Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 42

KRİMİNOLOJİ: SUÇ TEORİLERİ VE UYGULAMALAR

İnsanların neden suç işledikleri veya neden suçun dışında kal-


dıkları suç teorisyenleri tarafından yıllardır tartışılmaktadır. Suç
teorisyenleri (kriminolog), bu sorulara cevap arayarak suça etki
eden temel sebepleri belirlemek ve suçları önlemek için politika
önerileri geliştirmektedir. Kriminoloji, ceza adalet sistemi ve sis-
temdeki aktörlerin işleyişini anlamaya yardımcı olur. Suç, sosyal
bir davranış olarak bireyin içerisinde ve dışında gelişen çok yönlü
mikro ve makro seviyede oluşan bir davranışlar bütünüdür ve suç
teorileri bu bağlamda çevremizdeki dünyayı anlamak ve açıkla-
mak için kullanılan yardımcı ve yararlı araçlardır. Suç teorilerin-
den bir bölümü mikro düzeyde (birey) suç olgusunu açıklamaya
çalışırken bazıları ise makro düzeyde (grup, topluluk, il) cevap
aramaktadır.
Suç hiç şüphesiz çok yönlü ve boyutlu olarak tartışılması gereken
bir olgudur. Tek yönlü düz bir kuram suç olgusunu yeteri kadar
açıklayamaz. Suça etki eden faktörler teorik olarak değerlendi-
rildiğinde, bireysel faktörler (eğitim, gelir, vb.), ekonomik faktör-
ler (gelir, işsizlik, vb.), ailesel faktörler (ailenin durumu, çocuk
sayısı, sağlam bir aile yapısı, vb.), çevresel faktörler (yaşanan
yer, göç, sanayileşme, azınlık olup olmadığı, vb.) yer almaktadır.
Ülkemizde uzun süredir terör ve terörizm konuları gündemde ol-
duğundan dolayı asayiş suçları çok tartışılmamış ve bu konuda
çalışmalar oldukça kısıtlı sayıda kalmıştır. Elinizdeki bu eser bu
çalışmalara katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

KRİMİNOLOJİ
SUÇ TEORİLERİ VE UYGULAMALAR
Editör: Doç. Dr. Ekrem MUŞ
Editör: Doç. Dr. Ekrem MUŞ

ISBN: 978-605-9642-07-1

www.facebook.com/karincayayinlari

twitter.com/karincayayin
www.karincayayinlari.com
KRİMİNOLOJİ
SUÇ TEORİLERİ VE UYGULAMALAR

Editör
Doç. Dr. Ekrem MUŞ

Ankara, 2016
KRİMİNOLOJİ: SUÇ TEORİLERİ
VE UYGULAMALAR
Editör: Doç. Dr. Ekrem MUŞ

Kapak Tasarım
Önder Çukurluöz

Baskı Hazırlık
Karınca Ajans

ISBN: 978-605-9642-07-1

Baskı ve Cilt: Eflal Matbaacılık


Sertifika No: 13987

Adres: Dr. Mediha Eldem Sokak 56/1 Kızılay/Ankara


Tel: 0 312 431 54 83 / Faks: 0312 431 54 84
http://www.karincayayinlari.net
karinca@karincayayinlari.net

© Bu kitabın yayın hakları Karınca Yayınevi


(Serap Çavdar)’a aittir. Yazarın ve yayıncının
yazılı izni olmadan yayınlanamaz, kopyalanamaz,
çoğaltılamaz. Ancak, kaynak gösterilerek kısa
alıntılar yapılabilir.
3. BÖLÜM

ANOMİ VE GERİLİM TEORİLERİ

Dr. Vedat KARĞIN*

Özet
Bazı kriminologlar anomi ve gerilim teorilerini suçlu
davranışını farklı iki düzeyde açıklamaya çalıştığın-
dan birbirinden farklı iki teori olarak kabul ederler.
Anomi teorisi makro düzeyde toplumsal yapıyı esas
alır ve neden bazı toplumlarda suç oranlarının diğer
toplumlara kıyasla daha fazla olduğu sorusunu ce-
vaplamaya çalışır. Diğer taraftan gerilim teorisi ise,
suç sorununa mikro düzeyde yaklaşarak neden aynı
toplum içerisinde bazı bireylerin diğerlerine göre
daha fazla suç işledikleri sorusuna cevap arar. Ano-
mi ve gerilim teorileri her ne kadar suç sorununu iki
farklı düzeyde analiz etmeye ve açıklamaya çalışsalar
da, bu bölümde tek başlık atında incelenmiştir. Bu-
nun sebebi, her iki teorinin de tarihsel olarak ortaya
çıkış ve felsefi temellerinin, sosyologlar Emile Durk-
heim ve Robert K. Merton’un ortaya koyduğu kav-
ramlara ve fikirlere dayanmasıdır.
Anahtar Kelimeler: Anomi, Gerilim, Uyum Modelle-
ri, Gerilim ve Çete Suçları, Suç ve Amerikan Rüyası,
Gerilimle Mücadele Yöntemleri.

* Dr., Emniyet Genel Müdürlüğü, vedatkargin@yahoo.com

59
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

Önemli İsimler: Emile Durkheim, Robert K. Merton,


Albert Cohen, Richard Cloward, Lloyd Ohlin, Robert
Agnew, Steven F. Messner, Richard Rosenfeld.

Giriş
Sosyal yapı teorileri suçun nedenlerini sosyolojik açı-
dan açıklamaya çalışan teorilerdir. Sosyal yapı teorileri,
insanın sosyal bir varlık olarak günlük yaşam içerisin-
de çevresindeki varlıklar ile sürekli iletişim ve etkile-
şim halinde olduğunu, insan davranışının bu iletişim
ve etkileşim ile şekillendiğini kabul eder. Dolayısıyla,
sosyal yapı teorilerine göre suç davranışı insanın kendi
kontrolü dışındaki çevresel ve sosyal faktörlerin etkisi
ile oluşur. Bu nedenle de suç işleyen kişi suçtan doğru-
dan sorumlu değil, toplumun sosyal yapısını oluşturan
dış etkenler yani sosyal yapının kendisi suçun oluşma-
sından sorumludur. Bu faktörlerden bazıları; aile, okul,
mahalle, ekonomik koşullar ile merkezi ve yerel devlet
kuruluşlarıdır ki, bunlar kişinin kendi kontrolü dışın-
daki faktörlerdir.
Anomi ve gerilim teorileri, genel olarak insanın do-
ğuştan iyi bir mizaca sahip olduğunu, normal durum-
larda ve koşullarda toplum yaşamını düzenleyen kural
ve kaidelere uyma eğiliminde olduğunu varsayar. İn-
sanın doğuştan suç işleme eğilimi yoktur. İnsanın dav-
ranışları kendi kontrolü dışındaki dış etkenlerin kat-
kısıyla şekillenir. Suç davranışı da dış etkenlerin tesiri
ile oluşur. Anomi teorisi suçu makro düzeyde yani suç
oranlarının neden bazı toplumlarda ve ülkelerde diğer-
lerine göre daha fazla oranda olduğunu açıklamaya ça-
lışırken, gerilim teorileri ise suçu mikro düzeyde yani
aynı toplum içerisinde neden bazı bireylerin diğerleri-
ne göre daha fazla suça karıştıklarını açıklamaya çalışır
(Cullew ve Agnew, 2003).

60
Anomi ve Gerilim Teorileri

1. Durkheim’ın Katkısı
Sosyolojinin kurucusu olarak bilinen Durkheim (1858-
1917), 1893 yılında yazdığı “Toplumda İş Bölümü” adlı
kitabında mekanik toplumdan organik topluma geçiş
sürecini açıklamıştır. Durkheim’a göre, mekanik top-
lumda mal ve hizmetlerin üretimi, ihtiyaçların gideri-
mi için herhangi bir iş bölümü yoktur. Aksine, hemen
hemen herkes kendi ihtiyaçları için çalışır, üretir ve ih-
tiyaçlarını kendisi karşılardı. İnsanlar arasında hiçbir
bağımlılık yoktu. Ayrıca, insanlar küçük sayılabilecek,
homojen bir yapıya sahip kabile ve köy gibi küçük bi-
rimler halinde yaşarlardı. Bu küçük toplulukların üye-
leri benzer sosyal doğruları, değerleri ve normları kabul
eder, bu kurallara göre toplumsal düzen sağlanırdı.
Organik toplum ise heterojen bir yapıya sahiptir.
Toplum farklı normlara ve değerlere sahip gruplardan
oluşur. Organik toplum yapısı bünyesinde daha küçük
toplumları içermektedir. Mekanik toplumdan farklı
olarak insanlar arasında bir iş bölümü ve dayanışma
vardır. İnsanlar birbirlerine bağımlı yaşarlar. İhtiyaç
duydukları mal ve hizmetleri iş bölümü ve uzmanlaş-
ma sayesinde üreterek birbirlerinin ihtiyaçlarını karşı-
larlar. Sanayi, teknoloji ve endüstrideki hızlı gelişmeler,
kentleşme ve modernleşme gibi değişiklikler nedeniyle
insanoğlu basit toplum yaşamında, birimlerden kopa-
rak daha karmaşık toplum yaşamında ve büyük dev-
letler halinde yaşamaya başlamıştır. Bir diğer ifade ile
eski, küçük ve homojen yapı yani mekanik toplum artık
yerini daha heterojen, büyük ve karmaşık olarak tasvir
edilebilecek organik topluma bırakmıştır (Vold, Ber-
nard ve Snipes, 2002).
Mekanik toplum yaşamından organik toplum yaşa-
mına geçiş, insanlar için belli bir seyir izleyen yumuşak
bir geçiş süreci değildir. Bu süreç içerisinde insanlar ya-

61
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

şamlarında çok büyük değişikliklerle; ekonomik kriz-


ler, savaşlar ve yönetim krizleri gibi daha birçok değişik
hadiseyle karşılaştılar. İnsanların mekanik toplumda
alışık oldukları yaşam tarzı, ortak değerler ve toplumsal
normlar bu geçiş sürecinde meydana gelen toplumsal
hadiselerle artık ya uygulanmıyor ya da yenileri ile yer
değiştirmiştir. Eskiden olduğu gibi alışılagelmiş değer-
lerin ve normların uygulanmayışı ya da yerlerine yeni
değerler ve normların gelmesi insanların yaşamlarında
bir boşluk veya uyuşmazlık oluşturdu. Bir tür düzen-
sizlik ya da kuralsızlık olarak da tasvir edilebilecek bu
ortam Durkheim (1979) tarafından “anomi” kavramı ile
ifade edilmiştir.
Daha sonra, Durkheim (1897) “intihar” isimli ese-
rinde Avrupa ülkelerinde artan intihar olaylarının ne-
denlerini açıklamaya çalışmıştır. Durkheim araştırma-
larında intihar vakalarında birtakım sistemli bir seyir
olduğunu tespit etti. İntihar vakaları yalnız yaşayan,
boşanmış veya dul olan insanlar ile Protestanlar ara-
sında daha fazlaydı. Protestanlar bireyi öne çıkararak
bireysel özgürlüklere daha çok önem verirken, Katolik-
ler ise daha çok kiliseye karşı sadakat ve bağlılığı öne
çıkartmaktadırlar. Dolayısıyla evlilik hayatında eşle ve
dini yaşamda kiliseyle kurulan ilişki, aidiyet ve bağlılık
duygularını geliştirdiğinden insanlar üzerinde bir tür
kontrol mekanizması oluşturmakta, suç işlemelerini en-
gelleyebilmektedir. Durkheim’a göre intiharlar bireysel
nedenlerden değil, özellikle 19. yüzyıl Avrupa’sında ya-
şanan sosyal krizler, sanayileşmede meydana gelen hızlı
büyüme ve modernleşme hareketleri sonucu insanların
tecrübe ettikleri anomik ortamdan kaynaklanmaktadır.
Aslında Durkheim temelde insanın istek, arzu ve
ihtiyaçlarının sonsuz olduğunu, iştahının da doyumsuz
olduğunu kabul eder. İnsan, doğasındaki ve tabiatında-
ki bu özelliklerinden dolayı sürekli kontrol edilmelidir.

