Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 20

AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.

ENGELLİ AİLELERİNİN YAŞADIKLARI SOSYAL VE EKONOMİK SORUNLAR1

Tule GÜLTEKIN2

Sergender SEZER3

Özet

Bu makale, Muğla’da engelli nüfus oranlarının yüksek olduğu Köyceğiz, Ortaca, Dalaman ve
Fethiye ilçelerinde 646 evde bakım ücreti alan annelerle yapılan araştırmanın sonuçlarına dayanılarak
oluşturulmuştur.

Makale, engellilerin ve ailelerinin sorunlarını, ailelerinin gözünden ortaya koymayı ve çözümler


üretmeyi amaçlamaktadır. Bildiri oluşturulurken, “toplum, engellileri eşit yurttaş olarak görmediğinden
onlara ve ailelere karşı dışlayıcı-ayrımcı bir yaklaşım sergilemektedir” varsayımından hareket
edilmiştir. Bir diğer varsayım ise, yine aynı nedenle “devletin tüm yasal düzenlemeleri, pozitif ayrımcı
uygulamaları ve verdiği hizmetler engelli bireylerin ve ailelerinin yaşadığı toplumsal dışlanmayı
önlemeye yetmemektedir” şeklindedir.

Bu makalenin yöntemsel yaklaşımı yorumlayıcı-anlayıcı sosyoloji yaklaşımıdır. Bu yöntemsel


yaklaşıma göre, belirli toplumsal sorunları anlamak için elde edilen veriler, sosyolojik bir bilgi birikimi
ve deneyimine dayalı olarak yorumlanır. Bu yaklaşım, toplumsal sorunların sosyolojik verilerle
yorumlanması, anlaşılması ve açıklanması üzerine kuruludur. Yöntemin kullanılmasındaki asıl amaç
toplumsal sorunları ve altında yatan sebepleri objektif ve nesnel olarak ortaya koymaktır. Araştırmanın
verileri anket tekniği ile elde edilmiş, örneklem ise kategorik ve sistematik örneklem alma tekniği ile
alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: Engellilik, Evde Bakım, Aile, Sosyal Dışlanma, Muğla

Jel Kodları: A13, I18, J14, J18, Z13

1Bu bildiri, Muğla Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından desteklenen araştırmanın sonuçlarından yararlanılarak
hazırlanmıştır. Bildiri olarak, 27-29 Temmuz 2017 tarihinde Eurefe’17 Uluslararası Kongresi’nde sunulmuştur.
2Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi,

tule.gultekin@hotmail.com
3Yard. Doç. Dr., Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi, sergender@gmail.com

81
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

SOCIAL AND ECONOMIC PROBLEMS FACED BY FAMILES OF INDIVIDUALS


WITH DISABILITIES1

Tule GÜLTEKİN2

Sergender SEZER3

Abstract

This paper is written based on a research with mothers who receive home healthcare support in
646 households in Köyceğiz, Ortaca, Dalaman and Fethiye counties of Muğla, where rates of population
with disability are high.

This paper aims to identify the problems of individuals with disabilities and their families through
the eyes of their families, and offer solutions. The paper was written with the hypothesis that, “since
society does not see individuals with disabilities as equal citizens, it has an exclusionary-discriminatory
approach towards them.” Another hypothesis is, due to the same reason, “all the legal regulations made
by the government, its implementations of positive discrimination, and the services it offers are currently
insufficient to prevent the social exclusion faced by individuals with disabilities and their families.”

The methodological approach of this paper is interpretive sociological approach. This approach
is based on the interpretation, understanding and explanation of social problems using the sociological
erudition and experience. The main purpose of the usage of this method is to objectively identify the
social problems and their causes. Research data was collected using survey, and the sampling was made
using categorical and systematic sampling.

Keywords: Disability, Home Care, Family, Social Exclusion, Muğla

Jel Codes: A13, I18, J14, J18, Z13

1This declaration has been prepared by taking advantage of the results of there search supported by the Provincial Directorate
of Family and Social Policies of Muğla. The paper was presented at the Eurefe'17 International Congress on 27-29 July 2017.
2Muğla Sıtkı Koçman University Social Sciences Institute, Department of Sociology, Graduate Student,
tule.gultekin@hotmail.com
3Assistant Professor, Phd. Muğla Sıtkı Koçman University, Department of Sociology, Teaching Member,
sergender@gmail.com

82
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

1. GİRİŞ

Sosyal devlet yapısına sahip ülkeler dezavantajlı grupların temel hak ve özgürlüklerini diğer
vatandaşlarına sağladığı gibi eşit bir şekilde sağlamayı ve toplumsal yaşama katılımlarını arttırmayı
amaç edinmektedir. Bu dezavantajlı gruplar arasında engelliler ve onların aileleri de yer almaktadır.
Engelli bireyler ve ailelerinin yaşamış olduğu sorunların giderilmesi ve bu şekilde toplumsal
bütünleşmelerine katkı sağlanması sosyal devletler için öncelikli bir meseledir.

Sosyal devletin engelliler ve ailelerinin uğradıkları sosyal dışlanma ve ayrımcılığın ortadan


kaldırılabilmesi için neler yapması gerektiğini de tespit etmeye çalışan bu araştırma kapsamında engelli
ailelerinin yaşamış olduğu sosyal ve ekonomik sorunlar araştırılmıştır. Bunun nedeni engelli bireyi olan
ailelerin sosyal ve ekonomik olarak yaşadığı zorlukları ortaya çıkarılması gerekli çözüm yollarının
tartışılması ve bu konuya dikkat çekilerek daha kapsamlı araştırmaların yapılmasına zemin
hazırlamaktır. Bu doğrultuda Muğla ilinde yer alan dört ilçede (Köyceğiz, Ortaca, Dalaman ve Fethiye)
veriler anket tekniği ile toplanmış ve SPSS programı ile analizler gerçekleştirilmiştir.

Çalışma kapsamında iki varsayım bulunmaktadır ve çalışma onun üzerine şekillendirilmiştir. Bu


varsayımlar şu şekildedir:

Birinci varsayım: Toplum, engellileri eşit yurttaş olarak görmediğinden onlara ve ailelere karşı
dışlayıcı-ayrımcı bir yaklaşım sergilemektedir.

İkinci varsayım: Devletin tüm yasal düzenlemeleri, pozitif ayrımcı uygulamaları ve verdiği
hizmetler engelli bireylerin ve ailelerinin yaşadığı toplumsal dışlanmayı önlemeye yeterli olmamaktadır.

Araştırma kuramsal olarak sosyal model yaklaşımına uygun olarak kurgulanmıştır. Sosyal model
yaklaşımında, tıbbi modelden farklı olarak engellilik bir hastalık veya patoloji değil, aynı zamanda
toplumsal bir olgu ve sorun olduğunun üzerinde durulur ve devletin sorumluluklarına vurgu yapar.
Yöntemsel yaklaşım olarak ise, yorumlayıcı-anlayıcı sosyoloji yöntemi uygun görülmüştür.
Yorumlayıcı-anlayıcı yöntem; toplumsal eylemi yorumlama yoluyla anlamayı ve bununla birlikte akışı
ve etkilerini nedensel olarak açıklamayı amaçlar (Bal, 2015: 18-22). Toplumsal eylemi açıklamak;
bireyin eyleme verdiği öznel anlamın, eylem ve anlam arasında gerekli bağlantının kurulmasıyla
mümkün olabilmektedir (Tolan, 2005: 36). Bu noktada araştırma kapsamında; engelli bireyi olan
ailelerden elde edilen karşılaştıkları tutum ve eylemlere yönelik bakışları açıları doğrultusunda bu tutum
ve eylemlerin ailelerin yaşamına etkileri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.

