Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 3

FELSEFE TERİMLERİ VE MİLLİ· EGİTİM

BAKANLIGI

PEYAMİ . SAFA

Millı Eğitim Bakanlığı, eski felsefe teriınleri arasında gerçek ma-


naya uygunsuz olanlarla yeni terimler arasında kullanış değeri
kazanamıyanları ayıklamak için İstanbul ve Ankara Üniver~ite­
lerinin felsefe zümreleri temsilcileriyle Milli Talim ve Terbiye
üyelerinden bazılarının katıldığı bir komisyon kurmuştu.
İstanbul Üniversitesinin temsilcileri seçilerek değil, bundan
evvelki Edebiyat Fakültesi Dekanı'nın indı tercihi üzerine ko-
misyona giren muhafazakar prof.esörlerdi. Ankara Üniversitesinin
dil konusunda az çok devrimci prensip kararları aldığı halde
muhafazakar üyeleri ağır basan komisyon, Fransızca "douleur"
karşılığı "ağrı, acı" sözlerini bilim dilinden koğmaya gidecek
kadar geri kararlar vermişti. Eski ve bazıları yanlış Arapça terim-
lere dönüıüyordu.
Bu geri tepme hareketi karşısnıda, ilkin Profesör Macit Gök-
berk ve ben, sonra Dil Kurumunda bazı arkadaşlarınıız, Milli
Eğitim Bakanlığına Kurum'un görüşünü ulaştırmayı düşündük
ve kararlaştırdık. Ankara'da toplandık. Milli Eğitim Bakanı Sayın
Tevfik İleri'den bir randevu aldık ve Dil Kurumu'nun Yönetim
Kurulu'na mensup altı arkadaşla kendisini makanıında ziyaret
ettik.
İleri sürdüğümüz noktalar şunlardı:
1. Türk Dil Kurumu da bütün terimler ve bu arada felsefe
-terinıleriiçin bir revizyon kararı almış, bu yolda çalışmalara
.çoktan başlanııştır. Bu terİmlerin gözden geçirilmesini yadırgamaz.
2. Ancak bu gözden geçirme, kesin bir zaruret olmadıkça,
Arapça terimlere dönmek için değil, yabancı terinılere daha uygun
ve kullanışlı Türkçe karşılıklar bulmak içindir.
PEYAMİ SAFA 5

3. Felsefe terimleri, bütün bilimlerde müşterek ana terimleri


de içine alır. Mesela Teknik Üniversite, Fransızca "courant"
terimini "akım" kelimesiyle karşılamağa devam ederken, buna
"ceryan" demek bilim dalları ve üniversitelerin bilim şubeleri
arasında terim birliğinden eser bırakmaz ve anarşiye sebep olur.
4. İstanbul felsefe zümresinin temsilcileri de seçim yoliyle
bu koıııisyona gelmedikleri için temsil yetkisine sahip değildirler.
5. Teker teker her felsefe teriminin çilesini çeken lise öğren­
menlerinin de böyle bir koıııisyonda temsil edilmeleri doğru olur.
İleri sürdüğümüz bu gerekçeye göre Bakanlıktan ricalarıınız
da şuoldu:
Yeni bir komisyon kurulsun ve bunda yalnız felsefeciler
değil, üniversiteleriıııizin bütün bilim dallarını temsil eden dele-
geler, ortaokul öğretiıııinin temsilcileri ve bu konuda uzun yıl­
lardan beri emeği geçen Dil Kurumu'nun iki üyesi de bulunsun.
Bakaıılık bu teklifimizi üç üniversiteye sordu ve üçünün de
Senatoları, Türk Dil Kurumu'nun görüşünü yerinde bularak müs-
pet cevap verdiler.
Temsilciler seçildi ve 7 temmuz 1952 pazartesi günü yeni
Koıııisyon, Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri'nin başkanlığında
çalışmalarına başladı.
İlkin metot meselesi tartışıldı. Prensip meselesinin daha önce
halledilmesini istiyenlerle doğrudan doğruya terimlere geçilmesini
istiyeııler karşılaştı. Birinci teklifin akademik ve uzun tartışma­
lara sebep olması mahzuru düşünülerek ikinci teklif kabul edildi
ve doğrudan doğruya terimlere geçildi.
Birinci gün, Mümtaz Turhan ve Mehmet Kaplan gibi
arkadaşlarımızın "ağrı ve acı" gibi halk dilinde yaşıyan
Türkçe sözlere karşı bile yönelttikleri hücumları karşıladık. Dili-
mizde "acı"nın yalnız fizyolojik değil, manevi elemleri de ifade
ettiğini, buna karşı ileri sürülen "elem" sözünün yalnız manevi
değil, . fizyolojik ağrılara da şamil olduğunu anlatmağa çalıştık:
Nevralji karşılığı eskilerin "elem-i asabi", gastralji karşılığı
"elem-i midevi" dediklerini hatırlattık.
Bu bir misaL. Daha birçok terimler üzerinde de Türkçenin
zengin ifade imkanlarını savunduk. Altıncı DillKurultayının
613
FELSEFE TERİMLERİ

