Professional Documents
Culture Documents
AÖF Psikolojiye-Girispdf PDF
AÖF Psikolojiye-Girispdf PDF
PS‹KOLOJ‹YE G‹R‹fi
Yazarlar
Doç.Dr. Zeynep CEMALCILAR (Ünite 1)
Dr. Selin KESEB‹R (Ünite 2)
Yrd.Doç.Dr. Fuat BALCI (Ünite 3)
Yrd.Doç.Dr. Ayfle KARSON (Ünite 3)
Doç.Dr. Gökhan MALKOÇ (Ünite 4)
Doç.Dr. Bilge YA⁄MURLU (Ünite 5)
Doç.Dr. Asiye KUMRU (Ünite 5)
Dr. Pelin KESEB‹R (Ünite 6)
Yrd.Doç.Dr. Müjgan ‹NÖZÜ (Ünite 7)
Yrd.Doç.Dr. T. Asl› AKDAfi M‹TRAN‹ (Ünite 8)
Editör
Doç.Dr. Zeynep CEMALCILAR
ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹
Bu kitab›n bas›m, yay›m ve sat›fl haklar› Anadolu Üniversitesine aittir.
“Uzaktan Ö¤retim” tekni¤ine uygun olarak haz›rlanan bu kitab›n bütün haklar› sakl›d›r.
‹lgili kurulufltan izin almadan kitab›n tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kay›t
veya baflka flekillerde ço¤alt›lamaz, bas›lamaz ve da¤›t›lamaz.
Genel Koordinatör
Doç.Dr. Müjgan Bozkaya
Ö¤retim Tasar›mc›s›
Doç. Dr. T. Volkan Yüzer
Grafikerler
Aysun fiavl›
Hilal Küçükda¤aflan
Kapak Düzeni
Prof. Tevfik Fikret Uçar
Ö¤r.Gör. Cemalettin Y›ld›z
Dizgi
Aç›kö¤retim Fakültesi Dizgi Ekibi
Psikolojiye Girifl
ISBN
978-975-06-1353-1
1. Bask›
‹çindekiler
Önsöz ............................................................................................................ ix
Önsöz
Bu kitap insan davran›fl›n› bilimsel bir yöntemle anlamay› amaçlayan psikolo-
ji bilimine bir girifl kitab› olarak haz›rlanm›flt›r. Bu kitapta, sizlere mümkün oldu-
¤unca psikolojinin temel alanlar›n› tan›tmaya çal›flt›k. Psikolojinin kapsam›n› ve
tarihçesini özetledikten sonra, hemen tüm alt dallar taraf›ndan ortak olarak kulla-
n›lan araflt›rma yöntemlerinden bahsettik. Sonraki iki ünitede s›ras› ile sinir siste-
mi ve beynin hücresel ve moleküler yap›s› ile bilgi iflleme süreçleri aç›s›ndan in-
san davran›fl›n› anlatmay› amaçlad›k. ‹zleyen iki ünitede insan› sosyal bir varl›k
olarak ele ald›k. Öncelikle çocuklukta sosyal geliflme, toplumsallaflma, benlik ve
kiflilik oluflumu süreçlerini aç›klad›ktan sonra sosyal bir varl›k olarak bireyin için-
de bulundu¤u topluluklarla olan etkileflimlerini anlamay› hedefledik. 7. Ünitede
bireyin duygusal, biliflsel, davran›flsal ve psikolojik s›k›nt›lar›n› anlamay› ve çö-
zümlemeyi amaçlayan klinik psikoloji kuramlar›ndan ve uygulamalar›ndan bah-
settik. Son olarak size önceki ünitelerde belirtilen bilimsel bilgi ve yöntemlerin
kullanan, nispeten genç bir uygulamal› alt dal olan Adli Psikoloji alan›n› tan›tma-
ya çal›flt›k.
Psikoloji bilimi insan› ilgilendiren hemen her soruya cevap vermek ister. Do-
lay›s›yla bir psikolojiye girifl kitab›nda yer alabilecek s›n›rs›z say›da ünite vard›r.
Bu kitapta sadece küçük bir k›sm›n› sizlerle tan›flt›rabiliyoruz.
Ünitelerin her biri kendi alan›nda uzman araflt›rmac›lar taraf›ndan yaz›lm›flt›r.
Her ünitede ilgili konuda tarihsel geliflim özetlendikten sonra, temel kuramlar ta-
n›t›lm›fl ve ayn› zamanda da en modern araflt›rmalardan örnekler verilmifltir. Ya-
zarlar›m›z bu kitab›n uzaktan e¤itim yoluyla e¤itim alan ö¤renciler taraf›ndan
okunaca¤›n› göz önünde bulundurarak mümkün oldu¤unca basit bir dille ve bol
örnekle ünitelerini yazd›lar. Kitapta yer alan konular hakk›nda daha detayl› bilgi
almak isterseniz ünitelerde önerilen Internet siteleri, kitaplar ve akademik maka-
lelerden faydalanabilirsiniz.
Kitab›n haz›rlamas›nda eme¤i geçen tüm yazar arkadafllar›ma ve Anadolu Üni-
versitesi’nde bize yard›mc› olan görevlilere teflekkür ederim.
Editör
Doç.Dr. Zeynep CEMALCILAR
1
PS‹KOLOJ‹YE G‹R‹fi
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Psikoloji bilimini tan›mlayabilecek,
N
Bilimsel yöntemin özelliklerini aç›klayabilecek,
N
Psikoloji biliminin tarihsel geliflimini özetleyebilecek,
‹nsan davran›fl›n› anlamada psikologlar taraf›ndan kullan›lm›fl çeflitli yakla-
N
fl›mlar› tan›mlayabilecek,
Psikolojinin alt dallar›n› birbirinden ay›rt edebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Psikoloji • Çözümleme Düzeyleri
• Davran›fl • Perspektif/Yaklafl›m
• Zihinsel Süreçler • Psikolojinin Alt Dallar›
• Bilim
‹çindekiler
• PS‹KOLOJ‹N‹N TANIMI
• PS‹KOLOJ‹ B‹L‹M‹N‹N KÖKENLER‹
VE TAR‹HÇES‹
• PS‹KOLOJ‹DE YAKLAfiIMLAR
Psikolojinin Tan›m› • PS‹KOLOJ‹N‹N ÇALIfiMA
Psikolojiye Girifl ve Kapsam› KONULARI VE D‹⁄ER B‹L‹MLERLE
‹L‹fiK‹S‹
• PS‹KOLOGLAR NE ‹fi YAPAR?
• PS‹KOLOJ‹DEK‹ ÖNEML‹
SORUNLAR VE TARTIfiMALAR
Psikolojinin Tan›m› ve
Kapsam›
PS‹KOLOJ‹N‹N TANIMI
Psikoloji, davran›fllar› ve zihinsel süreçleri inceleyen bir bilim dal›d›r. Asl›nda in-
san›n yapt›¤› her fley bu tan›m›n içine girebilir. Davran›fl kiflinin yapt›¤› ve her-
hangi bir yolla ölçülebilen her fleydir. Zihinsel süreçler ise düflünme, hat›rlama,
hissetme gibi içsel olgulara iflaret eder. Yani psikologlar konuflmak veya hareket
etmek gibi sadece gözle görülebilir davran›fllar› de¤il; duygu, alg›, rüyalar, moti-
vasyon, tutum gibi soyut ama dolayl› olarak ölçülebilen davran›fllar› da çal›flmak-
tad›r. Davran›fllar ve zihinsel süreçler sadece göz k›rpmak kadar basit veya en
zor matematik problemlerini çözmek kadar karmafl›k olabilir. Dolay›s›yla insan-
lar›n yapt›klar›, düflündükleri, hissettikleri hatta bedensel fonksiyonlar›n› sürdür-
melerini sa¤layan biyolojik aktiviteler bile psikoloji biliminin çal›flma alan› içine
girmektedir.
‹nsan davran›fllar›n› sadece psikologlar anlamaya çal›flmaz. Günlük hayatta
hepimiz baflkalar›n›n (hatta kendimizin) neyi neden, nas›l yapt›¤›n›, duygular,
düflünceler ve davran›fllar aras›ndaki iliflkileri anlamaya çal›fl›r›z. Filozoflar, sa-
natç›lar, edebiyatç›lar tarih boyunca psikologlar›n sordu¤u sorulara benzer so-
rular sormufllard›r. Ancak psikoloji bir bilimdir ve bu sorular›n cevaplar›n› ara-
Ampirik: Duyularla
mada sistematik, objektif ve ampirik verilere dayal› bilimsel yöntemler kullan›r. alg›lanabilen, deneyime
Böylece öznel, sezgisel veya rastgele de¤il; nesnel, do¤rulanabilir ve genellene- dayal›.
bilir cevaplar üretir.
Psikologlar, insanlar›n davran›fl ve zihinsel süreçlerini sadece betimlemeye de- Betimleme (tan›mlama),
yordama(tahmin etme),
¤il, ayr›ca yordamaya (tahmin etmeye) ve aç›klamaya da çal›fl›rlar. Hatta bu bilim- aç›klama ve de¤ifltirme.
sel çal›flmalar›n sonunda elde edilen bilgiler kiflilerin ve sosyal gruplar›n sorunlar›-
n› gidermede, yeni davran›fllar› edinmelerini sa¤lamakta, problemli gördükleri
davran›fllardan kurtulmalar›na yard›m etmekte, k›saca daha iyi bir hayat yaflamala-
r›n› sa¤lamada da kullan›lmaktad›r.
4 Psikolojiye Girifl
N N
SIRA S‹ZDE SIRA
fl›n yerine S‹ZDE her seferden sonra ödüllendirmektir.
getirildi¤i
7. Haf›zam›z bir video kamera gibi yaflad›klar›m›z› kay›t eder.
8. Öfkeden kurtulman›n en etkin yolu onu d›fla vurmakt›r.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
9. Kendine güvenen insanlar her ifli baflar›rlar.
10. ‹nsanlar yaflland›kça hayattan ald›klar› zevk azal›r.
K ‹ T A P K ‹ T A P
Bir Bilim Dal› Olarak Psikoloji
Bildi¤iniz herhangi bir fleyi düflünün. Mesela Türkiye’nin baflkenti Ankara’d›r. Kedi-
lerin 4 aya¤› vard›r. Terliyken su içmek hasta eder. Kargalar siyaht›r. Peki flimdi bu
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
bildiklerinizi nereden bildi¤inizi düflünün... Baz› bilgiler bize ö¤retilir. Baz›lar›n› ko-
nunun uzmanlar›ndan duyar›z. Baz›lar›n› sezgilerimizle biliriz, baz›lar›n› kendimiz
deneyimledi¤imiz için, baz›lar› ise nesiller boyu “biline geldi¤i” için do¤rudur. Peki
‹NTERNET bu bildiklerimiz
‹ N T E R “kesin”
NET do¤rular m›d›r? Mesela sadece bir bilim dal›nda uzman olan
kiflinin, günlük olaylar› da “do¤ru” bildi¤ini mi varsaymal›y›z? Nesiller boyu gelen
bilgiler, sosyal, ekonomik veya teknolojik de¤iflikliklerden etkilenmifl ve de¤iflmifl
olamaz m›? Mesela, hava kirlili¤i yüzünden baz› bölgelerde kargalar art›k “siyah” ol-
mayabilir. Peki ya gözlerimizle gördü¤ümüz her fleye inanmal› m›y›z? Mesela fiekil
1.1’e bak›n. Sizce hangi çizgi daha uzun? Bir çok kifli (b) çizgisinin daha uzun oldu-
¤unu söyler (çünkü öyle görür). Elinize bir cetvel al›p ölçün, göreceksiniz ki iki çiz-
gi de asl›nda ayn› uzunluktad›r. Sonuç olarak bütün bu yukar›da say›lan yöntemler,
bilgiye ulaflmak için s›kl›kla kulland›¤›m›z yöntemlerdir. Soru sormak, bilgiye ulafl-
maya çal›flmak insan›n do¤as›nda var olan bir merakt›r. Ancak bu yöntemlerle ula-
fl›lan bilgilerin her zaman geçerli ve do¤ru olduklar›n› söylemek mümkün de¤ildir.
Bilim de bilgiye ulaflma yöntemlerinden biridir. Bilim’in sözlük anlam› “Evrenin
veya olaylar›n bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve
gerçeklikten yararlanarak sonuç ç›karmaya çal›flan düzenli bilgi”dir (Türk Dil Ku-
rumu Web sitesi, http://www.tdk.gov.tr). Asl›nda bilimsel yöntemin ne oldu¤unu
daha iyi anlamak için, temel özelliklerini bilmek gerekir. Bilimsel yöntem:
fiekil 1.1
• Ampirik
Müller-Lyer • Sistematik
yan›lsamas›
• Nesnel
• S›nanabilir/yanl›fllanabilir
• Genellenebilir ve
• Geçici’dir .
(a) (b)
K ‹ T A P K ‹ T A P
T E L E V ‹Tan›m›
Z Y O N ve Kapsam› TELEV‹ZYON
1. Ünite - Psikolojinin 5
Bilimsel yöntem ampirik bilgi sa¤lar. Sorulara cevap ararken sezgiler veya sa¤-
duyu de¤il duyularla alg›lanabilen, deneyime dayal› veriler toplan›r. Sonra bu ve-
riler analiz edilerek sonuçlara ulafl›l›r. Örne¤in kiflilerin kendilerinden farkl› m›
yoksa benzer kiflilik yap›s›nda efllerle mi daha mutlu oldu¤unu anlamak için, çift-
SIRA ile
lerin belirli kiflilik özellikleri ölçülür ve kiflisel mutluluk de¤erleri S‹ZDE iliflkisine ba- SIRA S‹ZDE
k›l›r. Bu flekilde direk veya dolayl› flekilde ölçülebilen her kavram asl›nda bize am-
pirik veri sa¤lamaktad›r. D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Bilimsel yöntem sistematiktir. Bilimsel metodun uygulanmas›nda önceden be-
lirlenmifl, rasyonel ve sistematik bir ifllemler dizisi izlenir. Bu diziye genel olarak
S O R U S O R U
“araflt›rma” denir.
N N
S‹ZDE SIRA S‹ZDE
yola ç›karak de¤il objektif bir flekilde ölçtü¤ü verilerin analizi ile sonuçlara ulafl›r.
Nesnelli¤i garanti etmek için araflt›rmac›lar makalelerinde kavramlar› nas›l tan›mla-
y›p ölçtüklerini çok aç›k bir flekilde anlat›rlar. Böylece bu çal›flmay›
AMAÇLARIMIZ tekrarlamak is- AMAÇLARIMIZ
teyen bir baflka araflt›rmac›, ayn› tan›m ve ölçüm yöntemlerini kullanarak ayn› so-
nuçlar›n do¤rulu¤unu test edebilir.
K ‹ T A Pampirik ve-
Bilimsel yöntem s›nanabilir, yanl›fllanabilir. Var olan yöntemlerle K ‹ T A P
ri toplanamayan ve test edilemeyen sorular bilimsel sorular de¤ildir. Örne¤in
“ölümden sonra hayat var m›d›r?” sorusu, günümüzdeki teknik imkânlarla veri top-
T E L E V ‹ Z Y Ogöre
lanarak s›nanabilecek bir soru de¤ildir. Ancak örne¤in yafl gruplar›na N kiflile- TELEV‹ZYON
rin ölümden sonra hayat›n var oldu¤una inanc›n›n de¤iflip de¤iflmedi¤i amprik ve
s›nanabilir bir sorudur. Ayr›ca araflt›rmac› bir çal›flma sonunda verdi¤i cevaplar›n
her zaman için yanl›fllanabilece¤ini kabul eder. Bu yanl›fllanabilme, de¤iflik grup-
‹NTERNET ‹NTERNET
lar, de¤iflik metotlar kullanarak yap›lan çal›flmalar sonunda olaca¤› gibi, ölçülen
olay›n de¤iflmesi sebebiyle de olabilir. Dolay›s› ile bilimsel yöntemle elde edilen
sonuçlar her zaman için geçicidir.
Son olarak bilimsel yöntemle var›lan bilgiler genellefltirilebilir. Bilimsel yöntem
tek bir bireyi de¤il bireyleri anlamaya çal›fl›r. Örne¤in haf›za sistemlerini araflt›ran
bir çal›flman›n sonuçlar›, o çal›flmaya kat›lan bireylerin haf›zalar› ile s›n›rl› kalma-
mal›d›r. Amaç genel olarak herhangi bir haf›za sorunu olmayan kiflilerin haf›za sis-
temlerini anlamakt›r. Ancak bireysel yöntemle elde edilen bulgular›n her bir bire-
ye de ayn› flekilde uygun olaca¤› düflünülemez. Ölçülen her kavram ve olgu için
(bu kiflilerin boyu gibi fiziksel bir özellik veya kayg› durumlar› gibi soyut bir du-
rum olabilir) kiflisel farkl›l›klar olacakt›r. Bilim ancak bu kiflisel farkl›l›klardan yola
ç›karak kavramlar› ve aralar›ndaki iliflkileri anlamaya çal›fl›r.
Bilimsel yöntemlerle yap›lm›fl çeflitli araflt›rmalar›n sonuçlar› bir araya getirilerek
psikolojik olgular› aç›klayan kuramlar oluflturulur.
Sonuç olarak bilimsel yöntem, bir konu veya olay hakk›nda güvenilir ve genel-
lefltirilebilir veri taban› oluflturacak bilgiler üretmeye yarayan bir yöntemdir. Sosyal
bilimciler, bu yöntemi insan davran›fl› ve sosyal olgular› anlamak, aç›klamak ve
sosyal problemleri çözmek için kullan›rlar (Cozby, 2009).
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
6 Psikolojiye Girifl
S O R U S O R U
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Kuram / Teori: Bir olguyu veya olgular aras›ndaki iliflkiyi sistematik bir biçimde aç›klayan
genel bilgi ve aç›klama düzenidir. Kuramlar, çeflitli çal›flmalarda test edilen birbirleriyle
AMAÇLARIMIZ iliflkili hipotezlerin
AMAÇLARIMIZ desteklenmesi ile oluflturulur. Olgular› aç›klamakta ve yordamakta
(tahmin etmekte) kullan›l›rlar. Ayr›ca her yeni çal›flmada test edilen hipotezler de gene
var olan kuramlardan yola ç›karak oluflturulur. Bilimsel yöntem, kuramlar›n sürekli test
K ‹ T A P edilip desteklenerek
K ‹ T A Pkuvvetlenmesini ya da var olan olgular› da kapsayacak flekilde gün-
cellenmesini veya çürütülmesini gerektirir.
TELEV‹ZYON Psikolojide
T E L E V ‹ ZÇözümleme
YON Düzeyleri
‹nsan davran›fl›n› etkileyen birçok sebep vard›r. Mesela ö¤len yeme¤i için ne yiye-
ce¤inizi hem vücudunuzun ihtiyaçlar› (mesela fleker dengesi) hem de yeme¤i bir-
likte yedi¤iniz arkadafllar›n›z›n tercihleri (mesela beraber pizza yemek) belirleye-
‹NTERNET ‹NTERNET
bilir. Bu sebeplerin çeflitleri de etkiledikleri alanlar›n büyüklükleri de farkl›l›k gös-
termektedir. Bu çeflitli düzeylere “çözümleme” veya “analiz” düzeyleri denir. Psi-
kolojide çözümleme düzeyleri, moleküllerden beyine, duygu ve hislerden davra-
n›fllara, ikili iliflkilerden, sosyal gruplara ve kiflinin içinde yaflad›¤› ortam ve kültü-
re kadar çeflitli seviyeleri kapsayabilir.
Örnek olarak Tablo 1.1’de depresyona yol açan mikro-düzey sebeplerden (mole-
küler), makro-düzey sebeplere (kültürel) kadar çeflitli aç›klamalar üzerinde durulmufl-
tur (Lilienfeld ve ark. 2010). Her bir düzey bize önemli bir bilgi kayna¤› sa¤lamaktad›r.
Uzmanl›k alanlar›na göre psikologlar çal›flmalar›nda temel olarak bir veya bir-
kaç düzeyin insan üzerindeki davran›fl›n› anlamaya çal›flabilir. Ancak genel kabul
edilen görüfl, davran›fl›n tek bir düzeyde aç›klanamayaca¤› ve en do¤ru aç›klama-
ya birden fazla çözümleme düzeyinin kullan›lmas› ile ulafl›laca¤›d›r.
Zihinsel düzey
Sosyal düzey
Kültürel düzey
Kaynak: http://psychclassics.yorku.ca/
çocuklar›n dil ile ilgili bir bilgiyle do¤duklar›n› savunur. Öte yandan, Aristo’ya gö-
re do¤du¤unda insan beyni “tabula rasa” yani bofl bir levhad›r ve sonradan yafla-
nan deneyimlerle flekillenir. Aristo’nun bak›fl aç›s›ndan dil ö¤renimi, çocu¤un de-
neyimleri çerçevesinde geliflmektedir.
Günümüzde bilgilerin ya da yeteneklerin tamamen do¤ufltan geldi¤ine ya da
tamamen deneyimle olufltu¤una pek ihtimal verilmemektedir. Ancak “‹nsanlar›n
biliflsel yetenekleri ve bilgileri do¤ufltan m› gelir, yoksa sonradan m› edinilir?” so-
rusu günümüzde psikologlar›n tart›flmaya devam etti¤i ve cevaplarken Yunan filo-
zoflar›n›n bak›fl aç›lar›ndan da faydaland›¤› bir sorudur.
SIRA S‹ZDE Ünlü bir psikolog olan Ebbinghaus 1908 y›l›nda Psikoloji bilimini tan›mlarken “psikolo-
SIRA S‹ZDE
2 jinin uzun bir geçmifli ama k›sa bir tarihi vard›r” demifltir. Bu deyifli aç›klay›n›z.
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
‹nsan do¤as› ile ilgili sorulara cevap ararken bilimsel yöntemlerin kullan›lmas›
19. yüzy›lda bafllam›flt›r. Bu dönemde psikolojide çeflitli düflünce okullar› etkili
S O R U olmufltur. S O R U
D‹KKAT Yap›salc›l›k
D‹KKAT
19. yüzy›l›n ortas›nda Almanya’da fizyoloji e¤itimi alan bilim insanlar› psikolojiyi
çok etkilediler. Helmholtz’un kurba¤alarla yapt›¤› deney bu etkilerden biridir.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Helmholtz, d›flar›dan gelen bir dürtünün beyinde alg›lanmas›n›n hemen olmad›-
¤›n›, belli bir vakit ald›¤›n› gösterdi (Bernstein ve ark., 2006). Fakat, psikolojinin
AMAÇLARIMIZ bir bilim olarak kurulmas› Wilhelm Wundt’un çal›flmalar› ile olmufltur. 1879’da Le-
AMAÇLARIMIZ
ipzig Üniversitesi’nde ilk psikoloji laboratuar›n› açan Wundt, bilimsel psikolojinin
kurucusu say›lmaktad›r.
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
1. Ünite - Psikolojinin Tan›m› ve Kapsam› 9
Resim 1.2
Wilhelm Wundt
(1832-1920)
Kaynak: http://www.quintpub.com/display_detail.php3?psku=B2923
Gestalt
Wundt ile ayn› dönemde önemli çal›flmalar yapan baflka bir Alman psikolog da
Hermann Ebbinghaus’tur. Ebbinghaus’a göre bilinç kadar incelenmesi gereken bir
di¤er konu da ö¤renme ve haf›za gibi zihinsel süreçlerdir. Ebbinghaus’un çal›flma-
lar›, bugün bile haf›za hakk›nda bildiklerimizin temelini oluflturmaktad›r (Schacter,
Gilbert, & Wegner, 2008).
1912’de Max Wertheimer, Kurt Koffka, Wolfgang Köhler gibi di¤er Alman psiko-
loglar Wundt’un insan deneyimlerini ve bilincini parçalara bölerek inceleme fikrine
karfl› ç›km›fllard›r. Almancada bütün anlam›na gelen Gestalt kelimesi bu psikolog-
lar›n oluflturdu¤u ak›m›n ismi olmufltur. Gestalt ak›m›na göre, bir deneyimin bütünü,
onun parçalar›n›n toplam›yla ayn› de¤ildir. Bilinci anlaman›n yolu, parçalar› de¤il
tüm deneyimi bir bütün olarak çal›flmaktan geçmektedir. (Bernstein ve ark., 2006).
Psikanaliz
Wundt Almanya’da bilinci araflt›r›rken Sigmund Freud da Avusturya’da bilinçalt›-
n› araflt›rmaktayd›. Freud, bir t›p doktoru olarak tüm davran›fllar›n ve ak›lsal sü-
reçlerin sinir sisteminde fiziksel bir temele dayand›¤›na inanm›flt›. Fakat, 1800’le-
rin sonlar›nda, birkaç hastas›n›n etkisiyle fikrini de¤ifltirdi. Bu hastalar›n ortak
özelli¤i, hastal›k semptomlar›n› göstermelerine karfl›n, hastal›klar›n›n hiçbir fizik-
sel sebebinin olmamas›yd›. Hipnoz gibi metotlarla bu hastalarla görüflen Freud,
10 Psikolojiye Girifl
‹fllevselcilik
William James ve G. Stanley Hall Amerika’daki ilk psikoloji laboratuarlar›n› kur-
mufllar ve psikolojiye yön vermifllerdir. James hem Wundt’un hem de yap›salc›la-
r›n yaklafl›mlar›n› reddetmifltir. James’e göre bilinci kendi bafl›na çal›flamayacak
parçalara bölmenin bir anlam› yoktur. Bunun yerine, Darwin’in evrim teorisine pa-
ralel olarak alg›lar›n, haf›zan›n, ya da di¤er ak›lsal süreçlerin insanlar›n ortamlar›-
na adapte olmalar›n› nas›l kolaylaflt›rd›¤›na odaklanm›flt›r. Bu ak›ma “ifllevselcilik”
denmektedir ve bu ak›m bilincin insanlar›n karar verme ve problem çözme gibi
becerilerinde nas›l rol oynad›¤›n› anlamaya yönelmifltir.
Davran›flç›l›k
Davran›flç›l›k 1920-1960 aras›nda psikoloji bilimini domine etmifl önemli bir ak›m-
d›r. Bu ak›m Darwin’in fikirlerine dayan›r. 1900’lerden sonra Darwin’in evrim te-
orisi, psikologlar›, insanlar› anlamak için hayvanlar› incelemeye yöneltti. E¤er in-
sanlar ve hayvanlar benzer flekillerde evrimlefltiyse o zaman insan davran›fllar›n›
anlamak için hayvanlarla çal›flmak uygun bir yol olabilirdi. Bu dönemde psikolog-
lar, hayvanlar› gözlemleyerek ö¤renme, haf›za, problem çözme ve baflka ak›lsal
süreçlerle ilgili birçok bilgi edindi (Feldman, 2010).
Ayn› dönem içinde, John B. Watson, psikolojinin en önemli bilgi kayna¤›n›n
gözlemlenebilen davran›fllar oldu¤unu iddia etti. Watson’a göre, ne bilince ne de
bilinçalt›na odaklanmak anlaml›yd›. Önemli olan, gözlemlenebilen davran›fllara
odaklanmakt›. Watson, en önemli sürecin ö¤renme oldu¤unu, ve hem hayvanlar›n
hem de insanlar›n ö¤renme sonucunda çevrelerine uyum sa¤layabildiklerini öne
sürmüfltür. B. F. Skinner da flartlanmay› çal›flarak davran›flç› ak›m›n bir baflka ön-
cüsü olmufltur.
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U S O R U
1. Ünite - Psikolojinin
D ‹ K Tan›m›
K A T ve Kapsam› D ‹ K K A T11
Modern Psikoloji
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
1960’larda bilgisayar teknolojisinin geliflmesi ile beyindeki süreçlerin yeni teknolo-
jilerle izlenmesi mümkün olmufltur. Bu da davran›flsal ak›m›n etkisini azaltm›flt›r.
AMAÇLARIMIZ
Bu ak›m›n yerini biliflsel psikoloji alm›flt›r. Bugün, özellikle teknolojik yenilikler sa- AMAÇLARIMIZ
yesinde insan›n zihinsel süreçlerini bilimsel tarafs›zl›kla çal›flmak mümkün hale
gelmifltir. Sonuç olarak ana ak›m psikoloji hem davran›fllar› hem de zihinsel süreç-
K ‹ T A P K ‹ T A P
leri araflt›ran bir bilim dal› haline gelmifltir.
Psikolojinin bafllang›c› Avrupa’da olsa da, çal›flmalar›n ilerlemesi ve h›zlanmas›
19. Yüzy›l sonlar›nda ve 20. Yüzy›l bafllar›nda Amerika’ya göç eden bilimciler sa-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
yesinde Amerika’da olmufltur. Günümüzde halen psikologlar›n ço¤u Amerika’da-
d›r (Feldman, 2010), ancak psikoloji h›zla evrenselleflmektedir.
N N
fl› de¤iflik bak›fl aç›lar›ndan çal›flan yakla- SIRA S‹ZDE Figür-zemin
SIRA S‹ZDE
yan›lsamalar›
fl›mlar (perspektif) vard›r. Bu yaklafl›mlar, (Rubin figürü)
sadece sorulan sorular› de¤il, veri toplama
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
yöntemlerini de etkiler. Mesela, “sald›r-
ganl›k” konusunu örnek alal›m. Biyolojik
yaklafl›m beyin ve sinir sisteminin sald›r- K ‹ T A P K ‹ T A P
ganl›¤a etkisini incelerken davran›flsal yak-
lafl›mdan bir araflt›rmac› çevreden gelen
ödül ve cezaland›rmalar›n sald›rganl›¤› art- TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
t›r›p artt›rmad›¤› ile ilgilenebilir. Sosyokül-
türel yaklafl›mdan bir araflt›rmac›n›n temel
ilgisi ise kültürün sald›rganl›k üzerindeki
etkisi veya sald›rganl›k davran›fl›n›n çeflitli ‹NTERNET ‹NTERNET
kültürlerde nas›l de¤iflti¤i olabilir. Bu sorulara cevap ararken biyolojik yakla- Psikolojide yaklafl›mlar bir
davran›fl›n veya zihinsel
fl›m beyin görüntüleme yöntemleri veya hormon ölçümleri kullan›rken davra- sürecin ele al›n›fl fleklini
n›flsal yaklafl›ma göre bir araflt›rmada sadece görünen davran›fllar veri olarak etkiler. Her bir yaklafl›m
kullan›labilir. bireylerin neden belirli bir
biçimde davrand›klar›na
Günümüzde psikolojide, bir önceki bölümde anlat›lm›fl olan yap›salc›l›k veya iliflkin farkl› aç›klamalar
ifllevselcilik gibi düflünce okullar› ortadan kaybolmufl, yerini biyolojik, davran›flsal, getirir. Çeflitli yaklafl›mlar
bir araya geldi¤inde bir
biliflsel gibi çeflitli yaklafl›mlara b›rakm›flt›r (Bernstein ve ark., 2006). Afla¤›da mo- bütün olarak insan›
dern psikolojinin önemli yaklafl›mlar› özetlenmifltir (Eysenck, M, 2009; Feldman, anlamam›za katk›da
bulunurlar.
2010, Rathus, 2012).
12 Psikolojiye Girifl
Biyolojik Yaklafl›m
Biyolojik yaklafl›m, zihinsel süreçler ve davran›fllar›n büyük oranda biyolojik sü-
reçlerle belirlendi¤ini varsayar. Bu yaklafl›m, genetik faktörler, hormonlar ve beyin
gibi biyolojik ö¤elerin psikolojik süreçleri etkilemesi üzerine kuruludur. Bu ak›m
dâhilindeki çal›flmalar, fiziksel de¤iflimleri inceleyerek bunlar›n psikolojik olgular-
la ba¤lant›lar›n› kurmaya çal›fl›r.
Nörobilimsel Yaklafl›m
Nörobilim, insan davran›fllar›n›n aç›klamalar›n› beyin, sinir sistemi ve biyolojik fak-
törlerde arar. Özellikle geliflmifl teknolojiler sayesinde beynin iflleyiflinin incelene-
bilir hâle gelmesiyle psikolojide nörobilimsel yaklafl›m›n yeri genifllemektedir. Bi-
yolojik ve evrimsel perspektiflere yak›n duran bu yaklafl›m›n en belirgin oda¤›,
davran›fllar›n nörolojik temellerini araflt›rmak üzerinedir.
Evrimsel Yaklafl›m
Psikolojiye evrimsel yaklafl›m, Charles Darwin’in evrim teorisi üzerine kuruludur.
Buna göre, insan ve hayvanlar›n günümüzde sergiledi¤i davran›fllar, do¤al seleksi-
yonun bir sonucudur. Dolay›s›yla, kiflileraras› iliflkilerin dinamikleri, efl seçimi, yar-
d›m etme gibi olumlu davran›fllar gibi birçok davran›fl›n insanlar taraf›ndan göste-
rilmesi evrimsel süreç boyunca yaflananlar›n bir sonucu olarak aç›klanabilir.
Psikodinamik Yaklafl›m
Freud’un psikanalizine dayanan bu yaklafl›m, insanlar›n kendi içlerindeki bilinçd›-
fl› psikolojik çat›flmalar› üzerine yo¤unlafl›r. Freud’a göre, içsel mücadelelerin ço¤u
insanlar›n do¤al ihtiyaçlar›n›n peflinden gitme iste¤iyle toplumsal kurallar aras›n-
daki çat›flmadan kaynaklanmaktad›r. ‹nsan davran›fllar› da, kiflilerin kontrolü alt›n-
da olmayan bu içsel çat›flmalar›n bir sonucu olarak gerçekleflmektedir.
Davran›flsal Yaklafl›m
Davran›flsal yaklafl›m, tamamen insanlar›n gözlenebilir hareketleriyle davran›fllar›-
na ve bunlar›n nas›l ö¤renildi¤ine yo¤unlafl›r. Watson ve Skinner’›n perspektifine
dayanan bu yaklafl›m, psikolojinin insan zihni içinde geçen ve gözlemlenemeyen
süreçlere de¤il objektif olarak gözlenebilen davran›fllara odaklanmas›n› savunur.
Bu yaklafl›m›n önemli bir yönü, davran›fllar›n insanlar›n do¤ufltan getirdikleri özel-
lik ve yap›lar›ndan do¤maktan ziyade çevre etkisiyle sonradan ö¤renildi¤ini vur-
gulamas› ve bu nedenle ö¤renme süreçlerinin nas›l gerçekleflti¤ini incelemesidir.
Biliflsel Yaklafl›m
Biliflsel yaklafl›m, yaln›zca gözlemlenebilir davran›fllara odaklanan davran›flsal yak-
lafl›m›n tam aksine, insanlar›n zihinlerinde olup biten ve direkt olarak gözlemlene-
meyen süreçlerle ilgilenir. Bu yaklafl›m, bilginin alg›lan›fl ve ifllenifl süreçlerinin
davran›fllara olan etkisine yo¤unlafl›r. Bu süreçlerin ço¤u otomatik olarak ve bilinç-
d›fl›nda gerçekleflmektedir. Bu yaklafl›m do¤rultusunda insanlar dünyay› alg›lay›fl-
lar› bak›m›ndan bir bilgisayara benzetilebilir. D›flar›dan gelen bilgiler biliflsel süreç-
ten geçmek üzere alg›lanan girdiler; davran›fllarsa bu girdilerin ifllenmesi sonucu
ortaya ç›kan ç›kt›lar olarak görülmektedir.
1. Ünite - Psikolojinin Tan›m› ve Kapsam› 13
‹nsanc›l Yaklafl›m
Biyolojik, biliflsel ve davran›flsal yaklafl›mlardan farkl› olarak insanc›l yaklafl›m çer-
çevesinde insan davran›fllar› biyolojik etkenler, zihinsel süreçler ve çevreden ö¤re-
nilenlerin de¤il, her insan›n kendine has dünyay› alg›lay›fl flekliyle iliflkilendirilir.
Bu perspektifin temelleri, Rogers ve Maslow’un çal›flmalar›na dayanmaktad›r. Bu
perspektife göre, insanlar hayatlar›n›n ve davran›fllar›n›n kontrolünü ellerinde tu-
tar; herkes kendini gelifltirmek ve potansiyeline eriflmek amac›yla hareket etmek-
tedir. Tüm insanlar birbirlerinden farkl› oldu¤undan, bir kiflinin davran›fllar› ancak
o kiflinin deneyimleri ve özellikleri üzerinden anlamland›r›labilir.
Sosyokültürel Yaklafl›m
Psikolojide sosyokültürel yaklafl›m, sosyal ve kültürel etkilerin insan davran›fllar›-
na olan önemli etkisine yo¤unlafl›r. Bu yaklafl›ma göre, insan davran›fllar›n› aç›k-
larken sosyal ve kültürel çevrenin etkisini de¤erlendirmek büyük önem tafl›mak-
tad›r. Bu perspektif, genetik ve biyolojik faktörlerin yan› s›ra, sosyokültürel etken-
lerin insanlar›n tutum ve davran›fllar›n›n oluflmas›nda etkili oldu¤u düflüncesine
dayan›r. Farkl› kültürlerde davran›fllar›n farkl› anlamlar› olabildi¤inden, kiflilerin
davran›fllar› incelenirken geldikleri kültürün hesaba kat›lmas› ve psikolojik arafl-
t›rmalar›n kültüre hassasiyet göstermesi gerekti¤i görüflü, bu yaklafl›m›n temel tafl-
lar›n› oluflturur.
Eklektisizm
Günümüzde psikologlar, önceki bölümde aç›kland›¤› gibi, insanlar›n düflünce ve
davran›fllar›n› birçok farkl› yaklafl›mdan incelemekte ve aç›klamaya çal›flmaktad›r.
Psikologlar çal›flmalar›n› yaln›zca tek yaklafl›mla s›n›rland›rmak zorunda de¤ildir.
Eklektisizm, insan davran›fllar›n› aç›klarken birçok yaklafl›m› harmanlamak anlam›-
na gelir. Örne¤in bir kiflinin agresif davran›fllar› aç›klanmaya çal›fl›l›rken hem aile-
de ö¤renilmifl davran›fllara, hem de kiflinin yetiflti¤i kültürdeki cinsiyet rollerine
e¤ilerek davran›flsal ve sosyokültürel yaklafl›mlar bir arada kullan›labilir. Eklekti-
sizm sayesinde farkl› bak›fl aç›lar› birlefltirilerek daha kapsaml› ve geliflmifl kuram-
lar üretilip araflt›rmalar gerçeklefltirilebilmektedir.
Biyolojik Psikoloji
Biyolojik psikoloji ya da di¤er bir ad›yla fizyolojik psikoloji, bedendeki fizyolojik
süreçler, hormonal sistemler ve beynin iflleyiflini, davran›fllar ve zihinsel süreçleri
aç›klamakta kullanan alt dald›r. Özellikle genetik faktörlerin kiflilik ve davran›flla-
r›m›zla olan ba¤lant›s›, organlar›m›z›n stresle bafla ç›kmadaki rolü gibi konular,
biyolojik psikologlar›n ilgi alan›na girer. Biyolojik psikologlar bu konular üzerin-
de çal›fl›rken ileri teknoloji ürünü tarama cihazlar› gibi cihazlar kullanarak insan
beynini inceler; beyin aktiviteleri ile zihinsel süreçler aras›nda ba¤lant›lar kurma-
ya çal›fl›r.
Biliflsel Psikoloji
Biliflsel psikologlar, alg›lama, ö¤renme, haf›za, zekâ, bilinç gibi zihinsel süreçler
ve yetilerle ilgilenir. Bu alanda çal›flan psikologlar›n yo¤unlaflt›klar› ilginç konu-
lardan biri de insanlar›n çevrelerindeki bilgileri alg›larken birtak›m yan›lsamalar
yaflamalar›d›r. Örne¤in, illüzyon içeren resimlere bakt›¤›m›zda, her seferinde ay-
n› resme bak›yor olmam›za ra¤men ayn› görüntüyü alg›lamayabiliyoruz. Bu da
beynimizin alg›lama esnas›nda uyaranlar› nas›l zihinsel olarak de¤ifltirebildi¤ine
iflaret eder. Biliflsel psikologlar, gözle görülemeyen zihinsel süreçleri, gözlemle-
nebilen tepki ve davran›fllar üzerinden anlamaya çal›fl›rlar. Örne¤in, bir kiflinin
kendisine yöneltilen bir soruyu duymas›yla yan›t vermesi aras›nda gerçekleflen ve
direkt olarak gözlemlenemeyen biliflsel süreçler, biliflsel psikologlar›n araflt›rma
konular›na dâhildir.
1. Ünite - Psikolojinin Tan›m› ve Kapsam› 15
Geliflimsel Psikoloji
Geliflimsel psikologlar insanlar›n zihinsel süreç ve davran›fllar›n›n hayat boyu nas›l
de¤iflti¤ini inceler. Do¤umdan ileri yafllara kadar insanlar›n zihinsel yetilerinin
hangi sebeplerle, ne flekilde de¤iflti¤ini ve bu de¤iflimlerin nas›l sonuçlara yol aç-
t›¤›n› anlamaya çal›fl›rlar. Bu alandaki çal›flmalar, ba¤lanma, çocuk bak›m›, ergen-
lik dönemindeki de¤iflimlerden, ileri yafllarda haf›zadaki de¤iflimler ve yafll› bak›-
m›na kadar genifl bir konu skalas›n› kapsar ve bu çal›flmalardan edinilen sonuçlar
birçok alandaki uygulamalarda kullan›labilir. Geliflimsel psikologlar özellikle ço-
cukluk dönemi ve bu dönemdeki deneyimlerin kiflinin eriflkin hayat›na etkileri ile
ilgilenirler. Örne¤in, geliflimsel psikologlar, bebeklik döneminde anne ile çocuk
aras›ndaki ba¤lanman›n, çocu¤un eriflkin olduktan sonraki iliflkilerine nas›l yans›-
d›¤› gibi konularda sorular sorar ve araflt›rmalar yapar.
Kiflilik Psikolojisi
Kiflilik psikolojisi, bireyleri birbirinden ay›ran kiflilik özellikleri üzerine yo¤unlafl›r.
Kiflilik psikologlar›, insanlar›n karakter özelliklerini anlayabilmek için çeflitli kiflilik
testleri gelifltirir. Bu testler, her bir bireyin d›fladönüklük, yenili¤e aç›kl›k, duygu-
sall›k gibi birçok kiflilik özelli¤ine ne düzeyde sahip oldu¤unun anlafl›lmas›n› sa¤-
lar. Bu sayede, bu kiflilik özelliklerinin baflkalar›na önyarg›yla yaklaflma, stresle bafl
edebilme, depresyon riski gibi pek çok konuyla iliflkisini incelerler. Kiflileraras›
farkl›l›klara yo¤unlaflan psikologlar, zekâ üzerine de çal›flmalar yapmaktad›r. Pozi-
tif psikoloji alan›yla ilgilenen kiflilik psikologlar› da özellikle insanlar›n iyimserlik
ve mutlulu¤a ulaflabilmelerini sa¤layan özelliklerin neler oldu¤unu araflt›rmaktad›r
(Snyder & Lopez, 2009).
Klinik Psikoloji
Klinik psikologlar, zihinsel hastal›klar›n nedenleri ve tedavileri üzerine araflt›rma-
lar yapar ve hastalara sorunlar›n›n üstesinden gelmelerinde yard›mc› olur. Depres-
yondan flizofreniye kadar birçok sorun ve hastal›¤›n genetik ve çevresel faktörler-
le iliflkisinin araflt›r›lmas›, en etkili tedavi yöntemlerinin gelifltirilmesinde kullan›l-
maktad›r.
E¤itim Psikolojisi
E¤itim psikolojisi, psikolojinin ö¤retme ve ö¤renme süreçleri üzerine yo¤unlaflan
alt dal›d›r. E¤itim psikologlar›, özellikle ö¤retim tekniklerinin gelifltirilmesi, okul
terk oranlar›n›n düflürülmesi, ö¤renimin en etkili flekilde gerçekleflmesi gibi önem-
li uygulamalar› olan konular üzerinde çal›fl›r. Ayr›ca IQ ölçümü, ö¤rencilerdeki ö¤-
renim güçlüklerinin tespit edilmesi ve ö¤rencilerin okuldaki memnuniyetlerinin ar-
t›r›lmas›yla ilgili çal›flmalar yapar.
Sosyal Psikoloji
Sosyal psikoloji, insanlar›n birbirlerini nas›l etkilediklerini, birbirleriyle olan iliflki-
leri ve grup içindeki davran›fllar›n› inceler. Sosyal psikologlar›n ilgilendi¤i konular
gruplar›n insanlar›n tutum ve davran›fllar›na etkisinden, önyarg›, kiflileraras› iliflki-
ler ve iknaya kadar uzan›r. Örne¤in ikna üzerine çal›flan sosyal psikologlar, siga-
ray› b›rakma gibi konularda insanlar üzerinde en etkili olacak mesajlar ve kampan-
ya flekilleri üzerine araflt›rmalar yapabilirler. Gruplar aras› iliflkilerle ilgilenen sos-
yal psikologlar ise insanlar›n aidiyet hissettikleri milliyet, cinsiyet gibi gruplar›n
davran›fllar›n› ve baflkalar›na yaklafl›mlar›n› nas›l etkiledi¤ini araflt›rabilirler.
16 Psikolojiye Girifl
Kültürel Psikoloji
Kültürel psikoloji, kültürün insanlar› nas›l flekillendirdi¤iyle düflünce ve davran›fl-
lar›na nas›l yans›d›¤›n› ele al›r. Farkl› kültürlerdeki yaflay›fl flekilleri, normlar ve ge-
lenekler, insanlar›n psikolojik süreçleri yaflay›fl›n› farkl›laflt›rmakta ve davran›fllar›-
na yans›maktad›r. Kültürel psikolojinin ortaya ç›k›fl›yla kültür ve psikoloji iliflkisi
önemsenmeye bafllanm›fl, Amerika ve Avrupa kültürlerinden farkl› kültürlerde ye-
tiflen insanlar›n psikolojik olgular› üzerine çal›fl›lmaya bafllanm›flt›r.
Nöropsikoloji
Nöropsikoloji, beyin ve davran›fl iliflkisine yo¤unlaflarak beynin ve genel olarak si-
nir sisteminin insan davran›fl›nda rolünü araflt›r›r. Çeflitli kaza ya da hastal›klar› so-
nucu beyinlerinin belirli k›s›mlar› hasar gören bireyler üzerine çal›flan nöropsiko-
loglar, rehabilitasyon programlar›n›n oluflturulmas› ve uygulanmas› ile de ilgilenir.
Kantitatif Psikoloji/Psikometri
Kantitatif psikoloji, ölçümleme, araflt›rma dizayn› ve istatistiksel analiz gibi konu-
lara yo¤unlafl›r. ‹nsan özelliklerinin ölçülebilmesi için çeflitli metotlar›n gelifltirilme-
si, psikolojik süreçlerin matematiksel olarak modellenmesi, veri analizi gibi konu-
lar, kantitatif psikologlar›n ilgi alan›na girer. Kantitatif psikologlar yeni ve etkin
araflt›rma metotlar› gelifltirilmesi üzerine de çal›fl›rlar.
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Geliflim 5
Deneysel 1
Endüstri-Örgüt 4AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Sosyal 4
Di¤er uygulamal› alanlar 5
K ‹ T A P K ‹ T A P
Di¤er araflt›rma alanlar› 9
Not: Amerika’da 2001 y›l›ndaki istatistiklere göre,yeni doktora derecesi alm›fl psikologlar›n
%70’i klinik psikoloji, klinik, dan›flmanl›k, sa¤l›k ve okul gibi “sa¤l›kThizmeti”
E L E V ‹ Z Y Osa¤layan
N alt TELEV‹ZYON
alanlardan mezun olmufltur. http://www.apa.org/workforce/snapshots/2004/subfield.aspx
Psikolojinin alt dallar› ile çeflitli yaklafl›mlar› nas›l iliflkilendirebilirsiniz? Örnek vererek
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
aç›klay›n. 5
PS‹KOLOGLAR NE ‹fi YAPAR? D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Psikoloji üzerine lisans derecesi alan psikologlar, psikolojinin alt dallar›ndan birin-
de yüksek lisanslar›n› tamamlayarak bu alanda uzmanlaflabilir. Psikoloji,
S O R U birçok alt S O R U
dal› olan bir alan oldu¤undan, psikologlar dan›flmanl›ktan e¤itime ve insan kay-
naklar›na kadar pek çok farkl› ifl alan›nda çal›flabilmektedir. Birçok psikolog, kari-
D‹KKAT D‹KKAT
yerlerini doktora dereceleriyle devam ettirerek akademisyen olarak üniversitelerde
çal›flmakta veya araflt›rma flirketleri ve sivil toplum kurulufllar›nda araflt›rmac›l›k
N N
yapmaktad›r. Kariyerlerine ifl hayat›nda devam etmeyi seçenSIRA S‹ZDE
psikologlar ise pek SIRA S‹ZDE
çok özel flirket ve devlet kurumunda farkl› alanlarda ifl bulabilmektedir.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
18 Psikolojiye Girifl
N N
Dan›flmanl›k
SIRA S‹ZDE (Sümer, M›s›rl›soy,
SIRA S‹ZDE
Endüstri-Örgüt %13 & Helvac›, 2011).
%8
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Özel e¤itim %22
Geliflim %7
K ‹ T A P K ‹ T A P
Biliflsel %3
Adli %3
Sosyal %2 TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Özet
N
A M A Ç Psikoloji bilimini tan›mlamak. sadece görülebilen davran›fllara odaklanm›flt›r.
1 Psikoloji insan davran›fl›n› ve zihinsel süreçlerini Ancak günümüzde, özellikle geliflen teknolojile-
inceleyen bir bilim dal›d›r. Ölçülebilen her dav- rin de sayesinde, görünen davran›fllar kadar bi-
ran›fl ve motivasyon, düflünme, anlama gibi içsel linç, düflünme gibi zihinsel süreçlerde bilimsel
olgular psikoloji biliminin çal›flma konusudur. olarak çal›fl›labilmektedir. Modern psikolojide,
‹nsan› anlamaya çal›flmak sadece psikologlara bu düflünce okullar› yerlerini çeflitli yaklafl›mlara
özgü bir çaba de¤ildir. Ancak psikoloji bir bilim (perspektif) b›rakm›flt›r.
N
dal›d›r. ‹nsan davran›fl›n› anlamaya çal›fl›rken fi-
zik, biyoloji gibi do¤a bilimleri taraf›ndan da kul- ‹nsan davran›fl›n› anlamada psikologlar tara-
AM A Ç
lan›lan bilimsel yöntemleri kullan›r. Psikolojiyi 4 f›ndan kullan›lm›fl çeflitli yaklafl›mlar› tan›m-
bu dallardan ay›rt eden kulland›¤› yöntem de¤il, lamak.
çal›flt›¤› konudur; do¤a bilimleri do¤a olaylar›n› Psikolojide yaklafl›mlar bir davran›fl›n veya zihin-
incelerken sosyal bilimler insan› ve sosyal toplu- sel sürecin ele al›n›fl fleklini etkiler. Her bir yak-
luklar› inceler. Ancak do¤a bilimleri de sosyal bi- lafl›m bireylerin neden belirli bir biçimde davran-
limler de ampirik verilere dayal› sistematik arafl- d›klar›na iliflkin farkl› aç›klamalar getirir. Yakla-
t›rmalar yaparak nesnel, do¤rulanabilir ve genel- fl›mlar sorulan sorular kadar, kullan›lan metotlar›
lenebilir sonuçlara ulaflmaya çal›fl›r. da etkiler. Günümüzde s›kl›kla kullan›lmakta
N
olan yaklafl›mlar; biyolojik yaklafl›m, nörobilim-
AM A Ç Bilimsel yöntemin özelliklerini aç›klamak. sel yaklafl›m, evrimsel yaklafl›m, psikodinamik
2 Bilimsel yöntem as›l olarak bir soru sorma ve bil- yaklafl›m, davran›flsal yaklafl›m, biliflsel yaklafl›m,
giye ulaflma yöntemidir. Ancak bilimsel yönte- insanc›l yaklafl›m, ve sosyokültürel yaklafl›md›r.
min önceden belirlenmifl, sistematik bir yap›s› Örne¤in evrimsel yaklafl›m, davran›fl› insan türü-
vard›r. Sezgiyle veya kal›plaflm›fl bilgilere göre nün evrimsel geliflimi ile aç›klamaktayken bilifl-
de¤il deneyimlerle ölçülebilen, ampirik verilere sel yaklafl›m davran›fl› insan beynindeki süreçle-
dayal›d›r. Bilim insanlar›n›n bu verilere yaklafl›m› rin sonuçlar› olarak ele al›r. ‹nsan davran›fl› gibi
nesneldir; kendi sübjektif beklenti veya yarg›lar›- karmafl›k bir olgu birkaç yaklafl›m›n bir araya gel-
n› göz önünde bulundurmazlar. Ampirik veri top- mesi ile daha iyi anlafl›l›r. Birkaç yaklafl›m›n har-
lanarak test edilemeyen sorular bilimin konusu manlanarak kullan›lmas›na eklektisizim denir.
N
de¤ildir. Bilimsel yöntemle ulafl›lan sonuçlar, her
zaman tekrar s›nanabilir ve yeni bulgular eflli¤in- A M A Ç Psikolojinin alt dallar›n› birbirinden ay›rt etmek.
de yanl›fllanabilir. Dolay›s›yla bilimsel bilgi geçi- 5 Psikologlar insan zihni ve davran›fllar›n›n de¤i-
cidir. Son olarak bilimsel yöntem genellenebilir flik yanlar›na odaklanabilir. Bu farkl› odaklar psi-
bilgilere ulafl›r. Bir bilim dal› olarak psikoloji bi- kolojinin alt dallar›n› oluflturmaktad›r. De¤iflik alt
reysel aç›klamalar yapmaz, ço¤unluklar› anlama- dallarda uzmanlaflm›fl kifliler yukar›da say›lm›fl
ya çal›fl›r. Sosyal bilimlerde bu yöntemle elde olan de¤iflik yaklafl›mlara sahip olabilirler. Örne-
edilen bilgiler birleflerek insan davran›fl›n› veya ¤in hem zihinsel hastal›klar›n nedenleri ve teda-
sosyal olgular› anlatan kuramlar hâline gelir. vileri üzerine çal›flan klinik psikologlar, hem de
N
A M A Ç Psikoloji biliminin tarihsel geliflimini özetlemek.
beyin hasarlar›n›n insan davran›fl›na etkisini arafl-
t›ran nöropsikologlar nörolojik bir yaklafl›ma sa-
3
‹nsan do¤as›yla ilgili sorular antik Yunan filozof- hip olabilirler. Ayn› zamanda kimi klinik psiko-
lar›na kadar uzanmaktad›r. Ancak bir bilim dal› loglar sadece biliflsel veya psikodinamik bir yak-
olarak psikolojinin bafllang›c› 19. yüzy›l›n baflla- lafl›mla da araflt›rma yap›yor olabilirler.
r›na denk gelmektedir. Psikolojinin tarihçesinde Psikolojinin alt dallar› ayr›ca temel bilim veya uy-
çeflitli düflünce okullar› etkili olmufltur. Bu dü- gulamal› alt dallar olarak da gruplanabilir. Temel
flünce okullar›n›n bafl›nda yap›salc›l›k, ifllevselci- bilim dallar›n›n amac› daha çok insan davran›fl›n›
lik ve davran›flç›l›k gelmektedir. Yap›salc›l›k bir aç›klayan, genel kabul edilebilir bir bilgi taban›
olguyu anlamak için öncelikle yap›s›n› yani onu oluflturmakt›r. Uygulamal› dallar›n amac› ise te-
meydana getiren parçalar› anlamak gerekti¤ini; mel bilimin oluflturmufl oldu¤u bilgi taban›n› bi-
ifllevselcilik ise bu olgular›n görevlerini ve insan reylerin ve topluluklar›n sorunlar›n› çözmektir.
davran›fl›ndaki rollerini anlamak gerekti¤ini öne
sürmüfltür. Davran›flç›l›k ise insan› anlamak için
22 Psikolojiye Girifl
Kendimizi S›nayal›m
1. Birinci kolondaki görevleri, ikinci kolonda yer alan 4. Afla¤›dakilerden hangisi bilimin özelliklerinden de-
psikolojin alt dallar› ile efllefltirin. ¤ildir?
a. Sistematik olmak
1. Zihinsel ve davran›flsal a. Psikometri /Kantitatif
b. Yanl›fl olmak
rahats›zl›klar›n Psikoloji
c. Nesnel olmak
tan›mlanmas›nda ve
tedavisinde rol al›rlar. d. Ampirik olmak
Ancak ilaç verme yetkileri e. Genellenebilir olmak
yoktur.
5. Afla¤›dakilerden hangisi sosyal düzeyde bir çözüm-
2. ‹nsan davran›fllar›n› ifl b. Geliflim Psikolojisi
ortam›nda inceler. lemeye örnektir?
Performans ve verimi a. Reklamlar insanlar›n sat›n alma davran›fl›n› etki-
art›rma, çal›flan leyen etkin ikna yöntemleridir.
memnuniyeti, liderlik, b. Amigdala beyinde duygusal tepkilerin oluflma-
motivasyon gibi birçok s›nda rol alan bir bölümüdür.
alanda çal›fl›rlar. c. Bireysel toplumlarda yetiflen çocuklar›n kendi-
3. Do¤umdan ölüme kadar c. Klinik Psikoloji lerine güvenleri daha yüksektir.
kiflilerin tüm geliflimini d. Klasik koflullanma etkin bir ö¤renme yöntemidir.
çal›fl›rlar. e. Empati efllerin mutluluk düzeyini artt›r›r.
4. Grup içinde bireyin d. Endüstri ve Örgüt
davran›fllar›n› inceler. Psikolojisi 6. Afla¤›daki bilim adamlar›ndan hangisinin çal›flmalar›
5. Kiflilik özelliklerinin ölçme e. Sosyal Psikoloji ile psikoloji bir bilim olarak tan›mlanmaya bafllanm›flt›r?
ve de¤erlendirmesinde a. Freud
kullan›lacak testler gelifltirir b. Wertheimer
ve uygularlar. c. Wundt
d. ames
a. 1-a, 2-b, 3-c, 4-d, 5-e e. Watson
b. 1-e, 2-b, 3-c, 4-d, 5-a
c. 1-c, 2-d, 3-b, 4-e, 5-a 7. ‹nsan›n dünyay› alg›lay›fl›n› bir bilgisayara benzeten
d. 1-c, 2-b, 3-a, 4-e, 5-d ve sadece gözlemlenebilen davran›fllar› de¤il, zihinsel
e. 1-a, 2-b, 3-d, 4-c, 5-e süreçleri de çal›flan psikoloji yaklafl›m› afla¤›dakilerden
hangisidir?
2. Psikoloji’nin tan›m› için afla¤›dakilerden hangisi en a. Biyolojik yaklafl›m
uygundur? b. Davran›flsal yaklafl›m
a. Psikoloji insan›n görünen davran›fllar›n› inceler c. Evrimsel yaklafl›m
b. Psikoloji insan›n zihinsel süreçlerini inceler d. Psikodinamik yaklafl›m
c. Psikoloji insan›n tüm ölçülebilen davran›fllar›n› e. Biliflsel yaklafl›m.
ve zihinsel süreçlerini inceler
d. Psikoloji insan›n duygular›n› inceler 8. Psikodinamik yaklafl›m afla¤›dakilerden hangisine
e. Psikoloji insan›n düflüncelerini inceler göre insan davran›fl›n› anlamaya çal›fl›r?
a. Do¤al seleksiyon
3. Afla¤›dakilerden hangisi bilimin hedeflerinden birisi b. Beynin kimyas›
de¤ildir? c. Bilinçalt› süreçler
a. Betimleme d. Kültür
b. Aç›klama e. Ö¤renilen davran›fllar
c. Tahmin etme
d. Problem çözme
e. Yorum yapma
1. Ünite - Psikolojinin Tan›m› ve Kapsam› 23
Yaflam›n ‹çinden
Okuma Parças›
Kör Adamlar ve Fil Ve Hindistanl› bu adamlar
Hintli alt› adam vard› Uzun ve sesli tart›flt›lar
Ö¤renmeye çok hevesliydiler Kendi fikrinde her biri
Fili görmeye gittiler Son derece kesin ve kararl›
Hepsi kör olmas›na ra¤men Her düflünce k›smen do¤ruydu
Gözleme ile her biri Ve tümü yanl›flt›!
Kendi düflüncesini teyit etmek istedi.
The Blind Men and the Elephant
Birincisi file yaklaflt› John Godfrey Saxe (1816-1889)
Ve olan oldu Dr.Sultan Tarlaci taraf›ndan çevrilmifltir.
Onun güçlü ve dar gövdesine karfl›
Ba¤›rmaya bafllad›: (Kaynak: http://sormabulmadunyasi.blogspot.com/p/fi-
“Allah aflk›na! Fakat fil li-tuttugum-yerden-bir-de-ben-tarif_12.html)
Daha çok duvar gibi.”
Bu fliir psikolojideki de¤iflik yaklafl›mlar› (perspektifle-
‹kincisi uzun diflini hissetti
ri) anlamada faydal› olabilir. ‹nsan davran›fl›n› fil, her
Ç›¤l›kla “vovvv! Burada ne var?
bir yaklafl›m› da onu anlamaya çal›flan bir adam olarak
“Çok yuvarlak, düzgün ve sivri
düflünürsek, her birinin gördü¤ü do¤rudur, ancak dav-
Çok aç›k ve net
ran›fl›n bütününü anlamak için asl›nda hepsinin söyle-
Bu harika bir özellik
di¤ini birlefltirmek gerekir.
Daha çok bir m›zrak gibi”
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
çözmeye çal›fl›rken onlar›n kal›plaflm›fl düflüncelerini Baymur, F. (1994). Genel psikoloji. (11. Bask›), ‹stanbul:
çözmeye, onlara daha farkl› düflünme yöntemleri ö¤- ‹nkilap Kitapevi
retmeye çal›flabilir. Klinik psikologlar›n dan›flanlara Bargh, J., & Williams, E (2006). The automaticity of so-
ilaç verme yetkisi yoktur. Ancak pek çok hastane ve cial life. Current directions in psychological science,
kliniklerde, psikiyatristler ve klinik psikologlar bera- 15, 1-4
ber çal›flabiliriler. Bernstein, D. A., Penner, L.A., Clarke-Stewart, A., &
Roy, E. J. (2006). Psychology (7. bas›m.) Boston:
S›ra Sizde 5 Houghton Mifflin Company.
Psikolojinin de¤iflik alt dallar›nda uzmanlaflm›fl kifliler Cozby, C. P. (2009). Methods in behavioral research
yukar›da say›lm›fl olan de¤iflik yaklafl›mlara sahip olabi- (10. Bask›). Boston: Mc Graw Hill.
lir. Örne¤in hem zihinsel hastal›klar›n nedenleri ve te- Eysenck, M. W. (2004). Fundamentals of psychology.
davileri üzerine çal›flan klinik psikologlar, hem de be- Psychology Press.
yin hasarlar›n›n insan davran›fl›na etkisini araflt›ran nö- Feldman, R. S. (2010): Understanding psychology, (10.
ropsikologlar nörolojik bir yaklafl›ma sahip olabilir. Ay- Bask›). Boston: Mc Graw Hill.
n› zamanda kimi klinik psikologlar sadece biliflsel veya Lilienfeld, S. ., Lynn, A. J., Namy, L. L., & Woolf, N. J.
psikodinamik bir yaklafl›mla da araflt›rma yap›yor olabi- (2010). Psychology: A framework for everyday thin-
lir. ‹kinci bir örnek olarak geliflim psikologlar› biliflsel king. Boston:Pearson.
veya sosyo-kültürel yaklafl›ma sahip olabilirler. Ancak Rathus, S. A. (2012). Psychology, CA: Wadsworth.
baz› uzmanl›k alanlar› ço¤unlukla bir yaklafl›m› tercih Schacter, D. , Gilbert, D., & Wegner, D. ( 2008). Psycho-
ediyor olabilir. Mesela nöropsikologlar genellikle nöro- logy. New York: Worth Publishers.
lojik yaklafl›ma sahiptir. Bir davran›fl› anlamak için de- Sümer, N., M›s›rl›soy, M., & Helvac›, E., (2011). Emplo-
¤iflik uzmanl›k alanlar›ndaki veya ayn› uzmanl›k alan›n- yability of psychology graduates in Europe: An on-
dan de¤iflik yaklafl›mlar› kullanan araflt›rmac›lar bir ara- line survey in Turkey. 12. Avrupa Psikoloji Kongre-
da çal›flabilir. sinde sunulmufl araflt›rma. Istanbul.
PS‹KOLOJ‹YE G‹R‹fi
2
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Sözdebilimi ve bilimden hangi yönleriyle ayr›ld›¤›n› aç›klayabilecek,
N
‹fllemsel tan›m› ve iyi bir ifllemsel tan›m›n özelliklerini belirtebilecek,
N
Korelasyonu niye nedensellik iliflkisi göstermedi¤ini aç›klayabilecek,
N
Deney ve önemini belirtebilecek,
‹yi tasarlanm›fl bir deneyin özelliklerini aç›klayabileceksiniz,
Anahtar Kavramlar
‹çindekiler
• B‹L‹MSEL YÖNTEM
• B‹L‹MSEL SÜREÇ
• SÖZDEB‹L‹M
Psikolojide • KAVRAM VE ‹fiLEMSEL TANIM
Psikolojiye Girifl Araflt›rma
Yöntemleri • KORELASYON
• DENEYSEL YÖNTEM
• PS‹KOLOJ‹K ARAfiTIRMALARDA
ET‹K
Psikolojide Araflt›rma
Yöntemleri
B‹L‹MSEL YÖNTEM
Bir düflünün; e¤er her sorunuzun cevab›n› alabilecek olsayd›n›z hangi sorular› so- Muhteflem bir fley, bir
yerlerde keflfedilmeyi
rard›n›z? En çok neleri merak ediyorsunuz? Elbette, cevab›n› merak etti¤imiz pek bekliyor. - Carl Sagan
çok soru bizler için cevaps›z kalacakt›r. Öte yandan insanl›k cevaplamas› imkâns›z
gibi gözüken pek çok soruya yan›tlar bulabilmifltir: Güneflin merkezinde s›cakl›k
kaç derece? Yerkürenin merkezinde ne var? Gökyüzündeki y›ld›zlar bize nekadar
uzakl›kta? Niçin günefl sistemimizdeki gezegenler yuvarlak da patates gibi biçimsiz
de¤il? Niçin dünyan›n kimi yerleri çölken kimi yerleri uçsuz bucaks›z ya¤mur or-
manlar›yla kapl›? Hücrelerimizin içinde neler oluyor? Beynimiz nas›l çal›fl›yor? Bu
ve bunun gibi cevaplanmas› imkâns›zca zor gözüken yüz binlerce soruyu cevap-
lamaya çal›fl›rken en güvenilir k›lavuz bilimsel yöntemdir. Bilimsel yöntem sordu-
¤umuz sorulara gitgide daha geçerli cevaplar bulmam›zda bize yard›mc› olur.
‹lk ünitede bilimin ne oldu¤unu ana hatlar›yla gördük. Bu ünitede psikolojik
araflt›rma metodlar›n›n temelini oluflturan bilimsel yöntemi daha yak›ndan ele ala-
ca¤›z ve psikolojinin kulland›¤› araflt›rma yöntemlerini gözden geçirece¤iz. Ayn›
zamanda bilimsel sürecin iflleyiflini de görece¤iz. Psikolojik araflt›rma yöntemlerini
ve bilimsel sürecin iflleyiflini iyice anlamak bir yandan bilim insanlar›n›n nas›l ça-
l›flt›¤› hakk›nda bize bir fikir verirken bir yandan da bize sunulan bilgileri daha bi-
linçli de¤erlendirmemize yard›mc› olacakd›r.
Tüm insanl›¤› ilgilendiren sorularla ilgilenen bilim, tüm insanl›¤›n hizmetine adan-
m›flt›r. Örne¤in flirketler kendi ürünlerini nas›l daha fazla satabileceklerini görmek için
pazar araflt›rmas› yaparlar. Bu araflt›rmalarda anket ve deney gibi bilimsel yöntemler-
den yararlan›l›r ama elde edilen bilgiler tüm insanl›kla paylafl›lmaz ve flirket ç›karlar›-
na hizmet eder. Psikoloji bilimi ise bütün insanl›¤› ilgilendiren bilgiler edinmeyi amaç-
lar. Bilim tüm insanl›¤a mal olmufl bir u¤rafl oldu¤u için bilimsel bilgiler aç›kça payla-
fl›l›r. Paylafl›lmayan bilgi bilimin bir parças› olamaz.
sillerin bulgu ve teorileri reddedilebilir. Ama yine de her nesil önceki nesillerin
üretti¤i yöntem ve bilgileri kendine ç›k›fl noktas› al›r. Böyle olmasayd› da her ne-
sil bilimsel çal›flmalara s›f›rdan bafllamak zorunda kalsayd› bugün SIRA S‹ZDE evreni, hayat›, SIRA S‹ZDE
ve insanlar› anlay›fl›m›z çok ama çok daha s›n›rl› olurdu.
Buna karfl›l›k, e¤er bilimsel bilgilerin nesilden nesile aktar›m›nda kimi kesinti-
ler olmufl olmasayd› bugün bilim daha ileri bir noktada olabilirdi. SIRA
D Ü fi ÜS‹ZDE
NÖrne¤in
EL‹M milat- SIRA
D Ü fi Ü S‹ZDE
NEL‹M
tan önce 3. yüzy›lda kurulan ‹skenderiye Kütüphanesi’nde on binlerce el yazmas›
eser vard›. Kütüphane devrin tüm bilgi birikimini bünyesinde toplama amac› güt-
D ÜSfi OÜ NRE LU‹ M D ÜSfi ÜONRE LU‹ M
mekteydi. Bu sebeple yurt d›fl›na gönderilen memurlar bu ülkelerde bulduklar› ki-
taplar› sat›n al›p getirirlerdi ve M›s›r’a giren her kitab›n bir nüshas› ç›kar›l›p sahibi-
ne verilir, kitab›n asl› kütüphanede kal›rd›. Böylece, bir dönemin SD O‹ KRbilim
K UA T ve kültür SD O‹ KRK UA T
hazinesi bu kütüphanede toplanm›flt›. E¤er bu kütüphane yak›lmasayd› ve böylece
N N
içindeki bilgileri kaybetmeseydik insanl›k bugün bilimsel aç›dan D ‹ çok
SIRA A Tdaha ileri bir
K KS‹ZDE SIRA
D ‹ K KS‹ZDE
AT
noktada olabilirdi.
Bilimsel bilgi geçmiflten günümüze pek çok bilim insan›n›n merak, yarat›c›l›k,
N N
SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ
azim ve emeklerinin vücut bulmufl hâlidir. Bu emekler sonraki nesillerin üzerine
bas›p yükselece¤i bir basamak olur. Psikoloji pek çok bilim dal›ndan daha genç ol-
mas›na ra¤men o da geliflimini her bilim dal› gibi önceki nesillerin
AMAÇLARIMIZ çal›flmalar›na AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
borçludur.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Bilim, gözlem ve ak›l yürütmeye dayan›r. Dolay›s›yla bilimsellik mant›ksal
‹ N T E R Nhatalar›
ET keskin ‹NTERNET
bir fark›ndal›kla seçebilmeyi gerektirir. Zihninizi mant›k hatalar›na karfl› keskinlefltirmek
için Alev Alatl› taraf›ndan haz›rlanm›fl olan Safsata K›lavuzu kitab›n› http://safsatakilavu-
‹NTERNET ‹NTERNET
zu.com adresinden okuyabilirsiniz.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
32 Psikolojiye Girifl
Bilimsel bir makale yazarken dikkat edilen önemli bir husus izlenilen metodu
K ‹ T A P K ‹ T A P
aç›kça ortaya koymakt›r. Nedir bu özeni gerekli k›lan? Araflt›rmac›lar makalelerin-
de araflt›rman›n detaylar›n› ince ayr›nt›lar›yla ortaya koyarlar ki baflkalar› bu testle-
ri tekrarlamak isterse ellerinde yeteri kadar bilgi olsun. Metodun aç›kça yaz›lmas›
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
var›lan ç›kar›mlar›n geçerlili¤inin de¤erlendirilmesini de mümkün k›lar. Bu netlik
bilimsel önermelerin herkesçe test edilebilir olmas› ilkesinin bir sonucudur.
SÖZDEB‹L‹M
Gördü¤ümüz gibi, bilimsel çal›flma belli standartlar› gerektirir. Bilime olan güveni-
miz bundan ileri gelir. Sözdebilim, bilimin gerektirdi¤i standartlar› tafl›mad›¤› ve bi-
limsel araflt›rmalarla desteklenmedi¤i hâlde bilim k›l›f› alt›nda bize sunulan bilgi ve
pratiklerdir. Sözdebilim, toplumda bilime duyulan sayg› ve güvenin kimi kifli ve
gruplarca, ço¤unlukla maddi ç›kar sa¤lamak amac›yla, kötüye kullan›lmas›d›r.
Kim ileri sürmüfl olursa olsun test edip s›namadan iddialar›n do¤ru olup olma-
d›¤›n› bilmek mümkün de¤ildir. Kimi zaman bilim insanlar› taraf›ndan öne sürülen
iddialar teste tabi tutulduktan sonra bilimsel bir de¤erleri olmad›¤› anlafl›labilir. Ör-
ne¤in 19. yüzy›l›n sonunda kimi bilim insanlar› kafatas› fleklinden insan karakteri-
nin saptanabildi¤ini iddia ettiler. Frenoloji ad› verilen bu iddialar test edildi¤inde
geçerlilikleri olmad›¤› görüldü. Ancak günümüzde hâlâ frenolojiye inanan kifliler
vard›r. Demek ki bilim kapsam›nda öne sürülen bir iddia reddedildikten sonra söz-
debilime dönüflebilir. Öyleyse sözdebilimin bilimden fark› öne sürdü¤ü iddalar
de¤il, bu iddialar› öne sürerken bilimsel ilke ve süreçleri izlememesidir. Örne¤in
biri kafa masaj› terapisinin psikolojik s›k›nt›lara iyi geldi¤ini iddia edebilir. Bir bafl-
kas› havuç-kereviz-maydanoz diyetiyle karaci¤er kanserinin önünün kesilebilece-
¤ini öne sürer. Bu iddialar›n geçerli olma ihtimali vard›r. Ancak bu iddialar sa¤lam
yöntemlerle test edilip onaylanmad›klar› hâlde bize tart›flmas›z do¤rular olarak su-
nuluyorlarsa flüpheyle yaklaflmam›z gerekir.
E¤itim ve uzmanl›¤›m›z olmayan konularda neyin bilim neyin sözdebilim oldu-
¤unu ay›rt etmek kolay de¤ildir. Yine de sözdebilimin belli bafll› özelliklerini bil-
mek dayanaks›z bilgileri bilimden ay›rt etmede bize yard›mc› olur.
N N
SIRA S‹ZDE
lan bilgilereSIRA
daha S‹ZDE
flüpheci flekilde yaklaflmam›za yard›mc› olur. Bu dayanaks›z bilgi-
lere kanarak maddi ve manevi zarara u¤rama ihtimalimizi azalt›r.
AMAÇLARIMIZ
Sözdebilimi bilimden ay›rman›n bir yolu bulgular›n hakemli bilimsel dergilerde
AMAÇLARIMIZ
yay›nlan›p yay›nlanmad›¤›na bakmakt›r. Bir di¤er yöntem iddialar› ortaya atanlar›n
profesyonel kimli¤ini gözden geçirmektir. Herhangi bir bilimsel unvan› bulunma-
K ‹ T A P yan, bilimsel K ‹birT formasyon
A P sürecinden geçmemifl, bilimsel kurumlarla ilifli¤i olma-
yan kifliler bilimsel iddialarda bulunuyorsa bu iddialara flüpheyle yaklaflmakta fay-
da vard›r. Bilimin bugün geldi¤i noktada her alanda uzmanlaflmak ciddi bir zaman
TELEV‹ZYON ve emek gerektirir.
T E L E V ‹ Z Y O Dolay›s›yla
N kendi alan›nda uzman olan bir bilim insan›n›n uz-
manl›¤› d›fl›nda bir alandaki görüflleri konusunda da dikkatli olmal›y›z. Örne¤in bir
kimyager alan›nda ne kadar ileri gitmifl olursa olsun, bu onun sosyolojik görüflle-
rinin hakl›l›¤›n› göstermez.
‹NTERNET ‹NTERNET
Bir Sözdebilim Örne¤i: Astroloji
fiimdi sözdebilimin yukarda sayd›¤›m›z özelliklerini bir örnek üzerinde incele-
yelim. Ele alaca¤›m›z örnek astroloji olacak. Astroloji günefl sistemindeki geze-
genlerin hareketlerinden insanlar›n karakterleri ve kaderiyle ilgili ç›kar›mlar
yapar.