2. KAVRAMSAL VE KURAMSAL BOYUTUYLA ENGELLİLİK

Sakat, özürlü ve engelli kavramları birçok noktada birbiri yerine kullanılıyor olsa da söz konusu
kavramlar arasında farklılıklar bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün 1980 yılında “Sakatlık, Yeti
Yitimi ve Engellilerin Uluslararası Sınıflandırılması” (ICF - International Classification of Functioning,

83
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

Disability and Health) başlığı altında yapmış olduğu sınıflandırma ile birlikte bu kavramlara standart
bir tanımlama getirilmiştir. Bu çerçevede;

Sakatlık; Sağlık açısından fiziksel, psikolojik ve fizyolojik olarak yapı ve fonksiyonlardaki


eksiklik ve anormalliklerdir. Özürlülük; Bir aktiviteyi normal veya normal kabul edilen sınırlar
içerisinde gerçekleştirme sırasında kısıtlılık veya yetersizliktir. Engellilik; Bir yetersizlik veya özür
nedeniyle yaşa, cinsiyete, sosyal ve kültürel faktörlere bağlı olarak bireyden beklenen rollerin
kısıtlanması veya yerine getirilememesidir.

Türkiye’de 16 Temmuz 2006 tarihli 26230 sayılı Resmi Gazete yayımlanan “Özürlülük Ölçütü
Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik”; engellilerle
ilgili yapılacak olan eğitim, sağlık, rehabilitasyon hizmet ve uygulamalarda ortak bir dil geliştirmek ve
uluslararası sınıflandırma ölçütlerinin kullanımını kolaylaştırmak amacıyla yayımlanmıştır. Bu
yönetmeliğin 5. Maddesinde ICF ölçütünün kullanılacağı belirtilmiştir (http://www.resmigazete.gov.tr,
2006). Buna göre; yukarıda belirtilen engellilik tanımı da resmi olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Bunun yanında Türkiye’de engelliler ve engelli ailelerini kapsayan özellikle sosyal ve ekonomik
olarak destek sağlamak amacıyla birçok yönetmelik yayınlanmıştır. Bu kapsam da engelli bireyi olan
ailelere bir takım haklar verilmiştir. Engelli hakları oluşturulurken; “engelli bireyler toplumun üyeleridir
ve toplum içinde kalma hakları bulunmaktadır. İhtiyaç duydukları desteğe, eğitim, sağlık, istihdam ve
sosyal hizmetlere normal yapı içerisinde ulaşabilmeleri gerekmektedir” prensibinden yola çıkılmaktadır
(Gökmen, 2007: 1087). Bu kapsamdaki haklar; 2022 aylığı, gelir, emlak gümrük ve ÖTV gibi vergilerde
indirim, tıbbi, medikal ve eğitim araç gereçleri için KDV indirimi, E-KPSS ile atanma hakkı, engelli iş
kurma ve korumalı işyeri projeleri, engelli kimlik kartı, engelli park yeri kullanım hakkı, ulaşım indirimi,
muhtaç aylığı, elektrik, su, doğal gaz ve GSM tarifelerinde indirim, AÖF harç indirimi, müze ve ören
yeri indirimi, ve rehabilitasyon merkezlerinden yararlanma hakkıdır (http://alo183.aile.gov.tr).

Bunlara ek olarak 30 Temmuz 2006 tarihinde 26244 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan “Bakıma
Muhtaç Özürlülerin Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik”tir. Bu
yönetmelik ile birlikte engelli ailelerine verilen evde bakım aylığı/ücreti uygulamaya girmiştir. Bakım;
hem özel hem de kamusal alandaki bakım için harcanan profesyonel olan ve olmayan fiziksel ve
duygusal emek olarak tanımlanırken; evde bakım; bakıma muhtaç engelli bireyin ihtiyaçlarının ev
içerisinden akrabalık bağı bulunan veya vasisi olan bir kişi tarafından sürekli olarak bakım verilmesini
kapsamaktadır (Altuntaş ve Topçuoğlu, 2016: 34). Evde bakım ücreti engelli ailelerine aylık hane halkı
gelirinin asgari ücretin 2/3’ünü geçmemesi halinde verilir ve 2017 yılının ilk yarısı için evde bakım
ücreti 960 TL olarak belirlenmiştir. Burada engelli ailesi ile kast edilen bireyler şu şekildedir: Üveyler
dâhil olmak üzere bakıma muhtaç engellinin; eşi, çocukları ile çocuklarının eşleri, ana ve babası ile
bunların ana ve babası, torunları ile torunlarının eşleri, kardeşleri ile kardeşlerinin eşleri, kardeşlerinin
çocukları ile kardeş çocuklarının eşleri, eşinin ana ve babası, eşinin kardeşleri, eşinin kardeşlerinin eşleri

84
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

ile çocukları, amcaları ve amcalarının eşleri, amca çocukları ile bunların eşleri, halaları ile halalarının
eşleri, hala çocukları ile bunların eşleri, dayıları ve dayılarının eşleri, dayı çocukları ile bunların eşleri,
teyzeleri ve teyzelerinin eşleri, teyze çocukları ile bunların eşlerinden her biri (http://alo183.aile.gov.tr).

Engellilik, hem engelli birey hem de engelli bireyin ailesi açısından toplumsal alanda birçok
zorluğa sebep olabilmektedir. Engellilik nedenlerinden sosyo-ekonomik koşullar sebebiyle sağlık
hizmetlerinden gerektiği gibi yararlanamamak, akraba evliliği, hamilelik öncesi ve sonrası gerekli
bilgilendirme ve eğitim hizmetlerinden mahrum olmak, terör, iş güvenliği tedbirlerinin yetersizliği gibi
birçok neden kaynağı itibariyle toplumsal, sosyal, ekonomik ve siyasal yapının bir neticesi olarak
nitelendirilmelidir (Coşkun, 2010: 38).

Engelliliğe ilişkin kuramsal yaklaşımlar, tıbbi yaklaşım ve sosyal yaklaşım olarak temelde ikiye
ayrılmaktadır. Tıbbi yaklaşım modernleşmenin tektipleştirici, farklılıkları ortadan kaldırıcı, disipline
edici, mükemmelleştirmeye doğru itici yönlerinden engelliliğe yaklaşmaktadır. Bu yüzden engelliliği
tıbbi bir hastalık, bireysel zayıflık olarak kodlamakta ve tedavisi yöntemler geliştirmektedir (Altuntaş
ve Topçuoğlu, 2016: 28). Tıbbi model engelliliğin sosyal yönleriyle ilgilenmez, engelliliğe mekanik bir
bakış açısıyla yaklaşmasından dolayı eleştirilmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ve özellikle
1970’den itibaren Avrupa’da sosyal devlet olgusunun gelişmesiyle birlikte sosyal haklar da gelişmeye
başlamıştır. Bunun sonucunda engelliliğe karşı toplumsal ve kültürel tutum da değişmiş ve sosyal model
ortaya çıkmıştır.

Sosyal model yaklaşımını kabul eden bilim insanları, engelliliğin bireysel değil, aynı zamanda
toplumsal bir olgu ve sorun olduğunun, engellilerin içinde bulundukları durumun sadece bireysel
patolojiden değil, toplumun onları dışlamasından, onlara fırsat eşitliği sunamamasından, haklarını
tanımamasından kaynaklandığının; sosyal devlet anlayışı içinde devletin tüm vatandaşlarına ayrım
yapmaksızın sorumlulukları olduğunun altını çizmiştir (Altuntaş ve Topçuoğlu, 2016: 29-30). Bu
yaklaşıma göre devletin engelli vatandaşlarını koruma, eğitim, ulaşım, sağlık, barınma, bakım ve hakları
konusunda bilinçlendirme görevlerinin yanında, ayrımcılığa, sosyal dışlanmaya uğrama ihtimallerine
karşı diğer vatandaşlarını da bilinçlendirme ve uyarma görevleri bulunmaktadır.

