kı
tasında Şimali İ berlerden olan "Kan
tabr"ların (Cantabres) Romalılar ile ey
ledikleri bir muharebede kadınların ço
cuklarını Romalıların eline düşürme
rnek için kendi elleriyle telef ettiklerini
ve diğer bir muharebede dahi perlerle
riyle validesi ve kardeşlerini zencir-i esa
rette gören bir erkek çocuğun perlerin
den aldığı emir üzerine eline geçen bir
demir parçasıyla onların cümlesini öl
dürdüğünü hikaye eyler. (Kitap ı . saru
Türkç ü l üğ ü n Tari h i nden : fe 270).
Strabon der ki: "Büyük Skitler tab!
Hasan Enver
an [yaradılıştan] muharib ve cengaver
oldukları halde şekavetten [haydutluk
tan] haz etmezler ve bir muharebeyi an
cak matlubları [alacakları] olan mükel
Celalettin Paşa'nın
lefat [yükümlülük] ve aidatı [ödentile
ri] tahsil için mecbur oldukları zaman
yaparlar. Onlar arazilerini kendileri zi
raat etmeyip, ziraat etmeyi arzu eden
Mecmuası Yazıları
reksinimlerine} göre hesab ederek adi
lane bir surette tayin ve tahdid ederlef.'
(Kitap 2, sahife 40).
57
299
(Tire Cet), Volga nehrinin Şimal-i Gar Tuna boyu ve Trakya'da sakin olmuş
blsinde (Tisa Cet ), Asya kıtasında olan (Misyenler)den olduğunu isbat et
Bahr-i Hazer'in Şark taraflannda (Ma mek için kendisinin zamanında bile Tu
sa Cet), zamanımızda H indistan ile Ti na'nın Şımal cihetinden kalkarak Trak
bet kıt'alarında (Cat) veya (Cet) ve Çin ya'ya gelmiş olan elli bin Cet'e dahi bu
müellifini asannda (Yet) veya (Yeta) su nam verildiğini dermeyan ediyor [ileri
retlerinde aynı bir Türk kavmini irae sürüyor] . (Ci lt 2 Salıife 27)
eder [belirtir]. (Larousse)a nazaran (Cetler)- "Cet
Hindistan'daki (Catlar) bir kaç mil ler" Avrupa (Skit)1lerindendir. Bir çok
yon nüfusa baliğ olarak kıt'a-i mezkfi zaman Balkan silsile-i cibaliyle Tuna
renin Şimal-i Garbi ve Pencab cihetle Nehri beyninde sakin olduktan sonra
rinde sakindirler. (Larousse) bu adam kabi el-milad [İ .Ö] 5 1 5 tarihinde Dara
ların Türk cinsine mensup oldukları tarafından taht-ı inkiyada [boyunduruk
halde, Moğollar gibi burunları ufak ol altına] alınmışlar ve ba'de (Kelt)ler,
madığına ve simaca onlara benzemedik (Makedonyalılar) ve Büyük İskender ile (Cilt 2, Sahife 430-34 1 )
lerine taaccüb etmektedir [şaşmakta muharebe ederek nihayet Tuna'nın Şi Burada (Saklar) yerine kullanılan
dır] . maline geçmişler ve (Dak)lara karışmış (Sakarol) tabir-i mühimmi halis Türk
(Strabon) a nazaran (Cetler)- "(İs Jardır. (Sezar) zamarnnda (Cetler)in hü çe olarak (Sakar)lar yani (Sak erieri ve
ter) yani (Tuna), nehri ha valisi sekene kümdarı olan (Brebistes) bir devlet-i adamları) demektir. Nihayetindeki (ol)
sinin en kadim zamanlarından beri azime tesis eylemiş ise de, vefatından liifzına gelince Türkçede (insan ve
suret-i i nkisamına [bölünme biçimine] sonra memalik inkisama [bölünmeye] adam) manasma olan ve (Moğol) ale
nazaran, ahali-yi mezkürenin Karade uğramıştır. Romalılar ile muharebat-ı minin dahi nihayetinde bulunan bu ke
niz yani Şark cihetinde bulunan kısmı medideden [uzun savaşlardan] sonra limenin istimali şüphesiz (Sak) yerine
na (Cet) ve (İster) nehrinin menbaı ile Cetlerin bir kısım memaliki (Trajan) ta (Sakar) kelimesinin kavim ismi itibar
(Cermaniya) yani Garp cihetinde sakin rafından zabt edilmiş ve fakat bir takım olunmasından ileri gelmiştir. "
olan kısmına da (Dah) veya (Dak) naın Cet kabileleri Şimale doğru çekilerek " Masa Cetlerinin bir kısmı dağlarda
ları vermişlerdir . " (Ci lt 2, Sahife 28.) (Got)lara karışmışlardır. bir kısmı ovada ve bir kısmı da nıiyah
" Y u nanllerin (Ter a k ) J ar veya (Dezöhri ve Başölye) Kamus-u Ala ı cariyyenin [akarsuların] teşkil ettiği
(Trak)lar, yani Rumeli ahali-yi kadime rnma nazaran Cetler.- " Cetler Avru bataklıklar ile bunların derinurıda bu
si ile hemcins addettikleri (Cetler) esa pa (Skitler)indeıı olup evvelden Tuna lunan adalarda i skan ederler. Bu kavim
sen aynı cinse mensup olan (Misyen)ler Nehrinin sağ salıili ile zamanımızda yegane ma'bud olmak üzere güneşe ta
ile beraber ( İster) nehrinin tarafında sa (Transilvanya), (Bukovina), (Ulahiye), par . " (Cilt 2, Sabife 429)
kin idiler. " (Cilt 2 Sahife 1 3) (Moldavya)da ve ba'de evailde [sonra. Masa Cetler gerek yaya ve gerek hay
"(Cetler) ile (Daklar) ve (Traklar) ay dan, önceleri] (Cetler Sahrası) tesmiye van üzerinde muharebe ederler ve esii
nı lisanı tekeliüro ederler [konuşurlar] . " olunan (Besarabya)da sakin olmuşlar ha olarak : yay, kısa kılıç, zırh, iki yüz
(Cilt 2, Sahife 27-29) dır. (Anaharsis) nam-ı meşhur Skit fi lü tunçtan maını11 balta kullanırlar.
"Cetlerin memaliki İster Nehri ile lozof bu kavimdendir. Birinci (Dara) Muharipleri hengiim-ı cenkte [döğüş sı
Cermaniya beyninde imtidad eder [ara Cetleri muvakkaten taht-ı itaata almış rasında] altın kuşak ve altın başlık ta
sında uzanır] ve en Şimalde (Tire Cet ve Büyük İskender anlar ile akd-i itti karlar; hayvanlarının gemleri ve göğüs
ler) bulunu r . " (Cilt l , Sahife 1 53 , 209; fak eylemiştir . Birinci asr-ı miladlde lükleri keza altından mamüldür, çün
Cilt 2 Sahife 4, 1 2 , 29, 43) (Cetler) (Daklar) ile birleşmişlerdir . " kü memleketlerinde altın mebzuldür. ' '
" Neslen (Cet) olan udeba-yı Yuna (Strabon)a N azaran (Masa (Cilt 2 , Sahife 429)
nlyyeden [Yunanlı ediplerden] (Menan -Cetler)2- "En kadim zamanlardan "Keyhüsrev'in Masa Cetler ile eyle
der) !isan-ı Yunaniyyede yazmış oldu beri Bahr-ı Hazer'in öte tarafında (ya diği muharebenin Eredot'un (Heredo
ğu bir eserinde der k i : ' Biz, Traklar, ni Şarkında) sakin olaw(Skit)lere (Ma tos] hikaye ettiği tarzda vaki olduğunu
mevcut oldukça: hususiyle biz, Cetler sa Cet) ve (Sak) (telaffuz-u hakikisi) Strabon tasdik eder . ' ' (Cilt 2, Sahife
Ç ü n k ü ben Cetim ve aslım i le isimleri verilmektedir . " {Cilt 2, Sahife 428)
müftehirim- . . . ' " (Cilt 2 sahife 1 6) 4 1 9) "Dağ Masa Cetleri başlıca yabani
(Cetler) (Brebistas) nam hükümdar .. Bahr-i Hazer'den sonra ilk tesadüf ağaç meyveleri eki ederler [yerler] ve
larının zamanında RomaWarı telaşa dü olunan Skidere suret-i umumiyyede hayvanlarını yalnız sütleriyle yünlerin
şürecek kadar kesb-i kuvvet ü miknet (Day) naını verilir ise de, bunların cihet den istifade etınek için beslerler. Ova
etmişler [kuvvet ve güç kazanmışlar] ve i Şarkiyyesinde bulunanlara bilhassa Masa Cetleri her ne kadar arazi-yi cesi
fakat müşarileyhin maktulen [adı ge (Masa Cet) ve (Sak) derler. Bu havali meye malik iseler de ;iftçiliğe tenezzül
çenin öldürülerek] vefatından son de sakin olan diğer kavimlere gelince etmeksizin kesretli [bol] olan hayvanla
ra baş gösteren nifak [ayrılık] yü her ne kadar bunlardan her birinin ay rın et ve sütleri ile taayyüş ederler [bes
zünden hükümetlerine zaaf tari olmakla rıca bir ismi var ise de, cümlesine bir lenir ler] ve su kenarlarıyla bataklıklar
[ansızın çıkmakla] (Sezar Ogüst) bu ni den ırkları itibariyle Skit namı verilir. " civarında sakin olan Masa Cetler dahi
faktan bil-istifade üzerlerine asker sevk (Cilt 2 , Sahife 425) bilhassa balık eki ederler. Ahlak cihe
ederek inhitatlarını mucib [düşüşlerine (Erastosten)in kavlince (Sakarol)ler tine gelince, bu ha vali ahalisi cümleten
neden] olmuştur. Vaktiyle harice iki yüz ile (Masa Cetler)in memaliki (Oksus) aynı ahlakta bulunup hürriyetlerini se
bin kişi kuvvetinde ordu sevk eden bu yani (Ceyhun) Nehri sahilini (yani sağ ver, fakat dürüşt [sert] ve cengaver [sa
kavim nihayet ül emr Romalılara karşı sahilini) takip ederek (Balıter) hıttası ile vaşkan] adaınlar bulunmakla beraber _
kendini müdafadan aciz kalmıştır. Garben hem-hudud olur. (Saklar) ile ticaretle me'lfif [alışkın] akvamda gö
Strabon Anadolu'da Çanak kalesi ve (Sogdaklar) (yani Sogd!ler)ın arazisi ise rülen hi! ü dessaisten kamilen beri [kan
kadim (Trakya) cihetlerinde yaşamış Hindistan lıududuna müvazi [paralel] dırmacılıktan tümüyle arınmış], İstİka
olan (Misyen) nam ahali-yi kadlmenin olarak boydan boya imtidad eder. " rnet ve melamet-i tab' ile mütehallidir-
59
301
Ma sa
1 . Tam öğle vakti yani Güneşin
meridyenden geçişi anında gölge
uzunluğu en kısadır.
