Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 292

AN THO N Y GID DEN S

Sosyoloji
Sosyoloji
Anthony Giddens
ISBN : 978-975-9169 -41-X

SOSYOLOJİ / ANTHONY GIDDENS

1. Baskı: Kırmızı Yayınları, Eylül 2012

Genel Yayın Yönetmeni: Oktay Özdemir

Dizgi: Kırmızı Yayınları

Baskı ve Cilt:
Acar Basım ve Cilt San. Tic. A.Ş.
Beysan Cad. No: 26 Acar Binası
34524 Haramidere - Beylikdüzü /İstanbul
Tel: 0 212 422 18 34 Fax: 0 212 422 18 04

© Kırmızı Yayınları, 2008, İstanbul


© Polity Press Ltd., Cambridge

Kırmızı Yayınları
Refik Saydam Cd. Akarca Sk. No: 41
Tepebaşı-Beyoğlu /İstanbul
Tel: 0 212 253 53 25
www.kirmiziyayinlari.com

Kırmızı Yayınları bir OPUS LTD. ŞTİ. kuruluşudur.


Sosyoloji
Anthony Giddens

Yayım a H azırlayan

Cemal Güzel
Yayıncının notu:

Hüseyin Özel;
1 , 2 , 5 , 6 , 1 8 , 1 9 . B ö lü m le r ile S ö z lü k k ıs m ın ı
3 , 4 . B ö lü m le ri Abdülkadir Sönmez;
7, 2 0 , 2 2 . B ö lü m le ri Zeynep Mercan;
8 , 1 1 , 1 2 , 1 6 , 2 1 . B ö lü m le ri İsmail Yılmaz;
9 . B ö lü m ü E ren Rızvanoğlu;
1 0. B ö lü m ü Mehm et Ali San;
1 3 , 1 5. B ö lü m le ri Şebnem Pala Güzel;
1 4 . B ö lü m ü E ren Rızvanoğlu v e Mehmet Ali San;
1 7. B ö lü m ü Muttalip Özcan çev irm iştir.
İçindekiler

1 Sosyoloji Nedir? 36
2 Küreselleşme ve Değişen Dünya 64
3 Sosyolojik Soru Sorma ve Cevaplama 106
4 Sosyolojide Kuramsal Düşünme 136
5 Toplumsal Etkileşim ve Günlük Yaşam 164
6 Toplumsallaşma, Yaşam Akışı ve Yaşlanma 198
7 Aileler ye Mahrem İlişkiler 242
8 Sağlık, Hastalık ve Engellilik 292
9 Tabakalaşma ve Sınıf 336
10 Yoksulluk, Toplumsal Dışlanma ve Refah 382
11 Küresel Eşitsizlik 428
12 Cinsellik ve Toplumsal Cinsiyet 478
13 Irk, Etniklik ve G öç 528
14 Modern Toplumda Din 576
15 Medya 628
16 Örgüder ve Ağlar 680
17 Eğitim 728
18 Çalışma ve Ekonom ik Yaşam 788
19 Sapkınlık ve Suç 838
20 Siyasa, Hükümet ve Terörizm 888
21 Şehirler ve Kentsel Alanlar 942
22 Çevre ve Risk 988

Kaynakça 1023

Sözlük
İndeks 1081
Ayrıntılı İçindekiler

1 Sosyoloji Nedir? 36
Sosyolojik bakış açısı 38
Sosyoloji uğraşısı 41
Sosyolojik düşüncenin gelişimi 42
Kuramlar ve kuramsal yaklaşımlar 42
İlk kuramcılar 44
Modern kuramsal yaklaşımlar 55
Sosyolojide kuramsal düşünce 59
Çözümleme düzeyleri: Mikrososyoloji ve Makrososyoloji 60
Sosyoloji yaşamımızda bize nasıl yardımcı olur 61
Ö^et 63
Internet bağlantıları 63

2 Küreselleşme ve Değişen Dünya 64


Toplum türleri 67
Kaybolan dünya: Modernlik öncesi toplumlar ve kaderleri 67
Modern dünya: Sanayi toplumları 73
Küresel gelişme 75
Toplumsal değişme 77
Toplumsal değişme üzerindeki etkiler 79
Modern dönemde değişme 82
Küreselleşme 83
Küreselleşmeye katkıda bulunan etkenler 84
Küreselleşme tartışması 93
Küreselleşmenin etkileri 96
Sonuç: Küresel bir yönetim gereksinimi 102
Düşünme sorulan 104
E k kaynaklar 104
Internet bağlantıları 105

11
3 Sosyolojik Soru Sorma ve Cevaplama 106
Sosyolojik sorular 109
Bilimsel yaklaşım 112
Araştırma süreci 113
Nedeni ve sonucu anlamak 116
Nedensellik ve birlikte değişme 116
Araştırma yöntemleri 120
Etnografya 120
Derleme 122
Deneyler 125
Yaşam öyküleri 125
Karşılaştırmalı araştırma 126
Karşılaştırmalı ve tarihsel araştırmayı birleştirmel27
Gerçek dünyada araştırma: yöntemler, sorunlar ve tuzaklar 127
İnsan denekler ve ahlâki sorunlar 128
Sosyoloji sadece aşikar olanın yeniden ifade edilmesi mi? 129
Sosyolojinin etkisi 130
Ö%et 133
Düşünme sorulan 134
E k kaynaklar 134
Internet bağlantıları 135

4 Sosyolojide Kuramsal Düşünme 136


Max Weber: Protestan Ahlakı 139
Dört kuramsal mesele 141
Yapı ve eylem 143
Uzlaşma ve çatışma 145
Toplumsal cinsiyet meselesi 147
Modern dünyanın biçimlenmesi 149
Yeni sosyolojik kuramlar 152
Postmodernizm 152
Michael Foucault 153
Dört çağdaş sosyolog 155
Jürgen Habermas: demokrasi ve kamusal alan 155
Ulrich Beck: küresel tehlike toplumu 156
Manuel Castells: ağ ekonomisi 158
Anthony Giddens: toplumsal dönüşlülük 159
12
Sonuçlar 161
Ö%et 161
Düşünme sorulan 161
E k kaynaklar 161
İnternet bağlantıları 162

5 Tolumsal Etkileşim ve Günlük Yaşam 164


Gündelik yaşamın incelenmesi 168
Sözel olmayan iletişim 169
"Yüz", jestler ve duygular 169
Sözel olmayan iletişim ve toplumsal cinsiyet 171
Etkileşimin toplumsal kuralları 172
Paylaşılan anlayışlar 173
Garfınkel'in deneyleri 174
"Etkileşimsel yıkıcılık" 175
Tepki haykırışları 177
Etkileşimde yüz, beden ve konuşma 178
Karşılaşmalar 178
izlenim yönetimi 180
Kişisel uzam 184
Zaman ve uzamda etkileşim 186
Saat zamanı 186
Toplum yaşamı ve uzam ile zamanın düzenlenmesi 187
Kültürel ve tarihsel bakış açısından günlük yaşam 187
Gerçekliğin toplumsal olarak kurulması: sosyolojik tartışma 190
Siberuzayda toplumsal etkileşim 192
Sonuç: Yakınlık zorlanımı mı? 195
Ösçet 196
Düşünme sorulan 197
E k kaynaklar 197
Internet bağlantılan 197

13
6 T op lu m sallaşm a, Y a şa m Akışı ve Y aşla n m a 198
Kültür, toplum ve çocuğun toplumsallaşması 201
Çocuk gelişimi kavramları 201
Toplumsallaşma eyleyenleri 204
Toplumsal cinsiyetin toplumsallaşması 208
Anne-baba ve yetişkinlerin tepkileri 208
Toplumsal cinsiyetin öğrenilmesi 209
Öykü kitapları ve televizyon 210
Cinsiyet ayrımı yapmadan çocuk yetiştirmenin güçlüğü 211
Sosyolojik tartışma 212
Yaşam akışı boyunca toplumsallaşma 215
Çocukluk 215
Yeni yetme 216
Genç yetişkinlik 217
Olgun yetişkinlik 217
Yaşlılık 218
Yaşlanma 218
Birleşik Krallık toplumunun grileşmesi 220
İnsanlar nasıl yaşlanır? 221
Yaşlanma: rakip sosyolojik açıklamalar 224
Birleşik Krallık'ta yaşlılığın özellikleri 226
Yaşlanmanın siyaseti 233
Dünya nüfusunun grileşmesi 237
Özet 240
Düşünme sorulan 241
E k kaynaklar 241
Internet bağlantıları 241 ■

7 Aileler ve Mahrem İlişkiler 242


Temel kavramlar 246
Tarihte aile 248
Aile yaşamının gelişimi 248
Hiç olmadığımız biçim: geleneksel aileyle ilgili söylenler 250
Dünya çapında aile örüntülerindeki değişimler 251
Birleşik Krallık'ta aileler ve mahrem ilişkiler 253
Topluca ıralayıcılar 253

14
Aile örüntülerinde gelişim ve çeşitlilik 254
Aile içi eşitsizlik 257
Mahrem ilişkide şiddet 260
Eviçi şiddet 261
Boşanma ve ayrılık 263
Aile yaşamıyla ilgili değişen tutumlar 269 .
Yeni eşleşikler ve üvey aileler 271
Evliliğin ve aile yaşamının geleneksel biçimlerinin seçenekleri 274
Aileye ve mahrem ilişkilere kavramsal bakışaçılan 279
İşlevselcilik 279
Feminist yaklaşımlar 280
Yeni bakışaçılan 281
Sonuç: Aile değerleriyle ilgili tartışma 286
Ö^et 289
Düşünme sorulan 290
E k kaynaklar 290
Internet bağlantılan 291

8 Sağlık, Hastalık ve Engellilik 292


Beden sosyolojisi 294
Sağlığın ve hastalığın sosyolojisi 297
Sosyolojik bakış açılarından tıp 301
Değişen dünyada tıp ve sağlık 308
Sosyolojik bakış açılarından sağlık ve hastalık 309
Sağlığın toplumsal temeli 314
Sınıf ve sağlık 315
Toplumsal cinsiyet ve sağlık 319
Etniklik ve sağlık 322
Sağlık ve toplumsal uyum 323
Engellilik sosyolojisi 324
Bireysel engellilik modeli 325
Toplumsal engellilik modeli 325
Birleşik Krallık'ta ve dünyada engellilik 331
Ötçet 334
Düşünme sorulan 335
E k kaynaklar 335
Internet bağlantılan 335
15
9 Tabakalaşma ve Sınıf 336
Tabakalaşma dizgeleri 340
Kölelik 341
Kast 341
Mülk 343
Sınıf 344
Sınıf ve tabakalaşma kuramları 345
Kari Marx'ın kuramı 345
Max Weber'in kuramı 346
Erik Olin Wright'ın sınıf kuramı 348
Sınıfı Ölçmek 349
John Goldthorpe: sınıf ve meslek 350
Golydthorpe'un sınıf şemasının değerlendirilmesi 352
Bugünkü Batı toplumunda toplumsal sınıf ayrımları 354
Üst sınıf sorunu 354
Orta sınıf 358
İşçi sınıfının değişen yapısı 359
Altsınıf mı? 361 ,
Sınıf ve yaşam tarzı 366
Toplumsal cinsiyet ve tabakalaşma 368
Toplumsal hareketlilik 372
Karşılaştırmalı hareketlilik incelemeleri 372
Aşağı doğru hareketlilik 374
Britanya'da toplumsal hareketlilik 375
Britanya bir meritokrasi midir? 377
Sonuç: sınıfın önemi 377
Ö%et 378
Düşünme sorulan 380
E k kaynaklar 380
İnternet bağlantılan 381

10 Yoksulluk, Toplumsal Dışlanma ve Refah 382


Yoksulluk 385
Yoksulluk nedir? 385
Yoksulluğu ölçmek 387
Kimler Yoksuldur? 392

16
Yoksulluğu açıklamak 397
Yoksulluk ve toplumsal hareketlilik 399
Toplumsal dışlanma 402
Toplumsal dışlanma nedir? 402
Toplumsal dışlanma örnekleri 405
Suç ve toplumsal dışlanma 409
Refah Devleti 411
Refah devleti kavramları 411
Birleşik Krallık'ta refah devleti 413
Sonuç: değişen dünyada yoksulluk ve refah 423
Öyet 425
Düşünme Sorulan 426
E k kaynaklar 426
İnternet bağlantıları 426

11 Küresel Eşitsizlik 428


Küresel Ekonomik Eşitsizlik 434
Yüksek gelirli ülkeler 636
Orta gelirli ülkeler 436
Düşük gelirli ülkeler 437
Küresel eşitsizlik artıyor mu? 438
Zengin ve Yoksul Ülkelerde Yaşam 440
Sağlık 440
Açlık, yetersiz beslenme ve kıtlık 441
Eğitim ve okuryazarlık 445
Yoksul Ülkeler Zenginleşebilir mi? 446
Kalkınma kuramları 451
Kalkınma kuramlarının değerlendirilmesi 459
Uluslararası örgütlerin rolü ve küresel eşitsizlik 460
Değişen bir dünyada küresel ekonomik eşitsizlik 462
Dünyadaki Nüfus Artışı 465
Nüfus çözümlemesi: demografi 466
Nüfus değişiminin dinamikleri 467
Malthusçuluk 468
Demografik geçiş 470
Değişimle ilgili beklentiler 471

17
Ö%et 476
Düşünme sorulan A li
E k kaynaklar 477
Internet bağlantıları A li

12 Cinsellik ve Toplumsal Cinsiyet 478


İnsan cinselliği 483
Biyoloji ve cinsel davranış 483
Cinsel davranış üzerindeki toplumsal etkiler 484
Cinsellik ve üreme teknolojileri 487
Batı kültüründe cinsellik 489
Cinsel yönelim 497
Cinsel yönelim doğuştan mıdır yoksa öğrenilir mi? 498
Eşcinselliğe yönelik tutumlar 501
Gay ve lezbiyen sivil haklar hareketi 502
Toplumsal cinsiyet 504
Toplumsal cinsiyet ve biyoloji: farklılıklar doğal mı? 505
Toplumsal cinsiyetin toplumsallaşması 506
Toplumsal cinsiyetin ve cinsiyetin toplumsal kuruluşu 508
Dişillikler, erillikler ve toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkiler 509
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle ilgili bakış açılan 514
İşlevselci yaklaşımlar 515
Feminist yaklaşımlar 516
Sonuç: Toplumsal cinsiyet ve küreselleşme 524
Ö%et 526
Düşünme sorulan 527
E k kaynaklar 527
Internet bağlantılan 527

13 Irk, Etniklik ve Göç 528


Ana kavramlar 533
Irk 533
Etniklik 535
Azınlık gruplan 537
On yargı ve ayrımcılık 538
Irkçılık 540

18
Irkçılığın sosyolojik yorumları 542
Etnik bütünleşme ve çatışma 544
Etnik bütünleşme modelleri 544
Etnik çatışma 546
Birleşik Krallık'ta göç ve etnik farklılık 548
Göç 548
Etnik çeşitlilik 553
Etnik azınlıklar ve emek pazan 555
İskan 560
Ceza hukuku sistemi 563
Kıta Avrupası'nda göçmenlik ve etnik ilişkiler 565
Göç ve Avrupa Birliği 566
Küresel Göç 568
Göç harekederi 569
Küreselleşme ve göç 570
Küresel diasporalar 571
Sonuç 573
Ö^et 574
Düşünme sorulan 574
E k kaynaklar 575
Internet bağlantıları 575

14 Modern Toplumda Din 577


Sosyoloji kuramları ve düşünceleri 580
Din üzerine sosyolojik çalışmalar 580
Din üzerine kuramlar 582
Gerçek dünya dinleri 588
Totemizm ve animizm 588
Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet 589
Uzakdoğu dinleri 591
Dini örgüder 592
Hıristiyanlık, toplumsal cinsiyet ve cinsellik 598
Laikleşme ve dinsel diriliş 601
Laikleşme 601
Avrupa'da din 603
Birleşik Krallık'ta din 606

19
Laikleşmenin değerlendirilmesi 615
Köktendincilik 617
Ö%et 626
Düşünme sorulan 627
E k kaynaklar 627
Internet bağlantılan 627

15 M ed ya 629
Geleneksel ve yeni medya 632
Geleneksel medya 632
Yeni medya 638
Medya üzerine kuramsal yaklaşımlar 644
İşlevselcilik 644
Çatışma kuramları 645
Yeni kuramlar 647
Önyargı ve medya: Glasgow Üniversitesi Araştırma Grubu 652
Televizyon Haberleri 652
İzleyiciler ve medyanın etkileri 654
izleyici araştırmaları 654
Medyanın etkileri 656
Medyanın Denetimi 659
Siyasi denetim 659
Küresel medya ve demokrasi 664
Küresel çağda medya 665
Müzik 666
Sinema 668
Medyanın süper şirketleri 669
Medya emperyalizmi mi? 672
Direniş ve küresel medyanın alternatifleri 673
Sonuç 676
ÖZet 677
Düşünme sorulan 678
E k kaynaklar 678
İnternet bağlantılan 678

20
16 Örgüder ve Ağlar 681
Örgütler 683
Birer bürokrasi olarak örgütler 685
Örgütlerin fiziksel düzeni 693
Dünyayı saran örgütler 697
Ekonomik örgütler 701
Büroksarinin ötesi mi? 711
Örgütsel değişim: Japon modeli 711
Yönetimsel dönüşüm 713
Ağ çalışması 716
Örgütler ve ağlar yaşamımızı nasıl etkilerler? 720
Toplumsal sermaye: birbirine bağlayan bağlar 720
Tek başına bowling oynamak: toplumsal sermayenin
çöküşüne örnek olabilir mi? 722
Sonuç 724
Ö%et 725
Düşünme sorulan 121
E k kaynaklar 727
Internet bağlantıları İT İ

17 Eğitim 729
Eğitimin Önemİ 732
Birleşik Krallıkta Eğitim 733
Kökenleri ve Gelişimi 734
Ortaöğretim ve Siyaset 736
Yükseköğretim 744
Britanya eğitim sistemine karşılaştırmalı bir bakış 749
Eşitsizlik ve Eğitim-Öğretim Kuramları 750
Ivan İllich: gizli müfredat 752
Basil Bernstein: dil kodları 756
Pierre Bourdieu: eğitim ve kültürel yeniden-üretim 758
Çalışmak için okumak: Paul Willis'in kültürel yeniden-üretim incelemesi 759
Eğitime postmodern yaklaşımlar 762
Eşitsizlik ve Eğitim 762
Okullarda toplumsal cinsiyet ve başarı 764
Eğitim ve etniklik769

21
IQ ve Eğitim 772
Eğitim ve Yeni İletişim Teknolojisi 778
Sınıfta teknoloji 778
E-üniversitelerin doğuşu mu? 781
Sonuç: eğitimin geleceği 783
Ö%et 785
Düşünme sorulan 786
E k kaynaklar 786
İnternet bağlantıları 786

18 Çalışma ve Ekonomik Yaşam 789


Çalışma nedir? karşılığı ödenen ve ödenmeyen çalışma 791
Çalışmanın düzenlenmesi 793
Taylorizm ve Fordizm 794
Taylorizm ve Fordizmin sınırları 796
İşin ve çalışmanın değişen doğası 797
Kadınlar ve çalışma 800
Post-Fordizm 811
Mesleki yapıdaki bugünkü eğilimler 815
İş güvencesizliği, işsizlik ve çalışmanın toplumsal önemi 824
Çalışmanın toplumsal anlamı 824
İş güvencesizliğindeki artış 826
İşsizlik 829
Sonuç: Kişiliğin aşınması mı? 834
Ö%et 836
Düşünme sorulan 837
E k kaynaklar 837
İnternet bağlantılan 837

19 Sapkınlık ve Suç 839


Temel Kavramlar 842
Suç ve sapkınlığın açıklaması: sosyoloji kuramları 844
İşlevselci kuramlar 844
Etkileşimci kuramlar 848
Çatışma kuramları: "yeni kriminoloji" 851

22
Kontrol kuramı 854
Kuramsal sonuçlar 858
Birleşik Krallık'ta suç örüntüleri 859
Suç ve suç istatistikleri 861
Suçlular ve kurbanları 863
Toplumsal cinsiyet ve suç 864
Gençlik ve suç 870
Beyaz yakalı suçları 872
Örgütlü suç 875
Siber suç 877 '
Hapishaneler: suça çözüm mü? 879
Sonuç: suç, sapkınlık ve toplumsal düzen 882
Ö%et 885
Düşünme sorulan 886
E k kaynaklar 887
Internet bağlantıları 887

20 Siyasa, Hükümet ve Terörizm 889


Siyaset sosyolojisindeki temel kavramların ele alınması 892
Siyaset, hükümet ve devlet 892
Güç 893
Yetkecilik ve Demokrasi 896
Demokrasinin küresel yayılımı 899
Komünizmin çöküşü 899
Demokrasinin popülerliğini açıklamak 902
Demokrasinin başı dertte mi? 904
Küresel yönetim 906
Birleşik Krallık'ta parti siyasaları 909
Yeni İşçi Partisi 912
Siyasal ve toplumsal değişme 916
Küreselleşme ve toplumsal hareketler 916
Teknoloji ve toplumsal hareketler 919
Ulusçuluk ve ulus kuramları 920
Ulusçuluk ve modern toplum 921
Devletsiz uluslar 923
Ulusal azınlıklar ve Avrupa Birliği 924

23
Gelişmekte olan ülkelerde uluslar ve ulusçuluk 925
Ulusçuluk ve küreselleşme 926
Ulus devlet, ulusal kimlik ve küreselleşme 928
Terörizm 929
Terör ve terörizmin kökenleri 931
Eski ve yeni tarz terörizm 932
Terörizm ve savaş 938
Ö%et 939
Düşünme sorulan 940
E k kaynaklar 940
Internet bağlantılan 941

21 Şehirler ve Kentsel Alanlar 94 3


Kendiliğin kuramlaştınlması 944
Chicago okulu 945
Kendilik ve yaratılmış çevre 950
Değerlendirme 953
Şehrin Gelişimi 954
Geleneksel toplumlarda şehirler 954
Sanayileşme ve kentleşme 955
Modern şehrin gelişimi 957
Britanya A.B.D.'deki yeni kentleşme eğilimleri 958
Şehirler ve küreselleşme 973
Küresel şehirler 974
Eşitsizlik ve küresel şehir 977
Küresel çağda yönetici şehirler 979
Sonuç: şehirler ve küresel yönetim 985
ÖZet 985
Düşünme sorulan 986
E k kaynaklar 987
Internet bağlantılan 987

24
22 Çevre ve Risk 989
Sosyolojik bif konu olarak çevre 991
Ortak çevremiz 992
Büyümenin sınırları var mıdır? 993
Sürdürülebilir kalkınma 994
Tüketim, yoksulluk ve çevre 995
Tehditin kaynakları 997
Risk, teknoloji ve çevre 1005
Küresel ısınma 1006
Genetik olarak değiştirilmiş besinler 1012
Küresel‘risk toplumu’ 1017
İleriye bakarken 1019
Öyet 1021
Düşünme sorulan 1022
E k kaynaklar 1022
İnternet bağlantılan 1022

Kaynakça 1023
Sözlük 1051
İndeks 1081

25
Beşinci baskıya önsöz

Bu kitabın dördüncü baskısı, 11 Eylül 2002 olaylarından önce basılmıştı. Kitabın,


çağdaş toplumsal dünyadaki çarpıcı değişmeler ile 11 Eylülün ardından gelen yıllara
ayak uyduran beşinci basımı, önemli ölçüde yeni malzeme eklenerek, özenle gözden
geçirildi ve yenilendi. Daha önceki baskılarda olduğu gibi, kitabı okunabilir ve
eğlenceli yapmaya çalıştım; ama aynı zamanda da disiplinin en son durumunu dikkate
alacak biçimde olmasına da uğraştım. Kitap şimdi, başka yeni konuların yanısıra, ilk
kez küresel eşitsizlik, terörizm, yaşam süresi, yaşlanma ve engellilik konularındaki
ayrıntılı tartışmaları içeriyor. Bu yeni altbölümleri, kitabın denenmiş ve sınanmış
bölümleriyle bütünleştirerek, kitabın, sosyolojiye ilişkin olarak en son konuları içerdiği
biçimindeki ününün korunmasına uğraştım.

27
Teşekkür

Bu kitabın hazırlanmasında yardımcı olan herkese teşekkürler. Daha önceki baskıyı


okuyan pek çok kişi, yararlı ve rahatsız etmeyen yorumlar gönderdiler; onlara minnet
borçluyum. Bu beşinci baskının hazırlanması, kitap üzerinde pek çok ayım harcayan
Simon Griffiths'in etkin katılımı olmadan olanaksız olurdu. Kitabın her ne erdemi
varsa, bunlardan benim kadar o da sorumludur. Gerçekten de ona büyük bir minnet
duyuyorum.
Kitabın bölümlerinin müsveddelerini okuyan bütün akademisyenlere teşekkür
etmeliyom. Bu insanlar tek tek teşekkür edemeyeceğim kadar çoklar; ancak onların
yorumlarına değer biçmek olanaksız. Polity yayınlarında çalışan, özellikle aşağıdaki
kişilere teşekkür etmeliyim. John Thompson, David Held, Gill Modey, Neil de Cort
ve Breffni O'Connor. Emma Longstaff, başından sonuna kadar bütün projenin
kesinlikle temel bir parçası oldu. O, birlikte çalışmak için mükemmel bir kişi. Sarah
Dancy, metnin redaksiyonu konusunda muhteşem bir iş çıkardı; onun dikkatli, özenli
ve yaratıcı çalışmasına minnet duyuyorum.
Son olarak, Alena Ledeneva'ya, tutarlı yardımları ve cesaretlendirmeleri için teşekkür
etmeliyim.

29
Bu kitap Hakkında

Bu kitap, sosyolojinin çağcıl entelektüel kültür içinde temel bir rol oynadığı, toplum
bilimleri içinde de merkezi bir yer tuttuğu inancıyla yazıldı. Bu beşinci baskıdaki
amacım, öncekilerde olduğu gibi, bugün sosyologları ilgilendiren bütün temel
konuların bir çözümlemesi ile bir ölçüde orijinalliği birleştiren bir kitap yazmak oldu.
Kitap, aşırı derecede inceltilmiş kavramları ortaya atmaya çalışmıyor; yine de,
disiplinin geldiği en son noktadan düşünceler ve bulgular kitabı yansıtıldı. Bunun
partizan bir değerlendirme olmadığnı umarım; sosyolojideki önemli bakış açılarını
kapsamaya ve çağdaş araştırmaların önemli bulgularının hepsine, tarafsız bir biçimde
olmasa da, yer vermeye çalıştım.

Önemli Temalar
Kitap, hepsi de çalışmaya ayırıcı bir nitelik vermeye yardımcı olan bir dizi temel tema
halinde oluşturuldu. Ana temalardan birisi, değişim içindeki dünya temasıdır.
Sosyoloji, Batının sanayileşiyor olan toplumsal düzeninin, daha önceki toplumlann
yaşam biçimlerinden uzaklaştıran dönüşümlerden doğmuştur. Bu değişmeler
tarafından yaratılan dünya, sosyolojik çözümlemenin birincil ilgi alanıdır. Toplumsal
değişmenin hızı artmayı sürdürdü; bugünlerde, en az onsekizinci ve ondokuzuncu
yüzyıllarda gerçekleşenler kadar önemli olacak dönüşümlerin eşiğinde duruyor
olmamız da olasıdır. Geçmişte ortaya çıkmış olan dönüşümlerin haritasını çıkarmak
ve bugünlerde gerçekleşiyor olan önemli gelişme izleklerini anlayabilmek, sosyolojinin
birincil sorumluluğudur.
Kitabın bir diğer ana teması, toplum yaşamının küreselleşmesidir. Sosyolojiye çok
uzun bir süreden beri, toplumlann bağımsız birimler olarak incelenebileceği görüşü
egemen olmuştur. Ne ki, geçmişte bile, toplumlar hiçbir zaman yalıtılmış bir biçimde
varolmadılar. Son zamanlarda, küresel bütünleşme süreçlerinde açık bir hızlanma
görebiliyoruz. Bu, örneğin, dünya çapındaki uluslararası ticaretin gelişimine
bakıldığında, açıktır. Küreselleşme üzerine vurgu aynı zamanda, bugün sanayileşmiş
ve gelişmekte olan dünyaların birbirine bağımlılığına verilen ağırlıkla yakından
ilişkilidir. Kitabın 1989 yılında yapılan ilk baskısı, o zamanlarda disiplinin ancak daha
teknik alanlarında yeni yeni incelenmeye başlayan küreselleşmenin etkisini tartışarak
bir ilki yarattı. O zamandan beri, küreselleşme tartışmaları devasa boyutlara ulaştı;
küreselleşmenin kendisi de, onunla el ele giden bilgi teknolojilerindeki değişikliklerle
birlikte daha da ilerledi.
Üçüncüsü, kitap güçlü bir karşılaştırmalı bakışı benimsiyor. Sosyolojik çalışma,
yalnızca belirli bir toplumun kurumlannı anlamak yoluyla öğretilemez. Daha çok
Birleşik Krallığa ağırlık veren bir tartışma yürütmüş olsam da, bu tür tartışmalar her

31
zaman öteki kültürlerden alınan zengin bir malzeme çeşitliliği ile dengelenmiştir.
Bunlar arasında, öteki Batı ülkelerinde yürütülen araştırmalar da yer almaktadır; ancak
bugünlerde önemli değişmeler yaşayan Rusya ile Doğu Avrupa toplumlarına da
çoklukla göndermeler yaptım. Kitap aynı zamanda, gelişmekte olan ülkeler üzerine,
şimdiye kadar giriş kitaplarında rastlananlardan çok daha fazla malzemeyi
içermektedir. İlgli alanları büyük ölçüde çakışan sosyoloji ile antropoloji arasındaki
ilişkiyi de güçlü bir biçimde vurguladım. Bugün dünya üzerinde toplumları birbirine
bağlayan yakın bağlantılar ile geleneksel toplumsal sistemlerin neredeyse ortadan
kalkması olguları dikkate alındığında, sosyoloji ile antropoloji giderek artan bir
biçimde birbirinden ayırdedilmez hale gelmektedir.
Dördüncü bir tema, sosyolojiye ilişkin tarihsel bir yaklaşım benimsemenin gerekli
olduğudur. Bu, yalnızca olayların gerçekleştikleri tarihsel bağlamı doldurmaktan daha
fazla bir şeydir. Son birkaç yılda sosyolojideki en önemli gelişmelerden birisi, tarihsel
çözümleme üzerinde giderek artan bir vurgu olmuştur. Bu yalnızca geçmişe
sosyolojik bir bakışı uygulamak biçiminde değil, aynı zamanda da bugünün
kurumlarına ilişkin anlayışımıza katkı yapmanın bir yolu diye anlaşılmalıdır. Tarihsel
sosyoloji üzerine yapılan son dönem çalışmaları, kitabın bütününde tartışılmakta ve
çoğu bölümde önerilen yorumlar için bir çerçeve sağlamaktadır.
Beşinci olarak, metin boyunca, toplumsal cinsiyet sorunlarına özel bir dikkat
gösterilmektedir. Toplumsal cinsiyet çalışmaları genellikle, bir bütün olarak sosyoloji
içindeki özgül bir alan diye görülmektedir bu kitap özel olarak, da konu üzerine
düşünme ve araştırmayı inceleyen bir bölüm (12. Bölüm) içermektedir. Ne ki,
toplumsal cinsiyet ilişkileri hakkındaki sorular, sosyolojik çözümleme için öylesine
önemlidir ki, bunlar yalnızca bir alt bölümlemeye indirgenemez. Bu yüzden, pek çok
bölüm, toplumsal cinsiyet konularıyla ilgilenen kesimler içermektedir.
Altına bir tema, mikro ve makro bağlantısıdır. Kitabın pek çok yerinde, mikro
düzeydeki bağlamlardaki etkileşimlerin daha büyük toplumsal süreçleri etkilediği ve
bu tür makro düzey süreçlerinin bizim gündelik yaşamlarımızı etkilediğini
gösteriyorum. Okuyuculara, bir toplumsal durumun hem mikro hem de makro
düzeylerde çözümlenmesi yoluyla daha iyi anlaşılabileceğini vurguluyorum.
Son bir tema, toplumsal ile kişisel arasındaki ilişki. Sosyolojik düşünme, kişinin
kendisini anlaması için esastır; bu da giderek toplumsal dünyanın daha iyi bir anlayışı
üzerinde odaklanmayı getirir. Sosyolojiyle uğraşmak, özgürleştirici bir deneyim
olmalıdır: alan, bizim sempatilerimizi ve düşgücümüzü genişletir; kendi
davranışımızın kaynakları üzerine yeni bakış açılarım önümüze serer ve
kendimizinkinden farklı kültürel ortamlar hakkındaki farkındalığımızı artırır.
Sosyolojik düşünceler doğmalara meydan okuduğu, kültürel farklılıklara değer
verilmesini öğrettiği ve toplumsal kurumların işleyişine ilişkin görüş sağladığı sürece,
sosyoloji uygulaması, insan özgürlüğü olanaklarım artırır.

32
Kitabın düzeni

Bu kitabın başında, temel sosyoloji kavramlarına ilişkin soyut tartışmalar pek fazla
değil. Kitabın sonundaki kapsamlı sözlük, kullanışlı bir referans noktası sağlamakta ve
daha önceki bölümlerde kullanılan önemli sosyolojik terimleri bir araya getirmektedir.
Metin boyunca, sözlükte bulunan terimler koyu harflerle yazılmıştır. Somut örnekler
aracılığıyla düşünceleri, kavramları ve kuramları anlatmayı denedim. Bunlar genel
olarak sosyolojik araştirmalardan alınmış ise de, açıklama amacıyla, başka
kaynaklardan (gazeteler gibi) gelen malzemeleri de kullandım. Yazım stilinin yalın ve
olabildiğince doğrudan olmasına çalışırken, kitabı canlı ve “sürprizlerle” dolu hale
getirmeye de uğraştım.
Bölümler, sosyolojinin farklı alanları üzerinde giderek ilerleyen bir ustalığa erişmeye
yardımcı olmak üzere tasarlanmış bir diziyi izlemektedir; ancak kitabın esnek bir
biçimde kullanılabileceği ve tekil derslerin gereklerine uyarlanmasının kolay olmasını
sağlamaya da çalıştım. Bölümler, fazla kayıp olmadan atlanabilir ya da farklı bir sırada
işlenebilir. Her bölüm, gerekli durumlarda öteki bölümlere yapılan önemli
göndermelerle birlikte, oldukça kendine yeterli birer birim olarak yazıldı.
Bölümlerin sonunda, internetin insanlar ve sosyoloji hakkında sağladığı bilgi
birikimini araştırmak içinbaşlangıç noktası olabilecek internet bağlantıları
verilmektedir. Kitap aynı zamanda, <http://www.Polity.co.uk/Giddens> adresinden
erişilen kendi web sayfasında verilen büyük miktardaki ek malzemeyle birlikte
kullanılmak üzere tasarlanmıştır. Hem öğreticiler hem de öğrenciler, eleştirel
düşünceyi özendirmek ve kitapta keşfedilen temalara ilişkin daha fazla bilgiye erişmek
büyük miktarda kaynağa erişebileceklerdir. Bu, Sosyoloji, Beşinci Baskı'ya önemli bir
yeni boyut katmakta ve bu alandaki hem öğreticilere hem de çalışanlara yarar
sağlamayı hedeflemektedir.

33
Sosyoloji
(Gözden geçirilmiş 5. Basım)
İçindekiler

Sosyolojik bakış açısı


Sosyoloji uğraşısı
Sosyolojik düşüncenin gelişimi
Kuramlar ve kuramsal yaklaşımlar
İlk kuramcılar
Modern kuramsal yaklaşımlar
Sosyolojide kuramsal düşünce
Çözümleme düzeyleri: Mikrososyoloji ve
Makrososyoloji
Sosyoloji yaşamımızda bize nasıl yardımcı
olur
Ö%et
Internet bağlantıları
Çoğumuz dünyayı, kendi yaşamı-
mızın bildik özellikleri bakımından
görürüz. Sosyoloji, bizim neden oldu-
ğumuz gibi olduğumuz ve neden
davranıyor olduğumuz gibi davrandığı-
mız hakkında, çok daha geniş bir bakış
açısını benimsememiz gerektiğini orta-
ya koymaktadır. Bize, doğal, kaçınıl-
maz, iyi ya da doğru diye gördükleri-
mizin böyle olmayabileceklerini ve
Bugün yirmibirinci yüzyılın başın- yaşamımızın “verilerinin” tarihsel ve
toplumsal güçler tarafından büyük
da gelecek hakkında yoğun kaygı duyu-
lan, ancak yine de olağanüstü umutlarla ölçüde belirlendiklerini öğretir. Bireysel
dolu bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünya, yaşamlanmınız, toplumsal yaşantıları-
mızın bağlamlarını yansıttığı o ince,
değişmenin egemen olduğu, derin çatış-
ancak karmaşık ve esaslı yollan anla-
malar, gerilimler ve toplumsal bölün-
mak, sosyolojik bakış açısı için temeldir.
melerle olduğu kadar modern tekno-
lojinin doğal çevre üzerindeki yıkıcı
saldırısıyla da ayırt edilen bir dünya. Sosyolojik bakış açısı
Yine de, kendi kaderimizi denetleye- Sosyolojik olarak düşünmeyi öğ-
bilme ve yaşamlarımızı daha iyiye götü- renmek, başka deyişle daha geniş
rebilme olanaklarımız, daha önceki görünüme bakmak imgelemin işlenme-
kuşakların hayal bile edemeyeceği ölçü- sidir. Sosyolojiyle uğraşmak, yalnızca
de bulunuyor. sıradan bir bilgi edinme süreci olamaz.
Bu dünya nasıl ortaya çıktı? Bizim Bir sosyolog, kişisel koşulların dolay-
yaşam koşullarımız, anne babalarımız sızlığından kurtulabilen ve şeyleri daha
ile dedelerimizin yaşam koşullarından geniş bir bağlam içerisine yerleştire-
neden böylesine farklı? Gelecekte bilen birisidir. Sosyoloji incelemesi,
değişmenin alacağı yön ne olacak? Bu Amerikan yazarı C. Wright Mills'in ünlü
sorular, modern entelektüel kültürde bir deyişi olan sosyolojik imgeleme
çok temel yeri olan bir inceleme alanı- bağımlıdır (Mills, 1970).
nın, sosyolojinin temel konularıdır. Sosyolojik imgelem bizden, her
Sosyoloji, insanın toplum yaşamı- şeyden önce, kendimizi gündelik
nın, insan grupları ile toplumlarının yaşamlarımızın bildik sıradanlığından,
bilimsel incelemesidir. Sosyoloji, sosyal yeni bir bakışla “uzaklaşürarak düşün-
varlıklar olarak bizim kendi kendi meyi” gerektirir. Sıradan bir şeyi, bir
davranışımızı ele aldığından, başdön- fincan kahve içmeyi ele alalım. Hiç de
dürücü ve zorlayıcı bir girişimdir. Sos- ilginç görünmeyen böylesine bir
yolojik incelemenin kapsamı son dere- davranış biçimi hakkında, sosyolojik bir
ce, sokakta bireyler arasında gerçekle- bakış açısıyla söyleyecek ne bulabiliriz?
şen karşılaşmalardan, İslami köktendin- Pek çok şey.
cilik gibi küresel toplumsal süreçlere Öncelikle, kahvenin yalnızca bir
yayılacak kadar, geniştir. içecek olmadığım söyleyebiliriz. Kahve,
S o s y o lo ji N e d ir ?

Arkadaşlarla kahve için biraraya gelmek toplumsal bir törenin bir parçasıdır.

bizim gündelik toplumsal etkinlikleri- verici bir maddedir. Pek çok kişi
mizin bir parçası olarak simgesel bir kahveyi, sağladığı “fazladan uyanıklık”
değer taşır. Kahve içmenin törensel için içer. İşyerindeki uzun günler ve
yönü çoğunlukla kahvenin kendisini ders çalışmakla geçen geceler kahve
tüketmekten çok daha önemlidir. Pek molalarıyla daha çekilir hale gelir.
çok Batılı için sabahları içilecek bir Kahve alışkanlık yaratan bir maddedir,
fincan kahve, kişisel rutinin merkezinde ne ki Batı kültüründe, kahve tiryakileri
yer alır. Kahve içmek, güne başlamak bir çok insan tarafından uyarıcı
için gerekli ilk adımdır. Sabah kahve- kullananlar diye görülmezler. Alkol gibi
sinin ardından, gün içerisinde çokluk kahve de toplumun kabul ettiği bir
başkalarıyla kahve içilir -toplumsal bir maddedir, oysa örneğin marihuana
törenin temeli. Kahve içmek için bir böyle kabul görmez. Yine de, mari-
araya gelen iki insan, büyük olasılıkla huana, hatta kokain kullanımını hoş-
gerçekte ne içtiklerinden çok bir araya gören, ancak hem kahve hem de alkole
gelmek ve çene çalmakla ilgilenmekte- soğuk bakan toplumlar da vardır.
dirler. Tüm toplumlarda yeme-içme Sosyologlar, neden böyle karşıtlıklar
aslında, toplumsal etkileşim ve tören- olduğuyla ilgilenirler.
lerin gerçekleştirilmesi için ortamlar
Üçüncüsü, bir fincan kahve içen
yaratmaktadır bunlar da sosyolojik
biri, dünyanın bütününe yayılan karma-
inceleme için zengin bir konu ortaya
şık bir toplumsal ve ekonomik ilişkiler
çıkarmaktadır.
kümesi içerisinde yer almaktadır. Kah-
İkincisi, beyin üzerinde uyarıcı bir ve, gezegenizimiz en zengin ve en
etkisi olan kafein içeren kahve, keyif yoksul bölgelerindeki insanları birbiri-

39
S o s y c lo jl N e d ir ?

Güney Amerika'daki bir adil ticaret koopera-


tifinde kahve çekirdeklerini ayıran bu işçiler
için kahve, yaşamlarını sürdürmek demektir.

ne bağlayan bir üründür: zengin


ülkelerde büyük miktarlarda tüketilir,
ancak esas olarak yoksul ülkelerde
üretilir. Kahve, petrolden sonra
uluslararası ticaretteki en değerli maldır;
pek çok ülke için, dış tiacaretten elde
edilecek en büyük kazancı sağlar.
Kahvenin üretimi, taşınması ve
dağıtımı, kahveyi içen kişiden binlerce
kilometre uzaktaki insanlar arasındaki
sürekli etkileşimleri gerektirir. Böylesi
küresel etkileşimlerin incelenmesi,
yaşamlarımızın pek çok yönünün artık
dünya ölçeğindeki toplumsal etkenler
ve iletişimler tarafından etkilenmesi Kahvehaneler, onsekizinci yüzyıl İngilteresindeki seçkinler
için dedikodu ve siyasal entrika merkezleri idi.
yüzünden, sosyolojinin önemli bir
ödevidir. Baünın yayılma dönemine gitmektedir.
Dördüncüsü, bir fincan kahveyi Bugün içtiğimiz kahvenin neredeyse
yudumlamak, bütün bir geçmiş tam amı, Avrupalılar tarafından
toplumsal ve ekonomik gelişme sömürgeleştirilmiş bölgelerden (Güney
sürecini varsayar. Şimdilerde Batı Amerika ve Afrika) gelmektedir; kahve
beslenme biçiminin çok bilinen diğer h içbir biçim de, Batı beslenm e
kalemleriyle -çay, muz, patates ve beyaz biçiminin bir parçası değildir. Sömürge
şeker gibi- birlikte kahve, ancak mirası, küresel kahve ticareti üzerinde
1800'lerin sonlarından başlayarak devasa bir etkide bulunmuştur.
yaygın bir biçimde tüketilir hale Beşincisi, kahve, küreselleşme,
gelm iştir (kahve, daha önceleri uluslararası ticaret, insan hakları ve
seçkinler arasında moda olmuşsa da), çevrenin yok edilmesi hakkındaki
içeceğin kökeni Ortadoğu olsa da, çağdaş tartışmaların merkezinde yer
yaygın tüketimi iki yüzyıl öncesindeki alan bir üründür. Kahve, yaygınlaştıkça,

40
S o s yo lo ji N e d ir?

“markalaşmış” ve siyasallaşmıştır: işsizlik artık büyük toplumsal eğilimleri


tüketicilerin hangi çeşit kahveyi dile getiren bir kamu sorunudur.
içecekleri ve nereden satın alacakları
Bu tür bir bakış açısını kendi
konusundaki seçimleri, yaşam biçimi
yaşamınıza uygulamaya çalışın. Yalnız-
tercihleri haline gelmiştir, insanlar
ca sorunlu olayları düşünmeniz gerek-
yalnızca organik kahve, kafeinsiz kahve
miyor. Örneğin bu kitabın sayfalarını
ya da “adil bir biçimde alınıp satılan”
neden çevirdiğinizi, neden sosyoloji
(gelişmekte olan ülkelerdeki küçük
öğrenmeye karar verdiğinizi bir
kahve üreticilerine piyasa fiyatının
düşünün. Bu dersi yalnızca derece
tamamını ödemek için geliştirilen
sahibi olmak için alan gönülsüz bir
mekanizmalar yoluyla) kahveyi içmeyi
sosyoloji öğrencisi olabilirsiniz. Ya da
tercih edebilirler. Starbucks gibi “şirket-
konu hakkında daha fazla şey
leşmiş” kahve zincirleri yerine “bağım-
öğrenmeye çalışan istekli bir öğrenci
sız” kahvehaneleri tercih edebilirler.
olabilirsiniz. Amacımız ne olursa olsun,
Kahve içenler, insan hakları ve çevre
sosyolojiyle uğraşan başka kişilerle, siz
konusunda sicilleri kötü olan belirli
bilmeseniz bile pek çok ortak nokta-
ülkelerden gelen kahveyi boykot
nızın bulunması olanaklı. Sizin kişisel
etmeye karar verebilirler. Sosyologlar
kararınız toplumun geneli içerisindeki
küreselleşmenin, insanların gezegenin
konumunuzu yansıtacaktır.
uzak köşelerinde ortaya çıkan sorunlar
hakkındaki bilinçlenmelerini nasıl Aşağıdaki özellikler size uygun mu?
arürdığını ve onları yeni ortaya çıkan Genç misiniz? Beyaz mısınız? Profes-
bilgileri kendi yaşamlarında kullanmaya yonel ya da beyaz yakalı bir geçmişiniz
nasıl yönelttiğini anlamaya çalışırlar. mi var? Gelirinizi artırmak için geçici
bir işte çalıştınız mı ya da hala çalışıyor
musunuz? Kendinizi özellikle ders
Sosyoloji uğraşısı
çalışmaya adamış olmamanıza karşın,
Sosyolojik imgelem bizim, yalnızca eğitiminiz bitirdiğinizde iyi bir iş
bireyi ilgilendirir görünen pek çok bulmak mı istiyorsunuz? Sosyolojinin
olayın gerçekte daha geniş sorunları ne olduğunu gerçekten bilmiyor, ancak
yansıttığını görebilmemizi sağlar. insanların gruplar halinde nasıl davra-
Örneğin boşanma, boşanan bir kişi için nacaklarına ilişkin bir şey olduğunu mu
son derece güç bir süreç olabilir - düşünüyorsunuz? Sizlerin dörtte
Mills'in deyişiyle kişisel bir sorun. Ne ki, üçünden fazlası bu soruların hepsine
Mills'e göre, bütün evliliklerin üçte evet yanıtını vereceklerdir. Üniversite
birinden fazlasının on yıl içerisinde öğrencileri genel nüfusu tipik olarak
bozulduğu bugünün Britanya'sı gibi bir yansıtmasalar da, daha ayrıcalıklı
toplumda, aynı zamanda bir toplumsal kesimlerden gelme eğilimi gösterirler;
sorundur da. Bir başka örnek alındıkta, onların tutumları da genel olarak
işsizlik işinden atılmış olan ve başka bir arkadaş ve tanıdıklarının benimsediği
iş bulamayan birisi için kişisel bir trajedi tutumları yansıtırlar. Geldiğimiz top-
olabilir. Yine de bir toplumdaki milyon- lumsal kökenler, hangi tür kararların
larca insan aynı durumda olduğunda, uygun kararlar olduğunu düşünme-
kişisel bir ümitsizliğin ötesine geçer: mizle büyük ölçüde bağlantılıdırlar.

41
S o s y o lo ji N e d ir ?

Ancak bu sorulardan birine ya da onu oluşturan “yapı taşları” sizin ve


birden fazlasına hayır yanıtı verdiğinizi benim gibi insanlar tarafından yeniden
düşünelim. Bir azınlık grubundan ya da kurulurlar.
yoksul bir kökenden gelmiş olabilirsi-
Örnek olarak, yine kahveyi ele
niz. Orta yaşlı ya da daha yaşlı olabilir-
alalım. Bir fincan kahve otomaük
siniz. Ne ki değişen bir şey yoktur;
olasılıkla başka sonuçlar ortaya çıka- olarak elinize gelmez. Siz, örneğin,
belirli bir kafeye gitmeyi, late ya da
caktır. Şimdi olduğunuz yere gelmek
için mücadele etmek zorunda kalmış espersso içmeyi seçersiniz. Bu kararları
olabilirsiniz; üniversiteye gideceğinizi verirken, milyonlarca başka insan gibi,
söylediğiniz arkadaşlarınız ve diğerleri- kahve piyasasını biçimlendirir ve belki
nin düşmanca tepkilerini aşmanız de sizden binlerce kilometre uzakta,
gerekmiş olabilir ya da tam zamanlı dünyanın öteki tarafında yaşayaş kahve
anne babalık ile yüksek öğrenimi üreticilerinin yaşamlarını etkilersiniz.
birleştiriyor olabilirsiniz.
Kendimizi içinde bulduğumuz Sosyolojik düşüncenin gelişimi
toplumsal bağlamlar hepimizi etkilese
Sosyolojiyle uğraşmaya ilk başlayan
de, davranışlarımız yalnızca bu
pek çok öğrencinin, karşılarına çıkan
bağlamlar tarafından belirlenmemek-
yaklaşımların çeşitliliğinden kafaları
tedir. Bizler, kendi bireyliğimize sahibiz
karışır. Sosyoloji hiçbir zaman herkesin
ve onu yaratırız. Toplumun bizi nasıl
geçerli olarak kabul ettiği düşünceler
yönlendirdiği ile bizim kendimizi nasıl
bütününe sahip olan bir disiplin
gerçekleştirdiğimiz arasındaki bağlanü-
olmamıştır. Sosyologlar çokluk kendi
ları incelemek sosyolojinin işidir. Bizim
etkinliklerimizi hem çevremizdeki top- aralarında insan davranışının nasıl
lumsal dünyayı yapılaştırır -biçimlen- incelenmesi ve araşürma sonuçlarının
dirir- hem de yanı zamanda bu toplum- nasıl yorumlanması gerektiği konu-
sal dünya tarafından yapılaşürılır. sunda tartışırlar. Neden böyle olmak
zorunda? Bunun yanıtı, alanın
T o p lu m s a l y a p ı kavram ı, özellikleriyle ilgilidir. Sosyoloji bizim
sosyolojinin önemli kavramlarından kendi yaşamımız ve davranışımız
birisidir. Bu kavram, yaşamımızdaki hakkındadır; kendimizle uğraşmak da
toplumsal bağlamların yalnızca olay ya yapabileceğimiz en karmaşık ve zor
da eylemlerin rasgele biraraya gelme- işlerden birisidir.
siyle ortaya çıkmış olduklarına değil,
bunların belirli yollardan yapılaşmış ya Kuramlar ve kuramsal
da kalıplaşmış oldukları olgusuna yaklaşımlar
göndermede bulunur. Bizim davranış
biçimlerimizde ve birbirimizle girdiği- Sanayileşmenin, örneğin, toplu-
miz ilişkilerde düzenlilik vardır. Ne ki mun üzerindeki etkisi gibi karmaşık bir
toplumsal yapı, bir bina gibi insan şeyi anlamaya çalışmak, kuramın
eylemlerinden bağımsız olarak varolan sosyoloji için önemini ortaya çıkarmak-
fiziksel bir yapıya benzemez. İnsan tadır. Olgusal araştırmalar, şeylerin nasıl
toplumları her zaman, yapılaşma ortaya çıktıklarını gösterir; ancak
süreci içerisindedir. Toplumlar her an, sosyoloji, ne kadar önemli ve ilginç

42
S o s y o lo ji N e d ir?

Brueghel'in bu resminde, bir dizi genellikle tuhaf etkinliğe girişmiş çok sayıda insan var. İlk bakışta resim
pek anlam taşımıyor gibi. Ne ki, resmin başlığı, Hollanda Dilindeki Deyimler, resmin anlamını açıklamaya
yardımcı oluyor. Bu resim aslında, yapıldığı onaltıncı yüzyılda yaygın olan yüzden fazla deyimi gösteriyor.
Aynı biçimde, sosyologlar da gözlemlerini anlamlı kılmaya yardımcı olacak bağlamlar olarak kurama
gereksinim duyarlar

olurlarsa olsunlar, yalnızca olguları leri bakımından farklılıklara rastlıyo-


(örneğin, bu sabah bir kahve aldığım, ruz? Sanayileşme neden, suçların ceza-
onun için belli bir bedel ödediğim ve landırılma biçimlerinde ya da ailede ve
kahve çekirdeklerinin Orta Amerikada evlilik sistemlerindeki değişmelerle
yetişmiş olduğu vs.) toplamaktan elele gitmektedir? Böyle sorulara yanıt
oluşmaz. Aynı zamanda şeylerin neden vermek için, kuramsal düşünceyi
ortaya çıktıklarını da bilmek isteriz; geliştirmek zorundayız.
bunu yapmak için de açıklayıcı Kuramlar, çok çeşitlilik gösteren
kuramları oluşturmayı öğrenmek deneysel durumları açıklamakta kulla-
zorundayız. Örneğin, sanayileşmenin nılabilecek olan soyut yorumların
modern toplumların ortaya çıkışlarında oluşturulmasını içermektedir. Bir
önemli bir etkiye sahip olduğunu sanayileşme kuramı, örneğin, sanayi-
biliyoruz; ancak sanayileşmenin köken- nin gelişme süreçlerinin paylaştığı ana
leri ve önkoşulları nelerdir? Neden özelliklerin belirlenmesi ile ilgilenir ve
toplumlar arasında sanayileşme süreç- bu özelliklerden hangilerinin bu tür

43
S o s y o lo ji N e d ir?

gelişmelerin açıklanmasında en fazla Bununla birlikte, olgusal kanıtlar,


önem taşıdığını göstermeye çalışır. sosyolojide kuramın öncelikli yerini
Kuşkusuz, olgusal araştırma ve açıklamaktaki tek neden değildir.
kuramlar tam olarak birbirinden ayrıla- Kuramsal düşünce, insan toplumsal
maz. Geçerli kuramsal yaklaşımları, yaşamını incelemenin ortaya çıkardığı,
eğer onları ancak olgusal araştırma özünde felsefi nitelikte olanları da
yoluyla sınayabiliyorsak geliştirebiliriz. içeren genel sorunlara yanıt bulmalıdır.
Sosyolojinin doğa bilimlerine ne ölçüde
Olguları anlamlı kılmaya yardımcı
benzemesi gerektiğine karar verme ve
oldukları için kuramlara gereksinim
insan bilinci, eylemi ve kurumlarının en
duyarız. Yaygın savın tersine, olgular
iyi nasıl kavramlaştınlabileceği sorun-
kendi adlarına konuşmazlar. Pek çok
ları kolay çözümleri olmayan sorunlar-
sosyolog öncelikle olgusal araştırma
dır. Bu sorunlar, disiplinin geneline
üzerine çabşır; ne ki kuramın bilgisi
yayılan değişik kuramsal yaklaşımlar
tarafından yönlendirilmedikçe, onların
tarafından farklı biçimlerde ele alın-
çalışmalarının modern toplumlarm
mışlardır.
karmaşıklığını açıklayabilmeleri pek
olası değildir. Bu, kesinlikle pratik İlk kuramcılar
hedefleri gözeterek yürütülen araştır-
malar için bile geçerlidir. Biz insanlar kendi davranışımızın
kaynaklannı her zaman merak etmi-
“Pratik insanlar” kuramcılara kuş- şizdir; ne ki binlerce yıldır kendimizi
kuyla yaklaşma ve kendilerini daha anlama çabalarımız, kuşaktan kuşağa
soyut düşüncelere dikkat edemeyecek aktarılan, çokluk dinsel nitelikte olan,
kadar “ayakları yere basan” kişiler diye düşünme biçimlerine dayanmaktaydı.
görme eğilimindedirler ancak bütün (Örneğin, modern bilimin ortaya çıkı-
pratik kararların gerisinde kimi şından önce, pek çok insan, depremler
kuramsal varsayımlar yer alır. Örneğin, gibi doğa olaylarının nedenini tanrılar
bir firmanın yöneticisi, “kuram”a karşı ya da ruhlar olduğuna inanmaktaydılar).
pek de saygılı olmayabilir. Bununla Daha önceki dönemlerdeki yazarlar
birlikte, iş etkinliklerine yönelik her insan davranışı ile topluma ilişkin
yaklaşım, açıkça dile getirilmeseler de, ipuçları sunmuş olsalar da, toplumun
kuramsal varsayımlar içerir. Örneğin sistematik olarak incelenmesi, kökeni
yönetici işçilerin esas olarak para - 1700'lerin sonları ile 1800'lerin başları-
aldıkları ücret düzeyi ile- motive na giden görece yeni bir gelişmedir.
olduklarını varsayabilir. Bu, yalnızca Sosyolojinin kökenini doğuran, Avru-
insan davranışına ilişkin kuramsal bir pa'da 178C J Fransız Devrimi ile Sanayi
yorum değildir; aynı zamanda da, sanayi Devriminin yarattığı altüst edici bir dizi
sosyolojisi araştırmalarının ortaya değişme olmuştur. Bu değişmeler tara-
koyduğu gibi, yanlış bir yorumdur da. fından geleneksel yaşam biçimlerinin
Kuramsal bir yaklaşım olmadan, çözülmesi, düşünürleri hem toplumsal
bir araştırmaya başlarken ya da araştır- hem de doğal dünyaya ilişkin yeni bir
manın sonuçlarını yorumlarken neye anlayış geliştirme çabalarına yöneltti.
bakmamız gerektiğini bilemezdik.

44
S o s y o lo ji N e d ir?

Önemli bir gelişme, dünyayı anla- olarak, “toplumsal fizik” terimini


mak için din yerine bilimin kullanıl- kullanmıştı, ancak o dönemdeki kimi
masıydı. Bu ondokuzuncu yüzyıl entelektüel rakipleri de aynı terimi
düşünürlerinin yanıt aradıkları sorular - kullanmaktaydılar. Comte kendi
insanın doğası nedir? Toplum neden görüşlerini onların düşüncelerinden
olduğu biçimde yapılaşmıştır? Top- ayırt etmek için, kurmayı istediği alanı
lumlar neden ve nasıl değişirler?- bugün betimlemek amacıyla “sosyoloji” teri-
sosyologların yanıtlamaya çalıştıkları mini ortava attı.
sorularla aynıdır. Bizim çağcıl dünya-
Comte'un düşüncesi, döneminin
mız, geçmişin dünyasından kökten bir
fırtınalı olaylarını yansıtmaktadır. Fran-
biçimde farklıdır; bu dünyayı ve
sız Devrimi, toplumda önemli değişme-
geleceğin neler getirebileceğini anlama-
ler yaratmıştı; sanayinin gelişmesi de
mıza yardımcı olmak, sosyolojinin
Fransız halkının geleneksel yaşamını
işidir.
değiştiriyordu. Comte, tıpkı doğa
Auguste Comte biliminin fiziksel dünyanın işleyişini
açıklamasına benzer biçimde toplumsal
Kuşkusuz tek bir kişi tümden yeni dünyanın yasalarını açıklayabilecek bir
bir inceleme alanını kuramaz; başlan- toplum bilimi yaratmaya çalışıyordu.
gıçta sosyolojik düşünceye katkıda Comte her bir bilimsel disiplinin kendi
bulunan bir çok kişi vardı. Ne ki bunlar inceleme alanı olduğunun farkındaydı
arasında, özel bir öncelik, başka hiçbir ancak, bütün bu disiplinlerin ortak bir
şeyden dolayı olmasa bile yalnızca mantık ile evrensel yasaları ortaya
“sosyoloji” terimini ortaya attığı için dökmeyi hedefleyen bir bilimsel
genellikle Fransız yazar Auguste yöntemi paylaştıklarına inanıyordu.
Comte'a (1798-1857) verilir. Comte ilk Tıpkı doğal dünyanın yasalarının
keşfinin bize çevremizdeki olayları
öngörme ve denetleme olanağı vermesi
gibi, insan toplumunu yöneten yasaların
ortaya dökülmesi de bize kendi
kaderimizi biçimlendirme ve insanlığın
refahını artırma olanağı verecekti.
Comte, toplumun, fiziksel dünyada
olduğu gibi değişmez yasalara boyun
eğdiğini ileri sürüyordu.
Comte'un sosyoloji için benimse-
diği bakış açısı, pozitif bir bilimin bakış
açısıydı. O, sosyolojinin toplumun
incelenmesinde, fizik ya da kimyanın
fiziksel dünyanın incelenmesinde
kullandığı aynı kesin bilimsel yöntem-
leri kullanması gerektiğine inanıyordu.
Pozitivizm, bilimin yalnızca doğrudan
Auguste Comte (1798-1857) deney yoluyla bilinebilen, gözlenebilir

45
S o s y o lo ji N e d ir?

büyüklüklerle ilgilenmesi gerektiğini alıyordu. Comte, içinde yaşadığı


ileri sürer. Dikkatli duyu gözlemlerine toplumun durumunun açıkça farkın-
dayanılarak, gözlenen olgular arasın- daydı; o sanayileşmenin yaratuğı eşit-
daki ilişkileri açıklayan yasalara ulaşı- sizliklerle, ayrıca bu eşitsizliklerin top-
labilir. Bilginler, olaylar arasındaki lumun iç yapışkanlığı açısından yaratüğı
nedensel ilişkiyi anlama yoluyla gele- tehditlerle ilgileniyordu. Ona göre bu
cekteki olayların nasın ortaya çıkacak- soruna uzun vadeli çözüm, yeni
larım öngörebilirler. Sosyolojiye yöne- eşitsizlik kalıplarına karşın toplumu
lik pozitivist bir yaklaşım toplum hak- düzenlemeye yardımcı olacak ya da bir
kındaki bilginin gözlem, karşılaştırma arada tutacak ahlaki bir oydaşmanın
ve deney yoluyla türetilecek kanıüara yaratılmasıydı. Comte'un toplumun
dayanması gerektiğine inanır. yeniden kurulması düşü hiçbir zaman
gerçekleşmese de, topmumun biliminin
Comte'un üç aşama yasası, insanın
sistematik hale getirilmesi ve birleştiril-
dünyayı anlamaya yönelik çabasının
mesine yaptığı katkılar, sosyolojinin
teolojik, metafizik ve pozitif aşamalar-
sonraları akademik bir dal olarak
dan geçtiğini ileri sürmektedir. Teolojik
uzmanlaşmasında önemli olmuştur.
aşamada, düşünceler dinsel anlayışlar ile
toplumun Tanrının iradesinin bir dile Hmıle Durkheim
gelişi olduğu inancı tarafından yönlen-
dirilmektedir. Yaklaşık olarak Rönesans Bir başka Fransız yazarı olan Emile
döneminde öne çıkan metafizik Durkheim'ın (1858-1917) yazılarının
aşamada toplum, doğaüstü değil doğal modern sosyolojiye katkısı, Comte'un
bir bakış açısından görülür. Coper- yazılarınkinden daha kalıcı olmuştur.
nicus, Galileo ve Newton'un keşif ve Comte'un yazılarının kimi yönlerine
başaralarınyla ortaya çıkan pozitif
aşama, bilimsel tekniklerin toplumsal
dünyaya uygulanmasını özendirmiştir.
Comte, bu bakış açısına uygun bir
biçimde sosyolojiyi -fizik, kimya ve
biyolojinin ardından- gelişecek olan,
ama bütün bilimlerin en önemli ve en
karmaşığı olacak bir son bilim diye
görmekteydi.
Comte meslek yaşamının sonraki
bölümünde, kendi sosyoloji görüşüne
dayanarak, özelde Fransız toplumunun,
genelde de bütün insan toplumlarının
yeniden kurumlası için büyük amaçları
olan planlar geliştirmişti. Comte, inanç
ile dogmayı terk ederek yerine bilimsel
bir temeli geçirecek bir “insanlık
dininin” kurulmasını öneriyordu. Sos-
Emile Durkheim ( 18 5 8 -1917)
yoloji, bu yeni dinin merkezinde yer

46
S o syo lo ji N e d ir ?

dayanmakla birlikte Durkheim, önceli- lumun yalınca tek tek üyelerinin eylem
nin birçok görüşünün çok spekülatif ve ve çıkarlarından daha fazla bir şey
muğlak olduğunu; ayrıca Comte'un olduğuna inanmaktaydı. Durkheim'a
kendi programını sosyolojiyi bilimsel göre, toplumsal olgular, bireylere dışsal
bir temele oturtmak başarıyla yürüte- olan ve tek tek kişilerin yaşamları ile
mediğini düşünüyordu. Durkheim algılamaları dışında kendi gerçeklik-
sosyolojiyi, geleneksel felsefe sorunla- lerine sahip olan davranış, düşünce ya
rını, deneyci bir yolla ele alarak açıklığa da duygu biçimleridir. Toplumsal
kavuşturmada kullanılabilecek olan olguların bir başka özelliği, onların
yeni bir bilim diye görüyordu. Kendin- bireyler üzerinde zorlayıcı bir çiice sahip
den önceki Comte gibi Durkheim da, olmalarıdır. Ne ki toplumsal olguların
toplum yaşamını, doğal dünyayı sınırlandırıcı özellikleri, genellikle
inceleyen bilginlerin sahip olduğu aynı insanlar tarafından zorlayıcı diye
nesnellikle incelememiz gerektiğine görülmezler. Bunun nedeni insanların
inanıyordu. Durkheim'ın sosyolojinin genellikle toplumsal olgulara serbestçe,
birincil ilkesi olan ünlü ilkesi, kendi seçimlerine dayanarak davrandık-
‘‘Toplumsal olguları şeyler olarak larına inanarak boyun eğmelerinden
incele!” idi. O, bununla, toplum yaşamı- kaynaklanmaktadır. Aslında, Durk-
nın doğadaki nesne ya da olaylar kadar heim'a göre, insanlar çokluk yalınca
kesinlikle çözümlenebileceğini kaste- kendi toplumlarının genel kalıplarını
diyordu.
izlemektedir. Toplumsal olgular insan
Durkheim'in pek çok konu eylemini, açıkça cezalandırmaktan
hakkında yazıları vardır. Ele aldığı ana (örneğin bir suçun varlığı durumunda),
temalardan üçü, deneysel bir bilim toplumsal yadsımaya (kabul edilemez
olarak sosyolojinin önemi, bireyin bir davranış durumunda), yalın yanlış
ortaya çıkışı ile yeni bir toplumsal düze- anlamalara (dilin yanlış kullanımı
nin Dİçimlenmesi ve toplumdaki ahlaki durumunda) kadar değişen farklı
yetkenin kaynakları ile niteliğiydi. biçimlerde sınırlandırır.
Durkheim'in görüşleriyle, din, sapkın-
Durkheim toplumsal olguların
lık ile suç ve çalışma ile ekonomik ya-
incelenmesinin zor olduğunu kabul
şam konularını ele alırken yeniden
etmekteydi. Görünmez ve elle tutulur
karşılaşacağız.
olmadıkları için, toplumsal olgular
Durkheim'e kalırsa, sosyolojinin doğrudan gözlenemez. Bunun yerine
esas entelektüel ilgisi, toplumsal bu olguların özellikleri dolaylı olarak,
olcuların incelenmesidir. Ona göre etkilerinin çözümlenmesi ya da onların
sosyologlar, sosyolojik yöntemleri yasalar, dinsel metinler ya da yazılı
bireylerin incelenmesine uygulamak davranış kuralları gibi biçimlerde dile
yerine, toplumsal olguları toplum getirilme çabalarını dikkate alarak
yaşamının, ekonominin durumu ya da ortaya konabilir. Durkheim toplumsal
dinin etkisi gibi bireyler olarak bizim olguları incelerken önyargılar ile
eylemlerimizi biçimlendiren yönleri ideolojinin terk edilmesinin önemini
incelemelidirler. Durkheim toplumla- vurgulamıştır. Bilimsel bir tutum,
rın kendi yaşamları olduğuna yani top- duyuların ortaya koyduğu kanıtlara açık

47
S o syo loji N e d ir ?

olup dışarıdan gelen, önceden edinilmiş biçimlerine karşı çıkan herkesi acıma-
düşüncelerden bağımsız olan bir zihni sızca cezalandırır. Bu yol bireysel karşı
gerektirir. Durkheim bilimsel kavram- oluşa pek az bir yer bırakmaktadır.
ların, ancak bilimsel pratik aracılığıyla Dolayısıyla mekanik dayanışma, oydaş-
ortaya konabileceğini savunuyordu. O maya ve inançların benzerliğine dayanır.
sosyologlara, şeylerin gerçekte olduğu Ne ki sanayileşme ve kentleşmenin
gibi incelenmesi ve toplumsal şeylerin gücü, bu dayanışma biçiminin çözül-
gerçek doğalarını yansıtan yeni kavram- mesine katkıda bulunan bir işbölümü
ların oluşturulması ödevini bırakmıştır. artışını yol açmıştır. Durkheim, gelişmiş
Sosyolojinin öteki kurucuları gibi toplumlarda işlerdeki uzmanlaşma ile
Durkheim da kendi yaşamı boyunca artan toplumsal farklılaşmanın organik
toplumu dönüştüren değişmelerle dayanışmayı öne çıkaran yeni bir
uğraşmıştı. Özellikle toplumsal ve düzene yol açacağını ileri sürmüştür.
ahlaki dayanışmayla, başka deyişle, top- Organik dayanışma ile nitelenen
lumu bir arada tutan ve kaosa düşmesini toplumlar, hem insanların ekonomik
engelleyen şeyin ne olduğuyla ilgilen- bakımdan birbirine bağımlı olmalarıyla
miştir. Dayanışma, bireylerin başarüı bir hem de öteki insanların katkılarının
biçimde toplumsal gruplara içerildikleri önemli olduğunun farkında olunma-
ve bir paylaşılan değer ve gelenekler sıyla birarada tutulur. İşbölümü
kümesi tarafından yönlendirildikleri genişledikçe, insanlar birbirlerine daha
zaman korunmaktadır. İlk büyük yapıtı çok bağımlı hale gelirler çünkü her
olan The Division of Tabour in Society birey, öteki mesleklerdeki insanların
(Toplumda İşbölümü, 1893), adlı sağlayabileceği mal ve hizmetleri gerek-
kitabında Durkheim, sanayi çağının sinmektedir. Toplumsal oydaşmanın
ilerleyişinin yeni bir dayanışma tipinin yaratılmasında, ekonomik
doğuşu anlamına geldiğini ileri süren ile karşılıklı bağımlılık giderek payla-
bir toplumsal değişme çözümlemesi şılan inançların yerini alır.
sunmaktaydı (Durkheim 1984 [1983]).
Yine de modern dünyadaki deği-
Bu düşünceyi ileri sürerken Durkheim
şim süreçleri öylesine hızlı ve yoğundur
iki tip dayanışma biçimini mekanik, ve
ki, bunlar önemli toplumsal sorunları
organik -karsı kaşıya koyuyor ve bunları
ortaya çıkarırlar. Bunlar geleneksel
işbölümü -farklı meslekler arasındaki
yaşam biçimleri, ahlaki ve dinsel
ayrılıkların büyümesi- ile ilişkilen-
inançlar ile gündelik kalıplar üzerinde,
diriyordu.
yeni ve açık değerleri sunmadan, yıkıcı
Durkheim'a göre, düşük bir işbölü- etkilerde bulunurlar. Durkheim bu alt
mü düzeyine sahip olan geleneksel üst edici koşulları modern toplum
kültürler mekanik dayanışma ile nite- yaşamınının yol açtığı amaçsızlık ya da
lenmektedirler. Toplumun üyelerinin umutsuzluk duygusu olan anomiye
çoğunluğu benzer mesleklerde yer bağlamıştır. Eskiden dinin sağladığı
aldığından, birbirlerine ortak yaşantı ve geleneksel ahlaki denedeme ve ölçüler,
paylaşılan inançlar ile bağlanmışlardır. çağcıl toplumsal gelişme tarafından
Bu paylaşılan değerlerin gücü baskıcı büyük ölçüde parçalanmaktadır; bu da
niteliktedir topluluk geleneksel yaşam modern toplumlarda yaşayan birçok

48
S o s y o lo ji N e d ir?

Durkheim ’in intihar in celem esi

Birey ile toplum arasındaki ilişkiyi inceleyen klasik A nom ik intiha ra, b ir to p lu m s a l d ü ze n le m e n in
sosyolojik çalışmalardan birisi, Em ile Durkheim 'in intihar o lm ad ığ ı d u ru m la r yol açar. D u rk h e im bu
çözüm lem esidir (Durkheim 1953; ilk basılışı 1897). ka vram la, in san ların to p lu m d ak i hızlı d e ğ işm e ya da
İnsanlar kendilerini özgür iradeye sahip olan ve seçim istik rarsızlık y ü zü nd en 'n o rm su z ' kaldıkları anomik
yapabilen bireyler olarak görseler de onların davranışları
to p lu m sa l k oşu llara g ö n d e r m e y apm aktad ır.
genellikle toplumsal olarak biçimlenmiş ve kalıplaşmış
N o rm la r ve iste k le r için sab it b ir re fe ran s
niteliktedir. Durkheim 'in çalışması, intihar gibi son derece
kişisel bir edimin bile toplumsal dünyadan etkilendiğini n o k ta s ın ın o rta d a n k alkm a sı -e k o n o m ik karg aşa ya
göstermektedir. da b o şa n m a g ibi k işisel m ü ca d e le le r sırasın d a
o ld uğ u g ib i- kişin in k o ş u llan ile istek le ri arasınd ak i
Durkheim 'in çalışmasından önce, intihar üzerine
d e ng ey i bo zabilir.
araştırmalar yapılmıştı, ancak Durkheim , intiharın
sosyolojik bir açıklaması üzerinde duran ilk kişiydi. Daha Ö^gecil in tih ar, b ir b ire y in “ aşırı b ü tü n le şm e si”
önceki çalışmalar toplumsal etkenlerin intihar üzerindeki d u ru m u nd a -to p lu m sa l b a ğ la rın ç o k gü çlü o ld u ğ u -
etkilerini kabul etm ekte, ancak bir bireyin intihara
v e to p lu m u k e n d isin d e n d ah a d eğerli tu ttuğ und a
kalkışma olasılığım ırk, iklim ya da zihinsel bozukluk gibi
g e rçe k leş ir. B ö y le b ir d u ru m d a, in tih a r “ d ah a yüce
bileşenlere bakmaktaydılar. N e ki Durkheim'a göre,
b ir iyilik” iç in b ir fed ak arlık h alin e gelir. J a p o n
intihar, yalnızca öteki toplumsal olgular tarafından
açıklanabilecek olan bir toplumsal olgudur. İntihar yalınca k am ik aze p ilo tla rı ya da İs la m cı 'in tihar
bireysel edimlerin bir toplamından daha fazla bir şeydi - k o m a n d o la rı' ö z g e cil in tih ar ö rn e k lerin d e n d ir.
kalıplaşmış özellikler gösteren bir olguydu. D u rk h e im bu n ları, m e k a n ik d ay an ışm an ın g e çerli
old uğ u g e le n e k se l to p lu m la rın nitelikle ri olarak
Fransa'daki resmi intihar istatistiklerini inceleyen
Durkheim , belirli kategorilerdeki insanların intihara g ö rm ü ş tü r.
ötekilerden daha fazla eğilim gösterdiğini buldu. Örneğin,
S o n in tih ar tü rü , kaderci in tihard ır. D u r k h e im bu
kadınlara oranla erkeklerde, K atoliklere oranla
tü rü n çağd a ş dünyad a y e rin in p ek o lm ad ığını
Protestanlarda, yoksullara oranla zenginlerde, evlilere
g ö r m ü ş o ls a da , b ir b ire yin y aşam ın ın to p lu m
oranla bekarlarda intihar daha fazla görülmekteydi.
Durkheim ayrıca, intihar oranlarının savaş dönem lerinde ta ra fın d a n g e re ğ in d e n ç o k d ü ze n le n d iğ in d e ortay a
daha düşük, ekonom ik değişim ya da istikrarsızlık çık a cağ ın a inan m ıştır. B ire y in b as k ı altında
dönemlerinde daha yüksek olduğunu da görmüştü. tu tu lm ası, k ade r ya da to p lu m karşısın d ak i
g ü çsü zlü k d uygusu na yol açm ak tad ır.
B u bulgular Durkheim'i, intihar oranlarını etkileyen,
bireylere dışsal nitelikte olan toplumsal olguların İn tih a r or an ları to p lu m d an to p lu m a farklılık
bulunduğu sonucuna götürdü. Durkheim kendi g ö ste r m e k te d ir a n c ak z am a n içerisin d e to p lu m lar
açıklamasını, toplumsal dayanışma düşüncesi ile toplum
iç in d e d ü ze n li kalıpları o rtay a koym aktad ır.
içerisindeki iki tip bağın -toplumsal bütünleşme ile toplumsal
D u rk h e im b u n u , in tih a r o ra n ların ı e tk ile y e n tutarlı
düzenleme- varlığıyla ilişkilendirmekteydi. Durkheim
to p lu m sa l g ü çle rin v arlığın a k a n ıt diye g ö rm ü ştü r.
toplumsal gruplarla güçlü bir biçimde bütünleşen, istek ve
hedefleri toplumsal norm lar tarafından düzenlenen İn tih a r o r an ların ın in ce le n m e s i, b ire yse l ey lem ler
insanların intihara kalkışma olasılıklarının daha düşük içe risin d e g e n e l to p lu m sa l kalıpların nasıl
olduğuna inanıyordu. Bütünleşm e ile düzenlemenin b u lu n ab ile c eğ in i o rta y a koy acaktır.
görece var olm asına ya da olmamasına bağlı olarak, dört
tür intihan tanımlamıştı:
İntihar (Su icid e) adlı k itab ın ın b asılm a sın d a n b u
yana, çalışm aya p e k ç o k ele ştiri y ö n e ltilm iştir;
Bfıitil intiharlar toplumla düşük biçim de bütünleşm e ile ö ze llik le d e D u rk h e im 'in re sm i istatistikle ri
nitelenir ve bir birey yalıtılmış ya da bir grupla olan bağları
kullan ım b içim in e , in tih a r üz erin d e k i to p lu m sal
zayıflamış ya da kopmuş olduğunda gerçekleşir. Örneğin,
o lm ay an e tk ileri g ö z a rd ı e tm e s in e ve bü tü n in tih ar
Katolikler arasındaki düşük intihar oranlan, onların güçlü
toplumsal cem aatleri ile açıklanabilirken Protestanların türlerin i sın ıfla m a ü ze rind e ayak d ire m e sin e .
kişisel ve ahlaki özgürlükleri onların Tann karşısında “tek B u n u n la b irlik te, b u çalışm a b u g ü n de b ir klasik
başına” olduklan anlamına gelmektedir. Evlilik, bireyi o lm a yı sü rd ü rm e k te d ir; D u rk h e im 'in te m e l savı bu
istikrarlı bir toplumsal ilişkiyle bütünleştirerek intihara gün d e ayaktad ır: G ö rü n ü r d e tü m üyle kişisel bir
karşı korurken bekar insanlar toplum içerisinde daha fazla ed im o la n in tih a r s o sy o lo jik b ir açıklam ayı
yalıtılmış olarak kalırlar. Savaş dönemlerindeki düşük g e re k tirm e k te d ir.
intihar oranlan, Durkheim'a göre, artmış bir toplumsal
bütünleşmenin bir göstergesi diye görülebilir.

49
S o s y a la jl N e d ir?

bireyi, kendi gündelik yaşamlarının malarını sosyolojinin gelişimi bakımın-


anlamdan yoksun olduğu duygusuna dan önemli bulmaktadırlar.
itmektedir.
Kapitalizm ve sınıf mücadelesi
Durkheim'in en ünlü çalışmaların-
dan birisi (kutuya bakınız), intiharın Marx, tarihin değişik dönemleri
çözümlenmesine yöneliktir. İntihar, hakkında yazmış olsa da, esas olarak
aşırı bir kişisel mutsuzluğun sonucu modern zamanlardaki değişme üze-
olan, bütünüyle kişisel bir edim gibi rinde yoğunlaşmıştır. Ona göre, en
görünmektedir. Ne ki Durkheim, önemli değişmeler, kapitalizmin
toplumsal etkenlerin intihar davranışı gelişim iyle bağlantılı olmuştur.
üzerinde temel bir etkide bulunduğunu Kapitalizm, tarihteki öteki geçmiş
ileri sürmektedir anomi, bu etkilerden ekonomik sistemlerden kökten biçim-
birisidir. İntihar oranları, yıldan yıla de ayrılan, geniş bir tüketici kitlesine
düzenli kalıplar ortaya koymaktadır; bu satılan mal ve hizmetlerin üretiminin
kalıplar da sosyolojik olarak açıklan- sözkonusu olduğu bir düzendir. Marx,
malıdır. kapitalist girişimler içerisindeki iki ana
bileşeni belirlemektedir. Bunlardan
birisi, sermayedir para, makineler ya da
hatta fabrikalar gibi, gelecekteki varlık-
Kari Marx'ın (1818-83) düşünce-
ları ortaya çıkarmakta kullanılabilen ya
leri, Comte ve Durkheim'in düşünce-
da bunun için yatırılabilen her türden
leriyle keskin bir karşıdık içindedir;
varlık. Sermaye birikimi, ikinci bileşen
ancak tıpkı onlar gibi Marx da Sanayi
ile, ücretli emek ile elele gitmektedir.
Devrimi sırasında toplumda ortaya
Ücretli emek, kendi yaşamlarını sürdür-
çıkan değişmeleri açıklamaya çalışmış-
mek için gerekli araçlara sahip olmayan,
tır. Genç bir adamken, Marx'ın siyasal
etkinlikleri onu Alman otoriteleriyle
çatışmaya yöneltmiş, kısa bir süre
Fransa'da kaldıktan sonra sürgünlüğü,
Ingiltere'de sürekli yerleşime dönüşmü-
ştür. Marx fabrikaların ve sanayi
üretiminin ve bunun yarattığı eşitsizlik-
lerin artışına tanıklık etmiştir. Marx'ın
Avrupa emek hareketine olan ilgisi ve
sosyalist düşünceleri, birbirlerinden
farklı konuları kapsayan yazılarına
(f
yansımıştır. Yazılarının büyük bölümü-
nün ekonomik sorunlar üzerine olma-
sına karşın her zaman ekonomik sorun-
ları toplumsal kurumlara bağlamaya
çalıştığından, Marx'ın çalışmaları
sosyolojik görüler bakımından oldukça
zengindi; hala da öyle. Marx'ı en
acımasızca eleştirenler bile onun çalış- Kari Marx (1818-1883)

50
S o s yo lo ji N e d ir ?

sermaye sahiplerinin sunduğu işleri gelişimi güdülemektedir bu çatışmalar,


bulmak zorunda olan işçiler toplamına “tarihin motoru”dur. Marx'ın Komünist
göndermede bulunmaktadır. Marx, Manifesto' nun (The Communist
sermayeye sahip olanların ya da Manifesto) girişindeki sözleriyle,
kapitalistlerin, egemen bir sınıfı “hıımine kadarki bütün insanlık tarihi,
oluştururlarken nüfusun büyük bölü- sınıf çatışmalarının tarihidir” (Marx ve
münün ücretli işçiler sınıfını ya da bir Engels 2001 [1848]). Marx ilgisinin
işçi sınıfını oluşturduğuna inanıyordu. büyük bölümünü kapitalizm ile modern
Sanayileşme yaygınlaştıkça, eskiden topluma yöneltmiş ise de, tarih boyunca
kendilerini toprakta çalışarak geçindi- toplumların nasıl geliştiklerini de
ren çok sayıda köylü büyüyen kendere incelemiştir. Marx'a göre toplum
göçetmiş ve kentsel temele dayanan bir düzenleri, ekonomilerindeki çelişkiler
sanayi işçileri sınıfının oluşmasına yüzünden bir üretim tarzından ötekine
yardımcı olmuştu. Bu işçi sınıfına aynı bir geçiş yaparlar -kimi zaman yavaş
zamanda proleterva da denmektedir. yavaş, kimi zaman da bir devrim
yoluyla. Marx, avcı toplayıcıların ilkel
Marx'a göre kapitalizm özünde,
komünist toplumlarından başlayarak
sınıf ilişkilerinin çatışma ile nitelendiği
ilkçağ köle sahipliği düzeni ve toprak
bir sınıf düzenidir. Sermaye sahipleri
sahipleri ile serfler arasındaki işbölü-
ile işçiler karşılıklı olarak birbirlerine
müne dayanan feodal düzenden geçen
bağımlı olsalar da -kapitalist emeği,
tarihsel aşamaların ilerlemesinin tasla-
işçiler de ücreti gereksinir- bu bağım-
ğını çıkarmıştı. Tüccarlar ile zenaatkar-
lılık oldukça dengesiz niteliktedir.
ların ortaya çıkışı, toprak sahibi soylu-
Sınıflar arasındaki ilişki, işçilerin kendi
ların yerini alacak ticari ya da kapitalist
emekleri üzerinde pek az kontrolü
bir sınıfın başlangıcını belirlemekteydi.
olması ya da hiç olmaması ve işve-
Bu tarih görüşüne uygun olarak Marx,
renlerin karlarının işçilerin emekleriyle
tıpkı kapitalistlerin feodal düzeni
ortaya çıkardıkları ürünlere el koyarak
alaşağı etmek üzere birleşmeleri gibi
artırabilmeleri yüzünden, bir sömürü
kapitalistlerin de alaşağı edileceğini ve
ilişkisidir. Marx ekonomik kaynaklar
yeni bir düzenin, yani komünizmin
üzerindeki sınıf çatışmasının, zamanın
kurulacağını ileri sürmekteydi.
geçişiyle daha da şiddetleneceğine
inanıyordu. Marx, kapitalist sistemi alaşağı ede-
cek olan ve içinde sınıfların bulunma-
Toplumsal değişme: tarihin dığı -zengin ve yoksul arasında büyük
materyalist yorumu farklılıkların bulunmadığı- yeni bir
Marx'ın bakış açısı, tarihin mater- toplumu yaratacak olan bir işçi devri-
yalist yorumu dediği şeye dayanır. Bu minin kaçınılmazlığına inanıyordu.
görüşe göre, toplumsal değişmenin ana Marx bununla, bireyler arasındaki
kaynağı insanların benimsedikleri bütün eşitsizliklerin yok olacağını
düşünceler ya da inançlar değildir. kastetmemişti. Bunun yerine, toplum
Bunun yerine, toplumsal değişmenin artık ekonomik ve siyasal gücü
birincil nedeni ekonomik etkilerdir. tekelinde tutan küçük bir sınıf ile kendi
Sınıflar arasındaki çatışmalar, tarihsel çalışmalarıyla yaratılan servetin küçük

51
S o syo lo ji N e d ir ?

bir bölümünden yararlanan büyük yaşamının büyük bölümünü geçirdiği


kideler biçiminde bölünmeyecekti. Almanya'da doğan Weber, öğrenme
Ekonomik düzen, ortak mülkiyet altına merakı yüksek olan bir kişiydi. Yazıları,
alınacak ve şu anda bildiğimizden daha ekonomi, hukuk, felsefe, karşılaştırmalı
insanca bir toplum kurulacaktır. Marx tarih ve sosyoloji konularını içermek-
geleceğin toplumunda, üretimin tedir. Çalışmalarının büyük bölümü de,
kapitalizmde olduğundan daha gelişmiş modern kapitalizmin gelişmesiyle ve
ve etkin olacağına inanıyordu. modern toplumun daha önceki top-
lumsal örgüdenme biçimlerinden hangi
Marx'ın çalışmaları yirminci yüzyıl
bakımlardan farklı olduğu ile ilgilen-
dünyası üzerinde büyük bir etkide
mektedir. Bir dizi deneysel çalışmayla,
bulunmuştur. Son yirmi yıl öncesine
Weber modern sanayi toplumlarının
kadar dünya nüfusunun üçte birinden
temel niteliklerinden bir bölümünü
fazlası, Sovyetler Birliği ve Doğu
ortaya koymuş ve bugünün sosyologları
Avrupa ülkeleri gibi, hükümetlerinin
için de merkezi olmayı sürdüren temel
Marx'ın düşüncelerinden esinlendikle-
sosyolojik tartışmaları belirlemiştir.
rini ileri sürdükleri toplumlarda
yaşıyordu. Zamanının diğer düşünürleri gibi
Weber de toplumsal değişmenin
M ax Weber
doğasını ve nedenlerini anlamaya
Marx gibi Max Weber'e del 864- çalışmıştır. Marx'tan etkilenmişti, ancak
1920) yalnızca bir sosyolog denemez; aynı zamanda Marx'ın kimi önemli
Weber'in ilgi ve çalışma alanları, birçok görüşlerini de güçlü bir biçimde
konuyu kapsamaktaydı. Akademik eleştirmekteydi. Tarihin materyalist
yorumunu reddetmiş ve .sınıf savaşını.
Marx'ın düşündüğünden daha^ _az
önemli diye görmüştü. Weber'e göre,
ekonomik etkenler önemlidir, ne ki
düşünce ve inançlar da toplumsal
değişme üzerinde aynı derecede
etkilidirler. Weber'in övülen ve çokça
tartışılan yapıtı, The Protestant Ethic
and the Spirit of Capitalism, 1976
(Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu)
dinsel değerlerin özellikle Püritenliğe
dayananlar kapitalist bir bakış açısının
yaratılmasında temel öneme sahipti.
Sosyolojinin ilk evrelerindeki öteki
düşünürlerin tersine Weber, sosyoloji-
nin yapılar üzerinde değil, toplumsal
eylemkr üzerinde yoğunlaşması gerek-
tiğine inanıyordu. İnsan güdülenmesi
ve düşüncelerinin değişmenin ardın-
M ax Weber (1864-1920) daki güç olduğunu ileri sürmüştür

52
Soüyolo|! N e d ir ?

-düşünceler, değerler ve inançlar ideal tiple kıyaslanarak anlaşılabilmesi


dönüşümleri ortaya çıkarma gücüne yüzünden son derece yararlıdır. Bu
sahipti. Weber'e göre bireyler özgürce yolla, ideal tipler, sabit referans nokta-
eyleme ve geleceği biçimlendirme lan hizmeti görürler. 'İdeal' tip terimiyle
gücüne sahipti. Durkheim ile Mant'ın Weber'in kavramın kusursuz ya da
inandıkları gibi yapıların bireylere dışsal erişilmek istenen bir hedef olduğunu
ya da onlardan bağımsız olduklarına kastetmediğine değinmek önemlidir.
inanmıyordu. Bunun yerine, toplumda- Bunun yerine, Weber bununla, belirli
ki yapılar eylemlerin karmaşık bir bir görüngünün 'saf bir biçimini
etkileşimi tarafından oluşturulmak- kastetmektedir. Weber ideal tipleri,
taydı. Sosyolojinin ödevi, bu eylemlerin bürokrasi biçimleri ve piyasa ile ilgili
gerisindeki anlamları anlamaktı. yazılarında kullanmıştır.

Weber'in en etkili olmuş kimi Ussallaşma


yazıları, onun Batı toplumunun öteki Weber'e göre modern toplumun
önemli uygarlıklarla kıyaslandığındaki ortaya çıkışı, toplumsal eylem kalıpla-
kendine özgülüğünü çözümlerken, rındaki önemli değişikliklerle elele
toplumsal eyleme olan ilgisini yansıt- gitmekteydi. Weber insanların hurafe,
maktadır. Çin, Hindistan ve Yakındoğu din, töre ve uzun süredir varolan alış-
dinlerini incelemiş ve bu incelemele- kanlıklarına dayanan geleneksel inanç-
riyle din sosyolojisine büyük katkı lardan uzaklaştıklarına inanmaktaydı.
yapmıştır. Weber, Çin ve Hindistan'daki Bunun yerine bireyler giderek, etkinlik
önde gelen dinsel sistemler ile Batıdaki ve gelecekteki sonuçları dikkate alan
dinsel sistemleri karşılaştırarak, akılcı, araçcı hesaplamalara girişmek-
Hıristiyan inançlarının belirli yönlerinin teydiler. Sanayi toplumunda, duygulara
kapitalizmin ortaya çıkışını büyük ve işleri yalnızca kuşaklar boyunca
ölçüde etkilediği sonucuna varmıştır. O, yapılıyorlar diye yapmaya pek az yer
kapitalist bakış açısının, Marx'ın vardı. Bilimin, modern teknolojinin ve
varsaydığı gibi yalnızca ekonomik bürokrasinin gelişimi Weber tara-
değişmelerle ortaya çıkmadığını ileri fından toplu bir biçimde ussallaşma,
toplumsal ve ekonomik yaşamın etkin-
sürmütşütr. Weber'e göre, kültürel
lik ilkelerine göre ve teknik bilgiye
düşünceler ve değerler hem toplumun
dayanarak düzenlenmesi diye betim-
hem de bizim bireysel eylemlerimizin
lenmekteydi. Eğer geleneksel toplum-
biçimlenmesine yardımcı olurlar.
larda insanların tutum ve değerlerini
Weber'in sosyolojik bakış açısının büyük ölçüde din ve uzun süredir var
önemli bir bileşeni, ideal tip düşün- olan töreler belirliyorsa, modern top-
cesiydi. İdeal tipler, dünyayı anlamak lum, politikadan dine ya da ekonomik
için kullanılabilen kavramsal ya da anali- etkinliğe varıncaya yaşamın giderek
tik modellerdir. Gerçek bir dünyada, daha fazla alanının ussallaşması ile
ideal tipler ender olarak varolurlar; eğer ayırtedilmektedir.
varolurlarsa bunların ancak belirli Weber'e göre, Sanayi Devrimi ile
yönleri varolmaktadır. Bununla birlikte, kapitalizmin gelişmesi, ussallaşma
bu varsayımsal kurmacalar, gerçek yönündeki genel eğilimini kanıtlarıydı.
dünyadaki herhangi bir durumun bir Kapitalizme egemen olan şey, Marx'ın

53
S o s y o lo ji N e d ir?

inandığı gibi sınıf savaşımı değil, bilim Ne var ki Weber, ussallaşmanın


ile bürokrasinin -büyük ölçekli örgütler- sonuçları konusunda bütünüyle iyimser
gelişmesiydi (bürokrasi üzerine daha değildi. O, toplum yaşamının her alanını
fazla bilgi için bkz. s. 685-689 ). Weber düzenlemeye kalkarak insan ruhunu
Batının bilimsel niteliğini, onun en yok edecek bir sistem diye çağcıl
önemli ayırtedici özelliklerinden birisi toplumdan korkuyordu. Weber özellik-
diye görüyordu. Çok sayıda insanın le bürokrasinin potansiyel olarak
etkin bir biçimde organize edilmesinin boğucu ve insanlıktan çıkarıcı etkileri ile
tek yolu olan bürokrasi, ekonomik ve demokrasi konusundaki içermelerin-
politik gelişme ile büyümektedir. den rahatsızdı. Onsekizinci yüzyıl
Weber, çağcıl dünyanın bilimsel düşün- Aydınlanma Çağının hedefi olan iler-
cesinin geçmişten gelen duygusallık
lemeyi, serveti ve mutluluğu, gelenek ve
güçlerini silip süpürmesini betimlemek
hurafeyi bilim ve teknoloji yararına
için, büyünün bozulması terimini kullan-
terkederek artırma hedefi, kendi
maktaydı.
tehlikelerini yaratmaktadır.

Unutulmuş bir kurucu: Harriet M artineau


C om te, Durkheim , M arx ve Weber'in sosyolojideki kurucu daha önce gözden kaçınlmış sorunlara sosyolojik gözle
isimler olduğuna hiç kuşku yoksa da, aynı dönem de, bakan ilk kişidir. B ir keresinde yazdığı gibi, “çocuk odası,
katkılarının dikkate alınması gereken öteki önemli oturma odası ve mutfak hep insanların ahlak ve
düşünürler de vardı. Sosyoloji, pek çok akademik alan gibi, tutumlarım anlam a)! sağlayacak kusursuz
çalışmaları öz itibariyle değerli olan her düşünürün okullardır”(1962 [1837]). So n olarak, sosyologların
hakkının teslim edilmesi idealine her zaman ulaşmış yalnızca gözlem yapmaktan daha fazlasını yapmaları, aynı
değildir. Çok az sayıda kadın ya da ırksal azınkk üyesine, zamanda bir topluma vararlı olacak biçimde
ondokuzuncu yüzyıl sonlan ile yirminci yüzyıl başlarındaki davranmaları gerektiğini ileri sürmüştü. Sonuç olarak,
“ klasik” dönem de m eslekten sosyolog olma fırsatı Martineau hem kadın haklan, hem de kölelerin
tanınmıştı. D ahası, kalıcı önem deki sosyolojik araştırma özgürleşmelerinin etkin bir savunucusuydu.
yapma olanağı tanınan bu az sayıda insan da çoklukla alan
içerisinde gözardı edilmiştir. Harriet Martineau gibi kişiler,
bugün sosyologların ilgilerini hakediyorlar.

Harriet Martineau (1802-1876), “ilk kadın sosyolog”


olarak adlandırılmıştır, ancak Marx ve Weber gibi yalnızca
bir sosyolog olarak görülemez. Martineau, Britanya'da
doğmuş, burada okumuştur; sayısız yazının yanısıra elliden
fazla kitabın da yazandır. Martineau şimdilerde, Com te'un
alandaki kurucu yapıtı Pozitif Felsefe'nin (Positive
Philosophy) çevirisiyle Britanya'ya sosyolojiyi getiren kişi i
olarak kabul edilmektedir (Rossi 1973). Ayrıca, Martineau,
kitabı Amerika'da Toplum (Society in Amerika) kitabının
konusu olan, 1830'larda A.B.D.'ye yaptığı uzun yolculuklar
sırasında A merikan toplumunun ilk elden sistematik
incelem esini de yapmıştır. Martineau, bugünün
sosyologları için birkaç nedenle önemlidir. İlk olarak,
M artineau, bir toplum incelenirken, temel politik, dinsel
ve toplumsal kurumlar da dahil olmak üzere o toplumun
bütün yönleri üzerinde yoğunlaşılması gerektiğini ileri
sürmüştür. İkincisi o, bir toplumun çözümlenmesinin
kadınların yaşamının bir anlayışını da içermesi gerektiği
üzerinde ayak diremiştir. Ü çüncüsü, Matrineau, evlilik,
çocuklar, eviçi yaşam ile dinsel yaşam ve ırk ilişkileri gibi
Harriet Martineau (180 2-76)

54
S o syo lo|l N e d ir ?

M o d e r n k u r a m s a l y a k la ş ı m l a r İşlevselcilik
İlk sosyologlar içinde yaşadıkları İşlevselcilik, toplumun değişik
değişen toplumları anlamlı kılma parçalarının istikrar ve dayanışma
çabalarında birleşiyordu. Ne ki onlar, ortaya çıkarmak üzere birlikte
yalnızca dönemlerinin hızlı olaylarını işledikleri karmaşık bir sistem olduğu
bedmlemek ve yorumlamaktan daha görüşünü benimsemektedir. Bu
fazla şeyler yapmak istiyordu. Daha da yaklaşıma göre, sosyoloji disiplini,
önemlisi, toplumsal dünyanın incelen- toplumun parçalarının birbirleriyle ve
mesinde, genel olarak toplumun işleyişi bir bütün olarak toplumla olan
ile toplumsal değişmenin doğasını ilişkilerini incelemelidir. Örneğin, bir
açıklayabilecek yolları araştırmışlardı. toplumdaki dinsel inanç ve geleneklerin
Yine de daha önce gördüğümüz gibi, çözümlemesini, bunların toplumdaki
Durkheim, Marx ve Weber, toplumsal öteki kurumlarla nasıl ilişkili olduğunu
göstererek yapabiliriz, çünkü bir
dünya üzerine yaptığı kendi inceleme-
toplumun farklı parçaları birbiriyle
lerinde çok farklı yaklaşımları benim-
yakın ilişki içerisinde gelişmektedir.
semişlerdir. Örneğin, Durkheim ile
Marx bireye dışsal olan güçlerin gücü Bir toplumsal pratik ya da kuru-
üzerinde yoğunlaşırlarken Weber kendi mun işlevinin incelenmesi, o pratik ya
çıkış noktası olarak bireylerin dış da kurumun toplumun varlığının
dünyadaki yaratıcı edimde bulunabilme sürmesine yaptığı katkının çözümlen-
yeteneklerini almaktaydı. Marx mesidir. Comte ve Durkheim da dahil
ekonomik sorunların önceliğine işaret olmak üzere işlevselciler, bir toplumun
ederken Weber önemli nitelikteki daha işleyişini canlı bir organizmanın
geniş etkenler dizisini dikkate almak- işleyişiyle karşılaştırmak için çokluk bir
taydı. Yaklaşımdaki bu farklılıklar, organik benzeşim kullanmışlardır.
sosyolojinin tarihi boyunca varlığını İşlevselciler toplumun parçalarının,
sürdürmüştür. Hatta, sosyologlar tıpkı insan bedeninin değişik parçala-
rında olduğu gibi, toplumun bütünü
çözümleme konusu üzerinde anlaşma-
için yararlı olacak biçimde birlikte
ya vardıklarında bile, çokluk bu çözüm-
çalıştıklarını ileri sürmektedirler. Kalp
lemeyi farklı kuramsal bakış açılarından
gibi bir beden organını incelemek için,
yola çıkarak gerçekleştirmektedirler.
o organın bedenin öteki parçalarıyla
Aşağıda incelenen daha yenilerdeki nasıl ilişkili olduğunu göstermek
üç kuramsal bakış açısının işlevselcilik, zorundayız. Kalp, bedenin her yanına
çatışma yaklaşımı ve simgesel etkileşim- kan pompalayarak, organizmanın
cilik sırasıyla Durkheim, Marx ve yaşamının sürmesinde hayati bir rol
Weber'le bağlantıları bulunmaktadır. oynamaktadır. Benzer olarak, bir
Bu kitap boyunca bu kuramsal yakla- toplumsal bileşenin işlevini çözümle-
şımları açıklayan ve onlara dayanan mek de, onun toplumun varlığının ve
düşünce ve savlarla karşılaşacaksınız. sağlığının sürmesinde yüklendiği görevi
anlamak demeye gelir.
4. B ölü m d e, sosyolojideki önem li
kuram sal yaklaşım ları daha ayrıntılı İşlevselcilik ahlaki oydaşmanın
ele alacak ve sosyolojik düşüncedeki toplumdaki düzen ve istikrarın sürdü-
d a h a yen i k u r a m s a l g e liş m e le ri
rülmesindeki önemini vurgular.
inceleyeceğiz.

55
S o s yo loji N e d ir ?

Ahlaki oydaşma, toplumdaki insanlann yapmıştı. Toplumsal davranışın işlevsiz


çoğunluğu aym değerleri paylaştığında yönlerini aramak, toplum yaşamının
varolur. İşlevselciler düzen ile dengeyi varolan düzene meydan okuyan
toplumun normal durumu olarak özelliklerine odaklanmak demeye gelir.
görürler -bu toplumsal denge toplu- Örneğin, dini her zaman bir işleve sahip
mun üyeleri arasındaki ahlaki oydaş- dini toplumun içyapışkanlığına katla
maya dayanır. Örneğin, Durkheim sağlıyor diye görmek yanlıştır. Eğer iki
dinin insanların temel toplumsal grup farklı dinleri ya da hatta aynı dinin
değerlere bağlılığını güçlendirdiğine, farklı versiyonlarını destekliyor ise,
böylece de toplumsal içyapışkanlığın sonuç, yaygın toplumsal yıkım yaratabi-
korunmasına katkıda bulunduğuna lecek olan bir toplumsal çatışma
inanmaktaydı. olabilir. Bu yüzden, savaşlar çoklukla
Avrupa tarihindeki Protestanlar ile
1960'lara kadar, işlevselcilik sosyo- Katolikler arasındaki mücadelelerden
lojideki, özellikle A.B.D.'de, belki de en görülebileceği gibi dinsel topluluklar
önde gelen kuramsal gelenek idi. Her arasında olmaktadır.
ikisi de büyük ölçüde Durkheim'dan
Son dönemlerde işlevselcilik, sınır-
esinlenen Talcott Parsons (1902-79) ile
ları açığa çıktıkça gözden düştü. Merton
Robert Merton (1910-2003), bu
için pek geçerli olmasa da, pek çok
yaklaşımın en önde gelen iki üyesiydi.
işlevselci düşünür (Talcott Parsons
Merton'un işlevselcilik biçimi özellikle buna bir örnektir) bölünme ve çatışma
etkili olmuştur. Merton açık işlevler ile yaratan etkenlerin aleyhine toplumsal
örtük işlevler arasında ayrım yapmıştı. içyapışkanlık yaratan etkenleri gereğin-
Açık işlevler, özgün bir toplumsal den fazla vurgulamışlardır. İstikrar ve
etkinlik biçimine katılanlar tarafından düzen üzerindeki odaklanma, toplum-
bilinen ve onlar tarafından yerine daki bölünme ya da eşitsizliklerin -sınıf,
getirilmesi istenen işlevlerdir. Örtük ırk ve toplumsal cinsiyet gibi etkenlere
işlevler, bu etkinliğin katılımcıların dayanan- en aza indirilmesi anlamına
farkında olmadıkları sonuçlarıdır. Bu gelir. Aynı zamanda, toplum içerisinde
ayırımı gösterebilmek için, Merton yaratıcı toplumsal eylemin rolüne daha
Arizona ve New Mexico'daki Hopi az vurgu yapılmaktadır. Pek çok
Kabilesinin yağmur dansı örneğini eleştirmene göre, işlevsel çözümleme
kullanmıştır. Hopiler bu törenin ürün- toplumlara sahip olmadıkları nitelikler
leri için gereken yağmuru getireceğine yükler görünmektedir. İşlevselciler
inanmaktadırlar (açık işlev). Bu yüzden genellikle, sanki toplumların “gereksi-
bu töreni düzenleyip ona katılırlar. nimleri” ve “amaçları”, bu kavramlar
Ancak Merton, Durkheim'in din kura- yalnızca tek tek insanlara uygulanabilir
mını kullanarak, yağmur dansının aynı olsalar bile varmış gibi konuşurlar.
zamanda Hopi toplumunun içyapış- Çatışmacı bakış açılan
kankğını güçlendirme etkisine de sahip
İşlevselciler gibi çatışma kuram-
olduğunu ileri sürmektedir (örtük
larını kullanan sosyologlar toplum
işlev).
içindeki yapıları vurgularlar. Bu kuram-
Merton aynı zamanda, işlevler ile cılar aynı zamanda toplumun nasıl
işlevsizlikler arasında da bir ayırım işlediğini açıklayan kapsamlı bir

56
S o s y o lo ji N e d ir ?

“model” de ortaya atarlar. Bununla düşünürlerin yalnızca toplu-mun bir


birlikte, çatışma kuramcıları işlevselci- yönünü, toplum yaşamının uyum ile
liğin oydaşma üzerindeki vurgusunu anlaşmanın varolduğu yön-lerini
yadsırlar. Bunun yerine bu kuramcılar dikkate aldıklarını ileri sürmekte-dir.
toplumdaki bölünmeleri öne çıkarırlar. Aynı derecede, hatta daha fazla önemli
Böyle yaparken de güç, eşitsizlik ve olan alanlar ise, çaüşma ile bölünmenin
mücadele sorunları üzerinde yoğunla- öne çıktığı alanlardır. Dahrendorf,
şırlar. Bu kuramcılar toplumu her birisi çatışmanın esas olarak birey ve
kendi çıkarlarını gözeten ayrı gruplar- g ru pların sahip olduğu farklı
dan oluşmuş diye görürler. Farklı çıkarlardan kaynaklandığını söylemek-
çıkarların varlığı, çaüşma potansiyelinin tedir. Marx çıkar farklılıklarını esas
her zaman var olduğu ve belirli olarak sınıflar açısından görmüştür,
grupların ötekilerden daha fazla yarar ancak Dahrendorf bunları daha geniş
sağladığı anlamına gelir. Çatışma olarak yetke ve güç ile ilişkilendir-
kuramcıları toplumdaki baskın ve deza- mektedir. Bütün toplumlarda, yetkeyi
vantajlı gruplar arasındaki gerilimleri elinde bulunduranlarla bundan büyük
incelerler ve kontrol ilişkilerinin nasıl ölçüde dışlanmış olanlar, yöneticilerle
kurulduğu ile nasıl sürdürüldüğünü yönetilenler arasında bir bölünme
anlamaya çalışırlar. vardır.
Çaüşma kuramı içerisindeki etkili
Simgeseletkileşimcilik
bir yaklaşım, çalışmaları sınıf çatışma-
sını vurgulayan Kari Marx'ın adıyla Amerikan felsefecisi G. H. Mead'in
anılan Marksizmdir. Marx'ın önemli (1863-1931) çalışmaları sosyolojik
düşüncelerinin çok sayıda farklı yoru- düşünce üzerinde, özellikle simgesel
mu olanaklıdır; bugün çok farklı kuram- etkileşimcilik diye anılan bir bakış
sal konumları benimseyen Marksist açısı yoluyla, önemli bir etkide bulun-
düşünce okulları da vardır. Bütün bu muştur. Simgesel etkileişmcilik dil ve
farklı biçimleri içinde Marksizm, anlama yönelik ilgiden kaynaklan-
yazarlarının onu sosyolojik analiz ile maktadır. Mead, dilin bizim kendi ken-
politik reformun bir kombinasyonu dinin bilincinde olan kendi bireyselliği-
olarak görmeleri bakımından sosyoloji- mizin farkında olan ve kendi kendimizi
deki öteki geleneklerin çoğunluğundan başkalarının bizi gördüğü gibi dışarıdan
farklıdır. Marksizmin bir kökten siyasal görme yeteneğinde olan varlıklar haline
değişme programı yaratacağı düşü- gelmemizi sağladığını ileri sürmektedir.
nülür. Bu süreçteki anahtar bileşen, simgedir.
Bununla birlikte, çaüşma kuram- Bir simge, bir başka şeyi dile getiren bir
larının hepsi Marksist bir bakış açısı şeydir. Örneğin, belirli nesnelere
benimsememektedir. Kimi çatışma göndermede bulunmak için kullanılan
kuramcıları da Weber'den etkilenmiştir. sözcükler aslında kastettiğimiz şeyi
Bu konuda iyi bir örnek, Alman temsil eden simgelerdir. “Kaşık” sözcü-
sosyolog Ralf Dahrendorf (1929-)'tur. ğü, çorba içmek için kullandığımız
Şimdi arük klasik olmuş yapıü Sanayi mutfak aletini betimlemek için kullan-
Toplumunda Sım f ve Sınıf Çatışması'nâz. dığımız bir sözcüktür. Söze dayanma-
(Class and Class Conflict in Industrial
yan beden hareketleri ya da iletişim
Society -1959), Dahrendorf, işlevselci

57
Sosyoloji Nedir?

biçimleri de simgelerdir. Birine el Commercialization o f Human Feeling


sallamak ya da kaba bir beden hareketi -1983) yapıtıdır. California Üniversite-
yapmak simgesel bir değer taşır. Mead sinde bir sosyoloji profesörü olan
insanların birbirleriyle etkileşimlerinde Hachschild, A.B.D'de, Atlanta'daki
paylaşılan simge ve anlayışlara dayan- ' Delta Havayolları Hostes Eğitim
dığını ileri sürmüştür, insanlar zengin Merkezindeki eğitim programlarını
bir simgesel evren içinde yaşadıkla- gözlemiş, bir dizi mülakat yürütmüştü.
rından, insan bireyleri arasındaki Hochschild, uçuş görevlilerinin kendi
neredeyse bütün etkileşim, simgelerin duygularını yönetebilmenin - yanısıra
değiş tokuşunu içermektedir. öteki becerileri öğrenmelerini izlemişti.
Hochschild eğitim programlanndaki
Simgesel etkileşimcilik dikkatimizi
hocalardan biri olan bir pilotun yoru-
kişiler arasındaki etkileşimin ayrıntısına
munu hatırlıyor: “Şimdi kızlar sizden,
ve bu ayrıntının ötekilerin' söyledikleri
oraya gitmenizi ve gerçekten gülümse-
ya da yaptıklarına anlam vermekte nasıl
menizi istiyorum”. Pilot, “gülümseme-
kullanıldığına yöneltmektedir. Simgesel
niz sizin en büyük varlığınızdır. Sizden
etkileşimcilikten etkilenen sosyologlar
oraya gidip onu kullanmanızı istiyorum.
çokluk, gündelik yaşam bağlamları
Gülümseyin. Gerçekten gülümseyin.
içerisindeki yüz yüze etkileşimler üze-
Gülümse-menizi sunun”.
rinde odaklanmaktadırlar. Bu sosyo-
loglar böylesi etkileşimlerin toplum ile Hochschild, gözlemleri ve müla-
kurumlanın yaratmada oynadıklan rolü kadarına dayanarak Batı ekonomile-
vurgularlar. Max Weber bu kuramsal rinin giderek daha fazla hizmet sunu-
yaklaşım üzerinde dolaylı olarak önemli muna dayanır hale geldikçe, yaptığımız
bir etkide bulunmuştur çünkü, toplum- çalışmanın duygusal biçiminin daha
sal yapıların sınıflar, partiler, statü fazla anlaşılması gerektiğini bulmuştur.
grupları ve diğerleri gibi varolduklarını Hochschild'in uçuş görevlileri arasın-
kabul etmiş olsa da, Weber bu yapıların daki “tüketici servisi” eğitimlerini
bireylerin toplumsal eylemleri yoluyla incelemesi, daha önce hizmetler sek-
yaratıldıklarını düşünmekteydi. töründe çalışan herkese tanıdık
gelebilir. Hochschild bu durumu, “duy-
Simgesel etkileşimci bakış açısı
gusal emek” kamu içinde gözlenebilir
gündelik toplum yaşamı sırasındaki
(ve kabul edilebilir) bir yüz ve beden
eylemlerimizin doğası hakkında pek
sunumu yaratabilmek için kişinin kendi
çok görü sağlayabilir olsa da, daha geniş
duygularını yönetebilmesini gerektiren
nitelikteki, toplumdaki güç ve yapı
emek eğitimi diye adlandırıyor.
sorunlarını ve bunların bireysel eylemi
Hochschild'e göre, çalıştığınız şirketler
nasıl sınırladığını gözardı ettikleri için
yalnızca sizin fiziksel hareketlerinizi
eleştirilmiştir.
değil, duygularınız üzerinde de söz
Simgesel etkileşimciliğin, toplumu- sahibidir. Şirketler siz çalışırken sizin
muzdaki güç ve yapı sorunlarını dikkate gülümsemenizin de sahibidirler.
alan klasik bir örneği, Arli' Hochs-
child'in Yönetilen Kalp: insan Duygularının
Ticarileştirilmesi (The Managed Heart:

58
Sosyoloji Nedir?

Hochschild'in araştırması yaşamın, larına” katılmaları zorunlu kılınmıştır -


insanların çoğunun anladıklarını Delta Havayolları hosteslerinin katıl-,
düşündükleri, ancak daha derin bir dıklarından çok da farklı olmayan
düzeyde anlaşılması gereken bir yönüne seanslara.
bir pencere açmıştır. Hochschild,
hizmet işçilerinin kol işçileri gibi S o s y o l o ji d e k u r a m s a l d ü ş ü n c e
kendilerinin çalışmaları sırasında
Bu bölümde şimdiye kadar, sosyo-
vazgeçtikleri özgül bir yönlerine karşı
lojinin konusuna yönelik geniş, bütün-
bir uzaklık hissettiklerini buldu.
cül yönelimlere göndermede bulunan
Örneğin, kol işçisinin kolu, bir makina
kuramsal yaklaşımlarla ilgilendik.
parçasıymış gibi, ancak arada sırada onu
Bununla birlikte, yukarıda tartışılan
hareket ettiren kişinin bir parçasıymış
kuramsal yaklaşımlar ile kuramlar
gibi hissedilmeye başlanabilir. Aynı
arasında bir ayrım yapabiliriz. Kuram-
biçimde hizmet işçileri Hochschild'e sık
ların odakları daha dardır ve belirli
sık gülümsemelerinin üzerlerinde
toplumsal koşul ya da olay türlerini
durduğunu ama onların olmadığını
açıklama girişimlerini temsil ederler.
söylemişlerdir. Başka deyişle, bu işçiler,
Kuramlar genellikle araştırma sürecinin
kendilerini kendi duygularına uzak
bir parçası olarak oluşturularlar ve
hissetmektedirler. Duyguların genellik-
sonuçlarında da araştırma incele-
le bizlerin derin ve kişisel bir parçası ol-
melerinin yönelmesi gereken sorunlara
dukları düşünüldüğünden, bu ilginçtir.
ilişkin önerilerde bulunurlar. Buna bir
Hochschild'in kitabı simgesel örnek, bu bölümün önceki kısımlarında
etkileşimciliğin etkili bir uygulamasıdır; değinilen Durkheim'in intihar kura-
Yönetilen Kalp ilk kez basıldıktan sonra, mıdır.
öteki araştırmacıların çoğu da kendi
Sosyologların inceledikleri çok
düşüncelerini onun düşüncelerine da-
farklı araştırma alanları içerisinde
yandırmışlardır. Hochschild araştırma-
sayısız kuramlar geliştirilmiştir. Kimi
sını dünyanın en gelişmiş “hizmet
zaman kuramlar oldukça açık seçik bir
ekonomileri”nden birisi, A.B.D. içinde
biçimde ortaya konur; hatta zaman
yürütmüş olsa da, onun bulgulan günü-
zaman da matematiksel biçimde dile
müzde pek çok topluma uygulanabilir.
getirilir -her ne kadar bu durum
Giderek daha fazla insanın işyerinde
sosyolojiden çok, özellikle iktisat gibi
“duygusal emeğe” yönlendirildiği
öteki toplum bilimlerinde daha yaygın
hizmet işleri, dünyanın her yerindeki
olsa da.
ülkelerde genişlemektedir. Grön-
land'daki Inuit'lerde olduğu gibi, kamu Kimi kuramlar ötekilere göre çok
içinde gülümseme konusundaki gelene- daha kapsayıcıdır. Sosyologların kendi-
ğin Batı Avrupa ve A.B.D.'dekinden lerini çok geniş kapsamlı kuramsal
farklı olduğu kimi kültürlerde, duygusal girişimlere yöneltmesinin istenir ya da
emek konusundaki eğitimin güç bir iş yararlı olup olmadığı konusunda farklı
olduğu ortaya çıkmıştır. Bu ülkelerde, görüşler bulunmaktadır. Örneğin
hizmet işlerinde çalışanların kimi Robert K. Merton (1957) güçlü bir
zaman özel “gülümseme eğitim seans- biçimde, sosyologların ilgilerini orta

59
Sosyoloji Nedir?

kap sa m lı ku ram la r dediği şeye ancak durum böyle değildir. Rakip


yoğunlaştırmaları gerektiğini ileri kuramsal yaklaşım ve kuramların
sürmektedir. Büyük kuramsal çizgeler çekişmesi sosyolojik girişimin canlılı-
(örneğin Marx'ın yaptığı gibi) yarat- ğının bir göstergesidir. Kuramsal
maya çalışmak yerine daha alçakgönüllü çeşitlilik, insanları kendimizi incelerken
kuramlar geliştirmekle ilgilenmeliyiz. bizi dogmadan kurtarır. İnsan davranışı
karmaşık ve çok yönlüdür ve tek bir
Orta kapsamlı kuramlar, deneysel
kuramsal bakış açısının onun bütün
araştırmayla doğrudan sınanabilecek
yönlerini kapsayabilmesi de pek olası
kadar özgül, ancak bir dizi farklı
değildir. Kuramsal düşüncedeki farklı-
görüngüyü kapsayacak kadar da genel
lık, araştırma sırasında kullanılabilecek
niteliktedir. Buna bir örnek, göreli
olan ve sosyolojinin ilerlemesinde
yoksunlaşma kuramıdır. Bu kuram,
böylesine vazgeçilmez olan imgelem
insanların kendi koşullarını değerlen-
yeteneklerini canlandıran zengin bir
dirme biçimlerinin kendilerini karşılaş-
düşünce kaynağı sağlar.
tırdıkları insanlara bağlı olduğunu ileri
sürmektedir. Dolayısıyla, yoksunlaşma
duygusu, kişilerin yaşadıkları maddi Çözümleme düzeyleri:
yoksulluk düzeyine doğrudan uyma- Mikrososyoloji ve makrososyoloji
maktadır. Yoksul ve herkesin az çok
Bu bölümde tartıştığımız farklı
benzer koşullarda yaşadıkları bir
kuramsal bakış açıları arasındaki önemli
bölgedeki küçük bir evde yaşayan bir
bir ayrım, bu bakış açılarının yönel-
ailenin, çoğunluğun yaşadığı evlerin çok
dikleri çözümleme düzeyiyle ilişkilidir.
daha büyük ve öteki insanların da daha
Yüz yüze etkileşim durumlarındaki
zengin olduğu bir bölgedeki benzer bir
gündelik davarışın incelenmesine
evde yaşayan bir aileye kıyasla daha az
genellikle mikrososyoloji denir.
yoksunluk duygusu yaşaması olasıdır.
Makrososyoloji siyasal sistem ya da
Bir kuramın kapsamının ne kadar ekonomik düzen gibi büyük ölçekli
geniş olursa o kuramın deneysel olarak toplumsal düzenlerin çözümlenme-
sınanabilmesinin o kadar güç olacağı sidir. Makrososyoloji, sanayileşmenin
aslında doğrudur. Yine de, sosyoloji- gelişimi gibi uzun dönemli değişim
deki kuramsal düşüncenin neden “orta süreçlerinin çözümlenmesini de içerir.
kapsamlı” kuramlarla sınırlı olması İlk bakışta, mikro-çözümleme ile
gerektiğine ilişkin açık bir gerekçe makro-çözümlemenin birbirinden ayrı
yoktur. olduğu düşünülebilir. Gerçekte, bu ikisi
birbiriyle yakından bağlantılıdır (Knorr
Sosyolojideki kuramları ve özellikle
-Cetina ve Cicourel 1981; Giddens
kuramsal yaklaşımları değerlendirmek
1984).
zorlayıcı ve korkutucu bir iştir. Kuram-
sal tartışmalar tanım gereği, daha Makro-çözümleme gündelik yaşa-
deneysel nitelikteki anlaşmazlıklara mın kurumsal artalanını anlayacaksak
bakarak daha soyuttur. Sosyolojinin tek vazgeçilmezdir. İnsanların gündelik
bir kuramsal yaklaşımın egemenliği yaşamlarındaki yaşama biçimleri,
altında olmaması olgusu, disiplinin ortaçağ dönemindeki gibi bir kültürün
zayıflığına bir işaret diye görünebilir günlük eylem döngüsünü sanayileşmiş

60
Sosyoloji Nedir?

bir kent ortamındaki yaşam birbiriyle


Sosyoloji yaşamımızda bize
karşılaştırıldığında açık hale geldigi gibi,
nasıl yardımcı olur?
daha geniş kurumsal çerçeveden büyük
ölçüde etkilenmektedir. Modern Mills'in, yukarıda (s.38'de) tartı-
toplumlarda, sürekli olarak yabancılarla şılan sosyolojik imgelem kavramını
karşı karşıya geliriz. Bu karşılaşma geliştirirken vurguladığı gibi, sosyolo-
dolaylı ve kişisel olmayan nitelikte jinin yaşamımız için ortaya çıkardığı pek
olabilir. Bununla birlikte bugün, dolaylı çok pratik içerme sözkonusudur. İlk
ya da elektronik ilişkiler içine ne kadar olarak, sosyoloji kültürel farklılıklar
fazla girersek girelim, öteki insanların hakkında, bizim toplumsal dünyayı
varlığı esastır. Bir tanıdığımıza bir birçok bakış açısından görebilmemizi
elektronik posta iletisi göndermeyi sağlayan bir farkındalık sağlar.
seçebileceğimiz gibi, hafta sonunu bir Çoklukla, başkalarının nasıl yaşadık-
arkadaşla geçirmek için binlerce larını yeterli bir biçimde anlarsak,
kilometre uçmayı da seçebiliriz. onların sorunları hakkında daha iyi bir
anlayışımız olabilir. İnsanları etkileyen,
Mikro-incelemeler giderek büyük
ancak onların yaşam biçimleri hakkında
kurumsal kalıpları aydınlatmak için
yeterli bilgiye dayanmayan pratik
gereklidir, yüz yüze etkileşimin, büyük-
politikaların başarı şansı çok azdır.
lüğü ne olursa olsun bütün toplumsal
Örneğin, Güney Londra'da ağırlıklı
örgüdenme biçimlerinin esas temeli
olarak Latin Amerikalılardan oluşan bir
olduğu açıktır. Ticari bir şirketi
toplulukla ilgilenen beyaz bir sosyal
incelediğimizi varsayalım. Bu şirketin
çalışma uzmanı, Birleşik Krallık'taki
etkinlikleri hakkında pek çok şeyi,
değişik grupların üyeleri arasındaki
yalnızca yüz yüze davranışa bakarak
farklılıklara duyarlı olmadığında, bu
anlayabiliriz. Örneğin, yönetim kurulu
topluluk üyelerinin güvenini kazanama-
odasındaki yöneticilerin, değişik büro-
yacaktır.
larda çalışan insanların ya da fabrika
içinde çalışan işçilerin etkileşimlerini İkinci olarak, sosyolojik araştırma
çözümleyebiliriz. Bu yolla bütün politika girişimlerinin sonuçlarını
şirketin bir resmini çıkaramayız, çünkü değerlendirmede pratik yarar sağlar.
ticari işlemlerinin bir bölümü basılı Pratik bir reform programı, bunu
malzemeler, mektuplar, telefon ve bilgi- tasarlayanların ulaşmak istedikleri
sayarlar yoluyla gerçekleştirilmektedir. sonuçları sağlamada yalınca başansız
Yine de bu örgütün nasıl çalıştığına kalabilir ya da beklenmeyen istenmedik
ilişkin anlayışımıza önemli bir katkı sonuçlar yaratabilir. Örneğin, İkinci
yapabiliriz. Dünya Savaşını izleyen yıllarda, pekçok
ülkede kent merkezlerinde büyük
Daha sonraki bölümlerde, mikro-
sosyal konut blokları yapılmıştır. Bu
bağlamlardaki etkileşimin daha büyük
bloklar, geri kalmış bölgelerdeki düşük
toplumsal süreçleri nasıl etkilediğine;
gelir gruplarına yüksek bir yaşam
buna karşılık makro-sistemlerin toplum
standardı sağlamak için planlanmışlardı
yaşamının daha sınırlı ortamlarını nasıl
ve yakınlarında alışveriş merkezleri ile
etkilediğine ilişkin daha fazla örnek
diğer hizmederin sağlandığı birimler
göreceğiz.