3. ENGELLİ AİLELERİNİN YAŞADIKLARI SOSYAL VE EKONOMİK SORUNLAR

Engelli bireyi olan ailelerin sosyal hayatlarında önemli farklılıklar oluşmaktadır. Bu durum
ailenin sosyal çevreyle olan ilişkisini, sosyal çevrenin aileyle olan ilişkisini değiştirmektedir. Aileler
toplumun engellilere karşı reddedici, aşırı merhamet göstermeleri, kalıp yargılar gibi birçok nedenden
dolayı kendilerini, sosyal haklarını kullanma konusunda sınırlamaktadırlar (Coşkun, 2010: 38-39).
Ailelerin sosyal yaşam alanlarına engelli birey ile birlikte dâhil olmalarını engelleyen daha birçok neden
sıralanabilir. Bunların en başında da engellilere karşı toplumsal önyargıların ve dışlanmanın geldiği
söylenebilmektedir. Toplumun engelli çocuğa/bireye ve ondan dolayı ebeveynin kendi/si/leri/ne nasıl
bakılacağı, suçlu görecekleri kaygısıyla bir utanma ve buna bağlı bir geri çekilme durumu da

85
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

dışlanmanın sebepleri arasında değerlendirilebilir. Bu utanma, suçluluk duygusu ve geri çekilme hem
engelli bireyde hem de başta ebeveynler olmak üzere diğer aile bireylerinde psikolojik sorunlara da
sebep olabilmektedir.

Sosyal dışlanma kavramı ilk olarak 1974 yılında “Lenoir” tarafından ortaya atılmıştır. Kavramı
tanımlarken sadece ekonomik nedenler üzerinde durmamış, toplumsal ilişkilerin zayıflaması
bağlamında bir dışlanma sürecinden bahsetmiştir (Sapancalı, 2005: 53-57). Sosyal dışlanma kavramı
birçok farklı şekilde tanımlanabilmektedir. Bunun sebebi kavramın karmaşık ve çok boyutlu olmasıdır.
Sosyal dışlanma kavramı ağırlıklı olarak ekonomi üzerinden tanımlansa da; kavram politik, sosyal ve
kültürel boyutları da içermektedir (Şahin, 2009: 22). Bu kavram genellikle yoksulluk, eşitsizlik,
yabancılaşma, ötekileştirme gibi ifadeleri kapsamaktadır. Sosyal dışlanma, sebepleri itibariyle daha çok
toplumdan kaynaklanan, ancak bazen yasal dayanakları da olan, sonuçları itibariyle daha çok bireyleri,
aileleri ve toplumsal grupları etkileyen bir veya birçok durumun bir araya gelmiş halidir. Birey ve
grupların toplumdan kopması, uzaklaşması veya başka birey ve gruplarla ilişki kur(a)mamayı seçmesi
şeklinde sonuçları olmaktadır. Bu haliyle toplumsal bütünleşmenin ve içermenin zıddı olarak
değerlendirilebilir.

Sosyal dışlanma kavramı dört boyutta ele alınmaktadır. Bunlar; ekonomik dışlanma, mekânsal
dışlanma, kültürel dışlanma ve siyasi dışlanma şeklindedir.

Ekonomik dışlanma; emek piyasasına katılamama sonucunda kısa veya uzun vadeli olarak işsiz
olma durumudur. Mekansal dışlanma; belirli mekanlara ulaşımda, mekanlardan yararlanmakta
sorunların yaşanması, engellerin olmasıdır. Kültürel dışlanma; ekonomik nedenlerden bağımsız olarak
toplumsal ve kültürel hayata katılamama durumudur. Siyasi dışlanma; çeşitli nedenlerden dolayı
vatandaşlık haklarını, özellikle hukuki ve siyasi hakları tam anlamıyla kullanamama ve siyasi katılımın
engellenmesidir (Tartanoğlu, 2011: 222).

Bahsedilen bu boyutlar birbirinden ayrı gibi görünüyor olsa da iç içe geçmiş bir durumdadır ve
birbirini etkilemektedir. Dışlanma bir süreçtir ve bu süreç incelenirken boyutlar arasındaki dinamikler
ve ilişkiler göz ardı edilmemelidir. Aralarındaki nedensellik ilişkisi dikkate alınmalıdır. Çünkü bu boyut
ve süreçleri yaratan çok çeşitli sebepler vardır ve bu sebepler toplumdan topluma, dönemden döneme,
devletten devlete, hükümetten hükümete farklılık göstermektedir.

Sosyal dışlanma fiziksel, ruhsal ve toplumsal engellilik halidir. Sosyal dışlanmaya maruz kalmış
birey veya gruplar eşitsizliğe uğramış, her türlü riskle karşı karşıya kalmış, korunmasız ve savunmasız
kişilerdir (Sapancalı, 2005: 53). Engellilik faktörü, cinsiyet, cinsel yönelim, etnik farklılık, eğitim ve
ekonomik gelir düzeyi, inanç gibi diğer faktörlerle birleştiğinde dışlanmanın boyutları çok daha vahim
sonuçlar ve ağır mağduriyetler doğurabilmektedir.

Özellikle gelir düzeyi, sosyal dışlanmanın ölçülmesi noktasında önemli bir etken olarak
görülmekte ve bu bağlamda yoksulluk kavramı devreye girmektedir. Yoksulluk; gelir ve

86
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

kaynaklarındaki yetersizlikten dolayı bireylerin içinde yaşadıkları toplumun yaşam standartlarına


erişememesi hali olarak tanımlanmaktadır. Burada kaynakların yetersizliği hem doğrudan hem de
dolaylı olarak etki etmektedir. Örneğin, düşük gelir bireyler için doğrudan etki iken; sağlık
hizmetlerinden yararlanamama durumu dolaylı bir etki olarak görülmektedir (Adaman ve Keyder, 2006:
6). Bu noktada mutlak ve göreli yoksulluk tanımlamaları devreye girmektedir. Mutlak yoksulluk
beslenme, barınma, giyinme gibi temel ihtiyaçların düşük gelir sebebiyle karşılanamaması olarak
tanımlanmaktadır. Göreli yoksulluk ise; biyolojik gereksinimleri yeterli görmeyerek insan onuruna
yakışır bir yaşam standardının olmasını gerekli görür (Altan, 2004: 146). Bunların sağlanamadığı
noktada ise bireyler sosyal dışlanmaya karşı karşıya bırakılabilmektedir. Yoksulluk ve sosyal dışlanma
karşılıklı neden-sonuç ilişkisi içerisinde birbirini etkileyen iki olgu olarak nitelendirilebilmektedir.
Başka bir ifade ile; yoksulluğun sosyal dışlanmaya sebep olduğu gibi, sosyal dışlanma da yoksulluğa
sebep olabilmektedir (Özmete, 2011: 81). Özellikle engelli ve engelli bireyi olan ailelerde bu durum
sıkça görülebilmektedir. Engel sebebiyle toplumsal yaşamın dışına itilen birey ve ailesi aynı zamanda
ekonomik yaşamdan (daha çok istihdam da ve gelir getirici ticari faaliyetlerden) da uzaklaşabilmektedir.