Böylece gölgenin en kısa olduğu bu
Gnomonları
anda, gölgenin doğrultusu, meridyen
çizgisiyle, diğer bir deyişle kuzey
gOney doğrultusuyla çakışmaktadır .
Dolayısıyla bu yolla, coğrafi kuzey
güney doğrultusu belirlenebilmektedir.
Gnomon, bir düzlem üzerine dikil "Tarihçilerin piri , atası" sayılan 2. Öğleden önce ve sonra, günde iki
miş bir çubuktur. Böylece düzlem ya Herodot (M.Ö. 490-425) ünlü Tarih , defa, gölgelerin _eşit uzunlukta oldu
tay duruma getirildiğinde, çubuk dü inde "Gnomonu, Güneş saatini , gü ğu noktaları, yer ve zaman olarak,
şey bir durum almış olacaktır. Bu tür nün onikiye bölünmesini Yunanlılar birleştiren doğru parçasının orta nok
lü gnomona masa gnomonu ya da ya Babil' den öğrenmişlerdir' 'demektedir tası gnomon merkeziyle birleştirilir
tay gnomon adı verilir. Bu gnomon (II, 1 09). se, birinci maddede sözü edilen me
da çubuk, bir kibrit çöpü, bir kalem · Eskiçağın ünlü coğrafyacısı Amas ridyen çizgisi, daha sağlıklı bir biçim
olabileceği gibi, 20-50 metre yüksek yalı Strabon (M.Ö. 67- M.S. 20) Coğ de belirlenmiş olacaktır. Örneğin şe
liğinde bir dikilitaş ta olabilir. rafya s ı nda gnomon sözünü çok kul
' kilde, saat 10.00 gölgesiyle 1 6. 1 0 göl
Gnomon Yunanca kökenli bir söz lanır. Strabon'a göre,gnomonun göl gesi ve yine saat 8 . 30 gölgesiyle 1 7.40
cük olup, bilen, fark eden, hüküm ve gesine oranı, örneğin İskenderiye' de, gölgesi eşit uzunluktadır. Bu değer
ren anlamına gelmektedir (Suat Sina ilkbahar başlangıcında, beşin üçe ora Ierin orta noktasında saat 1 3 .05'dir.
noğlu: Yunanca Türkçe Sözlük ). nı (II,5,38), İstanbul'da ,yaz gündö Bu saatte Güneş, bulunduğumuz ye
Güneşli günlerde, yüksekliği bili nümünde, yüzyirminin kırkbir tam rin meridyeninden geçmektedir ve bu
nen çubuğun gölge uzunluğu ölçülür. beşte dörde oranı (11 , 5 ,4 1 ) gibidir. saatın gölge çizgisi meridyen çizgisi
Çubuk yüksekliğinin, gölgesi boyuna Gazi Ahmet Muhtar Paşa, gnomo dir .
oranı , çubuğun karşısın�a oluşan dar nun, ilk olarak M .Ö. 1 1 00 sıraları 3 . Güneşin, sabahın ilk saatleri göl
açının tangentini verir. Çinde kullanılmış olduğunu; daha gesiyle akşamın geç saatleri gölgesi
Gnomonun tarih içersinde, ne va sonra Mısır'a Keldani, Yunanlı ve arasındaki açı 1 80°'den büyüktür.
kit ve hangi uygarlıkta, Mısır ya da Romahiara geçmiş bulunduğunu söy 4. Gölge uçlarını birleştiren eğri,
Mezopotamya'da mı, yoksa Hind'de lemektedir. (Ahmet Muhtar, s . 2) bir parabol ya da bir hiperbol kolu
mi, Çin'de mi ortaya çıktığı kesin ola Gnomon gölgesinin yönü ve boyu, görünüşü göstermektedir.
rak bilinememektedir. Olasılıkla, in günlere (mevsimlere) ve günün deği Denemeyi 10 Ağustos günü yinde
sanlık tarihiyle birlikte ve bütün bu şik vakitlerine (saatlerine) göre deği dik. Bu tarihte gölgelerin daha uzun
uygarlıkların hepsinde görilimüştür. şir. Biz, evde, 12 Haziran günü bir de- olduğu, Güneşin doğuş ve batış nok-
61
talannın daha güneye kay�ılt ve pa ya ait yay demek olan dönenceler ara
rabol ya da hiperbol kollannın açıl sı uzaklıtı, Eratosthenes tarafından,
diiı açıkça görülmektedir. Ayrıca her Dünya çevresinin iL ü olarak elde
iki tarihte, saat 1 3 .05 gölgelerinin ça 83
kıştıklan gözlenmektedir. edilmiştir ( Delambre, s.87. O dönem
l2 Aralık günü yapılan denemede de henüz derece bölümlernesi yani bir
ise gölge boylan çok uzamış ve kilı dairenin 360 eşit parçaya bölünmesi
dm dışına taşmıştır. Güneşin doluş ve geleneli bulunmamaktaydı). Bu de
batış noktalanndaki kaymalar da çok terin derec� ölçüsü olarak karşılıtı,
belirgin olmuştur .
Gnomon, tarih içinde başka hangi .!.!. = � den X0 = 47°42'39"
amaçla kullanılmıştır? 83 360°
ve bunun yarısı olan, ekvator düzle Şekil ı
Günümüzde bir atiası açıyor, han
ai Ulke hangi kıtanın, hangi kent han miyle dö nenceler arası açısı
gi Ulkenin neresine düşüyor; aralann 23 o S ı ' 20" bulunur. (gerçek deleri NN'
- = _ Y_ = cotg 64°27' = 0.4780
daki uzaklıklar ne kadardır: enlem 23 °27 ' dır). NC g22 Ara
leri boylamlan nedir? Hemen görü öte yandan NN'B açısı da, gnomo
veriyoruz . Eskiçalda, Ortaçatda, nun bulundulu noktanın enlem dere bulunur.
hatta yakın zamanlara delin cotraf cesini verir. Bu durum 2 1 Mart ve 23
ya gelişmemişti; yalnız Avrupa, As Eylülde, Güneş ışınlarının ekvatora Ya da, çubuk boyu NN' = y olarak
ya ve Afrikası ile Akdeniz çevresi, dik olarak gelmeleri ile kolayca açık bilin4iline göre, gölge uzunlukları:
Mezopotamya ve Mısır bilinmekteydi. lanabilir.
NA = g22 Haz = y.tg 1 7° 3 3 '
Yeryüzü üzerinde kentler, birbirlerin Böylece, Strabon'daki verilere gö = y.0,3 1 626
den uzaklıltlan (tahmin edilmiş deler re, örnetin İstanbul'da yaz gündönü
NB = g2 1 Mart = y.tg 4 1 °
ler olarak), gündüz saatlerinin uzun münde gnomonun gölgesine oranı,
= y.0,86928
lu&u ve belirli günlerde, yaz gündO NN' 1 20
cotg NN'A = - = -- = NC = g22Ara = y.tg 64°27'
nOmOnde (22 Haziran) ya da ilkbahar NA 4 1 415 = y.2,09 1 86
başlangıcında (2 1 Mart) ve tam öjle olarak elde edilir.
2,87 08 1 den
vaktinde, gnomonun gölgesine oranı Eratosthenes, kendi ölçmeleriyle,
6lç0lerine göre belirleniyor ve harita NN' A = 19° 12' (ashnda 1 7° 33 ' ) kendinden öncekilerin ölçme deler
Uzerine yerleştiriliyorlardı . örnelin ve buradan d a İstanbul'un enlemi: lerini kullanarak, bilinen Dünyanın,
Strabon tstanbul'u anlatırken" . . . en NN'B = E MN = 23°S l " + 1 9° 1 2' = 43° ilk enlemli boylamlı haritasını yap
uzun gündüz, eşit saatler cinsinden, bulunur (gerçek deleri 41 o dir). mıştır. Ancak bu enlem ve boylam
onbeş saat bir çeyrek sürer. Onomo İskenderiyenin eniemi ise, gnomo çizgileri , eşit aralıklı delildi; sayıları
nun gölgesine oranı yaz gündönOmU nun gölgesine oranı 21 Mart için ve da yedi seldzi geçmiyordu . Eskiçal
pünde, yüzyirminin kırkbir tam rildilinden, dotrudan dotruya: Yunan dünyasımn önemli yerleşim
beşte dörde oranı gibidir [yukarıda da s odaklanndan olan İskenderiye ken•
SOzü edilmişti] Rodos merkezinden cotg e = - = 1 .66 667 den . ti, Rodos adası gibi bellibaşlı yerler
seçen paralelden hemen dörtbindo 3
den geçer ve buralann adlarıyla anı
kuzyüz stad ve ekvatordan otuzbinüç e=31° lırdı.
yüz stad kadar uzaklıktadır'' diyor. Dünyanın çevresini (büyüldüiQntt)
Strabon bu bilgileri, ünlü bilgin olarak elde edilir.
