Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 11

Hiciv Örneği Olarak el-Cahız'ın Cimriler Kitabı Ve Cimrilik Psikolojisi

The Book of Misers by al-Jahiz as Example of Satire and Psychology of Stinginess

Bilal AYDIN1
Yunus GÜZEL2
Yasemin CİN3
İsmail ERDİM4

Özet
Hiciv, Arap edebiyatında ekseriyetle şiirde bazen de nesir türünde kullanılagelmiş önemli bir temadır. Her edebi türde
olduğu gibi hiciv sanatındaki dönüşüm kişilerin fiziksel özelliklerinin hicvedilmesinden psikolojik ve toplumsal hicve doğru
olmuştur. el-Cahız’ın “Cimriler” kitabı nesir türünde yazılan ilk hiciv temalı eserlerden olması itibariyle önemlidir. Anlattığı
kıssalarda cimrileri alaycı bir dille hicveden el-Cahız, diğer taraftan yaşadığı dönemdeki cimrilerin tipik tutum ve
davranışlarını analiz etmiş ve psikolojik yönlerini ele almıştır. Okuyucuya cimriliğin nedenlerini, cimri insanların düşünce
yapısını ve yaşam biçimlerini, olaylar karşısındaki farklı tutumlarını izah etmeye çalışmıştır. Zenginlerin tutumluluk adıyla
pintilik yapmasını, Arapların cömertlik adetlerine karşı toplumda ortaya çıkan cimrilik fikrini mizahi bir şekilde eleştirmiştir.
Bu makalede el-Cahız’ın Cimriler kitabında yer alan kıssalarda geçen cimri karakterleri, tutum ve davranışları incelenmiş,
kişilik teorileri ile desteklenerek cimrilik psikolojisi hakkında elde edilen bulgular yansıtılmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: El-Cahız, Hiciv, Cimrilik, Psikoloji.

Abstract
Satire is an important theme in Arabic Literature which have been used usually in poetry and sometimes in prose type.
Satire art has turned like in all literary genres from satirizing physical properties to social and psychological satirizing.
The Book of Misers by al-Jahiz is important as it is one of the first works in prose type satire. Al-Jahiz satirizes misers in
his stories and also discusses psychological sides of misers and analyzing typical attitudes and behaviors of them. He
tries to explain reasons of stinginess, stingy persons minds and habits and their different attitudes against the events. He
criticizes humurously rich persons stinginess as named frugality and stinginess ideas in society against arabic generosity
customs. İn this article will be analysized miser characters and their attitudes and behaviors in The Book of Misers by al-
Jahiz and will be reflected result about miser psychology supporting with personality theories.
Key Words: Al-Jahız,Satire, Stinginess, Psychology.

Giriş
Hiciv Arap edebiyatında önemli bir yer işgal etmektedir. Elimizdeki ilk dönem edebi eserlerde hiciv teması sıkça
görülmüş, yazılan ilk hicviyeler sanat değeri taşıyan edebi eserlere zemin hazırlamıştır. Klasik Arap edebiyatı dendiğinde
kastedilen İslam öncesi (cahiliye), İslamiyet’in ilk yılları, Emevi devleti, Abbasi devletini kapsayan
dönemlerdir(Brockelmann,1977:37). Hiciv sanatı bu tarihsel süreç incelendiğinde tarihi değişime paralel olarak yapı ve
muhteva açısından değişim ve dönüşüme uğramış basitten karmaşığa, ilkelden moderne doğru gelişim göstermiştir.
Özellikle Abbasi döneminde yaşanan sosyal, siyasi, kültürel değişim edebi eserlere de yansımış, nazımın yanı sıra nesir,
kişiler ve gruplar arası atışmaların yanı sıra psikolojik, felsefi, mizahi edebi eserler yazılmıştır. Arap ve İslam kültürünün
altın çağında yaşamış en büyük nesir ustalarından olan el-Cahız, psikolojik tasvirler yapabilme, konuları işleme
konusundaki ustalığı ile devrindeki diğer edebiyatçı isimleri geride bırakmıştır. Cimrilik üzerine yazdığı Cimriler kitabı
dönemindeki meşhur cimrilerin kıssalarının anlatıldığı, çeşitli mizahi rivayet ve unsurlar içeren incelemeye değer kıymetli
bir eserdir.
Bu makalede; Klasik Arap edebiyatında hiciv konusunda az rastlanan nesir türünde yazılmış el-Cahız’a ait “Cimriler”
isimli kitabındaki kıssalar ve müellifin yorumları incelenecektir. Mezkûr kitap müellifin yaşadığı döneme kadar yazılmış ilk
nesir türü hiciv eserlerinden olmasının yanı sıra, içeriği ve üslubu ile de felsefi psikolojik analizler içermesi bakımından ilk