Bunların yanında özellikle gelişmemiş toplumlarda engellilik tek başına bir sosyal dışlanma
sebebi olabilmektedir. Engelliler için sosyal ilişkilerden, kültürel ve toplumsal faaliyetlerden, temel
hizmetlere erişimden, yakın çevreden ve işgücü katılımından engellenmek ikinci bir engel durumu
oluşturmaktadır. Bunun için toplumsal bütünleşme engelli bireyler ve onların aileleri için ciddi bir önem
taşımaktadır. Toplumsal bütünleşme, sosyal dışlanmaya maruz kalan birey veya grupların, sosyo-
ekonomik hayatta yer almalarına engel olabilecek faktörlerin ortadan kaldırılarak; hayat standartlarının
toplumda kabul edilebilir bir düzeye getirilerek toplumla ilişkilerinin sağlanması olarak
nitelendirilebilmektedir (Genç ve Çat, 2013: 365).

Sosyal dışlanma hem bireysel hem de toplumsal sonuçları itibariyle oldukça önemsenmesi
gereken bir konudur. Sosyal dışlanmaya maruz kalmış birey stres, kaygı ve özsaygının yitirilmesi gibi
durumlarla karşı karşıya kalabilmekte ve bunlar zamanla ruhsal rahatsızlıklara sebep olabilmektedir.
Toplumsal boyutta ele almak gerekirse toplumsal kurumlara olan güven azalmakta ve yabancılaşma
görülebilmektedir (Çakır, 2002: 99-100). Böylece birey toplumdan uzaklaşabilmektedir.

Engelli bireyler ve aileleri, sahip olunan çeşitli engel durumlarından dolayı, çevreden
soyutlanmakta, toplumla uyum sağlamada sıkıntı yaşamaktadırlar. Engellilerin ve ailelerinin yaşadığı
en büyük sorunlardan birisi de toplumla bütünleşememeleri, yani, ötekileştirilerek ayrımcılığa
uğramalarıdır. Ötekileri tanımlarken, cinsiyet, etnik köken, inanç, fiziksel özellikler, yerleşim birimi vb.
farklılıklar kullanılabilmektedir (Musayev, 2013: 36).

Toplumun ve devletin sunduğu sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal ve hukuki haklardan, bireylerin
veya toplumsal grupların eşit veya hiç yararlandırılmaması şeklinde özetlenebilecek olan ayrımcılık
konusu; genelde ırk, milliyet ya da cinsiyet üzerine odaklanan bir kavram olarak ele alınmaktadır. İşte

87
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

bu birey ve gruplardan engelliler ve aileleri, toplum içindeki yaşamları bakımından doğrudan veya
dolaylı biçimde ayrımcılığı en fazla yaşayan bireyler ve gruplardır. Engelliliğe dayalı ayrımcılık, engele
dayanılarak ekonomik, sosyal ve kültürel hakların tanınmasını, bu haklardan yararlanmayı ve bu hakları
kullanmayı engelleme veya zorlaştırma etkisine sahip her türlü uygulama, davranış ve yasal
düzenlemeyi kapsamaktadır (Kolat, 2010: 22-25). Burada engelli bireylerin ve ailelerinin siyasi,
kültürel, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmaması ve haklarının engellenmesi bireyleri
toplumdan uzaklaştırmakta, yalnızlaşmalarına neden olmakta ve toplumsallaşma gereksinimlerine ket
vurmaktadır.

4. SAHA ÇALIŞMASI VE BULGULAR

Bu araştırma Muğla ilinin Köyceğiz, Ortaca, Dalaman ve Fethiye ilçelerinin merkezleri ve bu


ilçelere bağlı olan mahallelerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada 646 katılımcıya ulaşılmıştır.
Örneklemde yer alan katılımcılardan 586’sı kadın, 60’ı erkektir. Bunun sebebi olarak bakım yükünün
daha çok kadınlar tarafından üstlenilmiş olmasıdır. Araştırmaya katılan bireylerin yaş ortalamalarının
50 ve ortalama gelirlerinin 1842 TL olduğu görülmüştür. Fakat sadece evde bakım ücreti ile geçinen
155 kişi bulunmaktadır. Bu rakam örneklemin % 24’ünü kapsamaktadır. Bunun yanında eğitim
durumuna bakıldığı zaman örneklemde yer alan kişilerin % 67,8’i ilkokul mezunudur.

Örneklemde yer alan 646 katılımcının % 83’ü evli, geriye kalan %17’lik bölümü ise, bekar,
boşanmış, eşinden ayrı yaşamakta ve duldur. Katılımcıların göç durumuna bakıldığı zaman % 18’inin
başka bir ilden göç etmiş olduğu görülmektedir. Göç etme durumu kendi başına bir dışlanma durumu
oluşturabilmekteyken ailede engelli birey olması ile birlikte ikinci bir dezavantaj daha oluşturmaktadır.
Bu da bireylerin dışlanma ihtimalini yükseltmektedir. Ayrıca örneklemde yer alan katılımcıların
yaklaşık olarak % 22’sinin sosyal güvencesi bulunmamaktadır. Ekonomik ve sosyal olarak kendini
güvence atında hissetmeyen aileler kendilerini geriye çekmekte ve toplumdaki görünürlüklerini
azaltmaktadırlar.

Tablo 1. Engelli Bireyin Çevresine Karşı Tutum ve Davranışları

1.Engelli 2.Engelli 3.Engelli

% % %

Cevapsız 7,1 85,1 98,3

Sevecen ve samimi 57,0 0,8 0,3

Öfkeli ve saldırgan 15,9 3,6 0,2

Utangaç- mesafeli 7,4 3,1 0,3

Ürkek-tedirgin 1,9 1,2 0,2

Coşkulu 0,3 0,8 -

Duyarsız-apatik 3,9 1,5 -

88
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

Merhametli- yardımsever 1,1 2,5 0,5

Diğer 5,4 1,5 0,3

Toplam 100,0 100,0 100,0

Araştırmaya katılan bireylerin ailelerinde 1, 2 veya 3 engelli birey bulunabilmektedir.


Katılımcılara engelli bireylerin çevresine olan tutum ve davranışları sorulduğunda %57’sinin sevecen
ve samimi ve %15,9’unun öfkeli ve saldırgan olduğu cevabı alınmıştır. Engelli bireyin çevreye karşı
olan tutum ve davranışları ailenin toplumsal yaşama katılımına etki edebilecek bir faktör olarak
görülmektedir. Bu sebeple engelli bireyin öfkeli ve saldırgan olması ailelerin toplumdan
uzaklaşmalarına ya da toplumun aileyi uzaklaştırmasına sebep olabilmektedir.

Tablo 2. Aile Refahındaki Değişme

1.Engelli 2.Engelli 3.Engelli

% % %

Herhangi bir değişme olmadı 10,52 - -

Ekonomik olarak zorlanmaya başladık 33,23 30,76 50,0

Evde bakım parası aldığımız için iyileşti 23,02 30,76 50,0

Sosyal ilişkilerim(iz), aktivitelerimiz azaldı 22,8 23,08 -

Tatil-eğlence imkanımız kalmadı 9,7 15,4 -

Diğer 0,82 - -

Toplam 100,0 100,0 100,0

Engelli birey ile birlikte aile refahındaki değişmeye bakılacak olursa; 1. ve 2. engelli birey ile
birlikte ailenin özellikle sosyal ilişkilerinin azaldığı sonucu öne çıkmaktadır. Bunun yanında ailenin
ekonomik olarak da olumlu veya olumsuz etkilendiği görülmektedir. Tablodan hareketle engelli bireyi
olan ailelerin hem sosyal hem de ekonomik olarak etkilendikleri söylenebilmektedir. Tabloya genel
olarak bakıldığında ailelerin engelli bireyle birlikte bir geri çekilme veya dışlanma durumuyla karşı
karşıya kaldıkları değerlendirilebilir. Özellikle ekonomik durumun bozulması, sosyal ilişkilerin,
aktivitelerin azalması ve tatil-eğlence imkanları olanların bunu kaybetmeleri önemli toplumsal dışlanma
sebepleridir.

