Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 206

"YARGILI İNFAZLAR"

Türkiye Tarihinde İdamlar

TÜREYKÖSE
"YARGILI INFAZLAR"
! ?.~~~~.?..~~.~~~~~~~. ~~.~~~:.. . ..................
TÜREY KÔSF
SIYAH BEYAZ KiTAP : 25
Aletya Kütüphanesi ; 15
Genel Yayın Yönetmeni : Murat KAPLAN
Redaksiyon-Düzelti : Ozge OZAN
Kapak Tasanmt ; Ahmel SUNGUR
Baskıya Hazırlık : Mehtap ÇAG
Basıldığı Yer : Ezgi Matbaacılık, Sanayi Caddesi,
Altay Sokak, Çobançeşme-ISTANBUL
Tel : (0212) 452 23 02
ISBN : 978-9944-490-30-6

©Siyah Beyaz Kitap, 2. Baskı, Ekim 2007


························································-···············

© Bu eserin yayın haklan Siyah Beyaz Basım Yayın Dagıtım'a aittir. Yayı­
nevinin izni olmadan basılamaz, cd. v.b. şekliyle çoğaltılamaz. Kaynak
gösterilecek yazılar dışında alıntı yapılamaz

Siyah Beyaz Basım Yayın Dağıtım


Bahariye Caddesi Ünertan Pasajı No: 35/38
Kadıköy~Istanbul
Tel: (0216) 337 03 09
Faks: (0216) 337 03 32
www.siyahbeyazkitap com
siyah beyazyayinlari@grn ail. con1
siyahbeyazkitap@gmail cam
Türey KÖSE: 1961 yılında doğdu. Eğe Üniversitesi Basın Yayın Yüksek
Okulu mezunu. 20 yılı aşkın süredir Cumhuriyet Gazetesi'nde çalışıyor. Cumhu-
riyet Gazetesi'nde başladığı gazetecilik yaşannnı, Ankara'da Parlamento Büro Şe­
fi olarak sürdürüyor. İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Çağdaş Gazeteciler Derne-
ği'nden çeşitli gazetecilik ödülleri kazandı. "Yasayla G.elen Olum» başhğıyla Cum-
huriyet Gazetesi'nde yayınlanan yazt dizisiyle 2003 yılında "Bulent Dikmener Ha-
ber Ödülü jüri Özel Ôdülü"nü kazandı.
Yayınevi Notu: Elinizdeki kitap; 1. Baskısı 2004 yılında Ümit Yayıncılık tara-
fından "ldam Tarih Oldu, Utancı Kaldı" adıyla yayınlanmıştır. Amacımız ülke-
miz tarihinde kara bir leke olan !damların unutulmaması ve unutturulmaması­
dır. Bu inançla çalışmayı tekrar gözden geçirip yenileyerek 2. baskısını okurla-
rımızla buluşturmaktan mutluluk duyuyoruz.

SiYAH BEYAZ KiTAP


"YARGILI İNFAZLAR"
Türkiye Tarihinde İdamlar

TÜREYKÖSE
ı\letfa K.iitiirb'lne1ı:
Vn!lt;\m'lm'I. Yan<ınC'l'<i<ı "b<ık11:<\6n" ete kemlğe baıiinmesı 'lnl<ımın<ı ~e]lı:.
.Ba 5etl<lcn .BıJım, folıtık'l. ı\ı~m'l-lnce]eme Ye K.ıır.ım5ll ldt;\pl'lt fajınl'lnıt.
lÇlNDEKlLER

Sunuş ... . ...................................................................... !!

Birinci Bölüm

OLÜME OY VERMEK .. . .. 15
Daragaçlanndaki Tarih .............................................................................. 11
1922'den l960'a ldaınlar _ ................... 18
196l'den 1972'ye !damlar: 11Yılda87 ldam ........................................ 19
16 Mil!eıvekili Asıldı .............. 20
~Birkaç Kızıl Sallandınlsaydı.. .21
"Başbak~nını Asan" ülke .. 23
Sıra, "Korniınistlere" Geldi . .. 25
Tutanaklardan Tarihe Düşen Noılar: "3 Komünist Soysuz .. . 26
Denizler lçın, Kiın, Nasıl Oy Kullandı? ................ . . ... 28
Bazı Pişmanlıklar Çok Geç Kalır . ..34
Nahit Menteşe: Asker, l\1utlaka ldamlannı istiyordu .. ..34
ismet Sezgin: Devlet intikamcı Olmamalı ............................................... 36
Zeki Çeliker: Vermiş miyim? Yanlış Yapmışım . . .... 37
Vela Tanır: Apo Asılsın, Kalksın .... .. ... 38
Cevdet Akçalı: O Günkü Şartlarda Mütalaa Etmek Llzım ......................... 40
Oğuz Aygun: Deniz Film Artisti Gibiydi, insanın lçi Sızlıyor . . ....... .41
Dönemin TBMM Başkanı Sabit Osman Avcı: Baskı Dönemiydi . .44
Süleyman Demirel: O Günün Şartlan Öyle kap Ettiriyordu .... 45
6 Bin Genç Hiç 0gruna Gitti".. . ............ 47
Mendercs'i Astıran O Çocuklar Değildi ki.. .48
'1972'de Yapılan lş Millet Adına Olmuştur." .... .49

İkinci Bölüm

YENiDEN DARAGAÇLARI KURULUYOR: 12 EYLÜL İDAMLARI. . .53


12 Eylül Döneminde 50 Kişi Asıldı. .. 56
Danışma Meclisi Dönemi (25 Ekim 1981-14 Ekim 1983) ........... 57
Danışma Meclisi'nden idamlara Sadece 2 Hayır . . .... 57
Danışma Meclisi'nde ldamlara ~Evet" Diyenler .... ...59
Danışma Meclisi'ne Gelen ilk idam; Mehmet Ali Ağca Dosyası.. . .......... 62
Kamer Genç: Kanın, "O Akılsız Kim" Dedi.. . ........ 63
Turhan Güven: Yargı Karannı Medis Niye Tarttşıyor? . . .................... 64
Evliya Parlak: Savunulacak Tarafı Yok .......... 65
Imren Aykut: Şartlara Göre Değerlendirmek Lazım ........... 66
Bekir Sami Daçe: Vicdanları Rahatsız Etse Bile, O Sonuç Oldu.. . ......... 67
Kenan Evren'den [dam Savunması:
Bir Sağdan, Bir Soldan Getirin, Biz Orta Yolcuyuz, Dedik ......................... 68
~Atatürk Döneminde de istiklal Mahkemeleri Kuruldu". .69
"Erdal Eren'in Yaşı Tutuyordu" .. .......... 71
~AB'yi istiyorsak Anık idam da Olmayı versin. ......... .72

Üç:üncü Bölüm

DARACAÇLARI SON KEZ KURULUYORo


SON İDAMLARDA ANAP DAMGASI ......... .. ......... 75
"Asılmamasında Kamu Yaran Yok .... . ......... 78
Hıdır Aslan'ın infazıyla ligili Görüşmelerin Tııtanaklan .......... 7B
llyas Has'ı Ôlüme Gönderirken Konuşmadılar .. .......... 87
Mesut Yılmaz, "Hayır" Demedi . .......... B9
Edip Ozgenç: Üzüntiıyle lzledim . , .......... 89
Oltan Sungurlu: Ceza Dursun, lp Çekilmesin .. ......... 90
Bülent Akarcalı: PKK Baskınından Sonra ônleyemedik ......... 91
Murat Sökrrıenoglu: Hakimler Vicdan Sahibi Degil mi? ........ 92
Mesut Yılmaz: Üzücü ve Istisnai Ômeklerdi. ........ 93

Dördüncü Bölüm

ÔLÜMÜN TANICI OLMAK ............................................... . .. .. 97


Halit Çelenk Bugün Olsa En Fazla 4-5 Yıl Ceza Alırlardı .. ......... 100
Tunceli Yolunda Bir Tabut, Bir Baba, Bir Avukat . . ........ lü.2
Diğer "Idamlıklar": "lntikam için Asıldılar" .. .. ...... 104
!ki lnfazın Tanığı Olmak.. .. ...... 106
"Islah Olmuştu, Topluma Yararlı Bile Olabilirdi" . ............... 107
Bir Çekimser, Bir Karşı Oy . .. ...... 109
Beşinci Böliim

VE iDAM TARiH OLDU .................................................................... i l i


Hasta Bir Başbakan ve Küskün Ortaklann AB Sürprizi .............................. 113
tktidann Öcalan Açmazı ........................................................................... 115
Idam Kalktı, Ortaklık Bozuldu ............... 116
ldam Dosyalan Kam}ronetle Geri Gönderildi ................................. 122
Ecevit: Denizler Terörist Değildi ... ..... 123
ldamın Kaldırıldığı Görüşmelerin Tntanaklan .................. 125
Ölüm Cezasının Kaldınlmasıyla llgili Maddede
Kim, Nasıl Oy Kullandı? ................................. . ........................ 175

Altıncı Böliım

"iDAM GiTTi" "iP KAVGASI" BiTMEDi ............................................ 183


idamın Anayasadaki Kalıntıları Temizlendi.. ................. 185
tdam Ayıbını Temizlemek .................................................... . .. ............. 187
"Hukuki Katilliği Reddetmek" ............... . . ................... 190
idam Kalktı, "[p" Atanlar Meydanlarda.... ... ...... .......... ........ .... 194
iNSAN HAKLARI VE TEMEL ÖZGÜRLÜKLER! KORUMAYA DAIR AVRUPA
SOZLEŞMESI'NE EK ÖLÜM CEZASININ KALDIRILMASINA DAiR
PROTOKOL NO 6 ........................ .. .................................................. 197
INSAN HAKLARI VE TEMEL ÖZGÜRLÜKLER! KORUMAYA DAIR AVRUPA
SOZLEŞMESI'NE EK ÖLÜM CEZASININ KALDIRlLMASlNA DAIR
PROTOKOL Nü 13 . . ................................... 201
Sunuş

Olüm birilerine Milli Birlik Komitesi kararıyla geldi, bi-


rilerine "yasayla" , birilerine Milli Güvenlik Konseyi ona-
yıyla, birilerine Danışma Meclisi kararıyla .. Ölümün gel-
diği yer, dönemin siyasal erki elinde bulunduranlarını işa­ ll
ret ediyordu. Siyasetçiler "darağaçları "ndan geçen bu acı
ve utanç dolu tarihin bazen ölümlere oy veren "muktedir-
leri" oldu, bazen de "mağdurları". Bazen ipi çeken konu-
mundalardı, bazen de ipe giden ..
Türkiye'de idamların tarihi, askeri darbelere koşut. 27
Mayıs 1960 tarihinde askerin yönetime el koymasından
sonra Adnan Menderes, Fatih Rüştü Zorlu ve Hasan Polat-
kan idam edildi. 12 Mart dÖneminde "3-3" diye bağıranlar
sıranın "komünistlere" geldiğine inanıyordu. Bu kez, Deniz
Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan için darağaçları ku-
ruldu. 24 Nisan 1972 tarihinde "Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan
ve Hüseyin lnan'ın Ölüm Cezalarının Yerine Getirilmesine
Dair Kanun Tasarısı" Meclis'te kabul edildi. 12 Eylül 1980
asker.i darbesinden sonra "ölüm cezasının yerine getirilme-
mesinde kamu yaran görülmediğinden" 50 kişi darağaçların­
da can verdi. Bu ölüm cezalannın yeline getiıilınesinde
nasıl bir "kamu yararı" olduğu doğru dürüst tartışılmadı
bile. Öyle ki, llyas Has'ın ölüm cezasının yerine getirilme-
sine ilişkin tasarının Meclis'teki görüşme tutanaklan bir
sayfayı bile bulmuyordu. Konuşkan siyasetçller ölüme oy
veıirken, ölümü oylarken suskun kalmayı yeğlemişti ...
1984 yılında llyas Has ve Hıdır Aslan'ın idamından
sonra Meclis hiçbir idam dosyasını görüşmedi. idam ceza-
sı 2 Ağustos 2002 talihinde DSP-MHP-ANAP'ın kurduğU
5 7. Hükümet döneminde "AB hatırına" kaldırıldı. Daha
sonra da izleri anayasadan, yasalardan ayıklandı. Deniz
Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin lnan'ın idamlanndan

1984 yılındaki son idamlara -dek parlamentoda bu karar-


ların nasıl alındığını inceledik. Ölüm cezalarının infazı
için oy veren, ya da vermeyen siyasetçilerle konuştuk
(Görüşmeleri 2002 yılı Nisan ve Mayıs aylarında yaptık)
Ölüme oy verenlerden bazıları samimi bir pişmanlık için-
de görünüyordu. Mecliste asker postalı gölgesinde idamla-
ra "hayır" deseler, "vatan haini" ilan edileceklerini söylü-
yordu. Bazıları utanç içindeydi, aracılar koyup "mümkün-
se" adlarını yazmamamızı rica ettiler. Hatta içlerinden biri
-Zeki Çeliker- "Elim hiç idama kalkmadı, hiç oy vermedim"
bile diyebildi. Meclis tutanaklarını anımsattığımızda
"Unutmuşum. Yanlış yapmışım" dedi. Demek ki, insan

ölüme oy verdiğini unutabiliyormuş, ya da bu utancı


unuunak istediği için belleğinden silebillyormuş. Hayat-
lar, zamanın zorlu sınavından geçiyor. Bazı hayatlar, bu sı­
navdan başı dik çıkıyor. Bazılan "Ama o zamanın koşulla-
rı. .. "
diye mahcubiyet içinde kıvranıyor, -belki- vicdanla-
rı sızlıyor ... Ama geç kalan pişmanlıklar, darağaçlannda
can verenlere ''yetişmiyor" ..
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarının idamlarına "evet" dediği günleri anlatırken,
"O günün şartları öyle icap ettiriyordu" dedi. 12 Eylül dar-
besinin lideri Kenan Evren "Bir sağdan, bir soldan getirin,
biz orta yolcuyuz, dedik" sözleriyle ne kadar "objektif (!)"
davrandıklarına dikkatimizi çekti. Darbenin üzerinden 22
yıl geçtikten sonra Evren de "AB'yi istiyorsak idam da artık
olmayıversin" noktasına gelmişti. "Darağacındaki Siyaset-

Yasayla Gelen Ölüm" başlıklı yazı dizisi 2002 yılı Mayıs


ayında AB ve ölüm cezasının kaldırılmasının tartışıldığı
günlerde Cumhuriyet'te yayımlandı. Daha sonra da ölüm ı;ı_
cezası kaldırıldı. Bu araştırmayı genişlettik, bazı yeni gö-
rüşmeler yaptık Demirel ve Evren'in yanı sıra; Bülent Ece-
vit, Mesut Yılmaz, ismet Sezgin, Nahit Menteşe, Sabit Os-
man Avcı, Oltan Sungurlu, imren Aykut, Murat Sökme-
noğlu'nun da aralarında bulunduğu birçok politikacıya
yakın tarihteki kara sayfaları, "idam "!arı sorduk infazlara
tanık olanların acı anılarını dinledik Deniz Gezmiş ve ar-
kadaşlarının avukatı Halit Çelenk, Türkiye Çumhuriyeti
tarihinde en son idam edilen kişi alan Hıdır Aslan'ın avu-
katı Fehmi Çam ve 15 gün içinde iki infazda bulunmak
zorunda kalan emekli yargıç Şeref Kanal'la bu dehşet veri-
ci, acı tanıklıkları konuştuk
Ne mutlu ki, -birileri hala seçim meydanlarında ip atsa
da- ölüm cezası artık tarihe karıştı. Bu utanç ve ayıp gün-
leri sadece tarih kitaplarında, gazete arşivlerinde, geride
bırakılmış uzak bir tarihin öyküsü olarak televizyon dizi-
lerinde kalacak Yeni kuşaklar gazetelerde parlamentodan
çıkan idam kararları haberleri okumayacak, darağaçlarm­
da "sallandırılan" başbakanların, genç fidanların fotoğraf­
larını görmeyecek, son mektuplarını, son arzularını merak
etmeyecek Anneler, babalar sabaha karşı cezaevi kapıla­
rında infaz edilen evlatlarının dışarı çıkarılacak tabutunu

beklemeyecek Avukatlar, infazların tanığı olup ömür bo-


yu acı anılarla uykularından uyanmayacak ..
idam tarih oldu. Geride tarih kitaplarındaki utanç veri-
ci sayfalar, giden canların acısı ve birilerinin sızlayan vic-
danı kaldı. ..

Türey KÖSE
Eylül 2007
1. Bölüm

ÖLÜME OY VEE.MEK...
Darağaçlarındaki Tarih

Mısır'da firavunun kabul ettiği ekonomik düzene karşı


suç işlemenin cezası ölümdü. Eski Yunan'da "şehir devle-
tinin bekası" için ölüm cezası öngörülüyordu. Osmanlı'da
"lslam hükümetinin kamu rahatı için çıkardığı kanun ve 11
nizamlar; aykırı cürümler, padişahın mutlak otoritesinin
sınırlanmak istenmesi, padişahın tahtına karşı tehlike, ha-
yatına kast, padişahı tahkir, devlete karşı isyan" idam ge-
rektiren suçlar arasındaydı.
18. Yüzyıla dek ölüm cezası birçok yerde uygulandı.
Balta ya da kılıçla kafa kesme, döverek öldürme, diri diri
kaynatma, diri diri gömme, kazığa bağlayarak yakma, hay-
vanlara yedirme, derisini yüzme, kazığa oturtma, çarmıha
germe, zehirleme, çuvalda boğma gibi yollarla cezalar in-
faz edildi. 20. Yüzyılda ölüm cezasına karşı yürütülen mü-
cadeleler sonunda bazı ülkelerde ileri adımlar atıldı. Bir-
çok ülkenin bu konudaki sicili ise çok kötü. 2000 yılında
bilinen tüm infazlann yüzde 80'i Çin, Iran, Suudi Arabis-
tan ve ABD'de gerçekleşti. Bilinen, kayıtlara geçen infazla-
rın yanı sıra, bilinmeyen, kayıtlara geçmeyen "yargısız" in-
fazlar da var.
Türk toplumunda da ölüm cezası yüzyıllar boyunca
uygulandı. Bu ceza, Kur-an'da da yer alıyordu. 1926 yılın­
da çıkarılan Türk Ceza Yasası'nda çeşitli suçlar için idam
cezası öngörüldü. Adli suçların yanı sıra, "devletin şahsi­
yetine karşı cürümler" in yer aldığı bazı siyasal suçlar da
idam cezası öngörülen suçlar arasında yer aldı. Siyasal
suçlarda "ünlü" 146/1. Madde ve 125. Maddeden ölümce-
zaları veıildi. 146/1. Maddede "Türkiye Cumhuıiyeti ana-

yasasının tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya


ilga", 125. Maddede ise "devletin hakimiyeti altında bulu-
nan topraklardan bir kısmını devletin idaresinden ayır­
mak" suçu düzenleniyor. Adli suçlarda, adam öldürme ve
ırza geçme suçları nedeniyle ölüm cezaları verildi. Türki-
ye'de idam sehpalarının uzun bir talihi var.

1922'den 1960'a idamlar


Bir dönem SHP Ankara milletvekili olarak parlamento-
da da görev yapan Kamil Ateşoğulları'nın "Ölüm Cezası
Bir insanlık Suçu" adlı kitabında yer alan verilere göre
1922 yılından 1960 yılına dek TBMM tarafından onayla-
nan idam cezalarının dökümü şöyle:
1922: 15, 1923: 3, 1925: 3 (Şark lstiklal Mahkemesi
kararı ile idam edilenler ve Şapka Kanunu'na muhalefetten
idam edilenler bu sayıya dahil değil), 1926: 15 (lzmir sui-
kastı sanıkları bu sayının dışındadır) 1927: 11, 1928: 15,
1929: 12, 1930: 23, 1931: 25 +Menemen olayı 28 (Top-
lam 53), 1932: 1, 1933: 8, 1934: 20, 1935: 32, 1936: 8,
1937: 15 + Dersim olaylan 11 (Toplam 26), 1938: 15,
1939: 63, 1941: 38, 1942: 34, 1943: 27, 1944: 9, 1945:
8, 1946: 2, 1947: 16, 1948: 7, 1949: 6, 1950: 2, 1951: 1,
1954: 4, 1955: 6, 1956: 11, 1957: 7, 1959: 8, 1960: 6.

196l'den 1972'ye idamlar: 11 Yılda 87 idam


27 Mayıs 1960'tan, 1972'de Deniz Gezmiş ve arkadaş­
larının. idamına dek gerçekleştirilen infazlann dökümü
şöyle:
1960 (Milli Birlik Komitesi dönemi): Nuri Boran, Bay-
ram Çiçek, Mehmet Çekiç, Mehmet Polat, Mustafa Çelik,
YaşarYuvarlak, Cemil Turan, Ali Ünver, Şirin Tenik, Dur-
du Sarıkaya, Hüseyin Sarıkaya, Bilal Kutluca, Yakup Gök-
men.

Kurucu Meclis Dönemi (1961)


Adli hükümlüler: Kazım Emekoğlu, Ahmet Buluk~ Os-
man Aslan, Yakup Gökşen, Recep Güler, Hasan Doğruyol,
Necmi Karataş, Mehmet Şenol, Mehmet Ak
Politik hükümlüler: Fatih Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan,
Adnan Menderes.

TBMM Dönemi
Adli hükümlüler:
1962: Kandemir Sipahipala.
1963: Mustafa Karasu, Şükrü Uzunca, Abdülcebbar
Yıldırım, Mehmet Çimen, Mehmet Çetin, Hamza Gülmez,
Osman Taşdemir, Bahittin Yazıcı, Bekir Yılmaz, Mehmet
Ali Yılmaz, Ali Kocatürk, Kemal Taşkesen, Ümmehan Be-
bek, Mustafa Kemal Kanca, Hüseyin Akça, Halil Özlem,
Adem Akçay, Cemal Zambaklı, Ahmet Durer, Reşit Siyah,
Mustafa Dilek, Hasan Kahyaoğlu, Ömer Aslan.
1964: Mehmet Yeğenoğlu, Durmuş Çetinkaya, izzet Si-
vaslı, Ali llgaz, Cafer Güler, Zeki Özalp, Kadir Ceyhan, Sü-
leyman Ağırbaş, Hasan Şeker, Bedih Kılıç, Ali Karahan,
Bayram Kalpaklı, Mehmet Kül, Bayram Albayrak, Recep
Güngör Tanış, Hasan Şentürk, Kerim Özkan, Hasan Gü-
ney, Süleyman Bozkurt.
Politik hükümlüler: Fethi Gürcan (1964), Talat Ayde-
mir

12 Mart Dönemi
Adli hükümlüler (1971): Kamil Akman, Kemal Ulu-
köylü, Ahmet Balıkçı, Nail Kır, Mehmet Karabaş, Nurettin
Kahraman, Mahmut Yel, Faik Vartekli, Kadriye Partici;
Hacı Ahmet Tonya, Hüseyin Bulut, Zekeriya Balcı, Mevlüt
Balcı, Cemil Yıldız.
Politik hükümlüler: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüse-
yin inan (6 Mayıs 1972).

16 Milletvekili Asıldı
Siyasetçiler, kimi zaman -idam kararlarının Meclis'e
geldiği zamanlarda- bir anlamda "ipi çeken" konumdaydı.
Kimi zaman ise, "ipin ucunda sallananlar" arasında yer al-
dılar. Özellikle, istiklal Mahkemeleri ve bu Mahkemelerde
verilen ölüm cezalan çok tartışıldı, birçok kitaba konu ol-
du. Bu özel mahkemelerde asker kaçaklığı, vatana ihanet,
casusluk gibi konularda yargılama yapılarak çok sayıda
idam kararlan verildi. Ateşoğullan'nın kitabındaki verilere
göre, idam edilen Türkiye Cumhuriyeti milletvekillerinin
seçim bölgeleri, yargılandıkları mahkemeler ve infaz tarih-
leri şöyle:
Hacı Abdülvehap Ömer (Bolu, Kuvayı Tedibiye Harp Di-
vanı, 1920), Yusuf Ziya Koçoğlu (Bitlis, Bitlis Harp Divanı,
1925), Hasan Hayri Kango (Dersim, Şark istiklal Mahkeme-
si, 1925), Keskinli Rıza Silsüpüroğlu (Kırşehir, Ankara istik-
lal Mahkemesi, 1926), Ziya Hurşit (Lızistan, Ankara istiklal
Mahkemesi, 1926), Hafız Mehmet (Trabzon, Ankara istik-
lal Mahkemesi, 1926), Abidin Bey (Saruhan, Ankara istiklal
Mahkemesi, 1926), Halis Turgut (Sivas, Ankara istiklal
Mahkemesi, 1926), Hilmi Bey (Ardahan, Ankara istiklal
Mahkemesi, 1926), Arif Bey (Eskişehir, Ankara istiklal
Mahkemesi, 1926), lsmail Canbulat (lstanbul, Ankara istik-
lal Mahkemesi, 1926), Şükrü Bey (Kastamonu, Ankara ls-
tikla!Mahkemesi, 1926), Rüştü Paşa (Erzurum, Ankara is-
tiklal Mahkemesi, 1926), Hasan Polatkan (Eskişehir, Yük-
sek Adalet Divanı, 1961), Fatih Rüştü Zorlu (Çanakkale,
Yüksek Adalet Divanı, 1961), Adnan Menderes (Aydın,
Yüksek Adalet Divanı, 1961)

"Birkaç Kızıl Sallandırılsaydı..."


(.. )Zaten imkan olsa da birkaç kızıl sallandırılmış ol-
saydı, kızıllar bu kadar şımarmazlardı, milletin hiç değilse
sembolik olarak iki komünisti asılmış görmek hakkıydı
Bu biçarelerden birini olsun asılmış görmeden gidersem
gözüm arkada kalır..."
Türk Ceza Yasası'nın pek "ünlü" 141. Maddesi'nde
1951 yılında yapılan değişiklik TBMM'de görüşülürken,
Seyhan Milletvekili Arif Nihat Asya bunları söylüyordu.
Asya, "Hapis cezası vereceğiz, kafeste kuş besleyeceğiz. Ne
güzel..." diye de ekliyordu.
1961 yılında, Arif Nihat Asya'nın istediği gibi "komü-
ııısı ler" değil "Demokrat Partili" Başbakan Adnan Mende-
res ile Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı
Hasan Polatkan için darağaçları kuruldu.
27 Mayıs 1960 tarihinde Silahlı Kuvvetler yönetime el
koydu. Milli Birlik Komitesi kuruldu. 1950 yılında cumc
hurbaşkanı seçilen Celal Bayar'ın görevi, bu müdahaleyle
sona erdi. Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürk ve ismet lnö-
nü'den sonra 3. Cumhurbaşkanı olan Bayar, tutuklandı.
Orgeneral Cemal Gürsel, devlet başkanlığı, başbakanlık ve
milli savunma bakanlığı görevlerini üstlendi. TBMM fes-
hedilirken, Celal Bayar "vatana ihanet" suçu işlediği savıy­
la Yüce Divan'a verildi. Celal Bayar, Adnan Menderes ve
çok sayıda DP'li Yassıada Mahkemesi'nde yargılandı. Yük-
sek Adalet Divanı'nın 14 Ekim 1960 günü Yassıada'da
görmeye başladığı davalar 15 Eylül 1961 günü sona erdi
ve kararlar açıklandı. 15 kişi ölüm cezasına, 31 kişi müeb-
bet hapis cezasına, 418 kişi de çeşitli cezalara çarptırıldı.
Milli Birlik Komitesi bu 15 ölüm cezasından dördünü
onayladı, eski cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın cezası müeb-
bet hapse çevrildi. Geri kalan 12 ölüm cezası mahkümu-
nun cezaları da müebbet hapse çevrildi. Menderes _ve iki
bakanı, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı cebren tağyir,
tebdil ve ilgadan dolayı TCK'nin 146/1. Maddesi hükmün-
ce" oybirliğiyle ölüme mahkum edildi. "Hastalığı nedeniy-
le" duruşmaya çıkamayan Adnan Menderes hakkındaki
karar "gıyabında" okundu.

"Başbakanını Asan" Ülke


idamlar, Milli Birlik Komitesi irtibat Bürosu'nun 58 sa-
yılı tebliği ile ilan edildi:
"1. Yüksek Adalet Divanı'nca ölüm cezasına mahküm
edilen sanıklardan sakıt (düşen, düşük) Reisicumhur Ce-
lal Bayar, sakıt Başbakan Adnan Menderes, sakıt Dışişleri
Bakanı Fatih Rüştü Zorlu ve sakıt Maliye Bakanı Hasan Po-
latkan'ın ölüm cezalan Milli Birlik Komitesı'nin 15 Eylül
1961 gün ve 75 numaralı karan ile tasdik edilmiştir.
2. Ölüm cezasına mahkum edilen Refik Koraltan, Agah
Erozan, lbrahim Kirazoğlu, Ahmet Hamdi Sancar, Nusret
Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, Emin Kalafat, Baha Akşit, Os-
man Kavrakoğlu, Zeki Erataman ve Rüştü Erdelhun'un ce-
zalan da 15 Eylül 1961 gün ve 75 numaralı kararla müeb-
bet hapse çevrilmiştir. Tebliğ olunur."
Sonra, lmralı'da infazlar gerçekleşti. Önce Zorlu ile Po-
latkan idam edildi. Zorlu, "Vazifemi yaptığımı zannediyor-
dum. Siz de vazifenizi yaptınız, zahmetler çektiniz. Kader
bu imiş" dedi ve altındaki sandalyeyi itti. Sonra, Polatkan
idam edildi. Bu idamlar da 59 numaralı tebliğ ile ilan edil-
di:
"Milli Birlik Komitesi irtibat Bürosu'nun 59 numaralı
tebliği şudur:
1. SakıfDışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu ve sakıt Ma-
liye bakanı Hasan Polatkan'ın Milli Birlik Komitesi tarafın­
dan tasdik edilen idam hükmü 16 Eylül 1961 Cumartesi
günü sabaha karşı infaz edilmiştir.
2. Hakkındaki idam hükmü tasdik edilen diğer suçlu
sakıt Başbakan Adnan Menderes'in mezkur vakitte hastalı­
ğı devam ettiğınden hüküm infaz edilememiştir. Tebliğ
olunur."
Ülkede 10 yıl başbakanlık yapmış bir siyasetçi olan Ad-
nan Menderes de, 17 Eylül 1961 günü lmralı'da idam edil-
di. Menderes'in son sözleri "Dünyadan ayrıldığım şu anda,
ailemi ve çocuklarımı şefkatle andığımı kendilerine bildi-
rin. Vatanı ve milleti Allah refah içinde bıraksın" oldu. Bu
idam da, 61 numaralı tebliğle kayıtlar geçti.
"Milli Birlik Komitesi irtibat Bürosu'nun 61 numaralı
tebliğidir:
1. Ord. Prof. Dr. Sedat Tavat, Amiral Bristol Hastanesi
Dahiliye Servisi Şefi Dr. Nevzat Yengisu ve Yassıada Gar-
nizon Hastanesi tabiplerinden Dr. Galip Bozalioğlu, Dr.
Ahmet Karahaliloğlu, Dr. Zeki Kebapçıoğlu ve Dr. Sedat
Yürütgen'den müteşekkil heyet tarafından düşük başvekil
Adnan Menderes'in sıhhi muayenesi yapılmış, sıhhi duru-
munun tamamen normale döndüğü raporla tespit edilmiş­
tir.
2. Yüksek Adalet Divanı'nca verilen ve Milli Birlik Ko-
mitesi'nce tasdik edilen idam cezası hükmü infaz edilmiş­
tir. Tebliğ olunur."
Ertesi gün gazetelerde Menderes'in ipte sallanırken çe-
kilmiş fotoğrafları yer aldı. Türkiye, "başbakanını, bakan-

larını idam etmiş" bir ülke olmanın utancını, acısını yıllar­


ca yaşadı, 1990 yılında bir yasa çıkarılarak bu siyasetçile-
rin itibarı" geri verildi. Adnan Menderes'in naaşı devlet tö-
reniyle anıt mezara nakledildi. Celal Bayar ve Adnan Men-
deres'in adını taşıyan üniversiteler kuruldu_ Menderes'in
adı lzmir'de kurulan havaalanma da verildı. Adnan Men-
deres Havaalam'nm açıldığı günlerde, turizmci Ergun
Göksan şöyle yakmıyordu:
"Bu isim turizm açısından sakıncalı. Ülkeye gelen tu-
ristler, bu kim, dediği zaman nasıl anlatacağız? Biz bu baş­
bakanı idam ettik, şimdi de adını bu havaalanına verdik,
bunu nasıl açıklayacağız'"

Sıra, "Komünistlere" Geldi. ..


Menderes ve iki bakanının idamının intikamı 1O yıl
sonra geldi. Sıra, "komünistlerdeydi"_
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin lnan'ın ölüm
cezasına çarptınlmasına ilişkin dosyalar TBMM Genel Ku-
rulu'nda iki kez görüşüldü_ Dönemin CHP Zonguldak
Milletvekili Bülent Ecevit, 10 Mart 1972 tarihinde yapılan
ilk görüşmede, dosyaların öncelikle görüşülmesine ilişkin
komisyon raporuna karşı çıkarken "Ölüm cezasını gerek-
tiren konular, üzerinde uzun uzadıya düşünmeyi, vicdan
muhasebesi yapmayı gerektiren konulardır" diyordu. O
günün tutanaklarını incelediğimizde, Adalet Partisi sırala­
rından "Ne vicdanı?" itirazlarının yükseldiğini görüyoruz.
"Devamı" oldukları bir partinin liderinin, ülkenin başba­

kanının ipte sallandığı günleri unutmuş görünüyorlardı.


Belki de, "intikam" peşindeydiler. Madem "sağdan" 3 kişi
idam edilmişti, sıra "soldan" 3 gençteydi!
Tutanaklardan Tarihe Düşen Notlar:
"3 Komünist Soysuz ... "
Deniz Gezmiş ve arkadaşları hakkındaki ölüm cezaları­
nın görüşüldüğü oturumun tutanaklarından seçtiğimiz ba-
zı bölümler şöyle:
NUR! ERDOGAN: Eğer bunlar sadece bir rejim deği­
şikliği istiyor idiyseler, o zaman bunları affetmek mümkün
olabilirdi. Ancak, onlar bir milleti öldürmek kastıyla hare-
ket etmektedirler. Bu, bir kin, nefret, intikam hissinin te-
zahürü değildir; bu, bir vatan kurtarma mücadelesidir.
NECDET UGUR: Yüce Meclis, bir mahkeme gibi karar
vermiyor. Yüce Meclis bir başka açıdan karar veriyor, bir
toplumun geleceği açısından karar veriyor. ( ... ) Şimdi böy-
le düşünürsek, on sene sonra, yirmi sene sonra bu top-
lumdaki bizim yerimizde oturacaklar, eğer bir başka türlü
bakacaklarsa bu olaylara, onların elinden niçin bu hakkı
alıyoruz da, birtakım insanları ölüm cezasına gönderiyo-
ruz? Bırakalım onlar da bir baksınlar. (AP sıralarından gü-
rültüler ve müdahaleler)
NiHAT ERiM (BAŞBAKAN): Hükümet şu anda Türki-
ye'deki ölüm cezaları ile ilgili Ceza Kanunu maddelerinde
herhangi bir değişiklik öngörmemektedir ve böyle bir ta-
san ile huzurunuza gelmek niyetinde değildir. (AP sırala­
rından 'Bravo' sesleri, alkışlar)
MUAMMER ERTEN: Bu kanunun müzakeresine başla­
dığımız saat 15.00'ten beri bu çatı altında gelecek nesille-
rin ibretle okuyacağı pek çok konuşma dinledik. (.. )
Memleket bir anarşinin kucağına atılmıştır. Asıl o zaman-
ki iktidar bundan mesuldür. O iktidarın mesuliyetini bir
tarafa atacaksınız, iktidarın başındaki Başbakan çıkacak,
"Demokraside biraz anarşi var" diyecek ve memleket 12
Mart'ın eşiğine gelecek, anarşi başlayacak, karşılıklı çatış­
malar, öldürme olayları başlayacak, devlet kuruluşları hü-
kümete karşı yürüyecek..
iSMET SEZGiN: Çıkaran sizsiniz Muammer Bey ..
MUAMMER ERTEN: Yürüyen Yargıtay üyeleri, Damş­
tay üyeleri, üniversite profesörleri kendiliklerinden mi
çıktı sokağa? Ama onları sokağa dökecek kadar olaylan o
hale getirdiniz ki, niçin kendinizde aramıyorsunuz? ( ... )
Ama ölüm cezası vermekle bunları kahraman yapacaksınız
ve bunlar hakkında toplumumuzda gelecekte yeni huzur-
suzluklara sebep olacağına ben inanıyorum. Ama toplu-
mumuzun gücü birçok şeylen önlemeye muktedirdir, vic-
danlarınıza tekrar müracaat ederek, bir baba olduğumuzu
da düşünerek karar veriniz.
MUSTAFA KUBiLAY lMER: Bu üç komünist soysuzun
idamları hakkındaki karara gelinceye kadar, daha önce çı­
kan ve sayısı hayli kabarık idam infazlanna ses çıkarmayan
CHP ve onun Genel Başkanı, kamuoyu tarafından çok iyi
bilinen sebeplerle adeta af havarisi kesilmiştir.
iSMET lNÔNÜ: Bunlar, suçlarının karşılığı olan ceza-
ları görmelidirler, göreceklerdir. Bu cezalar hususunda
özel bir kanaatimiz var. O da, "siyasi suçlardan dolayı
idam cezası yapılmasın" davasındayız. (. .. ) Suçluların -ce-
zalan müebbet hapse çevrilmelidir, nıhayet bunlar genç,
tecrübesiz, taşkın insanlardır, taşkınlıklarının hiçbir netice
veremeyeceği kendilerine ve emsallerine öğretilmiştir.
Şimdi tedavilen, cezalarının sosyal ve milletin terbiyesıne,
istikbaline faydalı olacak tedbirlerin temin edilmesi kalır.
Biz bu fikirlerle idam cezalannın yapılmamasını istedik.
İLHAN EGEMEN DARENDELlOGLU: Bugün burada
karara bağlayacağımız konu, elini kana bulamış, hıyaneti
ve mutasavver cinayeti tespit edilmiş 3 komünist anarşist
hakkındaki idam cezasının uygulanmasıdır, daha doğrusu
bir formalitenin yerine getirilmesidir. (. .. ) Devletin ve hü-
kumetin gucü var mıdır, yok mudur, bu devlet, bu hüku-
met, bu millet, bu Meclis, komünist reıim düşmanlannın
başını ezecek midir, ezmeyecek midir7
CELAL KARGILI: Demokrasiler tolerans rejimidir.
NiHAT KÜRŞAT Sana tahammül ediyoruz ya.
MEHMET ALI AYBAR: Eğer, Türkiye demokratik bir
ülke (olma) yolunda çaba harcamakta ise, verilecek idam
cezalan hedefimize ulaşmamızda bizi köstekleyecektir.
(DP sıralanndan "vah vah" sesleri)

Denizler İçin, Kim, Nasıl Oy Kullandı?


ilk oylamada, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
lnan'ın Ölüm Cezalarının Yerine Getirilmesine Dair Ka-
nun Tasansı 53 ret oyuna karşılık, 238 oyla kabul edildi.
Bunun üzerine, CHP konuyu Anayasa Mahkemesi'ne gö-
türdü. Bu sürecin sonunda 24 Nisan 1972'de idamlar ye-
niden TBMM'ye geldi. ikinci oylamada da 48 ret oyuna
karşılık, 273 oyla ölüm cezalan onaylandı. Süleyman De-
mirel, İsmet Sezgin, Nahit Menteşe, Hasan Korkmazcan,
Vefa Tanır, Oğuz Aygün, Necmettin Cevheri, Zeki Çeliker
ve Cevdet Akçalı'nın yanı sıra Alparslan Türkeş de infazla-
rın gerçekleştirilmesi yolunda oy kullandı. Necmettin Er-
bakan ise oylamaya katılmadı.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin lnan'ın
idamla-
rı için TBMM'de 24 Nisan 1972 tarihinde yapılan oylama
sonuçlan şöyle:

üye sayısı: 450


Oy verenler: 323
Kabul edenler: 276
Reddedenler: 48
Çekimserler: 2
Katılmayanlar: 115
Açık üyelikler: 9

Kabul edenler
Cevdet Akçalı, Fazıl Güleç, M. Selehattin Kılıç, Melih
Kemal Küçüktepepınar, Ali Cavit Oral, Emir H. Postacı,
Kemal Satır, Ahmet Topaloğlu, Turgut Topaloğlu, Alpars-
lan Türkeş, Hüsamettin Uslu, M. Zeki Adıyaman, Ali Avni
Turanlı, Hasan Dinçer, Hamdi Hamamcıoğlu, Ali lhsan

Ulubahşi, Kazım Uysal, Yavuz Acar, Salih Aygün, Orhan


Alp, Oğuz Aygün, Musa Kazım Coşkun, Orhan Eren, Sıt­
kı Hatipoğlu, Mustafa Maden, H. Turgut Toker, Aydın Yal-
çın, Ferhat Nuri Yıldırım, Şerafettin Yıldırım, Mustafa Ke-
mal Yılmaz,
Hasan Akçalıoğlu, Ihsan Ataöv, Süleyman Çi-
loğlu, Ömer Eken, Rafet Eker, Hasan Ali Gülcan, Mustafa
Rona, Nahit Menteşe, lsmet Sezgin, Fikret Turhangil, lb-
rahim Aytaç, Cihat Bilgehan, M. Şükrü Çavdaroğlu, Kemal
Erdem, Ahmet lhs.an Kırımlı, M. Nurettin Sandıkçıoğlu,
Osman Tan, Sadi Binay, Mehmet Sıddık Aydar, Mehmet·
Bilgin, Nihat Bayramoğlu, Halil lbrahim Cop, Ahmet Çak-
mak, M. Şükrü Kıykıoğlu, A Mukadder Çiloğlu, Mehm_et
Özbey, Cemal Külahlı, Barlas Küntay, Ertuğrul Mat, Kasım
Önadım, Mustafa Tayyar, Mehmet Turgut, Ahmet Türkel,
Kemal Bağcıoğlu, Zekiye Gülsen, Mesut Hulki Önür, Refet
Sezgin, Nurettin Ok, Yakup Çağlayan, Kemal Demirer,
Abdurahman Güler, Ihsan Tombuş, Arslan Topçubaşı, Sa-
mi Arslan, Mehmet Emin Durul, Hasan Korkmazcan, Ali
Uslu, Hasan Değer, Behzat Egilli, Abdüllatif Ensarioğlu,
Necmettin Gönenç, Sabahattin Savcı, Nafiz Yıldırım, tlha-
mi Ertem, Samet Güldoğan, Hayrettin Hanağası, Hüsamet-
tin Atabeyli, Sabahattin Araş, Turhan Bilgin, Rasim Cinis-
li, Rıfkı Danışman, Naci Gacıroğlu, Cevat Önder, Mehmet
ismet Angı, Şevket Asbuzoğlu, Orhan Oğuz, Seyfi Öztürk,
M. Şemsettin Sönmez, Ali Ihsan Göğüs, Hüseyin lncioğlu,
Mehmet Kılıç, Erdem Ocak, Mehmet Lütfi Söylemez, Mus-
tafa Kemal Çilesiz, Nizamettin Erkmen, Hidayet ipek, Ab-
dullah lzmen, Kayhan Naiboğlu, M. Emin Turgutalp, Ne-
cati Alp, Mustafa Karaman, Nurettin Özdemir, Ekrem Sa-
atçi, Ahmet Zeydan, Halil Akgöl, Talat Köseoğlu, Hüsnü
Özkan, Ali Yılmaz, Ali Ihsan Balım, Süleyman Demirel,
Yusuf Uysal, Mazhar Arıkan, Kadir Çetin, Çavit Okyavuz,
Turhan Özgüner, lbrahim Abak, lsmail Arar, Sadettin Bil-
giç, Ferruh Bozbeyli, ilhan Darendelioğlu, Tekin Erer, Nu-
ri Erdoğan, Orhan Cemal Fersoy, Hasan Güngör, Mustafa
Fevzi Güngör, A Şeref Laç, Osman Özer, Akgün Silivrili,
lsmail Hakkı
Tekinel, Naime ikbal Tokgöz, A. Turgut To-
paloğlu, Hasan Türkay, Mehmet Yardımcı, Şevket Adalan,
Mustafa Akan, Şükrü Akkan, Muzaffer Fazıl Arınç, Burha-
nettin Asutay, Münir Daldal, Ali Naili Erdem, Ihsan Gür-
san, Nihad Kürşad, Akın Özdemir, Orhan Demir Sorguç,
Latif Aküzüm, Ismail Hakkı Alaca, Musa Doğan, Kemal
Kaya, Veyis Koçulu, Osman Yeltekin, Orhan Deniz, Sabri
Keskin, Mustafa Topçular, Hasan Tosyalı, M. Şevket Do-
ğan,Turhan Feyzioğlu, Hayrettin Nakipoğlu, Vedat Ali
Özkan, Enver Turgut, Mehmet Türkmenoğlu, Mehmet
Atagün, Feyzullah Çarıkçı, Hasan Korkut, Cevat Eroğlu,
Mustafa Kemal Güneş, Cevat Ademoğlu, Vehbi Engiz,
Sabri Yahşi, irfan Baran, Bahri Dagdaş, Mustafa Kubilay
lmer, ihsan Kabadayı, Necati Kalaycıoğlu, Ethem Kıhçoğ­
lu, Baha Müderrisoğlu, Tahsin Yılmaz Öztuna, Faruk Sü-
kan, Vefa Tanır, Ahmet Fuat Azmioglu, Ali Erbek, Mesut
Erez, ilhan Ersoy, Ahmet Karaaslan, İsmail Hakkı Şengü­
ler, Ertuğrul Akça, Mustafa Orhan Daut, C Selçuk Gü-
müşpala, Hilmi Okçu, Vehbi Sınmaz, Kamil Şahinoğlu,
Önol Sakar, Atilla Imamoğlu, Veysi Kadıoğlu, M. Zekeriya
Kürşad, Esat Kemal Aybar, Abdülkadir Kermeoğlu, Abdül-
kadir Özmen, Abdülkadir Türk, Adnan Akarca, Mualla
Akarca, Ahmet Buldanlı, izzet Oktay, Nimet Ağaoğlu, Ka-
sım Emre, Hüsamettin Başar, Esat Kıratlıoğlu, M. Naci Çe-

rezci, H. Avni Kavurmacıoğlu, M. Nuri Kodamanoğlu,


Haydar Özalp, Ata Bodur, Cengiz Ekinci, Hamdi Mağden,
Kemal Şensoy, Erol Akça!, Hasan Basri Albayrak, Salih Ze-
ki Köseoğlu, Nuri Bayar, Yaşar Bir, Güngör Hun, M. Vedat
Önsal, Talat Asal, Mustafa Boyar, Doğan Kitaplı, Nafiz Ya-
vuz Kurt, Hüseyin Özalp, Bahattin Uzunoğlu, ismet Yalçı­
ner, Zeki Çeliker, Mehmet Nebil Oktay, Hilmi Biçer, En-
ver Akova, Kadri Erdoğan, Tevfik Koraltan, Yusuf Ziya
Önder, Orhan Öztrak, Hüseyin Abbas, Hilmi Balcı, Os-
man Hacıbaloğlu, Mehmet Kazova, Reşit Önder, Yusuf
Ulusoy, Ahmet Ihsan Birincioğlu, Necati Çakıroğlu, Ek-
rem Dikmen, Selehattin Güven, Cevat Küçük, Ali Rıza
Uzuner, Mehmet Aksoy, Necmettin Cevheri, Mehmet Ali
Göklü, Bahri Karakeçili, Orhan Dengiz, M. Fahri Uğrası­
zoğlu, Mehmet Emin Erdinç, Kinyas Kartal, Fuat Türkoğ­
lu, Mehmet Salih Yıldız, lsmet Kapısız, Turgut Nizamoğlu,
Neşet Tanrıdağ, Fuat Ak, Ahmet Nihat Akın, Ahmet Gü-
ner, S. Tekin Müftüoğlu, Kevni Nedimoğlu.