1
Yazışma Adresi: Diyanet İşleri Başkanlığı, E-Posta: kaamus37@gmail.com.
2
Yazışma Adresi: Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye. E-Posta:yunusguzel52@hotmail.com.
3
Yazışma Adresi:E-Posta:yasemin-cin@outlook.com.
4
Yazışma Adresi: Diyanet İşleri Başkanlığı, E-Posta:fatsaismail@gmail.com.
1
sayılabilecek niteliktedir. Araştırmanın konusu olan “Cimriler” kitabı cimrilerin tutum ve davranışlarını psikolojik
unsurlarıyla tanımamızı ve el-Cahız’ın hiciv üslubunu görmemizi sağlayacaktır. Bu açıdan makalede, kitabın
mukaddimesinde cimrilik psikolojisi ile ilgili sorulan sorular üzerinden Cimriler kitabındaki kıssalarda cimrilerin hangi
karakteristik özelliklerinin, psikolojik tema ve faktörlerin gözlemlendiği, cimri bireylerin bilişsel dünyasının, tutum ve
davranışlarının nasıl analiz edilip bunun nasıl yansıtıldığı sorularına cevap aranacaktır. Nitel paradigmaya uygun olarak
desenlenen bu araştırmada amaca uygunluğu sebebiyle veri toplama araçlarından doküman incelemesi yöntemi
kullanılmıştır. Bu araştırmanın temel verilerini ise el-Cahız’ın “Cimriler” kitabı oluşturmaktadır. Ayrıca söz konusu verilerle
bağlantılı olarak amaca uygun Arap dili eserleri ve psikoloji kaynakları doküman olarak kullanılmıştır. Toplanan veriler
nitel desende ve betimsel araştırmaya uygun bir şekilde analiz edilmiş; makalede kıssalarda yer alan tiplerin cimriliğe
dair duygu, düşünce ve algılarını ortaya koymak, olgu ve olaylara bakış açılarını keşfetmek için elde edilen veriler
betimlenmiş ve bir takım çıkarsamalarda bulunmak amacıyla analiz çalışması yapılmıştır. Araştırma “Cimriler” kitabındaki
kıssaların psikolojik teorilerle desteklenebilir olanları ile sınırlıdır. Araştırma kapsamına girmeyen diğer kıssalarda varsa
el-Cahız’ın cimrilik ile ilgili görüşleri de beyan edilecektir. Araştırma üç bölümden oluşmakta; birinci bölümde klasik Arap
edebiyatında hiciv kavramı, türleri ve gelişimi kısaca ele alınıp, el-Cahız’ın hayatı ve Arap dilindeki yeri ortaya konulacak,
Cimriler kitabının tanıtımı yapılacaktır. İkinci bölümde el-Cahız’ın hiciv üslubuna ve kitapta yer alan kıssalardaki cimri
karakterlerine dair bulgular ortaya konacaktır. Üçüncü bölümde ise cimrilik psikolojisine dair genel bir değerlendirme
yapılacaktır. Söz konusu değerlendirmede cimrilik psikolojisi kişilik teorileri ile desteklenerek izah edilmeye çalışılacaktır.
Bu çalışma, edebiyat alanına psikoloji temelli yaklaşımı ile farklı bir çalışma olması ve sonraki çalışmalara da katkı
sağlayacak olması açısından önemlidir.
1. Hiciv, el-Cahız ve Cimriler Kitabı
1.1. Klasik Arap Edebiyatında Hiciv ve Gelişimi
Sözlükte "bir lafzı harflerini sayarak ve heceleyerek okumak, bir kişinin veya toplumun ayıp ve kusurlarını sayıp dökmek,
yermek" anlamına gelen h-c-v kelimesi için Arap edebiyatında hica terimi kullanılmakta, hiciv türü şiire ühcüvve,
ühciyye (çoğulu ehaci), karşılıklı hiciv söylemeye mühacat, tehaci denmektedir(Razi,1994: 324). Hiciv en eski Arap
edebiyatı ürünlerindendir. Eski Arap toplumunda hicvin özel bir yeri vardı. Savaşlarda karşı tarafa psikolojik baskı
yapmak, kendi tarafına moral vermek, kabileler arasında üstünlük yarışı amacıyla çok kere başvurulan bir türdü(Okay,
1999:440-47).
İslam öncesi dönemde hiciv sanatı kimi zaman ağır dille, müstehcen olduğu gibi kimi zaman da tariz ve istihza şeklinde
yapılmıştır. Bu dönemde hiciv bazı şairler tarafından maddi gelir olarak kullanılmıştır. Kuranı Kerimde şahsi çıkar için
övdüğünü yeren, yerdiğini öven, haksız yere kötüleyen, layık olmayanı metheden, iftiradan sakınmayan şairler yerilmiş,
imanlı ve iyi hal sahibi şairlerin hasımlarına karşılık vermelerine cevaz verilmiştir(Kuran-Kerim, 26:224-227). İslamiyet’in
gelişi ile hiciv İslam’ı müdafaa için kullanılmış, Hasan b. Sabit, Abdullah b. Revaha, Züheyr ve Ka’b b. Malik gibi şairler
hicivleriyle putperest ve Yahudi şairlere cevap vermişlerdir.
Emeviler döneminde kabile taassubunun artmasına paralel olarak daha çok hiciv türü şiirler yazılmaya ve muhtevaları
sertleşmeye başlamıştır. Bu dönemde hatta halife, vali, vezir, katip gibi devlet büyükleri de bundan payını
almışlardır(Okay, 1999: 447). Aynı dönemde Basra’da "nekaiz" adı verilen bir hiciv türü gelişmiştir. Bu tür hicivde şair
kendi kabilesini överken düşman kabileyi yerer, rakip şair de aynı vezin, kafiye ve revi ile ona cevap verir. İkincisi, ilkinin
öne sürdüğü suçlamaları çürütmeye (nakzetmeye) çalıştığı için türe nekaiz denilmiştir. Bu şekildeki atışmalar genellikle
pazar ve panayırlarda, kalabalıkların alkış ve tezahüratı arasında eğlence ve hoş vakit geçirme havası içinde cereyan
ederdi. Böylece hiciv, halis yergi şiiri olmaktan çıkarak Basra'da yeni teşekkül eden bir toplumun eğlence ihtiyacına
cevap veren sosyal, kültürel, entelektüel ve dolayısıyla sanat değeri olan bir karakter kazanmıştır(Taşdelen, 2009: 302).
Abbasiler devrinde hiciv, içtimai hayattaki gelişme ve farklılaşmaya paralel olarak ferdileşmiş, kabile hicvinin yerini şahsı
hicvetme almış, bu da hicvin biçim olarak değişmesine yol açmıştır. Bu dönemdeki hicvin en belirgin özelliği ise alaycı,
güldürücü ve nükteli bir tavrın yaygın oluşudur. Abbasiler döneminde Arap asıllı olmayanların (mevali) aydınların
oluşturduğu “şuubiye” akımına mensup şairler hicivlerini Araplara ve Arap şairlere karşı yazmışlardır(Durmuş, 1999:
449). Bu tarihsel süreç dikkate alındığında hiciv türü ilk dönemlerde karşı tarafı kötüleme, kendi tarafını yüceltme amacı
güden bir psikolojik savaş aracı iken sonraki dönemlerde sanatsal bir çabaya dönüştüğü, sırayla kabileler arası atışmaya,
iman-küfür mücadelesine, toplum bünyesindeki kötülükleri ve çarpıklıkları direkt ve dolaylı olarak eleştirmeye doğru bir
gelişim gösterdiği söylenebilir. Bu gelişim ve dönüşüm hicvin tarzına da etki etmiş, hiciv sadece şiirin teması olmaktan
çıkmış ve farklı türlerde de kullanılmaya başlanmıştır.
Hiciv sanatındaki gelişimle beraber hiciv türlerinin de farklılaştığı tarihi süreç izlendiğinde anlaşılmaktadır. Arap
edebiyatçıları hiciv türlerini kısımlara ayırmışlar farklı tasnifler yapmışlardır. Genel tasnife göre en temel ve en eski hiciv
türü kişilere saldırma üzerine kurulu olan şahsi hicivdir. Çoğu zaman kişisel heveslerden etkilenilerek başvurulan bu tür
sövgüye yakın, adalet ve insaftan uzaktır. Umumi hayatın unsurlarına pek değinilmez. Kötü kelam ile karışan bu türü
başarılı kılan en önemli unsur yazarın kinini şahıslara yönelik açığa çıkarmadan örnek ve izah yoluyla yaygın
ahmaklıkları ve hâkim olan rezillikleri anlatarak öfkesini ve kızgınlığını göstermesidir. Diğer bir tür olan ahlaki hiciv ise
ahlaki ve dini kabahatleri, toplumsal bozuklukları, kötü adetleri, insani ayıpları konu edinir. Hiciv yapan kimse kimi zaman
herhangi bir kişiyi hedef almadan genellemelerle ortaya koyar. Ahlaki bir konuda şahıs ya da gruba karşı olan öfke
genelleştirilerek bir cinse, türe veya mesleğe karşı kötülemeye dönüşür. Kimi zaman da ahlaki hikmet içeren eğitici
öğütsel eleştiriler olarak kabul edilir. Üçüncü tür olarak sayılan siyasi hicivde ise hicivci kendi grubunu, mezhebini,
zümresini en üstün olarak görür. Bu türü diğer iki hiciv türünden ayıran özellik karşı gruba; orada temsil edilen ayıp ve
kendisine zıt durumları hedef alarak samimi veya yapmacık bir şekilde doğruluk ve üstünlük iddiasıyla saldırıda
bulunmasıdır. Bu üç türün yanı sıra İslam’ın ilk yıllarında Müslüman ve gayrı Müslim şairler arasında cereyan eden dini
2
hicvi ve cahiliye Araplarının kendi kabilelerine atfettikleri kutsallık ona karşı duydukları sorumluluk, koruma duygusu ile
her türlü saldırıya karşı savunmak amacıyla yaptıkları kabileci hiciv türlerini de saymak mümkündür. (M.Hüseyn, 1947:
61). Cimriler kitabı şahıslar üzerinden hicvetmesi bakımından şahsi hiciv olsa da toplumsal ve ahlaki hiciv türlerine de
uygunluk göstermektedir.
1.2. El-Cahız ve Arap dilindeki yeri
Asıl adı Amr bin Bahr bin Mahsub el-Kinânî, künyesi Ebû Osman, lakabı ise gözlerinin belirgin olması nedeniyle el-el-
Cahız’dır. Doğum ve ölüm tarihleri tam olarak bilinmemekle beraber hicri ikinci asrın altıncı senesi 150/m.768 yılında
Basra’da doğduğu, hicri üçüncü asrın altıncı senesi 255/m. 868 yılında vefat ettiği kaynaklarda geçmektedir(İbn-i
Hallikan:III,473). Hocaları, Asmai, Ebu Ubeyde,Ebu Zeyd Ensari, Ahfeş, Nazzam gibi dönemin önemli dil ve kelam
alimleridir. Onu döneminin en meşhur ilim adamı yapan ise kelam ilminde otorite ve derin bir âlim olması, Yunan
felsefesi, Hindu öğretileri5, Fars edebiyatı gibi revaçta olan yabancı kökenli ilimlere de vakıf
olmasıdır(A.Hüseyn,1988:88). Yazdığı eserlerden el-Beyan ve’t-Tibyan, Kitabu Ayi’l-Kuran, Tafdilu Sınaatil’l-Kelam,
Fadıletü’l-Mu’tezile, Kitabu Cemherati’l-Mulûk, Risale fi Beni Ümeyye, et-Tac fi Ahlakı’l-Muluk, Kitabu’t-Tabsıra fi’t-Ticara,
Fadailu’l-Etrak gibi kitaplar onun kuran, kelam, dil, siyaset, tarih, ticaret vs. konularda yetkinliğini göstermektedir. El-
Cahız’ın evlenmeyip kendisini ilme, tefekküre vermesi onu 360 adet eser sahibi yapmış(İbnü’l-Cevzi, III,58) ancak
bunlardan 25’i tam 65’i ise eksik bir şekilde günümüze ulaşmıştır.
Abbasi devletinde el-Cahız’ın yaşadığı dönemde Türkler, Farslar gibi farklı etnik unsurlar dini, toplumsal ve siyasi alanda
ön plana çıkmaya başlamış, devlet hem altın çağını hem de gerileme sürecini yaşamış, Arapçaya yabancı dillerden
çeviriler yapılmış, farklı dini gruplarla etkileşim ve İslami mezheplerdeki ayrışma ve farklılaşmalar meydana gelmiştir.
Böyle bir süreçte yetişen el-Cahız bir edebiyatçıda bulunması gereken düşüncesini farklı şekillerde ifade edebilme,
psikolojik, felsefi analizler yapabilme, olayları tasvir edebilme yeteneğini eserlerinde ortaya koymuş ve onun bu tahlil ve
tasvir yeteneği kendisine has bir tarz geliştirmesine vesile olmuştur(A.Hüseyn,1988:26). Arap Edebiyatı eleştirmenleri
tarafından el-Cahız ‘ın eserlerinde gerçeklik, istidrat6, akli ve metinsel süsleme unsurlarının sıkça kullanıldığı tespit
edilmiş, onun bu üslubu Arap edebiyatında yeni bir adım olarak görülmüştür(Dayf,1960:162). Toplumdaki sorunlara
mizahi bir açıdan yaklaşmış, kimi zaman sert bir şekilde kimi zaman alaycı bir yolla eleştiride bulunmuştur. Örneğin o
dönemde giyim ve kuşamdaki abartıyı alaycı bir şekilde hicvetmiştir: “Kızlarından, on iki yaşında olanı evlendiriyordu.
Ona altınlar ve gümüşler taktı. Nakışlı ipek elbiseler giydirdi. Ona ipek perde taktı. Kokular hazırladı. Kız ve oğlan
tarafının gözünde kızının şanını yükseltmek istiyordu.”7 Yine toplumda artan şehvet ve müziğe karşı meyli şöyle
hicvetmiştir: “ Şarkıcı kadının yanına üç dört tane aşığı toplanır, kadın bir gözüyle birisine ağlar bir gözüyle diğerine
güler, birisine sırrını verir diğerine açık söyler, hepsine sanki onunmuş hissi yaşatırdı….şeytana insanı öldürecek bir şirk,
onu çağıracak bir bilgi, onu kandıracağı bir fitneye gerek yok, sadece şarkıcılar yeter(el-Cahız,1925:71).”
1.3. “Cimriler” Kitabı
El-Cahız’ın kitapları dikkatlice okunduğunda Abbasi asrının hayatını ve insanların ilişkilerini, meydana gelen değişimleri,
tuhaf gelenekleri, yeni fikirleri sosyal, ekonomik ve fikri düzeyde ele aldığı görülür. “Hayevan” kitabında tabiat âlimi gibi,
“el-Beyan ve’t-Tibyan” kitabında eleştirmen gibi, “cimriler” kitabında ise sosyolog gibi ders verir.
El-Cahız Cimriler kitabında insanların davranışları ve yaşantılarını inceler, Abbasi toplumunun bir tabakasının ortaya
çıkan etmenlerle etkilenen durumlarını tahlil eder. Kitap bir mukaddime ve çeşitli kıssalardan oluşmaktadır.
Mukaddimesinde kitabı yazma sebebi olarak bir arkadaşının kendisinden cimrilerden ve cimrilerin tuhaf yönlerini
anlatmasını istemesinden bahsetmektedir. Araştırmacılar da kitabın yazılış sebebi olarak iki tür gayeden
bahsetmektedirler. Birincisi, el-Cahız bu kitabı sadece mizah için değil, Abbasi toplumunda Arapların alışık olmadığı yeni
adetler türetmeyi amaçlayan bir zümreyi (şuubiye hareketi), hicri üçüncü asırda özellikle Irak’ta Arapların adet ve
geleneklerindeki büyük uçurumları ve cimriliğin yaygınlaşmasının etkilerini tasvir etmek, eleştirmek ve onları cömertliğe
yönlendirmek amacıyla yazmıştır. Bu yönüyle edebiyat eleştirmenleri üslup ve amaç bakımından Cimriler kitabı ile
Thackeray’ın Züppeler kitabı, Moliere’nin Cimri kitabı arasında karşılaştırma yapmışlardır(Er-Rebi,1999:5). İkincisi ise el-
el-Cahız’ın bir cimri olduğudur ve kendisinden yola çıkarak cimrilerin davranışlarını ve tutumlarını anlatmak istemiş bunu
yaparken de mizaha başvurmuştur.8 El-Cahız ayrıca bu kitabın pratik yönünden de bahsetmiş, cömertlikle cimriliğin
ölçülerini verdiğini belirtmiş ve okuyucuya bir el kitabı sunduğunu söylemiştir:
“Eğer bu kitabı incelediğinizde, kitabın sizi bir ayıba karşı uyardığını görürseniz, ayıbın yerini
görür ve ondan kaçınırsınız. Eğer o ayıp sizce malum ise bakarsınız: Şayet vermeniz cimriliğinizden
fazla ise, yedirmeye ve böylece sevgi kazanmaya devam edersiniz. Ve eğer vermeye gücünüz
yetmeyecekse kendinizi gizler, temiz ağzınızla baş başa kalır, iffetlice yaşarsınız. Mizacınızla
aranızdaki savaş, bazen lehinize bazen de aleyhinize ise ve iki tarafınızın delilleri denk güçteyse, o
zaman kötülenmeye aldırmadan temkinliliği, zorlanmayı bırakarak ihtiyatı seçersiniz.
Kötülenmekten kurtulanın kazandığını, garantiye almayı tehlikeye atmaya tercih edenin sağlam bir
iş yapmış olduğunu görürsünüz. Bu faslı bilmeye çok ihtiyacınız olduğunu ve her şahsiyetli kişinin