Burada önemli bir nokta, evde bakım ücretinin büyük bir memnuniyetle karşılanıyor olmasıdır.
Ailelerin ekonomik durumlarıyla birlikte sosyal durumlarını da iyileştiren bu uygulama, devletin
vatandaşına gösterdiği sıcak yüzünün bir örneği olarak olumlu etkilerini de arttırarak göstermeye devam
etmektedir.

89
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

Araştırma kapsamında bireylere engelli bireyden kaynaklı çevreye karşı utanma, sıkılma gibi
duygular yaşayıp yaşamadığı sorulmuştur. Bu kapsamda bireyleri %13,6‘sı bu tip duygular yaşadığını
dile getirmiştir. Bunun arka planında engelli bireyin çevresine olan tutum ve davranışlarının ve çevrenin
engelli bireye ve ailesine olan yaklaşımının etkili olduğu söylenebilmektedir. Engellilik konusunda
toplumun olduğu kadar engellilerin ve ailelerinin de bilinçlenmesi ile utanma duygusu yaşayan
bireylerin oranı sürekli olarak düşüş gösterecektir

Tablo 3. Çevreye Karşı Utanma, Sıkılma vb. Duygular

Cevapsız 9,0

Kesinlikle yaşıyorum 5,9

Ara sıra yaşıyorum 7,7

Fikrim yok 1,4

Yaşamıyorum 20,3

Kesinlikle yaşamıyorum 55,7

Toplam 100,0

Tablo 3’te de olduğu gibi, utanma duygusunu bir şekilde yaşayanların oranının düşük çıkması bu
bilinçlendirmenin ve bilinçlenmenin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Bu bilinçlendirmenin sadece
engelliler ve aileleri özelinde değil, bu devlet çatısı altında aynı ülkeyi paylaşan tüm vatandaşlara
yapılması şarttır.

Tablo 4. Rahatsız eden bir durumla karşılaşma

Cevapsız 7,6

Sürekli karşılaşıyorum 10,4

Arada sırada karşılaşıyorum 20,6

Fikrim yok 2,9

Karşılaşmıyorum 32,2

Kesinlikle hiç karşılaşmıyorum 26,3

Toplam 100,0

Yukarıda yer alan tablo engelli bireyi olan ailelerin engel sebebiyle herhangi bir rahatsız edici
durumla karşılaşıp karşılaşmadıkları üzerine oluşturulmuştur. Tabloda da görülmektedir ki,
katılımcıların % 31’i rahatsız edici durumla karşılaştıklarını belirtmişlerdir. Bu durumlar tutum,
davranış ve söz olarak nitelendirilebilmektedir. Bu tür davranışların bireylerin toplumla olan ilişkileri

90
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

üzerinde olumsuz etkileri olmaktadır. Devletin tüm yasal iyileştirmelerine, eğitim ve bilinçlendirme
çalışmalarına rağmen rahatsız edici, dışlayıcı davranışların hala devam ediyor olması, yapılacak işlerin
daha çok olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilmelidir ve bu amaçtan asla vazgeçilmemelidir.

Tablo 5. Duygusal Olarak Etkilenme Durumu (Önem sırasına göre üç seçenek)

1.Seçenek 2.Seçenek 3.Seçenek

% % %

Cevapsız 6,3 33,4 56,5

Beni duygusal olarak olumsuz etkilemiyor 13,5 0,3 -

Onu bu şekilde görmek beni üzüyor 61,1 3,7 -

Onun çaresiz olduğunu düşüyorum 9,1 34,8 1,5

Onun savunmasız olduğunu düşünüyorum 2,9 11,3 24,6

Benden sonra hayatını idame ettiremeyeceğini düşünüyorum 5,7 13,6 11,5

Onu her zaman koruyamayacağımı düşünüyorum 0,3 2,5 5,6

Diğer 0,9 0,3 0,3

Toplam 100,0 100,0 100,0

Bireylere, baktıkları engelli bireylerin durumundan duygusal olarak nasıl etkilendikleri


sorulduğunda, her ne kadar aileler engelli bireylerini kabullenmiş, bu duruma alışmış görünseler de
(Tablo 5) %61,1’i engel durumundan dolayı üzüldüklerini; %13,5’i ise duygusal olarak olumsuz
etkilendiklerini dile getirmişlerdir. Bunun yanında% 9,1’lik bir kısım engelli bireyin çaresiz olduğunu
da düşünmektedir. Buradan ailelerin psikolojik olarak olumsuz etkilendikleri ve desteğe ihtiyaçlarının
olduğu sonucu çıkarılabilmektedir. Engelli bireye bakıcı olarak hizmet veren ve ücret alan aile
bireylerinin (çoğunluğu bireyin annesidir), temel kaygılarından biri kendilerine bir şey olduktan sonra
engelli bireye ne olacağı konusundaki kaygıdır. Devletin sunduğu tüm hak ve imkanlara rağmen bu
kaygı hala tam olarak ortadan kalkmamıştır.

Tablo 6. Çevrenin Engelliye ve Ailesine Karşı Tutum ve Davranışları (Önem sırasına göre)

1.Seçenek 2.Seçenek 3.Seçenek

% % %

Cevapsız 5,6 70,1 96,1

Bize acıyarak bakıyorlar 7,4 - -

Deli muamelesi yapıyorlar 3,9 1,9 -

Hasta muamelesi yapıyorlar 4,6 2,8 1,5

Gayet sevecen ve iyi yaklaşıyorlar 27,4 2,0 -

91
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

Normal davranıyorlar, herhangi bir sorun yaşamıyoruz 46,1 - -

İletişim kurmuyorlar, bizden uzak duruyorlar 2,9 3,1 0,9

Alay ediyorlar eğleniyorlar ,6 2,2 0,6

Diğer 1,4 0,2 0,2

Toplam 100,0 100,0 100,0

Çevredeki bireylerin engelli ve ailesine karşı tutum ve davranışları sorulduğu zaman % 46,1’i
herhangi bir değişiklik ile karşılaşmadıklarını, % 27,4’ü ise sevecen yaklaştıklarını belirtmiştir. Ancak
bunların yanında göz ardı edilmemesi gereken olumsuz tutum ve davranışlarda (% 12) mevcuttur. Bu
tür davranışlarda engelli birey ve ailesini sosyal dışlanmaya maruz bırakmakta ve hane içerisinde
kalmaya içlerine kapanmaya itmektedir.

Tablo 7. Çevredeki İnsanların Duyarlılık Durumu

Cevapsız 2,2

Kesinlikle duyarlı 10,8

Duyarlı 52,6

Fikrim yok 8,8

Duyarsız 15,8

Kesinlikle duyarsız 9,8

Toplam 100,0

Tablo 7’de çevredeki bireylerin engellilere duyarlılık durumu sorulduğunda% 63,4’ü duyarlı ve
kesinlikle duyarlı olduklarını belirtirken; % 25,6’sı duyarsız ve kesinlikle duyarsız olduğunu
belirtmiştir. Bu noktada çevredeki bireylerin duyarlı olması engelli bireyin ve ailesinin toplum
içerisindeki görünürlüğünü ve toplumsal yaşama katılımını etkileyen önemli bir faktör olarak
söylenebilmektedir.