Reddedenler
Mevlüt Ocakçoğlu, Ferda Güley, B.Turgut Boztepe,
Hayrettin Uysal, Yaşar Aka!, Adil Yaşa, Yılmaz Alpaslan,
Hüseyin Yenipınar, Adil Turan, Bülent Ecevit, Kemal Ok-
yay, Tufan Doğan Avşargil, Mehmet Yüceler, Beyti Arda,
Mustafa Üstündağ, Hakkı Gökçe, ismet lnönü, Muammer
Erten, Mustafa Ok, Mehmet Özdal, Ali Değerli, Nermin
Çiftçi, Cevat Sayın, Mehmet Aytuğ, Hasan Çetinkaya, Sel-
çuk Erverdi, Celal Kargılı, Mehmet Ali Aybar, Hüseyin
Dolun, Necdet Uğur, Reşit Ülker, Lebit Yurdoğlu, Şeref
Bakşık, M. Hulusi Çakır, Kemal Güven, Kamil Kırıkoğlu,
Yusuf Ziya Yılmaz, Kemal Ataman, lbrahim Cüceoğlu, A.
Sakıp Hiçerimez, Osman Soğukpmar, Yusuf Ziya Yağcı,
Abdullah Naci Budak, Kenan Mümtaz Akışık, Kemal De-
mir, Nadir Yavuzkan, Nail Atlı, Nuri Çelik Yazıcıoğlu.

Çekimserler
Gıyasettin Karaca, Nihat Kale.
Oylamaya Katılmayanlar

Ali Rıza Güllüoğlu, Şevket Yılmaz,


Mehmet Rıza Çerçel,
Şevki Güler, Süleyman Mutlu, Abdülkerim Beyazıt, Nevzat
Güngör, Kasım Küfrevi, Vehbi Meşhur, Kazım Ulusoy, Hü-
seyin Balan, Orhan Birgit, Sinan Bosna, Osman Bölükbaşı,
Şinasi Özdenoğlu, Emin Paksüt, Suna Tura!, Cengiz han Yo-
rulmaz, Ömer Buyrukçu, Sabit Osman Avcı (Başkan), Ke-
mal Ziya Öztürk (Başkan vekili), Mehmet Çelik, M. Kemal
Yılmaz, Salih Zeki Altınbaş, Mehmet Niyazi Gürer, Mevlüt
Yılmaz, Mehmet Ergül, Abidin inan Gaydalı, Sadrettin Çan-
ga, lbrahim Öktem, Mustafa Çalıkoğlu, Hazım Dağlı, Arif
Tosyalıoglu, Cahit Angın, Ali Naki Ulusoy, Ihsan Açıkalın,
Fuat Avcı, Hüdai Oral, Veli Gülkan, Ali Rıza Septioğlu, Sa-
dık Perinçek, Naci Yıldırım, Fetullah Taşkesenoğlu, B. Sıt­
kı Karacaşehir, Şinasi Çolakoğlu, Muhittin Sayın, Abdullah
Çilli, M. Sait Reşa, Hüsamettin Akmumcu, Hilmi Türkmen,
Çetin Yılmaz, Eşref Derinçay, lbrahim Elmalı, Bahir Ersoy,
Orhan Eyüboğlu, Orhan Kabibay, Rıza Kuas, Sezai Orkunt,
Haydar Özdemir, M. Kazım Özeke, llhami Sancar, Coşkun
Karagözoğlu, Talat Orhon, Şinasi Osma, Kemal Önder, Ali
Naki Üner, Turgut Anaç, Muzaffer Akdoğanlı, Mehmet
Seydibeyoğlu, Mustafa Aksoy, Necmettin Erbakan, Sezai
Ergun, Sadi Koçaş, Orhan Okay, Özer Ölçmen, Mehmet
Ersoy, Kemal Kaçar, Mustafa Kaptan, Veli Bakirli, Süley-
man Çağlar, M. Nejat Çuhadar, lbrahim Öztürk, Şevki Al-
tındağ, Seyfi Güneşten, Memduh Ekşi, Ata Topaloğlu, Or-
han Vural, Sami Kumbasar, Kamran Evliyaoğlu, llyas Kılıç,
Salahattin Oran, Hilmi işgüzar, Mustafa Kaptan, Tevfik Fik-
ret Över, Vahit Bozatlı (Başkan vekili), Hüseyin Çınar, Ah-
met Durakoğlu, Ekrem Kangal, M. Kemal Palaoğlu, Musta-
fa Timisi, Nedim Karahalil, Mustafa Sabri Sözeri, lsmail
Hakkı Birler, Mehmet Arslantürk, Mehmet Ali Oksal, Ah-
met Şener, Kenan Aral, Necati Aksoy, Vehbi Melık, lsmail
Hakkı Akdoğan, Abdullah Baştürk, Celal Ahmet Sungur,

Hüseyin Baytürk, Fevzi Fırat, Cahit Karakaş.

Bazı Pişmanlıklar Çok Geç Kalır ...


Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ölümü için oy kullanan-
lardan bazıları ile konuştuk. Bülent Ecevit'e o günlerde "Ne
vicdanı" diye bağıranlann bazıları, aradan 30 yıl geçtıkten
sonra verdikleri oydan rahatsız görünüyordu. Bazıları sami-
mi bir pişmanlık içindeydi, bazıları "dönemin koşullan ... "
deyip mahcubiyet içinde kendini savunmaya çalışıyordu .. .
Bazı pişmanlıklar çok geç kalıyor. Birilerinin "ipten

kurtulmasına" yetmiyor. Ama yine de, tarihe not düşülme­


si, ölümün bir "ceza" olamayacağının bir kez daha kanıt­
lanması açısından önem taşıyor.

Nahit Menteşe: Asker, Mutlaka idamlarını İstiyordu


iki oylamada da idam kararlarının ınfaz edilmesi yö-
nünde oy kullanan bazı milletvekillerine "Bugün ölümce-
zası konusunda ne düşünüyorsunuz!" diye sorduk Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarının idam cezalarının onaylanması
yönünde oy kullanan, eski içişleri bakanlarından Nahit
Menteşe, "yanlış yaptıklarını" düşünüyor:
"Deniz Gezmiş ve arkadaşları konusunda yanlış yaptık
Adli hatalar olabilir. Apo'nunkinde böyle bir şey düşün­
müyorum ama buna rağmen 'Sırf Apo için idam cezası uy-
gulansın, kaldınlmasın' da diyemiyorum.
O zaman, banka soygunu gibi olaylar kamuoyunda çok
tepki yaratıyordu. Altında başka şeyler de vardı, rejimi ko-
rumak, nizamı korumak devlet adamının görevi. Devlet el-
den gidiyor, görüşü vardı o zaman. Birtakım duyumlanmız
vardı, bunlar da gözünü budaktan sakınmıyordu. O zaman-
ki asker de bunlann mutlak surette idam edilmesi tarafta-
rıydı. O dönemde Anayasa Mahkemesi Başkam Muhittin
Taylan'ı cumhurbaşkanı yapmak istedik Bunun için CHP
ile irtibat kuran da bendim. Ancak, Anayasa Mahkemesi'nin
bu gençlerle ilgili kararı nedeniyle gerek parlamentonun,
gerek askeriyenin tepkisi oldu. O atmosferde idam kararla-
rı tasdik edildi. Sonra köprülerin altından o kadar çok sular
geçti ki, o kadar çok banka soygunu oldu ki. .. "
Nahit Menteşe, oylamalar sırasında genel kurul salo-
nunda "3-3" intikam seslerinin yükseldiğini anımsatarak
yönelttiğimiz "Üç gencin idamı Adnan Menderes, Fatih
Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idamının intikamı gibi
mi görüldü" sorusuna da şu yanıtı veriyor:
"lntikamla alakası yok. Bu idamlar Menderes'lerin ida-
mıyla katiyen kıyaslanmamalı. Ben talebeliğimden beri
idam cezasına karşıydım, ama o dönemin koşulları gereği
öyle oldu, içimizden 'Keşke tasdik edilmese' diyorduk.
Ama oy verdik. O zaman aksi halde vatan hami ilan edilir-
diniz. Hassas yapım nedeniyle ben hep idam cezasına kar-
şı oldum, bu nedenle, 'Filanca asılsın da ondan sonra kalk-
sın' gibi gerekçelere de itibar etmiyorum. Şıi kadar cani,
tamam, ama Allah cezasını versin. lpe gitmesi insanlık dı­
şı. Ben Apo'yla en çok mücadele edenlerden biriydim. Ba-
kanlığım döneminde sabahlara kadar uyumadım. Buna
ragmen idam cezasının yanında değilim."

İsmet Sezgin: Devlet İntikamcı Olmamal.ı


AP kökenli, eski içişleri bakanlarından ismet Sezgin de,
gelinen noktada idam cezasının kaldırılmasından yana.
"Devlet akılcı olmalı, gerçekçi olmalı. Devlet intikamcı,
kindar olmamalı. Devlet duygularla değil, akılla, yasalarla,
ülkenin geleceğinin güzel, aydınlık olmasıyla ilgili hareket
etmelidir" diyor. Sezgin, Abdullah Öcalan'ın idam cezası­
nın infaz edilmesine de karşı olduğunu söylemekten ka-
çınmıyor. "Apo'yla en çok mücadele eden devlet adamı be-
nim. 1991-93 döneminde benim sorumluluğum altında
mücadele edildi. Hatta adam benim seçilmemem için kon-
grede gayret gösterdi. Ama Apo Türkiye'nin menfaatlerin-
den daha mı önemli? Apo'yu idam ettireceğiz diye oy alan-
lar, ya da oy aldığını sananlar bu düşüncede. Türkiye'nin
meselesi değil Apo. Türkiye'nin daha büyük meseleleri
var. Duygusal olmamak gerektiğine inanıyorum. Türki-
ye'nin bugün içinde bulunduğu durumdan çıkması
Apo'nun idamından daha önemlidir" görüşlerini dile geti-
riyor. Ya, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamına verilen
oylar? lsmet Sezgin de, "Yanlış yaptık" diyor ve ekliyor:
"Bir fiili durum oldu adeta. O günün havasında Meclis
başka türlü karar veremezdi. Onlar etkili oldu. Bir baskı
ortamı vardı. O ortamdan kendini kurtaramadı Meclis.
Öyle değerlendiriyorum onu. Yanlış olmuştur. idamlar
hiçbir meseleyi halletmiyor. Osmanlı'da bu kadar sadra-
zam katledildi, Menderes katledildi, bu gençler asıldı da
ne oldu? Bir kin meydana geliyor. Bir küskünlük meyda-
na geliyor. Adeta bir kütleyi de kaybediyorsunuz. Siyaset-
çiye en güzel ceza onu seçmemektir, denir ya. Beğenmi­
yorsanız oy vermeyeceksiniz. Ama bu hatalar yapılabili­
yor. Devlet duygularla, heyecanlarla değil, akılla, hukukla
yönetilir. Can almak tanrıya mahsustur."
ismet Sezgin de, idam kararlan için oy verilirken inti-
kam dürtüsüyle hareket etmediklerini savunuyor. "O
idamlar, hafızam beni yanıltmıyorsa, çok büyük oy çoğun­
luğuyla verildi. intikam diye bir şey yok. O anda, 12
Mart'm boğucu, sıkıcı havası var, Meclis baskı altında.
Meclis Babil kulesi gibidir, çeşitli kesimlerden insanlar ola-
bilir. 3-3 diye bağıran da olabilir. Ancak bunu o kişilerin
kendisinden başka bir şeye mal edemiyorum" diyor. ..

Zeki Çeliker: Vermiş miyim?


Yanlış Yapmışım ...
YıllarcaTürk Parlamenterler Birliği Başkanlığı görevini
yürüten Zeki Çeliker'in adı da üç gencin idam cezalannın
infazına onay veren milletvekilleri arasında yer alıyor. Çeli-
ker'i konuyla ilgili olarak aradığımızda çok rahattı. Önce,
"Hiçbir zaman bir idamı onaylayacak bir tavır içinde olma-
dım, elim kalkmadı" dedi. Tutanakları incelediğimizi anım­
sattığımızda "Demek ki unutmuşum, yanlış yapmışım" de-
di. Belleğini biraz yokladıktan sonra da şöyle sürdürdü:
"Orada oylar blok olarak kullanılıyordu. Şartlar değişik­
ti. Sokakta her gün sağdan soldan bir iki kişi gidiyordu,
işin mahiyeti fikri manada tartışılmadan hissiyat içinde ola-
bilir. Bugün gelinen noktada Türkiye'nin birliği, beraberli-
ği, bütünlüğü, mutlu ufuklara gitmesi asıl olandır. Bunu ki-
şilerin idamına bağlayıp önüne set çekmek yanlıştır. Kim
olursa olsun, öldükten sonra ülkeye sağlayacağı bir fayda
yoktur. Bir zarar varsa, bunu iyi düşünmek lazım. Pire için
yorgan yakmamak lazım. Mazide olanları tasvip etmek
mümkün değil. Bu vatan hepimizin. Bunları saptınp da te-
mizlenen dağı tekrar tahrik etmemek ve AB'nin iyi olabile-
cek niyetlerini sekteye uğratmamak lazım."

Vefa Tanır: Apo Asılsın, Kalksın


Vefa Tanır, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı
TBMM' de görüşülürken kürsüde en sert konuşmayı yapan
milletvekillerinden biri. 24 Nisan 1972 günü MGP grubu
adına kürsüye çıkan Tanır, şunları söylüyordu:
"Bugün uygulanan Türkiye ceza kanunlarıdır. (...) Bir
milletin varlığına, bütünlüğüne, hürriyetine kastedenler
kanunda yazılı cezayı göreceklerdir. Yabancı bir ideoloji-
nin emrinde Türkiye Cumhuriyeti'ni zor ve şiddet kulla-
narak yıkmaya kalkışan ve kendi milletlerinin hayatına
kastedenler mahkemenin verdiği cezayı hak etmişlerdir.
Davaya bakan mahkeme ve Askeri Yargıtay kılı kırk yara-
rak, vicdani kanaatlerine göre kararlarını vermişlerdir. Söz
konusu mahkumlar hiçbir pişmanlık işareti göstermemiş­
lerdir. Bir defa değil, birçok defa güvenlik kuwetlerine
ateş açma, adam kaçırma, silahlı olarak ve gizli bir ihtilal
ordusunun amaçlan için banka soymak gibi suçları işle­
mişlerdir. Mahkeme önünde, 'Biz komünist ihtilalciyiz'
tarzında açıklamalar yapmışlardır, suç sabittir ve çok ağır­
dır.''
DYP'nin kurucuları arasında yer alan Vefa Tanır'a o
günlere nasıl baktığını sorduk "Devleti daha kötü sıkıntı­
lara sokmamak için vicdanınızı bastırarak idama oy verir-
siniz. Bugün Meclis'te olsam, insanın Apo'ya bile oy ver-
mek için vicdanını baskı altına almak zorunda kalacağını
düşünüyorum. Can almak iyi bir şey değildir. Ben dokto-
rum, ümitsiz durumda olan insanları bile yaşatmaya çalı­
şıyoruz. Elbette, insanın vicdanını sızlatan bir şeydir" di-
yor. Vefa Tanır, ölüm cezalan konusunda ne düşündüğü­
nü sorduğumuzda ise şu yanıtı veriyor:
"Benim fikrim ayrı, yürürlük ayrıdır. Bugün yasalar
idamdan yana. Benim gönlüm, artık bu asırda idam ol-
maz, diyor. Ama bunun münakaşası idam mı, değil mi
meselesi değil, yasanın kalkıp kalkmaması meselesidir. Ya-
sa yürürlükte olduğu müddetçe uymak zorundayız. Yüce
Meclis idam cezası kalksın mı, kalkmasın mı diye karar
vermeli. Bugün herkes kalkmasından yana. Bu Meclis iti-
bar kaybetmiş ama iki yıldır güzel çalışan, üreten bir Mec-
lis'tir. Bu kadar üretken Meclis idam tatbik etmiyor, dos-
yalar bekletiliyor, oylanmıyor. Apo olayı hep gündeme ge-
tinliyor. Apo sağ olduğu müddetçe de memleketin başına
bela, idamı da bela. Bu işte AlHM'de açılan davadan dola-
yı bekleniyor, yoksa Apo idam edilecekti, kurtulacaktık.
Apo idam edilmezse, bu madde neden konur7 Dünyanın
en medeni ülkesi ABD' de idam var. Apo idam edilmeli, ay-
nı gün idam cezası kaldırılmalı."
Cevdet Akçalı: O Günkü Şartlarda
Mütalaa Etmek lazım ...
Cevdet Akçalı da üç gencin idamına "evet" diyen mil-
letvekilleri arasında yer alıyor. Yirmi beş yıldır Avrupa
Konseyi içinde çeşitli görevlerde bulunan ve son dönemde
DYP"de politika yapan Akçalı, idamlarla ılgıli tartışmaları
anımsatıp "pişman oldunuz mu" diye sorduğumuzda şu
yanıtı veriyor:

"Adli hata yapılmışsa, bunun mesuliyeti adliyeye aittir,


Meclis'e ait değildir. Meclis'in fonksiyonu bunun doğru
olup olmadığını tasdik değildir, infaza müsaade etmektir.
Pişmanlık duyup duymamak bir şey ifade etmez. Velev ki,
duyduk diyelim, ya da velev ki, duymadık diyelim, bunla-
rı memleketin o günkü şartlarında mütalaa etmek lazım.
Siyasetçiler, yanlış yaptık dememeli. Siyasetçiler esas itiba-
rıyla mademki bu karan verdiler, o günün şartlarında öyc
leydi, demeleri lazım. Ben filan işe taraftar değildim, diye
siyasi mesuliyetten kaçınmak fevkalade yanlıştır. Pişman­
lık duymak suretiyle tekrar geri mi getireceğiz, o şartları
tekrar geri mi getireceğiz?"
Akçalı, idam cezasının "ibret olması, ıslah etmek ve
mağduru tatmin etmek" amaçlarına dayandığını vurgular-
ken, "!dam cezası uygulandığı zaman mağduru tatmin edi-
yorsunuz ve caydırıcı oluyor, ama ıslah edilmesi söz konu-
su olmuyor. !dam kalksın diyenlerin bir tezi var. !dam ce-
zası yerine ağırlaştırılmış müebbet getirelim, bu idamdan
daha ağırdır, her gün ölür. Cezanın gayesi işkence yapmak
değildir ki, bu tezi kabul edelim" görüşünü dile getiriyor.
"!dam cezalarını Meclis tasdik etmiyor. Meclis, idam ceza-
!arının infazına müsaade ediyor" diyen Akçalı, bu konuda-
ki görüşlerini şöyle özetledi:
"197l'de muhtıra verildi. Bu muhtıradan sonra Avrupa
Konseyi'nde bir rapor hazırlandı. Bu raporda, Türkiye
idam cezasını kaldırmadıkça üyeliği askıya alınsın, deni-
yordu. O yıllarda Avrupa Konseyi üyelerinden 13 tanesin-
de idam cezası vardı. Türkiye'de askeri idare büyük bir
tepki gösterdi. Neredeyse Türkiye ile Avrupa Konseyi iliş­
kileri kopacaktı. O zaman çok uğraştık, böyle bir istek
muhtıra alnuş bir hükümetten istenemez, dedik idam ce-
zasının tartışılmasının şanssızlığı Apo ile ilgilendirilmiş ol-
ması ve iç politika malzemesi yapılmış olmasıdır. Bunlar,
meselenin hallini güçleştiriyor. Aslınd~, Meclis şu kadar
zamanda idamın infazına müsaade etmezse, bu cezalar şu­
na dönüşür, diye bir düzenleme yapmak lazım."
Akçalı, "Öcalan asılsın, sonra idam kalksın" görüşüne
katılmıyor. "Apo'yu ayırmak mümkün değil. Türkiye'de
idam kararı infaz edilecekse, bütün kararlar için aynı ol-
ması lazım. Yoksa birini asalım, diğerlerini bırakalım gibi
bir mantık yanlış olur" diyor.

Oğuz Aygün: Deniz Film Artisti Gibiydi,


İnsanın İçi Sızlıyor
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ölüm cezasına onay ve-
renler arasında yer alan ve o günlerde AP sıralarında otu-
ran Oğuz Aygün, ölüm cezasının kaldırıldığı TBMM' de bu
kez DSP sıralarında oturuyordu. Aygün, o günleri şöyle
anlatıyor:
"Deniz Gezmiş yakışıklı bir adamdı, film artisti gibi, in-
sanın içi sızlıyor. Belki ben de üzülmüşümdür, benim de
gözlerim dolmuştur, keşke olmasaydı diye. Ama Deniz
Gezmiş, arkadaşlannın lideri durumundaydı, fizik yapısı,
durumu, inatçılığı ve iddialarıyla. Son dakikaya kadar ka-
pıldığı yoldan en ufak bir sapma göstermeden Türkiye
Cumhurıyeti'ne meydan okudu. O bir şeye inanmıştı; ken-

disinin ideolojisine, felsefesine kendisini kaptırdığı merci-


ler tarafından kurtarılacağına inanmıştı, idam sehpasının
önüne gidene kadar, aynı şeyleri söyledi. O gün ona idam
cezası verdik, o kararda benim de parmağım kalkmıştır. O
gün verdiğim karardan bugün pişman değilim, ama üzü-
lüyorum, bunlar olmamalı. Biliyorsunuz hakimler idam
kararı verince kalemlerini kırarlar. Bu da aynıdır. Siz par-

mağınızı kaldırırsınız, oyunuzu verirsiniz, idam edilsin,


dersiniz, ama içiniz burulur, ıstırap duyarsınız."
12 Mart döneminde Türkiye'nin aylarca "Deniz Gezmiş
ve arkadaşlarıyla yatıp kalktığını" vurgulayan Aygün, söz-
lerini şöyle sürdürüyor:
'Tıpkı yakın bir tarihte Apo hadiseleriyle yatıp kalktığı­
mız gibi. Şimdi devlete meydan okuyan adamı asmayalım
mı? Çok inada getirdiler. Parlamentolarda bir de parti disip-
lini var. Ben o zaman AP'liydim. O kararlar bizim grupları­
mızda müzakere de edilmedi. Yani asılsın, asılmasın konu-
su maalesef bizim grubumuzda müzakere edilmedi. Ama
şimdi yalan mı söyleyeyim, o zaman itirazımız yoktu. Hiç
kimse kaçmasın, erkekçe söylesin. O günkü atmosfer öyley-
di. Ya devletin prestiji sıfır olacak, ya Deniz Gezmiş asıla­
caktı. Devlet prestijini kurtarmakiçin, devletin gücünün ha-
kimiyetini zedelememek için parmağımızı kaldırdık. Her
gün bir tek adam, filmlere konu olacak kadar yakışıklı, ka-
badayı bir adam devlete meydan okuyordu. O ideolojiye ta-
viz verseydik, belki Türkiye'yi bugünlere getiremezdik."
Aygün, Yassıada mahkemelerinde "devletin fevkalade
güzide evlatlarının muhakeme edildiğini, bunun Türkiye
için zul olduğunu" söylüyor. Aygün, "O zaman Türkiye
ağlamıştır, o ağlayanlardan biri de bendim. Ama bir Al-
lah'ın kulu çıkıp 'ne yapıyorsunuz' diye sokaklarda bağıra­

mamıştır. Biz, birçok hasletleri olan bir milletiz, ama bazı


hallerde devletin yanlış da olsa yaptıklarına başkaldıracak
kadar cesur değiliz" dedi.
Aygün, 30 yıl sonra ölüm cezası hakkında ne düşünü­
yor? "Parti disiplinine inanırım. Benim partim bu kararı ver-
diği takdirde, parmağımı o karar istikametinde kullanırım.
Bu ayıp da değildir, yanlış da değildir" diyor. Aygün, Abdul-
lah Öcalan konusundaki tartışmalara da şöyle yaklaşıyor:
"Apo yakalandıktan hemen sonra idam edilseydi, hiç
kızılca kıyamet kopmazdı. Apo hakkında insani duygular-
la karar vermeye evet diyemiyorum. Yazıktır, günahtır, ha-
yır, hiç de değildir. Ama ben partimin kararlarına saygılı­

yım. On iki sene AP saflarında milletvekilliği yaptım. Par-


timin genel kararlarına uydum, bugün de uyarım. Ama
duygu ve düşüncelerimi soruyorsanız, Apo'nun idamı ge-
rekirdi. Bunda geç kaldık. Artık bu saatten sonra iyi dü-
şünmek lazım. Eğer devletin Ali menfaati Apo'yu asmak-
tan geçiyorsa, asarsınız. Yok, asılmaması gerekiyorsa, as-
mazsınız. Bakış açınız Apo'nun şahsında olmamalıdır. Apo
sıradan bir anarşisttir, bir simge değildir, ona bir değer at-
fetmiyorum."
Dönemin TBMM Başkanı Sabit Osman Avcı:
Baskı Dönemiydi
idam kararlannın çıktığı dönemin TBMM Başkanı Sabit
Osman Avcı, idamlar konusunda görüşünün değiştiğini
söylüyor. "insan haklan çok inkişaf etti. Yaşama hakkı en
tabii insan hakkıdır. Allah'ın verdiği canı almaya kimsenin
hakkı yoktur. En iyisi ağırlaştınlmış müebbet. Ölüm ceza-
ları kaldınlmalı ama affedilmemek şartıyla mübebbete çev-
rilmeli" görüşünü dile getiriyor. Avcı, TBMM Başkanı oldu-
ğu için Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı için oy kul-

lanmamış. Ancak, "TBMM Başkanı olmadığı dönemlerde de


hiçbir idama onay vermediğini" vurguluyor. Avcı, üç genç
için idam kararının onaylandığı günleri şöyle anlatıyor:
"Yoğun bir baskı atmosferi vardı. Meclis'ten idam kara-
rı çıktı. Gece rahmetli ismet Paşa telefon etti, hemen yayın­
lamayın, Anayasa Mahkemesi'nde dava açacağım, dedi. Aç-
tı da, ama daha sonra tekrar görüşüldü ve onaylandı. Mec-
lis'in bu konuları görüşmesi tartışmalıydı. Ölüm cezaları­
nınyerine getirilmesi şeklen kanun şeklinde olacak, ama
mahiyet olarak Meclis kararıdır, demişti Turan Güneş. Af
da Meclis kararıdır. Ama karar olduğu halde Anayasa Mah-
kemesi bu konulara girdi. Bağımsız yargının ölüme karar
vermesi kesin, Meclis neden buna bakar? Affedecek misin,
affetmeyecek misin, Meclis buna bakar. Ölüm cezasının ye-
rine getirilmesinin Meclis'ten sorulmasının sebebi, Meclis
diğer yetkisi affa karar verip vermeyecek mi onun içindir."
Sabit Osman Avcı, üç gencin idamı sürecinde sağ par-
tilerde "Mendereslerin intikamı alınsın" görüşünün öne
çıktığı yorumlarına katılmıyor:
"3-3 falan yoktu. Öyle olsa Talat Aydemir'inki 2'ydi ni-
ye 3 olma.dı7 intikam olsaydı o daha yakındı, onda olurdu.
Sonra idamlara karşı çıkmış görünen ismet Paşa'nın Talat
Aydemir'in idam cezası için koridordan milletvekillerini
zorla içeri soktuğunu ben bilirim. Yok, Adnan Menderes
idam edilmesin diye Çankaya'ya mektup yazmış. Ama ne-
dense infazdan sonra göndermiş. Bir mektup Pembe
Köşk'ten Çankaya'ya iki günde mi gider?"

Süleyman Demirel: O Günün Şartları


Öyle İcap Ettiriyordn
Deniz Gezmiş ve arkadaşları hakkındaki ölüm cezası­
nın görüşüldüğu dönemde AP sıralarının başında oturan
Süleyman Demirel'in siyasal çizgisi kendisini Çankaya
Köşkü'ne dek taşıdı. 1972'de idamlara "evet" diyen Demi-

rel, bu idamlann üzerinden 30 yıl geçtikten sonra artık


ölüm cezasının kaldırılması gerektigi görüşünde. De.mire!
ile 12 Mart dönemi idamlannı ve bugün ölüm cezası ko-
nusunda neler düşündüğünü konuştuk. Demirel'e sorula-
rımız ve yanıtları şöyle:
- 12 Mart döneminde idam cezalarının infazı yönünde oy
kullandınız. Bugün, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Devirler değişiyor, bundan 30 sene evvelin şartları
bugün yoktur. Başka şartlar vardır. Devirler sadece bizim
ülkemizde değişmiyor, dünyada da değişiyor. Sonra, bu-
gün dünya düne nazaran daha küçüktür, iletişim, ulaşım
devrimi dünyayı küçültmüştür ve dünyadaki siyasi olaylar
birtakım korkuları, kaygıları ortadan kaldırmıştır. Devlet
çapında olan ideolojik kavgalar hemen hemen son bul-
muştur. Faşizm, nasyonal sosyalizm, totaliter rejim, arka-
sından komünizm gibi toplumları zorlayan ve hürriyetçi
rejimlerle karşı karşıya olan rejimler bugün etkisini yitir-
miştir. Bunların saçtığı dehşet ortadan kalkmıştır. Bugün-
kü şartları düne götürerek düşünemezsiniz, çok yanlış
olur .. Ayrıca, Türkiye .demokratik, laik, üniter bir devlet.
Çatı bu. Demokrasinin birtakım imkanlarından yararlana-
rak üniter laik devlet zorlanmıştır. 1970'li yıllar anarşi yıl­
ları, SO'li yıların ortasından itibaren aşağı yukarı 2000'li
yıllara kadar da teröryıllarıdır. Anarşi yıllarında 6 bin va-
tandaşımız hayatını kaybetmiştir. Terör yıllarında 40 bin
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Suikastlar, sabotajlar,
her çeşit vahşet cereyan etmiştir. Şimdi bunların cereyan
ettiği bir Türkiye ile etmediği bir Türkiye farklıdır.
- Bugün ölüm cezasının kalkmasından yanasınız ..
- Bir defa l 984'ten bu yana Türkiye ölüm cezalarını in-
faz etmiyor. Sanıyorum 125 tane dosya var. Bunları pek
edecek hali de yok. Bu zamana kadar etmediğine göre, bu-
günkü dünya şartlarında bunları infaz etmeye kalkarsa
çok büyük patırtıya sebep olur. Şimdi, ceza intikam hissi
için verilmez, iki sebebi vardır cezanın, kişiyi ıslah edip
topluma döndürme. Cezanın fonksiyonu odur. !kincisi,
müessir ibret fonksiyonları vardır. idam cezasına geldiği­
niz zaman, uygar dünya tüme yakınıyla idamı ceza olmak-
tan çıkarıyor. Çünkü bu geri dönüşü olmadığı için inıi­
kamdır, deniyor. Yani hukukun temel prensibine ters gö-
rüyor. idam ceza olmaktan çıkınca tabii bunun arkasında
insan hakları beyannamesindeki kişinin yaşam hakkı en
başta geliyor. Yaşam hakkını insanların almaması gerekti-
ği kanaati var. Adam başkasının yaşam hakkını almış, ta-

mam, ama toplum onun yaşam hakkını alırsa o da gene in-


tikam gibi oluyor. Benim bakışım, uygar dünya idamı ce-
za olmaktan çıkarmıştır. Türkiye de bu dünyanın içinde
yaşıyor. Bugünkü küçülen dünya evrensel hukuka da git-

miştir. Bu, uluslararası hukuktan farklıdır. Evrensel hu-


kuk dini, dili, ırkına bakılmaksızın bütün insanlar hakkın­
dadır. Ben insanlarıma istediğim muameleyi yapanın, size
ne diyemezsiniz. Böyle bir dünyada idam cezasının kaldı­
rılması doğaldır.
- Türkiye'de bugün ölüm cezası Abdullah ôcalan bağlan­
tılı olarak tartışılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

- O iş
ayn. Burada istisnalar koyuyorlar. Konsun mu
konmasın mı, savaş esnasında ihanet ya da ülkesi aleyhin-
de büyük suç işlerse gibi daha çok savaşa dönük şeyler.
Hiç istisna olmasın, diyenler var. Bu, evrensel hukukun
bir parçası.haline gelmiş sayılabilir. Türkiye de idam ceza-
sını kaldırıyor zaten, kanun Meclis'te. Terörde ne yapacak
onu Meclis'te göreceğiz. O istisna olayını tartışacak, öyle
görünüyor. Geçmişe gelince, geçmişte o günkü şartlar içe-
risinde Meclisler o kararları almıştır. O şartlar yeniden gel-
se, Meclisler gene o kararları alır mı' Alır.

"6 Bin Genç Hiç Uğruna Gitti"


- Cumhurbaşkanlığınız döneminde açık bir demeç ver-
mediniz ama "30 yıl bunun etkisini silemedik. Gençler bir hiç
uğruna gitti ... " diye bir değerlendirme yaptığınız yazıldı ..
- Doğru. Gençler hiç uğruna gitti, doğrudur. 6 bin tane
genç insan öldü.
- D,eniz Gezmiş ve arhad~larını kastetmediniz mi?
- Hayır, hayır. Zaten o kimseler de anarşi azmasın, da-
ha çok kişinin hayatına mal olmasın diye ... Kanun yapıcı­
sı, yasama organı, o gün Türkiye'yi yönetenler öyle geldi.
O günleri unutmamak lazım, zaten Türkiye'deki rejim de
o zaman olağanüstü bir rejimdir. Parlamento aşılmıştır,
muhtıra ortaya çıkmıştır. insani tarafını düşündüğünüz
zaman, insani tarafı binaenaleyh kimsenin karıncanın in-
cinmesine razı olmayız. Fakat bir olay var. Hikmet-i idare
devletin bekası gibi kavramlar bizim geleneklerimizde var-
dır. Padişahlar kardeşlerini, çocuklarını astırmıştır.
- Pek gunır duyulacak bir gelenek değil herhalde ..
- Ama de facto. Kanuni Sultan Süleyman oğlu Musta-
48 fa'yı boğdururken herhalde severek yapmadı, isteyerek
yapmadı. Ama yaptı.

"Menderes'i Astıran O Çocuklar Değildi ki..."


- Sizin siyasal çizginiz bir başbakanını, iki bakanını idam
sehpalarında kaybetti. Sonra, 12 Mart döneminde üç gencin
idamına onay verdiniz Bu bir çelişki değil mi?
- Hayır. Çünkü biz parlamento üyesiyiz. Bizim teker te- ·
ker yapacağımız işler kendimizi şu veya bu biçimde izam
edebilir. Ama o günkü şartlarda parlamentonun Türki-
ye'deki düzeni ayakta tutabilmesi gibi çok önemli bir olay-
dır ve tabii ki nihayet bir parlamento şöyle karar verir,
böyle karar verir. Parlamento 1972'de öyle karar vermişse,
onun teker teker üyelerini bugün suçlu tutmak fevkalade
yanlıştır. O günün şartları onu gerektirmiştir.
- Menderes ve iki bakanına karşılık Deniz Gezmiş ve iki
arkadaşının asıldığı, o dönem "3-3" diye intikam çağrıları
yapıldığı anlatılıyor. Bir intikam duygusu var mıydı?
- Hiçbir alakası yok Orta yerde işledikleri suçlar var.
Mahkemeden geçmiş, mahkeme karar vermiş. Niye
onunla sınırlı tutulmuyor da, intikam düşünülüyor. Aslın­
da rahmetli Adnan Menderes'i, Fatih Rüştü Zorlu'yu, Ha-
san Polatkan'ı asan, astıran o çocuklar değil ki. Onlar asıl­
dığında o çocuklar daha ancak ilkokula falan gidiyordu. O
günün şartlan, günün şartlan dışına hiç çıkmamak lazım.
Anarşiye giden Türkiye'de devleti o gün idare edenlerin
devleti ayakta tutabilmek için mahkemesiyle, idaresiyle
her şeyiyle başvurdukları bir tedbirdir.
Hep aynı şeyleri söyleyecek idiysek siz o.zaman değişi­
mi, dönüşümü dikkate almıyorsunuz demektir. 30'lu 40'lı
yıllar aynı değildir. 20'li yıllar da aynı değildir. Türkiye' de
hükümetlerin istemesiyle, parlamentoların istemesiyle in-
san asmazlar. Eğer kişinin mahkemeye bir diyeceği varsa,
adli hata olmuştur falan diye, o ayrı mesele. Sizin önüme
getirdiğiniz mesele, Meclis bunu niye tasdik etti, o günün
şartları öyle icap ettiriyordu.

"1972'de Yapılan İş Millet Adına Olmuştur"


- Ölüm cezalarının infazları askeri darbe, dönemlerinde
artıyor ... Olağan dönemlerde pek infaz gerçekleştirilmiyor ...
- Türkiye'de böyle dönemleri tam demokrasi dönemle-
ri saymak da ö kadar kolay değil. 60 ihtilali, 12 Mart dar-
besi, arkasından 80 darbesi. Yani çok partiye geçişte birta-
kım arızalar olmuştur. Türkiye'de çok partili demokrasiyi
değerlendirirken bunun şahsına münhasır bir olay oldu-
ğunu çok iyi değerlendirmek lazım. Elli senede çok parti-
li demokrasiyi yerleştirmek o kadar kolay değil. Hele bi-
zim gibi 624 senelik otoriter idareden çıkan ve ümmetten
millete geçen bir ülkede bu pek kolay değil. Ama özel su-
alinize gelelim; o günün şartları öyle icap etmiştir, öyle ya-
pılmıştır. Bugün bunun ötesinde bir mülahaza yapılmıştır.