Sözdebilimin ilk özelli¤i bilimsel kavramlar› kullanarak bir bilimsellik kisvesi
yaratmas›yd›. Astroloji astronominin ilgi alan›na giren gökcisimsel hareketlerden
yola ç›kar, dolay›s›yla kulland›¤› terminoloji astrolojiyle kesiflir. Örne¤in bir astro-
2. Ünite - Psikolojide Araflt›rma Yöntemleri 35
loji sitesinde “Terazi burcunda yer alan Venüs, Kova burcunda geri gitmekte olan
Neptün ile üçgen aç› yap›yor” fleklinde bir ifade okuyabilirsiniz. Bu tür ifadeler as-
trolojiye bilimsel bir t›n› verir. Gökcisimlerinin hareketleriyle ilgili bu gözlemler
do¤ru bile olsa, bu hareketlerin insan hayat›n› flekillendirdi¤i iddias› bu gözlemle-
rin do¤rulu¤undan ba¤›ms›zd›r.
Sözdebilimin ikinci özelli¤i s›nanamayacak ya da yanl›fllanamayacak tahminler-
de bulunmas›d›r. Bu özelli¤i pek çok astrolojik tahminde görmek mümkündür. Bir
burç sitesinden al›nm›fl afla¤›daki örne¤i inceleyelim:
Sevgili Koçlar, flefkat, dostluk, yard›mseverlik, ilgi dolu tav›rlar›n›z›, ifl çevre-
niz baflta olmak üzere sevdi¤iniz herkese göstermenizi sa¤layan Ay gezege-
ninin Bal›k burcu seyri alt›nda güne devam etmektesiniz. Dost diye bildi¤i-
niz insanlar›n size kötülük yapabilece¤ini akl›n›za bile getirmezsiniz. Fakat
bir gün karfl›n›zdaki kiflinin yanl›fl›n› yakalad›¤›n›zda tabii ki en ac›mas›z
flekilde cezaland›r›rs›n›z. Bu yüzden sizi sinirli biri olarak görürler.
Bu örnekte Koç burçlar›na bir yandan flefkat, dostluk, yard›mseverlik gibi tav›r-
lar yak›flt›r›l›rken, bir yandan da bu burç insan›n›n sinirli olabilece¤i ve en ac›ma-
s›z davran›fllar› gösterebilece¤i söylenmektedir. Yani normal koflullarda birbiriyle
ba¤daflmayan ac›mas›zl›k ve flefkat gibi iki özellik ayn› anda ayn› kifliyi tasvir et-
mekte kullan›lmaktad›r. Koç burcu insanlar›n›n flevkatli ve yard›msever davrana-
caklar› iddia edilseydi bu insanlar›n sinirli ve ac›mas›z davran›fllar›n› gözlemledi¤i-
mizde bu tahminin tutmad›¤›n› söyleyebilirdik. Ayn› flekilde ac›mas›z ve s›n›rl›
davranacaklar› iddia edilseydi, dostane ve flefkatli davran›fllar› tahminleri yanl›fllar-
d›. Ama en ac›mas›zdan en flefkatlisine kadar her türlü davran›fl yukar›daki tahmi-
ni do¤rulayacak niteliktedir. Böyle mu¤lak bir tahmini yanl›fllamak zordur, dolay›-
s›yla tahmin her flekilde do¤ru gözükecektir.
fiimdi bir de günlük fal örne¤ini gözden geçirelim:
Bask› alt›nda kald›¤›n›z zaman do¤ru bildi¤iniz konularda bile hatalar ya-
pabiliyorsunuz. Bugün de¤iflen koflullara ayak uydurmakta zorlanabilirsi-
niz. Çevrenizi s›namadan hiçbir flekilde düflüncelerinizi ortaya koymamal›-
s›n›z.
Bask› alt›nda hatalar yapmak ve de¤iflen koflullara ayak uydurmakta zaman za-
man zorlanmak hemen herkes için geçerli durumlard›r. Dolay›s›yla bu fal her za-
man do¤rulanacak tahminlerde bulunmakta, elimize onu yanl›fllama imkân› ver-
memektedir. Ayn› zamanda tahmin bu burç insan›n› bir baflka burç insan›ndan ay›-
racak herhangi bir bilgi içermemektedir. Bu iki örnekte gördü¤ümüz gibi sözdebi-
lim mu¤lak ve reddedilmesi güç iddialarda bulunma e¤ilimindedir.
Sözdebilimin üçüncü özelli¤i bilimsel süreçten kopuk olmas›d›r. Sözdebilimsel
iddialar bilimsel süreçten geçmemifltir, yahut geçmifllerse bilimsel olarak çürütül-
müfllerdir. Astroloji örne¤inde ikinci durum söz konusudur. Astrolojik tahminlerin
gerçeklik de¤eri tafl›y›p tafl›mad›¤›n› görmek üzere pek çok çal›flma yap›lm›flt›r. Bu
çal›flmalar astrolojik tahminlerin rastgele tahminlerden fazla bir de¤er tafl›mad›¤›n›
göstermifltir. Peki ama astrolojinin bilimsel do¤rulu¤unu nas›l test edebiliriz? Diye-
lim ki bir bilimsel komisyon kuruldu, sizi de komisyona üye atad›lar. Göreviniz as-
trolojik tahminlerin geçerlili¤ini test etmek. Astrolojinin geçerli olup olmad›¤›n›
nas›l test edebilirsiniz? Devam etmeden bir durup düflünün.
36 Psikolojiye Girifl
Astrolojiyi bilimsel olarak test etmek için yap›lmas› gereken astrolojinin tah-
minleriyle gerçekte olanlar› ya da astrolojinin tahminleriyle rastgele tahminleri
k›yaslamakt›r. E¤er astrolojik tahminler gerçeklerle uyuflmuyorsa veya astrolojik
tahminlerin gerçekte olanlarla uyuflma ihtimali rastgele tahminlerinkinden fazla
de¤ilse astrolojik tahminlerin bir de¤er tafl›mad›¤›n› söyleyebiliriz. Afla¤›da astro-
lojiyi test etmek için baflvurabilece¤imiz yollardan sadece birkaç tanesini görebi-
lirsiniz:
• Yöntem 1: Standart psikolojik ölçeklerle insanlar›n kiflilik yap›lar› ölçülür.
Kiflilik yap›lar› ile burçlar aras›nda düzenli bir iliflki olup olmad›¤› incele-
nir. E¤er ayn› burçtan insanlar benzer ve astrologlarca öngörülen kiflilik
özelliklerine sahipse burçlar›n kiflilikle bir ilgisi oldu¤u fikri desteklenmifl
olur. E¤er böyle düzenli bir iliflki gözlenmezse burçlar›n kiflilik yap›s›yla il-
gisi olmad›¤› ihtimali güç kazan›r.
• Yöntem 2: Bir günün sonunda o günün astrolojik fallar› farkl› burçlardan
insanlara verilir. Fallar verilirken her bir fal›n hangi burca ait oldu¤u bilgi-
si silinir. Kiflilerden yaflad›klar› günü en iyi tasvir eden fal› seçmeleri iste-
nir. E¤er kova burcu insanlar› kova burcu fal›n›, terazi burcu insanlar› te-
razi burcu fal›n› di¤er burçlar›n fallar›ndan daha yüksek oranlarda seçerse
fallar›n bir geçerlili¤i oldu¤u ç›kar›m›n› yapabiliriz. Ama kiflilerin burçla-
r›yla seçtikleri fallar aras›nda bir iliflki gözlemlenmezse o zaman gündelik
fallar›n bir gerçeklik de¤eri olmad›¤› iddias› desteklenmifl olur.
• Yöntem 3: Evlenme ve boflanma istatistikleri incelenir. Boflanan çiftlerle
evli kalan çiftler aras›nda karfl›laflt›rma yap›l›r. Astrologlar›n daha uyumlu
oldu¤unu iddia etti¤i çiftlerin (örne¤in Terazi kad›n› ile Yengeç erke¤i)
daha uyumsuz oldu¤u iddia edilen çiftlere k›yasla daha düflük oranlarda
boflan›p boflanmam›fl olduklar› incelenir. E¤er iyi anlaflaca¤› iddia edilen
çiftlerin boflanma oran› kötü anlaflaca¤› iddia edilen çiftlerden farkl› de¤il-
se astrolojik iddialar›n geçerli olmad›¤› tezi güçlenir.
• Yöntem 4: Her bir denek için astrologlar taraf›ndan do¤duklar› yer, y›l, gün
ve saate göre bir horoskop haz›rlan›r. Astrologlardan bu horoskoplar› ince-
leyerek horoskopun sahibi hakk›nda bir rapor yazmalar› istenir. Deneklere
astrologlar taraf›ndan haz›rlanm›fl üç farkl› rapor verilir ve bu üç rapor ara-
s›ndan kendilerini en iyi anlatan› seçmeleri istenir. Bu üç rapordan biri de-
neklerin kendi horoskoplar› için haz›rlanm›fl olan rapor, di¤er ikisi baflka
denekler için ç›kart›lm›fl raporlard›r. E¤er bu astrolojik raporlar›n bir geçer-
lili¤i varsa denekler kendileri için ç›kart›lm›fl olan raporu di¤er denekler için
haz›rlanm›fl olanlardan daha yüksek oranlarda seçmelidir. Ama e¤er bir
geçerlilikleri yoksa her bir raporu seçme ihtimalleri eflit olmal›d›r.
Gördü¤ümüz gibi astrolojik bilgilerin güvenilir ve geçerli olup olmad›¤›n› test
etmenin pek çok yöntemi vard›r. Bu ve benzer yöntemlerle yap›lan çal›flmalar
astrolojik tahminlerin bir geçerlili¤i olmad›¤›n› göstermifltir. Örne¤in dördüncü
yöntemi kullanan bir çal›flmada 83 denekten 28’i (%33.7) kendi horoskoplar›na
bak›larak haz›rlanm›fl olan raporu seçerken di¤er denekler baflkalar› için haz›r-
lanm›fl raporlar› seçmifltir. Bu oran raporlar aras›nda rastgele bir seçim yap›ld›-
¤›nda elde edece¤imiz orana (1/3) çok yak›nd›r. Bu çal›flmalar›n sonuçlar› bize
astrolojinin bir bilim de¤il sözdebilim oldu¤unu ve astrolojik bilgilere güvenme-
mizin ak›ll›ca olmad›¤›n› söyler.
2. Ünite - Psikolojide Araflt›rma Yöntemleri 37
‹fllemsel Tan›m
‹lgilendi¤imiz kavramlar› say›lara dönüfltürmek neden araflt›rman›n ilk ve hayati bir
aflamas›d›r gördük. Kavramlar› say›lara dökerek hem daha net bir bilgiye sahip
erifliriz hem de bu bilgiyi baflka bilgilerle iliflkilendirme gücü kazan›r›z. Ölçümledi¤i-
miz de¤erler üzerinden ortalama almak gibi ifllemler yaparak gruplar› k›yaslayabili-
riz. Bu psikoloji bilimi aç›s›ndan çok önemlidir çünkü bu ifllemler olmadan merak
etti¤imiz pek çok soruyu cevaplayamazd›k. Diyelim ki kad›nlarla erkekler aras›nda
yarat›c›l›k yönünden bir fark var m› bilmek istiyoruz. O zaman kad›nlar›n ve erkek-
lerin yarat›c›l›klar›n› say›lara dönüfltürür, iki grubun da ortalamas›n› al›r ve istatistik-
sel yöntemlerin yard›m›yla bu ortalamalar› k›yaslayarak bir sonuca ulaflabiliriz.
Bir kavram›n alabilece¤i de¤erleri say›lara dönüfltürmeye yarayan tan›ma ifllem-
sel tan›m denir. ‹fllemsel tan›m sayesinde bir kavram› bir rakama çevirebiliriz. Tablo
1’de psikolojinin ilgilendi¤i baz› kavramlar için örnek ifllemsel tan›mlar s›ralanm›flt›r.
Diyelim ki bir araflt›rmac› uykusuzlukla haf›za performans› aras›ndaki iliflkiyi
inceliyor. Bu araflt›rmac› her fleyden önce uykusuzlu¤u ve haf›za performans›n› ifl-
lemsel olarak tan›mlamak zorundad›r. Bir baflka deyiflle araflt›rmac› bu kavramlar›
ne flekilde ölçece¤ine karar vermelidir. Bir kavram pek çok farkl› flekilde ölçülebi-
lir. Örne¤in uykusuzlu¤u ölçmek için kiflilere 1’den 9’a uzanan bir skalada kendi-
lerini ne kadar uykulu hissettikleri sorulabilir. Bir di¤er yöntem kiflilere son 48 sa-
at içinde toplam kaç saat uyumufl olduklar› sormakt›r. En son uykudan uyan›ld›-
¤›ndan beri geçen süre de bir baflka ifllemsel tan›m seçene¤idir. Demek ki bir kav-
ram bir de¤il birden fazla flekillerde ifllemsel tan›ma dönüfltürülebilir. E¤er bir kav-
ram birden çok flekilde ölçülebiliyorsa hangi ölçümü seçmek daha do¤rudur? Han-
gi ifllemsel tan›m› kullanaca¤›m›za nas›l karar veririz?
SIRA S‹ZDE ‹nsanlar›n kiflilik özellikleri ile sosyal çevrelerinin geniflli¤i aras›ndaki iliflkiyi ölçmek is-
SIRA S‹ZDE
2 tedi¤inizi varsayal›m. Sosyal çevrenin geniflli¤ini hangi farkl› flekillerde belirleyebilirsi-
niz? Bu kavram› ölçmek için iki farkl› ifllemsel tan›m s›ralay›n.
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Kavramsal Geçerlilik
S O R U Bir araflt›rmac›
S O Rolarak
U hedefimiz elbette ölçmek istedi¤imiz kavram› yüksek bir
hassasiyet ve do¤rulukla ölçen bir ifllemsel tan›m seçmektir. ‹fllemsel tan›m›m›z›n
ölçmek istedi¤imiz kavram› do¤ru ölçebilme derecesine kavramsal geçerlilik
D‹KKAT D‹KKAT
(conceptual validity) denir. Yüksek kavramsal geçerlili¤i olan bir ifllemsel tan›m il-
gilenilen kavram›n farkl› de¤erlerini hassasiyet ve kesinlikle ölçer.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
2. Ünite - Psikolojide Araflt›rma Yöntemleri 39
Bir ifllemsel tan›m›n yüksek kavramsal geçerlilik tafl›mas› için ne gibi özellikle-
re sahip olmas› gerekir ve kavramsal geçerlili¤e gölge düflüren problemler neler-
dir flimdi görelim.
Ölçümsel Güvenilirlik
Bir ölçe¤in yüksek kavramsal geçerlilik (reliability) tafl›mas› için öncelikle güveni-
lir olmas› gerekir. Güvenilir bir ölçek ayn› koflullar alt›ndaki her ölçümde ayn› so-
nucu verir. Bunun için ölçek rastlant›ya ba¤l› ölçüm hatalar›ndan ar›nm›fl olmal›-
d›r. Örne¤in bir tart› bir kütleyi her ölçtü¤ünde ayn› say›sal de¤eri veriyorsa o tar-
t›ya güvenebiliriz. Ama her ölçümde farkl› sonuç al›yorsak o tart›ya güvenemeye-
ce¤imiz aç›kt›r. Psikolojide de güvenilir bir ölçek benzer koflullarda benzer de¤er-
leri veren bir ölçektir. fiimdi ölçümsel güvenilirli¤in farkl› türlerini görelim:
1. Test-yeniden test güvenilirli¤i. Bir testi belli aral›klarla bir kifliye yeniden
uygulad›¤›m›zda ne kadar benzer sonuçlar al›yorsak testin test-yeniden test
güvenilirli¤i o kadar yüksektir. Mesela bir zekâ testi bir ö¤renciye bir ay
arayla iki kere uyguland›¤›nda al›nan sonuçlar›n birbirine çok yak›n olmas›
beklenir. ‹ki farkl› ölçümde bambaflka de¤erler al›yorsak sonuçlar›n do¤ru-
lu¤una güvenemeyiz. Tabii psikolojik kavramlar›n de¤eri zaman içinde de-
¤iflebilir. Örne¤in tutum ya da bilgilerimiz hayat›m›z boyunca ayn› kalmaz.
Hatta zekâ gibi daha sabit oldu¤u varsay›lan bir özelli¤in bile zaman içinde
de¤iflebilece¤i gösterilmifltir. O zaman test-yeniden test güvenilirli¤i ölçülen
kavram›n sabit kald›¤›n› varsayd›¤›m›z süreler içinde yak›n ölçümler al›nma-
s›n› öngörür.
2. Gözlemciler aras› güvenilirlik. Uzunluk ölçmek için cetvel son derece
güvenilir bir ölçektir çünkü ölçümler kifliden kifliye de¤iflmez. Buna karfl›-
l›k kar›fl iyi bir ölçek de¤ildir çünkü kar›fl uzunlu¤u kifliden kifliye de¤iflir.
E¤er ölçümler kifliden kifliye farkl›l›k göstermiyorsa ölçe¤in yüksek bir göz-
lemciler aras› güvenilirli¤e sahip oldu¤unu söyleyebiliriz. Kiflilerin tan›ma-
d›klar› biriyle konuflurken ne kadar heyecanl› oldu¤unu ölçmek istiyor ola-
l›m. Bunun için deneklerimizden tan›mad›klar› biriyle on dakika sohbet et-
melerini isteyip bu sohbeti videoya kaydedelim. ‹ki gözlemciden bu vide-
olar› izleyip kiflilerin ne kadar heyecanl› oldu¤unu puanlamalar›n› isteyebi-
liriz. E¤er bu iki gözlemcinin puanlar› birbirine yak›nsa ölçümler yüksek
bir gözlemciler aras› güvenilirli¤e sahiptir. Gözlemcilerin puanlamalar› ara-
s›nda bir paralellik yoksa gözlemciler aras› güvenilirlik düflüktür ve bu öl-
çümlere güvenemeyiz.
3. ‹çsel güvenilirlik. Psikologlar ilgilendikleri kimi kavramlar› ölçmek için öl-
çekler haz›rlarlar. Bu ölçeklerin güvenilir ölçümler vermesi için ölçe¤i olufl-
turan farkl› sorular aras›nda paralellik olmas› gerekir. Öbür türlü her bir so-
ru farkl› bir telden çalaca¤› için ölçe¤in bütünü belli bir kavram› tutarl› ola-
rak ölçemez. Örne¤in “yemek yemeyi ne kadar seviyorsunuz”, “turuncu
rengini ne kadar seviyorsunuz”, ve “kelebekleri ne kadar seviyorsunuz” so-
rular›ndan oluflan uydurma bir ölçek düflünelim. Bu sorular aras›nda bir tu-
tarl›l›k olmad›¤› için kiflilerin bu sorulara verdikleri cevaplar da birbirinden
ba¤›ms›z olacakt›r. Dolay›s›yla böyle bir ölçe¤in hangi kavram› ölçtü¤ü be-
lirsizdir. Bir kavram› say›sallaflt›rmak istiyorsak ölçe¤imizdeki sorunlar›n her
biri bu kavram› ölçmelidir, o zaman sorulara verilen cevaplar aras›nda tutar-
l›l›k olur. E¤er bir ölçe¤in farkl› sorular›na verilen cevaplar birbirine paralel-
se o ölçe¤in yüksek içsel güvenilirli¤e sahip oldu¤u söylenir.
40 Psikolojiye Girifl
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
say›s› d›fl›nda pek çok etkene ba¤l›d›r. Örne¤in kiflinin bulundu¤u yerde ne za-
mandan beri ikâmet etti¤i, arkadafllar›n›n co¤rafi da¤›l›m› ve çal›flma
D Ü fi Ü N E Ltempolar›
‹M gi- D Ü fi Ü N E L ‹ M
bi etkenler kiflinin son bir ayda görüfltü¤ü arkadafl say›s›n› etkiler. Dolay›s›yla ar-
kadafl say›s›n› ölçmek isterken sayd›¤›m›z bu gibi di¤er de¤iflkenleri de ölçeriz. Öl-
S O R U S O R U
çümümüz baflka de¤iflkenlerle kirlenmifltir.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Psikolojinin ilgilendi¤i kavramlar karmafl›k ve çok yönlü oldu¤undan ifllemsel
tan›mlar az ya da çok baflka kavramlarla kirlenmifltir. Biz ne kadar en az kirlenmifl
bir ifllemsel tan›m seçmeye çal›flsak da seçti¤imiz tan›m›n ayn›AMAÇLARIMIZ
anda baflka kavram- AMAÇLARIMIZ
lar› da ölçmesi çok muhtemeldir. Peki o zaman yapmam›z gereken nedir? Bir çö-
züm araflt›rmalar›m›zda ayn› kavram›n bir de¤il birkaç farkl› ifllemsel tan›m›n› kul-
lanmakt›r. Örne¤in arkadafl say›s›n› ölçmek için Facebook’takiKarkadafl
‹ T A P say›s›, tele- K ‹ T A P
fonda kay›tl› insan say›s›, kiflinin son bir ayda sosyal amaçla görüfltü¤ü insan say›s›,
kiflinin do¤um gününü kutlayan insan say›s› gibi pek çok farkl› ölçümler alabiliriz.
E¤er bu ölçümler birbirine paralel rakamlar veriyorsa ve baflka T E L de¤iflkenlerle
EV‹ZYON (ör- TELEV‹ZYON
ne¤in yaln›zl›k hissi) benzer iliflkiler gösteriyorsa bulgular›m›za güvenimiz artar.
Bu sebepten dolay› psikoloji makalelerinde bir kavram›n birden fazla ifllemsel ta-
n›mla ölçülmesine dikkat edilir. Bu flekilde tek bir ifllemsel tan›m›n içerdi¤i prob-
‹NTERNET ‹NTERNET
lemlerin sonuçlara gölge düflürmesi ihtimali azalt›l›r.
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
42 Psikolojiye Girifl
KORELASYON
fiimdiye kadar tek bir psikolojik kavram›n nas›l ölçülece¤ini gördük. Ama psikolo-
ji tek tek kavramlardan ziyade kavramlar aras›ndaki iliflkilerle ilgilenir ve kavram-
lar aras›ndaki düzenli iliflkileri saptamaya çal›fl›r. Örne¤in psikolojik bir çal›flman›n
bulgular› flu flekli alabilir:
1. fiiddet e¤ilimi gösteren insanlar›n daha düflük zekâya sahip olduklar› göz-
lenmifltir.
2. Özgüven eksikli¤i yaflayan insanlar›n lüks tüketime daha çok yöneldi¤i sap-
tanm›flt›r.
‹lk örnekte fliddet e¤ilimi ve zekâ ölçülmüfl, daha sonra bunlar aras›ndaki iliflki
ortaya konmufltur. ‹kinci örnekte özgüven ve lüks tüketim yönelimi ölçülmüfl, son-
ra bu iki kavram iliflkilendirilmifltir. Tek bafl›na özgüveni ölçmek ya da tek bafl›na
lüks tüketim yönelimini ölçmek bize fazla bir bilgi vermez. Daha ilginç olan bu
kavramlar›n birbiriyle nas›l bir iliflki içinde olduklar›d›r.
Demek ki kavramlar› ölçmek istememiz ço¤u zaman onlar› baflka kavramlarla
iliflkilendirmek içindir. Bu flekilde ilginç sorulara cevaplar bulabiliriz: Bir çocu¤un
evindeki kitap say›s› ile çocu¤un zekâs› aras›ndaki iliflki nedir? fiiddet içerikli ya-
y›nlar izlemenin sald›rganl›kla iliflkisi nedir? Peki bu sorular› cevaplamak için kav-
ramlar› birbiriyle nas›l iliflkilendirece¤iz?
‹ki kavram aras›nda düzenli bir iliflki var m› görmek için kullan›lan en temel is-
tatistiksel yöntem korelasyondur. E¤er de¤iflkenlerden birinin ald›¤› de¤erler artar-
ken di¤eri de düzenli olarak art›yor ya da azal›yorsa bu iki de¤iflken aras›nda bir
korelasyon vard›r. Bu korelasyonun de¤eri say›sal olarak belirlenebilir. Korelasyon
katsay›s› -1 ile 1 aras›nda bir say›d›r ve iki de¤iflken aras›ndaki do¤rusal iliflkinin
kuvvetini gösterir. E¤er iki de¤iflken aras›nda hiçbir do¤rusal iliflki yoksa korelas-
yon katsay›s› 0 de¤erini al›r. E¤er de¤iflkenlerden biri artarken di¤eri de art›yorsa kat-
say› pozitif bir de¤er al›r. Örne¤in boy ve kilo aras›nda yaklafl›k 0.7 büyüklü¤ünde
bir korelasyon vard›r. Ayn› flekilde gelir düzeyi ile e¤itim seviyesi aras›nda da pozi-
tif bir korelasyon gözlenir. De¤iflkenlerden biri artarken di¤eri azal›yorsa katsay› ne-
gatiftir. Örne¤in sigara tüketimi ile yaflam beklentisi aras›nda negatif bir korelasyon
vard›r. Say›n›n mutlak de¤eri artt›kça korelasyonun kuvveti artar (fiekil 2.1). Dolay›-
s›yla aralar›nda -0.8 korelasyon gözlemlenen iki de¤iflken aras›ndaki iliflki aralar›nda
0.5 korelasyon gözlemlenen iki de¤iflken aras›ndaki iliflkiden daha kuvvetlidir.
fiekil 2.1
1 0.8 0.4 0 -0.4 -0.8 -1
‹ki de¤iflkenin farkl›
da¤›l›mlar› için
elde edilen
korelasyon
katsay›lar›. Üçüncü 1 1 1 -1 -1 -1
s›rada görüldü¤ü
üzere, da¤›l›mlar
son derece düzenli
olsa bile iliflki 0 0 0 0 0 0 0
do¤rusal olmad›¤›
sürece korelasyon
katsay›s› 0
ç›kabilir.
Kaynak:
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/d/d4/Correlation_examples2.s
vg/1000px-Correlation_examples2.svg.png
‹ki de¤iflken aras›ndaki korelasyonun 0 olmas› her zaman aralar›nda bir iliflki
olmad›¤› anlam›na gelmez. ‹ki de¤iflken aras›nda kuvvetli ama do¤rusal olmayan
bir iliflki mevcut olabilir. Örne¤in iki de¤iflken aras›nda parabolik bir iliflki varsa
2. Ünite - Psikolojide Araflt›rma Yöntemleri 43
Bu son örnekte oldu¤u gibi, kimi zaman korelasyondan nedensellik sonucu ç›-
karamayaca¤›m›z› görmek kolayd›r çünkü akla daha yatk›n baflka aç›klamalar var-
d›r. Ama kimi korelasyonlar bize makul gelen önermeleri destekler. ‹flte o zaman
korelasyonun nedensellik anlam›na gelmedi¤ini hat›rlamak daha zordur. Örne¤in
bir araflt›rma daha çok brokoli yiyen insanlar›n daha az hasta oldu¤unu göstermifl
olsun. Araflt›rma yenen brokoli miktar› ile hastal›¤a yakalanma ihtimali aras›nda
negatif bir korelasyon göstermifltir. Brokoli yemenin hastal›¤a yakalanma riskini
azaltmas› akla yak›n bir ç›kar›m gibi durmaktad›r. Dolay›s›yla fazla düflünmeden
bu ç›kar›m› kabullenebiliriz. Ama bu hatal› bir ç›kar›m olur. Brokoli yemenin has-
tal›k riskini azaltmas› mümkündür ama illa böyle olmas› gerekmez. Sa¤l›klar›na da-
ha fazla özen gösteren insanlar hem daha çok brokoli yiyor, hem de hastal›k ris-
kini düflürecek di¤er baflka davran›fllarda bulunuyor olabilirler. Brokoli yemenin
SIRA S‹ZDE
d›fl›nda bu SIRA S‹ZDE
insanlar ayn› zamanda bol hareket ediyor ve sa¤l›ks›z g›dalardan uzak
durup bol bol meyve sebze yiyorlarsa bu insanlar›n hasta olma riski daha düflük
D Ü fi Ü N E L ‹ M olacakt›r. Bu
D Ü fidurumda
ÜNEL‹M üçüncü bir de¤iflken (sa¤l›¤a gösterilen özen) hem insanla-
r› brokoli yemeye sevk etmekte hem de hastal›¤a yakalanma riskini azaltmaktad›r.
Bu örnekten anlafl›laca¤› üzere, korelasyonlar bize mant›kl› gelen tezleri destekli-
S O R U S O R U
yorsa nedensellik göstermediklerini gözden kaç›rmam›z daha kolayd›r.
N N
SIRA S‹ZDE S‹ZDE
deki problemli ç›kar›mlar› an›nda yakalayabilmelisiniz.
AMAÇLARIMIZ
SIRA S‹ZDE Somonya Üniversitesi’nden
AMAÇLARIMIZ
SIRA S‹ZDE araflt›rmac›lar yeni boflanm›fl çiftlerle mülakat yapt›lar. Bu mü-
4 lakatlarda boflanm›fl çiftlerin %33’ü evlilikleri s›ras›nda para nedeniyle ciddi kavgalar et-
mifl olduklar›n› belirttiler. Bir gazete haberi bu araflt›rman›n bulgular›n› “Para kavgas› bo-
KD Ü‹ fi TÜ NAE LP‹ M DK Ü ‹fi ÜTNbafll›¤›yla
flanmaya sebep” EAL ‹PM duyurdu. Haberde boflanma ihtimallerini düflürmek için evli
çiftlere paralar›n› yönetmeyi ö¤renmeleri önerildi. Araflt›rman›n bulgular›ndan gerçekten
S O R U de paran›n boflanmaya
S O R U sebep oldu¤u sonucuna varabilir miyiz? Bu gazete haberi niye
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
problemlidir?
D‹KKAT D‹KKAT
DENEYSEL YÖNTEM
Korelasyonel bulgulardan neden-sonuç iliflkisi ç›karamayaca¤›m›z› gördük. Ne-
‹SIRA
N T E RS‹ZDE
NET ‹ N T E RS‹ZDE
NET
N N
den-sonuç SIRA iliflkilerini bilmek bizim için önemlidir çünkü ancak nedenini bildi¤imiz
fleylerin sonuçlar›n› kontrol alt›na alabiliriz. Örne¤in sebze ve meyve yemenin
kansere karfl› koruyucu etkisi oldu¤unu bilirsek daha çok meyve-sebze yemeye
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
çal›flabiliriz. Kendilerine kitap okunmas›n›n okulöncesi çocuklar›n kelime hazine-
sini gelifltirdi¤ini bilirsek okulöncesi yafltaki çocuklar›m›za kitap okur, o yafllarda
K ‹ T A P çocu¤u olan K tan›d›klar›m›za
‹ T A P çocuk kitab› hediye ederiz. Korelasyonel bulgulardan
neden-sonuç iliflkisi ç›karamasak da elimizde neden-sonuç iliflkilerini tespit etmek
için güçlü bir araç mevcuttur. Bu araç deneydir. Deney (experiment) psikolojinin
TELEV‹ZYON en temel yöntemidir.
T E L E V ‹ Z Y O N Dolay›s›yla deneyin mant›¤›n› kavramak psikolojik araflt›rma-
n›n mant›¤›n› kavramakt›r. Peki nedir deneyin mant›¤›?
Deneyin mant›¤›n› önce gündelik bir örnekte görmeye çal›sal›m. Diyelim ki,
mercimek çorbas›na rendelenmifl havuç eklemek çorban›n lezzetini artt›r›r m› bil-
‹NTERNET ‹ N T E R N ESizce
mek istiyorsunuz. T bu bilgiye ulaflman›n en iyi yolu nedir? Herhalde akl›n›za
ilk gelen yan›t çorbay› havuç rendesiyle piflirip tad›na bakmak olacakt›r. Peki ama
böyle yaparsan›z havuç rendeli çorban›n lezzetini neyle k›yaslayacaks›n›z? Daha
2. Ünite - Psikolojide Araflt›rma Yöntemleri 45
Deneyin Anatomisi
Her deney temel olarak ayn› anatomiye sahiptir. Deneyde en az bir de¤iflkenin bir
baflka de¤iflken üzerindeki etkisi incelenir. Örne¤in demin gördü¤ümüz örnekte
havuç rendesinin çorban›n lezzetine etkisini inceledik. Deneyde etkisini inceledi-
¤imiz de¤iflkene ba¤›ms›z de¤iflken denir. Örne¤imizde havuç rendesi ba¤›ms›z
de¤iflkendi. Ba¤›ms›z de¤iflkene ba¤l› olarak de¤iflmesi beklenen de¤iflkene ba-
¤›ml› de¤iflken denir. Örne¤imizde ba¤›ml› de¤iflken çorban›n lezzetiydi. Ba¤›ms›z
de¤iflkeni sebep ba¤›ml› de¤iflkeni sonuç olarak düflünebiliriz.
fiimdi bir baflka örnek üzerinden deneyin di¤er yap›tafllar›n› inceleyelim. Cevap
arad›¤›m›z soru çal›fl›rken müzik dinlemenin ö¤renilen bilgi miktar›na etkisi olsun.
Bu örnekte ba¤›ms›z de¤iflken müzik dinlemek, ba¤›ml› de¤iflken ö¤renmedir. Di-
yelim ki korelasyonel araflt›rmalar çal›fl›rken müzik dinleyen insanlar›n derslerinde
daha baflar›l› oldu¤unu göstermifl olsun. Biliyoruz ki bu korelasyonel bulgulardan
çal›fl›rken müzik dinlemenin ö¤renmeyi artt›rd›¤› sonucunu ç›karamay›z. Bu kore-
lasyonun baflka aç›klamalar› olabilir. Örne¤in belki çal›fl›rken müzik dinleyen in-
sanlar daha uzun süre ders çal›fl›yordur. Belki de ö¤renme yetisi daha yüksek in-
sanlar çal›fl›rken müzik dinlemeye daha e¤ilimlidir. Müzik dinlemek ö¤renmeyi ya-
vafllatsa bile, e¤er müzik dinleyerek daha uzun süre çal›fl›l›yorsa ya da daha çabuk
ö¤renen insanlar ayn› zamanda müzi¤e daha düflkün insanlarsa iki de¤iflken ara-
s›nda pozitif bir korelasyon gözlemlenebilir. Çal›fl›rken müzik dinlemek ve ö¤ren-
me aras›nda gerçekten bir neden-sonuç iliflkisi var m› görmek istiyorsak bir deney
yapmak zorunday›z. Gelin bu deneyi birlikte tasarlayal›m.
46 Psikolojiye Girifl
Yapmam›z gereken müzik dinleyerek çal›flan bir grup insan› müzik dinleme-
den çal›flan bir grup insanla k›yaslamakt›r. Bu iki grup aras›ndaki tek fark çal›fl›r-
ken müzik dinlemek olmal›d›r ki iki grubun ö¤renme miktar›nda bir fark gözlem-
lersek bunun dinlenen müzikten baflka bir aç›klamas› olamas›n. fiöyle bir yöntem
izleyebiliriz: Denekleri laboratuara getirip onlara bir metin veririz. Deneklere bu
metindeki bilgileri ö¤renmeleri gerekti¤ini, yar›m saat sonra metinde anlat›lan ko-
nudan bir s›nava gireceklerini söyleriz. Deneklerin yar›s› istedikleri bir müzi¤i din-
leyerek metin üzerinde çal›fl›rken di¤er yar›s› sessiz bir ortamda çal›fl›r. ‹ki grup de-
nek de 30 dakika boyunca verilen metin üzerinde çal›flt›ktan sonra her iki gruba
da metinle ilgili sorular içeren bir test verilir. Bu testten al›nan skor ba¤›ml› de¤ifl-
kenimiz olan ö¤renme kavram›n›n ifllemsel tan›m›n› teflkil eder.
Etkisini inceledi¤imiz ba¤›ms›z de¤iflkene maruz kalan gruba deneysel grup
ad› verilir. Tasarlad›¤›m›z bu deneyde müzik dinleyen grup deneysel gruptur. De-
neysel gruba uygulanan farkl› muameleye deneysel manipülasyon denir. Örne¤i-
mizdeki deneysel manipülasyon gruba müzik dinletmektir. Deneysel manipülas-
yonumuzu uygulad›¤›m›z deneysel grupla k›yaslayaca¤›m›z gruba kontrol grubu
denir. Kontrol grubu ile deneysel grup aras›ndaki tek fark deneysel manipülasyon
olmal›d›r. Yoksa iki grubun ö¤renme miktar› aras›nda gözlemleyece¤imiz fark
manipüle etti¤imiz ba¤›ms›z de¤iflkenden (yani müzik dinlemekten) de¤il di¤er
farkl›l›klardan kaynaklanabilir. Örne¤in iki gruba ö¤renmeleri için farkl› metinler
verildi¤ini ya da metin üzerinde çal›flmak için bir gruba di¤erinden daha uzun sü-
re tan›nd›¤›n› düflünelim. Bu durumlarda iki grup aras›nda bir ö¤renme fark› bu-
lursak bunun müzik dinlemekten baflka aç›klamalar› olabilir, yani sonuçlardan
müzi¤in ö¤renmedeki rolüne dair bir ç›kar›m yapamay›z. Dolay›s›yla deney ve
kontrol grubu deneysel manipülasyon d›fl›nda her konuda tamamen ayn› muame-
leyi görmelidir.
Bir di¤er dikkat etmemiz gereken unsur da deney ve kontrol grubumuzdaki de-
neklerin birbirine denk özelliklere sahip olmas›d›r. Örne¤in bir gruptaki denekler
ortalamada di¤erlerinden daha zeki ya da metindeki konu hakk›nda daha bilgiliy-
se bu durum iki grubun ö¤renme düzeyi aras›nda bir fark yaratabilir. O zaman iki
grup aras›nda gözlemleyece¤imiz ö¤renme fark›n›n müzik dinlemekten kaynak-
land›¤›na emin olamay›z. Peki iki grubun birbirine denk olmas›n› nas›l sa¤lar›z?
Bunun için psikologlar rastgele tahsis (random assignment) ad› verilen yöntemi
kullan›rlar. Bu yöntemde denekler deneysel gruba veya kontrol grubuna rastgele
tahsis edilir. Örne¤in bir dene¤in hangi gruba dahil olaca¤› yaz› tura atarak belir-
lenirse ortalamada bir grubun di¤er gruptan fark› olmas› için bir sebep olmaz. Bu
yöntemle gruplar aras›nda sistematik farklar olmas›n›n önüne geçilmeye çal›fl›l›r.
Bu verdi¤imiz örnekte tek bir deneysel grubumuz olsa da bir çal›flmada de-
neysel grup say›s› birden fazla olabilir. Örne¤in spor yapman›n haf›zaya etkileri-
ni incelemek istedi¤imizi düflünelim. Tasarlayaca¤›m›z deneyde kontrol grubuna
hiç spor yapt›rmazken iki farkl› deneysel grubun birinden günde yar›m saat, di-
¤erinden günde bir saat spor yapmalar›n› isteyebiliriz. Böylece ba¤›ms›z de¤iflke-
nin farkl› de¤erlerinde (spor yapma süresi) ba¤›ml› de¤iflkenimizi (haf›za) ölçerek
ilgilendi¤imiz iliflki hakk›nda daha derinlemesine bilgi ediniriz. Kimi zaman da bir
de¤il birden fazla ba¤›ms›z de¤iflkenin ba¤›ml› de¤iflken üzerindeki etkileriyle il-
gilenebiliriz.
2. Ünite - Psikolojide Araflt›rma Yöntemleri 47
‹ç Geçerlilik
‹ç geçerlilik bir deneyin sonuçlar›n› manipüle etti¤imiz ba¤›ms›z de¤iflkene güven-
le ba¤layabilme derecemizdir. Bir baflka deyiflle, bir deneyin yüksek iç geçerlili¤e
sahip olmas› için ba¤›ms›z de¤iflkenle ba¤›ml› de¤iflken aras›nda nedensel bir ba¤
oldu¤unu güvenle söyleyebilmemiz gerekir. Bunun için ba¤›ms›z de¤iflkenin ba-
¤›ml› de¤iflken üzerindeki etkisini aç›klayabilecek ba¤›ms›z de¤iflken d›fl›nda bir
etken olmamas› gerekti¤ini gördük. Ancak tüm di¤er alternatif aç›klamalar› berta-
raf edebilirsek kurdu¤umuz nedensellik iliflkisine güvenebiliriz.
Deneyde ba¤›ms›z de¤iflkenle birlikte de¤iflim gösteren de¤iflkenler manipülas-
yonumuzu kirletir. Bu gibi de¤iflkenlere kirletici de¤iflken (confounding variable)
ad› verilir. Kirletici de¤iflken örneklerini mercimek çorbas› örne¤imizde gördük.
E¤er havuç rendesi miktar› de¤iflirken ayn› zamanda tenceredeki su veya baharat
miktar› da de¤iflirse bunlar birer kirletici de¤iflkendir. Bu kirletici de¤iflkenler lez-
zet fark›n›n havuç rendesinden kaynakland›¤› ç›kar›m›n› yapmam›za engel olur.
Daha genel olarak deneysel grup ve kontrol grubu aras›nda ba¤›ms›z de¤iflkenden
baflka de¤eri farkl›l›k gösteren bir de¤iflken varsa bu kirletici bir de¤iflkendir.
Bir ilac›n iyilefltirici etkisi var m› tespit etmek için tasarlanan bir deney düflüne-
lim. Deneysel gruba hap›m›z› verip de kontrol grubuna hiçbir fley vermezsek iki
grup aras›nda ilac›n vücuttaki kimyasal etkisi d›fl›nda bir baflka fark daha olur. ‹laç
verilen grup psikolojik olarak iyileflme beklentisi içine girecektir. Bu durumda bu
psikolojik beklenti bir kirletici de¤iflken olur. Bu kirletici de¤iflkeni bertaraf etmek
için bu tür araflt›rmalarda kontrol grubuna plasebo ad› verilen sahte bir hap verilir.
D›fl Geçerlilik
Deneyimiz yüksek iç geçerlili¤e sahipse elde etti¤imiz neden-sonuç iliflkisinin
do¤rulu¤una güvenebiliriz. Ancak bu deneyimizin sonuçlar›n› deney haricindeki
insan ve durumlara genelleyebiliriz anlam›na gelmez. D›fl geçerlilik elde edilen so-
nuçlar› baflka kifli, yer ve zamanlara genelleyebilme derecemizdir. Deneklerimiz
genelleme yapmak istedi¤imiz grubu ne kadar temsil ediyorsa yapaca¤›m›z genel-
leme o kadar geçerli olacakt›r. Örne¤in deneyimize sadece üniversite ö¤rencileri
kat›ld›ysa sonuçlar›m›z›n daha ileri yafllardaki insanlara genellenip genellenemeye-
ce¤i bir soru iflaretidir. Bir kültürde elde edilen sonuçlar›n bir di¤er kültürde göz-
lemlenip gözlenmeyece¤i de d›fl geçerlilikle ilgili bir sorudur.
Peki bir deney için d›fl geçerlilik mi daha elzemdir iç geçerlilik mi? E¤er deney-
sel bir çal›flman›n iç geçerlili¤i yoksa ba¤›ml› de¤iflkendeki fark› yaratan›n ba¤›m-
s›z de¤iflken olup olmad›¤› belli de¤ildir. Dolay›s›yla deneyin sonuçlar›n›n genel-
lefltirilip genellefltirilemeyece¤ini tart›flman›n bir anlam› yoktur çünkü deneyin net
bir sonucu yoktur. Demek ki deneysel bir çal›flmay› ciddiye alabilmemiz için yük-
sek iç geçerlili¤e sahip olmas› önkofluldur. Bu koflul sa¤lan›yorsa sonuçlar› baflka
insan ve ortamlara genelleyip genelleyemeyece¤imiz sorusunu sorar›z.
48 Psikolojiye Girifl
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
N N
l›nda bir etik yönetmelik kabul etti. Bu yönetmelik araflt›rmaSIRAs›ras›nda
S‹ZDE izlenmesi SIRA S‹ZDE
gereken ilkeleri de içeriyordu. Araflt›rmalarda izlenmesi gereken temel ilkelerden
baz›lar› flunlard›r:
• Araflt›rmalara kat›l›m gönüllüdür. Araflt›rma öncesi olas›AMAÇLARIMIZ
kat›l›mc›lara araflt›r- AMAÇLARIMIZ
ma hakk›nda bilgi verilip araflt›rmaya dahil olmak istediklerine dair onayla-
r›n›n al›nmas› gerekir.
K ‹ T A P K ‹ T A P
• Kat›l›mc›lar araflt›rmadan istedikleri zaman ç›kabilirler.
• Kiflilerden edinilen bilgilerin gizlili¤inin korunmas› gerekir.
• Kat›l›mc›lara daima nezaket ve sayg›yla davran›l›r.
• Kat›l›mc›lara araflt›rman›n sonunda araflt›rma hakk›nda Tbilgi
ELEV‹ZYON
edinme olana¤› TELEV‹ZYON
verilir.
Özet
NA M A Ç
Sözdebilimi ve bilimden hangi yönleriyle ayr›ld›- NA M A Ç
Korelasyonu ve niye nedensellik iliflkisi göster-
1 ¤›n› aç›klamak 3 medi¤ini aç›klamak.
Sözdebilim bilimsel bir temeli olmad›¤› halde bi- Korelasyon iki de¤iflken aras›nda do¤rusal iliflki-
lim k›l›f› alt›nda bize sunulan bilgi ve pratiklere nin bir ölçüsüdür. De¤iflkenlerden birinin ald›¤›
denir. Sözdebilim bilimsel terimler kullanarak bir de¤erler artarken di¤erininkiler de düzenli ola-
bilimsellik kisvesi yarat›r ama bu kullan›mlar ha- rak art›yorsa korelasyon pozitif; birinin de¤erleri
tal›, yersiz ve dayanaks›zd›r. Sözdebilimsel iddia- artarken di¤erininkiler düzenli olarak azal›yorsa
lar ço¤unlukla yanl›fllanamayacak mu¤lakl›ktad›r korelasyon negatiftir. ‹ki de¤iflken aras›nda bir
ve bilimsel bir kimli¤i olmayan kiflilerce savunu- korelasyon olmas› de¤iflkenlerden birinin di¤eri-
lur. En önemlisi, sözdebilimsel iddialar bilimsel nin sebebi oldu¤u anlam›na gelmez. Korelasyon
süreçten kopuktur: ‹ddialar bilimsel olarak ya bize sadece veriler aras›ndaki say›sal iliflkiyi gös-
test edilmemifllerdir ya da edildilerse reddedil- terir, nedensellik iliflkisi hakk›nda bir bilgi ver-
mifllerdir. Sözdebilim ço¤unlukla maddi ç›kar mez. ‹ki de¤iflken aras›nda korelasyon gözleni-
sa¤lamak amac›yla bilimin toplum içindeki say- yorsa iki de¤iflkenden biri di¤erinin sebebi olabi-
g›nl›k ve meflruiyetini istismar eder. Sözdebilimi lece¤i gibi kimi zaman da üçüncü bir de¤iflken
bilimden ay›rt edebilmek bizi dayanaks›z bilgile- her iki de¤iflkene de sebep olur.
N
rin izinde maddi ve manevi zarara u¤ramaktan
koruyacakt›r. AM A Ç Deney ve önemini belirtmek.
4
N
Deney etkisini ölçmek istedi¤imiz de¤iflken d›-
‹fllemsel tan›m› ve iyi bir ifllemsel tan›m›n özellik- fl›nda her fleyi sabit tutarak bu de¤iflkenin bir
A M A Ç
N
ram›m›z› yüksek kesinlik ve hassasiyetle ölçebi-
len ifllemsel tan›mlar›n yüksek kavramsal geçer- A M A Ç ‹yi tasarlanm›fl bir deneyin özelliklerini aç›klamak.
5
lili¤i oldu¤unu söyleriz. Yüksek kavramsal ge- ‹yi tasarlanm›fl bir deney yüksek iç geçerlili¤e sa-
çerlilik tafl›mas› için ifllemsel tan›m›m›zla edindi- hip olmal›d›r. ‹ç geçerlilik ba¤›ml› de¤iflkende
¤imiz ölçümün öncelikle güvenilir olmas›, yani gözlenen fark› ba¤›ms›z de¤iflkene ba¤layabilme
ayn› koflullarda ayn› sonuçlar› vermesi gerekir. derecemizdir. Bir di¤er deyiflle, yüksek iç geçer-
Güvenilir olman›n d›fl›nda ölçümler duyarl› ol- lili¤e sahip bir deney ba¤›ms›z de¤iflkenle ba-
mal›, yani de¤iflkenin farkl› de¤erleri aras›ndaki ¤›ml› de¤iflken aras›ndaki neden-sonuç iliflkisini
ince ayr›mlar› yapabilmelidir. Son olarak, iyi bir baflka aç›klamalara aç›k kap› b›rakmayacak fle-
ifllemsel tan›m ölçülmek istenen kavram› ölçme- kilde gösterir. Yüksek iç geçerlilik elde edebil-
li, di¤er baflka kavramlar› ölçmemelidir. Psikolo- mek için bir deneyde deneysel grupla kontrol
jinin ilgilendi¤i kavramlar çok yönlü ve çok kat- grubu birbirine denk olmal› ve deneysel mani-
manl› oldu¤u için ifllemsel tan›mlar ço¤unlukla pülasyon haricinde iki grup tamamen ayn› mu-
ilgilenilmeyen baflka kavramlar› da ölçer. Bun- ameleyi görmelidir. O zaman ba¤›ml› de¤iflken-
dan dolay› ideal olan bir kavram› birden fazla ifl- de gözlenen de¤iflikli¤i ba¤›ms›z de¤iflkenle aç›k-
lemsel tan›mla ölçmektir. E¤er farkl› ifllemsel ta- lamaktan baflka seçene¤imiz kalmaz.
n›mlar benzer ölçümlere ulafl›yor ve di¤er kav-
ramlarla benzer iliflkiler sergiliyorsa sonuçlar›m›-
za olan güvenimiz artar.
2. Ünite - Psikolojide Araflt›rma Yöntemleri 51
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›dakilerden hangisi bilimin bir ilkesi de¤ildir? 6. Afla¤›daki korelasyon katsay›lar›ndan hangisi de¤ifl-
a. Elefltiriye aç›k olma kenler aras›nda daha kuvvetli bir do¤rusal iliflkinin var-
b. Herkes taraf›ndan tasdik edilebilecek gözlem ve l›¤›na iflaret eder?
ak›l yürütmelere dayanma a. 0.23
c. Uzmanlar aras›nda süregiden karfl›l›kl› görüfl al›fl-
b. 0.55
verifli
c. -0.82
d. Bilgi ve bulgular›n flaflmazl›¤›na sars›lmaz güven
d. 0.77
e. Edinilen bulgular›n paylafl›lmas›
e. -0.01
2. Sözdebilim hakk›nda afla¤›da belirtilenlerden hangi-
si do¤rudur? 7. Neden-sonuç iliflkisi kurabilmek için hangi araflt›r-
a. Sözdebilim ço¤unlukla bilimsel bir kimlikleri bu- ma yöntemi izlenmelidir?
lunmayan kiflilerce ortaya sürülür. a. anket
b. Sözdebilimin iddialar› bilimsel süreçten geçip b. deney
onaylanmam›flt›r c. korelasyonel çal›flma
c. Sözdebilim ço¤unlukla bir ürün ya da hizmet
d. enlemesine çal›flma
satma amac›ndad›r
e. gözlem
d. Sözdebilim ço¤u zaman yanl›fllanamayacak ka-
dar mu¤lak iddialarda bulunur
e. Yukar›dakilerin hepsi 8. Deney grubuyla kontrol grubunu k›yaslad›¤›m›z ba-
sit bir deneyde iki grup _____________ haricinde her
3. Bir araflt›rmac› kafeinin konsantrasyon üzerine etki- bak›mdan birbirine denk olmal›d›r.
sini inceliyor. Bunun için kontrol grubuna kafeinsiz a. deneysel manipülasyon
kahve içirilirken, deneysel grup kafeinli kahve içiyor. b. ba¤›ml› de¤iflken
Bu çal›flmada konsantrasyon nedir? c. rastgele tahsis
a. ba¤›ml› de¤iflken d. ifllemsel tan›m
b. ba¤›ms›z de¤iflken
e. iç geçerlilik
c. deneysel manipülasyon
d. ifllemsel tan›m
e. kontrol grubu 9. Afla¤›dakilerden hangisi psikolojik araflt›rmalarda iz-
lenmesi benimsenen etik prensiplerden de¤ildir?
4. Bir ifllemsel tan›m afla¤›daki hangi özelliklere ayn› a. kat›l›mc›lar›n zarar görme ihtimalinin minimuma
anda sahip olamaz? indirgenmesi
a. güvenilir ve geçerli b. kat›l›m›n gönüllü olmas›
b. güvenilir ve geçersiz c. kat›l›mc›lar›n mahremiyetine sayg› gösterilmesi
c. güvenilir de¤il ve geçerli d. kat›l›mc›lara nezaket ve sayg›yla davran›lmas›
d. güvenilir de¤il ve geçersiz e. deneye bafllamadan kat›l›mc›lara test edilen fik-
e. b ve c
rin aç›klanmas›
Yaflam›n ‹çinden
“ (D‹KKAT)
Bu y›l Temmuz ay›nda 5
cuma, 5 cumartesi, 5 Pazar
Bu mesaj Facebook’ta binlerce kifli taraf›ndan paylafl›l-
m›fl bir mesajd›r. ‹nsanlar ümit vaat eden bu mesajlar›
“ne kaybederim, ya tutarsa” diyerek paylaflsa da, mesa-
j›n tutmas› için hiçbir sebep yoktur. Kifliye dört gün
bulunuyor. Bu 823 y›lda bir
içinde para ya¤sa bile bunun sebebi mesaj› paylaflmak-
olan bir durum. Buna “una
t›r diyemeyiz (korelasyon nedensellik göstermez). Bu
borsa di soldi”, yani bereket
paylafl›mla kaybedilen sadece vakittir ama düflünülme-
deniyor. Bu bilgiyi paylaflan den kabul edilen baflka iddialar çok daha pahal›ya mal
herkese dört gün içinde para olabilir.
”
ya¤›yormufl, Feng Shui
teorisine göre... deneyelim Kaynak: Benzeri az›ls›z bilgi ve hurafelerin çürütüldü-
bakal›m ya tutarsa:)))) ¤ü k›sa yaz›lar okumak için http://yalansavar.org
sitesini takip edebilirsiniz.
BOL fiANS YA TUTARSA
Okuma Parças›
Çal›flman›n
Araflt›rma Araflt›rma Verilerin Verilerin makale haline
Fikri Deseni Toplanmas› Analizi getirilmesi ve
bas›lmas›
S›ra Sizde 3
Yalan söylemek toplumda hofl karfl›lanmayan ve birey-
lerde istenmeyen bir özelliktir. Dolay›s›yla toplumsal
aç›dan kabul edilir bir görüntü çizme ve olumlu bir in-
tiba b›rakma arzular› kiflilerin “ne s›kl›kta yalan söylü-
yorsunuz” sorusuna verdikleri cevab› kirletebilir.
S›ra Sizde 4
Gazete haberi problemlidir çünkü korelasyonel bulgu-
lardan neden-sonuç iliflkisi ç›karm›flt›r. Boflanm›fl çiftle-
rin para konusunda kavga etmeleri boflanmalar›n›n se-
bebi bu anlaflmazl›kt›r anlam›na gelmez. Para konusun-
da kavga eden çiftler daha yüksek oranlarda boflan›yor
olsa bile bunun alternatif aç›klamalar olabilir. Örne¤in
geçim s›k›nt›s› hem çiftlerin boflanma ihtimalini artt›r›p
hem de para konusunda daha s›k kavga etmelerine yol
açabilir. Farkl› karakterlerde çiftler ya da birbirlerine
sevgi ve sayg› duymayan çiftler s›rf para konusunda de-
¤il her konuda daha fazla kavga ediyor olabilirler. Bu
çiftlerin boflanma sebebi geçimsizlik, uyumsuzluk, sevgi-
2. Ünite - Psikolojide Araflt›rma Yöntemleri 55
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
sizlik ve sayg›s›zl›k olabilir. Bu durumda para konusun- Mook, D. G. (2001). Psychological Research: The Ideas
daki kavgalar bu problemlerin bir sonucudur. Behind the Methods. New York: W. W. Norton &
Ama bunun ötesinde bu araflt›rma sonuçlar› bize para Company.
konusunda kavga eden çiftlerin para konusunda kavga Pelham, B. W. & Blanton, H. (2006). Conducting Rese-
etmeyen çiftlerden daha yüksek oranda bofland›¤›na arch in Psychology: Measuring the Weight of Smoke
dair bir bilgi vermemektedir. Belki boflanmam›fl çiftle- (3rd Edition). New York: Whadsworth Publishing.
rin de tam› tam›na ayn› oran›, yani %33’ü para konu- Shadish, W. R., Cook, T. D.,& Campbell, D. T. (2002).
sunda fliddetli kavgalar etmektedir. Hatta belki bu oran Experimental Designs for Generalized Causal Infe-
%40’t›r. Elimizde bir ölçüm olmadan bunu bilemeyiz. rence. Boston: Houghton-Mifflin
Bütün bu sebeplerden dolay› bu korelasyonel bulgular-
dan para konusunda kavga etmenin boflanmaya yol aç-
t›¤› ç›kar›m›n› yapmak mümkün de¤ildir. Bu iddia ge-
çerli olabilir ama elimizdeki veriler bu geçerlili¤i göste-
rebilecek nitelikte de¤ildir.
S›ra Sizde 5
Elma kabu¤unu kaynat›p içtikten sonra üçüncü gün iyi-
leflmemiz bize bu tedavi yönteminin etkinli¤i konusun-
da hiçbir fley söylemez. Kaynat›lm›fl elma kabu¤u suyu-
nu içmesek belki yine ayn› sürede iyileflecektik, hatta
kim bilir belki daha bile çabuk iyileflecektik. Elimizde
karfl›laflt›rma yapacak bir veri olmad›¤› için kaynat›lm›fl
elma kabu¤unun etkisini bilemeyiz. Bu etkiyi saptaya-
bilmek ancak bir deneyle mümkündür.
3
PS‹KOLOJ‹YE G‹R‹fi
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Sinir hücrelerinin yap›s›n› ve sinirsel iletiyi aç›klayabilecek,
N
Sinir sisteminin kimyasal bileflenlerini listeleyebilecek,
N
Sinir sistemini s›n›fland›rabilecek,
Sinir sisteminde önemli yap›lar› listeleyerek bu yap›lar ve ifllevleri aras›ndaki
N
iliflkiyi kurabilecek,
Beyin kabu¤unun yap›lanmas›n› ve ifllevlerini aç›klayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Sinir Hücresi • Hormon Sistemi
• Sinirsel ‹leti • Otonom Sinir Sistemi
• Sinaps • Limbik Sistem
• Nörotransmiter • Beyin Kabu¤u
• Periferik (Çevresel) Sinir Sistemi • Ön Beyin, Orta Beyin, Alt Beyin
• Duysal ve Motor ‹fllevler
‹çindekiler
Sinir Hücresi
Sinir sisteminde haberleflmeyi sa¤layan temel hücresel bileflen, sinir hücresidir
(fiekil 3.1). Sadece beyinde 100 milyardan fazla sinir hücresi oldu¤u düflünülmek-
tedir. Sinir hücrelerini di¤er hücrelerden ay›ran en önemli özellik elektrokimyasal
sinyal iletimini gerçeklefltirebilmesidir. Bu bölümde, elektrokimyasal sinyallerin
bir nöronda oluflup di¤er nöronlara nas›l iletildi¤ini ö¤renece¤iz. Nöron: sinir hücresi
Sinir hücrelerinde soma (Yunanca gövde) ad› verilen hücre gövdesi bulunur.
Hücre gövdesinde di¤er hücreler gibi hücre çekirde¤i, sitoplazma (hücre içindeki
saydam ve homojen dolgu kitlesi) ve organeller (küçük organlar) vard›r. Sinir hüc-
releri di¤er hücrelerden farkl› olarak dendrit ve akson olarak adland›r›lan 2 farkl›
uzant› tipine sahiptir (fiekil 3.1). Dendritler, di¤er sinir hücrelerinden sinyalleri al›r-
ken, aksonlar oluflan sinyallerin di¤er hücrelere aktar›m›n› sa¤lar. ‹letinin aktar›ld›-
¤› hücreler baflka bir nöron ya da nöron d›fl› hücreler (örne¤in kas ya da bez hüc-
resi) olabilir. Dendritler genellikle a¤aç dallar›n› and›ran flekilde çok say›da dallan-
malara sahiptir. Dendrit ad›n›n türetildi¤i déndron kelimesi Yunanca “a¤aç” anla-
m›na gelmektedir. Dendritlerin aksine, sinir hücresi gövdesinden sadece bir akson
ayr›l›r, sonra dallan›r. Aksonlar›n uç bölümlerine akson sonlanmas› ad› verilir. Ak-
son sonlanmalar› dü¤me fleklinde geniflleme gösterdikleri için uç dü¤meleri olarak
da adland›r›labilirler. Sinir hücreleri, kimyasal haberci moleküllerini bu uç dü¤me-
lerinden hedef hücreleri (örne¤in di¤er sinir hücrelerini) etkileyecek flekilde d›fla-
r› salg›lar.
58 Psikolojiye Girifl
fiekil 3.1
fiekil 3.2
Nöron Tipleri
Sinir hücresi
Multipolar Nöronlar Purkinje Nöron türleri: Multipolar,
Motor Nöron Piramidal Nöron bipolar, unipolar ve
aksonsuz nöronlar.
Dendritler Dendritler
Akson Akson
Dendritler Akson
Dendritler
Aksonsuz Nöronlar
Akson
Dendritler
Kaynak: http://www.interactive-biology.com/3247/the-neuron-external-structure-and-classification/
‹yonlar›n hücre zar›n›n iki taraf› aras›nda hareketi iyon kanallar› arac›l›¤›yla ger-
çekleflir. Hücrenin uyar›lmas› ile birlikte, hücre zar›nda aç›lan kanallar pozitif yük-
lü parçac›klar›n (iyon) hücre içine girmesini sa¤lar. Bu iyon hareketi zar potansi-
yelinde de¤iflime neden olur; dinlenim zar potansiyeli azal›r (potansiyel fark› 0’a
yaklafl›r). Bu yan›ta depolarizasyon denir. Hücre zar›ndaki potansiyel fark›n›n tek-
rar dinlenim durumuna geri dönmesine ise repolarizasyon ad› verilir. Bazen bu
potansiyel fark› dinlenme durumuna göre daha da artabilir (hiperpolarizasyon).
Hücre zar›ndaki potansiyel de¤iflimleri hücreye yerlefltirilen bir elektrot yard›m›y-
la kaydedilebilir ve elde edilen kay›tlarda dinlenim zar potansiyeli olan de¤erden
0’a do¤ru yükselen çizgiler depolarizasyonu; dinlenim zar potansiyeline do¤ru al-
çalan çizgiler repolarizasyonu gösterir (fiekil 3.5).
Bir sinir hücresinde oluflan uyar›n›n di¤er hücreye aktar›lmas› için, oluflan elek-
triksel sinyalin sinir hücresinin aksonu boyunca ilerlemesi gerekir. Halbuki, uyar›l-
ma sonucu sinir hücresinin belirli bir bölgesinde oluflan depolarizasyon dalgas›
hücre zar› boyunca ilerlerken azal›r ve söner. Bu elektriksel sinyallerin uzun me-
safelerde eksilmeden ilerlemesi için aksiyon (hareket) potansiyeli ad›n› verdi¤imiz
3. Ünite - Sinir Sisteminin Yap›s› ve ‹fllevleri 61
daha büyük iyon hareketinin yol açt›¤› elektriksel yan›t›n oluflmas› gerekir. Aksi-
yon potansiyeli, sinir hücresinin belirli bir eflik seviyenin üzerinde uyar›lmas› du-
rumunda ortaya ç›kan ve anl›k olarak hücre zar›n›n iç taraf›n›n d›fl›na göre 0’dan
büyük (pozitif) bir de¤er ald›¤› özel bir depolarizasyon fleklidir. Aksiyon potansi-
yeli bir kez olufltu¤unda akson ucuna kadar eksilmeden ulafl›r. Aksiyon potansi-
yelleri “ya hep ya hiç” yasas›na göre varl›k gösterirler. Yani aksiyon potansiyelini
oluflturmak için yeterli bir uyaran fliddeti daha da artarsa aksiyon potansiyeli dal-
gas›n›n büyüklü¤ü de¤iflmez. Bu elektrik anahtar›n› açmaya benzer; dü¤meye ne
kadar h›zl› veya sert basarsan›z bas›n, elde etti¤iniz ›fl›¤›n düzeyi ayn›d›r. Aksiyon
potansiyelini oluflturan aksonun bafllang›ç noktas›nda bulunan ve belirli bir dere-
cede depolarizasyon olufltu¤unda aç›lan sodyuma geçirgen iyon kanallar›d›r.
Yukar›da da belirtildi¤i gibi aksiyon potansiyelinin ilerleme h›z›, ranvier bo¤umla-
r›nda oluflarak s›çray›c› karakterde ilerledi¤i için miyelinli liflerde daha yüksektir.
fiekil 3.5’de aksiyon potansiyeli s›ras›nda elektriksel de¤ifliklikler ve alt›nda yatan
iyon nareketlerini flematik olarak özetlenmifltir.
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
fiekil 3.5
Aksiyon potansiyelinin ortaya ç›k›fl›: Zar
Dpotansiyeli
Ü fi Ü N E L ‹ M uyar›lma efli¤ine ulaflt›¤›nda,
D Ü fi Ü N E L ‹ M
Na+ kanallar› kapan›r Zirve sodyum (Na+) kanallar› aç›l›r, yo¤unluk
+40 fark› ve pozitif yükü nedeniyle sodyum
hücre
S O R Uiçine ak›n eder ve aksiyon potansiyeli
S O R U
Zar Potansiyeli (mV)
K kanallar› aç›l›r ve
+
K+hücreyi terk etmeye oluflur. Aksiyon potansiyelinin ç›kan
Faz
Alçalan Faz
bafllar
faz;
D ‹ K Kinen
A T koluna da repolarizasyon Dfaz›
‹ K Kya
AT
0
Yüks
N N
SIRA SIRA S‹ZDE
Na+ hücreye girer Zay›f + noktada gözlenen hem yo¤unluk fark› hem
Uyar›mlar K kanallar› kapan›r
Uyar›lma Efli¤i de pozitif yükü nedeniyle hücre d›fl›na
-55 ç›kar. Bu s›rada sodyum kanallar› kapan›r
Dinlenim Potansiyeli AMAÇLARIMIZ
(tepe noktas›) ve art›k sodyum hücre AMAÇLARIMIZ
içine
-70
giremez. Fakat potasyum hücreyi terk
Uyaran etmeye devam etti¤i için repolarizasyon
0 1 2 3 4 5 ortaya ç›kar. Zar potansiyeli dinlenim
K ‹ T A P
Zaman (ms) potansiyeline ulaflt›¤›nda potasyumK ‹ T A P
kanallar› kapanmaya bafllar ve bu
süreçteki gecikmeye ba¤l› olarak
Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Action_potential hiperpolarizasyon ortaya ç›kabilir.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Her bir nöron hem uyar›c› hem de bask›lay›c› sinyaller olabilir. E¤er toplam
uyar›c› sinyaller bask›lay›c› sinyallerden fazla ise nöronun aksiyon potansiyeli
oluflturma olas›l›¤› artar.
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
62 Psikolojiye Girifl
fiekil 3.6
Sinaptik iletinin flematik gösterimi. Sadelefltirme amac›yla tek bir sinaptik ba¤lant› örne¤i verilmifltir. Gerçekte
bir hücrenin üzerinde çok say›da sinaptik ba¤lant› bulunmaktad›r. Akson uçlar›ndaki kesecikler
nörotransmiter moleküllerini içermektedir. Aksiyon potansiyeli akson sonlanmas›na ulaflt›¤›nda, kesecikler
hücre zar›na do¤ru harekete geçer ve nihayet zar ile bütünleflip aç›larak içerdikleri molekülleri sinaptik aral›¤a
boflalt›rlar. Sinaptik aral›ktaki moleküller sinaps sonras› zara ba¤l› reseptörlerle etkileflime girerek, bu al›c›
hücrenin fonksiyonunu etkilerler. Sinaptik ileti birçok yol ile sonland›r›labilir. Bunlardan biri nörotransmiterin
sinaptik aral›ktan sinaps öncesi hücreye geri al›nmas›d›r. Bu moleküller tekrar kesecikler içinde depolanarak
bir sonraki aksiyon potansiyeli akson sonuna ulaflt›¤›nda yine sinaptik bofllu¤a sal›n›r.
1. Aksiyon potansiyelleri aksondan
afla¤› do¤ru yol alarak sinaps olarak
adland›r›lan nöronlar aras›ndaki ba¤lant›
noktas›na ulafl›r.
Gönderen Nöron
Al›c› Nöron
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Aksiyon Potansiyeli
Sinaps
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Gönderen
Nöron
Sinaptik Kesecikler Aksiyon S O R U S O R U
Potansiyeli Geri Al›m
D‹KKAT D‹KKAT
3. Sinaps sonras› nöron fazla
Sinaptik Aral›k 2. Aksiyon potansiyeli
nörotransmiter moleküllerini
Akson Ucu akson ucuna ulaflt›¤›nda üzerinde bulunan tafl›y›c›
N N
nörotransmiterlerin
SIRA S‹ZDE
proteinler yoluyla geri SIRA S‹ZDE
sal›nmas›n› sa¤lar.Bu
çekebilir.
moleküller sinaptik
aral›¤› geçerek sinaps
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
sonras› nöron üstünde
Al›c› Nöron Nörotransmiter bulunan reseptörlere
Reseptörler
ba¤lanarak al›c› nöronun
K ‹ T A P K ‹ T A P
tepkisini uyand›r›r veya
bask›lar.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Kaynak: Myers, D. G. (2011).
Bir sinir hücresinde uyar›n›n oluflmas›, iletimi ve di¤er hücreye aktar›m› süreci-
ni 2 sinir hücresi örne¤inde s›ral› flekilde özetleyelim;
1. Birinci sinir hücresine farkl› kaynaklardan gelen uyar›lar›n toplam› eflik se-
viyenin üzerinde bir depolarizasyon oluflturur ve hücrede aksiyon potansi-
yeli geliflir.
2. Aksiyon potansiyeli akson boyunca ilerler.
3. Aksiyon potansiyeli akson ucuna ulafl›r.
4. Kalsiyum kanallar› aç›l›r ve kalsiyum hücre içine girer.
5. Nörotransmiter sinaptik aral›¤a sal›n›r.
6. Nörotransmiter, ikinci hücredeki reseptörüne (sinaps sonras› zar bölgesinde
bulunur) ba¤lan›r.
64 Psikolojiye Girifl
Nörotransmiterler ve Reseptörleri
Akson uçlar›ndan sal›nan kimyasal haberci moleküllere nörotransmiter ad› verildi-
¤ini belirtmifltik. Bu moleküller, yukar›da da ifade edildi¤i gibi, sal›n›ncaya kadar
akson sonlanmalar›nda kesecikler içinde dururlar. Nörotransmiterler, sinaps önce-
si zardan sinaptik aral›¤a sal›n›r ve reseptör ad›n› verdi¤imiz nörotransmitere özgü
al›c› moleküller ile etkileflime girer. Nörotransmiterin reseptörüne ba¤lanmas›- bir
anahtar›n kilidi açmas› gibi- reseptörün ba¤lant›l› oldu¤u hücre içi mekanizmalar›
bafllatarak hedef hücrenin iflleyiflini etkiler. Sal›nan nörotransmiterin reseptörü al›-
c› sinir hücresinde olabildi¤i gibi, salg›y› yapan sinir hücresinde de bulunabilir.
Böyle bir durumda sinaptik aral›kta bulunan nörotranstransmiter, sal›nd›¤› hücre
üzerinde bulunan reseptörünü etkileyerek kendi sal›n›m›n› art›rabilir ya da azalta-
bilir. Bu tür ayarlay›c› reseptörleri bir termostat›n kontrol ünitesi olarak düflünebi-
liriz; s›cakl›k belirli bir seviyenin üstüne ç›kt›¤›nda s›cakl›k art›fl› durdurulabilir.
Benzer flekilde sinaps aral›¤›ndaki nörotransmiter seviyesi belirli bir seviyeye ulafl-
t›¤›nda, sinaps öncesi reseptörleri uyararak daha fazla nörotransmiter sal›nmas›n›
engelleyebilir. Sinir sistemi, nöral iflleyiflin optimal düzeyde gerçekleflmesi için bu
tür düzenleyici mekanizmalara bir çok seviyede sahiptir.
Sinir sisteminde farkl› moleküler yap›da nörotransmiterler vard›r. Ayr›ca, tek bir
nörotransmiter için birden fazla reseptör çeflidi bulunmaktad›r. Tek bir nörotrans-
mitere ait farkl› reseptör tiplerine, ilgili nörotransmiterin reseptör alt- tipleri denir.
Örne¤in, dopamin ad› verilen nörotransmiterin en az befl farkl› alt-reseptörü bulu-
nur. Nörotransmitere verilen yan›t›n ne olaca¤›n› hedef hücrede bulunan reseptör
alt-tipleri belirler. Baz› durumlarda iki farkl› reseptör alt-tipi, birbirine z›t etki gös-
terebilir ve buna ba¤l› olarak ayn› nörotransmiterin iki farkl› hücrede iki farkl› ya-
n›t› oluflabilir. Örne¤in, dopamin molekülleri D1 reseptörüne ba¤land›¤›nda sinaps
sonras› hücre uyar›l›rken D2 reseptörüne ba¤land›¤›nda sinaps sonras› hücre bas-
k›lan›r. Hem nörotransmiter hem de reseptör tiplerindeki çeflitlilik, sinir sistemin-
deki kimyasal iletimin anlafl›lmas› ve kontrol edilmesini zorlaflt›ran kompleks özel-
li¤ini ortaya koymaktad›r.
Sinaptik düzeyde haberleflme gerçeklefltikten sonra iletiflimin kesilmesi de
önemlidir. ‹letinin sonland›r›lmas› için, nörotransmiter sinaptik aral›ktan farkl› yol-
larla uzaklaflt›r›l›r: Nörotransmiter 1- enzimler taraf›ndan parçalanabilir; 2- Salg›lan-
d›¤› hücreye tekrar geri al›nabilir. Bu geri al›ma reuptake denir; 3- Nörotransmiter
ba¤land›¤› reseptörüyle birlikte sinaps sonras› hücre içine al›nabilir; 4- Sinaptik
aral›¤›n d›fl›na s›zarak astrositler taraf›ndan tutularak parçalanabilir.
Nörotransmiter Tipleri
Nörotransmiterler kimyasal yap›lar›na göre farkl› gruplara ayr›l›rlar.
Glutamat ve GABA
Beyinde temel uyar›c› nörotransmiter glutamat, temel bask›lay›c› nörotransmiter
ise GABA’d›r. Her iki nörotransmiter de amino asit yap›s›ndad›r (amino asitler pro-
teinlerin temel yap› tafllar›d›r) ve beyinde yayg›n olarak bulunurlar. Glutamat ö¤-
renme ve haf›zan›n oluflmas› için gerekli bir nörotransmiterdir. Glutamat›n bu ro-
lü nöronlar aras›ndaki ba¤lant›lar› güçlendirmesine dayand›r›lmaktad›r (Newpher
& Ehrens, 2008). Fakat glutamat›n afl›r› salg›lanmas› nöronlar aç›s›ndan toksik etki
gösterir ve hücre ölümüne yol açabilir. Bu nedenle, afl›r› glutamat salg›s›na yol
açan durumlarda (örn. beyin damarlar›nda t›kanma ya da beyin zedelenmesi gibi)
glutamat aktivitesini bir glutamat antagonisti ile bask›lamak beyinde oluflabilecek
hasar› azaltabilmektedir (Çolak ve ark, 2003).
Glutamat›n aksine, GABA, merkezi sinir sisteminin temel bask›lay›c› nörotrans-
miteridir. GABA reseptörlerinin uyar›lmas›, hiperpolarizasyona neden olarak bu
reseptörün bulundu¤u hücrelerin aksiyon potansiyeli oluflturma olas›l›klar›n› dü-
flürür. Alkolün etkisi büyük oranda GABA reseptörleri üstündeki etkisine ba¤l›d›r.
Benzer flekilde, klinikte endifle azalt›c› ilaçlar›n önemli bir bölümü de GABA ileti-
mini artt›rmak yoluyla etki göstermektedir.
Glutamat ile GABA aktivitesi aras›ndaki denge, merkezi sinir sistemimizin sa¤-
l›kl› iflleyifli için büyük bir öneme sahiptir. Örne¤in, GABA reseptörlerini bask›la-
mak epileptik nöbetlere (sara nöbetleri) neden olabilir. Bu nedenle epilepsinin
baz› tiplerinde GABA/glutamat dengesinin glutamat lehine bozuldu¤u düflünül-
mektedir.
Ard›fl›k olarak sinaptik ba¤lant› kuran (A, B ile; B, C ile) 3 nöron oldu¤unu düflünün. A nö-
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
ronu glutamat, B nöronu GABA salg›l›yor. A nöronunu uyard›¤›n›zda C nöronunda nas›l bir 2
yan›t al›rs›n›z?