62
Anomi ve Gerilim Teorileri

Belli başlı toplumsal normların ve değerlerin aşındığı


ya da kaybolmaya yüz tuttuğu toplumlarda kuralların
işletilmesi de uygulanması da pek mümkün değildir.
Toplum yaşamını düzenli ve sağlıklı bir biçimde işle-
yebilmesi için kaçınılmaz olan sosyal kontrol mekaniz-
malarının bu tür ortamlarda işlevini tam olarak yerine
getirmesi söz konusu değildir. Bu durumda her zaman
kontrol edilmeye ihtiyacı olan insanoğlunun, kontrol
edilmediğinde suç işlemesi ve bu tür toplumlarda da
suç oranlarının artması kaçınılmazdır.
Durkheim’ın bu fikir ve düşüncelerinin Kriminoloji
alanında çok büyük tesirleri olmuştur. Kendisinin orta-
ya koyduğu tezler sonraki sosyal kontrol teorilerinin te-
melini oluşturur. “Anomi” terimi, başta sosyolog Robert
K. Merton tarafından kavram olarak alınarak daha da
geliştirilmiştir (Bachman ve Paternoster, 2002).

2. Robert K. Merton’un Anomi ve Gerilim Teorisi


Robert K. Merton, Durkheim’ın anomi kavramını kul-
lanarak suçun nedenlerini kendi sosyal yapı perspektifi
ile açıklamaya çalışır. Durkheim’dan farklı olarak, ano-
minin sadece normsuzluk ve kuralsızlık zamanlarında
değil, istikrarlı zamanlarda da oluşabileceğini savu-
nur. Merton (1938), “Sosyal yapı ve anomi” başlıklı ma-
kalesinde suçu, hem makro hem de mikro düzeyde izah
etmeye çalıştı. Makro düzeyde; Amerika Birleşik Dev-
letleri’ndeki (ABD) suç oranlarının yeryüzündeki sa-
nayileşmiş diğer ülkelerle kıyaslandığında neden daha
yüksek olduğu sorusuna; mikro düzeyde ise, ABD’deki
bazı alt gruplara ait üyelerin diğer grupların üyeleri ile
kıyaslandığında neden daha fazla suç işlediklerini açık-
lamaya çalışmıştır (Dolu, 2011).
Merton’a (1938) göre her toplumun kendine özgü bir
kültürü vardır. Kültür o toplumun değerlerini ve hedef-

63
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

lerini tanımlayan değerler ve normlar sistemidir. Ame-


rikan kültürü maddi kazanç ve servet anlamında başa-
rıyı yakalamayı, toplumun en öncelikli hedefi olarak
belirlemiştir. Bu hedef, Amerikan kültürünü diğerlerin-
den ayırt eden en belirgin özelliktir. Maddi zenginlik
ve hedefler, aynı zamanda güç, statü ve saygınlık gibi
her insanın yaşamında ulaşmayı arzulayacağı değerler
ve kavramlar ile de ilişkilendirilmekte ve daha da bir
önem kazanmaktadır. “Amerikan rüyası” tabiri ile de
bilinen bu hedef, Amerikan toplumunu oluşturan her
ferdin ulaşması gereken bir reçete olarak önüne konul-
muş bir hedeftir.
Merton (1938) Amerikan kültürünün maddi zengin-
lik hedefine çok yoğun bir vurgu yapmasına rağmen, bu
hedefe ulaşmada izlenecek yol ve kullanılacak araçlara
daha az vurgu yaptığını ifade eder. Önemli olan mad-
di zenginliğe ulaşılıp ulaşılmadığıdır. Nasıl ve hangi
yollarla maddi zenginliğe ulaşıldığı o kadar da önemli
değildir. İşte tam bu noktada Merton’a göre anomi oluş-
maktadır. Şöyle ki, kültürel hedeflere giderken izlenme-
si gereken eğitim, çok çalışmak, doğruluk ve dürüstlük
gibi değerlerin öncelikli yol ve yöntemler olarak tanım-
lanmamıştır. Bu da fertlerin zihinlerinde ve algılarında
kültürel hedeflere ulaşmada kullanılacak yol, yöntem
ve araçlar arasında bir tür boşluk ya da dengesizlik
meydana getirmektedir. Kültürün tanımlamış olduğu
hedefler meşrudur. Ancak meşru hedeflere ulaşmada
kullanılabilecek araçlar aynı kültür tarafından tanım-
lanmamıştır.
Dolayısıyla, sadece hedefe ulaşıp ulaşmamanın ön
plana çıkarıldığı, hedefe ulaşanların alkışlandığı, takdir
edildiği, hedefe ulaşamayanların ise horlandığı, başarı-
sız kabul edildiği toplumsal bir ortam oluşmaktadır. Bu
ortamda hedefe ulaşmada kullanılan araç ve yöntemler

64
Anomi ve Gerilim Teorileri

de önemli değildir. Zaman içerisinde meşru hedeflere


ulaşmada meşru olmayan yöntemlerin kullanılması
önemsenmez ve pek de anormal karşılanmaz. Kültürel
hedeflere illegal ve kanunsuz yol ve yöntemlerle ula-
şılabileceği anlayışı, toplumda karmaşa ve kargaşaya
yani anominin hâkim olduğu ortamların oluşmasına
neden olmaktadır.
Merton, ABD’nin yeryüzündeki diğer sanayileşmiş
ülkelerle kıyaslandığından daha yüksek suç oranına
sahip olmasının nedeni olarak Amerikan toplumunda
var olan anomi olarak görür. Amerikan toplumu kültü-
rel hedefleri, meşru hedefleri tanımlarken, bu hedefle-
re ulaşmada kullanılabilecek meşru araç ve yöntemler
üzerinde yeteri kadar vurgulamayarak, adeta toplumda
bir tür anomi ortamının oluşmasına katkıda bulunmak-
tadır.
Mikro düzeyde ise Merton, neden bazı insanların di-
ğerlerine kıyasla daha fazla suç işlediğini kendi gerilim
teorisi ile açıklamaktadır. Merton’a göre Amerikan top-
lumunda maddi zenginlik hedefi toplumun tüm üyele-
rine açık, ortak bir hedef olmasına rağmen bu hedefe
ulaşmada gerekli imkân ve fırsatlar toplumun fertleri
arasında eşit ve adil bir şekilde dağıtılmamıştır. İmkân
ve fırsatların yetersiz ve sınırlı olması ise insanlardaki
gerilimin kaynağıdır.

ANOMİ GERİLİM SUÇ VE SAPMA DAVRANIŞI

Maddi zenginliğe ve yüksek yaşam standartlarına


ulaşmaları için insanlar sürekli teşvik edilmesine rağ-
men hedefe koşarken herkese aynı imkânlar ve fırsatlar
sunulmamaktadır. Bu eşitsizlik toplumda katmanların
(alt-orta-üst sınıf) oluşmasına neden olmaktadır. Eşit

65
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

imkân ve fırsatlardan mahrum olanlar ise genellikle


alt sınıfın üyeleri olup en çok gerilimi hisseden ve ya-
şayanlardır. Örneğin, alt sınıftan olan ebeveynler orta
ya da üst sınıftan olan ebeveynler gibi çocuklarını özel
okullara ya da daha iyi okullara gönderemezler. Hatta
çocuk yetiştirme ve çocuklarının okulda başarılı olmala-
rı için gerekli ebeveynlik beceri ve yeteneklerinden dahi
yoksundurlar. Öte yandan, orta ya da üst sınıf insan-
lar çocuklarını maddi zenginlik ve daha yüksek yaşam
standartlarına ulaşabilmeleri için çok daha iyi fırsat ve
imkânlar ile beceri ve yeteneklere sahiptirler. İmkân ve
fırsatların toplumun katmanları arasında eşit olarak da-
ğıtılmamasından kaynaklanan stres ve gerilim, doğal
olarak alt sınıfa ait fertler tarafından daha yoğun olarak
hissedilmektedir.
Sosyal yapıdaki bu uyumsuzluk ve düzensizlik,
imkân ve fırsatlardan en çok mahrum olan alt sınıftaki
insanlarda daha yoğun bir gerginlik ve hayal kırıklığı
meydana getirmektedir. Zaten toplum kültürel ve ortak
hedeflere ulaşmak için kullanılacak meşru yol ve yön-
temlere gerekli vurguyu yapmadığından, alt sınıf üye-
leri kültürel hedeflere ulaşabilmek için suça ve diğer
sapma davranışlarına diğer sınıf üyelerine kıyasla daha
fazla karışmaktadırlar.
Ancak, yukarıdaki tartışmadan imkân ve fırsatların
yetersiz ve sınırlı oluşundan kaynaklanan gerilime ma-
ruz kalan herkesin suç işleyeceği anlamı çıkarılmamalı-
dır çünkü Merton 1938 tarihli makalesinde, insanların
hissettikleri gerilime karşı farklı tutumlar geliştirdik-
leri ve buna göre davranışlarını düzenledikleri teziyle
karşımıza çıkmaktadır. Merton’a göre suç veya sapma
davranışı bireylerin hissettikleri gerilime karşı geliştir-
dikleri bir tür cevaptır. Kişi suç veya sapma davranışına
karışarak gerilimini dindirir ve azaltır. Ancak gerilimi

66
Anomi ve Gerilim Teorileri

azaltan daha farklı yöntemler de vardır. Merton, insa-


nın gerilimine karşı beş farklı uyum ya da tutum ge-
liştirdiğini savunur. Bunlar; uyumluluk (Conformity),
yenilikçilik (Innovation), şekilcilik (Ritualism), geri çe-
kilme (Retreasim) ve isyankârlıktır (Rebellion). İnsan
hissettiği gerilimine cevap olarak bu beş tutumdan biri-
sini geliştirerek cevap verir ve bu da o insanın suç veya
sapma davranışına karışıp karışmayacağını belirler.

2.1. Uyumluluk
Gerilim ve strese karşı uyumluluk tutumunu geliştiren
kişiler hem toplumun benimsediği kültürel hedefleri
hem de bu hedeflere ulaşırken toplumun onayladığı
araçları kabul ederler. Gerilime karşı uyumluluk tutu-
munu geliştirebilen insanlar gerilim ve streslerini en
hafife indirebilen, dolayısıyla da suça karışma olasılığı
en az olan gruptur. En yaygın olarak benimsenen mo-
deldir. Bu sayede toplumdaki düzen ve nizam bozul-
madan devam eder.