- Olüm cezalarının TBMM'ye getirilmesi de tartışma ko-


nusu. Bazı milletvekilleri son sözü cumhurbaşkanının söyle-
mesi gerektiğini söylüyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Şu anda zaten idamı kaldırıyorsunuz. istisnalar için
de bence Meclis'e gelmesi lazımdır. Suçlamak gerekiyorsa
o zaman birilerini suçlarsınız. Bir kişi bu kadar ağır bir yü-
kü kaldıramaz. istisnaları dahi olsa bir kişinin üzerine o
50 yükü bırakmamak lazımdır. Milletin hür iradesiyle seçilen
her Meclis millet adına iş görür. 1972'de yapılan iş de mil-
let adına görülmüştür.
- Size göre ölüm cezası tamamen kaldırılmalı mı, yoksa
istisnalar olmalı mı?
- Olmalı. Terörden bu kadar sıkıntı çekmiş bir ülkede
olmalı. Bu istisnaları dahi Meclis şöyle veya böyle hallede-
bilir. Türkiye teröre hiç açık kapı bırakmamalı.
- Olüm cezasının kaldırılması konusunda görüş belirten-
lerden bazıları "Once Ocalan 'ı asalım, sonra kaldıralım"
diyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Türkiye AB'ye girmeye çalışıyor. AB'ye girmenin şart­
larından birisi de AB'nin kurumlarıyla uyum içinde ol-
maktır. AB'nin müktesebat dediği dokümanlar var, onlara
uymak Evrensel hukuku kabul ederseniz çağdaş olursu-
nuz. Şimdi AlHM Avrupa kurumlarından biridir ve önem-
lidir. Türkiye bunu kabul etmiştir. Şimdi bu hadise de bu
mahkemeye gitmiştir. Bu mahkeme karar verecektir. Eger
Türkiye mahkemenin vereceği karan hiçe sayacaksa, bu
takdirde Türkiye'nin bir idam cezasının infazından öteye
Avrupa'yla münasebetlerini tanzimde sıkıntısı olacaktır.
- Merkez sağdaki siyasetçiler bu konuda biraz da seçmene
mesaj niteliğinde görüş belirtiyor...
- Tabii günlük politikalarla insanların hareket etmesi
doğal. Aslında çok düşünülecek, taşınılacak bir konudur.
Altı bin şehit vardır, beş bine yakın da vatandaş var. Bu şe­
hitler ülkenin her köşesinde. Bu şehitlerin aziz hatırası
milletin gönlündedir. Yalnız bunu yapanlara ne yapmak
lazımdır meselesini o aziz hatırayı dikkate almadan bir ne-

ticeye bağlayamazsınız, işin bir tarafı o, öbür tarafı da ül-


kenin gelecekteki menfaatleri fevkalade önemli. Gelecek-
teki menfaatlerinin en başında Türkiye'nin birligini muha-
fazası gelir. Türkiye'nin iç huzurunun muhafazasıdır. Tür-
kiye öyle bir meseleyle karşı karşıya ki, parlamentosu, ka-
muoyu, bütün fertleri vicdanlarını, akıllarını, ıstıraplarını,
üzüntülerini beraberce ortaya koyup muhakeme yapmak
durumundadır. Kamu vicdanı dediğim olay bu. Yalnız bu-
nun Avrupa ucu olmasa belki meseleyi düşünmek biraz
daha kolay olur. Ama Avrupa ucunu düşünmeden Türki-
ye'nin hareket etmesinin Türkiye'nin yararına olmayacağı
kanısındayım.
2. Bölüm

YENİDEN DARAGAÇLARI KURULUYOR:


12 EYLÜL İDAMLARI
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra bir kez daha
darağaçlarıkuruldu. Binlerce kişi için idam istendi, askeri
mahkemeler 500'ü aşkın kişi için idam kararı verdi. Önce,
Milli Güvenlik Konseyi onayıyla idamlar gerçekleştirildi.
25 Ekim 198l'den 14 Ekim 1983'e dek 41 idam cezası da
Danışma Meclisi tarafından onaylandı. Kemal Özdemir ve
Mehmet Ali Ağca firar ettiklerinden, Hasan Karaköse dece-
zaevinde öldüğünden üç idam cezası infaz edilemedi. Da-
nışma Meclisi'nde idam dosyalarıyla ilgili görüşmeler çok

kısasürüyor,-Adalet Komisyonu raporu okunduktan sonra


hemen oylamaya geçiliyordu. Bir insanın yaşamıyla ilgili
kararlar çoğu kez 5- 10 dakika içinde veriliyor ve bu dosya-
larla ilgili son sözü de Milli Güvenlik Konseyi söylüyordu..
Siyaset suskundu, siyasetçi suskundu. Asker konuşu­
yordu. Milli Güvenlik Konseyi lideri Kenan Evren, meydan-
larda "Asmayıp da besleyelim mi" diye nutuklar atıyordu.
Bu nutukların ardından Danışma Meclisi'ne gelen idamlar
da onaylanıyordu. Evren, ölüm cezasına yaklaşımını ortaya
koydugu o ünlü konuşmasında şunum söylüyordu:
(. .) Dün gece Şemdinli civarında yine böyle bir olay ol-
du. Aranan anarşistlerden bazıları, gece vakti, vazifeden
dönen bir askeri araca ateş ediyorlar ve bir subayımızla bir
erimizi şehit ediyorlar. Şimdi ben bunu yakaladıktan sone
ra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeye-
ceğim. Ömür boyu ona bakacağım. Bu vatan için kanını
akıtan bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben seneler-
ce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?"
Bu yaklaşım, özellikle askeri darbe dönemlerinde ege-
men oldu. Sivil yönetimlerin işbaşında olduğu dönemler-
de infaz gerçekleştirilmedi. Bülent Tanör'ü.n "Türkiye'de
insan Hakları Sorunu" kitabındaki verilere göre, "sivil yıl­
ların infaz ortalaması yaklaşık olarak 2, askeri yılların ise
13,5." Sivil yönetimler işbaşındayken de yasalara göre
idam cezaları verildi, ancak dosyalar bekletildi, infazlar
gerçekleşmedi. Askeri dönemlerde ise, bekletilen dosyalar
işleme kondu, infazlar gerçekleştirildi.

12 Eylül Döneminde 50 Kişi Asıldı


12 Eylül l 980'den, son idamın gerçekleştirildiği 6 Ka-
sım 1983 seçimlerine dek toplam 48 kişi asılarak idam
edildi. Seçimlerden sonra da iki kişi idam edildi. 12 Eylül
idamlarının dökümü. şöyle:
Milli Güvenlik Konseyi Dönemi (12 Eylül 1980-25
Ekim 1981): Mustafa Pehlivanoğlu, Necdet Adalı, Serdar
Soyergin, Erdal Eren, Cevdet Karakaş, Veysel Güney, Ah-
met Saner, Kadir Tandoğan, Mustafa Özenç, ismet Şahin.
(idam cezaları onaylanan Kemal Ergin ve !sa Armağan fi-
rar ettiğinden, Recep Sanaslan da çatışmada öldürüldü-
ğünden cezaları infaz edilemedi.)

Danışma Meclisi Dönemi


(25 Ekim 1981-14 Ekim 1983)
Bu dönemde 41 idam cezası onaylandı. Kemal Özde-
mir ve Mehmet Ali Ağca firar ettiğinden, Hasan Karaköse
de cezaevinde öldüğünden bu cezalar infaz edilemedi.
Adli hükümlüler: Sabri Altay, Şehabettin Ovalı, Ednan
Kavaklı, Veli Acar, Eşref Özcan, Kazım Ergun, Muzaffer
Öner, Fevzi Uyguntürk, Adem Özkan, Osman Demiroglu,
Hüseyin Çaylı, Mehmet Uluğbay, Duran Bircan, Rıdvan
Karaköse, Cavit Karaköse, Süleyman Karaköse, Fatih La-
çinligil, Fayik Görünmez, Mustafa Başaran, Hüseyin Üye,
Şener Yiğit, Cafer Aksu, Abdülaziz Kılıç.
Politik hükümlüler: Seyit Konuk, Ethem Coşkun, Ne-
cati Vardar, Fikri Ankan, Cengiz Baktemur, Ali Bülent Or-
kan, Ali Aktaş, Ömer Yazgan, Memet Kambur, Ramazan
Yukangöz, Erdoğan Yazgan, Ahmet Kerse, Levon Ekmek-
çiyan, Selçuk Duracık, Halil Esandağ.
TBMM dönemi: (6 Kasım 1983 sonrası) llyas Has, Hı­
dır Aslan.

Danışma Meclisi'nden
İdamlara Sadece 2 Hayır
Mehmet Ali Ağca'nın idamı oylamasında sadece bir tek
"hayır" oyu çıkarken, Danışma Meclisi'ne gelen diğer idam
tasarılarında "hayır" oyu ikiye yükseliyordu. Kamer
Genç'le birlikte Ertuğrul Alatlı da idamlara karşı oy kulla-
nıyordu. Adalet Komisyonu üyesi Serda Kurtoğlu ise çe-
kimser kalıyordu. Kurtoğlu, ülkücü Fikri Arıkan ile Kemal
Özdemir hakkındaki ölüm cezaları konusundaki komis-
yon raporuna yazdığı çekimserlik oy gerekçesinde şu gö-
rüşleri dile getiriyordu:
"Suç sebebi ne olursa olsun, işlenen suç toplum için ne
derece zararlı olursa olsun, ölüm cezasının yerine getiril-
mesinde suçluyu ıslah amacı yoktur. Ölüm cezasının yeri-
ne getirilmesi suçlu için gerçekte ceza infazı anlamını taşı­
maz. Zira infaz ile suçlunun vücudu ortadan kalkmakta-
dır. Suçlu gerçekte cezasız bırakılmaktadır. Ölüm cezası­
nın infaz edilmemesi suçlunun cezasının affı anlai:nmı ta-
şımaz. O, daima ölüm cezası mahkümudur. Hayatını ceza-
evinde bitirmek zorundadır. Bu, işlediği suçun ağırlığına
denk bir cezadır. Ölüm cezası mahkumunu hayatının so-
nuna kadar cemiyetten tecrit etmek cezadan beklenen iç-
timai faydayı sağlar. Ölüm cezası yerine getirilirse, insan
eliyle insan hayatına, suçun işlenmesinden çok sonra son
verilmesi nedeniyle, mahşeri vicdanda bir huzursuzluk
doğar ve infazdan itibaren geçen zaman süresince bu vic-
dan huzursuzluğu gelişir, merhamete, acımaya dönüşür.
Bu yönden de ölüm cezasını yerine getirmekte yarar yok:
tur." Kurtoğlu, "Danışma Meclisi ve Milli Güvenlik Konse-
yi'ni oylarında vicdanlarıyla baş başa bırakabilmek için çe-
kimser oy kullanmakta fayda mülahaza ettiğini" sözlerine
ekliyordu. Şerafettin Yarkın da, çekimserlik gerekçesinde
ilke olarak ölüm cezalarına karşı olduğunu vurguluyordu.
Üyeler zaman zaman da çelişkili tavırlar sergiliyordu.
Danışma Meclisi üyelerinden Beşir Hamitoğulları bazı
ölüm cezalarına kabul oyu verirken, bazı oylamalara katıl­
mıyordu. Hamitoğulları, 16 Aralık 1982 tarihinde Ahmet
Kerse hakkındaki rapora yazdığı karşı oy gerekçesinde şu
görüşleri dile getiriyordu:
"insancı ve uygar toplumlarda cezanın iki temel işlevi
bulunmaktadır: Suç işleyen kişinin ıslahı, suç işlemeye yat-

kın kişileri bu fiillerden caydırmak. Ölüm cezasının yerine


getirilmesi, düşünceme göre bu iki işlevi de yerine getirme-
mektedir. Ölüm mahkümlamiın yaşadıkları sürece hiçbir
aftan yararlandırmadan cezalarını çekmelerinin daha etkin
olduğuna kainiyim. Türkiye'de milli vicdanın idamı onay-
lamadığı kanısındayım. Ayrıca manevi inançlarım, Allah'ın
verdiği canın sadece ve yalnızca Allah tarafından alınabile­
ceği yönündedir. Can veremeyenlerin can almaya hakları
olamayacağı inancındayım. insanın idamı yerine daha et-
kin yöntem ve infaz biçimleri olduğu kanısındayım."

Danışma Meclisi'nde idamlara "Evet" Diyenler


Danışma Meclisi döneminde idamlar büyük bir çoğun­

lukla kabul edildi. Bunlardan birinin oylama sonuçlarını


örnek olarak aktarıyoruz. Ankara Bağcılar mahallesindeki
karşıt görüşten iki kişiyi silahlı sorguya çekip, öldürdükle-
ri gerekçesiyle ölüm cezasına çarptırılan ülkücü Fikri Arı­
kan ile Kemal Özdemir'in ölüm cezasının onaylanmasına
ilişkin tasarının 10 Mart 1982 tarihinde yapılan oylama-
sında kullanılan oylar şöyle:

Üye sayısı: 160


Kabul edenler: 123
Reddedenler: 2
Çekimserler: 3
Oylamaya katılmayanlar: 32

Kabul edenler: Hamdi Açan, Halil Akaydın, Mehmet


Akdemir, Eşref Akıncı, Mahmut Akkılıç, Alaeddin Aksoy,
Şener Akyol, Orhan Aldıkaçtı, Tevfik Fikret Alpaslan, Ali
Nejat Alpat, Mustafa Alpdündar, Yavuz Altop, Hikmet Al-
tuğ,lsmail Arar, Aydemir Aşkın, Yıldırım Avcı, Ethem
Ayan, Nurettin Ayanoğlu, İmren Aykut, Fuat Azgur, Rem-
zi Banaz, lbrahim Barangil, Şükrü Başbuğ, Recai Baturalp,
Rıfat Beyazıt, Muhsin Zekai Bayer, Erdoğan Bayık, Orhan
Baysal, M. Nedim Bilgiç, Mahir Canova, Orhan Civelek,
Zeki Çakmakçı, Cemil Çakmaklı, Bekir Sami Daçe, Kemal
Dal, İsmail Hakkı Demirel, Ali Dikmen, Ahmet Senvar Do-
gu, Muzaffer Ender, A. Nedim Eray, Sadi Erdem, Feridun
Ergin, Akıf Erginay, Hamza Ernğlu, Siyami Frsek, Adnan
Ersöz, Halil Ertem, Azmi Eryılmaz, Halil Evliya, Feyzi Fey-
zioğlu, Ayhan Fırat, Halil Gelendost, Abdurrahman Ali
Girmen, Abbas Gökçe, Ihsan Göksel, İbrahim Göktepe,
Abdullah Pulat Gözübüyük, S. Feridun Güray, 1. Doğan
Gürbüz, Özer Gürbüz, Halil Erdoğan Gürel, Turhan Gü-
ven, Mehmet Hazer, Ali Mazhar Haznedar, Rafet Ibrahi-
moğlu, Mehmet Kanat, Selçuk Kantarcıoğlu, Rahmi Kara-
hasanoğlu, Halil lbrahim Kara!, Cevdet Karslı, M. Mümin

Kavalah, Süleyınan Sım Kırcalı, M. Utkan Kocatürk, Meh-


met Velid Koran, Nihat Kubilay, Turgut Kunter, A. Fehmi
Kuzuoğlu, Recep Meriç, Avni Müftüoğlu, Necmettin Nar-
lıoğlu, R. Adli Onmuş, Turgut Oral, Adnan üre!, Feridun
Şakir Öğünç, Ertuğrul Zekai Ökte, Nazmi Önder, Teoman
Özalp, Salih Necdet Özdoğan, Hamdi Özer, Nuri Özgö-
ker, Zeki Özkaya, M. Yılmaz Özman, Fahri Öztürk, Kazım
Öztürk, Mehmet Pamak, Evliya Parlak, Atalay Peköz, Hil-
mi Sabuncu, Muzaffer Sağışman, Ahmet Samsunlu, M. Ta-
lat Saraçoğlu, Paşa Sanoğlu, Ahmet Sarp, Hayrullah Seç-
kin, Dündar Soyer, A. Lami Süngü, A. Avni Şahin, İsmail
Şengün, lbrahim Şenocak, Ragıp Tartan, M. Ali Öztürk
Tekeli, Cavidan Tercan, Tandoğan Tokgöz, Şadan Tuzcu,
Bekir Tünay, M. Fevzi Uyguner, Bahtiyar Uzunoğlu, !sa
Varda], Osman Yavuz, Muammer Yazar, Zeki Yıldırım, Fu-
at Yılmaz, Namık Kemal Yolga.

Reddedenler: Ertuğrul Alatlı, Kamer Genç.

Çekimserler: Serda Kurtoğlu, Lütfullah Tosyalı, Türe


Tunçbay.

Oylamaya katılmayanlar:
Mehmet Aydar, Mustafa A.
Aysan, Necip Bilge, Abdülbaki Cebeci, Ender Ciner, A.
Güngör Çakmakçı, Vehbi Muhlis Dabakoğlu, Fikri Dev-
rimsel, Recai Dinçer, Abdülkadir Erener, Necdet Gebeloğ­
lu, Feyyaz Gölcüklü, Hayati Gürtan, Vahap Güvenç, Beşir
Hamitoğullan, Sadi Irmak (Başkan), A. Asım iğneciler, Sa-

lih İnal,
Fenni lslimyeli (Başkan vekili), M. Vefik Kitapçı­
gil(Başkanvekili), Enis Muratoğlu, Tülay Öney, Nermin
Öztuş, Turgut Tan, Aydın Tuğ, Cahit Tutum, Hidayet
Uğur, Şerafettin Yarkın, Turgut Yeğenağa, Abdurrahman
Yılmaz, Mustafa Yücel Halit Zarbun.
Danışma Meclisi'ne Gelen tik İdam:
Mehmet Ali Ağca Dosyası
Takvimler 3 Mart 1982 tarihini gösterirken Danışma
Meclisi'nin önüne ilk idam dosyası geldi. Mehmet Ali Ağca
Hakkındaki Ölüm Cezasının Yerine Getirilmesine Dair Ka-
nun Tasansı görüşmeleri sırasında infaza onay verilmesi yö-
nünde görüşler dile getirildi. Danışma Meclisi üyelerinden
Tevfik Fikret Alpaslan, idam cezası yanlısı bazı düşünürler­
den alıntılar yaparken, konuşmasını şöyle bağlıyordu:
"ideolojik nedenlerle çoğu kez hiç tanımadığı kişileri
hunharca öldüren anarşistler hakkında devletin, kendi
ideolojileri için yıkılmasını amaçlayan ve bu nedenle her
yönelimi mu balı gören teröristler hakkında kanunlardaki
müeyyideleri uygulamamak devletin varlığı ve bekasıyla
bağdaştırılamaz. Mevcut kanunların uygulanmaması, ka-
nunsuzluktan daha kötü bir sonuç doğurur ve devletin ac-
zi anlanuna gelir. Bunu da acı acı anladık."
Halil Gelendost, "Doğuştan suçlu tipli bu cani, Türki-
ye'ye iade edildiği ve cezasının uygulanmasına yüce Mec-
lis ve konseyce karar verildiği takdirde Cezası infaz edile-
cektir" diyordu, Ihsan Göksel bir çekimser oy gerekçesin-
deki ifadelere "Hukukun vahşi hayvanlara tatbik edilip
edilmeyeceğini bilmiyordum, yeni öğrendim" diye tepki

gösteriyordu. Göksel'in idam cezalarının infazı konusunda


en ufak bir kuşkusu yoktu:
"Bizim namus anlayışımız, din anlayışımız, milliyet an-
layışımız, devlet anlayışımız diğer devletlerinkinin aynı de-
ğildir. Biz Türküz, onlar Türkten gayri kişilerdir. Binaena-
leyh, bizim kanunlarımızın, bizim anlayışımıza uygun ol-
masmda büyük yararlar vardır. Bizim kanunlarımıza göre,
meşru müdafaa dışında eğer çok hafifletici sebepler yoksa

taammüden öldürmeler, cinayetler ve devlete karşı işlen­


miş büyük suçlar ölüm cezasıyla cezalandırılır. Ocakları
söndürülmüşlerin, canından olmuşların bedelinin öden-
mesinde mutlaka ve mutlaka lüzum vardır. (... ) Bilelim ki,
bilhassa anarşi ve terör ve ideoloji maksadıyla yapılan cina-
yetler hiçbir zaman bir adi cinayetle kıyaslanamaz, çünkü
onun altında yatan öldürülen kişi değil, öldürülmek iste-
nen Türk devletidir. Binaenaleyh, bu gibi anarşi durumu
ideolojik maksatlarla ölüme mahkum edilmiş olanların
ölüm cezalarının başka bir şekle tahvili ileride Türkiye'nin
başına gelecek birçok felaketlerin sebebi olacaktır. Çünkü
bunların hem belki de hapsedildikleri hapishanenin içinde,
hem bizim yurdumuzun içinde yandaşları vardır ve bunlar
onları kurtarmaya çalışacaklardır. Bunlara ilaveten yurtdı­
şında bunları koruyanlar ve kollayanlar vardır (... ) Haksız
yere cinayet işleyenlerin, eğer çok hafifletici sebepleri ol-
mazsa, bilhassa devlete karşı cinayet işlemiş olanların ceza-
larını çekmesini canı gönülden isliyorum."

Bu konuşmalar sonunda oylama yapıldı ve 131 üyenin


kabul oyuna karşılık sadece Kamer Genç, idam cezasının
infaz edilmesine "hayır" dedi. Serda Kurtoğlu, Nerınin Öz-
tuş, Lütfullah Tosyalı, Türe Tunçbay ve Şerafettin Yarkın
ise çekimser kaldı.

Kamer Genç: Karım, "O Akılsız Kim" Dedi


Kamer Genç, o baskı döneminde yalnız kalmayı göze
alarak hep idam cezalarına karşı çıktı, ilk idam dosyası
TBMM'ye geldiğinde önce kafası biraz karışıktı, ama sonuç
değişmedi. Genç o günleri şöyle anlatıyor:
"Terör atmosferi vardı. O günlerde generaller çıktı, çok
ağır laflar söyledi. Ben aslında tereddüt içindeydim. Meh-
met Ali Ağca malum kişi, faşist bir adam. Biz sosyal demok-
rat insanlanz. Ancak tehdit havasında konuşmalar olunca,
ilkeler adına ben de çıktım, ret oyu verdim Danışma Mec-
lisi'nde çıkıp tek başıma ret oyu kullanınca millet bana se-
lam vermedi. Oylamanın olduğu gün akşamüzeri hanımla
bir kokteyle gidecektik. Hanımla oyum hakkında konuşma­
mıştım. Arabada giderken radyo 19.00 haberlerini verdi, bir
üye karşı oy kullandı, diye. Hanım, 'O akılsız kim' dedi. O
da çok huzursuzdu. !dam cezasına karşıyım. Bu ceza kaldı­
rılmalıdır. 12 Eylül sonrasında çok zor günler yaşandı, gen-
cecik çocukları, Erdal Eren'i yaşı tutmadığı halde astılar."
Baskı dönemlerinde idam cezalarına karşı çıkan ve o
günleri anlatırken "sosyal demokrat"lığına vurgu yapan Ka-
mer Genç, yıllar sonra ölüm cezasının kaldırıldığı TBMM.de
bu kez DYP sıralarında oturuyordu. MHP'nin seçim mey-
danlarında "Abdullah ôca!an'ı ipten kurtardılar" propagan-
dasına hazırlanmasından çekinen DYP'liler köşeye sıkışmış­
tı. Ve Kamer Genç ölüm cezasının kaldınlmasına "evet" de-
meyenler arasında yer aldı, oylamaya katılmadı.

Turhan Güven: Yargı Kararını


Meclis Niye Tartışıyor?
Aynı
oylamada, kabul oyu kullananlardan Turhan Gü-
ven, 20 yıl sonra TBMM'de DYP sıralarında Kamer Genç
ile aynı sıralarda oturmaya başladı. Turhan Güven, ölüm
cezaları konusunda ne düşündüğünü sorduğumuzda şun­
ları söyledi:
"Tabii bu aslında gayri insani bir düzenleme gibi görü-
nüyor. Bir insanın canını veren kişi canını almalıdır, denir
inanç varsa. Bir başkasının canını alınası keyfiyeti olma-
malı. Ama işe bir de sanık bakımından bakmak lazım. Ye-
di kişiyi öldürmüş kişiye ne ceza verilecek? Suçla ceza ara-
sında bir denge kurmak lazım. O zaman ölüm cezası ge-
çerli olur. Türkiye için henüz ölüm cezasını kaldırma za-
manı gelmedi. Siyasi suçlarda kaldırmayı düşünmek lazım

belki ama adi suçlarda hiç düşünmemek lazım. Ölüm ce-


zası konusu bütün Meclislerde gündeme gelir. Niye Mec-
lise bu görev verilir onu tartışmak lazım. Bir yargı kararı­
nı TBMM neden tartışıyor. Bir tek kişiye, belki cumhur-
başkanına bu yetki verilebilir."
Güven "Öcalan'ı asalım, sonra ölüm cezası kalksın" gö-
rüşünü dile getirenlere de tepki gösteriyor. "Kişilere göre
kanun çıkartılmaz. Takiyye derler buna. Dosya Meclis'e
gelsin, Meclis bugüne kadar yaptığı işlemi devam ettirir.
Hemen infaz edilsin falan demiyoruz, yok böyle bir şey.
AlHM'ye konu intikal etmiş. Apo Türkiye'ye iade edildıği
zaman, paket teslimi yapıldığı zaman ne anlaşma yapılmış
bunu bilmek lazım. Herhalde teslim edenler idam edilme-
mesi koşuluyla teslim etmiştir" diyoL

Evliya Parlak: Savunulacak Tarafı Yok ...


Danışma Meclisi üyesi olarak bazı idam cezalarının in-
fazı yönünde oy kullanan Evliya Parlak, idam cezasının
kaldırıldığı dönemde DSP Hakkari Milletvekili olarak par-
lamento çatısı altında görev yapıyordu. Parlak, infazlara
onay verdiği günleri üzüntü içinde anlatıyor:
"O zamanki koşullar içinde değerlendirmek lazım. Ben
şahsen ölümün ceza olduğu kanısında değilim. idam, dö-
nüşü olmayan bir şey. ihtilalden sonra kurulan bir Mec-
lis'te takdir edersiniz ki bazısında vermiş olabiliriz. 12 Ey-
lül ortamında çok tartışılmadan geçti, üzerinde pek müza-
kere edilmiyordu. O tür oturumlarda Meclis'e bir.kabus
havası çökerdi. Bir sessizlik çökerdi. Tartışılsaydı oy ver-
mezdik. Tartışılmadığı için geçti. Adı üzerinde Danışma
Meclisi. Siz reddetseniz bile, son kararı Milli Güvenlik
Konseyi veriyordu. O şartlar içinde seçilip gelmişiz. Me-
kanda da asker ağırlığı vardı. insan tabii zaman içinde 'ne
hata yapmışım' diye düşünüyor. Konuşulabilseydi, tartışı­
labilseydi birçok arkadaşın tavrı farklı olurdu. Bugün tam
tersini düşünüyorum idam cezası kaldırılmalı. Toplumun
büyük kısmı kaldırılmasından yana. Apo olmasaydı kimse
idamı savunamazdı. Kişiye göre düzenleme olmaz. Apo'yu

asalım, sonra kaldıralım, olmaz."


Parlak, gelinen noktada "Adnan Menderes ve bak.anla-
rının itibarının iade edildiğini, Deniz Gezmiş ve arkadaş­
larının haksız yere asıldığının söylendiğini" anımsatıyor.
Ve ekliyor: "1980 sonrası da aynı şekilde oldu. Savunula-
cak tarafı yok"

İmren Aykut: Şartlara Göre


Değerlendirmek Lazım

imren Aykut da, Danışma Meclisi üyesi olarak bazı


ölüm cezalarına onay vermiş. ANAP'ta bakanlık dahil çe-
şitli görevlerde bulunan Aykut'un daha sonra ANAP'la bir
ilişkısi kalmamış. Aykut, ölüm cezalan ve bu konuda ver-
diği oylar konusundaki sorularımıza şu yanıtı verdi:
"Ben o zaman aynı zamanda başkanlık divanındaydım.
Vatandaşla çok yoğun temaslarım vardı. Bir grup kadın
geliyor, feryat figan içinde, çocuklarımız asılmasın, diyor.
Bunlar teröristlerin anneleri. Bunları dinliyorum, yüreğim
paramparça, asılmamalı, diyorum. Bir hafta sonra öbür an-
neler geliyor, benim çocuklarım öldürüldü, işkence ettiler,
bize bunu mu reva görüyorsunuz, diyorlar. Bunların acısı­
nı daha fazla görüyorsunuz. Bu sefer bu annelerin feryadı­
na da kulak veriyorsun, cezası neyse çeksinler, diyorsun.
Böyle çelişkiler yaşadık o zaman. Asılmasın diyemedik.
Ben idama prensip olarak karşıyım, ama terörde karşı de-
ğilim. Kader kurbanları var, öfkeleniyor, basit bir insan,
basit bir sebeple öldürüyor. Bu gibi suçlarda idamı anlam-
lı bulmuyorum. Çünkü burada gerçek anlamda bilinçli

olarak bir insanın yaşama hakkını elinden alma diye bir


şey yok. Ama terörde böyle değil. Batının şartları farklı. Bu
konulan şartlara göre değerlendirmek lazım.

Bekir Sami Daçe:


Vicdanları Rahatsız Etse Bile, O Sonuç Oldu
Danışma Meclisi üyelerinden Bekir Sami Daçe, daha
sonra DYP sıralarında oturdu, grup yönetiminde görev al-
dı, bakanlık yaptı. Danışma Meclisi üyesi olduğu dönem-
de ölüm cezalarının infazı yönünde oy kullanan Daçe, ar-
tık ölüm cezasının kaldırılması gerektiğini düşünüyor. Da-
çe o günleri ve geldiği noktayı şöyle anlatıyor:
"O gün Türkiye iç savaş şartlan içerisindeydi. O şartlar­
da ıstenmese dahi, insanlann vicdanlannı rahatsız etse bi-
le, o sonuç oldu. Bugün bana sorarsanız, idam cezası olma-
malıdır. Ömrüm boyunca idama karşı oldum. Devletin in-
san canı almaya hakkı olmadığını düşünüyorum. idam ko-
nusu artık tartışılmamalı, kaldınlmalıdır. Sadece AB için
değil, insani değerler açısından, en yüce varlık olan insanın
insana saygısı açısından. Öcalan asılsın, sonra kalksın fikri-
ni de çok yanlış buluyorum. idam olmamalı diyorsak, hiç
kimse asılınamalı. Türkiye'nin şartlarında, iç dünyasında,
toplumsal dünyasında bir yumuşamaya ihtiyacı var. Birta-
kım stres konularını, husumet konularını gündemde tut-
maya mahal yok. iç barışa ihtiyaç var. Devlet adamları çok
daha cesur hareket etmek mecburiyetindedir. Şehitlerimi­
zin, gazilerimizin ailelerinin büyük aolan vardır. Ama Ana-
dolu' da bir söz vardır. Kanı kanla yumazlar. Türkiye bir
yumuşama sürecine girmek zorundadır."

Kenan Evren'den 'İdam' Savunması:


Bir Sağdan, Bir Soldan Getirin,
Biz Orta Yolcuyuz, Dedik
12 Eylül 1980'den 6 Kasım 1983 seçimlerine dek 23 si-
yasi, 24 adli suçlu ile 1 Ermeni Asala militanı olmak üze-
re toplam 48 kişi asılarak idam edildi. Seçimlerden sonra
da llyas Has ve Hıdır Aslan idam edildi. 12 Eylül döne-
minde idam cezaları konusunda son sözü Milli Güvenlik
Konseyi söyledi. Danışma Meclisi kurulduktan sonra bu
Meclis'ten geçen idam cezalarını da Milli Güvenlik Konse-
yi onayladı. 12 Eylül askeri darbesinin lideri, 7. Cumhur-
başkam Kenan Evren, bugün ölüm cezası konusunda ne
düşünüyor ve o günlere nasıl bakıyor? Evren'e sorularımız
ve yanıtları şöyle:

- Ölüm cezalannın infazı yönünde oy kullanan milletve-


killerinden bazı/an bugün farklı görüşler dile getiriyorlar.
Siz, o günlere baktığınızda ne düşünüyorsunuz?
- Şimdi efendim kanunlar uygulanmak için yapılır. Ka-
nunlar hem olacak, hem de uygulanmayacak ben buna ol-
dum olasıya karşı çıkmışımdır. Tabii suçu hakimlerin üze-
rine atıyoruz, hakim bu kararı veriyor ama Meclise geldiği
zaman tasdik edilmiyor. Ben vaktiyle yaptığım bir açıkla­
mada demiştim ki, o halde kaldıralım onu. Kanunda var
ama şimdiye kadar Meclis tarafından onaylanmıyor, öyley-
se bunun kaldırılması gerekir. Benim söylediğim buydu.
Diğer kanunlarda da böyle aksi şeyler var. Var, ama tatbik
edilmiyor.

"Atatürk Döneminde de
İstiklal Mahkemeleri Kuruldu"
- Ölüm cezalan ve infazlar askeri dönemlerde artıyor
- Tamam, onu da şöyle söyleyeyim: Askeri dönemler
niçin gelmiştir? Ülkede muhakkak bir kargaşa, olumsuz
bir hal var ki, mecbur kalmış asker yönetime el koymaya.
Ve öylelikle bir askeri dönem geliyor. Şimdi, tekrar eski
haline getirebilmek için, tabii mevcut kanunlar o zaman
sıkı bir şekilde tatbik ediliyor. Bütün mesele burada, yani

yeni bir kanun çıkarılmıyor. Bizim askeri dönemde de, ya-


ni 12 Eylül döneminde de biz yeniden idamları çoğaltıcı
bir kanun çıkarmadık. Ama o zamana kadar TCK'da han-
gi suçlar ölümle cezalandırılıyorsa, mahkemeler o cezayı
verdi. Sonra Meclis'e geldi, o zamanki Danışma Meclisi'ne
veyahut ondan evvel Konseye geldi, onaylandı. Bir de, şu­
nu söylemek isterim, olayları kendi döneminde değerlen­
dirmemiz lazım. Burada hata yapıyoruz. Netekim, Atatürk
döneminde de istiklal Mahkemeleri kuruldu. Şimdi bun-
ları tenkıt edenler oldu. Bu kadar insan idam edılir mi fi-
lan diye. Şimdi o dönemi yaşamak lazım. Acaba onlar da
isteyerek mi yaptı, yoksa mecburiyetten mi yaptılar. Tür-
kiye öyle bir işgal altında, kurtuluş savaşı yapıyor, asker-
ler kaçıyor. O dönemi yaşamadan bu zamanın şartlarıyla
bunu değerlendirirsek hata yaparız. Her olay kendi koşul­
larında değerlendirilmeli. Romalılar devrindeki olaylan

70 bugünkü felsefeyle değerlendiremeyız.


- Olüm cezalarının Meclis'e gelip gelmemesi tartışma ko-
nusu. Bazı milletvekilleri, "Baskı koşullarında idamlara onay
verınek zorunda kaldık" diye pişmanlıklarını dile getiriyor.
Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Bu da bir fikir. Biz bunu çok tartıştık anayasa yapılır­
ken Meclis'e gelsin mi, gelmesin mi diye. Çünkü mahke-
me karar veriyor, ondan sonra da Yargıtay'a gidiyor, orası
da onaylıyor. Bütün hukuki prosedürler tamamlanmış
oluyor, ama niye tekrar Meclis'e gelmesini kabul ettik
Çünkü ola ki hir hata yapılmış olabilir. Yani Meclis'te hu-
kukçu milletvekilleri var, komisyonlar var. Bu komisyon-
larda iyice enine boyuna tetkik edilir, bir hata varsa orta-
ya çıkar. Ölüm cezası bu kolay değil, bir insanın hayatına
son veriyoruz, Meclis'e gelsin dedik. iyi de yaptık zanne-
diyorum.
"Erdal Eren'in Yaşı Tutuyordu"
- Bu konuda son sözun Cumhurbaşkanında olması da öne-
riliyor...
- Cumhurbaşkanı da olabilir. Ama cumhurbaşkanına
bu yükü yüklemek doğru değil, dedim o zaman. Onu da
teklif ettiler bana. Cumhurbaşkanının da müşavirleri var,
uzmanları var, ama Meclis gibi değil. Bir kişiye, bir maka-

ma yüklüyoruz bütün bu sorumluğu. Halbuki Meclis ol-


ması daha doğrudur dedik ve öyle kabul ettik.

- Meclis'te hiçbir yanlışlık saptandı mı? Erdal Eren'in


idamı hiilii tartışma konusu. Yaşı tutmamasına karşın idam
edilmedi mi?
- Onu yanlış söylüyorlar. Onu hep örnek olarak verir-
ler. Öyle bir durum yok. O çocuk 18 yaşını bitirmiş ve Z1
mahkeme katiyen böyle bir şey yapmaz. Yani nüfusu yeni-
den düzelttirecek de ondan sonra idam kararı verecekler.
Açsınlar baksınlar dosyaya, öyle bir şey var mıdır, yok mu-
dur? Ben inanmıyorum böyle bir şey olduğUna. Çünkü o
hakimler de vicdan sahibi.
- infazların bir sagdan, bir soldan yapılmasını istediğini­
zi söylediniz. Hukuk bunun neresinde?
- Hukuk neresinde değil. Mahkeme cezayı, idam kara-
rını veriyor. Ondan sonra hemen uygulanması gerekir di-
ye de bir kanun yok Biz dedik ki, evvela sağdan idam ya-
parsak, bakın solu tutuyor derler, soldan idam yaparsak
sağı tutuyor derler. Onun için bizim dönemimizde, ne
sağda ne soldayız biz dosdoğru orta yoldayız, dedim.
Onun için bir sağdan bir soldan ikisini beraber yapalım,
dosyaları ikişer ikişer getirin, dedim. Ki, kimsenin böyle
bir tenkidine maruz kalmayalım. Onun için yaptık.
- Yani idam edilenlerin yansı sağcı, yarısı solcu muydu?
23'ü adli, 18'i solcu, S'i sağcı, l 'i de yabancı uyruklu değil
miydi?
- Adedini bilmiyorum, vallahi bilmiyorum. Yani onun
hesabım tutmuş değilim.

"AB'yi İstiyorsak Artık İdam da Olmayıversin"


- "Asmayıp da besleyelim mi" dediniz. Bu sözlerinizi bu
gün nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Şimdi efendim, normal seçimler yapılıp Meclis haya-
ta geçirildikten sonra gene idam cezaları geliyordu. Sıkıyö­
netim mahkemeleri devam ediyordu çünkü daha kapan-
72 mamıştı, ama yine de onaylamıyordu. Muş'ta yaptığım bir
konuşmada, dedim ki, idam etmeyip de ne yapacağız,
mahkeme cezasını vermiş, Yargıtay onaylamış, işlediği
suçlar da hakikaten idamı gerektiren suçlar, kanunlarda
bu ceza var, o halde ne yapacağız bunu, sonuna kadar bes-
leyecek miyiz? Misal vereyim, şimdi Abdullah Öcalan ida-
ma mahkum oldu, aradan 2-3 sene geçti. Özel şartlar al-
tında televizyonu, her şeyi, imkanları olan bir yerde mu-
hafaza ediyoruz. Ama şimdi mecburuz onu muhafaza et-
meye. Eğer mahkeme bu kararı verdikten sonra hemen in-
faz edilseydi, kimse bir şey diyemezdi. Ama aradan bu ka-
dar sene geçmiş, ondan sonra dosya da AIHM'ye gitmiş.
Onu beklemek zorunda. A!HM'nin de buna, doğru olmuş,
onayladım demesi mümkün değil. Çünkü hiçbir ölümce-
zasını onaylamıyor. Onun için artık bu gecikmiş şeyi bu-
gün infaz etmemiz mümkün değil. O geçti artık. Mahke-
menin kararı verilir verilmez infaz edilseydi olurdu, ama
artık bu kadar zaman geçtikten sonra olmaz. Bir şey daha
söyleyeyim. Dünyada bütün ülkelerde idam kalkmış değil
ki. Amerika'da çatır çatır yapıyorlar. Niye kimse ona bir
şey söylemiyor. Avrupa ülkelerine seslenmek istiyorum,
Amerika'ya bir şey söyleseler ya. Kuvvetli oldunuz mu
kimse bir şey söylemez, zayıfsanız tepenize binerler.
- Bugün ölüm cezası konusunda ne düşünüyorsunuz?
idamın kalkmasından yanayım. Çünkü AB'ye girmek
taraftarıyım. Türkiye'nin hedefi odur. Atatürk de öyle söy-
lemiştir. Binaenaleyh, oraya gireceğimize göre onların şart­
larını da kabul etmemiz şarttır. Yani, onlar diyor ki, ancak
bunları yerine getirirseniz üye olarak kabul ederiz. Madem
öyle, kabul edeceğiz ne yapalım. Yani bu da olmayıversin.
3. Bölüm

DARAGAÇLARI SON KEZ KURULUYOR:


SON İDAMLARDA ANAP DAMGASI
Türkiye Cumhuriyeti'nde son olarak 1984 yılında da-
rağaçlan kuruldu, llyas Has 7 Ekim 1984'te Buca Kapalı
Cezaevi'nde, Hıdır Aslan da 25 Ekim 1984'te Burdur Ka-
77
palı Cezaevi'nde idam edildi. Bu idamlarla ilgili tasarılar 3-

4 Ekim 1984'te TBMM Genel Kurulu'nda görüşüldü. O


dönemin Başbakanı Turgut Özal, Devlet Bakanı Mesut Yıl­
maz'dı...

TBMM'nin 3 Ekim 1984 tarihli tutanaklarını karıştırı­


yoruz. Adalet Komisyonu, feshedilen CHP'nin Nevşehir il
Başkanı Zeki Tekinel'i öldürmekten sanık Mehmet Onur

Miman'la ilgili ölüm cezasının infazıyla ilgili raporu bir


kez daha görüşmek üzere geri çekiyor. Hemen arkasından,
Hıdır Aslan'la ilgili rapora geçiliyor. Komisyon raporunda,
"Hıdır Aslan hakkındaki ölüm cezasının yerine getirilme-

mesinde kamu adına herhangi bir yarar görülmediği" so-


nucuna varılmış.
"Asılmamasında Kamu Yaran Yok ... "
Adalet Komisyonu'nun Hıdır Aslan'la ılgili raporunda
"silahlı halk ayaklanması ile iktidarın ele geçirilerek Mark-
sist-Leninist bir devlet düzeni kurulmasını amaçlayan ya-
sa dışı Devrimci Yol örgütünün bölge sorumlusu olarak
çeşitli eylemleri gerçekleştirdiği, bu eylemlerin her birinin

Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasasını tebdil, tağyir ve ilga-


ya yönelik olup TCK'nın 146/1. maddesinde öngörülen bu
suçun cebri unsurlarını oluşturduğu" belirtiliyor. Raporun
sonunda, "Hükümlü Hıdır Aslan hakkındaki ölüm cezası­
nın yerine getirilmemesinde kamu adına h~rhangi bir ya-
rar görülmediğinden komisyonumuzca anayasanın 8 7. ve
içtüzüğün 90. maddeleri gereğince Hıdır Aslan hakkında­
ki ölüm cezasının yerine getırilmesine dair ekli kanun ta-
sarısının genel kurula sunulmasına oyçokluğuyla karar ve-
rilmiştir" deniliyor. Coşkun Bayram, Hasan Altay karara
muhalefet şerhi koyarken, Alpaslan Pehlivanlı çekimser
kalıyor.