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Asetilkolin
Asetilkolin, ilk keflfedilen nörotransmiterdir. Sinir sisteminin birS Oçok
R U bölgesinden S O R U
sal›n›r. Merkezi sinir sisteminde baz› nöronlar, iskelet kas›n› uyaran motor nöron-
lar, otonom sinir sisteminin parasempatik nöronlar› asetilkolin salg›lar. Asetilkolin
D‹KKAT D‹KKAT
reseptörlerinin alt-tipleri organlara göre farkl›l›k gösterir. Örne¤in, iskelet kas› üze-
rinde bulunan asetilkolin reseptörleri ile kalp kas›ndaki reseptörler farkl› tiptedir.
N N
Dolay›s›yla, merkezi sinir sistemine geçmeyen ve asetilkolininSIRA S‹ZDEkas›n› uyar-
iskelet SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
66 Psikolojiye Girifl
mas›n› engelleyen antagonist maddeler kalp h›z›n› etkilemez. Merkezi sinir siste-
minde, asetilkolin hareket ve bellek için önemli olan sinirsel devrelerin iflleyifli için
gereklidir. Asetilkolinin etkisini engelleyen ve merkezi sinir sistemine geçebilen
kimyasallar bellek oluflumunu engeller. Alzheimer hastal›¤›nda, beyinde bellek ile
ilgili alanlar olan beyin kabu¤u ve hipokampusa asetilkolin sa¤layan nöronlar›n
eksildi¤i gözlenmifltir. Asetilkolin sinaptik aral›kta bulunan bir enzim taraf›ndan
parçalan›r.
fiekil 3.7
Sinir sistemini oluflturan merkezi sinir sistemi ve periferik sinir sistemi. Merkezi sinir sistemi beyin ve
omurilikten oluflur. Sinir sisteminin kafatas› ve omurlar›n d›fl›nda kalan bölümü periferik (çevresel) sinir
sistemi olarak adland›r›l›r. Kaynak: (sol flekil) Brooker, R., ve ark., (2011).
Periferik (Çevresel)
Merkezi Sinir Sinir Sistemi S‹N‹R S‹STEM‹
Sistemi
Otonom Somatik
Spinal Sinir Sistemi Sinir Sistemi
Sinirler
Sempatik Parasempatik
Sinir Sistemi Sinir Sistemi
Kaynak: http://www.ohsu.edu/xd/outreach/programs/thinkfirst/kids-teens-adults/nervous-system.cfm
3. Ünite - Sinir Sisteminin Yap›s› ve ‹fllevleri 69
fiekil 3.9
Çevresel sinir sisteminin bir alt yap›s› olan otonom sinir sistemi sempatik ve parasempatik bölümlerden
oluflur. Bu sistemler organlar üstünde birbirine z›t etki gösterir. Örne¤in, sempatik sistem sindirim
faaliyetlerini bask›larken parasempatik sistem uyar›r. Parasempatik sistemin liflerinden asetilkolin, sempatik
sistemin liflerinden noradrenalin salg›lan›r. Otonom sinirlerin hücre gövdeleri otonom gangliyonlarda
bulunur. Otonom sinir sistemi, çevresel sinir sisteminde yer al›r fakat merkezi sinir sisteminden gelen
sinyaller taraf›ndan kontrol edilir.
Parasempatik Sempatik
Gözler Gözler
Göz bebe¤i küçülür Göz bebe¤i büyür
• •
• • Tükürük Bezi
Tükürük Bezi Gangliyon
Salya artar • Salya azal›r
Medulla Oblongata
Kalp • • Kalp
• •
Kalp at›fl› düfler Kalp at›fl› artar
•
Vagus
Siniri Akci¤er
Akci¤er •
• • Bronfllar genifller
Bronfllar daral›r •
•
Mide • • Mide
• Sindirim bask›lan›r
Sindirim uyar›l›r • •
• • •
• • • • Karaci¤er
• •
Karaci¤er • Safra sal›m› uyar›l›r
•
Safra sal›m› uyar›l›r • • Böbrekler
• •
• Epinefrin ve
• •
• • norepinefrin salg›lan›r
Ba¤›rsaklar •
Salg› uyar›l›r • • Ba¤›rsaklar
• Salg› bask›lan›r
‹drar kesesi • •
Mesane daral›r • ‹drar kesesi
Sempatik Mesane genifller
Gangliyon
Zinciri
Kaynak: http://www.vitalcaremedical.com/index.php?page=autonomic-nervous-system
Her bir organ otonom sinir sistemi taraf›ndan bölgesel olarak kontrol edilir.
Örne¤in, gözümüze fazla ›fl›k geldi¤inde, parasempatik lifler arac›l›¤›yla göz be-
bekleri küçülür ya da kan bas›nc› k›smi olarak düfltü¤ünde- damar düz kaslar›n›
ve kalbi uyaran sempatik uyar› arac›l›¤›yla- damarlar kas›l›r, kalbin kas›lma gücü
artar ve bas›nç normale döner. Verdi¤imiz örneklerde, ilgili organlar d›fl›ndakiler
etkilenmemifltir. Bu otonom yan›tlar, beyin sap› ya da omurilik düzeyinde bütün-
lefltirilir.
Böbrek üstü bezinin çekirde¤i de sempatik sisteme dahil edilebilir. Bu çekirdek
uyar›ld›¤›nda hücreler-sempatik sisteme özgü olan- kimyasal arac› moleküllerini
tek bir organa de¤il kana salg›larlar ve kana kar›flan moleküller tüm organlar›
(kalp, kaslara giden damarlar, göz, idrar kesesi, sindirim organlar›, pankreas vs.)
birlikte uyar›r. Böylece tüm organizma, sempatik sinir sisteminin etkisi alt›na girer.
Bu yan›tlar›n bütününe, kaç ya da savafl yan›t› ad› verilir. Bu durumda ortaya ç›-
kan kalp kas›n›n kas›lma gücünde ve iskelet kaslar›na kan girdisinde art›fl, kan fle-
kerinde yükselme ve solunum yollar›nda geniflleme, sindirim faaliyetlerinde yavafl-
3. Ünite - Sinir Sisteminin Yap›s› ve ‹fllevleri 71
lama gibi yan›tlar organizmay› kaçma ve kavgaya haz›rlar. Böbrek üstü bezinin çe-
kirde¤i merkezi sinir sisteminden kaynaklanan lifler taraf›ndan uyar›l›r fakat bu olay,
genellikle organizman›n tehlike olarak alg›lad›¤› bir durumla (stres) karfl›lafl›ld›¤›nda
gerçekleflir.
Hipofiz
Amigdala
Retiküler Formasyon
Medulla
Hipokampus
Omurilik
Serebellum
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
a¤r›, s›cakl›k gibi somatik duyulara arac›l›k eden reseptörler somatik duysal nöronun
özelleflmifl bir bölümüdür. Gözde, kulakta ya da tat tomurcuklar›nda s›ras›yla ›fl›k, ses dal-
AMAÇLARIMIZ gas› ya da kimyasal
AMAÇLARIMIZ uyaranlarla uyar›lan reseptörler ise özelleflmifl hücrelerdir.
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
fiekil 3.11
Patella (A), geri çekme (B) ve çapraz geri çekme (C) reflekslerinde refleks yay›n›n bileflenlerini oluflturan
reseptör (1), afferent sinir (2), omurilikteki refleks merkezi (3), efferent sinir (4) yan›t organ›n›/organlar›n› (5)
görmektesiniz. Patella refleksinde duysal ve motor nöron aras›nda sadece bir ba¤lant› vard›r ve gerilen kasta
kas›lma yan›t› oluflur (A). Geri çekme ve çapraz geri çekme reflekslerinde ise duysal nöronlar motor
nöronlardan önce ara nöronlar ile ba¤lant›lar kurar; sonuçta baz› kaslar kas›l›rken karfl›t kaslar gevfler (B ve
C). Bu örneklerde de görüldü¤ü üzere, nöronlar fonksiyonel a¤lar kurarak tepkilerimizin biyolojik donan›m›n›
olufltururlar. Daha sonra de¤inece¤imiz daha karmafl›k davran›fllar ve zihinsel süreçler (örn alg›lama, bellek,
karar verme vs.) sinir sistemimizin üst seviyelerinde yer alan çok daha SIRAkapsaml›
S‹ZDE sinirsel a¤lar ve a¤ gruplar›
SIRA S‹ZDE
taraf›ndan düzenlenir.
A B C
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Gerim Refleksi Geri Çekme Refleksi Çapraz Geri Çekme Refleksi
Arka Kök Arka Kök
S O R U S O R U
Arka Kök Arka Kök
Gangliyonu • Gangliyonu
• D ‹ K K A•T D‹KKAT
N N
Bacak Bükücü MotorSIRA
NöronS‹ZDE Do¤rultucu SIRA S‹ZDE
Do¤rultucu Bacak Do¤rultucu Kaslar Kaslar
Kas i¤ci¤i Kaslar Motor Sinir Uçlar› Bacak
Bacak Bükücü Kaslar Bükücü
AMAÇLARIMIZ Kaslar AMAÇLARIMIZ
Patellar Ayak
(diz) Ayak Bükücü
K Kaslar
‹ T A P Kaslar› K ‹ T A P
tendonu
Tehlikeli
Tehlikeli Uyaran Uyaran
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Kaynak: http://alexandria.healthlibrary.ca/documents/notes/bom/unit_6/lec%2025_moo_spinreflex.xml
Beyin Sap›
Arka ve orta beyinden oluflan beyin sap›; omurilik, serebellum ve ön beyin bölge-
leri aras›nda geçifllerin ve kritik ba¤lant›lar›n olufltu¤u beyin bölgesidir. Omurili¤in
devam› niteli¤inde olan beyin sap›, birbiriyle ba¤lant›l› gri madde kümelerinden
oluflmufltur. Omuriliktekine benzer flekilde, beyin sap› düzeyinde de afferent (so-
matik veya visseral) ve efferent (somatik veya otonom) sinyalleri tafl›yan sinirler
mevcuttur. Bu sinirlere kafa sinirleri ad› verilir ve 12 çift fleklinde bulunurlar. Bu
sinirler merkezi sinir sisteminin uzant›lar›d›r. Bununla birlikte, görme yollar› ile il-
gili reflekslerin bütünlefltirilmesi ve koku duyusunun tat duyusu ile etkileflimi be-
yin sap›nda gerçekleflir.
Beyin sap›nda farkl› nörotransmiterleri (asetilkolin, dopamin, serotonin ve nore-
pinefrin) salg›layan özelleflmifl çekirdekler vard›r. Bu çekirdeklerden kaynaklanan
lifler, üst beyin bölgelerine, serebellum (beyincik) ve omurili¤e giderek bu bölge-
lerin ifllevlerini kontrol eder (fiekil 3.12). Örne¤in, serotonin salg›layan çekirdekten
kaynaklanarak omurili¤e ulaflan lifler a¤r› kontrolüne kat›l›r; üst beyin bölgelerine
ulaflan lifler ise uykunun gerçekleflmesine arac›l›k eder. Asetilkolin, norepinefrin ve
dopamin salg›layan çekirdeklerden kaynaklanan lifler üst beyin bölgelerine ulafla-
rak uyan›kl›k, motivasyon ve dikkati artt›ran sinyaller gönderir. Beyin sap›ndan
74 Psikolojiye Girifl
Hipotalamus
Temporal lob
Hipotalamus
Temporal lob
Locus coeruleus
Serebellum
Omurilik
3. Ünite - Sinir Sisteminin Yap›s› ve ‹fllevleri 75
Beyincik (Serebellum)
Beyincik beyin sap›n›n arkas›nda yerleflmifl ve beyin sap›yla ba¤lanm›flt›r. Beyinci-
¤in dengenin sa¤lanmas› ve göz hareketlerinin kontrolünde önemli bir rolü vard›r.
Ayr›ca, beyin kabu¤u taraf›ndan yap›lmas› planlanan hareketle, gerçeklefltirilen
hareket aras›ndaki hatalar› saptar. Hareketin h›z, s›n›r ve kuvvet yönünden kontro-
lünü sa¤lar. Bu nedenle, serebellumun etkilendi¤i hastal›klarda, hareket s›ras›nda
ortaya ç›kan, denge bozuklu¤u, hareketlerde s›n›r› aflma, hareketleri yavafl ve dü-
zensiz yapma ve titreme gibi belirtiler görülür. Alkolün denge bozucu etkisi sere-
bellum üstündeki etkisinden kaynaklan›r; alkol testlerinde floförlerin düz çizgi üze-
rinde yürütülmeleri temelde serebellumlar›n›n etki alt›nda olup olmad›¤›n›n bir
testidir. Serebellum, özellikle bir saniyeden k›sa sürelerin zamanlanmas›nda ve
davran›fla uyarlanmas›nda önemli bir yere sahiptir (Ivry ve ark, 2002).
fiekil 3.13
Serebellumun
yerleflimi.
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
Serebellum
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Omurilik
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Kaynak: Myers, D. G. (2011).
K ‹ T A P K ‹ T A P
Serebellum, tekrarlayan hareketlerin ö¤renilmesinde de etkin bir bölgedir. Bu
nedenle, serebellum hasar› yeni motor becerilerin ö¤renilmesini zorlaflt›r›r. Dans
etmek, müzik aleti çalmak ve atletik aktiviteler s›ras›nda ortaya koydu¤umuz iyi
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
ö¤renilmifl birçok hareket serebellumdaki sinirsel a¤lara dayanmaktad›r (McCor-
mick & Thompson, 1984).
Hipotalamus
Talamusun alt›na yerleflmifl olan hipotalamusun beyin sap› yap›lar›yla yo¤un etki-
leflimi bulunur ve hormon salg›layan bir bez olan hipofiz bezi ile anatomik olarak
ba¤lant›l›d›r. Hipotalamusta ifllevsel aç›dan özelleflmifl çok say›da çekirdek bulu-
nur. En iyi tan›mlanan ifllevleri aras›nda; otonom sinir sisteminin, hormon sistemi-
nin, vücut ›s›s›n›n, vücut s›v› dengesinin ve biyolojik (sirkadyen) saatin kontrolü
say›labilir. Hipotalamusu, bu yönüyle beyin ile çevresel sistemler aras›ndaki ba¤-
lant›lar› kuran merkezi bir bölge olarak tan›mlamak yanl›fl olmaz. Hipotalamusun
ayr›ca davran›fl üzerinde de etkileri vard›r. Di¤er beyin bölgeleriyle yapt›klar› ba¤-
lant›lar sayesinde; yeme, içme, cinsel davran›fllar, korku ve öfke tepkileri gibi dav-
ran›fllar›n ifadesinde hipotalamus etkin bir role sahiptir. Örne¤in, hipotalamusun
belirli bir bölgesinin zarar görmesi ile bireyin yeme dürtüsü afl›r› derecede artabi-
lir ya da baflka bir bölgesinin hasar› tam tersi etki gösterebilir.
fiekil 3.14
Hipotalamus
Hipotalamus-Hipofiz
sistemi. Hipotalamus
hipofiz bezine bir sapla
ba¤l›d›r. Hipofizin arka
lobundan hipotalamus
hormonlar› salg›lan›rken
ön lobundan hipofiz
hormonlar› yine
hipotalamusun kontrolü
alt›nda salg›lan›r.
Hipotalamus-Hipofiz Sistemi
Bir salg› bezi taraf›ndan Hipotalamus ile hipofiz bezinin anatomik olarak ba¤lant›l› oldu¤unu belirtmifltik.
kana salg›lanan kimyasal
haberci moleküllere hormon Hipofiz bezi ön ve arka olmak üzere iki lobdan oluflmufl hormon salg›layan bir
ad› verilir. bezdir. Hormonlar kana kar›flt›ktan sonra hedef organlar› oluflturan hücrelerin yü-
zeyinde bulunan kendi reseptörlerine ba¤lanarak hücrelerin etkinli¤ini kontrol
eder. Örne¤in, kandaki prolaktin hormonu memede süt yapan hücrelerdeki resep-
törlerine ba¤lanarak sütü oluflturan maddelerin yap›m›n› uyar›r.
Yeniden hipotalamus ile hipofiz bezi aras›ndaki iliflkiye geri dönersek hücre
gövdeleri hipotalamusta bulunan bir grup nöronun aksonlar› afla¤› do¤ru uzana-
rak hipofiz bezinin arka lobunda son bulur. Hipotalamustaki bu nöronlar, oksito-
sin ve vazopressin ad› verilen iki ayr› hormonu sentezler ve bu hormonlar› arka hi-
pofizden kana salg›larlar. Dolay›s›yla, hipofiz bezinin hormonlar› gibi görünen bu
moleküller asl›nda hipotalamus taraf›ndan sentezlenir. Oksitosin hormonu, do¤um
s›ras›nda uterus kas›n›n ve memedeki süt kanallar›n›n kas›lmas›ndan sorumludur.
Vazopressin ise vücut s›v›s›n› dengelemek üzere böbreklerden süzülen suyun kan
dolafl›m›na geri kazan›lmas›n› sa¤lar. Ayr›ca damar kas›c› etkisi de vard›r.
Ön hipofiz bezinden salg›lanan 6 farkl› hormon ise ön hipofiz lobunda bulu-
nan hücreler taraf›ndan sentezlenip kana verilir. Bu hormonlar›n tümüne birden
ön hipofiz hormonlar› denir. Hipotalamus ön lob hormonlar›n›n salg›s›n› kontrol
3. Ünite - Sinir Sisteminin Yap›s› ve ‹fllevleri 77
Hipotalamus
CRH
Kaynak: http://goeshealth.com/wp-content/uploads/2012/02/stress-hormone.jpg
Hipotalamus baflka bir hormon olan melatoninin salg›s›n› da kontrol eder. Me-
latonin, hipotalamusa yak›n yerleflmifl olan pineal bezin hormonudur ve salg›lan›-
fl› günlük ritim içinde gerçekleflir. Hipotalamusun biyolojik saati kontrol eden çe-
kirdekleri, gözden gelen ›fl›k bilgisi do¤rultusunda, pineal bezin salg›s› dâhil, or-
ganlar›n iflleyiflindeki günlük ritmi d›fl ortama uygun hâle getirir.
78SIRA S‹ZDE Psikolojiye GiriflSIRA S‹ZDE
D Ü fi Ü N E L ‹ M
Yukar›daki aç›klamalardan da anlafl›laca¤› gibi hipotalamus hormon sisteminin
D Ü fi Ü N E L ‹ M
iflleyiflini kontrol eder. Böylece hipotalamus, hem hipofiz bezinin (direkt etki) hem
de hipofiz bezinin kontrol etti¤i di¤er bezlerin (indirekt etki) hormon salg›s›n›n
S O R U S O R U
kontrolüne kat›l›r.
D‹KKAT Vücudumuzdaki
D ‹ Khormonlar
KAT burada ad› geçen hormonlarla s›n›rl› de¤ildir.
Talamus
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Talamus-hipotalamus gibi- orta hatta yerleflmifl çok çekirdekli bir beyin bölgesidir.
Talamusun çekirdekleri, duysal, motor, duygusal ve biliflsel ifllevlerle ilgili beyin
AMAÇLARIMIZ bölgelerinden gelen bilgiyi (1) ifller, (2) bütünlefltirir (3) beyin kabu¤una aktar›rlar.
AMAÇLARIMIZ
Somatik ve özel duyulara ait sinyalleri tafl›yan sinir lifleri talamusun belirli çekir-
deklerine ulafl›r ve beyin kabu¤unun bu duyularla ilgili özelleflmifl bölgelerine gi-
K ‹ T A P der. Örne¤in, K ‹ gözden
T A P gelen sinir lifleri talamusun görme ile ilgili çekirdeklerine
ulafl›r. Bu çekirdeklerdeki sinirlerin aksonlar› da beyin kabu¤unda bulunan görme
alan›na ulafl›r. Koku hariç tüm duyulara ait sinyaller, o duyu için özelleflmifl tala-
TELEV‹ZYON mus çekirde¤ine,
T E L E V ‹ Zoradan
YON da beyin kabu¤unun yine ayn› duyu için özelleflmifl bir
bölgesine iletilir. Di¤er yandan, talamus ile beyin kabu¤u aras›ndaki sinyal iletimi
tek tarafl› de¤ildir; beyin kabu¤unun ilgili alanlar›ndan geriye (talamusa) sinyaller
gelir. Baflka bir ifadeyle talamus ve beyin kabu¤u karfl›l›kl› haberleflir. Bu karfl›l›k-
‹NTERNET ‹NTERNET
l› haberleflme bize beyin kabu¤unun da, kendisine gelen bilgi do¤rultusunda tala-
musun etkinli¤ini kontrol etti¤ini göstermektedir.
Bazal Gangliyonlar
Bazal gangliyonlar- baz›lar› kendi içinde alt gruplara ayr›lan- 4 ana yap›dan olufl-
mufltur: Striatum, pallidum, subtalamus ve substantia nigra. Striatum ve pallidum
ön beyinde yer al›rken, subtalamus ve substantia nigra beyin sap›n›n en üst k›s-
m›nda yer al›r. Bazal gangliyonlar›n beyin kabu¤u, talamus ve kendi aralar›nda
kurduklar› ba¤lant›larda kullan›lan temel nörotransmiterler glutamat, GABA, dopa-
min ve asetilkolindir. Dopamin beyin sap›nda bulunan substantia nigradan striatu-
ma giden sinir liflerinden salg›lan›r ve hareketin kontrolü için önem tafl›r. Dopa-
min salg›layan hücrelerin hasar›, baflka bir ifadeyle, striatumda dopamin eksikli¤i
Parkinson hastal›¤›na neden olur. Parkinson hastal›¤›n›n en belirgin bulgular› kas-
larda sertlik, harekete bafllamada güçlük ve serebellum bozukluklar›ndan farkl›
olarak dinlenme durumunda ortaya ç›kan titremedir. Parkinson hastal›¤›nda ilaç
tedavisi olarak dopaminin sentezlendi¤i bir ön madde olan L-DOPA verilir.
Bazal gangliyonlar›n kesin ifllevleri tam olarak bilinmemekle birlikte, hareketin
planlanmas› ve programlanmas›nda beyin kabu¤u faaliyetlerine yard›mc› bir sis-
tem olarak çal›flt›¤› bilinmektedir. Hareketin zamansal, boyutsal ve motivasyonla
iliflkili ögelerinin bütünlefltirilmesinde etkin bir sistemdir. Bazal gangliyonlar ayr›-
ca, ard›fl›k hareketler gerektiren motor becerilerin ö¤renilmesi sürecinde bir rol oy-
nar. Motor ifllevlerin yan› s›ra, bazal gangliyonlar, planlama, dikkat, duygu-durum
ve güdülenme gibi biliflsel ve duygusal süreçleri düzenleyen sinir a¤lar›n›n içinde
yer al›r.
Hipokampus
Hipokampus ad›n› yap›sal benzerli¤ine ba¤l› olarak deniz at›ndan (hippocampus)
alan bir beyin bölgesidir. Hipokampusun en önemli ifllevi belle¤in pekifltirilmesi
ya da k›sa süreli belle¤in uzun süreli belle¤e dönüflümünün sa¤lanmas›d›r. Hipo-
3. Ünite - Sinir Sisteminin Yap›s› ve ‹fllevleri 79
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
yin kabu¤u iki tarafl› olarak ç›kart›lm›fl ve böylece H.M.’in epilepsi nöbetleri
S O R U kontrol alt›- S O R U
na al›nabilmifltir. Fakat bu operasyon sonras›nda H.M. yak›n geçmifle ve ciddi derecede ile-
riye dönük bellek bozuklu¤u yaflam›flt›r. ‹leri dönük bellek bozuklu¤una
AMAÇLARIMIZ (anterograd am- AMAÇLARIMIZ
D‹KKAT
nezi) ba¤l› olarak yeni deneyimlerini uzun süreli belle¤e kaydedememektedir. Önemli D‹KKAT
olarak bu problemler H.M.’in IQ skorunda bir düflüfl ya da bilgileri k›sa süre içinde zih-
N N
ninde taratarak ifllem yapmas›n› sa¤layan iflleyen belle¤inde bir sorunKSIRA
‹ Tolmadan
A P
S‹ZDE gözlem- KSIRA
‹ T S‹ZDE
A P
lenmektedir. Hipokampusunu yitirdikten sonra bile H.M. seneler boyunca içinde bulundu-
¤u senenin 1953 ve yafl›n›n 27 oldu¤unu düflünmüfl, ayn› dergiyi daha önce okudu¤unu ha-
AMAÇLARIMIZ TAMAÇLARIMIZ
t›rlamad›¤›ndan tekrar tekrar okuyabilmifl, ve ayn› hikayeyi daha önce
T E L E anlatt›¤›n›
V‹ZYON hat›rla- ELEV‹ZYON
yamad›¤›ndan yineleyerek anlatabilmifltir. Kaydedilen bu problemler H.M.’in deneyimleri-
ni uzun süreli haf›zas›na kaydedememesinden kaynaklanmaktad›r. Daha önce belirtildi¤i
K ‹ T A P K ‹ T A P
gibi H.M. iflleyen belle¤inde bir problem yaflamam›fl fakat dikkati da¤›t›ld›¤› anda belle¤in-
‹NTERNET ‹NTERNET
de tuttu¤u bilgiler silinmifltir. H.M. yeni motor becerileri ö¤renebildi¤i halde bunlar› na-
s›l ö¤rendi¤ini hat›rlayamamaktad›r. Bu bulgular hipokampusun seçici olarak deklaratif
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
belle¤inn›n oluflturulmas›ndaki rolünü vurgulayan ilk bulgulard›r (Corkin, 1984; Milner
1959).
Amigdala
Amigdala duygusal süreçlerle yak›ndan iliflkili bir beyin bölgesidir. Koku, iflitme ve
görme duyular› belirgin olmak üzere, tüm duysal sistemden direkt ve dolayl› gir-
diler al›r. Hipotalamus ile yapt›¤› ba¤lant›lar arac›l›¤›yla otonom sinir sisteminin
fonksiyonlar›n› etkiler. Amigdalan›n, koflullanm›fl korku yan›tlar›n›n oluflmas› veya
duygusal ifadelerin tan›nmas› gibi duygusal içeri¤i olan davran›flsal ve alg›sal sü-
reçlerdeki rolü çok say›da çal›flma ile gösterilmifltir. Amigdalas› hasarlanm›fl olan
hayvanlar ac› veren bir uyarana iflaret eden sinyaller verildi¤inde normal hayvan-
lardan daha az korku göstermektedir (LeDoux, 1992). Amigdalas› zarar görmüfl in-
80 Psikolojiye Girifl
sanlar ise özellikle öfke ve korku ifadelerini veya bu duygulara iflaret eden ses ton-
lar›n› tan›yamamaktad›rlar (Young ve ark, 1995; Scott ve ark, 1997).
Amigdalan›n, ayn› zamanda, cinsel yönelimle ve ödül sistemi ile iliflkili oldu¤u
düflünülmektedir. Maymunlar üzerinde gerçeklefltirilen çal›flmalarde çevresindeki
alanla birlikte her iki amigdalan›n cerrahi olarak ç›kar›lmas›n›n sosyal ve duygusal
davran›fl bozuklu¤una yol açt›¤› göstermifltir. Ortaya ç›kan bozuklu¤un en belirgin
belirtileri korkunun ortadan kalkmas›, her fleyi a¤›za götürme e¤ilimi, abart›l› me-
rak ve cinsel davran›fllarda afl›r›l›kt›r.
Oksipital Lob
Temporal Lob
Serebellum
Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Occipital_lobe
fiekil 3.17
Beynin üst k›l›f›n›
oluflturan serebral
Ko
rtik korteksin alt›
al Y tabakas›.
üze 1
y
11
111
1V
V1
Kaynak: http://www.acbrown.com/neuro/Lectures/Motr/NrMotrPrmr.htm
fiekil 3.18
Birincil duysal ve motor alanlar ve asosiasyon alanlar›. Bilgi daha üst asosiasyon alanlar›na ç›kt›kça ifllenen
bilginin daha karmafl›k ve bütünleflik bir hal ald›¤› düflünülebilir.
Birincil Motor Korteks
Birincil Somatoduysal
PreMotor Korteks Korteks Somatoduysal
Asosiasyon
Korteks
Posterior
(arka)
Anterior (ön) Asosiasyon
Asosiasyon Konteks
Korteks
Birincil
Görsel
Korteks
Görsel
Limbik Asosiasyon
Asosiasyon ‹flitsel Korteks
Korteks Birincil
‹flitsel Korteks Asosiasyon Korteks
Kaynak: Kandel ER, Schwartz JH, Jessell TM (2000.)
Somatik duyularla ilgili vücut yüzeyindeki bas›nç, dokunma, a¤r›, s›cak ve so-
¤uk gibi uyaranlara özelleflmifl reseptörlerde oluflan elektriksel sinyaller aksiyon
potansiyelleri fleklinde duysal-somatik sinir lifleriyle omurilik ya da beyin sap› dü-
zeyinde merkezi sinir sistemine girer ve talamus üzerinden pariyetal lobun ön ta-
raf›nda yerleflmifl olan birincil somatik-duysal kortekse ulafl›r. Duysal sinyaller, bu
yol boyunca reseptörlerin konumlar›na uygun yerleflim plan› korunarak kortekse
kadar ulafl›r. Böylece, somatik-duysal kortekste vücudun d›fl duvar› temsil edilmifl
olur. Bu temsili harita vücudun bölümleriyle orant›l› de¤ildir. Parmak uçlar›, du-
daklar ve yüz gibi, dokunma duyusunun en hassas oldu¤u bölgeler (bu alanlarda
hassasiyetin fazla olmas›n›n nedeni daha çok reseptör bulunmas›d›r) daha genifl
alan kaplarken s›rt bölgesi gibi duyarl›l›¤› zay›f bölgelerin kortekste iflgal etti¤i
alanlar çok daha küçüktür. Böylece, insan somatik-duysal korteksinde, insan› an-
d›ran fakat orant›s›z (asl›nda reseptör say›s›yla orant›l›) hayali bir resim oluflur
(fiekil 3.19). Bu temsile “küçük insan” anlam›na gelen homunkulus denir. Soma-
tik-duysal korteksin belirli bir bölgesi (örne¤in sa¤ küçük parmak ucunda bir böl-
genin temsil edildi¤i alan) bir elektrot ile uyar›l›rsa bu bölgeye uyan dokunma gi-
bi somatik bir duyu alg›lan›r. Asl›nda, parmak ucunda hissedilen yer de¤il sadece
bu bölgeden kaynaklanan sinyallerin kortekse ulaflt›¤› yer uyar›lm›flt›r ve uyaran
hissedildi¤i gibi mekanik bir uyaran de¤il elektriksel bir uyarand›r.
3. Ünite - Sinir Sisteminin Yap›s› ve ‹fllevleri 83
fiekil 3.19
Birincil motor ve duysal korteks. Bu alanlarda vücudumuzun de¤iflik bölümlerinin gerçek boyutlar›yla de¤il
hassasiyetleri ile orant›l› olarak temsil edildikleri göze çarpmaktad›r.
Benzer flekilde, ›fl›k taraf›ndan uyar›lan gözün arka (retina) tabakas›ndaki re-
septörlerin da¤›l›m flekli korunarak birincil görme korteksinde retinaya ait temsili
bir harita oluflur. Burada da görmenin en iyi oldu¤u (reseptörlerin en yo¤un bu-
lundu¤u) retinan›n merkezî bölümü birincil görme korteksinde çok daha genifl bir
yer tutar. Peki birincil iflitme korteksinde haritalanan sese ait özellik nedir? ‹ç ku-
lakta bulunan iflitme reseptörleri ses frekanslar›na duyarl›l›klar›na göre önden ar-
kaya do¤ru s›ralanm›fllard›r. ‹flitme korteksinde de bu plan korunmufltur olup ve
iflitme korteksinde bir frekans haritas› oluflur.
Kortekste, birincil duysal alanlar›n hemen d›fl›nda yer alan o duyu için özel
ikincil duysal alanlar mevcuttur. Bu bölgelerde tek bir duyu sistemi ile ilgili fakat
duyunun farkl› özellikleri ifllenir. Bu nedenle bu bölgeler, tek duyu ile ilgili asosi-
asyon (iliflkilendirme) alanlar› fleklinde de adland›r›l›rlar. Örne¤in, görme ile ilgili
birincil görme korteksine ulaflan bilgi, ikincil görme korteksi olarak ifade edilen
korteks alanlar›na (görme ile ilgili asosiasyon alanlar›na) iletilir ve bu bölgelerde
›fl›k fliddeti, renk bilgisi, biçimler gibi farkl› özelliklere ayr›larak ifllenir. Benzer fle-
kilde, dokunulan bir cisimle ilgili olarak somatik alanlardan birincil somatik-duy-
sal kortekse ulaflan bilgi ikincil somatik-duysal alanlarda, bu cismin doku, boyut
ve flekil gibi özellikleriyle ifllenir.
‹kincil görme korteksi hasar görmüfl bir kiflide ›fl›k refleksi al›nabilir
SIRAmi? Neden?
S‹ZDE SIRA S‹ZDE
4
Motor Korteks Alanlar›
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Duysal korteks alanlar› gibi birincil ve ikincil motor alanlardan bahsetmek müm-
kündür. Birincil motor alanlar, kaslara giden komutlar›n ç›k›fl bölgesidir ve soma-
tik-duysal korteksin hemen önünde frontal lobda yer al›r (fiekil S O R3.19).
U Somatik- S O R U
duysal korteksteki gibi motor kortekste de vücudun kaslar›n› yans›tan temsili bir
harita mevcuttur. Buna motor homunkulus denir. D‹KKAT D‹KKAT
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
84 Psikolojiye Girifl
SEREBELLUM
Beyin Sap›
Temel hareketler ve Duyu-motor
duruflun kontrolü koordinasyonu
‹SKELET
DUYSAL G‹RD‹ KASLARI
tünlefltirir, duysal sistemle motor yan›tlar aras›nda ba¤lant›lar› kurar. Karmafl›k bi-
liflsel ifllevler, iliflkilendirme alanlar›n›n etkinli¤i ve karfl›l›kl› etkileflimi sonucu ger-
çekleflir. Bu nedenle alg›, kavrama, düflünme, amaca yönelik eylem gibi ifllevler
iliflkilendirme alanlar›n›n uygun çal›flmas›n› gerektirir.
Asosiasyon korteksinin ana girifl sinyalleri; korteksin duysal, motor ve di¤er
asosiasyon alanlar›ndan, talamustan ve beyin sap›ndan gelir. Ana ç›k›fl sinyalleri
ise; hipokampus, bazal gangliyonlar, serebellum, talamus ve di¤er korteks bölge-
lerine ulafl›r. Kortekste iliflkilendirme alanlar›: pariyetal-oksipital-temporal (arka)
iliflkilendirme alan›, frontal (ön) iliflkilendirme alan› ve limbik iliflkilendirme alan›
fleklinde ayr›labilir. Arka iliflkilendirme alan›, pariyetal, oksipital ve temporal lob-
lardaki birincil ve ikincil duysal alanlar›n d›fl›nda kalan korteks bölgeleridir. Yerle-
flimine dikkat edilirse tüm duysal (somatik, görsel ve iflitsel) korteksler ile ba¤lan-
t›l› bir konuma sahiptir. Tüm duyulara ait birincil ve ikincil duysal alanlardan ge-
len bilgiyi bütünlefltirir ve yorumlar. Arka iliflkilendirme alan›; alg›, içsel ve d›flsal
uyaranlara dikkatin yönlendirilmesi ve dil becerilerinde özelleflmifltir.
Ön (anterior) iliflkilendirme alan› frontal lobun en ön k›sm›nda birincil ve ikin-
cil motor korteksin önünde yerleflmifltir. Bu bölgeye prefrontal korteks ad› verilir.
Prefrontal iliflkilendirme alan›; yarg›lama, uygun davran›flsal yan›tlar›n seçimi, ge-
lece¤e yönelik planlanma ve iflleyen bellek gibi ifllevlerde özelleflmifltir.
Limbik iliflkilendirme alan› ise beyin yar›m kürelerinin iç yüzeyinde temporal,
frontal ve pariyetal loblara uyan bölgelerde yer al›r. Limbik iliflkilendirme alanlar›,
duysal, motor ve limbik sistem devreleri ile ba¤lant›l›d›r. Bu noktada limbik siste-
me k›saca de¤inmek gerekmektedir. Limbik sistem beyin yar›m kürelerinin iç ya-
n›nda korpus kallosum ve hipokampusu çevreleyen korteks, hipokampus, hipota-
lamus, amigdala ve ba¤lant›lar›ndan oluflan anatomik bir devredir. Koku yollar› da
limbik sisteme dahil edilmektedir. Limbik sistem, duygular›n oluflumu, motor ya da
otonom sistem arac›l›¤›yla d›fla vurumu, iliflkili haf›zalar›n biçimlenifli, güdülenme
gibi beyin ifllevlerinden sorumludur. Limbik sistem, limbik iliflkilendirme korteksi
ile birlikte duygu ve bellek ifllevlerinde özelleflmifltir.
fiekil 3.21
Limbik Sistem.
Korpus Kallosum
Singulat Forniks
Girus
Orta beyin
Hipotalamus köprüsü Parahipokampal
Temporal Lob Girus
Hipofiz Bezi
Amigdala Hipokampus
Ön iliflkilendirme alanlar›n›n ifllevlerini yans›tan bilinen ilk tarihsel örnek 19. yüz-
y›lda yasam›fl olan Phineas Gage adl› bir demir yolu isçisinin geçirdi¤i kaza ile ilgili-
dir. fiekilde görüldü¤ü gibi kafatas›na saplanan demir bir çubuk, Gage’ in özellikle
prefrontal korteksinde yayg›n hasara ve bunun sonucunda da kiflilik de¤iflimi olarak
aç›klanabilecek davran›flsal de¤ifliklere neden olmufltur. Kazadan önce, sosyal kural-
lara uyan, çal›flkan ve uysal bir insan olan Gage, iyileflme dönemini atlatt›ktan sonra
tamamen de¤iflmifl, sorumsuz, iflsiz, sosyal kurallar› hiçe sayan bir insan haline gel-
mifltir. Arkadafllar›n›n onun için söyledikleri söz “Gage art›k Gage de¤il” olmufltur.
fiekil 3.22
Kaynak:
http://en.wikipedia.org/
wiki/Phineas_Gage
Arka iliflkilendirme alanlar›nda sa¤ ve sol beyin yar›m kürelerinde ifllevsel fark-
l›l›klar belirgin oldu¤u için bu genifl bölgeye ait örnekler lateralizasyon bafll›¤› al-
t›nda anlat›lacakt›r.
giren bir objenin (böylece sa¤ görsel bölgelere gönderilen) ad›n› nas›l oluyor da
dil konusunda uzmanlaflan taraf sol olmas›na ra¤men söyleyebiliyoruz? Bunun ne-
deni, beynimizin iki taraf›n›n korpus kallosum olarak adland›r›lan yüz milyonlarca
sinir lifi yolu ile sürekli iletiflim içinde olmas›d›r.
Peki bir flekilde beynin iki taraf› aras›ndaki ba¤lant› kesilirse bu bütünlü¤ü yi-
tirir miyiz? Bu soruya yan›t beyin ameliyat› geçirmifl epilepsi (sara) hastalar›ndan
gelmifltir. Sara nöbetleri beynin elektriksel aktivitesinin yüksek seviyede senkroni-
ze olmas›na ba¤l› olarak ortaya ç›kar. Cerrahlar tedaviye dirençli sara hastalar›n›n
nöbetlerini bu elektriksel aktivitenin beynin iki taraf›na da¤›l›m›n› engelleyerek ha-
fifletebileceklerini düflünmüfllerdi. Bunun için uygulad›klar› temel teknik ise iki
yar›m küreyi birbirine ba¤layan korpus kallosumu kesmekti. Bu operasyon ger-
çekten de hastalar›n nöbetlerini hafifletmifl ve bu operasyon sonucunda ilk bak›fl-
ta göze çarpan normal d›fl› bir davran›fl veya bir biliflsel bozukluk gözlenmemiflti.
Fakat daha yak›ndan incelendi¤inde iki yar›m küre aras›nda kaybolan iletiflim bu
yar›m kürelerin de¤iflik fonksiyonlar hakk›ndaki uzmanl›klar›n› ortaya koymufltur.
Korpus kallosumun sa¤lam olmas› durumunda, biri gözün sa¤ di¤eri sol görsel
alan›na giren iki farkl› obje gösterildi¤inde, her iki objenin de ismini söyleyebilir
veya ister sa¤ ister sol elimiz ile gördü¤ümüz iki objeyi di¤erleri aras›ndan seçebili-
riz. Çünki, beynimizin bir taraf›na ulaflan veriler korpus kallosum yoluyla di¤er ta-
rafa iletilir, yani beynimizin iki taraf› sürekli iletiflim hâlindedir. Bu iletiflim (korpus
kallosum) kesildi¤inde, kifli sadece gözün sa¤ görsel alan›na giren, böylece beynin
sol taraf›na iletilen, nesnenin ad›n› söyleyebilmektedir. Ayn› birey, gözün sol görsel
alan›na giren, böylece beynin sa¤ taraf›na iletilen nesnenin ne oldu¤unu “bileme-
mektedir” Fakat gözün sol görsel alan›na giren objeyi sol eli ile göstermesi istendi-
¤inde, ismini söyleyemese dahi nesneyi di¤er objeler aras›ndan seçip göstermekte-
dir (Gazzaniga, 1967). Bunun nedeni dil ifllevlerinin sol beyinde geliflmifl olmas›d›r.
Sa¤ beyin ise görülen nesneyi tan›d›¤› hâlde adland›ramamaktad›r.
fiekil 3.23
Kaynak: http://psycomedia.files.wordpress.com/2011/10/splitbrain.gif?w=300
fiekil 3.24
5. Motor Korteks
Broca ve Wernicke
Alanlar›. Bir
metnin okunmas›
bu alanlara ek
olarak görsel
korteks, angular
girus, ve motor 2.Angüler Girus
korteks gibi alanlar 4. Broca Alan›
aras›nda sa¤l›kl›
iletiflimi
gerektirmektedir.
Kaynak: Myers, D.
G. (2011).
1. Görsel Korteks
3. Wernicke Alan›
3. Ünite - Sinir Sisteminin Yap›s› ve ‹fllevleri 89
Ayr›k beyin hastalar›n›n sol görsel alan›na giren imgeleri adland›ramamalar›n›n nedeni nedir?
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
5
Arka pariyetal bölge hasarlar›nda neglect olarak isimlendirilen vücudun ya da
çevrenin karfl› taraf›n› yok sayma (fark›nda olmama) durumu Dortaya Ü fi Ü N E Lç›kar
‹M ve late- D Ü fi Ü N E L ‹ M
ralizasyon dikkati çeker. Beynin sa¤ arka pariyetal alan› zarar gördü¤ünde birey
sol görsel alanda kalan uyaranlar› göz ard› edebilir. Örne¤in, bu S Ohastalar
R U suratlar›- S O R U
n›n sadece sa¤ taraf›n› trafl edip sol taraf›n› trafls›z b›rakabilmektedir veya bir saat
çizmeleri istendi¤inde saatin sadece sa¤ taraf›nda kalan rakamlar› ka¤›da dökebil-
mektedirler (fiekil 3.25). Burada vurgulanmas› gereken karfl› taraf› D ‹ K Kyok
A T sayma du- D‹KKAT
rumunun sa¤ pariyetal korteks hasarlar›nda daha belirgin oldu¤udur. Bunun nede-
N N
ni sa¤ pariyetal asosiasyon alan› beden ve çevrenin her iki taraf›nda
SIRA S‹ZDE dikkatin yö- SIRA S‹ZDE
neltilmesinde arac›l›k ederken sol pariyetal bölgenin dikkatin sadece sa¤ tarafta
yöneltilmesinden sorumlu olmas›d›r. Böylece, sol taraf hasarlar›nda sa¤lam kalan
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
sa¤ taraf eksikli¤i k›smen kapatabilmektedir.
fiekil 3.25
Sa¤ Yar› Küre Bozuklu¤u Sol Yar› Küre
K ‹ Bozuklu¤u
T A P Sa¤ ve sol pariyetal
K ‹ T A P
Normal (ciddi tek tarafl› ihmal) (hafif tek tarafl› ihmal) lobun dikkat süreçleri
ba¤lam›nda de¤iflik
etkinlik alanlar›. Altta
TELEV‹ZYON gösterilen çizimler
T E L Esa¤
V‹ZYON
pariyetal lobu hasar
görmüfl olan hastalar›n
gördükleri bir resmi
kopyalad›klar›nda
‹NTERNET resmin solunda‹ Nkalan
TERNET
imgeleri büyük ölçüde
göz ard› ettiklerini
göstermektedir.
Özet
N
A M A Ç
Sinir hücrelerinin yap›s›n› ve sinirsel iletiyi aç›k- tem seklinde ayr›l›r. Duysal bölüm somatik ya da
1 lamak. visseral duyuyu merkezi sinir sistemine tafl›rken
Sinir sistemi iç ve d›fl ortama duysal bilgileri alan, motor sistem istemli kaslara giden somatik sis-
iflleyen ve bu ifllem sonucu alg›, duygu, düflünce tem ya da istemsiz çal›flan kas, damar ve organ-
ve davran›fl yan›tlar›n› üreten sistemdir. Sinir sis- lara giden otonom sistem fleklinde bölünür. Oto-
teminde haberleflmeyi sa¤layan temel hücreler nom sinir sisteminin sempatik ve parasempatik
nöronlard›r. Nöronlar›n al›c› bölgelerini dentrit- bölümleri organlar›n iflleyifli aç›s›ndan birbirine
ler, iletici bölgelerini aksonlar oluflturur. Nörog- z›t etki gösterir. Merkezi sinir sistemi omurilik,
lialar sinir sisteminin nöron d›fl› hücreleridir ve beyin sap› (arka ve orta beyin) ve ön beyinden
miyelin k›l›f›n oluflumu, nöronlar›n ifllevleri için oluflmufltur.
N
gerekli ortam›n düzenlenmesi gibi görevleri var-
d›r. Nöronlar dinlenme döneminde iken hücre- A M A Ç Sinir sistemindeki önemli yap›lar› listelemek, bu
4
nin içi ile d›fl› aras›nda bulunan potansiyel fark›- yap›lar ve ifllevleri aras›ndaki iliflkiyi kurmak.
na zar dinlenim potansiyeli denir. Nöronlar uya- Omurilikte beyaz cevheri, yukar› ç›kan duysal
r›ld›klar›nda zar potansiyeli daha pozitif bir de- yollar ve afla¤›ya inen motor yollar oluflturur.
¤er al›r (depolarizasyon), uyar› kesildi¤inde din- Omurili¤in ortas›nda yer alan gri cevherde ise
lenim potansiyeli de¤erine geri döner (repolari- nöron gövdeleri ve sinirsel ba¤lant›lar bulunur.
zasyon). Zar potansiyelinin dinlenim durumun- Omurilik refleksleri duysal ve motor sistem ara-
dan daha negatif bir de¤ere ulaflmas›na hiperpo- s›nda etkileflimin gerçekleflti¤i en alt basama¤›
larizasyon denir. Aksiyon potansiyeli k›sa bir sü- yans›t›r. Beyin sap›, beyin kabu¤u dâhil ön beyin
reli¤ine hücre içinin 0’ dan büyük bir de¤ere bölgelerinden, serebellum, omurilik ve çevresel
ulaflt›¤› özel bir depolarizasyon fleklidir. Bir kez duysal sistemlerden gelen sinyallerin bütünleflti-
olufltu¤unda akson boyunca eksilmeden akson rildi¤i hayati bir beyin bölgesidir. Bu bölgeden
ucuna kadar ulafl›r. kaynaklanan lifler yukar› ve afla¤› yönelim göste-
N
rerek omurilik ve ön beyin bölgelerinin ifllevleri-
AM A Ç Sinir sisteminin kimyasal bileflenlerini listelemek. ni etkiler. Serebellum hareketin ve dengenin kon-
2
Sinir hücreleri aras›ndaki özel ba¤lant› bölgeleri- trolünde ve motor ö¤renmede yer al›r. Hipotala-
ne sinaps denir. Kimyasal sinapslarda ileti nörot- mus, talamus, amigdala, hipokampus ve bazal
ransmiterler ile sa¤lan›r. Nöron boyunca iletilen gangliyonlar beyin kabu¤unun alt›nda yer alan
elektriksel sinyal di¤er nörona kimyasal olarak ön beyin bölgeleridir. Hipotalamus öncelikle oto-
aktar›l›r. Bu nedenle sinirsel iletiflim elektrokim- nom sinir sistemi, hormonal sistemi kontrol ede-
yasal özellik tafl›r. Nörotransmiterler kimyasal ya- rek vücudun iç dengesinin korunmas›na ve ya-
p›lar›na göre s›n›fland›r›l›r. Glutamat merkezi si- flamsal önem tafl›yan davran›fllar›n oluflmas›na
nir sisteminin temel uyar›c› nörotransmiteri; GA- katk›da bulunur. Talamus duysal sistemden, mo-
BA ise temel bask›lay›c› nörotransmiteridir. Ase- tor kontrole kat›lan bölgelerden (bazal gangli-
tilkolin merkezi ve çevresel sinir sisteminde yay- yonlar ve serebellum) ve beyin sap›ndan gelen
g›n olarak bulunur. Amin yap›s›ndaki nörotrans- sinyalleri beyin kabu¤una iletir. Bazal gangliyon-
miterler (dopamin, serotonin, adrenalin, norad- lar hareketin planlanmas› ve zamanlamas›nda be-
relin), uyku uyan›kl›k, dikkat, motivasyon ve yin kabu¤una yard›mc› bir grup yap›d›r. Amigda-
duygu-durumun düzenlenmesi gibi yayg›n etki- la özellikle korku ile ilgili alg›sal, ö¤renme ve
lere sahiptir. motor yans›tma süreçlerinde etkindir. Hipokam-
N
pus ise bildirimsel (dekleratif) belle¤in oluflumu-
A M A Ç Sinir sistemini s›n›fland›rmak. na kat›l›r. Her iki yap› da limbik sistemin önem-
3 Sinir sistemi merkezi sinir sistemi ve çevresel si- li yap›lar›d›r.
nir sistemi olarak ikiye ayr›l›r. Merkezi sistemden
ayr›lan çevresel sinir sistemi duysal ve motor sis-
3. Ünite - Sinir Sisteminin Yap›s› ve ‹fllevleri 91
N
AM A Ç
Beyin kabu¤unun yap›lanmas›n› ve ifllevlerini
5 aç›klamak.
Beyin kabu¤u insanda en geliflmifl beyin bölge-
sidir. ‹fllevsel olarak duysal, motor ve asosiasyon
korteksi olarak ayr›l›r. Duysal sinyaller önce bi-
rincil duysal kortekse gelir sonra ikincil duysal
kortekste ilgili duyu ile iliflkili özellikler ifllenir.
Bu s›ralama motor kortekste tersinden ifller. ‹kin-
cil motor korteks hareketin planlanmas› aflama-
s›nda etkinken, birincil motor korteksten kas ha-
reketine yol açacak sinyaller ç›kar. Asosiasyon
alanlar› ise duysal sistem, motor sistem ve limbik
sistem etkilefliminin en üst seviyesini oluflturur.
Sinir sistemi, özellikle de beyin kabu¤u, ifllevsel
ve yap›sal olarak tam anlam›yla simetrik de¤ildir.
Korpus kallosum iki beyin yar›m küresi aras›nda
ba¤lant›lar kurarak bu ifllevsel asimetrinin en et-
kin flekilde kullan›m›n› sa¤lar. Beyin kabu¤unun
assosiasyon alanlar›ndaki hasarlar hasar›n bölge-
sine göre afazi ve neglect gibi alg›sal ve biliflsel
ifllevlerde kay›plara açalirir.
92 Psikolojiye Girifl
Kendimizi S›nayal›m
1. Otonom sinir sistemi ile ilgili hangi ifade yanl›flt›r? 6. Duysal ve motor sistemle iliflkili sinyalleri alarak be-
a. Otonom sinir sistemi çevresel sinir sisteminin yin kabu¤una aktaran beyin bölgesi hangisidir?
bir bölümüdür. a. Hipotalamus
b. ‹stemli motor yan›tlar oluflturur. b. Talamus
c. Organlar›n iflleyiflini etkiler. c. Hipokampus
d. Sempatik sistem ve parasempatik sistem z›t etki- d. Bazal gangliyonlar
lere sahiptir. e. Serebellum
e. Hipotalamus otonom sinir sisteminin iflleyiflini
kontrol eder. 7. Amin yap›l› (dopamin, serotonin, adrenalin, norad-
renalin) nörotransmiterleri sentezleyen hücreler nerede
2. Merkezi sinir sisteminin temel bask›lay›c› nörotrans- yerleflmifltir?
miteri hangisidir? a. Beyin sap›
a. Asetilkolin b. Amigdala
b. Glutamat c. Omurilik
c. Noradrenalin d. Beyin kabu¤u
d. Dopamin e. Bazal gangliyonlar
e. GABA
8. Omurilikte duysal girdilerin motor ç›kt›lara neden
3. Sinir hücresinin uyar›lmas› ve ileti ile ilgili hangi ifa- oldu¤u ba¤lant›lar afla¤›dakilerden hangisine arac›l›k
de yanl›flt›r? eder?
a. Hücrenin uyar›lmas› depolarizasyona yol açar. a. Kas refleksleri
b. Aksiyon potansiyelinin oluflmas› için depolarizas- b. Göz hareketleri
yonun eflik seviyenin üzerinde olmas› gerekir. c. Alg›
c. Aksiyon potansiyeli olufltu¤unda büyüklü¤ünde d. ‹stemli hareket
de¤ifliklik olmadan akson ucuna kadar ilerler. e. Bellek
d. Miyelinli liflerde aksiyon potansiyelinin ilerleme
h›z› daha yavaflt›r. 9. Nörotransmiterler bir nöronun hangi bölümünden
e. Hiperpolarizasyon durumunda hücre içi dinlen- sal›n›r?
me durumuna göre daha negatiftir. a. Soma
b. Akson ucu
4. Dil kavrama merkezi beynin hangi bölgesinde gelifl- c. Dentrit
mifltir? d. Ranvier bo¤umu
a. Beyin kabu¤unun sa¤ taraf›nda duysal kortekste e. Miyelin k›l›f
b. Beyin kabu¤unun sol taraf›nda motor kortekste
c. Beyin kabu¤unun sol taraf›nda arka asosiasyon 10. Afla¤›dakilerden hangisi merkezi sinir sisteminin bir
korteksinde parças› de¤ildir?
d. Beyin kabu¤unun sa¤ taraf›nda ön assosiasyon a. Omurilik
korteksinde b. Arka beyin
e. Beyin kabu¤unun her iki taraf›nda limbik asosi- c. Orta beyin
asyon korteksinde d. Ön beyin
e. Spinal sinirler
5. Afla¤›daki beyin bölgelerinden hangisi bildirimsel
(dekleratif) belle¤in oluflmas›ndan birincil olarak so-
rumludur?
a. Bazal gangliyonlar
b. Serebellum
c. Hipokampus
d. Talamus
e. Hipotalamus
3. Ünite - Sinir Sisteminin Yap›s› ve ‹fllevleri 93
“ 18.12.2010
‹lk “Korkusuz ‹nsan”...
Beyninde “amigdala” adl› bölüme sahip olmayan
BEY‹N TARAMA/GÖRÜNTÜLEME TEKN‹KLER‹
Günlük yaflam›m›zda insanlara dair gözlemlerimiz sö-
zel ve sözel olmayan davran›fllara dayanmaktad›r. Gü-
bir kad›n, korkuyu hiç hissetmeyen ilk insan ola- nümüz teknolojisi sinirbilimcilere bundan fazlas›n› sun-
rak kay›tlara geçti. makta ve beynimizin duygu, düflünce ve davran›fllar›-
ABD’deki Current Biology dergisinde yay›mlanan bir m›z› kontrol eden etkinli¤ini gözlememize olanak sa¤-
araflt›rma, beynindeki belli bir yap› eksik olan kad›n›n lamaktad›r. Beynimizin iflleyifli s›ras›nda elektriksel,
çeflitli durumlarda korku hissetmedi¤ini gösterdi. Bu manyetik ve metabolik sinyaller ortaya ç›kar. Biliflsel si-
durumlar aras›nda y›lan ve örümceklerle karfl› karfl›ya nirbilimciler, de¤iflik durumlarda, bu sinyalleri saptaya-
kalmak ve korku filmleri de var. BBC’nin haberine gö- rak ve kaydederek zihinsel ve davran›flsal süreçlerimi-
re Iowa Üniversitesi’ndeki araflt›rmac›lar, beynin amig- zin alt›nda yatan sinirsel dinamikleri ve mekanizmalar›
dala adl› bölümüne sahip olmayan kad›n›n, bilinen ilk anlamaya çal›flmaktad›r.
korku hissetmeyen insan oldu¤unu söylüyor. Beynin Örne¤in, elektroensefalografi (EEG) yöntemi ile milyar-
her iki taraf›nda da badem fleklinde gri bir kütle olan larca nöronun elektriksel aktivitesini kafatas›m›z›n de-
amigdalan›n duygusal ö¤renmeyle olan iliflkisi uzun sü- ¤iflik bölgelerine yerlefltirilen elektrotlar yoluyla elek-
redir biliniyor. triksel dalgalar olarak kaydedebilmekteyiz. Elde edilen
Korkmuyor Ancak Merak Ediyor veriler epilepsi gibi nörolojik rahats›zl›klar›n tan›s›nda
Hayvanlarla yap›lan deneyler, beynin bu k›sm›n›n al›n- kullan›labilmekle birlikte, biliflsel psikoloji alan›n› ilgi-
mas›n›n, hayvanlar› korkusuz yapt›¤›n› gösteriyordu. lendiren birçok sürecin alt›nda yatan sinirsel mekaniz-
Araflt›rmaya konu olan kad›n›n çocukken korku hissini malar›n anlafl›lmas›nda da önem tafl›maktad›r. EEG ay-
yaflad›¤› dolay›s›yla baz› durumlar›n korkutucu olmas› n› zamanda, beyin ölümünün tespit edilmesinde kulla-
gerekti¤ini bildi¤i belirtiliyor. Ancak yetiflkin olarak b›- n›lan bir yöntemdir. Beyinde oluflan elektriksel ak›mla-
çakla tehdit edilen ve kendisine silah do¤rultulan kifli, ra ba¤l› olarak ortaya ç›kan manyetik alanlar› ölçen bafl-
bu durumlarda korku hissetmemifl. ka bir teknik ise manyetoensefalogramd›r (MEG).
Deneyler s›ras›nda dev örümcekler ve zehirli y›lanlara Aktivite gösteren nöronlar çok miktarda fleker tüketir-
dokunan kad›n, araflt›rmac›lara böyle durumlar›n ken- ler. Beyin aktivitesi hakk›nda bilgi edinmek için, de¤i-
disinde yaln›zca merak uyand›rd›¤›n› söylüyor. Araflt›r- flen seviyelerdeki sinirsel aktiviteye ba¤l› olarak de¤i-
mac›lar kad›n üzerinde yap›lacak çal›flmalar›n beynin flen bu metabolik farkl›l›klar ölçülebilir. Bu farkl›l›klar›n
korkuyu nas›l alg›lad›¤›na dair ipuçlar› verece¤ini umu- saptanmas›na dayanan tekniklerden bir tanesi, pozitron
yor. Bu bilgilerin travma sonras› bozukluk yaflayan, ça- emisyon tomografisidir (PET). Kiflinin kan dolafl›m›na
t›flmal› bölgelerde görev yapan askerler gibi gruplar›n verilen az miktarda radyoaktif fleker, PET s›ras›nda takip
tedavisine yard›mc› olabilece¤i düflünülüyor. edilerek, örne¤in okuma s›ras›nda hangi beyin bölgesi-
”
nin daha aktif oldu¤u tespit edilebilir. Fonksiyonel man-
Kaynak: http://www.trt.net.tr/haber/HaberDetay. yetik rezonans görüntüleme (fMRI) beynin iflleyifline
aspx?HaberKodu=e74268a7-a8c1-4a86-b1ff- ba¤l› olarak de¤iflen metabolik sinyalleri saptayan bir
f6321c29de08 baflka görüntüleme tekni¤idir. Beynin bir bölgesi daha
aktif oldu¤unda, o bölge taraf›ndan kullan›lan kan mik-
tar› da artar, bu da beynin bu bölgesindeki oksijen mik-
tar›n›n artmas›na neden olur. fMRI baz› analizlerden son-
ra de¤iflen bu oksijen seviyelerine ba¤l› olarak, de¤iflik
biliflsel ifllevler s›ras›nda beynin hangi bölgelerinin aktif
oldu¤unu gösterebilmektedir.
S›ra Sizde 3
Daha belirgin refleks yan›t› al›n›r. Yukar›da istemsiz
olan reflekslerin istemli olarak bask›lanabilece¤ini be-
lirtmifltik. Sorulan sorularla beyin kabu¤u meflgul oldu-
¤unda beyin kabu¤unun bask›lama etkisi ortadan kal-
kaca¤› için kas›n refleks kas›lma yan›t› artar.
3. Ünite - Sinir Sisteminin Yap›s› ve ‹fllevleri 95
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Biliflsel psikolojinin ne oldu¤u ve do¤as›n› ifade edebilecek,
N
Alg› ve alg›sal süreçleri aç›klayabilecek,
N
Dikkat ve dikkat süreçlerini aç›klayabilecek,
N
Bellek ve bellek süreçlerini betimleyebilecek,
N
Temsil ve zihinsel temsil kavram›n› ifade edebilecek,
Düflünme, ak›l yürütme ve problem çözme kavramlar›n› biliflsel aç›dan de-
N
¤erlendirebilecek,
Dil ve süreçlerini yorumlayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Duyum • Bellek
• Alg› • Bilgi ‹fllem
• Psikofizik • Temsil
• Alg›sal Organizasyon • Bilifl
• Dikkat • Problem Çözme
• Seçici Dikkat • Dil
• Bölünmüfl Dikkat
‹çindekiler
Gözlem ve deneye dayanan ilk çal›flmalar ise Wilhelm Wundt’un 1879 y›l›nda
Almanya’n›n Leipzig flehrinde ilk deneysel psikoloji laboratuar›n› kurmas› ile bafl-
lar. Bu laboratuarda Wundt ve arkadafllar› içebak›fl yöntemini kullanarak deneyim-
li kat›l›mc›larla bilincin elementlerini araflt›ran deneyler yapm›flt›r. Wundt bu de-
neylerde kat›l›mc›lar›n duygu durumlar›n›, objelerin nas›l ifade edildiklerini araflt›r-
m›flt›r. Yap›salc›l›¤›n ilk ad›mlar›n›n at›ld›¤› bu y›llar zaman›n ruhunu da psikoloji-
de yans›tmaktad›r. Madde ve onu oluflturan elementlerin incelendi¤i bu y›llarda
Wundt ve arkadafllar› da zihnin elementlerini bir baflka deyiflle yap› tafllar›n› yani
atomlar›n› incelemifllerdir.
Amerika Birleflik Devletleri’nde William James zihnin çal›flma prensiplerine zih-
nin ifllevleri aç›s›ndan bakm›flt›r. 1900’lü y›llar›n bafl›nda davran›flç›l›¤›n ön plana
ç›kt›¤› ve davran›fl›n çal›fl›lmas›n›n ötesinde hiçbir fleyin psikolojide yeri olmad›¤›
vurgulanm›flt›r. Bu arada Gefltalt Okulu hem Avrupa’da hem de Amerika Birleflik
Devletleri’nde indirgemecili¤e karfl› bir tav›r sergilemifl ve bütünün onu oluflturan
parçalardan farkl› oldu¤u ana fikri ile hem davran›flç›l›k hem de yap›salc›l›k ekol-
lerine elefltiriler getirmifltir. Daha sonraki y›llarda nadir çal›flmalar görülmekle bir-
likte 2. Dünya Savafl› s›ras›nda ve sonras›nda sinyal iflleme, bilgi kodlama ve ileti-
flim üzerine yap›lan çal›flmalar biliflsel psikolojinin do¤mas›nda çok önemli etkiler
yapm›flt›r. Shannon 1948’de bilgi kuram› bafll›kl› bir makale yay›mlam›flt›r. Bu ma-
kalede iletiflimin bilgiyi temsil eden verilerin dönüfltürüldü¤ü aflamalardan geçerek
meydana geldi¤ini ifade eder. Bu bilgi kuram› insandaki alg› ve bellek sistemleri-
nin de ayn› temelde çal›flt›¤›n› önermektedir: çevremizdeki uyaranlar duyu sistem-
lerindeki al›c› hücreler (sinir sisteminde farkl› fiziksel uyaranlar› yakalamak için Al›c› hücreler özelleflmifl
nöronlar olup çevremizdeki
özelleflmifl nöronlar) ile sisteme girifl yapar, sonras›nda de¤iflik alg›sal aflamalarda farkl› fiziksel uyaranlar›
analiz edilir ve oluflturulan ç›kt› bellek sistemine gönderilir. Bu yaklafl›m biliflsel yakalarlar.
psikolojiye can verip yönlendiren ve önemli bir de¤erler dizisi (paradigma) olan
bilgi-ifllem yaklafl›m›n›n bafllang›c› olarak kabul edilmektedir.
Bilgi ifllem modelinin ilk uygulamalar›ndan biri Donald Broadbent taraf›ndan
alg› ve iletiflim konusunda ortaya konmufltur. Donald Broadbent 1958’de yazd›¤›
“Alg› ve ‹letiflim (Perception and Communication)” adl› kitab›nda, dikkatin bilgi ifl-
leme sisteminin s›n›rl› kapasitesinin sonucu oldu¤u ve bunun sonucu olarak da fil-
treleme mekanizmas›n›n bulundu¤u fikrini ileri sürmüfltür. Ona göre insanlar bil-
gilere seçici biçimde yaklaflmakta ve efl zamanl› alg›larda bir alg›n›n baz› bölümle-
ri yakalan›rken di¤er bölümleri filtrelenmektedir.
Bilgi ifllem modeli ile ilgili olarak bir di¤er uygulama George Miller (1956) ta-
raf›ndan önerilen ve 7±2 olarak da ifade edilen k›sa süreli bellek için depolama
modelidir. Bu model k›sa süreli belle¤in s›n›rl› bir kapasitesinin var oldu¤unu öne
sürer. Ancak bu s›n›rl› kapasite bilgi miktar› ile (bit) çok az iliflkilidir. Çünkü kü-
meleme yöntemi ile bu k›s›tl›l›k afl›lmakta ve geniflletilmektedir.
Ayn› y›llarda Chomsky (1956), çocuklar›n do¤ufltan gelen zihinsel dilbilgisine
sahip oldu¤unu ve bunun da dil ö¤renme için bir temel oluflturdu¤unu öne sür-
müfltür. Chomsky bir dilin ö¤renilmesinde davran›flç›lar›n ileri sürdükleri uyaran-
tepki ö¤renme yaklafl›m›na karfl› ç›karak insan dilinin anlafl›lmas›nda zihinsel (bi-
liflsel) mekanizmalar›n önemine vurgu yapmaktad›r.
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
D‹KKAT D ‹ Kbiliflsel
1950’li y›llarda KAT psikolojinin ortaya ç›kmas›nda önemli rol oynayan geliflmeler:
• Bilgi teorisi (Shannon 1948)
N N
SIRA S‹ZDE • Dil teorisi (Chomsky,
SIRA S‹ZDE 1956)
• K›sa süreli bellekte 7 ±2 kümeleme kavram› (Miller, 1956)
• Kavram oluflturma modeli (Bruner ve ark 1956.)
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
• Genel problem çözme modeli (Newell ve Simon, 1972)
• Yapay zekâ çal›flmalar›
K ‹ T A P Biliflsel Kpsikolojinin
‹ T A P geliflmesinde ve günümüze gelmesinde yukar›da bahsedi-
len önemli bilim insanlar› ve araflt›rmac›lar›n yan› s›ra önemli figürler de vard›r. Bu
kiflileri ve gelifltirdikleri kuramlar Tablo 4.1’de verilmektedir.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Tablo 4.1 Araflt›rmac›lar Tarih Kuram Aç›klama
Biliflsel psikolojinin
geliflimine katk› Duyusal, k›sa süreli ve uzun süreli bellek
veren
‹ N T E Rtemel
NET
Atkinson ve‹ N T E R N E T
1968 Çoklu Bellek Kuram› olmak üzere üç farkl› bellek sistemi
kuramlar Shiffrin
bulunmaktad›r.
Baddeley ve Çal›flma Bellek Bellekte rol oynad›¤› varsay›lan bileflenler
1974
Hitch Kuram› merkezi bir yönetici taraf›ndan yürütülür.
ALGI
Bir an olsun herhangi bir duyunuzun ifllevsel olmad›¤›n› düflünün. Örne¤in, gör-
me duyunuzu kaybetti¤inizi ve ailenizdeki bireylerin yüzlerini, bahçedeki çiçekle-
ri ya da yemek masas›ndaki yemekleri göremedi¤inizi; iflitme duyusunu kaybetti-
¤inizi ve ailenizle birlikte oldu¤unuz yemekte konuflulanlar› duyamad›¤›n›z›; bir
bahar günü çiçeklerin açt›¤› bir parkta yürürken hiçbir koku alamad›¤›n›z› ve ye-
di¤iniz leziz bir fleftalinin tad›n› alamad›¤›n›z› düflünün. Bu örneklerde hep bir fley-
ler eksiktir. Bir anlamda, beyin d›fl dünyan›n resmini çekmekte ancak resmin bir
k›sm› hep eksik kalmaktad›r.
‹nsan beyni d›fl dünyaya duyu sistemleri olan görme, iflitme, koku, dokunma ve
tat vas›tas›yla ba¤lanmaktad›r. Bu ba¤lant›lar sonucunda d›fl dünyay› deneyimle-
mek, bilmek ve anlamak gibi birçok biliflsel süreç yürütülmektedir. Duyum ve al-
g› uyaranlar›n (bilgi) d›fl dünyadan al›nmas›, beyine tafl›nmas›, beyinde ifllenmesi,
yorumlanmas› ve bir karar verilmesi süreçlerini içermektedir. Alg›sal sistemlerin te-
mel ifllevi, hareket sisteminin üretti¤i davran›fllara gereken duysal bilgiyi sa¤lamak-
t›r. Bütün bu süreçlere ait mekanizmalar› belirlemek ve tan›mlamak duyum ve al-
g›n›n çal›flmalar› kapsam›na girmektedir.
Duyum içinde bulunulan bir ortamdan uyaranlar›n içerdi¤i bilginin ilgili duyu
sistemi taraf›ndan yakalanarak sistem içine al›nmas› ve beyindeki fizyolojik mer-
kezlere iletilmesini kapsamaktad›r. Alg› ise uyaranlar›n tafl›d›¤› bu bilginin analiz
edilmesi, tan›nmas›, yorumlanmas› ve organize edilmesini kapsayan süreçlerdir.
Burada uyarandan kastedilen duyu sisteminde tepki do¤uran fiziksel bir enerjidir.
Genel olarak çevremizdeki bir fiziksel uyaran›n sistem içine al›nmas› ve sonras›n-
da belli süreçlerden geçirilerek bu uyarana karfl› tepki üretilmesi alg›sal süreç ola-
rak ifade edilmektedir. Örne¤in gözünüzü açt›¤›n›zda d›flar›dan gelen uyarana kar-
fl› hemen bir tepki üretirsiniz. Bu fark›nda olmad›¤›n›z çok k›sa bir süre içinde ger-
çekleflir. Ancak, ayr›nt›lara bak›ld›¤›nda uyaran ve tepki aras›nda bir dizi alt süreç-
ler ve ifllemler yap›lmaktad›r. fiekil 4.2 bu süreçleri k›saca özetlemektedir. Çevre-
mizde sonsuz say›da uyaran bulunmaktad›r. Bu uyaranlardan biri dikkat çeker ve
ilgili duyu sisteminin al›c› hücreleri vas›tas›yla sistem içine al›n›r. Al›c› hücreler ta-
raf›ndan yakalanan uyaran›n (›fl›k, ses gibi) sinir sisteminin anlayaca¤› dil olan ak-
siyon potansiyellerine (nöral sinyaller) dönüfltürülmesi gerekmektedir. Nöral sin-
yallere dönüfltürülen uyaran sistemdeki sonraki yap›lara aktar›larak analiz edilir.
Bu analizler s›ras›nda uyaran, iflleme koflulmakta ve kodlanmaktad›r. Bunu takiben
elde edilen ürün alg›lan›r ve tan›n›r. Bu aflamada önceden sahip oldu¤umuz bilgi
da¤arc›¤› süreç içine al›n›r. En sonunda, organizma d›fl dünyadan gelen uyarana
karfl› tepki oluflturarak eyleme geçer. Yap›lan bu eylem çevrede de¤ifliklik yarata-
ca¤›ndan bir sonraki alg›sal süreç bafllamaktad›r. ‹flin do¤as› gere¤i bu süreç bir
döngü fleklinde devam etmekte ve bu da alg›sal sürecin dinamik oldu¤una iflaret
etmektedir.
102 Psikolojiye Girifl
fiekil 4.2
Alg›sal süreç gi
Bil
Tan›ma
Alg› Eylem
‹fllem Uyaran
Alg›sal Süreç
Dikkat
Aktar›m Edilen
Uyaran
Dönüflüm Al›c›lar
Görme
‹nsanlar, çevreleri hakk›nda bilgi toplamak ve karar vermek için sürekli olarak
gözlerini kullanan görsel canl›lard›r. Di¤er primatlardaki gibi öne bakan gözleri-
mizle, vücudumuz d›fl›nda bulunan çevreyi çeflitli yönleriyle alg›lamak için görme
duyusundan yararlan›r›z. Elektromanyetik enerjinin bir flekli olan ›fl›k, retinada
bulunan fotoreseptörlere etki etmek üzere gözümüzden girifl yapar. Bu ise nöral
sinyalleri oluflturan ve daha sonra görsel beynin nöral a¤lar› ve fiberleri içinde
ilerlemesini sa¤layan süreçleri tetikler. Orta beyinde talamusadaki lateral geniku-
lat çekirde¤i (LGN)ve serebral kortekse gelen sinyaller, hareket, biçim, renk ve
görsel dünyan›n farkl› di¤er özellikleri gibi farkl› görsel fonksiyonlara arac›l›k
ederler. Görme sistemi Resim 4.2’de görülece¤i üzere göz, optik sinir, ve görme
korteksini içeren yap›lardan oluflmaktad›r. Bu sistemin faaliyeti olan görme d›fl
dünyadaki uyaranlar›n gözümüzde temsil edilmesi ile bafllar. Görmenin temel ifl-
levi çevremizdeki objelerle ilgili olarak ne, nerede ve nas›l sorular›na yan›t bul-
makt›r (Marr, 1982).
Resim 4.2
Görme sistemi
lu e
Yo red
e
N
Ne Yolu
Görme
Korteksi LGN
Optik Sinir
Göz
4. Ünite - Biliflsel Psikoloji 105
Bofllukta saniyede 300,000 km h›zla giden ›fl›k görme için temel uyaran olup, elek-
tromanyetik spektrumun (fiekil 4.3) 400 ile 700 nanometre (1 nanometre = 1,0 × 10-9
metre) aras›ndaki dalga boylar› kapsamaktad›r. Bu aral›k görme spektrumudur.
fiekil 4.3
400 500 600 700 Elektromanyetik
spektrum.
GÖRME
MOR ÖTES‹ SPEKTRUMU KIZIL ÖTES‹
10-3 10-1 101 103 105 107 109 1011 1013 1015
Gözbebe¤i, çeflitli ›fl›k düzeylerine göre aç›kl›¤›n›n küçülüp büyümesi için ge-
niflleyip daralabilen ve pigment içeren iris ile çevrelenmifltir. Göz, bir foto¤raf ma-
kinesi gibi düflünebilirsiniz. Ifl›k, gözbebe¤inden göze girifl yapar, kornea ve mer-
cekler taraf›ndan odaklanarak özün arkas›nda bulunan retinadak, ›fl›¤a duyarl› al›-
c› hücreler olan çubukçuk (rod) ve koni (cone) hücrelerine ulafl›r. Say›lar› ve bu-
lunduklar› yere göre eflit da¤›lmayan bu al›c› hücrelerin görevi ›fl›k enerjisini sinir-
sel mesajlara dönüfltürmektir. Koniler retinan›n merkezi olarak da bilinen fovea
bölümünde yo¤undurlar. Çubukçuklar ise foveada bulunmazlar ve foveadan ke-
narlara do¤ru gidildi¤inde yo¤unluklar› artar. Bu nedenle çubukçuklar kenar gör-
meyi sa¤larken koniler merkezi görmeden sorumludurlar. Çubukçuklar ve koniler
yap›sal olarak da farkl› özellikler göstermektedirler. Koniler ›fl›¤a daha az duyarl›
olup keskin, renk ve dolay›s›yla gündüz koflullar›ndaki görmeden sorumlu olur-
ken çubukçuklar ›fl›¤a karfl› daha fazla duyarl› olduklar›ndan ›fl›k seviyesinin dü-
flük oldu¤u gece gibi koflullarda aktiftirler.
Uyaranlar gözdeki a¤ sisteminde ifllendikten sonra optik sinir vas›tas›yla önce
talamusun lateral genikulat çekirdekçi¤ine ve oradan da görme korteksine iletilir.