61
S o s y o lo ji N e d iı?

bulunmaktaydı. Ne ki araştırmalar, Çağcıl kuram sal yaklaşım lar


daha önce oturdukları konutlardan bu
Sim gesel etk ileşim cilik toplumsal etkileşim içinde bireyler
büyük ve yüksek bloklara taşınanların arasındaki simgelerin değişimi üzerinde durur. Öteki
kendilerini yalıtılmış ve mutsuz kuramların tersine, simgesel etkileşim, bir bütün olarak
duyumsadıklarını göstermişti. Yoksul toplum un değil, bireyler arasındaki küçük ölçekli etkileşimleri
öne çıkarır.
bölgelerdeki büyük bloklar ve çevre-
İşlevselcilik bir bütün olarak toplumu ele alır ve bir toplumsal
deki alışveriş merkezleri genellikle
etkinliğin topluma yapağı katkıyı öne çıkarır. Ortaya koyduğu
yıkılmış ve serserilik ile diğer şiddet işlevselcilik biçim i özellikle etkili olan M erton, toplum sal bir
içeren suçlar için yataklık yapmışlardır. etkinliğe katılanların istediği açık işlevlerin, toplumsal bir
edimin istenm edik sonuçlan olan örtük işlevlerinden kimi
Üçüncü olarak, bazı bakımlardan zaman daha az önem li olduğunu vurgulamıştır. M erton,
da en önemlisi, sosyoloji bizim kendi sosyolojik açıklamanın önem li bir bölümünün toplumsal edim
ve kurumlann örtük işlevlerini açığa çıkarmak olduğuna
kendimizi aydınlatabilmemizi kendi- inanıyordu.
mizi daha iyi anlayabilmemizi sağlar.
Pek çok çağdaş toplum kuramcısı bugün de Marx'tan
Neden böyle davrandığımız hakkında etkilenmekte ve ça tış m a cı k uram ları ortaya atmaktadır. S ın ıf
daha çok şey bildikçe, kendi geleceği- kavramını kullanarak eşitsizliklerin incelenmesi, Marx'ın
kuramının temelinde yer alır.
mizi etkileme olanağımız daha fazla
olacaktır. Sosyolojinin yalnızca, politi- Sosyolojinin kuramsal yaklaşımları hakkında düşünmenin bir
yolu, çözümlem e düzeylerini dikkate almaktır. M ikrososyoloji
kaları tasarlayanlara yani güçlü gruplara yüz yüze etkileşim durumlarındaki gündelik davranışın
yerinde kararlar vermede yardımcı incelenmesidir. M ak rososyoloji büyük ölçekli toplum
olabileceğini düşünmemeliyiz. Güçlü düzenlerinin çözümlenmesidir. İkisi birbirine yakından
bağlantılıdır.
olanların izledikleri politikalarda daha
az güçlü ya da daha az ayrıcalıklı olan-
ların çıkarlarını kolladıkları her zaman çalışabilir. Sosyoloji anlayışına sahip
varsayılamaz. Kendilerini aydınlatmış olmak hukuk, gazetecilik, iş ve tıp
olan gruplar genellikle sosyoloji konusunda kariyer yapmaya da yar-
araştırmalarından yararlanabilir ve dımcı olabilir.
hükümet politikalarına etkin tepkiler
geliştirebilir ya da kendi politikalarını Sosyolojiyle uğraşmak ile toplum-
biçimlendirebilirler. Alkolik İsimsizler sal vicdanı uyarma arasında genellikle
gibi üyelerine yardım amacıyla oluş- bir bağlantı vardır. Sosyologların
turulmuş gruplar ve çevre hareketi gibi kendileri reform programları ya da
toplumsal hareketler, doğrudan doğru- toplumsal değişmeyi etkin bir biçimde
savunmalı ve başı çekmeli midirler?
ya pratik reformları gerçekleştirmeye,
Kimileri sosyolojinin kendi entelektüel
hem de dikkate alınır bir başarıyla
gerçekleştirmeye çalışan toplumsal bağımsızlığını, ancak sosyologlar ahlaki
gruplardır. ve siyasal anlaşmazlıklara yönelik olarak
soğukkanlı ve tarafsız olduk-larında
Son olarak, pek çok sosyologun, koruyabileceğini ileri sürmek-tedir.
meslekten kişiler olarak doğrudan Yine de, yürütülen tartışmalardan
pratik sorunlarla ilgilendikleri belirtil- kendilerini uzak tutan araştırmacılar
melidir. Sosyoloji eğitimi almış olanlar acaba sosyolojik sorunları incelerken
sanayi danışmanları, kent plancıları, ötekilerden daha mı tarafsızdır?
sosyal çalışmacılar ve personel yöne- Sosyolojik bakımdan incelmiş olan hiç
ticilerini yanısıra pek çok başka işte de kimse, bugün dünyada varolan eşitsiz-

62
S o syo lo ji N e d ir?

liklerin farkında olmazlık edemez. sosyolojinin temel ilgi alanıdır. Ne ki


Sosyologların siyasal sorunlarda taraf sosyologlar aynı zamanda toplumsal
tutmamaları tuhaf olurdu; onları böyle etkileşimin ve genel olarak insan top-
yaparken kendi uzmanlıklarına dayan- lumlarının doğası hakkındaki daha
maktan alıkoymak da mantıksız olurdu. geniş bir dizi sorunla da ilgilenmek-
tedir.
Bu bölümde sosyolojinin, dünyaya
ilişkin kendi kişisel bakış açımızı Sosyoloji yalnızca soyut bir ente-
çoklukla bir kenara bırakıp hem bizim lektüel alan değildir; insanların yaşam-
hem de öteki insanların yaşamlarını ları üzerine pratik içermeleri de bulu-
biçimlendiren etkilere daha dikkatli nur. Bir sosyolog olmayı öğrenmek
bakmamızı sağlayan bir disiplin sıkıcı bir akademik girişim olmamalıdır.
olduğunu gördük. Sosyoloji modern Bunun böyle olmayacağından emin
toplumların gelişimi ile ayrı bir olmanın en iyi yolu, disipline yaratıcı bir
entelektüel uğraş olarak ortaya çıkmış- biçimde yaklaşmak ve sosyolojik dü-
tır; bu tür toplumların incelenmesi de şüncelerin ve bulguların kendi yaşamı-
nızla ilişkisini kurmaktır.

Ö zet
S o s y o lo ji in sa n to p lu m ların ın sistem atik b ir biç im d e , m o d e m , z o rd u r; s o s y o lo jid e de kendi dav ranışım ızı in c e le m e k on usu
sanayile şm iş d ü zen le ri ö z e llik le vurgulayarak in ce le n m esidir. yapm aktan kaynaklanan k a rm aşık so ru n lar y üzünd en ö z el
z o rlu k larla k arşı karşıyayız.
S o s y o lo ji p ratiği, yaratıcı b ir b iç im d e d ü şü n eb ilm ey i v e k işin in
ken disin i to p lu m y aşam ı h akkındaki de v ralın m ış So sy o lo jid ek i te m e l ku ram sal yaklaşım lar, işlev selcilik,
d ü şü n celerd en ayrı tu tm a sın ı g erek tirir. ça tışm acı b ak ış açıları ile sim g e sel etk ile şm cilik tir. B u bak ış
açıların ın a rasınd a, ko n u n u n ik in c i D ü n y a Savaşı so n rası
S o s y o lo ji g e ç m iş iki ya da ü ç yüzyıl b o y u n c a insan
d ö n em d e g ö ste rd iğ i g elişim i bü yü k ö lç ü d e etkileyen k im i
to p lu m la n n d a o rtay a çık a n kapsam lı d eğişm eleri a n lam a
tem el fa rklılık lar bulunm aktadır.
ça b as ı so n u cu d o ğm u ştu r. S ö z k o n u su d e ğ işm eler y aln ızca
büyük ö lçe kli d eğ işm eler d eğ illerd ir; b u n la r aynı zam a n d a S o s y o lo ji, ö n e m li p ratik içe rm ele ri o la n b ir konudur,
in san lan n y aşam larının en ö z e l v e kişisel ö zellik le rin d e de T o p lu m sa l eleştiri ve p ratik top lum sal re fo r m a çeşid i
g e rçek le şe n d eğ işm eleri d e içerirler. yollard an katkıda bulunur. B a şla n g ıç o la ra k , v erilm iş bir
to p lu m duru m ları k ü m esin in d ah a iyi an laşılm ası gen e llik le
S o sy o lo jin in k lasik kuru cu ları arasınd a aşağıdaki d ö rd ü
bize bu d u ru m ları d ah a iyi d e n e tle m e şan sı verir. Aynı
ö z e llikle ö nem lid ir: A u g u ste C o m te , K a ri M a rx , E m ile
zam a n d a , so sy o lo ji b iz im kültürel d uyarlıklanm ızı
D u rk h e im v e M a x W eber. O n d o k u z u n c u yüzyıl o rta la n n d a
a rü rm a n ın , farklı k ültü rel d eğ erlerin varlığının bilin cin d e
yazan C o m te v e M a rx , so s y o lo jin in kim i te m el k on ula rın ı
b e lirlem iş le r ve b u k on u lar daha s on ra D u rk h e im v e W eb er o lan p o litikalar be lirlem e n in bir aracını sağlar. Pratik açıd an ,
belirli p o litik a p ro g ram ların ın be n im se n m es in in so n u çların ı
tarafın d a n geliştirilm iştir. B u k o n u la r s o s y o lo jin in d o ğ ası ile
to p lu m sal d ü n yan ın ça ğ cıllaşm a sın ın getird iğ i d eğ iş m e lerin in celeyeb iliriz. S o n o larak da, belki d e en ö n e m lisi, so sy o lo ji,
g ru p la n n ve bireylerin kendi yaşam koşu lların ı d eğ iştirm e
etkilerini d ik k ate alm aktadır.
fırsatların ı artırarak kend i k end ilerin i aydınlatm a olan ağı
S o s y o lo jid e b ir dîzi farklı ku ram sa l yaklaşım bu lu nm ak ta d ır. sağlar.
K u ram sa l ayrılıkların d oğa b ilim lerin de b ile ç ö zü m le n m e si

İ n t e r n e t B a ğ la n t ıla r ı
Bu kitap hakkında daha fazla bilgi ve destek için: Sosyoloji için Sosyal Bilimler Bilgi Girişi için:
http://www.polity.co.uk/giddens5/ http://www.sosig.ac.uk/sociology/
Polity yayınlarından yeni sosyoloji kitapları için: Britanya Sosyoloji Derneği için:
http://www.polity.co.uk/sociology/ http://www.britsoc.co.uk/

63
İçindekiler

Toplum türleri
Kaybolan dünya: Modernlik öncesi
toplumlar ve kaderleri
Modern dünya: Sanayi toplumları
Küresel gelişme
Toplumsal değişme
Toplumsal değişme üzerindeki etkiler
Modern dönemde değişme
Küreselleşme
Küreselleşmeye katkıda bulunan etkenler
Küreselleşme tartışması
Küreselleşmenin etkileri
Sonuç: Küresel bir yönetim gereksinimi
Düşünme sorulan
E k kaynaklar
Internet bağlantılan
ortaya çıktığı zaman da 11:57 olurdu.
Modern toplumların gelişimi ancak 11 'i
59 dakika 30 saniye geçerken
başlayacaktı! Yine de bu insan gününün
son 30 saniyesinde, belki de o ana kadar
geçen bütün zaman içerisinde gerçekle-
şen kadar değişme gerçekleşmiştir.
Modern dönemde de değişmenin
hızı, eğer teknolojik gelişim oranlarına
bakarsak ortaya çıkar. İktisat tarihçisi
David Landes'in gözlediği gibi,
İnsanlar yaklaşık yarım milyon
M o d e r n te k n o lo ji y alnızca d ah a ç o k ve
yıldan beri dünya üzerinde varlar. Sabit d ah a çab u k ü r e tm e z ; dünün zen aat
yerleşimlerin gerekli temeli olan tarım, y ö n te m le riy le h iç b ir şekild e ü re tile m e -
yalnızca oniki bin yaşında. Uygarlıklar y e ce k o la n n e s n e le ri d e o rtay a çıkarır.
yaklaşık altı bin yıl öncesinden daha Y erlile rin ku lland ığı e n iyi el çık rığ ı h iç b ir
z a m an , e ğ irm e k a tırın ın ü re ttiğ i ip lik
fazlasına gitmez. Eğer insan varoluşu-
kadar güzel ve p ü rü zsü z o la m a z ;
nun bütününe 24 saatlik bir gün diye o n se k iz in ci yüzyıl H ıristiy an lığ ın ın bü tü n
baksaydık, tarımın ortaya çıktığı zaman d ö k ü m h a n e le ri, m o d e rn b ir çe lik fa b rik a -
öğleden sonra 11:56, uygarlıkların sın ın ü re ttiğ i g ib i bü y ü k , d üzg ü n ve

66
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

b irö rn e k çe lik le v h alar ü re te m e z . En lenmesine dönüyoruz. Günümüzde,


ö n e m lis i, m o d e rn te k n o lo ji, san ayi ö n c e s i pekçoğu birlikte kentsel alanlarda
d ön em d e d ü şü nü lm e si çok zor o lan
yaşayan milyonlu sayılarda kişiyi içeren
şeyleri y aratm ıştı: k am e ra , m o to r lu araba,
u ça k , rad y o d an yük sek h ızlı bilgisayara
toplumlara alışkınız. Ne ki, insanlık
kad ar b ü tü n b ir e le k tro n ik ale d e r d izisi, tarihinin büyük bir bölümünde dünya
n ü k le e r e n e r ji san tra li ve n e re d e y se şimdi olduğundan daha az yoğunlukta
so n su z a k ad ar g id e n ba şk a lar ı... so n u ç , nüfusa sahipti; nüfusun çoğunluğunun
ü re tim d ü zey in d e d ev asa b ir a rtıştır; tek
kentli olduğu toplumlar ancak geçmiş-
b aş ın a b u bile in sa n ın yaşam b içim in i,
a te şin k e şfin d e n b u yan a, h e r şeyd en ç o k
teki birkaç yüzyıl içerisinde varolmuş-
d e ğ iştirm iştir. 1 7 5 0 'd e In g ilte re d e yaşayan lardır. Modern sanayileşmeden önce
b ir is i, m addi n e s n e le r b a k ım ın d a n varolan toplum türlerini anlayabilmek
S e z a r'ın le jy o n e r ler in e , kend i to r u n la rın - için, sosyolojik düşgücünün tarihsel
d an d ah a yakınd ı. (L a n d e s 1 9 6 9 )
boyutunu kullanmalıyız.
Modern dünyayı niteleyen yaşam
biçimleri ile toplumsal kurumlar en
yakın geçmiştekilere oranla bile kökten Toplum türleri
derecede farklıdır. Yalnızca iki ya da üç
yüzyıllık bir dönem içerisinde -insanlık Kaybolan dünya: M od ern lik
tarihi içerisinde çok küçük bir zaman öncesi toplum lar v e kaderleri
dilimi- insanın toplum yaşamı binlerce Avrupa'nın büyük keşifler çağında
yıldan beri yaşadıkları toplumsal düzen gönderilen kaşifler, tüccarlar ve misyo-
tiplerinden koparılmıştı. nerler çok sayıda farklı insanla karşılaş-
Bizden önceki herhangi bir kuşak- tılar. Antropolog Marvin Harris'in kita-
tan çok daha fazla belirsiz bir gelecekle bı Yamyalar ve Krallar (Cannibals and
karşı karşıyayız. Kuşkusuz, daha önceki Kings) kitabında yazdığı gibi...
kuşakların yaşam koşulları her zaman B u n la r , A v u str a ly a , A r k t ik a , G ün ey
güvensizdi: insanlar doğal afederin, A m e rik a 'n ın g ü n e y u cu ile A frik a g ib i k im i
b ö lg e le r d e h ala A v ru p anın uzu n sü red ir
salgınlar ve kıdığın karşısında güçsüz
un uttu ğ u taş d ev ri ataları g ib i yaşayan, ç o k
durumdaydılar. Ne ki, bugün sanayileş-
g e n iş to p ra k p arç aları b o y u n ca d ağılm ış,
miş ülkelerde büyük ölçüde salgın ile sü rek li h a re k e t h alin d e o la n , bü tü n ü yle
kıtlıktan uzak olsak da, şimdi kendi hay v anları avlayan ya da y ab an bitk ile rin i
kendimizin serbest bıraktığı toplumsal to p lay an y irm i ya da o tu z kişilik g ru p lar
b u ld u la r. Bu a v c ı- to p la y ıc ıla r end er
güçlerle başetmek zorundayız.
b u lu n a n v e so yu tü k e n m e te hlik e si altın d a
Bu bölümde daha sonra, yukarıda o la n b ir tü rü n üyeleri g ib i g ö rü n ü y orlard ı.
B a şk a b ö lg e le r d e -K u z e y A m e rik a 'n ın
anahadarı verilen devasa toplumsal
doğu su nd aki o r m a n la rd a , G üney
dönüşümlere ilişkin olarak sunulan A m e rik a o r m a n la rın d a v e D o ğ u A sy a'd a-
kimi gerekçeleri tartışacak ve bugün az çok sü rekli köy lerd e y e rleşik o lan ,
gerçekleşmekte olan en büyük toplum- ta rım a d ayanan v e be lki b ir ya d a iki bü yük
sal değişmelerden biri, yani küreselleş- to p lu lu k y ap ısınd an o lu şa n, d aha y oğun
n ü fu sa sah ip to p lu lu kla r bu ld u lar; n e ki
me etrafındaki tartışmalara giriş
b u n la r ın s ila h ve a le tle r i de ta rih
yapacağız. Ama önce, geçmişte
ö n c e sin d e n kalm ayd ı. ... B a şk a ye rlerd e,
varolmuş olan, günümüzde de hala k uşku su z, k a ş ifle r b ü tü nü y le g eliş m iş,
bulunabilen toplum türlerinin çözüm- d espod ar ve y ö n e tic i sın ıfların b aş ta

67
Küreselleşm e ve Değişen Dünya

o ld u ğ u ve h a z ır o r d u la r ta ra fın d a n Bu hiç bitmez görünen çeşitlilik-


k o ru n a n d e v le tle r v e im p a ra to rlu k la rla
teki modernlik öncesi toplumlar
karşılaştılar. M a r c o P o lo la n v e C o lu m -
b u sla n o k y an u slar ve ç ö lle r b o y u n ca
aslında, Harris'in betimlemesinde
d o la ş t ır a n ilk e ld e hep bu bü yük değinilen üç ana başlık altında
i m p a r a to r lu k la r ve o n la r ın k e n tle r i, toplanabilir: avcı ve toplayıcılar (Harris
an ıtları, sarayları, tap ına k ları v e hâ z in e le ri onlara “avcılar-toplayanlar” demek-
o lm u ş tu r. Ç in vard ı -d ü n yadaki e n büyü k
tedir); daha büyük tarım ya da kır
im p a ra to r lu k o la n , y ö n e tic ile rin in uygar
d ü ny a n ın aydın lığın ın ö te sin d e n g e le n
toplumları (tarım yapılan ya da
z a y ıf k rallıkların iste k çile rin i “ k ırm ız ı evcilleştirilmiş hayvan beslenen); ve
sura tlı b arb a rla r” diye aşağ ılad ık ları, g en iş, sanayileşmemiş uygarlıklar ya da
in ce lm iş b ir ülke. V e H in d ista n vard ı- geleneksel devletler. Şimdi bu toplum-
in e k le re tap ın ılan v e y a şam ın e ş it o lm ay a n
ların temel niteliklerine bakacağız (2.1.
y ük le rin in h e r b ir r u h ü z e rin e g e ç m iş te k i
y e nid e n d o ğ u şu n a g ö r e y ük len d iğ i b ir
Tabloya bakınız).
ülke. V e A m e rik a n k ızıld e rililerin in , k en d i
k en d iler in e ye ten b ir d ünya o la n , h e r b irisi
ilk toplumlar: Avcı ve toplayıcılar
k en d i sa n at v e d in in e sahip o la n d e v le t ve Bu gezegendeki insan varoluşu-
im p a ra to rlu k ları vard ı: bü y ük taş kalele ri,
nun, küçük bir bölümü hariç geri
asm a k ö p rü le ri, fazla çalışa n tahıl siloları
v e d ev le t k o n tro lü n d e k i e k o n o m iy e sahip
kalanında, insanlar, avcı ve toplayıcı
o la n İn k a lar; in san kalbiyle b e s le n e n ka na toplumlarda yaşamışlardır. Avcı ve
su sam ış ta n n ları o la n v e d u rm ak sızın taze toplayıcılar yaşamlarını, avcılık,
k u rb a n arayan A z te k ler . (H arris 1 9 7 8 ). balıkçılık ve doğada bulunan yenebilir

Tarih öncesi mağara resimleri bize erken avcı-toplayıcıların yaşamlarından birşeyler sunar.

68
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

2 .1 . Tablo Modernlik öncesi insan toplumu türleri


Varoluş Süresi Özellikler

Avcı ve toplayıcı O.D.Ö.* 50 00 0’den günümüze, Yaşamlarını avcılık, balıkçılık ve yenebilir


toplumlar (şimdi artık tamamen yokolmanın bitkilerin toplanmasıyla sürdüren az sayıda
eşiğindedirler). insandan oluşurlar.

Eşitsizlik çok azdır.

Rütbe farklılıkları yaş ve cinsiyetle sınırlıdır.

Tarım toplumları O.D.Ö. 12 000’den günümüze. Kentler ya da kasabaların olmadığı, küçük kır
Bugün artık büyük bölümü, daha topluluklarına dayanır,
büyük politik varlıkların parçasıdırlar ve
ayırdedici özelliklerini de artık Yaşamlarını, çokluk avcılık ve toplayıcılıkla
yitirmektedirler. desteklenen tarım yoluyla sürdürürler.

Avcı ve topluluklara kıyasla daha güçlü


eşitsizlikler bulunur.

Şefler tarafından yönetilirler.

Kır toplumları O.D.Ö. 12 000'den günümüze. Maddi varoluşları için evcilleştirilmiş hayvanların
Bugün artık büyük bölümü, daha yetiştirilmesine bağımlıdırlar.
büyük devletlerin parçalarıdırlar;
geleneksel yaşam biçimleri Sayıları birkaç yüz insandan binlere kadar
aşınmaktadır. değişir.

Açık eşitsizliklerle nitelenirler.

Şefler ya da savasçı krallar tarafından yönetilir.

Geleneksel O.D.Ö. 6000’den 19. Yüzyıla kadar. Kimisi birkaç milyon nüfusa sahip olacak kadar
toplumlar ya da Bütün geleneksel uygarlıklar ortadan (daha büyük sanayi toplumlarına kıyasla küçük
uygarlıklar kalkmışlardır. olsalar da) çok büyüktürler.

Ticaret ve tarım dışı üretimin yoğunlaştığı kimi


kentler bulunur.

Büyük ölçüde tarıma dayanırlar.

Farklı sınıflar arasında önemli eşitsizlikler bulunur

Bir kral ya da imparatorun başında bulunduğu


ayrı bir hükümet aygıtı bulunur.

* Artık pek çok tarihçi, M .Ö . ile M.S. yerine O.D.Ö (Ortak Dönemden Önce) ve O.D.S.
(Ortak Dönemden Sonra) terimlerini kullanıyor.

69
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

bitkilerin toplanmasıyla kazanırlar. Bu Avcı ve toplayıcılar yalnızca,


kültürler, Afrika ve Brezilya ile Yeni yaşamları artık bizim için bir önem
Gine'nin az sayıdaki kıraç köşeleri gibi taşımayan “ilkel” insanlar değildir.
dünyanın kimi bölgelerinde varolmayı Onların kültürlerini incelemek bize,
sürdürmektedirler. Bununla birlikte, bizim kimi kurumlarımızın insan
avcı ve toplayıcı kültürlerin çoğunluğu, yaşamının “doğal” özellikleri olmaktan
Batı kültürünün (Avrupa, A.B.D. ve çok uzak olduğunu daha açık görme
Avustralya ile Yeni Zelanda kültürleri) olanağı verir. Kuşkusuz, avcı ve
yayılmasıyla yok edilmişler ya da toplayıcıların yaşadığı koşulları idealize
yutulmuşlardır; kalanların da daha fazla etmemeliyiz; ancak savaşın yokluğu,
varlıklarını sürdürmeleri olası görün- temel servet ve güç eşitsizliklerinin
memektedir. Şu anda, dünya nüfusunun olmayışı ve rekabet yerine işbirliğine
çeyrek milyondan daha az bir bölümü, verilen önem hep bize, modern sanayi
-dünya nüfusunun yalnızca yüzde
0,001 'i- avcılık ve toplayıcıkla geçin-
mektedir (2.1. Şekile bakınız).
Daha büyük toplumlarla özellikle
İngiltere ya da Amerika Birleşik
Devletleri gibi modern toplumlarla
karşılaştırıldıklarında, avcı ve toplayıcı
grupların büyük bölümünde pek az
eşitsizliğe rastlanmaktadır. Avcı ve
toplayıcılar, temel gereksinimlerini
karşılamak için kullanılanların ötesinde
maddi servet biriktirmekle çok az
ilgilenirler. Bunların ana uğraşları,
normal olarak dinsel değerler ile tören
ve ayin etkinlikleridir. Gereksindikleri
maddi mallar, av silahları, kazma ve
inşaat aletleri, tuzaklar ve pişirme
alederi ile kısıtlıdır. Dolayısıyla, toplu-
mun üyeleri arasında, sahip olunan
maddi varlıkların sayısı ve çeşidi
bakımından pek az fark bulunur -zen-
gin ile yoksul ayrımı sözkonusu değildir.
Konum ve rütbe farklılıkları yaş ve
cinsiyetle sınırlanma eğilimindedir;
erkekler hemen her zaman avcı iken
kadınlar yabani tahılları toplar, bunları
pişirirler ve çocuk yetiştirirler. Ne ki,
kadınlarla erkekler arasındaki bu
işbölümü son derece önemlidir:
Botsvvana'daki San bushmen gibi pek az sayıda avcı
erkekler kamusal ve törensel konumları toplayıcı topluma bugün de rastlanabilir.
egemenlikleri altında tutarlar.

70
K C re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D C n ya

Dünya nüfusu: 10 milyon.


Avcı ve toplayıcıların oranı: 100.
O.D.Ö. 10.000

Dünya nüfusu: 350 milyon.


Avcı ve toplayıcıların oranı: 1,0. O.D.S. 1500

Dünya nüfusu: 6 milyar.


Avcı ve toplayıcıların oranı: 0.001. [

? - p

7 a ?a
T s
J \_y \ _s

2 . 1. Şekil A vcı v e toplayıcı toplum ların gerilem esi


Kaynak: R. B. Lee ve I. De Vore (19 6 8).

71
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ö n y a

uygarlığı tarafından yaratılan dünyanın


ille de “ilerleme” ile eşidenmemesi
gerektiğini öğretici bir biçimde
anımsatmaktadır.

K ır ve tarım toplumları
Yaklaşık yirmi bin yıl önce, kimi
avcı ve toplayıcı gruplar ya samlarını
sürdürebilmek için evcilleştirilmiş
hayvanları yetiştirmeye ve belli toprak
parçalarını ekmeye başladılar. Kâr
toplumları. esas oiarak-evGÜ hayvan-
lara dayanırlarken tarım toplumları
tahıl yetiştiren (tarım vapan) toplum-
lardır. Pek çok toplumda, kırsal ve
tarımsal ekonomilerin bir karışımı
görülür.
Kır toplumları, yaşadıkları çevreye
bağlı olarak, sığır, koyun, keçi, deve ya
da at yetiştirirler. Modern dünyada,
özellikle Afrika, Ortadoğu ve Orta
Tanzanya'daki bu Masai savaşçıları, bugün dünyada kalan
Asya'daki bölgelerde yoğunlaşan pek çok az sayıdaki kırda yaşayanlardan bir kaçıdır.
çok kır toplumu bugün de varlığını ■ ı ı ■w ı m r w n ■ ■ m ir a s ı 'ir ııummııımn w c - y p " w

sürdürmektedir. Bu toplumlar genellik- bahçelerde, genel olarak adlandırıldığı


le sık çayırlık, çöl ya da dağlık bölgelerde gibi, “bahçecilik” biçiminde ortaya
bulunurlar. Bu tür bölgeler verimli çıktı. Kırsallık gibi bahçecilik de avcı ve
tarım için değilse de, değişik türden toplayıcılıkla elde edilebilecek olandan
hayvanları yetiştirmeye elverişli olabilir. daha fazla yiyecek arzını garanti etmiş,
Kır toplumları genellikle mevsim bu yüzden de daha büyük toplulukları
değişikliklerine göre farklı alanlar destekleyebilmiştir. Yaşamlarını bahçı-
arasında göç ederler. Kır toplumların- vanlıkla sürdüren insanlar, göçetme-
daki insanların yaşam biçimleri maddi dikleri için hem avcı ve toplayıcı
bakımlardan avcı ve toplayıcılara kıyasla topluluklarda, hem de kır toplumların-
daha karmaşık olmakla birlikte, bu da yaşayanlardan daha fazla maddi
insanlar olağan olarak, göç etme varlık biriktirebilirler. Dünyadaki kimi
alışkanlıklarından ötürü, çok fazla insanlar bugün de esas olarak yaşam-
maddi varlık biriktirmezler. larını bahçecicilik yoluyla kazanmak-
tadır (2.2. Tabloya bakınız).
Bir noktada, avcı ve toplayıcı
gruplar, yabanıl doğada yetişenleri Sanayileşmemiş uygarlıklar ya da
toplamak yerine kendi tahıllarını gelenekseldevletler
yetiştirmeye başlamıştır. Bu uygulama
ilk gez, basit çapalar ya da kazma aletleri Yaklaşık O.D.Ö 6000'den başla-
kullanımı ile ekilip biçilen küçük yarak, kimi bakımlardan daha önce

7Z
Küreselleşme ve Değişen Dünya

2 .2. Tablo Kimi tarım toplulukları bugün de vardır


Ülke Tarımda çalışan nüfusun oranı

Rvvanda 90
Uganda 82
Nepal 81
Etiyopya 80
Bangladeş 63

Sanayileşm iş ü lk eler farklıd ır

Japonya 5
Avustralya 5
Almanya 2.8
Kanada 3
A.B.D. 0.7
Birleşik Krallık 1

K a y n a k : C IA W o rld F a c tb o o k (2 0 0 4 ).

varolan toplum türlerine karşıt ulaşırlar (Kautsky 1982). Bu, örneğin,


özellikleri belirgin olan daha büyük gelneksel Çin ve Roma İmparator-
toplumların ortaya çıktıklarına ilişkin lukları için geçerlidir. Roma İmparator-
kanıtlar bulunmaktadır (2.2. Şekile luğu en parlak zamanlarında, O.D.
bakınız). Bu toplumlar, kentlerin ortaya birinci yüzyılda, kuzeybatı Avrupa'da
çıkışına dayanmaktaydılar; oldukça İngiltere'den Ortadoğunun ötelerine
belirgin servet ve güç eşitsizllikleri uzanmaktaydı. İkibin yıldan fazla,
sergilemekteydiler ve kralların ya da yirminci yüzyılın eşiğine kadar sürmüş
imparatorların yönedmi altındaydılar. olan Çin İmparatorluğu, artık modern
Yazının kullanımı ile bilim ve sanatta Çin'in yer aldığı doğu Asya'nın çok
gelişmelerin sözkonusu olması, büyük bir bölümünü kaplamaktaydı.
bunların çokluk uygarlıklar olarak
adlandırılmalarına yol açmaktadır.
Modern dünya: Sanayi
İlk uygarlıklar, Ortadoğu'da, genel- toplumları
likle verimli nehir alanlarında ortaya
İki yüzyıl öncesine kadar tarihin
çıkmışlardır. Çin İmparatorluğu, şim-
bütününde egemen olan toplum
diki Hindistan ve Pakistan'da da güçlü
türlerini ortadan kaldıracak ne
devlederin bulunduğu yaklaşık O.D.Ö.
olmuştur? Bu sorunun yanıtı, tek
2000 yıllarında ortaya çıkmıştı. Meksika
sözcükle^sanayileşmedir -1. Bölümde
ve Ladn Amerika'da, Meksika'daki
sözünü ettiğimiz bir terim. Sanayileşme,
Aztekler. Yucatan yarımadasındaki
cansız güç kaynaklarının (buhar ya da
Mayalar ve Peru'daki İnkalar gibi büyük
elektrik gibi) kullanımına dayanan
uygarlıklar varolmuşlardır.
makinalaşmış üretimin ortaya çıkışına
Geleneksel devlederin pek çoğu göndermede bulunmaktadır. Sanayi
aynı zamanda imparatorluklar biçimin- toplumları (kimi zaman “modern” ya
dedirler; büyüklüklerine, fetihler ve da “gelişmiş” toplumlar olarak da
başka insanları yönetimleri altına alarak adlandırılırlar), daha önceki bütün

73
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

2 .2. Şekil Antik dünyadaki uygarlıklar

toplumsal düzen türlerinden son derece daha büyüktür. Kentlerde, toplum


farklıdırlar ve bunların ortaya çıkışları, yaşamı önceye bakarak daha kişisellik
köklerinin bulunduğu Avrupa'nın çok dışıdır ve ortaklaşa niteliği ağır basar;
ötesine uzanan sonuçlar doğurmuştur. pek çok gündelik karşılaşma, tanıdığı-
mız insanlar yerine yabancılarla gerçek-
Geleneksel uygarlıkların en geliş-
leşir. Büyük şirkeder ya da hükümet
mişlerinde bile, insanların büyük
kurumlan gibi büyük ölçekli örgüder,
bölümü toprak üzerinde çalışırlardı.
hemen herkesin yaşamlarını etkiler hale
Teknolojik gelişmenin görece düşük
gelmiştir.
düzeyi, küçük bir azınlık dışında
insanların tarımsal üretimin gerektirdiği Yeni küresel düzende kentlerin rolü,
21. Bölümde, s. 973'deki “Şehirler ve
gündelik işlerden kurtulmalarına olanak
K ü reselleşm e” kısm ında tartışıl-
tanımıyordu. Buna karşın, bugünkü maktadır.
sanayi toplumlarının temel bir özelliği,
çalışan nüfusun büyük bölümünün Modern toplumların bir başka
tarım yerine fabrikalar, ofisler ya da özelliği, geleneksel devletlere bakarak
dükkanlarda çalışıyor olmalarıdır (2.2. daha gelişmiş ve yoğun olan siyasal
Tabloya bakınız). İnsanların yüzde düzenleridir. Geleneksel uygarlıklarda,
90'dan fazlası, varolan işlerin büyük siyasal yetkelerin (monarklar ve
bölümümün yer aldığı ve yeni iş imparatorlar), kendilerine oldukça
olanaklarının yaratıldığı kasaba ve yeterli olan köylerde yaşayan tebalarının
kentlerde yaşamaktadır. En büyük büyük bölümünün yaşamları üzerindeki
kentler, geleneksel uygarlıklarda doğrudan etkileri çok azdı. Sanavüeş-
bulunan kentsel yerleşimlerden çok meyle birlikte, raşımar iı_k_ ve iletişim

74
Küreselleşme ve Değişen Dünya

çok daha hızlı hale geldiğinden dahs dünyanın toplumsal haritasının bi-
bütünleşmiş bir “ulusal” topluluk çimlenişınde merkezi bir ver tutmuştur.
ortaya çıkmıştır. Sömürgecilikten daha önce, bir önceki
bölümde, kahve ticaretinin gelişmesini
Sanayi toplumları, ulus-devlederin
incelerken sözetmiştik (s. 38-41).
ilk örnekleriydi. Ulus-devletler, gele-
Avrupalılar, yalnızca çok az sayıdaki
neksel devlederi birbirinden ayıran
avcı ve toplayıcı toplulukların bulun-
belirsiz sınır bölgeleri yerine birbir-
duğu Kuzey Amerika, Avustralya ve
lerinden açıkça ayrılmış sınırları olan
Yeni Zelanda gibi kimi bölgelerde
politik topluluklardır. Ulus-devlet
nüfusun çoğunluğunu oluşturur hale
hükümetleri, kendi sınırları içerisinde
gelmişlerdir. Buna karşılık Asya, Afrika
yaşayan herkese uygulanan yasaları
ve Güney Amerika'nın büyük bölümü
düzenleyerek vatandaşlarının yaşam-
de içlerinde olmak üzere başka
larının pek çok alanında söz sahibi
bölgelerde yerli nüfus çoğunluk olarak
olurlar. Bugün dünyadaki tüm diğer
kalmıştır.
toplumlar gibi, Britanya da bir ulus-
devlettir. Bu türlerden ilk gruptaki ülkeler,
A.B.D. de içlerinde olmak üzere,
Sanayi teknolojisinin kullanımı, hiç
sanayileşmiş ülkelerdir. İkinci kate-
bir biçimde barışçı ekonomik gelişme
gorideki ülkeler, çoğunlukla çok daha
süreçleriyle sınırlı değildir. Sanayileş-
düşük bir sanayileşme düzeyine
menin ilk aşamalarından bu yana,
sahiptirler ve genellikle az gelişmiş
modern üretim süreçleri askeri kulla-
toplumlar ya da öpüşmekte olun dünua
nıma uygulanmış, bu da silah yapımını
olarak adlandırılır. Bu toplumlar
ve askeri örgütlenme biçimlerini
arasında, Çin, Hindistan-,- Afrika
sanayileşmemiş kültürlerde olduğun-
ülkelerinin çoğu (Nijerya. Gana ve
dan çok daha gelişmiş bir hale getirerek
Cezayir gibi) ve Güney Amerika ülkeleri
savaş biçimlerini kökten bir biçimde
(örneğin, Brezilya, Peru ve Venezuela)
değiş-tirmiştir. Üstün ekonomik güç,
bulunmaktadır. Bu toplumların
siyasal birlik ve askeri üstünlük hep
pekçoğu A.B.D. ve Avrupa'nın
birlikte, geçmiş iki yüzyıl boyunca
güneyinde yeraldıkları için kimi zaman
Batının yaşam biçiminin karşı konula-
hep birlikte, bu sanayileşmiş, daha
maz görünen yayılmasından sorum-
ludur. zengin Kuzey ülkelerine karşıt olarak,
Güney ülkeleri diye adlandırılmakta-
Küresel gelişm e dırlar.

Onyedinci yüzyıldan yirminci Çoğu kez gelişmekte olan ülkelerin


yüzyıla kadar, Batı ülkeleri, daha önce Üçüncü Dünyanın bir parçası olduğunu
geleneksel toplumların bulunduğu duyarsınız. Üçüncü Dünya terimi ilk
sayısız bölgede, gerektiğinde üstün olarak, yirminci yüzyılın başlarında
askeri güçlerini kullanarak sömürgeler bulunan üç tür toplum biçimi arasında
oluşturmuşlardır. Bütün bu sömürgele- kurulan karşıtlığın bir parçası olarak
rin hemen hepsi artık kendi bağımsız- ortaya çıkmıştı. Birinci Dünva ülkeleri.
lıklarını kazanmışlarsa da, sömürge- Avruoa'nm sanayileşmiş ülkeleri,
cilik süreci, bizim bugün bildiğimiz A.B.D., Avustralazya (Avustralya, Yeni

75
Küreselleşme ve Değişen Dünya

Zelanda, Tazmanya ve Malenezya) ve sömürge yönetimi altında yaşamış olan


Japonya idiler (bugün de öyleler). bölgelerinde yer almaktadır. Ocak
Birinci dünya ülkelerinin hemen 1804'de ilk özerk siyah cumhuriyet
hepsinde çok partili, parlamenter haline gelen Haiti gibi az sayıda
hükümet sistemleri bulunur, ikinci sömürgeleştirilmiş bölge erken bir
Dünya ülkeleri, geçmiş Sovyetler tarihte bağımsızlık kazanmıştır. Güney
Birliği (S^S.C.B.) ile Çekoslmtakya, Amerika'daki Ispanyol sömürgeleri
Polonya, Doğu Almanya ve Macaristan özgürlüklerini 1810'da kazanırken
gibi Doğu Avrupa'nın komünist Brezilya Portekiz'den 1822'de uzaklaş-
toplumlar! anlamına gelmekteydi, mıştır. Bununla birlikte, gelişmekte olan
ikinci Dünya toplumlarının ekono- dünyadaki çoğu ülke, ancak ikinci
mileri, özel mülkiyet ya da rekabetçi Dünya Savaşının ardından, çokluk kanlı
ekonomik girişime çok kısıtlı bir yer bir sömürgecilik karşıtı mücadeleden
veren merkezi planlamaya dayanıyordu. sonra, bağımsızlığına kavuşmuştur.
Bunlar aynı zamanda tek partili Örnekler arasında Hindistan, bir dizi
devlederdi: Komünist Parti hem politik başka Asya ülkesi (Burma, Malezya ve
hem de ekonomik düzene egemendi. Singapur gibi) ile Afrika'daki ülkeler
Yaklaşık yetmişbeş yıl boyunca, dünya (örneğin Kenya, Nijerya, Zaire,
tarihi, bir yanda Sovyeder Birliği ve Tanzanya ve Cezayir de içlerinde)
Doğu Avrupa, öteki yanda da Batının vardır.
kapitalist ülkeleri ile Japonya arasındaki
İçlerinde geleneksel biçimde
küresel bir rekabet tarafından etkilen-
yaşayan insanlar olsa da, gelişmekte
miştir. Bugün bu rekabet bitmiş
olan ülkeler daha önceki geleneksel
durumdadır. Soğuk Savaşın bitimi ve
toplumlardan oldukça farklıdırlar. Bu
eski S.S.C.B. ile Doğu Avrupa'da
toplumların politik düzenleri, ilk kez
komünizmin çözülüşü ile, ikinci Dünya
Batı toplumlarında kurulan düzenlere
gerçekte ortadan kalktı.
dayanmaktadır yani bunlar ulus-
Üç Dünya ayrımı, sosyoloji kitap- devlettir. Nüfuslarının büyük bölümü
larında bugün yine kullanılmaktaysa da, kırsal bölgelerde yaşıyor olsa da, bu
bir zamanlar dünyadaki ülkeleri toplumların pek çoğu hızlı bir
betimlemekte sahip olmuş olabileceği kentleşme süreci de yaşamaktadır
her türlü kullanışlılığı artık yitirmiştir. (Gelişmekte olan dünyada kentlerin
Bir kere, sosyalist ve komünist ikinci büyümesi, 21. Bölümde tartışıl-
Dünya artık yok; Çin gibi istisnalar bile maktadır). Tarım yine ana ekonomik
hızla kapitalist ekonomileri benimsiyor- etkinlik olarak kalsa da, yetiştirilen
lar. Ayrıca, Birinci, ikinci ve Üçüncü ürünler artık çokluk yerel tüketime
Dünyalar sıralaması, “birinci”nin “en yönelik olmak yerine dünya piyasa-
iyi”, “üçüncü”nün de “en kötü” anla- larında satılmak için üretilmektedir.
mına geldiği bir değer yargısını Gelişmekte olan ülkeler yalnızca daha
yansıtıyor. fazla sanayileşmiş bölgelerin “gerisinde
kalmış” toplumlar değildir. Bu ülkelerin
G elişm ekte olan dünya büyük bölümü, daha önceki, daha
geleneksel ülkelerin çözülmesine yol
Pek çok gelişmekte olan toplum, açan Batı sanayisiyle olan karşılaşma
Asya, Afrika ve Güney Amerika'nın sonucu ortaya çıkmışlardır.

76
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

Bu toplumlann daha yoksul Doğu Asya'da da Hong Kong, Güney


olanlarının durumu, geçmiş birkaç yıl Kore ve Tayvan bulunmaktadır. En
içerisinde iyiye gitmek yerine daha da başarılı YSÜ'lerin ekonomik büyüme
kötüleşmiştir. Bugün de günde bir dolar oranları, Batı sanayi ekonomilerinin
eşdeğeri olan bir gelirle yaşayan yaklaşık büyüme oranlarının birkaç katıdır. 1968
bir milyar insan bulunmaktadır. yılında dünyada en fazla ihracat yapan
Küresel yoksulluk daha geniş olarak, otuz ülkenin arasında hiçbir gelişmekte
“ K üresel E şits iz lik ” başlıklı 11. olan ülke yokken yirmibeş yıl sonra,
Bölümde tartışılmaktadır. Güney Kore ilk onbeş arasındaydı.
Dünyanın yoksul insanları, özellik-
Doğu Asyanın YSÜ'leri, en kalıcı
le Güney ve Doğu Asya (2.4. Şekile
ekonomik refah düzeylerini sergilemiş-
bakınız), Afrika ve Latin Amerikada
lerdir. Bu ülkeler, ülke içindeki
yoğunlaşmışlarsa da, bu bölgeler
büyümeyi özendirdikleri kadar dışarıya
arasında önemli farklılıklar da vardır.
Örneğin, Doğu Asya ve Pasifik yatırım da yapmaktadır. Son on yıl
içinde Güney Kore'nin çelik üretimi
bölgesinde yoksulluk düzeyleri geçmiş
hızla büyümüş, gemi yapımı ile
on yıl içerisinde gerilemiş, Sahra-altı
elektronik sanayileri de dünya liderleri
Afrikasındaki ülkelerde ise artmıştır.
arasına girmiştir. Singapur, Güneydoğu
1990'lar boyunca, bu bölgede günde bir
Asya'nın temel finans ve ticaret merkezi
doların altında gelirle yaşayan insanların
haline gelmektedir. Tayvan, imalat ve
sayısı 241 milyondan 315 milyona
elektronik sanayilerinde önemli bir
yükselmiştir (Dünya Bankası 2004).
varlık göstermektedir. YSÜ'lerdeki
Aynı zamanda Güney Asya, Latin
bütün bu gelişmeler, örneğin küresel
Amerika ve Karayiplerin kimi bölümle-
çelik üretimi içindeki payı son otuz yılda
rinde yoksullukta önemli artışlar da
olmuştur. Dünyanın en yoksul ülke- önemli ölçüde düşen A.B.D. gibi
lerinin pek çoğu, aynı zamanda ciddi bir ülkeleri doğrudan etkilemektedir
borç krizi de yaşamaktadır. Yabancı (Modern dünyadaki toplum türleri 2.3.
Tabloda özetlenmektedir).
kaynaklardan alınan borçların faiz
ödemeleri çokluk hükümetlerin sağlık,
refah ve eğitim harcamalarından daha Toplumsal değişm e
fazla olmaktadır.
Bu bölümün başında, modern
Yeni sanayileşen ülkeler dünyanın, yakın geçmişten bile kökten
farklı olan yaşam biçimleri toplumsal
Gelişmekte olan ülkelerin çoğun- kurumlar ile nitelendiğini gördük.
luğunun ekonomik bakımdan Batı Toplumsal değişmeyi tanım-lamak
toplumlannın çok gerisinde kalmış zordur, çünkü bir anlamda her zaman,
olmalarına karşın, bu gruptaki kimi her şey değişmektedir. Her gün, yeni bir
ülkeler de artık başarıyla bir sanayileşme gündür; her an, zaman içerisindeki yeni
sürecini başlatmışlardır. Bu ülkelere bir andır. Yunan filozofu Herakleitos,
kimi zaman yeni sanayileşen ülkeler bir kişinin aynı nehre iki kere
(YSÜ) denmektedir; bunlar arasında giremeyeceğine işaret etmiştir. İkinci
Latin Amerika'da Brezilya ile Meksika, kez, su akıp gittiği için nehir farklıdır;

77
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

2 .3. Tablo Modern dünyadaki toplumlar


Tür Varoluş Süresi Özellikler

Birinci Dünya 18. Yüzyıldan günümüze Sanayi üretimi ve genellikle serbest girişime
Toplumları dayanırlar.
İnsanların çoğunluğu kasaba ve kentlerde yaşar;
pek azı, kırsal alanda tarımla uğraşır.
Geleneksel devletlerden daha az olsa da, önemli
sınıfsal eşitsizlikler.
Batı, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda da
içlerinde olmak üzere, ayrı politik topluluklar ya
ulus-devletler.

İkinci Dünya Yirminci yüzyılın başından (1917 Rusya Sanayiye dayanırlar, ancak ekonomik sistem
Toplumları Devriminin ardından) 1990’ların merkezi planlamayla yönetilir
başına.
Nüfusun küçük bir bölümü tarımda çalışır;
çoğunluk kent ya da kasabalarda yaşar.
Önemli sınıf eşitsizlikleri varlığını sürdürür.
Ayrı politik topluluklar ya da ulus-devletler.
1989’a kadar, Sovyetler Birliği ile Doğu
Avrupa’dan oluşmaktaydı, ancak toplumsal ve
politik değişimler bu ülkeleri, Birinci Dünya
ülkelerine dönüşecek biçimde serbest girişime
dayalı ekonomik sistemlere dönüştürmeye
başlamıştır.

Gelişmekte olan Onsekizinci yüzyıldan (çoğunlukla Nüfus çoğunluğu, geleneksel üretim


Toplumlar sömürgeleştirilmiş bölgelerde) yöntemlerinin kullanıldığı tarımda istihdam
(’Üçüncü Dünya günümüze edilir.
Toplumları’)
Tarımsal ürünlerin bir bölümü dünya pazarlarında
satılmaktadır.
Kimilerinde serbest girişim sistemi, diğerlerinde
merkezi planlama bulunur.
Çin, Hindistan ve Afrika ve Güney Amerika
ülkeleri de içinde olmak üzere, ayrı politik
topluluklar ya da ulus-devletler.

Yeni Sanayileşen 1970’lerden günümüze Şimdi artık sanayi üretimi ve genel olarak
Ülkeler serbest rekabete dayanan Eski gelişmekte olan
toplumlar.
Nüfus çoğunluğu kasaba ve kentlerde yaşarlar;
pek azı tarımla uğraşır.
Birinci Dünya ülkelerine kıyasla daha göze
çarpan, önemli sınıf eşitsizlikleri.
Kişi başına gelir Birinci Dünya Ülkelerindeki
düzeyden oldukça düşüktür.
Hong Kong, Güney Kore, Singapur, Tayvan,
Brezilya ve Meksika’yı içerir.

78
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

insanda da ince değişiklikler olmuştur. Ne ki hiçbir tek etken kuramı, insanın


Bu gözlem bir anlamda doğru olsa da, toplumsal gelişimini avcı ve toplayıcı
bizler normal olarak onun yine aynı toplumlardan kırsal toplumlara, gele-
nehir olduğunu, her iki durumda da neksel uygarlıklardan son olarak da
nehre girenin aynı insan olduğunu bugünün son derece karmaşık olan
söylemek isteriz. Nehrin tipi ya da toplum düzenlerine kadar olan çeşit-
biçimi ile ayakları ıslanan kişinin ruhu liliği dikkate alamaz. Yine de, toplumsal
ile kişiliğinde, ikisinin de ortaya çıkan değişmeyi tutarlı bir biçimde etkilemiş
değişim sırasında "aynı kaldığı"nı olan üç ana etkeni belirleyebiliriz:
söylemeye yetecek kadar süreklilik fiziksel çevre, politik örgüt ve kültürel
vardır. Bu sorun karşısında, sosyologlar etkenler.
insanların yaşama biçimlerini dönüştü-
ren değişim süreçlerini nasıl ele alırlar? Kültürel etkenler
Önemli değişimi belirlemek, bir Toplumsal değişme üzerindeki ilk
nesne ya da durumun temel yapısında önemli etki, dinin etkilerini, iletişim
bir dönem içerisinde ne kadarlık bir sistemlerini ve liderliği de içeren
değişme ortaya çıktığım göstermeyi kültürel etkenlerden oluşur. Din,
gerektirir. İnsan toplumları sözkonusu toplum yaşamı içinde tutucu ya da
olduğunda, bir sistemin hangi ölçüde ve ilerletici bir güç olabilir (“Modern
hangi bakımlardan bir değişme süreci Toplumda Din” başlıklı 14. Bölüme
içinde olduğuna karar verebilmek için, bakınız). Kimi dinsel inanç ve pratik
belirli bir özgül dönem içerisinde temel biçimleri, geleneksel değer ve törenlere
kurumlarda hangi ölçüye kadar
bağlılık üzerinde durarak, değişimi
değişiklikler ortaya çıktığını göstermek
frenleyici bir rol oynamıştır. Yine de,
zorundayız. Değişimin bütün açıklama-
Max Weber'in vurguladığı gibi, dinsel
ları ayrıca, değişimi kendisiyle kıyasla-
inançlar çokluk, toplumsal değişme için
yabileceğimiz bir ölçü birimi olarak
baskı yapmayı harekete geçiren bir rol
kullanmak üzere, neyin isdkrarlı kaldı-
oynamaktadır.
ğını da göstermeyi gerektirir. Bugünün
hızla değişen dünyasında bile, uzak Değişimin nitelik ve yönünü
geçmişten gelen süreklilikler vardır. etkileyen özellikle önemli kültürel bir
Örneğin, Hristiyanlık ya da İslam gibi etki, iletişim sistemlerinin yapısıdır.
büyük dinler, iki bin yıl öncesinde Örneğin yazının bulunuşu, kayıdarın
ortaya çıkan düşünce ve pratiklerle tutulmasını sağlayarak maddi kaynaklar
ilişkisini sürdürmektedirler. Yine de üzerindeki kontrolün artışını ve büyük
modern toplumlardaki çoğu kurumun, ölçekli örgütlerin gelişimini olanaklı
geleneksel dünyanın kurumlarından kılmıştır. Dahası, yazma, insanların
çok daha hızlı değiştiği açıktır. geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki
ilişkileri algılayışını değiştirmiştir. Yazı
Toplumsal değişm e üzerindeki kullanan toplumlar geçmiş olayların
etkiler kaydını tutmuş ve kendilerinin bir
ta rih leri olduğunun bilin cind e
Toplum kuramcıları son iki yüzyıl- olmuşlardır. Tarihin anlaşılması, bir
dır, toplumsal değişmenin doğasını toplumun izlediği bütüncül hareket ya
açıklayan bir büyük kuram peşindedir. da gelişim çizgisi hakkında bir

79
Küreselleşme v e Değişen Dünya

düşünccnin gelişmesini sağlayabilir; F iz ik sel çevre


insanlar daha sonra etkin bir biçimde
İkinci olarak, fiziksel çevre insan
bu gelişimi daha da ilerletmeye
toplumsal örgütlenmesinin gelişi-
çalışabilir.
minde bir etkiye sahiptir. Bu özellikle,
Kültürel etkenler genel başlığı insanların yaşam biçimlerini hava
altında, liderlik kavramını da yerleştir- koşullarına göre düzenlemek zorunda
memiz gerekir. Tek tek liderler dünya olduğu daha aşırı çevre koşullarında en
tarihinde çok fazla etkide bulunmuş- açık biçimiyle ortaya çıkar. Kutup
lardır. Bunun doğru olduğunu bölgelerinde yaşayanlar ister istemez
görebilmek için, yapmamız gereken tek tropikal bölgelerde yaşayanlarmkinden
şey, dinsel kişilikleri (İsa gibi), politik ve farklı alışkanlık ve pratikler geliştirecek-
askeri liderleri (Jül Sezar gibi) ya da lerdir. Kışların uzun ve soğuk olduğu
bilim ve felsefede yenilik yapanları Alaska'da yaşayan insanlar, çok daha
(Isaac Newton gibi) düşünmektir. sıcak olan Akdeniz ülkelerinde yaşayan
Dinamik politikaları izleyebilme ve insanlara kıyasla farklı toplumsal yaşam
önceden varolan düşünce biçimlerini kalıplarını izleyeceklerdir. Alaskalılar
izleyen ya da onları kökten bir biçimde yaşamlarının daha büyük bir bölümünü
değiştiren bir kitle yaratabilme ev içinde geçirecekler ve çok kısa süren
yeteneğine sahip bir lider, daha önceki yaz dönemi dışında, yaşadıkları
kurulmuş bir düzeni alaşağı edebilir. acımasız çevre dikkate alındığında,
Klasik sosyolog Max Weber toplumsal dışarıda gerçekleştirecekleri etkinlikleri
değişmede karizmatik liderliğin rolünü büyük bir dikkatle planlayacaklardır.
incelemiştir.
Daha az aşırı fiziksel koşullar da
W eber'in liderlik kavramı 14. Bölüm , s.
toplumu etkileyebilir. Avustralya'nın
594’te tartışılmaktadır.
yerli nüfusu, kıtanın düzenli bir ekip
Bununla birlikte, bireyler ancak biçmeye uygun olan yerli bitkilerinin ya
elverişli toplumsal koşullar var ise da kırsal bir üretim geliştirmek için
liderlik konumuna gelebilir ve et-kili evcilleştirilebilecek hayvanların pek
olabilir. Örneğin A dolf Hitler olmamasından ötürü, avcılık ve toplayı-
1930'larda Almanya'da, kısmen o cılığı hiç bırakmamıştır. Dünyanın ilk
yıllarda ülkedeki gerilim ve krizlerin bir uygarlıkları çoğunlukla zengin bir tarım
sonucu olarak iktidarı ele geçirebildi. toprağına sahip olan bölgelerde
Eğer bu koşullar var olmasaydı, Hitler örneğin nehir deltalarında ortaya
olasılıkla, küçük bir politik fraksiyon çıkmıştır. Toprak üzerindeki iletişimin
içerisinde kalan unutulmuş bir kişilik kolaylığı ve deniz yollarının bulunması
olarak kalacaktı. Aynı şey, Hindistan'ın da önemlidir. Ötekilerden sıradağlar-
İkinci Dünya Savaşından sonraki larla, aşılması zor ormanlarla ya da
döneminin ünlü pasifist lideri Mahatma çöllerle ayrılan toplumlar çokluk, uzun
Gandhi için de doğrudur. Gandhi bir dönem boyunca görece değişmeden
ülkesinin Britanya'dan bağımsızlığını kalacaklardır.
kazanmasında etkili olabilmişti çünkü
savaş ile öteki olaylar Hindistan'daki Yine de çevrenin toplumsal değiş-
sömürge kurumlarını sarsmıştı. me üzerindeki doğrudan etkisi çok fazla
değildir. İnsanlar görece acımasız

80
Küreselleşm e v e Değişen Dünya

Burada bir Hindistan parasında görülen Gandhi, Hindistan'ın Britanya yönetiminden


bağımsızlığını kazanmasına yardımcı olmuştur.__________________________________

bölgelerde çokluk dikkate değer ölçüde biçimde etkileyebilir. Siyasal düzenler,


üretken servet biriktirebilirler. Bu, Marx'ın inandığı gibi temeldeki
örneğin, çevrelerinin sert doğasına ekonomik örgütlerin doğrudan dile
karşın petrol ve mineral kaynaklan gelişleri değildir; siyasal düzenin
geliştiren Alaskalılar için doğrudur. oldukça farklı türleri, benzer üretim
Tersine, avcı ve toplayıcı toplumlar sık düzenlerine sahip olan toplumlarda
sık, verimli bölgelerde kırsal ya da varolabilir. Örneğin, sanayi kapitalizmi-
tarımsal üretime geçmeden yaşamış- ne dayanan kimi toplumlar otoriteryen
lardır. siyasal düzenlere sahipken (örnekler
arasında Nazi Almanyası ile apartheid
S iyasal örgütlenme altındaki Güney Afrika bulunmak-
tadır), ötekiler çok daha demokratiktir
Toplumsal değişmeyi güçlü bir
(örneğin, A.B.D., Britanya ya da İsveç
biçimde etkileyen ikinci bir etken,
politik örgüdenme türüdür. Avcı ve gibi).
toplayıcı toplumlarda bu etki en azdır, Askeri güç, çoğu geleneksel dev-
çünkü topluluğu harekete geçirebilecek letin kuruluşunda temel bir rol
bir siyasal yetke yoktur. Ancak bütün oynamıştır. Ancak üretim düzeyi ile
öteki toplum türlerinde, ayrı politik askeri güç yine dolaylı bir ilişki
eyleyenlerin -şefler, lordlar, krallar ve içindedir. Bir yönetici kaynakları, nüfu-
hükümetler- varlığı, bir toplumun sun geri kalanını yoksullaştıracak olsa
izlediği gelişim rotasını güçlü bir bile askeri alana yönlendirmeyi seçebilir

81
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

-Kuzey Kore'de Kim II Sung ve oğlu rinin harekete geçirilmesini sağlamışlar-


Kim Jong Il'in yaptıkları gibi. dır. Bu düşünceler geleneğe bağlana-
Modem dönemde değişm e maz; tersine insanın daha iyiye doğru
gitmeye çalışmasında, yaşam biçimleri-
Son iki yüz yılın, yani modernlik nin sürekli olarak gözden geçirilmesini
döneminin neden toplumsal değişimin gerektirir. Başlangıçta Batıda geliştiril-
hızında böylesine devasa bir artışa miş olsalar da böyle idealler, dünyanın
tanıklık ettiğini açıklayan şey nedir? Bu çoğu bölgesindeki değişimi özendirme
karmaşık bir sorundur ancak yine de yoluyla, giderek uygulama alanı
açıklayıcı nitelikteki kimi etkenleri bakımından gerçekten de evrensel ve
belirlemek zor değildir. Şaşırtıcı olma- küresel hale gelmişlerdir
yan bir biçimde, tarih boyunca toplum-
sal değişmeyi etkilemiş olan etkenlere Ekonomik etkiler
benzer biçimde bunları sınıflayabiliriz; Ekonomik etkenler arasında en
fiziksel çevreyi ekonomik etkenlerin önemli olanı, sanayi kapitalizminin
bütüncül önemi altına koyacak olma- etkisidir. Modern kapitalizm, daha
mız dışında. önceden varolan üretim düzenlerinden
Kültüreletkenler kökten bir biçimde farklıdır, çünkü
kapitalizm, üretimin sürekli büyümesi
Modern dönemdeki toplumsal ile servet birikiminin giderek artmasına
değişim süreçlerini etkileyen kültürel yol açmaktadır. Geleneksel üretim
etkenler arasında yer alan bilimin düzenlerinde, üretim düzeyleri, alışkan-
gelişmesi ile düşüncenin laikleşmesi, lığa dayanan, geleneksel gereksinimlere
modern bakış açısının eleştirel ve yenilikçi bağlı olduğundan oldukça durağandır.
niteliğinin ortaya çıkışına katkıda Kapitalizm üretim teknolojisinin
bulunmuştur. Artık gelenek ya da alış- sürekli olarak gözden geçirilmesini
kanlıkların, yalnızca geleneğin eskiden özendirir; bu da bilimin giderek artan
beri gelen yetkesine sahip oldukları için biçimde içerildiği bir süreçtir. Modern
kabul edilmesi gerektiğini varsaymı- sanayinin uyardığı teknolojik yenilik
yoruz. Tam tersine, bizim yaşam oranı, geçmişteki bütün ekonomik
biçimlerimizi giderek artan bir biçimde düzen biçimlerinde olduğundan çok
“ussal” bir temeli zorunlu kılıyor. daha yüksektir.
Örneğin, bir hastaneyi kurarken, yalnız-
E k on o m ik etken lerin top lum sal
ca geleneksel beğenileri değil, bir değişim üzerinde etkilerine daha
hastanenin amacını -hastaların etkin bir geniş olarak 11. Bölümde, özellikle
biçimde sağaltımını gerçekleştirme Im m a n u e l W a lle rste in 'in dünya
durumunu da dikkate almak gerekiyor. sistemleri kuramını tartışma yoluyla
bakacağız (s. 455-458)
Bizim nasıl düşündüğümüzün
yanında, düşüncelerimizin içeriği de Bugünlerde gerçekleşen bilgi
değişti. Daha iyiye gitme, özgürlük, teknolojilerindeki gelişimi dikkate
eşitlik ve demokratik katılım idealleri, alalım. Son birkaç onyıl içinde,
büyük ölçüde geçmiş iki ya da üç bilgisayarların gücü binlerce kat arttı.
yüzyılın yaratılarıdır. Böyle idealler, 1960’larda büyük bir bilgisayar, elle
devrimler de içlerinde olmak üzere, yapılan binlerce konnektör kullanılarak
toplumsal ve politik değişim süreçle- inşa ediliyordu; bugün buna eşdeğer bir

82
Küreselleşme ve Değişen Dünya

alet yalnızca çok daha küçük olmakla karar alma süreci toplumsal değişmeyi
kalmaz, aynı zamanda sadece bir avuç geçmişte olduğundan çok daha fazla
dolusu entegre devre elemanlarını yönlendirmektedir.
gereksinir. Son iki ya da üç yüzyıl içindeki siya-
Bilim ve teknolojinin nasıl yaşa- sal gelişmenin ekonomik değişimi, en
dığımız üzerinde gösterdiği etki, büyük az ekonomik değişimin siyaseti etkile-
ölçüde ekonomik etkenler tarafından diği kadar, etkilediği kesindir. Hükü-
yönlendirilir, ancak bu etki, ekonomik metler artık ekonomik büyüme oranla-
alanın ötesine de geçmektedir. Bilim ve rını yükseltmede (ya da kimi zaman
teknoloji politik ve kültürel etkenleri geriletmede) önemli bir rol oynamak-
hem etkiler hem de onlardan etkilenir. tadır; hükümetin en büyük işveren
Bilimsel ve teknolojik gelişme, örneğin, olduğu bütün sanayi toplumlarında da
radyo, televizyon, cep telefonları ve üretime yapılan hükümet müdahaleleri
internet gibi modern iletişim biçimle- oldukça fazladır.
rinin yaratılmasına yardımcı olmuştur. Askeri güç ile savaş da yaygın
Görmüş olduğumuz gibi, böyle öneme sahip olmuştur. Batı ülkelerinin
elektronik iletişim biçimleri son yıllarda onyedinci yüzyıldan başlayarak sahip
siyasette de değişmelere yol açmıştır. oldukları askeri güç onlara, dünyanın
Televizyon ve internet gibi elektronik bütün bölümlerini etkileme olanağı
araçları kullanımımız, bizim dünya vermiştir -aynı zamanda Batı yaşam
hakkında ne düşündüğümüz ve ne biçimlerinin küresel düzeyde yayılımı-
hissettiğimizi de biçimlendirir hale nın da temelinde yer almıştır. Yirminci
gelmiştir. yüzyılda, iki dünya savaşının etkileri
Siyasal etkenler ciddi boyudarda olmuştur: Pek çok
ülkenin yanıp yıkılması, örneğin ikinci
Modern dönemdeki değişmeyi Dünya Savaşının ardından Almanya ve
etkileyen üçüncü önemli etki türü, Japonya'da olduğu gibi, önemli
siyasal gelişmelerden oluşmaktadır. kurumsal değişmeleri beraberinde
Ülkeler arasındaki güçlerini artırma, getiren yeniden inşa süreçlerine yol
servederini büyütme ve askeri rakip- açmıştır. Zaferi kazanan devleder bile
lerine üstünlük sağlama mücadeleleri
-Birleşik Krallık gibi- savaşın ülke eko-
hep, son iki ya da üç yüzyıl boyunca nomisine etkisinin bir sonucu olarak
değişimin enerjik bir kaynağı olmuştur.
ortaya çıkan önemli iç değişmeler
Geleneksel uygarlıklardaki siyasal yaşamıştır.
değişim olağan olarak seçkinlerle sınırlı
olmuştur. Örneğin nüfusun büyük
bölümü görece değişmeden kalırken bir Küreselleşme
aristokrat aile, yönetimde bir başka Küreselleşme kavramı son birkaç
ailenin yerini alır. Bu durum, siyasal yıldan beri, siyaset, iş dünyası ve
liderler ile hükümet görevlilerinin medyadaki tartışmalarda yoğun bir
etkinliklerinin sürekli olarak geniş biçimde kullanılan bir kavramdır. On yıl
yığınların yaşamlarını etkilediği modern önce, küreselleşme terimi görece az
siyasal düzenler için geçerli değildir. bilinen bir terimdi. Bugün ise herkesin
Hem içsel hem de dışsal olarak, siyasal dilinde. Küreselleşme, bizlerin giderek

83
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

artan bir biçimde tek bir dünya içinde çağdaş toplumda küreselleşmenin
yaşadığımız, öyle ki bireylerin, grupların ortaya çıkışına katkıda bulunan
ve ulusların birbirine bağımlı hale etkenlerlerin bir bölümüne işaret etmek
geldiği olgusuna göndermede bulun- de zor değil: bunlar arasında, bilgi ve
maktadır. iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ile
Küreselleşme çokluk yalnızca bir ekonomik ve siyasal faktörler bulunur.
ekonomik olgu olarak betimlenmek-
Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki
tedir. Bu olgu, küresel üreüm süreç-
lerini ve uluslararası işbölümünü etki- gelişme
leyen devasa işlemleri, ulusal sınırların Küresel iletişimdeki patlama,
ötesine uzanan ulusötesi şirketlerin teknoloji ile dünyanın telekomüni-
rolüyle açıklanmaktadır. Başkaları, kasyon altyapısındaki bir dizi önemli
küresel finansal piyasaların elektronik ilerleme tarafından kolaylaştırılmıştır,
bütünleşmesine ve küresel sermaye ikinci Dünya Savaşını izleyen dönem-
fonlarının çok büyük hacmine işaret
de, telekomünikasyon akımlarının
etmektedir. Başka kişiler de dünya
kapsam ve yoğunluğunda ciddi bir
ticaretinin, önceden rastlanmayacak
dönüşüm gerçekleşmiştir. Mekanik
kadar çok çeşitte mal ve hizmeti içeren
araçların yardımıyla teller ve kablolar
öncekinden daha geniş olan kapsamı
üzerinden gönderilen analog sinyallere
üzerinde durmaktadırlar.
bağlı olan geleneksel telefon iletişimi
Ekonomik güçler küreselleşmenin yerini, büyük miktarlarda bilginin
aynlmaz bir parçası olsa da, yalnızca sıkıştırıldığı ve sayısal olarak iletildiği
bunların küreselleşmeyi ortaya çıkar- bütünleşmiş sistemlere bıraktı. Kablo
dığını ileri sürmek yanlış olacaktır. teknolojisi daha etkin daha az pahalı
Küreselleşme, siyasal, toplumsal, hale geldi; fiber optik kabloların
kültürel ve ekonomik etkenlerin geliştirilmesi iletilebilen kanalların
biraraya gelmesi ile ortaya çıkmıştır. sayısını çarpıcı bir biçimde yükseltti.
Küreselleşme herşeyden önce, dünya- 1950'lerde döşenen ilk atlantik ötesi
nın her tarafındaki insanlar arasındaki kablolar, 100'den daha az ses bandını
etkileşimin hızını ve kapsamını artıran taşıyabilirken, 1997'de tek bir okyanus
bilgi ve iletişim teknolojilerindeki aşırı kablo yaklaşık 600.000 ses bandını
gelişme tarafından yönlendirilmiştir. iletebiliyordu (Held 1999). 1960'lardan
Bir örnek olarak, futboldaki son Dünya
başlayarak, ileşitim uydularının
Kupasını düşünün. Küresel televizyon
yayılması da, uluslararası iletişimin
bağlantıları sayesinde kimi maçlar artık
artmasında önemli rol oynamıştır.
dünyanın her yanındaki milyarlarca
Bugün 200'den fazla uydudan oluşan
insan tarafından seyrediliyor.
bir ağ, dünya çapındaki bilgi aktarımını
Küreselleşmeye katkıda bulunan kolaylaştırmak için hazırdır.
etkenler
Bu iletişim sistemlerinin etkisi
Küreselleşmenin ortaya çıkışı nasıl birbirini destekleyecek biçimde
açıklanabilir? Görmüş olduğumuz gibi, olmuştur. Çok gelişmiş telekomünikas-
toplumsal değişmenin bütününü yon altyapısı olan ülkelerde, evler ve
açıklamak karmaşık bir iştir; ancak bürolar artık dış dünya ile, telefonlar

84
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

(hem yerleşik, hem de cep telefonları), süreçlerini derinleştirmekte ve hızlan-


sayısal, uydu ve kablolu televizyon, dırmaktadır: artan bir biçimde, daha
elektronik posta ve internet de içinde önceleri ya yalıtılmış olan ya da
olmak üzere çoklu bağlantı içerisin- geleneksel iletişimlere erişimi kısıtlı
dedir. İnternet şimdiye kadar geliş- olan yerlerde yaşayan daha fazla sayıda
tirilen, en hızlı büyüyen ileşitim aracı insan bu teknolojilerin kullanımıyla
olarak ortaya çkmıştır -1998 yılında birbirine bağlantılı hale gelmektedir
dünya çapında yaklaşık 140 milyon (2.3. Şekile bakınız). Telekomünikasyon
insan internet kullanıcısı idi. 2005 yılına altyapısı dünya üzerinde heryerde aynı
kadar internet kullanan insan sayısının ölçüde gelişmemiş olsa da, gittikçe
bir milyara yaklaşacağı tahmin artan sayıdaki ülke artık, geçmişte
ediliyordu (2.3. Şekile bakınız). olanaklı olmayacak büyüklükte uluslar-
arası iletişime erişiebilmektedir.
Teknolojinin bu biçimleri zamanın
ve mekanın yakınlaşmasını sağlamıştır: Bilgi akışları
Gezegenin iki karşı ucunda örneğin
Tokyo ve Londra yaşayan iki kişi, Eğer, görmüş olduğumuz gibi, bilgi
yalnızca gerçek zamanda bir konuşma teknolojisi dünyanın her yanındaki
yapmakla kalmaz, ancak uydu tekno- insanlar arasındaki iletişim olanaklarını
lojisi yardımıyla birbirine belgeler de artırmış ise, uzak yerlerdeki insanlar ve
gönderebilir. İnternet ve cep telefon- olaylar hakkındaki bilgi akışını da
larının yaygın kullanımı, küreselleşme kolaylaştırmıştır. Her gün, küresel

Yaygınlaşan internet kafeler, evlerinde internet erişimi olmayan ya da evlerinden uzakta olan
insanlara internet erişimi sunmaktadır. _______________________________ _

85
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

Telefonlar
1 000 kişiye düşen telefon anahatları

Latin Amerika
v e Karayipler
Doğu Asya ve Pasifik
Arap Ülkeleri

Güney Asya

0
19 90 1999

Daha çok insan ... Daha çok bilgiye.... Daha düşük maliyetle erişiyor.
İnternet kullanıcıları (milyon) W eb sitesi sayıları Aktarım maliyetleri

2 0 0 5 ’e kadar 1 2 0 0 0 sonlarında Trilyon bit başına A.B.D.


1 milyar 1 2 0 milyon w eb sjfesl Çİoları cinsinden, B oston’dan
400 10' 10 Los Anyele s’e
2 0 0 0 sonlarında 1 Büyük ölçekli ilk sibrr-savaş
4 0 0 milyondan fazla / Sırbistan-Kosovajgatışması
10

X
300 /
10 sırasında /

/ 10
j 19 7 0 te 1 5 0 .0 0 0 Dolar tutan
200
10 veri aktarım maliyeti

/ Hotwired.com adresindeki
/ T ~ İlk reklamlar
100 /
/ 10 / İlk Internet alışveriş siteleri
/ 19 95 sonlarında / 1 99 3 ortalarında 2 0 0 ’den
2 0 milyondan az I q 2j az w eb sitesi
0
1 99 0 199 6 1 99 8 2000 19 9 0 1 9 96 1998 ~ 2 00 0

2 .3. Şekil Bilgi ve iletişim teknolojisindeki gelişm e

medya haberler, görüntüler ve bilgiyi birlikte, insanlann düşünce biçimlerini


insanların evlerine getirmekte, onları ulus-devlet düzeyinden küresel sahneye
doğrudan ve sürekli olarak dış dünyaya yöneltmeleri sonucunu vermiştir.
bağlamaktadır. Geçmiş yirmi yıldaki en Bireyler artık öteki insanlarla olan
çarpıcı olayların bir bölümü Berlin karşılıklı bağımlılıklarının daha fazla
Duvarının çöküşü, Çin'in Tiananmen farkındalar; geçmiştekine kıyasla da
Meydanındaki demokratik protestocu- kendilerini daha fazla küresel sorun ve
ların ezilmesi ve 11 Eylül 2001'deki süreçlerle özdeşleştirmiş dürümdalar.
terörist saldırılar gibi medya aracılığıyla
gerçekten de dünya çapındaki bir Küresel bakış açısına böylesine bir
seyircinin önünde gerçekleşmiştir. Bu geçişin iki önemli boyutu sözkonusu-
tür , daha az çarpıcı olan binlercesiyle dur. İlkin, insanlar, küresel bir toplu-

86
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

Cep telefonu sahibi olmaklıktaki dramatik artış, zamanı ve mekanı daha önce hiç olmadığı
kadar kısaltmıştır.

luğun üyeleri olarak, toplumsal Son yıllarda ayrıca, savaş, etnik


sorumluluğun ulusal sınırlarda durma- çatışma ve insan hakları ihlalleri
dığını, bu sınırların ötesine geçtiğini durumunda, bu tür hareketlenmeler
giderek daha fazla anlıyorlar. Dünyanın doğal afetiere göre daha sorunlu olsa
öteki tarafındaki insanların karşılaştığı da, daha güçlü müdahale çağrıları
afetlerle adaletsizlikler, yalnızca yapılmaya başlandı. Yine de 1991'deki
katlanılması gereken talihsizlikler değil, birinci Körfez Savaşı ile eski Yugos-
eylem ve müdahale için meşru lavya'daki şiddetli çaüşmalar (Bosna ile
alanlardır. Uluslararası topluluğun, kriz Kosova'da) örneklerinde, insan hakları
dönemlerinde yaşamları tehlikede olan ile ulusal egemenliğin savunulması
insanların fiziksel iyiliğini ya da insan gereken insanlar, askeri müdahalenin
haklarını korumak için eyleme geçme gerektiğini düşünüyorlardı.
yükümlülüğü olduğu giderek daha fazla
İkinci olarak, küresel bir bakış açısı,
kabul edilen bir varsayım. Doğal afetler
insanların kendi kimliklerini oluşturur-
durumunda, böylesi müdahaleler insani
larken, giderek daha fazla ulus-devlet
ve teknik yardım biçimini alıyorlar.
dışındaki kaynaklara yöneldikleri anla-
Yakın yıllarda Türkiye ve Ermenis-
mına gelmektedir. Bu olgu, küresel-
tan'daki depremler, Mozambik ve
leşme sürecinin hem ürünüdür; hem de
Bengladeş'deki sel baskınları, Afri-
onu hızlandırmaktadır. Dünyanın
ka'daki kıtlıklar ile Orta Amerika'daki
değişik bölümlerindeki yerel kültürel
kasırgalar, küresel yardımı harekete
kimlikler, geleneksel ulus-deletin
geçiren konulardı.
bağlayıcılığının önemli bir dönüşüm

87
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

geçirdiği bir zamanda güçlü bir geri artık durmayan, onları aşan ağlar
dönüş yaşıyor. Örneğin Avrupa'da, yoluyla işlemektedir (Castells 1996).
Iskoçya ve İspanya'daki Bask bölgesin- K üreselleşen koşullarda rekabet
de yaşayanların, kendilerini Britanyalı gücüne sahip olmak için, iş dünyası ve
ya da İspanyol olmak yerine İskoç ya da şirketler kendilerini, daha esnek ve daha
Bask ya da yalınca Avrupalı diye tanım- az hiyerarşik bir yapıya sahip olacak
lamaları olasılığı yüksektir. Bölgesel ya biçimde yeniden yapılandırdılar.
da küresel düzeydeki siyasal kaymalar, Üretim pratikleri ve örgütsel kalıplar
insanların içinde yaşadıkları devledere daha esnek oldu; öteki firmalarla
yönelimini zayıflattığı ölçüde, bir kimlik ortaklık düzenlemeleri yaygınlaşmış ve
kaynağı olarak ulus-devlet pek çok dünya çapındaki dağıtım ağlarına
yerde etkisini yitirmektedir. katılmak, hızla değişen bir küresel
piyasada iş yapmak için zorunlu hale
Ekonomik etkenler
gelmiştir.
Küreselleşme ayrıca, dünya eko- Ulusaşm şirketler
nomisinin bütünleşmesi ile de yönlen-
dirilmektedir. Daha önceki dönemlere Küreselleşmeyi yönlendiren pek
karşıt olarak, küresel ekonominin çok ekonomik etken arasında, ulusaşırı
temeli artık birincil olarak tarım ya da şirketlerin rolü özellikle önemlidir.
sanayi değildir. Bunun yerine, küresel Ulusaşın şirketler birden fazla ülkede
ekonomide giderek ağırlıksız ve somut mal üreten ya da hizmet pazarlayan
olmayan etkinliklerin egemenliği şirketlerdir. Bu şirketler üslendiği ülke
artmaktadır (Quah 1999). Bu ağırlıksın dışında bir ya da iki fabrikası olan
ekonomi, bilgisayar yazılımı, medya ve görece küçük şirketler olabileceği gibi,
eğlence ürünleri ile internete dayalı işlemleri bütün dünyayı kaplayan dev
hizmetler gibi ürünlerin temellerini uluslararası girişimler niteliğinde
bilgiden aldıkları bir ekonomidir. Bu olabilir. En büyük ulusaşırı şirketlerin
yeni ekonomik bağlam, aşağıda 18. kimileri bütün dünyaca bilinir: Coca
Bölümde daha ayrıntılı inceleyeceğimiz Cola, General M otors, Colgate-
gibi, sanayi sonrası toplum, bilgi çağı ve Palmolive, Kodak, Mitsubishi ve daha
jen i ekonomi gibi bir dizi farklı terim pek çok başkaları. Ulusaşırı şirketlerin
kullanılarak betimlenmiştir (s. 818- ulusal bir üssü olduğu durumda bile
822). Bilgi toplumunun ortaya çıkışı, bunlar küresel piyasaların ve küresel
teknolojiden anlayan ve bilgi işlemdeki, karların peşine düşerler.
eğlence sektöründeki ve telekomüni-
Ulusaşırı şirketler ekonomik küre-
kasyondaki yeni gelişmeleri kendi selleşmenin kalbinde yer alırlar. Bu
gündelik yaşamlarıyla bütünleştirmeye
şirketler bütün dünyadaki ticaretin üçte
istekli geniş bir tüketici temelinin
ikisinden sorumludur; dünya üzerinde
gelişimi ile ilişkilendirilmiştir.
yeni teknoloijilerin yayılmasında
Küresel ekonominin kendi işlem- aracılık ederler ve uluslararası finansal
leri, bilgi çağında ortaya çıkan değişme- piyasalardaki büyük oyunculardır. Bir
leri yansıtmaktadır. Ekonominin gözlemcinin dikkat çektiği gibi, bu
pekçok yönü bugün, ulusal sınırlarda şirketler “çağdaş dünya ekonomisinin

88
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

bir biçimde ülke dışına yatırım yapmaya


.
başladılar. 1 980 'lerin sonu ile

r **r
1990'larda, ulusaşırı şirketler, üç güçlü
bölgesel piyasanın kurulmasıyla çarpıcı
bir biçimde büyüdüler: Avrupa (Tek

| * ' ı'J
Avrupa Pazarı), Asya-Pasifık (Osaka
Deklerasyonu 2010'a kadar serbest ve
i mi
'i f
açık ticareti garantilemişti) ve Kuzey
u ı » T y ı
Amerika (Kuzey Amerika Serbest

['
Ticaret anlaşması). 1990'ların başından
bu yana, dünyanın öteki bölgelerindeki
p v < c in
ülkeler de yabancı yatırım üzerindeki

i>
kısıtlamaları serbestleştirdiler. Yirminci
yüzyılın bitiminde, dünyada ulusaşırı
şirketlerin ellerinin uzanamadığı çok az
ekonomi vardı. Son on yıl boyunca,
sanayileşmiş ülkelerdeki ulusaşırı
şirketler, işlemlerini gelişmekte olan
Coca-Cola, dünyanın her yanında ürünlerini ülkelerle eski Sovyetler Birliği ve Doğu
satan küresel bir girişimdir. Bu resim, Orta-
Avrupa ülkelerine yaymada özellikle
doğu'da, Ürdün'de satılan Diet Coke
kutularını göstermektedir. etkin olmuşlardır.
İmalat sanayiinin giderek artan bir
başım çekerler” (Held 1999). Yaklaşık biçimde küreselleşmesi çoklukla küresel
beşyüz ulusaşırı şirketin 2001'deki yıllık mal zincirleri, yani nihai bir ürünü ortaya
satışı 10 milyar doların üzerindeydi; çıkaran dünya çapındaki işgücü ve
gayrisafı yurtiçi hasılaları bu miktara üretim ağları olarak adlandırılıyor. Bu
erişebilen yalnızca yetmişbeş ülke ağlar, ürünü ortaya çıkarmak için
bulunmaktadır. Başka deyişle, dünyanın gereken hammaddelerden başlayarak
öndegelen ulusaşırı şirketleri ekonomik nihai tüketiciye kadar sıkıca birbirine
bakım dan dünyadaki ülkelerin bağlanmış bir “zincir” oluşturan üretim
çoğundan daha büyüktür (2.4. Şekile etkinliklerinden oluşmaktadır (Gereffı
bakınız). Gerçekte, dünyanın en büyük 1995; Hopkins ve Wallerstein 1996;
beşyüz ulusaşırı şirketinin birleşik Appelbaum ve Christerson 1997).
satışları 14,1 trilyon dolara erişmişti İmalat sanayi, 1990-98 döneminde
bütün dünyada üretilen mal ve dünyadaki toplam ekonomik büyüme-
hizmetlerin değirinin neredeyse yarısı. nin yaklaşık dörtte üçünden sorumlu-
Ulusaşırı şirketler, ikinci Dünya dur. En çarpıcı büyüme, orta gelirli
Savaşını izleyen yıllarda küresel bir olgu ülkelerde olmuştur: İmalat sanayii,
haline geldiler. Savaş sonrası dönemin 1990'da bu ülkelerin ihracatlarının
ilk yıllarındaki genişleme, daha çok ancak % 54'ünü oluştururken, yalnızca
A.B.D.'de üstlenen şirketlerden geliyor- sekiz yıl sonra bu oran % 71'e çıkmıştır.
du; ancak 1970'lere gelindiğinde, Bu eğilimden bir ölçüde de sorumlu
Avrupa ve Japon firmaları giderek artan olan Çin, düşük gelirli ülke kategori-

89
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

O 50 100 15 0 200 250 300 350

İsviçre

Belçika

İsveç

Türkiye

Norveç

Polonya

Suudi Arabistan

Finlandiya

Güney Afrika

Hong Kong, Çin

Portekiz

İrlanda

Wal Mart

Exxon Mobil

General Motors

Ford Motors

General Electric

Chevron Texaco

Conaco Philips

Citigroup

International Business M achines

American International Group

2 .4 . Şekil Dünyanın en büyük şirketlerinin, seçilm iş ülkelerin GSYİH’ları ile


karşılaştırılm ası (m ilyar dolar)
Kaynak: The Economist ( 11 Eylül 2003 )

sinden, büyük ölçüde imalat sanayii Elektronik ekonomi


malları ihracatı sayesinde, orta gelirli
“Elektronik ekonomi”, ekonomik
ülke kategorisine çıkmıştır. Yine de mal
küreselleşmeni altında yatan bir başka
zincirlerindeki en karlı etkinlikler
etkendir. Bankalar, şirketler, fon
mühendislik, tasarım ve reklam merkezi
yöneticileri ve bireysel yatırımcılar, bir
ülkelerde yer alırken, fabrika üretimi
fareyi tıklayarak fonlarını uluslararası
gibi en az karlı etkinliklerin çevre ülke-
düzeyde hareket ettirebilirler. Ne ki, bu
lerinde yer alması daha olasıdır. (Barbie
yeni olan, “elektronik para”nın anlık
bebeklerin üretiminde yer alan mal
olarak yer değiştirme yeteneği büyük
zincirleri, aşağıdaki çerçeve yazıda
riskleri de beraberinde getirmiştir.
incelenmiştir.)

90
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

Büyük miktarlarda sermaye aktarımı, geldiği düzenin sonu demekti.


1998'de Asya'nın “kaplan ekonomi- Komünizmin çöküşü küreselleşme
leri”nden Rusya ve ötesine yayılan süreçlerini hızlandırmıştır; ancak aynı
krizde olduğu gibi uluslararası finansal zamanda onun bir sonucu diye de
krizleri tetikleyerek ekonomileri görülmelidir. Merkezi planlamaya daya-
istikrarsızlaştırabilir. Küresel ekonomi lı komünist ekonomiler ile komünist
giderek daha bütünleşmiş hale geldikçe, siyasal yetkenin kültürel denetimi,
dünyanın bir tarafındaki finansal bir küresel medya ile elektronik olarak
çöküş uzaktaki ekonomiler üzerinde bütünleşmiş bir dünya ekonomisi
çok büyük etkide bulunabilir. çağında arük varlığını sürdüremezdi.
Yukarıda betimlenen ekonomik, Küreselleşmenin yoğunlaşmasına
toplumsal ve teknolojik etkenler birlik- yol açan ikinci bir önemli siyasal etken,
te, hem yoğunluk hem de kapsam bakı- uluslararası ve bölgesel hükümet
mından daha öncekilere hiç benzeme- mekanizmalarının gelişimidir. Birleş-
yen bir olguyu ortaya çıkarmışlardır. Bu miş Milleder ile Avrupa Birliği, ulus-
bölümde daha sonra göreceğimiz gibi devletleri ortak bir siyasal forum içinde
küreselleşmenin sonuçları hem çok biraraya getiren en öndegelen iki
fazladır hem de uzak erimlidir. Ancak örnektir. Birleşmiş Milletler tek tek
öncelikle dikkatimizi, küreselleşme ulus-devletlerin birliği olarak bu işlevi
hakkındaki son yıllarda dile getirilen yerine getirirken Avrupa Birliği, üye
görüşlere yönelteceğiz. ülkelerin ulusal egemenliklerinin bir
ölçüde vazgeçildiği, ulusaşırı yönetim
Politik değişmeler biçiminin öncüsüdür. Avrupa Birliğine
Çağdaş küreselleşmenin ardındaki üye devletlerin hükümetleri, ortak AB
üçüncü bir itici güç, siyasal değişmeyle organlarının yönergeleri, düzenleme-
ilgilidir. Bunun birkaç yönü bulunmak- leri ve mahkeme kararları ile bağlı
tadır. İlkin, Doğu Arupa'da 1989'da bir olsalar da, bölgesel birliğe katılımlarının
dizi çarpıcı devrim sırasında gerçekle- sağladığı ekonomik, toplumsal ve
şen ve 1991 'de Sovyeder Birliğinin ken- siyasal yararları elde etmektedirler.
di yıkılışıyla doruğa çıkan Sovyet tipi Son olarak da, küreselleşme,
komünizmin çöküşü. Komünizmin uluslararası devlet örgütleri (UDÖ) ile
çöküşünden bu yana eski Sovyet blo- Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları
kundaki ülkeler Rusya, Ukrayna, (USTK; ayrıca 16. Bölüm, s. 697-701’e
Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, bakınız) tarafından da yönlendirilir. Bir
Baltık devlederi, Kafkasya ve Doğu UDÖ, katılımcı devletlerin kurduğu ve
Asya devlederi ve pek çok başka ülke de kapsam bakımından ulusaşırı nitelikteki
içlerinde Batı tipi siyasal ve ekonomik belirli bir etkinliği düzenleme ya da
sistemlere doğru ilerlemiştir. Bu ülkeler gözetme sorumluluğu verilen bir
artık küresel topluluktan yalıtılmış organdır. Bu tür organların ilki olan
değil, onunla bütünleşmiş hale Ulusal Telgraf Birliği, 1865'te kurul-
gelmişlerdir. Bu gelişme, Soğuk Savaş muştu. O zamandan beri, sivil
sırasında, Birinci Dünya ülkelerinin havacılıktan yayıncılığa, tehlikeli atık-
ikinci Dünya ülkeleriyle karşı karşıya ların yokedilmesine kadar değişen

91
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

Barbie v e küresel mal zincirlerinin kullanımı

K üresel mal zincirine bir örnek , tarihteki en karlı -dünyanın en büyük lim anlarından birisi- ve daha
oyuncak olan B a rbie bebeklerinin üretim inde sonra Ç in'deki fabrikalara taşınır. B itm iş B arbie'ler aynı
bulunabilir. 40'lı yaşlardaki B arbie b e be k, saniyede iki rotayı izleyerek Ç in'd en ayrılırlar. H o n g K o n g ile
adet satılm akta ve üreticisi olan, L o s A ngeles, A .B.D .'d e güney Çin'deki oyuncak fabrikaları arasında günde
üslenm iş M attel şirketinin yıllık olarak bir m ilyar doların yaklaşık 2 3 .0 0 0 kam yon gidip gelir.
üzerinde bir hasılata sahip olm asını sağlam aktadır.
O halde B arbie gerçek te nereli? için d e “B e n im İlk Çay
B arb ie esas olarak A .B.D ., A vrupa ve Japon ya'da
Partim ” olan karton am balaj ile selofan üzerinde “Çin
satılıyor olsa da, dünya Ü2 erindeki 140 ülkede
M alı” yazsa da, gö rm ü ş olduğumuz gibi, yapımında
bulunabilir. B arb ie gerçekten de bir dünya vatandaşıdır
kullanılan neredeyse h içbir m alzem e, bu ülkeden
(Tem pest 19 96 ). B arb ie yalnızca satışları bakım ından
gelm em ektedir. A .B.D .'d eki perakende satış fiyatı olan
değil, aynı doğum yeri bakım ından da küresel
9 ,9 9 dolar'dan (yaklaşık 6 pound) Ç in'in aldığı pay
niteliktedir. B a rbie h içbir zam an A .B.D .'de
yalnızca, daha ço k iki fabrikada bebekleri birleştiren
yapılm am ıştır; ilk be bek 1959'd a, İkin ci D ünya
1 1 .0 0 0 köylü kadına öd ene n ücretler biçim indeki, 35
Savaşının yaralarını sarm aya çalışan ve ücrederin düşük
senttir. Ö te yanda, A .B.D .'ye döndüğünde M attel
olduğu Ja pon ya'da yapılm ışa. Japon ya'd a ücrede r
yaklaşık olarak 1 dolar kar elde eder.
arttığında, B a rbie, Asyadaki öteki düşük ücretli ülkelere
taşındı. B arbie'nin çoklu kökeni bugün de biz e küresel B arbie 9,9 9 dolara satıldığında elde edilen paranın geri
mal zincirlerinin işleyişi hakkında ço k şey kalanına ne olur? B arbie'nin üretim inde gerek duyulan
söylemektedir. plastik, bez, naylon ve öteki m alzem eler için yalnızca
65 sent gerekir. Paranın büyük bö lüm ü m akine ve
B arbie, pazarlam a ve reklam stratejilerinin geliştirildiği
ekipm an, okyanus aşan gem i taşımacılığı ve yurtiçi
ve karların büyük bölüm ün ün elde edildiği A .B.D .'de
taşım acılık, reklam ve pazarlam a, perakende satış yeri
tasarlanmaktadır. A ncak B arb ie 'n in “A m erikan m alı”
ve kuşkusuz, Toys 'R ' U s ile öteki satış yerlerinin
olan tek fiziksel özelliği, bebeği süslem ek için kullanılan
kârları ödem elerin e gider.
boyalar ve yağlar ile kartondan paketidir.

B arb ie 'n in bedeni ve gard robu, köken olarak dünyaya


yayılmıştır:

1. B arbie yaşamına, petro lün çıkarıldığı ve plastik


A B D (plastik kalıp
beden in in yapıldığı etilen e dönüştürüldüğü Suudi çıkarm a maklnalarının
A rabistan'da başlar. üretimi)

2. Tayvan'ın devlet mülkiyetindeki petrol ithalatçısı Ç in


Petrol Şirketi etileni satın alır ve on u, oyuncaklarda
kullanılan polivinil klorid'in (PV C ) dünyadaki en büyük
üreticisi olan Tayvan'ın F o rm o sa Plastik Şirketine satar.
F o rm o sa Plastik etileni, B arbie'nin bedeninin
biçim len dirileceği P V C parçalarına d önüştürür.

3. B u P V C parçalan, B arbie bebe kleri yapan Asyadaki


ÇİN
d ö rt fabrikadan -ikisi güney Çin'de, birisi E n don ezya'd a, (elbise İçin
birisi de M alezya'da- birine gönderilir. Barbie'nin p am uk ve
elbise üreticisi)
üretim inin en pahalı parçası olan, bedenin i
SUUDİ ARABİSTAN
biçim lendiren plastik döküm enjeksiyon m akineleri, ( p e tr o l)
A .B .D .'d e yapılır ve fabrikalara gönderilir.

4. B arb ie 'nin bedeni döküldüğünde, naylon saçını


Japony a'da n alır. Pam uk elbiseleri, Ç in pamuğu
kullanılarak Ç in'de yapılır -Barbie'd eki tek ham m adde
g erçekte, B arbie'lerin büyük bölüm ün ün yapıldığı
ülkeden gelm ektedir.

5. H o ng K o n g , Ç in Barbie'lerinin üretim süreçlerinde


tem el bir rol oynar. B arbie'nin yapımında kullanılan
m alzem en in neredeyse tam am ı, H o n g K o n g'a getirilir
r
"Küresel Barbie"

92
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n DD nya

sorunları düzenlemek için çok sayıda


Küreselleşme tartışması
benzer organ kurulmuştur. 1909'da,
ulusaşırı işleri düzenlemek için 37 Son yıllarda küreselleşme çokça
UDÖ varken 1996'da bunların sayısı tartışılan bir konu haline gelmiştir. Pek
260 olmuştu (Held ve diğerleri 1999). çok kişi çevremizde önemli dönüşüm-
ler olduğunu kabul etmekle birlikte,
Uluslararası sivil toplum kuruluş-
bunların “küreselleşme” olarak açıklan-
ları, adının da çağrıştırdığı gibi, devlet
masının geçerliliğini tartışmaktadırlar.
kurumlarıyla ilişkileri olmamaları
Bu, tümüyle şaşırtıcı değildir. Öngörü-
bakımından UDÖ'lerden farklıdırlar.
lemeyen ve çalkantılı bir süreç olarak
Bu kuruluşlar,siyasi kararlar almakta ve
küreselleşme, gözlemciler tarafından
uluslararası sorunları ele almakta
farklı farklı görülmekte ve anlaşılmak-
hükümet organlarıyla yan yana çalışan
tadır. David Held ve arkadaşları (Held
bağımsız örgütierdir. USTK'larının en
1999), tartışmayı incelemişler ve
bilinenlerinin Greenpeace, Medecins
katılımcıları başlıca üç düşünce okuluna
Sans Frontieres (Sınır Tanımayan
dahil etmişlerdir: Kuşkucular, aşınkü-
Doktorlar), Kızılhaç ve Uluslararası Af
reselciler ve dönüşümcüler. Küreselleşme
Örgütü gibi bir bölümü çevre
üzerine olan tartışmadaki bu üç eğilim,
korunması ile insani çabalar içindedir-
2.4. Tabloda özetlenmektedir.
ler. Ne ki daha az bilinen binlerce
grubun etkinlikleri de ülkeleri ve Kuşkucular
toplulukları birbirine bağlar (2.5. Şekile
bakınız). Kimi düşünürler, küreselleşme
düşüncesinin gereğinden fazla büyütül-
düğünü, küreselleşme tartışmasının
yeni olmayan bir şey hakkında gereksiz
yere çok konuşma olduğunu düşün-
mektedirler. Küreselleşme tartışmasın-
da yer alan kuşkucular bugünkü
ekonomik karşılıklı bağımlılık düzeyle-
rinin pek eşsiz olmadığını düşünmek-
Uluslararası STK’ları

tedir. Dünya ticareti ve yatırım düzey-


leri hakkındaki ondokuzuncu. yüzyıl
istatistiklerine işaret eden kuşkucular,
çağcıl kürselleşmeden tek farkının
uluslar arasındaki etkileşimin yoğun-
luğu olduğunu ileri sürmektedir.
Kuşkucular, bugün ülkeler arasın-
daki temasın eskisine oranla daha fazla
olduğu konusunda hemfikirdir, ancak
onların gözünde bugünkü dünya
2 .5 . Şekil Uluslararası sivil toplum kuruluş- ekonomisi, gerçekten de küreselleşmiş
larının sayısındaki artış, 1 9 0 9 , 9 3 . bir ekonomi oluşturamaya yetecek
Kaynak: UNDP (1999).
kadar bütünleşmiş değildir. Bunun

93
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

2 .4 . Tablo Küreselleşm enin kavram laştırılm asi: ü ç eğilim

Aşırı K ü reselle şm ecile r Kuşkucular D önüşüm cüler

Yeni olan ne? Küresel bir çağ Ticaret blokları, eski dönem lere Tarihte eşi görülmem iş küresel
kıyasla daha zayıf toprak yönetimi. bağlanmışlık düzeyleri.

Baskın özellikler Küresel kapitalizm Dünya 1 8 9 0 ’larda olduğundan “Kalın” (yoğun ve kapsamlı)
Küresel yönetişim daha az karşılıklı bağımlı. küreselleşme.
Küresel sivil toplum.

Ulusal hareketlerin Azalıyor ya da Sağlam laşmış ya da artıyor. Yeniden kuruluyor, yeniden


g ücü aşınıyor. yapılanıyor.

Küreselleşmenin itic i Kapitalizm ve Hükümetler ve piyasalar. Çağcıllığın birleşik güçleri.


g ü ç le ri teknoloji.
/
Tabakalaşma kalıbı Eski hiyerşilerin Güneyin artan önemsizleşmesi. Dünya düzeninin yeni mimarları.
aşınması.

Baskın g ü d ü McDonald’s, Ulusal çıkar. Siyasal topluluğun dönüşümü.

Küreselleşmenin İnsan eyleminin Uluslararasılaşma ve bölgeselleşm e Bölgelerarası ilişkilerin yeniden


kavramsallaştırılması çerçevesinin yeniden olarak. düzenlenmesi ve uzaktan eylem
düzenlenmesi olarak. olarak.

Tarihsel izlek Küresel uygarlık. Bölgesel bloklar/uygarlıkların Belirsiz: küresel bütünleşme ve


çatışması parçalanmışlık.

Ö zet sav Ulus-devletin sonu. Uluslararasılaşma, hükümetlerin Küreselleşme hükümet gücü İle
uysallığına ve desteğine bağlı. dünya siyasetini dönüştürüyor.

Kaynak: D. Held v e diğerleri (1999 ), s. lO’dan uyarlanmıştır.

nedeni, dünya ticaretinin büyük kalıplarıyla karşılaştırıldığında, dünya


bölümünün üç bölgesel grup -Avrupa, ekonomisinin coğrafi kapsamı bakı-
Asya-Pasifik ve Kuzey Amerika- mından daha az küresel olduğu ve
arasındaki ücaret tarafından oluşturul- yoğun etkinlik ceplerinde daha fazla
masıdır. Örneğin, Avrupa Birliği yoğunlaştığı ileri sürülmektedir.
ülkeleri, öncelikle kendi aralarında Kuşkucular, aşırı küreselleşmeciler
ücaret yapmaktadır. Aynı şey öteki (yukarıya bakınız) gibi kimileri
bölgesel gruplar için de geçerlidir; bu da tarafından benimsenen, küreselleş-
tek bir dünya ekonomisi kavramını menin ulusal hükümederi kökten bir
geçersiz kılmaktadır (Hirst 1997). biçimde güçsüzleştirdiği ve onların
daha az merkezi olduğu bir dünya
Pek çok kuşkucu, dünya ekonomi- düzeninin yaratıldığı görüşünü yadsı-
sindeki bölgeselleşme -büyük fınansal ve maktadır. Kuşkuculara göre, ulusal
ticari blokların ortaya çıkışı gibi- hükümetler, ekonomik etkinliğin
üzerinde durmaktadır. Kuşkucular için, düzenlenmesi ve koordinasyonunda
bölgeselleşmedeki artış, dünya ekono- oynadıkları rol yüzünden esas oyun-
misinin daha çok değil, daha az cular olmayı sürdürmektedir. Örneğin,
bütünleştiğine kanıttır (Boyer ve hükümetler pek çok ücaret anlaşma-
Drache 1996; Hirst ve Thompson sının ve ekonomik liberalizasyon
1999). Bir yüzyıl öncesindeki ücaret siyasetierinin gerisindeki iüci güçtür.

94
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

A şın küreselleşmeciler küreselleşmecilere, ulusal hükümederin


hem önem hem de etki bakımından
Aşırı küreselleşmeciler, kuşkucula- gerilediği yeni bir küresel çağın şafağını
rın tam karşısında yer alırlar. Bunlar haber veriyor (Albrow 1997).
küreselleşmenin, sonuçları neredeyse
her yerde hessedilen gerçek bir olgu Dönüşümcüler
olduğunu ileri sürmektedir. Küresel-
Dönüşümcülerin konumu daha
leşme ulusal sınırlara kayıtsız olan bir
ortalarda yer alıyor. Bunlar küresel-
süreç diye görülmektedir. Küresel-
leşmeyi, modern toplumları şu anda
leşme, güçlü sınır-ötesi ticaret ve üretim
biçimlendiren geniş bir değişiklikler
akımları yoluşla taşınan yeni bir küresel
yelpazesinin gerisindeki merkezi güç
düzen yaratmaktadır. Aşırı küreselleş-
diye görmektedir. Onlara göre, küresel
mecilerin en iyi bilinenlerinden birisi
düzen dönüşüm geçirmektedir; ne ki
olan Japon yazar Keniche Ohmae,
pek çok eski kalıp varlığını bugün de
küreselleşmeyi “sınırsız bir dünya”
sürdürmektedir. Örneğin, hükümetler
piyasa güçlerinin ulusal hükümetlerden
küresel karşılıklı bağımlılıktaki artışa
daha güçlü olduğu bir dünya yaratıyor
karşın yine büyük bir gücü ellerinde
diye görmektedir (Ohmae 1990,1995).
tutuyorlar. Bu dönüşümler yalnızca
Aşırı küreselleşmecilerin ortaya iktisadi nitelikte değil, siyaset, kültür ve
koyduğu çoğu küreselleşme çözüm- kişisel yaşam alanlarında da aynı
lemesi, ulus-devletin değişen rolüne derecede önemliler. Dönüşümcüler
odaklanmaktadır. Bu çözümlemelerde, bugünkü küreselleşme düzeyinin içsel
dünya ticaredndeki devasa büyüme ve dışsal, yurtiçi ve uluslararası alanlar
yüzünden, tek tek ülkelerin artık kendi arasındaki kurulu sınırları yokediyor
ekonomilerini denetleyemedikleri ileri olduğunu düşünmektedir. Bu yeni
sürülmektedir. Ulusal hükümetler ve bu düzene ayak uydurmaya çalışan
hükümetlerdeki siyasetçiler kendi toplumlar, kurumlar ve bireyler, daha
ülkelerinin sınırlarını aşan sorunlar, eski yapıların sarsıldığı bağlamlarda
çalkantılı fınansal piyasalar ve çevresel yollarını bulmak zorundalar.
tehdider gibi üzerinde denetim kurma
Aşırı küreselleşmecilerin tersine,
güçlerini giderek yitirm ektedir.
dönüşümcüler küreselleşmeyi, etkilere
Vatandaşlar, politikacıların bu tür
ve değişmeye açık olan, dinamik ve açık
sorunları ele alma yeteneklerin sınırlı
bir süreç diye görmektedir. Küresel-
olduğunu farketmekte ve sonuç olarak
leşme, genellikle birbirlerine karşıt
varolan yönetim düzenlerine karşı
biçimde işleyen eğilimleri içeren
inançlarını yitirmektedir. Aşırı küresel-
çelişkili bir biçimde ilerlemektedir.
leşmecilerin bir bölümü ulusal hükü-
Küreselleşme, kimilerinin ileri sürdük-
mederin güçlerine bir meydan okuma-
leri gibi tek yönlü bir süreç değil,
nın da yukarıdan Avrupa Birliği, Dünya
görüntülerin, bilginin ve etkilerin iki
Ticaret Örgütü ve başkaları gibi yeni
yönlü akımıdır. Küresel göç, medya ile
bölgesel ve uluslararası kurumlardan
telekomünikasyon, kültürel etkilerin
geldiğine inanmaktadır.
yayılmasına katkıda bulunmaktadır.
Bu değişmeler hep birlikte, aşırı Dünyanın canlı “küresel kentleri”

95
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

kesinlikle, etnik grup ve kültürlerin nin alanı olarak bir kenara bırakarak
birbirinin içine geçmiş bir biçimde ve güvenle görmezden gelebilir miyiz?
yanyana yaşadığı çokkültürlü kentierdir. Kesinlikle hayır. Sanayileşmiş ve
Dönüşümcülere göre küreselleşme, gelişmekte olan toplumlar, birbiriyle
çok yönlü bir biçimde işleyen bağlan- bağlantılı bir biçimde gelişmişlerdir;
tılar ile kültürel akımlarla nitelenen, bugün de eskisine kıyasla çok daha fazla
merkezi olmayan ve kendine dönük bir ilişkilidirler. Sanayileşmiş ülkelerde
süreçtir. Küreselleşme birbiri içine yaşayanlarımız, yaşamımızı sürdürmek
geçmiş sayısız küresel ağın ürünü oldu- için pek çok hammadde ve üretilmiş
ğundan, dünyanın belirli bir bölgesin- ürün bakımından gelişmekte olan
den yönlendiriliyor diye görülemez. ülkelere bağımlıyız. Tersine, gelişmekte
olan ülkelerin büyük bölümünün eko-
Ülkeler, dönüşümcüler tarafından,
nomileri, onları sanayileşmiş ülkelere
aşırı küreselleşmecilerin ileri sürdüğü
bağlayan ticaret ağlarına bağımlıdır.
gibi egemenliği yitiriyor diye görülmek-
Sanayileşmiş düzeni ancak, onları
ten çok, toprak temeline dayanmayan
gelişmekte olan dünya ile -aslında,
yeni ekonomik ve toplumsal örgüt
dünyanın nüfusunun ezici bir bölümü-
biçimlerine (örneğin şirketler, toplum-
nün yaşadığı yer- karşılaştırarak tümüy-
sal harekeder ve uluslararası organlar)
le anlayabilmek olanaklıdır.
yanıt olarak yeniden yapılanıyor diye
görülmektedir. Dönüşümcüler, bizim Bir dahaki sefere yerel bir markete
artık devlet merkezli bir dünyada ya da süpermarkete gittiğinizde sergi-
yaşamadığımızı, hükümetlerin, küresel- lenen ürünlerin sırasına bir bakın.
leşmenin karmaşık koşulları altında Burada Batıda, onları alabilecek kadar
yönetime daha etkin ve dışa dönük bir parası olanların sahip olmayı elde bir
bakış açısı benimsemeye zorlandıklarını diye gördüğü mal çeşitliliği, bütün
ileri sürmektedir (Rosenau 1997). dünyaya yaılan şaşırtıcı derecedeki kar-
maşık ekonomik bağlantılara bağımlı-
Kimin görüşü gerçeğe daha yakın?
dır. Marketlerde satılan ürünler, yüz
Neredeyse kesinlikle dönüşümcülerin.
kadar farklı ülkede yapılıyor ya da
Kuşkucular, dünyanın yaşadığı değiş-
bunlar yapılırken oralardan gelen
meyi küçümsedikleri için hatalıdır; ör-
parçalar kullanılıyor. Bu parçaların
neğin dünya fınans piyasaları, daha
dünyanın her tarafına düzenli olarak
önce hiç olmadığı kadar küresel bir
taşınması gerekir; milyonlarca günlük
düzeyde örgütienmiştir. Öte yandan
işlemin koordinasyonu için de sürekli
aşırı küreselleşmeciler de, küreselleş-
bilgi akışı gereklidir.
meyi fazlasıyla ekonomik ve fazlasıyla
tek yönlü bir süreç diye görmektedirler. Dünya hızla tek bir, birleşik
ekonomiye doğru ilerlerken, giderek
Küreselleşmenin etkileri
artan sayıda şirket ve insanlar, yeni
İlk bölümde, tarihsel olarak piyasalar ve ekonomik fırsatların
sosyolojinin birincil odağının sanayi- peşinde bütün dünyayı dolaşmaktadır.
leşmiş ülkelerin incelenmesi olduğunu Sonuç olarak, dünyanın kültürel haritası
gördük. O zaman sosyologlar olarak, değişmektedir. İnsan ağları ulusal
gelişmekte olan dünyaya antropoloji- sınırların hatta kıtaların ötesine uzan-

96
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

K üreselleşm e v e gündelik y aşam : re g g a e müziği

P o p ü le r m ü zik h ak k ın d a bilgili o la n kişiler b ir şarkıyı in an m ay a b aşlam ıştı. S e la siy e'n in ad larınd an birisi,
d in le d ik le rind e , ç o k lu k o n u h an gi ta rz d an “ P re n s R as T a fa ri” idi; o n a ta p m a n B a n H in t
e tk ilen e re k biçim len d irild iğ in i ayırd edebilir. H e r b ir A d alılar da ke n d ile rin i “ R a sta fa ry an la r” diye
m ü z ik tarzı,- e n in d e so n u n d a , ritm , m e lo d i, u yu m ve ad lan dırıy orlard ı. R a sta fa ry a n tarik atı kısa zam a n d a
sö z le rin k e n d in e ö z g ü b ir b içim d e biraray a B u rru la rla k ayn aştı; R a sta fa r y a n m ü zik de B u rru
g e tirilm esid ir. G r u n g e , h ard ro c k , te ch n o ve h ip -h o p davul çalm a ta rz ını, In cil'd e k i bask ı ve ku rtu lu ş
m ü zik a rasınd aki farkları an la m ak için d ahi o lm a k tem alarıyla birleştird i. 1 9 5 0 'le rd e , B a tı H in d i
g e re k m e z k e n , m ü z isy e n le r şarkıların ı b e s te le r k e n m ü z ik çile r R a sta fa r y a n ritm v e şarkı sö zle rin i
ç o k lu k b ir d izi fark lı tarzı birle ştirir. B u A m e rik an c a z ı v e ritm and blues bileşen le riy le
b ile şim le m lerin te k te k p arçaların ı b e lirle m e k z o r ka rış tırm ay a başladı. B u b ile şim le r g id ere k “ sk a ”
o la b ilir. A n c a k k ü ltü r so sy o lo gla rı için bu ço k lu k m üziğ ini or ta y a çık a rd ı; so n ra , 19 6 0 'la rın so n ların d a
girişilm ey e d eğ er b ir çab ad ır. F a rk lı m üz ik tarz la rı, d a, g ö r e c e yavaş d avul ritm i o la n , b ası ö n e çık aran
farklı to p lu m sa l g ru p la rd a n çık m a eğ ilim i g ö s te r ir; v e k e n tse l y o k su llaş m a ile to p lu m sal b ilin cin
ta rz la rın nasıl b irleştirild iği v e b irb irin e k arıştığ ını g ü c ü n d e n s ö z e d e n ö y k ü lere sahip re gg ae'y e
in c e le m e k , g ru p la r arasınd ak i tem a sları iz le m e n in iyi d ö n ü ş tü . B o b M arle y g ib i p e k ç o k re g g a e san a tçısı,
b ir yoludur. ticari b aşarı k azan d ı; 1 9 7 0 'le re g elin d iğ in d e artık
d ü nya nın h e r y a nınd aki in s an lar re g g ae m üziği
K im i kü ltü r so sy o lo g la rı ilgilerini re g g a e m ü ziğ in e
d in liyo rdu . 1 9 8 0 'le r ile 1 9 90 'la r d a , re g g a e m üziği
y ö n e ltm işle rd ir, çü n k ü so sy al g ru p la r arasınd a ki
h ip -h o p (ya d a rap) m üziği ile kayn aşarak, W u -T an g
tem a s lar ın yeni m ü zik b içim le r in in yara tıld ığı sü re cin
C lan ve F u g e e s g ib i g ru p la rın çalışm aların d a
iyi b ir ö rn e ğ id ir. R e g g ae 'n in k ö k le ri B a tı A frik a'y a
ra sd an an yeni tarzlar o rtay a çık ard ı.
kad a r izle n e bilir. O n y e d in c i yüzyıld a, büyük
sayılard aki B a tı A frik alı, İn giliz sö m ü rg e cile r D o la yısıy la re g g a e 'n in tarihi, farklı to p lu m sal
ta ra fın d an k ö le le ştirile re k B a n H in t ad alarınd a ki g ru p la r ya da b u g ru p la rın m üzik leri yoluyla dile
şe k e r kam ışı ta rlala rınd a ç a lıştırm a k üzere g e m iy le g e tird iğ i farklı an lam lar siyasal, tin se l v e kişisel
ge tirilm iştir. İn g iliz le r k ö le le rin g e le n ek se l A frik a k a rşılaşm an ın da tarihid ir. K ü re s e lle ş m e , bu
m üz iğ in i ça lm a la rın ı, b u m üziğ in b a şk ald ırm a k için k a rşıla şm aların y oğ u nluğ u n u artırm ış tır. A rtık ,
insa n la rı y ö n le n d iren b ir ça ğrı o la b ile c e ğ i ko rku su yla ö r n e ğ in İskan d in a vy a'd ak i g e n ç b ir m ü z ik çin in ,
yasaklam aya ça lışm ışlarsa d a, k ö le le r A frik a d avul L o n d ra'd a N o th in g H ill'in b o d ru m la rın d a yapılan
g e le n e ğ in i, k im i z a m a n k ö le s ah ip le rin in e m p o z e m üziği d in leye rek bü yü m esi ve aynı zam an d a,
ettiği A v ru p a m ü zik tarzlarıyla b ü tü n le ş tire re k can lı ö r n e ğ in M e x ic o C ity 'd en uydu aracılığıyla yapılan
tu tm ay ı ba şarm ışla rd ır. Ja m a ik a 'd a , B u rr u la r d e n e n can lı b ir m ariach i k o n se rin d e n de b ü yük ö lçü d e
b ir g ru p k ö le n in d avul çalm a ların a , k ö le sahip leri e tk ile n m e si olasıdır. E ğ e r g ru p la r arasınd aki
ta ra fın d a n ça lışm a te m p o su n u yü k se k tutm aya k arşıla şm alar m üzik sel ev rim in ö n e m li b ir
y ard ım cı old u ğ u için h o ş g ö rü g ö ste riliy o rd u . b e lirle y iciys e, ö n ü m ü zd ek i yıllarda k ü rese lle şm e
S o n u n d a Ja m a ik a 'd a k ö le lik 1 8 3 4 yılınd a k aldırıldı, sü re ci g eliştik çe yeni fazların g e rç e k b ir bo llu ğ u n u n
a n c a k B u r ru d avul g e le n e ğ i, ç o k sayıda B u rr u v aro la c ağ ı ö n g ö rü le b ilir.
ü y e sin in k ırsal ala nlard an K in g s to n 'u n k en ar
m ah a lle le rin e g ö ç m e s in e k a rşın sü rd ürüld ü.