ölçen ilk bilgin olarak tanıdıamuz
Eratosthenes (M.Ö. l76-1 93) ve gök Görüldülll üzere, bir yerde, gno
Eratosthenes, bu işi de yine gnomon
bilimci H i p parkh o s ' dan (ölm . . monun gölgesine oranı, bir anlamda
aracılıtıyla yapmıştı:
M.Ö . 1 27 den sonra) edinmiştir. da, o yerin enlem derecesi demek olu
Rratosthenese göre, aynı bir boy
Gnomon çubuAunun (NN') gölge yor. lam çizgisi üzerinde yer almış olan İs
si, otleyin yani Güneşin meridyenden İstanbul'da 22 Haziran, 22 Aralık, kenderiye ile Syene kentleri arası SOOO
geçişi anında, yaz gündönümünde (22 2 1 Mart (23 Eylül) günlerindeki çu stadyondur. İskenderiye' nin eniemi
Haziran) en kısa (NA), kış gündönü buk/gölgesi oranlannm gerçek deler 3 1 o dir (yukarıda hesaplanmıştı). Oy-
münde (22 Aralık) en uzundur (NC). leri hesaplanırsa (şekil 2 de sırasıyla sa Nil ırınatı üzerindeki • • ..:..... .. .. . .� ..
NN' A, NN'B ve NN'C dik üçgenle
Gölge, ilkbahar ve sonbahar başlan yaz gündönOmU gününde Güneş
�çlannda (2 1 Mart ve 23 Eylül) ise, rinden): tepeden geçer" (Str.abon 11.5.36),
NN' y
JlÇlsal olarak, tam ortada olacaktır - -- = cotg 1 7 ° 3 3 '
=
ge düşürmez ve bir kuyunun dibi
(NB). (Şekil 2) NA g22 Haz olarak aydınlanır(Russel s. I 1 2 ;
= 3 . 1 620
Güneşin 22 Haziran-22 Aralık ışın soy s . 1 7 ; Akgür s . l S ; Yıldınm � . .., . ,._ _
Jan arasındaki AN'C açısı, Yeryüzü NN' y Yani Syene tam 23 ° S l ' eniemi ıv,.- •
ttıresinin M merkezinde ölçülen, dö - = -- cotg 4 1 o = 1 . 1 5 04 geç dönencesi) üzerinde bulumınaıc� •
-=
360°
= -
63
305
Bunların nasıl adarnlar oldukları, ki
Kitaplarda Neler Var:
şilikleri, iyilikleri, kötülükleri anlatıl
makta ve kirnilerinin dikkate değer
portreleri çizilmektedir. Bu portreler
1 599'DA KAHİRE'DE den bir örnek olmak üzere Zekeriy
GÜNLÜK HAYAT yazade Kadı Yahya'yı alıyorum.
Ali'nin bu eseri, Prof. Andreas Ti
etze tarafından yayımlanmıştır. O, Is
tanbul kitaplıklarında bulunan üç
Orhan Şaik Gökyay yazmadan yararlanarak hazırladığı
eseri Mustafa Alf's Description of
Mustafa Ali, Halatü 'l- Kahire mine'/ Cairo of 1599 (Wien 1 975) adıyla has
Adati'z- zahire tırmıştır. Tietze bu yayımında Selim
Ağa Kitaplığındaki yazmanın foto
Aşağıda verilen parçalar, XVI. kopisini verdikten sonra, eksikleri
yüzyılın çok yönlü bir yazarı olan Ge eserin öteki iki yazmasından tamam
libolulu Mustafa Ali'nin yukarıda adı lamak yoluyla Hôlôt-ı Kahire' nin
verilen kitabından alınmıştır. Kitabın transkripsiyonunu ve İngilizce çeviri
Arapça olan adı ' 'Yaşamakta olan sini de vermiş, başa da Ali'nin haya
adetleri yönünden Kahire" anlamına tı, eserin yazmaları ve içindeki konu
dır . lar hakkında bir önsöz koymuş ve çe
Eserde, yazarın 976 [ 1 568] ve 1 008 virinin indeksini de eklemiştir.
[ 1 599] yıllarında Kahire'yi iki kez zi
yaretinde, orada gördükleri anlatıl I. Kahire'nin Kahvehaneleri
maktadır. Ali, bu iki ziyaret arasın
(Selim Ağa Kilaptığı Yazması, ypr.
da geçen otuz yıl içinde Kahire�nin
586-596; transkripsiyon, s. 108-110)
iyiden kötüye giden değişimlerini,
arada manzum parçalar da koyarak, Yirmiüçunca: Bir de Kahire şehrinin
türlü yönlerden ele almıştır. Bir giriş, kahvehanelerinin çokluğu. Adım başında
bir kahvehane vardır. Bunlar ademoğul
iki ana bölüm ve bir ekbölümden
larının toplandığı bahii biçilmez yerlerdir.
meydana gelen kitabında o, Mısır'ın
Seherde namaza kalkanlar ve dindarlar
İslamlıktan önce, İslamlıktan sonra ve doğrulup buralara varırlar; bir fincan
Osmanlılar idaresindeki durumunu kahvelerini içip caniarına can katarlar. Bir
göstermektedir. bakıma bunun verdiği keyfi, taat ve iba
I . Bölümde, Mısır'ın güzel, beğe detlerinin güçlenmesine sebep bilirler.
niten yanlarını vermekte, I l . bölüm Bundan dolayı kahvehaneler öğülür ve
de idarenin ve halkının çifkinleşen yü anlatılır. Ama buralarda toplanan cahil
zünü açmaktadır. lere göre anlatılınağa değer yanı yoktur.
Yirmidört yanbaşlıkta verilen I. Şüphesiz tabiat ehli ve ince üsliip sahibi
olanların bu yazdıklarıma ilişip sataşma
anabölümün önde gelen konulan, Nil
malarını, burası elbette ikinci bölümde ge
Nehri, Ehrarnlar, Ezher Camii, Mı rekti dememelerini rica ederim. Çünkü bu
sır'ın bereketi ve bolluğu, cündileri, bölümde kahvehanelerin anlatılrnasının,
şenlikleri, kahvehaneleri, Şafii Havu ikincide ise zamanede kahve içenterin ay
zu ve başkalarıdır. rıntılarıyla ele alınmasının daha doğru ol
I I . anabölümde elli yanbaşlıkta Mı duğu bilinmektedir.
sır'ın değişen ve çirkinleşen yüzü an Kısacası, Mısır diyarında kahvehaneie
latılmaktadır. Bunlarda, Mısır kadın rin çoğu aşağılıklarla ve tiryakilerle do
ları, kadınların ve erkeklerin kılık ve lu ve nicesi emekli, yaşlı çavuşlar1 ve
müteferrikalarla2 dopdolu olup bunlar
kıyafetleri, Mısırlıların yemeleri,
güneş doğmadan gelirler, bir eski hasır
Türkiye'de yetişmeyen yernişleri, alış döşeyip akşam oluncaya kadar eğlenirler. ·
verişleri, düğünleri, dilencileri, ölü Kimisi, köle kısnunın keyf ehli3, söze gel
gömme adetleri, ağıtçıları, mezar zi dik çe törpü- diliiierin keskin kılıcı, dün
yaretleri, ulakları, ziyafetleri, Mısır yanın olaylarını bilir geçinir Kölemenler
askerinin düzeninin bozulması gibi dir. Onlara "idrak semtine gel" deseler,
konuları okumaktayız. Konular öne aklın yattığı yola girmez, kelemen4 keli
mi oranında ve ölçüsünde ele alınmış mesini anlamaz, gelmen5 sözünden geç
tır. Kimi konular da ayrı ayrı bölüm mez. Karaşef kelimesini6, salt bundaki
harflerin boğazolan çıktığı yerlere yakın
lerde t e k rarlanmıştı r .
lığına dayanarak kara eşek sözünden ayı
B u yazımızda kitaptan Kahire'nin
ramayan bir bölük iki ayaklı eşeklerdir.
kahvehaneleri, düğünleri, Şafii havu Birtakınu da ata, dona gücü yetmez, di
zu seçilmiştir. van hizmetini yapınağa gitmez, adları ça
Kitabın sonunda Mısır'da beyler vuş ve mütferrikadır. Bedava geçinmek
beyilik yapanlar sıralanmaktadır. le ün alnuş bir fırkadır ki işleri kahveha-
65
306
onları kim okur, kim dinler. Zavallı sa Kimi yakın dostlardan bu anlatılanan
ÖSTERREJCKISCHB AKAD B M I E D E R. W I S S E N SCHAFTEN zendeler yalnız ücret almak için çalıp ça gerçek mi, yalan mı olduğunu soruştur
.. Iffi N,;::
;: ;;;
: N,:_
PHILOSOPHISCH-HIHOI.ISCHJ. U.ASSJ
OINitSCH >». BA D
----
ğırırlar; çenk ve rebab gibi ini! ini! inler duğumda gerçek olduğunu söylediler.