Optik sinirin gözü terk etti¤i noktada al›c› hücreler bulunmad›¤›ndan buraya yan-
s›t›lan ›fl›k iflleme al›namaz. Bu nedenle, bu noktaya kör nokta denir. Kör nokta her
iki gözde de bulunmas›na ra¤men görme alg›s›nda bozucu bir etki oluflturmaz
çünkü beynimiz “boflluklar› doldur” ad› verilen otomatik bir mekanizma ile eksik-
likleri tamamlar.
Göz ile beyin aras›nda baz› uyumsuzluklar vard›r. Bunlardan biri d›fl dünya
gözde iki boyutlu (2D) beyinde ise üç boyutlu (3D) temsil edilir. Beyin gözden ge-
len iki boyutlu bilgiyi baz› ipuçlar›n› kullanarak üç boyutlu hâle dönüfltürerek de-
rinlik alg›s›n› meydana getirmektedir. Bir di¤eri ise gözün yap›s›ndan kaynaklan-
maktad›r. Göz optik ilkelerle çal›fl›r. Bir uyaran›n gözdeki görüntüsü göz merce-
¤inden dolay› retinada ters olarak oluflur. Fakat dünya düz olarak alg›lan›r. Bu
problemlerden ilki “2D-3D” problemi olarak ve ikincisi de “ters problem” olarak
adland›r›lmaktad›r.
106 Psikolojiye Girifl
Renk Görme
Görme spektrumu elektromanyetik spektrum içinde çok küçük bir alan› kapsar.
Bununla birlikte, insan evreni alg›larken ve farkl› görsel alanlarda faaliyetlerde bu-
lunurken genifl bir yelpazede esnekliklere sahiptir. Bu esnekliklerden biri renkleri
ay›rdetmeyi sa¤layan renk görmedir. Normal renk görüflüne sahip olan bir insan
milyonlarca rengi birbirinden ay›rt edebilmektedir.
Renk alg›s›n› aç›klayan genelde iki temel kuram vard›r. Bunlar Thomas Young
ve Hermann Von Helmholtz taraf›ndan birbirlerinden ba¤›ms›z öne sürdükleri üç
renk (trichromacy) ve Karl Ewald Konstantin Hering’in karfl›t renk süreçleri (oppo-
nency) kuramlar›d›r. Üç renk kuram› retinada üç farkl› koni hücresinin bulunmas›
ve herhangi bir rengi oluflturmak için en az üç farkl› rengin kullan›lmas› olgular›-
na dayan›r. Konilerin her biri görme spektrumu içindeki farkl› dalga boylar›na du-
yarl›d›rlar. Örne¤in, konilerden birinin ~440nm, di¤erinin ~535nm ve üçüncüsü-
nün de ~565nm olan dalga boylar›na maksimum seviyede tepki vermektedirler.
Bundan dolay›, bu al›c›lara S (short-k›sa), M (medium-orta) ve L (long-uzun) koni-
leri ad› verilir. Üç renk kuram›na göre, renk alg›s› yukar›da belirtilen üç farkl› ko-
ni hücresinin ›fl›¤›n dalga boyuna göreli tepkilerinden meydana gelmektedir (bkz
fiekil 4.4).
fiekil 4.4
Üç renk kuram›.
Koni
Tepkileri
S M L S M L S M L
Ifl›k
4. Ünite - Biliflsel Psikoloji 107
Renk görme bozukluklar› genelde üç renk kuram› ile aç›klan›r. Koni türlerin-
den herhangi birinin yoklu¤unda ya da bir koni s›n›f›n›n spektrumdaki duyarl›l›-
¤›n›n de¤iflmesi sonucu renk görme problemleri ortaya ç›kar. Renk görme bozuk-
luklar› erkeklerde (% 6-8) kad›nlara (% 2-3) göre daha s›k görülmektedir. Bunun
nedeni renk görmeyi sa¤layan genin X kromozomunun üzerinde bulunmas›na
ba¤lanmaktad›r. Renk körlü¤ünün olufl s›kl›¤› etnik kökene göre de farkl›laflmak-
tad›r. Örne¤in, Kafkas erkek grubunda renk görme bozukluklar› ~% 8 oran›nda-
d›r. Öte yandan beyindeki renk merkezlerindeki hasar kortikal körlü¤ü meydana
getirmektedir.
Üç renk kuram›, görme spektrumu içindeki dalga boylar›n›n ay›rt edilmesini
sa¤lamakla birlikte efl zamanl› kontrast etkisi (bkz. fiekil 4.5) ve ardimge gibi olgu-
lar› aç›klayamaz. Karfl›t renk süreçleri kuram› konilerde oluflan sinyallerin ikili ve
karfl›t süreçler fleklinde kodlad›klar›n› önermektedir. Bu sinyaller retinada ve reti-
na sonras›nda k›yaslanmaktad›r. Baz› nöronlar M konilerinin ç›kt›s› ile L konileri-
nin ç›kt›s›n› k›yaslayarak (veya tam tersi) L-M karfl›t mekanizmas›n› oluflturmakta-
d›r. Benzer bir flekilde, S konilerinin ç›kt›lar› ile L ve M konilerinin ç›kt›lar›n›n top-
lam› k›yaslanmakta ve sonuç olarak S-(L+M) mekanizmas› ortaya ç›kmaktad›r. Bu
mekanizmalara “al›c› sonras› renk kanallar›” ad› verilmekte ve bu kanallar›n ikisi
renkle ilgili bilgi iflleme yapar. L+M ve S-(L+M) s›ras›yla beyindeki k›rm›z›-yeflil ve
sar›-mavi mekanizmalar› besler. Hering’e göre bu dört renk ana renkleri temsil et-
mektedir. Üçüncü eflleflme ise S+M+L fleklinde olup siyah-beyaz mekanizmas› bes-
leyerek rengin aç›kl›k ya da koyuluk boyutunu oluflturmaktad›r. Renkler bu üç Karfl›t renk süreçleri kuram›
mekanizman›n do¤rusal bir flekilde farkl› bileflimleri sonucunda meydana gelmek- gözdeki al›c› hücrelerinin
sinyalleri ikili mekanizmalar
tedir. Örne¤in, turuncu k›rm›z›-yeflil ve sar›-mavi mekanizmalar›n›n bileflimidir. ve karfl›t süreçler fleklinde
Karfl›t mekanizmalar› oluflturan bu ana renkler ayn› anda ve ayn› noktada birlikte kodlad›klar›n› önermektedir.
görülemezler. Bir baflka deyiflle k›rm›z› ›fl›k ile yeflil ›fl›k zaman mekan içinde ayn›
anda ve ayn› noktada olamazlar. Çünkü bu renklerin oluflturduklar› sinyaller bir-
birlerini iptal ederler.
fiekil 4.5
Yukar›daki kareler
içindeki daireler
fiziksel olarak
ayn›d›r. Ancak
alg›sal olarak
soldaki
sa¤dakinden daha
koyu olarak
alg›lanmaktad›r.
fiekil 4.6
S+L+M
Siyah
Beyaz
L
K›rm›z›
L+M
M
Yeflil
S+(L+M)
Mavi
Sar›
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
derinlik alg›s›n› yaratmak için kullanmalar›d›r. Bu ipuçlar›n›n baz›lar› fiekil 4.7’de
gösterilmektedir.
AMAÇLARIMIZ Biniflim veya üst üste binme bir objenin di¤er objeyi örtmesi sonucu olufl-
AMAÇLARIMIZ
maktad›r. Görme sisteminin objeleri bütün olarak alg›lama e¤ilimi karenin arkas›n-
daki tam olarak görünmeyen objenin daire olarak alg›lanmas›na neden olmakta ve
K ‹ T A P bundan dolay›,K ‹ T daireA P karenin arkas›nda oldu¤u sonucu ç›kar›lmaktad›r. Uzaktaki
objeler yak›ndaki objelere göre retinada daha küçük görüntüler oluflturmaktad›r.
Böylece, alg›lanan objenin göreli büyüklü¤ü uzakl›k ile ilgili olarak bir ipucu sa¤-
TELEV‹ZYON lamaktad›r.T EBir
L E V di¤er
‹ Z Y O N ipucu do¤rusal perspektiftir. Bir görüntüdeki objelerin göreli
büyüklük, yükseklik ve uzakl›k bilgilerinin birlefltirilmesi ile oluflturulan bir ipucu-
dur. Birbirine paralel olarak alg›lanan iki çizginin uzaklaflt›kça birbirini ufukta ke-
sece¤i varsay›m›na dayanarak uzakl›k bilgisi ç›kar›lmaktad›r. Havadaki molekülle-
‹NTERNET ‹ N T E R N E sonucu
rin ›fl›¤› da¤›tmas› T uzaktaki objeler mavimsi ya da belirsiz hale gelmekte-
dir. Bir baflka deyiflle, bu objelerin kontrast› azalmaktad›r. Bu nedenle bu objeler,
daha parlak ve belirgin olan objelerden daha uzakta alg›lan›rlar. Buna atmosferik
perspektif denir. Ayr›ca ayd›nlatma da derinlik alg›s›nda önemli rol oynamaktad›r.
‹nsan beyni otomatik olarak ›fl›¤›n yukar›dan geldi¤ini varsaymaktad›r. Bundan
dolay›, insanlar bir objenin daha çok ayd›nlanan k›sm›n› üst, daha az ayd›nlanan
4. Ünite - Biliflsel Psikoloji 109
koyu k›sm›n› ise alt olarak alg›lama e¤ilimindedirler. Bu yorum derinlik alg›s›na
yol açmaktad›r.
fiekil 4.7
Tek göze ba¤l›
(Resimsel) derinlik
ipuçlar›.
Atmosferik
Perspektif Doku E¤imi Ayd›nlatma
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
110 Psikolojiye Girifl
Alg›sal Organizasyon
Birçok alg›sal süreç ve ifllemler bir dizi ilkeler çerçevesinde etraf›m›zdan gelen bil-
gileri nas›l anlaml› hale getirdi¤imizi aç›klamaktad›r. Bu ilkeler 20. yüzy›l›n bafl›n-
da Gefltalt psikologlar› taraf›ndan önerilmifltir. Özellikle biçim (form) alg›s›n›n da
temellerini oluflturan bu prensipler objeler aras› ve obje ile zeminin ay›r›mda rol
oynarlar. Gefltalt psikologlar› çevremizdeki objeler aras›ndaki iliflkilerin belirsiz ol-
du¤u durumda en basit ve en istikrarl› düzenlemelerin yap›larak alg›sal organizas-
yonun sa¤land›¤›n› öne sürerler. Bu nedenle bu ilkeler alg›sal organizasyon ilke-
leri olarak bilinirler. fiekil 4.8’de bu ilkeler gösterilmektedir. 7(b)’de küçük siyah
kareler aras›nda yatay boyuttaki uzakl›klar dikey boyuttaki uzakl›klardan küçük
oldu¤undan yatay olanlar dikey olanlara nazaran birbirlerine ait olarak alg›lanma
e¤ilimindedirler. Bu yak›nl›k ilkesidir. Ancak küçük siyah kareler aras›ndaki uzak-
l›klar 7(a) da görüldü¤ü gibi eflitlenirse yatay ve dikey yönde gruplama ortadan
kalkar. Benzerlik ilkesi 7(c) de görülmektedir. Ortadaki beyaz daireler birlikte al-
g›lanmaktad›r. 7(d) bize tamamlama ilkesini örneklendirmektedir. Görülece¤i
üzere gösterilen tam bir kare olmamakla birlikte bu flekil genellikle kare olarak al-
g›lanmaktad›r. 7(e) ise bir örüntü ya da yön oluflturan elementler, örüntünün bir
parças› olarak bir arada gruplanma e¤ilimi göstermektedirler. Bu süreklilik ilkesi-
dir. Ortak alan› paylaflan ve ortak ba¤a sahip olan elementler de grup olarak alg›-
lan›rlar. Bu ilkleri gösteren örnekler 7(f) ve 7(g)’de sunulmufltur.
fiekil 4.8
(b)
(d) (f)
(g)
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
4. Ünite - Biliflsel Psikoloji 111
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
nin obje alg›s› ile mi yoksa bellekteki anlamsal s›n›fland›rma ile ilgili bir sorun ol-
du¤u tart›flmalar› mevcuttur. Agnozisi olan birçok birey objeyi do¤ru olarak tarif
edebilmektedir. Bir baflka deyiflle, bir objenin ne oldu¤u söylenebilmekte
K ‹ T A P
ancak K ‹ T A P
obje gösterildi¤inde tan›ma meydana gelmemektedir. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda so-
runun alg› ile bellek aras›nda ba¤ kurulamamas›ndan kaynakland›¤› düflünülmek-
tedir. Fakat agnozi bazen kelime, yüz ve canl› nesneler gibi belirli bir alan ile k›-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
s›tl›d›r. Bu durum, sorunun genel alg› probleminden çok anlamsal belle¤in alt me-
kanizmalar›na atfedilmektedir.
‹flitme
‹flitme siteminin organ› kulakt›r. ‹nsan kula¤› d›fl, orta ve iç kulak olmak üzere üç
k›sma ayr›lmaktad›r. ‹flitmenin uyaran› olan ses bir titreflim kayna¤›n›n havadaki
molekülleri hareket ettirmesi sonucunda oluflmaktad›r. Ses havada sabit h›zla ve
saniyede 33,5 metre h›zla hareket eder. Bir ses dalgas› sinüs dalgas› özelli¤i tafl›-
makta ve frekans, genlik ve faz olarak üç unsur ile tan›mlan›r. Ses dalgalar› önce-
likle iflitme sisteminin görünen k›sm› olan d›fl kula¤a ulaflmaktad›r. D›fl kulak iflit-
me sisteminin megafon fleklindeki görünen k›sm› olup megafonunun aksine ses
dalgalar›n› d›fla do¤ru de¤il içeriye do¤ru iletir. Buradan anlafl›laca¤› gibi d›fl kula-
¤›n temel fonksiyonu d›fl dünyadan sesi yakalay›p kulaktaki ileriki k›s›mlara ilet-
mektir. D›fl kulaktaki ses dalgas› tüp ya da boru fleklindeki iflitme kanal› vas›tas›y-
la kulak zar›na ulafl›r. Kulak zar› bir davulun derisine tokmak ile vuruldu¤unda tit-
reflmesi gibi ses dalgas› ile temasa geçti¤inde titreflim meydana getirmektedir. Bu-
nun sonucunda da meydana gelen titreflim orta kula¤a ulaflt›r›l›r. Orta kula¤›n için-
de örs, üzengi ve çekiç adl› üç küçük kemik bulunur. Bunlar bir yandan hareket
ederek titreflim meydana getirmekte ve ses dalgas›n› oval pencere vas›tas›yla iç ku-
la¤a iletmekle birlikte ayn› zamanda amplifikatör görevi yaparak ses dalgas›n›n za-
y›flamas›n› önlemektedir. ‹ç kula¤a ulaflan ses dalgas› öncelikle içinde s›v› bar›nd›-
ran, helezon fleklinde ve salyangoz kabu¤una benzeyen koklea yap›s›na ulafl›r.
Koklean›n içindeki s›v›, ses dalgas› sonucunda titreflir. Ayr›ca koklean›n içinde ve
merkezine do¤ru basilar zar› olarak isimlendirilen bir k›s›m vard›r ve bu k›s›m saç
hücresi denilen iflitme nöronlar›n› bar›nd›rmaktad›r. Koklea içine gelen ses dalga-
s› bu iflitme nöronlar›n› bükerek sinirsel iletilerin meydana gelmesine neden ol-
maktad›r.
Bu sinirsel iletiler buradan iflitme siniri vas›tas›yla öncelikli olarak iflitme mer-
kezine (bkz. Resim 4.1) ve oradan da beyindeki iflitme ilintili alanlara aktar›lmak-
tad›r. ‹flitme korteksinde baz› nöronlar seçici bir flekilde belirli ses özelliklerine
(örn. korna sesi, davul sesi gibi) tepki verirken baz› nöronlar ise seslerin örüntü-
süne (örn. sesin tonu) tepki vermektedirler. Ayr›ca baz› nöronlar verdikleri tepki-
nin örüntüsüne göre sesin yeri ile ilgili bilgi sa¤lamaktad›rlar.
‹flitme Alg›s›
‹nsan kula¤› 20 ile 20,000 Hz aras›ndaki sesleri duyabilmektedir. Sesi oluflturan
dalga boyunun frekans› sesin perdesini belirler. Perde ses bilgisi aç›s›ndan önem-
lidir çünkü insanlar›n konuflma s›ras›nda seslerini ve seslerindeki duygular›n› ay›rt
etmede önemli rol oynar. Yüksek frekansl› ses dalgas› yüksek perde düflük fre-
112 Psikolojiye Girifl
kansl› ses düflük perde olarak alg›lanmaktad›r. Yüksek perdeden sesler basilar za-
r›n salyangozun oval penceresine yak›n olan k›sm›n›n titreflmesine neden olurken
düflük perdeden sesler ise geneli uyarmaktad›r. Perde alg›s›n› aç›klayan kuramlar-
dan biri yer kuram›d›r. Yer kuram›, farkl› perdeden olan seslerin farkl› nöron set-
lerinde sinirsel ileti oluflturdu¤unu ve bunun sonucunda da iflitme siniri içinde
farkl› fiberleri uyard›¤›n› ileri sürmektedir. Bu kuram basilar zar›n›n genelini uya-
ran ve çok düflük perdeden olan seslerin alg›lanmas›n› aç›klamakta yetersiz kal›r
çünkü düflük perdeden sesler düflük frekans formunda oldu¤undan iflitme siniri
ses dalgas›n›n tepe yapt›¤› durumlarda senkronize bir flekilde tepki verir. S›kl›k
(frequency) veya zamansal (temporal) perde alg›s› kuram› alg›lanan düflük perde-
den seslerin iflitme sinirinin uyar›lma s›kl›¤›n›n analiz edilmesiyle gerçekleflti¤ini
iddia etmektedir. Bu iki kuram›n iflaret etti¤i mekanizmalar birlikle iflitsel uyaran-
lar›n tafl›d›¤› bilgiyi kodlamaktad›r.
Yüksek sesler dalga boyundaki yüksek genlik ile belirlenmektedir. Yüksek ses
dalgalar› havada hareket ederken çok daha fazla bas›nç de¤ifliklerine neden ol-
maktad›r. Bundan dolay› basilar zar›nda daha büyük bükülmelere neden olarak
daha çok say›da iflitme nöronunun uyar›lmas›na neden olmaktad›r. Bir baflka gö-
rüfl ise sadece yüksek seslere tepki veren baz› özelleflmifl iflitme nöronlar›n›n oldu-
¤u ve bu nöronlar sayesinde yüksek sesler alg›land›¤› görüflüdür.
Yukar›da belirtilenler sesin ne oldu¤u hakk›nda bilgi vermektedir. Bu önemli
bir bilgi olmakla beraber do¤ada sesin nereden geldi¤inin bilinmesi yaflamsal aç›-
dan çok de¤erli bir bilgidir. Peki, sesin nereden geldi¤i nas›l bilinmektedir? Birçok
memelide iki kula¤›n olmas› bir anlamda problemi çözmektedir. Örne¤in, sol ta-
raftan gelen ses sol kula¤a sa¤ kulaktan önce ulaflmaktad›r. Sa¤ kula¤›n bafl tara-
f›ndan gölgelenmesi (bir tür engelleme) sonucu sa¤ kulaktaki ses genlik aç›s›ndan
sola kula¤a göre daha düflüktür. Sesin kayna¤› iki kulak aras›ndaki ulaflma zama-
n›n›n ve sesin fliddetinin karfl›laflt›r›lmas› ile belirlenmektedir. Sesin düflük perde-
den oldu¤u durumlarda ise ulaflma zaman› daha anlaml› ve daha fazla bilgi sa¤lar-
ken, sesin yüksek perdeden oldu¤u durumlarda ise sesin fliddeti daha geçerli ve
anlaml› bilgi sunmaktad›r. Devaml›l›k içeren seslerde, ses dalgas›ndaki faz fark›
bilgisi ilave olarak kullan›lmaktad›r. Faz bilgisi ses dalgas›n›n yap›s› veya bafllang›ç
noktas› ile ilgilidir. Örne¤in ayn› fazda olan ses dalgalar›n›n tepe noktalar› zaman-
sal ve mekansal olarak ayn›d›r. Tek kaynaktan gelen ses bir kula¤a ulaflmak için
göreli olarak daha uzun yol almak zorunda oldu¤undan süreklilik içeren seslerin
fazlar›nda her iki kula¤a ulaflt›klar›nda fark meydana gelmektedir. Bu da devaml›-
l›k içeren sesin kayna¤›n›n nerede oldu¤u hakk›nda bilgi sa¤lamaktad›r.
‹ç kulakta bulunan yap›lar ayn› zamanda denge duyumu ve alg›s› ile de iliflki-
lidir. ‹ç kulakta bulunan yar›m dairesel kanallar üç ayr› tüp fleklinde yap›ya sahip-
tir. Bu tüpler içinde bir tür s›v› bulunmaktad›r. Bafl›n dönme fleklindeki ve alan
içinde belli yöndeki do¤rusal hareketleri sonucunda bu tüplerdeki s›v› da hareket
eder ve bu hareketin flekline ve yönüne göre uyar›lan farkl› sinir uçlar› beyine ba-
fl›n hareketini bildiren sinyaller gönderir
Koku Alg›s›
Koku duyusu görme ve iflitme ile beraber en eski duyulardan biri olup en basit tek
hücreli organizmalarda bile bulunmaktad›r. Omurgal› hayvanlarda koku duyusu-
nun en temel ifllevi havada bulunan gaz hâlindeki kimyasal uyaranlar› yakalamak-
t›r. Hayvanlar›n kendileri de bir tür koku yayd›klar›ndan bazen uyaran konumuna
geçerler. Bu nedenle, koku duyusu akraba veya tür içi tan›ma, üreme veya mekân-
4. Ünite - Biliflsel Psikoloji 113
Tat Alg›s›
Genel olarak tat duyusu tatl›, ekfli, tuzlu ve ac› kategorilerinde ele al›nmaktad›r.
Son zamanlarda umami ad› verilen bir tat kategorisinde de bahsedilmektedir. Uma-
mi tad› baz› tuzlar› tatt›¤›m›zda alg›lanmaktad›r. Bu tuzlar monosodyum glutamat
olarak bilinir ve ço¤unlukla haz›r çorba ve paket g›dalarda kullan›lmaktad›r.
Tat, lezzetleri tan›man›n ötesinde karmafl›k bir yap› içermektedir. Örne¤in tat,
yemek yeme arzusunu bafllatmaktad›r. Bir yiyece¤in tad› hayal edildi¤inde ifltah
kabar›r. Öte yandan tat koruma da sa¤lamaktad›r. Canl›lar genelde ac› fleylerden
uzak durma e¤ilimindedir çünkü zehirli fleyler genelde ac›d›r. Buna benzer flekil-
de insanlar ekfli tatlar› genelde tercih etmezler. Di¤er duyu ve alg›larda oldu¤u gi-
bi insanlar hangi g›dalar› yiyeceklerini ve hangilerinden kaç›nmalar› gerekti¤ini
ö¤renmektedirler. Baz› tatlar insanlar› belli zamanlarda ne yemeleri gerekti¤i ko-
nusunda yönlendirmektedir. Örne¤in, insanlar kendilerini yorgun hissettiklerinde
tatl› g›dalara do¤ru yönelmektedirler.
Tat organ› olan dilin yüzeyi incelendi¤inde, çok say›da tomurcuklardan olufltu-
¤u görülmektedir. Tomurcuklar›n bir k›sm› tat hücrelerini bar›nd›r›rken di¤erleri
ise dokunma ifllevinin yerine getirilmesinde görev almaktad›rlar. Bir tomurcuk ay-
r›nt›l› olarak incelenirse genel olarak 40 ile 100 aras›nda tat hücresinin bulundu¤u
gözlenmektedir. Al›c›larda oluflan sinyaller tat siniri vas›tas›yla önce beyin sap›na
sonra da serebral kortekse gönderilir. Bu sinyaller ayr›ca beyindeki birçok merke-
ze ulafl›r ve kiflinin ne tatt›¤› ve ne yedi¤i belirlenir. Tat alg›s› konusunda belirsiz-
114 Psikolojiye Girifl
likler bulunmakla birlikte bir dizi nöronun belli bir tat kategorisini kodlad›¤› hipo-
tezi ile farkl› nöron gruplar›n›n belirli bileflenlerinin meydana getirdi¤i aktiviteler
sonucu tat alg›s›n›n meydana geldi¤i önermeleri üzerinde durulmaktad›r.
Tat ve koku duyular› birbirleri ile etkileflerek nihai lezzeti ortaya ç›karmaktad›r.
Bunun yan›nda tat alg›s›nda di¤er birçok beyin merkezinin katk›s› oldu¤u düflü-
nülmektedir çünkü tat alg›s› ayn› zamanda di¤er alg›lar› ve karar verme süreçleri-
ni de içermektedir. Bu nedenle tat alg›s› hayatta kalma aç›s›ndan çok önemlidir.
Dokunma
Gerçekte insan derisi en genifl duyu organ›d›r. Çünkü ortalama boydaki bir insa-
n›n 6-7 m2 deriye sahip oldu¤u söylenebilir. Deri, bir yandan çevreden gelen teh-
likeli uyaranlar›n vücuda girmesini engellemek ve vücut ›s›s›n› düzenlemek gibi
fonksiyonlara sahipken di¤er yandan yüzeyinde bar›nd›rd›¤› çeflitli türden uyar›c›-
lar arac›l›¤›yla çevresel uyaranlara tepki verirler. Derideki al›c› hücreler sinyalleri-
ni önce beyinde medulla ve talamusa oradan da dokunma sonucu oluflan alg›lar›n
oluflturulmas› için beynin somatosensori korteksine gönderir (bkz. Resim 4.1).
Derideki çeflitli al›c› hücreler, deriye ait duyumlar olarak adland›r›lan bas›nç,
›s›, dokunma ve a¤r› ile ilgili duyular› ortaya ç›kar›rlar. Bu duyular› meydana geti-
ren al›c› hücreler deride farkl› seviyede bulunur ve eflit olmayan bir da¤›l›m göste-
rirler. Örne¤in, parmak uçlar› di¤er bölgelere göre çok daha fazla dokunma al›c›
hücrelerine sahiptir. Bundan dolay› parmak uçlar› bedenin di¤er bölümlerine gö-
re dokunmaya daha duyarl›d›r.
Dokunma ile ilgili olarak araflt›rmac›lar› en çok cezbeden ise a¤r› alg›s› olmufl-
tur. Bunun nedeni insanlar a¤r› durumlar›nda doktora gitmekte ve a¤r› kesici ilaç-
lar› almaktad›r. A¤r› ile ilgili olarak yap›lan harcaman›n ABD de 100 milyar dolar›n
üzerinde oldu¤unu söylenmektedir (Pesmen, 2006). Ülkemiz ile ilgili bu konuda
veri olmamas›na ra¤men her evde a¤r› kesicilerin bulundu¤unu düflünürsek a¤r›
ile ilgili harcamalar›n ülke ekonomisine önemli yük getirdi¤ini söylemek herhalde
yanl›fl olmaz.
A¤r› de¤iflik türdeki uyaranlara verilen tepkidir. Deride meydana gelen bir ke-
sik, çok parlak ›fl›k, yüksek fliddetteki ses ve benzeri durumlar a¤r› meydana getir-
mektedir. A¤r›n›n oluflmas›nda hücrelerin yaralanmas› veya hasar görmesi söz ko-
nusudur. Kaynak ne olursa olsun hücrede hasar meydana geldi¤i zaman kimyasal
ileticiler a¤r› mesaj›n› beyine iletir. Araflt›rmac›lar, a¤r› alg›s›n› kap› kontrol kuram›
(Melzack ve Katz, 2004) ile aç›klamaktad›rlar. Bu kurama göre omurilikteki “nöro-
lojik kap›” olarak adland›r›lan hücresel a¤, a¤r› ile ilgili iletilerin beyne iletilmesini
kontrol eder. Baz› baflka nöronlar bu kap›n›n kapanmas›n› sa¤layarak a¤r› deneyi-
mini azaltmaktad›r. Duygu durumu, önceki deneyimler, a¤r›n›n yorumu ve ba¤la-
m›n etkisi gibi psikolojik ve alg›sal faktörler a¤r› durumunu etkilemektedirler.
Dokunma sistemi obje alg›s› aç›s›ndan da önemlidir. Görme engelliler ve ›fl›¤›n
olmad›¤› karanl›k ortamda bulunan di¤er bireyler objeleri dokunma sisteminin fa-
aliyetleri sonras›nda tan›rlar. Ellerin temas yoluyla üç boyutlu bir objeyi tan›ma ifl-
lemine haptik alg› denilir.
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
D‹KKAT
Dikkat bilgi ifllem s›ras›nda zihinsel kaynaklar›n kuullan›lmas› olarak k›saca tan›m-
lanabilir. Dikkat bilgi ifllem aç›s›ndan genel olarak iki flekilde ele al›nmaktad›r.
Kaynaklar›n belirli bir uyarana ayr›lmas›na seçici dikkat ve kaynaklar›n birden faz-
la uyarana yönlendirilmesine bölünmüfl dikkat denir.
Seçici Dikkat
‹flitsel Dikkat
Cherry (1953) ayn› zamanda iki farl› mesaj kullanarak kokteyl parti olgu incelemifl-
tir. Bu olgu kalabal›k bir ortamdaki (örn. mezuniyet partisi) yap›lan sohbet s›ras›n-
da çevredeki di¤er konuflulanlara dikkat edememe problemidir. ‹stenmeyen ko-
nuflmalara kulak kapat›lamaz. Bundan dolay› önemli olan bilgiler seçilirken di¤er-
leri elenir. Buna seçici dikkat denir. Cherry mesaj›n kayna¤› ve fliddeti gibi uyara-
n›n fiziksel özelliklerinin kullan›lmas› sayesinde istenilen ve istenilmeyen uyaran-
lar›n birbirlerinden ay›rt edildi¤ini bulmufltur. Ayn› ses taraf›ndan farkl› mesajlar iki
kula¤a sunuldu¤u zaman dinleyicinin bu iki mesaj› birbirinden ay›rt etmesi nere-
deyse olanaks›zd›r. Yine kokteyl parti olgusu araflt›rmalar›nda belirgin veya önem-
li bilgilerin dikkat filtrelerini geçti¤i bulunmufltur. Örne¤in, bir partide birisi sizin
isminizi seslendirdi¤inde onu hemen yakalars›n›z (Moray, 1959). Bu nedenle dik-
kat ile ilgili gelifltirilen kuramlar dikkat de¤ifltirmeyi aç›klar. Çift kulakl› dinleme
deneylerinde, kat›l›mc›lara bir kulaktan gelen mesaj› di¤erinden gelen mesaja
önem vermeyerek izlemeleri istenir. Böylece dikkat edilmeyen mesaj›n bilgi ifllem
süreçlerinin araflt›r›lma olana¤› ortaya ç›kmaktad›r.
‹lk çal›flmalar dikkat edilemeyen iflitsel mesaj›n çok az ifllendi¤ini göstermifltir.
Bu durum, dikkat sürecinde uyaranlar›n seçiminin alg›sal seviyeden çok duyusal
seviyede gerçekleflti¤ine iflaret etmektedir ve bundan dolay› Broadbent erken fil-
tre kuram›n› önermifltir (fiekil 4.9a). Bu kurama göre birbirleriyle yar›flan uyaranlar
aras›ndan sadece bir tanesi filtreden geçerek sonraki bilgi ifllem süreçlerine gir-
fiekil 4.9
Tekrar ‹flitsel dikkat
modelleri. Erken
filtre modeli (a),
(a) Duyusal Alg›sal gecikmeli filtre
Uyaranlar Bellek Sistem Tepki
modeli (b), ve
azalma modeli (c).
Filtre
Tekrar
Filtre
Azalt›c›
116 Psikolojiye Girifl
Görsel Dikkat
Baz› seçici dikkat kuramlar› görsel arama görevlerindeki performanslar› aç›klama-
y› da amaçlamaktad›r. Görsel arama görevlerinde, dikkat da¤›t›c› ya da bozucu
olarak nitelenen uyar›c›lar aras›ndan hedef olan bir uyaran› yakalama beklenir.
Hedef ve dikkat da¤›t›c›lar› aras›ndaki çeflitli iliflkiler araflt›rmac›lar›n ilgilendi¤i
alanlard›r. Treisman’›n “özelliklerin entegrasyonu” bu iliflkileri test eden kuramlar-
dan biridir. Kat›l›mc›lar›n birçok “X” aras›ndan “O” harfini aray›p bulmalar› son de-
rece kolay ve h›zl›d›r. Bununla birlikte, k›rm›z› “X” ve mavi “O” harflerinin aras›n-
da k›rm›z› “O” harfini aray›p bulmalar› daha zor ve yavaflt›r. Anlafl›laca¤› üzere
özelliklerin entegrasyonu kuram›n›n birinci aflamas› özelliklerin ifllenmesi ve ikin-
ci aflamas› özelliklerin birlefltirilmesi süreçlerini kapsamaktad›r. Birinci aflamada
görüntüdeki bütün özellikler efl zamanl› olarak iflleme al›n›r. Bundan dolay› bu
aflama h›zl›d›r. “O” harfini “X” harfleri aras›nda tan›mak bu aflamada yap›lmaktad›r.
Bu arama biçimine paralel arama da denilmektedir. ‹kinci aflamada ise özellikler
(renk, yön gibi) obje içinde birlefltirilir. Bu aflama göreli olarak ilk aflamadan daha
yavaflt›r çünkü her bir anda tek bir özellik iflleme al›nmaktad›r. Bir baflka deyiflle
arama ad›m ad›m veya s›ra ile yap›lmaktad›r.
Görsel dikkat konusundaki bir di¤er kan› dikkatin spot ›fl›¤› (Posner, 1980) ola-
rak çal›flt›¤›d›r. Spot ›fl›¤› görsel alanda belirli bir yere odakland›r›l›r. Ayd›nlat›lan
bu yerdeki uyaranlar›n iflleme konulma olas›l›¤› artar. Gerçek anlamda insanda
spot ›fl›¤› yoktur. Zihinsel kaynaklar belli görsel alan içinde belli bölgeye yönlen-
dirilmekte ve oradaki uyaranlar seçici dikkat mekanizmalar› ile alg›sal iflleme al›n-
maktad›r. Buradaki temel soru spot ›fl›¤›n›n obje veya yer temelli olup olmad›¤›d›r.
Örne¤in, spot ›fl›¤›n› kontrol eden kifli spot ›fl›¤›n› yeflil mantolu kifliye mi yoksa
sahnenin önündeki alana m› odaklam›flt›r? Posner dikkatin belli bir yere yönlendi-
rildi¤ini öne sürerken Duncan (1984) dikkatin objeye yönlendirildi¤ini vurgulam›fl-
t›r. Olumsuz ipucu verme çal›flmalar› (Tipper, 1985) dikkatin hem obje hem de yer
temelli oldu¤una iflaret etmektedir. Bu çal›flmalar, seçici dikkatin aktif bir flekilde
istenilen bilgiyi seçti¤ini fakat ayn› zamanda aktif bir flekilde de istenilmeyen bil-
giyi engelledi¤ini göstermektedir. Tipik bir olumsuz ipucu verme deneyinde, kat›-
l›mc›lar ayn› zamanda bir uyarana dikkat ederken di¤er taraftan baflka bir uyaran›
görmezlikten gelmektedir. E¤er görmezden gelinen uyaran bir sonraki denemede
hedef olursa kat›l›mc›lar bu uyarana yeni bir uyarandan daha yavafl tepki vermek-
tedirler. Tepkideki bu yavafllama görmezden gelinen uyaran›n yeni bir yerde su-
nulmas› durumunda devam etmektedir. Bu, dikkatin obje temelli oldu¤una iflaret
etmektedir. Öte yandan daha önceden görmezden gelinen yerde yeni bir uyaran
4. Ünite - Biliflsel Psikoloji 117
Bölünmüfl Dikkat
Bölünmüfl dikkat çal›flmalar› ayn› anda iki görevin nas›l yap›ld›¤›n› inceler. Bazen
yiyecek yemek ve televizyon seyretmek gibi iki görev efl zamanl› kolayl›kla yap›l-
maktad›r. Ancak bazen iki görevi efl zamanl› olarak yerine getirmek görevlerden
birinin performans›n› etkilemektedir. Örne¤in araç kullan›rken telefonla konufl-
mak araç sürme performans›n› olumsuz yönde etkilemektedir. Görevlerin benzer-
li¤i, zorlu¤u (daha çok biliflsel kaynak gerektiren) çift görev performans›n› olum-
suz yönde etkilemektedir. Fakat çift görev performans›nda pratik ve tekrarlar so-
nucunda iyileflmeler olabilmektedir.
Genel kaynak modeli, zihinsel kaynaklar›n k›s›tl› oldu¤unu ve bundan dolay›
efl zamanl› görevlerde ifllem kapasitesinin paylafl›lmas› düflüncesine dayanmakta-
d›r. Zor ya da yeni görevler birçok zihinsel kayna¤›n kullan›lmas›n› gerektirdi¤in-
den eflzamanl› olarak baflka bir görevin yerine getirilmesini güçlefltirmektedir. Öte
yandan özel kaynak modeli çoklu ve çeflitli kaynaklar› veya zihinsel ifllemlerin var-
l›¤›n› ileri sürmektedir. Bu sebeple, dikkat görevler aras›nda bölünebilir. Özel kay-
naklar gerektiren görevler biraz örtüflürse dikkatin görevler aras›nda da¤›lmas› ola-
nakl›d›r. Ancak benzer kaynaklar›n kullan›m›n› gerektiren görevlerin birlefltirilme-
si güçtür.
Çal›flma belle¤i modelleri geçici depolama ve bilgi ifllem gerektiren görevlerin
nas›l birlefltirildi¤ini aç›klamay› amaçlamaktad›r. Baz› modeller özel depo kaynak-
lar› ve genel dikkat ile yürütücü kaynaklar›n birlefliminden bahsederken di¤erleri
depolama ve bilgi iflleme için genel bir kaynak havuzunu önermektedir.
Çift görev performans› yak›ndan incelendi¤inde bir uyarana tepki verildikten
sonra di¤er uyarana tepki verilme öncesinde bir gecikme gözlenmektedir. Bu ge-
cikmeye fizyolojik doygunluk ad› verilir ve bu bir uyarana karfl› tepki verme süre-
sinde bir s›n›r oldu¤unu göstermektedir. Bu durum dikkatin birbiriyle yar›flan iki
görev aras›nda bölünmedi¤ini fakat daha ziyade h›zl› bir flekilde iki görev aras›n-
da gidip geldi¤ine iflaret etmektedir. Bu ifllem zaman paylafl›m› olarak adland›r›l›r.
BELLEK
Bellek geçmifl ile ilgili bilgilerin hat›rda tutulmas› becerisidir. Psikologlara göre
bellek bilginin kodlanmas›, depolanmas› ve hat›rlanmas› süreçlerini kapsar. Bu sü-
reçleri bilgisayar› örnek vererek anlatmak gerekirse kodlama klavye ile donan›m
depolama ile ve bilgisayar belle¤inden gidip bilgiyi alarak ekrana yans›tan yaz›l›m
da hat›rlama ile ifade edilebilir. Bu süreçler belle¤in anlafl›lmas›nda bir zemin olufl-
turmakla birlikte bellek sistemini anlayabilmek için kodlanan ve depolanan bilgi-
nin ne oldu¤unu be bu bilginin nas›l hat›rland›¤›n› incelemek gerekmektedir.
Belle¤in Yap›s›
Bellekte üçlü sistem yaklafl›m Atkinson ve Shiffrin (1968) taraf›ndan önerilmifltir.
Bu yaklafl›m duyusal, k›sa süreli ve uzun süreli bellek aflamas›n› içerdi¤inden üç
aflamal› bellek modeli olarak da adland›r›lmaktad›r (fiekil 4.10). Bu modele göre
bilgi ilk önce bireyin ilgili duyu sistemi taraf›ndan yakalanarak duyusal belle¤e
kaydedilir. Bilgi burada sadece fiziksel olarak kodlan›r ve çok k›sa süre (~1 sani-
ye) tutulur. Bir sonraki aflamaya geçemeyen bilgiler duyusal bellekte silinmekle
birlikte buradaki temsil birebir karbon kopya türü bir temsildir. Daha sonra bilgi
118 Psikolojiye Girifl
Üçlü bellek sistemi duyusal, duyusal bellekten k›sa süreli belle¤e (KSB) aktar›l›r ve yaklafl›k olarak 15-25 sani-
k›sa süreli ve uzun süreli
bellek olmak üzere üç bellek ye süresince burada depolan›r. Buradaki kodlama anlamsal nitelik kazanmaktad›r.
sistemini içermektedir. K›sa süreli belle¤in kapasitesi s›n›rl› olmakla beraber bu bellekte bilgi miktar› 7±2
madde veya bellek kümesi ile belirlenmektedir. K›sa süreli bellekte bir birim de-
polanan uyaranlar›n anlamsal gruplanmas›na bellek kümesi denilmektedir. Bellek
kümesi harfler ya da say›lardan oluflabilir. Bellek kümesi kelimeler veya baflka an-
laml› sembollerden oluflan daha fazla kategoriler halinde de olabilir.
Biliflsel psikologlar k›sa süreli belle¤i s›n›rl› kapasitesi olan, geçici olarak bilgi-
yi iflleme sokan ve depolayan bellek olarak görmektedir. Bu hâliyle k›sa süreli bel-
le¤e çal›flma belle¤i ad› verilmektedir. Çal›flma belle¤i merkezi bir yönetici ile gör-
sel mekansal kopyalama, epizodik tampon ve fonolojik döngü olarak adland›r›lan
üç bileflenden oluflmaktad›r. Bilginin geçici olarak depolanmas› ya fonolojik dön-
gü ya da görsel mekansal bellekte gerçekleflir. Bunlar de¤iflik modalitelerde depo-
lama yapan tampon bölgeleridir. Bu bölgelerden merkezi de çal›flma belle¤ini
uzun süreli belle¤e ba¤lar. Çal›flma belle¤inin savunulmas›n›n bir nedeni insanla-
r›n iki fleyi ayn› anda yapabiliyor olmas›d›r. Bu nedenle çal›flma belle¤i çift görev
performans›n› ölçebilmektedir. Çal›flma belle¤inin bir baflka özelli¤i de bilginin efl
zamanl› olarak saklanmas› ve ifllenmesidir.
Bilginin k›sa süreli bellekten uzun süreli belle¤e aktar›lmas› büyük ölçüde tek-
rara ba¤l›d›r. Tekrar bilginin k›sa süreli bellekte tutulmas› ve de uzun süreli belle-
¤e gönderilmesini sa¤lamaktad›r. Son olarak bilgi kal›c› olarak uzun süreli belle¤e
gönderilir. K›sa süreli bellekten uzun süreli belle¤e bilginin ne kadar›n›n aktar›laca-
¤› ne tür ve ne kadar tekrar mekanizmalar› ile belirlenir. K›sa süreli bellekte devam-
l› tekrar ile bilgi tutulurken uzun süreli bellekte özümseme, anlamland›rma veya ay-
r›nt›land›rma ile bilgi kodlanmaktad›r. Bundan dolay› da bilgi uzun süreli bellekte
kal›c›d›r. Ayr›ca uzun süreli belle¤in kapasitesi s›n›rs›zd›r. Y›llar boyu yap›lan arafl-
t›rmalar uzun süreli belle¤in farkl› bellek modüllerinden olufltu¤unu göstermekte-
dir. Bu modüllerin her biri beyindeki ayr› bellek sistemlerini bar›nd›rmaktad›r.
fiekil 4.10
Tekrar Özümleyerek
Üç aflamal› bellek Tekrar
modeli.
Unutma Unutma
(1 saniye) (15-25 saniye)
Uzun süreli bellek içindeki majör ayr›m bildirimsel ve ifllemsel bellek ayr›m›d›r.
Olgulara dayanan bilgilerin oluflturdu¤u uzun süreli bellek modülü bildirimsel bel-
lektir. Burada yüzler, tarihler ve olgulara ait bilgiler depolanmaktad›r. Örne¤in
“gözlük iki cam ve metal ya da kemik çerçeveden oluflur” bilgisi bildirimsel belle-
¤e örnektir. Buna karfl›n ifllemsel bellek becerilerin ve al›flkanl›klar›n belle¤idir.
Örne¤in bir müzik aleti çalmak, futbol oynamak ve araba kullanmak gibi eylemle-
re ait bilgiler ifllemsel belle¤i oluflturmaktad›r. Bildirimsel bellek daha çok “NE” so-
rusuna yan›t verirken ifllemsel bellek ise “NASIL” sorusunu yan›tlamaktad›r.
4. Ünite - Biliflsel Psikoloji 119
Bildirimsel bellek anlamsal ve epizodik bellek olarak iki ayr› modül ile s›n›flan-
d›r›lmaktad›r. Anlamsal bellek evren ile ilgili genel bilgileri ve olgular› içeren bel-
lektir. Buna ilave olarak tümdengelim ve tümevar›m gibi mant›k kurallar› ile ilgili
bilgilerde bu modül alt›nda depolanmaktad›r. Anlamsal bellek vas›tas›yla evimizin
adresini ya da Sinop ilinin ülkemizin kuzeyindeki en üç noktas›nda oldu¤unu bi-
liriz. Anlamsal bellek bir aç›dan bir bilgi ansiklopedisi gibidir. Öte yandan epizo-
dik bellek ise belli bir zaman, yer ve ba¤lamda oluflan olaylarla ilgili bellektir. On
sekiz yafl›n› kutlad›¤›n›z do¤um gününde erkek ya da k›z arkadafl›n›zdan ald›¤›n›z
hediyeyi ya da bisiklet kullanmay› ö¤rendi¤inizi hat›rlaman›z epizodik bellek ile il-
gilidir.
Bazen kiflilerin bilinçli olmad›klar› durumdaki an›lar› hat›rlad›klar› gözlenmek-
tedir. Örne¤in anestezi alt›ndaki baz› bireyler sonras›nda ameliyat s›ras›nda yafla-
nanlar›n bir k›sm›n› hat›rlam›fllard›r. Bu durum iki tür belle¤in oldu¤u iflaret etmek-
tedir. Bunlar aç›k ve örtük belleklerdir. Aç›k bellek bilinçli ve istemli olarak bilgi-
nin toplanarak bellek sistemine gönderilmesidir. Daha önce ö¤renilmifl bir bilginin
hat›rlanmas› o bilginin aç›k ve istemli bir flekilde bellekten geri getirtilmesini içer-
mektedir. Öte yandan, örtük bellek bilinç d›fl› olan bellektir. Belirli bir kelimenin
ne anlama geldi¤i, nas›l yemek yendi¤i, nas›l araba kullan›ld›¤› gibi. Örtük bellek-
te olan, örtük belle¤e girmifl bir uyaran›n bizim bir sonraki davran›fl›m›z› fark›nda
olmad›¤›m›z bir flekilde etkilemesidir. Bu durum sanki hat›rlamak de¤il, haz›r hâle
getirmek gibidir. Yani, kifliyi belli bir flekilde davranmaya haz›r hâle getirmek. Bu
olguya haz›r olma (priming) denir.
Hat›rlama ve Unutma
Bir sözcük, bir isim veya bir an›y› hat›rlamaya çal›flt›¤›n›z› düflünün. Bazen hat›rla-
mak istedi¤inizi bildi¤inizi bilirsiniz ama onu o anda hat›rlayamazs›n›z. Bu olguya
dilimin ucunda olgusu ad› verilmektedir. Bu durum bilginin uzun süreli bellekten
ne kadar zor oldu¤unu göstermektedir. Do¤ald›r ki kocaman bir bilgi da¤arc›¤›
içinden bir bilgiyi belle¤inizden geri getirmek her zaman mümkün de¤ildir. Peki
ama nas›l hat›rlar›z? Hat›rlamay› ipuçlar› ile yapar›z ve bu ipuçlar›na geri getirici
ipuçlar› denilmektedir. Geri getirici ipucu uzun süreli bellekten bir bilginin hat›r-
lanmas›na yard›mc› olan ve hat›rlamay› kolaylaflt›ran bir uyarand›r. Bu ipuçlar› ob-
jenin tan›nmas›ndan daha çok bellekten geri getirilmesinde önemlidir. Geri getir-
me belirli bir bilginin hat›rlanmas›d›r. Tan›ma ise sunulan bir uyaran ile ilgili ola-
rak dahi önceden deneyimin olup olmad›¤›d›r.
Hat›rlanan bilginin ne kadar iyi hat›rlan›p hat›rlanmad›¤› o bilginin en bafl›nda
nas›l alg›land›¤›, ifllendi¤i ve anlamland›r›ld›¤› ile ilgilidir. Bilgi ifllem düzeyi zihin-
sel olarak bilginin nas›l analiz edildi¤ine vurgu yapar. Bilginin kodland›¤›ndaki bil-
gi ifllem miktar› o bilginin sonradan ne kadar hat›rlanaca¤› ile do¤rudan iliflkilidir.
Bu yaklafl›ma göre bilginin kodlanmas› s›ras›nda derinlemesine anlamsal analizi o
bilginin hat›rlanmas›nda çok kritik bir rol oynamaktad›r. Yak›ndan ve detayl›ca
dikkat edilmeyen uyaranlar için çok az zihinsel ifllemler yap›lmaktad›r. Bundan
dolay› yeni ö¤renilen materyaller k›sa zamanda unutulmaktad›r. Öte yandan bilifl-
sel kaynaklar›n çok fazlaca kullan›ld›¤› durumlarda, uyaranlara daha çok dikkat
edilmekte ve bu da bu uyaranlar›n daha fazla iflleme al›nmas›na neden olur. De-
rinlemesine ve anlamsal olarak analiz edilen bilgi uzun süreli bellekte derin sevi-
yelere yerleflir ve unutulmas› güçleflir.
Hat›rlama sürecine bak›ld›¤›nda, bellekten geri getirilen an›lar›n veya olaylar›n
ilk andaki gibi olmad›¤› görülür. Bellek geçmifli temsil etmekte ancak bu temsiller-
120 Psikolojiye Girifl
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
4. Ünite - Biliflsel Psikoloji 121
Z‹H‹NSEL TEMS‹L
‹nsan biliflinin temelinde d›fl dünyadan gelen uyaranlar›n temsil etti¤i bilginin zih-
nimizde temsil edilmesi yatmaktad›r. Sözün k›sas› yeni kazan›lan bilginin beyinde
depolanm›fl olan bilgilerle nas›l iliflkiye girdi¤i ve nas›l sembolize edildi¤idir. Bir
fleyin yoklu¤unda sembol veya iflaretler ile o fleyin sunulmas›na temsil denilmek-
tedir. D›fl temsiler fiziki temsiller olarak da ifade edilen resim, foto¤raf, yaz›lar, sa-
at, harita ve bunlar gibi fleylerdir. Bu temsillerin baz›lar› temsil ettikleri obje veya
olaylara baz› aç›lardan fiziksel olarak benzerler. Örne¤in, bir kasaban›n resmine
bak›ld›¤›nda cadde ve binalar›n yap›sal özellikleri ile mekânsal düzen resimde ko-
runmaktad›r. Bir baflka deyiflle kasaban›n gerçekteki unsurlar› ile bu unsurlar›n
resmedildi¤i resimdeki unsurlar aras›nda benzerlik bulunmaktad›r. Bu tür temsille-
re benzeflen (analog) temsiller denilmektedir. Bunun d›fl›ndaki özellikle dilsel tem-
siller veya dil ile yap›lan temsil ya da tasvirler herhangi bir obje ya da görüye hiç-
bir aç›dan benzemezler. Daha do¤rusu, bu tür temsiller farkl› göstergelerle obje ve
obje içindeki iliflkileri temsiline hizmet ederler. Bundan dolay› harfler ve kelimeler
temsil ettikleri obje ya da olgu ile fiziksel iliflkisi olmayan rastgele seçilmifl sembol-
lerdir. Bu tür rastgele seçilmifl sembollerin oluflturdu¤u temsillere de sembolik
temsiller ad› verilmektedir. Bu tür temsillerde taklit ya da kopyalamak yoktur sa-
dece sembolize etmek vard›r. Di¤er bir aç›dan ise bu temsiller soyut temsillerdir.
Zihinsel temsiller, d›fl temsiller gibi benzer amaçlara hizmet ederler. Bunlar fley-
lerin bulunmad›¤› durumlarda manipüle, inceleme ve tan›mlama yolu sa¤lamakta-
d›rlar. Zihinsel temsiller alg›sal süreçler vas›tas›yla oluflturulur ve biliflsel süreçler
aras›nda de¤ifl tokufla tabi tutulurlar. Zihinsel temsilleri bir anlamda düflüncenin
paras› olarak da düflünebilirsiniz. Zihinsel temsiller üzerinde çal›flan biliflsel psiko-
loglar aras›nda zihinsel temsillerle ilgili çok say›da ve detayl› tart›flmalar bulunmak-
tad›r. Bu tart›flmalar›n oda¤› zihinsel temsillerin imgenin düflünülmesi gibi benze-
flen ya da dil gibi aç›klamalar› ve tan›mlamalar› içeren önermeler (propositional)
fleklinde olup olmad›¤› konusudur. Ba¤lant›c›l›k ve nöral a¤ bak›fl aç›lar›n›n bilifl-
sel psikoloji içinde yer almas› ile üçüncü tür temsil önerilmektedir. Buna göre bel-
li bir yerde s›n›rlanm›fl semboller yerine a¤ içinde aktivasyon örüntüsüne göre ya-
y›lm›fl zihinsel temsillerden söz edilmektedir.
Zihinsel temsil alt›nda zihinsel imgeler önemli bir yer tutmaktad›r. Son çeyrek
yüzy›l içinde klinik psikolojiden biliflsel psikolojiye uzanan bir yelpazede zihinsel
imge kavram› araflt›rmac›lar›n dikkatini çekmektedir. Çünkü insan beyninin % 70
kapasitesi görsel uyaranlarla ilgili ifllemlere ayr›lm›flt›r. Zihinsel imgeler obje ya da
olaylar›n beyindeki temsilleridir. Asl›nda her duyusal modalite ona karfl›l›k gelen
zihinsel imgelerini üretmektedir (Kosslyn, 2005).
Zihinsel imgeler bir yandan klinik ortamlarda iyileflme, izleme ve kontrol ama-
c› alt›nda kullan›lmakta di¤er yandan profesyonel ifl alanlar›nda performans gelifl-
tirme kapsam›nda de¤erlendirilmektedir. Örne¤in Roger Federer ve Rafael Nadal
gibi üst düzey tenisçiler turnuvalarda oynayacaklar› maçlar› zihinlerinde canland›-
rarak önceden yaflarlar. Bu durum onlar› performanslar›na olumlu yönde katk›
yapmaktad›r. Bu durum di¤er birçok sporcu veya profesyonel çal›flanlar için de ge-
çerlidir.
Bir görüntünün veya bir çevrenin tan›mlanmas› istenildi¤inde öncelikli olarak
objelerin isimleri üzerinden kategoriler belirlenir. Bu kategorilerin kullan›lmas›
kavramlar›n ifllemini yans›tmaktad›r. Kavram, ortak özellikleri paylaflan insan, olay
veya objelerin s›n›fland›r›lmas›d›r. Kavramlar daha karmafl›k olan olgular› basitlefl-
122 Psikolojiye Girifl
D‹L
Düflüncenin, ak›l yürütmenin ve problem çözmenin birço¤u dil kullan›m›n› gerek-
tirir. Bundan dolay›, ileri düzey biliflsel süreç olarakta tan›mlanan dil vas›tas›yla
bellekte bilgiler depolanmakta ve bu bilgiler davran›fl için temel oluflturmaktad›r.
Dil sembolleri ve bu sembollerin nas›l bir araya gelece¤ini kurallar› içermektedir.
Sembollerin birlefltirilmesiyle sonsuz say›da mesaj ve anlamlar üretilmektedir.
Dil bilimi dil ve dil kullan›m›n›n biçimsel yap›s›na odaklan›rken biliflsel psiko-
loji dil kazan›m› (veya ö¤renilmesi), dili anlama, dil üretimi ve okuman›n psikolo-
jisi ile ilgilenir. Asl›na bak›l›rsa konuflma, dinleme, yazma ve okuma gibi beceriler
biliflsel faaliyetler sonucu ortaya ç›kmaktad›r. Bu becerilerin tümü dil süreçlerini
oluflturur. Dil süreçleri, dil birimlerinin alg›lanmas› ile bafllar. Alg›lanan bu birimle-
rin tek bafllar›na ve/veya grup halinde olduklar›nda ne anlama geldiklerinin belir-
lenmesi sürecin bir parças›d›r. Anlama dönüfltürülen bu birim ve ünitelerin önce
düflüncelere dönüfltürülmesi ve daha sonra bu düflüncelerin yine dil birimlerine
dönüfltürülmesi gerekmektedir. Sonuçta, dil (konuflma) üretilerek düflüncelerin ak-
tar›lmas› sa¤lan›r.
Dilin yüzeysel yap›s› sembolleri içerirken derin yap›s› ise anlam ile iliflkilidir.
Yüzeysel yap›lar farkl› olsada bazen derin yap› ayn› kalmaktad›r. Örne¤in, “Ahmet
cam› k›rd›” ve “Cam Ahmet taraf›ndan k›r›lm›flt›r” cümleleri yüzeysel olarak farkl›-
d›rlar ancak bu cümlelerin tafl›d›¤› anlam ayn›d›r. ‹nsan›n kulland›¤› dil hiyerarflik
bir yap›ya sahiptir. En temel yap› fonem ad› verilen ses birimlerinden oluflur. Tek
bafllar›na anlams›z olan fonemler dilden dile say›sal olarak farkl›l›klar göstermek-
tedir. Fonemler bir araya gelerek insan biliflinde önemli rol oynayan ve bir üst ya-
p› olan morfemleri (örn. tat, ok, yap, git ve bunlar gibi) meydana getiririler. Mor-
femler ayn› zamanda dil içinde anlam oluflturan en küçük birimdir. Morfemler bir-
leflerek bir sonraki yap› olan kelimeleri ve kelimeler de bir araya gelerek bir son-
raki yap› olan söz gruplar›n› ve cümleleri meydana getirmektedirler. Cümlelerin
daha yüksek seviyede birleflimleri sonucunda da söylemler ortaya ç›kar. Söylemler
paragraftan bir kitaba kadar uzanan bir yelpazeyi kapsamaktad›r. Bu hiyerarflik ya-
p› özellikle de fonemler ve morfemler aras›ndaki yap›sal iliflki ve kurallar konufl-
ma ve yazma dilinde önemli rol oynamaktad›rlar. Bu kurallar bütününe dilbilgisi
ad› verilmektedir. Özellikle dilbilgisi kurallar› semantik (anlam) ve sentaks (söz di-
zimi) bileflenlerini kullanarak bir dönüflüm yapmaktad›r.
Sözdizimi ise dilbilgisi kurallar›na sözcükler aras›ndaki iliflkileri düzenleyerek do¤-
ru cümle kurulmas›n› sa¤lamaktad›r. Dil üzerine gelifltirilen davran›flç› yaklafl›mlar›
reddeden Chomsky dilin do¤ufltan gelen kazan›m arac›na sahip oldu¤unu ve bunun
vas›tas›yla kelimelerin kazan›ld›¤›n› ve dilbilgisi kurallar›n›n ö¤renildi¤ini öne sürer.
Dil sadece insanda geliflti¤i için genetik taraf›ndan belirlenmektedir. Ancak ay-
n› zamanda çevre dilin geliflmesinde önemli bir faktördür çünkü dil di¤er bireyler-
le etkileflim halinde geliflmektedir. Chomsky dil mekanizmalar›n›n do¤ufltan var ol-
du¤unu ve bu nedenle dil becerilerinin modüler yap›da oldu¤unu öne sürer. Be-
yinde lokalize olan bu yap› bir dizi biliflsel mekanizma ve süreçlere olup anlam› ç›-
karmak için dilsel bir girdi üzerine çal›fl›r. Buna ilave olarak dilin bellek ve sonuç
ç›karma gibi di¤er biliflsel becerilere ba¤l› oldu¤unu savunan görüfller de vard›r.
Tart›flmalar dil gelifliminin devaml› olup olmad›¤›, farkl› aflamalardan geçip geçme-
di¤i, nöral geliflim için dile maruz kalmay› gerektiren kritik ve optimum dönemle-
rin olup olmad›¤› konular›nda tart›flmalar devam etmektedir.
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
K S ‹ OTR AU P K ‹ T A P
S O R U
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
‹NTERNET ‹NTERNET
126 Psikolojiye Girifl
Özet
N
A M A Ç
Biliflsel psikolojinin ne oldu¤u ve do¤as›n› ifade nan objeleri nas›l grupland›rd›¤›m›za yönelik il-
1 etmek. keler önermifllerdir. ‹flitme ses türünden bilgileri
Biliflsel psikoloji bilifl kavram›n›n bilimsel olarak kodlayarak sesin kayna¤› ile ilgili olarak ne ve
incelendi¤i psikolojinin bir alt dal›d›r. 1950’li y›l- nereden sorular›na yan›t vermekte ve ayr›ca iç
larda bilgi ifllem, bellek, dil, bilifl, problem çöz- kulakta bulunan yar›m daire kanallar› vas›tas›yla
me ve karar verme üzerine yap›lan bilimsel çal›fl- denge alg›s› yerine getirilmektedir. Tat ve koku
malar ile ortaya ç›kt›¤› görülmektedir. Özellikle duyular› kimyasal duyular olup yaflamsal olarak
bilgi ifllem yaklafl›m› biliflsel psikolojinin ruhunu çevremizdeki önemli uyaranlar hakk›nda önemli
oluflturdu¤u görülmektedir. Bilgi-ifllem d›fl dün- bilgi sa¤lamaktad›r.
N
yan›n temsili veya sembolik dönüflümü veya ma-
nipülasyonu olarak ifade edilmektedir Biliflsel A M A Ç Dikkat ve dikkat süreçlerini aç›klamak.
3
psikoloji ifllevselcilik felsefi ak›m›ndan oldukça Dikkat bilgi ifllem s›ras›nda zihinsel kaynaklar›n
etkilenmifltir. Çünkü biliflsel psikoloji zihinsel ifl- kullan›lmas› olarak k›saca tan›mlanabilir. Kay-
lemlerin ifllevsel oldu¤unu farz etmektedir. Öte naklar›n belirli bir uyarana ayr›lmas›na seçici dik-
yandan beynin çal›fl›lmas› materyalist bak›fl aç›s›- kat ve kaynaklar›n birden fazla uyarana yönlen-
n› ortaya koyar. Bu yaklafl›mda zihin ve beyin dirilmesine bölünmüfl dikkat denir. Kokteyl par-
benzer fleylerdir. Bundan dolay› düflünce ve dav- ti olgusu çal›flmalar›n›n sonucuna göre mesaj›n
ran›fl beyindeki nöral faaliyetler sonucu olufltu- kayna¤› ve fliddeti gibi uyaran›n fiziksel özellik-
¤undan beynin incelenmesi ayn› zamanda zih- lerinin kullan›lmas› sayesinde istenilen ve istenil-
nin incelenmesi anlam›na gelmektedir. ‹fllevselci meyen uyaranlar›n birbirlerinden ay›rt edildi¤ini
yaklafl›m insan davran›fl›n› bilgi ifllem ve zihinsel bulmufltur. Ayr›ca bu araflt›rmalarda bilgi iflleme-
ifllevler kapsam›nda aç›klarken materyalist yakla- de filtreleme mekanizmas›n›n oldu¤una dikkat
fl›m zihinsel süreç ve faaliyetleri nöroanatomi ve çekilmifl ve bu durum çift kulakl› dinleme de-
nörokimya kapsam›nda ele al›r. neyleri ile de tespit edilmifltir. Bu mekanizmala-
N
r›n obje veya yer temelli olup olmad›¤›n› incele-
AM A Ç Alg› ve alg›sal süreçleri aç›klamak. yen çal›flmalar her iki durumu da destekleyen
2
Duyum ve alg› uyaranlar›n d›fl dünyadan al›nma- bulgulara ulaflm›flt›r. Bölünmüfl dikkat çal›flmala-
s›, beyine tafl›nmas›, beyinde ifllenmesi, yorum- r› ayn› anda iki görevin nas›l yap›ld›¤›n› inceler.
lanmas› ve bir karar verilmesi süreçlerini içer- Ancak bazen iki görevi efl zamanl› olarak yerine
mektedir. Duyum içinde bulunulan bir ortamdan getirmek görevlerden birinin performans›n› etki-
uyaranlar›n içerdi¤i bilginin ilgili duyu sistemi ta- lemektedir. Görevlerin benzerli¤i veya zorlu¤u
raf›ndan yakalanarak sistem içine al›nmas› ve be- çift görev performans›n› olumsuz yönde etkiler-
yindeki ileri fizyolojik merkezlere iletilmesi sü- ken pratik ve tekrarlar sonucunda iyileflmeler
reçlerini kapsamaktad›r. Alg› ise uyaranlar›n tafl›- gözlenmektedir. Bölünmüfl dikkati aç›klamaya
d›¤› bu bilginin analiz edilmesi, tan›nmas›, yo- yönelik olan genel kaynak modeli, zihinsel kay-
rumlanmas› ve organize edilmesini kapsayan sü- naklar›n k›s›tl› oldu¤unu ve bundan dolay› efl za-
reçlerdir. Bu süreçleri inceleyen alana psikofizik manl› görevlerde ifllem kapasitesinin paylafl›lma-
ve bu iliflkileri betimleyen iliflkiye de psikomet- s› düflüncesine dayanmaktad›r.
N
rik fonksiyon ad› verilmektedir. Çevremizdeki
objelerle ilgili olarak ne, nerede ve nas›l ile ilgili A M A Ç Bellek ve bellek süreçlerini betimlemek.
4
ifllemler görme taraf›ndan yap›lmaktad›r. Görme Bellek bilginin kodlanmas›, depolanmas› ve ha-
renk, derinlik, obje ve hareket alg›lar› ile ilgili ifl- t›rlanmas› süreçlerini kapsar. Bellekte üçlü sis-
lemler yaparken alg›sal organizasyonu gerçek- tem yaklafl›ma göre duyusal, k›sa süreli ve uzun
lefltirmektedir. Alg›sal organizasyonlar objelerin süreli bellek olmak üzere üç bellek bulunmakta-
flekil zemin iliflkisi ve gruplama temelinde yap›l- d›r. Duyusal bellek anl›k bellek olup çok k›sa sü-
maktad›r. Gefltalt psikologlar› çevremizde bulu- relidir ve burada bilginin fiziksel kodlamas› yap›-
4. Ünite - Biliflsel Psikoloji 127
l›r. K›sa süreli bellek ise k›sa süreli, s›n›rl› kapa- üyesi olarak görülürken prototipten farkl› kate-
sitesi ve daha çok tekrara dayanan bir bellektir. gori üyeleri atipik olarak görülmektedir.
N
Bilginin kapasitesi s›n›rs›z olan uzun süreli belle-
¤e aktar›m› ise o bilginin anlamsal ve derinleme- A M A Ç
Düflünme, ak›l yürütme ve problem çözme kav-
sine kodlanmas› ile sa¤lanmaktad›r. Uzun süreli 6 ramlar›n› biliflsel aç›dan de¤erlendirmek.
bellek olgulara dayanan bildirimsel ve becerile- Düflünce zihnimizin dili olup önermesel, imgesel
rin ve al›flkanl›klar›n depoland›¤› ifllemsel bellek ve motorsal olmak üzere üç s›n›fa ayr›lmaktad›r.
olarak s›n›fland›r›lmaktad›r. Bildirimsel bellek an- Bunlar ile ak›l yürütme, problem çözme ve karar
lamsal ve epizodik bellek olarak iki ayr› katego- verme ifllemleri gerçeklefltirilir ve sonuç olarak
ri içermektedir. Anlamsal bellek genel bilgileri da bir hedefe ulafl›l›r. Genel olarak iki ak›l yürüt-
ve olgular› ve epizodik bellek ise belli bir za- me kullan›l›r: tümevar›m ve tümdengelimdir.
man, yer ve ba¤lamda oluflan olaylarla ilgili bel- Tümdengelim yukar›dan afla¤›ya biliflsel süreci
lektir. Olaylarla ilgili olarak bilinçli ve istemli ola- kapsarken tümevar›m afla¤›dan yukar›ya ifllemi
rak bilginin depolanmas› aç›k bellek ve bilinç d›- içermektedir. Uygun bilginin seçilememesi, uy-
fl› yap›lan kodlamalar örtük belle¤i oluflturmak- gun olan tümdengelim kurallar›n›n uygulanama-
tad›r. Unutma ile ilgili olarak öne sürülen silinme mas›, kiflisel inançlardan dolay› mant›ksal kural-
kuram› belle¤in sabit bir oranda zaman içinde lardan vazgeçilmesi ve duygusal tepkiler gibi fak-
zay›flamas›n› aç›klamaktad›r. Bozucu etki yoluy- törler baflar›s›z tümdengelimi do¤urmaktad›r.
la unutma kuram› ise bir belle¤in bir baflka bel- Bafllang›çta davran›flç›lar problemin deneme ve
le¤in hat›rlanmas›n› engellemesidir. Bu bozucu yan›lma yöntemi ile çözüldü¤ünü düflünmüfller-
etki ileriye veya geri yönelik olarak gerçeklefl- dir. Gefltalt ve bilgi ifllem yaklafl›mlar› sonradan
mektedir. ortaya ç›km›flt›r. Gefltalt yaklafl›m›nda problem
N
çözme prodüktif ve reprodüktif süreçleri içerir.
AM A Ç Temsil ve zihinsel temsil kavram›n› ifade etmek. Reprodüktif süreçler önceki deneyimleri kulla-
5 Bir fleyin yoklu¤unda sembol veya iflaretler ile o n›rken prodüktif süreçler problem çözmede
fleyin sunulmas›na temsildir. Fiziki temsiller olan problemin yap›s› ile ilgi ani bir kavrama gelifltir-
d›fl temsiller t›pk› resim gibi temsiller olup ben- meyi ve prodüktif yeniden yap›land›rmay› içer-
zeflen temsillerdir. Bu tür temsillerin d›fl›ndaki mektedir. Problem çözmede bilgi ifllem yaklafl›-
rastgele seçilmifl sembollerin oluflturdu¤u temsil- m›, problem çözme s›ras›nda uzun süreli belle-
ler sembolik temsiller olup soyut temsiller olarak ¤in etkili hale getirilerek çözümle ilgili bilgilerin
da ifade edilmektedirler. Zihinsel temsiller alg›- eriflilebilir olmas›na iflaret eder.
N
sal süreçler vas›tas›yla oluflturulan imgesel ve
önermeler fleklindeki temsillerdir ve biliflsel sü- AM A Ç Dil ve süreçlerini yorumlamak.
7
reçler aras›nda iletiflimi sa¤lar. Ba¤lant›c›l›k te- Dil sembolleri ve bu sembollerin nas›l bir araya
melli yaklafl›mlarda ise a¤ içinde aktivasyon örün- gelece¤i kurallar›n› içermektedir. Sembollerin
tüsüne göre yay›lm›fl zihinsel temsiller vard›r. Zi- birlefltirilmesiyle sonsuz say›da mesaj ve anlam-
hinsel temsil alt›nda obje ya da olaylar›n beyin- lar üretilmektedir. Konuflma, dinleme, yazma ve
deki temsilleri olarak düflünülen zihinsel imgeler okuma gibi beceriler biliflsel faaliyetler sonucu
önemli bir yer tutmaktad›r. Zihinsel imgeler bir ortaya ç›kmaktad›r. Bu becerilerin tümü dil sü-
yandan klinik ortamlarda iyileflme, izleme ve reçlerini oluflturur. Dilin hiyerarflik bir yap›s› var-
kontrol amac› alt›nda kullan›lmakta di¤er yan- d›r Bu yap› fonemi morfem, kelime, sözcük grup-
dan profesyonel ifl alanlar›nda performans gelifl- lar› ve cümlelerden oluflur. Söylem bu yap›n›n
tirme kapsam›nda de¤erlendirilmektedir. Kate- üstünde yer alan ileri düzeyde bir biliflsel sürece
goriler ortak özellikleri paylaflan insan, olay ve- karfl›l›k gelmektedir. Dil üzerine gelifltirilen dav-
ya objelerin s›n›fland›r›lmas› ifllemini yans›tmak- ran›flç› yaklafl›mlar› reddeden Chomsky dilin do-
tad›r. Prototip bir kategori için geçerli olan en ¤ufltan gelen kazan›m arac›na sahip oldu¤unu ve
muhtemel özelliklerin ne oldu¤unu aç›kça belir- bunun vas›tas›yla kelimelerin kazan›ld›¤›n› ve
tendir. E¤er bir kategori prototipe sahip ise pro- dilbilgisi kurallar›n›n ö¤renildi¤ini öne sürer.
totipe benzer kategori üyeleri tipik bir kategori
128 Psikolojiye Girifl
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›daki duyu sistemlerinden hangisinin al›c›lar› 6. ‹mgelerden farkl› olarak kelimeler tipi olarak afla¤›-
talamusu bypass edip do¤rudan beyindeki hücreler ile dakilerden hangisine örnektir?
ba¤lant›l›d›r? a. Analog
a. Görme b. Somut
b. Koku c. Temsil edilemeyen
c. ‹flitme d. Resimsel
d. Dokunma e. Sembolik
e. Tat
7. Afla¤›daki kavramlardan hangisi biliflsel psikoloji de-
2. Bulundu¤unuz bir ortamda ortamdaki kokunun flid- nildi¤i zaman en çok kullan›l›r?
detinin zamanla azalmas› afla¤›dakilerden hangisi ile a. Uyaran-tepki terimleri
aç›klanmaktad›r? b. Rüyalar›n analizi terimleri
a. Koku körlü¤ü c. Dil terimleri
b. Koku de¤iflikli¤i d. Psikoanalitik terimler
c. Koku sabitli¤i e. Bilgi-ifllem terimleri
d. Geçici koku kayb›
e. Duyusal adaptasyon 8. Gözlerinizin kapal› oldu¤u bir durumda ola¤and›fl›
bir koku ald›n›z. Birkaç saniye sonra bir müddet gör-
3. Önceki yaflant›lar veya beklentilerin alg›y› etkileme- medi¤iniz iyi bir arkadafl›n›z›n parfümü oldu¤unu tan›-
si afla¤›dakilerden hangisi ile aç›klanmaktad›r? d›n›z. Bu parfümü tan›ma ve yorumlama becerinize ne
a. Do¤rudan alg› ad verilir?
b. Alg›sal yan›lsama a. Karfl›t süreç
c. Dolayl› alg› b. Duyum
d. Afla¤›dan yukar›ya ifllem c. Koku mükemmelli¤i
e. Yukar›dan afla¤›ya ifllem d. Alg›
e. Adaptasyon
4. Hangi bellek sistemi en yüksek kapasiteye sahiptir?
a. Uzun süreli bellek 9. Bir arkadafl›n›z› telefonla aramak istedi¤inizi varsa-
b. K›sa süreli bellek y›n. Arkadafl›n›z›n telefon numaras›n› telefon defterin-
c. Duyusal bellek den bakt›n›z ve arad›n›z ancak meflgul sesi ald›n›z. Bir-
d. Somatik bellek kaç dakika sonra tekrar aramak istedi¤inizde telefon
e. Çal›flma belle¤i numaras›n› hat›rlamakta güçlük çekersiniz. Bu olay han-
gi belle¤e örnektir?
5. Önceki deneyimlerinize ait yaflant›lar›n yeni ö¤reni- a. Duyusal bellek
len bilgilerin hat›rlanmas›n› engellemesine ne ad verilir? b. K›sa süreli bellek
a. Geriye do¤ru unutma etkisi c. Örtük bellek
b. ‹leriye do¤ru unutma etkisi d. Aç›k bellek
c. Bast›rma e. ‹fllemsel bellek
d. ‹pucuna ba¤l› unutma
e. Geri getirme hatas› 10. Dil yap›s›n›n tümüyle ele al›nd›¤›nda afla¤›dakiler-
den hangisi do¤rudur?
a. Dil hiyerarflik bir yap›ya sahiptir.
b. Dil hiyerarflik olmayan bir yap›ya sahiptir.
c. Dil kurals›z bir yap›ya sahiptir
d. Dil hem kurals›z hem de hiyerarflik olmayan bir
yap›ya sahiptir.
e. Hiçbiri
4. Ünite - Biliflsel Psikoloji 129
Yaflam›n ‹çinden
”
re iki farkl› yönelime sahipler. Bir k›sm› haf›zas›n› gelifl-
tirmeyi amaçl›yorken, bir k›sm› özsayg›s›n› artt›rmak is- Kaynak: Passer, W.M. ve Smith, R.E. (2008). Psycho-
tiyor. Bu iki grubu bir ön-teste tabi tutuyorsunuz. Bu logy. Boston: McGraw-Hill.
testte kat›l›mc›lara hem haf›za hem de öz-sayg› de¤erle-
rini ölçmek üzere ölçekler uyguluyorsunuz. Böylece
daha sonra bu iki de¤erde bir art›fl olup olmad›¤›n› be-
lirleyeceksiniz. Ve flimdi kritik noktadaki deneye gele-
biliriz.