B u k e n a r m a h a lle le r, yeni b ir dinsel tarik atın


-re g g a e 'n in g e lişm e s in d e te m el ö n e m i old uğ u
g ö r ü le n b ir tarik at- o rtay a çık tığ ı yer de o lm u ştu r.
1 9 3 0 'd a , H ail es Se lasiy e, A frik a ü lkesi E ty o p y a 'n ın
im p a ra to ru o lara k ta ç giydi. B ü tü n d ünya daki
A v ru p a sö m ü rg e ciliğ in e k arşı çık a n la r, Se lasiy e 'n in
ta h ta çık m a sın ı se v in ç le k arşılark e n, B a tı H in t
ad a la rınd aki b ir g ru p in s a n , S ela siy e 'n in b ir tan rı
o ld u ğ u n a , dünyaya ba sk ı a lan d a k i A frik a 'n ın
ö z g ü rlü ğ e k av u ş m a sını sağlam ak için g ö n d e rild iğ in e

97
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

makta, böylelikle de kendi doğum gibi ağlar ya da programlar yoluyla),


yerleri ile onları evlat edinen ülkeler her gün dünyanın dört bir
arasında kültürel bağlantılar sağlamak- yanındaki evlere getiren; aynı
tadır (Appadurai 1986). Bir avuç dil, bir zamanda da Hollanda'dan (Big
zamanlar dünya üzerinde konuşulan Brother) ya da İsveç'ten (Expedition:
binlerce farklı dil üzerinde egemenlik Kobinson ki Survivor1a dönüştü)
kurmuş ya da kimi durumlarda onların aldığı kültürel ürünleri Amerikan
yerine geçmiştir. seyircisi için uyurlayan televizyon.
Kültürler için adalar halinde 2. Fabrikaları, yönetim yapıları ve
varolmak, giderek olanaksızlaşmak- pazarları çokluk kıtalara ve ülkelere
tadır. Dünya üzerinde, radyo, televiz- yayılan şirketleriyle birleşik bir
yon, hava taşımacılığı ve onların küresel ekonominin ortaya çıkışı.
getirdiği turist sürüsü ya da bilgisayar-
3. Evlerinde harcadığı kadar
dan kaçabilecek kadar uzak olan, eğer
zamanı dünyayı dolaşırken harca-
varsa, pek az yer vardır. Bir kuşak önce,
yabilen, büyük şirketlerin yönetici-
yaşam biçimlerine dünyanın geri kalanı
leri gibi, kendi uluslarından çok
tarafından bütünüyle dokunulmamış
kozmopolit bir kültürle özdeşleşen
kabileler vardı. Bugün, bu insanlar
“dünya vatandaşları” .
A.B.D. ya da Japonya'da yapılan meçler
ya da öteki aletleri kullanıyor; Dominik 4. Küresel bir siyasal, hukuki ve
Cumhuriyeti ya da Guetemala'daki askeri çerçeve yaratan, Birleşmiş
giyim fabrikalarında yapılan tişörtler ile Milletler kuruluşları, bölgesel tica-
şortlar giyiyorlar ve dışarıdan gelenlerle ret ve ortak savunma birlikleri,
olan temas yüzünden kaptıkları çokuluslu bankalar ve öteki küresel
hastalıklarla savaşmak için Almanya ya finansal kuruluşlar, uluslararası iş
da İsviçre'de yapılan ilaçları kullanı- ve sağlık örgütleri ve küresel tarife
yorlar. Ayrıca, bu insanlar kendi ve ticaret anlaşmaları gibi çok
öykülerini dünyadaki insanlara aktara- sayıda uluslararası kuruluş.
bilmek için uydu televizyon ve interneti
5. iş dünyasındaki günlük yaşamın
kullanabiliyorlar. En fazla bir ya da iki
ayrılmaz bir parçası olan, gezegenin
kuşak sonra, dünyada bulunan, bir
hemen her tarafıyla anlık iletişim
zamanlar birbirinden yalıtılmış olan
sağlayan elektronik iletişim biçim-
bütün kültürler, kendi eski yaşam
leri (telefon, fax, elektronik posta,
biçimlerini korumaya ne kadar uğraşır-
internet ve world wide web).
larsa uğraşsınlar, küresel kültürle karşı-
lacaklar ve onun tarafından dönüştürü- Internet küresel bir kültüryaratıyor
leceklerdir.
mu?
Küresel kültürü ortaya çıkaran
Pek çok kişi internetin dünyadaki
güçler, bu kitap boyunca tartışılmak-
hızlı gelişiminin, küresel bir kültürün
tadır. Bunlar arasında şunlar var:
-şu anda bütün internet kullanıcılarının
1. Britanya ve özellikle Amerikan (2.6. Şekile bakınız) dörtte üçüne ev
kültürünü (BBC, MTV ya da Friends sahipliği yapan Avrupa ve Kuzey

98
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

Amerika'dakine benzer bir kültürün- Kuveyt birçok bakımdan modern


yayılmasını hızlandıracağına inanıyor bir ülke olsa da, erkek ve kadınlara farklı
-kadınlarla erkeklerin eşitliği, özgürce muamele eden kültürel normlar
konuşma hakkı, hükümete demokratik oldukça güçlüdür. Kadınlardan genel
kanlım ile tüketim yoluyla zevk peşinde olarak, yalnızca yüzlerini ve ellerini
koşma gibi değerlere olan inançlar, açıkta bırakan geleneksel giysileri giy-
dünyaya internet yoluyla yayılıyor. meleri beklenir; gece evden ayrılmaları
Dahası internet teknolojisinin kendisi ya da eşi ya da akrabası olmayan
de bu tür değerleri özendirir görünüyor: erkeklerle herhangi bir zamanda halk
küresel iletişim, sınırsız (ve sansürsüz) içinde görünmeleri yasaktır.
görünen bilgi ve anlık zevkler hep yeni
teknolojinin özellikleri. Deborah Wheeler (1998), inter-
netin Kuveyt kültürü üzerindeki etkisini
Yine de bundan internetin gelenek-
araştırmak için bir yıl çalıştı. Internet
sel kültürleri ortadan kaldırarak onların
Kuveyt'te giderek popüler olmaktadır;
yerine kökten farklı yeni kültürel
Ortadoğu'daki Arap ülkelerinde
değerleri geçireceği sonucunu çıkarmak
bulunan bütün internet kullanıcılarının
acelecilik olur. Internet dünyaya yayıl-
yarısı, bu küçük ülkede yaşamaktadır.
dıkça, onun birçok bakımdan gelenek-
Kuveyt gazeteleri sık sık internet ve
sel kültürlerle de uyumlu olabileceğine,
Web hakkında öyküler basarlar; Kuveyt
belki de hatta onları güçlendirmek için
üniversitesi, Arap dünyasında, öğren-
kullanılabiecek bir araç olduğuna ilişkin
cileri için internet bağlatan ilk
kanıdar bulunmaktadır.
üniversitedir.
Örneğin, ortadoğu ülkesi olan, son
yıllarda güçlü Amerikan ve Avrupa Wheeler, Kuveyt gençlerinin,
etkileri yaşayan geleneksel bir Islami zamanlarının büyük bölümünü chat
kültür olan Kuveyt'i ele alalım. Basra odalarında ya da pornografik sitelerde
Körfezinde, petrol bakımından zengin geçirdikleri -geleneksel İslam kültü-
olan bir ülke olan Kuveyt, dünyadaki ründe son derece kötü gözle bakılan iki
kişi başına gelirin en yüksek olduğu etkinlik- internet kafelere doluştuğunu
ülkelerden birisidir. Hükümet, üniver- bildiriyor. Wheeler'a göre,
site düzeyinde parasız kamu eğitimi
pek çok genç kişi bana, karşı cinsle
uygulamakta ve bunun sonucunda da
olan karşılaşmalarının siberuzayda
hem kadınlar için hem de erkekler için olduğunu söyledi. Hatta klavyede,
yüksek bir okuryazarlık ve eğitim oranı öpücük için (*), dudaktan öpm ek için
bulunmaktadır. Kuveyt televizyonu sık (:*) ve utanmış bir kıkırdama için
sık, yayın namaz vakideri düzenli olarak (LO L) özel simgeler var bütün bu
kesilse de, örneğin A.B.D.'den Ame- etkileşim ve yanıdar ilişkiyi heyecanlı
rikan Futbolu yayını yapmaktadır. ve bu durumda, güvenli kılıyor. (1998)
Kuveyt'in yaklaşık 2 milyonluk
Yeni iletişim teknolojileri kesinlikle,
nüfusunun yaklaşık yarısı, 25 yaşın
erkek ve kadınları, evlilik dışında bu tür
altındadır ve Avrupa ve Kuzey Ame-
iletişimlerin son derece kısıdı olduğu bir
rika'daki akranları gibi, pok çoğu yeni
toplum içinde birbiriyle konuşmalarına
düşünceler, bilgiler ve tüketim ürünleri
olanak veriyor. Wheeler ayrıca, ironik
için internette gezinmektedir.
olarak, internet kafelerde erkeklerle

99
Küreselleşme v e Değişen Dünya

,
1 000.000
100,000
10,000
1,000
100
• 10
. 1
Internet

<p

2 .6 . Şekil Küresel in te rn et bağlantıları: in tern et serverları sayısı, O cak 1 9 9 9 .


Kaynak: John Quarterman ve Matrlx Information Directory Services (MIDS)’teki meslektaşları,
www.geog.ucl.ac.uk/casa/martin/atlas/mids_lntrworld9901_large.gif

kadınların birbirinden ayrı tutulduğuna K u v ey tli İs la m cı sö y le m le rin in t e rn e tte


a rtm a s ın ın d ış ın d a , in t e r n e ti ö n e m li
dikkat çekiyor. Dahası, Wheeler,
siyasal v e to p lu m sa l b ir e tk i g ö s te rm e k te n
Kuveytlilerin sert görüşleri ya da siyasal
alıyoyuyor. ... K u v e y t'te , siyasal b ir g ö r ü şe
görüşleri internet üzerinden dile getir- sah ip o lm a k ya d a b u g ö r ü ş ü h alk içind e
meye son derece gönülsüz olduklarını d ile g e tirm e n in k ö tü old u ğ u n u b e lirte n b ir
görmüş. Internet üzerinde serbestçe anlayış var. H içk im se , kay d e d ile ce k ya da
alın tı y ap ılacak b ir k o n u şm ay ı yap m ak
dolaşan tutucu Islami dinsel görüşleri
is te m iy o r . Bu d ü şü n ce in s a n la r ı
tartışmanın dışında, Kuveytliler inter-
k o rk u tu y o r ya d a sin irlen d iriy or. Y aln ız ca
net üzerinde hatırı sayılır derecede se çk in le r, s e r b e s tç e v e a ç ık ça k o n u şa b ile -
kısıtlanmışlar. Wheeler bunu, kişinin ce k ler in i d ü şü n ü y o r (1 9 9 8 ).
kendi hakkında çok fazla bilgi vermenin
tehlikeli olabileceği biçimindeki kültü- Wheeler, yüzlerce yıldan beri
rel inanca bağlıyor. varolan Kuveyt kültürünün, yalnızca
K u v e y t'te , bilg i, k işisel g ü ç le n m e aracı internet üzerinden farklı inanç ve
o lm a k ta n ç o k b ir p o ta n s iy e l te h d it. B ilg i, değerlere açık olması tarafından kolayca
d ü şm a n la rın ız a k arşı k u llan a b ile ce ğ in iz değiştirilemeyeceği sonucuna varmak-
b ir silah , b o y u n eğ m ey i sü rd ü re n b ir ara ç
tadır. Az sayıda genç insanın küresel
ya d a g ü n d e lik y aşa m ın d ü z e n le m e le rin in
u y g u la n m a s ı... K u v e y t'in b ilg i ç a ğ ın a
chat odalarına katılıyor olmaları,
g e çiş i, bu tu tu m lar ile k işinin ü nün ü Kuveyt kültürünün A.B.D.'nin cinsel
k o ru m a iste ğ i ta ra fın d a n etk ilen iyo r. B u , tutumlarını ya da hatta Batıda erkekler

100
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

ile kadınlar arasındaki günlük ilişkiler rımız, küreselleşme yüzünden ciddi bir
biçimini benimsiyor olduğu anlamına biçimde değişmektedir.
gelmemektedir. Yeni teknolojilerin
Şu anda, bireylerin kendi yaşam-
sonucu olarak eninde sonunda ortaya
larını biçimlendirmek için, bir zamanlar
çıkacak olan kültür, Amerikan kültürü
sahip olduklarından çok daha fazla
ile aynı değil, kesinlikle Kuveyt kültürü
fırsadarı var. Bir zamanlar, gelenek ve
olacaktır.
töre, insanların yaşam yolları üzerinde
Bireyciliğinyükselişi güçlü etkilerde bulunurdu. Toplumsal
sınıf, toplumsal cinsiyet, etnik durum
Küreselleşme çoklukla büyük ve hatta dinsel bağlantılar, bireyler için
sistemler dünya finansal piyasaları, belirli yolları kaparken başkaları için bu
üretim ve ticaret, telekomünikasyon yolları açardı. Örneğin bir terzinin en
gibi içindeki değişmelerle eşleştiriliyor büyük oğlu olarak doğmuş olmak
olsa da, küreselleşmeni etkisi aynı dere- olasılıkla, genç adamın babasının
cede güçlü bir biçimde kişisel alanda da mesleğini öğrenme ve yaşamı boyunca
hissedilmektedir. Küreselleşme yalnız- bu mesleği yürütmesini garantile-
ca uzakta olan, uzak bir gezegende yecekti. Gelenek, bir kadının doğal
işleyen ve kişisel işleri etkilemeyen bir ortamının evin içi olduğunu söylerdi;
şey değildir. Küreselleşme “burada” kadının yaşamı ve kimliği büyük ölçüde
olan ve bizim kişisel ve mahrem yaşam- kocasının ya da babasının kimliği tara-
larımızı pek çok değişik biçimlerde fından belirlenmekteydi. Geçmiş
etkileyen bir olgudur. Kaçınılmaz zamanlarda, bireylerin kişisel kimlikleri,
olarak, kürüselleşen güçler, kişisel içinde doğdukları topluluk içinde
olmayan kaynakların -medya, internet biçimleniyordu. Bu toplulukta geçerli
ve popüler kültür gibi- yanısıra başka olan değerler, yaşam biçimleri ve etik,
ülke ve kültürlerden gelen bireylerle insanların yaşamlarını onlara göre
girdiğimiz kişisel temas yoluyla da yönlendireceği, görece sabit buyruklar
bizim yerel ortamlarımıza, evlerimize sunmaktaydı.
ve topluluklarımıza girdikçe, bizim
kişisel yaşamlarımız değişmiştir. Bununla birlikte, küreselleşme
koşullarında, insanların kendi kimlikle-
Küreselleşme bizim gündelik rini etken bir biçimde kendilerinin
deneyimlerimizin doğasını kökten bir oluşturdukları yeni bir bireycilik yönün-
biçimde değiştirmektedir. Yaşadığımız de bir harekede karşı karşıyayız. Yerel
toplumlar ciddi dönüşümler geçirirken, topluluklar yeni bir küresel düzenle
bu toplumların altında yatan yerleşik etkileşim içine girdikçe, gelenek ve
kurumlar da konumlarını yitirmiştir. Bu yerleşik değerlerin ağırlığı azalmaktadır.
bizi, aile, toplumsal cinsiyet rolleri, Daha önceleri insanların seçimlerini ve
cinsellik, kişisel kimlik, öteki insanlarla etkinliklerini yöneten toplumsal kodlar,
ve işimizle olan ilişkilerimiz gibi önemli ölçüde zayıfladılar. Örneğin
yaşamımızın kişisel ve mahrem yönle- bugün, bir terzinin en büyük oğlu,
rini yeniden tanımlamaya zorlamak- kendi geleceğini kurarken önündeki
tadır. Kendi hakkımızdaki düşüne birçok yoldan birini seçebilir; kadınlar
biçimimiz ve öteki insanlarla bağlantıla- artık ev içi alanla kısıdanmış değiller;

ıo ı
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

insanların yaşamlarım biçimlendiren çekçi görünmeyebilirse de, Birleşmiş


öteki zorlamalar da ortadan kalktı. Milleder ve Avrupa Birliğinin oluşum-
Geleneksel kimlik çerçeveleri çözülür- ları gibi, küresel bir demokratik yapının
ken yeni kimlik kalıpları ortaya çıkıyor. yaratılmasına yönelik kimi adımlar
Küreselleşme insanları, daha açık, şimdiden atılmıştır. Özellikle AB,
kendine dönük bir biçimde yaşamaya küreselleşmeye karşı yaratıcı bir yanıt
zorluyor. Bunun anlamı bizim sürekli gibi görülebilir; AB bölgesel bağların
olarak, etrafımızdaki değişen ortamlara güçlü olduğu dünyanın öteki bölümle-
yanıt veriyor ve kendimizi uyarlıyor rindeki benzer örgütier için bir model
olduğumuzdur. Bireyler olarak, içinde de olabilir. Yeni küresel yönetim
yaşadığımız geniş bağlamla birlikte biçimleri, insan haklarının savunulması
evrimleşiyoruz. Gündelik yaşamları- gibi uluslararası davranışın şeffaf
mızda yaptığımız küçük seçimler bile kuralları ve ölçülerini oluşturup
-ne giydiğimiz, boş zamanımızı nasıl koruyabilecek olan kozmopolit bir
geçirdiğimiz, sağlığımızı nasıl korudu- dünya düzeninin yaratılmasına yardımcı
ğumuz ve bedenimize nasıl baktığımız- olabilir.
sürekli olarak kendi öz kimliğimizi
yaratma ve yeniden yaratma süreç-
leridir. Soğuk Savaşın bitiminden bu yana
geçen on yıl, dünyanın pek çok böl-
Sonuç: küresel bir yönetim gesindeki şiddet, iç çatışmalar ve kaotik
gereksinimi dönüşümler ile ayırdedilmektedir.
Kimileri, küreselleşmenin hızlanan kriz
Küreselleşme ilerledikçe, varolan
ve kaos olduğu yolundaki kötümser bir
siyasa] yapı ve modellerin, ulusal sınırla-
rı aşan zorluklarla dolu olan bir dünyayı görüşü benimsiyor olsa da, başkaları
daha fazla eşitlik, demokrasi ve refah
yönetmek için yeterince donanımlı
olmadıkları ortaya çıkmaktadır. Tek tek peşinde koşarken küreselleşen güçlerin
kullanılması için yaşamsal fırsatlar
hükümetlerin AIDS'in yayılmasını
görmektedir. Küresel yönetim ve daha
engelleme, küresel ısınmanın etkilerini
etkili düzenleyici kurumlara doğru
tersine çevirme ya da çalkantılı fınansal
piyasaları düzenleme güçleri yoktur. gerçekleşen hareket, küresel karşılıklı
Dünyadaki toplumları etkileyen pek bağımklık ile hepimizi daha önce
olmadığı kadar birbirimize bağlayan
çok süreç, bugünkü yönetim mekaniz-
hızlı değişme sözkonusuyken hiç de
malarının denetimi altında değildir. Bu
yönetim açığı ışığında, kimileri, küresel yanlış değildir. Kendi irademizi
toplumsal dünya üzerinde ortaya koy-
sorunlara küresel bir biçimde yanıt
mak bizim yeteneklerimizin ötesinde
verebilecek yeni küresel yönetim biçim-
değildir. Aslında, böyle bir ödev,
leri gerektiğini belirtmektedir. Tek tek
yirmibirinci yüzyılın başında insan top-
ülkeler düzeyinin üzerinde işleyen
lumlarının karşısında bulunan en büyük
zorlukların sayısı arttıkça, bunlara olan
zorunluluk ve en büyük zorluktur.
yanıtların da ulusötesi olmak zorunda
olduğu ileri sürülmektedir. Küresel yönetim hakkında daha fazla
şeyi, “Siyaset, Hükümet ve Terörizm”
Ulus-devletin düzeyinin üzerinde başlıklı 20. Bölümde öğreneceğiz.
olacak bir yönetimden sözetmek ger-

10 2
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

Ö z et

1 M odernlik ö n cesi toplum un birkaç türünü ayırdetmek ortaya çıkışı olan siyasal etkenleri etkiler (ve onlardan
olanaklıdır. Avcı ve toplayın toplumlards. insanlar tahıl etkilenir). K ültürel etkiler arasında, bilim ve
yetiştirm ek ve hayvan beslem ek yerine bitkileri toplam a teknolo jin in bir başka etkisi bulunur: sürekli olarak
ve havyvanları avlama yoluyla yaşamlarını sürdürürler. geleneğe ve kültürel alışkanlıklara karşı çıkan m od ern
Kır toplumları evcilleştirilm iş hayvan yetiştiriciliğinin düşüncenin yenilikçi ve eleştirel niteliği.
ön em li bir geçim aracı olduğu toplumlardır. Tarım
7 K üreselleşm e sık sık ekonom ik bir olgu gibi
toplumları belli toprak parçalarının ekip biçilm esine gösterilir, ne ki bu görüş fazlaca basitleştirilmiştir.
bağımlıdır. D aha büyük, daha gelişmiş nitelikteki kentsel
K üreselleşm e siyasal, ekonom ik, kültürel ve sosya
toplum lar, geleneksel uygarlıkları oluştururlar.
etkenlerin biraraya gelmesiyle ortaya çıkm ıştır.
2 Sanayi toplum lannın gelişim i ile B atının genişlem esi, K üreselleşm e her şeyden ön ce, dünya üzerindeki
dünyanın pek ç o k bölüm ünün ele geçirilm esine yol insanlar arasındaki etkileşim in hızım ve kapsam ını
açm ıştır; sömürgeleştirme süreci de, uzun zam andan beri artıran bilgi ve iletişim teknolojileri tarafından
varlığını sürdüren toplum sal düzen ve kültürlerin kökten yönlendirilir.
bir biçim de değişm esine yol açmıştır.
8 A rtan küreselleşmeye birkaç etken katkıda
3 Sanayi toplum larında, (tekniklerinin aynı zamanda bulunmuştur. İlkin, Soğuk Savaşın bitişi, Sovyet-tipi
yiyecek üretim inde de kullanıldığı) sanayi üretimi kom ünizm in çöküşü ve uluslararası ve bölgesel
ekon om inin ana temelidir. Sanayileşmiş ülkeler arasında, yönetim biçim lerinin gelişm esi dünyadaki ülkeleri
Ba tı ülkeleri, Japon ya, Avustralya ve Y eni Zelanda birbirine yakınlaştırmıştır. İkincisi, bilgi
bulunmaktadır. D ünya nüfusunun büyük bir bölüm ünün teknolojisindeki yayılma, dünya çapında bilgi akışını
yaşadığı gelişmekte olan diinjadaki ülkelerin hem en hepsi kolaşlaştırm ış ve insanları daha küresel bir bakış açısı
eskiden söm ürge olan ülkelerdir. B u ülkelerdeki nüfusun benim sem eye yöneltm iştir. Ü çüncüsü, dünyayı saran ve
büyük bölüm ü, bir bölüm ü dünya piyasalarına bağımlı ekon om ik piyasalan birbirine bağlayan ürerim ve
olan tarımsal üretim de çalışmaktadır. tüketim ağları oluşturan ulusaşırı şirkederin
büyüklükleri ve etkileri artmıştır.
4 Toplumsa! değişme bir toplum un kurum lan ile
kültürünün zaman içerisinde dönüşm esi olarak 9 K üreselleşm e, sıcak tartışm aların olduğu bir konu
tanımlanabilir. M o dern d önem , insanlık tarihinin haline gelm iştir. K uşkucular, küreselleşm e
yalnızca küçük bir bölüm ünü oluşturuyor olsa da, hızla düşüncesinin abartıldığını ve bugünkü karşılıklı
ve önem li değişm eler ortaya çıkarm ıştır; değişim in hızı bağımlılık düzeylerinin daha ö n ce de yaşandığını ileri
da giderek artmaktadır. sürmektedir. B ir bölüm kuşkucu bunun yerine, büyük
fınans ve ticaret gruplarının içerisindeki etkinliğin
5 T oplum sal örgüt ve kurumların, avcı ve toplayıcı
yoğunlaşm asına neden olan bölgeselleşm e süreçleri
toplumlardan tarımsal ve m od ern sanayi toplum lara dek
üzerine odaklanmaktadır. A şın küreselleşm eciler tam
gelişim i, tek bir etkene dayalı bir toplumsal değişme
karşıt bir bakış açısını benim serler ve ulusal
kuram ını tarafından açıklanamayacak kadar çeşitlilik
hükümüderin rolünü bü tün bütün ortadan kaldırma
gösterir. E n azından üç büyük etki kategorisi
tehdidi yaratan gerçek ve güçlü bir olgu olduğunu ilen
ayırdedilebilir. Fiziksel çevre, iklim ya da iletişim
sürmektedirler. Ü çün cü bir grup, dönüşümcüler,
yollannın (ırm aklar, dağlann arasındaki geçider) varlığı
küreselleşm e, bugünkü dünya düzeninin pek ço k
gibi etkenleri içerir; bunlar, özellikle ilk ekonom ik
yönünü ekonom ik, siyasal ve toplum sal ilişkiler de
gelişmeleri etkilediğinden dikkate alınmaları gereken,
içinde dönüştürdüğüne ancak eski kalıpların bugün de
ancak abartılm am ası yerinde olan etkenlerdir. Siyasal
varlığını sürdürdüğüne inanmaktadır. B u görüşe göre,
örgütlen m e (özellikle askeri güç), avcı ve toplayıcı
küreselleşm e, kimi zaman birbirin e karşıt yönde işleyen
topluluklar belki de dışarıda bırakılmak üzere, geleneksel
çokyönlü akımların etkilerini içeren çelişkili bir süreçtir.
ya da m od ern, bütün toplumları, etkiler. Kültürel
etkenler arasında din (değişmeyi engelleyebilir), iletişim 10 K üreselleşm e ulusal sınırları aşan ve varolan siyasal
sistem leri (yazının bulunuşu gibi) ve bireysel liderlik yer yapıların denetim inden kaçan zorluklar yaratmaktadır.
alır. T ek tek hüküm etler bu ulusötesi sorunlarla
başedebilecek donan ım a sahip olmadıklarından, küresel
6 M o dern toplum sal değişm e üzerindeki en önem li
sorunlan küresel bir biçim de ele alabilecek yeni küresel
ekon om ik etki, sürekli yeniliğe ve üretim teknolojisinin
yönetim biçim lerine gereksinim vardır. Hızla değişen
gözd en geçirilm esine bağlı olan ve bunları yaratan sanayi
toplum sal dünya üzerinde kendi irademizi yeniden
kapitalizmidir. Bilim ve tekn o lo ji de, en önem lisi g örece
duyurmak, yirm ibirinci yüzyılın en büyük meydan
etkin yönetim biçim lerine sahip olan m odern devlerin
okuması olabilir.

103
Kflıe T P İlrjrıır ve Değişen Dünya

Düşünme soruıarı
1. Toplumsal değişme süreçlerinde “büyük liderlerin” rolü ne kadar önemlidir?
2. Küreselleşme aynı zamanda nasıl yerel bir olgu olabilir?
3. Küreselleşme aynı zamanda komünizmin çöküşüne yol açtı mı?
4. Artan bireycilik duygusu sözkonusuyken, bizler nasıl bir kişi olmak istediğimizi seçme
özgürlüğüne sahip miyiz, yoksa seçim konusunda şımarıkça mı davranıyoruz?
5. Ulusaşırı şirkeder gerçekten de hükümeüerden daha mı güçlüler?
6 Küreselleşme küresel bir kültüre yol açacak mı?

Ek kaynaklar
Ulrich Beck, W hat is Globali^ation? (Cambridge: Polity, 1999).
R. Cohen ve P. Kennedy, GlobalS ociology (Londra: MacMillan, 2000).
PeterDicken, Global S hift:Transformingthe WorldEconomy (New York: Guilford Press, 1998).
JohnGray, FalseDaıı>n: TheDelusıonsof GlobalCapitalism (Londra: GrantaBooks, 1998).
David Held ve Anthony McGrew (yay), The Globali^ation Reader, ikinci baskı (Cambridge: Polity
2000).

FrankJ. Lechner ve John Boli (yay), The Globalı^ation Reader {Oxford: Blackwell, 2000).
Joseph Stigütz, Globali^atıon and its Discontents (Londra: Ailen Lane, 2002).
J. Timmons Roberts ve Amy Hite (yay), From Moderni^atıon to Globali^ation: Perspectives on
Development andSocial Change (Oxford: Blackwell, 1999).

Sarah Owen Vandersluis ve Paris Yeros (yay), Poverty in World Politics: Whose Global Era?
(Basingstoke: Macmillan, 1999).

10 4
K ü re s e lle ş m e v e D e ğ iş e n D ü n y a

İnternet bağlantıları
Küreselleşme kaynağı:
http://www.Polity.co.uk/global

Küreselleşme Üzerine Uluslararası Forum


http: / / www.ifg.org

Ticaretin izlenmesi
http://www.tradewatch.org

Dünya Bankası Küreselleşme Sayfaları


http: / /wwwl .worldbank.org/economicpolicy/globalization

Küreselleşme üzerine Reith Konferansları, 1999


http://news.bbc.co.uk/hi/english/static/events/reith_99/default.htm

105
İçindekiler

Sosyolojik sorular
Bilimsel yaklaşım
Araştırma süreci
Nedeni ve sonucu anlamak
Nedensellik ve birlikte değişme
Araştırma yöntemleri
Etnografya
Derleme
Deneyler
Yaşam tarihleri
Karşılaştırmalı araştırma
Karşılaştırmalı ve tarihsel araştırmayı
birleştirme
Gerçek dünyada araştırma: yöntemler,
sorunlar ve tuzaklar
insan denekler ve ahlâki sorunlar
Sosyoloji sadece aşikar olanın yeniden
ifade edilmesi mi?
Sosyolojinin etkisi
Ö^et
Düşünme sorulan
E k kaynaklar
Internet bağlantılan
Sosyolojik Soru Sorma
ve Cevaplam a
adamlar burada? Ü stelik öteki
tuvaletlerin bulunduğu yer bu tuvaletin
yerinden daha müsait. Bu adamları
böyle bir araya getiren tuvaletlerden
başka ortak bir ilgi mi var?
Bu adamların hiç biri tuvaletleri
kendi resmi inşa amaçları için
kullanmak üzere ziyaret etmiyorlar:
onlar Birleşik Krallıkta 'samanlıkta iş
tutmak' diye bilinen 'şıp şak' cinsel
Bir iş gününün sonuna doğru ilişkide bulunmak için oradalar. Birçok
Amerika B irleşik D evletleri'nin erkek -evli ve bekar, doğru düzgün
Missouri eyaletinin St Louis kentindeki kimlikleri olan ve kendilerini gey olarak
bir parkta bulunan umumi tuvaletler gören- tanımadıkları insanlarla cinsel
aniden beklenenden daha meşgul olur. ilişki kurmanın yolunu aramaktadır.
Bir adam üzerinde gri bir takım elbise Onlar, cinsel heyecan yaşamayı um-
ile; bir diğeri başında basketbol şapkası, makta fakat birine bağlanmaktan
ayağında spor ayakkabısı, şortu ve kaçınmak istemekteler. Onlar, bu kamu
tişörtü ile, bir üçüncüsü bütün gün mekanı içindeki karşılaşmaların ötesine
araba tamir ettiği tamirhaneden çıktığı geçen bir vaat olmasını istememekteler.
iş tulumu ile içeri girer. Ne yapıyor bu

Umuma açık tuvaletlere niçin takılmalı?

108
S o s y o lo ji k S o r u S o r m a v e C e v a p la m a

Erkekler arasında, tanımadık Humphreys bu tür tuvaletierde


kişilerle şıp şak cinsel ilişki dünyanın hayli bir zaman harcadı çünkü
her yerinde görülmektedir fakat toplumsal süreçleri anlamanın harika
1960'lara kadar bu olgu incelenmemiş yollarından biri bu süreçlere katılmak
yaygın bir insan ilişkisi biçimi olarak ve gözlemektir. O ayrıca yoklama
kalmıştır. ABD'nde geyler topluluğu bu mülakadarı da yaparak sadece gözlem
faaliyetlerin meydana geldiği tuvaletiere yapmak suretiyle derleyebileceğinden
'çay odaları' ismini verdi. Bir sosyolog daha fazla bilgi derledi. Humphreys'in
olan Laud Humphreys katılımcılar araştırması pek çok kişinin mevcut
hakkında çalışma yapmak için umuma olduğunu bilmekten ötürü şok olacağı
açık bu tuvalederi ziyaret etd. Bu kişiler ve daha derinden anlaşılması gereken
hakkında Çajodası Ticareti (Tearoom hayatın bir yönüne pencere açtı. Onun
Trade) başlıklı bir kitap yazdı çalışması düzenli araştırmaya dayandı
(Humphreys 1970). Hiç de şaşırtıcı fakat çalışma aynı zamanda bir tutku da
olmayan bir şekilde, basıldığı vakit kitap taşımaktaydı.
geniş bir tartışmaya yol açtı ve mesele
Humphreys, gey hayat tarzına
bugün hâlâ bazıları açısından başa
yönelik eza ve cefanın erkekleri ıstıraplı
çıkılması zor bir konudur. Hump-
bir varoluşa ve bu varoluş içinde aşırı
hreys'in araştırma metodolojisi, edk
gizlilik ve tehlikeli şeyler yapmaya sevk
olmamakla ağır bir şekilde eleşdrildi,
ettiğini öne sürdü. Onun çalışması
örneğin onun üstü örtük alan araştır-
AIDS'in ortaya çıkışından önce yapıldı;
ması, hakkında araştırma yaptığı kişileri
böyle bir cinsel faaliyet bugün daha
bilgilendirerek rızalarını almadığı için
tehlikeli olurdu. Humphreys, gey alt
(Humphreys'in çalışmasının edği daha
kültürüne yönelik hoşgörünün geyleri
sonra sayfa 128-9’da tartışılmaktadır).
birbirlerinin izzeti nefsini koruma-
Ancak, çay odalarındaki çalışması
larına, karşılıklı destek sağlamalarına ve
sebebiyle Humphreys cinsel eğilimle-
gördükleri eza ve cefadan kurtulma-
rini gizlemek zorunda kalan erkeklerin
larına yardımcı olacak bir konuma
mücadeleleri üzerine yeni bir ışık
sokacağını öne sürdü.
saçmayı başardı. Onun çalışması, başka
bakımlardan 'normal' olan birçok
erkeğin -karşı komşu-meslek veya aile
yaşantılarına zarar vermeyecek utandı-
Sosyolojik sorular
rıcı davranışlara girişmenin yollarını Çayodası Ticareti çalışmasına konu
bulduklarını gösterdi. Humphreys'in olan tuvaletler sosyologların sorduğu
çalışması yaklaşık 30 yıl önce gey ve pek çok sorunun konusunu oluşturan
lezbiyen kimliklerine daha fazla leke bir olgunun mükemmel bir örneğini
sürüldüğü ve polisin böyle davranışlara oluşturmaktadır. Örneğin, tuvaletierde
karşı yasaları uygulamada daha bir cereyan eden şaşırtıcı faaliyetlere
tetikte olduğu bir zamanda yapıldı. bakarak Humphreys, toplumun, nasıl
Yasaların çok acımasızca uygulanma- işlemesi gerektiğine dair resmi görüşten
sından ötürü bir çok hayat harap edildi. ve bizim doğal kabul ettiğimizden
farklı olarak, nasıl işlediğini soruyordu-

109
Sosyolojik Soru Sorma ve Cevaplama

umuma açık bir tuvalet nasıl kulla- ada kadınların hayatı nasıl ele alınmalı?
nıldığına bağlı olarak aslında toplumsal Humphreys çalışmasını yaptığı zaman-
olarak inşa edilmiş bir mekandır. da feminist yaklaşım başat değildi, fakat
bugün bir feminist kadınların hayatının
Modern kuramsal yaklaşımların
-belki birlikte yaşadıkları erkeklerin
unsurlarının Humphreys'in çalışması-
faaliyetleri hakkında hiçbir şey bilme-
nın ele aldığı meseleleri anlamamıza
yen kadınların- çay odalarındaki bu gizli
yardımcı olacağına dikkat edilmesi de
faaliyetten nasıl etkilendiğini sorabilir-
önemlidir: Bir etkileşimci şunu
di. izleyen bölümde bu kuramsal
sorabilirdi: etkileşim süreciyle bu
yaklaşımların bazılarına geri döneceğiz.
davranış nasıl gerçekleşiyor? Ne tür
etkileşim meydana geliyor? Hump- Çayodası Ticareti'nin ilk kez
hreys, çay odalarına gidenlerin oraya basılmasının üzerinden neredeyse 40 yıl
giden diğer kişilerden sessiz olmayı geçti ve aradan geçen zamanda toplum
öğrendiklerini tespit etti. Bu, bağlanma gey kimliklerine ve cinsel ilişkilerine
olmaksızın mahremiyeti koruma daha hoşgörülü hale geldi. Kitabının
talebine bir cevaptır. Bir başka tespit basımından sonra Humphreys bu
tuvalete giden ve başlangıçtaki cinsel değişmeyi mümkün kılan siyasal
tekliflere cevap vermeyen erkeklere hareketin -gey hakları hareketinin- bir
artık daha fazla yaklaşamayacağıdır. parçası haline geldi. O, bulgularını,
Cinsel bir ilişki durumunun oluşması mahkemeleri ve polisi, gey cinsel
için her bir taraf işbirliği yapmalıdır. ilişkisine giren erkekler hakkındaki
Işlevselci bir yaklaşım şöyle sorabilirdi: yasal kovuşturmaları gizli cinsel
Çay odası toplumun bir bütün olarak faaliyetin olumsuz yan etkilerini
sürüp gitmesine ne katkı sağlamak- ortadan kaldıracak şekilde yürütmeye
tadır? Cevap, çay odasının cinsel bir ikna etmek için kullandı.
faaliyete çıkış yolu sağladığı ve gizli
Humphreys'in yaptığı gibi, olağan
olarak yapıldığında bu faaliyete
hayatın yüzeysel olarak anlaşılmasının
katılanları ve toplumun diğer üyelerini
ötesine gitmek genelde sosyolojik
şeylerin kabul edilmiş düzenine meydan
araştırmanın işidir. İyi araştırma kendi
okumaksızın günlük hayatlarını
toplumsal hayatımızı yeni bir bakışla
'normal' insanlar olarak sürdürmeye
anlamaya yardımcı olmalıdır. Sorduğu
muktedir kıldığıdır. M arksist bir
sorularla ve ortaya koyduğu bulgularla
yaklaşım şöyle sorabilirdi: Ekonomik
bizi şaşırtmalıdır. Hem kuramsallaş-
sınıf ilişkileri hakkındaki düşünce çay
tırmada hem de araştırmada sosyolog-
odalarında da mevcut mu? Humphreys,
ları ilgilendiren konular çoğu halde
çay odalarındaki gayri-şahsi cinsel
başkaları hakkında kaygı çekenleri
ilişkinin demokratik bir vasıf taşıdığını
ilgilendiren konulara benzer. Fakat
tespit etti. Bütün toplumsal sınıf ve
böyle araştırmaların sonuçları sık sık
ırklardan erkekler cinsel temas için bu
bizim sağduyu yoluyla sahip olduğu-
mekanlarda bir araya gelmektedir. Son
muz inanış ve kanaatlerimize karşı bir
olarak, feminist bir yaklaşım şöyle
gidişat gösterir.
sorabilirdi: Hepsi erkeklerden oluşan
bu inceleme grubu hakkındaki çalışm-

110
S o s y o l o jik S o r u S o r m a v e C e v a p la m a

Irksal veya cinsel azınlıkların içinde araştırmacılar ciddi suçların sadece


yaşadıkları koşullar nelerdir? Bugüne yaklaşık yarısının polise bildirildiğini
kadar olduğundan daha zengin olan bir tespit etmişlerdir.
dünyada kidesel açlık nasıl mevcut
Bir toplum hakkındaki olgusal
olmaktadır? Artan Internet kullanımı-
bilgiler sıra dışı veya görülmedik bir
nın hayadarımız üzerinde ne etkileri
vaka ile mi ilgilendiğimizi yoksa genel
olacak? Bir kurum olarak aile çözülüyor
bir etkiler dizisi ile mi ilgilendiğimiz
mu? Sosyologlar bu ve benzeri daha
bize söylemezler. Sosyologlar çoğu kere
birçok soruya cevap aramaktadırlar.
bir toplum içindeki bir bağlamı başka
Onların bulguları kesin ve nihai
toplumlardan elde edilmiş bir başka,
bulgular değildir. Yine de sosyolojik
tezat bağlam ile ilişkilendiren karşı-
kuramlaştırma ve araştırmanın amacı
laştırma sorular sormak isterler.
her zaman sıradan kişilerin bu meseleler
Örneğin A.B.D ile Birleşik Krallığın
hakkında çoğunlukla spekülatif tarzda
hukuk sistemleri arasında hatırı sayılır
olan düşünme biçimlerinden uzaklaş-
farklılar vardır. Tipik karşılaştırma
maktır. İyi bir sosyolojik araştırma,
sorusu şöyle olabilirdi: Suç faaliyetleri
sorulara olabildiğince kesin ve açık bir
örüntüsü ve yasaların uygulanması bu
biçim vermeye ve bir sonuca varmadan
iki ülke arasında ne kadar değiş-
önce olgusal kanıt bulmaya çabalar. Bu
mektedir?
amaçlara ulaşmak için verili bir
çalışmada uygulanacak en işe yarar Sosyolojide sadece birbirleri ile
araştırma yöntemlerini ve sonuçları karşılaştırmalı olarak mevcut toplum-
en iyi nasıl çözüm leyeceğim izi lara bakmaya değil, bu toplumlann
bilmeliyiz. bugünü ile geçmişlerini karlılaştırmaya
da ihtiyacımız vardır. Bu durumda
Kendi araştırma çalışmalarında
sosyologların sordukları sorular geliş-
sosyologlar sık sık deneysel veya
tirme sorularıdır. Modern dünyanın
olgusal sorular sorarlar. Örneğin,
doğasını anlamak için önceki toplum
Humphreys'in incelediği gibi, cinsel
biçimlerini ve değişme süreçlerinin
davranışın birçok yönü doğrudan ve
almış olduğu ana yönü de incelemek
sistematik araştırmaya ihtiyaç duyar.
zorundayız. Nitekim, örneğin, hapisha-
Nitekim şöyle sorabilirdik: Çay
nelerin nasıl ortaya çıktıklarını, bugün
odalarına giden erkekler arasında en sık
nasıl olduklarını araştırabiliriz.
karşılaşılan meslekler ve aile (ev hayatı)
düzenlemeleri nelerdir? Çay odalarına Olgusal incelemeler -ya da, sosyo-
gidenlerin ne oranı polis tararından logların kullanmayı tercih ettikleri
yakalanmaktadır? Bu tür olgusal tabirle, görgül araştırmalar -şeylerin
soruları cevaplamak genellikle güçtür. nasıl meydana geldiği ile ilgilenir. Fakat,
Çay odaları hakkında resmi istatistikler ne kadar önemli ve ilginç olurlarsa
çoğu kere mevcut olmayacaktır. Suç olsunlar sosyoloji sadece olgusal veri
hakkındaki resmi istatistikler bile toplamaktan ibaret değildir. Her zaman
gerçek suç faaliyetlerini yansıtma olguların ne demeye geldiğini yorumla-
değerleri bakım ından güvenilir maya ihtiyaç duyarız ve bunu yapabil-
değillerdir. Suç düzeylerini inceleyen mek için de kuramsal sorular sorma-

111
S o s y o lo jik S o r u S o r m a v e C e v a p la m a

mız gerekir. Birçok sosyolog esas olarak manın ideal olarak nasıl yapılması
görgül sorular üzerine çalışmaktadır gerektiği ile gerçek-dünya araştırmala-
fakat araştırmalarında biraz olsun rının nasıl yapıldıkları arasında sık sık
kuram bilgisi kılavuzluk etmediği önemli farklılıklar vardır.
müddetçe onların çalışmalarının aydın-
latıcı olması hayli zayıf bir ihtimaldir
(bakınız 3.1. Tablo)
Bilimsel yaklaşım
Durkheim, Marx ve diğer kurucu-
Aynı zamanda, sosyologlar kuram-
ları sosyolojiyi bir bilim olarak
sal bilgiye kendisi için ulaşma çabasında
düşündüler fakat gerçekten insanın
değillerdir. Bu konudaki standart görüş,
toplumsal hayatını bilimsel olarak
değerlerin yanlı sonuçlar doğurmasına
inceleyebilir miyiz? Laud Hump-
izin vermeksizin toplumsal araştırma-
hreys'in 'çay odası ticareti' üzerine
ların gerçek dünya sorunlarıyla ilgili
gözlemleri gerçekten bilimsel mi? Bu
olması yönündedir. Bu bölümde nesnel
soruyu cevaplamak için önce kelimenin
bilgi üretmenin mümkün olup olma-
anlamını anlamalıyız. Bilim nedir?
dığına daha ayrıntılı bakacağız.
Sosyolojik araştırmanın ana aşamalarını Bilim, sistematik görgü inceleme
incelemeden önce sosyolojinin bilimsel yöntemleri kullanmak, veri çözümle-
doğasını vurgulayarak başlıyoruz. mesi yapmak, kuramsal düşünmek ve
Bundan sonra bazı gerçek araştırmaları savları mantıksal olarak değerlendir-
incelerken en yaygın olarak kullanılan mek suretiyle belli bir konu hakkında
bazı araştırma yöntemlerini karşılaştı- bir bilgi bünyesi geliştirmektir. Bu
racağız. Göreceğimiz üzere, bir araştır- tanıma göre sosyoloji bilimsel bir

3 .1 . Tablo S osyo log u n so rg u lam a çizgisi

Olgusal soru Ne oldu? 1980’lerden beri okullarda


kızlar oğlanlardan daha
başarılı e ğitim sel sonuçlara
ulaşmaktalar

Karşılaştırma sorusu Bu her yerd e o ldu mu? Bu küresel bir olgu m uydu
yoksa sadece Britanya’da mı
ya da Britanya’nın belli bir
bölgesinde m i oldu?

G eliştirm e sorusu Bu zaman içinde tekrarladı mı? Kızların e ğitim se l başarılarının


zaman içindeki örüntüleri
nelerdir?

Kuramsal soru Bu olg unun altında yatan nedir? O kullarda kızlar neden daha
iyi bir perform ans
gösteriyorlar? Bu değişm eyi
açıklamak için hangi etkenlere
bakmalıyız?

11 z
S o s y o lo jik S o r u S o r m a v e C e v a p la m a

çabadır çünkü o sistematik görgül Araştırma süreci


inceleme yöntemlerini, veri analizini ve
kanıtlar ve mantıksal tartışma ışığında Önce bir araştırma çalışmasının
kuramların değerlendirilmesini içerir. normal olarak içerdiği aşamalara
bakalım. Araştırma süreci, incelemenin
Ancak, insanları incelemek olayları başlamasından bulgularının basılma-
fiziksel dünyada gözlemekten farklıdır sına veya yazılı bir biçimde elde
ve sosyoloji doğrudan bir doğa bilimi edilebilir hale getirilmesine giden bir
gibi görülmemelidir. Doğadaki nesne- dizi farklı adımlardan oluşur.
lerin aksine insanlar kendilerinin
farkında olup yaptıklarına anlam ve Araştırma sorununu tanımlama
amaç yönelten varlıklardır. İnsanların
Bütün araştırmalar bir araştırma
kendi eylemlerine uyguladıkları
sorunundan başlar. Bu bazen olgusal
kavramların anlamlarını kavramaksızın
bir bilinmezlik alanıdır: Basitçe sadece
toplumsal hayatı doğru bir şekilde
bazı kurumlar, toplumsal süreçler veya
tasvir bile edemeyiz. Örneğin, bir
kültürler hakkındaki bilgimizi artırmak
ölümü intihar olarak tanımlamak,
istiyor olabiliriz. Bir araştırmacı şöyle
sözkonusu kişinin ölürken ne yapmak
soruları cevaplamak için yola koyula-
niyetinde olduğunu bilmek demektir.
bilir: Nüfusun ne kadarının güçlü dinsel
Bir bireyin zihninde kendini bilfiil
inançları var? İnsanlar bugün gerçekten
öldürmek varken intihar meydana gelir.
“ büyük hü küm et” ten soğumuş
Eğer kazara bir arabanın önüne çıkar ve
durumda mıdır? Kadınların ekonomik
ölürse o kişinin intihar ettiği söyle-
durumu erkelerinkinin ne kadar
nemez.
gerisindedir?
İnsanları doğadaki nesneleri
inceler gibi inceleyemiyor oluşumuz bir
bakıma sosyolojinin avantajınadır.
Sosyolojik araştırma yapanlar incele-
diklerine -yani diğer insanlara- soru
yöneltebilmekten bir yarar sağlarlar.
Diğer bakımlardan sosyoloji doğal
bilimlerinin karşılaşmadıkları sorunlar-
la karşılaşır. Kendi faaliyetlerinin sık sık
dikkade incelendiğini fark eden insanlar
normal olarak davrandıkları şekilde
davranmayacaklardır. Bilinçli ya da
farkında olmayarak kendilerini olağan
tutumlarından daha farklı yansıtabi-
lirler. Hatta araştırmacının öğrenmek
istediğini zannettikleri cevapları ver- •f V'»*'
mek suretiyle ona “yardımcı olmayı”
Michael, ben sosyal bilimciyim. Bu demektir
bile deneyebilirler.
ki, elektrik ya da benzeri şeyleri açıklayamam,
fakat eğer insanlar hakkında bir şey bilmek
istersen, bu işin adamı benim.

1 13
S o sy o lo jik Soru S o rm a v e C evap la m a

Ancak, en iyi sosyoloji araştırma- mevcut kanıdan gözden geçirmekdr;


cısı aynı zamanda bulmaca olan daha önce yapılan araştırmalar belki de
sorularla başlar. Bir bulmaca sadece sorunu tatmin edici şekilde aydınlat-
malumat yokluğu değil, fakat anlayışı- mıştır. Eğer değilse, sosyolog ilgili
mızdaki bir boşluktur. Yapılmaya değer araştırmaların kendi amacı açısından ne
araştırma üretme marifetinin çoğu derece yararlı olduklarını görmek için
bulmacaları doğru tanımaktan oluşur. bir incelemeye gerek duyabilir. Önceki
Bulmaca çözücü araştırma “bura- araştırmacılar aynı bulmacayı fark
da ne oluyor” sorusunu cevaplamaktan etmişler mi? Ötekilerin fikirlerinden
çok olayların niçin oldukları gibi ilham alarak sosyolog ortaya konabile-
meydana geldiklerini anlamamıza katkı cek konuları ve araştırmada kullanı-
sağlamaya çalışır. Nitekim şöyle labilecek yöntemleri açıklığa kavuş-
sorabilirdik: Dinsel inanç örüntüleri turabilir.
niçin değişmektedir? Son yıllarda
Sorunu kesin ve açık bir şekilde ifade
seçimlerde oy veren seçmen oranındaki
etme
düşüş neden kaynaklanmaktadır? Niçin
kadınlar yüksek statülü işlerde daha az Üçüncü bir adım araştırma
temsil edilmektedir? sorununu açık bir şekilde ifade etmeyi
Bir araştırma yalnız başına durmaz. içerir. Eğer konu hakkında bir literatür
Araştırılan sorunlar devam eden bir varsa, araştırm acı, soruna nasıl
çalışmanın parçası olarak ortaya yaklaşılması gerektiği hakkında iyi bir
çıkarlar; bir araştırma projesi kolaylıkla fikir edinmiş olarak kütüphaneden
bir diğerine sürükler çünkü bir döner. Bu aşamada, sorun hakkındaki
araştırma, araştırmacının daha önce önseziler bazen belli bir varsayıma -ne
hakkında düşünmediği sorunlar ortaya olup bittiği hakkında öğrenim görmüş
çıkarır. Bir sosyolog bulmacaları öteki bir tahmine- dönüştürülebilir. Eğer
araştırmacıların çalışmalarını kitaplarda araştırmacı işinde etkin olacaksa
veya dergilerde okuyarak ya da varsayımlar öyle dile getirilmelidir ki,
toplumdaki özel eğilimlerin farkında toplanan olgusal malzeme bu varsa-
olmak suretiyle keşfedebilir. Örneğin, yımları destekleyecek ya da reddedecek
geçen yıllarda akıl hastalarını hastane- kanıt sağlasın.
lere kapatmak yerine, onları topluluk
B ir araştırma tasarımı oluşturma
içinde yaşamaya devam ederken tedavi
etmeye bakan programların sayısında Bundan sonra araştırmacı malze-
bir artış olmuştur. Bu durum sosyologu menin nasıl toplanacağına karar
şöyle sormaya teşvik edebilirdi: Akıl vermelidir. Çok çeşitli araştırma
hastalarına yönelik tutumlardaki bu yöntemleri vardır ve bunlardan
değişmeyi ne ortaya çıkardı? Böyle bir hangisinin seçileceği araştırmanın genel
uygulamanın hastaların kendileri ve amaçları kadar çözümlenecek davranı-
topluluk için olası sonuçları nelerdir? şın yönlerine de bağlıdır. Bazı amaçlar
Kanıtlarıgölden geçirme için yoklamalar (surveyler ki, bunlarda
normal olarak soru kağıtları kullanılır)
Bir kez sorun tanımlanınca, araştır- uygun olabilir. Diğer bazı hallerde
ma sürecinde bunu izleyen adım alanda mülakatlar veya Laud Humphreys'in

1 14
S o s y o lo jik S o r u S o r m a v e C e v a p la m a

yaptığı gibi gözlemsel çalışmalar uygun çıkar. Bu durum cevaplamama yanlılığı


olabilir. Bu bölümde daha sonra farklı olarak bilinir ve genel bir kural olarak
araştırma yöntemlerinden daha fazla örneklem içinde cevaplamama oranı ne
söz edeceğiz. kadar yüksekse katılanların yoklan-
masından ortaya çıkan sonuç da o
A raştırmayıyapma derece yanlıdır. Yoklamadaki yanlılığı
Araştırmayı yapma aşamasında azaltmak için her tür çaba gösterilse bile
öngörülm em iş pratik güçlükler sosyologların araştırma esnasında
doğabilir. Kendilerine soru kağıdı yaptıkları gözlemlerin onların kültürel
gönderilecek ya da araştırmacının önkabullerini yansıtması olasıdır.
kendileriyle mülakat yapacağı kişilerle Gözlemci yanlılığını bertaraf etmek güç ve
temas kurmak imkansız olabilir. Bir belki de imkansızdır. Bu bölümde daha
şirket ya da resmi daire araştırmacının sonra sosyolojik araştırmanın diğer bazı
planladığı çalışmayı yapmasına izin gizli tuzaklarının ve güçlüklerinin neler
vermek istemeyebilir. Bu gibi güçlükler olduklarına bakacak ve bunlardan
çalışmanın sonuçlarında sapmaya yol bazılarından nasıl sakınılabileceğini
açabilir ve yanlış yorumlara yol açabilir. tartışacağız (s. 127-9).
Örneğin, eğer araştırmacı şirkederin
Sonuçlan yorumlama
çalışma hayatında kadınlara eşit fırsat
verilm esi programına ne kadar Malzeme çözümleme için bir araya
uyduklarını inceliyorsa, bu programa getirildiğinde araştırmacının sorunları
henüz uymamış olan şirkeüer incelen- artık bitmiş değil, belki de daha yeni
mek istemeyebilirler. Sonuç olarak da başhyordur! Toplanan verinin işaret
bulgular yanlı olabilir. ettiği konuşları ortaya çıkarmak ve
bunları geri dönüp araştırma sorunu ile
Yanlıbk, araştırma sürecine birçok
ilişkilendirmek nadiren kolay bir iştir.
yoldan girebilir. Örneğin, eğer bir
Başlangıçtaki soruların açık cevaplarına
araştırma katılımcıların görüşlerinin
ulaşmak belki mümkün olabilirse de
yoklanmasına dayanıyorsa, araştırma-
birçok inceleme sonunda tam anlamıyla
cının tartışmayı belli bir yöne kaydır-
ikna edici değildir.
ması kolaylaşabilir (örneğin, arka
sayfadaki Doonesbury karikatürlerinin Bulguları rapor halinegetirme
gösterdiği üzere, ana soruları araştır-
macının kendi önyargılarını izleyecek Çoğunlukla bir dergi makalesi ya da
şekilde sormak gibi). Veya kendisi ile kitap olarak basılan araştırma raporu
mülakat yapılan kişi cevaplamak araştırmanın doğasının bir muhase-
istemediği soruya kaçamaklı cevap besini sağlar ve çıkarılan sonuçları haklı
verebilir. Sabit soruları içeren bir soru göstermeye bakar. Humphreys'in
kağıdı kullanmak mülakat yanlılığını vakasında bu rapor Çayodası Ticareti
azaltmaya yardımcı olabilirse de bunu kitabıydı. Bu, sadece, belli bir araştırma
tamamen bertaraf etmez. Bir başka projesi açısından son aşamadır. Çoğu
yanlılık araştırmaya katılabilecek biri- araştırma raporları cevapsız kalan
nin, örneğin gönüllü bir katılımcının, sorulara işaret eder ve gelecekte
katılmamaya karar vermesinden ortaya yapılabilecek faydalı araştırmalar önerir.

115
S o s y o lo jik S o r u S o r m a v e C e v a p la m a

DOONESBURY G arry Trudeau


ŞEY. D OĞ RUSUN U SÖ Y LE M EK GEREKİRSE, MİKE, A SL IN D A B J SÖYLEDİĞİN Y AN LIŞ
PEKALA. SON BİR SORU 'GENEL BİR SÜ R Ü KAMUOYU YO K LAM ASI VAR. VE BİR AN LAMA. GEÇ EN LER DE Y AP ILAN BİR
OLARAK KAMUOYU YOKLAMALARI DE BUNLAR IN ÇOĞU KENDİNİ DOĞRULA­ YO K LA M A DA CEVAPLAYAN LARIN % 9 3'Ü NİÇİN. SENİ.
ŞEY. EVET.
HAKKINDA NE D Ü ŞlK İ"O ftS U N ?" MAN KEHANETLER E DÖN ÜŞÜYOR LAR KAMU OY U YOK LAMALAR ININ KENDİ KARARSIZ DİYE
YANLIŞ OLAB.JRİM
İN SAN LARIN BUN LAR DAN FT K llf NMgfc KANAATLERİ ÜZERİNDE HİÇBİR FTKISı YAZMIYORUM'. >
TEN BA ŞK A ÇARELERİ YOK. C T I OLMADIĞIN I BELİRTTİLER. '

/
Bütün bu tek tek araştırmalar sosyoloji
topluluğu içinde devam eden araştırma
Neden ve sonucu anlama
faaliyederinin bir parçasıdır. Diğer Araştırma yönteminde üstesinden
bilginler Humphreys'in bulguları gelinmesi gereken sorunlardan biri
üzerine yeni araştırmalar inşa ettiler. nedenin ve sonucun çözümlenmesidir.
İki olay ya da durum arasındaki bir
Gerçeklik kendini dayatır! nedensel ilişki bir olay ya da durumun
Yukarıda anlatılanlar fiili bir diğerini üretmesi şeklindeki birlikte-
araştırma sürecinde olanların basideş- liktir. Eğer, yönü tepe aşağı çevrili bir
tirilmiş bir biçimidir (bakınız 3.1 Şekil). arabanın el freni salıverilirse, araba,
Gerçek bir sosyolojik araştırma süre- olağan olarak, eğimden aşağı yuvarla-
cinde bu aşamalar nadiren böyle nacaktır. Freni salıvermek bunu
düzenli ve derli toplu bir şekilde meydana getirdi ve bunun sebepleri
birbirini izler ve hemen her zaman ilgili fiziksel ilkelere atıfla anlaşılabilir.
işlerin bir oranda karmakarışık olması Doğa bilimleri gibi sosyoloji de bütün
söz konusudur. Bu ikisi arasındaki fark olayların sebepleri olduğunu varsayar.
bir yemek kitabındaki tarif ile fiilen Toplumsal yaşam hiçbir mantığı olmak-
yemek hazırlamaya benzemektedir. sızın, tesadüfen meydana gelen olaylar
Deneyimli aşçılar yemek kitabına dizisi değildir. Sosyolojik araştırmanın
bakarak yemek pişirmezler ve fakat yine -kuramsal düşünme ile bir arada- ana
de bakarak pişirenlerden daha iyi yemek görevlerinden birisi sebepleri ve
pişirebilirler. Sabit bir tarifi izlemek sonuçları belirlemektir.
gereksiz derecede kısıdayıcı olabilir; Nedensellik ve birlikte değişme
büyük sosyolojik araştırmaların pek
çoğu katı bir biçimde burada belirtilen Nedensellik doğrudan doğruya
aşamalara sokulamazdı, her ne kadar korelasyon ilişkisinden çıkarılamaz.
aşamaların çoğu araştırma içinde var Birlikte değişme iki olay dizisi ya da
olsa bile. değişken arasında düzenli bir ilişkinin
var olması demektir. Değişken,
bireylerin ya da kümelerin değişme
gösterdikleri herhangi bir boyuttur.

I 16
S o s y o lo jik S o r u S o r m a v e C e v a p la m a

sıkı bir şekilde birlikte değiştikleri tespit


Sorunu tanım la
edildiğinde bunlardan biri neden gibi
A raştırm a için bir konu seç
görünebilirse de çoğu kere bu
sözkonusu değildir. Aralarında neden
Literatürü in cele olma ilişkisi olmaksızın değişkenler
Konu hakkındaki literatürle arasında birçok birlikte değişme ilişkisi
aşinalık kazan
vardır. Örneğin, II. Dünya Savaşından
beri geçen zaman içinde pipo içmedeki
Bir varsay ım dile g etir azalma ile sinemaya gitmenin azalması
Neyi sınamaya niyetleniyorsun? arasında güçlü bir birlikte değişme
Değişkenler arasındaki İlişki ilişkisi tespit edilebilir. Açıktır ki,
nedir?
birindeki değişme diğerine neden
olmamaktadır ve bu ikisi arasında
Bir araştırm a tasarım ı s e ç uzaktan bir nedensel bağlantı bulmakta
Bir ya da daha fazla araştırma bile güçlük çekerdik.
yön te m i seç: deney, yoklama,
gözlem , m evcu t kaynakların Bununla birlikte, gözlenen bir
kullanımı birlikte değişmenin nedensel bir ilişkiyi
ima etmediğinin öyle pek de aşikar
A raştırm ayı yap
olmadığı birçok olay vardır. Böyle
Verilerini topla, bilgileri kaydet birlikte değişmeler gafil avlanma
tuzaklarıdır ve çok kolaylıkla sorgulana-
bilir ya da yanlış sonuçlara götürebilir.
Sonuçlarını y orum la
Durkheim, 1897 tarihinde basılan
Topladığın verilerin neye işaret
e ttiğ in i çöz klasik İntihar adlı çalışmasında (bakınız
yukarıda s. 49), intihar oranları ile mev-
simler arasında bir birlikte değişme
A raştırm a bulgularını rapor tespit etti. Durkheim'in incelediği
haline g e tir
toplumlarda intihar oranları Ocak
Bulgularının önem i nedir?
Bunların önceki bulgularla nasıl ayından Haziran ya da Temmuz
bir bağlantısı var? civarına kadar devamlı olarak yükseldi.
Ve bu aylardan itibaren yılın geri kalan
bölümünde düştüler. Bundan hareketle
Senin bulguların geniş akademik
topluluk İçinde dikkate alınmakta
sıcaklık veya mevsim değişikliklerinin
ve tartışılmaktadır-belkl de daha bireylerin kendilerini öldürme eğilim-
İleri araştırmalara götürmektedir. leri ile nedensel bir bağlantı içinde
olduğu zannedilebilir. Belki de sıcak-
L
lıklar arttıkça insanlar daha fazla
3 .1 . Şekil A raştırm a sürecindeki adım lar dürtülerini kontrol edemez ve çabucak
hiddetlenir haline gelmekteler. Ancak,
Yaş, gelir farklılıkları, suç oranları ve buradaki nedensel bağlantının sıcaklık
toplumsal sınıf farklılıkları sosyolog- veya mevsimle doğrudan hiçbir ilgisi
ların inceledikleri birçok değişken yoktur. Baharda ve yazda çoğu insan
arasında yer almaktadır. İki değişkenin kışın yaptıklarından daha yoğun geçen

11 7
Sosyolojik Soru Sorma ve C evaplam a

bir toplumsal yaşamla meşgul olmakta- bulunmadığı ev ailelerden gelen


dır. Tecrit olmuş ya da mutsuz bireyler çocukların başarılı olmalarından daha
başkalarının faaliyet düzeyi arttıkça bu olasıdır. Buradaki nedensel işleyiş bir
duygularında yoğunlaşma hissetmeye evin sağladığı öğrenim imkanları ile
meylederler. Bu nedenle onların, birlikte anne-babaların çocuklara
toplumsal yaşamın hızının yavaşladığı yönelik tutumlarıdır.
güz ve kıştan ziyade baharda ve yazda
Sosyolojideki nedensel bağlantılar
daha fazla ağır intihar eğilimleri
çok mekanik bir şekilde anlaşılmama-
hissetmeleri olasıdır. Hem birlikte
lıdır. İnsanların sahip oldukları tutumlar
değişmenin bir nedensellik içerip
ve belli bir şekilde eylemde bulunmak
içermediğini değerlendirirken hem de
için taşıdıkları öznel sebepler toplum
nedensel ilişkilerin yönüne karar
yaşamındaki değişkenler arasındaki
verirken her zaman tetikte olmalıyız.
nedensel etkenlerdir.
N edensel işleyişler
K ontroller
Birlikte değişme ilişkilerindeki
Bir birlikte değişme ilişkisini
nedensel bağlantıları ortaya çıkarmak
açıklayan neden ya da nedenleri
çoğu kere zor bir süreçtir. Örneğin,
değerlendirirken bağımsız değişken-
modern toplumlarda öğrenimsel başarı
leri, bağımlı değişkenlerden ayırt
düzeyi ile mesleki başarı arasında güçlü
etmemiz gerekir. Bağımsız değişken,
bir birlikte değişme ilişkisi vardır. Bir
bir başka değişken üzerinde etki
bireyin okulda aldığı notlar ne kadar
üretendir. Etkilenen değişken bağımlı
yüksek ise geliri iyi olan işler bulması da
olandır. Biraz önce anılan örnekte
o derece yüksektir. Bu birlikte değişme
akademik başarı bağımsız ve mesleki
ilişkisini ne açıklar? Araştırmalar bunun
gelir ise bağımlı değişkendir. Yapılan bu
sadece okul deneyimi olmadığını; okul
ayrım araştırdığımız nedensel ilişkinin
başarısının kişinin içinden geldiği ev-
yönüne atıfta bulunmaktadır. Aynı
aile ortamından etkilendiğini göster-
etken bir incelemede bağımlı değişken
mektedir. Durumu iyi olup anababanın
iken bir diğerinde bağımsız değişken
çocuklarının öğrenme beceriyle yakın-
olabilir. Bu, çözümlemesi yapılan
dan ilgili olduğu ve kitabın da bol
nedensel süreçlerin ne olduğuna
olduğu evlerden ailelerden gelen çocuk-
bağlıdır. Eğer mesleki gelir farklılık-
ların başarılı olmaları bu vasıfların
larının yaşam tarzları üzerindeki

118
S o s y o lo ji k S o r u S o r m a v e C e v a p la m a

etkisine bakıyor olsaydık, mesleki gelir geliştirdikleri halde diğer kümedekiler


bağımlı değil, bağımsız değişken geliştirmediyseler, o zaman asıl önemli
olurdu. olanın bebeklik döneminde birinden
-anneden olsun ya da olmasın- bakım
Değişkenler arasındaki birlikte
görmek olduğunu düşünebilirdik.
değişme ilişkisinin nedensel bir bağlantı
(Aslında, kendilerine bakan biriyle sevgi
olup olmadığını ortaya çıkarmak için
dolu ve istikrarlı bir ilişkileri olduğu
kontroller kullanırız ki, bu, diğerlerinin
müddetçe çocuklar normal bir şekilde
etkisine bakmak için bazı değişkenleri
gelişiyor görünmekteler; bu kişinin
sabit tutarız demektir. Bunu yapmak
bizzat annenin kendisinin olması
suretiyle nedensel ilişkileri nedensel
gerekmiyor.)
olmayanlardan ayırarak gözlenen
birlikte değişmelerin açıklamaları Nedenleri saptamak
arasında bir yargıda bulunabiliriz.
Örneğin, çocuk gelişimini inceleyen Verili bir birlikte değişme ilişkisini
araştırmacılar, bebeklik dönemindeki açıklamak için kendilerine başvurula-
anne yokluğu ile yetişkinlikteki ciddi bilecek çok sayıda olası nedenler vardır.
kişilik sorunları arasında nedensel bir Bunların hepsini kapsadığımızdan nasıl
bağlantı olduğunu öne sürdüler (anne emin olabiliriz? Cevap, emin olamayız.
yokluğu bir bebeğin hayatının erken Eğer düşünebileceğimiz potansiyel
yıllarında uzunca bir süre -birkaç ay olarak muhtemel her bir nedensel
veya daha fazla- annesinden ayrılması etkenin etkisini sınamak zorunda
demektir). Anne yokluğu ile daha bırakılsaydık hiçbir zaman sosyolojik
sonraki ciddi kişilik bozuklukları bir araştırmayı yapıp sonuçlarını tatmin
arasında gerçekten nedensel bir ilişki edici bir şekilde yorumlayamazdık.
olup olmadığını nasıl sınayabilirdik? Nedensel ilişkileri saptamaya, ilgili
Bunu birlikte değişmeyi açıklaya- alandaki önceki çalışmalar kılavuzluk
bilecek diğer mümkün etkileri “süz- eder. Bir birlikte değişme ilişkisinin
geçten geçirmek” suretiyle yapabilirdik. içerdiği nedensel işleyişler hakkında
önceden hiçbir fikre sahip değilsek,
Anne yokluğunun bir kaynağı, bir gerçek nedensel bağlantıların neler
çocuğun uzunca bir süre anne- olduklarını keşfetmemiz muhtemelen
babasından ayrı kaldığı hastaneye çok güç olurdu. Neyi ne için sınaya-
yatırılmadır. Ancak, gerçekten önemli cağımızı bilemezdik.
olan çocuğun annesine bağlanmış
olması mıdır? Eğer çocuk bebekliğinde Tütün içme ile akciğer kanseri
diğer insanlardan sevgi ve ilgi görürse arasındaki ilişki üzerine çalışmaların
daha sonra dengeli bir kişi olabilir. Bu uzun tarihi, verili bir birlikte değişme
olası nedensel bağlantıları araştırmak ilişkisini kuşatan nedensel ilişiklerden
için herhangi birinden düzenli bakım emin olmanın ne kadar güç bir şey
görmekten yoksun kalmış çocukları olduğunun iyi bir örneğidir. Araştır-
annelerinden ayrılmış ve fakat başka macılar, tutarlı bir şekilde bu ikisi
birinden sevgi ve ihtimam görmüş arasında güçlü bir birlikte değişme
çocuklardan ayırmamız gerekirdi. Eğer ilişkisi olduğunu göstermişlerdir. Tütün
birinci kümedekiler ağır kişilik sorunları içenlerin akciğer kanserine yakalanma-

119
S o s y o l o jik S o r u S o r m a v e C e v a p la m a

ları içmeyenlere göre daha olasıdır; ağır örgütler veya topluluklar içindeki
içicilerin yakalanmaları da hafif insanların davranışları ve bu insanların
içicilerden. Birlikte değişme ilişkisi kendi davranışlarını nasıl anladıkları
tersine de ifade edilebilir. Akciğer hakkında bilgi sağlar. Bir kez işlerin belli
kanseri olanların yüksek bir oranı, tütün bir grubun içinden nasıl göründüğünü
içenler ya da uzunca süre tütün içmiş gördüğümüzde, sadece o grup hakkın-
olanlardır. Bu birlikte değişme ilişkisini dan değil, inceleme altındaki durumu
teyit eden o kadar çok araştırma aşan toplumsal süreçler hakkında da
yapılmıştır ki, arada nedensel bir ilişki daha iyi bir anlayış geliştirmemiz
olduğu genel kabul görmektedir, fakat olasıdır.
tam olarak nasıl bir nedensel ilişki Geleneksel etnografya çalışmala-
olduğu şimdilik büyük oranda bilin- rında rivayet ve açıklamalar gözlem-
memektedir. cinin kendisi hakkında fazla bir bilgi
Bir konu hakkında ne kadar çok verilmeksizin sunulmaktaydı. Bunun
birlikte değişme çalışması yapılırsa sebebi etnografın incelediği şeylerin bir
yapılsın, olası nedensel bağlantılar resmini nesnel olarak sunabileceğine
hakkında her zaman biraz şüphe kalır. inanılmasıydı. Daha yakın zamanlarda
Birlikte değişmenin başka yorumları da etnograflar gitgide daha çok, kendile-
mümkündür. Örneğin, akciğer kanse- rinden ve inceledikleri insanlarla olan
rine yakalanmaya yatkın kişilerin tütün bağlarının doğasından söz eder oldular.
içmeye de yatkın oldukları yönünde bir Bu, bazen, örneğin, bir etnografın
ırkının, sınıfının ya da toplumsal
açıklama öne sürülmüştür. Bu görüşe
cinsiyetinin çalışmayı nasıl etkilediğini
göre, kansere yol açan tütün içme değil,
ya da gözleyen ile gözlenen arasındaki
fakat hem tütün içmeye hem de kansere
güç farklılıklarının aralarındaki karşılıklı
yol açan biyolojik bir yatkınlıktır.
görüşmeleri nasıl çarpıttığını anlamaya
çalışma meselesi olabilir.
Araştırma yöntemleri
Şimdi sosyologların çalışmalarında
yaygın olarak kullandıkları çeşitli
araştırma yöntemlerine bakalım (sayfa
121 ’deki 3.2. Tabloya bakınız)
Etnografya
Kendisinin ana araştırma yöntemi
olarak Humphreys, etnografyayı (alan
çalışması veya katılarak gözlem ya da
mülakat kullanarak insanların birinci
elden incelenmesi) kullandı. Bu
yöntemde araştırmacı, bir grup, örgüt
veya cemaate katılır veya onlarla birlikte
çalışır, yaşar ve belki de onların
faaliyederine doğrudan katılır. Başarılı "Antroploglaar! AntroDologlaar"
olduğu bir yerde etnografya gruplar, Bu karikatür ken d ile rin in bilin cin de olan den ekle ri İnce le m e nin bazı
tuzaklarını g ö s te rm e k te d ir

120
S o s y o l o jik S o r u S o r m a v e C e v a p la m a

3 .2 . Tablo Sosyolojik araştırm ad a kullanılan d ö r t an a y ö n tem

Araştırma yöntem i Güçlü yarıları Sınırlılıkları

Alan çalışması Ö teki yö nte m le rd e n genellikle Sadece nispeten küçük g ru p ya da


daha zengin ve derin b ilgi sağlar. toplulukları incelem ek için kullanılabilir.
Etnografya, toplum sal süreçler Bulgular sadece incelenen gru p ya da
hakkında daha geniş bir anlayış to pluluklar için geçerli olabilir; tek bir alan
sağlar. çalışmasına dayalı olarak g enelleştirm e
yapm ak kolay değildir.

Derlem eler Çok sayıda bireyden etkin bir Toplanan m alzeme yüzeysel olabilir; soru
şekilde veri toplam ayı m üm kün kağıdının çok standart old uğ u bir durum da
kılar. cevaplayanların görüşleri arasındaki önem li
farlılıklar kaybedilebilir.

Katılımcıların cevapları arasında Cevaplar, insanların gerçekten inandıklarını


kesin bir karşılaştırma yapm aya değil, inandıklarını idd ia ettiklerini
izin verir. yansıtabilir.

Deneyler Belirli değişkenlerin etkisi Hayatın pek çok yönü laboratuvara


araştırmacı tarafından sokulamaz.
denetlenebilir.
Daha sonraki araştırmacılar Katılımcıların cevapları laboratuvar
tarafından tekrar edilm esi ortam ından etkilenebilir.
g ene llikle kolaydır.

Belgesel araştırma İncelenen belgelerin türüne bağlı Araştırmacı yanlı olabilecek m evcut
olarak, çok sayıda vaka hakkında verilere bağımlıdır.
veri yanında, d e rin liği olan
m alzem e sağlar.

Bütünüyle tarihsel veya tarihsel Gerçek d urum u ne kadar yansıttıklarıyla


bir yönü olan bir çalışma için ilg ili olarak kaynakların yorumlanm ası güç
te m e l önem taşır olabilir -bazı resmi istatistiklerde
sözkonusu o ld uğ u gibi

Uzunca bir süre, katılarak gözleme dıkları için araştırmacı sürekli sinirli
dayalı araştırmaların karşılaşılan tehlike veya asabi olabilir; doğrudan soru
veya sorunlardan bahsetmemeleri sormalar bazı durumlarda memnu-
olağandı fakat daha yakın zamanlarda niyetle karşılanırken bazı durumlarda
alan araştırmacılarının yayınlanmış anı da soğuk bir sessizlikle karşılanabilir.
ve güncelerinde bu konuda daha açık Bazı alan araştırmaları fiziksel bakım-
davranılmaktadır. Sık sık yalnızlık dan bile tehlikeli olabilirler; örneğin bir
duygusu ile başa çıkmak gerekir çünkü suç çetesini inceleyen bir araştırmacı
gerçekten ait olmadığınız bir toplumsal polis muhbiri olarak görülebilir veya bir
bağlama ya da topluluğa uymak kolay kastı olmaksızın rakip çetelerle çatış-
değildir. Grup üyeleri kendileri hakkın- maya karışabilir.
da açık ve samimi olarak konuşma-

121
Sosyolojik Soru Sorma ve Cevaplama

Etnoğrafık çalışmaların başka Sadece az sayıda insan incelendiğinden,


büyük sınırlılıkları da vardır. Bu bir bağlamda saptanan bir şeyin öteki
yöntemle sadece oldukça küçük grup ya bağlamlarda da geçerli olacağından ya
da topluluklar incelenebilir ve bu da da hatta aynı grubu çalışan iki farklı
çoğunlukla araştırmacının ilgili grup ya araştırmacının aynı sonuçlara ulaşaca-
da topluluktaki bireylerin güvenini ğından emin olamayız. Bu, yoklamalar-
kazanmasına bağlıdır. Bu beceri da pek de sorun değildir. Bir derleme-
olmaksızın araştırmanın yerden kalkma de soru kağıtları bir grup insana -bazen
ihtimali hayli zayıftır. Aksi de binlercesine- ya gönderilir ya da
mümkündür. Araştırmacı kendini mülakadar şeklinde doğrudan uygula-
incelediği grupla öylesine özdeşleştirir nır. Sosyologlarca bu gruba nüfus
ki, adeta “içeriden” biri haline gelir ve denir. Alan çalışması toplumsal hayatın
dışarıdan bir gözlemcinin bakış açısını küçük kesiderini derinlemesine çalış-
kaybeder. mak için uygundur; yoklamalar ise çok
ayrıntılı olmayan fakat ekseriyede daha
Derlemeler geniş bir alana uygulanabilecek bilgi
üretme eğilimindedir.
Alan araştırmalarını yorumlamak
çoğunlukla genelleştirme sorunu içerir. Standart ve açık uçlu soru kağıtları
Yoklamalarda iki tür soru kağıdı
kullanılır. Bazı yoklamalarda kendile-
rine sadece sabit cevapların-örneğin,
“Evet/Hayır/Bilmiyorum '’ veya “Çok
muht e me l / M u h t e m e l / i h t i m a l
dtp/Oldukça ihtimal ^//'-verilebileceği
sabit seçeneği olan sorular içeren soru
kağıdarı kullanılır. Sadece az sayıda
cevap kategorisi içerdiklerinden böyle
yoklamalann cevapların kolayca karşı-
laştırılması ve sayılması avantajı vardır.
Öte yandan, fikir ve kanaader ya da
sözlü ifadelerdeki inceliklerin ortaya
çıkışına izin vermediklerinden ortaya
koydukları bilgiler eğer yanlışa sürük-
leyici değilsler bile kapsam bakımından
sınırlı olmaları muhtemeldir.
Diğer soru kağıdarı açık uçludur:
cevaplayanların fikirlerini kendi kelime-
leri ile ifade etmek için daha fazla
fırsatları vardır ve sabit-seçenekli
Alan çalışmasında sosyologlar inceledikleri tercihler yapmaya kısıdanmamışlardır.
toplumla yakınlaşmak zorundadırlar, fakat
Genel olarak, açık-uçlu soru kağıtları
dışarıdan bir göz olmayı kaybetmeyecek
kadar.
standart soru kağıtlarından daha

122
S o s y o lo jik S o r u S o r m a v e C e v a p la m a

ayrıntılı bilgi sağlarlar. Araştırmacı sorunları yakalamak için pilot çalışma


verilen cevapları izleyerek cevaplayanın yapılır. Pilot çalışma az sayıda insanla
ne düşündüğünü daha derinden soru kağıdının tamamlandığı bir
öğrenmek için sondaj soruları sorabilir. deneme çalışmasıdır. Bu deneme
Fakat, diğer yandan, standardaşmanın çalışmasında tespit edilen güçlükler ana
olmayışı cevapların istatistiksel olarak tarama çalışması yapılmadan önce
karşılaştırmasını yapmanın daha güç giderilir.
olabileceği anlamı taşır.
Örneklem seçimi
Soru kağıdındaki konular ve
sorular bir sıraya dizilir ki, bir mülakatçı Sosyologlar sık sık büyük sayıda
ekibi önceden belirlenmiş bir düzen bireylerin özellikleriyle ilgilenirler
içinde soruları sorup, cevapları kayde- -örneğin, bir bütün halinde Britanya
debilsin. Soru kağıdında yer alan bütün nüfusunun siyasal tutumları. Bu kadar
maddeler mülakatı yapan için de, insanı doğrudan incelemek imkansız
kendisiyle mülakat yapılan için de olurdu. Bu nedenle böyle durumlarda
hemen anlaşılır olmalıdır. Hükümet araştırmacılar bir örneklem -genel
kurumlan ve araştırma örgütleri tara- grubun bir örneği, küçük bir oranı- ile
fından düzenli aralıklarla yapılan büyük ilgilenirler. Doğru seçildiği müddetçe
yoklama çalışmalarında mülakatlar bir nüfusun örneğinden derlenen
bütün ülkede aşağı yukarı eşzamanlı bilgilerin nüfusun tamamına genelle-
olarak yapılmaktadır. Eğer mülakatları nebileceğine çoğunlukla güvenebiliriz.
yapanlar ile verileri çözümleyenler Örneğin, iki veya üç bin seçmenin
sorular ve cevaplardaki muğlaklıklar incelenmesi bütün seçmen nüfusun
hakkında sürekli birbirlerine soru tutumları ve oy verme niyetleri
sormak durumunda olsalardı, ne hakkında oldukça doğru bir gösterge
mülakatı yapanlar ne de çözümlemeleri sağlayabilir. Fakat bunun başarılabil-
yapanlar kendi işlerini etkin bir şekilde mesi için örneklemin temsil edici
yaparlardı. olması gerekir: incelenen insan grubu
nüfusun bütününün bir simgesi
Soru kağıtları cevaplayanların olmalıdır. Örneklem seçimi göründü-
özelliklerini de dikkate almalıdır. ğünden daha karmaşıktır ve istatistik-
Soruyu sorarken araştırmacının zihnin- çiler, örneklemlerin çapı ve doğasını
deki noktayı onlar da görecekler mi? doğru bir şekilde belirlemek için
Soruları işe yarar bir şekilde cevapla- kurallar geliştirmişlerdir.
yacak yeterli bilgileri var mı? Dahası,
sorulara, cevap verecekler mi? Örneğin, Örneklemin temsili olmasını sağla-
“Medeni durumunuz nedir” sorusu mak için kullanılan bilhassa önemli olan
bazı insanları şaşırtıp bocalatabilir. bir yordam nüfusun bütün üyelerinin
Bunun yerine, her bir medeni durumu ayını seçilme olasılığına sahip olduğu
“Bekar mısınız, evli misiniz, eşinizden tesadüfi örneklemedir. Tesadüfi
ayrı mı yaşıyorsunuz veya boşanmış örneklem oluşturmanın en gelişmiş
mısınız?” şeklinde tek tek sormak daha yollarından birisi nüfusun her bir
uygun olur. Çoğu yoklama çalışmasın- üyesine bir numara verip bir bilgisayar
dan önce araştırmacının öngörmediği yardımıyla -örneğin, her onuncu

123
S o s y o lo jik S o r u S o r m a v e C e v a p la m a

numarayı seçmek suretiyle- örneklemin sürecinde şekil almaktadır. İlk adımda,


kendisinden elde edildiği tesadüfi bir kanaat önderleri siyasal olaylara tepki
liste oluşturmaktır. vermekte; ikinci adımda bu önderler
etraflarındaki kişileri -akrabalar, arka-
“Halkın tercihi?” daşlar ve meslektaşlar- etkilemekteler.
Yoklama çalışmasının en ünlü ilk Kanaat önderlerinin ifade ettikleri
örneklerinden birisi Paul Lazarsfeld ve fikirler kişisel ilişkiler süzgecinden
birkaç meslektaşı tarafından yarım geçirilmekte, sonra da diğer bireylerin
yüzyıldan daha uzun bir süre önce günün siyasal meselelerine yönelik
yapılmış olan “Halkın tercihi” çalışma- cevaplarını etkilemektedir.
sıdır (Lazarsfeld, Berelson ve diğ.
Derleme çalışmalarının avantaj ve
1948). A B D 'de 1940 başkanlık
seçimleri esnasında Ohio eyaletinin dezavantajları
Erie kasabası sakinlerinin oy verme Yoklamalar, çok çeşitli sebeplerle,
niyetlerini inceleyen bu çalışma tarama sosyolojik araştırmada yaygın olarak
araştırmasının bugün kullanımda olan kullanılmaktadır. Soru kağıtlarına
birçok tekniğine öncülük etmiştir. Tek verilen cevaplar diğer birçok araştırma
bir soru kağıdının yapacağından daha yöntemleri vasıtasıyla toplanan malze-
derine sondaj yapmak için araştırma- meden daha kolay bir şekilde niceliksel
cılar bir seçmen örnekleminin her bir hale getirilebilir ve çözümlenebilir;
üyesiyle yedi farklı durumda mülakat büyük sayıda insan incelenebilir; ve
yaptılar. Amaç oy verme tutumlarındaki yeterli mali kaynak verildiğinde,
değişmelerin sebeplerinin izini sürmek araştırmacılar cevapların toplanması
ve anlamaktı. işini tarama işinde uzmanlaşmış
Araştırma bir dizi kesin varsayımla şirketlere verebilirler. Yoklamalar araş-
işe başladı. Bunlardan birisi bir tırmacılara inceledikleri şeyin istatis-
topluluktaki seçmenlere yakın ilişkiler tiksel bir ölçümünü verdikleri için,
ve olaylar seçmen niyetini uzak dünya bilimsel yöntem bu tür araştırma için
meselelerinden daha fazla etkilemek- bir modeldir.
tedir ve bulgular bunu genelde Ancak, birçok sosyolog yoklama
doğruladı. Araştırmacılar, siyasal yöntemini kusurlu bulmaktadır. Onlar,
tutumları çözümlemek için ayrıntılı çoğu yoklama araştırmasına verilen
teknikler geliştirdiler; fakat onların cevapların nispeten sığ olmaları dikkate
çalışması kuramsal düşünceye de çok alındığında, doğruluğu şüphe götürür
önemli katkılar yaptı. Onların kullanı- bulgulara kesinlik görüntüsü verile-
ma girişine yardımcı oldukları kavram- bileceğini öne sürmektedirler. Cevapla-
lar arasında “kanaat önderleri” ve “iki mama düzeyleri bazen yüksektir,
adımlı iletişim akışı” bulunmaktaydı. özellikle soru kağıtları ve cevaplar posta
Araştırma, bazı bireylerin -kanaat ile gönderildiğinde. Örneklemdeki kişi-
önderlerinin- kendi etraflarındakilerin lerin yarısından biraz fazla katılımcıdan
siyasal fikirlerinin şekillenmesine vesile derlenen sonuçlara dayalı olarak
olduklarını gösterdi. İnsanların fikirleri araştırmaların yayınlanması az görülen
hemen doğrudan değil, iki adım bir şey değildir, her ne kadar cevap ver-

124
Sosyolojik Soru Sorm a ve Cevaplam a

meyen kişilerle yeniden temas kurmak uygulanabilir. Bir örnek Philip Zimbar-
veya yedek kişilerle görüşmek için çaba do'nun zekice yaptığı yap-inan hapis-
gösteriliyor olsa bile. Yoklamalara hanesi deneyidir: Deneyde öğren-
cevap vermeyen ya da kendisiyle cilerin bazıları gönüllü olarak gardiyan,
mülakat yapılmasını kabul etmeyen diğerleri de gönüllü olarak mahkum
kişiler hakkında çok az şey bilinmek- rolü oynadılar (Zimbardo 1972). Onun
tedir, fakat yoklama çalışması çoğu kere amacı bu faklı rolleri oynamanın tutum
davetsiz misafir ve zaman alıcı olarak ve davranışlarda ne tür değişikliklere yol
görülmektedir. açtığını görmekti. Sonuçlar araştırma-
cıları sarstı. Gardiyan rolünü oynayanlar
Deneyler
çabucak otoriter bir tavır takındılar ve
Deney, bir araştırmacı tarafından mahkum rolünü oynayanlara karşı
kurulmuş oldukça denetimli şartlar gerçekten husumet göstermeye, onlara
altında bir varsayımı sınama girişimi emir yağdırmaya, kötü muamele
olarak tanımlanabilir. Diğer araştırma yapmaya ve kabadayılık göstermeye
yordamlarının sunduklarına kıyasla başladılar. Mahkumlar ise, bunun
daha büyük avantajlar sağladıklarından aksine, kayıtsızlıkla karışık bir isyankar-
deneyler doğa bilimlerinde sık kullanıl- lık gösterdiler -gerçek hapishanelerde
maktadır. Deneysel bir ortamda yatan mahkumlar arasında sıkça
araştırmacı incelenen durumları doğru- karşılaşılan bir tepki. Etkiler öylesine
dan denetler. Doğa bilimleriyle karşı- belirgin ve gerilim düzeyi öylesine
laştırıldığında, sosyolojide deney yüksekti ki, deney erken bir aşamasında
yapılabilecek saha hayli kısıtlıdır. Sadece iptal edildi. Ancak sonuçlar önemliydi.
çok az sayıda insandan oluşan gruplar Zimbardo hapishanelerde davranışın
laboratuvar ortamına getirilebilir ve burada bulunanların bireysel özellikle-
böyle deneylerde insanlar kendilerinin rinden çok hapishane ortamının
incelendiği bilirler ve doğal davranma- doğasından etkilendiği sonucuna vardı.
yabilirler. Denek davranışındaki bu tür
değişmelere 'Howthorne etkisi' denir.
1930'larda Western Elektrik Şirketi'nin Yaşam öyküleri
Chicago yakınındaki Howthorne Deneylerin aksine, yaşam öykü-
fabrikasında iş verimliliği incelemesi
leri bütünüyle sosyoloji ve diğer sosyal
yapan araştırmacılar deneysel ortam
bilimlere ait bir yöntemdir: onların
düzenlenmesi her ne olursa olsun
doğa bilimlerinde yeri yoktur. Yaşam
(aydınlatma seviyesi, mola verme
tarihleri belli bireyler hakkında
örüntüleri, çalışma ekibinin büyüklüğü
derlenmiş -çoğunlukla bireylerin kendi
gibi) işçilerin verimliliğinin kendilerinin
hatırladıklarından derledikleri- biyogra-
de beklemedikleri bir şekilde yüksel-
fik malzemelerden oluşur. Diğer araş-
meye devam ettiğini tespit ettiler, işçiler
tırma yöntemleri inançların ve tutumla-
kendilerinin inceleme altında oldukla-
rın zaman içinde gelişmesi hakkında,
rının farkındaydılar ve kendi doğal iş
genellikle yaşam-öyküleri yönteminin
süratlerini hızlandırdılar.
ürettiği kadar malzeme üretmezler.
Bununla birlikte, deneysel yöntem Ancak, yaşam tarihleri yöntemi pek
sosyolojide bazen işe yarar bir şekilde nadiren sadece insanların hatıralarına

125
S o s y o lo ji k S o r u S a r m a v e C e v a p la m a

dayanır. Normal olarak, mektuplar, 130,000 civarına yükseldi. Bu değiş-


döneme ait raporlar ve gazete tasvirleri meler Britanya toplumunun özel
gibi kaynaklar bireylerin sağladıkları vasıflarını mı yansıtıyor? Birleşik
bilgileri genişletmek ve geçerliliklerini Krallıktaki boşanma oranlarını diğer
denetlemek için kullanılır. Yaşam toplumlardaki oranlarla karşılaştırarak
öyküleri yönteminin değeri üzerine bunu ortaya çıkarabiliriz. Böyle
sosyologların görüşleri farklılık göster- karşılaştırmalar göstermektedir ki,
mektedir: Bazıları onların işe yarar bilgi çoğu diğer Avrupa ülkeleriyle kıyaslan-
sağlamak bakımından çok güvenilmez dığında genel eğilimler benzerlik
olduklarını düşünürken, bazıları da taşımaktadır. Hemen hemen bütün
onların öteki araştırma yöntemlerinin Avrupa ülkeleri son yarım yüzyılda
çok azının sunabildiği içgörü kaynakları durmadan yükselen boşanma oranla-
sağladıklarına inanırlar. rına maruz kaldılar.
Yaşam öyküleri yöntemi büyük
Tarihsel çözümleme
öneme sahip çalışmalarda başarıyla
kullanılmıştır. W. I. Thomas ve Florian Birinci bölümde söz edildiği üzere,
Znaniecki'nin Avrupa ve Amerika'da tarihsel bakış açısının sosyolojik araştır-
Poloma Köylüsü (The Polish Peasant in mada çoğu kez temel önemi vardır.
Europe and America) ilk meşhur Çünkü belli bir sorun hakkında
çalışmalardandır. Beş ciltlik bu çalışma topladığımız malzemeden bir anlam
ilk kez 1918 ile 1920 arasında basıldı çıkarmak için çoğu kere şamarı bakış
(Thomas ve Znaniecki 1966). Thomas açısına ihtiyaç duyarız.
ve Znaniecki, yaptıkları mülakatlar ve
topladıkları mektuplar ve gazete maka- Sosyologlar, geçmiş olayları çoğun-
leleri sayesinde aksi halde mümkün lukla doğrudan incelemek isterler.
olmayacak derecede göç deneyiminin Tarihin bazı dönemleri o dönemleri
daha hassas ve ustaca bir muhasebesini yaşamış bireyler hala hayatta iken
yapabildiler. -ikinci Dünya Savaşı sırasındaki Yahudi
Soykırımı vakasında olduğu gibi-
Karşılaştırmalı araştırma doğrudan incelenebilir. Sözlü tarih
araştırması insanlarla hayatlarının daha
Yukarıda tarif edilen araştırma önceki bir döneminde tanık oldukları
yöntemlerinin her biri çoğu halde olaylar hakkında mülakat yapmak
karşılaştırmalı bir bağlamda uygulanır. demektir. Bu tür araştırma en fazla
Karşılaştırmalı araştırmanın sosyo- altmış ila yetmiş yıl geriye uzanabilir.
lojide merkezi bir önemi vardır çünkü Daha önceki dönemler hakkında
bize belli bir araştırma alanında neler tarihsel araştırma yapmak için sosyo-
olup bittiğini açıklığa kavuşturmaya izin loglar, genellikle kütüphanelerin özel
verir. Britanya'daki boşanmaları -her yıl koleksiyonlarında ya da Ulusal Arşiv-
sonuçlanan yasal boşanma izinlerini- lerinde saklanan belge ve yazılı kayıüarı
örnek olarak ele alalım. 1960'ların kullanmak zorundadırlar.
başında Birleşik Krallıkta her yıl 30,000
civarında boşanma oluyordu; 1980'lerin Tarihsel belgeleri kullanmanın
başına gelindiğinde bu rakam yılda ilginç bir örneği sosyolog Anthony

126
S o s y o l o jik S o r u S o r m a v e C e v a p la m a

Ashworth'ün Birinci Dünya Savaşı bağlamda toplumsal devrim süreçlerine


esnasındaki siper savaşları çalışmasıdır baktı: Fransa'daki 1789 devrimi,
(Ashworth 1980). Ashworth'ün amacı Rusya'daki 1917 devrimi (ki, komü-
haftalarca siperlerde yakın ve dar bir nistleri iktidara getirdi ve nihayetinde
alana sıkışmış ve yoğun ateş altında 1989'da dağılan Sovyetler Birliğini
hayatta kalmak zorunda olan erkekler kurdu) ve Çin'deki 1948 devrimi (ki,
için yaşamın nasıl olduğunu araştır- komünist Çin'i yarattı).
maktı. Ashworth, çok sayıda belgesel
Çeşitli belgesel kaynakları çözüm-
kaynaktan yararlandı: Farklı askeri
leyerek Skocpol, devrimsel değişme-
bölük ve birlikler tarafından yazılanlar
lerin, altlarında yatan toplumsal yapısal
da dahil olmak üzere resmi savaş
koşulları vurgulayan güçlü bir açıklama
tarihleri, zamanın resmi yayınları, asker-
geliştirdi. Skocpol, toplumsal devrilerin
ler tarafından gayrı resmi olarak tutulan
büyük oranda niyetlenilmemiş gelişme-
notlar, kayıtlar ve savaş deneyimi
lerin sonuçları olduklarını gösterdi.
hakkında yapılan kişisel değerlendirme
Örneğin, Rus Devrimi'nden önce çeşitli
ve açıklamalar. Böyle çok sayıda farklı
siyasal gruplar mevcut düzeni yıkmaya
kaynaktan yararlanmak suretiyle
çabalıyorlardı fakat bunlardan hiçbiri
Ashworth siperlerdeki hayatın zengin
-sonunda iktidara gelen Bolşevikler de
ve ayrıntılı bir tasvirini yapmayı başardı.
dahil- meydana gelen devrimi öngör-
Çoğu askerin düşmanla hangi sıklıkta
memişti. Bir dizi çatışma ve karşı
çatışmaya girmeye niyeüi oldukları
karşıya geliş herhangi bir kimsenin
hakkında kendi fikirlerini geliştirdik-
öngörmüş olduğundan çok daha
lerini ve kumandanlarının emirlerini sık
kökten bir toplumsal dönüşüm süreci
sık dikkate almadıklarını keşfetti.
ortaya çıkardı.
Örneğin, Noel Günü Alman ve
Müttefik askerleri çatışmalara ara
verdiler ve bir yerde iki taraf gayrı resmi Gerçek dünya'da
bir futbol maçı düzenledi. araştırma: yöntemler,
sorunlar ve tuzaklar
K a rşıla ştırm alı v e ta rih s e l
araştırmayı birleştirme Daha önce vurgulandığı üzere,
bütün araştırma yöntemlerinin kendi
Ashworth'ün araştırması nispeten
avantajları ve sınırlılıkları vardır. Bu
kısa bir zaman aralığı üzerine
nedenle, tek bir araştırmada birçok
yoğunlaştı. Daha uzun bir zaman
yöntemi her biri diğerlerine yardımcı
dilimini inceleyen ve aynı zamanda
olacak ve denetleyecek şekilde bir araya
karşılaştırmalı araştırmayı tarihsel bir
getirmek olağan bir uygulamadır. Buna
bağlamda kullanan bir çalışma örneği
üçgenleştirme süreci denir. Bir kez
olarak, toplumsal değişme konusunda
daha Laud Humphreys'in Çayodası
bilinen en iyi çalışmalardan biri olan
Ticaretim bakmak suretiyle çeşitli
Theda Skocpol'un Devletler ve Toplumsal
araştırma yöntemlerini bir araya
Devrimler’ini (States and Social Revo-
getirmenin değerini ve daha genel
lutions-1979)'ini alabiliriz. Skocpol çok
olarak gerçek sosyolojik araştırmanın
hırslı bir işe girişti. Üç farklı tarihsel
sorun ve tuzaklarını görebiliriz.

127
S o s y o lo jik S o r u S o r m a v e C e v a p la m a

Humphreys'in cevabım bulmak karıları ve diğer aile üyeleriyle de


istediği sorulardan biri ne tür erkeklerin mülakat yaptı.
çay odalarına geldikleriydi. Fakat bunu
ortaya çıkarmak onun için çok zordu İnsan denekler ve etik sorunlar
çünkü tuvaletlerde bütün yapabildiği
insanlarla ilgili her araştırma etik
gözlemdi. Tuvaletlerde sessiz olma
ikilemler gösterebilir. Sosyologların
kuralı soru sormayı, hatta konuşmayı
sorulması konusunda uzlaştıkları
bile güçleştirmekteydi. Ek olarak, esas
anahtar sorulardan biri, araştırmanın
olarak anonim kalmak isteyen insanlara
deneklere kendi günlük yaşamlarında
kişisel sorular sormaya başlamak çok
karşılaştıklarından daha büyük bir
acayip bir şey olurdu.
tehlike arz edip etmediğidir.
Humphreys'in çözümü yoklama
Çay odası T icareti'm yazarken
yöntemini kullanmak suretiyle çay
Humphreys, davranışını incelediği
odalarına gelen erkekler hakkında daha
kişilere karşı dürüst olmadığını söyledi.
fazla bilgi edinmek oldu. Tuvaletierin
Çay odasını gözlemlerken bir sosyolog
kapısında durarak, arabalarını parka
olarak kendi kimliğini onlara açıkla-
çekip cinsel ilişki için içeri girenlerin
madığını belirtti. Çay odasına gelen
arabalarının plakasını kaydetmeye
insanlar onun kendilerinkiyle aynı
başladı. Daha sonra araba plakalarını
sebepten ötürü oraya geldiğini varsay-
Motorlu Araçlar Daire'sinde çalışan bir
dılar ve onun oradaki varlığına görünür
arkadaşına verip bu erkeklerin
haliyle itibar edildi. Humphreys, çay
adreslerini temin etti.
odasını gözlemlerken kimseye doğru-
Aylar sonra, Laud'un çalıştığı Birle- dan yalan söylemediyse de orada
şik Devleder'in St Louis kentindeki bulunuşunun gerçek amacını da
Washington Üniversitesi kapı kapı kimseye ifşa etmedi. Onun davranışının
dolaşarak cinsel alışkanlıklar hakkında bu özel yönü meslek etiğine uygun
bir derleme çalışması yapmaktaydı. muydu? Cevap, eksiği fazlasıyla,
Humphreys, araştırmayı yürüten esas çalışmasının bu yönü deneklerinin
araştırmacılardan çay odasına gidenler herhangi birini tehlikeye sokmadı. Çay
örneklemindekilerin isimlerini listeye odasındaki gözlemlerinde katılımcıların
eklemek için izin aldı. Sonra kendisini kimliğini açığa çıkaracak bilgi topla-
esas araştırmada yer alanlardan biriymiş madı. Onlar hakkında bildikleri çay
gibi gösterip görünüşte sadece derleme odasındaki diğer insanların bildiklerine
çalışmasının sorularını sormakla benzer şeylerdi. Bu şekilde davran-
birlikte aslında onların toplumsal arka makla onun orada bulunması sözko-
planları ve yaşamları hakkında daha nusu kişileri kendi yaşamlarında zaten
fazla birşeyler öğrenmek için bu karşılaştıklarından daha fazla bir
erkeklerle kendi evlerinde mülakat tehlikeye sokmadı. Fakat, aynı
yapmaya gitti. Humphreys, bu zamanda, eğer Humphreys bütünüyle
erkeklerin çoğunun evli olduklarını ve dürüst olmuş olsaydı, araştırma
böyle olmadıkları durumlarda görenek- ilerlediği kadar ilerleyemeyebilirdi.
lere uygun bir yaşam sürdürdüklerini Gerçekten de, araştırmacı, araştırma
tespit etti. Çoğu kere bu erkeklerin sürecinde karşılaştığı her bir kişiye ilk

128
Sosyolojik Soru Sorma ve Cevaplama

önce projeyi anlatmış olsaydı, konuyu ele alışı cinsel topluluklar


sosyologlarca derlenmiş en değerli hakkında mevcut bilgi stokunun çok
verilerden bazıları hiçbir zaman ötesine giden insani bir çalışmaydı.
derlenemezdi. Yazdığı kitap neticesinde onun
araştırma deneklerinin hiçbirine bir şey
Hum phreys'in çalışm asının
olmamış olsa da, Humphreys, kendisi,
gösterdiği edk ikilem bundan ibaret
ana etik sorunlar hakkında kendisini
kalsaydı, bu toplumsal araştırmanın
eleştirenlerin eleştirilerini daha sonra
etiği konusunda önemsiz bir sorun
haklı buldu. Eğer çalışmayı tekrar
olarak kalırdı. Humphreys'in araştır-
yapacak olsaydım, arabaların plakalarını
ması hakkında bundan daha fazla kaş
almaz ve insanların evlerine gitmezdim,
kaldırtan onun çay odasına gelenlerin
dedi. Bunların yerine, çay odalarında
arabalarının plaka numaralarını
verilerini derledikten sonra bu insan-
kaydetmesi, Motorlu Araçlar Daire-
ların bir alt grubunu yeterince tanıyıp
si'nde çalışan bir arkadaşından bu
onları amaçlarım konusunda bilgilendir
kişilerin adreslerini edinmesi ve sonra
ve ondan sonra bu faaliyetlerin kendi
da rengi belli olmayan bir yoklama
hayatlarındaki önemi hakkında konuş-
araştırması yapıyormuş kisvesinde bu
malarını isterdim, dedi.
kişileri evlerinde ziyaret etmesiydi.
Humphreys bu erkeklerin faaliyetleri
Sosyoloji sadece açık olanın
hakkında onların ailelerine hiçbir
yeniden ifade edilmesi mi?
ifşaatta bulunmamış ve verileri saklı
tutmak için büyük gayret göstermiş olsa Sosyoloji çoğu kere bizim bir parça
da onun edindiği bilgi çok zarar verici kişisel deneyimimiz olan şeyleri incele-
olabilirdi. Daha beceriksiz bir araştır- diğinden, insan bazen sosyolojinin sırf
macı, deneklerin ailesiyle mülakat “açık olanın sancılı bir ayrıntılı
yaparken ağzından bir şey kaçırabilir ya incelemesi” mi olduğunu merak eder
da Humphreys notiarını kaybedebilir ve (Wright 2000). Sosyoloji sadece bizim
bunlar başkasının eline geçebilirdi. zaten bildiğimiz şeylerin soyut bir
Araştırma sürecinde yanlış gidebilecek meslek dili kullanılarak yeniden ifade
şeylerin çokluğunu düşünerek araştır- edilmesi mi? O, basitçe, bizim zaten
macılar bu türden araştırmaları meşru aşina olduğumuz toplumsal olguların
görmemekteler. Dünyanın pek çok can sıkıcı bir tanımı mı? Kötü bir
yerinde, sosyolojik araştırmaya kaynak sosyoloji bu şeylerin hepsi olabilir.
sağlayan hükümet kuruluşları, Birleşik Fakat herhangi bir disiplin hakkında
Krallıktaki Ekonomik ve Toplumsal onun kötü uygulayıcılarının ne
Araştırma Kurulu ve Ingiliz Sosyoloji yaptığına bakarak yargıda bulunmak
Derneği gibi sosyologların üyesi uygun olmaz. Aslında, iyi sosyoloji ya
oldukları meslek örgüderi, sosyolojik bizim için açık olan hakkındaki anlayı-
deneylere girişecek araştırmacılar için şımızı keskinleştir (Berger 1963) ya da
simdi çok daha sıkı etik yol gösterici bizim sağduyu yoluyla sahip olduğu-
ilkeler koymuşlardır. muz anlayışı bütünüyle dönüştürür.
Her iki halde de iyi sosyoloji ne can
Humphreys gey erkeklerin hayatını
sıkıcı ne de açık olanın yeniden ifade
çalışan ilk sosyologlardan biriydi. Onun

129
S o syoıo |iK i o ı u M i m a v e c e v a p la m a

edilmesidir, bu kitap metninde yeni bir davranışı arasında cereyan eden


konu hakkındaki tartışmalar bazen sizin karşılıklı değişme demektir. Sosyolojik
zaten anladığınız tanımlarla başlıyor. bulguların çoğu kere sağduyu anlayış-
Kavramlarının tanımı yapmak akade- larımızla çok yakın olduklarına şaşırma-
mik bir disiplin için gereklidir. Ancak, malıyız. Gerekçe, basitçe, sosyolojinin
biz, örneğin, aileyi birbirleriyle akraba bizim zaten bildiğimiz şeyleri bulmuş
bir grup insan olarak tanımladığımızda, olması değildir; aksine, sosyolojik
bunu işin sonu olarak değil, aksine bir araştırma sürekli olarak bizim toplu-
başlangıç noktası olsun diye yapmak- mun ne olduğu hakkındaki sağduyuya
tayız. Kendi terimlerimizi tanımlamak- dayalı bilgimizi etkilemektedir.
sızın daha sonra anlayışımızı keskin-
leştirmeye asla ilerleyemeyiz -iyi
sosyoloji terimleri asla kendi içinde bir
amaç olarak tanımlamaz.

Sosyolojinin etkisi
Sosyolojik araştırma çok nadiren
sadece sosyologların entelektüel
topluluğunu ilgilendirir. Onun sonuç-
ları çoğu kere toplum içinde yayılmakta-
dır. Vurgulanması gerekir ki, sosyoloji
sadece modern toplumların incelen-
mesi değil, bu toplumların devam eden
yaşamlarındaki önemli bir unsurdur.
Birleşik Krallıkta evlilik, cinsellik ve
ailede meydana gelen değişiklikleri (7.
ve 12. bölümlerde tartışılmaktadır) ele
alalım. Sosyolojik araştırmanın toplu-
ma süzülmesinin bir sonucu olarak
modern toplumda yaşayan çok az insan
bu değişmelerden habersizdir. Bizim
düşünme biçimimiz ve davranışlarımız
karmaşık ve çoğu kere ince yollarla
sosyolojik bilgiden etkilenmekte, bu
surede bu bilgi sosyolojik incelemenin
alanını yeniden şekillendirmektedir.
Sosyolojinin teknik kavramlarını
kullanarak bu olguyu tarif etmenin bir
yolu sosyolojinin davranışları incelenen
insanlarla düşüngüsel bir ilişki içinde
bulunduğunu söylemektir. Düşüngü-
sellik, 4. bölümde göreceğimiz üzere (s.
159-160), sosyolojik araştırma ile insan

130
Sosyolojik Soru Sorma v e Cevaplam a

İstatistik terim leri


S o s y o lo jid e y a p ıla n a ra ş tırm a la r, b u lg u la rın B ö y le d u ru m la rd a d iğ er ik i ö lç ü m d e n b ir i
ç ö z ü m le m e s in d e sık sık ist a tis tik te k n ik le r in d e n k u llan ılab ilir. M od , b ir v e ri d iz isin d e e n sık
y a ra rla n ırla r. B u te k n ik le r d e n b a z ıla rı ç o k k a rş ıla ş ıla n d e ğ e rd ir. B iz im ö r n e ğ im iz d e , m o d
İn c e lik lid ir, fa k a t e n sık k u lla n ıla n la rd an ç o ğ u n u n £ 4 0 , 0 0 0 'd ir . M o d 'd a s o ru n o la n şe y v e rile rin
a n la ş ılm a s ı kola yd ır. B u n la rı n e n y a y g ın la n g e n e l d a ğ ılım ın ı, y an i k a p s a n a n d e ğ e rle rin
m erkezi eğilim ölçüleri (o r ta la m a h e s a p la m a y ay ılm a a la n ın ı h e s a b a k a tm ıy o r o lu şu d u r. B ir
y o lları) v e korelasyon katsayılarıdır (b ir v e ri d iz is in d e e n sık k a rş ıla ş ıla n d e ğ e r is te r
d e ğ iş k e n in tu ta rlı b ir ş e k ild e d iğ e rle riy le iliş k ili is te m e z v a k a ların a lm ış o ld u k la rı d e ğ e r le rin b ir
o lm a d e r e c e s i ö lç ü le ri). b ü tü n o la ra k d a ğ ılım ın ı te m s il e tm e z v e b u
n e d e n le iş e y a ra r b ir v a sa t o lm a y a b ilir. B u ra d a ,
O r ta la m a la n h e s a p la m a n ın ü ç y o lu v a rd ır ve
£ 4 0 , 0 0 0 sa y ıla n n alt ta ra fın a ç o k y ak ınd ır.
b u n la n n h e r b ir in in b e lli av a n ta j v e k u su rla rı
b u lu n m a k ta d ır. O n ü ç k işin in sah ip o ld u ğ u k iş ise l Ü ç ü n c ü ö lç ü o la n o rta n c a (m e d y a n ), e n o rta d a
s e r v e ti (ev, a ra b a , b a n k a h e sa p la rın d a b u lu n a n y e r ala n d e ğ e rd ir k i, b u ra d a d a y in e £ 4 0 , 0 0 0 'd ir .
p a ra v e y a tırım la rı d ahil) ö r n e k o la r a k e le a la lım . B iz im ö r n e ğ im iz d e k i v a k a say ısı te k sayılı b ir
F a r z e d in k i, b u n la rın sa h ip o ld u k la rı s e r v e t şu ra k a m d ır : o n ü ç . E ğ e r v a k a sayısı ç i f t sayılı b ir
şe k ild e : ra k a m o lsa y d ı, ö r n e ğ in o n ik i, b u d u r u m d a
o r ta d a y e r a lan ik i v a k a n ın , a l t ın a v e y e d in cin in ,
1 £ 0 0 0 (sıfır)
o r ta la m a s ın ı alarak o rta n c a y ı h e s a p la rd ık . M o d
2 £ 5 ,0 0 0
g ib i o r ta n c a d a ö lç ü le n v e rile r in g e r ç e k yayılm a
3 £ 1 0 ,0 0 0 alan ı k o n u s u n d a b ir fik ir v e rm e z .
4 £ 2 0 ,0 0 0
O r ta la m a h a k k ın d a ald a tıcı b ir re s im s u n m a k ta n
5 / 1 0 .0 0 0
k a ç ın m a k iç in b a z e n a ra ş tır m a c ı b ir d e n faz la
6 £ 4 0 .0 0 0 m e rk e z i e ğ ilim ö lç ü s ü k u llan ır. Ç o ğ u k e z s ö z
7 £ 4 0 ,0 0 0 k o n u s u v e r i iç in sta n d a rt sapm ayı
8 £ 8 0 ,0 0 0 h e sa p la y a ca k tır. B u , b i r d e ğ e rle r d iz is in in

9 £ 1 0 0 ,0 0 0 y ay ılım ın ın y a d a dağılım ın derecesini


h e s a p la m a n ın b ir y o lu d u r k i, b u ra d a sıfırd a n
10 £ 1 5 0 ,0 0 0
1 0 , 0 0 0 ,0 0 0 k a d ar u z a n m a k ta d ır.
11 £ 2 0 0 , 0 0 0
12 £ 4 0 0 ,0 0 0 K o r e la s y o n k a tsay ıla rı ik i (v ey a d a h a fazla)
d e ğ iş k e n in b ir b ir le rin e n e k a d a r b a ğ la n m ış
13 10 000,000
o ld u k la rın ı ifa d e e tm e n in k u lla n ış lı b ir yo lu d u r.
A ritm e tik o rta la m a, b u o n ü ç k işin in sah ip İ k i d e ğ iş k e n b ü tü n ü y le b irlik te d e ğ iş tik le rin d e
o ld u ğ u s e r v e tin m ik ta n n ı to p la y ıp s o n u c u 1 3 'e m ü k e m m e l b i r p o z it if k o r e la s y o n d a n s ö z ed e r iz
b ö lm e k su re tiy le e ld e e d ile n d e ğ e re k a rşılık g e lir. v e b u 1 .0 o la ra k ifa d e ed ilir. İk i d e ğ işk e n a ra sın d a
T o p la m £ 1 1 , 0 8 5 , 0 0 0 'd ir ; b u n u 1 3 'e b ö ld ü ğ ü m ü z d e h iç b ir iliş k i te sp it ed ilm e d iğ in d e -y a n i h iç b ir
£ 8 5 2 ,6 9 2 . 3 1 e ld e ed e riz . S a ğ la n a n b ü tü n v e rile r e iliş kiy e sa h ip o lm a d ık la rın d a - ka tsay ı sıfırd ır. İk i
d a y an d ığ ı iç in b u ş e k ild e e ld e e d ile n o r ta la m a ç o ğ u d e ğ iş k e n b irb ir le riy le b ü tü n ü y le te rs ilişki iç in d e
k e re işe y ara r b ir o r ta la m a d ır . A n c a k , b ir ya da o ld u k la rın d a , m ü k e m m e l b ir n e g a t if k o re la s y o n
b irk a ç v a k a n ın ç o ğ u n lu ğ u n a ld ığ ın d a n ç o k fark lı m e v c u ttu r v e b u 2 1 .0 'la ifa d e ed ilir. T o p lu m
d e ğ e rle r a ld ığ ı b ir d u r u m d a b u o rta la m a b ilim le rin d e m ü k e m m e l k o re la s y o n la r a h iç
a ld a tıc ıd ır. Y u k a rıd a k i ö r n e k te , b ir v a k a n ın a ld ığı ra s tla n m a z . İ s te r p o z it if, is te r n e g a t if o ls u n , 0 .6
d e ğ e rin ç o k b ü y ü k o lu şu n d a n d o lay ı, o r ta la m a v e ya d a h a fa z la d e re c e d e k i b ir k o re la s y o n u n
u y g u n b ir m e rk e z i e ğ ilim ö lç ü s ü d e ğild ir, r e s m i in c e le n e n d e ğ iş k e n le r a ra s ın d a g e n e llik le g ü ç lü
ça rp ıtm a k ta d ır. O r ta la m a y ı k u lla n a ra k b u v e rile ri b ir ilişk iy i g ö s te r d iğ i d ü şü n ü lü r. B u d ü z e y d e b ir
ö z e d e m e k is te d iğ im iz d e in sa n la rd a n ç o ğ u n u n k o r e la s y o n to p lu m s a l s ın ıf k ö k e n i ile , d iy e lim , o y
g e r ç e k te sa h ip o ld u k la rın d a n ç o k d a h a fa z la v e r m e d a v ra n ışı a ra s ın d a b u lu n a b ilir.
s e r v e te sa h ip o ld u k la n iz le n im i e d in e b iliriz .