2.2. Yenilikçilik
Hissettikleri gerilim ve strese karşı yenilikçi tutumu
ile cevap veren kişiler, kültürel hedefleri kabul ederler
fakat toplumun kabul ettiği meşru yol ve araçları red-
dederler. İllegal, kanunsuz yol ve yöntemlere başvura-
rak kültürel hedeflere ulaşmak için çabalarlar. Meşru
hedeflere meşru olmayan yöntemlerle ulaşmak onlar
için normaldir. Bu gruba giren kimseler diğer gruplar-
la kıyaslandığında daha fazla suça karışan kimselerdir.
Kültürel hedefleri ulaşmak için özellikle hırsızlık, gasp,
fuhuş gibi suçları işlerler.

67
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

2.3. Şekilcilik
Şekilcilik modelinde insanlar içinde yaşadıkları toplu-
mun kültürel hedefleri reddederken tanımlanan yolları
kabul ederler. İmkânların, fırsatların yetersiz ve sınırlı
olmasından dolayı kültürel hedeflere ulaşamayacak-
larını bilirler. Bu nedenle de kültürel hedefleri baştan
reddederler. Yine de gerilim ve strese karşı şekilci bir
tutum geliştirdiklerinden toplumun koyduğu düzeni
bozmak istemezler.

2.4. Geri Çekilme


Bu gruba az sayıda insan girer. Gerilime karşı geri çe-
kilme modelini geliştiren insanlar her şeyi reddederler
yani hem kültürel hedefleri hem de meşru yolları ve
araçları kabul etmezler. Bunlar, içinde yaşadıkları top-
lumu, o toplumun değerlerini ve normlarını dahi tanı-
mazlar. Bu gruba giren insanlarda toplumdan kaçış ve
soyutlanma söz konusudur. En çok görülen davranışlar
genellikle alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığıdır.

2.5. İsyankârlık
İsyankâr tutum ile sahip oldukları gerilim ve strese ce-
vap veren insanlar, tıpkı geri çekilme modelindeki in-
sanlar gibi hem kültürel hedefleri hem de toplumun
kabul ettiği kültürel araçları reddederler. Geri çekilme
grubundan farklı olarak mevcut hedeflerin ve araçların
yerine yenilerini getirmek ve yerleştirmek isterler. Yani
var olan toplumsal yapıda ve düzende büyük değişik-
likler getirmek suretiyle yeni bir toplumsal yapı ve sos-
yal düzen inşa etmek isterler. Siyasi ve terörizm suçları,
gerilime karşı isyankâr tutum geliştiren insanlar tara-
fından daha fazla işlenmektedir.

68
Anomi ve Gerilim Teorileri

3. Ampirik Ölçümler
Anomi ve gerilim teorisinin en birincil varsayımı; mad-
di zenginlik ve refahı elde edememekten kaynaklanan
gerilim ve stresi daha fazla hissedenlerin suça karışma
olasılığı, gerilim ve stresi daha az hissedenlerle kıyas-
landığında daha yüksek olması gerektiğidir. Bu neden-
le toplumun azınlık, alt sınıf ve işsiz sınıfına ait insanlar
sınırlı, yetersiz fırsat ve imkânlara sahip olduklarından
suç oranlarının bu gruplarda orta ve üst tabakadaki
gruplara kıyasla daha fazla olması daha muhtemeldir.
Gerilim, kişinin ulaşmayı arzuladığı hedefler ile ulaşa-
bileceği daha gerçekçi hedefler arasındaki fark ile ölçül-
mektedir. İkisi arasındaki fark ne kadar fazla ise gerilim
de o kadar fazladır.
Örneğin sınavlardan yüksek notlar almayı ve çok iyi
bir üniversiteyi kazanmayı arzulayan fakat bunun için
yeteri kadar çalışmayan, gayret ve çaba sarf etmeyen bir
öğrencinin arzuladığı bu hedefe gerçekte ulaşması çok
zordur. İşte gerilim, kişinin arzuladığı, ulaşmayı hayal
ettiği hedefler ile gerçekte ulaşabileceği nokta atasında-
ki fark ile ölçülür. Arzulanan hedefler ile gerçekte ula-
şılabilecek hedef arasındaki mesafe ya da fark ne kadar
çok ise kişinin sahip olduğu gerilim de o kadar yoğun-
dur.
Kornhauser (1978) gerilimin, suç ve sapma davranı-
şının kaynağı olduğu tezini kabul etmez. Anomie teori-
si gerilimin soysal yapıdaki düzensizlikten -anomi- ve
bireylerin ulaşmak istedikleri arzu ve beklentilerin ara-
sındaki farktan kaynaklandığını varsayar. Kornhauser
ise arzu ve beklentiler arasındaki farkın gerilimi, dolayı-
sıyla da sapma ve anti-sosyal davranışın kaynağı olma-
dığı görüşündedir. Bu sonuca geçmişte yapılan bilimsel
çalışmaları inceleyerek varmıştır. Yaptığı incelemelerde
gençlerde görülen sapma veya anti-sosyal davranışların

69
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

düşük arzu ve düşük beklentilerden kaynaklandığını


belirlemiştir. 
Farnworth ve Leiber (1989) ise, anomi/gerilim teo-
risini test eden araştırmalarda gerilimin yanlış yöntem-
lerle ölçüldüğünü iddia ederler. Onların bulgularına
göre, araştırmacılar gerilimi bireylerin ulaşmayı arzu
ettikleri ideal meslek ile gerçekte ulaşabilecekleri mes-
lek beklentileri ve arzu ettikleri eğitim seviyesi ideali ile
ellerindeki imkânlarla ulaşabilecekleri eğitim seviyesi
beklentileri arasındaki fark ile ölçmüşlerdir. Ancak, teo-
ri özünde bireylerin ulaşmayı arzuladığı maddi kazanç
ideali ile gerçekte ulaşabilecekleri maddi kazanç beklen-
tileri arasındaki farkın gerilime ve bu gerilimin de suç
ve sapma davranışına neden olduğunu kabul etmekte-
dir. Teorinin özüne bağlı kalan Farnworth ve Leiber, ge-
rilimi Seattle’da gençler arasındaki anti-sosyal ve sapma
davranışlarını kendi kendine bildirim (self-reported)
yöntemiyle toplanan verileri analiz ederek test ettiler.
Bu şekilde ölçülen gerilimin suçun ana belirleyicisi ol-
duğunu ortaya koydular.  Örneğin, yüksek ekonomik
idealleri olan bireyler ve düşük eğitim düzeyi beklenti-
leri olan bireylerin suç işleme olasılıklarının daha yük-
sek olduğunu belirlediler. Bu bulgular Merton’un ano-
mi/gerilim teorisinin destekler niteliktedir.
Özbay ve Özcan (2006) yaptıkları çalışmada,
Özbay’ın 2001 yılında Ankara’da lise öğrencilerinden
topladığı bilgileri kullanarak teoriyi ABD dışında test
ettiler. Ayrıca araştırmanın bir diğer önemli yönü de
suç ve sapma davranışları kıyaslandığında kız ve erkek
öğrenciler arasında bir fark olup olmadığı, varsa teori-
nin bu farkı açıklayıp açıklamadığını da test etmiş oldu-
lar. Araştırmaya katılan öğrenciler alt, orta ve üst sınıfa
ait kız ve erkek öğrenciler arasından seçildiler. Özbay
ve Özcan gerilimi, arzulanan ekonomik kazanç ideali ile

70
Anomi ve Gerilim Teorileri

gerçek ekonomik kazanç beklentisi arasındaki fark ve


arzulanan eğitim düzeyi ideali ile gerçek eğitim düzeyi
beklentisi arasındaki fark olarak ölçtüler. Araştırmacı-
lar ekonomik arzular ile eğitim beklentileri arasındaki
fark ile fırsat ve imkânların sınırlı, yetersiz olduğu algısı
arasında hem erkek hem de kız öğrencilerin suç ve sap-
ma davranışı bakımından istatistiksel olarak, anlamlı
ve pozitif bir ilişki olduğunu tespit ettiler. Yani, cinsiyet
ayrımı gözetmeksizin öğrencilerden gerilimi daha fazla
tecrübe edenlerin suça karışma olasılığı gerilimi daha
az tecrübe edenlere kıyasla daha fazlaydı. Bu bulgular
teoriyi desteklemektedir. Ancak, ABD’de den farklı ola-
rak, Türkiye’de öğrencilerin sosyal sınıf statüsü arttıkça
daha fazla suça karıştıkları belirlendi. Bu sonuçlardan
gelir düzeyi düşük alt derece sınıfa ait fertlerin tecrübe
ettikleri gerilime karşı uyumluluk (Conformity) tutu-
munu geliştirerek cevap verdikleri çıkarılabilir.
Öte yandan, Agnew, Cullen, Burton, Evans ve Du-
naway (1996) Merton’un klasik gerilim teorisini yeni-
den test ettiler. Agnew ve arkadaşları tarafından gerili-
min ekonomik, mesleki veya eğitim düzeyi bakımından
arzu ve beklentiler arasındaki farktan kaynaklanabi-
leceği gibi gerilimin daha başka ve karmaşık kaynak-
larının da bulunabileceği tespit edildi. Bireyin maddi
arzularına ve beklentilerine ulaşıp ulaşmadığına bakıl-
maksızın, çalışma ve sosyal yaşamda kendisini, birlikte
çalıştığı veya çevresindeki diğer kişiler ile kıyaslamak
suretiyle de gerilim yaşadıklarını ortaya koymuşlardır.
Kişinin kendisini çevresindeki kişilerle kıyaslaması gö-
receli yoksunluk (relative deprivation) kavramı ile ifade
edilmiştir. Kişi kendi iş, ekonomik, eğitim düzeyi gibi
sahip olduğu statü ve konumunu çevresindeki kişile-
rin sahip olduğu konum, statü ve ekonomik koşular ile
kıyaslayarak yoksunluk hissinden kaynaklı gerilim ve

71
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

stres yaşayabilmekte, neticede suç gibi anti-sosyal dav-


ranışlara karışabilmektedir.
Agnew ve arkadaşları (1996) gerilim teorisini, uyuş-
turucu madde bağımlılığı ve para üreten suçlarla ilgili
olarak yetişkinler üzerinde test ettiler. Bulgulara göre
Merton’un anomi ve gerilim teorisi daha çok yetişkin-
lerin işlemiş oldukları ekonomik içerikli suçları açıkla-
maktaydı. Analizler, ekonomik arzular ile beklentiler
arasındaki farkın istatistiksel olarak gerilimin önemli
bir kaynağı olmadığını gösterdi. Bunun üzerinde geri-
limin daha farklı kaynaklarının olup olmadığını araştır-
dılar. Neticede göreceli yoksunluğun ve çok fazla para
sahibi olmak arzusunun gerilimin en önemli kaynakla-
rından olduğunu saptadılar.