Bilinçalt›na yönelik piyasada sat›lan iki ayr› alandaki
kasetlerden ald›n›z: Bu kasetlerden bir tanesi haf›zay›
gelifltirmek için, di¤eri özgüveni artt›rmak için. Haf›za-
s›n› güçlendirmeyi amaçlayan her bir kat›l›mc›ya üze-
rinde “haf›za gelifltirme” etiketli bir kaset veriyorsunuz
ve bu kaseti günde bir kez olmak üzere bir ay boyun-
ca kullanmas›n› söylüyorsunuz. Yaln›z kat›l›mc›lar›n bil-
medi¤i bir fley var ki, haf›za gelifltirme amaçl› kat›l›mc›-
lar›n asl›nda yar›s›na özgüveni art›rma odakl› kasetler-
den veriyorsunuz. Benzer flekilde, özgüveni artt›rma
amaçl› kat›l›mc›lar›n her birine de üzerinde “özgüven
gelifltirme” etiketli kasetler vermekteyken asl›nda kat›-
l›mc›lar›n yar›s›na bilinçalt› yolla haf›za gelifltirme odak-
l› kasetlerden veriyorsunuz. Bu araflt›rma tasar›m› saye-
sinde kat›l›mc›lar›n beklentileri kontrol edilebiliyor.
Bir ay sonra, kat›l›mc›lar› geri ça¤›r›yorsunuz ve onlara
tekrar haf›za ve özgüven testleri uyguluyorsunuz. Teo-
rik olarak, de¤iflim bilinçalt› mesajlar yoluyla gerçeklefl-
tiyse, kat›l›mc›lar›n sadece kasette kendilerine hitap edi-
len alanda geliflim kaydetmeleri gerekir. Sizce ne tür bir
bulgu ortaya ç›kacakt›r bu çal›flma neticesinde? Sosyal
psikolog Anthony Greenwald ve arkadafllar› (1991) tam
olarak bu araflt›rmaya benzer bir çal›flma yapm›fllard›r.
Bu çal›flman›n sonuçlar›na göre kat›l›mc›lar hangi kase-
130 Psikolojiye Girifl
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
Atkinson, R. C., & Shiffrin, R. M. (1968). Human memory: Malkoc, G., Kay, P. & Webster, M.A. (2005) Variation in
A proposed system and its control processes. In Normal Color Vision IV: Unique binary hues and
K.W. Spence, & J.T. Spence (Eds), The psychology of hue scaling, Journal of the Optical Society of America
learning and motivation (pp. 89-195). New York: A, 22, 2154-2168.
Academic Press. Marr, D. (1982). Vision: A Computational Investigation
Broadbent, D. E. (1958). Perception and communication. into the Human Representation and Processing of
Elmsford, NY, US: Pergamon Press. Visual Information. San Francisco: Freeman.
Bruner, J.S., Goodnow, J.J. & Austin, G.A. (1956) A Melzack, R., & Katz, J. (2004). The gate control theory:
Study of Thinking. Chapman & Hall, Limited. Reaching for the brain. In T. Hadjistavropoulos & K.
London. D. Craig (Eds.), Pain: Psychological perspectives, (pp.
Calin-Jageman,R.J., & Fischer, T.M. (2007). Behavioral 13-34). NJ: Lawrence Erlbaum Associates.
adaptation of the aplysiaaiphon withdrawal Miller, G.A. (1956) The magical number seven, plus or
response is accompanied by sensory adaptation. minus two. Psychological Review 63: 81-97.
Behavioral Neuroscience,120, 200-211. Moray, N. (1959). Attention in dichotic listening: Affective
Cherry, E. C. (1953). Some experiments on the cues and the influence instructions. Quarterly Journal
recognition of speech, with one and with two ears. of Experimental Psychology, 11, 56-60.
Journal of the Acoustical Society of America, 25, 975- Neisser, U.(1967). Cognitive Psychology. New York,
979. USA: Appleton-Century-Crofts,
Chomsky, N. (1959) Review of Verbal Behavior, by B.F. Newell, A & Simon, H. A. (1972). Human Problem Solving.
Skinner. Language 35,26-57. Englewood Cliffs, NJ, USA: Prentice Hall.
Chomsky, N. (1965) Aspects of the theory of syntax. Pesmen,C. (2006 March). Don’t let pain get in your way.
Cambridge, MA: MIT Press. Deutsch, J. A. & Deutsch, Money, 48.
D. (1963). Attention: some theoretical considerations. Posner, M. I. (1980). Orienting of attention. Quarterly
Psychological Review, 70, 80-90. Journal of Experimental Psychology, 32, 3-25.
Duncan J (1984). Selective attention and the organization Shannon, C. E. A (1948). Mathematical Theory of
of visual information. Journal of Experimental Communication. Bell System Technical Journal, 27,
Psychology: General, 113, 501-517. 379-423.
Greenwald, A.G., Spangenberg, E.R. Pratkonnis, A.R.,& Smith, E. E. Kosslyn, S. M. (2007). Cognitive Psychology:
Eskenazi, J. (1991). Double-blind tests of subliminal Mind and brain. Upper Saddle River, N. J. Pearson.
self-help tapes. Psychological Science, 2, 119-122. Tipper, S.P. (2001). Does negative priming reflect
Herz R.S. & Engen T. (1996). Odor memory: review and inhibitory mechanisms? A review and integration of
analysis. Psychonomic Bulletin and Review, 3, 300- conflicting views. The Quarterly Journal of
313. Experimental Psychology, 54A,(2), 321-343.
Hubel, D.H. & Wiesel, T.N. (2005). Brain and visual Treisman, A.(1964). Selective attention in man. British
perception: the story of a 25 year collaboration. Medical Bulletin, 20, 12-16.
Oxford, U.K.: Oxford University Press. Willander, J., & Larsson, M. (2006). Smell your way back
Humphreys, G. W. ve Bruce, V. (1989). Visual cognition: to childhood: Autobiographical odor memory,
Computational, experimental and neuropsychological Psychnomic Bulletin & Review, 13.
perspectives. Hove, U.K.: Erlbaum.
Kosslyn, S. M. (2005). Reflective thinking and mental
imagery: A perspective on the development of
Posttraumatic Stress Disorder. Development and
Psychopathology, 17, 851-863.
5
PS‹KOLOJ‹YE G‹R‹fi
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Sosyal geliflimde önemli olan sosyal davran›fllar› s›ralayabilecek,
N
Sosyal geliflime dair temel kuramsal yaklafl›mlar› özetleyebilecek,
N
Sosyal davran›fllara etki eden çevresel ve içsel unsurlar› aç›klayabilecek,
Ba¤lanma, mizaç ve çocuk yetifltirme aras›ndaki iliflkileri aç›klayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Sosyal Davran›fllar • Toplumsallaflma
• Kuramlar • Çocuk Yetifltirme Davran›fllar›
• ‹çsellefltirme • Mizaç
• Hassas Dönem • Ba¤lanma
‹çindekiler
• G‹R‹fi
• SOSYAL DAVRANIfiLAR
• SOSYAL GEL‹fi‹M‹ AÇIKLAMAYA
Çocuklukta Sosyal YÖNEL‹K KURAMLAR
Psikolojiye Girifl Geliflim
• SOSYAL DAVRANIfiLARIN
GEL‹fi‹M‹NE ETK‹ EDEN UNSURLAR
• BA⁄LANMA
Çocuklukta Sosyal Geliflim
G‹R‹fi
Çocu¤un fiziksel, biliflsel ve dil geliflimiyle paralellik gösteren sosyal geliflim, top-
lumsallaflma, benlik ve kiflilik oluflumu gibi süreçleri kapsar. Bu süreçte çocuk,
içinde yaflad›¤› sosyal çevrenin de¤erlerini ö¤renir, hangi davran›fl ve duygular›n
ne kadar ve nas›l gösterilmesi gerekti¤i konusunda bilgi sahibi olarak ve önce bafl-
kalar›n›n, özellikle ailedeki yetiflkinlerin yönlendirmeleriyle, daha sonra kendi öz
kaynaklar›n› kullanarak sosyal davran›fl ve duygular› beklenen yönde gösterme
yolunda ilerler. Bu “sosyal bilgi”nin bir k›sm› yetiflkinlerin do¤rudan ö¤retmesi yo-
luyla edinilir; ço¤u ise dolayl› yollarla, yani aile ve toplum içindeki yaflant› s›ras›n-
da görülerek kendili¤inden kazan›l›r. Ancak sosyal geliflim, kiflinin sadece yaflad›-
¤› çevrenin davran›fl ve de¤er sistemlerini ö¤rendi¤i süreçleri de¤il, özerk bir birey
olarak farkl›laflt›¤› süreçleri de anlat›r. Bu ünitede çocuklukta sosyal geliflim, buna
dair baz› temel kuramlar ve çocu¤un sosyal gelifliminde rolü olan belli bafll› unsur-
lardan aile ve ebeveyn etkilerinden söz edilmektedir.
SOSYAL DAVRANIfiLAR
Sosyal geliflim literatüründe yayg›nl›kla ele al›nan temel geliflimsel özellikler, olum-
lu sosyal davran›fl, anti-sosyal davran›fl ve bunlarla iliflkili olan di¤er ahlaki ve duy-
gusal geliflimsel becerilerdir.
Olumlu sosyal davran›fllar, bir baflkas›n›n iyili¤ini gözeterek gönüllü olarak ya-
p›lan yard›m etme, paylaflma, teselli etme ve iflbirli¤i yapma gibi yararl› davran›fl-
lard›r (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006). Toplumlar›n uyumlu iflleyifli için önem
tafl›yan sosyal a¤lar›n oluflmas›na katk›da bulunduklar›ndan, olumlu davran›fllar
sosyal geliflimin belli bafll› bileflenlerinden biri olarak görülür (Grusec, Davidov ve
Lundell, 2002). Olumlu sosyal davran›fllar›n sergilenmesinde empati (eflduyum)
büyük rol oynar (Eisenberg ve ark., 2006). Empati, bir baflkas›n›n duygusal duru-
munu ve yaflad›¤› hissi kavray›p ayn› veya benzer duyguyu kiflinin bizzat kendisi-
nin de yaflamas› anlam›na gelir. Çocu¤un herhangi bir ödül veya onay bekleme-
den, empati ve içten gelen bir motivasyonla sergiledi¤i olumlu sosyal davran›fllar-
da, özellikle s›cak ve destekleyici ana-babal›k davran›fllar›n›n etkisi büyüktür.
Sosyal geliflimin bir baflka temel bilefleni ise anti-sosyal davran›fllar, yani sald›r-
gan ve y›k›c› davran›fllard›r. Sald›rgan davran›fllar, baflkalar›na veya onlara ait
134 Psikolojiye Girifl
N N
SIRA S‹ZDE
kuramlar›n SIRA
belliS‹ZDEbafll›lar› Psikanalitik Kuram, Davran›flç›l›k ve Soysal Ö¤renme Ku-
S O R U
ram›, BiliflselS Geliflim
O R U
Kuram›, Etolojik Kuram ile Ekolojik Sistemler Kuram›’d›r.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
D‹KKAT Bu kuramlar›n
D ‹ kökenleri
KKAT ve ilgili yaklafl›mlar için ünite 1’e bak›n›z.
N N
K ‹ TS‹ZDE
SIRA A P K ‹ TS‹ZDE
SIRA A P
AMAÇLARIMIZ
TELEV‹ZYON TAMAÇLARIMIZ
ELEV‹ZYON
K ‹ T A P K ‹ T A P
‹NTERNET ‹NTERNET
5. Ünite - Çocuklukta Sosyal Geliflim 135
Psikanalitik Kuram
D Ü fi Ü N E L ‹ M Psikososyal
D Ü fi Ü N EGeliflim
L‹M Kuram›
Psikososyal geliflim kuram›: Psikanalitik kuramdan hareketle Psikososyal Geliflim Kuram›n› oluflturan Erik
Erikson’›n,
S O R UFreud’un H. Erikson (1963),
S O R U sosyal geliflim araflt›rmalar›nda önemli bir yere sahiptir. Erikson
kuram›n› revize ederek,
geliflimde sosyo-kültürel kuram›nda, her ne kadar Freud’un pek çok fikrini kabul etse de, klasik psikanalitk
belirleyicilere vurgu yapt›¤› kuramdan üç önemli noktada ayr›fl›r. Erikson (1963) çocu¤un, pasif biyolojik dür-
D ‹ K K Apsikolojik
ve sa¤l›kl› T uyum D‹KKAT
için insanlar›n sekiz tülerin esiri olan ve ebeveynleri taraf›ndan flekillendirilen bir varl›k de¤il, çevresi-
geliflimsel dönemdeki ne nas›l uyum sa¤layaca¤›n› araflt›ran, merakl›, aktif bir araflt›rmac› oldu¤unu sa-
N N
psikososyal
SIRA S‹ZDE çat›flmalar› SIRA her
S‹ZDEbir geliflim döneminin gerekliliklerine baflar›yla uyum göster-
çözmek zorunda oldu¤unu vunur. Çocuk,
vurgulad›¤› kuram. mek ve normal geliflimi tamamlamak için sosyal gerçeklerle bafl etmek zorundad›r.
‹kinci fark, Freud’a k›yasla Erikson cinsel dürtülere daha az, sosyal ve kültürel etki-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
lere daha fazla vurgu yapar. Geliflimi, içsel dürtüler ve d›flsal (kültürel-sosyal) ta-
lepler aras›ndaki etkileflimin bir sonucu olarak görür. Üçüncü fark, Erikson’a göre
K ‹ T A P geliflim tümK yaflam
‹ T A Pboyu devam eder. Erikson, insan›n yaflam› boyunca sekiz temel
kriz ya da çat›flmadan geçti¤ine inanmaktad›r. Her yeni geliflim döneminde, kifli
yeni talepler ve iliflkilerle karfl›laflt›¤›nda yeni bir ikilem ya da çat›flma ortaya ç›kar.
TELEV‹ZYON
Kifli, tutarl›T Eve kal›c› bir kimlik duygusu gelifltirebilmek için tüm yaflam› kapsayan
LEV‹ZYON
bu sekiz dönemdeki farkl› meseleleri baflar›yla çözmek zorundad›r.
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Sosyal geliflim literatüründe, Erikson’›n Psikososyal Geliflim Kuram›, Freud’un
Psikoseksüel Geliflim Kuram’›na göre daha çok kabul görmektedir. Bunun sebep-
S O R U lerinden biri,S Erikson’›n,
O R U kuram›nda insanlar›n rasyonel ve uyumlu do¤as›na vurgu
yapmas› ve her bir geliflim dönemi için deneyimlendi¤i gözlemlenebilen sosyal ça-
D‹KKAT
t›flma ve kiflisel ikilemler tan›mlamas›d›r. Bir di¤eri, yaflamdaki temel sosyal mese-
D‹KKAT
lelerin pek ço¤unun (örn. bebeklikte duygusal geliflim, çocuklukta kendilik-kavra-
m› geliflimi, ergenlikte kimlik geliflimi gibi), Erikson’›n psikososyal geliflim dönem-
N N
SIRA S‹ZDE
lerinde yer SIRA S‹ZDE
bulmas›d›r. Ancak Erikson’›n kuram› geliflimin niçin ve nas›l gerçeklefl-
ti¤ini aç›klamada mu¤lak ve yetersiz kald›¤› için elefltirilmifltir. Kal›c› bir kimlik ge-
AMAÇLARIMIZ lifltirmek için ergen ne tür deneyimler yaflamal›d›r? Özerklik ve giriflkenlik için gü-
AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
5. Ünite - Çocuklukta Sosyal Geliflim 137
ven duygusu niçin önemlidir? Erikson’›n kuram›, geliflimsel süreçleri anlamaya da-
ir bu gibi önemli sorular›n cevab›nda aç›klay›c› de¤il, esasen betimleyicidir.
Davran›flç›l›k Kuram›
Psikanalitik kuram›n bilinçalt› süreçlerle ilgili vurgusuna karfl›n, davran›flç›l›k Davran›flç›l›k: ‹nsan
geliflimine ait
gözlenebilen davran›fllara odaklanan bir kuram olarak ortaya ç›km›flt›r. Ö¤renme ç›karsamalar›n, bilinçalt›
bak›fl aç›s› ya da davran›flç›l›k, ilk olarak John B. Watson (1913) taraf›ndan ortaya güdüler ya da gözlenemeyen
at›lm›flt›r. Davran›flç›l›¤›n temel prensibine göre insan geliflimi, d›flsal uyar›c›lar ile fenomenlerden ziyade,
kontrollü gözlemlerin
gözlenebilen tepkiler (al›flkanl›klar) aras›ndaki iyi ö¤renilmifl ba¤lar›n sonucudur. yap›labildi¤i davran›fllara
Bu anlamda davran›flç›l›k, gözlenen davran›fllar›n azalmas› ya da ço¤almas›na se- dayand›r›lmas› gerekti¤ini
savunan psikolojideki bir
bep olan mekanizma olarak pekifltirme kavram›n› sunar. Pekifltirme, bir davran›fl›n düflünce okulu.
gelecekte tekrarlanma olas›l›¤›n› veya s›kl›¤›n› art›ran ya da azaltan, o davran›fl› ta-
kip eden ödül veya ceza olarak tan›mlanmaktad›r. Ödül, bir davran›fl sonucunda
hofl bir uyar›c›n›n elde edilmesi ya da nahofl bir uyar›c›n›n ortadan kalkmas›d›r.
Ceza ise bir davran›fl sonucunda hofl bir uyar›c›n›n geri çekilmesi ya da nahofl bir Ceza: Bir davran›fl›n
gelecekte ortaya ç›kma
uyar›c›n›n verilmesidir. Davran›flç› kurama göre ödül, davran›fl›n gelecekte yap›l- olas›l›¤›n› düflüren ya da
ma s›kl›¤›n› art›r›r, ceza ise davran›fl›n s›kl›¤›n› azalt›r. bask›layan uyaran.
Watson, bebekleri sosyal deneyimler sonucu al›flkanl›klar gelifltiren bofl levha-
lar (do¤ufltan getirdi¤i herhangi bir bilgi ve becerisi olmayan varl›klar) fleklinde
görür. Uygun bir e¤itimle toplumun istedi¤i gibi bireylerin yarat›labilece¤ini savu-
nur. Watson’›n flu söylemi davran›flç› yaklafl›mdaki anlay›fl› en iddial› flekilde orta-
ya koymaktad›r:
“Bana sa¤l›kl› bir düzine çocuk verin, onlar› ailesel özellikleri, ›rklar› ve cinsi-
yetlerine bakmadan istedi¤iniz meslekte insanlar hâline getirebilir, onlar› doktor,
avukat, tamirci, hatta h›rs›z veya dilenci bile yapabilirim.”
ç›km›flt›r. Biliflsel yaklafl›ma göre zihnimiz, güdü, niyet, yarg›, tutum, inanç ve de-
¤erlerimize temel oluflturur. Dolay›s›yla davran›fl› anlayabilmek için bilifli incele-
mek gerekir. Davran›fl›n sadece gözleme izin veren belirgin unsurlar›n›n incelen-
mesi, o davran›fl›n do¤as›yla ilgili bilgilerin sadece küçük bir parças›n› anlayabil-
memizi sa¤layacakt›r.
SIRA S‹ZDE Edimsel Ö¤renme Kuram› ile Sosyal Ö¤renme Kuram› aras›ndaki fark› aç›klay›n›z.
SIRA S‹ZDE
4
Bandura, sosyal durumlardaki ö¤renmelerin büyük ölçüde taklitle gerçekleflti-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
¤ini de önerir. Özellikle çocuklar›n yeni sosyal davran›fllar› ö¤renmeleri, önemli
bireylerin (örn. ebeveyn, ö¤retmen, arkadafl) davran›fllar›n› gözlemlemeleri ve mo-
S O R U del almalar›yla S O olur.
R U Gözlem, gözlenen davran›fl› ve bunun olas› sonuçlar›n› ö¤re-
tir. Davran›fl ve sonuçlar› baflkas›nda gözlemledi¤i için bu ö¤renmenin mekaniz-
D‹KKAT mas› dolayl›Dpekifltirmedir.
‹KKAT Anlaflmazl›k durumunda, anne-babas›n›n sorunu ba¤›-
rarak ve kavga ederek çözdü¤ünü gören çocuk, kendisi akranlar›yla çat›flma yafla-
d›¤›nda benzer stratejilere baflvuracak, kavga ederek sorununu çözmeye çal›flacak-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
t›r. Benzer flekilde, s›k›flt›¤›nda ebeveyninin yalan söyleyerek sorunu çözebildi¤ini
gören çocuk, kendisi de gerekti¤inde ayn› davran›fl› gösterecektir. Dolayl› pekifltir-
AMAÇLARIMIZ me, sadeceAMAÇLARIMIZ
canl› modellerden de¤il, sembolik modellerden de olur (örn. televiz-
yon, roman kahramanlar›). Bandura’ya göre, gözleyerek ö¤renmenin meydana ge-
lebilmesi için afla¤›daki koflullar›n sa¤lanm›fl olmas› gerekir:
K ‹ T A P • Dikkat:K ‹ Taklit
T A P edilecek modelin, kiflinin dikkatini çekmifl bir model olmas›.
• Hat›rda tutma: Davran›fl›n kodlan›p hat›rda tutulmas›.
• Motor üretim: Taklit edilen hareketi do¤ru yapabilmek için gerekli motor
TELEV‹ZYON becerilere
T E L E V ‹ Zsahip
Y O N olma.
• Pekifltirme ve güdüsel süreç: Davran›fl›n performans olarak ortaya ç›kmas› için
ya baflkas› taraf›ndan pekifltirilmesi ya da bireyin kendi kendini pekifltirmesi.
Klasik ö¤renme kuramc›lar›ndan farkl› olarak Bandura, çocuklar› kendi geli-
‹ N T E R Ntayin
Karfl›l›kl› E T edicilik: ‹NTERNET
flimlerine çok yönlü katk›lar getiren aktif kat›l›mc›lar olarak görür. Bandura, Wat-
Çocuk ve çevresi aras›ndaki
etkileflim ak›fl›n›n çift yönlü son’›n çevresel tayin edicilik kavram› yerine, çocuklar›n geliflimlerini etkileyen
olmas›; çevrenin çocu¤u çevreyi yaratmada etkili oldu¤unu savundu¤u karfl›l›kl› tayin edicilik ilkesini
etkilemesi, çocu¤un da
davran›fllar›yla çevresini benimser. Buna göre, sosyal geliflim kifli (K), davran›fl› (D) ve çevresi (Ç) aras›nda-
flekillendirmesi. ki etkileflimleri yans›tmaktad›r (bkz., fiekil 5.1). Örne¤in, çocuk arkadafl›na sald›ra-
5. Ünite - Çocuklukta Sosyal Geliflim 139
rak istedi¤i oyunca¤› elde etti¤inde, oyunca¤a sahip olmak memnuniyet verici bir
sonuç olarak çocu¤un sald›rgan davran›fl›n› pekifltirir. Bu sonuç ayn› zamanda, sal-
d›rgan davran›fla maruz kalan akran›n da çocu¤u zorba olarak görmesine ve ileri-
de sald›rgan davran›fllar›yla bafl etmeye çal›flmamas›na sebep olabilir. Özetle, sos-
yal ö¤renme kuram›, çocu¤un aktif flekilde flekillendirdi¤i çevresinin, kendi gelifli-
mine etki etti¤ini önermektedir.
Sosyal Ö¤renme Kuram›n›n, sos- fiekil 5.1
yal geliflimi anlamadaki yeri önem-
Davran›fl Bandura’n›n
lidir. Bandura’n›n araflt›rmalar› özel- Motor tepkiler (1978) karfl›l›kl›
likle sald›rganl›¤›n ö¤renilmesinde Sözel tepkiler tayin edicilik
Sosyal etkileflimler modeli
dolayl› pekifltirmenin etkisini orta- D
ya koymufltur. Cinsiyet rolleri, flid-
det, sosyal çat›flma çözme becerisi,
olumlu sosyal davran›fllar, aile içi
roller, konuflma biçimi vb. pek çok B Ç
farkl› özelli¤in gelifliminde sosyal Birey Çevre
ö¤renme önemli bir mekanizmad›r. Biliflsel yetenekler Fiziksel çevre
Fiziksel özellikler Aile ve arkadafllar
Öte yandan, Sosyal Ö¤renme Kura- ‹nanç ve tutumlar Di¤er sosyal etkiler
m›, ö¤renme ve geliflimde olgun-
laflma ve biyolojiden çok, çevresel
ve sosyal faktörlerin sorumlu oldu¤unu iddia eder ki bu, kuram›n bireyin kendine
has genetik miras›n› az›msad›¤› elefltirisini getirmifltir.
Di¤er Kuramlar
Etolojik Kuram
Etoloji, evrim süreçlerinin türe özgü davran›fllar› nas›l flekillendirdi¤ini inceleyen
bilim dal›d›r. Buna ba¤l› olarak, etolojik kuram, insan davran›fl›n›n biyolojik temel-
lerine vurgu yapar. Etologlar da, Freud gibi, erken deneyimlerin önemli oldu¤una
inan›rlar. Etolojik yaklafl›ma göre, baz› davran›fllar›n geliflimi için “kritik dönem”ler
vard›r. Kritik dönem, geliflen organizman›n, yaflam evresinin k›sa bir parças›nda
çevredeki spesifik etkilere benzersiz flekilde aç›k ve duyarl› oldu¤u dönem olarak
tan›mlan›r. Organizma an›lan kritik dönemde bu önemli çevresel unsura maruz
kalmazsa geliflim için flart olan deneyim oluflmayacak, organizman›n geliflimi geri
döndürülemez flekilde olumsuz etkilenecektir. Bununla ilintili olan bir baflka kav-
ram “hassas dönem” kavram›d›r. Hassas dönem, belli beceri ve davran›fllar›n orta-
ya ç›kmas› için kiflinin özellikle belli çevresel etkilere daha duyarl› oldu¤u zaman
dilimini anlat›r. Kifli bu çevresel unsurlara hassas dönemde maruz kalmazsa sa¤l›k-
l› geliflimi bundan olumsuz etkilenecek ama bu geri döndürülmez olmayacakt›r.
Bu önemli çevresel unsurlara baflka bir zaman diliminde maruz kalma, daha az ol-
makla birlikte etkili olacak, bireyin geliflimini flekillendirecektir. Kritik dönem kav-
ram›, hayvan geliflimini aç›klamada geçerliyken, hassas dönem, insan geliflimini
aç›klamada çok daha do¤ru bir tan›mlamad›r.
Etologlar, insan yavrusunun, hayatta kalmas›n› ve normal geliflimini destekleyi-
ci önceden programlanm›fl pek çok davran›fl sergiledi¤ine inanmaktad›rlar. John
Bowlby (1969), bu yaklafl›ma dayanarak Ba¤lanma Kuram›n› gelifltirmifltir. Ba¤lan-
ma kuram›, Freud’un görüflünden esinlenerek ilk yafllardaki ebeveyn-çocuk iliflki-
sinin sosyal ve duygusal geliflim için çok önemli oldu¤unu önermifl, bunun gele-
cekteki iliflkilere de etki etti¤ini savunmufltur. Ba¤lanma Kuram›, ünitenin ileriki
bölümlerinde anlat›lmaktad›r.
Arkadafllar ve
Kanunlar Komflular
Mezosistem
Bak›m Merkezi
veya Okul ‹fl Yaflam›
Gelenekler
Mezosistem
Birey
Aile Mikrosistem
De¤erler m
iste
zos Oyun Alan› Sa¤l›k
Me Hizmetleri
Genifl
Aile
EKSOS‹STEM
‹çerideki sistemleri Çocu¤un içinde yer
etkileyen de¤erler, almad›¤› ama çocu¤u
gelenekler ve di¤er MAKROS‹STEM etkileyen sosyal ortamlar
kaynaklar
Ebeveyn Davran›fllar›
Toplumsallaflma, çocu¤un sosyal geliflimindeki en önemli süreçlerden biridir. Bu
süreçte, çocuk bireysel farkl›l›klar›n› korurken, ait oldu¤u sosyal sistemin davran›fl
kurallar›n›, inanç ve de¤erlerini edinir ve böylelikle yaflad›¤› ba¤lamda uyumlu ve
etkili flekilde var olabilir (Durkin, 1995). Do¤um ile bafllay›p bireyin tüm yaflam›
boyunca devam eden bu süreçte, özellikle ilk çocukluk dönemindeki etkiler ve et-
kileflimler önemli görülmektedir. Çocu¤un çevresindeki tüm kiflilerle, anne-baba,
kardefl, arkadafl, ö¤retmen ve akrabalar›yla olan iliflkileri, toplumsallaflma sürecine
katk›da bulunur. Örne¤in kardefl iliflkisi ele al›nd›¤›nda, araflt›rmalar küçük kardefl-
le zaman geçirmesi ve onun ihtiyaçlar›na cevap vermesi beklenen çocuklarda, duy-
gu ve düflünce kavrama becerilerinin daha çok geliflti¤ini ortaya koymufltur (Eisen-
berg ve Fabes, 1998). Kardefller aras›ndaki bu etki karfl›l›kl›d›r; büyük kardeflin kü-
çü¤e ilgi göstermesi kendisinin biliflsel ve duygusal becerilerini gelifltirirken küçük
kardefl de ablas› veya a¤abeyini model alarak olumlu veya olumsuz sosyal davra-
n›fllar sergileyebilir. Akranlarla olan iliflkilerin toplumsallaflmadaki etkisiyse okul-
laflma ile daha belirginleflir. Tüm bu iliflkiler çocu¤un geliflim süreci içinde önem
tafl›rken, okul öncesi dönemdeki sosyal geliflimde en belirleyici olan›n ebeveyn-ço-
cuk iliflkisi oldu¤u düflünülmektedir (Parke ve ark., 2002). Bu bölümde çocu¤un
sosyal geliflimine etki eden temel çocuk yetifltirme davran›fllar› anlat›lmaktad›r.
Resim 5.2
Çocu¤una
aç›klay›c› ak›l
yürütme ile
olumsuz
davran›fl›n›n
sonucunu
aç›klayan bir anne
Model Alma
Sosyal Ö¤renme Kuram›’nda önerildi¤i gibi, çocuklar, sosyal davran›fllar› bir bafl-
kas›n› örnek alarak ve taklit ederek de ö¤renebilirler. Ev ortam›nda yard›mlaflma,
paylaflma, iflbirli¤i ve olumlu davran›fllara dair de¤erler gibi konular üzerine çok
konuflulmas› da çocuklar›n daha çok olumlu sosyal davran›fl göstermeleriyle ba¤-
lant›l›d›r. Model al›nan kifli, çocuk taraf›ndan etkili ve güçlü olarak alg›lan›yorsa
veya sevilen biriyse davran›fllar›n›n taklit edilme olas›l›¤› daha yüksektir. Sonraki
y›llarda akranlar›n etkisi artacak olmakla birlikte, okul öncesi dönemde anne-ba-
balar en çok model al›nan kiflilerdir. Ebeveynler, kendi tutum ve davran›fllar› ile
çocuklar›na olumlu ve olumsuz sosyal davran›fllar için kaynak olufltururlar. Örne-
¤in, babas›n› bir komflunun eflyalar›n› tafl›mas›na yard›m ederken gören çocuk,
kendisi yaln›z bafl›nayken de yard›m gerektiren durumu daha çabuk alg›lay›p uy-
gun davran›fllar› daha kolayl›kla gösterebilir. Benzer biçimde, baflkalar›n›n ihtiyaç-
lar›n› görmezden gelen veya gerekli yard›m davran›fllar›n› göstermekte isteksiz
davranan ebeveynlerin çocuklar› da bu davran›fllar› örnek al›rlar.
Anti-sosyal davran›fllar da aynen yard›m etme davran›fl› gibi gözlem ve model-
leme yolu ile kazan›labilir. Örne¤in, anne veya babas› vurma, itme, tekmeleme,
hakaret etme veya yalan söyleme gibi davran›fllar gösteren çocuk, bu davran›fllar›
gözlemleyerek sosyal davran›fl da¤arc›¤›na ekler. Anne-baba gibi sevilen, etkin ve
önemli figürler taraf›ndan gösterilen bu davran›fllar, çocuk taraf›ndan yap›lmas› ka-
bul gören, onaylanan ve uygun davran›fllar olarak alg›lan›r. Çocuk bu süreçte, ki-
fliler aras› sorun yafland›¤›nda sald›rgan davran›fl göstermeyi veya yalana baflvur-
may› bir çözüm yolu olarak görmeyi ö¤renir ve hâlihaz›rda repertuar›nda olan bu
144 Psikolojiye Girifl
Annesinin
kulland›¤› fiziksel
ceza yöntemini
model alarak
oyuncak bebe¤ine
uygulayan bir
çocuk
Kaynak: http://www.ethicsoup.com/2010/04/do-you-want-a-spanking-it-doesnt-work-spanking-creates-ag-
gression.html web sitesinden 18.05.2012 tarihinde al›nm›flt›r.
Ödül ve Ceza
‹stenilen davran›fl› art›rmak için, söz konusu davran›fl›n hemen ard›ndan çocu¤u
ödüllendirmek de etkili bir yöntem olabilir. Sosyal ödüller, özellikle kiflilik özellik-
lerine yönelik at›flar (“Sen çok yard›msever, çok iyi kalpli bir çocuksun.”) çocukta
olumlu benlik alg›s›n› güçlendirmekte ve böylelikle uyumlu davran›fllar›n› art›r›c›
etki yapmaktad›r. ‹stenen davran›fl yap›ld›¤›nda hediye verme gibi maddesel ödül-
ler de olumlu sosyal davran›fllar› k›sa vadede artt›rabilmekle birlikte, çocu¤un yap-
t›¤› davran›fl› d›flsal bir nedene ba¤lamas›na sebep olmaktad›r. Bu yöntem, çocu-
¤un ancak bir baflkas› istedi¤inde ve iyi bir sonuç (hediye) alabilece¤i zaman
olumlu davran›fl göstermesine yol açabilmektedir.
Resim 5.4
Çocu¤unu sözel
olarak
cezaland›ran bir
anne
Güç Kullan›m›
Güç kullan›m› ve cezaland›r›c› teknikler ise çocu¤un o anki itaatini artt›rmakla bir-
likte, ileride suça giren davran›fllar›n s›klaflmas›na sebep olmakta, yani hedeflene-
nin aksine, çocu¤un uyumlu davran›fllar› daha az göstermesine yol açmaktad›r.
Araflt›rmalar, fliddete dayal› fiziksel disiplin yöntemlerinin (örn. tokat atma, sarsma,
dayak atma) çocuklardaki duygusal ve davran›flsal problemleri fazlalaflt›r›c› etkiye
sahip oldu¤unu göstermektedir (Gershoff, 2002; Graziano, Hamblen ve Plante,
1996; McCord, 1996). fiiddete dayal› disiplin yöntemleri çocu¤un fiziksel sa¤l›¤›n-
da bozulman›n yan› s›ra, özgüvende zedelenmeye, depresyon, kayg› bozukluklar›
ve anti-sosyal davran›fl problemlerinde art›fla yol açmaktad›r.
Çocuklar›n sosyal geliflimine etki eden belli bafll› ebeveyn davran›fllar›n› belirtiniz ve bu
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
davran›fllar›n çocuklardaki sosyal geliflimi nas›l etkiledi¤ini anlat›n›z. 5
D Ü fi Ü N E L ‹ M
Ebeveyn Davran›fllar› ve Sosyal Geliflime Dair Toparlama D Ü fi Ü N E L ‹ M
Bu bölümden de anlafl›laca¤› üzere çocu¤a gösterilen ilgi ve duyarl›l›k, sosyal ge-
liflim için çok önemlidir. Demokratik tutum, anne-babalar›n çocuklar›n›
S O R U birey ola- S O R U
rak kabul ettikleri, ayn› zamanda kontrolü de elden b›rakmad›klar› bir çocuk ye-
tifltirme stilidir. Bu tutumu benimseyen anne-babalar, çocuklar›n›n yafl ve mizaç
D‹KKAT D‹KKAT
özelliklerini de göz önünde bulundurarak makul kurallar koyar, bu kurallar› ne-
denleriyle birlikte çocu¤a anlat›r ve kurallara uyulmas›n› beklerler. Demokratik tu-
N N
tumun benimsendi¤i ailelerde, kurallar konulduktan sonra tutarl› SIRAflekilde
S‹ZDE uygulan›r SIRA S‹ZDE
ancak gerekti¤inde de bu kurallar sorgulan›r, esnetilir ve de¤ifltirilir. Bu aile tipin-
de yayg›nl›kla kullan›lan aç›klay›c› ak›l yürütme, Türkiye’de genel olarak anne-ba-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
balar›n az baflvurduklar› bir disiplin yöntemidir. Ülkemizde ebeveynlerin, özellik-
le e¤itim düzeyi daha düflük anne-babalar›n, yayg›nl›kla k›sa ve direktif veren,
aç›klay›c› olmayan sözel ifadeler kulland›klar› ve sorgusuz itaatK bekledikleri
‹ T A P bulun- K ‹ T A P
mufltur (Küntay ve Ahtam, 2004; Nacak, Ya¤murlu, Durgel ve van de Vijver, 2011).
Daha önceki bölümlerde de belirtildi¤i gibi, aç›klamas›z itaat bekleyerek çocu¤un
istenmeyen bir davran›fl› yapmas› engellenebilir. Ancak bu Tdisiplin
ELEV‹ZYON
yöntemi, ço- TELEV‹ZYON
cukta perspektif al›m›, baflkalar›n›n ne hissetti¤ini ve düflündü¤ünü kavrayabilme
ve bir davran›fl› isteyerek yapma (veya isteyerek, kendili¤inden olumsuz davran›fl›
yapmama) gibi hedef olan as›l becerilerin geliflmesini desteklemeyecektir. Anne-
babalar›n, olumlu ve olumsuz davran›fllar›n sonuçlar›na yönelik ‹ N T Eaç›klama
RNET yapma- ‹NTERNET
lar›, konuflmalar›nda duygu içeren ifadeler kullanmalar›, kendilerinin ve baflkalar›-
n›n his ve düflüncelerinden söz etmeleri çocuklar›n duygu geliflimini h›zland›rma-
ya yard›m edecek, empati ve olumlu sosyal davran›fllar› artt›r›c› etki yapacakt›r.
Hem sözel yolla yard›mlaflma, paylaflma gibi sosyal davran›fllar›n önemini belirten
hem de bizzat kendisi olumlu davran›fl sergileyen ebeveynler çocuk için iyi birer
model olacakt›r. Devaml›l›k gösteren olumlu davran›fllar›n›n ebeveyn taraf›ndan
fark edilip övgüyle pekifltirilmesi (“Bugün parkta Ahmet’e ne güzel davrand›n yi-
ne.” gibi) de çocukta bu davran›fllar› tekrarlama iste¤ini artt›racakt›r. Olumlu dav-
ran›fl›n› samimi flekilde övmek ve sevecenlik göstererek takdir edildi¤ini hissettir-
mek (örn. kucaklamak), çocu¤un ileride de ayn› be¤enilen davran›fl› gösterme ola-
s›l›¤›n› yükseltecektir. Çocuk olumsuz bir davran›fl sergiledi¤inde ise onun hofluna
gitmeyecek ama ayn› zamanda ona fiziksel veya duygusal aç›dan zarar vermeye-
cek disiplin yöntemleri seçmek önemlidir.
146 Psikolojiye Girifl
Mizaç
Mizaç: Bebekli¤in çok erken Sosyal geliflime etki eden içsel unsurlar›n bafl›nda mizaç gelir. Mizaç, bebekli¤in er-
dönemlerinden itibaren ken dönemlerinde de gözlemlenebilen, duygu, davran›fl ve dikkat süreçlerindeki bi-
gözlenebilen, duygu,
davran›fl ve dikkat reysel farkl›l›klar› anlat›r. Mizaç özellikleri çevreye göre bir miktar de¤iflebilmekle
süreçlerindeki biyolojik birlikte, esas olarak biyolojik kökenlidir (Rothbart ve Bates, 1998). Yak›nlaflma/çe-
kökenli bireysel
farkl›l›klard›r. kingenlik, uyumluluk, tepkilerin yo¤unlu¤u, dikkat süresi, ritmiklik (biyolojik dü-
zenlilik), uyar›lma efli¤i ve aktivite düzeyi mizaç özelliklerinden sadece baz›lar›d›r
(Thomas ve Chess, 1977). Mizaç çal›flmalar›n›n bafllad›¤› ilk y›llarda, çocuklar bu
özelliklerine göre, kolay, zor ve yavafl al›flan olmak üzere üç grupta s›n›fland›r›lm›fl-
t›r (Thomas ve Chess, 1977). Uyku ve beslenme düzenlerinde problem olmayan, de-
¤iflikliklere uyum gösterebilen, sakin huylu çocuklar “kolay mizaçl›” olarak tan›m-
lanm›flt›r. “Zor mizaçl›” çocuklar, düzensiz uyku ve beslenme al›flkanl›klar›na sahip,
yenili¤e ve de¤iflikli¤e kolay uyum gösteremeyen, negatif duygu durumu (örn. k›z-
g›nl›k, h›rç›nl›k) kuvvetli olan çocuklard›r. “Yavafl al›flan” çocuklar ise yenili¤e ve
de¤iflikli¤e uyumda iki uç nokta aras›nda yer alan, zor çocuklara göre daha az olum-
Olumsuz Tepkisellik: suz tepki veren, az hareketli ve zaman zaman h›rç›n olabilen çocuklard›r.
K›zg›nl›k, a¤lama, s›zlanma Pek çok mizaç özelli¤ine tek tek bakmak yerine, çocuklar› mizaçlar›na göre bu
ve m›zm›zlanma gibi yüksek
yo¤unluktaki tepkileri içeren flekilde ay›rmak daha pratik görünse de bu tarz bir s›n›fland›rma özellikle “zor”
mizaç özelli¤i. Mizac›n olarak adland›r›lan çocuklar için olumsuz sonuçlar getirebilmektedir. “Zor” s›fat›y-
duygu düzenlemeye dair
boyutu. la etiketlenen çocuk, kendine dair olumsuz alg› gelifltirebilmekte, bu da çocu¤un
kendinden beklentilerini olumsuz flekilde etkileyerek çeflitli davran›fl sorunlar›na
S›cakkanl›l›k-Çekingenlik:
yol açabilmektedir. Böyle bir etiketleme, di¤er insanlar›n da çocuktan beklentile-
Yeni durum ve insanlara rini ve ona yönelik tutum ve davran›fllar›n› istenmeyen yönde etkileyebilecektir.
yaklaflma ya da uzaklaflma Mizaç özelliklerinin tümünü ayr› ayr› ele alman›n güçlü¤ü, s›n›fland›rma yap-
davran›fllar›n› içeren mizaç
özelli¤i. Mizac›n davran›fl man›n ise belirgin sak›ncalar›, araflt›rmac›lar› yeni bir yaklafl›m aray›fl›na itmifltir.
düzenlemeye dair boyutu. Bugün en kabul gören yaklafl›m çocuklar›n de¤il, mizaç özelliklerinin boyutlara
Sebatkârl›k: Bir ifle uzun ayr›larak incelenmesi gerekti¤idir. Buna göre çocuk mizac› üç temel boyutta ince-
süre dikkatini lenebilir: (a) Olumsuz tepkisellik; k›zg›nl›k, a¤lama, s›zlanma ve m›zm›zlanma
yo¤unlaflt›rabilme
kapasitesi ve ifli gibi yüksek yo¤unluktaki tepkileri, (b) S›cakkanl›l›k-çekingenlik; yeni durum
tamamlay›ncaya kadar ve insanlara yaklaflma ya da tersine uzaklaflma e¤ilimini, (c) Sebatkârl›k; bir ifle
üzerinde çal›flmaya devam
etme e¤ilimini içeren mizaç
uzun süre dikkatini yo¤unlaflt›rabilme kapasitesini ve ifli tamamlay›ncaya kadar
özelli¤i. Mizac›n dikkat üzerinde çal›flmaya devam etme e¤ilimini (Sanson, Hemphill, Yagmurlu ve
düzenlemeye dair boyutu. McClowry, 2011) anlat›r. Bu üç boyut s›ras›yla, mizac›n duygu, davran›fl ve dikkat
süreçleriyle iliflkilidir.
Resim 5.5
Yüksek seviyede
olumsuz tepkisellik
gösteren bir bebek
Kaynak: http://www.kidspot.com.au/Baby-development-Social-and-emotional-Separation-anxiety-
tips+5253+461+article.htm web sitesinden 18.05.2012 tarihinde al›nm›flt›r.
SIRA S‹ZDE Günümüz psikoloji literatürü mizac› hangi temel boyutlarda incelemektedir? ‹simlerini
SIRA S‹ZDE
6 belirtiniz ve aç›klay›n›z.
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
5. Ünite - Çocuklukta Sosyal Geliflim 147
Bu mizaç boyutlar›, baflta sosyal ve duygusal geliflim olmak üzere, çocuk geli-
fliminin pek çok farkl› alan›yla ba¤lant› göstermektedir. Olumsuz tepkisellik düze-
yi düflük olan, daha az sinirlenen çocuklar, duygu ve davran›fllar›n› daha iyi kon-
trol edebilen ve sosyal becerisi daha yüksek olan çocuklard›r (Eisenberg ve Fabes,
1998). ‹çinde sosyallik ve utangaç olma gibi özellikleri bar›nd›ran ‘s›cakkanl›l›k-
çekingenlik’ mizaç boyutu da olumlu sosyal davran›fllarla yak›ndan iliflkilidir (Ya¤-
murlu, Köymen ve Sanson, 2005). S›cakkanl› çocuklar, yard›mlaflma ve paylaflma
gibi davran›fllar› çekingen mizaçl› çocuklara göre daha çok göstermektedir. Orta-
m›n ve kiflilerin yeni olmas› s›cakkanl› çocuklar›n olumlu sosyal davran›fl düzeyini
pek etkilemezken çekingen ve ürkek mizaçl› çocuklar, benzer davran›fllar› daha
çok tan›d›k çevrelerde ve ancak kendilerinden talep edildi¤inde göstermektedir.
Dikkat süreçlerindeki mizaç farkl›l›klar› da olumlu sosyal davran›fllar üzerinde be-
lirleyicidir. Dikkatini daha uzun süre yo¤unlaflt›rabilen çocuklar, sosyal ortamdaki
ipuçlar›n› daha iyi yakalayabilmekte ve dolay›s›yla yard›m ve paylaflma gerektiren
durumlar› daha h›zl› ve do¤ru alg›layabilmektedir (Eisenberg ve ark., 1998). Olum-
lu sosyal davran›fllar›n yan› s›ra, sosyal ve duygusal geliflim alanlar›ndaki istenme-
yen sonuçlar da çocu¤un mizaç özellikleriyle iliflkilidir. Bir örnek vermek gerekir-
se olumsuz tepkisellik (kolay sinirlenme vb.) ve dikkatini yo¤unlaflt›rmada güçlük,
sald›rganl›k gibi anti-sosyal davran›fl problemleri için risk faktörü olan mizaç özel-
likleri olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r (Sanson ve ark., 2011).
Ebeveynlerin çocuk yetifltirme tutumlar›n›n ve çocu¤un mizac›n›n sosyal gelifli-
me etkileri birbirlerinden tümüyle ba¤›ms›z de¤ildir. Çocuk yetifltirme ve mizac›n
etkileflimi de sosyal geliflimde önemli rol oynamaktad›r. Araflt›rmalar, benzer miza-
ca sahip ama anneleri farkl› çocuk yetifltirme tutumlar› gösteren çocuklar›n sosyal
davran›fllar›nda belirgin farkl›l›klar oldu¤una iflaret etmifltir. Örne¤in, annesi ceza-
land›rma davran›fl›n› s›k gösteren tepkisel mizaçl› bir çocuk, annesi aç›klama ya-
pan, bir davran›fl›n neden yap›lmamas› gerekti¤ini anlatan tepkisel mizaçl› bir di-
¤er çocuktan daha fazla davran›fl problemi gösterebilmektedir (Thomas, Chess ve
Birch, 1968). Aç›klay›c› ak›l yürütme davran›fl›n›n anne taraf›ndan seyrek kullan›l-
mas›, s›cakl›k ve flefkatin az olmas›, özellikle tepkisel mizaçl› çocuklar›n geliflimi
için tehlike oluflturmaktad›r. Benzer flekilde, hareketli ve d›fladönük mizaç tek ba-
fl›na de¤il ama ebeveynin fiziksel cezas› ile birleflti¤inde çocukta davran›flsal prob-
lemlere yol açmaktad›r. Ebeveyn, ayn› derecede hareketli ve d›fladönük bir çocuk
için, onun enerjisine uygun, olumlu bir disiplin yöntemi kulland›¤›nda ise çocu¤un
sosyal uyumu artmaktad›r.
Buradaki mesele, zorlay›c› olabilen mizaç özelliklerinin, baz› olumsuz ebeveyn
davran›fllar› ile birlikte görülme olas›l›¤›n›n yüksek olmas› durumudur. Bu durum
flöyle aç›klanabilir: Belirli mizaç özellikleri olan çocuklar›n, örne¤in tepkiselli¤i
yüksek çocuklar›n anne-babalar› ceza kullanmaya, di¤er mizaç özelliklerine sahip,
örne¤in daha az a¤layan çocuklar›n anne-babalar›ndan daha e¤ilimlidirler. Bunun
sebepleri çeflitli olabilir: Anne ve çocuk paylaflt›klar› kal›t›msal özellikler sebebiy-
le benzer düzeyde “k›zg›n” ve tepkisel olabilirler. Veya anne ve çocuk, paylaflt›k-
lar› çevrenin zor koflullar› sebebiyle bu özellikleri gösteriyor olabilirler. Bir di¤er
anlat›mla, aile ortam›ndaki olumsuz koflullar çocu¤un daha tepkisel, daha hassas
veya hareketli olmas›na sebep olurken annenin de stresini yükselterek fliddet kul-
lanmas›n› art›r›yor olabilir. Benzer flekilde, çocu¤un zorlay›c› mizaç özellikleri, an-
nenin fiziksel yöntemlere baflvurma ihtimalini art›rabilirken annenin erken dönem-
lerden itibaren fiziksel ceza kullan›yor olmas›, çocu¤un tepkiselli¤ini ve olumsuz
duygulan›mlar›n› daha da kuvvetlendiriyor olabilir. Her durumda, çocuk ve ebe-
148 Psikolojiye Girifl
BA⁄LANMA
Ba¤lanma kifliye de¤il iliflkiye dair bir özelliktir. Bu anlat›mdan yola ç›k›nca, kifli-
nin farkl› insanlarla olan iliflkilerindeki ba¤lanmalar›n›n, farkl› niteliklerde olabile-
ce¤i anlafl›lmaktad›r. Araflt›rmalar anne-çocuk ve baba-çocuk aras›ndaki ba¤lanma-
lar›n, farkl› özelli¤e sahip olabilece¤ini ortaya koymaktad›r (van IJzendoorn ve de
Wolff, 1997). Yine de çocu¤un anneyle olan ba¤lanma iliflkisi, genel olarak di¤er
iliflkilerindeki ba¤lanmalar ile daha benzer nitelik göstermektedir (Rosen ve Roth-
baum, 1993). Bir baflka deyiflle, çocu¤un anneyle aras›nda güvenli bir ba¤lanma
iliflkisi varsa çocu¤un di¤er kiflilerle olan iliflkilerinde de güvenli ba¤lanma göz-
lemlenme ihtimali daha yüksektir. Anne-çocuk aras›ndaki ba¤lanma, çocu¤un
farkl› alanlardaki geliflimiyle de büyük ölçüde ba¤lant›l›d›r. Tüm bu sebeplerle, ge-
liflim psikolojisi literatürünün en çok odakland›¤› ba¤lanma iliflkisi anne ile çocuk
aras›nda oland›r. Duygusal ba¤ niteli¤indeki bu iliflki güvenli, kaç›nan ve kayg›l›-
karars›z olmak üzere üç temel tipte incelenirken (Ainsworth, Blehar, Waters ve
Wall, 1978), sonraki y›llarda bu s›n›fland›rmaya da¤›n›k ba¤lanma türü de eklen-
mifltir (Main ve Solomon, 1986).
Anne-çocuk ba¤lanma iliflkisini araflt›ran çal›flmalar›n önemli bir bölümü, anne-
nin çocuk yetifltirme davran›fllar›n› incelemekte ve anne ile çocuk aras›ndaki ba¤-
lanman›n niteli¤ini, sadece annenin özelliklerine bakarak anlamaya çal›flmaktad›r.
Ne var ki ba¤lanman›n bir iliflki özelli¤i olmas›, annenin özelliklerinin yan› s›ra ço-
cu¤un özelliklerinin de irdelenmesini gerektirmektedir. Bunlar›n aras›nda mizaç
yine dikkat çekicidir. Çocu¤un mizaç özellikleri ile annenin davran›fllar› bebekli-
¤in ilk zamanlar›ndan itibaren yak›n iliflki içindedir ve bu iliflkideki uyum, çocu-
¤un pek çok alandaki geliflimini oldu¤u kadar ebeveyni ile olan ba¤lanma iliflkisi-
ni de belirgin flekilde etkilemektedir.
Ba¤lanma Kuram›nda irdelenen çocuk-ebeveyn ikilisi aras›ndaki ba¤lanma ilifl-
kisi, tipik olarak Yabanc› Ortam Testi (Strange Situation Test) ad› verilen çal›flma
yöntemiyle ölçülmüfltür (Ainsworth ve ark., 1978; Bowlby, 1969). K›saca anlatmak
gerekirse bu yöntemde, 1-2 yafl çocuklar› bir oyun odas›nda gözlemlenir; yaklafl›k
20 dakika boyunca çocuk, annesi ve/veya bir yabanc› (araflt›rmac›) ile oyun oda-
s›nda zaman geçirir. Anne ve yabanc› belirli aral›klarla odadan ç›karlar; çocuk bel-
li bir süre yabanc› ile odada yaln›z kal›r, belli bir süre ise tamamen kendi bafl›na-
d›r. Çocu¤un bu durumlara verdi¤i tepkiler (örn. oyuncaklarla oynama, annenin
yoklu¤u, odaya dönüflü ve yabanc›yla kalma s›ras›nda gösterdi¤i davran›fl ve duy-
gular) kaydedilir ve kodlan›r. Bu yöntem, anne ile çocuk aras›ndaki ba¤lanman›n
Güvenli Ba¤lanma: niteli¤inin gözlemlenmesine olanak verir. Güvenli ba¤lanma iliflkisinde çocuk,
Çocu¤un, annesini çevre ile annesini çevreyle olan iliflkisinde güven verici bir dayanak görür, güvenli bir liman
olan iliflkisinde güven verici
bir dayanak olarak olarak kullan›r. Annelerinin yoklu¤unda huzursuzluk ve s›k›nt› belirtileri gösteren
kulland›¤› ba¤lanma bu çocuklar, anneleriyle yeniden bir araya geldiklerinde k›sa sürede sakinleflerek
fleklidir.
çevrelerini keflfetmeye devam ederler. Bu tip ba¤lanmada anneler çocu¤un ihti-
yaçlar›yla ilgili, uyar›lar› (örn. çocu¤un a¤lamas›) ve çocu¤un özelliklerini fark et-
5. Ünite - Çocuklukta Sosyal Geliflim 149
A¤layan çocu¤una
s›cak ve duyarl› bir
flekilde tepki veren
bir anne
Di¤er bir yaklafl›m ise güvenli ve güvensiz ba¤lanma iliflki türlerinin asl›nda ço-
cu¤un mizaç özelliklerinin birer yans›mas› oldu¤unu savunmaktad›r (Campos, Bar-
rett, Lamb, Goldsmith ve Sternberg, 1983; Kagan, 1982). Bu görüfle göre, çocukla-
r›n yabanc› ortam testi s›ras›nda gösterdikleri davran›fllar, çocuk mizac›n›n kendi-
sinden baflka bir fley de¤ildir. Örne¤in, annesiyle güvensiz ve kaç›nan türde ba¤-
lanma iliflkisi oldu¤u söylenen bir çocu¤un, anne ile ayr›lma s›ras›nda çok fazla en-
diflelenmemesi ve yeniden bir araya gelme s›ras›nda kaç›nma davran›fllar› göster-
mesi, sakin mizac›n›n bir yans›mas›d›r. Benzer flekilde, kayg›l›-karars›z olarak s›n›f-
land›r›lan ba¤lanma türünde gözlemlenenin, asl›nda çocu¤un kolay endiflelenen,
duyarl› mizac› oldu¤u, buna karfl›l›k güvenli ba¤lanma iliflkisinde görülenin, orta
düzeyde endifle ve s›cakkanl›l›k e¤ilimi oldu¤u görüflü ortaya at›lm›flt›r. Ancak son-
raki y›llarda yap›lan daha kapsaml› araflt›rmalar, mizac›n ve ba¤lanma tarz›n›n
farkl› kavramlar oldu¤unu göstermifltir. Buna göre, ikili iliflkinin bir niteli¤i olan
ba¤lanma, bireysel davran›fl örüntüsü olan mizaca indirgenmemelidir.
Ba¤lanma literatüründeki bu kavramsal tart›flmalar›n bugün vard›¤› nokta, ebe-
veynin s›cakl›k ve duyarl›l›¤›n›n, çocu¤un özellik ve ihtiyaçlar›na cevap verme ko-
nusunda hassas ve tutarl› davran›fllar›n›n, güvenli ba¤lanma iliflkisi için gerekli ze-
mini oluflturdu¤udur (Kochanska, 1998). Ebeveynin duyarl›l›¤› düflük ve disiplin
davran›fllar› olumsuz ise çocukla ba¤lanma iliflkisi güvensiz olmaktad›r. Mizaç ise
güvensiz ba¤lanman›n tipleri aras›ndaki farkl›l›¤› aç›klamada devreye girmektedir.
Ebeveyni duyars›z çocuklardan ürkek/korkulu mizaca sahip olanlar kayg›l›-karar-
s›z tipte ba¤lanma, ürkeklik/korku düzeyi düflük çocuklar ise kaç›nan tipte ba¤-
lanma göstermektedirler.
Ba¤lanmaya dair ç›kar›mlar› olan ve kabul gören bir di¤er yaklafl›m da Ay›r›c›
Yatk›nl›k (Differential Susceptibility) sav›d›r (Belsky, Bakermans-Kranenburg ve
Ay›r›c› Yatk›nl›k: Riskli van IJzendoorn, 2007; Belsky, 2011). Ay›r›c› Yatk›nl›k sav›na göre, riskli olarak
olarak tan›mlanacak baz›
mizaç özelliklerine sahip görülebilecek baz› mizaç özelliklerine sahip çocuklar, çevreden gelen hem olum-
çocuklar›n, çevreden gelen lu hem de olumsuz etkilere çok aç›kt›r. Riskli özellikler, tepkisel, ürkek/korkulu,
hem olumlu hem de olumsuz
etkilere di¤er çocuklardan k›r›lgan olma veya DRD4 genetik alelleri tafl›ma fleklinde tan›mlanm›flt›r (Belsky ve
daha fazla aç›k olduklar›n›, ark., 2007). Ay›r›c› Yatk›nl›k sav›na göre, yüksek düzeyde duygusal tepkisellik gös-
bu çevresel etkilerden daha
çok etkilendiklerini savunan
teren bir çocuk, ortalama düzeyde duygusal tepkisellik gösteren bir çocukla karfl›-
yaklafl›m. laflt›r›ld›¤›nda, olumsuz ana-babal›k davran›fllar›ndan (örn. duyars›zl›k ve güç gös-
terimi) daha çok ve negatif yönde etkilenir. Ancak ayn› çocuk, mizac›n›n getirdi¤i
afl›r› duyarl›l›¤a ba¤l› olarak olumlu ana-babal›k davran›fllar›ndan ve destekleyici
bir çevreden de di¤er akranlar›na göre daha fazla yarar sa¤layacakt›r. Bu yaklafl›-
ma göre, çocu¤un duygusal tepkiselli¤i onu çevrenin her türlü etkisine daha aç›k
hâle getirir ve bu çocuk, ebeveynin pozitif tutumlar›yla desteklendi¤inde en az di-
¤er çocuklar kadar istenilen, ideal geliflim özelliklerini gösterir. Ay›r›c› Yatk›nl›k sa-
v›, “zor” olarak tan›mlanan mizaç özelliklerinin asl›nda birer risk unsuru olmad›¤›-
n› belirtmekle kalmay›p ayn› zamanda koruyucu nitelikte olabildiklerine iflaret et-
mektedir. Bu koruyucu olma özelli¤i flüphesiz ancak çevre özelliklerinin çok olum-
lu olmas› durumunda söz konusudur. Çevrenin özellikleri bu çocuklar için kritik-
tir; keza her türlü çevre etkilerini almaya di¤er çocuklardan çok daha yatk›n bir ya-
p›ya sahiptirler.
Ay›r›c› Yatk›nl›k sav›n› destekleyen pek çok araflt›rma bulgusu vard›r. Bu bul-
gulardan biri, yüksek düzeyde ürkek mizaca sahip çocuklar›n, anneleriyle duyarl›
ve s›cak etkileflim içeren olumlu bir iliflki içinde olduklar›nda h›zl› vicdan geliflimi
gösterdiklerini ortaya koymufltur. Buna karfl›l›k, yüksek düzeyde ürkek mizaçl› ço-
cuklar, annelerinin ceza ve güç gösterimini az kullanmas› durumunda bile, vicdan
5. Ünite - Çocuklukta Sosyal Geliflim 151
N N
SIRAartmas›
iliflkiler gelifltirmelerinin kolaylaflt›r›lmas›, sosyal yetkinliklerinin S‹ZDE ve davra- SIRA S‹ZDE
n›fl sorunlar›n›n önlenmesidir (Diamond, Barnett, Thomas ve Munro, 2007;
McClowry, Snow ve Tamis-LeMonda, 2005).
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Çocuklar›n kendilerine has do¤alar›n› anlamada ve onlar›n sa¤l›kl› geliflimi için
en uygun koflullar› sa¤lamada anne-babalara önemli görevler düflmektedir. Çocuk-
lar›n, mizaçlar›na iliflkin verdikleri ipuçlar›n› de¤erlendirme konusunda
K ‹ T A P
aileleri bil- K ‹ T A P
gilendirmek ve uygun ana-babal›k davran›fllar› konusunda onlara yol göstermek
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
152 Psikolojiye Girifl
D Ü fi Ü N E L ‹ M Sonuç D Ü fi Ü N E L ‹ M
Toplumlar›n uyum ve bar›fl içinde yaflamalar›nda bebeklikten bafllayan sosyal ge-
S O R U liflimin büyük
S Oönemi
R U vard›r. Bunun ay›rd›nda olan araflt›rmac›lar, çocuklukta sos-
yal geliflime dair kuramlar ve kapsaml› araflt›rmalar ile bilgimizi daha ileriye götür-
meyi hedeflemektedir. Sosyal geliflim çok boyutlu, içeri¤i çok zengin ve geliflimin
D‹KKAT D‹KKAT
di¤er alanlar› gibi karmafl›k ve çok ilginç bir konudur. Gelifltirilen yeni model ve
kuramlarla ve yap›lan yeni bilimsel araflt›rmalarla bu konudaki bilgimiz daha da
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
ilerlemektedir.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
5. Ünite - Çocuklukta Sosyal Geliflim 153
Özet
N
A M A Ç
Sosyal geliflimde önemli olan sosyal davran›fllar› Sosyal geliflimle iliflkili olan bir di¤er psikanalitik
1 s›ralamak. temelli kuram Erikson’›n psikososyal geliflim ku-
Olumlu sosyal davran›fl, empati ve anti-sosyal ram›d›r. Erikson, insan gelifliminde biyolojinin
davran›fl, sosyal geliflim literatüründe incelenen öneminden ziyade sosyokültürel belirleyicilere
en temel kavramlard›r. Olumlu sosyal davran›fl- daha fazla vurgu yapar. Erikson’a göre insanlar
lar, bir baflkas›n›n iyili¤i için yap›lan yard›m et- yaflamlar› boyunca sekiz geliflimsel dönemden
me, paylaflma ve teselli etme gibi yararl› davra- geçmekte ve bu dönemlerin her birinde döneme
n›fllard›r. Olumlu sosyal davran›fllar›n sergilen- has psikososyal krizler yaflamaktad›rlar. Sa¤l›kl›
mesinde empati (eflduyum) büyük rol oynar. Em- sosyal geliflim, sadece çocuklu¤un ilk y›llar›nda
pati, bir baflkas›n›n duygusal durumunu ve yafla- de¤il, tüm yaflam boyunca bu krizlerin sa¤l›kl›
d›¤› hissi anlay›p, ayn› veya benzer duyguyu ki- biçimde çözümlenmesi ile olur.
flinin bizzat kendisinin de yaflamas› anlam›na ge- Davran›flç›l›k ya da ö¤renmeci yaklafl›ma göre,
lir. Sald›rgan davran›fllar, baflkalar›na veya onla- geliflim dönemler halinde olmaz. Tersine, geli-
ra ait eflyalara zarar vermeyi amaçlayan hareket- flim süreklili¤i olan bir süreçtir ve bireyin maruz
ler olarak tan›mlan›r. Bunlar baflkalar›na vurma, kald›¤› çevreye göre farkl› yönlerde gerçeklefle-
yumruk atma gibi fiziksel davran›fl fleklinde ola- bilir. Watson’a göre bebekler belli e¤ilimlerle
bilece¤i gibi (fiziksel sald›rganl›k), ba¤›rma ve (örn. mizaç) do¤mazlar; gelifltirdikleri davran›fl-
küfretme gibi sözel formda (sözel sald›rganl›k) lar sosyal deneyimlerinin sonucudur. B. F. Skin-
veya baflkas›n›n arkas›ndan konuflma, lakap tak- ner, geliflimin, davran›fl› takip eden pekifltireç ve
ma, d›fllanmas›n› sa¤lama gibi iliflkisel formda da cezalarla edimsel koflullanma sonucu pasif ola-
olabilir (iliflkisel sald›rganl›k). rak flekillenen bir süreç oldu¤unu savunmufltur.
N
Sosyal ö¤renme kuram›na göre ise davran›fl geli-
AM A Ç
Sosyal geliflime dair temel kuramsal yaklafl›mlar› flimi için pekifltireç veya cezan›n do¤rudan al›n-
2 özetlemek. mas›na gerek yoktur. Bandura, sosyal ö¤renme
Her bir sosyal geliflim kuram›, odakland›¤› alana kuram›nda, çocuklar›n çevreyi gözleyerek bilgiyi
(örn. geliflim ç›kt›lar›, kavramlar) dair süreçleri ifllediklerini, modellemenin ve taklidin sosyal ge-
ve mekanizmalar› aç›klamay› hedeflemekte, sos- liflimde önemli süreçler oldu¤unu önermifltir.
yal davran›fl› de¤iflik yönleriyle analiz ederek Piaget’nin biliflsel geliflim kuram›na göre zihinsel
farkl› birer çerçeve sunmakt›r. aktivite çocu¤un çevreye uyum sa¤lad›¤› temel
Sosyal geliflimi anlamada önemli etkisi olan psi- bir yaflam fonksiyonudur. Piaget tan›mlad›¤› ge-
kanalitik yaklafl›m›n belli bafll› kuramc›lar›ndan liflim dönemlerinin genetik koda ba¤l› olmad›¤›-
ikisi S. Freud ve Erik H. Erikson’d›r. Klasik psika- n› ancak biyolojik e¤ilimlere ba¤l› bir süreç için-
nalizin kurucusu kabul edilen Freud, gelifltirdi¤i de çocuk taraf›ndan yap›land›r›ld›¤›na inan›r. Ço-
psikoseksüel geliflim kuram›nda, insanlar›n do- cuk daha karmafl›k biliflsel yap›lar› organize ede-
¤ufltan getirdikleri cinsellik ve sald›rganl›k içgü- rek aktif bir yap›land›rma süreci içinde geliflir.
düleriyle yönetildi¤ini ve sa¤l›kl› geliflim için bu Piaget çocuklar›n sosyal dünyaya ve ahlaka ait
güdülerin mutlaka yeterli düzeyde doyurulmas› bilgileri di¤erleriyle, özellikle akranlar›yla etkile-
gerekti¤ini savunur. Freud, tan›mlad›¤› befl psi- flerek yap›land›rd›¤›n› vurgular.
kososyal geliflim döneminde, kiflili¤in üç temel Etolojik kuram, davran›fl›n biyolojisini vurgular,
yap›s› olan id, ego ve süperegonun ortaya ç›kt›- organizman›n hayatta kalma mekanizmalar›n› çev-
¤›n› ve entegre olduklar›n› söyler. Freud’a göre, reyle ba¤lant›l› olarak ele al›r ve geliflimde hassas
ilk befl-alt› y›ldaki geliflim ilerisi için belirleyici dönemlerin önemine vurgu yapar. Bowlby kura-
olacak kadar önemlidir ve bu erken dönemdeki m›n önde gelen isimlerindendir ve ilk y›llarda an-
ebeveyn-çocuk iliflkisi geliflim için kritik bir role ne-çocuk aras›ndaki ba¤lanma iliflkisinin çocu¤un
sahiptir. geliflimi için kritik oldu¤unu önererek literatüre
çok incelenen, önemli bir kavram kazand›rm›flt›r.
154 Psikolojiye Girifl
Bronfenbrenner’in ekolojik sistemler kuram›na cuk mizac› aras›ndaki etkileflim, sosyal davran›fl-
göre geliflim, de¤iflen çevre ile de¤iflen birey ara- lar›n gelifliminde çok önemlidir. Örne¤in çok ha-
s›ndaki sürekli dönüflümün ürünüdür. Geliflim reketli ve d›fladönük mizaç tek bafl›na de¤il ama
birbirleriyle etkileflen sistemler (mikrosistem, me- ebeveynin fiziksel cezas› ile birleflti¤inde davra-
zosistem, eksosistem, makrosistem, kronosistem) n›flsal problemlere yol açabilmekte, ayn› mizaç
içinde gerçekleflir. Sonraki y›llarda çocu¤a dair olumlu çocuk yetifltirme tutumlar›yla bir araya
özelliklere (örn. mizaca) daha çok yer vererek geldi¤inde çocu¤un sosyal uyumu artmaktad›r.
N
revize edilen ve biyoekolojik model ismini alan
bu yaklafl›mda, çocu¤un en çok zaman geçirdi¤i Ba¤lanma, mizaç ve çocuk yetifltirme aras›nda-
A M A Ç
temel sosyal çevrelerden (aile, okul) bafllayarak 4 ki iliflkileri aç›klamak.
kültürel de¤erler ve inanç sistemleri gibi daha Anne-çocuk aras›ndaki ba¤lanma, çocu¤un sos-
soyut çevresel unsurlara kadar tüm ekolojiler ara- yal gelifliminde önemli bulunan bir olgudur. Duy-
s›ndaki etkileflimler tan›mlanmaktad›r. gusal ba¤ niteli¤indeki bu iliflki, güvenli ve gü-
N
vensiz olarak iki formda ele al›n›r. Güvensiz ba¤-
Sosyal davran›fllara etki eden çevresel ve içsel un- lanma, kaç›nan, kayg›l›-karars›z ve da¤›n›k ba¤-
A M A Ç
Kendimizi S›nayal›m
1. Erik Erikson’›n kuram› afla¤›dakilerden hangisini 5. Ekolojik kuram›n en güçlü yan›, sundu¤u kuramsal
vurgular? çerçevede:
a. Tekrar tekrar cinsel enerji çat›flmalar›n›n çözüm- a. Geliflimde biyolojik etkileri kapsaml› flekilde
lenmesini aç›klamas›
b. Hayat›m›zda belli yafllardaki spesifik çat›flmalar- b. Geliflimde çevresel etkileri kapsaml› flekilde
la bafla ç›kmadaki baflar›y› aç›klamas›
c. Olgunlaflt›kça çocuklar›n düflüncelerindeki de- c. Biliflsel gelifliminde çocu¤un aktif rolünü
¤iflimleri aç›klamas›
d. Çeflitli biyolojik olgunlaflma dönemlerindeki has- d. Duygusal geliflimde anne-çocuk iliflkisinin rolü-
sas dönemlerin etkilerini nü aç›klamas›
e. Davran›fllar›n sonuçlar›na bakarak ö¤renmenin e. Geliflimde içgüdülerin önemini vurgulamas›
gerçekleflti¤ini
6. Ainsworth’ün “yabanc› ortam testi”ne göre, ço-
2. Bandura’n›n sosyal ö¤renme kuram›na göre geliflimi cuk-ebeveyn ikilisi aras›ndaki ba¤lanma iliflkisi nas›l
karfl›l›kl› etkileyen üç faktör nelerdir? grupland›r›lmaktad›r?
a. Birey, gen ve çevresel faktörler a. Kaç›nan, güvenli veya kayg›l›-karars›z ba¤lanma
b. Ceza, ödül ve pekifltireç b. Güvensiz, güvenli veya afl›r› ba¤lanma
c. Çocuk, aile ve kültür c. Ba¤lanma öncesi, anlafl›l›r ba¤lanma veya karfl›-
d. Bilifl, ödül ve gözlem l›kl› ba¤lanma
e. Ba¤lanma, çevre ve mizaç d. Ba¤›ms›z, güvenli veya kayg›l›-karars›z ba¤lanma
e. Da¤›n›k, düzenli veya karars›z ba¤lanma
3. Bronfenbrenner’in ekolojk sistemler kuram›na göre
bir anaokulu çocu¤unun oyun arkadafllar› onun hangi 7. Çocuklar›n sosyal gelifliminde belirleyici rolü olan
siteminin bir parças›d›r? çocuk yetifltirme davran›fllar›ndan hangisi çocukta is-
a. Mikrosistem tenmeyen davran›fl›, do¤urdu¤u sonuçlar› anlatarak de-
b. Makrosistem ¤ifltirmeyi amaçlamaktad›r?
c. Mezosistem a. Model alma
d. Eksosistem b. Aç›klay›c› ak›l yürütme
e. Kronosistem c. Ödül ve ceza
d. Güç kullan›m›
4. Bir aile, 8 yafl›ndaki çocuklar› ne zaman ödevini bi- e. Ba¤lanma
tirse ona sevdi¤i bir çikolata vermekte, e¤er yeteri kadar
ders çal›flmazsa onun sevdi¤i çizgi filimi izlemesine izin 8. Mizac›n duygu, davran›fl ve dikkat süreçleriyle iliflki-
vermemektedir. Bu aile hangi yaklafl›m› kullanmaktad›r? li olan üç boyutu nelerdir?
a. Biyolojik-olgunlaflma yaklafl›m› a. Olumsuz tepkisellik, yavafl al›flan ve güvenli
b. Sosyobiliflsel yaklafl›m b. Kolay, zor ve yavafl al›flan
c. Biliflsel yap›salc› yaklafl›m› c. Sebatkârl›k, s›cakkanl›l›k-çekingenlik ve olum-
d. Davran›flç› yaklafl›m suz tepkisellik
e. Sosyoduygusal yaklafl›m d. S›cakkanl›l›k-çekingenlik, kaç›nan ve kolay
e. Yavafl al›flan, güvensiz ve sebatkârl›k
156 Psikolojiye Girifl
S›ra Sizde 2
‹çsellefltirme, kiflinin toplumsal de¤er ve davran›fllar›
benimsenmesi ve kendisininmifl gibi kabul etmesi süre-
cidir. S. Freud’a göre süperego’nun geliflimi içsellefltir-
me ile ilgilidir. Süperego, çocu¤un hareketlerine rehber
olan ahlak kurallar›ndan oluflur ve gerçek anlamda bir
içsel denetçidir. Süperego’nun geliflimiyle, çocuk ebe-
veynlerinin ahlaki standart ve de¤erlerini içsellefltirir.