1 31
Sosyolojik Soru Sorma ve Cevaplam a

Bir tabloyu okum ak


S o s y o lo ji lite r a tü rü n ü o k u r k e n sık sık ta b lo la r la 3 K o n u b a ş lık la r ın ı t a b lo n u n ü s t v e so l ta ra fı
k a rşıla ş a c a k s ın ız . T a b lo la r b a z e n ç o k k a r m a ş ık b o y u n c a o k u y u n . ( K o n u b a şlık la rı b a z e n
g ö r ü n ü r le r f a k a t a şa ğ ıd a sıra la n a n b ir k a ç te m e l ta b lo n u n a lt ta r a f ın d a v e rile b ilir.) B u n la r s iz e
a d ım ı iz le rs e n iz o n la r ı ç ö z m e k k o la y d ır; u y g u lam a h e r b ir s a tır v e s ü tu n d a n e tü r b ilg ile r
y a p tık ç a b u a d ım la r o t o m a t ik h a le g e le c e k tir (b ir iç e rild iğ in i sö y le r. T a b lo d a k i ra k a m la rı
ö r n e k o la ra k 3 .3 . T a b lo y a b a k ın ız ) . T a b lo la r ı in c e le r k e n h e r b ir s a tır ya d a sü tu n b a şlığ ın ı
a tla m a d ü rtü s ü n e m a ğ lu p o lm a y ın ; o n la r, aynı a k lın ız d a tu tu n . B iz im ö r n e ğ im iz d e , s a tır
m a lz e m e k e lim e le rle ifa d e e d ilm iş o ls a y d ı, b u n la rı b a şlık la rı k a p s a n a n ü lk e ler i, sü tu n b a ş lık la r ı
o k u y u p a n la m a k ta n d a h a ç a b u c a k a n la ş ıla b ile c e k ise a ra b a sa h ip liğ i d ü z e y in i v e b u v e rile rin
y o ğ u n la ş tırılm ış b ilg ile r içe rirle r. T a b lo la r ın h a n g i yıl iç in o ld u ğ u n u g ö s te r m e k te d ir .
y o r u m la n m a s ın d a b e c e r i k a z a n d ık ç a y a z a rın
4 K u lla n ıla n b ir im le r in n e o ld u ğ u n u te ş h is
ç ık a rd ığ ı s o n u ç la n n n e d e r e c e h a k lı o ld u ğ u n u d a
e d in ; ta b lo b ü n y e s in d e k i d e ğ e r le r v a k a
d e n e d e y e b ile c e k s in iz .
sa y ıs ın ı, y ü z d e le ri, o rta la m a la r ı ve y a d iğ e r
1 T a b lo n u n b a ş lığ ın ı ta m o la ra k o k u y u n . ö lç ü le r i te m s il e d e b ilirle r . B a z e n b u ra k a m la rı
T a b lo la r ı n b a z e n u z u n c a b a ş lık la r ı o lu r; k e n d in iz in d a h a ra h a t an la y a ca ğ ı b ir b iç im e
b u n la r a ra ş tır m a c ın ın y a n s ıtıla n b ilg ile rin d ö n ü ş t ü r m e k y ararlı o la b ilir: Ö r n e ğ in , e ğ e r
d o ğ a sın ı d o ğ r u b ir şe k ild e d ile g e tir m e y ü z d e lik le r v e r ilm e m iş s e , b u n la r
g iriş im in i te m s il ed er. 3 .3 . T a b lo n u n b a ş lığ ı ilk h e s a p la n m a y a d e ğ e r o la b ilirle r.
o la r a k v e r ile rin k o n u s u n u v e r m e k te , ik in c i
5 T a b lo d a k i b ilg ile r d e n u la ş ıla b ile c e k
o la r a k ta b lo n u n k a rş ıla ş tırm a iç in m a lz e m e
s o n u ç la r ın n e le r o la b ile c e ğ in i d ü ş ü n ü n . Ç o ğ u
sa ğ la m a k ta o ld u ğ u n u v e ü ç ü n c ü o la r a k d a
ta b lo y a z a rın k e n d isi ta r a fın d a n
v e rile r in s a d e c e az say ıd a ü lk e iç in
ta r tış ılm a k ta d ır v e o n u n sö y le d ik le rin i ak ıld a
v e rild ik le rin i b e lir tm e k te d ir .
b u lu n d u r m a k g e re k ir. F a k a t siz k e n d in iz d e
2 V e r i h a k k ın d a k i y o r u m la y ıc ı a ç ık la m a y a da v e rile r d e n d a h a b a ş k a n e m e s e le le r v e y a
n o d a r a b a k ın . N o d a r m a lz e m e n in n a sıl s o r u la r o r ta y a k o n a b ile c e ğ in i s o rm a lıs ın ız .
d e rle n d iğ i ya d a n e d e n b e lli b ir ş e k ild e
B iz im ta b lo m u z d a k i r a k a m la rd a b i r ç o k ilg in ç
s u n u ld u ğ u h a k k ın d a bilg i v e re b ilir . B u
e ğ ilim g ö r ü le b ilir . İ lk o la ra k , a r a b a sa h ip liğ i
k ita p ta k i ta b lo la r ın ç o ğ u n d a a ç ık la y ıc ı n o d a r
d ü z e y i ü lk e le r a ra s ın d a b ü y ü k d e ğ iş ik lik
b u lu n m a k ta d ır . Ö r n e ğ in , s ay fa 2 6 2 'd e k i 7 .2 .
g ö s te r m e k t e d ir . A B D 'd e 2 0 0 2 y ılınd a h e r 1 ,0 0 0
T a b lo d a k i ra k a m la rın n a sıl e ld e ed ild iğ i
k işi b a ş ın a d ü ş e n a ra b a say ıs ı T ü r k iy e 'd e k in d e n
h a k k ın d a b i r ç o k a çık la y ıc ı n o t iç e r m e k te d ir .
b e ş k a t d a h a faz la y d ı, i k in c i o la r a k , a ra b a
E ğ e r ta b lo d a k i v e rile r a ra ş tır m a c ın ın k e n d is i
s ah ip liğ i ile ü lk e n in r e f a h d ü ze y i a r a s ın d a a ç ık b ir
ta ra fın d a n d e r le n m e m iş fa k a t b a ş k a b ir
b a ğ la n tı b u lu n m a k ta d ır . A s lın d a , a ra b a sa h ip liğ i
k a y n a k ta n a lın m ış s a , a ç ık la y ıcı n o d a r d a b u
o r a n la r ın ı r e f a h d ü z e y i fa rk lılığ ın ın k a b a b ir
k a y n a ğ a d a y e r v e rile c e k tir . K a y n a k , a sıl
g ö s te r g e s i o la r a k k u lla n a b iliriz . Ü ç ü n c ü o la ra k ,
k a y n ağ ı n e re d e b u la b ile c e ğ in iz i g ö s te r d iğ i
h e m e n b ü tü n ü lk e le rd e a ra b a sa h ip liğ i 1 9 9 0 ile
k a d a r, b ilg in in n e o r a n d a g ü v e n ilir o la b ile c e ğ i
2 0 0 2 ar a sın d a a r tm ışt ır, f a k a t b a z ıla rın d a k i a rtış
h a k k ın d a d a s iz e b a z ı iç g ö r ü le r sa ğla r. B iz im
h ız ı d iğ e rle r in k e n d a h a y ü k s e k o lm u ş tu r - b u
ta b lo m u z d a y e r v e rile n k a y n a k v e rile rin
fa rk lılık la r o la s ılık la ü lk e le rin b a ş a rılı b ir
O E C D ta r a fın d a n y a y ın la n m ış b ir k a y n a k ta n
e k o n o m ik b ü y ü m e g e r ç e k le ş tir m e y a d a
a lın m ış o ld u ğ u n u g ö s te r m e k te d ir .
y a k alam a d e r e c e le ri a ra s ın d a k i fa rk ı
g ö s te r m e k te d ir.

132
Sosyolojik Soru Sorma ve Cevaplam a

3.3. Tablo İkamet eden her 1,000 kişi başına düşen motorlu araç sayısı:
seçilmiş ülkelerin bir karşılaştırması

1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002
1Avusturya 527 527 427 478 523 540 547 551 556 564 570 582 589
2 Belçika 462 463 503 515 528 543 495 509 529 544 555 565 537
3 Kanada 432 442 441 454 464 487 494 482 490 500 511 517 520
4 Almanya 842 718 779 725 719 771 783 784 792 798 810 816 807
5 Yunanistan 443 433 453 441 439 428 448 458 474 486 493 516 533
6 Portekiz 600 619 627 595 569 565 565 564 580 566 569 572 581
7 Türkiye 310 370 407 439 438 501 533 569 610 654 698 711 756
8 Birleşik Krallık 57 47 53 61 64 68 97 105 111 116 124 148 148
9 Birleşik Devletler248 246 257 271 283 298 313 328 351 378 406 428 450
Kaynak: OECD bactbook (2005)

Özet 4 A la n ç a lış m a s ın d a , ya d a k atılar ak gözlemde.,


1 S o sy o lo g la r , b e lli s o r u la r s o r m a k v e s is te m a tik a r a ş tır m a c ı in c e le n e n g r u p ya d a c e m a a tle
a ra ş tır m a la r y a p a ra k b u s o ru la r a c e v a p b u lm a y a u z u n c a b ir sü re y i b ir lik te g e ç irir, ik in c i b ir
ç a b a la m a k su re tiy le to p lu m s a l y a ş am ı in c e le rle r . y ö n te m o la n yoklam ada s o r u k a ğ ıtları b ü y ü k ç e b ir
B u s o r u la r olgusal, karşılaştırm alı, gelişim sel vey a nüfusun ö r n e k le m in e ya g ö n d e r ilir ya d a
ku ram sal o la b ilirle r. d o ğ r u d a n u y g u lan ır. B e lg e s e l a ra ş tır m a , a rşiv
v e y a d iğ e r k a y n a k la rd a m e v c u t y azılı m a lz e m e y i
2 B ü t ü n a r a ş tırm a la r a ra ştır m a c ıy ı ilg ile n d ir e n
b ilg i k a y n ağ ı o la ra k k u llan ır. Deneyler, yaşam
v e y a h a y r e te d ü ş ü r e n b ir araştırm a sorunundan
tarihleri k u lla n ım ı, ta rih s e l a n a liz v e karşılaştırm alı
b a şla r. A r a ş tır m a s o r u n la rı m e v c u t lite ra tü r d e k i
araştırm a d iğ e r a ra ş tır m a y ö n te m le rid ir .
b o ş lu k la r, k u ra m s a l ta rtış m a la r v e y a to p lu m s a l
d ü n y a d a k i p r a tik s o r u n la rd a n h a r e k e d e o r ta y a 5 B u fa rk lı a r a ş t ır m a y ö n te m le r in in h e r b ir in in
k o n a b ilir . A r a ş tır m a s tra te jis in in g e liş m e s in d e k e n d i s ın ırlılık la rı v a rd ır. B u n e d e n le ,
a tıla c a k b e lli a ç ık a d ım la r v a rd ır - h e r n e k a d a r a r a ş tır m a c ıla r ç o ğ u k e re ik i v e y a d a h a fa zla
b u n la r g e r ç e k b ir a r a ş tırm a d a n a d ir e n a y nı sıra ile y ö n te m i k e n d i ç a lış m a la rın d a b ir le ş tir ir v e h e r
ta k ip e d iliy o r o ls a la r b ile . b irin i d iğ e r y ö n te m le e ld e e d ile n m a lz e m e y i
d e n e d e m e k ya d a b u m a lz e m e y e e k m a lz e m e
3 İ k i o la y y a d a d u ru m a ra sın d a k i b ir nedensel ilişk i
d e r le m e k iç in k u lla n ırla r. B u s ü re c e üçgenleme
b ir o la y ya d a d u ru m u n d iğ e rin i m e y d a n a
d e n ir.
g e tir m e s id ir. B u , g ö r ü n d ü ğ ü n d e n d a h a
s o ru n lu d u r. B ir şe y e neden olm a, iki d e ğ iş k e n 6 S o s y o lo jik a ra ş tır m a sık sık m e s le k e tiğ iy le ilgili
a ra s ın d a d ü z e n li b ir iliş k iy e a tıfta b u lu n a n birlikte s o r u n la r a rz e d e r. B u s o r u n la r ya a ra ş tır m a n ın
değişm eden ayrı tu tu lm a lıd ır. D e ğ iş k e n , y a ş , g e lir, d e n e k le r in e k a rşı u y g u la n a n a ld a tm a c a la rd a n ya
s u ç o r a n la rı v b 'in d e k i d e ğ işik lik le r o la b ilir. d a a r a ş tır m a b u lg u la rın ın y a y ın la n m a s ın ın
Bağım sıç değişkenleri, bağım lı değişkenlerden ay ırt in c e le n e n k işile rin d u y g u la rı v ey a y a şa m la rı iç in
e t m e m iz g e re k ir. B a ğ ım s ız d e ğ işk e n b ir d iğ e r a k si e tk ile r d o ğ u r m a s ın d a n o r ta y a ç ık a b ilirle r. B u
d e ğ işk e n ü z e r in d e e tk i m e y d a n a g e tire n d ir . m e se le le ri h a lle tm e n in b ü tü n ü y le ta tm in e d ici b ir
S o s y o lo g la r , n e d e n s e l b ir iliş k in in v a rlığ ın d a n y o lu b u lu n m a m a k t a d ır f a k a t a r a ş tır m a c ıla r ın b u
e m in o la b ilm e k iç in ç o ğ u k e re denetimler m e s e le le r in a rz e ttiğ i ik ile m le re d uy arlı o lm a la r ı
k ullan ırla r. g e re k ir.

133
Sosyolojik Soru Sorma ve Cevaplama

Düşünme soruları
1 Eğer çoğu araştırma projesi araştırma sorunlarından başlıyorsa, sorunların neler
olduğuna kim karar veriyor?
2 Desteklenebilecek ya da yanlışlanabilecek belli varsayımları oluşturulması niçin
çok önemlidir?
3 Araştırma sürecinin seyri neden nadiren plana göre ilerler?
4 Araştırmacı hata/yanlılık ihtimalini nasıl en aza indirebilir?
5 Bazı araştırma yöntemleri diğerlerinden daha bilimsel midir?
6 Birlikte değişme ile bir şeye neden olmayı birbirinden ayırt etmek niçin çok
önemlidir?

Ek kaynaklar
Alan Bryman, SocialResearch Methods (Oxford, New York: Oxford University Press,
2001). Joel Best, Dammed Ues and Statistics: Untangling Numbers from the Media,
Politicians, andActivist (Berkeley: University of California Press, 2001).

Ruth Levitas ve Will Guy, lnterpreting Offıcial Statistics (Londra: Routledge, 1996).
Martin Hammersley ve Paul Atkinson, Ethnography: Principles in Practice (Londra:
Routledge, 1995).
Lee Harvey, Morag MacDonald ve Anne Devany, Doing Sociology (Londra:
Macmillan, 1992).
Tim May, Social Research: Issues, Methods and Process, 3. Baskı (Buckingham: Open
University Press, 2001).

134
S o s y o lo jik S o ru S o rm a v e C e v a p la m a

İnternet bağlantıları
Market and Opinion Research International (MORI) (Uluslararası Pazar ve
Kamuoyu Araştırmaları)
http://www.mori.com

Social Science Information Gateway (Toplum Bilimleri Bilgi Geçidi)


http://www.sosig.ac.uk/sociology

Office of National Statistics (Ulusal İstatistik Dairesi)


http://www.statistics.gov.uk

UK Data Archive (Birleşik Krallık Veri Arşivi)


http://www.data-archive.ac.uk

135
İçindekiler

Max Weber: Protestan Ahlakı


Dört kuramsal mesele
Yapı ve eylem
Uzlaşma ve çatışma
Toplumsal cinsiyet meselesi
Modern dünyanın biçimlenmesi
Yeni sosyolojik kuramlar
Postmodernizm
Michael Foucault
Dört çağdaş sosyolog
Jürgen Habermas: demokrasi ve kamusal
alan
Ulrich Beck: küresel tehlike toplumu
Manuel Castells: ağ ekonomisi
Anthony Giddens: toplumsal dönüşlülük
Sonuçlar
Ö%et
Düşünme sorulan
E k kaynaklar
İnternet bağlantılan
Sosyolojide Kuramsal
Düşünme
Bazı kuram tipleri diğerlerinden
çok daha fazlasını açıklamaya kalkışırlar
ve sosyologların çok geniş kapsamlı
kuramsal açıklamalar yapmaya giriş-
melerinin ne ölçüde arzulanır veya işe
yarar olduğu hakkındaki fikirler
değişiklik göstermektedir. Örneğin,
Amerikalı sosyolog Robert K. Merton
sosyologların dikkatlerini kendisinin
“orta-boy kuramlar” dediği kuramlar
üzerine yoğunlaştırmaları gerektiğini
büyük bir ısrarla öne sürmektedir
(Merton 1957). Ona göre, öyle çok
Sosyolojide kuramsal bakış açıla-
büyük kuramsal projeler yaratmaya
rını değerlendirmek uyarıcı, talepkar ve
kalkışmak yerine daha mütevazı
çok zor bir iştir. Kuramsal tartış-malar,
olmalıyız.
işin anlamı gereği, deneysel türden
anlaşmazlıklardan daha soyut-tur. Orta-boy kuramlar deneysel araş-
Sosyolojinin bütünü üzerinde başat tek tırma yoluyla doğrudan sınanabilecek
bir kuramsal duruşun olmayışı disiplin kadar özel, fakat aynı zamanda bir dizi
içinde bir zayıflık olarak görülebilir. farklı olguyu kapsayacak kadar da
Fakat durum hiç de böyle değildir. geniştirler. Göreli yoksunluk kuramı
Tersine, rakip kuramsal yaklaşımların
ve kuramların idşip kakışması sosyoloji
yapmanın canlılığının bir ifadesidir.
İnsanları, yani kendimizi incelerken
kuramsal anlaşmazlıklar bizi dogmadan
kurtarır. İnsan davranışı karmaşık ve
çok yönlüdür ve tek bir kuramsal
görüşün bütün bu yönleri kapsama
ihdmali yoktur. Kuramsal düşünmede
çeşitlilik araştırmalarda kendilerinden
yararlanılacak zengin bir fikirler kaynağı
sunar ve sosyolojik çalışmaların
ilerlemesi için çok önemli olan imgelem
yeteneğini uyarır.
Sosyologların çalıştıkları farklı
araştırma alanlarında sayısız kuram
geliştirilmiştir. Bunlardan bazıları çok
kesin bir şekilde ortaya konmuş ve hatta
matematiksel bir biçimde ifade
edilmiştir -her ne kadar bu, sosyoloji-
den çok diğer toplumsal bilimlerde
Robert K. Merton
(özellikle iktisatta) daha yaygın olsa bile.

138
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D ü ş ü n c e

böyle kuramlardan biridir. Bu kuram, çıkmışlardı. Aslında, Çin, Hindistan ve


insanlarm kendi durumlarım nasıl Yakın Doğu'da Osmanlı imparatorluğu
değerlendirdiklerinin, kendilerini büyük güçler iken Avrupa, kürenin
kiminle karşılaştırdıklarına bağlı oldukça önemsiz bir alanıydı. Bilhassa
olduğunu öne sürer. Bu nedenle Çinliler teknolojik ve ekonomik
yoksunluk hissi doğrudan doğruya gelişme düzeyi bakımından Batı'nın bir
bireylerin maruz kaldıkları maddi hayli ilerisindeydiler. Onyedinci
yoksullukla ilgili değildir (bakınız s. 387- yüzyıldan sonra Avrupa'da ekonomik
397). Herkesin aşağı yukarı aynı ilerleme dalgasını meydana getirecek ne
durumda olduğu fakir bir semtteki oldu?
küçük bir evde yaşayan bir ailenin
Bu soruyu cevaplamak için Weber,
kendisini, evlerin çoğunun daha büyük
modern sanayii daha önceki ekonomik
ve ailelerin daha müreffeh olduğu bir
faaliyetlerden ayıran şeyin ne olduğunu
semtteki küçük bir evde yaşayan aileden
göstermemiz gerektiğini düşündü.
daha az yoksun hissetmesi olasıdır.
Servet biriktirme arzusuna birçok
Gerçekten de, bir kuram ne kadar medeniyette karşılaşırız ve bunu
geniş kapsamlı ve hırslı ise onun açıklamak zor değildir: sağlayabileceği
deneysel olarak sınanması da o ölçüde rahatlık, emniyet, güç ve keyiften ötürü
güçtür. Yine de, sosyolojide kuramsal insanlar servete değer vermişlerdir,
düşünmenin niçin 'orta-boy'a hapsedi- insanlar, muhtaç olmamayı diler ve
lmesi gerektiğinin açık bir gerekçesi yok biriktirmiş oldukları serveti kendilerini
gibi görünmektedir. Niçin böyle rahat ettirmek için kullanırlar.
olduğunu görmek için Max Weber'in
Weber, Baü'daki ekonomik geliş-
Protestan Ahlâkı ve Kapitalizmin Ruhu
meye baküğımızda oldukça farklı bir
(The Protestan Ethic and the Spirit of
şeyle karşılaşacağımızı söyledi: servet
Capitalism) (Weber 1976) çalışmasında
biriktirmeye karşı tarihte başka hiçbir
ortaya koyduğu kuramı bir örnek olarak
yerde bulunmayan bir tutum. Bu tutum
ele alalım.
Weber'in “kapitalizmin ruhu” dediği
W eber'in düşüncesi 1. B ölü m , s. 52'd e şeydir -ilk kez kapitalist tüccar ve
anlatıldı ve Protestan Ahlâkı’nn 14. B ölüm ,
sanayicilerin sahip oldukları bir dizi
'M od ern Toplum da D in', s. 5 86-8'd e tekrar
gön d erm ed e bulunacağız. inanç ve değerler. Bu insanların güçlü
bir servet biriktirme arzuları vardı.
Fakat, başka yerlerdeki servet sahip-
Max Weber: Protestan lerinin aksine, onlar, biriktirdikleri
zenginliklerle rahat bir hayat sürme
Ahlâkı
çabası göstermediler. Aslında, onların
Protestan Ahlâkı nda. Weber, temel hayat tarzı nefsinden feragat eden ve
bir sorunla uğraşmaya koyuldu: Niçin tutumlu bir hayatü; zenginliğin sıradan
kapitalizm Batı'da geliştiği halde başka tezahürlerinden sakınan gösterişsiz ve
bir yerde gelişmedi? Antik Roma'nın sessiz bir hayat yaşamaktaydılar. Weber,
düşüşünden sonra geçen yaklaşık on üç özelliklerin bu olağan dışı birleşiminin
yüzyıl boyunca dünya tarihinde öteki Baü'nın ilk dönem iktisadi gelişimi için
uygarlıklar Baü uygarlığından daha öne yaşamsal önem taşıdığını göstermeye

139
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D ü ş ü n c e

çalıştı. Zira, önceki çağlar ve kültür- Ehli hizmet olarak bir memuriyette
lerdeki varlıklıların aksine, bu gruplar çalışmadaki başarıyı gösteren maddi
kendi servederini har vurup harman refah, bir kimsenin hakikaten
savurmadılar. Bunun yerine, biriktir- seçilmişlerden olduğunun esas işareti
dikleri serveti başkanlığını yaptıkları haline geldi. Böylece, söz konusu
işletmelerin gelişimini daha da fikirlerden etkilenmiş olan gruplar
ilerletmek için kullandılar. arasında ekonomik başarıya yönelik çok
büyük bir güdülenme yaratıldı. Ancak
Weber'in kuramının özü, kapitaliz-
bu güdülenmeye müminin gösterişsiz
min ruhundaki tutumların dinden
ve tutumlu bir hayat yaşama ihtiyacı
devşirildiğidir. Böyle bir görüşün
eşlik etti. Püritenler sefahatin şer
gelişmesinde Hıristiyanlığın genelde
olduğuna inanmaktaydılar, dolayısıyla
kısmi bir rolü oldu, güdülenmenin esas
servet biriktirme güdüsü kasvetli ve
gücü Protestanlık tarafından sağlandı
gösterişsiz bir hayat tarzı ile birleşti.
-özellikle Protestanlığın bir çeşidi olan
Püritenizm. İlk kapitalistierin çoğu İlk dönem girişimciler kendile-
Püritendiler ve birçoğu Kalvinci rinin toplumda büyük değişikliklerin
görüşleri benimsemişlerdi. Weber, meydana gelişine yardımcı olduklarının
birtakım Kalvinci düsturların kapitalist çok az farkındaydılar; onlar her şeyin
ruhun doğrudan kaynağı olduklarını üstünde dinsel güdüler tarafından
öne sürdü. Bu düsturlardan birisi zorlanmış kişilerdi. Püritenlerin
insanın, Tanrı'nın yeryüzündeki vasıtası münzevi -yani nefsinden feragat eden-
olduğu ve insanın ehli hikmet olarak bir hayat tarzı sonunda çağdaş medeniyetin
memuriyette -Tanrı'ya daha büyük esas bir parçası haline geldi. Weber
hamd-ü sena olması için bir meslekte- şöyle yazdı:
çalışmasının Kadiri Mudak tarafından P ü rite n ehli h iz m e t o lara k b ir m e m u riy ette
gerekli görüldüğü fikriydi. ça lışm a k isted i, b iz ise b ö y le y apm ak
z o run d ayız. Çünkü a sk e tizm , m a n a stır
Kalvinciliğin ikinci önemli bir yönü h ü c re le rin d e n ç ık arılıp g ü n lü k h ay atın
mukadderat fikriydi. Buna göre, sadece için e ta ş ın ın c a v e d ün ye vi ahlak ı kend i
kaderleri öyle takdir edilmiş belli e g e m e n liğ i a ltın a alm ay a b a ş la y ın c a ,
insanlar “seçilmişler” -yani ahirette r o lü n ü , çağd aş e k o n o m ik d ü z e n in
m u a z z a m e v re n in i yaratm ad a o y n ad ı.........
cennete girecekler- arasındaydı. Kal-
A s k e tiz m , dünyayı y e n id e n b iç im le n d ir m e
vin'in öğretisinin özgün biçiminde ifade işin i y ü k le nd iğ in d en v e ke nd i ülk ülerin i
edildiği haliyle, bir insanın dünyada d ü nyada g e r ç e k le ş tirm e k is te d iğ in d e n ,
yapacağı hiçbir şey onun seçilmişlerden m a d di eşyalar in sa n hayatı ü z e rin d e tarihin
biri olup olmamasını değiştiremezdi; bu ön ceki h iç b ir d ö n e m in d e g ö rü lm e m iş
d e re ced e g id e re k a r ta n ve sonund a
Tanrı tarafından önceden takdir ve
a m a ns ız h ale g e le n b ir g ü ç kazan d ı. . . . B ir
tayin edilmişti. Ancak, bu inanç k im s e n in ken d i m e m u riy etin d ek i ö d e v i
Kalvin'in izleyicileri arasında öylesine fik ri, ö lü d in s e l in a n ışların hay ale ti g ibi
bir bunalıma sebep oldu ki, inananların, y aşam larım ız için d e sin si sin si d o laşm a k -
seçilmişliğin alameti sayılabilecek bazı tadır. M e m u riy e tin y e rin e g e tirilm e s i en
y ü k se k m an e v i ve k ü ltü re l d e ğe rle rle
işarederi tanımalarına imkan sağlaması
ilişk ile n d irile m ez o ld uğ u n d a ya d a, d iğ er
için daha sonra biraz değiştirildi. yand a, e k o n o m ik b ir z o ru n lu lu k o larak
h is se d ilm e si g e re k m e d iğ in d e , bire y o n u

140
Sosyolojide Kuramsal Düşünce

haklı g ö s te r m e ça b a sın ı b ü tünü yle terk bireyler niçin tutumlu yaşamayı


e tm ek te d ir. En g e lişk in o ld u ğ u yerd e,
istesinler?
B irle ş ik D e v le d e r'd e , kend i d in se l ve
ah la k i a n la m la rın d a n sıy rılm ış se r v e t 3. Kuram, kendilerini anlamak için
arayışı k e nd in e p ü r dü ny evi tu tk ula rın
geliştirilmiş olduğu durumların
eşlik e ttiğ i b ir şey o lm a y a m eyleder.
(W e b e r 1 9 7 6 )
ötesine giden durumları açıklama
kabiliyetindedir. Weber, sadece
Weber'in kuramı birçok açıdan çağdaş kapitalizmin kökenlerini
eleştirilmiştir. Örneğin, bazıları, onun anlamaya çalıştığını vurguladı.
“kapitalizmin ruhu” dediği görüşün, Bununla birlikte, Püritenizmin
Kalvincilik işitilmeden çok önce, on aşıladıklarına paralel değerlerin
ikinci yüzyıl ilk Italyan tüccar kende- diğer başarılı kapitalist gelişme
rinde görülebileceğini öne sürmüşler- durumlarında da sözkonusu olabi-
dir. Diğerleri, onun Protestanlıkla leceği varsayılabilir.
bağlantılandırdığı “bir memuriyette
çalışma” fikrinin Katolik inançlarında 4. İyi bir kuram sırf geçerli olan
zaten mevcut olduğunu ileri sürmüş- değil, aksine yeni fikirler doğurma
lerdir. Yine de Weber'in açıklamasının ve daha ileri araştırma yapma
temel unsurları birçok kişi tarafından ihtiyacını uyarma bakımlarından da
kabul edilmektedir ve onun geliştirdiği verimli olandır. Daha sonraki çok
tez ilk kez dile getirildiği zamanki kadar büyük sayıdaki araştırma ve
çarpıcı ve aydınlatıcı olmayı sürdür- kuramsal çözümleme için bir
mektedir. Eğer Weber'in tezi geçerli ise, başlama noktası oluşturmak
çağdaş ekonomik ve toplumsal gelişme suretiyle Weber'in kuramı bu
ilk bakışta bunlardan çok uzakta bir bakımlardan da kesin olarak hayli
şeyden -bir dizi dinsel ülküden- çok başarılı olmuştur.
kesin bir şekilde etkilenmiştir.
Weber'in kuramı, sosyolojide Dört kuramsal mesele
kuramsal düşünmenin birçok önemli
ölçütünü karşılamaktadır. Weber'in çalışmasının diğer yönleri
hakkındaki anlaşmazlıklarda olduğu
1. Kuram, karşı -sezgicidir- sağdu- gibi Protestan A h lâ k ı hakkındaki
yunun iddiasını iflas ettirecek bir tartışma da bugün devam etmektedir.
yorum önermektedir. Böylece Klasik düşünürler tarafından geliştirilen
kuram, kapsadığı meselelere taze fikirler, 1. Bölümde tartışılan daha
bir bakış açısı geliştirmektedir. sonraki kuramsal bakış açıları da,
Weber'den önceki yazarların çoğu uzlaşmazlıkları kışkırtmaya devam
dinsel fikirlerin kapitalizmin köke- etmektedir.
ninde esaslı bir rol oynayabile-
ceğini çok az düşünmüşlerdir. Bu bakış açısı çatışmalarının
dikkatimizi üzerine çektiği ve bazıları
2. Kuram, aksi halde bir bulmacaya insan faaliyetlerini ve kurumlarını nasıl
dönen bir şeyden bir anlam yorumlamamız gerektiğine ilişkin genel
çıkarmaktadır: Servet biriktirmek meselelerle ilgili olan birçok temel
için büyük bir çaba gösterirken kuramsal açmaz-sürüp giden uzlaş-

141
S o s y o lo ji d e K u r a m s a l D ö ş O n c e

mazlık ya da tartışma konuları meye aday derin çıkar farklılıkları


bulunmaktadır. Burada bunlardan var olmaya devam etmektedir.
dördünü tartışacağız.
3. Sosyolojinin ortodoks gelenek-
1. Bir açmaz insan ejlemi ve toplumsal lerinde üzerinde pek düşünülme-
yapı ile ilgilidir. Mesele şudur: Biz miş olmamakla birlikte göz ardı
yaratıcı insan aktörler kendi edilemeyecek olan üçüncü bir
hayatımızın şardarını ne oranda temel kuramsal mesele vardır. Bu,
etkin bir şekilde denetliyoruz? Ya toplumsal cinsiyet hakkında tatmin
da yaptıklarımızın çoğu denetimi- edici bir anlayışı sosyolojik çözüm-
miz dışındaki genel toplumsal leme içine nasıl katacağımız
güçlerin bir sonucu mu? Bu mesele sorunudur. 1. Bölümde gördü-
sosyologları her zaman bölmüştür ğümüz üzere, sosyolojinin kurucu
ve bölmeye de devam etmektedir. simalarının hepsi erkekti ve onlar
Örneğin, Weber ve sembolik yazılarında insanların toplumsal
etkileşimciler insan davranışının cinsiyet sahibi varlıklar olduklarıyla
faal ve yaratıcı unsurlarını vurgula- hiç ilgilenmediler. Yakın zamanlara
mışlardır. Durkheim'ınki gibi, öteki kadar sosyoloji ile ilgilenen
yaklaşımlar ise toplumsal etkilerin kadınlar bile (örneğin, 1 Bölümde,
eylemlerimiz üzerine kısıtlayıcılık- s.54'te Harriet Martineau hakkın-
larını vurgulamaktadır. daki kutuya bakın) büyük oranda
göz ardı edildiler. İlk dönem erkek
2. ikinci bir kuramsal mesele
sosyologların çalışm alarında
toplumdaki uylaşma ve çatışma ile
bireyler 'cinsiyetsiz' varlıklarmış
ilgilidir. İşlevselcilik dahil olmak
gibi yer alırlar -onlar farklılaşmış
üzere sosyolojideki bazı görüşler,
kadın ve erkekler olmaktan çok
görmüş olduğumuz üzere, insan
soyut 'yapanlar'dır. Toplumsal
toplumlarımn doğasında var olan
cinsiyet meselelerini sosyolojideki
düzen ve uyumu vurgulamaktadır.
daha yerleşik kuramsal düşünme
Bu görüşü benimseyenler sürekli-
biçimleri üzerinde ele almamıza
lik ve uzlaşmayı, her ne kadar
yarayacak çok az şeyimiz oldu-
süreklilik ve uzlaşma zaman içinde
ğundan bu mesele bugün itibariyle
değişse bile toplumların en belirgin
kendileriyle güreşeceğimiz dört
özellikleri olarak düşünmektedir.
meselenin belki de en zor olanıdır.
Diğer sosyologlar, öte yandan,
toplumsal çatışmanın yaygınlığını Toplumsal cinsiyetle ilgili ana
önemle belirtmektedirler. Onlar, kuramsal ikilemlerden biri şu
toplumu bölünmeler, gerilimler ve şekildedir: “toplumsal cinsiyeti”
mücadelelerle dolu olarak görmek- sosyolojik düşünceye genel bir
tedirler. Onlara göre, insanların kategori olarak mı katalım? Ya da,
birbirleriyle çoğu kere dostane bir bunun yerine, toplumsal cinsiyet
şekilde yaşadıklarını ileri sürmek meselelerini, kadın ve erkeklerin
yanılsamadır; açık karşı karşıya farklı bağlamlarda davranışlarını
gelişler olmadığında bile bir zaman etkileyen özel etkilere bölerek mi
geldiğinde faal çatışmalara dönüş- çözümlememiz gerekir? Bunu

142
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D ü ş ü n c e

başka bir şekilde de ifade edebiliriz: Durkheim, toplumun birey olarak


kimlikleri ve toplumsal davranışları kişinin üzerinde önceliğe sahip
ile ilgili olarak, bütün kültürlerde olduğunu öne sürdü. Toplum, bireysel
kadınları ve erkekleri ayıran eylemlerin toplamının çok daha
özellikler var mı? Yoksa, toplumsal ötesinde bir şeydir; toplum, maddi
cinsiyet farklılıkları her zaman esas dünyadaki yapılarla karşılaştırılabilir bir
olarak toplumları bölen diğer 'peklik' ya da 'katılığa' sahiptir. Birçok
farklılıklar (sınıf bölünmeleri gibi) kapısı olan bir oda içindeki bir kişiyi
temelinde mi açıklanmalı? düşünün. Odanın yapısı kişinin
yapabileceği olası faaliyetleri kısıtlar.
4. Dördüncü bir mesele öyle çok
Örneğin, duvarların ve kapıların
fazla insan davranışının ya da bir
bütün olarak toplumun özellikle- yerleştirilme biçimi giriş ve çıkış
riyle değil, fakat modern toplumsal yollarını belirler. Durkheim'a göre,
gelişmenin özellikleriyle ilgilidir. toplumsal yapı da birey olarak
Mesele, modern toplumlann kökeni yapabileceklerimize sınırlar koyarak
ve doğasını etkileyen etkenlerin bizim faaliyetlerimizi benzer bir şekilde
belirlenmesiyle ilgili olup, Marksist kısıtlar. Odanın duvarları nasıl bizim
olmayan ve Marksist yaklaşımlar dışımızda ise, toplumsal yapı da bizim
arasındaki farklılıklardan kaynak- 'dışımızda' bir şeydir.
lanmaktadır. ikilem şu mesele
Bu görüş açısı meşhur bir alıntıda
üzerinde toplanmaktadır: Modern
dünya ne oranda Marx'ın işaret Durkheim tarafından şu şekilde ifade
ettiği ekonomik etkenler -özellikle edildi:
kapitalist ekonom ik girişim B ir k ard eş, k o c a veya v atand aş o larak
mekanizmaları- tarafından şekillen- y ü k ü m lü lü k le rim i y e rin e g e tird iğ im d e ,
dirilmiştir? Öte yanda, modern ta a h h ü t le r i m in g e r e ğ in i y a p t ığ ım d a ,
yasad a ve ad etle rd e tan ım lanm ış o lan ve
dönemdeki toplumsal gelişmeyi
k e nd im in ve e y lem le rim in d ışınd a o lan
diğer etkenler (toplumsal, siyasal ve
y ük ü m lülü klerim i y e rin e g e tir m iş o lu ru m .
kültürel) ne oranda şekillendir- .... B e n z e r şek ild e , m ü m in k end i d in sel
miştir? Bu dört mesele etrafındaki yaşam ın ın in a n ç v e uygulam alarını d o ğ d u -
sorular sosyolojik kuram açısından ğ un d a h a zır h ald e b u lu r; eğ e r bu in a n çla r
öylesine temel sorulardır ki, bunlar v e uy gu lam alar bire y v ar o lm a d a n ö n c e v ar
hakkında geliştirilmiş farklı fikirleri id iyseler, o z a m an d e m e k tir k i, o n la r
bire y in d ışın da vard ırlar. D ü şü n ce le rim i
biraz ayrıntılı olarak ele alacağız.
d ile g e tir m e k için kulland ığım işa re d e r
siste m i, b o rc u m u ödem ek için k u llan-
Yapı ve eylem d ığım para sis te m i, ticari ilişkilerim d e
y ararland ığ ım kred i araçları, m esle ğ im d e
Durkheim'ın ve ondan beri birçok izle d iğ im uyg ulam alar v s-b e n im o n ları
sosyologun peşine düştüğü büyük bir k ulla nm am ad an bağ ım sız o lara k işlerler.
konu bizim üyesi olduğumuz toplumun (D u r k h e im 1 9 8 2 )
eylemlerimiz üzerinde toplumsal
kısıtlar icra ettiğidir. Durkheim'ın dile getirdiği görüş
tipinin pek çok bağlısı olmakla birlikte
D u r k h e i m 'ı n g ö r ü ş ü 1. B ö l ü m , s . 4 6 -
5 0 ’d e a n la t ıld ı.
bu görüş aynı zamanda sert eleştirilere
de uğramıştır. Eğer birçok bireysel
eylemlerin bir bileşkesi değilse o zaman,

143
S o s y o lo jid e K u ra m sa l D ü şü n c e
ı— I J . — +11-,*«■ıumr.ıı«m,-n ır/ıtm .nun.'LiL'Km

eleştirmenler sormakta, 'toplum' nedir? alabileceği mal ve hizmetleri satın


Bir grubu incelersek, kolektif bir varlık almak istersem, mevcut para sistemini
değil, sadece çeşitli şekillerde kullanıp kullanmama konusunda da bir
birbirleriyle etkileşen birçok birey tercih hakkına sahip değilim. Kabul
görürüz. 'Toplum,' sadece, birbirleriyle edilmiş diğer bütün toplumsal
ilişkilerinde düzenli tarzlarda davranan kurumlar gibi para sistemi de toplumun
çok sayıdaki insandır. Eleştirmenlere herhangi bir üyesinden bağımsız olarak
göre (ki, sembolik etkileşimcilikten et- vardır ve o bireyin faaliyetlerini kısıtlar.
kilenen çoğu sosyologu içermektedir;
Diğer yandan, fiziksel dünya bizim
bu kuramsal yaklaşım 1. Bölüm, s. 56-
nasıl dışımızda ise toplumsal dünyanın
9’da anlatıldı), insanlar olarak bir şeyi
da benzer şekilde bizim 'dışımızda'
yapma sebeplerimiz vardır ve bizler
olduğunu varsaymak açıkça yanıltıcıdır.
kültürel anlamların nüfuz ettiği bir
Çünkü, fiziksel dünya herhangi bir
toplumsal dünyada yaşamaktayız.
beşeri varlık hayatta olsun ya da olmasın
Onlara göre, toplumsal olgular kesin
var olmaya devam ederdi fakat aynı şeyi
olarak 'şeyler' değil, bizim yaptıkla-
toplum için söylemek basitçe saçma bir
rımıza verdiğimiz sembolik anlamlara
şey olurdu. Tek tek düşünüldüklerinde
bağlıdır. Bizler toplumun yaratıkları
toplum bireyin dışında olmakla birlikte,
değil, onunyaratıcılarıyız.
bütün bireyler birlikte düşünüldüğünde
Değerlendirme doğal olarak böyle olamaz.

Bu anlaşm azlığın bütünüyle Dahası, Durkheim'ın 'toplumsal


çözülmesi olası görünmüyor çünkü bu olgu' dediği şeyler yaptığımız şeyleri
anlaşmazlık modern düşünürler insan belki kısıtlarsa da b e lirlem eBir günden
davranışını düzenli bir şekilde açıkla- diğerine varlık sürdürmek belki çok
maya başladıklarından beri vardır. güçlük doğuracak olsa da, kesin kararlı
Üstelik bu sadece sosyolojiyle sınırlı bir olmam halinde, para kullanma-dan
tartışma olmayıp toplum bilimlerinin yaşamayı seçebilirdim, insani varlıklar
bütün alanlarındaki bilginleri meşgul olarak bizler tercihler yapmaktayız ve
etmektedir. Hangi yaklaşımın daha etrafımızdaki olaylara sadece edilgen
doğru olduğuna bu kitapta okudukları- bir şekilde tepki vermiyoruz. 'Yapı' ile
nızın ışığında siz karar vermelisiniz. 'eylem' yaklaşım-ları arasındaki boşluğu
gidermenin yolu günlük faaliyetlerimiz
Yine de, iki görüş arasındaki esnasında toplumsal yapıyıyaptığımızı ve
farklılıklar abartılmış olabilir. Bunların tekrar yaptığımızı kabul ve teslim
her ikisi aynı anda doğru olamayacak- etmektir. Örneğin, para sitemini
larsa da, aralarındaki bağlantıları kullanıyor olmam o sistemin varlığına
oldukça kolay bir şekilde görebiliriz. küçük fakat gerekli bir katkı yapar. Şayet
Durkheim'ın görüşü bazı bakımlardan herkes, hatta insanların çoğunluğu, bir
tamamen geçerli. Toplumsal kurumlar gün para kullanmamaya karar vermiş
her hangi bir bireyin var olmasından olsalardı, para sistemi çözülürdü.
önce gelirler. Nitekim, örneğin,
Britanya'da var olan para sistemini ben 1 .Bölümde (s. 42) söz edildiği üze-
icat etmedim. Eğer paranın satın re, toplumsal yapıyı faal bir şekilde

144
S o s y o lo jid e K u ra m sa l D ü ş ü n c e

yapıp, tekrar yapma sürecini çözüm- Toplumsal etkileşim üzerine


lemek için kullanışlı bir terim çalışan Erving Goffman ve diğer yazar-
yapılaşmadır. Bu, yakın geçmişte benim lar (5. Bölümde tartışılmakta) bütün
(Anthony Giddens) sosyolojiye insanların çok bilgili eyleyenler olduk-
kattığım bir kavramdır. 'Yapı' ve 'eylem' larını öne sürmekte oldukça haklılar.
ister istemez birbirleriyle bağlantılıdır. İnsani varlıklar olarak bizler her ne isek,
İnsanlar düzenli ve oldukça tahmin büyük ölçüde, karmaşık bir adetier
edilebilir bir şekilde davrandıkları dizisi takip ettiğimiz için öyleyiz
ölçüde ve müddetçe toplumlar, -örneğin sokakta birbirlerinin yanından
topluluklar ve grupların yapısı vardır. geçerken yabancı kişilerin dikkat ettiği
Öte yandan, bireyler olarak her birimiz, merasimler. Öte yandan, bu bilgi
toplumsal olarak yapılandırılmış çok yeteneğimizi eylemlerimize uyguladığı-
büyük miktarda bilgiye sahip olduğu- mızda, kendilerini kaynak olarak
muz için 'eylem' olasıdır. Bunu en iyi kullandığımız kurallara ve adedere güç
açıklamanın yolu dil örneğine başvur- ve içerik katmaktayız. Yapılaşma,
maktır. Var olabilmek için dilin yazarın 'yapının ikiliği' dediği şeyi her
toplumsal bakımdan yapılandırılmış zaman varsayar. Bu demekür ki, bütün
olması gerekir -dil kullanımının her toplumsal eylemler yapının var oluşunu
konuşmacının uyması gereken kuralları varsayar. Fakat aynı zamanda, yapı da
vardır. Söz, belli dilbilgisi kurallarını eylemi varsayar çünkü yapı insan
takip etmediğinde, bir kimsenin belli bir davranışının düzenliliklerine dayanır.
bağlamda söylediklerinin anlamı olmaz.
Ancak, dilin yapısal özellikleri bireysel Uzlaşma ve çatışma
dil kullanıcıların uygulamada bu
Uylaşma ve çatışma görüşlerini karşı
kuralları izlemeleri sayesinde vardır. Dil
karşıya getirirken de Durkheim'la
sürekli olarak yapılaşma sürecindedir.
başlamakta yarar var. Durkheim,
toplumu birbirlerine bağımlı parçalar
olarak görür. Aslında, işlevselci düşü-
nürlerin çoğu için toplum çark gibi
dişleri birbirine girmiş parçalardan oluşan
bütünleşmiş bir bünyedir. Bu, Durkheim'ın
'toplum sal olguların' kısıtlayıcı,
'haricilik' özelliğine yaptığı vurguyla
uyum içindedir. Fakat burada-ki
benzetme bir binanın duvarlarıyla değil,
insan bedeninin fizyolojisiyledir.
Beden, her biri canlı varlığın devam
eden yaşamını sürdürmeye katkıda
bulunan uzmanlaşmış çeşitli parçalar-
dan (beyin, kalp, akciğerler, karaciğer
v.s.) oluşur. Bu parçalar ister istemez
birbirleriyle uyum içinde çalışırlar; eğer
Erving Goffman çalışmazlarsa canlı varlığın yaşamı

145
s o s y o lo jid e K u ra m s a l D ü ş ü n c e

tehlikededir. Durkheim'a göre, aynı şey bütünüyle bir çözüme kavuşması olası
toplum için de söz konusudur. Bir değildir. Yine de, uzlaşma ve çatışma
toplumun zaman içinde sürüp giden bir görüşleri arasındaki farklılık olduğun-
varlığa sahip olabilmesi için onun dan daha büyük görünmektedir. Bu iki
uzmanlaşmış kurumlarının (siyasal görüş bütünüyle uzlaştınlamaz değildir.
sistem, din, aile ve öğretim sistemi gibi) Bütün toplumlarda değerler konusunda
birbirleriyle uyumlu çalışmaları gerekir. olasılıkla genel bir uzlaşma var olmalıdır
Toplumun devamı böylece işbirliğine ve bütün toplumlarda kesin olarak
dayanır ki, bu da onun üyeleri arasında çatışma da vardır.
temel değerler konusunda genel bir
uzlaşma ya da anlaşmayı varsayar. Dahası, sosyolojik çözümlemenin
genel bir kuralı olarak toplumsal sistem
Daha çok çatışma üzerine odakla- içinde uzlaşma ile çatışma arasındaki
şanların çok farklı bir görüşleri vardır.
bağlantıları her zaman incelememiz
Onlara kılavuzluk eden varsayımlar
gerekir. Farklı grupların sahip oldukları
Marx'ın sınıf çatışması hakkındaki
değerler ve bu grupların üyelerinin
görüşleri örnek alınmak suretiyle
peşinden koştukları amaçlar çoğu halde
kolayca ortaya konabilir.
ortak ve muhalif çıkarların bir karışı-
M anc'ın sınıf çatışm ası hakkındaki mını yansıtır. Örneğin, Manc'ın sınıf
a ç ık la m a s ı. 1.B ö lü m , s. 5 0 -5 2 'd e
tartışılm aktadır. çatışmasını resmetmesinde bile, farklı
sınıflar birbirlerine hasım oldukları
Marx'a göre, toplumlar, kaynakları kadar bazı ortak çıkarları da paylaşırlar.
eşit olmayan sınıflara bölünmüş Nitekim, işçiler ücretlerini sağlamak
haldedirler. Böyle belirgin eşitsizler var için kapitalistlere dayandıkları gibi
olduğundan, toplumsal sistemin 'içine kapitalisder de kendi işletmelerinde
inşa edilmiş' çıkar bölünmeleri vardır. çalışmaları için belli bir işgücüne
Bu çıkar çatışmaları bir noktaya
dayanırlar. Bu ortamlarda açık çatışma
gelindiğinde faal değişmeye patlak
sürekli değildir; aksine, bazen her iki
verirler. Bu görüşten etkilenenlerin
tarafın ortak yanları farklılıklarını aşar,
hepsi Manc'ın üzerinde durduğu kadar
bazı durumlarda ise aksi durum söz
sınıf üzerinde durmaz; çatışmayı
ilerletmede öteki bölünmelerin de konusudur.
önemli oldukları kabul edilir -örneğin, Çatışma ve uzlaşma arasındaki
ırk grupları ya da siyasal hizipler karşılıklı ilişkileri çözümlemeye yardım-
arasındaki bölünmeler. Toplum, hangi cı olan işe yarar bir kavram ideolojidir
çatışma gruplarının diğerlerinden daha -daha az güçlü grupların zararına olarak
güçlü oldukları bir yana, esas olarak daha güçlü grupların kendi konumlarını
gerilimle dolu olarak görülmektedir; en
emniyete almaya yardımcı olan değerler
istikrarlı toplumsal sistemler bile
ve inançlar. Güç, ideoloji ve çatışma her
birbirlerinin hasmı olan gruplaşmaların
zaman yakından bağlantılıdır. Birçok
huzursuz bir dengesini temsil eder.
çatışma, getirdiği mükafatlar nedeniyle,
Değerlendirme güç hakkındadır. Gücün fazlasına sahip
olanlar kendi egemenliklerini elde
Yapı ve eylem meselesinde olduğu tutmak için esas olarak ideolojinin
gibi bu kuramsal tartışmanın da etkisine dayanabilirler, fakat gerekli

146
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D f lş ö n c e

olduğunda genellikle güç kullanmaya da Bugün kimse bu tarzda ifade


muktedirdirler. Ö rneğin, feodal edilmiş bir fikri kabul etmez. Kadın
dönemlerde aristokratik düzen azınlık kim liği de erk ek lerin k i kadar
bir grup insanın “yönetmek için doğ- toplumsallaşma tarafından şekillendiril-
dukları” inancı tarafından desteklendi; mektedir. Yine de, biraz değişiklik
fakat aristokratik yöneticiler kendi yapıldığında, Durkheim'in iddiası
güçlerine karşı çıkmaya cesaret edenlere toplumsal cinsiyetin oluşumu hakkında
karşı sık sık şiddet kullanımına da olanaklı bir görüşü temsil eder. Bu,
başvurdular. toplumsal cinsiyet farklılıklarının esas
olarak erkek ile kadın arasındaki
Toplumsal cinsiyet meselesi biyolojik olarak belli farklılıklara
dayandığıdır. Böyle bir görüş ister
Toplum sal cinsiyet meselesi
istemez toplumsal cinsiyet farklılık-
modern sosyolojinin çerçevesini kuran
larının doğuştan geldiğine inanmak
büyük simaların yazılarında çok nadiren
değildir. Aksine, kadının toplumsal
merkezi bir yer işgal eder. Ancak,
konumu ve kimliğinin esasen üreme ve
toplumsal cinsiyet meselesine temas
çocuk yetiştirmeye katılımıyla şekillen-
ettikleri birkaç paragraf temel bir
dirildiğini varsayar. Eğer bu görüş
kuramsal ikilemin ana hatlarını ortaya
doğru ise, toplumsal cinsiyet farklılık-
koymamıza yardımcı olacak mahiyet-
ları bütün toplumlarda derin bir şekilde
tedir bu paragraflarda ikilemi çözmeyi
yerleşmiştir. Kadınlar ile erkekler
denememize yardımcı olacak çok az şey
arasındaki güç farklılıkları erkekler
olsa bile. Bu ikilemi en iyi arada sırada
siyaset, çalışma ve savaşın 'kamusal'
Durkheim'in yazılarında beliren bir
alanlarında faal iken, kadınların çocuk
konuyu, Marx'ı yazılarında belirenle
doğurması ve asıl çocuk bakıcıları ol-
karşı karşıya getirerek betimleyebilitiz.
maları olgusunu yansıtmaktadır.
İntihar tartışmasının bir yerinde
Durkheim, kadın “çok daha büyük Marx'ın görüşünün bu görüşle
oranda doğanın bir ürünü” iken erkeğin arası aslında açıktır. Marx açısından
“hemen neredeyse bütünüyle toplu- erkekler ile kadınlar arasındaki güç ve
mun ürünü” olduğunu kaydeder. Bu statü farklılıkları esas olarak başka
gözlemlerini genişletirken erkek bölünmeleri yansıtır -onun gözünde,
hakkında şöyle der: “Eşininkiler daha sınıf bölünmelerini. Ona göre, ilk insan
çok doğrudan kendi organizmasından toplumlarında ne toplumsal cinsiyet
etkilenmiş iken, onun zevklerinin, farklılıkları ne de sınıf farklılıkları
isteklerinin, mizacının büyük ölçüde vardır. Erkelerin kadın üzerindeki güç-
kolektif bir kökeni vardır. Bu nedenle leri sınıf bölünmeleri ortaya çıktıktan
onun ihtiyaçları eşininkilerden oldukça sonra meydana geldi. Evlilik kurumu
farklıdır” (1952). Başka bir deyişle, aracılığıyla kadın, erkeklerin sahip
kadınların ve erkeklerin farklı kimlik- oldukları “özel mülkün” bir biçimi
leri, zevkleri ve eğilimleri vardır çünkü haline geldiler. Sınıf farklılıklarının
kadınlar daha az toplumsallaşmışlardır üstesinden gelindiğinde kadınlar erkek-
ve doğaya “erkeklerden daha yakın- lere olan esaretlerinden kurtulacaklar-
dırlar”. dır. Yine, bu çözümlemeyi de bugün

147
S o s y o lo jid e K u ra m s a ! D ü ş ü n c e

çok az kişi kabul ederdi fakat daha emin olarak söyleyebiliriz. Erkekler ve
genelleyerek bu görüşü çok daha kabul kadınların farklı deneyimleri olduğun-
edilebilir bir görüş haline getirebiliriz. dan ve dünyayı farklı bakış açılarından
Sınıf, erkekler ve kadınların davranışını gördüklerinden, onlar dünya anlayışla-
etkileyen toplumsal bölünmeleri rını da özdeş şekillerde inşa etmemek-
şekillendiren tek etken değildir. Diğer tedir. Feminisder, sık sık geleneksel
etkenler etnik farklılıklar ve kültürel art sosyolojik kuramı bilginin 'toplumsal
alanı içerir. Örneğin, bir azınlık cinsiyetleştirilmiş' doğasını inkar veya
göz ardı etmekle ve bunun yerine erkek-
grubundaki kadın-ların (diyelim,
egemen toplumsal dünya algıları
Birleşik Devletlerdeki siyahların) aynı
yansıtmakla itham ederler. Onlara göre,
azınlık grubundaki erkekler ile
erkekler geleneksel olarak toplumda
çoğunluk grubundaki kadınlarla (yani
güç ve yetki konumlarını işgal etmi-
beyaz kadınlar) oldu-ğundan daha fazla şlerdir ve kendi imtiyazlı rollerini
ortak yanları olduğu öne sürülebilirdi. sürdürmekte çıkarları bulunmaktadır.
Ya da, belli bir kültürden gelen kadınlar Bu şardar altında, toplumsal cinsiyetleş-
(küçük bir avcı ve toplayıcı toplum tirilmiş bilgi, kurulu toplumsal düzenle-
kültüründen gibi) o kültürden gelen meleri devam ettirmek ve erkek ege-
erkekle ile bir sanayi toplumundaki menliğini meşrulaştırmakta yaşamsal
kadınlarla paylaştıkların-dan daha fazla bir güç haline gelir.
ortak özellikler payla-şıyor olabilirler. Fem in izm yaklaşım ları d aha ayrıntılı
olarak 12. B ölüm de, “ Cinsellik ve
Geçen otuz ila kırk yılda kadın
T oplu m sal C in siyet” , s. 516-24'd e
hareketinin yükselişi sosyoloji ve diğer tartışılm aktadır.
disiplinlerde köktenci değişmeleri
tahrik etti. Feminizm, hem sosyolojik Bazı feminist yazarlar 'erkekler' ya
kuram ve yöntemde hem de sosyoloji- da 'kadınların' kendilerine has çıkar
veya özellikleri olan gruplar olduğunu
nin kendi konusu içinde algılanan erkek
varsaymanın yanlış olduğunu öne
yanlılığına karşı geniş tabanlı bir saldırı
sürmüşlerdir. Bu yazarların birçoğu,
başlattı. Sadece sosyolojideki erkek
Judith Butler (1999) gibi, postmodern
hakimiyetine meydan okunmakla kal- düşünceden -ki aşağıda (bakınız s. 152-
mayıp aynı zamanda disiplinin kendisini 54) daha ayrıntılı olarak tartışılmak-
kapsamlı bir şekilde -hem sosyolojinin tadır- etkilenmişlerdir. Buder'a göre,
özünü oluşturan soruların hem de toplumsal cinsiyet sabit değil, akışkan
bunları kuşatan tartışmaların sunulma bir kategoridir ve insanların oldukları
biçiminin- yeniden inşa edilmesi şeyden çok yaptıkları şeyde sergilenir.
yönünde çağrılar yapıldı. Eğer, Butler'ın iddia ettiği gibi (2004),
toplumsal cinsiyet 'yapılan' bir şey ise, o
Sosyolojideki feminist bakış açısı
zaman bir grup insan onu başka bir
toplumsal dünyayı çözümlemede top-
grup insan üzerinde güç uygulamak için
lumsal cinsiyetin merkeziliğini vurgular.
kullanıldığında, o 'yapmamak' için
Feminist görüş açılarının çeşitliliği
savaşmamamız gereken bir şeydir aynı
genel ifadelerde bulunmayı güçleştir-
zamanda. Judith Butler'ın çalışması ve
mekle birlikte, çoğu feministin bilginin
eşcinsel kuramı üzerindeki etkisi 12.
bütünüyle cinsiyet ve toplumsal cinsi-
Bölüm, s. 504’de daha ayrıntılı olarak
yede ilgili olduğunu kabul ettiklerini
tartışılmaktadır.

148
S o s y o lo jid e K u ra m s a l DG şG nce

kısmının kadınları ya göz ardı ettiği ya


da kadın kimliğini ve davranışını çok
yetersiz yorumlarla ele aldığı iddiasına
kimse ciddi olarak karşı çıkamaz.
Geçen yirmi yıl süresince sosyolojide
kadın üzerine yapılan bütün yeni
çalışmalara rağmen, kadınların ayırt
edici faaliyet ve tasalarının yeterince
incelenmediği birçok alan bulunmakta-
dır. Fakat, “kadın çalışmasını sosyo-
lojinin içine taşımak” kendi içinde ve
kendi başına toplumsal cinsiyet mesele-
leri ile başa çıkma ile aynı şey değildir
çünkü toplumsal cinsiyet kadın ile erkek
kimlikleri ve davranışları arasındaki
ilişkiyle ilgilenir. Şimdilik, diğer
Benzer konular Susan Faludi sosyolojik kavramlar (sınıf, etniklik,
tarafından da ele alınmıştır. Erkeklik kültürel arka plan v.s.) marifetiyle
üzerine çalışması Dimdik (Stiffed) toplumsal cinsiyet farklılıklarının ne
(1999)'te Faludi erkeğin bütün alanlarda kadar aydınlatılabileceği ya da, aksine,
egemen olduğu fikrinin bir efsane diğer toplumsal bölünmelerin toplum-
olduğunu ileri sürmektedir. Aksine, sal cinsiyet farklılıklarıyla açıklanmaya
erkeklerin sahip olduğu ve yönetdği ne kadar ihtiyaçları olduğu açık bir soru
varsayılan dünyada bugün bir erkeklik olarak bırakılmak zorundadır. Gelecek-
bunalımı vardır. Bazı erkek grupları te sosyolojinin açıklama getirme ödev-
yine kendilerinden emin ve işleri lerinin büyüklerinde bazıları bu ikilemle
denetim altında tuttuklarını hisseder- etkin bir şekilde başa çıkmasına bağlı
ken diğer birçoğu kendilerini kenara olacaktır.
itilmiş ve öz-saygılarını yitirmiş halde
bulmaktadır. En azından bazı kadın- Modern dünyanın biçimlenmesi
ların göstermiş olduğu başarı, bu
nedenin parçalarından olsa da çalışma M arxist bakış açısı
hayatının doğasındaki değişmeler de
nedenler arasında yer almaktadır. Marx'ın yazıları sosyolojik çözüm-
Örneğin, bilgi teknolojilerinin etkisi lemeye çok güçlü bir meydan okumadır
birçok az kalifiye erkeği toplumun ki, bu göz ardı edilmemiştir. Marx'ın
ihtiyacı olmaktan çıkarmıştır. kendi zamanından bugüne, birçok
sosyolojik tartışma onun modern
“Erkeklik B unalım ı” öğretim le ilişkili toplumların gelişmesi hakkındaki
olarak s. 760-1'te tartışılm aktadır. fikirlerine odaklanmıştır. Daha' önce
anıldığı üzere, Marx, modern toplum-
Değerlendirme
ları kapitalci olarak görür. Modern
Bu üçüncü ikilemde yer alan dönemdeki toplumsal değişmenin
meseleler çok önemli olup, feminist arkasında yatan itici güdü kapitalist
yazarların sosyolojiye meydan okuyuş- üretimin ayrılmaz bir parçası olan
ları ile doğrudan ilgilidir. Geçmişte sürekli ekonomik dönüşüm yönündeki
sosyolojik çözümlemenin önemli bir baskıdır. Kapitalizm önceki ekonomik

149
S o s y o lo jid e K u ra m s a l D ü ş ü n c e

sistemlerin herhangi birinden çok daha 1989'u izleyen yıllarda Sovyetler


dinamik bir ekonomik sistemdir. Birliği'nde ve Doğu Avrupa'da komü-
Mallarını tüketicilere satmak için nizmin hızlı çöküşü birçok kişiyi
kapitalistler birbirleriyle rekabet Marxist düşüncede 'bunalım'dan söz
etmekte ve rekabetçi bir piyasada varlık etmeye sevk etti ki, bu durum Mark-
sürdürebilmek için de şirketler kendi sizm eleştirmenlerinin şüphelerini haklı
mallarını olabildiğince ucuza ve etkin çıkarır göründü (Gamble 1999). Her ne
bir şekilde üretmek zorundadır. Bu, kadar Batılı Marksistlerin çoğu “fiilen
sürekli teknolojik yenilik yapmaya mevcut sosyalizm” diye tarif ettikleri
sürüklemektedir çünkü belli bir üreüm Rusya ve başka yerlerdeki sosyalizmi
sürecinde kullanılan teknolojinin uzun süredir reddetmiş olmakla
etkinliğini artırmak şirkederin rakipleri
birlikte, dünyanın geniş bir bölgesinin
karşısında bir parça güvenli bir konum
resmi ideolojisi olarak Marksizm'in
edinmelerinin bir yoludur.
varlığını sürdürmesi Batılı Marksistlere,
içinde malları satmak, ucuz ham- kapitalizm in seçeneklerinin var
maddeleri elde etmek ve ucuz işgü- olduğunun bir kanıtını sağlamaktaydı.
cünden faydalanmak için yeni pazarlar
arama yönünde çok güçlü dürtüler de Weber'ingörüşü
vardır. Bu nedenle kapitalizm, Marx'a
Marx'ın en eski ve en sert eleştiri-
göre, durmak bilmeksizin genişleyen,
cilerinden biri Max Weber'di.
dışarıya doğru hücum eden bir sistem-
dir. Batı sanayinin yayılmasını Marx Weber'in çalışması 1 Bölüm, 'Sosyoloji
böyle açıklar. Nedir', s. 52-54'dea anlatıldı.

Marx'ın kapitalizmin etkisi hakkın- Weber'in yazıları, aslında, “Marx'ın


daki yorumu birçok destekçi buldu ve hayaleti” -yani onun bıraktığı
sonraki yazarlar onun yazdıklarını entelektüel miras- ile ömür buyu süren
önemli ölçüde zarifleştirdiler. Diğer bir mücadele olarak tanımlanmıştır.
yandan, sayısız eleştirmen modern Weber'in geliştirdiği alternatif bakış
dünyayı şekillendiren etkiler konusunda bugün de önemli olmaya devam
alternatif çözümlemeler ortaya koyarak etmektedir. Ona göre, ekonomik olma-
onun görüşlerini çürütmeye giriştiler. yan etkenler modern toplumsal geliş-
Örtük olarak herkes bugün içinde mede anahtar bir rol oynamışlardır. Bu
yaşadığımız dünyanın şekillenmesinde soru aslında Protestan A hlâkım a ana
kapitalizmin bir payı olmuş olduğunu noktalarından biridir. Dinsel değerler
kabul etmektedir. Fakat, diğer -özellikle Püritenlikle bağlantılı olanlar-
sosyologlar Marx'ın pür ekonomik kapitalist bir görüş yaratmada temel
etkenlerin değişme üretmedeki etkisini öneme sahiptiler. Bu kapitalist görüş
abarttığını ve modern toplumsal Marx'ın zannettiği gibi ekonomik
gelişmede kapitalizmin Marx'ın ileri değişmelerden ortaya çıkmadı.
sürdüğünden daha a%bir merkebi öneme
sahip olduğunu öne sürmüşlerdir. Bu Weber'in modern toplumların
yazarların çoğu, Marx'ın, sosyalist bir doğası ve Batılı yaşam biçimlerinin
sistemin sonunda kapitalizmin yerini dünya üzerinde yayılma sebepleri
alacağı inancını da şüphe ile karşıla- hakkındaki anlayışı Marx'ın anlayışıyla
mışlardır. esasen terstir. Weber'e göre, kapitalizm
-ekonomik girişimi örgütlemenin müs-

150
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D ü ş ü n c e

takil bir yolu -modern dönemde top- Değerlendirme


lumsal gelişmeyi şekillendiren başlıca
etkenlerden biridir. Kapitalist ekono- Modern toplumlar hakkındaki
mik işleyişlerin altını destekleyen ve bu hangi yorum, Marx'tan ya da Weber'den
mekanizmaların kendilerinden daha çıkarılan, doğrudur? Bilginler bu
temel öneme sahip olan unsurlar bilim konuda da bölünmüştür. Aşağıdaki
ve bürokrasidir. Bilim , modern kutu bu farklılıkların bazılarını sırala-
teknolojiyi şekillendirmiştir ve gele- maktadır. (Her bir taraftar topluluğu
cekteki herhangi bir sosyalist toplumda arasında çeşitlenmeler olduğunu ve
da böyle yapmaya herhalde devam dolayısıyla belirtilen noktaları her
edecektir. Bürokrasi çok sayıda insanı kuram cının kabul etmeyeceğini
hatırlamak gerekir.)

M arx ile VVeber’in karşılaştırılm ası


Marxist fikirlerin ana hatları Weberci fikirlerin ana hatları
1. M o d e r n g e liş m e n in a n a d in a m iğ i k a p ita lis t 1. M o d e r n g e liş m e n in a n a d in a m iğ i ü r e tim in
e k o n o m ik işle y iş le rin g e n iş le m e sid ir . u ssaU aşm asıd ır.

2 . M o d e r n t o p lu m la r k e n d i d o ğ a la rın a te m e l te şk il 2 . S ın ıf, m o d e r n t o p lu m d a k i b ir ç o k e ş its iz lik


e d e n s ı n ı f e ş itsiz lik le ri ile b ö lü n m ü ş h a ld e d irle r. tip le r in d e n - e r k e k le r v e k a d ın la r a ra s ın d a k i
e ş its iz lik le r g ib i- b irid ir.
3 . B a ş lı c a g ü ç b ö lü n m e le r i, e r k e k v e k a d ın la rın
fa rk lıla şm ış k o n u m la rın ı e t k ile y e n le r g ib i, s o n 3 . E k o n o m ik s is te m d e k i g ü ç ö t e k i g ü ç
k e rt e d e e k o n o m ik e şits iz lik le r d e n k a y n ak lan ır. k a y n a k la rın d a n a y rılab ilir. Ö r n e ğ in , e rk e k -k a d ın
to p lu m s a l c in s iy e t e şits iz lik le r i e k o n o m ik
4 . B u g ü n b iz im b ild iğ im iz ş ek li ile m o d e r n
e tk e n le re d a y a n ıla ra k a ç ık la n a m a z .
to p lu m la r (k a p ita lis t to p lu m la r) g e ç ic i tip le r d ir-
b u n la n n g e le c e k te ra d ik a l b ir b iç im d e y e n id e n 4 . H a y a tın b ü t ü n a la n la n n d a u s sa lla ş m a
ö r g ü d e n m e le r in i b e k le y e b ilir iz . Ş u v e y a b u tü r b ir g e le c e k te d a h a d a ile rle m e k z o r u n d a d ır. B ü t ü n
s o s y a liz m s o n u n d a k a p ita liz m in y e rin i a lac a k . m o d e r n t o p lu m la r ay nı t e m e l to p lu m s a l v e
e k o n o m ik ö r g ü tle n m e ta rz la rın a b a ğ ım lıd ırla r .
5 . B a tı e tk is in in d ü n y a ö lç e ğ in d e y a y ılm a s ı e sa s
o la ra k k a p ita list g iriş im in g e n iş le m e c i 5 . B a t ı'n ı n k ü r e se l e tk is i ü s tü n a sk e ri g ü c ü ile
e ğ ilim le rin in b ir s o n u c u d u r. b ir lik te sın a i k a y n a k la r ü z e rin d e k i
e g e m e n liğ in d e n g e lm e k te d ir .

etkin bir şekilde örgütlemenin başlıca Marksist ve Weberci görüşler


yoludur ve bu nedenle kaçınılmaz arasındaki karşıtlık sosyolojinin birçok
olarak ekonomik ve siyasal büyüme ile alanını etkilemektedir. Bu görüş
birlikte genişlemektedir. Weber, bilim, farklılıkları sadece sanayileşmiş toplum-
modern teknoloji ve bürokrasinin ların doğasını nasıl çözümleyeceğimizi
gelişmesine toptan 'ussallaşma' olarak değil, daha az gelişmiş toplumlar
işaret eder. Ussallaşma, toplumsal ve hakkındaki görüşümüzü de etkilemek-
ekonomik hayatı teknik bilgi temelinde tedir. Ek olarak, bu iki bakış açısı farklı
etkinlik ilkelerine göre düzenlemek siyasal duruşlarla da bağlantılıdır; sol
demektir. kanatta duran yazarlar genel olarak

151
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D ü ş ü n c e

Marksist, liberaller ve muhafazakarlar bir şekli olduğu, yani tarihin 'bir yere
ise Weberci görüşleri benimserler. Yine gittiği' ve ilerlemeye götürdüğü
de, bu ikilemin ilgilendiği etkenler, diğer düşüncesinden esinlendiklerini ve bu
ikilemlerin ilgilendiklerinden daha fazla fikrin şimdi artık çökmüş olduğunu ileri
olarak, doğrudan deneysel doğası olan sürmektedirler. Artık bir anlam ifade
etkenlerdir. Modern ve daha az gelişmiş eden “büyük anlatılar” ya da meta-
toplumlann evrimleşme yolları üzerine anlatılar -yani kapsayıcı tarih ve
olgusal incelemeler değişme örüntüle- toplum kavrayışları- yoktur (Lyotard
rinin bu görüşlerden hangisine daha 1985). Savunulabilecek genel bir ilerle-
fazla uyduğunu belirlememize yardımcı me fikri olmadığı gibi tarih diye bir şey
olur. de yoktur. Postmodern dünyanın
istikameti, Marx'ın ümit ettiği gibi,
sosyalist olmak değildir. Aksine,
Yeni sosyoloji kuramları postmodern dünya, üzerinde medyanın
Modern dünyanın nasıl şekillendi- egemen olduğu ve bizi geçmişimizin
rilmiş olduğuna dair yukanda belirtilen 'dışına çıkaran' bir dünyadır. Post-
ikilemler bugün de önemli olmakla modern dünya oldukça çoğulcu ve
birlikte yeni kuramcılar Marx'tan ve çeşitlidir. Sayısız film, video, televizyon
W eber'den daha ileriye gitmeyi programı ve web sitelerinde imajlar
denemişlerdir. Doğu Avrupa'da komü- dünya ölçeğinde dolaşmaktadır. Pek
nizmin çöküşüyle birlikte modern çok fikir ve değer ile ilişki kurmaktayız
dünyayı anlamak bakımından Marx'ın fakat bunların bizim yaşadığımız
fikirleri bazılarının bir zamanlar yerlerin tarihi ya da bizim kişisel
düşündüğünden daha az geçerli tarihlerimizle çok az bağı vardır. Her
görünmektedir, her ne kadar birçok şey hiç durmaksızın akışkan görün-
bilgin modern dünyanın karşısına çıkan mektedir. Bir grup yazar bu durumu
sosyolojik sorularla başa çıkmak için şöyle dile getirmiştir:
ana hatlarıyla Marksist yaklaşımlar B iz i m d ü n y a m ız y e n id e n y a p ılıy o r .
kullanmaya devam ediyor olsalar bile K id e s e l ü re tim , kitle se l tü k e tici, bü yük
(Gamble 1999). şe hir, b a b a d e v let, yayılm ış b a h ç ed e k i ev
v e u lu s-d e v le t d ü şü şte: esn e k lik , çe şitlilik ,
Bazıları eskiden Marksist olan fa rk lılık , h arek e tlilik , ile tişim v e ad em -i
diğer sosyologlar Marx'ı bütünüyle m e rk e z ile ş m e y ük se lişte. B u sü re çte b izim
k en d i k im lik le rim iz, ö z -b e n lik anlayışım ız,
hesaptan düşmektedir. Onlar, Marx'ın
kendi ö z n e lliğ im iz d ö n ü ş tü -rü lm e k te .
tarihin genel örüntülerini bulmaya Y e n i b ir d ö n e m e g e ç m e k te y iz . (H ail ve
kalkışmasının başarısızlığa mahkum bir diğ. 1 9 8 8 )
girişim olduğuna inanmaktalar. Post-
moderni^mle bağlanülı bu düşünürlere Postmodernliğin önemli yazarla-
göre, sosyologlar Marx ve Weber'in rından biri Fransız yazar Jean Baudril-
geliştirmeye çalıştığı türden kuramlar lard'dır (onun çalışması 15. Bölüm,
-yani, toplumsal değişmenin genel bir 'Medya', s. 648-9'da tartışılmaktadır).
yorumu- geliştirmeyi artık bırakmalıdır. Baudrillard, elektronik medyanın bizim
geçmişimizle olan ilişkimizi tahrip
ettiğine ve karma karışık, boş bir dünya
Postmodernizm
yarattığına inanmaktadır. O, yaşamının
P ostm odernizm düşüncesini daha başlarında Marx'tan güçlü bir
savunanlar, klasik düşünürlerin tarihin şekilde etkilenmiş biriydi. Ancak, şimdi,

152
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D ü ş ü n c e

elektronik iletişimin ve kitlesel medya-


nın yayılmasının toplumu ekonomik
Her ne kadar kendisine postmo-
güçlerin biçimlendirdiği şeklindeki
dernist demese de Michel Foucault
Marksist teoremi tersine çevirdiğini öne
(1 926-1984) çok büyük oranda
sürmektedir. Ekonomik güçler yerine
postmodernist düşünceden yararlandı.
toplumsal yaşamı her şeyin üstünde
Çalışmalarında bizim modern dünya-
işaretler ve imajlar etkilemektedir.
mızdaki anlayışı, önceki dönemlerdeki
Baudrillard, medya egemenliğin- anlayıştan ayıran değişmeleri göster-
deki bir çağda anlamın, TV programla- meye çalıştı. Suç, beden, delilik ve
rında olduğu gibi, imajların akışıyla cinsellik üzerine yazılarında Foucault
yaratıldığını söyler. Bizim dünyamızın toplumsal nüfusun denetlenmesi ve
çoğu bir tür yap-inan evreni haline gözetlenmesinde giderek artan bir rol
gelmiştir; bu evren içinde bizler gerçek oynamış olan hapishaneler, hastaneler
kişilere ve yerlere değil, medya imajla- ve okullar gibi modern kurumların or-

Jean Baudrillard

rina tepki vermekteyiz. Nitekim


1997'de Galler Prensesi Diana öldü-
ğünde sadece Britanya'da değil,
dünyanın her tarafında büyük bir
kederlenme vardı. Ancak insanlar
gerçek bir kişinin yasını mı tutuyor-
lardı? Baudrillard buna hayır, diyecekti.
Çoğu insan için Diana medya yoluyla
mevcuttu. Diana'nın ölümü insanların
gerçek yaşamda gerçek birinin
ölümünü tecrübe etmesi olayından çok,
dizi filmde meydana gelen bir olay
gibiydi. Baudrillard buna “yaşamın TV
içine çözülmesi” demektedir
Michel Foucault
Michel Foucault

153
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D ü ş ü n c e

taya çıkışını inceledi. Bireysel özgürlük cinsellik gibi olgulara yönelik tutum-
hakkındaki Aydınlanma fikirlerinin larını şekillendirir. Güç veya yetki
disiplin ve gözedemeyle ilgili bir “başka sahiplerince tesis edilen uzman söylem-
yönü”nün de olduğunu göstermeyi is- lerine çoğu halde sadece rakip uzman
tedi. Foucault, modern örgütsel sistem- söylemlerince karşı çıkılabilir. Bu yolla,
lerle alakalı olarak güç, ideoloji ve söy- söylemler alternatif düşünme ve
lem arasındaki ilişkiler hakkında önemli konuşma yollarını kısıtlamak için güçlü
fikirler geliştirdi. bir araç olarak kullanılabilirler.
Foucault'nun yazılarında öne çıkan
Gücün, yani bireyler ve grupların temalardan biri güç ve bilginin gözetle-
başkalarına karşı olarak kendi amaçları- me, yaptırım ve disiplin teknolojileri ile
na nasıl ulaştıklarının incelenmesi, nasıl birbirlerine bağlı olduklarıdır.
sosyolojide temel bir önem taşır. Klasik
düşünürler arasında Marx ve Weber güç Foucault'nun toplumsal kurama
konusuna özel bir önem verdiler: köktenci yeni yaklaşımı bilimsel bilginin
Foucault onların öncülüğünü yaptıkları doğası hakkındaki genel uzlaşmaya
bazı düşünceleri sürdürdü. Onun, karşı durmaktadır. Onun eski çalışmala-
toplumda güç ve denetleme hakkındaki rının birçoğunun niteliği olan bu
düşüncelerinde söylemin rolü merkezi yaklaşım, Foucault'nun 'arkeolojisi'
bir yer işgal eder. O, söylem kavramını, olarak bilinir olmuştur. Aşina olunan-
belli bir nesne hakkında ortak sayıltılar lara bakarak aşina olunmayandan bir
tarafından bir araya getirilmiş konuşma anam çıkarmaya çalışan diğer sosyal
ve düşünme yollarına göndermede bilimcilerin aksine Foucault, ters yönde
bulunmak için kullanm aktadır. işe koyuldu: geçmişi kazarak aşina
Foucault, ortaçağlardan günümüze olunandan bir anlam çıkarmak.
gelinceye kadar, örneğin, delilik söyle- Foucault büyük bir gayretle bugüne
minin çarpıcı bir şekilde nasıl değişmiş saldırdı -aşina olundukları için büyük
olduğunu gösterdi. Örneğin, orta- ölçüde görünmez olan kabul görmüş
çağlarda deliler genel olarak zararsız kavramlara, inançlara ve yapılara. O,
olarak düşünülmekteydiler; hatta örneğin, 'cinsellik' kavramının her
bazıları onların Tanrı vergisi bazı özel zaman var olmayıp, toplumsal değişme
algılama 'yetenekleri' olabileceğini süreçleri aracılığıyla yaratılmış olduğu-
düşünmekteydi. Modern toplumlarda nu inceledi. Benzer yorumlar günümü-
ise 'delilik' hastalık ve tedaviyi vurgu- zün normal ve sapkın faaliyet, akıllılık
layan tıbbileştirilmiş bir söylem tarafın- ve delilik gibi anlayışları için de
dan şekillendirilmiştir. Bu tıbbileştiril- yapılabilir. Foucault, bizim şimdiki
miş söylem oldukça gelişmiş ve nüfuzlu inanç ve uygulamalarımızın ardında
bir doktorlar, tıp uzmanları, hastaneler, yatan sayıltıları açık kılmaya ve
meslek elemanları dernekleri ve tıp kendisine geçmişten uzanarak şimdiyi
dergileri ağı tarafından desteklenmekte 'görünür' kılmaya gayret etti. Ancak,
ve sürdürülmektedir. toplum, toplumsal gelişme ve moder-
nlik hakkında genel kuramlara sahip
Foucault'nun çalışması biraz ayrıntılı
olarak 8. Bölüm, 'Sağlık, Hastalık ve olamayız, sadece onların parçalarını
Engellilik', s. 302'de tartışılmaktadır. anlayabiliriz.

Foucault'ya göre, söylem aracılı- Dört çağdaş sosyolog


ğıyla çalışarak güç, halkın suç, delilik ve

154
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D ü ş ü n c e

kanıdamıştır. Bununla birlikte Marx'ın


Pek çok düşünür Michel Fouca- kapitalist bir ekonomide saptadığı bazı
ult'dan etkilenmiştir. Kide iletişimin temel sorunlar -ekonomik çöküntü ve
ortaya çıkışının damgasını vurduğu bir bunalımlar üretme eğilimi gibi- bu
toplumda, gözedeme -davranışlarını ekonomi içinde bugün de vardır. Bizim
denedemek için insanlar hakkındaki kendilerini denetlediğimizden daha
bilginin elde tutulması- her an mevcut fazla bizi denetler hale gelmiş olan
haldedir. Çoğu toplum kuramcısı bilgi ekonomik süreçler üzerindeki deneti-
teknolojisi ve yeni iletişim sistem- mizi yeniden kurmamız gerekir.
lerinin, diğer teknolojik değişikliklerle
birlikte olarak, hepimiz için büyük Habermas, böyle artan bir denetim
toplumsal dönüşümler ürettiğini kabul
etmektedir. Fakat, çoğunluk, postmo-
dernistlerin ve Foucault'nun ana
fikirlerini kabul etmemektedir. Postmo-
dernisder, dünyayı daha iyi yönde
değiştirebileceğimiz fikri gibi toplumsal
dünyadaki genel süreçleri anlama
çabalarımızın da başarısızlığa mahkum
olduğunu ileri sürmektedirler. Manuel
Castells, Jürgen Habermas, Ulrich Beck
ve ben (Anthony Giddens) hepimiz,
toplumsal dünyanın genel kuramlarını
geliştirmeye her zamanki kadar ihtiyaç
duyduğumuzu, böyle kuramların
dünyayı olumlu yönde şekillendirmeye
yardımcı olabileceğini öne sürdük.
Marx'ın kapitalizme sosyalist bir
seçenek rüyasının artık öldüğü kabul
edilse bile sosyalist projeyi sürükleyen
değerlerin bazıları -toplumsal cemaat,
eşitlik ve zayıf ve acize bakmak- bugün Jurgen Habermas
yine çok canlıdır.
kurma yollarından birinin kendisinin
Jürgen Habermas: demokrasi ve
'kamusal alan' dediği şeyin canlandırıl-
kamusal alan
ması olduğunu söylemektedir. Kamusal
Alman sosyolog Jürgen Habermas alan esas itibariyle demokrasinin
Marx'ın fikirlerinin birçoğunun eskimiş çerçevesidir. Habermas, ulusal meclis
olduğunu kabul ve teslim eder ve ve partiler dahil, yürürlükteki usule
Weber'i alternatif fikirler kaynağı olarak uygun ortodoks demokratik işlemlerin
görür. Yine de Habermas Marx'ın bize ortak kararlar alma konusunda
yazılarına ilham kaynağı olan bazı temel yeterli bir temel sağlamadığını öne
ilkelerin sürdürülmesini önerir. Kapita- sürmektedir. Demokratik işlemleri
lizme alternatif yoktur ve olmamalıdır: ıslah etmek ve cemaat ve diğer yerel
Kapitalizm çok büyük bir servet grup temsilcilerinin daha tutarlı bir
yaratma yeteneğine sahip olduğunu şekilde katılımı yoluyla kamu-sal alanı

155
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D O ş u n c e

canlandırabiliriz. Modern iletişim


medyası Baudrillard ve diğer-lerinin Ulrich Beck: küresel risk toplumu
dikkat çektiği etkilerden bazılarına Bir başka Alman sosyolog Ulrich
sahiptir. Yine de bu medya demokrasi- Beck de postmodernizmi reddeder.
nin ilerletilmesine esaslı bir katkı Ona göre, “modernin ötesinde” bir
sağlayabilir. Televizyon ve gazetelere toplum içinde yaşamaktan çok onun
ticari çıkarların egemen olduğu yerlerde “ikinci modernlik” dediği bir aşamaya
bunlar demokratik tartışma için bir doğru hareket etmekteyiz, ikinci
odak sağlamamaktadır. Yine de kamu modernlik, modern kurumlar küresel
televizyonu ve radyosu, Internet ile hale gelirken günlük hayatın gelenek-
birlikte, açık diyalog ve tartışma lerin ve adetlerin denetiminden serbest
geliştirilmesi için birçok olanak sun- kalmasına gönderme yapmaktadır. Eski
maktadır. sanayi toplumu ortadan kalkmakta ve
Feminist yazarlar Habermas'ı, yerini “risk toplumu” almaktadır.
toplumsal cinsiyet ile demokrasi Postmodernistlerin karmaşa ya da
arasındaki bağlara gereken dikkati örüntü yokluğu olarak gördükleri şeyi
göstermedi diye eleştirmişlerdir. Eleş- Beck risk ya da belirsizlik olarak
tirmenler, demokrasinin çoğu kere esas görmektedir. Tehlikenin idare edilmesi
olarak erkeğin alanı olduğunun varsa- küresel düzenin başlıca özelliğidir.
yıldığına işaret etmişlerdir. Haber-
mas'ın, demokrasinin kadınları tam
katılımdan dışlama yollarına bakması
gerektiği iddia edilmektedir. Örneğin,
birçok ulusal mecliste kadın üyeler
azınlıktadır. Birçok siyasal tartışma
kadınların özel kaygısını oluşturan
meseleleri önemsiz görmektedir. Ken-
disinin büyük çalışması Iletişimsel Eylem
Kuramında (The Theory of Commu-
nicative Action) (1986-8) Habermas,
toplumsal cinsiyet hakkında gerçekte
hiçbir şey söylemez. Nancy Fraser
(1989), demokrasi tartışmasında
Habermas'ın vatandaşlığı toplumsal
cinsiyetsiz ele aldığına işaret eder. Fakat,
Fraser'a göre vatandaşlık kadınlardan
çok erkekleri kayıran biçimlerde
gelişmiştir. Örneğin, aile içinde kadının
konumu büyük oranda erkeğinkine
bağlıdır. Bu nedenle aile içindeki Beck, çağdaş dünyanın önceki
eşitsizlik kamu demokrasisi ile doğru-
dönemlerden daha tehlikeli olduğunu
dan ilintilidir.
ileri sürmüyor. Aksine, yüz yüze geldi-
ğimiz tehlikelerin doğası değişmektedir.
Şimdilerde, doğal unsurlardan kaynak-
lanan tehlike olasılığı kendi toplumsal

156
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D ü ş ü n c e

gelişmemiz ve bilim ve teknolojinin Çernobil'in çok ötelerine uzandı -bütün


gelişmesinin yarattığı belirsizliklerden Avrupa'da ve daha ötelerde padamadan
kaynaklananlardan daha azdır. çok sonra normal olmayan düzeylerde
radyasyon tespit edildi.
Bilim ve teknolojinin ilerlemesi
önceki dönemlerde karşılaşılanlardan Gündelik yaşam düzeyindeki
farklı tehlike durumları yaratmaktadır. birçok karar da tehlikeyle karışmakta-
Bilim ve teknoloji açıkça bize birçok dır. Örneğin, tehlike ve toplumsal
yararlar sağlar. Bununla birlikte onlar cinsiyet aslında yakından bağlantılıdır.
bizim için ölçümü zor tehlikeler de Cinsler arasındaki ilişkilere (7. Bölüm,
yaratırlar. Nitekim, örneğin, genedk “Aileler ve Mahrem İlişkiler”de tartıştı-
değiştirme veya nanoteknoloji gibi yeni ğımız üzere) birçok yeni tehlike
teknolojilerin gelişiminin ne tür teh- girmiştir. Bir örnek aşk ve evlilik
likeler içerdiğini kimse bilmemektedir. alanıyla ilgilidir. Bir kuşak önce,
Örneğin, genetik olarak değiştirilmiş gelişmiş toplumlarda, evlilik hayatın
ürün yetiştirilmesini destekleyenler bu dolambaçsız bir geçiş süreciydi -kişi
ürünlerin olsa olsa bize dünyanın en bekarlıktan evlilik konumuna geçmekte
fakir ülkelerindeki açlığı sona erdirme ve bunun oldukça değişmez bir durum
ve herkes için ucuz yiyecek temin etme olduğu varsayılmaktaydı. Bugün birçok
olanağı sağlayacağını ileri sürmektedir. insan evlenmeksizin birlikte yaşamak-
Şüpheciler ise bu teknolojilerin sağlıkla tadır ve boşanma oranları yüksektir.
ilgili tehlikeli ve istenmedik sonuçları Biriyle evlenmeyi düşünen herkes bu
olabileceğini iddia etmektedir. olguları hesaba katmak zorundadır ve
bu nedenle de o kişi de tehlike hesabı
Beck'in tehlike üzerine fikirleri daha
ayrıntılı olarak 22. Bölüm, “Çevre ve yapma gereği duymaktadır. Birey bu
Risk”, s.l017-9’da tartışılmaktadır. belirsiz art alana karşı evliliğinde
mutluluk ve emniyeti elde etme ihtimali
Beck'e göre, tehlike toplumun hakkında yargıya varmak zorundadır.
önemli bir yönü onun tehlikelerinin
mekansal, zamansal ve toplumsal Terörizm tehdidi tehlikenin toplu-
bakımdan belli bir yere kısıtlanmış mumuzu nasıl etkilediğinin bir başka
olmamasıdır. Bugünün tehlikeleri örneğini oluşturur. 11 Eylül 2001'de
bütün ülkeleri ve bütün toplumsal New York ve Washington'a yapılan
sınıfları etkilemektedir; bu tehlikelerin saldırılar insanların kendi toplumlarının
sadece kişisel değil, küresel sonuçları ne oranda terörist saldırılara uğrama
vardır. Üretilmiş tehlikelerin birçoğu, tehlikesi taşıdığı hakkındaki düşünce-
örneğin terörizm ya da çevre kirliliği, lerini değiştirdi. Terörizm korkusu, iş
ulusal sınırların ötesine geçmektedir. çevreleri büyük ölçekli yatırımları
1986'da Çernobil nükleer elektrik tehlikeye atmakta isteksizlik gösterdik-
santralindeki patlama bunun açık bir lerinden, dünyanın her tarafında
örneğini oluşturur. Çernobil'in hemen ekonomilerde atalet yarattı. Terör
yakınında yaşayan herkes -yaşları, saldırıları devletierin kendi vatandaş-
sınıfları, toplumsal cinsiyetleri ve larının özgürlüğü ile emniyeti arasında
konumları her ne olursa olsun- tehlikeli yaptıkları denge değerlendirmelerini de
düzeyde radyasyona maruz kaldılar. değiştirdi.
Aynı zamanda, kazanın etkileri

157
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D ü ş ü n c e

Beck, ulus devletin artık küresel Manuel Castells: Ağ ekonomisi


tehlike dünyası ile başa çıkmaya muk-
tedir olmadığını ileri sürmektedir. Manuel Castells kariyerine bir
Tersine, devleder arasında ulus ötesi Marksist olarak başladı. Kent sorunları
işbirlikleri olmalıdır. Ulus devlederin uzmanı olarak, Marx'ın fikirlerini
dar görüşlülükleri yeni tehlikelerle, şehirlerin incelenmesine uygulamaya
küresel ısınma gibi, uğraşırken bir engel çabaladı.
haline gelmektedir. Beck, uluslararası
terörizmle savaşırken ne için savaştığı- C astells'in şehircilik hakkındaki
fikirlerini 21. Bölüm, “Şehirler ve
mızı sormamız gerektiğini belirtmek- Kentsel Alanlar”, s. 952-3’de daha
tedir. Beck'in ülküsü, kültürel çeşitliliği ayrıntılı olarak göreceğiz.
tanıma ve kabul etmeye dayalı olarak
herkesi kucaklayan (kozmopolitan) bir Ancak, yakın geçmişte Castells
sistemdir. Herkesi kucaklayan devleder Marksizmden uzaklaştı. Baudrillard
sadece terörizme karşı değil, fakat aynı gibi o da medya ve iletişim teknoloji-
zamanda dünyada terörizmin sebeple- lerinin etkileriyle ilgilenmeye başladı.
rine karşı da savaşırlar. Böyle devleder, Castells, bilgi toplumuna ağların ortaya
Beck'e göre, tek tek devleder düzeyinde çıkışının ve ağ ekonomisttim damgasını
çözümsüz görünen fakat işbirliği vurduğunu öne sürdü. K üresel
yoluyla üstesinden gelinebilir olan küre- iletişimin olanaklı kıldığı bu yeni
sel sorunlarla ilgilenmenin en olumlu ekonomi kesin olarak kapitalist bir
vasıtasını oluştururlar. ekonomidir. Ancak, bugünün kapitalist
ekonomisi ve toplumu geçmişinkinden
Beck, son otuz ile kırk yılda toplu- farklıdır. Kapitalizmin genişlemesi artık
mumuzda meydana gelen değişmelerin Marx'ın düşündüğü gibi esas olarak işçi
toplumsal ve siyasal reformların sonu sınıfına ve maddi eşyaların imalatına
olduğunu ifade etmediği konusunda dayanmamaktadır. Aksine, telekomüni-
Habermas ile aynı fikirdedir. Tam da kasyon ve bilgisayarlar üretimin
aksine: yeni hareket biçimleri ortaya temelidir.
çıkmaktadır. Beck'in 'alt-siyaset' dediği
yeni bir alanın ortaya çıkışını görmek-
teyiz. Bu alt siyaset, çevreci, tüketici
hakları veya insan hakları grupları gibi
demokratik siyasetin resmi işleyişleri
dışında faaliyet gösteren grup ve temsil
örgüderin yapıp etmelerine gönder-
mede bulunur. Tehlike yönetiminin
sorumluluğu sadece siyasetçilere ve
bilginlere bırakılamaz: diğer vatandaş
gruplarının da sorumluluğa dahil
edilmesine ihtiyaç vardır. Ancak, alt
siyaset alanında gelişen grup ve
hareketler olağan siyasal işleyişler
üzerinde büyük bir etki yaratabilirler.
Örneğin, daha önce çevreci eylemcile-
rin ilgi alanında olan çevreye karşı
sorumluluk artık olağan siyasal
çerçevenin bir parçası olarak kabul
edilir hale gelmiştir. Manuel Castells

158
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D ü ş ü n c e

Castells'in 'ağ toplumu' hakkındaki uluslar arası kapitalizmi düzenlemekte


fikirleri daha ayrıntılı olarak 16.
çıkarı olan uluslararası örgütler ye
Bölüm, “Örgütler ve Ağlar”, s. 718-
20'de tartışılmaktadır. ülkelerin ortak çabaları ile gerçek-
leşecektir. Castells, bilgi teknolojisinin
Castells, bu değişmelerin toplumsal çoğu kere yerel güçlenmenin ve
cinsiyet ilişkilerini nasıl etkilediği topluluğun yenilenmesinin bir aracı
konusunda çok fazla açıklam a haline gelebileceği sonucuna varmak-
yapmıyor. Ancak, bu değişmelerin tadır. O, Finlandiya'yı örnek olay olarak
kişisel kimlik ve günlük hayat üzerine nakleder. Finlandiya dünyadaki en
etkilerinden bir hayli söz etmektedir. gelişkin bilgi toplumudur. Ülkedeki
Ağ toplumunda kişisel kimlik daha açık bütün okulların Internet erişimi vardır
bir mesele haline gelir. Artık kimlik- ve nüfusun çoğunluğu bilgisayar
lerimizi geçmişimizden almıyoruz; kullanmayı bilmektedir. Aynı zamanda,
kimliklerimizi başkaları ile etkileşime Finlandiya'nın iyi kurulmuş ve etkin bir
girerek yaratmak zorundayız. Bu şekilde işleyen ve yeni ekonominin
durum aile alanını ve daha genel olarak ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yeni-
erkek ve kadın kimliklerinin yapılandı- lenmiş bir refah devleti vardır.
rılmasını etkilemektedir. Erkekler ve
kadınlar artık kendi kimliklerini Anthony Giddens. Toplumsal
geleneksel rollerinden edinmiyorlar. düşüngüsellik
Nitekim bir zamanlar kadının 'yeri' ev
iken erkeğin yeri 'işte olmak'tı. Bu Ben de, kendi yazılarımda günü-
bölünme artık bozulmuştur. müz dünyasında meydana gelmekte
olan değişmeler üzerine kuramsal bir
Castells, yeni küresel ekonomiye bakış açısı geliştirdim. Bugün biz,
'otomat' ekonomi demektedir -Haber- benim 'firari dünya' dediğim bir
mas gibi o da yarattığımız dünyayı artık dünyada yaşam aktayız, B eck'in
bütünüyle den etleyem ed iğim izi saptadığı türden tehlike ve belirsiz-
düşünmektedir. Castells'in buradaki liklerin damgasını vurduğu bir dünya.
ifadesi bundan bir yüzyıl önce Fakat güven fikrini tehlike fikrinin
bürokrasinin artmasının hepimizi yanına yerleştirmemiz gerekir. Güven,
“demir kafese” hapsedeceğini düşünen bizim bireylere ya da kurumlara
Weber'in ifadesini yankılandırmaktadır. duyduğumuz itimada gönderme yapar.
Castells'in ifadesiyle, “insanlığın, kendi
yaptığımız makinelerin dünyamızı Hızlı bir dönüşüm dünyasında
denetleyeceği kabusu gerçek olmanın geleneksel güven biçimleri çözülmeye
eşiğindedir -robotların işleri ortadan meyleder. Başka insanlara güven
kaldırması ya da devletin bilgisayarla- eskiden yerel topluluğa dayanmaktaydı.
rının yaşamlarımıza inzibatlık yapması Ancak, daha küreselleşmiş bir toplum
biçiminde değil, fakat elektronik temelli içinde yaşayan bireyler olarak yaşam-
mali işlemler sistemi biçiminde” (2000, larımız hiç görmediğimiz ve belki
s. 6). dünyanın ta öbür ucunda yaşayan
Yine de Castells kendi Marksist insanlardan etkilenmektedir. Güven,
köklerini bütünüyle unutmuş değildir. “soyut sistemlere” itimat taşımak
O küresel pazarın etkin denetimini demektir -örneğin, gıda tüzüklerini
yeniden kazanmamızın mümkün yapan ve uygulayan kuruluşlara, suyun
olabileceğini düşünmektedir. Bu arıtılmasına ya da bankacılık sisteminin
herhangi bir devrim yoluyla değil, etkinliğine güven duymak zorundayız.

159
S o s y o lo jid e K u ra m s a l D ü ş ü n c e

Kendi geleceğimiz üzerindeki


denedmimizi ister istemez kaybetmiş
değiliz. Küresel bir çağda uluslar
eskiden sahip oldukları gücün bir
kısmını kaybetmektedirler. Örneğin,
ülkeler, iktisat siyasaları üzerinde bir
zamanlar sahip olduklarından daha az
etkiye sahipler. Ancak, hükümetier
gücün önemli bir kısmını ellerinde
tutmaktadırlar. İşbirliği içinde hareket
ederek uluslar bir araya gelebilir ve firari
dünya üzerindeki etkilerini yeniden
teyit edebilirler. Beck'in işaret etdği
gruplar -resmi siyaset çerçevesinin
dışında çalışan temsilciler ve hareketier-
Anthony Giddens önemli bir rol oynayabilirler. Fakat
bunlar yürürlükteki demokratik siyase-
Güven ve tehlike birbirlerine sımsıkı tin yerini almayacaklar. Demokrasi
bağlıdır. Etrafımızı saran tehlikelere bugün de çok önemli çünkü 'alt-siyaset'
göğüs germek ve onlara etkin bir alanında yer alan grupların birbirilerin-
şekilde tepki verebilmek için bu işleri kinden farklı talepleri ve çıkarları vardır.
yapan idarelere güvenimizin olması Örneğin, böyle gruplar kürtaja daha
gerekir. fazla hoşgörü gösterilmesi için etkin bir
şekilde mücadele eden bireyleri
Benim görüşümce, bilgi çağında içerebileceği gibi tam aksine inanlan da
yaşamak toplumsal düşüngüsellikte bir içerebilir. Demokratik hükümet bu
artış demektir. Düşüngüsellik içinde birbirlerinden farklı talep ve kaygıları
hayatımızı yaşadığımız şardar hakkında değerlendirmek ve bunlara tepki
düşünmeye, tefekkür etmeye gönder- vermek zorundadır.
mede bulunur. Toplumlar daha çok
Demokrasi, Habermas'ın tanım-
âdedere ve geleneklere uygun yaşarken, ladığı şekliyle, kamusal alanla sınır-
insanlar çok fazla düşünmeden kurulu
lanamaz. Günlük hayatta ortaya çıkan
usullere uygun olarak işlerini yapabilir- bir 'duyguların demokrasi' potansiyeli
lerdi. Önceki kuşaklar için yaşamın vardır. Duyguların demokrasisi erkek
olmazsa olmaz addedilen birçok yönü ve kadının eşit bir tarzda katıldığı aile
bizim için açık bir karar verme meselesi hayatı biçimlerinin ortaya çıkışına
haline gelmektedir. Örneğin, yüzyıllar- göndermede bulunur. Hemen hemen
ca insanların aile büyüklüklerini bütün geleneksel aile biçimleri, çoğu
sınırlayabilecekleri etkin yöntemleri kere yasalarla da yaptırım altına alınmış
yoktu. Gebeliği önlemenin modern olan, erkeğin kadın üzerindeki
biçimleri ve üreme ile ilgili diğer egemenliğine dayanmaktaydı. Cinsler
teknolojilerin de yardımıyla anne- arasında artan eşitlik oy verme hakkı ile
babalar artık sadece kaç çocukları sınırlanamaz: eşitlik kişisel ve mahrem
olacağına değil, çocuklarının cinsiye- alanı da kapsamalıdır. Kişisel hayatın
tinin ne olacağına bile karar verebilirler. demokratikleşmesi, ilişkiler karşılıklı
Bu yeni imkanlar şüphesiz yeni etik saygı, iletişim ve hoşgörüye dayalı
ikilemlerle doludur. olduğu ölçüde ilerler.

160
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D ü ş ü n c e

kadar büyük -ve dünyada en az onlar


Sonuç
kadar hissedilen- küresel bir geçiş döne-
Bugün belki sosyolojik kuramın minde yaşıyoruz. Toplumlarımızı
gelişimin yeni bir evresinin başındayız. dönüştüren yeni gelişmeleri anlamak
Klasik düşünürlerin -Marx, Durkheim, için yeni kuramlar geliştirmeye ihtiya-
Weber- düşünceleri büyük toplumsal ve cımız var. Burada çözümlenmiş olan
ekonomik değişme dönemlerinde şekil- kuramlar bu çabaya yapılmış en önemli
lendi. Şimdi belki en az geçmiştekiler katkılar arasında yer almaktadır.

Ö ze t
1 . S o s y o lo jid e (v e d iğ er to p lu m b ilim le r in d e ) d ü ş ü n d ü k le r i h e m d e n a s ıl d ü ş ü n d ü k le rin d e
k u ra m s a l y a k la ş ım la r d a b i r ç e ş itlilik v ard ır. B u n u n d e ğ iş ik lik le r m e y d a n a g e tirm iş le r d ir .
n e d e n i a n la ş ılm a z d e ğ ild ir: k u ra m s a l ta rtış m a la rı
5. S o s y o lo jid e s ü rü p g id e n d ö r d ü n c ü b ir t a r tış m a
ç ö z m e k d o ğ a b ilim le rin d e b ile z o r d u r v e k e n d i
k o n u s u m o d e r n to p lu m s a l g e liş m e n in
d a v ra n ışım ız ı in c e le m e k o n u su k ılm a k ta y a şa n a n
ç ö z ü m le m e s iy le ilg ilid ir. M o d e r n d ü n y ad ak i
k a r m a ş ık s o r u n la r d a n ö t ü r ü s o s y o lo jid e ö z e l
d e ğ iş m e sü re ç le r i e s a s o la r a k k a p ita list e k o n o m ik
g ü ç lü k le r le yüz y ü z e g e lm e k te y iz .
g e liş m e ta ra f ın d a n m ı ş e k ille n d ir ilm e k te d ir y o k s a
2 . S o s y o lo jid e g ö r ü ş a ç ıla rın ın ç a tış m a s ı e k o n o m i d ışı e tk e n le r d e d a h il d iğ e r e tk e n le r c e
d ik k a tle r im iz i b ir ç o k te m e l k u ra m s a l ik ile m e m i ş e k ille n d ir ilm e k te d ir? B u ta r tış m a d a a lın a n
ç e k e r. B u n la r ın ö n e m li o la n la r ın d a n b iri in s a n d u ru ş la r b ir o r a n d a fa rk lı s o s y o lo g la rın sa h ip
e y le m in i to p lu m s a l y ap ı ile n a sıl o ld u k la rı siy asal in a n ç la r v e tu tu m la rd a n
iliş k ile n d ir e c e ğ im iz h a k k ın d a d ır. T o p lu m u n e tk ile n m e k te d ir .
y a ra tıcıla rı b iz le r m iy iz , y o k s a b iz i y a ra ta n to p lu m
6 . T o p lu m s a l g e liş m e m e s e le le r in in ü s te s in d e n
m u ? B u s e ç e n e k le r a ra s ın d a b ir te r c ih y a p m a k ilk
g e lm e d e y e n i d ö n e m so s y o lo g la r M a r x v e
g ö r ü n d ü ğ ü k a d a r z o r d e ğ ild ir v e g e r ç e k s o r u n
W e b e r 'in ö te s in e g e ç m e y i d e n e m iş le rd ir.
t o p lu m y a ş a m ın ın b u ik i y ö n ü n ü b irb iriy le n a s ıl
P o s t m o d e r n d ü ş ü n ü rle r ta rih v e y a to p lu m u n
iliş k ile n d ir e c e k o ld u ğ u m u z d u r .
g e n e l k u ra m la rın ı g e liş t ir e b ile c e k o ld u ğ u m u z u
3 . İ k in c i b ir ik ile m to p lu m la n n u y u m lu v e d ü z e n li b ü tü n ü y le re d d e tm e k te d irle r .
o la r a k m ı r e s m e d ilm e s i g e r e k t iğ i, y o k s a o n la n n
7 . D i ğ e r k u r a m c ı la r p o s tm o d e r n iz m i
d e v a m lı b ir ç a tış m a ile d a m g a la n m ış o la r a k m ı
e le ş t ir m e k te v e to p lu m sa l d ü n y a n ın g e n e l
re s m e d ilm e s i g e re k tiğ i ile ilg ilid ir. Y in e , b u iki
k u ra m la rın ı y in e d e g e liş tire b ile c e ğ im iz i v e b u n u n
d ü ş ü n c e d e b ü tü n ü y le b ir b ir le r in e k a rş ı d e ğ ild ir v e
to p lu m s a l d ü n y ay ı d a h a iyi y ö n d e d e ğ iş tirm e k
u z la ş m a ile ç a tış m a n ın b irb ir le ri ile n a s ıl ilgili
iç in b iz i m ü d a h a le e tm e y e m u k te d ir k ıla ca ğ ın ı
o ld u k la rın ı g ö s te r m e m iz g er ek ir.
ö n e sü rm e k te d ir. “ K a m u s a l a la n ” k a v ra m ı ile
4 . Ü ç ü n c ü b ir ik ile m to p lu m s a l cin s iy e tle v e H a b e r m a s 'ı, “ ris k to p lu m u ” k a v r a m ı ile B e c k ,
ö z e ld e to p lu m sa l c in s iy e ti s o s y o lo jik d ü ş ü n c e “ a ğ t o p lu m u ” k a v ra m ı ile C a s te lls v e g e liş tir d iğ i
iç in d e g e n e l b ir k a t e g o r i o la ra k in ş a ed ip to p lu m s a l d ü ş ü n g ü se llik k a v ra m ı ile G id d e n s b u
e tm e m e m iz g e r e k tiğ i ile ilgilid ir. F e m in is t y a z a rla r k u r a m c ıla r d a n b az ıla rıd ır.
h e m s o s y o lo g la rı n t o p lu m s a l c in s iy e t h a k k ın d a n e

161
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D ü ş ü n c e

Düşünme soruları
1. Sosyolojide kuramsal düşünme niçin çok önemlidir?
2. Weber'in Protestan ahlakı üzerine çalışması tek bir kuram mı olur yoksa bir dizi
ortaboy kuram mı?
3. Dilin incelenmesi toplumun incelenmesi hakkında bize ne söyler?
4. Toplumsal cinsiyet sorunu mevcut kuramsal bakış açıları içine gerçekten dahil
edilebilir mi?

5. Sosyolojik kuram içindeki bulmacaların çözümü gerçekten göründükleri kadar


zor mudur?
6. Sosyolojik kuramdaki yeni gelişmeler Marx, Durkheim ve Weber'e ne kadar
borçludur?

Ek kaynaklar
Ulrich Beck, WorldRisk Society, (Malden, MA: Polity, 1999).
Judith Buder, Gender Trouble: Feminism and the Supervision o f Identity, (Londra:
Routledge, 1999).
Judith Buder, UndoingGender, (Londra: Roudedge, 2004).
Alex Callinicos, yigaınst Post-Modernism. A. Marksist Critique, (Cambridge: Polity,
1989).

Manuel Castells, E n dof Millenium, (Malden, MA: Blackwell Publishers, 1998).


Manuel Castells, The Rise o f Netıvork Society, 2. baskı (Oxford: Blackwell, 2000).
Peter Dews (der.), Habermas:A. CriticalReader, (Oxford: Blackwell, 1999).
Anthony Giddens, Capitalism and Modern Social Theory, göz.geç.bask (Cambridge:
Cambridge University Press, 1992).
Anthony Giddens, Runaıvay World: How Globalisation is Reshapins ourUves, (Londra:
Profile, 2002).

David Harvey, The Condition o f Postmodernity, (Oxford: Blackwell, 1989).

162
S o s y o lo jid e K u r a m s a l D ü ş ü n c e

İnternet bağlantıları

Michel Foucault
http://foucault.info/

Judith Butler
http://www.theory.org.uk/ctr-butl.htm

Jürgen Habermas
http://www.habermasonline.org/

Ulrich Beck
http://www.lse.ac.uk/collections/sociology/whoswho/beck.htm

Manuel Castells
http://sociology.berkeley.edu/faculty/castells/

Anthony Giddens
http://old.Ise.ac.uk/collections/meetthedirector/

163
içindekiler

Gündelik yaşamın incelenmesi


Sözel olmayan iletişim
"Yüz", jestler ve duygular
Sözel olmayan iletişim ve toplumsal
cinsiyet
Etkileşimin toplumsal kuralları
Paylaşılan anlayışlar
Garfınkel'in deneyleri
"Etkileşimsel yıkıcılık"
Tepki haykırışları
Etkileşimde yüz, beden ve konuşma
Karşılaşmalar
izlenim yönedmi
Kişisel uzam
Zam an ve uzam da etkileşim
Saat zamanı
Toplum yaşamı ve uzam ile zamanın
düzenlenmesi
Kültürel ve tarihsel bakış açısından günlük yaşam
Gerçekliğin toplumsal olarak kurulması:
sosyolojik tartışma
Siberuzayda toplumsal etkileşim
Sonuç: Yakınlık zorlanımı mı?
Ö%et
Düşünme sorulan
E k kaynaklar
Internet bağlantıları
bisikleti üzerine bir grup dersi) öğretici
olarak çalışmış. Tanıdığı diğer insanla-
rın çoğu ile de, her hafta aynı saatlerde
çalışmaya geldiklerinden, zaman içinde
rahat bir ilişki geliştirmiş.
Beden salonu içindeki kişisel uzam,
egzersiz aletlerinin birbirine yakın
olması yüzünden sınırlıdr. Örneğin,
m , ağırlık kaldırma devresindeki bir bölüm
birbirine çok yakın olan makinalardan
E ric, pahalı bir kent sağlık oluşmuştur. Üyeler çalışırken ötekilere
klübünde yıllardır çalışan bir beden yakın olmak ve bir makinadan diğerine
eğitimi öğretmeni. Zaman içerisinde, geçerken birbirlerinin önüne çıkmak
klüpte egzersiz yapmaya gelen yüzlerce zorundadırlar.
insanla tanışmış. Bunların bir bölümüy- Eric'in, bu fiziksel uzam içerisinde
le klübe ilk katıldıklarında, onlara alet- en azından daha önce karşılaştığı bir
leri nasıl kullanacaklarını öğretmek için başkasıyla göz teması kurmadan yürü-
birlikte çalışmış. Öteki pek çok kişi ile mesi neredeyse olanaksızdır. Bu müşte-
de "çevirme" sınıflarında (egsersiz rileri gün içinde ilk kez gördüğünde se-

İnsanların spor salonlarındaki davranışları, uygar kayıtsızlık için genellikle güzel örnekler sunmaktadır.

166
T o p l u m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Y a ş a m

lamlayacaktır; ancak daha sonra yolu- korkmadan yürütülmesi gereken


nun üzerindeki kişilere selam vermeden toplum yaşamının varolmasında temel
herkesin kendi yoluna gideceği genel- bir öneme sahiptir.
likle kabul edilmektedir. Bunun önemini anlayabilmenin en
Bir sokakta iki insan karşılaştı- iyi yolu, geçerli olmadığı örnekleri
ğında, belirli bir uzaklıktan birbirlerini düşünmektir. Bir kişi bir başkasına,
süzerler; yakınlaşıp birbirlerinin yanın- gözünü dikerek ve yüzünde belirli bir
dan geçerlerken gözlerini kaçırıp başka duyguyu açıkça göstererek bakıyorsa,
yönlere bakarlar. Bunu yaparlarken, bu normal olarak bir aşık, aile bireyi ya
ErvingGoffman'ın (1967,1971) birçok da yakın bir arkadaştır. Yabancılar ya da
durumda birbirimize karşı benimsemek caddede, işte ya da bir partide tesadüfen
zorunda olduğumuz uygar kayıtsızlık karşılaştığımız kişiler hemen hemen
dediği şeyi sergilerler. Uygar kayıtsızlık, hiçbir zaman bir başkasına böyle bak-
başkalarını dikkate almamakla aynı şey maz. Böyle yapmak, düşmanca bir niye-
değildir. Her birey, öteki insanın far- tin göstergesi olarak alınabilir; örneğin
kında olduğunu gösterir ancak çok ırkçılar, yanlarından geçen öteki etnik,
teklifsiz görünebilecek herhangi bir gruplardan kişilere "nefret bakışı"
jestten kaçınır. Uygar kayıtsızlık, bizim atmalarıyla bilinirler.
az çok otomadk olarak gerçekleştirdiği- Arkadaşlar bile yakın bir karşı
miz bir şeydir; ancak etkin bir biçimde karşıya konuşmada birbirlerine nasıl
ve kimi zaman yabancılar arasında baktıklarına dikkat etmelidirler. İki

IV »i M w* U
M w V «V. »
A- İ k t

Yanıma oturursan başına gelecek var: otobüs yolcuları olarak bizler kişisel uzamımızı korumak
için elimizden geleni yaparız.