5
El-beyan ve’t-Tibyan kitabında Sanskritçeden edebi bir metin ezberlediğini kaydetmektedir. El-Cahız,1,s.92)
6
Konuşma ya da yazıda konunun dışında kullanılan sözler, yazılan bölüm, TDK Sözlük.
7
Giyilen sanki elbise değil duvara asılan süslü perde diyerek alaycı bir hicivde bulunmuştur.
8
El-Cahız’ın cimri olduğu ile ilgili bkz. El-Bağdadi, Bağdat Tarihi, S.217.
3
bu ilme muhtaç olduğunu söylemiştiniz. İşte ben de, eğer malınızı hırsızlardan korur şerefinizi
kötülenmekten alıkoyabilirsem, o zaman iyi bir babanın ve şefkatli bir annenin yapmadığını yapmış
olacağım.(El-Cahız, 2012:20)”
Bir yönden de Cimriler kitabı psikolojik bir kitap, iktisadi bir tepkiyi inceleyen gerçekçi bir çalışmadır. El-Cahız cimrilerin
durumunu tasvir etmiş, insan ruhunun eğilimlerini, iç hesaplarını derinlemesine ortaya koymuş, davranışlarını ve
psikolojilerini analiz etmiştir ki(M.Hüseyn, 1983:11) araştırmanın asıl konusunu da kitabın bu yönü oluşturmaktadır. El-
Cahız kitabın mukaddimesinde bir takım problemler ortaya koymuş ve bu problemlere kitapta geçen şahısların kıssaları
üzerinden yanıt vereceğini söylemiştir. Bu problemler amaca uygun olarak şöyle sıralanabilir:
 Cimriler cimriliği neden iyi bir iş, pintiliği de tutumluluk diye adlandırırlar?
 Neden vermemek için ısrar eder, bu davranışlarını tutumluluk diye söylerler?
 Neden yardımseverliği ziyan, cömertliği israf, kerem sahibi olmayı cahillik olarak görürler?
 Neden kendi kusurlarını görmezden gelirler?
 Neden kendilerine kızanlara övmeyenlere zorla hükmetmeye çalışırlar?
 Neden hayatın zorluğunu ve acı taraflarını savunurlar?
 Kendi kilerlerindekini yemezlerken başkasının kilerlerindekini düşüncesizce israf ederler?
 Harcama konusunda elleri sıkı olduğu halde neden zenginlik peşindedirler?
 Zenginliğin kaybolmasından korkar gibi görünüp neden kaybetmemek için bir şey yapmazlar?
 Fakirlikten neden korkarlar?
 Kendileri cimri olduğu halde neden başkalarına cömertliği nasihat ederler?
 Herkesin kötü gördüğü cimriliği bilgili olmalarına rağmen neden savunurlar?
 Cimriliğin kendilerine, isimlerine ve ailelerine olan zararını neden görmezden gelirler?
 Cimri zekâsı ile cimriliğin gizli getirilerini görür de cömertliğin aşikâr faydalarını neden görmezden gelir?
 Cimrilerin akıllarını felç eden gözlerini bağlayan ve onların dengelerini bozan şey nedir?
 Cimri kimse yedirilirken neden kendi ve başkalarının kusurlarını görmezden gelir?
 Al-Cahız, 2012:20) niçin çok altın elde etmek için cömert davranırlar da azıcık yedirmeye gelince pintidirler? (Al-
Cahız, 2012:18-21)
Cimriler kitabı bu sorulara kıssalar üzerinden yanıt vermeye, cimrilerin davranış ve tutumlarını, psikolojik yönlerini tasvir
etmeye çalışmıştır. Kitap Sehl B.Harun’un mektubu9 ile başlayıp dönemin çeşitli meşhur cimrilerinin kıssalarıyla
sürmektedir. El-Cahız bu eserinde tarihi ya da gerçeklik payı olmayan olgular değil de bizzat o dönemdeki şahıs ve
olaylardan bahsetmiş, üslup olarak şahıs ve olaylar üzerinden asıl gayesini okuyucunun zihninde canlandırmaya
çalışmıştır(A.Hüseyin, 1983:50).
2. Bulgular
2.1. El-Cahız’ın Hiciv Üslubu
Cimriler kitabındaki kıssalarda geçen şahıslar ve olayların dönemin gerçek kişileri olması itibariyle el-Cahız döneminin bir
sorununa dikkat çekmek istemiştir. Taha Haciri, Bukhala kitabının mukaddimesinde “el-Cahız, cimrilerden bahseden
diğer kimseler sadece cimriler hakkında bilgiler vermişler, Abbasi Arap Devleti’ni Şuubiye hareketine karşı siyasi olarak
savunmayı amaçlamışlardır. El-Cahız ise cimrilik meselesini ele alırken cimriliği, cimrilik gerçeğini, ona götüren etmenleri
tedavi etmeyi, cimrilerin hayatlarını betimlemeyi, onların kişiliklerine nüfuz etmeyi, tutum ve davranışlarını izlemeyi
sonrasında da onların tuhaflıklarını anlatmayı ve alay yoluyla edebi bir şekilde eleştirmeyi amaçlamıştır.” diyerek onun
üslubundan bahsetmiştir. Hiciv yönüyle bakıldığında el-Cahız, cimriliğin ve tutumlu olmanın varlıklı kimseler için bir ayıp
olduğunu dönemin zengin ve ekabir şahsiyetleri üzerinden ifade etmiştir. Cimri karakterleri isim isim zikredilmiş, her birisi
ile ilgili kıssalar ve duyumlar verilmiş, cimrilerin kendisi bizzat hedef alınmamış, onların şahsında toplumdaki bir eksikliğe
değinilmiştir. Kitapta cimrilerin hikâyeler ile teşhir edilmesi amaç değil araçtır. El-Cahız’ın hiciv üslubunda eğlendirirken
düşündürmek, aynı zamanda toplumdaki gerçeklikleri ortaya koymak, ahlaki zaafları tedavi etmek olduğu görülmektedir.
2.2. Cimriler Kitabında Yer Alan Cimriler ve Davranış Biçimleri