Hıdır Aslan'ın infazıyla ilgili Görüşmelerin


Tutanakları
Hıdır Aslan'ın
idam cezasının infazıyla ilgili görüşmeler
3 Ekim 1984 tarihinde gerçekleştirildi. Bu görüşmenin tu-
tanakları şöyle:

(Komisyon raporunun okunmasından sonra)


BAŞKAN: Rapor üzerinde söz isteyen var mı7
EDiP ÔZGENÇ: Sayın Başkan, yüce Meclis'in değerli
milletvekilleri, konuşmama başlamadan evvel, her şeyden
önce Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütünlüğüne yönel-
tilmiş her türlü tehlikeli unsurların
ortadan kaldırılması ve
cezalandırılması inancı içerisinde bir arkadaşınız olduğu­
mu ifade etmek isterim. Ancak, bugün TBMM'nin insan
hayatının söz konusu olduğu bir konuda, insancıl bir .dü-

şünce ile bazı kararlar verebıleceği inancı içerısinde oldu-


ğumu belirterek, şu anda size ölüm cezasının medeni ül-
keler camiası içinde kabule şayan görülmediğini ve bu dü-
şüncenin birçok hukukçular tarafından da desteklenmiş
bulunduğunu ifade etmek isterim.
Muhterem milletvekilleri, ölüm cezası çok eskiden be-
ri çeşitli şekillerde tatbik edıle gelmiş bir cezadır. Tarihte
ilk ve en çok kullanılan cezanın ölüm cezası olduğunu
söylemek belki de mümkündür. Fakat bilahare 19. yüzyıl­
dan bu yana ölüm cezasına karşı gittikçe kuvvetlenen bir
fikir hareketi gelişmiştir. Bu cezanın faydasız, haksız, ta-
miri kabil olmayan bir ceza olduğu düşüncesine dayanan
fikir akımı, kanun koyucuları da etkilemiş ve birçok mem-
lekette ölüm cezası kaldırılmıştır.
19. yüzyılda Brezilya, Kostarika, Ekvator, Hollanda,
Portekiz, Venezüella; 20. yüzyılda Arjantin, Avusturya,
Kolombiya, Danimarka, Finlandiya, Grönland, lzlanda,
Norveç, lsveç, Uruguay, lsviçre ölüm cezasını kaldıran ül-
keler olmuşlardır. !kinci Cihan Harbi'nden önce ve bu
harbin içinde ölüm cezasının çok uygulanışının doğurdu­
ğu şiddetli tepkiler, bazı anayasalarda -Federal Almanya,
Avusturya, ltalya- ölüm cezasının konulamayacağı prensi-
bini dahi yerleştirmiştir. Kanunlarda ölüm cezası mevcut
olup da bunu tatbik etmeyen memleketlerden Belçika ve
Lüksemburg sayılabilir. Geri kalmış cemiyetlerde cismani
cezalar, yani idam, el kesmek, dayak atmak, taşa tutarak
öldürmek gibi tedbirler korkutucu olmak vasfına haizdir-
ler, fakat hiçbir zaman da cürümün işlenmesine mahsus
meyil ve ihtirası kaldıramazlar. Bu tıpkı, başı ağrıyan kim-
seye aspirin vermek gibidir. Korku sebebiyle bunlar mu-
vakkaten sinerler, fakat zemin ve zamanı müsait bulduk-
ları takdirde yine ortaya çıkarlar. Mesele baş ağrısını din-
dirmek değil, baş ağrısını doğuran hastalığı bularak tedavi
etmektir.
istatistiklerin gözlerimiz önüne serdiği rakamlardan çı­
karabildiğimiz sonuç şudur: Ölüm cezasının kaldırılmasıy­
la suçlar ne azalmakta, ne de artmaktadır Cinayeti yüzyıl­
lar boyu ölümle cezalandırmışlardır. Ama Kabil'in nesli ha-
la sürmektedir. idam cezasını kaldıran veya artık ona baş­
vurmayan 33 ülkede cinayetler artmamıştır. Bu sonuçlar-
dan kim ölüm cezasının gerçekten yıldırıcı olduğu düşün­
cesini çıkarabilir? !dam cezası o işlenen suçu ve cinayeti
aritmetik olarak ödeten başka bir cinayettir Victor Hu-
go'nun ifade ettiği gibi, "Gemi o kadar dolmuş da bir insan
mı fazla geliyor'. Nedamet duyan bir suçluyu o kadar ağır
mıdır ki cemiyet bu Allah'ın yarattığı gemiden fırlatmak,
uçurumun karanlığına atmak istemektedir. Suç vicdan aza-
biyla ödenir, yoksa balta, giyotin yahut yağlı kement ile de-
ğil. Kan, kan ile temizlenmez, gözyaşı ile temizlenir"

Olüm cezası hiçbir hakka istinat etmemektedir. Bu hu-


sus doğrudan doğruya vatandaş aleyhine ilan edilmiş bir
harptir Cezaların şiddeti hiçbir zaman suçları önleyeme-
yeceğinden ölüm cezası hem faydalı değildir, hem de ka-

naatimizce meşru değildir. Meşru görülebilecek tek husus,


belki vatana ihanet ve milli savunma aleyhine işlenen suç-
larda olabilir.
Cezanın esas amaç ve maksadının ıslah, uslandırma ol-
ması gerektiği açıktır. Bu itibarla ölüm cezası yerinde bir
ceza değildir. Netice olarak, ölüm cezasında uslandırma,
önleme gayesinin bulunmadığı çok açıktır ve keza bu ce-
zanın derecelenebilmesi ve tamiri ve verdiği yarar ile kötü-
lüğün telafisinin mümkün olması vasıflarının ölüm ceza-
sında mevcut olmadığı muhakkaktır. Kaldı ki, cemiyet in-
sana hayat. vermediğinden, ne sebeple olursa olsun, onu
geri almak hakkına da sahip değildir. Suç işlemek yaşama
hakkının ıskatı için bir sebep teşkil etmez. Adam öldürme-
nin asli sebebi, ölüm cezasının varlığı veya yokluğu değil,
fakat fiile takaddüm eden tazyiklerle, sevk edici sosyal
münasebetler yahut bir kimseyi ortadan kaldırmak arzu-
dur. Aynca, ölüm cezasının suçları önlemek bakımından
etkisinin olup olmadığı hususunda elde ilmi anlamıyla ke-
sin veriler de yoktur. İnsanlığı ilgilendiren bir mevzuda,
cevabı bulunmamış bir sual karşısında sükutla iktifa eden
veya bu sualin mevcudiyetini şuurlu veya şuursuz olarak
saklamaya yeltenen kimseler, bilhassa ilim adamları ahla-
ken mesul durumdadırlar. Böyle bir durum, trajediler kar-
şısında insanlığı duygusuzluğa yönelteceği gibi, kısmen de
olsa mevcut sualin halli yolundaki çalışmaları baltalamış­
tır. Bu suallerden biri de ceza davalarında delillerin, haki-
katlerin tespitidir. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Tür-
kiye'de de delillerin tespitinde vukua gelebilecek hatalar,
masum kimseleri hapishaneye gönderebilir. Arzu edilme-
yen bu neticeler, adalet mekanizmasının işleyişinde mev-
cut olan aksaklıklardan ileri gelmektedir.
Hukuki ve cezai dava, hakimin hukuk normlarını geç-
mişte cereyan etmiş hadiselere tatbikinden ibarettir. Geç-
mişteki hadiseleri mahkeme odasında aynen canlandır­
mak kabil olmadığından, hakim, bu hadiselerde bir inan-
ca sahip olmakla iktifa eder. Hakim inancına, delillerin
tespitinden ve şahitlerin dinlenmesinden sonra varır. Şa­
hitlerin ifadesi ekseriya birbirinin aksidir. Hakim delil ve
şahitlerden bazılarını kabul ve bazılarını ret ile hükmüne
esas olan kanaatine erişir.
Muhterem milletvekilleri, işte idam cezalarının görü-
şülmekte ve görüşülecek olduğu şu günlerde, şu anlatmış
olduğum hususlar muvacehesinde ve bundan sonra görü-
şülecek olan idam cezalarına ilişkin ve insan hayatının söz
konusu olduğu konulardaki komisyon raporlarının bir de-
fa daha gözden geçirilmesi, insan hayatına verilen degerin
bir anlamı ve ifadesi olacaktır. Bu itibarla muhterem ko-
misyondan bu hususu yeniden gözden geçirip değerlen­
dirmeye tabi tutulmasını istirham ediyorum. Hepinize
saygılar sunarım. (HP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özgenç. Efendim iki
arkadaş daha söz istemiştir. Sayın Hasan Altay ve Sayın
Enver Özcan. Yalnız birisine söz verebileceğim. Biliyorsu-
nuz içtüzüğümüz şahsı adına iki milletvekiline söz hakkı
veriyor.
HASAN ALTAY (SAMSUN): Sayın başkan, değerli mil-
letvekilleri, ben adalet komisyonunun bir üyesi olarak ka-
rara muhalif kaldım. Muhalif kalışımın nedenini açıkla­
mak üzere huzurunuzdayım. Değerli arkadaşlarım, çağdaş
hukuk sistemini uygulayan devletlerde idam cezalan istis-
nai olarak kabul edilmiştir, bizim ülkemizde de kabul
edilmiştir, bunu tartışmanın hiçbir anlamı yoktur Ancak,
elimizdeki ölçü, kıstas idam mahkümu kişinin cezaevinde
bulunduğu sürece toplum için bir yük teşkil edip etmedi-
ği olmak gerekir. Kanımca bizim inceleyeceğimiz husus
budur. Şayet mahküm olan kişi cezaevinde kaldığı sürece
birtakım talimatlar veriyor, birtakım zararlı faaliyetlerde
bulunuyor, toplum için tehlike teşkil ediyor ve yaptıkları
olay her an gündemde kalıyorsa, idamında mutlaka -şu an
için ülkemiz koşulları için- ben fayda olduğu, gerekli ol-
duğu kanaatindeyim. Bu genel açıklamadan sonra, dosya-
yı göz önüne aldığımızda dosyada idama mahküm edilen
kişinin hiçbir şekilde adam öldürmediği ve öldürmeyle so-
nuçlanan bir olaya katılmadığı görülmektedir. Sadece ör-
gütsel bir faaliyettir. Örgütsel faaliyetler ülkemizin 12 Ey-
lül'den önceki otorite boşluğu nedeniyle maalesef Türk
milletinin asil evlatlarının şu veya bu şekilde, sağda veya
solda yanıltılarak bazı kişilerce kullanılmasından doğan
birtakım eylemlerdir. Bu mahkum şahıs doğrudan kendisi
olaya katılmamıştır, adam öldürmemiştir.
!SMA!L SARUHAN (Ankara): Melaike mi onlar?
HASAN ALTAY: Melaike değil efendim. Yani bu ...
BAŞKAN Lüften efendim, gayet ciddi bir konu bu.
HASAN ALTAY: Bu kararı infaz etmedigimiz takdirde
salınsın, eli kolu serbest gezsin, demiyoruz. Gerekli ted-
birler alınsın, ilanihaye cezaevinde kalsın. Affedersiniz,
bunlar salınsın, yine anarşi doğsun, demiyoruz efendim.
Olayda, dosya incelendiginde benim görüşümü kuvvet-
lendirebilecek bazı emareler vardır. Askeri Yargıtay 2. Ce-
za Dairesi karan oyçokluğuyla vermiştir. Bu bakımdan da
yüce Meclis'in bu konuyu dikkate alması, idamda yarar
bulunmadığını göz önünde bulundurması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlanm, hiç kimseye, affedersiniz, keyif ba-
ğışlamak için söylemiyorum. Sayın komisyon başkanımız
ve sayın adalet bakanımız da dahil olmak üzere bir yılı
gerçekten anlayış, sevgi ve saygı içinde Adalet Komisyonu
olarak tamamladık. Ancak arkadaşlarım, önümüzdeki ge-
lecek Nevşehir 11 Başkanı'nın ölümü olayında, bizzat olaya
fail olarak katılan şahsın yine komisyonumuzda bir veya
iki kişinin şu veya bu şekildeki değişik tutumu nedeniyle
idam şeklinde sonuçlandırıldığı görülecektir.. Hiçbir şekil­
de sağ sol ayrıinı yapmadan olaylan bizzat yaşandığı şekil­
de değerlendirerek yüce Meclis'in en iyi, en dürüst karan
vereceğine inanıyorum. (HP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN: Şimdi maddelere geçilmesini oylarınıza arz


ediyorum. Kabul edenler.. Etmeyenler ... Kabul edilmiş­
tir .. 1. maddeyi okutuyorum.
1. madde: Askeri Yargıtay 2. Dairesi'nin 6 Ekim 1982
gün ve 1982/305 esas, 1982/614 karar sayılı ilamı ile ke-
sinleşen lzmir Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Aske-
ri Sıkıyönetim Mahkemesi'nin 29 Temmuz 1981 gün ve
1980/204 esas, 1981/231 karar sayılı hükmü ile TCK'nm
146/1. Maddesi uyarınca ölüm cezasına mahkum edilmiş
bulunan Tunceli ili Hozat ilçesi, Taşıllı köyü, cilt 031, Ol,
sayfa 32, kütük sıra na 16'da nüfusa kayıtlı Selma oğlu,
Sultan'dan olma 1 Nisan 1958 doğumlu Hıdır Aslan hak-
kındaki ölüm cezası yerine getirilir.
ENVER ÖZCAN (TOKAT): Sayın başkan, değerli üye-
ler, bir süreden beri gündemimizde ölüm cezalarının yeri-
ne getirilmesine dair maddeler yer almaya başlamıştı ve bu
maddeler görüşülmeye başlandığında ilk karar maddesin-
de düşüncelerimi çok kısa olarak özetlemeye kendi kendi-
me söz vermiştim. Bugün de böyle kararlar var. Bu _kişile­
rin kim olduklannı bilmiyorum, bilmemeye özen göster-
dim. Ne yaptıklarını da özellikle bilmemeye özen göster-
dim. Ben sadece burada kişisel görüşümü açıklamak isti-
yorum. Bunun hukuki açıdan çeşitli görüşler sarf ederek
irdelenmesi yapılabilir, zamanı gelir yapılır, yapılacaktır.
Bu kararlar ölüm kararları -dikkat ederseniz ceza demiyo-
rum- çünkü ölüm karardır, ceza değildir, TCK'nın ilgili
maddeleri gereğince yüce hakimlerimizce verilmiştir. Bu
onların görevidir, buna karşı kimsenin söyleyeceği bir şey
yoktur. Hatta bilmiyorum bugün yüce Meclis'in üyelerinin
oyları ne derece bunun sonucu değişir onu da bilmiyo-
rum. Ancak şunu ben burada yüksek sesle kendi kendime
ifade etmek istiyorum: Ben vermediğim bir şeyi alamam.
Ben hemcinsimin hayatını vermedim, almaya hakkım yok,
olmayacak da. Saygılar sunarım.
TURAN BAYEZJT (Kahramanmaraş): Askeri Yargıtay
görevli dairesi kararı ekseriyetle almıştır. Bittabi bu rapor-
larda karara iştirak etmeyen sayın üyelerin dayandıkları
esbabı mucibiler açıklanmıştır. Bir idam cezasının yerine

getirilmesine karar verilmesi vicdani sorumluluğu gerekti-


ren bir konu olduğu için bunun müstenidatınt gözden ge-
çiren içtüzükte buna temas eden bir madde olmadığından
bir teamül yaratılarak, muhalif kalan, çoğunluk oyuna iş-
tirak etmeyen üyelerin mütalaalarını acaba öğrenmemiz
mümkün mü? Bu, karanmızda etki yapacak bir faktördür.
Şekli bir muhalefet de önemli değildir. Ama esastan bir
muhalefetin muhakkak ki bir tane de varsa, değerlendir­
mesini yapmak sayın üyelerin hakkıdır.
BAŞKAN: Sayın Beyazıt bu bir temennidir, komisyon
bu temenniyi duymuştur ve zabıtlara da geçmiştir.
BAYEZiT: Karar vereceğiz efendim.
BAŞKAN: Hayır efendim, müsaadenizle. Komisyon ra-
poruna muhalif olanlar gerekirse muhalefet şerhlerine da-
ir bir şerhte bulunurlar. Bulunmamışlarsa, ille de bir şerh­
te bulunun, diye kendileri ikaz edilemez.
BAYEZiT: Askeri Yargıtay'm dedim, komisyonun de-
86 medim. Askeri Yargıtay'ın görevli dairesinde karara muha-
lif kalan üyeler var, karar oyçokluğuyla alınmıştır. Bunu
komisyon için demiyorum. Komisyon karan çoğunlukla
almıştır, geçerlidir. Askeri Yargıtay'daki kararın çoğunluk
karanna uymayan hakimin veya hakimlerin müstenidatı
nedir? Şekilden mi, esastan mıdır? Bu, raporda açıklanma­
mış. Eğer hükumet veya komisyon bunu açıklarsa oyumu-
zu kullanmadan önce bu bize ışık tutacaktır.
· BAŞKAN: Efendim, bizim müzakere ettiğimiz komis-
yon raporudur. Komisyon, raporunu muhtarca hazırlar,
kendi bildiği gibi hazırlar. lçtüzüğe ve anayasaya uygunsa
bu rapor tabii ki müzakere edilir. Sayın Beyazıt'm ifade et-
tiği hususlar komisyon tarafından şimdi burada duyul-
muştur, zabıtlara da geçmiştir.
BAYEZiT: Sayın başkan o ayrı bir konu, ona cevap ve-
rirler veya vermezler, vicdanen bir karara varılacaktır, bir
görev ifa edeceğiz burada. Çok samimiyetle sorduğum bir
sualdir, öğrenmek istiyorum
MUSTAFA UGUR ENER (Adalet Komisyonu sözcüsü):
Türk bağımsız adalet mercilerinden ölüm karan kesinleşin­
ce, TBMM'ye gelir. TBMM Adalet Komisyonu bu karan in-
celer. inceleme sonunda, o kararın içinde maddi hata olsa
dahi, o komisyona o karan tekrar mahkemeye iade etmek
gibi bir yetki de verilmemiştir. Bu sebeple karar, "kamu ya-
ranna mıdır, değil midir olduğu" şeklinde tartışılır. Yasalar
gereği komisyonumuz bu usul üzerine karar almıştır.
BAYEZiT: Sayın başkan, maksadımı izah edemedim;
özür dilerim.
BAŞKAN: Maddeyi oylarınıza arz ediyorum. Kabul
edenler, etmeyenler .. Kabul edilmiştir. 2. maddeyi okutu-
yorum
Madde 2. Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN: Madde üzerinde söz isteyen? Yok Maddeyi
oylarınıza arz ediyorum. Kabul edenler, etmeyenler .. Ka-
bul edilmiştir. 3. Maddeyi okutuyorum.
Madde 3. Bu kanunu Adalet Bakam yürütür.
BAŞKAN: Madde üzerinde söz isteyen7 Yok Kabul
edenler... Elmeyenler... Kabul edilmiştir. Tümünü oyları­
nıza arz ediyorum. Kabul edenler.. Etmeyenler.. Kabul
edilmiştir..

İlyas Has'ı idama Gönderirken Konuşmadılar


llyas Has hakkındaki komisyon raporunda ela "THKP-
C Devrimci-Yol örgütüne mensup olan llyas Has hakkın­
daki ölüm cezasının yerine getirilmemesıncle kamu adına
herhangi bir yarar görülmediğinden, tasarının genel kuru-
la sunulmasına oyçokluğuyla karar verilmiştir" deniliyor.
Alpaslan Pehlivanlı çekimser kalırken, Hasan Altay, lbra-
him Taşdemir ve Salih Akan muhalefet şerhi koyuyor.
llyas Has'ın idamıyla ilgili tasarı 4 Ekim 1984 tarihinde
genel kurulda görüşüldü. Bir insanın ölümüne karar veri-
len görüşmenin tutanakları bir sayfayı bile bulmuyor. Ko-
nuşkanlığıyla hilinen siyasetçiler, bu kez suskun kalmayı
yeğlemiş. Tutanaklar şöyle:
llyas Has Hakkındaki Ölüm Cezasının Yerine Getiril-
mesine Dair Kanun Tasarısı
Madde 1. Askeri Yargıtay Birinci Dairesi'nin
20.10.1982 gün ve esas 1982/585, karar 1982/670 sayılı
ilamıyla kesinleşen lzmir Sıkıyönetim Komutanlığı 2 nu-
maralı Askeri Mahkemesi'nin 18 Ocak 1982 gün ve esas
1981/16, karar 1982/9 sayılı hükmü ile TCK'nın 146/1.
Maddesi uyarınca ölüm cezasına mahküm edilmiş bulu-
nan Tekirdağ ili Malkara ilçesi Balancık köyü hane 19, cilt ,
11, sayfa Tde nüfusa kayıtlı Recep oğlu Rafet'ten olma 5
Mayıs 1955 doğumlu llyas Has hakkındaki ölüm cezası
yerine getirilir.
BAŞKAN: Madde üzerinde söz isteyen? Yok Maddeyi

oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler, etmeyenler. .. Kabul


edilmiştir. ..

2. Maddeyi okutuyorum.
Madde 2. Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN: Maddeyi oylarınıza arz ediyorum. Kabul
edenler, etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3. Maddeyi okutuyorum.
Madde 3. Bu kanunu Adalet Bakanı yürütür.
BAŞKAN: Madde üzerinde söz isteyen? Yok. Maddeyi

oylarınıza arz ediyorum. Kabul edenler... Etmeyenler..

Kabul edilmiştir..

Mesut Yılmaz "Hayır" Demedi


Son idamlarla ilgili oylamalar işari (parmak kaldırarak)
yapıldığı için kimin ne oy kullandığını tam olarak sapta-
mak olanaklı değil, ama tutanaklara bakıldığında -30 yıl
sonra idam cezasının kaldırılması için mücadele edecek
olan- dönemin devlet bakanı Mesut Yılmaz'ın da 3 Ekim
günü genel kurulda olduğunu ve bir gündem dışı konuş­
mayı yanıtladığını görüyoruz. Yılmaz o gün genel kurulda
ama Hıdır Aslan'ın idam cezasının infazına "hayır" oyu
kullananlar arasında değil.
4 Ekim 1984 tarihli Cumhuriyet'te "Tasarı, ANAP,
MDP ve bağımsız üyelerle HP'li iki üyenin oylarıyla kabul
edildi. Erol Ağagil ve Halis Soylu dışındaki HP'liler ve
MDP'li Ali Ayhan Çetin ret oyu kullandılar" deniliyor.
4 Ekim 1984 tarihinde llyas Has hakkındaki ölüm ce-
zasının infazı yolunu açan tasarı TBMM'ye geliyor. Adalet
Komisyonu raporu okunduktan sonra kimse söz almıyor.
5-10 dakika içerisinde infaz yolunu açan tasan kabul edi-
liyor. Mesut Yılmaz, yine "hayır" diyenler arasında değil.

Edip Özgenç: Üzüntüyle İzledim


Son idam kararlarının alındığı parlamentoda görev ya-
pan bazı milletvekilleriyle konuştuk. Edip Özgenç, idam
cezasının kaldırıldığı 57. Hükümet döneminde DSP içe]
Milletvekili olarak parlamentoda görev yapıyordu. Öz-
genç, o günleri şöyle anlatıyor:
"Sağ görüşlü olanların dosyalarını geri çektiler. Beni en
çok üzen konu, birlikte seçildiğimiz bazı arkadaşların ce-
saretle hayır oyu kullanamaması oldu. Cüneyt Canver, Sır­
rı Özbek gibi arkadaşlarımız el kaldırdı, diğerleri ya sindi,
ya da ürkek şekilde idamı onayladılar. Üzüntüyle izledim.
Bütün ANAP'lılar idamın infazı yönünde oy kullandı. Ben
özgür irademle karşı çıktım, bazı arkadaşlar sonra tebrik
etti. Ama tebrik eden arkadaşların çoğu oylamaya katılma­
dı. Benim bu konuşmayı yaptığım günün ertesi günü, Ke-
nan Evren, 'Ne yani asmayıp da besleyelim mi' diye açık­
lama yaptı."

Oltan Sungurlu: Ceza Dursun, İp Çekilmesin


O dönemde parlamentoda bulunanlardan Oltan Sun-
gurlu, "infaz kararlarına destek vermişimdir. Ben ölümce-
zasının kaldırılmasından yana değilim, infazından da yana
değilim" diyor ve şunları ekliyor:
"Bu mesele tabii siyaseten şu veya bu şekilde kullanıla­
bilir. Ama ölüm cezası için söylenen sözlerin hiçbiri doğ­
ru değil, lehte de aleyhte de. Suçların arttığı bir ülkede
ölüm cezasını kaldırmak doğru değil. Hele Türkiye gibi
sık sık af çıkan bir ülkede korkutucu unsur olarak dursun
diyorum infaza gelince, kimse ipi çekmesin. Bunlar ya
müebbete çevrilir, ya Meclis'te bekletilir veya infaz yetkisi
· cumhurbaşkanına verilir ama cezayı tümden kaldırmak
doğru değil."
Bülent Akarcalı: PKK Baskınından
Sonra Önleyemedik
Son infaz kararlarının çıktığı parlamentoda ANAP sıra­
larında oturan Bülent Akarcalı, o günleri çok iyi anımsadı­
gını söylüyor:
"!damların yapılmaması için dışarıdan ciddi baskı var-
dı. Öbür taraftan 12 Eylül'ün devamı olanlar da yapılması
için bastırıyordu. Biz o sırada Avrupa Konseyi'ndeydik.
Epey durdurduk ama PKK'nm bır baskınından sonra ön-
leyemedik. O idamların kabul edilmesinin arkasında
PKK'nın yeniden ortaya çıkışı yatar. Avrupa Konseyi'nde
Türkiye üzerinde bir baskı vardı, bu idamların olmaması
için bir kampanya vardı. Bunu anlatmaya çalışmıştık.
Grupta falan konuşma yapmıştık. Ama PKK'nm katliamın­
dan sonra, Meclis'te sırf ANAP oyları değıl, diğer partılerin
de oylarıyla karar çıktı. Karşı oy kullandım desem ucuz
kahramanlık olur. Ama lehte oy vermedim. Ya yurtdışın­
daydım, ya da oylamaya katılmadım."
infazların büyük bölümünün ara rejimlerde gerçekleş­
tirildiğine dikkat çeken Akarcalı, "O zaman da idam dos-
yalarını Adalet Komisyonu'nda ele almamaya direnmiştik.
Ama PKK olayından sonra direnemedik. Bu, terörden bu-
nalıp kurtulmuş Türkiye'nin teröre karşı korku refleksidir.
Ondan sonra da hıçbir dosya inmedi" diyor. Akarcalı,
"normal koşullarda, Türk siyasetçisinin idam cezasının in-
fazından yana olmadığını, konjonktürün birtakım zorla-
maları oldugunu" vurguluyor. Dosyaların TBMM'ye gel-
mesini de doğru buluyor. "Belki Meclis'e gelmeseydi, Tür-
kiye 15 günde bir insanların sallandırıldığı bir yer olacak-
tıABD'de olduğu gibi. Kongrenin yetkisi olsa ABD'deki
idamlar azalır" görüşünü dile getiriyor.

Murat Sökınenoğlu: Hakimler


Vicdan Sahibi Değil mi?
Murat Sökmenoğlu da, son idam kararlarının gündeme
geldiği parlamentodaki milletvekilleri arasında yer alıyor­
du. !dam cezasının kaldırıldığı dönemde ise, MHP'li
TBMM Başkanvekili olarak parlamentoda görev yapıyor­
du. Sökmenoğlu, verilen oylardan daha sonra pişmanlık
duyulmasını onaylamıyor. "Pişman olan yapmaz. Türkiye
bazen bellek zafiyetine düşüyor. T)irkiye bu kısır döngü-
den hiç kurtulamıyor. Türkiye'de 1980 öncesinde de
'halklar' diye ortaya düşmüşlerdi, sonra da terörle burun
buruna geldikten sonra inanılmaz sıkı tedbirlerin içinde
kendilerinin de imzalan var. Ülkenin bölünmez bütünlü-
ğü ile ilgili konularda herkes bizim kadar hassas olmalı"
diyor. Sökmenoğlu, "Devlet idaresinde sadece vicdanla ha-
reket etmek mümkün değil. Hakimler bu kararı verirken,
hepsinin vicdan sahibi olduğu malum, ama karşıdaki insa-
nın vicdan sahibi olmadığını da düşünmeniz gerekiyor"
diye ekliyor.
Sökmenoğlu, "125. Maddenin kapsamına giren suçlar-
da ölüm cezası verilmesinden yana" olduklannı anlatır­
ken, "Türkiye'nin coğrafi koşulları, bu konuda milletin
hassasiyetiyle birleştiği zaman bizim düşüncemizin geçer-
liliği ortaya çıkıyor. Bu çağda insanın yaşamıyla ilgili kara-
rı Meclis veremez, diyeceksiniz. Ama kararı Meclis vermi-
yor, bağımsız yargı veriyor. Meclis sadece infaza karar ve-
riyor" diyor. Sökmenoğlu, partililerinin dik getirdiği
~

"Apo'yu asalım, ondan sonra ölüm cezasını kaldıralım" gö-


rüşüne de katılmıyor:
"Benim görüşüme göre, 125. Madde kapsamına giren
suçlarda idam cezası kalmalı. Türkiye 15 sene iç savaş ya-
şamış. Her ne kadar siyasiler bunun bir gerilla savaşı oldu-
ğunu uzun müddet kendi zihinlerinde sakladılarsa da, bu-
nun adı bu. Yıldırım Akbulut ilk defa 'gerilla savaşı' deyin-
ce kıyamet kopmuştu. Ama doğruyu söylemişti. Bu tehdit
ortadan kalkmadan da bu konudaki fikrimiz devam ede-
cektir. Af yetkisi olan Meclis'in, karar yetkisi de olmalıdır.
Bir nevi temyiz oluyor. Ama Türkiye'de 1984'ten bu yana
hiçbir infazın yapılmadığı da göz önünde tutulmalı. Hiç
kimse Cenab-ı Allah'ın yarattığı canın başka bir insan ta-
rafından alınmasını hoş karşılamaz. Ama hiç kimse de kar-
şı tarafa aynı şekilde insanın canını alma gibi bir imkanı da
vermez. Belirli konular hariç, idamın caydırıcı bir rolü ol-
duğunu sanmıyorum, ağırlaştırılmış müebbet daha geçerli
olur."

Mesut Yılmaz: Üzücü ve İstisnai Örneklerdi...


57. Hükümet döneminde ANAP lideri ve Başbakan
Yardımcısı olarak görev yapan Mesut Yılmaz, ölüm cezası­
nın kaldırılması için mücadele etti. Özellikle hükümet or-
tağı MHP ile bu konuda sık sık karşı karşıya gelen bir po-
litikacı olarak karşınııza çıktı. Yılmaz'a, partisinin ölüm
cezası konusunda değişen yaklaşımını sorduk. Yılmaz, bu
konudaki sorumuza şu yanıtı verdi:
"Bir insanda herhangi bir anlayış ve düşüncenin yeşer-
mesi, gelişmesi ve kökleşmesi o insanın hayattaki kişisel
seniveniyle ilişkilidir. Kişisel senivenlerin o kişilerin yaşa­
dıkları toplumdan, içinde hulundukları zaman diliminden
ve insanlığın genel seniveninden kopuk olması mümkün
değildır. Aynı şekilde, kişilerin iç dünyalarındaki ve zihin-
lerindeki gelişmeler de, toplumdaki ve genel olarak insan-
lıktaki zihniyet gelişiminin dışında değildir. llkeli olmak,

bütün bir hayat boyunca herhangi bir konuda aynı anlayış


ve düşünceyi devam ettirmekten öte, öncelikle bütün bir
tarih boyunca insanlığın bin bir acı pahasına öğrendiği
şeylerden ve bütün bunların neticesi olarak elde ettiği so-
nuçlardan kopuk olmamak demektir.
Türk toplumu bugün idam konusu ve yaşam hakkının
94 kutsallığı konusunda ve bütün bunları kuşatan insan hak
ve özgürlükleri konusunda 1980'lerdeki anlayışın çok öte-
sindedir. Aynı şekilde dünyamızdaki genel anlayış da bu
konularda l 980'li yıllara göre çok farklılaşmıştır. Dönüp
bakınca göniyorum ki, gerçekten hayatımın önceki dö-
nemlerinde de yaşam hakkını s.ona erdiren idamın özel sa-
vunuculuğunu yapmamışım. Bugün geldiğim noktada, ki-
şisel olarak idamın suçluları yeniden. topluma kazandır­
mayı amaçlayan ceza hukukundaki yeni anlayışa aykın ol-
duğuna inanıyorum. Cezadan amaç asla ve asla intikam
olamaz."
Yılmaz, 1984 yılındaki son idamlarla ilgili olarak ise, şu
değerlendirmeyi yapıyor:
"1984 yılındaki idamlar, 12 Eylül döneminde başlayan
sürecin, yeni siyasal yaşama sarkmış üzücü ve istisna-
i örnekleridir. Burada önemli olan, Türkiye'de bir daha o
dönemlere ve o dönemin ürünü olan idam infazlarına dön-
memek konusunda güçlü bir iradenin gelişmiş olmasıdır.
Unutulmamalıdır ki, bugün Meclis'te bekleyen idam ceza-
lannın uygulanmamasına ilişkin moratoryum,.o dönemde,
hem de çok güçlü bir şekilde tek başına iktidar olan
ANAP'ın kendi iradesiyle hayata geçirdiği bir karardır.
l 984'te idam cezasıyla ilgili moratoryumu hayata geçi-
ren ANAP, diğer bazı partililerimiz gibi uzun zamandır bu
cezayı tümüyle kaldırmanın yollannı aramaktadır. Ancak,
terörün yol açtığı hassasiyetler sebebiyle, uzun yıllar bu
konuda somut adım atılabilmesi mümkün olmamıştır. Av-
rupa Birliği aday üyelik sürecinde üstlendiğimiz yükümlü-
lükler, diğer birçok konu gibi, idam hususunda da hedef-
lediğimiz açılımı gerçekleştirebilmemiz için önümüzü aç-
mıştır. inşallah, bu konuda gerekli mutabakat sağlanacak

ve Türkiye idam cezası sorunundan şimdilik kısmen,


umuyorum ki yakında tümüyle kurtulacaktır."
4. Bölüm

ÖLÜMÜN TANIGI OLMAK. ..


Birileri ölüm cezalarının infazı için oy verirken; birileri
de o ölümlerin tanığı olur .. Görevli yargıç olarak, savcı ola-
rak, cezaevi müdürü olarak, avukat olarak. .. Bundan daha
dehşet verici bir tanıklık olabilir mi? Gözler utançla kapatır
mı kendini? Yoksa tam tersine bir insanın son dakikalarını
insanlığın belleğine kazımak için daha çok mu açılır?
!dam cezasının nasıl infaz edileceği, yasalar ve ilgili tü-
zükte ayrıntılı olarak anlatılıyor. Yasaya göre, "ölüm ceza-
sı, buna hükümlü olan kimsenin asılması suretiyle hayatı­

nın izalesidir." "Ölüm cezası, hükümlünün mensup oldu-


ğu din ve mezhebin hususi günlerinde infaz olunamaz.
Gebe kadınlar doğurmadıkça, akıl hastalığına tutulanlar
iyileşmedikçe ölüm cezası infaz olunamaz." Ceza infaz Ku-
rumları ile Tevkif evlerinin Yönetimine ve Cezaların İnfa­
zına Dair Tüzük'te ölüm cezalarının nasıl yerine getirilece-

ği de ayrıntılı olarak anlatılıyor:


"Hükümlüler birkaç kişi olursa birbirinin karşısında
· asılamaz. Ölüm cezası, güneş doğmadan önce infaz olu-
nur. lnfaz yerinde, hükmü veren mahkeme kurulundan
bir kişi ile cumhuriyet savcısı, tabip, zabıt katibi ve cezae-
vi müdürü bulunur. Hükümlünün mensup olduğu dinin
ruhani sıfatını haiz bir kişi ile müdafii veya istek üzerine,
infazın geciktirilmemesi ve emniyet ve asayiş yönünden
sakınca görülmemesi şartıyla hükümlünün ailesi efradın­
dan birisi dahi cezanın infazında hazır bulunabilir. infazın
yapılacağı, diğer hükümlü ve tutuklulardan gizli tutulur.
Ölüm cezasının infazı için gereken hazırlıkların tamam-
lanmasından sonra, hükümlü tecrit edildiği kısımdan alı­
narak infaz yerine getirilir ve hükmün huzurda okunması­
nı müteakip ceza infaz olunur. Hükümlünün ölümü tabip
tarafından tespit edildikten sonra, ceset teşhirine müsaade

100 edilmeden, infaz araçlan ile birlikte derhal kaldmlır. Ası­


lan kimsenin cenazesi merasim yapılmadan gömülmek
üzere mirasçılarına verilir. Mirasçıları olmadığı veya kabul
etmediği takdirde belediye tarafından gömülür."
infazlarda bulunmuş üç kişiye sorular yönelttik. Deniz
Gezmiş ve arkadaşlannın avukatı Halit Çelenk, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde son idam edilen kişi olan Hıdır As-
lan'ın avukatı Fehmi Çam ve 12 Eylül sonrasında Afyon
Cezaevi'nde 15 gün içerisinde iki adli hükümlünün infa-
zında görevli olarak bulunmuş emekli yargıç Şeref Kanal'la
konuştuk.

Halit Çelenk: Bugün Olsa


En Fazla 4-5 Yıl Ceza Alırlardı
Deniz Gezmiş ve arkadaşlannın avukatı Halit Çelenk,
idam gecesini tüm ayrıntılanyla "!dam Gecesi Anılan" ad-
lı kitabında anlattı. Aradan geçen 30 yıla karşın o günü
unutmuyor, unutamıyor. 'Tüm ayrıntıları anımsıyorum.
Öyle bir gece yaşadık ki. Unutmak mümkün değil" diyor.
Geçen zaman içerisinde davayla ilgili adli hatanın çok açık
ortaya çıktığını vurgulayan Çelenk, şunları söylüyor:
"Baki Tuğ her yerde ileri geri konuşuyor. Şimdi Baki
Tuğ o davanın savcısı değildi, yardımcı olarak giriyordu.
Bazı duruşmalarda bulunuyor, bazılarında bulunmuyor-
du. Anlatılması güç biri. Son zamanlarda, avukatların ha-
tası yüzünden asıldılar anlamına gelen laflar etti. Bizim ha-
tamız şuymuş: Çocukları pişmanlık getirmeye ikna etme-
liymişiz, o zaman cezalan hafiflermiş. O zaman Başbakan
Nihat Erim'di. Erim, pişmanlık getirsinler, gereğini düşü­
nelim anlamında bir açıklama yaptı. Deniz başta olmak
üzere çocuklar beni hemen çağırdılar. Cezaevine gittim.
Kesinlikle böyle bir şey yapmayız, pişman değiliz, dışarıda
olsak aynı mücadeleye devam ederiz, dediler. Sakın, zin-
har akrabalarımıza söyleyin bizim için herhangi bir başvu­
ruda bulunmasınlar, dediler Pi>manlık isteklerinden
amaç, kişilik sahibi insanları teslim almaktır. Bunu çok de-
nediler, bizim çocuklar kabul etmediler. Biz kalkacağız ço-
cuklara, aman dilekçe verin, ifade verin, biz pişman ol-
duk, bağışlayın bizi deyin, diyeceğiz. Bu kadar bilinçli, bu
kadar duyarlı çocuklara nasıl bunu söyleyebiliriz. Ben bu-
nu söylersem kendimi affedemem."
Halit Çelenk, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının bugünkü
koşullarda yargılanmaları durumunda "4, en fazla 5 yıl ce-
za alacaklarım" da vurguluyor...
Tunceli Yolunda Bir Tabut,
Bir Baba, Bir Avukat. ..
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde son darağacı Hıdır As-
lan için kuruldu. Aslan, 25 Ekim 1984 tarihinde Burdur
Kapalı Cezaevi'nde idam edildi. Avukatı Fehmi Çam, infa-
za son anda yetişti. O dakikaları şöyle anlatıyor:
"Babası giremedi. Kapıda bekliyordu. Ben içeri girdim.
infaz cezaevi hücrelerinin avukat görüş yerlerinin önünde
bir boşltıkta yapıldı. infaz sırasında ağır ceza mahkemesi
başkanı ve savcı vardı. Burdur savcısı ve başkanın 'yasa
bulunmamızı emrediyor, yani beğensek de beğenmesek de
katılmak mecburiyetindeyiz' gibi hallerinden memnun ol-
mayan bir durumları vardı. Aslında kararı veren insanların
da orada bulunmasını arzu ediyor insan. O an benim du-
daklarım kurumuştu, konuşamaz hale geldim. Sesi kesili-
yor insanın. Bir taraftan da mantıklı olmamız lazım. Ora-
da sizin engelleyeceğiniz bir süreç yok. Ancak o süreç için-
de defin ruhsatı verilmesini talep etmek aklıma geldi. Hat-
ta cenazesinin ailesine verilmesi yolunda bakanlıktan bir
yazı geldiği için cenazenin tarafımıza verilmesini talep et-
tim. Sonra ailesinin temin ettiği bir tabutla memleketine
götürdük."
Tunceli yolunda bir tabut, bir baba ve bir avukat ... Ne-
ler konuşurlar, o yol nasıl geçer? Fehmi Çam, anlatıyor:
"Babası oğlunun cesedini aldıktan sonra karan veren
yargıçlara lanetler yağdırıyordu ve onlara 'Çocuklarınız­
dan bulun, bunu çocuklarınızda görün' diye bir anlamda
beddua ediyordu. Ben uyardım, Selman Amca bari yargıç­
lara küfret, yani oğUllanndan, çocuklarından ne istiyor-
sun, dedim. 'Bu acıyı anlayamazlar, bu acıyı onların yaşa­
ması lazım' dedi. O zaman irkildim. idam cezası kalan ai-
leye de büyük bir ceza haline dönüşüyor. Bu bakımdan da
insani bir ceza değil."
Fehmi Çam, Hıdır Aslan'ın haksız bir kararla hayatına
son verildiğine inanıyor. "Kimsenin ölümünden sorumlu
olmayan, hiçbir öldürme olayına katılmayan, günümüz
koşullarında yargılansaydı TCK'nın 146/1 'in uygulanması
imkanı olmayan, o dönemin koşulları içinde idam kararı

onanan bir kişiydi. Bugün en fazla 15 yıl ceza alırdı. infa-


zın yapıldığı tarihlerde bazı ölümler gerekçe gösterilerek
Hıdır Aslan'ın infazı öne alınmıştı. Bunda Tuncelili olma-
sının payı olduğunu her zaman düşünmüşümdür" diyor.
Çam, özellikle sıkıyönetim mahkemelerinde idam iste-
miyle açılan davaların çokluğuna dikkat çekerken, ölüm
cezalarının verilmesinde dönemin koşullarının etkili oldu-
ğunu vurguluyor ve bir anısını anlatıyor:
"Bir mahkemede elbise yüzünden sanıklarla duruşma
salonundaki erler arasında tartışma çıkmış, iş kavgaya ve
sanıkların coplanmasına kadar gitmişti. Ve sanıklar yaka
paça duruşma salonundan dışarı çıkarıldılar, aileler de çı­
karıldı. Biz avukatlar kalmıştık. Ben şöyle bir talepte bu-
lundum: Türkiye'de 10 yılda bir siyasi trafik kazası oluyor,
bu kazada ülke otobüsü devrilecek diye şoför indiriliyor
ve otobüsü devireceğinden bahisle otobüsün yönetimine
silahlı kuvvetler el koyuyor. Otobüsün içindeki yolcular
da bu siyasi trafik kazasından birinci derecede kusurlu bu-
lundukları gerekçesiyle haklarında ölüm cezası isteniyor.
Bu bakımdan, olup bitenlerden insanları sorumlu tutama-
yız. Bu insanlara daha insani yaklaşmamız gerekir, duruş­
madan çıkarılan müvekkillerimin bir dahaki celseye geti-
rilmelerini istiyorum, dedim.
Bunun üzerine askeri savcı ayağa fırladı: Avukat bey,
avukat bey, müvekkilleriniz trafik kazasından değil, cina-
yetten yargılanıyorlar, diye karşılık verdi. Ben de, sayın
savcı o zaman cinayetten dava açın. TCK'nın 146. Madde-
sinden açtığınız dava sonuç itibarıyla bir siyasi trafik kaza-
sına sebebiyet vermektir. O halde adam öldürmeden dava
açın, bunu yapmayıp siyasi trafik kazası demek olan 146.
Maddeden dava açıyorsunuz, dedim. Savcı yanıt vereme-
di, biz de avukatlar olarak duruşmayı terk ettik. Sıkıyöne­
tim mahkemelerinde davalar sürerken, davaları doğrudan
olmasa bile dolaylı olarak etkileyen, hatta kamuoyu oluş­
turmaya yönelik olarak Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ül-
kenin her tarafında toplanıılar yapıyordu. Sürekli akan
kanların hesabının sorulacağını söylüyor, diğer taraftan,
tencerenin dibini kirletenler, diye siyasilere çatıyordu."

Diğer "İdamlıklar": "İntikam İçin Asıldılar"


Bir de, diğer "idamlıklar" var. Arkadaşları "yanların­
dan" ölüme götürülenler. Devrimci Yol-Gültepe Dava-
sı'nda idam cezası alan, ancak bu cezası infaz edilmeyen
Levenı Aksan, lzmir Barosu'nun hazırladığı "!dam cinayet-
tir" başlıklı bültende o günleri şöyle anlatıyor:
"Mahkemeyle dalga geçtik biz, yani onurlandırıldık gi-
bi. !damla sonuçlanacağı belllydi. Üç kişi idam aldık, Hı­
dır Aslan, Ali Akgün ve ben. Sonra ne yaptık? !dam aldık­
tan sonra bizi Buca'da idam mahkumlarının, mahkemesi
sonuçlanan idam mahkumlarının toplandığı bir yere yol-
ladılar. Buca Cezaevi'nde özel bir yer vardır. Orada 14'ü
bir blokta, yanda da lO'a yakın insan, 20 küsur insan fa-
lan bir aradaydık. Yani idam mahkumu olarak ama bun-
lardan 14 tanesi birbiriyle konuşabilir durumdaydı. Kapa-
lı bir mekan, penceresi olmayan bir mekan. Havalandır­
maya çıkarılmıyorduk. Haftada her gün lS'er dakika falan
havalandırma hakkı kazandık açlık grevleriyle. Burada,
Buca'da 1982 yılında kalmaya başladık, 84'e kadar ben
orada kaldım. Sonra cezam daireler kurulunda müebbete
düştü. Ama oradan ayrıldım tabii, diğer arkadaşlar orada
kaldı."
Aksan, idamlıklardan kaçının infaz edildiği ve infaz
günleri anılarına ilişkin soruya da şu yanıtı veriyor:
"Hıdır Aslan ve llyas infaz edildi. Ben başka bir cezaevi-
ne sevk edildikten sonra asıldılar. Ama Hıdır'la, asılana ka-
dar yazışmalarımız sürdü. Hıdır'ın asılmadan önceki psi-
kolojisi; ailesinin akli dengesinin kontrolü için bir dilekçe
vermesinin üzüntüsüydü, 'sırtımda bir kamburla gidiyo-
rum' gibi yorumluyordu. Asılmaya yönelik daha kendince,
daha temiz gitmek falan. Ailesinin dilekçesi bile, idama,
yani bizim için onurlu olan bir sonuca leke düşmesi gibi
yorumlanıyordu, tlyas işlemediği bir suçtan asıldı. idam
karşılığı bir durumu yoktu onun. O bile çok mutluydu."
Ege Dev-Yol Davası'nda idamla yargılananlardan Halil
Sağlam da, baro bültenindeki söyleşide "Örgüt yöneticisi
olmam sebebiyle idam verdiler. Cinayet, eylem yok. (. .)
10 yıl sonra çıkacağız, diyordum. Dediğimiz çıktı. !dam
edileceğimizi düşünmedim" diyor. Ya, "diğerleri"'
"llyas Has, Buca'da yanımızdan gitti. Hıdır, Burdur'da
asıldı. Sonra bitti. Bunlar intikam için asıldılar. Başka idam

olmayacağını düşünüyorduk. (. .. )Dönemin koşullan, özel-


likle sıkıyönetim mahkemelerinde etkiliydi. Sivil savcıliır,
iyi hakimler vardı. Ancak onların etkisi yoktu. Belirleyici
olan askerlerdi. Yargılama da anım üzerineydi. idam ceza-
sının intikam almanın dışında hiçbir etkisi yok. Devletin,
adalet adına kişiden intikam alması. idam cezası kalkmalı.
!dam cezası adalet dağıtma değildir. Tartışıldı. Hukuki hir
hata olmuşsa, yanlış karar verildiyse dönüş yok. insan ha-
yatı, suçtan, maldan, candan daha önemli. insan hayatına
son verme adalet değil."

iki infazın Tanığı Olmak. ..