POR.SCHUNGBN ler. Memleketin namus!u olan, sayılır, ulu ki
şilerinin ve vilayetin ileri gelenlerinin dü
Z U I\. ISU.NISCHJ.N PHILOLOCII
UND ıtULTUAGISCHICHTI Nerde bulunur öyle bir kahve ki Türk
zarifleriyle dolu olsun, .ya da Arap ve ğünlerinde bu kepazeliğe izin verilmedi
Acem bilgilerinin toplandığı bir yer olsun. ği, ancak kimi fellahların ve aşağılık kim
selerden nice ırz ve namus yoksulu küs
ANDREAS TIETZE
tahların düğünlerinde bunun olduğunu
I I . Mısırlıların Düğünleri
M USTAFA "ALI'S söylediler. Hele, o gece gelinin ellerine, bi
(Selim Ağa Kilaptığı Yazması, Ypr. leklerine ve ayaklarına, topuklarına varın
DESCRIPTION OF CA!RO
66°-666; transkripsiyon, s. J23-125) caya dek gül, sünbül, Jale ve karanfil re
O F 1599
Yirmiikinci: Gelin ve güveyi ile ilgili tö simleri yapılıp bahar ve çiçeklerle nakış
TEXT. TJV.NSUTF.RATION, TRANSlATION, Nom ren/er konusudur. lanrnasının gerçeklerden olduğunu anlat
Bir kız bir ere verilse ilkin kadınların tılar.
düğün toplantısı olur. Kına Gecesi dedik Bir de Arap çocuklarından biri güveyi
leri bu gece toplantısında mutlaka güve olup halvete gideceği gerdek gecesinde
yi donatıp bir kürsü üzerine oturturlar. onu atlandırırlar. Davul, nakkare ve zur
Bildiklerinden ve yabancılardan orada bu na ile gece sabaha kadar gezdirip yüzler
lunan kadınlar ve kızlar ve, erkeklerden ce kişi onu mehtaba ve ışı! ışı! meşalelere
kadınları seyretmeye düşkün olan perişan karşı eğlendirirler. Yoksa kendisinden
VERLAG DER OSTEilREICHISCHEN A.K.ADEMLE DER. WISSilNSCHAFTEN kişiler iki tarafa dizitip otururlar. Sonra başka atlı yok ama yayası ve bağırıp ça
W!EN >975
süslenecek olan gelini donatırlar. Bu ğırmaları umulandan artuktur. Bu yolla
yazıcılar18 güçlerini gösterip gelini süsle güveyiyi deccal gibi mahalle mahalle gez
dikten sonra balmumu ile gözlerinin ka dirirler. Ardınca eşeklere binmiş karılar
paklarını berkidir!er; yani gelin başkala ise liilii avazesi ile şehri doldururlar. Ne
nenin üst köşesine geçip oturmaktır. Sö rına bakınayıp gözünü · açınca güveyini zaman ki akraba ve tealliikatının ve tanı
ze geldikçe zenginlikten dem vurup vere gördüğünün hatırasını bu gözlere yerleş dıklarının ve evli kadınların yanlarına uğ
siye kahve içmektir. Ve yalan-yanlış giriş tirirler. Zaten daha o gece gelin gôzünü rarlar. Onlar da şenlik vaveylası ile mey
ler yaparak otu geçtiği gibi7 keq.disinden açsa da güveyinden başka, orada diziJip dana çıkıp karşısına sağ bağlarlar . Saba
geçmektir. Yani çoğu sözleri, yalandır; duran namahremlerin birine baksa ölüp ha yakın olunca bu seyirleri son bulur.
boş dedikoduları ya birini çekiştirmek, ya gidince o ayıpla anılması kesinleşir, her Güveyi ondan sonra arzuladığı döşeğin
birinin kötülüğünü söylemektir, ya da ko kes de bunu böyle bilir. üzerine ma'şiikasına vasıl olur. Gelinin
ğuculuk ve iftiradır: "Filan zamanda fi Sonra geline ait kaç parça giyecek var mumlanan gözleri balmumundan o za
lan idim; ve filan devletiüye 'itibarlı bir sa bunları ona mutlaka bir bir giydirider. man kurtulur.
kethüda idim; ve filan serhadde bir pelı Süsleyip donattıktan sonra damadın kar
levan idirn; ve filan savaşta ·kimi Rüstem8 şısına getirirler . Güveyi de gelini her ya I I I . Şafii Havuzu
ve kimi Nerfman9 idim" deye kesip atar nından seyreder. Ama gelin o halkın top (Selim Ağa Kilaptığı Yazması, Ypr. 59"-
lar. Bugün de kendilerinden doğru bir söz landığı yere gözü bağlı gelir, gider. Niha 6rJıa; transkripsiyon, s. ll0- 1 1 1)
çıkması ne mümkün, ne de bunun kolayı yet süsleyip donatma işi sona erer. İl kin Yirmidördüncü: bir de Şafii Havzı de
vardır. kadınca giyinip kuşandıktan sonra erkek nilen, yani o terniz mezhebin Hılaf24
lere göre davranışlar ortaya çıkar. Kısa adındaki pis havuzlarıdır ki irin suretin
Yazarm10 cası kimi perişan] destar19 ile, kimi kü de donmuş ve sürnük ve balgamla buz tut
lahlı ve gecelik takkeye yaraşan tavırlar muş, tükrük gibi nesnelerle bulanmış, içi
La'net olsun ana kim söyleye kasden yalan la, çak sonra da çavuşların giydiği dışı çörçöp dolu iken Hazret-i İmam Şa
Ede geh illere, geh kendüye viifir bühtan kücevveze20 ve bozdağanla21 gösterilir.
ı fll -AJ!ah 'ın rahmeti üzerine olsun- bunun
İşi hiç rast gelür mü ol nekbetlnin ı
Ama nazlı gelin damada yakın gelince gibi suları tahir tutmuş deye ondan abdest
Kizbedüp 12 eyleye iymanı serayın viran
Hayf o mürnin gözüne kim baka kazip 13 elindeki topuzia vurup onu hükmü altı alırlar ve bununla tahareti caiz görmüş
yüzüne na almayı kasd eder. Gelinin yakınları bu tür deye ellerini yüzlerini yurlar. Ama ha
Yazık ol doğruya kim eğriye olmuş nigeran 1 4 na çalışırlar; güveyinin yakınları da yine şa Hazret-i İmam'ın o yüzden pis sular
Kazibin yüzüne bakan kişinin onmaz işi o niyyetle zavallıyı kapıp götürüp kurtar onun terniz gözüne çarpmış olsun da bun
Erişür mamelekine nice yüzden hüsran 1 5 maya çalışırlar. Oysa yine de iki halden dan sonra bunlarla taharetin sahih oldu
biri olur. Gelin o sırada ya güveyini vu ğunu caiz görmüş olsun.
İnceden ineeye araştmhp vanlan gerçek rur ya da ona erişemediği görülür. Allah'ın hikmeti, o türlü bir havuza ba
şu ki adı geçen şehrin kimi kahvehaneleri Gerçi bunca namahrem kadınların ve kan manzaraları çok olan bir yüksek
ağzı salyalı divaneler ile dolu, hele akıl ve kız-oğlan kızların yüzleri açık oturması ve köşkte buldum. Sabah ve akşam Şafii
idrake yabancılarla dopdoludur. Oysa da güveyinin kendilerine mahrem gibi sayıl mezhebindeki kavmın o havuzdan temiz
rüşşifaları, delilerin hasretine tutulmuş ması yolunda erkekler takımının da le lendiklerini ve o suyu kullandıklarını te
bimarhane 16 adını taşırken kendileri o vend ve evbaşları22 ve zampara denilen maşa kıldım. Eni iki zira ve boyu dört zi
hastalığın hastası olarak harap olmuşlar. nefislerine düşkün nice kallaşları birer kö ra ve derinliği bir zira olan havuzdan, di
Bucakları dopdolu akrep, yılan ve kimi şeden bu durumu seyrederler . Hatta "bu yelim bir saatte bir uğursuz fellah, kirli
bit. Kahvelerde kendilerinden geçmiş, va filanın avratı, bu da filanın melek huylu ayaklarını yurdu ve biri de onun yanında
lih ve hayran 17 liryakiler, duvardaki s ii bakire kızıdır" deye birbirleriyle işaretle safa ve zevkle abdest almaya hazırlanıyor
ret gibi duvara dayanıp kalmışlar, müs şi der; göz ucuyla ezilip büzülerek, gizli du. Bununla birlikte bir edepsiz de o ha
lümanların toplandığı köşeleri puthaneye ce yalvarıp yakarmalada göz etmelerinin vuzun kenarına yakın yerde işedi, öylesi
döndürmüşlerdir. Şaşılacak yer şurasıdır yüce şeriata aykırı olduğu meydandadır. ne ki pis sidiğinin damlaları etrafa serpi
ki onun gibi uygunsuzlara saz bile çaldı Ama bu çirkin davranışları "biz bunu ba lip bu havuzun içine gidiyordu . Bunlar
rırlar. Binlerce kımıldayan ölü ile dolmuş balarımızdan böyle gördük" ayetine23 sı dan başka bir pis meşrepli henüz halildan
meclisi düğün evine döndürürler. Oysa ğınıp sürdürüp giderler. çıkmıştı, necaset bulaşmış elini istinca25
66
307
için o havuzun içine sokmuştu. Oysa o pis bır ve ne hal ise canına cefa etti. Sonra, mayaca�ıdır. Imam Şafii bunu caiz görmekte
suratlı adamlar o murdar çirkeften ne zincirden boşanmış divane gibi rüşvet al dir. Zira, yerine göre boyu de�işmekle birlikte
olursa olsun çekilip uzaklaşamıyorlardı. ma yoluna düştü. Haram lokmaya, ko genel olarak 68 santimetrelik bir uzunluk öl
Yaratılışları dolayısıyla yüzlerini tersine yun sürüsü haıaJ tuza eğirdir gibi seğirt çüdür.