4. Gerilim ve Çete Suçları


Albert Cohen (1955), Merton’un ortaya koymuş olduğu
klasik gerilim teorisini kullanarak alt sınıf genç erkekler
arasında yaygın olarak görülen çete suçlarının neden-
lerini açıklamaya çalıştı. Cohen, 1955 yılında yazdığı
“Suçlu Çocuklar” (Deliquent Boys) adlı eserinde klasik
anomi ve gerilim teorisini daha da geliştirmiştir. Alt sı-
nıfa ait gençler toplumda saygın bir birey ve bir statü
sahibi olmak istemektedirler. Ancak, Cohen, alt tabaka-
da doğan ve büyüyen gençlerin, orta ve üst tabaka genç-
lerle kıyaslandığında aynı imkânlara sahip olmadıkla-
rını vurgular. Statü yarışına hazırlıklı olmadıklarını,
sosyo-ekonomik sınıf farkından dolayı sosyalleşme ve
yetişme süreçlerinin farklı olduğunu ifade eder. Bu se-
beplerle alt tabaka gençlerin okullarda büyük övgü ve
takdir gören davranışları (sorumluluk, saygı, yumuşak
tutum ve davranışlar vb.) ve istenen başarı seviyesini
yakalayamazlar. Ayrıca alt sınıfa üye gençlerin daha üst
sınıftan gelen gençler ile aynı akademik başarı ve dav-

72
Anomi ve Gerilim Teorileri

ranış ölçüt ve kriterlerine göre (middle-class measuring


rod) değerlendirildiklerinden ya da tabi olduklarından,
üst sınıf gençlerle rekabet etmeleri ve onları geçmeleri
pek muhtemel değildir. Dolayısıyla alt sınıfa üye genç-
lerin diğer gençlere kıyasla gerilim ve stresi daha yoğun
olarak hissettiklerini söylemek mümkündür.
Ayrıca, Cohen’in gerilim teorisine göre, gerilim
maddi kazanç yoksunluğundan değil, sosyal statü yok-
sunluğundan kaynaklanmaktadır. Alt sınıftan gençler
maddi kazanç değil, toplumda saygın bir birey olmak,
bir yer ve bir statü edinmek istemektedirler. Alt sınıftan
gençler bir kez bu meziyetleri elde edemeyeceklerini
anlayınca, statü yoksunluğu veya statü yokluğundan
kaynaklı stres ve gerilim yaşarlar. Orta ve üst sınıf de-
ğerlerine ve davranış standartlarına karşı olumsuz tavır
geliştirip inkâr ederek onları ters yüz etmek ve değiş-
tirmek isterler. Bu ortak duygu ve düşünce etrafında
bir araya gelerek kendi suçlu alt kültürlerini (delinqu-
ent subculture) oluştururlar. Bu suçlu alt kültürüne üye
gençler vandallık, şiddet, gasp ve hırsızlık gibi suçlara
bulaşırlar.
Cohen (1955), alt sınıf gençlerin üst sınıf değerlerine
karşı oluşturduğu bu kolektif alt kültür oluşumuna (1)
“kolej çocuğu” (college boy), (2) “suçlu çocuk” (delin-
quent boy) ve (3) “sokak çocuğu” (corner boy) uyum
modellerini çözüm olarak önermektedir. Bu yöntemler
Merton’un önerdiği beş farklı uyum modelini anım-
satmaktadır. Cohen’e göre gençler yaşadıkları gerilime
karşı bu üç alternatiften birini seçerek cevap verirler.
Kolej çocuğu modelinde gençler alt sınıfın maruz kaldığı
mahrumiyetleri ve sınırlılıkları ortadan kaldırmak için
orta sınıf değerlerini kabullenirler ve kendilerini bu de-
ğerlere uygun olarak yetiştirmeye çalışırlar. Bunun için
okulda derslerine çok çalışırlar, okul dışı aktivitelere

73
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

katılırlar, kötü alışkanlıklardan ve ortamlardan uzak


dururlar, düzgün ve saygın davranışlarda bulunmaya
özen gösterirler. Böylece orta ve üst sınıf gençlerin sa-
hip olduğu sosyal statü ve saygınlığı suça karışmadan
elde etmek isterler. Bu model bize daha çok Merton’un
gerilime karşı uyumluluk modelini hatırlatmaktadır.
Kolej çocuğu modelinin aksine suçlu çocuk modelin-
deki gençler, orta ve üst sınıfın değerlerini kabul etmez,
onlara karşı düşmanca tutumlar içerisine girer ve on-
ların değerlerini yıkmak isterler. Ulaşmak isteyip de
ulaşamadıkları sosyal statüye suç işleyerek ulaşmak
isterler. Ancak işledikleri hırsızlık, gasp ve şiddet gibi
suçlarda bir faydacılık ya da çıkarcılık (utility) maksadı
yoktur. Zira onların derdi sırf orta sınıf değerleri ile alay
etmek ve küçük düşürmektir. Kendileri gibi düşünen ve
benzer sorunları olan suçlu çocuk modelini benimseyen
gençler ile bir araya gelerek suçlu alt kültürü (delinqu-
ent subculture) oluştururlar ve çete suçlarını işlerler.
Toplumsal yapıdaki eşitsizlikten kaynaklanan, doğup
büyüdükleri alt sınıfın mahrumiyetleri nedeniyle elde
edemeyecekleri statü ve saygınlığı sosyal yapıya karşı
başlattıkları intikam ve başkaldırma yöntemiyle illegal
işlere karışarak halkın saygınlığını kazanmaya çalışır-
lar.
Sokak çocuğu modeli alt sınıf gençlerin gerilime kar-
şı benimseyebilecekleri diğer bir çözümdür. Bu çözüm
modeli alt sınıf gençler arasında en çok görülen model-
dir. Sokak çocuğu, ne kolej çocuğu gibi orta sınıf değer-
lerini kabul edip adapte olur ne de suçlu çocuk gibi bu
değerlere karşı savaş açıp tahrip etmeye çalışır. Sokak
çocuğu modelindeki gençlerde içinde bulundukları alt
sınıf yaşam şartlarını kabullenmişlik söz konusudur.
Orta ve üst sınıf nazarında başarısız ve yetersiz olduk-
larının farkında olmalarına rağmen onlara ve onların

74
Anomi ve Gerilim Teorileri

değerlerine karşı suç işlemeye kalkışmazlar. Kendileri


gibi düşünenlerle birlikte dengeli ve çalışan bir alt sınıf
üyesi olarak normal yaşamlarını sürdürürler.
Özetle, Cohen (1955) kendi gerilim teorisini
Merton’un (1938) klasik gerilim teorisine dayanarak ge-
liştirmiş olsa da, bazı açılardan klasik gerilim teorisi ile
farklılık göstermektedir. Şöyle ki, Cohen daha çok suç-
lu alt kültürün oluşumu üzerinde durmuş ve gençler
arasındaki çete suçlarını kendi gerilim teorisi ile açıkla-
mıştır. Alt sınıf gençler arasındaki gerilimin maddi zen-
ginliğe erişememekten değil, sosyal statü ve saygınlık
yoksunluğundan kaynaklandığını belirtmiştir. Merton
gerilime karşı beş farklı adaptasyon modeli öngörür-
ken, Cohen’in alt sınıf geçlerin hissettikleri gerilime
karşı okul eksenli üç değişik çözüm modelini benimse-
diklerini öngörmüştür.

5. Richard A. Cloward ve Lloyd E. Ohlin’in Gerilim


Teorisine Katkıları
Cloward ve Ohlin (1960), Merton’un klasik gerilim teo-
risini alarak daha da geliştirdiler. 1960 yılında yazdıkla-
rı “Suç ve Fırsat (Delinquency and Oppurtunity) isimli
eserlerinde Merton’un ve Cohen’in anomi ve gerilim te-
orilerini Edwin Sutherland’in ayırıcı birliktelikler (dif-
ferential association) yani öğrenme teorisi ile birleştire-
rek yeni bir teori ortaya koydular.
Cloward ve Ohlin’e (1960) göre, meşru imkân ve fır-
satların sınırlı veya yetersiz olmasından kaynaklanan
gerilim, Cohen (1955) tarafından ortaya konulan suç-
lu alt kültürün oluşmasında o kadar da etkili değildir.
Şöyle ki, arzu edilen hedeflerdeki başarısızlık ile arzu-
lanan hedeflerle gerçekte beklenen hedefler arasındaki
fark, aslında kişinin kendi başarısızlığından kaynaklan-
mış olabilir. O zaman sosyal yapıyı ve toplumu suçla-

75
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

yacak bir durum kalmamakta ve dolayısıyla da ortada


zannedildiği gibi suçlu alt kültürün oluşması için yeter-
li motivasyon bulunmamaktadır. Geriye sadece kişisel
başarısızlık kalmaktadır. Bu başarısızlığın sorumlusu
da kişinin kendisidir. Ayrıca Cohen kendi teorisinde
hafif şiddetteki suçları açıklamakta ve bu suçların işlen-
mesindeki altında yatan motivasyonun fayda (utility)
yani kar ve menfaat sağlamak amaçlı olmadığını, suçun
orta ve üst sınıf değerlerine karşı bir başkaldırı ve inkâr
motivasyonlu işlendiğini savunur.
Ancak Cloward ve Ohlin’in (1960) Cohen’den fark-
lı düşündüğünü, gençlerin statü elde etmek için değil
tıpkı Merton gibi suçun maddi fayda ve çıkar maksatlı
işlendiği vurgusuna dönüş yaptıklarını gözlemlemek
mümkündür. Merton’un fikirlerine ilaveten suçun iş-
lenmesi için birtakım fırsatların var olması gerektiğini
ve insanların suç işlemek için öncelikle suçu işleme yol
ve yöntemlerini öğrenmeleri gerektiği argümanlarını
da öne sürdükleri görülmektedir. Cloward ve Ohlin’e
göre, kişi arzuladığı hedeflere ulaşmak için gerekli fır-
satlardan mahrum olabileceği gibi suç işlemek için de
gerekli fırsatlardan mahrum olabilir.
Ayrıca suçu ve suç işleme yöntemlerini öğrenme-
den, suç işleyen kişiler bir araya gelip gruplaşmadan
belli bir suçlu alt kültürünün oluşması da mümkün de-
ğildir. Yalnızca illegal işlerin döndüğü ortamlara giren
çıkan ve bu türden aktivitelerle iştigal eden kişilerle
haşir neşir olan kişiler suçlu alt kültürünün birer üyesi
olabilirler. Özetle gerilimin suça neden olabilmesi için
kişinin suç işlemeye yetecek fırsatlara sahip olması ve
suç ile suç işleme yöntemlerini öğrenmiş olması gerek-
mektedir. Tersi ile ifade edilecek olursa, ortada suç işle-
meye elverişli bir ortam ve yeterli fırsatlar yoksa, kişi iş-
leyeceği suçu, suç işleme yol ve yöntemlerini daha önce

76
Anomi ve Gerilim Teorileri

öğrenmemiş ise, o zaman insanın sahip olduğu gerilim


suça dönüşmez ve suçlu alt kültürü oluşmamış olur.
İlaveten  Cloward ve Ohlin’in (1960) yaklaşımına göre
suç oranlarının bölgeden bölgeye farklılık göstermesi-
nin nedeni suç işlemeye yönelik fırsatların toplumun
değişik katmanlarında ve coğrafik bölgelerinde farklı
şekillerde dağılımından kaynaklanmaktadır.
Merton (1938) insanların gerilime karşı beş farklı
tutum geliştirerek cevap verdiklerini, Cohen (1955) ise
sosyal statü mağduriyeti yaşayan gençlerin üç değişik
alt kültür modeli çatısı altında bir araya gelerek grup-
laştıklarını savunurken, Cloward ve Ohlin ise gerilimi
tecrübe eden gençler arasında üç değişik suçlu alt kül-
tür grubunun varlığından bahsederler. Bunlar; (1) ça-
tışmacı alt kültür grubu (conflict subculture), (2) suçlu alt
kültürü grubu (criminal subculture) ve (3) geri çekilme alt
kültür grubudur (retreatist subculture).
Çatışmacı alt kültür grubuna giren gençler arasında
şiddet içerikli davranış ve eylemler son derece yaygın
olarak görülmektedir. Toplumda bir statü ve saygınlık
kazanmak için her türlü şiddete başvurabilirler. Suçlu
alt kültür grubuna dâhil olan gençler ise genellikle mad-
di gelir üreten hırsızlık, gasp ve haraç toplama gibi suç-
ları işlerler. Geri çekilme alt kültür grubuna giren gençler
ise, tıpkı Merton’un önerdiği gibi ekonomik zenginlik
hedefinden ister fırsat ve imkânların sınırlı olmasından,
isterse de illegal yolların mevcut olmamasından kay-
naklansın bu gruptaki gençler her şeyden vazgeçmişler-
dir. Genellikle kendilerini alkol ve uyuşturucu bağımlı-
lığına salıverirler.