12 Eylül sonrasında kurulan darağaçlannda çok sayıda
adli hükümlü de idam edildi. Danışma Meclisi döneminde
23 adli hükümlü hakkındaki ölüm cezası infaz edildi. Genel
kurulda bu dosyalarla ilgili görüşmeler çok kısa sürerken,
milletvekillerinin hiç söz almaması dikkatleri çekiyor.
Afyon'da görevli olduğu yıllarda 15 gün içerisinde iki
infazda görevli olarak bulunmuş emekli yargıç Şeref Ka-
nal'la konuştuk. Kanal, 29 Aralık 1982 tarihinde Fevzi Uy-
guntürk, 13 Ocak 1983 tarihinde de Hüseyin Çaylı'nın in-
fazında bulunmuş: Bu zor günleri şöyle anlatıyor:
"infazlardan biri Yalvaç ilçesindeki bir olayla ilgiliydi.
Hatırladığım kadarıyla, bir kahve yakınında bir çocuk ce-
sedi bulunmuş, başı ezilerek öldürülmüş bir erkek çocuk
cesedi. Kahveden herkes koşarak gitmiş, onların içinde
idam edilen genç de varmış, o da bağırmış çağırmış, lanet-
!emiş, bu kadar alçak eylemi kim yaptı, diye. Soğukkanlı
olarak hareket etmiş. Sonra, üzerinde kan bulunmuş. So-
ruşturmada suçunu itiraf etmiş. Çocuğun ırzına geçmiş,
bağırmaya başlayınca da başmı taşla ezmiş. idam karan al-
mış, Meclis'ten de geçmiş. Kuryeyle karar gelmiş. Gece sa-
baha karşı beni uyandırdı savcı, hakim bey bir infaza ka-
tılmanız gerekiyor, diye çağırdı. O ilin ağır ceza heyetin-
den bir yetkili görevlendiriliyor infaz için. Yapılanlar için
zabıt tutuyorsun.
Hükümlüyü çağırdık. ll jandarmadan, emniyetten birer
yetkili, müftü, savcı, doktor var. infazı yöneten hakim ola-
rak da ben gittim. Kendisine suçunu hatırlattık. Baştan so-
na karan okudum. Hükmün onaylanmış, infaz edilmesi
gerekir, diye hatırlatıyoruz. O zaten bekliyor. Ayrı bir hüc-
rede bekletiliyor. Gece yatağından kaldırılıp getirilince an-
lıyor. Önce doktor muayene ediyor, hükümlü bembeyaz-
dı. O suratı, Allah bir daha göstermesin."
Şeref Kanal, Hüseyin Çaylı'nın son dakikalarını da şöy-.
le anlatıyor:

"Islah Olmuştu, Topluma


Yararlı Bile Olabilirdi"
"Hak ettim hakim bey, pişmanım, dedi. Yaşasam ne
olacak, Allah taksiratımı affetsin, dedi. Kimseyle görüşmek
isteyip istemediğini sorduk. istemedi. Anneme, babama
selamlarımı iletin, kötü çocuğum, beni affetsinler, dedi.
Sonra cellat getirildi. Yüzü kapalı filmlerdeki gibi. Kimliği
gizli. infaz tutanağına da, 'hükmü infaz etmek için savcı­
lıkça temin edilen kişi getirildi' diyoruz. O hazırlıyor, üça-
yaklı sehpalar var cezaevlerinde. Ôn hazırlığı yapıyor. ipin
düğümlü kısmını arkaya getiriyor, arkadaki soğancık de-
diğimiz sinir merkezine baskı yapıyor herhalde. Elleri ar-
kadan bağlanıyor, ayakları serbest. Ayaklarıyla sağa sola
çırpınır, dedim doktora. Yok, kıpırdatamaz, dedi. Altın­
dan sehpa çekilince ayaklar 4-5 santim ileriye geriye gitti,
fazla çırpınamadı. Doktor, bana sordu, hakim bey öldü
mü, dedi. Sonra, gel daha ölmedi, dedi. Ben kalbini dinle-
dim. Doktor, öldü, demeden indirtilmiyor. 8-10 dakika
sürüyor. Beyin ölümü meydana geliyor ama kalp çalışıyor­
muş bir süre. Rapor verilince cesedi indiriyoruz. Ailesiyle
temas kurduk, almayacaklarını söyleyince, belediyeden
yetkili çağırıp defnettirdik. Sonra parsel numarasını ailesi-
ne bildirdik."
Darağacında ölüme giden 10-15 dakikanın öyküsü bu
kadar. Ya, 15 gün içinde iki infaz izlemek zorunda kalan
Şeref Kanal'ın öyküsü:

"Bu infazlar yanlış hatırlamıyorsam bir de Ramazan ayı­


na denk geldi. Diğerini çok iyi hatırlamıyorum. O çocuğu
öldürenin dosyasını baştan sona okuduğum için iyi hatırlı­
yorum. O kişi sonradan cezaevinde hafız olmuş. Islah ol-
muş yani. Allah katında suçluyum, hak ettim, dedi. Zaten
yaşamıyorum, dedi. Gözümün önünden gitmiyor, iz bırakı­
yor, insan üzülüyor. insanlar neden suç işlerler, neden eği­
tim bu kadar basit geçiştiriliyor, iyi bir eğitim verilseydi on-
lar da yaşardı diye düşünüyorum. Ölüm cezası geri kalmış
ülkelerde engellenemiyor. Kalkınmış ülkelerde, kültürlü
toplumlarda zaten idam gereksiz. Zaten kültürlü toplumlar-
da idamlık suç işlenmez gibi geliyor bana. Ölüm cezası
kalkmalı.Belki de, ölüm cezasını ben hak ettim diyen ada-
mı cemiyete salıversek, yaşantısını sürdürürdü. Bana göre
kimseye zaran olmazdı, hatta fayda bile sağlardı. Belki mağ­
durun yakınlan bile o pişmanlığı görseydi affederdi."

Bir Çekimser, Bir Karşı Oy...


Şeref Kanal'ın tanıklık ettiği iki idamla ilgili olarak Da-
nışma Meclisi Adalet Komisyonu'nda 1982 yılı Haziran
ayında yapılan görüşmeler sırasında Serda Kurtoğlu çe-
kimser, Şerafettin Yarkın ise karşı oy kullanmış. Kurtoğlu
her iki idam için yazdığı çekimser oy gerekçesinde ölüm
cezalarının yerine getirilmesinde "içtimai, siyasi, ferdi bir
fayda olmadığını" söylüyor ve ekliyordu:
"12 Eylül'den bu yana girişilen etkili operasyonlarla
devlet toplum düzenine hakim olmuştur. Bu noktaya ulaş­
manın gereği yerine getirilen ölüm cezalannın içtimai fay-
dası vardır. Bugünkü infazlar için aynı faydanın bulundu-
ğu söylenemez. 12 Eylül'den çok önce işlenmiş suçlardan
ölüm cezası giyıniş olanların bu cezalannın yerine getiril-
mesinde de bugün bir fayda bulunmamaktadır. Buna rağ­
men Danışma Meclisi genel kurulunu ve Milli Güvenlik
Konseyini oylarında vicdanlarıyla baş başa bırakabilmek
için çekimser oy kullanmakta fayda mülahaza eniğim ci-
hetle infazın yerine getirilmesi hususunda olumlu ya da
olumsuz oy kullanmamayı ve sonuç olarak çekimser kal-
mayı doğru gördüğümü saygılarımla arz ederim."
Kararlara karşı oy yazan Şerafettin Yarkın ise, öncelikle
karara muhalif kalmasının "hakkında idam cezası verilen
kişiyle ve olayla hiçbir ilgisi olmadığının" altını çiziyordu.
Yarkın gerekçelerini de şöyle açıyordu:
"Çok uzun bir süreden beri fikir yönünden ve ilke ola-
rak ölüm cezalarının hep karşısında oldum. Yani bir ka-
nunla öldürme kararı verilmesini kabul edememişimdir;
Ancak pozitif hukukumuzda bu cezaya yer verildiğine gö-
re, yargı olarak yapılacak bir şey elbette ki yoktur. Diğer
yandan yine fikir olarak, ölüm ceza~ının en müessir bir ce-
za olduğu da bana göre kesin değildir. Belki de en mües-
sir ceza, bir anda infaz edilip biten bir ceza değil, çektiri-
len cezadır. Bu nedenledir ki, 1950 yılından beri sık sık çı­
karılan af kanunları, cezanın çektirilmesini engelleyerek
müessiriyetini kaybettirmiştir. Anayasamızın 64. Madde-
sinde ' ... mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının
110 yerine getirilmesine karar vermek TBMM'nin yetkilerin-
dendir' hükmü yer almıştır. Bu hükme göre yasama göre-
vi yapan meclislerin ölüm cezasının yerine getirilmesine
olduğu gibi, bu cezanın yerine getirilmemesine karar ver-
me de yetkileri içindedir. Benim oyum, yerine getirilme-
mesi yönündedir. Böylece, infaz edilmeyecek bir ölüm ce-
zası sonunda, hakkında idam karan verilenin, idam hü-

kümlüsü olarak ömür boyu cezaevinde kalmasının daha


müessir bir ceza olacağını düşünmekteyim."
5. Bölüm

VE İDAM TARiH OLDU ...


Hasta Bir Başbakan ve Küskün Ortakların

AB Sürprizi

Bir zamanlar "Karaoğlan" diye anılan Bülent Ecevit'in


hastalığı 57. Hükümetin sonunu getiren nedenlerden biri
oldu. CHP'nin 88 yaşındaki lideri ismet lnönü'yü yenip
genel başkanlık koltuğuna oturduğunda 4 7 yaşında olan
Ecevit, 49 yaşındayken de başbakanlık koltuğuna otur-
muştu. Fakat bir gün "Karaoğlan" da yaşlandı. Ecevit, 57.
Hükümetin başbakanıyken, 4 Mayıs 2002 tarihinde baş­
bakanlıktan apar topar Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne
kaldınldı. Hastalık süresi uzarken, 21 Mayıs günü hasta-
nede AB zirvesi topladı. DSP-MHP-ANAP Hükümeti sarsı­
lıyordu, seçim görünmüştü ve Başbakan hastanedeydi.
"Uyum, uzlaşma", hele de "idam cezasının kaldırılması ko-
nusunda uzlaşma" kolay µ!aşılır hedefler değildi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de".'eye girdi. Se-
zer, 7 Haziran günü liderleri AB zirvesine çağırdı. Başba-
kan Ecevit, hasta olduğundan bu zirveye katılamadı. Yeri-
ne, DSP Genel Sekreteri Hasan Gülay gıtti. Ancak bu, Ece-
vitlerin pek hoşuna gitmemiş olmalı ki, Gülay zirve sonra-
sında bilgi vermek için konuta gittiğinde kabul edilmedi.
DYP lideri Tansu Çiller de zirveye katılmadı. AKP ve SP li-
derleri ise masadaydı. 3.5 saatlik zirveden AB uzlaşması
değil, hükümet krizi çıktı. MHP lideri ve Başbakan Yar-
dımcısı Devlet Bahçeli rest çekti:
"Bütün partiler eğer dört konuda ortak hareket etmek
hususunda mutabık iseler bunları gerçekleştirecek siyasi
irade ve desteğe sahip yeni bir hükümetin oluşumuna gi-
dilmesi düşünülmelidir. Biz Türkiye'nin önünü tıkayan
konumda asla olmayız. MHP'nin hükümette kalmak gibi
bir hırsı ve hevesi yoktur. Bizim konumumuz AB'yı engel-
leme yönünde hükümette bir problem çıkaracaksa gere-
kirse hükümetten çekilebiliriz. Şu anda masanın etrafında­
ki partiler anlaşılıyor ki, görüş birliği içindeler, onlar bir
araya gelsinler. Bütün dünyada idam cezası kaldırıldı, biz
de kaldıralım. Peki, bu AB'nin son isteği mi olacak7 Kanı­
mızı eminceye kadar isteyeceklerdir, işte karşı olduğumuz
konu kanımızın emilmesidir."
ANAP lideri ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ise,
toplumsal baskıya dikkat çekerken "Türkiye bu konuda
ayakta. lşadamlarından sivil toplum örgütlerine kadar si-
yasetin üstünde toplumsal bir baskı var. Bunun vebali si-
yasetin üstündedir" diyordu. Bahçeli bu sözlere "Vebal
herkesin üstündedir" diye itiraz etti.
"AB paketi" hükümeti sarsıyordu. Yılmaz toplantıdan
sonra Bahçeli'nin restini değerlendirirken "Yeni hükümet
formülleri gündeme gelir" dedi. Gerginligi azaltmak iste-
yen Başbakan Ecevit, 10 Haziran günü Oran'daki çalışma
ofisinin bahçesinde gazetecilerin karşısına çıktı. Ecevit ön-
ce sağlık durumu hakkında bilgi verdi. Daha sonra, "Hü-
kümet işlerinden elimi çekmedim. Böyle bir hakkım da
yok. Hükümet devam edecek. Hükümet ve devlet işlerini
evde uzanarak ve hareket etmeden de olsa yürütüyorum"
dedi. Ecevit, "idam konusunda ortaklar arasında sorun ol-
mayacağına inandığını" söyledi.

İktidarın Öcalan Açmazı


DSP'liler idam cezasının kaldırılması için destek arama-
ya başladı. Hükümet de, MHP de zor durumdaydı. Abdul-
lah Öcalan'ın dosyası başbakanlıkta bekletiliyordu. Seçim-
lerden önce "Apo 'yu asacağız" diye meydanlarda oy iste-
yen MHP'yi hem tabanı, hem de başta DYP lideri Çiller ol-
mak üzere bazı muhalefet liderleri sıkıştırıyordu. Çiller,
"llk önce dosyayı niye beklettiklerinin hesabını versinler.
Cesaretleri varsa Apo'nun dosyasını bugün getirsinler,
destekleyelim" diyordu. Başbakan Yardımcısı Mesut Yıl­
maz ise, "Öcalan idam edilirse mite, efsaneye dönüşebilir"
diye itiraz ediyordu. Sıkışan MHP'nin varabildiği en ileri
nokta, "Önce Öcalan'ı asalım, sonra idam cezasını kaldıra­
lım" noktasıydı.
1 Temmuz 2002 tarihinde yapılan liderler zirvesinden
"Seçim yok, hükümet devam ediyor" kararı çıktı. Ortaklar
arasındaki gerginlik tırmanırken, 4 Temmuz günü yapılan
ekonomi zirvesinde Kemal Derviş'in "Yeni bir senaryo la-
zım" demesi Bahçeli'yi çileden çıkardı. Bu arada, "yeni se-
naryo"lar uygulamaya konuyor, DSP kaynıyordu. Ecevit'in
sağ kolu Hüsamettin Özkan, 8 Temmuz 2002'de partisin-
den ve hükümetten istifa etti. Bunu, Dışişleri Bakanı lsma-
il Cem, Devlet Bakanı Kemal Deıviş ile çok sayıda bakan
ve milletvekilinin istifası izledi. Ecevit hasta yatağında bir
yandan partisindeki erime, diğer yandan hükümet ortak-
larının AB kavgası ve seçim senaryoları ile uğraşmak zo-
rundaydı...
16 Temmuz günü koalisyon liderleri masaya oturdu. 3
Kasım'da seçime gidilmesi karan verildi. TBMM, seçim ve
AB yasalarını görüşmek üzere 29 Temmuz'da olağanüstü
toplantıya çağrıldı. Hazırlanan AB paketi taslağında, ölüm
cezasının "savaş ve yakın savaş" suçlarıyla sınırlandınlma­

sı, Kürtçe yayın ve dil öğretimi ile azınlık vakıfları konu-


sunda düzenlemeler yer alıyordu. Bahçeli, "AB paketinde
desteklediğimiz düzenlemeler var. idam, anadilde öğretim
ve yayın konularını ayırarak paketi getirin katkı sağlaya­
lım" dedi. Uzun pazarlıklar, ziıveler sonunda MHP "Pake-
ti bizsiz geçirin, hükümet sorunu çıkarmayalım" noktası­
na geldi. 31 Temmuz 2002 tarihinde yapılan toplantıda
TBMM, 3 Kasım 2002 tarihinde erken seçime gidilmesi
kararı aldı.

İdam kalktı, Ortaklık Bozuldu


TBMM' de 1 Ağustos 2002 günü saat 15 .OO'de AB pake-
ti üzerindeki görüşmelere başlandı ve yaklaşık 6 saat süren
çalışmadan sonra maddelere geçildi. Maddeler üzerindeki
görüşmelere de 2 Ağustos günü saat 14.00'de başlandı ve
çalışmalar sabaha karşı 06.30'da tamamlandı. Görüşmeler
toplam 22 saat sürdü Ortam çok gergindi. Çalışmalara
katılım rekor düzeydeydi. Paketin maddelerine geçilmesi
oylamasına 437 milletvekili katıldı. Önerinin maddelerine
geçilmesi oylamasında 323 milletvekili kabul, 112 millet-
vekili ret oyu kullandı, 2 milletvekilı de çekimser kaldı.
Ortalıkta "siyasi travesti" "dönek" "terbiyesiz", "zavallı uşak",

"Apo'nun ipine sanlmaya çalışan samimiyetsizler" benzeri


hakaretler, suçlamalar uçuşuyordu. Hüküınet ortakları
birbirinin yüzüne bakamaz, bakmaz durumdaydı..
Paketin "siyasi sahibi" Mesut Yılmaz görünüyordu. Yıl­
maz sabaha dek süren görüşmeler sırasında genel kurul-
dan hiç ayrılmadı. Hasta ve yaşlı Başbakan Bülent Ecevit
saat 22.00'de ayrılmak zorunda kaldı. MHP lideri ve Baş"
bakan Yardımcısı Devlet Bahçeli gece yarısından sonra 117
Meclis'e geldi. TBMM genel kurul salonunda Bakanlar Ku-
rulu üyelerine ayrılan bölümde aynı sıranın iki ucunda
oturan Bahçeli ile Yılmaz hiç konuşmadı, birbirlerine sırt-
larını döndüler. Ortaklık çoktan bozulmuş görünüyordu.
MHP'liler ortağı oldukları hükümetin Adalet Bakanı Hik-
met Sami Türk'ün "hükümet adına" konuşmasını engelle-
diler. MHP Grup Başkan vekili İsmail Köse, "Türk'ün
idain konusunda taraf olduğunu, hükümet adına konuşama­
yacağını" söyledi.
Ortaklar arasındaki görüş ayrılıkları nedeniyle hükumet
tasansı değil, "öneri" olarak getirilen paketin ilk maddesin-
de ölüm cezası ile ilgili olarak şu düzenleme yer alıyordu:
"Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hallerinde işlenmiş suçlar
için öngörülen idam cezalan hariç olmak üzere, 1.3.1926 ta-
lihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, 7.1.1932 talihli ve
1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun ile
31.8.1956 talihli ve 6831 sayılı Orman Kanununda yer alan
idam cezalan müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüştür.
Şu kadar ki,
a) Türk Ceza Kanununun 17, 50, 51, 55, 58, 59, 61, 62,
64, 65, 66, 102, 112, 451, 452, 462 ve 463 üncü madde/eli ile
7.11.1979 talihli ve 2253 sayılı Çocuk Mahhemelelinin Ku-
ruluşu, Görev ve Yargılama Usulleli Hakkında Kanunun 12
nci maddesinin idam cezasına ilişkin hühümleli,
b) Türk Ceza Kanununun 17 nci maddesi ile 13. 7.1965 ta-
rihli ve 647 sayılı Cezaların infazı Hakkında Kanunun 19
ve Ek 2 nci madde/elinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tara-
118 fından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine harar veri-
lenlere ilişkin hüküm/eli saklıdır.
c) Bu Kanun hükümlerjne
, göre idam cezalan müebbet
ağır hapis cezasına dönüştürülenler hakkında Türk Ceza Ka-
nununun 70, 73 ve 82 nci maddelerinde öngörülen süreler iki
kat, terör suçluları hakkında üç kat olarak uygulanır.
Bu Kanun hükümlerine göre idam cezaları müebbet ağır
hapis cezasına dönüştürülen terör suç1u1an hakkında Ceza-
ların infazı Hakkında Kanun ile 12.1.1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanununun şartla salıverilmeye iliş­
kin hükümleri uygulanmaz. Bunlar hakkında müebbet ağır
hapis cezası ölünceye kadar devam eder."
Görüşmeler sırasında TBMM' de AB saflaşması ve yakla-
şan seçimlerin provası yaşandı. DSP'li Ahmet Tan "ABye
doğru yola çıkan TIR şoförleli gibiyiz" derken, Saadet Parti-
li Mustafa Geçer "Aşkla kapısını beklediğimiz AB, acaba
aşkımıza yanıt verir mi" deyince salondan gülüşmeler
yükseldi. Paketin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında
AKP grubu adına kürsüye çıkan Manisa Milletvekili Bü-
lent Arınç, şu görüşleri dile getirdi:
"Türkiye, Ceza Kanununu 1926'da getirdi, 1984'e kadar
400 tane idam oldu; ama, 1984 yılından bugüne kadar, 18
yıldan beri, Adalet Komisyonu'nda bekleyen dosyaların hiçbi-
risi infaz edilmedi, 18 senedir bir tek hüküm infaz edilmedi.
Bakın, bugün bile 64 dosya bekliyor Adalet Komisyonu'nda.
Bunların 76 hükümlüsü terör suçundan mahküm olmuştur,
125 ve buna benzer suçlar. 46'sı adi suçlardan mahküm ol-
muştur. Sadece Abdullah ôcalan'ı veya terörle ilgili olarak te-
rör başı diye hedef gösterdiğimiz kişiyi bu işin içerisinde dü- 119
şünmeyin, aynı maddeden mahküm olmuş 76 kişi var ve 18

seneden beri bu cezalar infaz edilmiyor; hatta 1 yıldan bu ya-


na Adalet Komisyonu'nda, Abdullah ôcalan'ın sağ kolu oldu-
ğu söylenen Şemdin Sakık'ın dosyası var. Bunlar, Adalet Ko-

misyonu'ndan aşağıya inmiyor. Neden; çünkü, 18 seneden be-


ri, Türkiye 'ben, idam cezasını infaz etmeyeceğim" demiş. '... )
Ben, bu konuyu, seçim meydanlarında istismar konusu yapıl-
masın diye... Bugüne kadar yapıldı. Kim yaptıysa ... Ben
yaptıysam, en kötü iŞi yapmışımdır; ama yapmayacağız;
artık, Türkiye bunu istemiyor, Türkiye bu çatışmadan kurtul-
mak istiyor. Bölgede, ülkemizde terörün durması karşısında,
Silahlı Kuvvetlerimiz de, Parlamentomuz da, yaraların sarıl­

masının ekonomik ve insanı boyutla ancak mümkün olacağı-


nı söylüyor... Ama bunları görmeden, asacağız, keseceğizler-
le Türkiye'de bir yere gidemezsiniz; üstelik asamazsınız da,
asmanız da mümkün değil; geldiğimiz nokta bu."
Arınç, düzenlemelerin yasayla değil, anayasa değişikliği
ile gerçekleştirilmesi gerektiğini ve "sıkı infaz rejimi" konu-
sundaki kaygılarını dile getirerek bu maddeye destek ver-
meyeceklerini bildirdi. (Arınç, bu maddeye ''hayır" oyu ve-
renler arasında yer aldı.) "Savaş ve yakın savaş tehdidi halle-
rinde işlenmiş suçlar için öngörülen idam cezaları hariç" ölüm
cezasının kaldırılmasını öngören birinci madde üzerindeki
görüşmeler iki saat sürdü. MHP ve AKP'lilerin bu madde-
nin metinden çıkarılması için verdikleri önerge reddedildi.
AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan, ölüm cezasına
mahkum olanların affedilmemesi için anayasal güvence is-
120 tiyordu. Ancak, kendi önergeleri oylanırken AKP sıraların­
da sadece 27 milletvekilinin yer alması dikkati çekti.
AKP'liler kendi partilerinin göstermelik önergesine oy ver-
medi. MHP'liler önergeleri reddedilince DYP sıralarına dö-
nüp "Bravo, hani neredesiniz" "uşaklar" diye bağırdılar.
DSP'li Ali Arabacı ve arkadaşlarının 13 No'lu protoko-
le uygunluk sağlanarak ölüm cezasının tümüyle kaldırıl­
ması için verdikleri önerge de kabul edilmedi. Seçim mey-
danlarında "Işte Apoyu ipten ku'rtaranlar" diye bu maddeye

oy verenleri teşhir etmek isteyen MHP'liler açık oylama is-


tedi. Ölüm cezasının kaldırılmasını öngören madde 152
ret oyuna karşılık 253 oyla kabul edildi. ANAP'lı Musa
Öztürk ise çekimser kaldı. MHP'liler oylama sonucunu
ayakta alkışlarla protesto etti. Bu arada Bakanlar Kurulu sı­
ralarındaki bazı MHP'li bakanların da ayağa kalkıp protes-
to alkışlarına katılması hükümet ortaklığının seçime kadar
bile gitmesinin ne kadar güç olduğunu ortaya koyuyordu.

Görüşmeler sırasmda MHP'liler hem hükümet ortakla-


rı, hem de muhalefet partileriyle karşı karşıya geldi. DYP'li
Mehmet Sağlam "Apo'nun dosyasını Meclis'e getimıeye gü-
cün yetmeyecek, Ulusal Program'm altında imzan olacak,
sonra seçimi duyunca uyanacaksın. Ne zaman seçimi duysa-
nız ôcalan'a sarılıyorsunuz" sözleriyle MHP'lileri hedef al-
dı. DYP'liler pakete muhalefet eden ancak hükümetten çe-
kilmeye de yanaşmayan MHP'ye "Ne zaman seçimi duysa-
nız Apo'nun ipine sarılıyorsunuz. Bu o kadar büyük tehlike
ise hükümetten çekilirsiniz, müzakereler derhal kesilir" diye
yüklendi. MHP'li Koray Aydın "Apo'yu kim gelirdi, asma-
ma sözü verildi mi 56. hükümete soruyoruz" derken, AKP'li 121
Mehmet Ali Şahin "Biraz geç kaldınız, 3,5 yıl önce hükü-
meti kurarken soracaktınız" diye kendisine tepki gösterdi.
MHP'li Mehmet Gül "Bu, ôcalan'a örtülü af getirecektir. Bü-
tün şehit aileleri, gaziler burayı gözetliyor. Ekmeklerine katık
ettikleri gözyaşlarıyla sizi bekliyor. Bir müddet sonra ôcalan
belki aramızda milletvekili olarak bulunacak, diyorsunuz.
Milleti enayi yeline koymayın" sözleriyle gerilimi yükseltti.
MHP'li Mehmet Şandır da görüşmeler sırasında DYP'lile-
re "Yuh olsun size, Apo'nun erkekleri" diye bağırdı.
MHP'nin engellemesi nedeniyle görüşmeler uzarken
bazı milletvekilleri kulislerdeki televizyonlardan maç izli-
yordu. Saatler gece yarısını geçtikten sonra da bazı millet-
vekilleri ayakkabılarını çıkartıp ayaklarını uzatarak kulis-
lerdeki koltuklarda kestirmeye başladı.
Paketin tamamı kabul edildikten sonra söz alan MHP
lstanbul Milletvekili Ahmet Çakar, "herkesin gaflet uyku-
sundan uyanması için" Atatürk'ün Gençliğe .Hitabesi'ni
okudu. MHP'li Orhan Şen "Yazıklar olsun, şehitlere nasıl
hesap vereceksiniz" diye bağırıyordu.
Hükümetin MHP kanadı öfkeli, DSP ve ANAP kanadı
ise mutluydu. Başbakan Bülent Ecevit, seçimlere giderken
büyük bir tarihsel adım atılmasından mutluluğunu gizle-
miyordu. Oylamadan sonra gazetecilerin sorularını yanıt­
larken "DSP olarak uzun yıllardır idam cezasına karşıyız.
Dünyada zaten büyük ölçüde halktı. Türhiye'de de kalkması
bizi sevindiriyor" dedi. Ecevit, konunun "Apo ile ilgisi olma-
dığını" da vurgulama geregi duyuyordu ...

İdam Dosyalan Kamyonetle Geri Gönderildi


Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra TBMM'de bulu-
nan idam dosyaları bir kamyonete yüklenerek başbakanlı­
ğa geri gönderildi. Dosyaları başbakanlığa kamyonetle ge-
ri gönderilen hükümlülerin adları şöyle:
Bekir Gedik, Nizamettin Özoğlu, Mehmet Sait Dayan,
Sinan !yit, Ali Osman Köse, Rabbena Hanedar, Hasan Şa­
hingöz, Ali Nazik, Selmani Özcan, Cemal Çakmak, Kemal
Gömi, Aslan Kaya, Abdurrahim Akalp, Ali Teke, Yusuf
Akbaba, Türkan ipek, Mehmet Darga, Celal Türk, Salih
Gün, Zübeyir Paksoy, Yusuf Çabuk, Mehmet Babür, Hü-
seyin Güçlü, Bayram Kaymaz, Fikri Demir, Lütfi Topal, Ali
Tekin, Mehmet Yıldırım, Nihat Yağız, Mehmet Emin Çeci,
Cumali Karsu, Enver Özer, Ahmet Güven, Kadri Sönmez,
Ramazan Akdağ, Nadir Kalkan, Vefa Kartal, Ramazan Kı-
zıldağ, Mutlu Akın, Mehmet Nuri Özen, Hasan Aşkın,
Şeyhmus Poyraz, Abdullah Akse!, Semdin Sakık, Muhsin
Erbaş, Harun Gülbaş, Bekir Çınar, Erol Sankaya, Ahmet

Turan Kılıç, Kenan Kale, Harun Yıldız, Zafer Yelok, Yunis


Karataş, Haljl İbrahim Düzbiçer, Ömer Faruk Gez, Ahmet
Oflaz, Ekrem Kurt, Erkan Çetintaş, Faruk Yılmaz, Adem
Kozu, Mustafa Uğur Yaraş, Faruk Belkavli, Ömer Demir,
Alim Özhan, lbrahim Duran, Etem Ceylan, Vahit Kaynar,
Turan Kaya, Cafer Tayyar Soykök, Faruk Ceylan, Şahin
Gümüş, Nuri Akbulut, Cemalettin Polat, Mehmet Fidancı,
Mehmet Sıddık Biçer, Salih izzet Erdiş, Hasan Aydoğan,
Türkan Özen, Adem Kepeneklioğlu, Mehmet Hakan Can-
polat, Turhan Tarakçı, Ali Gülmez.

Ecevit: Denizler Terörist Değildi

Deniz Gezmiş ve arkadaşlannm idam edilmesini önle-


mek için büyük çaba gösteren Bülent Ecevit, idam cezası­
nın kalktığı dönemde de ülkenin başbakanıydı. Zaman,
onu haklı çıkarmıştı. Mahcubiyet duyan, "zamanın koşul­
ları ... ", "yanlış yapmışız" diyenler arasında değildi ...
10 Mart 1972 tarihinde, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve
Hüseyin lnan'ın ölüm cezalarının infazıyla ilgili kararın
öncelikle görüşülmesi istemi TBMM genel kuruluna geldi-
ğinde Bülent Ecevit buna itiraz ediyordu. Ecevit, "Öncelik-
le görüşülmesini doğru bulmam. Çünkü ölüm cezasını ge-
rektiren konular, üzerinde uzun uzadıya düşünmeyi, vic-
dan muhasebesi yapmayı gerektiren konulardır" derken,
öncelikle ölüm cezalarının kaldırılması istenen iki yasa
önerisınin görüşülmesi gerektiğini vurguluyordu:
"Bir meclisin, bir parlamentonun huzurunda, kabul
edersiniz etmezsiniz o başka, ilke olarak ölüm cezasının
kaldırılmasını öneren kanun teklifleri bulunduğu sırada,
onlar görüşülmeden önce ölüm cezalarıyla ilgili mazbata-
ların görüşülmesini asla doğru bulmuyorum."

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam cezalarının infaz


edilmesinin üzerinden 30 yılı aşkın süre geçtikten ve idam
cezası kaldırıldıktan sonra (2004 yılı Şubat ayında) Ecevit
ile yeniden görüştük. Ecevit o günleri anlatırken, ne kadar
yalnız kaldığını vurguluyordu:
"Ben başından beri Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının
idamına açıktan karşıydım. Mücadele de verdim o dönem-
de. Fakat çok yalnızdım. !damdan vazgeçilmesinin -temel
anlamda- henüz çok az taraftarı vardı. Bu nedenle kendi-
mi çok yalnız hissettim. CHP içinde idama karşı olanlar
vardı. Son ana kadar çok uğraştık ama başarılı olamadık."
Ecevit, "Deniz Gezmiş ve·arkadaşlarının idam edilmesi
bir anlamda Adnan Menderes ve iki bakanının idamının
intikamı gibi mi değerlendirildi? TBMM'deki, 3-3 bağınş­
lan bu intikam arzusunu mu gösteriyordu" sorumuza "in-
tikam duygusu var mıydı bilemiyorum. Daha sonraki yıl­
larda asıl terör olayları ortaya çıktı. Deniz ve arkadaşları
terörist sayılacak insanlar değillerdi" yanıtını veriyor.
Ecevit, ölüıp cezasına karşı mücadelesini hep sürdür-
dü. Bu cezanın -bazı sınırlamalarla da olsa- kaldırılması
onun başbakanlığı dönemine denk geldi. "MHP'li birikti-
dar döneminde ve Abdullah Öcalan cezaevindeyken"
ölüm cezasının kaldırılmasını da içeren AB paketinin çık­
ması kolay değildi. Ecevit o günleri şöyle anlatıyor:
"Bu konuda sikışmış durumdaydı Sayın Devlet Bahçeli.
Açıkça söylemese de, inanıyorum ki o da idamdan dolayı
sorunlar çıkacağını biliyordu. Ancak kendi partisinin taba-
nı çok katı durumdaydı. Asıl Apo'nun idamı konusunda
ısrarlıydılar. Onun dışında idamın kaldırılmasını isteyen-
lerin sayısı da giderek artıyordu. Sonunda da Sayın Devlet
Bahçeli, benim de ricam üzerine anlayış gösterdi. Koalis-
yon ortaklığına uymasa bile, bizim koalisyon ortaklığı dı­
şında bu konuda oy vermemizi anlayışla karşılayacağını
söyledi. Bunun koalisyonu bozmamasını sağlayacağını
söyledi. Bu çok yapıcı bir davranıştı."
Ecevit, MHP'nin hükümetten ayrılmayarak "bir anlam-
da pakete dolaylı destek verdiğini" doğrularken; "Seçim
kararı alınmasaydı, AB paketi geçebilir miydi" sorumuza
da "O aşamada Sayın Bahçeli'nin gösterdiği anlayış kolay-
laştıncı oldu. O konuda angajeydiler, bağlıydılar. Sonun-
da anlayış gösterdiler" karşılığını veriyor. "28 Şubat karar-
ları RP döneminde imzalandı, MHP döneminde de. idam
cezası kalktı" yorumlarını anımsattığımızda ise Ecevit,
"Baskı altında değil, fakat anlayış gösterdiler" demekle ye-
tindi. Ecevit, AB paketinin görüşmeleri sırasında sıkça di-
le getirilen "Apo'nun idam edilmeme koşuluyla Türkiye'ye
teslim edildiği" yorumlarıyla ilgili olarak da, "Yok öyle bir
şey, yok tabii" diyor.

İdamın Kaldırıldığı Görüşmelerin Tutanakları


AB uyum paketinin birinci maddesi ölüm cezasıyla ilgi-
liydi. Bıı maddenin 1-2 Ağustos 2002 tarihinde yapılan
görüşme tutanakları şöyle:
ANAP GRUBU ADINA EKREM PAKDEMlRLI (Manisa)
- Efendim, baştan beri bütün müzakereleri dikkatle takip
ettim. Konuşulanların hepsinde haklılık payı var; ancak,
bazı arkadaşların "bu maddeye 'evet' demek, vatana iha-
nettir. Hükümet, zaten meşruluğunu kaybetmiştir, bu ka-
nunu niye getirdi" gibi, maksadını aşmış olan cümleleri ol-
du. Bunlar maksadını aşmış olan cümlelerdi. Biz, işin özu-
ne bakalım.
Konuşmaya başlarken dedim ki, herkes haklı. Herkes
olaya kendi gözlüğüyle bakıyor; ama kendi gözlüğümüzle
bakmayı bir tarafa bırakmamız lazım; Türkiye'nin tepesi-
ne çıkıp, Türkiye'ye oradan bakmamız lazım. Eğer, işi
duygusallığa vurursak ve duygusal olarak yaklaşırsak, bu
teklifi geçirmememiz lazım. Birileri suç işlemiştir, 30.000
Türk vatandaşı vefat etmiştir, kanun da cezasını vermiştir,
bu kanuni cezasını çekmesi lazım; ama devlet yönetimin-
de, devlet adamlığında duygusallığa yer yoktur.
Biz, şimdi, gerçeklerle yüzleşmek durumundayız. Ne-
dir gerçekler: 1999 seçimlerinde de bazı arkadaşlarımız
"biz, filancayı asacağız" dediler ve bunu çokça kullandılar.
Asabildiniz mi; hayır. Demek ki, gerçek değilmiş; gerçek-
lerle yüzleşmemiz gerekiyor dedim. Apo'yu size kim tes-
lim etti? Ettiyse şartsız mı teslim ettil Yani, bu gerçeğini­
ye kabul etmiyoruzl
HiDAYET KILINÇ (Mersin) - Teslim edeni söyle ...
EKREM PAKDEMIRLI (Devamla) - Biz, Nijerya'ya veya
falanca yere gidip, kendimiz alıp getirdik öyle mi; öyle de-
ğil. Bu gerçekle niye yüzleşmiyoruz yani ..
ALI IŞIKLAR (Ankara) - Açıkla o zaman ...
EKREM PAKDEM!RU (Devamla) - Suriye'de otururken
niye elleyemiyorduk? Ta ki, Amerika Birleşik Devletleri
Suriye'yi terörist ülkeler sınıfına aldı, biz de, bundan isti-
fade ederek, hem Sayın Başbakan Yardımcısı, hem de Ka-
ra Kuvvetleri Komutanı gitti, orada birkaç beyanatla ... Su-
riye baktı ki, iş sarpa sarıyor; adamı çıkardı.
MEHMET TELEK (Afyon) - Anlaşma mı yaptın Sayın
Bakan?
EKREM PAKDEMlRLl (Devamla) - Ondan sonra da, bi- ·
rileri aldı; söylemeye de gerek yok,, hepiniz biliyorsunuz;
ama bu gerçekle de yüzleşmek istemiyorsunuz yani.
!kinci bir gerçek var; biz, l 984'ten beri hiç ölüm ceza-
sı uyguladık mı; uygulamadık. Peki, ne değişti de, şimdi
birden "efendim, biz ölüm cezasını mutlaka uygulayaca-
ğız!" Bir yerlere bir taahhütte bulunmuşuz, biz bu mora-

toryuma saygılıyız demişiz; yani, on sekiz yıldan beri za-


ten yapmıyoruz -1984'ten beri- bundan sonra da bu duru-
mumuza saygılıyız demişiz. Altında da herkesin imzası
var, bağlayıcı imzalan var. Ulusal Program, değil mi?
Ondan sonra, üç lider, herhalde bu konuyu görüştü
-Bir uzlaşmaya varamadılar. Üç yıl -iki yılı aşkın- uzlaşma­
ya varamadılar, zımnen, dosya Başbakanlıkta bekledi.
Eğer, zımni bir anlaşma olmasaydı, müteaddit defala; Baş­
bakan Yardımcısı vekalet etti, dosyayı gönderirdi Meclise;
ama dosyayı göndermedi. Demek ki, bir yerde zımni bir
anlaşma var. Bu gerçeklerle yüzleşmemiz lazım.
Biz, er veya geç, bir gün, bu 6 numaralı protokolü im-
zalayacağız. Ne diyor 6 numaralı protokol; ölüm cezası ye-
rine getirilmeyecek. Biz de, Anayasa'da gerekli değişikliği
yapmışız, şimdi, Ceza Kanununda, Anayasa değişikliğin­
de, biraz daha -hürriyetleri demeyeyim-yaşam hakkını ge-
nişleten bir madde getiriyoruz. Bu, Anayasaya aykırı değil
ki. Anayasaya rağmen, biraz daha konuyu genişleten bir
durum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Toparlar mısınız efendim.
EKREM PAKDEMIRL! (Devamla) - l'inci maddede ne
deniliyor; terör suçundan idam cezasına çarptınlmış olan-
lar, hiçbir şekilde aftan yararlanamazlar. Yani, halkın anla-
yacağı biçimde, amiyane tabiriyle, o bölücü başı, hapisha-
nede ölüme mahkümdur deniliyor ve oradan hiçbir şekil­
de, herhangi bir şekilde çıkması mümkün değil. Türk dev-
leti var olduğu müddetçe, gök kubbe de çökmediği müd-
detçe, o kişi, o hapishanede kalacaktır; bu, böyle biline.
Ha, sonra birisi gelip bir şey yapar mı; onu bilmem.
MEHMET TELEK (Afyon) - Onu da yaparsınız!
EKREM PAKDEMlRLl (Devamla) -Ama bu kanun met-
niyle, ölünceye kadar oradadır.
Şimdi, bakın, ben iki cümle daha söylemek istiyorum. Bu
Meclis, Avrupa Birliği yolundaki bir engeli de ortadan kaldır­
ma şerefine sahip olmalıdır. Aynca, bu Meclis, siyaset kuru-
muna yeni bir yön verme ve bir seçim kanunu çıkarma şere­
fine de sahip olmalıdır. Tek parti iktidarına yol açacak ve ül-
kede siyasal istikrarı sağlayacak bir yeniden yapılanmaya git-
mek mecburiyetindeyiz. Türkiye, iki defa, onar yıllık süre-
lerde, koalisyonlarla yönetildi ve birincisinde, 70 sente muh-
taç oldu ve JMFye gitti; ikincisinde de, 70 sente muhtaç ol-
madı; ama IMF'nin kapısını çalmak mecburiyetinde kaldı.
Gelin, bu kanunu çıkaralım ve yeni bir şerefe sahip olalım.
Beni dinlediğiniz için teşekkür eder, hepinize saygılar
sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)
SP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROGLU (Rize) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde, savaş ve

çok yakın savaş tehdidi dışında, idam cezalarının ağırlaştı­


rılmış müebbet hapse çevrilmesini öngörüyor.
Değerli arkadaşlarım, demokratik ülkelerde idam ceza-
ları yavaş yavaş kaldırılıyor. !dam cezalan kaldırılırken ge-
rekçe şunlar: idam cezası, insan hayatını son bulduran bir
ceza olduğundan dolayı, insan haklarına aykırı bulunuyor.
Ayrıca, yargılamalarda hukuki yanlışlıklar yapılabileceği
ve geri dönüşü mümkün olmayan bir cezanın verilmesinin
yanlış olacağı, bir kişinin yanlışlıkla öldürülmesinin kabul
edilemeyeceği ...
Başka bir konu, idam cezalarının caydırıcı olmadığı gö-
rülmüş. Bütün bu gerekçelerden hareketle, demokratik ül-
kelerde idam cezalan kaldırılıyor. Nitekim 1983 yılından
bu tarafa, Avrupa ülkelerinde, Avrupa insan Hakları Söz-
leşmesi Ek 6'ncı Protokolü ve daha sonra da 13'üncü Pro-
tokolle, önce, savaş ve yakın savaş suçlarında idam cezası
kalmış, sonra bunlar da kaldırılmıştır.
Şimdi, Turkiye-Avrupa Birliği sürecinde idam cezaları­
nın kaldırılması gündeme gelmiş. Eğer, biz, gerçekten Av-
rupa Birliği'ne üye olarak müracaat etmişsek, idam cezası­
nı kaldırmak zorundayız.
Şimdi, arkadaşlarımız diyorlar ki: "Ulusal Program'da
biz böyle bir şey söylemedik." Söylemediniz; ama yanlış
yaptınız; Katılım Ortaklığı Belgesi'nde, kısa vadede mora-
toryumun devam etmesi, orta vadede de Ek 6'ncı Protoko-
lün imzalanması, onaylanması ve idam cezas1n1n bütünüy-
le kaldınlması istenmiş. Siz, Ulusal Program'da demişsiniz
ki: "Biz, 1984'ten beri idam cezasımuygulamıyoruz, mora-
toryuma uyacağız; ondan sonra da, orta vadede, biz, bunu
Meclis'e getireceğiz." Peki, ne anlama geliyor değerli arka-
daşlarım, Meclis'e niye getireceksiniz bunu7 Eğer, siz, Av-
rupa Birliği sürecinin devam etmesini istiyorsanız, idam ce-
zasını kaldıracaksınız; şimdi, bunun başka bir yolu yok.