16 7
T o p lu m s a l E tk ile ş im v e G O n IC k Y aşam

taraf da, ilgisini vc konuşmada yer saatte kalkmış olmanız olasıdır (tek
aldığını göstermek için, düzenli aralarla başına önemli bir rutin). Her gün
ötekinin gözüne bakar, ancak gözünü yaptığınız gibi, sabahleyin erken bir
dikerek bakmaz. Gözünü ayırmadan saatte yaptığınız yolculuk sonucu okula
bakmak, güvensizlik ya da en azından giderek derse girmişsinizdir. Belki de
ötekinin ne söylediğini anlamama öğle yemeğini bir arkadaşınızla yemiş,
işareti diye yorumlanabilir. Eğer her iki öğleden sonra tekrar derse gitmiş ya da
taraf da birbirlerinin gözüne hiç kendi başınıza çalışmışsınızdır. Daha
bakmıyorlarsa, bunun kaçınmanın, sonra, aynı yollardan eve dönmüş,
güvensizliğin ya da bunlar değilse tuhaf akşam da olasılıkla arkadaşlarınız ile
davranışın işaret diye düşünülmesi dışarıya çıkmışsınızdır.
olasıdır. Kuşkusuz, günbegün izlediğimiz
rutinler aynı olmayacaktır; genellikle
hafta sonları izlediğimiz etkinlik kalıpla-
Gündelik yaşamın incelenmesi
rımız, hafta içinde izlediklerimizden
Toplumsal davranışın böylesine farklıdır. İş bulmak için üniversiteyi
önemsiz görünen yönleriyle neden ilgi- bırakmak gibi, yaşamımızda önemli bir
lenmeliyiz? Sokakta birisiyle karşılaş- değişiklik yaparsak, günlük rutinleri-
mak ya da bir arkadaşla birkaç söz mizde bir değişmenin olması genellikle
etmek önemsiz ve ilginç olmayan kaçınılmazdır; ancak daha sonra yeni ve
etkinlikler, bir gün boyunca sayısız kez daha düzenli bir alışkanlıklar bütünü
üzerinde düşünmeden yaptığımız şeyler oluşturabiliriz.
gibi görünebilir. Gerçkte, böylesine ikinci olarak, günlük yaşamın ince-
önemsiz görünen toplumsal etkile- lenmesi bize, insanların gerçekliği
şim biçimlerinin incelenmesi, sosyolo- değiştirecek biçimde yaratıcı eylemlere
jide büyük önem taşır -bu ilginç nasıl girişeceğini gösterir. Toplumsal
olmamak bir yana, sosyolojik araştır- davranış bir ölçüye kadar roller,
manın en kapsayıcı alanlardan birisidir. normlar ve paylaşılan beklentiler gibi
Bunun üç nedeni vardır. güçler tarafından yönlendirilir ise de,
İlk olarak, bizim gündelik rutin- bireyler gerçekliği, geldikleri kökenlere,
erimiz, ötekilerle neredeyse sürekli çıkarlara ve güdülere göre farklı farklı
Dİarak giriştiğimiz etkileşimleri ile, algılamaktadır. Bireyler, yaratıcı
Dİzim yaptıklarımıza yapı ve biçim eylemde bulunma yeteneğine sahip
«ızandırır. Bunları inceleyerek toplum- olduğundan, aldıkları kararlar ve
;al varlıklar olarak kendimiz ve toplum giriştikleri eylemlerle gerçekliği sürekli
raşamının kendisi hakkında çok şey olarak biçimlendirirler. Başka deyişle,
iğrenebiliriz. Yaşamımız, her gün, her gerçeklik sabit ya da durağan değildir-
ıafta, her ay ve her yıl benzer davranış gerçeklik insanların birbirleriyle etkile-
kalıplarını yineleme yoluyla düzenlen- şimi sonucu yaratılır. Bu, gerçekliğin
nektedir. Örneğin, dün ve ondan toplumsal olarak kurulması anlayıp, 1.
inceki gün neler yaptığınızı bir düşü- Bölümde değinilen simgesel etkileşimci
lün. Eğer bu günler hafta içindeyse, bakış açısının merkezinde yer almakta-
incelikle, her gün hemen hemen aynı dır ve ilerde daha fazla tartışılacaktır (s.
190-92).

16 8
T o p lu m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Y a ş a m

Üçüncü olarak, günlük yaşamdaki ayrı olmadığını, tersine bunların


toplumsal etkileşimin incelenmesi, birbiriyle yakından bağlantılı olduğunu
daha büyük toplum düzenleri ile ku- göreceğiz, s. 173 ve 179'daki kutularda,
rumların anlaşılması için yararlıdır. mikro ve makro-sosyoloji arasındaki
Büyük ölçekli toplum düzenlerinin bağlantılara ilişkin iki özgül örneğe
hepsi, aslında bizim günlük olarak içine bakacağız.
girdiğimiz toplumsal etkileşim kalıpları- K u ra m s a l b ir b a k ış a ç ıs ın d a n ,
na bağımlıdır. Bunu göstermek kolay- gündelik sosyal etkileşimler ile daha
dır. Sokakta birbirinin yanından geçen geniş toplumsal yapılar arasındaki
iki yabancı örneğini yeniden anımsa- bağlantıyı, "Sosy olojid e Kuram sal
D üşün ce" başlıklı 4. Bölümde, s. 159-
yalım. Böyle bir olay, büyük ölçekli,
160'da ele aldık.
daha kalıcı toplumsal örgüt biçimleriyle
pek az doğrudan ilişkili diye görünebi-
lir. Ne ki, bu türden pek çok etkileşimi Sözel olmayan iletişim
dikkate aldığımızda, durum artık böyle
Toplumsal etkileşim sayısız sözel
değildir. Modern toplumlarda, kasaba
olmayan iletişim biçim ini -yüz
ve kentierde yaşayan insanların büyük
ifadeleri, jestler, beden hareketleriyle
çoğunluğu, kişisel olarak tanımadıkları
bilgi ve anlamın değiş tokuş edilmesini-
başka insanlara sürekli olarak etkileşim
gerektırir. Sözel olmayan iletişim kimi
içine girerler. Uygar kayıtsızlık, bütün
zaman "beden dili" olarak adlandırılırsa
gürültülü kalabalıkları, geçici nitelikteki
da, bu yanıltıcıdır çünkü bizler sürekli
kişisel olmayan ilişkileriyle birlikte kent olarak, söz ile söylenen şeyleri daha da
yaşamına sahip olduğu niteliği veren açmak ya da boşa çıkarmak için böyle
mekanizmalar arasındadır. sözel olmayan işarederi kullanırız.
Bu bölümde, ilk olarak başkalarıyla
etkileşirken hepimizin kullandığı sözel "Yüz", jestler ve duygu
olmayan işaretleri (yüz ifadeleriyle Sözel olmayan iletişimin önemli bir
bedensel jestleri) inceleyeceğiz. Daha yönü, duygunun yüz ifadesiyle yansıtıl-
sonra, gündelik konuşmanın başkaları- masıdır. Paul Ekman ve meslektaşları,
na istediğimiz anlamları iletmek için dili yüz kaslarının belirli ifadeleri ortaya
nasıl kullandığımızın çözümlemesine çıkaracak biçimdeki devinimini betim-
geçeceğiz. Son olarak, eylemlerimizi za- lemek için Yüz Harekeüeri Kodlama
man ve uzam boyunca nasıl nasıl koor- Sis-temi (YEKS) dedikleri sistemi
dine ettiğimize özel bir dikkat göstere- geliştir-mişlerdir (Ekman ve Friesen
rek, yaşamlarımızın günlük ruünlerimiz 1978). Bu yolla, adı kötüye çıkmış
tarafından nasıl yapılaştırıldığı üzerinde derecede tutarsız ya da çelişkili yorum-
duracağız. Bu bölümde ayrıca, toplum- lara açık olan bir alana -çünkü duygula-
sal etkileşimle ilgilenen sosyologların rın nasıl belirleneceği ve sınıflanacağı
inceledikleri küçük, gündelik pratikle- üzerinde çok az anlaşma vardır- bir
rin incelenmesinin, bu kitabın daha ölçüde kesinlik getirmeye çalışmışlar-
sonraki bölümlerinde ele alınan, top- dır. Evrim teorisini ortaya atan Charles
lumsal cinsiyet ve sınıf gibi büyük Darwin, duyguların temel dile getiriliş
ölçekli sorunların herhangi birinden biçimlerinin bütün insanlarda aynı
olduğunu ileri sürmüştür. Kimileri bu

I
T o p lu m s a l E t k i le ş im v e G ü n lü k Y a ş a m

fg k

Paul Ekman'ın çektiği Yeni Gine'de yalıtık bir kabilenin üyelerinden birisinin yüz ifadelerini gösteren bu
fotoğraflar, duyguların temel dile getirilmiş biçimlerinin bütün insanlarda aynı olduğu düşüncesinin
sınanmasına yardımcı oldu. Buradaki fotoğraflar şu öykülerdeki biriys_eniz yüzünüzün nasıl görüneceğini
gösterir. A) Arkadaşınız geldi ve mutlusunuz; B) çocuğunuz öldü; C) kızgınsınız ve kavga etmek üzeresiniz;
D) uzun süre önce ölmüş bir domuz gördünüz.

sava karşı çıkmışlarsa da, Ekman'ın, altı çocuğu, yüz ifadelerinin ne ölçüde
birbirinden çok farklı kültürel ardalan- gören ve duyan insanların belirli
lardan gelen insanlar üzerine yaptığı duygular içerisinde bulunduklarında
incelemeler, bunu destekler gibidir. gösterdikleri yüz ifadeleriyle aynı oldu-
Ekman ve Friesen, Yeni Gine'de, ğunu görmek için incelemiştir (1973).
üyelerinin dışarıyla hemen hemen hiç Eibl-Eibesfelt, çocukların zevk verici
bir bağlantısının olmadığı yalıtılmış bir oldukları ortada olan etkinlikleri ger-
topluluğu incelemişlerdir. Yeni Gineli- çekleştirirken gülümsediklerini, alışık
ler, kendilerine altı duyguyu (muduluk, olmadıkları kokuları olan nesneleri
üzüntü, kızgınlık, tiksinti, korku, koklarken şaşkınlıkla kaşlarını kaldır-
şaşkınlık) yansıtan ifadelerin resimleri dıklarını ve hoşlanmadıkları bir nesne
gösterildiğinde, bu duyguları kolayca kendilerine yinelenen bir biçimde
belirlemişlerdir. sunulduğunda kaşlarını çattıklarını
Ekman'a göre, kendisinin ve görmüştür. Böyle davranan başka
başkalarının benzer çalışmaları, duygu- insanları göremedikleri için, çocukların
ları dile gedren yüz ifadelerinin ve bun- verdikleri tepkiler doğuştan gelen
ların yorumlarının insanlarda doğuştan özellikler tarafından belirleniyor
gelen özellikler olduğu görüşünü görünmektedir. Ekman ve Friesen,
desteklemektedir. Ekman, kendi Y E K S 'i kullanarak yeni doğmuş
verdiği kamdarın bu sonucu kesinlikle bebeklerdeki, yetişkinlerin duygularını
açık bir biçimde ortaya koymadığını ve dile g etirişlerind e de bulunan
yaygın olarak paylaşılan kültürel birbirinden bir dizi ayrı yüz kası
öğrenme süreçlerinin bu sonuçları etki- eylemini belirlemişlerdir. Örneğin,
lediğini kabul etmektedir; yine de bebekler, ekşi tadara karşı, yetişkinlerin
Ekman'ın sonuçları başka türden tiksinti için gösterdiklerine benzer bir
araştırmalarla da desteklenmektedir. I. yüz ifadesi (dudakları büzmek ve kaşları
Eibl-Eibesfelt, doğuştan sağır ve kör çatmak) göstermektedirler.

170
T o p lu m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Y a ş a m

Ne ki, duyguların yüz ifadesiyle dile yerek aldatmayı belirleyebilir. Terlemek,


getirilişi kısmen doğuştan geliyor olsa yerinde kıpırdanmak, gözünü dikmek
da, bireysel ve kültürel etkenler yüz ya da gözünü kaçırmak ve uzun bir süre
ifadesinin tam olarak hangi biçimi ala- devam ettirilen yüz ifadeleri (gerçek yüz
cağı ve hangi bağlamlarda uygun diye ifadeleri dört beş saniye içinde kaybol-
görüleceğini etkilemektedir. Örneğin, ma eğilimindedir), bir insanın aldatma
insanların nasıl gülümsedikleri, dudak- niyetini gösterebilir. Dolayısıyla, başka
ların ve öteki yüz kaslarının kesin insanların yüz ifadeleri ile bedensel
hareketi ve gülümsemenin ne kadar jestlerini, sözel iletişim yoluşla aktardık-
geniş olacağı, kültürden kültüre değiş- larına ek olarak ve söylediklerinde ne
mektedir. kadar içten olduklarını denetiemek için
kullanırız.
Bütün kültürleri, hatta çoğunlu-
ğunu, ıralayan bir jest ya da bedensel
duruş yoktur. Kimi toplumlarda, örne- Sözel olmayan iletişim ve
ğin, insanlar Anglo-Amerikan pratiğe toplumsal cinsiyet
karşıt biçimde, hayır demek için
başlarını aşağı yukarı sallarlar, işaret Gündelik toplumsal etkileşimin bir
etmek gibi Avrupalılar ile Amerikalı- toplumsal cinsiyet boyutu var mıdır?
ların yaygın olarak kullanma eğiliminde Olduğuna ilişkin nedenler bulunmak-
oldukları jestler kimi toplumlarda tadır. Etkileşimler daha geniş toplumsal
yoktur (Bull 1983). Benzer olarak bağlam tarafından belirlendiği için, hem
düzgün tutulan işaret parmağı-nın sözel hem de sözel olmayan ileşitimin
yanağın ortasına konarak çevrilmesi erkekler ve kadınlar tarafından farklı
İtalya'nın kimi bölümlerinde bir övgü farklı algılanması şaşırtıcı değildir.
jesti olarak kullanılmasına karşın başka Toplumsal cinsiyet ile toplumsal cin-
yerlerde bilinmemektedir. Yüz ifadeleri siyet rollerine ilişkin anlayışlar, büyük
gibi jestler ve bedenin duruşları da ölçüde toplumsal etkenler tarafından
konuşmaları doldurmak için olduğu etkilenmekte ve genel nitelikteki, top-
kadar, gerçekte hiçbir şey söylenmiyor lumdaki güç ve konum sorunlarıyla
bile olsa bir anlam iletmek için de sürek- ilişkili olmaktadır. Bu dinamikler gün-
li olarak kullanılmaktadır. Bunların üçü lük yaşamdaki en sıradan etkileşimlerde
de, şaka yapmak, ironi göstermek ya da bile kendini gösterir. Sözel olmayan
kuşku belirtmek için kullanılabilir. ifadelerin en yaygınını, göz temasını
örnek olarak alalım. Bireyler göz
Farkında olmadan ilettiğimiz sözel
olmayan izlenimler, çokluk, söylediği- temasını çok çeşitli biçimlerde, çokluk
mizin tam olarak söylemek istediğimiz- birisinin ilgisini çekmek ya da toplumsal
le aynı olmadığını göstermektedir. bir etkileşimi başlatmak için kullanırlar.
Yüzün kızarması belki de, fiziksel Bir bütün olarak erkeklerin, hem
göstergelerin dile getirdiğimiz anlam- kamusal hem de özel yaşamda kadınlar
ları nasıl yanlışladığının en açık üzerinde baskın olduğu toplumlarda,
örneğidir. Ancak öteki insanların algıla- erkekler kendilerini gözlerinin yaban-
yabileceği daha ince sayısız gösterge de cılarla teması konusunda daha fazla
vardır. Bir örnek olarak, eğitimli bir göz, özgürlük içinde hissedebilirler.
çokluk, sözel olmayan işaretieri incele-

171
T o p l u m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Y a ş a m

Göz temasının özgül bir biçimi güçlendirdiğini ileri sürmüşlerdir.


-gözünü dikmek- aynı sözel olmayan Erkekler, ayakta durur ve otururlarken,
iletişim biçimleri arasındaki "anlam" mekanı kadınlardan daha fazla kontrol
bakımından karşıtlıkları göstermekte- ederler çünkü ayaktayken konuştukları
dir. Bir kadına gözünü diken bir erkek, kişiden daha uzakta dururlar, oturur-
"doğal" ya da "masum" bir biçimde larken de daha fazla yayılırlar; ayrıca da-
davranıyor diye görülebilir; eğer kadın ha sık fiziksel temas yoluyla da kontrol-
bu bakıştan rahatsız olmuşsa, başka bir lerini sergilerler. Kadınların göz teması
yöne bakarak ya da karşılıklı bakışı ve yüz ifadeleri ile onaylanmayı aradık-
sürdürmemeyi tercih ederek kurtula- ları ileri sürülmüştür; erkekler göz
bilir. Öte yandan, bir erkeğe gözünü teması kurduklarında, bir kadının bir
diken bir kadın çokluk, davetkar ya da erkeğe oranla öteki tarafa bakması daha
cinsel olarak etkin bir biçimde davra- olasıdır. Bu yüzden, sözel olmayan
nıyor diye görülür. Tek tek alındıkta, bu iletişim biçimlerinin mikro-düzeydeki
tür örnekler önemsiz görünebilir; toplu incelemeleri, toplumun genelinde er-
olarak bakıldıkta ise, toplumsal cinsiyet keklerin kadınlar üzerinde sergiledikleri
egemenliği kalıplarını güçlendirmeye güce ilişkin ipuçları verir (Young 1990).
yardımcı olmaktadır (Burgoon ve
diğerleri 1996). Etkileşimin toplumsal kuralları
Sözel olmayan iletişimde başka Sözel olmayan işaretleri hem kendi
toplumsal cinsiyet farklılıkları da vardır. davranışlarımızda, hem de başkalarının
Çalışmalar, erkeklerin oturma biçim- davranışlarına anlam katmak için
lerinin kadınlarınkine oranla daha rahat sürekli olarak kullansak da, etkileşim-
olmaya eğilim gösterdiğini ortaya koy- lerimizin çoğu, konuşma -başkalarıyla
muştur. Erkekler bacakları açıkken yapılan rahat sözel değiş tokuş- yoluyla
geriye doğru yaslanırlar; kadınlar ise gerçekleşir. Dilin toplum yaşamında
daha kapalı bir beden konumunda, temel olduğu, sosyologlar tarafından
elleri dizlerinde, bacakları da kapalı bir hep kabul edilmiştir. Bununla birlikte,
biçimde otururken dik dururlar. Kadın- özel olarak insanların olağan günlük
lar konuştukları kişiye, erkeklerin oldu- yaşam bağlamları içinde dili nasıl
ğundan daha yakın dururlar; erkekler de kullandıklarıyla ilgilenen bir yaklaşım
kadınlarla karşılıklı konuşurlarken
yakınlarda geliştirilmiştir.
kadınlara, öteki türlü olduğundan çok
daha fazla fiziksel temasta bulunurlar Etn om etodoloji, başkalarının
(genellikle, kadınların bunu normal diye yaptıkları ve özellikle konuştukları
görmeleri beklenir). Çalışmalar aynı şeylere anlam kapandırmak için kullanı-
zamanda kadınların kendi duygularını lan "etno-metodların" -halkın ya da
daha açık bir biçimde (yüz ifadeleri meslekten olmayanların yöntemleri-
yoluyla) gösterdiklerini, göz temasını da incelenmesidir. Bu terim, aşağıda
erkeklerden daha sık kurduklarını ve çalışmaları tartışılacak olan Harold
bıraktıklarını göstermiştir. Sosyologlar, Garfınkel tarafından ortaya atılmıştır.
küçük ölçekli, mikro-düzeyde görünen Hepimiz bu yöntemleri, bunlara olağan
etkileşimlerin toplumumuzdaki daha olarak bilinçli bir dikkat göstermeden
geniş, makro-düzeydeki eşitsizlikleri kullanırız. Genellikle bir karşılıklı

172
T o p lu m s a l E t k ile ş im v e C û n l û k Y a ş a m

Kamu içind e erkekler v e kadınlar


1. Bölüm de gördüğümüz gibi, mikrososyolojil yani yüz yüze 1995). B u türden etkileşimler de, aynı zamanda
etkilenim durumlarındaki gündelik davranışın incelenmesi toplumdaki cinsiyet hiyerarşisinin oluşturduğu daha
ile makrososyoloji, yani sınıf ya da toplumsal cinsiyet genel artalana bakmadan anlaşılamaz. Bu yolla m ikro ve
hiyerarşisi gibi toplumun daha genel özelliklerinin makro çözümlemelerin nasıl birbirine bağlandığını
incelenmesi birbiriyle yakından bağlantılıdır (K norr-C etina görebiliriz. Örneğin, G ardner kadınların erkekler
ve Cicourel 1981; Giddens 1984). Bu kutuda, tarafından taciz edilmesini, daha genel olan, kamusal
m ikrososyolojinin öndegelen bir örneği diye görülebilecek alanlarda erkeklerin sahip olduğu ayrıcalık, kadınların
bir olayın -sokakta yürüyen bir kadının bir grup erkek fiziksel olarak incinebilirliği ve her yerde kendisini
tarafından sözlü tacize uğraması- makrososyolojiyi gösteren tecavüz tehdidi ile temsil edilen, toplumsal
oluşturan daha genel sorunlarla nasıl bağlantılı olduğunu cinsiyet eşitsizliği sistemiyle ilişkilendirmektedir.
göreceğiz.
M ikrososyoloji ile m akrososyoloji arasındaki bu
(Carol B roo ks Gardner, Passing By: G ender and Public bağlantıyı kurmazsak, bu etkileşimlere ilişkin ancak sınırlı
Harassment) Geçerken: Toplumsal Cinsiyet ve Kamu içindeki bir anlayışa sahip olabiliriz. Bu türden etkileşimlerin
Taciç başlıklı çalışmasında, değişik ortamlarda -en yaygını yalıtık örnekler olduğunu ya da insanlara iyi davranışın
da inşaat alanlarının kenarında- kadınların çokluk taciz öğretilerek bu tür olayların ortadan kaldırılabileceğini
diye gördükleri bu türden istenmeyen etkileşimlerin düşünebiliriz. M ikro ve m akro arasındaki bağlantıyı
gerçekleştiğini bulmuştur. anlamak bizim, sorunun kökeni olan nedeni ele almak
için bu tür etkileşimlere yol açan toplumsal cinsiyet
Tek bir kadının taciz edilmesi, mikrososyolojik bakımdan
eşitsizliği biçimlerinin ortadan kaldırılmasına
tek bir etkileşime bakma yoluyla çözümlenebilirse de
yoğunlaşmamızın gerekli olduğunu anlamamıza yardımcı
soruna böyle bakmak pek verimli sonuçlar vermez. Bu tür
olur.
tacizler, birbirine yabancı olan kadın ve erkeklerin yer
aldığı sokak konuşmalarının tipik bir özelliğidir (Gardner

konuşmada söylenenlere yalnızca, Paylaşılan anlayışlar


sözcüklerin kendilerinde görünmeyen Gündelik konuşmanın en önemsiz
toplumsal bağlamı biliyorsak bir anlam biçimleri, konuşmayı sürdürenler tara-
verebiliriz. Aşağıdaki karşılıklı konuş- fından konuşmaya getirilen karmaşık
maya bakalım (Heritage 1984): nitelikteki, paylaşılan bilgiyi varsayar.
A : B e n im o n d ö r t ya şın d a b ir oğ lu m var. Aslında, bizim küçük konuşmalarımız
B : H ım m , b ir sa kın cası yo k. öylesine karmaşıktır ki, en gelişmiş
A : B ir d e k ö p e ğ im var. bilgisayarları bile insanlarla uzun süre
B : O o , k usura ba km ay ın. karşılıklı konuşma sürdürmek için
Sizce burada neler oluyor? Konu- programlamanın olanaksız olduğu
şanlar arasında ne tür bir ilişki var? görülmüştür. Glağan konuşmada
Bunun ev sahibi ile müstakbel kiracı edilen sözlerin her zaman açık bir
arasında geçtiğini bilmek, konuşmaya anlamı yoktur ve demek istediklerimizi,
bir anlam kazandıracaktır. Kimi ev bunları destekleyen dile getirilmemiş
sahipleri çocukları kabul ederken varsayımlara dayanarak "kurarız". Eğer
kiracılarının hayvan beslemelerine izin Maria, Tom'a "Dün neler yaptın?" diye
vermemektedir. Yine de, eğer toplum- sorarsa, bu soruya karşı söylenecek
sal bağlamı bilmiyorsak, B kişisinin sözlerin kendilerinin ortaya koyduğu
yarudarının, A kişisinin söyledikleriyle açık bir yanıt yoktur. Bir gün uzun bir
hiçbir ilişkisi olmayacaktır. Anlamın bir zamandır ve Tom için şöyle yanıt
bölümü sözcüklerden, bir bölümü de vermek mantıklı olabilir: "Evet, 7:16'da
toplumsal bağlamın söylenenleri uyandım. 7:18'de yataktan çıktım,
yapılaştırma biçiminden kaynaklan- banyoya gittim ve dişlerimi fırçalamaya
maktadır. başladım. 7:19'da duşu açtım ..." Bu

173
T o p lu m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Y a şa m

sorunun beklediği yanıt türünü, başka diği türden çok kapsamlı bir "araştırma
şeylerin yanında Maria'yı, onun Tom ile işlemi" gelirdi ve etkileşim yalın bir
olağan olarak ne çeşit etkinliklerde biçimde sona ererdi. İlk bakışta önem-
bulunduğunu ve Tom'un haftanın belir- siz bir konuşma uzlaşımı olarak görü-
li bir gününde genellikle neler yaptığını nen şey, dolayısıyla, toplum yaşamının
bilerek anlayabiliriz. kendi örgüsü için temel duruma gel-
mektedir; zaten bu yüzden bu uzlaşım-
Garfinkel’in deneyleri ların bozulması böylesine ciddi so-
nuçlar yaratır.
Olağan karşılıklı konuşmaları
düzenlemekte kullandığımız "artalan Günlük yaşamda insanların, zaman
beklentileri", Harold Garfinkel'in zaman dile getirilmeyen bilgiyi dikkate
gönüllü öğrencilerle yürüttüğü kimi almamış gibi yaptıklarına dikkat
deneyler ile vurgulanmaktadır (1963). edilmelidir. Bunun nedeni, ötekileri
Öğrencilerden bir arkadaş ya da tersleme, utandırma ya da söylenenlerin
akrabaları ile konuşma yapmaları ve bu ikili anlamına dikkat çekme olabilir.
konuşmalardaki sıradan açıklamalar ya Örneğin, bir baba ile çocuğu arasındaki
da genel yorumların anlamlarının şu klasik konuşmaya bakalım:
açıkça belirlenmesi konusunda ısrarlı B : N e re y e g id iyo rsun ?
olmaları istenmiştir. Eğer birisi, "iyi
Ç : D ışa rı.
günler" derse, öğrenci "tam olarak hagi
anlamda iyi?", "günün hangi bölümünü B : N e yap acak sın ?

kastediyorsun" vd. gibi yanıtlar Ç : H iç.


verecektir. Böyle yürütülen konuşma-
Çocuğun yanıtları, Garfinkel'in
lardan birisi aşağıda verilmektedir (S
deneylerindeki gönüllülerin yaptıkları-
arkadaş, E de gönüllü öğrencidir):
nın tam tersidir. Olağan olarak yapıl-
S : N a s ılsın ? mayan soruşturmaların peşine gitmek
E : N e b a k ım d an ? Sağ lığ ım , p ara d u ru - yerine, çocuk uygun yanıtlar vermeyi
m u m , o k u lu m , k a fa m ın ra h a tlığ ı. . . ? tamamen yadsımaktadır -esas olarak
S : (a nid en k ız ararak d e n e tim in i y itirm iş b ir "sen kendi işine bak!" demektedir.
b içim d e ) B a n a bak! y aln ızca k ibar olm ay a
ç a l ış ı y o r d u m . D o ğ ru su s e n in n a s ıl
Yukarıdaki ilk soru, başka bir kişi
o ld u ğ u n b e n im h iç um u ru m d a değil. tarafından, bir başka bağlamda farklı bir
yanıta yol açabilirdi:
Görünürde önemsiz konuşma
uzlaşımları izlenmediği zaman insanlar A : N e re y e gid iy o rsu n ?

neden böyle kızmaktadırlar? Bunun B : S e ss iz c e kafayı ü şü tm e ye .


yanıtı, günlük toplum yaşamımızın, ne
B, kaygı ya da çaresizlik duygusunu
söylendiğine ve neden söylendiğine
ironik olarak iletmek için, bilerek A'nın
ilişkin dile getirilmemiş varsayımların
sorusunu yanlış anlamıştır. Komedi ve
paylaşılmasına bağımlı olduğudur. Bu
şaka, konuşmada bulunan dile
varsayımları elde bir diye göremeseydik,
getirilmemiş varsayımları böyle bilerek
anlamlı bir iletişim olanaksız olurdu. Bu
yanlış anlamaya dayanır. Taraflar
durumda, bir karşılıklı konuşmadaki
güldürme niyetini algıladıkları sürece
herhangi bir soru ya da katkının ardın-
bunda tehdit edici hiçbir şey yoktur.
dan, Garfinkel'in öğrencilerinden iste-

17 4
T o p lu m s a l E t k i le ş im v e G ü n lü k Y a ş a m

Garfınkel'in öğrencileri, sosyo-


'Etkileşimsel yıkıcılık'
lojik bir deneyin bir parçası olarak,
Karşılıklı konuşmaların günlük karşılıklı konuşma kurallarını bilerek
yaşamlarımızın istikrarlı ve uyumlu bir ihlal etme yoluyla gergin durumlar
biçimde sürdürülmesinin yollarından yaratmışlardır. Ancak, ya gerçek
birisi olduğunu gördük. Kendimizi en dünyada insanlar karşılıklı konuşma
rahat hissettiğimiz durum, ayaküstü pratikleri içinde "sorun çıkarır" davran-
konuşmanın üstü kapalı uzlaşanlarına dıklarında ne olacaktır? A.B.D.'de
uyduğumuz zamandır; bu uzlaşımlar yapılan bir çalışma, sokak insanları
bozulduğunda, kendimizi tehdit altın- arasındaki sözlü değiş tokuşları, bu tür
da, kafası karışmış ve güvensiz hisse- etkileşimlerin yoldan geçenlerce neden
deriz. Günlük konuşmaların çoğunlu- sorunlu diye görüldüğünü anlamak için
ğundaki karşılıklı konuşmalarda, öte- araştırmıştır. Araştırmacılar, günlük
kiler tarafından verilen işaretlere -tonla- konuma örnekleri ile sokak değiş
tokuşlarından seçilmiş bir demeti
madaki değişiklikler, kısa süreli durak-
karşılaştırabilmek için, karşılıklı
lamalar ya da jestler gibi- dikkade uyum
konuşma çözümlemesi adı verilen bir
gösterilir. Konuşmacılar karşılıklı
tekniği kullanıyorlardı. Karşılıklı
birbirinin farkında olarak, etkileşimin
konuşma çözümlemesi, bir karşılıklı
açılması ve kapatılmasıyla konuşmada
konuşmanın anlam bakımından her
sıraya uymak konusunda "işbirliği"
yönünü -en küçük "dolgu" sözcüklerin-
içinde olurlar. Ne ki taraflardan birisi den ("ee" ve "ha" gibi) değiş tokuşların
konuşma için "işbirliğine kapalı" ise, tam zamanlamasına (duraklamalar,
gerilim yaratabilir. sözünü kesmeler ve aynı anda konuş-
malar da içlerinde olmak üzere) kadar-
"Merhaba, ben Jeff... Bugünkü müşteriniz b e n im .... ikim iz de
başlangıç olarak birer maden suyu ve mönüyü istiyoruz. Benim
inceleyen bir yöntemdir.
buaunkü spesyalim coq au vin; şarap listesine de ihtiyacımız yok.
Kesinlikle yemeğimizden hoşnut olacağımızı umuyoruz; bir şeye
Araştırma, siyah erkekler -pek çoğu
gereksinim im iz olursa da size haber veririz." evsiz, alkolik ya da uyuşturucu bağımlısı
olan- ile sokakta onların yanlarından
geçen beyaz kadınlar arasındaki
etkileşimleri ele aldı. Erkekler çokluk,
kadınlarla karşılıklı konuşmayı başlata-
bilmek için onları çağırıyorlar, ildfatlar
ediyorlar ya da sorular soruyorlardı. Ne
ki yazarlara göre, bu konuşmalarda bir
şeyler "ters gidiyordu", çünkü kadınlar
normal bir etkileşimde olduğunun ter-
sine, ancak ender olarak bunlara yanıt
veriyordu. Erkeklerin yorumları ender
olarak düşmanca olsa bile, kadınlar
adımlarını hızlandırıyor ve dosdoğru
ileriye bakıyorlardı. Aşağıdaki örnek,
ellili yaşlarının sonundaki siyah bir
Günlük karşılıklı konuşmanın "kurallarının ” adam olan Mudrick'in, kadınlarla
pek çoğu, yalnızca birisi onları çiğnediğinde
açık hale gelir. konuşmayı başlatma çabalarını göster-
mektedir (DuneierveMolotch, 1999):

17 5
T o p lu m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Y aşam

M u d ric k bu e tk ile şim e , 25 ya şlarında 4 M udrick: Ç o k g ü z el g ö r ü n ü y o rs u n


g ö rü n e n b ir k a d ın ın y a n ın d a y ü r ü y e re k b iliy o rsu n. Sa çların ı to p la m a biçim in i
ba şlıyor: ç o k b e ğ en d im .

1 M udrick. S e n i sev iy o ru m b e b e ğ im . 5 M udrick: E v li m isin ?

Kadın kollarını kavuşturup yürüyüşünü 6 Kadın: E v e t.


hızlandırır veyorumu duymaklıktan gelir.
7 M udrick: N e ?
2 Mudrick'. B e n im le ev le n .
8 Kadın: E v e t.
Sonrakiler, olasılıkla ikisinin deyirm ili
9 M udrick: Y ü z ü ğ ü n n e re d e ?
yaşlarda olduğu ik i beyaf kadın:
1 0 Kadın: E v d e b ırak tım .
3 Mudrick'. S e la m k ızlar, ikiniz d e bu gü n
ç o k g ü ze l g ö rü n ü y o rsu n u z . P ara nız v ar 11 M udrick: E v d e m i bırak tın?
m ı? B ira z k itap alın.
1 2 Kadın: E v e t.
Onu duymaklıktan gelirler. B ir sonraki, genç
1 3 M udrick: A d ın ı ö ğ re n e b ilir m iyim ?
bir siyah kadın.
1 4 M udrick: B e n im ad ım M u d rick ,
4 M udrick: H e y g ü z e l k ız, gü ze l kız!
se n in k i ne?
Kadın onu d ikkate almadan yürüyüşünü
Kadın yan ıt verme£ veyürüyüp gider
sürdürür.
( D u n e ie r v e M o lo t c h 1 9 99 ).
5 M udrick: B ir d akik a, b ir d akika. B e n i
d uyd uğunuzu biliy o ru m . Bu örnekte, Mudrick etkileşimi
D aha sonra otuzlarındaki beyas^ bir kadına oluşturan ondört sözden dokuzunu,
seslenir. karşılıklı konuşmayı başlatmaya ve
6 M udrick: S e n i sey re d iy o ru m . G ü z e ls in kadının yanıtlarına açıklık kazandırma-
biliyo rsu n . ya uğraşmak için kullanmaktadır.
Kadın duymaklıktan gelir. Yalnızca kayıda bakıldıkta, kadının
konuşmak istemediği ortaya çıkmak-
Karşılıklı konuşmalar için düzgün tadır; ancak karşılıklı konuşma çözüm-
"açılış" ve "kapanışları" müzakere
lemesi teyp kaydına uygulandığında,
etmek, kentlinin uygar olması için temel kadının gönülsüzlüğü daha da açık
bir zorunluluktur. Karşılıklı konuşma- görünmektedir. Kadın yanıt verdiği
nın bu temel yönleri, erkekler ile
zaman, bütün yanıdarını geciktirmek-
kadınlar arasında oldukça sorunluydu. tedir ne ki Mudrick hem yanıtlamakta,
Kadınlar erkeklerin konuşmayı açmak yanıtları kimi zaman kadının konuşma-
için yaptığı çabalara karşı koyarken
sına karışmaktadır. Karşılıklı konuşma-
erkekler de kadınların karşı koymasını
lardaki zamanlama çok kesin bir göster-
gözardı etmekte ve ayak diremekte-
gedir; bir yanıtı, saniyenin bir bölümü
dirler. Benzer olarak, eğer erkekler
kadar bile olsa, geciktirmek, günlük
konuşmayı açmakta başarılı olmuşlarsa, etkileşimlerin çoğunluğunda karşılıklı
kadınların konuşmayı kapatma istekleri
konuşmanın gidişine karşı çıkma
konusunda verdikleri işaretleri gözardı
isteğini belirtmek için yeterlidir.
etmekte ve devam etmektedirler: Hoşsohbetliğin üstü kapalı kurallarına
1 M udrick :M e r h a b a güzel kız. ihanet eden Mudrick, karşılıklı konuş-
2 Kadın: M e rh a b a , n asılsın? mayı bir anlamda "teknik olarak kaba"
bir biçimde sürdürüyordu. Buna
3 M udrick: iy i m is in ?

17 6
T o p l u m s a l E t k ile ş im v e C ö n lü k Y a ş a m

karşılık kadın da, Mudrick'in kadını luşuna yardımcı olmaktadır. Etkileşim-


konuşturmak için giriştiği bütün çaba- sel yıkıcılık, kendi kendini güçlendiren
lara karşın onu gözardı ettiğinden, karşılıklı kuşku ve uygar olmama siste-
kadın da "teknik olarak kaba" idi. minin bir bölümüdür.
Etkileşim sel yıkıcılık terimi,
Tepki haykırışları
daha düşük konumdaki kişinin,
gündelik etkileşimin daha güçlü kişi için Ağızdan çıkan kimi şeyler konuşma
değerli olan üstü kapalı kurallarını olmaktan çok fısıldanmış ünlemler ya
çiğnediği, bunun gibi durumları da Goffman'ın tepki haykırışları
betimlemekterir. Sokaktaki erkekler dediği şeylerden oluşur (Goffman
çokluk, birbirleriyle, dükkandaki tez- 1981). Lucy'nin bir yere çarptıktan ya da
gahtarlarla, polisle, akraba ve tanıdıklar- bir şeyi düşürdükten sonra söylediği
la olan etkileşimleri sırasındaki günlük "Aman!" [Oops!] sözünü ele alalım.
konuşma biçimlerine uygun davranır. "Aman!", bir terslik karşısında gösteri-
Ancak isterlerse, günlük konuşmanın len, tıpkı birisi elini yüzümüze doğru
uzlaşımlarını yan-larından geçenlerin salladığında gözlerimizi kırpmamız gibi
kafasını karıştıracak biçimde bozma yalnızca önemsiz bir refleks gibi
yetenekleri de vardır. Hatta, etkileşim- görünmektedir. Ne ki bu, insanların
sel yıkıcılık, fiziksel saldırı ya da kaba genellikle yalnızken söylemiyor olma-
sözel incitmeden daha fazla, kurbanla- larının gösterdiği gibi, istemeden veri-
rın ne olup bittiğini anlayamayacak bir len bir tepki değildir. "Aman!" olağan
duruma bile getirebilir. olarak, birlikte olunan başka insanlara
yöneltilir. Ünlem, sözkonusu tutuklu-
Etkileşimsel yıkıcılığın incelendiği
ğun orada bulunan tanıklara, Lucy'nin
bu çalışma, mikro düzeydeki etkileşim-
kendi eylemleri üzerindeki denetimi
ler ile makro düzeyde işleyen güçler
hakkında kuşku yaratacak nitelikte
arasındaki iki yönlü ilişkiye bir başka
değil, yalnızca önemsiz ve geçici
örnek sunmaktadır. Sokaktaki erkekler
nitelikte olduğunu göstermektedir.
için, kendilerinin karşılıklı konuşma
girişimlerini gözardı eden beyaz kadın- "Aman!", önemli kaza ya da felaket
lar böylesi etkileşimlerin "meşru" durumlarından çok yalnızca önemsiz
hedefleri olacak biçimde uzak, soğuk ve bir sakarlık durumunda kullanılır -bu
duygudaşlıktan yoksun insanlardır. Bu aynı zamanda ünlemin toplum yaşamı-
arada kadınlar da, erkeklerin bu nın ayrıntılarını denetimli bir biçimde
davranışını, onların gerçekte tehlikeli yürütebilmemizin bir parçası olduğunu
olduklarının ve en iyisinin onlardan gösterm ektedir. Dahası, sözcük
kaçınmak gerektiğinin bir kanıtı diye Lucy'nin kendisi tarafından değil, onu
görürler. Etkileşimde kırıp dökme, her gözleyen bir başkası tarafından da
yanı kaplayan sınıf, statü, toplumsal söylenebilir; ya da bir başka kişiyi
cinsiyet ve ırk yapılarıyla yakından uyarmak için de kullanılabilir. "Aman!"
bağlantılıdır. Böylesine bayağı etkile- normal olarak kısa bir ünlemdir, ama
şimlerde ortaya çıkan korku ve kaygı, kimi durumlarda "aa" uzatılabilir.
giderek etkileşimlerin kendisini de etki- Örneğin, kişi bir ödevi yerine getirirken
leyen dışarıdaki statü ve güçlerin kuru- gelinen kritik bir anı kapsayabilmek için

177
T o p lu m s a l E tk ile ş im v e G ü n lü k Y a ş a m

ünlemi uzatabilir. Örneğin, bir anne- Temel yaşamlar


baba çocuğunu oyun olsun diye havaya
atıp tutarken "aman!" ya da "aman
aman!" [Oops-a-daisy] ünlemini
haykırabilir. Burada ün-lem, çocuğun
denetimin yitirildiği duygusu yaşadığı o
kısa anı kapsamakta, çocuğu rahatlat-
mak ve olasılıkla aynı zamada onun
tepki haykırışlarına ilişkin anlayışını
geliştirmek için kullanılmaktadır.
Bütün bunların hepsi uydurma ya
da abartılı şeylermiş gibi görünebilir.
Böylesine önemsiz ünlemlerin bu kadar
ayrıntıyla ele alınmasına ne gerek var?
Söylediklerimize yukarıdaki örnekte
olduğu kadar dikkat eder miyiz? Elbette
bilinçli olarak değil. Ne ki buradaki esas Günlük rutinlerimi üzerine bilinçli olarak
düşünseydik, sıradan yaşam olanaksız olurdu.
nokta, görünüşümüz ve eylemlerimiz
üzerindeki bu son derece karmaşık,
sürekli denetimi elde bir diye görme- nırız. Çoğunlukla bu anlaşılmasın diye,
mizdir. Etkileşim durumlarında, yalnız- başkalarıyla gündelik etkileşimimiz
ca sahnede yer alıyor olmamız hiçbir sırasında her birimiz yüz ifadelerimizi,
zaman beklenmez. Öteki insanlar biz- bedensel jestlerimizi ve hareketlerimizi
den, bizim onlardan beklediğimiz gibi, sürekli kontrol ederiz.
Goffman'ın "denetimli uyanıklık" Yüz, beden yönetimi ve konuşma,
dediği şeyi göstermemizi bekler. İnsan öyleyse, bir takım anlamları iletmek, bir
olmanın temel bir yönü, sürekli olarak takım anlamları gizlemek için kulla-
başkalarına günlük yaşamın rutinlerin- nılır. Aynı zamanda, şimdi göreceğimiz
de ne kadar usta olduğumuzu göster- gibi, etkinliklerimizi, toplum yaşamı
mektir. bağlamlarında aynı hedeflere ulaşmak
için de düzenleriz.
Etkileşim de yüz, beden ve Karşılaşmalar
konuşma
Pek çok toplumsal durumda,
Bu noktada şimdiye kadar neler başkalarıyla Goffman'ın deyişiyle odak-
öğrendiğimizi özetleyelim. Günlük lanmamış etkileşim içine gireriz. Odak-
etkileşim yüzlerimiz ve bedenlerimizle lanm am ış etkileşim , bireylerin
ilettiklerimiz ile sözcüklerle açıkladıkla- karşılıklı olarak ötekilerin varlığının
rımız arasındaki ilişkilere bağımlıdır. farkında olduğunu gösterdiklerinde
Başkalarının yüz ifadeleri ile beden gerçekleşir. Bu genellikle, kalabalık bir
hareketlerini, sözel olarak ilettiklerini caddede, tiyatroda ya da davetteki gibi
tamamlamada ve söylediklerinde sami- çok sayıda insanın biraraya geldikleri
mi olup olmadıklarını sınamada kulla- durumlarda olur, insanlar başkalarının

178
T o p l u m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Y a ş a m

Sokak Uyanığı
ÖTTTıasTrtı a ç iK îa y S n cnr CTK inınc, y2L7 a.n o
Sokakta yürürken, arkanızdaki birisi ya da karşıdan gelen
görünüm ünün nasıl ve ne kadar çabuk boşa
birisi tarafından kendinizi tehdit altında hissederek yolun
çıkarılacağını da etkilemektedir. E ğer bir yabancı
öteki tarafına hiç geçtiniz mi? B u türden yalın etkileşimleri denedemeden geçem ez ve “güvenilir” diye
anlamaya çalışan sosyologlardan biri de, Elijah
görülm ezse, bir avcı görüntüsü ortaya çıkabilir
Anderson'dur. A nderson, birbirine komşu iki mahallenin
ve sokaktaki yayalar yabancıyla, bu görüntüyle
sokaklarında gerçekleşen toplumsal etkileşim türlerini
tutarlı bir uzaklığı korumaya çalışırlar.
betim leyerek işe başlamaktadır. A nderson, kitabı Sokak
uyanığı: Bir Kent Topluluğundaki Irk, Sınıf ve Değişme Anderson, denetlemeyi geçm e olasılıkları en yüksek
(Streetwise: Race, Class olanların, yaygın önyargıya
and Change in an Urban göre tehlikeli olduğu
Community -19 90 )'da, düşünülen insanlar
gündelik yaşamın kategorisine girm eyenler
incelenmesinin, toplum olduğunu göstermiştir:
düzeninin sonsuz sayıdaki "Çocuklar hem en, beyaz
mikro düzey kadın ve erkekler daha
etkileşimlerinin yavaş, sırasıyla siyah
oluşturduğu kurucu kadınlar, siyah erkekler ve
parçalar tarafından nasıl siyah genç erkekler
yaratıldığına ışık hepsinden yavaş
tutabileceği sonucuna denedemeyi geçebilirler".
varmaktadır. Anderson Etkileşimdeki gerilimlerin
özellikle, taraflardan en az ırk, sın ıf ve toplumsal
birisinin tehdit edici cinsiyet gibi dışsal
nitelikte görüldüğü statülerden kaynaklandğını
durumlardaki etkinlikle ilgilenmektedir. Anderson gösterm ek için, A nderson mikro etkileşimlerin kendisine
sokaklardaki pek çok siyah ile beyazın birbiriyle giriştiği bakarak durumun tam bir anlayışına ulaşamayacağımızı
pek çok etkileşim biçiminin, kendisi de topluman göstermektedir. Bu, Anderson'un m ikro etkileşimler ile
ekonom ik yapısıyla bağlanalı olan ırksal önyargılarla makro süreçler arasındaki bağlantıyı kurma biçimidir.
yakından ilişkili olduğunu gösterm iştir. Bu yolla o, mikro A nderson insanların şiddet ile suça karşı hissettikleri
etkileşimlerle, toplumun daha büyük makro yapıları duyarlılıkla başedebilmek için "kaçınma sanatı" gibi
arasındaki bağı göstermiştir. becerileri geliştirdiklerinde "sokak uyanığı" olduklarını
Anderson, Erving G offm an 'ın, toplumsal roller ve ileri sürmektedir. Anderson'a göre, sokak bilgini olmayan
statülerin özgül bağlam ya da yerler içinde nasıl ortaya beyazlar, farklı çeşitten siyah erkekler (örneğin, orta sınıf
çıktıkları hakkındaki betim lemesini anımsatarak işe gençlerine karşı çete üyeleri) arasındaki farklılıkları
başlamaktadır. G offm a n (1959) şöyle yazar: ayırdetmemektedir. Bu insanlar ayrıca, "kuşkulu"
insanların arkasında yürüdüklerinde yürüme hızlarını
B ir birey başkalarının olduğu bir yere girdiğinde,
nasıl değiştireceklerini ya da günün değişik zamanlarında
ötekiler yaygın olarak bu gelen birey hakkında
"kötü mahalleler"in etrafından dolaşmayı da
bilgi edinmeye ya da elde bulunan bilgiyi
bilemeyebilir.
kullanmaya çalışırlar... Birey hakkındaki bilgi,
durumu tanımlamaya, ötekilerin önceden gelenin A nderson ile Carol Brooks Gardner'inki (s.l73'de) gibi
onlardan ne isteyeceği ve kendilerinin ondan ne çalışmalar, mikrososyolojinin, m akrososyolojinin içeriğini
isteyebileceklerini bilmeye yardımcı olur. oluşturan geniş kurumsal kalıpları aydınlatmakta ne
Anderson, G offm a n'ın verdiği ipucunu izleyerek, kamu kadar yararlı olduğunu ortaya koymaktadır. Yüzyüze
etkileşimlerinin sözlüğünü hangi davranışsal gösterge ya etkileşimlerin, ne kadar büyük ölçekli olursa olsun bütün
da işaretlerin oluşturduğunu sormaktadır. Vardığı sonuç toplumsal örgütlenme biçim lerinin temelinde yer aldığı
şudur: açıktır. Toplumumuzdaki toplumsal cinsiyet ve ırk
sorunlarının tam bir incelemesini yalnızca bu
insanların derilerinin rengi, toplumsal cinsiyetleri,
çalışmalardan elde edemeyiz; yine de, onlar yoluyla bu
yaşları, yanındakiler, giyinişleri, mücevherleri ve
sorunların daha iyi anlaşılmasına önemli katkılar
taşıdıkları nesneler onları tanımlamaya yardımcı
sağlayabiliriz. D aha sonraki bölümlerde, mikro-
olur; böylece varsayımlar oluşturulur ve iletişim
bağlamlardaki etkileşimlerin daha büyük toplumsal
gerçekleşir. Devinim ler (çabuk ya da yavaş, yanlış
süreçleri nasıl etkilediğini, m akro-sistemlerin de sonuçta
ya da içten, anlaşılabilir ya da anlaşılamaz) bu
toplum yaşamının daha sınırlı ortamlarını nasıl
kamusal iletişimin daha da inceltilmesini sağlar.
etkilediğini göreceğiz.
Günün hangi zamanı olduğu ya da kişinin orada

17 9
T o p lu m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Y a ş a m

yanında, onlada doğrudan konuşma- öbürleri üzerinde belirli izlenimler


salar da, sürekli olarak duruşları, yüz yaratmak için kullandıkları sözlerle yüz
ifadeleri ve fiziksel jestieri yoluyla, sözel ifadeleridir. İkincisi ise, öbürlerinin bu
olmayan bir iletişim içine girerler. insanların içtenliklerini ya da doğruyu
söyleyip söylemediklerini anlamak için
Odaklanmış etkileşim, bireylerin
dikkate aldıkları ipuçlarıdır. Örneğin,
diğerlerinin söylediklerine ya da yaptık-
bir lokanta sahibi, yemeklerinden ne
larına doğrudan dikkat ettiklerinde
kadar hoşnut kaldıklarını söyleyen
gerçekleşir. Toplumsal etkileşim,
müşterilerini kibar bir gülümsemeyle
genellikle hem odaklanmış, hem de
dinler. Aynı zamanda, yemeklerini yer-
odaklanmamış ilişkileri içerecektir.
lerken müşterilerin ne kadar hoşlanmış
Goffman, odaklanmış bir etkileşim
göründülderine, tabakta çok yemek
anını bir karşılaşma diye adlandırmak-
bırakıp bırakmadıklarına ve hoşnuduk-
tadır; gündelik yaşamımızın çoğu,
larını dile getirirlerken kullandıkları ses
çokluk orada bulunan başkalarıyla
tonlarına dikkat eder.
gerçekleşen odaklanmamış etkileşimle-
rin oluşturduğu bir ardalan içinde, diğer Kuşkusuz, garsonlar ile hizmet
insanlarla -aile, arkadaşlar, çalışma sektöründe çalışan öteki işçilere, müşte-
arkadaşları- gerçekleşen karşılaşmalar- rilerle olan toplumsal etkileşimleri
dan oluşmaktadır. Ayaküstü sohbetier, sırasında gülümsemeleri ve nazik olma-
seminer tartışmaları, oyunlar ve rutin ları söylenmiştir. Havayolları sektörüne
yüz yüze ilişkilerin (bilet satıcıları, gar- ilişkin yaptığı ünlü bir çalışmada Arlie
sonlar, tezgahtarlar vd. ile) hepsi karşı- Hochschild bunu "duygusal işgücü"
laşmalara birer örnektir. diye betimlemektedir.
Karşılaşmalar her zaman, uygar Arlie H och schil'in, havayolu kabin
g ö r e v lile r in in y o lc u la r la n a s ıl
kayıtsızlığın bir kenara bırakıldığı "açı-
etkileşim kurm alaları g erektiğine
lışlara gereksinim duyarlar. Yabancılar ilişkin aldıkları eğitim , "Sosyoloji
biraraya geldikleri ve konuşmaya N edir?" başlıklı 1. Bölüm de, s. 57-9’da
başladıklarında bir davetteki gibi uygar tartışılm aktadır.
kayıtsızlığın bitirilme anı her zaman
risklidir çünkü, kurulan karşılaşmanın
niteliğine ilişkin yanlış anlamalar kolay- İzlenim yönetimi
ca ortaya çıkabilir (Goffman 1971). Goffman ve toplumsal etkileşim
Dolayısıyla gözlerin karşılaşması ilk üzerine çalışan diğer yazarlar, toplumsal
anda belli belirsiz ve geçici nitelikte etkileşimi çözümlerlerken tiyatrodan
olabilir. Kişi daha sonra, giriş kabul alınma kavramları sık sık kullanırlar.
edilmezse doğrudan hiçbir devinimde Toplumsal rol kavramı, örneğin, bir
bulunmamış gibi davranabilir. Odak- tiyatro ortamından gelmektedir. Roller,
lanmış etkileşimde herkes, gerçekte verili bir statü, ya da toplumsal
karşılıklı olarak söylenen sözler kadar konumda bulunan bir kişinin izlediği,
yüz ifadeleri ve jestlerle de iletişime toplumsal olarak tanımlanmış beklen-
girer. Goffman, bireyin "verdikleri" ile tilerdir. Bir öğretmen olmak, özel bir
"ilettikleri" ifadeleri birbirinden ayır- konumda yer almak demektir; öğret-
maktadır. Bunlardan ilki, insanların menin rolü, öğrencilerine karşı belirli

18 0
T o p l u m s a l E tk i le ş im v e G ü n lü k Y a ş a m

biçimlerde davranmaktır. Goffman yapmak isterler. Bir iliştirilen statü,


toplum yaşamını, oyuncular tarafından ırk, cinsiyet ya da yaş gibi biyolojik
sanki bir sahnede ya da pek çok sahne- etkenler temelinde size "yüklenen" bir
de, çünkü bizim nasıl davranacağımız, statüdür. Dolayısıyla sizin iliştirilen
belirli bir zamanda oynadığımız rollere statüleriniz "beyaz", "kadın" ve "genç"
bağlıdır oynanıyormuş gibi görmekte- olabilir. Bir erişilen statü, bireyin
dir. insanlar, başkaları tarafından nasıl kendi çabalarıyla kazanılan bir statüdür.
göründükleri konusunda duyarlıdırlar Sizin erişilen statüleriniz "üniversite
ve başkalarını kendi istedikleri gibi tepki mezunu", "sporcu" ya da "çalışan"
vermeye zorlayacak pek çok izlenim olabilir. Bizler en önemli olan şeyin
yönetimi biçimi kullanırlar. Bu, kimi erişilmiş statülerimiz olduğuna inan-
zaman hesaplı bir biçimde yapabilirsek mak istersek de, toplum aynı düşüncede
de, genellikle bilinçli bir dikkatle olmayabilir. Herhangi bir toplumda,
yapmadığımız şeyler arasındadır. Philip kimi statülerin öteki bütün statülere
bir iş toplanüsına katıldığında, takım önceliği vardır ve bunlar bir kişinin
elbise giyip kravat takar ve en iyi davra- toplumdaki bütüncül konumunu belir-
nışını gösterir; aynı akşam, rahadamak ler. Sosyologlar buna baskın statü
için arkadaşlarıyla bir futbol maçı derler (E. C. Hughes 1945; Becker
izlerken, kot pantolon ve tişört giyer ve 1963). En yaygın baskın statüler
pek çok fıkra anlatır. Bu, izlenim toplumsal cinsiyet ve ırka dayanan
yönetimidir. statülerdir. Sosyologlar, bir karşılaş-
mada insanların ilk dikkat ettikleri
Yukarıda biraz önce dikkat çek-
şeylerden birisinin toplumsal cinsiyet ve
tiğimiz gibi, benimsediğimiz toplumsal
ırk olduğunu göstermişlerdir (Omi ve
roller, büyük ölçüde bizim toplumsal
Winant 1994). Birazdan göreceğimiz
statümüze bağlıdır. Bir kişinin statüsü,
gibi, hem ırk hem de toplumsal cinsiyet
toplumsal bağlama göre değişebilir.
bizim top-lumsal etkileşimlerimizi
Örneğin, bir "öğrenci" olarak, sizin
büyük ölçüde etkiler.
belirli bir statünüz var; sizden, hoca-
larınız yanınızdayken de belirli bir
A rka ve ön bölgeler
biçimde davranmanız beklenir. Bir
"oğul ya da kız" olarak, "öğrenci" Goffman'ın ileri sürdüğüne göre,
statünüzden farklı bir statünüz var; toplum yaşamının büyük bölümü, arka
toplumun (özellikle ana-babalarınızın) bölgeler ile ön bölgelere ayrılabilir. Ön
size ilişkin farklı beklentileri var. Benzer bölgeler, bireylerin içlerinde biçimsel
bir biçimde, bir "arkadaş" olarak, roller oynadıkları toplumsal birlikte-
toplumsal düzenin içinde bütünüyle likler ya da karşılaşmalardır; bunlar,
farklı bir konumdasınız; benimsediği- "sahne-üstü performanslardır". Takım
niz rol de buna göre değişecektir. Bir çalışması genellikle ön bölge perfor-
kişinin aynı anda pek çok statüye sahip mansları yaratmada kullanılır. Aynı
olabileceği açıktır. Sosyologlar, sizlerin partideki öndegelen iki politikacı, bir-
işgal ettiği statü gruplarına statü birlerine hiç sıcak duygular beslemese-
kümesi derler. ler de, televizyon kameraları önünde
ayrıntılı bir birlik ve beraberlik gösterisi
Sosyologlar "iliştirilen statü" ile sergileyebilirler. Bir karı-koca, bir uyum
"erişilen statü" arasında da bir ayrım

181
T o p l u m s a l E tk ile ş im v e G ü n lü k Y a ş a m

diğerlerini gözardı etme, mırıldanma,


ıslık çalma, sakız çiğneme, kemirme,
geğirme ve osurma gibi kendi kendine
yapılan önemsiz fiziksel edimlere"
(Goffman 1969) olanak verir. Dolayı-
sıyla bir garson, müşteriye hizmet
ederken sessiz saygının bir örneği
olabilir, ne ki mutfak kapılarının ardın-
da, gürültücü ve saldırgan hale gelir.
Müşterilerin, eğer mutfaklarda olup
bitenleri bilselerdi, gitmeyi sürdürecek-
leri lokanta sayısı olasılıkla pek azdır.
G o ffm a n , to p lu m sa l e tk ile ş im in
incelenm esine önemli pek çok katkıda
Evet, bugün ne giysem acaba?
bulunmuştur. G offm an'ın damgalama ve
bozulmuş kimlikler üzerine yazıları, 8.
Bölüm , s. 311'de tartışılmaktadır.
görüntüsünü sürdürerek kavgalarını
çocuklarından gizlemeye çalışabilir ve Rollere uyum sağlama: mahrem
ancak çocuklar uyuduktan sonra en sert muayeneler
kavgayı yapabilirler.
izlenim yönetimindeki işbirliğine
Arka bölgeler, insanların daha ilişkin, yine tiyatrodan etkilenen, bir
biçimsel ortamlardaki etkileşimler için örnek için, özgül bir araştırmaya
kendilerini ve sahnede kullanacakları yakından bakalım. James Henslin ve
malzemeleri hazırladıkları yerlerdir. Mae Biggs, özgül, oldukça nazik bir
Arka bölgeler, bir tiyatrodaki sahne karşılaşma türünü, yani bir kadının
gerisine ya da sinemadaki kamera arkası jinekologuna gitmesini incelemişlerdir
etkinliklere benzer. İnsanlar, güvenli bir (1971, 1997). Çalışmanın yapıldığı
biçimde sahne gerisinde olduklarında dönemlerde bu tür muayenelerin çoğu,
rahadarlar ve sahnedeyken denetim erkek doktorlar tarafından yapılıyordu;
altında tuttukları duygu ve davranış bu yüzden de, her iki taraf için de, gizil
biçimlerini serbest bırakırlar (s.l85'deki belirsizlikler ve sıkıntılar doğurabilecek
kutuda sosyolog Spencer Cahill'in bir deneyimdi (ve kimi zaman yine
Goffman'ın dramaturjik çözümleme- böyledir). Batıdaki erkek ve kadınlar,
sini, genel tuvaletierdeki arka bölge cinsel organlarını bedenlerinin en
toplumsal etkileşimini incelemek için mahrem bölümleri olarak düşünme
nasıl kullandığına bakıyoruz). Arka yolunda toplumsallaşmışlardır ve bir
bölgeler, "dindışılık, açık saçık sözler, başkasının cinsel organını görmek,
uzun uzun, ayrıntılı elsıkışmalar... kaba, özellikle de ona dokunmak, olağan
düzensiz giyim, 'gevşek' duruş, ve olarak yakın cinsel karşılaşmalarla
oturuş biçimleri, bir şiveyle ya da eşleştirilmektedir. Kimi kadınlar, pelvik
standart olmayan bir biçimde konuşma, muayene olasılığından o kadar kaygı
fısıldama ve bağırma, oyun biçimindeki duymaktadır ki, güçlü tıbbi nedenler
saldırganlık ve 'kandırma', önemsiz olsa bile, kadın olsun erkek olsun
ancak gizil olarak simgesel edimlerle doktora gitmeyi reddetmektedirler.

I8Z
T o p lu m s a l E tk ile ş im v e G ü n lü k Ya şam

Henslin ve Biggs, deneyimli bir hastanın elbiselerini çıkarır ve onları


hemşire olan Biggs tarafından çok katlar. Kadınların çoğu, doktor döndü-
sayıda jinekolojik muayeneden elde ğünde iç çamaşırlarının görünür bir
edilen malzemeyi çözümlemişlerdir. yerde olmamalarını ister; hemşire de
Yazarlar elde ettikleri bulguları, birkaç bunu sağlar. Hemşire, hastaya muayene
tipik aşama gösteriyor diye yorumla- masasına kadar kılavuzluk eder ve
maktadırlar. Dramaturjik bir eğretile- doktor dönmeden önce bedeninin
meyi benimseyerek, yazarlar her bir büyük bölümünü bir çarşafla kapatır.
aşamanın, içerisinde olay geliştikçe Hem doktorun, hem de hemşirenin
oyuncuların oynadıkları bölümlerin yer aldığı esas sahnede, hemşirenin
değiştiği, ayrı bir sahne diye değerlendi- varlığı, hem doktor ve hasta arasındaki
rilebileceğini ileri sürmektedirler. etkileşimin cinsel çağrışımlardan uzak
Açılışta, kadın, kendi kimliğini geçici olmasını, hem de doktorun olası bir
olarak dışarıda bırakıp hasta rolünü profesyonellik dışı davranışına karşı
benimsemeye hazırlanarak bekleme yasal bir şahit olmasını sağlar. Muayene,
odasına girer. Muayene odasına çağrılan sanki hastanın bir kişiliği yokmuşçasına
kadın, "hasta" rolünü benimser ve ilk yürütülür; hastanın üzerindeki çarşaf,
sahne başlar. Doktor, işe yönelik, cinsel organlarını bedeninin geri
profesyonel bir tutum takınır ve hastayı kalanından ayırır ve hastanın konumu,
uygun ve uzman bir kişi olarak, hastanın kendisinin muayeneyi görebilmesini
yüzüne bakarak nazikçe onun söyledik- engeller. Alçak bir taburede, hastanın
lerini dinler. Eğer doktor muayenenin görüş alanı dışında oturan doktor, bir-
gerekli olduğuna karar verirse, hastaya kaç tıbbi soru dışında, hastayı dikkate
bunu söyler ve odayı terkeder; birinci almaz. Hasta, bir karşılıklı konuşma
sahne tamamlanmıştır. başlatmayarak ve devinimlerini en aza
Doktor ayrıldığında, hemşire içeri indirerek, geçici olarak bir kişi olmaya-
girer. Hemşire, birazdan başlayacak na dönüşmekte doktorla işbirliği içine
olan ana sahnedeki önemli bir yardım- girer.
cıdır. Hastanın taşıyabileceği kaygıları Bu ve son sahne arasında, hemşire
yatıştıracak biçimde, hem bir sırdaş gibi yine yardımcı oyuncu olarak, hastaya
-"kadınların sineye çekmek zorunda yeniden tam bir kişi olması için yardım
oldukları şeylerin" bir bölümünü bile- eder. Doktor odayı terkettikten sonra,
rek- hem de ardından gelecek şeye ikisi yine karşılıklı konuşmaya girebilir-
yardımcı olacak biçimde davranır. ler; hasta rahatlar ve muayene biter.
Hemşire temel olarak, hastanın yaşam- Giyinen ve kendine çeki düzen veren
sal sahne için bir kişiden, tam bir insan kadın, son sahneye çıkmaya hazırdır.
olmaktan çok bir bölümü incelenecek Doktor odaya yeniden girer ve muaye-
olan bir beden konumunda olan bir nenin sonuçlarını anlatırken yine
"kişi olmayan"a dönüşmesine yardımcı hastayı tam ve sorumlu bir kişi olarak
olur. Henslin ve Biggs'in çalışmasında, değerlendirir. Kendi nazik, pro-
hemşire yalnızca hastanın soyunmasına fesyonel rolüne geri dönerek, hastaya
nezaret etmekle kalmaz, hastanın karşı tutumunun bedeniyle girdiği yakın
olağan olarak denedeyebileceği yönleri ilişki tarafından hiçbir biçimde etki-
de denetimine alır. Dolayısıyla, hemşire lenmediği izlenimini iletir. Kapanış,

183
T o p lu m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Yaşam

hasta doktorun ofisinden, yine dışarıda- Olağan etkileşimdeki en yüklü


ki kimliğine dönerek ayrılmasıyla ger- bölgeler, mahrem uzaklık ile kişisel
çekleşir. Hasta ve doktor dolayısıyla, uzaklıktır. Eğer bu bölgeler işgal
aralarındaki etkileşim ile iki katılımcının edilirse, insanlar kendi uzamlarını
da karşısındaki hakkında oluşturduğu yeniden ele geçirmeye çalışırlar. İşgali
izlenimlerin yönetiminde işbirliği içine gerçekleştiren kişiye, "öte git!" der gibi
girmektedir. bakabilir ya da dişeğimizle onu
iteleyebiliriz, insanlar istenir diye
Kişisel uzam
gördükleri uzaklıktan daha yakında
Kişisel uzamın tanımlanmasında, durmaya zorlanırlarsa, bir çeşit fiziksel
kültürel farklılıklar vardır. Batı kültü- bir sınır yaratabilirler; Kalabalık bir
ründe insanlar genellikle, başkalarıyla kütüphane masasında oturan bir okur
odaklanmış etkileşim içine girdiklerin- özel bir uzamı, sınırları etrafına kitaplar
de aralarında en azından 90 cm'lik bir yığarak fiziksel biçimde belirleyebilir
uzaklığı korurlar; yanyana durdukların- (Hail 1969,1973).
da, birbirlerine daha yakın olabilirler. Sözel olmayan iletişimin öteki
Ortadoğuda, insanlar genellikle birbir- biçimleri gibi burada da toplumsal
lerine, Batıda kabul edildiği düşü- cinsiyet sorunları bir rol oynamaktadır.
nülenden daha yakın dururlar. Dünya- Erkekler geleneksel olarak, ne çok
nın bu nölgesini ziyaret eden Batıkların yakınları ne de yakından tanıdıkları ol-
kendilerini, bu beklenmedik fiziksel ya- mayan kadınların kişisel uzamına giren
kınlıktan rahatsız hissetmeleri olasıdır. devinimlerde bulunmak da içinde
Sözel olmayan iletişim üzerinde olmak üzere, uzamın kullanımında ka-
yoğun incelemelerde bulunmuş olan dınlara kıyasla daha fazla özgürlük
Edward T. Hail, kişisel uzamın dört sahibidirler. Birlikte yürürken kadının
bölgesini birbirinden ayırdetmektedir. devinimlerini koluyla yönlendiren ya da
Elli cm'ye kadar olan mahrem u faklık, ona kapıyı gösterirken elini kadının
toplumsal ilişki durumlarının pek azı beline koyan bir erkek bunu, bir arka-
için saklı tutulur. Yalnızca, aşıklar ya da daşça dikkat ya da kibarlık jesti olarak
anne babalarla çocuklar arasındaki yapabilir. Ancak bunun tersi olan bir
ilişkilerde olduğu gibi düzenli beden durumda bir erkeğin kişisel uzamına
dokunuşlarına izin verilen ilişkiler özel giren bir kadın çokluk flört ediyor ya da
uzamın bu bölgesinde gerçekleşir. Kişi- cinsel bir hamle ortaya çıkıyor diye
sel u faklık (50 cm-1 m arası), arkadaşlar görülmektedir. Pek çok Baü ülkesin-
ve iyi tanınan kimselerle olan karşılaş- deki cinsel tacize yönelik yeni yasa ve
maların olağan uzaklığıdır. Bir ölçüde ölçüler, insanların -hem kadın hem de
yakın bir temasa izin verilirse de, bu katı erkelerin- kişisel uzamlarını, başkaları-
bir biçimde sınırlanmıştır. Bir ile beş nın istenmeyen dokunuş ya da tema-
metre arasında değişen toplumsal sından korumaya çalışmaktadır.
u faklık, mülakadar gibi biçimsel ortam-
Bu bölümde tartışılan pek çok sorun,
larda genellikle korunan bölgedir. Dör- bizim beden lerim izin içinde yaşa-
düncü bölge olan kamusal u faklık, beş dığımız toplum tarafından nasıl biçim-
metrenin ötesindedir ve bir izleyici lendirildiğiyle ilişkilidir. Sosyoloji ile
toplululuğu karşısında bulunan kişiler beden arasındaki ilişki, "Sağlık, Hastalık
ve E ngellilik " başlıklı 8. Bölümde
tarafından korunur.
tartışılmaktadır.

184
T o p lu m s a l E tk ile ş im v e G ü n lü k Y aşam

Sosy olo jik im gelem inizi kullanm ak: g en e l tuvaletlerdeki


sah ne-arkası davranışı

A m erikalı sosyolog Spencer C ahili alışveriş merkeplerinde, Ö rn eğ in yukarıda verilen konu şm a, B ile C yalnızca
kampiislerde, lokanta ve barlardaki genel tuvaletlerde (ya da A 'nın daha ö n ceki eylem lerinin küçültücü
“banyolardaki”) toplumsal etkileşim i inceleyen bir içerm elerinin etkisini hafifle tm e kle kalmıyorlar; B ,
araştırm anlar takım ının başını çekmişti. Burada, Cahili'in aynı zam anda, toplu p erform ansları sahnelem e
çalışmasında, Goffman'ın ön ve arka bölge betimlemelerini konusunda A'yı da eğitiyor. E ğ er, B 'ye g öre A takım ın
nasıl kullandığını ele alıyorup. Cahili, Goffman'ın (1959) ö tek i üyelerinin yönlendirici işaretlerine biraz daha
dikkat etseydi, bu utanç verici durum dan
adlandırmasıyla bütün bir ‘perform ans takım ının” ortak
kurtulabilirdi.
bir performans iyi gitmeyince, utancını gizlem ek için kamu
tuvaletlerine geri çekildiğini bulmuştur. T o plu bir p erfo rm a nsın başarısızlığı so nucun da kamu
tuvalederine geri çek ilm en in yanısıra, pe rfo rm an s
A şağıdaki, üç g en ç kadm arasında geçen kon uşm a, bir
takımları aynı zam anda, bu tür durum ları engelleyecek
üniversite kam püsünün ö ğrenci m erkezinin tuvaletinde
ö nlem leri almak için de tu valetlere çekiliyor. B urad a
kaydedilmiştrir. B u konuşm aya yol aça n olay bilinm iyor
takım , anlaşm a sinyallerini kararlaştırabilir; p lanlanmış
olsa da, bu türd en can sıkıcı bir durum la sonu çlanm ış
perfo rm an slarını prova edebilir ve stratejik bilgiyi
olm ası açık görünüyor.
değiş tokuş edebilir. Ö rn e ğin barlardaki tuvaletlerde,
A : B u ço k utanç vericiydi! B u nu n olduğuna üyelerinin ero tik ham le konusundaki planlanm ış
inanam ıyorum . [Herkes güler] hedefle rini, kendilerine g elen ham leleri, bu tür
ham lelerin kaynaklannı ve olası tepkileri birlikte
B : O ço cu k bizim hepim izin işe yaram az kişiler
tartışabilir. B ir birey, kuşkusuz, p erfo rm an s takım ının
olduğum uzu düşünm üş olmalı.
öteki üyelerine bu tür stratejik bilgiyi sağlamakla,
A: H e rkesin duyacağı kadar yüksek sesle çığlık ötekilerin kendi kişisel projesine karışmasını
attığıma inanam ıyorum . engelleyebilir ya da hatta onları da h e defe ulaşmak
C : O kadar da yüksek değildi. E m in im ço cuk seni için yardım etm eye yönlendirebilir.

duymadı. D ah a sı, kimi zam an, genel tuvaletlerde gerçek leşen


B : ______ , ilk and a onu g ö rm ed ik ; sana söylem eye sah ne-arkası tartışm alar en azından kısm en, takım
çalıştım , ancak konuşm akla o kadar m eşguldun ki, üyelerinden birisinin ya da bütün takım ın m oraliyle
b e n de.... ilgilenebilir. Ö rn e ğ in , üç g en ç kadın arasındaki
yukarıda tartışılan konuşm ada, B ve C , A 'nın bozulan
A: B un u n old uğuna inan am ıyorum . K end im i ço k m oralini, ö n cek i eylem lerinin küçültücü etkisini
kötü hissediyorum .
azaltm ak ve onu “ şovu sürdürm eye” cesaretlendirm ek
B : C anım sıkma. E n azından artık senin kim yoluyla düzeltm eye çalışıyorlar.
olduğunu biliyor. H azır m ısın?
Kaynak: Cahili ve diğerleri (1985)
C : Ç o k utanıyoru m . Y a hala oradaysa?

B : E n in d e sonu nda onunla karşılacaksın.

B u savunm a stratejileri, geçici d enetim kaybını


giz lem enin yanısıra, bu örneğ in de gösterd iği gibi,
pe rfo rm an s takım ına, bir kez daha ö n bölgedeki izleyici Sorular:
karşısına çıkm adan ö n c e bir araya ge lm ek için zam an
da kazandırm aktadır. ... 1. G o ffm a n 'ın dram aturjik yaklaşım ı, kamu
tuvalederindeki toplum sal etkileşim in
G o ffm a n (1 95 9 )'ın da gözlediği gibi, p e rfo rm a n s çö zü m len m e sin d e ned en yararlıdır?
takımları rutin olarak, biraraya gelm ek için sahne-arkası
bö lge leri kullanır [ve] toplu bir p erfo rm an sın sahneye 2. R ole uyarlanma, uygar kayıtsızlık ve kişisel uzam
konm asıyla ilgili s o ru n la rı... tartışırlar: “B ura da takım , kavram ları, barlar ve lokantalardaki genel tuvaletlerde

p erfo rm an sın ın üzerin den gidebilir; karşılarında hiçbir g e rçekleşen top lum sal etkileşim leri incelem ekte
izleyici yokken, rahatsız edici ifadelerin olup olm adığını kullanışlı mıdır?

k on trol ed ebilir; burad a takım ın p erfo rm an sı za yıf olan 3. Sizin düzenli olarak kullandığınız sahne-arkası
ü y e le ri... eğitilebilir ya da on lar pe rfo rm a n stan alanlarınız nelerdir?
çıkarılabilir” .

185
T o p lu m s a l E tk ile ş im v e G ü n lü k Y aşam

bölgelerde gerçekleşen etkileşimler,


Zaman ve uzamda etkileşim hem zamansal, hem de uzamsal
Etkinliklerin zaman ve uzam içinde bölünmelerle sınırlanmaktadır. Evin
nasıl bir dağılım gösterdiğini anlamak, kimi alanları arka bölgeleri oluşturur-
hem karşılaşmaların çözümlenmesinde ken öbürleri "performans"ların gerçek-
hem de genel olarak toplum yaşamının leştiği alanlardır. Bütün bir evin arka
anlaşılmasında esastır. Bütün etkileşim- bölge haline geldiği zamanlar da vardır.
ler, konumlanmış niteliktedirler -belirli Bu düşünce, bir kez daha, Goffman
bir yerde ortaya çıkarlar ve özgül bir tarafından çok güzel betimlenmektedir:
zaman süreleri vardır. Bir gün boyunca B ir p az a r g ü n ü , b ü tü n b ir ev h alkı, k en d i
gerçekleştirdiğimiz eylemler, hem k o n u tları çe v re sin d e k i d uv arları, g en e llik le
m u tfa k la y a ta k o d a sıy la sın ırlı k a lan
zamanda, hem de uzamda "dilimlen-
b içim se llik d ışın ı, ö te k i o d ala rın h e p sin e
me" eğilimindedirler. Dolayısıyla, örne-
yay ayacak b iç im d e k i g iyim ve u yg ar
ğin, insanların çoğu, günlük zamanları- d av ranıştak i rah at d erb ed e rliğ i y aban cı
nın bir dilimini -diyelim, sabah 9 ile g ö z le rd e n g izle m e k iç in kullanır. A yn ı şey,
akşam 5 arasını- çalışarak geçirirler. A m e rik a n o r ta s ın ıf m a h a lle le rin d e ki,
an n e le r için b ir sa h n e arkası o larak ta n ım -
Haftalık zamanları da dilimlere ayrıl-
la n a b ile ce k v e o n la rın k o t p a n to lo n ile
mıştır: Hafta içindeki günlerde çalışa-
ra h a t ay akk abılar g iy e rek , e n az m akyajla
cak, hafta sonlarını da, hafta içi gün- g e çird ik le ri sü re o la n , ö ğ le d e n so n ra -ları
lerdeki etkinliklerinden farklı etkinlik- ço c u ğ u n o y u n b a h ç e si ile e v arasınd ak i
leri gerçekleştirerek evde geçirme eğili- b ö lü m ü iç in d e g e ç e r lid ir ... V e , k u şku su z,
be lirli b ir ru tin i g e rç e k le ş tirm e k am acıyla
mi göstereceklerdir. Günün zamansal
ö n b ö lg e o la rak ö z e n le o lu ştu ru lm u ş b ir
dilimlerine doğru ilerledikçe, aynı
b ö lg e ço k lu k la, h e r b ir yapıp e tm e d e n
zamanda genellikle uzamda da devini- ö n c e v e so n ra b ir ark a b ö lg e işle v i g ö rü r,
yor oluruz: işe gitmek için, otobüsle çü n k ü bö y le zam an lard a o y u n u n sü rekli
kentin bir semtinden öbürüne, hatta bir ö rg ü sü o n arılır, d ü z e ltilir ve y en id e n
d ü z e n le n ir ya da o y u n c u la r k o s tü m lü p ro -
ilçesinden öbürüne gidebiliriz. Bu
v aları g e rçe k le ştirirle r. B u n u g ö r e b ilm e k
yüzden, toplumsal etkileşim bağlamla-
için b ü tü n y a p m am ız g e re k e n , b ir lo k a n ta ,
rını çözümlerken, çoklukla insanların d ü k kan ya d a eve, b u n lar gü n iç in b iz e
zaman-uzam içindeki devinimlerine a çılm a d a n b irk a ç d akika ö n c e ö n c e şö yle
bakmak yararlı olacaktır. b ir g ö z atm ak tır. ( G o f fm a n 1 9 6 9 )

Bölgeselleşme kavramı bize, top-


lum yaşamının zaman ve uzamda nasıl Saat zamanı
anlamakta yardımcı olur. Modern toplumlarda, etkinlik-
Bir örnek olarak bir kişinin kendi evini lerimizin dilimlere ayrılması, büyük
ele alalım. Modern bir ev, odalarla kori- ölçüde saat zamanının etkisi altın-
dorlar ve, eğer birden fazla ise, katlara dadır. Sanayileşmiş toplumlar, saatler,
bölgeselleşmiştir. Bu uzamlar, yalnızca etkinliklerin kesin zamanlaması ve bu
fiziksel olarak birbirinden ayrı uzamlar ikisi kullanılarak sözkonusu etkinlik-
değildirler; bunlar zamanda da dilim- lerin uzam boyunca koordine edilmesi
lenmişlerdir. Oturma odaları ve mutfak olmadan varolamazlardı (Mumford
en çok, gündüz saatlerinde, yatak 1973). Zamanın saat ile ölçülmesi,
odaları ise gece saatlerinde kullanılır. Bu bugün bütün dünyada, şimdi artık

186
T o p lu m s a l E tk ile ş im v e G ü n lü k Y a şam

bağımlı olduğumuz karmaşık taşımacı- biçimleri bizler için, dünyanın herhangi


lık sistemlerini ve iletişimi olanaklı bir köşesinde, hiçbir zaman görmediği-
kılacak biçimde standardaştırılmıştır. miz ya da karşılaşmadığımız insanlarla
Dünya standart zamanı ilk kez, 1884'te etkileşim içine girmemizi olanaklı
Washington'da toplanan uluslararası bir kılmıştır. Böyle bir teknolojik değişime,
konferansla uygulamaya konmuştur. Bu uzamı "yeniden düzenledi" -sandalye-
uygulamayla dünya, her birisi öbürün- mizden kalkmadan herkesle etkileşim
den bir saat uzaklıkta olan yirmi dört içine girebiliriz. Bu aynı zamanda bizim
zaman dilimine bölünmüş ve evrensel zaman deneyimimizi de değiştirmek-
günün kesin başlangıcı belirlenmiştir. tedir, çünkü iletişim neredeyse dolay-
Ondördüncü yüzyıl manastırları, sızdır. Yaklaşık elli yıl öncesine kadar,
sakinlerinin gün ve hafta boyunca uzamda gerçekleşen iletişimlerin
gerçekleştirdiği etkinliklerin kesin bir çoğunluğu, bir miktar zaman geçmesini
programa sokulmasına çalışılan ilk gerektirmekteydi. Yurtdışında birisine
örgütlerdi. Bugün, bunu yapmayan bir mektup gönderdiğinizde, mektubun
neredeyse hiçbir grup ya da örgüt yazılması ile onun deniz ve kıtaların
yoktur; yalnızca, insan sayısı ile kaynak ötesine taşınması, mektubun yazıldığı
miktarı çoğaldıkça, programın daha da kişinin eline geçmesi arasında bir
kesin olması gerekmektedir. Eviatar zaman gecikmesi gerekmekteydi.
Zerubavel bunu, büyük bir modern Kuşkusuz, insanlar bugün de
hastanedeki zamanın kullanımı üzerine mektup yazıyorlar, ancak anlık iletişim
yaptığı çalışmada göstermektedir bizim toplumsal dünyamız için temel
(1979, 1982). Bir hastane, günde yirmi haline geldi. Yaşamlarımız onsuz
dört saat çalışmalıdır ve personel ile neredeyse düşünülemez bile. Televizyo-
kaynakların koordinasyonu son derece nun düğmesini çevirerek haberleri izle-
karmaşık bir iştir. Örneğin, bir zaman meye ya da telefon konuşması yapmaya
dilimi içinde, hastanenin A bölümünde ya da bir başka ülkedeki arkadaşımıza
çalışan hemşirelerin bir başka zaman elektronik posta göndermeye öylesine
diliminde B bölümünde, vs., çalışmaları alışmış durumdayız ki, başka türlü
ve gündüz ile gece vardiyaları arasında yaşamın nasıl olacağını düşünemiyoruz.
değişim yapmaları gerekir. Hemşireler,
doktorlar ve diğer personel ve bunların Kültürel ve tarihsel bakış
gereksindikleri kaynaklar, hem zaman, açısından günlük yaşam
hem de uzam içinde bütünleştirilme-
Goffman, Garfınkel ve başkalarının
lidir.
çözümlediği toplumsal etkileşim meka-
nizmalarının bir bölümü evrensel
Toplum yaşamı ve uzam ile
görünmektedir. Ne ki, Goffman'ın uy-
zamanın düzenlenmesi
gar kayıtsızlık ile öteki etkileşim türleri
Internet, toplum yaşamı biçimle- tartışmasının büyük bölümü, esas
rinin, bizim uzam ve zamanı denetle- olarak yabancılarla temasın yaygın
memize nasıl bağlantılı olduğunu olduğu toplumları dikkate almaktadır.
gösteren diğer bir örneği oluşturmak- Peki ama, hiç yabancının olmadığı ve
tadır. Internet gibi yeni teknoloji herhangi bir anda bir avuç dolusu

187
T o p lu m s a l E tk ile ş im v e G ü n lü k Y aş am

insanın olduğu birkaç ortamı bulunan, IKung'lar, su kuyularının yanındaki


küçük, geleneksel toplumlarda durum yerleşimlerde, otuz-kırk kişilik gruplar
nasıl? halinde yaşarlar. Çevrede yiyecek kıttır
ve bulmak için uzun yürüyüşler zorun-
Modern ve geleneksel toplumlar-
ludur. Bu yürüyüşler günün büyük
daki toplumsal etkileşim arasındaki
bölümünü kaplar. Kadınlarla çocuklar
kimi karşıtlıkları görebilmek için,
genellikle kampta kalırlarlarsa da, aynı
teknolojik bakımdan dünyada varlığını
sıklıkta, bütün bir grubun günü yürü-
sürdüren en az gelişmiş kültürlerden
yerek geçirdiği olur. Topluluk üyeleri,
birisini örnek olarak ele alalım: Güney
kimi zaman bir gün içinde yüz mil
Afrikada, Botswana ve Namib-ya'daki
kareyi bulan bir alanı dolaşırlar ve gece-
Kalahari çölünde yaşayan (kimi zaman
leri yemek yemek ve uyumak için
"Busmen" diye de bilinen) IKung'lar
kampa geri dönerler. Erkekler, günün
(Lee 1968; 1969; adın başındaki ünlem
büyük bölümünde ya yalnız ya da iki-üç
işareti, adı söylerken çıkarılan bir tık
kişilik gruplar halinde dolaşırlar.
sesine gönderme yapmaktadır). Dış
Bununla birlikte yılın, bu insanların
etkiler yüzünden yaşam biçimleri
günlük etkinliklerinin rutininin değişti-
değişiyor olsa bile, bu insanların
ği belli bir dönemi vardır: suyun ve
geleneksel toplum yaşamı kalıpları
yiyeceğin bol olduğu yağmur mevsimi.
bugün de göze çarpar.

K ü reselleşm e v e günlük yaşam : uluslararası turizm


H iç, bir başka ülkeden gelen birisiyle yüzyüze ikiye, bu kişilerin harcadıkları m iktar da üçe
konuştunuz m u? ya da denizaşırı bir w eb sitesine kadanm ıştır. B u ziyaretçiler, B irleşik Krallık
bağlandınız m ı? D ü ny anın bir başka bö lü m üne hiç ek on om isine yıllık neredeyse 12 milyar pound katkıda
gittiniz m i? B u sorulardan herhan gi birisin e “evet” bulunm aktadır. R ek o r sayıdaki Britanyalı da artık
yanıtını verdiyseniz, k üreselleşm enin toplum sal dünyayı geziyor (O ffic e o f N atio n al Statistics 2 0 0 4 b ).
etkileşim üzerindeki etkilerin e tanıklık etm işsiniz
K u şku suz, yüksek uluslararası turizm düzeyleri, farklı
d em ektir. K ü re selleşm e -g ö rece yeni b ir olgu- farklı
ülkelerden insanlar arasındaki yüzyüze etkileşim lerin
uluslardan insanlar arasındaki etkileşim lerin sıklığını ve
sayısının artışına karşılık gelm ektedir. So syo lo g Jo h n
doğasını değiştirm iştir. A slında, tarihçi sosyolog
U rry (1 9 90 , 2 0 0 1 ), “ turist bakışı” nın -turistin
C harles Tilly, küreselleşm eyi böyle tanım lıyor. Tilly'ye
yurtdışına seyahat ettiğinde “eg zo tik” deneyim ler
g ö re, “ küreselleşm e, yerel bakım dan önem li olan
yaşayacağı be klentisi- bu etkileşim lerin pek çoğunu
toplum sal etkileşim lerin co ğrafi kapsam ında bir artış
biçim lendirdiğini ileri sürm ekted ir. U rry turist
anlam ına gelm ekted ir” (Tilly 1 99 5 ). B a şk a deyişle,
bakışını, Foucault'nun tıbbi bakış kavramı (8. B ö lü m ,
küreselleşm e ile, etkileşim lerim izin artan bir bölüm ü,
s. 3 0 2 -3 0 3 'd e tartışılm aktadır) ile karşılaştırm aktadır.
doğrudan ya da dolaylı olarak, başka ülkelerden
U rry, turist bakışının tıpkı tıbb i bakış gibi, toplum sal
insanları içerm eye başlam ıştır.
olarak, profesyo nel uzm anlar tarafından
Farklı uluslardan gelen bireyler arasında g e rçe k leşen düzenlendiğini, uygulam asının sistem atik olduğunu,
toplum sal etkileşim lerin ayırdedici özellikleri nelerdir? ancak bu kez “ egzotik” den eyim ler arayışı biçim inde
T u rizm sosyolojisi alanında çalışanlar, bu sorun un düzenlendiğini ileri sürm ektedir. B unlar, toplum sal
in celen m esin e önem li katkılar sağlamışlardır. T u rizm etkileşim ile fiziksel çev re ile etkileşim in nasıl
sosyologları kü reselleşm enin, he m başka ülkelere ilgiyi yürütülm esi gerektiğin e ilişkin gündelik
artırm a h em de turistlerin uluslararası sınırları aşmaları beklen tilerim ize ters düşen deneyimlerdir.
biçim indeki harekederi kolaylaştırm a yoluyla
Ö rn e ğ in, A .B.D .'y e giden Britanyalılar, A m erikalıların
uluslararası seyahat olanaklannı artırdığına dikkat
arabalarını yolun sağından sürm eleriyle eğlenebilirler.
çekm ektedir. 1 9 8 2 ile 2 0 0 2 arasında, denizaşırı
A ynı zam anda, bu tür davranış B irleşik K rallık'tan
yerlerd en B irleşik K rallık'a gelen ziyaretçilerin sayısı

188
T o p lu m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Y aşam

ge len sürücülerin dikkatini dağıtacaktır. Y ol kuralları tanıdık bir şeyler yem enin rahatlığından hoşlanırlar.
bizim içim ize öylesine işlem iştir ki, bu kuralların E g z o tik ve tanıdık olanı istem e biçim in deki çelişki,
düzenli biçim d e ihlal edilm esini tuhaf, aykırı ve egzotik turist bakışının tem elinde yer alır.
buluruz. Y in e de, turisd er olarak, bu tuhaflıktan keyif
T u rist bakışı, turisder ile yerliler arasındaki yüzyüze
alırız. B u , bir anlam da, bizim g ö rm e k için para ödem iş
etkileşim leri gerginleştirebilir. T urizm sektörün ün bir
olduğum uz bir şeydir -E m p ire State bin ası ya da E y fe l
parçası olan yerliler, turisderin ziyaret ettikleri yerlere
K ulesiyle birlikte. Farklı b ir ülkeye gittiğiniz halde, sizin
getirdikleri e k on o m ik yararlar yüzünden onlardan
büyüdüğünüzün aynısı bir kent ya da kasabayla
hoşlanıyor olabilir. Ö tek i yerliler turistlerin yukarıdan
karşılaştığınızd a duyacağınız düşkırıklığını bir düşünün.
bakan tavırlarından ya da gö zd e turist uğraklarında
Y in e de turisd erin ço ğu , deneyim lerinin gereğindenfa%la ço klu k olduğu gibi, aşırı gelişm ed en rahatsız olabilir.
egzotik olm asını istem ezler. Ö rn eğ in , Paris'te, özellikle T urisd er yerlileri, gündelik yaşam larının, yiyecek, iş ve
A m erikad an gelen g en ç turistler arasında yaygın olan dinlenm e alışkanlıkları gibi yönleri hakkında sorguya
b ir uğrak yeri, bir M ac D o n ald 's restoranıdır. K im ileri, çekebilirler; bunu ya başka kültürleri daha iyi
Q u e n tin T aran tin o 'n u n film i Pulp Fiction'da ge çen , anlayabilm ek için ya da kendilerinden farklı olanları
Fran sızlar m etrik sistem i kullandıkları için, n e g a tif olarak d eğerlendirebilm ek için yapabilirler.
A m erika'daki adı “ peynirli çeyrek po un d ” olan
K ü reselleşm enin yürüyüşü ile birlikte turizm
ham burgerin ad ının “ peynirle R oyales” olduğu
ilerledikçe, so syologlar turistler ve yerliler arasındaki
biçim in deki repliğin doğruyu söyleyip söylem ediğini
baskın etkileşim kalıplarının ne olduğunu anlam ak ve,
(bu arada, d oğru dur da) m erak ettikleri için gider.
başka şeylerin yanısıra, bu etkileşim lerin arkadaşça mı
Y urtdışına giden Britanyalılar ço kluk, Britanya ve
yoksa d üşm anca m ı olduğunu belirleyebilm ek için
İrlanda tarzı publarda yiyip içm e kte n kendilerini
daha, dikkatli bakm ak zorun da kalacaklar.
alıkoyamazlar. B u tür sapm alar bazan m eraktan
kaynaklanır, ancak ço klu k insanlar, tanıdık ortam lard a

Britanyalılar yurtdışında burger ya da cipsin ya da sıkı bir kahvaltının o bildik tadını ararlar.

189
T o p lu m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Yaşam

Bu dönemde ÎKung'ların gündelik Gerçekliğin toplumsal olarak


yaşamları, tören ve ayin etkinlikleri kurulması: Sosyolojik tartışma
çevresinde yoğunlaşır; bu etkinliklere
Sosyoloji içinde, toplumsal gerçek-
hazırlanmak ve bunları gerçekleştirmek
liği açıklamakta kullanılan çok sayıda
çok zaman alıcıdır.
kuramsal çerçeve bulunmaktadır. Bu
!Kung gruplarının çoğu hiçbir kuramlar toplumsal görüngülerin
zaman, iyi tanımadıkları hiç kimseyi açıklanması konusunda birbirinden
görmez. Dışarıyla ilişkinin daha yaygın ayrılırlar; yine de, bunlar toplumsal
hale geldiği yakın zamanlara kadar, gerçekliğin insanların onun hakkındaki
"yabancı" için bir sözcükleri bile yoktu. konuşmalarından ya da onun içinde
ÎKung'ların, özellikle de erkeklerin, yaşıyor olmalarından bağımsız olan bir
günlerinin büyük bölümünü diğerle- gerçekliği olduğunu düşünmektedirler.
riyle bir ilişkileri olmadan geçirmelerine Bu varsayıma, toplumsal kurulum-
karşın, topluluğun kendisinin içinde culuk adı verilen geniş bir kuramsal
pek az mahremiyet fırsatı vardır. Aileler, yaklaşım karşı çıkmaktadır.
derme çatma, hemen hemen bütün
Toplumsal kurulumcular, bireylerin
etkinliklerin dışarıdan görülebildiği açık
ve toplumun gerçeklik diye gördüğü ya
evlerde uyurlar. Hiç kimse IKung'ları,
da anladığı şeyin kendisinin kurulum
Goffman'ın gündelik yaşam üzerine
olduğunu, bireylerin ve grupların
yaptığı gözemleri dikkate alarak
toplumsal etkileşiminin bir ürünü
incelememişse de, bu gözlemlerin
olduğuna inanmaktadır. Toplumsal
ÎKung'ların toplum yaşamı için
gerçekliği "açıklamaya" çalışmak, bu
geçerliliklerinin sınırlı olduğunu gör-
gerçekliğin kurulma süreçlerini gözden
mek kolaydır. Örneğin, pek az ön ve
kaçırma ya da şeyleştirme (verili bir
arka bölge yaratma fırsatı vardır. Farklı
hakikat diye görme) anlamına gelecek-
birliktelikler ve karşılaşmaların,
tir. Bu yüzden, toplumsal kurulumcular,
modern toplumlarda yaygın olan
sosyologların yalnızca bu süreçlerin
odaların duvarları, ayrı binalar ve
ortaya çıkardığı toplumsal gerçeklik
kentierin değişik mahalleleri tarafından
kavramını değil, bu süreçleri kaydetme-
dışarıya kapanması, ÎKung'ların
ye ve çözümlemeye gereksinim duy-
etkinliklerine yabancıdır.
duklarını ileri sürmektedirler. Toplum-
ÎKung'ların toplumsal etkileşim sal kurulumculuk, sosyolojideki post-
biçimleri, modern kentte gerçekleşen- modern düşünce okulu üzerinde
lerden çok farklıdır. Kent yaşamı bizi, önemli bir etkiye sahip olmuştur.
neredeyse sürekli olarak yabancılarla Postmodernizm hakkında daha çok
etkileşim içinde olmaya zorlar. şey için , "S osy olojid e K uram sal
Düşünce" başlıklı 4. Bölüme, s. 152-4'e
Kentteki toplumsal etkileşimi anlatan
bakınız.
ünlü bir yaklaşım, sosyolojinin ilk
k urucuları arasın d a yer alan ve Sosyologlar Peter Berger ve
çalışm aları s. 946’da "K entler ve Thomas Luckmann, 1966 yılında
Kentsel Alanlar" başlıklı 21. Bölümde
yayınlanan klasik yapıdan Gerçekliğin
tartışılacak olan, G eorg Sim m el
tarafından ortaya atılmıştır. Toplumsal Kurulumu (The Social
Construction of Reality) adlı kitapta,

190
T o p lu m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Y a şa m

sağduyuya dayanan bilgiyi -bireylerin da belki de bu çocuklar örnek alınacak


gerçek olarak, elde bir diye gördükleri uygun modellerden yoksun bulunmak-
şeyleri- incelemektedir. Yazarlar, top- tadır.
lumsal gerçekliğin bu "ayan beyan"
Buna karşın Cicourel, suçluluğun-
olgularının, farklı kültürlerden gelen
dan kuşkulanılan çocukların tutuklan-
insanlar için, hatta aynı kültürden gelen
ma ya da kayıt altına alınma süreçlerim,
farklı insanlar için farklı farklı olabile-
yani "resmi" suçluluk verilerinin
ceğini vurgulamaktadır. Bu durumda
üretilmesini gözlemlemiştir. Bu gözlem
yapılması gereken şey, bireylerin
sonucunda, polisin bu çocuklarla ilgi-
"gerçekliği", gerçek diye algılamalarına
lenme prosedürlerinin, çocuk suçlula-
yol açan süreçlerin çözümlenmesidir.
rın "gerçekte neye benzer" olduklarına
Toplumsal kurulumcular, toplu- ilişkin sağduyuya dayandıklarını keşfet-
mun üyelerinin gerçek olanı nasıl bil- miştir.
diklerini, aynı zamanda da nasıl yarattık-
Örneğin, alt sınıf ailelerin çocukları
larını ortaya çıkarmak için Berger ve
tutuklandığında, polisin bu suçları
Luckmann'ın düşüncelerini toplumsal
gevşek gözetim ya da örnek alınacak
olgulara uygulamaktadır. Toplumsal
modellerin eksikliğinin bir sorucu
kurulumcular, tıp ve tıbbi tedavi,
olarak görme ve bu çocukları kendi
toplumsal cinsiyet ilişkileri ve duygular
gözetimi altına alma eğilimi yüksek
gibi birbirinden farklı konuları
olmaktadır. Buna karşılık üst sınıfa
inceliyorlarsa da, çalışmalarının çoğu,
mensup ailelerden gelen çocukların
toplumsal sorunlara, "suç" sorunu gibi
salıverilerek, polis ve aileler tarafından
odaklanmaktadır.
bu çocukların uygun bir disiplin
Aaron Cicourel'in (1968) çalışmala- edinebileceklerine inanıldığı için, kendi
rı, çocuk suçluluğu alanında yapılan ailelerinin gözetimine bırakılma eğilimi
toplumsal kurulumcu araştırmalara bir daha fazladır. Dolayısıyla polisin uygu-
örnektir. Sosyolojinin büyük bölümün- lamaları, üst sınıfa mensup ailelerden
de, çocuk suçluluğuna yönelik veriler ile gelen çocuklara kıyasla alt sınıf aileler-
örnekolaylar verili (yani gerçek) diye den gelen çocuklara, biçimsel olarak
görülmektedir; verilerde gözlenen daha çok "çocuk suçlu" yaftasının
kalıpları açıklamak için de kuramlar yapıştırılmasına -gençler benzer suçları
ortaya atılır. Örneğin, tutuklanma ve işlemiş olsalar bile- neden olmaktadır.
mahkemeye çıkarılma hakkındaki Bu yaftalanma prosedürlerinin kendi-
veriler, yalnızca anne ya da babanın leri, sağduyunun öngördüğü ilişkiyi,
bulunduğu ailelerden gelen çocukların, örneğin yoksul ailelerden gelen çocuk-
hem anne hem de babanın bulunduğu ların suça eğilimlerinin daha fazla
ailelerden gelen çocuklara kıyasla daha olacağı biçimindeki görüşü, doğrulayan
çok suç edimi gerçekleştirdiğini göster- verileri ortaya çıkarmaktadır. Cicou-
mektedir. Bu durumda sosyologlar bu rel'in çalışması, etkileşim yoluyla,
gözlenmiş ilişki hakkında açıklamalar gerçekliğe ilişkin sağduyuya dayanan
ortaya atarlar belki de yalnızca anne ya kavrayışlar, kendi geçerliliklerinin
da babanın olduğu evlerde çocuklar bağımsız, "nesnel" kanıtlarını ortaya
daha az gözetim altında tutulmakta ya çıkardığını göstermektedir

191
T o p lu m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Ya şam

Suç "so ru n u n un " kurulm asına ilişkin için, öteki sosyolojik yaklaşımların
d a h a fa z la t a r t ış m a y ı , " S u ç ve büyük bölümünden kökten bir biçimde
S a p k ın lık " b aşlık lı 19. B ö lü m d e
farklı olan bir kuramsal yaklaşım sun-
bulacaksınız.
maktadır. Toplumsal kurulumculuk
Toplumsal kurulumculuk eleştiri- gerçekliğin nesnel olarak varolduğunu
lerden uzak değildir. Sosyologlar Steve varsaymak yerine, toplumsal gerçekli-
Woolgar ve Dorothy Pawluch, top- ğin, bu kurulumun kendisinin top-
lumsal kurulumcuların toplumsal ger- lumsal gerçeklik olarak kendi statüsünü
çekliğin öznel bir biçimde yaratıldığını doğrulamasını sağlayacak biçimde
göstermeyi amaçladıklarını, ancak gerçekleşen kurulma süreçlerini kayde-
böyle yaparken seçici bir biçimde, belirli dip çözümlemeye çalışmaktadır.
özellikleri nesnel, ötekileri ise kurulmuş
diye gördüklerini ileri sürmektedir. Siberuzayda toplumsal etkileşim
Örneğin, toplumsal kurulumcular han-
Modern toplumlarda, s. 189-90’da
gi çocukların suçlu diye yaftalandık-
tartışılan ÎKung'lara karşıt bir biçimde
larını inceleyen çözümlemelerde sık sık,
aşağıdaki bölümlerde ele alınacağı gibi
başlangıçta çocuklar için rapor edilen
bizler sürekli olarak hiç görmediğimiz
davranışların birbirinin aynı olduğunu
ya da karşılaşmadığımız kişilerle
ileri sürmektedirler. Dolayısıyla, suçlu
etkileşim içine giriyoruz. Alışveriş
diye yaftalanan çocuklar ile böyle bir yapmak ya da bankada hesap açmak
yaftadan kurtulan çocuklar arasındaki gibi gündelik işlemlerimizin neredeyse
farklılıklar, "suçlu" yaftasının kurulu- tümü, bizi, binlerce kilometre ötede
mundan kaynaklanmalıdır. Bu görüşü yaşayabilen insanlarla temas -ancak
eleştirenler, toplumsal kurulumculuğun dolaylı temas- içerisine sokmaktadır.
tutarsız bir biçimde, başlangıçtaki dav-
ranışları nesnel diye görürken yaftalan- Arük e-posta, anlık iletiler, internet
ma sürecinin öznel olduğunu düşün- toplulukları ve chat odaları sanayileşmiş
düklerini ileri sürmektedir (Woolgar ve ülkelerdeki pek çok kişi için yaşamın
Pawluch 1985). gerçekleri haline gelmişken, bu tür
etkileşimlerin doğası nasıldır ve bun-
Başka sosyologlar toplumsal kuru- ların yaratabileceği karmaşık durumlar
lumculuğu, gözlenebilir toplumsal
nelerdir? Kuşkucular, e-posta ve inter-
sonuçlar üzerinde güçlü etkilerde net yoluyla gerçekleşen dolaylı etkileşi-
bulunan daha geniş toplumsal süreçleri min, yüzyüze toplumsal etkileşimde
kabul etmekteki isteksizlikleri yüzün-
bulunmayan çok fazla sorun çıkardığını
den eleştirmektedir. Örneğin bunlar- ileri sürmektedir. Katz ve diğerlerinin
dan bir bölümü, gerçekliğin sağduyuya
söyledikleri gibi, "klavyeyle yazmak
dayanan inançların sürekliliği yoluyla insani değil; siberuzayda olmak gerçek
kuruluyor olabileceğini, ancak bu
değil; bunların hepsi taklit ve yabancı-
inançların kendilerinin örneğin
laşma; gerçek bir şeyin kötü birer kop-
kapitalizm ya da babaerkillik gibi varo- yası" (2001). Özellikle, bu görüşü des-
lan toplumsal etkenler yüzünden ortaya
tekleyenler, bilgisayara dayanan iletişim
çıkabileceğini ileri sürmektedir.
teknolojisinin, yanlış kimlikler arkasına
Nihai olarak, toplumsal kurulum- saklanan kişileri (kutuya bakınız)
culuk toplumsal gerçekliğin anlaşılması engelleme, gücünün çok sınırlı olduğu-

192
T o p lu m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Y a şam

nu ileri sürmektedir. Bu aynı zamanda, etkileşim biçimlerinde olmayan kimi


kandırma, yanıltma, yönlendirme, üstünlüklerin olduğunu ileri sürmek-
duygusal aldatmalar vs. da yaratacaktır: tedir. Örneğin insan sesi, duygunun ve
So ru n , in s a n ile t iş im in in d o ğ a s ın d a
anlamın inceliğinin dile getirilmesi
ya tm aktadır. İle tiş im i, z ih n in b ir ü rünü bakımından çok üstün olabilir; ancak
d iye d ü şü n ü rü z; a n c a k o b e d e n le r yoluyla aynı zamanda konuşanın yaşı, toplum-
g e rç e k le ş ir: yüzler hareket e d e r; se sle r sal cinsiyeti, etnik durumu ya da
titrer, b e d e n le r sa llanır; e ller oynar ...
toplumsal konumu hakkında konuşan
İn te r n e tte , zih in o rad ad ır, a n ca k b e d e n
yo k tu r. K a rşıd a k ile r k işilik ve k işin in
için zararlı olabilecek biçimde kullanıla-
duygusal d u ru m u h ak k ın d a p e k az ip u cu bilecek olan bilgiyi karşıya iletir.
e ld e e d er; ile d le rin ne d e n g ö n de rild iğ in i, Elektronik iletişimin, bütün bu tanım-
n e an lam a ge ld iğ in i, n e yanıt v e re c ek le rin i layıcı işaretleri gizlediği ve dikkatin
a n c a k ta h m in ederler. G ü v e n n e re d e y s e h iç
kesinlikle iletinin içeriğine yöneltilme-
yoktu r. B u riskli b ir iş. (L o c k e 2 0 0 0 )
sini sağladığına dikkat çekilmektedir.
Yine de, yeni teknolojinin savunu- Bu, kadınlar ya da düşünceleri başka
cuları, iyi kötü ünün oluşturulabileceği, ortamlarda kimi zaman küçümsenen,
güvenin kurulabileceği, dolayısıyla da öteki geleneksel olarak dezavantajlı
internet iletişiminin risklerinin azaltıla- gruplardan gelenler için büyük bir
bileceği yollar olduğunu ileri sürmekte- üstünlük olabilir (Pascoe 2000).
dir. Bir internet toplululuğundaki en Elektronik etkileşim çokluk, insanlar
fazla bilinen ve en çok tartışılan güven kendi internet kimliklerini yaratabildik-
sistemlerinden birisi, müzayede sitesi leri ve başka yerlerde olabaleceğinden
eBay tarafından kullanılmaktadır (s. çok daha özgürce konuşabilecekleri
194-5'deki kutuya bakınız). için, özgürleştirici ve güçlendirici diye
sunulmaktadır.
Dahası, internet düşkünleri, inter-
net iletişiminin özünde, telefon ve yüz
yüze karşılaşmalar gibi daha geleneksel

Sosy olojik düşgücünüzü kullanm ak: siberuzayd a toplum sal


etkileşim sorunu

A şağıdakiparça, internetin ilk günlerindeyaylan bir çalışan bir n ö ro p sik o lo g olduğunu, sarhoş bir
makaleden alınmıştır; ancak bugün de geçerli olan sorunları sürücünün kullandığı bir araba kazasında ciddi bir
yansıtmakta ve önemli sorular ortaya pkarm aktadır. b içim d e sakatlandığını öğrend im . K aza, erkek
arkadaşını öldürm üştü. Jo a n 'ın kendisi bir yıl
Jo a n ile 19 8 3'ü n baharı so nlarında, kişisel bilgisayarımı
hastanede yatmış, hem konuşm asını, hem de yürüm e
ilk kez bir m od em e bağlayarak intern et iletişim inin
yeteneğini etkilem iş o lan beyin hasarı için tedavi
tu h a f yeni dünyasına girdikten he m en sonra tanıştım .
gö rm ü ştü . Se ssiz, bir tekerlekli sandalyeye çakılı
... O n u n “ kullanıcı adı” , “ K on u şan B ayan” idi. Y en i
kalmış ve sık sık yoğun sırt ve bacak ağrısı çe ke n Jo a n
aracın uzlaşım larına g ö re, insanlar ço k kullanıcının
ilk olarak engelli durum u hakkında o kadar
olduğu “ açık” kanallarda yer aldıklarında bir kod adına
um utsuzdu ki, yaşam ak istem iyordu.
(genellikle yanıltıcı olan) sahipti; ancak iki insan özel
konşum a m od unu seçtiklerind e, genellikle kendileri S o nra, ho cası, J o h n s H op k ins ün iversitesinden eski
hakkındaki ge rçe k bilgileri değiş tokuş ediyorlardı. K ısa b ir p ro fesö rü , o n a şu anda yaptığı şeyi -in tern e t
bir zam an sonra, g erçe k adının Jo a n Sue G re e n e , üzerinden arkadaşlık yapm a- yapabilm esi için bir
olduğunu, yirm ili yaşlarının so nlarında, N e x Y o rk 'ta bilgisayar, bir m od em ve C o m p u Se rve 'e [gerçek

193
T o p lu m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Y aşam

zam and a ch at sunan ilk inte rn e t hizm eti] b ir yıllık inanm ıştık; A lex'in deneyi hepim ize, tek nolo jinin
abo nelik hediye etti. İlk başta, kod adı, aldatılmaya karşı b ir kalkan olam adığını kanıtlam ıştı.
konuşam am asına atfe n “ Sessiz B ayan” idi. A nca k Jo a n M asum iyetim izi, inan cım ızı olm asa da, yitirm iştik.
klavyeyi kullanabiliyordu en in de sonunda, kişinin
A lex'in, g erçek yaşam da, Jo u n tarafından ona
bilgisayarda “ konuşm asını” sağlayan şey ve fiziksel
tanıştırılan ve bö ylece A lex ile bir ilişki yaşamaya
özelliklerin ö n em taşım adığı bir o rta m d a parlayan canlı,
başlayan b ir kadın da içlerind e olm ak üzere,
parlak, cö m e rt bir kişiliğe sahipti. Jo a n ço k tanınır oldu;
kurbanlarından bir bölü m ü için, bu deney, en s a f ve
yeni kod adı “K o n u şa n B ayan ” onun yeni kendilik
yalın biçim iyle, b ir “zihinsel tecavüz” idi. (B irk aç kişi
duygusunun bir yansım ası idi. İk i yol boyunca, hem
g erçekte, Alex aleyhine, böyle bir durum en yum uşak
ötek i engelli kadınları destekleyen hem de engelli
ifadesiyle daha ö n c e yaşanm asa bile, b ir psikiyatrist
olm ayanlar için klişeleri yıkan ilham verici bir kişilik
olarak dava açm a olasılığını da araştırm ıştı.) Ö te k i
olarak in tern ette varlık gösterdi. Pek ço ğu n yoğun
kurbanlara gö re, A lex bir sahtekar değil, araştırm ası
arkadaşlık ilişkisi (ve kimi durum larda) inte rn e t aşkları
ko ntro lden çıkan bir araştırıcı idi (bunların birkaçı
yoluyla, d ü zinelerce kadının yaşam ını değiştirdi.
A lex ile arkadaşlığı sürdürm eye çalıştı bir kadının
B u yüzden bu yılın başın da, bir dizi karm aşık olayın dediği gibi, “ ruhla ilişkili olm ak, kişinin cinsiyeti ile
son ucunda, Jo a n 'ın engelli olm adığı ortaya çıktığın da, değil. R uh, eskisiyle aynı.”) H e r iki durum da da bu, en
büyük b ir şok yaşandı. D aha sı, Jo a n g e rçe k te kadın da yeni tekno lo jileri, top lum sal cinsiyet rolleri hakkındaki
değildi. G e rç e k te, adına A lex diyeceğim iz bir erkekti en eski varsayımları sınam ak için kullanan bir adam
ellili yaşlarının başında olan ve kadın olm an ın ve kadın hakkındaki özgül olarak çağcıl b ir öykü.
arkadaşlığının m ahrem iyetinin nasıl olacağı konusunda
Kaynak: G elder (1996)
tuh af, zorlayıcı bir deneye katılan, N e w Y o rk'u n
ön degelen psikiyatristlerinden birisiydi.
Sorular
1. Y ü z yüze karşılaşmalara kıyasla, siberuzaydaki
Jo a n 'u ç o k az bilen kişiler bile, A lex'in aldatm ası
karşısında kend ilerini küçültülmüş ve bir ölçüde ih a nete toplum sal etkileşim lerde ön em li farklılıklar var m ı?

uğramış hissettiler. İn te rn ette k i pek ço ğum uz, 2. Y ü z yüze karşılaşm alara kıyasla, in ternet
geleceğin ütopyacı topluluğu içind e olduğum uza etkileşim inin avantajları ve dezavantajları neler?

Siberuzayda g ü v en oluşturm a: eB ay geri bildirim sistem i

Şu andaki en büyük ve en eski (Eylül 199 5 'te başladldı) B u num ara, kişinin eB ay piyasasındaki ününün bir
kişiden kişiye m üzayede evi, eBay'dir. 2 0 0 5 'e kadar, ölçü sü. K ayıtlı kullanıcılar, alışveriş için de oldukları
eBay, dünya çapında eB ay w ebsiteleri üzerinden mal kullanıcılar hakkında po zitif, n e g a tif ve yansız
alıp satan 1 0 0 m ilyondan fazla kişinin oluşturduğu bir yorum larda bulunuyor. H er p o z itif yorum + 1 , her
sistem di. Ç arpıcı olan, eB ay'in müzayedeye kon an n e g a tif yorum -1 n o tu alıyor; yansız yorum lar da
malların hiçbirisi için bir garanti sunm am asıdır eBay'in kullanıcının pu anını etkilem iyor. B elirli düzeylerde,
yalnız bir hizm et ajansı olarak etkinlikte bu lunduğu piyasa katılım cıları ayrıca, elde ettikleri n et p o z itif
sistem de, alıcı ve satıcılar işlem lerin bü tün risklerini yorum ların sayısını g ö ste re n ren kli bir yıldız ile
yüklenm ektedir. Piyasanın büyük ölçekli sah tekarlık ve ödüllendiriliyor.
aldatm aca için yeterin ce olgunlaşm ış olduğu
K işi ile, adının üzeri tıklanarak, e-p osta yoluyla
düşünülebilir, ancak eB ay yoluyla g erçekleşen
iletişim kuruluyor; kişi adını izleyen num ara üzerine
alışverişin yarattığı soru nlar dikkat çek ecek ölçü de az.
tıklandığında, o nu n geribildirim p ro filinin tüm üne
H em eB ay hem de piyasada yer alan kanlım cılar,
erişilebiliyor. B u pro fild e, bütün yorum lar, e -p o sta
başarılı alışverişlerin yüksek orand a olm a sın ı, sitede
bağlantıları ve d eğerlend irm e yapan herkes için
kurum laşan -G e ribild irim Fo rum u diye bilinen - bir ün
sıralama num araları da yer alıyor (dolayısıyla, hem
sistem ine bağlıyor.
değerlendirenin he m de d eğerlendirilenin ününü
H er satıcının ya da fiyat artıran kişinin adının bilm ek olanaklı). T ip ik bir p o z itif yorum şöyle: “iyi
arkasında, parantez içindeki bir num ara yer alıyor. paketlenm iş, hızlı teslim . Y ü k s ek d ereced e tavsiye
Satıcı için sergilen en bilgi şöyle: edilir. B ir + ...” .

Satıcı adı (2 6 5 *)

194
T o p lu m s a l E tk ile ş im v e G ü n lü k Y aşam

Y ü k sek bir geribildirim puanı, so n d erece değerli


bir varlık. Pek ç ok katılım cı, kendilerinin yüksek
bir puana sahip o lan birisiyle alışveriş içine
girm eye daha istekli olduklarını, hatta sadece
yüksek puanlı kişilerle alışveriş yapacaklarını
söylem işler. B u anlam da, kim i sancılar, kendi
satış hacim lerini, hatta satabildikleri fiyatları
artıran bir m arka kimliği yaratabilm iş görünüyor.
... D ü şü k bir n e g atif puan bile ününüze ciddi
biçim de hasar veriyor; bu yüzden de sık
kullanıcılar, dürüst alışverişlerin gerçekleşm esi
için so n d ere ce dikkatliler. N e g a tif bir yorum un
po tansiyel hasarı, sık kullanıcılar için so n d erece
ö nem li. ... K işi, kendi p ro filin in hepsini özel
kılabilir; ancak bu , böyle ünlere dayanan bir
piyasa içind e büyük bir dezavantaj yaratacaktır.