‹çsellefltirme süreci tamamland›¤›nda, çocuk do¤ru-yan-
l›fl aras›ndaki farklar› kendili¤inden bilir ve gerekli ah-
laki davran›fllar› bir yetiflkinin gözetiminde olmadan da
gösterir hale gelir. Çocuk, ihlal davran›fllar›n›n fark›na
5. Ünite - Çocuklukta Sosyal Geliflim 157
kendili¤inden var›r ve etik olmayan hareketlerinden çocuklar›n daha çok olumlu sosyal davran›fl gösterme-
vicdan› sebebiyle kaç›n›r. Özetle, içsellefltirme süreci leriyle ba¤lant›l›d›r. Anne-babalar›n ödül ve ceza verme
süperego’nun geliflimi ile iliflkilidir. davran›fllar›n› kullanmalar› çocuklar›n sosyal geliflimini
etkileyen davran›fllar aras›ndad›r. Örne¤in, sosyal ödül-
S›ra Sizde 3 ler, özellikle kiflilik özelliklerine yönelik at›flar (“Sen
Erikson taraf›ndan gelifltirilen Psikososyal Geliflim Ku- çok yard›msever, çok iyi kalpli bir çocuksun.”), çocuk-
ram› ile Freud taraf›ndan gelifltirilen Psikoseksüel Geli- ta olumlu benlik alg›s›n› güçlendirmekte ve böylelikle
flim Kuram› birbirinden afla¤›daki noktalarda farkl›lafl- uyumlu davran›fllar›n› art›r›c› etki yapmaktad›r. Madde-
maktad›r: sel ödüller ise olumlu sosyal davran›fllar› k›sa vadede
1) Erikson (1963) çocu¤un, pasif biyolojik dürtülerin art›rabilmekle birlikte, çocu¤un yapt›¤› davran›fl› d›flsal
esiri olan ve ebeveynleri taraf›ndan flekillendirilen bir bir nedene ba¤lamas›na sebep olmakta ve uzun vade-
varl›k de¤il, çevresine nas›l uyum sa¤layaca¤›n› araflt›- de çocu¤un sadece iyi bir maddesel ödül alabilece¤i
ran, merakl›, aktif bir araflt›rmac› oldu¤unu savunur. durumlarda olumlu davran›fl göstermesine yol açabil-
2) Freud’a göre Erikson cinsel dürtülere daha az, kültü- mektedir. Ebeveynlerin güç kullan›m› ise çocu¤un
rel etkilere daha fazla vurgu yapar. Geliflimi, içsel dür- olumlu sosyal davran›fllar› daha az göstermesine ve flid-
tüler ve d›flsal (kültürel-sosyal) talepler aras›ndaki etki- dete ve davran›flsal problemlere daha fazla yatk›n ol-
leflimin bir sonucu olarak görür. mas›na yol açmaktad›r. Tüm bunlar ebeveyn davran›fl-
3) Erikson’a göre geliflim tüm yaflam boyu devam eder. lar›n›n çocu¤un sosyal gelifliminde ne kadar önemli ol-
Erikson, insan›n yaflam› boyunca sekiz temel kriz ya da du¤unu göstermektedir.
çat›flmadan geçti¤ine inanmaktad›r.
S›ra Sizde 6
S›ra Sizde 4 Günümüz psikoloji literatürü, mizac› üç temel boyutta
Edimsel Ö¤renme Kuram›’nda çocu¤un davran›fllar›, incelemektedir: (a) Olumsuz tepkisellik; k›zg›nl›k, a¤la-
davran›fllar› takip eden cezalar ve ödüller taraf›ndan pa- ma, s›zlanma ve m›zm›zlanma gibi yüksek yo¤unlukta-
sif olarak flekillenmifl edimsel ö¤renme mekanizmalar› ki tepkileri, (b) S›cakkanl›l›k-çekingenlik; yeni durum
ile aç›klan›r. Edimsel koflullamada, kifli bir davran›flta ve insanlara yaklaflma ya da tersine uzaklaflma e¤ilimi-
bulunur ve bunun çevrede yaratt›¤› etki (olumlu veya ni, (c) Sebatkârl›k; bir ifle uzun süre dikkatini yo¤unlafl-
olumsuz) bireyin söz konusu davran›fl› daha sonra ne t›rabilme kapasitesini ve ifli tamamlay›ncaya kadar üze-
s›kl›kla gerçeklefltirece¤ine etki eder. Bir baflka deyiflle, rinde çal›flmaya devam etme e¤ilimini anlat›r. Bu üç
davran›fl sonuçlar› taraf›ndan kontrol edilir. Sosyal ö¤- boyut, s›ras›yla, mizac›n duygu, davran›fl ve dikkat sü-
renme kuram›nda ise bu pekifltireçlerin veya cezan›n sa- reçleriyle iliflkilidir.
dece d›flsal de¤il, içsel de olabilece¤i önerilir. Bu bak›fl,
davran›fl› kontrol etmek için d›flsal pekifltirme ve ceza- S›ra Sizde 7
n›n neden her zaman ifle yaramad›¤›n› aç›klamaktad›r. Ay›r›c› Yatk›nl›k sav›na göre, riskli olarak görülebilecek
baz› mizaç özelliklerine sahip çocuklar, çevreden gelen
S›ra Sizde 5 hem olumlu hem de olumsuz etkilere çok aç›kt›r. Bu
Özellikle okul öncesi dönemdeki sosyal geliflimde en sava göre, yüksek düzeyde duygusal tepkisellik göste-
belirleyici etkenin ebeveyn-çocuk iliflkisi oldu¤u düflü- ren bir çocuk, ortalama düzeyde duygusal tepkisellik
nülmektedir. Bu iliflkide ebeveynlerin çocuklar›na yö- gösteren bir çocukla karfl›laflt›r›ld›¤›nda, olumsuz ana-
nelik davran›fllar› önemlidir. Ebeveyn davran›fllar›ndan babal›k davran›fllar›ndan (örn. duyars›zl›k ve güç göste-
aç›klay›c› ak›l yürütmede ebeveyn çocu¤a yapt›¤› dav- rimi) daha çok ve kötü yönde etkilenir. Ancak ayn› ço-
ran›fllar hakk›nda sebep-sonuç iliflkilerini anlatarak ku- cuk, mizac›n›n getirdi¤i afl›r› duyarl›l›¤a ba¤l› olarak
rallar›n sebeplerini aç›klar. Bu davran›fl çocu¤un baflka- olumlu çevreden ve destekleyici ana-babal›k davran›fl-
lar›n›n bak›fl aç›s›n› ve davran›fl›n›n baflkalar› için do- lar›ndan da di¤er akranlar›na göre daha fazla yarar sa¤-
¤urdu¤u sonuçlar› anlamas›n› sa¤lar. Çocuklar›n sosyal layacakt›r. Bu durumda riskli oldu¤u düflünülebilen mi-
davran›fllar›n›n ayr›ca ebeveynlerini model alarak olufl- zaç özelliklerine sahip olan çocuklar›n daha olumlu
tu¤u da bulgular aras›ndad›r. Örne¤in, ev ortam›nda ana-babal›k davran›fllar› görmeleri bu davran›flsal prob-
yard›mlaflma, paylaflma, ifl birli¤i ve olumlu davran›flla- lemlerin oluflmas›n›n önüne geçecektir.
ra dair de¤erler gibi konularla ilgili çok konuflulmas› da
158 Psikolojiye Girifl
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
S›ra Sizde 8 Ainsworth, M., Blehar, M., Waters, E. ve Wall, S. (1978).
Anne-çocuk aras›ndaki ba¤lanma iliflkisi hem annenin Patterns of attachment. Hillsdale, NJ: Erlbaum.
çocuk yetifltirme davran›fllar›ndan hem de çocuklar›n Bandura, A. (1977). Social learning theory. Englewood
mizaç özelliklerinden etkilenmektedir. Çocu¤un mizaç Cliffs, NJ: Prentice-Hall.
özellikleri ile annenin davran›fllar› bebekli¤in ilk za- Bandura, A. (1978). The self system in reciprocal deter-
manlar›ndan itibaren yak›n iliflki içindedir. Çocu¤un minism. American Psychologist, 33, 344-358.
ihtiyaçlar›yla ilgili, uyar›lar› (örn. çocu¤un a¤lamas›) Belsky, J. (2011). The determinants of parenting in GxE
fark etme konusunda duyarl›, s›cak ve tutarl› olan an- perspective: A case of differential susceptibility? A. Bo-
nelerin çocuklar› ile ba¤lanma iliflkisi genellikle gü- oth, S.M. McHale ve N.S. Landale (Ed.) Biosocial foun-
venli ba¤lanma fleklindedir. Ebeveynin duyarl›l›¤› dü- dations of family processes. National symposium on fa-
flük ve disiplin davran›fllar› olumsuz ise çocukla ba¤- mily issues içinde (61-68). New York, NY: Springer.
lanma iliflkisi güvensiz olmaktad›r. Mizaç ise güvensiz Belsky, J., Bakermans-Kranenburg, M. ve van Ijzendo-
ba¤lanman›n tipleri aras›ndaki farkl›l›¤› aç›klamada orn, M. (2007). For better and for worse: Differential
devreye girmektedir. Ebeveyni duyars›z çocuklardan susceptibility to environmental influences. Current
ürkek/korkulu mizaca sahip olanlar kayg›l›-karars›z, Directions in Psychological Science, 16, 300-304.
ürkeklik/korku düzeyi düflük çocuklar ise kaç›nan tip- Bongers, I. L., Koot, H. M., Van Der Ende, J. ve Ver-
te ba¤lanma göstermektedirler. hulst, F. C. (2004). Developmental trajectories of ex-
ternalizing behaviors in childhood and adolescen-
ce. Child Development, 75, 1523-1537.
Bowlby, J. (1969). Attachment and loss: Vol. 1. Attach-
ment. New York, NY: Basic Books.
Bronfenbrenner, U. (1979). The ecology of human deve-
lopment: Experiments in nature and design. Cam-
bridge, MA: Harvard University Press.
Bronfenbrenner, U. ve Ceci, S. J. (1994). Nature-nurtu-
re reconceptualized in developmental perspective:
A bioecological model. Psychological Review, 101,
568-586.
Campos, J., Barrett, K., Lamb, M., Goldsmith, H. ve
Sternberg, C. (1983). Socioemotional development.
P. H. Mussen (Seri Ed.), M. Haith ve J. Campos (Ed.),
Handbook of child psychology: Vol. 2. Infancy and
developmental psychobiology içinde (783-916). New
York, NY: Wiley & Sons.
Coie, J.K. ve Dodge, K.A. (1998). Aggression and antiso-
cial behavior. W. Damon ve R. M. Lerner (Seri Ed.),
N. Eisenberg (Ed.), Handbook of child psychology:
Vol. 3. Social, emotional, and personality develop-
ment içinde (779-862). New York, NY: Wiley & Sons.
Crews, F. (1996). The verdict on Freud. Psychological
Science, 7, 63- 67.
de Schipper, J. C., Stolk, J. ve Schuengel, C. (2006). Pro-
fessional caretakers as attachment figures in day ca-
re centers for children with intellectual disability
and behavior problems. Research in Developmental
Disabilities, 27, 203-216.
5. Ünite - Çocuklukta Sosyal Geliflim 159
Diamond, A., Barnett, W. S., Thomas, J. ve Munro, S. Kagan, J. (1982). Psychological research on the human
(2007). Preschool program improves cognitive con- infant: An evaluative summary. New York, NY: W.
trol. Science, 318, 1387-1388. T. Grant Foundation.
Durkin, K. (1995). Developmental social psychology: Kochanska, G. (1998). Mother-child relationship, child
From infancy to old age. Cambridge, MA: Blackwell. fearfulness, and emerging attachment: A short-term
Eisenberg, N. ve Fabes, R. A. (1998). Prosocial develop- longitudinal study. Developmental Psychology, 34,
ment. W. Damon ve R. M. Lerner (Seri Ed.), N. Ei- 480-490.
senberg (Ed.), Handbook of child psychology: Vol. 3. Kochanska, G., Aksan, N. ve Joy, M. E. (2007). Chil-
Social, emotional, and personality development için- dren’s fearfulness as a moderator of parenting in
de (5. Ed.,701-778). New York, NY: Wiley & Sons. early socialization: Two longitudinal studies. Deve-
Eisenberg, N., Fabes, R.A. ve Spinrad, T.L. (2006). Pro- lopmental Psychology, 43, 222-237.
social development. W. Damon ve R.M. Lerner (Se- Küntay, A. C. ve Ahtam, B. (2004). Annelerin çocuklar›y-
ri Ed.), N. Eisenberg (Ed.), Handbook of child la geçmifl hakk›ndaki konuflmalar›n›n anne e¤itim
psychology: Vol. 3. Social, emotional, and persona- düzeyiyle iliflkisi. Türk Psikoloji Dergisi, 19, 19-31.
lity development içinde (6. Ed., 646-718). New York, Main, M. ve Solomon, J. (1986). Discovery of a new, in-
NY: Wiley & Sons. secure disorganized/disoriented attachment pattern.
Erikson, E. H. (1963). Childhood and society (2. Ed.). T.B. Brazelton ve M.W. Yogman (Ed.), Affective de-
New York, NY: Norton velopment in infancy içinde (95-124). Norwood, NJ:
Farrington, D. P. (1991). Childhood aggression and adult Ablex.
violence: Early precursors and later-life outcomes. McCord, J. (1996). Unintended consequences of pu-
D. J. Pepler ve K. H. Rubin (Ed.), The development nishment. Pediatrics, 98, 832-834.
and treatment of childhood aggression içinde (5- McClowry, S., Snow, D. L. ve Tamis-LeMonda, C. S.
25). New Jersey, NJ: Lawrence Erlbaum Associates. (2005). An evaluation of the effects of “INSIGHTS”
Fergusson, D. M., Horwood, L. J. ve Ridder, E. M. (2005). on the behavior of inner city primary school chil-
Show me the child at seven: The consequences of dren. Journal of Primary Prevention, 26, 567-584.
conduct problems in childhood for psychosocial Miner, J. L.ve Clarke-Stewart, K. A. (2008). Trajectories of
functioning in adulthood. Journal of Child Psycho- externalizing behavior from age 2 to age 9: Relations
logy and Psychiatry, 46, 837-849. with gender, temperament, ethnicity, parenting, and
Freud, S. (1910). The origin and development of psycho- rater. Developmental Psychology, 44, 771-786.
analysis. American Journal of Psychology, 21, 181-218. Nacak, M., Ya¤murlu, B., Durgel, E. ve van de Vijver, F.
Freud, S. (1933). New introductory lectures in psycho- (2011). Metropol ve Anadolu’da ebeveynlik: Bilifl ve
analysis. New York, NY: Norton. davran›fllarda flehrin ve e¤itim düzeyinin rolü. Türk
Gershoff, E. T. (2002). Parental corporal punishment Psikoloji Dergisi, 26, 85-100.
and associated child behaviors and experiences: A Parke, R. D., Simpkins, S. D., McDowell, D. J., Kim, M.,
meta-analytic and theoretical review. Psychological Killian, C., Dennis, J., Flyr, M. L., Wild, M. ve Rah,
Bulletin, 128, 539-576. Y. (2002). Relative contributions of families and pe-
Graziano, A. M., Hamblen, J. L. ve Plante, W. A. (1996). ers to children’s social development. P. K. Smith ve
Subabusive violence in childrearing in middle-class C. H. Hart (Ed.), Blackwell handbook of childhood
American families. Pediatrics, 98, 845-848. social development içinde (156-178). Oxford, UK:
Grusec, J. E., Davidov, M. ve Lundell, L. (2002). Prosocial Blackwell Publishing.
and helping behavior. P. K. Smith ve C. H. Hart (Ed.), Patterson, G. R., DeBaryshe, B. ve Ramsey, E. (1989). A
Blackwell handbook of childhood social development developmental perspective on antisocial behaviour.
içinde (457-474). Oxford, UK: Oxford Publishing. American Psychologist, 44, 329-335.
Hinshaw, S. P. (1992). Externalizing behavior problems Piaget, J. (1932). The moral judgment of the child. Glen-
and academic underachievement in childhood and coe, IL: Free Press.
adolescence: Casual relationships underlying mec- Piaget, J. (1952). The psychology of intelligence. San Die-
hanisms. Psychological Bulletin, 111, 127-155. go, CA: Harcourt, Brace.
160 Psikolojiye Girifl
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
Sosyal psikolojinin temel ilkelerini ve insanlar›n psikolojik ihtiyaçlar›na dair
N
bafll›ca varsay›mlar›n› belirtebilecek,
N
Sosyal biliflin ne oldu¤unu ve temel prensiplerini aç›klayabilecek,
N
Sosyal etkinin ne oldu¤unu ve türlerini ifade edebilecek,
N
Sald›rganl›k ve yard›m davran›fllar›n› artt›ran ve azaltan faktörleri aç›klayabilecek,
Önyarg› ve kökenlerini aç›klayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Sosyal Bilifl • ‹taat
• Kifli Alg›s› • ‹kna
• fiemalar • Grup Etkisi
• Davran›fllara Sebep Atfetme • Sald›rganl›k ve fiiddet
• Tutumlar • ‹flbirli¤i ve Yard›m
• Sosyal Etki • Önyarg›
‹çindekiler
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Sosyal Psikolojinin K›sa Tarihi
‹nsan› anlama çabas› felsefe ve edebiyat kadar eski olsa da sosyal psikolojinin aka-
demik bir disiplin olarak ortaya ç›k›fl› on dokuzuncu yüzy›l›nAMAÇLARIMIZ
sonlar›na, psikoloji- AMAÇLARIMIZ
nin bir bilim olarak do¤mas›n›n hemen akabine denk düflüyor. Bilhassa grup dav-
ran›fllar›n› ve gruplar›n insanlar üzerindeki etkisini tahlil etmeye merakl› psikolog-
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
lar, 1930’lara gelene kadar sosyal psikolojiyi Avrupa ve Amerika’da genç bir bilim
D‹KKAT dal› olarak kabul
D ‹ K K A Tettirdiler. Alan›n tarihçesini biçimlendiren en önemli olaylardan
biri, Hitler Almanya’s›ndan kaçan çok say›da sosyal psikologun 1930 ve 40’l› y›llar-
da Amerika’ya yerleflip buradaki üniversitelerde baflar›l› çal›flmalarda bulunmas›
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
oldu. Keza Avrupa’y› kas›p kavuran Nazizm ve Faflizm ak›mlar›n›n psikolojik kö-
kenlerini anlama arzusu ve ‹kinci Dünya Savafl›’n›n gerekleri (savafl propagandas›,
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
insanlar› daha tutumlu olmaya ikna etme çabalar› gibi) bu dönemde alan›n sordu-
¤u sorular üzerinde etkili oldu. ‹kinci Dünya Savafl›’n› takip eden y›llarda sosyal
psikoloji h›zla büyüdü, üniversitelerde sosyal psikoloji kürsüleri yayg›nlaflt›, sosyal
K ‹ T A P K ‹ T A P
psikoloji dergileri, konferanslar›, sosyal psikologlar›n ait oldu¤u mesleki örgütler
say›ca çok artt›. Bugün sosyal psikoloji psikolojinin de¤iflik alt dallar› içinde en di-
namik olanlar›ndan biridir ve sosyal psikologlar – dinden politikaya, aflktan önyar-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
g›ya, sald›rganl›ktan iflbirli¤ine – insana dair akla gelebilecek her konuyu anlay›p
anlatmaya çal›fl›rlar.
‹NTERNET http://www.socialpsychology.org/
‹NTERNET adresinde sosyal psikoloji konusunda internet’teki en
kapsaml› kayna¤a ulaflabilirsiniz.
‹nsanlar Ne ‹ster?
Yapt›¤›m›z fleyleri neden yap›yoruz? Düflündü¤ümüz fleyleri neden düflünüyor,
hissetti¤imiz fleyleri neden hissediyor, söyledi¤imiz sözleri neden söylüyoruz?
Bunlar muhakkak ki kolayca cevaplanacak sorular de¤ildir ve farkl› yaklafl›mlar,
farkl› analiz düzeyleri bizi farkl› aç›klamalara götürecektir. Ama sosyal psikologla-
6. Ünite - Sosyal Psikoloji 165
SOSYAL B‹L‹fi
Sosyal bilifl, sosyal psikolojinin “insanlar› nas›l anlar›z, onlar hakk›nda izlenimlere
ve yarg›lara nas›l var›r›z” gibi sorulara cevap vermeye çal›flan alt dal›d›r. Daha ön-
ce de belirtti¤imiz gibi, hayat›m›z›n merkezinde baflka insanlar durur. Duygu ve
düflünce dünyam›z baflka insanlar ve onlarla olan iliflkilerimiz taraf›ndan iflgal edil-
mifl haldedir. ‹nsanlar› do¤ru tan›mak, anlamak, haklar›nda isabetli yarg›lara var-
mak bu yüzden hayati önemdedir. Otobüste kimin yan›na oturdu¤umuzdan ki-
minle evlendi¤imize de¤in küçük büyük pek çok karar›m›zda sosyal biliflsel süreç-
ler rol oynar. Ço¤u zaman fark›nda dahi olmadan, neredeyse otomatik bir flekilde
karfl›m›zdaki insanlar›n duygular›, niyetleri, arzular›, kiflilik özellikleri hakk›nda ç›-
kar›mlarda bulunuruz.
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
166
D Ü fi Ü N E L ‹ M
Psikolojiye Girifl
D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U Kifli Alg›s›
S O R U
Pek ço¤umuz insan tan›makta becerikli oldu¤umuzu düflünür, baz›lar›m›z ise “in-
san sarraf›” olmakla övünürüz (“ortalaman›n üstü etkisi”ni hat›rlayal›m!). Sosyal
D‹KKAT psikologlar Dgerçekten
‹KKAT de baz› insanlar›n di¤er insanlar› tan›makta, anlamakta, oku-
makta daha baflar›l› oldu¤unu göstermektedir. Bununla beraber, baz› insanlar›n
N N
SIRA S‹ZDE daha kolaySIRA “okunur”
S‹ZDE oldu¤u da gerçektir.
Araflt›rmalar›n ortaya koydu¤u ilginç bir bulgu, insanlar›n hiç tan›mad›klar› biri
hakk›nda çok k›sa süreli gözlemler sonucu dahi flafl›rt›c› derecede do¤ru yarg›lara
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
varabilmeleridir. Bu çal›flmalarda deneklere baflkalar›n›n 5 dakikadan ve hatta ba-
zen 30 saniyeden k›sa süren davran›fllar› izlettirilmifltir (bir kitaptan parça okumak,
ifl mülakat›nda sorulan sorulara cevap vermek, ders anlatmak gibi). Bu flekilde bi-
K ‹ T A P K ‹ T A P
rinin “ince davran›fl dilimleri”ne maruz b›rak›lan denekler, o insan›n zekas›, kendi-
ne güveni, d›fladönüklü¤ü, cinsel yönelimi gibi konularda oldukça isabetli tahmin-
lerde bulunmufllard›r. Keza, insanlar bir kad›nla bir erke¤i k›sa süreli yan yana
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
gözlemlediklerinde onlar›n yabanc› m›, arkadafl m› yoksa çift mi oldu¤unu s›kl›k-
la do¤ru flekilde alg›layabilmektedirler.
Bir kitab› ilk anda nas›l kapa¤›na bakarak yarg›l›yorsak baflkalar› hakk›nda var-
d›¤›m›z izlenimlerin de ilk belirleyicisi d›fl görünüfltür. Bir insana bakt›¤›m›zda oto-
matik olarak gördü¤ümüz ilk üç fley o insan›n cinsiyeti, yafl› ve ait oldu¤u ›rkt›r
(beyaz, siyahi, Asyal› gibi). Fiziksel görünüm baflkalar›n› yarg›larken bizi ister iste-
mez etkiler. Çal›flmalar üç ayl›k bebeklerin dahi güzel yüzlere bakmay› daha az gü-
zel yüzlere bakmaya tercih etti¤ini göstermifltir. Araflt›rmalar›n netlikle ortaya koy-
du¤u bir bulgu, daha güzel insanlar›n daha olumlu kiflilik özelliklerine sahip oldu-
¤unu düflünme e¤ilimimizdir. “Güzel olan iyidir” fleklinde geçen bu kal›p yarg›ya
göre, daha güzel insanlar›n genel olarak daha uyumlu, daha arkadafl canl›s›, daha
baflar›l› ve daha mutlu oldu¤u düflünülüyor. Ayr›ca güzel insanlara (güzel çocuk-
lara da) daha ›l›ml› yaklafl›l›yor, daha olumlu davran›l›yor.
S O R U Sosyal psikologlara
S O R U göre, insanlar ço¤u zaman “biliflsel varyemez”lerdir. Baflka
bir deyiflle, karmafl›k ve yorucu hayatlar›m›zda s›n›rl› zihinsel kaynaklar›m›z› ida-
reli kullanmaya çal›fl›r›z. Baflka insanlar söz konusu oldu¤unda da durumun ge-
D‹KKAT D‹KKAT
rektirdi¤ini düflündü¤ümüz kadar kafa patlat›r›z, daha fazla de¤il. Örne¤in, yeni
tan›flt›¤›m›z biriyle ileride s›k s›k görüflece¤imizi ya da beraber çal›flaca¤›m›z› bili-
N N
SIRA S‹ZDE yorsak onuSIRA S‹ZDE ve anlamak için yo¤un çaba sarf ederiz. Bir insan› yak›ndan
tan›mak
tan›mak için özel bir motivasyona sahip de¤ilsek ise daha ziyade k›sa yollara bafl-
vururuz – aflinas› oldu¤umuz birtak›m kategorilerin yard›m›n› kullanarak yaftalar
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
yap›flt›rarak iflimizi kolaylaflt›rmaya, zihinsel enerjimizi muhafaza etmeye bakar›z.
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
6. Ünite - Sosyal Psikoloji 167
fiemalar
Biliflsel psikolojinin temel prensiplerinden biri, dünyay› flemalar yard›m›yla alg›-
lad›¤›m›zd›r. fiemalar hayat›n de¤iflik ö¤eleri hakk›nda zihnimizde var olan, ba-
site indirgenmifl, genellefltirilmifl resimlerdir. Örne¤in hayat›m›z boyunca belki
yüzlerce farkl› çeflit sandalye görmüflüzdür; kalp fleklinde sandalye de vard›r,
boks eldivenlerinden ya da tenis toplar›ndan yap›lm›fl sandalye de. Ama “sandal-
ye” dendi¤inde zihnimizde soyut ve genel bir “sandalye” resmi belirir ki bu bi-
zim sandalye flemam›zd›r. Zihnimiz, sosyal hayat›n de¤iflik yönleriyle de ilgili fle-
malarla doludur – kiflilik özellikleri (“içedönük bir insan nas›l bir insand›r?”), ken-
di benli¤imiz (“ben kimim, nas›l bir insan›m?”), sosyal roller (“bir doktor nas›l dav-
ran›r?”), sosyal durumlar (“bir do¤um günü partisi nas›l geçer?”), sosyal gruplar
(“Japonlar nas›l insanlard›r?”) hakk›ndaki flemalar›m›z gibi.
Bu flemalar bazen bireysel deneyimlerimizden dam›t›lm›flt›r, bazen yak›n çev-
remizin ve bizi kuflatan sosyokültürel ortam›n izlerini tafl›rlar. Medyan›n da flema-
lar›m›z› biçimlendirmekteki etkisi tart›fl›lmazd›r. ‹çerikleri ve kökenleri ne olursa
olsun, kulland›¤›m›z flemalar neye dikkat etti¤imizi, neyi hat›rlad›¤›m›z›, nas›l tep-
ki verdi¤imizi etkilerler. Bu prensibi gözlerimizin önüne aç›kça seren bir araflt›r-
mada, deneklere evinde kocas›yla beraber akflam yeme¤i yiyerek do¤um gününü
kutlayan bir kad›n›n videosu izlettirilmifltir. Deneklerin yar›s›na bu kad›n kütüp-
haneci olarak, di¤er yar›s›na ise lokantada garson olarak tan›t›lm›flt›r. ‹zlenilen vi-
deo hem kütüphaneci flemas›na hem garson flemas›na uyabilecek ayr›nt›lar içer-
mektedir. Örne¤in kad›n (kütüphaneci flemas›yla tutarl› olarak) gözlük takmakta,
klasik müzikten hofllanmakta ve Avrupa seyahatine ç›kt›¤›n› söylemektedir; ayn›
zamanda (garson flemas›yla tutarl› olarak) bira içmekte, pop müzik dinlemekte ve
bowling oynamaktad›r. Araflt›rmac›lar görmüfllerdir ki aradan bir süre geçtikten
sonra kad›n› kütüphaneci zanneden denekler kütüphaneci flemas›yla uyumlu de-
taylar›, garson zannedenler ise garson flemas›yla uyumlu detaylar› daha iyi hat›r-
lamaktad›rlar.
Bir baba ile o¤lu arabayla giderken kaza geçirirler ve ikisi de a¤›r yaral› farkl› hastanele-
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
re kald›r›l›r. Hastanede çocu¤u ameliyat etmeye gelen cerrah çok flafl›r›r, “aaa, bu benim 2
o¤lum” der. Ve çocuk gerçekten de cerrah›n o¤ludur. Bu nas›l mümkün olabilir?
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Gördü¤ümüz gibi, baflkalar›n› de¤erlendirirken onlardan bize ulaflan verilerin
yan› s›ra zihnimizdeki flemalar ve beklentilerimiz de aktif bir rol S Ooynar.
R U Bunun en S O R U
net d›flavurumunu “kendi kendini gerçeklefltiren kehanet” örne¤inde görürüz. fiöy-
le bir senaryo düflünelim: Çok iyi tan›mad›¤›n›z biri hakk›nda “so¤uktur, burnu ha-
D‹KKAT D‹KKAT
vadad›r, kimseleri kolay kolay be¤enmez” diye bir söz duyuyorsunuz. Gün geliyor
bu insanla bir arkadafl toplant›s›nda yan yana düflüyorsunuz. Böyle sevimsiz, tepe-
N N
den bakma merakl›s› bir insana s›cak davranmak elbette içinizden SIRA S‹ZDE
gelmiyor. Soru- SIRA S‹ZDE
lar›n› k›sa cevaplarla geçifltiriyor, pek oral› olmuyorsunuz. Sizin mesafeli, ilgisiz ta-
v›rlar›n›z karfl›s›nda o insan da fazla uzatmadan yan›n›zdan ayr›l›yor, baflka insan-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
larla sohbete yöneliyor. “‹flte” diyorsunuz, “bizi de be¤enmedi, kibirin de bu kada-
r›”. Burada gözden kaç›rd›¤›n›z nokta elbette sizin beklentilerinizin (ve o beklen-
tilerin flekillendirdi¤i davran›fllar›n›z›n) o insan›n tav›rlar›n› belirlemekte
K ‹ T A P ne kadar K ‹ T A P
etkili olmufl oldu¤u, kendi davran›fllar›n›zla kehanetinizi nas›l bir yerde kendiniz
gerçek k›lm›fl oldu¤unuzdur.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
168 Psikolojiye Girifl
Tutumlar
Nesnelere, kiflilere ya da olgulara yönelik genel de¤erlendirmelerimize “tutum” de-
nir. Bir fleye karfl› tutum sahibi olmak, o fleyi “seviyorum” ile “sevmiyorum”, “iyi”
ile “kötü”, “yaklaflmal›y›m” ile “uzaklaflmal›y›m” aras›nda bir yerlere oturtmakt›r.
Zeytinya¤l› dolma, Sezen Aksu, matematik, Almanlar, egzersiz... Bunlar›n hepsine
yönelik, soruldu¤unda belirtebilece¤iniz tutumlar›n›z olsa gerek. Zira hayatta kü-
çük büyük neredeyse her fleye dair bir tutumumuz vard›r ve karfl›laflt›¤›m›z nere-
deyse her fleye karfl› an›nda ve otomatik olarak bir tutum gelifltiririz. Bu tutumlar
önemlidir, zira alg›lar›m›z› biçimlendirir, seçimlerimizi ve eylemlerimizi belirlerler.
Bir politikac› ya da partiye yönelik tutumumuz kime oy verdi¤imizi belirler; bir
markaya yönelik tutumumuz neyi sat›n ald›¤›m›z› belirler; sigara, egzersiz, sa¤l›kl›
beslenme gibi konulardaki tutumlar›m›z hayat kalitemizi belirler. Elbette, tutumlar-
la davran›fllar her zaman birebir örtüflmez. Örne¤in sa¤l›kl› beslenmenin iyi ve
önemli bir fley oldu¤una inan›p yine de hayat›n›za sa¤l›kl› bir beslenme düzeni ge-
tiremiyor olabilirsiniz. Ya da birtak›m televizyon programlar›n›n seviyesiz ve de-
¤ersiz oldu¤unu düflünüp yine de kendinizi onlar› seyretmekten al›koyam›yor ola-
bilirsiniz. Bu örneklerde de gördü¤ümüz gibi, tutumlara bakarak davran›fllar› ön-
görmek her zaman mümkün de¤ildir ama bir konudaki tutumlar›m›z güçlüyse ve
bu üzerinde kendimizi kontrol etmekte zorlanmad›¤›m›z bir konuysa tutumlarla
davran›fllar görece tutarl› olacakt›r.
D‹KKAT D‹KKAT
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
170 Psikolojiye Girifl
Bir dolar için yalan söylemifl denekler bu flekilde davran›fllar›yla tutumlar›n› birbi-
riyle daha tutarl› hâle getirmekte, kendilerini ikiyüzlü bir insanD Ü figibi
Ü N E L ‹hissetmenin
M D Ü fi Ü N E L ‹ M
getirece¤i yükten biraz olsun kurtulmaktad›rlar.
S O R U S O R U
SOSYAL ETK‹
fiimdi biraz hayal kural›m. Diyelim ki bir cin, peri, yahut ak sakall› dede size gel-
di, arzu etti¤iniz bir süper gücü size bahfletmeyi vaat etti. HangiDsüper ‹ K K A T gücü seçer- D‹KKAT
diniz? Afl›r› güçlü ya da afl›r› h›zl› olmak? Uçabilmek? Görünmez olmak? Duvarlar-
N N
dan geçebilmek? Bunlar›n hepsinin kendine göre cazip ve e¤lenceli SIRA
SIRA S‹ZDE yönleri var el-
S‹ZDE SIRA
SIRA S‹ZDE
S‹ZDE
bet ama flöyle bir düflünürsek hepimizin ifline en çok yarayacak süper güç insan-
lar› istedi¤imiz gibi, istedi¤imiz yönde etkileyebilmek olmaz m›yd›? Nihayetinde,
D Ü fi Ü N E L ‹ M
AMAÇLARIMIZ D Ü fi Ü N E L ‹ M
AMAÇLARIMIZ
insanlara istedi¤imiz her fleyi yapt›rabiliyor olsayd›k – zalimlikler peflindeki bir
hasta ruhu k›sa bir konuflmayla kendini insanl›¤›n hizmetine adam›fl bir hümanis-
te çevirebilmek gibi – gökdelenden gökdelene z›plamam›za ya da S O ç›plak
R U ellerimiz- S O R U
K ‹ T A P K ‹ T A P
le demir çelik bükmemize gerek kalmazd›.
‹nsanlar›n birbirlerine dikkatlerini, zamanlar›n›, paralar›n›, sevgilerini,
D‹KKAT
ba¤l›l›k- D‹KKAT
lar›n› vermesini sa¤layan fley sosyal etkidir. Sosyal etki, baflkalar›n›n duygu, düflün-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
ce ve davran›fllar› üzerinde bir zor kullan›m› olmadan söz sahibi olabilmektir. Çok
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
önemli bir güçtür ve her güç gibi iyiye de kötüye de kullan›labilir.
âlem ne der” kayg›s› bir rol oynar, hepimizin kendimizi birine ya da birile-
rine be¤endirmek için – bilinçli ya da bilinçsizce – davran›fllar›m›z› de¤ifltir-
di¤i olmufltur. Bir grup ya da bir insan bizim için ne kadar önemliyse üzeri-
mizdeki normatif sosyal etkileri de o derece büyük olur. E¤er normatif sos-
yal etki olmasayd›, trend ya da moda dedi¤imiz fleyler de olmazd›.
Normatif sosyal etki ço¤u zaman insanlar›n birbirleriyle geçinmesine, toplumun
bir arada uyum içinde yaflamas›na katk›da bulunur. Ancak bazen birey için bir bas-
k› kayna¤› olabilir ya da onu kendisi ya da toplumun geneli için zararl› davran›fllar-
da bulunmaya yöneltebilir. Örne¤in eflcinsel bir genç, toplum içinde kabul görme-
me ya da ailesi taraf›ndan reddedilme korkusuyla gerçek cinsel kimli¤ini saklama
yoluna gidebilir. Ya da bir genç sigaraya arkadafl grubu içinde, arkadafllar›na “cool”
gözükmek ya da onlardan kabul görmek, farkl› düflmemek ad›na bafllayabilir.
Normatif sosyal etkinin gücünü gözlerimizin önüne seren en klasik çal›flmalar-
dan biri Solomon Asch taraf›ndan 1950’li y›llarda yap›lm›flt›r. Asch çal›flmas›nda de-
neklere üzerinde üç tane de¤iflik boyda çizgi olan bir kart göstermifl ve onlardan
karttaki üç çizgiden hangisinin baflka bir karttaki çizgiyle ayn› boyda oldu¤unu be-
lirtmelerini istemifltir (bkz: fiekil 1). Bu hiç zor bir görev de¤ildir, zira çizgilerin
uzunluklar› birbirinden bariz flekilde farkl›d›r. Gözünüzde abart›l› bir bozukluk ol-
mad›¤› sürece do¤ru yan›t› verememeniz için hiçbir sebep yoktur. Ancak ortada
flöyle bir durum vard›r: Asch çal›flmaya kat›lanlar› güya gruplar hâlinde test etmek-
tedir ama asl›nda her grupta yaln›zca bir gerçek denek vard›r. Geriye kalanlar,
Asch’in sorulara yanl›fl cevap vermeleri konusunda e¤itilmifl asistanlar›d›r. Gerçek
dene¤in ise elbette bundan haberi yoktur. Asch’in merak etti¤i fludur: Denekler
kendi gözlerinin gördü¤ünü mü söyleyeceklerdir yoksa grubun geri kalan›n›n söy-
ledi¤ini mi?
fiekil 6.1
Asch’in deneklerine
gösterdi¤i kartlar.
(http://en.wikipedia.
org/wiki/File:Asch_e
xperiment.png
adresinden
al›nm›flt›r.)
A B C
Grup 18 farkl› çift kartla bu çizgi uzunlu¤u efllefltirme oyununu oynar. Bunun
6’s›nda grup do¤ru cevab› verir. Kalan 12’sinde ise gerçek dene¤in flaflk›n bak›flla-
r› alt›nda (bkz. Resim 6.1) bariz flekilde yanl›fl bir cevab›... Asch’in buldu¤u fludur:
Deneklerin yüzde 77’si bu 12 hileli turdan en az›ndan birinde gruba uyar; kendi
gözlerinin gördü¤ü de¤il, kulaklar›n›n duydu¤u yan›t› verir. Grubun yüzde 32’si
(yani neredeyse her üç kifliden biri) ise 12 hileli turun 7’den fazlas›nda gruba uyar.
6. Ünite - Sosyal Psikoloji 173
Resim 6.1
Ortada oturan
gerçek denek
flaflk›nl›k içinde öne
do¤ru e¤ilerek
çizgileri daha iyi
görmeye çal›fl›yor.
Yan›nda oturanlar
ise Asch’in
asistanlar›.
‹taat
Sosyal etki alt›nda gerçekleflen bir baflka davran›fl türü de itaattir. ‹taat, bireyin
kendine bir otorite figürü taraf›ndan yöneltilmifl bir talebe ya da buyru¤a uymas›-
na denir. Sosyal psikolojinin en iyi bilinen, en sansasyonel, en çarp›c› çal›flmas›
hangisidir derseniz, cevap herhalde Stanley Milgram’›n itaat konusundaki deneyle-
ri olacakt›r. 1960’l› y›llarda Milgram insanlar›n kötücül bir otoriteye nereye kadar
itaat edeceklerini ölçmek istedi. S›rf o yönde bir emir alm›fl olduklar› için göz gö-
re göre masum bir insan›n can›n› yakabilirler miydi? Onu bu soruyu sormaya iten,
Nazi Almanyas› savafl suçlular›n›n yarg›lan›rken sürekli kulland›¤› “ben kötü bir
fley yapmad›m, sadece bana verilen emirleri yerine getirdim”, “ben flahsen kimse-
yi öldürmedim yaln›zca Auschwitz’deki imha program›n›n bafl›ndayd›m, emirleri
veren Hitler’di” gibi ifadeler olmufltu. Belirli koflullar alt›nda en s›radan insan bile
bir caniye dönüflebilir miydi?
Milgram, deneklere çal›flmas›n›n maksad›n› “cezaland›rman›n ö¤renme üze-
rindeki etkisini araflt›rmak” fleklinde yans›tm›flt›. Denekler laboratuvara girdikle-
rinde ya ö¤retmen ya da ö¤renci olmak üzere kura çektiler. Oysa bu kura hile-
liydi, denekler her seferinde ö¤retmen rolüne atan›yorlard›. Bu rolde yapmalar›
gereken, yandaki odada kelime çiftleri ezberlemeye çal›flan ve bir tür elektrikli
sandalyeye ba¤lanm›fl di¤er dene¤i (bkz. Resim 6.2, alt panel) test etmek, soru-
lara yanl›fl cevap verdikçe onu elektrik floku vererek cezaland›rmakt›. Denekler
bir “flok jeneratörü”nün önüne oturtuldular (bkz. Resim 6.2, üst panel). Makine-
nin üzerinde 15 volttan bafllay›p 450 volta kadar 15 voltluk aral›klarla artarak gi-
den küçük kollar vard›. Kollar›n alt›nda, verilecek elektri¤in düzeyini flüpheye
mahal b›rakmayacak flekilde tarif eden “hafif yo¤unlukta flok”, “yüksek yo¤un-
lukta flok”, “tehlike: çok fliddetli flok” gibi ifadeler yaz›yordu. Hatta son iki kolun
(435 ve 450 voltluk kollar›n) alt›nda XXX iflaretleri vard›, ki bunlar› hayra yormak
174 Psikolojiye Girifl
herhâlde zordu. Deneyin gereklerine göre, ö¤renci her yanl›fl yapt›¤›nda ona ve-
rilen elektri¤in dozu 15 volt artt›r›lacakt›. Bu arada ö¤renci rolündeki “denek” el-
lili yafllarda, gözlüklü, biraz kilolu bir adam-Milgram’›n asistan›yd› ve elbette ki
elektri¤e ba¤l› de¤ildi.
Deney bafllad›¤›nda ö¤renci de yavafl yavafl yanl›fllar yapmaya bafllad›. Ö¤ret-
men rolündeki deneklerin duyduklar› aslen hep teybe al›nm›fl ayn› senaryoydu.
Buna göre, ö¤renci beflinci hatay› yap›p da 75 voltluk elektrik flokunu ald›¤› andan
itibaren inlemeye, tuhaf sesler ç›karmaya; 150 voltta deneyden ç›kmak için yalvar-
maya; 180 voltta “art›k ac›ya dayanam›yorum” diye ba¤›rmaya bafll›yordu. Ö¤ret-
men rolündeki denek panelin üzerinde “tehlike: çok fliddetli flok” yazan yerlere
geldi¤inde ise ö¤renci cevap vermeyi reddediyor, duvarlara vuruyor ve “beni bu
odadan ç›kart›n” diye hayk›r›yordu.
Siz böyle bir durumda ö¤retmen rolünde olsan›z ne yapard›n›z? Kaç voltta du-
rurdunuz? Yoksa durmaz, 450 volta kadar gider miydiniz? fiunu belirtelim ki Mil-
gram’›n deneyinde ö¤retmen rolündeki denekler son derece zor ve rahats›z anlar-
dan geçiyorlard› (deney sonralar› bu aç›dan çok elefltirildi). Terliyorlar, titriyorlar,
kekeliyorlar, “duymuyor musunuz adam ne hâlde, ya ona bir fley olursa bunun so-
rumlulu¤unu kim alacak?” gibi sözlerle kayg›lar›n› belirtiyorlard›. Deney görevlisi
ise bu itirazlara k›sa k›sa “bir sonraki sözcükle devam edin”, “deney devam etme-
nizi gerektiriyor”, “bir seçiminiz yok, devam etmelisiniz” gibi önceden haz›rlanm›fl
cevaplar veriyordu. Bu flartlar alt›nda sizce deneklerin yüzde kaç› 450 volta kadar
ç›kt›?
Milgram’› ve ilerleyen y›llarda bu deneyi duyan hemen herkesi hayrete düflüre-
cek flekilde, bu sorunun cevab› yüzde 65’ti: K›rk denekten 26’s› sonuna kadar ita-
at etti, hiç hofl bir durumda olmad›¤› belli olan ö¤renciye muazzam ölçüde tehli-
keli 450 voltu verdi. Oysa Milgram deney öncesinde psikiyatristlere tahminlerini
sordu¤unda “ancak 1.000 kifliden biri 450 volta kadar ç›kar” gibi bir yan›t alm›flt›.
Bu deney ilerleyen y›llarda Milgram ve baflka araflt›rmac›lar taraf›ndan dünyan›n
de¤iflik yerlerinde tekrarland›; sonuçlar pek de¤iflmedi. Bu arada kad›nlarla erkek-
ler aras›nda itaat aç›s›ndan bir fark da bulunmad›. Deneyin de¤iflik varyasyonlar›
ise bizi y›k›c› itaat davran›fl›n› azaltan faktörler konusunda ayd›nlatt›. Örne¤in Mil-
gram, deneyi çal›flt›¤› prestijli Yale Üniversitesi yerine flehrin içinde salafl bir bina-
da tekrarlad›¤›nda hissedilen otorite azald›¤›ndan itaat de azald›. Gözetmenin oda-
dan ayr›lmas›, dene¤in cezaland›rd›¤› insanla ayn› odada bulunmas›, onun elini
tutmas›, emirleri telefondan almas› gibi de¤iflik senaryolarda da 450 volta ç›kanla-
r›n oran› yüzde 65’in alt›na indi. En önemlisiyse denekler ö¤retmen rolünü yanla-
r›nda baflka biriyle beraber üstlendiklerinde ve yine Milgram’›n asistan› olan bu di-
¤er kifli flok vermeye devam etmeyi reddetti¤inde, itaat oran› yüzde 10’a kadar
düfltü. Aynen Asch deneyinde gördü¤ümüz gibi, kötücül sosyal etkiye uymay› red-
deden tek kifli bile çok büyük bir fark yaratabiliyordu.
6. Ünite - Sosyal Psikoloji 175
Resim 6.2
‹kna
Bir baflka sosyal etki yöntemi olan ikna, insanlar›n bir konudaki tutumlar›n› ve/veya
davran›fllar›n› de¤ifltirme çabas›n› içerir. Reklamc›lar, politikac›lar, avukatlar, sat›c›lar
ve yeri geldi¤inde hepimiz birilerini bir fleylere ikna etmek, onlar› var olan tutumla-
r›ndan vazgeçirmek ve yeni tutumlara ve davran›fllara yöneltmek için u¤rafl›r›z.
Sosyal psikologlar “kim kime ne diyor” sorusundan hareketle, ikna maksatl›
mesaj›n geldi¤i kayna¤›n (“kim”), mesaj›n yöneltildi¤i insanlar›n (“kime”) ve de
mesaj›n (“ne”) özelliklerini incelemifl, bu flekilde iknan›n psikolojisini çözümleme-
ye çal›flm›fllard›r. Örne¤in, mesaj› veren taraf›n inan›l›r, güvenilir, cana yak›n, fizik-
sel aç›dan çekici olmas›, bize benzemesi gibi özellikler genellikle iknay› artt›r›r.
Mesaj›n kendisine yöneltildi¤i insanlara gelince, bulgular bir konu hakk›nda önce-
den kuvvetli tutumlara sahip olmayanlar›n fikirlerini de¤ifltirmenin daha kolay ol-
du¤unu göstermektedir.
Mesajlar›n içeri¤ine gelince, araflt›rmac›lar kaliteli, mant›kl›, akla hitap eden ar-
gümanlar›n m› yoksa duygulara hitap eden argümanlar›n m› daha ikna edici oldu-
¤unu anlamaya çal›flm›fllard›r. Bu sorunun cevab› duruma göre de¤iflmektedir.
fiöyle ki birey bir ikna mesaj›n› dikkatle dinlemek, onu ayr›nt›l› bir flekilde tahlil et-
mek için gerekli motivasyon ve beceriye sahipse o zaman kaliteli argümanlar ikna
yolunda daha etkilidir. Ancak bireyin konuya ilgisi ya da o an mesaja dikkatini ve-
recek, onu özenle inceleyecek durumu yoksa o zaman mesaj›n daha yüzeysel
özellikleri – mesaj› veren kiflinin fiziksel cazibesi, mesaj›n uyand›rd›¤› duygular gi-
bi – ikna yolunda daha çok önem kazan›r.
176 Psikolojiye Girifl
Grup Etkisi
Sosyal psikolojinin en temel ve en eski sorular›ndan biri, grubun bireyi nas›l etki-
ledi¤idir. fiimdi sosyal psikologlar›n y›llar içinde bu konuda ulaflt›¤› en önemli bir-
kaç bulguyu inceleyelim.
Sosyal Kolaylaflt›rma
Diyelim egzersiz maksad›yla koflmay› seviyorsunuz. Kendi kendinize oldu¤unuz-
da m› daha h›zl› koflars›n›z yoksa etraf›n›zda sizden baflka koflanlar da varken mi?
Ya da diyelim bir grubun önünde konuflma vermeniz gerek. Kendi kendinize pro-
va yaparken mi daha iyi bir performans sergilersiniz yoksa size çevrilmifl onlarca
gözün alt›nda m›?
Psikolog Norman Triplett, 1898 tarihli ve sosyal psikolojinin ilk laboratuvar de-
neylerinden biri kabul edilen çal›flmas›nda, çocuklardan bir oltaya ellerinden gel-
di¤ince h›zl› bir flekilde misina sarmalar›n› istedi. Çocuklar oltan›n makaras›n› ba-
zen odada tek bafllar›nayken çeviriyorlard›, bazense yanlar›nda kendileri gibi ma-
kara çeviren baflka bir çocuk varken. Bu deney, yanlar›nda baflka biri varken ma-
kara çeviren çocuklar›n tek bafllar›na çal›flan çocuklara k›yasla ortalamada çok da-
ha h›zl› çal›flt›¤›n› gösterdi. Baflkalar›n›n varl›¤›n›n bu flekilde performans› iyilefltir-
mesi durumuna “sosyal kolaylaflt›rma” (social facilitation) dendi. Ancak Triplett’ten
sonra ayn› konuda yap›lan çal›flmalar birbiriyle tutars›z sonuçlar verdi. Görüldü ki
baflkalar›n›n varl›¤› performans› bazen iyilefltiriyor, bazense kötülefltiriyordu.
Bilimin nas›l iflledi¤ine güzel bir örnek teflkil edecek flekilde, 1960’l› y›llarda bir
sosyal psikolog bu muammay› çözdü ve birbiriyle ba¤daflm›yor gibi görünen bu
bulgular›n alt›nda yatan mant›¤› ortaya ç›kard›. Baflka alanlarda çal›flan psikolog-
lar, uyar›lma hâlinin organizmaya bafltan kolay gelen davran›fllar› daha da kolay-
laflt›rd›¤›n›, zor gelenleri ise daha zorlaflt›rd›¤›n› göstermiflti. Örne¤in, bir sebepten
dolay› uyar›lm›fl, heyecanl› bir hâldeyseniz kolay kelime bulmacalar›n› daha h›zl›
çözüyor, zorlarda ise daha da yavafll›yordunuz. Bu temel prensipten hareketle flöy-
le bir ç›kar›ma var›ld›: Baflkalar›yla bir arada bulunman›n yaratt›¤› sosyal uyar›lma
hâli bize basit gelen, hakim oldu¤umuz alanlardaki performans›m›z› iyilefltirir, bi-
ze zor gelen ya da yabanc›s› oldu¤umuz konulardaki performans›m›z› ise kötülefl-
tirir. Bu bulguyu destekleyen pek çok çal›flmadan birinde bilardo oyuncular›na ba-
k›lm›fl, etraflar›nda kendilerini seyredenlerin olmas› durumunda iyi bilardo oyun-
cular›n›n daha da iyi oynad›¤›, deneyimsiz oyuncular›n ise daha baflar›s›z bir per-
formans sergiledi¤i gösterilmifltir. K›sacas›, baflkalar›n›n varl›¤›n›n performans›m›z
üzerindeki etkisi destekleyici de köstekleyici de olabilir. Bunu belirleyen, yapt›¤›-
m›z iflin bize ne kadar kolay ya da zor geldi¤idir.
Sosyal Kaytarma
Diyelim ki sizden ya tek bafl›n›za ya da baflka birkaç kifliyle beraberken mümkün
oldu¤unca yüksek ses ç›kararak el ç›rpman›z ya da ba¤›rman›z istendi. Sizce tek
bafl›n›za oldu¤unuzda m› daha yüksek ses ç›kart›rs›n›z yoksa baflkalar›ylayken mi?
Ya da diyelim grup olarak sizden bir tu¤la ne gibi farkl› flekillerde kullan›labilir, bu
konuda mümkün oldu¤unca çok fikir üretmeniz istendi. Ayn› görev size tek bafl›-
n›zayken verilseydi mi daha çok fikir üretirdiniz yoksa grup içindeyken mi?
Bu sorulara cevap arayan sosyal psikologlar, bir hedefe do¤ru grup içinde ça-
l›flman›n – ayn› hedefe do¤ru tek bafl›na çal›flmaya k›yasla – motivasyonu ve sarf
edilen eforu düflürebildi¤ini göstermifl; buna “sosyal kaytarma” (social loafing) ad›-
6. Ünite - Sosyal Psikoloji 177
Grup Kutuplaflmas›
Bilhassa ifl dünyas›nda, gruplar›n, komitelerin bireylere nazaran daha do¤ru ana-
lizler yapaca¤›, daha yerinde kararlar verece¤i düflünülür. Oysa bu varsay›m her
zaman do¤ru de¤ildir. Gruplar bazen daha sa¤l›ks›z kararlara ulafl›yorlarsa bunun
bir sebebi de “grup kutuplaflmas›” (group polarization) olgusudur. Grup kutuplafl-
mas›, bir grubun bir konu hakk›nda bafllang›çtaki e¤ilimi neyse, grup içi etkileflim-
lerin o e¤ilimi daha afl›r› hale getirmesine denir. Diyelim arkadafllar›n›zla herhangi
bir siyasal (“ana dilde e¤itim yap›lmal› m›?”) ya da kültürel (“flu film, kitap, albüm
güzel mi?”) fikri tart›fl›yorsunuz. Sosyal psikologlar›n bulgular›na göre, grup üyele-
rinin bafllang›çta konudaki fikirleri hangi yöndeyse, grup içi konuflmalar›n, tart›fl-
malar›n ard›ndan grup o yöne do¤ru daha abart›l› bir flekilde kayar, fikri daha cofl-
kulu bir flekilde savunmaya bafllar. Bunun sebebi hem fikri desteklemek için orta-
ya at›lan de¤iflik argümanlar›n grup üyelerine mant›kl›, ikna edici gelmesi (bilgi-
lendirici sosyal etkiyi hat›rlayal›m) hem de grup içinde kabul görmek isteyen bire-
yin grup üyelerinin en hofluna gidece¤ini tahmin etti¤i pozisyonlar› daha da flid-
detle savunmak istemesidir (normatif sosyal etkiyi hat›rlayal›m). ‹nsanlar zamanla-
r›n› s›kl›kla dünya görüflleri kendilerininkine benzeyen, kendi fikirlerinin hakl›l›¤›-
n› desteklemeye yatk›n insanlarla beraber geçirirler. Bu, grup kutuplaflmas› süreç-
leriyle birleflince, gruplar›n kendi içlerinde nas›l birbirlerine daha fazla benzeme-
ye bafllad›¤›n› ve farkl› düflünceleri paylaflan gruplar›n nas›l gittikçe birbirinden
uzaklaflt›¤›n› aç›klar. Toplum içinde afl›r› uçlar bu flekilde oluflur.
Kitlelerin Bilgeli¤i
Gördü¤ümüz gibi, sosyal psikoloji literatürü grup içindeki bireyin daha tembel,
sald›rgan, sorumsuz, ahlaks›z davranabilece¤i gibi sevimsiz pek çok bulguyla do-
ludur. Ancak gruplar›n övgüye lay›k bulundu¤u alanlar da vard›r. Bunlardan birin-
cisi, ortaklafla grup akl›n›n s›kl›kla tek tek uzmanlar›n verdi¤i cevaplar›n ya da yap-
t›¤› tahminlerin önüne geçti¤idir. Buna “kitlelerin bilgeli¤i” denir. Buradaki kilit
husus, grup kutuplaflmas› örne¤inde gördü¤ümüzden farkl› olarak grup üyelerinin
yarg›lar›na kendi bafllar›na, birbirlerinden etkilenmeden varmalar›d›r.
Psikolojinin ve istatisti¤in babalar›ndan say›lan ‹ngiliz Francis Galton, 1906 y›-
l›nda bir gün bir panay›rda “öküzün kilosunu tahmin etmece” oyununa denk gel-
178 Psikolojiye Girifl
di. Panay›ra gelmifl yaklafl›k 800 kifli, gözlerinin önündeki kasapl›k öküzün kesil-
SIRA S‹ZDE dikten sonraSIRA neS‹ZDE
kadar çekece¤ine dair tahminlerini bir k⤛da yaz›yorlard›; en ya-
k›n tahminde bulunan birinci gelecekti. Oyun oynan›p bittikten sonra Galton tah-
minlerin yaz›ld›¤› k⤛tlar› toplad› ve yap›lm›fl tüm tahminlerin ortalamas›n› ald›.
D Ü fi Ü N E L ‹ M
‹nsanlar›n DveÜ fi Ühele
N E L ‹ Mhele kitlelerin zekâs›na hiç güvenmiyordu; sonuçlar o yüzden
onun için çok flafl›rt›c›yd›: Öküzün kilosu gerçekte 1.198 pound’du. Oyuna kat›l-
S O R U m›fl olanlar›nS Otahminlerinin
R U ortalamas› ise 1.197.
Gruplar›n kolektif tahminlerinin s›kl›kla bireysel tahminlere üstün geldi¤ini
spor ya da baflka türlü müsabakalar› kimin kazanaca¤›na iliflkin bahislerde de gö-
D‹KKAT D‹KKAT
rürüz. Keza, “Kim Milyoner Olmak ‹ster?” yar›flmas›ndaki joker haklar›ndan “seyir-
ciye sormak istiyorum” ço¤u zaman “arkadafl›m› aramak istiyorum”dan daha etkili
N N
SIRA S‹ZDE bir jokerdir.SIRA S‹ZDE
Yar›flman›n Amerika versiyonuna bak›ld›¤›nda, özel olarak seçilmifl ve
bilgisine güvenilen arkadafllar arand›¤›nda % 65 oran›nda do¤ru cevap verdikleri,
AMAÇLARIMIZ
stüdyodakiAMAÇLARIMIZ
seyircilerin kolektif zekâs›na baflvuruldu¤unda ise bu oran›n % 91’e
ç›kt›¤› bulunmufltur.
K ‹ T A P “Kitlelerin bilgeli¤i”
K ‹ T A Polgusu ilginizi uyand›rd›ysa James Surowiecki’nin Kitlelerin Bilgeli¤i
(The Wisdom of Crowds) isimli kitab›n› seveceksiniz (Varl›k Yay›nlar› / Bilim Dizisi,
2009).
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
SOSYAL ‹L‹fiK‹LER
Daha önce de vurgulad›¤›m›z gibi, hayat›m›z insanlarla ve sosyal iliflki a¤lar›yla çe-
peçevre sar›l› geçer. ‹nsanlararas› iliflkilerin sevgi ve aflktan cinayet ve soyk›r›ma
‹NTERNET ‹ N T E R N Eve
uzanan, ayd›nl›k T karanl›k türlü türlü yüzleri vard›r. Bu k›s›mda dünyay› bizim
için cennete de cehenneme de çevirebilme kudretine sahip bu iliflkileri biraz daha
iyi anlamaya çal›flaca¤›z.
Sald›rganl›k ve fiiddet
Bir baflkas›na zarar verme niyetiyle yap›lm›fl davran›fla sald›rganl›k denir. Sald›r-
ganl›k, yüksek dozda zor kullan›m› ve fiziksel zarar da içeriyorsa buna fliddet de-
riz. Haberlere flöyle bir göz atmak, bize dünyan›n sald›rganl›k ve fliddet içeren dav-
ran›fllar konusunda maalesef bir s›k›nt› çekmedi¤ini hat›rlat›r.
Bireyler bazen bir hedefe ulaflmak için bilinçli ve planl› olarak sald›rganca dav-
ran›fllarda bulunurlar; bazense sald›rganl›klar› anl›k tahriklerin sonucudur. Her iki
durumda da sald›rganl›k ve fliddete baflvurman›n temel sebeplerinden biri bireyin
ulaflmaya çal›flt›¤› bir hedef konusunda kendini engellenmifl hissetmesi ve hedefle
aras›ndaki bu engeli kald›rmak istemesidir. Örne¤in bir politikac›y› kendi siyasi
ideallerinin önünde engel olarak gören biri bu politikac›ya suikast düzenleyebilir.
Ya da çocu¤una istedi¤i fleyi baflka türlü yapt›ramayan ebeveyn ona fiziksel fliddet
uygulama yoluna gidebilir. Böyle bak›ld›¤›nda, sald›rganl›k sosyal etki edinme yo-
lunda bir çabad›r ancak bu çaba zorlamay› ve zarar vermeyi içerir.
Elbette kendini bir konuda engellenmifl hisseden herkes sald›rganl›k ve fliddet yo-
luna baflvurmaz. Sald›rgan davran›fl›n kökenleri psikologlar› uzun süre meflgul etmifl
bir konudur. Sald›rganl›k “do¤ufltan m› gelir yoksa sonradan m› ö¤renilir” sorusunun
cevab›, bu tarz sorularda genellikle oldu¤u üzere, “her ikisi de”dir. Sald›rganl›¤›n bi-
yolojik ve kal›t›mla aktar›lan bir yönü vard›r. Erkeklerin genel olarak kad›nlardan da-
ha sald›rgan olmas› (dünya genelinde cinayet gibi fliddet içeren suçlar›n ço¤unu 15-
30 yafl aras› erkekler ifller) ve yüksek testosteron düzeylerinin sald›rganl›kla net bir
flekilde ba¤lant›l› olmas› buna bir kan›t teflkil eder. Ancak sald›rganl›¤›n ö¤renilmifl ya
6. Ünite - Sosyal Psikoloji 179
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
da çevresel faktörlerle iliflkisi de bilinmektedir. Örne¤in çal›flmalar, ailesi içinde ya da
medyada s›kl›kla fliddet davran›fllar›na tan›k olmufl birinin sald›rgan davran›fllarda bu-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
lunmaya daha yatk›n oldu¤unu ortaya koymaktad›r. ‹lginç bir flekilde, ortamda bir si-
lah›n bulunmas›n›n – kimse silaha dokunmasa ya da sözünü etmese bile – bireyi da-
S O R U
ha sald›rgan hâle getirebildi¤i de deneylerle defalarca gösterilmifltir. S O R U
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
hakk›nda dedikodu yaymak gibi) kad›nlar aras›nda erkeklerden daha yayg›nd›r.
‹flbirli¤i ve Yard›m
Sald›rganl›k ve fliddet insanlararas› iliflkilerin karanl›k, çirkin yüzüyse, iflbirli¤i ve
yard›mlaflma ayd›nl›k, ümit afl›layan yüzüdür. Bugün insanl›k olarak ulaflt›¤›m›z
medeniyet seviyesi – bütün kusurlar›na ra¤men – ak›llara durgunluk vericiyse, bu-
nu mümkün k›lm›fl olan fley iflbirli¤idir. Evleri ve uçaklar›, hastaneleri ve okullar›,
M›s›r Piramitleri’ni ve Çin Seddi’ni, yedi¤iniz ekme¤i, oturdu¤unuz koltu¤u, oku-
du¤unuz bu kitab› hep insanlar bir araya gelip ortak bir hedefe do¤ru çal›flarak or-
taya koymufllard›r.
‹fl birli¤i bireylerin ve gruplar›n refah›n› artt›ran, toplumlar›n geliflmesi için ha-
yati önem tafl›yan bir olgudur. Madem hâl böyle, neden herkes ifl birli¤inde bulun-
maz, ortak bir hedefe ulaflma ad›na üzerine düflen vazifeyi lay›¤›yla yerine getir-
mez? Bunun sebebi ifl birli¤inin hem bir bedeli olmas› hem de risk içermesidir. Ör-
ne¤in, niçin herkes üzerine düflen vergiyi ödemez; ülkesinin güzel yollara, sa¤lam
köprülere, iyi okullara, müzelere, kütüphanelere kavuflmas›na kendi pay›nca kat-
k›da bulunmaz? Çünkü bireyler vergi kaç›rarak gelirlerinin daha büyük bir k›sm›n›
gönüllerince harcayabileceklerini, ayr›ca koskoca vergi havuzunda kendilerinden
ç›kacak pay›n zaten çok da mühim olmad›¤›n› düflünürler. Bir k›s›m insan ise “her-
180 Psikolojiye Girifl
kes ödüyor mu ki sanki vergisini? Baflkalar› kaç›racaksa ben neden parama sahip
ç›kmayay›m?” gibi bir ak›l yürütmeye gidebilir. Elbette herkesin böyle düflünmesi
bir ülke için hiç de hofl sonuçlar do¤urmayacakt›r.
Bu örnekte de gördü¤ümüz gibi, insanlar›n baflkalar›na güvenmesi, onlar›n
üzerlerine düfleni yapaca¤›ndan flüphe duymamas› iflbirli¤ini artt›ran kilit faktörler-
dendir. Baflkalar›na güven duymayan, onlar›n ç›karc› ve kaypak oldu¤una inanma-
ya e¤ilimli insanlar daha az iflbirli¤inde bulunurlar. “Güven toplumlar›n tutkal›d›r”
denir. Güven hissi bireyleri birbirine güçlü ba¤larla ba¤lar, hayat› daha emniyetli,
daha az korkulas›, daha yaflanas› bir yer haline getirir. Kiflileraras› güven toplumun
hem psikolojik sa¤l›¤›, hem de ekonomik geliflimi için elzemdir. Maalesef Türkiye
dünyada kiflileraras› güvenin en düflük düzeyde seyretti¤i birkaç ülkeden biridir.
Örne¤in dünyan›n en mutlu ve müreffeh bölgelerinden ‹skandinav ülkelerinde in-
sanlar›n yaklafl›k % 70’i “genel olarak insanlara güvenilebilir” önermesine kat›l›rken,
bu oran Türkiye’de % 10-15’te kalmaktad›r. Türkiye’deki insanlar›n çok yak›nlar›n-
dan, tan›d›klar›ndan baflkalar›na güvenememeleri ciddi bir toplumsal problemdir.
Yard›m Davran›fl›
Bir baflkas›na faydas› dokunacak bir davran›flta bulunmaya yard›m etmek denir. Ya-
n›n›zda oturan kifliye kalem ödünç vermek, sevgilisinden yeni ayr›lm›fl arkadafl›n›-
z›n derdini dinlemek, hasta akraban›za bakmak, deprem kurbanlar›na ba¤›flta bu-
lunmak, görme engelliler için kitap okumak, bo¤ulmakta oldu¤unu fark etti¤iniz bir
çocu¤u kurtarmak için suya atlamak... Bunlar›n hepsi yard›m davran›fllar›d›r ve kü-
çük-büyük, maddi-manevi, planlanm›fl-planlanmam›fl gibi de¤iflik aç›lardan s›n›f-
land›r›labilirler. Hayatlar›m›z baflkalar›na yard›m etmekle ve baflkalar›ndan yard›m
almakla geçer. Hayat›nda hiç yard›ma ihtiyac› olmam›fl, kimseden yard›m almam›fl
bir insan› tasavvur etmek güçtür. ‹nsanlar niçin zamanlar›n›, enerjilerini, paralar›n›
ve hatta hayatlar›n› baflkalar› – bazense hiç tan›mad›klar› – u¤runa feda ederler?
Bu soruya evrimsel aç›dan yaklaflan psikologlar, insanlar›n en fazla kendileriy-
le ayn› genetik materyali paylaflan kiflilere yard›m etmeye yatk›n oldu¤unu çünkü
bunun kendi genlerinin ileriki nesillere aktar›lmas›n› sa¤layaca¤›n› söylemifllerdir.
Bu sav› destekleyecek flekilde, genlerinin % 100’ünü paylaflan tek yumurta ikizle-
rinin genlerinin yaln›zca % 50’sini paylaflan çift yumurta ikizlerine göre birbirleri-
ne daha fazla yard›m etti¤i bulunmufltur. Özellikle ölüm kal›m durumlar›nda, in-
sanlar akrabalar›na yard›mda bulunmay› arkadafllar›na yard›mda bulunmaya ge-
nellikle tercih ederler.
Ancak elbette ki yard›mseverli¤imiz akraba çevremizin bitti¤i yerde bitmez. Kül-
türel ö¤renme ve içsellefltirilen normlar bizi daha genifl anlamda yard›msever insan-
lar olmaya iter. Örne¤in ihtiyac› olanlara, darda kalm›fllara yard›m etmek her kültür-
de erdemine inan›lan ve örnek gösterilen bir davran›flt›r. Çok temel, evrensel bir
baflka toplumsal norm ise mütekabiliyettir. Mütekabiliyet, iliflkilerde karfl›l›kl›l›k esa-
s›n›n gözetilmesine denir. Örne¤in, bize iyilikte bulunmufl olana biz de iyilikte bu-
lunmak ister, sosyal aç›dan birilerine borçlu kalmaktan kaç›n›r›z. Kendimiz iyilik ya-
parken her zaman karfl›l›k beklemesek bile, sürekli verip de hiç alamad›¤›m›z ilifl-
kiler uzun vadede bizi rahats›z eder. Mütekabiliyet normu bizi geçmiflte bize iyilik-
te bulunmufl ya da ileride bulunabilecek olanlara yard›m etmeye iter.
Herkes toplumsal normlar› ö¤rense hay›rseverli¤in, cömertli¤in, iyilikseverli¤in
arzulanas› fleyler oldu¤unu bilse bile, herkes eflit düzeyde yard›m davran›fl›nda bu-
lunmaz. Bireysel faktörler ve kiflilik özellikleri de yard›m davran›fl›n› belirlemede rol
oynar. Yard›m davran›fl›nda en net fark yaratan etmenlerden biri empatidir. Empati,
6. Ünite - Sosyal Psikoloji 181
“bir anl›¤›na kendini baflkas›yla kar›flt›rma”, “kendini baflkas›n›n yerine koyup onun
hissettiklerini hissedebilme” gibi flekillerde tan›mlan›r. Empati düzeyi yüksek insan-
lar yard›ma ihtiyac› olan birini gördüklerinde eyleme geçmeye çok daha yatk›nd›rlar.
N N
tan›k olmak, o duruma müdahale etme olas›l›¤›m›z› düflürür, SIRA tepkimizi
S‹ZDE yavafllat›r. SIRA S‹ZDE
Örne¤in, bir bekleme odas›nda karfl›n›zdaki koltukta oturan kiflinin s›ra d›fl› baz›
hareketlerde bulundu¤unu, bir ihtimal sara krizi geçiriyor oldu¤unu düflünelim.
Araflt›rmalara göre, o odadaki di¤er tek insan sizseniz, hastan›nAMAÇLARIMIZ
yard›m›na koflma ya AMAÇLARIMIZ
da kalk›p bir yetkiliye haber verme olas›l›¤›n›z ve h›z›n›z odada baflkalar›n›n da ol-
du¤u senaryoya k›yasla daha yüksektir. Bunun bafll›ca sebebi, ortamda daha çok
kiflinin bulundu¤u durumlarda sorumlulu¤un bireyler aras›ndaK da¤›lmas›d›r.
‹ T A P K ‹ T A P
Gruplararas› ‹liflkiler
Hayatlar›m›z› birbirinin içine geçmifl küçük ve büyük gruplar T E Liçinde
E V ‹ Z Y Osürdürürüz.
N TELEV‹ZYON
Aile, arkadafl çevresi, do¤du¤umuz flehir, do¤du¤umuz ülke, cinsiyetimiz, ait oldu-
¤umuz din, gitti¤imiz okul, tuttu¤umuz tak›m, destekledi¤imiz siyasi parti, mesle-
¤imiz, üyesi oldu¤umuz dernek, hep kimli¤imizi tan›mlayan‹ N gruplardand›r.
TERNET
Bu ‹NTERNET
gruplardan kimilerinin içine do¤ar›z, kimilerini ise bilinçli olarak seçeriz. Kimi
gruplarla kendimizi daha çok, kimileriyle daha az özdefllefltiririz. Her durumda, bir
gruba ait olmak ve bu grupla kendini özdefllefltirmek bir “biz” ve “onlar” alg›s› ya-
rat›r. Söylememize gerek bile yok ki insanlar “biz”i (iç grup), “onlar”a (d›fl grup)
tercih ederler. ‹ç grup kay›rmac›l›¤› (ingroup favoritism) ve d›fl gruba yönelik düfl-
manl›k (outgroup hostility) büyük ölçüde benli¤imizi de¤erli görme ihtiyac›m›z›n
bir sonucudur. Kendi ait oldu¤umuz gruplar› di¤er gruplara üstün görme ihtiyac›-
m›z o derece kuvvetli ve hatta otomatiktir ki araflt›rmac›lar birbirini tan›mayan de-
nekleri yaz› tura yard›m›yla iki gruba ay›rd›klar›nda dahi, deneklerin kendi grupla-
r›n›n üyelerine daha olumlu özellikler atfettikleri ve onlar› d›fl gruba tercih ettikle-
rini bulmufllard›r. Buna “asgari grup etkisi” (minimal group effect) denir.
“Biz” ve “onlar” alg›s›n›n beraberinde getirdi¤i bir baflka yayg›n e¤ilim de d›fl
grup üyelerinin kendi içlerindeki benzerliklerini abartmakt›r. Kendi ait oldu¤umuz
gruplar›n üyelerini birbirinden çok farkl›, çok renkli, zengin bir çeflitlilik arz eder
görürüz de konu baflka gruplara gelince “X de¤il mi, hepsi birbirinin ayn›”, “birini
gördün mü hepsini gördün say kendini” gibi genellemelere gitmekten çekinmeyiz.
Bu, literatürde “d›fl grubun homojenli¤i yan›lg›s›” (outgroup homogeneity bias)
fleklinde geçer.
Önyarg›
Önyarg›, sosyal psikolojinin üzerinde en çok çal›fl›lm›fl konular›ndan biridir. Birey-
ler hakk›nda yaln›zca grup üyeliklerine (cinsiyet, din, milliyet gibi) bak›larak olufl-
turulmufl ve genellikle olumsuz tutumlara önyarg› denir. Buradaki kritik unsur, ön-
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
182
S O R U
Psikolojiye Girifl
S O R U
yarg›n›n hedefi olan kiflinin kendine yönelen tepkiyi belirleyecek flahsi bir fley yap-
D‹KKAT mam›fl olmas› D ‹ Kyaln›zca
KAT belli bir gruba mensup bulunmas›d›r. Önyarg›lar birer tu-
tumdur ve her tutum gibi biliflsel, duygusal ve davran›flsal boyutlar› vard›r. Grup
N N
SIRA S‹ZDE üyelerinin besledi¤i
SIRA S‹ZDEözelliklere dair inançlar önyarg›n›n biliflsel boyutunu oluflturur-
lar, ki bunlara kal›pyarg› (stereotype) da deriz. Kal›pyarg›lar, en basit anlam›yla bi-
reylerin zihinlerinde gruplar hakk›nda var olan flemalard›r. Genellemeler içerirler ve
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
grup içindeki farkl›l›klar› görmezden gelirler. Örne¤in bütün ‹talyanlar’›n nefleli ol-
du¤unu ya da bütün kad›nlar›n kötü sürücüler oldu¤unu düflünmek kal›pyarg› ör-
nekleridir. Önyarg›n›n duygusal boyutunu ise söz konusu gruba yöneltilen düfl-
K ‹ T A P K ‹ T A P
manl›k, hor görme, k›skançl›k, k›zg›nl›k, tiksinme gibi duygular oluflturur. Son ola-
rak, önyarg›n›n davran›flsal boyutu, önyarg› duyulan grubun üyelerine yöneltilen
farkl›, ayr›mc› davran›fllar› içerir. Bir gruba mensup üyelerle sosyal etkileflimden ka-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
ç›nma ya da onlara ifl vermeme buna örnek teflkil eder. Nefret suçlar› ve soyk›r›m
ise önyarg›n›n davran›flsal boyutta ulaflabilece¤i en afl›r› ve çirkin noktalard›r.
‹NTERNET Önyarg›lar›m›z›n
‹ N T E R Nbazen
ET aç›kça fark›nday›zd›r. Bazense bilinçli olarak fark›nda olmadan
belli gruplara yönelik olumsuz tutumlar›m›z, zihnimizde onlarla ilgili olumsuz ça¤r›fl›m-
lar›m›z olabilir. Bu adreste de¤iflik gruplarla ilgili “örtük ça¤r›fl›mlar”›n›z› Türkçe olarak
test edip görebilirsiniz: https://implicit.harvard.edu/implicit/turkey/
Özet
N
A M A Ç
Sosyal psikolojinin temel ilkelerini ve insanlar›n lan, çevresel faktörlere ba¤lar›z. Baflkalar›n›n
1 psikolojik ihtiyaçlar›na dair bafll›ca varsay›mla- davran›fllar›n› genelde d›flsaldan çok içsel at›flar-
r›n› belirtmek. la aç›klamaya yatk›n›zd›r – buna temel at›f hata-
Sosyal psikolojinin iki temel ilkesinden birincisi, s› denir. Baflar›lar›m›z› içsel ve kal›c›, baflar›s›z-
dünyay› oldu¤u gibi de¤il oldu¤umuz gibi gördü- l›klar›m›z› ise d›flsal ve geçici at›flarla aç›klama
¤ümüzdür. Alg›lar›m›z›n, beklentilerimizin, flema- e¤ilimimiz ise “kendine yontan at›f hatas›”d›r.
lar›m›z›n kendi gerçekli¤imizi biçimlendirmede Nesnelere, kiflilere ya da olgulara yönelik genel
yads›namaz bir rolü vard›r. “Kendi kendini ger- de¤erlendirmelerimize “tutum” denir. Tutumlar se-
çeklefltiren kehanet” olgusu gerçekli¤imizi yarat- çimlerimizi kolaylaflt›rarak hayat› bizim için daha
madaki aktif rolümüzün en etkileyici örneklerin- kolay bir yer hâline getirirler. Davran›fllar›m›zla tu-
den biridir. Sosyal psikolojinin ikinci temel ilkesi tumlar›m›z aras›nda bir tutars›zl›k oldu¤unda “bi-
ise sosyal etkinin her zaman ve her yerde oldu- liflsel çeliflki” dedi¤imiz rahats›zl›k verici ruh hali-
¤udur. Yaln›z bafl›m›za oldu¤umuz anlarda bile, ni yaflar›z. Ya davran›fl›m›z› ya da tutumumuzu de-
duygu, düflünce ve davran›fllar›m›z› baflka insan- ¤ifltirerek bu rahats›zl›ktan kurtulmaya çal›fl›r›z.