Ha, bizim bir özel sebebimiz var; terör mücadelesi verdik.


Gerçekten, çok sıcak olaylar, acıları unutmadık, duygusalız
bu konuda ve haklıyız millet olarak. 30.000 insanımızı
kaybettik, 150 milyar dolar para harcadık. Bugün çekmiş
olduğumuz ekonomik sıkıntıların altında, yapılan terörle
mtıcadele yatıyor, bu konuya harcanan paralar yatıyor. Do-
layısıyla, bu konu hassas bir konu, bunu kabul ediyoruz.
Peki, ne istiyoruz biz; biz, öncelikle, bir daha o olayla-
rın yaşanmasını istemiyoruz. Avrupa'yı, Avrupa Birliği'ni
bırakalım, öyle bir şey yok kabul edelim; bir daha o gün-
leri yaşamak istemiyoruz. Peki, bir daha o günleri yaşamak
istemiyorsak ne yapacağız? Değerli arkadaşlarım, bir daha
o günleri yaşamak istemiyorsak, şu anda, kısmen de olsa,
nispi de olsa kurulmuş olan güvenlik ortamını destekleye-
cek kararlar alacağız, tedbirler alacağız, bu bozulmuş olan
barışı onaracak tedbirler alacağız, konuşmalanmıza dikkat
edeceğiz. Ekonomik, sosyal, insani tedbirler alacağız, hu-

kuki tedbirler alacagız.


Devlet intikam almaz değerli arkadaşlarım, intikam al-
mak doğru bir şey değil; devlet intikam almaz. Biz, bu te-
rör mücadelesinde 30.000 insan kaybettik, doğrudur; ama
Türkiye Cumhuıiyeti'nin hiçbir vatandaşı, asla ve asla, o
günlere dönmek istemiyor
Burada konuşan arkadaşlarımız ifade ettiler "Daha terö-
ristler dağlarda, sınırın ötesinde bekliyorlar" dediler Peki,
nasıl önleyeceğiz? Terörist başı yakalandı; yakalanırken
söz verdiniz, vermediniz, onları tartışmıyoruz; yakalandı,
yargılandı ve Türk devletinin elindedir, cezaevindedir.
Şimdi ne yapıyoruz; şimdi bu yasa teklifiyle yaptığımız
şey, eğer yasalaşırsa -elbette, bu maddenin eksiklikleri var-
terörist başı ömür boyu cezaevirıde kalacak Bu, kamu vic-
danını yaralamaz değerli arkadaşlarım; tam tersine, kamu
vicdanını onarır, barışa katkı sağlar.
Avrupa Birliği~ni bir tarafa bırakalım, her şeye Avrupa
Birligi gözlüğüyle bakmayalım. Burada konuşan arkadaş­
larımız söz verdiler "Biz, bu konuyu seçim meydanlarına

taşımayacağız" dediler; kabul ediyoruz. O halde, olaya se-


çim meydanları gözüyle de bakmayalım, Avrupa Birliği
gözüyle de bakmayalım. Avrupa Birliği için gereklidir;
ama biz, buna, kendimiz için, ülkemiz için, milletimiz için
bakalım. Gerçekten, bu milletim büyük bedel ödedi; 30
000 insanımızı, 150 milyar dolar paramızı kaybettiğimiz,
ekonomik kaynaklarımızı harcadığımız bu olaya burada
son verelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, lütferi ..

ARSLAN AYDAR (Kars) - MHP'lilere "Apo'yu uç sene-


dir niye asmıyorsunuz" diye söylüyordunuz ...
MEHMET BEKAROGLU (Devamla) - Şunun için söyle-
dim: Üç senedir niye asmadınız sorusunu "yanlış yaptınız,
niye asmadınız" anlamında demiyorum değerli arkadaşla­
rım. Bu konuyu ...
ARSLAN AYDAR (Kars) - Şimdi niye affediyorsunuz'
MEHMET BEKARO(;LU (Devamla) - Bakınız, sertleş­
mek istemiyorum; ama asılmayacak, asmayacaksınız. Ba-
kın, Sayın Başbakan:a sordum, dedim ki: "Verilmiş bir söz
var mı"" "Kenya'dan teslim aldık, Kenya'ya da böyle bir
söz vermedik" diyor.
Arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, buna gülerler,
hangi Kenya'dan teslim aldınız' Kimden teslim aldığınızı
bütün dünya biliyor. Asılmayacak taahhüdüyle teslim al-
dınız. Çıkın, bunu millete söyleyin ve bu konu gündem-
den düşsün, başka konuları konuşalım. Asmakla, ölmekle
hiçbir yere gidilmez, bu, barışla olur.
Değerli arkadaşlarım, bu toplumsal yaranın ortadan

kaldırılması için ..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AK PARTl GRUBU ADINA MEHMET AL! ŞAHIN Cls-
tanbul) -Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşmekte
olduğumuz bazı kanunlarda değişiklik öngören kanun
teklifinin çerçeve l'inci maddesi üzerinde Grubum adına
söz aldım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlı­
yorum.
Biraz önce de ifade edildiği gibi, bu madde, savaş ve
çok yakın savaş halleri dışında, mevzuatımızdan ölüm ce-
zasını kaldıran ve yerine müebbet ağır hapis cezasını geti-
ren bir maddedir, bir tekliftir.
Bugün, bu teklifin geneli üzerinde yapılan konuşmalar­
da da ifade edildiği gibi, Avrupa Birliği'ne girme hedefi, si-
yasi partileri de aşmış; devletimizin, ülkemizin bir ulusal
projesi haline gelmiştir. Nasıl ki, 15 üye ülke ve aday ül-
keler, birtakım kriterleri kabul ederek girmişler ve aday ol-
muşlarsa, Türkiye de eğer Avrupa Birliği'ne girmek istiyor-

sa, bu kriterleri ülkesine taşımak durumundadır.


Birçok kriter içerisinden bir tanesi de ölüm cezasının
kaldırılmasıdır. Ölüm cezasının kaldırılmasını parti ola-
rak, grup olarak biz de istiyoruz. Ancak, bize göre, ölüm
cezasının kaldınlması halinde yeıine neyin getirileceği,
ölüm cezasının kaldınlması kadar önemlidir; çünkü biraz
önce Sayın Bekaroğlu'nun da ifade ettiği gibi, insanımız,
terör yüzünden çok acılar çekti, sıkıntılar yaşadı ve eğer
ölüm cezası kaldınlırsa, milletimizin, halkımızın, insanı­
mızın vicdanını kanatan ve yaralayan birtakım kanlı katil-
lerin, bir süre sonra aralannda dolaşması endişesini taşı­
maktadırlar.
O halde, bizim ölüm cezasını kaldırmamız sonucunda
neyi, nasıl getireceğimiz önem arz etmektedir. O halde,
bunu kaldırdığımızda getireceğimiz düzenleme kamu vic-
danını rahatlatmalıdır. Bu cezayı hak etmiş olan kişilerin
ölüm cezalan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çev-
rildiğinde, bu tür kişilerin, aftan, şartla salıverilmeden ve
ertelemeden yararlanamayacağı hükmü getirilmelidir.
Peki, bunu yasayla mı getirelim, Anayasa'yla mı getire-
lim? Biz, burada farklı düşünüyoruz parti olarak. Eğer, bunu
yasayla getirirsek, bilindiği gibi, yasayı değiştirmek çok ko-
laydır ve üzüntüyle belirtmek zorundayım ki, af konusunda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, geçmişte ve yakın geçmişte
pek başanlı bir sınav vermemiştir. Halkımızın, bu yüzden
adalete ve adalet duygusuna karşı bir güvensizliği söz konu-
sudur. O bakımdan, biz, idamın; yani, ölüm cezasının kaldı­
rılması halinde yerine getirilecek olan ağırlaştırılmış müeb-
bet hapis cezasının mutlaka anayasal güvenceye kavuşturul­
muş şekilde getirilmesini istiyoruz ki, bu, kamu vicdanım da

rahatlatacaktır ve bu, ileride çok kolay şekilde değiştirileme­


yecek bir düzenleme olacaktır; o bakımdan bunu önerdik.
Bunun müstakil olarak görüşülmesini ve bir anayasa
değişikliği halinde Parlamento' dan geçmesini hep önerdik;
bunu sağlayamadık. Avrupa Birliği'nden sorumlu Başba­
kan Yardımcısı Sayın Yılmaz, bize bu paketle geldiğinde
bu düşüncelerimizı kendisine arz ettik "partilerin üzerin-
de anlaşabileceği maddelerden bir paket yapalım ve Parla-
mento'dan kolaylıkla çıkaralım. Bu ihtilaflı maddeleri çı­
karın, ayrıca görüşebiliriz" dedik; ama olmadı. Adalet Ko-
misyonu'nda dün de bu' sağlanabilirdi. Bunu da MHP'li ar-
kadaşlarımızın -kusura bakmasınlar- sayesinde sağlayama­
dık Biz, l'inci maddenin paketten çıkarılması önerisini
vermiştik Eğer, MHP'li 1 üye arkadaşımızın dışındaki 5
üye arkadaşımız bizim bu önergemize destek verseydi,
şimdi bu çerçeve 1'inci madde burada görüşülmeyecekti
ve metnin dışında kalacaktı. Bunu sağlayamadık Bunu
sağlamış olsaydık,. herhalde, bu paket, burada çok daha
rahat bir şekilde çıkacaktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim, toparlar mısınız?
MEHMET ALI ŞAHIN (Devamla) - Değerli arkadaşla-
rım, düşüncemizi ifade ettim. Biz, yasal düzenlemeyle,
ölüm cezasının yerine, ağırlaştırılmış müebbet hapis ceza-
sını isabetli bir düzenleme olarak görmüyoruz. O bakım­
dan, bunun anayasal bir çerçeveye kavuşturulması üstün-
de ısrarla duruyoruz ve durmaya da devam edeceğiz.
Bu tür düzenlemelerin, sadece bir siyasi partiyi, hükü-
meti ilgilendirmeyen, ülkeyi ilgilendiren, insanımızı ilgi-
lendiren bu tür düzenlemelerin, mutlaka bir uzlaşmayla
hazırlanması ve bu uzlaşma sonucu Parlamento'nun önü-

ne getirilmesi gerekirdi. Nasıl anayasa değişikliğini yapar-


ken bir uzlaşma komisyonu kurduk, tüm partilerin üze-
rinde anlaştığı bir metin olarak buraya getirildi ve kolay-
lıkla çıktı. Keşke, bu paket de o şekilde önümüze gelmiş

olsaydı. Şu anda bunun sıkıntısını çekiyoruz.

Teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (AK Parti sıraların­


dan alkışlar)

Kapanma Saati: 21.58

(2 Ağustos 2002)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜL (lstanbul) - Sa-
yın Başkan, değerli milletvekillerimiz; bilindiği gibi,
3.12.2001 tarihinde "savaş, çok yakın savaş ve terör tehdi-
di halleri dışında ölüm cezası verilemez" hükmünü bera-
berce oylamıştık. Çerçevesi ölüm cezasını kaldırmak olan
bu kariunu çıkardığımızda, hepimiz Kopenhag kriterleri-
nin var olduğunu biliyorduk; ama aradan geçen bunca za-
mandan sonra, nedense, Kopenhag kriterlerine bunun ay-
kırı olduğunu anladık ve yeniden karşınıza geldik. Tabiri
caizse, iktidar partileri olarak veya hep beraber, tükürdü-
ğümüzü yalamaya çalışıyoruz.
MHP, terör tehdidi ortadan kalkmadan, Öcalan dahil,
teröristlerin infaz süreci tamamlanmadan idam cezasının
kaldırılmasına eskiden beri karşı olduğunu açıkça belirt-
miştir. Bunun, aynı zamanda teröristlere ve Öcalan'a örtü-
lü af olduğunu tekrarlamıştır, inancını açıkça belirtmiştir.
Öcalan ile ilgili idam karan alındığında, bilindiği gibi,
Avrupa insan Haklan Mahkemesi bunun üzerinde ihtiyati
tedbir karan almış, bunun üzerine de, üç lider bir araya
gelerek bir deklarasyon yayınlamış, bir protokol yapmış­
lardı. Bu protokolle, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi ka-
rannın beklenmesi bu müddet zarfında; daha sonra, bu
karar alındıktan sonra da, bunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisi'ne sevkini açıkça karara bağlamışlardı.
Daha sonra, yine, Avrupa Kopenhag kriterleri karşısın­
da, bizim, Ulusal Program olarak koyduğumuz belgede
d~, yine, aynı şekilde "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na
göre, kesinleşmiş idam cezasının yerine getirilmesi kararı,
münhasıran Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yetkisinde-
dir" hükmü konularak, bu konudaki tavrını açıkça belirt-
mişti.

Bütün bunlara rağmen, bazı partilerimiz, bu konudaki


açık hükmü yok farz ederek, üstelik Avrupa İnsan Hakla-
rı Mahkemesi kararını tanımamızın, Refahyol döneminde,

Sayın Erbakan ve Sayın Çiller Hanımefendi tarafından im-

zalandığını unutarak, zaman zaman "getirin, Meclise niçin


getirmiyorsunuz, onu halen niye tutuyorsunuz" gibi ge-
rekçelerle halkı tahrik etmeye devam etmişlerdi. Biz geti-
remiyorduk; çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı
ve Başbakan Yardımcısı'nın, bunun altında imzalan vardı.
Onlar imzalarını unutabilirler, onlar bunu hatırlamayabi­
lirler; ama Türkiye Cumhuriyeti bunu kabul etmek zorun-
daydı ve asla unutmadı.
ASLAN POLAT (Erzurum) - Vay canına! Samimi misin?
Allah'ını seversen, samimi misin?
MEHMET GÜL (Devamla) - Arkadaşlar, burada, sağda,
solda, dağda, bayırda "bu Milliyetçi Hareket Partililer
Apo'yu affetmiyorlar, niçin affetmiyorsunuz, haydi getirin"
diye bağıranlar, şimdi diyorlar ki "niçin affetmiyorsunuz;
şu anda, niçin, siz, Meclis'e getirdiniz de, Avrupa Birliği'ne
karşı tavır alıyorsunuz; bırakın, bunları Avrupa Birliği sü-
recinde değerlendirelim" gibi çelişkili ifadeler kullanıyor­
lar. Şu anda, karşınızda, bütün şehit aileleri, bütün gaziler
burayı gözetliyor, bizim alacağımız karan gözetliyor.
137
ASLAN POLAT (Erzurum) - Yapma canımı
MEHMET GÜL (Devamla) - Şehit aileleri, yıllardır ek-
meklerine katık ettikleri gözyaşlarıyla sizin alacağınız ka-
rarları bekliyor. Şu anda alacağınız kararlarla, öyle "Ha-
lep'te 70 arşın atlardım, burada atlamam" mantığını bıra­
kacaksınız; Halep'te 70 arşın atlıyorsanız, burada da atla-
yacaksınız; dışarıda farklı, burada farklı konuşmayacaksı­
nız. Şimdi, arkadaşlar..
OGUZ TEZMEN (Bursa) - Getirin karan, oylayalım!
RAMAZAN GÜL (Isparta) - 19 Nisan 1999'dan beri ne-
redeydiniz? Avrupa Birliği'ne uyum yasalarını imzaladınız
Apo'yu asmayacağız diye; Ulusal Program'a asmayacağız
diye imza attınız.
MEHMET GÜL (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, burada,
tabii, bazı görüşler ileri sürülürken, hala bu mantıkla, Mil-
liyetçi Hareket Partisini suçlamaya devam etme eğilimleri
vardır. (DYP sıralanndan güıiiltüler)

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Üç buçuk yıldır aklınız ne-


redeydi?
BAŞKAN - Sayın GüL

RAMAZAN GÜL (lsparta) - Başbakanlıktaki Yargıtay


karannı indirin Mechs'e, hemen asalım'
BAŞKAN - Isparta Milletvekili Sayın Gül, lütfen .. Bıra­
kın, Mehmet Gül konuşsun, hatibin sözünü kesmeyin
efendim.
Sayın Mehmet Gül, siz devam edin efendim.
MEHMET GÜ[ (Devamla) -Şimdi, arkadaşlar, istismar
etmeyi bırakın. Biz, daha önce, burada bu konu gündeme
getirildiği zaman, bize "niçin asmıyorsunuz, niçin idam
cezasını getirmiyorsunuz, terörist başını buraya getirmi-
yorsunuz" diyenler, zannettik ki, buraya gelirse lehte oy
verecek. Bugün anladık ki, Türk milleti de anladı ki, hepi-
nizin, çoğunuzun gerçek niyeti ..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gül.

MEHMET GÜL (Devamla) - Burada, esasında gerçek


niyetiniz ortaya çıkmıştır. Bunun, Avrupa Birliği'yle ilgisi
yoktur.
OGUZ TEZMEN (Bursa) - Niyetle ilgisi vardır.
MEHMET GÜL (Devamla) - Ayrıca, bazı partilerimiz,
bunun ağırlaştırılmış hapis cezasına çevrilmesi gerektiğini,
müebbet hapse çevrilmesi gerektiğini söylüyorlar. Bu, her
_şeyden önce, girmeyi düşündüğünüz Avrupa insan Hakla-
rı Mahkemesi kararlarına, kurallanna, yapısına aykmdır;
bunu yapamazsinız' Yani, şunu demek istiyorsunuz ki; bir
müddet sonra, Abdullah Öcalan, belki de aramızda millet-
vekili olarak bulunacak; çünkü affedeceksiniz.
MEHMET AL! ŞAHlN (lstanbul) - Bırak allahaşkınaı
ÖMER VEHBi HAT!POGLU (Diyarbakır) - Bunu söyle-
meyin'
ASLAN POLAT (Erzurum) - Yapma, ayıp'
MEHMET GÜL (Devamla) - Bunun adı örtülü aftır;
bundan kaçınmayın, açıkça söyleyin; Türk milletini enayi
yerine koymayın, Türk milletini aptal yerine koymayın.
Burada, açıkça, fikirlerinizi, kanaatlerinizi belirteceksiniz.
Türk milletini bölmek için 30.000 insanımızı şehit eden,
iç ve dış borçlarımızın toplamı olan 150 milyar dolardan
fazla zarar veren ..
ASLAN POLAT (Erzurum) - Siz ne kadar verdiniz?
BAŞKAN - Sayın Polat, lütfen ..

MEHMET GÜL (Devamla) - ... Türk milletinin sosyal


dokusunu yok eden bir caniyi ve caniler sürüsünü affet-
meyi düşündüğünüzü Türk milletinin huzurunda açıkla­
yın; burada, rol yapmayın. Gelin, burada, açıkça belirtin
ya da hala tövbe kapıları kapanmamıştır, tövbe edin ve oy-
larınızla bunu reddedin. (MHP sıralarından "Bravo" sesle-
ri, alkışlar)
Sonuç olarak, daha çok, Güneydoğu'daki insanımızın
kanına giren, onları heder eden, onları mağdur eden
PKK'nın kanlı katillerinin affı anlamına gelecek olan bu ka-
nun dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sizleri,
son defa uyarıyoruz. Şehitler ölmez; o ölmemiş olan şehit­
ler, şu anda, sizden dua değil, buna karşı oy bekliyorlar.
(MHP sıralarından alkışlar) Ya bu oyu vereceksiniz, ya da
Türk milletinin karşısına çıkamayacaksınız; sizi, son defa
uyarıyoruz. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
DSP GRUBU ADINA YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Sa-
yın Başkan, değerli milletvekilleri; 890 sıra sayılı yasa tek-
lifi hakkında, DSP Grubu adına söz almış bulunuyorum;
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,Avrupa Birliği, bizi, kendi bünye-
sine davet etmiyor; biz, AB'ye girmek istiyoruz. O zaman,
kriterleri yerine getirmek zorundayız. Sen, girmek istiyor-
san sana gel diyen yok, bize yalvaran yok- kriterlere uy-
mak ve uyumu sağlamak zorundasın.
Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği bizi bünyesine al-
sın diye bazı edimlert yetine getirmiyoruz biz; Türk ulusu,
Türk halkı layık olduğu için AB'ye girecektir. Bu uyum ya-
salarıyla, biz, kendi insanımıza layık olan bir düzenleme
getiriyoruz.
Değerli milletvekillert, bu uyum yasaları paketinin için-

de en önemli madde, gündemimizi, Meclisimizi şu anda


hareketlendiren l 'inci maddedir. Savaş ve çok yakın savaş
tehdidi hallerinde işlenmiş suçlar için öngörülen idam ha-
rtç, diğer suçlarda idam cezaları kalkmaktadır. Terörle il-
gili suçların idam cezalarında, Cezaların lnfazı Hakkında
Kanun uygulanmayacağı gibi, bunlar hakkında müebbet
ağır hapis cezası ölünceye kadar devam edecektir.
!dam ilkel bir ceza sistemidir arkadaşlar. 2l'inci yüzyıl­
da medeni uluslar bu sistemden vazgeçiyorlar, hatta bü·
yük bir kesimi de vazgeçti. Biz, idamı, Avrupa Birliği'ne gi-
relim diye kaldırmıyoruz; medeni bir millet olduğumuz
için kaldırıyoruz, kendimiz için kaldırıyoruz.
Degerli arkadaşlarım, Türk milleti ne aptaldır, ne ena-
yidir; Türk ulusu medenidir, çalışkandır ve güçlüdür. DSP
olarak, Avrupa Birliği projesini, çağdaşlık projesini destek-
liyoruz; bu hususta düzenlenen .uyum yasalarını olumlu
buluyoruz ve olumlu oy kullanacağımızı söylüyoruz. Bu
yasa buradan geçecektir. Tüm ulusumuza, Türk milletine
hayırlı olsun diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(DSP sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA MEHMET SAGLAM (Kahraman-
maraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekillert; 890 sıra sa-
yılı kanun teklifinin 1'inci maddesiyle ilgili olarak, Doğru
Yol Partisi Grubu'nun görüşlerini arz etmek üzere huzuru-
nuzdayım; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
141
Bildiğiniz gibi, Avrupa Birliği süreci çok eski olmasına
rağmen, aşağı yukarı, 1999 Helsinki Kararlan'yla aktivite
kazanıyor. Özellikle, daha önceki Gümrük Birliği Anlaş­
ması, bunun için temel teŞkil ediyor ve nihayet bugün, Av-
rupa Birliği, Katılım Ortaklığı Belgesi'ni hazırlıyor, bizim
hükümetimiz de, Ulusal Program'ı hazırlıyor ve bir müza-
kere tarihi için, bize düşeni yapmanın, Ulusal Program'da
bulunanları yapmanın gereği için, Meclisimizi olağanüstü
toplantıya çağırdık
Bu teklifte, l'inci madde, doğrudan doğruya idam hük-
müyle ilgili, idam cezasının kaldırılmasıyla ilgili. Bugün,
Avrupa Konseyi'nde idam cezasını kaldırmayan tek ülke
biziz, 44 ülke arasında. Ayrıca, hükümetimiz, Avrupa Bir-
liği için hazırlanan Ulusal Program'da da, bu konuda taah-
hütte bulunmuş.
Neler olmuş: Aşağı yukarı, 1999'dan bu yana geçen za-
manı, gerçekten iyi kullanamamışız, birçok gecikmeleri-
miz olmuş. Örneğin, Meclis'i, bu programda bulunan hu-
susları yerine getiremediğimizi bile bile tatile sokmuşuz,
sonra alelacele çağırmışız, şimdi de, bu acelecilik içerisin-
de bu kanunları çıkarmaya çalışıyoruz. Buna rağmen, bu
alelacele gelişe rağmen, milletin menfaati olduğu için bu-
radayız, milletin önünü açmak için buradayız ve bu yasa-
ların çıkarılmasına katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
Sayın milletvekilleri, bu yasalar beş-altı gün içinde ha-
zırlandı. Halbuki bu hükümet, uzun aylan, uzun yıllan
"uyum içindeyiz" diye diye, anlaşmazlıklarını örtbas ede-
rek harcadı. Bu hükümet, çıktı televizyon kanallarına, mu-
halefet bize destek vermiyor "havet" diyor; yani, evet de-
mek istemiyor, hayır demeye çalışıyor gibi, birtakım şika­
yetlerde bulundu.
Mart 200l'de bunların çıkması gerekiyordu, tarih buy-
du. Bugüne kadar bunları yapamayanlar, işlerini yapama-
yanlar, işlerini bitiremeyenler, dönüyor, muhalefeti şika­
yet ediyor. Bu neye benziyor biliyor musunuz; usta hırsız
ev sahibini bastırır misali .. Bu hükümet, basına, medyaya
çıkıyor, yaygara koparıyor. E, bu doğru bir davranış mıl
Yanlışlıklar yapıyorsunuz; mesela diyorsunuz ki: "Biz
bu işleri yapmaya çalışıyoruz; ama muhalefet karşı çıkı­
yor." Şimdi, muhalefetle diyalog kurdunuz mu? Ulusal
Programı hazırlarken muhalefet liderlerini topladınız mıl
Kendi aranızda zirve toplantıları yapıyorsunuz, kendiniz
çalıp kendiniz oynuyorsunuz. Ulusal Program hakkında
bu Yüce .Meclis'e doğru dürüst bilgi bile vermediniz. De-
dik ki: "Bu Meclis'te, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nin
yasama karşıtı olan bir daimi komisyon kurun." Bunu da
kurmadınız. "Liderler zirvelerinde, dış politikanın bir mil-
li politika haline gelmesi için muhalefet liderleriyle de gö-
rüşün, bilgi verin" dedik, "halkla diyalog kurun" dedik,
"Avrupa Birliği'ni halka anlatın" dedik; anlatmadınız. Dı­
şarıda, özel sektörün yaptığı kadar bile bir lobi faaliyetin-
de bulunamadınız. Şimdi, vaktinde yapamadığınız görev-
leriniz için muhalefetten destek istiyorsunuz.
iktidar nimetleri sizin; ama anlaşamazsanız, payanda
olmak üzere de muhalefetten görev bekliyorsunuz. Bu mu
demokrasi anlayışınız? Böyle bir demokratik sistem var
mı? Muhalefetin görevi, sizin iktidarda anlaşamadığınız
noktalarda size destek olmak mı7
Ulusal Program'ı hazırlayan bu hükümet, imzalayan bu
hükümet; bugüne kadar Meclis' e bunun gereği olan ka-
nunları getirmeyen de yine bu hükümet.
Şimdi, koalisyonun bir kanadında, Avrupa Birliği kri-

terlerine itiraz var; çok güzel, tamam; çözüm yolunuz ne-


dir; reddedelim, hamasi nutuklar atalım, partimizi kurta-
ralım; ne pahasına; Türkiye'nin önünü tıkama pahasına.
Bunun adı da milliyetçilik, vatanseverlik; öyle mi? (DYP sı­
ralarından alkışlar) Bu çatı altında herkes, yekdiğeri kadar
vatanperverdir; bunu herkes bilsin.
Şimdi, muhalefet, özellikle ana muhalefet, Doğru Yol
Partisi, Avrupa Birliği'ni ister görünüyor, desteklemiyor
yalanını her düzeyde dillendirdiniz. Yere göğe pankartlar
astık "AB'ye şartsız destek veriyoruz" dedik, anlatamadık.
Getirin yasaları -bunların eksiğini gediğini elbette eleştire-
Bu madde, komisyon görüşmelerinde ve Genel Kurul-
da bu teklif görüşülürken, en çok tanışılan maddelerden
biri olmuştur.
!dam cezası tarih boyunca var olmuştur; ama insan ak-
lı geliştikçe, bu ceza ortadan kaldırılmaya başlanmıştır.
Türkiye'de, Anayasa ve yasalarda ölüm cezası tanınmış
ve ülkemizde, 1984 yılına kadar ölüm cezalarının infazı ya-
pılmış, 1984'ten bu yana ise, ülkemizde, ölüm cezalarının
infazı yapılmamaktadır. Aradan geçen bu süre içerisinde,
hiç kimsenin idam cezasının infazı yapılmamıştır; ancak,
yasalarımızda, bu ceza, halen yer almaktadır. Avrupa Birli-
ği'ne uyum süreci içerisinde, Anayasamızın 38'inci madde-

sinde 4 709 sayılı yasayla yapılan değişiklikle, savaş, çok ya-


kın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm ceza-
sı verilemeyeceği hükmü getirilmiştir. Ölüm cezası Anaya-
sa'da kaldırıldığına göre, idam cezası yerine ne gibi bir ce-
zanın uygulanacağının belirtilmesi adlen gerekmektedir.
Diğer yandan, Avrupa Birliği'ne üye ülkelerde idam ce-
zası uygulanmamaktadır. !dam cezasının kaldırılıp kaldırıl­
maması tartışılırken, idam cezasının kaldırılmasına karşı
görüş belirtenler, Avrupa Birliği'ne üye olan ülkelerin bir
kısmının, üye ülke olduğundan çok zaman sonra ülkelerin-
de idam cezasını kaldırdıklarını, ülkemizde idam cezasının
hemen kaldırılmasının gerekmediğini söylemekte ve bu-
nun, bir nevi taviz vermek olduğunu dile getirmektedirler.
Oysaki durum böyle değildir. Avrupa Birliği'ne üye olmak
isteyen ülkelerin tümüne öngörülen koşullar aynıdır. Bu-
gün, idam cezası uygulanan ülkeler, Avrupa Konseyi'ne bi-
le üye kabul edilmemektedir. Ülkemizde, yasalarımızda
idam cezası olmasına rağmen, Türkiye, Avrupa Konseyi
üyesidir. Nedeni de, üye olduğunda böyle bir şartın öngö-
rülmemesiydi. Durum, Avrupa Birliği için de aynıdır.
Avrupa Birliği bir yana, Avrupa Konseyi'ne üye olan
her devlet, hukukun üstünlüğu ilkesini kabul etmek ve ül-
kesinde yaşayan herkesin temel hak ve özgürlüklerden ya-
rarlanmasını sağlamak durumundadır. Temel hak ve öz-

gürlüklerin başında ise yaşama hakkı gelir. Ölüm cezası­


nın infazıyla, bir temel hak olan yaşam hakkı yok edilmek'
redir. Yaşam hakkının özü ise kesin olarak yaşamda kal-
maktır. Bu nedenle, bölgesel ya da uluslararası düzeydeki
temel insan haklan belgelerinde yaşam hakkı tanınmıştır.
Örneğin, Birleşmiş Milletler Evrensel insan Haklan Bildi-
risi'nin 3'üncü maddesiyle, herkesin yaşam, kişi özgürlü-
ğü ve güvenliği hakkı tanınmıştır. Avrupa İnsan Haklan
Sözleşmesi'nin 2'nci maddesiyle, herkesin yaşam hakkının
yasanın koruması altında olduğu ve hiç kimsenin, yaşa­
mından kasıtlı biçimde yoksun bırakılamayacağı hükme
bağlanmıştır. Türkiye, Avrupa insan Haklan Sözleşmesi'ni
kendi özgür iradesiyle onaylamış ve Avrupa insan Haklan
Divanı'nın yetkisini de yine kendi isteğiyle kabul etmiştir.
Dolayısıyla, Türkiye'nin egemenlik haklarına aykırılıktan
bahsedilemez ve idam cezasının kaldırılması, bir taviz ola-
rak nitelendirilemez. Kaldı ki, ölüm cezasına çarptırılma­
yan kimse, müebbet ağır hapse mahkum olmakta, cezasız
kalmamaktadır.
Yeni düzenlemenin hayırlı olması dileğiyle, hepinize
saygılarsunuyorum. (YTP sıralarından alkışlar)
ISMAIL KÖSE (Erzurum, MHP) - Sayın Başkan, tekrar
hatırlatıyorum: SayınBakan hükümet adına konuşamaz.
Tekrar söylüyorum, Sayın Bakan şahsı adına yerinden ifa-
de etsin.
BAŞKAN - Sayın
Köse, özür dilerim ... Dün de ifade et-
meye çalıştım, içtüzük 8l'e göre ..
lSMAlL KÖSE (Erzurum) - Affedersiniz ... Ben de usul
hakkında söz istiyorum Sayın Başkanım.
Şu ana kadar istisnası, bir tek uygulaması olmayan bir
konuyu görüşüyoruz. Türkiye'nin kaderiyle ilgili, Türk
milletinin bölünmez bütünlüğüyle ilgili çok ciddi bir mec
seleyi görüşürken, bir siyasi parti buna karşı olmasına rağ­
men, o ortağının adına Sayın Bakan düşüncelerini ifade
edemez. Yerinden, hükümetin değil, kendi şahsının dü-
şüncelerini ifade eder.
BAŞKAN - Efendim, çok affedersiniz, özür diliyorum
Sayın Köse. lçtüzük o kadar açık ki, yoruma dahi tabi de-
ğil. Ben, bu celseyi açarken ...
lSMAlL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan ...
BAŞKAN - Efendim, arz edeyim, müsaade edin .. Ben
sizi dinledim ...
!SMAIL KÖSE (Erzurum) - Siz, bunu yorumlamak su-
retiyle, Sayın Bakanın..
BAŞKAN - Ben nasıl yorumlarım efendim?
ISMAIL KÖSE (Erzurum) - Yörumlarsınız Sayın Baş­
kan.
BAŞKAN - Aman efendim, istirham ederim ..
ISMAIL KÖSE (Erzurum) - Siz böyle bir uygulamayı
getirin, biz de kabul edelim. Şu ana kadar böyle bir uygu-
lama olmamıştır. Hükümetin içerisinde, hükümeti destek-
leyen bir siyasi partinin düşüncesine aykm, hükümet adı­
na konuşamaz Sayın Bakan. Yok .. Şu ana kadar istisnası
olmamıştır. (MHP sıralarından alkışlar) Sayın Bakan yerin-
den düşüncelerini ifade eder, kürsüden konuşamaz.
Lütfen, istirham ediyorum, ara veriniz.
ABDULLAH GÜL (Kayseri) - Çok ayıp'
BAŞKAN - En iyisi bu Sayın Köse.
lSMAlL KÖSE (Erzurum) - Ara veriniz. Kanunlar ..
BAŞKAN - Ben sizi dinledim, siz de beni dinler misiniz
efendim ..
Efendim, buyurduğunuz gibi, içtüzüğe göre, ben, Mec-
lıs'i müzakereye açtım; ama sizin buyurduğunuz çok has-
sas bir konu hakkında, hükümet, seçim hükümeti olması­
na rağmen, hükümet arasında bu konuda bir ihtilaf oldu-
ğu malum. Bu, çok özel bir durum. Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin karannı almak mecburiyetindeyim. Yüksek ira-
delerinizle, eğer, ben ara verince, Sayın Başkanvekilleri ...
AYDIN TÜMEN (Ankara) - Niye ara veriyorsunuz?
BAŞKAN - Çarem yok efendim, istirham ederim .. Bi-
zim vazifemiz, gerginliğe sebebiyet vermeden makulü bul-
mak. Şimdi, bir Sayın Bakan "ben de söz istiyorum" dedi.
YASIN HATIBOGLU (Çorum) - Sayın Başkan ..
BAŞKAN - Efendim, arz edeyim, müsaade eder misi-
niz? Siz oturun.
Bir tek bakana söz verebildiğim için, Sayın Devlet Ba-
kanımız da söz istedi; ona da veremiyorum. Adalet Bakanı
bu konuda kürsüde olduğu için ona söz vermiştim. Şimdi,
ben ara veriyorum. 10 dakika yeter mi efendim?
!SMAIL KÖSE (Erzurum) - Yeter efendim.
MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Ama Sayın
Başkan, Sayın Bakan kürsüde ..
AYDIN TÜMEN (Ankara) - Kürsüde Sayın Bakan var.
Olmaz öyle şey! lçtüzüğü uyguluyorsunuz ...
BAŞKAN - Sayın Başkanlar, müsaade buyurun .. _

Ben, Sayın Bakan'dan, dün gece ___ (MHP ve DSP sırala-


rından gürültüler)
AYDlN TÜMEN (Ankara) - Olmaz böyle! Saygısızlık
yapmayın lütfen!
ISMAIL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, yarım saat...
BAŞKAN - Müsaade eder misiniz efendim._. Ben sizi
dinliyorum, siz de benim derdimi dinler misiniz? istirham
ediyorum __ Lütfen ..
Dün akşam ...
YASIN HATIBOGLU (Çorum) - Sayın Başkan ...
BAŞKAN - Sayın Başkan, ben bitirmeden nasıl söz ister-
siniz?
Bendeniz, söz isteyince, dün akşam Sayın Bakan'a de-
dim ki: Sayın Bakanım, elektrikli bir hava var, hükümet
arasında bunu hallederseniz minnettar kalının ..
YASIN HATIBOGLU (Çorum) - Ne demek?
BAŞKAN -Ama benden söz isteyince, ben, veremem si-
ze diyemem; onun için, vermek mecburiyetindeyim_
(MHP sıralanndan gürültüler)
YASIN HATIBOGLU (Çorum) - Dogru efendim, doğru.
BAŞKAN - Bir dakika efendim. .. 10 dakika ara veriyo-
rum efendim. .. istirham ederim ... (DSP sıralanndan gürül-
tüler)
MEHMET ALI ŞAHIN (lstanbul) - Sayın Başkan, karşı
taraf ayıp ediyor! Ya hükümetten çekileceksiniz, ya da
böyle davranmayacaksınız; ayıptır. (MHP sıralarından gü-
rültüler)
ABDULLAH GÜL (Kayseri) -Ayıp yahu!
BAŞKAN - istirham ediyorum .. Efendim, istirham edi-

yorum ... Bakın, 63'e göre ara veriyorum. (DSP sıralann­


dan gürültüler)
MEHMET ALI ŞAHIN (lstanbul) - Ayıptır yahu'
BAŞKAN - Burada bir arkadaşımız yanlış yere şehit ol-

du.
Büyük Millet Meclisi'ni idare ederken gerginliğe lüzum
yoktur. Bizler medeni insanız. Kaidelerle, kuralla idare
ederiz. Sayın Bakan bizim hocamız. Beni mazur görün,
lütfen ... 10 dakika ara veriyorum .. istirham ediyorum.
Sayın Bakanım, çok özür diliyorum. Millet huzurunda,
şahsım adına lütfen, özür diliyorum ..
MEHMET ALI ŞAHIN (lstanbul) - Ayıp yahu!
BAŞKAN - Bir dakika .. Lütfen efendim .. (DSP sırala­
rından gürültüler)
MEHMET ALI ŞAHIN (lstanbul) - Sayın Başkan, bir
dakika müsaade eder misiniz?
BAŞKAN - Efendim, 1O dakika ara verdim

Kapanma Saati: 14.44


İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.55

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKME-


NOGLU
KATIP ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE (Erzin-
can), Burhan ORHAN (Bursa)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 125'inci birleşimin

ikinci oturumunu açıyorum.


Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Efendim, konunun ve durumun nezaketi icabı Sayın
Bakan söz talebini geri çektiler; kendilerine teşekkür edi-
yorum.
Madde ile ilgili üç önerge vardır.
( .... ) Efendim, şimdi, en aykırı önergeyi tekrar okutu-
yorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 890 sıra sayılı kanun teklifinin l'ın­
ci maddesinin madde metninden çıkarılmasını ve diğer
maddelerin de buna göre teselsül ettirilmesini arz ve talep
ederiz. Koray Aydın ve arkadaşları.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biraz evvel okuttuğum,
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin ve arkadaşla­
rının önergesi de aynı mahiyettedir; bir daha okutmama
lüzum yok Bu iki önergeyi birleştiriyorum; birleştirdikten
sonra da, önerge sahiplerine ayrı ayrı konuşma hakkı ve-
receğim efendim.
Şimdi, Komisyon'a soruyorum: Efendim, birleştirilen
önergeye katılıyor musunuz 7
ADALET KOMiSYONU BAŞKANVEK!Ll !.SÜHAN
ÖZKAN (lstanbul) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Katılmıyorsunuz efendim.
Peki, metinden çıkarmayla ilişkili önergeyi oyluyoruz,
yanlışlık olmasın.
Sayın Bakan, zatıillileriniz7
ADALET BAKANI HiKMET SAM! TÜRK (Trabzon) -
Bu madde, teklifin en önemli maddesidir; katılmıyoruz.
(MHP sıralarından güıültüler)
BAŞKAN - Efendim, Komisyon'un ve Hükümet'in katıl­
madığıbirinci önerge üzerinde ...
lSMAlL KÖSE (Erzurum) - Sayın Koray Aydın konuşa­
cak.
BAŞKAN - Sayın Koray Aydın, buyurun efendim.
153
(MHP sıralarından alkışlar)
KORAY AYDIN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli millet-
vekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla, muhabbet-
le selamlıyorum.
Bugün, hakikaten tarihi bir oturum yapıyoruz. Ülkemi-
zin geleceğiyle
ilgili önemli bir konuda da karar aşamasın­
dayız. Zaman zaman gerginlikler oluyor, karşılıklı söz at-
malar ve sataşmalar olabiliyor; fakat göıülüyor ve anlaşılı­
yor ki, bu tartışmalann temelinde, bir tarafı, ne olursa ol-
sun, ne pahasına olursa olsun, hemen şimdi Avrupa Birli-
ği diyenler, diğer tarafı da, Avrupa Birliği; ama tarihinden

ve kültüıünden gelen gücünün farkında olarak, ne istedi-


ğini bilerek, bu coğrafyanın bize tanıdığı büyük devlet ol-
ma ideali ve avantajını kullanarak, milletimizin de hakkı­
nı ve hukukunu koruyarak Avrupa Birliği diyenler oluştu-
ruyor. Artık,bu aynşma netleşmiştir, belirginleşmiştir. Bir
tarafı, ikinci kategoride söylediğim Milliyetçi Hareket Par-
tisi; diğer tarafı da, 6 partiden meydana gelen bir gökku-
şağı koalisyonu oluşturuyor.
Değerli milletvekilleri, şimdi tartışacağımız madde, bi-

raz evvel Sayın Adalet Bakanımızın da ifade ettiği gibi, ha-


kikaten, bu yasa teklifinin en temel maddelerinden bir ta-
nesi; idamla ilgili. !dam denilince, Türkiye'nin gündemini
dolduran, en çok tartışılan konu. Bu konu üzerinde, özel-
likle dün burada partisi adına görüşlerini ifade eden Sayın
Ekrem Pakdemirli bir şey söyledi, çoğunun da dikkatin-
den kaçtı. Ben, şimdi, zabıtlardan, Sayın Ekrem Pakdemir-
li'nin ne dediğini söyleyeceğim; diyor ki: "Gerçeklerle yüz-
leşmemiz gerekiyor. Apo'yu size kim teslim etti. Ettiyse,
şartsız mı teslim etti Yani, bu gerçeği niye kabul etmiyo-
ruz. Biz, Nijerya'ya veya falanca yere gidip, kendimiz alıp
getirdik, öyle mi?" Ondan sonra ekliyor, diyor ki: "Öyle
değil; bu gerçekle niye yüzleşmiyoruz?"
Evet, değerli milletvekilleri, dünkü satır aralarında ka-
lan; ama bence önemli olduğuna inandığım bu sözlerin ir-
delenmesi ve tartışılması lazım. Doğru söylüyor, gerçek-
lerle yüzleşmek lazım. Peki, Apo'yu Türkiye'ye getiren
56'ncı hükümete, biz de şimdi buradan, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak soralım: Apo'yu Türkiye'ye kim getir-
di? Getirirken, özel bir anlaşma mı yapıldı? Asmamak için
söz mü verdiniz?
MEHMET ERGÜN DAGCIOGLU (Tokat) - Çok geç
kaldınız bu soruları sormak için.
KORAY AYDIN (Devamla) - Burada, 6 partinin daya-
nışmasının nedeni de bu mu? (MHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
MEHMET ERGÜN DAGCIOGLU (Tokat) - Şimdi mi
aklınıza geldi bu sorular?