9
Cimrilikle ilgili risale yazmış ve el-Cahız’a ilham kaynağı olmuştur.(Tanç H.İ., 2008, Atatürk Üni.İlah.Fak.Dini Ar. Der.,
C.11,S.31,S.247.)
4
Cimriler kitabı dönemin eşraf kesiminden meşhur insanlar ve bazı bölge halklarının cimrilerinden oluşur. Merv, Horasan,
Basralı Mescitçiler’in hikâyeleri grup hikâyeleridir. Bu zümreye ve bölgeye ait cimrilerin hikâyeleri ile başlayan el-Cahız
daha sonra meşhur cimri arkadaşları ve tanıdıklarının hikâyelerini anlatmaktadır. Kitapta davranışları ile öne çıkan
cimriler ve davranış biçimleri şöyledir:
Aşırı Tutumlu olmaları ile bilinen Mervliler, kitapta yeme içme konusunda ve misafir ağırlama konusunda cimri olmakla
anılmakta, cimriliğin onlarda genetik olduğu söylenmektedir. Ayrıca Merv cimrileri paylaşma konusunda bencil
davranmaktalar, sahip oldukları şeyleri saklama konusunda titizdirler. Yaptıkları cimriliği din ile özdeşleştirme çabası
içerisindedirler. Mallarına karşı endişe ve korku içerisindedirler, bu endişe onları tanıdığı kimseyi tanımazlıktan gelme gibi
tutumlara dahi sevk etmektedir. Ortaklaşa iş yaparak az harcama peşindedirler. Karşısındakilere bir şey ister endişesi ile
selam kelam etmekten çekinmektedirler. Dini ibadetlerde ve dualarında maddi karşılık beklemekte ve karşılığının
hesabını sormaktadırlar.
Basra Halkından Mescitliler tutumluluğu ve cimriliği savunup toplantılarda karşılıklı olarak tecrübelerinden istifade
etmektedirler. “Tutumlular Derneği” tabiriyle adlandırmak mümkündür. Anlattıkları hikâyeler ve tecrübeleriyle mallarını ve
servetlerini artırma uğraşındadırlar. Küçük servetlerin nasıl büyüdüğü ile ilgili anlattıkları örneklerle motive olmaktalar, bu
onları cimrilik ve tutmak konusunda teşvik etmektedir. Anlattıkları hikâyelerin ortak özelliği, zengin olmanın yolunun
biriktirmekten, biriktirmenin de tutumlu olmaktan geçtiğidir. Ancak bu tutumluluk bazen onları açlığa bazen hastalığa
katlanmak zorunda bırakmaktadır. Bu grup duydukları yaptıkları cimrilik toplantılarından mutlu ve müstefit olmaktadırlar.
Sehl B. Harun tutumlu olmak, israf etmemek, cömert olmamayı, parayı harcamayıp biriktirmeyi savunduğu bir mektup
yazmıştır. Bu mektupta çeşitli ayet hadis sahabe ve meşhur sözlerden alıntılar yapmış ve delil olarak sunmuştur. Sehl B.
Harun’un eleştirilen görüşleri “cimrilik konusundaki görüşleri” denerek el-Cahız tarafından cimrilik olarak
değerlendirilmiştir.
Zübeyde Bin Humeyd malına çok düşkün takınçlı ve bencil bir kişiliktir. Malı uğruna hizmetçilerine yaptığı eziyetler,
borcuna sadık olmama, verdiği şeyi geri isteme, varlık içinde yokluk çekme gibi hususlar hikâyelerinde ön plana
çıkmaktadır.
Leylâ Nâıtıyye tutumlulukta aşırıya giden bir tiptir. Yaptığı tutumlulukta kendini eksik hissetmektedir.
Ahmed Bin Halef, kendisine büyük bir miras kalmış, buna rağmen ufak hesaplar peşindedir. Çorba içerek ısınma
ihtiyacını karşılamak, yemek ihtiyacını sürekli kendisi gibi zengin olan kardeşlerinde gidermek, kardeşlerinin yemek davet
talebini fakirlikten korktuğu için reddetmek, isteyene darılmak gibi zenginlik ve para hırsı yüzünden bencil ve narsist kişilik
özelliği göstermektedir. El-Cahız kendisinin cimriliğinin yayılmasından memnun olduğunu bu sayede kendisinden bir şey
umulmasını engellediğini söylemektedir.
Kâtiplik yapan El-Hızami el-Cahız’ın ifadesiyle “Allah'ın yarattıklarının hem en cimrisi hem de en temizidir.” (Al-Cahız,
2012:74) Açgözlü olması, kalitesiz ancak ucuz ve miktarı fazla olanı tercih etmesi ve malını korumaktaki titizliği belirgin
bir şekilde anlaşılmaktadır. Kendisini eli sıkı olarak tanınmasını istemekte ve her ne zaman kendisinden bir şey istense
yeterince tanınmadığını düşünerek üzülmektedir. El-Hızami malının azalacağı ve fakirlik çekeceği korkusu yaşamakta bu
da yaptığı savunmalarına yansımaktadır. Alacağı bir malın getiri-götürü, fayda-zarar hesabını yapmakta, en ince
ayrıntısına kadar hesapladıktan sonra fayda görecekse alabilmektedir. Yemek konusunda da kendi evinden çok arkadaş
meclislerini tercih etmekte ve tasarruf ettiğini düşünmektedir.
El-Harisi zengin, güzel yemek yapan, malından ve sofrasından umudu olanların olduğu bir kimsedir. Sofra takıntısı olan,
yemeğine ortak istemeyip gelen insanların ortaya konan yemeğin iyi yanlarına saldırdığını düşünmektedir. Davet
ettiklerinin kendisini davet etmeyeceğini söyleyerek verdiğinin karşılığını alamamaktan şikâyetçidir. Zenginliği onu
güvensizliğe itmekte, herkesin malında gözü olduğu hissi vermektedir. Kendisini fakir insanlarla karşılaştırıp onların
cömertliği ile kendi cömertliğini kıyaslamaktadır.
Meşhur felsefeci El-Kindi el-Cahız’ın kitabında en fazla yerdiği cimridir. İsmail bin Gazvân'ın ifadesi ile "el-Kindî (mal ve
mal yönetiminde) çok sağlamcı, hazır delisi, güvenli ve sabit görüşlüydü.” (Al-Cahız, 2012:.100) kiracısının evine gelen
misafirler için kiraya ek para isteme hikâyesinde El-Kindi sebeplerini açıkladığı uzun bir felsefi savunma mektubu
yazmıştır. Cimri olarak değerlendirmek tartışmaya açık olsa da el-Cahız tarafından bu tutumları yüzünden cimri kabul
edilmiştir.10
Basra’nın ekâbirlerinden olan es-Sevri cimrilikte had safhaya ulaşmıştır. Zenginliğine rağmen yırtık ayakkabıyla gezen,
her işinde tasarrufu elden bırakmayan, cimriliği alenen savunanlardandır. Ailesi ve kendisi de dahil sıtma hastalığına
yakalandığından kimse bir şey yiyemediği için sevinecek kadar narsist bir kişidir. Sofra kuralları ve şartları olan es-Sevri
oğluna az yemesi, et yemekten uzak durması gerektiğine dair uzun bir nasihat vermiştir. Arkadaş çevresi de cimrilerden
oluşmakta, her fırsatta insanlara tutumluluk ile ilgili konuşmalar yapmaktadır.
Muhammed Bin Ebi'l-Müemmel hem yemek ziyafetleri veren hem de yemek artığını ve ekmek kalıntısını istemediğinden
sofraya ekmek koymayan zengin cimrilerdendir. Cömert ve davet vermeyi seven, sofrasındakini paylaşan bir insan gibi

10
El-Kindi meşhur felsefecilerden olup el-Cahız ile aynı dönem yaşamıştır. El-Cahız ile aralarındaki fikri ayrılıklardan dolayı onun
tarafından eleştiriye tabi tutulmuştur. Bu konuyla ilgili el-Cahız’ın “Yakub b. İshak El-Kindi’nin Aşırı Cehaleti” adıyla yazdığı kayıp bir
kitabı olduğu rivayet edilmektedir. (Bkz.http://www.alwatan.com.sa/Articles/Detail.aspx?ArticleID=7941)
5
izlenim oluşturmaya çalışmakta bunun yanında ekmek saklamak, tek başına yemeye çalışmak, evine gelene bir şey
ikram etmemeye çabalamak gibi ufak hesaplar yaparak içindeki cimrilik duygusunu dışa vurmaktadır.
Ebu Said Medaini faizcilikle ünlenmiş aşırı cimrilerdendir. Faizsiz borç vermeyi caiz görmeyen, kendisine yapılan imalara
çabuk sinirlenen, zengin olduğu kadar küçük şeylere tamah edebilen bir karakterdir. Cimriliğini bırakmadığı gibi onurunu
ve gururunu da bırakamamaktadır. Borcunu tahsil etmeye gittiği bir mecliste yemeğe kendisini aşırı kaptırmış,
oradakilerden birisinin kendisine açgözlü iması yapması üzerine borç senetlerini yırtarak gitmiştir. Ancak yine de paraya
tamah etmekten kendini alamamış, araya mevaliden birileri girmesi koşuluyla 11 borcunu alabileceğini söylemiştir.(Al-
Cahız, 2012:152) Cimriler kitabında onlarca cimriden bahsedilmiş ve haklarında hikâye, söz ve duyumlar aktarılmıştır.
3. Değerlendirme
3.1. Cimrilik ve Tutumluluk
Cimrilik, çoğunlukla mal ve para biriktirme arzusuna yakın psikolojik kökenli toplumsal bir olgudur. Tutumluluk ise
insanların kendilerini mal/mülk elde edimine ve savurganlığa karşı dizginlemesi ve mal ve hizmetleri tekrar tekrar
kullanmaya çalışması olarak tanımlanır (Lastovicka, 1999, s.88). Murray’a göre insan davranışlarını kontrol eden
gereksinimler arasında tutma kaybetmeme gereksinimi; insanları bir şeyleri alıkoymak, elde tutmak, ödünç vermeyi
reddetmek, biriktirmek, tutumlu ve ekonomik ve cimri olma ihtiyacına götürmektedir. (Murray, 1938:80) Bu teoriye göre
tutumlu ve cimri insanlarda bu gereksinimin baskın olduğu ve toplumsal anlayıştaki tutumlu olmanın aslında cimrilik ile
aynı faktörlerden kaynaklandığı söylenebilir.
Toplumda cimrilik ile tutumluluk arasını ayıran tam net bir çizgi olmasa da cimrilik zenginlere atfedilirken düşük gelirli
kesime tutumluluk tabiri kullanılmaktadır.12 El-Cahız’ın da aynı fikirde olduğunu söylemek mümkündür. El-Cahız’a göre
cimrilik ve tutumluluk arasını ayıran ince çizgi ise zenginlik olgusudur. Zengin insanların tutumlu olması cimrilik iken ve
kınanmayı gerektirirken, fakir insanların tutumlu olması kınanmayı gerektirmemektedir: “Mazihliler cimrilikle tanınmazlar,
ancak gerçekten de maddi durumları kötü insanlardır. Çok iktisatlı olmalarının sebebi budur. Bizim asıl anlatmak
istediğimiz; durumları iyi olduğu halde cimrilik yapanlarla, ülkeleri verimli olmasına rağmen kıtlık içinde yaşayanların
halleridir. Darlık çekerken tutumlu davrananlar bizim konumuzun dışında kalıyor.”(Al-Cahız, 2012:133)
3.2. Cimrilik ve Zenginlik
Bireyin zengin olma isteği ve zenginleşme çabası psikolojik açıdan normal bir durumdur. Tarde’ye göre zenginlik
bireylerin sürekli ve sınırsızca arzuladıkları tek şeydir. Onlar zenginlikleri sayesinde ihtiyaç duydukları her bir şeyi
kolaylıkla elde edeceklerine inanırlar. Bu sebeple paranın herkes için evrensel, sınırsız ve sürekli arzulanan bir niteliği
vardır. Para biriktirme ve para kazanma arzusu, kişiyi eşsiz bir sarhoşluğa sürüklemekte, zenginleşme yolunda olan bir
cimrinin kalbini benzersiz bir sevinç doldurmaktadır. Zenginlik isteği doğal bir duygu olduğu halde cimrilik ise yerilen ve
sevilmeyen bir olgudur. Bunun sebebi paranın ile gelişi insan yüreğini mali gurur, kibir ve tamahkârlık gibi yeni duygularla
ve de yeni kusurlarla ve kötülüklerle zenginleştirmesidir(Tarde,2004:285). Tamahkâr insandaki para tutkusu son derece
kuvvetli olduğu için bu duygu kişiyi cimriliğe, bencilliğe, sadece kendini düşünerek çevresindekilere karşı fedakârca
davranışlardan alıkoymaya itmektedir(Peker, 1991:161-62). Cimri karakterlerinde görülen narsistliğin alt türü olan
manipülatif narsistlikte çıkar çatışması olduğunda yalan söyleme, diğerlerini kandırmaya yönelik davranışlarda bulunma,
suçluluk duymama eğilimi gösterilmektedir(Eldoğan, 2016:1-10).
Cimriler kitabında cimrilerin biriktirmekle, sahip olma arzusu ile mutlu oldukları anlatılmakta, yaptıkları bencillik, malını
yedirmeme ve kaptırmama duygusu onları mutlu etmektedir. El-Cahız Muhammed B.Ebi Müemmel’in yaptığı cimrilikten
mutlu olduğunu şöyle anlatmaktadır:
“Evine uğrayan konuklarına ve arkadaşlarına, sofrasında öyle hileler, öyle düzenler kurardı ki
misafirinin yemek umudunu kırmak için çoğunlukla dişlerini kürdanla karıştırırdı. İki ziyaretçisine
yemek yedirirken bir üçüncüsü gelmişse canı sıkılır, onu sofradan uzak tutmak içine tuzaklar
kurardı. Hem sonradan gelene, hem de sofradaki konuklarına olmadık sıkıntılar verirdi. Konuk eve
girip ayakkabılarını çıkardığı anda Muhammed, yüksek sesle hizmetçisine bağırır; "Heyy müjdeci!"
derdi. Amacı konuğunu mahcup etmek veya kızdırmak, böylelikle onun; "Ben yedim!" demesini
sağlamaktı. Eğer gelen bahtsız, işin aslını anlamadan', "Ben yedim" derse, Muhammed buna
sevinir, ancak "Ne yedin?", demekten de kendini alamazdı. Ziyaretçi ya yalan söylemek zorunda
kalır ya da her anlama çekilebilecek bir cevap vermesi gerekirdi. (Al-Cahız, 2012:109)
Muhammed'in en sevinçli günü; arkadaşlarının karnına bir hardal tanesi kadar yiyecek girmediği
gün idi.”( El-Cahız, 110)
El-Cahız’ın Velid El-Kuraşi ile ilgili naklettiği şu hikâyede cimrilerin sahte alınganlık ve küslükle malını koruma çabaları
görülmektedir:

11
Makalenin başında işaret edildiği üzere şuubiye hareketi Araplarla mevali arasında ırkçılık ve kavimcilik infialine sebep olmuştur. Ebu
said te mevaliden olduğundan böyle bir söz sarf etmiştir.
12
Örneğin Haber Türk Gazete’sinde cimri milyarderlerle ilgili haberde toplu taşıma araçlarını kullandıkları belirtilirken, benzinin pahalı
olması ile ilgili haberde tasarruf için toplu taşıma teşvik edilmektedir. Bkz. http://www.haberturk.com/dunya/haber/549876-cimri-
milyarderler, http://www.haberturk.com/ekonomi/enerji/haber/862800-cep-yakan-benzine-3-cozum.
6
Ben, en-Nezzam ve Amr bin en-Nihyevî, kırlarda kelamdan bahsede ede yürüyorduk. Yolumuzun
üzerindeki Ve-lîd el-Kureşî'nin konağına uğradık. Velîd bizi görünce, yanımıza gelip buyur etti.
Ayrılmak vakti geldiğinde, yolda güneşin bizi yakacağını anladım. Ebû İshak'a dedim ki; "(Velîd de
yanımda dinliyordu.) Güneşin her şeyi erittiği bir saatteyiz ve şehir uzak. En iyisi Velîd'in evinde
öğlen uykusuna yatalım. Hazırda ne varsa atıştırır, hava serinleyince ayrılırız. Yoksa bu sıcakta
ölürüz." Velîd sesini yükselterek; "Vallahi bu şekilde olmaz", dedi. Kendisine; "Kabul etmediğin bu
şekil nedir? Bu bir zorunluluk değil mi?" deyince, o da; "Sen bu sözü alay etmek için söyledin?"
dedi. Dedim ki "Ne alayı, hayatım senin elinde. Hayatımı kurtarmaktan kaçınmayacağını biliyorum."
söylediklerime kızdı ve evine gitti. (El-Cahız, 2012:54)
Anlatılan hikâyelerde cimrilerin davranışları incelendiğinde mallarını korumaktan mutlu oldukları, sahip olduklarını
korumak için türlü hilelere başvurdukları görülmektedir.
3.3. Cimrilik ve Faydacılık
Cimriler kitabında cimriler para kazanma, biriktirme, saklama, bencil davranma gibi fayda sağladığını düşündükleri
davranışları sergilerler. William James’in Faydacılık teorisinde iyi olan şey faydalı olandır(James, 1955: 59). İnsan
davranışlarının hepsi bu faydayı korumaya yöneliktir (James, 1931: 262). Cimriler söz ve davranışlarında bu faydayı
gözetmekte ve buna göre değer biçmektedirler. Ayrıca cimri insanlar hazlarını tatmin eden ihtiyaçlarını en çok karşılayan
şeyi daha yüce olan diğer şeylere faydası daha çok olduğundan üstün görmekte ve tercih etmektedirler.13 El-Hızami ile
el-Cahız arasında geçen bir diyalogta:
— Sana, "Cimri Abdullah" denmesinden hoşlanıyorsun, dedim.
— Allah bu ismi yok etmesin! diye cevapladı.
— Nasıl böyle dersin?
— Mal sahibi olmayana cimri denmez. Sen bana mal ver, dilediğin isimle çağır!
— Bir kimse mal sahibi olmadan ona cömert denilmez. Cömertlik övgüyü ve malı kapsar. Cimrilik
ise malı ve kınamayı içerir. Sen, en ucuz ve en düşük olanını almışsın.
— Aralarında fark var, dedi. — Söyle neymiş? dedim.
— Cimrinin bir anlamı da malı elinde tutmaktır. Cömertlikte ise malın elden çıkacağı manası vardır.
Öyleyse cimrilik muhafaza etmek, cömertlik ise zayi etmektir. Mal faydalıdır ve sahibini yüceltir.
Övgü ise rüzgâra benzer; gelip geçicidir. Malını harcayanı övmek, onunla alay etmektir. Övgüye
kulak asmak da zayıflık ve korkaklıktır. Cömert; aç kaldığı, evi barkı dağıldığı, çekemeyenleri
kendine güldüğü zaman, övgünün ona ne faydası olacak. (El-Cahız, 2012:77)
Bu açıklamalardan cimrilerin malı fayda olarak gördükleri ve buna bağlı olarak onu korumaya yönelik davranış
sergiledikleri söylenebilir. Bu fayda düşüncesi cimrileri kendisine ya da başkalarına faydalı olmaktan yoksun bırakır.
Harcama yapmaktansa sefalete katlanır, beslenmek yerine açlığa, giyinmek yerine soğuğa, tedavi olmak yerine hastalığa
razı olurlar(Kasapoğlu, 2007:336). Essevri ile ilgili şöyle anlatmaktadır: es-Sevrî'nin hane halkı sıtmaya yakalanmıştı.
Sıtmanın şiddetinden bir şey yiyemediler. es-Sevrî bir kile un kâr ettiği için çok sevindi. Bu sevinçle; "Evim, Sûku'l-Ehvaz,
Natâta Hayber veya Vadi'l-Cuhfa'da olsaydı, her yıl yüz dinar artırabilirdim." (Bu bölgelerde sıkça sıtma hastalığı
görülürdü). Es-Sevri’nin hikâyesinde el-Cahız yorum olarak “bir parça undan kâr etmek uğruna, kendisinin ve ailesinin
sıtma olmasına sevinebiliyordu.”(Al-Cahız, 2012:116) demektedir. Cimrilerin mallarını canlarından üstün görmesi mala
verdikleri değeri göstermesi açısından önemlidir.
Sehl B. Harun’un mektubunda geçen şu sözler cimrilerin değer ve fayda arasında faydalı olanı tercih ettiklerini
göstermektedir:
Mal ilimden öncedir. Çünkü âlim mal ile hayat bulur. İlmin fazileti daha bilinmeden, insanları ayakta
tutan maldır. Aslolan, tercih edilmeye fer'i olandan daha lâyıktır. Ruhumuz aracılığı ile akıl edip pek
çok şeyi anlasak da; asıl, yeterli maişetimiz olunca işlerimizi akıllıca yaparız. Çünkü cehaletin
sebebi fakirlik ve ihtiyaçtır", dediğimde beni ayıpladınız ve "Bunları nasıl söylersin" dediniz...
Herkesin muhtaç olduğu ile bazılarının ihtiyaç duyup, bazılarının ihtiyaç duymadığı şey nasıl eşit
olur? Zenginliğin üstünlüğü, evde bulunan âlete benzer. İhtiyaç duyulduğunda kullanılır,
uyulmadığında bir köşede gereç olarak durur.” (El-Cahız, 2012:32)
Bu sözler incelendiğinde Sehl ilim ile para arasında fayda karşılaştırması yapmış ve paranın faydasının ilimden önce
olduğunu söylemiştir.
Hızami ile ilgili anlatılan başka bir kıssada vali tarafından kendisine hediye edilen pekmez tulumunu almamış ve
başkasına vermiştir. Buna çok şaşıran el-Cahız kendisine bunu neden yaptığını sorduğunda Hızami’nin hediyenin
faydasından çok zarar getireceğini söylemiş ve şöyle bir gerekçe sunmuştur:

13
Bu davranış biçimi Bentham’ın yegane iyi olan şey haz veya mutluluktur(Barry,2003: 134) teorisi ile de desteklenmektedir.
7
— Birincisi hamal parası. İkincisi; hamal onu eve taşıyıncaya kadar pekmez tulumunun dayanıp
dayanmayacağı belli değildi. Üçüncüsü; Diyelim eve ulaştı, o zamanda bulamaç, pilav ve börek
isteğine sebep olacaktı. Bunlardan kaçmak için pekmezi satsam beni ayıplardınız. Satmayıp eve
götürsem bak başıma neler gelecekti. Bulamaç vs. için, sade yağ almam gerekecek, yağ başka
şeyleri zaruri kılacak, sonuçta benim için çoluk çocuktan daha zararlı olacaktı. Şayet bu pekmezi
şıra yapmaya kalksam; Kazan, küp ve su satın almam ve kazanın altını yakana para ödemem
gerekecekti. Bunları yapsam hizmetçinin elbisesi kirlenecek, sabun ve çöven parası ödeyeceğim.
Pekmezi kendi haline bozulmaya bıraksam, boşu boşuna bozulup gidecekti. Ben pekmezden hiçbir
biçimde faydalanamazdım. Şarap yapsam; eti boyar, tadını değiştirir, suyunu karartırdı. Sirke
yapsam yalnızca banmaya yarardı. Eğer mayalı şıraya dönüşse, (böylesinden Allah'a sığınırım)
onu ben de istemem. Ama atmaya da kıyamayacaktım. Diyelim ki evde oturup bunu içtim. O zaman
da varlıklarını ve yollarını bilmediğim insanların kurduğu; Fars balıyla karışık üzüm suyunu, semiz
tavukları, Kevser oğlaklarını, Cebel (Lübnan)'in meyvelerini, güzel mezeleri, taze kokulu bitkiler ile
donatılmış sofraları ve meclislerindeki eğlendirici sohbetleri kaçırmış olacaktım…Bu pekmez fakirlik
habercisidir, şeytanın bir tuzağıdır. Varlığımı çekemeyenin hilesidir. Sonu acı bitecek tatlılıktır. (El-
Cahız, 2012:80-82)
Cimri karakterlerin sahip olduğu fayda-zarar ve çıkar karşılaştırması kurtulamadıkları bir dürtüdür. Her durum karşısında
sergiledikleri bu tutum onların anormal davranışlar sergilemesine neden olmaktadır. Hediyeyi kabul etmemesine neden
olarak faydasının az olması ya da zarar getireceği endişesi onu hediyeyi kabul etmemeye sevketmiştir.
3.4. Cimrilerde Savunma Mekanizmaları
Abraham Maslow’un ihtiyaçlar teorisinde her dürtülü davranışta şuur dışı bir istek bulunmaktadır. Bu isteklerden en
önemlileri sevgi ve saygı ihtiyacıdır. Şayet bu istekler tatmin edilirse o isteğe karşı doyum gerçekleşir, ancak baştan
itibaren tatmin olamamış kimseler o isteğin yokluğunda bambaşka reaksiyon göstermektedirler. Cimri kimselerin
davranışlarında da bu türden isteklerin tatmin edilemediği gözlemlenmektedir. Zengin olma, biriktirme, saklama, tutma
yoluyla sevgi ve saygı elde edeceklerine inandıkları, bu inanışın onları cimri karakterli olmaya götürdüğü söylenebilir.
Saygı ihtiyacı üzerinde çok duran Alfred Adler ilk çocukluk yıllarından itibaren insanlarda aşağılık, yetersizlik ve
güvensizlik duygusu ortaya çıktığını söyler. Anne babanın dikkatini çekmeye çalışmakla başlayan bireyin davranışlarını
belirleyen en önemli faktör üstün olma ve kendini kabul ettirme arzusu haline gelir. Hayatın her safhasında bu üstünlük
arzusu kendini göstermekte, üstünlük arzusu engellendiğinde ise doyurulmayan bu arzunun neden olduğu iç
huzursuzluklar kişilerde savunma mekanizmaları oluşturmaktadır(Adler, 1997:182). Cimri karakterleri ellerindeki servetler
onları üstün kıldığı, sevgi ve hürmet görmelerine vesile olduğundan biriktiren ve harcamaktan kaçınan cimri kişiliklere
dönüştükleri söylenebilir. Cimri bir karakter olan el-Kindi’nin sözlerinde bu psikoloji dile getirilmiştir:
“Çok mal sahibi, kralların meclisinde; hürmetli, arkadaş olmak için daha şanslı, sevgisi dürüst,
faydası çok, görüşü hesaba katılan birisi olarak muamele görür. Gel gör ki aynı meclisteki kişi zayıf
ve fakir ise; arkadaşlarından her konuda üstün olsa bile, hediyelerin en azını alacaktır... Arzuyu
fitne, isteği düşman saymaz isen aldanırsın. Karşılarında çaresiz kalırsın. İlk gönül verme anında
nefsinizin önüne geçmeyi garanti edin, ben de size isteklerinize sabredeceğinizi, kolayca sonuca
ulaşacağınızı, gönül rahatlığını, zenginliği ve insanların size saygısını garanti edeyim.”

Adler’e göre ayrıca çocukluk yıllarında ekonomik güçsüzlüklerle büyüyen bireyler hayatta her şeye karşı güvensizlik
içerisindedirler, hayatın acımasız olduğunu düşünür ve abartırlar, hayatın parlak yanlarından çok acı taraflarını
görürler(Adler, 1997:141). İnsanların cimri karakterli olması ve biriktirme eğilimi göstermesi, çocukluklarında yaşadıkları
fakirliğin onları ekonomik yönden engellemesi sonucu ileriki dönemlerde yaşadıkları bu aşağılık duygusunun yansıması
olarak ile izah edilebilir. Bazı zenginlerin bulundukları mevkie sıkıntılı bir süreçten geçerek geldiklerini söylemeleri ayrıca
zenginlik döneminde de cimri ve istifçi olmaları bunun kanıtıdır. Cimriler kitabında Ebu Said karakteri aşağılık
kompleksine sahip bir cimridir. Kendisine oturduğu sofrada ima yapılmış hiddetlenerek saldırgan bir tavır sergilemiştir:
“Serseri! Ben yalnızca dibinde azıcık sirke kalmış sirke şişesine bandım. O da bir tedbir olarak. Ben aşağılanmaktan ve
fakirlikten nefret ettiğim için zenginliği tercih ettim.” Görüldüğü üzere Ebu Said fakirlik çektiğini ve bundan artık nefret
ettiğini söylemiştir. Yaşamış olduğu engellenmenin yansıması olarak cimrilik yapmakta ve fakirlik konusunda hassas ve
saldırgan davranış sergilemektedir. Diğer bir husus ta yukarıda bahsedildiği gibi insanlar cimri bile olsalar üstünlük,
beğenilme, kabul görme arzusundadırlar ve bu arzuya engel teşkil eden aşağılık, yetersizlik ve güvensizlik duygusuna
karşı savunma mekanizmaları ile mücadele etmektedirler.

Mantığa Büründürme (Rasyonalizasyon)


Festinger'e göre kişinin sahip olduğu bir inanç, bilgi ya da tutum sahip olduğu başka bir inanç, bilgi ya da tutumla çeliştiği
takdirde, bu ikisi arasında bilişsel çelişki ortaya çıkar. Bu tür bilişsel çelişkiler kişide sıkıntı veren bir durum olduğundan,
bu çelişkiden kurtulmak için güdülenme meydana gelir. Şayet kişinin davranışı ile tutumu arasında bir çelişki söz konusu
olduğunda savunma mekanizmalarından rasyonalizasyon (mantıklı gösterme) mekanizması devreye girecek kişi bu
çelişkiden kurtulabileceği ya da davranışını makul gösterecek bir gerekçe bulursa, tutumunu değiştirmeyecektir. Ancak

8
tutumunu mantıklı gösterecek bir gerekçe bulamadığı takdirde tutumunu değiştirmek zorunda kalacaktır(Kağıtçıbaşı ve
Cemalcılar, 2014:168). Cimri karakteri olan Ebu Said gömleğini hor görülmemek ve kabul görmek arzusu ile yıkatmak
istemekte, diğer taraftan gömleğini yıkatmak onun cimri karakteriyle çelişmektedir. O, cimri karakterine mantıklı gelen bir
gerekçe ile yaşadığı çelişkiden kurtulabilmiştir:
Bazen şöyle diyorum; kirli çamaşır, pasın demiri yıprattığı gibi vücudu yıpratır. Örgüler gevşer.
Üstüne üstlük pis koku ve çirkin görüntü olur. Biliyorsun ben, borçlularımın kapılarına giden bir
adamım. Bu zalim ve gaddar adamlar beni kirli elbiselerin içinde görürlerse ne yaparlar sanıyorsun?
Ya beni hor görürler ya da görüşmek istemezler. Bu da bana zarar verir. Malı korumanın yolu;
borçluların bahanelerini yok etmekten geçer. İşte bunları düşündüğümde yıkatmak istiyorum. Ama o
zaman da aklıma başka bir şey geliyor. Daha mantıklı, daha doğru olabileceğini düşündüğüm bir
şey: Elbise yıkandığında su ve sabun ziyan olacak. Cariye yorulup çok yemek yiyecek. Sabunun
özü kireç olduğundan elbiseyi yıpratacak. Giysilerin; çekme, ipe serildiğindeki takılıp yırtılma
tehlikesi de cabası. Ayrıca o gün evden ayrılamayacağımdan, evdekilerin pek çok isteği karşısında
masrafa girmek zorunda kalacağım…