6. Politika Önerileri ve Uygulamalar


1950-1960’lı yıllarda gerilim teorileri, Kriminoloji ala-
nında çok baskın ve popüler bir konumdaydılar. Özel-

77
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

likle Cloward ve Ohlin’in görüş ve fikirleri ABD federal


hükümetinin hem yetişkin hem de gençler arasında gö-
rülen suç ve suçlularla mücadelede kamu politikaları-
nın belirlenmesinde büyük etkileri olmuştur (Paternos-
ter ve Bachman, 2001; Vold, Bernard ve Snipes, 2002).
Bu dönemde Cumhuriyet başsavcısı konumunda
bulunan Robert Kennedy, Cloward ve Ohlin’in kita-
bını okuduktan sonra Lloyd Ohlin’den gençlik suçlu-
luğu üzerine yeni bir federal devlet politikası geliştir-
mek üzere, yardım etmesini ister. ABD başkanı Lyndon
Johnson döneminde 1961 tarihli Gençlik Suçlarını En-
gelleme ve Kontrol Yasası (Juvenile Delinquency Pre-
vention and Control Act) kanunlaştırılarak uygulamaya
konulur. Yasa, eğitim ve öğretimin geliştirilmesi, yeni
iş fırsatlarının oluşturulması, alt sınıf vatandaşların sa-
hip oldukları imkânların geliştirilmesi, muhtaç aile ve
kişiler ile çete mensubu gençlere bazı sosyal servislerin
sunulması gibi programları kapsıyordu. Bu programlar
daha sonra tüm alt sınıf insanları kapsayacak şekilde
genişletildi ve Başkan Johnson’un yoksullukla mücade-
le (the war on poverty) olarak bilinen politikasının te-
mellerini oluşturdu.
Yoksullukla mücadele politikaları görüldüğü üzere
gerilim teorileri esas alınarak tasarlanmış ve uygulama-
ya konulmuş bazı programları içermektedir. Gerilim
teorilerinin genel varsayımları çerçevesinde esasen suç
sosyal yapıdaki bir takım düzensizliklerin, çarpıklık-
ların ve eşitsizliklerin neticesinde meydana gelen sos-
yal bir problemdir. Bu nedenle, suç ve benzeri sosyal
problemlerin çaresi sosyal yapıdaki bu düzensizlikleri
ve çarpıklıkları değiştirerek ya da iyileştirerek çözüle-
bilir. Gerilim teorilerinin önermeleri doğrultusunda bo-
zuk sosyal yapıyı düzeltmek ve toplumun katmanları
arasındaki fırsat ve imkanların eşit ve adil bir şekilde

78
Anomi ve Gerilim Teorileri

dağılımının yapılmasını sağlamak maksadıyla yoksul-


lukla mücadele politikaları geliştirilerek uygulamaya
konulmuştur.

7. Gerilim Teorilerinin Düşüşü ve Yeniden Canlanışı


1950’li ve 1960’lı yılların ilk dönemlerinde son derece
popüler olan gerilim teorileri, yoksullukla mücadele
politikalarının beklendiği kadar başarılı olamaması ve
Kriminoloji alanında eleştirel perspektifin ürünü olan
damgalama, çatışma ve güç eksenli teorilerin ortaya ko-
nulmaya başlanması ile birlikte sahip olduğu popülari-
tesini kaybetmiştir. Düşüşün sebepleri arasında gerilim
teorilerinin özüne ilişkin yapılan eleştiriler de gösteri-
lebilir.
En yoğun eleştiri başta Ruth Rosner Kornhauser ta-
rafından yapılmıştır. Gerilim teorisinin orijinal önerme-
si, arzu ve beklentiler arasındaki farkın insanlarda geri-
lime ve strese, gerilim ve stresin de suça neden olduğu
şeklindedir. Konrnhauser ise 1978 yılında yayınladığı
kitabında o zamana kadar anomi ve gerilim teorilerini
test eden çalışmaları kapsamlı bir şekilde yeniden ince-
ledi. Yapmış olduğu analizler neticesinde Kornhauser,
suç işleyen kişilerde hem arzulanan hedeflerin hem de
gerçekleşmesi beklenen hedeflerin düşük olduğunu
buldu. Böylece arzulanan hedefler ile gerçekleşme-
si beklenene hedefler arasında herhangi bir fark ya da
uçurum bulunmadığından kişileri suça iten nedenin
gerilim ve stres olamayacağını savunur. Bu ve benzeri
eleştiriler gerilim teorilerinin gerilemesine ve gözden
düşmesine neden olmuştur.
1983 yılında Francis T. Cullen kriminoloji teorileri
üzerine yayınladığı kitabında Merton, Cohen ile Clo-
ward ve Ohlin’in gerilim teorilerini yeniden yorum-
ladı. Cullen’a göre aslında Merton iki farklı düzeyde;

79
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

toplumsal yani makro düzeyde ve bireysel yani mikro


düzeyde bir teorik model ortaya koymuştu. Mikro dü-
zeyde; Merton sosyal yapıdan kaynaklanan çarpıklık ve
düzensizliklerden kaynaklanan mahrumiyetlere maruz
kalan insanların yaşadıkları gerilim ve stres nedeniyle
suç işlediklerini varsayar. Makro düzeyde ise; Merton
farklı bir teori; anomi teorisini ortaya koymuştur. Ano-
mi teorisi de bölgelerin, mahallelerin ve ülkelerin suç
oranlarının birbirleriyle kıyaslandığında aralarındaki
farkın nedenlerini açıklamaktadır. Bu noktada Merton
anomi teorisinde suç işleyen insanların gerilim veya
stres yükünden dolayı suç işlediklerinden söz etme-
mektedir.
Bu tartışmadan özetle Cullen (1983) gerilim kav-
ramını net bir şekilde iki farklı açıdan ele alarak yo-
rumlar. Birincisi, gerilim bir toplumun karakteristik
özelliklerinden birisidir. Yani, sosyal yapısı itibariyle
bir toplum değer verdiği, önem atfettiği ve teşvik ettiği
hedeflere ulaşabilmesi için kendi fertlerine meşru araç
ve imkânları sağlayamıyor ya da sağlamada yetersiz
kalıyorsa, o zaman böyle toplumlarda stres ve gerili-
min yaygın biçimde görülmesi kuvvetle muhtemeldir.
İkincisi, duygusal açıdan kişilerin bireysel düzeyde his-
setmiş oldukları gerilim, stres ve düş kırıklığıdır. Bu iki
farklı; sosyal ve bireysel düzeydeki gerilimin varlığın-
dan hareketle gerilim teorilerinde yeniden bir canlanma
meydana gelmiştir.

8. Makro Düzeyde Canlanış


Steven F. Messner ve Richard Rosenfeld 1994 yılında
“Suç ve Amerikan Rüyası” (Crime and the American
Dream) isimli kitaplarını yayınlayarak, Merton’un ano-
mi teorisine benzer kendi “kurumsal anomi teorilerini”
(institutional anomie theory) ortaya koydular. Messner

80
Anomi ve Gerilim Teorileri

ve Rosenfeld’e göre, Amerikan toplumundaki yüksek


suç oranlarını “Amerikan Rüyası” kavramına dayandı-
rarak açıkladılar. Onlara göre Amerikan toplumunun
kültürel yapısı vatandaşların tümünü maddi zenginlik
hedefine şartlandıran ve koşullandıran bir özelliğe sa-
hiptir. Messner ve Rosenfeld, bu durumu “kazanmak
her şey demek değildir; tek önemli şeydir” şeklinde ifa-
de ederler (1994, s. 1). Tıpkı Merton gibi, onlar da bu
özelliğiyle Amerikan toplumundaki her bir vatandaşın
üzerinde parasal zenginliğe erişme noktasında çok yo-
ğun bir baskı kurulduğunu ifade etmişlerdir. Ancak, bu
parasal zenginliğe ulaşırken de meşru olmayan araçla-
rın kullanılması Amerikan kültürü tarafından açık bir
şekilde yasaklanmamıştır.
Messner ve Rosenfeld’in Merton’dan ayrıldığı nok-
talar da vardır. Merton, meşru fırsat ve imkânların
toplumun üyeleri arasında eşit bir şekilde dağıtılması
gerektiğini, böylece herkesin şartlandırıldığı bu parasal
zenginlik yarışında eşit şartlarda mücadele etmesi ha-
linde gerilim ve stresin ortadan kalkacağını, suçun işlen-
mesinin önüne geçilebileceğini savunmuştur. Messner
ve Rosenfeld’e göre ise, her yarışın bir kazananı ve bir
de kaybedeni vardır. Her ne kadar meşru imkân ve fır-
satlar toplumun üyeleri arasında eşit olarak dağıtılırsa
dağıtılsın, bu yarışın kazananları olduğu gibi mutlaka
kaybedenleri de olacaktır. Bu yarışta kaybedenler yine
üzerlerinde büyük bir baskı ve gerilim hissedeceklerdir.
Hatta yarışta kaybedenler ya da kaybeden tarafta olmak
istemeyenler daha tutkulu ve hırslı bir şekilde parasal
hedeflerine ulaşmak için çalışacaklar, ulaşamayınca da
bunu suç işleyerek gerçekleştirmek isteyeceklerdir.
Messner ve Rosenfeld (1994) parasal zenginlik hede-
fine yapılan kültürel vurgu ve koşullama yerine bu he-
defe ulaşırken kullanılması gereken meşru yol ve yön-