N
lar›n ve toplumun içsellefltirdi¤imiz sesi etkiler.
Sosyal psikologlar insanlar›n üç temel psikolojik Sosyal etkinin ne oldu¤unu ve türlerini ifade
AM A Ç
ihtiyac›n› vurgularlar. Bunlardan ilki, hayat›m›z 3 etmek.
üzerinde hakimiyet sahibi olmakt›r. ‹kincisi sev- Sosyal etki, baflkalar›n›n duygu, düflünce ve dav-
mek, sevilmek ve ait olmak, üçüncüsü ise “ben” ran›fllar› üzerinde söz sahibi olmakt›r. ‹ki farkl›
ve “biz”i de¤erli görmektir. Bu ihtiyaçlar›n gide- sosyal etki türünü birbirinden ay›r›r›z: ‹nsanlar
rilememesi durumunda psikolojik ve fizyolojik “bilgilendirici sosyal etki” alt›nda kald›klar›nda,
rahats›zl›klar kaç›n›lmazd›r. bunun kökeninde do¤ru davran›fl›n ne oldu¤unu
baflkalar›ndan ö¤renme ihtiyac› vard›r. “Normatif
N
AM A Ç
Sosyal biliflin ne oldu¤unu ve temel prensiplerini sosyal etki”de ise etki alt›nda kalman›n sebebi
2 aç›klamak. grup taraf›ndan kabul görmek, d›fllanmamak ar-
Sosyal biliflin konusu insanlar hakk›nda yarg›lara zusudur. Asch deneyi normatif sosyal etkinin gü-
nas›l vard›¤›m›z, insanlar› ve davran›fllar›n› nas›l cünü gözlerimizin önüne sermifltir.
anlad›¤›m›zd›r. Kifli alg›s›n› inceleyen sosyal psi- ‹taat, bireyin kendine bir otorite figürü taraf›ndan
kologlar, insanlar›n baflkalar›n› çok k›sa süreler- yöneltilen talebe uymas›d›r. Milgram deneyi, fla-
de, “ince davran›fl dilimleri”ne bakarak oldukça fl›rt›c› bir flekilde ço¤u insan›n kör bir itaat u¤ru-
do¤ru bir flekilde tan›yabildi¤ini gözlemlemifller- na baflkalar›na zarar verebilece¤ini göstermifltir.
dir. Fiziksel özellikler de kifli alg›s›n› etkiler. “Gü- ‹kna, insanlar›n bir konudaki tutumlar›n› de¤ifl-
zel olan iyidir” kal›pyarg›s› uyar›nca, daha güzel tirme çabas› ve yöntemidir. Birey ikna maksatl›
insanlarda daha olumlu kiflilik özellikleri görme- mesaj› özenle incelemek için gerekli motivasyon
ye yatk›n›zd›r. ve beceriye sahipse, daha kaliteli mesajlar daha
‹nsanlar ço¤u zaman “biliflsel varyemez”lerdir – ikna edicidir. Ancak bu konuda bir motivasyon
sosyal bilifllerini kullan›rken gere¤inden fazla veya beceri eksikli¤i varsa yüzeysel aç›dan cazip
enerji sarf etmek istemezler. ‹nsanlar› alg›larken mesajlar daha ikna edici olacakt›r.
flemalardan çok yararlan›r›z. fiemalar, olgular hak- Sosyal kolaylaflt›rma, sosyal kaytarma ve grup ku-
k›nda zihnimizde var olan basitlefltirilmifl resim- tuplaflmas› da sosyal etkinin de¤iflik türlerinden-
lerdir. ‹nsanlarla iletiflirken onlar› hangi flema çer- dir. Sosyal kolaylaflt›rma, baflka insanlar›n varl›¤›-
çevesinde alg›lad›¤›m›z neye dikkat etti¤imizi, ne- n›n iyi oldu¤umuz konulardaki performans›m›z›
yi hat›rlad›¤›m›z› ve nas›l tepki verdi¤imizi etkiler. iyilefltirmesidir. Sosyal kaytarma, flahsi çabam›z›n
Sosyal biliflin bir parças› olarak insanlar›n davra- teflhis edilmeyece¤i durumlarda baflka insanlar›n
n›fllar›n› aç›klamaya çal›fl›r, içsel ya da d›flsal at›f- varl›¤›n›n motivasyonumuzu ve gösterdi¤imiz
larda bulunuruz. ‹çsel at›f, davran›fl›n sebebini eforu düflürmesine denir. Grup kutuplaflmas› ise,
kiflinin içsel özelliklerinde görür. D›flsal at›f yap- grup içi etkileflimlerin grubun bafllang›çtaki e¤i-
t›¤›m›zda ise olay›n sebebini kiflinin d›fl›nda ka- limlerini afl›r›laflt›rmas›na verilen isimdir.
184 Psikolojiye Girifl
N
AM A Ç Sald›rganl›k ve yard›m davran›fllar›n› artt›ran N
AM A Ç Önyarg›y› ve kökenlerini aç›klamak.
4 ve azaltan faktörleri aç›klamak. 5 Bireyler hakk›nda yaln›zca ait olduklar› gruba
Sald›rganl›¤›n genetik ve biyolojik bir yönü var- bak›larak ulafl›lm›fl ve genellikle olumsuz tutum-
d›r. Yüksek testosteron düzeyi sald›rganl›kla ya- lara önyarg› denir. Önyarg›lar›n biliflsel, duygu-
k›ndan ba¤lant›l›d›r; nitekim nüfusun testosteron sal ve davran›flsal boyutlar› vard›r. Sosyal dünya-
düzeyi en yüksek grubu olan genç erkekler, sal- y› “biz” ve “onlar” ekseninde alg›lamaya nere-
d›rganl›k ve fliddet içeren suçlar›n bir numaral› deyse programlanm›fl olmam›z önyarg›ya yol
failidirler. Ö¤renilmifl faktörler de sald›rganl›¤› açan temel faktörlerdendir. “Onlar”› kal›pyarg›lar
artt›r›r: Aile içinde ve medyada fliddet davran›flla- üzerinden alg›lamaya ve birbirine benzer görme-
r›na tan›k olmak sald›rgan davran›fl için bir risk ye (d›fl grubun homojenli¤i yan›lg›s›) olan e¤ili-
unsurudur. Bunlar›n yan› s›ra psikolojik ve çev- miz önyarg›lar› körükler. Sosyal faktörlerin de
resel faktörlerin de sald›rganl›ktaki rolü önemli- önyarg›ya etkisi vard›r – ifl, para, e¤itim gibi s›-
dir. Kendini engellenmifl ya da küçük düflürül- n›rl› kaynaklara ulaflmak için rekabet halinde
müfl hissetmek sald›rganl›¤› artt›ran temel psiko- olan gruplar birbirine karfl› önyarg›lar gelifltirebi-
lojik süreçlerdendir. Keza s›cak hava, kötü koku- lir. Baz› gruplar›n toplumda “günah keçisi” ola-
lar, gürültü, kalabal›k, hava kirlili¤i, sigara duma- rak görülmeye bafllamas› da önyarg›lar› berabe-
n› gibi rahats›zl›k verici çevre flartlar› ve ortamda rinde getirir. D›fl gruptan insanlar› tan›mamak,
sald›rganl›¤› tetikleyecek silah gibi nesnelerin bilmemek de kal›pyarg›lar ve önyarg›lar›n sürüp
varl›¤› da sald›rganl›¤› artt›r›r. Son olarak, kültü- gitmesine izin verir.
rel normlar›n de¤iflik sald›rganl›k ve fliddet dav-
ran›fllar›n› ne ölçüde kabul edilir buldu¤u da bi-
reylerin bu davran›fllarda bulunup bulunmama-
s›n› etkiler.
Yard›m davran›fl›n› artt›ran psikolojik faktörlerin
bafl›nda empati düzeyi yüksek ve kendini baflka-
lar›n›n refah›ndan sorumlu hisseden bir insan ol-
mak yer al›r. Ancak durumsal faktörler de birey-
lerin yard›m edip etmeme kararlar›n› belirler. Ör-
ne¤in yard›ma muhtaç kiflinin bir yönüyle bize
benzemesi, acelemizin olmamas›, iyi bir ruh hali
içinde olmam›z yard›m davran›fl›n› artt›r›r. Bir
acil duruma bizden baflka çok say›da insanla be-
raber tan›k olmak ise o duruma müdahale etme
olas›l›¤›m›z› düflürür.
6. Ünite - Sosyal Psikoloji 185
Kendimizi S›nayal›m
1. Atefl bir gece uyan›yor ve evinin yanmakta oldu¤u- 5. Pakize ve kocas› komflular›n›n verdi¤i davetlere sek-
nu fark ediyor. Evde kar›s›, çocuklar›, büyükannesi, ar- tirmeden kat›l›yor, ancak bunlara elleri bofl gittikleri gibi
kadafl› K›v›lc›m ve köpekleri De¤erli var. Yard›m davra- herkesten de çok yiyip içiyorlar. Kendileriyse hiç kimse-
n›fl›na evrimsel aç›dan yaklaflan psikologlara göre, Atefl yi evlerine davet etmiyor, sürekli “daha tam yerlefleme-
ilk önce kimi kurtarmaya yönelir? dik”, “bu aralar çok yo¤unuz” gibi bahaneler buluyorlar.
a. Kar›s›n› Bir noktadan sonra komflular› Pakizeler’in bu tavr›ndan
b. Çocuklar›n› ciddi rahats›zl›k duymaya bafll›yor. Bunun sebebi Pakize
c. Büyükannesini ve kocas›n›n hangi sosyal normu çi¤nemeleridir?
d. K›v›lc›m’› a. Hay›rseverlik
e. De¤erli’yi b. Komfluculuk
c. Hürriyet
2. Afla¤›dakilerden hangisi sald›rganl›¤› artt›rd›¤›n› bil- d. “Ben” ve “biz”i de¤erli görme
di¤imiz faktörlerden de¤ildir? e. Mütekabiliyet
a. Yüksek testosteron düzeyi
b. Engellenme hissi 6. Kaz›m sevilmeye lay›k bir insan olmad›¤›na, hiçbir
c. Ortada b›rak›lm›fl bir silah kad›n›n onu içtenlikle sevemeyece¤ine inan›yor. Bu yüz-
d. So¤uk hava den kendisine ilgi gösteren kad›nlara karfl› tuhaf, mesa-
e. Sigara duman› feli tav›rlar sergiliyor, kendisine yaklaflmalar›na izin ver-
miyor. Bir noktadan sonra kad›nlar Kaz›m’›n bu yorucu
3. Muazzez, yapt›¤› pasta böreklerin tad› yerinde oldu- tav›rlar›ndan s›k›l›yorlar ve Kaz›m gerçekten de yaln›z
¤unda mutfakta ne kadar becerikli oldu¤undan, aflç›l›- kal›yor. Kaz›m’›n bafl›na geleni en iyi hangi olgu aç›klar?
¤a apayr› bir yetene¤i oldu¤undan bahsediyor. Arada a. Varoluflsal kayg›
yapt›¤› yemekler kötü ç›kt›¤›nda ise, kulland›¤› tarifte b. Temel at›f hatas›
hiç ifl olmad›¤›n›, bir daha asla o blogtan tarif almaya- c. Normatif sosyal etki
ca¤›n› söylüyor. Muazzez’in davran›fl›n› hangi olguyla d. Kendi kendini gerçeklefltiren kehanet
aç›klayabiliriz? e. Kifayetsiz muhterislik
a. Temel at›f hatas›
b. Kendine yontan at›f hatas› 7. Psikiyatristler, Milgram deneyinde ancak ________
c. Narsisizm kifliden birinin 450 volta kadar ç›kaca¤›n› tahmin etmifl-
d. Bilgilendirici sosyal etki lerdir. Oysa bu oran yüzde ________ olmufltur.
e. ‹liflkisel sald›rganl›k a. 100; 45
b. 150; 30
4. Baflkalar›n›n varl›¤› performans› ________ ifllerde c. 1.000; 65
iyilefltirir; ________ ifllerde kötülefltirir. d. 500; 75
a. s›k›c›; e¤lenceli e. 10.000; 25
b. e¤lenceli; s›k›c›
c. kolay; zor 8. Nalan çevreye çok de¤er verdi¤ini söylüyor. Bunun
d. zor; kolay üzerine arkadafllar› ona sürekli etrafa çöp att›¤›n›, gün-
e. anlaml›; anlams›z de iki kere dufl alarak afl›r› su israf›nda bulundu¤unu,
ayr›ca arabas›n›n da çok fazla benzin yakt›¤›n› hat›rlat›-
yorlar. Nalan’›n bunlar› duydu¤unda hissetti¤i rahats›z-
l›k verici psikolojik hale ne ad verilir?
a. Kendine yontan at›f hatas›
b. Bilgilendirici sosyal etki
c. Biliflsel çeliflki
d. ‹kna
e. Nevroz
186 Psikolojiye Girifl
Yaflam›n ‹çinden
S›ra Sizde 2
Bu sorunun cevab› asl›nda çok aç›k ve basittir ama
cerrahlar hakk›ndaki flemalar›m›z (“cerrahlar erkek
olur”) bizi flafl›rt›p duraklatabilir. Cerrah elbette çocu-
¤un annesidir.
188 Psikolojiye Girifl
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
Atkinson, R. L. (1999). Psikolojiye Girifl. Ankara: Arkadafl
Yay›nlar›.
Baumeister, R. F., & Bushman, B. J. (2010). Social
psychology and human nature (2nd ed.). Belmont,
CA: Wadsworth.
Baumeister, R. F., & Finkel, E. J. (Eds.) (2010). Advanced
social psychology. New York: Oxford University
Press.
Baumeister, R. F., & Vohs, K. D. (Eds.) (2007).
Encyclopedia of social psychology. Thousand Oaks,
CA: Sage
Fiske, S. T. (2004). Social beings: A core motives
approach to social psychology. New York, NY: Wiley
King, L. A. (2011). The science of psycology: An
appreciative view (2nd ed.). New York: McGraw-
Hill.
Myers, D. (2010). Socil psycology (10 th ed.). New York:
McGraw-Hill.
Myers, D. (2010). Ppsycology (9 th ed.). New York:
Worth Publishers.
Schacter, D. L., Gilbert, D. T., & Wegner, D. M. (2010).
Introducing psycology. New York: Worth.
7
PS‹KOLOJ‹YE G‹R‹fi
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Klinik psikoloji ve çal›flma alan›n› tan›mlayabilecek,
Normald›fl› davran›fl› tan›mlamada kullan›lan kriterleri, bunlar›n güçlü ve za-
N
y›f yönlerini aç›klayabilecek,
N
Tan› kategorilerini birbirinden ay›rt edebilecek,
Klinik Psikolojide klinik de¤erlendirmenin önemini aç›klayabilecek ve farkl›
N
de¤erlendirme tekniklerini tan›mlayabilecek,
Klinik Psikolojideki temel terapi ak›mlar›n› ve terapideki amaçlar›n› birbirin-
den ay›rt edebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Klinik Psikoloji • Normald›fl› Davran›fllar›n
• Klinik Psikolojinin Çal›flma S›n›fland›r›lmas›
Alanlar› • Klinik De¤erlendirme
• Normald›fl› Davran›fllar • Psikoterapi
‹çindekiler
Psikiyatr
Psikiyatr t›p fakültesinden mezun olduktan sonra psikiyatri alan›nda uzmanlaflan
hekimdir. Bu nedenle psikiyatri anormal davran›fllar›n tedavisinde ilaç kullan-
makla, fiziksel hastal›klar› tedavi etmekle ve fiziksel inceleme yapmakla yetkili t›p
hekimlerinin oluflturdu¤u bir aland›r. Bu anlamda psikiyatrlar zihinsel ya da psiko-
lojik bozukluklar›n tedavisinde konuflmaya dayal› terapi yöntemlerinin yan› s›ra
ilaç kullanma yetkisine sahip uzmanlard›r (Trull, 2005).
Psikolojik Dan›flman
Daha çok normal ya da orta düzeyde s›k›nt› ve uyum problemi yaflayan birey ya
da gruplarla çal›flan meslek grubudur. Tarihsel olarak bakt›¤›m›zda psikolojik da-
n›flmanlar daha çok e¤itim ve mesleki dan›flmanl›k alanlar›nda faaliyet göstermifl-
lerdir. Ülkemizde E¤itim Fakültelerinin Psikolojik Dan›flma ve Rehberlik Bölümle-
rinden mezun olan bu uzmanlar daha çok e¤itim kurumlar›n›n psikolojik dan›flma
servislerinde hizmet vermektedirler. Psikolojik dan›flmanlar›n hizmet verdikleri ku-
rumlardaki çal›flma faaliyetleri: (a) önleyici/koruyucu ruh sa¤l›¤› hizmetleri, (b) da-
n›flmanl›k, (c) kiflisel geliflim programlar› gelifltirme ve uygulama, (d) mesleki da-
n›flmanl›k, ve (e) bir ile befl oturum aras›nda de¤iflen k›sa süreli psikolojik dan›fl-
manl›k hizmeti vermek olarak özetlenebilir (Trull, 2005).
Sa¤l›k Psikologlar›
Sa¤l›k psikolojisi, son y›llarda h›zl› bir geliflme gösteren ve ad›ndan s›kça söz edi-
len psikoloji alanlar›ndan biridir. Ülkemizde 4 y›ll›k psikoloji lisans e¤itiminden
sonra sa¤l›k psikoloji alan›nda yüksek lisans ya da doktora yaparak uzmanlaflan
meslek grubudur. Temel çal›flma alan› olarak hastal›klar›n önlenmesi, iyi sa¤l›k ko-
flullar›n›n yarat›lmas›, gelifltirilmesi ve devam ettirilmesi ya da t›bbi bir rahats›zl›¤a
sahip kiflilerin tedavi edilmesine yönelik araflt›rma ve uygulamalar yapar. Örne¤in,
sigara ile mücadele edilerek akci¤er kanserini önlemeye yönelik çal›flmalar›n ve
araflt›rmalar›n yap›lmas› ya da kronik böbrek rahats›zl›¤› olan bireylerin yaflad›kla-
r› psikolojik s›k›nt›lar ve bunlar›n çözümüne yönelik önerilerde bulunmak çal›flma
alanlar› aras›nda say›labilir (Trull, 2005).
7. Ünite - Klinik Psikoloji 193
N N
SIRA S‹ZDE yola ç›ka-
Birli¤i (APA, 1991) taraf›ndan yap›lm›fl olan klinik psikoloji tan›m›ndan SIRA S‹ZDE
rak klinik psikolo¤un çal›flma alanlar›n› tan›lama/de¤erlendirme, tedavi/terapi,
araflt›rma/yay›n, ö¤retim/süpervizyon, dan›flmanl›k ve yöneticilik olmak üzere alt›
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
temel alanda toplamak mümkündür (Trull, 2005). Bu çal›flma alanlar› k›saca afla¤›-
daki flekilde özetlenebilir:
K ‹ T A P K ‹ T A P
Tan›lama/De¤erlendirme
De¤erlendirme, bireylerin davran›fllar›, problemleri, özgün karakterleri, yetenekle-
ri, zihinsel ve entelektüel kapasiteleri hakk›nda bilgi toplamay› içerir. Toplan›lan
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
bu bilgiler bireyin yaflam›fl oldu¤u problemli davran›fllar›n ya da s›k›nt›lar›n tan›s›-
n›n konulmas›, uygun tedavi programlar›n›n ve tekniklerinin gelifltirilmesi, bireyin
tedavi sürecinde göstermifl oldu¤u geliflimin de¤erlendirilmesi baflta olmak üzere
bir çok amaca yönelik olarak kullan›labilir. ‹NTERNET ‹NTERNET
Klinik psikologlar›n gözledikleri, inceledikleri kiflilerle ilgili kararlar›n› belirli
Öz de¤erlendirme ölçekleri,
bir temele oturtmak ve bunlar› desteklemek için kulland›klar› de¤erlendirme araç- bireyin bir dizi soruya
lar› üç temel bafll›k alt›nda toplanabilir: görüflme, testler, ve gözlem. Bu de¤erlen- kendisi için en uygun
seçene¤i iflaretlemesini
dirme yöntemleri ilerleyen bölümlerde biraz daha ayr›nt›l› olarak anlat›lacakt›r. Bu içeren psikolojik testlerdir.
de¤erlendirme yöntemlerini birbirinden ayr› ve farkl› yerlerde kullan›lan yöntem-
lerden çok birbirini tamamlayan yöntemler olarak düflünmek gerekir. Örne¤in, bir Klinik psikolo¤un en önemli
özelliklerinden biri do¤ru ve
klinik psikolog kendisine gelen bir bireyin depresyon düzeyini belirlemek için etkili bir de¤erlendirme
depresyonun belirtilerini ölçen bir öz de¤erlendirme ölçe¤i kullan›rken ayn› za- yapabilme becerisine sahip
olmakt›r. Bireyin
manda depresyonun hayat›nda yol açt›¤› fonksiyonel bozulmay› belirlemek için probleminin ne oldu¤unu
ayr›nt›l› bir klinik görüflme yapabilir ve bireyin görüflme s›ras›ndaki davran›fllar›n› do¤ru bir flekilde anlamak
ve buna yönelik en etkili
gözlemleyerek de¤erlendirme sürecinde edinmifl oldu¤u izlenimleri destekleyebi- tedavi plan› gelifltirebilmek
lir. Klinik psikolojide de¤erlendirme büyük bir araflt›rman›n parças› olarak topla- do¤ru bir klinik
de¤erlendirmeye ba¤l›d›r.
nabilece¤i gibi klinik bir uygulama s›ras›nda tek bir bireyden de toplanabilir.
Tedavi/Terapi
Psikoterapi, bireyin yaflam›fl
Klinik psikologlar, kiflilerin yaflam›fl olduklar› problemlerin nedenlerini daha iyi oldu¤u problemleri ortadan
anlamalar›na ve çözmelerine yard›mc› olacak tedavileri gelifltirerek uygularlar. Bu kald›rmak ya da azaltmak
için belirli bir teorik anlay›fl
tedaviler, psikoterapi, psikolojik dan›flma, davran›fl düzeltme ya da klinik psiko- çerçevesinde belirli teknik ve
lo¤un benimsedi¤i teorik yaklafl›ma ait spesifik terapi yöntemlerini içerebilir. Kli- yaklafl›mlar› kullanmay›
nik psikologlar a¤›rl›kl› olarak bireysel terapi uygulamalar›n›n yan› s›ra grup tera- içeren sistematik müdahale
sürecidir.
pileri, çift ya da aile terapileri de yapmaktad›rlar.
Psikoterapi bireyin yaflam›fl oldu¤u s›k›nt› ve zorlanman›n derecesine ba¤l› ola- Bir müdahale yönteminin
psikoterapi say›labilmesi
rak hastanede yatakl› servislerde yap›labilece¤i gibi kiflinin günlük hayat›na devam için müdahale yöntemlerinin
etti¤i, haftan›n belirli günlerinde klini¤e gitti¤i ayaktan tedavi fleklinde de uygula- ilaç ve cerrahi yöntemleri
içermemesi gerekmektedir.
nabilir. Ayr›ca, terapi belirli bir probleme yönelik spesifik bir çözümü içerebilece-
194 Psikolojiye Girifl
¤i gibi kiflinin kiflili¤inin yeniden yap›land›r›lmas› gibi oldukça karmafl›k ve zor bir
süreci de içerebilir. Bu do¤rultuda 2-3 seansl›k k›sa süreli bir terapi olabilece¤i gi-
bi senelerce süren uzunlukta da olabilir. Tedavi süresi ve kullan›lacak teknikler kli-
nisyenin benimsedi¤i tedavi yaklafl›m›na göre de¤ifliklik göstermektedir.
2003 y›l›nda Norcross ve arkadafllar›n›n 694 klinik psikolo¤un kat›l›m› ile ger-
çeklefltirmifl olduklar› bir çal›flmada onlara profesyonel yaflamlar›nda ne tür çal›fl-
malar yürüttükleri ve bunlara ne kadar zaman harcad›klar› sorulmufltur. Afla¤›daki
figürde de görülece¤i gibi yap›lan bir araflt›rmaya göre terapi etkinlikleri klinik psi-
kologlar›n en a¤›rl›kl› olarak faaliyet gösterdikleri alan› oluflturmaktad›r (Norcross,
Karpiak, & Santoro, 2004).
fiekil 7.1
Klinik Psikologlar›n
Psikoterapi De¤erlendirme
Yürütmüfl Oldu¤u 64%
Çal›flmalar 80% Ö¤retim
‹darecilik 49%
Kaynak: Norcross, 53%
Klinik
Karpiak, & Santoro Spervizyon
(2004). Konsültasyon 50%
47% Araflt›rma/Yay›n
51%
Araflt›rma/Yay›n
Psikolojik bozukluklar› birbirinden ay›ran özelliklere, nedenlerine ve nas›l tedavi
edilece¤ine, hangi hastal›¤a yönelik hangi terapi çeflidinin daha etkili oldu¤una
yönelik araflt›rmalar yapmak klinik psikolojinin temel amaçlar›ndan birini olufltur-
maktad›r. Araflt›rma yapmak bütün psikoloji alanlar›n›n ortak özelli¤idir. Bu nok-
tada klinik psikolojiyi di¤er alanlardan ay›ran noktay› araflt›rma yapt›¤› konular
oluflturmaktad›r. Klinik psikoloji bireyin yaflam›nda zorlanmaya, s›k›nt›ya ve uyum-
suzluklara yol açan unsurlar› belirlemeye, de¤erlendirmeye ve bunlar› hafifletme-
ye yönelik bireylere nas›l bir yard›m sunulmas› gerekti¤ine iliflkin konulara odak-
lanmaktad›r.
Ö¤retim/Süpervizyon
Süpervizyon, meslekte Klinik psikologlar bazen tam zamanl› bazen ise yar› zamanl› olarak üniversitelerin
deneyimli bir uzman›n daha
az deneyimli bir kifliye, onun lisans ya da lisans sonras› programlar›nda psikopatoloji, terapi teknikleri, psikolo-
terapi s›ras›nda karfl›laflt›¤› jik de¤erlendirme, kiflilik ya da klinik psikolojiye girifl gibi dersleri vermektedirler.
durumlarla bafla ç›kmada
yeterlili¤ini ve becerilerini Ö¤retim etkinliklerine ek olarak ayn› zamanda gerek akademik gerekse klinik or-
gelifltirecek bir flekilde, bilgi tamlarda psikolojik rahats›zl›klar›n tedavisine yönelik hem ö¤rencilere hem de
ve deneyim kazanmas›na
yard›mc› olmas›d›r.
alanda çal›flan di¤er klinik psikologlara süpervizyon e¤itimi vermektedirler (Kur-
pius, Gibson, Lewis ve Corbet, 1991).
Konsültasyon (Dan›flmanl›k)
Dilimizdeki “Bir bilene Konsültasyon yani dan›flma belirli bir konuyla ilgili olarak o konuda bilgi ve bece-
soral›m” sözü konsültasyonu ri sahibi birisi veya birilerinden bilgi ve görüfl almak demektir. Bu anlamda klinik
en iyi aç›klayan ifadedir.
psikologlar bazen di¤er kurum ve kiflilere bir konu ile ilgili görüfl bildirebilirler.
Örne¤in polislere, halk›n ruh sa¤l›¤›n› korumak ya da onlarla daha iyi etkileflim
kurabilmek için nas›l davranmalar› gerekti¤ine iliflkin dan›flmanl›k yap›lmas›, ya da
baz› televizyon kanallar›na yapm›fl olduklar› programlarda ruh sa¤l›¤›n› tehdit edi-
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
ci unsurlar› en aza indirecek önlemlerin nas›l alacaklar›na ya da yapm›fl olduklar›
bir program›n halk›n ruh sa¤l›¤›n› nas›l etkileyece¤ine iliflkin görüfl sunulmas› kli-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
nik psikologlar›n konsültasyon faaliyetlerine örnek olarak verilebilir.
Yöneticilik K ‹ T A P K ‹ T A P
Klinik psikologlar çok istemeseler bile baz› yöneticilik görevleri ya da dosyalama
gibi resmî süreçlerle ilgili faaliyetlerde de bulunabilirler. Örne¤in, hastanelerde ya
da özel sektörde baz› programlar›n direktörlü¤ünü yapmak, buralar ile ilgili resmî
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
süreçleri takip etmek, gerekli dosyalama ifllerini yürütmek gibi faaliyetler klinik
psikologlar›n etkinlikleri aras›nda say›labilir.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
6. Bir meslek grubu ya da kuruma ifl performanslar›n› art›rmak için sunmufl olduklar›
yard›m hizmeti klinik psikologlar›n “klinik süpervizyon” kapsam›nda yürütmüfl olduk-
lar› çal›flmalard›r. AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
7. Psikiyatristler t›p e¤itimi alm›fl hekimlerdir.
8. Sosyal hizmet uzmanlar› bireyin sorunlar›n› art›ran sosyal ve çevresel faktörlere odak-
lan›rlar K ‹ T A P K ‹ T A P
9. Klinik psikolo¤un çal›flma faaliyetleri de¤erlendirme, konsültasyon, ö¤retim, terapi,
klinik süpervizyon ve araflt›rma yapmakt›r.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Klinik Psikolojinin Tarihsel Geliflimi
Klinik psikolojinin tarihsel süreç içinde nas›l bir geliflim seyri izledi¤i üç temel za-
man dilimine ayr›larak incelenebilir: ilk geliflim dönemi ( 1800-1900), I. ve II. Dün-
ya Savafllar› süreci ve savafl sonras› süreç. Birçok kiflinin klinik‹ Npsikolojinin,
TERNET psiko- ‹NTERNET
S O R U S O R U
“Zihinsel Bozukluklar›n Tan›sal ve Say›msal El Kitab› (Diagnostic and Statistical Klinik psikoloji bugün,
N N
yaflad›klar› birSIRA
dizi soruna
Manual for Mental Health Disorders, DSM)” daha sonra klinik SIRA S‹ZDE ve di¤er
psikologlar S‹ZDE
ra¤men, oldukça iyi organize
ruh sa¤l›¤› uzmanlar› taraf›ndan da benimsenerek kullan›lmaya bafllanm›flt›r. An- olmufl bir alan olarak, klinik
psikologlar›n yo¤un bir
cak ilk s›n›flaman›n bir tak›m eksiklikler içermesi nedeniyle genellikle
AMAÇLARIMIZ
yanl›fl tan›- AMAÇLARIMIZ
flekilde araflt›rma,
lamaya yol açm›fl ve bu nedenle s›kl›kla revize edilerek yenilenmifltir. fiu an DSM- de¤erlendirme ve terapi
IV olarak bilinen dördüncü versiyonu kullan›lmaktad›r (Nietzel, Bernstein, & Mi- hizmetleri verdikleri psikoloji
alan› olarak varl›¤›n›
lich, 1998). K ‹ T A P sürdürmektedir. K ‹ T A P
Dünya savafllar›n›n ard›ndan hümanistik ve davran›flç› psikoterapi ak›mlar› gi-
bi birçok yeni psikoterapi ak›m› ortaya ç›kmaya bafllam›flt›r. Ard›ndan psikoterapi-
nin ne kadar etkin oldu¤una yönelik araflt›rmalar h›z kazanm›flt›r.
T E L E VBununla
‹ZYON birlikte TELEV‹ZYON
hangi terapi tekni¤inin hangi hastal›k grubunda daha etkili oldu¤una yönelik ça-
l›flmalar h›z kazanm›flt›r.
‹ N T Eisterseniz
Klinik Psikolojinin tarihsel geliflimi ile ilgili daha ayr›nt›l› bilgi edinmek RNET APA’n›n ‹NTERNET
Society for the History of Psychology sitesini ziyaret edebilirsiniz: http://histor-
yofpsych.org/historyresources/teachingresources.html
Normald›fl› Davran›fl
fiekil 7.3
0.4
34,1% 34,1%
toplumun genelinde gösterilen
e¤ilimi yans›t›r.
0.1
2,1% 2,1%
0,1% 13,6% 13,6% 0,1%
Kaynak: http://tr.wikipedia.org
0.0
-30 -2 0 -10 u 10 20 30
SIRA S‹ZDE Sizce etraf›n›zda saçlar›n›n yar›s›n› çok k›sa yar›s›n› uzun b›rak›p bir yar›s›n› mavi di¤er
SIRA S‹ZDE
3 yar›s›n› pembeye boyatan bir ergenin davran›fl› anormal olarak kabul edilip tedavi edilme-
si gerekir mi? Cevab›n›z› gerekçeleri ile aç›klay›n›z?
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
7. Ünite - Klinik Psikoloji 199
‹fllevsellikte Bozulma
Birey yaflad›¤› psikolojik ya da davran›flsal problemlerden dolay› ifllevselli¤i bozul-
mufl yani normal hayat›n› sürdürebilmesi belirgin bir flekilde zorlaflm›flt›r. Örne¤in,
iflinden dolay› sürekli seyahat etmek zorunda kalan ancak uçak fobisi nedeniyle
bu seyehatlere kat›lamayan bir çal›flan›n bu durumu ifl hayat›nda ifllev bozuklu¤u-
na yol açm›flt›r (Morris, 2002).
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Güçlü Yönleri: Sosyal ve ifl hayat›ndaki belirgin bozulma bireyleri problemleri-
ne iliflkin yard›m arama davran›fl›na yönlendirir.
Zay›f Yönleri: T›pk› di¤er kriterlerde oldu¤u gibi ifl ve sosyalD Ü fi Ü hayattaki
NEL‹M hangi D Ü fi Ü N E L ‹ M
derecedeki bir bozulman›n anormal olarak kabul edilece¤ini belirlemek zordur.
Ayn› flekilde yeterli kabul edilebilir ifllevselli¤in kriterlerini de tam olarak belirle-
S O R U S O R U
mek zordur.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
s›ndaki s›n›r net ve kesin de¤ildir. Bu nedenle anormal davran›fl› tan›mlamak bir parça öz-
nellik yani yanl›l›k içermektedir.
Baz› uzmanlara göre normal ve normald›fl› davran›fllar genellikle AMAÇLARIMIZ
derece olarak farkl›l›k AMAÇLARIMIZ
gösterirler ve bu uzmanlar davran›fl bozukluklar›n›n s›n›flanmas›nda boyutsal yaklafl›-
m›n kullan›lmas› gerekti¤ini ileri sürmektedirler.
K ‹ gece
Bir di¤er grup araflt›rmac›ya göre ise normal ve normald›fl› davran›fllar T A ile
P gündüz gi- K ‹ T A P
bi niteliksel olarak birbirinden farkl›d›r. Bu araflt›rmac›lar ak›l sa¤l›¤› ile ak›l hastal›kla-
r› s›n›flamaya kategorik yaklafl›m› önermektedirler.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Anormal davran›fl›n tan›mlanmas›nda kullan›lan üç temel tan›m›n avantaj ve dezavantajla-
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
r› nelerdir? Örnek vererek aç›klay›n›z. 4
D Ü fi Ü N E L ‹ M ‹NTERNET D‹ NÜTfi EÜ RN N
E LE‹TM
Normald›fl› (Anormal) Davran›fllar›n S›n›fland›r›lmas›
Amerikan Psikiyatri Birli¤i (APA) yaklafl›k 40 y›ld›r normald›fl› davran›fllar›n türle-
rini ve tan› kriterlerini içeren resmî bir el kitab› yay›nlamaktad›r.
S O Zihinsel
R U Bozuk- S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
luklar›n Tan›sal ve Say›msal El Kitab› (DSM) olarak adland›r›lan bu yay›n ilk defa
1952 de yay›nlanm›fl ve günümüze kadar dört defa revize edilerek yenilenmifltir.
Günümüzde hâlen kitab›n 1994’de yay›nlanan ve DSM-IV olarak adland›r›lan ver-
siyonu kullan›lmaktad›r.
DSM her bir tan› kategorisi için davran›fl örüntülerini özenle tan›mlayarak ruh-
sal bozukluklar›n tam bir listesini vermeyi ve böylece uzmanlar aras›nda tutarl› ve
güvenilir tan›lar›n konulmas›n› sa¤lamay› amaçlam›flt›r. Davran›fl bozukluklar›n›n
kategorilere ayr›larak s›n›fland›r›lmas›n›n en önemli avantajlar›ndan biri klinisyen-
ler ve araflt›rmac›lar aras›nda bir tutarl›l›k sa¤lamas›d›r. Ayn› kriterleri kullanarak
farkl› uzmanlar ayn› tan›y› rahatl›kla koyabilirler. Di¤er bir avantaj› ise kategorile-
rin betimleyici olmas›; yani herhangi bir teorik yaklafl›m› dikkate almadan bir ra-
hats›zl›¤a iliflkin belirtileri s›ralamas›d›r. Bu nedenle tan› koyan klinisyenin hangi
kuramsal yaklafl›m› benimsedi¤inden etkilenmez. Son olarak tan› kriterleri ruhsal
bozukluklar üzerine bilimsel araflt›rma yapabilmeyi olanakl› hâle getirmektedir.
Örne¤in bir araflt›rmac› depresyonu olan grup ile kayg› bozukluklar›na sahip olan
grubu birbiriyle karfl›laflt›rarak hangi hasta grubunun tedaviye daha çabuk cevap
verdi¤i ile ilgili bir araflt›rma yapabilir (Davidson & Neale, 1997).
DSM kategorilerine getirilen elefltirilerin bafl›nda birçok iyilefltirmeye ra¤men
DSM-IV’te yeralan kategorilerden baz›lar›n›n hâlâ tart›flmaya aç›k olmas› gerek-
Birincil kazanç kiflinin mektedir. Örne¤in bir bireyin depresyon tan›s› alabilmesi için A tan› grubunda be-
psikolojik rahats›zl›¤›n›n
s›k›nt› ve kayg›s›ndan lirtilen kriterlerin en az alt›s›n› en az bir ay boyunca sergilemesi gerekmektedir.
kurtulmas›d›r. Örne¤in, bir Ancak burada neden befl ya da dört de¤il de alt› ya da neden iki ay ya da 6 hafta
kaza sonucunda beynimizin
kaza an› ile ilgili olaylar›
de¤il de 4 hafta sorusunun yan›t› net de¤ildir. Tan›lama ile ilgili di¤er bir tehlike
hat›rlamam›z› engelleyerek ise tan›lama ile birlikte bireyin etiketlenmesidir. Etiketleme baz› bireyler için zarar-
bizim ac› çekmemizi l› olabilmektedir, birey art›k kendisinin tan›l› bir rahats›zl›¤› oldu¤unu düflünerek
engellemesinde oldu¤u gibi.
daha da geriye gidebilmektedir. Üstelik çevresindeki kiflilerin bireye bak›fl aç›s›
‹kincil kazanç ise bireyin olumsuz yönde de¤iflebilmektedir. Ayr›ca birey birincil kazançlara ek olarak bu
hastal›¤›n› kendi ç›karlar›
do¤rultusunda durumu ikincil kazanca da dönüfltürebilir. Örne¤in, dikkat eksikli¤i tan›s› alan
kullanmas›d›r. Örne¤in, bir ö¤rencinin çal›flmamas› sonucunda ald›¤› düflük bir notu dikkat eksikli¤i tan›-
yak›nlar›ndan daha fazla ilgi
ve flefkat görmek için s›n› mazeret göstererek mazur göstermeye çal›flmas› ve ö¤retmenlerinden bundan
hastal›¤›n› kullanmas› gibi. dolay› ayr›cal›k istemesindeki gibi (Davidson & Neale, 1997).
TANI KATEGOR‹LER‹
DSM-IV ço¤ul eksenli s›n›flamay› içermektedir; burada her birey befl boyut yani
eksende incelenmektedir. Ço¤ul eksenli s›n›flama her boyutta bireyin incelenme-
sini içerdi¤i için birçok alanda bilgi toplamay› zorunlu k›lmaktad›r. Ayr›ca bireye
bir tan›n›n konulmas› beraberinde birçok d›fllay›c› tan›y› içerdi¤i için tan› koyan ki-
fliyi ayr›nt›l› de¤erlendirme yapmaya zorlamaktad›r. DSM-IV’ün çok eksenli s›n›fla-
mas›nda Eksen I, kiflilik bozukluklar› ve zihinsel gerilik hariç (bunlar Eksen II’de
s›n›flanm›flt›r) bütün ruhsal bozukluklar› kapsamaktad›r. Eksen III herhangi bir t›b-
bi durumun bulunup bulunmad›¤›n›, Eksen IV ise bireyin hayat›ndaki psikososyal
ve çevresel sorunlar› içermektedir. Son olarak Eksen V ise bireyin normal hayat ifl-
levselli¤inin ne derece bozuldu¤unu de¤erlendirmektedir. Bu eksenlerde yer alan
ruhsal bozukluklar afla¤›daki tabloda özetlenmifltir (APA, 1994, Davidson & Neale,
1997).
7. Ünite - Klinik Psikoloji 201
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Eksen IV: Psikososyal ve Çevresel Sorunlar
Eksen V: ‹fllevselli¤in Genel De¤erlendirilmesi Ölçe¤i
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
‹NTERNET ‹NTERNET
Duygu Durumu Bozukluklar›
Duygu durum bozukluklar› t›pk› ad›ndan da anlafl›laca¤› gibi, duygu durumunda-
ki rahats›zl›klar› içermektedir. Her bireyin belirli ortamlarda ortam›n beraberinde
getirdi¤i koflullara ba¤l› olarak gösterdi¤i bir duygu yelpazesi vard›r. Baz› ortam-
larda oldukça nefleli, baz› ortamlarda üzgün, baz› ortamlarda ise cesaretimiz k›r›l-
m›fl ve korkmufl hissedebiliriz. Bu oldukça normal bir durumdur.SIRAAncakS‹ZDE duygu du- SIRA S‹ZDE
rum bozukluklar›nda bu çeflitlilik belirgin bir ölçüde azalm›fl ve koflullardan ba-
¤›ms›z olarak kutuplaflm›fl bir flekilde sürekli ya çok üzgün ya Dda
Ü fi Üafl›r›
NEL‹M mutlu (öfo- D Ü fi Ü N E L ‹ M
rik) duygu durumu gözlenmeye bafllanm›flt›r. Baz› bireylerde ise öfori ve üzüntü
uçlar› aras›nda sürekli gidip gelmeler görülür. Duygu durum bozukluklar›, depres-
S O R U S O R U
yon, mani ve iki uçlu bozukluk olmak üzere üç bafll›k alt›nda incelenebilir.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
202 Psikolojiye Girifl
Tablo 7.2 Depresyon En yayg›n olarak gözlenen duygu durum bozuklu¤udur. Afl›r› üzüntü,
Duygu Durumu suçluluk ve de¤ersizlik en belirgin duygu tablosudur. Kiflide belirgin bir
Bozukluklar›
üzüntü, enerji seviyesinde belirgin düflme, sosyal ilgide ve zevk al›nan
faaliyetleri sürdürmede belirgin azalma ve kendini geri çekme, günlük
rutin iflleri sürdürmede zorluk, uyku düzeninde belirgin bozulma en
önemli belirtileri aras›ndad›r. Ciddi düzeyde depresyonu bulunan kifli-
lerde yemek yeme düzeni iyice bozulmufltur, afl›r› kilo al›m› ya da diyet
yapmaks›z›n afl›r› kilo kayb›, uykusuzluk, cinselli¤e iliflkin ilginin belirgin
azalmas› ve yinelenen intihar düflünceleri ve hatta bazen giriflimleri gö-
rülebilir. Bu durum birkaç ay süren yo¤un bir üzüntü dönemi fleklinde
ise “Major Depresif Bozukluk”, iki y›l ve daha uzun sürebilen, üzüntü ve
iliflkili belirtilerin yo¤unlu¤unun az oldu¤u bir flekilde yaflan›yorsa “Disti-
mik Depresyon” ad› verilir.
Öfori, hareket düzeyinin afl›r› Manik Bozukluk Depresyonun aksine bu bozuklukta kifli öforik ve grandiyozdür yani
artmas› iken grandiyoze,
bireyin abart›l› bir benlik
özsayg›lar› çok fliflirilmifl, gerçekçi olmayan bir flekilde umutlu ve mutlu-
alg›s›n›n olmas›, kendini çok dur. Düflüncesizce dürtüsel bir flekilde davranabilir ve afl›r› para harca-
de¤erli ve önemli görmesi yabilir. Dürtüselli¤inin bir sonucu olarak bazen afl›r› sald›rgan ve düfl-
durumudur.
manca davranabilir. Depresyona oranla yayg›nl›¤› daha az olan bir bo-
zukluktur.
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE Manik bir tablo kendi bafl›na nadiren görülür. Genellikle kiflinin afl›r›
‹ki Uçlu Bozukluk
öforik ve grandiyoze oldu¤u birkaç günden birkaç ay kadar sürebilen
manik dönem ile depresyon dönemleri döngü gösterir. Bu durum iki
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
uçlu bozukluk olarak bilinir. ‹ki uçlu bozukluk çok daha az yayg›nd›r.
S O R U S Oiçin
Bütün resimler R UKaynak: http://www.helpguide.org
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
dir. Kiflinin ifllevselli¤i ciddi anlamda bozulmufltur ve yo¤un üzüntü durumu sevilen bir ki-
flinin kayb› gibi stresli bir yaflam olay›na verilmifl tipik bir tepki de¤ildir.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Kayg› Bozukluklar›
Korku bütün di¤er duygular gibi oldukça do¤al ve yaflamsal fonksiyonu olan bir
K ‹ T A P K ‹ T A P
duygudur. Bizi tehlikeli bir durumda harekete geçirerek kendimizi koruyacak ön-
lemleri almam›z› sa¤lar. Ancak kayg› bozukluklar›nda kifli ya korkusunun kayna-
¤›n› bilmez ya da hissetmifl oldu¤u kayg› durumla orant›s›z bir biçimde uygunsuz-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
dur. Özgül fobi, sosyal fobi, aç›k alan fobisi, panik bozukluk, yayg›n kayg› bozuk-
lu¤u ve obsesif-kompulsif bozukluk kayg› bozukluklar›n›n en s›k rastlan›lan tan›
gruplar›n› oluflturmaktad›r.
‹NTERNET ‹NTERNET
7. Ünite - Klinik Psikoloji 203
Özgül Fobi Kiflinin yükseklik, kan, enjeksiyon, örümcek, kedi, köpek gibi spesi- Tablo 7.3
fik bir nesneye karfl› hissetmifl oldu¤u yo¤un, afl›r› ve mant›k d›fl› Kayg› Bozukluklar›
korkusudur. Bu yo¤un kayg› korkulan nesne ile karfl›laflmamak için
yaflam›n bir çok alan›na yay›lan bir kaç›nma davran›fl›na yol açar ve
bireyin yaflam ifllevselli¤ini bozar.
Aç›k Alan Korkusu Bireyin tipik olarak evden ayr›larak kaçman›n zor olaca¤› al›flverifl
merkezleri, toplu tafl›m araçlar›, konserler gibi kamuya aç›k alanlara
girmeye iliflkin ya da arabayla, trenle ya da uçakla yaln›z seyahat et-
mek zorunda kald›¤› durumlarda yaflad›¤› yo¤un kayg› durumudur.
Aç›k alan korkusu yaflam ifllevselli¤i belirgin bir flekilde bozmufltur.
Baz› kifliler ya evlerinden hiç ç›kamazlar ya da yaln›zca birkaç kilo-
metre uzaklaflabilirler.
Panik Bozukluk Tekrarlayan panik ataklarla bilinen kayg› bozuklu¤udur. Panik atak-
lar, nefes almakta zorluk, kalp at›fl›n›n belirgin h›zlanmas›, terleme,
bafl dönmesi ya da bay›lacak gibi hissetme gibi belirtilerle karakteri-
ze ani, beklenmedik ve bunalt›c› yo¤unlukta bir korku ya da dehflet
yaflant›s›d›r. Panik ataklar genellikle birkaç dakika sürer ve hiçbir
makul neden olmaks›z›n yeniden bafllayabilir.
Yayg›n Kayg› Belirli bir nesne ya da duruma spesifik olmayan, yaflam›n genellikle
Bozuklu¤u bir çok alan›na yay›lm›fl yo¤un bir endifle durumudur. Bu kifliler ya-
k›nlar›n›n sa¤l›¤›, ifl durumlar›, ekonomik durumlar›, okul baflar›lar›
gibi bir çok alana iliflkin uzun süreli, yo¤un ve belirsiz bir kayg› du-
yarlar.
Psikosomatik Bozukluklar
Psikosomatik bozuklukta bireyin t›bbi olarak kan›tlanabilir fizyol›jik temelli bir ra-
hats›zl›¤› vard›r ancak bu rahats›zl›¤›n nedeni büyük ölçüde stres ve kayg› gibi psi-
kolojik bir faktördür. Örne¤in, son dönemde iflyerinde çok ciddi zorlamalar olan
bir bireyin mide ülseri olmas› ve bu nedenle doktora gitmesi durumunda gözlen-
di¤i gibi.
204 Psikolojiye Girifl
Somatoform Bozukluklar
Psikosomatik rahats›zl›klardan farkl› olarak somatoform bozuklular›nda bireyin
saptanabilir do¤rudan fizyolojik bir rahats›zl›¤› olmaks›z›n sürekli s›rt a¤r›s›, bafl
a¤r›s›, kar›n a¤r›s› ve bafl dönmesi gibi belirtilerle yak›nmas› ve bunarl›n giderilme-
sine yönelik sürekli t›bbi bir yard›m aray›fl›nda bulunmas›d›r. Ancak saptanabilir
fizyolojik bir neden bulunmad›¤› için kifli uygulanan tedavilere cevap vermez ve
yak›nmalar› devam eder (APA, 1994).
Tablo 7.4 Konversiyon Bu bozuklukta hastalar›n fizyolojik bir nedeni olmayan belirgin yeti
Somotoform Bozuklu¤u kay›plar› vard›r. Örne¤in, hiçbir fizyolojik nedeni olmamas›na ra¤-
Bozukluklar› men bacaklar›n›n tutmamas› ve yürüyememesi gibi.
Hastal›k Hastal›¤› Bu bozuklukta kifli baz› küçük ve önemsiz belirtileri ciddi fiziksel bir
(Hipokondriyak) hastal›¤›n iflareti olarak yorumlar ve yap›lan bütün t›bbi incelemeler
bunun aksini göstermesine ra¤men buna inanmaz, sürekli baflka
doktorlara giderek ciddi bir rahats›zl›¤› oldu¤unu belirtir.
Beden Biçimine Bu bozukluk hayali çirkinlik olarak da ifade edilebilir. Kifli bedeninin
Tak›nt›l› Bozukluk baz› bölümlerini be¤enmez ve bundan dolay› kendini çok çirkin his-
seder. Zihni sürekli olarak bedeninin be¤enmedi¤i bu parças›yla
meflguldür, baflka bir fleye odaklanamaz ve bu düflüncelerinden do-
lay› sosyal yaflam› ciddi ifllev bozuklu¤una u¤ram›flt›r.
Disosiyatif Bozukluklar
Disosiyatif Bozukluklar, bellek ya da kimli¤in bir bölümünün ani kayb› ile bilinç-
lilikte ortaya ç›kan geçici ya da kal›c› de¤ifliklikleri içermektedir.
Tablo 7.5 Disosiyatif Amnezi Bireyin tüm geçmiflini ya da zaman›n belli bir bölümünü unutmas›
Disosiyatif (Bellek Kayb›) durumudur. Bellek kayb› geçici ya da kal›c› olabilir.
Bozukluklar
Disosiyatif Füg Birey ani bir flekilde yaflad›¤› yerden ayr›larak yeni bir yere gider,
(Kaç›fl) yeni bir hayata bafllar ve geçmifl kimli¤ini ve hayat›n› hat›rlamaz
Disosiyatif Kimlik De¤iflik zaman dilimlerinde bask›n olan bir ya da birden fazla kimli-
Bozuklu¤u (Ço¤ul ¤in ortaya ç›kmas›d›r. Baz› durumlarda kimlikler birbirinden haber-
Kiflilik Bozuklu¤u) dard›r az› durumlarda ise birey bir kimlikten di¤er kimli¤e geçti¤in-
de di¤er kimlik hat›rlanmaz.
Depersonalizasyon fiiddetli ve rahats›z edici bir kendine yabanc›laflma ya da gerçek d›-
(Benlik Yitimi) fl›l›k duygusu vard›r. Birey sanki kendi bedeninin içinde ç›k›p hare-
ket etti¤ini ya da aynaya bakt›¤›nda kendini tan›mad›¤›n› ifade ede-
bilir.
7. Ünite - Klinik Psikoloji 205
Cinsel Bozukluklar
Cinsel bozukluklar üç temel alan› kapsamaktad›r.
Parafili Bireyin cinsel doyum kayna¤›n›n al›fl›lm›fl kaynaklardan sapmas›, tek nesne Tablo 7.6
ya da objeye odaklanmas›d›r. Örne¤in, teflhircilik (cinsel organ›n› göster- Cinsel Bozukluklar
mekten haz almak), gözetlemecilik (birini gizlice izlemekten haz almak),
sadizim (aci çektirmekten haz almak), mazohism (ac› çekmekten haz al-
ma) gibi.
Cinsel ‹fllev Bireyin orgazm (doyum) olamamak, cinsel olarak uyar›lmamak ya da erkek-
Bozukluklar› lerde sertleflememek ya da sertleflmeyi devam ettirememek gibi nedenler-
den ötürü normal cinsel döngüyü tamamlayamamas›d›r.
Cinsel Kimlik Kendi anatomik cinsel özelliklerinden afl›r› rahats›z olma, kendini karfl› cin-
Bozuklu¤u sin üyeleri ile özdefllefltirme ve onlar gibi olmak istemeleri durumudur.
Uyku Bozukluklar›
DSM-IV’te uyku bozukluklar› dissomniya ve parasomniya olmak üzere iki temel
kategori alt›nda tan›mlanmaktad›r. Uyku bozukluklar›nda kiflinin uykusunun mik-
tar› ve niteli¤i ifllevselli¤ini bozacak ölçüde de¤iflmifltir.
Dissomniya Uykunun miktar› (kifli ya afl›r› derecede çok ya da yeterli uyuyamamakta- Tablo 7.7
d›r), niteli¤i (kifli uyand›¤›nda dinlenmifl hissetmemektedir) veya zamanla- Uyku Bozukluklar›
mas› (kifli ola¤an uyku zamanlar›nda uyuyamamaktad›r) bozulmufltur
Parasomniya Uyku s›ras›nda uyurgezerlik ya da gece kâbuslar› gibi ola¤and›fl› bir olay
ortaya ç›kar.
Resim 7.4
Yeme Bozukluklar› Anoreksiyada kifli
Yeme bozukluklar›nda ya anoreksiya nervozada oldu¤u gibi belirgin bir biçimde
kifli çok kilolu oldu¤unu düflünerek yemekten kaç›n›r ve ay- zay›f olmas›na
ra¤men bunu
r›ca afl›r› egzersiz yaparak kilo kaybetmeye devam etmek is- SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
kabul etmez.
ter ve afl›r› kilo kaybeder ya da bulimiya nervozada oldu¤u
gibi t›kan›rcas›na yemek yedikten sonra afl›r› suçlu hissede- D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Kaynak:
rek kusma, afl›r› spor yapma ve laksatif (ya¤lar›n kana kar›fl- http://psychopathology.wikispaces.com
madan vücuttan at›lmas›n› sa¤layan ilaç) kullanma gibi yön-
S O R U S O R U
temlerle kilosunu kontrol etmeye çal›fl›r.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
için kiflinin boyu ile kilosu aras›ndaki fark›n en az 20 olmas› yani vücut kilo indeksinin be-
lirgin oranda bozulmufl olmas› gerekir. Çok kilolu Bulimik hastalar vard›r ancak çok kilo-
lu bir anokresik hasta yoktur. AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
206 Psikolojiye Girifl
Kiflilik Bozukluklar›
Kiflilik bozukluklar›, sürekli, de¤iflmeyen, uyumsuz ve içsellefltirilmifl davran›fl ve
yaflant› örüntüleri olarak tan›mlanmaktad›r. DSM-IV’te kiflilik bozukluklar› A küme-
si (tuhaf ya da bizar özellikler içeren kiflilik özellikleri), B kümesi (dramatik, duy-
gusal ve h›zl› de¤iflen özellikleri içeren kiflilik özellikleri) ve C kümesi (kayg›l› ya
da korkulu, toplumsal izolasyonu yüksek özellikleri içeren kiflilik özellikleri) ol-
mak üzere üç temel kategori grubu alt›nda tan›mlanm›flt›r (Davidson & Neale,
1997).
Tablo 7.8 A Kümesi Kiflilik Bozukluklar›
Kiflilik Bozukluklar›
fiizoid Kiflilik Bozuklu¤u Kifli sosyal çevresine karfl› ilgisizdir, çok az arkadafl› vard›r. Ne
elefltirilere ne de övgülere tepki gösterir, yal›t›lm›fl bir hayat›
vard›r ve bundan rahats›zl›k duymaz. Sosyal iletiflim kurma yete-
ne¤i zay›ft›r ve di¤erleri taraf›ndan tuhaf, so¤uk, duygusuz ve
mesafeli olarak adland›r›l›rlar.
fiizotipal Kiflilik T›pk› flizoid kiflilik bozuklu¤unda oldu¤u gibi yak›n iliflkiler kur-
Bozuklu¤u makta büyük güçlük yaflarlar. Ancak bu özelliklere ek olarak di-
¤er insanlar›n akl›ndan geçenleri okuduklar›na inanma, gözle gö-
rünmeyen fleyleri görebilme, konuflmadan insanlarla telepati ku-
rabilme gibi gibi tuhaf ve büyüsel inançlara sahip olabilirler. Ko-
nuflurken normalde kullan›lmayan, herkes taraf›ndan kolayl›kla
anlafl›lmayan bir dil kullanabilirler.
Paranoid Kiflilik Bu kifliler afl›r› flüpheci ve kuflkucudurlar. Sürekli olarak çevre-
Bozuklu¤u sindeki kiflilerin kendilerine tuzak kurduklar›n› ve kötülüklerini
dokunaca¤›na inan›rlar. Örne¤in, ortada hiçbir neden ve delil
yokken eflinin kendisini aldatt›¤›n› düflünebilir ya da birinin söyle-
mifl oldu¤u bir fleyden kendisini afla¤›lad›¤› ve hor gördü¤ü sonu-
cunu ç›karabilir.
B Kümesi Kiflilik Bozukluklar›
Narsistik Kiflilik Kifli kendisinin herkesten üstün ve ayr›cakl› oldu¤una inanarak
etraf›ndaki insanlar›n de¤ersiz ve önemsiz oldu¤unu düflünür.
Sürekli kendini önemser, ilgi bekler ve baflkalar›n› sömürebilir.
Antisosyal Kiflilik Genellikle onbefl yafl›ndan önce bafllar. Evden ya da okuldan kaç-
Bozuklu¤u ma, sald›rganl›k, çevresindeki kifli veya nesnelere zarar verme,
h›rs›zl›k gibi suç içerikli davran›fllarda bulunur ve bundan her-
hangi bir rahats›zl›k duymazlar. Genellikle baflkalar›n›n haklar›na
ve isteklerine sayg› duymazlar, onlar› dikkate almazlar.
S›n›r Kiflilik Bozuklu¤u Kiflinin kendilik imgesinde, duygu durumunda ve kifliler aras› ilifl- Tablo 7.8 devam›
kilerinde iki uçta gidip gelen de¤iflkenlik belirgindir. Çok de¤er Kiflilik Bozukluklar›
verdi¤i ve kendisini yak›n hissetti¤i biri ile birden kavga etmeye
bafllayabilir ve onu yerin dibine sokarak de¤ersizlefltirebilir. Afl›r›
dürtüsel davranabilirler, genellikle düflünmeden hareket ederler,
madde kötüye kullan›m› ve intihar tehlikesi de içeren kendileri-
ne zarar verme davran›fllar›n› s›k s›k sergiler.
Kaynak : http://helpingpsychology.com
Tablo 7.9 Da¤›n›k fiizofreni Kifliler uygunsuz yerlerde gülmeye bafllama, garip mimikler yapma,
fiizofrenik uygun olmayan yerlerde d›flk›lay›p idrar yapma, anlams›z sesler ç›ka-
Bozukluklar rarak konuflma gibi flizofreninin çok garip belirtilerininden baz›lar›n›
gösterirler.
Katatonik fiizofren Temel özelli¤i motor hareketlerde a¤›r bozulmad›r. Saatlerce belirli
bir pozisyonda durabilirler. Ellerine ve bacaklar›na acayip flekiller ve-
rerek saatlerce bu durufllar›n› koruyabilirler. Di¤er uçta amaçs›zca
afl›r› hareket edebilir, çok h›zl› konuflabilir ya da ba¤›rabilirler.
Paranoid flizofreninin
paranoid kiflilik Paranoid fiizofreni Afl›r› flüpheci ve karmafl›k sanr›lar gösterirler. Devletin çok önemli
bozuklu¤undan fark›:
paranoid kiflilik
s›rlar›n› bildi¤i için yabanc› güçlerin kendisini kaç›r›p öldürmek iste-
bozuklu¤unda garip sanr›lar diklerine inanabilirler.
(kendini peygamber Ayr›flmam›fl Sanr›lar, varsan›lar ya da anlafl›lmaz konuflma gibi flizofreninin birkaç
zannetme gibi) ve
gerçeklikle ba¤›n koptu¤u fiizofreni belirtisini gösteren ancak flizofreninin alt tiplerinden hiçbirinin tipik
a¤›r bir tablo yoktur. özelli¤ini göstermeyen kiflilerdir.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
........... bozuklu¤unun belirtilerini göstermektedir.
5. ..................bozuklu¤unun temel belirtileri birden bire yaflad›¤› yeri terk ederek baflka
AMAÇLARIMIZ bir yereAMAÇLARIMIZ
tafl›nma ve geçmifli unutarak yeni bir kimlikle yeni bir hayata bafllamakt›r
6. Mehtap son dönemde düflüncesizce afl›r› para harcamakta, çok az uyumakta, afl›r›
enerjik ve mutlu görünmekte, kendine gerçekçi olmayan çok büyük hedefler koymak-
K ‹ T A P
tad›r. Mehtap.............bozuklu¤unun
K ‹ T A P
belirtilerini göstermektedir.
7. Murat, s›k›fl›p kalabilece¤i, nefes alamayarak bay›labilece¤i ya da istedi¤inde kaçmas›-
n›n zor olaca¤›n› düflünerek kalabal›k yerlere girememekte, evden çok uzaklaflama-
maktad›r. Murat............bozuklu¤unun belirtilerini göstermektedir.
TELEV‹ZYON T E L E V ‹ Z Ykapaca¤›n›
8. Irmak hastal›k ON düflünerek insanlarla tokalaflmamakta, tokalaflt›ktan sonra
en az 50 kere elini y›kamakta, çevredeki neye dokunursa dakikalarca elini y›kamakta-
d›r. Irmak ...................... bozuklu¤unun belirtilerini göstermektedir.
9. Deniz, sürekli bir sesin kendisi ile konufltu¤unu, ona kötü fleyler yapmas›n› emretti¤i-
‹NTERNET ‹NTERNET
ni söylemektedir. Deniz ........... bozuklu¤unun belirtilerini göstermektedir.
10. ‹flyerinde rekabetin çok yo¤un oldu¤u bir flirkette çal›flan Efkan Bey midesi rahats›zla-
narak ülser olmufltur. Doktorlar bu duruma stresin yol açt›¤›n› ve kendisinin stresten
uzak durmas› gerekti¤ini belirtmifltir. Efkan Bey ............................bozuklu¤unun be-
lirtilerini göstermektedir.
11. Emel burnunun çok büyük oldu¤unu düflünerek bundan çok rahats›z olmakta, kendi-
sini çok çirkin hissetmekte ve zihninin sürekli burnunun büyüklü¤ü ile meflgul oldu-
¤unu baflka bir fleye odaklanamad›¤›n› söylemektedir. Emel ........... bozuklu¤unun be-
lirtilerini göstermektedir.
12. Kadir çok zay›f olmas›na ra¤men kendini çok kilolu hissetmekte, yemek yemeyi red-
detmekte, ne zaman yemek yese hemen kusarak yediklerini ç›karmaktad›r. Kadir’in bu
davran›fllar›..................bozuklu¤unun belirtileridir.
7. Ünite - Klinik Psikoloji 209
KL‹N‹K DE⁄ERLEND‹RME
De¤erlendirme bir birey hakk›nda bir yarg›da bulunabilmek amac›yla bir dizi bil-
ginin toplanmas›, analiz ve sentez edilmesi sürecidir. Örne¤in, okulda ö¤retmen-
lerimiz anlatt›klar› bir konuyu bizim ne kadar anlad›¤›m›z› de¤erlendirmek için s›-
nav yaparak neyi ne kadar ö¤rendi¤imiz ile ilgili bir yarg›da bulunurlar. Bu bir de-
¤erlendirmedir. Ayn› flekilde, okuldaki rehber ö¤retmenler ö¤rencileri kendi yete-
nek ve becerilerine en uygun mesle¤e yönlendirmek amac›yla bir dizi testler ve
görüflmeler yaparak en do¤ru yönlendirmeyi yapmaya çal›fl›rlar buda bir de¤erlen-
dirmedir. Bunun d›fl›nda ister fark edelim ister fark etmeyelim hepimiz karfl›laflt›¤›-
m›z insanlar›n geçmiflleri, tutumlar›, davran›fllar›, karakterleri hakk›nda bir dizi bil-
giler edinerek onlar hakk›nda bir yarg›da bulunmaya çal›fl›r›z. Daha sonra edindi-
¤imiz bu bilgiler çerçevesinde ya bu insanlarla yak›n arkadafll›klar kurma ya da on-
lardan uzak durma kararlar› alabiliriz.
Klinik psikolojide ise de¤erlendirme amac›yla yap›lan bu bilgi toplama ifllemi
daha resmi ve sitematik bir flekilde yap›lmaktad›r.
fiekil 7.4
Psikolojik
Yönlendirilme Toplan›lan De¤erlendirme De¤erlendirme
De¤erlendirme bilgiyi bir Basamaklar›
(sevk edilme) De¤erlendirme için gerekli sonucunu
nedenini araya ilgili
sürecini bilgiyi getirmek ve
anlamak ve planlamak toplama yerlere
netlefltirmek bir karara iletmek
varmak
Bireysel Görüflme
Görüflme, kifliden bilgi almak amac›yla yap›lan karfl›l›kl› konuflma sürecidir. Gö- Görüflmeyi yapan kifliye
görüflmeci, sorulara cevap
rüflme genellikle bireyin neden tedavi almak istedi¤ine yönelik sorularla bafllar ve veren kifliye ise görüflen
sorunun bafllang›ç ve geliflim seyrine iliflkin di¤er sorularla devam eder. Kullan›m denilir.
amac›na göre baz› görüflmeler içeri¤i ve s›ras› önceden belirlenmifl sorulardan olu- Bir görüflmecinin davran›fl
flabilece¤i gibi kiflinin getirmifl oldu¤u problemin içeri¤ine göre seyrini ve içeri¤i- bozukluklar›n›n kökenine
ni görüflmecinin belirledi¤i yap›land›r›lmam›fl görüflmelerde olabilir. Görüflme s›ra- iliflkin hangi kurama
inand›¤› görüflme s›ras›nda
s›nda klinik psikolog ayr›ca hastan›n sorulara vermifl oldu¤u cevaplardaki ses to- hangi sorular› soraca¤›n› ve
nu, beden dili gibi di¤er alanlarda gözlemler yaparak görüflme bilgilerini destekle- bunlar› nas›l
yorumlayaca¤›n› etkiler.
yebilir.
Gözlem
Bireyin nas›l davrand›¤›n› ve problemlerini anlaman›n bir di¤er yolu, bireyin dav-
ran›fllar›n› problem yaflad›¤›n› söyledi¤i günlük ve do¤al koflullarda bir süre göz- Baz› durumlarda bireyin
kendi davran›fllar›n›
lemlemektir. Örne¤in klinisyen, topluluk önünde konuflmaktan çok kayg›land›¤›- kendisinin gözlemesi ve
n› söyleyen bir hastas›n› bir toplant› ortam›nda gözlemleyerek probleminin boyut- kay›t tutmas›da istenebilir.
Buna kendi-kendini izleme
lar›n›, bireyin bu koflullarda neler yapt›¤›n›, nas›l kayg› yaflad›¤›n›, kayg›s›n› yen- ad› verilir.
mek için neler yapt›¤›n› gözlemleyerek yapt›¤› de¤erlendirmeyi zenginlefltirebilir.
Kendi kendini izleme kendilik
Gözlem do¤al ortamlarda oldu¤u gibi görüflme yap›lan ortamda bireyin problem bilincini art›rarak,
davran›fl›n› sergilemesi istenerek de yap›labilir. Gözlemin mümkün oldu¤u kadar davran›fl›n de¤iflmesine yani
tepkimeye neden olabilir.
yanl›l›ktan uzak objektif bilgiler sa¤lamas› için süreç daha say›sal bilgiler elde edi-
lecek hâle dönüfltürülebilir. Örne¤in, kayg› konusu incelenecek ise hangi davra-
n›fllar›n kayg›l› olarak kabul edilece¤i önceden belirlenebilir.
Objektif Testler
De¤erlendirme araçlar›n› kullanan uzman›n yorum ve becerilerinden etkilenme-
yen ölçme araçlar› gelifltirme çabas› ile psikologlar objektif testleri gelifltirmifllerdir.
Bu testler ya testi alan kiflinin sorulmufl olan sorulara “evet” veya “hay›r” fleklinde
cevap verdi¤i ya da birkaç seçenek aras›ndan kendisine en uygunu seçmesini ya
da belirtilen durumun derecesini iflaretlemesini gerektirir. Klinik de¤erlendirmede
en s›k kullan›lan objektif testler kiflilik de¤erlendirme testi olarak kullan›lan Min-
nesota Çok Yönlü Kiflilik Envanteri, depresif ve kayg› belirtilerini ölçmek için kul-
lan›lan Beck Depresyon ve Kayg› Envanterleri, obsesif-kompulsif belirtileri ölçmek
için kullan›lan Maudsley Obsesif-Kompulsif Envanteri say›labilir.
Projektif Testler
Kiflilerin kendi davran›fllar›n› nelerin belirledi¤inin fark›nda olmad›¤›na inanan psi-
kodinamik kuramlar objektif testler yerine projektif testleri kullanmay› tercih et-
mektedirler. Bu testlerde kiflilere ya belirsiz resimler, ya yar›m b›rak›lm›fl anlams›z
malzemeler sunularak bunlar›n ne anlama geldi¤i so-
rulur. Birçok klinik psikolog bu belirsiz ve anlam- Resim 7.5
s›z malzemeye kiflilerin geçmifllerinde bilinç d›- Rorschach
fl›nda yer etmifl yaflant›lara dayal› olarak anlam mürekkep lekeleri
yükleyece¤ine ve bunlara cevap vereceklerine test kartlar›ndan
biri
inan›r. Klinik ortamda en s›k kullan›lan projektif
testlere Rorschach mürekkep lekeleri testi ve Te-
matik Alg› Testi örnek olarak verilebilir.
212 Psikolojiye Girifl
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Biyolojik Model
Biyolojik yaklafl›ma göre Biyolojik yaklafl›m, normald›fl› davran›fllar›n ve bireyin yaflam›fl oldu¤u problem-
ruhsal bozukluklara yanl›fl
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
biyolojik ya da bedensel lerin büyük oranda sinir sistemi veya salg› bezlerinde ortaya ç›kan ve genellikle
iflleyifl neden olmaktad›r. kal›t›msal faktörlerden kaynaklanan yanl›fl iflleyiflin bir ürünü oldu¤unu varsayar.
Bu model ayr›ca t›bbi model
veya
K ‹ hastal›k
T A P modeli olarak
Günümüzde flizofreni, depresyon ve kayg› bozukluklar› gibi birçok zihinsel bo-
K ‹ T A P
da adland›r›l›r. zukluklara kal›t›msal ve biyolojik faktörlerin yol açt›¤›n› destekleyen kan›tlar art-
maktad›r. Ancak günümüzde çok az kuramc› sadece biyolojik faktörlerin zihinsel
TELEV‹ZYON bozukluklar›
T E L Eaç›klamak
V‹ZYON için yeterli oldu¤una inanmaktad›r. Örne¤in, depresyon
beyindeki serotonin, flizofreni ise dopamin dengesinin bozulmas›n›n sonucu orta-
ya ç›kabilir. Davran›fl bozukluklar›n›n nedenine iliflkin bu varsay›mlar tedaviye yö-
nelik de a¤›rl›kl› olarak sinir sistemi ve salg› bezlerindeki yanl›fl iflletifli düzeltecek
‹NTERNET ‹NTERNET
ilaç tedavisi önerilmektedir.
Biliflsel-Davran›flç›
Model’e göre Olay- Düflünce: Sevilmeye Davran›fl: ‹nsanlarla
Düflünce-Duygu- Olay:Boflanma de¤er de¤ilim, Duygu: üzüntü, görüflmemek
Davran›fl asla mutlu Umutsuzluk içine kapanmak
Döngüsü’ne bir olamayaca¤›m
örnek
Olumuz duygunun ve Bu nedenle, biliflsel davran›flç› terapiler bireyin hatal› düflünme, olaylar› çarp›-
davran›fl›n nedeni olay›n tarak ele alma fleklini de¤ifltirerek bu fonksiyonel olmayan mant›k d›fl› düflüncele-
kendisi de¤il yorumlanma
biçimidir. rin yerine daha sa¤l›kl› ve gerçekçi düflünceler koymaya çal›fl›r.
Biliflsel davran›flç› terapiler hastalar›n kendileri ve yaflam olaylar› ile ilgili man-
t›kd›fl› yorumlama biçimlerini de¤ifltirmeye çal›fl›r.
Ayfle, ne zaman bir yere dokunsa mikrop kapt›¤›n› düflünerek ellerini y›kamaya
SIRA S‹ZDE bafllamak- SIRA S‹ZDE
ta ve ne kadar y›karsa y›kas›n bir türlü temizlenmedi¤ini düflünerek bu davran›fl›n› durdu- 6
ramamaktad›r. Gitti¤i bir doktor kendisine obsesif-kompulsif bozukluk tan›s› koymufltur.
D Ü fi Ü N E L ‹ M dört fark-
Biyolojik, davran›flç›, biliflsel-davran›flç›, ve psikoanalitik yaklafl›ma benimsemifl D Ü fi Ü N E L ‹ M
l› terapist Ayfle’yi tedavi edecek olsayd›, hastal›¤›n›n oluflumunu ve uygulayaca¤› tedaviyi
nas›l aç›klard›? K›saca aç›klay›n›z. S O R U S O R U
N N
SIRA S‹ZDE KökenlerineSIRA
ve S‹ZDE
nin nedenleri- sergilemifl koflullanma, kendine iliflkin korku gibi tehdit
ne iliflkin te- oldu¤u davran›fl pekifltirme ve ö¤renilmifl içerin olumsuz Psikoterapiye Bak›fl
Aç›lar›
mel varsay›m› bozukluklar› benzer fonksiyonel duygulardan
bilinçd›fl›nda yer süreçlerin yani olmayan AMAÇLARIMIZ
kaç›nmak için AMAÇLARIMIZ
Kaynak: Kramer, G.
alan geçmifle ö¤renmenin düflünce ve gerçek benli¤ine P., Bernstein, D. A.,
iliflkin ürünüdür inançlar› yabanc›laflmas› & Phares, V. (2009).
