Dolandirici Felix Krullun Itir - Thomas

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 9

Göran Therborn

Marksizmden Post-Marksizme

İngilizceden çeviren
Devrim Evci

m
İÇİNDEKİLER

GİRİŞ 9
Günümüz ve Marx'ın Çağı 9

1 YİRMİ BİRİNCİ YÜZYILA GİRERKEN:


KÜRESEL SİYASETİN YENİ PARAMETRELERİ 15
Sosyo-Ekonomik Düzlem 18
Siyasi Mekânın Koordinatları 20
Başarılı Devlet Formları 22
Başarısız Devlet Formları 26
Şirketler ve Devletler 28
Piyasa Dinamikleri 30
Daha Az Sınıf, Daha Çok İtaatsizlik 34
Siyasi Alanın Dinamikleri 38
Sol Başarılar 38
Sol Hüsran ve Yenilgiler 40
Teknolojilerin Etkisi 43
Eleştiri Kültürleri 44

Sovyetler Birliği Sonrası Jeopolitik 61


Kuzey Amerika 66
Avrupa 68
Afrika 70
Batı Asya 72
Güney Asya 75
Güneydoğu Asya 77
Kuzeydoğu Asya 78
Erken Yirmi Birinci Yüzyılın Siyasi Mekânları ve
Sosyalizm-Ötesi Bir Perspektif 79

2 YİRMİ BİRİNCİ YÜZYIL MARKSİZMİ


VE MODERNİTENİN DİYALEKTİĞİ 89
Marx'ta Modernité Kavramı 91

Eleştirel Geleneğin Momentleri 94

Eleştirel Teorinin Zemini 95

Adorno'ya Karşı Popper 100

Habermas'ın Açtığı Alan 103

Frankfurt Okulu'nun Yeniden Canlanan Önemi 107

Batı Marksizmi ve Diğer Marksizmler 110

Geriye Dönük Bir Bakışla Batı Marksizmini

Yeniden Okumak 113

Eleştirel Teori ve Ekim Devrimi 115

Felsefeye Yöneliş 117

Marksizm ve Modernité İçinden Geçen Rotalar 120

İkinci Dünya Savaşı Sonrası Avrupa Marksizmi 123

Kısa Süreliğine Diriliş 126

Yeni Dünyalarda Marksizm 128

Diyalektiğin Geleceği 136


3 DİYALEKTİKTEN SONRA: YİRMİ BİRİNCİ
YÜZYILIN ŞAFAĞINDA RADİKAL SOSYAL TEORİ 141
Modernité Dönemeci 144
Marksizmin Kırılan Üçgeni ...............................................147
Postmodernizmin Meydan Okuması 151
Tanımlar 161
Solun Tepki Tarzları 163
Avrupa'nın Teolojiye Dönüşü 163
Amerikan Fütürizmi 166
Sınıfın Yaşadığı Kaymalar 173
Devletten Çıkış Yolları 180
Cinselliğin Dönüşü 184
Ağların Tanınması 186
Ekonomi-Politikler 188
Konumlar Repertuarı 193
Post-sosyalizm 195
Marksist Olmayan Sol 197
Marksoloji ve Bilimsel Marksizm 200
Post-Marksizm 201
Neo-Marksizm 205
Direngen Sol 209
İleriye Bakmak 216
GİRİŞ

Günümüz ve Marx'm Çağı


1818'de doğan Marx ile Latín Amerika'nın bağımsızlığı nere­
deyse yaşıttır. Sömürgecilere karşı nihai mücadeleler Meksika
ve Peru'da 1820'lerde verildiyse de, bağımsızlık taleplerinin
dillendirilişi 1810'a uzanır. Sömürgecilerden kurtuluşun iki yü­
züncü yıldönümü kutlamalarının hazırlıkları Latin Amerika'da
hâlihazırda sürüyor. Marx, elbette, Latin Amerika kurtuluş
mücadelesinin aktörlerinden - örneğin, yalan zamanda, Vene­
züella devriminin manevi rehberi diye tekrar anılmaya başla­
nan Kurtarıcıdan, Simón Bolívar'dan - daha gençtir, çünkü
Marx Avrupa gericiliğinin, karşı-devrimci Kutsal İttifakın hü­
küm sürdüğü kara yılların tam ortasında doğmuştur. Ama
modernitenin tohumlan Batı Avrupa'nın ekonomik ve kültürel
toprağına çoktan kök salmıştı ve Kari, işte bu tohumların ilk fi­
lizlenme dönemine tanıklık etti. (Küresel kapitalizm ve işçi sını­
fı mücadeleleri konularındaki öngörüsüyle zamanının çok ile­
risini aydınlatan) Komünist Manifesto, 'halkların Bahan', yani
1848 Şubat-Mart devrimleri yaşanırken yayımlanmıştı.
Edebi muadilleriyle karşılaştırdığımızda da Marx, sözgeli­
mi, Rumi, Dante, Cervantes ya da Shakespeare'den daha genç­
tir ve bir toplum ve siyaset teorisyeni olarak, örnekse, (onun
zamanında Cambridge akademik siyasetinin kahramanları
10 I Marksizmden Post-Marksizme