25Büyük abctest bozulduktan sonra taharetlen
döndürüp o sidik ve nedisetle karışmış ti. Hele o ulu vezire intisap etmeyi kendi
mek, neciisetten kurtulmak için temizlenme.
olan sudan iğrenmiyorlardı. si için leke ve ar bildi . Mısır'daki kurala 26Bugünkü Türkçe ile: Allah korusun, ben bu
Yazarın kıt 'ası göre önünce yürüyen beş on Keçeli Hisar
tutumda olan bir kişiye temiz diyeyim. Ya öy
eri29 o zavallıyı gururlandırdı, yani bu le kişiye akıllıdır diyeyim. Imam Şafii Hazret
Haşa ki böyle meşrebe ben pakdir diyem
mansıbı , benim şanım gerektirir, demeye leri bu söze razı olsun, kesin olarak hayır; te
Ya öyle şahsa sahib-i idrakdır diyem
Haşa bu kavle kail ola hazret-i imam başladı. Kapudan Paşanın adı anıldıkça miz olmayan bir nesneyi bütünüyle engelleme
Naplik olandan etmeye ızhar-ı nehy-i tam yüzünü döndürdü, söyleyeniere söğdü, sin, olmaz. Hem de böyle bir sudan temizlen
Andan zarGret olmaya bu irtikiibda saydı . Ama bu kadar var ki kendisinden mekle sıkıkım da yoktur, hele bunca çok, bol
Vefret dahi mukarrer ola ol ab-ı nabda öncekinden yeğ, selefinin kendisine göre temiz su varken. Pisli�e yönelen kişinin ken
Murdara meyleden kişi murdardır hernin askerlerden bir bey olduğunu her kişi ile disi de zaten pistir; ancak murdar olan kişiler
iipak olan bu vaz'a talebkardır hemin 26 ri sürd ü .
böyle pis bir sudan temizlenmeyi isterler.
27 Kendisine hızmet edilen kimse. Daha çok ka
dılar ve din bilginleri için kullanılır. Dilimiz
I V . Zekeriyyazade Kadı Yahya 1 Divan-ı Hümayun milbaşiri v e icra kuvveti deki "erkek o�ul" yerine kullanılması da bu
ne hızmet etmekle yükümlü bir sınıf mı-nsubu anlama ba�lıdır.
(Selim Ağa Kitaplrğı Yazması, ypr. 28 "Padişah" anlamında.
na verilen ad. Mısır divanında, Mısır Beyler
88"-89"; transkripsiyon , s. 168- 169) 29Kale koruyucusu asker, yeniçeri .
beyilerinin toplantılarında hızmet etmekle yü
Bu kitabın yazıldığı tarihte Mısır kadı kümlü olan görevli.
sı olan Çelebi , eskiden şeyhülisliim olan 2 Hükümdarlarla verirlerin ve başka hızmet sa •
Zekeriyya Efendi'nin edepli terbiyeli oğ hiplerinin yanında haderne gibi bulunan bir bö
lu Yahya Çelebi'dir. Ünlü bilginler onu lük hızmetiilere verilen ad.
3 Esrarkeş, esrar düşkünü.
DIETER FORTE'NİN
tanır. Medresedeki öğrenimini en losa za
manda tamamlamış, molla olarak ve bir
4 Kıpçak lehçesinde "gelirim" demektir. TARİH ANLA YIŞI
5 "Gelemem " .
bilgin olarak yetişmesi çok kısa zamanda
olmuştur. Bir olgun kişi olduğu akıllar
6Arap harflerinin sayı de�erlerine göre düzen Dieter Forte Martin Luther ve Tho
,
da ve zihinlerdedir . lenmiş olan ebced alfabesinin içindeki kelime mas Münzer ya da Muhasebenin Baş
lerden biri.
Yahya Efendi'nin Mısır v e Şam kadı 7 Yuttu�u afyonun sarhoşlu�u geçer geçmez. langıcı Tarihl piyes. Almanca orijina
.
nın kethüdası gibi aşa�ı durumdaki görevlile da benden bir değerlendirme isterken bü
habbet gösterdi. " Zamanımızdaki kadı
rin giydikleri başlık. Bunların tepesinde yeri tün bunları böyle düşündü mü, bilemi
ların haksızlıkları bunda yok; bunun doğ
ne göre sorguçları da vardı § bir tür başlık üze yorum. Ama her halükarda, Martin Lut
ruluğa yeltenmesi, ötekilerin eğri tabiat
rine sarılan sarı k . her ve Thomas Münzer ya da Muhasebe
larının gerektirdiğinden daha üstün. Her � skiden giyilen başlıklardan birinin adı. A� nin Başlang ıcı nın içerdiği tarih anlayışı
'
halde bunun devletinin uzayıp gitmesine zı yukarısına göre dar, tepesi kırmızı renkle çı nın, biri çok olumlu, diğeri ise biraz olum
kılavuz olalım ; mansıbında nice ay ve yıl kıntılı m ukavvadan ve silindir biçimindedir. suz iki yönü olduğundansözetmek,bana,
kalmasına yol açacaklayın kendisini gü ı
ı Demir savaş topuzu, demir topuz. sadece yüzyüze bulunduğumu vehmetti
zelce yetiştirelim," buyurdu. Ve zamanın 22Ayak takımından olan, aşa�ılık kimse, ka
ğim tuzaktan çıkmanın deği l ,aynı zaman
padişahına üst üste defalarca tanıklık et rışık adam, rezil.
23 A'raf su resi, ayet , 28.
da ve doğrudan doğruya dürüstlüğün nes
ti: "Mısır kadısı olan ve yükseltilmesi ge
24 Fıkıh ile ilgili konulardan bir bilim dalıdır. nel gereği gibi �özüküyor.
reken Yahya'nun üstün aklı meydanda,
Başka bir deyişle, Forte'nin eserinin,
bilginliği yeterli, riyasız bir duacınızdır" Bir meselede şeriate uygun tanıkları ortaya koy
herşeyden önce, siyasal olayların tarihini
deye Hazret'e28 duyurdu. mak ve buna aykırı olan delilleri yok etmek
tir. Bu dalda pek çok eser yazılmıştır. Bunla
sırf siyasal olayların tarihi, fikirlerin ta
Oysa adı geçen Çelebi Şam'daki na
rın eo tanınrruşı Beyhaki'nin (öl.458) eseri olup rihini sırf fıkirlerin tarihi, din tarihini sırf
musluluğu ve edebi, rüşvet almak ayıbın
bunda imam Şafii ile EbG Hanife arasındaki din tarihi, vb. olarak gören ve aynı za
dan uzak durmaktaki beğenilecek çekin
ihtilaflı meseleleri toplamıştır. Bu meselelerden manda bu ayrı ayrı "tarih"lerin yapıcı-
genliği Kahire'de sürdürmedi. ' Benim biri de Şafii havuzu denilen ve eni iki zirô, bo
hakkımda tanıklık eden, temiz yürekli ve yu dört zira ve derinliği bir zira olan bir havu
zirin utanıp mahcup düşmesine sebep ol zun suyunun abctest almak, gusletme� gibi te *Söz konusu zat, Kaynak Yayınları yöneticisi
mayım' demedi . Üç ay kadar rüşvete sa- mizlenmeler için şeriatça uygun sayılıp sayı!- Halil Berktay'dır. - Tarih ve Toplum.
67
308
larını yalnız "büyük adamlar" arasından ' sinde Tarih ///'ümüz, Luther'in kendi nın sınıfsal anatamisini sergilem�� a� a
seçip, Hollywood'un "star" siste�ne �ok söyle:Oini, nesnel bir çözümlemenin yeri cına sonuna kadar sadık kalmış. üzellık
kolay uyarlanan bu baş aktörlerın nıyet ne geçirmiştir. Muhtemelen bireysel bir le Almanya'da çok kuvvetle hükmünü
ve amaçları hakkında kendilerinin bize "kasıt" içermeyen, fakat hakim ideolo sürdüren sözkonusu idealizasyona cephe
sunmuş oldukları açıklamaları gerçeğin Hi jiye kendiliğinden biat ile örülen bu ka den saidırmanın doğurduğu bazı problem
kendisi saymaktan da kurtulamayan ide rartma (obfuscation) ve gizemlileştirme ler de var kuşkusuz. Örneğin Papa'nın,
alist, subjektivist, sınıflariistii yaklaşıma (mystification) eylemi, nihayet, köylü ha tınparatorun Luther'in, Saksonya Elek
da, bu yaklaşımın başlıca alt-önermele reketinin ezilmesinde Luther'in oynadığı törünün, vb. davranışları, yer yer çok acil
rinden birini oluşturan kahramanlar ve rolden hiç bahsetmemeye kadar para, cübbe, vb. hırslarıyl� o de�li kes
- .