KORAY AYDIN (Devamla) - Bu konuların, burada, net


bir şekilde, işin sahibi ve muhatapları tarafından açıklan­
ması bir mecburiyet haline gelmiştir.
MEHMET BEKAROGLU (Rize) - Üç yıldır niye sorma-
dınız bu soruları?

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri,


şimdi, bu konu üzerinde, 57'nci Cumhuriyet Hükümeti
kurulunca, malumunuz olduğu üzere, 1999 yılında, birli-
derler zirvesi yapıldı ve bu idam konusu, koalisyonu oluş­
turan 3 partinin sayın liderleri tarafından masaya yatırıldı.
Bu toplantı, tam 7 saat 23 dakika sürdü. Dikkat edin, tam
7 saat 23 dakika! 23 dakika, 1 saat değil, tam 7 saat 23 da-
kika ve bunun sonucunda da, 3 lider tarafından, kamu-
oyuna, bir protokol imzalanarak açıklandı. Bu protokolde
de, 3 liderin imzası vardı; Sayın Başbakanımız Bülent Ece-
vit', Sayın Mesut Yılmaz ve Sayın Genel Başkanım Devlet
Bahçeli'nin. Bu 3 lider, imzaladıkları protokolle, Türk mil-
letine bir taahhütte bulundular. Ne dediler; aynı protokol-
den okuyorum: "Bilindiği gibi, Türkiye'ninde yargı yetki-
sini kabul etmiş olduğu Avrupa insan Hakları Mahkeme-
si'nin, Türk yargısınca verilmiş kararlan değiştirmesi hiç-
bir şekilde söz konusu değildir. Anayasamızdan ve ulusla-
rarası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç tamamlandı­
ğında, dosya, gereği için, ivedilikle Türkiye Büyük Millet
Meclisi'ne gönderilecektir." Tekrar ediyorum: "Anayasa-
mızdan ve uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan sü-
reç tamamlandığında, dosya, gereği için, ivedilikle Türki-
ye Büyük Millet Meçlisi'ne gönderilecektir." Devamında
"genel başkanlar, hukuka saygı içinde aldıkları bu kararın
terör örgütü ve yandaşı çevrelerce milleti ve devletiyle
Türkiye'nin yüksek menfaatleri aleyhine kullanılmak is-
tendiğinin değerlendirilmesi halinde erteleme süreci kesi-
lerek, infaz sürecine derhal geçilmesi hususunda görüş
birliğine varmışlardır" denilmektedir.

Şimdi, bu liderler zirvesi ve sonucunda imzalanan 3 li-


derin bu protokolüyle çok net sözler söylenmektedir. Bu-
rada, bu protokolün muhtevasına bakıldığında, Milliyetçi
Hareket Partisi'nin Türk siyasetine getirmeye çalıştığı ilke-
li ve seviyeli siyaset anlayışının, sözünde duran ve onun
gereğini yerine getirmeye çalışan anlayışının yansıması bu
protokole yerleşmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi, bütün
hassasiyetlerini de bu protokole yerleştirmiştir. Burada
önemli olan, Anayasamızdan ve uluslararası taahhütleri-
mizden kaynaklanan süreç tamamlandığında ...
Peki, nedir uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan
bu süreç? Uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan sü-
reçten kasıt, Başbakanlığını Sayın Necmettin Erbakan'ın,
Başbakan Yardımcılığını da Sayın Tansu Çiller'in yaptığı
hükümetin 1997 yılında altına şatafatlı imzalarını kondur-
dukları bu l l'inci protokoldür. (MHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) imza altına alarak uluslararası alanda Tür-
kiye'yi taahhüt altına sokan bu protokolün 34'üncü mad-
desi "Kişisel Başvurular" bölümüdür ve bizim bu uluslara-
rası taahhütlerimizdeki temel dayanağı teşkil etmektedir;
ama ucuz politik manevra, ucuz politik söylemle bu Mec-
lis'te üç buçuk yıldan beri sürekli aynı anlayışı sergileyen
insanlann çaresizliği işte bu 11 'inci Protokol' dür değerli
arkadaşlar. Bu onların çaresizliğinin belgesidir. (MHP sıra­
larından "Bravo" sesleri, alkışlar)
MEHMET ERGÜN DAGC!OGLU (Tokat) - "Apo'yu biz
asacağız"
diye seçim sloganıyla geldiniz ya!
KORAY AYDIN (Devamla) - Ve Milliyetçi Hareket Par-
tisi bu protokole uygun tavrını sürdürerek. ..
OGUZHAN AS!LTÜRK (Malatya) - Okul Okut Proto-
kolü oku'
KORAYAYD!N (Devamla) - o sürecin tamamlanmasın­
dan sonra Apo'nun idam dosyasının Meclis'e getirileceğini
de, liderler protokolündeki üç imzayla garanti altına al-
mıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


BAŞKAN - Sayın Aydın, tolerans gösterdim, uzattım
peşinen;
8 dakika konuştunuz, toparlayın lütfen efendim.
KORAY AYDIN (Devamla) - 1 dakika daha rica edeyim
Sayın Başkanım.
MEHMET BEKAROGLU (Rize) - Orada ne yazıyor?
BAŞKAN - Lütfen efendim ...
TURHAN GÜVEN (Mersin) - Orada Apo mu varı
ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, okusun,
okusun'
BAŞKAN - istirham ederim Sayın Polat .. istirham ede-
rim ... Lütfen ..
TURHAN GÜVEN (Mersin) - Sayın Başkan, sataşıyor ..
BAŞKAN - Sataşma varsa, kalkar, konuşursunuz!
MEHMET BEKAROGLU (Rize) - Sayın Başkan, kaç da-
kika konuşuyor!
BAŞKAN - 8 dakika efendim ..
ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, 1 dakika da-
ha müsaade edin de protokolü okusun. (MHP sıralarından

gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Polat... Sayın Polat ..
MEHMET BEKAROGLU (Rize) - Haksızlık bu, haksız­
lık! Yakışmıyor size Sayın Başkanı

BAŞKAN - Üç buçuk yılın hatırına susun! Buyurun.


KORAY AYDIN (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bura-
da, yine, uzun zamandan beri dinledigimiz en büyük tera-
nelerden bir tanesi de "Siz, Katılım Ortaklıgı Belgesi'ni im-
zaladınız, çeşitli taahhütlerin altına imza attınız, sonra da

gelip burada konuşuyorsunuz" diyorlar muhalefete men-


sup arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, ölüm cezasının kaldırılması Ulusal
Programda şu şekilde geçiyor; deniliyor ki: "Türk ceza hu-
kukundan ölüm cezasının kaldırılması hususu, şekil ve
kapsamı itibariyle Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
orta vadede ele alınacaktır." Bu Ulusal Program'ın her ka-
resine, taahhütlerine Milliyetçi Hareket Partisi sadıktır ve
sadık kalmıştır ve bunun geregi de yapılmıştır. Ne yapıl­
mıştır; Türkiye Büyük Millet Meclisi 3.10.2001 tarihinde
toplanarak, şekil ve kapsam olarak, Meclisimizde Anayasa
değişikligini değerlendirdi ve -Anayasa'nın38'inci madde-
si- terör, savaş, yakın savaş suçları hariç idam cezasını kal-
dırdı. 465 milletvekili katıldık, 383'ümüzün kabul oyuy-
la, bu, burada gerçekleşti. Yani, Meclis'in yüzde 83'ü buna
kabul oyu verdi. Şimdi, değerli milletvekilleri, on ayda te-
rör kalktı mı Türkiye'denl (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Aydın, lütfen ..
KORAY AYDlN (Devamla) - Peki Sayın Başkanım; uya-
rınızı dikkate alarak sözlerimi tamamlıyorum ve bu önem-
li konuda Parlamento'rıun,burada önergemizi, yani bah-
settiğimiz bu maddenin yasa teklifinden çıkarılmasını des-
tekleyeceğiniumuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
,BAŞKAN - Sayın Mehmet Ali Şahin ..
YASIN HATlBOGLU (Çorum) - Sayın Başkan, bir daki-
ka ...
BAŞKAN - Bir dakika, Sayın Şahin bir dakika ..
Sayın Hatiboğlu, "56'ncı hükümet" dedi efendim, size
bir şey söylemedi.
TURHAN GÜVEN (Mersin) - Olur mu efendim, isim.
zikrediyor.
YASIN HATIBOGLU (Çorum) - Sayın Başkan, bir daki-
ka efendim, izin verin .. (MHP sıralarından "ne sözü" ses-
leri, gürültüler)
KORAY AYDlN (Ankara) - Konuşsun, bakalım ne an-
latacak!
BAŞKAN - Bir dakika efendim ... İstirham ederim ... So-
ruyorum ... Allah, Allah! Fesuphanallah! Yapmayın böyle
bir şey ..
Kimseye söz vermiyorum ... Lütfen efendim. ..
Buyurun.
YASIN HAT!BOGLU (Çorum) - Sayın Başkanım, Sayın
Aydın Genel Kurulu yanlış bilgilendirdi; 6 nolu Protoko-
lün sadece imza böhımünü okudu, protokolün muhteva-
sını okumadı ..
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum; anlaşıldı... YASIN
HAT!BOGLU (Çorum} - izin verin efendim, izin verin ..
BAŞKAN - Efendim, müteakip maddede söz alıp, bunu
söyler misiniz? _
YASIN HATIBOGLU (Çorum) - 6 nolu Protokol..
KORAY AYDIN (Ankara) - 6 nolu Protokol değil, 11
nolu Protokol.
YASIN HAT!BOGLU (Çorum) - 11 nolu Protokol kişi­
sel başvuruyla ilgilidir. Kişisel başvuru hakkı, bu millete
kazandırılan en büyük haktır. (MHP sıralanndan "Bravo"
sesleri, alkışlar) Sayın Aydın Genel Kurulu yanılttı.
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.. Çok teşekkür
ederim efendim, o kendisinin fikri.
Sayın Mehmet Ali Şahin, buyurun efendim. (AK Parti
sıralanndan alkışlar)

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, sataşma


var, ben de yerimden ...
BAŞKAN
- Efendim, hatibi kürsüye çağırdım ... (DYP sı­
ralanndan gürültüler)
TURHAN GÜVEN (Mersin) - Olur mu efendim?
BAŞKAN - Sayın Güven, bu bağırtıyla nereye gideceğiz;
arkadaşlarım bana bağırıyor.
TURHAN GÜVEN (Mersin) - Bu davranışla siz nereye
varmak istiyorsunuz?
BAŞKAN- Benim davranışım mı7 Ne yaptım ben7
TURHAN GÜVEN (Mersin) - ismen sataşma var, niye
söz vermiyorsunuz?
BAŞKAN - Efendim, sataşmadan dolayı söz istediniz
de, burada yandı mı? Ben sayın hatibi kürsüye çağırdım;
müsaade buyurun, hatip konuşsun, sonra konuşursunuz.
Siz başkanvekilliği yapmışsınız ... Size, söz vermeyeceğim
demedim kil
NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Peki efendim.
BAŞKAN - Yani, bu bağırtıyla ne olacak?
KORAY AYDIN (Ankara) - Elimde Resml Gazete var;
Resml Gazeteyi okuyunı
BAŞKAN - Resml Gazeteyi okuyorum.
Bir hatibi bekletemem ki bu kadar.
Buyurun Sayın Şahin, çok affedersiniz.
MEHMET AL! ŞAHIN (lstanbul) - Sayın Başkan, değer­
li arkadaşlanm; hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın lsmail Köse'nin bu kürsüde söylemiş olduğu, be-
nim çok beğendiğim bir sözü vardır "düzgün oturup, doğ­
ru konuşalım" demişlerdir.
l5;MAIL KÖSE (Erzurum) - Evet, doğru, hakkımızı da
koruruz.
MEHMET AL! ŞAHIN (Devamla) - Evet, düzgün otu-
rup doğru konuşalım. Biraz önce Sayın Aydın buraya çıkıp
"Apo'yu hangi şartlarla teslim ettiniz" sorusunu yönelttiler.
Sayın Aydın, çok geç kaldınız, üç buçuk yıl önce, hükü-

meti kurarken soracaktınız bunu, liderler zirvelerinde, hü-


kümette, Bakanlar Kurulu'nda soracaktınız bunu; şimdi
sormanızın hiçbir anlamı kalmamıştır. (AK Parti sıralann­
dan alkışlar)
lSMAlL KÖSE (Erzurum) - O zaman söyledik, söyledik
o zaman.
KORAY AYDIN (Ankara) - O zaman da söyledik.
MEHMET AL! ŞAHIN (Devamla) - Bakın "Biz, Avrupa
lnsan Haklan Mahkemesi'njn vermiş olduğu tedbir kararı
sebebiyle, liderler zirvesinde almış olduğumuz bir karar ve
protokol sonucu Abdullah Öcalan'm dosyasını bekletmek
zorunda kaldık" dediniz. (MHP sıralarından "hayır, hayır"
sesleri) Öyle söylediniz.
Peki, Abdullah Öcalan kadar tehlikeli olan, karakolla-
rımızı basıp 33 erimizi şehit eden, onun sağ kolu Şemdin

Sakık'ın dosyası 1 yıldır


Adalet Komisyonu'nda bekliyor;
hangi üyeniz, Sayın Başkan, bunu, bir an önce gündeme
alın, Genel Kurul'a indirelim dediniz; Adalet Komisyo-
nu'ndakı hangi üyeniz böyle bir talepte bulundu' (AK Par-
ti sıralarından alkışlar)
!SMAIL KÖSE (Erzurum) - Siz söyleseydiniz, siz de
teklif edebilirdiniz.
MEHMET AL! ŞAHIN (Devamla) - Onunla ilgili tedbir
karan yok.
Bakın, Sayın Köse, düzgün oturup doğru konuşalım.
Şimdi, buraya çıkıyorsunuz, seçim kararı alındı diye bir
deriden ikinci bir çarık çıkarmak istiyorsunuz. Siz, bu de-
riyi 1999 öncesi çarık olarak kullandınız; başka çarık çık­
maz. Bakın, başka çarık çıkaramazsınız; bitti .. Bitti .. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Mehmet Gül biraz önce çıktı ve dedi ki "Siz,
Apo'yu affetmek istiyorsunuz" (MHP sıralarından "Yalan
mı l Yalan mı'" sesleri)
Değerli arkadaşlar, eğer, şu Anayasa değişikliğiyle ilgili
teklifimize -53 imzamız hazır- destek verseydiniz, geçen
akşam teklif Adalet Komisyonu'nda görüşülürken, bu
maddeyi ayrıca görüşelim, Anayasa değişikliği şeklinde ge-
tirilime destek verseydiniz, oradaki 5 üyenizle, bakın, bu
maddenin paketin dışına çıkarılmasıyla ilgili verilmiş olan
önergeyi orada destekleyerek, paketin dışına çıkarılmasını
sağlamış olsaydınız, bunu, çok daha doğru şekilde yapsay-
dık olmaz mıydı?

KORAY AYDIN (Ankara) - Burada .. Burada ..


ALI GEBEŞ (Konya) - O zaman, Anayasa'yı nereye ko-
yacağız? (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ALI ŞAHIN (Devamla) - Değerli MHP'li ar-
kadaşlarım, bakın, sizinle münakaşa etmek, kavga etmek
için konuşmuyorum, "düzgün oturup doğru konuşalım"
dedim, sabırlı olun.
Şimdi, siz, mevcut statü aynen devam etsin istiyorsu-
nuz, bu konudaki mevcut yasalar aynendevam etsin isti-
yorsunuz; ama bir taraftan da şu Ulusal Program'ı ilan edi-
yorsunuz ve diyorsunuz ki: "On sekiz yıldır biz idamı in-
faz etmedik, bundan sonra da infaz etmeyeceğiz."
Sayın Devlet Bahçeli -ben, kendisini çok ciddi bir dev-
let adamı olarak bilirim ve inanıyorum ki, arkadaşlarımız
·da benim bu düşünceme katılırlar- 25 Haziran 2002 tari-
hinde Hürriyet Gazetesi'nden Ertuğrul Özkök'le bir müla-
kat yaptı. (MHP sıralarından "kiminle yaptı?" sesleri) Sayın
Bahçeli'yle, Başbakan Yardımcımızla .. Burada söyledikle-
rinden _birkaç cümle okumak istiyorum: "Bizim, ölüm ce-
zalarının uygulanmayacağı yolunda bir moratoryumumuz
var, moratoryum ilan ettik. Buna sadığız -Sayın Bahçeli
söylüyor- idarıı cezasının kaldırılmasını orta vadeli bir ka-
rar olarak ilan ettik, buna sadığız."
MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Çarpıtma' Çarpıtma!
NESRiN ÜNAL (Antalya) - Nerede yazıyor?
MEHMET ALI ŞAHIN (Devamla) - Bakınız, Sayın Öz-
kök soruyor, diyor ki: "Sayın Bahçeli, bazı milletvekilleri,
biraz da seçim ortamının etkisiyle, 'getirin şu dosyayı Mec-
lis'te oylayalım derlerse' ne olacak?" Sayın Bahçeli aynen
şöyle diyor: "idam cezaları uygulanmayacak diyen o mora-
toıyumu kim imzaladı, altında bizim imzamız yok mu; el-
bette imzamıza sadık kalacağız." (AK Parti ve DYP sırala­
rından alkışlar) Bu, ciddi bir devlet adamının çok samimi
ifadeleridir. Beni asıl hayrete düşüren, Sayın Bahçeli böyle
söylerken, MHP sözcülerinin buraya çıkıp "Biz idam ede-
cektik; ama bizim dışımızdaki gökkuşağı koalisyonu buna
mani oldu" diye bir ifade kullanmasıdır.
MEHMET ERGÜN DAGCIOGLU (Tokat) - Grup disip-
lini işliyor onlarda'
MEHMET ALI ŞAHIN (Devamla) - Bakın, değerli arka-
daşlarım, şu andaki mevcut durum devam ederse asıl o za-
man teröristlerin ve terörist başının salıverilmesi riski var.
l 995'te erteleme yasası çıktı, teröristler çıktı;l 999'da,
eğer, l 4'üncü madde kapsamında olanlar dışarıda kalma-
saydı, Meclis onu da alabilirdi isterse ..
MEHMET TELEK (Afyon) - 74 affına "evet" diyenler de
var burada'
MEHMET BEKAROGLU (Rize) - Aftan çıkmış kaç kişi
var bu Meclis'te?
MEHMET ALI ŞAHIN (Devamla) - Bakın, erteleme ya-
saları, şartla salıverme yasaları her zaman çıkabilir; şu an-
da bu risk var ve bakın, hiçbir değişiklik yapılmasa, erte-
leme yasası, şartla salıverme yasası çıkarılmasa dahi, Te-
rörle Mücadele Kanunu'nun 17'nci maddesine göre, terö-
rist başı başta olmak üzere, idama hüküm giymiş tüm te-
röristlerin, 17'nci maddeye göre -şu anda üç buçuk yıldır
cezaevindedir- otuz üç buçuk yıl sonra çıkma ihtimalı var;
bütün bunlann önünü keselim diyoruz. Bunların önünün
kesilmesinin yolu, idam cezalarının ağırlaştırılmış müeb-
bet hapis cezasına çevrilmesi, bunlar için şartla salıverme­
den, ertelemeden ve aftan yararlanamayacağı şeklinde bir
düzenleme yapılmasıdır...
SALiH KAPUSUZ (Kayseri) - Anayasaya koymak lazım.
MEHMET ALI ŞAHIN (Devamla) - ... Ve bunu, Anaya-
saya koymaktır. Niye, Anayasaya koymaktır; çünkü yasayı
değiştirmek çok kolaydır.
ALI GEBEŞ (Konya) - Anayasa'da yazılı.
MEHMET ALI ŞAHIN (Devamla)- Yasayı değiştirmek
kolay olduğU için, anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.
Biz, baştan beri bunu söylüyoruz ve keşke, bu idamla ilgi-
li, idamın kaldırılması ve müebbet ağır hapis cezasıyla il-
gili düzenlemeyi biz, anayasal güvenceli olarak yapmış ol-
saydık, ben inanıyorum ki, MHP'li arkadaşlarımız da bu-

na destek vereceklerdi.
O bakı~dan, bu önerg~mizin kabulü ıstikametinde,
biz, Grup olarak oy kullanacağız. Değerli milletvekili arka-
daşlarımızın da bu hususu düşünmelerini, düşünerek oy
kullanmalarıni istirbam ediyorum.
Bu önemli konuların hiçbir zaman siyasete malzeme
yapılmamasını, istismar konusu yapılmamasını, bir kez
daha, bir arkadaşınız olarak hatırlatıyor, hepinize saygılar
sunuyorum efendim. (AK Parti sıralanndan alkışlar)
BAŞKAN- Buyurun Sayın Ercan.

NEVZAT ERCAN (Sakarya)- Sayın Başkanım, değerli


milletvekilleri; çok temel bir kanun teklifini görüşüyoruz;
Avrupa Birliği sürecine ilişkin düzenleme paketini. Çok
önemli bir konuda, Avrupa Birliği gibi çok temel bir ko-
nuda, bazı siyasi partilerimizin, siyasi çıkar hesaplarına
dayalı istismarlannı sürdürdüklerini bugün de esefle görü-
yoruz ve ibretle izliyoruz. (MHP sıralarından gürültüler)
izninizle ...
Avrupa Birliği fikrine ve felsefesine zarar veren iki siya-
si parti; Anavatan Partisi ve özellikle, geçmişte, Apo'nun
ipine sarılarak iktidar olan Milliyetçi Hareket Parti-
si ... (MHP sıralanndan gürültüler)
ISMA!L KÖSE (Erzurum) - Apo'nun ipine değil, Al-
lah'ın ipine sarılarak. .. Sözünüze dikkat edin biraz, Grup
Başkanvekili olarak konuşuyorsunuz.
NEVZAT ERCAN (Sakarya) -... Seçime giderken, yine
terörist başı üzerinden siyaset yapmak ve oy almak gibi bir
hesabın ve çabanın içinde. (MHP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, Sayın Koray Aydın, 11 nolu Pro-


tokol'le ilgili diyor ki "l 1 nolu Protokol' de, o dönemin hü-
kümetinin Başbakanı Erbakan, Başbakan Yardımcısı Sayın
Çiller'in imzası var." Buradan, nedir imzası diye soruyoruz
ve oku 11 nolu Protokolü diyoruz; ama içeriğinden söz et-
miyor.
Değerli arkadaşlarım, Avrupa insan Haklan Mahkeme-
si'ne kişisel başvuru hakkı 22.1.1987 tarihinde 7/11439
sayılı kararla öngörülmüştür. Yani, Avrupa insan Hakları
Mahkemesine kişisel başvuru hakkının tanındığı tarih
22.1.1987'dir. Doğrudur, bu başvuru da doğrudur, o tarih
de 1987 tarihidir. (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ARSLAN (Ankara) - Ne zaman kanunlaştı?
NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Müsaade edin ..
Bakınız, olayları nasıl çarpıttığınızı ibretle izliyoruz.
Avrupa lnsan Hakları Mahkemesi'nin yargı yetkisini ta-
nıyan tarih de -hafızalarınızı tazeleyin- 25 Eylül 1989'dur.
Demek ki, Avrupa lnsan Hakları Mahkemesi'nin yargı yet-
kisini, Türkiye, ülkemiz, 1989'da tanımıştır. Peki, sözünü
ettiğiniz 11 nolu Protokol nedir; 11 nolu Protokol şudur:
Avrupa insan Hakları Mahkemesi'nin yeniden yapılandı­
rılması ve kurumsallaşmasıyla ilgili bir düzenlemeyi öngö-
ren ve Türkiye'ninde bu yeniden yapılandırma ve kurum-
sallaşmaya ilişkin ..
MEHMET TELEK (Afyon) - O zaman mahkeme değil­
di, Avrupa insan Hakları Komisyonu'ydu; Sayın Sağlam
yanınızda, sorun.
BAŞKAN - Sayın Ercan, mesele anlaşıldı.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Efendim, dersinize iyi ça-


lışın. .. Dersinize iyi Çi!lışın gelin buraya.
BAŞKAN - Efendim, anlaşıldı.
NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Değerli arkadaşlarım, Av-
rupa insan Haklan Mahkenıesi'nin yargı yetkisini -tekrar
ediyorum- 1989'da Türkiye tanımış. Bu mahkemenin yeni-
den yapılandınlması ve kurumsallaşmasıyla ilgili tarih de
1997'dir. Bu 11 nolu Protokol'de, ne dönemin Başbaka­
m'nın ne de dönemin Başbakan Yardımcısı'nın idama ilişkin
hiçbir düzenlemenin altında imzası yoktur, iradesi yoktur.
MEHMET GÜL (lstanbul) - Sen ne önereceksin; onu
söyle.
NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Kaldı ki, 6 nolu Proto-
kol'de Türkiye'nin imzası yoktur.
BAŞKAN - Lütfen efendim ... Tamam ..
NEVZAT ERCAN (Sakarya) - O sözleşmeye, 6 nolu
Protokol'e; yani, idamla ilgili düzenlemeyi öngören 6 nolu
Protokol'e de Türkiye imza koymamıştır.
KORAY AYDIN (Ankara) - Sayın Başkan, bu, cevaptan
çıktı; bari kürsüye gelsin de, kürsüden konuşsun.
BAŞKAN - Sayın Ercan, lütfen .. Mesele anlaşıldı efen-
dim.
NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Siz bunu Türkiye'de de ...
BAŞKAN - Zabıtlara geçti efendim.
NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Bir saniye, müsaade edin
efendim. Bir saniye, önemli bir konu.
TURHAN GÜVEN (Mersin) - Müsaade edin, önemli bir
konu.
MEHMET GÜL (İstanbul) - Sen, ne önereceksin; onu
söyle.
NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Aslında, üç buçuk sene-
dir, sizin de ifade ettiğiniz o protokolle, Başbakanlıkta,
Apo'yla ilgili, terörist başıyla ilgili dosyayı bekleten irade~
nin, DSP-MHP-ANAP ortaklığının ortaya koyduğu ortak
iradenin bir sonucu olan dosya, eğer Avrupa İnsan Hakla-
n Mahkemesi -son cümlemi söylüyorum- sürecinin bitimi
gibi bir gerekçeye dayanarak bekletildiyse, Sayın Bahçeli,
Çin'den, bu dosyayı acele indirin gibi. ..
BAŞKAN - Efendim, lütfen ...
NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Bir saniye efendim. .. Bir
saniye ...
BAŞKAN - Efendim, şimdi, yeni bir sataşma olacak.
NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Bir saniye efendim.
TURHAN GÜVEN (Mersin) - Sayın Başkan, bırakın ko-
nuşsun.

BAŞKAN - Sayın Güven, niye karışıyorsunuz ...


NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Madem beklenmesi gere-
kiyor, Avrupa insan Hakları Mahkemesi sürecinin beklen-
mesi gerekiyor, o zaman, Sayın Bahçeli, Çin'den, nasıl di-
yebiliyor..
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Efendim, birleştirilen önergeleri ...
MEHMET GÜL (İstanbul) - Bölelim, hadi bakalım... -
Halep oradaysa arşın burada!
BAŞKAN - Efendim, lütfen .. Oylama yapacağım.
iki önergeyi birleştirdim. Bu nedenle, birleştirilen öner-
geleri müştereken oylayacağım. (MHP sıralarından "hadi,
hadi" sesleri, güıültüler)
Efendim, sessiz kalırsanız, Katip Üyelerle beraber doğ­
ru sayarız. (MHP sıralarından güıültüler)
SALiH KAPUSUZ (Kayseri) - Oylamayı elektronik ci-
hazla yaparsanız, daha kolay olur.
BAŞKAN - Efendim, istirham ederim ..
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler ...
(MHP sıralarından "ne oldu şimdi?'' sesleri, gürültüler)
NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Niye bağırıyorsunuz?
MEHMET SAGLAM (Kahramanmaraş) - Niye bağın-
yorsunuz? Size ne?
MEHMET GÜL (lstanbul) - İstismar etmeyinl Haydi,
bakalım, kullanın oylarınızı da göreliml

BAŞKAN - Efendim, lütfen ...


TURHAN GÜVEN (Mersin) - Bunlar da kabul oyu ve-
riyorlarl
BAŞKAN - Efendim, lütfen ..
Oylamayı tekrarlayacağım; çünkü Katip üyeler arasın­
da ihtilaf var. Oylamayı elektronik cihazla yapacağım efen-
dim. (MHP sıralarından gürültüler)
AYDIN TÜMEN (Ankara) - Böyle olacağı belliydi.
MEHMET TELEK (Afyon) - Sayın Başkan, açık oylama
yapın.

KORAY AYDIN (Ankara) -Açık oylama yapın efendim.


BAŞKAN - Önergelerin oylaması açık oylamayla olmu-
yor Sayın Telek; olmadığı için, açık da yapsam, elektro-
nik .. (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET TELEK (Afyon) - Nasıl olmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, elektronik oylamayı yapan sistem,

açık oylamada ad okuttunnuyor, ne yapayım.

MEHMET GÜL (İstanbul) - İsim okuyun efendim.


BAŞKAN - Efendim, isim isim de okunmuyor.
Oylama için 2 dakika süre vereceğim.
Oylamayı başlauyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Efendim, önergeler kabul edilmemiştir.
(MHP sıralarından "Bravo" sesleri, ayakta alkışlar)
Son önergeyi okutuyorum ...
MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Bravo Doğru Yol'a! Yuh
olsun size! Apo'nun erkekleri! Apo'nun erkekleri!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müsa.ade ederseniz,
son önergeyi okutacağım; ama okutabilmem için sizlerin
sükuneti temin etmeniz lazım ki, Sayın Katip Üye'yi en
azından zabıtçı arkadaşlarımız duysunlar..
Önergeyi okutuyorum:
"Madde 1.- 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Ka-
nunu, 22.5.1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanu-
nu, 7.1.1932 tarihli ve 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Ta-
kibine Dair Kanun ile 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Or-
man Kanunu'nda yer alan idam cezalan ağırlaştırılmış mü-
ebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüştür. Terör suçla-
rından ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına hüküm
giyenler, şartla salıverilme ve af kanunlarından yararlana-
mazlar.
Bu kanun hükümlerine göre idam cezalan müebbet ağır
hapis cezasına dönüştürülenler hakkında Türk Ceza Kanu-
nu'nun 70, 73 ve 82'nci maddelerinde öngörülen süreler iki
kat, terör suçlan hakkında üç kat olarak uygulanır."
Ali Arabacı ve arkadaşları.
BAŞKAN - Komisyon?
ADALET KOM!SYONU BAŞKANVEK!Ll 1. SÜHAN
ÖZKAN (lstanbul) - Katılmıyoruz efendim
BAŞKAN - Hüküınet?
ADALET BAKANI HiKMET SAMI TÜRK (Trabzon) -
Bu, 13 numaralı Protokol doğrultusunda bir düzenleme-
dir, ileride yapılabilecek .olan bir düzenlemedir; görüşül­
mekte olan teklif bakımından katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge sahibi olarak, Sayın Ali Arabacı; bu-
yurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
ALI ARABACI (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletve-
killeri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Teklifle getirilen düzenlemede, Avrupa insan Haklan
Sözleşmesi'nin ek 6 nolu Protokol'üne uygunluk sağlan­

mak istenilmektedir.
Bilindiği gibi, Avrupa Konseyi üyesi devletler arasında
1.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 6 nolu Protokol'e im-
za koymayan ve onaylamayan tek ülke Türkiye'dir. Bu
protokolün temel özelliği, barış zamanı-savaş zamanı ayı­
rımına yer vermesi, savaş zamanında taraf devletlerin
ölüm cezasını uygulayabilmelerine cevaz vermesidir.
Fakat daha, Türkiye bu protokolü imzalamadan, Avru-
pa Konseyi, ölüm cezalarına ilişkin 13 nolu Protokol'ü
üretebilmiştir. Şubat 2002 tarihinde, Avrupa Konseyi Ba-
kanlar Komitesi, Avrupa lnsan Hakları Sözleşmesi'nin
ölüm cezasının her koşulda kaldırılmasını düzenleyen 13
numaralı Protokol'ü kabul etmiştir. Bu protokolün l'inci
maddesine göre, ölüm cezası kaldırılmıştır; hiç kimseye
ölüm cezası verilemeyecektir ya da bu ceza infaz edileme-
yecektir. 2'nci maddesine göre, protokol hükümlerinden
hiçbir sapma yapılmayacaktır. 3'üncü maddesine göre ise,
protokol hükümlerine ilişkin olarak hiçbir çekince konu-
lamaz.
13 numaralı Protokol, 6 nolu Protokol' den farklı olarak,
barış zamanı-savaş zamanı ayırımına yer vermemiştir. Avru-
pa Konseyi'ne üye 43 ülke arasında bu protokole imza koy-
mayan sadece 6 ülke vardır. Bu ülkeler, Arnavutluk, Erme-
nistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Rusya ve Türkiye'dir.
Görüldüğü gibi, Eylül 2001 tarihinde ABD'de gerçek-
leştirilen terör saldırılannırı yarattığı şiddetle cezalandırma
eğilimine karşın, Avrupa Konseyi, ölüm cezasını tamamen
kaldırmak için belge üretebilmiştir. Şu anda, Avrupa Kon-
seyi üyesi devletler arasında, ölüm cezası uygulamalarını
sürdüren ülke kalmamıştır. Bu nedenledir ki, Avrupa Bir-
liği, örgüte üye olmaya aday devletlerden, ölüm cezasının
kaldırılması da dahil, insan hakları ve temel özgürlüklere
ilişkin belli ilke ve standartlara uyulmasını, bu yöndeki ta-
ahhüdün ulusal üstü düzlemde üstlenilmesini talep et-
mektedir. Nitekim Avrupa Birliği Konseyi, 3.6.1998 tarih-
li "Ölüm Cezası Konusunda Üçüncü Ülkelere Yönelik Av-
rupa Birliği Siyaset Rehber Kuralları" başlıklı belgede,
açıkça, hir yandan infazların durdurulmasına ilişkin mora-
toryum ilanı ve işletilmesi; öte yandan ise, ölüm cezasının
mevzuattan çıkarılması hususlarını şart haline getirmiştir.
18.12.2000 tarihli Avrupa Temel Haklar Şartı da, hiç
kimsenin ölüm cezasına çarptırılmayacağını ya da bu ceza-
nın infaz edilemeyeceğini hükme bağlamıştır.
Bu kararları alan Avrupa Birliği üyesi devletlerin tama-
mı, kendi iç hukuklarında ölüm cezasını bütün suçlar ba-
kımından kaldırmış, istisnai bir kategoriye yer vermemiş­
lerdir. O halde, Avrupa normlarına uyum sağlamak isteni-
yorsa, ölüm cezasının bütün suçlarda kal.dırılması gerekir.
Diğer yandan, ölüm cezasının bütün suçlarda kaldırıl­
ması, Anayasa'nın değişik 38'inci maddesine de aykırı de-
ğildir. Anayasa'da "ölüm cezası kaldırılamaz, bu suçlara
mutlaka ölüm cezası verilmeli" diyen bir hükme yer veril-
miş değildir. Sadece "savaş, yakın savaş tehdidi ve terör
suçlan hallerinde ölüm cezası verilirse, Anayasa'ya aykırı
·olmaz" deniliyor. Dolayısıyla, ölüm cezalarının bütün suç-
larda kaldırılması, hiçbir şekilde Anayasaya aykırılık teşkil
etmemektedır.
Değişiklik teklifiyle, 13 nolu Protokol'e uygunluk sağ­
lanarak, bütün suçlarda ve her koşulda ölüm cezası kaldı­
rılmakta; yerine, ağırlaştınlmış müebbet ağır hapis cezası
yaptırımı getirilmektedir. Türkiye'de de ölüm cezalannın
bütün suçlar bakımından kaldırılması, siyasal, sosyal, eko-
nomik ve hukuksal nedenlerle zorunlu hale gelmiştir. Bu-
nunla birlikte, terör suçlarından ağırlaştırılmış müebbet
ağır hapis cezasına hüküm giyenlerin, şartla salıverilme ve
aftan yararlanamayacakları da hüküm altına alınmaktadır.
Teklif, hem Anayasa'ya, hem de Avrupa normlarına bütü-
nüyle uygundur ve ülkemizin de yararınadır.
Değerli milletvekilleri, hangi nedenle olursa olsun, ya-
şama hakkını yok eden, suç öznesine ıslah olanağı tanıma­
yan, çağdaş hukuk sisteminde bir ceza olarak kabul gör-
meyen, suçlan önlemeyen, adli hatalara açık, insan onuru-
na aykırı ve kişisel öç alma kavramının yasalarımızda so-
mut bir izdüşümü olarak kalan bu cezanın, her koşulda
Türk mevzuatından çıkarılması, çağdaşlaşma yolunda atıl­
mış önemli bir adım olacaktır.
Bu çaba, bir uygarlık arayışıdır, Atatürk'ün yoludur.
Sadece Avrupa'ya girmek; Avrupa Birliği'ne girmek için
değil, bunları, asıl kendi insanımız için yapıyoruz.
Gelin, altı ay ya da bir sene sonra değiştirmek zorunda
kalacağımız düzenlemeleri şimdiden yapalım; ülkeye hiç-
bir yararı olmayan tartışmalara son verelim.
Bu değişiklikteklifimize desteğinizi beklerken, hepini-
ze saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Önergeyi oyları­
nıza sunuyorum: Kabul edenler... Efendim, müsaade edin
de, ben bunu elektronik oyla yapayım; çok karışık yerler-
de oturuyorsunuz, blok oyunuz yok; özür dilerim.
Sayın Ali Arabacı ve arkadaşlarının önergesini elektro-

nik .cihazla oya sunuyorum.


Oylama için 2 dakika süre veriyorum ve oylamayı baş­
latıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)


BAŞKAN - Önerge kabul edilmemiştir efendim. 1.
maddeyi oylarınıza sunacağım.
Açık oylamanın şeklini alacağım Genel Kurul'dan efen-
175
dim. ./
Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Açık oylamayı elektronik ci-
hazla yapaca-ğım.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Çeşitli Kanunlarda De-

ğişiklik Yapılmasına llişkin Kanun Teklifinin l'inci mad-


desinin açık oylama sonucunu arz edıyorum: Katılan419,
kabul 256, ret 162, çekimser 1.
Böylece, l'inci madde kabul edilmiştir. (MHP sıraların­
dan "Bravo Doğru Yol'a" sesleri, alkışlar)

Ölüm Cezasının Kaldırılmasıyla


İlgili Maddede Kim, Nasıl Oy Kullandı?
Ölüm cezasının kaldırılmasıyla ilgili madde oylaması
sonuçları "256 kabul, 162 ret, 1 çekimser" olarak ilan edi-
lirken, daha sonra açıklanan tutanaklarda "253 kabul, 152
ret, 1 çekimser, 5 mükerrer oy" kullanıldığı açıklandı.
Oylama sonuçlan liderlerin milletvekillerine söz geçire-
mediğini ortaya koydu. idama ilişkin düzenlemeyi anaya-
saya aykınlık savıyla Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini
açıklayan DYP'nin milletvekilleri, çok az fire dışında bu
maddeye kabul oyu verdi. AKP yönetiminin düzenlemeye
destek vermemesine karşın, 3 milletvekili "kabul" oyu kul-
landı. SP' den çok sayıda milletvekili oylamaya katılmadı,

katılanlar ise idamla ilgili maddeye destek verdi. Uyum pa-


ketini ısrarla savunan ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın partisi
de fire verdi. ANAP Ordu Milletvekili Şükrü Yürür ile Van
Milletvekili Kamran inan ölüm cezasının kaldınlmasına
"hayır" dediler. Bazı ANAP'lılar da oylamaya katılmadı.
Ölüm cezasının kaldırılmasıyla ilgili madde oylamasın­
da milletvekillerinin kullandıkları oylar şöyle

Kabul edenler
YTP: lbrahim Yavuz Bildik, Ali Tekin, Gaffar Yakın,
Gönül Saray Alphan, Oğuz Aygün, Esvet Özdoğu, Metin
Şahin, Halit Dikmen, Tamer Kanber, Güven Karahan,
Mustafa Karslıoğlu, Fahrettin Gülener, Abdülsamet Tur-
gut, Mustafa Himen, Mahmut Erdir, Ali llıksoy, Evliya Par-
lak, Ali Günay, Edip Özgenç, Akif Serin, lstemihan Talay,
Erol Al, Perihan Yılmaz Doğan, Bülent Ersin Gök, Hüsa-
mettin ôzkan, Bahri Sipahi, Cahil Savaş Yazıcı, Burhan Bı­
çakçıoğlu, Salih Dayıoğlu, Hakan Tartan, Kemal Vatan,
Çetin Bilgir, Hadi Dilekçi, lsmail Cem, Nural Karagöz, Ha-
lil Çalık, Turhan lmamoğlu, Hasan Gülay, Cihan Yazar,
Mustafa Kemal Tuğmaner, Tunay Dikmen, Fikret Uzun-
hasan, Zeki Eker, Eyüp Doğanlar, Ihsan Çabuk, Şenel Ka-
pıcı, Metin Bostancıoğlu, Ahmet Zamantılı, Bekir Gündo-
ğan, Hasan Özgöbek, Mehmet Yaşar Ünal, Tahsin Baray
Baycık, Hasan Gemici, Cafer Tufan Yazıcıoğlu, Faruk De-
mir.
SP: Yakup Budak, Rıza Ulucak, Hüsamettin Korkutata,
Yasin Hatipoğlu, Sacit Günbey, Ömer Vehbi Hatipoğlu,
Latif Öztek, Ahmet Cemil Tunç, Fahrettin Kukaracı, Mus-
tafa Geçer, Metm Kalkan, Mukadder Başeğmez, Ali Oğuz,
Mehmet Batuk, Oğuzhan Asiltürk, Yaşar Can bay, Mehmet
Bekaroğlu, Temel Karamollaoğlu, Şeref Malkoç, Fetullah
Erhaş, Suat Pamukçu, Alaaddin Sever Aydın.
DYP: Halit Dağlı, Mahmut Nedim Bilgiç, Mahmut Boz- 177
kurt, ismet Atilla, Musa Konyar, Yıldınm Akbulut, Meh-
met Baysan, Salih Çelen, Necati Yöndar, Yahya Çevik,
Oğuz Tezmen, Abdülhaluk Çay, Nurettin Atik, Salim Fn-
sarioğlu, Salih Sümer, Mehmet Yıldırım, Rasim Zaimoğlu,
Hakkı Töre, Mehmet Dönen, Ramazan Gül, Ayfer Yılmaz,
Süha Tanık, Yıldırım Ulupınar, Sevgi Esen, Mehmet Göl-
han, Mehmet Sağlam, Metin Musaoğlu, İbrahim Yazıcı,
Mümtaz Yavuz, Kemal Kabataş, Erdoğan Sezgın, Kadir
Bozkurt, Ali Şevki Erek, Eyüp Aşık, Necmettin Cevheri,
Faris Özdemir, Mehmet Said Değer, Saffet Kaya.
DSP: Tayyibe Gülek, Melda Bayer, Uluç Gürkan, Ayşe
Gürocak, Tayfun içli, Zeki Sezer, Aydın Tümen, Hikmet
Uluğbay, Mustafa Vural, Ertuğrul Kumcuoğlu, Sebahat
Vardar, Hasan Macit, Ali Arabacı, Ali Rahmi Beyreli, Haya-
ti Korkmaz, Orhan Ocak, Sadık Kırbaş, Necati Albay, Ha-
san Erçelebi, Mehmet Kocabatmaz, Hasan Akgün, Fadlı
Ağaoğlu, Ziya Aktaş, Nami Çağan, Bülent Ecevit, Yücel Er-
dener, Ahmet Güzel, Osman Kılıç, Hüseyin Mert, Necdet
Saruhan, Ahmet Tan, Erdoğan Toprak, Masum Türker,
Süleyman Yağız, Güler Aslan, Saffet Başaran, Suat Çağla­
yan, Mehmet Çümen, Hayri Diri, Şükrü Sina Gürel, Hasan
Metin, Rahmi Sezgin, Necdet Tekin, Emrehan Halıcı,
Emin Karaa, lsmail Bozdağ, Nazif Topaloğlu, Yekta Açık­
göz, Cengiz Güleç, Fevzi Aytekin, Bayram Fırat Dayanıklı,
Hikmet Sami Türk, Fikret Ünlü, Hasan Suna, Erol Karan.
AKP Dengir Mir Mehmet Fırat, Sabahaddin Yıldız, Ab-
dullah Veli Şeyda.
ANAP: Halil lbrahim Özsoy, Yaşar Eryılmaz, Celal
Esin, Mehmet Ali Bilici, Nejat Arseven, Birkan Erdal, Cen-
giz Aydoğan, Edip Safter Gaydalı, Cengiz Altınkaya, Yük-
sel Yalova, Kenan Sönmez, Turhan Tayan, Cumhur Ersü-
mer, Beyhan Aslan, Nurettin Dilek, Abdülbaki Erdoğınuş,
Haşim Haşimi, Sebgetullah Seydaoğlu, Evren Bulut, Yaşar
Dedelek, Mustafa Taşar, Mecit Pirüzbeyoğlu, Hakkı Oğuz
Aykut, Levent Mısnkoğlu, Erkan Mumcu, Rüştü Kazım
Yücelen, Bülent Akarcalı, Ahar Andican, Aydın Ayaydın,
Şamil Ayrın;ı, Mehmet Fuat Fırat, Ediz Hun, Yılmaz Kara-
koyunlu, Cavit Kavak, Emre Kocaoğlu, Nesrin Nas, Sühan
Özkan, Şadan Tuzcu, Işın Çelebi, Sümer Oral, lşılay Say-
gın, Rıfat Serdaroğlu,
llhan Aküzüm, Cema) Özbilen, Se-
fer Ekşi, Mehmet Keçeciler, Miraç Akdoğan, Ahmet Özal,
Ekrem Pakdemirli, Ali Doğan, Süleyman Çelebi, Ömer Er-
taş, Hasan Özyer, Erkan Kemaloğlu, Ahmet Kabil, Mesut
Yılmaz, Ersin Ta!anoglu, Sefer Koçak, Mehmet Çakar, Ya-
şar Topçu, Ali Kemal Başaran, Eyüp Cenap Gülpınar,
Mehmet Güneş, Lütfullah Kayalar, Nihat Gökbulut, Ataul-
lah Haınidi, Burhan isen, Mehmet Salih Yıldınm,Zeki Ça-
kan, Ali Güner, Yaşar Okuyan.
TDP: Sema Pişkinsüt, Nazire Karakuş, Mehmet Özcan.
Bağımsız: Rıdvan Budak, Mustafa Düz, Zafer Güler,

Mehmet Ali lrtemçelik, Hasan Fehmi Konyalı, Mustafa


Bayram.