Kaynak: K o llo ck (1999)

İnternetten kuşku duyanlar ayrıca, taraflı bir telefon ağı yoluyla işlerini çok
dolaylı nitelikteki internet iletişiminin daha yalın, çok daha etkin bir biçimde
yalıtıl-mışlığı özendirdiği ve gerçek yürütmek varken, kimi zaman dünya-
arkadaşlıkların kurulmasını engelledi- nın yarı yolunu katederek iş toplantıları-
ğini de ileri sürmüşlerdir, ancak bu na katılmayı sürdürürler. Aile üyeleri
gerçeği yansıtır gözükmemektedir. elektronik "gerçek zamanlı" iletişimi
1995 ile 2000 arasında internet kullanarak "sanal" birleşmeler ya da tatil
kullanıcıları arasında yapılan bir anket, toplantıları düzenleyebilirler, ancak
toplumsal yalıtılmışlığı artırmak bir hepimiz, yüz yüze kudamaların sıcaklık
yana, internet kullanımının internet ve mahremiyetinden yoksun olacakla-
üzerinden ya da dışındaki toplumsal rını biliriz.
etkileşimleri önemli derecede artırdığı Bu olgunun açıklanması, yakınlık
sonucunu vermiştir. Anket ayrıca, %orlanımı dedikleri şeyi, yani bireylerin
internet kullanıcıları diğerleriyle, başka birbirleriyle, birarada bulunma ya da yüz
araçları özellikle de telefonu kullanıcı yüze etkileşim durumlarında karşı-
olmayanlardan daha fazla kullanarak laşma gereksinimini inceleyen Deidre
iletişim kurma eğiliminde oldukları ve Boden ve Harvey Molotch'un çalışma-
genel olarak ötekilerle daha fazla sında bulunmaktadır. Boden ve
iletişim kurdukları sonucunu vermiştir Molotch, insanların toplantılara bizzat
(Katz ve diğerleri). katılacaklarını, çünkü, birarada bulun-
ma durumlarının, Goffman'ın etkileşim
Sonuç: yakınlık zorlanımı mı? üzerine çalışmalarında dökümü yapılan
Bununla birlikte, dolaylı iletişim- nedenler yüzünden, öbür insanların ne
deki artışa karşın, insanların yine düşündükleri ya da ne hissettikleri ve
doğrudan temasa değer verdikleri onların ne kadar içten oldukları hak-
görülüyor. Örneğin, çalışma yaşamın- kında, bütün elektronik iletişim biçim-
daki insanlar bir bilgisayar ya da çok lerinin sağlayabileceğinden daha fazla

195
T o p lu m s a l E t k ile ş im v e G ü n lü k Y a şam

bilgi sağlayacağını ileri sürmektedirler. man yalan söylemeyen' bölümüne,


Yalnızca bizim yaşamımızı önemli gözlere 'ruhun pencerelerine' erişebil-
bakımlardan etkileyecek kararları veren me etkisi vardır. Gözlerin karşılaşması
kişilerle gerçekten biraradayken, neler tek başına, bir yakınlık ve güven
olup bitdğini öğrenebileceğimizi ya da derecesini gösterir; birarada bulunan
kendi görüşlerimiz ile içtenliğimizin etkileşim içindeki insanlar, bedenin bu
onları etkileyebileceğini hissederiz. en incelmiş bölümünün incelmiş
"Birarada bulunmanın", diyor Boden devinimlerini sürekli olarak gözlem
ve Molotch (1994), "bedenin 'hiçbir za- altında tutarlar".

Ö zet
1. G ü n d e lik d a v ranışım ızın g ö rü n ü rd e ön e m s iz B ir b irin d e n ayrı karşılaşm alara ya da etk ile şim d ilim lerine
nite lik te k i p e k ç o k yö n ü, yakınd an bak ıld ık ta ayrılab ilen odaklanmış etkileşim , iki ya da d ah a ç o k bire yin
toplumsal etkileşim n h e m k arm aşık h e m de d o ğ ru d an ö tek i ya da öte k ile rin sö yled ikleri ya da
ö n em li y ö n le ri o larak ortay a çıkar. B u ba kışın yaptıkların a katıld ığı d u ru m lard a o rtay a çıkar.
b ir ö rn e ğ i, in sa n ın g ö z ü n ü ba şk asın a d ikm esidir.
6. T o p lu m sa l e tk ileşim ç o k lu k la , d a ram atu rjik m o d el
E tk ile ş im le rin ço ğ u n d a, g ö z le rin k arşılaşm a sı
-to p lu m sa l e tk ileşim i, iç in d e y er alanları sanki b ir seti ve
o ld u k ça ge çicid ir. B ir b aşk a sın a g öz ü n ü d ikm e k,
d e k o ru o la n b ir sa h n e d e k i o y u n cu larm ış gibi d ü şü n ere k
b ir d ü şm a n lık ya da, k im i d uru m lard a aşk
in ce le m e k - kullan ılarak ayd ın latıcı b ir b içim d e
be lirtisi diye gö rü le b ilir. T op lu m sal e tk ileşim in
inc e le n e bilir. T ıp k ı b ir tiyatro d aki g ib i, to p lu m y aşam ının
in c e le n m e s i so sy o lo jid e , to p lu m y aşam ın ın p ek
d e ğişik bağlam larınd a d a, ön bölgeler (sa h n en in kendisi) ile,
ç o k y ö nü ne ış ık tu tan te m el b ir alandır.
o y u n cu ların k end ilerini g ö ste r iy e hazırlad ıkları ve
2 . F a rk lı farklı ifad eler in sa n yüzü ile aktarılır. g ö s te r in in ard ınd an g e vşed ik leri arka bölgeler arasınd a açık
D u y g u la rın yüz ile d ile g etirilm e sin in te m e l ayrım lar vardır.
yö n le rin in d o ğ u ş ta n g eld iği yaygın o larak kabu l
7. B ü tü n to p lu m sa l e tk ile şim ler, zam an ve u zam d a
ed ilm e k te d ir. K ü ltü rlerarası nitelikteki
yerleşiktir. G ü n lü k y aşam ım ızın za m an v e u zam ın içind e
çalışm a la r, farklı kü ltü rle rd e n g e le n le rin h e m
nasıl "d ilim le re ayrıldığı"ru, etk in lik le rin belirli
yüz ifa d e le rin d e , h e m de in san yüzü nde dile
d ö n e m le rd e, uzam sal d ev in im i d e içe riy o r o larak nasıl
g e tirilen du ygu ların y o ru m ların d a ç o k yakın
g e rçe k le ş tik le rin e b ak arak ince le y eb iliriz.
b e n z e rlik le r ortay a koym aktad ır.
8. K im i to p lu m sal e tk ile şim m e k an izm aları, e v re nse l
3. Sırad an k o n u ş m a v e karşılıklı k o n u şm a n ın
o lab ilir; an c ak p e k ç o ğ u bö y le değildir. Ö rn e ğ in G ü n e y
in ce le n m e s i, ilk kez H aro ld G a rfın k e l tarafın d a n
A frik ad ak i IK u ng'lar, ö z e l alanın ç o k az old uğ u, b u
kullan ılan b ir te rim o la n etnometodoloji ola rak
yü zd en de ö n v e arka b ö lg e le ri y aratm a o lan ak ların ın az
ad lan dırılm aktad ır. E tn o m e to d o lo ji, g en ellikle
o ld uğu , k ü çü k hare k e tli g ru p lar için d e yaşarlar.
e ld e b ir diye g ö r e c e k b içim d e g e rçe k le şse de
ba şk a ların ın söyled ik leri ya da yaptıkları şeylere 9. M o d e r n to p lu m lar bü yü k ö lç ü d e , aynı and a o ra d a
e tk in b ir b iç im d e b ir anlam v e rm e y o lların ın b u lu n m an ın sö zk o n u su olm ad ığ ı dolaylı k işilerarası d eğiş
çö z ü m le n m e sid ir . to k u ş (ban kad a h esap a çtırm a k gibi) ile ayırdedilirler. B u ,
yakm lığn şorlam ası o lara k adland ırılan, o lan ak lı old u ğu h e r
4 T e p k i haykırışları (ün le m le r) ince le y e re k,
d u ru m d a k işin in kend isiyle biraraya g e lin m e eğilim ine yol
k o n u ş m a n ın d oğ ası ha kk ın d a p ek ç o k şey
açar, çü n k ü bu b elk i d e ö te k ile rin n e d üşünd üğü v e n e
ö ğ re n eb iliriz .
hisse tiğ in e ilişkin bilg in in to p la n m a sın ı ve izlenim yönetimini
5. Odaklanmam ış etkileşim, kalabalık g e rçe k le ştirm e y i kolay laştırm aktad ır.
b irlik telikle rd e b u lu n an b ire y lerin karşılıklı
o la ra k , birb irleriy le d o ğ ru d a n k o n u şm ad ık ları
z a m a n , b irb irle rin in fark ın d a o lm alarıd ır.

196
T o p lu m s a l E tk ile ş im v e G ü n lü k Y a şa m

Düşünme soruları
1 Toplum yaşamı, bir toplumun üyeleri arasındaki paylaşılan artalan varsayımları olmadan
olanaklı mıdır?
2 Bir turist sizin kendi kasabanız ya da kentinizi sizden ne kadar farklı görebilir?
3 Sınıf içinde “etkileşimsel yıkıcılığı” yürütmek ne kadar kolaydır?
4 Nasıl “kendine güvenli görünürsünüz”?
5 Bar ya da kafelerde tek başına oturan kadınlar yalnız bırakılmak istediklerini göstermek için
ne gibi stratejiler kullanırlar?
6 Elektronik iletişim yüz yüze etkileşimin yerini alabilir mi?

Ek kaynaklar
Peter Berger ve Thomas Luckmann, The Social Construction o f Reality:A Treatise in the Sociology of
Knowledge (Garden City, N.Y.: Doubleday, 1966).
Stanley Cohen ve Laurie Taylor, Escape Attempts: The Theory and Practice o f Kesistance to Everyday
Life (2. Baskı, Londra: Routiedge, 1995).
ErvingGoffman, Behaviourin PublicPlaces(New York: Free Press, 1963).
ErvingGoffman, ThePresentation o f Self in Everyday U fe (Harmondsworth: Penguin,
1969).
Phil Manning, Erving Goffman andModern Sociology (Cambridge: Polity Press, 1992).

İnternet bağlantıları
Sözel Olmayan İletişim Sayfaları
http://www.natcom.org/ ctronlin e/noverb.htm

Simgesel Etkileşimciliğe Giriş


http://web.grinnell.edu/courses/soc/sOO/socl 11-01 /IntroTheories
/Symbolic.html

Ethno/CA News (etnometodoloji ve karşılıklı konuşma çözümlemesi için online


bir kaynak)
http://www2.fmg.uva.nl/emca/
Erving Goffman Website
http://people.brandeis.edu/~teuber/goffmanbio.html

197
İçindekiler
Kültür, toplum ve çocuğun toplumsallaşması
Çocuk gelişimi kavramları
Toplumsallaşma eyleyenleri
Toplumsal cinsiyetin toplumsallaşması
Anne-baba ve yetişkinlerin tepkileri
Toplumsal cinsiyetin öğrenilmesi
Öykü kitapları ve televizyon
Cinsiyet ayrımı yapmadan çocuk yetiştirmenin
güçlüğü
Sosyolojik tartışma
Yaşam akışı boyunca toplumsallaşma
Çocukluk
Yeni yetme
Genç yetişkinlik
Olgun yetişkinlik
Yaşlılık
Yaşlanma
Birleşik Krallık toplumunun grileşmesi
insanlar nasıl yaşlanır?
Yaşlanma: rakip sosyolojik açıklamalar
Birleşik Krallık'ta yaşlılığın özellikleri
Yaşlanmanın siyaseti
Dünya nüfusunun grileşmesi
Özet
Düşünme sorulan
E k kaynaklar
Internet bağlantılan
Toplumsallaşma, Yaşam
Akışı ve Yaşlanma
yürümeden ve konuşmadan önce ünlü
yapmak yeter. Anımsayamayacağı bir
şey için ünlü yapmak. Hazır olduğunda
bu ünü elde edebileceği zamana kadar
bütün bunlardan uzakta büyümesinin
onun için daha iyi olacağını göremiyor
musun?” (Rowling 1998)
Herbiri Harry'nin tek bir okul yılım
anlatan Harry Potter romanları, büyü-
mekten daha büyük bir serüvenin
J. K. Rowling'in ilk Harry Potter olmadığı ilkesine dayanmaktadır. Harry,
serüveni, Harry Potter ve Felsefe Tap Hogwarts Büyücülük ve Sihir Okuluna
(Harry Potter and the Philosopher's devam ediyor olsa da, burası yalnızca
Stone) kitabının başında, güçlü büyücü bir okul, çünkü herkes, sınırsız bir güce
Albus Dumbledore, yeni öksüz kalan sahip genç bir büyücü bile, bir değerler
bebek Harry'yi, büyücü olmayan (ya da kümesini oluştururken yardıma gerek
“Bulanık”) amcası ile yengesinin evleri- duyar. Hepimiz önemli yaşam aşamala-
nin kapısına bırakır. Harry zaten, kendi- rından geçeriz: çocukluktan ergenliğe,
sinde eşsiz güçler olduğunu göster- sonra da yetişkinliğe. Dolayısıyla, örne-
mişti, ancak Dumbledore, eğer büyücü ğin, Harry Potter romanları ilerledikçe,
dünyasına bırakılırsa Harry'nin sağlıklı Harry cinsel isteklerin uyanışını hisse-
bir biçimde büyüyemeyeceğini düşünü- decek ve buna bütünüyle bildik bir
yordu. “Her çocuğun başını döndür- tuhaflıkta tepki gösterecektir. Pek çok
mek için” diyordu Dumbledore, “onu çocuk için spor, arkadaşlık ve hırsı

200
T o p lu m s a lla ş m a , Y aşa m A k ış ı v e Y a şla n m a

öğrenmek için önemli bir alan olduğu yaşamlarını değiştirir -bunların kendile-
için Harry de büyücü oyunu Quidditch ri de yeni öğrenme deneyimlerini yaşar-
oynayacaktır. Rowling, günlük yaşamın lar. Anne babalık, genellikle yetişkinle-
esaslarının gerisindeki büyüleyici kar- rin etkinliklerini çocuklara bağlar ve bu
maşıkları görmemize yardımcı olmak her iki tarafın yaşamlarının geri kalan
için normal ötesini kullanmaya bayılı- bölümünde sürer. Kuşkusuz, yaşlı
yor. Rowling'in evreninde, baykuşlar insanlar büyük anne - büyük baba ol-
hiç yanılmadan mektup getirmektedir; duklarında da anne baba olmayı sürdü-
bu gerçekten de posta sistemi ya da e- rürler; bu da farklı kuşakları birbirine
postadan daha mı tuhaftır? İster bir bağlayan bir başka ilişkiler kümesi
masal içinde, isterse de bizim kendi ortaya çıkarır. Kültürel öğrenme süreci
dünyamızda ya da -Harry Potter bebeklik ve çocuklukta, sonrasına
romanlarının getirdiği yenilik gibi- her kıyasla çok daha yoğun olsa da, öğren-
ikisinde birden geçsin, bütün klasik me ve uyumlanma bütün bir yaşam
çocuk öykülerinin işlevi, büyüme süre- çevrimi boyunca sürer.
cinin daha anlaşılır olmasını sağla-
Aşağıdaki kesimlerde, sosyoloji-
maktır.
deki yaygın bir tartışma olan “doğadan”
Toplumsallaşma, yardıma gerek- mı yoksa “yetiştirilmeden” mi temasını
sinimi olan bebeğin, yavaş yavaş ele alacağız. İlk olarak, çocukların nasıl
içerisinde doğduğu kültür için geçerli ve neden geliştiklerine ilişkin farklı
olan becerileri edinerek kendi bilin- yazarların ortaya attığı, toplumsal
cinde olan, bilgili bir kişi haline gelmesi cinsiyet kimliklerimizi nasıl geliştirdiği-
sürecidir. Gençler arasındaki toplum- mizi açıklayan kuramlar da içlerinde
sallaşma, daha genel bir olgu olan olmak üzere, değişik kuramsal yorum-
yeniden üretime -toplumların zaman ları ele alacağız. Daha sonra, bireylerin
içerisinde yapısal sürekliliğe sahip olma çocukluktan ileri yaşlara kadar yaşam-
süreçleri- olanak sağlamaktadır. ları boyunca yer aldıkları toplumsal-
Toplumsallaşma sırasında, özellikle laşmayı etkileyen toplumsal bağlamlar
yaşamın ilk yıllarında, çocuklar yaşlıları- ile ana grupları tartışacağız. En sonun-
nın davranış biçimlerini öğrenirler; bu da da, yaşlılık konusunu çevreleyen en
yolla da onların değerlerini, normlarını önemli sosyolojik sorunların en önem-
ve toplumsal pratiklerini sürdürürler. lilerine bakacağız.
Bütün toplumlar, uzun zaman dilimleri
boyunca, üyeleri ölüm ve doğum yoluy- Kültür, toplum ve çocuğun
la değişse bile varlığını sürdüren özellik-
toplumsallaşması
lere sahiptir. Örneğin Britanya toplu-
mu, kuşaklar boyunca kalıcı olan pek Çocuk gelişimi kuramları
çok ayırdedici özelliğe sahiptir -örne-
ğin, İngilizce, konuşulan esas dildir. Öteki hayvanlara bakarak insanla-
rın en ayırdedici özelliklerinden birisi,
Bu bölümde göreceğimiz gibi, insanların kendilik bilincine sahip
toplumsallaşma farklı kuşakları birbi- olmalarıdır. Bir kendilik duygusunun
rine bağlar. Bir çocuğun doğuşu, onun -bireyin öteki insanlardan farklı bir
yetişmesinden sorumlu olanların kim-liğinin olduğunun farkına varması-

201
T o p lu m s a lla ş m a , Y aşam A k ış ı v e Y a ş la n m a

ortaya çıkışını nasıl anlamalıyız? Yaşa- için, bir benlik duygusunun ortaya
mının ilk aylarında, bebek, çevresindeki çıkışına özel bir önem veren bir yorum
insanlarla maddi nesneler arasındaki da sağlamaktadır.
farkları çok az anlar ya da hiç anlamaz;
Mead'e göre, bebekler ve küçük
kendi kendisinin de farkında değildir.
çocuklar toplumsal varlıklar olarak
Çocuklar, iki yaşından önce “ben”,
gelişimlerini, öncelikle çevrelerinde-
“beni” ve “sen” gibi kavramları kullan-
kilerin eylemlerine öykünerek gerçek-
mazlar. Ancak yavaş yavaş, başka insan-
leştirirler. Bunun gerçekleşme yolların-
ların da kendilerinkinden ayrı kimlik-
dan birisi, oyundur. Oyun sırasında,
lere, bilince ve gereksinimlere sahip
yukarıda belirtildiği gibi, küçük çocuk-
olduğunu anlamaya başlarlar.
lar genellikle yetişkinlerin yaptıklarına
Kendiliğin ortaya çıkış sorunu çok öykünürler. Küçük bir çocuk, bir yetiş-
fazla tartışılmış bir sorundur ve birbi- kinin yemek pişirmesini gördüğünde
rine karşıt kuramsal bakış açıları tarafın- çamurdan kek yapacak ya da birisini
dan oldukça farklı biçimlerde görül- bahçe ile uğraşırken gördüğünde bir
mektedir. Bir dereceye kadar bunun kaşıkla toprağı kazacaktır. Çocukların
nedeni, çocuk gelişimindeki en önemli oyunları, yalın öykünmeden dört ya da
kuramların toplumsallaşmanın farklı beş yaşındaki bir çocuğun yetişkin rolü-
yönlerini vurguluyor almalarıdır. Ame- nü oynadığı daha karmaşık oyunlara
rikan felfecisi ve sosyologu George doğru ilerleyecektir. Mead buna,
Herbert Mead esas olarak çocukların “başkasının rolünü alma” -bir başka
“ben” ve “beni/bana” kavramlarını insanın yerinde olmanın nasıl bir şey
kullanmayı nasıl öğrendikleri üzerinde olduğunu öğrenme- demektedir.
dururken, İsviçreli çocuk davranış araş- Çocuklar, yalnızca bu aşamada gelişmiş
tırmacısı olan Jean Piaget çocuk geli- bir kendilik duygusu edinebilirler.
şiminin pek çok yönü üzerinde çalışma- Çocuklar, kendilerini başkalarının
lar yapmıştır; ancak onun en iyi bilinen gözünden görerek, kendilerinin ayrı
yazıları bilişsellik -çocuklann kendileri eyleyenler oldukları -bir “ben”
ve çevreleri hakkında düşünme biçimle- oldukları- kavrayışına ulaşırlar.
ri- üzerine yazılmış olanlardır.
Mead'e göre bizler, “beni/bana”yı
G. H . M ead ve benliğingelişimi “ben”den ayırdetmeyi öğrendiğimizde
kendi kendimizin farkına varabiliriz.
Mead'in düşünceleri, genel bir “Ben”, toplumsallaşmamış bir bebek,
kuramsal düşünce geleneği olan bir kendiliğinden istek ve arzular yuma-
sim g e sel etk ileşim ciliğ in ana ğıdır. “Beni/bana”, Mead'in terimi
temelini oluşturduklarından, sosyoloji kullandığı biçim de, to p lu m sa l
üzerinde oldukça yaygın bir etkide benliktir. Mead'in savına göre bireyler,
bulunmuştur. Simgesel etkileşimcilik, kendilerini başkalarının onları gördük-
insanlar arasındaki etkileşimin simgeler leri gibi görmeye başlama yoluyla
ve anlamların yorumları yoluyla kendilik bilincini geliştirirler. Çocu-
gerçekleştiğini vurgular (bakınız 1. ğun gelişimindeki daha ileri bir aşama,
Bölüm). Ancak Mead'in çalışmaları Mead'e göre, çocuk yaklaşık sekiz ya da
ayrıca çocuk gelişiminin ana aşamaları dokuz yaşlarındayken gerçekleşir. Bu

202
T o p lu m s a lla ş m a , Y a şam A k ış ı v e Y a şla n m a

yaşlar, çocukların sistematik olmayan varolabileceğinin de farkında değildir.


“oyunlar” yerine daha örgütlü oyunlara Bebekler, her ikisinin de kendi dolaysız
katılma eğiliminde oldukları yaşlardır. algılarından bağımsız bir varlığı olabile-
Çocuklar bu dönemden önce, toplum ceğini görerek insanları nesnelerden
yaşamının yürütülmesi için gerekli olan ayırdetmeyi yavaş yavaş öğrenirler.
genel değerleri ve ahlaklılığı anla- Piaget bu ilk aşamaya duyusal-motor
maya başlayamazlar. Örgüdü oyunları aşama demektedir, çünkü bebek esas
öğrenmek için, oyunun kuralları ile olarak nesnelere dokunarak, onları evi-
centilmenlik ve eşit katılım kavramlarını rip çevirerek ve çevresini fiziksel olarak
anlamak zorunludur. Bu aşamadaki keşfederek duyularını kullanma yoluyla
çocuk, Mead'in terimiyle genelleşmiş öğrenir. Bu aşamada temel olarak elde
ötekini -çocuğun içinde yetişiyor edilecek şey, çocuğun aşamanın sonları-
olduğu kültürde yeralan genel değerler na doğru çevresinin ayırıcı ve istikrarlı
ile ahlak kurallarını- kavramayı öğrenir. özellikleri olduğunu anlamasıdır.
îşle m -ö n cesi aşam a olarak
Jean Piaget ve bilişselgelişim aşamaları
adlandırılan bir sonraki aşama, Pia-
Piaget, çocuğun dünyayı anlamlı get'nin araştırmalarının büyük bölümü-
kılma konusundaki etken yeteneği nü yönelttiği bir aşamadır. Bu aşama,
üzerinde çok durur. Çocuklar edilgen çocukların dilde bir ustalık kazandıkları
bir biçimde bilgiyi almazlar; çevrelerin- ve kelimeleri nesnelerle görüntüleri
deki dünyada gördükleri, duydukları temsil etmek için simgesel bir biçimde
hissettikleri şeyleri seçerler ve yorum- kullanabildikleri, iki yaşla yedi yaş
larlar. Piaget, çocukların birkaç birbi- arasındaki dönemi kapsamaktadır.
rinden ayrı bilişsel gelişme yani, ken- Örneğin, dört yaşındaki bir çocuk,
dileri ve çevreleri hakkında düşünmeyi “uçak” kavramını temsil etmek üzere,
öğrenme, aşamasından geçtikleri sonu- elini havada kaydırabilir. Piaget bu
cuna varmıştır. Her aşama, yeni beceri- aşamayı, etkinlik-öncesi aşama olarak
lerin edinilmesini içermektedir ve bir adlandırmaktadır, çünkü çocuklar
önceki aşamanın başarıyla tamam- gelişen zihinsel yeteneklerini henüz
lanmasına bağımlıdır. sistematik bir biçimde kullanamazlar.
Bu aşamadaki çocukların ayırdedici
Piaget, doğumdan yaklaşık iki yaşa görünüşleri, benmerkezci bir görü-
dek süren ilk aşamayı duyusal-motor nüştür. Piaget'nin kullandığı biçimiyle
aşam ası olarak adlandırmaktadır benmerkezcilik kavramı, bencilliği
çünkü bu aşamada bebekler esas olarak değil, çocuğun dünyayı yalnızca
nesne-lere dokunarak, onları hareket kendisinin bulunduğu konuma göre
ettirerek ve çevrelerini fiziksel olarak yorumlama eğiliminde olmasını
keşfederek öğrenirler. Bebek dört aylık anlatmaktadır. Çocuk, örneğin, başka-
olana kadar, kendisini çevresinden larının nesneleri kendisininkinden
ayırdedemez. Örneğin çocuk, beşiğinin farklı bir açıdan görebileceklerini anla-
sallanmasına neden olan şeyin kendi maz. Bir kitabı yukarı kaldırarak,
harekederi olduğunun farkına varamaz. karşısında oturan kişinin kitabın yalnız-
Nesneler kişilerden ayrılmış değillerdir; ca arkasını görebileceğini düşünmeden,
bebek görüş alanı dışında kalan şeylerin içindeki bir resmi sorabilir.

203
T o p lu m s a lla ş m a , Y aş am A k ış ı v e Y a ş la n m a

Etkinlik-öncesi aşamada bulunan mut işlem aşamasında, çocuk böyle bir


çocuklar, bir başkasıyla, süregiden soruya doğru yanıtı kolayca verebilir.
karşılıklı konuşmaları sürdüremezler.
On bir yaş ile on beş arasındaki
Benmerkezci konuşmada, her bir çocu-
yıllar, Piaget'nin biçim sel işlem
ğun söyledikleri, daha önce konuşanın
dönemi dediği dönemi kapsamaktadır.
söyledikleriyle az çok ilişkisizdir.
Ergenlik sırasında, gelişen çocuk,
Çocuklar birbirleriyle konuşurlar, ancak
yüksek derecede soyut ve varsayımsal
bu konuşma, yetişkinlerdeki gibi biri
düşünceleri kavrayabilir. Bir sorunla
diğerine yönelik olmaz. Bu gelişme
karşılaştığında, bu aşamadaki çocuklar
aşamasında çocukların, yetişkinlerin
karşılaşılan sorunu çözmenin olanaklı
elde bir diye görme eğiliminde oldukla-
tüm yollarını gözden geçirebilir ve bir
rı, nedensellik, hız, ağırlık ya da sayı gibi
çözüme ulaşmak için bu yolları,
düşünce kategorilerine ilişkin genel bir
kuramsal olarak izleyebilir. Biçimsel
anlayışları yoktur. Çocuk suyun uzun,
işlem aşamasındaki genç bir kişi, neden
ince bir kaptan daha kısa, geniş bir kaba
kimi soruların şaşırtmacalı sorular
boşaltıldığını görse bile, suyun hacmi-
olduklarını anlayabilir. “Hem köpek
nin aynı kalacağını anlamayacak, yeni
hem de fino olan yaratıklar hangileri-
kaptaki suyun düzeyi daha düşük
dir?” sorusuna, çocuk doğru yanıtı
olduğundan, daha az su olduğu sonucu-
veremeyebilir ama “fino köpekleri”
na varacaktır.
yanıtının neden doğru olduğunu
Üçüncü bir aşama, somut işlem anlayabilir ve bunun içindeki mizahı
aşaması, yedi yaşından on bir yaşına yakalayabilir.
dek sürer. Bu aşama sırasında, çocuklar
Piaget'ye göre, ilk üç gelişme
soyut, mantıksal kavramlarda ustalık
aşaması evrenseldir; ne ki tüm yetişkin-
kazanırlar. Nedensellik gibi kavramları
ler biçimsel işlem aşamasına ulaşamaz-
fazla güçlük çekmeden kullanabilirler.
lar. Biçimsel işlem düşüncesinin
Bu gelişme aşamasındaki çocuk, su
gelişimi kısmen okullaşma süreçlerine
düzeylerinin birbirinden farklı olmasına
bağlıdır. Kısıtlı bir eğitim görmüş
karşın daha geniş olan kabın daha uzun,
yetişkinler, daha somut terimlerle
ince olan kaptan daha az su taşıdığı
düşünme eğilimindedirler ve benmer-
düşüncesindeki yanlış uslamlamayı
kezciliğin izleri onlarda daha fazladır.
farkedecektir. Çocuk, çarpma, bölme
ve çıkarma gibi matematiksel işlemleri
Toplumsallaşma eyleyenleri
yapabilir. Bu aşamadaki çocuklar, çok
daha az benmerkezcidirler. İşlem-önce- Sosyologlar genellikle toplumsal-
si aşamada eğer bir kız çocuğu kendisi- laşmanın, değişik toplumsallaşma
ne “kaç tane kızkardeşin var?” diye eyleyenlerini içeren iki genel aşamada
sorulursa, doğru bir biçimde “bir tane” gerçekleştiğinden sözederler. Toplum-
diye yanıt verebilir. Ancak soru “kız sallaşma eyleyenleri, önemli toplumsal-
kardeşinin kaç tane kızkardeşi var?” laşma süreçlerinin içerisinde gerçekleş-
diye sorulursa, olasılıkla “hiç yok” yanı- tiği gruplar ya da toplumsal bağlamlar-
tını verecektir, çünkü kendisini, kızkar- dır. Birincil toplumsallaşma, bebeklik
deşinin bakış açısından göremez. So- ve çocukluğun ilk döneminde gerçekle-

204
T o p lu m s a lla ş m a , Y a şa m A k ış ı v e Y a şla n m a

şir ve kültürel öğrenmenin en yoğun çok küçük bebekler söz konusu olsa
dönemidir. Bu dönem, çocukların daha bile çocuk bakım işleriyle uğraşırlar.
sonraki öğrenmeleri için temel oluştu- Yine, Britanya toplumunda da aile
racak olan dil ile temel davranış kalıp- bağlamlarının yapısında pek çok
larını öğrendikleri dönemdir. Aile, bu farklılık bulunur. Kimi çocuklar, bir tek
aşamadaki esas toplumsallaşma eyleye- anne ya da babanın olduğu evlerde
nidir. ikincil toplumsallaşma, çocuklu- büyürler; kimi çocuklar annelik ve
ğun sonraki dönemi ile olgunluk babalık yapan iki eyleyen (boşanmış
döneminde gerçekleşir. Bu aşamada, anne-babalar ya da üvey anne-babalar)
toplumsallaşmanın öteki eyleyenleri, tarafından büyütülür. Ailedeki kadınla-
sorumluluğun bir bölümünü aileden rın büyük bir bölümü arük evin dışında
devralır. Okullar, akran grupları, çalışmaktadır ve çocuklarının doğu-
örgütler, medya ve giderek işyeri, birey- mundan fazla süre geçmeden işlerine
ler için toplumsallaşma güçleri haline geri dönerler. Bu farklılıklara karşın, aile
gelir. Bu bağlamlardaki toplumsal olağan olarak bebeklikten ergenlik ve
etkileşimler insanlara, kendi kültürleri- ötesine süren toplumsallaşmanın
nin kalıplarını oluşturan değerler, önemli bir eyleyenidir.
normlar ve inançları öğrenmede yar- Ailelere ilişkin sorunlara daha ayrıntılı
dımcı olur. olarak, “Aileler ve M ah rem İlişkiler”
başlıklı 7. Bölüm de bakacağız.
A ile
Aileler, bir toplumun genel kurum-
Aile sistemleri büyük değişiklikler lan içerisinde değişen “yerler”e sahipdr.
gösterdiği için, bebeğin yaşadığı aile Geleneksel toplumların büyük bölü-
temasları farklı kültürlerde başka münde, bir kişinin içine doğduğu aile
başkadır. Heryerde anne, olağan olarak büyük ölçüde, bireyin yaşamının geri
çocuğun yaşamının ilk yıllarındaki en kalanında yer alacağı toplumsal konu-
önemli kişidir, ancak anneler ile mu belirlemektedir. Modern toplumlar-
çocukları arasındaki yerleşik ilişkiler, da, toplumsal konum böyle doğumla
onlar arasındaki bağlanünın biçimi ve birlikte devralınmaz, ancak yine de
düzenliliği tarafından etkilenir. Bu da bireyin doğduğu ailenin bölgesi ile
giderek, aile kurumlan ile bunların toplumsal sınıfı, toplumsallaşma kalıp-
toplumdaki öteki gruplar arasındaki larını oldukça kesin bir biçimde etkiler.
ilişkilerine bağlıdır. Çocuklar, anne babalarının ya da
Modern toplumlarda, en erken yaşadıkları mahalle ya da topluluk için-
toplumsallaşma, küçük ölçekli aile deki öteki kişilerin ayırdedici özelliği
bağlamında gerçekleşir. Britanyalı olan davranış biçimlerini kaparlar.
çocukların büyük bölümü, kendi ilk Sınıf konularını “T abakalaşm a ve
yıllarını anne, baba ve belki de bir ya da Sınıf” başlıklı 9. Bölüm de derinlem e-
sine ele alacağız.
iki başka çocuğun olduğu ev ortam-
larında geçirmektedir. Buna karşın, Büyük ölçekli toplumların değişik
başka pek çok kültürde teyzeler, kesimlerinde, değişen çocuk büyütme
amcalar ve büyükanne-büyükbabalar, ve disiplin kalıpları ile birbirine karşıt
genellikle tek bir haneni içindedirler ve değerler ve beklentiler bulunmaktadır.

205
T o p lu m s a lla ş m a . Y aş am A k ış ı v e Y a ş la n m a

Farklı aile türlerinin etkisini, eğer, E ğ itim d e to p lu m sa lla şm a y ı d ah a


ayrıntılı olarak, “E ğ itim ” başlıklı 17.
örneğin banliyöde zengin, beyaz bir
Bölüm de tartışacağız.
ailede doğan çocuğun yaşamına kıyasla
kent merkezindeki etnik bir azınlığın A kran ilişkileri
yoğun olduğu yoksul bir mahallede
Bir başka toplumsallaşma eyleyeni
yaşayan bir ailede büyüyen çocuğun
de akran grubudur. Akran grupları,
yaşamının nasıl olabileceği üzerine
aynı yaştaki çocuklardan oluşur. Kimi
düşünürsek, anlamak kolaydır (Kohn
kültürlerde, özellikle de küçük gelenek-
1977).
sel toplumlarda, akran grupları, yaş-
Kuşkusuz, yalnızca ailelerinin ba- dereceleri (olağan olarak erkeklerle
kış açılarını hiç sorgulamadan benimse- sınırlı) olarak biçimselleşir. Çokluk,
yecek çok az çocuk vardır ya da hiç erkeklerin bir yaştan ötekine geçmeleri
yoktur. Bu özellikle, değişimin son nedeneyle yapılan özgül tören ya da
derece yaygın olduğu modern dünya ayinler bulunmaktadır. Belirli bir yaş
için doğrudur. Dahası, modern derecesinde olanlar yaşamları boyunca
toplumlarda da varolan bir dizi farklı yakın ve arkadaşça bağlarını sürdü-
toplumsallaşmanın eyleyenleri yüzün- rürler. Tipik bir yaş derecesi kümesi,
den, çocukların, ergenlerin ve ana-baba çocukluk, genç savaşçılık, olgun savaş-
kuşaklarının bakış açılarında büyük çılık, yaşlılığın ilk aşaması ve sonraki
farklar olacaktır. aşaması erkekler bu derecelerden, birey
olarak değil, bütün bir grup olarak
Okullar geçer.
Bir başka önemli toplumsallaşma Bebeğin ve küçük çocuğun dene-
eyleyeni, okuldur. Okula gitmek biçim- yimi az çok bütünüyle aile tarafından
sel bir süreçtir: Öğrenciler konulara biçimlendirildiği için, ailenin toplum-
ilişkin belirli bir müfredatı izlerler. Yine sallaşmadaki önemi açıktır. Akran
de okullar daha ince yönlerden de top- gruplarının ne kadar önemli olduğu,
lumsallaşma eyleyenleridir. Çocukların özellikle Batı toplumlarında yaşayan
sınıfta sessiz olmaları, derslerde dikkatli bizler için daha az farkedilebilir. Yine de
olmaları ve okul disiplin kurallarına biçimsel yaş dereceleri olmasa bile, dört
uymaları beklenir. Öğretim kadrosunun ya da beş yaşındaki çocuklar, genellikle
yetkesini kabul etmeleri ve karşılık zamanlarının önemli bir bölümünü aynı
vermeleri beklenir. Öğretmenlerin yaştaki arkadaşlarıyla birlikte geçirirler,
tepkileri aynı zamanda, çocukların işgücüne katılan, küçük çocukları
kendilerine ilişkin beklentilerini de kreşlerde birlikte oynayan kadınların
etkiler. Bu beklentiler de giderek oranındaki artış dikkate alındığında,
onların okulu bitirdiklerinde çalışacak- akran ilişkileri bugün, daha önce hiç
ları iş yaşantılarına bağlanacaktır. Akran olmadığı kadar önem kazanmıştır
grupları çokluk okulda oluşturulur; (Corsaro 1997; Harris 1998).
çocukları yaşlarına göre farklı sınınflar-
Sosyolog Barrie Thorne, Toplumsal
da tutmak da bu grupların etkilerini
Cinsiyet Oyunu başlıklı kitabında,
artırır.
(Gender Play) toplumsallaşmaya bu

206
T o p lu m s a lla ş m a , Y aşa m A k ış ı v e Y a şla n m a

biçimde bakmaktadır. Daha öncekiler salar da) b aşlarlarsa, o z a m a n ö te k i kızlar

gibi Thorne da, çocukların erkek ve dişi d a b u d e ğ işm e leri istiyor. N e ki, e ğ e r
p o p ü le r o lan lar sü ty en giym eyip ... ad et
olmanın ne anlama geldiğini nasıl
g ö r m e z le rs e , o z a m an b u g e liş m e le r d ah a
öğrendiklerini anlamaya çalışıyordu az is te n ir diye g ö rü lm e k ted ir.
(toplumsal cinsiyet toplumsallaşmasına
ilişkin üç klasik öyküyü, bu bölümde s. Thorne'un araştırması, çocukların
tendi toplumsal dünyalarını yaratan ve
212-5'de bulacaksınız). Çocukları,
kendi toplumsallaşmalarını etkileyen
edilgen bir biçimde toplumsal cinsiyeti
toplumsal eyleyenler olduklarının güçlü
ana babaları ya da öğretmenlerinden
bir biçimde anımsatmaktadır. Yine de,
öğreniyor diye görmek yerie, Thorne
çocukların izledikleri etkinlikler ve
çocukların etken bir biçimde, birbir-
benimsedikleri değerler, kendi aileleri
leriyle etkileşimlerinde toplumsal cinsi-
yetin anlamını nasıl yarattıklarını ve ile medya gibi etkiler tarafından
belirlendiklerinden, toplumsal ve
yeniden oluşturduklarını incelemiştir.
kültürel etkenlerin etkileri büyüktür.
Okul çocuklarının birlikte yaptıkları
toplumsal etkileşimler, toplumsallaş- Akran ilişkilerinin çocukluk ve
maları için en az öteki eyleyenler kadar ergenliğin ötesinde de önemli etkileri-
önemli olabilir. nin olması olasılığı yüksektir. Benzer
yaşlardaki insanların işte ve öteki
Thorne iki yılını, Michigan ve
California'daki iki okuldaki dördüncü ortamlarda oluşturduğu biçimsel
olmayan gruplar genellikle bireylerin
ve beşinci sınıf öğrencilerini, sınıfta
tutum ve davranışlarını biçimlendirme-
onlarla birlikte oturarak ve sınıf dışın-
daki etkinliklerini gözleyerek geçirmiş- de kalıcı bir öneme sahiptir.
tir. Thorne, çocukların sınıfta ve okul Kitle iletişim araçları
bahçesinde toplumsal cinsiyet anlamla-
rını nasıl oluşturduklarını ve yaşadıkla- Batıda, 1800'lerin başından itiba-
rını görebilmek için, “kovala ve öp” ren gazetelerin, haftalık ve aylık
-Birleşik Krallıkta “öp-yakala”- gibi dergilerin sayısında önemli bir artış olsa
adlarla bilinir oyunları izledi. da bunların okuyucu sayıysı oldukça
azdı. Böyle basılı malzemenin milyon-
Thorne, akran gruplarının, özellik- larca insanın günlük yaşamının bir
le çocuklar kendi aralarında çok heye- paprçası olması, onların tutum ve
can yaratan bir konu olan bedenlerin- düşüncelerini etkilemesi için bir yüzyıl
deki değişmeler hakkındaki konuşma- daha geçmesi gerekti. Basılı belgelerin
larının toplumsal cinsiyet toplumsal- yer aldığı kitle iletişim araçlarının
laşması üzerinde büyük bir etkiye sahip yayılmasına, elektronik iletişimin
olduğunu bulmuştur. Bu çocukların -radyo, televizyon, kayıt ve videolar-
yarattığı toplumsal bağlam, bir çocuğun eşlik etmesi için çok zaman geçmesi
bedenindeki değişmelerin utançla mı gerekmedi. Yakın dönemlerde yapılan
yoksa gururla mı taşınacağını belirle- derlemeler, Birleşik Krallık'ta yaşayan
mektedir. Thorne'un (1993) gözlediği erkek ve kadınların her gün ortalama
gibi, olarak sırasıyla 2,41 ve 2,17 saaderini
E ğ e r en p o p ü le r k ad ın lar a d et g ö r m e y e ya televizyon, video ya da DVD izleyerek
d a sü ty en tak m ay a (g e re k sin im du ym a- geçirdiklerini göstermiştir (Ulusal

207
T o p lu m s a lla ş m a , Y a şam A k ış ı v e Y a ş la n m a

İstatistik Kurumu 2005). Kitle iletişim algılamak biçiminde değil, gördüklerini


araçları, bizim dünyaya ilişkin yorumlama ve “okuma” biçiminde de
anlayışımızı biçimlendirmede çok olduğunu vurgulamaktadırlar. Bu iki
büyük bir öneme sahiptir. yazar, yapılan araştırmaların çoğun-
luğunun, çocukların zihin süreçlerinin
Televizyon programlarının ulaştık-
karmaşıklığını hesaba katmadığını ileri
ları izleyiciler, özellikle de çocuklar
sürmektedirler. Televizyon izlemek,
üzerindeki etkilerini değerlendirmek
izlenenler önemsiz programlar olsa
amacıyla çok fazla araştırma yapılmıştır.
bile, yapı gereği düşük düzeyli bir
Belki de en çok araştırılan konu, tele-
entelektüel etkinlik değildir; çocuklar
vizyonun suç ve şiddet eğilimleri
programları, onları gündelik yaşam-
üzerindeki etkisidir. Bu konudaki en
larındaki öteki anlam sistemleriyle
yoğun çalışmalar, önemli Amerikan
ilişkilendirerek okurlar. Hodge ve
televizyon ağlarımn prime time ve hafta
Tripp'e göre davranış üzerinde etkili
sonu programlarından alman örnekle-
olan şey televizyon programlarındaki
meleri, 1967'den başlayarak her yıl
şiddetin kendisi değil, ancak bu şiddetin
çözümleyen Gerbner ve arkadaşları
hem sunulduğu, hem de okunduğu
tarafından yapılmıştır. Bu çözümleme-
tutumların genel çerçevesidir.
lerde, birbirinden değişik programlar
için, şiddet eylemleri ile olaylarının Kitle iletişim araçlarına karşı izleyici
tepkisi, “M edya” başlıklı 15. B ölüm de
sayısı ile sıklığı belirlenmiştir. Araştır-
tartışılmaktadır.
mada şiddet, fiziksel zarar ya da ölüm
içerecek biçimde kişinin kendisine ya da
başkalarına yöneltilen fiziksel güç Toplumsal cinsiyetin
kullanımı ya da tehdidi olarak tanımlan- toplumsallaşması
mıştır. Televizyon dramları yüksek bir Toplumsallaşma eyleyenleri, ço-
şiddet düzeyi gösterir gibidir: Bu tür cukların toplumsal cinsiyet rollerini
programların ortalama olarak % 80'i, nasıl öğrendikleri üzerinde önemli bir
saat başına 7,5 şiddet olayı oranıyla rol oynarlar. Şimdi, aile ve kitle iletişim
şiddet içermektedir. Çocuk program- araçları gibi toplumsal etkenler yoluyla
ları, öldürme daha ender olarak cinsiyet rollerinin öğrenilmesi, yani
gösterilse de, daha da yüksek bir şiddet toplumsal cinsiyetin toplumsallaş-
düzeyi sergilemektedir. Çizgi filmler, masını ele alalım.
öteki bütün televizyon programların-
dan daha yüksek sayıda şiddet eylemi ve Anne babanın ve yetişkinlerin
olayını içermektedir (Gerbner 1979). tepkileri
Genel olarak, televizyonun izleyi- Toplumsal cinsiyet farklılıklarının
ciler üzerindeki etkilerini araştıran çalış- ne ölçüde toplumsal etkilerin bir sonu-
malar, çocukları edilgen ve gördükleri cu olduğunu incelemek üzere pek çok
arasında bir ayrım yapmıyor diye çalışma yapılmıştır. Anne ile bebek
değerlendirme eğiliminde olmuşlardır. arasındaki etkileşim üzerine yapılan
Robert Hodge ve David Tripp (1986), çalışmalar, anne babaların erkek ve kız
çocukların televizyona gösterdikleri çocuklarına karşı davranışları arasında
tepkinin yalnızca programların içeriğini bir fark olmadığına inanmasına karşın,

208
T o p lu m s a lla ş m a , Y a şam A k ış ı v e Y a şla n m a

erkek ve kızlara karşı davranışları kalarını da genellikle doğru bir biçimde


arasında farklılıklar olduğunu göster- sınıflandırabilirler. Bununla birlikte
mektedir. Kendilerinden bir bebeğin çocuklar, beş ya da altı yaşa gelene ka-
kişiliğini değerlendirmeleri istenen dar, kişinin toplumsal cinsiyetinin
yetişkinler, çocuğun erkek mi yoksa kız değişmediğini, herkesin bir toplumsal
mı olduğuna inanmalarına bağlı olarak, cinsiyeti olduğunu ve kızlar ile erkekler
farklı yanıtlar vermektedirler. Klasik bir arasındaki cinsiyet farklılıklarının ana-
deneyde, beş genç anne, Beth adı tomik temelli olduğunu bilmezler.
verilen altı aylık bir bebekle etkileşim
halindeyken gözlenmişlerdir. Bu Küçük çocukların gördüğü oyun-
anneler bebeğe çoklukla gülümsemişler caklar, resimli kitaplar ve televizyon
ve oynaması için bebekler uzatmışlar- programları hep erkek ve dişi özellikleri
dır. Bebek anneler tarafından “tatlı” ve arasındaki farklılıkları vurgulama
“yumuşak bir ağlaması” olan bir bebek eğilimindedir. Oyuncakçı dükkanları ve
diye değerlendirilmiştir, ikinci bir grup postayla sipariş katalogları ürünlerini
annenin aynı yaştaki, Adam adı verilen genellikle toplumsal cinsiyete göre
bir çocuğa gösterdiği tepkiler, gözle sınıflandırır. Hatta toplumsal cinsiyet
görülebilir derecede farklıydı. Bebeğe bakımından yansız görünen kimi
oynaması için bir tren ya da öteki “erkek oyuncaklar bile pratikte böyle değildir-
oyuncakları” uzatılma olasılığı daha ler. Örneğin, oyuncak yavru kedi ve
fazlaydı. Beth ve Adam aslında, farklı tavşanlar kızlara önerilirken, aslan ve
elbiseler giydirilen aynı çocuktu (Will ve kaplanların erkekler için daha uygun
diğerleri 1976). olduğu düşünülür.

Vanda Lucia Zammuner (1986),


Toplumsal cinsiyetin İtalya ve Hollanda'da, yedi ile on yaşlar
öğrenilmesi arası çocukların oyuncak tercihle-rini
incelemiştir. Bu çalışmada, çocukların,
Bebeklerin cinsiyetlerini öğrenme- basmakalıp erkek ve kadın oyuncak-
leri, neredeyse kesinlikle bilinçsizdir. larının yanısıra toplumsal cinsiyete göre
Çocuklar kendilerini doğru bir biçimde değişmedikleri varsayılan oyuncaklar da
erkek ya da kız olarak adlandırmadan içlerinde olmak üzere bir dizi oyuncağa
önce, bir dizi sözle ifade edilmeyen gösterdikleri ilgi çözümlenmiştir. Hem
işaretler alırlar. Örneğin, erkek ve kadın çocuklara, hem de anne babalarına,
yetişkinler bebekleri genellikle farklı hangi oyuncakların erkek, hangilerinin
biçimlerde tutarlar. Kadınların kullan- de kız çocukları için uygun oldukları
dıkları kozmetiklerin, bebeğin erkek- sorulmuştur. Yetişkinler ile çocuklar
lerle eşlemeyi öğrendiklerinden farklı arasında bu konuda neredeyse anlaşma
kokuları vardır. Sistematik giyiniş, saç sözkonusudur. Ortalama olarak, İtal-
biçimi vd. farklılıkları bebeğe, öğrenme yan çocuklar, HollandalI çocuklara
sürecinde görsel işaretler sağlar. İki yaş kıyasla sekse göre değişen oyuncaklarla
civarındaki çocukların, toplumsal cinsi- daha fazla oynama eğilimindedirler
yetin ne olduğuna ilişkin tam olmayan -İtalyan kültürü, Hollanda toplumuna
bir anlayışları olur. Kendilerinin erkek bakarak cinsiyet farkları üzerine daha
mi yoksa kız mı olduklarını bilirler; baş- geleneksel bir bakışı benimseme eğilimi

209
T o p lu m s a lla ş m a , Y aş am A k ış ı v e Y a ş la n m a

olduğundan, beklentileri doğrulayan bir çocuk yazınının çoğunluğunun büyük


bulgu. Öteki çalışmalarda olduğu gibi, ölçüde aynı olduğunu göstermektedir
her iki toplumdaki kızlar, toplumsal (Davies 1991). Örneğin masallar,
cinsiyete göre değişmeyen oyuncaklar toplumsal cinsiyete ve kızlarla erkek
ya da erkek çocuklarının oyuncakları ile, çocuklarından sahip olmaları beklenen
erkek çocuklarının kız oyuncaklarıyla amaçlarla hedeflere yönelik olarak,
oynamak istediklerinden daha fazla geleneksel bir tutum benimsemekte-
oynamak istemektedirler. dirler. “Prensim bir gün gelecek”
bunun anlamı, birkaç yüzyıl öncesin-
Öykü kitapları ve televizyon deki masal türlerindeki gibi, yoksul bir
aileden gelen bir kızın talih ve servet
Otuz yıldan fazla bir zaman önce,
düşleyebileceğidir. Bugün bunun
Lenore Weitzman ve meslektaşları
anlamı, romantik aşkın idealleriyle daha
(1972), okul öncesi çocukları için en
yakın bağlantılı hale gelmiştir. Kimi
çok kullanılan kimi kitaplardaki
feministler, en ünlü masalları, bunlarda-
toplumsal cinsiyet rollerinin bir
ki genel vurguları tersine çevirerek
çözümlemesini yapmışlar ve toplumsal
yeniden yazmaya çalışmışlardır: “O
cinsiyet rolleri arasında açık farklılıklar
adamın komik bir burnu olduğuna ger-
bulmuşlardır. Öykü ve resimlerde,
çekten dikkat etmemiştim. Ve şık
kadınlara 11'e 1 gibi bir oranla ağır
elbiseler giyerken kesinlikle çok daha iyi
basan erkekler çok daha ağırlıklı bir yer
görünüyordu. Geçen gece göründüğü
tutmaktaydı. Toplumsal cinsiyet kimlik-
kadar çekici de değil hiç. Bu durumda,
leri olan hayvanlar da dahil edildiğinde,
ben de denediği cam ayakkabı ayağına
bu oran 95'e 1 idi. Erkeklerle dişilerin
çok dar geliyormuş gibi yapacağım
etkinlikleri de farklılaşmaktaydı. Erkek-
sanırım” (V iorst 1987). Ne ki,
ler, serüven türü uğraşlar ile bağımsızlık
Cindrelldnın bu biçimindeki gibi, böyle
ve güç gerektiren ev dışı etkinlikleri
yeniden yazımlar büyük ölçüde yetişkin
gerçekleştirmekteydiler. Kızlar sözko-
okuyuculara yönelmektedirler ve sayısız
nusu olduğunda, edilgin ve çoğunlukla
çocuk kitabında anlatılan öyküleri pek
ev işleriyle uğraşıyor olarak sergilen-
etkiledikleri söylenemez.
mekteydiler. Kızlar, erkekler için yemek
pişirip temizlik yapar ya da onların Kimi dikkate değer istisnalar olsa
dönüşünü beklerlerdi. Aynı şey öykü da, çocuklar için hazırlanan televizyon
kitaplarında bulunan yetişkin kadın ve programları üzerine yapılan çözümle-
erkekler için de büyük ölçüde doğruy- meler de, çocuk kitaplarındaki bulgu-
du. Eş ve anne olmayan kadınlar, cadılar larla uyum içinde olan sonuçlar ver-
ya da periler gibi düşsel yaratıklardı. mektedirler. En fazla izlenen çizgi
Çözümlenen bütün kitaplarda, evi filmler üzerine yapılan çalışmalar,
dışında bir mesleği olan hiçbir kadın başroldeki karakterlerin erkek oldukla-
yoktu. Buna karşın, erkekler, savaşçı, rını ve erkeklerin etken uğraşlarda ağır
polis, yargıç, kral vd. idiler. bastıklarını göstermektedir. Benzer
görüntüler, programlar arasında verilen
Daha yakın zamanlarda yapılan
reklamlarda da bulunmaktadır.
araştırmalar, durumun biraz olsun
değişmiş olduğunu düşündürse de,

210
T o p lu m s a lla ş m a , Y a şa m A k ış ı v e Y a ş la n m a

C in s iy e t a y r ı m c ılığ ı y a p m a d a n verdikleri toplumsal cinsiyete göre


ç o c u k y e t i ş t i r m e n i n g ü ç lü ğ ü sınıflanan oyuncaklara sahiptir ve
bunlarla oynamaktadırlar.
June Statham (1986), cinsiyet
ayrımcılığı yapmadan çocuk yetiştir- Şimdi artık, esas karakterlerinin
meye kararlı bir grup anne ve babanın güçlü, bağımsız kızlar olduğu kimi öykü
deneyimini incelemiştir. Araştırmada, kitapları bulunabilir, ne ki bunların pek
altı aylıktan oniki yaşına kadar çocukları azı erkek çocuklarını geleneksel
olan onsekiz aileden otuz yetişkin yer olmayan rollerde gösterirler. Beş
almıştır. Anne babalar, orta sınıftan yaşındaki bir çocuğun annesi, çocuğuna
gelmektedir ve çoğu, öğretmen ya da okuduğu kitaptaki karakterlerin cinsi-
öğretim üyesi olarak akademik çalışma yetlerini değiştirerek okuduğunda
içindedirler. Satham, anne babaların çocuğunun buna gösterdiği tepki
çoğunluğunun yalnızca kızların erkek hakkında şöyle demektedir:
oğlanlara benzemesine çalışma yoluyla A slın d a, o ld u k ça g e len e k s e l ro llerd e k i b ir
geleneksel seks rollerini değiştirmeye e rk e k v e b ir kız ço c u ğ u n u n bulu n du ğu
k ita p ta k i b ü tü n k ız ları erk ek , b ü tü n
kalkmadıklarını, ancak dişilik ile
e rk e k le ri de kız yap arak okuduğum da
erkeklik arasında yeni birleşimleri
b ira z h u zu rsu z old u. B u n u ilk kez yapar-
güçlendirmeye çalıştıklarını bulmuştur. k e n, “ se n erk e k le ri se v m iy o rsu n , yalnızca
Bu anne babalar erkek çocukların baş- kızları se v iy o rsu n ” d e m e eğilim in de yd i.
kalarının duygularına karşı daha duyarlı B u n u n h iç d e d o ğ ru olm a d ığ ın ı, yalnızca

olmalarını ve sıcaklıklarını dile getire- k ızlar h ak k ın d a yazılm ış y e te rin ce k itab ın


o lm a d ığ ın ı ona a ç ık la m a m g e r e k t i.
bilmelerini istemişler; buna karşılık
(S ta th a m 1 9 8 6 )
kızlar da öğrenme ve kendilerini
geliştirme fırsatları aramaya yöneltil- Romancı ve eleştirmen Allison
mişlerdir. Bütün anne babalar, varolan Pearson (2002) da, kızına sevdiği
cinsiyet kalıplarıyla savaşmanın zor Barbielere kıyasla anatomik bakımdan
olduğunu görmüşlerdir. Onlar, çocuk- daha az olası bir bebek vermek
ları toplumsal cinsiyete göre sınıflan- istediğinde, toplumsal cinsiyetin top-
mayan oyuncaklarla oynamaya ikna lumsallaşmasının ne kadar güçlü oldu-
etmekte oldukça başarılı olmuşlarsa da, ğunu görmüştür:
bu bile pek çoğunun beklediğinden B ir g ü n , ze h irle y ici dalgaya karşı k o ym ak
daha zor olmuştur. Bir anne, araştırma- için ev im e , b ir fe m in is t k o m ite tarafın d a n

cıya şu yorumda bulunmuştur: tasarlan m ış o la n B a rb ie y e ben zer b ir


b e b e ğ i ev e g e tird im . K ü ç ü k m e m e li, haki
B ir oy u n ca k çıya g irer se n iz, e rk e k ler için p a n to lo n giyen b e b e ğ in g e liş m e k te o lan
savaş o y u n ca k ları, kızlar için d e ev cilik ü lk e le r iç in yararlı b ir iş g ö r d ü ğ ü açıktı.
o yu ncaklarıy la d olu o ld u ğ u n u g ö r ü rs ü - Ü s te lik b u zavallı so syal d e m o k ra t b e b e k
nüz; bu da to p lu m u n d u ru m u n u h iç b ir z am an B a rb ie le r ile tan ış m am ıştı.
ö ze tle m e k te d ir . B u , ç o cu k la rın to p lu m sa l- K ız ım ko rku yla, “bu b ir o ğ lan !” diye
la ş m a b iç im id ir : erkek ç o c u k la r a bağırd ı; s o n ra d a b u lib e ral uzlaşıyı, kü çü k
ö ld ü rm ey i ve in citm e y i ö ğ r e tm e n in b ir e rke k ka rd e şin in saly ang o zları k o ym ak
sak ın cası y o k tu r; b e n ce b u k o rk u n ç , b e n i için kullandığı kovaya attı.
h asta ed iyor. O y u n ca k çıla ra g itm e m e y e
ça h şıy o ru m ; öy le sin e kızg ın ım . Toplumsal cinsiyetin toplumsallaş-
Pratik olarak, çocukların tümü masının çok güçlü olduğu ve buna
gerçekte, kendilerine yakınlarının meydan okumanın husursuzluğa yol

21 I
T o p lu m s a lla n m a , Y a ş am A k ış ı v e Y a ş la n m a

açabileceği ortadadır. Bir kez toplumsal babasının kendisini hadım edeceği


cinsiyet “yüklenildiğinde”, toplum korkusuyla bırakır. Öte yandan kızların,
bireylerden “kadınlar” ve “erkekler” “penis kıskançlığı” duydukları varsayılır
olarak davranmalarını beklemektedir. çünkü, erkek çocuklarını ayırdeden
Bu beklentilerin yerine geldiği ve görünür bir organa sahip değildirler.
yeniden üretildiği yer, gündelik yaşamın Annesi, kız çocuğunun gözündeki
pratikleri içindedir (Bourdieu 1990; önemini yitirir çünkü, onun da penisi
Lorber 1994). yoktur ve bir tane bulamıyor görün-
mektedir. Kız kendisini annesiyle
S o s y o l o ji k t a r t ı ş m a özdeşleştirdiğinde, “ikinci en iyi”nin
farkedilmesinde içerilen boyun eğme
Freud'un kuramı tutumunu devralır.
Toplumsal cinsiyet kimliğinin Bir kez bu aşama bittiğinde, çocuk
ortaya çıkışı konusundaki belki de en erotik duygularını bastırmayı öğrenmiş
etkili ve en çok tartışılan kuram, Sig- olur. Freud'a göre, yaklaşık beş yaşın-
mund Freud'un (1856-1939) kuramıdır. dan ergenlik çağına kadar olan dönem
Freud'a göre, bebek ve küçük çocuklar- bir örtüklük dönemidir -cinsel etkinlik-
daki toplumsal cinsiyet farklılıklarını ler, ergenlikte ortaya çıkan biyolojik
öğrenmenin merkezinde, penisin varlığı değişmeler erotik istekleri doğrudan bir
ya da yokluğu yer almaktadır. “Benim biçimde yeniden etken hale getirene
bir penisim var” demek, “Ben bir kadar askıya alınır. Okulun başlangı-
erkeğim” demekle özdeş iken “Ben bir cıyla ortalarını kapsayan bu örtüklük
kızım” demekse ise “Ben bir penisten dönemi, aynı toplumsal cinsiyetten olu-
yoksunum” demekle özdeştir. Freud, şan akran gruplarının çocuğun yaşa-
buradaki sorunun yalnızca anatomik mındaki öneminin en fazla olduğu bir
ayrılıklar olmadığını söylemeye özen dönemdir.
gösterir; penisin varlığı ya da yokluğu,
erkeklik ya da kadınlık için bir simgedir. Freud'un görüşlerine, pek çok
yazar, özellikle de feministler tarafından
Bu kurama göre, yaklaşık dört ya da önem li eleştiriler yöneltilm iştir
beş yaşlarındaki bir erkek çocuğu (Mitchell 1975; Coward 1984). İlk ola-
babasının kendisinden beklediği disip- rak, Freud, toplumsal cinsiyet kimli-
lin ve özerklik yüzünden, onun kendi ğini, cinsel organların farkedilmesiyle
penisini kesmek istediğini düşleyerek gereğinden fazla eşleştiriyor gibidir;
kendisini tehdit altında hisseder. Çocuk burada kesinlikle başka, daha incelikli
kısmen bilinçli olsa da, çoğunlukla etkenler de sözkonusudur. ikinci ola-
bilinçsiz bir biçimde babasını, annesine rak, kuram, penisin, yalnızca erkeklik
duyduğu bağlanmaya karşı bir rakip organının yokluğu diye düşünülen
olarak görür. Annesine duyduğu erotik vajinadan daha üstün olduğu anlayışına
duyguları bastıran ve babasını üstün bir bağımlı görünmektedir. Neden kadın
varlık olarak gören çocuk, kendisini cinsel organlan erkeğinkilerden daha
babasıyla özdeşleştirir ve kendi erkek üstün olmasın ki? Üçüncüsü, Freud
kimliğinin farkına varır. Çocuk annesi- babayı, birincil disiplin edici eyleyen
ne duyduğu aşkı, bilinçsiz nitelikteki olarak görmektedir; ne ki, pek çok
T o p lu m s a lla ş m a , Y a şam A k ış ı v e Y a şla n m a

kültürde, anne disiplinin uygulanma- olasılığı daha fazladır: ilk olarak


sında daha önemli bir rol oynar. annesininkine, daha sonra da bir
Dördüncüsü, Freud, toplumsal cinsi- erkeğinkine. Chodorow'a göre bu,
yetin öğrenilmesinin, dört ya da beş yaş kadınlardaki duyarlılık ve duygusal
civarında yoğunlaştığına inanmaktadır. sevecenlik özelliklerini ortaya çıkarma
Daha sonraki yazarların çoğunluğu, eğilimi göstermektedir.
bebeklikte başlayan, daha önceki
Erkek çocuklar bir benlik duygu-
öğrenmenin önemini vurgulamışlardır.
sunu, kendilerinin başlangıçtaki anneye
Chodorovv'un kuramı yakınlıklarını kökten bir biçimde, kendi
erkeklik anlayışlarını kadınsı olmayan-
Toplumsal cinsiyetin gelişimini dan türeterek yadsıma yoluyla elde
inceleyen pek çok yazar Freud'un ederler. Onlar, “kız kardeş gibi” ya da
yaklaşımını kullanmışsa da, bu yaklaşı- “anasının kuzusu” olmamayı öğrenir-
mı kimi önemli bakımlardan değiştir- ler. Bir sonuç olarak, erkek çocukları,
mişlerdir. En önemli örnek, sosyolog başkalarıyla yakın ilişki kurabilmekte
Nancy Chodorow'dur (1978, 1988). görece daha beceriksizdirler; dünyaya
Chodorow, kendisini erkek ya da kadın bakmanın daha analitik yollarını
olarak görmeyi öğrenmenin, bebeğin geliştirirler. Kendi yaşamlarına ilişkin
erken bir yaşta anne babasına bağlan- olarak, başarı üzerinde duran, daha
masıyla ortaya çıktığını ileri sürmek- etken bir bakışı benimserler; ne ki
tedir. Babanın yerine annenin önemini, kendilerinin ve başkalarının duygularını
Freud'un yaptığından çok daha fazla anlayabilme yeteneklerini bastırmış-
vurgulamaktadır. Bir çocuk, yaşamının lardır.
ilk dönemlerinde annenin kendi
üzerindeki etkisinin kolayca en baskın Chodorow, Freud'un vurgusunu,
etki olması nedeniyle, anneye duygusal bir dereceye kadar tersine çevirmekte-
olarak bağlanma eğilimi taşımaktadır. dir. Kadınlık yerine erkeklik bir kayıp
Bu bağlanma, ayrı bir benlik duygusuna ile, anneye olan sıkı bağlılığın yitirilmesi
erişmek için bir noktada kopar -çocuk, ile tanımlanmaktadır. Erkek kimliği,
daha az sıkı bir bağımlılık içine ayrılma yoluyla biçimlenmektedir; bu
girmelidir. yüzden erkekler yaşamlarının daha
sonraki dönemlerinde, başkalarıyla
Chodorow, bu kopuş sürecinin, yakın duygusal bağlar içine girdiklerin-
erkek ve kız çocuklarında ayrı ayrı de, bilinçsiz olarak kendi kimliklerinin
yollardan olduğunu ileri sürmektedir. tehlikeye düştüğünü duyumsarlar.
Kızlar, annelerine yakın olmayı sürdü- Kadınlar, öte yandan, bir başka kişiyle
rürler -örneğin, anneyi kucaklama, olan yakın ilişkinin yokluğunun
öpme ve onun yaptıklarına öykünerek. kendilerine olan güvenlerini tehdit
Anneden kesin bir kopuş olmaması ettiğini duyumsarlar. Bu kalıplar,
yüzünden, kız çocuk ve daha sonra çocukların erken yaşlardaki toplumsal-
yetişkin kadın, başka insanlarla daha laşmasında kadınların oynadığı birincil
bağlantılı bir benlik duygusu geliştirir. rol nedeniyle bir kuşaktan ötekine
Kadının kimliğinin, bir başkasınınkiyle aktarılırlar. Kadınlar kendilerini esas
kaynaşmış ya da onunkine bağımlı olma olarak ilişkiler bakımından tanımlar ve

213
T o p lu m s a lla ş m a , Y a ş am A k ış ı v e Y a ş la rım a

dile getirirler. Erkekler bu gereksinim- olma yeteneğine göndermede buluna-


leri bastırırlar ve dünyaya karşı daha rak değerlendirdikleri konusunda
güdümleyici bir tutumu benimserler. Chodorow ile aynı görüştedir. Kadınla-
rın erkeklerin yaşamındaki yeri gelenek-
Chodorow'un çalışmaları, çeşitli
sel olarak bakıcı ve yardımcı konumun-
eleşürlerle karşılaşmıştır. Örneğin Janet
dadır. Ne ki bu ödevlerde geliştirilen
Sayers (1986), Chodorow'un kadınla-
nitelikler, kendi bireysel erişimleri
rın, özellikle günümüzdeki, özerk,
üzerindeki kendi vurgularını “başarı-
bağımsız varlıklar olma savaşımlarını
nın” tek ölçüsü diye gören erkekler
açıklamadığını ileri sümüştür. Sayers,
tarafından sık sık küçümsenir. Erkekler
kadınların (ve erkeklerin) ruhsal
için, kadınların ilişkiler üzerinde
yapılarının Chodorow'un kuramının
durması, gerçekte olduğu gibi bir güçlü
ileri sürdüğünden daha çelişkili
yan diye değil, bir zayıflık diye görünür.
olduğunu belirtmektedir. Kadınsılık,
yalnızca belirli bağlamlarda açığa çıkan Gilligan, değişik yaşlarda ve değişik
saldırganlık ve iddiak olma duygularını toplumsal kökenlerden gelen yaklaşık
gizleyebilir (Brennan 1988). Chodorow ikiyüz Amerikan kadın ve erkekle
ayrıca, beyaz, orta sınıf aile modeline yoğun mülakadar yapmıştır. Gilligan,
dayanan dar aile anlayışı yüzünden de bütün konuştuklarına, kendi kendileri
eleştirilmiştir. Örneğin, anne ya da hakkındaki anlayışları ile ahlaki bakış
babadan yalnızca birisinin bulunduğu açılarına ilişkin sorular sormuştur.
evlerde ya da çocukların birden fazla Örneğin, şöyle bir soru soruluyordu:
yetişkin tarafından büyütüldüğü aile- “Bir şeyin ahlaki bakımdan doğru ya da
lerde ne olacaktır? (Segura ve Pierce yanlış olmasının anlamı nedir?”
1993)? Erkekler bu soruyu, soyut görev, adalet
ve bireysel özgürlük ideallerine
Bu eleştiriler, Chodorow'un önem-
değinerek yanıtlarken kadınlar sürekli
li olmayı sürdüren düşüncelerini
olarak başkalarına yardım temasını öne
zayıflatmamaktadır. Bu düşünceler,
çıkarmaktadır. Örneğin kadın bir
kadınlığın nitelikleri hakkında bize çok
üniversite öğrencisi bu soruyu şöyle
şey öğretmektedir ve “erkeğin anlatım
yanıdamıştı:
yetersizliği” denen şeyi erkeklerin
duygularını başkalarına göstermekte [ A h la k ilik ], s o ru m lu lu k la r , y ü k ü m lü -
çektikleri güçlüğü anlamamıza yardımcı lü k ler v e d eğ e rle r, ö z e llik le d e d e ğe rle r ile
ilişkili. .. .B e n i m y a şam ım d a ahlak ilik
olmaktadır (Balswick 1983).
o lm a k , b aşk a in s a n a v e k en d im e karşı
d uyduğum saygıyla ilişkili o la n k işiler
Gilligan'ın kuramı
a ra s ın d a k i iliş k ile rle b a ğ la n tılıd ır. O

Carol Gilligan (1982), Chodo- z a m a n m ülakatı y apan şu so ru y u y ön eltti:


“N ed en ö te k i in san lara saygı?” Y a n ıt
row'un çözümlemesini ilerletmektedir. şöyleyd i: “ çü n k ü o n la r d a in c itile b ile c e k
Gilligan'ın çalışması, yetişkin kadın ve b ilin ç ya da d u y g u la ra s a h ip le r ;
erkeklerin kendileri ve başarıları hak- in citileb ile c e k b ir fark ın d alığ a sahipler.
kındaki imgeleri üzerinde yoğunlaş- (G illig a n 1 9 8 2 )

maktadır. Gilligan, kadınların, kendile-


Kadınlar kendi ahlaki yargılarında,
rini kişisel ilişkileri ile tanımladıkları,
erkeklere bakarak daha esnektiler; katı
kendi başarılarını da ötekilere göz kulak

214
T o p lu m s a lla ş m a , Y a şa m A k ış ı v e Y a şla n m a

bir ahlaki buyruğu izlemenin yarattığı


Ç o c u k lu k
çelişkileri görebiliyor ve başkalarına
zarar vermekten kaçınıyorlardı. Gilli- Modern toplumlarda yaşayan
gan bu bakış açısının, erkeklerin “dışa insanlara göre, çocukluk yaşamın açık
dönük” tutumlarına karşıt olarak, ve seçik bir aşamasıdır. Çocuklar,
kadınların göz kulak olma ilişkilerine bebekler ya da yürümeye yeni başlayan-
dayanan geleneksel konumunu yansıttı- lardan ayrıdır; çocukluk, bebeklik ile
ğını ileri sürmektedir. Geçmişte kadın- ergenlik dönemi arasında yer alır. Ne ki,
lar erkeklerin yargılarına boyun çocukluk kavramı, bugünkü toplum
eğerken, erkeklerin büyük bölümünün yaşamımızın bir çok başka yönü gibi,
yoksun olduğu niteliklere sahip olduk- yalnızca geçmiş iki ya da üç yüzyılda
larının da farkındaydılar. Kadınların ortaya çıkmıştır. Daha eski kültürlerde
kendilerine bakışı, bireysel başarıdan çocuklar, uzun bir bebeklik dönemin-
duyulan gururdan çok başkalarının den doğrudan doğruya topluluk
gereksinimlerini başarıyla yerine içindeki çalışma rollerini yüklenmeye
getirmelerine dayanmaktaydı (Gilligan geçmekteydiler. Fransız tarihçi Plilippe
1982). Aries (1965) gelişmenin ayrı bir aşaması
olarak “çocukluğun” ortaçağda varol-
madığını ileri sürmüştür. Ortaçağ
Yaşam akışı boyunca Avrupasına ait resimlerde çocuklar,
to p lum sallaşm a olgun yüzleri ve kendilerinden daha
büyüklerle aynı tarz giysileri olan küçük
Bireylerin yaşamları sırasında
yetişkinler olarak sergilenmekteydiler.
yaşadığı değişik geçişler ilk bakışta
Çocuklar, yetişkinlerle aynı iş ve oyun
biyolojik olarak katı bir biçimde
etkinliklerine katılmaktaydılar ve bizim
belirlenmiş gibidir -çocukluktan yetiş-
şimdi elde bir diye gördüğümüz ayrı
kinliğe ve nihai olarak ölüme. Ne ki,
oyunları ya da oyuncakları yoktu.
insan yaşam akışının aşamaları,
doğaları gereği biyoloyik olduğu kadar Tam da yirminci yüzyılın başlarına
toplumsal niteliktedir (Vincent 2003). kadar, pek çok batı ülkesinde çocuklar,
Bu aşamalar, hem kültürel farklılıklar- şimdi çok erken diye düşündüğümüz
dan hem de belli toplum tipleri içinde bir yaşta çalıştırılmaktaydılar. Aslında,
yaşayan insanların maddi koşullarından bugün bile dünyada, çocukların genel-
ettkilenir. Örneğin, modern Batıda, likle fiziksel bakımdan güç koşullar
ölüm genellikle yaşlı insanla birlikte altında (örneğin kömür madenlerinde),
düşü-nülür, çünkü insanların büyük tam zamanlı olarak çalıştırıldıkları bir
bölümü yetmiş yaşın üzerine çıkacak çok ülke bulunmaktadır. Çocukların
biçimde yaşarlar. Bununla birlikte, kendilerine özgü hakları olduğu düşün-
geçmişin geleneksel toplumlarında, cesi, ve çocuk işgücünün kullanımının
genç yaşta ölenlerin sayısı, yaşlılığını ahlaki bakımdan çirkin olduğu anlayışı,
gören insanların sayısından daha çoktu. oldukça yeni gelişmelerdir.
Ç o cu k e m e ğ i so ru n u , “ K ü re sel
E şitsizlik” başlıklı 11. Bölüm de, s. 446-
7'de tartışılacaktır.
T o p lu m s a lla ş m a . Y a ş am A k ış ı v e Y a ş la n m a

Bugün farkettiğimiz, uzun süren


çocukluk dönemi yüzünden, modern
toplumlar kimi bakımlardan geleneksel
toplumlardan daha fazla çocuk-
merkezüdirler. Ama çocuk-merkezli bir
toplumun, bütün çocukların anne
babalarından ya da diğer yetişkinlerden
sevgi ve özen gördüğü bir toplum
olmadığı vurgulanmalıdır. Çocukların
fiziksel ve cinsel bakımdan istismarı,
böyle bir davranışın tüm boyudan
yalnızca son zamanlarda gün ışığına
çıkmışsa da günümüz toplumundaki
aile yaşamının sık görülen bir özelliği-
dir. Çocuk istismarlarının modernlik
öncesi Avrupa'daki çocuklara yönelik,
kamunun bugünkü ölçülerine göre,
kötü davranışlarla açık bağlantıları
bulunmaktadır.
Modern toplumlarda şimdilerde
yaşanan değişmelerin bir sonucu ola-
rak, çocukluğun bir kez daha kendine
özgü konumunu yitiriyor olması olası
görünmektedir. Kami gözlemciler,
Modern Batı toplumlarında genç yeniyetmeler çocukluk ile
çocukların son derece hızlı büyüdükle- yetişkinlik arasında gidip gelirler.
rinin bir olgu olduğunu ileri sürmekte-
ler. Bunlar, çok küçük çocukların bile
yetişkinlerle aynı televizyon program- toplumlardaki genç insanlar arasında
larını izleyebildiklerini; bunun da sık sık görülenle aynı derecedeki kar-
onların erken bir yaşta, yetişkin dünyası maşa ve belirsizliği ortaya çıkarmamak-
hakkında önceki kuşaklara oranla çok tadır. Örneğin, kişinin yetişkinliğe
daha fazla bilgi sahibi olmalarına yol geçişini imleyen belirli törenlerle birlik-
açtığına işaret etmekteler. te geçerli olan yaşa göre derecelendirme
Y e n iy e tm e
sistemi bulunduğu durumda, fiziko-
seksüel gelişme sürecinin aşılması daha
Bize bugün böylesine tanıdık gelen kolaydır. Geleneksel toplumlardaki
“yeniyetme” kavramı, son zamanlara ergenler, modern akranlarına kıyasla,
kadar olmayan bir kavramdı. Ergenlikte değişimin hızı daha yavaş olduğundan,
(bir kişinin yetişkin cinsel etkinliğini ve daha az “öğrendiğini unutma” deneyi-
üremeyi gerçekleştirecek yeteneğe mini yaşarlar. Batı toplumlarında
ulaştığı nokta) ortaya çıkan biyolojik çocukları artık çocuk olmamalarının
değişmeler evrenseldir. Yine de pek çok gerektiği bir zaman vardır: oyuncakla-
kültürde bu değişmeler, modern rını bir kenara atma ve çocukça

216
T o p lu m s a lla ş m a , Y a şam A kış ı v e Y a ş la n m a

uğraşlarını bırakma zamanı. Çocukların yüksekliği yüzünden daha büyük bir


yetişkinlerle yanyana çalıştıkları risk altındaydılar.
geleneksel kültürlerde, bu öğrendiğini
Öte yandan, bizim bugün yaşa-
unutma süreci olağan olarak çok daha
dığımız kimi gerilimler, daha önceki
az kısaydı.
dönemlerde çok daha az dile getiril-
Batı toplumlarında yeniyetmelerin mekteydi. İnsanlar genellikle anne
kafası karışıktır ve arada kalmışlardır: babalarıyla ve diğer akrabalarıyla,
Yeniyetmeler sık sık yetişkinlerin yolu- bugünkü daha akışkan nüfusa kıyasla
nu izlemeye çalışırlarsa da yasal olarak daha yakın bir ilişki içindeydiler ve
yine çocuk olarak görülürler. Çalışmak izledikleri çalışma rutinleri, kendilerin-
isteseler de okulda kalmaya zorunlu- den öncekilerle aynıydı. Bizim toplu-
durlar. Onlar, sürekli değişim altındaki mumuzda, evlilikte, aile yaşamında ve
batı yaşamında, çocukluk ile yetişkinlik öteki toplumsal bağlamlarda çözüm-
arasına sıkışmışlardır. lenmesi gereken önemli belirsizlikler
bulunmaktadır. Bizler, geçmişteki
G e n ç y e t iş k i n lik insanlara bakarak daha yaygın olarak
kendi yaşamlarımızı “kazanmak”
zorundayız. Cinsel bağlarla evlilik
Genç yetişkinlik, modern toplum-
bağlarının yaratılması, örneğin, artık
larda, giderek kişisel ve cinsel gelişme-
anne babalar tarafından belirlenmek
deki özgül bir aşama haline geliyor
yerine bireysel girişim ve seçime
gibidir (Goldscheider ve Waite 1991).
dayanmaktadır. Bu, birey için daha fazla
Özellikle daha varlıklı gruplarda, yirmili
özgürlük anlamına gelmektedir; ne ki
yaşlarının başındaki insanlar, gezmeyi
artan sorumluluk da gerilim ve
ve cinsel, siyasal ve dinsel bağlanmaları
güçlükler yaratmaktadır.
keşfetmek için zaman ayırmaktadır.
Tam yetişkinliğin sorumlulukların yük- Orta yaşlardaki ileriye doğru bakışı
lenilmesinin bu biçimde ertelenmesi- sürdürebilmenin, modern toplumlar
nin, pek çok gencin sürdürdüğü uzayan için özel bir önemi bulunmaktadır.
bir eğitim dönemi düşünüldüğünde, İnsanların çoğunluğu, geleneksel
artması olasıdır. kültürlerdeki insanların çoğunluğu için
geçerli olan, bütün yaşamları boyunca
O l g u n y e t iş k in lik aynı şeyleri yapmayı artık beklemiyorlar.
Yaşamlarını tek bir meslekte geçiren
Bugün Batıdaki genç yetişkinlerin erkek ve kadınlar orta yaşlarında, o
çoğu, önlerindeki yaşlılığa kadar uzayan zamana kadar elde ettikleri şeylerin
bir yaşama bakmaktadırlar. Modernlik doyum sağlayıcı olmadığını ve yeni
öncesi dönemlerde, bunların pek azı fırsatların tıkandığını düşünebilirler. İlk
böyle bir geleceği büyük bir güvenle yetişkinlik dönemlerini bir aile kurmaya
bekleyebilirdi. Hastalıktan ya da ve evdeki çocukları bakmak için
yaralanmadan kaynaklanan ölümler harcayan kadınlar, kendilerini toplum-
tüm yaş gruplarında şimdikine oranla sal açıdan değersiz duyumsayabilirler.
çok daha sıktı ve özellikle kadınlar, Orta yaşlarını süren pek çok insan için,
doğum sırasındaki ölüm oranlarının bir “orta yaş bunalımı” oldukça
T o p lu m s a lla ş m a , Y aş am A k ış ı v e Y a ş la n m a

gerçektir. Bir insan, yaşamın kendisine biçimde uyum sağlayanların, toplum


sunduğu fırsadarı harcadığını ya da yaşamının sunabileceği dışarıdaki
çocukluklarından beri benimsediği ödüllerle giderek daha az ilglenecekleri
hedeflere hiç bir zaman ulaşamaya- düşünülmekteydi. Bunun genellikle
cağını düşünebilir. Yine de yaşlanma- doğru olabileceğine kuşku yoksa da, geç
nın, kendini bırakmaya ya da tam bir yaşlardaki pek çok kişinin fiziksel
umutsuzluğa yol açması gerekme- bakımdan sağlıklı oldukları bir
mektedir; çocukluk düşlerini bırakmak toplumda, dışa dönük bir bakışın
özgürleştirici de olabilir. giderek daha fazla öne çıkma olasılığı
yüksektir. Emekli dürümdakiler, yeni
Y a ş lılık bir eğitim aşamasının başladığı “üçüncü
çağ” olarak da adlandırılan bir dönem-
Geleneksel toplumlarda, yaşlı
de kendilerini yenileyebilirler (ayrıca,
insanlara çokluk büyük bir saygı
17. Bölümde, s. 742-3'deki yaşam boyu
gösterilirdi. Yaş derecelerine sahip olan
öğrenme hakkındaki tartışmaya da
toplumlarda, yaşlılar genellikle, toplu-
bakınız). Aşağıdaki kesimde, yaşlan-
luk için önemli olan konularda önemli
mayla ilgili sosyolojik konuları daha
bir söz hakkına sahiptiler; hatta son
aynntılı olarak ele alıyoruz.
sözü söylerlerdi. Ailelerin içerisinde de,
hem kadınların hem de erkeklerin
yetkesi çoklukla yaşlan ilerledikçe Yaşlanm a
artardı. Sanayileşmiş toplumlarda ise Fauja Singh, Londra maratonunu
buna karşıt olarak, yaşlılar hem aile ilk 2000 yılında, seksen dokuz yaşında
içerisinde hem de daha geniş toplumsal koşmuştu. Singh, maratonu 6 saat 54
grupta, yetkeden yoksun olma eğilimin- dakikada bitirmişti. Ciddi olarak en son
dedirler. Emekli olarak işgücünden koştuğu zaman, elli üç yıl önceydi.
çıktıkları için, arük yaşamlarının önceki 2001'de neredeyse aynı sürede marato-
dönemlerinden daha yoksuldurlar. Aynı nu bitirdiğinde, doksan yaş üzeri kişiler
zamanda, bir sonraki bölümde görece- için dünya rekorunu neredeyse bir saat
ğimiz gibi, altmışbeş yaş yukarısındaki ilerletmişti. Singh, 2002'de, maraton
insanların toplam nüfus içindeki payla- koşma zamanını 6 saat 45 dakikaya in-
rında önemli bir artış gerçekleşmiştir. dirmişti. Aynı yıl, 407 yarışmacının
Geleneksel bir kültürdeki yaş Londra m aratonunu b itirm e si,
basamaklarında yaşlılığa geçiş, sıklıkla Singh'inkinden daha uzun sürmüştü;
bir bireyin ulaşabileceği en yüksek bunların pek çoğu da otuzlarındaydı.
konumu göstermekteydi. Bizim toplu- Singh bu yaşlardayken, doğduğu
mumuzda, emeklilik tam tersi sonuçlar Hindistan'daki kentler arasındaki
getirme eğilimindedir. Artık çocukla- yarışlara katılıyordu. 1947'de Hindistan
nyla birlikte yaşamayan ve ekonomik bağımsızlığını kazandığında, yeni
alandan dışlanan yaşlı insanlar için öncelikler Singh'i koşu ayakkabılarını
yaşamlarının son dönemlerini doyum, dolaba kaldırmaya yöneltmişti. Bir süre
sağlayıcı hale getirmek kolay değildir. sonra dul kalan ve Doğu Londra'daki
Bir zamanlar, kendi içlerindeki kaynak- Ilford'a taşınan Singh'in üç kıtaya
lara yönelerek yaşlılığa başarılı bir dağılmış olan dört çocuğu, on üç

218
T o p lu m s a lla ş m a , Y a şa m A k ış ı v e Y a ş la n m a

İnsanlar, özellikle de daha zengin


ülkelerdeki insanlar, daha önce hiç
olmadığı kadar uzun, sağlıklı ve üretken
bir biçimde yaşıyorlar. Kraliçe, tahta
geçtiği 1952 yılı içinde, yüz yaşını
geçenleri kutlamak için, 273 doğum
günü kudama telgrafı göndermişti.
Bugün bu sayı, yılda 3.000'den fazla
(Cayton, Kingshill Research Centre
2002'den alıntı). Yaşlanmak, yukarıda
değinilen insanların durumunda olduğu
gibi doyurucu ve ödüllendirici bir
deneyim olabilir ya da fiziksel zorluk ve
toplumsal yalıtılmayla dolu olabilir.
Yaşlı insanların çoğu için yaşlanma
deneyimi, bu ikisi arasında yer alır.
Bu bölümde, yaşlılığın doğasını ele
alacak, hızla değişen bir dünyada
yaşlanmanın ne demeye geldiğini araş-
tıracağız. Yaşklığın biyolojik, ruhsal ve
toplumsal yönlerini incelemeden önce,
Britanya nüfusunun nasıl yaşlandığının
kısa bir betimlemesini vereceğiz. Daha
sonra, insanların yaşlanıyor olmaya
nasıl uyum sağladıklarına, en azından

19DI ■ «*
1931
1951 BS.
Fauja Singh doksanlarında hala maraton koşuyordu 1961
ian M M H M M
981 ■ ■ ■ ■ ■
torunu ve beş torununun çocuğu bulu- '991

nuyordu; artık yeni heyecanlar aramaya 2001 ■ P


2Q11
başlamıştı. Günlük yürüyüşlerini, arada 2021 m m
kısa koşularla desteklemeye başladı. Az 203!
bir zamanda bacakları kaybettikleri 204 r — ____ _ J| | ^ p M m M B
güce kavuşmuştu. O zaman Sing, 2051

maraton hakkında bir televizyon 2 4 6 8 10 12


Milyon
programı seyretti ve bu ona esin verdi.
O zamandan beri Sing, dünyanın her 6 . 1 . Şekil B irleşik Krallık’taki y aşlı
tarafında maraton koştu ve yardım için nü fu s, 1 9 0 1 - 2 0 5 1
binlerce pound topladı (Askwith 2003). Kaynak: OPCS. Sodology Revlew 8 .2 . (Kasım 1998),
arka sayfadan alınmıştır.

219
T o p lu m s a lla ş m a , Y aş am A k ış ı v e Y a ş la n m a

sosyologların gözünden bakacağız. Bu salgın hastalıkların kontrolü ile tıptaki


bizi, Birleşik Krallık'ta yaşlılığın, yaşlı gelişmeler hep dünya üzerindeki
insanların karşılaştığı kimi özgül zorluk ölümleri düşürdü. Toplumların büyük
ve sorunlar üzerinde duran bir tartışma- bölümünde, daha az çocuk bebekken
sına götürecek. Ayrıca, Britanya nüfu- ölüyor; daha fazla insan yaşlılığına
sunun yaşlanmasıyla ilgili siyasal erişiyor.
konuları, yaşlı insanların çoğalmasına
Değişen deomografık istatistiklere
verilen önemi artıran konuları tartışaca-
bakıldıkta, kimi sosyolog ve geronto-
ğız. Sonuçta da, dünya nüfusunun
loglar nüfusun “grileşme”sinden söze-
grileşmesine ilişkin bir tartışmayı ele
diyorlar (Peterson 1999). “Grileşme”,
alacağız.
sanayi toplumlarındaki iki uzun dö-
nemli eğilimin bir sonucudur: ailelerin
Birleşik Krallık toplumunun
daha az çocuk sahibi olma eğilimleri (7.
grileşmesi
Bölümde tartışılmaktadır) ile insanların
Dünya üzerindeki toplumlar yaşla- daha uzun yaşamaları olgusu. Britanyalı
nıyor. Dünyanın nüfusunun artan bir erkeklerin doğumda ortalama yaşam
oranı, altmışlı, yetmişli ve daha yukarı beklentisi, 1900'da doğan biri için
yaşlarını sürüyor; bu sürecin yirmibirin- kırkbeş yıldan, bugün doğan birisi için
ci yüzyıl boyunca da yaşanma olasılığı yetmişaltı yıla çıkmıştır. Britanyalı
yüksek (Lloyd-Sherlock 2004). Britan- kadınlar için, yaşam beklentisi aynı
yanın nüfusu da bir istisna değil. 6.1. dönemde kırksekizden seksene çıkmış-
Şekilin gösterdiği gibi, 1851 ile 1911 tır (6.2. Şekile bakınız). Bu kazançların
arasındaki bütün nüfus sayımlarında 65 büyük bölümü yirminci yüzyılın ilk
yaşın üzerindeki nüfusun toplam yarısında ortaya çıkmıştır ve büyük
nüfusa oranı yaklaşık % 5 civarındaydı; ölçüde, gençler arasındaki yaşamda
bu oran yirminci yüzyılda üçe katlandı. kalabilme şansının artmasından kay-
Bu değişmeler bir çok etkene bağlıdır. naklanmaktadır. Birleşik Krallıkta
Modern tarım, temizlik sistemleri, 1921'de, canlı doğan her 1.000 bebek-

Projeksiyonlar

Kctdın

o ------------------------------------------------------------------------:---------------
1901 1921 1941 1961 1981 2001 2021

6.2. Şekil B irleşik K rallık’taki y a şa m b e k le n tisi


Kaynak: http://www.statistics.gov.uk/STATBASE/ssdataset.asp?vlnk=7420

220
T o p lu m s a lla ş m a . Y a şam A kış ı v e Y a ş la n m a

ten 84,0'ü bir yaşına varmadan Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde doğan
ölüyordu; 2002'ye gelindiğinde bu oran Britanyalılar için, bulunabilen işlerin
canlı doğan her 1.000 bebek için 4,8'e büyük bölümü için orta öğretim bile
inm işti (H M SO 20 0 4 ). 2 00 3'e fazla sayılıyordu; çoğu insan da ellili
gelindiğinde, ortalama yaşam beklentisi yıllarının ötesinde yaşayacaklarını
80,5'e çıkmıştı (HMSO 2005). Bu beklemiyordu -beklese de ancak bir dizi
eğilimler, Britanya toplumunun gelece- engellilikten çekerek yaşayacaklarını
ği bakımından çok büyük bir önem bekliyordu. Bugün, aynı insanlar
taşımaktadır. kendilerini yetmişli ve seksenli yaşla-
rında buldular; pek çoğu göreli olarak
İnsanlar nasıl yaşlanır? sağlıklı, işten ve toplumsal yaşamdan
kopmaya istekli değiller; daha önce
Yaşlılığın doğasını incelerken, yaş-
yeterli olduğunu düşleyemeyecekleri
lanmanın toplumsal yönlerini incele-
kadar okula gereksinim duyuyorlar.
mekle uğraşan toplumsal gerontoloji
çalışmalarına bakacağız. Yaşlanmayı Yaşlanmak ne demektir? Yaşlan-
incelemek biraz, hareketli bir hedefi ma sosyolojik olarak, insanları yaşlan-
incelemeye benzer, insanlar yaşlan- dıkça etkileyen biyolojik, ruhsal ve
dıkça, hem toplumun kendisi hem de toplumsal süreçlerin birleşimi olarak
“yaşlı” olmanın anlamı aynı zamanda tanımlanabilir (Abeles ve Riley 1987;
değişir (Riley ve diğerleri 1988). Atchley 2000). Bu süreçler üç farklı,
ancak birbiriyle ilişkili, gelişim
“saatleri”nin varlığını düşündürmek-
tedir: (1) fiziksel bedene göndermede
bulunan biyolojik bir saat; (2) zihin ve
zihinsel yeteneklere göndermede
bulunan ruhsal bir saat; ve (3) yaşla
ilişkili olan kültürel normlar, değerler ve
rol beklentilerine göndermede bulunan
bir toplumsal saat. Bu süreçlerin üçü de,
aşağıda gösterildiği gibi, çok fazla
değişiklikler göstermektedir. Yaşın
anlamına ilişkin kavrayışımız, hem son
zamanlardaki araştırmalar yaşlanmayla
ilgili pek çok miti geçersiz kıldığı için
hem de beslenme ve sağlıktaki gelişme-
ler pek çok insanın daha önceye kıyasla
daha uzun, daha sağlıklı yaşamalarına
olanak verdiği için hızla değişmektedir.

Biyolojikyaşlanm a
Yaşlanmanın iyi bilinen biyolojik
Eninde sonunda, biyolojik yaşlanmanın etkisi etkileri vardır; bunların tam olarak
kaçınılmazdır. hangi kronolojik yaşta ortaya çıktıkları,

221
T o p lu m s a lla ş m a . Y a şa m A k ış ı v e Y a ş la n m a

genetik etkenlere ve yaşam biçimine konabilir (John 1988). Yaşam biçimi,


bağlı olarak bireyden bireye büyük bütün yaştaki insanlar için önemli bir
değişmeler gösterir. Genel olarak, sağlık farkı yaratacaktır. Yaşlanmanın
erkekler ve kadınlar için benzer getirdiği fiziksel değişmeler pek çok
biçimde, biyolojik yaşlanma tipik olarak insanı, seksenlerine kadar etken,
şu anlamlara gelir: bağımsız bir yaşam sürdürmekten
önemli ölçüde alıkoymamaktadır. Kimi
- göz mercekleri esnekliklerini
bilginler, uygun bir yaşam biçimi ve
yitirdiğinden görmekte güçlük
tıbbi teknoloji ile, her defasında daha
(küçük yazılar elli yaşın üzerindeki
fazla insanın, biyolojik bakımdan
insanların büyük bölümü için bir
mümkün olan ve ölümlerinden hemen
beladır);
önce yalnızca kısa bir hastalık dönemi
- duyma kaybı; önce yüksek geçirecekleri en çok yaşa ulaşıncaya
titreşimli olanlar, sonra da daha kadar yaşamalarının olanaklı olduğunu
düşük titreşimliler; ileri sürmektedir (Fries 1980). Genetik
olarak ne zaman ölmeye ya da hatta
- derinin altındaki yapı giderek
ölmeye programlanıp programlanma-
daha kırılgan olduğu için, kırışık-
dığımız konusunda bir tartışma bulun-
lıklar (yalnızca kaçınılmaz oıanı
maktadır (Kirkwood 2001). Kimileri
erteleyebilmek için, milyonlarca
120 yaşına kadar yaşamanın olanaklı
pound deri losyonları ile yaygın
olduğunu ileri sürse de, insanların
cerrahi yüz gerdirmeye harcan-
büyük bölümü için doksan ile yüz yıl
maktadır);
yaşamak, genetik olarak belirlenen yaş
- kas kütlesinin azalması ile buna dağılımı için üst sınırı oluşturur gibidir
eşlik eden, özellikle orta yaşlarda (Fries 1980; Rusting 1992; Treas 1995;
artan yağ birikimi (yirmibeş yaşı- Atchley 2000). Resmi olarak dünyanın
nızda egzersiz yoluyla dengeleye- en yaşlı insanı olarak kaydedilen Fransız
bildiğiniz yeme alışkanlıkları, elli kadınJane Calment, 1997'de öldüğünde
yaşınızda başınıza dert olacaktır); 122 yaşındaydı. 100 yaşına kadar
ve bisiklete binmişti; çocukken de Vincent
van Gogh ile tanışmıştı. Başka insanla-
- nefes yoluyla daha az oksijen alımı
rın, yaşlarını doğrulamak olanaklı
ve egzersiz sırasında kullanımı
olmasa da, daha da fazla yaşadıkları ileri
yüzünden kalp-damar etkinliğinde
sürülmüştür.
bir düşme (yaşam boyu koşu
yapanlar otuz yaşında bir mili altı Birleşik Krallık'taki yaşlı insanların
dakikada koşarken altmış yaşına büyük bir bölümünün önemli herhangi
geldiklerinde sekiz dakikayı bul- bir fiziksel sorunu olmasa ve bu insan-
maktan mutlu olacaklardır). lar fiziksel olarak etken olsalar bile,
Olağan yaşlanma süreçlerinden “zayıf ve kırılgan yaşlılık” hakkındaki
kaçılamaz, ne ki bu süreçler, iyi sağlık, talihsiz klişeler varolmayı sürdürmek-
uygun diyet ve beslenme ve kabul tedir (Heise 1987). Bu klişeler, gençlik
edilebilir ölçüde egzersiz ile kısmen takıntısı olan ve yaşlılık ile ölümden
korkan Batı kültüründeki yaşlılığın
telafi edilebilir ya da onlara karşı

ZZZ
T o p lu m s a lla ş m a , Y aşam A k ış ı v e Y a ş la n m a

biyolojik anlamından çok toplumsal Yaşlı insanlardaki unutkanlığın


anlamıyla ilişkilidir. birincil nedeni olan beyin hücrelerinin
bozulmasının artmasıyla tanımlanan
Ruhsalyaşlanma
Alzheimer hastalığına bile, seksenbeş
Yaşlanmanın ruhsal etkileri, yaşlılı- yaş üzeri insanların yarısı gibi yüksek bir
ğın ruhsal boyutuna ilişkin araştırmalar oranda raslanırken, bu hastalık, yetmiş-
artan bir hızda sürse de, fiziksel beş yaş altındaki, bakımevlerinde olma-
etkilerine kıyasla daha az bilinmektedir. yan insanlar arasında görece ender
Bellek, öğrenme, zeka, beceri ve bulunmaktadır. Son dönemlerdeki
öğrenmeye güdülenme gibi şeylerin araştırmalar, özellikle de tartışmalı alan
yaşla birlikte azaldığı yaygın biçimde kök hücreler üzerine yapılanlar,
varsayılıyor olsa da, yaşlanmanın ruhsal Alzheimer hastalığının tedavisinin bir
boyutu üzerine araştırmalar çok daha gün olanaklı olabileceği umudunu
karmaşık bir süreci düşündürmektedir yaratmıştır. 2004'de ölen eski A.B.D.
(Birren ve Schaie 2001). başkanı Ronald Reagan, Alzheimer
Örneğin, bellek ve öğrenme hastalığına yakalanan belki de en ünlü
yeteneği, çoğu kişi için, anımsama ve örnek. Eşi Nancy Reagan açıkça kök
bilgiyi çözümlemede, zihinsel gerileme hücre araştırmasını desteklemektedir.
biçiminde yanlış bir izlenim yaratan bir
yavaşlama olsa da, yaşamlarının olduk-
Toplumsalyaşlanma
ça geç dönemlerine kadar azalmamak- Toplumsal yaş, belirli bir krono-
tadır. Yaşamları canlılık dolu ve zengin lojik yaşla kültürel olarak eşleşen
olan yaşlı insanların çoğunluğu için, normlar, değerler ve rollerden oluşur.
öğrenmeye güdülenme, düşünce açık- Toplumsal yaş hakkındaki düşünceler
lığı ve sorun çözme yeteneği gibi zihin- bir toplumdan diğerine değişir; en
sel yetenekler, yaşamlarının çok geç bir azından modern sanayi toplumlarında
dönemine kadar geriliyor görünme-
mektedir (Baltes ve Schaie 1977; Schaie
1979; Atchley 2000).
Son dönemlerde yapılan araştırma-
lar, bellek kaybının, sağlık, kişilik ve
toplumsal yapılar gibi öteki değişkenler-
le hangi ölçüye kadar ilişkili olduğu
üzerinde yoğunlaşmaktadırlar. Bilginler
ile psikologlar, entelektüel gerilemenin
her zaman geri döndürüle-mez
olmadığını ileri sürmektedirler ve
yüksek entelektüel işlev düzeylerinin
daha uzun süre korunabilmesini sağla-
yabilecek tıbbi müdahalelerin yapıla-
bilmesini sağlamak için risk altındaki
yaşlı insanları belirlemeye çalışmak- "Çok ender televizyon seyrediyoruz.
tadırlar (Schaie 1990). Boş zamanımızın büyük bölümü sekse
ayrılmış durumda."

223
T o p lu m s a lla ş m a , Y a şam A k ış ı v e Y a ş la n m a

zaman içerisinde de değişir. Japonya ve biçimlendirmeye ve yeniden tanımla-


Çin gibi toplumlar geleneksel, yaşlı maya çalışırlar (Riley ve diğerleri 1998).
insanları tarihsel bellek ve bilgelik Yaşlı insanlara karşı ayrımcılığı aşağıda
kaynağı olarak görererk onları onurlan- (s. 236-7'de) tartışıyoruz.
dırmışlardır. Birleşik Krallık ile A.B.D.
gibi toplumların ise yaşlıları, zamanları- Y aşlanm a: rakip so sy o lo jik
nın dışında olan hem onların gençlerin açıklamalar
çok değer verdiği yüksek teknolojiye
Gerontolojiyle uğraşan sosyolog-
daha az yatkın olmalarından hem de
onların kültürlerinin gençlik takıntısı lar, Britanya toplumundaki yaşlılığın
olması yüzünden üretken olmayan, yapısı hakkında olarak bir dizi kuram
ortaya atmışlardır. İlk kuramlardan bir
bağımlı insanlar diye gözardı etmeleri
bölümü, bireyin, yaşlandıkça değişen
daha olasıdır. Bugünlerde, ebedi gençlik
sözü veren reçeteli ilaçlara, plastik toplumsal duruma uyarlanmasına vur-
gu yapmıştır. Daha sonraki kuramlar
cerrahiye ve ev yapımı çarelere bir ser-
toplumsal yapıların yaşlı insanların
vet harcanmaktadır. Bunlar arasında,
yaşamlarım nasıl biçimlendirdikleri ve
karın inceltme ve yüz gerdirme, kellik
yaşam akışı kavramı üzerinde yoğunlaş-
hapları ve losyonları ve bellek ile kon-
santrasyonu artırdığı ileri sürülen mışlardır. En yeni kuramlar daha çok
yönlü olmuşlar ve yaşlı insanların özgül
haplar bulunmaktadır. A.B.D.'de,
kurumsal bağlamlar içerisinde kendi
1998'de piyasaya verildikten üç hafta
yaşamlarını etken bir biçimde nasıl
sonra, iktidarsızlık hapı Viagra, bütün
oluşturdukları üzerinde durmak-
reçeteli ilaç satışlarının % 94'ünü
tadırlar.
kapsıyordu (Hotz 1998).
Rol beklentileri, insanın kendi kişi- Birinci ku şak kuram lar: ışlevselcilık
sel kimliğinin son derece önemli
Yaşlılığa ilişkin en eski kuramlar,
kaynaklarıdır. Britanya toplumunda
1950 ve 1960'larda sosyolojide baskın
yaşlılık ile eşleştirilen kimi roller
durumda olan işlevselci yaklaşımı
genellikle pozitif niteliktedir: lord,
yansıtmaktadırlar. Bu kuramlar bireyle-
birincil danışman, sevecen büyük anne-
rin yaşlandıkça değişen toplumsal
baba, dinsel büyük, bilge ruhsal öğret-
rollere nasıl uyarlandıkları ve bu rollerin
men gibi. Öteki roller, kendine güvenin
toplum için yararlarının neler olduğu
azalmasına ve yalıtılmaya yol açacak
üzerinde durmuşlardır. En eski
kadar zarar verici olabilir. Britanya
kuramlar genellikle yaşlanmanın
kültüründe yaşlı insanlar için oldukça
fiziksel ve ruhsal gerileme getirdiğini,
damgalayıcı, klişe roller bulunmaktadır;
değişen toplumsal rollerin de bu
“huysuz ihtiyar”, “aptal ihtiyar”, “sıkıcı
gerilemeyi dikkate alması gerektiğini
ihtiyar” ve “pis ihtiyar” erkek ya da
varsaymışlardır (Hendricks 1992).
kadın gibi (Kirkwood 2001). Gerçekte,
bütün ötek insanlar gibi yaşlı insanlar da 1950'lerin en etkili işlevselci
edilgen bir biçimde kendilerine kuramcılarından birisi olan Amerikalı
yüklenmiş toplumsal rolleri kabul sosyolok Talcott Parsons, toplumun
etmezler; onları etken bir biçimde yaşlı insanlar için ilerleyen yaşla uyumlu

224
T o p lu m s a lla n m a . Y aşa m A k ış ı v e Y a d la n m a

roller bulması gerektiğini ileri sürmüş- yaşlı insanların doldurduğu rollerin,


tür. Parsons, özellikle A.B.D.'nin onları taze bir güç ve yeni becerilerle
gençlik ve ölümden kaçınma üzerindeki daha iyi yerine getirecekleri düşünülen
vurgusunun, yaşlı vatandaşları için genç insanlara açık hale getirecektir.
potansiyel bilgelik ve olgunluğuna Uzaklaş-tırmanın aynı zamanda yaşlı
dayanan roller sağlamakta başarısız insanlar için de işlevsel olduğu
olduğunu dikkate almaktaydı. Dahası varsayılmaktadır, çünkü bu, onların
Parsons, kendi zamanında bile açıkça ilerleyen yaşları ve bozulan sağlıkları ile
görülen toplumun grileşmesi ortaday- tutarlı bir biçimde daha az zorlayıcı
ken, bu başarısızlığın yaşlı insanların roller yüklenmelerine olanak sağlaya-
cesaretini kırmasına ve toplumdan caktır. Yaşlı yetişkinlere ilişkin bir dizi
soyutlanmasına götürebileceğini ileri çalışma gerçekte büyük çoğunluğun
sürmüştü. Parsons (1960), “sağlıklı bir emeklilik hakkında iyi şeyler hisset-
olgunluğa” erişmek için, yaşlı insanların tiğini, morallerini yükselttiği ve mutlu-
ruhsal olarak kendi değişen koşullarına luklarını artırdığını rapor etmektedir
ayak uydurmalarının, toplumun da yaşlı (Palmore 1985; Howard 1986)
insanların sahip olduğu toplumsal
rolleri yeniden tanımlamasının gerekli Uzaklaştırma kuramının birtakım
olduğunu ileri sürmekteydi. Parsons'a hakikaderi içerdiği açıksa da, yaşlı
göre, eski roller (iş gibi) terkedilip yeni insanların bütünüyle uzaklaştırılması
üretken etkinlik biçimlerinin (gönüllü düşüncesi, yaşlılığın ister istemez kırıl-
hizmet gibi) belirlenmesi gerekiyordu. ganlık ve bağımlılık içerdiği biçimindeki
yaygın önyargıyı elde bir diye görmek-
Parsons'un düşünceleri, insanlar tedir. İşlevselci yaşlanma kuramlarını
yaşlandıkça onları geleneksel rollerin- eleştirenler, bu kuramların yaşlı insan-
den uzaklaştırarak bu rolleri ötekiler ların değişen koşullara ayak uydur-
için açık hale getirmenin toplum için malarının gerekli olduğunu vurguladık-
işlevsel olduğunu ileri süren uzak- larını, ancak yaşlı insanların karşılaş-
laştırma kuramı'nın düşüncelerini tıkları koşulların adil olup olmadığını
haber veriyordu (Cumming ve Henry sorgulamadıklarını ileri sürmektedir.
1961; Estes ve diğerleri 1992). Bu bakış Buna tepki olarak, bir başka grup
açısına göre, yaşlı insanların artan -kuramcı toplumsal çatışma geleneğin-
kırılganlıkları, hastalıkları ve bağımlılık- den gelen- ortaya çıkmıştır (Hendricks
ları verilmişken, bunların yeterli bir 1992).
biçimde yerine getiremedikleri gelenek-
sel toplumsal rolleri hala işgal ediyor ikin ci ku şak ku ram lar:yaş
olmalarının toplum için giderek artan tabakalaşm ası kuram ı veyaşam akışı
işlevsizlikler yaratacaktır. Bu yüzden kuram ı
yaşlı insanların işlerinden emekli edil-
meleri, sivil yaşamdan çekilmeleri, 1970'lerin ortalarında, gerontoloji
giderek öteki etkinliklerden de uzaklaş- içerisinde yeni bir grup kuram ortaya
tırılmaları gerekir. Uzaklaştırmanın, kondu (Estes ve diğerleri 2003). En
toplumun geneli için işlevsel olduğu önemli katkılardan ikisi, yaş tabakalaş-
varsayılmaktadır çünkü bu, daha önce ması kuramı ile yaşam akışı modeli idi. Yaş

225
T o p lu m s a lla ş m a . Ya şam A k ış ı v e Y a ş la n m a

tabakalaşması kuramı, emeklilik tarafından öncülük edilen politik iktisat


politikası gibi toplumsal yapıların rolü bakış açısı olmuştur. Politik iktisat
İle bireysel yaşlanma süreci ile toplum- kuramı, baskı sistemleri olarak kapita-
daki yaşlı insanların daha genel lizm ile devletin rolüne ve yaşlı insanla-
tabalakaşması üzerindeki etkisine rın marjinalleştirilmesine ilişkin bir
bakıyordu. Yaş tabakalaşması kuramı- yaklaşım sunmaktadır.
nın önemli bir yönü, yapısal gecikme
Politik iktisat kuramı, toplumda
kavramıdır (Riley ve diğerleri 1994). Bu
geçerli olan güç düzenlemeleri ile
yapıların, nüfus içerindeki ve bireylerin
eşitsizlikleri biçimlendiren ve yeniden
yaşamlarındaki değişmelerle nasıl
üreten ekonomik ve siyasal düzenlerin
birlikte değişmediklerine ilişkin bir
üzerinde durmaktadır. Sosyal politika,
anlayış sunmaktadır. Örneğin, Birleşik
örneğin gelir, sağlık ya da sosyal güven-
Krallık'ta ikinci Dünya Savaşının
liğe yönelik olan zamanın toplumsal
hemen ardırdan emeklilik yaşı 65 olarak
savaşımları, çatışmaları ve baskın güç
belirlendiğinde, yaşam beklentisi ile
ilişkilerinin sonuçları diye görülür. Yaşlı
yaşlı insanlar için nitelikli bir yaşam
insanları etkileyen politikalar toplu-
olanağı, bugünküne kıyasla oldukça
mun, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıfa
düşüktü (s. 220'deki 6.2. Şekile bakınız).
göre tabakalaşmasını yansıtır. Bu
Yaş tabakalaşması yaklaşımı gibi haliyle, yaşlanma ve yaşlılık olguları
yaşam akışı bakış açısı da, yaşlanmaya doğrudan, içinde konumlandıkları
bireysel uyarlanmanın ötesine geçerek genel toplumla bağlantılıdır ve öteki
bakmaktadır, (yaşam akışı düşüncesi, toplumsal güçlerden yalıtılmış bir
yukarıda s. 215'de anlatılmaktadır.) Bu biçimde ele alınamaz (Estes ve Minkler
bakış açısı yaşlanmayı, yaşam akışının 1991; Estes ve diğerleri).
daha önceki dönemlerinde ortaya çıkan
tarihsel, toplumsal, ekonomik ve çevre- Birleşik Krallık’ta y aşlılığın
sel etkenler tarafından biçimlendirilen, görünüşleri
yaşamın bir aşaması diye görmektedir.
Yaşlanma, yeni olasılıklar sunan bir
Bu yüzden yaşam akışı modeli, yaşlan-
süreç olmakla birlikte bilinmedik
mayı doğumdan ölüme dek süren bir
zorlukları da beraberinde getirmek-
süreç diye görür. Bu yönüyle, ayrı bir
tedir. insanlar yaşlandıkça, başetmenin
grup olarak yalnızca yaşlılar üzerinde
güç olduğu fiziksel, duygusal ve maddi
duran eski kuramlardan ayrılır. Kuram,
sorunların bir birleşimi ile karşı karşıya
ruhsal durumlar, toplumsal yapılar ve
kalırlar. Önemli bir geçişi belirleyen
toplumsal süreçler arasındaki ilişkileri
zorluklardan biri de emekliliktir. Çoğu
incelediğinden mikro ve makro-sosyo-
insan için çalışmak yalnızca faturaları
loji arasında bir köprü oluşturmaktadır.
ödemekle kalmaz, aynı zamanda
Üçüncü ku şak kuram lar: p olitik insanların kişisel kimlik duygularına
iktisat kuram ı katkıda bulunur. Bu durumda, emeklilik
yalnızca gelir kaybına yol açmaz; aynı
Son yıllarda, yaşlanma hakkında zamanda, pek çok kişinin ayak uydur-
yapılan çalışm aların en önemli makta güçlük çektiği bir statü kaybına
çizgilerinden birisi, Caroll Estes da yol açar. Pek çok yaşlı insanın karşı

2Z6
T o p lu m s a lla ş m a . Y a şam A k ış ı v e Y a ş la n m a

karşıya kaldığı bir başka önemli geçiş, heteroseksüel olanlar kadar gay ve
eşin yitirilmesidir. Dulluk, kırk ya da elli lezbiyen olanları da vardır. Dahası,
yıllık bir ortağın, birlikteliğin ve Britanya'daki öteki insanlar gibi,
desteğin esas kaynağı olan kişinin sağlıkları arasında da farklar vardır. Bu
kaybını temsil eder. Hollywood filmi farklılıklar yaşlı insanların kendi
Schmidt H akkında (About Schmidt - özerklikleri ile refahlarını koruyabilme
2002), başrolünde oynayan Jack yeteneklerini de etkilemektedir.
Nicholson'un kendi yaşamıyla yüzleş-
Yaşlı insanların yukarıda değinilen
mek zorunda kalan birisini anlat-
farklılıklarının yanısıra, artık “geç yaş”
maktadır.
şimdi geniş ve giderek artan bir yaş
Yaşlı nüfus, Birleşik Krallık grubunu kapsamaktadır. Genellikle
toplumunun bu kitap boyunca tartışılan yaşamın üçüncü ve dördüncü çağları
çeşitliliğini yansıtmaktadır. Yaşlı arasında bir ayrım yapılmaktadır.
insanlar zengindir; yoksuldur; ve Üçüncü çağ, insanların etken, bağımsız
aradadır; onlar her etnik gruptan bir yaşam sürdürdükleri, giderek artan
gelirler; yalnız ve değişik biçimlerdeki bir biçimde anne babalığa ve işgücü
aileleriyle yaşarlar; siyasal değer ve piyasasına ilişkin sorumluluklarından
tercihleri bakımından farklıdırlar; kurtuldukları, elli ile yetmiş dört yaş

İrlanda | _ -----—
------------
r— — — _] Yoksulluk oranı
----------
Yunanistan ■i cıı "III
------------
Portekiz -------

Danimarka
Avusturya ______
-----------
Belçika -----------■ ----------- ------------ .... 1
:-----------
Birleşik Krallık ■----------- ------------
Fransa ______ :______
--------- -- =
Finlandiya *--------- = rz^
______ ==m m ______ 1
İspanya T ™ 1” 1" 1---------- — ~ -------- “
— w 1
İtalya ,c“ “ — -
------------
Almanya ----------- —
------------ - ------- ------------
İsveç
r ~ ------------
Lüksemburg
------------ — — ™ >™
Hollanda fa
m
AB ortalaması
--------- ------------ ------------ ------------ ------------
10 20 30 40 50 60 70 80 90 100

6.3. Şekil 65 yaş ve üzeri insanlar arasındaki yoksulluk oranıa ve göreli gelirb:
AB karşılaştırması, 1998.
a Ulusal nüfusun eşitlenmiş medyan gelirinin % 60 altındaki gelire sahip olanların yüzdesi.
b 65 yaş ve üstü kişilerin, 0-64 yaş arası nüfusun bir oranı olarak eşitlenmiş medyan geliri.
Kaynak: SodaI Trends 34 (2004), s. 7.

227
T o p lu m s a lla ş m a , Y a şa m A k ış ı v e Y a ş la n m a

Kimileri için yaşlılık çarpıcı bir yoksulluk, kötü sağlık, depresyon ve yalnızlık zamanıdır.

arasım kapsamaktadır. Bu grupta olan öteki Avrupa Birliği ülkelerinde de


pek çok kişi, gelişen bir tüketim ve yinelenmektedir. Bununla birlikte yaşlı
kültürü finanse edebilecek kadar insanların kendi yaşam standartlarına
zamana ve paraya sahiptir. Birleşik ilişkin öznel duyguları yalnızca maddi
Krallık'ta, turlarını ve öteki ürünlerini etkenlere değil, kendilerini karşılaştır-
yalnızca elli yaş üstü piyasasına yönelten dıkları öteki referans gruplarına da
bir şirket olan Saga'nın başarısı, “gri dayanmaktadır. Birbirlerinin anılarına
pound”un artan gücünün kanıtıdır. dayanarak önceki yaşamları ile karşılaş-
Buna karşılık dördüncü çağ, insanların tırmalar yapmak da olanaklıdır. Böyle-
yaşamlarındaki, bağımsızlıkları ve likle, kendi durumlarını geçmişle,
kendilerine bütünüyle bakabilme maddi bakımdan (ahlaki ya da
güçleri daha ciddi zorluklarla karşılaşan toplumsal bakımdan olmasa da) pozitif
yıllardır. bir biçimde karşılaştırmaları olasıdır.
Bununla birlikte kendi durumlarını,
Bu kısımda, Birleşik Krallık'taki
maddi olarak şu andaki durumlarından
eşitsizlik, toplumsal cinsiyet ve etnik
daha iyi olması olası olan, emeklilikten
durumun yaşlanma deneyimi üzerin-
önce sahip oldukları yaşam standart-
deki etkisine bakacağız.
larıyla karşılaştırmaları da olanaklıdır.
E şitsizlik veyaşlı insanlar Yaşlı insanlar kendi durumlarını ayrıca,
bir bütün olarak toplumun ya da öteki
Genel olarak, Birleşik Krallık'ta, emeklilerin ortalama yaşam koşullarıyla
yaşlı insanlar, nüfusun öteki bölümle- da karşılaştırabilirler. Bu yüzden yaşlı
rine kıyasla maddi bakımdan daha kötü insanlar arasındaki eşitsizliğe ilişkin
durumda olma eğilimindedirler. Bu ortak bir öznel deneyim yoktur
durum, 6.3. Şekilde gördüğümüz gibi, (Vincent 1999).