dehfilar teorisine de esaslı darbeler indir uzanıyor9• tirme bir ilişki içinde gösterılıyor kı, mad
diği kanısındayım. Oysa, materyalist ne di belirlenim bundan ibaret midir, veya
İşte Dieter Forte'nin piyesi, yirmi kü sınıfsal karakter göreli özerklik içindeki
densellik kavramının Cumhuriyet'le bir
sur yıl önce herkes gibi benim de, sınav bir ideolojide de cisimleşmez mi, diy� so�
likte kısmen girdiği fakat derinlemesine
ve sınıf geçmeye yetecek kadar akılda tu maktan kendini alamıyor insan10• Bır di
nüfuz etmediği ders kitaplarımız, değin
tabilmek için ister istemez ezberlediğim bu ğer sorun, Reformasyon olayında toplum
diğimiz örtük yöntem tercihi çerçevesin
bölük-pörçüklükler yerine, butuncul, do sal ilerlemeyi sadece Münzer ve taraftar
de bize, Kilisenin yozlaşmasına karşı ta
layısıyla gerçekten öğrenilebilir bir kav larının mı temsil ettiği; başka bir deyişle,
mamen ülkücü bir tepki göstererek, salt
rayış getirmektedir: Kapitalizmin şafağı bu sol kanadın susturulması ve yokedil
bireysel iradesinin gücüyle birdenbire ha
nın sökmeye başladığı Geç Ortaçağ'da, mesi pahasına Protestanlıkla birlikte �e
rekete geçip, keza dünya işleriyle zerrece
burjuva-demokratik devrimierin erken bir de olsa tarihi bir gelişmenin gerçekleşıp
ilgili olmadığı izlenimini uyandıran tezle
dalgası ya da prototiı;ıi � larak -ve � ütü� gerçekleşmediğidir. Forte'nin oyunu� u �
rini Wittenberg duvarlarına çivileyen bir .
_ ınsıyatı- .
emsalleri gibi, emekçı kıtlelerın bu konuda aşırı bir yadsımayı ıçerdığı,
Luther sunmuşlardır. "Ekonomik sebep"
' fini önce seferber etme, sonra, kendisini belki de benim öznel izienimimden ibaret
leri yok mudur Protestan Reformasyonu'
tehdit etmeye dönüştüğü anda bu insiya
nun? Şu anda önümde dur b r T rih tir, fakat Engels'in, gerek Anti-Duh
�. � . � . tifi derhal bastırma yönüyle birlikte- Re
III: Yeni ve Yakınçağlar'ın ılgıli bolu ring'de, gerekse Tarihte Zorun Rolii 'nde,
formasyon mücadelesi! Bu temel çelişıne
müne göre, vardır elbet; ama adı üstün ahlakçılığın tehlikelerine dikkat çekerek
nin ve türettiği asli dinamiğin, Kutsal
de birbirlerinden kopuk olarak sıralanan tarihin kötii tarafından gelişfiğini belirt
Roma Cermen İ mparatorluğu'nun oluş
i
di er birçok "sebep" arasında, üstelik de
turduğu somut sahnede, yani imparat�r
miş olduğunu da hatıriamadan edemiyo-
" Dini sebep"in, "Rönesansın tesiri"nin, rum. .
luk ile Roma (Papalık), büyük prensler ile Am� gelin, bir tarih kitabıyla değıl de
"Matbaanın tesiri"nin arkasında, iyice
İmparator, vb. gibi bir yığın ikincil çeliş:
sonlarda sayılan kendi halinde bir etken
menin üzerine oturtulmuş olarak kendı
dir buncağız2 • • ve anlaşılan, yalnız köy
kendini açmaya bırakılması, Forte'ye, ana 1 Niyazi Akşit, Tarih III: Yeni ve Yakınçağlar
lülerle şövalyeleri ayaklandırmaya
akışı tali girdaplarla çok zengin bir tiple (Yükselen Matbaası, İstanbul 1 959) . Eser, .
yaramıştır3; yoksa, genel olarak teolojik " Maarif Veka1etinin 24 Aralık 1 956 gun ve
me ve tematik çeşitlilik içinde kaynaştır
tartışmaların, özel olarak Luther'in bu 1 73 1 3 sayılı karariyle liselerin III. sınıfiarına
ma olanağını vermiş. Bu sayede, bilimsel
alandaki çabasının saf ve soyut alemini ders kitabı olarak kabul edilmiştir. "
bir dersin yanısıra, bir edebiyat dersi de
böyle hesapların lekelemiş olabileceği, zin 2A.g.e., s . 94-95
alıyoruz denebilir: Konusunu tamamen
har düşünülemez! Bu yüzden de Refor 3 Aynı, s. 95
yaşanmış tarihten, hatta metninin önem
mun esas tanımı, "Katolik kilisesinin 4Aynı, s. 93
li bir bölümünü belgelerden alan, dolayı
(mezhebinin) itikat ve nizamlarında yapı 5Aynı, s. 93
sıyla pek az kurmaca unsur içeren ve ak
lan değişiklik ve ıslahat" diye verilir4• 6Aynı, s. 94
siyon bakımından hemen hiçbir sürpriz
Aynı yerde, XVI . yüzyılın başlarındaki 7Aynı, s. 94
taşımayan bir senaryo, nasıl sonuna ka
birleşik Hıristiyanlığın " Katolik kilisesi BAynı, s. 95. Bu noktada lise öğrencisinin, Rö
dar heyecanlı, akıcı, kelime anlamıyla
nin bozulması ve hakiki Hıristiyan/ıktan nesansın tesirinin tam ne olduğu konusunda
dramatik kalabiiyor? ! Böyle bir yaratının,
ayrılması üzerine" parçalandığını da hocalamaya düşmesi kaçınılmaz gözüküyor:
ne derin bir kültür ve teori hazinesinden,
okuyabiliriz5 • Hemen ardından, " Din! "Hakiki Hıristiyanlığı" günışığına çıkarmak
ne de 1 960'ların ve 1 970'lerin büyük ra mı, yoksa iğfal etmek mi acaba?
sebep"in anlatımı bağlamında -aslında,
dikal cereyanından bağımsız olarak ger 9Aynı, s. 96: "Bu sırada Almanya'da ekon�
kolaylıkla görülebileceği gibi, yıilnız bu
çekleşemiyeceğini gözönünde bulundurur mik durum çok bozuktu. Şövalyeler ve köyl�
"sebep" değil, argümanın tamu din dü
sak, sanatçının hayata karşı tutumunun ler Luther doktrininin tesiri altında kalarak ki
zeyinde dönmektedir- "papazların gunah
nasıl, duştinsel yetkinleşmede doymazlı lise topraklarını ele geçirmek üzere ayaklandı
işiemekten çekinmedikleri" , "samimi din
ğının ne kertede olması gerektiğinin de gü lar. Manastırları ve şatoları yaktılar. Fakat
dar olan bazı kimselerin kilisenin bu du prensler birleşerek bu ayaklanmaları bastırdı
zel bir örneği belirir sanırım. Hayır, çok
rumundan müteessir oldukları" gibi iba lar. Prensler kendileri kilise mailarına el koy
mekanik bir bağlantıyı, en dar ve dolay
reler gelir6• Gene "Rönesansın tesiri" pa dular. " Paragrafın başında Luther'in radikal
sız güncelliğe ajitatif angajmanı kastetmi
ragrafında, "XIV. yüzyıldaki Katalik ki fikirlerinden bir örnek verilıniş olduğundan,
yorum bu son sözlerle. Öylesinin de � ir somaki saf değiştirmesine hiç değinilmeyişi büs
lisesinin hakiki Hıristiyanlıktan ayrılmış
yeri ve yararı olduğunu düşünmekle bır bütün vahamet kazanıyor.
olduğu anlaşılmıştı" cümlesiyle
likte, daha alttan alta, daha organik bir ıoBelki de bunun nedeni, Forte'nin "bu oyun
karşılaşırız7• Öte yandan "durumu anla
eğilim var kafamda: kendi döneminin fır da teolojinin söz konusu edilmeyeceğini " ,
mak ve anlatmak üzere" (?) Roma'ya gi
tınalı kitle hareketlerinin, Forte'ye, temel "Yöntem Hakkında" kendi notunda dalıa baş
den Luther, "burada Papa'nın Rönesans
kitlelerin geçmişteki payını açığa çıkart tan kararlaştırmış bulunmasıdır; bkz: Martin
tesiriyle dine uymıyan yaşayışım görmüş, Luther ve Thomas Münzer. . . , s. 1 3 . Bilinçli ve
mak ve tarihi bu kitlelerin geleceği açısın
çok üzülmüştür."8 Vah vah! Peki ama yazarın hangi rüzgara göğüs germekte olduğu
dan aydınlatmak arzusunu aşılamış ola
söyler misiniz, nedir bu ikide bir öne sü gözönünde bulundurulursa muhtemelen de g�
bileceği gibi.
rülen " hakiki Hıristiyanlık"? Şu "sami rekli bir tercih. Bununla birlikte, örneğın
ml dindar"lığın özünü neye, kime göre Muhtemelen bu dürtü doğrultusunda Shaw'un Saint Joan'da, çok benzer Geç Orta
çağ tiplerini kendi samimiyetieri içinde gizem
saptayacağız? Herşey bir yana, bilim açı Dieter Forte, Martin Luther ve Thomas
sizleştirebilmiş olduğunu da unutmamakta ya
sından "günah işlemek" , "günah işle Munzer ya da Muhasebenin Başlangıcı ' rar görüyorum. Sanatın bir değil, birçok yolu
rnekten çekinmemek" vb. ne demek olu nda, Reform'a idealist bakışı yıkarak di var, yaklaşık aynı dünya va tarih görüşünde
yor acaba? Bu ve benzeri noktaların hep- ni kisveye bürünmüş bu sosyal çatışma- birleştiğinde bile.