verdiği müsaadeye dayanarak milletlerarası kullamı~ değerleri


kazanmış bazı terimlerin Grekçe ve Latincelerini Türk İmla ve
fonetiğine yakıştırarak aldık. Uygun Türkçesi bulullIDıyan, halk
ve aydın dilinde yerleşmiş "vicdan, ruh" gibi kelimeleri muha-
faza ettik. "İmkan, münasebet" gibi dilimizde hala kullanılan,
fakat Türkçelerine de ihtiyaç duyulan sözlerin Arapçalarını ve
yeni Türkçe karşılıklarını birlikte kabul ettik. Bunlar hakkında
zamanın vereceği hükmü önceden zorlamak yoluna gitmedik.
Fakat "namütenahl" gibi bilimsel anlamını bugünkü gençliğin kav-
rıyamadığı Arapça terimlere "sonsuz" gibi daha kolayanlaşılır
kaqılıklar bulduk.
Mümtaz Turhan ve Mehmet Kaplan arkadaşlarımız, Komis-
yonun muhafazakar olmıyan çalışma gidişini kendi meyillerine
uygun bulmamış olacaklar ki, birinci günden sonra oturumlara
gehnediler. Kadri Yörükoğlu'nun anlayışlı ve müsamahalı baş­
kanlığı altında çalışmalarına devam eden komisyonun üyeleri
arasında aykırılığa düşmekten sakınan çoğunluk varılan sonuç-
lardan memnundu. Bunlar arasında Türk Dil Kurumu Yöne-
tim Kurulu'nun altı üyesi ve ben de varım. Bu altı üyenin
beş tanesi İstanbul ve Ankara Üniversitelerinden seçilerek
gehııişlerdi.
Fakat gözden geçirilen ve her biri üzerİnde bazan saatlerce
durulan 800 den fazla terimin birkaç günde bitmesi imkan-
sızclı. İstanbul'dan gelen üyeler birer ikişer ayrıhnak zorunda
kaldılar. Ben de altı gün çalıştıktan sonra İstanbul'a döndüm.
Böylece, terimlerin ancak yarısına yakın tutarı üzerinde anlaş­
mıya varıldı. Geri kalanlar üzerinde kimlerin ve ne karar vere-
ceklerini bu satırları yazarken bilmiyorum.
Türk Dili okuyucuları için, felsefe terimlerinin geçirdiği
macerayı özetlememi istiyen değerli dostum Agah Sirrı Levend'in
arzusunu yerine getirmeğe. ve bu yazıyı Ağustos sayısına acele
yetiştirmeğe çalıştım. İleride, felsefe terimleri konusuna sık sık
dönmek en gerçek dileklerimden biridir.

NOT:
Terim Komisyonu, çalışmalarına devam etmek üzere 4 Ağustos
1952 tarihinde tekrar toplanmağa karar vermiştir.
614

You might also like