Cimri karakterleri incelendiğinde cimrilerin narsistik karaktere sahip kişilerde görülen egoyu rahatsız eden, acı veren,
sıkıntı yaratan durumlardan kaçınmak için akla yatkın görünen bir neden bulma eğilimi rasyonalizasyona(Kocakula, Ö.,
2012:121) sıkça başvurdukları görülmekte, cimriliği normal, cömertliği ise akla mantığa aykırı görmektedirler.
Yansıtma (Projection)
İnsanlar toplumda kabul görmeyen, ahlaka uygun olmayan bazı düşünce, davranış ve isteklerini etrafına yansıtarak
başka insanlarda da aynı düşünce, davranış ve istekleri görmeye başlarlar. Kişilik yapı öğelerinin başkalarında görülmesi
yansıtma sonucu oluşmaktadır. Dürüst olan kişini herkesi dürüst görmesi yada tersi durum yansıtmanın bir
sonucudur(Baymur,1993:92). Bazı cimri karakterleri kendilerindeki cimriliği başkalarında da görmekte ve onlara cimrilik
atfetmektedir. Kitapta cömert ve mala düşkünlüğü olmayan Ebu Şuayb hakkında cimri bir kişilik olan Muveys’e nasıl bir
insan olduğu sorulduğunda ondan daha cimrisini görmediğini söylemiş. Sebep olarak ta onun sofra düzeninin kusursuz
olmasının sofraya el sürülmemesi anlamına geldiğini neden olarak göstermiştir. Onun kendi cimriliğini Ebu Şuayb’ta
görmesi yansıtma sonucu meydana gelmiştir.
Bastırma(Repression)
Doyumsuz kalan bir güdü ya da ihtiyacın meydana getirdiği sıkıntıdan kurtulmak için insanlar bu ihtiyacı bastırma veya
inkâr etme ihtiyacı hissederler(Baymur, 1993:90). Cimri karakterleri kendilerinin cimri olduklarını bastırma eğilimi
göstermektedirler. Bunun neticesi olarak yaptıkları cimrilikleri inkâr etmektedirler. Cimri olarak anılmamak için
uğraşmakta ve bunun için uzun savunmalar yapmaktadırlar. Bastırma ile beraber çoğu zaman mantığa büründürme
mekanizması da çalışmaktadır.
El-Cahız da cimri insanların davranışlarını tutumluluk, tedbir, iktisat gibi kelimelerle isimlendirdiğini belirtir. Sehl b.Harun,
Ebu Uyeyne, Asmai gibi cimri karakterleri cimri değil tutumlu olduklarını ısrarla vurgulamışlar ve tutumluluğun iyi bir
haslet olduğunu meşhur insanların sözleriyle ve dini argümanlarla savunmuşlardır. El-Hızami kıssasında; kalabalık bir
mecliste cimrilerden söz açılmış bundan rahatsız olan cimri karakter El-Hızami şunları söylemiştir. "Tutumluların tedbirli
oluşunu, varlıklarının artışını ve nimetlerinin devamını çekemiyorsunuz. Haset ettiğinizi cimri lakabı takıp kötülemek
istiyorsunuz. Bu lakapla onlara tuzak kuruyor, malını telef edene de cömert demekle, ayıbını örtmeye çalışıp haksızlık
ediyorsunuz. Ne bozguncular kurtuluşa erebilir, ne de düzgün iş yapanlar elinizde kurtulabilir!"(Al-Cahız, 2012:74) El-
Hızami bu sözleri ile yaptığı cimriliğin kendisinde yarattığı eksikliği, toplum tarafından kabul görmeme duygusunu
mantığa uygun olan gerekçelerle savunmaya çalışmış, cimriliğin aslında tutumluluk, cömertliğin ise malını telef etmek
olduğuna kendini inandırmıştır.
Cimri bir kişiye yazılan es-Seka-fî'nin mektubunda cimrilerin kendilerini tutumlu diye isimlendirmelerini ve cimrilik-
cömertlik karşılaştırması yapmalarını şu sözlerle analiz etmiştir: “Biz, cimrilerin, cimrilik adını unutturup, kendilerine
tutumlu denmesi için canla başla çalıştıklarını gördük. Ama cömertlerin, israf adını bir kenara bırakıp cömertliklerini
yücelttiklerine tanık olmadık. Cesur insanın "mağlup", utangaç insanın "utanma" isminden kaçtığını kim görmüş? Yürekli
bir hatibe; "Utanmaz" denilse, tasalanırdı. Fakat cömert kişiye müsrif denilse bundan asla utanmazdı. Çünkü bu sözde,
onun üstünlüğünü gösteren bir anlam vardır.” (Al-Cahız, 2012:173) Buna göre cimrilerin cömert kelimesinden
hoşlanmamaları ve cömertliği israf diye kötüleme çabalarının altında kendi cimriliklerini gizleme çabası bulunmakta
ayrıca kendilerine tutumlu diyerek kötü bir karakter olan cimrilikten kendilerini uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar.
Freud’a göre güdülerin tam olarak bastırılması mümkün olmayıp farklı şekillerde bilince çıkma yolunu bulurlar. Bu şekil
değiştirmiş güdüler kişileri anlaşılması güç, garip davranışlara sevk eder(Baymur, 1993:90). Günlük davranışların çoğu
bilinçaltındaki düşüncelerin dışavurumudur(Burger, 2006:94). Cimri karakterlerden Muhammed bin Ebi Müemmel’in
insanlara ziyafet sunması ve cömertlik gösterileri esnasında cimri karakteri uyguladığı ekmek prensibinde kendini belli
etmektedir. Söz konusu ziyafetlerde her şeyi bolca ikram ettiği halde ekmekleri kişi başı vermektedir. Onun bu tutumu
bilinçaltındaki cimrilik düşüncesinin dışavurumu olduğu söylenebilir.
3.5. Cimrilerde Endişe, Güvensizlik Hissi ve Bencillik
9
Cimrinin ruhsal hayatı korku tehlike endişe güvensizlik silsilesidir. Cimri bu silsilede her taraftan tehlikelerin kendisini
kuşattığını zanneder. Bu hisler arasında kendisine sarılacağı ve kendisini koruyacak bir sığınak arar. Ancak kendisine
kuvveti ve bağımsızlığı temsil eden para ve maldan başka bir şey bulamaz. Bundan dolayı korku endişe ve tehlike fakirlik
ve az mal olmuş olur, güven hissi ise zenginlik servet malın çokluğu olur. Malın miktarı güvenin miktarı fakirliğin miktarı
endişenin miktarı olur. Cimri kişi içine kapanık, kendisi etrafında merkezîleşmiştir. Vermek, üretmek, fedakârlık
yapmaktan uzaktır. Bu bencillik başkalarının elindekileri çekememezlik olarak ortaya çıkar. Ve diğer herkesin kendisi gibi
bencil çekemez olduğunu zanneder. (Zeydan, 2008, 122) el-Cahız’ın anlattığı kıssalarda cimrilerin sahip oldukları ile ilgili
korku ve endişeleri görülmektedir:
Ramazan anlatıyor: "Gemide, Ehvazlı bir ihtiyarla birlikteydim. Ben arka, o, ön tarafta idi. Öğlen
vakti sepetinden soğutulmuş bir piliç çıkardı. Hem yiyor, hem de konuşuyordu. Gemide ikimizden
başka kimse olmamasına rağmen bana, buyur demiyordu. Ona ve önündeki yiyeceğe baktığımı
görünce, canımın çektiğini ve davet beklediğimi sandı ve bana;
— Niye dik dik bakıyorsun? Yanında yemeği olan yer. Olmayan da senin gibi bakar, dedi. Sonra o
bana, ben ona bakıştık. Tekrar konuşmaya başladı;
— Ben güzel yemek yerim. Ancak lezzetli olanı atıştırırım. Ama senin nazarından endişe ediyorum.
Böyle nazarlar insana zarar verir. Onun için, yüzünü başka yöne çevir.(Al-Cahız, 2012:159)
Cimri karakteri yiyeceğine ortak olunmasını değil bakılarak paylaşılmasını dahi arzu etmemekte ve bundan rahatsız olup
malından endişe duymaktadır.
El-Cahız bir cimri hakkında; Ahmed'e göre en iyi arkadaş; onun malından bir şey umulmasın diye (cimri olduğuna dair)
çok şey anlatarak, umma sebeplerini ortadan kaldırandır.(Al-Cahız, 2012:58) diyerek cimrilerin malından endişe
duymasının sonucu olarak kendisinin cimri olarak tanınmasına göz yummakta hatta bunun için çalışabileceğini
anlatmıştır. Geceleyin yolda kalan Cebel, cimri olan Mazin’in kapısını çalıp kalacak yer ve yemek istemiş onun bu istek
karşısındaki endişesi yüzüne yansımış, (ölüm meleğini görmüş gibi olmuş, dili tutulmuş) ve sarhoş numarası yapmıştır:
"Vallahi ben sarhoşum! Neredeyim bilmiyorum. Ne dediğini anlamıyorum" diyerek kapıyı yüzüne kapatmıştır.(Al-Cahız,
2012:55) Örneklerden anlaşıldığı üzere cimrilerde güvensizlik ve malının eksilme endişesi onları türlü çıkmazlara
sokmaktadır. Meşhur cimri El-Hızami kendisinden borç istenildiğinde üzülmüş onun bu durumu gören el-Cahız “ Sen borç
isteyeni reddetmekten üzülmezsin, cimriliğinle mutlu birisisin, neden üzgünsün?” diye sorunca “Ben insanların malımdan
tamamen umutlarını kestiklerini zannediyordum. Ali el-Esvârî bu zannımı boşa çıkardı. Beni asıl üzen bu. Malından umut
kesilen güvenliktedir. O beni, tecrübesiz ve malı yenecek biri sanıyor. O bile beni anlayamamışsa komşularım,
tanıdıklarım nasıl anlayacak?(Al-Cahız, 2012:76) Burada malından umut kesilen cimrinin güvende hissetmesi onun
malına olan güveninden kaynaklanmaktadır. Malı onu güvende hissettirmekte, malının eksilme düşüncesi onu
endişelendirmektedir. Hızami ile ilgili yukarıda anlatılan pekmez hikâyesinde Hızami’nin “En çok korktuğum da;
arkadaşlarımın benden usanıp (beni meclislerinden uzaklaştırmak için) bana tuzak kurmuş olmalarıdır." demesi onun
içten içe arkadaşlarının ziyafet sofralarından uzak kalmaktan korktuğunu göstermektedir.
İbn-i Tev’em’in Ebu-l As’a yazdığı mektubunda cimrilerin gelecek endişesi fakirleşme korkusu yaşadıkları görülmektedir:
Eğer, az mal sahibiysen, ancak aileni geçindirebilirsin. Yok, malın fazlaysa, fazlalığını musibetler için sakla. Geleceğe
ancak ahmaklar güvenir. Yağını, muhafazalı yerde tut. Senin arığın, başkasının semizinden daha hayırlıdır. Hem
başkasının semizi, keskin mızraklar ve muhkem kapılarla korunur. Elde etmen öyle güç ki! (Al-Cahız, 2012: 206) Cimriler
sözleriyle ve davranışlarıyla kendilerini sağlama alma, güvende olma eğilimi göstermektedirler. Para ve mal sahibi olmak
onların güvende olmalarını sağlamaktadır. El-Cahız’ın naklettiği başka bir cimri karakteri hikâyesinde malı konusunda
bencillik ve endişe yaşamaktadır:
Aşırı zengin ed-Darderîşî'nin komşusu anlattı: ed-Darderîşî, ben yanında iken bir dilenciyi azarladı.
Sonra başka bir dilenci geldi, onu da azarladı. Ancak bu ikinciyi daha sert azarlamıştı. Ona;
"Dilenmeyi çok nahoş buluyorsun?" dedim. O; "Evet, gördüklerinin çoğu benden daha zengin", dedi.
Ben; "Onlara bundan dolayı buğzettiğini sanmıyorum" deyince, o da; "Eğer güçleri yetse evimi bile
kökünden sökerler onlar. İstediklerini verseydim çoktan onlar gibi olurdum! Beni kendileri gibi
olmaya zorlayanlara karşı buğzumun nasıl olacağını sanıyorsun?" dedi.
Zengin olan cimri karakterinin dilenciye para vermeme nedeni oldukça ilginçtir. Para verdiği takdirde kendisinin de
isteyecek duruma düşeceğini zannetmektedir. Kendisini güvende hissettiren malını kaybetme endişesi onu bu hissi
yaşatan kişilere karşı nefret beslemesine neden olmaktadır. Patolojik anlamda narsist olanlarda sevme ve başkaları için
endişelenmede önemli eksiklikler vardır. Zenginlik, güç ve güzellik için doyum sağlamaya çalışırlar. Bu özellikteki
narsistlerin ortak özellikleri empati yoksunluğu, yaşamlarından duydukları memnuniyetsizlik ve emin olamama,
başkalarına karşı bilinçli ya da bilinçsiz bir sömürücülük, acımasızlık, haset ve bu hasede karşı yarattıkları
savunmalarıdır(Kernberg, 1999: 286).

