Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 3

Karşılaştırmalı Edebiyat ve Çeviribilim

Edebî çeviri, komparatistiğin en önemli hazırlayıcısıdır. Çeviribilim, bilindiği gibi, edebî çeviri
olgusunu bilimsel olarak araştıran ve dilbilimle edebiyat bilimini birbirine yaklaştıran bir bilim
dalıdır. Komparatistik, çeviribilimin verileriyle araştırma alanını zenginleştiriyor.
Karşılaştırmalı edebiyat bilimi, edebî çevirilerin oluşması ve yayılması meselesini önemli bir
araştırma konusu sayıyor. Burada şu noktalar üzerinde duruyor:
1. Hangi eserler çevrilmekte, seçim kriterleri neler?
2. Edebî çeviri nasıl yapılıyor, çeviri yanlışlarının veya sapmaların sebepleri ne, bu yanlışlar
karşılaştırmalı çalışmalar için ne gibi ipuçları verir?
Hangi eserler çevriliyor sorusuna net bir cevap güç. Çünkü ülkeler arasında bu konuda ortak
payda bulmak bir yana, bir tek ülke içinde bile seçim ölçütleri çeşitlilik gösteriyor. Türkiye’de
devletin (Millî Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı) öncülük ettiği çevirilerde yayın komisyonları,
politik yönleri ne olursa olsun, “klasikl”lere önem veriyor. Bunlar, dünya edebiyatı tarihinin
kalburüstü yazar ve şairlerinin eserleri olduğu gibi modern klasikler dediğimiz, sanatlı çağdaş
edebiyat ürünleridir. Buna karşılık özel yayınevleri “sürüm”ü, ticareti hesaba katmak zorunda
olduğundan çok satan kitapların çevirisine öncelik veriyor. Ancak “prestij yayını” dedikleri,
yayınevinin saygınlığını gözeten “klasik eser” çevirilerine arada sırada yer veriyorlar.
Bankaların kültür hizmeti olarak yürüttüğü etkinliklerde klasiklerin çevirileri yer alabiliyor.
Bunun dışında, yayın danışmanları ya da danışma kurullarının yaptıkları seçimde bilinçli veya
bilinçsiz bazı etkenler var. Kendi ulusal edebiyatından çok farklı, yeni, değişik eserleri
çevrilmeye değer buluyorlar. “Tipik” oluş da önemli bir etken. Kaynak dilin ülkesinin erek
dildeki imajına uygun, başka deyişle “tipik” eserin çevrilme ve okunma şansı daha çok oluyor.
Buna karşılık pek merak uyandırmayanlar çevrilme zahmetine değer görülmüyor. Meselâ
Almanca yazan Türklerin kitapları Türkçeye çevrilmede benzer nedenlerle güçlüklerle
karşılaşıyor. Dünya edebiyatı tarihi aslında edebi çevirilerin tarihidir.
Bazı eserlerin orijinalinden çok, çevrildiği ülkede etki yaratması da ilginçtir. Meselâ bizde Erich
Maria Remarque’ın Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok romanı ve genel olarak Remarque, ülkesi
Almanya’dakinden daha çok tutulmuştur.
Edebî çevirinin komparatistler tarafından araştırma nesnesi olarak nasıl değerlendirildiğine
gelince… Kolay anlaşılması, rahat okunması amacıyla bazı çevirmenler erek dildeki mevcut
benzetmelerden, deyimlerden vb.’den sıkça yararlanır. Aslında tam bağlı kalmayış ya da yanlış
aktarmalar çeviri bilimciler tarafından kültür incelemelerine malzeme sayılıyor. Almanya’da
çeviribilimi bu yolda değerlendirenlerden biri de Göttingen Üniversitesi’nden Prof. Horst Turk.
Edebî çeviride, yabancıyı anlama eyleminin yorumu dolayısıyla kültür boyutunu içerdiğini, Turk
şöyle anlatır:
“Anlayanın her türlü yorumu, yabancıyı anlama edimine dayanır: Aslında sırf şu
nedenle ki yorumlamanın nesnesi olarak kendisi, yorumlamanın öznesi olan kendisiyle
özdeş değildir. Anlayanın her türlü öz yorumu, onun kendine yabancılaşmasını içerir.
Ya o, bir bildik yorum çerçevesinin kategori ve biçimlerine müracaat eder (kendisini