81
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

temler, ahlaki değerler ile toplumun temel yapı çekirde-


ği olan aile kurumu gibi kurumların güçlendirilmesinin
daha faydalı olacağını öngörmektedirler. Messner ve
Rosenfeld bu konudaki yaklaşımlarını daha da somut-
laştırarak Amerikan aile kurumunun birtakım ekono-
mik kaygılardan dolayı asıl fonksiyonunu tam olarak
ifa edemediğini, aile üyelerinin davranışlarını doğru ve
iyi yönde düzenlemesine yeterli katkıda bulunamadığı-
nı savunmuşlardır. Aile kurumunu güçlendirmek için
yapılması gerekenleri ise şu şekilde sıralamaktadırlar.
Her iki ebeveynin çalıştığı ailelerde çocuklara daha faz-
la zaman ayırabilmeleri için daha esnek çalışma saatleri,
aile izni, karı koca arasında iş bölümü ve işveren tara-
fından çocuk bakıcısı temin edilmesi gibi çözüm öne-
rilerinde bulunmuşlardır. Teklif edilen bu tür program
ve uygulamalar ile anne ve babalar çocuklarının eğitim,
davranış ve yetişme durumları ile daha yakından ilgile-
nebilecek, daha nitelikli ve daha fazla zaman geçirebile-
cek ve böylece aile kurumu ekonomiye boyun eğmek-
ten kurtulup asıl fonksiyonunu ifa edebilecektir.
Ekonomiye boyun eğen ya da kurban edilen bir di-
ğer kurumda okullardır. Messner ve Rosenfeld’e (1994)
göre öğrenciler gelecekte daha fazla para getiren bir
meslek edinebilmek için okulda süre geçirmektedirler,
öğrenmek için değil. Çünkü iyi bir kazancınız olabilme-
si için en az üniversite mezunu olmanız gerekmektedir.
Diploma sahibi olmak, alınan eğitimin kalitesinin ve
içeriğinin önüne geçmiştir. Bu doğrultuda öğrenciler-
den gelen yoğun talepler karşısında okullarda görev
yapan yetkililer de çaresiz kalarak öğrencilerin mezun
olabilmeleri için eğitim ve öğretimin kalitesinden taviz
vermektedirler. Bu da eğitim kurumlarının öğrencileri
her bakımdan hem iyi hem de kendi alanında bilgili ve
becerikli bir vatandaş olarak topluma kazandırmaları-
nın önüne geçmektedir.

82
Anomi ve Gerilim Teorileri

9. Mikro Düzeyde Canlanış


Merton’un (1938) Durkheim’ın anomi kavramını ala-
rak ortaya koyduğu anomi ve gerilim teorileri, zaman
içerisinde Cohen (1955), Cloward ve Ohlin (1960) ile
Messner ve Rosenfeld’in (1994) katkılarıyla gelişimini
sürdürmüştür. Messner ve Rosenfeld, anomi teorisini
makro düzeyde ekonomik eksenli ve ekonomik eksenli
olmayan kurumlar arasındaki güç dengesizliğini açıkla-
dığı kurumsal anomi teorisi ile daha ileri bir noktaya ta-
şımıştır. Agnew (1992) ise mikro düzeyde insanların ge-
rilimine neden olan diğer faktörleri de ortaya koymak
suretiyle kendi genel gerilim teorisini (General Strain
Theory) geliştirmiş ve gerilim teorisini daha da ileriye
taşımıştır.
Agnew’in (1992) genel gerilim teorisi kısaca insanla-
rın kendilerine kötü davranıldığında gerilime ve strese
girdiklerini, bu nedenle de suç işlediklerini varsayar.
Gerilim ise insanlar arasındaki negatif ilişkilerden kay-
naklanmaktadır. Negatif ilişkiler insanda öfke ve dep-
resyon gibi negatif duyguları tetikleyip harekete geçir-
mekte, kendisine olumsuz davranan kişilere ve yaşa-
dığı olumsuz olaylara karşı tepki göstermeye, intikam
almaya itmektedir (Dolu, 2011). Örneğin, kişiler kendi-
lerine kötü ve kaba davranan arkadaşlarına saldırabilir,
suistimale maruz kalan çocuklar evden kaçabilir, öğret-
meninin kendisine karşı tutumundan hoşlanmayan lise
öğrencisi öğretmenini yaralayabilir ya da gerilim hisse-
den kişiler alkol ve uyuşturucu kullanarak kendilerini
rahatlatmak isteyebilirler. Genel gerilim teorisi bu basit
fikir üzerine inşa edilerek; (1) insanları suça sürükleyen
gerilim ve stresin nedenlerini, (2) insanları suça sürük-
leyen gerilim türlerini açıklamaktadır.
İnsanların negatif ilişkilerinin ve bu ilişkilerden kay-
naklanan gerilimin türleri sonsuz türde ve çeşitte olabi-

83
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

lir. Peki, Agnew’in (1992) bahsettiği gerilimin kaynakla-


rı ve türleri nelerdir? Genel gerilim teorisi, geriliminin
üç ana kaynağı olduğundan bahseder. Buna göre, insan-
lar; (1) pozitif değer atfettikleri hedeflere ulaşmaları en-
gellendiğinde, (2) pozitif değer atfettikleri uyarıcıların
ortadan kalktığında ya da ortadan kalkması tehdidiyle
karşı karşıya olduklarında, (3) negatif etki uyarıcılarının
takdim edilmesi veya ihtimaliyle karşı karşıya oldukla-
rında gerilim ve stres yaşarlar. Gerilim ve stresin sonu-
cunda da suç işlerler.

9.1. Pozitif Hedeflerde Başarısızlık


Genel gerilim teorisine göre arzu edilen hedeflere ula-
şamamak ve pozitif değer atfedilen hedeflerde başarısız
olmak insanları gerilime sürükleyen faktörlerdendir.
Gerilim bir veya birden fazla pozitif değer atfedilen he-
defe ulaşamamaktan da kaynaklanabilir. Agnew (1992)
pozitif değer atfedilen hedefler arasında insanı suça gö-
türen başlıca unsurlardan para, statü ve saygınlık gibi
hedefler üzerinde durmaktadır. İnsanlar bu hedeflere
ulaşmadıklarında ya da bir engelleme ile karşılaştıkla-
rında gerilim ve strese düşerler ve neticede suç işlerler.

9.1.1. Para
Merton’un (1938) gerilim teorisinde olduğu gibi
Agnew’de (1992) insanların parasal zenginlik hedefle-
rine ulaşmadıklarında suça başvurduklarını ifade eder.
Birçok unsur aile, okul, arkadaş ve okuldaki öğretmen-
ler hatta din adamları dahi insanları para kazanma nok-
tasında baskı yapmaktadır. Parasal hedeflerine ulaşma-
yınca da insanlar illegal yöntemlere karışarak suç işle-
mektedirler. Bu suçlar para sağlayan hırsızlık, fuhuş,
uyuşturucu ticareti gibi suçları kapsadığı yapılan araş-

84
Anomi ve Gerilim Teorileri

tırmalarla belirlenmiştir (Anderson, 1994; Padilla, 1992;


Sullivan, 1989).

9.1.2. Statü ve Saygınlık


Cohen’in (1955) alt sınıf gençlerin toplumda bir statü ve
saygınlık edinmek istediklerini, edinemeyince de ayrı
bir alt kültür oluşturarak çete suçlarını işlediklerini ken-
dine özgü gerilim teorisi ile açıkladığından daha önce
bahsetmiştir. Tıpkı Cohen gibi, Agnew de (1992) çoğu
insanın toplum tarafından saygı duyulan, hürmet görü-
len ve statü sahibi bir kişi olmayı arzu ettiklerini ifade
eder. Birçok statü sembolü olabilir ancak bu statü sem-
bolleri arasında suç ile bağlantılı olan sembol “erkeksi
statü” (masculine status) sembolüdür (Anderson, 1994;
Greenberg, 1977).
Erkeksi statü sembolü daha çok sertlik, sağlamlık,
baskınlık, rekabetçilik ve heteroseksüellik gibi özel-
liklerle ilişkilendirilir. Erkeksi statü sembolünü temsil
eden özelliklere ve niteliklere meşru yollarla ulaşama-
yan kişiler çevresindekiler tarafından tam erkek ola-
madıkları ya da erkek gibi davranamadıkları şeklinde
tepkiler aldıklarında ise gerilim ve stresleri daha da ar-
tar. Bu durum özellikle alt ve azınlık sınıf genç erkekler
arasında oldukça yaygındır. Sonuç olarak sağlam, sert,
baskın ve bağımsız olduklarını gösterebilmek için suç
işleyebilirler. Baskı, korkutma ve zorla çevresindekile-
rin kendilerine saygı ve hürmet göstermelerini bekler-
ler. İstedikleri olmayınca saygısız ve sert tavır ile karşı-
lık verip şiddete başvurabilirler.

9.1.3. Otonomi
Otonomi bağımsız olma, kendi kendine yeterlilik, baş-
kalarının taleplerine direnebilme ve izin almaksızın ha-

85
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

reket edebilme yetilerini temsil eder. Ancak birçok in-


san talep ettikleri otonomiye sahip olamaz. Özellikle de
gençler ile alt ve azınlık grubundaki insanlar başta ol-
mak üzere. Genç yaştaki insanların otonomi arzusunun
reddi birkaç değişik türde sapma ve suç davranışına
dönüşebilmektedir. Cinsel münasebette bulunma veya
çevreyi rahatsız edecek hareketlerde bulunma bunlar-
dan bazılarıdır (Agnew, 1992).

9.2. Pozitif Uyaranların Ortadan Kalkması


Agnew’in (1992) genel gerilim teorisine göre, pozitif he-
deflerde başarısız olmak da gerilimin kaynaklarından
biridir. Gerilim, aynı zamanda insanın pozitif değer at-
fettiği uyaranların ortadan kalkması veya ortadan kal-
dırılması tehdidi ile karşılaşması halinde de oluşabil-
mektedir. Peki, pozitif uyaranlar nelerdir?
Pozitif uyaranlar insanda olumlu duyguları ve hisle-
ri uyandıran sahip olduğu ve sevdiği her şeydir. Örne-
ğin, insanın sevdiği bir arkadaşından ayrılması, sevdiği
bir kişiyi ve değer verdiği bir eşyasını kaybetmesi veya
kaybetme riskini yaşaması kişide gerilim ve strese yol
açabilir. İnsanlar kendileri için sahip oldukları, pozitif
anlam ve önem taşıyan değerleri ve varlıkları kaybet-
mek istemezler. Bazen bu pozitif anlam taşıyan değer-
leri ve varlıkları kaybetmemek için bazen de kaybettik-
lerini geri kazanabilmek için suç işleyebilmektedirler.
Önem verdikleri, değer atfettikleri şeyleri kaybetmele-
rine neden olan kişilere karşı insanlar intikam duygula-
rı geliştirerek, bu kişilere karşı şiddete başvurabilirler.
Kaybettiklerini yeniden elde etme imkânı yoksa o za-
man uyuşturucu madde kullanımı ve çete suçları gibi
suçlara karışabilirler.