Tablo 8. Toplumsal Yaşamda Yaşanılan Zorluklar(Önem sırasına göre üç seçenek)

1.Seçenek 2.Seçenek 3.Seçenek

% % %

Cevapsız 1,4 48,0 80,2

Toplumun bizi kabul etmediğini düşünüyorum 7,4 - -

Toplumun bize baskı yaptığını düşünüyorum 1,4 2,5 -

Psikolojik destek yoksunluğu çekiyorum 13,2 2,2 1,4

92
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

Kurum ve kuruluşlardaki ilgisizlik 9,1 3,1 1,2

Evden dışarı çıkamıyorum 32,2 10,8 2,3

Misafirliğe gidemiyorum 6,7 29,7 9,0

Evimize misafir gelmiyor 0,6 1,9 5,3

Herhangi bir sorun yaşamıyoruz 26,6 1,4 0,3

Diğer 1,4 0,5 0,3

Toplam 100,0 100,0 100,0

Yukarıda yer alan Tablo 8’e bakıldığı zaman engelli bireyi olan ailelerin toplumsal yaşamda ne
tür zorluklarla karşılaştıkları görülmektedir. Tablodan hareketle ailelerin toplumsal yaşamda hem
psikolojik hem de sosyal açıdan birçok zorluk yaşadığı söylenebilmektedir. Bu zorlukların başında
evden dışarıya çıkamama gelmektedir. İkinci sırada ise psikolojik destek yoksunluğu yer almaktadır.
Bu iki faktörün toplumsal bütünleşmenin sağlanmasında önemli bir yere sahip olması sebebiyle engelli
bireyi olan ailelerin hem sosyal hem de psikolojik olarak desteklenmesi gerekmektedir.

Tablo 9. Engellilerin En Büyük Sorunu

1.Seçene % 2.Seçenek % 3.Seçenek %

Cevapsız 6,5 39,6 65,2

Eğitim imkanlarının yetersizliği 24,9 - 0,2

Ulaşım 31,9 14,1 -

Alt yapı yetersizliği 2,5 6,2 4,2

İhtiyaç olan araç-gereç eksikliği 5,9 8,2 5,7

Sosyal kabul sorunu 7,7 5,6 3,6

Sağlık imkanlarının yetersizliği 6,8 8,8 7,4

Kurum ve kuruluşlardaki sorunlar 2,2 2,6 4,8

İş hayatına katılamamak 3,6 7,4 4,6

Sosyal aktivite alanlarının yetersizliği 1,9 3,3 2,5

Toplumun negatif bakışı ve yaklaşımı 2,6 3,4 1,1

Diğer 3,6 0,8 0,8

Toplam 100,0 100,0 100,0

Engelli bireyi olan ailelere, engellilerin en büyük sorunu sorulduğunda ilk sırada ulaşım, ikinci
sırada eğitim yer almaktadır. Buradan hareketle engelliler için düzenlenen ulaşım ve eğitim

93
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

hizmetlerinin uygulama noktasında yetersiz kaldığı ve engelli bireylerin toplumsal yaşama katılımının
sağlanmasında yeterli başarıya ulaşılamadığı söylenilebilir.

Tablo 10. Can Güvenliğinden Endişe Duyma Sebebi

1.Seçenek 2.Seçenek 3.Seçenek

% % %

Cevapsız 2,0 69,0 86,8

Engelli bireyin engeli 79,2 0,8 -

İnsanların kötülüğü 2,0 6,9 -

Benden sonra ona bakacak kimsenin olmaması 10,7 13,7 2,3

Yoksul olmamız 1,5 2,5 3,6

İnsanların duyarsızlığı 1,8 3,8 4,1

İnsanların bilinçsizliği ve bencilliği 0,8 1,8 2,3

Devletin ilgisizliği - 1,3 0,8

Diğer 2,0 0,3 0,3

Toplam 100,0 100,0 100,0

Araştırma kapsamında engelli bireyi olan ailelere engelli bireyin can güvenliğinden endişe duyup
duymadıkları sorulmuştur. Ailelerin % 61’i endişe duyduklarını belirtmişlerdir. Bunun sebebi olarak ilk
sırada engelli bireyin engeli, ikinci sırada ise engelli bireye bakacak kimsenin olmaması yer olmaktadır.
Bu sebeplerin altında ailelerin hem toplumuna hem de yakın çevreye olan güveninin yetersiz olduğu
söylenebilmektedir. Bunun için gerekli kurumsal desteğin ve toplumsal koşulların sağlanamamış olması
sebep gösterilebilmektedir.

Tablo 11. Engelli Bireyin, Ailesinin Sosyal ve Gündelik Yaşamına Etkisi

1.Seçenek 2.Seçenek 3.Seçenek

% % %

Cevapsız 6,5 44,6 63,3

Herhangi bir engeli olmuyor 27,6 - -

Ev işleri aksıyor 30,0 0,3 -

Kendime hiç zamanım kalmıyor 11,8 16,4 0,6

Arkadaş eş-dost ile zaman geçiremiyorum 8,8 13,5 9,6

Hiçbir yere gidemiyorum 10,4 13,5 12,5

Komşuluk ilişkilerim aksıyor 3,9 9,8 12,8

Diğer çocuklarıma zaman ayıramıyorum 0,2 1,7 1,1

94
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

Diğer 0,9 0,3 -

Toplam 100,0 100,0 100,0

Aile içerisinde engelli bireyin olmasının sosyal ve gündelik yaşama etkisine bakıldığı zaman %
27’si herhangi bir etkisinin olmadığını belirtmesine rağmen % 30’u ev işlerinin aksadığını ve % 11,8’i
kendisine zaman kalmadığını, % 8,8’i arkadaş, eş-dost ile zaman geçiremediğini, % 10,4’ü hiçbir yere
gidemediğini, % 3,9’u komşuluk ilişkilerinin aksadığını belirtmiştir. Özellikle ikinci ve üçüncü sırada
tercih edilenlere bakıldığında evde engelli bireyin olması bireylerin, özellikle de bakıcı
durumundakilerin sosyal ve bireysel yaşamlarını oldukça olumsuz etkileyebilmektedir.

5. SONUÇ

Engellilik konusu, son 15-20 yılda Türkiye’de sosyal bilimlerde öne çıkan çalışma alanlarından
biri olmuştur. Bu konuda yapılan çalışmalar gittikçe önem kazanmakta ve sosyal politikalar üretilmeye
devam edilmektedir. Özellikle son onbeş yılda devletin yapmış olduğu sosyal politika düzenlemeleri ile
engelli hakları konusunda oldukça yol kat edilmiştir. Buna rağmen hala alınması gereken mesafeler
bulunmaktadır. Bu çalışma, alınması gereken mesafeler konusunda nelerin eksik olduğunu tespit etmeye
yönelik olarak yapılmıştır. Bu amaçla hem engelli bireylerin hem de engelli bireyi olan ailelerin
yaşadıkları sorunların temelinde yatan sebepler bulunmaya çalışılmıştır.

Araştırma sonucunda; bakım yükünün özellikle kadınlar üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir.