68
309
bir sanat eseriyle yüzyüze bulunduğumu Prof. Sernih Tezcan 1982 ilkbaharında ta ki n Kurat'ınki de Osmanlı A raştırmala
w tümüyle unutmayalım, isterseniz. Sa rafından 30 Ağustos zaferinin 60. yıldö rı/The Journal of Ottoman Studies, IV
nat, sanat olarak, hayatın karmaşıklığı nümü dolayısıyla düzenlenen, fakat üni V, İstanbul 1 984'te yayınlanmak üzeredir.
na elbette bir seçme-eleme işlemi uygula versitedeki yönetim değişikliği nedeni ile Bu itibarla 1 983 yılı "Türk- Ingiliz ilişki
mak, kesip biçmek, abartmak, sivriltmek yeni Rektör Prof. Dr. Ergün Toğrol ta lerinin tesis edilmesinin 400. yı/ma tesa
ve yoğunlaştırmak zorunda. Üstelik rafından bir kısım değişikliklerle3 I Ağus düf etmektedir. "
dram, çatışma ve gerilimlerin adamakıllı tos ı 982' de yapılan serninerin bildiri Boğaziçi Üniversitesi'nde Cumhuriyet'
belirginleştirilmesini gerektirdiğinden, di leri de davetlilere dağıtıldı: "Büyük Za in ilanının 60. yılına isabet ettirilen Lo
yelim roman'da tahammül edebileceğimiz fer ve sonuçları ", 60. yıldönümü top zan Semineri'nde Cambridge Üniversite
"şematizm" derecesinden çok daha faz lantısı bildiri/eri, Boğaziçi Üniversitesi si'nden Prof. R.T. B. Langhorne, Hacet
lasını da kaldırabilir, tipierne (tipler .--. sı Atatürk ilkeleri ve İnkılap Tarihi Ensti tepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Emel
nıf ve zümreler) açısından. Forte'nin yo tüsü yayını, İstanbul 1 982, X + 246 sahi Doğramacı, Ankara Üniversitesi öğretim
rum unun esası sağlıklı ya, bu yeter. Türk fe. görevlilerinden Emekli Büyükelçi Kamu
okuyucuları olarak bizim problemimiz, Bu ilk yayım enstitünün açılış törenini ran Gürün de davet edilmişlerdi.
galiba, Martin Luther'in 500. doğum yıl yansıtan Sivas'tan A nkara 'ya, 18-27 Ara Kitabın dış-kapağında Türkçe başlık ol
dönümünde Protestan Reformasyonu lık 1919, (Boğaziçi Üniversitesi Atatürk makla beraber iç-kapak tamamen İngiliz
hakkında kendi dilimizde mevcut biricik İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü yayı ce' dir: British Documents on the Lausan
düzgün tarih çalışmasının . . . bu piyes ol nı, İstanbul 1 983, 32 sahife) izledi . ne Conference (1922-1923). İç-kapağın ar
masından geliyor. ka tarafında altta Copyright- Boğaziçi
Sivas 'tan Ankara 'ya, küçük bir broşür
HALiL BERKTAY olmakla birlikte Atatürk İlkeleri deyimin Oniversity kaydı da ihmal edilmemiştir.
den ne anlaşılması gerektiğini, o zaman Halbuki Rektör ve aynı zamanda 7 Tem
• muz 1 983 'ten beri Atatürk İlkeleri ve İn
ki enstitü müdürünün ağzından dile geti
riyor, faaliyetlerin ne olması icap ettiği de kılapları Enstitüsü Müdürü Prof. Ergün
vurgulanıyordu. Enstitünün açılış töreni Toğrol'un "Önsöz"ü, Mirn Kemal Öke
BİR İNTİHAL DAHA ! nin,Atatürk'ün l S Aralık 1 9 19'da Heyet-i (Enstitü Müdür Yardımcısı)'nin "Sunuş"
Temsiliye Reisi olarak bir kısım arkadaş yazısı Türkçe'dir. Bunların İngilizce çe
İngiliz belgelerinde Lozan Barış Kon Iarı ile birlikte Sivas'tan Ankara'ya hare virilerine -belki de isteyerek- yer verilme
keti tarihinin 63. yıldönümüne rastlatıl miştir.
feransı (1922-1923), Önsöz: Ergün Prof. Dr. Ergün Toğrol "Önsöz"ün
ması da bizzat Rektör tarafından şöyle
Toğrol, yayınlayan: Mim Kemal Öke, ifade ediliyordu: "Biz de Enstitümüzün de "bilimsel araştırmalarm müsbet veri ve
Boğaziçi Üniversitesi yayınlarından, açılışını, yani ilk adımını 18 Aralık 'a ge belgeler/e dayanması gerektiğini" vurgu
tirmekle bu tarihi olaydan güç kazanmak Iamakta, Lozan antlaşmasının 60. yıldö
İstanbul 1 983, I. cilt, XXXIX x 320
istiyoruz. lleriki yıllarda bu tarihlerde bir nümü vesilesi ile, bu konferans ve antlaş
sahife, 500 Lira. A tatürk Haftası düzenlemeyi düşünüyo ma ile ilgili belgeleri yayınlayacaklarını,
ruz. " 1 8 Aralık 1 982 toplantısına Mustafa birinci kitabın üç ciltlik " İngiliz belgele
Lozan Antlaşmasının 60. yıldönümü Kemal Paşa'nın yol uğrağı şehirlerde, ha rinde Lozan" , ikinci kitabın "Amerikan
semineri münasebeti ile çıkarılan bu ya len bulunan üniversiteler (Cumhuriyet, belgelerinde Lozan" , üçüncü kitabın da
pıt Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri Erciyes, Ankara, Orta-Doğu, Hacettepe) "Türk belgelerinde Lozan" adını taşıya
ve İnkılap Tarih Enstitüsü'nün yayınla rektörleri ve birer temsilcisi de çağırılmış cağını müjdelemektedir. Yardımcısı Dr.
dığı üçüncü kitaptır. Adı geçen üniversi Iardı . Sonradan, bir çokları gibi, 1 8-27 Mim Kemal Öke de "dikkatli, sabırlı ve
tede, 27 Ekim 1 980 tarihinde, o zamanki Aralık arasında bir Atatürk Haftası yap değerli çalışmasından ötürü "kutlanmak
senatonun 80/ 1 96 sayılı kararı ile "Ata mak vaadi de unutuldu. tadır.
türk ve Devrimleri Araştırma Enstitüsü" Dr. Mim Kemal Öke'nin "Sunuş" ya Dr. Mim. Kemal Öke de "Sunuş" ya
kurulmuş, müdürlüğüne deüniversitenin zısında belirttiği üzere "Gerek bu kitabın zısında önce Lozan antlaşmasının değe
rektörü Prof. Dr. Sernih Tezcan getiril (Ingiliz belgelerinde Lozan Barış Konfe rini belirtmeye çalışmakta, bu konuda
mişti. Enstitü tarafından, birincisi 1 0- 1 1 ransı) baskı tarihinin ve gerek Lozan A nt başlıca alıntılarını Ertuğrul Zekiii Ökte
Kasım l 980'de, ikincisi 9- 1 3 Kasım Iaşması 'nın 60. yıldönümü olan 1983 'ün ("Lozan Barış Antlaşması" , Belgeler/e
l 98 1 'de iki Uluslararası Atatürk Konfe aynı zamanda Türk-Ingiliz ilişkilerinin te Türk Tarihi Dergisi, sayı 34, Temmuz
ransı düzenlenmiş, bu toplantılarTV'de ve sis edilmesinin 600. yı/ma rastlaması an 1 970, s. 3) ve Cemil Bilsel (Lozan, İstan
basında büyük yankılar yaptığı gibi, her lamlı bir tesadüf olmuştur. " Bu cümlede bul 1 933)'den yapmaktadır. Halbuki bu
iki konferansta okunan bildiriler de 1 9 8 1 çok büyük bir hata hemen göze çarpmak antlaşmanın değerini, antlaşmanın yapıl
senesinde peşpeşe yayınlanmıştı: Uluslar tadır. 1 8 Nisan 1 983'te Boğaziçi Üniver dığı tarihlerde belirten üç önemli görüş
arası A tatürk Konferansı Tebliğleri, Bo sitesi'nde Atatürk İlkeleri ve İnkılap Ta Türkçe'ye de çevrilmiş, bir iki sene önce
ğaziçi Üniversitesi yayınları, Kasım 1 98 1 , rihi Enstitüsü tarafından Türk- İngiliz iliş yayınlanmıştır. Bunlardan birisi meşhur
2 cilt (24 bildiri); Uluslararası A tatürk kilerinin 400. yıldönümü ve ilk İngiliz el İngiliz Liberal Başbakanı Llyd George'a
Konferansı, Tebliğler, Boğaziçi Üniversi çisi William Harbom'un İstanbul'a geli ait olanıdır. Onun "From Sevres to Lau
tesi yayınları, Kasım 1 98 1 , 3 cilt (72 bil şi dolayısıyla, bir seminer düzenlenmiş, bu sanne" başlıklı makalesi imza töreninin
diri). seminerde Cambridge Üniversitesi'nden hemen sonrasında Daily Chronic/e 'de Al
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu çık Dr. Susan Skilliter, Orta-Doğu Teknik manca çevirisi de Neue Zürcher Zeitung '
tıktan bir· süre sonra, 41 sayılı Kanun Üniversitesi'nden Prof. Yuluğ Tekin Ku un 29 Temmuz 1 923 tarihli nüshasında ya
Hükmünde Kararname ile üniversiteler, rat ve Dr. Mim Kemal Öke birer konuş yınlanmıştır. Lloyd George, Lozan görüş
Yükseköğretim Kurulu görüşleri doğrul ma yapıruşlardı. Bu konuşmalardan Öke' melerinde İsmet Paşa (İnönü)'yı amatör,
tusunda yeniden düzenlenirken, bu ens ninki kendisinin Ingiliz casusu Prof. A r fakat usta bir balık avcısına benzetmek
titü de benzeri diğer bir çok enstitüler ile minius Vambery 'nin gizli raporlarmda II. te, zaman ve sabrının kendisini gayesine
birlikte kapatıldı, sonradan Boğaziçi Üni Abdü/hamid ve dönemi (Üçdal neşriyat, ulaştırdığılll belirtmekte, İngiltere, Fran
versitesi'nde Atatürk İlkeleri ve İnkılap İstanbul 1 983) adlı eserde yayınlandı sa, İtalya ve Amerika Birleşik Devletle
Tarihi Enstitüsü adı ile bir kurumun açıl (" Prof. Arrninius Vambery and the ri'ni ise, karaya vurmuş iri balıklar ola
masına izin çıktı. 18 Aralık 1 982'de bu ye Angio-Ottom an Relations, 1 887- 1 907" , rak .tasvir etmekte, onların Lozan'da is
ni enstitünün açılış töreni yapılırken, aynı kitap, s . 1 39- 1 60). Prof. Yuluğ Te- teklerine erişemediklerini, yani yenildik-
69
310
Lozan 'da Türk Delegeleri: (Soldan sağa: Reşit Sajjeı (A tabinen}, Münir (Ertegün), Dr. Rıza Nur, İsmet Paşa
(İnönü), Zekôi (Apaydın}, Veli Bey, Muhtar Bey. Sol arkadaki sütunun önünde; Ruşen Eşref (Onaydın).