86
Anomi ve Gerilim Teorileri

9.3. Negatif Uyaranların Takdim Edilmesi


Gerilimin bir diğer kaynağı da insanın negatif uyaran-
larla karşılaşması veya karşılaşma tehdidini hissetmesi
durumudur. Peki, negatif uyaranlar nelerdir? Negatif
uyaranlar insanın sevmediği veya hoşlanmadığı muzır
sayılabilecek bir durumla karşılaşması ya da istemediği
bir yükün kendisine yüklenmesi gibi durumları kapsar.
Örneğin, suçtan zarar görmek, evde anne ve baba tara-
fından kötü muamele görmek, aşağılanmak ve rencide
edilmek, arkadaşlarından veya diğer kişiler tarafından
sözlü veya fiili saldırıya maruz kalmak gibi durumlar
negatif uyaranlar olarak gösterilebilir. Bu tür durumla-
ra maruz kalmak, kişilerde gerilim ve stresin artmasına
yol açar. Bahsedilen negatif duyguları uyandıran ortam
ve durumlara maruz kalan kişi bu olumsuz durumlar-
dan ve şartlardan kurtulabilmek için suç işleyebilir (Ag-
new, 1992).
Özetle, önceki gerilim teorileri, insanların parasal
zenginlik, statü ve saygınlık gibi ulaşmayı arzuladığı
hedeflere ulaşamadıklarında ya da engellendiklerinde
gerilime girdiklerini ve suçun da bu gerilime karşı ge-
liştirilen cevap niteliğinde bir davranış olduğu üzerinde
durmuşlardır. Ancak, Agnew’in (1992) genel gerilim te-
orisinde insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde mey-
dana gelen negatif durumların; bulundukları olumsuz
ortamdan kaçamama, hoşlanmadıkları durumlara ma-
ruz kalma, çevresindekilerin kendilerine istediği gibi
davranmamaları gibi olumsuz durumların moral bo-
zukluğu, depresyon, korku ve öfke gibi negatif duygu-
ları meydana getirdiği varsayılmaktadır. İşte bütün bu
olumsuz duygular Agnew tarafından gerilimin ve su-
çun nedenleri olarak gösterilmiştir. Başta gençlik suçla-
rı, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı gibi suçlar gerilime
karşı cevap niteliğinde geliştirilen sapma ve suç davra-
nışları arasındadır.

87
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

9.4. Gerilimle Mücadele Yöntemleri


Önceki gerilim teorilerinde olduğu gibi Agnew’in
(1992) genel gerilim teorisi de insanların sahip olduk-
ları gerilim ve stresle mücadele ettiklerini, gerilim ve
stres düzeylerini dindirmek veya azaltmak için bir ta-
kım yöntemler geliştirdiklerini ifade etmektedir. Aksi
takdirde beşeri ilişkilerde olumsuzluklar yaşayan, ulaş-
mak istediği hedefe ulaşamayan, sahip olduğu pozitif
anlam taşıyan varlıkları kaybeden herkesin gerilim ve
stres yaşadığı ve neticede suç işlediğini varsaymak pek
de gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Daha önce Merton’un
(1938) gerilime karşı önerdiği beş tür uyum modelin-
den ve Cohen’in (1955) gençlerin yaşadıkları gerilim
karşısında seçebilecekleri üç farklı alternatif modelden
bahsedilmişti. Benzer şekilde Agnew’in de insanların
yaşadıkları gerilim ve strese karşı geliştirdikleri tek ce-
vabın suç olmadığını, birçok insanın gerilim ve stresin
üstesinden gelebilmek için değişik yol ve yöntemler ge-
liştirerek mücadele ettiklerini ifade etmektedir. Aşağıda
genel gerilim teorisinin ortaya koyduğu gerilimle mü-
cadele yöntemlerinden kısaca bahsedilmiştir.

9.4.1. Bilişsel Mücadele Yöntemi


Bilişsel mücadele yöntemi insanın zihinden yürüttüğü
bir mücadele yöntemidir. İnsanlar bazen zihinlerinden
yaşadıkları gerilimi yeniden yorumlayarak değişik açı-
lardan bakmaya çalışırlar. Böylece gerilim ve stresin yo-
ğunluğunu ve davranışlarına olan negatif etkilerini en
aza indirmeye çalışırlar. Kendilerine değişik telkinlerde
bulunurlar. Örneğin, “bu o kadar da önemli değil ve
o kadar da kötü değil” veya “zaten ben hak etmiştim”
gibi. Parasal hedefine ulaşamayan birisi buradan kay-
naklanacak gerilimini para mı daha önemli yoksa aile
veya sağlık mı gibi sorular sorarak kendi gerilimini en
aza indirmeyi deneyebilir.

88
Anomi ve Gerilim Teorileri

9.4.2. Eylemsel Mücadele Yöntemi


Eylemsel mücadele yönteminde kişi suç niteliği taşıma-
yan kurallara ve normlara uygun bir takım hareketleri
yapar. Bir diğer ifade ile kişi yaşadığı gerilim ve strese
karşı bir davranış ve eylemle cevap verir ancak bunlar
herhangi bir suç oluşturmayan fiillerdir. Örneğin daha
çok çocuk ve gençler arasında arkadaş ilişkilerinde ya-
şanan problemlerde kişi problem yaşadığı kendisine
karşı olumsuz muamelede bulunan arkadaşından ka-
çınabilir veya uzak durabilir. Öğretmeni ile sıkıntı ya-
şayan öğrenci öğretmeni ile normal yollarla konuşarak
problemi çözebilir ve tatlıya bağlayabilir. Eşiyle prob-
lem yaşayan kişiler eşine karşı şiddet kullanmak yerine
legal yollara başvurarak sorunu çözebilirler. Buna iliş-
kin daha birçok örnek verilebilir. Kişilerin yaşadıkları
gerilimin etkilerini en aza indirmek için cevap olarak bu
ve benzeri davranışlar geliştirebilmeleri onları suç işle-
mekten alıkoyacaktır.

9.4.3. Duygusal Mücadele Yöntemi


Agnew’in (1992) gerilim ve stresle mücadelede önerdiği
en son yöntem, duygusal mücadele yöntemidir. Duy-
gusal mücadele yöntemi, özünde suç içerikli olmayan
bir yöntemdir. Bu yöntemde, yaşanılan gerilimi bilişsel
olarak yeniden yorumlamak ve bir takım suç niteliği
taşımayan davranışlar geliştirmek suretiyle gerilim ve
stresle eylemsel mücadele yöntemi ile baş etmek yeri-
ne, doğrudan doğruya yaşanılan gerilimi hedef alarak
hareket etmek tavsiye edilmektedir. Örneğin, gerilime
ve strese karşı derin derin nefes almak, bulunulan orta-
mı terk etmek, spor yapmak ya da müzik dinlemek gibi
yöntemler önerilmiştir.

89
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

10. Politika Önerileri ve Uygulamalar


Klasik anomi ve gerilim teorisinin önerdiği çözüm po-
litikaları çok açık ve nettir. Eğer sosyal yapı toplumun
bazı kesimlerini dezavantajlı duruma sokuyor ve mağ-
dur ediyorsa, bu gruplardaki insanlar bu nedenle suç iş-
liyorlarsa, o zaman çözüm yolu sosyal yapıdaki aksak-
lıkları ve sorunları gidermekten geçer. Kültürel hedef-
lere ulaşma yarışında, toplumun alt ve azınlık sınıfını
oluşturan kişiler orta ve üst sınıfını oluşturan kişilerin
sahip olduğu imkân ve fırsatlardan mahrum bırakılıyor
ve bu imkân ve fırsatlara erişmeleri engelleniyorsa, bu
sınıflara ait kişilerin suç işleme oranlarının orta ve üst
sınıfa göre daha yüksek olması kaçınılmaz bir durum-
dur. Ancak alt ve azınlık sınıf insanları potansiyel suçlu
gibi görmek bu tartışmadan çıkarılabilecek son derece
yanlış bir sonuç olur. Daha önceki bölümlerde meşru
imkân ve fırsatlardan mahrum olan kişilerin gerilim ve
strese karşı geliştirdikleri uyum modelleri ve çözüm
yöntemleri detaylıca tartışılmıştı. Yine de gerilim ve
stres yaşayan insanların çok azının, yaşadıkları gerilim
ve strese suç işleyerek çözüm bulduklarını hatırlatmak-
ta fayda var. En azından mevcut araştırmalar ve suç is-
tatistikleri bunu göstermektedir.
Suç ve suçlularla mücadele de uygulanabilecek
politika, kültürel hedeflere ulaşma yarışında fırsat ve
imkânların toplumun bireyleri arasında eşit dağılımı-
nı sağlamak ve bunun önündeki engelleri kaldırmak
olacaktır. Mahrumiyet ve mağduriyet yaşayan grupla-
ra yönelik eğitim ve öğretim imkânları, meslek eğitim
program ve kursları, bilgisayar ve elektronik alanların-
da bilgi ve becerilerini artırmaya yönelik diğer sosyal
programlar ve iş imkânları çözüm olarak, uygulanabi-
lecek programlar olarak önerilmektedir. Ayrıca ekono-
mik durumu yetersiz olan ailelere yönelik çocukların

90
Anomi ve Gerilim Teorileri

daha sağlıklı beslenmeleri için sağlanan gıda çekleri,


yine ebeveynlik ve çocuk yetiştirme becerilerini geliş-
tirmeye yönelik eğitim programları ve engelli vatandaş-
lara yönelik sosyal yardım programlarının uygulandığı
da görülmektedir.
Agnew’in (1992) genel gerilim teorisine gelince, be-
şeri ilişkilerde yaşanan negatif olaylar gerilim ve stresin
kaynağını teşkil ettiğinden, bu tür olumsuzlukların as-
gariye indirilmesi, insanlara gerilim ve stresle mücadele
yollarının ve yöntemlerinin öğretilmesi suçla mücade-
lede etkin bir rol oynayacaktır. Teorinin bunun için iki
basit çözüm yolu ürettiğini görüyoruz. Birincisi insanla-
rın birbirleriyle olan münasebetlerinde saygıyı yerleşti-
rerek gerilim ve strese neden olan kötü ve kaba şekilde
davranışlarının önüne geçmektir. İkinci yöntem ise ge-
rilim ve stres yaşayan insanların gerilime ve strese suç
işleyerek cevap verme olasılıklarını en aza indirmektir.
Bu maksatla bir takım programlar geliştirilerek uy-
gulamaya konulmuştur. Bunların çoğu aile kurumuna
odaklanmıştır; çünkü çocuk suçluların ailelerine bakıl-
dığında birçok sorunun mevcut olduğu görülmüştür.
Bu sorunlar; aile içi iletişim problemleri, aşırı ve sert
disiplin ve ceza ile çocuk suiistimalidir. Bu ve benzeri
sorunlara maruz kalan çocuklarda sonraki dönemlerde
davranış bozuklukları ve anti sosyal davranışlar görül-
düğünden aile kurumuna yönelik birçok program uy-
gulamaya konulmuştur. Bunlardan bazıları şunlardır:
aile içinde çocuklara rol modeli konumunda olan ana-
babaların çocuk yetiştirme ve çocuklarını doğru disipli-
ne etme bilgi ve becerilerini geliştirmeye yönelik eğitim
programları ile aile içi sorunların nasıl çözülebileceğini
öğreten programlar, çocuklarda iyi ve doğru davranış-
ların nasıl pozitif olarak desteklenip teşvik edilebilece-
ğini öğreten kurslardır.