228
T o p lu m s a lla ş m a , Y a şam A k ış ı v e Y a ş la n m a

İngiltere ve Galler
Her 100 erkek başına kadın sayısı

6 . 4 . Şek il Y aşlı in s an la r a ra sın d ak i c in s iy e t o r a n la rı: y a ş a g ö r e , 1 9 5 1 - 2 0 0 1 “


* Yıl o rta s ı n ü fu s ta h m in le rin e d a y a n m a k ta d ır .
Kaynak: Social Trends 3 4 (2 004), s. 7.

Sınıf, ırk ya da toplumsal cinsiyet Yaşlı insanlar arasındaki yoksulluğa


eşitsizlikleri çokluk kişi ücret karşılığı daha ayrıntılı olarak, “Yoksulluk,
T o p lu m s a l D ış la n m a ve R e f a h ”
çalışmayı bıraktığında artacaktır; bu
başlıklı 10. B ölüm d e, s. 39 5-6'd a
yüzden yaşlılıkta eklenen eşitsizlik, yaşlı bakıyoruz.
kadınların, azınlıkların ve kol işçilerinin,
orta yaştaki akran eşdeğerlerinden daha Britanya'daki 1.317 yaşlı insanın
yoksul olacağı anlamına gelir. Emekli- yaşam biçimleri üzerine Kent Üniversi-
lik, yaşlı bir insanın yaşam standardında tesi tarafından yapılan bir anket (Milne
önemli bir düşüş anlamına gelebilir. ve Harding 1999), iki ayrı “dünyanın”
Çalışma yaşamı sırasında özel bir varlığını kanıtlamıştır. Emekliliklerin
mesleki ya da kişisel emeklilik fonu başlarında olan, mesleki bir emeklilik
oluşturabilme yeteneği, emekliler ara- fonundan yararlanan, aileleriyle paylaş-
sındaki gelir eşitsizliğinin temel belirle- tıkları evde yaşayan bireylerden oluşan
yicilerinden birisidir. Sonuç olarak, birinci dünyada, makul ölçüde rahat bir
daha yaşamlarının sonraki bölüm- yaşam biçimi bulunmaktadır. Seksen
lerinde en yüksek haftalık safi gelire yaşın üzerinde olan, yalnız yaşayan ve
sahip olmaları olasılığı en yüksek olan çok az tasarrufu bulunan insanların
grup, daha önce profesyonel ya da yö- oluşturdu-ğu ikinci dünyada, çarpıcı bir
netici olarak çalışmış yaşlı erkeklerdir. yoksulluk sözkonusudur. Anketi

229
T o p lu m s a lla n m a . Y aş am A k ış ı v e Y a ş la n m a

yanıtlayanların temel sorunları olarak düşmektedir (HMSO 2004). Kadınların


para konusun-daki kaygılar, bozulan bu sayısal üstünlüğü, “yaşamın sonraki
sağlığa ilişkin kaygılardan hemen sonra dönemin kadınlaşması” diye tanımlan-
gelmektedir. mıştır.

Yaşamıngeç döneminin kadınlaşması Birleşik Krallık'ta yaşamın geç


dönemi yirminci yüzyılın ikinci yarı-
Kadınlar erkeklerden daha çok sında ezici oranda kadın ağırlıklıydı,
yaşama eğilimindedir. Birleşik Kral- kadınların erkeklere oranı dalga-
lık'ta, doğumdaki yaşam beklentisi lanmalar göstermiştir; bugünlerde de
kadınlar için 2003 yılında, erkekler için düşmektedir. Şu anda Birleşik Krallık'ta
olandan neredeyse beş yıl daha uzundu doksan yaş üzeri kadınların sayısı
(National Office of Statistics 2004a). erkeklerin sayısından üç kat fazladır;
Bu yüzden, dulluk yaşlı kadınlar için bir ancak bu sayının 2021'e kadar iki kata
normdur. Altmış beş yaş ve üzeri olan düşmesi beklenmektedir. Kadınların
kadınların neredeyse yarısı, seksen beş sayısının erkeklerin sayısına oranındaki
yaş ve üzeri olanların beşte dördü dul- bu düşmeni bir nedeni, Birinci Dünya
dur. Buna karşın, altmış beş ile atmış Savaşında savaşmış olan çok fazla genç
dokuz yaş arasındaki erkeklerin dörtte insanın ölümüdür. Bu kuşaktaki
üçü evliyken bu oran seksenlerinin kadınlar emekliliklerine ilk kez 1961
başında olan erkekler için % 60'a nüfus sayımı sırasında ulaştılar; bu

Büyük Britanya Yüzdeler


Özel emeklilik Özel emeklilik
Yüzde elde edilen fonundan elde
fonundan kadınların
edilen medyan gelir
ve erkeklerin elde
(Haftalık £) ettiği gelirlerin
Erkekler Kadınlar Erkekler Kadınlar oranı (yüzdeler)

Evlilik Durumu
Evli/birlikte yaşayan 74 28 94 34 37
Bekar 52 61 65 70 108
Dul 70 56 61 46 75
Boşanmış/ayrılmış 57 36 78 48 62

Sosyo-ekonomik durum
Profesyonel/yönetici 90 64 172 95 55
Ara kategori 60 51 84 43 51
Rutin ve kol işçisi 62 34 50 28 56

Hepsi 71 43 83 44 53

6.5. Şekil 6 5 yaş ve üstü kişilerin elde ettiği özel emeklilik fonu gelirleri*:
evlilik durumu ve sosyo-ekonomik grubab göre, 2001/2
“ m esleki y a d a kişisel fonlar, h ay a tta kalanlar için olanlar dahil.
b kendi m esleklerin e g ö r e v e Ulusal İstatistik S osyo-eko n om ik Sınıflama (NS-SeC) sistem in e
g ö re sınıflanan. Bakınız: A p p en d ix, Part 1: NS SeC. Veriler ağırlıklandırılm amıştır.
Kaynak: S ocla l Trends 3 4 (2 0 0 4 ), s. 11

230
T o p lu m s a lla ş m a , Y a ş am A k ış ı v e Y a şla n m a

tarihten başlayarak cinsiyet oranındaki erkekler için % 66'dır. Araba sahipli-


dengesizlikler hızlı bir artış göstermeye ğindeki dengesizlik önemli değilmiş
başladı. Yaşlı erkekler ile kadınların gibi görünebilir, ancak bu, kadınların
arasındaki dengesizliğin azalmasının genel hareketliliğini ve sağlık hizmede-
ikinci bir nedeni, yirminci yüzyılın rine, alışverişe ve başkalarıyla bağlantıya
ikinci yarısında, altmış beş yaş üzeri erişimlerini önemli ölçüde kısıdamak-
e r k e k le r in ölüm o r a n la r ın ın tadır.
kadınlarınkine kıyasla daha hızlı
Artan yaşla birlikte, kadınlar
düşmesidir. 6.4. Şekil yaşlı insanlar
erkeklere kıyasla engellilikten daha fazla
arasındaki cinsiyet oranlarının 1951'den
çekerler. Bunun anlamı, gündelik işleri-
bu yana nasıl dalgalanmalar sergile-
ni ve banyo yapmak ve yatağa gitmek ve
diğini göstermektedir.
yataktan kalkmak gibi kişisel bakım
Yaşlı kadınların yaşlı erkeklere rutinlerini yürütebilmek için daha fazla
kıyasla daha yoksul olma olasılığı yardım ve desteğe gereksinim duyarlar.
yüksektir. Yukarıda, özel emeklilik fonu Britanya'nın yaşlı kadınlarının yaklaşık
oluşturabilme yeteneğinin, yaşlı insan- yarısı yalnız yaşamaktadır; bu oran
lar arasındaki servet eşitsizliklerinin erkeklerde sadece beşte birdir. Bu yüz-
temel nedenlerinden birisi olduğunu den, yaşlı nüfus için hazırlanması gere-
görmüştük. Kadınların erkeklerle aynı ken bakım kalıplarının özgül toplumsal
emeklilik fon gelirlerinin erkeklerinkine cinsiyet içermeleri bulunmaktadır
kıyasla, kazançlardaki toplumsal (Arber ve diğerleri 2003).
cinsiyet farkları ve çocuk sahibi olun-
duğunda uğranılan yaşamboyu kazanç- Yaş ve etniklik
ların kaybı yüzünden çok daha düşük Birleşik Krallık'taki etnik azınlık-
olması olasıdır. Yaşlı kadınların yalnızca lara mensup yaşlı insanların gelirlerinin
% 43'ü özel emeklilik fonundan (ölen aynı zamanda beyaz eşdeğerlerine
kocalarının özel fonlarına dayanan kıyasla daha düşük olma eğilimi vardır;
dulluk fonları da içinde olmak üzere) ortalama ölçüdeki yardımlara gereksi-
gelen herhangi bir gelire sahiptir; bu nimi de daha fazladır (Berthoud 1998).
oran erkekler için % 71 'dir (HMSO Etnik azınlık gruplarından gelen yaşlı
2004). 6.5. Şekil, altmış beş yaş insanlar ayrıca, araba sahipliği ve ev
üzerindeki, özel emeklilik fonundan sahipliği gibi öteki konularda da
yararlanan kadın ve erkeklerin bu gelir dezavantajlı konumdadır (her ne kadar
kaynağına sahip olanların medyan Hintliler ve Çinliler gibi belirli grupların
miktarlarına oranını göstermektedir. ev sahipliği beyazlarınkine yakın olsa
Çalışmalar, erkeklerden daha az bile). Genel olarak, Birleşik Krallık'taki
kişisel gelire sahip olmalarının yanında, PakistanlIlar ve Bangladeşliler arasın-
yaşlı kadınların aynı zamanda araba daki yoksulluk oranları, öteki gruplara
sahipliği gibi öteki kaynaklar bakımın- kıyasla daha yüksektir; yaşamın daha
dan da eşitsizliğe uğradığını göstermek- sonraki dönemlerinde de bu kalıp
tedir. Yetmiş beş ile seksen dört yaş sürmektedir.
arasındaki kadınların yalnızca % Ginn ve Arber (2000), yaşlı insanlar
42'sinin bir arabası vardır; aynı oran arasındaki gelirde ortaya çıkan etnik ve

231
T o p lu m s a lla ş m a , Y aş am A k ış ı v e Y a ş la n m a

toplumsal cinsiyet farklılıklarını incele- sürelerini, işgücü piyasasındaki ayrım-


mişlerdir. Yazarlar, yaşlı Asyalı kadınla- cılığı, azınlıkların yerleştiği bölgelerde
rın özellikle dezavantajlı olduklarını bulunabilen işlerin biçimini ve sınırlı
bulmuşlardır. Emekli olan etnik oluşunu, kimi zaman da İngilizceyi iyi
azınlıklar çokluk emekli maaşlarını konuşamamayı yansıtmaktadır. Kimi
mesleki ya da özel bir emeklilik fonu ile özgül azınlık gruplarındaki kadınlar
desteklemekten yoksundur. Özel için, ekonomik dezavantaj aynı zaman-
emeklilik fonunun yokluğu, Britanya- da, yaşamın daha önceki döneminde
daki, büyük ölçüde göçle gelen yaşlı çalışmayı engelleyebilen kültürel norm-
etnik nüfusun daha kısa olan istihdam

Sosy ololjik im gelem inizi kullanm ak: ya şsız bir g e le c e k ?


M ike Hepıvorth, Yaşlılık Öyküleri (Stories o f Ageing -2000 ) yaşlanacak kadar uzun yaşam a şansına kavuşursa,
kitabında, okurları “toplumdakiyaşlanma deneyiminin yaşlılığın yalnızca bir tek geleceği vardı: bedenin
anlam ındakifarklılıkları anlayabilmek için, biryaratıcı kaçınılmaz olarak bozulm ası, ölüm ve yaşamdan sonra
kaynak olarak edebiyatı keşfetmeye" özendirmektedir. C en net ya da Cehennem in geldiği biçimindeki
A şağıdaki kesimde, Hepmrth, bilimin ve teknolojinin Hıristiyan görüş. Hıristiyan düşüncesindeki bedenin
yaşlanmayı nasıl anladığımı% nasıl kökten bir biçimde ruhtan ikici bir biçim de ayrı tutulması, bedenin
değiştirebileceğini tartışmaktadır. yaşlanmasını, peçenin ardındaki sonsuz ruhsal yaşama
erişmek için kısa bir sınam a yeri olan, geçici dünya
Batı kültüründe yüzyıllardır yaşlılık, insanların yalnızca
içinde düşünmektedir. E tin çü rüm esi, ruhun ya da
doğaüstü güçler tarafından kurtarılabileceği bir varoluş
özsel benliğin, zam anın ötesindeki bir öte-dünya
durum u diye anlaşılmıştır. D oğrud ur; etken yaşamı
varoluşu için serbest bırakmaktadır. Cennet, doğru ya
uzatm a girişimi hep olm u ştur; ne ki ço k yakın
da erdemli bir biçim de yaşlanmanın ve şeytanla
dön em lere kadar bu arayış bir gerçeklikten ço k bir düş
gençlik dolu etken bir yaşamı uzatm ak için anlaşma
olm uştur, insanlar ebedi yaşama sahip olduklarında ise
yapm a peşinde koşm am anın karşılığıydı.
bu, D olaşan Yahudi ve U çan HollandalI efsanelerinde
olduğu gibi bir kutsanma olm ak yerine bir lanet olarak N e ki, zam an hızla değişiyor; m o d ern bilimsel tıp ve
görülm üştür. [Edebiyatta, kimi zaman] doğaüstü güçler, teknolojinin gelişimi de yaşlanan bedenden öteki
şeytanla bir anlaşma imzalayıp ruhunu satan Faust dünya yerine bu dünyada kurtulm a sözü seçeneğini
(Fielder 1 9 4 6 ) örneğinde ve O scar Wilde'ın ahlaki sunm uştur (K atz 199 6). Bu gelişm enin ilginç
çöküntüyü anlatan Donan Gray'in Portresi rom anında özelliklerinden birisi, yaşsız bir geleceğe ilişkin çağdaş
olduğu gibi, fiziksel yaşlanm anın norm al süreçlerini modellerin, özünde ruhsal olm aktan ço k baskın bir
durdurm ak için, şeylerin doğal gö rü ne n düzenine biçim de biyolojik nitelik kazanm asıdır (Cole 1992).
m üdahele ederler. D orian Gray, m uhteşem bakışları Buğünlerde yaygın olan inanç, m addi olmayan sonsuz
olan , yüzü ve bedeni ahlaki olmayan uygulamalara ruhun dininin değil, biyolojik bedenin biliminin
düşkünlüğünden gizem li bir biçim de hiç etkilenm eyen yaşlanma sürecini durduracağı ve genç kalarak yaşam a
bir sanat düşkünüdür; ahlaki düşüklüğünün görü n ü r süresini uzatacağıdır. Öndegelen gerontolojiyle
olan bütün işarederi (öyküde bir çeşit erken yaşlanm a) uğraşan so syo lo gjab b er E G ubrium (G ubrium 1986 ),
gizem li bir biçim de p ortresine aktarılmaktadır. bizim çağdaş toplum da biyolojik olarak sınırlı olan bir
Sonunda, geçm işinin kanıtını yoketm ek için resm e bir yaşam süresinin “olağanlığını” kabul etmekteki
bıçakla saldırdığında, p ortre ile kendisi arasındaki isteksizliğimiz üzerinde yorum d a bulunmuştu. Bilimin
bağlantı öylesine yakındı ki, yalnızca kendisini insan sorunlarını çözm edeki sınırsız potansiyeli bizim
yoketmişti. Ölüm ünün ardından, ölü bedeni umutlu bir biçimde, yaşlanm ayı yaşam akışının doğal
tanınm ayacak kadar yaşlı, “yitip giden, kırışık ve iğrenç sonlanm ası yerine potansiyel olarak tedavi edilebilecek
g örü n en ” (19 6 0 : 167) bir hale gelmiş, buna karşılık bir hastalığa dönüştürm esi için dp bilimine bel
p ortre, ilk gençlik görü ntüsüne geri d önm üştü bağlam amızı özendirm ektedir. Yaşlılığın geleceğine
“ m uh teşem gençliği ve güzelliğinin bütün mucizesiyle” ilişkin bu iyim ser bakış açısına gö re, yaşamın ilerleyen
(1 6 7). dönem lerine eşlik eden biyolojik riskler tedavi
edilebilecek; insan yaşam süresi de Incil'deki üç
Efsanelerle rom antik düşgücünün alanı dışında, Batı
rakamlı ve onlu yılların ötesine rahat rahat
kültüründe çok yakın zam anlara kadar, eğer kişi
geçebilecektir. Bugünlerde, gündem inden,

232
Toplumsallaşma. Yaşam Akışı ve Yaşlanma

yaşlanmayla elele giden hastalıklara çareler öyküsü böylelikle, insanların bedenin sınırlamalarına
bulunduğunda ve tekleyen ve çalışmayan beden nasıl ayak uydurduklarıyla değil, bilim kurgunun nasıl
parçalarının yerine yeneileri konabildiğinde, yaşlanma gerçek olduğunu anlatacak. B eden bir makinadır;
insanın gündem inden kaybolacak. yaşlanm anın anlamı da, bir kaygı kaynağı olmaktan
çıkabilir.
İnsanlar için yaşlanm a sürecini altetm enin bir yolu,
siborglara dön üşm ek ya da kısmen biyolojik, kısmen de Kaynak: H epw orth (2 0 0 0 ), s. 124-5.
teknolojik varlıkların “insan-sonrası” bedenlerine sahip
S o ru la r
olm aktır (Featherstone 199 5). [Drew Leder'in varlığını
ağrı, hastalık ve çalışm am a olarak duyuran “kaybolan 1. Ebedi gençlik isteği, yaş ayrımcısı bir toplum un
beden” (1 9 9 0 ) düşüncesinin tersine], geleceğin bu sonucu mudur?
görüşü, kaybolan bedenin kelimesi kelimesine
2. Yaşlanm anın etkilerini ortadan kaldırırsak,
kaybolduğu bir görüş. İçsel bedenin yaşamın ilerleyen
yaşlanm aktan sözetm ek artık anlamlı olacak mıdır?
bölümünde sorun yaratan herhangi bir parçası,
ayrılacak ve yerine genetik olarak üretilmiş ya da hasat 3. K im i sosyologlann, yaşsız bir geleceğe doğru
edilmiş bir p arça ile değiştirilecektir. Yaşlanan bedenin bakabiliriz savıyla aynı düşüncede misiniz?

lardan da kaynaklanmaktadır. tir. Yaşam beklentisinin artışı, bugün


olduğundan daha uzun süre emekli
Yaşlanmanın siyaseti
maaşı ödenmesi gerektiği anlamına
“Küreselyaşlanma kri%i”mı? gelmektedir (6.7. Şekile bakınız),
(yaşlanan nüfus ve sosyal harcamalar
1850 yılında, 65 yaşın üzerindeki hakkındaki anlaşmazlık, aşağıdaki
nüfusun toplam nüfusa oranı yaklaşık kutuda tartışılmaktadır).
% 5 civarındaydı. Bugün bu oran %
15'in üzerindedir ve artmayı sürdür- Son dönemlerde, yaşlı insanların
mektedir. Nüfusun içindeki yaş dağılı- “bağımlı nüfus” olduğu anlayışı
mındaki bu önemli kayma, Britanya ve eleştirilerle karşılaşmıştır. Bir grubu
öteki pek çok sanayileşmiş ülke için “bağımlı” diye betimlemek, onların bir
özgül zorluklar yaratmaktadır. N ü f u - biçimde toplum için bir sorun
sun yaş dağılımındaki bu önemli kayma olduğunu ima etmektir. Chris Gilleard
Britanya ile öteki sanayileşmiş ülkelerin ve Paul Higgs (2005), topluma ve yaşam
pek çoğunda özel güçlükler ortaya akışına yayılan yeni bir zenginlik
çıkarmaktadır. Bunun nedenini anla- olduğunu ileri sürmüşlerdir. Yazarlar
manın bir yolu, bağımlılık oranı bir bütün yaşlıların ayrım gözetmeden
yanda küçük çocuklar ve emekli kişiler güçlü ve finansal güvenceye sahip
ile, öte yanda çalışma yaşındaki insanlar olmadığını kabul ediyor olsalar da, pek
arasındaki ilişki üzerinde düşünmektir çok kişinin artık emekli olmayı bekledi-
(Birleşik Krallık ile birkaç ülke için ğini, yaşamın ilerleyen bölümlerinin iyi
artan bağımlılık oranları, 6.6. Şekilde yönde değiştiğini söylemektedir. Yaşa-
gösterilmektedir. Yaşlı nüfus önümüz- mın sonraki bölümlerindeki insanların
deki yüzyılda da artmayı sürdürürse, konumlarına geleneksel olarak uygula-
sosyal hizmetler ve sağlık sistemlerine nan anlayışların pek çoğu örneğin,
yönelik istemler de artmayı sürdürecek- onların toplumsal olarak uzaklaşmış ya

Z33
T o p lu m s a lla ş m a , Y a ş am A k ış ı v e Y a ş la n m a

6 . 6 . Ş e k il: Y a ş a g ö r e b a ğ ım lı n ü fu s, B irle şik Krallık, 1 9 7 1 - 2 0 2 1 “.


a 2001 ve 2002 nüfus tahm inleri, M anchester eşleme çalışmasının geçici sonuçlarını
içerm ektedir.
b 2001 yılına dayanan projeksiyon.
Kaynak: Social Trends 34 (2004), s. 17. _________ _

da devlete bağımlı olduğu bugünlerde


yetersiz kalmaktadır. Örneğin, bugün
emeklilik yaşına erişen yetişkinler
2000 2 0 3 0 tahmini
kuşağının, moda, müzik gibi “gösteriş
tüketimi”nin baskın olduğu bir gençlik
kültürünün geçerli olduğu, 1950'lerin
ve 1960'ların savaş sonrası döneminde
büyümüşlerdir. Yaşlı insanlar olarak, bu
kişiler gençken sahip oldukları alışkan-
lıkları sürdürecek, önemli tüketiciler
olmayı sürdürecek ve bağımsız bir
yaşam biçimini benimse-yeceklerdir.
Arber ve Ginn (HMSO 2004) de,
bağımlılık düşüncesinin artık gözden
geçirilmesi gerektiğini ileri sürmekte-
Britanya İspanya Almanya Fransa İtalya
dirler. İlk olarak, bağımlılığı tanımlamak
için kullanılan yaş sınırları (16 yaş altı, 6 . 7 . Ş e k il: S e ç ilm iş ü lk e le r d e k i,
altmış dört yaş üstü), artık bu ülkedeki G SY İH ’ nın b ir o ra n ı o la r a k
istihdam kalıplarını yansıtmaktan e m e k lilik fon ları 2 0 0 0 v e 2 0 3 0 .
uzaktır. Daha az genç insan arük on alü Kaynak: 'The Crumbling Plllars of Old A ge,”
The Econom ist (27 Eylül 2003)
yaşında işgücü piyasasına tam zamanlı

234
T o p lu m s a lla ş m a . Y a şa m A kış ı v e Y a ş la n m a

Y aşlanm a v e refah d ev leti: işleyen saatli bom ba m ı?


R efah devleti açısından yaşlanan bir nüfusun anlam ı çıkarlar ile devlet em eklilik sistem inin yerine serbest
nedir? D ü nya B an k ası, Averting the O ldAge (İleri Y aş piyasa seçen ekleri için bastıran siyasal sağ tarafından
K rizin d e n K a çın m a -1 99 4) raporu nd a, yaşlanan pom palandığını ileri sü rm ektedir. B u , sü reç içerisinde,
insanların oranındaki çarpıcı artışın em eklilik ve tıbbi insanlarm em eklilikten sonraki finansal güven celeri
bakım harcam alarının gid erek daha z o r finanse hakkında yaygın kaygıları doğurm aktadır. B lack b u rn
edilm esine yol açacağını ileri sürm üştü. B u hem aynı zam anda, çalışanların tasarruflarının hesap
gelişm iş h e m de gelişm ekte olan dünya için doğrudur, sahiplerinin uzun d öne m güvenliğinden ç o k , kendi
ancak zengin ülkeler bu so run ile daha yakın bir yatırım larının kısa d önem en yüksek getiri
zam and a karşılaşacaklardır. G elişm iş dünyada, çalışm a getirm esiyle ilgilenen em eklilik fo n yöneticilerinin
yaşındaki insanların altm ış be ş yaş üzeri insanlara oranı eline verildiği, ö zel şirketlerin em eklilik fonlarını
şu anda d örd e karşı bir iken 203 0'd a bu oran ikiye karşı işletm e biçim ine de -bu na “gri kapitalizm ” diyor
bire inecektir. Ç alışan nüfus em eklilik öd em esi isteyen eleştiriler yöneltm ektedir.
insanların artan sayısını karşılam ak için devasa b ir vergi
Britanyalı sosyolog Ph il M uüan, Hayali Saatli Bomba
yükünü taşım ak z orund a kalacaktır. O d ö nem d en bu
yana, bu sorunla nasıl başedileceği konusund a ço k (T h e Im agin ary T im e B o m b -2 0 0 2 ) başlıklı kitabında,
yaşlanan nü fusun, yıkıcı toplum sal sorunlara yol
sayıda kitap, k on feran s ve politika girişim i
a çabilecek olan işleyen bir saatli b o m b a olduğuna
gerçekleştirildi (The Economist 2 0 0 0 ).
inananların kend isinin yıkmaya çalıştığı bir dizi m itin
S o n zam anlarda birk aç yazar bu bakışa karşı kurbanı olduklarını ileri sürm ektedir. Ö rn eğ in , M ullan
çıkm ışlardır. A m erikan em eklilik sistem ini inceleyen sağlık harcam aları hakkında, yaşlanan nüfusun kötü
D e a n B ak e r ve M ark W eisbrot, Sosyal Güvenlik: Sahte sağlık ve bağım lılıkta üssel b ir artış yaratacağı
Kri% (Social Security: T h e P ho n y C risis-19 99 ) başlıklı anlam ına gelm esi bir m ittir. M ullan bu m ite karşı,
kitaplarında, ek on o m ik büyüm e hakkındaki en tutucu yaşlanm anın bir hastalık olm adığı, ço ğu yaşlı insanın
varsayımlarla bile, A .B.D .'deki sosyal güvenlik da ne hasta ne de engelli olduğu yanıtını verm ektedir,
sistem inin otuz yıl içinde ö n g örülen çöküşünü n ortaya in sanların daha uzun yaşıyor olm alarının bir nedeni,
çıkm asının olası olm adığını gösterm ekted irler. Yazarlar, geçm iş yüzyılda yaşam koşullarında gerçekleşen
sistem in öz elleştirilm esi konusundaki baskının büyük iyileşm edir; M ullan, eğer bu iyileşm e sürdürülürse,
bö lü m ünün Wall Stre e t'te n geldiğini ileri sürm ektedir. yaşlı insanların ö n cellerin e g ö re daha sağlıklı ve güçlü
B un un nedeni, eğer devletin öded iği sosyal güvenlik olacağını ileri sürm ektedir. M ullan'ın saldırdığı ikinci
sistem inin yerine bireysel em eklilik fonları sistem i bir “m it” , yaşlanan nüfusun devletin em eklilik
getirilirse, A m e rika'nın fin ansal hiz m et se ktö rü n ün 1 30 program ını iflas ettireceği, bu yüzden de p ro gram ın
m ilyon yeni yatırım hesabı kazanacak olm asıdır. devletin çalışırken öd e sistem inden ö zel program lara
kaydırılması gerektiği inancıdır. M ullan, devletin
B e n z er biçim de, B ritanyalı so sy olo g R o b in B la ck b u rn ,
em eklilik maaşı verm esinin özel program lara g öre
dünya çapındaki em eklilik öd em elerinin tarihsel bir
daha etkin olduğuna, bu yüzden de bu re fo rm a hiç
derlem esini yaptığı kitabı Ölümden Bankacılık (B ankin g
g erek olm adığına işaret etm ektedir.
o n D e a th 2 0 0 2) içinde, yaşlanan b ir nüfusun bir
em eklilik krizine yol açacağı korkusunun finansal

olarak girmektedir; bunun yerine bu yalnızca işgücü piyasasına etken bir


insanlar biçimsel eğitim içinde daha kanlımla sınırlı olmadığını ileri sürmek-
uzun kalmaktadır ve işçilerin çoğu tedirler. Kanıtlar, yaşlı insanların bir yük
işgücü piyasasını altmış dört yaşından olmak bir yana, ekonomik ve toplumsal
önce terketmektedir. Aynı zamanda pek çok katkıda bulunduklarını
daha önce hiç olmadığı kadar çok göstermektedir. Yaşlı insanlar çokluk,
kadın, erkekler arasındaki kısalmış istih- daha az yetenekteki eşlerine karşılıksız
dam süresini telafi edecek biçimde ve biçimsel olmayan bir bakım
ücretli işlerde çalışmaktadır. sağladıklarından devletin sağlık ve
kişisel bakım harcamalarını önemli
Arber ve Ginn ikinci olarak, eko-
ölçüde düşürmektedir. Bu insanlar aynı
nomiye katkıda bulunan etkinliklerin
zamanda torunların bakımını üstlene-

235
T o p lu m s a lla ş m a , Y a şa m A k ış ı v e Y a ş la n m a

rek kızlarının ve gelinlerinin işgücü hastaneler ya da huzurevlerinde bulun-


piyasasına girmelerini sağlamaktadır. duklarına; bu yaşlıların büyük bölümü-
Yaşlı insanlar gönüllü kuruluşlarda da nün bunak olduğuna; yaşlı işçilerin
etkindirler. Arber ve Ginn, yaşlı insan- gençlerden daha az hünerli olduklarına
ların aynı zamanda büyümüş çocukları inanılmaktadır. Bu inançların hepsi
için önemli bir finansal destek hatalıdır. Altmış yaş üzeri işçilerin
sağladıklarını -örneğin onlara krediler, verimlilik ve işe devam kayıtları,
eğitim ücrederi, hediyeler ve ev için ortalama olarak daha genç yaş grubun-
yardım sunmaktadırlar- düşünmekte- dakilerden daha üstündür; altmış beş
dir. Pek çok çalışma ayrıca, yaşlı anne- yaş ve üzerindeki insanların yüzde
babaların yetişkin çocukları için, doksan beşi özel konutiarda yaşamakta-
özellikle boşanma gibi zor zamanlarda dır; atmış beş ile seksen yaş arasındaki
duygusal destek verdiklerini de insanların yalnızca % 7'si, bunaldık
göstermiştir. belirtileri göstermektedir. Birleşik
Krallık'ta, hükümet yaş ayrımcılığını
Yaş ayrımcılığı yasaklamak için, işe almayı, eğitimi
Eylemci gruplar, ileri yaş ve yaşlı (yüksek öğrenime giriş de içinde),
insanlara karşı daha olumlu bir bakışı terfıyi, ödemeyi işte kalmayı ve önemli
özendirmeye çalışarak yaş ayrımcılığına olarak emekliliği de içeren önlemler
insanlar arasında yaşlarına göre ayrım almıştır.
yapma- karşı da savaşmaya başlamış- Bir çalışmada (Levin 1988), üniver-
lardır. Yaş ayrımcılığı, tıpkı cinsel site öğrencilerine aynı adamın yirmi
ayrımcılık ve ırk ayrımcılığı gibi bir beş, elli iki ve yetmiş üç yaşlarındaki
ideolojidir. Yaşlılara yönelik önyargılar fotoğrafları gösterilmiş ve onlardan, bu
da, en az başka alanlarda olduğu kadar kişinin kişilik özelliklerindeki değiş-
çoktur. Örneğin çokluk, altmış beş ve meye göre bir sıralama yapmaları
üstündeki insanların büyük bölümünün istenmiştir. Bu sıralamalar, yetmiş üç
yaşında gösterilen adam için önemli
ölçüde olumsuzdu. Adam fotoğrafında
daha yaşlı göründükçe, öğrenciler,
onun hakkında hiçbir şey bilmeseler de,
ona bakışları daha olumsuz oluyordu.
Onun yalnızca daha yaşlı olması, olum-
suz bir kültürel önyargıyı tetiklemek
için yeterüydi. Yaygın biçimde paylaşı-
lan, “kızgın yaşlı adamlar” biçimindeki
kültürel klişeler, öteki yaşlı insanları
inciten kişisel görüşlere yol açabilir.
Sosyolog Bili Bytheway, yaş
ayrımcılığına ilişkin olarak, toplumsal
kurulumculuk (5. Bölüm, s. 190-2'de
anlatılan bir yaklaşım) görüşüne daya-
nan kuramsal bir yaklaşım geliştirmiştir.

236
T o p lu m s a lla ş m a , Y aşa m A k ış ı v e Y a ş la n m a

na göre ayırma ve yönetmeyi meşru kıl-


mak için egemen grupların, yaş ayrım-
cılığıyla eşleşen eşitsizliklerden yarar
sağlamak amacıyla toplumsal olarak
oluşturduğu kategorilerdir.

Dünya nüfusunun grileşmesi


Bugün dünyayı bir “yaşlı patiama-
sı” silip süpürüyor. Birleşmiş Milleder
Nüfus Fonunun 1998 raporu (UNFPA
t* 1998), dünya üzerindeki altmış beş yaş
/
ve üstü nüfusun 1998'de, yaklaşık
olarak 9 milyon arttığına dikkat
çekmektedir. 2010'a gelindiğinde, bu
nüfus 14,5 milyon artacaktır; 2050'de,
artış 21 milyon olacaktır. Altmış beş yaş
ve üstü grubun büyüklüğündeki en hızlı
artış, ailelerin daha az çocuk sahibi
oldukları ve insanların yoksul ülkelere
kıyasla daha uzun yaşadıkları, dünyanın
Yaşlı insanlar çokluk, örne ğin torunlarına bakarak, sanayileşmiş ülkelerinde gerçekleşe-
topluluklarının çok gereksinim d uydu ğ u yardım ları cekür. Sanayileşmiş ülkelerde, yaşlı
sunarlar. nüfusun oranı 1950'deki % 8'den
1998'de % 14'e çıkmıştır; 2050'ye
gelindiğinde de % 25'e erişeceği
Bytheway (1995), “ileri yaş” ve “yaşlı”
öngörülmektedir. Yüzyılın ikinci
terimlerinin gerçekliğini sorgulayarak
yarısında, gelişmekte olan ülkeler de,
işe başlamaktadır. Bytheway, bu
kendi yaşlı patiamalarını yaşadıkça bu
terimlerin aslında sahip olmadıkları bir
yolu izleyeceklerdir.
evrensel gerçeklik taşıdıklarını varsay-
dığımızı ileri sürmektedir. Yazar bunu, Dünyadaki toplumların büyük
“ileri yaş” terimiyle ne kastettiğimizi, bölümündeki nüfus, her ne kadar
onun “bir durum, bir yaşam dönemi, yoksul ülkeler, yoksulluk, kötü beslen-
bir zihinsel durumu mu” olduğunu, ya me ve hastalık yüzünden daha kısa
da ya da “ne olduğunu” sorarak göster- yaşam sürelerine sahip olmayı sürdürü-
mektedir. İleri yaş diye adlandırılabile- yorsa da (11. Bölüme bakınız), hem do-
cek olan bir şeyin varolduğuna ilişkin ğum hem de ölüm oranlarındaki düşüş-
herhangi bir bilimsel kanıt var mıdır? lerin sonucu olarak yaşlanmaktadır.
Eğer varsı, insanlar buna nasıl girerler Birleşmiş Milleder tahminlerine göre
ve yaşlı hale gelirler? Bytheway için, (UNFPA 1998), dünyanın ortalama
yaşlanmayı betimlemekte kullandığımız yaşam beklentisi 1950'de kırk altı yıldan
kategorilerin -“yaşlı” ya da “yaşı geç- 1985'te elli yıla çıkmıştır; 2025'te de
miş” gibi- kendileri yaş ayrımcısıdır. Bu yetmiş bir yıla çıkacaktır. Bu yılda, 800
kategoriler, insanları kronolojik yaşları- milyon civarında insan altmış beş yaşın

237
T o p lu m s a lla ş m a , Y a ş a m A k ış ı v e Y a ş la n m a

üstüne çıkacaktır; 1990'a kıyasla nere- sonra da emekli olmadan önce çalıştığı
deyse üç kat artış (6.8. Şekile bakınız). şirkette çalışmasını çokluk destekle-
Tıbbi ve hizmet gereksinimleri en fazla mektedir. Japonya'daki bir dizi ulusal
olan çok yaşlıların (seksen beşin üzerin- yasa, yaşlı işçilerin istihdam ve eğitimini
dekiler) Kuzey Amerika'daki sayısı desteklemektedir; özel şirketler de
yüzde elli oranında artarken Çin'de iki yeniden eğitimi destekliyorlar.
katına çıkacak, Batı Afrika'da ise
Grileşme ve küreselleşmeni birleşi-
neredeyse bir buçuk kat artacaktır
mi, dünyadaki yaşlı insanların yaşam-
(Sokolovsky 1 99 0).(Yaşlanan bir
larını bu yüzyıl boyunca biçimlendire-
nüfusun Çin için yaratacağı sorunlar s.
cektir. Aileye dayalı ekonomiler yerleri-
'da tartışılmaktadır.) Bu artış, zaten
ni, çiftliklerdeki işgücüne ve küresel iş
kendi nüfuslarını yeterince besleyeme-
aleminin fabrikalarına bıraktıkça,
yecek kadar yoksul olan pek çok
geleneksel aile bakım kalıpları zorlukla
ülkenin kaynakları üzerinde artan
karşılaşacaktır (Batıda aile kalıpları, 7.
yükler getirecektir.
Bölümde, s. 274'deki “sırık aile”
Bu patiamanın sosyal politika bakı- tartışmasında gördüğümüz gibi, zaten
mından içermeleri oldukça büyüktür. değişmektedir). Yirm inci yüzyılın
Şu anda 150'den fazla ülke, yaşlı ya da başındaki sanayi ülkeleri gibi, bütün
engelli olan kişiler öldüklerinde arka- toplumlar yaşlanan vatandaşları için
larında bıraktıkları için kamu yardımı yeni roller bulma zorluğuyla karşı
sağlamaktadır. Yaşlı insanlar özellikle karşıyadır. Bu zorluklar arasında,
maliyetli sağlık hizmetlerini gereksinir. çokluk hükümet programlarıyla finanse
Bu kişilerin sayısının hızla artması, yaşlı edilen ekonomik desteğin yeni biçim-
insanlara sağlık hizmeti vermenin lerinin belirlenmesi de yer alacaktır.
maliyetinin hükümet bütçelerini çok Zorluklar aynı zamanda yaşlı insanları
zorlamasının olası olduğu pek çok yalıtmak yerine, onların sahip olduğu
sanayileşmiş ülkenin sağlık sistemleri deneyim ve yetenek birikimlerinine
üzerinde baskı tehdidi yaratmaktadır. dayanarak içermenin yollarının bulun-
masını da gerektirmektedir.
Ülkelerin, yaşlı insanların sayısın-
daki arüşla başetmek için yaptıkları
şeyler büyük farklılıklar göstermekte-
dir. Birleşik Krallık yaşlı insanların
30
,- r 0 2000
25 9------------------------------------------------------------------------------- ■ 2050
fınansal ve sağlık gereksinimlerini
20
karşılayacak bir güvenlik ağı yaratmak
15
için birincil olarak devlet fonlarına ve
10
Ulusal Sağlık Sistemine dayanmaktadır.
5
Öteki sanayileşmiş ülkeler, çok daha
0
geniş bir hizmetler dizisi sağlamaktadır.
Örneğin Japonya'da, erkekler ve kadın-
lar ileri yaşlara kadar etken olmayı
sürdürmektedir çünkü Japon kültürü 6 .8 Şekil. 6 5 y a ş v e üstü nüfusun b ö lg elere
bu etkinliği desteklemekte; iş dünya- g ö r e oranı, 2 0 0 0 v e 2 0 5 0 (projeksiyon)
Kaynak: UNFPA (20 04). ______________
sının politikaları da kişinin emeklilikten

238
T o p lu m s a lla ş m a . Y a şa m A kış ı v e Y a ş la n m a

K üreselleşm e v e gündelik yaşam : Çin'in yaşlanan nüfusu


Ç in , n ü fu su n u n y a ln ızca % 10 'u n u o lu ştu ra n 1 3 0 H o m u r d a n m a la r
m ily o n yaşlı v atan d a şa sahiptir. N e ki, g e n ç le r ile
G id e r e k arta n sayıda b e k a r g e n ç in sa n k end ilerin i
yaşlılar a rasın d aki d e ğ işe n d e n g e ile b irlik te , b u
a n a-b a b ala rın ın ve d ö r t bü yü k a n n e -b a b a n ın
sayının 2 0 5 0 yılına kad ar yılda % 3 1 'd en fa zla
b ak ım ı g ibi ü rk ü tü cü b ir g e le c e k le karşı karşıya
a rta ca ğ ı ö n g ö rü lm ek te d ir. B u , 1 9 7 9 'd a Ç in'in
h is se tm ek te d ir -4 -2 - 1 aile d iye b ilin e n b ir olg u. N e
pa d ayan n ü fu su n u k o n tr o l e tm e çab asıy la kabu l
ki b u , k o m ü n is t re fa h siste m in in e k o n o m ik
ed ilen katı te k ç o c u k p o litik a sın ın b ir so nu cu d u r.
re fo rm la rın baskısıy la h ızla çö z ü ld ü ğ ü b ir d uru m d a
Y asaya g ö r e , k e n tle rd e yaşayan h e r b ir ç if t, e şle rd en
p o k ç o k k işin in yaşlılar için b a k ım sağlam ayı
birisi ya da ikisi b ird e n e tn ik b ir azın lıkta n o lm a d ık ça
g id ere k dah a g ü ç bu ldu ğu g e rçe ğ in i
ya da ik isi d e tek ç o c u k o lm ad ık ç a , yalnızca b ir
d e ğiş tirm em e k te d ir. B u n u k arşılay ab ilecek
ç o c u k yapabilir.
d u ru m d a o la n lar, a k ra b aların ın b ak ım ın ı ü s d e n m e k
Ç in 'in n ü fu s artışı b içim in d e k i kend i g e le n e k se l so ru m lu lu k larını ö z el
b a k ım ev le rin e a k ta rm a k ta d ır -ke n d i b aşın a
1950 5 6 3 m ily o n 1980 9 8 5 m ilyo n
h o m u rd a n m a lara n e d e n o la n b ir d u ru m . Ç in 'd e
1960 6 5 0 m ily o n 1990 1 ,1 4 m ily ar
yaşlı in san la ra g e le n e k s e l o larak saygı g ö s te rile r ve
1970 6 2 0 m ily o n 2000 1 ,2 6 m ilyar
b u g ü n ü n yaşlı n ü fu su n a b ak ılm ası b e kle n ir. K im i
in s an la r kend i aile lerin i ih m al y üzü nd e n dava bile
K aynak: U S C e n su s B u re a u
e tm ek te d ir.
K ırs a l a lanla rın ç o ğ u n lu ğ u n d a, b ir ç ift, b irk a ç yıl
2 0 3 0 yılına g elin d iğ in d e , res m i yetkililer, sayıları
arad a n so n r a ik in ci b ir ço c u ğ a sah ip ola bilir. Y asa
3 0 0 m ily o n o la ra k tah m in ed ile n yaşlı kişiler için
k e nd e rd e ö z e llik le katıd ır; uygulan an z orla
g e re k li o la n b a k ım ın m illi g elirin tam o lara k %
k ısırla ştırm a , g e ç k ü rtajlar v e kurallara uy m ay anların
1 0 'u n u tü k e te ce ğ in i tah m in etm e k te d ir. Ö n le m
ce z a lan d ırılm a sı ulu slararası e leştirile ri b e ra b e rin d e
alınm ad ığ ı tak dird e, u z m an lar g rile şe n b ir nü fu su n
g e tirm iş tir. N e ki p o litik a, ça lışan n ü fu su n e m e k li
b a k ım ın ın g e tire c e ğ i yükü n , Ç in 'in g e lişm e hızı
o la n la rı d e ste k le m e k için u ğ raşm a sın a yol açara k ,
ü zerin d e ö n e m li b ir etk iy e sahip o lacağ ın ı
k ö tü b ir b iç im d e g e ri te pm iştir.
söylüyorlar.

Kaynak: B B C (1 E y lü l 2 0 0 0 )

239
T o p lu m s a lla ş m a , Y a ş am A k ış ı v e Y a ş la n m a

Ö ze t
1. Toplumsallaşma, ö te k i ins an larla b ağ la n tı yoluyla 9. D ü ş ü k ö lü m v e d o ğ u rg an lık o ra n la n y ü zü nd e n,
yard ım a m u h ta ç b e b e ğ in yavaş yavaş k e n d i k e n d inin B a tı to p lum la rı hızla g rile ş m e k te ya da
fa rk ına vard ığı, bilg ili b ir in sa n a d ö n ü ştü ğ ü , v erili yaşlan m a ktad ır. Y aşlı n ü fu s, e k o n o m ik , to p lu m sa l
kü ltü r v e çe v re y e uygun b e c er ile ri kaz and ığ ı sü reçtir. v e siyasal o lara k s o n d e re c e fark lılaşan bü yük ve
hızla artan b ir k ate g o riy i o lu ştu rm a k ta d ır. B u n u n la
2. G . H . M e a d 'e g ö r e , ç o c u k ayrı b ir ey ley en old uğ u
b irlik te "g e n ç -y a ş lı" v e "y aşlı-y aşlı" diye ü ç ü n c ü ve
kav ra yışın a, k en d isin e karşı d ü ze nli d av ra nışları o lan
d ö rd ü n cü b ö lü m le m e y ap m ak da o lan aklıd ır.
ba şk ala rın ı g ö r e re k erişir. Ç o c u k d ah a so n ra k i b ir
aşam a d a, o rg a n ize oy unlara g ire re k oy u nu n kuralların ı 10. Y aşlan m aya ilişkin işle v selci ku ram lar
ö ğ r e n m e y oluyla, “genelleşmiş ö te k i’nı g e n e l d e ğ e rle r ile b a şla n g ıçta yaşlı ins an ların to p lu m d a n
k ültü rel ku ra lları an lam aya başlar. u zak la ştır ılm a ların ın iste n ir oldu ğu nu ileri
sü rü yord u. U faklaştırm a kuram ı, yaşlıların
3 . Je a n P ia g e t, ço cu ğ u n dünyayı an la m la n d ıra b ilm e
g e le n e k s e l to p lu m s al ro lle rin d e n u zaklaştırılıp
y e te n eğ in d e k i g e liş m e d e b irk a ç an a aşam ayı
y erle rin in g e n ç le r tarafın d a n d o ld u ru lm ası
a yırd etm e kte d ir. H e r aşam a yeni b ilişse l b e c er ile rin
g e re k tiğ in i ileri sü rm e k te y d i. Ö te y and an e tk in lik
e d in ilm e sin i iç e r ir v e b ir ö n c e k i a şa m a n ın b aşarıyla
k uram ı, ç o k g e ç m e d e n b ir y aşam kaynağı o lara
g e çilm e sin i g erek tirir. P iag e t'y e g ö r e , b ilişse l g e lişim in
içe rilm e n in v e m e şg u l o lm a n ın ö n e m in i
b u aşa m a la rı, to p lu m sa lla şm a n ın e v re n s e l
vu rg ulam aya b aşlad ı. Y a ş la n m a n ın ç a tışm a
ö zellik lerid ir.
k u ra m la rı, to p lu m sal k u ru m la rın ru tin işle m le rin in
4. Toplumsallaşma eyleyenleri ö n e m li to p lu m salla şm a yaşlı in s an lar arasın d a n asıl d eğişik e şitsizlik
sü re çle rin in g e rç e k le ştiğ i yap ılaşm ış g ru p la r ya d a b içim le ri yarattığı ü ze rin d e d urm ak tad ır. E n yeni
bağlam la rdır. B ü tü n k ü ltürlerde, aile, ç o c u ğ u n k uram lar yaşlı in san la rı k en d i yaşam larını k o n tr o l
b e b e k liğ i sıra sınd aki bir in cil to p lu m salla şm a e tm e v e siy a set ile e k o n o m id e e tk in b ir ro l
eyleyenidir. Ö te k i e tk ile r a ra sın d a ak ra n g ru p ları, oy n ay abilm e y e te n e ğ in e sah ip le r diye g ö rm e k te d ir.
o k u lla r v e kitle iletişim araçları y er alır.
11. Y a şlı ins an la rın , ö tek i g ru p lar a kıyasla m add i
5. K it le ile tişim in d ek i g e lişm e le r, to p lu m sa lla şm a b a k ım d an d aha d e za v an ta jlı o lm a olasılıkları
e y le y en lerin in k ap sam ın ı g en işle tm iş tir. B a s ılı k id e yük sektir. Y a şlı k ad ın ların d a e rk ek e şd eğ e rlerin e
ile tişim ara çla rın ın y ayılm asın a d ah a so n ra e le k tro n ik kıyasla yo k su llu ğ a d aha faz la uğ ram aları o las ıd ır;
ile tişim e şlik etm iştir. H e r g ü n , b ü tü n ya ştak i in sa nlara e tn ik az ın lık ların yaşlı üyeleri d e yo ksu llu ktan ,
e riş e n tele v iz y o n ö ze llik le g ü çlü b ir e tk id e b u lu n u r bey az eş d e ğ e rle rin e g ö r e d ah a fazla çe k erler. Y a şlı
k ad ın ların sayısı, yaşlı erk e k lerin sayısınd an ç o k
6 . Toplumsal cinsiyetin toplumsallaşması, b e b e k d o ğ a r
d aha fazla d ır; h e r n e kad ar b u d en g e sizlik b ir
d o ğ m a z b a şla m ak tad ır. Ç o c u k la rın ı eş it o la rak
ö lçü d e az alıyor o ls a da.
d e ğ e rlen d ird ik le rin e in a n a n an n e b a b a la r bile e rk e k
ço c u k la rı ile kız ço cu k la rın a fark lı te p k ile r 12. N ü fu su n g rile şm e si, d ah a büyük b ir “ b ağ ım lılık
g ö s te rm e k te d ir le r. B u farklılık lar b a ş k a p e k ço k o r a n ı” y aratm ıştır. B u , yaşlı in s an la ra sun u lan
k ü ltüre l e tk i ta rafınd an d aha d a artırılm ak ta d ır. h iz m e tle rin fin a n s e ed ilm esi ko n u s u n d a y eni
tartışm ala ra yol açm ıştır.
7 . T o p lu m s a lla şm a y aşam d ö n g ü sü b o y u n ca sürer.
Y a ş a m ın ayrı h e r aşa m a sın d a , y ap ılm ası g e re k e n 13. K ü re se lle ş m e , p e k ç o k to p lu m d a yaşlı
g e çiş le r ya da ü s te sin d e n g e lin m e si g e re k e n krizle r ins an la rın g e le n e k s e l r o lle rin i te h d it e tm ekted ir.
bulunur. B u , fizik sel varlığ ın so n a e rm e s i ola rak D ü n y a ü ze rind e ki yaşlı in san la rın ro lleri, h ızlı b ir
ö lü m le yü zleşm ey i d e içerir. d e ğişim sü reci için d ed ir.

8. B iy o lo jik , ru h s al ve to p lu m sa l yaşlanm a aynı


d eğild ir; b ir kü ltü r iç in d e v e k ü ltü rle r arasınd a
o ld u k ça d eğ işk e n lik g ö s te re b ilir. B ir k işin in toplumsal
yaşt ile o n u n k r o n o lo jik y aşın ı k a rış tırm a m a k ge re k ir.
F iz ik s e l ya şlan m a kaçın ılm az d ır; n e k i ço ğ u kişi için
uygun b e s le n m e , d iye t v e eg z e rsiz , ile ri yaşlara kad ar
yüksek b ir sa ğlık d ü zey inin k o ru n m a sın ı sağlayabilir.

240
T o p lu m s a lla ş m a , Y aşa m A k ış ı v e Y a ş la n m a

Düşünme soruları
1Toplumsallaşma aşılama ya da beyin yıkamadan hangi bakımlardan farklılık gösterir?
2 Kendilik kimliği ile bizim toplumsal kimliklerimiz arasındaki ilişkiler nelerdir?
3 Karmaşık ve hızla değişen toplumlarda, birincil toplumsallaşma ne kadar önemlidir?
\ Bir kişinin yaşlanması toplumsal etkenler tarafından nasıl biçimlendirilir?
5 Fiziksel özellikler bir yana, oğlanlar ile kızlar doğal olarak farklı mıdırlar?
5 Bir “küresel yaşlanma krizi” var mı?
7 Kendi günlük yaşamlarınızda hiç yaş ayrımcılığına tanık oldunuz mu?

Ek kaynaklar
Simon Biggs, UnderstandingAgeing (Buckhingham: Open University Press, 1993).
R. Blackburn,BankingonDeath, orlnvestinginUfe(Londra: Verso,2002).
11Bytheway,^4gfö>w(Buckhinghapı: Open University Press, 1999).
Chris Gilleard ve Paul Higgs, Contexts o f Ageing Class, Cohort and Community (Cambridge: Polity,
2005).
Phil Mullan, The Imaginary Time Bomb: Why an Ageing Population is N ot a SocialProblem (Londra: A.
H. Taurus, 2000).
P. Laslett, The ThirdAge (Londra: Weidenfeld & Nicholson, 1989).
Peter G. Peterson, Gray Dawn: Hou>the CorningAge Wavi wıll Transform America and the World (New
York: RandomHouse, 1999).
)ohn Vincent, OldAge (Londra: Roudedge, 2003).

Internet bağlantıları
Yaşlanma Polidkası Merkezi:
lıttp://www.cpa.org.uk/ageinfo/ageinfo.html
C)ECD Yaşlanma üzerine uluslararası çalışma
lıttp://www.oecd.org/ tohic/0,2686,en_2649_37435_l_l_l_l_37457,00.html
Birleşmiş Milleder Yaşlılık Programı
http://www.un.org/ esa/socdev/ageing/
Dünya Sağlık Örgütü Yaşlanma ve Yaşam akışı
http://www.who.int/ageing/en/

241
İçindekiler

Temel kavramlar
Tarihte aile
Aile yaşamının gelişimi
Hiç olmadığımız biçim: geleneksel aileyle ilgili
söylenler
Dünya çapında aile örüntülerindeki
değişimler
Birleşik Krallık’ta aileler ve m ahrem ilişkiler
Topluca ıralayıcılar
Aile örüntülerinde gelişim ve çeşitlilik
Aile içi eşitsizlik
Mahrem ilişkide şiddet
Eviçi şiddet
Boşanma ve ayrılık
Aile yaşamıyla ilgili değişen tutumlar
Yeni eşleşikler ve üvey aileler
Evliliğin ve aile yaşamının geleneksel
biçimlerinin seçenekleri
Aileye ve m ahrem ilişkilere kavramsal bakışaçıları
İşlevselcilik
Feminist yaklaşımlar
Yeni bakışaçıları
Sonuç: Aile değerleriyle ilgili
tartışm a
Ö&t
Düşünme sorulan
E k kaynaklar
Internet bağlantıları
A ileler ve M ahrem
İlişkiler
A ile le r v e M a h r e m İ liş k ile r

bir eşleşikliğin temelinde aşkın bulun-


ması fikri epeyce yakın zamanlara dek
yaygın değildi ve öteki kültürlerin
çoğunda bu fikir hiç var olmamıştır.
Endüstileşmiş Batı toplumlarında
aşk ve cinsellik ancak modern zaman-
larda yakından bağlantılı diye görülme-
ye başlandı. Ortaçağ Avrupası tarihçisi
John Boswell, aşkla ilgili modern
fikirlerimizin ne denli olağandışı oldu-
Hiç aşık oldunuz mu? Neredeyse ğunu yazmışür. Ortaçağ Avrupası'nda
kesinlikle olmuşsunuzdur. Çoğu insan neredeyse hiç kimse aşk için evlenmi-
ilkgençliğinden başlayarak aşık olmanın yordu. Aslında, şöyle bir ortaçağ deyişi
neye benzediğini bilir. Aşk ve romantik vardı: 'Kişinin karısını duygularıyla
serüvenler, pek çoğumuz için yaşamı- sevmesi zinadır.' O günlerde ve sonraki
mızda deneyimlediğimiz en yoğun
hislerden kimilerini sağlar. İnsanlar
neden aşık olurlar? İlk bakışta yanıt
besbelli görünür. Aşk, iki bireyin
birbirleri için hissettiği karşılıklı ve
fiziksel bir bağlılığı dışavurur. Bu
günlerde, aşkın 'sonsuza dek' olduğu
fikrinden kuşkulü olabiliriz, ama aşık
olmanın evrensel insan duygularından
doğan bir deneyim olduğunu düşünme
eğilimindeyizdir. Aşık olan bir çiftin,
belki de evlenme ve / veya bir aile kur-
ma yoluyla, ilişkilerinde kişisel ve cinsel
doygunluk istemesi doğal görün-
mektedir.
Ancak, bugün bize 'doğal' görüne-
bilen bu durum, aslında çok olağandışı-
dır. Aşık olduğunuz biriyle uzun süreli
bir eşleşikliğe başlama ya da bir aile
kurma, dünyanın her yanında insanların
çoğunun yaşadığı bir deneyim değildir.
Örneğin, Birleşik Krallık'taki belirli
kimi Asyalı topluluklar arasında, düzen-
lenmiş evlilikler norm olarak kalmakta-
dır. Bu örneklerde, aşık olmanın evli-
likle ya da yeni bir aile kurmayla herhan-
gi bir bağlantısının olduğu ender olarak
düşünülür. Toplumumuzda uzun süreli

244
A ile le r v e M a h r e m İ liş k ile r

yüzyıllar boyunca, erkekler ve kadınlar öyküler anlatmayı içeriyordu.


başlıca olarak mülkü ailenin ellerinde
Dolayısıyla, romantik aşk insan
tutmak ya da aile çiftliğinde çalışacak
yaşamının doğal bir parçası olarak
çocuklar yetiştirmek amacıyla evleni-
anlaşılamaz; bunun yerine, o geniş
yorlardı. Bir kez evlendikten sonra,
toplumsal ve tarihsel etkiler tarafından
yakın dosdar olmuş olabilirler: Bununla
şekillendirilmiştir. Bugün Birleşik
birlikte, bu, evlilikten önce olmaktan
Krallık'taki çoğu insana göre, evli olsun
çok, sonra oluyordu, insanlar kimi
ya da olmasın, çift, ailenin çekirdeğin-
zaman evlilik dışı cinsel ilişkiler yaşıyor-
dedir. Ailenin ekonomik rolü gitgide
lardı, ama bunlar bizim şimdi aşkla
azaldıkça, çift, aile yaşamının özeğinde
ilişiklendirdiğimiz duyguların pek azına
yer almaya başladı ve aşk ya da aşk ve
esin veriyordu. Aşk, en iyi olasılıkla bir
cinsel cazibe, bu bölümde daha sonra
zayıflık ve en kötü olasılıkla bir tür
göreceğimiz üzere, evlilik bağları oluş-
hastalık sayılıyordu.
turmanın temeli oldu (bununla birlikte,
Bugün bizim tutumlarımız bunun 'aile' terimi hiçbir şekilde yalnızca karşı-
neredeyse tamamıyla karşıtıdır. Boswell cinsel bir çifde onların çocuklarını
'modern endüstri kültürünün aşka içeriyor olarak anlaşılmamalıdır).
örtük bir saplantısının' bulunduğundan
Toplumumuzda çoğu insan iyi bir
oldukça haklı olarak söz eder:
ilişkinin temelinde duygusal iletişimin
B u 'aşk denizine' dalm ış olan kim seler onu ya da mahrem bir ilişkinin olduğuna
sorgu lam ak sızm kabul etm e eğilim inde-
inanır. Mahremiyet fikri, bu kitapta
dirler . . . 'B ir ad am ın am a cının b ir kadını
sevm ek old u ğu ve bir kadının a m ac ın ın da
tartışmış olduğumuz başka pek çok
b ir ad am ı sevm e k old uğu' iddiasına ki bu tanıdık kavram gibi, kısa zaman önce
B au 'd a taraş m as ız d ır m o d e rn -ö n ce s i ya ortaya çıkmış bir fikirdir. Görmüş
da sanayileşm em iş çağ d aş kültü rlerin p ek olduğumuz üzere, geçmişte evliliğin
azı katılırdı. Ç o ğ u z am an ço ğ u yerdeki pek
temelinde hiçbir zaman mahrem bir
ço k insan b un u insansal değerin ço k
yetersiz b ir ölçü sü diye g ö rü rd ü ! (B osw ell
ilişki ve duygusal iletişim olmadı.
1 9 9 5 :x i x ) Kuşkusuz, iyi bir evlilik için bu önem-
liydi, ama onun temeli değildi. İletişim,
Romantik aşk kavramının varlığını öncelikle, iyi bir ilişki kurmanın aracıdır
hissettirmeye başlaması ancak on ve onun süregidişinin başlıca gerekçe-
sekizinci yüzyılın sonlarında olmuştur. sidir. İyi bir ilişki, tarafların her birinin
Romantik aşk tutkulu aşkın az çok eşit haklarının ve yükümlülüklerinin
evrensel iteleyimlerinden seçik olarak olduğu bir eşider ilişkisidir. Böyle bir
nesnesini idealleştirmeyi içeriyordu. ilişkide, her bir kişinin ötekine saygısı
Romantik aşk fikri bir yazınsal biçim vardır ve onun için en iyi olanı ister. İliş-
olarak romanın ortaya çıkışıyla az çok kiyi işler kılmanın temeli konuşma ya da
örtüşüyordu, ve romantik romanların karşılıklı konuşmadır. İlişkiler, en iyi
yayılımı, romantik aşk fikrini yaymada şekilde, insanlar birbirlerinden çok
yaşamsal bir rol oynadı (Radway 1984). fazla saklanmazlarsa işler -karşılıklı
Özellikle kadınlar için, romantik aşk, güven olmak zorundadır. Ve güvenin
ilişkinin nasıl kişisel doygunluğa üzerinde çalışılması zorunludur; o,
götürebileceğiyle ilgili kendi kendine yalnızca sorgulanmaksızın kabul edile-

245
A ile le r v e M a h r e m İliş k ile r

Jane Austen'ın Gurur ve Önyargı adlı romanının BBC yapımı, romantik aşkın talihsizliğe
karşı savaşım vermesiyle ilgili klasik bir övkü anlatır.

mez. Son olarak, iyi bir ilişki keyfi güç- bir şeyler bilirsek olanaklıdır. Bu
ten, zorlamadan ya da şiddetten özgür nedenle bu bölümde evliliğin ve ailenin
olandır (Giddens 1993). tarihsel gelişimine bakıyoruz. Bunun
ardından, bugün Britanya'daki aileleri
Bu kitabın pek çok yerinde izlek
ve mahrem ilişkileri inceliyoruz. Bölü-
toplumsal değişim oldu. Bugün biz
mün son kısmında aileyi ve mahrem
çalkantılı, güç ve tanıdık olmayan bir
ilişkileri açıklama girişiminde bulunan
dünyada yaşıyoruz. Hoşumuza gitsin
kuramsal bakışaçılarından kimilerine
gitmesin, tümümüz onun sunduğu
bakıyor ve 'aile değerleriyle' ilgili şimdi-
fırsat ve tehlike karışımıyla uzlaşmalı-
ki tartışmaya dönerek sonuca varı-
yız. Romantik aşkla ilgili yukarıdaki
yoruz.
tartışma, bu gözlemin hiçbir yerde
kişisel ve duygusal yaşam alanında
olduğundan daha doğru olmadığını Temel kavramlar
gösterir.
Her şeyden önce, kimi temel
Bu değişimlerin doğasını ve onların kavramları, özellikle aile, hısımlık ve
yaşamlarımız üzerindeki etkisini nasıl evlilik kavramlarını tanımlamamız
anlamaya başlarız? Bugün mahrem gerekiyor. Aile akraba bağlantılarıyla
ilişkilerimizde ve toplumsal bir kurum doğrudan doğruya bağlanan, yetişkin
olarak ailede nelerin sürüp gittiğini üyelerin çocuklara bakma sorumlulu-
anlamak, ancak geçmişte insanların ğunu üstlendiği bir insanlar topluluğu-
nasıl yaşadığıyla ve başka toplumlarda dur. Akrabalık bağları bireyler arasında
şimdi insanların nasıl yaşadığıyla ilgili evlilik yoluyla ya da kan bağlarını

246
A ile le r v e M a h re m İlişk iler

(anneler, babalar, kardeşler, çocuklar, bir hısımlık ağı örnekçesinin parçasıydı.


v.b.) bağlayan soy dizileri yoluyla kuru- Evli bir çiftle çocuklardan başka yakın
lan bağlardır. Evlilik iki yetişkin birey hısımlar aynı hanede ya da birbirleriyle
arasındaki toplumsal olarak kabul yakın ve sürekli bir ilişki içinde
edilen ve onaylanan bir cinsel birleşim yaşadığında, bir geniş aileden söz
olarak tanımlanabilir. İki insan evlen- ederiz. Bir geniş aile, büyük anababa-
diğinde, birbirlerinin akrabası olurlar; ları, erkek kardeşleri ve onların karıları-
bununla birlikte, evlilik bağı daha geniş nı, kız kardeşleri ve onların kocalarını,
bir hısımlar dizisini birbirine bağlar. halaları ve yeğenleri içine alabilir.
Anababalar, erkek ve kız kardeşler ve
Batı toplumlarının çoğunda evlilik,
başka kan akrabaları, evlilik yoluyla,
ve dolayısıyla aile, tekeşlilikle ilişiklen-
eşleşiğin de hısımları olurlar.
dirilir. Bir erkeğin ya da bir kadının aynı
Aile ilişkileri daha geniş hısım zamanda bir eşten fazlasıyla evli olması
topluluklarının içerisinde her zaman yasadışıdır. Bununla birlikte, bu her
tanınır. Neredeyse tüm toplumlarda, bir yerde böyle değildir. Yirminci yüzyılın
hanede kendi çocuklarıyla ya da ortasında birkaç yüz toplumu karşılaş-
edinilmiş çocuklarıyla birlikte yaşayan tırdığı ünlü çalışmasında George
iki yetişkinden oluşan, sosyologların ve Murdock (1949), bir kocanın ya da
insanbilimcilerin çekirdek aile dediği karının birden fazla eşinin olmasına
şeyi saptayabiliriz. Geleneksel toplum- olanak veren çokeşliliğe bu toplum-
ların çoğunda çekirdek aile daha büyük ların yüzde 80'inden fazlasında izin

Utahlı çokeşli Tom Green'i beş karısıyla ve yirmi dokuz çocuğundan kimileriyle gösteren
olağandışı bir aile fotoğrafı.

247
A ile le r v e M a h r e m İ liş k ile r

verildiğini bulmuştur. Çokeşliliğin iki lardan oluşan çekirdek aile uzun


tipi vardır: Bir erkeğin aynı zamanda zamandır en tanınmış aile biçimi
birden çok kadınla evli olabildiği olagelmiştir. Modern-öncesi hane
çokkarılılık, ve çok daha az rasdanan, düzen bugün olduğundan daha
bir kadının eşzamanlı olarak iki ya da büyüktü, ama fark özellikle büyük
daha çok kocasının olabildiği çok- değildir. Örneğin, on yedinci, on
kocalılık. Batı'da çokeşliliği yaşama sekizinci ve ondokuzuncu yüzyıllarda
geçiren en tanınmış topluluk, uygula- Ingiltere'de ortalama hanehalkı büyük-
manın yasadışı olduğu ancak kovuş- lüğü 4.75 kişiydi. Birleşik Krallık'ta
turmaların ender olduğu Birleşik şimdiki ortalama 2.4'tür (HMSO 2004).
Devleder'de büyük bölümü Utah'ta Daha önceki rakam evdeki hizmetçileri
bulunan Köktenci Mormonlar'dır. Pek de içine aldığından, aile büyüklüğün-
çok karıya sahip olma, Utah'ın Birleşik deki fark küçüktür.
Devletler'in parçası olmasının bir Modern-öncesi Avrupa'da çocuk-
koşulu olarak yüzyıl önce Mormonların lar yedi sekiz yaşından başlayarak
çoğunluğu tarafından terk edildi. sıklıkla çalışıyorlardı çiftlikte anababa-
Utah'ta bugün de 30.000 köktencinin larına yardım ediyorlardı. Aile girişi-
çokeşliliği uyguladığı kestiriminde minde kalmayanlar, başkalarının evle-
bulunulmaktadır. rinde ev işi yapmak ya da çıraklıkla
Pek çok sosyolog, 'aileden', sanki az uğraşmak üzere sıklıkla erken bir yaşta
çok evrensel olan bir aile modeli varmış baba ocağını terk ediyorlardı. Başka
gibi söz edemeyeceğimize inanır. Bu hanelerde çalışmak üzere uzağa giden
bölümde göreceğimiz üzere, farklı pek çocuklar, anababalarını ender olarak
çok aile biçimi vardır: İki anababalı yeniden görürlerdi.
aileler, üvey aileler, tek anababalı aileler Son zamanlardaki yüksek boşan-
v.b. Sosyolog Diana Gittins (1993) ma oranlarına karşın, başka etkenler, o
'aileden' değil, 'ailelerden' söz etmenin zamanlar aile topluluklarını şimdi
daha uygun göründüğünü ileri sürmüş- olduklarından daha az kalıcı kılıyordu.
tür. 'Ailelere' gönderme yapmak, aile Tüm yaşlardan insanlar için ölüm
biçimlerinin çeşitliliğini vurgular. Bir oranları (herhangi bir yılda nüfusun her
kısaltım terimi olarak 'aileden' sıklıkla bin kişisi arasındaki ölümlerin sayısı)
söz edebilirsek de, bunun nasıl bir çok daha yüksekti. Modern Avrupa'da,
çeşitliliği kapsadığını unutmamak çok başlarda, tüm küçük çocukların dörtte
önemlidir. biri ya da fazlası (bugün yüzde 1'in çok
altındaki oranlara karşıt olarak) yaşamın
Tarihte aile ilk yılının ötesinde sağ kalmıyordu ve
Bir zamanlar sosyologlar modern kadınlar doğum sırasında sıklıkla
dönemden önce Batı Avrupa'daki ölüyorlardı. Çocukların ya da eşlerden
yaygın aile biçiminin geniş aile birinin veya her ikisinin ölümü, aile
olduğunu düşünüyorlardı. Araştırma- ilişkilerini sık sık sarsıyordu.
lar, bu görüşün yanlış olduğunu Aile yaşamının gelişimi
göstermiştir. Öyle görünüyor ki, bir Tarihçi Sosyolog Lawrence Stone,
babadan, bir anneden ve bağımlı çocuk- Avrupa'da aile yaşamının modern-

248
A ile le r v e M a h re m İlişkiler

öncesi biçimlerinden modern biçimle- 2 Bu aile tipinin ardından, on


rine götüren değişimlerden kimilerini yedinci yüzyılın başlarından on
çizelgelemiştir. Stone, 1500'lerden sekizinci yüzyılın başına dek süren
1800'lere dek ailenin gelişiminde üç geçiş niteliğindeki bir biçim geldi.
evre ayırt etü: Bu sonraki tip büyük ölçüde
1 Bu dönemin başlarında başlıca toplumun üst kesimleriyle sınırlıy-
aile biçimi, çekirdek ailenin, epeyce dı, ama yine de çok önemliydi
küçük hanelerde yaşayan ama çünkü o zamandan bu yana nere-
başka akrabalarla olan ilişkiler de deyse evrensel hale gelmiş olan
içinde olmak üzere topluluk tutumlar ondan çıkıp yayıldı. Çekir-
içerisindeki birbirine derinden dek aile, başka akrabalarla ve yerel
bağlı ilişkileri koruyan bir toplulukla olan bağlardan seçik
örnekçesiydi. Bu aile yapılanımı, olan daha ayrı bir şey durumuna
topluluktan açıkça ayrılmıyordu. geldi. Her ne denli babaların
Stone'a göre (her ne denli kimi yetkeci erkinde de bir artış vardıysa
tarihçiler buna idraz etmişlerse de) da, evlilikte ve anababalıkta aşknin
o zamanlar aile duygusal bağlılığın önemi gitgide artan biçimde
ya da bağımlılığın önemli bir odağı vurgulanıyordu.
değildi. İnsanlar, bizim bugün aile 3 Üçüncü evrede, bugün Batı'da
yaşamıyla ilişiklendirdiğim iz en tanışık olduğumuz aile dizgesi
duygusal içtenlikleri deneyimlemi- tipi aşama aşama evrimleşti. Bu
yor ya da aramıyorlardı. aile, yakın duygusal bağlarla
Evliliğin içerisinde cinselliğe bir bağlanan, ev mahremiyetinin yük-
haz kaynağı değil, çocuklar sek bir derecesinin tadını çıkaran ve
üretmek için bir zorunluluk gözüy- çocukların yetiştirilmesiyle uğraşan
le bakılıyordu. Evlilikte ve aile bir topluluktur. Bu, bağlanmacı
yaşamının başka meselelerinde bireyciliğin yükselişiyle, yani
bireysel seçim özgürlüğü anababa- evlilik bağlarının, cinsel çekim ya
ların, öteki akrabaların ya da da romantik aşk kılavuzluğundaki
topluluğun çıkarlarından daha az kişisel seçilim temelinde oluşumu-
önemli sayılıyordu. Kimi zaman nun yükselişiyle belirginleşir.
etkin olarak yüreklendirildiği soylu Sevginin cinsel görünümleri, evlilik
çevrelerin dışarısında, kösnül ya da dışı ilişkilerin yerine evliliğin
romantik aşka ahlakçılar ve içerisinde yüceltilmeye başlandı.
tanrıbilimciler tarafından hastalık Yuvadan ayrı olan iş yerlerinin
gözüyle bakılıyordu. Stone'un dile artmasının bir sonucu olarak, aile,
getirdiği üzere, bu dönemde aile üretimden çok tüketime uyumlan-
'açık uçlu, silik, duygusal olmayan, maya başladı. Kadınlar evsellikle,
yetkeci bir kurumdu... Aile ayrıca, erkeklerse ekmek kazanmakla
kocanın ya da karının ölümüyle, ilişiklendirilir oldu. Son yıllarda
veya çocukların ölümüyle ya da ev- gitgide artan sayıda kadının iş
den çok erken ayrılmasıyla sıklıkla yerine girmesiyle, ailenin 'baş'ı olan
çözüldüğünden, çok kısa ömür- ekmek kazanan erkek düşüncesine
lüydü' (1980). gitgide artan biçimde karşı çıkıl-
A ile le r v e M a h re m İliş k ile r

Çekirdek aile gerçekten hiç norm oldu mu?

maktadır ve aile yapılanımları çeşit- gelindiğinde aşk artık y o k tu r ya d a uzak


b ir anıdır. (1 9 9 5 : xxi)
lenmeyi sürdürmektedir. (Bu
değişimleri bu bölümde daha sonra
Hiç olmadığımız biçim:
inceliyoruz.)
geleneksel aileyle ilgili
Bu bölümün başında anılan tarihçi söylenler
John Boswell şuna dikkat çekmişdr:
Genellikle tutucu bir bakışaçısıyla
M o d e rn -ö n ce s i A vru p a'd a evlilik ço ğ u kez yazan pek çok kişi, aile yaşamının
b ir m ü lk d ü zen lem esi olarak başlıyor,
tehlikeli biçimde alünın oyulmakta
çoğ un lu k la ço cu k ların yetiştirilm esiyle
ilgili olarak ortaların a geliyor v e aşkla ilgili
olduğunu ileri sürer (aile değerleriyle
olara k b itiyordu . A slın d a p ek az çift 'aşk ilgili şimdiki tartışmayı bu bölümün
için' evlen iyor, a m a pek ço k la n , ev d ü zen - sonunda, s. 286-9'da inceliyoruz).
lerini o rta k olarak yö netirk en , yavrularını Onlar, ailenin gerileyişi diye gördükleri
yetiştirirken ve yaşam ın d eneyim lerini
şey ile aile yaşamının daha geleneksel
p a yla şırk en za m a n için d e b irb irle rin i
se v m ey e başlıyordu. E ş le rin m e za r yazı-
biçimlerini karşıdaştırırlar. Geçmişin
larından gü n ü m ü ze kalanlarının n ered ey- ailesi pek çok insanın anımsadığı kadar
se tü m ü , derin b ir duygulanım ı belli eder. huzurlu ve uyumlu muydu, yoksa bu
Buna karşıt o larak , m o d e rn B atı'n ın yalınca idealleştirilmiş bir kurmaca
ço ğ u n d a, evlilik aşkla b aşla r, o rtaların d a
mıdır? Hiç Olmadığımı^ Biçim (The Way
yine çoğun luk la (eğer ço cu k la r varsa)
ço cu k la r yetiştirm eyle ilgilidir v e sıklıkla
We Never Were, 1992) başlıklı
m ülkle ilgili olarak biter, ki bu n ok taya kitabında Stephanie Coontz'un işaret

250
A ile le r v e M a h re m İliş k ile r

ettiği üzere, geçmişin bir altın çağıyla En kısa zaman önceki anımız bizi
ilgili görümlerde olduğu gibi, şeylerin ideal ailenin zamanı olarak 1950'lere
gerçekten nasıl olduğunu görmek için götürür. Bu, kadınların yalnızca evde
önceki zamanlara dönüp baktığımızda çalışırken, erkeklerin ailenin geçimini
'geleneksel ailenin' üzerine dökülen gül sağlamaktan sorumlu olduğu bir
renkli ışık yok olur. dönemdi. Ancak, çok sayıda kadın
aslında salt evsel bir role geri çekilmeyi
Pek çokları, Victoria dönemi
istemiyor ve bunun içinde kendini mut-
ailesinin görünürdeki sıkıdüzenine ve
suz ve kıstırılmış hissediyordu. İkinci
istikrarına hayranlık duyar. Bununla
Dünya Savaşı sırasında pek çok kadın
birlikte, o zamandaki aileler özellikle
savaş çabasının bir parçası olarak ücretli
yüksek ölüm oranlarına kadandığı için
işlerde çalışmıştı. Erkekler yuvaya
evliliklerin ortalama uzunluğu on iki
dönünce, onlar bu işleri yitirdiler.
yıldan azdı ve tüm çocukların yarısın-
Dahası, erkekler yine duygusal olarak
dan fazlası, yirmi bir yaşına gelmeden
karılarından uzaktılar ve kendileri için
en azından bir anababanın ölümüne
cinsel serüvenler ararken karılarına katı
tanık oluyordu. Victoria dönemi
kurallar koyarak sıklıkla güçlü bir cinsel
ailesinin hayranlık duyulan sıkıdüzeni-
çifte standart gözetiyorlardı.
nin kökü, anababaların çocukları
üzerindeki katı yetkesindeydi. Bu Amerikalı yazar Betty Friedan, ilk kez
yetkenin uygulanma biçimi bugünün 1963'te çıkmış olmakla birlikte araş-
standartlarına göre aşırı ölçüde sert tırması 1950'lere gönderme yapan Dişil
sayılırdı. Gi^em (The Feminine Mystique) adında
çok satan bir kitap yazdı. Friedan, 'adı
1850'lerin Victoria dönemi ailesini
düşünecek olursak, ideal aile yine olmayan sorundan' söz ettiğinde,
binlerce kadının yüreklerinde bir teli
bizden kaçar. Bu dönemde kadınlar, az
titretmiş oldu: Çocuk bakımıyla, yorucu
çok zorla, yuvayla sınırlandırılmıştı.
ev işleriyle ve yalnızca arada sırada boy
Victoria ahlakına göre kadınların katı
gösteren ve kendisiyle pek az duygusal
bir biçimde erdemli olması beklenirken,
iletişimin olanaklı olduğu bir kocayla
erkekler cinsel olarak uçarıydı: Pek
kuşatılmış olan bir ev yaşamının
çokları fahişeleri ziyaret ediyor ve
bunaltıcı doğası. Pek çok kadının
genelevlere düzenli ziyarederde bulu-
katlandığı bunaltıcı yuva yaşamından
nuyordu. Aslında, yalnızca çocukları
bile daha ciddi olarak, toplumun bu
aracılığıyla iletişim kurduklarından,
meselelerle yüzleşmeye tam olarak
sıklıkla karılarla kocaların birbirleriyle
hazır olmadığı bir zamanda pek çok
yapacakları pek az şey bulunuyordu.
ailenin içerisinde katlanılan alkol
Dahası, evsellik bu dönemin daha yok-
bağımlılığı ve şiddet vardı.
sul toplulukları için bir seçenek bile
değildi. Fabrikalarda ve atölyelerde
aileler yuva yaşamı için pek az zamanları
Dünya çapında aile
kalacak biçimde uzun saader boyunca
örûntûlerindeki değişimler
çalışıyorlardı. Bu topluluklarda çocuk Bugün dünyanın her yanındaki
işçiliği de çok yaygındı. farklı toplumlarda aile biçimlerinde bir
çeşidenme vardır. Asya'nın, Afrika'nın

251
A ile le r v e M a h re m İliş k ile r

Genelde, bu değişimler, geniş aile


ve Pasifik kıyılarının uzak bölgeleri gibi
dizgelerinin ve akraba topluluklarının
kimi yerlerde, geleneksel aile dizgeleri
öteki tiplerinin parçalanmasına doğru
pek az değişmiştir. Bununla birlikte,
d ü nya ç a p ın d a b ir d e v in im
gelişmekte olan ülkelerin çoğunda,
yaratmaktadır. Bu, ilk olarak William J.
yaygın değişimler gerçekleşmektedir.
Goode tarafından A ile örüntülerinde
Bu değişimlerin kökenleri karmaşıktır,
Dünya Devrimi (World Revolution in
ama özellikle önemli olarak birkaç
Family Patterns 1963) başlıklı kitabında
etken ayırt edilebilir. Biri, Batı kültü-
belgelenmiş ve onu izleyen araştırmalar
rünün yayılımıdır. Örneğin, Batı'nın
tarafından doğrulanmıştır.
romantik aşka değgin fikirleri, önceleri
bilinmedikleri toplumlara yayılmışlar- Songelişimler
dır. Başka bir etken, önceleri özerk daha
küçük toplumlardan oluşmuş olan Dünya çapında gerçekleşen önemli
alanlarda merkezi devlet yönetiminin değişimler şunlardır:
gelişimidir. İnsanların yaşamları, onla- 1 Boylar ve öteki akraba toplulukları
rın bir ulusal siyasa dizgesiyle olan ilişki- etkileri bakımından gerilemektedir.
leri tarafından etkilenir; dahası, devlet
yönetimleri geleneksel davranış biçim- 2 Bir eşin özgürce seçilmesi yönünde
lerini değiştirmek için etkin girişimlerde genel bir eğilim vardır.
bulunurlar. Hızla büyüyen nüfus soru- 3 Gerek evliliğin başlatılması gerekse
nundan ötürü, örneğin Çin'de (aşağıda aile içerisinde karar verme bakımından
s. 286-9’da tartışılmıştır) devletler daha kadınların hakları daha geniş olarak
küçük aileleri, doğum denetiminin tanınmaya başlamıştır.
kontrolünü v.b. savunan izlenceleri sık
sık ortaya koyarlar. Başka bir etki, kır- 4 Düzenlenmiş evlilikler gittikçe
saldan kentsel alanlara büyük ölçekli azalmaktadır.
göçtür. Erkekler sıklıkla aile üyelerini 5 Erkekler ve kadınlar için daha yüksek
memleketleri olan köylerde bırakarak cinsel özgürlük düzeyleri, çok kısıt-
çalışmak için kasabalara ya da kentlere layıcı olmuş olan toplumlarda geliş-
giderler. Buna seçenek olarak, bir mektedir.
çekirdek aile topluluğu bir birim olarak
kente taşınır. Her iki durumda da 6 Çocukların haklarının genişletimine
geleneksel aile biçimleri ve akrabalık doğru genel bir eğilim vardır.
dizgeleri zayıflayabilir. Son olarak, ve 7 Aynı-cins eşleşikliklerin kabul edilişi
belki de en önemlisi, topraktan uzaktaki artmıştır.
ve devlet yönetimi bürokrasileri,
madenler, tesisler ve var oldukları Bu eğilimleri abartmak ya da bunla-
yerlerde endüstri firmaları gibi rın dünyanın her yanında tekbiçimli
örgütlerdeki iş fırsadarı, önceleri yerel olarak gerçekleşmiş olduklarını kabul
topluluğun içinde topraklı üretim etmek bir yanılgı olur -bunların pek
çevresinde toplanan aile dizgeleri için çoğu uğruna bugün de savaşılmakta ve
bozucu sonuçlara yol açma eğilimin- bunlar amansızca sorgulanmaktadır.
dedir. (1996'dan 2001'e dek Taliban yönetimi
altında olan Afganistan'da kadınların

252
A ile le r v e M a h re m İlişk iler

haklarının bastırılması -20. Bölüm, s. dizisel tekeşlilik denilmesinin daha


901’de tartışılmıştır bu eğilimlerin tek- iyi olduğunu öne sürmüşlerdir. Bu,
biçimli olmayışının bir örneğidir.) hiç kimsenin aynı zamanda birden
Benzer biçimde, geniş ailenin her yerde fazla karısı ya da kocası olamamakla
gerilemekte olduğunu varsaymak bir birlikte bireylerin dizisel olarak bir-
yanılgı olur. Bugün çoğu toplumda, çok eşinin olmasına izin verildiği
geniş aileler yine normdur ve geleneksel anlamına gelir. Ancak, yasal tekeşli-
aile pratikleri sürmektedir. Dahası, liği cinsel pratikle karıştırmak yanlışa
değişimin gerçekleşme hızında farklı- sürükleyicidir. Britanyalılar'ın yük-
lıklar vardır ve tersine dönüşler ve sek bir oranının eşlerinden başka
karşıeğilimler vardır. bireylerle cinsel ilişkilere girdiği
ortadadır.
2 Britanya'da evliliğin temelinde
Birleşik Krallık'ta aileler ve romantik aşk fikri vardır. Duygula-
mahrem ilişkiler nımsal bireycilik en önemli etki
Bugün Birleşik Kralük'ın kültürel durumuna gelmiştir. Evlilik ilişkile-
olarak çeşitli ırasına bakıldığında, riyle ilgili sözleşmeler yapmanın bir
ülkenin içerisinde aile ve evlilik temeli olarak, çiftlerin, temelinde
bakımından dikkate değer çeşitlilikler kişisel cazibenin ve uyumun olduğu
görülür. Bunların en çarpıcı olanlarının karşılıklı duygulanımlar geliştirmesi
kimileri, beyaz olan ve olmayan beklenir. Evliliğin parçası olarak
insanların aile örüntüleri arasındaki far- romantik aşk çağdaş Britanya'da
klılıkları içerir, ve bunun neden böyle 'doğallaştırılmıştır'; bu, modern kül-
olduğunu dikkate almamız gerekir. türün seçikleştirici bir özelliği
Sonra, aile yaşamının çağdaş örüntüle- olmaktan çok, insan varoluşunun
riyle ilişkisinde, boşanmayı ve yeniden normal bir parçası gibi görünür.
evlenmeyi çevreleyen meseleleri incele- Elbette, gerçeklik, ideolojiden
meye geçeceğiz. Bununla birlikte, ilk farklıdır. Evlilikte kişisel doyumun
olarak, Britanya'daki neredeyse tüm üzerindeki vurgu, kimi zaman
ailelerin paylaştığı kimi temel özellikleri karşılanamayan beklentiler ortaya
betimleyelim. çıkarmıştır, ve bu, artan boşanma
oranlarıyla ilişkili olan bir etkendir.
Topluca ıralayıcılar 3 Britanyalı aile atasoyludur ve yeni-
Britanya'da bir bütün olarak ailenin yereldir. B abasoylu kalıtım ,
özellikleri şunlardır: çocukların babanın soyadını alması-
nı içerir. Her ne denli bugün çok
1 Tekeşlilik yasayla saptandığından, daha az yaygın olsa da, geçmişte bu,
Britanyalı aile, öteki Batılı aileler gibi, mülkün de genelde erkeğin soyunda
tekeşlidir. Bununla birlikte, Birleşik kuşaktan kuşağa g eçirilm esi
Krallık'ta şimdi var olan yüksek anlamına geliyordu. (Dünyadaki pek
boşanma oranı göz önünde bulun- çok toplum anasoyludur -soyadları
durulduğunda, kimi gözlemciler ve sıklıkla mülk, kadının soyunda
Britanya'daki evlilik örüntüsüne kuşaktan kuşağa geçirilir.) Bir yeni-

253
A ile le r v e M a h r e m İ liş k ile r

yereli ikamet örüntüsü, evli bir Yaşam akışı, 6. B ö l ü m ,


'Toplumsallaşm a, Yaşam Akışı ve Yaş-
çiftin, her ikisinin ailelerinden de
lanm a', s. 215-218’de de tartışılmıştır.
uzaktaki bir barınağa taşınmasını
içerir. Bununla birlikte, yeni-yercilik, Aileler, evle ilgili göreli bireysel
Britanyalı ailenin mudak olarak sabit ödevlerini ve daha geniş toplumsal
bir ıralayıcısı değildir. Birleşik çevreyle bağlantılarını çeşitli biçimlerde
Krallık'ta, özellikle daha yoksul, işçi örgütlerler. 'Orthodox' -kadının 'ev
sınıfının ya da Asyalı-lar'ın yaşadığı hanımı', erkeğinse 'ekmek kazanan kişi'
semtlerde pek çok aile anayerlidir - olduğu- aileler ile, iki kişinin de meslek
yeni evliler, gelinin anababasının yaşamının olduğu ya da tek anababalı
yaşadığı yere yakın bir alana ailelerin arasındaki karşıtlık, bu
yerleşirler. (Çift, damadın anaba- çeşitliliği örneklendirir. Kültürel olarak,
basına yakın ya da onlarla birlikte aile kazanımlarında ve değerlerinde
yaşıyorsa, bu aileye baba-yerli eskiden olduğundan daha fazla çeşitlilik
denir.) vardır. Etnik azınlıkların (aşağıda
tartışılan Asya ya da Batı Hindistan
4 Çekirdek aile birimleri öteki hısım kökenli aileler gibi) varlığı ve feminizm
bağlarından hiçbir şekilde tamamıy- gibi harekederin etkisi, aile biçimlerinde
la yalıtılmış olmamakla birlikte, dikkate değer kültürel çeşitlilik üret-
Britanyalı aile sıklıkla bir ya da iki miştir. Yoksullar, işçi sınıfları ve orta ve
anababanın çocuklarıyla birlikte bir üst sınıfların içerisindeki çeşitli
hanede yaşadığı çekirdek aile diye topluluklar arasında varlığını sürdüren
betimlenir. Bununla birlikte, aşağıda sınıf bölünmeleri, aile yapılanımında
göreceğimiz üzere, çekirdek ailenin başlıca çeşitlemeleri korumaktadır.
başatlığı aşındırılmaktadır. Yaşam akışı içerisinde aile deneyimin-
deki çeşitlemeler az çok bellidir.
Aile örüntülerinde gelişim ve Örneğin, bir birey, her iki anababanın
çeşitlilik birlikte kalmış olduğu bir ailede
Rapoport ve ötekilere göre, 'bugün dünyaya gelebilir, ve kendisi evlenip
Britanya'daki aileler, bir ailenin nasıl sonra da boşanabilir. Başka bir kişi, tek
olması gerektiğine değgin tek bir anababalı bir ailede büyümüş olup
egemen normun olduğu bir toplumda birçok kez evlenebilir ve her bir
savaşım vermekten, bir normlar evliliğinden çocukları olabilir.
çokluğunun meşru, ve gerçekten de Alttopluluk terimi, aileler içerisin-
arzulanır kabul edildiği bir topluma
deki kuşaklara gönderme yapar.
doğru geçmektedir' (1982: 476). Onlar Örneğin, anababalarla büyük anababa-
bu savı doğrulayarak, çeşitliliğin beş
l a r arasındaki bağlar şimdi olasılıkla
tipini saptarlar: Örgütsel, kültürel, sınıfsal,
eskiden olduğundan daha zayıf duruma
yaşam akışı ve alttopluluk. Bu dizelgeye gelmiştir. Öte yandan, şimdi daha fazla
cinsel çeşitliliği ekleyebiliriz. Rapo-
kişi yaşlılığa dek yaşamaktadır ve
port'ların saptadığı aile biçimlerinin
'süregelen' üç aile birbirleriyle yakın
çeşitliliği, bugün, onun yirmi yıldan ilişki içerisinde var olabilir: Evli
uzun süre önce ilk yazdığı zamanlarda torunlar, onların anababaları ve büyük
olduğundan daha açıktır.

254
A ile le r v e M a h re m İ liş k ile r

anababalar. Aile örgütlerinde daha önce Britanyalı nüfusun arasında neredeyse


hiç olmadığı kadar büyük cinsel tamamıyla noksan olan, onura ve aile
çeşitlilik de vardır. Batı toplumlarının bağlılığına değgin kendi fikirlerini
pek çoğunda eşcinsellik gitgide daha buldu. Aile birliğini korumaya çalıştılar
fazla kabul edildiğinden, eşleşiklikler ve ama barınmanın bir sorun olduğu
aileler, karşı-cins eşleşiklikler kadar, eş- ortaya çıktı. Büyük eski evler yıkık
cinsel çiftler arasındaki eşleşiklikler de dökük alanlarda bulunabiliyordu; şık
temel alınarak oluşturulurlar. yerlere taşınma, çoğu kez, daha küçük
Gay evliliği 12. Bölüm , 'Cinsellik ve evlere taşınma ve geniş aileyi parçalama
Toplumsal Cinsiyet', s. 480-2'de anlamına geliyordu.
tartışılmaktadır.
Bugün Birleşik Krallık'ta doğan
Güney Asyalı çocuklar sıklıkla birbi-
rinden çok farklı iki kültüre açık duruma
Britanyalı aile tiplerinin çeşitliliği getirilir. Evde, aileleri işbirliğine, saygıya
arasında, ötekilerin çoğundan ayıracak ve aile bağlılığına değgin normlara
biçimde farklı olan bir örüntü vardır- uygunluk bekler ya da isterler. Okulda,
yarışımcı ve bireyci bir toplumsal
“Güney Asyalı topluluklarla ilişiklendi-
çevrede okul başansı arayışına girmeleri
rilen örüntü”. Birleşik Krallık'taki
beklenir. Geleneksel aile yaşamıyla
Güney Asyalı nüfus bir milyon kişiden
ilişiklendirilen yakın ilişkilere değer
fazladır. Göç, 1950'lerde Hindistan
verdiklerinden, çoğu, ev ve kişisel
yarıkıtasının başlıca üç alanından yaşamlannı etnik alt-kültürle ilgisinde
başladı: Pencap, Gujarat ve Bengal. örgütlemeyi seçer. Ancak, Britanya
Britanya'da bu göçmenler, temelinde kültürüyle ilişkili olmak değişimler
dinin, memleketlerinin, kastın, ve en getirmiştir. Baü'nın 'aşk için' evlenme
önemlisi akrabalığın olduğu topluluklar geleneği, Asyalı toplulukların içerisin-
oluşturdu. Pek çok göçmen, yerli deki düzenlenmiş evlilik uygulamasıyla

Asyalı geniş aileler genellikle güçlü aile bağları sergiler.

255
A ile le r v e M a h re m İlişkiler

sık sık çatışır. Anababalar ve aile üyeleri ma ve ayrılma oranlan, Britanya'daki


tarafından düzenlenen böyle birleşme, öteki etnik toplulukların arasında
sevginin evliliğin içerisinden geldiği olduğundan daha yüksektir. Afrikalı-
inancına dayandırılır. Her iki eşeyden de Karayipüler'in arasında, tek-anababalı
genç insanlar, evliliklerinin düzenleni- haneler, öteki herhangi bir etnik azınlığın
şinde kendilerine daha fazla danışıl- arasında olduğundan daha yaygındır;
masını istemlemektedir. ancak, öteki topluluklardan farklı olarak,
bekar Afrikalı-Karayipli annelerin
Siyasa İnceleme Enstitüsü'nün etnik çalışıyor olması daha olasıdır (Modood
azınlıklarla ilgili dördüncü ulusal ve ötekiler, 1997). Öteki etnik toplu-
yoklamasının istatistiksel bulguları luklarla karşılaşürımlı olarak siyah ya da
(Modood ve ötekiler, 1997), Hintliler'in, siyah-Britanyalı nüfusun arasında
Pakistanlılar'ın, Bangladeşliler'in ve (büyük çoğunluğunun başında annenin
Afrikalı-Asyalılar'ın, evlenmesi en olası bulunduğu) tek-anababalı ailelerin
olan etnik topluluklar olduklarını işaret yüksek oranı aşağıda 7.1. Tabloda
eder. 2001'de, anababaya bağımlı görülebilir.
çocuklan olan tüm ailelerin arasında,
Asyalı ya da Asyalı Britanyalı tek ailelerin Öyle görünüyor ki, Birleşik
yaşadığı hanelerin yüzde 65'i evli bir Krallık'ta Londra'nın ve öteki kentlerin
çiftten oluşurken, beyazlann ve Afrikalı- daha yoksul semtlerindeki siyah ailelerin
Karayipliler'in arasında yüzdeler biraz arasında aynı etkenler iş başındadır.
daha azdı. Birarada yaşama, çocuklan Siyah aileler hakkındaki pek çok
olan Asyalı ve Asyalı Britanyalı çiftlerin tarüşma, resmi evlilikteki düşük oranlar
arasında öteki etnik toplulukların üzerinde yoğunlaşır ama kimi
arasında olduğundan oransal olarak gözlemciler bu vurgunun yanlış
daha azdı (7.1. Tabloya bakınız). Her ne yapıldığına inanır. Evlilik ilişkisinin,
denli Britanya'daki Güney Asyalı başka topluluklardaki ailelerin yapıla-
ailelerin arasında değişimin genç nımını oluşturduğu üzere siyah ailenin
insanlann evliliklerde daha fazla söz de yapılanımını oluşturması zorunlu
hakkı istemesi ve boşanmalarda ve tek- değildir. Geniş akrabalık ağlan Batı
anababalı hanelerde hafif bir yükseliş Hintli topluluklarda önemlidir evlilik
gibi kimi belirtileri var gibi görünse de, bağlarıyla göreli olarak, Birleşik
her şey göz önünde bulunduruldu- Krallık'taki çoğu beyaz toplulukta
ğunda, Britanya'daki Güney Asyalı etnik olduğundan çok daha önemlidir. Tek-
topluluklar dikkate değer ölçüde güçlü anababalı bir ailenin başında bulunan bir
aile bağlarına sahip olmayı sürdür- annenin, bel bağlayabileceği yakın ve
mektedir. destekleyici bir akrabalık ağının olması
olasıdır. Afrikalı-Karayipli ailelerin pek
Siyah aileler çoğunda, daha küçük çocuklan yetiş-
tirmeye yardım etmek yoluyla kardeşler
Britanya'daki Afrika-Karayip kö-
de önemli bir rol oynar (Chamberlain
kenli ailelerinse yine farklı bir yapılanımı
1999). Bu, siyah tek-anababalann ve
vardır. Yirmi ile kırk dört yaş arasında
onların çocuklannın zorunlu olarak
olup bir kocayla yaşamakta olan siyah
istikrarsız aileler oluşturduğu fikriyle
kadınlann sayısı, aynı yaş topluluğundaki
çelişir.
beyaz kadınlannkinden çok daha azdır.
Afrikalı-Karayiplilerin arasındaki boşan-

256
A ile le r v e M a h r e m İliş k ile r

7.1. Tablo Anababaya bağımlı çocukları olan Britanyalı aileler:


Etnik topluluğa g öre,3 2001 (%)

Tek ailenin yaşadığı haneler Anababaya bağımlı


Birarada yaşayan çocukların
Evli çiftlerden çiftlerin oluşturduğu Tek anababalı olduğu öteki
oluşan aileler aileler aileler haneler Tümü
Heyaz 60 12 22 6 100
Karma 38 11 39 12 100
Asyalı ya da Asyalı Britanyalı
Hintli 68 2 10 21 100
PakistanlI 61 2 13 24 100
Bangladeşli 63 2 12 23 100
öteki AsyalIlar 66 3 12 19 100
Tümü Asyalı / Asyalı Britanyalı 65 2 11 22 100
Siyah ya da siyah-Britanyalı
Siyah Karayipli 29 11 48 12 100
Siyah Afrikalı 38 7 36 19 100
öteki Siyahlar 24 9 52 15 100
Tümü siyah ya da siyah-Britanyalı 32 9 43 15 100
Çinli 69 3 15 13 100
öteki etnik topluluklar 67 3 18 12 100
Tüm etnik topluluklar 60 11 22 7 100

- H a n e d e g ö n d e r m e y a p ıla n k iş in in e t n i k t o p l u l u ğ u
KAynak: S o c ia l T r e n d s 3 4 ( 2 0 0 4 ) , s . 2 8

Aile içi eşitsizlik 1990'ların ortalarında Britanya'da


yürütülen bir araştırma (Homans 1987),
Işı ve bakım ı dengeleme sağlık hizmetlerinde teknik personel
Kadınların meslek yaşamlarını kadrosuna başvuran kadınlarla görüşme
etkileyen önemli etkenlerden biri, çalışan yapan yöneticilerin görüşlerini soruş-
kadınlar için işin çocuklara sahip olmak- turdu. Araştırmacılar, görüşmeyi
tan sonra geldiği hakkında eril algıdır. yapanlann kadınlara çocuklarının olup
olmadığını ya da olmasına niyederinin
olup olmadığını her zaman sorduğunu
buldu (bu, şimdi gerek Birleşik Krallık'ta
gerekse A.B.D'de yasadışıdır). Başvuran
erkeklerle ise bu soruyu neredeyse hiç
sormuyorlardı. Bunun nedeni soruldu-
ğunda, yanıtlarında iki izlek görüldü:
Çocuklan olan kadınlar okul tatillerinde
ya da bir çocuğun hastalanması duru-
munda fazladan izinli olmayı gereksine-
bilirdive çocuk bakımının sorumluluğu
anababanın olmaktan çok, annenin
hlrleşlk Krallık'ın Afrikalı-Karayipli nüfusunun arasında tek
sorunuydu.
■ınababaların oranı yüksektir.__________________________

257
A ile l e r v e M a h r e m İ liş k ile r

Kimi yöneticiler sorulanmn çalışan fırsatlannın olması gerektiği ilkesini


kadınlara yönelik bir 'özen gösterme' kabul ediyordu. Tutumlanndaki önyargı,
tutumunu işaret ettiğini düşünüyordu. işyerinin kendisinden çok, anababalık
Ama çoğu, böyle bir sorgulama etmenin ev sorumluluklanyla ilgiliydi.
doğrultusunu, başvuran bir kadının ne Nüfusun çoğunluğu anababalık etmenin
ölçüde güvenilir bir meslektaş olduğunu gerek kadınlar gerekse erkekler tarafın-
kanıtlayacağını değerlendirme görevinin dan eşit bir temelde paylaşılamayacağını
parçası diye görüyordu. Örneğin, bir sorgulamaksızın kabul ettiği sürece,
yönetici şunu söyledi: çalışan kadınlann karşı karşıya geldiği
sorunlar varlığını sürdürecektir. Yöne-
Bu b ir a z k işise l b ir so ru , bunun
ayırdındayım, am a bunun dikkate alınmak ticilerden birinin dile getirdiği üzere,
z o ru n d a olan bir şey olduğunu düşü- erkeklerle karşılaşünldığında kadınlann
n ü y o ru m . Bu, g e r çe k te n b ir erk e ğ e meslek yaşamı fırsatlan bakımından
olam ayacak bir şey, am a bunun bir anlam da dezvantajlı olması yaşamın bir olgusu
haksız oldu ğunu sanıyorum -bu fırsat
olarak kalacaktır.
eşitliği değil, çünkü erkek h içbir zam an
kendini başlıbaşına b ir aileye sahip olm uş Buna ek olarak, daha önce gör-
olarak b ulam az. (H o m an s 1 9 8 7)
düğümüz üzere, geçtiğimiz otuz yıl
Erkekler, çocuk doğurma anlamın- içerisinde bu fark bir ölçüde azaldıysa da,
da yaşambilimsel olarak 'bir aileye sahip çalışan kadınların ortalama ücreti
olamamakla' birlikte, çocuk bakımıyla erkeklerinkinin çok altındadır. Aynı
tam olarak ilgili ve bundan sorumlu uğraşı ulamlarının içerisinde bile
olabilirler. İncelenen yöneticilerin hiçbiri kadınlar ortalama olarak erkeklerden
böyle bir olanaklılığı dikkate almadı. daha düşük maaşlar kazanmaktadır.
Aynı incelemeler, kadınların yükselme- Çalışan Kadınlann Kanlan Yoktur
siyle ilgili olarak yapıldı. Ne denli üst (Working Women Don't Have Wives -
düzey bir konuma ulaşmış olurlarsa 1994) başlıklı kitabında Terri Apter
olsunlar, kadınların küçük çocuklarına kadınların kendilerini birbiriyle çelişen
bakmak için meslek yaşamlarına ara iki kuvvetle savaşım içinde bulduklannı
vermelerinin aynı şekilde olası olduğu ileri sürer. Onlar, ekonomik bağımsızlığı
düşünülüyordu. Bu incelemede, üst istemekte ve buna gereksinim duymakta
düzey yönetim konumlanın elinde tutan ama aynı zamanda çocuklannın annesi
az sayıdaki kadının tümü çocuksuzdu ve olmayı istemektedirler. Her iki hedef de
gelecekte çocuklannın olmasını tasarla- usa uygundur, ama ev işlerinin başlıca
yanlardan birkaçı, işlerini bırakma sorumluluğunu alan karıları olan
niyetinde olduklarını ve belki de bunun erkekler bunlan elde ederken, kadınlar
ardından başka kadrolar için yeniden böyle yapamamaktadır. İş yaşamında
eğitileceklerini söylediler. daha fazla esneklik, parçasal çözümler-
Bu bulguları nasıl yorumlamalıyız? den biridir. Erkeklerin tutumlarını
Kadınların iş fırsatlan başlıca olarak eril değiştirmelerini sağlamaksa çok daha
önyargılar tarafından mı engellenmek- güçtür.
tedir? Kimi yöneticiler, çocuklu kadın-
E v işi
ların çalışmamalarının, çocuk bakımıyla
ve evle uğraşmalarının gerektiği görüşü- Her ne denli son onyıllarda Birleşik
nü dışavurdular. Bununla birlikte, çoğu, Krallık'ta kadınlann durumunda, kadın-
kadınlann erkeklerle aynı meslek yaşamı ların erkek egemenliğindeki mesleklere
A ile le r v e M a h re m İliş k ile r

girişi de içinde olmak üzere devrimsel 'ilk vardiya' sırasında ve sonra yine 'ikinci
değişimler olduysa da, bir iş alanı çok vardiya' sırasında. Bu bağımlılık modeli
geride kalmışor: Ev işi. işgücünde evli ev işinin toplumsal cinsiyetle ilgili
kadınlann sayısındaki artıştan ve bunun yanlanna değgin anlayışımıza katkıda
sonucunda onların durumundaki deği- bulunmakla birlikte, kadının kocasından
şimden ötürü, erkeklerin ev işine daha daha fazla kazandığı durumlara
fazla katkıda bulunacağı sanılıyordu. Her uygulandığında çöker. Ö rneğin,
şey göz önünde bulundurulduğunda, Hochschild'ın incelediği karılarından
durum böyle olmamıştır. Her ne denli daha az kazanan kocalardan hiçbiri ev
şimdi erkekler otuz yıl önce yaptıkla- işini paylaşmıyordu.
rından daha fazla ev işi yapıyorlarsa da ve
kadınlar birazcık daha az yapıyorlarsa da, Kim i sosyologlar, ev işinin
denge yine de eşit değildir. Birleşik yapılmasının ya da yapılmamasının
Krallık'ta son yoklamalar, erkeklerin 2 toplum tarafından yaratılan toplumsal
saat 17 dakikasına karşılık bu etkinliklere cinsiyet rolleriyle nasıl ilişkili olduğunu
günde ortalama 4 saat 3 dakika harcayan sorarak, soruna simgesel etkileşimci bir
kadınlann yine ev işinin ve çocuk bakışaçısından yaklaşırlar. Örneğin,
bakımının çoğunu yapağını bulmuştur görüşmeler ve katılımlı gözlemler
(HMSO 2005). Kimi sosyologlar, aracılığıyla Hochschild ev işlerinin
kadınlann ücredi sektörde zaten çalışıyor dağıtımının açıkça toplumsal cinsiyede
olduğu durumlarda bu fazladan işin, ilgili doğrultular izlediğini buldu. Koca-
özce, 'ikinci vardiyaya' denk olduğunu lar çimleri biçme ya da ev onarımlarını
ileri sürmüşlerdir (Hochschild 1989; yapma gibi daha seyrek yapılan görevleri
Shelton 1992). 1980'lerin sonlannda üstlenme eğilimindeyken, kadınlar
bunun gibi bulgular Arlie Hochschild'ın, yemek pişirme ve düzenli temizlik gibi
kadınlarla erkeklerin arasındaki ilişkilerin gündelik işlerin çoğunu yapar. Bu iki
durumunu bir 'ertelenmiş devrim' görev tipinin arasındaki en önemli fark,
dsahipadlandırmasına yol açtı. Neden ev bireyin işi ne zaman yaptığının
işi kadınlann işi olarak kalmaktadır? Bu üzerindeki denetiminin miktandır. Evde
soru son yıllarda çok sayıda araştırmanın kadınlar tarafından yapılan işler onları
odağı olmuştur. saptanık bir çizelgeye bağlı kılma
eğilimindeyken, erkeklerin ev görevleri
Kimi sosyologlar bu olgunun daha az düzenli olarak yapılmaktadır ve
ekonomik güçlerin bir sonucu olarak daha seçimseldir.
açıklanmasının en iyi açıklama olduğunu
öne sürmüşlerdir: Ev işi, ekonomik Aileyi Beslemek (Feeding the Family
destekle değiştokuş edilir. Erkeklerden -1991) başlıklı kitabında Sosyolog
daha az kazandıklanndan, kadınlann Marjorie Devault bir hane içerisindeki
ekonomik olarak kocalanna bağımlı bakım etkinliklerinin nasıl toplumsal
kalmalan ve bundan ötürü ev işinin olarak kadın işi olarak yapılandınldığına
büyük bölümünü yapmaları daha bakıyordu. O, ev işinin büyük bölümünü
olasıdır. Kazanç uçurumu daraltılana kadınların yaptığını, çünkü ailenin,
dek, kadınlann bağımlı konumunda 'bakım etkinliği ile kadının hane içindeki
kalmalan olasıdır. Hochschild, kadın- konumu arasında güçlü ve görece kalıcı
lann böylelikle erkekler tarafından iki kat bir ilişiklendirimi içerdiğini' ileri sürer.
bunaltıldıklannı öne sürmüştür: Bir kez Yemek pişirmeyle ilgili sorumluluk
bölüşümünü gözlemleyen Devault,

259
A ile le r v e M a h f e m İ liş k ile r

toplumsal cinsiyete ayrılmış besleme ve Aile yaşamının bu yanı, televizyon


yeme ilişkilerinin, 'hizmet vermenin bir reklamlannda ve popüler medyanın
kadın olmanın parçası olduğu, o hizmeti başka yerlerinde oldukça sıklıkla
almanınsa temelde bir erkek olmanın vurgulanan uyuma değgin toz pembe
parçası olduğu iletisini ilettiğini' söyler. imgeleri yalancı çıkarır. Eviçi şiddet ve
Erkeklerin katkıda bulunduğu hanelerde çocuklann kötüye kullanımı en rahatsız
bile, çiftin çocukları olunca eşler edici yanlardan ikisidir.
arasında eşitlikçi bir ev işi bölüşümü
büyük ölçüde kesintiye uğrar -çocuklar Çocukların cinselistismarı
sürekli dikkat gerektirirler ve onların Çocuklann cinsel istisman, en kolay
bakım çizelgeleri çoğu kez önceden biçimde, cinsel faaliyederin erişkinler
bildirilemez. Anneler, çocuk yetiştirme tarafından olur verme yaşının (Britan-
görevlerine eşlerinin harcadığından çok ya'da on altı yaş) altındaki çocuklarla
daha fazla zaman harcarlar (Shelton gerçekleştirilmesi sahiptanımlanabilir.
1992). Ensest, yakın akrabalar arasındaki cinsel
Sosyologlar bu eşitsiz görev dağı- ilişkiye gönderme yapar. Her ensest,
tımının altında erkeklerin ve kadınların çocukların cinsel istismarı sayılmaz.
farklı alanlardan sorumlu olduklarına ve Örneğin, erkek kardeşle kız kardeşin
farklı alanlarda iş görmelerinin gerekti- arasındaki cinsel ilişki ensesttir, ama
ğine değgin örtük anlayışın yattığını ileri istismann tanımına uymaz. Çocuklann
sürerler. Erkeklerin sağlayıcılar olmaları cinsel istismannda, özsel olarak bir
beklenir, kadınlarınsa ailelerine eğilme- erişkin bir bebeği ya da çocuğu cinsel
leri beklenir anne olmanın yanı sıra ek- amaçlarla sömürür. Yine de, ensestin en
mek kazanan kişiler olsalar bile. Bunun sık rasdanan biçimi aynı zamanda
gibi beklentiler, çocukluktaki toplumsal- çocuklann cinsel istismandır -babalarla
laşma sırasında öğrenilen geleneksel küçük kızlarının arasındaki ensest
toplumsal cinsiyet rollerini berkitir. Bu ilişkiler.
rolleri gündelik yaşamda yeniden üretme Ensest ve daha genel olarak çocuk-
yoluyla, erkekler ve kadınlar 'toplumsal lann cinsel istisman, yalnızca geçtiğimiz
cinsiyet yaparlar' ve toplumun erkeklerle yirmi otuz yılda 'keşfedilmiş' olan
kadınlar farklılaştırmasının bir aracı görüngülerdir. Böyle cinsel faaliyederin
olarak toplumsal cinsiyeti berkitirler. gerçekleştiği elbette uzun zamandır
bilinmektedir, ama toplum gözlemcile-
M a h r e m iliş k ile r d e ş id d e t rinin çoğu tarafından, bu davranışın
Aile ya da akraba ilişkileri herkesin varo- karşısında var olan güçlü tabulann,
luşunun parçasını oluşturduğundan, aile bunun aşın ölçüde az rasdanır olması
yaşamı duygusal deneyimin neredeyse anlamına geldiği varsayılıyordu. Durum
bütün alanını kuşatır. Aile ilişkileri -kan böyle değildir. Çocuklann cinsel istis-
kocanın arasında, anaba-balarla çocuk- mannın rahatsız edici ölçüde sık rasdanır
lann, erkek kardeşlerle kız kardeşlerin ya olduğu ortaya çıkmıştır. Olasılıkla, daha
da uzak akrabaların arasında- sıcak ve yoksul ailelerin arasında daha sık
doyurucu olabilir. Ama onlar insanlan rasdanır, ama toplumsal sıradüzenin tüm
umutsuzluğa sürükleyen ya da derin bir düzeylerinde vardır -aşağıda göreceği-
endişe ve suçluluk duygusuyla dolduran miz üzere, kurumlarda da.
en belirgin gerilimleri de içerebilirler.

260
A ile le r v e M a h r e m İ liş k ile r

Her ne denli daha belli olan değiş- değildir. Bu ulamlardaki insanlann ço-
kelerinde onun doğası yalın olsa da, cukken cinsel istismara uğramış olduk-
alabildiği pek çok biçimden ötürü, lannı tanıtlamak, böyle bir istismann
çocukların cinsel istismarının tam onların daha sonraki davranışının
ölçüsü-nün hesaplanması olanaksız üzerinde nedensel bir etkisinin olduğunu
değilse de güçtür. Gerek araştırmacılar göstermez. Olasılıkla, aile çaüşımlan,
tarafından gerekse mahkemelerde, genel anababanın savsaklaması ve fiziksel
olarak çocukların istismarının, özel şiddet gibi bir etkenler dizisi söz
olaraksa çocuklann cinsel istismannın konusudur.
tam olarak üzerinde anlaşılmış tanım-
lanna henüz erişilmemiştir. 1989 Çocuk E v içi ş i d d e t
Yasası'nın bir bölümünde, usa uygun
bakımın yokluğunun neden olduğu Eviçi şiddeti, ailenin bir üyesi
'önemli zarardan' söz edilir ama neyin tarafından başka bir üyeye ya da üyelere
'önemli' olduğu oldukça bulanık bırakılır. yöneltilmiş fiziksel istismar diye
Çocukları Acımasızlıktan Koruma tanımlayabiliriz. İncelemeler, fiziksel
Yaranna Ulusal Dernek (ÇAKYUD), istismann başlıca hedeflerinin çocuklar,
istismarın dört ulamını tanımlar: 'Sav- özellikle küçük çocuklar olduğunu
saklama', 'fiziksel istismar', 'duygusal gösterir. Victoria Climbie adındaki sekiz
istismar' ve 'cinsel istismar'. Cinsel yaşındaki bir kızın 2000 Şubat'ında
istismar, 'erişkinin cinsel doyumu korkunç biçimde öldürülmesi çocuklara
amacıyla bir çocuk ile erişkinin yönelik eviçi şiddetin aşın biçimlerini
arasındaki cinsel temas' diye tanımlanır halkın dikkatine sundu. Avrupa'ya Batı
(Lyon ve de Cruz 1993). Afrika'dan gelmiş olan Victoria,
savsaklamayla ve büyük halası Marie
Şiddet tehdidi ya da güç, pek çok Therese Kouao ile erkek arkadaşı Cari
ensest örneğinin bir parçasıdır. Kimi Manning tarafından yapılan işkenceyle
durumlarda çocuklar az çok istekli geçen aylardan sonra hipotermiden
katılımcılardır, ama öyle görünüyor ki, öldü. Onu istismar edenler 2000
bu oldukça enderdir. Çocuklar cinsel Kasım'ında ömür boyu hapse mahkum
varlıklardır elbette, ve oldukça sıklıkla oldular. Mahkemeleri sırasında, polis ve
birbirleriyle ılımlı cinsel oyunlara ya da sağlık hizmetleri ve toplumsal hizmet-
keşiflere girişirler. Ama erişkin aile lerin tümü, kızı kurtarma firsatlannı
üyeleriyle cinsel temasta bulunan kaçırdıkları için eleştirildiler. Devlet
çocuklann çoğu bu deneyimi tiksindirici, yönetimi, Lord Laming'in başkanlığında,
utanç verici ya da rahatsız edici bulur. bu meslekleri yapanların rolünü
Artık, çocuklann cinsel istismarının inceleyen ve devlet yönetimine böyle bir
buna uğrayanlann yaşamlannda uzun trajedinin bir kez daha olmasının nasıl
süreli sonuçlannın olabildiğini işaret engelleneceğiyle ilgili salıklar veren bir
eden dikkate değer veriler vardır. soruşturma başlattı (Laming 2003).
Fahişelerle, genç saldırganlarla, evden
kaçmış ergenlerle ve uyuşturucu Erkekler tarafından eşleşikleri olan
kullananlarla ilgili incelemeler bunlann kadınlara uygulanan şiddetse eviçi
yüksek bir oranının tarihçelerinde şiddetin en sık rastlanan ikinci tipidir.
çocuklann cinsel istismarının olduğunu Birleşik Krallık'ta her hafta iki kadın,
gösterir. Elbette, bağlılaşım nedensellik eşleşikleri tarafından öldürülmektedir.