Reddedenler
MHP: Mehmet Çulhaoğlu, Fatih ôzdemir, Recai Yıldı­
rım, Hasari Güler, Abdülkadir Akçan, Müjdat Kayayerli,
Mehmet Telek, Nidai Seven, Adnan Uçaş, Mehmet Arslan,
Şefkat Çetin, Sedat Çevik, Ali Işıklar, Abdurrahman Kü-
çük, Hayrettin Ôzdemir, Mustafa Cihan Paçacı, Osman
Müderrisoğlu, Tunca Toskay, Nesrin Ünal, Bekir Ongun,
Ali Uzunırmak, Aydın Gökmen, Hüseyin Kalkan, Hüseyin
Arabacı, İbrahim Halil Oral, Ersoy Özcan, Süleyman Coş­
kuner, Burhan Orhan, Orhan Şen, Hakkı Duran, irfan Ke-
leş, Bekir Aksoy, Melek Denli Karaca, Vahit Kayırıcı, Salih
Erbeyin, Ali Keskin, Mustafa Gül, Mihrali Aksu, Mücahit
Himoğlu, Cezmi Polat, Mehmet Ay, Ali Özdemir, Mehmet
Hanifi Tiryaki, Mustafa Yaman, Bedri Yaşar, Süleyman Tu-
ran Çirkin, Mehmet Şandır, Mehmet Nuri Tarhan, Osman
Gazi Aksoy, Mustafa Zorlu, Yalçın Kaya, Hidayet Kılınç,
Enis Öksüz, Cahit Tekelioğlu, Ahmet Çakar, Nazif Oku-
muş, Esat Öz, Bozkurt Yaşar Öztürk, Mehmet Pak, Musta-
fa Verkaya, Yusuf Kırkpınar, Ahmet Kenan Tannkulu, Ok-
tay Vural, Arslan Aydar, Mehmet Serdaroğlu, Sabahattin
Çakmakoğlu, Hasan Basri Üstünbaş, Mustafa Haykır, Ra-
mazan Mirzaoğlu, Meral Akşener, Cumali Durmuş, Kemal
Köse, Faruk Bal, Ali Gebeş, Mustafa Sait Gönen, Hasan
Kaya, Basri Coşkun; Namık Hakan Durhan, Hüseyin Ak-
gül, Ali Serdengeçti, Mehmet Kaya, Nevzat Taner, Metin
Ergun, !sınai! Çevik, Mükremin Taşkın, Mükerrem Le-
vent, Cemal Enginyurt, Yener Yıldınm, Osman Fevzi Zih-
nioğlu, Vedat Çınaroğlu, Hüsnü Yusuf Gökalp, Hasan Hü-
seyin Balak, Lütfi Ceylan, Reşat Doğru, Orhan Bıçakçıoğ­
lu, Nail Çelebi, Muzaffer Çakmaklı, Armağan Yılmaz, Ay-
han Çevik, Ahmet Erol Ersoy, Mesut Türker, Şüayip Üşen­
mez, lsmail Hakkı Cerrahoğlu, Kürşat Eser, Sadi Somun-
cuoğlu, Şaban Kardeş, Hasan Çalış, Osman Durmuş, Ab-
bas Bozyel, tlhami Yılmaz, Mehmet Nacar, Devlet Bahçeli,
Birol Büyüköztürk, Mehmet Kundakçı.
ANAP: Şükrü Yürür, Kamran İnan.
AKP: Akif Gülle, Sait Açba, Eyüp Sanay, lsmail Özgün,
İsmail Alptekin, Faruk Çelik, Ertuğrul Yalçmbayır, Tevhit
Karakaya, Hüseyin Kansu, Mehmet Ali Şahin, Nevzat Yal-
çıntaş, Abdullah Gül, Salih Kapusuz, Sadık Yakut, Remzi
Çetin, Bülent Annç, Avni Doğan, Ali Sezai, Mehmet Elkat-
mış, Musa Uzunkaya, Abdüllatif Şener, Ergün Dağcıoğlu,
ilyas Arslan, Mehmet Çiçek, Ramazan Toprak, Kemal Al-
bayrak, Şükrü Ünal.
DYP: Mehmet Gözlükaya, Sebahattin Karakelle, Zeki
Ertugay, lsmail Karakuyu, Rıza Akçalı, Mustafa Eren.
Bağımsız: Cemil Çiçek, Edip Özbaş.
BBP: Hüseyin An.
Çekimser: Musa Öztürk (ANAP)
Oylamaya katılmayanlar
MHP: Ali Halaman, Koray Aydın, Şevket Bülent Yahni-
ci, Ismail Köse, Süleyman Servet Sazak, Mehmet Gül, Mu-
rat Sökmenoğlu (TBMM Başkanvekili), Hamdi Baktır,
Ömer lzgi (TBMM Başkanı), Şeydi Karakuş, Mustafa Enöz,
Ahmet Aydın.
YTP: ismet Vursavuş, Ahmet Sancar Sayın, Recep Önal,.
Tank Cengiz.
AKP: Mahmut Göksu, Mehmet Özyol, Mahfuz Güler,
Zeki Ergezen, Mehmet Altan Karapaşaoğlu, Osman Aslan,
Nurettin Aktaş, Ali Er, Abdülkadir Aksu, Mustafa Baş, Ali
Coşkun, lrfan Gündüz, Vecdi Gönül, Osman Pepe, Özkan
Öksüz, Necati Çetinkaya, Eyüp Fatsa, Nurettin Aydın,
Yahya Akman, Zülfikar lzol, Mehmet Maliki, Ejder Arvas,
Hüseyin Çelik, Zeki Ünal.
DYP: Ahmet lyimaya, Saffet Ankan Bedük, Kemal Çe-
lik, Hasan Ekinci, Ali Rıza Gönül, Ilhan Aytekin, Agah Ok-
tay Güner, llyas Yılmazyıldız, Necmi Hoşver, Mustafa Örs,
Teoman Özalp, Nevfel Şahin, Mustafa Kemal Aykurt, Ay-
vaz Gökdemir, lbrahim Konukoğlu, Burhan Kara, Turhan
Güven, Celal Adan, Tansu Çiller, Süleyman Arif Emre, Ay-
dın Menderes, Hayri Kozakçıoğlu, Ufuk Söylemez, Nur-

han Tekinel, Cevdet Akçalı, Metin Kocabaş, Veysi Şahin,


Doğan Baran, Nevzat Ercan, Nihan llgin, Enis Sülün, Ali
Naci Tuncer, Kamer Genç, Takiddin Yarayan, Sedat Edip
Bucak, Mehmet Yalçınkaya, Fetullah Gültepe, Ömer Ba-
rutçu, Murat Akın, Hacı Filiz, Doğan Güreş.
SP: Oya Akgönenç, Zeki Çelik, Mehmet Zeki Okudan,
Ahmet Sünnetçioğlu, Hüseyin Karagöz, Lütfü Esengün,
Aslan Polat, Turhan Alçelik, Lütfi Doğan, Osman Yuma-
koğullan, Bahri Zengin, Veysel Candan, Teoman Rıza Gü-
neri, Recai Kutan, Mustafa Kamalak, Fehim Adak, Nezir
Aydın, Cevat Ayhan, Ahmet Demircan, Musa Demirci,
Mustafa Niyazi Yanmaz.
ANAP Yücel Seçkiner, İbrahim Gürdal, Güneş Taner,
Murat Başesgioğlu, Veysel Atasoy.
DSP: Ergün Bayrak, Ali Ahmet Ertürk, Şadan Şimşek,
Tahir Köse, Sulhiye Serbest, Atilla Mutman, Fikret Tecer,
Ahmet Arkan, Ramis Savaş, Ömer Üstünkol.
BBP: Mehmet Ceylan.
Bağımsız: Ali Gören, Arif Sezer, Numan Gültekin, Meh-
met Ağar, Mehmet Mail Büyükerman, Mustafa Yılmaz, Ali
Güngör, Azmi Ateş, İsmail Kahraman, Sadettin Tan tan.
6. Bölüm

"İDAM GİTTİ" "İP KAVGASI" BİTMEDİ


idamın Anayasa'daki Kalıntıları Temizlendi
3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimlerden AKP tek
başına iktidar olarak çıktı. AKP yüzde 34.4 3 oranında oy
alırken, CHP yüzde 19 .41 oranında oy aldı. iki partili bir

Meclis ortaya çıkarken, DSP-MHP-ANAP koalisyonu bara-


jın altında kaldı. Bülent Ecevit, "Seçim kararı vererek ken-
di kendimize intihar ettik" derken, MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli (sonradan kongrede yeniden partisinin ba-
şına geçti) ile ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz genel
başkanliğı bırakmak zorunda kaldı. Ecevit de aktif siyase-

ti bıraktı. Seçimlerden sonra AKP'nin tek başına iktidar


dönemi başladı.
Türkiye, "barış zamanında" idam cezasının kaldırılma­
sını öngören Avrupa insan Haklan Sözleşmesi 6. Proto-
kol'ü 15 Ocak 2003 tarihinde imzaladı. TBMM, 26 Hazi-
ran 2003 tarihinde de bu protokolün onaylanmasını uy-
gun buldu. 6. Protokol'le ölüm cezası kaldırılırken, "bir
devletin yasalarında savaş veya yakın savaş tehlikesi zama-
nında işlenmiş olan fiiller için ölüm cezası öngörebileceği"
ifadesiyle "istisna" getiriliyordu. Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesi, 21 Şubat 2002 tarihinde, A!HS'nin ölüm cezası­
nın her koşulda kaldırılmasını düzenleyen 13 numaralı
Protokolü'nü kabul etti. 3 Mayıs 2002'de Vilnius'te Avru-
pa Konseyi üyesi ülkelerin imzasına açılan Protokol, yü-
rürlüğe girmesi için gerekli olan asgari 10 ülkede onay sü-
rednin tamamlanması koşulunun yerine getirilmesiyle 1
Temmuz 2003'de yürürlüğe girdi. Avrupa Konseyi nez-
dinde ki daimi temsilci Büyükelçi Numan Hazar, Strasbo-
urg'da düzenlenen törende 9 Ocak 2004 tarihinde 13.
Protokol'ü Türkiye adına imzaladı. Böylece, "savaş ve ya-
kın savaş tehlikesi" durumunda da idam cezası kaldırılmış
oluyordu.
AKP iktidan AB'ye uyum çabalan doğrultusunda 10
maddelik bir anayasa değişikliği paketi hazırladı. Bu paket
içinde yer alan değişikliklerle idam cezasının kalıntılan
anayasadan temizlendi. Paketin ilk tur görüşmeleri 4 Ma-
yıs 2004, ikinci tur görüşmeleri de 7 Mayıs 2004 tarihle-
rinde gerçekleştirildi. Anayasa değişikliği önerisinin ilk tur
görüşmeleri, paketin doğrudan referandum olasılığını or-
tadan kaldıracak 367 sayısının çok üzerinde bir desteğe
sahip olduğunu ortaya koydu .. CHP'nin de destek verdiği
önerinin maddelerine geçilmesi 514 oyla kabul edildi.
Anayasanın "temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının
durdurulması" başlıklı 15. maddesindeki "Birinci fıkrada
belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller
sonucu meydana gelen ölümler ile ölüm cezalarının infazı
dışında, kişinin yaşam hakkına, maddi ve manevi varlığı-
nın bütünlüğüne dokunulamaz" düzenlemesinden "ölüm
cezasının infazı" ile ilgili bölüm çıkarıldı. Anayasanın, "Ki-
şinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" başlıklı
17. maddesindeki, "Mahkemelerce verilen ölüm cezaları­
nın yerine getirilmesi hali ile ... " ibaresi çıkarıldı. Anayasa-
nın "suç ve cezalara ilişkin esaslar"ın düzenlendiği 38.
maddesinden ölüm cezasıyla ilgili ibareler çıkarılırken:
TBMM'nin görev ve yetkileri arasında sayılan "mahkeme-
lerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilme-
sine karar vermek" ibaresi de 87. maddeden çıkarıldı.
Böylece, anayasadan idam cezasının kalıntıları da ayıklan­
mış oldu.

idam Ayıbını Temizlemek


Ölüm cezası kaldırılırken TBMM'de kavga, gürültü, ha-
karet, suçlama dolu gergin saatler yaşanırken; idamın ka-
lıntılarının anayasadan ayıklandığı görüşmeler son derece
sakin geçti. MHP parlamentoda yoktu. Parlamentoda tem-
sil edilen iki parti AKP ile CHP, görüş birliği içindeydi.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek görüşmeler sırasında paketi ta-
nıtırken "Bu maddelerle, bu paketle biz neyi amaçlıyoruz
Parlamento olarak, milletvekilleri olarak; bir defa, hak ve
özgürlükleri daha fazla teminat altına almaya gayret ediy6-
ruz, özgürlük alanını genişletiyoruz, sivil inisiyatiflerin ge-
lişmesine ve genişlemesine imkan hazırlıyoruz. Bunlar, as-

lında, başkaca ülkelerin uzun mücadelelerden sonra elde


ettiği kazanımlardır; yani, söylenildiği kadar kolay kazanı­
labilecek hususlar değildir. Çok şükür, Türkiye, uzunca bir
mücadelenin sonucunda, demokratik bir süreç içerisinde,
bugün, işte, Avrupa ile bütünleşme adına, Avrupa Birli-
ği'yle bağlantılı olarak hak ve özgürlüklerini daha fazla te-
minat altına almaya ve özgürlük alanını genişletmeye ka-
dirdir ve bu parlamentolar bunları rahatlıkla yapabilmekte-
dir" dedi. Ölüm cezalarının kalıntılarını Anayasa' dan ayık­
layan maddelerin görüşmeleri sırasında söz alan AKP'li
Mevlüt Akgün, bu konuylaHgili süreci özetledi:
"Türk Ceza Yasası'nda, 13, Askeri Ceza Yasasında 26,
Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunda 1, Orman Ya-
sasında 1 maddede olmak üzere, toplam 4 1 maddede
ölüm cezası öngörülmesine karşın, 25 Ekim 1984 tarihin-
den bu yana infaz yapılmamaktadır. Ülkemizde 14 Nisan
1926'dan 1984 yılına kadar toplam 423 infaz gerçekleşti­
rilmiş olup, en son infaz edilen idam cezaları ise 25 Ekim
1984'te uygulanmıştır. 1984'ten bu yana Türkiye Büyük
Millet Meclisi Adalet Komisyonu'nda bulunan 26 kişiye ait
idam dosyaları halen Meclis gündeminde bekletilmekte-
dir. Bu dosyalardan 19'unu adı suçlar, 2'sini bölücülük su-
çu, 3' ünü vatana ihanet, geriye kalanını ise siyasi suçlar
oluşturmaktadır. Avrupa Birliği'ne sunulan Ulusal Prog-
ram'da 'Türk ceza hukukunda ölüm cezasının kaldırılma­
sı hususu, şekil ve kapsam itibariyle Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından orta vadede ele alınacaktır' denilmesi,
Türk Ceza Yasası ön tasarısında da, ölüm cezası yerine,
ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası öngörülmesi, olum-
lu bir gelişmenin işareti olarak ifade edilebilir. Gelişmiş ül-
kelerde kaldırılmaya başlanmış olan ölüm cezasının, Tür-
kiye'de de alanı oldukça daraltılmıştır. 1984'ten bu yana
uygulanmayan bu cezanın kaldırılması bir zorunluluktur.
Yine, Avrupa Konseyi üyesi 41 ülke arasında idam cezası
olan tek ülke olarak, Avrupa Birliği'ne adayhğın üyeliğe
dönüşmesinde en büyük engel olan idam cezasının bir an
önce Anayasa'dan da kaldmlması isabetli olmuştur. (. .. )
ibreti alem için meydanlarda yapılan infaz, bugün, artık,
gizlice, sabaha dogru güneş doğmadan yapılmaktadır.
idam cezasının gizlice yapılması dahi, amacının ortadan
kalktığını göstermektedir. Diğer yandan, yaşanan idam in-
fazları, toplumda kamu düzenini sağlayacağına, aksine,
toplumsal huzuru bozmakta ve ciddi toplumsal yıkıntıya
neden olmaktadır. Adnan Menderes ve arkadaşlarının ida-
mı, halen halkımızın vicdanını yaralamaya devam etmek-
tedir."
CHP'li Feridun Ayvazoğlu "insanların, en kutsal değeri
olan özgürlüğünü hapis yoluyla kısıtlamak yerine, ceza et-
kin olsun diye, yaşamlarına devlet tarafından son verilme-
sinin; 1960 ihtilali sürecindeki idamların, 1973'teki idam-
ların ve en acısı, 1980 sürecinde, sadece idam cezası vere-
bilmek için, 17 yaşındaki bir gencin, yaşının 18'e çıkarıla­
rak asılmasının, belki devlet vicdanında değil; ama toplum
vicdanında kabul edilemeyecek, derin ve acı gerçekler ola-
rak tarihteki yerini aldığını da, yine, hiçbirimiz unutmaya-
lım" sözleriyle Meclis kürsüsünden Erdal Eren'i anıyordu.
CHP Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe de, "idam cezasının
şiddet içerdiğini ve bu nedenle insani olmadığını" vurgu-
larken şu görüşleri dile getirdi:
"Hukukta cezanın işlevi, suçluyu ıslah etmek, suçların
işlenmesini önlemek ve suçlunun yaptığının kendisine
ödettirilmesi şeklinde ifade edilebilir; fakat, ölüm cezası-
nın, bu işlevlerden ıslah etme amacını taşımadığı ortadadır

ve bir gerçektir. Bu cezanın caydırıcılığı da, yapılan anket-


lerde doğrulanmamıştır; yani, bu ceza, toplum hukuku ve
sağlığı açısından zorunlu, olmazsa olmaz bir ceza değildir.
Toplumu korumak için zorunlu olmayan bu ceza, geçmiş­
te örneklerini gördüğümüz gibi, bazen öç alma veya siya-
sı ihtiras uğruna kullanılma olasılığını da beraberinde ge-
tirmektedir. Örneğin, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf
Aslan hakkındaki yargı karan -o günkü koşullarda, tama-
men siyası olarak, siyası ihtiraslar uğruna- bundan 32 yıl
önce 6 Mayıs günü -ölüm cezalan- infaz edilmişti. Bu ka-
rarın infazında, siyası ihtirasını yenemeyenleri vicdanlarıy­
la baş başa bırakıyorum. Ölüm cezası, artık, uygar dünya-
dan silinmeye yüz tutmuş bir cezalandırma biçimidir.
Dünya devletlerinin yandan fazlası, ölüm cezasını, huku-
ken ve fiilen kaldırmış bulunmaktadır. Türkiye Cumhuri-
yeti de, son yıllarda, çeşitli anayasa değişiklikleriyle, ölüm
cezasının uygulanma alanını oldukça daraltmayı başarmış­
tır; zaten, ülkemizde, 1984 yılından bu yana, fiilen de uy-
gulanmamaktadır. Bu doğrultuda, bu düşünceyi teyit eder
mahiyette, Anayasa'mızda ve daha sonra 4 771 sayılı Yasa-
nın 1. maddesiyle, ölüm cezaları zaten kaldırılmıştır. 21.
Yüzyılda, ölüm cezasını savunmanın bir anlamı kalmamış­
tır. Çağdaş ceza hukukuna göre cezalar, insan onuruyla
bağdaşmalıdır. "

"Hukuki Katilliği Reddetmek"


CHP Niğde Milletvekili Orhan Eraslan da kürsüye çık­
tığında "Şu garip tecelliye bakın ki, bir Mayıs akşamında,
bir Mayıs sabahına karşı üç genci astığımızdan 32 yıl son-
ra, Başbakanı astığımızdan 4 3 yıl sonra ölüm cezalannın
ayıbını temizlemek için buradayız Bugün, hep birlikte,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu, birlikte, ölüm cezasını, inşallah, bir daha
geri dönmemek üzere, hiçbir yasamızda yer almamak üze-
re, uğurluyoruz; bunun kıvancını yaşıyoruz" dedi. "Asma-
yalım da besleyelıın mi" denilen günlerden bugünlere ge-
lindiğinin altını çizen Eraslan, "tarihe not düşmek" için şu
değerlendirmeleri yaptı:
"Değerlı arkadaşlarım, bugün, ltalyan ceza hukukçusu
Sanminiatelli'nin deyimiyle, ölüm cezasını kaldırmış ol-
mamak bir suçtur. Bugün, biz, bu suçu işlemeyi reddedi-
yoruz, ölüm cezasını Anayasamızdan tamamen çıkacak.
Bu açıdan, umuyorum, 22. Dönem Parlamentosu, herhal-
de, başka şeyde geçmese de, bu açıdan tarihe geçmeye la-
yıktır. Victor Hugo 'ölüm cezası, barbarlığın ezeli ve mah-
sus alametidir; nerede ölüm cezası yaygınsa, orada barbar-
lık tahakküm sürü yor; nerede ölüm cezası kaldırılmış ise,

orada medeniyet hüküm sürüyor' demektedir. Değerlı ar-


kadaşlanm, bunlar, geçen yüzyılın düşünürleri. Bu konu-
yu bugüne kadar sürdürmüş olmaktan üzüntü duyuyo-
rum. Daha da üzüntü duyduğum bir mesele var.
'Avrupa Birliğine gireceğiz, 6 nolu Protokol var, 13 no-
lu Protokol var' savıyla, konuyu kavramayan arkadaşları
mızın olabileceği düşüncesiyle, bu konunun ehemmiyeti-
nin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Artık, ölüm ce-
zası, uygarlığın önünde, geri çekilmektedir. insanlık ilerle-
dikçe ve geliştikçe, toplumlar, ölüm cezasının gayrimeşru
olduğunu bir bir ilan etmekte ve tarih huzurunda katil ol-
mayı kabul etmemektedir; hukuki katilliği reddetmekte-
dirler. Ülkemizde, şimdiye kadar, siyası maksatlar, fikrl
peşin hükümler, hissl sebeplerle, ne yazık ki, ölüm cezası
savunula gelmiştir. Temenni ediyorum ki, bugün, bir dev-
ri~ bir anlayışı kapatabilelim; Anayasamızdan, ölüm ceza-
. sının Meclisimizce onaylanması maddesini çıkararak, hu-
kuki katil olmayı reddedelim
Ölüm cezası, zayıf bir .devletin kuvvet gösterisidir; dev-
let, öldürme dışında suçu önleyemediğini her infazda iti-
raf ediyor anlamını taşır. Ölüm cezası, suçlulari cemiyet-
ten kati surette atarak ıslahı imkansız suçluyu yok ediyor
kavramı yanlıştır; ıslahı imkansız suçlu da yoktur; sadece
bulunamamış ıslah yöntemi vardır, ıslah yöntemleri yeter-
sizdir. Bunu bilmemiz gerekir. Ölüm cezası, nedamet için
geçmesi gereken zaruri zamanı ortadan kaldırmaktadır.
Suçlu yakalanamayacağı ümidiyle suç işler; ölüm cezası,
suçluyu, belli bir noktadan sonra geri dönüş imkanını ver-
meyecek, nedamet duymayacak noktaya getirir.
Ölüm cezasının vatandaşlan korkutacağı tezi de yanlış­
tır. Hani bizde derler ya 'Taksim'de üç adam sallandır gör
bak bakalım ne olur' diye, o tez de yanlıştır; çünkü devlet,
halkının ölümden fazla korkmasını isteyemez; öyle an ge-
lir ki, halkından bunu ister, vatan müdafaası gibi noktalar-
da. Aynca, ölümden korkutmak terördür, hukuk dışıdır;
devlet, bunu da isteyemez. Herkes ölümden de korkmaz.
Bakın, intihar ölümdür; ama ölüm cezasının yerine getiril-
mesi sayısıyla intihar sayısını mukayese ettiğinizde intihar
sayısının ölüm cezasından daha fazla olduğunu görürüz.
Ölüm cezası bir ibret mi; hayır, ibret değildir. Yıllardır,
trafik kazalarında, Sakarya Savaşı'nda şehit olanlardan faz-
la kayıp veriyoruz; ama süratli araba kullanmaktan, dik-
katsiz araba kullanmaktan vazgeçmiyoruz. Maçlarda ölen-
lerin sayısı, ölüm cezasında ölenlerin sayısından daha faz-
ladır; ama maça gitmekten de vazgeçmiyoruz. Demek ki,

ibret teorisi de yanlıştır. Kaldı ki, ölüm cezasının alenen


infaz edilmesi de, bir yerde, halkın, sehpanın başına, bay-
rama gider gibi toplanmasını sağlamış, bu teşhirler, yığın
ruhunda zalim bir zevk sevki ve kan insiyakı oluşturmuş­
tur; bu yüzden gizli yapılmasına karar verilmiştir. Gizli ya-
pılan şeyler de ibret verici değildir. Ölüm cezası bir terör-
dür, terör de hukuka aykırıdır; yani, korkuyu hedefleyen
şey terördür. Ölüm cezalannda hatanın düzeltilme şansı
yoktur. Beşeıi adaletin isabetinde daima şüphe vardır. Si-
ze şöyle bir hikaye anlatmak istiyorum: Vaktiyle Fransa' da
hata yapan bir ağır ceza mahkemesi, geri alamadığı bir
ölüm cezası nedeniyle, 100 yıl süreyle siyah elbiselerle du-
ruşmalara çıkmıştır. Bu, ölüm cezası yerine getirilen failin
hayatını geri getirmeye yetmemektedir.
Ölüm cezasında, hakiki korku suçlularda değil, adalet
organlanndadır; hata yapma korkusudur. Ölüm cezasın­
da, halk tepkisi ve halkın terbiyesi üzerindeki etkiler de
vardır. Cezanın infazı, toplumda bazı kişileri tatmin etse
bile, cemiyetin en iyi fertlerinin vicdanını zedeler. Size bir
örnek vermek istiyorum. Cellat bulmada bir zorluk vardır.
Celladın suçu nedir; cellat ölüm cezasını vermez, ölüm ce-
zasını başka organlar verir; ama cellat bunu yerine getirir.
Hiç kimse, bir yakınının cellat olmasını istemez. Bu ne-
dendir; halkın ölüm cezasına duyduğu tiksıntidendir,
ölüm cezasına duyduğu tepkidendir Hiç kimse, müebbet
hapis gardiyanını hor görmez; ama herkes celladı hor gö-
rür. Ölüm cezası, niteliği itihariyle, höyle bir cezadır."

idam Kalktı, "ip" Atanlar Meydanlarda


Her seçim dönemi farklı siyasal sonuçlar getirdi, bu so-
nuçlar seçim propagandası ve söylemine de yansıdı. PKK
lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanmasından sonra meydan-
larda "Apo'yu asacağız" propagandası yapıldı. Ancak,
MHP'nin hükümet ortaklığı dönemind.e ölüm cezasının
kaldırılması merkez ve radikal sağdaki bazı parti ve grup-

lann bi.ı partiyi hedef almasına neden oldu. 22 Temmuz


2007 seçimlerinden önce -bir önceki seçimlerde baraj al-
tında kalan- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli seçim mey-
danlarında "ip" fırlattı. Bahçeli, 30 Haziran 2007 tarihinde
Erzurum İstasyon Meydanı'nda düzenlenen mitingde yap-
tığı konuşmada, 59. Hükümetin politikalarını ve Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan 'ı eleştirdi. Başbakan Erdoğan 'ın
MHP'ye yönelik eleştirilerine tepki gösteren Bahçeli, "Al-
lah'tan korkmaz adam, niye milliyetçi harekete iftira atıyor­
sun. 'Sayın' diyen sensin, onun şehit ettiklerine 'kelle' diyen
de sensin. Kendisi 4 yıl 8 ay 19 günden beri iktidarda.
Bize (Terörist başını neden asmadınız 7) diyorlar. Ona
11. Protokol engel oldu. 11: Protokol'ün altında bugünkü
59. Hükümetin başbakan yardımcıları Abdullah Gül ve
Abdullatif Şener'in imzaları vardır O dönem 129 milletve-
kili olan MHP'yi (Neden asmadın?) diye suçluyorsun. Tek
başına iktidar olan sensin. Neden asmadın? Oğluna gemi
alacak kadar paran var da onu asacak kadar ip mi alamı­
yorsun? Haydi as" dedi, elindeki ipi fırlattı.
Başbakan Erdoğan, Bahçeli'ye bir gün sonra Mersin mi-
tinginde yaptığı konuşmada yanıt verdi. MHP'nin koalis-
yon ortağı olduğu dönemde Abdullah Öcalan'ın idam edil-
mediğini vurgulayan Erdoğan, "Dün Erzurum'da -gayet de
aktörlük yönü var- elinde iple dolaşıyor. Bana ip gönderi-.
yor, 'al da idam et' diyor. Bu kadar mahirdin de sana tes-
lim ettikleri zaman yasalar, kanun, yargı ne ise yargı kara-
rını verdiği zaman iktidardaydın ip yoksa millet sana ip

gönderirdi. Bu işi halletseydin ya niye etmedin. Şu anda


bir hukuk devletinde yaşıyoruz. Artık idamlann, ağırlaştı­
rılmış müebbet hapse dönüştürüldüğü bir dönemi yaşıyo-
ruz. Böyle bir dönemde ip atmak, kanunlara ne kadar 195
uzak olduğunun da bir gereğidir. Bunlardan da haberi
yok Ne gelişiyor, ne bitiyor haberi yok" dedi.
CHP lideri Deniz Baykal ise, "ip" tartışmasına seçimler-
den sonra katıldı. MHP'nin cumhurbaşkanlığı seçimlerin-
de aday çıkarması ve gend kurula katılarak AKP'ye dolay-
lı "367 yardımı"nda bulunmasını eleştiren Baykal, bir tele-

vizyon programında MHP'yi hedef alarak "ip" tartışmasına


bir başka açıdan yaklaştı:
"Bir partinin anayasal engelini kaldırarak, Sayın Gül'ün
cumhurbaşkanı seçilmesinin önünü açmışlardır, yanlış
yapmışlardır. Sayın Gül'ün oraya gelmesi sakıncalı, bütün
muhalefet bunu söylüyor. O zaman bunun gereğini yap-
mak lazım. Bu olursa daha çok oy falan da almazsın. Sakın­
calıysa gereğini yap, sakıncalı değilse, birtakım insanları al-
datma 'sakıncalı' diye. Böyle diyerek oyu alıyorsun, sonra
gereğini yapmıyorsun. Meydanlarda ip atıldı, herkes zan-
netti ki terörist başının idamı için atılmıştır ama öyle anla-
şılıyor ki o ip Gül'ün kuyudan çıkanlması için atılmıştır."
Artık idam cezası kalktı, kalıntılan anayasadan, yasalar-
dan temizlendi. Yakın tarihin bu karanlık sayfalarını anım­
satan, çağrıştıran "ip"li siyasetin de sonu gelmeli ..
İNSAN HAKLARI VE TEMEL ÖZGÜRLÜKLERİ
KORUMAYA DAİR AVRUPA
SÖZLEŞMESi'NE EK ÖLÜM CEZASININ
KALDIRILMASINA DAiR PROTOKOL Nü 6 !97

Strasbourg, 28.04.1983
Roma'da 6 Kasım l 950'de imzalanan insan Haklannın
ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına ilişkin Sözleş­
me'yi (aşağıda "Sözleşme" diye anılmıştır) imzalayan Avru-
pa Konseyi üyesi devletler, Avrupa Konseyi üyesi devletle-
rin birçoğunda yer alan gelişmelerin ölüm cezasının kaldı­
rılması yolunda genel bir eğilimi ifade ettiğini göz önünde
bulundurarak, Aşağıdaki hususlarda anlaşmışlardır:

Madde 1
Ölüm Cezasının Kaldırılması
Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse bu cezaya çarptı­
rılamaz ve idam edilemez.
Madde 2
Savaş Zamanında Ölüm Cezası
Bir devlet, yasalarında, savaş veya yakın savaş tehlikesi
zamanında işlenmiş olan fiiller için ölüm cezasını öngöre-
bilir; bu ceza, ancak yasanın belirlediği hallerde ve onun
hükümlerine uygun olarak uygulanabilir. llgili devlet, söz
konusu yasanın bu duruma ilişkin hükümlerini Avrupa
Konseyi Genel Sekreteri'ne bildirir.

Madde 3
Askıya Alınma Yasağı
Sözleşme'nin 15. maddesine dayanılarak bu Proto-
kol'ün hükümleri ihlal edilemez.

Madde 4
Çekince Koyma Yasağı
Sözleşme'nin 57. maddesine dayanılarak bu Protoko-
lün hükümleriyle ilgili hiçbir çekince konulamaz.

Madde 5
Ülkesel Uygulama
1. Her devlet, imza sırasında veya onaylama, kabul ya
da katılma belgesinin verilmesi sırasında, bu Protokol'ün
uygulanacağı ülkeyi veya ülkeleri belirleyebilir.
2. Her devlet, daha sonra herhangi bir zamanda, Avru-
pa Konseyi Genel Sekreteri'ne yapacağı bir bildirimle be-
lirteceği başka herhangi bir ülkenin bu Protokol'ün uygu-
lanma kapsamına alınmış olduğunu beyan edebilir. Bu ül-
ke bakımından Protokol, bildirimin Genel Sekreter tara-
· fından alınışını izleyen ayın birinci günü yürürlüğe girer.
3. Yukandaki iki fıkra uyarınca yapılan her bildirim, Ge-
nel Sekreter'e gönderilecek bır ihbarla, bildirimde belirtilen
ülkeyle ilgili olarak geri alınabilir. Geri alma, Genel Sekre-
ter'in ihban alışını izleyen ayın birinci günü yürürlüğe girer.

Madde 6
Sözleşmeyle Bağlantı
Taraf devletler bu Protokol'ün !'den S'e kadar olan
maddelerini Sözleşme'ye ek maddeler olarak kabul ederler
ve Sözleşme'nin bütün hükümleri buna göre uygulanır.

Madde 7
İmza ve Onay
Bu Protokol, Sözleşme'yi imzalamış olan Avrupa Kon-
seyi üyesi devletlerin imzalarına açıktır. Protokol, onayla-
ma, kabul veya uygun bulmaya sunulacaktır. Avrupa Kon-
seyi üyesi bir devlet, aynı zamanda veya daha önceden
Sözleşme'yi onaylamadıkça, bu Protokolü onaylayamaz,
kabul edemez veya uygun bulamaz. Onaylama, kabul ve-
ya uygun bulma belgeleri Avrupa Konseyi Genel Sekrete-
ri'ne verilir.

Madde 8
Yürürlüğe Giriş
Bu Protokol, beş Avrupa Konseyi üyesi devletin 7.
madde hükümleri uyarınca Protokol'le bağlanma husu-
sundaki rızalarını bildirdikleri tarihi izleyen ayın birinci
günü yürürlüğe girer
Madde 9
Saklama İşlevleri
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri;
a) Her imzalamayı;
b) Her onaylama, kabul veya uygun bulma belgesinin
verilişini;

c) 5 ve 8. maddeler uyarınca bu Protokol'ün her yü-


rürlüğe giriş tarihini;
ç) Bu Protokol'e ilişkin başka her türlü işlem, ihbar ve-
ya bildirimi;
Konsey üyesi devletlere bildirir.
Bu Protokol,
imza yetkisini haiz kişilerce imzalanmış olup, Avrupa
Konseyi arşivlerinde saklamak ve her iki metin de aynı de-
recede geçerli olmak üzere Fransızca ve İngilizce tek bir
nüsha halinde 28 Nisan 1983'te Strasbourg'da düzenlen-
miştir. Genel Sekreter bunun tasdikli örneklerini imza
eden bütün devletlere gönderecektir.
İNSAN HAKLARI VE TEMEL ÖZGÜRLÜKLERİ
KORUMAYA DAİR AVRUPA
SÖZLEŞMESt'NE EK ÖLÜM CEZASININ
KALDIRILMASINA DAİR PROTOKOL NO 13 201

Vilnius 3 Mayıs 2002


Aşağıda imzası bulunan Avrupa Konseyine üye devlet-
ler;
Yaşam hakkının, demokratik toplumun temel değeri
olduğunu ve bu hakkın korunması ile ölüm cezasının kal-
dınlmasının, bu hakkın korunması ve tüm insanların nite-
liğinden doğan onurun tam olarak kabul edilmesi için çok
önemli olduğunu kabul ederek,
4 Kasım 1950'de Roma'da imzalanan Temel Haklar ve
Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi (bundan sonra "Söz-
leşme" olarak kullanılacaktır) tarafından garanti altına alı­
nan yaşam hakkının daha iyi korunmasını dileyerek,
28 Nisan l 983'te Strasbourg'da imzalanan Ölüm Ceza-
sının Kaldırılmasına ilişkin6 nolu Protokol'ün savaş za-
manı ya da yakın savaş tehlikesi dışında ölüm cezasına is-
tisna getirmemiş olduğunu belirterek,
Ölüm cezasını tüm koşullarda ortadan kaldırmaya yö-
nelik son adımların atılmasını kararlaştırarak, aşağıdaki
konularda anlaşmışlardır;

Madde 1- Ölüm Cezasının Kaldırılması


Ölüm cezası kaldırılmalıdır. Hiç kimse böyle bir ceza-
ya çarptırılmamalı ya da bu ceza infaz edilmemelidir.

Madde 2- Askıya Alma Yasağı


Bu Protokolün düzenlemelerinden hiç biri Sözleş­
me'nin 15. Maddesi uyarınca askıya alınamaz.

Madde 3- Çekince Koyma Yasağı


Bu Protokol'ün düzenlemeleriyle ilgili olarak Sözleşme­
nin 57. Maddesi uyarınca çekince konulamaz.

Madde 4- Bölgesel Uygulama


1. Herhangi bir ülke, imza anında ya da onay belgesi
sunulduğunda, kabul edildiğinde veya uygun bulundu-
ğunda bu Protokol'ün uygulanacağı bölge ya da bölgeleri
belirtebilir.
2. Herhangi bir devlet daha sonraki herhangi bir za-
manda Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'ne yapacağı bir
deklarasyon ile Protokol'ün uygulamasını, deklarasyonda
belirtilen bölgeler için genişletebilir. Böyle bir bölge için
Protokol, buna yönelik deklarasyonun Genel Sekreterliğe
ulaşmasından itibaren geçecek üç aydan sonraki ayın ilk
günü yürürlüğe girer.
3. Bu deklarasyonda belirtilen herhangi bir bölge ile il-
gili olarak, önceki iki paragraf altında yapılacak olan her-
hangi bir deklarasyon Genel Sekreter'e yapılacak bir bildi-
rim ile geri çekilebilir ya da yeniden düzenlenebilir. Geri
çekme ya da yeniden düzenleme bu bildirimin Genel Sek-
reterliğe ulaşmasından itibaren geçecek üç aydan sonraki

ayın ilk günü yürürlüğe girer.

Madde 5- Sözleşme ile Bağlantı


Taraf devletlerarasında olduğu gibi, !'den 4'e kadar
olan düzenlemeler Sözleşme'ye ek olarak kabul edilmeli ve
tüm düzenlemeler Sözleşme'yle uyum içinde olarak uygu-
lanmalıdır.

Madde 6- İmza ve Onay


Bu Protokol Sözleşmeyi imzalayan Avrupa Konseyi'ne
üye devletlerin imzasına açılır. Protokol, onaylandığı ve
kabul edildiği ya da uygun bulma ile yürürlük kazanır. Bir
üye devlet Sözleşme'nin onay anında ya da onaylamadan
önce bu Protokol'ü onaylayamaz, kabul edemez ya da uy-
gun bulamaz. Onaylama, kabul ya da uygun bulma belge-
si Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'ne verilir.

Madde 7- Yürürlüğe Giriş


1. Bu Protokol, Avrupa Konseyi üyesi on devletin, 6.
Madde uyarınca bu Protokol'e bağlanma iradelerini or-
taya koymalarından sonra geçecek üç aylık süreyi izleyen
ayın birinci günü yürürlüğe girer.
2. Bağlı olma iradesini ortaya koyan herhangi bir üye
devlet için Protokol, onaylama ve.kabul edilme ya da uy-
gun bulma belgesinin verilmesinin sonraki üç ayı izleyen
ayın ilk günü yürürlüğe girer.

Madde 8- Saklama İşlevleri


Avrupa Konseyi Genel Sekreteri, Avrupa Konseyine
üye tüm devletlere;
a) Her imzayı,
b) Verilen her onaylama ve kabul edilme ya da uygun
bulma belgesini,
c) 4 ve 7. maddeler uyarınca bu Protokol'ün yürürlü-
ğüne ilişkin her tarihi,
d) Bu Proıokol'e ilişkin başka her türlü işlem, ihbar ve-
ya bildirimi, bildirir. Bu Protokol imza yetkisine sahip ki-
şilerce imzalanmıştır.
Avrupa Konseyi Arşivlerinde saklanacak olan ve her iki
metin de aynı derecede. geçerli olmak üzere İngilizce ve
Fransızca, tek bir nüsha olarak 3 Mayıs 2002 tarihinde Vil-
nius'ta düzenlenmiştir. Genel Sekreter, bunun tasdikli ör-
. neklerini Avrupa Konseyine üye devletlere gönderecektir.
. .
fü]'AlI :BByA.z K,_UTDfl:IA.Nffil

You might also like