artık doğrudan anlamama sonucuyla birlikte) ya da kendisine yabancı bir yorum
çerçevesinin kategori ve biçimlerine müracaat eder (kendisini daha iyi anlama
sonucuyla birlikte). Son saydığımız sonuç, insan henüz tanımadığı ya da artık
kendisinden saymadığı bir yorum çerçevesini anlamaya kalkar kalkmaz, neredeyse
mecburen ortaya çıkar. Çeviri, bu şartlar altında, emanet edilmiş bir yorum
çerçevesinin bildik bir yorum çerçevesine uygulanması demek olan nispeten karmaşık
bir durumu sergiler.” (Horst Turk, Alienität und Alteritdt als Schlüsselbegriffe einer
Kultursemantik, Jahrb. Für intern. Germanistik, 1190, s.31)
Orijinaline bağlı, eserin üslup ve anlatım özelliklerini çeviride yansıtmayı başaran usta
çevirmen de komparatistlere faydalı olur, ama başka türlü: Yaptığı çeviri, orijinali edebî
özellikleriyle tam olarak erek dilde verdiği için, karşılaştırmalı edebiyat biliminde orijinalin
yerini tutacak metin olarak kullanılabilir.
Edebî çeviriyi komparatistiğin yalnızca ikili karşılaştırma alanı olmaktan kurtarıp daha fazla
sayıda karşılaştırmalarda kullanma fikri, ünlü komparatist van Tieghem’den gelmiştir.
Doğrudan değil çeviriden yapılan çeviri, onun için çok elverişli bir malzeme kaynağıdır (van
Tieghem, 1931, s. 161). Van Tieghem’in bu görüşü destek bulmuş, Pichois-Rousseau (1967, s.
161) ve Simon Jeune (1968, s. 45) aynı tezi savunmuşlardır. Her şeye rağmen Fransız
komparatistik ekolünde çeviri eleştirisine dayalı karşılaştırmalar, yani mikro araştırma, 20.
Yüzyılın ikinci yarısına kadar yeterince tutunmamış, etki araştırması yani makro araştırmalara
önem verilmiştir. Ancak 1951 yılında Guyard kitabında bu alanın ihmal edildiğine dikkatleri
çekmiştir. Guyard’ın altını çizdiği mesela, komparatistikte dil ilişkilerinin yeterince
değerlendirilmediğiydi. Sebep, ona göre, çeviribilimin bir ara alan (dille edebiyatın kesiştiği
yer) olmasıydı. (Guyard, 1951, s. 28)
Çeviribilimini karşılaştırmalı edebiyatın bir kolu olarak görenlerin başında, “Manipulation
School” adıyla anılan ekolün temsilcileri, meselâ A. Leferve, J. Lambert, T. Hermans, S.
Bassnett-Mc Guire ve G. Toury gelir. Bunlar ilke olarak, çeviri sürecinde yapılan değişiklikleri
kabul ederler ve bu yüzden de eşdeğerlilik tezine önem veren dilbilimsel çeviribilimin karşı
kutbunu oluştururlar. Araştırmalarının merkezi edebî çeviriler oluşturur ve deskriptiv
(betimlemeci) tarzda çalışırlar, edebiyat çevirilerinin alımlanma tarihçesini ortaya çıkarmaya
önem vererek çeviriyi genel edebiyatın bir halkası olarak görürler. Geleneksel karşılaştırmalı
edebiyat bilimiyle büyük benzerlikler gösteren bu temel ilkeler, bir yandan çevirilerin kültür
tarihine katkılar sağlarken öte yandan çeviribilime hizmet eder, çünkü bu sayede yüzeysel
kurgulara ve eşdeğerlilik normlarına sıkı sıkıya bağlılık aşılmış olur, görüşünü savunurlar.
Edebiyat çevirmenini kültürlerarası alışverişin gerçekleştiricisi olarak niteleyen bu çeviribilim
ekolü, çevirmenin kişisel yorumunu çeviriye yansıtmasını özellikle isterler.
Edebî çevirinin güçlükleri, karşılaştırmalı edebiyat bilimcilerini özellikle düşündürmektedir.
Çevirmenin iyi niyetine, orijinale bağlı kalma niyetine rağmen, erek dille kaynak dilin aynı
zenginlikte kelime hazinesine sahip olmaması durumunda elinde olmayarak başarısı
engellenecektir. Buna bir de yayınevlerinin, çevirmenin rızasını almadan çeviri üzerinde kalem
oynatması eklenir ki çeviriyle orijinali arasındaki uçurum daha da büyür.

You might also like