Sonuç
El-Cahız’ı Arap Edebiyatında özel kılan kendisine has eleştirel üslubu, şahıslara ve olaylara karşı tasvirci özelliğidir.
Cimriler kitabını hususi kılan da el-Cahız’ın döneminin zengin kesiminin tutum ve davranışlarını psikolojik analizlerle
ortaya koymuş olması ve kendi üslubu ile onların cimriliğini hicvetmesidir. Kıssalar okunduğunda cimriliğin zenginlikle
yakın ilişkide olduğu, tutumluluk ile de aynı etmenden kaynaklandığı görülmektedir. El-Cahız’a göre tutumluluk
zenginlerde olduğunda cimrilik, fakirlerde olduğunda ise iktisatlı davranma olarak kabul edilmektedir. Buna göre cimri
karakterleri zengin ve varlıklı kimseler yahut ihtiyacı olmadığı halde aşırı tutumluluk yapanlardır. Kitaptaki cimri
10
karakterlerin kıssaları ve kişilikleri iyice analiz edildiğinde cimrilerin narsist karaktere sahip oldukları görülmektedir.
Cimriler herkese karşı güvensizlik hissi taşımakta, malı dışında kimseye güvenmemektedirler. Paylaşma konusunda
bencil tutumlar sergileyerek, empati duygusundan yoksundurlar. Sahip oldukları konusunda sürekli bir endişe
içerisindedirler. Ayrıca cimriler çıkar ve fayda konusunda çıkarcı davranmakta, değerler açısından fayda karşılaştırması
yapmaktadırlar. El-Cahız bu analizleri yaparken diğer taraftan toplumda var olan cimrileri mizahi bir şekilde hicve tabi
tutmuştur. Anlattığı hikâyelerdeki şahıslar gerçek kişiler olmakla beraber aslında birer örnektirler. Onun asıl amacı Arap
toplumuna giren bu olgunun kabul edilmediğini, Arapların örf ve ananelerinde cömertlik, ikramda bulunma gibi vasıfların
olduğunu izah etmektir. El-Cahız bu amaçla hikâyelerinde ya cimri olarak anılmaktan rahatsız olmayan kişileri anlatmış
ya da isim vermekten kaçınmıştır. Abbasi dönemini hakkında şahıs, mekân, kültür ve dil açısından önemli bir ravi olan el-
Cahız’ın bu eseri üzerinde daha birçok açıdan birçok çalışma için değerli bir kaynak olmaya devam edecektir.
Kaynakça
Adler, A., (1997), İnsan Tabiatını Tanıma, (Yörükan T., Çev.), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
Ateş, S., (2017), Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul.
Bakır, K., (2015), William James’in Pragmatizminde İyileştiricilik ve Ahlâkın İnşası, Atatürk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi 2015 19 (3): 11-26.
Baymur, F., (1993), Genel Psikoloji, İnkılap Kitabevi,İstanbul.
Burger, J.M., (2006), Kişilik, Kaknüs Yayınları, İstanbul.
Brockelmann, C., (1977). Tarihu’l-Edebi’l-Arabi, Tah.Abdu’l-Halim en-Neccar, Daru’l-Maarif, Kahire, Cilt 1, 1-37.
Dahiyye, F., (2016), El-İstincad Fi’ş-Şi’ri’l-Cezairi, Muhammed Haydar Üni. Mecelletu’l-Makhber, XII-265-283.
Dayf Ş., (1960) El-Fennü ve Mezahibuhu Fi Nesri’l-Arabi, Mektebetu’d-Dirasatu’l-Edebiyye, Kahire, Cilt 1.
Dölek, A., (2004), Sünnet Işığında Cimrilik Hastalığı Ve Tedâvî Yolları, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi
IV (2004), Sayı: 2.,95-125.
Durmuş, İ., (1999), “Hiciv”, DİA, XVII, 447-49.
El-Cahız, E., (2012), Cimiler, Şule yayınları, İstanbul.
El-Cahız, E.,(1983), Elbukhala, Tah.Muhammed Huseyn, Daru’l-Maarif, Kahire.
El-Cahız E., (1925), Selase Resail, Matbaatu’s-Selefiyye, Kahire.
Eldoğan, D.,(2016), Hangi Narsizm? Büyüklenmeci ve Kırılgan Narsizmin Karşılaştırılmasına İlişkin Bir Gözden
El-Hamevi Y., İrşadü-l Erib, Cilt.5, S.2101.
Engler, B., (2014), Personality Teories, Wadsworth, Cengage Learning, USA.
Er-Rebi, M., (1999), Nevadiru-l Buhala, Daru’ş-Şuruk, Kahire.
Ergin, M., (2013), El-Câhiz Hayatı Eserleri Ve Kitabu'l-Hayevân Ve El-Beyân Ve't-Tebyîn Bağlamında Bilâdu'ş-
Şâm'da Edebî Rivâyet, Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 35, ss. 29-42.
Hüseyin, A., (1988), Es-Suhriyye Fi Edebi’l-Cahız Daru’l-Cemahiryye, Trablus.
Hüseyin M., (1947), el-Hicau ve’l-Heccaun fi’l-Cahiliyye, Mektebetu-l Âdab, İskenderiye.
İbnü-l Cevzi, Miratu-z Zaman, Cilt.3, S.58
İbn-i Hallikan, A.,Vafiyat ElA’yan, Dar Es-Sadir, Beyrut ,Cilt,3, S.473.
James, W., (1932), The Principles Of Psychology,Henry Hold And Company, New York.
Kağıtçıbaşı Ç., Cemalcılar Z., (2014), Dünden Bu Güne İnsan Ve İnsanlar Sosyal Psikolojiye Giriş, Evrim
Yayınları, İstanbul.
James, W., (1955), Pragmatism and Four Essays From The Meaning of Truth, Meridian Books, New York.
Kasapoğlu, A., (2007), Kur’an’a Göre Cimrilik -Sebepleri, Zararları ve Eğitimi, C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi
XI/2, 336.
Kocakula Ö., (2012), Narsistik Ve Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluklarının Karar Süreçlerine Etkisi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Aydın, S.121.
Lastovicka, J. L., (1999). Lifestyle of the Tight and Frugal: Theory and Measurement. Journal of Consumer
Research, 26(1), 85-98.
Macit, Y., (2013), Psiko-Sosyal Açıdan Karun Kıssası Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi Cilt 13, Sayı 3,
ss. 33 -68.
Murray, H., (1938), Exploratıons In Personalıty A Clınıcal And Experımental Study Of Fıfty Men Of College Age,
Oxford Univercity Press, New York,S.80.
Okay, M.O., (1999), “Hiciv”, DİA, XVII, 440-447
Peker, H., (1991), Din ve Ahlak Eğitiminin Psikolojik ve Metodik Esasları, Eser Matbaası, Samsun, S. 161-162.
Geçirme, Türk Psikoloji Yazıları, Cilt,19 (37), 1-10.
Razi, E.M., (1994) el-Muhtaru’s-Sıhah, Beyrut.
Tarde, G., (2004), Ekonomik Psikoloji, çev.: Ö. Doğan, Öteki Yay., Ankara, S.285.
Taşdelen, H., (2009), İslâm’ın İlk Dönemine Ait Bir Hiciv Örneği:Hassân b. Sâbit’in Hemziyye’si, Uludağ
Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 18, Sayı: 1, S. 299-318.
Yeniaras, V.(2015), İslami Dindarlık, Tutumluluk ve Materyalizm: Bir Yapısal Eşitlik Modeli, Jebpır, 1 (1), 49-62.
Zeydan, E., (2008), Para Psikolojisi, Meclisu’l-Vatani li’s-Sekafeti ve’l-Funun, Kuveyt.

11

You might also like