olan) Hobbes ve Locke'tan da gençtir; Platon, Aristoteles,


Konfüçyüs ve Mendus gibi klasik dönem bilgelerini anmaya
gerek bile yok.
Günümüzde ise, entelektüelin geçerliğini ne kadar süre ko­
ruyabileceğini söylemek, ortalama bir insanın muhtemel öm­
rünü tahmin etmekten çok daha zor. Marx'in zamana direnme
yeteneği konusunda söyleyeceğimiz ne var, peki? İki yüzüncü
doğum gününe yaklaştığımız şu dönemde, ustanın adını taşı­
yan külliyat acaba (çoktan?) kayıplara mı kanştı, ölüyor mu,
yaşlamyor mu, yoksa tam tersine, olgunlaşıyor mu? Yeniden
ayağa kalkması mümkün mü? Kesin olan şu ki, tarihsel mater­
yalizmin kurucusunun nihayetsiz ya da ilânihaye genç oldu­
ğunu iddia etmek imkânsızdır.
Bu sorulara verilecek her düzgün yanıtın, Marx'in büyük
bir dil ustası ve çok boyutlu bir şahsiyet olduğu gerçeğini hesa­
ba katması gerekir. Bir entelektüeldi o; radikal aydınlanmanın
sosyal filozofu, sosyal bilimci-tarihçi, siyasi stratejist ve liderdi -
Komünist Liga'nın ve Uluslararası Emekçiler Birliği'nin (En­
ternasyonal) ilk diyasporik figürüydü. Bu çok yönlü kişilik
özelliklerine zamanla çok farklı anlam ve içerimler yüklendi.
Siyaset, Marksizmin mirasının kaçınılmaz olarak en önemli
parçalarından biridir, ama kimse kalkıp Marx'in büyük bir si­
yasi lider olduğunu iddia etmemiştir. Marx siyasi esin kaynağı
olmuş, siyasi güzergâh belirleme açısından sosyal pusula işlevi
görmüştür; ama siyasetçi Marx öleli çok oluyor. Marx'i yatağa
hapseden son hastalığının onun Kapital üzerindeki çalışmasını
sona erdirmesinden bu yana geçen yaklaşık 125 yıl içerisinde
sosyal/tarihsel metodoloji, kavrayış ve bilginin epey ilerleme
kaydettiğini herhalde hiçbir sosyal bilimci ve tarihçi yadsımaz.
Ne var ki, bu noktada mesele biraz karmaşıklaşıyor, çünkü
güncel ve tarihsel anlamda sosyal analiz, hem esin kaynağı ol­
ma açısından hem de araştırma konusu, kavram, ilginç bakış
Girit I 11

açısı ve etkileyici içgörü bakımından hâlâ 'klasikler'i temel al­


maya devam etmektedir. Emile Durkheim, Alexis de
Tocqueville, Max Weber ve birkaç asır daha yaşlı olmakla bir­
likte İbn Haldun ve Machiavelli, bu anlamda, akran klasikler­
dir. Hem büyük filozoflar hiç ölmezler - çiçeklenip açtıkları gibi
uykuya da yatarlar ki, bu uyku dönemi bir Kondratieff çevrimi
(40-60 yıl arası - ç.n.) kadar da sürebilir, bir iklimsel çağ süresi­
ni de bulabilir.
Bu kitap Marx'tan çok Marx-î'zm'i konu alıyor. Ama zama­
nımızın Marx'indan söz etmek gerekirse, izlenimim o ki, Marx
kaliteli bir peynir ya da şarap gibi olgunlaşıyor - kısacası, şen­
likli davetler için ya da cephede hızla atıştırmak için pek uygun
değil. O, asıl, modernité ve insan özgürleşmesinin anlamlarını
derinliğiyle kavramamızı sağlayan ufuk açıcı bir kılavuz gibi.
Marx'in yaklaşan iki yüzüncü doğum günü şerefine üç kere
kadeh kaldırmak isterim. İlkin, insanın sömürü ve baskıdan
kurtulması davasına kendini hasretmiş, hem özgürleştirici ak­
lın hem de dünyayı rasyonalist bir bakışla araştırmanın savu­
nucusu olmuş Marx'a. ikinci olarak, sosyal analize getirdiği ta­
rihsel materyalist yaklaşımına, yani sıradan insanların yaşam
ve çalışma koşullan ile iktidarın ekonomik/siyasi maddiliğine
özel bir önem vererek mevcut ânı tarihsel açıdan kavramasma;
bir başka deyişle, bize, maddeleri adım adım gerçekleştirilecek
bir elkitabı gibi ardına düşülebilecek bir yaklaşım değil, aksine,
onu daha çok ilerletmeye yönelik bir motivasyonun eşlik ede­
ceği, geniş bir bakış açısıyla kavranması gereken yönlendirici
bir kılavuz bırakmasma. Üçüncüsü, diyalektik açıklığı - sosyal
hayatin içerisindeki çelişki, çatışkı ve çatışmalan duyarlılıkla
kavrayışı - için Kari'ı kutlamak gerekir.
Bugün Marx-zzm'in geleceği, ileriki sayfalarda anlatılacağı
üzere, bir belirsizlik arz ediyor. Ama bizzat Marx, Konfüçyüs
ile Platon'dan bu yana bütün büyük düşünürlerin yaşadığı
12 | Marksizmden Post-Marksizme

dört mevsimin her birini sırasıyla yaşayarak yolunda ilerleme­


ye devam ediyor.