lerini vurgulamaktadır . ndeki başaniarına benzetmektedir (Bu ra Dr. M i m Kemal Öke, " Sunuş" unda
Lozan antlaşmasının imza töreninden por ve içeriği için bakınız: Nejat Göyünç, "Londra Public Record Office 'deki FO.
hemen sonra Neue Zürcher Zeitung'un bir " Lausanne anlaşması arefesinde bir 839 numaralı ve Eastern Conference: La
muhabiri, Du Bois da İsmet Paşa ile bir Avusturya'lı diplamatın düşünceleri" , usanne, 1922 to 1923 adlı koleksiyanda
görüşme yapmış, iki gün sonra gazetesin Osmanlı Araştırmaları! The Journal of bulunan 53 dosyadan, yine FO Confiden
de yayınlamıştır. Bu söyleşide İsmet Pa Ottoman Studies, I I , 223-242). tial Print: Correspondence Respecting
şa "Biraz önce imzalanan anlaşma bana Lozan antiaşması dış basında da büyük Turkey serilerinden ve son olarak da Her
tam bir huzur verdi, çünkü yirmi yıldan yankılar yapmış, bunlardan bir kısmı Majesty 's Stationary Office, Documents
beri harp halinde olan Türkiye 'ye sulh ün Türkiye'de yayınlanmıştır: bakınız. Biliii on British Foreign Policy 1919-1939, First
baha biçilmez nimetlerini getirmektedir. N. Şimşi r , Dış basında Atatürk ve Türk series, Vol. X VJJI'den seçilerek der/en
Evvelce, yabancı ülkeler köhneleşmiş an devrimi, Türk Tarih Kurumu yayınların_ miştir " (s. X I I I ) diyerek , Lozan Barış
laşmalara dayanarak sık sık iç işierimize dan , Ankara 1 98 1 , I , 258 vdd. Dr. Mim. Konferansı kitabındaki belgelerin kaynak
karışmaktaydılar. Bütün diğer bağımsız Kemal Öke'nin, nedense, bu yayınlardan larını göstermektedir. Bu kadar, külfetli
milletler gibi, kendi kendimizi yönetmek hiç haberi yoktur. Lakin, "Sunuş"a ekli bir çalışma için Dr. Öke, elbette takdire
hakkına sahip olduğumuza inamyoruz ve bibliyografyasmda Tıp Dünyası Dergisi' layık olurdu. Bununla beraber, kitabın,
anlaşma bizim tam mi/If bağımsızlığımızı nde yayınlanan İstanbul'un eski, popüler her belgenin kısa Türkçe bir özetini ihti
teminat altına almaktadır, bu bize en bü valisi Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gö va eden liste kısmından hemen sonra ge
yük mutluluğu vermektedir", demektedir. kay'ın "Hekim gözü ile Lozan" (aynı der len Belgeler bölümünde Prof. Langhor
(Bu iki görüş ve alıntı için bakınız: Nejat gi, no. 9, 1 943) adlı makalesine yollama ne'un, 1 972'de yayınlanan Documents on
Göyünç, "Sevres'den Lausanne'a " , Bel yapılmaktadır. Lozan'ın muhtelif meslek British Foreign Policy 1 9 1 9- 1 939'un XVI
leten, sayı 1 83, Temmuz 1 982, s. 560-56 1 ) . lere mensup kişilerce nasıl karşılandığını I I . cildinin ilk bölümü (Chapter) ile kar
Üçüncü görüş ise, 1 7 Temmuz 1 922 ta belirten bir yazı veya yollama dizisi kuş şılaşılmaktadır. Kitabın 3 1 9 sahifelik 208
rihini taşımaktadır, yani antlaşmanın im kusuz güzel bir araştırma konusu olur, ilgi belgelik kısmı adı geçen kitabın tıpkı-bası
zalanmasından bir hafta öncesine aittir; de uyandım. Bununla beraber, bu kitabı mıdır. O kadar ki, daha ilk sahifesinin sol
sahibi de Avusturya'lı Norbert von Bis yayınlayanın bazı kişisel ilişkilerinden do alt köşesinde " X V I I I " kaydı bile bulun
c hoff'tur. O sıralarda konsolos bulunan layı, evvelce yayınlanan kitaplarının ön duğu gibi, 1 7 . sahifede de "University
Bischoff, 1 930-33 arasında Ankara'da sözünde bazı kimselere iltifatlar yağdır Library OP 14 J U " damgası bile yer al
Avusturya maslahatgüzarı olarak bulun dığı göz önüne getirilirse, Ökte ve Gökay, maktadır. Prof. Langhorne, Dr. Öke'nin
muş, Atatürk'ü ve Yeni Türkiye'nin ida Boğaziçi Ü niversitesi'nin rektörlüğüne ya Cambridge'den hocasıdır. (Il. A bdüllıa
recilerini, girişimlerini tanımış, bu izle kınlıklarından dolayı hatırlanmışlar, di mid, Siyonisiler ve Filistin meselesi, Ker
nimlerini içeren kitabı A nkara. Eine De ye düşünmemek elde değildir. van yayınları, İ stanbul 1 98 1 , s. 8). Prof.
utung des neuen Werdens in der Türkei Türkçe yayınlar arasında ilk defa ba Langhorne, Türkiye'ye bir Lozan Semi
(Wien-Laipzig 1 935) büyük ilgi görmüş, sıldığı halde, İsmet İ nönü'nün " İstikliil neri'ne davet edilmiş, eline de kendi ki
hemen Fransızca'ya ve Burhan Belge ta Savaşı ve Lozan" adlı konferansı (Be/le tabının bir bölümünün tıpkı-basımı, baş
rafındanda Türkçe'ye çevrilmiştir:A nka ten, sayı 1 49, s . 1 -49; Cumhuriyetin 50. tarafına bazı Türkçe eklemelerle tutuştu
ra. Türkiye 'deki yeni oluşun bir izahı (An yıldönümü Semineri, Türk Tarih Kurumu rulmuştur. ihtimal, Prof. Langhorne,
kara 1 936). Bischoff, Avusturya'nın İ kin yayınlarından, Ankara 1 97 5 , s. 1 -47) Türkçe bilmediği için talihlidir . Yoksa
ci Dünya Harbi'nden sonra yeniden teşek Öke'nin dikkatinden kaçmış bulunmak kendi eserine, derlemesine sahip çıkıldı
külü üzerine, uzun yıllar, 1 949- 1 960 ara tadır. Yine Selahi R. Sonyel'in " Lozan'• ğını, bunu yapanın da bir Türk öğrencisi
sında, Viyana'nın Moskova'da temsilci da Türk diplomasisi" (Belleten, sayı 1 49, olduğunu görüp Türkiye'de İ ngilizce öğ
liği görevinde bulunmuştur. Norbert von s . 4 1 - 1 1 6) adlı çok zengin arşiv belgeleri retim yapıldığı için mensuplarının sık sık
Bisc hoff, 17 temmuz 1 922 tarihli rapo ne ve yayınlara dayanan kıymetli araştır böbürlendikleri bir üniversitesinde bilimin
runda Avusturya Dışişleri Bakanı'na Lo masından da habersiz kalınmıştır. Bu ko şu sıralar ne kadar güçlü ellerde olduğu
zan'da Türk diplomasisini övmekte, bu nuda uzun listeler yapmak da mümkün nu, enstitülerin de bu işlere ne kadar yat
nu Talleyrand'ın Viyana Kongresi ( 1 8 1 5)' dür. kın ve hakim iilimler tarafından idare edil-
70
31 ı
diğini, acı bir gülümseme ile öğrenebile
cekti.
OSMANLI Jacques Thobie
72