Burada toplumsal cinsiyet rollerinin öne çıktığı açıktır. Engelli bireyin bakımını üstlenmiş olan kadın
ev içerisinde neredeyse tüm vaktini geçirmekte ve sosyalleşme, toplumla bütünleşme, kendini geliştirme
ve ihtiyaçlarını karşılama noktasında kendisini kısıtlamaktadır. Jenny Morris (1996) ve Liz Crow (1996),
sosyal modele yönelttiği yeti yitiminin ‘özel ve kişisel’ alana atılmasının, engellilik çalışmalarında
‘kişisel’ olanı ‘kamusal’ olandan, ‘özel’ olanı ‘toplumsal’ olandan ayıran ataerkil yaklaşım eleştirisini
(Akt. Altuntaş B. ve Topçuoğlu R. A., 2016) dikkate almak, özel olanı sosyal politika alanına taşımak
gerekmektedir. Bu noktada engellilerin yakın sosyal çevreleri (eş, arkadaş, aile) ve gündelik hayatlarını
nasıl sürdürdüğünü, buradaki bakım /destek ilişkilerini netleştirmek gerekmektedir (Altuntaş ve
Topçuoğlu, 2016: 33).

Engelli bakımı söz konusu olduğunda ister profesyonel, “ister aile içi olsun özellikle Türkiye’de
kadın emeği yoğun bir hizmet olarak görünmektedir. Ancak bu hizmetlerin gerek kamudaki gerek
piyasadaki kurumsallaşması oldukça düşüktür. Bakım hizmetleri genelde aile içinde ‘halledilmekte’,
ataerkil ideolojideki ailenin mahremiyeti içinde görünmeyen bir alan haline gelmektedir. Bakımın
toplumsal cinsiyetle ilişkisi birbirini besleyen iki temelden, duygusal emek ve mahrem üzerinden
ilerlemektedir. Duygusal emek, “bakım, her zaman ilgi ve şefkati içerir” algısındaki emektir ve bu
nedenle ataerkil ideoloji içinde bakım kavramı hep ‘kadınlık’ ile birlikte düşünülmektedir. Ancak bu
durum, kadının ikincil konumunu da pekiştirerek toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yeniden üretilmesi”

95
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

anlamına gelmektedir (Altuntaş ve Topçuoğlu, 2016: 34). Kadınların üstlendiği veya üstlenmek zorunda
kaldığı bu bakım işi, onların tüm zamanlarını almakta (24 saat) ve buna karşılık herhangi bir rahatlatıcı
etkinlik veya dinlenme şansları olmamaktadır.

Mahrem ise, engellilik ve engelli ile ilgili olanın aile içinde özel alan olarak kalmasıdır. “Bakım,
bedenle doğrudan ilgilidir ve bu yüzden de bedenin mahremiyeti ve özel alanla birlikte düşünülmektedir.
Bu durum ataerkil ideolojiyi bir kez daha uyarmaktadır. Bakım, ataerkil ideoloji içinde ‘ailenin
mahremi’ olarak değerlendirildiğinden görünmeyen bir alan haline dolayısıyla da bu emeği sarf eden
kadının iyi bir eş, anne, evlat, gelin vb. olmak gerekçesiyle mahrem alandaki ihtiyaçları karşılaması da
doğal görevi olarak düşünülmektedir” (Altuntaş ve Topçuoğlu, 2016: 34).

Araştırmada gelir durumuna bakıldığında örneklemin % 24’ünün sadece evde bakım ücreti ile
yaşamını sürdürdüğü görülmektedir. Evde bakım ücreti ile hem engellinin hem de evin diğer
ihtiyaçlarının karşılanması mümkün görünmemektedir. Bu durum da ailenin yoksullaşmasına, engelli
bireylerin ve kendilerinin ihtiyaçlarını karşılayamamasına ve temel ihtiyaçlar dışında herhangi bir alana
bütçe ayıramamasına sebep olmaktadır. Ayrıca, bakım işini yüklenen kadınların ücret dışında bir
sigortalarının olmaması onların gelecekleriyle ilgili ciddi endişe taşımalarında etkendir.

Göç etmiş olma durumu sosyal dışlanmada önemli bir etken olarak görülmektedir. Sosyal
dışlanma birçok sebebin bir araya geldiği durumlarda daha yakıcı bir etki gösterebilmektedir. Hem göç
etmiş olmak, hem de engelli bireyin olması ailenin sosyal dışlanmayı daha fazla hissetmesinde etkili
olabilmektedir. Göç, halihazırda bireyler ve aileler için bir çok sorunu beraberinde getirirken işin içine
engellilik de girdiğinde sorunlar bir kat daha fazla artabilmektedir. Örneklemde yer alan bireylerin %
18’inin göç etmiş olduğu göz önünde bulundurulduğunda bireylerin sosyal dışlanmaya maruz kalmış
olmaları çok da şaşırtıcı değildir.

Engelli bireyin çevreye karşı olan tutum ve davranışları da ailenin ve bireyin sosyalleşmesinde
önemli bir etken olarak ortaya çıkmaktadır. Engelli bireyin öfkeli, saldırgan veya ürkek davranışlar
sergilemesi ailenin sosyal yaşamını kısıtlamakta çevre ile olan ilişkisinde olumsuz bir etki
yaratmaktadır. Bu doğrultuda engelli bireye bakmakla yükümlü olan ailede zamanla psikolojik olarak
yıpranma görülmektedir. Bu noktada psikolojik desteğin önemi ir kez daha anlaşılmaktadır.

Çevrenin engelli ve ailesine karşı olan tutumuna bakıldığı zaman büyük oranda olmasa da
ailelerin % 12’lik kısmının olumsuz tutum ve davranışlarla karşılaştığı görülmektedir. Devletin tüm
olumlu uygulamalarının, yasaların, politikaların engellilerin hakları ve sosyal yaşama katılmalarında
önemli bir yol kat edilmesinde etkili olduğunu ancak hala kat edilmesi gereken mesafelerin olduğunu
söylerken buradaki soruna benzer şeylerin kast edildiğini belirtmek gerekir.

Araştırma kapsamında engellilerin en büyük sorunun eğitim ve ulaşım imkanlarının yetersiz


olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuç EUROSTAT (Avrupa İstatistik Ofisi)’ın 2012 yılında elde etmiş
oldu veriler ile de paralellik göstermektedir. Bunun yanında TÜİK’in 2010 yılında gerçekleştiği

96
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

“Özürlülerin Sorun ve Beklentileri” araştırmasında da paralel sonuçlar elde edilmiştir. Yaklaşık olarak
yedi yıl geçmiş olmasına rağmen engelli bireylerin beklentilerinde büyük bir değişme
gözlemlenmemiştir.

Araştırmanın varsayımlarını ele almak gerekirse;

Birinci varsayım: Toplum, engellileri eşit yurttaş olarak görmediği için onlara ve ailelere karşı
dışlayıcı-ayrımcı bir yaklaşım sergilemektedir. Burada araştırmanın bulgularından engelli bireye sahip
ailelerinin toplumsal yaşamda karşılaştıkları zorluklar ve çevrenin duyarlılığı göz önüne alınarak
ailelerin hala belirli oranda dışlayıcı bir yaklaşımla karşı karşıya oldukları söylenebilmektedir. Ancak
uzun yıllardan beri verilen mücadelenin sonucu ve Muğla’daki sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyinin
bir etkisi olarak araştırma evrenini oluşturan yerlerde engelliler açısından ciddi düzeyde bir dışlayıcı
ayrımcı yaklaşımın olmadığını söylemek gerekir.

İkinci varsayım: Devletin tüm yasal düzenlemeleri, pozitif ayrımcı uygulamaları ve verdiği
hizmetler engelli bireylerin ve ailelerinin yaşadığı toplumsal dışlanmayı önlemeye yeterli olmamaktadır.
Sosyal politikalar kapsamında birçok yasal hak ve çeşitli uygulamalar hayata geçirilmiş olsa da engelli
bireyler için oluşturulmuş politikalarda yetersizlikler görülmektedir. Burada ailelerin belirttiği gibi
eğitim ve ulaşım imkanları ilk sıralarda yer almaktadır.