Bu Çalışmanın Niteliği
Bu kitap, bir yol haritası ve pusula olması niyetiyle kaleme
almdı. Bu anlamda, metni (bir bakıma Marksizmin yüzyılı
olan) yirminci yüzyıldan, Çin'in yüzünü piyasa mekanizması­
na çevirdiği ve Sovyet sisteminin hem Avrupa'da hem SSCB'de
çöktüğü 1978-1991 yıllan arasmda başlayıp yirmi birinci yüzyı­
la girilirken devam eden sismik sosyal/düşünsel değişimi an­
lama çabası olarak görmek mümkün. Metnin, entelektüel tarih
ya da düşünce tarihi olma gibi bir iddiası yok; bu haliyle, daha
çok, yirminci ve erken yirmi birinci yüzyıl Marksizminin yo­
kuş, geçit, iniş ve çıkmazlarında sürdürülen uzun ve sıkıntılı
bir yolculuk boyunca düşülmüş notlardan müteşekkil bir not
defteri gibi de görülebilir.
Kitabın iki hedefi var. Birincisi, erken yirmi birinci yüzyılın
sol siyasi pratik ve düşüncesini önceki yüzyılın sosyal zeminine
oturtmak, ikincisi ise, sol düşüncenin bu yüzyılın başında Ku­
zeyde sergilediği gelişmenin sistematik bir panoramasını vere­
rek, bunu önceki dönemin Marksizmiyle karşılaştırmak. Bu
uğurda herhangi bir yorumlama biçiminin yardımma başvur­
madığımı, ama bu çalışmanın, sol adanmışlığından vazgeç­
memiş bir akademisyen tarafından kaleme alındığını da be­
lirtmek isterim. Aslında bu kitabın yazılmasını motive eden
unsur tam da bu adanmışlık duygusudur.
Kitap, bu iki hedefi, farklı kökenlere dayanan üç bölümde
gerçekleştirmeye çalışıyor. Sol düşünce ve pratiğin mekânlarım
konu alan birinci bölüm, ilk olarak, Nisan 2001'de PRD (Mek­
sika'nın üç büyük siyasi partisinden biri olan Demokratik Dev­
rim Partisi - ç.n.) senatörlerince Meksika'da düzenlenen bir
konferansta sunulmuştu; sonrasmda bu metin, 11 Eylül saldın-
Giriş I 13

lan sonrası güncellenerek aynı yıl New Left Review'àa yayım­


landı (sayı 10). O makale burada önemli ölçüde gözden geçiri­
lip genişletilmiş haliyle yer alıyor. Eleştirel teori olarak yirminci
yüzyıl Marksizminin mirasını tanımlama çabası olan ikinci bö­
lüm, Blackwell Yayınevi'nin (ikinci, yani yirmi birinci yüzyıl
baskısının da editörlüğünü de üstlenen Bryan Turner'ın editör­
lüğünde) çıkardığı Companion to Social Theoty'mn ilk baskısında
(1996) yer alan makaleme dayanıyor. O çalışmayı, sonraki ma­
kaleyle arasındaki çakışma noktalarım elemeye yönelik küçük
değişikliklerle burada yeniden sunuyoruz. Yakın tarihin radi­
kal düşüncesini konu alan üçüncü bölüm ise, (Gerard
Delanty'nin Routledge yayınevi adma 2006'da editörlüğünü
yapüğı) The Handbook on European Social Theory isimli kitap için
yazdığım ve sonrasında, NLR'de genişletilmiş haliyle basılarak
Atlantik'in öte yakasına taşman makaleme dayanıyor. Bu ma­
kaleyi kitaba alırken, büyük oranda genişletip güncelledim;
metinde mevcut (NLR okurlannca fark edilip tarafıma dostça
iletilen) bazı hatalar düzeltildi ve kimi bağlamsal argümanlar
diğer bölümlere aktanldı.
İlgi alanı tüm yerküreyi kaplayan bir akademisyen olarak,
solu küresel bir mekâna oturtmaya çabalıyorum. Ancak, çağ­
daş Güney'in radikal düşüncesine değgin sistematik bir ince­
lemenin, dil engeli ve zamanın kısıtlı oluşu yüzünden, boyumu
aştığını baştan itiraf etmem gerek. Ama yine de, Güney'in zen­
gin ve sofistike sol düşünce mirasını da göz önünde bulundur­
duğumu belirtmek isterim, çünkü geleceğin belirleneceği yer
muhtemelen Güney olacaktır.
Cambridge
Ekim-Kasım 2007

You might also like