91
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

Okullar üzerine kurulan ve geliştirilen programlar


da bulunmaktadır. Çocuklar okulda öğretmenleriyle,
okul yetkilileriyle ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde
stres ve gerilime neden olabilecek birçok negatif du-
rumla ve olayla karşılaşmaktadırlar. Örneğin; okul ba-
şarısızlığı, öğrencilerle öğretmenler arasında yaşanan
olumsuz durumlar ve okul idarecilerinin adaletsiz yap-
tırım ve disiplin uygulamaları gibi. Birçok okul merkez-
li program; bahsedilen bu sorunları azaltmaya, öğrenci-
lerin okula olan bağlılık ve devamlılıklarını sağlamaya
yönelik olarak geliştirilerek uygulamaya konulmuştur.
Ayrıca gerilim ve stresin belki de en önemli kaynak-
ları arkadaş grupları içerisinde ya da akranlar arasında
meydana gelen iletişim sorunları ve negatif ilişkilerdir.
Bu sorunları azaltmak ve kontrol altına almak maksa-
dıyla da bazı uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Örneğin,
öğrenciler arasında rekabetten çok dayanışma ve yar-
dımlaşmayı teşvik eden uygulamalar, gençler arasında
son derece yaygın olarak görülen zorba ve kabadayı
davranışlarını azaltmaya yönelik programlar ile gençlik
ve spor merkezlerinin eğitmenler nezaretinde ve göze-
timindeki gençlik aktiviteleri gençlere iyi ve doğru dav-
ranış kalıplarını edindirmeyi amaçlamaktadırlar. Yapı-
lan çalışmalara göre genel gerilim teorisinin öngördüğü
bu programların hemen hepsinin gençlerde görülen
sapma ve suç davranışlarının azalmasına olumlu katkı-
da bulunduğu belirlenmiştir (Agnew, 2002; Wasserman
ve Miller, 1998).

Sonuç
Anomi ve gerilim teorileri suç olgusuna sosyolojik açı-
dan yaklaşan ve kriminoloji alanındaki en önemli teo-
rilerdendir. Durkheim’ın ortaya koyduğu fikir ve dü-
şüncelerden hareketle ilk kez 1930’lu yıllarda Merton

92
Anomi ve Gerilim Teorileri

tarafından temelleri atılan anomi ve gerilim teorileri


daha sonra sırasıyla Cohen ile Cloward ve Ohlin’in kat-
kılarıyla 1950 ve 1960’lı yıllarda hem kriminoloji alanın-
da hem de Amerikan hükümetinin bu alandaki kamu
politikalarına yön vermesiyle zirve yapmıştır. Bu çalış-
manın bundan önceki bölümlerinde detaylı bir şekilde
tartışılan sebeplerle, anomi ve gerilim teorileri sahip ol-
duğu popülaritesini belli bir süre yitirmesine rağmen,
1990’lı yıllarda Messner ve Rosenfeld’in (1994) makro
düzeyde, Agnew’in (1992) ise mikro düzeydeki katkıla-
rı ile yeniden canlanmış, suç ve suçlularla mücadelede
kamu politikalarına olumlu etkilerde bulunmuştur.
Anomi ve gerilim teorileri özünde insanoğlunun
dünyaya gelirken iyi mizaçta ve huyda olduğunu, nor-
mal şartlarda toplumsal normlara ve kurallara uyum
göstereceğini varsayarlar. Durkheim’e göre insanın
bitmek tükenmek bilmeyen arzuları ve ihtiyaçları var-
dır, bir arzusuna ve ihtiyacına ulaştığında daha iyisine
ve üstününe ulaşmak için kamçılandığını, arzu ve ih-
tiyaçlar noktasında doymak bilmeyen bir iştaha sahip
olduğunu varsayar. İnsanoğlunun bu arzu, iştah ve
dürtülerinin harici bir mekanizma veya sistem tarafın-
dan kontrol altına alınmadığında arzu ve isteklerini tat-
min edebilmek için meşru olmayan yol ve yöntemlere
başvurabileceğini ifade etmiştir. İşte tam bu noktada
Merton, Durkheim’ın anomi kavramını kullanarak top-
lumsal yapıdaki çarpıklık ve eşitsizliklerden dolayı in-
sanların arzuladıkları maddi zenginlik hedeflerine ula-
şabilmek için gereken imkân ve fırsatlardan mahrum
olmaları veya engellenmeleri neticesinde, gayri meşru
yol ve yöntemlerle hedeflerine ulaşmaya çalışabilecek-
lerini belirtmiştir. Cohen (1955) ise gerilimin nedeni
olarak maddi zenginlik hedefini değil, gençlerin içinde
yaşadıkları toplum içerisinde saygınlık ve statü sahibi

93
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

olmak istediklerini, bundan mahrum olduklarında ise


kendilerine bu mağduriyeti yaşatan sosyal yapıya karşı
intikam duygusuyla hareket ederek tepki gösterebile-
ceklerini öngörmüştür.
Messner ve Rosenfeld (1994) ise anomi ve gerilim te-
orilerini makro düzeyde ele alarak Amerikan toplumu-
nu oluşturan temel yapı taşlarından aile, okul, resmi ku-
rumlar hatta dini kurumların bile ekonomik zenginlik
hedefine kurban edildiğini ve bu sebeple asıl fonksiyon-
larını ifa edemediklerini belirtmişlerdir. Bu şekilde mo-
ral değerlerin ve normların zayıflayarak artık bireylerin
davranışlarının kontrol edilemez hale geldiğini, her ne
pahasına olursa olsun zenginlik hedefine ulaşmak için
insanların suç işleyebileceklerini ifade etmişlerdir. Ag-
new (1992) ise bireysel açıdan suça yaklaşmış, suçun ba-
zen insanın ulaşmak istediği hedeflere ulaşmasının en-
gellenmesi, bazen sevdiği birisini kaybetmesi, bazen de
kendisine kaba ve saygısızca davranılması neticesinde
gelişen hayal kırıklığı, kızgınlık ve öfke sonucu ortaya
çıkan bir davranış olarak ele almıştır.
Son olarak, tarihi süreç içerisinde anomi ve gerilim
teorilerinin ortaya koyduğu görüş ve öneriler doğrultu-
sunda birçok sosyal politika geliştirilerek uygulamaya
konulmuştur. Bu politikaların genel olarak suç oranları-
nın azalmasında olumlu katkıları olduğu görülmüştür.
Özellikle Cloward ve Ohlin’in (1960) görüş ve fikirleri-
nin ABD’nin suçla mücadele politikalarının şekillenme-
sinde önemli katkıları olmuştur. Ülkemizde anomi ve
gerilim teorileri üzerine bilimsel araştırma ve çalışma
yok denecek kadar azdır. Bu alanda yapılacak çalışma-
lar anomi ve gerilim teorilerinin ülkemiz toplumunda
geçerliliğini belirlemek, suç ve suçla mücadelede öner-
miş olduğu çözüm yöntemlerinden faydalanmak açı-
sından çok büyük önem taşımaktadır.

94
Anomi ve Gerilim Teorileri

YARARLANILAN KAYNAKLAR

Anderson, E. (May 01, 1994). Code of the Streets.  Atlantic


Monthly, 273, 5, 80.
Agnew, R. (1992). Foundation for a general strain tehory of
crime and delinquency. Criminology, 30, 47-87.
Agnew R. (2002). An overview of General Strain Theory. Pp.
161-174 in Explaining Criminals and Crime. Paternoster, R.
ve Bachman, R. (eds). Los Angeles, Calif: Roxbury Pub.
Co.
Agnew, R., Cullen, F., Burton, V., Evans, T., & Dunaway, R.
(January 01, 1996). A new test of classic strain theory. Jus-
tice Quarterly, 13, 4, 681-704.
Cloward, R. A., & Ohlin, L. E. (1960). Delinquency and opportu-
nity: A theory of delinquent gangs. Glencoe, Ill: Free Press.
Cohen, A. K. (1955).  Delinquent boys: The culture of the gang.
Glencoe, Ill: Free Press.
Cullen, F. T. (1983).  Rethinking crime and deviance theory: The
emergence of a structuring tradition. Totowa, N.J: Rowman
& Allanheld.
Cullen, F. T., & Agnew, R. (2003).  Criminological theory: Past
to present : essential readings. Los Angeles, Calif: Roxbury
Park.
Dolu, O. (2011). Suç teorileri: Teori, araştırma ve uygulamada kri-
minoloji. Ankara: Seçkin Yayıncılık San. ve Tic. A.Ş.
Durkheim, E. (1951-(1897)). Suicide: A study in sociology. Glen-
coe, Ill: Free Press.
Durkheim, E. (1964(1893)). The division of labor in society. New
York: Free Press of Glencoe.
Farnworth, M., & Leiber, M. J. (April 01, 1989). Strain Theory
Revisited: Economic Goals, Educational Means, and De-
linquency. American Sociological Review, 54, 2, 263-274.
Greenberg, D. F. (April 01, 1977). Delinquency and the age
structure of society.Contemporary Crises, 1, 2, 189-223.
Kornhauser, R. R. (1978). Social sources of delinquency: An app-
raisal of analytic models. Chicago: University of Chicago
Press.
Messner, S. F., & Rosenfeld, R. (1994). Crime and the American
dream. Belmont, CA: Wadsworth Pub. Co.

95
Kriminoloji: Suç Teorileri ve Uygulamalar

Merton, R. K. (1938). Social structure and anomie. Indianapolis:


Bobbs-Merrill.
Özbay, O., & Özcan, Y. (January 01, 2006). A Test of Hirschi’s
Social Bonding Theory.  International Journal of Offender
Therapy and Comparative Criminology, 50, 6, 711-726.
Padilla, F. (1992). The gang as an American enterprise. New
Brunswick, NJ: Rutgers University Press.
Paternoster, R., & Bachman, R. (2001). Explaining criminals and
crime: Essays in contemporary criminological theory. Los An-
geles, Calif: Roxbury Pub. Co.
Sullivan, M. L. (1989). Getting paid. Ithaca, NY: Cornell Uni-
versity Press.
Vold, G., Bernard, T. & Snipes, J. (2002). Theoretical Crimino-
logy. (5th eds.). Oxford. Oxford University Press.
Wasserman, G. A. ve Miller, L. S. (1998). The prevention of se-
rious and violent juvenile offender. Pp. 197-247 in Serious
and Violent Juvenile Offenders. R. Loeber ve D. P. Farring-
ton (eds). Thousand Oaks, CA: SAGE.

96
Anomi ve Gerilim Teorileri

BÖLÜM SORULARI

1. Size göre ABD toplumundakine benzer kültürel bir mad-


di zenginlik hedefi ülkemiz toplumu için de geçerli mi-
dir? Tartışınız.
2. Size göre Merton’un teorisi suçu açıklamada yeterli mi-
dir? Eğer yeterliyse okuldan kaytararak veya okulu kıra-
rak uyuşturucu madde kullanan öğrencilerin durumunu,
Merton’un teorisini ve gerilime karşı geliştirilen uyum
modellerini kullanarak açıklayınız.
3. Size göre ülkemizde insanlar için daha çok maddiyat mı
yoksa saygınlık ve statü mü önemlidir? ABD toplumu ile
kıyaslayınız.
4. Cohen bir tür genç suçlu grubundan bahsederken, Clo-
ward ve Ohlin ise üç tür genç suçlu grubundan bahset-
miştir. Size göre ülkemizde gençlerin karışmış oldukları
suçları hangisi daha iyi açıklar?
5. Size göre bayanlarla erkeklerin yaşadıkları strese ve geri-
lime karşı geliştirmiş oldukları tepkiler veya davranışlar
arasında bir fark var mıdır? Varsa gerilim teorilerine da-
yanarak bayanların ve erkeklerin karıştıkları suçları açık-
layınız.

97

You might also like