Araştırma sonucunda engelli bireyi olan ailelerin çeşitli alanlarda ayrımcılık ve dışlanmayla
karşılaştığı, bunun yanında sosyal politikalar kapsamında var olan çeşitli uygulamalarda eksikliklerin
olduğu görülmektedir. Bu nokta var olan uygulamaları olabildiğince yüksek kalitede sürdürmek,
geliştirmek ve ayrımcılığı-dışlanmayı engelleyecek çeşitli önlemler almak gereklidir. Bu önlemler şu
şekilde sıralanabilir:

 Birçok ailenin sadece evde bakım ücreti ile geçindiği göz önüne alınarak; evde bakım
aylıklarının açlık sınırına göre yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
 Engelli bireyi olan ailelerin toplumsal yaşama katılımda kendini geriye çekmesi hem
toplumun engelliye ve ailesine yaklaşımından hem de ailelerin bunun için yeterli zaman
ayıramamalarından kaynaklıdır. Bunun için öncelikle gündüz bakım evleri yaygınlaştırılmalı ve
gerekli kalifiye personel istihdamı sağlanmalıdır. Böylelikle ailelere dinlenme ve kendine
zaman ayırma fırsatı sunulmuş olacaktır. Buna ek olarak toplumsal bakışın değiştirilmesi için
okullarda ve sivil toplum kuruluşları tarafından hayatın her alanında eğitimler ve seminerler
düzenlenmeli, basın-yayın organlarında, dizilerde, programlarda bu konuya uygun mesajlar
verilmeli, sağlıklı bireylerin duyarlı ve bilinçli olması sağlanmalıdır.
 Engelli bireyi olan ailenin psikolojik olarak ciddi yıpranmalar yaşadığı açıktır. Bunun
için bireysel veya grup terapileri düzenlenmeli ve sosyal politikalar kapsamına alınmalıdır. Bu
ailelerin ve engelli bireylerin daha fazla sosyal yaşama katılmaları için olanaklar arttırılmalı ve
bu bireyler cesaretlendirilmelidir.

97
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

 Aynı şekilde engelli bireylerin de sosyal ve psikolojik destek almaları, toplumsal


yaşama hem kendilerinin hem de ailelerinin katılımlarının artmasında oldukça etkili olacaktır.
Bunun yanında özel eğitim ihtiyacı olan engelli bireylere ömür boyu verilmesi ailelerin yükünü
hafifletecektir.
 Toplumsal yaşamda engelli bireyi ve ailesini görünür kılabilmek ve toplumsal
bütünleşmeyi sağlamak amacıyla engelli bireylerin eğitimine daha fazla önem verilmeli ve
bunun için gerekli (sağlık, ulaşım vb.) koşullar sağlanmalıdır. Engellilerin eğitimlerinin
mümkün olduğu kadar sağlıklı bireylerle birlikte olmasına özen gösterilmelidir.
 Toplumsal bütünleşme noktasında bireylerin herhangi bir sebeple ayrımcılığa
uğramıyor olması önemlidir. Bunun için engelli birey ve ailesinin diğer engelli aileleriyle ve
engelli olmayan vatandaşlarla iç içe olabileceği etkinlikler düzenlenmeli toplumsal bağlar ve
devlete-millete olan güvenleri kuvvetlendirilmelidir.
 Engelli bireylerin yükünün büyük bir kısmını kadınlar üstlenmektedir. Bu nedenle
kadınlar çalışamamakta, hayatlarını engelli bireye vakfetmektedirler. Bunun sonucu olarak da
güvencesiz, gelecek kaygısıyla dolu bir yaşam sürmektedirler. Bunun ortadan kalkması için
engelli bireye bakanların mutlaka sağlık ve emeklilik sigortası kapmasına alınması şarttır.
Devletin, sosyal devlet ilkesine uygun olarak bu yönde adımlar atması önem arz etmektedir.

98
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

Kaynakça

Adaman, F. ve Keyder, Ç. (2006). Türkiye’de Büyük Kentlerin Gecekondu ve Çöküntü Mahallelerinde


Yaşanan Yoksulluk ve Sosyal Dışlanma (Avrupa Komisyonu, Sosyal Dışlanma ile Mücadele
Mahalli Topluluk Eylem Programı 2002-2006), İstanbul.

Altan, Ö. Z. (2004), “Sosyal Politika Dersleri”, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.

Altuntaş, B. ve Topçuoğlu, R. A. (2016), “Engelli Bakımı – Sosyal Bakım ve Kadın Emeği”, Ankara:
Nika Yayınevi.

Bal, H. (2015),“Sosyolojide Yöntem ve Araştırma Teknikleri”, Bursa: Sentez Yayınları.

Coşkun, M. K. (2010), “Engellilere Yönelik Hizmetler: Amasya Örneği”, (Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi), Cumhuriyet Üniversitesi SBE, Sivas.

Çakır, Ö. (2002), “Sosyal Dışlanma”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 4(3):
83-104.

Disability Statistics – Barriers To Social Integration, (2012), http://ec.europa.eu/eurostat/statistics-


explained/index.php/disability_statistics_-_barriers_to_social_integration, (16.07.2017).

Engelli Bireylere Tanınmış Haklar, http://alo183.aile.gov.tr/mevzuat-bilgi-portali/engelli-haklari,


(07.06.2017).

Engelli İstatistikleri, (2010), http://www.tuik.gov.tr/pretablo.do?alt_id= 1017, (16.07.2017).

Evde Bakım Aylığı, http://alo183.aile.gov.tr/mevzuat-bilgi-portali/evde-bakim-ayligi, (07.06.2017).

Genç, Y. ve Çat, G. (2013), “Engellilerin İstihdamı ve Sosyal İçerme İlişkisi”, Akademik İncelemeler
Dergisi (Journal of Academic Inquiries), 8(1).

Gökmen, F. (2007), “Türkiye’de Özürlü Haklarının Gelişimi” Öz-Veri Dergisi, T.C. Başbakanlık
Özürlüler İdaresi Başkanlığı, 4(2): 1085-1106.

Kolat, S. (2010), “Avrupa Birliği Sosyal Politikalar Çerçevesinde Özürlülere Yönelik Ayrımcılıkla
Mücadele ve Türkiye’deki Yansımaları”, Ankara: Anıl Matbaacılık.

Musayev, İ. (2013), “Engelli Bireylerin Din Eğitimi”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Uludağ
Üniversitesi SBE, Bursa.

Özmete, E. (2011), “Sosyal Dışlanma ve Aile: Sosyal Hizmet Müdahalelerinde Güçlendirme


Yaklaşımı”, Ankara: Maya Akademi Yayınevi.

Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında


Yönetmelik, (2006), http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2006/07/20060716-3.htm,
(05.06.2017).

99
AYDIN İKTİSAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT.2 SAYI.2

Sapancalı, F. (2005), “Avrupa Birliğinde Sosyal Dışlanma Sorunu ve Mücadele Yöntemleri”, Çalışma
ve Toplum Dergisi, 6.

Şahin, T. (2009), “Sosyal Dışlanma ve Yoksulluk İlişkisi”, Ankara: T.C. Başbakanlık Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü Yayınları.

Tartanoğlu, Ş. (2011), “Sosyal Politika”, Bursa: Dora Yayıncılık.

Tolan, B. (2005), “Sosyoloji”, Ankara: Gazi Kitabevi.

Who, (1980), International Classification of Impairments, Disabilities, and Handicaps.


http://apps.who.int/iris/bitstream/10665/41003/1/9241541261_eng.pdf, (06.06.2017).

100

You might also like