çözülmemifl K ‹ T A P s. 66 K ‹ T A P
çat›flmalar ve
doyurulmam›fl
ihtiyaçlar›n
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
sembolik bir
ifadesidir
Psikoterapinin Bilinçd›fl› Spesifik Olay ile Ana odaklanmak,
Odakland›¤› çat›flmalar ve do¤rudan sonuçlar› Do¤rudan
‹NTERNET ‹NTERNET
Unsur geçmiflin gözlenen aras›ndaki yaflant›lar
oluflturmufl davran›fllar, bu iliflkiye arac›l›k
oldu¤u adaptif davran›fllar› eden fonksiyonel
olmayan davran›fl tetikleyen olmayan
ö¤eleri koflullar ve otomatikleflmifl
davran›fl› düflünceler,
pekifltiren inançlar
sonuçlar
Terapistin “Arkeolog”: “Koç”: Hastan›n “Bilim adam›”: “Ayna”:
Rolü Hastan›n hatal› davran›flla- Hastan›n Destekleyici
bugünkü r›n› fark edebil- fonksiyonel duygusal bir
problemlerinin mesi, bu davra- olmayan ortam yaratarak
alt›nda yatan n›fllar› ortaya ç›- düflüncelerini hastan›n
içsel çat›flmalar›n karan koflullar› analiz etmesine, duygular›n›
kökenlerini belirleyebilmesi bunlar›n yerine anlamak, kabul
anlamas›na ve de¤ifltirebil- alternatif daha etmek ve onlara
yard›mc› olmak mesine yard›mc› do¤ru, adaptif de¤er vermek
olmak düflünce ve
inançlar›
koymas›na
yard›mc› olmak
216 Psikolojiye Girifl
Özet
N
A M A Ç Klinik Psikoloji ve çal›flma alan›n› tan›mlamak.
k›nt›ya yol aç›p açmad›¤›d›r. Bu kriter bireye ko-
1 layl›kla anormal davran›fllar›n› fark edip yard›m
Klinik psikoloji, zihinsel hastal›klar›n nedenleri
isteme sürecini kolaylaflt›rsa da baz› bireyler psi-
ve tedavileri üzerine araflt›rmalar yapan, hastala-
kolojik rahats›zl›klar›yla ilgili hiçbir rahats›zl›k
ra sorunlar›n›n üstesinden gelmelerinde yard›m-
duymayabilir. Son kriter ise davran›fl›n bireyde
c› olacak terapi yöntemleri gelifltiren ve uygula-
bir yeti yitimine ve ifllev bozuklu¤una yol açma-
yan psikolojinin alt dal›d›r. Bu alanda çal›flan ruh
s›d›r. Ayn› flekilde hangfl derecede bir yeti yitimi-
sa¤l›¤› uzmanlar›na ise klinik psikolog ad› veril-
nin problem olarak kabul edilece¤i net de¤ildir.
mektedir. Klinik psikolojini çal›flma alanlar› tan›-
lama/de¤erlendirme, psikoterapi, araflt›rma/ya- N
A M A Ç Tan› kategorilerilerini birbirinden ay›rt etmek.
y›n, ö¤retme, dan›flmanl›k ve idarecilik olmak 3 Amerikan Psikiyatri Birli¤i (APA) taraf›ndan nor-
üzere alt› temel alanda toplamak mümkündür.
mald›fl› davran›fllar›n çeflitli türlerini tan›mlayan,
Bu çal›flma alanlar› içinde terapi ve tedavi faali-
s›n›flayan ve belirtilen tan›y› almak için gerekli
yetleri en genifl alan› oluflturmaktad›r. Psikolojik
olan tan› kriterlerini belirlemek amac›yla geliflti-
rahats›zl›klar›n tan› ve tedavisine yönelik tek ça-
rilmifl olan “Zihinsel Bozukluklar›n Tan›sal ve Sa-
l›flan meslek grubu klinik psikologlar de¤ildir.
y›msal El Kitab› (DSM)” çok eksenli s›n›flamay›
T›p fakültesi mezunu olan ve ilaç tedavisi uygu-
getirmektedir. DSM’nin en son revize edilmifl for-
lamaya yetkili tek meslek grubu olan psikiyatrist-
mu olan DSM-IV’de befl eksenli s›n›flama bulun-
ler, daha çok hafif düzeyde psikolojik s›k›nt›lar
maktad›r. Duygu durum bozukluklar› duygu du-
ile u¤raflan ve a¤›rl›kl› olarak e¤itim alan›nda gö-
rumundaki bozulmalar› s›n›flamaktad›r. Bunlar,
rev yapan psikoloik dan›flmanlar ve sosyal çal›fl-
depresyon, manik bozukluk, iki uçlu duygula-
ma alan›nda uzmanlaflan sosyal çal›flmac›lar ruh
n›m bozukluklar›d›r. Kayg› bozukluklar› afl›r› ve
sa¤l›¤› alan›nda hizmet veren di¤er meslek grup-
gerçe¤e uygun olmayan korkuyu içeren bozuk-
lar›d›r. Ayr›ca son dönemde a¤›rl›kl› olarak koru-
luklar› içermektedir. Bunlardan bafll›calar›, panik
yucu ruh sa¤l›¤› hizmetleri veren sa¤l›k psiko-
bozukluk, genellenmifl kayg› bozuklu¤u, obse-
loglar› ruh sa¤l›¤› alan›nda çal›flan di¤er bir mes-
sif-kompulsif bozukluk ve fobik bozuklulard›r.
lek grubunu oluflturmaktad›r.
Somotoform bozukluklar› bir fizyolojik nedeni
N
olmayan daha çok psikolojik nedeni olan fiziksel
Normald›fl› davran›fl› tan›mlamada kullan›lan
A M A Ç semptomlar› içerir ve konversiyon bozuklu¤u,
2 kriterleri, bunlar›n güçlü ve zay›f yönlerini aç›k-
hastal›k hastal›¤› (hipokondri) ve beden biçimi-
lamak.
ne tak›nt›l› bozukluk bafll›ca somotoform bozuk-
Normald›fl› (anormal) davran›fl› her yönüyle ta-
luklar›d›r. Disosiyatif Bozukluklar, Dissosiatif
n›mlayabilecek herkesi tatmin edebilecek tek bir
Amnezi, füg, kimlik bozuklu¤u ve depersonali-
tan›m bulunmamaktad›r. Bunun yerine bir dav-
zasyonda oldu¤u gibi, bellek ya da kimli¤in bir
ran›fl›n anormal olup olmad›¤›n› belirlemede kul-
bölümünün ani kayb› ile bilinçlilikte ortaya ç›-
lan›lan birkaç özellik bulunmaktad›r. Bunlardan
kan geçici ya da kal›c› de¤ifliklikleri içermekte-
ilki davran›fl›n istatistiksel seyreklik gösterip gös-
dir. DSM’IV’de cinsel bozukluklar cinsellik s›ra-
termedi¤i ya da toplumsal normlar› ihlal edip et-
s›ndaki normal döngünün bozulmas› ya da cin-
medi¤idir. Bu kritere göre e¤er bir davran›fl top-
sel doyumun al›fl›lm›fl kaynaklar›n d›fl›na ç›kma-
lumun genelinin sergilemifl oldu¤u davran›fltan
s›ndan oluflan bozukluklar› içerir. Uyku bozuk-
farkl›lafl›p sadece çok az bir az›nl›k taraf›ndan
luklar›nda ise dissomniya ve parasomniya’da ol-
sergileniyorsa ya da toplumsal normlar› hiçe sa-
du¤u gibi uykunun miktar›, zamanlamas› ve ni-
y›yorsa anormal olarak kabul edilmelidir. Ancak,
teli¤i bozulmufltur. Yeme bozukluklar› kategori-
insanlar›n baz› seyrek ya da toplumsal normlar›
si anoreksiya nevroza ve bulimia nevrozad›r.
ihlal eden davran›fllar› bize anormal gelse bile
Anoreksiya nevroza’n›n belirtileri normal a¤›rl›-
bas› davran›fllar için bu kriterler yeterli de¤ildir.
¤›n› korumay› reddetme ve fliflmanlamaktan afl›r›
‹kinci kriter vir davran›fl›n bireyde belirgin bir s›-
7. Ünite - Klinik Psikoloji 217
N
ren psikoanalitik bak›fl aç›s› bunun do¤rultusun-
Klinik psikolojide klinik de¤erlendirmenin öne- da terapi s›ras›nda bast›rmamay› kald›rarak bire-
AM A Ç
Kendimizi S›nayal›m
1. Birinci kolondaki aç›klamalar›, ikinci kolonda yer 3. Afla¤›dakilerden hangisi klinik de¤erlendirmenin te-
alan psikoterapi yaklafl›mlar› ile efllefltirin. mel amaçlar›nda birisi de¤ildir?
a. Betimleme
(1) Hastan›n bugünkü prob- (a) Biyolojik yakflafl›m b. Tan›lama
lemlerinin alt›nda yatan bi-
c. Teorem/kuram gelifltirmek
linçd›fl›nda yeralan içsel ça-
t›flmalar›n kökenlerini anla- d. Tahmin etme
mas›na yard›mc› olmak e. Tedavi plan›n› gelifltirmek
(2) Hastan›n hatal› davran›fllar›- (b) Psikoanalitik
n› fark edebilmesine, bu Psikoterapi 4. De¤erlendirme araçlar›n› kullanan uzman›n yorum
davran›fllar› ortaya ç›karan ve becerilerinden etkilenmeyen bireyin birkaç seçenek
koflullar› belirleyebilmesine aras›ndan kendisine en uygunu seçmesini içeren de¤er-
ve bunlar› de¤ifltirerek lendirme yöntemi afla¤›dakilerden hangisidir?
olumsuz davran›fllar›n› de-
a. Projektif Testler
¤ifltirmesine yard›mc› olmak
b. Davran›flsal Gözlem
(3) Destekleyici duygusal bir (c) Bifliflsel-Davran›flsal c. Klinik Görüflme
ortam yaratarak hastan›n Psikoterapi
d. Objektif Testler
duygular›n› anlamak, kabul
etmek ve onlara de¤er e. Tematik Alg› Testi
vermek
(4) Hastan›n fonksiyonel olma- (d) Davran›flç› Psikote- 5. Afla¤›dakilerden hangisi DSM-IV’de kayg› bozukluk-
yan düflüncelerini analiz et- rapiler lar› kategorisinde yer almaz?
mesine, bunlar›n yerine da- a. Dissossiyatif fobi
ha do¤ru, adaptif düflünce b. Sosyal fobi
ve inançlar› ve düflünceleri
c. Panik bozukluk
koymas›na yard›mc› olmak
d. Obsesif-kompulsif bozukluk
(5) Hastan›n bozulmufl anato- (e) Hasta Odakl› Psi- e. Özgül fobi
mik iflleyiflini düzeltecek koterapiler (insan-
ilaç tedavisi uygulamak c›l yaklafl›m)
6. Afla¤›dakilerden hangisi davran›fl bozukluklar›n›n
kategorilere ayr›larak s›n›fland›r›lmas›n›n dezavantajla-
a. 1-c, 2-d, 3-b, 4-e, 5-a
r›ndan biridir?
b. 1-a, 2-b, 3-c, 4-d, 5-e
a. Klinisyenler ve araflt›rmac›lar aras›nda bir tutar-
c. 1-b, 2-d, 3e, 4-d, 5-a
s›zl›¤a sebep olmas›
d. 1-a, 2-b, 3-d, 4-c, 5-e
b. Kategorilerin betimleyici olmas› bu nedenle tan›
e. 1-b, 2-c, 3-e, 4-d, 5-a
koyan klinisyenin benimsedi¤i kuramdan etki-
lenmesi
2. Afla¤›dakilerden hangisi klinik psikolo¤un çal›flma
c. Tan› kriterleri ve ruhsal bozukluklar üzerine bi-
alanlar›ndan biri de¤ildir?
limsel araflt›rma yapabilmeyi olanaks›z hale ge-
a. Ruhsal bozukluklar›n nedenlerine yönelik arafl-
tirmesi
t›rma ve yay›n yapmak
d. Tan›lama ile birlikte bireyin etiketlenmesi
b. Klinik de¤erlendirme yapmak
e. Bireyin tan›s›n› ikincil kazanca dönüfltürmesini
c. Meslektafllar›na ve ö¤rencilere klinik süperviz-
engellemesi
yon vermek
d. Üniversitelerde ders vermek
e. Psikolojik rahats›zl›klar›n tedavisine yönelik ilaç
tedavisi uygulamak
7. Ünite - Klinik Psikoloji 219
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
S›ra Sizde 5 American Psychological Association (APA). (1994).
1. Sosyal fobi, 2. Depresyon, 3. Özgül fobi, 4. Antisos- Diagnostic and statistical manual of mental
yal kiflilik bozuklu¤u, 5. Dissosiyatif kaç›fl (füg), 6. Ma- disorders (4. Bask›). Washington, DC: American
nik bozukluk, 7. Agorafobi, 8. Obsesif-kompulsif bo- Psychiatric Press.
zukluk, 9. fiizofrenik bozukluk, 10. Somatizasyon bo- Beck, A.T. (1967). Depression: Clinical, experimental,
zukluk, 11. Beden biçimine tak›nt›l› bozukluk, 12. Ano- and theoretical aspects. New York: Hoeber.
reksiya Nevroza Republished as Depression: Causes and treatment.
Philadelphia: University of Pennsylvania Press.
S›ra Sizde 6 Davidson, G. C., & Neale, N. M. (2004). Anormal
Biyolojik yaklafl›m, Ayfle Han›m’›n bu rahats›zl›¤›n›n or- Psikolojisi. (‹. Da¤, Çev.). (7. Bask›), Ankara: Türk
ganik bir eksiklik ve bozukluktan kaynakland›¤›n› be- Psikologlar Derne¤i Yay›nlar›. (Orijinal Çal›flma
lirterek fazla ya da eksik salg›lanan bir hormonun nor- Bas›m Tarihi 1997).
mal düzeyde salg›lanmas›n› sa¤layacak bir ilaç tedavisi Ellis, A. (1955). New approaches to psychotherapy
kullanacakt›r. Psikoanalitik yaklafl›m› benimsemifl bir techniques. Journal of Clinical Psychology
terapist ise Ayfle Han›m’›n bu rahats›zl›¤›n›n anal dö- Monograph Supplement, 11, 1-53.
nemde yaflanm›fl ve çözülmemifl olan çat›flmalar›n ya Kramer, G. P. , Bernstein, D. A., & Phares, V. (2009).
da bast›r›lm›fl duygular›n bir ifadesi oldu¤unu belirte- Introduction to clinical psychology (3. Bask›). USA:
cek ve hipnoz, rüya analizleri, serbest ça¤r›fl›m gibi tek- Prentice Hall.
nikler kullanarak Ayfle Han›m’›n bilinç d›fl›nda yeralan Kurpius, D., Gibson, G., Lewis, J. & Corket, M. (1991).
erken çocukluk dönemi yaflant›lar› ile yüzlefltirmeye ve Ethical issues in supervising counselling
çat›flmalar› çözmeye çal›flacakt›r. Davran›flç› yaklafl›m practitioners. Counselor Education and Supervsion,
ise Ayfle Han›m’›n bu davran›fllar›n›n ö¤renme ürünü 31, 48-57.
oldu¤unu belirtecek ve ellerini y›kad›¤›nda bunun kay- Morris, C. G. (2002). Psikolojiyi anlamak. (H.B.Ayvafl›k
g›s›n› düflürdü¤ünü ve rahatlad›¤›n› gören Ayfle Ha- & M. Say›l, Çev.). (3. Bask›), Ankara: Türk Psikolog-
n›m’›n ne zaman kirlendi¤ine ve mikrop kapt›¤›na ilifl- lar Derne¤i Yay›nlar›. (Orijinal Çal›flma Bas›m Tari-
kin bir düflünce akl›na gelse ve kayg›lansa ellerini y›ka- hi 1996).
yarak rahatlamaya devam etti¤ini belirtecektir. Tedavi Nietzel, M. T., Bernstein, D., & Milich, R. (1998).
s›ras›nda uyar›c› ile tepki aras›ndaki eski ba¤› k›rarak Introduction to clinical Psychology (5. Bas›m). USA:
(Uyar›c›: Bir yere dokunmak ve kirlendi¤ini düflünmek, Prentice Hall.
Tepki: Kayg›lanarak ellerini y›kamak, Sonuç: Rahatla- Nocross, Karpiak & Santaro (2004). Clinical psychologist
mak) yeni bir uyar›c› tepki ba¤› oluflturmaya çal›flacak- in the 2000s: Anational study.
t›r. Örne¤in, maruz b›rakma tekni¤ini kullanarak onu Resnick, J. H. (1991). Finally a defination of clinical
bir yere dokunduracak ve ellerini y›kamasa bile kayg›- psychology: A message from the president, Division
s›n›n kendili¤inden düfltü¤ünü görmesine yard›mc› ola- 12. Clinical Psychologist, 44, 3-11.
rak yeni bir uyar›c›-tepki ba¤› oluflturmaya çal›flacakt›r. Trull, T. J. (2005). Clinical psychology (7. Bask›), USA:
Biliflsel-davran›flç› yaklafl›m ise Ayfle Han›m’›n bu dav- Thomson Wadsworth.
ran›fllar›n›n eline mikrop bulafl›rsa ne olabilece¤ine ilifl-
kin mant›k d›fl› ve çarp›k düflüncelerinin bir sonucu ola-
bilece¤ini belirtecek ve bu düflüncelerini de¤ifltirmeye
çal›flacakt›r.
8
PS‹KOLOJ‹YE G‹R‹fi
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
Adli psikoloji alan›n›n genel çerçevesini ve di¤er psikoloji bilimi alt alanlar›
N
ile iliflkisini aç›klayabilecek,
N
Suçu aç›klayan temel psikoloji kuramlar›n› yorumlayabilecek,
N
Adli psikolojide temel konular› aç›klayabilecek,
Türkiye’de adli alanda görev yapan psikologlar›n temel çal›flma alanlar› hak-
k›nda de¤erlendirme yapabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Adli Psikoloji • Ceza Ehliyeti
• D›fladönüklük • Suça Sürüklenen Gençler
• Nevrotisizm • Aile ‹çi fiiddet
• Psikotisizm • Çocuk ‹stismar›
• Ruh Sa¤l›¤›
‹çindekiler
Resim 8.1
Anthony Hopkins’in oynad›¤› Kuzular›n Sessizli¤i filminde ak›l hastal›¤› ve seri
cinayet aras›ndaki iliflki konu edilmiflti. A.Hopkins’in canland›rd›¤› Hannibal Lecter
karakteri katilin psikolojik çözümlemesini yapm›fl ve bu sayede cinayetler
ayd›nlat›lm›flt›.
Kaynak: http://cdn0.hark.com/images/000/001/620/1620/original.jpg
N N
SIRA S‹ZDE
Projektif testler: Kiflilere SIRA S‹ZDE
testin konusu olan sorular›n lamada s›kl›kla üstlendikleri bir roldür. Kiflilerin psikolojik sa¤l›klar›n›n ve ze-
do¤rudan yöneltilmedi¤i,
çeflitli uyaranlar vas›tas›yla, ka düzeylerinin de¤erlendirilmesinde veya bir suçun ma¤duru olma durumun-
örne¤in resimler, mürekkep
AMAÇLARIMIZ da oluflanAMAÇLARIMIZ
psikolojik hasar›n miktar›n›n tespit edilmesinde oldu¤u kadar, hü-
lekeleri, yar›m b›rak›lm›fl
cümleleri tamamlamas› kümlülerin cezaevinde hangi rehabilitasyon programlar›ndan faydalanabile-
istenerek psikoloji
de¤erlendirmesinin yap›ld›¤› ceklerinin belirlenmesinde, hükümleri sona ererken tehlikelilik durumlar›n›n
K ‹ T ABuPtestlerde
testlerdir. K ‹ T A P
de¤erlendirilmesinde veya denetimli serbestlik gibi hürriyeti k›s›tlay›c› olma-
kiflilerin iç dünyalar›n›
resme, flekle veya yar›m yan tedbirler uygulanmas› halinde sürecin ne flekilde düzenlenece¤ine karar
kalm›fl cümleye yans›tarak
ifade edecekleri var say›l›r. verilmesinde, klinik görüflmeler kadar objektif veya projektif testlerden ya-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
rarlan›lmaktad›r.
Resim 8.2
‹ NProjektif
T E R N E T testlerde ‹NTERNET
mürekkep lekeleri,
özel oluflturulmufl
kartlara bas›l›
resimler
kullan›labilir.
Kaynak: www.minddisorders.com
SIRA S‹ZDE Akademik alanda haf›za üzerine araflt›rmalar yapan bir psikolo¤un araflt›rmalar› sonucu
SIRA S‹ZDE
1 elde etti¤i, hat›rlamaya dair bilgiler adli alanda uygulamaya ne flekilde yard›mc› olabilir?
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
8. Ünite - Adli Psikoloji 227
Ancak kafa travmas› ve suç iliflkisini yorumlarken dikkat edilmesi gereken bir
di¤er nokta da fludur ki kiflilerin kontrolsüzce davran›fllar›n›n kafa travmas›ndan
önce mevcut olup olmad›¤›na dair bilgiler s›n›rl›d›r. Yani hem kafa travmas›na
hem de suç davran›fl›na, ortak baflka nedenler yol aç›yor olabilir. Örne¤in emniyet
kemeri takmamak motorlu araç kazalar›nda kafa travmas› nedenlerinden biridir,
ayn› zamanda da kontrolsüzce risk alma davran›fllar› ile kurallara uymaman›n bir
örne¤i olabilir. Bu durumda kifli zaten kurallara uymad›¤›ndan kafa travmas› geçi-
recek ve yine kurallara uymayarak suça yönelebilecektir.
Bir di¤er önemli nokta da bilimsel araflt›rma verilerinin ço¤unlukla hastane
ortamlar› veya ceza infaz kurumlar› gibi yerlerden toplan›yor oldu¤udur. Bu ve-
riler sadece t›bbi yard›m almakta olan veya suçlar› yarg›ya intikal etmifl, “yaka-
lanm›fl” kiflilere ait verilerden oluflmaktad›r. Hiç yakalanmayan, ayd›nlat›lmam›fl
suçlar›n failleri hakk›nda bilgimiz yoktur. Yine de sonuç olarak beynin duygula-
r›, dürtüselli¤i ve muhakemeyi etkileyen bölgelerinin do¤umsal zorluklar, hasta-
l›klar, kazalar gibi nedenlerle hasarlanmas›n›n kiflileri kontrolsüz ve agresif dav-
ran›fla yönlendirdi¤i söylenebilir.
Araflt›rmalar, beynin organik yap›s›ndaki farkl›l›klar d›fl›nda, genetik yap›ya ilifl-
kin özelliklerin de kiflileri agresif davran›fllarda etken oldu¤u ve suçla iliflkili olabi-
Resim 8.3
lece¤ini göstermektedir (Harro-
wer, 2003). Genetik özellikler-
Phineas Gage, beyin
araflt›rmalar› alan›na
le beynin iflleyifli aras›ndaki
bafl›na gelen talihsiz kaza araflt›rmalarda ikiz çal›flmalar›
nedeniyle büyük katk›lar› önemli bir yer tutar. ‹kizlerin
olmufl bir tren yolu iflçisidir.
1848 y›l›nda bir patlama ayn› genetik yap›ya sahip ol-
sonucu P. Gage’in sol ön duklar› bilgisinden hareketle
beyin lobu tamamen tahrip kardefllerin birisinde görülen
olur. Kaza öncesinde son
derece sorumluluk sahibi, bir özelli¤in öteki kardeflte de
çal›flkan ve nazik bir kifli ortaya ç›kma oran›, söz konu-
olan P.Gage, kaza A B
su özelli¤in kal›t›mla aktar›lan
sonras›nda hayatta kalm›fl,
yürüme, konuflma, yüzdesini gösterir. Örne¤in ba-
hat›rlama ifllevlerini yeniden z› mizaç özellikleri ile agresif
kazanm›fl, ancak küfürbaz,
güvenilmez ve fevri, öfkesini davran›fl›n bu flekilde aktar›m›
kontrol edemeyen birisine söz konusudur. Ayn› yumurta
dönüflmüfltür. Yandaki resim ve ayr› yumurta ikizleri aras›n-
P.Gage’in kiflilik de¤iflimiyle
sonuçlanan beyin da suça yönelimin ne oranda
yaralanmalar›n›n yerini C D ortak oldu¤unu inceleyen 1929
göstermektedir ile 1977 aras›nda yürütülen
Kaynak: http://joeltalks.com/index.php?p=1_9 araflt›rmalar› derleyen Bartol ve
Bartol (2008), tek yumurta ikiz-
lerinde bu oran›n % 26 ile %100 aras›nda de¤iflti¤ini, ayr› yumurta ikizlerinde ise
% 0 ile % 60 aras›nda de¤iflti¤ini göstermifllerdir.
Ayr›ca do¤umdan itibaren ayr›lm›fl ve ayr› ortamlarda yetifltirilmifl ikizlerin ne
kadar benzer özellikler gösterip göstermedi¤i de bilim insanlar›na söz konusu
özelli¤in ne kadar›n›n genetik yap›ya ne kadar›n›n ise yetifltirilme koflullar›na ba¤-
l› oldu¤u hakk›nda bilgi vermektedir.
Bir arada ve ayr› yetifltirilen ikizlerle ilgili suç alan›ndaki araflt›rmalar›n özellik-
le antisosyal davran›fllar üzerine yo¤unlaflt›¤›n› görmekteyiz. Antisosyal kiflilik ile
suç aras›nda iliflki oldu¤unu ortaya koyan çeflitli araflt›rmalar mevcuttur (Hollin,
2002; Howitt, 2006; Bartol ve Bartol, 2008). Antisosyal davran›fllar›n birbirlerinden
8. Ünite - Adli Psikoloji 229
ayr› yetifltirilen ikizlerde de s›kl›kla görülüyor olmas› kuvvetli genetik etkiye iflaret
etse de yetifltirme koflullar›n›n etkisini de vurgulamak gereklidir. E¤er antisosyal
e¤ilimler tafl›yan bir çocuk disiplinin çok gevflek oldu¤u, s›n›rlar›n net olmad›¤›,
kural konmayan bir ortamda yetiflirse genetik potansiyeliyle uyumlu olarak anti-
sosyal kiflilik özellikleri gösterecektir. Ancak ayn› genetik özelliklere sahip bir ço-
cuk kurallar›n net oldu¤u, davran›fllar›n›n sonuçlar›n› görebildi¤i disiplinli bir or-
tamda yetiflirse uyumlu bir kiflilik gelifltirmesi mümkündür.
Resim 8.4
American Psycho Heath Ledger’›n
filmi, Bret Easton canland›rd›¤›
Ellis’in ayn› adl› Joker karakteri
roman›ndan de Batman’in
(Türkçe’ye ‹thaki Dönüflü filminde
Yay›nlar› antisosyal
taraf›ndan kiflili¤e sahip bir
Amerikan Sap›¤› katili tasvir
olarak çevrilmifltir) etmektedir
uyarlanm›flt›r. Film,
Christian Bale’in
canland›rd›¤›
Patrick Bateman
karakterinin
antisosyal kiflili¤i ile
iflledi¤i seri
cinayetleri konu
eder
Kaynak: http://www.imdb.com/title/tt0144084/ Kaynak: http://ciubos.com/heath-ledger/
‹kiz çal›flmalar›n›n suç davran›fllar›n›n nedenlerini anlamaya nas›l katk›s› olmaktad›r? Ki-
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
tab›n›zda bahsedilen araflt›rma bulgular›ndan yola ç›karak suç davran›fl› üzerinde do¤ufl- 2
tan gelen özellikler ile yetifltiriliflin ne flekilde etkileri oldu¤unu söyleyebilirsiniz?
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
230 Psikolojiye Girifl
Anne ile kurulan ba¤ ve bu ba¤›n çocu¤un iç dünyas›n›n gelifliminde temel öne-
me sahip oldu¤una dikkat çeken bir di¤er önemli yaklafl›m ise John Bowlby’ye ait
ba¤lanma kuram›d›r (Bee ve Boyd, 2007). Bowlby’ye göre erken dönemde anney-
le veya uygun bir ebeveyn figürüyle sa¤l›kl› ve dengeli bir ba¤ kuran bebekler bu
iliflki vas›tas›yla sosyal normlar›, kurallar› ve uygun davran›fllar› edinirler. Erken ço-
cukluk döneminde anne ile (veya bak›m veren temel ba¤lanma figürüyle) iliflkide
N
ciddi bir kopukluk veya kesinti yaflan›rsa sosyalizasyon sürecinin de kesintiye u¤ra-
mas› söz konusudur (Harrower, 2003; Howitt, 2006). Bu durumda çocuk ileride top-
lumsal yaflamla ba¤daflmayan, suç teflkil eden davran›fllara yönelebilir. Yetiflkinlikte
de di¤er yetiflkinlerle s›cak samimi yak›n iliflkiler kurmas› mümkün olmayabilir.
D‹KKAT D‹KKAT
N N
SIRA S‹ZDE- Adli Psikoloji SIRA S‹ZDE
8. Ünite 233
ramlar› ile bilgisayar oyunlar›n›n da çocuklar› ve gençleri fliddete yöneltti¤i ileri sü-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
rülmüfltür (Hollin, 2002; Harrower, 2003; Howitt, 2006; Bartol ve Bartol, 2008).
N N
insanlar›n fizyolojileri nedeniyle suça daha yatk›n olduklar›n›SIRA ileriS‹ZDE
sürer. E¤er suç SIRA S‹ZDE
yatk›nl›¤› olan bir kifli, yetiflme ortam›nda suçtan sak›nmay› ö¤rene-
mezse yaflam›nda yasad›fl› ve fliddet içeren eylemlere yönelmesi söz
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
konusu olacakt›r. Bu kuram›n daha önce de¤erlendirilen yaklafl›mlar-
dan farkl› olarak genetik, nöropsikolojik, kiflilik özellikleri ile çevre et-
kisini (ö¤renme) bir araya getirerek suçu aç›klad›¤›n› görmekteyiz. K ‹ T A P K ‹ T A P
Bu kurama daha yak›ndan bakarsak Eysenck kiflili¤i biyolojik te-
melli üç temel özellik ile aç›klamaktad›r. Bu üç özelli¤i ölçmede ken-
di gelifltirdi¤i Bu üç faktör her biri birer eksen üzerinde yer almak
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
üzere: içedönüklük-d›fladönüklük, nevrotisizm (duygusal dengelilik-
dengesizlik), ve psikotisizmdir. Bu üç faktörü ölçmede Eysenck Kifli-
lik Envanteri’ni (EPQ) kullanmaktad›r. Her birimiz Eysenck’e göre bu
üç eksen üzerinde bir yere yerlefltirilebiliriz. Yine Eysenck’e göre ‹ N T E Rher
NET ‹NTERNET
bir eksende nerede durdu¤umuz beynimizin iflleyiflindeki, genetik
özelliklerimizden kaynaklanan farkl›l›klar›n sonucudur. ‹nsanlar›n büyük ço¤unlu-
¤u nevrotisizm ve d›fladönüklük-içedönüklük eksenlerinin ortalar›na yak›n bir bö-
lümde yer alsa da kimi insanlar bu eksenlerin uçlar›na yak›nd›rlar.
‹çedönüklük-d›fladönüklük ekseninde d›fladönüklük ucuna yak›n kifliler, genel-
de sosyal, dürtüsel, iyimser, ortam de¤iflikli¤inden hofllanan, heyecan arayan kifli-
lerdir. Bu kifliler, merkezi sinir sistemlerinin iflleyiflinden dolay› d›flar›dan uyar›ma
daha fazla ihtiyaç duyarlar. Eksenin d›fla dönüklük ucuna yaklaflt›kça heyecan ve
uyar›lma ihtiyac› da artmaktad›r. ‹çedönüklük ucuna yak›n olan kiflilere fazla gele-
cek her türlü uyaran (ses, hareket, kalabal›k, renk, vb.) d›fladönüklük ucuna yak›n
kiflilerde yeterince fizyolojik uyar›m yaratmaz oysa bu kiflilerin uyar›ma ihtiyaçlar›
yüksektir. Böylece merkezi sinir sistemleri bu flekilde iflledi¤inden dolay›, d›fladö-
nükler daha yo¤un uyar›m peflindedirler. Bu kiflilerin fazlaca cesaretli olmak, yeni-
likleri denemede risk almaktan kaç›nmamak, heyecan arama ve yasaklar› çi¤neme
fleklinde kendilerini suça yöneltebilecek davran›mlar içine girmeleri olas›d›r.
Nevrotisizm ekseninin ise duygusal dengelilik-dengesizlik olarak iki ucu bulun-
maktad›r. Bu eksendeki yerimiz genetik, biyolojik özelliklerimizden dolay› stres
karfl›s›nda ne kadar fizyolojik tepki verdi¤imizle iliflkilidir. Duygusal dengesizlik
ucuna yak›n kifliler stres karfl›s›nda süratle tepki verirler ve sakinleflmeleri uzun sü-
234 Psikolojiye Girifl
rer. Düflük stres içeren koflullarda dahi bu kiflilerin çabucak keyfi kaçar, moralleri
bozulur, kayg›l›, al›ngan bir kiflilik sergilerler. Çeflitli bedensel a¤r› flikâyetlerinden
yak›nmalar› olas›d›r. Kayg› ve duygudurum bozukluklar›na daha yatk›n olduklar›
bilinmektedir. Bu kiflilerin otonomik sinir sistemlerinin iflleyiflinde baz› farkl›l›klar
bulunmaktad›r. Eksenin dengesizlik ucuna yaklaflt›kça olumsuz duygulan›m›n ça-
bucak ortaya ç›kt›¤› ve uzun süre de¤iflmedi¤i düflünülmelidir. Eysenck’e göre bu
uca yak›n kifliler suça daha e¤ilimlidirler. Çünkü yo¤un ve süratle duygulan›m
özellikleri bu kiflileri dürtüsel davranmalar› yönünde harekete geçirebilmektedir.
Dürtüsel davran›fllar pek de sonuçlar göz önünde bulundurulmadan gerçeklefltiri-
len davran›fllar oldu¤undan, olumsuz duygulan›m yo¤unlu¤u ve sürati dürtüselli¤i
artt›racak, dürtüsellik de düflünmeden davranmaya yol açacakt›r. Bu kifliler Ey-
senck’e göre, e¤er antisosyal özellikli, fliddet içeren davran›fllar edinmifllerse kolay-
ca ve süratle dürtüsel hale gelebildiklerinden bu tür zarar verici davran›fllar içine
de girebilirler. Eysenck, d›fladönüklük ile birleflti¤inde duygusal dengesizlik ucuna
yak›n kiflilerin en s›kl›kla suça yöneldiklerini ifade etmektedir.
Psikotisizm ekseninde yüksek puan ucuna yak›n kifliler insan iliflkilerinde so-
¤uk, duygusuz, sosyal normlar›n d›fl›nda kalan tercihleri olan, gaddar, ve çevrele-
rine karfl› hasmane tutumlar içindedirler. Bu kifliler de yine genetik, biyolojik fark-
l›l›klar›ndan dolay› sinir sistemlerinin iflleyiflinde çeflitli farkl›l›klara sahiptirler. Ey-
senck’in ileri sürdü¤üne göre, tekrar tekrar suç iflleyen, a¤›r fliddet suçu failleri ara-
s›nda psikotisizm puan› yüksek kifliler önemli bir yer tutmaktad›r.
Eysenck yukar›da özetlendi¤i flekilde üç kiflilik özelli¤inin genetik yap›m›za
ba¤l› olarak kifliden kifliye farkl›l›klar gösterdi¤ini ifade etmifltir. Yine de sinir
sistemimizdeki farkl› uyar›lma eflik ve süratlerinden meydana gelen bu de¤iflik-
liklere ra¤men, her bir eksenin en uçlar›nda yer alan kifliler genel nüfusun ka-
baca üçte biri kadard›r. Nevrotisizm, d›fladönüklük ve psikotisizm puanlar› yük-
sek kiflilerin suça yak›n olaca¤› aç›kland›. Ancak Eysenck’in kuram›n›n önemli
bir parças› da sosyal çevrenin kiflinin suç davran›fl› üzerindeki etkisidir. Daha
önce aç›kland›¤› üzere, ö¤renme kuramlar›na göre suç davran›fl› da di¤er dav-
ran›fllar gibi ö¤renilerek edinilmektedir. Eysenck’e göre suç teflkil eden davra-
n›fllardan sak›nmak, klasik flartlanma prensiplerine göre gerçekleflir. Çünkü
sosyal olarak kabul edilemez bulunan davran›fllar önce ebeveyn, sonra aile,
okul ve sosyal çevre taraf›ndan olumsuz tepkilerle karfl›lan›r. Bu süreçte içinde
yetiflti¤i çevrenin tüm olumsuz tepkileri flarts›z uyaran, çocu¤un kabul edile-
mez görülen davran›fllar› ve hatta bu davran›fllara teflebbüs etmesi dahi flartl›
uyaran haline gelir. Sonuç olarak çocuk yasak davran›fl› akl›ndan geçirdi¤inde
azarlanma veya cezalar karfl›s›nda yaflad›¤› kayg› ve s›k›nt›y› hissedecek, uygun
ö¤renme ortam› sa¤lan›rsa (ebeveyn kural koyar ve tutarl› olursa) yasak davra-
n›fllardan uzak durmay› ö¤renmifl olacakt›r. Eysenck, klasik flartlanma kuram›y-
la kendi kiflilik kuram›n› flöyle bir araya getirmektedir: klasik koflullanmada ö¤-
renmenin gerçekleflmesi için çocu¤un istenmeyen davran›fl› gerçeklefltirmesi so-
nucu ebeveynin azarlamas› ile karfl›laflt›¤›nda belli miktarda s›k›nt› ve kayg› ya-
flamas› gereklidir. Çünkü bu kayg› vas›tas›yla çocuk yasak davran›fltan uzak dur-
maya koflullanacakt›r. Ancak her çocuk ebeveynin azarlamas› karfl›s›nda ayn›
miktarda kayg› veya s›k›nt› yaflamaz. Eysenck bu farkl›l›klar›n do¤ufltan geldi¤i-
ni ileri sürer. Yukar›da, d›fladönüklük-içedönüklük ekseninin d›fladönüklük
ucunda yer alan kiflilerin içedönüklere k›yasla daha fazla uyar›lma ihtiyac› için-
de olduklar›n› aç›klam›flt›k. Bu durum bu kiflilerin sinir sistemlerinin d›fl dünya-
dan gelen uyaranlar› yeterince fliddetli alg›lamamas›yla iliflkilidir. Dolay›s›yla d›-
8. Ünite - Adli Psikoloji 235
Türkiye’de suça itilen gençlerle ilgili oranlara bak›ld›¤›nda genç nüfusun top-
lam nüfusa oran› yüksek olmakla beraber suça itilen gençlerin genç nüfus içinde-
ki oran› oldukça düflüktür. Cezaevi istatistiklerine göre 1997-2007 aras›nda çocuk
ceza infaz kurumuna ve e¤itim evlerine giren 12-18 yafl aras› çocuklar›n y›ll›k or-
talamas› 372’dir (‹çli-fiahin, 2009). Mala ve flahsa yönelik suçlar›n oran›nda pek
fark yoktur. Ekim 2011 itibariyle Adalet Bakanl›¤› Ceza ve Tevkifevleri Genel Mü-
dürlü¤ünün aç›klad›¤› rakamlara göre Ekim 2011 itibariyle, ceza infaz kurumlar›n- Davran›m Bozuklu¤u:
daki çocuklar toplam tutuklu ve hükümlü say›s›n›n % 2’sini teflkil etmektedirler çocukluk ça¤› dönemine
(Adalet Bakanl›¤›, 2012). özgü psikolojik
bozukluklardan birisi olan
Araflt›rmalar baz› aile ortamlar› ve çevrelere sahip olan çocuklar›n daha s›kl›k- davran›m bozuklu¤u, evden
la suça yöneldiklerini ve suç teflkil eden eylemlere yaflam boyu devam ettiklerini ve okuldan kaçma, mala ve
eflyalara zarar verme,
göstermektedir. Baz› çocuklar ise ergenlik dönemi ile s›n›rl› olarak suç teflkil eden çalma, yang›n ç›karma,
davran›fllar içine girmektedirler (Howitt, 2006). insanlara ve hayvanlara
eziyet etme gibi sürekli ve
Erken yaflta suç eylemlerine bafllama ile yaflam boyu sürdürme aras›nda iliflki tekrarlayan biçimde
oldu¤unu gösteren araflt›rmalar vard›r. Bu grup içinde ergenlikte davran›m bo- uyumsuz davran›fllarla
karakterize bir bozukluktur.
zuklu¤u, ileriki yafllarda ise antisosyal kiflilik bozuklu¤u tan›s›na s›kl›kla rastlan- Erken çocukluk bafllang›çl›
maktad›r (Farrington, 1995; Howitt, 2006; Bartol ve Bartol, 2008) olabilece¤i gibi, ergenlik
Erken yaflta suç ifllemeye bafllayan gruba dair çeflitli araflt›rmac›larca incelenen dönemi bafllang›çl› da
olabilir. Yetiflkinlikte tan›
aile özellikleri flöyle s›ralanmaktad›r (Howitt, 2006): cezaland›r›c› (dayak da içer- olarak konulabilecek
mek üzere) ebeveyn davran›fl ve tutumlar›, sevgisizlik ve çocu¤u reddeden ortam, antisosyal kiflilik bozuklu¤u
ile büyük oranda iliflkili bir
gözetimsizlik ve gevflek s›n›rlar, da¤›lm›fl aileler, suç iflleme, uyuflturucu vb. özel- bozukluktur.
238 Psikolojiye Girifl
Antisosyal davran›fl: liklere sahip ebeveynler. Yoshikawa (1995) da bu aile özelliklerine ilaveten çocuk-
Antisosyal davran›fl ve
asosyal davran›fl halk lara ait flu özelliklerden söz etmektedir: nörolojik ve biyolojik farkl›l›klar, düflük
aras›nda birbiriyle zekâ düzeyi ve buna ba¤l› düflük okul baflar›s›, antisosyal davran›fl geçmifli, ebe-
kar›flt›r›lmakta ve ayn› terim
gibi kullan›labilmektedir. Bu
veynde alkol veya uyuflturucu kötüye kullan›m›, fliddet eylemlerinin görüldü¤ü
hatal› kullan›mdan mahallelerde büyüme, ebeveynle güvenli bir ba¤lanma iliflkisi kuramam›fl olmak.
kaç›nmak amac›yla Yoshikawa (1995), erken dönemde suça yönelen çocuklarla ilgili risklerin tes-
hat›rlat›lmal›d›r ki asosyal,
sosyal olmayan, örne¤in pit edilmesi kadar koruyucu faktörlerin belirlenmesinin de önemine dikkat çek-
giriflken, d›fladönük mifltir. Özellikle risk grubunda bulunan çocuklara ve ailelerine erken yafltan itiba-
davranmamayla iliflkili
davran›fllar gösteren ren sa¤lanacak destekleyici psikososyal çal›flmalarla riskin azalt›labilece¤ini ortaya
demektir. Antisosyal koymufltur. Suça itilmifl veya itilme riski tafl›yan çocuklar için bu tipte destekleyici
davran›fllar ise toplumca
kabul edilemez, toplum ve rehabilite edici programlar oluflturulmas› adli psikolojinin önemli araflt›rma ve
yaflam›na ayk›r›, suç teflkil uygulama alanlar›ndan birisidir.
eden veya fliddet içerren
davran›fllard›r.
Aile ‹çi fiiddet ve Çocuk ‹stismar›
Aile, birçok toplum için kutsal ve dokunulmaz, toplumsal düzenin temeli, üyeleri için
de d›fl dünyan›n tehlikelerinden s›¤›n›lan yerdir. Ancak her aile için bu özellikler ge-
çerli olmayabilir. Aile içi fliddet, 1960’lardan itibaren tan›mlanmaya bafllayan, kad›n ha-
reketinin de etkisiyle görünürlük kazanan her toplumda, her sosyoekonomik düzey-
de görülen çok ciddi bir problemdir. Ülkeler kendi hukuk sistemleri içinde aile içi flid-
detin önlenilmesi için çeflitli düzenlemeler yapmaktad›rlar. Aile içi fliddet gerek özel-
liklerinin belirlenmesi, risklerin tespit edilmesi ve önlenmesi, gerekse ma¤durlar›n ve
faillerin rehabilitasyonu için gerekli müdahale yöntemlerinin gelifltirilmesi amac›yla ad-
li psikolojinin önemli bir di¤er araflt›rma ve uygulama alan›d›r. Aile içi fliddet bafll›¤› al-
t›nda adli makamlara en s›k yans›yan ve en yüksek oranda gerçekleflen kad›na eflleri
ve partnerleri taraf›ndan uygulanan fiziksel fliddettir. Kad›na yönelik fliddet, kimi za-
man kad›n›n a¤›r yaralanmas› veya ölümü ile sonuçlanan ciddi bir problemdir. Kad›-
na yönelik fliddet d›fl›nda, çocuklardan ebeveyne yönelik fliddet, yafll› istismar› ve çocuk
istismar› da di¤er aile içi fliddet türleridir. Ev içi fliddet olarak da kullan›lan aile içi flid-
det kavram›, aile üyeleri ve birlikte yaflayanlar aras›nda gerçekleflen fiziksel, cinsel,
duygusal, ekonomik fliddet olarak tan›mlanabilir. ‹hmal de bir baflka kötü muamele tü-
rüdür. Aile içinde fliddet bir kez ortaya ç›kt›¤›nda tekrarlama olas›l›¤› oldukça yüksek-
tir. fiiddetin dozunun giderek t›rman›c› özellik gösterdi¤i görülmektedir. Faillerin anti-
sosyal özellikler gösterdi¤i, s›kl›kla alkol ve madde kötüye kullan›mlar›n›n bulundu¤u
bilinmektedir (Harrower, 2003; Howitt, 2006; Bartol ve Bartol, 2008)
Bu alanda ayr›ca ele al›nan çok önemli bir araflt›rma alan› da çocuk istismar›d›r.
Çocuk istismar›, Dünya Sa¤l›k Örgütü (WHO, 1999) taraf›ndan flu flekilde tan›mlan-
maktad›r: çocu¤un sa¤l›¤›n›, fiziksel geliflimini, psikososyal geliflimini olumsuz etki-
leyen bir yetiflkin, toplumu veya ülkesi taraf›ndan, bilerek veya bilmeyerek yap›lan
davran›fllar çocuk istismar› olarak kabul edilir. Bu tan›m, çocu¤un istismar olarak al-
g›lamad›¤› veya yetiflkinin de istismar olarak kabul etmedi¤i eylemleri de kapsa-
maktad›r. Polat’a göre (Polat, 1997, sf. 37): “0-18 yafl grubundaki çocu¤un kendisi-
ne bakmakla yükümlü kifli veya kifliler taraf›ndan zarar verici olan, kaza d›fl› ve ön-
lenebilir, çocu¤un fiziksel ve psiko-sosyal geliflimini engelleyen, gerçekleflti¤i top-
lumun kültür de¤erleri d›fl›nda kalan ve uzmanlar taraf›ndan istismar kabul edilen
bir davran›fla maruz kalmas› çocuk istismar› ve/veya ihmalidir.” Çocuk istismar› ve
ihmalinin türleri: fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve ihmaldir.
Birleflmifl Milletler Çocuk Haklar›na Dair Sözleflmeye göre 18 yafl›n alt›ndaki bi-
reyler çocuk olarak kabul edilir. Çocu¤a bakmakla yükümlü, üzerinde otorite sahibi
kifliler taraf›ndan kötü muamelede bulunulmas› ve sa¤l›k, e¤itim, beslenme, bar›nma
8. Ünite - Adli Psikoloji 239
ihtiyaçlar›n›n ihmal edilmesi ileride ciddi psikolojik s›k›nt› ve bozukluklara yol aça-
bilir. Özellikle istismar aile içinde gerçekleflirse sonuçlar› çok daha a¤›r olmaktad›r.
Çocuk istismar› hakk›nda elde edilen oransal rakamlar›n hiçbir zaman gerçe¤i
yans›tmad›¤› bilinmektedir. Bu ciddi mesele ço¤u zaman aile içinde gizli kalmak-
ta, ma¤durlar da çeflitli psikolojik dinamikler ve yaflad›klar› travman›n özelliklerin-
den dolay› istismar› aç›klayamamaktad›rlar. Özellikle cinsel istismar söz konusu ol-
du¤unda vakalardan adli veya t›bbi bir kriz ortaya ç›kmad›¤› takdirde ancak y›llar
sonra ma¤durlar›n nadiren aç›klamalar›yla haberdar olunmaktad›r.
Cinsel istismarda çocu¤un r›zas›ndan söz edilemez. Çocuk, tan›m itibariyle cin-
sel eylemin anlam ve sonuçlar›n› tam olarak anlayarak kavrayarak parças› olamaz.
K›z çocuklar daha s›k cinsel istismar ma¤duru olmakla birlikte, erkek çocuklar›n
da ma¤dur olmalar› söz konusudur. Aile içinde gerçekleflen cinsel istismar eylem-
lerine ensest ad› verilir. Ensest tan›m› için kan ba¤› aranmaz. SIRA S‹ZDE Parafili: cinselSIRA
uyar›m S‹ZDE
ve
doyumun ola¤and›fl› nesne
Cinsel istismar eylemini gerçeklefltirenlerin özelliklerinin belirlenmesi de adli ve aktiviteler yoluyla
psikolojinin alan›na girmektedir. Bu grubun içinde bir k›s›m pedofili adl› bir tür mümkün oldu¤u bir tür
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi ÜPedofili
cinsel bozukluktur. NEL‹M
cinsel sapma (parafili) bozuklu¤una sahiptirler. Bu kiflilerin tedavisinde de adli bir tür parafilidir. Pedofiller,
psikologlar çal›fl›rlar. cinsel uyar›m ve doyum için
S O R U
Cinsel istismar vakalar› yarg›ya yans›d›¤›nda ço¤u zaman ma¤durlar yaflad›kla- ergenlik öncesi Sçocuklara
O R U
yönelirler.
r›n› tekrar tekrar anlatmak ve zorlu mahkeme sürecinden geçmek durumunda ka-
l›rlar ve bundan dolay› tekrar travma yaflamalar› olas›d›r. Gerek D ‹ çocuklar›n
KKAT ifade- D‹KKAT
lerinin al›nmas›n›n özel teknikler gerektirmesi, ve genel olarak istismar ma¤duru
çocu¤un travmatize olmufl olmas›ndan dolay› bu çocuklarla görüflme özel e¤itimli
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
psikologlar taraf›ndan gerçeklefltirilmelidir. Bu flekilde, çocu¤un yarg› sürecinde
tekrar travma yaflamas›n›n da önlenmesine çal›fl›labilir. ‹stismar ma¤duru çocu¤un
korunmas› ile ilgili kararlar›n al›nmas›nda da adli psikologlar›n AMAÇLARIMIZuzman görüflü AMAÇLARIMIZ
önem tafl›r. (Akdafl Atamer, 2005; Howitt, 2006, Bartol ve Bartol, 2008)
Çocuk istismar› ile ilgili detayl› bilgiye flu kitaptan ulaflabilirsiniz: O¤uz
K ‹ TPolat.
A P (1997). Vu- K ‹ T A P
rursan K›r›l›r. Analiz Yay›nlar›: ‹stanbul.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
lerin kazançl› ç›kt›klar› ve pek de bir kayba u¤-
ramad›klar›na inan›l›yorsa (ö¤renme yaklafl›m›)
ve ceza ile cayd›r›c›l›k amaçlan›yorsa
AMAÇLARIMIZ
kat› ve uzun AMAÇLARIMIZ
hapis cezalar› öncelikli olur. Öte yandan, e¤er
kiflilerin sahip olduklar› biliflsel, davran›flsal, duy-
gusal, sosyal, e¤itimsel bir tak›m
K ‹ T eksiklikler
A P neti- K ‹ T A P
cesinde suça yöneldiklerine inan›l›yorsa ceza in-
faz kurumlar›n› “e¤itim ve rehabilitasyon” amaçl›
düzenlemek öncelikli hâle Tgelebilir.
ELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
240 Psikolojiye Girifl
Çocuk Mahkemeleri
Çocuk mahkemeleri yasayla ihtilafa düflen çocuklarla, haklar›nda koruma veya
tedbir karar› verilmesi gereken çocuklar›n davalar›na bakan, yine uzman kadro-
sunda psikologlar›n görev yapt›¤› özel bir mahkeme türüdür. On sekiz yafl›ndan
küçüklerin yarg›lanmas›nda çocuk mahkemeleri yetkilidir. Bu mahkemelerin uz-
man› olarak görev yapan psikologlar, suça sürüklenen çocu¤un savc› taraf›ndan
ifadesinin al›nmas›nda gerekli durumlarda haz›r bulunurlar. Duruflma öncesinde
çocu¤u sürece haz›rlarlar. Duruflma esnas›nda yine mahkemede bulunmalar› müm-
kündür. Hakk›nda koruma karar› al›nacak, ma¤dur çocuklar›n duruflmalara haz›r-
lanmas›nda da bu uzmanlar görev yaparlar.
Çocuk Mahkemesi uzman› olarak psikolo¤un en önemli görevi Sosyal ‹nceleme
Raporu haz›rlamakt›r. Sosyal ‹nceleme raporu suça sürüklenme nedenlerini, çocu-
¤un biyopsikososyal özellikleri ile iddia edilen suç eylemi aras›ndaki iliflkiyi de¤er-
lendirmek amac›yla düzenlenen bir rapordur. Bu raporu düzenlerken psikolog çe-
8. Ünite - Adli Psikoloji 241
flitli bilgi kaynaklar› (çocu¤un kendisi, ailesi, okulu, ifl yeri, t›bbi geçmifli, vb.) ve bil-
gi toplama yöntemlerinden (mülakatlar, testler, vb.) yararlan›r. Psikolog, suçun or-
taya ç›kma nedenleri kadar, çocu¤un tekrar suça sürüklenmemesi için al›nabilecek
önlemlere dair uzman görüflünü mahkemenin takdirine sunar. Sosyal ‹nceleme Ra-
poru cezan›n süresi kadar, infaz fleklini de etkileyecek önemde bir belgedir.
Özet
N
A M A Ç
Adli psikoloji alan›n›n genel çerçevesini ve di- renme kuramlar› da suç davran›fl›n› kiflilerin ö¤-
1 ¤er psikoloji bilimi alt alanlar› ile iliflkisini aç›k- renme tarihçeleriyle aç›klarlar. Klasik koflullanma
lamak. ve operant koflullanma suçun do¤rudan yaflanan
Adli psikolojinin hukuk davalar› ve ceza davala- tecrübeler ve davran›fllar› sonucunda kiflilerin kar-
r›nda yasalar›n uygulanmas›nda, cezalar›n dü- fl›laflt›klar› sonuçlara ba¤l› ö¤renildi¤ini öne sü-
zenlenmesinde ve infaz›nda psikolojinin bilimsel rerken sosyal ö¤renme kuram› suç davran›fllar›-
bilgi ve yöntemlerinin kullan›ld›¤› psikolojinin n›n model alma, ve taklit yoluyla da ö¤renilebile-
bir alt alan›d›r. Psikolojinin bilimsel bilgi ve yön- ce¤ini göstermifltir. Son olarak Eysenck’in biyo-
temleri suçlar›n ayd›nlat›lmas›nda, cezalar›n be- psiko-sosyal suç kuram›, kiflili¤i üç eksen üzerin-
lirlenmesi ve yerine getirilmesinde kullan›lmak- de de¤erlendirmekte olup kiflinin her bir eksen-
tad›r. Psikolojinin temel alanlar›na dair gördü¤ü- de nerede durdu¤unun genetik özelliklerle belir-
nüz, örne¤in biliflsel psikoloji, geliflimsel psiko- lendi¤ini öne sürer. Bu genetik farkl›l›klar fizyo-
loji, sosyal psikoloji, klinik psikoloji alan›nda yer lojik iflleyiflte çeflitli farkl›l›klar yaratmakta ve ba-
alan tüm kuramlar ve aç›klamalar gerekti¤inde z› insanlar suça daha yatk›n hâle gelmektedir. D›-
adli psikoloji alan›nda kullan›l›r. Örne¤in, görgü fladönüklük, duygusal dengesizlik ve psikotizm
tan›kl›¤›, yani bir suç eylemine tan›k olan kiflile- özellikleri yüksek kifliler suça daha yatk›nd›rlar.
rin ifadelerine baflvurulmas›nda, en do¤ru ifade- Ayr›ca çevre etkisini de ö¤renme yoluyla kuram›-
nin elde edilmesi amac›yla biliflsel psikoloji ala- na dâhil eden Eysenck’e göre, d›fladönüklük özel-
n›na giren haf›za ve hat›rlamaya dair bilgi ve ku- li¤i yüksek kiflilerin klasik koflullanma yoluyla
ramlardan yararlan›l›r. Adli alanda çal›flan psiko- uygun davran›fllar› ö¤renmelerinin daha zor ve
loglar bir yandan akademik zeminde bilgi üreti- geç oldu¤unu, bundan dolay› bu kiflilerin sosya-
mine bir yandan uygulama zeminde adalet me- lizasyon sürecinde yetersizlikleri olufltu¤unu ve
kanizmas›n›n iflleyifline katk›da bulunurlar. suça yöneldiklerini öne sürmüfltür.
lar›n eylemlerinin anlam ve sonuçlar›n› ay›rt ede- ekonomik fliddet olarak tan›mlanabilir. ‹hmal de
medikleri kabul edilir ve ceza ehliyetleri yoktur. bir baflka kötü muamele türüdür. Bu alanda ay-
12-15 yafl ve 15-18 yafl aral›¤›ndaki gençlerin r›ca ele al›nan çok önemli bir araflt›rma alan› da
gerçeklefltirdi¤i suç teflkil eden eylemlerin yarg›- çocuk istismar›d›r. Çocu¤a bakmakla yükümlü
lanmas› çocuk mahkemelerinde gerçeklefltirilir. üzerinde otorite sahibi kifliler taraf›ndan kötü mu-
12-18 yafl aras› ergenlik dönemindeki kiflilerin amelede bulunulmas› ve sa¤l›k, e¤itim, beslen-
yetiflkinlerden farkl› muhakeme ve davran›fl kon- me, bar›nma ihtiyaçlar›n›n ihmal edilmesi ileride
trolü özelliklerine sahip olduklar› bilinmektedir. ciddi psikolojik s›k›nt› ve bozukluklara yol aça-
Dolay›s›yla genç suçlulu¤u adli psikolojinin en bilir. Çocuk istismar› hakk›nda elde edilen oran-
fazla araflt›rma yürüttü¤ü alanlardan birisidir. Ço- sal rakamlar›n hiçbir zaman gerçe¤i yans›tmad›¤›
cuklar›n kar›flt›klar› suçlar› bir yetiflkin gibi bi- bilinmektedir. Özellikle cinsel istismar›n y›llarca
linçli olarak ve davran›fl denetimine sahip ola- gizli kald›¤› bilinmektedir. Cinsel istismar vakala-
rak ifllemediklerinden hareketle bu alanda çal›- r› yarg›ya yans›d›¤›nda ço¤u zaman ma¤durlar›n
flanlar taraf›ndan suça sürüklenen çocuklar veya tekrar travma yaflamalar› olas›d›r. Gerek çocukla-
kanunla ihtilafa düflen çocuklar terimleri tercih r›n ifadelerinin al›nmas›n›n özel teknikler gerek-
edilmektedir. Türkiye’de suça itilen gençlerle il- tirmesi, ve genel olarak istismar ma¤durunun
gili oranlara bak›ld›¤›nda genç nüfusun toplam travmatize olmufl olmas›ndan dolay› bu konuda
nüfusa oran› yüksek olmakla beraber, suça iti- görüflme özel e¤itimli psikologlar taraf›ndan ger-
len gençlerin genç nüfus içindeki oran› oldukça çeklefltirilmelidir.
düflüktür. Araflt›rmalar baz› aile ortamlar› ve çev- Adli psikolojinin bir di¤er temel alan› suç iflle-
relere sahip olan çocuklar›n daha s›kl›kla suça yen bireylerin sa¤alt›m›d›r. Bir ülkede cezalar›n
yöneldiklerini ve suç teflkil eden eylemlere ya- düzenlenmesi ile suçun nedenleri ve cezan›n
flam boyu devam ettiklerini göstermektedir. Ba- amaçlar›na dair benimsenen görüfller aras›nda
z› çocuklar ise ergenlik dönemi ile s›n›rl› olarak yak›n iliflki bulunmaktad›r. E¤er kiflilerin sahip
suç teflkil eden davran›fllar içine girmektedirler. olduklar› biliflsel, davran›flsal, duygusal, sosyal,
Erken yaflta suça yönelme ile suçun tekrar› ara- e¤itimsel bir tak›m eksiklikler neticesinde suça
s›nda iliflki vard›r. Bu çocuklar›n bireysel ve aile yöneldiklerine inan›l›yorsa ceza infaz kurumlar›-
özellikleri incelenmifltir. Böylece risk faktörleri n› “e¤itim ve rehabilitasyon” amaçl› düzenlemek
ve koruyucu faktörlerin belirlenmesi ve hem ço- öncelikli hale gelebilir. Bu yaklafl›ma göre, sos-
cu¤a hem aileye yönelik riski azalt›c› psikosos- yal ve yasal s›n›rlar›n d›fl›na ç›kan bireyler yaka-
yal müdahale programlar›n›n gelifltirilmesine ça- land›klar›nda ve kendilerine hapis cezas› verildi-
l›fl›lmaktad›r. ¤inde, hükümleri süresince geçen zaman tekrar
Aile içi fliddet gerek özelliklerinin belirlenmesi, suç ifllememeleri ve toplumla daha baflar›l› bi-
risklerin tespit edilmesi ve önlenmesi gerekse çimde entegre olmalar› amac›yla de¤erlendiril-
ma¤durlar›n ve faillerin rehabilitasyonu için ge- melidir. Ülkemizde de cezaevlerinde hükümlü-
rekli müdahale yöntemlerinin gelifltirilmesi ama- lerin biliflsel ve davran›flsal de¤iflim göstermele-
c›yla adli psikolojinin önemli bir di¤er araflt›rma ri amac›yla çeflitli grup çal›flmalar›, rehabilitas-
ve uygulama alan›d›r. Aile içi fliddet 1960’lardan yon amaçl› psikososyal destek programlar› uy-
itibaren kad›n hareketinin de etkisiyle görünür- gulanmaktad›r. Ceza infaz kurumlar›nda görevli
lük kazanan, her toplumda, her sosyoekonomik psikologlar›n yürüttü¤ü psikososyal destek prog-
düzeyde görülen çok ciddi bir problemdir. Kad›- ramlar›n›n tekrar suç iflleme oranlar›n› azaltma-
na yönelik fliddet, kimi zaman kad›n›n a¤›r yara- da ciddi etkisi oldu¤unu gösteren pek çok çal›fl-
lanmas› veya ölümü ile sonuçlanan ciddi bir ma bulunmaktad›r.
problemdir. Kad›na yönelik fliddet d›fl›nda, ço-
cuklardan ebeveyne yönelik fliddet, yafll› istisma-
r› ve çocuk istismar› da di¤er aile içi fliddet türle-
ridir. Ev içi fliddet olarak da kullan›lan aile içi flid-
det kavram› aile üyeleri ve birlikte yaflayanlar
aras›nda gerçekleflen fiziksel, cinsel, duygusal,
244 Psikolojiye Girifl
N
A M A Ç
Türkiye’de adli alanda görev yapan psikologla- yürütmektir. Resmi bilirkiflilik kurumu olarak gö-
4 r›n temel çal›flma alanlar› hakk›nda de¤erlen- rev yapan Adli T›p Kurumu bünyesinde çeflitli
dirme yapmak. ihtisas kurullar› bulunmaktad›r. Ruh sa¤l›¤› ve
Aile mahkemeleri kadrosunda sosyal çal›flmac› yafl küçüklü¤üne iliflkin konulardaki ihtisas ku-
olarak görev yapan psikologlar davaya haz›rl›k rullar›nda görevli psikologlar, ba¤l› bulunduklar›
aflamas›nda veya dava sürmekte iken hâkimin kurul üyeleriyle birlikte kendilerinden istenen
gerekli gördü¤ü durumlarda, aile birli¤ini tehdit de¤erlendirmeleri yapar, kurula sevk edilen sa-
eden anlaflmazl›¤›n sulh yoluyla çözülüp çözüle- n›k veya ma¤durlara çeflitli ölçme-de¤erlendirme
meyece¤ine, ihtilaf durumunda çocu¤un velaye- araçlar› uygularlar. Emniyet ve Jandarma Teflki-
tinin ne flekilde düzenlenece¤ine, çocu¤un psi- latlar› bünyelerinde suça sürüklenen çocuklar
ko-sosyal geliflimine en uygun çözümlere dair için özel düzenlenmifl çocuk flubeleri bulunmak-
kanaatini, uzman görüflü olarak mahkemenin tad›r. Çocuklar›n ifadelerinin al›nmas›nda bu flu-
takdirine sunar. On sekiz yafl›ndan küçüklerin belerde görev yapan psikologlar görevlidir.
yarg›lanmas›nda yetkili olan çocuk mahkemele-
rinde uzman sosyal çal›flmac› olarak görev ya-
pan psikologlar, suça sürüklenen çocu¤un savc›
taraf›ndan ifadesinin al›nmas›nda gerekli durum-
larda haz›r bulunurlar. Duruflma öncesinde ço-
cu¤u sürece haz›rlarlar. Duruflma esnas›nda yine
mahkemede bulunmalar› mümkündür. Hakk›n-
da koruma karar› al›nacak, ma¤dur çocuklar›n
duruflmalara haz›rlanmas›nda da bu uzmanlar
görev yaparlar. Çocuk Mahkemesi uzman› ola-
rak psikologun en önemli görevi cezan›n süresi
kadar, infaz fleklini de etkileyecek önemde bir
belge olan Sosyal ‹nceleme Raporunu haz›rla-
makt›r. Hâkim taraf›ndan, yarg›lanan kifliye ha-
pis cezalar›na alternatif yapt›r›m olan denetimli
serbestlik veya gözetim karar› verilmesi duru-
munda Denetimli Serbestlik ve Koruma Kurulla-
r›nda uzman sosyal çal›flmac› olarak görev ya-
pan psikologlar, yetiflkin ve gençlerin suça yö-
nelme nedenlerini inceleyerek tekrar suç iflleme-
meleri için kifliye özel programlar olufltururlar.
Bu programlar içine mesleki e¤itim, uyuflturucu
ve alkol ba¤›ml›l›¤› tedavisi, psikososyal rehabi-
litasyon gibi çeflitli müdahaleler dahil edilebilir.
Program›n uygulanmas›nda kamu ve özel kuru-
lufllardan ve sivil toplum örgütlerinden destek
al›nabilir. Gözetim delegesi veya denetimli ser-
bestlik memuru olarak görev yapan psikolog söz
konusu program› oluflturur, program›n gidiflat›n›
izler ve raporlar. Ceza infaz kurumlar›n›n psi-
kososyal servislerinde görevli psikologlar›n bafl-
l›ca görevleri, personel ve tutuklular ile hüküm-
lülerle bireysel psikolojik dan›flma görüflmeleri
yapmak, rehabilitasyon ve e¤itim amaçl› grup ça-
l›flmalar› düzenlemek, tahliye öncesi mahkumla-
r› d›flar›daki yaflama haz›rlama amaçl› çal›flmalar
8. Ünite - Adli Psikoloji 245
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›dakilerden hangisi adli psikolojinin kapsam›na 5. Eysenck’e göre, afla¤›dakilerden hangisi kiflili¤in bir
girebilecek bir konu de¤ildir? boyutu de¤ildir?
a. Suç ma¤durlar› hakk›nda çal›flmalar yapmak a. Nevrotisizm
b. Suç iflleyen kiflilerin özelliklerini incelemek b. Uyumluluk
c. Gençlere suçtan uzak durmalar› yönünde telkin- c. D›fladönüklük-içedönüklük
lerde bulunmak d. Psikotisizm
d. Polise suç soruflturmas›nda yard›mc› olmak e. Duygusal dengelilik-dengesizlik
e. Suça yönelen kiflilere çeflitli testler uygulamak
6. Afla¤›dakilerden hangi kiflilik özelli¤ine sahip bir ki-
2. Afla¤›dakilerden hangisi suçu aç›klamaya yönelik fli Eysenck’e göre klasik flartlanma yoluyla kurallar› ö¤-
makrodüzey kuramlara örnek say›labilir? renmek için daha fazla tekrara ihtiyaç duyar?
a. Toplumda imtiyazlara sadece belli kesimlerin a. D›fladönüklük
ulaflabildi¤i inanc› toplumun dezavantajl› kesim- b. ‹çedönüklük
lerine mensup kiflilerin yasad›fl› yollara sapmas›- c. Duygusal dengesizlik
na neden olur. d. Duygusal dengelilik
b. Ailelerde agresif davran›fllar soyaçekimle aktar›l›r. e. Psikotisizm
c. Suça yönelen kiflilerin zihinsel ve e¤itimsel ye-
tersizliklerinden söz edilebilir. 7. Psikiyatrik bozukluklar ve suç iliflkisi için afla¤›daki-
d. Ebeveynle iliflkide yaflanan kopukluklar ve uy- lerden hangisi söylenebilir?
gun ba¤lanma iliflkisi kuramamak sonucunda bi- a. Ak›l hastalar› toplum için tehlike oluflturmaktad›r.
reyler suça yönelirler. b. Ak›l hastalar› suç ma¤duru olmak yönünden risk
e. Toplumda kabul gören, hayranl›k duyulan ünlü alt›ndad›rlar.
kiflilerin uyuflturucu kullanmalar› onlar› model c. Uyuflturucu ba¤›ml›lar›n›n ceza ehliyetleri yoktur.
alan gençlerin de uyuflturucu maddelere ilgisini d. Antisosyal kiflilik bozuklu¤una sahip kiflilerin
artt›rabilir. ceza ehliyeti yoktur.
e. Zeka engelli olmak ceza ehliyetinin ortadan
3. Pavlov’un klasik flartlanma kuram›na göre çocukla- kalkmas› için bir neden de¤ildir.
r›n suç davran›fl›ndan sak›nmay› ö¤renmeleri için:
a. Ebeveynler çocu¤un do¤ru ve yanl›fl› ay›rt edebi- 8. Suça sürüklenen gençlerle ilgili afla¤›dakilerden han-
lece¤i yafla kadar çocu¤a ceza vermemelidirler. gisi söylenemez?
b. Ebeveynler çocu¤un uygunsuz davran›fl›na a. Gençlerin baz›lar› küçük yaflta suça yönelir ve
olumsuz tepki göstermelidirler. yaflam boyu suç davran›fllar›n› sürdürürler
c. Egolar› güçlenmelidir. b. Baz› gençlerin suç davran›fl›na yönelmeleri sa-
d. Suçun kabul gördü¤ü çevrelerden uzak tutulma- dece ergenlik dönemiyle k›s›tl›d›r.
lar› gerekir. c. Suça sürüklenen gençlerde düflük zeka ve dü-
e. Her istekleri yerine getirilmemelidir. flük okul baflar›s›na rastlan›r.
d. Suç davran›fl› aileden kaynakland›¤›ndan bu
4. Operant flartlanma kuram›na göre bir gencin çevre- gençler hakk›nda devlet koruma karar› almal›d›r.
deki dükkanlardan küçük çapta h›rs›zl›k yapmaya de- e. Suça sürüklenen gençlerle ilgili risk faktörlerinin
vam etmesinde afla¤›dakilerden hangisi pozitif pekifltir- belirlenmesi önleme çal›flmalar› için önemlidir.
me fleklinde etkili olmufl olabilir?
a. Çevrede güvenlik kameralar›n›n bulunmamas›
ve yakalanmayaca¤›na inanmas›
b. ‹stedi¤i yiyecekleri sat›n alacak paras›n›n olmamas›
c. Ailesinde bu tip davran›fllar›n s›k görülmesi
d. Küçükken kafa yaralanmas› yaflam›fl olmas› ve
davran›fllar›n› denetleyememesi
e. “H›rs›zl›k maceralar›”n› arkadafl çevresinde anla-
t›nca cesaretiyle övgü toplamas›
246 Psikolojiye Girifl
Yaflam›n ‹çinden
Bill’in birbirlerinden nas›l ayr›ld›klar›na dair de¤il, ma ihtimallerinin” biyolojik ebeveynleri suça kar›flma-
her erke¤in nas›l ayn› olduklar›na dair bir iddia” di- yanlara k›yasla çok daha yüksek oldu¤u sonucuna va-
yor. fiiddetin geneti¤ini anlamak, çevrenin hangi yö- r›yor. Sampson, “Sosyolojinin genetik araflt›rmalardan
nüne göz atmam›z ge- korkmas›n› gerektirecek bir neden yok. Genetik araflt›r-
rekti¤ini gösterebilir. malar ne kadar derinleflirse, sosyal faktörlerin önemini
Pinker kifliyi suça götü- o kadar fazla gösterir” diyor.
”
ren en büyük risk fak-
törlerinden birine de¤i- Kaynak: Sabah, 18/05/2012
niyor: Bekâr kalmak. http://www.sabah.com.tr/NewYorkTimes/2011/
Bu ba¤lant›y› Laub ve 07/04/genlerimiz-suc-isleme-egilimi-uzerinde-ne-ka-
Stockholm Ödülü’ne dar-etkili
ortak olan Harvard sos-
yologu Robert J. Samp-
son ortaya ç›kard›. Pinker’a göre evlilik erkeklerin
enerjilerini di¤er erkeklerle rekabet etmek yerine ai- Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
lelerine harcamalar›n› sa¤layan bir anahtar görevi gö- 1. c Yan›t›n›z yanl›fl ise “Adli Psikologun Rolleri” ko-
rebiliyor. Florida Devlet Üniversitesi’nden Kevin Bea- nusunu yeniden gözden geçiriniz.
ver, kiflinin sald›rgan davran›fllar›n›n yüzde 50’sinin 2. a Yan›t›n›z yanl›fl ise “Suçu Aç›klayan Kuramlar”
çevreye ba¤l› olarak aktifleflen yüz hatta binlerce gen- konusunu yeniden gözden geçiriniz.
den etkilendi¤ini söylüyor. ‹kizleri ve kardeflleri in- 3. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “Ö¤renme Kuramlar› ve Suç”
celeyen Beaver, flafl›rt›c› bir sonuçla karfl›laflt›: Risk konusunu yeniden gözden geçiriniz.
faktörlerine maruz kalmayan erkek çocuklar›nda gen- 4. e Yan›t›n›z yanl›fl ise “Ö¤renme Kuramlar› ve Suç”
ler fliddet içeren davran›fllarda hiçbir rol oynam›yor- konusunu yeniden gözden geçiriniz.
du. Pozitif bir yetiflme ortam› sald›rgan davran›fllara 5. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “Hans Eysenck’in Suç Kura-
neden olan genlerin aktifleflmesini engellemiflti. An- m›: Biyo-psiko-sosyal Yaklafl›m” konusunu ye-
cak sekiz ya da daha fazla risk faktörüne maruz olan niden gözden geçiriniz.
erkek çocuklar›nda, fliddet davran›fllar›n›n yüzde 6. a Yan›t›n›z yanl›fl ise “Hans Eysenck’in Suç Kura-
80’inin ard›nda genler yat›yordu. Yeni araflt›rmalar m›: Biyo-psiko-sosyal Yaklafl›m” konusunu ye-
suç vakalar›nda sürekli olarak bahsi geçen “umursa- niden gözden geçiriniz.
mazl›k” ve “empati yoksunlu¤u” gibi kiflilik özellikle- 7. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “Ruh Sa¤l›¤› ve Suç iliflkisi”
rine odaklan›yor. Di¤er kiflilik özellikleri gibi bunla- konusunu yeniden gözden geçiriniz.
r›n da çevresel ve genetik bileflenleri oldu¤una inan›- 8. d Yan›t›n›z yanl›fl ise “Suça Sürüklenen Gençler”
l›yor. 1972 y›l›nda Yeni Zelanda’da da do¤an bin be- konusunu yeniden gözden geçiriniz.
be¤in incelendi¤i bir araflt›rmada, Moffitt ve meslek- 9. c Yan›t›n›z yanl›fl ise “Aile içi fiiddet ve Çocuk ‹s-
tafllar› flu sonuca vard›: 3 yafl›ndaki bir çocuk ne ka- tismar›” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
dar az otokontrol sergilerse, 30 sene sonra suç iflle- 10. e Yan›t›n›z yanl›fl ise “Türkiye’de Adli Alanda Gö-
me ihtimali o kadar yüksek. Fakat genetik e¤ilim ki- rev Yapan Psikologlar›n Temel Çal›flma Alanla-
flinin kaderi olmak zorunda de¤il. Moffitt, “Bir özelli- r›” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
¤in kal›tsal oldu¤unu bilmek, çevre de¤iflikli¤inin du-
rumu düzeltip düzeltmeyece¤i hakk›nda bize hiçbir
ipucu vermez” diye yazd›. Kriminologlar ve sosyo-
loglar suça e¤ilimi geneti¤e ba¤lama konusunda psi-
kologlara k›yasla daha çekingen.
Fakat yeni araflt›rmalar, belli bafll› kriminoloji platform-
lar›n›n d›fl›nda da kendini gösterdi. Örne¤in Beaver fiu-
bat ay›nda Biological Psychiatry (Biyolojik Psikiyatri)
dergisinde yay›nlad›¤› makale, biyolojik ebeveynleri
suç iflleyen evlatl›k çocuklar›n “tutuklanma, flartl› tahli-
ye edilme, hapse at›lma ve birden fazla göz alt›na al›n-
248 Psikolojiye Girifl