261
A ile le r v e M a h r e m İliş k ile r

Yaşamakta olduğumuz herhangi bir uyguladığı şiddetin ender olduğuna


anda, kadınların yüzde onu eviçi şiddeti değgin bulguyu sorgularlar, ve erkeklerin
deneyimlemektedir, ve bu, yaşamlannın kanlannın onlara şiddet uyguladığı ör-
herhangi bir noktasında kadınların üçte nekleri bildirmeye, kadınlann olduğun-
biriyle dörtte biri arasında bir bölümünü dan daha az istekli olduğunu öne sürer-
etkilemektedir. Eviçi şiddet kadınlara ler (Straus ve Gelles 1986).
karşı işlenen suçlann en sık rasdananı
Böyle iddialar feminisder tarafından
olup kadınların, kendi ailelerindeki
ve kadınlann uyguladığı şiddetin her
erkeklerin ya da yakın tanışlann şiddetine
şekilde erkeklerinkinden daha kısıtlı ve
uğrama riski, yabancıların şiddetine
düzensiz olduğunu ve kalıcı fiziksel
uğrama riskinden daha büyüktür
zarara neden olmasının çok daha az olası
(Rawstorne 2002).
olduğunu savlayan başka bilginler
Eviçi şiddet meselesi, 'hırpalanmış tarafından güçlü biçimde eleştirilmiştir.
kadınlar' için sığınma merkezlerine sahip Onlar, aile içerisindeki şiddet olaylannın
olan feminist topluluklar tarafından 'sayısına' bakmanın yeterli olmadığını
yürütülen çalışmanın bir sonucu olarak ileri sürerler. Bunun yerine, şiddetin
1970'lerde halkın ve yükseköğre- anlamına, bağlamına ve etkisine bakmak
timcilerin dikkatini çekti. O zamandan asildir. 'Kansını hırpalamanın' -kocaların
önce, eviçi şiddet, çocuklann istisman karılarına düzenli olarak uyguladığı
gibi, incelikli biçimde yok sayılmış olan fiziksel kıyıcılık- tersine çevrildiğinde
bir görüngüydü. Eviçi şiddetle ilgili hiçbir gerçek dengi yoktur. Araştırma,
feminist incelemeler, evde kadına karşı kadınlann ancak zaman içinde yinelenen
şiddetin yaygınlığına ve sertliğine dikkat saldırılara uğradıktan sonra şiddete
çekti. Eşler arasındaki, polise bildirilen başvurduğunu, eşleşikleri olan erkeklere
en şiddetli olaylar kocaların karılarına kadınlar tarafından uygulanan şiddetin
uyguladığı şiddeti içerir. Kocalanna karşı sıklıkla saldırgan olmaktan çok savun-
fiziksel kuvvet kullanan kadınlarla ilgili gan olduğunu buldu (Rawstorne 2002).
olarak bildirilmiş örnekler çok daha Çocuklan fiziksel olarak istismar eden
azdır. Feminisder, eviçi şiddetin kadınlar erkeklerin bunu uzun süre kalan yaralan-
üzerindeki erkek denetiminin önemli bir malara neden olarak ve tutarlı bir
biçimi olduğuna değgin iddialarını biçimde yapıyor olması da kadınların-
desteklemek için bunun gibi istatistikleri kinden çok daha olasıdır.
işaret etmişlerdir.
Eviçi şiddete neden görece sık
A tae rk illik ve b a şa tlık la ilg ili rastlanır? Birkaç etken kümesi söz
bakışaçıları için 12. Bölüm, “Cinsellik konusudur. Biri, aile yaşamının ıralayıcısı
ve Toplumsal Cinsiyet”, s. 520-2’ye
bakınız.
olan duygusal yeğinlik ve kişisel
içtenliktir. Aile bağları olağan olarak,
Feminist savlara bir karşı tepki sıklıkla sevgiyle nefretin birbirine
olarak, tutucu yorumcular, aile içinde kanşüğı güçlü duygularla yüklüdür. Ev
şiddetin ataerkil erkek erkiyle değil, 'kötü ortamında padak veren atışmalar, başka
işlev gören ailelerle' ilgili olduğu toplumsal bağlamlarda aynı biçimde
iddiasında bulunmuşlardır. Kadınlara hissedilmeyecek olan hasımlıkları
karşı şiddet, ailenin artmakta olan salıverebilir. Yalnızca önemsiz bir olay
bunalımının ve ahlakın standart- gibi görünen şey, eşleşiklerin arasında ya
lanndaki aşınmanın bir yansımasıdır. da anababalarla çocukların arasında
Tutucu yorumcular, kanlann kocalara geniş çaplı düşmanlık tortulan bıraka-

262
A ile le r v e M a h r e m İ liş k ile r

bilir. Başka kadınların davranışındaki yapmasından iki kat daha olası olduğunu
ayrıksılıklara karşı hoşgörülü olan bir buldu.
adam, karısı bir akşam yemeği
toplantısında çok fazla konuşunca ya da
Boşanma ve ayrılık
onun gizli tutmayı istediği mahremiyeti Boşanmanınyükselişi
ortaya dökülünce öfkelenebilir.
Batı'da yüzyıllar boyunca, evliliğe
ikinci bir etki, aile içerisinde bol neredeyse çözülemez gözüyle bakıldı.
miktarda şiddetin aslında hoşgörülmesi, Boşanmalara yalnızca, evliliğin cinsel
ve hatta onaylanması olgusudur. Her ne ilişkiyle tamamlanmayışı gibi çok sınırlı
denli toplumsal olarak onaylanan aile içi durumlarda izin veriliyordu. Endüst-
şiddet doğası bakımından görece sınır- rileşmiş ülkelerden bir ikisi bugün de
lıysa da, saldmnın daha sert biçimlerine boşanmayı tanımamaktadır. Çoğu ülke,
kolayca dönüşebilir. Britanya'da pek çok hızla, boşanmayı daha kolayca gerçek-
çocuğa, yalnızca önemsiz bir biçimde de leştirilebilir kılmaya yönelmektedir.
olsa, anababalanndan biri tarafından Eskiden, karşıtlık dizgesi olarak bilinen
zamanın birinde tokat atılmış ya da dizge endüstrileşmiş ülkelerin neredeyse
vurulmuştur. Böyle eylemler başkaları tümünün ıralayıcısıydı. Bir boşanmaya
tarafından oldukça sıklıkla genel onayla izin verilmesi için, eşlerden birinin
karşılanır, ve büyük olasılıkla 'şiddet' ötekine karşı suçlamalar (örneğin, acı-
olarak düşünülmez bile -bununla masızlık, terk etme ya da aldatma) getir-
birlikte, Birleşik Krallık'ın, çocuklann mesi bekleniyordu. 'Kusurun olmadığı'
fiziksel olarak cezalandırılmasını yasadışı ilk boşanma yasalan kimi ülkelerde
kılan yasaları olan öteki pek çok Avrupa 1960'ların ortalarında çıkarıldı. O
ülkesinin izinden gitmesi için kimi zamandan bu yana, her ne denli ayrın-
topluluklar gitgide artan biçimde baskı tılar çeşitlilik gösterse de, Batı'da pek çok
yapmaktadır. devlet buna uymuştur. Birleşik Krallık'ta,
çiftlerin boşanmasını kolaylaştıran ve
Toplumsalsmıf
'kusurun olmadığına' değgin koşullar
Hiçbir toplumsal sınıf eşin kötüye içeren Boşanmanın Yeniden Biçimlend-
kullanımına bağışık olmamakla birlikte, rilmesi Yasası 1969'da geçirildi ve
birkaç inceleme düşük gelirli çifderin 1971'de yürürlüğe girdi. 'Kusurun
arasında buna daha sık rastlandığını olmaması' ilkesi 1996'da geçirilen yeni
işaret eder (Cherlin 1999). Otuz yıldan bir yasa tasarısıyla daha da sağlam-
uzun bir süre önce, William Goode laştırıldı.
(1971), kanlarını denetlemek için daha
1960 ile 1970 arasında Britan-
yüksek bir gelir ya da eğitim düzeyi gibi
ya'da boşanma oranı her yıl istikrarlı
başka pek az araçlan olduğundan, düşük
biçimde yüzde 9'luk artış göstererek o
gelirli erkeklerin şiddete daha yatkın
onyılın içerisinde iki katına ulaştı.
olabildiğini öne sürdü. Buna ek olarak,
1972'ye gelindiğinde, birparça, uzun
yoksulluğun ve işsizliğin neden olduğu
zamandır ölü olan evliliklerin içindeki
yüksek gerginlik düzeyleri ailelerin
pek çok kimsenin boşanmasını
içerisinde daha fazla şiddete yol açabilir.
kolaylaştıran 1969 Yasası'nın bir sonucu
Bu iddialara destek olarak, Gelles ve
olarak, bir kez daha ikiye katlanmıştı.
Cornell (1990), işsiz erkeklerin kanlanna
1980'den bu yana boşanma oranı bir
saldırmalannın işi olan erkeklerin bunu
dereceye dek istikrar kazanmıştır ama

263
A ile le r v e M a h r e m İ liş k ile r

daha önceki herhangi bir dönemle Boşanmaya neden daha sık rastlanır
karşılaştırıldığında çok yüksek bir olmuştur? Daha geniş toplumsal
düzeyde kalmayı sürdürmektedir. Şimdi değişimlerle ilgili olan birkaç etken söz
Birleşik Krallık'taki tüm evliliklerin konusudur. Zengin insanlann oluştur-
yaklaşık olarak beşte ikisi boşanmayla duğu çok küçük bir oranın dışında,
sonlanmaktadır. Her yıl evliliklerin sayı- bugün evliliğin, mülkü ve konumu
sındaki düşüş ve boşanmalann sayısın- kuşaktan kuşağa geçirme arzusuyla artık
daki yükseliş 7.1. Şekilde gösterilmiştir. pek fazla bağlantısı yoktur. Kadınlar
ekonomik olarak daha bağımsızlaştı-
Boşanma oranlan belli ki evlilikteki ğından, evlilik eskiden olduğundan daha
mutsuzluğun doğrudan bir göstergesi az zorunlu bir ekonomik eşleşikliktir.
değildir. Bir kere, boşanma oranlan, Genel olarak daha fazla gönenç, evlilikte
ayrılmış olup yasal olarak boşanmamış duygulanımsal soğukluk olduğunda ayn
olan insanlan içine almaz. Dahası, mut- bir hane kurmanın eskiden olduğundan
suz bir biçimde evli olan insanlar daha kolay olduğu anlamına gelir. Şimdi
birarada kalmayı seçebilirler evliliğin boşanmanın pek az utanma duygusuna
kutsallığına inandıklanndan ya da ayrıl- neden olması olgusu birparça bu
manın parasal ve duygusal sonuçların- gelişimlerin sonucudur ama onlara hız
dan endişe ettiklerinden ya da çocuk- da eklemektedir. Önemli başka bir
lanna bir 'aile' yuvası vermek için etken, evliliği, sunduğu kişisel doyum
birbirleriyle kalmayı dilediklerinden.

a Eşleşiklerin her ikisi için


b Geçersiz kılmaları içine alır. 1950 den 1970'e dek veriler yalnızca Büyük Britanya içindir,
c Eşleşiklerden biri ya da her ikisi için
7.1. Şekil Evlilikler ve boşanmalar, Birleşik Krallık (binler)
K aynak: S o d a ! T r e n d s 3 4 ( 2 0 0 4 ] , s. 3 1 .

264
A ile le r v e M a h r e m İliş k ile r

düzeyleri bakımından değerlendirme Tek anababalı haneler


eğiliminin büyümesidir. Yükselmekte
olan boşanma düzeyleri, başlıbaşına Tek anababalı haneler yirmi otuz
evlilikle ilgili derin bir doyumsuzluğu yıldır gitgide sık rastlanır duruma
değil, onu ödüllendirici ve doyumverir gelmiştir. Birleşik Krallık'ta, tek
bir ilişki kılmaya yönelik artmış bir anababalı, tek ailenin yaşadığı
kararlılığı işaret eder. hanelerlerdeki insanların oranı 1971'deki

D i a n e V a u g h a n ’d a n ’ ç i f t b a ğ ı n ı k o p a r m a ’ ü z e r i n e : a y r ı l m a d e n e y i m i
Y ü k s e k b o ş a n m a d ü zey le rin in to p lu m s a l 'b ö lg e ' y aratır. B u n d a n b ir sü re ö n c e , b aşlatıcı,
av an ta jla rın ın v e b ed ellerin in b ir d en g esin i eşleşiğin i d eğ iş tirm e y e, o n u n d a h a kabu l edilir
çık a r m a k aşırı ö lç ü d e g ü ç tü r. D a h a h o ş g ö r ü lü b içim lerd e d a v ran m as ın ı sağ la m ay a , p aylaşılan
tu tu m la r, çiftle rin , ö d ü lle n d irici o lm a y a n b ir ilişkiyi çık a rları b e slem ey e v.b. çalışıp b aşarısız o lm u ş
to p lu m s al d ışlam a cılığ a u ğ ra m a k sızın olab ilir. B ir n o k ta d a , b aşla tıcı, g irişim in
so n la n d ıra b ilm e si a n la m ın a gelir. Ö t e y an d a n , b ir b aşarısızlığ a uğrad ığ ın ı v e ilişkinin te m e ld e k u surlu
evliliğin p a rça la n m a sı n e re d e y se h e r z a m a n g e re k o ld u ğ u n u h issed er. O z a m a n d a n b aşlayarak ,
çift için g e re k se ço cu k la rı için d u yg usal o larak ilişkinin y a d a eşle şiğin k usu rlu o ld u ğ u k on u larla
ge rgin lik d o lu d u r v e ta ra f lar d a n b iri ya d a h e r ikisi u ğ ra şm a y a b aşlar. V au g h an b u n u n , b ir bireyin
için p a ra sa l g ü çlü k ler yaratab ilir. (A şa ğ ıd a s. 2 7 0 - ö te k in in çek ici ö zellik lerin e o d ak la n a ra k d a h a az
2 7 1 'd e k i k u tu d a, C a r o l S m a rt'la B r e n N ea le 'in k abu l edilir o lab ilecek o lan ların ı y ok saydığı bir
b o şa n m a d a n s o n ra b ir aile o lu ş tu r m a d en eyim iyle sü re ç o la n 'aşık o lm a ' sü recin in k arşıtı old u ğu n u
ilgili ça lışm a la rın a b a k ıy oru z .) ö n e sü rer.

Ç ift Bağım Koparma: M ahrem İlişkilerde Dönüm A yrılığı cid d i o la ra k d ü şü n m e k te o lan b aşlatıcılar,
N oktalan (U n co u p lin g : T h e T u r n in g P o in ts in d ik k a te d e ğ e r b içim d e , ilişkilerini b aşk alarıyla
Intdm ate R ela tio n sh ip - 1 9 9 0 ) başlık lı k itab ın d a g e n işlem e s in e tartış a ra k 'an d ırılan karşılaştırırlar'.
D ia n e V a u g h a n ayrılm an ın ya d a b o ş a n m a n ın akışı B u n u y ap m a kla, ayrılm an ın bedellerin i ve
sırasın d a eşle şik lerin arasın d ak i ilişkileri y ararların ı ta rtarlar. T ek b aşım a sa ğ kalabilir
çö z ü m le m iştir. V a u g h an , birlik te y a şa m a d an ayrı m iy im ? A r k a d a ş la r v e a n a b a b a la r nasıl tepk i
y a şam a y a g eç işi çiz elg e le m e k için , kısa z a m a n ö n c e v e r e c e k ? Ç o cu k la r acı ç e k e ce k m i? P ara sal o larak
ayrılm ış ya d a b o ş a n m ış o la n (b aşlıca o la r ak o r t a b o r ç s u z o lac a k m ıy ım ? B u n lar la v e b aşka
sınıftan ) y ü z d e n fazla kişiyle b ir dizi g ö r ü ş m e so ru n la r la ilgili o lara k d ü şü n d ü k te n s o n ra , kim ileri
g e rç ek le ştird i. Ç ift b ağını k o p a r m a k a v ram ı, u zu n ilişkiyi y ü r ü tm e k için y en id en d e n e m e y e k a ra r
süreli b ir içtenlik li ilişkinin p a rça la n m a sın a v erirler. B ir ayrılığa g ir işen le r için b u tü r
g ö n d e r m e yap ar. V a u g h a n , ö rn e k le rin p ek ço ğ u n d a , h e sa p la şm a la r v e s o ru ş tu r m a l a r o n ların d o ğ r u şeyi
fiziksel ay rılm ad an ö n c e b ir top lu m s a l ay rılm an ın y ap tık ların a d eğg in g ü v e n y ap ılan d ırarak ayrılığı
o lm u ş o ld u ğ u n u b u ld u -eşle şik le rd e n e n az biri d a h a az ü rk ü tü cü kılm aya y ard ım ed er.
yeni arayışlarla ilgilen m ey e b aşla yarak v e ö te k in in B aşlatıcıların ç o ğ u , kendi ö z-g elişim leriy le ilgili b ir
için d e b u lu n m a d ığı b ağ lam la rd a yeni a rk ad a şlar so ru m lu lu ğ u n , ö te k in e ad anm ışlığın k arşısın d a
e d in erek ye ni b ir y a şa m ö r ü n t ü s ü geliştirdi. B u ö n c eliğ in in b u lu n d u ğ u n a in a n m ay a başlar.
ç o ğ u k e z ö te k in d e n sırlar sak lam ak a n la m ın a ge ld i
E lb e tt e , ç ift bağın ı k o p a rm a y a h e r za m a n
özellikle, e lb e tte , b ir sevgiliyle b ir ilişki sö z k o n u su
b ü tü n ü y le b ir tek b irey ta r af ın d a n ö nd erlik
old u ğ u n d a .
e d ilm ez. Ö te k i eşleşik d e ilişkinin
V a u g h a n'ın a ra ştırm a sın a g ö r e , çif t bağın ı k o p a r m a , k u rta rılam ay acağ ın a k a ra r v e rm iş olabilir. K im i
b aş la n g ıçta sıklıkla, niy ed en ilm e k sizin gerçek le şir. d u r u m la rd a , rollerin ap a n sız b ir te rsin e d ö n ü şü
B ir b irey ki o, b u n a b a şlatıcı d e r ilişkiden ö te k in e g erçe k le şir. D a h a ö n c e ilişkiyi k u rtar m a y ı istiyo r
g ö r e d ah a az d o y u m b u lm a y a b aş la r v e çifd n o la n kişi o n u b itir m e y e kararlı o lu rk e n , ilk b aşlatıcı
birlikte u ğraştığ ı etk in lik lerd en b a ğım sız o la n b ir ilişkiyi sü rd ü rm e y i diler.

265
A ile le r v e M a h re m İliş k ile r

yüzde 4'ten, 2003'te yüzde 12'ye çıktı birlikte, eşleşik ölmeden önce bir süre
(7.2. Tabloya bakınız). Tek anababalığın hastanede kaldıysa kişi pratik bakımdan
çok daha büyük ölçüde dişil bir ulam tek başına yaşamış olabilir. Bununla
olduğuna dikkat çekmek önemlidir. birlikte, bugün tek anababalı hanelerin
Ortalama olarak, onlar çağdaş toplum- yaklaşık olarak yüzde 60'ı ayrılmayla ya
daki en yoksul toplulukların arasındadır. da boşanmayla ortaya çıkmıştır.
Tek anababalann pek çoğu, ister hiç
Birleşik Krallık'taki tek anababalı
evlenmemiş isterse evlenmiş olsunlar,
ailelerin arasında en hızlı büyüyen ulam
ekonomik güvenliksizliğin yanı sıra
bekar, hiç evlenmemiş annelerinkidir.
toplumsal onaylamazlıkla karşı karşıya
1990'lann sonlanna gelindiğinde bunlar
gelmektedir. Bununla birlikte, 'terk
anababaya bağımlı çocukları olan
edilmiş kadınlar', 'babasız aileler' ve
ailelerin toplam sayısının yüzde 9'unu
'parçalanmış yuvalar' gibi daha eski ve
oluşturuyorlardı (7.3. Tabloya bakınız).
daha yargılayıcı terimler ortadan yitme
Bunların arasından kaçının tek başına
eğilimindedir.
çocuk yetiştirmeyi bile bile seçtiğini
Tek anababalı hane ulamı içsel bilmek güçtür. Çoğu insan tek anababa
olarak çeşitli bir ulamdır. Örneğin, dul olmayı dilemez. Bu yüzyılın ilk birkaç
annelerin yarısından fazlası oturduğu yılında doğmuş olan çocuklann yaşam-
evin sahibidir, ama hiç evlenmemiş tek larını izleyen ve bugün de sürmekte olan
annelerin büyük çoğunluğu kirada Binyıl Alttopluluk incelemesi, daha genç
oturmaktadır. Tek anababalık değişmek- kadınlann tek anne olmalannın daha
te olan bir durum olma eğilimindedir, olası olduğunu ve kadın ne denli eğitimli
sınırlan da oldukça bulanıktır: Tek olursa onun evlilik-içi bir bebeğinin
anababalığa giden ve ondan çıkan çoklu olmasının o denli olası olduğunu
yollar vardır. Eşi ölen bir insanın duru- bulmuştur. Araştırma, birarada yaşayan
munda, ayrılık elbette kesindir -bununla çiftlerin yüzde 52'sine ve evli kadınlann

7 . 2 . T a b lo B ir le ş i k K r a llık ’t a h a n e l e r : h a n e v e a ile n in t i p i n e g ö r e ,
1 9 7 1 - 2 0 0 3 (% )
1971 1981 1991 200 r 2003

Tek ailenin yaşadığı haneler


Yalnız yaşayan 6 8 11 12 13
Çift
Çocuksuz 19 20 23 25 25
Anababaya bağımlı çocuklar6 52 47 41 39 38
Yalnızca, anababaya bağımlı olmayan çocuklar 10 10 11 8 8
Tek anababa 4 6 10 12 12
Öteki haneler 9 9 4 4 5
Özel hanelerdeki tüm insanlar (=% 100) (milyon) 53.4 53.9 55.4 - -
Özel hanelerde olmayan insanlar (milyon) 0.9 0.8 0.8 - -
Toplam nüfus (milyon)1 54.4 54.8 56.2 57.4 57.6

* Baharda. Bu kestirimler mevsim lere uyarlanmış değildir v e 2001 nüfus sayımının sonuçlarını dikkate alacak
biçimde uyarlanmamıştır
b Anababaya bağımlı olmayan çocukları da içine alabilir
c 1 9 7 1 'den 1991 ’e dek olan veriler nüfus sayımına g ö re sıralanmıştır. 2001 v e 2 0 0 2 ile ilgili veriler yıl ortası kestirimleridir
Kaynak: Sod aI Trends 3 4 ( 2 0 0 4 ) , s. 31

266
A ile le r v e M a h r e m İliş k ile r

yüzde 18'ine karşılık, tek annelerin yüzde ğunda kadınlar ücretli işgücünde
85'inin gebeliklerinin tasarlanmamış değillerdi ve çocuklara bakmak için evde
olduğunu da ortaya çıkarmıştır. Evli kalıyorlardı. Baba, ekmek kazanan
olmayan ya da hiç evlenmemiş annelerin başlıca kişiydi ve bunun sonucunda
çoğunluğu için, evlilik-dışı doğumların bütün gün dışarıda, işteydi; çocuklarını
oranı ile yoksulluk ve toplumsal yalnızca akşamlan ve hafta sonlamda
yoksunluk göstergelerinin arasında görüyordu.
yüksek bir ilişki de vardır. Daha önce
gördüğümüz üzere, Birleşik Krallık'taki Son yıllarda yükselen boşanma
Batı Hintli artalanı olan ailelerin arasında oranlanyla ve tek anababalı hanelerin
tek anababalı hanelerin yüksek oranda artan sayısıyla birlikte, olmayan baba
olmasının açıklanmasında bu etkiler çok izleği farklı bir anlama gelir oldu.
önemlidir. Bununla birlikte, kadınların Ayrılmanın ya da boşanmanın bir
artmakta olan bir azınlığı şimdi bir eşin sonucu olarak çocuklarıyla yalnızca
ya da eşleşiğin desteği olmaksızın çocuk ender olarak teması olan ya da onlarla
ya da çocuklar yapmayı seçmektedir. teması hepten yitiren babalara gön-
'Kendi seçimiyle bekar anne olanlar', derme yapmaya başladı. Dünyada
olağan olarak, tek-anababalı bir haneyi boşanma oranlannın en yüksek olduğu
tatminkar biçimde yönetmek için yeterli ülkeler arasında olan Birleşik Krallık'ta
kaynaklara sahip olan kimi tek ana- ve Birleşik Devletler'de bu durum yoğun
babalann yerinde bir tanımıdır. tartışmalara yol açmıştır. Kimileri
'babanın ölümünü' duyurmuştur.
Crow ve Hardey (1992), tek
anababalı ailelere giden ve onlardan Karşıt bakışaçılarından yazan sos-
çıkan 'yolların' büyük çeşitliliğinin, tek yologlar ve yorumcular, yükselen suç
anababalann bir bütün olarak tekbiçimli oranlarından, çocuk desteği için refah
ya da bağlı bir topluluk olmadığı bedellerinin hızla artmasına dek toplum-
anlamına geldiğini ileri sürer. Her ne sal sorunlann bütün bir çeşitliliğinin
denli tek anababalı aileler ortak olan açkısı olarak, babasız ailelerin gitgide
belirli kimi maddi ve toplumsal artan çoğunluğuna tutunmuşlardır.
dezavantajları paylaşsalar da, bunların Kimilen, yakın çevrelerindeki erişkin-
pek az toplu kimliği vardır. Yolların lerin arasındaki çözüm görüşmelerinin,
çoğulluğu, toplumsal siyasanın amaçlan işbirliğinin ve uzlaşımın sürekli örnek-
bakımından, tek anababa olmanın leriyle karşılaşmadıkça, çocukların hiçbir
sınırlannın tanımlanmasının ve gereksi- zaman bir toplumsal topluluğun etkili
nimlerinin hedef alınmasının güç üyeleri olamayacağını savlamıştır
olduğu anlamına gelir. (Dennis ve Erdos 1992). Böyle savlara
göre, babasız büyüyen oğlanlar, kendileri
'Olmayan baba' başarılı birer baba olmak için savaşım
vereceklerdir.
1930'lann sonlanndan 1970'lere dek
olan zaman kimi kez 'olmayan baba' Tartışmada göze çarpan biçimde
dönemi dsahipadlandınlır. İkinci Dünya boy göstermiş olan Amerikalı yazarlann,
Savaşı sırasında pek çok baba, savaş meselenin Birleşik Krallık'taki tartışma-
hizmeti nedeniyle, çocuklarını ender ları üzerinde büyük etkisi olmuştur.
olarak görüyordu. Savaşı izleyen Babası^ Amerika (Fatherless America -
dönemde, ailelerin büyük bir çoğunlu- 1995) başlıklı kitabında David Blanken-

267
A lle le ı v e M a h r e m İ liş k ile r

horn boşanma oranlarının yüksek içerimleri açık olmaktan uzakür. Aynı


olduğu toplumlann yalnızca babalann eleşurmenin söylediği üzere: 'Serseri bir
yitimiyle değil, babalık fikrinin aşınımıyla baba serseri oğullar yetiştirmez mi? Kimi
da karşı karşıya olduğunu savlar ki babalar aile için kötü değil midir?' Kimi
bunun ölümcül toplumsal sonuçlan bilginlerin öne sürdüğüne göre, anahtar
vardır, çünkü şimdi pek çok çocuk, soru babanın var olup olmaması değil,
gereksinim duydukları zamanlarda aile yaşamıyla ve anababalıkla ne denli
başvuracaklan bir yetke figürü olmak- uğraşüğıdır. Başka deyişle, hanenin
sızın büyümektedir. Şimdiye dek tüm yapısı, çocukların onun üyelerinden
toplumlarda evlilik ve babalık, erkeklerin gördükleri bakımın, dikkatin ve desteğin
cinsel ve saldırgan enerjilerine meydan niteliği kadar önemli olmayabilir. Son
okumanın araçlarından birini sağlıyordu. zamanlarda Birleşik Krallık'ta babasızlık
Onlar olmaksızın, bu enerjilerin suçla ve meselesi, üyeleri, başka şeylerin yanı sıra,
şiddede dışavurulması olasıydı. Blanken- 2004 Mayıs'ında Avam Kamarası'nda
horn'un kitabım eleştirenlerden birinin başbakana mor tozla doldurulmuş bir
söylediği üzere, 'iğrenç bir işten çıkıp prezervatif atmış ve 2004 Eylül'ünde
televizyonun karşısında bira içmek için Yarasa Adam kılığına girerek Bucking-
eve gelen bir babanın olması, hiç ham Sarayı'nın duvarlarını kazımış olan
babanın olmamasından daha iyidir' (The Adalet İsteyen Babalar adlı baskı toplu-

7 .3 . Tablo Büyük Britanya’da anababaya bağımlı çocukları olan tüm ailelerin


bir yüzdesi* olarak başında tek anababaların olduğu aileler:
Evlilik durumuna g öre
1971 1976 1981 1986 1991-2 1996-7 1998-9
Tek anne
Bekar 1 2 2 3 6 7 9
Dul 2 2 2 1 1 1 1
Boşanmış 2 3 24 6 6 6 8
Ayrılmış 2 2 2 3 4 5 5
Tüm tek anneler 7 9 11 13 18 20 22
Tek baba 1 2 2 1 1 2 2
Evli/birarada yaşayan çiftb 92 89 87 86 81 79 75
Anababaya bağımlı çocukları 100 100 100 100 100 100 100
olan tüm aileler
* Anababaya bağımlı çocuklar, yaşı 16'nın altında ya da 16 ile 18 arasında olan, tam zamanlı eğitim almakta olan, aile
biriminin içinde olan ve evsel düzende yaşamakta olan kişilerdir
b Kocaları evsel düzende yaşıyor olarak tanımlanmayan evli kadınları içine alır
Kaynak: Social Trends 30 (2000), s. 37

Economist 1995). luğunun göze çarpan gösterilerinin


aracılığıyla medyanın dikkatini büyük
Ama acaba öyle mi? Olmayan ölçüde çekmiştir. Topluluk, Britanya'da
babalar meselesi, daha genel bir soru çocuğun 'en yüksek çıkarlarına' hizmet
olan boşanmanın çocuklar üzerindeki etmeyi amaçlayan yasanın, çiftler
etkisi meselesiyle örtüşür -ve burada, ayrıldığında babaların çocuklarıyla
gördüğümüz üzere, eldeki kanıtiann teması sürdürmesini güçleştirerek

268
A ile le r v e M a h r e m İliş k ile r

annenin yararına olacak biçimde Dolayısıyla, işçi sınıfı hanelerinde


önyargılı olduğu iddiasında bulunur. kuşaklararası çatışma olma eğilimi daha
fazladır.

Aile yaşamıyla ilgili değişen Rubin'in incelemesindeki genç


tutumlar insanlar, cinsel davranışa, evliliğe ve
toplumsal cinsiyet bölünmelerine değgin
Öyle görünüyor ki, aile yaşamının kendi tutumlarının anababalarının-
değişmekte olan ırasına ve boşanmada kilerden seçik olduğu üzerinde anlaşırlar.
yüksek düzeylerin varlığına verilen Ama kendilerinin yalnızca haz arayışıyla
tepkileri etkileyen tözsel sınıf ilintili olmadıklarında diretirler. Onlar
vardır. Fay Hattındaki Aileler (Families on yalnızca daha eski kuşağınkilerden farklı
the Fault Line -1994) başlıklı kitabında değerleri benimsemektedirler.
Lillian Rubin işçi sınıfından otuz iki
ailenin üyeleriyle derinlemesine görüş- Rubin, görüştüğü genç kadınlann,
meler yaptı. Orta sınıf ailelerle karşılaş- evlilikle ilgili olarak anababalannın kuşa-
tırıldığında, işçi sınıfından ailelerin daha ğının olduğundan çok daha ikircikli
geleneksel olma eğiliminde oldukları olduğunu buldu. Onlar, erkeklerin nok-
sonucuna vardı. Orta sınıftan pek çok sanlıklarının keskin biçimde ayırdında-
ailenin kabul etmiş olduğu, evlilik öncesi lardı ve erişilebilir olan seçenekleri keş-
cinselliğin açıkça dışavurumu gibi fetmekten ve yaşamı anneleri için
normlar, özel olarak dindar olmadıklan olanaklı olmuş olduğundan daha tam ve
yerlerde bile işçi sınıfı tarafından daha açık olarak yaşamaktan söz ediyorlardı.
yaygın olarak onaylamazlıkla karşılanır. Erkeklerin tutumundaki kuşaksal

FIGHTING FOR YOUR RIGHT TO SİE YOUR KİK


www.fathers-4-justice.org ,

Bunun gibi göze çarpan gösteriler, ailede, mahkemelerde ve hükümet politikalarında babaların çizgidışı
bırakılmıştık hislerine dikkat çekmektedir

269
A ile le r v e M a h r e m İ liş k ile r

C arol S m a rt v e B ren N e ale : A ile pa rçacıkları


1 9 9 4 ile 1 9 9 6 arasın da C aro l S m a rt ve B r e n N eale değerlendirdiler. Ö rn e ğin , pek ço k anab aba
1 9 8 9 Ç o cu k Y asası'n ın geçirilm e sin d en so n ra b oşan m an ın b ir so n u c u olarak çocu k larının
ayrılmış ya da b oşan m ış o lan W est Y ork sh ire'lı u ğrayacağı zarard an endişelen iyordu am a
altm ış an abab an ın oluştu rd u ğu bir toplulukla iki tu r korkularını ve suçluluk d uygusunu yapıcı eylem e
g ö r ü ş m e g erçe kleştirdi. B u yasa, ana bab aların artık nasıl d ön ü ş tü receğ in d en em in değildi. B u , kimi
ço cu k la rı için k avga etm ek zo ru n d a olduklarını anababaların ço cu k ların a fazla sıkıca sarılm asına ya
h issetm eyecek leri b içim d e 'çocu k ların vesayetin e' ve d a o n lara 'erişkin' sırd aşlarm ış gibi davranm asına
'ço cu k ları g ö rm e ' hakkındaki eski kavram ları yol açm ıştı. Ö tek i örn ek lerd ey se, yaban cılaşım a,
o rta d a n kaldırarak b oşanm an ın ard ınd an uzaklığa ve anlam lı bağlantıların yitimine
an ab ab aların ve ç o c u k la n n karşı karşıya kaldığı g ö tü rm üş tü .
d u ru m u değiştirdi. Y as a , ç o cu k larla an abab aların
Y aza rla ra g ö re , m ed yad a ve belirli kimi siyasal
arasındaki yasal ilişkinin boşan m ayla değişm ediği
b ağlam larda, b o şan m ad an so n ra erişkinlerin
an lam ın a g eliyord u; ayrıca, an ab a ba lan ço cu k
ahlaklılığı terk ettiklerine ve b en cilc e ve kendi
y etiştirm e işini p aylaşm aya yüreklendiriyordu ve
çıkarlarına uygun b içim d e eylem eye başladıklarına
yargıçların ve başkalarının ç ocu k ların görü şlerin i
d eğgin ö rtü k v e kimi zam an belirtik b ir sayıltı
d aha fazla d inlem esini gerektiriyord u. S m a rt ve
vardır. A p ansızın , esneklik, eliaçıklık, uzlaşım ve
N ea le , an ababalık e tm e ö rü ntü lerin in b aşlan gıçta
duyarlılık yok o lu r; ö n celeri için d e aileyle ve refahla
nasıl olu ştu ğunu v e bunların z am an içinde nasıl
ilgili kararların verildiği ahlaki çe r çe v e bir yana
değiştiğini b ilm ekle ilgileniyorlardı.
atılır. S m a rt ile N eale'in b oşa n m ış an ababalarla
S oru ştu rm a la rın d a, an abab aların b oş an m a son rası
yaptıkları g ö rü ş m e le r, o nları bu savı red d etm eye
an ababalık etm eyle ilgili, ay nlm a n oktasındaki
g ö tü rd ü . O n la r, anabab aların anababalık ed erk en
beklentilerin i bir yıl sonraki koşullarının
g erçek ten de ahlaki bir ç e rçe v e içerisinde iş
'gerçekliğiyle' karşılaştırdılar.
g örd ü k leri, am a bu n un , tem elin de sap tan m ış
S m a rt ve N ea le, b o şan m ad a n so n ra anababalık ilkelerin ya da in an çların old uğu belirli bir ahlaki
e tm e n in , pek ço k an abab anın u m m ad ığı ve u sav u rm ad an ço k , b ir bakım ahlaklılığı olarak
hazırlıksız old u ğu bir sürekli u yarlam a sürecini anlaşılm asının belki d e en iyisi o ld u ğu iddiasında
içerd iğini buldular, iki anababalı b ir takımın bulunurlar. S m a rt ve N ea le , an abab alar çocuk larını
parçasıyken işe yarayan an ababalık becerilerin in tek um ursadıklarında, 'yapılacak d o ğ ru şeyle' ilgili
an ababalı bir h an ed e başarılı olm ası zo ru n lu değildi. kararların o rtay a çıktığını ileri sürerler. B u kararlar
A n a b a b alar, yalnızca çocu klarını etkileyen 'bü yük büyük ölçü d e bağlam sald ır; an abab alar, kararın
kararlar' b akım ınd an değil, ç o cu k yetiştirm en in, ço cu k lar üzerindeki etkileri, b unun eylem e g eçm e k
şim di b ir yerine iki h ane arasında g e rçek leşm ek te için uygu n za m an olu p o lm ad ığı ve bu kararların
o la n gündelik veçh eleri b ak ım ın d an da an abab alığa birlikte anababalık e tm e ilişkisi ü zerind e ne gibi
d eğgin yaklaşım larını sürekli olarak yeniden zararlı içerim lerin in olab ileceği de için de olm ak
d eğerlen d irm ey e zorlan ıyorlard ı. B o şa n m a n ın ü zere ço k sayıda d üşü ncey i tartm alıd ır. E s k i k ocası
ard ınd a n , an ab ab alar birbirine karşıt iki istem le karşı çocu klarının vesayetin i üstlen m eyi istem iş olan bir
karşıya kalıyorlardı, aynlığa v e eski eşlerinde n uzak tek -an n enin şu sözlerini düşünün:
o lm ay a duydukları kendi gereksinim leri ve birlikte
D e d im k i, 'B a k , e ğ e r b u ç o c u k la r a ta m z a m a n lı
an ababalık e tm e soru m lu luklarının p arça sı olarak o la ra k b a k a b ile c e ğ in i g e r ç e k te n , g e r ç e k te n
birbiriyle bağlantılı kalm aya duyulan gerek sin im . h is s e d iy o r s a n , k e n d in e o n la r la b ir h a fta s o n u
v e r m e n in v e s o n r a b u n u n n a s ıl b ir h is o ld u ğ u n a
S m a rt ve N e ale b o ş a n m a so n rası an ababalıkla ilgili
b a k m a n ın v e s o n r a b e lk i b ir h a ft a s o n u n u n a rd ın d a n
yaşan an deneyim in aşırı ö lçü d e akışkan oldu ğu nu ve
b e lk i o n la r ı ta m b ir h a fta b o y u n c a a la ca ğ ın ı
z a m a n için de değiştiğini buldular. A yrılıktan b ir yıl
s ö y le m e y e g e ç m e n in v e o n la r la b a ş a çık ıp
so n ra gö rü şü ld ük lerin de, p ek ç o k a n ab ab a tek çık a m a y a c a ğ ın ı g ö r m e n in iyi o la c a ğ ın ı d ü ş ü n m ü y o r
anababalık e tm e n in b aşlangıç a şam aların a d ön ü p m u s u n ? ' G e r ç e k t e n d e te p e s i a ttı çü n k ü k a fa sın d a
bakabildi v e an ababalık etm e yle ilgili o larak v e rm iş b e n im iç in b e b e k b a k ıc ılığ ı y a p ıy o r o la c a ğ ıy la ilg ili o
old u ğu kararları değerlen direbildi. A n a b ab a la r şey v a r, b u y ü z d e n 'H a y ır' d e d i. D e d im k i, 'B a k ,

sıklıkla, d eğişm ek te olan anlayışlannın ışığında ö y le y se b u n u s e n in le ta r tış m a y a b ile h a z ır d e ğ ilim


ç ü n k ü s e n in b u n u n n e k a d a r z o r o ld u ğ u n u
d avranışlarını ve eylem lerini yeniden

270
A ileler ve M a hrem İlişkiler

b ilm e d iğ in i h is s e d iy o r u m , ü ç y ıld ır ç o c u k la r ı h iç tam için yine on u n la yapıcı b içim d e çalışm a girişim inde
z a m a n lı o la r a k a lm a d ın , g e r ç e k t e n d e s e n in b ir a z c ık bulunuyordu.
b u n u n d ış ın d a o ld u ğ u n u h is s e d iy o ru m . B e n c e o n la r ı
o la ğ a n b ir g ü n d e lik d ü z e n iç e r is in d e a lm a n iyi o lu r, S m a rt ve N e a le, b oşan m an ın koşullarda en der
o n la r ı o k u la g ö tü r e r e k , o k u ld a n a la ra k , o n la r iç in olarak b ir k ered e ve so n su za dek 'yoluna
y e m e k p iş ir e r e k , te m iz lik y a p a ra k , ç a m a ş ır y ık a y a rak koyulabilen' d eğişim leri salıverdiği so n u cu n a
v e ü tü y a p a ra k , ev ö d e v le r in d e o n la r a y a rd ım e d e r e k , vardılar. B aşarılı b içim d e b oşan m a-so n rası
h a s ta o ld u k la rın d a o n la r a b a k a ra k . V e s o n r a d u ru m u
an ababalık e tm e , sürekli ç ö z ü m g ö rü şm eleri ve
y e n id e n ta rtış ıp , y e n id e n d e ğ e rle n d irir iz .'
iletişim istem leri. 1 9 8 9 Ç o cu k Y asası çağd aş
(S m a r t v e N e a le 1 9 9 9 )
b o ş an m a -so n rası anababalık e tm e d üzen lem elerin e
B u ra d a , an n e, ço k lu etkenleri d en gelerk en , 'yapılacak z o ru n lu esnekliği eklem iş olm akla birlikte, onu n
d o ğ ru şeyi' b elirlem eye çalışıyordu. E s k i eşiyle gü ç ço cu ğ u n refah ına yaptığı vu rg u , b oşan m ış
b ir ilişkinin v e kendi öz-g elişim in d e gerçek leştirm iş a nabab aların arasındaki ilişkinin niteliği tarafın dan
oldu ğu ilerlem eyi sav u n m aya duyduğu gereksinim in oyn an an can alıcı rolü g ö z d e n kaçırabilm ektedir.
olu ştu rd u ğu b ağlam ın için de, ço cu k ların çıkarları

değişim bu denli büyük değildi. kendi üremelerini denedeme özgürlüğü,


her iki cins için hareket özgürlüğü ve
Rubin'in araştırması Birleşik kendi yaşam biçemini tanımlama
Devleder'de yapılmıştı ama bulguları
özgürlüğü. Böyle özgürlükler daha fazla
Britanya'daki ve başka Avrupa ülke-
açıklığa, eliaçıklığa ve hoşgörüye
lerindeki araştırmacılannkilerle yakın- götürür; ama dar, bencil bir bireycilik ve
dan uyumludur. Helen Wilkinson ve
başkalarına güven eksikliği de
Geoff Mülgan, Birleşik Krallıkta on
üretebilirler. Örneklemdeki kadınlann
sekiz ile otuz dört yaşlan arasındaki er-
yüzde 29'u ve erkeklerin yüzde 51'i
keklerle ve kadınlarla ilgili büyük ölçekli
'çocuk yapmayı olanaklı olduğu ölçüde
iki inceleme gerçekleştirdiler (Wilkinson
ertelemeyi' istiyorlardı. Altmış ile yirmi
1994; Wilkinson ve Mülgan 1995). dört yaş topluluğundaki kadınların
Onlar, özellikle genç kadınların bakışaçı-
yüzde 75'i, tek anababalann, çocuklarını
sında gerçekleşmekte olan önemli deği-
bir çiftin yapabildiği denli iyi yetiştire-
şimleri, ve bu yaş topluluğunun değer- bileceğine inanıyordu. İnceleme, evlili-
lerinin Britanya'daki daha eski kuşakla-
ğin, bu yaş topluluğunda gerek kadın-
rınkilere genel bir biçimde karşıt
lann gerekse erkeklerin gözünde çekici-
olduğunu buldular.
liğini yitirmekte olduğunu buldu.
Genç kadınların arasında, 'aile
aracılığıyla olduğu denli iş aracılığıyla Yeni eşleşiklikler v e üvey aileler
özerklik ve öz-doygunluk arzusu' ve
'riskin, heyecanın ve değişimin değerlen- Yenidenevlilik
dirilmesi' vardır. Bu bakımlardan, erkek- Yeniden evlilik çeşitli koşulları
lerin geleneksel değerleriyle kadınlann içerebilir. Yeniden evlenmiş çifderin
daha yeni değerlerinin arasında gitgide kimileri yirmili yaşlannın başlarında
artmakta olan bir yakınlaşma vardır. olup, ikisi de yeni ilişkiye bir çocukla
Wilkinson'la Mulgan'ın öne sürdüğüne başlamaz. Yirmili yaşlannın sonlannda,
göre, daha genç kuşağın değerleri daha otuzlannda ve kırklı yaşlarının başlannda
eski kuşaklar için büyük ölçüde erişilmez yeniden evlenen bir çiftte, eşlerin her biri
olan özgürlükler kalıtı tarafından ilk evlilikten bir ya da daha fazla çocuğu
şekillendirilmiştir -kadınlann çalışma ve

271
A ile le r v e M a h r e m İliş k ile r

onlarla birlikte yaşamak üzere getirebilir. içermeye başladı. 1971'de, evliliklerin


Daha sonraki yaşlarda yeniden evlenen- yüzde 20'si yeniden evliliklerdi (en
lerin, anababalann kurduğu yeni yuvalar- azından eşleşiklerden biri için); 2001'e
da hiçbir zaman yaşamayan erişkin gelindiğinde bu sayı (s. 257'deki 7.1.
çocuklan olabilir. Yeni evliliğin kendi Şekilde gösterdiği üzere) yüzde 40'tan
içerisinde de çocuklar olabilir. Yeni çifti fazlaydı.
oluşturan eşleşiklerden herhangi biri
daha önce bekar, boşanmış ya da dul Tuhaf gibi görünmekle birlikte olsa
da, evlenme şansını olabildiğince
olabilir, ki bu, toplamda, olanaklı sekiz
artırmanın en iyi yolu, her iki cins için de,
bileşim eder. Dolayısıyla, kimi noktalar
daha önce evlenmiş olmaktır! Evlenip
üzerinde durmaya değmekle birlikte,
boşanmış olan insanlann yeniden evlen-
yeniden evlilikle ilgili genellemeler
dikkate değer ölçüde sakınılarak meleri, karşılaştırılabilir yaş toplulukla-
rındaki bekar insanlann ilk kez evlen-
yapılmak zorundadır.
melerinden daha olasıdır. Tüm yaş
1900'de Birleşik Krallık'taki evli- düzeylerinde, boşanmış erkeklerin yeni-
liklerin yaklaşık olarak onda dokuzu ilk den evlenmesi boşanmış kadınların-
evliliklerdi. Yeniden evliliklerin çoğu, dul kinden daha olasıdır: Boşanmış her dört
kalmış en azından bir kişiyi içeriyordu. kadından üçü ama boşanmış her altı
Boşanma oranındaki yükselişle birlikte, erkekten beşi, yeniden evlenmektedir.
yeniden evlilik düzeyi de tırmanmaya En azından istatistik bakımından,
başladı ve yeniden evliliklerin gitgide yeniden evlilikler ilk evliliklerden daha az
artan bir oranı boşanmış insanları başarılıdır, ikinci evliliklerde boşanma

Prens Charles'm Camilla Parker-Bovvles'la evliliği, Birleşik Krallık toplumunda evliliğin kalıcı
öneminin kanıtıdır. Onlar bugün Britanya'daki belki de en ünlü üvey anababalardır.

272
A ile le r v e M a h r e m İliş k ile r

oranları ilk evliliklerdekinden daha Üçüncü olarak, yeniden kurulmuş


yüksektir. aileler, farklı artalanlan olan ve ailenin
içerisinde uygun davranışlarla ilgili çeşitli
Bu, ikinci evliliklerin başarısız beklentileri olabilen çocukları kaynaş-
olmaya yazgılı olduğu anlamına gelmez. tınr. Çoğu üvey çocuk iki haneye 'ait'
Boşanmış olan insanların evlilikten olduğundan, alışkanlıklarda ve bakışaçı-
beklentileri, boşanmamış olanlarınki- lannda çatışmaların çıkması dikkate
lerden daha yüksek olabilir. Bundan değer ölçüde olasıdır. Karşı karşıya
ötürü, onlar yeni evlilikleri bozmaya, kaldığı sorunların ayrılığa yol açmasının
yalnızca bir kez evlenmiş kimselerden ardından, bir üvey anne, deneyimini
daha hazır olabilirler. Kalıcı olan ikinci betimliyor:
evliliklerin ilk evliliklerden ortalama
Ç o k fa z la s u ç lu lu k v a r. O la ğ a n o la r a k k en d i
olarak daha doyurucu olabilmesi
ç o c u ğ u n u z la y a p a c a ğ ın ız şey leri y a p a m ıy o r-
olanaklıdır. s u n u z , b u y ü z d e n s u ç lu lu k h is se d iy o rs u n u z
a m a o la ğ a n b ir te p k i v e rip k ız a r sa n ız , b u n u n la
I hey aileler ilg ili o la r a k da su ç lu lu k h is se d iy o r s u n u z .
A d a le ts iz o la c a ğ ın ız d a n h e r z a m a n ö y le ç o k
Üvey aile terimi, erişkinlerden en az k o rk u y o rs u n u z ki. O n u n [üv e y k ızın] b a b a s ıy la

birinin daha önceki bir evlilikten ya da b e n b u n u n ü z e rin d e a n la ş a m ıy o rd u k v e kızı


d is ip lin e s o k tu ğ u m d a b a b a s ı d ırd ır e ttiğ im i
ilişkiden çocuklannın olduğu bir aileye sö y lü y o rd u . B a b a s ı o n u y a p ıla n d ırm a k iç in
gönderme yapar. Sosyologlar böyle h iç b ir şe y y a p m a d ık ç a , b e n d a h a d a d ırd ır e d e r
topluluklara genellikle yeniden kurul- g ö r ü n ü y o r d u m . . . K ız a b ir şe y s a ğ la m a k , y a şa -

muş aileler diye gönderme yapar. m ın ın yirik o la n b ir ö ğ e s i o lm a k is tiy o rd u m


a m a b e lk i d e y e te r in c e e s n e k d e ğ ilim .
Yeniden kurulmuş ailelerle ve bunun
(S m it h 1 9 9 0 )
sonucunda geniş ailelerin gelişmesiyle
ilişiklendirilen muduluklar ve kazanımlar Üvey anababayla üvey çocuğun
elbette vardır. Ama belli birtakım arasındaki ilişkiyi tanımlayan yerleşik
güçlükler başgösterme eğilimindedir. pek az norm vardır. Bir çocuk, yeni bir
Her şeyden önce, çoğu kez, başka bir üvey anababayı adıyla mı çağırsa iyi
yerde yaşayan ve çocuğun ya da çocuk- olur, yoksa 'Baba' ya da 'Anne' daha mı
lann üzerindeki etkisinin güçlü kalması
uygundur? Üvey anababa, doğal bir
olası olan bir biyolojik anababa vardır.
anababanın yapacağı gibi çocuğu disip-
ikinci olarak, boşanmış bireylerin line sokmalı mıdır? Bir üvey anababa,
arasındaki işbirliği ilişkileri, biri ya da her çocukları alırken eski eşleşiğinin yeni
ikisi yeniden evlendiğinde sıklıkla gerilir. eşine nasıl davranmalıdır?
İki çocuğu olan bir kadının yine iki çocu-
ğu olan bir adamla evlenmesi ve tümü- Yeniden kurulmuş aileler, akrabalık
nün birlikte yaşaması örneğini ele alalım. bağlantısının gelişmekte olan ve
Eğer 'dışandaki' anababalar çocukların modern Batı toplumlarına oldukça yeni
onları önceden olduğu gibi aynı zaman- eklemeler olan tipleridir; boşanmadan
larda ziyaret etmesinde diretirlerse, böyle sonra yeniden evliliklerin yarattığı
yeni kurulmuş bir aileyi kaynaştırmayla güçlükler de yenidir. Bu ailelerin üyeleri,
ilişkili olan başlıca gerilimler şiddetlene- kendilerini içinde buldukları görece
cektir. Örneğin, yeni aileyi hafta bilinmeyen koşullara uyarlanmak için
sonlarında biraraya getirmenin olanaksız kendi yollarını geliştirmektedirler.
olduğu ortaya çıkabilir. Bugün kimi yazarlar, çocukların söz
konusu olduğu durumlarda, boşanma-

273
A ile le r v e M a h r e m İliş k ile r

dan sonra oluşan iki hanenin, yine bir


Birlikteyasama
tek aile dizgesi oluşturması anlamında
iki çekirdekli ailelerden söz ederler. Birlikte yaşama -bir çiftin evli
olmaksızın cinsel bir ilişki içinde birlikte
Böyle zengin ve kafa karıştırıcı dö-
yaşaması- çoğu Batı toplumunda
nüşümler karşısında, belki de çıkarı-
gitgide yaygın bir hal almıştır. Önceleri
lacak en uygun sonuç yalın bir sonuçtur:
evlilik iki insanın arasındaki bir
Evlilikler boşanmayla parçalanmakla
birleşmenin tanımlayıcı temeli idiyse de,
birlikte, her şey göz önünde bulundu-
artık öyle sayılamaz. Bugün, yukarıda
rulduğunda aileler parçalanmamak-
boşanma deneyimini tartışırken
tadır. Özellikle çocukların söz konusu
yaptığımız gibi, çift bağı kurmadan ve çift
olduğu durumlarda, yeniden evlilik
bağım koparmadan söz etmek daha uygun
aracılığıyla varlığa getirilen yeniden
olabilir. Adanmış uzun süreli ilişkiler
yapılandırılmış aile bağlantılarına
içinde olup evlenmemeyi, ama birlikte
karşın, pek çok bağ varlığını sürdür-
oturup birlikte çocuklar yetiştirmeyi
mektedir.
seçen çiftlerin sayısı gitgide artmak-
Evliliğin ve aile yaşamının g e le - tadır.
neksel biçimlerinin seçenekleri
Britanya'da çok kısa zaman önce-
/ sine dek birlikte yaşamaya bir bakıma

Sırık a ilele r
Ju lia B r a n n e n ( 2 0 0 3 ) şim d i B ir le ş ik K r a llık 'ta b iz le rin 'sırık d ü ş tü k ç e v e in s a n la r d a h a az ç o c u k y a p tık ç a , k u ş a k la n n
a ile 1 ç a ğ ın d a y a ş a m a k ta o ld u ğ u m u z u sa v u n u r. B r a n n e n , a r a s ın d a k i 'y atay ' b a ğ la n tıla r z a y ıfla m a k ta d ır. D o la y ıs ıy la ,
h a n e h a lk ın ın , g itg id e a rt a n b iç im d e b ir k a ç k u ş a k ta n B r a n n e n ç a ğ d a ş a ile le ri u z u n v e in c e 's ın k g ib i
o lu ş a n a k ra b a iliş k ile ri a ğ ın ın y a ln ız c a b ir p a r ç a s ı o ld u ğ u n u y a p ıla n ım la r' d iye n ite le r (7 .2 . Ş e k le b a k ın ız ).
ile ri sü rer. B u n u n n e d e n i b ü y ü k ö lç ü d e , in s a n la rın d a h a
B r a n n e n , b ü y ü k a n a b a b a la r ın g itg id e a rta n b iç im d e
u z u n y a şa m a sıd ır. B r a n n e n , B ir le ş ik K r a llık n ü fu s u n u n
k u şa k la ra ra s ı h iz m e d e r, ö z e llik le to r u n la r ı iç in re s m i
b e ş t e ü ç ü n ü n elli y a ş ın d a y k e n h âlâ a n a b a b a la rın d a n e n az
o lm a y a n ç o c u k b a k ım ı s a ğ la d ık la rın ı b u ld u . K u ş a k la ra r a s ı
b ir in in sa ğ o ld u ğ u n a v e ü ç te b ir in d e n b ir a z fa z la s ın ın
d e s te ğ e o la n is t e m , d a h a y aşlı k u şa k la rın g e r e k s in im
b ü y ü k a n a b a b a la r o ld u ğ u n a d ik k a t ç e k e r. D ö r t k u ş a k lı
z a m a n la rın d a , ö r n e ğ in b o ş a n m a s ıra s ın d a , d u y g u sa l
a ile le rin b ü y ü k b ü y ü k t o r u n la r ı iç in e a la n a ile le rin
d e s te k d e s ağ lay a b ild iğ i te k a n a b a b a lı a ilele rin a ra s ın d a
sa y ısın d a d a b ir a rtış v ard ır.
ö z e llik le y ü k s ek tir. B u n u n k a rş ılığ ın d a , e s k i v e y en i
A ile n in k u ş a k la n m n a ra s ın d a k i 'd ik ey ' b a ğ la n tıla r g itg id e k u ş a k la n n a ra s ın d a s a n d v iç o la n 'e k s e n k u şa k'
a r ta n y a ş a m b e k le n t is i t a r a fın d a n g ü ç le n d irü m e k le b ir lik te , (y a ş la n d ık ça ) s ık lık la k e n d i a n a b a b a la rın ın , ç o c u k la n m n
b o ş a n m a o ra n la r ı y ü k s e ld ik ç e , d o ğ u r g a n lık o r a n la n v e h a t ta b e lk i d e to r u n la n n ın b a k ıc ıs ı o la c a k la rd ır.

Aile ağacı Aile sırığı


David Jill'le George
evlenir Helen la evlenir

Colin June |ohn Ann'le


Sally'yle evlenir Philip'le evlenir Paul
evlenir
1 1
Lucy John Chris + Sarah
Matthevv James Beverley (eşlenikler)

7.2.Şekil Aile ağacı ve aile sırığı Stephantr


Kaynak: Sodology Eeview 13 /1 (2003 Eylül)

274
A ile le r v e M a h r e m İliş k ile r

ayıp gözüyle bakılıyordu. Britanya'daki tadır ve gitgide daha fazla çift, evliliğe
hane örüntüleriyle ilgili başlıca veri bir seçenek olarak bunu seçmektedir.
kaynağı olan Genel Hanehalkı Yokla- Genç insanlar sıklıkla, hesaplanmış
ması, birarada yaşamayla ilgili bir soru- tasarlamadan çok, bunun içine sürük-
yu ancak 1979'da içine aldı. Bununla lenmek yoluyla kendilerini birlikte
birlikte, Britanya'da ve Avrupa'nın yaşarken bulmaktadır. Çoktandır cinsel
başka yerlerinde genç insanların bir ilişkileri olan bir çift, birlikte gitgide
birarada yaşamaya ilişkin tutumları daha fazla zaman geçirerek, sonunda
değişmektedir. 'Bir çifdn evlenmeye kendi evlerinden birinden ya da öte-
niyetlenmeksizin birlikte yaşaması kinden vazgeçmektedir. Birarada yaşa-
uygundur' tümcesine şimdi on sekizle yan genç insanlar neredeyse her zaman,
yirmi dört yaşlan arasındaki insanların bir gün evlenmeyi ummaktadır ama
yüzde 88'i katılırken, altmışbeş yaş ve bunun şimdiki eşleşikleriyle olması
üzerindekilerin yalnızca yüzde 40'ı zorunlu değildir. Böyle çiftlerin yalnız-
katılıyordu (HMSO 2004). Geçtiğimiz ca çok azı paralarını ortaklaşa kullan-
yirmi otuz yılda bir haneyi paylaşan evli maktadır.
olmayan erkeklerle kadınların sayısı
1999'da Nottingham Üniversite-
keskin biçimde yükselmiştir. 1920'lerde
si'nde araştırmacılar tarafından gerçek-
doğmuş olan kadınların yalnızca yüzde
leştirilen bir incelemede, sosyologlar,
4'ü, 1940'lı yıllarda doğmuş olanlarınsa
onbir yaşında ya da daha küçük
yüzde 19'u birarada yaşıyordu. Ama
çocukları olan evli ve birlikte yaşayan
1960'larda doğmuş olan kadınların ara-
çiftlerin bir örnekleminin yanı sıra,
sında bu yüzde neredeyse yarı yarıyadır.
onların hâlâ evli olan anababalarının bir
2001 /2002'ye gelindiğinde, altmış yaşın
örneklemiyle görüştüler. Daha yaşlı evli
altındaki birarada yaşayan evli olmayan
insanlarla daha genç kuşaktan çifderin
kadınların oranı yüzde 28'di; erkekler
arasındaki adanmışlık bakımından
içinse bu rakam yüzde 25'ti (HMSO
farklılıklarla ilgileniyorlardı. Araştırma-
2004). Birlikte yaşamanın yaygınlığı,
cılar, daha genç evli ve birarada yaşayan
yirmibeş ile yirmidokuz yaşları
çiflerin birbirleriyle ortak noktalarının,
arasındaki kadınlar ve otuz ile otuz dört
anababalarıyla olan ortak noktalarından
yaşlan arasındaki erkekler için en yük-
daha fazla olduğunu buldular. Daha
sekti ( 7.3. Şekle bakınız). Her ne denli
yaşlı kuşak, evliliği yükümlülüklerle ve
birlikte yaşama gitgide popüler duruma
ödevlerle ilgisinde görürken, daha genç
gelmişse de, araştırmalar evliliğin yine
kuşak özgürce adanmışlıkları vurgulu-
de daha istikrarlı olduğunu öne sürer.
yordu. Daha genç yanıtçıların arasın-
Birlikte yaşayan evli olmayan çifderin
daki başlıca fark, bunlardan kimilerinin,
ayrılması, evli olanlarınkinden üç ya da
adanmışlıklarını evlilik yoluyla topluma
dört kat daha olasıdır.
kabul ettirmeyi yeğlemesiydi (Dyer
Öyle görünüyor ki, bugün Britan- 1999).
ya'da birlikte yaşama çoğunlukla
evlilikten önceki deneysel bir aşamadır; Gay ve le^btyen eşleşiklikler
bununla birlikte, evlilikten önce birlikte Pek çok eşcinsel erkek ve kadın
yaşamanın uzunluğu gitgide artmak-

275
A ile le r v e M a h r e m İliş k ile r

şimdi çifder olarak istikrarlı ilişkiler 1980'lerden bu yana, gay ve lezbi-


içinde yaşamaktadır. Ama çoğu ülke yen eşleşikliklere gitgide artan bir yük-
eşcinseller arasındaki evliliği bugün de seköğretimsel ilgi oluşmuştur. Toplum-
onaylamadığından, gay erkeklerin ara- bilimciler eşcinssel ilişkilerin içtenliğin
sındaki ve lezbiyenlerin arasındaki ve eşitliğin karşıt-cins çifderde rasda-
ilişkilerin zemininde yasadan çok, nanlardan farklı biçimlerini sergiledi-
kişisel adanmışlık ve karşılıklı güven ğini düşünmüşlerdir. Gayler ve lezbi-
vardır. 'Seçimle oluşturulmuş aileler' yenler evlilik kurumundan dışlanmış
terimi, eşcinsel çifderin gitgide artan oldukları için ve geleneksel toplumsal
biçimde birlikte sürdürmeyi başardık- cinsiyet rolleri aynı cinsten olan çifdere
ları olumlu ve yaratıcı gündelik yaşam kolayca uygulanabilir olmadığı için,
biçimlerini yansıtmak üzere kimi zaman eşcinsel eşleşiklikler, karşıt-cinsel iliş-
gay eşleşiklikler için kullanılmıştır. kilerin pek çoğunu yöneten normların
Karşıt-cins eşleşikliklerin geleneksel ve yönergelerin dışarısında yapılandırıl-
özellikleri -örneğin, karşılıklı destek, malı ve çözüm görüşmeleri bunların
hastalıkta bakım ve sorumluluk, parala- dışarısında yapılmalıdır. Kimileri, AIDS
rın birleştirilmesi v.b.- daha önce ola- salgınının, eşcinsel eşleşiklerin arasın-
naklı olmayan biçimlerde gay ve da seçikleştirici bir bakım ve adanmışlık
lezbiyen ailelerle tümleşmeye başla- kültürünün gelişiminde önemli bir
mıştır. etken olduğunu öne sürmüştür.
Eşcinsellik, 12. Bölüm , 'Cinsellik ve Weeks ve ötekiler (1999) gay ve
Toplum sal Cinsiyet'de; gay evliliği ise s.
lezbiyen eşleşikliklerin içerisinde üç
480-2'de daha fazla tartışılmaktadır.

1 6-1 9 2 0 -2 4 2 5 -2 9 3 0 -3 4 3 5 -3 9 4 0 -4 4 4 5 -4 9 5 0 -5 4 5 5 -5 9
7.3. Şekil Birarada yaşayan evli olmayan insanlar: Büyük Britanya, cinse ve yaşa göre, 2001/2002* (%)
' 16-59 yaşları arasındaki erkekler ve kadınlar. Kendilerini ayrılmış diye tanımlayan yamtçıları içine alır
Kaynak: S oda! Trends 3 4 ( 2 0 0 4 ] , s . 3 3

276
A ile le r v e M a h re m İliş k ile r

önemli örüntüye işaret ederler. Birinci çocuklarının olabilmesi ve onların


olarak, eşleşikler arasında eşitlik için hiçbir karşıt-cinsel temas olmaksızın
daha fazla fırsat vardır çünkü karşıt-cins gay anababalı aileler kurabilmesi
ilişkilere desteklik eden kültürel ve anlamına gelir'. Britanya'da, çocukları
toplumsal varsayımlar onlara kılavuz- olan eşcinsel ailelerin neredeyse tümü
luk etmez. Gay ve lezbiyen çifder, iki kadını içerirken, 1960'ların sonunda
ilişkilerini, eşitsizliklerin ve güç denge- ve 1970'lerin başında bir dönem
sizliklerinin pek çok karşıt-cins çiftin boyunca toplumsal refah kuruluşları
ıralayıcısı olan tiplerinden sakınacakları ABD'nin birkaç kentinde ilkgençlik
biçimde şekillendirmeyi seçebilirler. dönemindeki evsiz oğlanları gay erkek
İkinci olarak, eşcinsel eşleşikler, ilişki- çiftlerin vesayetine verdi. Uygulamaya,
lerinin yanölçütleriyle ve içsel işleyişiyle büyük ölçüde toplumun karşı tepki-
ilgili çözüm görüşmeleri yaparlar. Eğer sinden ötürü son verildi.
karşıt-cins çiftlerin toplumsal olarak Eşcinsel çiftlerin kazandığı birkaç
yerleştirilmiş olan toplumsal cinsiyet yasal utku, onların haklarının aşama
rollerinden etkilendikleri kabul edilirse, aşama yasaca korunmakta oldu-ğunu
aynı-cinsden olan çiftler ilişkilerinin işaret eder.
içerisinde kimin neyi yapmasının iyi
E şcin sel çiftlerin yeni yasal haklan, 12.
olacağına değgin daha az beklentiyle
B ö lü m , 'C in se llik ve To p lu m sal
karşı karşıya gelirler. Örneğin, eğer C insiy et', s. 4 80-2'd e daha fazla
karşıtcinsel evliliklerin içinde kadınla- tartışılmaktadır.
rın ev işinin ve çocuk bakımının çoğunu
1999'da Britanya'da nirengi noktası
yapma eğiliminde oldukları kabul
niteliğindeki bir yargı kararı, istikrarlı
edilirse, eşcinsel eşleşikliklerin içerisin-
bir ilişki içindeki eşcinsel bir çiftin bir
de böyle beklentiler yoktur. Her şey bir
aile diye tanımlanabileceği bildiriminde
çözüm görüşmesi meselesi olur; bu,
bulundu. Eşcinsel eşleşiklerin böylece
sorumlulukların daha eşitçe paylaşımıy-
'aile üyeleri' diye sınıflandırımı, göç,
la sonuçlanabilir. Üçüncü olarak, gay ve toplumsal güvenlik, vergilendirim,
lezbiyen eşleşiklikler adanmışlığın
kalıtım ve çocuk desteği gibi yasal
kurumsal destekten yoksun olan özel
ulamları etkileyecektir.
bir biçimini sergilerler. Öyle görünüyor
ki, karşılıklı güven, güçlükler üstünde 1999'da bir ABD mahkemesi bir
çalışmaya isteklilik ve 'duygusal emekle' gay erkek çiftin, bir taşıyıcı anneden
ilgili paylaşılan bir sorumluluk, eşcinsel doğan çocuklarının doğum belgesine
eşleşikliklerin ayırt edici özellikleridir adlarını birlikte yazdırmayla ilgili
(Weeks ve ötekiler 1999). anababalık haklarını onayladı. Davayı
açan adamlardan biri şöyle dedi: “Yasal
Eşcinselliğe karşı önceleri hoşgö- bir utkuyu kutluyoruz. Bildiğimiz
rüsüz olan tutumların gevşemesine, biçimiyle çekirdek aile evrim geçiriyor.
mahkemelerin, lezbiyen eşleşiklikler Vurgu, ailenin bir anneyle babadan
içinde yaşayan annelere çocukların oluşmasında değil, ister bekar bir anne
vesayetini vermeye yönelik gitgide olsun isterse bir adanmışlık ilişkisi
artan istekliliği eşlik etmiştir. Yapay içinde yaşayan gay bir çift olsun, çocuğu
dölleme uygulayımları, lezbiyenlerin seven, onun gelişimine yardımcı olan

277
A ile le r v e M a h re m İliş k ile r

anababalarda olmalıdır” (Hartley- 7.4. Tablo Evli olanların ortalaması: İngiltere ve


Galler, 1971-2001
Brewer 1999).
İlk evlilik
B ek ar kalm a Erkekler Kadınlar
1971 24.6 22.6
Hane oluşturmadaki son eğilimler
1981 25.4 23.1
şu soruya kaynaklık eder: Bir bekarlar
1991 27.5 25.5
ulusu mu olmaya başlıyoruz? Birleşik 2001 30.6 28.4
Krallık'ta tek kişilik hanelerin oranı
1971'deki yüzde 18'den, 2003'te yüzde Kaynak: Social Trends 34 (2004), s. 32
29'a dek arttı (HMSO 2004). Modern
Batı toplumlarında birkaç etken 1 'de tartışılmıştır). Birleşik Krallık'ta tek
biraraya gelip, yalnız yaşayan insanların kişilik hanelerin yaklaşık olarak yarısı,
sayılarını artırmıştır. Bunlar-dan biri, yalnızca bir emeklinin yaşadığı
daha sonraki evliliklere yönelik bir hanelerdir.
eğilimdir 2001'de Birleşik Krallık'ta
insanlar (7.4. Tablonun gösterdiği Bekar olmak, yaşam akışının farklı
üzere) 1970'lerin başında olduğundan dönemlerinde farklı anlamlara gelir.
ortalama olarak altı yıl sonra evleniyor- Yirmili yaşlarındaki insanların eskiden
lardı; bir başkası, görmüş olduğumuz olduğundan daha büyük bir oranı
üzere, yükselen boşanma oranlarıdır. evlenmemiş olarak kalmaktadır.
Yine başka biri, eşleşikleri ölmüş olan Bununla birlikte, otuzlu yaşlarının
daha yaşlı insanların nüfus içinde ortalarındaki erkeklerin ve kadınların
gitgide artan sayısıdır (6. Bölüm, s. 230- yalnızca küçük bir azınlığı hiç evlenme-
miştir. Otuz ile elli yaşları arasındaki
bekar insanların çoğunluğu, boşan-
mayla sonuçlanmış olan ya da 'iki arada'
kalmış olan evliliklerdir. Elli yaşının
üzerindeki bekar insanların çoğu
duldur.
Yaşam akışı kavram ı, 6. Bölüm ,
“Toplum sallaşma, Yaşam Akışı ve
Yaşlanma”, s. 1215-8'de tartışıldı.

Daha önce hiç olmadığı kadar çok, genç


insanlar yuvadan evlenmek için değil (ki
bu geçmişte yuvanın dışına giden en sık
rasdanan yollardan biriydi), yalınca
bağımsız bir yaşama başlamak için
ayrılmaktalar. Bundan ötürü, öyle
görünüyor ki, 'bekar kalma' ya da kendi
başına yaşama eğilimi, toplumun aile
Değişen toplumsal normlar şimdi kimi yaşamı pahasına bağımsızlığa değer
ülkelerde aynı-cinsten olan çiftlerin açıkça
verme eğiliminin parçası olabilir. Yine
çocuklarını birlikte yetiştiriyor olmaları
anlamına gelir. de, bağımsızlık ya da 'bekar kalma'

278
A ile le r v e M a h r e m İ liş k ile r

anababa evinin dışına giden, gitgide sık 1956). Birincil toplum sallaşm a,
rasdanır olan bir yol olmakla birlikte, çocukların, içinde doğmuş oldukları
çoğu insan sonunda evlenir. toplumun kültürel normlarını öğren-
dikleri süreçtir. Bu, çocukluğun ilk
Aileye ve mahrem ilişkilere yıllarında gerçekleştiğinden, aile insan
kuramsal bakışaçıları kişiliğinin gelişimi için en önemli are-
nadır. Kişiliğin istikrar kazanması,
Ailenin ve aile yaşamının incelen-
erişkin aile üyelerine duygusal olarak
mesi, birbirine karşıt kanaatları olan
yardımcı olmada ailenin oynadığı role
sosyologlar tarafından farklı biçimde
gönderme yapar. Erişkin erkeklerle
ele alınmıştır. Yirmi otuz yıl önce
kadınların arasındaki evlilik, erişkin
benimsenmiş olan bakışaçılarının pek
kişiliklerin onun aracılığıyla destek-
çoğu şimdi yeni araşürmaların ve
lendiği ve sağlıklı kalmasının sağlandığı
toplumsal dünyadaki önemli değişim-
düzenlemedir. Endüstri toplumunda
lerin ışığında çok daha az inandırıcı
ailenin erişkin kişiliklerini dengeleme-
görünür. Yine de, ailenin incelen-
deki rolünün canalıcı olduğu söylenir.
mesinde çağdaş yaklaşımlara dönme-
Bunun nedeni çekirdek ailenin genel-
den önce sosyolojik düşünmenin
likle akrabalardan uzak olması ve
evriminin kısaca izini sürmek değerli
endüstrileşmeden önce ailelerin yapa-
olacaktır.
bildiği gibi daha büyük akrabalık
İşlevselcilik bağlarından yararlanmayı başara-
İşlevselci bakışaçısına göre, top- mamasıdır.
lum, sürekliliği ve kanı birliğini güven- Parsons, çekirdek aileye endüstri
ceye bağlamak için özgül işlevleri toplumunun istemlerini ele almak için
başaran bir toplumsal kurumlar en iyi donanmış birim gözüyle bakı-
kümesidir. Bu bakışaçısına göre, aile, yordu. 'Geleneksel ailede', bir erişkin
toplumun temel gereksinimlerine yuvanın dışında çalışırken ikinci erişkin
katkıda bulunan ve toplumsal düzeni yuvayla ve çocuklarla ilgilenebilir.
sürdürmeye yardım eden önemli Pratik bakımdan, çekirdek ailenin
görevler başarır. İşlevselci gelenekte içerisinde rollerin bu uzmanlaşması,
çalışan sosyologlar, çekirdek ailenin babanın ekmek kazanan kişi olarak
modern toplumlarda belirli kimi 'araçsal' rolü benimsemesini, karısının-
uzmanlaşmış rolleri yerine getirdiğini sa ev ortamında 'duygulanımsal', duy-
düşünmüşlerdir. Endüstrileşmenin gusal rolü üstlenmesini içeriyordu.
ortaya çıkışıyla birlikte, aile bir
Şimdiki dönemde, Parsons'ın aile
ekonomik üretim birimi olarak daha az
hakkındaki görüşü yetersiz ve günü
önemli duruma geldi ve üremeye, ço-
geçmiş olarak karşımıza çıkar. Aileyle
cuk yetiştirmeye ve toplumsallaşıma
ilgili işlevselci kuramlar, erkeklerle
daha çok odaklandı.
kadınların arasındaki evsel iş bölüşü-
Amerikalı sosyolog Talcott Par- münü doğal ve sorunsuz olarak haklı
sons'a göre, ailenin başlıca iki işlevi gösterdikleri için ağır eleştirilerle
birincil toplumsallaşma ve kişiliğin karşılaşmışlardır. Ancak, kendi tarihsel
dengelenmesidir (Parsons ve Bales bağlamlarında gözden

279
A ile le r v e M a h r e m İ liş k ile r

geçirildiklerinde, kuramlar biraz daha ve karşılıklı desteğin bulunduğu


anlaşılabilir olurlar. Savaşın hemen işbirlikçi bir birim olduğu hakkındaki
so nrasın d aki yıllar, kad ınların görümü sorgulamıştır. Onlar, ailenin
geleneksel evsel rollerine döndüğüne, içerisindeki eşitsiz güç ilişkilerinin
erkeklerinse biricik ekmek kazananlar varlığının, belirli kimi aile üyelerinin
olarak konumlarını yeniden aldığına ötekilerden daha fazla kazançlı olma
tanık oldu. Bununla birlikte, aile eğiliminde olması anlamına geldiğini
hakkındaki işlevselci görüşleri başka göstermeye çalışmışlardır.
zeminlerde eleştirebiliriz. Belirli kimi
Feminist yazılar, geniş bir konu
işlevleri başarımlamada ailenin önemini yelpazesini vurgulamışlardır, ama
vurgulamakla, her iki kuramcı da, devlet başlıca üç izleğin özel önemi vardır.
yönetimi, medya ve okullar gibi öteki Temel ilgilerden biri, 18. Bölüm,
toplumsal kurumların çocukları 'Çalışma ve Ekonomik Yaşam'da daha
toplumsallaştırmada oynadığı rolü derinlemesine göreceğimiz evsel iş
gözardı etmektedir. Kuramlar, aile bölüşümüdür -bir hane üyelerinin
biçimlerinin çekirdek aile modeliyle arasında görevlerin bölüştürülüş
örtüşmeyen çeşidemelerini de gözardı biçimi. Feministlerin arasında, bu
eder. Dışsemderde oturan orta sınıftan bölüşümün tarihsel ortaya çıkışıyla ilgili
beyaz insanlar 'idealine' uymayan aileler farklı kanılar vardır. Kimi feministier
sapkın diye görülüyordu. bunu sanayi kapitalizminin bir sonucu
diye görürken, başkaları bunun
ataerkillikle bağlantılı olduğu ve böylece
Feminist yaklaşımlar sanayiden önceye dayandığı iddiasında
Pek çok insan için, aile avuntunun bulunur. Sanayileşmeden önce bir evsel
ve rahatlığın, sevginin ve dosduğun iş bölüşümünün var olduğuna inanmak
yaşamsal kaynağını sunar. Ancak, yuka- için nedenler vardır, ama kapitalist
rıda gördüğümüz üzere, o, sömürünün, üretimin ev ve iş alemlerinin arasında
çok daha keskin bir ayrım ortaya
yapayalnızhğın ve derin eşitsizliğin
çıkardığı da açıkça görülmektedir. Bu
olduğu bir yer de olabilir. Uyumlu ve
süreç, “erkek alanlarının” ve “kadın
eşitlikçi bir alem olarak aileye ilişkin
alanlarının” ve güç ilişkilerinin bugüne
görüme meydan okuma yoluyla dek hissedilen billurlaşımıyla sonuç-
feminisderin sosyoloji üzerinde büyük landı. Son zamanlara dek, ekmek
bir etkisi oldu. 1970'lerde ve 1980'lerde getiren erkek modeli endüstrileşmiş
aileyle ilgili tartışma ve araştırmaların toplumların çoğunda yaygın ola-
çoğunda feminist bakışaçıları başatü. gelmiştir.
Eğer aile sosyolojisinin önceleri aile
Feminist sosyologlar, çocuk bakımı
yapılanımlarının, çekirdek ve geniş
ve ev işi gibi ev görevlerinin erkeklerle
ailenin tarihsel gelişiminin ve akrabalık
kadınlar arasında paylaşılış biçimiyle
bağlarının öneminin üzerine odaklan-
ilgili incelemeler yürütmüşlerdir. Onlar,
dığı düşünülürse, feminizm, kadınların “bakışımlı aile” (Young ve Willmott
ev içindeki deneyimlerini incelemek 1973) -ailelerin zaman içerisinde
üzere ilgiyi ailelerin içerisine yöneltme- rollerin ve sorumlulukların dağıtımında
de başarılı oldu. Feminist yazarların pek daha eşitlikçi duruma gelmekte
çoğu, ailenin, temelinde ortak çıkarların olduğuna değgin inanç- gibi iddiaların

280
A ile le r v e M a h re m İ liş k ile r

geçerliliğini soruş tur muş-lardır. bir zaman boyunca bakmaya dek çeşitli
Bulgular, daha önce hiç olmadığı denli süreçleri içine alan geniş bir alemdir.
çok kadının yuvanın dışarısında ücretli Kimi zaman, bakım, yalınca başka
işlerde çalışıyor olmasına karşın birinin psikolojik olarak iyi oluşuna
kadınların evdeki görevlerin başlıca göre ayarlanma anlamına gelir -birkaç
sorumluluğunu taşımayı sürdürdük- feminist yazar, ilişkilerin içerisindeki
lerini ve erkeklerden daha az boş 'duygu işiyle' ilgilenmiştir. Kadınlar,
zamanlarının olduğunu göstermiştir temizlik ve çocuk bakımı gibi somut
(Hochschild 1989; Gershuny 1994; görevleri omuzlama eğiliminde olmakla
Sullivan 1997). Bununla ilişkili bir izleği kalmayıp kişisel ilişkilerin korunmasına
sürdüren kimi sosyologlar, kadınların büyük miktarlarda duygusal emek
ücretsiz olarak yaptığı ev işinin genel yatırımında bulunurlar (Duncombe ve
olarak ekonomiye katkısının üzerine Marsden 1993). Bakım etkinlikleri
odaklanarak, ücretli ve ücretsiz işlerin sevgiye ve derin duygulara dayandırıl-
karşıt alemlerini incelem işlerdir makla birlikte, bunlar ayrıca, dinleme,
(Oakley 1974). Başkaları, kaynakların algılama, çözüm görüşmeleri yapma ve
aile üyeleri arasında dağıtılış biçimini ve yaratıcı biçimde eyleme becerisi isteyen
hane gelirine erişimin ve onlar üzerinde birer iş biçimidir.
denetimin örüntülerini soruşturmuştur
(Pahl 1989). Yeni bakışaçıları
ikinci olarak, feministler pek çok Son yirmi otuz yıl içinde feminist
ailenin içerisinde var olan eşit olmayangüç bir bakışaçısından yürütülmüş olan
ilişkilerine dikkat çekmişlerdir. Bunun kuramsal ve deneysel incelemeler,
bir sonucu olarak gitgide artan biçimde gerek yükseköğretimcilerin gerekse
göze çarpan bir konu, eviçi şiddet genel nüfusun arasında, aileye ve
görüngüsüdür. Feministlerin, aile mahrem ilişkilere yönelik artan bir ilgi
yaşamının şiddet içeren ve kötüye
yaratmışlardır. 'İkinci vardiya' -kadınla-
kullanımla ilgili yanlarının gerek
rın işteki ve yuvadaki ikili rollerine
yükseköğretimsel bağlamlarda gerekse
gönderme yapar- gibi terimler gündelik
yasa ve politika çevrelerinde uzun
sözcük dağarcığımıza girmiştir. Ama
zamandır yok sayılmış olduğuna ilişkin
iddialarının bir sonucu olarak, “karısını sıklıkla ev içerisindeki özgül meseleler
hırpalama”, evlilik içi tecavüz, ensest ve üzerine odaklandıklarından, aileyle ilgili
çocukların cinsel istismarı halkın daha feminist incelemeler yuvanın dışarısın-
fazla dikkatini çekmiştir (s. 260-3'e da gerçekleşmekte olan daha büyük
bakınız). Feminist sosyologlar, ailenin, eğilimleri ve etkileri her zaman
toplumsal cinsiyet bunaltımının ve yansıtmıyordu.
hatta fiziksel istismarın bir arenası
Geçtiğimiz onyılda aileyle ilgili
olarak nasıl hizmet ettiğini anlamaya
sosyolojik literatürü varlığında, femi-
çalışmışlardır.
nist bakışaçılarından yararlanan, ama
Feministlerin önemli katkılarda katı biçimde onlardan esinlenmiş
bulunmuş oldukları üçüncü bir alan, olmayan önemli bir derleme ortaya
bakım etkinliklerinin incelenmesidir. Bu, çıkmıştır. Aile biçimlerinde gerçekleş-
hasta olan bir aile üyesiyle ilgilen- mekte olan daha büyük dönüşümler
mekten, yaşça büyük bir akrabaya uzun ailelerin ve hanelerin oluşumu ve

281
A ile le r v e M a h r e m İ liş k ile r

dağılması, ve bireylerin kişisel tik aşk pratikte erkeklerin kadınlar


ilişkilerinin içerisindeki evrimleşmekte üzerindeki başatlığına yol açma
olan beklentiler birincil ilgilerdir. eğiliminde oldu. Pek çok erkek,
Boşanmadaki ve tek anababalık etme- romantik aşkın saygıdeğerliği ile tutkulu
deki artış, 'yeniden oluşturulmuş ailele- aşkın iteleyim lerinin arasındaki
rin' ve gay ailelerin ortaya çıkışı, ve gerilimlerle, karının ve yuvanın rahatlı-
birarada yaşamanın popülerliği, bun- ğını, metresin ya da fahişenin cinselli-
ların tümü igili konulardır. Ancak, bu ğinden ayırma yoluyla başa çıktı. Bura-
dönüşümler, içinde yaşadığımız geç daki çifte standart şuydu ki, bir kadının
çağcıl dönemde gerçekleşmekte olan doğru erkek gelinceye dek bakire olarak
daha büyük değişimlerden ayrı olarak kalması gerekirken, erkekler için böyle
anlaşılamazlar. Eğer kişisel dönüşüm- bir norm uygulanmıyordu.
lerle değişimin daha büyük örüntüleri
Ben, modernliğin en son evresinin,
arasındaki bağlantıyı kavrayacaksak,
mahrem ilişkilerin doğasındaki başka
toplumsal, hatta küresel düzeyde
bir dönüşüme tanıklık ettiğini ileri
gerçekleşmekte olan değişimelere
sürüyorum. Plastik cinselliğin gelişi-
dikkat etmemiz gerekir.
mi. Modern toplumlarda insanların,
Anthony Giddens: Mahremiyetin (12. Bölüm, 'Cinsellik ve Toplumsal
Cinsiyet'te göreceğimiz üzere) ne
Dönüşümü
zaman, ne sıklıkta ve kiminle cinsellik
Kendi çalışmalarımda, özellikle yaşayacaklarına değgin daha önce hiç
M ahremiyetin Dönüşümü' n&a (The olmadığı denli çok seçenekleri vardır.
Transformation of Indmacy -1993), Plastik cinsellikle birlikte, cinsellikle
modern toplumda mahrem ilişkilerin üremenin arasındaki bağ çözülebilir.
nasıl değişmekte olduklarına baktım. Bu, birparça, kadınları yinelenen (ve
Bu bölümün girişi, modern-öncesi yaşamı tehdit eden) gebeliklere ve
toplumda genel olarak evliliğin teme- doğumlara ilişkin korkulardan büyük
linde cinsel cazibenin ya da romantik ölçüde özgürleştirmiş olan iyileştirilmiş
aşkın olmadığını gösterir; bunun yerine, g ebelik ö nleyici yöntem lerd en
evlilik daha sık olarak, içinde bir ailenin ötürüdür. Bununla birlikte, plastik
yaratılacağı ya da mülkün mirasının cinselliğin ortaya çıkışına neden olan
sağlanacağı ekonomik bağlamla bağlan- şey yalnızca teknoloji gelişimleri değil,
tılıydı. Köylüler için, bitmez tükenmez canalıcı biçimde, kişinin etkin olarak
ağır işle ıralanan bir yaşamın cinsel seçebildiği kendisi hakkındaki bir
tutkuya geçit vermesi erkekler için duygunun gelişimidir. Bu süreç,
evlilik dışı serüvenlere girişme fırsatları toplumsal düşüngüselliğin artması diye
sayısız olmakla birlikte olası değildi. betimlenebilir, ve bu, daha ayrıntılı
olarak 4. Bölüm, s. 159-60'da tartı-
Romantik Aşkın az çok evrensel
şılmıştır.
iteleyimlerinden seçik olarak romantik
aşk (s. 244-6'da gördüğümüz üzere) on Plastik cinselliğin ortaya çıkışıyla
sekizinci yüzyılda gelişti. Temelinde birlikte, sevginin doğasında bir değişim
karşılıklı cazibenin olduğu eşit bir ilişki olur. Romantik aşk ideallerinin yerini
hakkındaki sözverisine karşın, roman- birliktelik aşkın almakta olduğunu ileri

28Z
A ile le r v e M a h r e m İliş k ile r

sürmüştüm. Birliktelik aşkı etkindir ve çeşitliliği vardır. Her ne denli, gitgide


olumsaldır. O, romantik aşkın sonsuza artan biçimde, böyle bir ilişkiyi elde et-
dek olma, biricik-ve-tek olma nitelik- menin bir yolu olmaktan çok, (birlikte
leriyle uyumsuzdur. Birliktelik aşkının yaşayan çiftlerin sayısı arttıkça) bir kez
ortaya çıkışı, bu bölümde daha önce var olunca böyle bir ilişkinin bir
tartışılan ayrılmanın ve boşanmanın dışavurumu olma durumuna gelmek-
yükselişini açıklamada biraz yol alır. teyse de, evlilik bunlardan biri olabilir.
Romanük aşk, bir kez evlenince, ilişki Bununla birlikte, saf ilişkiler kesinlikle
nasıl gelişirse gelişsin insanlarm çoğu evlilikle ya da aslında karşı-cins çifderle
kez birbirlerine yapışıp kalmaları sınırlı değildir. Aynı cinsten olan
anlamına geliyordu. Şimdi insanların ilişkilerin kimi biçimleri, açıklığın ve
daha çok seçeneği var: Boşanmak çözüm görüşmelerinin söz konusu
önceleri güç ya da olanaksız iken, evli olduğu durumlarından ötürü, salt ilişki
insanlar şimdi artık ilişki yürümezse ülküsüne karşıt-cins ilişkilerinden daha
birarada kalmak zorunda değiller. çok yaklaşır.
İlişkilerin temeline romantik Kimi eleştirmenler, erişkinlerin
tutkuyu koymak yerine, insanlar gitgide arasındaki bir ilişki olarak düşünülen
artan biçimde, çifderin öyle yapmayı saf ilişkinin istikrarsızlığının, çocukları
seçdkleri için birarada kaldıkları saf da içine alan aile pratiklerinin karmaşık-
ilişki idealinin arayışına giriyorlar. lıklarına karşıt olduğunu, ve bir (karşı-
Birliktelik aşkı fikri gerçek bir olanak- cins) ilişki bittiğinde erkeklerle
lılık olarak sağlamlaştıkça, Bay ya da kadınların yaşama eğiliminde oldukları
Bayan Doğru'yu bulma fikri daha çok farklı deneyimleri gözardı ettiğini ileri
geriye çekilmekte ve doğru ilişkiyi sürmüşlerdir. Eleştirmenler, saf ilişki
bulma fikri daha çok canalıcı olmaya fikrinin, erişkinlerin arasındaki ilişkiler
başlamaktadır. Saf ilişki, eşleşiklerden üzerine odaklanarak çocukların ve
her birinin ilişkiden, ilişkiyi sürdü- çocukluğun sosyolojik düşüncenin için-
rülmeye değer kılmak için yeterli deki çizgidışı bırakılmışlığını yansıttığı-
kazanımlar elde ettiğini “başka bir na dikkat çekmişlerdir (Smart ve Neale
bibirlikteliğe kadar” kabul edişiyle 1999).
birarada tutulur. Sevginin temeline,
M ahrem iyetin Dönüşümü' n d z
güven yaratan duygusal içtenlik
bulunan fikirlerin pek çoğu, karı
konulur. Sevgi, eşleşiklerden her
kocadan oluşan Beck ve Beck-
birinin, ilişkilerini ve gereksinimlerini
Gernsheim takımının yazılarında da
açınlamaya ve ötekine karşı incinebilir
bulunur. Onlar da, modern yaşamın, ve
olmaya ne denli hazırlıklı olduğuna
özellikle de bireysel seçimin artmasının,
bağlı olarak gelişir. İlişkideki eşleşik-
bizim mahrem ilişkilerimizi yürütme
lerin her biri, ilişkiden, ilişkinin sürmesi
biçimimizde çok büyük dönüşümlere
için yeterli doyumu türetip türetme-
neden olmuş olduğunu ileri sürerler.
diğini görmek üzere ilişkilerini sürekli
Aşağıda, onların düşüncelerine daha
olarak gözler.
ayrıntılı olarak bakıyoruz.
Saf ilişkinin biçimlerinin bir

283
A ile le r v e M a h re m İ liş k ile r

Ulrich Beck ve Eli^abeth Beck- mesleksel ve kişisel gereksinimlerini


Gernsheim: Aşkın Olağan Kaosu vurgulamaktadırlar. Beck ve Beck-
G ernsheim , m odern çağım ızda
A şkın Olağan Kaosu 'nda (The ilişkilerin, deyiş yerindeyse, ilişkilerden
Normal Chaos of Love -1995) Beck ve çok daha fazlasıyla ilgili olduğu
Beck-Gernsheim , artalanda hızla sonucuna varırlar. Yalnızca sevgi,
değişmekte olan bir dünya olmak üzere, cinsellik, çocuklar, evlilik ve evdeki
kişisel ilişkilerin, evliliklerin ve aile görevler çözüm görüşmesi konulan
örüntülerinin keşmekeşli doğasını olmakla kalmayıp, ilişkiler şimdi işle,
inceler. Onlar, eskiden kişisel ilişkileri siyasayla, ekonomiyle, mesleklerle ve
yöneten geleneklerin, kuralların ve eşitsizlikle de ilgilidir. Şimdi çiftler so-
yönergelerin artık kullanılmadığını ve runların -dünyasal olandan derin olana
bireylerin şimdi başkalarıyla oluştur- dek- çeşitli bir seçilimiyle karşı karşıya
dukları birleşimleri yapılandırmanın, gelmektedir.
uyarlamanın, iyileştirmenin ya da
Öyleyse, erkeklerle kadınların ara-
bitirmenin parçası olarak bitimsiz bir
sındaki hasımlıkların yükselişte olması
seçenekler dizisiyle karşı karşıya getiril-
belki de şaşırtıcı değildir. Beck ve Beck-
diğini ileri sürerler. Şimdi evliliklere
Gernsheim, evlilik danışmanlığı işleyi-
ekonomik amaçlar için ya da ailenin
mindeki, aile mahkemelerindeki, evli-
itmesiyle olmaktan çok, gönüllü olarak
likle ilgili öz-yardım topluluklarındaki
girilmesi, gerek özgürlükler gerekse
ve boşanma oranlarındaki artışın ka-
yeni gerilimler getirir. Aslında, yazarlar,
nıtladığı üzere, 'cinslerin arasındaki
bunların çok miktarda sıkı çalışma ve
savaşın' 'zamanımızın merkezi oyunu'
çaba istemlediği sonucuna varırlar.
olduğu iddiasında bulunurlar. Ama her
Beck ve Beck-Gernsheim, çağımı- ne denli evlilik ve aile yaşamı daha önce
zı, aile, iş, sevgi ve bireysel hedeflerin hiç olmadığı denli 'kırılgan' görünse de,
peşine düşme özgürlüğü arasındaki ça- bunlar insanlar için çok önemli olmayı
tışan çıkarlarla dolu olan bir çağ diye bugün de sürdürmektedir. Boşanma,
görürler. Bu çatışma, özellikle, hokka- gitgide artan biçimde yaygındır, ama
bazlık edilecek bir yerine iki 'iş pazarı yeniden evlilik oranları yüksektir.
yaşamöyküsünün' olduğu kişisel Doğum oranı düşüyor olabilir ama
ilişkilerin içerisinde keskin biçimde doğurganlık sağaltımına dev bir istem
hissedilir. Bununla, yazarların anlatmak vardır. Daha az insan evlenmeyi seçiyor
istediği, erkeklere ek olarak gitgide olabilir ama bir çifdn parçası olarak
artan sayılarda kadınların, ömürlerinin biriyle yaşama arzusu kesinlikle istik-
akışı boyunca meslek yaşamları rarlı kalmayı sürdürmektedir. Bu
arayışına girmekte olduğudur. Önceleri yarışan eğilimleri ne açıklayabilir?
kadınların, yuvanın dışarısında yarı
Yazarlara göre, yanıt yalındır: Aşk.
zamanlı olarak çalışmaları ya da
Onlar, bugünün 'cinsler savaşın',
çocuklar yetiştirmek üzere meslek
insanların 'sevgi açlığının' olanaklı en
yaşamlarından önemli bir zamanı
açık göstergesi olduğu iddiasında
çalmaları daha olasıydı. Bu örüntüler,
bulunurlar, insanlar aşk uğruna evlenir
eskiden olduklarından daha az sabittir;
ve aşk uğruna boşanırlar; umut etme,
şimdi gerek erkekler gerekse kadınlar

284
A ile le r v e M a h re m İ liş k ile r

pişman olma ve yeniden denemenin makta olan dünyamızda, o, yeni bir inan
bitimsiz bir döngüsüne girerler. Bir kaynağı durumuna gelmiştir. Eleştir-
yandan, erkeklerle kadınların arasındaki menler, cinslerin arasındaki savaşın
gerilimler yüksek olmakla birlikte, 'zamanımızın merkezi tiyatro oyunu'
hakiki aşkı ve doygunluğu bulmanın olduğunu savunan Beck ve Beck-
olanaklılığına ilişkin derin bir umut ve Gernsheim'ın dışlayıcı biçimde karşı-
inan varlığını sürdürmektedir. cinsellik üzerine odaklanmasına sal-
dırmışlardır ve bunun eşcinsel ilişkileri
'Aşkın', şimdiki çağımızın kar-
çizgidışı bıraktığını ileri sürmüşlerdir
maşıklıklarına verilen fazlaca yalınlaştı-
(SmartveNeale 1999).
rıcı bir yanıt olduğunu düşünebilirsiniz.
Ama Beck ve Beck-Gernsheim, bunun Zygmunt Banman: Akışkan Sevgi
nedeninin tamı tamına, dünyamızın,
aşkın gitgide artan biçimde önemli A kışkan Sevgi (Liquid Love -2003)
olmaya başlayacağı denli ezici, başlıklı kitabında sosyolog Zygmunt
kişisellik-tanımaz, soyut ve hızla değiş- Bauman bugünlerde ilişkilerin 'kentin
mekte olması olduğunu savunurlar. en güncel konuşma konusu olduğunu
Yazarlara göre, aşk, insanların kendile- ve kötü ünü olan tehlikelerine karşın
rini hakiki biçimde bulabildikleri ve görünüşte oynamaya değer tek oyun
başkalarıyla bağlantı kurabildikleri tek olduğunu' savunur. Onun kitabı, 'insan
yerdir. Yazdıklarına göre, bizim belir- bağlarının dayanıksızlığıyla', bu daya-
sizlik ve tehlikeli dünyamızda, aşk nıksızlığın neden olduğu güvenliksizlik
gerçektir: hissiyle ve bizim buna verdiğimiz
karşılıklarla ilgilidir.
A şk , bir kendini arayıştır, b enim le ve
se n in le g e r ç e k te n te m a sa geçm ey e Bauman, kitabının kahramanının
duyulan b ir arzu du r, b eden leri paylaşm a,
(örneğin, aile, sınıf, din ya da evlilikle
d ü şü n c e le ri p a y la şm a d ır, d iz g in le n e n
h iç b ir şey o lm a k s ız ın b irb iriy le
ilgili) 'bağları olmayan adam' ya da en
k arşılaşm ad ır, itira fla rd a b u lu n m a ve azından saptanık, koparılamaz bağları
bağışlan m adır, olm uş v e o lm a k ta olanı olmayan adam olduğunu yazar.
a n lam a, d o ğ ru lam a ve d estek le m ed ir, Bauman'ın kahramanının sahipolduğu
m o d e rn yaşam ın yarattığı kuşkuları ve
bağlar, koşullar değişirse pek az
en dişeleri etk isizleştirm e k için b ir yuvaya
ve gü ven e duyulan bir öz le m dir. E ğ e r
gecikmeyle yeniden salıverilebilecekleri
h iç b ir şey k e s in ya da g ü v e n li biçimde gevşekçe örülmüştür. Bau-
g ö rü n m ü y o rsa , eğer k ir le t ilm iş b ir man'a göre, koşullar sıklıkla değişecek-
d ün yada solu k alm ak bile tehlikeliyse, o tir o, sürekli değişimle ve kalıcı bağla-
zam an i n s a n la r a şk a ilişkin y an lışa
rın yokluğuyla ıralandığını düşündüğü
sürükleyici rüyaların peşin e d üşerler, ta ki
o n lar ansızın karab asanla ra d ön ü şen e dek.
modern toplumu betimlemek için
( 1 9 9 5 :1 7 5 - 1 7 6 ) 'akışkan' eğretilemesini kullanır.

Onlar, aşkın aynı anda hem Bauman bir şaha kalkmış 'bireysel-
umutsuz hem de yatıştırıcı olduğunu leşme' dünyasında, ilişkilerin karışık bir
savlarlar. O, 'kendi kurallarına uyan ve kutsama olduğunu savunur; onlar, kişiyi
iletilerini insanların beklentilerine, farklı yönlere çeken, çatışan arzularla
endişelerine ve davranış örüntülerine doludurlar. Bir yanda, özgürlüğe, kaç-
kazıyan güçlü bir kuvvettir'. Dalgalan- mayı seçersek kaçabileceğimiz gevşek

285
A ile le r v e M a h r e m İliş k ile r

bağlara ve bireyciliğe duyulan arzu Bauman insanların şimdi bağlantı-


vardır. Öte yanda, eşleşiklerimizle lardan ve ağlardan daha fazla, ilişki-
aramızdaki bağları sıkılaştırarak elde lerdense daha az söz eder oldukla-rına
edilen daha fazla güvenliğe duyulan dikkat çeker. Bir ilişkinin içinde olma
arzu vardır. Böyleyken, Bauman, karşılıklı olarak kenetlenmiş olma
güvenliğin ve özgürlüğün iki kutbunun anlamına gelirken, ağlar temasta
arasında öne arkaya sallandığımızı ileri olmayla geçen anları anıştırır. Bir ağda,
sürer. Bu ikisini nasıl bileştirebilece- istem üzerine bağlantılar yapılabilir ve
ğimizle ilgili öğüt almak için sıklıkla istençle koparılabilir. Bağlantılar
uzmanlara -örneğin, terapisdere ya da sanaldır, gerçek ilişkiler değillerdir.
köşe yazarlarına- koşarız. Bauman'a Bauman'a göre akışkan modern ilişkiyi
göre, bu, 'pastayı hem yeme hem de hiç gerçekten simgeleyen şey, bilgisayarlı
bitirmeme, ilişkinin tatil zevklerinin buluşmadır. Bauman, elektronik
kremasını sıyırırken, acı ve sert lokmala- ilişkilerin en canalıcı üstünlüğüne
rını dışarıda bırakma' girişiminde dikkat çeken yirmi sekiz yaşındaki bir
bulunmaktır. adamla yapılan bir görüşmeyi alıntılar:
'Her zaman “sil” tuşuna basabilirsiniz.'
Bunun sonucu, 'üst cep ilişkileri'
içindeki bir 'yarı-ayrık çifder' toplumu- Bauman sıklıkla, yakın ilişkileri-
dur. 'Üst cep ilişkileri' deyişiyle mizin son zamanlarda geçirdiği dönü-
Bauman, gereksinim duyulduğunda şümlerle ilgili olarak fazla kötümser
dışarı çekilebilecek ama gereksinim olmakla suçlanır. O, değerlendiriminde
duyulmadığı anda cebin derinliklerine haklı mıdır? Bu değişimlerle ilgili olarak
itilebilecek olan bir şeyi anlatmak ister. benimsediğimiz görüş son zamanların
Bauman, 'akışkan modern' toplumda büyük toplumsal ve siyasal soruların-
insanların ilişkiyle ilgili tutumlarını dan kimilerini etkiler. Aşağıda, aile
Ribena adlı içkiye bile benzetir -yoğun değerlerinin gerileyip gerilemediğiyle
biçimiyle mide bulandırıcıdır, ve ilgili sürmekte olan tartışmaya dö-
seyreltik olarak tüketilmesi en iyisidir. nüyoruz.

Bizim 'insan bağlarının dayanık-


sızlığına' verdiğimiz karşılık, ilişkileri- Sonuç: Aile değerleriyle ilgili
mizde niteliğin yerini niceliğe vermek-
tir. İlişkilerimizin derinliği değil, tartışma
temaslarımızın sayısı bizim için önemli 'Aile çöküyor!' diye bağırır aile
olmaya başlar. Bauman, birbirimizle değerlerinin savunucuları, geçtiğimiz
hep cep telefonuyla konuşuyor ve birbi-
yirmi otuz yılı -cinsellikle ilgili daha
rimize metinler gönderiyor olmamızın
(ve hatta onları gönderme hızımızı özgürlükçü ve açık bir tutum, keskin
artırabilmek için budanmış tümceler biçimde tırmanan boşanma oranları ve
biçiminde yazılı iletiler yazıyor olma- aile görevleri hakkındaki daha eski
mızın) nedeninin birparça bu olduğunu kavramlaştırımlardan vazgeçme pahası-
savunur. Önemli olan, iletinin kendisi na kişisel muduluğa yönelik genel bir
değil, onlarsız kendimizi dışlanmış arayışı inceleyerek. Onlar, aile yaşamına
hissettiğimiz iletilerin sürekli dolaşı- ait ahlaksal bir duyguyu geri kazanma-
mıdır. mızın gerektiğini savunurlar. Şimdi

286
A ile le r v e M a h r e m İ llş k jle r

çoğumuzun kendimizi içinde bulduğu- man önce yapılan bir inceleme,


muz dolaşık ilişkiler ağından çok daha evliliklerin yüzde 60'ının bugün de
isdkrarlı ve düzenli olan geleneksel anababalar tarafından düzenlendiğini
aileyi yeniden eski haline getirmemiz buldu. Bir Çin deyişinde söylendiği gibi:
gerekmektedir (O'Neill 2002). 'Bir kez karşılaş, başını salla ve evlen.'
Modernleşmekte olan Çin'de, öyküde
Bu savlar yalnızca Avrupa'da ve
bir değişiklik vardır. Kent merkez-
Birleşik Devleder'de işitilmez. Kişisel
lerinde şimdi boşanmakta olan
ve duygusal alanları etkileyen değişimler
kimselerin pek çoğu taşrada geleneksel
belirli bir kültür dünyasının sınırlarının
tarzda evlenmişti.
çok ötesine gider. Yalnızca derece bakı-
mından ve içinde gerçekleştiği kültürel Çin'de, 'geleneksel' aileyi korumay-
bağlama göre farklılık gösteren aynı la ilgili çok konuşulur. Batı ülkelerinin
meseleyi neredeyse her yerde buluruz. pek çoğunda, tartışma daha bile yoğun
Örneğin, Çin'de, devlet boşanmayı güç- ve bölücüdür. Geleneksel aile biçiminin
leştirmeyi düşünmektedir. 1960'ların savunucuları, ilişkilerin vurgulanması-
sonlarında çok özgürlükçü evlilik ya- nın, toplumun temel bir kurumu olarak
saları geçirilmişti. Evlilik, 'karı ve aileyi harcadığının ortaya çıktığını
kocanın her ikisi de bunu istediğinde' savunurlar. Bu eleştirmenlerin pek çoğu
sonlandırabilen bir iş sözleşmesidir. şimdi ailenin parçalanışından söz
Eşleşiklerden biri karşı çıksa bile, etmektedir. Eğer böyle bir parçalanış
evlilikte 'karşılıklı duygulanım' artık gerçekleşmekteyse, bu çok önemlidir.
yoksa boşanmaya izin verilebilir. Aile, bir bütün olarak toplumu
Yalnızca iki haftalık bir bekleme etkileyen bir eğilimler dizisinin buluşma
gereklidir, ondan sonra taraflar birkaç noktasıdır -cinsler arasında gitgide
sterlin öderler ve o zamandan başla- artmakta olan eşitlik, kadınların yaygın
yarak bağımsız olurlar. Baü ülkeleriyle olarak işgücüne girişi, cinsel davranış-
karşılaştırıldığında Çin'de boşanma taki ve beklentilerdeki değişmeler, yuva
oranı yine de düşüktür, ama hızla ve iş arasındaki değişmekte olan ilişki.
yükselmektedir -tıpkı gelişmekte olan Bugün sürüp gitmekte olan tüm
öteki Asya toplumlarında olduğu gibi. değişimlerin arasında hiçbiri kişisel
Çin'in kenderinde yalnızca boşanma yaşamlarımızda cinsellik, duygusal ya-
değil, birarada yaşama da daha sık şam, evlilik ve aile bakımından ger-
rasdamr duruma gelmektedir. Buna çekleşmekte olan değişimden daha
karşıt olarak, Çin'in engin taşrasında önemli değildir. Bu, dünyanın farklı
her şey farklıdır. Aile ve evlilik -doğum yerlerinde inişli çıkışlı biçimde ve çokça
yapmayı özendirmelerin ve cezanın bir direnişle ilerlemekte olan bir devrimdir.
karışımı aracılığıyla sınırlamaya yönelik 'Saçmalık!' diye yanıt verir başka-
resmi siyasaya karşın- çok daha gele- ları. Aile çökmemektedir; yalnızca
nekseldir. Evlilik, ilgili bireylerden çok çeşidenmektedir. Onlar, herkesin aynı
anababalar tarafından saptanan, iki kalıbın içine sıkıştırılmak zorunda
ailenin arasındaki bir düzenlemedir. olduğunu varsaymak yerine aile biçim-
Yalnızca düşük bir ekonomik gelişim lerinde ve cinsel yaşamda bir çeşitliliği
düzeyi olan Gansu eyaletinde kısa za- etkin biçimde yüreklendirmemizin iyi
olacağını savunurlar (Hite 1994).

287
A ileler v e M a h re m İ liş k ile r

Hangi yan haklıdır? Olasılıkla, her zamanda kimi insanlar için derin
iki görüşe de eleşürel yaklaşmamız iyi endişeler yarattığından kuşku duyula-
olur. Geleneksel aileye dönüş, bir ola- maz.
nak değildir. Bunun nedeni yalnızca, Aile biçimlerinde bugün var olan
yukarıda gördüğümüz üzere (s. 250- büyük çeşitliliğini, bizi geçmişin
251), çoğu kez düşünüldüğü biçimiyle sınırlamalarından ve acı çekmelerinden
geleneksel ailenin hiçbir zaman var özgürleştirdiği için hoş karşılanmasının
olmamış olması ya da geçmişte ailele- gerektiğini savunanlar elbette bir miktar
rin, bugün için bir model olamaya- haklıdırlar. Erkekler ve kadınlar, bir
cakları denli çok sayıda bunaltıcı zamanlar bekar ya da hatta kızku-rusu
yanlarının olması değildir. Bunun olmaktan gelen toplumsal onay-
nedeni ayrıca, evliliğin ve ailenin daha lamazlıkla karşı karşıya kalmak zorunda
önceki biçimlerini dönüştürmüş olan olmaksızın, dilerlerse bekar kalabilirler.
toplumsal değişmelerin çoğunlukla Birlikte yaşama ilişkileri içindeki çiftler
tersine çevrilemez olmasıdır. Kadınlar, artık daha 'saygıdeğer' evli arkadaşla-
acı verici biçimde içinden kurtulmayı rının toplumsal reddedişiyle karşı
başarmış oldukları evde kideler halinde karşıya gelmemektedir. Gay çiftler,
dönmeyeceklerdir. Bugün cinsel geçmişte karşı karşıya gelecekleri aynı
eşleşikükler ve evlilik, iyi günde ve kötü düşmanlık düzeyiyle karşı karşıya
günde, eskiden oldukları gibi olamazlar. gelmeksizin birlikte ev kurabilir ve
Duygusal iletişim -daha tam olarak çocuklar yetiştirebilirler.
söylendikte, ilişkilerin etkin biçimde
Bunlar söylendikten sonra, bir yol
yaratımı ve korunması- kişisel alanda ve
ayrımında durduğumuz sonucuna di-
aile alanında yaşamlarımızda merkezi
renmek güçtür. Gelecek, uzun süreli
duruma gelmiştir.
evliliklerde ya da eşleşikliklerde daha
Sonuç ne olacaktır? Boşanma oranı fazla çürüme mi ortaya çıkaracakür?
önceki keskin artışından daha düz bir Gitgide artan biçimde, acılığın ve şidde-
çizgiye geçmiş olabilir ama düşmemek- tin yara izlerini taşıyan bir duygusal ve
tedir. Boşanmayla ilgili tüm ölçüler bir cinsel alanda mı barınacağız? Kimse
ölçüde kestirimlerdir ama geçmiş kesin olarak söyleyemez. Ama evliliğe
eğilimlere dayanarak, şimdi yapılan tüm ve aileye ilişkin az önce sonuca bağ-
evlilik sözleşmelerinin yaklaşık olarak lamış olduğumuz gibi bir sosyolojik çö-
yüzde 60'ının on yıl içerisinde boşan- zümleme, sorunlarımızı geçmişe bak-
mayla sona erebileceğini kestirebiliriz. mak yoluyla çözüme ulaştırmayaca-
Görmüş olduğumuz üzere, boşan- ğımızı güçlü biçimde anıştırır. Kişisel
ma her zaman mutsuzluğun bir yan- yaşamlarımızda çoğumuzun değer
sıması değildir. Eski zamanlarda mut- vermeye başlamış olduğumuz bireysel
suz evliliklerde kalmak zorunda oldu- özgürlükleri, başka insanlarla istikrarlı
ğunu hissetmiş olabilen insanlar taze bir ve kalıcı ilişkiler oluşturma gereksini-
başlangıç yapabilirler. Ama cinselliği, miyle uzlaştırmaya çalışmalıyız.
evliliği ve aileyi etkileyen eğilimlerin,
başkaları için yeni doyum ve öz-
doygunluk olanakları yaratırken, aynı

288
A ile le r v e M a h r e m İ liş k ile r

Ö zet
1 A krabalık, aile ve evlilik, sosyolojik ve insanbilim 7 Y en id en evlilik oran ları old u k ça yüksektir.
için kilit ö n em i olan , birbiriyle yakından ilişkili Y en id en evlilik, b ir yeniden kurulmuş ailenin
terim lerdir. A krabalık, ya genetik b ağla rd an ya da erişkin lerden en az birinin ö n c eki bir evlilikten ya
evlilikle b aşlatılm ış bağlard an oluşur. A ile, çocu kların d a ilişkiden çocu k ların ın o ld u ğu bir aile
yetiştirilm esiyle ilgili so rum lu lu ğu olan bir ak rab a olu şu m u n a yol açabilir. 'O lm ay an b ab a1 terim i,
topluluğudur. E vlilik, top lu m sal o la rak on ay la nan bir b ir ayrılığın ya d a b oşan m an ın ardından
cin sel ilişki için d e birlikte yaşayan iki insanın çocu klarıyla en d er olarak tem ası olan (ya d a hiç
arasındaki b ir bağdır. tem ası olm ayan) babalara g ö n d e rm e yapar.

2 Çekirdek aile, evli b ir çiftin (ya da bekar bir 8 Evlilik, a rtık iki insanın arasındaki bir
an ab ab am n ) kendi çocu klarıyla ya d a edinilmiş b irleşim in tanım layıcı tem eli değildir, birlikte
çocu klarıyla birlikte yaşadığı bir hanedir. E vli bir yaşama (bir çiftin evlilik d ışınd a cinsel bir ilişki
çiftte n ve ço cu k la rd an b aşk a akrabaların aynı h an ed e içinde birlikte yaşam ası) endü stri ülkelerinin pek
yaşadığı ya d a yakın ve sürekli ilişkilerin p arçası ço ğ u n d a d aha yaygın d u ru m a gelm iştir. G ay
oldukları ye rd e , b ir geniş ailenin varlığın dan söz erk ek ler ve lezbiyenler, eşcinsellikle ilgili tu tum lar
ed eriz. g e vşe m ey e başladığından, çiftler o larak birlikte
yaşam ayı gitgide artan b içim d e b aşarab ilm ek te-
3 B a tı top lum la rın d a evlilik, ve dolayısıyla aile,
lerdir. K im i örn ek lerd e, eşcin sel çiftler b ir aile
tekeşlilikle (bir kadınla b ir erkeğin arasın da, kültürel
olarak tanım lanm aya yasal hak elde etm işlerdir.
olarak o naylanan cinsel b ir ilişki) ilişiklendirilir. Ö tek i
kültürlerin pek ço ğ u , bir bireyin aynı z a m an d a iki ya 9 A ile yaşam ı h içb ir şekilde h er zam an bir uyum
d a d ah a fazla eşle evli olabildiği çokeşliliğe h o ş g ö r ü ve m utluluk resm i değildir; kimi za m an on u n
g ö ste rir ya d a o n u yüreklendirir. içerisinde cinsel istism ar ve eviçi şiddet
gerçek leşir. Ç o cu k ların cinsel istism arının v e eviçi
4 Y irm in ci yüzyılda, end üstrileşm iş top lum ların
şiddetin ço ğ u erk ekler tarafın dan gerçekleştirilir
ço ğ u n d a ge len ek sel çek irdek ailenin yaygınlığı
ve öyle g ö rü n ü y o r ki, b u n lar kimi erkeklerin
istikrarlı b içim d e aşınm ıştır. Şim di, aile b içim lerin de
ilişkili oldukları şid det içeren başka davranış
büyük bir çeşitlilik vardır.
tipleriyle bağlantılıdır.
5 E tn ik azınlık topluluklarının arasın d a aile
1 0 E vlilik, h er iki cins için de, düzenli cinsel
b içim lerind e dikkate d e ğer çeşitlilik vardır.
deneyim in koşulu o lm ak tan çıkm ıştır; o artık
B ritan ya 'd a , G ü n e y A sya ve A frik a-K a ra y ip kökenli
ek on om ik etkinliğin tem eli de değildir. Ö yle
aileler b aşa t aile tiplerinde farklılık gösterirler.
g ö rü n ü y o r ki, top lum sal v e cinsel ilişkilerin çeşitli
6 S a vaş-son rası yıllarda b o ş an m a o ranları yükselm iş biçim lerin in d ah a da gelişip büyüyeceği kesindir.
ve ilk evliliklerin sayısı azalm ıştır. B u n u n b ir so n u cu Evlilik ve aile sıkı sıkıya yerleşm iş k u rum lar
olara k, n ü fu su n gitgide artm ak ta olan b ir oran ı tek olarak kalm akta, an cak ö n em li gerginlikler ve
an ababalı h an e le rd e yaşam aktadır. gerilim ler yaşam aktadır.

289
A i le l e r v e M a h r e m İ lİ ş k jle r

Düşünme Soruları
1 Çağdaş toplumlarda tüm aile biçimleri eşit ölçüde kabul edilebilir midir?
2 Yükselmekte olan boşanma oranlan, evlilik ilişkisinin daha az değil, daha çok
önemli duruma gelmiş olduğunu nasıl işaret edebilir?
3 Ekmek kazanan erkek rolünün gerilemesiyle birlikte, ailelerin içerisinde erkekler
için hangi yeni roller vardır?
4 Aile kurumunu güvencelemek için sevgi yeterli midir?
5 Aile değerleri gerileyiş içinde midir? Ve bunun önemi var mıdır?

Ek Kaynaklar
G. Allan ve G. Crow, Families, Households and Society (New York: Palgrave, 2001).
Linda Hantrais ve Marlene Lohkamp-Himminghofen (yay. haz.), Changing Family
Forms, 1m w andPolicy (Loughborough: Cross-Natıonal Research Group, European
Research Centre, Loughborough University, 1999).
Gordon Hughes ve Ross Ferguson (yay. haz.), Ordering Lives: Family, Work and
Welfare (Londra: Routledge, 2000).
Richard M. Lerner ve Domini R. Castellino (yay. haz.), Adolescenis and their Families:
Structure, Function andParent-Youth Relationships (New York: Garland, 1999).
Jane Lewis, End o f Marriage: lndividualism and Intimate Relations (Cheltenham: E.
Elgar, 2001).
D. Newman ve E. Grauerholz, Sociology o f Families, 2. baskı (Londra: Sage, 2002).
E. B. Silva ve C. Smart (yay. haz.), The 'Nem'Family (Londra: Sage, 1999).
L. Steel ve W. Kidd, The Family (Palgrave Macmillan, 2001).
Helen Wilkinson (yay. haz.), Family Business (Londra: Demos, 2000).
A ile le r v e M a h re m İ liş k ile r

İnternet bağlantıları
Siyaset İncelemeler Merkezi (Centre for Policy Studies) ailenin, girişimin,
bireyciliğin ve özgürlüğün gelişimini desteklemek için yaratılmış olan bir düşünce
kuruluşu
http://www.cps.org.uk

Civitas
http://www.civitas.org.uk/

Clearinghouse on International Developments in Child, Youth and Family Policies


http://www.childpolicyind.org/

Demos -toplumsal dışlama, aile ve yoksulluk üzerine araştırma yapan bir düşünce
kuruluşu
http://www.demos.co.uk

Family Research Council


http://www.frc.org/

291

You might also like